sanayinin yapısal dönüşümü

Transkript

sanayinin yapısal dönüşümü
Araç Tip Onay Belgelendirmede
“Yeni Dönem” s. 4
Rekabetçi Sanayi Bölgeleri:
Eko-Endüstriyel Parklar s. 20
Yeni Bir Sanayi Devriminin Eşiğinde s. 26
Üç Aylık Ulusal Verimlilik İstatistikleri 2016 Yılı
Birinci Dönemi Açıklandı s. 30
T.C. BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI
TEMMUZ 2016, Yıl 28, Sayı 331
SANAYİNİN YAPISAL
DÖNÜŞÜMÜ
EMEK - ANKARA - PP - 2
TEMMUZ 2016
T.C. BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI
VERİMLİLİK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ’NÜN
AYLIK YAYIN ORGANIDIR
TEMMUZ 2016 YIL: 28 SAYI: 331
Bu dergi 6.500 adet basılmaktadır.
ISSN: 1300-2414
Yayın Türü: Yerel Süreli
Türkçe - İngilizce
SAHİBİ
T.C. BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI
VERİMLİLİK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ ADINA
GENEL MÜDÜR
Anıl YILMAZ
GENEL KOORDİNATÖR
Dilek BİRBİL
SORUMLU YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ
Cangül TOSUN
YAZI KURULU
Dilek BİRBİL - Cangül TOSUN - Lütfiye BALKAYA
İNGİLİZCE SAYFA SORUMLUSU
Gülçin MANZAK AYDIN - Şirin Müge KAVUNCU
WEB SİTESİ SORUMLUSU
Aytunç AYHAN
FOTOĞRAFLAR
Hakan CANBAKIŞ
DAĞITIM SORUMLUSU
Mehtap EMRE
(312) 467 55 90 / 331
[email protected]
Anahtar dergisinin PDF dosyalarını her ay
düzenli olarak e-posta hesabınıza gönderilmesini
istiyorsanız, konu alanına Anahtar yazıp
[email protected] adresine boş bir e-posta
atabilirsiniz.
Dergide yayımlanan yazılardaki görüşler
yazarlarına aittir.
YÖNETİM YERİ
T.C. BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI
VERİMLİLİK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
Gelibolu Sokak No:5
Kavaklıdere 06690 ANKARA
Tel: (312) 467 55 90 (10 Hat)
Faks: (312) 427 30 22
Faks (Dergi): (312) 467 47 79
e-posta: [email protected]
İnternet: http://vgm.sanayi.gov.tr
http://anahtar.sanayi.gov.tr
Küresel alanda var olmaya çalışan tüm dünya ekonomileri sürekli bir yenilenme ve
dönüşüm içerisinde olmak zorundadır. Bu yenilenmenin üretim yapısında köklü bir
değişikliğe yol açması genellikle on yıllar, hatta daha uzun sürebilen bir süreçtir.
Yapısal bir dönüşüm gerektiren bu süreç genellikle verimlilik artışı amacıyla
gerçekleşir ve ekonomide kaynakların daha verimli alanlara aktarılmasını hedefler.
Gelişmişlik seviyelerine göre kimi ülkeler için ağırlıkla tarımdan daha verimli olan
sanayiye geçişi ifade etmekte olan bu tanım, kimi ülkeler için sanayi sektörleri
içinde daha verimli olanlarına kayışı tanımlarken kimileri için de daha verimli olacak
alanları yaratmak anlamına gelmektedir.
Ülkemiz, kaynaklarını tarımdan sanayiye aktarmakta kayda değer gelişme
göstermekle beraber bu sürecin devam ettiğini belirtmek gerekir. Bunun yanında
sanayi sektörleri arasında daha verimli olan katma değeri yüksek sektörlere kayma
hedefimizde de yol almaktayız. Ayrıca Bakanlığımız öncülüğünde günümüzün hakim
yapısal dönüşüm tartışması 4. Sanayi Devrimi’ne ait gelişmeleri yakından izleme ve
ekonomimizi bu dönüşüme hazırlama çalışmaları hızla devam etmektedir.
Bu sayımızda Sanayi 4.0 hakkında genel bilgilere ve bu dönüşümün ekonomide
yaratacağı etkilere yer verdik. Bunun yanında sanayinin yapısal dönüşümünün bir
diğer aracı olabilecek eko-endüstriyel parklar ile bu dönüşümün çevresel kaynakları
gözeterek gerçekleşmesinin önemini ve kazanımlarına değindik.
‘Sanayide Yapısal Dönüşüm’ temasıyla sizlere sunduğumuz Anahtar dergisi Temmuz
sayısında ülkemizde ve uluslararası alandaki güncel tartışmalara yer veriyor
olmaktan mutluluk duyuyoruz. Ülkemizin sanayi politika ve stratejileri hakkında
ufkumuzu geliştirmeye yardımcı olacak bu sayıya katkılarından ötürü başta Sanayi
Genel Müdürü Prof. Dr. İbrahim KILIÇASLAN ve dergide makale ve yazılarıyla yer alan
bütün yazar ve uzmanlarımıza teşekkür ederiz.
Anıl YILMAZ
Genel Müdür
GRAFİK TASARIM VE UYGULAMA
Fulya KOÇ
BASKI
ELMA TEKNİK BASIM MATBAACILIK
İvedik OSB Matbaacılar Sitesi 1516/1 Sok.
No:35 Yenimahalle-ANKARA
Tel:(312) 229 92 65 Faks:(312) 231 67 06
BASILDIĞI TARİH
Anahtar dergisinin TEMMUZ 2016 sayısı
12.07.2016 tarihinde basılmıştır.
01
TEMMUZ 2016
İÇİNDEKİLER
20
04
Araç Tip Onay Belgelendirmede
“Yeni Dönem”
Prof. Dr. İbrahim KILIÇASLAN
12
Organize Sanayi Bölgelerinde Arsa
Fiyatlarına Üst Limit Getirilmesine Yönelik
Model Önerileri: Tmax ve Bln Modeli
Tevfik BULUT
20
Rekabetçi Sanayi Bölgeleri: Eko-Endüstriyel
Parklar
Etienne KECHICHIAN - Sinem DEMİR
26
Yeni Bir Sanayi Devriminin Eşiğinde
Umut DEMİRTAŞ
30
Üç Aylık Ulusal Verimlilik İstatistikleri
2016 Yılı Birinci Dönemi Açıklandı
36
OECD 2016 Verimlilik Göstergeleri
İncelemesi
Dr. Sinan BORLUK
40
OECD Tarafından Hazırlanan “Kaynak
Verimliliği Politika Rehberi” Raporu
Yayımlandı
Nevda ATALAY - Özlem DURMUŞ
Nilay DÖNMEZ - Belçim AYTEKİN KESKİN
Gonca ARAS
46
2016 Verimlilik Proje Ödülleri:
Yüksek Verimli Gazlı Pişirici Yanıcı Tasarımı
Projesi
47
2016 Verimlilik Proje Ödülleri:
Endüstriyel Malzeme ve Yedek Parçaların
Yerlileştirilmesi Projesi
48
2016 Verimlilik Proje Ödülleri:
Isıl İşlem Fırınlarında Dinamik Optimizasyon
ile Verimlilik Artışı Projesi
26
40
02
TEMMUZ 2016
49
2016 Verimlilik Proje Ödülleri:
Çok Katmanlı Üretim ile Hurda ve Boya
Maddesi Tasarrufu Projesi
50
2016 Verimlilik Proje Ödülleri:
Cargo Aracının Şasisinde Kullanılan Sac
Malzeme Hurda Oranının Azaltılması Projesi
51
2016 Verimlilik Proje Ödülleri:
Ergitme Fırınlarında Brülör Pilot Alevi İçin
Yakma Havası Fan Motorunun Harcadığı
Elektrik Enerjisini Azaltma Projesi
52
Projeler
54
Temiz Üretim (Eko-Verimlilik)
56
Bilim, Sanayi ve Teknoloji
59
Structural Transformation of Industry
61
Bölgesel Verimlilik İstatistikleri
Regional Productivity Statistics
62
Sanayi Göstergeleri
Industry Indicators
63
Bilim ve Teknoloji Göstergeleri
Science and Technology Indicators
64
Ulusal ve Uluslararası Verimlilik
İstatistikleri
National and International Productivity
Statistics
52
54
56
03
MAYIS 2016
TEMMUZ
2016
MAKALE
“Şimdi Yeni Şeyler Söylemek Lazım”
Hz. Mevlana
ARAÇ TİP ONAY BELGELENDİRMEDE “YENİ DÖNEM”
iyileştirme çalışmalarına ihtiyaç vardır.
Ülkemiz sanayine yön veren ulusal ve
uluslararası mevzuatın büyük bir bölümü
Bakanlığımız/ Sanayi Genel Müdürlüğü
sorumluluğunda yer almaktadır. Sanayi
Genel Müdürlüğü görev ve sorumluluk
alanında toplam 251 adet mevzuat
bulunmaktadır. Bu mevzuatın büyük bir
çoğunluğunu Avrupa Birliği (AB) teknik
mevzuatı ve bunun uygulanmasına ilişkin
ulusal mevzuat oluşturmaktadır.
Prof. Dr. İbrahim KILIÇASLAN / Sanayi Genel Müdürü
Dünya’da otomotiv sektörü, gün geçtikçe
gelişen ve ülke ekonomileri için önemi
artan bir sektördür. Bu sektörde firmalar
arası rekabet hızla yükselmekte ve
buna bağlı olarak verimlilik artışı,
kaynakların etkin kullanımı, idari ve teknik
organizasyon gibi unsurlar büyük önem
kazanmaktadır. Bu kapsamda; Ar-Ge’ye
yatırım, kalite yönetimi, ana ve yan sanayi
arasında iş birliğine dayanan ilişkiler,
nitelikli iş gücü istihdamı, esnek üretim
yöntemlerinin uygulanması ve etkin
pazarlama gibi özellikler rekabette öne
çıkmayı belirleyen unsurlar olmaktadır.
Ancak ülkemizde üretim yapan 15 çok
uluslu firmanın, çok yakın zamana kadar
Ar-Ge çalışmalarını yurt dışında yapması
ve üniversitelerimizin eğitiminin Türk
sanayinin ihtiyaçlarından uzak olması
nedeniyle; bugün için otomotiv üssü
olan ülkemizde (2015 yılı verilerine göre
04
ülkemiz AB ülkeleri arasında toplam
üretimde 5, hafif ticari araç üretiminde
1, otobüs üretiminde 1, ağır ticari araç
üretiminde 2, otomobil üretiminde 7.
sırada yer almaktadır. Dünya geneli
otomotiv üretiminde ise 2014 yılında 17.
sıradaki konumumuz, 2015 yılı itibarıyla
15. sıraya yükselmiş durumdadır) yeterli
bilgi birikiminin ve entelektüel sermayenin
oluşmadığını müşahede etmekteyiz.
Otomotiv sektöründe, küresel düzeyde
değişen pazar ve rekabet koşulları
dünyadaki tüm üretici firmalar gibi
Türkiye’deki firmaların da gelişimini
etkilemektedir. Bu sürece uyum sağlayan
Türk otomotiv sanayi, üretilen her 100
aracın 73 adedini ihraç ederek büyük bir
başarı elde etmiştir.
Otomotiv sektörünün bu başarılarının
devamı için her alanda düzenleme ve
Bakanlığımızın (1/95) ve (2/97) Ortaklık
Konseyi Kararları (OKK) çerçevesinde
sorumlu kurum olarak görevlendirildiği
170 direktiften, Sanayi Genel Müdürlüğü
sorumluluğunda bulunanların tamamı
uyumlaştırılarak iç mevzuatımıza
kazandırılmış olup Bakanlığımız
sorumluluğundaki direktiflerin 157
adedi Sanayi Genel Müdürlüğü (%92,4)
sorumluluğundadır.
Ayrıca BM Regülasyonları (137 adet) ile
beraber yaklaşık 260 otomotiv mevzuatı
uyumu yapılmaktadır.
Bu çerçevede, teknik mevzuat uyumu, tip
onayı belgelendirme, uygunluk denetimi
(CoP) gibi süreçlerde firmaların iş ve
Türkiye’nin AB Gümrük Birliğine
uyum için iç mevzuata kazandırması
gereken 306 direktiften 170’i
BSTB, bunun da 157 adedi SGM
sorumluluğunda olup tamamına
yakını uyumlaştırılmıştır.
TEMMUZ
MAYIS 2016
işlemlerini kolaylaştırmak ve süreci
hızlandırmak, bürokrasi ve kırtasiyeciliği
azaltmak, başvuruları elektronik ortamda
yürütmek ve takip etmek vb. faaliyetler
büyük önem kazanmaktadır. Tip onayı
belgelendirme sürecindeki gecikmeler
firmaların planlama ve üretim sürecini
doğrudan etkilemektedir. Bu süreçte
firmalar için en önemli unsur zaman
olmaktadır.
Sanayi Genel Müdürlüğü her
yıl ortalama 50’ye yakın AB
direktifini güncelleyerek iç hukuka
kazandırmaktadır.
Bir onay kuruluşunun, bir araç, sistem,
aksam veya ayrı teknik ünite tipinin
ilgili idari hüküm ve teknik şartları
sağladığını gösteren onaylama işlemine
Tip Onayı, onaylandığını resmi olarak
bildiren belgeye de Tip Onayı Belgesi
denilmektedir.
olan tam (komple) araç tip onayı belgesi
verilebilecektir.
Tip onayından her yönüyle sorumlu olan,
• Yetkilendirme sürecini yürütmeye,
• Onay belgelerini düzenlemeye ve
gerektiğinde geri çekmeye,
• Diğer onay kuruluşlarının
başvurabileceği bir makam olarak
hareket etmeye,
1- MARTOY: 28/6/2009 tarihli ve 27272
sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan
Motorlu Araçlar ve Römorkları Tip
Onayı Yönetmeliği (2007/46/AT)
MARTOY kapsamında tip onayı için
uygulanan 81 adet alt mevzuat
bulunmaktadır.
• Teknik servisleri görevlendirmeye ve
imalatçıların imalat uygunluğuyla ilgili
yükümlülüklerini yerine getirmesini
temin etmeye
yetkili olan üye ülkelerdeki kurum
veya kuruluş, Onay Kuruluşu olarak
adlandırılmaktadır.
2- TORTOY: 8/6/2008 tarihli ve 26900 sayılı
Resmî Gazete’de yayımlanan Tarım
veya Orman Traktörleri, Bunların
Römorkları ve Birbiriyle Değiştirilebilir
Çekilen Makinaları ile Sistemleri,
Aksamları, Ayrı Teknik Üniteleri ile
İlgili Tip Onayı Yönetmeliği (2003/37/
AT)
Bakanlığımız, 96/8657 sayılı Bakanlar
Kurulu Kararı ile ülkemizin taraf olduğu
1958 BM/AEK Cenevre Anlaşması
kapsamındaki motorlu araç regülasyonları
kapsamında ülkemizin Onay Kuruluşu
olarak görev yapmaktadır.
3- MOTOY: 23/12/2004 tarihli ve 25679
sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan İki
veya Üç Tekerlekli Motorlu Araçların
Tip Onayı Yönetmeliği (2002/24/AT)
Temelde iki çeşit tip onayı belgesi bulunur: Aynı zamanda, 2918 sayılı Karayolları
Trafik Kanunu’nun 29’uncu maddesi
• AT Tip Onay Belgesi: AB
uyarınca; yapım safhasında, araçların
Onay Kuruluşları tarafından
Tip Onayı Mevzuatı ile buna bağlı
düzenlenmektedir. AB ülkeleri ve
diğer yönetmeliklerin çıkarılmasına
ülkemizde geçerliliği bulunmaktadır.
Bakanlığımız yetkili olup bu hükme
• Ulusal Tip Onay Belgesi: Ulusal
dayanılarak motorlu araçların teknik
mevzuatta hüküm altına alınan ve
kriterleri ile ilgili tip onayı mevzuatı
geçerliliği ülke sınırlarıyla sınırlı olan
Bakanlığımızca yayımlanmaktadır.
Tip Onay Belgesidir.
AB tarafından yayımlanan regülasyon ve
Bununla beraber, ülkemiz tarafından
direktifler ülkemiz mevzuatına yönetmelik
düzenlenen BM/AEK Regülasyonları
veya tebliğ olarak aktarılmaktadır.
kapsamında verilen aksam, sistem ve ayrı
teknik ünite tip onay belgelerinin BM üyesi Ülkemiz mevzuatına aktarılan AB
ülkelerde geçerliliği bulunmaktadır.
mevzuatı kapsamında otomotiv alanında
Ayrıca hâlihazırda BM/AEK bünyesinde,
M1 kategorisi araçlar için geçerli olmak
üzere, uluslararası Komple Araç Tip Onayı
(IWTA) mevzuatı altyapı çalışmaları devam
etmektedir. Ülkemizin de dâhil olduğu
söz konusu çalışmalar tamamlanınca
ülkemizce de uluslararası geçerliliği
3 adet çerçeve tip onayı yönetmeliği
bulunmaktadır. Bu yönetmelikler;
TORTOY kapsamında tip onayı için
uygulanan 24 adet alt mevzuat
bulunmaktadır.
MOTOY kapsamında tip onayı için
uygulanan 14 adet alt mevzuat
bulunmaktadır.
BM/AEK regülasyonları ise 13/2/2009
tarih ve 27140 sayılı Resmî Gazete’de
yayımlanan SGM-2009/1 sayılı tebliği
ekinde yer alan listenin güncellenmesi
ile kabul edilmektedir. BM/AEK
regülasyonlarının uygulanması
kapsamında 2009/1 tebliği ekinde yer
alan 133 adet regülasyon ülkemizde
uygulanmaktadır.
Bakanlığımızca tip onay işlemleri 1998
yılından beri yürütülmektedir. 635 sayılı
Başbakanlık tarafından takip edilen “Bürokrasinin azaltılması ve Mevzuatın
Sadeleştirilmesi (BAMS)” projesi ve Bakanlığımız politikası gereği
15/5/2012’de imzalanan protokolle devredilen işlere ilave olarak TSE, Tip
Onay Belgelendirme işlerinde görevlendirilmiştir.
05
MAYIS 2016
TEMMUZ
2016
MAKALE
ARAÇ TİP ONAY BELGELENDİRMEDE “YENİ DÖNEM”
Kanun Hükmünde Kararname’nin 7’nci
maddesinin birinci fıkrasının (ğ) bendine
göre ise; “araçların karayolu yapısına ve
trafik güvenliğine uygun üretilmesi için
gerekli teknik düzenlemeleri hazırlamak
ve uygulamaya koymak, araçların
teknik düzenlemelere uygunluğunu
belgelendirmek veya belgelendirilmesini
sağlamak” görevi Bakanlığımız adına,
Sanayi Genel Müdürlüğüne verilmiştir.
Otomotiv sektörü dinamik bir yapıya
sahip olup devamlı gelişmekte ve aynı
paralellikte de mevzuat sayısı artmaktadır.
Bu da Bakanlığımızın sorumluluklarını
her geçen gün artırmaktadır. Otomotiv
sektörü ekonomimizde lokomotif etkisi ile
ülke kalkınması ve gelişmesinde önemli
rol oynamakta olduğundan belgelendirme
işlemlerinde etkin ve hızlı bir sürece
ihtiyaç duyulmaktadır.
Başbakanlık tarafından takip edilen
“Bürokrasinin Azaltılması ve Mevzuatın
Sadeleştirilmesi (BAMS)” Projesi ve
Bakanlığımız politikaları gereği araç,
aksam, sistem ve ayrı teknik ünitelerin tip
onay belgelendirme işlemlerinde;
• Bakanlıkça ve TSE tarafından yapılan
mükerrer işlemlerden dolayı uzayan
süreçlerin ortadan kaldırılması,
• Belgelendirme faaliyetlerinin daha
etkin ve hızlı yürütülebilmesi,
• Bürokrasinin ve kırtasiyeciliğin
azaltılması,
• Tip onay işlemlerinde gelişmiş
ülkelerdeki yapılanmanın
benimsenmesi,
06
Bakanlığımız AB ve BM nezdinde
onay kuruluşu olduğundan,
Bakanlığımız adına TSE’nin
tip onay belgelendirme
işlerinde görevlendirilmesi,
BM/AEK tarafından olumlu
değerlendirilmiştir.
tip onay belgelendirme işlemlerinde
görevlendirilmesi ön görülmüştür.
Hâlihazırda,
• Münferit Araç Uygunluk İşlemleri,
• İthal Araç Kontrolleri,
• Üretimin Uygunluğu İşlemleri,
• Tip Onayında İsteğe Bağlılık ve
Muafiyet Kapsamındaki İşlemler,
• Araç Tadilatları
işleri TSE tarafından yürütülmektedir.
Yine 15/05/2012 tarihinde imzalanan
protokolle, MARTOY (2007/46/AT) Ek V ve
Ek XVII uygulamalarına ilişkin inceleme
ve muayene yapma yetkisi TSE’ye
devredilmiştir. Bu kapsamda TSE,
• aracın/araçların, tasdik edilmiş bilgi
paketinde verilen ilgili verilere uygun
olarak yapılıp yapılmadığını kontrol
etmek amacıyla ilgili AT Tip Onayı
belgeleri ışığında onay verilecek tip
arasından seçilen araç numunesi
üzerinde, aracı oluşturan parça ve
sistemleri muayene etmekte,
• Bakanlığımızın 635 sayılı KHK
ile kendisine verilen denetim
faaliyetlerine daha fazla ağırlık
verebilmesi
• çok aşamalı imalat tip onayı işlemleri
kapsamında yeni tip onayı ya da
mevcut tip onayı kapsam genişletme
başvuru dosyasına istinaden, ilgili
araç tipine ait prototipi/prototipleri
incelemektedir.
amacıyla özerk yapısı, personel ve
bütçe imkânları, teknolojik kapasitesi
ve motorlu araçlar konusundaki teknik
ve idari deneyimi göz önüne alınarak
Bakanlığımızın ilgili kuruluşu olan TSE’nin
Dolayısıyla TSE, 15/05/2012 protokol
kapsamında, inceleme esnasında söz
konusu araç tip onayı için geçerli olan
düzenleyici mevzuata göre düzenlenmiş
tüm aksam tip onayı belgelerinin ilgili araç
tipini kapsayıp kapsamadığı ve belirtilen
şartları sağlayıp sağlamadığı; araç bilgi
dokümanında bulunan araç özellik ve
verilerinin, ilgili düzenleyici mevzuatla
ilgili bilgi paketleri ve aksam tip onayı
belgelerindeki veriler içinde bulunup
bulunmadığı; bilgi dokümanındaki
bir madde numarasının herhangi bir
düzenleyici mevzuata ait bilgi paketinde
yer almadığı durumlarda, ilgili kısım
veya özelliğin bilgi dosyasında verilen
hususlara uygun olup olmadığını inceleme
yetkisine sahiptir.
Sanayi Genel Müdürlüğü tarafından
yürütülen otomotiv belgelendirme ve
üretimin uygunluğunun belgelendirilmesi
işleri hakkında imzalanan 28/09/2015
tarihli Bakanlığımız ile TSE arasında
“Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı
Tarafından Türk Standardları Enstitüsünün
Tip Onay Belgelendirme İşlemleri
Kapsamında Görevlendirilmesine Dair
Protokol” ile Bakanlığımızın ilgili kuruluşu
Türk Standartları Enstitüsü’nün görev
kapsamı genişletilmiştir.
Bakanlığımız adına tip onayı belgelendirme
işlemlerinin TSE tarafından yürütülmesi
konusunda ilgili ulusal mevzuat ve
uluslararası yükümlülükler açısından
incelemeler yapılmış olup bu kapsamda,
ulusal mevzuat açısından protokol tüm
yönleriyle ele alınarak Bakanlığımız Hukuk
Müşavirliğinden gerekli hukuki görüşler
alınmıştır. Ayrıca, konu hakkında Sayın
Bakanımızın oluru ile Rehberlik ve Teftiş
Başkanlığı, Sanayi Genel Müdürlüğü,
Sanayi Ürünleri Güvenliği ve Denetimi
Genel Müdürlüğü, Bilgi İşlem Daire
Başkanlığı ve TSE temsilcilerinin katılımı
ile oluşturulan otomotiv komisyonu da
olumlu görüş bildirmiştir. Bununla birlikte
konu uluslararası yönüyle de irdelenmiş
ve bu konuda görüşüne başvurulan ilgili
uluslararası kuruluş olan Birleşmiş
Milletler Avrupa Ekonomik Komisyonu’ndan
(BM/AEK) da olumlu mütalaa alınmıştır.
TEMMUZ
MAYIS 2016
TSE’nin tip onay belgelendirme işlerinde görevlendirilmesi özel sektör
açısından işlemlerin hızlanması ve dijitalleşmesi yönüyle kamu yararını,
kamu açısından da kaynakların etkin dağıtılması yönüyle
verimliliğin artmasını sağlamıştır.
Bu Protokol kapsamında; diğer
teknik servisler bakımından bir sorun
oluşturmaması amacıyla, TSE’nin
teknik servisinden bağımsız, Tip Onay
Belgelendirme Müdürlüğü adı altında ayrı
bir birim kurulmuştur.
Araç, sistem, aksam veya ayrı teknik
ünite tip onayı belgelendirme iş ve
işlemleri, 01/01/2016 tarihinden itibaren
Bakanlığımızın gözetimi ve denetimi
altında TSE tarafından yürütülmektedir.
Bakanlığımızın hem AB direktifleri/
regülasyonları, hem de BM/AEK
regülasyonları bağlamında onay kuruluşu
statüsü devam etmektedir.
Bununla birlikte, tip onay belgelendirme
işlemlerinin önemli bir parçası olan
üretimin uygunluğu işlemleri (COP) daha
önce yapılan protokoller ile aksam, yarı
römork ve traktör üreticileri için (O, L ve
T Kategorisi) TSE tarafından yapılırken
TSE’nin belgelendirme işlemlerinde
görevlendirilmesi ile bütünlük sağlamak
amacıyla 11/01/2016 tarihinde imzalanan
protokol ile TSE yük ve yolcu taşıma
araçları (M ve N Kategorisi) için de
görevlendirilmiştir. Bu sayede, uygunluk
beyanı bulunmayan imalatçıların tip onay
başvuruları için Bakanlığa gelmeden direk
teknik servise başvurmaları sağlanmıştır.
Tip onay belgelendirme işlemlerindeki
mükerrerliğin giderilmesi için 07/01/2015
tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan
“Araçlar ve Bunların Aksam, Sistem ve
Ayrı Teknik Üniteleri ile İlgili Tip Onayı
Yönetmelikleri ve Teknik Düzenlemelerin
Uygulama Usul ve Esasları Hakkında
Tebliğ” (Tebliğ No: SGM-2010/1) de
değişiklik yapan SGM 2014/37 ile
başlatılan çalışmalar, TSE’nin Tip Onay
Belgelendirme İşlemleri ve Üretimin
Uygunluğu Kontrolleri Kapsamında
Görevlendirilmesine Dair Protokollerin
imzalanması ile tamamlanmıştır.
Çalışmaların öncesi ve sonrasında tip
onay belgelendirme süreçleri Şekil 1’de
gösterilmektedir.
07
MAYIS 2016
TEMMUZ
2016
MAKALE
ARAÇ TİP ONAY BELGELENDİRMEDE “YENİ DÖNEM”
PROTOKOL ÖNCESİ
PROTOKOL SONRASI
Şekil 1. Tip Onay Belgelendirme İş Akışları
08
TEMMUZ
MAYIS 2016
Resim 1. Başvuru Bilgileri Sayfası
Tip onay belgelendirme süreçlerinde
bürokrasi ve kırtasiyeciliğin azaltılması
için başvurular esnasında tekrar tekrar
alınan idari dokümanların bir defaya
mahsus alınmasına yönelik çalışmalarda
ise son aşamaya gelinmiştir.
Tip onay belgelendirmesine yönelik
başvuruların elektronik ortamda
alınabilmesi için TSE tarafından bir
yazılım hazırlanmıştır. Bu yazılım ile
firmalar başvurularını elektronik ortamda
yapabilmekte, başvurularının hangi
uzmanda ve hangi aşamada olduğunu
takip edebilmektedir. Ayrıca, yazılımın
geliştirilmesine yönelik çalışmalar devam
etmekte olup amaç; basılı doküman
kullanımını tamamen ortadan kaldırıp
firma, teknik servis ve TSE arasında
elektronik veri transferini sağlamaktır.
Hâlihazırda Sanayi Genel Müdürlüğünde
belgelendirme işleri “17 personelle”
yürütülmekte ve üretimin uygunluğu
veya tip onay belgesinin hazırlanması gibi
hizmetler ücretsiz sunulmaktadır.
09
MAYIS 2016
TEMMUZ
2016
MAKALE
ARAÇ TİP ONAY BELGELENDİRMEDE “YENİ DÖNEM”
Tablo 1. Almanya, Hollanda, İngiltere Onay Kuruluşları
KBA (ALMANYA)
RDW (HOLLANDA)
VCA (İNGİLTERE)
• Bakanlığa bağlı özerk bir kuruluş
• Bakanlığa bağlı özerk bir kuruluş
• Bakanlığa bağlı özerk bir kuruluş
• Mevzuat, Bakanlıkça yürütülmekte
• Mevzuat, Bakanlıkça yürütülmekte
• Mevzuat, Bakanlıkça yürütülmekte
• Yaklaşık 1.000 çalışan
• Yaklaşık 1.500 çalışan
• Araç tescil işlemleri, KBA kontrolünde
yurt içi teşkilatları tarafından
yürütülmekte
• Yıllık yaklaşık 180 milyon Euro gelir
• Çin, ABD ve Japonya gibi ülkelerde
teşkilatı bulunmakta
• ABD, Çin, Japonya gibi birçok ülkede
şubesi bulunmakta
• Bütçeleri belgelendirme işlemlerinden
elde edilen gelirden oluşmakta
• Belgelendirme işlemlerinden önemli
derecede gelir elde etmektedirler.
• Araç tescil ve muayene işlemleri RDW
tarafından yürütülmekte
• Türkiye’de işleri arttığı için ofisleri
bulunmakta
Bu durumda örneğin sadece RDW’nin 2013
yılı cirosu hesaba katıldığında -180 milyon
Euro – belgelendirme hizmetlerinden elde
edilebilecek gelirden devletin vazgeçtiği
anlamına gelmektedir. Oysa sunulan
belgelendirme hizmeti, eğitim, sağlık,
güvenlik gibi ücretsiz sunulması zorunlu
olan tam kamusal hizmetlerden değil
ücrete tabi olabilecek nitelikteki yarı
kamusal hizmetler arasındadır.
Tablo 1’de görüleceği üzere diğer onay
kuruluşları hem teşkilatlanma
hem de hizmetin ücrete mukabil olması
bakımından farklılık göstermektedir.
Tablo 2. Tip Onay Devri İle Devletin Kazancı
10
Faaliyet
Yıllık Tahmini Faaliyet Sayısı
Faaliyet Başına Alınabilecek
Tahmini Ücret
Elde edilecek tahmini
gelir (TL)
Tip Onay Belgelendirme İşlemleri
500 – 600*
5.000*
2.500.000
3.000.000
ASBİS altyapı oluşturma ve bilgi
paylaşımı
500 – 600*
500*
250.000
300.000
M ve N kategori araçların COP
incelemeleri
120-140**
2500**
300.000
350.000
Kamunun Denetim Gideri (Yurtiçi/
Yurtdışı)
50/30
50.000/300.000
350.000
TOPLAM
Bu düzenleme ile ülkemiz
yaklaşık 3-4 milyon TL. gelir
elde edecektir.
3.400.000
4.000.000
TEMMUZ
MAYIS 2016
Protokol kapsamında devredilen işler
neticesinde devletin elde edeceği gelir
Tablo 2’de görüleceği gibi 3-4 milyon TL
olarak tahmin edilmektedir.
Sonuç olarak, Tip onayı belgelendirme
faaliyetlerinin TSE tarafından yürütülmesi
ile;
• AB Onay Kuruluşları yapısına benzer
bir yapılanma sağlanmış olacak,
• Kamuda bürokrasi ve kırtasiyecilik
azalacak, hizmet süresi kısalacak,
• Hizmetin yürütülmesinde ortaya çıkan
mükerrerlik giderilmiş olacak,
• Firmalara verilen hizmetler
karşılığında belirli bir bedel
alınmasıyla devlet bütçesine katkı
sağlanacak,
• Denetim işlemleri daha etkin ve verimli
sürdürülecektir.
• 635 sayılı KHK ile belirlenen faaliyet ve
görevler daha kapsamlı yürütebilecek,
Sürdürülebilir bir ekonomi ve
Sosyal refah için
“Sanayide Yapısal Dönüşüm”
başladı.
11
MAYIS 2016
TEMMUZ
2016
MAKALE
ORGANİZE SANAYİ BÖLGELERİNDE ARSA FİYATLARINA ÜST LİMİT
GETİRİLMESİNE YÖNELİK MODEL ÖNERİLERİ: TMAX VE BLN MODELİ
Tevfik BULUT / Sanayi ve Teknoloji Uzmanı (Sanayi Bölgeleri Genel Müdürlüğü)
Giriş
Kalkınma planlarının yapılması ile birlikte
hayata geçirilen organize sanayi bölgeleri
(OSB’ler); kentleşme politikalarının
yönlendirilmesinde, sanayinin organize
edilmesinde, ulusal ölçekte yeni
yatırımların ve istihdamın artırılmasında
ve bölgesel gelişmişlik farklılıklarının
azaltılmasında önemli rol üstlenmektedir.
OSB’ler aracılığıyla, yatırımcı firmalar
mekânsal olarak altyapısı ve üstyapısı hazır
organize bir alanda yoğunlaşmasından
dolayı hem ölçek ekonomilerinden hem
de bilgi, teknoloji, üretim teknikleri, pazar
koşulları, ham madde ve benzeri konularda
gerçekleşen transferler sonucunda ortaya
çıkan olumlu ekonomik dışsallıklardan
yararlanmaktadır.
OSB’ler ile getirilen planlı sanayileşme
amacını gerçekleştirmek için kullanılan
araçlardan bir tanesi, üretim yapacak
yatırımcılara makul fiyatlarda arsa arzı
sağlanarak yerli ve yabancı sermayeyi
OSB içine çekmektir. Ancak uygulamada,
OSB’ler temelinde bazı sorunlar ortaya
çıkabilmekte ve bu sorunlar OSB’lerde
yatırım yapmak isteyen firmaların yatırım
kararlarını olumsuz etkilemektedir.
Bunlardan öne çıkanı OSB’lerde arsa/
parsel fiyatlarının yüksek oluşudur.
OSB’lerde yurtiçi ve doğrudan yabancı
firmaların yatırım kararlarını etkileyen
ve firmaların ilk yatırım maliyetlerinin
önemli bir bölümünü oluşturan arsa
maliyetlerinin yüksekliği yatırımcıları
çaydırırken, arsa stokunu elinde
bulunduranlar rant elde etmektedirler.
Bu durumun doğal bir sonucu olarak,
12
temelini rantın oluşturduğu arsa
spekülasyonu ortaya çıkmaktadır. Bahse
konu sorunlardan hareketle, OSB’lerde
yatırım yapacak yerli ve yabancı firmaların
yatırım kararlarını olumsuz etkileyen
yüksek arsa fiyatlarına yerel etkileri de
içinde barındıran bir üst limit getirilmesi
yoluna gidilerek doğrudan sorunun
çözümüne yönelik modeller geliştirilmesi
elzem olmuştur. Bu kapsamda ilk
olarak, OSB’lerde mevcut arsa rantı ve
spekülasyonu kavramlarına değinilecektir.
Akabinde arsa tahsis veya satış ve
arsa iade işlemlerinde fiyatlandırma
süreçlerinden bahsedildikten sonra
geliştirilen modeller ele alınacaktır.
yatırım iklimini ve sürdürülebilir yatırım
ortamını olumsuz etkilemektedir.
2. OSB’lerde Arsa Tahsisi ve Satışı
Mevcut durumda, OSB’lerde arsa
satışlarının müteşebbis heyetin
belirleyeceği prensipler içerisinde
yönetim kurulunun yetki ve sorumluluğu
ile gerçekleştirileceği belirtilmektedir.
Arsa tahsislerinin ise müteşebbis heyet
tarafından yapılacağı, OSB tarafından
tahsis edilen arsaların amacı dışında
kullanılmayacağı, borcun tamamı
ödenmeden ve tesis üretime geçmeden
arsanın devir ve temlik edilemeyeceği,
spekülatif amaçlı işlemlerle mülkiyet
hakkının devrini önlemeye yönelik
1. Arsa Rantı ve Spekülasyonu
tedbirlerin Bakanlık tarafından alınacağı
Bu kısımda genel bir rant tanımı yapıldıktan belirtilmektedir (OSB Kanunu, 2000). Diğer
sonra OSB’ler özelinde arsa spekülasyonu
bir deyişle, OSB’lerde arsa tahsis ve satış
kavramı açıklanacaktır. Rant, önceden
politikası OSB yönetimince serbestçe
belirlenen bir değer olmakla birlikte,
belirlenmektedir. Ancak yapılan/yapılacak
toprağın kullanım fiyatı veya üretim
arsa tahsis ve satışlarında mevcut durumda
faktörlerinden toprağın üretimden aldığı
üst limit belirlenmesi yoluna gidilmemiştir.
paydır. Rantın ortaya çıkışı, toprağın kıt
olmasından kaynaklanmaktadır.
Mevcut uygulamada, OSB yönetimlerine
tanınan serbestlikten dolayı döviz
Arsa spekülasyonu ise şöyle
cinsinden veya Türk Lirası bazında hem
tanımlanabilir: Keleş (1997)’e göre ileride
maliyet bedeli hem de arsa tahsis/satış
meydana gelebilecek değer artışlarından
fiyatı belirlenmesi yaygın bir uygulama
yararlanabilmek için, bireylerin ellerindeki olarak ortaya çıkmaktadır. Özellikle
arsaları boş bekletmelerine, bu amaçla
Marmara, Ege, Akdeniz bölgelerinde
arsa satın almalarına “arsa spekülasyonu” arsa fiyatları belirlenirken ve değer
denir (Narin, 2010). Burada suni arz
artış güncellemesi yapılırken arsa
kıtlığı karşısında bir talep fazlalığı
fiyatlarının dövize endeksli hale getirilmesi
oluşturularak arsa fiyatlarının yükselmesi uygulaması yaygındır. Arsa fiyatlarının
sağlanmakta, bunun sonucunda fiyat
dövize endeksli hale getirilmesinden
artışlarından maksimum ölçüde kâr elde
dolayı, yurt içi veya küresel ölçekli
edilmesi amaçlanmaktadır. Bu durum,
ekonomik konjonktürel dalgalanmaların
amacı bölgesel gelişmişlik farklılıklarını
olduğu dönemlerde arsa fiyatlarında
azaltmak olan OSB’lerin misyonunu,
oluşacak aşırı fiyat artışları, yatırımcı
TEMMUZ
MAYIS 2016
firmaların OSB’lerdeki yatırım kararlarına
olumsuz etkisi kuvvetle muhtemeldir.
Diğer taraftan emlak piyasasındaki fiyat
artışları, genellikle dalgalı ve yüksek artış
şeklinde seyretmektedir. Ancak OSB’lerdeki
emlak piyasasında fiyat rejiminin katılımcı
firma taleplerini karşılayan, katılımcı
firmanın ilk yatırım maliyetlerini azaltan
özellikte olması gerektiğinden istikrarlı ve
daha düşük fiyat artışları şeklinde olması
gerekmektedir. Arsa fiyatlarının bahsedilen
özellikte belirlenmesi, özünde OSB’lerin
kuruluş mantalitesine ve misyonuna da
hizmet etmektedir.
Bahsedilenler ışığında mevcut durumla
ilgili olarak bir fikir vermesi açısından
coğrafi bölgeler bazında 2016 yılına ait
verisi bulunan 178 adet OSB’nin ortalama
arsa metrekare satış fiyatları Şekil 1’de
gösterilmiştir. Döviz cinsinden arsa
metrekare satış verisi gönderen OSB’lerin
verileri Türk Lirasına dönüştürüldükten
sonra şekle yansıtılmıştır.
3. OSB’lerde Arsa Tahsisinin İadesi
Mevcut uygulamada, arsa tahsisinin iadesi
şu şekilde düzenlenmiştir; katılımcının
parsel tahsis işleminden vazgeçmesi veya
inşaatını süresinde ya da verilen ek süre
içinde bitirmediği takdirde; temel atmış
veya temel inşaatını bitirmiş olsa bile OSB,
tahsisi iptale yetkilidir. Her iki durumda
ödenecek arsa bedeli; müteşebbis heyet/
genel kurulca karara bağlanması şartı ile
tahsis bedelinin ödenen kısmına, ödeme
tarihleri dikkate alınarak iade/iptal tarihine
kadar geçen süre için Maliye Bakanlığınca
her yıl belirlenen yeniden değerleme oranı
üzerinden hesaplanan tutarın ödenen tutara
eklenmesi ile bulunan tutarı geçmemek
üzere OSB tarafından belirlenir. Söz konusu
tutar, arsanın geri alınma tarihinden itibaren
ilk mali yılda bütçeye konularak şubat ayı
içerisinde katılımcıya ödenir. Katılımcı bunun
dışında hiçbir surette faiz ve tazminat ile
iptal tarihi ile ödeme tarihi arasında geçen
süre için de faiz talep edemez. Bu şekilde
iade/iptal işlemi yapılarak paralarını alan
katılımcıların yeniden müracaat etmesi
halinde hiçbir öncelik hakları olmaz (OSBUY,
2009). Düzenlemeler dikkate alındığında
arsa tahsis iadelerinde sadece Maliye
Bakanlığınca her yıl belirlenen yeniden
değerleme oranında güncelleme yapılarak
katılımcıya yapılacak ödemelerin değer
kaybı minimize edilmeye çalışılmıştır. Ancak
burada arsa tahsis iadelerinde üst limit
belirlenmesi yoluna gidilirken yerel etkiler
gözönüne alınmamıştır.
4. OSB’lerde Arsa Tahsis/Satışı
Aşamasında Parsel Fiyatlarına Üst Limit
Getirilmesine Yönelik Model Önerisi: tmax
Modeli
Parsel fiyatlarına arsa tahsis/satışı
aşamasında üst limit getirilmesindeki
amaç; OSB içinde ve dışında türev piyasa
oluşturmak değil, uygun koşullarda ve
fiyatlarda yatırımcıya arsa tahsisi ve
satışının sağlanmasıdır.
Kalkınma Bakanlığı tarafından
hazırlanan sosyo-ekonomik gelişmişlik
endeksi (SEGE-2011)’nin formülün
kompozisyonunda kullanılmasındaki
amaç; demografik, istihdam, eğitim,
sağlık, rekabetçi ve yenilikçi kapasite,
mali, erişilebilirlik ve yaşam kalitesi
göstergelerini içinde barından ve yerel
etkileri göz önüne alarak gerçekçi sonuçlar
ortaya koymasından kaynaklanmaktadır.
Aynı zamanda formül içerisinde yeniden
değerlendirme oranı kullanılarak hem
Şekil 1. Coğrafi Bölgelere Göre OSB’lerin Ortalama Arsa Metrekare Satış Fiyatları
Kaynak: Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı
13
MAYIS 2016
TEMMUZ
2016
MAKALE
ORGANİZE SANAYİ BÖLGELERİNDE ARSA FİYATLARINA ÜST LİMİTGETİRİLMESİNE YÖNELİK...
Tablo 1. İllere Göre Sosyo-Ekonomik Gelişmişlik Endeks Değerleri
Kaynak: Kalkınma Bakanlığı
14
MAYIS 2016
TEMMUZ
parsel fiyatlarının ilgili yıllardaki değer
güncellemesi yapılmış olacak hem de
endeksten kaynaklı aşırı değerlemelerin
etkisi en aza indirgenmiş olacaktır.
Çalışmamızda kullanılan Kalkınma
Bakanlığı tarafından hazırlanan ve
yayınlanan sosyo-ekonomik gelişmişlik
endeksi değerleri Tablo 1’de gösterilmiştir.
Üst limitler belirlenirken Türk Lirası
bazında hem maliyet bedeli hem de arsa
tahsis/satış fiyatı belirlenmesi yoluna
gidilmeli, yabancı para (döviz) cinsinden
üst limit belirlenmemelidir. Aksi takdirde
yurt içi veya küresel ölçekli ekonomik
konjonktürel dalgalanmaların olduğu
dönemlerde aşırı fiyat artışlarının olması
kuvvetle muhtemeldir. Bu kapsamda
oluşturulan ve modelde kullanılacak
formülün kompozisyonu şu şekilde
olacaktır:
satış aşamasında belirlenen formülün
kompozisyonundan biraz daha farklı bir
yol izlenmiştir. Diğer bir deyişle, arsa
iadelerinde arsa üzerinden hesaplanan
değer artışları arsa tahsis/satış sürecinde
elde edilen değer artışlarından daha azdır.
Bu kapsamda oluşturulan ve modelde
kullanılacak formülün kompozisyonu şu
şekilde olacaktır:
Parsel İade Bedeli = Parsel Maliyeti +
Parsel Maliyeti X Doğal Logaritma (SEGE2011 Maksimum Endeks Değeri + İlin
SEGE-2011 Endeks Değeri ) X Yılı Yeniden
Değerleme Oranı
bln = pm + pm x ln(imax + iV) x Vr
Formülün kompozisyonunda yer alan
ve sosyo-ekonomik gelişmişlik endeks
değerlerine göre oluşturulan illerin doğal
logaritmik değerlerinin bir kesiti Tablo
2’de gösterilmiştir.
6. Uygulama Sonuçları
Belirlenmiş olan 100₺’lik bir arsa m2
maliyeti üzerinden senaryo çalışması
niteliğinde örnek bir hesaplama
yapılarak mevcut ve yeni durumda
sonuçlar ortaya konulmaya çalışılmıştır.
Burada m2 maliyetinin bütün iller için
aynı alınmasının nedeni iller arasında
m2 bazında ne kadarlık bir farklılık
olduğunun gösterilmeye çalışılmasından
kaynaklanmaktadır.
Tablo 2. İllerin Sosyo-Ekonomik Gelişmişliklerine Göre Doğal Logaritma (LN) Değerleri
Parsel Satış Fiyatı = Parsel Maliyeti +
Parsel Maliyeti X (SEGE-2011 Maksimum
Endeks Değeri + İlin SEGE-2011 Endeks
Değeri) X Yılı Yeniden Değerleme Oranı
tmax = pm + pm x (imax + İv) x Vr
5. OSB’lerde Arsa İadelerinde Parsel
Fiyatlarına Üst Limit Getirilmesine
Yönelik Model Önerisi: bln Modeli
Parsel fiyatlarına arsa iade aşamasında
üst limit getirilmesindeki amaç; OSB
içinde ve dışında türev piyasa oluşturmak
değil, arsa iadelerinde yatırımcının arsa
rantından ve spekülasyonundan minimum
oranda yararlanmasını sağlayarak
üretimine odaklanmasını sağlamaktır.
Aynı zamanda, formül içerisinde yeniden
değerlendirme oranı kullanılarak hem
parsel fiyatlarının ilgili yıllardaki değer
güncellemesi yapılmış olacak hem de
endeksten kaynaklı aşırı değerlemelerin
etkisi en aza indirgenmiş olacaktır. Ancak
burada arsa iade sürecinde, arsa tahsis/
15
TEMMUZ 2016
MAKALE
ORGANİZE SANAYİ BÖLGELERİNDE ARSA FİYATLARINA ÜST LİMİTGETİRİLMESİNE YÖNELİK...
6.1. Arsa Tahsis veya Satış Aşamasında
Yeni Durum
OSB’lerde arsa tahsis veya satış
aşamasında mevcut durumda arsa
fiyatlandırma rejimi OSB yönetimince
serbestçe belirlenebilmektedir. Dolayısıyla
tek tip bir uygulama mevcut olmayıp, arsa
fiyatları aynı ilin içerisindeki OSB’lerde bile
büyük farklılıklar gösterebilmektedir. Bu
bağlamda mevcut durum ve yeni durum
kıyaslaması yapılmayacak olup sadece
yeni durumda ortaya çıkan arsa fiyatları
ele alınacaktır.
Yeni durumda iller arasında arsa tahsis
veya satış fiyatları açısından net etkinin
metrekare (m2) bazında görülebilmesi için
metrekare maliyeti bütün iller için 100₺
olarak belirlenmiştir. Yapılan çalışmanın
bir kesiti Tablo 3’te sunulmuştur.
Tablo 3’te 100 ₺’lik bir arsa maliyetinin
iller arasında satış fiyatının net etkisi
gösterilmeye çalışılmıştır. Şimdi ise
net etkiyi yıllar itibarıyla OSB bazında
örnekleştirmek gerekirse; Manisa ilinde
bir OSB’nin 2010 yılında metrekaresi 10₺
Tablo 3. İllere Göre Arsa Metrekare Satış Fiyatları
SEGE-2011
Sırası
İller
16
Arsa m2
Maliyeti (₺)
Arsa m2
Satış Fiyatı (₺)
10.000 m2‘lik Arsa
Satış Fiyatı (₺)
İstanbul
1
100
150
1.503.919
Ankara
2
100
141
1.410.342
İzmir
3
100
136
1.361.969
Kocaeli
4
100
134
1.344.543
Antalya
5
100
134
1.335.804
Bursa
6
100
133
1.328.629
Eskişehir
7
100
132
1.317.084
Muğla
8
100
131
1.310.510
Tekirdağ
9
100
130
1.303.039
Denizli
10
100
130
1.302.860
Bolu
11
100
129
1.287.638
Edirne
12
100
129
1.287.576
Yalova
13
100
129
1.286.907
Çanakkale
14
100
129
1.285.434
Kırklareli
15
100
129
1.285.010
Adana
16
100
128
1.283.576
TEMMUZ 2016
Tablo 4. Manisa İlinde Örnek Bir Uygulama
Yeniden
Değerleme Yılı
Yeniden Değerleme
Oranı
Arsa Maliyeti
(pm) (₺)
SEGE-2011
Değeri (İv)
SEGE-2011 Max
Değeri (İmax)
İv+İmax
Arsa Satış Fiyatı (tmax)
(₺)
2011
0,1026
100.000
0,4711
4,9865
5,4576
155.995
2012
0,078
100.000
0,4711
4,9865
5,4576
198.564
2013
0,0393
100.000
0,4711
4,9865
5,4576
220.013
2014
0,1011
100.000
0,4711
4,9865
5,4576
275.189
2015
0,0558
100.000
0,4711
4,9865
5,4576
305.642
2015 Yılı Arsa Satış Fiyatı (tmax)
olmak üzere 100 bin ₺ bedel ile 10 bin
metrekarelik arsasının olduğu, 2015 yılında
da söz konusu arsanın OSB tarafından
yatırımcı firmaya satışının yapıldığı
varsayılsın. Hesaplamada kullanılacak
yeniden değerleme oranları Maliye
Bakanlığı tarafından belirlenen Vergi
Usul Kanunu (VUK) Genel tebliğlerinde
belirtilen oranlardır. Yeni durumda
Manisa ilinin doğal logaritmik değeri
(ln) 1,6970 olacaktır. Sonuç itibarıyla,
formüle göre yatırımcı firma, OSB’ye
305.642₺ arsa bedeli ödeyecektir. Yeni
durumda hesaplanan bedel tavan fiyat
olup OSB’ler bu bedelin altında arsa bedeli
belirleyebilirler. Yeni duruma göre katılımcı
firmaya yapılacak ödeme tutarları Tablo
4’te ayrıntılı bir şekilde gösterilmiştir.
Eğer arsa ilk edinildiği yıldan sonraki
yıllarda arıtma tesisi, elektrik şebekesi,
sosyal tesisler kamulaştırma bedelleri,
krediler ve altyapı gibi ilave maliyetler
oluşursa arsa maliyetlerini artıracağından
maliyetin oluştuğu ilk yıldaki arsa
maliyetine ilave edilecektir. Örneğin 2010
yılında ilk maliyet 100.000₺, 2011 yılında
altyapı giderleri olarak 10 bin metrekarelik
alana 20.000₺’lik maliyet düştüğü
varsayılırsa formüle göre 2011 yılında
esas alınacak maliyet bedeli 120.000₺
olacaktır. Ancak bu durum formülün
kompozisyonunda herhangi bir değişiklik
oluşturmayacaktır.
305.642
6.2. Arsa İadelerinde Mevcut ve Yeni
Durum
İlgili düzenlemelerden anlaşıldığı üzere,
ödenen bedellere ödeme tarihleri dikkate
alınarak her yıl için belirlenen yeniden
değerleme oranı ile bulunan bedeller
ödenen bedele ilave edilmektedir.
Yönetmelikte geçen “ödemelerin yapıldığı
tarihler dikkate alınarak” ifadesi ile de
ödemelerin yapıldığı tarihler itibarıyla
ayrı ayrı yeniden değerlendirmeye tabi
tutulması gerektiği anlaşılmaktadır.
Bu şekilde bulunan bedelle üst limit
oluşturulmaktadır. Çünkü “ödeme
tarihleri dikkate alınarak iade/iptal
tarihine kadar geçen süre için Maliye
Bakanlığınca her yıl belirlenen yeniden
değerleme oranı üzerinden hesaplanan
Tablo 5. Manisa İlinde Örnek Bir Uygulama
Temel Kalemler
Mevcut Durum
Yeni Durum
Yılı
Yeniden Değerleme
Oranı (Vr)
Arsa Maliyeti
(pm) (₺)
Yeniden Değerleme
Tutarı (₺)
Arsa İade Tutarı
(₺)
Doğal Logaritma
(Ln) Değeri
Arsa İade Tutarı
(bln) (₺)
2011
0,1026
100.000
10.260
110.260
1,6970
117.411
2012
0,078
100.000
7.800
118.060
1,6970
130.648
2013
0,0393
100.000
3.930
121.990
1,6970
137.317
2014
0,1011
100.000
10.110
132.100
1,6970
154.474
2015
0,0558
100.000
5.580
137.680
1,6970
163.943
100.000
37.680
137.680
2015 Yılı Arsa İade Tutarı (bln)
163.943
17
MAYIS 2016
TEMMUZ
2016
MAKALE
ORGANİZE SANAYİ BÖLGELERİNDE ARSA FİYATLARINA ÜST LİMİTGETİRİLMESİNE YÖNELİK...
tutarın ödenen tutara eklenmesi ile
bulunan tutarı geçmemek üzere OSB
tarafından belirlenir” denilmektedir.
Burada üst sınır belirlenerek tavan fiyat
oluşturulması amaçlanmıştır. Ancak
tavan fiyat belirlenirken yerel etkiler göz
önüne alınmamıştır. Diğer bir deyişle
bütün illerdeki OSB’lerde maliyet fiyatının
aynı olduğu varsayılırsa arsa iadelerinde
iade tutarları hep aynı olacak, illere göre
değişiklik göstermeyecektir.
Örnek vermek gerekirse; Manisa ilinde
bir OSB’nin X katılımcı firmasına 2010
yılında 100 bin ₺ bedel ile 10 bin metrekare
arsa tahsis edildiğini ve 2015 yılında
da katılımcı firma tarafından arsanın
OSB’ye iadesinin yapıldığı varsayılsın.
Yeni durumda Manisa ilinin doğal
logaritmik değeri (ln) 1,6970 olacaktır.
Sonuç itibarıyla, OSB, firmaya mevcut
durumda 137.680₺, yeni durumda ise
163.943₺ arsa iade bedeli ödeyecektir. Yeni
durumda hesaplanan bedel tavan fiyat
olup OSB’ler bu bedelin altında arsa bedeli
belirleyebilirler. Mevcut ve yeni duruma
göre katılımcı firmaya yapılacak ödeme
tutarları Tablo 5’te karşılaştırmalı olarak
ayrıntılı bir şekilde gösterilmiştir.
Konuyu sosyo-ekonomik gelişmişlik
endeks değeri en düşük olan Muş ili için
örnekleştirmek gerekirse; Muş ilinde bir
OSB’nin X katılımcı firmasına 2010 yılında
100 bin ₺ bedel ile 10 bin metrekare arsa
tahsis edildiği ve 2015 yılında da katılımcı
firma tarafından arsanın OSB’ye iadesinin
yapıldığı varsayılsın. Yeni durumda Muş
ilinin doğal logaritmik değeri (ln) 1,1782
olacaktır. Sonuç itibarıyla, OSB, firmaya
mevcut durumda 137.680₺, yeni durumda
ise 144.395₺ arsa iade bedeli ödeyecektir.
Yeni durumda hesaplanan bedel tavan
fiyat olup, OSB’ler bu bedelin altında arsa
bedeli belirleyebilirler. Mevcut ve yeni
duruma göre katılımcı firmaya yapılacak
ödeme tutarları Tablo 6’da karşılaştırmalı
olarak ayrıntılı bir şekilde gösterilmiştir.
Muş ili ile Manisa ili örnekleri birlikte
değerlendirildiğinde, mevcut durumda
değişiklik olmazken, illerin sosyo-
Tablo 6. Muş İlinde Örnek Bir Uygulama
Temel Kalemler
Mevcut Durum
Yılı
Yeniden Değerleme
Oranı (Vr)
Arsa Maliyeti (pm) (₺)
Yeniden Değerleme
Tutarı (₺)
Arsa İade
Tutarı (₺)
Doğal Logaritma
(Ln) Değeri
Arsa İade
Tutarı (bln) (₺)
2011
0,1026
100.000
10.260
110.260
1,1782
112.089
2012
0,078
100.000
7.800
118.060
1,1782
121.279
2013
0,0393
100.000
3.930
121.990
1,1782
125.909
2014
0,1011
100.000
10.110
132.100
1,1782
137.821
2015
0,0558
100.000
5.580
137.680
1,1782
144.395
100.000
37.680
137.680
2015 Yılı Arsa İade Tutarı (bln)
18
Yeni Durum
144.395
TEMMUZ
MAYIS 2016
ekonomik gelişmişlik endeks değerlerine
bağlı olarak doğal logaritmik değerleri
değiştiği için yeni durumda değişiklik
meydana gelecektir.
7. Modellerin Avantajları
Geliştirilen Modellerle;
• Arsa veya parsel fiyatlarının yüksek
olduğu OSB’lerde yatırımcı firmaların
ilk yatırım maliyetleri azaltılmış
olacaktır.
• Arsa rantının ve spekülasyonunun
etkisi minimuma indirilecektir.
• Arsa fiyatları yerel etkileri
içinde barındırdığından fiyatların
belirlenmesinde gerçekçi bir fiyat
ortaya konulacaktır.
• Arsa fiyatlarının yüksekliğinden dolayı
yeni yatırımların önü kesilmemiş
olacaktır.
• Arsa fiyatlarına üst limit getirilerek
arsa fiyatlarındaki aşırı artışların
önüne geçilmiş olacaktır.
Sonuç itibarıyla, yapılan çalışmayla
OSB’lerdeki arsa tahsis veya satış ve
iade işlemlerinde arsa fiyatlarına üst
limit getirilmesine yönelik modeller
geliştirilerek farkındalık oluşturulması,
modellerin uygulanabilirliğinin
gösterilmesi ve avantajlarının ortaya
konulması amaçlanmıştır.
Kaynakça
• NARİN, Hilal, (2010).Planlama
Sürecinde Geliştirilen Gayrimenkul
Yatırımlarının Rant Etkisinin
İncelenmesi, Kurtköy Örneği,
Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Teknik
Üniversitesi.
• T.C. Başbakanlık Resmi Gazete.(2000).
Organize Sanayi Bölgeleri Kanunu.
Yayımlandığı Tarih. 15.04.2000 gün.
• T.C. Maliye Bakanlığı, 457 Sayılı
VUK Genel Tebliği. Yürürlük Tarihi:
10.11.2015 gün.
• T.C. Maliye Bakanlığı, 441 Sayılı
VUK Genel Tebliği. Yürürlük Tarihi:
15.11.2014 gün.
• T.C. Maliye Bakanlığı, 430 Sayılı
VUK Genel Tebliği. Yürürlük Tarihi:
19.11.2013 gün.
• T.C. Maliye Bakanlığı, 419 Sayılı
VUK Genel Tebliği. Yürürlük Tarihi:
10.11.2012 gün.
• T.C. Maliye Bakanlığı, 410 Sayılı
VUK Genel Tebliği. Yürürlük Tarihi:
17.11.2011 gün.
• T.C. Başbakanlık Resmi Gazete.(2009).
Organize Sanayi Bölgeleri Uygulama
Yönetmeliği (OSBUY). Yayımlandığı
Tarih. 22.08.2009 gün.
19
TEMMUZ 2016
MAKALE
REKABETÇİ SANAYİ BÖLGELERİ: EKO-ENDÜSTRİYEL PARKLAR
Etienne KECHICHIAN / Kıdemli Özel Sektör Geliştirme Uzmanı (Dünya Bankası Grubu)
Sinem DEMİR / Endüstriyel Kaynak Verimliliği Uzmanı (Dünya Bankası Grubu)
Günümüzde eko-endüstriyel parkların
gelişimindeki ana itici güç rekabet
odaklı iş modelleridir. Eko-endüstriyel
parklar sundukları olanaklarla daha
düşük maliyetli üretimin yolunu açmakla
kalmayıp, tüketici tercihlerinin rekabette
belirleyici olduğu yeni düzende çevre
dostu teknolojilerle bir adım öne geçerler.
Bunu yaparken iklim değişikliğinin
önlenmesi için kolektif ve yenilikçi bir
eylem platformu sunarlar. Güney Kore’de
2005 yılından bu yana uygulanan planlı
eko-endüstriyel park modeli, geleneksel
organize sanayi bölgelerinin (OSB) ekoendüstriyel parklara dönüştürülmesiyle,
ev sahipliği yaptığı firmalara 2005 yılından
bu yana toplamda 554 milyon Dolar
tasarruf etmesine yardımcı olmuştur.
Türkiye’nin yedi bölgesine dağılmış
olan karma ve ihtisas olmak üzere
toplamda 289 OSB’si Türk sanayisinin
can damarlarını oluşturuyor. Ekoendüstriyel park modeli bu anlamda Türk
sanayisinin küresel boyutta daha rekabetçi
olabilmesinin önünü açması bakımından
yüksek bir potansiyele sahiptir.
Paris İklim Değişikliği Anlaşması,
iklim değişikliğinin hem gelişmiş hem
de gelişmekte olan ülkelerin politika
gündemlerinde nasıl öncelikli olduğunun
sinyalini vermiştir. Endüstriler dünyadaki
direkt ve endirekt sera gazı emisyon
salımının yaklaşık üçte birinden
sorumludurlar. Endüstriyel seviyede
geliştirilecek iklimle mücadele projeleri
Paris’te uluslararası iklim zirvesinde
belirlenen ve zirve sonrası beklenen
küresel hedeflere ulaşmada önemli bir rol
oynayacaktır.
Eko-endüstriyel park modeli iklim
değişikliğiyle mücadeleye önemli
seviyede katkı sağladığı için, hükümetler,
şehirler ve özel ekonomik bölgelerin
iklim değişikliğine karşı aktif şekilde
eyleme geçmesi süreçlerinde daha da
yaygınlaşması beklenmektedir.
Eko-endüstriyel parklar sanayileşme
kavramı içinde son yıllarda tırmanışa
geçse de bu konseptin temelleri 19.
yüzyıl Avrupa’sında sanayi bölgelerinin
kuruluşunun ilk yıllarında atılmıştır.
Fakat asıl yükselişe geçtiği dönem İkinci
Dünya Savaşı sonrasına denk gelmektedir.
İkinci Dünya Savaşı sonrasında Almanya,
Danimarka ve Finlandiya’da baş gösteren
kaynak kıtlığı ve yüksek enerji fiyatlarının
doğal bir sonucu olarak plansız bir şekilde
ilk başta endüstriyel simbiyoz ve verimlilik
önlemleri formunda kendini göstermiştir.
Eko-endüstriyel park modelinin ilk
yıllarında yoğunlaştığı ana temalar
atık yönetimi ve kirliliğin önlenmesiydi.
2000’li yıllarda Japonya, Çin ve Güney
Kore eko-endüstriyel parklar üzerindeki
çalışmalarını destekleyecek ulusal
Şekil 1. 2016 İtibarıyla Dünya Üzerindeki Eko-Endüstriyel Parkların Durumu
Kaynak: Dünya Bankası, UNIDO
20
TEMMUZ 2016
politikalar geliştirerek küresel piyasalarda
rekabet güçlerini artırdılar. Son 5 yıldır
eko-endüstriyel park kavramı sanayi
bölgeleri içinde çığır açan küresel bir
kavram halini aldı ve bu modele uygun
olarak sanayi bölgelerinin iyileştirmesi
çalışmaları yaklaşık 40 ülkede devam
etmektedir.
Dünya Bankası yaptığı bir araştırma
sırasında henüz uluslararası anlamda
üzerinde karara varılmış bir tanımı
bulunmamasına rağmen şu an dünya
üzerinde yüzde 77’si işletmede olmak
üzere toplam olarak 254’ün üzerinde
işletmede ve planlanan eko-endüstriyel
park tespit etmiştir. Tespit edilen bu ekoendüstriyel parkların bir seri ekolojik ve
sürdürülebilir uygulamaları benimsediği,
yüzde 80’inin ise endüstriyel üretim amaçlı
parklar olduğu görülmüştür. Bu parkların
yüzde 59’luk bir kesimi var olan parkların
iyileştirilmesi ile eko-endüstriyel parklara
dönüştürülmüş, yüzde 34’lük bir kısmı ise
sıfırdan planlanarak inşa edilmiştir. Ancak
yüzde 7 gibi çok küçük bir kısmı organik
olarak veya plansız bir şekilde
eko-endüstriyel park modeline
dönüşmüştür.
Eko-endüstriyel park oldukça yeni bir
kavram olmasından dolayı literatürde
de farklı belirleyici parametreleri
odağına koyarak tanımlanmaktadır.
Eko-endüstriyel parklarla birlikte anılan
anahtar sözcükler çevresel yönetim,
endüstriyel simbiyoz, enerji verimliliği,
kaynak verimliliği ve temiz üretim ile
ekonomik rekabetçilik olarak sıralanabilir.
Bunlar içinde eko-endüstriyel parklar
denilince en çok karşımıza çıkan
tanımlayıcı parametre endüstriyel
simbiyozdur.
Güney Kore Modeli
Güney Kore 1964 yılında Ticaret Sanayi ve
Enerji Bakanlığının (MOTIE) altında ayrı
bir birim olarak Güney Kore Endüstriyel
Kompleks Kurumu’nu (KICOX) kurmuştur.
KICOX sadece bir yönetim birimi değil
aynı zamanda sanayi bölgeleri içerisindeki
firmalar için bir danışmanlık ve teknik/
finansal destek birimi olarak görev
yapmaktadır. Bu kuruluş Güney Kore
ulusal kalkınma planının bir parçası olarak
sanayide planlı büyümeyi ana kuruluş
amacı olarak benimsemiştir.
KICOX ile birlikte Güney Kore ekoendüstriyel parkları hızlı bir şekilde
endüstriyel kompleks planlarına adapte
etmiştir. KICOX çatısı altında 2005
yılında eko-endüstriyel park girişimi
başlatılmış ve bu girişimin bir parçası
olarak dokuz adet eko-endüstriyel park
araştırma merkezi kurulmuştur. Bu
yapı eko-endüstriyel park dönüşümünü
destekleyecek projelerin geliştirilmesi ve
geliştirilen projelerin KICOX’a aktarılan
fon ile finansmanın sağlanmasına
imkân tanımıştır. Aşağıdaki grafikte
de özetlendiği gibi eko-endüstriyel
park araştırma merkezleri ve kamuüniversite sanayi iş birliğiyle geliştirilen
projeler KICOX merkez yönetiminin
koordinasyonuyla değerlendirilmekte ve
proje finansmanı sağlanmaktadır. Bu proje
finansmanı merkezi hükümetin, yerel
hükümetlerin ve özel sektörün aktardığı
fon ile karşılanmaktadır.
Şekil 2. Eko-Endüstriyel Park Modeli
21
TEMMUZ 2016
MAKALE
REKABETÇİ SANAYİ BÖLGELERİ: EKO-ENDÜSTRİYEL PARKLAR
2 milyondan fazla çalışanı barındıran ve
ülke ihracatına 45 milyon Dolar katkı
sağlayan endüstriyel parklar Güney
Kore’de 2005 yılından bu yana endüstriyel
park modelini bu yeni girişim sayesinde
uygulamaktadır. Bu model geleneksel
sanayi bölgelerinin yenilikçi endüstriyel
bölgelere dönüşümüne katkı sağlamıştır.
Eko-endüstriyel park modeli firmaları
enerji verimliliği, atık yönetimi, endüstriyel
simbiyoz ve çevre dostu diğer teknolojilere
toplamda 520 milyon Dolar yatırım
yapmasına teşvik etmiştir. O zamandan
bu yana firmalar toplamda 554 milyon
Dolar tasarruf sağlamış ve 91,5 milyar
Dolar ciro yapmıştır. Aralık 2014’ten bu
yana Güney Kore’deki firmaların yüzde
60,6’sı Güney Kore Endüstriyel Kompleks
Kurumu tarafından yönetilmekte, bu
firmalar ülkedeki istihdamın yüzde 52,5’ini
karşılamakta, üretime yüzde 54,5 katkıda
bulunmakta ve ihracatın yüzde 49,4’luk
kısmını oluşturmaktadır.
İklim değişikliğiyle mücadele etmek, aynı
zamanda iklim dostu yatırımlara teşvik
edici iş modelleri ve fırsatları geliştirmeye
22
aktif bir platform sağlamak için, Mısır,
Vietnam ve Türkiye gibi ülkeler artık yakın
gelecekte kendi eko-endüstriyel park
modellerini geliştireceklerdir. Bu yeni
dalga daha önce denenmiş yöntemlerden
daha kapsayıcı, belirleyici ve keskin
hatlarla ayrılmış olacaktır. Bu yeni
endüstri modeli sanayilerin daha bilinçli
ve tasarruf yapmaya yönelik uygulama
metotlarını benimsemelerine yardımcı
olacaktır.
Türkiye İçin Çevre Dostu Sanayi Dönemi
Sanayi son on yılda Türkiye’nin ekonomik
gelişiminde önemli bir itici güç olmuştur.
Sanayi sektörünün gayrisafi yurt içi hasıla
içinde yaklaşık %27 payı bulunmaktadır.
2015-2016 dönemi Küresel Rekabetçilik
Endeksi hesaplamalarına göre Türkiye
140 ülke arasında 51. sıradadır. Türkiye
bir önceki yıl 144 ülke arasında 45’inci,
ondan önceki yılda ise 148 ülke arasında
ise 44. sırada konumlanmıştır. Geçen
yıl olduğu gibi Küresel Rekabetçilik
Endeksi’nin içinde bulunan bileşenler
arasında en iyi performans 16. sırada
yerini koruyan pazar büyüklüğü kaleminde
gösterilmektedir. Türkiye Küresel
Rekabetçilik Endeksi değerlendirmesinde
verimlilik odaklı ekonomilerden inovasyon
odaklı ekonomilere geçiş aşamasındaki
24 ülkeden biri olarak sayılmaktadır.
Şu anda verimlilik etkin ekonomiler
arasında yer alan Türkiye bir sonraki
dönemde inovasyon etkin ekonomilere
ulaşmak için çaba sarf etmektedir. Bu
kapsamda Dünya Ekonomik Forumu
tarafından rekabet edebilirlik; bir ülkenin
üretkenlik seviyesini gösteren kurumların,
politikaların ve faktörlerin bir birleşimi
olarak tanımlanmaktadır. Başka bir
deyişle daha rekabetçi bir ekonomi
zaman içerisinde daha hızlı büyüyen
bir ekonomi demektir. Türkiye ulusal
gelişim planlarında endüstriyel bazda
büyümeyi planlı organize sanayi bölgeleri
geliştirerek ulaşmayı hedeflemektedir.
Türkiye’de daha sürdürülebilir bir
sanayileşmeye geçmeyi desteklemek
amacıyla Bilim, Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığı, Dünya Bankası ile yeni bir proje
üzerinde çalışmaya başlamıştır. EkoEndüstriyel Parklar/Yeşil Bölgeler adı
altındaki bu proje kapsamında hâlihazırda
işletmede olan sanayi bölgeleri üzerinde
çalışılıp, kaynak verimliliği, endüstriyel
simbiyoz gibi kaynağa bağımlılığı
azaltıcı aynı zamanda verimliliğe teşvik
edici uygulamaların benimsenmesi
için mevzuat düzeyinde yol haritaları
oluşturulacaktır. Bu sayede geleneksel
sanayi bölgelerinde yeni nesil yeşil
sanayiye geçisin sağlanması için önemli
adımlar atılmış olacaktır. Sanayi bölgesi
seviyesinde bu geçişi sağlayacak stratejik
eylem planlarının oluşturulmasına imkân
tanınacaktır. Bu kapsamda gelecek
yıllardaki uygulamalara yön verecek
sektörel bazda teknik ve ekonomik
uygulanabilirliği olan potansiyel projelerin
tespit edilmesi amaçlanmaktadır.
Bu proje Bilim,Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığının üretimde verimliliğin
artırılması ve ithalata olan bağımlılığın
azaltılması konusundaki stratejik
hedeflerine önemli katkılar sağlayacaktır.
TEMMUZ 2016
Proje kapsamında düşük karbon
ekonomisine geçişi sağlayacak yeşil iş
modelleri geliştirilecek; firmaların maliyet,
tasarruf ve performanslarının iş modeline
gerçekçi bir şekilde yansıtılabilmesi için
Dünya Bankası bu konuda derin bir sektörel
uygulama tecrübesine sahip KICOX ile iş
birliği içinde çalışacaktır.
Türkiye’de şu anda 7 bölgeye dağılmış
289 adet faal organize sanayi bölgesi
bulunmaktadır. Türkiye’deki organize
sanayi bölgelerinin büyük bir çoğunluğu
karma olmakla birlikte tarım ürünlerinden
tekstile, makinadan kimya sektörüne kadar
birçok endüstriye ev sahipligi yapmaktadır.
Türkiye’nin bu çeşitlilik bakımından zengin
sanayi sektör yapısı özellikle endüstriyel
simbiyoz konusunda umut vaat etmektedir.
Dünya geneline bakacak olursak çimento
yüzde 5, kimyasallar yüzde 7, demir ve çelik
yüzde 7 olmak üzere bu üç ana sektör tüm
küresel sera gazı emisyonlarının yaklaşık
beşte birini oluşturmaktadır ve bu sektörler
endüstri kaynaklı sera gazı emisyonlarını
azaltmak için önemli bir potansiyele
sahiptir. Türkiye’de de önde gelen bu
sektörler karbon emisyonu azaltımı
açısından önemli potansiyele sahiptirler.
kapsamında pilot projeler oluşturulması,
eğitim ve bilinçlendirme faaliyetleriyle
konuya ilişkin kurumsal kapasitenin
güçlendirilmesi ve paydaşlar arası iletişim
olanaklarının geliştirilmesiyle endüstriyel
ortak yaşam (simbiyoz) uygulamaları
çeşitlendirilip yaygınlaştırılması
yine Bakanlığın bu stratejik hedefini
besleyen eylem planlarından biridir. Bu
anlamda projenin potansiyel endüstriyel
işbirliklerinin tespitine önemli katkı
sağlayacağına inanılmaktadır.
Üretimde verimliliğin artırılması Bakanlığın
öncelik ve önem verdiği eylem planları
arasındadır. Endüstriyel ortak yaşam
(simbiyoz) imkânlarının belirlenmesi
Eko-Endüstriyel Parkların
Yaygınlaştırılması ve Teknik Uygulamalar
Dünya Bankası grubun önümüzdeki
günlerde yayınlanacak eko-endüstriyel
Şekil 3. İşletmedeki Eko-Endüstriyel Parklardaki Sürdürülebilirlik Uygulamaları
23
TEMMUZ 2016
MAKALE
REKABETÇİ SANAYİ BÖLGELERİ: EKO-ENDÜSTRİYEL PARKLAR
parkların yaygınlaştırılması üzerine
hazırladığı yayını kapsamında yapılan
araştırmalar göstermiştir ki dünya
üzerinde 250’den fazla eko-endüstriyel
park bulunmaktadır ve her birinde
çok çeşitli çevre dostu uygulamalar
benimsenmiştir. Bilgilerine ulaşılan 212
eko-endüstriyel park içerisinden yüzde
50’si atık yönetimi ve enerji verimliliği
önlemleri üzerine yoğunlaşırken, yüzde
45’inde endüstriyel simbiyoz ve kaynak
verimliliği üzerine uygulamalar tespit
edilmiştir. Yüzde 35’i kendi bünyesinde
yenilenebilir enerji ve atık su arıtma
tesisini bünyesinde barındırmaktadır1.
Bir eko-endüstriyel park iki şekilde
geliştirilebilir: sıfırdan tasarım aşamasında
geliştirilebilir veya var olan endüstriyel
bölgede kaynak verimliliği ve diğer
sürdürülebilirlik tedbirlerini uygulayarak
geleneksel sanayi yapısının yeşil sanayilere
dönüşümü sağlanabilir. Her iki durumda
da, sistematik bir yaklaşım, kaynak
kullanımının optimize edilmesi ve atık ve
emisyonların azaltılmasını hedefleyen
teknik fırsatların belirlenmesi ve
uygulanması gerekmektedir.
Dünya Bankası Grubu Climate Competitive
Industries takımı UNIDO birlikte ekoendüstriyel parkları tanımlayabilmek ve
uygulanabilirliğinin yaygınlaştırılmasına
katkı sağlayabilmek için sistematik bir
yaklaşım geliştirmektedir. Bu yaklaşımda
eko-endüstriyel park modeline geçişte
benimsenebilecek uygulamalar üç ana
grupta toplanmaktadır. Bunlar (i) kaynak
verimli ve temiz üretim (ii) sirkülerite ve
(iii) temiz enerji uygulamalarıdır.
1
24
Kaynak Verimli ve Temiz Üretim: Gerek
yeni endüstriyel parklarda gerekse
geleneksel sanayi bölgelerinin ekoendüstriyel parklara dönüştürülmesinde
en çok başvurulan uygulama kaynak
verimli ve temiz üretim uygulamalarıdır.
Bu gruba ait en çok bilinen uygulama
firmalar arasında endüstriyel iş birliğinin
sağlanması yani endüstriyel simbiyozdur.
Firmalar arası proses bazlı materyal
girdi – çıktıları belirlenerek uygun
sinerjileri sağlayacak atık, enerji,
su, buhar gibi malzeme transferleri
sağlanabilir. Bunun dışında firma ve
sanayi bölgesi bazında temiz üretim
ve kaynak verimliliğini destekleyen
standart ve uygulamaların benimsenerek
çevresel, sosyal ve enerji verimliliğine
teşvik edici önlemlerin uygulanması da
bu grup altında başvurulan uygulamalar
arasındadır.
Sirkülerite: Endüstriyel seviyede
sirkülerite atık ve suyun yönetimiyle
gerçekleştirilir. Su kaynaklarının
korunması ve değerlendirilmesi için
yağmur suyu toplama sistemlerinin
endüstriyel parklara entegre edilmesi
ya da kullanılan belli kirlilik yükündeki
atık suyun uygun seviyelerde arıtılarak
yüzey alanları temizliği, ortak kullanım
alanlarının temizliği ile sulama
amaçlı olarak kullanımı su tabanlı
sirküleritenin uygulama şekillerine
örnek olarak verilebilir. Atık tabanlı
sirkülerite ise atık hiyerarşisi içinde
atığın yeniden kullanması, içerisindeki
değerli maddelerin geri kazanımı
ve geri dönüştürülmesi ile sağlanır.
Atık ve su sirküleritesi endüstrilerde
kaynak bağımlılığını azaltarak işletme
giderlerinde tasarruf sağlamaktadır.
Temiz Enerji: Eko-endüstriyel parklar
içerisinde kullanılan enerjinin büyük kısmı
yenilenebilir temiz enerji kaynaklarından
temin edilerek sera gazı salımına katkı ve
fosil yakıtlara bağımlılık azaltılırken aynı
zamanda yakıt fiyatlarının artış riskine
karşı önlem alınmış olur. Böylece rekabet
gücünün artırılmasına da katkı sağlanır.
Şekil 4’te bir eko-endüstriyel park
içerisinde bu üç ana gruba ait örnek
uygulamalar verilmektedir.
Çevresel faktörler operasyon anlamında
verilen iş kararlarını etkileyecek hale
gelmeye başladıkça eko-endüstriyel
parkların yükselişine tanık olacağız.
Niyet Edilen Ulusal Katkı Beyanları
(INDC) gibi ulusal taahhütler ve karbon
fiyatlandırması gibi küresel faktörler de
bu yükselişe büyük bir katkı sağlayacaktır.
Fakat asıl önemlisi sanayicilerin ve
hükümetlerin ortak bir anlayış geliştirerek
yeni nesil yeşil sanayiye geçişte iş birliği
içinde çalışabilmesidir. Bu geçiş de ancak
ulusal seviyede hazırlanan uygulayıcı
dostu, ulusal ve uluslararası iklim
hedeflerine hizmet eden çerçeve planları
ve mevzuat destekleriyle mümkündür.
Kechichian, Etienne; Mi Hoon Jeong. July 2016. Mainstreaming Eco-Industrial Parks: Conclusions from the Eco-Industrial Park event in Seoul. Washington, DC: World Bank.
TEMMUZ 2016
Şekil 4. Eko-Endüstriyel Park İçerisinde Üç Ana Gruba Ait Örnek Uygulamalar
25
TEMMUZ 2016
MAKALE
YENİ BİR SANAYİ DEVRİMİNİN EŞİĞİNDE
Umut DEMİRTAŞ / Sanayi ve Teknoloji Uzmanı (Verimlilik Genel Müdürlüğü)
İkinci Bölüm: Teknolojik Gelişmelerin
Beklenen Etkileri
Dördüncü sanayi devrimini konu alan
yazı dizisinin önceki bölümünde,
üretim teknolojilerindeki mevcut
gelişmeler, öngörüler ve bu öngörülerin
gerçekleşmesinin önündeki olası
teknik engellere değinilmişti. Yeni
sanayi devriminin gelişmiş ülkelerin bir
öngörüsü olarak gelişmekte olan ülkelerin
gündeminde yer alması önem taşıyor.
Küresel finansal kriz sonrasında gelişmiş
ülkelerin makroekonomik politikaları
içinde yenilikçi sanayi stratejileri yeniden
ön plana çıkmaya başladı. Küresel
işbölümünde değişiklik yaratması
beklenen bu girişimlerin ortaya çıkartmayı
amaçladığı yapının anlaşılabilmesi,
gündemin ilk sıralarında yer alan
maddelerden birisi. Yaşanmakta olan
teknolojik gelişmelerin, geçmişteki sanayi
devrimlerinde olduğu gibi ekonomileri
bütünüyle dönüştüren süreçler olması
bekleniyor. İşte bu bölümde söz konusu
teknolojik gelişmelerin ekonomi üzerinde
beklenen etkilerine genel olarak yer
verilecek. Bir sonraki bölümde ise konu
sosyal etkiler de dâhil olmak üzere daha
geniş bir açıdan ve Türkiye özelinde ele
alınmaya çalışılacak.
Nesnelerin interneti ve siber fiziksel
sistemler yeni sanayi devriminin kilit
kavramları olarak ön plana çıkıyor.
Algılayıcılarla donatılan gömülü
sistemler, internetin sunduğu olanaklarla
buluşturularak siber fiziksel sistemlere
dönüşüyor. Günümüzde kullanılmakta
olan örneğin tanımlayıcı bilginin kablosuz
olarak belirli alıcılara aktarıldığı RFID
(Radyo Frekansıyla Tanımlama) gibi
teknolojiler, yerini çok çeşitli algılayıcılar
ve hareket ettiricilerle donatılmış
ağa bağlı siber fiziksel sistemlere
bırakıyor. Algılayıcıların bir yandan
26
çeşitlenirken diğer
yandan ucuzlaması da
bu eğilimi güçlendiriyor.
Siber fiziksel sistemlerin
etraflarındaki fiziksel
dünyayı görüntü, ısı,
basınç, kızılötesi vb.
algılayıcılarla ‘kavrayıp’
yorumlayabilmeleri,
sayıllaştırıp siber dünyaya
taşıdıkları bu bilgileri ağ
üzerinden birbirlerine
iletebilmeleri ve bağımsız
karar alabilmeleri, bir
merkezden kontrol
edilmeleri gereğini
ortadan kaldırmakta.
Algılayıcılarıyla derlediği
veriyi işleyerek elde
ettiği bilgiyle bağımsız
ya da yarı bağımsız
olarak hareket edebilen
siber fiziksel sistemlere
Değer zinciri kavramının yerini son kullanıcıyı da kapsayan değer ağı
geçiş, beklenen sanayi
kavramına bırakması bekleniyor.
devriminin önemli bir
fabrikalarda üretim devam ederken
simgesi. Siber fiziksel
adım adım uygulanarak ve yaygınlaşarak
sistemler, güvenliği sağlanmış yerel
da hayatımıza girebilir. Dolayısıyla bir
ağlar, internet ve bazı özgün iletişim
sabah kalktığımızda bambaşka bir dünya
protokollerinden oluşan nesnelerin
internetinde bir araya gelerek etkileşecek. görmeyeceğiz, ilk işaretlerini görmekte
olduğumuz bu değişim yavaş yavaş
Nesnelerin internetinde yer alan tüm
gerçekleşecek. Her sektör eşit derecede
bu üretim araçlarının yanısıra enerji ve
ve hızda etkilenmeyecek olsa da üreticiler,
ulaştırma altyapıları, karar sistemleri,
tüketiciler, çalışanlar ve hükümetler
sosyal ağlar, ürünler ve elbette insanlar
yapısal bir değişiklikle karşı karşıya
birbiriyle iletişim halinde olacak. Akıllı
kalacak.
fabrikalar, akıllı ürünler, gelişmiş
malzemeler, eklemeli üretim, robotik,
Teknolojik gelişmelerin ekonomik yapı
büyük veri, bulut bilişim ve analitik
üzerindeki etkilerini kısa kısa inceleyerek
yazılımlar da yeni sanayi devriminin diğer
beklentiler doğrultusunda çizilen genel
önemli kavramları arasında yer alıyor.
resmi görmek mümkün. Siber fiziksel
sistemlerin nesnelerin interneti üzerinden
Her ne kadar devrim olarak anılsa da
iletişimi, değer zincirinin tüm aşamalarını
söz konusu teknolojik gelişmeler aslında
evrimsel nitelikte. Bu gelişmeler aniden ve kapsayıp onu bütünleştirerek iş yapma
kökten bir şekilde değil de örneğin mevcut biçimlerini değiştireceğinden, değer
TEMMUZ 2016
yaratma süreçleri uygun bir
başlangıç noktası olabilir.
üreticilerin modüler eklemeleriyle
sunulan hizmet ve deneyimin
zenginleştirilebildiği bu ürünler,
tekil nesneler olmaktan çıkarak
bir ekosistemin merkezi haline
gelebilecek.
Öncelikle, üretimde ağ merkezli
bir yaklaşımın geleceğin
ekonomisine uyum sağlamak
açısından önemli olduğunu
belirtmek gerekli. Gelişmeler,
Diğer yandan, paylaşım
doğrusal üretim süreci
ekonomisi kapsamında atıl mal
yaklaşımının yerini akıllı ve esnek
ve hizmetlerin paylaşılmasına
ağ yaklaşımlarına bırakmasına
ve böylece fayda sağlama
Kitlesel fonlama gibi alternatif yöntemler, yeni sanayi devrimini hazırlayan
yol açacak. Bu ağlar, parçalardan
potansiyeline erişilmesine
teknolojik gelişmelerin etkisiyle birleşerek piyasaya giriş engellerini
ürünlere işletmeleri ve değer
dönük girişimler de tüketiciler
azaltacak.
zincirlerini birbirine bağlayacak.
açısından sahip olmaktan ihtiyaç
sayısal üretim bilgisinin coğrafi olarak
Öyle ki, değer zinciri tanımı
duyulduğunda erişebilmeye doğru
dağınık üretim birimleriyle paylaşılması
yerini yavaş yavaş ‘değer ağı’ kavramına
yönelişin bir tezahürü. Ortaklaşa tüketim
söz konusu. Özellikle eklemeli üretim
bırakabilecek. Değer ağında insanlar ve
yaygınlaşırken kimse bir ürünün doğrudan
yöntemi, geleceğin fabrikasını tüketiciye
sistemler arasında son kullanıcıların da
sahibi olmayabilecek.
dâhil olduğu yoğun bir iletişim söz konusu coğrafi olarak yaklaştıracak. Üretimin
yaygınlaşmasıyla evde, ofiste ya da
olacak. Veriler sayıllaşarak değer ağının
Yeni sanayi devriminin gözle görülür
sahada küçük miktarlı ve kişiselleştirilmiş özelliklerinden birisi de ürünlerin
tamamında paylaşılacak.
üretim söz konusu olabilecek. ‘Fabrikasız
kişiselleştirilmesi olacak. Kitlesel
Hem girdiler ve hem de çıktılar açısından, üreticiler’, ürün bilgisini oluşturup imalatı üretimden aşina olduğumuz özelleştirme
başkalarına bırakacak.
nesnelerin değer zincirleri ve ürün
(customization) kavramı, kişiselleştirme
yaşam döngüleri boyunca akıllanması ve
(personalization) kavramına kıyasla
Üretim yaygınlaştıkça ‘yaparak öğrenme’
bağımsızlaşması, üretimi merkeziyetçi
yüzeysel kalıyor. Kişiselleştirmenin çarpıcı
de kolaylaşacak ve bu yolla elde edilen
bir faaliyet olmaktan çıkaracak. Yeni
bir örneği, ‘biyo-baskı’. Günümüzde üç
örtük bilgi yaygınlaşacak. Piyasaya
sanayi devriminde yaşanan gelişmeler,
boyutlu yazıcılarla, şekli ve ölçüleri lazer
coğrafi olarak daha dağınık fakat birbirine girişte ilk yatırım maliyetlerinin düşmesi
taramayla alınan, dolayısıyla kişiye tam
ve küçük hacimli üretimlerle kâr elde
daha bağlı bir üretim yapısını ortaya
olarak uyan protezlerin, organik malzeme
çıkaracak. Bazı sektörlerde merkezi büyük edilebilmesi olanakları piyasalardaki
kullanılarak üretilmesinde son aşamalara
yoğunlaşma oranlarını düşürecek.
ölçekli üretim sürecek ancak ürünün
gelindi. Örneğin kolajen ve canlı hücrelerin
Finansmana erişimde kitlesel fonlama gibi kullanımıyla protez kulak üretimi klinik
tedarik zincirine doğrudan bağlı olduğu
alternatif yöntemler de yaygınlaşarak bu
bu yapının içinde dahi bazı ürünlerde
test aşamasında. Diğer yandan eklemeli
sürece katkı sağlayacak.
yerel hatta mobil üretim birimleri söz
üretim, geleneksel sektörlerdeki
konusu olabilecek. Geleneksel imalat
üretimi de dönüştürmeye aday. Örneğin,
Tüketiciler ise kaliteli ürünler talep ettiği
yaklaşımında ham madde ve ara
eklemeli üretim prensipleri endüstriyel
kadar, ürünle ulaşılan deneyim ya da
malzemeler fabrikada bir araya getirilir,
dikiş makinalarına uygulanarak, kişiye
hizmetlere de yönelmekte. Bu bağlamda
tek tip ürünler belli yöntemlerle üretilir
özel, dikişsiz, firesiz ve görece ucuz
ürünün fiziksel olarak beklentileri
ve müşterilere dağıtılır. Beklenti ise
bir ceket üretildi ve satışa da sunuldu.
karşılamasının ötesinde beraberinde
ham maddelerin, ara malzemelerin ve
Bu yeni üretim yapısında, açık tasarım
getirdiği hizmetleri de kapsayan daha
üretim yöntemlerinin dağınık olması
ve inovasyon süreçleriyle tüketicinin
geniş bir bağlamın merkezinde olması
ve ürünün son müşterinin yakınında
tasarım sürecine dâhil olması, ürünün
önem kazanacak. Akıllı telefonlar ve
üretilmesi yönünde. Somut tedarik
sadece dışsal olarak ve genel tüketici
uygulamalar buna güzel bir örnek.
zincirinin mümkün olduğu ölçüde sayısal
kitlesinden daha küçük gruplar için
Dolayısıyla akıllı ürünler, sahip olunan
bilgiyle yer değiştirdiği bu yaklaşımda,
özelleştirilmesinin ötesinde, içeriği ve
fiziksel nesneler olmaktan çıkıp giderek
örneğin, bir sandalye üretmek için
işlevleriyle her bir birey için ayrı ayrı
daha yoğun bir şekilde hizmetlere ve
kereste tedarik ederek bunu merkezi bir
kişiselleştirilmesini mümkün kılacak.
deneyimlere erişilen platformlar haline
fabrikada sandalyeye dönüştürüp sonra
Kişiselleştirmenin özelleştirmeden
geliyor. Dahası, birbirinden bağımsız
bitmiş ürünü dağıtmaktansa sandalyenin
önemli bir farkı da, üretimde esnekliğin
27
TEMMUZ 2016
MAKALE
YENİ BİR SANAYİ DEVRİMİNİN EŞİĞİNDE
artmasıyla kişiselleştirmenin ek bir
maliyet gerektirmeyecek olması.
Tüketiciler, kişiselleştirme yönündeki
artan eğilimlerinin yanısıra tükettikleri
ürünlerin üretim ya da en azından tasarım
aşamasında yer almak da istemekte.
Hatta kişiselleştirmenin sınırı, teknolojik
imkânlarla değil, müşterilerin tasarıma
ne kadar katılmak istediklerine göre
belirlenecek. Temelde bu olgu tüketicilerin
pasif alıcılar kimliğinden sıyrılıp aktif
katılımcılar kimliğine yöneldikleri anlamına
geliyor. Tüketiciler, kendilerine yönelik
pazarlama faaliyetlerini aşarak, tükettikleri
ürünlerle daha doğrudan bir ilişki
geliştirmek istiyor. Yaratıcı tasarım süreçleri
de merkezi olmaktan çıkarak kitlesel bir iş
birliğiyle kotarılmaya başlanırken ürünler
de sürekli evrim geçiren bir karaktere
kavuşacak. Dolayısıyla ‘tüketici’ ve ‘üretici’
tanımları arasındaki sınır belirsizleşecek.
Kendin yap kültürünün teknolojiyle ivme
kazandığı ve iş birliği, paylaşım ve yetenek
gibi kavramların ön plana çıktığı “Maker
Hareketi”, bu eğilimin günümüzdeki bir
göstergesi.
Yeni teknolojiler, tasarımdan üretime geçen
süreyi kısaltacağından ürünler çok daha
hızlı bir şekilde piyasaya çıkarılabilecek.
Diğer yandan esneklik artacak. Yeni
sanayi devrimini hazırlayan teknolojik
gelişmeler, üretim araçlarının çeşitli
ürünleri üretebilecek şekilde otomatik
olarak ayarlanabilmesini de sağlayacak.
Nesnelerin internetiyle birbirine bağlı siber
fiziksel sistemler, kendilerine ulaşan veri
doğrultusunda farklı ürünler üretebilecek.
Bu şekilde talepteki hızlı değişime
ayak uydurulmasını sağlayabilecek
özelleştirilmiş ürünler etkin ve kârlı şekilde
üretilecek. Yine, hızlı ürün değişiklikleriyle
aynı ürünün geniş bir dizi sürümü verimli
bir biçimde üretilebilecek. Bu üretim,
kolaylıkla çok küçük miktarlarda (hatta
tek bir ürün ölçeğinde) yapılabilecek.
Üreticiler açısından bakıldığında pazarın
çok sayıda nişe bölünmesi yeni fırsatları da
beraberinde getirecek.
28
Siber fiziksel sistemlerin üretimin
her aşamasında büyük miktarda
ve çok çeşitli veri toplayacak
olması, analiz yazılımları yardımıyla
önlemlerin gerçek zamanlı
alınabilmesini sağlarken ürün
kalitesinde de önemli ölçüde
bir artış sağlayacak. Bu şekilde
iyileşen kalite kontrolü, hataları
sıfıra yaklaştıracak. Özellikle de
akıllı makinelerin belirli bir durumu
kavrayabilmesi tamamen yeni bir
kalite seviyesine ulaşabilmesinin
de önünü açacak. Çok sayıda
Teknolojik gelişmeler, ürünlerin sadece dış görünüşüyle
bağımsız üretim aracının etkileşimi
değil aynı zamanda içeriğiyle de ek bir maliyet olmaksızın
bir üretim tesisinde daha önce
kişiselleştirilebilmesini sağlayacak.
planlanmamış çözümleri ortaya
çıkaracabilecek. Bu etkileşim,
analiz edebilmesi, tüm bunların
bütünün parçaların toplamından daha
yanında genel performans ölçümünün
fazla etmesi yönünde etki gösterecek.
isabetini de artıracak. Sistemin nasıl
Eğer bir donanım hasar görür veya bir
geliştirilebileceğine ilişkin daha
parça çalışmayı tamamen bırakırsa,
doğru kararların daha hızlı bir şekilde
kalan çalışan donanım bir arada çalışarak alınabilmesi etkinliğin ve etkililiğin
bir tür kendi kendini iyileştiren süreç
artırılmasında önemli rol oynayacak.
oluşturabilecek. Bu süreç hasarı belirleyip
kapsamını tahmin ederek, geçerli üretim
İşletmeler açısından dikey entegrasyonun
görevi için alternatif çözümler bulacak ve
yanısıra değer ağları üzerinde yatay
ilgili bakım veya onarım işini başlatmak
entegrasyon önem kazanacak. Akıllı
üzere gereken bildirimleri yapacak. Bu
fabrikalar, entegrasyon ve iş birliği
noktada ise her zamanki eğitimli personel için bir temel oluşturacak. Tasarım,
devreye girecek.
imalat, dağıtım ve tüketim aşamaları
bulut bilişimle etkileşim halinde olacak.
Kalite kontrolündeki gelişmeyle hatalı
Herkesin kendi işine odaklandığı,
üretimin önüne geçilmesinin yanında akıllı işletmelerin birbirilerinin hamlelerine
fabrikaların enerji tasarrufunda daha
karşı pozisyon alarak rekabet içinde
önce erişilemeyen noktalara erişilmesini
çalıştığı dönemler de geride kalacağa
sağlaması, kaynak verimliliğini de
benziyor. Yeni sanayi devrimi işletmeleri
artıracak. Ham madde ve malzeme
değer ağlarında giderek artan şekilde
miktarlarının, üretim hatlarının ve
bir araya getirecek. İşletmeler iletişim
makinelerin en doğru optimizasyonuyla
içinde birbirlerinin işlerine aktif şekilde
kaynak verimliliği potansiyeline
katılır hale gelecekler. Sadece kendi
yaklaşacak. Daha geniş bir bakış açısıyla
yaptıkları işle sağladıklarına değil, parçası
üretimin dağınık hale gelmesi atıl
oldukları ağda yaratılan toplam değere
kapasitenin önüne geçecek. Eklemeli
önem vermeleri gerekecek. Tüm ağda
üretimde geleneksel üretimdeki kayıpların olup bitenler hakkında kesintisiz veri akışı
söz konusu olmaması kaynak verimliliğine üretimi de kapsayarak işletmelerin bunu
katkı sağlayan bir diğer unsur olacak.
yapmalarını mümkün kılacak. Böylece
değer ağının tamamı tek bir varlık gibi
Siber fiziksel sistemlerin ihtiyaç
hareket ederek bu şekilde rekabet edecek.
duyulan tüm veriyi anında derleyerek
TEMMUZ 2016
Robotik alanındaki gelişmeler, robotların
insanlarla bir arada çalışmasına elverecek
şekilde ilerliyor. Robotlar çevrelerini daha
iyi algılayıp yanıt verebilir hale geliyorlar.
Fiziksel olarak daha çevik, esnek ve
uyumlu robotların tasarımında insan
vücudu örnek alınıyor. Nesnelerin interneti
üzerinden iletişim halinde olan yeni nesil
robotlarda ayrıca önden programlama
ihtiyacı azalıyor, robotlar talimatlara
uzaktan erişebiliyor. Daha çeşitli işler için
kullanılabilir hale gelen robotlar özellikle
tekrara dayalı, rutin ya da tehlikeli işlere
aday. Dünya çapında satılan endüstriyel
robot sayısında son yıllarda istikrarlı bir
artış eğilimi var. Önümüzdeki yıllarda da
gelişmelerin etkisiyle robot satışlarında
iki haneli yıllık artış oranları bekleniyor.
Robotların niteliği artarken fiyatı
ucuzladığından, bunun gerçekçi bir beklenti
olduğu söylenebilir. İnsanlar için güvenlik
sakıncası oluşturmayan yeni nesil akıllı ve
hafif robotların rutin veya tehlikeli işleri
devralmasıyla insanların daha karmaşık
işleri ve bu arada robotların kontrolünü
ve yönetimini üstlenmesi bekleniyor.
Çalışanlar açısından bakıldığında, daha
nitelikli işlere doğru bir yönelimin ortaya
çıkması kaçınılmaz görünüyor. Gelişmelere
uyum sağlayabilen, yeterlilikleriyle değil,
yetenekleri ve yaratıcılığıyla ön plana çıkan
bir çalışan profili öngörülüyor.
Sonuçta, yeni sanayi devriminin getirdiği
üretim yapısında verimlilik, kalite, hız,
esneklik, iletişim ve iş birliği artacak.
Buna bağlı olarak değer zincirlerinin
yapısı değişecek, mevcut ürünlerin
doğası değişirken yeni ürünler ortaya
çıkacak, piyasaya giriş kolaylaşırken yeni
iş modelleri ortaya çıkacak, bazı işler
ortadan kalkarken, yeni yetenekler ve yeni
iş tanımları doğacak. Merkezi ve büyük
ölçekli üretim sürecek olsa da coğrafi
olarak dağınık, küçük ölçekli ve ‘çevik’
yerel üreticiler piyasalara girecek. Büyük
ölçekli üretim yapan firmalar giderek
artan şekilde tek bir alana yoğunlaşıp
değer zincirinin geri kalan kısmını bu yeni
üretim yapısının oluşturduğu karmaşık
ekosisteme devretmeye yönelecek. Belli
sektörlerde pazara yakınlık bir avantaj
olmaktan çıkacak. Üreticilikle tüketicilik
arasındaki sınır da belirsizleşecek.
Üreticiler artan kişiselleştirme taleplerinin
baskısıyla tüketicileri üretim ya da en
azından tasarım aşamasına giderek daha
yoğun şekilde katacaklar. Tasarımdan
üretime, üretimden pazara geçirilen
zamanın giderek kısalması gerekecek.
Siparişe özel üretim artacağından stok
tutmak eskide kalacak. Üreticilerle
tüketiciler arasında yer alarak stok ve
satış işlevlerini üstlenen aracılara ihtiyaç
giderek azalacak. İnsanlar tarafından
yerine getirilen rutin işlerin giderek daha
yoğun bir şekilde robotlara devredilmesiyle
bu türden işler ortadan kalkacak. Ucuz
iş gücü bir avantaj olmaktan çıkarken,
daha yetenekli ve daha nitelikli çalışanlara
duyulan ihtiyaç artacak. Ürünler, giderek
sahip olunan fiziksel nesneler olmaktan
çıkıp hizmetlere ve deneyimlere erişim
sağlayan platformlar olacak. Ürünler akıllı,
ağa bağlı, tüketicilerle beraber tasarlanmış
ve maldan çok hizmet niteliği ağır basan bir
hale geldikçe artık basitçe üretip satmak
yeterli olmayacak, değer yaratma anlayışı
da buna bağlı olarak değişecek. Geleneksel
değer yaratma yöntemleri birçok sektörde
geçersiz olacak.
Hükümetlerin politikalarını bu gelişmelere
uygun olarak sivil toplum kuruluşları,
akademi ve iş dünyası ile sürekli bir iş birliği
içerisinde tasarlaması gerekiyor. Özellikle
gelişmekte olan ülkeler, mevcut avantajlarını
hızla gözden geçirmeli ve yeni stratejiler
oluşturmalı. Fakat bundan da önemlisi
teknolojik gelişmelerin herkes için daha iyi
bir dünya yaratabilmesi için gerekenlerin
birlikte tespit edilerek hayata geçirilmesi.
Bunun için daha çok bilgi birikimine,
uzmanlığa, yaratıcılığa, yenilikçiliğe,
esnekliğe, iş birliğine ve hepsinden önemlisi
insan odaklı bir yaklaşıma ihtiyaç var.
Gelecek Ay: Türkiye Perspektifinden
Yeni Sanayi Devrimi
Tablo 1. Teknolojik Gelişmelerin Ekonomik Aktörler ve Süreçler Üzerinde Beklenen Etkileri
Durum
Beklenti
Değer Yaratımı
Doğrusal, ‘Değer Zinciri’
Üç Boyutlu, ‘Değer Ağı’
Üretim
Merkezi, Kitlesel, Fabrikada
Daha Dağınık, Küçük Partiler Halinde Neredeyse Her Yerde
Tüketim
Ürüne Sahip Olmak
Deneyime Erişmek
Tüketici
Pasif Alıcı
Aktif Katılımcı
Üretici
Rekabet
İşbirliği, Üst Düzey Yatay ve Dikey Entegrasyon,
Çalışan
Yeterlilik
Yetenek, Uyum, Yaratıcılık
Ürün
Nesne, Özelleştirilmiş
Platform, Kişiselleştirilmiş, ‘Akıllı’, ‘Ağa Bağlı’
Verimlilik, Hız, Esneklik, Kalite
Sınırlı Düzeyde Artış
Potansiyele Yakın Düzeyde Artış
29
TEMMUZ 2016
VERİMLİLİK İSTATİSTİKLERİ 2016/1
ÜÇ AYLIK ULUSAL VERİMLİLİK İSTATİSTİKLERİ
2016 YILI BİRİNCİ DÖNEMİ AÇIKLANDI
Dr. Dursun BALKAN - Nazlı SAYLAM BÖLÜKBAŞ - Dr. Yücel ÖZKARA
Sanayi ve Teknoloji Uzmanları (Verimlilik Genel Müdürlüğü)
İmalat sanayi genelinde, çalışan kişi başına üretim endeksi, 2016 yılı I. döneminde, bir önceki yılın aynı dönemine göre
(2015 yılı I. dönemine göre) %6,40 artmıştır. Çalışan kişi başına üretim endeksi, bir önceki döneme göre ise (2015 yılı
IV. dönemine göre) ise %7,23 azalmıştır.
Bir önceki yılın aynı dönemine göre çalışan kişi başına üretim endeksinde imalat sanayini oluşturan 24 bölümden
20’sinde artış görülmüş, en büyük artış “Makine ve ekipmanların kurulumu ve onarım” bölümünde gerçekleşmiştir.
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı
Verimlilik Genel Müdürlüğü tarafından
Resmi İstatistik Programı kapsamında
hesaplanan Üç Aylık Verimlilik
İstatistiklerinin, Ulusal Veri Yayımlama
Takvimine göre 1 Temmuz 2016 tarihinde
yayımlanması planlanan 2016 Yılı Birinci
Dönemi, veri derleme ve hesaplama
süreçlerinin planlanandan daha erken
bitirilmesinden dolayı 17 Haziran 2016
Cuma günü kamuoyuyla paylaşılmıştır.
EFİS Rev. 2 (Avrupa Birliğinde
Ekonomik Faaliyetlerin İstatistikî
Sınıflandırılması-NACE Rev. 2)’ye göre
sanayinin “B-Madencilik Taşocakçılığı”,
“C-İmalat Sanayi” ve “D-Elektrik, Gaz,
Buhar ve İklimlendirme Üretimi ve
Dağıtımı” kısımları, Üç Aylık Ulusal
Verimlilik İstatistikleri’nin kapsamını
oluşturmaktadır. Ana Sanayi Grupları
Sınıflaması (MIGs) çerçevesine uygun
şekilde beş ana sanayi grubunda da
verimlilik istatistikleri hesaplanmıştır.
Şekil 1. İmalat Sanayinde Üç Aylık Çalışan Kişi Başına Üretim Endeksi ve Çalışılan Saat Başına Üretim Endeksi
30
TEMMUZ 2016
İmalat sanayi çalışan kişi başına üretim
endeksinin ve çalışılan saat başına üretim
endeksinin aldığı değerler
Şekil 1’de görülmektedir. 2010=100 baz
yıllı olarak hesaplanan çalışan kişi başına
üretim endeksi, 2016 yılı I. döneminde,
bir önceki yılın aynı dönemine göre (2015
yılı I. dönemine göre) %6,40 artarak 98,21
değerinden 104,49 değerine ulaşmıştır.
Çalışan kişi başına üretim endeksi, bir
önceki döneme göre ise (2015 yılı IV.
dönemine göre) ise %7,23 azalmıştır.
Çalışılan saat başına üretim endeksi
2016 yılı I. döneminde, bir önceki yılın
aynı dönemine göre %5,97 artarak
108,40 değerini almıştır. Çalışılan saat
başına üretim endeksinde, bir önceki
döneme göre ise %6,50 oranında azalış
gözlenmiştir.
Zaman serilerinin izlediği seyir
incelenirken dönemlik değişimlerden
ziyade yıllık değişimlerin izlenmesi daha
sağlıklı sonuçlar verecektir. Bunun nedeni
dönemlik değişimlerin belli bir bölümünün
mevsimsel etkiler içermesidir. Buna
ilaveten, üç aylık verimlilik istatistikleri
çeyreklik dönemlerle yayımlandığı için
yıllık eğilimleri görebilmek amacıyla
seride mevsimsel düzeltme yapılmış ve
Şekil 2’de imalat sanayi çalışan kişi başına
üretim endeksi ile bu endeksin mevsimsel
etkilerden arındırılmış serisinin grafiği,
2016 yılı birinci döneminde aldıkları
değerler ile bir arada gösterilmiştir.
Şekil 2. İmalat Sanayi Çalışan Kişi Başına Üretim Endeksi ve Mevsimsel Etkilerden Arındırılmış Endeks
Çalışan kişi başına üretim endeksi
değişimleri, Şekil 2’de görüldüğü üzere
mevsimsel etkilerden arındırılmış
seriler kullanılarak incelendiğinde iş
gücü verimliliği üzerinde özellikle önceki
döneme göre yapılan değerlendirmeler
daha anlamlı olacaktır. İmalat sanayi
için mevsimsel etkilerden arındırılmış
verimlilik serisinin de bir önceki döneme
göre azaldığı gözlenmektedir. İmalat
sanayinde çalışan kişi başına üretim
endeksi bir önceki döneme göre %7,23
oranında azalırken, mevsimsel etkilerden
arındırılmış çalışan kişi başına üretim
endeksi bir önceki döneme göre %0,04
oranında azalmıştır. Bu rakamlar
mevsimsel etkiler barındıran orijinal
verimlilik endeksi serisinin bir önceki
döneme göre değişiminin negatif yönde
olduğunu; mevsimsel etkiler göz önüne
alınıp bu etkiler giderildiğinde ise çalışan
kişi başına üretim endeksinin fark edilir
derecede arttığını ve negatif yönlü olmakla
birlikte azalışın sıfıra yakın olduğunu
göstermektedir. Dolayısıyla mevsimsel
etkilerden arındırılmış serileri incelemek,
değerlendirmelerde daha gerçekçi
sonuçlara ve yorumlara ulaşılmasını
sağlayacaktır.
31
TEMMUZ 2016
VERİMLİLİK İSTATİSTİKLERİ 2016/1
Şekil 3. İmalat Sanayi Çalışan Kişi Başına Üretim Endeksi Değişimlerinin Yapısı
Ülkemiz ekonomisinde gerek sanayi
genelinde, gerekse imalat sanayinde, iş
gücü verimliliğinin belirleyicisinin 2009 yılı
ile 2010 yılının ilk yarısında yatay seyreden
ve 2010 yılının ikinci yarısından itibaren
artış eğiliminde olan istihdam düzeyine
bağlı olmakla birlikte, esas olarak üretim
endeksi olduğu görülmektedir.
Şekil 3’te görüldüğü üzere imalat
sanayinde istihdam endeksi, 2010 yılı
birinci çeyreğinden itibaren son 25
çeyrekte incelendiğinde, dönem başına
32
ortalama %0,91 ile düzenli olarak
artmaktadır. Bahsi geçen son 25 çeyrekte
üretim endeksi ve iş gücü verimliliğinin
çeyreklik ortalama büyümeleri ise
sırasıyla %1,37 ve %0,45 olarak
gerçekleşmiştir. 2005 yılından itibaren
imalat sanayinde istihdam ve üretim
düzeyine bakıldığında; son dönemlerde
artış eğiliminde oldukları görülmektedir.
2016 yılı birinci döneminde istihdam
endeksi 119,21 ve üretim endeksi
ise 124,44 değerini almıştır. Şekil 3
incelendiğinde imalat sanayinde iş gücü
verimliliği seviyesinin ana belirleyicisi
geçmişe göre istikrarlı biçimde artmakta
olan istihdam endeksinden ziyade
istihdam seviyesine nazaran daha
değişken şekilde artan üretim endeksi
olmuştur. Bu durum mevsimsel etkilerden
arındırılmış çalışan kişi başına üretim
endeksinde de gözlenmektedir (Bkz. Şekil
2).
TEMMUZ 2016
Şekil 4. Bir Önceki Döneme Göre Çalışan Kişi Başına Üretim Endeksinde Değişimler (Mevsimsel Etkilerden Arındırılmış ve Orijinal Seriler)
Şekil 4’te toplam sanayi, madencilik,
imalat sanayi ile elektrik, gaz, buhar ve
iklimlendirme üretimi ve dağıtımı kısımları
için bir önceki döneme göre çalışan kişi
başına üretim endeksi değişimleri, orijinal
seri ve mevsimsel etkilerden arındırılmış
seriler olarak gösterilmektedir. Şekil
incelendiğinde özellikle imalat sanayi
ve elektrik, gaz, buhar ve iklimlendirme
üretimi ve dağıtımı kısımlarında
orijinal serilerin dönemden döneme
değişimlerinde büyük dalgalanmalar
gösterdiği, buna karşın mevsimsel
etkilerin ortadan kaldırıldığı serilerdeki
dönemsel değişimlerin nispeten daha
küçük olduğu görülmektedir. İmalat
sanayi ve madencilik kısımlarının
mevsimsel etkilerden arındırılmış serileri
değerlendirildiğinde, mevsimsellik
dışındaki faktörlerin de verimlilik üzerinde
dalgalanma yarattığı göze çarpmaktadır.
İmalat sanayi ve elektrik, gaz, buhar
ve iklimlendirme üretimi ve dağıtımı
kısımlarındaki değişimlerin orijinal seride
değişken seyretmesine karşın, mevsimsel
etkilerden arındırılmış seride pozitif yönlü
olduğu söylenebilir. Toplam sanayinin
ise kendisini oluşturan kısımlardan,
beklendiği üzere en çok imalat sanayi ile
benzer karakterde bir değişim arz ettiği
gözlenmektedir.
33
MAYIS 2016
TEMMUZ
2016
VERİMLİLİK İSTATİSTİKLERİ 2016/1
2005 yılı birinci dönemi ile 2016 birinci
dönemi arası yıllık ortalama verimlilik
büyümeleri, imalat sanayini oluşturan 24
bölüm için incelendiğinde, “İçeceklerin
imalatı” ve Tekstil ürünlerinin imalatı”
bölümlerinin verimliliğinin düşme
eğiliminde olduğu, bu bölüm dışında kalan
22 bölümün verimliliklerinin ise artma
eğiliminde olduğu görülmüştür. En yüksek
verimlilik büyümesinin yıllık ortalama
%11,3 ile “Temel eczacılık ürünlerinin ve
eczacılığa ilişkin malzemelerin imalatı”
bölümünde olduğu görülmüştür. Şekil
5 ve Tablo 1’de verilen büyüme oranları
verimlilik serilerinin başlangıcı olan 2005
yılı birinci dönemi ile en son yayımlanan
dönemi kapsamaktadır. Bu nedenle her
yeni hesaplama döneminde yeni büyüme
oranları elde edildiğinden sıralama ve
büyüme oranları dönemden döneme
değişebilmektedir. Yılın tümüne ait bilgi
veren oranlar, ilgili yılın dördüncü dönemi
ile birlikte hesaplanabilen yıl ortalaması
değerleri ile ortaya çıkacaktır. Şekil 5. İmalat Sanayini Oluşturan 24 Bölüme Ait Yıllık Ortalama Verimlilik Büyümeleri
(2005 I – 2016 I)
Tablo 1. 2005-I ile 2016-I Dönemi Yıllık Ortalama Verimlilik Büyümeleri (% değişimler)
Toplam Sanayi
Sanayinin Kısımları
Ana Sanayi Grupları
(MIGs)
34
2,84
Madencilik
1,82
İmalat
2,78
Elektrik, gaz, buhar ve iklimlendirme üretimi ve dağıtımı
8,43
Ara Malları
1,74
Dayanıklı Tüketim Malları
3,28
Dayanıksız Tüketim Malları
3,70
Enerji
4,98
Sermaye Malları
2,91
Tablo 1’de toplam sanayi, sanayinin
kısımları ve ana sanayi grupları için
hesaplanan çalışan kişi başına üretim
endeksinin 2005 yılı birinci dönemi ile
2016 yılı birinci dönemleri arası yıllık
ortalama büyüme oranları verilmiştir.
Sanayi kısımları içerisinde “Elektrik,
gaz, buhar ve iklimlendirme üretimi ve
dağıtımı”nın yüzde 8,43 ile en yüksek
yıllık ortalama verimlilik büyümesine
sahip olduğu; en düşük yıllık ortalama
verimlilik büyümesinin ise yüzde 1,82
ile “Madencilik”te olduğu gözlenmiştir.
Ana Sanayi Grupları incelendiğinde
ise en yüksek verimlilik artışının yıllık
ortalama yüzde 4,98 ile “Enerji”de olduğu
görülmektedir. Enerji ana sanayi grubuna
ilişkin 2010=100 temel yıllı çalışan kişi
başına üretim endeksi son dönemde
131,51 değerine ulaşmıştır.
Şekil 6’da Ana Sanayi Gruplarına ait çalışan
kişi başına üretim endeksi serilerinin
trendleri gösterilmektedir. Bu noktada
kullanılan trend kavramı orijinal seriden
MAYIS 2016
TEMMUZ
Şekil 6. Ana Sanayi Grupları (MIGs) Çalışan Kişi Başına Üretim Endeksi Trend Serileri
mevsimsel ve diğer etkilerin çıkarılmasıyla
elde edilen uzun dönemli eğilimi ifade
etmektedir. 2008 yılı son dönemleri ile 2009
yılının ilk dönemlerinde küresel düzeyde
etkisi görülen krizde ana sanayi gruplarının
trend değişimlerine bakıldığında ara
malı ve sermaye malı üretiminde iş gücü
verimliliğinin durgunluktan oldukça
etkilendiği, bazı grupların ise hemen
hemen etkilenmediği görülmektedir.
Dayanıklı Tüketim Malı Üretimi ile
Dayanıksız Tüketim Malı Üretimi iş gücü
verimliliklerinin uzun dönem eğilimleri,
küresel kriz dönemi de dâhil olmak üzere
istikrarlı bir şekilde artmıştır. Kömür ve
linyit çıkartılması, ham petrol ve doğal gaz
çıkarımı, kok kömürü ve rafine edilmiş
petrol ürünleri imalatı, elektrik, gaz,
buhar ve iklimlendirme sistemi üretim
ve dağıtımı, suyun toplanması, arıtılması
ve dağıtılması faaliyetlerinden oluşan
Enerji ana sanayi grubunda ise belirgin
ve istikrarlı bir biçimde artan verimlilik
trendi 2012 yılından itibaren azalma
eğilimine girmekle beraber 2013 yılıyla
birlikte yakaladığı istikrarlı artış trendini
sürdürmektedir. Ara Malı üretimi iş gücü
verimliliğinin ise 2014 yılı ilk döneminden
itibaren başlayan azalma trendi 2015 yılı
ikinci döneminden itibaren artış trendine
dönmüştür.
Şekil 6’da yer alan verilerle
değerlendirildiğinde 2005 yılı birinci dönemi
ile 2016 yılı birinci dönemi arasında;
dayanıklı tüketim malı üretimi ve dayanıksız
tüketim malı üretimine ait iş gücü verimliliği
yıllık ortalama trend büyümeleri sırasıyla
%3,32 ve %2,98 olarak gerçekleşmiştir.
Enerji ana sanayi grubunda ise iş gücü
verimliliği trendinin yıllık ortalama büyüme
oranı %4,98’dir. Küresel kriz döneminden
etkilenen Ara Malları Üretimi ile Sermaye
Malı Üretimi sanayi gruplarının verimlilik
trendlerine bakıldığında ise dalgalı bir
yapıda oldukları görülmektedir. Ara Malları
üretiminde iş gücü verimliliğinin trendi,
2014 yılında başlayan azalma 2015 yılı
ikinci döneminden itibaren artışa geçmekle
birlikte 2016 yılı birinci döneminde de
bu artışı korumuştur. Diğer ana sanayi
gruplarında son dönemlere bakıldığında
nispeten istikrarlı bir trend yakalanmış
olsa da Sermaye Malı üretiminde iş gücü
verimliliği trendi dalgalı yapısını muhafaza
etmektedir.
35
MAYIS 2016
TEMMUZ
2016
RAPOR ÖZETİ
OECD 2016 VERİMLİLİK GÖSTERGELERİ İNCELEMESİ
Dr. Sinan BORLUK / Sanayi ve Teknoloji Uzmanı (Verimlilik Genel Müdürlüğü)
Verimlilik artışları, uzun dönem iktisadi
büyümenin ve yaşam standartlarındaki
artışın temel nedenidir. Ancak son
dönemde pek çok gelişmiş ve gelişmekte
olan ekonomilerde verimlilik artış
hızı yavaşlamaktadır. Düşük yatırım
hızları, gelir ve refah dağılımındaki
adaletsizliklerin artmasıyla birlikte, bu
durumun, pek çok ekonomide yapısal
bazı sorunlara yol açması beklenebilir.
Verimlilik artışlarını desteklemek ve
yeni yükselen teknolojiler yaratmak
ve bu teknolojilerden sonuna kadar
faydalanmak, insan sermayesine yatırım
yapmak ve özellikle genç ve dinamik
işletmeler aracılığıyla inovasyonu
desteklemek yoluyla verimlilikten elde
edilen kazanımları paylaşmak bugün
büyüme ve eşitsizliklerle mücadele
açısından hiç olmadığı kadar büyük bir
önem arz etmektedir.
Verimlilik ölçümü zor bir alandır. İş gücü
ve sermaye gibi faktörlerin üretimlerinin
ölçülmesi kadar çıktının tahmin edilmesi
de zordur. Ölçüm ve kıyaslamada ortaya
çıkan zorluklar ve eksiklikler, bu rapor
kapsamında ortaya koyulan bulguların
temel nedeni değildir.
Bu çalışma sonucunda elde edilen temel
bulgular şu şekilde özetlenebilir:
Uzun Dönem Eğilimler:
• Verimlilik artış oranları pek çok
ülke için kriz öncesi seviyelerin oldukça
altındadır. Ancak verimlilik artış hızındaki
azalmaların kriz öncesinde başladığına
dair önemli bulgular mevcuttur. Kanada,
Şekil 1. G7 Ekonomileri İş gücü Verimliliği Büyüme Oranı ve Eğilimi
Kaynak: OECD Productivity Statistics (database), Şubat 2016
36
TEMMUZ
MAYIS 2016
Birleşik Devletler (A.B.D.) ve Birleşik
Krallık’ta yavaşlama eğiliminin 2000’li
yılların başında başladığı, Fransa,
Almanya, İtalya ve Japonya’da ise çok daha
erken 1970’lerde yavaşlama eğiliminin
başladığı görülmektedir (Şekil 1).
Yapılan analizler uzun dönemde, gelişmiş
ülkeler için, eğilim böyle sürerse, iş gücü
verimliliği artışı ile birlikte ekonomik
büyümenin durma noktasına geleceğini
ortaya koymaktadır.
• Son 15 yılda ülkelerarası kişi başı
GSYİH artışlarındaki farkın genel olarak
iş gücü verimliliği artışlarındaki farktan
kaynaklandığı sonucuna ulaşılabilir.
Ancak Şekil 2’den de görüleceği üzere,
kriz sonrası tablo daha karmaşıktır.
Kriz sonrası, krizin daha sert etkilediği
ülkelerde kayıplar telafi edilememiş,
istihdam başına çalışılan saat miktarı
düşmüştür.
• İş gücü verimliliğindeki artışlar büyük
oranda toplam faktör verimliliğindeki
(TFV) artışları ve sermaye girişlerini
yansıtmaktadır. Son döneme ait ampirik
bulgular, iş gücü verimliliğindeki
azalmanın en azından bir bölümünün
TFV azalıştan ve ekonomik döngüden
kaynaklandığını göstermekte ise de uzun
dönem eğilimler, verimlilik azalışlarının
çok önceden başladığını göstermektedir.
Ülkelerarası GSYİH büyüme oranları
arasındaki farklar kriz sonrasında tümüyle
krizin iş gücü verimliliğine etkileri
temelinde farklılaşmıştır.
Başta çalışılan saat başına GSYİH ve kişi
başına çalışılan saat değişkenleri krizden
etkilenmiştir. Bu durum kişi başı GSYİH
büyüme oranlarındaki farklılaşmanın
temelini oluşturmaktadır. Şekil 3’te bu
duruma ilişkin göstergeler sunulmuştur.
• İş aleminin dinamizmindeki yavaşlama
da kriz sonrası verimlilik artışlarını
etkilemiş gözükmektedir. Açılan/kapanan
şirket verileri kriz sonrası toparlanmanın
tam gerçekleşmediğini göstermektedir.
• Genel olarak imalat sanayiindeki
verimlilik artışları hizmet sektörünü
geçmeye devam etmektedir. Hizmet
sektörü içinde, her ülke için farklı bir
anahtar alt sektördeki uzmanlaşma
verimlilik artışlarının temel sürükleyicisi
olmaktadır.
Şekil 2. OECD Ülkeleri Kriz Öncesi ve Sonrası GSYİH Yıllık Ortalama Büyüme Hızı (%)
Kaynak: OECD Productivity Statistics (database), Şubat 2016
37
MAYIS 2016
TEMMUZ
2016
RAPOR ÖZETİ
Şekil 3. GSYİH Büyüme Oranına Katkı Yapan Etkenler
38
TEMMUZ
MAYIS 2016
ve diğer üretim faktörlerinin katkısının
artmasına neden olması beklenmektedir.
OECD Compendium
of Productivity Indicators
2016
Güncel Gelişmeler
• Çoğu OECD ekonomisinde iş gücü
verimliliğindeki artış kriz sonrası
dönemde kriz öncesi döneme göre çok
daha düşüktür. Bu düşüş sektörler
arasında yaygın olmakla birlikte, bilgi ve
iletişim ile finans ve sigorta sektörleri ile
serbest meslek alanında düşüş çok daha
belirgindir.
• Pek çok yükselen ekonomideki kriz
sonrası iş gücü verimliliği düşüşleri
kısmen, sanayi/hizmet sektörü
dönüşümleri ile tüketim odaklı yatırım
eğilimleri ile açıklanabilir.
OECD Compendium of Productivity Indicators 2016
• Pek çok ülkede keskin TFV düşüşleri
uzun dönemde iş gücü verimliliğini
olumsuz etkileme riskini taşımaktadır.
• Pek çok ülkede, sermaye akımı,
yatırımlardaki yavaş toparlanmadan dolayı
yavaşlamıştır. Özellikle fiziksel sermaye
yatırımları azalmıştır. Fikri mülkiyete
yatırım hacmi her ne kadar krizlere daha
dirençli olsa da, bu gösterge de kriz öncesi
döneme göre düşmüş gözükmektedir.
• Pek çok ülke düşen verimlilik
düzeylerinin rekabetçi güçlerini
azaltmaması için ücretler üzerinden telafi
yoluna gitmişlerdir. Bu durum özellikle
krizine en sert vurduğu, düşük iş gücü
maliyetlerinin istihdam ve çıktıdaki
azalışlarla birlikte hareket ettiği ülkeler
için geçerlidir.
• Çoğu ülkede KOBİ’ler ile büyük
firmalar arasındaki iş gücü verimlilik
farkı oldukça fazladır. Bu durum imalat ve
hizmet sektöründe faaliyet gösteren mikro
işletmeler için kısmen geçerlidir.
• Küresel değer zincirlerine katılımlar
uzmanlaşma ve verimlilik artışlarını
beraberinde getirmektedir (özellikle
Orta ve Doğu Avrupa ülkeleri için).
Ancak bu durum ülkeler arasında farklı
düzeylerde gerçekleşmektedir.
• Uluslararası rekabete daha az açık
olan bazı sektörlerde, hizmet sektörü gibi,
birim iş gücü maliyetleri imalat sanayi
birim iş gücü maliyetlerini aşmıştır. Bu
hizmetler, üretim için temel girdi olduğu
durumlarda, uluslararası rekabet yeniden
belirleyici olabilmektedir.
• Son 20 yılda bilgi temelli sermayeye
yatırım artmaktadır ve bu artış çoğunlukla
fiziksel sermaye artışlarını aşmaktadır.
Bilgi temelli sermayeye yatırımın yayılma
etkisiyle, büyümeye, verimlilik artışlarına
39
TEMMUZ 2016
RAPOR ÖZETİ
OECD TARAFINDAN HAZIRLANAN “KAYNAK VERİMLİLİĞİ POLİTİKA
REHBERİ” RAPORU YAYIMLANDI
Nevda ATALAY - Özlem DURMUŞ - Nilay DÖNMEZ - Belçim AYTEKİN KESKİN - Gonca ARAS
Sanayi ve Teknoloji Uzmanları (Verimlilik Genel Müdürlüğü)
Policy Guidance
on Resource Efficiency
Policy Guidance on Resource Efficiency
40
G7 liderlerinin, kaynak verimliliği
konusunda politikaların geliştirilmesi
talebine ilişkin rapor, Ekonomik Kalkınma
ve İşbirliği Örgütü (OECD) tarafından 2016
yılında yayımlanmıştır.
Günümüzde yeşil büyümeye ve kaynak
verimliliğine dayalı bir ekonominin
oluşturulması süreci, hem çevresel açıdan
hem de kalkınma ve makroekonomi
açısından zorlu bir görevdir. Bu noktadan
hareketle, Temmuz 2015’te Almanya’da
Schloss Elmau Deklerasyonunda G7
liderlerince belirtildiği üzere, kaynak
verimliliğinin iyileştirilebilmesine ve
3R’nin (azaltım, yeniden kullanım ve
geri dönüşüm) temel prensiplerinin
uygulanmasına hizmet edecek politikaların
oluşturulabilmesi hayati önem
taşımaktadır. Kaynak verimliliğindeki
artış, hem beşeri ekonomik faaliyetler
için gerekli olan kaynak miktarının
azaltılmasını sağlayarak konu ile ilgili
çevresel etkileri hafifletmeye, hem de
kaynak güvenliğini ve rekabet edebilirliğini
geliştirmeye yardımcı olabilecektir.
Schloss Elmau Zirvesi’nde G7 liderleri,
sürdürülebilir malzeme yönetimi ve
döngüsü yapan kurumların, Kobe 3R
Eylem Planı ve bu konuda var olan
diğer desteklerin yanı sıra, daha geniş
kapsamlı stratejiler ile teşvik edilerek
kaynak verimliliklerini artırabilmelerini
sağlayacak iddialı bir eylem planının
hazırlanması konusunda fikir birliğine
varmışlardır. G7 ülkelerinin kaynak
verimliliği politikaları konusunda bilgi
paylaşımı platformunda etkileşimde
TEMMUZ 2016
olmalarını sağlamak üzere, Temmuz
ayındaki zirvede Kaynak Verimliliği
Antlaşması’nın temelleri atılmış, Ekim
2015’te de Berlin’de söz konusu antlaşma
deklare edilmiştir. Tüm bu taahhütlere ek
olarak sırasıyla, Birleşmiş Milletler Çevre
Programı (UNEP) ve OECD tarafından
hazırlanan iki rapordan ilki, kaynak
verimliliği açısından en umut verici
çözümleri ortaya koyarken, ikincisi de bu
raporu tamamlayıcı nitelikte olan politika
rehberidir.
Kaynak verimliliği, ulusal politika
kararlarının ilk ve en öncelikli sorunu
olmasına rağmen, ülkeler arasında
geniş kapsamlı faydalar, sadece ortak
eylem ve eşgüdüm içerisinde yürütülen
çabalar ile sağlanabilecektir. Bu
bağlamda G7 önemli bir role sahiptir.
Bahsi geçen raporda da kaynak verimliliği
politikalarının oluşturulmasında göz
önünde bulundurulması gereken temel
eğilimler, bakış açıları ve temel prensipler
tanımlanmaktadır.
G7 ve diğer OECD ülkelerinde maddi
kaynak kullanımı ekonomik büyümeden
gitgide ayrışırken, kişi başı malzeme
tüketimi dünya ortalamasının önemli
ölçüde üzerinde seyretmiştir. Gelişmiş
ülkelerde yaşanan bu ayrışma, dünyanın
diğer ülkelerinde kaynak kullanımına olan
talep artışının telafi edilmesinde yetersiz
kalmıştır.
Nüfus artışı ve ekonomik büyüme
eğilimleri, küresel kaynak tüketiminin
2050 yılına kadar ikiye katlanacağını
ve çevreye olan olası negatif etkiyi de
beraberinde getireceğini göstermektedir.
Kaynak verimliliği politikaları, bu
eğilimlere karşı koyabilmeye, ekonomi
ve çevre üzerinde belirgin pozitif etkiler
yaratmaya yardımcı olabilecektir. Kaynak
verimliliği politikalarının daha fazla
fayda sağlayacak şekilde geliştirilmesi,
kullanımının yaygınlaştırılması ve
hükümetlerin birlikte hareket edebilecek
akılcı politika eylemleri geliştirmeleri
gerekmektedir.
41
TEMMUZ 2016
RAPOR ÖZETİ
Bu rapor, hükümetlerin bu amaçlarına
ulaşabilmelerinde rehber bir doküman
niteliğinde olup konu dört temel başlık
altında ele alınmıştır:
• Politika araçlarının seçimi ve tasarımı,
• Politika araçlarının, yaşam
döngüsünün tümünü kapsayan etkili
bir kombinasyona dönüştürülmesi,
• Kaynak verimliliğinin kesişen politika
alanlarına ve sektörel politika
alanlarına entegre edilmesi,
• Politika geliştirme ve değerlendirme
aşamalarını destekleyecek veri ve
analizlerin güçlendirilmesi.
Raporda ulusal düzeydeki tedbirlerin
yanısıra, söz konusu gündemi ileriye
taşımada önemli katkı sağlayabilecek,
G7’yi de içine alan uluslararası işbirliği
gibi çeşitli alanlar da değerlendirmeye
alınmaktadır. Kaynak verimliği
politikalarının geliştirilmesi ve
yaygınlaştırılmasına yönelik olarak
aşağıdaki araçların kullanılabileceğine
değinilmiştir:
• Ürün değer zincirinde kaynak
verimliliğini destekleyen birbiri ile
uyumlu teşvikleri sağlayacak politika
enstrümanlarının uygulanması,
• Ürünlerin yaşam döngüleri boyunca
kaynak verimliliğini artıracak
politikaların uygulanması,
• Kaynak verimliliğinin bir ekonomik
politika aracı olarak ele alınması ve
ortak ilgi alanında yer alan sektörel
politikalara entegre edilmesi,
• Daha kapsamlı veri derleme ve
analizler ile politika oluşturma
ve değerlendirme sürecinin
güçlendirilmesi.
Küresel Eğilimler ve Tahminler
Raporun ikinci bölümünde kaynak
verimliliğine ilişkin küresel eğilimler
ortaya konulmakta ve 2050 yılına ilişkin
42
tahminlerde bulunulmaktadır. Küresel
eğilimler göstermektedir ki, dünya
çapında malzeme tüketimi 1980’den beri
2 katına çıkmış hatta 1990’lara kıyasla
10 kat artmıştır. 1990’dan beri ham
maddelerin küresel kullanımındaki artış
bir miktar yavaşlamış olsa da küresel
GSYİH ile büyük ölçüde aynı trend de
devam etmektedir.
Malzeme tüketiminin iktisadi büyümeden
ayrışması, OECD ülkelerinde dünyanın
geri kalanına kıyasla daha belirgindir.
OECD ekonomileri günümüzde 2000 yılına
kıyasla ton ham madde başına %30 daha
fazla ekonomik değer yaratmaktadır.
Her geçen gün artan sayıda OECD ülkesi
kaynak verimliliğini, yeşil büyüme ve
sürdürülebilir kalkınma stratejilerinin
merkezine çoğu zaman enerji verimliliği
ile birlikte entegre etmektedir. Bunun
yanında OECD ülkelerinde kentsel atık
konusunda pozitif bir trendin varlığından
söz edilebilir. 1990 yılından beri katı
atık sahalarına gönderilen atık miktarı
GSYİH’den daha az artış göstermiştir.
OECD ülkelerinde 1995’te %19 olan
malzeme geri kazanımı 2010’da %35’e
çıkmıştır. Aynı dönem aralığında enerji
geri kazanımı ise %17’den %18’e çıkmıştır.
Kaynak verimli üretim teknolojilerinin
yaygın kullanılması eğiliminin, çıktı başına
tüketilen malzeme miktarının azalmasına
katkıda bulunduğu söylenebilir. Pek çok
OECD ülkesinde gerçekleşen yapısal
değişiklik ile imalat sanayi küçülmüş
ve daha az malzeme yoğun olan hizmet
sektörü büyümüştür. Bu eğilim ülke içinde
gerçekleştirilen kaynak yoğun üretimin
gelişmekte olan ülkelere kaydırılması
ve daha önce OECD ülkelerinde üretilen
malların ithalat yoluyla ikamesi
yaklaşımının bir sonucudur. OECD
ülkelerindeki malzeme tüketimi ithal
edilen mallar da dikkate alınarak
incelendiğinde, bu ülkelerdeki kaynak
verimliliği artışları ve kaynak kullanımının
ekonomik büyümeden ayrışması daha
az etkileyici görünmektedir. Son olarak
2008’de başlayan küresel finansal kriz de
özellikle inşaat ve altyapı sektörlerinin
malzeme talebinde ciddi bir düşüşe neden
olmuştur.
Tahminler
Raporda açıklanan eğilimler
göstermektedir ki, küresel düzeyde
malzeme tüketimi ekonomik büyüme ile
aynı çizgide, ancak bir miktar daha yavaş
artmaktadır. UNEP IRP (International
Resource Panel-Uluslararası Kaynak
Paneli) tarafından bu artış eğilimi
incelenerek gelecek döneme ilişkin
tahminler yapılmıştır. Bu tahminler
ışığında kaynak kullanımının iki kilit
etmeninin ekonomik büyüme ve nüfustaki
artış olacağı öngörülmektedir. Küresel
ekonominin 2050 yılına kadar yaklaşık
dörde katlanacağı tahmin edilmektedir.
Aynı zaman diliminde dünya nüfusunun da
7 milyardan 9 milyara çıkması ve kişi başı
gelirin üçe katlanması beklenmektedir.
UNEP IRP tarafından gerçekleştirilen
projeksiyon çalışmasında, 2050’ye kadar
küresel kaynak tüketimi üç senaryo
altında incelenmiştir:
• Olağan durumda;
οοGelişmiş ülkelerdeki kişi başı kaynak
kullanımının 2050 yılında da 2000 yılı
ile aynı gerçekleşmesi,
οοKüresel kaynak kullanımının 2050
yılına kadar her yıl 140 milyar ton
artması,
οοYıllık kişi başı kaynak tüketiminin 16
ton olması,
οοYıllık küresel kaynak çıkarımının üç
katına çıkması öngörülmektedir.
• Ilımlı bir küçülme durumunda;
οοGelişmiş ülkelerin kaynak
tüketimlerinin yarıya inmesi,
TEMMUZ 2016
οKüresel
ο
kaynak kullanımının her yıl 70
milyar ton artması,
οYıllık
ο
kişi başı küresel kaynak
tüketiminin 8 tonda sabit kalması
beklenmektedir.
• Ciddi bir küçülme olması durumunda;
οKüresel
ο
kaynak tüketiminin 2050
yılında 2010’daki değerlerle aynı
olması,
οοKüresel kaynak kullanımının yıllık 50
milyar ton olarak gerçekleşmesi,
οοKüresel kişi başı kaynak kullanımının
yıllık 6 ton olması öngörülmektedir.
43
TEMMUZ 2016
RAPOR ÖZETİ
OECD Kaynak Verimliliği Politika Rehberi
Raporun üçüncü bölümünde, politika
önerileri dört temel başlık altında
aktarılmaktadır. Bunlar sırasıyla; “politika
araçlarının seçimi ve tasarımı”, “etkili bir
politika için birlikte kullanılacak araçların
kombinasyonu”, “kaynak verimliliğinin
çapraz kesen diğer politika alanlarına
ve sektörel politika alanlarına entegre
edilmesi” ve “politika geliştirme ve
değerlendirme aşamalarında kullanılmak
üzere veri ve analizlerin geliştirilmesidir.”
Rapora göre, kaynak verimliliği konusunda
stratejik yaklaşım, kaynak verimliliği
ilkelerinin ekonomik politikalara ve ürün
yaşam döngüsü yönetimine entegre
edilmesidir. Bu stratejik yaklaşım, ürün
yaşam döngüsünün tüm aşamalarında
(ham madde çıkarımından nihai bertarafa
kadar) belirli politika araçlarının
uygulanması ile desteklenmelidir.
Kaynak verimliliği politikalarının amacı,
çevresel maliyetleri içselleştirmek
ve kaynakların etkin kullanımını
teşvik etmektir ve bu da ürün yaşam
döngüsünün tüm aşamalarındaki
çeşitli paydaşlar/aktörler için uygun bir
teşvikler setinin oluşturulabilmesini,
bunun için de politika araçlarının çeşitli
kombinasyonlarda uygulanmasını
gerektirir. Politika kombinasyonları ürün
yaşam döngüsünün ana aşamalarının
tümünü (ham maddenin çıkarımı, nakliye,
üretim, tüketim, geri kazanım, nihai
bertaraf) kapsamalıdır. Ancak mevcut
politikaların, yaşam döngüsünün mansap
tarafında (downstream)- örneğin bertaraf
aşamasında- daha güçlü olduğu ve
memba tarafında (upstream) –örneğin
üretim ve tüketim aşamalarındagüçlendirilebileceği gözlemlenmektedir.
birbiri aleyhine çalışıp birbirlerinin etkisini
sınırlamamasına dikkat edilmelidir.
Her bir politika aracının seçiminde
aşağıdaki kriterler göz önünde
bulundurulmalıdır:
• Belirlenen çevresel problemi kapsama
konusunda etkililiği,
• Belirlenen amaca minimum maliyet ile
ulaşma konusunda yetkinliği,
• Uyumun idari maliyetlerinin minimize
edilmesi gerekliliği,
• Düşük gelir grubu ve hassas ekonomik
sektörler üzerindeki etkileri.
Kamu politikalarında kaynak verimliliğinin
yaygınlaştırılmasında iki yol izlenebilir:
• Tarım, gıda, ulaşım ve enerji
gibi yoğun kaynak tüketen sektörlerin
oluşturduğu baskıları azaltmak için
politikaların birbiriyle tutarlı hale
getirilmesi,
• Kaynak verimliliğinin, yapısal
ekonomik değişim için fırsat sağlayan
çapraz kesen politika alanlarına
(inovasyon, yatırım, vb.) entegre
edilmesi.
Daha yüksek kaynak verimliliğine
geçişi destekleyen tedbirlerin birçoğu
hükümetler tarafından yerel ölçekte
uygulanması gereken önlemler olmasına
rağmen, uluslararası düzeydeki
eylemler de büyük önem arz etmektedir.
Ekonomilerin küreselleşmesi devam
ettiğinden, uluslararası düzeyde
eşgüdümlü yaklaşımlara gitgide daha
fazla ihtiyaç doğmaktadır. G7 bu konuyla
ilgili olarak, ticaretle ilgili engellerin
irdelenmesinde, kaynak verimliliği
çabalarının desteklenmesi için resmi
kalkınma yardımlarının kullanılmasında,
Aynı aktörlerin (bireyler, firmalar, kamu
çevre etiketlemesi, kaynak verimliliğine
yönetimleri vb.) aynı çevresel konuya
ilişkin verilerin ve göstergelerin
yönelik iki farklı politika aracı tarafından
etkilendiği, çakışan politika araçları olması geliştirilmesinde önemli bir rol oynayabilir.
durumunda, bu araçlardan birinin atıl
duruma düşmemesine ya da bu iki aracın
44
OECD Ülkelerinin Kaynak Verimliliği
Politikaları ve Girişimleri
Raporda kaynak verimliliği ile ilgili AB
girişimleri ve G7 ülkelerinin bakış açısı
irdelenmiş ve OECD ülkeleri arasında
dikkat çeken kaynak verimliliği politikaları
ve girişimleri özetlenmiştir.
Kanada’nın ulusal politika çerçevesinde
2009-EPR (extended producer
responsibility- genişletilmiş üretici
sorumluluğu) planının ve 2015 mineral
ve metal politikasının öne çıktığı dikkati
çekmektedir. Ana programda, EPR
programlarına ilave olarak özellikle
Ar-Ge ve yatırımı desteklemek adına farklı
sektörlerde kaynak verimliliğini artırmak
için devlet, özel sektör ve diğer paydaşlar
birlikte rol almaktadır. Çeşitli inisiyatifler;
yeşil madencilik, sürdürülebilir kalkınma
teknolojileri, kâğıt ve kâğıt hamuru,
ormancılık ve katranlı kum alanlarında
faaliyet göstermektedir.
Fransa’da ise Yeşil Büyüme Eylemi için
2015 Enerji Dönüşümü, sürdürülebilir
kalkınmanın beş sütunundan birini
döngüsel ekonomi olarak kabul
etmekte ve döngüsel ekonomiye geçişi
hedeflemektedir. 2030 yılına kadar
GSYİH/YMT (yurt içi malzeme tüketimi)
oranının 2010 yılına kıyasla %30
artırılması ve ulusal düzeyde kişi başı
ham madde tüketiminin düşürülmesi
hedeflenmektedir. 2020 yılına kadar geri
dönüştürülemeyen mamul mal üretim
miktarının %50 oranında azaltılması ise
bir diğer hedeftir.
Almanya’nın kaynak verimliliği alanındaki
politikalarının çerçevesini; 2012 Kaynak
Verimliliği Programı (ProgRESS), 2002
Ulusal Sürdürülebilirlik Stratejisi ve 2010
Ham Madde Stratejisi oluşturmaktadır.
2002 Ulusal Sürdürülebilirlik Stratejisinde;
1994 baz yıl kabul edilmek suretiyle
2020’ye kadar kaynak verimliliğinin iki
katına çıkarılması hedeflenmiştir.
TEMMUZ 2016
İtalya’nın kaynak verimliliği alanındaki
başlıca programları yenilenebilir
enerji ve enerji verimliliği, EPR’yi de
içerecek şekilde su ve atık yönetimine
odaklanmaktadır. İtalya’nın başlıca
hedefleri; toplam malzeme tüketiminin
2010 yılına kadar %25, 2030 yılına kadar
%75 ve 2050 yılına kadar %90 oranında
azaltılmasıdır. Kamu alımlarının en
az %30’unun ekolojik gereklilikleri
karşılaması ve dayanıklı tüketim
mallarının %30-40’ının enerji tüketiminin
azaltılması da hedefler arasında yer
almaktadır.
Japonya, 2000 yılı baz alınarak 2015
yılına kadar kaynak verimliliğinin %60
oranında artırılmasını (ki bu ton başına
420 bin Japon Yeni’ne denk gelmektedir)
ve nihai atık miktarının %60 düşürülmesini
(yaklaşık 23 milyon ton) hedeflemektedir.
İngiltere, 2005 Sürdürülebilir Kalkınma
Stratejisinde; sürdürülebilir üretim
ve tüketim ile doğal kaynakları da
içeren dört öncelik alanı tanımlamıştır.
İngiltere’nin kaynak verimliliği politikaları,
yaşam döngüsünün tüm aşamalarını
içermektedir.
ve önlemeyi hedefleyen eylemleri
kapsamaktadır. ABD, 2030 yılına kadar
ulusal hedef olarak tedarik ve tüketim
aşamalarında atık ve gıda kayıplarını %50
oranında azaltmayı öngörmektedir.
Avrupa Birliği ise, 2030 yılına kadar
belediye atıklarının %65’inin; ambalaj
atıklarının ise %75’inin geri dönüşümünü
hedeflemektedir. Atık depolama
alanlarının %10 oranında azaltılması da
bir diğer bağlayıcı hedeftir.
ABD’nin, bu alandaki çalışmaları toplam
atık miktarının izlenmesi ve azaltılmasına
odaklanmaktadır. Söz konusu azaltım,
yeniden kullanım, geri dönüşüm
45
TEMMUZ 2016
2016 VERİMLİLİK PROJE ÖDÜLLERİ
YÜKSEK VERİMLİ GAZLI PİŞİRİCİ YANICI TASARIMI PROJESİ
(ARÇELİK A.Ş. PİŞİRİCİ CİHAZLAR İŞLETMESİ)
2016 Verimlilik Proje Ödülleri Büyük İşletme
Ar-Ge Kategorisi Birincilik Ödülü
Enerji tasarrufu ve verimliliği, dışa
bağımlığın azaltılması, çevrenin korunması,
iklim değişikliğine karşı mücadelenin
artırılmasının sağlanması gibi ulusal
strateji hedeflerinin ve enerji politikalarının
en önemli bileşenlerindendir.
Dünyada ve Türkiye’de giderek artan
nüfus ile artan enerji tüketimi göz
önüne alındığında ve yenilenemez enerji
kaynaklarının kısıtlı olduğu dünya için
enerji verimliliği artırılmış ürünlerin
tasarımının önemi giderek artmaktadır.
Yüksek Verimli Gazlı Pişirici Yanıcı
Tasarımı Projesinin amacı, mevcut ürün
gamımızda bulunan pişirici yanıcılarına
ve rekabetteki ev tipi yanıcılara kıyasla
daha yüksek verimli (%65), daha az yakıt
tüketimi sağlayan, doğaya dost, rekabette
bilindiği üzere “dünyanın en verimli gazlı
pişirici yanıcısı tasarımı”nın yapılması ve
üretiminin gerçekleştirilmesidir. Böylelikle
gazlı pişirici yanıcısı temininde yurt dışına
olan bağımlılığın ortadan kaldırılarak,
üretimin yerli yan sanayilere aktarılması,
böylelikle yan sanayilerin de gelişmesi
hedeflenmiştir.
Bu proje sonunda, yüksek verimli yanıcı
(% 65 verim) tasarımıyla rekabette bilindiği
üzere “Dünyanın en verimli gazlı pişirici
yanıcısı tasarımı” yapılmıştır. Bu projede
elde edilen bilgi ve deneyim, bundan sonra
yanma ile ilgili başlatılacak olan projeler
için önemli bir kaynak oluşturmuştur.
Tasarım aşamasında, 2 patent başvurusu
yapılmıştır. Tasarımı yapılan yanıcının kalıp
yapımı ve seri üretimi yerli yan sanayide
gerçekleştirilmiştir. Arçelik A.Ş., 1 yılda
yaklaşık 2 milyon gazlı pişirici yanıcısı
satın almaktadır. Tasarımı yapılan gazlı
pişirici yanıcısının kullanımı kademeli
olarak artırılarak, tüm ürünlerimizde yerli
ve yüksek verimli gazlı pişirici yanıcıların
kullanımına geçilmesi planlanmaktadır.
Yaygınlaştırma ile 2016 yılında mevcut
ürünlerimizde yaklaşık %11,4 enerji
verimliği sağlanacaktır.
Verimli yanıcı ile pazarda bulunan standart
gazlı pişirici yanıcıları (yaklaşık %58
verimli) kıyaslandığında, Türkiye ve Avrupa’
da yıllık 3.205.440 MWh’lik* enerji tasarrufu
sağlanacaktır. Bu değer Keban Barajı’nın
yıllık enerji üretiminin %53’ü** kadardır ve
3.234.288.960 TL’ye tekabül etmektedir.
*
Carbon Footprint kuruluşu verilerine göre gazlı bir pişiricinin yıllık enerji tüketim miktarı 381,6 kWh’tir.
Keban Barajı’nın yıllık enerji üretimi 6.000.000 MWh’tir.
**
46
TEMMUZ 2016
2016 VERİMLİLİK PROJE ÖDÜLLERİ
ENDÜSTRİYEL MALZEME VE YEDEK PARÇALARIN YERLİLEŞTİRİLMESİ PROJESİ
(FORD OTOMOTİV SANAYİ A.Ş.)
2016 Verimlilik Proje Ödülleri Büyük İşletme
Ar-Ge Kategorisi İkincilik Ödülü
Gövde Üretim hatlarında kullanılan
ekipmanları başlıca, endüstriyel robotlar,
robotik punta kaynak tabancaları, manuel
punta kaynak tabancaları, konveyör
sistemleri, fikstürler, sealer-mastik
uygulama ekipmanları gibi gruplara
ayırabiliriz. Bu ekipmanlarda kullanılan
makina, makina elemanları, motorlar
ve mekanik, elektriksel-elektronik
komponentler hep yurt dışı menşelidir. Bu
ekipman-makina komponentlerinin çalışma
sırasında aşınan ve bozulan parçaları
bulunmaktadır. Bu parçaların yedeklerini
bulundurmamız imalatın sürekliliği
açısından bir zorunluluktur. Bu parçalar
yurt dışında imal edilen parçalardır ve yurt
dışından ithal edilmektedir.
Endüstriyel Malzeme ve Yedek Parçaların
Yerlileştirilmesi Projesinin amacı
yerli ve ülkemiz kaynaklarıyla imalatı
sağlanabilecek yedek parçaları belirleyerek
bunların yerlileştirilmesini sağlamaktır.
Bu projenin gerçekleştirilmesi için
hatlarımızda kullandığımız imalat
ekipmanlarının yedek parçaları gruplara
ayrılmıştır. Yapılan pareto ve fizibilite
çalışmaları ile Özel Üretim Makina
parçaları ve basit makina elemanları
grubundaki yedek parçalar üzerinde
çalışmalar yapılmış ve bu parçalar
imalat yöntemlerine, imalat tekniğine
ve karmaşıklığına göre kendi içinde
puanlama yapılarak sınıflandırılmıştır.
Sonuç olarak teknik resimleri ve imalat
resimleri oluşturularak yerli temin
edilmeleri sağlanmıştır.
Proje sonucunda 89 farklı endüstriyel
malzemenin yerlileştirilmesi
gerçekleştirilerek yedek parça ambar
envanterinde %7,78’lik bir azalma
sağlanmıştır. Seçilen yedek parçaların
ambar envanterinde ki değeri
50.570 €’dan 26.126 €’ya düşürülerek
envanter değerinde %48’lik bir azalma
sağlanmıştır.
Bu proje ülkemiz kaynaklarından yurt
dışına gidecek olan 50.000 €’nun ülke
içinde kalması ve Türk KOBİ’lerine
26.126 €’luk imalat yapma fırsatı
sunmaktadır.
Bu ekipman yedeklerinin proje
boyunca arıza ve aşınma durumunda
değiştirileceğini göz önüne alırsak bu katkı
yaklaşık 15 yıl boyunca devam edecektir.
Bu parçaların tasarımı, tedarik edebilecek
yerli firmalarla imalat yöntemleri üzerine
yapılan çalışmalar ve sistemin sürekliliğini
sağlamak için yapılan tasarım ve kazanılan
know-how, yeni ekipman tasarımlarında
ya da yedek parça tasarımlarında hem
şirketimizde çalışan tasarım ekibine hem
de yerli tedarikçi firmalara yeni yetenekler
kazandırmıştır. Proje bu firmalara,
orjinal ekipman üreticilerine fason olarak
global anlamda üretim yapma fırsatlarını
getirmiş olmaktadır.
Bu kazanımlara ek olarak, seçilen yedek
parçaların temin sürelerinde ortalama
%32,4’lük bir azalma gerçekleştirilmiştir.
47
TEMMUZ 2016
2016 VERİMLİLİK PROJE ÖDÜLLERİ
ISIL İŞLEM FIRINLARINDA DİNAMİK OPTİMİZASYON İLE
VERİMLİLİK ARTIŞI PROJESİ
(NORM CIVATA SAN. VE TİC. A.Ş.)
2016 Verimlilik Proje Ödülleri Büyük İşletme
Ar-Ge Kategorisi Üçüncülük Ödülü
Isıl İşlem Fırınlarında Dinamik
Optimizasyon ile Verimlilik Artışı
Projesinin amacı, ısıl işlem fırınlarının
en verimli şekilde kullanılması için
ürünlerin ısıl işlem özelliklerine göre
optimum işlem sıralamasını yapan,
dinamik işletme koşullarına göre bu
sıralamayı değiştirerek tekrar optimum
sıralamayı oluşturabilen bir algoritmanın
oluşturulması ve bu algoritmanın firmada
kullanılan ERP yazılımına kullanıcı
dostu bir ara yüz ile adapte edilmesidir.
Böylece ısıl işlem fırınlarının en etkin
şekilde kullanılması, üretim kapasitesinin
artırılması, gereksiz enerji tüketiminin
azaltılması ve görevli personelin iş yükü ve
stresinin azaltılması amaçlanmıştır.
Proje faaliyeti mevcut problemin işletme
içerisinde belirlenmesi ve detaylı analizleri
ile başlamıştır. Problemin ilk etapta
statik olduğu varsayımı ile sistemin
mevcut durumunu temsil edebilecek bir
matematiksel model oluşturulmuştur.
Model değişkenleri olarak, sistemde
statik olarak bekleyen iş ve öznitelikleri,
siparişlerin teslim süreleri, kümeleme ve
benzerlik tespiti için bu işlerin ham madde,
kalite standardı ve boyut bilgileri, işlerin
hangi sıcaklıklarda ve bant hızında yapılması
gerektiği bilgisi (işlem süresi), ardışık gelen
işler arasında gerekli hazırlık süresi ve
fırınların kusurlu üretim oranları alınmıştır.
Bunu takiben, geliştirilecek olan dinamik
optimizasyon algoritmalarını test edebilmek
ve doğrulayabilmek için ısıl işlem sisteminin
bir simülasyon modeli geliştirilmiştir.
Optimize edilmesi hedeflenen performans
göstergeleri hazırlık sürelerinde azalma
ile atıl kalan sürenin azalması, enerji
tüketiminde azalma ve üretim hacminde
artış olarak alınmıştır. Optimizasyon
tekniği olarak açgözlü rassal uyarlamalı
arama yordamı (GRASP) kullanılmıştır. Bu
yöntemin kullanılmasının en önemli sebebi,
iş havuzundaki iş sayısı/durumu (yeni
gelen/iptal) veya sistemin anlık durumu ne
olursa olsun, GRASP tabanlı konstrüktif
bir yaklaşımın, doğası gereği dinamik
ortama adaptasyonu kolayca sağlayabilecek
olmasıdır. Ayrıca dinamik işletme
koşullarına ek olarak fırın ekleme/çıkarma,
iş aciliyeti tanımlama, iş iptal etme, işleri
bölebilme, termin süresini dikkate alma gibi
opsiyonlar mevcut algoritmaya eklenmiştir.
Geliştirilen algoritmanın sonuçları ile
uzman personel tarafından yapılan
çizelgelemeler karşılaştırıldığında yıllık
3.802.054,26 TL kazanım elde edileceği
hesaplanmıştır.
48
TEMMUZ 2016
PROJELER
2016
VERİMLİLİK PROJE ÖDÜLLERİ
ÇOK KATMANLI ÜRETİM İLE HURDA VE BOYA MADDESİ TASARRUFU PROJESİ
(TÜRK PRYSMİAN KABLO VE SİSTEMLERİ A.Ş.)
2016 Verimlilik Proje Ödülleri Büyük İşletme
Sürdürülebilir Üretim Kategorisi Birincilik Ödülü
Prysmian Kablo ve Sistemleri A.Ş. olarak
yenilikçi, ileri düzey teknoloji barındıran,
standartlara uygun en üst kalite ve
güvenliğe sahip ürünler ve servisler
sunarak sektöre değer katmak için
çalışmaktadır. Bu uygulamaları hayata
geçirirken tüm proseslerde sürekli
iyileştirme uygulamalarını prensip
edinerek gelişimi ve sektördeki öncülüğü
sürdürmeyi hedeflemektedir.
Çok Katmanlı Üretim ile Hurda ve Boya
Maddesi Tasarrufu Projesi kapsamında,
kablo üretiminin ana bileşenlerinden birisi
olan yalıtkan malzemedeki hurda oranının
ve yapılan iyileştirme ile boyama özelliğine
sahip malzemenin kullanım miktarlarının
azaltılması amaçlanmıştır.
Projenin tanımlanması sırasında her
yıl belirlenen iyileştirme hedeflerinin
gerçekleştirilmesi için makina bazında
pareto analizi yapılarak hurda miktarları
analiz edilmiş ve iyileştirme yapılabilecek
makinalar belirlenmiştir. Yapılan detay
çalışmalar sonucunda ise ana hurda
kaynağının renk değişimi sırasında
atılan akıntı hurdalarından meydana
geldiği anlaşılmıştır. Bu proses sırasında,
yalıtkan malzemenin bakır iletken üzerine
kaplanması (ekstrude edilmesi) ile damar
üretimi sağlanmaktadır. Yapılan renk
değişimlerinde ana ekstruder içerisindeki
tüm boyalı malzemeler temizleme
sırasında akıtılarak hurdaya atılmaktadır.
Yurt dışından alınan ve tekrar kullanılması
mümkün olmayan malzeme direkt
olarak hurda olmaktadır. Bu proseste
oluşan hurda miktarını azaltmak için
mevcut olanaklar ile iki katmalı üretim
uygulamasına geçmek için karar verildi
ve böylece alt katmanda natural (ana)
malzeme kullanılırken, üstteki 100
micronluk ikinci katmanda renklendirilmiş
malzemenin kullanılmasına başlanmıştır.
Bu yöntem değişikliği ile;
1. Renk değişiklikleri sırasında ana
extruder yerine yardımcı ekstruderdeki
malzeme akıtılarak renk değişimi
uygulamasına geçilmiş olundu.
Böylece önceden renk değişimi başına
atılan %75’lik iyileşme sağlanmıştır.
2. İki katmanlı üretim uygulamasına
geçilmesi ile değişiklik öncesi boyamış
olduğumuz tüm hacim yerine sadece
100 micronluk üst katman boyanmaya
başlanmıştır. Böylece alt katmanda
kullanılan boya malzemesinde yıllık 2
tonluk tasarruf sağlamıştır.
49
TEMMUZ 2016
2016 VERİMLİLİK PROJE ÖDÜLLERİ
CARGO ARACININ ŞASİSİNDE KULLANILAN SAC MALZEME HURDA
ORANININ AZALTILMASI PROJESİ
(FORD OTOMOTİV SANAYİ A.Ş.)
2016 Verimlilik Proje Ödülleri Büyük İşletme
Sürdürülebilir Üretim Kategorisi İkincilik Ödülü
geliştirme çalışmaları ile istenilen
özelliklerde ilk kez yerli rulo malzeme
üretilmeye başlanmıştır.
• Şasi üretiminde kullanılan boylar ve
kullanım oranları analiz edilmiş, toplam
levha kullanımının %94’ini kapsayan 3
yeni farklı boy belirlenmiştir.
Cargo araç üretiminde 8 hafta içerisinde
müşteri isteklerinin karşılanması
hedeflendiğinden, kısa süreler içinde
üretilecek araç modellerinde değişiklik
yapılabilmektedir. Yapılan değişiklikler,
aracın şasisinde kullanılacak 10 farklı
uzunluktaki malzeme ebatlarını doğrudan
etkilemektedir. 8 haftalık hedefe karşın
araç üretiminde kullanılan çelik levha
malzemenin üretilmesi 3 aylık süre
içerisinde gerçekleştirilmektedir. İstenilen
ebatta malzeme kısa sürede tedarik
edilemediğinden, müşteri isteklerine
cevap vermenin tek yolu, en uzun şasi
boyuna göre malzeme ürettirmek ve boy
kesme işlemi ile ihtiyacı karşılamaktır.
ve pres hattında form verme işlemi
yapılmaktadır. Ardından form verilmiş
parça istenilen boyda kesim yapılarak araç
üretiminde kullanılmaktadır. Bu işlem
sonucunda oluşan hurda oranı %19’dur.
Tedarik edilen levha malzemeler plazma
tezgahında 3 eşit genişliğe dilinmekte
Proje kapsamında;
Cargo Aracının Şasisinde Kullanılan Sac
Malzeme Hurda Oranının Azaltılması
Projesinin amacı;
• %19 oranındaki hurda miktarını
azaltmak,
• İş sağlığı ve güvenliğini tehdit eden
riskleri ortadan kaldırmak
• Müşteri isteklerine cevap verme
hızından feragat etmemektir.
• Üretici firma ile yürütülen ürün
• Bu çalışmaların ardından siparişler
rulo olarak verilmeye başlanmıştır.
• Rulo üretiminin ardından, üretici
firmanın tesislerinde anlık ihtiyaçlara
göre malzemeler kesilerek Ford
Otosan’a sevk edilmektedir.
Cargo Aracının Şasisinde Kullanılan Sac
Malzeme Hurda Oranının Azaltılması
Projesi sonucunda;
1. Çevre ve Karbon Emisyonu Etkisi;
Yapılan çalışma ile yıllık 315 ton
malzemenin hurda olmasının önüne
geçilmiştir. Bu yolla çelik üretimi
nedeni ile oluşan çevre kirliliği ve
karbon emisyonu da azaltılmıştır.
2. Maliyet Etkisi; Araç Üretiminde 199.000
$/yıl maliyet avantajı sağlanmıştır.
3. İSG Etkisi; Yapılan boy kesme işlemi %94
oranında azaltılmıştır. Hurda malzeme
elleçlemesi nedeniyle ortaya çıkan iş
güvenliği riskleri minimize edilmiştir.
4. Üretim Esnekliği; Bu iyileştirme ile
önceliğimiz olan müşteri isteklerinin
karşılanması için gerekli olan esneklik
korunmuştur. İyileştirme öncesinde,
ihtiyaç duyulan boyların hurdasız olarak
ürettirilmesi için 3 aylık üretim süreci
gerekliyken, saatlik operasyonlar ile
malzemeler tedarik edilebilmektedir.
50
TEMMUZ 2016
2016 VERİMLİLİK PROJE ÖDÜLLERİ
ERGİTME FIRINLARINDA BRÜLÖR PİLOT ALEVİ İÇİN YAKMA HAVASI FAN
MOTORUNUN HARCADIĞI ELEKTRİK ENERJİSİNİ AZALTMA PROJESİ
(ASAŞ ALÜMİNYUM SANAYİ VE TİCARET A.Ş.)
2016 Verimlilik Proje Ödülleri Büyük İşletme
Sürdürülebilir Üretim Kategorisi Üçüncülük Ödülü
Alüminyum biyet üretim tesislerindeki
faaliyetlerimiz sırasıyla ergitme,
alaşımlandırma, gaz giderme, filtrasyon,
döküm ultrasonik muayene, homojenizasyon
ve proseslerinden oluşmaktadır. Bu proje 3
nolu ergitme fırını kapsamaktadır. Ergitme
Fırınlarında Brülör Pilot Alevi İçin Yakma
Havası Fan Motorunun Harcadığı Elektrik
Enerjisini Azaltma Projesinin amacı, fırın
pilot alevi için çok daha düşük kapasiteli
ve ana yakma fanından ayrı bir yakma
havası fanı kullanarak elektrik enerjisinden
tasarruf sağlamaktır.
Nöbetleşe çalışan 2 adet brülörden
oluşan rejeneratif brülör sistemine
sahip alüminyum ergitme fırınlarında,
sıcak egzoz gazlarının ısı enerjisi, daha
verimli bir yakma işlemi için soğuk
yakma havasını ısıtmada kullanılır. Bu
sayede yakma işlemi için daha sıcak
bir yakma havası kullanılmış olur. Bu
sistemin sıcak egzoz gazı emişi ve soğuk
yakma havası temini iki farklı fan motoru
tarafından sağlanır. Proje kapsamında
yapılan iyileştirme faaliyetleri bu iki fan
sistemi ve rejeneratif brülör sistemlerinin
çalışma prensipleri baz alınarak
gerçekleştirilmiştir. Dökümhanede
ergitme fırınları 24 saat çalışmakta ve bu
esnada brülör yakma hava fanları sürekli
devrede olmaktadır. Döküm zamanları
da dahil olmak üzere, ergitmeye ihtiyaç
olmadığı halde sadece pilot alevi için
yakma hava fanları aynı devirde çalışmaya
devam etmektedir. Bu nedenle sadece
pilot alevi için çok küçük kapasitede ve
güçte fanlar sisteme ilave edilerek elektrik
tasarrufu sağlanabileceği amaçlanmıştır.
Proje sonunda;
• Pilot alevini besleyecek harici
bir yakma havası fanının sisteme
kazandırılmasıyla iyileşme
sağlanmıştır.
• Proje öncesinde; brülör pilot alevini
beslemek için tüketilen enerjinin, şu
anda sadece %10’u tüketilmektedir.
• Projenin hayata geçirilmesi ile birlikte
sadece brülör pilot alevi için harcanan
elektrik enerjisinde %90 tasarruf
sağlanmıştır.
• Projenin amacı, “Maliyet = Ürünün
Satış Fiyatı” prensibiyle örtüşmektedir.
Proje, başarıyla sonuçlandırılarak bu
prensip gereği şirket kârlılığına hizmet
etmiştir.
Aynı iş için daha az enerji tüketilerek
yapıldığı için karbon salınımı azaltılarak
çevre duyarlılığına pozitif yönde değer
katılmıştır.
51
TEMMUZ 2016
PROJELER
REKABETÇİ SEKTÖRLER PROGRAMI İLE 10 İŞGEM KURULUYOR
Avrupa Birliği – Türkiye arasındaki
ilişkilerinin önemli bir boyutu “mali
işbirliğinden” oluşuyor. Avrupa Birliği,
2007–2013 programlama döneminde
aday ve potansiyel aday ülkelere farklı
araçlarla sağladığı mali yardımları Katılım
Öncesi Yardım Aracı (IPA) adıyla tek bir
çerçeve altında topladı. Ulaştırmadan
çevreye, insan kaynaklarının gelişiminden
Sanayi ve KOBİ’lere, tarımdan sosyal
konulara kadar farklı politikaları
kapsayan IPA Programları; birinci ve ikinci
dönem için ayrılmış yaklaşık 9 milyar Avro
büyüklüğündeki fon ile ülkemizde AB ile
iş birliği sürecinin geliştirilmesine katkı
sağlıyor.
IPA kapsamında AB ve Türkiye
Cumhuriyetinin eş finansmanında
oluşturulan programlardan biri de imalat
sanayi, KOBİ’ler ve Ar-Ge alanlarında
destekler sağlayan ve Bilim, Sanayi ve
Teknoloji Bakanlığı tarafından yürütülen
Rekabetçi Sektörler Programı.
2007 yılında başlayan Rekabetçi Sektörler
Programının birinci dönemi 2017 yılı
sonunda tamamlanacak. Yaklaşık 500
milyon Avro toplam bütçesi bulunan
Programın birinci döneminde ana hedef,
52
imalat sanayi ve turizm sektörlerinde
faaliyet gösteren ve kişi başına düşen
milli geliri Türkiye ortalamasının yüzde
75’inin altında kalan bölgelerde KOBİ’lerin
rekabet gücünü artırmak ve girişimciliği
desteklemekti. Rekabetçi Sektörler
Programının birinci döneminde 60’a yakın
proje desteklenmiş olup hâlihazırda
bu projelerin 42’si uygulamaya geçmiş
bulunuyor. Bugüne kadar uygulamada
olan projelere yaklaşık 300 milyon Avroluk
yatırım yapıldı.
Rekabetçi Sektörler Programı
girişimcilerin işe başlama süreçlerinin
desteklendiği iş geliştirme merkezlerinin
çoğalmasına katkıda bulunuyor.
Rekabetçi Sektörler Programının birinci
döneminde ortak kullanım atölyeleri ve
üretim tesislerinin kurulmasından Ar-Ge ve
İnovasyonun geliştirilmesine; kümelenme
çalışmalarından turizm cazibe merkezlerinin
artırılmasına; finansa erişimin
kolaylaştırılmasından kapasite geliştirmeye
TEMMUZ 2016
farklı birçok alanda projeler desteklendi.
Desteklenen ve ortalama büyüklüğü 8-10
milyon Avro olan proje alanları arasında İş
Geliştirme Merkezleri de yer aldı.
2018 yılına kadar uygulanacak olan ve
Yerli-Yenilikçi-Yeşil Üretim Parolası ile
hazırlanan Sanayi Strateji Belgesi’nin
ana politika alanları arasında yer alan
“Bölgesel Gelişmenin” sağlanması
açısından İŞGEM’ler önemli ve etkili bir
araç. Bu gerçekten yola çıkılarak, 2017
yılının sonuna kadar 8 projeye sağlanan
toplam 65 milyon Avro kaynak ile 10
İŞGEM kurulması planlanıyor. Bölgesel
kalkınmanın dengeli olarak dağılımını
sağlamak adına da İŞGEM Projeleri farklı il
ve ilçelerimizde hayata geçiriliyor. Bunlar
arasında; Kastamonu, Malatya, Tokat, Van,
Osmaniye, Sorgun, Elazığ, Bingöl, Sivas ve
Gümüşhane yer alıyor.
KOBİ’lere ve girişimcilere kendi
geleceklerini planlama imkânı
KOBİ’lerin ve yeni işletmelerin ayakta
kalabilmeleri ve gelişmeleri için etkin
bir iş ortamının oluşturulması çok
önemli. Rekabetçi Sektörler Programı,
bu iş ortamının sağlanmasına katkıda
bulunacak 10 İŞGEM ile;
• 70 bin metrekare kapalı alan,
• Ortalama büyüklüğü 100 ve 500
metrekare olarak değişen 250 işlik ve
atölye,
• 30’a yakın konferans ve çalıştay,
• 1300 İşletme ve KOBİ’nin
faydalanabileceği eğitim ve etkinlikler,
• 320 İşletme ve KOBİ’ye profesyonel
danışmanlık firmaları tarafından uzun
dönemli iş planı geliştirme fırsatı
sunuluyor.
İŞGEM Projeleri
Proje Bölgesi
Proje Bütçesi
1
3 Adet İş Geliştirme Merkezinin Kurulması
ve Türkiye’deki İş Geliştirme Merkezleri
Arasında Bir Network Oluşturulması Projesi
Kastamonu,
Malatya, Tokat
13.079.358
2
Van İŞGEM Büyüyor Projesi
Van
9.013.171
3
Osmaniye İş Geliştirme Merkezinin
Kurulması Projesi
Osmaniye
8.285.543
4
Sorgun İş Geliştirme Merkezi (İŞGEM)
Projesi
Sorgun – Yozgat
4.563.570
5
Elazığ İş Geliştirme Merkezinin
Genişletilmesi Projesi
Elazığ
9.447.119
6
Bingöl İş Geliştirme Merkezi (İŞGEM)
Kurulması
Bingöl
4.994.732
7
Gümüşhane İş Geliştirme Merkezi (İŞGEM)
Kurulması
Gümüşhane
8.120.665
8
Sivas İş Geliştirme Merkezi Projesi
Sivas
7.191.555
10 İŞGEM
65 Milyon
Avro
Toplam
Böylelikle Program sadece inşaat
ve tefrişat ile uygun bir iş ortamı
oluşturmakla kalmıyor, aynı zamanda uzun
ve kısa dönemli danışmanlık yardımı ile
işletmelere kendi geleceklerini planlama
imkânı sağlıyor.
Rekabetçi Sektörler Programının birinci
döneminde yer alan bu projelerin başarılı
bir şekilde uygulanmasıyla girişimcilik
ekosisteminin gelişimine de büyük
katkı sağlaması bekleniyor. Bu noktada
da yapıların sürdürülebilirliği büyük
önem taşıyor. Ayrıca işlik ve atölyelerde
filizlenecek genç işletmelerin, hem
istihdamın hem de ihracatın artmasına
katkıda bulunarak bölgesel kalkınmaya
ivme kazandırması bekleniyor.
Girişimcilik ekosisteminin geliştirilmesi,
ülkemizin en önemli hedeflerinden
birini oluşturuyor. Rekabetçi Sektörler
Programı, bu amaçla, 2014-2020
döneminde de paydaşlarının katkısıyla
ekonomik etkisi büyük projelere imza
atmaya devam edecek.
53
TEMMUZ 2016
TEMİZ
ÜRETİM (EKO-VERİMLİLİK)
PROJELER
AVRUPA BİRLİĞİ ÇEVRE ÖDÜLLERİ TÜRKİYE PROGRAMI
BİRİNCİLERİ BELLİ OLDU
Avrupa Birliği Çevre Ödülleri Türkiye
2016 Programı birincileri ve finalistleri,
Bölgesel Çevre Merkezi (REC) ve Türkiye
Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) iş
birliğinde 3 Haziran’da Ankara’da
gerçekleştirilen törende ödüllerini aldılar.
Üç kategoride verilen ödüllerde
yönetim kategorisinde İETT, ürün/
hizmet kategorisinde Recydia ve süreç
kategorisinde Vestel birincilik ödülünü
kazandılar.
Birincilik ödülü alanların yanı sıra, bu
kategorilerde finalist olan Ford Kocaeli,
Hydromx, Ekol Lojistik, Tüpraş ve Tofaş,
Ekim ayında Estonya’da gerçekleştirilecek
AB Çevre Ödülleri programında Türkiye’yi
temsil etmeye layık görüldüler.
54
Törende, Çevre ve Şehircilik Bakanı
Mehmet Özhaseki, AB Bakanlığı
Müsteşarı Büyükelçi Rauf Engin Soysal,
Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu
Başkan Yardımcısı Bela Szombati, TOBB
Başkanı ve EUROCHAMBRES Başkan
Vekili Rifat Hisarcıklıoğlu ve REC Türkiye
ve AB Çevre Ödülleri Ulusal Program
Direktörü Rifat Ünal Sayman açılış
konuşmalarını gerçekleştirdiler. Törene
farklı sektörlerden 150’ye yakın davetli
katıldı.
AB Çevre Ödülleri Türkiye programının
ulusal jürisinde Bilim, Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığını temsilen Verimlilik Genel
Müdürlüğünden Mevlüt Hürol Mete görev
aldı.
Avrupa Birliğine üye 28 ülke ve Türkiye’de
sürdürülebilirlik ve inovasyon konusunda
başarılı çalışmalarıyla ön plana çıkan
işletmelere verilen Avrupa Birliği Çevre
Ödüllerinin ulusal düzeydeki programı
iki yılda bir düzenleniyor. Ürün/hizmet,
yönetim ve süreç olmak üzere üç
kategoride verilen ödül ile işletmelerde
inovasyonun teşvik edilmesi amaçlanıyor. TEMMUZ 2016
TEMİZ ÜRETİM (EKO-VERİMLİLİK)
BİRLEŞMİŞ MİLLETLER DÜNYA ÇEVRE GÜNÜ ETKİNLİĞİ ANKARA’DA DÜZENLENDİ
Birleşmiş Milletler (BM) Çevresel
Sürdürülebilirlik Gurubu tarafından
düzenlenen Dünya Çevre Günü etkinliği
9 Haziran’da Ankara Sanayi Odası Meclis
Salonunda gerçekleştirildi.
BM Çevresel Sürdürülebilirlik Çalışma
Grubu’nda yer alan FAO (BM Gıda ve
Tarım Örgütü), UNIDO (BM Sınai Kalkınma
Teşkilatı), UNDP (BM Kalkınma Programı)
ve ILO (Uluslararası Çalışma Örgütü)’nun
sunumları ile başlayan toplantıda, çevresel
sürdürülebilirlik üzerine farkındalık
yaratma, 2030 gündemi ve sürdürülebilir
kalkınma hedefleri üzerine konuşmalar
gerçekleştirildi.
İkinci bölümde ise “Türkiye’de Çevresel
Projelerin Dünü, Bugünü ve Yarını”
temasıyla, Bakanlıklar ve BM kuruluşları
tarafından Türkiye’de yürütülen projelerin
tartışıldığı bir panel gerçekleştirildi.
Panelde, BM kuruluşları ve yerel
ortaklar ile yürütülen mevcut projelerde
karşılaşılan zorluklar, yerel ortakların
beklentileri ve kazanılan tecrübelerin
aktarımı gibi konularda bilgi alış verişinde
bulunuldu.
Bakanlığımızı temsilen M. Hürol
Mete’nin konuşmacı olarak yer aldığı
panelde, Onuncu Kalkınma Planı
doğrultusunda özellikle çevre konularında
BM kuruluşlarından beklentiler ile
uluslararası sözleşmelerin uygulanması
çerçevesinde kamu kuruluşları, yerel
ortaklar ve BM kuruluşlarının beklentileri
üzerinde tartışıldı.
BM kuruluşlarının Türkiye
temsilciliklerinin yanı sıra, Bakanlıklar,
üniversiteler, sivil toplum kuruluşları ve
özel sektör temsilcilerinin de yer aldığı
Dünya Çevre Günü etkinliği potansiyel iş
birlikleri için paylaşımlar ve soru-cevap
bölümü ile sona erdi.
55
TEMMUZ
2016
MAYIS 2016
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ ALANINDA GÜNCEL GELİŞMELER*
Yeni Bir Yaşam Alanı Mümkün: Hollanda’da Kurulan Bu Köy Kendi
Yiyeceğini ve Enerjisini Üretiyor
Günümüzde kullanılan agresif tarım
tekniklerinin çevrede, hem mahsuller ve
besi hayvanları için kullanılan toprakta
hem de yarattığı hava kirliliği bakımından
çevresel atmosferde, büyük zararlara yol
açtığı artık herkes tarafından bilinen bir
gerçek.
Elbette, medeniyetten uzakta kurulan
tarım temelli topluluklar yeni bir fikir
değil. Amish halkı gibi topluluklar bunu
çok uzun süredir yapıyor. Fakat burada
bahsi geçen fikir medeniyetten uzakta
basit köy yaşamını yeniden kurmak
değil. ReGen Villages, medeniyetten
uzakta bir yaşamı kurarken günümüzün
Günümüzde kullanılan tarım yöntemlerinin teknolojilerini de kontrol altına almayı
sürdürülebilirliği çok da umut verici
planlıyor. Proje, modern yaşam şeklinin
düzeyde değil fakat Hollanda’da daha
rahatlığının yanında kendi besinini
sürdürülebilir, birleşik bir tarım topluluğu üretebilme, kendi enerjisini sağlayabilme,
fikri uygulanmaya başlandı. Proje, ReGen
atıklarını yönetebilme ve suyunu geri
Villages parlak fikrini bulan geliştiriciler
dönüştürebilme olanağını sağlıyor.
tarafından Amsterdam’ın hemen dışında
inşa edildi. 2017 yılında buradaki deneme
Regen Villages firmasının CEO’su James
topluluğu sona erdiğinde şirket bu
Ehrlich, eko-köylerin Tesla’sı olmayı
fikri Norveç, İsveç ve Almanya’da da
hedeflediklerini söylüyor. Ehrlich, Fast
uygulamaya geçirmeyi planlıyor.
Company sitesinde verdiği röportajda “Bu
yenilikçi yaşam alanlarını hayata geçirerek
*
56
mülk edinme prensiplerini yeniden
tanımlıyoruz. Öncelikle üzerinde organik
besinleri üretebileceğimiz, daha temiz su
ve daha temiz havaya ulaşabileceğimiz
yeşil alanlara göz gezdiriyoruz. Daha sonra
burayı organik yiyecek üretebileceğimiz ve
kalıcı tarım yapabileceğimiz bir yer haline
getiriyoruz” diyor.
Eko-köy projesi sürdürülebilir tarım
ve toprak yönetimini teknolojik altyapı
ile buluşturuyor. ReGen Villages’da
yenilenebilir enerji üretilecek.
Kullanılmayan enerji, elektrik şebekesine
yeniden yollanacak ve köyde yaşayanların
yediği yemeğin yarısından fazlasının
üretilmesinde kullanılacak.
Ehrlich bu projede kullanacakları dikey
bahçe sistemi sayesinde sebzesinden
meyvesine, balığından tahılına,
tavuğundan yumurtasına tonlarca
bereketli organik ürün beklediklerini
iletiyor. Başlangıç projesi Almere’de inşa
edilmeye başlandı. Şimdilik deneme
amaçlı olarak 25 ev inşa edildi, daha
sonra hane sayısının 100’e kadar çıkması
bekleniyor.
Ehrlich, Hollanda’daki proje başarılı
olursa sürdürülebilir topluluklar projesini
öncelikle soğuk iklim kuşağında bulunan
kuzey Avrupa ülkelerine daha sonra da
Orta Doğu’ya taşımayı planladıklarını
iletiyor. Devamında ise “Öncelikle bu iki
zor iklim kuşağındaki bölgede projeyi
gerçekleştirmek istiyoruz, daha sonra
hepimizin bildiği gibi nüfusun sürekli
yükseldiği Hindistan kırsalında ve Sahra
iklimindeki Afrika bölgelerinde projeyi
gerçekleştirmeyi amaçlıyoruz” (http://
www.mynet.com/haber/dunya/yenibir-yasam-alani-mumkun-hollandadakurulan-bu-koy-kendi-yiyecegini-veenerjisini-uretiyor-2479605-1).
Bu sayfalar; ; Avrupa Birliği Uzmanları Neriman Bozca, Utku Macit ve Sanayi ve Teknoloji Uzmanı Halil Arslan tarafından hazırlanmıştır.
TEMMUZ
MAYIS 2016
Hindistan Atık Plastikleri Yol Yapımında Kullanacak
Hindistan’daki Maharashtra eyaleti, bir
taşla iki kuş vurarak atık plastiklerin yol
yapımında kullanılacağını açıkladı.
Delhi’deki Merkez Yol Araştırmaları
Enstitüsü’nün yaptığı araştırmalar, asfalt
eklenmiş atık plastiğin yol yapımında
kullanılmasının daha ucuz ve kaliteli
olduğu sonucuna vardı.
Araştırmacılar, asfalta yüzde 5 ila
10 arasında plastik eklemenin yolun
dayanıklılığını artırdığını aktarıyor.
İlk Yerli Hepatit B Aşısı Üretildi
Türkiye’de ilk kez yerli morfin geliştirerek
ruhsat alan Hacettepe Üniversitesi (HÜ),
yerli aşı konusunda da çalışmalarını
tamamlayarak Hepatit B aşısı üretti.
HÜ Eczacılık Fakültesi Dekanı Prof. Dr.
Bülent Gümüşel, AA muhabirine yaptığı
açıklamada, araştırma ve geliştirmenin
tıp biliminin temeli olduğunu belirterek,
Türkiye’de Cumhuriyet’in ilk yıllarında aşı
üretiminin yapıldığını ancak 1990’lı yılların
Maharashtra hükümetine plastik kullanımı ortasından itibaren bunun durduğunu
konusunda önerilerde bulunan enstitü,
ve ülkenin bu alanda dışa bağımlı hale
“Plastik, suyun verdiği zarara karşı daha
geldiğini söyledi.
iyi koruma sağlıyor ve dayanıklılığı, gücü
artırıyor. Aynı zamanda da bu sayede
Türkiye’nin bütün aşılarının yurt dışından
plastik kullanımı azalıyor ve kirlilik
ithal edildiğini belirten Gümüşel,
önleniyor” ifadelerine yer verildi
“Ülkemizin 2023 sağlık ve ekonomik
(https://sputnikturkiye.com).
stratejisi kapsamında kendi aşısını
üretmesi önemli ve gereklidir” dedi.
Gümüşel, Hacettepe Üniversitesi’nin
her türlü araştırma geliştirme, üretim
için altyapıya ve teknik donanıma sahip
olduğunu ifade etti.
İlk yerli aşı geliştirme çalışmalarından
olumlu sonuç alındığının müjdesini veren
Gümüşel, “Çalışmalar sonucunda 14
Mayıs 2016 tarihi itibariyle Hacettepe
Üniversitesi bünyesinde Eczacılık
Fakültesinin yürütücülüğünde, Keymen
firması ortaklığında ülkemizde ilk kez
Hepatit B antijeni üretildi. Böylece
üniversite-kamu-sanayi iş birliğiyle
Türkiye’de aşı üretiminin mümkün olacağı
bir kez daha gösterildi” diye konuştu.
Gümüşel, üniversitenin ulusal projeye
başlarken adımlarını çok dikkatli ve
sağlam attığı değerlendirmesinde
bulunarak, “Ulusal Aşı Projesi için Sağlık
Bakanlığının desteği alındı. Yatırım
57
MAYIS 2016
TEMMUZ
2016
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ
gerektiren proje olduğu için Bilim, Sanayi
ve Teknoloji Bakanlığından ve Hacettepe
Üniversitesinden de proje desteği verildi.
Keymen İlaç Sanayi ve Ticaret A.Ş. ise aşı
için Ekonomi Bakanlığından da öncelikli
teşvik belgesi aldı. Aşı projesi, devletimizin
2023 hedefleri doğrultusunda ‘Ulusal
Kalkınma Projesi’ olarak benimsendi” dedi
(http://www.memurlar.net/haber/588003/).
Yerli Jet İçin İlk Adım
İlk yerli türbin geliştirme laboratuvarı,
TÜBİTAK ve ODTÜ iş birliğiyle Ankara’da
açıldı. Laboratuvarda yerli jet ve uzay
teknolojileri geliştirmek amacıyla
araştırma yapılacak. ODTÜ’den
yapılan yazılı açıklamaya göre, ilk yerli
türbin teknolojisinin malzemelerinin
geliştirileceği araştırma ve geliştirme
laboratuvarı ODTÜ kampüsü içerisinde
hizmete girdi. TÜBİTAK ve ODTÜ’nün kendi
öz sermayeleriyle iki yıllık ön çalışma
sonrası kurulan ‘İnce Film ve Kaplama
58
Araştırmaları Laboratuvarının’ toplam
3 milyon Liraya mal olduğu bildirildi.
Türkiye’nin yerli uçak motoru ve yerli jet
motoru teknolojisinin geliştirebilmesi
için gerekli malzemelerin üretilmesi
yönünde araştırmaların yapılabileceği
laboratuvarda, enerji, savunma, iletişim,
elektronik-optik ve uzay teknolojilerinde
de kullanılabilecek katman malzemelerin
geliştirilebileceği ifade edildi.
Laboratuvarda İstanbul-Ambarlı doğalgaz
enerji santralinin türbin motorları için
malzeme geliştirileceği vurgulanan
açıklamada, Türkiye’nin diğer bütün
doğalgaz enerji santrallerinin türbin
motorları için de malzeme teknolojisi
geliştirilebileceği kaydedildi
(http://www.cnnturk.com/turkiye/yerli-jeticin-ilk-adim).
TEMMUZ 2016
SUMMARY
STRUCTURAL TRANSFORMATION OF INDUSTRY
New Era for Vehicle Type
Approval Certification
Type approval certification procedure
of vehicles, systems, parts or separate
technical units has begun to be carried
out by Turkish Standards Institute (TSE)
since the first day of the year 2016
under the monitoring and supervision
responsibilities of the Ministry of Science,
Industry and Technology. The approval
body status of the Ministry is preserved
in the context of both the European
Union (EU) instructions and the United
Nations (UN) regulations. Besides in
order to eliminate the unnecessary
bureaucracy in this process, TSE has
developed software by which it is possible
to accept applications through electronic
environment. By this development, firms
are also able to follow the status of their
application. At the end of this process,
printed document obligation will be
abolished and electronic data transfer
between the firm, technical service and
TSE will be accomplished.
parcel prices in the Organized Industry
Zones (OIZs) and to create awareness.
Advantages of these models can be
summarized as follows:
• In the OIZs where land and parcel prices
are high, firms’ first investment costs will
be diminished.
• Speculation and land rant will be
minimized.
• Determination of a realistic price will be
possible since land prices include local
effects.
• New investment will not be prevented
due to high land prices.
• Excessive increase in land prices will be
prevented.
Competitive Industry Zones:
Eco-industrial Parks
The main drive behind the development
of eco-industrial parks is competition
focused work models. Eco-industrial
parks make low cost production possible
by their opportunities as well as they go
one step further by their environment
friendly technologies in the new age where
As a result, the operation of Type Approval consumer choices are determinant for
Certification by TSE will lead to:
competition. In this way, they establish a
• Establishment of a similar structure with collective and innovative action platform
EU Approval Institutions
aiming to prevent climate change.
• Decrease in bureaucracy and paperwork
• Elimination of duplication in service
Planned eco-industrial park model
process
implemented in South Korea since 2005
• Positive contribution to state budget
has contributed to 554 million dollar
• More efficient and productive
saving for the firms in this structure.
supervision operations.
Research done by the World Bank has
detected more than 254 eco-industrial
Model Suggestions to Determine parks around the World. 59 % of these
parks have been established by the
Upper Limit for Parcel Prices in
improvement of the existing parks and 34
Organized Industry Zones: Tmax
% of them are planned to be built as an
and Bln
eco-industrial parks. Only 7 % of them are
transformed to eco-industrial park model
This article aims to show applicability of
organically or in an unplanned way.
the model determining the upper limit for
Meanwhile, Paris Climate Change
Agreement has underlined the subject for
both developed and developing countries.
As a side of this Agreement, Turkey
has been obliged to take environmental
issues into consideration. Turkey has high
potential for eco-industrial park model
since it has 289 OIZs diffused around the
country. In its national development plans,
Turkey has targeted growth in industry
by developing planned OIZs. For the sake
of sustainable growth, the Ministry of
Science, Industry and Technology has
launched a project with the World Bank.
By the Project, namely “Eco-Industrial
Parks / Green Regions”, a road map at
regulation level will be formed in order to
make firms in OIZs adopt implementations
like resource efficiency, industrial
symbiosis or other types that promotes
productivity.
On the Eve of a New Industrial
Revolution
This article is devoted to the effects of
technological transformation on the
economy, namely the Fourth Industrial
Revolution. Internet of things and cyber
physical systems are the key concepts
of this revolution. Embedded systems
equipped by receptors combined by the
opportunities supplied by internet are
transformed to cyber physical systems.
For instance RFID (Radio Frequency
Identification) technologies leave their
place to cyber physical systems connected
to a network configured by a variety of
receptors and motives. In addition to
these means of production, energy and
transportation infrastructure, decision
systems, social network, products and last
but not the least, people will be in contact.
59
TEMMUZ 2016
SUMMARY
Smart factories, smart products, advanced
material, additive production, robotic,
big data, cloud computing and analytical
software are the other important concepts
of the new industrial revolution.
The production structure shaped by new
industrial revolution will lead to increase
in productivity, quality, speed, flexibility,
communication and collaboration. Hence,
the structure of the value chain will
change, market entry will be easier and
new work models will arise depending on
new talents and new work descriptions.
The line between being consumer or
producer will not be as apparent as today
since consumers will contribute at least
to the design stage within personalized
production environment. While the
geography of production will diffuse,
intermediaries between consumer and
producer will lose their significance.
Routine and simple work will be left to
robots and thus cheap labor will not be a
competitive advantage any more. Instead,
more talented and qualified labor force
will be valuable.
Overall, governments should design their
policies parallel to these developments
with continuous collaboration of academy,
non-governmental organizations and
business. Especially developing countries
should review their available advantages
and form new strategies. As a last word,
the most important point is that new
requirements should be determined
by wide social participation and people
oriented approach.
60
National Quarterly Productivity
Statistics
First Quarter of 2016 is Published
In manufacture industry, production per
worker employed index has increased
by 6.40 % in the first quarter of 2016
compared to the first quarter of the
previous year 2015. On the other hand,
production per worker employed index
has decreased by 7.23 % compared to the
previous quarter (the fourth quarter of
2015).
In terms of production per worker
employed index compared to the first
quarter of the previous year, 20 sectors
among 24 manufacture sectors have
showed increase. The highest increase
belongs to “Repair and Installation of
Machinery and Equipment”.
-22,1
L
-37,2
B
TR10
TR21
TR22
TR31
TR32
TR33
TR41
TR42
TR51
TR52
TR61
TR62
TR63
D
B
TR42
G
N
TR81
R
S
L
TR52
TR71
TR72
TR81
TR82
TR83
TR90
TRA1
TRA2
TRB1
TRB2
TRC1
TRC2
TRC3
Kırıkkale, Aksaray, Niğde, Nevşehir, Kırşehir
Kayseri, Sivas, Yozgat
Zonguldak, Karabük, Bartın
Kastamonu, Çankırı, Sinop
Samsun, Tokat, Çorum, Amasya
Trabzon, Ordu, Giresun, Rize, Artvin, Gümüşhane
Erzurum, Erzincan, Bayburt
Ağrı, Kars, Iğdır, Ardahan
Malatya, Elazığ, Bingöl, Tunceli
Van, Muş, Bitlis, Hakkari
Gaziantep, Adıyaman, Kilis
Şanlıurfa, Diyarbakır
Mardin, Batman, Şırnak, Siirt
İBBS TR Düzey 2 Bölge Sınıflaması - NUTS Level 2 Regional Classification
İstanbul
Tekirdağ, Edirne, Kırklareli
Balıkesir, Çanakkale
İzmir
Aydın, Denizli, Muğla
Manisa, Afyon, Kütahya, Uşak
Bursa, Eskişehir, Bilecik
Kocaeli, Sakarya, Düzce, Bolu, Yalova
Ankara
Konya, Karaman
Antalya, Isparta, Burdur
Adana, Mersin
Hatay, Kahramanmaraş, Osmaniye
P
TR51
N
-68,5
D
J
D
TR62
B
C
D
E
F
G
H
I
J
L
M
N
P
Q
R
S
J
S
TR82
R
E
J
TR83
E
H
R
F
TR63
TR72
M
F
R
TRC2
TRB1
TRA1
G
I
R
E
TRC3
B
J
G
J
C
M
TRB2
J
P
H
L
D
J
TRA2
%0-7
% 7 - 14
% 14 - 21
% 21 - 28
% 28 - 35
% (-3 ) - ( 0 )
% (-6 ) - ( -3 )
% (-9 ) - ( -6 )
% (-12 ) - ( -9 )
% (-15 ) - ( -12 )
TR Düzey 2 bölgelerinin çalışan kişi başına ciro endeksi bir önceki yıla göre değişim değerleri (%) (Sektörler Toplamı)
The changes in the index of turnover per employee value compared to the previous year of NUTS 2 regions (%) (Total Sectors)
I
TRC1
P
E
J
J
TR90
Mining and quarrying
Manufacturing
Electricity, gas, steam and air conditioning supply
Water supply; sewerage, waste management and remediation activities
Construction
Wholesale and retail trade; repair of motor vehicles and motorcycles
Transportation and storage
Accommodation and food service activities
Information and communication
Real estate activities
Professional, scientific and technical activities
Administrative and support service activities
Education
Human health and social work activities
Arts, entertainment and recreation
Other service activities
NACE Rev.2 Sanayi ve Hizmet Sektörleri Sınıflaması - NACE Rev. 2 Industrial and Service Sector Classification
L
I
D
I
B
Madencilik ve taş ocakçılığı
İmalat
Elektrik, gaz, buhar ve iklimlendirme üretimi ve dağıtımı
Su temini; kanalizasyon, atık yönetimi ve iyileştirme faaliyetleri
İnşaat
Toptan ve perakende ticaret; motorlu kara taşıtlarının ve motosikletlerin onarımı
Ulaştırma ve depolama
Konaklama ve yiyecek hizmeti faaliyetleri
Bilgi ve iletişim
Gayrimenkul faaliyetleri
Mesleki, bilimsel ve teknik faaliyetler
İdari ve destek hizmet faaliyetleri
Eğitim
İnsan sağlığı ve sosyal hizmet faaliyetleri
Kültür, sanat, eğlence, dinlence ve spor
Diğer hizmet faaliyetleri
TR71
Source : TurkStat, VGM-Regional Productivity Statistics
G
R
TR61
TR41
S
B
E
E
S
B
TR33
R
L
N
TR32
S
B
L
TR31
Q
Kaynak: TÜİK, VGM-Bölgesel Verimlilik İstatistikleri
N
E
-24,0
-50,1
E
-44,0
TR22
-16,1
D
TR10
-15,0
-5,8
-21,2
-25,5
-12,1
-10,9
-37,7
-34,8
-9,7
-34,7
-29,2
-33,9
-25,6
-45,7
1,8
-30,3
-10,0
-7,9
-31,8
-44,3
-15,9
-35,1
-12,6
-4,2
-60,1
-71,5
-12,1
-69,3
-36,6
-50,6
R
-45,2
-6,7
-23,6
-6,3
-1,5
-16,2
G
-58,8
-40,1
-25,5
L
-58,5
-24,8
-90,0
-17,9
-60,7
D
-85,4
H
-31,6
-7,5
-63,0
-3,5
-41,5
-9,9
-36,4
-21,9
-26,5
-9,8
-55,4
-20,4
-19,6
-40,4
-5,0
-15,0
-25,5
-22,5
P
-14,0
-2,7
-79,4
S
-8,3
-57,8
TR21
-4,8
-52,3
-32,6
The lowest three sectors based on changes in the index of turnover per employee value compared to the previous year according to economic activity sections in NUTS 2 regions, 2013 (%) (Nace Rev. 2)
İBBS TR Düzey 2 bölgelerinde Ekonomik faaliyet kısımlarına göre çalışan başına ciro endeksi önceki yıla göre değişimi bazında en düşük üç sektör, 2013 (%) (Nace Rev. 2)
İBBS TR Düzey 2 Bölgelerinde Ekonomik Faaliyet Kısımlarına Göre Çalışan Başına Ciro Endeksi Önceki Yıla Göre Değişimi Bazında En Düşük Üç Sektör, 2013 (%) (Nace Rev. 2)
The Lowest Three Sectors Based on Changes in the Index of Turnover Per Employee Value Compared to the Previous Year According to Economic Activity Sections in NUTS 2 Regions, 2013 (%) (Nace Rev. 2)
TEMMUZ 2016
BÖLGESEL VERİMLİLİK İSTATİSTİKLERİ / REGIONAL PRODUCTIVITY STATISTICS
61
TEMMUZ 2016
SANAYİ GÖSTERGELERİ / INDUSTRY INDICATORS
Sanayi Üretim Endeksi (2010 Ort.=100) - İmalat Sanayi Üretim Endeksi (2010 Ort.=100)
Industrial
Production
Index (2010
- Manufacturing
Industry
Index
(2010 Avg.=100)
Sanayi Üretim
EndeksiAvg.=100)
(2010 Ort.=100)
- İmalat Sanayi
Üretim Production
Endeksi (2010
Ort.=100)
DEĞERLENDİRMEfgfgfgfgflkglfglfkgflkglfkglklfkglfkglk-
MAKALE
Industrial Production Index (2010 Avg.=100) - Manufacturing Industry Production Index (2010 Avg.=100)
gflkgflglgklkglfgkflgkflkgl
145
136,5
133,1
135
130
121,3
125
120
110,5
115
110
105
138,3
137,4
140
113,0
100,0
100,0
98,5
134,0
130,1
117,5
120,5
112,9
119,8
116,3
129,0
136,2
121,6
116,5
119,2
115,2
133,2
126,3
120,1
110,1
100
95
90
98,9
98,3
88,6
100,0
Sanayi Üretim Endeksi Industrial Production Index
85
80
87,3
İmalat Sanayi Üretim Endeksi Manufacturing Industry
Production Index
75
70
Kaynak: TÜİK - Source: TurkStat
Kaynak: TÜİK - Source: TurkStat
İmalat Sanayi Kapasite Kullanım Oranı (%)
Capacity Utilization Rate of Manufacturing Industry (%)
62
Kaynak: Merkez Bankası - Source: Central Bank of The Republic of Turkey
TEMMUZ 2016
BİLİM VE TEKNOLOJİ GÖSTERGELERİ / SCIENCE and TECHNOLOGY INDICATORS
Türkiye ve Seçilmiş OECD Ülkelerinde 1000 Çalışan Başına Araştırmacı Sayısı (Tam zaman eşdeğeri) (2014)
Total Researchers Per Thousand Total Employment in Turkey and Selected OECD Countries (Full time equivalent) (2014)
Türkiye ve Seçilmiş OECD
Toplam1000
Araştırmacı
Yıllık
Türkiye Ülkelerinde
ve Seçilmiş OECD Ülkelerinde
Çalışan BaşınaSayısı
Araştırmacı
SayısıBüyüme
(Tam zamanOranı
eşdeğeri)(Tam
(2014) zaman eşdeğeri) (2014)
Total Researchers Per Thousand Total Employment in Turkey and Selected OECD Countries (Full time equivalent) (2014)
TotalTürkiye
Researchers
Annual
Growth
Rate
in
Turkey
and
Selected
OECD
Countries
(Full
time
equivalent)
(2014)
ve Seçilmiş OECD Ülkelerinde Toplam Araştırmacı Sayısı Yıllık Büyüme Oranı (Tam zaman eşdeğeri) (2014)
Total Researchers Annual Growth Rate in Turkey and Selected OECD Countries (Full time equivalent) (2014)
1000 Çalışan Başına Araştırmacı Sayısı
Total ResearchersPer Thousand Total Employment
18,0
Araştırmacı Sayısı Yıllık Büyüme Oranı
Total Researchers Compound Annual Growth Rate
90,0%
Yunanistan
Greece
Türkiye
Turkey
Slovak Cumhuriyeti
Slovak Republic
Portekiz
Portugal
Polonya
Poland
Meksika
Mexico
0,0%
Macaristan
Hungary
0,0
-2,0
Kore
Korea
10,0%
Kanada
Canada
20,0%
2,0
Japonya
Japan
4,0
İtalya
Italy
30,0%
İspanya
Spain
40,0%
6,0
İrlanda
Ireland
8,0
İngiltere
United Kingdom
50,0%
Hollanda
Netherlands
10,0
Fransa
France
60,0%
Çek Cumhuriyeti
Czech Republic
70,0%
12,0
Belçika
Belgium
14,0
Avrupa Birliği (28 Toplam)
EU28 total
80,0%
Almanya
Germany
16,0
-10,0%
Kaynak: TÜİK, OECD MSTI - Source: TURKSTAT, OECD MSTI
Kaynak: TÜİK, OECD MSTI - Source: TURKSTAT, OECD MSTI
Türkiye’ de ve Seçilmiş OECD Ülkelerinde Toplam Araştırmacı Sayısı (Tam zaman eşdeğeri) (2002 - 2014)
Total Researchers in selected OECD Countries and Turkey (Full time equivalent) (2002 - 2014)
Türkiye’ de Toplam Araştırmacı Sayısı Yıllık Büyüme Oranı (Tam zaman eşdeğeri) (2014)
Total Researchers Annual Growth Rate in Turkey (Full time equivalent) (2014)
Kaynak: TÜİK, OECD MSTI - Source: TURKSTAT, OECD MSTI
63
TEMMUZ 2016
ULUSAL VE ULUSLARARASI VERİMLİLİK İSTATİSTİKLERİ
NATIONAL and INTERNATIONAL PRODUCTIVITY STATISTICS
İmalat Sanayi Verimlilik Değişimleri (Yıllık ve Üç Aylık) ve Üç Aylık için Eğilimler
Sanayi Verimlilik Değişimleri
ve Üç Aylık)
Üç Aylık için Eğilimler
Productivity Changesİmalat
in Manufacturing
Industry(Yıllık
(Annually
andveQuarterly)
and Trends for Quarterly Data
Productivity Changes in Manufacturing Industry (Annually and Quarterly) and Trends for Quarterly Data
120
115
110
105
100
95
90
85
80
2005
2006
2007
2008
2009
2010
2011
2012
2013
2014
1.Ç - Q1
4.Ç - Q4
3.Ç - Q3
2.Ç - Q2
1.Ç - Q1
4.Ç - Q4
3.Ç - Q3
2.Ç - Q2
1.Ç - Q1
4.Ç - Q4
3.Ç - Q3
2.Ç - Q2
1.Ç - Q1
4.Ç - Q4
3.Ç - Q3
2.Ç - Q2
1.Ç - Q1
4.Ç - Q4
3.Ç - Q3
2.Ç - Q2
1.Ç - Q1
4.Ç - Q4
3.Ç - Q3
2.Ç - Q2
1.Ç - Q1
4.Ç - Q4
3.Ç - Q3
2.Ç - Q2
1.Ç - Q1
4.Ç - Q4
3.Ç - Q3
2.Ç - Q2
1.Ç - Q1
4.Ç - Q4
3.Ç - Q3
2.Ç - Q2
1.Ç - Q1
4.Ç - Q4
3.Ç - Q3
2.Ç - Q2
1.Ç - Q1
4.Ç - Q4
3.Ç - Q3
2.Ç - Q2
70
1.Ç - Q1
75
2016 2016
2015
Yıllık Çalışan Kişi Başına Katma Değer Endeksi (2005=100) / Annual Value Added Per Person Worked
Resmi statistik
Kalite Belgesi
Yıllık Çalışan Kişi Başına Katma Değer Endeksi (2009=100) / Annual Value Added Per Person Worked
Üç Aylık İmalat Sanayi Çalışan Kişi Başına Üretim Endeksi (2010 Ort.=100) / Quarterly Index of Manufacturing Production Per Person Worked
Eğilim; Üç Aylık İmalat Sanayi Çalışan Kişi Başına Üretim Endeksi (2005 1.Ç-2008 2.Ç) / Trend; Quarterly Index of Manufacturing Productin Per Person Worked (2005 1.Q-2008 2.Q)
Eğilim; Üç Aylık İmalat Sanayi Çalışan Kişi Başına Üretim Endeksi (2009 1.Ç-2011 4.Ç) / Trend; Quarterly Index of Manufacturing Production Per Person Worked (2009 1.Q-2011 4.Q)
Eğilim; Üç Aylık İmalat Sanayi Çalışan Kişi Başına Üretim Endeksi (2012 1.Ç-2016 1.Ç) / Trend; Quarterly Index of Manufacturing Production Per Person Worked (2012 1.Q-2016 1.Q)
Kaynak: Türkiye Ulusal Verimlilik İstatistikleri - Source: National Productivity Statistics of Turkey
Seçilmiş Avrupa Ülkeleri Son Dört Çeyrek Çalışan Kişi Başına Üretim Endeksi Ortalaması ve Ortalama Yıllık Değişim Oranları /
Index of Production Per PersonSeçilmiş
Employed;
Average
ofÇeyrek
LastÇalışan
FourKişiQuarters
andEndeksi
Annual
Average
RateYıllıkofDeğişim
Growth
For/ Selected European Countries
Avrupa Ülkeleri
Son Dört
Başına Üretim
Ortalaması
ve Ortalama
Oranları
%18
%14
100
%12
80
%10
%8
60
%6
40
%4
20
İmalat Sanayi Çalışan Kişi Başına Üretim Endeksi
64
İsveç-Sweden
Malta
Almanya-Germany
İspanya-Spain
Finlandiya-Finland
TÜRKİYE-Turkey
Portekiz-Portugal
Norveç-Norway
Avusturya-Austria
Lüksemburg-Luxembourg
Slovenya-Slovenia
Macaristan-Hungary
Letonya-Latvia
Sırbistan-Serbia
Polonya-Poland
Estonya-Estonia
Romanya-Romania
%2
Makedonya-Macedonia
0
Yıllık Ortalama Verimlilik Değişim Oranı (2005-I - 2016-I)
Average Rate of Annual Productivity Change (2005-I - 2016-I )
%16
120
Slovakya-Slovakia
İmalat Sanayi Son Dört Çeyrek (2015 II - 2016 I) Çalışan Kişi Başına Üretim Endeksi
(2010 Ort.=100)
Manufacturing Industry Index of Production Per Person Employed Average of Last Four Quarters (2015 II - 2016 I)
(2010 Ave.=100)
Index of Production Per Person Employed; Average of Last Four Quarters and Annual Average Rate of Growth For Selected European C
140
%0
İmalat Sanayi Yıllık Ortalama Verimlilik Değişim Oranı
Kaynak: Türkiye Ulusal Verimlilik İstatistikleri ve EUROSTAT - Source: National Productivity Statistics of Turkey and EUROSTAT

Benzer belgeler