Turkish sentences from Tatoeba 20

Transkript

Turkish sentences from Tatoeba 20
vocapp.es
Turkish sentences from Tatoeba 20
1.
2.
3.
4.
5.
6.
7.
8.
9.
10.
11.
12.
13.
14.
15.
16.
17.
18.
19.
20.
21.
22.
23.
24.
25.
26.
27.
28.
29.
30.
31.
32.
33.
34.
35.
36.
37.
38.
39.
40.
41.
42.
43.
44.
45.
46.
47.
48.
49.
50.
51.
52.
53.
54.
55.
56.
A cold wave attacked Europe.
Bir soğuk hava dalgası Avrupa'yı vurdu.
A cookie is under the table.
A day has twenty-four hours.
A doctor examined Mr. Brown.
A dog suddenly jumped at me.
A fire broke out last night.
A friend told me that story.
A girl is playing the flute.
A good memory is his weapon.
A haiku is one type of poem.
A man is as old as he feels.
A man is as old as he feels.
A mouse is a timid creature.
A Mr. Kimura is calling you.
A Mr. Ono called to see you.
A new difficulty has arisen.
A novel idea occurred to me.
A novelty wears off in time.
A nurse took my temperature.
A pound is a unit of weight.
A rash appeared on his face.
A stone hit him on the head.
A strange man came up to us.
About how long will it take?
About how much will it cost?
Admission to the show is $5.
After a while, it grew dark.
All of the milk was spilled.
All of them are not present.
All of them remained silent.
All the boys enjoyed skiing.
All the men are hardworking.
All these things cost money.
All Tom wants to do is swim.
All was silent in the house.
Americans eat a lot of meat.
An apple fell to the ground.
An elephant has a long nose.
Any amount of money will do.
Anywhere with a bed will do.
Are both of you ready to go?
Are you a creature of habit?
Are you coming to the party?
Are you done with the paper?
Are you for or against this?
Are you going by bus or car?
Are you good at mathematics?
Are you happy in your house?
Are you in immediate danger?
Are you interested in music?
Are you looking for someone?
Are you looking for someone?
Are you sick? You look pale.
Are you sure of your answer?
Are you waiting for anybody?
At first, I didn't like him.
Bir kurabiye masanın altındadır.
Bir gün yirmi-dört saattir.
Bir doktor Bay Brown muayene etti.
Bir köpek aniden bana atladı.
Dün gece bir yangın patlak verdi.
Bir arkadaş bana o hikayeyi anlattı.
Bir kız, flüt çalıyor.
İyi bir bellek onun silahıdır.
Bir haiku bir şiir türüdür.
Bir insan hissettiği yaştadır.
Bir insan hissettiği kadar yaşlıdır.
Bir fare çekingen bir yaratıktır.
Sizi Bay Kimura diye birisi arıyor.
Bay Ono diye birisi sizinle görüşmek için aradı.
Yeni bir zorluk ortaya çıktı.
Aklıma yeni bir fikir geldi.
Bir yenilik zamanla yok olur.
Bir hemşire ateşimi ölçtü.
Bir pound bir ağırlık birimidir.
Onun yüzünde bir isilik ortaya çıktı.
Kafasına bir taş çarptı.
Tuhaf bir adam bize doğru geldi.
O, yaklaşık ne kadar sürecek.
O, yaklaşık kaça mal olacak.
Gösteriye giriş ücreti 5 dolar.
Bir süre sonra, hava karardı.
Sütün hepsi döküldü.
Onların hepsi mevcut değiller.
Onların hepsi sessiz kaldılar.
Bütün erkekler kayaktan hoşlandı.
Tüm erkekler çalışkandır.
Bütün bu işler paraya mal olur.
Tom'un bütün yapmak istediği yüzmektir.
Evde herkes sessizdi.
Amerikalılar çok et yer.
Yere bir elma düştü.
Bir filin uzun bir burnu vardır.
Bir miktar para iş görür.
Yataklı herhangi bir yer iş görür.
Siz ikiniz gitmeye hazır mısınız?
Sen alışkanlıklarından vazgeçemeyen birimisin?
Partiye geliyor musun?
Gazete ile işin bitti mi?
Bunun lehinde mi yoksa aleyhinde misin?
Otobüsle mi yoksa araba ile mi gidiyorsun?
Matematikte iyi misin?
Evinde mutlu musun?
Sen yakın tehlike içinde misin?
Müzikle ilgileniyor musun?
Birini mi arıyorsun?
Sen birini arıyor musun?
Hasta mısın? Solgun görünüyorsun.
Cevabından emin misin?
Birini bekliyor musun?
Başlangıçta, ondan hoşlanmadım.
- Página 1 -
vocapp.es
57. At first, I failed the test.
58. At last he reached his goal.
59. Basho was the greatest poet.
60. Be quiet while I am speaking.
61. Be sure and call me tonight.
62. Be sure not to eat too much.
63. Be sure to mail this letter.
64. Bell invented the telephone.
65. Betty likes classical music.
66. Betty likes classical music.
67. Bigger is not always better.
68. Bill is good at mathematics.
69. Bill is honest all the time.
70. Bill is seldom ever on time.
71. Bill often goes to the park.
72. Bill signed up for the exam.
73. Bill's work is selling cars.
74. Birds are flying in the air.
75. Bob and I are great friends.
76. Both brothers are musicians.
77. Both girls wear white suits.
78. Both of my parents are dead.
79. Both were seriously wounded.
80. Both you and I are students.
81. Bring your brother with you.
82. Bring your friends with you.
83. Bring your sister next time.
84. Brothers should not quarrel.
85. Butter is sold by the pound.
86. Can I go hiking next Sunday?
87. Can I have something to eat?
88. Can you describe the object?
89. Could you turn the volume down?
90. Can you page someone for me?
91. Can you reach the top shelf?
92. Can you send the bellboy up?
93. Can you take his place, Leo?
94. Can your mother drive a car?
95. Carlos climbed the mountain.
96. Carol returned to her hotel.
97. Carranza rejected the offer.
98. Cats are very clean animals.
99. Check your answers with his.
100. Children are full of energy.
101. Children grow up so quickly.
102. Children like to beat drums.
103. Children often hate spinach.
104. Choose any flowers you like.
105. Choose one from among these.
106. Choose your favorite racket.
107. Christmas is soon, isn't it?
108. Cold this morning, isn't it?
109. Columbus discovered America.
110. Come the day after tomorrow.
111. Come to the party, will you?
112. Compare these two computers.
113. Cookie is under 5 years old.
114. Could you assist me, please?
115. Could you draw a map for me?
116. Could you drive more slowly?
117. Could you give me your name?
İlk başta, testte başarısız oldum.
Sonunda o, hedefine ulaştı.
Başo, en büyük şairdi.
Ben konuşurken sessiz ol.
Gece beni mutlaka ara.
Çok fazla yemediğinizden emin olun.
Bu mektubu mutlaka postala.
Bell telefonu icat etti.
Betty klasik müzik sever.
Betty klasik müzikten hoşlanır.
Daha büyük her zaman daha iyi değildir.
Bill matematikte iyidir.
Bill her zaman dürüst.
Bill nadiren zamanında gelir.
Bill sık sık parka gider.
Bill sınav için kaydını yaptırdı.
Bill'in işi otomobil satmaktır.
Kuşlar havada uçuyorlar.
Bob ve ben çok iyi arkadaşlarız.
Her iki kardeş müzisyendir.
Her iki kız beyaz takım elbiseler giyiyor.
Ebeveynlerimin her ikisi de öldü.
Her ikisi de ağır yaralandı.
Hem sen hem de ben öğrenciyiz.
Erkek kardeşini yanında getir.
Arkadaşlarınızı yanınızda getirin.
Gelecek sefer kız kardeşinide getir.
Kardeşler kavga etmemelidir.
Tereyağı pound ile satılmaktadır.
Önümüzdeki Pazar yürüyüşe gidebilir miyim?
Yiyecek bir şey alabilir miyim?
Nesneyi tarif edebilir misiniz?
Sesi kısar mısın?
Benim için birinin adını anons eder misin?
Üst rafa ulaşabilir misin?
Komiyi yukarı gönderir misin?
Onun yerini alır mısın, Leo?
Annen araba sürebilir mi?
Carlos dağa tırmandı.
Carol oteline döndü.
Carranza teklifi reddetti.
Kediler çok temiz hayvanlardır.
Cevaplarını onunkiyle karşılaştır.
Çocuklar enerji dolu.
Çocuklar çok çabuk büyürler.
Çocuklar davul çalmayı severler.
Çocuklar sıklıkla ıspanaktan nefret ederler.
İstediğin çiçekleri seç.
Bunların arasından bir tane seçin.
En sevdiğin raketi seç.
Noel yakın, değil mi?
Bu sabah soğuk değil mi?
Columbus Amerikayı keşfetti.
Yarından sonraki gün gel.
Partiye gel, lütfen?
Bu iki bilgisayarı karşılaştır.
Cookie 5 yaşın altındadır.
Bana yardım eder misin, lütfen?
Benim için bir harita çizer misin?
Daha yavaş sürer misin?
Bana adını verebilir misin?
- Página 2 -
vocapp.es
118. Could you press this button?
119. Could you sign here, please?
120. Could you solve the problem?
121. Could you take this, please?
122. Dick had a traffic accident.
123. Dick passed the photo to me.
124. Dick plans to go by himself.
125. Did he mention the accident?
126. Did he show you the picture?
127. Did you do this on your own?
128. Did you make it by yourself?
129. Did you pay for those shoes?
130. Did you read the whole book?
131. Did you see anyone run away?
132. Did you take back the books?
133. Did you turn off the heater?
134. Did you watch TV last night?
135. Didn't you lock up your car?
136. Do I have to change my diet?
137. Do I pay you or the cashier?
138. Do you believe what he said?
139. Do you eat in the classroom?
140. Do you go to school on foot?
141. Do you have a pen or pencil?
142. Do you have any French wine?
143. Do you have any soft drinks?
144. Do you have anything to eat?
145. Do you have anything to say?
146. Do you have enough blankets?
147. Do you have laundry service?
148. Do you have this in my size?
149. Do you have time to help me?
150. Do you know an ethnic dance?
151. Do you know any Greek myths?
152. Do you know where Tom lives?
153. Do you like ancient history?
154. Do you like Renaissance art?
155. Would you mind me smoking here?
156. Do you play basketball well?
157. Do you play soccer or rugby?
158. Do you want anything to eat?
159. Do your homework right away.
160. Does he go to school by bus?
161. Does that price include tax?
162. Does this cap belong to you?
163. Does Tom always carry a gun?
164. Dogs see in black and white.
165. Don't be a back-seat driver.
166. Don't be late for the train.
167. Don't bother to call on him.
168. Don't expect too much of me.
169. Don't fail to lock the door.
170. Don't forget to write to me.
171. Don't forget to write to us.
172. Don't lean against the wall.
173. Don't leave it up to chance.
174. Don't leave the window open.
175. Don't let go. Hold on tight.
176. Don't look down on the poor.
177. Don't lose confidence, Mike.
178. Don't meddle in his affairs.
Bu düğmeye basar mısınız?
Burayı lütfen imzalayabilir misiniz?
Sorunu halledebildin mi?
Bunu lütfen alabilir misiniz?
Dick, bir trafik kazası geçirdi.
Dick fotoğrafı bana verdi.
Dick kendi başına gitmeyi planlıyor.
O, kazadan bahsetti mi?
O, resmi sana gösterdi mi?
Bunu tek başına mı yaptın?
Onu kendiniz mi yaptınız?
Şu ayakkabılar için ödeme yaptınız mı?
Bütün kitabı okudun mu?
Birinin kaçtığını gördün mü?
Kitapları geri götürdün mü?
Isıtıcıyı kapattın mı?
Dün gece televizyon izledin mi?
Arabanı kilitlemedin mi?
Diyetimi değiştirmek zorunda mıyım.
Ben size mi yoksa kasiyere mi ödeme yapayım.
Onun dediğine inandın mı?
Sen sınıfta yemek yer misin?
Okula yaya gider misin?
Bir dolma kalemin mi yoksa bir kurşun kalemin mi var.
Biraz Fransız şarabın var mı?
Hiç alkolsüz içeceğin var mı?
Yiyecek bir şeyin var mı?
Söyleyecek bir şeyin var mı?
Yeterli battaniyelerin var mı?
Çamaşır yıkama servisiniz var mı?
Bundan benim ölçüme uyan varmı?
Bana yardımcı olmak için zamanın var mı?
Bir etnik dans biliyor musunuz?
Hiç Yunan mitolojisi biliyor musun?
Tom'un nerede yaşadığını biliyor musunuz?
İlk çağ tarihini sever misin?
Rönesans sanatı sever misiniz?
Burada sigara içebilir miyim?
Basketbolu iyi oynar mısın?
Futbol yada ragbi oynar mısın?
Yiyecek bir şey istiyor musun?
Derhal ev ödevini yap.
O, otobüsle okula gider mi?
O fiyata vergi dahil mi?
Bu kep sana mı ait?
Tom her zaman bir silah taşır mı?
Köpekler siyah ve beyaz olarak görür.
Sürücüye müdahele etme.
Tren için geç kalmayın.
Onu aramak için zahmet etmeyin.
Benden çok şey bekleme.
Kapıyı kilitlemeyi ihmal etmeyin.
Bana yazmayı unutma.
Bize yazmayı unutma.
Duvara yaslanma.
İşi şansa bırakma.
Pencereyi açık bırakma.
Gitmesine izin vermeyin. Sıkı tutun.
Fakirleri hor görme.
Güvenini kaybetme, Mike.
Onun işlerine karışmayın.
- Página 3 -
vocapp.es
179. Don't run across the street.
180. Don't speak so fast, please.
181. Don't talk in the classroom.
182. Don't treat me like a child.
183. Don't use all the hot water.
184. Don't walk alone after dark.
185. Don't worry. You'll make it.
186. Dorothy isn't in the office.
187. Each congressman could vote.
188. Each member was called upon.
189. Each time I tried, I failed.
190. Economy cars save you money.
191. Eisenhower kept his promise.
192. English is spoken in Canada.
193. Everybody desires happiness.
194. Everybody is busy except me.
195. Everybody is relying on you.
196. Everybody looks up to Henry.
197. Everybody wants to be happy.
198. Everyone ate the same thing.
199. Everyone is friendly to her.
200. Everything is all right now.
201. Everything's going to be OK.
202. Excuse me. What's your name?
203. Explain it once more, Jerry.
204. Face adversity with courage.
205. Few students can read Latin.
206. Finally, he lost his temper.
207. Finding her office was easy.
208. Finding her office was easy.
209. Food is fuel for our bodies.
210. Food shipments were blocked.
211. Forget about that right now.
212. France is in western Europe.
213. Fred is always telling lies.
214. Fred's house has five rooms.
215. Fred's house has five rooms.
216. Fresh fruit is good for you.
217. Gamblers enjoy taking risks.
218. General Braddock was killed.
219. Get me the scissors, please.
220. Get out of here immediately!
221. Get up early in the morning.
222. Get your friend to help you.
223. Give it to whoever needs it.
224. Give it to whoever wants it.
225. Give me a copy of this book.
226. Give me a little more water.
227. Give me the main points now.
228. Give me two pieces of chalk.
229. Give my love to your family.
230. Gold is heavier than silver.
231. Grant took 14,000 prisoners.
232. Grant was extremely popular.
233. Greek is difficult to learn.
234. Half of the melon was eaten.
235. Hamilton did not like Adams.
236. Hanako likes cake very much.
237. Has all the coke been drunk?
238. Has Ken left Japan for good?
239. Has she ever fallen in love?
Caddeyi koşarak geçmeyin.
Çok hızlı konuşma, lütfen.
Sınıfta konuşma.
Bana bir çocuk gibi davranma.
Sıcak suyun tümünü kullanma.
Karanlıktan sonra yalnız yürüme.
Endişelenmeyin. Onu yaparsınız.
Dorothy ofiste değildir.
Her kongre üyesi oy verebildi.
Her üye davet edildi.
Denediğim her sefer başarısız oldum.
Ekonomi araba size tasarruf sağlar.
Eisenhower sözünü tuttu.
Kanada'da İngilizce konuşulur.
Herkes mutluluk arzular.
Benim dışında herkes meşgul.
Herkes size güveniyor.
Herkes Henry'ye güvenir.
Herkes mutlu olmak istiyor.
Herkes aynı şeyi yedi.
Herkes ona karşı samimi.
Şimdi her şey yolunda.
Her şey tamam olacak.
Affedersiniz. Adınız nedir?
Onu bir kez daha açıkla, Jerry.
Güçlüklerle cesaretle yüzleş.
Birkaç öğrenci Latince okuyabilir.
Sonunda, o, kontrolünü kaybetti.
Onun ofisini bulmak kolaydı.
Onun bürosunu bulmak kolaydı.
Gıda vücudumuz için yakıttır.
Gıda sevkiyatı bloke edildi.
Onu derhal unut.
Fransa, Batı Avrupa'dadır.
Fred her zaman yalan söylüyor.
Fred'in evinde beş oda bulunmaktadır.
Fred'in evinin beş odası var.
Taze meyve, sizin için iyidir.
Kumarbazlar risk almayı severler.
Genel Braddock öldürüldü.
Bana makası getir, lütfen.
Hemen buradan çıkın.
Sabah erken kalk.
Arkadaşın sana yardım etsin.
Onu ihtiyacı olana ver.
Onu her kim isterse ona ver.
Bu kitabın bir kopyasını bana verin.
Bana biraz daha su verin.
Şimdi bana ana konulardan bahsedin.
Bana iki parça tebeşir ver.
Ailenize sevgimi iletin.
Altın gümüşten daha ağırdır.
Grant, 14.000 tutsak aldı.
Grant son derece popüler oldu.
Yunanca öğrenmek zordur.
Kavunun yarısı yendi.
Hamilton, Adams'tan hoşlanmadı.
Hanako keki çok fazla seviyor.
Bütün kola içildi mi?
Ken Japonya'dan geri dönmemek üzere mi ayrıldı?
O hiç aşık oldu mu?
- Página 4 -
vocapp.es
240. Have a look at that picture.
241. Have a nice summer vacation.
242. Have there been any changes?
243. Have there been any changes?
244. Have they ever come on time?
245. Have you checked the engine?
246. Have you done your homework?
247. Have you ever been to India?
248. Have you ever been to Japan?
249. Have you ever been to Nikko?
250. Have you ever been to Tokyo?
251. Have you ever broken a bone?
252. Have you ever donated blood?
253. Have you ever gone to Paris?
254. Have you ever seen a cuckoo?
255. Have you ever visited Kyoto?
256. Are you finished with your work?
257. Have you heard from Freddie?
258. Have you heard the news yet?
259. Have you read this book yet?
260. Have you read today's paper?
261. Have you washed the car yet?
262. Haven't you had your dinner?
263. He absconded with the money.
264. He accepted gifts from them.
265. He accomplished his mission.
266. He always wears blue shirts.
267. He arrived after I had left.
268. He arrived the day she left.
269. She asked him some questions.
270. He asked me what I expected.
271. He asked me which way to go.
272. He attended many ceremonies.
273. He banged the door in anger.
274. He became known as a doctor.
275. He believes in Santa Clause.
276. She brought him to our place.
277. He calls her up every night.
278. He came a little after noon.
279. He came home exactly at ten.
280. He came to school very late.
281. He can pull strings for you.
282. He can't speak much English.
283. He carried the box upstairs.
284. He changed school last year.
285. He claims that he is honest.
286. He cleared the roof of snow.
287. He closed the door suddenly.
288. He composes beautiful poems.
289. He considered himself lucky.
290. He could make nothing of it.
291. He could not breathe deeply.
292. He decided to give it a try.
293. He did a very foolish thing.
294. He did his best to help her.
295. He did his best to the last.
296. He did his best, but failed.
297. He did not buy it after all.
298. He did not know what to say.
299. He did not know where to go.
300. He didn't care for swimming.
Şu resme bir bak.
Güzel bir Yaz tatili geçirmeni dilerim.
Herhangi bir değişiklik var mı?
Herhangi bir değişiklik oldu mu?
Onlar hiç zamanında geldiler mi?
Motoru kontrol ettiniz mi?
Ev ödevini yaptın mı?
Hiç Hindistan'da bulundunuz mu?
Hiç Japonya'da bulundunuz mu?
Hiç Nikko'da bulundun mu?
Hiç Tokyo'da bulundun mu?
Sen hiç bir kemik kırdın mı?
Sen hiç kan bağışladın mı?
Hiç Paris'e gittin mi?
Şu ana kadar bir guguk kuşu gördün mü?
Hiç Kyoto'yu gezdin mi?
İşini bitirdin mi?
Freddie'den haberin var mı?
Haberi henüz duydun mu?
Bu kitabı henüz okudun mu?
Bugünün gazetesini okudun mu?
Arabayı henüz yıkadın mı?
Akşam yemeğini yemedin mi?
O, para ile birlikte kaçtı.
O, onlardan hediyeler kabul etti.
O görevini yerine getirdi.
O her zaman mavi gömlek giyer.
Ben ayrıldıktan sonra o geldi
O, gittiği gün geldi.
O, ona bazı sorular sordu.
O, bana beklediğim şeyi sordu.
Bana hangi yöne gideceğini sordu.
O birçok törenlere katıldı.
O, öfkeyle kapıyı çarptı.
O, bir doktor olarak tanındı.
O, Noel Baba'ya inanıyor.
O, onu bizim yerimize getirdi.
O, her gece onu arar.
Öğleden az sonra geldi.
O, tam onda eve geldi.
O, okula çok geç geldi.
O, senin için torpil yapabilir.
O, fazla İngilizce konuşamaz.
O, kutuyu üst kata taşıdı.
O geçen yıl okul değiştirdi.
O, dürüst olduğunu iddia ediyor.
O, çatının karını temizledi.
O, birden kapıyı kapattı.
O, güzel şiirler besteler.
O kendini şanslı addetti.
O, onunla ilgili bir şey yapamadı.
Derin nefes alamadı.
O, denemeye karar verdi.
O, çok aptalca bir şey yaptı.
Ona yardım etmek için elinden geleni yaptı.
O, sonuna kadar elinden geleni yaptı.
O, elinden geleni yaptı, ancak başarısız oldu.
Beklenin tersine onu almadı.
O, ne diyeceğini bilmiyordu.
Nereye gideceğini bilmiyordu.
O, yüzmek istemedi.
- Página 5 -
vocapp.es
301. He didn't explain it at all.
302. He didn't like her at first.
303. He didn't reveal his secret.
304. He didn't turn up after all.
305. He died from lack of oxygen.
306. He died of cancer last year.
307. He does not have to do this.
308. He does not watch TV at all.
309. He doesn't always come late.
310. He doesn't have any friends.
311. He drives a car, doesn't he?
312. He drove slowly up the hill.
313. He dug a hole in the garden.
314. He enjoyed playing baseball.
315. He exhausted all his energy.
316. He explained the rule to me.
317. He failed the entrance exam.
318. He felt himself growing old.
319. He finished school in March.
320. He flew a kite with his son.
321. He gave three wrong answers.
322. He goes there now and again.
323. He got a loan from the bank.
324. He got an easy English book.
325. He got engaged to my cousin.
326. He got sick during the trip.
327. He got the book for nothing.
328. He grabbed me by the collar.
329. He had access to the papers.
330. He had barely enough to eat.
331. He had no friend to talk to.
332. He had the table to himself.
333. He had to leave the village.
334. He had to pay his own debts.
335. He had to think for himself.
336. He hardly ever opens a book.
337. He has a good school record.
338. He has a grudge against you.
339. He has a pension to live on.
340. She has a strong personality.
341. He has a strong personality.
342. He has been sick for a week.
343. He got through with his work.
344. He has hit upon a good idea.
345. He has more books than I do.
346. He has no family to support.
347. He has one dog and six cats.
348. He has only to ask for help.
349. He hasn't read the book yet.
350. He helped me do my homework.
351. He is a bit like his father.
352. He is a novelist and artist.
353. He is a promising young man.
354. He is a very careful driver.
355. He is a very selfish person.
356. He is a waiter and an actor.
357. He is almost always at home.
358. He is always friendly to me.
359. He is always late for class.
360. He is always short of money.
361. He is an authority on China.
O, onu hiç açıklamadı.
O ilk defa ondan hoşlanmadı.
O, onun sırrını açığa çıkarmadı.
Beklenenin tersine dönmedi.
Oksijen yetersizliğinden öldü.
O, geçen yıl kanserden öldü.
O, bunu yapmak zorunda değildir.
O, hiç tv seyretmez.
O her zaman geç gelmez.
Onun hiç arkadaşı yoktur.
O, bir araba sürer, değil mi?
O, tepeye doğru yavaşça sürdü.
O, bahçede bir çukur kazdı.
O, beyzbol oynamaktan zevk aldı.
O bütün enerjisini tüketti.
O, kuralı bana açıkladı.
O, giriş sınavında başarısız oldu.
O, yaşlandığını hissetti.
O, Mart ayında okulu bitirdi.
O, oğluyla birlikte bir uçurtma uçurdu.
O, üç yanlış cevap verdi.
O, arada sırada oraya gider.
O, bankadan bir kredi aldı.
O, kolay bir İngilizce kitabı aldı.
O, benim kuzenimle nişanlandı.
O, yolculuk sırasında hastalandı.
O, kitabı boş yere aldı.
O, beni yakamdan yakaladı.
Onun belgelere erişim hakkı vardı.
Neredeyse onun yeterli yiyeceği yoktu.
Onun konuşacak arkadaşı yoktu.
O, masayı kendine ayırdı.
O, köyü terk etmek zorunda kaldı.
O, kendi borçlarını ödemek zorunda kaldı.
O, kendisi için düşünmek zorunda kaldı.
O, neredeyse hiç kitap açmaz.
Onun iyi bir okul kaydı var.
Onun size karşı bir kini var.
Geçimini sağlamak için bir emekli maaşı var.
Onun güçlü bir kişiliği vardır.
O, güçlü bir kişiliğe sahiptir.
O bir hafta boyunca hastadır.
O, işini bitirdi.
Aklına iyi bir fikir geldi.
O, benim sahip olduğumdan daha çok kitaba sahiptir.
Onu destekleyecek bir ailesi yok.
Onun bir köpeği ve altı kedisi var.
O, sadece yardım istemek zorunda.
O, kitabı henüz okumadı.
Ev ödevimi yapmam için bana yardım etti.
O, biraz babasına benzer.
O bir yazar ve sanatçıdır.
O, umut verici genç bir adamdır.
O çok dikkatli bir sürücüdür.
O, çok bencil bir kişidir.
O bir garson ve bir aktördür.
O, hemen hemen her zaman evdedir.
O, her zaman bana karşı cana yakındır.
O, zaman sınıfa geç kalır.
O her zaman parasızdır.
O, Çin'de bir otoritedir.
- Página 6 -
vocapp.es
362. He is an old friend of mine.
363. He is an unmanageable child.
364. He is as tall as his father.
365. He is as tall as my brother.
366. He is being very kind today.
367. He is busy learning English.
368. He is busy with job hunting.
369. He is clumsy with his hands.
370. He is digging his own grave.
371. He is doing it with my help.
372. He is entirely in the wrong.
373. He is every bit a gentlemen.
374. He is famous as a scientist.
375. He is far from being honest.
376. He is glad to hear the news.
377. He is good at taking photos.
378. He is in high spirits today.
379. He is in his early thirties.
380. He is in his early twenties.
381. He is innocent of the crime.
382. He is jealous of her talent.
383. He is just pulling your leg.
384. He is known as a great poet.
385. He is leaving in three days.
386. He is likely to arrive soon.
387. He is looking forward to it.
388. He is much taller than I am.
389. He is no better than a baby.
390. He is no longer in business.
391. He doesn't live here anymore.
392. He is no match for his wife.
393. He is not equal to the task.
394. He is not likely to succeed.
395. He is not much of an artist.
396. He is not very good company.
397. He is nothing but a student.
398. He is often late for school.
399. He is on the point of death.
400. He is pleased with his work.
401. He is pleased with the plan.
402. He is proficient in English.
403. He is rarely in a good mood.
404. He is rather hard to please.
405. He is related to the family.
406. He is respected by everybody.
407. He is roasting coffee beans.
408. He is standing on the stage.
409. He is staying with his aunt.
410. He is still very much alive.
411. He is suffering from a cold.
412. He is sure to come tomorrow.
413. He is sure to pass the exam.
414. He is swimming in the river.
415. He is tall and looks strong.
416. She is terrified of the dark.
417. He is unfit to be a teacher.
418. He joined the baseball club.
419. He joined the opposing team.
420. He keeps a diary in English.
421. He kept silent all day long.
422. He kept walking all the day.
O benim eski bir arkadaşım.
O, ele avuca sığmayan bir çocuk.
O babası kadar uzundur.
O, benim erkek kardeşim kadar uzundur.
O bugün çok nazikleşiyor.
O, İngilizce öğrenmekle meşgul.
O, iş aramakla meşguldür.
O elleriyle beceriksizdir
O, kendi mezarını kazıyor.
O, onu benim yardımım vasıtasıyla yapıyor.
O, tamamen hatalı.
O, tam bir beyefendi.
O, bir bilim adamı olarak ünlüdür.
O, dürüst olmaktan uzaktır.
O, haberi duyduğuna memnun.
O, fotoğraf çekmede iyidir.
Bugün onun morali yüksek.
O, otuzlu yaşların başlarındadır.
O, yirmili yaşlarının başındadır.
O, suçsuzdur.
O, onun yeteneğini kıskanıyor.
O, sadece seninle şaka yapıyor.
O, büyük bir şair olarak bilinmektedir.
O, üç gün içinde ayrılıyor.
O, muhtemelen yakında gelecektir.
O, ona can atıyor.
O benden çok daha uzun.
O bir çocukla hemen hemen aynı.
O, artık çalışmıyor.
O, artık burada yaşamıyor.
O, karısının dengi değil.
O, görev için yeterli değildir.
O, muhtemelen başarılı olmayacak.
O, çok iyi bir sanatçı değil.
O, çok iyi bir arkadaş değildir.
O, sadece bir öğrenci.
O, sık sık okula geç kalır.
O, ölmek üzeredir.
O, işinden memnundur.
O, plandan memnundur.
O, İngilizcede yeterlidir.
O, nadiren iyi bir ruh hali içindedir.
Onu mutlu etmek oldukça zordur.
O, aile ile akrabadır.
Ona herkes tarafından saygı duyulur.
O, kahve çekirdeklerini kavuruyor.
O sahnede duruyor.
O, halası ile kalıyor.
O hala çok canlıdır.
O, soğuk algınlığından çekiyor.
O, kesinlikle yarın gelecek.
O, sınavı geçeceğinden emin.
O, nehirde yüzüyor.
O uzun boyludur ve güçlü görünüyor.
O karanlıktan çok korkar.
O, bir öğretmen olmak için uygun değil.
O, beyzbol Kulübüne katıldı.
O, karşı takıma katıldı.
O, İngilizce bir günlük tutar.
O, gün boyu sessiz kaldı.
O, bütün gün yürümeye devam etti.
- Página 7 -
vocapp.es
423. He kicked in a lot of money.
424. He left here a few days ago.
425. He left the box unprotected.
426. He left the last page blank.
427. He likes baseball very much.
428. He likes to read newspapers.
429. He lit a candle in the dark.
430. He lived here ten years ago.
431. He lives from hand to mouth.
432. He looked at me in surprise.
433. She looked up at the ceiling.
434. He looks like an honest man.
435. He looks tired this evening.
436. He lost control of his legs.
437. He lost everything he owned.
438. He lost his way in the snow.
439. He lost two sons in the war.
440. He made fun of me in public.
441. He made his way to the room.
442. He made several corrections.
443. He made up his mind quickly.
444. He may be on the next train.
445. He may have read the letter.
446. He met Sam purely by chance.
447. He might be our new teacher.
448. He mistook me for my mother.
449. He must have been home then.
450. He needs something to drink.
451. He often makes people angry.
452. He painted the ceiling blue.
453. He picked out the best book.
454. He plays baseball every day.
455. He prefers French to German.
456. She pretended not to hear me.
457. He pretended to be a doctor.
458. He pretended to be sleeping.
459. He put a cover over his car.
460. He put his affairs in order.
461. He put his money in the box.
462. He put the box on the table.
463. He ran like a scared rabbit.
464. He reached out for the book.
465. He read this book yesterday.
466. He really likes music a lot.
467. He really wants to meet you.
468. He received a lot of praise.
469. He repaired my watch for me.
470. She repeated her name slowly.
471. He runs a company in Meguro.
472. He rushed out of the office.
473. He said he didn't like this.
474. bir tarafından ezildi. She was run over by the car.
475. gerçek bir güzelliktir. His sister is a real beauty.
476. seçeneği destekliyorum. I am in favor of the option.
477. geçen ay ondan haber aldım. I heard from him last month.
478. I live in this neighborhood.
479. I located the town on a map.
480. I looked into the next room.
481. I lost my way in the forest.
482. I lost the book you lent me.
483. I love her and she loves me.
O, çok miktarda para bağışladı.
O, birkaç gün önce buradan ayrıldı.
O kutuyu korumasız bıraktı.
O, son sayfayı boş bıraktı.
O, beyzbolu çok sever.
O, gazete okumayı sever.
O, karanlıkta bir mum yaktı.
O, on yıl önce burada yaşadı.
O, kıt kanaat geçiniyor.
O, şaşkınlıkla bana baktı.
O, tavana baktı.
O, dürüst bir adam gibi görünüyor.
O, bu akşam yorgun görünüyor.
O, bacaklarının kontrolünü kaybetti.
O, sahip olduğu her şeyi kaybetti.
O, karda yolunu kaybetti.
O, iki oğlunu savaşta kaybetti.
O, herkesin içinde benimle alay etti.
O, odaya doğru gitti.
O, birkaç düzeltme yaptı.
O, çabuk karar verdi.
O, bir sonraki trende olabilir.
O, mektubu okumuş olabilir.
O, tamamen şans eseri Sam ile karşılaştı.
O bizim yeni öğretmenimiz olabilir.
O, beni annemle karıştırdı.
O, o zaman evde olmalıydı.
İçecek bir şeye ihtiyacı var.
O sık sık insanları kızdırır.
O, tavanı maviye boyadı.
O, en iyi kitabı aldı.
O her gün beyzbol oynar.
O, Fransızcayı Almancaya tercih eder.
O beni duymamış gibi davrandı.
O, bir doktor gibi davrandı.
O, uyuyor gibi yapıyordu.
O, arabasının üzerine bir örtü koydu.
O, işlerini sıraya koydu.
O, parasını kutuya koydu.
O, kutuyu masaya koydu.
O, korkmuş bir tavşan gibi koştu.
O, kitabı almak için uzandı.
Dün bu kitabı okudum.
O, müziği gerçekten çok sever.
O gerçekten seninle tanışmak istiyor.
O, bir çok övgü aldı.
O benim için saatimi tamir etti.
Yavaşça adını tekrarladı.
O, Meguro'da bir şirket işletir.
O ofisten dışarı fırladı.
O, bundan hoşlanmadığını söyledi.
O
Onun kız kardeşi
Ben
En son
Ben bu mahallede yaşarım.
Ben kasabayı harita üzerinde belirledim.
Bitişik odayı inceledim.
Ormanda yolumu kaybettim.
Bana ödünç verdiğin kitabı kaybettim.
Ben onu seviyorum ve o beni seviyor.
- Página 8 -
vocapp.es
484. I
485. I
486. I
487. I
488. I
489. I
490. I
491. I
492. I
493. I
494. I
495. I
496. I
497. I
498. I
499. I
500. I
501. I
502. I
503. I
504. I
505. I
506. I
507. I
508. I
509. I
510. I
511. I
512. I
513. I
514. I
515. I
516. I
517. I
518. I
519. I
520. I
521. I
522. I
523. I
524. I
525. I
526. I
527. I
528. I
529. I
530. I
531. I
532. I
533. I
534. I
535. I
536. I
537. I
538. I
539. I
540. I
541. I
542. I
543. I
544. I
made an apple pie for you.
made him go there at once.
made that dress by myself.
met my teacher on the way.
met nobody on my way home.
met the president himself.
met the principal himself.
met your father yesterday.
might as well leave today.
mistook him for Mr. Brown.
must have my car repaired.
must help her at any cost.
must leave early tomorrow.
must make up for the loss.
must prepare for the exam.
need a bag to carry it in.
need someone to talk with.
need to get some shut eye.
need to search for my pen.
never get sick of dancing.
noticed her hands shaking.
often go to the bookstore.
often have ear infections.
only took a bite of bread.
painted a picture for you.
parked my car by the gate.
plan to break up with her.
plan to play a flute solo.
plan to see him on Monday.
plan to stay there a week.
play tennis an hour a day.
prefer reading to writing.
prefer soccer to baseball.
prefer swimming to skiing.
prefer swimming to skiing.
prefer tennis to baseball.
prefer to do it on my own.
promise you I'll help you.
put my coat on inside out.
quit smoking and drinking.
ran as quickly as I could.
ran out and caught a taxi.
received a good job offer.
regret becoming a teacher.
regret missing the speech.
remember locking the door.
remember reading the book.
rent a car from my friend.
rode fifty miles that day.
rode in a hot air balloon.
saw a girl with long hair.
saw a strange woman there.
saw her for the last time.
saw him crossing the road.
saw Jessie standing there.
scarcely believed my eyes.
scarcely believed my eyes.
seldom eat dairy products.
sensed what was happening.
shook my head a few times.
should not have said that.
Senin için elmalı turta yaptım.
Onu derhal oraya gönderdim.
O elbiseyi kendim yaptım.
Yolda öğretmenime rastladım.
Evime giderken kimseye rastlamadım.
Ben başkanın kendisiyle buluştum.
Müdürün kendisiyle görüştüm.
Dün babanla karşılaştım.
Bugün gitmemem için bir neden yok.
Onu Bay Brown zannettim.
Arabamı tamir ettirmeliyim.
Ben, ne pahasına olursa olsun ona yardım etmeliyim.
Yarın erken ayrılmalıyım.
Kaybı telafi etmeliyim.
Sınava hazırlanmalıyım.
Onu taşımak için bir çantaya ihtiyacım var.
Konuşmak için birine ihtiyacım var.
Biraz kestirmeye ihtiyacım var.
Dolma kalemimi aramalıyım.
Ben asla dans etmekten usanmam.
Onun ellerinin titrediğini farkettim.
Ben sık sık kitapçıya giderim.
Sık sık kulak enfeksiyonu geçiriyorum.
Ben sadece bir lokma ekmek aldım.
Senin için bir resim yaptım.
Arabamı kapının yanına park ettim.
Ondan ayrılmayı planlıyorum.
Ben bir flüt solo çalmayı düşünüyorum.
Onu Pazartesi günü görmeyi planlıyorum.
Orada bir hafta kalmayı planlıyorum.
Günde bir saat tenis oynarım.
Okumayı yazmaya tercih ederim.
Futbolu beyzbola tercih ederim.
Yüzmeyi kaymaya tercih ederim.
Yüzmeyi kayak yapmaya tercih ederim.
Tenisi beyzbola tercih ederim.
Onu tek başıma yapmayı tercih ederim.
Ben sana, sana yardım edeceğime söz veriyorum.
Paltomu ters giydim.
Ben sigara ve içki içmekten vazgeçtim.
Koşabildiğim kadar hızlı koştum.
Dışarı koştum ve bir taksiye bindim.
İyi bir iş teklifi aldım.
Bir öğretmen olduğuma pişmanım.
Konuşmayı kaçırdığım için üzgünüm.
Kapıyı kilitlediğimi hatırlıyorum.
Kitabı okuduğumu hatırlıyorum.
Ben arkadaşımdan bir araba kiraladım.
Ben o gün elli mil sürdüm.
Sıcak hava balonuna bindim.
Ben uzun saçlı bir kız gördüm.
Orada tuhaf bir kadın gördüm.
Ben onu son kez gördüm.
Onun yolu geçtiğini gördüm.
Jessie'nin orada durduğunu gördüm.
Ben gözlerime güçlükle inandım.
Neredeyse gözlerime inanamıyordum.
Ben nadiren süt ürünleri tüketirim.
Ne olduğunu hissettim.
Kafamı birkaç kez salladım.
Onu söylememeliydim.
- Página 9 -
vocapp.es
545. I
546. I
547. I
548. I
549. I
550. I
551. I
552. I
553. I
554. I
555. I
556. I
557. I
558. I
559. I
560. I
561. I
562. I
563. I
564. I
565. I
566. I
567. I
568. I
569. I
570. I
571. I
572. I
573. I
574. I
575. I
576. I
577. I
578. I
579. I
580. I
581. I
582. I
583. I
584. I
585. I
586. I
587. I
588. I
589. I
590. I
591. I
592. I
593. I
594. I
595. I
596. I
597. I
598. I
599. I
600. I
601. I
602. I
603. I
604. I
605. I
shouldn't have kissed Tom.
shouldn't have logged off.
showered before breakfast.
solved the problem easily.
spent hours reading books.
spent hours reading books.
spoke to him by telephone.
started sailing last year.
stayed at home last night.
stood with my arms folded.
stopped and gazed at them.
take a walk every morning.
talked to her for an hour.
talked to him after class.
thanked Mary for her help.
thanked Mary for her help.
think he is a good driver.
think he will do his best.
think he's a great writer.
think his novel is boring.
think I hurt his feelings.
think I've lost my ticket.
think I've met you before.
think it's getting warmer.
think of you all the time.
think Tom is going to win.
thought he was my brother.
thought that he was angry.
thought that Tom was kind.
thought you were Japanese.
thought you wouldn't come.
told them to study harder.
took a cab to the station.
took his name and address.
took over my father's job.
took the fact for granted.
tried solving the problem.
tried standing on my head.
tried to keep from crying.
tried to soothe the child.
usually go to bed at nine.
usually go to bed at nine.
visit him every other day.
visited my father's grave.
want to buy a new bicycle.
want to go abroad someday.
want to go over to France.
want to keep my car there.
want to learn how to swim.
want to make a phone call.
want to ride a motorcycle.
want to see her very much.
want to see him very much.
want to see it for myself.
want to stress this point.
want to visit South Korea.
want you to do it at once.
want you to sing the song.
wanted to become a doctor.
warmed myself at the fire.
warmed myself in the bath.
Tom'u öpmemeliydim.
Oturumu kapatmamalıydım.
Kahvaltıdan önce duş aldım.
Problemi kolayca hallettim.
Saatlerce kitap okudum.
Kitapları okurken saatler harcadım.
Onunla telefonda konuştum.
Ben geçen yıl yelken açmaya başladım.
Ben dün gece evde kaldım.
Kollarım katlı durdum.
Ben durdum ve onlara baktım.
Her sabah yürüyüşe çıkarım.
Bir saat boyunca onunla konuştum.
Ben, dersten sonra onunla konuştum.
Mary'ye yardımı için teşekkür ettim.
Ben yardımı için Mary'ye teşekkür ettim.
Ben onun iyi bir sürücü olduğunu düşünüyorum.
Sanırım o elinden geleni yapacaktır.
Sanırım o büyük bir yazar.
Sanırım onun romanı sıkıcı.
Sanırım onun duygularını incittim.
Sanırım biletimi kaybettim.
Seninle daha önce karşılaştığımı düşünüyorum.
Sanırım hava ısınıyor.
Sürekli seni düşünüyorum.
Sanırım Tom kazanacak.
Onun benim kardeşim olduğunu düşündüm.
Ben onun kızgın olduğunu düşündüm.
Tom'un nazik olduğunu sandım.
Japon olduğunuzu düşünmüştüm.
Senin gelmeyeceğini düşündüm.
Onlara daha çok çalışmalarını söyledim.
İstasyona taksi ile gittim.
Ben onun adını ve adresini aldım.
Babamın işini devraldım.
Gerçeği sorgulamadan kabul ettim.
Ben sorunu halletmeye çalıştım.
Başımın üstünde durmaya çalıştım.
Ağlamamaya çalıştım.
Ben çocuğu yatıştırmaya çalıştım.
Genellikle dokuzda yatarım.
Genellikle saat dokuzda yatmaya giderim.
Ben günaşırı onu ziyaret ederim.
Babamın mezarını ziyaret ettim.
Yeni bir bisiklet almak istiyorum.
Ben bir gün yurt dışına gitmek istiyorum.
Ben Fransa'ya gitmek istiyorum.
Arabamı orada tutmak istiyorum.
Nasıl yüzüleceğini öğrenmek istiyorum.
Ben bir telefon görüşmesi yapmak istiyorum.
Bir motosiklete binmek istiyorum.
Ben onu çok görmek istiyorum.
Ben onu görmeyi çok istiyorum.
Ben onu kendim için görmek istiyorum.
Bu konuyu vurgulamak istiyorum.
Güney Kore'yi ziyaret etmek istiyorum.
Ben senin derhal onu yapmanı istiyorum.
Ben senin şarkıyı söylemeni istiyorum.
Ben bir doktor olmak istedim.
Ben kendimi ateşte ısıttım.
Ben banyoda kendimi ısıttım.
- Página 10 -
vocapp.es
606. I
607. I
608. I
609. I
610. I
611. I
612. I
613. I
614. I
615. I
616. I
617. I
618. I
619. I
620. I
621. I
622. I
623. I
624. I
625. I
626. I
627. I
628. I
629. I
630. I
631. I
632. I
633. I
634. I
635. I
636. I
637. I
638. I
639. I
640. I
641. I
642. I
643. I
644. I
645. I
646. I
647. I
648. I
649. I
650. I
651. I
652. I
653. I
654. I
655. I
656. I
657. I
658. I
659. I
660. I
661. I
662. I
663. I
664. I
665. I
666. I
warned him not to be late.
was a little disappointed.
was able to pass the exam.
was able to pass the test.
was absent from the party.
was amazed at his courage.
was amazed at the results.
was as cool as a cucumber.
was bored with his speech.
was born in Kyoto in 1980.
was born in Osaka in 1977.
was born in Tokyo in 1968.
was born on April 3, 1950.
was here about a year ago.
was interviewed for a job.
was late for the last bus.
was miserable and unhappy.
was scolded by my teacher.
was swimming in the river.
was tired, so I didn't go.
was very scared of snakes.
was very tired last night.
went climbing in the Alps.
went fishing in the river.
went to America last fall.
went to the zoo yesterday.
went to Tokyo to see Tony.
went up to the front door.
will do all I can for you.
will do anything but that.
will do anything but this.
will do whatever you wish.
will have to study harder.
will help you if possible.
will look into the matter.
will never change my mind.
will not attend the party.
will not be free tomorrow.
will not see him any more.
will pay the money to you.
will show you the picture.
will start after he comes.
will tell you about Japan.
will tell you if you wish.
will try as hard as I can.
will visit Nara next week.
will wait until she comes.
will write to him at once.
wish I were a good singer.
wish I were a millionaire.
wish you a Happy New Year.
wish you had come with us.
wish you had told me that.
wish you the best of luck.
won't talk to him anymore.
won't work overtime today.
wonder if dinner is ready.
wonder if it will be nice.
wonder what's on her mind.
wonder where he is hiding.
wonder why he is so angry.
Geç kalmaması için onu uyardım.
Biraz hayal kırıklığına uğradım.
Sınavı geçebildim.
Ben testi geçebildim.
Partide yoktum.
Onun cesaretine şaşırdım.
Ben sonuçlara şaşırdım.
Ben bir salatalık kadar serindim.
Onun konuşmasından dolayı sıkıldım.
1980'de Kyoto'da doğdum.
1977'de Osaka'da doğdum.
1968'de Tokyo'da doğdum.
3 Nisan, 1950'de doğdum.
Ben, yaklaşık bir yıl önce buradaydım.
Bir iş için mülakat yapıldım.
Son otobüs için geç kaldım.
Ben sefil ve mutsuzdum.
Öğretmen tarafından azarlandım.
Nehirde yüzüyordum.
Yorgundum bu yüzden gitmedim.
Yılanlardan çok korktum.
Dün gece çok yorgundum.
Alp'lerde tırmanmaya gittim.
Nehirde balık tutmaya gittim.
Geçen Sonbaharda Amerika'ya gittim.
Dün hayvanat bahçesine gittim.
Ben Tony'yi görmek için Tokyo'ya gittim.
Ön kapıya kadar gittim.
Senin için yapabileceğim her şeyi yapacağım.
Onun dışında bir şey yapacağım.
Bundan başka bir şey yapacağım.
Ne istersen onu yapacağım.
Daha çok çalışmak zorunda olacağım.
Mümkün olursa sana yardım ederim.
Konuyu araştıracağız.
Ben asla fikrimi değiştirmeyeceğim.
Ben partiye katılmayacağım.
Yarın boş olmayacağım.
Artık onunla görüşmeyeceğim.
Parayı sana ödeyeceğim.
Sana resmi göstereceğim.
O geldikten sonra başlayacağım.
Sana Japonya'dan bahsedeceğim.
İsterseniz size söylerim.
Ben elimden geldiğince çok çabalayacağım.
Gelecek hafta Nara'yı ziyaret edeceğim.
Ben o gelene kadar bekleyeceğim.
Derhal ona yazacağım.
Keşke iyi bir şarkıcı olsam.
Keşke bir milyoner olsam.
Size mutlu bir yeni yıl diliyorum.
Keşke bizimle gelseydin.
Keşke onu bana söylesen.
Sana iyi şans diliyorum.
Artık onunla konuşmayacağım.
Bugün fazla mesai yapmayacağım.
Akşam yemeğinin hazır olup olmadığını merak ediyorum.
Havanın güzel olup olmayacağını merak ediyorum.
Onun aklında ne olduğunu merak ediyorum.
Onun nerede saklandığını merak ediyorum.
Onun niçin o kadar kızgın olduğunu merak ediyorum.
- Página 11 -
vocapp.es
667. I work every day except Sunday.
668. I worked far into the night.
669. I worked hard day after day.
670. I would do anything for you.
671. I would like to go home now.
672. I would like to go with you.
673. I would rather stay at home.
674. I wrote a letter in English.
675. I wrote a letter last night.
676. I'd like a room in the back.
677. I'd like something to drink.
678. I'd like to buy half a cake.
679. I'd like to change my image.
680. I'd like to join your group.
681. I'd like to open an account.
682. I'd like to see your father.
683. I'd like to see your sister.
684. I'd like you to cut my hair.
685. I'll act as a guide for you.
686. I'll be as quiet as a mouse.
687. I'll be back by six o'clock.
688. I'll be back within an hour.
689. I'll be on duty this Sunday.
690. I'll be seventeen next year.
691. I'll be there rain or shine.
692. I'll buy a watch for my son.
693. I'll catch up with you soon.
694. I'll come and see you later.
695. I'll do my best on the test.
696. I'll give you moral support.
697. I'll have to think about it.
698. I'll just have to improvise.
699. I'll leave this work to you.
700. I'll let you stay one night.
701. I'll mail this letter today.
702. I'll make you a model plane.
703. I'll peel an orange for you.
704. I'll see you next Wednesday.
705. I'll soon catch up with you.
706. I'll take my father's place.
707. I'll try my best today, too.
708. I'll try my hand at cooking.
709. I'll work as long as I live.
710. I'm a little angry with you.
711. I'm a management consultant.
712. I'm afraid I can't help you.
713. I'm afraid I have to go now.
714. I'm afraid she can't answer.
715. I'm all for your suggestion.
716. I'm anxious for a promotion.
717. I'm at the beach on holiday.
718. I'm coming down with a cold.
719. I'm deeply in love with you.
720. I'm dining out this evening.
721. I'm dying for frozen yogurt.
722. I'm dying to go to New York.
723. I'm familiar with your name.
724. I'm familiar with your name.
725. Tomorrow I am going shopping.
726. I'm going to Hawaii by ship.
727. I'm going to propose to her.
Pazar hariç her gün çalışırım.
Gece geç saatlere kadar çalıştım.
Günden güne çok çalıştım.
Sizin için bir şey yapardım.
Şimdi eve gitmek istiyorum.
Sizinle gitmek istiyorum.
Evde kalmayı tercih ederim.
İngilizce bir mektup yazdım.
Dün gece bir mektup yazdım.
Arkada bir oda istiyorum.
İçecek bir şey istiyorum.
Yarım kek almak istiyorum.
Ben görüntümü değiştirmek istiyorum.
Gurubunuza katılmak istiyorum.
Bir hesap açmak istiyorum.
Babanla görüşmek istiyorum.
Kardeşini görmek istiyorum.
Saçımı kesmeni istiyorum.
Ben sizin için bir klavuz olarak hareket edeceğim.
Ben bir fare kadar sessiz olacağım.
Saat altıda döneceğim.
Bir saat içinde geri döneceğim.
Bu pazar görevde olacağım.
Ben gelecek yıl onyedi olacağım.
Ne olursa olsun orada olacağım.
Oğlum için bir saat alacağım.
Kısa sürede sana yetişirim.
Daha sonra gelirim ve görüşürüz.
Sınavda elimden gelenin en iyisini yapacağım.
Ben sana manevi destek vereceğim.
Onun hakkında düşünmek zorunda kalacağım.
Benim sadece doğaçlama yapmam gerekecek.
Bu işi sana bırakacağım.
Bir gece kalmana izin vereceğim.
Bugün bu mektubu postalayacağım.
Sana bir model uçak yapacağım.
Sizin için bir portakal soyacağım.
Gelecek Çarşamba görüşürüz.
Kısa sürede sana yetişeceğim.
Ben babamın yerini alacağım.
Bugün bende elimden geleni yapmaya çalışacağım.
Pişirmeyi deneyeceğim.
Yaşadığım sürece çalışacağım.
Sana biraz kızgınım.
Ben bir yönetim danışmanıyım.
Maalesef sana yardım edemem.
Maalesef şimdi gitmek zorundayım.
Korkarım ki, o cevap veremez.
Ben önerinizi tamamen destekliyorum.
Ben bir tanıtım için hevesliyim.
Ben tatilde sahildeyim.
Soğuk algınlığı yüzünden çöküyorum.
Sana yürekten aşığım.
Bu akşam dışarıda yiyeceğim.
Dondurulmuş yoğurda can atıyorum.
New York'a gitmeye can atıyorum.
İsminize aşinayım.
İsminizi daha önce duymuştum.
Yarın alışverişe gidiyorum.
Ben Hawaii'ye gemiyle gidiyorum.
Ona evlenme teklif edeceğim.
- Página 12 -
vocapp.es
728. I'm hoping that will happen.
729. I'm just going to stay home.
730. I'm looking over his report.
731. I'm not a creature of habit.
732. I'm not available right now.
733. I'm not worried about money.
734. I'm now busy writing a book.
735. I'm older than your brother.
736. I'm passionate about my job.
737. I'm really in love with you.
738. I'm seeing her this evening.
739. I'm sorry you're leaving us.
740. I'm sorry, I didn't mean it.
741. I'm sorry, my father is out.
742. I'm starting to dislike her.
743. I'm sure I'll pass the test.
744. I am sure that he will succeed.
745. I'm sure that she's correct.
746. I'm the leader of this team.
747. I'm fed up with her complaints.
748. I'm used to staying up late.
749. I'm very proud of my father.
750. I'm very sorry to hear that.
751. I'm worried about my weight.
752. I've been asked to help out.
753. I've been asked to help you.
754. I've been in Sapporo before.
755. I've been there a few times.
756. I've been thinking about it.
757. I've been to Hong Kong once.
758. I've caught a terrible cold.
759. I've climbed Mt. Fuji twice.
760. I've come to see the sights.
761. I've enjoyed talking to you.
762. I've figured out the puzzle.
763. I've had a pleasant evening.
764. I've had a really tough day.
765. I've just washed the dishes.
766. I've never been to Hokkaido.
767. I've never climbed Mt. Fuji.
768. I've often seen him bullied.
769. I've put on weight recently.
770. I've seen that movie before.
771. I've worked out a good plan.
772. If it rains, please call me.
773. If you are tired, go to bed.
774. In 1911, a revolt broke out.
775. In the end, he did not come.
776. Is eating fish good for you?
777. Is eating liver bad for you?
778. Is English spoken in Canada?
779. Is he the owner of that car?
780. Is it a butterfly or a moth?
781. Is it hard to speak English?
782. Is it made of wood or metal?
783. Is something wrong with you?
784. Is that the best you can do?
785. Is the dining room open now?
786. Is the job too much for you?
787. Is there a cat on the table?
788. Is there a toilet near here?
Onun olacağını umuyorum.
Ben sadece evde kalacağım.
Ben onun raporuna göz atıyorum.
Alışkanlıklarımdan vazgeçmeyen biri değilim.
Şu anda müsait değilim.
Ben para konusunda endişeli değilim.
Şimdi bir kitap yazmakla meşgulüm.
Ben senin erkek kardeşinden daha yaşlıyım.
Ben işim hakkında hırslıyım.
Ben gerçekten sana aşığım.
Bu akşam onunla görüşeceğim.
Bizden ayrılacağın için üzgünüm.
Üzgünüm, onu demek istemedim.
Üzgünüm baba dışarıda.
Onu sevmemeye başlıyorum.
Testi geçeceğimden eminim.
Onun başaracağından eminim.
Ben onun doğru olduğundan eminim.
Ben bu takımın lideriyim.
Onun şikayetlerinden bıktım.
Ben geç saatlere kadar kalmaya alışkınım.
Babamla çok gurur duyuyorum.
Onu duyduğuma çok üzgünüm.
Ben kilom hakkında endişe duyuyorum.
Yardım etmem istendi.
Benden sana yardım etmem rica edildi.
Daha önce Sapporo'da bulundum.
Birkaç kez orada bulundum.
Onun hakkında düşünüyorum.
Bir zamanlar Hong Kong'ta bulundum.
Çok kötü üşüttüm.
Ben iki kez Mt. Fuji'ye tırmandım.
Manzaraları görmek için geldim.
Seninle konuşmaktan hoşlandım.
Yapbozu çözdüm.
Ben hoş bir akşam geçirdim.
Ben gerçekten zor bir gün geçirdim.
Bulaşıkları az önce yıkadım.
Hokkaido'da hiç bulunmadım.
Mt. Fuji'ye asla tırmanmadım.
Çoğu kez onun zorbalık yaptığını gördüm.
Son zamanlarda kilo aldım.
O filmi daha önce izledim.
İyi bir plan hazırladım.
Yağmur yağarsa, lütfen beni arayın.
Eğer yorgunsan yatmaya git.
1911 yılında bir isyan patlak verdi.
Sonunda o gelmedi.
Sizin için balık yemek faydalı mı?
Karaciğer yemek sizin için kötü mü?
Kanada'da İngilizce konuşulur mu?
O, o arabanın sahibi mi?
O bir kelebek mi yoksa bir güve mi?
İngilizce konuşmak zor mu?
O ahşaptan mı yoksa metalden mi yapılmıştır.
Sana bir şey mi oldu?
Elinden gelen o mudur?
Yemek odası şimdi açık mı?
İş senin için çok fazla mıdır?
Masanın üzerinde bir kedi var mı?
Buraya yakın bir tuvalet var mı?
- Página 13 -
vocapp.es
789. Is there any help available?
790. Is there anyone in the room?
791. Is there anything I must do?
792. Is there someone to help me.
793. It caused quite a commotion.
794. It doesn't make sense to me.
795. It happened a long time ago.
796. It is a nice view from here.
797. It is absolutely impossible.
798. It is easier than I thought.
799. It is hard to convince Jack.
800. It is hard to convince John.
801. It is more than I can stand.
802. It is nice to see you again.
803. It is no use your resisting.
804. It is none of your business.
805. It is our duty to help them.
806. It is still as cold as ever.
807. It is time to shut the gate.
808. It is very cold this winter.
809. It is windy today, isn't it?
810. It looks as if you're right.
811. It looks like Tom is sleepy.
812. It might not freeze tonight.
813. It never rains but it pours.
814. It only takes a few minutes.
815. It rained all day yesterday.
816. It really gets on my nerves.
817. It seems to be a good house.
818. It was a very exciting game.
819. It was about twenty dollars.
820. It was an agricultural area.
821. It was dark when he came in.
822. It was his personal opinion.
823. It was late, so I went home.
824. It was rather easy for them.
825. It was too difficult for me.
826. It was very cold last month.
827. It was very windy yesterday.
828. It went just as we expected.
829. It would be a difficult job.
830. It'll cost about 10,000 yen.
831. It'll soon be three o'clock.
832. It's already out of fashion.
833. It's already out of fashion.
834. It's an average day at work.
835. It's been snowing all night.
836. It's eight o'clock at night.
837. It's going to clear up soon.
838. It's great to have a family.
839. It's hard to master English.
840. It's not a road, but a path.
841. It's nothing to worry about.
842. It's time you faced reality.
843. It's too early to go to bed.
844. It's too hot for us to work.
845. Jack is busy cooking for us.
846. Jack may speak Spanish, too.
847. Jackson fell from his horse.
848. Jackson said this was wrong.
849. Jane is not as tall as Mary.
İşe yarar bir yardım var mı?
Odada birisi var mı?
Yapmam gereken bir şey var mı?
Bana yardım edecek biri var mı?
O oldukça bir kargaşaya neden oldu.
Bana göre bir anlamı yok.
O uzun zaman önce oldu.
O, buradan güzel bir manzara.
O kesinlikle mümkün değil.
O, düşündüğümden daha kolay.
Jack'i ikna etmek zordur.
John'u ikna etmek zordur.
O, tahammül sınırlarımı aşar.
Seni tekrar görmek güzel.
Direnmenizin faydası yok.
Sizi ilgilendirmez.
Onlara yardım etmek bizim görevimiz.
O hala her zaman ki kadar soğuk.
Kapıyı kapatma zamanı geldi.
Bu kış çok soğuk.
Bugün hava rüzgarlı, değil mi?
Haklısınız gibi görünüyor.
Tom uykulu gibi görünüyor.
Bu gece don olmayabilir.
O, yanmasada gürler.
Sadece birkaç dakika sürer.
Dün bütün gün yağmur yağdı.
O, gerçekten sinirlerimi bozuyor.
O iyi bir eve benziyor.
O çok heyecan verici bir oyundu.
O yaklaşık yirmi dolardı.
O bir tarım alanı idi.
O, içeri girdiğinde hava kararmıştı.
O, onun kişisel fikriydi.
Geç olmuştu, bu yüzden eve gittim.
O onlar için oldukça kolaydı.
O benim için çok zordu.
Geçen ay çok soğuktu.
Dün çok rüzgarlıydı.
O, tam bizim beklediğimiz gibi gitti.
O, zor bir iş olacaktı.
Yaklaşık 10.000 yene mal olacak.
Yakında saat üç olacak.
O zaten demode.
Onun zaten modası geçmiş.
Bu, iş yerinde ortalama bir gündür.
Bütün gece kar yağıyordu.
Saat gecenin ikisi.
Yakında hava açacak.
Bir aileye sahip olmak mükemmel.
İngilizceyi öğrenmek zordur.
O bir yol değil, fakat bir patika.
O endişelenecek bir şey değil.
Gerçekle yüzleşmenin zamanı geldi de geçiyor bile.
Yatmaya gitmek için çok erken.
İşe gitmemiz için hava çok sıcak.
Jack bizim için yemek pişirmekle meşgul.
Jack de, İspanyolca konuşabilir.
Jackson atından düştü.
Jackson, bunun yanlış olduğunu söyledi.
Jane, Mary kadar uzun değil.
- Página 14 -
vocapp.es
850. Jane may not be at home now.
851. Jane swims better than Yumi.
852. Jill saw the movie with Ken.
853. Jill saw the movie with Ken.
854. Jim seized Julie by the arm.
855. John is good at mathematics.
856. John is too fat to run fast.
857. John passed the examination.
858. John went to America by air.
859. Kate is not as tall as Anne.
860. Kate is not as tall as Anne.
861. Kazu likes sports very much.
862. Keep oil away from the fire.
863. Keep out of the way, please.
864. Keep the secret to yourself.
865. Ken decided on going abroad.
866. Ken has more books than you.
867. Ken has never visited Kyoto.
868. Ken met her on his way home.
869. Kobe is famous for its port.
870. Kyoko is lying on the grass.
871. Kyoto has many universities.
872. Learning calligraphy is fun.
873. Leave it where you found it.
874. Leave the books as they are.
875. Lenin ordered them to rebel.
876. Let me give you some advice.
877. Let me introduce you to him.
878. Let's clear up this problem.
879. Let's cut down our expenses.
880. Let's dine out for a change.
881. Let's eat now. I'm starving.
882. Let's get out of this place.
883. Let's get together tomorrow.
884. Let's go back to our places.
885. Let's hope for good results.
886. Let's not rule anything out.
887. Let's start with Lesson Ten.
888. Let's talk over a cold beer.
889. Let's walk to the bookstore.
890. Lincoln set the slaves free.
891. Living conditions were hard.
892. Look at the girl over there.
893. Look! Two boys are fighting.
894. Luckily Tom didn't see Mary.
895. Lucy made her parents happy.
896. Make a sketch of your house.
897. Make yourselves comfortable.
898. Many Americans blamed Spain.
899. Many of the men became sick.
900. Many people think I'm crazy.
901. Many promises had been made.
902. Marble floors are beautiful.
903. Mary helped her mother cook.
904. Mary is sitting at the desk.
905. Mary is Tom's granddaughter.
906. Mary is Tom's mother-in-law.
907. Mary is Tom's sister-in-law.
908. Mary loves her bamboo fence.
909. Mary takes after her father.
910. Mary weighed it in her hand.
Jane şimdi evde olmayabilir.
Jane Yumi'den daha iyi yüzer.
Filmi Ken ile birlikte izledim.
Jill filmi Ken ile izledi.
Jim Julie'yi kolundan yakaladı.
John matematikte iyidir.
John hızlı koşamayacak kadar çok şişman.
John sınavı geçti.
John havayolu ile Amerika'ya gitti.
Kate Anne kadar uzun değil.
Kate Anne kadar uzun değildir.
Kazu sporları çok sever.
Yağı ateşten uzak tutun.
Yoldan uzak durun, lütfen.
Sırrı kendinize saklayın.
Ken yurtdışına gitmeye karar verdi.
Ken'in senden daha fazla kitabı vardır.
Ken Kyoto'yu asla ziyaret etmedi.
Ken eve dönerken onunla karşılaştı.
Kobe, limanı ile ünlüdür.
Kyoko, çimde uzanmaktadır.
Kyoto'nun bir sürü üniversitesi var.
Hat öğrenmek eğlencelidir.
Onu bulduğun yere bırak.
Kitapları olduğu gibi bırak.
Lenin onlara isyan etmelerini emretti.
Sana biraz tavsiye vereyim.
Seni onunla tanıştırayım.
Bu sorunu açığa çıkaralım.
Giderlerimizi kısalım.
Değişlik olsun diye dışarıda yiyelim.
Şimdi yiyelim. Açlıktan ölüyorum.
Bu yerden çıkalım.
Yarın birlikte olalım.
Yerlerimize geri gidelim.
İyi sonuçlar umalım.
Herhangi bir şeyi gözardı etmeyelim.
Ders on ile başlayalım.
Soğuk bir bira hakkında konuşalım.
Kitapçıya kadar yürüyelim.
Lincoln köleleri serbest bıraktı.
Yaşam koşulları zordu.
Oradaki kıza bak.
Bakın! İki çocuk döğüşüyor.
Neyse ki Tom Mary'i görmedi.
Lucy ailesini mutlu etti.
Evinizin bir krokisini yapın.
Rahatınıza bakın.
Birçok Amerikalı İspanya'yı suçladı.
Erkeklerin çoğu hasta oldu.
Birçok insan deli olduğumu düşünür.
Bir çok sözler verilmiş.
Mermer zeminler güzeldir.
Mary annesinin yemek pişirmesine yardımcı oldu.
Mary sırada oturuyor.
Mary Tom'un kıztorunudur.
Mary Tom'un kaynanasıdır.
Mary Tom'un baldızı.
Mary bambu çitini seviyor.
Mary babasına benzer.
Mary onu elinde tarttı.
- Página 15 -
vocapp.es
911. Mary will make a good nurse.
912. May I ask about your family?
913. May I bring my family along?
914. May I have a class schedule?
915. May I have a glass of water?
916. May I have some more coffee?
917. Could I have the bill, please?
918. May I have the menu, please?
919. May I interrupt you a while?
920. May I look at your passport?
921. May I speak to Mike, please.
922. May I speak to you a minute?
923. May I take a picture of you?
924. May we use the language lab?
925. Mayuko came out of the room.
926. Mayuko has dropped the ball.
927. Mayuko has not slept enough.
928. Mick named the baby Richard.
929. Midori ate the most oranges.
930. Mike is captain of our team.
931. Mike wore an indignant look.
932. Milk does not agree with me.
933. Miss Green teaches us music.
934. Miss Jackson did not appear.
935. Miss Red taught me Japanese.
936. Mix the flour with two eggs.
937. Mom is getting dinner ready.
938. Most of us love our country.
939. Most people think I'm crazy.
940. Mrs. Smith cleans that room.
941. Murder is punished by death.
942. My aunt made me a new skirt.
943. My birthday falls on Sunday.
944. My brother is a good skater.
945. My brother plays the guitar.
946. My brother speaks very fast.
947. My clock seems to be broken.
948. My daughter likes egg yolks.
949. My dog has a wonderful life.
950. My dog sometimes eats grass.
951. My family are all very well.
952. My family is not that large.
953. My family is not very large.
954. My father came home at nine.
955. My father has gone to China.
956. My father is a heavy smoker.
957. My father is an early riser.
958. My father is away from home.
959. My father is in good health.
960. My father is in his fifties.
961. My father made me what I am.
962. My father runs a restaurant.
963. My favorite sport is skiing.
964. My friend will be our guide.
965. My girlfriend is an actress.
966. My grades are above average.
967. My grandmother was a farmer.
968. My hat is bigger than Jim's.
969. My heart began to beat fast.
970. My hobby is taking pictures.
971. My hobby is writing stories.
Mary iyi bir hemşire olacak.
Ailen hakkında soru sorabilir miyim?
Ailemi birlikte getirebilir miyim?
Ben bir sınıf programı alabilir miyim?
Bir bardak su alabilir miyim?
Biraz daha kahve alabilir miyim?
Hesabı alabilir miyim, lütfen?
Menüyü alabilir miyim, lütfen?
Sözünüzü biraz kesebilir miyim?
Pasaportunuza bakabilir miyim?
Mike ile konuşabilir miyim, lütfen.
Sizinle bir dakika konuşabilir miyim?
Bir resminizi çekebilir miyim?
Lisan Laboratuvarını kullanabilir miyiz?
Mayuko odadan dışarı çıktı.
Mayuko topu düşürdü.
Mayuko yeteri kadar uyumadı.
Mick bebeğe Richard adını verdi.
Midori en çok portakal yedi.
Mike takımımızın kaptanıdır.
Mike öfkeli bir görüntü takındı.
Süt bana yaramıyor.
Bayan Green bize müzik öğretir.
Bayan Jackson ortaya çıkmadı.
Bayan Red bana Japonca öğretti.
Unu iki yumurta ile karıştırın.
Annem akşam yemeği hazırlıyor.
Çoğumuz ülkemizi seviyoruz.
Birçok kişi deli olduğumu düşünür.
O odayı bayan Smith temizler.
Cinayet ölümle cezalandırılır.
Halam bana yeni bir etek yaptı.
Doğum günüm Pazara rastlıyor.
Erkek kardeşim iyi bir patenci.
Erkek kardeşim gitar çalar.
Erkek kardeşim çok hızlı konuşur.
Benim masa saati bozuk gibi görünüyor.
Kızım yumurta sarısını seviyor.
Benim köpeğimin harika bir hayatı vardır.
Benim köpeğim bazen ot yer.
Ailemin hepsi iyidir.
Benim ailem o kadar büyük değildir.
Ailem çok büyük değildir.
Benim babam dokuzda eve geldi.
Babam Çin'e gitmişti.
Benim babam ağır sigara tiryakisi.
Babam erken kalkan biridir.
Babam evden uzaktadır.
Babam sağlıklıdır.
Babam ellili yaşlarında.
Beni bu duruma getiren babamdır.
Babam bir restoran işletir.
Benim en sevdiğim spor kayaktır.
Arkadaşım rehberimiz olacak.
Kız arkadaşım bir aktristir.
Benim notlarım ortalamanın üzerindedir.
Büyükannem bir çiftçiydi.
Şapkam Jim'inkinden daha büyüktür.
Benim kalbim hızlı çarpmaya başladı.
Benim hobim fotoğraflar çekmektir.
Benim hobim hikayeler yazmaktır.
- Página 16 -
vocapp.es
972. My
973. My
974. My
975. My
976. My
977. My
978. My
979. My
980. My
981. My
982. My
983. My
984. My
985. My
986. My
987. My
988. My
989. My
990. My
991. My
992. My
993. My
994. My
995. My
996. My
997. My
998. My
999. My
1000.My
house faces to the south.
house looks to the south.
jeans shrank in the wash.
joke went over very well.
little finger is swollen.
mother didn't mention it.
mother has four brothers.
mother is an early riser.
mother left me a message.
mother made me a sweater.
mother prepares my meals.
older sister got engaged.
oldest brother is single.
parents also have a farm.
parents made me go there.
plan was adopted by them.
sister has a sweet tooth.
sister is a good swimmer.
sister is engaged to him.
sister's getting married.
son is small for his age.
uncle gave him a present.
uncle gave him a present.
uncle gave his car to me.
uncle has a large family.
uncle has three children.
uncle has three children.
uncle lived a happy life.
uncle lived to be ninety.
Evim güneye bakar.
Benim evim güneye bakıyor.
Benim kot yıkamada küçüldü.
Benim şaka çok iyi gitti.
Benim küçük parmağım şişti.
Annem ondan bahsetmedi.
Annemin dört erkek kardeşi var.
Annem sabahçıdır.
Annem bana bir mesaj bıraktı.
Annem bana bir kazak yaptı.
Benim yemeklerimi annem hazırlar.
Benim ablam nişanlandı.
En büyük ağabeyim bekardır.
Ebeveynlerimin de bir çiftliği var.
Ebeveynlerim beni oraya gönderdi.
Planım onlar tarafından benimsendi.
Kız kardeşim tatlıya düşkündür.
Kız kardeşim iyi bir yüzücüdür.
Kız kardeşim onunla nişanlıdır.
Kız kardeşim evleniyor.
Benim oğlum yaşına göre küçük.
Amcam ona bir hediye verdi.
Dayım ona bir hediye verdi.
Amcam arabasını bana verdi.
Amcamın büyük bir ailesi var.
Amcamın üç çocuğu var.
Dayımın üç çocuğu var.
Amcam mutlu bir hayat yaşadı.
Amcam doksana ayak bastı
- Página 17 -
Powered by TCPDF (www.tcpdf.org)

Benzer belgeler

Turkish sentences from Tatoeba 9

Turkish sentences from Tatoeba 9 broke the door open. brought us sad news. burst into laughter. called out for help. came after you left. came after you left. came home very late. came when I was out. can drive a car now. can play...

Detaylı

Turkish sentences from Tatoeba 15

Turkish sentences from Tatoeba 15 256. Cookie is under the table. 257. Cookie was raised by Kate. 258. Could you get me some tea? 259. Could you spell it please? 260. Could you tell me the way? 261. Cows are sacred to Hindus. 262. ...

Detaylı

Turkish sentences from Tatoeba 13

Turkish sentences from Tatoeba 13 65. Don't be in such a hurry. 66. Don't be late for school. 67. Don't break the branches. 68. Don't change the subject. 69. Don't drink so much beer. 70. Don't kick the door open. 71. Don't let go ...

Detaylı

Crib - VocApp

Crib - VocApp 118. Could you press this button? 119. Could you sign here, please? 120. Could you solve the problem? 121. Could you take this, please? 122. Dick had a traffic accident. 123. Dick passed the photo ...

Detaylı