Sabah Gazetesi-Zemin Mekaniği Ve Geoteknik Mühendisiği

Transkript

Sabah Gazetesi-Zemin Mekaniği Ve Geoteknik Mühendisiği
Geoteknik ölçüm ve çözümleriyle
denizaltı araştırmaları ve yerbilimi hizmetlerinde
Dünyanın en büyük firmasıyız
www.fugrosial.com.tr
SABAH GAZETESİ’NiN ÜCRETSİZ İLAN EKİDİR
ZEMİN MEKANİĞİ
ve GEOTEKNİK MÜHENDİSLİĞİ
Zemin Mekaniği ve
Geoteknik Mühendisliği
eki Reel Sektör
tarafından hazırlanmaktadır.
26 ŞUBAT 2015
Zemin mekaniği ve geoteknik mühendisliği,
İnşaat mühendisliğinin olmazsa olmazı
Zemin Mekaniği ve Geoteknik Mühendisliği Derneği Başkanı Prof. Dr. Feyza Çinicioğlu, Türkiye’nin
zemin algısını ve yapılaşmada geoteknik disiplinin önemiyle ilgili sorularımızı yanıtladı.
n Temelleri İstanbul’da
atılan bir bilim olan zemin
mekaniği ve geoteknik mühendisliği hakkında bilgi
verir misiniz?
Büyük altyapı ve üstyapı projeleri, zeminle yoğun
etkileşim içinde olmalıdır.
Bu da zemin davranışını iyi
bilme, bilgiyi de sistematiğe
dökme ihtiyacını doğurur.
İhtiyacın farkına varan ilk
isim, zemin mekaniğinin babası olarak adlandırılan Karl von Terzaghi’dir. Terzaghi, 1915-1918
yılları arasında İstanbul Teknik Üniversitesi’nde
öğretim üyesi olarak çalıştı. 1918-1925 arasında
da Boğaziçi Üniversitesi’nde görev yaptı. Zemin
mekaniğinin bilimsel bir disiplin olarak evrensel ölçekte kabul edilmesini sağlayan temel
ilke ve kurallar bu dönemde oluşturulduğu için
İstanbul, bu bilimin doğum yeri oldu. Zemin
mekaniği ve geoteknik mühendisliğinde esas
olan; zeminin yapı yüklerinin etkisi altında ve
yapıyla birlikte nasıl davranacağını öngörmek,
hesaplamak ve olası sorunları önleyecek çareleri
bulmaktır. Bu yüzden de zemin mekaniği ve
geoteknik mühendisliği, inşaat mühendisliğinin
olmazsa olmazıdır.
manlık alanı olduğu; dünya çapında kabul edilmiş
bir olgudur. Avrupa Birliği normlarında geoteknik
mühendisi; bu alanda özel ihtisasa sahip inşaat
mühendisidir. Uzman bir inşaat mühendisi geoteknik etüt kapsamında jeoloji, jeofizik, bazen de
“Bu yaşam kalitesine erişemezdik”
n Zemin davranışının araştırılması ve sayısallaştırılması, genel yaşam kalitesine ve güvenliğine ne gibi katkılar sağlıyor? Geoteknik mühendisliğinin yarattığı birikim olmasaydı; inşa ettiğimiz yapıları ortaya
koyamaz, altyapı projelerini bugünkü seviyede
gerçekleştiremez, sahip olduğumuz yaşam kalitesine ve güvenliğine ulaşamazdık.
İnşaat mühendisliği, eylem odaklı bir meslek dalıdır. Hayatı daha yaşanabilir bir hale getirir, medeniyeti büyütür, ilerleyen endüstri ve
teknolojinin içine yerleşeceği ortamları hazırlar.
İşte bu noktada inşaat mühendisleri, yüklendikleri görevi ayaklarını sağlam zemine
basarak yerine getirmek durumundadır. Ancak
şunu da belirtmek gerekir; zemin mühendisliği
bir bilim olma özelliğinin yanı sıra, aynı zamanda bir sanat dalıdır. Çünkü zemin son derece
değişken bir malzemedir. Dolayısıyla elde edilen birikimin, zemin mühendisliğindeki önemi
büyüktür.
n Türkiye farklı zemin yapılarının yer aldığı,
depreme açık bir coğrafya. Bu çeşitliliğe göre,
hangi zeminlerde ne gibi tedbirler alınmalı ve
nelere dikkat edilmelidir?
Ülkemizin neredeyse yüzde 96’sı farklı
derecelerde deprem tehdidi altında bulunuyor.
Hızlı artan bir nüfusa sahibiz; kaynaklarımız tükeniyor, ekilebilir araziler ve ormanlar azalıyor,
zemin bozuluyor. Dolayısıyla hangi tür zeminlerde ne tür inşaat tekniklerinin uygulanacağına
doğru karar verilmesi büyük önem taşıyor.
Şev duraylılığının sorunlu olduğu araziler,
yüksek dayanımlı gibi görünse de yatay denge
sorunludur. Bu tür zeminlerde sık rastlanan “su
taşıyan kum mercekleri”, göçmeye sebep olabilir. Dolayısıyla tabakalanmaların, su taşıyan
oluşumların çok iyi tespit edilip drenaj yapılması şarttır.
Öte yandan yumuşak zeminler çok çabuk
deformasyona uğrar, yük taşıma yetenekleri
ise sınırlıdır. Bu tür zeminlerde yapılacak uygulamalardan önce çok ince hesaplamalar ve
deplasman araştırmaları gerçekleştirilmelidir.
Önemli olan, tüm yapının ve zeminin, uygulanacak olan her türlü yöntemin özellikleri ve etkileşim biçimleri dikkate alınarak değerlendirilmesi, böylece en uygun çözüme ulaşılmasıdır.
n Kentsel dönüşüm projeleri, çarpık kentleşmeye karşı büyük bir mücadeleye önayak
oldu. Ancak halen, usulsüz inşa edilmiş çok
sayıda yapı bulunuyor. Güvenliği tehdit eden
bu konu hakkındaki görüşleriniz nelerdir?
Kentsel dönüşümün ana hedeflerinden
biri de sağlıksız ve güvensiz yapıların, deprem
tehdidine karşı daha güvenli yapılarla değiştirilmesidir. Bir deprem veya afet durumunda binaların sağlamlığının birincil derecede önemli
olduğu muhakkaktır.
Bir diğer konu ise süreci; şehirlerin doğasını, tarihini, altyapısını ve bize sunduklarını yıpratmadan ilerletebilmektir. Söz konusu sürecin
çok kısa sürede tamamlanmasını beklememek
gerekir. Böyle bir acele, amacın kendisine zarar
verir. Kaliteli bir tasarımla, teknolojinin sunduğu imkanlardan yararlanarak, şehre çok yönlü
ve bilinçli çözümler getirerek inşaat yapmak;
sadece daha güvenli değil aynı zamanda daha
modern ve yaşanabilir bir kent yaratmanın temel hedeflerinden olmalıdır.
n Toplumsal bilinç anlamında bulunduğumuz
nokta hakkında neler söyleyebilirsiniz?
Geoteknik mühendisliği toplumun genel
yaşam düzeyini ve güvenliğini çok yakından
ilgilendiren, özel bir eğitim ve ihtisaslaşma
gerektiren bir bilimsel disiplindir. Geoteknik
mühendisliğinin inşaat mühendisliğinin uz-
REEL SEKTOR 1 CMYK
Bu bir ilandır
Artan nüfus, zemini de etkiliyor
kimya mühendisinin yapacağı incelemelere
ihtiyaç duyar. Büyük yatırımlar yapan
önemli kuruluşlar, çalışmalarını bu anlayışla planlar.
Eğer her kuruluşta, her ölçekte doğru
uygulamaların yapılmasını gerektiren bir
mevzuat oluşturulabilirse; o zaman konuyla ilgili anlayışımızda, projelerin doğru
uygulanmasını sağlamada ve denetlemede
önemli mesafeler kaydedilecektir.
Prof. Dr. Feyza Çinicioğlu
2
ZEMİN MEKANİĞİ
ve GEOTEKNİK MÜHENDİSLİĞİ
Baret temelli binalar,
depreme daha dayanıklı
Zetaş Zemin Teknolojisi A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr.
Turan Durgunoğlu, inşaat faaliyetlerine taze bir soluk getiren
“baret temel” teknolojisini ve sistemin getirilerini değerlendirdi.
S
on yıllarda yüksek yapı inşaatlarına
yönelik yoğun talebe paralel olarak, baret
temel uygulamaları da artıyor. Yüksek
yapılarda temele etki eden yükün fazla olması,
klasik fore kazık yöntemlerini saf dışı ederken,
baret temeller etkin çözümler sunuyor. Zetaş
Zemin Teknolojisi A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı
Prof. Dr. Turan Durgunoğlu’nun verdiği bilgilere
göre baret temeller, dairesel değil dikdörtgen
kesitli üretildiği için değişik konfigürasyonlar
içinde kullanılabiliyor. Bu tip temeller; yine
fore kazıklardan farklı olarak hidrolik, mekanik
grabli diyafram duvar makineleri veya hidrofreze
cutter tipi makineler ile yapılıyor.
Daha fazla kontrol sağlıyor
Baret temellerin avantajlarına değinen
Prof. Dr. Turan Durgunoğlu; en önemli tercih
sebebinin, teknolojinin sağladığı fazladan
sürtünme yüzeyi olduğunu ifade etti. Bu
sayede aynı miktarda malzeme kullanılarak
daha yüksek düşey yük taşıma kapasitesi
elde edildiğini vurgulayan Durgunoğlu; şöyle
devam etti: “Deprem riski bulunan bölgelerde,
salınımın sınırlandırılması için farklı yönlere
yerleştirilmiş geniş perde elemanları bulunur.
Baret temeller de, temel oluşturulurken
bu ihtiyaca rahatlıkla cevap verebilecek
niteliktedir. Örneğin, bir köprü ayağının zayıf
doğrultusu yönünde yerleştirilen bir baret
temel, depreme dayanıklılık bakımından fore
kazıklı çözümlere göre çok daha büyük yarar
sağlar. Kimi durumlarda ise taban kayası çok
derindedir ve güvenli inşaat için kayaya soket
yerleştirilmesi gerekir. Böyle anlarda baret
temeller, rotary tipi kazı yöntemlerine göre
daha fazla düşeylik kontrolü avantajı sunar.
Cutter kullanımıyla da kazı kolaylaşır.”
Baret temel nasıl uygulanır?
n Bentonit su karışımı hazırlanır ve zemin
diyafram duvar makinesi ile kazılarak bu
karışım ile doldurulur. Böylece betonlama
öncesi göçme riski engellenir.
n Kuyu açıldıktan sonra hazırlanan donatı
kafesi, vinçlerle kuyu içinde askıya alınır.
n Kuyunun betonlaması, tremi borusu ile en
alttan üste doğru doldurularak yapılır.
n Her baret uygulaması ile karşılaşılan zemin
özellikleri, uygulama adımları ve süreleri;
üretim formunda kayıt altına alınır,
standartlara uygunluğu kontrol
edilir.
n Olası sapmalar, kuyu
çeperlerinin geometrisini kayıt
altına alan Koden cihazı ile
kontrol edilir.
n Baret temellerde betonlama
sonrası boşluk kalıp
kalmadığının anlaşılabilmesi
ve beton sürekliliğinin test
edilebilmesi için “çapraz
kuyu sonik deneyi”
Prof. Dr.
uygulanır.
Turan Durgunoğlu
n Tüm dünyada yoğun ilgi gören baret temeller,
Türkiye’de konunun öncüsü olan Zetaş Zemin
Teknolojisi A.Ş. tarafından birçok projede kullanıldı.
n Ülker Arena Projesi: Baret temeller Türkiye’de
ilk kez, İstanbul Batı Ataşehir’de Ülker tarafından
Fenerbahçe Spor Kulübü için inşa edilen 18 bin
kişilik kapalı spor salonu projesinde kullanıldı. Proje
kapsamında toplam uzunluğu yaklaşık 7 bin 200 metre
olan 208 adet kayaya soketli ve boyutları 0.80 metre x
2.80 metre olan baretler yerleştirildi.
n Folkart Towers: İzmir’de inşaatı yapılan ve kule
yüksekliği 190 metre olan 40 katlı Folkart Towers
projesi, heterojen bir zemin profili üzerinde yükseldi.
Kule inşaatlarından birinin baret uygulaması, Zetaş
tarafından yapıldı.
n İŞGYO Ege Perla Projesi: Yine İzmir’de bulunan
projenin 22 katlı ofis kulesinin altına, 45 metre
derinlikte 171 adet kazık yerleştirildi.
n Mistral İzmir Projesi: 37 katlı konut kulesi altında 49
adet, 51.5 – 60 metre derinliğinde; 46 katlı ofis kulesi
altında ise 67 adet, 55 - 65 metre derinliğinde ve 0.80
metre x 2.80 metre ölçülerinde baretler kullanıldı.
Bu bir ilandır
BARET TEMEL KULLANILAN BAŞLICA PROJELER
İstanbul’u birbirine
bağlayan başarı:
MARMARAY
İstanbul’un binlerce sene kavuşmayı bekleyen iki yakası, Marmaray ile buluştu.
Projede geoteknik mühendislerinin büyük emeği olduğunu ifade eden Prof. Dr.
Kemal Önder Çetin; bu mutlu sonla biten ayrılık hikayesinin detaylarını aktardı.
7
Köprü yetmeyince…
20 Şubat 1970 tarihinde
Ortaköy ve Beylerbeyi’ni
birleştirmek için temeli atılan Boğaziçi Köprüsü’nü,
3 Temmuz 1988’de açılan
ikinci köprü takip etti.
Ancak köprüler üzerinden
geçişin, asırlardır düşlendiği
gibi “göz açıp kapayana dek”
gerçekleşmemesi; yetkilileri
farklı arayışlara yöneltti.
“Deniz altında inşa edilecek Marmaray Projesi’nin ilk
gündeme gelişi, 1979 yılındadır” diyen Prof. Dr. Kemal
Önder Çetin; 1987 yılında
REEL SEKTOR 2 CMYK
dönemin başbakanı Turgut
Özal’ın ön fizibilite projelerini hazırlattığını, 1997 yılında ise finansman arayışına
girildiğini hatırlattı. 2000 yılında gerçekleşen müşavirlik
ihalesinin ardından sürecin
ivme kazandığını ifade eden
Çetin; anlatımını şu sözlerle
sürdürdü:
“İhaleyi Japon Taisei ve
Türk Gama-Nurol yüklenici
ortaklığının kazanmasıyla
birlikte, yoğun mühendislik
ve müteahhitlik faaliyetleri
start aldı. Bu etkinlikler, 29
Ekim 2013 tarihinde yapılan
görkemli açılışa dek sürdü.
Proje kapsamında mühendislik yapılarının toprak ile
uyumunu sağlamak ve toprakla temas eden yüzeylerin
tasarımını oluşturmak adına
pek çok inşaat – geoteknik
mühendisi, gecesini gündüzüne kattı. Artık her gün 1
milyon kişi, iki yaka arasını
dört dakikada geçebiliyor.
Bu noktada, emeği geçen
tüm yöneticilere, teknik
personele, emekçilere ve
özellikle de eserlerinin çoğu
toprağın altında gizli kalan
geoteknik mühendislerine ne
kadar teşekkür etsek, ne kadar saygı duysak azdır.”
MARMARAY’DA NELER OLDU?
Bu bir ilandır
bin yıl önce denizlerin
kavuşması, İstanbul’un
Asya ve Avrupa yakalarını birbirinden ayırdı.
Çağlar boyunca birbirinden
ayrı kalan bu iki kıyının tam
anlamıyla bir araya gelmesi
ise, Cumhuriyet’in 90. yılında hayata geçirilen Marmaray
Projesi ile mümkün oldu.
ODTÜ İnşaat Mühendisliği Bölümü, Geoteknik Bilim
Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr.
Kemal Önder Çetin’in aktardığı bilgilere göre, Asya ve
Avrupa’nın buluşma öyküsünde birçok proje masaya
yatırıldı. İlk kez 1860 yılında
Sultan Abdülmecid tarafından dile getirilen bu düşünce; 1891 yılında Sultan 2.
Abdülhamit Han’ın Fransız
Mühendis S. Preault’e çizdirdiği ve orijinali bugün Üsküdar Belediyesi’nde bulunan
“Tünel-i Bahri” projeleri ile
hayalin ötesine geçti.
n Yapıyla uyum için Marmaray
Projesi güzergahı boyunca 6
bin 500 metreyi aşan zemin
araştırması ve sondaj çalışması
yapıldı.
n Bu çalışmaların 49 farklı
noktadaki toplam bin 750
metresi, deniz tabanında
gerçekleştirildi.
n Deniz tabanında 12 - 14 metre
derinliğinde çukurlar açıldı.
n Hendeğin Asya yakasına
deprem dayanımı için boyları
4-10 metre arasında değişen
sıkılaştırma çimento enjeksiyon
kolonları yerleştirildi.
n Hazırlanan tüm tüp tünel
elemanları GPS, sonar ve
süpersonik ölçüm ekipmanları
ile deniz dibindeki tam
lokasyonlarına indirildi.
n Proje için İstanbul Boğazı
altında yaklaşık 1.4 kilometre
uzunluğunda batırma bir tünel
inşa edildi.
n Batırma tünele her iki yakada
bağlanmak üzere yaklaşık
11 kilometre delme tüneller
eklendi.
n Kilit dolgusu, geri dolgu,
çapa koruma bandı ve tünel
zırh tabakaları ile tüplerin üzeri
kapatıldı. Böylece yapı, tüm
etkilere dirençli bir hale getirildi.
n İnşaat esnasında olası deprem
senaryoları göz önüne alınarak
tüplerin deplasman davranışı
incelendi.
n Her tünel elemanının bağlantı
yerlerinde kullanılmak üzere
su geçirimsizliği bozulmadan
yer değiştirmeyi mümkün
kılacak özel bağlantı parçaları
tasarlandı.
ZEMİN MEKANİĞİ
3
ve GEOTEKNİK MÜHENDİSLİĞİ
Kentin göbeğinde
bir “Islah” öyküsü
B
haliç
ir zamanlar İstanbul’un en nezih
yerleşim bölgelerinden biri olan Haliç,
1950’li yıllarda başlayan hızlı nüfus
artışı ve sanayileşmeden payını aldı. Senelerce
tabanında alüvyon birikmesi meydana gelen
Haliç’in kurtarılması, 1973 itibarıyla bir “milli
mesele” haline geldi.
Yıldız Teknik Üniversitesi İnşaat
Mühendisliği Bölümü, Geoteknik Anabilimdalı
Emekli Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kutay Özaydın,
farkındalık konusunda ilk adımın, 1973
senesinde başlayan tez çalışmaları ile atıldığını
aktardı. 1975 yılı Aralık ayında İTÜ’de 1.
Haliç Sempozyumu’nun düzenlendiğini
ifade eden Özaydın; açıklamasını şu sözlerle
sürdürdü: “1983’e kadar hem TÜBİTAK’ın
hem de kamu kuruluşlarının desteğiyle pek
çok araştırma projesi yürütüldü. Kimi projede
Haliç tabanındaki kirli çamurun taranarak
uzaklaştırılması önerilirken, kimi çalışma
‘Haliç artık kurtarılamaz’ fikrini savundu.
1984-1993 dönemi ise, Haliç için dönüm
noktası oldu. Bu dönemde hem Haliç’in
kirlenmesine neden olan çarpık yapıların ve
sanayi tesislerinin istimlakına başlandı, hem
de atık suları toplayacak ana kanalizasyon
kolektörlerinin yapımı devreye alındı.
1995’te ise Haliç’in taranarak temizlenmesi
ve taranacak malzemenin yeni çevre
kirlenmelerine yol açmadan
uzaklaştırılması için alternatif
arayışlarına girişildi.”
Prof. Dr. Kutay Özaydın’ın
verdiği bilgilere göre; Haliç’i
kurtarmak için İstanbul
Büyükşehir Belediyesi
tarafından desteklenen
ve Yıldız Teknik Üniversitesi Geoteknik
Anabilim Dalı öğretim üyeleri danışmanlığında
yürütülen ayrıntılı zemin araştırmaları başladı.
Araştırmalar esnasında mevcut durumu
tam olarak tespit edebilmek için çok sayıda
sondajlama çalışması, arazi ve laboratuar
deneyi hayata geçirildi. Geoteknik mühendisliği
açısından çok önemli araştırma fırsatları
içeren bu kapsamlı çalışma sonucunda, yüzler
güldü: Haliç’in kurtarılması için 5.0 metre su
derinliğinin sağlanması, taranan çamurun da
boru hattıyla nakledilerek karada depolanması
en uygun ve en ekonomik çözümdü.
5 milyon metreküp çamur tarandı
Etüt çalışmalarının tamamlanmasının
ardından, 1997-1998 yılları arasında 5 milyon
metreküp dip çamuru tarandı ve bu çamur,
5 kilometre uzunluğundaki çift hatlı bir boru
ile denizden uzaklaştırıldı. Eski taş ocağı
çukurunda depolanan Haliç dip çamuru, kendi
ağırlığı altında çökelerek bu büyük çukuru
rehabilite etmiş oldu. İstanbul ise, 10 yıl içinde
kent merkezinde dev bir rekreasyon alanı elde
etti. Çevresine alışveriş merkezi ve konaklama
yapıları, çamur depolanan alan üzerinde ise bir
eğlence merkezi olan Vialand’in inşa edildiği
yöre, eski görkemine ve doğal güzelliğine
kavuşarak değer kazandı.
Bu bir ilandır
İstanbul’un
incisi Haliç, on
yıl süren dev bir
proje ile ıslah
edildi ve kente
geri kazandırıldı.
Peki, çalışmalar
esnasında
gündemin
bir numaralı
maddesi haline
gelen süreçte
neler yaşandı,
hangi aşamalar
kaydedildi? Sizler
için araştırdık.
10 yıllık bir ihtisas şirketi...
Egezemin İnşaat Mühendislik A.Ş.
Sektörünün genç temsilcilerinden Egezemin’in İcra Kurulu Başkanı Ramazan
Yıldız; zemin yapısından derin kazı yöntemlerine; gündemdeki konuları yorumladı.
G
70 metreye varan kazıklar yapıldı
Derin kazı uygulamasına dair güncel
örnekler paylaşan Ramazan Yıldız,
açıklamasını şu sözlerle sürdürdü: “İzmir,
birinci dereceden deprem bölgesindedir.
Türkiye’de benzer zemin koşullarına sahip
alanlarda yapılacak inşaatların kriterleri,
Ramada Otel Projesi
REEL SEKTOR 3 CMYK
Ekonomi Üniversitesi Yurt Binası
Derin Kazıklı Perde Yapımı
İzmir Arıtma Tesisi 4. FAz Projesi
250 metre derinliğe kadar depremsellik
fiilen ölçülmüş, Türkiye’deki ilk kalite
kontrol deneyleri, en modern yöntemlerle
yine tarafımızca Folkart kulelerindeki baret
kazıklar için uygulanmıştır.”
“Yerel yönetimler harekete geçmeli”
Ramazan Yıldız
ilk olarak burada; meslek odamız, bilim
insanları, mühendisler, özel sektör ve resmi
kurumlar arasında tartışılıp görüşülmüştür.
İzmir’de 40 kat üzeri uygulamalar olan
Folkart İkiz Kuleler ve Ege Perla Projesi, bu
tartışmaları güçlendirmiş ve doğru kararlar
alınmasına katkı
sağlamıştır. Bugün
gelinen noktada,
İzmir’de 18 ila
20 metreyi bulan
derin kazılar
yapılmış olup,
55 kata kadar kuleler inşa edilmektedir.
Bu yapıların zeminleri güçlendirilmiş,
çok özel baret kazık teknikleri ile 60 ila 70
metreyi bulan kazıklar yapılmış, dünya
standartlarında kalite kontrol deneyleri
gerçekleştirilmiştir. İlk olarak şirketimizce
Öte yandan Ramazan Yıldız, “şehir
içinde kazı yapmak, barut çuvalının yanında
ateş yakmak gibidir” benzetmesinde
bulundu. Kazıların fiber optik, telefon,
TV gibi altyapı unsurlarına, yollara ve
şehrin tarihi hafızasına zarar vermeden
gerçekleştirilmesi gerektiğini vurgulayan
Yıldız; şöyle devam etti: “Bu yapıların zarar
görmeyeceği şekilde gerekli tedbirleri alarak
kazı yapmak; ciddi projelendirme, uygulama
deneyimi ve en önemlisi çok ciddi bir kalite
kontrol mekanizması gerektirmektedir.
Hesap sonuçları her kademede kontrol
edilmeli ve gerekli hallerde hemen düzeltici,
önleyici tedbirler alınmalıdır. Biz, Egezemin
olarak kalite kontrolü tamamen dış hizmet
olarak alıyor, böylece şirket içi körlüğün
önüne geçmiş oluyoruz. Şehrimizi ve
ülkemizi ilgilendiren bir diğer önemli konu
ise kentsel dönüşümdür. İzmir’de doğrudan
kentsel dönüşüm yapılması gereken yirmiye
yakın alan bulunmaktadır. Bunun dışında
şehir merkezinde; Hatay ve sahil şeridi,
Kordon, Alsancak, Bayraklı, Karşıyaka gibi
ciddi dönüşüm gerektiren son derece değerli
alanlar bulunmaktadır. Kentsel dönüşüm
esnasında şehir
bütünlüğünü
korumak, dikkatli
planlama ile olur.
Bu planlama
ile bireyin
ihtiyacı olan
medeni yaşam esas alınmalı; şehrin ana
damarları olan yollar, altgeçitler, kültürel
ve sosyal alanlar yerel yönetimlerce
hızla değerlendirmeden geçirilmelidir.
Aksi takdirde kötü şehirleşmenin önüne
geçilemez.”
Bu bir ilandır
öç ve şehirleşme gibi faktörlerin
yoğun demografik etkisine maruz
kalan Türkiye’de, çok katlı süper
yapılara duyulan ihtiyaç her geçen gün
artıyor. Talep; emlak değeri yüksek, şehir
merkezinde bulunan alanlara yoğunlaşırken;
“derin kazı” yapmak da güvenliğin olmazsa
olmazı haline geliyor.
“Deniz gören merkezi iş merkezleri
ve rezidanslar kullanmak, iş dünyasında
güç ve prestij algısı yaratıyor” diyen
Egezemin İcra Kurulu Başkanı Ramazan
Yıldız, “talep, inşaatın finans kaynağıdır”
mesajını verdi. Bu pahalı yapıların
otopark, tesisat katı, mutfak gibi ögelerinin
genellikle yerin altında inşa edildiğini
anımsatan Yıldız; “Bu gibi ihtiyaçlar, yapı
otomasyonunun doğası ve zemin durumu;
derin kazı gerekliliğini doğuruyor. Başta
İstanbul ve İzmir olmak üzere, denizle
çevrili kıyı şehirlerimiz, yumuşak ve
gevşek bir zemin yapısına sahiptir. Yine bu
bölgelere, yüksek deniz suyu hakimdir. Bu
unsurlar; sağlıklı ve güvenli bir inşaat için
kazı derinleştirme olgusunu vazgeçilmez
kılmaktadır” dedi.
ZEMİN MEKANİĞİ
4
ve GEOTEKNİK MÜHENDİSLİĞİ
Top-down ve barette
Sonar farkı
Bu bir ilandır
1
977 yılından bu yana sektörde
faaliyet gösteren Sonar Sondaj
ve Jeolojik Araştırma Geoteknik
Hizmetleri A.Ş.; öncü başarı çizgisini
koruyor. Yeni teknolojilere açık yapısı
ve özverili çalışma etiğiyle
dikkat çeken Sonar;
Neden ık?
inşaat sektörünün
yükselen trendi
et kaarezt kazıklar, çeorki
r
a
b
olan top-down
esitli b i ve momentl ıklar,
z
tgen k
r
Dikdör düşey yükle dayanımlı ka öylece
yöntemiyle
r. B
o
ksek Bu yüksek
y
ü
lı
y
ğ
k
a
birbirinden
ında te
yum s
iyor.
şıyabil daha kolay u ıcı sistem alt
Nasıl
ta
parlak
şıy
ıya
or.
üst yap kolon ya da ta yeterli oluy m2 ‘ye,
uygulanıyor?
ık
5
z
ir
ı
projelere imza
a
nlar
.
her b bir baret k
biliyor
esit ala
ların k etreye ulaşa
atıyor.
n İnşaat, hem iksa
ık
z
a
k
t
ır
m
k ağ
Bare leri ise 80
Top-down
k
in tonlu
duvarları hem de
derinli u sayede 3 b ile rahatça
b
B
inşaat yapım
bodrum yapısının kalıcı
yükler
düşey stekleniyor.
yöntemi; özellikle
de
duvarları olacak diyafram
çok bodrumlu yüksek
duvarların imalatıyla başlıyor.
yapılarda, otoparklarda,
n Yapının kolonları (baret ve / veya
alt geçitlerde ve metro istasyonları
fore kazık kullanılarak) inşa ediliyor.
gibi yeraltı yapılarında tercih
n Birinci kazı aşamasının
ediliyor. Yöntem; ankraj ya da çivi
tamamlanması ve ilk bodrum
imalatlarının uygulanabilir olmadığı,
döşemesinin dökülmesinden sonra,
zemin deformasyonunun minimize
üst yapı ve yer altı yapısının aynı
edilmesini gerektiren durumlarda
zamanda devam etmesi mümkün
avantaj ve tasarruf sağlıyor.
oluyor.
Sonar’ın Top – Down ve
Baret Kazık Projeleri
l İstanbul Hafif Metro Sistemi
kapsamında Menderes, Mahmut Bey
ve Bağcılar İstasyonları (Top – Down ve
baret kazık uygulaması)
l Adıgüzel HES (Baret kazık
uygulaması)
l Doğançay I ve II HES (Baret kazık
uygulaması)
l Hacınınoğlu Regülatörü (Baret kazık
uygulaması)
n Çelik desteklere oranla daha rijit
döşemeler, kazının güvenliğini
arttırıyor. İskele ve kalıp işlerinde ise
ekonomi sağlanıyor.
n Geçirimsiz diyafram duvarlar ile
susuzlaştırma gereksinimi ortadan
kalkıyor.
Düzenli depolama, doğayı kurtarıyor
İDEAL BİR KATI
ATIK DEPOLAMA
SAHASI NASIL
OLUR?
REEL SEKTOR 4 CMYK
sahasından düzenli depolamaya geçiş çalışmaları devam ediyor” mesajını verdi.
Vahşi döküm, çevreyi ve
toplumu tehdit ediyor
Hiçbir mühendislik hizmeti almayan vahşi döküm sahaları, çevre ve insan sağlığı için tehlike
oluşturuyor. Atıkların vahşi döküm sahalarına
gelişigüzel bırakılması yangın ve patlamalara,
yer altı suyu ve toprak kirliliğine, can ve mal
kayıplarına yol açıyor. Doç. Dr. İlknur Bozbey’in
verdiği bilgiye göre konuyla ilgili en açık ve acı
örnek; 1993 yılında İstanbul Hekimbaşı’nda
gerçekleşen kaza. Kazada vahşi döküm sahasında yer alan büyük bir çöp kütlesi kaymış ve
39 vatandaşın ölümüne yol açmıştı. Artık her
n Doğal zeminin ve yeraltı suyunun katı
atıklardan çıkan çöp sızıntı suyu ile kirlenmemesi
için depo tabanına geçirimsiz tabaka tesis edilir.
n Katı atık depolama sahasına getirilen atıklar,
sıkıştırılarak hacimleri azaltılır.
n Koku ve rüzgarda dağılmanın önüne geçmek
için atıkların üzerine günlük örtüler yerleştirilir.
gün 14 bin ton evsel katı atığın, nihai depolama
amacıyla biri Asya, diğeri de Avrupa yakasında
bulunan düzenli depolama tesislerine götürüldüğünü vurgulayan Doç. Dr. İlknur Bozbey,
açıklamasını şu sözlerle sonlandırdı: “Türkiye’de, ihtiyaçlar doğrultusunda çok sayıda yeni düzenli depolama sahalarının inşa edileceği aşikardır. Bu sahalarda, yer seçiminden
başlamak üzere tasarım ve inşa aşamalarında
pek çok farklı branştan uzmana ihtiyaç duyulacaktır. Katı atık depolama sahaları, zemin
mekaniği ve geoteknik mühendisliği prensip
ve uygulamalarının muhakkak kullanılması
gerektiği yapılardır. Bu nedenle çevre geotekniğinin ve geoteknik mühendislerinin bu projelerin ve proje ekiplerinin ayrılmaz parçaları
olduğu unutulmamalıdır.”
n Katı atık sahasına girecek yağmur suyunu
minimize etmek için geoteknik kriterlere uygun
üst örtü kullanılır.
n Katı atık dolgularının stabilitesi ve gazların
uygun yöntemlerle dışarı atılması için gerekli
sistemler kurulur, drenaj teknolojisi devreye
alınır.
Bu bir ilandır
Geoteknik mühendisliğinin en önemli alt
disiplinlerinden olan “çevre geotekniği”, katı
atık depolama sahalarının olmazsa olmazı
şeklinde tanımlanıyor. İlerleyen dönemde
çok sayıda yeni düzenli depolama sahasına
ihtiyaç duyulacağını öngören Doç. Dr. İlknur
Bozbey’in yorumuna göre; bu sahaların
zemin mekaniği ve geoteknik mühendisliği
prensiplerine göre düzenlenmesi büyük
önem taşıyor. İlgili bakanlıklar tarafından hazırlanan raporlara göre her yıl 26 milyon ton
katı atık üretildiğini ifade eden Doç. Dr. İlknur
Bozbey, söz konusu miktarın oldukça yüksek
olduğunu belirtti. 2010 yılından bu yana evsel
katı atıkların sadece yarısının düzenli depolama mevzuatına göre bertaraf edilebildiğini
anımsatan Bozbey, “Şu anda vahşi döküm

Benzer belgeler

Sayfa2

Sayfa2 20 Şubat 1970 tarihinde Ortaköy ve Beylerbeyi’ni birleştirmek için temeli atılan Boğaziçi Köprüsü’nü, 3 Temmuz 1988’de açılan ikinci köprü takip etti. Ancak köprüler üzerinden geçişin, asırlardır d...

Detaylı

Top-down ve barette Sonar fark

Top-down ve barette Sonar fark ■ Katı atık dolgularının stabilitesi ve gazların uygun yöntemlerle dışarı atılması için gerekli sistemler kurulur, drenaj teknolojisi devreye alınır.

Detaylı