BEDAŞ “Sahadan Önce Eğitim Parkuru”

Transkript

BEDAŞ “Sahadan Önce Eğitim Parkuru”
GENEL MÜDÜR’DEN
2
GENEL MÜDÜR’DEN
Yılların Deneyimini Geleceğin
Teknolojisiyle Buluşturuyoruz!
Elektrik dağıtımı hizmeti verdiğimiz İstanbul’un
Avrupa Yakası, Türkiye’nin en büyük elektrik
tüketimini gerçekleştiriyor. Pek çok Avrupa ülkesi
nüfusundan fazla olan yaklaşık 4 milyon 300 bin
abonemize, 22 milyar 300 milyon KWh elektriği
düzenli olarak dağıtıyoruz. Bu özelliğimizle elektrik
dağıtım sektöründe Türkiye’nin amiral gemisiyiz.
1914 yılında elektrikle tanışan İstanbul’a, 1970 yılında
Türkiye Elektrik Kurumu’nun kuruluşundan beri
gelen deneyimle elektrik enerjisi sağlıyoruz. 28 Mayıs
2013’te tamamlanan özelleştirmenin ardından Cengiz
Holding, Limak Holding ve Kolin İnşaat ortaklığı
bünyesinde hizmetlerimize devam ediyoruz.
2015 yılı rakamlarına göre hizmet alanımızdaki havai
hat uzunluğu 6991 km, yer altı hat uzunluğu ise
24.127km olmak üzere toplam 31.119 km. İstanbul’da
orta gerilim ve alçak gerilim kurulu gücümüz 14228
MVA. Puant gücümüz ise 5481 MW. Tüketilen
enerjinin yüzde 40’ı ticari, yüzde 30’u mesken ve
yüzde 25’i sanayi olmak üzere İstanbul’un Avrupa
Yakası’nda toplam 22 milyar 911 milyon KWh elektrik
tüketimini karşılıyoruz.
2800’ü teknik personel olmak üzere 3700 kişilik
hizmet ordumuzla İstanbul’un Avrupa Yakası’nda
hayatın devamlılığını sağlıyoruz. Her gün 3517 km²
alana sürekli elektrik dağıtım hizmeti veriyor, sahada
görev yapacak personelimizi de iş sağlığı ve güvenliği
ile verimlilik alanlarında düzenli olarak eğitiyoruz.
1000 m2 alana kurulu “Sahadan Önce Eğitim
Parkuru”muz, elektrik dağıtım hizmetinin hızlı,
verimli ve güvenilir olmasını sağlamak amacıyla her yıl
yaklaşık 1400 personele uygulamalı eğitim veriyor.
Toplam kalite yönetimi çalışmalarımız 2009
yılında başladı. “ISO 9001 Kalite Yönetim Sistemi”
yaklaşımıyla tüm iş süreçlerinde sürekli iyileştirme
faaliyetlerinin gerçekleştirilmesi ve müşteri
memnuniyetinin artırılmasını amaçlıyoruz. 2014
yılında “OHSAS 18001 İş Sağlığı ve Güvenliği” ve
“ISO 14001 Çevre Yönetim Sistemi” standartları
kapsamında çevre ve iş sağlığı güvenliği çalışmalarını
başlattık. 2016 yılında ise bilgi güvenliği yönetim
sistemini kurduk ve ISO/IEC 27001 belgesini almaya
hak kazandık.
1970 yılından günümüze kadar gelen elektrik dağıtım
deneyimini, geleceğin teknolojisiyle buluşturuyoruz.
Sektörde ihtiyaç duyulan dinamik yapı, entegre
bilişim sistemleri, SCADA ve Arıza Yönetim Sistemi
ile hayat buluyor. Abonelerimizin hayatına dokunacak
teknolojik dönüşümle sürekli, güvenilir ve kaliteli
elektrik dağıtım hizmeti sağlıyoruz. Ekiplerimizin
sahada yürüttüğü pek çok işlemin uzaktan
yapılmasını sağlayan yatırımlar, kesintiye neden
olabilecek hareketlerin anlık takibini sağlıyor. Arızalar
gelişmeden ön müdahale yapılmasını sağlayan
yatırımlar, kesinti sürelerinin kısalmasına imkan
veriyor.
Hayatın Her Alanında Enerjimizle Yanınızdayız!
ALO 186 Çağrı Merkezi’miz, İstanbul’un Avrupa
Yakası’nda bulunan abonelere kesintisiz 7 gün 24 saat
hizmet veriyor. Müşteri memnuniyetinin odak haline
gelmesi, kaliteli hizmet sağlamayı ve bu hizmeti en
hızlı şekilde yerine getirme anlayışının oluşmasını
sağladı. Bu noktada 7/24 iletişim sağlanabilecek
enstrümanlar ile tüketici ve sahanın entegre edilmesi
sağlandı. Sosyal medyada öncü bir girişimle Twitter’da
BEDAŞ Destek hesabı açıldı. Internet, websitesi ve
çağrı merkezleri üzerinden müşteriye anında dönüş
yapılabilen hizmet noktaları arttı. Tüketiciler; her türlü
talep, şikayet ve hizmet alımına evlerinden, en kolay
şekilde ulaşabilir duruma geldi. Bunun son halkası
olarak da BEDAŞ 186 mobil uygulaması tüketicilerin
özellikle planlı ve anlık kesintiler hakkında hızlı bilgi
almasını sağlamak adına Android ve iOS tabanlı olarak
hazırlandı.
Verimliliğin ve hizmet kalitesinin artırılması
süreçleriyle her geçen gün müşteri memnuniyetinin
artırılmasını hedefliyoruz.
Selam ve Saygılarımla,
MEHMET İSLAMOĞLU
Genel Müdür
3
İÇİNDEKİLER
YÖNETİM
BOĞAZİÇİ ELEKTRİK DAĞITIM A.Ş.
BEDAŞ “Sahadan Önce Eğitim Parkuru”nda
Dört Ayda Bin Kişiye Eğitim
YAYIN ADI:
ENERJİ BOĞAZİÇİ DERGİSİ
İMTİYAZ SAHİBİ:
BOĞAZİÇİ ELEKTRİK DAĞITIM A.Ş.
GENEL YAYIN YÖNETMENİ:
BURCU ATASOY
YAYINLAR DİREKTÖRÜ (SORUMLU):
ALİ YENİLMEZ
YAYIN KURULU:
ALİ YENİLMEZ
MEHMET İSLAMOĞLU
MELİS KOBAL
YAKUP ŞİMŞEK
ÜNSAL EREKE
Şebekede Çalışana Sağlık ve Kilo Kriteri Geliyor
FOTOĞRAF VE ARŞİV SORUMLUSU:
ASKER GÖÇMENOĞLU
İLETİŞİM:
Abdülhakhamit Cd. No:21 34437
Taksim/İstanbul
Tel: (0212) 311 8093
Faks: (0212) 311 8092
www.bedas.com.tr
www.facebook.com/bedaskurumsal
https://twitter.com/bedaskurumsal
www.linkedin.com/company/bedas
https://twitter.com/bedasdestek
YAYIN YÖNETİM
BEDAŞ, Personel ve Operasyon
Verimliliği için Mobil Dönüşüm
Politikası’nı Devreye Aldı
“Meslek Liselerinde İş Sağlığı ve
Güvenliği Dersi Verilmeli”
MEDYA MÜHENDİSİ REKLAM VE
SİNEMA YAPIM SAN. TİC. LTD. ŞTİ.
Barbaros mah. Çiğdem Sok. No:1
Ağaoğlu My Ofis K:4/18 Ataşehir/İst.
DİREKTÖR:
KAYAHAN NACAR
YAYIN VE GÖRSEL YÖNETMENİ:
BEGÜM SEMERCİ
YÖNETİCİ EDİTÖR:
TAYİBE ÖNEL
EDİTÖR:
PINAR AKSEL
BASKI:
ELMA BASIM
Tevfik Bey Mah. Halkalı Cad. No: 162/7
Sefaköy – Küçükçekmece / İst.
Tel: (0212) 697 30 30
Fax: (0212) 697 70 70
Etkili İnsanların
Yedi Alışkanlığı
DAĞTIM:
Detay Dağıtım
Sıfır Beklenti,
Sonsuz Mutluluk
YAYIN TÜRÜ:
Kurumsal İletişim Dergisi
Yerel Süreli, 3 Aylık
İLETİŞİM:
[email protected]
www.medyamuhendisi.com
5
BEDAŞ’TAN HABERLER
BEDAŞ, Özel Öğrencilere
Sınıflar Yaparak Hayatı
Aydınlatıyor
BEDAŞ, “Hayatı Aydınlat” adı altında
bir dizi kurumsal sosyal sorumluluk
projesini hayata geçirecek.
Projenin ilk aşamasında Türk Kızılayı,
“Association for Coaching Türkiye” Koçluk
Derneği ve İl Milli Eğitim Müdürlüğü
işbirliğiyle İstanbul’un Avrupa Yakası’nda başlangıçta
beş okula ilk öğretim çağındaki özel öğrencilere
yönelik özel sınıf kuruyor. Projenin devamındaysa sınıf
sayısının artırılması hedefleniyor.
Özel Sınıfların Öğretmenlerine ve
Velilerine Koçluk Hizmeti Verilecek
Özel sınıf sayısının artırılmasına
ihtiyaç duyulmasından hareketle bir
araya gelen proje ortağı kurumlar,
sınıflar için gereken şartları
belirledi. Öğretmen atamalarının
tamamlanmasının ardından
sınıflar da teslim edilecek.
Projenin önemli bir aşaması da
“Association for Coaching Türkiye”
koçları tarafından sağlanacak.
Atanan öğretmenlere ve velilere
gönüllülük esasına dayalı olarak
koçluk hizmeti verilecek. Projenin
devamında İstanbul’un Avrupa
Yakası’nda özel sınıf sayısının
artırılması hedefleniyor.
İTÜ Mühendislik Öğrencileri
BEDAŞ’ı Ağırladı
İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) EESTEC Öğrenci
Kulübü, 1 Aralık 2015’te Avrupa’nın 28 ülkesinden
gelen mühendislik öğrencilerini ağırladı. Etkinliğe
katılan CLK Yatırım Enerji A.Ş. Entegre Bilişim
Sistemleri
Direktörü
Serhan Özhan,
mühendislik
öğrencilerine
elektrik üretimi
ve dağıtımı
hakkında
eğitim verdi.
6
Hayatı Aydınlat Konserleriyle Projeye Kaynak
Sağlanacak
Hayatı Aydınlat Projesi’ne kaynak sağlamak amacıyla
BEDAŞ çalışanları Türk Halk Müziği ve Türk Sanat
Müziği eğitimleri alarak sahne alacak ve projeye
kaynak sağlamak için iki konser
düzenleyecek. Müşerref Akay
ve Songül Karlı da sahne alarak
Hayatı Aydınlat Projesi’ne
destek verecek. Katılımcıların ve
sponsorların bağışlarıyla Hayatı
Aydınlat Projesi’ne kaynak
sağlanması amaçlanıyor.
BEDAŞ Çalışanları
Hayatı Aydınlat
Konserleri için Cemal
Reşit Rey’de sahneye
çıkacak.
Konserler, 1 Haziran
Çarşamba ve 2 Haziran
Perşembe günlerinde
gerçekleştirilecek.
BEDAŞ’TAN HABERLER
Eranet Smart Grid Plus Projesi“Callia”, AB Tarafından Onaylandı
BEDAŞ, Avrupa Birliği ile ortak yürütülen AR-GE projeleri kapsamında TÜBİTAK üzerinden başvurusu yapılan Callia
Projesi’ni, dokuz Avrupa ülkesinden 11 farklı firma ile üç yıl birlikte yürütecek. Akıllı Şebekeler konusunda önemli bir
pilot çalışma olan Callia; BEDAŞ ile Avrupalı dağıtım şirketleri, araştırma kuruluşları ve üniversiteler arasında bilgi
paylaşımı konusunda önemli bir köprü vazifesi görecek.
AR-GE Ziyaretleri
AR-GE Direktörü İlker Dursun,
AR-GE Mühendisi İbrahim Can
Taştan, Müşteri Hizmetleri
Direktörü Ahmet Nadir Kara
ve Ölçü Sistemleri Yöneticisi
Ömür Yalçın ile CLK Elektrik
Dağıtım şirketlerinden UEDAŞ,
ÇEDAŞ ve AKDENİZ EDAŞ’ın ilgili
yöneticilerinin bulunduğu heyet,
2015’in Ekim ve Kasım aylarında
akıllı şebeke ve akıllı sayaç konuları
üzerine en iyi uygulamaları yerinde
incelemek üzere çeşitli ülkelere
ziyaretler gerçekleştirdi.
ASELSAN’la da ortak projeler
üzerine görüşen AR-GE
Direktörlüğü, 15-16 Aralık
2015 tarihlerinde de, Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın
düzenlediği, elektrik sektörü
özelinde AB Mevzuatı
Uyumlaştırma ve İzleme
Raporu’nun sonuçlarının ele
alınacağı ve uyum seçeneklerinin masaya yatırılacağı
çalıştayda da görüşmeler gerçekleştirdi.
BEDAŞ AR-GE, “Akıllı
Sayaç Çözümleri
Çalıştayı”nda Sunum Yaptı
Elektrik Dağıtım Hizmetleri Derneği
(ELDER) ile akıllı sayaçlarda dünya
çapında 10 milyonun üzerinde
kullanım sayısına sahip Prime Alliance
tarafından “Akıllı Sayaç Çözümleri
Çalıştayı” Ankara’da,11 Aralık 2015
Cuma günü gerçekleşti. Çalıştayda,
CLK Enerji ve BEDAŞ adına Akıllı
Sayaçlar konusundaki pilot proje,
çalışmalar ve yaklaşımın anlatıldığı bir
sunum gerçekleştirildi.
İsveç Heyeti BEDAŞ’ta
İsveç Başkonsolosu Jens Odlander
ve İsveç enerji sektöründeki on
firmadan toplam 20 delege, BEDAŞ’ı
ziyaret etti. BEDAŞ’ı tanıtan sunum
ve toplantının ardından SCADA
odası ziyaret edildi.
7
BEDAŞ’TAN HABERLER
SEDAŞ Yöneticilerinden BEDAŞ Genel
Müdürü Mehmet İslamoğlu’na Ziyaret
SEDAŞ İşletme Bakım Grup Müdürü Burhan Ak,
Lojistik&Planlama ve Satın Alma Grup Müdürü Baran Ertuğrul,
Kurumsal İletişim Müdürü Ayhan Erkovan ile Bakım Yönetimi
Müdürü Mehmet
Reşat Karaman,
BEDAŞ Genel
Müdürü Mehmet
İslamoğlu’na makamında nezaket ziyaretinde bulundu.
BEDAŞ Genel Müdürü İslamoğlu ile dağıtım faaliyetlerine ilişkin
görüş ve bilgi alışverişinde bulunan SEDAŞ yöneticileri, daha sonra
CLK Enerji Kurumsal İletişim Direktörü Melis Kobal ve Kurumsal
İletişim Müdürü Burcu Atasoy’la görüşmeler gerçekleştirdi.
1242 Personel Sadece Şebeke
Hizmetleri İçin 7/24 Sahada
BEDAŞ, kış ayında 1242 saha
personeliyle İstanbul Avrupa
Yakası’nın 22 ayrı bölgesinde
şebeke hizmetlerini 7/24 çalışma
prensibine göre sürdürdü.
Sektörde bir ilk olan BEDAŞ
Destek Twitter hesabıyla da
taleplere 7 gün 24 saat dönüş
yapıldı.
Olumsuz hava koşullarının
devam ettiği süre boyunca bölgeyi etkileyen arıza
sayısını ve kesinti sürelerini azaltmak için rutin
uygulamaların dışında tedbirler alındı.
ELDER İletişim Toplantısı
BEDAŞ’ta Yapıldı
ELDER mart ayı iletişim toplantısı, BEDAŞ ev sahipliğinde
25 Mart 2016 tarihinde gerçekleştirildi. Toplantıya elektrik
dağıtım şirketlerinin kurumsal iletişim yöneticileri katıldı.
Toplantıda
elektrik
dağıtım
sektörüne
dair
çözümler,
yatırım ve bakım onarım haberlerinin paylaşılması, sosyal
sorumluluk projeleri, iletişim kanallarının etkin kullanımı
konusunda görüş ve öneriler dile getirildi.
8
BEDAŞ’TAN HABERLER
BEDAŞ, Esenyurt’a 9,5 Milyon
TL’lik Yatırım Planlıyor
Esenyurt ilçesindeki sorunları masaya yatırmak
için çeşitli heyetlerle görüşen BEDAŞ, 10
Şubat Çarşamba günü İstanbul Büyükşehir
Belediyesi (İBB) Halkla İlişkiler Müdürlüğü
Muhtarlar Şefliği’nin ev sahipliğinde Esenyurt
Muhtarlarıyla bir araya gelerek bölgeye ilişkin
çözümleri konuştu.
BEDAŞ, ilçedeki elektrik dağıtım hizmetlerini
iyileştirmek için 2016 yılı içerisinde 9,5 milyon
lira tutarında 31 adet elektrik tesis projesi
yürütmeyi planlıyor.
BEDAŞ, Avcılar’a 10,4 Milyon
TL’lik Yatırım Planlıyor
BEDAŞ, 17 Şubat Çarşamba günü Avcılar
Belediyesi Muhtarlar Müdürlüğü’nün
ev sahipliğinde Avcılar muhtarlarıyla bir
araya geldi. BEDAŞ, ilçede 10,4 milyon lira
tutarında 14 adet elektrik tesis projesi
yürütmeyi planlıyor.
Şişli İlçesi Muhtarlarıyla
İstişare Toplantısı Yapıldı
BEDAŞ, Şişli ilçesi muhtarlarıyla 18
Şubat ve 4 Mart tarihlerinde iki kez
bir araya geldi.
Toplantılarda muhtarlarımıza
sunulacak olan yeni hizmetler ve
çözüm çalışmaları anlatıldı. Mahalle
muhtarları, sıkıntılarını dile getirirlerken
BEDAŞ’la ilgili sorunlarından da
bahsederek, çözüm için destek
beklediklerini ifade etti.
BEDAŞ Arıköy Sitesi’ni
Ziyaret Etti
BEDAŞ, 29 Şubat Pazartesi günü
Uskumruköy’de bulunan Arıköy Sitesi
yönetimiyle toplantı gerçekleştirdi. Sitede
toplantı ardından saha incelemesi de
yapılarak çözüm üretilmesi sağlandı.
9
BEDAŞ’TAN HABERLER
BEDAŞ’ta Üsküdar Üniversitesi
Öğrencilerine İSG Eğitimi
BEDAŞ, teknik ve meslek liseleri ile üniversitelerin
ilgili bölümleri için yerinde eğitimi destekleyen
sosyal sorumluluk yaklaşımıyla çalışmalarına
devam ediyor. 1 Mart 2016 tarihinde BEDAŞ
Eğitim Merkezi’nde Üsküdar Üniversitesi
öğrencilerine İş Sağlığı ve Güvenliği eğitimi verildi.
Eğitime Yrd. Doç. Dr. Esin Tümer eşliğinde
Üsküdar Üniversitesi İSG Bölümü üçüncü sınıf
öğrencileri katıldı. Gün boyu süren eğitimde İş
Güvenliği Uzmanı ve Eğitmen Ozan Bozlak,
öğrencilere BEDAŞ’ta İSG yapılanmasını,
Oryantasyon Eğitimini, Teknik Eğitim ile
BEDAŞ’ta uygulanan İSG sistemini anlattı.
Üsküdar Üniversitesi öğrencileri, “Yüksek Gerilim”
dersindeki bilgilerini uygulamalı olarak pekiştirme
fırsatı buldu.
BEDAŞ, Destek Hesabıyla 7/24 Twitter’da
Elektrik dağıtımı sektöründe, tüketici deneyimini sosyal medyada yeniden şekillendirmeyi hedefleyen
BEDAŞ, sektörde bir ilke imza atarak Kasım ayında Twitter Destek hesabı açtı. BEDAŞ Twitter Destek hesabı,
İstanbul’un Avrupa Yakası’ndaki elektrik abonelerinin taleplerini ve sorularını 7/24 anlık olarak yanıtlıyor.
Tüketiciler elektrik dağıtım hizmetlerine yönelik soru ve görüşlerini Twitter’daki @BEDASDestek hesabına da
iletebilecekler.
Facebook, Twitter ve LinkedIn’deki kurumsal hesapların linkleri:
www.facebook.com/bedaskurumsal
www.twitter.com/bedaskurumsal
www.linkedin.com/company/bedas
bedas.com.tr’de Tek Tıkla
Bilgiye Ulaşım Hedeflendi
Kurumsal internet sitesini
hem tasarım hem de içerik
anlamında yenileyen BEDAŞ,
anlık bilgi ve hızlı erişim
deneyimini hedefliyor. Başvuru
süreçlerini de kolay anlaşılabilir
infografiklerle sunan bedas.
com.tr, görme engellilere
özel olarak tasarlanmış bir
ara yüze de sahip. Görme
engelli ziyaretçilerin de
rahat kullanımını sağlamak
amacıyla metinleri sesli okuyan
yazılımlarla da uyumlu çalışıyor.
10
İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ
BEDAŞ “Sahadan Önce
Eğitim Parkuru”nda Dört
Ayda Bin Kişiye Eğitim
BEDAŞ, Bakırköy’de bin
metrekarelik “Sahadan Önce
Eğitim Parkuru” kurdu. Dört ayda
bin kişi uygulamalı eğitim aldı.
Çalışanlar sahada yapacakları
tüm işlemleri önce burada
gerçekleştiriyor.
Boğaziçi Elektrik Dağıtım
A.Ş. (BEDAŞ) İstanbul
Avrupa Yakası’na verdiği
hizmette kaliteyi yeni
eğitim parkuruyla
artırıyor. Bakırköy’de
oluşturulan “Sahadan Önce Eğitim
Parkuru” ile karşılaşılabilecek
sorunlar önce burada çözüm buluyor.
BEDAŞ ekipleri Bakırköy İşletme
Müdürlüğü’nde bin metrekarelik
alanda üç gün boyunca uygulamalı
teknik eğitim alıyor.
BEDAŞ Genel Müdürü Mehmet
İslamoğlu’na göre eğitimlerin uygulamalı
olması sayesinde çalışanlar soruyor,
araştırıyor, aktarıyor ve yeni fikirlerle
sisteme katkıda bulunuyor.
12
İslamoğlu: Parkurumuz Teoriği
Pratiğe Döküyor
BEDAŞ Genel Müdürü Mehmet
İslamoğlu, parkurun teknolojik yenilikler
takip edilerek oluşturulduğunu
vurgularken, teknisyenlerin burada
teoriyi pratiğe dönüştürdüğünü
söylüyor. İslamoğlu, eğitim parkurunun
özelliklerini şöyle sıralıyor:
“Parkur içerisinde, dağıtım şebekesinde
yer alan tüm ekipmanlar var. Bunlar
arasında kesiciler, ayırıcılar, modüler
hücreler, alçak gerilim panoları, yüksek
gerilim trafoları, havai hat direkleri
İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ
gibi birçok teçhizat yer alıyor. Dört sayaç
laboratuvarı ve teorik eğitim amacıyla
kullanılmak üzere iki adet 40 kişilik
dersliklerimiz mevcut.”
Hedef: Kaliteli İş Gücü,
Maksimum Güvenlik
Çalışanlarına öncelikle iş güvenliği
konusunda önemli kazanımlar
sağlamayı hedefleyen BEDAŞ,
profesyonelleşen kadrosu sayesinde
kaliteli ve yüksek verimli iş gücüne
kavuştu. Düzenlenen eğitimlerin
sonuçları incelendiğinde iş kazalarında
ciddi oranda düşüş ve saha sorunları
çözümlerinde hız gözleniyor.
Eğitimler aracılığıyla çalışanlarında
farkındalık yaratmayı ve deneyimlerini
geleceğe aktarmayı planlayan BEDAŞ,
“Sahadan Önce Eğitim Parkuru”yla yeni
fikirlerle sisteme katkıda bulunan tam
donanımlı ekip oluşturmayı amaçlıyor.
Dört Ayda Bin Çalışana Eğitim Verildi
BEDAŞ Teknik Eğitmeni Ozan Bozlak,
eğitim parkurunda şu ana kadar bin
kişiye eğitim verdiklerini anlatıyor:
“Kurulan eğitim parkuruyla kısa
zamanda büyük başarı sağladık. Şu
ana kadar manevra, havai hat, açma
kesme eğitimleri verildi. Hedefimiz tüm
teknisyen ve teknikerlerin eğitim alması.
Çalışanlarımızın sahada karşılaşacakları
olası arızalarda deneyim kazanmaları
için oluşturulan eğitim merkeziyle
iş güvenliğinde artış sağlanmış olup
yapılan işin kalitesi artmıştır.”
Eğitim parkurlarının örneklerine
göre çok daha gelişmiş olduğunu
kaydeden Bozlak, “Eğitim parkurumuz
BEDAŞ vizyonuyla oluşturuldu. Alanın
genişliği, malzeme çeşitliliği ve
gerçeğe yakınlığıyla uygulanabilirliği
açısından diğer örneklerden çok daha
önde bir parkura sahibiz. Amacımız
çalışanlarımızın her gün defalarca
uygulayacakları işlemleri eğitim
parkurumuzda yakından öğrenmelerini
sağlayarak olası iş kazalarını sıfıra
indirmektir.” dedi.
Kemerburgaz AOB
Teknisyeni Mehmet Tayfur
Sevindik:
Şirketimizde daha önce
eğitim salonlarında teorik
olarak aldığımız eğitimleri
burada pekiştirme fırsatı
bulduk. Hemen hemen
sahada karşılaştığımız
tüm ekipmanlar eğitim
parkurunda yer alıyor.
Uygun zamanlarımızda
eğitmenler gözetiminde
ekipmanları test etme
fırsatı buluyoruz. Bu da
bizim el becelerimizi
artırmamızı sağlıyor. Ufak
ayrıntıların arızaların nasıl
önüne geçebileceğini
anlattılar. Teknik aletlerin
en verimli şekilde nasıl
kullanıldığını, orta gerilimde
sıkı bağ tekniklerini ve nasıl
yapılacağı öğrendik.
Büyükçekmece AOB
Teknisyeni Serkan Yıldırım:
Burada eğitim parkurunun
olması çok iyi oldu.
Tecrübelerimizi yeni
başlayan arkadaşlara
aktarma fırsatı buluyoruz.
Aynı zamanda kendimizi
geliştiriyoruz. Alınan
eğitimlerle İstanbul
Avrupa Yakası’nda yaşayan
insanlara daha kaliteli ve
güvenli elektrik dağıtım
hizmeti sağladığımıza
inanıyorum.
Hadımköy AOB Teknisyeni
Ömer Başkal:
“Sahadan Önce Eğitim
Parkuru”nda Teknik
Eğitmen Çağlar Bağ’ın gözetiminde bilgilerimi tazeledim. Yeni
tip klemens olsun, iş güvenliği olsun birçok konuda uygulamalı
olarak eğitim alma fırsatı buluyoruz. Eğitim parkurunda görerek ve
uygulayarak aldığımız eğitimlerle eksiklerimizin farkına varıyoruz.
Alınan eğitimler sonrası olası arızalarda daha hızlı ve kaliteli iş
ortaya çıkacağına inanıyorum.
13
İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ
Elektrik Dağıtım Sektöründe İş Sağlığı
ve Güvenliği Kongresi Düzenlendi
Elektrik Dağıtım Sektöründe İş Sağlığı ve Güvenliği Kongresi “Dağıtımda Yeni Yaklaşımlar” başlığı
temasıyla 24-25 Şubat 2016 tarihlerinde Rixos Sungate Hotel’de Antalya’da gerçekleştirildi.
Elektrik Dağıtım Hizmetleri Derneği (ELDER) ile
Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) alt kuruluşu
olan Uluslararası Sosyal Güvenlik Birliği’nin (ISSA)
işbirliğiyle düzenlenen kongreye, TEDAŞ yetkilileri,
elektrik dağıtım sektörünün yöneticileri, iş sağlığı
ve güvenliği uzmanları, Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı yetkilileri katıldı.
287 kişinin katıldığı İş Sağlığı ve Güvenliği Kongresi’nin
açılış konuşmalarında elektrik dağıtım sektöründe
iş sağlığı ve güvenliğinin önemine, ark risklerine
karşı korunma önlemleriyle enerji altında çalışma
konusunun Türkiye’de yeni ve gelişmekte olduğuna,
bu kongre vesilesiyle bu konuların çoğu yabancı
uzmanın katkısıyla ele alınacağına vurgu yapıldı.
Kongrede birinci gün, “Yüklenici İş Sağlığı ve Güvenliği
(İSG) Yönetimi” ile ilgili uluslararası iyi uygulamalar,
elektrik ark riski, etkileri, ark hesabı, kaynağında
önlemler ve arkla ilgili kişisel koruyucu donanımlar;
ikinci gün ise dünyada enerji altında çalışma,
Avrupa’da ilgili mevzuat ve standartlar, mesleki
eğitim, Fransa, Almanya, İngiltere ve ABD’de dağıtım
14
sektöründe enerji altında yapılan çalışmalar ve bu
çalışmalarda kullanılan güvenlik ekipmanları ve kişisel
koruyucu donanımlar (KKD) konuları ele alındı. Ayrıca
ikinci günün sonunda düzenlenen interaktif oturumda
enerji altında çalışmanın Türkiye’de uygulanabilirliği
değerlendirildi.
“İnsanlar Liderleri Takip Eder”
Yabancı katılımcılar arasında yer alan Uniper
Technologies şirketinin Güvenlik, Sağlık ve Çevre
Bölümü’nün Direktörü Dr. Harald Wachsmuth
“Yüklenici firmalarda İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetimi”
ile ilgili bir sunum yaptı.
Wachsmuth yaptığı sunumda şunları söyledi:
“Kendi çalışanımız ya da alt yüklenici olsun, bizimle
çalışan herkese aynı şekilde yaklaşıyoruz. İş sağlığı
ve güvenliğini genel bir politika olarak uyguluyoruz.
Bir projeyi alırken bütçe, zaman, sağlık ve güvenlik
hepimizin göz önünde bulundurması gereken konular.
Bir alt yükleniciyle anlaşmadan önce riski
değerlendiriyoruz. Ardından alt yüklenicinin
kapasitesinin değerlendirilmesi süreci geliyor.
İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ
Kontrat sürecinde de iş sağlığı ve güvenliği
konusunda önce biz liderlik gösteriyoruz. Etkili roller
ve sorumlulukların belirlenmesi ardından güvenlik
risklerinin yönetilmesini sağlıyoruz. Alt yüklenicilerle
çalışırken kategorizasyon yapıyoruz. Bunu satın alma
departmanı yürütüyor. Risk değerlendirme sürecinde
bu belirleniyor.
Örneğin istatistikî olarak 50 MW için bir ölümlü
kaza oranı göz önünde bulundurursak 11 bin MW’lik
santral inşaatında 20 ölümlü kaza oranı bizim için
kabul edilemez. Bu nedenle de çalışanlarımızın
direktiflerini uyguladığı süreç yöneticisinin iş sağlığı
ve güvenliği politikamızı özümsemiş olmasını
önemsiyoruz. İnsanlar liderleri takip eder, liderin
nasıl davrandığı önemli. İş sağlığı ve güvenliğini
sekteye uğratan önemli bir konu da çalışanların
kendi ellerine uygun alet üretmeleri. Solakların kendi
ellerine uygun ürettiği aletler örnek
olarak gösterilebilir. Çalışanların
kendi ürettiği aletlere de asla izin
vermiyoruz ve toplatıyoruz.”
“Planlı İş Sağlığı ve Güvenliği
Teftişleri Yapılacak”
İş Teftiş Ankara Grup Başkan
Yardımcısı İş Başmüfettişi Ergün
Göktaş “2016 Yılı Programlı İSG
Teftişleri” başlıklı sunumunda
şunları söyledi: İş Teftiş Kurulu 2012
yılından itibaren proaktif önleyici
tedbir yöntemine geçti. Geçmiş
yıllara ait istatistikler, mevzuatlar
masaya yatırılıyor. İhtiyaç duyulursa sektörel
bazda pilot denetimler yapılıyor. Bu sene elektrik
dağıtım sektöründe de planlı iş sağlığı ve güvenliği
teftişleri yapılacak. Denetim sırasında İSG
organizasyonundan başlamak üzere, risk bazlı
programlı teftişler yapacağız.
Örneğin yapı sektöründe yüksekten düşme,
istatistiklerde ön sırada geliyor. Elektrik dağıtımında
da bu şekilde risk odaklı denetim yapılacak. Sadece
problemli noktayı bulup cezayı verip gitmek hedefimiz
değil. Sürdürülebilir iyileşmeyi hedefliyoruz.
İlk olarak sahada iş sağlığı ve güvenliği yönünden
eksik tespit edersek tutanak tutup düzelmesi için süre
tanıyacağız. Hayati tehlike durumunda ise durdurma
işlemi yapılacak.
Mart ayının başında 5-6 dağıtım şirketine denetim
sürecine başlayacağız. İlk ele alacağımız konu
aşağıdaki beş madde içinde İSG organizasyonu olacak.
Belirlenen öncelikli iş kazası riskleri:
1. Elektrik akımına maruz kalma
2. Yangın ve patlama
3. Yüksekten düşme
4. Yeraltı kablo çalışmalarında göçük
5. İSG Organizasyonu
Almanya 2017 Yılında “Önleme Kültürü”
Kampanyası Başlatıyor
Kongrede konuşma yapan BG ETEM İş Sağlığı ve
Güvenliği Müdürü Jens Jühling, Almanya’da iş sağlığı
ve güvenliği konusunda farkındalığı artırmaya yönelik
önemli bir kampanyanın 2017 yılında başlatılacağını
duyurdu. “Önleme Kültürü” adlı kampanya,
değerlerde ve kültürde değişikliğin uzun yıllar sonunda
kalıcı hale gelmesinden hareketle 2027 yılına kadar
sürecek.
Alman Sosyal Kaza Sigortası (DGUV) ve üye
kuruluşlarının işbirliğiyle hem kamu kurumlarına
hem de özel sektöre yönelik olarak
başlatılacak kampanya; güvenlik
ve sağlığı, kurumların ve bireylerin
tüm aksiyonlarında ilk düşünülmesi
gereken kriter olarak oturtmayı
hedefliyor. Bu nedenle kampanya;
değerler, değer sistemleri ve
kültürde kalıcı değişikliği
yaratmak için 10 yıl boyunca
yürürlükte kalacak.
Kongrede aynı zamanda panelist
olarak da yer alan Jühling, elektrik
çarpmaları ve ark kazalarından
korunmak için önemli birkaç
prensibin akıldan çıkarılmaması gerektiğini vurguladı.
Jühling, “Günümüzde güvenlik konusunda yaşanan
olaylar hakkında bilgi veriyoruz ancak davranış
tedbirleri hakkında hiç konuşmuyoruz. Sadece
Almanya’da değil, bu konu dünyanın her yerinde
önemli bir husus” dedi. Jühling, sözlerine şöyle
devam etti: “G7 ülkeleri, büyük sanayi ülkeleri bir
araya geldi ve iş kazalarına savaş açtı çünkü ölümle
sonuçlanan iş kazaları kabul edilemez. Hiçbir yerde
ölümle sonuçlanan kaza olmasın. Hedefimiz bu olmalı.
Vizyonumuz bu olmalı” şeklinde konuştu.
“Yasada Eksik Yok, Sorun Uygulamada”
ELDER Genel Sekreteri Uğur Yüksel yaptığı
konuşmada, iş sağlığı ve güvenliğiyle insan kaynakları
ve eğitim konularına öncelik verdiklerini belirtti.
Türkiye’nin geçtiğimiz yıllarda iş kazalarıyla ilgili çok
kötü tecrübeler yaşadığına işaret eden Yüksel, “Bu
konuda istatistiklerimizin iyi olmadığı da bir gerçek.
İncelediğimizde yasal düzenlemeler Avrupa Birliği ve
gelişmiş ülkelerden farkımız yok. Sorun uygulamada.
Sorun insan faktöründe” dedi.
15
İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ
Şebekede Çalışana
Sağlık ve Kilo
Kriteri Geliyor
Elektrik dağıtım sektöründe çalışanlar
için mesleki kriterler getirilecek. İşe uygun
personel seçimi bilimsel, tıbbi ve psikolojik
yöntemlerle belirlenecek. Yeni çalışmayla
elektrik dağıtım sektöründe çalışan
personele, boy, kilo, refleks, işitme, yaş gibi
sınırlar getirilecek.
Elektrik dağıtım sektöründe elektrik direklerine
tırmanacak, hat arızalarını giderecek, bakım onarım
yapacak elemanların belirli fiziki ve psikolojik
standartları taşıması gerekecek. Duyma kaybı ve görme
kusuru bulunan, boy kitle endeksi belirli bir seviyenin
üzerinde olan, psiko-motor özellikleri yetersiz kişiler
bu işlerde çalıştırılamayacak. Düzenlemeye dair ilk
bilgiler Elektrik Dağıtım Hizmetleri Derneği (ELDER)
ve Uluslararası Sosyal Güvenlik Birliği (ISSA) işbirliğiyle
Antalya’da düzenlenen Elektrik Dağıtım Sektöründe
İş Sağlığı ve Güvenliği Kongresi’nin açılışında Türkiye
Elektrik Dağıtım A. Ş. (TEDAŞ) tarafından dile getirildi.
“En Önemli Değer İnsan Canı”
TEDAŞ’ın, elektrik dağıtımının
özelleştirilmesinden sonra misyon
ve kabuk değiştirdiğinin de
vurgulandığı kongrede, yeni
misyonun en önemli ayaklarından
birini eğitimin oluşturduğu ifade
edildi. Kongrede, son yıllarda hem
sahadaki hem de diğer personele
yönelik eğitimlerde iş güvenliğine
ciddi önem verildiğinin ve en önemli
değerin insan canı olduğunun sürekli
olarak altı çizildi.
İşe Uygun Eleman Çalıştırılacak
TEDAŞ, insan ve iş güvenliği malzemesi
konularında ELDER işbirliğiyle özel bir çalışma başlattı.
Başarı için işe uygun kişinin seçilmesinin gerekliliğinden
hareketle beş büyük eğitim merkezinin üçünde
işgücü ölçme ve değerlendirme merkezi kuruluyor.
Mesleki Yeterlilik Kurumu (MYK) ve ELDER’le elektrik
dağıtımındaki iş süreçlerini belirleyen TEDAŞ, her işe
uygun insan portföyünü de oluşturacak. İşe uygun
insanın seçimi bilimsel, tıbbi ve psikolojik yöntemlerle
16
belirlenecek. Eğitime katılan kişi eğer psikolojik ve fiziki
özellikleri uygunsa o işte çalışmaya devam edecek.
Uygun değilse başka bir alanda değerlendirilecek.
Kilo Vermeyen Başka Birime
Özellikle elektrik dağıtım şebekelerinin bakım onarımı
için sahada çalışan personelin belirli fiziki özellikleri
taşıması gerekecek. Örneğin belirli bir kilonun üzerindeki
çalışan veya görme ve duyma konusunda eksiklikleri
bulunan işçi belirli noktalarda çalıştırılamayacak. Bu
kritere uymayan mevcut çalışanlar ise başka birime
kaydırılabilecek. Uygulama takvimi EDAŞ’larla yapılacak
ortak çalışmalarla daha sonra belirlenecek. Belli bir geçiş
sürecine ihtiyaç duyulabileceği de öngörülüyor.
48 Bin Çalışandan 30 Bini Etkilenecek
Futbol kulüplerinin transfer edeceği
oyuncuyu check-up’tan geçirmesi
örneğinden hareketle, riski en yüksek
sektörlerden biri olan elektrik
dağıtımında da belli kriterlerle
çalışılması gerekecek. Elektrik
şebekesinin hava şartlarına açık,
karda, fırtınada çalışmayı gerektiren
yapısı nedeniyle tedbir alınması
zaruri oldu.
İş Güvenliği Malzemesine Standart
TEDAŞ, elektrik dağıtım sektöründe
kullanılan iş güvenliği malzemelerinin kalite ve
standartlarıyla ilgili bir projeyi de hayata geçirecek.
Şirketlerin iş güvenliği malzemeleri alırken kaliteye
gösterdikleri özenin yanı sıra bir standardı da olacak.
Bu standardın belirli periyotlarla takibi yapılacak.
Standardı belli bir iş eldiveni, belli bir süre kullanıldıktan
sonra aynı standardı koruyup korumadığı kurulan test
laboratuvarında denetlenecek.
İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ
İSG Kongresi Sonuç Bildirgesi
24-25 Şubat 2016 tarihlerinde gerçekleştirilen İş Sağlığı ve Güvenliği Kongresi’nin
sonunda aşağıda sunulan “Kongre Sonuç Bildirgesi” katılımcılarla paylaşıldı.
1. Elektrik dağıtım sektöründe uluslararası standartlar
baz alınarak ark hesapları yapılmalı, ark hesapları
yapılırken alçak gerilim (AG) yüksek gerilim (YG) ayrımı
yapılmamalıdır, özellikle AG’de ark riskinin daha yüksek
olduğu unutulmamalıdır.
2. Arkla ilgili risk kontrol önlemleri belirlenirken kişisel
koruyucu donanımlar (ark elbisesi, ark başlığı, ark
eldiveni vb.) en son önlem olarak düşünülmeli, öncesinde
kaynağında arka karşı önlemler dizayn aşamasında
düşünülmelidir.
3. Arkla ilgili kişisel koruyucu donanımlar (ark elbisesi, ark
başlığı, ark eldiveni vb.) temin edilirken uluslararası IEC
ve EN normları dikkate alınmalı, bu standartlara uygun
bitmiş ürün sertifikası alınmalı ve ilgili standartlarda
belirtilen akredite test kuruluşlarında test edilmiş
KKD’ler alınmalıdır.
4. Dağıtım sektöründe enerji altında çalışma konusunda
bu kongre çok önemli bir adım olup bundan sonraki
süreçte konuyla ilgili daha detaylı ve kapsamlı teknik
çalıştaylar ve saha çalışmaları gerçekleştirilmeli, çalışma
grupları oluşturulmalıdır. İyi planlanmamış bir geçiş
sürecinin ölümlü kazalara sebebiyet verebileceği
unutulmamalıdır.
5. Enerji altında çalışma konusunda acele edilmemeli,
bir master plan dâhilinde süreç yürütülmeli, kısa ve uzun
vadeli hedefler belirlenerek ilerlenmelidir.
6. Master plan hazırlanırken tüm paydaşların (TEDAŞ,
ELDER, EPDK) katılımı sağlanmalı.
7. Enerji altında çalışma ile ilgili teknik fizibilite
çalışmalarına öncelik verilmeli, YG/AG havai hat, YG/
AG yeraltı, kabin içi-trafo merkezinde, SDK’da, kofre
ve sayaçta çalışmalarla ilgili ayrı ayrı teknik fizibilite
çalışmaları yapılmalı, her bir çalışma için gerekli güvenlik
ekipmanları ve KKD’ler belirlenmelidir.
8. Teknik fizibilite çalışmaları yapılırken Türkiye dağıtım
sektörünün gerçekleri, şebekenin fiili durumu ve şebeke
ile ilgili sorunlar dikkate alınmalıdır.
9. Enerji altında çalışma konusunda insan faktörü
ihmal edilmemeli, Türkiye’deki mevcut çalışan profili,
güvenlik donanımı ve KKD kullanmama alışkanlığı ve risk
algısının düşük olması gibi konular ayrıntılı bir şekilde
irdelenmeli ve bu hususların nasıl düzeltileceğine dönük
somut programlar oluşturulmalıdır. İnsan faktörü ile
ilgili çalışmalara endüstriyel psikologların da katılımı
sağlanmalı.
10. Fizibilite çalışmalarının olumlu sonuçlanması halinde
enerji altında çalışmaya geçmeden önce kapsamlı bir risk
değerlendirmesi yapılmalı ve gerekli aksiyonlar alınarak
pilot uygulamalar gerçekleştirilmeli.
Pilot uygulamaların başarılı olması
halinde uygulamaya geçilmeli.
11. Enerji altında çalışma ile ilgili detaylı mevzuat
oluşturulmalı ve uluslararası standartlar harmonize
standart haline getirilmeli.
12. Dağıtım şebekesi ile ilgili tip proje hazırlayan teknik
ekip enerji altında çalışma konusunda kapsamlı eğitim
almalı ve şebekenin enerji altında çalışmaya uygun bir
şekilde tesis edilmesi sağlanmalı.
13. Enerji altında çalışmada kullanılacak güvenlik
ekipmanları ve KKD’lerin periyodik test ve kontrollerini
yapacak bağımsız kuruluşlarla ilgili gerekli düzenlemeler
yapılmalı.
14. Yüklenici/taşeron faaliyetlerinin İş sağlığı ve güvenliği
(İSG) açısından etkin bir şekilde yönetilmesi için;
• Yüklenici firma çalışanları ile kendi çalışanlarımız
arasında herhangi bir ayırım yapılmamalı, kendi
çalışanlarımız gibi görülmeli,
• Şirket üst yönetimi yüklenici İSG yönetimi konusunda
adanmışlık derecesinde kararlılığını göstermeli,
• İhale aşamasından önce yükleniciye verilecek iş veya
proje ile ilgili risk değerlendirme yapılmalı,
• Yüklenici firmadan istenecek İSG yükümlülükleri
spesifik olarak belirlenmeli ve yüklenici firmalara anlaşılır
bir şekilde anlatılmalı,
• İSG şartnamesi iş sözleşmesinin bir parçası olmalı,
• Teklif değerlendirme aşamasında firmaların hazırlamış
oldukları İSG planları değerlendirilmeli,
• Yüklenici firmalardaki İSG farkındalığını artırmak için
iş sahibi firmalar yoğun çaba ve gayret göstermeli,
yüklenici firmalara sahada istenen İSG önlemleri ve
iyi uygulamalar sahada gösterilmeli, İSG anlayışının
oturması zaman alacağından iş sahibi firma sabır
ve kararlılıkla yüklenici firmaya İSG yükümlülüklerini
uygulatmalı,
• Yüklenici firmaların sahası sistematik olarak
denetlenmeli, görülen uygunsuzluklar için yaptırım
uygulanmalı, iyi uygulamalar için de ödül mekanizması
oluşturulmalı,
• Yüklenici firmaları sadece iş güvenliği uzmanları
değil operasyon veya iş birimleri de sistematik olarak
denetlemeli, operasyon/iş birimi yöneticisi, mühendisi
veya teknikeri sahaya çıktığında İSG açısından rol model
olmalı ve İSG’yi işlerinin bir parçası olarak görmeliler.
• Daha sonra kullanılmak üzere iş tamamlandıktan sonra
firmaların İSG performansları değerlendirilmeli ve kayıt
altına alınmalı.
17
İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ
“Meslek Liselerinde İş Sağlığı ve
Güvenliği Dersi Verilmeli”
“İş sağlığı ve güvenliği kültürü, yarının çalışanları olacak öğrencilere benimsetilirse özellikle sanayi
alanındaki iş kazaları ve meslek hastalıkları şüphesiz azalacak.”
İş Teftiş Ankara Grup Başkan Yardımcısı İş Başmüfettişi
Ergün Göktaş’la iş teftişini, iş sağlığı ve güvenliğinin
önemini ve Elektrik Dağıtım Projesi’ni konuştuk.
İş Teftiş Kurulu Başkanlığı hakkında kısaca bize
bilgi verebilir misiniz?
İş Teftiş Kurulu Başkanlığı, 13.12.1950 tarihli ve
5690 sayılı Sanayi ve Ticarette İş Teftişi Hakkındaki
81 numaralı Milletlerarası Çalışma Sözleşmesinin
Onanmasına Dair Kanun’a dayandırılarak kurulmuştur.
Kısaca iş yerlerinde, çalışma şartları, çalışma ortamı,
çalışma ilişkileri, iş kazaları, meslek hastalıkları,
kayıt dışılık, iş sağlığı ve güvenliğine yönelik ihlaller
ve benzeri risk kriterlerine dayanarak iş yerlerinde
mevzuatın uygulanıp uygulanmadığını denetleyen,
çalışma koşullarını iyileştirmeyi amaçlayan bir kurum.
İş teftişi ne demektir?
İş teftişi, genel olarak çalışma hayatıyla ilgili
mevzuatın uygulanmasının devlet tarafından
izlenmesi, denetlenmesi ve teftişini ifade eder.
Özel olarak ise İş teftişi; çalışma süreleri, ücretler,
iş sağlığı ve güvenliği, işçilerin refahı, kayıt dışılık,
işsizlik, istihdam ve işgücü piyasası uygulamaları gibi
çalışma şartlarına ilişkin tüm mevzuat hükümlerinin
uygulanmasıyla ilgili olarak araştırma, inceleme
ve denetlemeyi de kapsayan ve devlet adına
gerçekleştirilen teftiş faaliyetlerini ifade eder.
İş müfettişlerinin görevleri nelerdir?
İş Müfettişliği en dar tanımıyla, iş hayatının izlenmesi,
denetlenmesi ve teftişiyle ödevli meslek grubudur. İş
denetimi yetkisini, devletin tüzel kişiliğinden alır. 4857
sayılı İş Kanunu’nun “Devletin Yetkisi” başlıklı 91/1.
maddesinde “Devlet çalışma hayatı ile ilgili mevzuatın
uygulanmasını izler, denetler ve teftiş eder” hükmü
yer alıyor. Dolayısıyla iş hayatının denetim ve teftişi,
devlete ait bir ödev ve yetkidir. Toplumu yakından
ilgilendiren iş mevzuatının noksansız uygulanıp
uygulanmadığının denetimi kamu düzeniyle ilgili
olduğundan, bu görev bütün ülkelerde olduğu gibi
ülkemizde de devlete ait bulunuyor.
Devlet tüzel kişiliğinin uhdesinde bulunan iş
hayatının denetim ve teftişi yine İş Kanunu’nun
91/1. maddesinde yer alan “Bu ödev Çalışma ve
18
Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na bağlı ihtiyaca yetecek
sayı ve özellikte teftiş ve denetlemeye yetkili iş
müfettişlerince yapılır” hükmüyle iş müfettişlerine
devredilmiştir.
İş denetiminin bir diğer özelliğiyse dayanağını
Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) tarafından
onaylanan uluslararası bir sözleşmeden alan tek teftiş
örgütlenmesi olması.
Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) 11.07.1947
tarihli ve 81 numaralı Sanayi ve Ticarette İş Denetimi
Sözleşmesi, iş denetiminin uluslararası dayanağını
oluşturuyor. Türkiye, 13.12.1950 tarih ve 5690 sayılı
yasayla bu sözleşmeyi onaylayarak yükümlülük altına
girdi. 81 sayılı ILO Sözleşmesi’nin 4. maddesinde
“İş teftişinin merkezi bir makamın denetimi altında
yapılacağı” belirtilmiş olup, söz konusu hükme uygun
olarak İş Teftiş Kurulu merkezde Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanlığı bünyesinde ve doğrudan Bakana
bağlı olarak faaliyet gösteriyor. Bu anlamda İş Teftiş
Kurulu uluslararası bir sözleşmeden kaynağını alan ilk
ve tek teftiş kurulu olup, iş müfettişliği de uluslararası
bir meslek statüsünde.
İş müfettişliği iş yerlerini, daha sağlıklı ve güvenlikli
hale getirebilmek; çalışma sürelerini yasal sınırlara
çekebilmek; işçilerin ücret, izin, sosyal güvence
gibi haklardan mevzuatın öngördüğü şekilde
İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ
yararlanmasını sağlamak; kayıt dışılıkla mücadele
etmek; iş yerlerinde çalışma barışının kurulmasına
katkı sağlamak gibi hedeflere yönelik çalışır. İş
müfettişleri, mesleklerini icra ederken iş yeri ve
işletmelerin tüm üretim süreçlerine, işin yapılış
şekline, kullanılan madde, makina ve cihazlara,
çalışma koşullarına ve çalışma ilişkilerine tam
olarak hâkim olurlar.
İş yerlerinde karşılaştıkları risklerin çeşitliliği ve
aralarındaki sebep-sonuç ilişkisi, iş müfettişine
olaylara çok yönlü bir bakış açısıyla bakma
alışkanlığı kazandırırken, diğer taraftan bu kadar
geniş bir yelpazenin belirli alanlarında uzmanlaşma
imkânını da sunar.
İş müfettişleri, müfettişlik mesleğinin kazandırdığı,
yönetim, denetim, iletişim ve koordinasyon
becerileriyle kamu sektörü için de iyi birer yönetici
adaylarıdır.
İşletmelerde yapılan denetimler, teftiş
programları neye göre hazırlanır? İş Teftiş Kurulu
Başkanlığı’nın teftiş politikası nedir?
İş Teftiş Kurulu Başkanlığı teftiş programlarını
program dışı ve programlı teftişler olarak hazırlar.
Program dışı teftişler ALO 170, BİMER vb. iletişim
kanalları vasıtasıyla Bakanlığımıza iletilen şikayet,
ihbarlardan İş teftişi ile bağdaşanları kapsamakta,
programlı teftişler alan veya sektör bazlı olup
söz konusu alan veya sektördeki temel sorunlar
tespit edilip o sorunların çözümüne ilişkin teftiş
planlamaları yapılmaktadır. Özellikle de iş sağlığı
ve güvenliği alanında Maden, Yapı İşleri, Kimya ve
Metal sektörlerinde programlı teftişlerimiz sürekli
olarak devam etmekte olup diğer sektörlerde
güncel sorunlar değerlendirilerek programlı teftişler
hazırlanmaktadır. İş teftişinde, “Önlemek insani
ve ekonomiktir” anlayışıyla “önleyici teftiş” olarak
adlandırılan yeni yöntemde, işverenlere mevzuatın
uygulanması konusunda rehberlik yapılarak, işçi ve
işverenleri bilgilendirici toplantılar düzenleniyor ve
iş mevzuatının uygulanmasına yönelik dokümanlar
dağıtılıyor.
İş sağlığı ve güvenliği nedir? Amacı nedir?
Kısaca, iş yerlerinde çeşitli nedenlerden kaynaklanan
sağlığa zarar verebilecek koşullardan korunmak
amacıyla yapılan sistemli ve bilimsel çalışmalardır. İş
sağlığı ve güvenliği çalışmalarının amacı çalışanları
korumak, üretim güvenliğini ve işletme güvenliğini
sağlamaktır.
İş sağlığı ve güvenliği kültürünün önemini
anlatabilir misiniz?
İş sağlığı ve güvenliği kültürü sanayileşmiş tüm
ülkelerde iş kazalarının ve meslek hastalıklarının
önlenmesinde en önemli unsurdur. Çalışanlar iş
yerlerindeki olası tehlikeleri, iş yeri yetkililerine, iş
güvenliği uzmanına, iş yeri hekimine ya da yaptırım
gücü olan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na
19
İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ
bildirmesi durumunda, sorunların giderilmesi için
gerekli önlemlerin alınmasını, kazaların ve meslek
hastalıklarının önlenmesini sağlayacaktır.
Bunu yapacak olan kişi de iş sağlığı ve güvenliği
kültürü almış olan çalışandır. Şayet çalışan bu
tehlikelerden haberdar değilse burada bir sorun gizli
kalmış demektir. Bu nedenle iş sağlığı ve güvenliği
kültürünü tüm çalışanlar ilkokul veya meslek eğitimi
aşamalarında edinmiş olmalı. Bu nedenle eğitim
içeriklerinde iş sağlığı ve güvenliğiyle ilgili ayrı bir ders
verilmesi gerekiyor.
İş sağlığı ve güvenliği kültürünün oluşmasında iş
teftişinin yeri nedir?
İş teftişi kapsamında, iş yerlerinde çalışanlar,
işverenler ve ilgili taraflarla bir araya geliniyor. Teftiş
sürecinde çalışan ve işverenler bilgilendiriliyor;
“önleyici teftiş” anlayışı kapsamında rehberlik,
danışmanlık ve bilgi aktarımı faaliyetleri yapılıyor.
Ayrıca yıl içerisinde uygulanacak programlı teftişler
öncesinde sektör temsilcileriyle bir araya gelinerek
teftiş modelleri üzerinde bilgiler veriliyor, sektörün
sorunları dinlenip tarafların önerileri dikkate alınarak
teftiş programları hazırlanıyor. Bunun yanı sıra İş
Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğü, iş sağlığı ve
güvenliği kültürünün yerleşmesi için ulusal politikalar
belirleyerek bu politikalar çerçevesinde programlar
hazırlayıp yürütüyor.
İş sağlığı ve güvenliği kültürünün oluşması
için Milli Eğitim Bakanlığı’yla ortak bir projeniz var
mı?
MEB az önce belirttiğimiz gerekçelerle eğitim
müfredatlarında iş sağlığı ve güvenliği kültürüne içerik
ve zaman olarak yer vermeli. Örneğin meslek eğitimi
veren endüstri meslek liselerinde hala ayrı bir ders
olarak iş sağlığı ve güvenliği eğitimi verilmiyor. Meslek
dersleri içerisine gerekli görülen yerlere sıkıştırılmış
ancak öğrencilerde farkındalık yaratmayacak nitelikte
bir eğitim veriliyor. İş sağlığı ve güvenliği kültürü
öğrenciye verilemezse, yarının çalışanı olacak öğrenci
çalışma hayatında farklı bir alanda çalıştığında iş
güvenliği önlemlerini alacak bilgi ve beceriye sahip
olmayabilir.
İş sağlığı ve güvenliği kültürü, yarının çalışanları olacak
öğrencilere benimsetilirse özellikle sanayi alanındaki iş
kazaları ve meslek hastalıkları azalacaktır.
Elektrik dağıtım şirketlerinde İş Sağlığı ve
Güvenliği Programlı Teftişi hakkında bilgi
verebilir misiniz?
2016 yılı boyunca, Bursa’dan Hatay’a, Tekirdağ’dan
Artvin’e, İstanbul’dan Antalya’ya kadar yani tüm
Türkiye genelinde uygulanacak bir teftiş programı.
Elektrik dağıtım şirketlerinde iş sağlığı ve
20
güvenliği yönünden elektrik çarpması sonucu
iş kazaları, iş yerinde sektöre bağlı oluşabilecek
meslek hastalıklarına karşı yapılması gerekli
sağlık gözetimleri, iş sağlığı ve güvenliğine ilişkin
organizasyon çalışmaları, çalışanları yasal hak ve
sorumlulukları konusunda bilgilendirme, çalışanlara
gerekli iş sağlığı ve güvenliği eğitimlerini verme
yükümlülüklerinin yerine getirilip getirilmediğinin
denetlenmesi, yangın, acil durum planları, tahliye
planları, trafo merkezlerinde meydana gelen arıza
bakımı esnasında meydana çıkacak riskler, trafo
merkezlerinin periyodik kontrolleri, yanlış manevra
sonucu oluşan elektrik çarpması sonucu oluşan riskler,
yeterli eğitim alınmadan meydana gelen elektrik
çarpması, yüksekten düşme, elektrik arıza bakım
onarım işlerinde meydana gelen riskler, hat bakım
onarım esnasında ortaya çıkan riskler gibi hususlara
bakılacak.
Elektrik Dağıtım Projesi’nden bahsedebilir misiniz?
Çok tehlikeli sınıfta yer alan elektrik dağıtım
sektöründe uzun zamandır bu projenin
gerçekleşmesi öneriliyordu. Ancak bu sektördeki
çalışma biçiminin ve bu sektördeki yapılanmanın
(özeleştirmelerin) devam etmesi nedeniyle proje
gecikmeli olarak uygulamaya konuldu. Dağıtım
şirketlerinde “elektrik akımına maruz kalma,
yangın, patlama, yüksekten düşme veya yeraltı
kablo çalışmalarında göçük şeklinde, iş kazalarına
sebep olacak iş sağlığı ve güvenliği risklerine karşı
yaptıkları; iş sağlığı ve güvenliği organizasyonu,
çalışmaları, iş sağlığı ve güvenliği hizmetleri ve
kayıtlarının, teftişi ve incelenmesi,” şeklinde
özetlenebilecek bir çalışma sürdürülüyor. Böylece iş
yerlerinde iş sağlığı ve güvenliği organizasyonunun
eksiksiz ve kalıcı hale gelmesi amaçlanıyor. Hala
sürdürülmekte olan projeden iyi sonuçlar alınacağını
umuyoruz.
Bu projenin enerji dağıtımda çalışanlara genel
faydaları nelerdir?
Elektrik enerjisi dağıtım sektöründe gerçekleştirilen
ve iş sağlığı ve güvenliği önlemlerinin iyileştirilmesini
sağlayacak bu projede asıl amaç, şüphesiz ki
çalışanların daha güvenli şartlarda çalışması ve bu
sayede kazaların önüne geçilmesi. Bu projeyle bu
sektörde çalışan kişilerin elektrik akımına maruz
kalması, yüksekten düşme gibi riskli durumların
azaltılması, arıza bakım onarımda meydana gelen
arklardan ellerinin yüzlerinin yanmaları şeklindeki
kazaların azalması amaçlandı. Bu proje öncelikle
çalışanlar için faydalı. Ayrıca bu projenin başarılı
olması durumunda diğer enerji dağıtım sektörlerinde
de, örneğin doğalgaz, uygulanması düşünülebilir.
TEKNOLOJİ
Röportaj: Burcu Atasoy
BEDAŞ Kurumsal İletişim Müdürü
BEDAŞ, Personel
ve Operasyon
Verimliliği için
Mobil Dönüşüm
Politikası’nı
Devreye Aldı
Saha Operasyon Yönetim Sistemi için
geliştirilen yazılımla daha önce farklı
kişilerin farklı cihazlar kullanarak yaptığı
işlemler tek çatı altında toplandı. Böylece
bir personel yetkinliklerinin izin verdiği
her işi yapabilmeye başladı.
Mobil dönüşüm politikasını BEDAŞ Bilgi Teknolojileri
Direktörü Emel Tural ile konuştuk.
BEDAŞ’ta Mobil Dönüşüm Politikası ile ne
amaçlanıyor?
Mobil Dönüşüm Politikası yüksek müşteri
memnuniyeti ve yüksek verimlilik odaklı üç stratejik
hedeften oluşuyor:
1- Öncelikle tüm hizmetlerin mobil cihazlarla güvenli
bir ortamda, zaman, mekan ve platform bağımsız bir
şekilde tüketicilere ulaştırılması,
2- Sunulan hizmetlerin talebin oluşmasından
tüketiciye teslimine kadar her aşamasında görev
alan personelin iş süreçlerine katılımının en yüksek
verimlilik düzeyiyle sağlanması,
3- İş ortaklarına zaman ve mekan bağımlılığını
ortadan kaldıracak araçlar sunulması.
İlk aşamada bu hedefleri yakalayabilmek amacıyla
sektördeki hızlı değişim gerçeği de gözönünde
bulundurularak, değişen koşullara uyum
sağlayabilecek, esnek bir alt yapı oluşturuldu.
Elektrik dağıtım alanında personel ve operasyon
verimliliğine yönelik çalışmalarınız var mı?
Saha Operasyon Yönetim Sistemi, bu anlamda önemli
çalışmalarımızdan biri. Geliştirilen yazılımla daha
önce farklı kişilerin farklı cihazlar kullanarak yaptığı
22
işlemler tek çatı altında toplandı. Böylece bir personel
yetkinliklerinin izin verdiği her işi yapabilmeye başladı.
(Kesme, Açma, Okuma, İhbar, Satış, Kaçak)
Tüm personel anlık olarak GPS koordinatları üzerinden
izleniyor. Trafik verilerine göre rota optimizasyonu
yapılabiliyor. Çağrı Merkezi’nden gelen bir işlemin
bölgedeki yakın ekibe atanması da mümkün hale
geldi. Bu sayede örneğin sayacı arızalanan tüketicinin
sayacının değiştirilmesi mümkün olan kısa sürede
gerçekleştiriliyor ve en kısa sürede enerji verilmesi
sağlanabiliyor.
EDRIMS Sistemi’nin Zimmet ve Stok modülleri
entegrasyonuyla her bir dağıtım elemanının depodan
aboneye kadar her adımı tek veri girişiyle izlenebilir
duruma geldi.
Durum kodu entegrasyonu olarak adlandırılan
yapıyla okuma yapan personel okuduğu sayaçta bir
uygunsuzluk görürse sisteme girdiği durum kodu
neticesinde otomatik olarak Kaçak Ekibi’ne iş emri
verebiliyor.
Yönetim konsoluyla tüm operasyon, coğrafi verilerle
görsel olarak izlenebiliyor.
Kaçak Saha Takip Sistemi ise kaçak ekiplerinin sahada
çeşitli analizler yapabilmesini sağlayan bir uygulama.
Tabletler ve el terminalleri üzerinde çalışıyor. Personel
bir abonenin tarife grubuna göre tüketiminin diğer
TEKNOLOJİ
aboneler ile kıyaslanması, kaçak geçmişi, önceki
tüketim verilerinin incelenmesi, herhangi bir
uygunsuzluk görülürse ilgili tutanağın tutulması gibi
işlemleri sahada online olarak yapabiliyor. EDRIMS
Zimmet ve Stok Sistemi entegrasyonuyla kullanılan
şirket sayaç ve mühürlerinin gerçekliği sorgulanabilir
hale geldi. Saha uygulamalarında IP65 standartlarını
sağlayan Panasonic
Toughpad FZ-G1
tabletler ve Windows
8 Pro 64 Bit tercih
edildi.Tabletlerin
online bağlantısı
içinse kullanılan APN
bağlantısı için 3G
altyapısı kullanılıyor.
CRM Sistemi gerek
mobil uygulamalardan
gerekse çağrı
merkezi veya
işletmelerden gelen
taleplerle başlayan
iş süreçlerinin diğer
sistemler, birimler ve
uzmanlar arasındaki koordinasyonunu sağlayarak,
sürecin baştan sona yönetmeliklerle belirlenmiş
süreler içerisinde sonlandırılabilmesini sağlıyor. Her
aşamasında talep ilgilisinin SMS ve e-posta üzerinden
bilgilendirilebildiği bir sistem.
BEDAŞ’ın iş ortaklarına sunduğu hizmetler neler?
Yasal Takip Sistemi ve Dijital Arşiv entegrasyonuyla
hukuk büroları mobil cihazlar üzerinden işletmeye
gitmeden işlemlerini yapabilir. Abonelik evraklarının
dijital kopyalarına ulaşabilir.
Online Tedarikçi
Portalı’yla BEDAŞ’tan
hizmet alan özel
tedarikçiler daha
önce yazışmalarla
yürütülen süreçleri,
online işlem
merkezinden
başlatabilir duruma
geldi. Saha Yönetim
Sistemi entegrasyonu
sayesinde
tedarikçinin, örneğin
endeks okuma veya
açma - kesme gibi
tüm talepleri, başka
işlemler için lokasyon
olarak yakında bulunan personele otomatik olarak
atanabiliyor. Böylece ek bir kaynak kullanmadan,
işlem hızlı şekilde tamamlanabiliyor.
23
TEKNOLOJİ
BEDAŞ “Entegre Bilişim Sistemleri”yle
Hızlı ve Güvenli
BEDAŞ, Entegre Bilişim Sistemi’yle (EBS) elektrik dağıtım sektöründe hizmet kalitesini artırmayı
hedefliyor.
BEDAŞ, merkezi Levent’te bulunan EBS Program Ofisi’yle
sistemde oluşabilecek sorunlara yenilikçi çözümlerle
müdahale etmeyi, proaktif bir şekilde sisteme hâkim
olmayı ve iş akışlarını yönetmeyi planlıyor.
BEDAŞ, 2013’ün Mayıs ayında yapılan özelleştirme sonrası
EBS çalışmalarına hız vermiş, yerli ve yabancı birçok firma
katılımıyla yapılan görüşmeler sonrasında EBS Programı’na
Hintli WIPRO şirketiyle yola devam etme kararı almıştı.
CLK Enerji’de Tek Noktadan Çoklu Yönetim
Entegre Bilişim Sistemi; farklı operasyonların tek bir
noktadan düzenlenmesini ve kontrol edilmesini esas
alıyor. Program kapsamında bütün şebekelerin teknolojik
altyapısının yenilenmesi ve ERP, CC&B, MDM, SCADA,
Dağıtım Yönetim Sistemi (DMS) gibi uygulamaların
kurulması planlanıyor.
Türkiye’deki orta ölçekli bir bankanın veri merkezinden daha
büyük kapasiteye sahip olan EBS veri merkezi kapsamında
altı ay gibi kısa bir sürede gerekli tüm cihazların alımı, veri
merkezinin oluşturulması gerçekleştirildi.
2014’ün Eylül ayında çalışmalarına başlanan EBS projesiyle
İstanbul Avrupa Yakası’nda dört bölge müdürlüğünde;
insan kaynakları süreçleri, coğrafi bilgi sistemleri ve SCADA
uygulamalarının web ve mobil uygulamaları pilot olarak
hayata geçmişti. 2 Kasım 2015’te ise kurumsal yönetim
süreçleri altında finans, muhasebe, yatırım yönetimi, satın
alma ve ambar yönetimi modülleri faaliyete geçti.
Hedef: EPDK Mevzuatlarına Uygun Şekilde Yüksek
Kalitede Hizmet
EBS Projesi’yle, CLK Enerji bünyesindeki dört dağıtım,
dört perakende şirketinin etkili, verimli dağıtım ve satış
operasyonlarına sahip olması; yüksek kalitede elektrik
tedariki ve operasyonlarda minimum kayıp kaçak oranının
24
sağlanması; EPDK’nın getirdiği zorunluluklara tam uyumlu
şekilde faaliyet göstermesi hedefleniyor.
EBS Programı’yla;
Müşteri hizmet kalitesi artışı sağlanacak ve enerji
kesintilerine hızlı müdahaleyle daha az kesinti süresi
sağlanacak.
• Daha az kaynakla enerji şebekesini daha etkin yönetme
imkânı elde edilecek.
• Kurumsal süreçlerin takibi ve güvenliği kayıt altına
alınıyor.
• Dağıtım ve şebeke yatırımlarının çok daha planlı ve etkin
şekilde yapılamasına yönelik altyapı oluşturuluyor.
• Finans ve insan kaynakları süreçlerinde iyileştirme
kaydediliyor.
• Mevcut şebekelerin planlı takibiyle bakım maliyetlerinin
düşmesi sağlanıyor.
• Yapılan Ar-Ge çalışmalarıyla kesinti sürelerinin ve abone
başına birim kesinti sürelerinin azalması için gerekli altyapı
kuruluyor.
Değer Yaratmak İçin En Büyük Yatırım İnsana
ve Teknolojiye...
CLK Enerji EBS Program Direktörü Serhan Özhan, “Dağıtım
ve perakende şirketleriyle var olduğumuz enerji sektöründe
önceliğimiz hizmet kalitesi ve müşteri memnuniyetine
yatırım yaparak grubumuza değer katmak. EBS programını,
bu hedeflerimizi gerçekleştirecek en büyük yatırımımız
olarak görüyoruz. EBS programıyla; dağıtım ve perakende
şirketlerimizin yatırım programlarını, iş verimliliğini
artıracak, tüm faaliyet bileşenlerinin izlenebilirliğini
sağlayacak, karar alma süreçlerimizi etkinleştirecek ve
kesintisiz müşteri memnuniyeti sağlayabileceğiz” şeklinde
konuştu.
TEKNOLOJİ
Emel Tural
BEDAŞ Bilgi Teknolojileri Direktörü
Buluta Yolculukta 7 Püf Nokta
“Buluta Yolculuk” bir değişim yönetimi sürecidir. Şirketinizin teknolojisine, yönetim şekline,
iş fonksiyonlarına, organizasyon şemasına ve birçok başka noktasına dokunur.
İşte bu yolculukta başarıyı getiren ve işletmelere
önerilen yedi yöntem:
Şirket Yönetiminin Desteğini Sağlayın
Üst düzey yönetimin desteği, ister teknik olsun
isterse kültürel, anlamlı değişim yaratılmasında
temel öneme sahip. CIO/CTO rolü sürekli olarak evrim
geçirirken bugünün teknoloji yöneticileri, hiç olmadığı
kadar şirketin değişim yönetimini üstlenmeli.
Bu, şirket yönetiminden destek almayı ve kendi
ekibinize destek ve yukarıdan koruma sağlamayı da
içeriyor. Hedefe açıklık getirmek, belirlenen hedef
doğrultusunda iş ve teknik amaçların uyumunu
sağlamak, yeni kurallar yapmak ve gerektiğinde
eskilerini yıkmak anlamına geliyor.
Personelinizi Eğitin
İnsanlar genellikle bilmedikleri şeylerden korkarlar.
Korktuklarında ise kendilerini rahat hissettikleri
şeylere tutunmaya daha meyillidirler. Kimi
durumlarda, bu buluta yolculuğunuzda önünüze
engeller çıkartabilir. Personelinizi yeni beceriler ile
donatmak, korkularını azaltmanın harika bir yoludur.
Şirket çalışanlarınıza öğrenme ve değişimde yer alma
fırsatını vermeniz “yolculuğunuzu” hızlandıran bir
etken olacaktır.
26
Deneysel Bir Kültürü Yaratın
Bulut üzerinde yeni şeyler denemenin maliyeti
kullanılagelmiş yöntemlere göre çok daha düşüktür.
Bulutta, ön maliyetler yok denecek kadar az
olurken, herhangi bir şeyin işe yaramaması halinde,
ayağınıza pranga olacak taahhütler de yoktur. Her
projeyi bir şeyler öğrenebileceğiniz bir deney gibi
gördüğünüzde, kuruluşun zaman içinde hızlanarak
gelişim kaydetmesine yardımcı olacak bir eğitim çarkı
yaratmış olursunuz. İster BT oluşumunuzun sadece bir
bölümüne dokunan tek proje ister paralel koşan birçok
proje olsun, kuruluşunuza hangi strateji uyarsa uysun,
başarılarınızı kutladığınızdan ve başarısızlıklardan
çıkarttığınız dersleri kurum geneline yaydığınızdan
emin olun.
Destek Verebilecek Ortaklarla İşbirliği Yapın
Birçok işletme, BT tedariki için çok sayıda ortakla
çalışır. Bu iş ortakları, personel takviyesi, yönetilen
hizmetler, lisanslı yazılımlar, SaaS çözümleri vs. gibi
çok farklı biçimde ve alanda hizmet verir. Önde gelen
BT hizmeti sağlayıcıların her birinin, bir noktada
bulutu kendi işinde nasıl kullanacağını belirlemesi
gerekmiştir. Örneğin; bunların birçoğu hizmetlerine
AWS Ortak Ağı (AWS Partner Network-APN)
üzerinden erişim sağlıyor. Yolculuğunuzda mevcut
TEKNOLOJİ
yatırımların ve yenileme döngülerinin yönetilme
şekli farklılık göstermekle birlikte şirketler için
birdenbire tamamen buluta geçmek mümkün
olmayacaktır. Hibrit bir mimari kurmak, mevcut
yatırımlarınızdan halen yararlanabilirken buluttan
en yüksek verimi alabilmenize de imkan verir. Hibrit,
ana işlem ünitelerinin (Mainframe) yönetiminde
yaygın bir model olan yekpare uygulamaların küçük
parçalara ayrılarak ayrışmış hizmetler (micro services)
mimarisine geçiş için harika bir fırsat da yaratıyor.
“Önce Bulut” Politikasını Oturtun
Şirketler bulut konusunda tecrübelendikçe buluttaki
BT ortamlarını yönetmek eski BT ortamlarını
yönetmekten daha verimli bir hal alıyor. Bu noktada
kuruluşların “Önce Bulut” politikası benimsediklerini
görüyoruz. Böyle şirketler, BT projelerinde artık
“Neden bulut?” sorusunu sormak yerine “Neden bulut
değil?” sorusuna odaklanıyor. Bu, kuruluşa önemli
bir mesaj verirken buluttan aldığınız faydaları en üst
düzeye çıkartmanızı sağlıyor. Şirketler için giderek
daha büyük önem kazanan, teknolojiden anlayan
kaynaklarınızın, önemli bir kısmını altyapı yönetmeye
değil asıl işinize değer katmaya ayırmanız için gerekli
ortamı da yaratıyor.
Bulut Üzerinde Çalışan Başarılı
İşletmelerin Yaptığı 8 Şey
• Yönetici desteği sağlıyorlar.
• Çalışanlarıyla bir mükemmeliyet
merkezi yaratıyorlar.
• Ulaşmak istedikleri noktaya
ne kadar hızlı gittiklerine
bakmıyorlar.
iş ortaklarınızdan yardım alabileceğiniz gibi, bulutta
doğduktan sonra birkaç yıl içinde saygın şirketler
haline gelen çok sayıda kuruluşla da çalışabilirsiniz.
• Neleri buluta taşıyacakları
Bir Bulut Mükemmellik Merkezi Yaratın
Eskiden uzun zaman alan altyapı yönetim işlerinin,
yazılım ve otomasyonla buluta devredilmesi
sayesinde, geleneksel altyapı işleten kuruluşların
organizasyonlarında sıkça görülen uygulama
geliştirme takımlarıyla altyapı yönetim takımları
arasındaki çizgi de gitgide bulanıklaşıyor. Buluta
Yolculuk, kuruluşların bu sınırları ve takımların
aralarındaki protokolleri yeniden değerlendirmesi için
bir fırsat yaratıyor.
dikkatle yaklaşıyorlar.
konusunda açık fikirliler.
• Maliyet kıyaslamalarına
• Hata yapmaya hazırlar.
• Otomasyonu bir gereksinim
haline getiriyorlar.
• Endişe veren alanları proaktif
biçimde izliyor ve alarmlar
yaratıyorlar.
Hibrit Bir Mimari Oluşturun
Hemen hemen her işletmenin var olan ve şirkete
halen fayda sağlayan BT yatırımları var. Var olan
27
TASARRUF
Evlerde Enerj
Genel Ku
Beyaz eşyalarda ürün
cinsine bağlı olarak A/A+/
A++/A++/A+++ gösterimleri
en düşük enerji tüketimini
işaret eder. Beyaz eşya
satın alırken en az enerji
tüketenleri tercih etmek
enerji tasarrufu sağlar.
Beyaz eşyaları
yerleştirirken arkada
ve yanda en az beşer
santimetre boşluk
bırakılması gerekir.
Fırın
Televizyon
Ütü
Bina yalıtımının
yapılması enerji
tasarrufuna katkıda
bulunur.
Saç Kurutma Makinası
28
Aydınlatma
TASARRUF
ji Verimliliği
urallar
Çift cam kullanımı
veya cam pencere
bandı kullanılması
ısı kaybını engeller.
Buzdolabı
Buzdolabı
Klima
Radyatör önünün
boş bırakılması ve
radyatörlere termostatik
vana takılması sayesinde
oda sıcaklıklarının
ayarlanabilmesi
mümkün olur.
Kettle
(Elektrikli Su Isıtıcısı)
Elektrik Süpürges
i
29
AR-GE
Dünyada ve
Türkiye’de Akıllı
Şebeke Uygulama
Çalışmaları
Smart Grid - Akıllı Şebeke çalışmaları
dünyada giderek yaygınlaşıyor. Çevresel
kaygıları azaltmak, eskiyen altyapıyı
yenilemek, enerji darboğazlarını gidermek
gibi mevcut ihtiyaçları karşılamak için
ABD ve Avrupa’daki büyük enerji şirketleri,
“Smart Grid” kavramını öne çıkardılar ve
2003’ten bu yana konuyla ilgili birtakım
çalışmalar yürütüyorlar.
“Smart Grid” kavramı, her geçen gün daha popüler
hale geliyor. Bu şebeke modeliyle daha verimli ve
etkin bir enerji yönetim sistemi hedefleniyor.Smart
Grid gelişiminin öncüleri olan ABD ve Avrupa’da
bu gelişim birbirinden farklı ilerliyor. ABD, eskiyen
elektrik şebeke altyapısının yenilenmesine ve
modernize edilmesine odaklanırken, Avrupa,
yenilenebilir enerji kaynaklarına, enerji verimliliğine
ve dağıtık enerji kaynaklarının geliştirilmesi, şebekeye
entegrasyonu konularına yoğunlaşıyor.
30
İlker Dursun
BEDAŞ Ar-Ge ve İnovasyon Direktörü
Akıllı şebeke her şirkete, bölgeye veya ülkeye göre
değişik şekillerde yorumlanarak hayata geçiriliyor.
Burada belirleyici olan; ülkelerin ve şirketlerin
öncelikler, ihtiyaçlar, gereksinimler, bütçe, insan
kaynakları ve buna benzer parametreleri.
için, yenilenmiş ve dönüştürülmüş bir ulusal elektrik
şebekesi önerisini kapsayan bir çalışma düzenledi.
Bu “2030 Şebekesi Vizyonu” özetine göre; “2030
elektrik şebekesi, enerji piyasası için rekabetçi bir
Kuzey Amerika Pazarını harekete geçiren,herkese,
her zaman ve her yerde, bol, uygun fiyata, temiz,
verimli ve güvenilir elektrik enerjisini sağlayan, ayrıca
dünyadaki en iyi ve en güvenli elektrik hizmetlerine
olanak sağlayan bir yapıya” sahip olmalıdır. Temmuz
2003’te, 2030 vizyonunun uygulanması için bir
faaliyet gündemi geliştirmek adına, “Ulusal Elektrik
Dağıtım Teknolojileri Yol Haritası Çalıştayı” yapıldı.
Bu çalıştay elektrik şebekesinin dönüşümünü
destekleyen araştırmalara ve uygulama projelerine
önderlik etmeyi amaçlıyor.
“ABD 2030 Akıllı Şebeke Vizyonu”na göre akıllı
şebekenin; “Şebekedeki her düğümün görüntülenip
kontrol edilebildiği, güç santrallerinde, teçhizatta ve
her bir düğümde bilgi ve enerjinin çift yönlü
olarak taşınabildiği, tamamen otomatik bir elektrik
şebekesi” olarak tanımlandığına dikkat çeken
Boğaziçi Elektrik Dağıtım A.Ş. Ar-Ge ve İnovasyon
Direktörü İlker Dursun ABD’deki uygulamalarla ilgili
olarak, 2002’de Amerikan Enerji Departmanı’nın
(DOE) bir çalışmasında, ABD güç sisteminde,
iletim sistemi darboğazları ve ilgili iletim sistemi
uygulamaları nedeniyle, yüz milyonlarca dolarlık bir
ekonomik maliyeti gereksinimi vurgulandığını belirtti.
DOE Eylül 2003’te, 2030 yılına kadar inşa edilmesi
ABD’de 165 milyon elektrik dağıtım sistemi
müşterisi mevcut. Yatırımlar gerçekleştiğinde,
2030 yılında tahminen 56-203 milyar kWh arasında
bir enerji tasarrufu ve yıllık 60-211 milyon ton CO2
salınımı azaltılacaktır. Bu da, ABD’de her yıl 14-50
milyon aracın sıfır karbon emisyonu salınımına
karşılık geliyor.
“Ulusal Elektrik Dağıtım Teknolojileri Yol Haritası
Çalıştayı” konuları:
• Haberleşme mimarileri ve standartları;
• Simülasyon ve analiz araçları;
• Akıllı teknolojiler;
• Test katmanları ve uygulama projeleri;
• Yeni düzenleyici ve pazar çalışma çerçeveleri.
AR-GE
Avrupa’da ise akıllı şebeke araştırma ve kurma
çalışmaları 2004 yılında başladı. Araştırma alanları ve
görevler 5 ana başlık altında toplandı:
• Akıllı dağıtım altyapısı,
• Akıllı işletme, çift yönlü enerji akışı ve
müşteri uyumu,
• Smart Grid varlıkları ve varlık yönetimi,
• Avrupa elektrik şebekesinin Smart Grid
birlikte çalışabilirliği,
• Smart Grid ile kesişen konular ve katalizörler.
Brezilya, Hindistan, Çin, Japonya, Güney Kore,
Rusya, Avustralya’da da akıllı şebeke yatırımları
bulunuyor. Ülkemizde ise bu konuyla ilgili olarak,
kamu kurumları ve özel sektör tarafından çeşitli
çalışmalar yürütülüyor.
Türkiye’deki çalışmalarla ilgili olarak da İlker Dursun
şu görüşlerini ifade ediyor, “Enerji Verimliliği Strateji
Belgesi”nde (2012-2023), akıllı şebeke uygulamaları,
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı koordinatörlüğünde
kamu, özel sektör ve sivil toplum kuruluşlarının
katılımları ile hazırlanan eylemlerden biri olarak
gösteriliyor. Ayrıca Elektrik Piyasası Mevzuatı’nda
yer alan “Elektrik Dağıtımı ve Perakende Satışına
İlişkin Hizmet Kalitesi Yönetmeliği” uyarınca,
tedarik sürekliliği kalitesi ile ticari ve teknik kalitenin
denetlenmesi için otomatik izleme sistemlerinin
gerekliliği açıkça ortaya konuluyor. Bunun yanı sıra
Coğrafi Bilgi Sistemleri ve Otomatik Sayaç Okuma
Sistemleri, Enerji Kalitesi İzleme Sistemleri gibi
yatırımlara ilişkin çalışmaların başlatılmasına yönelik
mevzuat düzenlemeleri bulunuyor. Birçok dağıtım
şirketi bu yatırımlara başlamış veya tamamlamış
durumdadır. Diğer bir yandan; EPDK’nın başkanlığında,
TEİAŞ, TEDAŞ ve özel dağıtım şirketleri, Enerji
veTabii Kaynaklar Bakanlığı, Bilim, Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığı, ELDER, danışman firmalar ve çeşitli
özel sektör temsilcilerin katıldığı bir “Akıllı Şebeke
Çalıştayı” oluşturuldu. Yaklaşık 1.5 yıldır faaliyetlerine
devam eden bu çalıştaya paralel olarak “Türkiye
Akıllı Şebekeler 2020 Strateji ve Yol Haritası – TAŞ
2020” isimli bir Ar-Ge projesi başlatıldı. Bu proje
akıllı şebekeler konusunda ülke çapında yapılacak
en kapsamlı ve detaylı proje olma özelliği taşıyor.
Ortaya çıkacak olan bu yol haritası, strateji belgesi
ve fayda/maliyet analizleri sonrasında, önümüzdeki
dönemlerde akıllı şebeke yatırımlarının ülkemizde de
kısa ve orta vadeli bir plan çerçevesinde yaygınlaşması
ve buna göre ilgili mevzuat ve regülasyon
değişikliklerinin yapılacağı öngörülüyor.
31
AR-GE
Akıllı
Şebekelerle
Elektrik
Faturaları
Düşecek
Boğaziçi Üniversitesi Elektrik–Elektronik
Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi
Prof. Dr. Hakan Deliç, enerji tüketimini
düzenleyerek çevreye ve tüketicilere
fayda sağlayacak akıllı çözümler üzerine
çalışmalar yürütüyor. Prof. Dr. Deliç,
bu kapsamda yenilenebilir kaynakların
entegrasyonu ve enerji talebinin
yönetimi konularında proje geliştirdi.
Prof. Dr. Hakan Deliç
Boğaziçi Üniversitesi Elektrik–Elektronik
Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi
Haberleşmenin değişik alanlarında çalıştıktan sonra
akıllı şebekeler üzerine projeler üreten Boğaziçi
Üniversitesi Elektrik–Elektronik Mühendisliği Bölümü
Öğretim Üyesi Hakan Deliç, çevreye ve özellikle
de tüketicilere fayda sağlayacak akıllı elektrik
şebekeleri konusunda araştırmalar yürütüyor. Akıllı
şebekelere geçişin gelişmiş ülkeler için teknolojide
öncelikli konulardan biri olduğunu vurgulayan Deliç,
elektrik tüketimini kontrol edebilen ve üreticiyle
haberleşebilen akıllı saatler vasıtasıyla tüketicilere ve
çevreye büyük fayda sağlanacağını sözlerine ekledi.
Akıllı şebekelerin hayata geçmesinde 2020’nin
önemli bir yıl olduğuna dikkat çeken Deliç, Avrupa
Birliği’nin, DIRECTIVE 200972EC uyarınca 2020
yılına kadar %80 oranında akıllı sayaca geçmeyi
amaçladığını hatırlattı. Türkiye’de de haberleşme
yeteneğine sahip akıllı sayaçlar geliştirilmesi için
firmaların çalıştığını belirten Prof. Dr. Deliç, Türkiye
Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu (EPDK) tarafından
da onaylanan “Türkiye Akıllı Şebekeler 2020 Yol
Haritası Projesi” kapsamında akıllı şebekeye geçiş
sürecinin takviminin belirleneceğine işaret etti.
Akıllı Haberleşme Ağıyla Enerji Tüketiminde
Denge Sağlanacak
Üzerinde çalıştığı akıllı şebekeler sisteminin
uygulanabilmesi durumunda verimsiz enerji üretim
tesislerinin devreye sokulmayarak maliyetlerin
ve karbon salınımının düşürüleceğinin altını çizen
Hakan Deliç, “Mevcut sistemlerde enerji talebi
32
arttığında yedek santraller de faaliyete geçiyor.
Termik santrallerin devreye girmesi ve sonrasında
kapatılması saatler alabiliyor. Benim araştırma
alanlarımdan biri talepte böyle büyük oynamaların
olmamasını sağlamak. Öngörülen arz ve talebe göre
saat başı değişen fiyatlarla gün boyunca oluşan
enerji talebinin hemen hemen aynı kalmasını
amaçlıyoruz.” dedi.
Bu dengeyi sağlamak için üretici ve tüketici arasında
iki yönlü iletişimin gerekliliğine işaret eden Deliç,
“Tüketiciden önümüzdeki saat için tahmini tüketim
miktarını öğrenip oluşacak toplam talebi buluyoruz
ve buna göre hesaplanan saatlik fiyat bilgisini geri
bildiriyoruz. Kabaca söylemek gerekirse tüketimin
aşırı yükseleceği öngörülen saat diliminde fiyat
da yüksek oluyor. Bu şekil de arzulanan günlük
tüketim düzeni sağlanıyor.” dedi. Deliç, sistemin
ilk uygulamalarının fabrikalarda ve işyerlerinde
görüleceğini belirtti.
Çevreye de Cebe de Fayda Sağlayacak
Yenilenebilir kaynakların daha fazla entegrasyonu
ve gerek üretim gerek tüketimde kaynakların daha
verimli kullanımı sayesinde akıllı şebeke sisteminin
önemli fayda sağlayacağını belirten Deliç,“Bu
sistemle enerji tüketimindeki tepe noktaları
aşağı çekildiği gibi, maliyetler azalacak ve elektrik
faturaları düşecek. En verimsiz ve en eski oldukları
için en çok kirleten santraller kapalı kalacağı için
atmosfere salınan gazlarda bir azalma olacak.” dedi.
KALİTE
Nafide Karakuş Akay
Hizmet Koordinasyon ve Kalite Direktörlüğü
Yönetim Sistemleri ve Kalite Yönetmeni
Küresel
Isınmaya
Karşı Neler
Yapmalıyız?
İklim değişikliği hayatımızı her geçen gün daha
çok etkiliyor. Aşırı sıcaklar, mevsimsiz soğuklar,
tüm şehri esir alan sağanak yağışlar... Peki,
küresel ısınma nasıl oluştu ve küresel ısınmaya
karşı kuruluşlara düşen görevler neler?
Yaklaşık 60 yıl önce Dünya’nın yalnızca belli bölgelerinde
görülen ve o dönemde sadece bu belli bölgelerde
hissedilen küresel ısınma günümüzde ne yazık ki
küresel bir sorun haline geldi.
1970’li yıllardan bu yana Kuzey Buz Denizi’nin buzlarla
kaplı büyük bölümü artık sular altında kaldı. 1912’den
günümüze Kilimanjaro’nun ünlü karları yüzde 80’in
üzerinde eridi. Hızla eriyen buzulları nedeniyle 2035’e
kadar Himalayaların orta ve batı kesimlerindeki
buzulların tamamen yok olacağı bilim insanları
tarafından öngörülüyor. Sanayi Devrimi’nin başladığı 18.
yüzyıla göre günümüzde atmosferdeki karbondioksit
oranının yüzde 40, metan gazı oranının da yüzde 150
arttığını görüyoruz.
Peki, küresel ısınma nasıl oluştu?
Birleşmiş Milletler Hükümetlerarası İklim Değişikliği
Paneli (IPCC), 2001’de yayımladığı
bir dönüm noktası oluşturan raporda, geçtiğimiz
yüzyıldaki ısınmanın çok büyük ölçüde insan
34
etkinliğinden kaynaklandığını açıkladı. Küresel
sıcaklıklar, binlerce yıl öncesindeki dönemlerde
olduğundan çok daha hızlı bir şekilde artıyor. Ve iklim
modellemeleri, yanardağ ve güneş patlamaları gibi
doğal iklim güçlerinin, tüm bu ısınmayı açıklayamadığını
gösteriyor. İnsan faaliyetleri nedeniyle normal koşullar
altında jeolojik zaman ölçeğinde meydana gelen olaylar,
artık insan ömrü kadar kısa bir dönemde gerçekleşiyor.
Küresel ısınmaya karşı alınan önlemler neler?
1987 yılında 196 ülkenin taraf olduğu “Ozon Tabakasını
İncelten Maddelere İlişkin Montreal Protokolü” kabul
edildi. Türkiye’nin 1991’de taraf olduğu protokol, sera
etkisi yaratan bazı gazların kullanımını yasakladı.
1997 yılında “Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve
Sözleşmesi” içinde imzalanan “Kyoto Protokolü”
ise küresel ısınma ve iklim değişikliği konusunda
mücadeleyi sağlamaya yönelik uluslararası en önemli
çerçeve sayılıyor.
Kyoto Protokolü’nde sera gazı salınımlarının yüzde
55’inden fazlasını üreten 160 ülke, karbondioksit ve sera
etkisine neden olan beş gazın salınımını azaltmayı veya
salınım ticareti yoluyla haklarını artırmayı taahhüt etti.
Kuruluşlar olarak üzerimize düşen görevler olduğunun
farkına varmalıyız...
Dünyada küresel ısınma hızını yavaşlatmak için ülkeler
arasında imzalanan sözleşmelerle çeşitli önlemler
alındığını biliyoruz. Bu sözleşmeleri imzalayan
ülkelerde faaliyet gösteren kuruluşlar, çeşitli yasal
çevresel düzenlemeler, yasa ve yönetmelikler
çerçevesinde faaliyetlerinden doğan çevresel etkileri
KALİTE
azaltmaya yönelik çalışmalar
gerçekleştiriyor.
Çevresel etkileri azaltmak
üzerine…
İster ağır sanayi sektöründe
faaliyet gösteren bir kuruluş,
isterse sadece ofis faaliyetleri
yürüten bir kuruluş olsun, tüm işletmelerin boyutları
farklılık gösteren çevresel etkileri olacaktır. Örneğin;
sadece ofiste faaliyetlerini sürdüren bir kuruluşta başta
kâğıt atıklar olmak üzere, elektronik atıklar, yazıcılardan
çıkan tonerler ya da karbon kâğıdı gibi aslında tehlikeli
olan atıkların doğru biçimde imha edilmesi konuları, geri
dönüşümün sağlanması ve bu faaliyetlerin sistematik
biçimde yönetilmeye başlanması bile çevresel etkilerin
azaltılması için bir
adım olacaktır.
BEDAŞ’ta ISO 14001
Çevre Yönetim
Sistemi Çalışmaları
BEDAŞ olarak bizler
de yarattığımız
çevresel etkileri
azaltmak ve kontrol
altına almak üzere
çalışmalarımıza
başlamış
bulunuyoruz.
Hedefimiz;
Uluslararası
Standartlar
Organizasyonu
(ISO) tarafından yayımlanan ISO 14001 Çevre Yönetim
Sistemi Standartı çerçevesinde bir Çevre
Yönetim Sistemi kurmak.
Büyük organizasyonlarda herhangi bir
yönetim sistemini kurmak ve başarılı
olmak için dikkat edilmesi gereken
en önemli adım, çalışmaları bir takvim
çerçevesinde yürütmek.
ISO 14001 Çevre Yönetim Sistemi (ÇYS) çalışmalarını
etkin olarak yürütmek için aşağıdaki adımları atmak
başarılı olmayı sağlayacak:
• Yönetimin desteğini alın; kurulması
planlanan her bir sistem için yönetim desteği
şart. Böylelikle yayılımı ve sürdürülebilmesinin
etkin olması sağlanabilir.
• Mevcut durum analizi yapın; kurulacak
sistem konusunda yeterli bilgiye sahip ana
ekibinizle tüm faaliyet alanlarınızı ziyaret
ederek standart, yasa ve yönetmeliklere aykırı
durumları tespit edin.
• Proje ekibinizi kurun; ekibiniz
tüm yönetsel birimlerinizi ve tüm
faaliyet alanlarınızı kapsayacak
şekilde düşünülmeli. Ekibinize bu
noktaların her birinden bir çalışan
almalısınız.
• Eğitim verin; proje ekibiniz ve
ana ekibinizin gerekli tüm bilgilerle kuşandığından emin
olmalısınız.
• Çevresel etkileri belirleyin; gerekli eğitimleri alan
ekibinizle mevcut durum analizi çıktılarınızı kullanarak
kuruluşunuzun çevreye verdiği etkileri belirleyin.
• Çevresel etkileri azaltıcı faaliyetleri belirleyin;
çevresel etkilerinizi belirli bir sistematikle puanlayın ve
yüksek etkileri azaltmaya yönelik aksiyonlar alın, bu
aksiyonları hayata geçirin.
• Standart
şartlarına uygun
dokümantasyonu
hayata geçirin;
standardın zorunlu
kıldığı dokümanları
oluşturmalı ve
uygulamaya
almalısınız.
• Acil durumları
belirleyin; çevresel
acil durum hazırlığı
ve bu durumlarda
yapılacakları
belirlemeli ve
örnek senaryoları
gerçekleştirmelisiniz.
• Farkındalık sağlayın; tüm BEDAŞ çalışanlarına
Bilgilendirme ve Farkındalık eğitimleri veriliyor.
• Denetim yapın; standart konusunda yeterli bilgiye
sahip ve iç denetçi eğitimi almış kişiler sistemi,
uygulamaları denetlemelidir.
• Yönetimin desteğini sürdürün; ÇYS ile ilgili
çalışmaları yönetimle yapacağınız
toplantılarda sunmalı ve
yönetimin desteğini
sürdürmelisiniz.
35
İNSAN KAYNAKLARI
21. İnsan Kaynakları Zirvesi
Dünyaca Ünlü İsimleri Ağırladı
MCT Danışmanlık tarafından 1995’ten bu yana her yıl geleneksel olarak düzenlenen İnsan
Kaynakları Zirvesi, 17- 18 Şubat 2016 tarihlerinde “Smart Simplicity / Akılcı Sadelik” teması ile
İstanbul Lütfi Kırdar’da gerçekleştirildi. Dünyaca ünlü isimlerin sunumlarıyla sektörde yaşanılan
gelişme ve yeniliklerin anlatıldığı 21. İnsan Kaynakları Zirvesi bu yıl da binlerce kişiyi ağırladı.
MCT Danışmanlık tarafından 17-18 Şubat 2016
tarihlerinde İstanbul Lütfi Kırdar’da gerçekleştirilen
21. İnsan Kaynakları Zirvesi dünyaca ünlü isimleri
aynı sahnede buluşturdu. Sektör profesyonelleri ve
üniversite öğrencilerinin geniş katılım gösterdiği
zirvede 2015 yılında liderlerle yapılan araştırma
sonucuna göre belirlenen “Akılcı Sadelik / Smart
Simplicity” teması işlendi. Konferans Eş-Başkanlığını
MCT Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı Alper Utku ve
MCT Danışmanlık Genel Müdürü Didem Gürcüoğlu’nun
üstlendiği zirvede, profesyonellere yeni bir bakış
açısı getirecek konuşmacı sunumlarının yanı sıra özel
oturumlar, çalışma grupları, fuar gibi birçok farklı
etkinlik de yer aldı.
Global markaların üst düzey yöneticilerinin de katıldığı
zirvede liderler iş dünyasındaki tecrübelerini anlattı.
çalışmalarla tanınan Dr. Tara Swart, zirvenin bu seneki
önemli konuşmacıları arasında yer aldı. İş hayatında
tembel ruh halinden kurtulmak için kurum kültürünün
içine mutlaka güven ve sorumluluk duygularının inşa
edilmesi gerektiğinin altını çizen Dr. Swart, “İyi bir
lider olarak iş yerinizde başarılı sonuçlara ulaşmak ve
iyi ilişkiler kurmak istiyorsanız, insanlara bağımsız
çalışma imkânı vermeli ve onları sorumlu tutmalısınız”
uyarısında bulundu. Sezgi ve farkındalıkları artırmanın
daha iyi karar verme ve riskleri değerlendirme
sürecinde büyük önem taşıdığını vurgulayan Dr. Swart,
“Başarısızlıklardan olduğu kadar başarılardan da ders
çıkarmak kesinlikle yeni başarıları tetikleyen bir süreç.
Tabii bu süreçte liderliğin her şeyi tek başına yapmak
değil, başkaları yoluyla başarmak olduğunun farkına
varılması gerekiyor” dedi.
“Kendi S-Eğrinizi Yaratarak Kariyerinizde Tepe
Noktaya Ulaşın”
İK ve yönetim konularında en güncel bilgilerin
ve trendlerin dünyaca ünlü uzmanlar tarafından
aktarıldığı zirvede 40 Yaşın Üzerinde Takip Edilmesi
Gereken 40 Kadın’ın kurucularından Whitney Johnson,
katılımcılara S-Eğrisi olarak adlandırdığı Yaşam
Eğrisi’ni anlattı. Kendi hayatımızda S-Eğrisi yaratarak
sürekli yenilenmenin, gelişmenin zenginleşmenin
ve kariyerinde tepe noktaya çıkabilmenin mümkün
olduğunu
söyleyen Johnson,
zaman içinde
başarı için kendi
S-Eğrilerimizi nasıl
yaratacağımızın
ipuçlarını
verdi.
.
“Daha Dinç Bir Zihin İçin Yabancı Dil Öğrenin”
Belirli bir yaştan sonra zihin kıvraklığı ve hızlı öğrenme
becerilerindeki gerilemenin doğal yaşlanma sürecinin
bir parçası olduğunu belirten Dr. Swart, bu durumdan
65 yaşına kadar uzak kalmanın mümkün olduğuna
dikkat çekiyor. Kişinin kendine kazandıracağı gündelik
yaşam pratikleriyle zihin kıvraklığını ve esnekliğinin çok
rahatlıkla koruyabileceğini söyleyen Dr. Swart, “İnsanlar
sürekli öğrenmeye devam ederek ve bedenlerini zinde
tutarak zihin kıvraklığını muhafaza edebilir. Özellikle
bir enstrüman
çalma ya da yeni
bir yabancı dil
öğrenme süreci
beyni sürekli dinç
tutan bir süreçtir”
dedi.
“Başarılı Bir
Liderlik İçin
İnsanlara
Sorumluluk
Verin”
Nörobilim ve
liderlik alanında
gerçekleştirdiği
36
“Güven İçin
İnsanları
Anlamayı
Öğrenin”
Dr. Swart,
nörobilimin bazı
kilit kavram
ve bilgileriyle
İNSAN KAYNAKLARI
kişinin kendi performansının yanı sıra başkalarını
da motive etme ve onlara ilham verme yeteneğini
geliştirebileceğini belirtti.
Özellikle uyku, egzersiz, beslenme ve yeterli
sıvı alımının beyinde başarı için uygun koşullar
oluşturduğunu söyleyen Dr. Swart, lider adaylarına
başarılı takımların olmazsa olmazı güven duygusunu
sağlamak için duygusal düzenlerini geliştirmelerini ve
insanları anlama yollarını öğrenmelerini tavsiye ediyor.
“Odaklanmış Dikkatle Beyninizi Daha Hızlı Çalıştırın”
Odaklanmış dikkatin, konsantrasyonu bozacak şeylere
izin vermeden tek bir şeye yoğunlaşmak olduğunu
söyleyen Dr. Swart, beynin daha hızlı çalışmasını
sağlayan odaklanmış dikkat için ipuçlarını şöyle
sıralıyor:
• Mantığınız yerine sezgilerinizle verdiğiniz kararları
yazın ve bu kararların nasıl işe yaradığını anlatan bir
günlük tutun.
• Yaratıcı düşünmek için kendinize
zaman ayırın.
• Liste yapmak yerine zihin
haritası kullanmayı, yazmak
yerine çizmeyi, siyah renk
kalemler yerine de renkli
kalemler kullanmayı deneyin.
• İnsanların sözünü kesmeden
daha fazla dinlemeye çalışın;
bu uygulamaya evde veya
arkadaşlarınız arasında
başlayıp daha sonra
takımınızda deneyin.
• İnsanların beden dilini ve
mimiklerini daha çok takip edin.
• Bir uygulama veya sesli kitap
dinleyerek günde 12 dakika
dikkat egzersizi yapın.
İK ve Pazarlamada Oyunlaştırma Devri
Dünya genelinde oyunlaştırma gurusu olarak kabul
gören, öğrenme ve gelişim uzmanı ve aynı zamanda
“Leading the Boss in the Mirror” kitabının yazarı An
Coppens, zirve öncesinde oyunlaştırma konusunda
görüşlerini paylaştı.
Son yıllarda şirketler tarafından İK ve pazarlama
alanlarında hızla kullanılmaya başlanan oyunlaştırma,
iş dünyasının yükselen yeni trendleri arasında ilk
sıralarda yer alıyor. Oyunlaştırma ilk duyulduğunda
sadece motivasyon çağrışımı yapsa da Ann Coppens
oyunlaştırmanın doğru kullanıldığında iş dünyasına
uzunca bir işlevler silsilesi sunduğuna dikkat çekti.
Coppens, “Oyunlaştırma çalışanın şirkette geçirdiği
tüm süre boyunca, işveren markalaştırmasından
istihdama; işe alım, öğrenme, iletişim, çalışan sağlığı
ve mutluluğuna kadar uygulanabilen ve bilgi sağlayan
harika bir yöntem” dedi.
Oyun Oynayarak Büyüyen Nesil Artık İş Dünyasında!
Oyunlaştırmanın iş dünyasında kabul edilmesinin
ve hızla yükselmesinin tesadüf olmadığını belirten
Coppens “Oyunlaştırma önem kazanıyor, çünkü
çalışan yaş grubu gittikçe gençleşiyor. İş gücüne
yeni katılan çalışanlar muhtemelen mezun olmak
için çalıştıklarından çok daha fazla süre bilgisayarda,
tablette ve telefonda oyun oynamış bir nesilden geliyor.
Oyun oynayarak büyümüş ve düzenli geri bildirim
almaya alışmış bir nesil olan bu çalışan grubu, iş
hayatına entegre edilmiş oyunlaştırma ile iş dünyasına
yeni bir dünyanın kapılarını aralıyor” dedi.
Ann Coppens’ten Türkiye’deki Markalara 10 adımda
İK’da Oyun
1. İlk önce hedeflerinizi belirleyin; iş hedefleri ne kadar
net olursa iyileşmeyi izlemek ve
ölçmek o kadar kolay olur.
2. İyileştirmeye çalıştığınız
süreç açısından çalışan
davranışlarınızı anlayın. Bunu
nasıl ve niçin kullandıklarını
sorun, kullanmıyorlarsa neden
kullanmadıklarını sorun. Size
oyun açısından ilham vermesi
için hangi oyunları oynadıklarını
öğrenmelisiniz.
3. İlk iyileştirme tasarlamanıza
yardımcı olmak için farklı
departmanlardan ve yaşlardan
ve tabii ki farklı cinsiyetteki
kişilerden oluşan bir ekip yaratın.
4. İlgi çekici bir oyun yaratmak
için şirket kahramanlarını, öykülerini, adetlerini ve
değerlerini kullanın.
5. İlk versiyonu daha küçük bir grupta test edin, geri
bildirimlerini dinleyip tasarımı iyileştirin.
6. Oyunu açık mı, gizli mi başlatacağınıza karar
verin, her ikisi de işe yarayabilir. Gösterişli şekilde
başlatırsanız büyük beklentilere yol açarsınız. Bu
nedenle başlangıçtan sonra ufak oynamalar ve
iyileştirmeler yapmaya hazır olun.
7. Tasarım ve süreci sürekli olarak iyileştirin; oyununuz
birkaç ay sonra çalışanlarınızın ilgisini çekmeyebilir.
8. Çalışanlara seçenek veya geri bildirim verdiğinizde
bilin ki en iyi yaklaşımı seçeceklerdir.
9. Oyunlaştırmanın bir alanda veya bir projede işe
yaradığında, İK sürecinin daha fazla alanına bunu
yaymayı araştırın.
10. Yaratırken ve iyileştirirken eğlenin ve ekibinizi
sonuna kadar oynamaya teşvik edin!
37
İNSAN KAYNAKLARI
Etkili İnsanların
Yedi Alışkanlığı
Sanayi Çağı’nın yerini “Bilgi Çalışanı Çağı” alırken bireylere, beden,
akıl ve ruhla bir bütün olarak liderlik etmek önem kazanıyor. ‘‘Etkili
İnsanların 7 Alışkanlığı” eğitimi, BEDAŞ yöneticilerine öncülük etmeleri
için yeni bir zihniyet, yeni beceriler ve yeni araçlar sağlamayı hedefliyor.
Eğitim Bölümü olarak çalışanlarımızın ihtiyaçları ve
beklentilerini de göz önüne alarak, bireysel ya da kurumsal
anlamda gelişimlerine katkıda bulunmak adına en iyi
eğitimleri sunmayı amaçlıyoruz. Bu bilinçle üst düzey
yöneticilerimize, dünyanın en iyi kişisel liderlik geliştirme
çözümlerinden biri olarak bilinen “Etkili İnsanların 7
Alışkanlığı” Eğitim Programı’nı sunduk.
Bir kişi her ne kadar işinin ehli olsa da sürekli kendini
geliştirip becerilerini zenginleştirmediği, kendi kendini
etkin bir şekilde yönetemediği, etkili olamadığı, etkileşim
kuramadığı ve işbirliği yapamadığı sürece sürdürülebilir
bir başarı yakalayamaz. Bu unsurlar birey, ekip ve şirket
düzeyindeki üretkenliğin kalbinde yer alırlar.
Etkili İnsanların 7 Alışkanlığı Programı üç farklı seviyede
liderliği geliştirmeyi hedefliyor:
1. BİREY
• Gelişmiş olgunluk ve verimlilik özelliklerini güçlendirme
ve kendi kendini yönetebilme
• Keskin bir odaklanma ve özenli planlamayla kritik
öncelikleri yerine getirme
2. TAKIM
• Ekip yönetimi, iş tatmin düzeyi ve işbirliğini artırma
• İletişim becerilerini geliştirme ve ilişkileri güçlendirme
3. ŞİRKET
• Temel değerleri belirlemek ve etkili bir şirket kültürü
oluşturmak için bir çerçeve belirleme
• Karakter ve yeterlilik yönünden örnek oluşturabilecek
mevcut liderleri ve geleceğin liderlerini yetiştirme
‘‘7 Alışkanlık’’ hedeflerini ise şu şekilde açıklayabiliriz:
1. ALIŞKANLIK: PROAKTİF OL
• Kontrol edilemeyecek olan yerine, idare edilebilecek ve
etkilenebilecek olana odaklanmak, sorumluluk almak ve
buna göre harekete geçmek.
2. ALIŞKANLIK: SONUNU DÜŞÜNEREK İŞE BAŞLA
• Başarı ölçütlerini net bir şekilde ortaya koymak ve hem
özel hem de iş yaşamında bu başarıyı elde edebilmek için
plan hazırlamak.
3. ALIŞKANLIK: ÖNEMLİ İŞLERE ÖNCELİK VER
• Sürekli olarak acil durumlara tepki vermek yerine, en
önemli hedeflerinize öncelik vermek ve onları başarmak
için çalışmak.
4. ALIŞKANLIK: KAZAN-KAZAN DİYE DÜŞÜN
• Karşılıklı fayda sağlayacak şekilde çevrenizdekilerle
güvene dayalı ilişkiler kurarak daha etkili işbirliklerine imza
atmak.
5.ALIŞKANLIK: ÖNCE ANLAMAYA ÇALIŞ, SONRA
ANLAŞILMAYA
• Başkalarının ihtiyaçlarını ve bakış açılarını derin bir
anlayışla kavrayarak insanları etkilemek.
6. ALIŞKANLIK: SİNERJİ YARAT
• Çeşitliliği artıran ve en önemli paydaşları tatmin eden
yenilikçi çözümler geliştirmek.
7. ALIŞKANLIK: BALTAYI BİLE
• Yenileme faaliyetlerine zaman ayırarak motivasyonu
ve enerjiyi artırmak, iş ve özel hayat arasındaki dengeyi
kurmak.
“Etkili İnsanların 7 Alışkanlığı” eğitiminin kişiye ve kuruma
katkısını BEDAŞ İnsan Kaynakları Direktörü Ali Yenilmez
şöyle anlatıyor:
Kurumumuzun rekabet gücünü oluşturan en önemli
faktör yöneticilerimizin etkililiği ve verimliliği. Yönetim
kadromuzun yönetim ve liderlik becerilerinin gelişimine
katkı sağlayabilmek ve insana yatırım en büyük
hedeflerimizden biri. Bu amaçla yöneticilerimizle “Etkili
İnsanların 7 Alışkanlığı” Eğitim Programı’nda buluştuk.
Genel Müdürümüz Mehmet İslamoğlu öncülüğünde,
tüm üst düzey yöneticilerimizin katılımıyla daha üretken
olmayı öğretmenin yanı sıra, “7 Alışkanlığı” gündelik
yaşamda uygulayabilmek için süreçleri ve araçları nasıl
kullanmak gerektiğini de gösteren gelişim programını
tamamladık.
Bu program ile yöneticilerimizin, 7 ilkenin önemini daha
iyi kavrayarak içselleştirmesini ve kendi hayatlarıyla
ekiplerine de yansıtmalarını hedefledik. Bu eğitim bizler
için davranış değişikliğiyle fark yaratan önemli bir proje.
Eğitimlerimiz de sadece bireye değil, kuruma ve topluma
da yararlar sağlayan sihirli bir değnek. F. W. Robertson’ın
dediği gibi “Öğretim sınıfta biter; fakat eğitim ancak
hayatla beraber sona erer.”
39
İNSAN KAYNAKLARI
Röportaj: Fulya Aldemir
İnsan Kaynakları Eğitim Uzmanı
‘‘Hepimiz Hayatta İz Bırakmak İsteriz’’
‘‘Bazılarımız şiir yazar, bazılarımız şirket yönetir, bazılarımız çocukları üzerinde etkili olmak ister.
Siz de hayatınızda bir alanda etkili olmak istiyorsanız, bu program sizin için de…’’
FranklinCovey Türkiye Fasilitatör’ü Ersin Gürsel ile
Etkili İnsanların 7 Alışkanlığı Eğitimi’ni konuştuk.
FranklinCovey hakkında bilgi verir misiniz? Şirket
hangi faaliyetlerde bulunuyor ve kuruluş amacı
nedir?
30 yıl önce Stephen R. Covey ve Hyrum Smith,
insanların ve kuruluşların üretkenliğini artırmak için
ayrı ayrı çalışırlarken her ikisi de ortak bir sorunun
varlığını tespit etti: İnsan!
Liderlik geliştirme programlarına odaklanan Stephen
R. Covey, insanların tutkuları doğrultusunda
ilerlerken, elde etmek istedikleri başarının
gerçekleşmesini sağlayacak temel prensipleri
çoğu zaman çiğnediklerini gözlemledi. Kişilerin,
kendilerini değiştirmek yerine; şartlarını, sonuçları
ve iş arkadaşlarını değiştirmeye çalıştıklarını ve bu
beklentide olduklarını anladı.
Üretkenlik alanında çalışmalarını sürdüren Hyrum
Smith ise insanların kendileri için önemli hedefler
40
belirlediğini, fakat bu hedeflere ulaşmak için gerekli
ilkeleri, teknik bilgileri, süreçleri ve araçları kavrama
konusunda yetersizlikleri olduğunu gördü.
Bu süreçte dünya çapında daha fazla kişiye ulaşmak
için her ikisi de farklı şirketler kurdular: Covey
Leadership Center ve FranklinQuest. 1997 yılında
bu iki şirketin birleşmesiyle FranklinCovey Eğitim’in
temelleri atıldı.
Bugün FranklinCovey Eğitim, “İnsan davranışlarında
kalıcı etki bırakacak değişimler yaratma” konusunda
bireylere ve şirketlere yardım eden bir dünya devi.
Hedefi, yalnızca insanların ve şirketlerin kademeli
olarak artan sonuçlar elde etmelerine yardımcı olmak
değil, aynı zamanda dönüşümsel sonuçlara imza
atmalarını sağlamak.
FranklinCovey Eğitim’in güçlü uzmanlığı, günümüzde
yedi kritik alanda şirketlerin ve bireylerin davranışlarını
süreklilik arz edecek şekilde değiştirme konusunda
yol gösteriyor: Liderlik, Uygulama, Verimlilik, Güven,
İNSAN KAYNAKLARI
Satış performansı, Fasilitasyon ve Eğitim.
Müşterileri arasında Fortune 100’ün %90’ı, Fortune
500’ün %75’inden daha fazlası, binlerce küçük ve orta
ölçekli firmaların yanı sıra çok sayıda devlet birimi ve
eğitim kurumu yer alıyor. FranklinCovey Eğitim, dünya
çapında 3 binden fazla iş ortağı ve çalışanıyla 32
dilde, 46 büroda ve 160’tan fazla ülkede profesyonel
hizmetler, ürünler ve kaynaklar sağlıyor.
“Etkili İnsanların 7 Alışkanlığı” eğitimi hakkında
kısaca bilgi verir misiniz? Bu 7 Alışkanlığın çıkış
noktası ve felsefesi nedir?
Stephen R. Covey, bireylerin, üretkenlikleriyle
ilgili sorunlarının çözümünün, kendi davranışlarını
değiştirmelerine yardım etmekten geçtiğini fark
etti. Bununla birlikte, yıllar süren deneme, araştırma
ve deneyimler sonucunda; uzun soluklu davranış
değişimini sağlamak için yalnızca eğitimin yeterli
olmadığını, bireylerin ve şirketlerin yeni düşünce
biçimlerini benimseyerek, öğrendikleri yeni ve daha
iyi olan davranışları alışkanlık haline gelene kadar
uygulamaları gerektiğini anladı.
Stephen R. Covey, tüm bulgularını dünyanın en ilham
verici kitaplarından biri haline gelen “Etkili İnsanların
7 Alışkanlığı” adlı kitapta topladı. “Etkili İnsanların
7 Alışkanlığı” eğitimi, aynı adı taşıyan kitaptaki
düşünce biçimlerini ve davranışları kullanarak
insanların, ekiplerin ve hatta kurumların nasıl etkili
olabileceklerini ve etkili sonuçlar elde edebileceklerini;
pratik ve görsel bir yolculuk haline getirerek uzun
soluklu bir yaşam biçimi mantığıyla bizlere sunuyor.
FranklinCovey eğitmenlerinin diğer kişisel gelişim
eğitmenlerinden farkı nedir?
Türkiye’de pek çok eğitmen ve eğitim firması var.
Uluslararası çapta ve standartta birkaç iyi eğitim
firması da var. Uluslararası çapta olmak birçok
üstünlüğü yanında barındırıyor.
FranklinCovey Eğitim’in farklarından birisi 50 kişilik
Ar-Ge ekibinin, yıllık içerik geliştirme çalışmalarına
milyonlarca Amerikan Doları (USD) bütçe ayırması ve
bunun etkisinin, içeriklerin ve malzeme kalitesine çok
yansıyor olması.
Bir diğer farkı, iş dünyasıyla ilgili yüksek deneyimlerin,
FranklinCovey Eğitim’in faaliyette olduğu 160 ülkede
paylaşılması ve merkeze tekrar geribildirim olarak
akması. Buna “Global Deneyim Aktarımı” diyebiliriz.
Diğeri, Harvard Üniversitesi vb. saygın enstitüler
ve kuruluşlarla yaptığımız işbirliklerinin içeriğe olan
katkısı.
Ayrıca bünyemizde bu know-how’a katkıda
bulunan, deneyimli ve FranklinCovey Eğitim Global
Sertifikası’na sahip fasilitatörlerimiz bulunuyor.
Biz diğer eğitim kurumlarından farklı olarak
eğitmen yerine “fasilitatör” terimini özellikle
kullanıyoruz. Çünkü, yetişkin eğitimlerinde, yetişkinler
öğretilmekten hoşlanmazlar, katılım göstererek
tecrübelerini paylaşmaktan ve iş ve özel hayatlarına
daha kalıcı faydalar katabilmekten hoşlanırlar. Bir
fasilitatör kullandığı özel yöntemlerle, katılımcılarını
daha kalıcı davranış değişikliğine götürebiliyor.
Alışkanlıkların bireylerin ve kurumların yaşam
döngüsünde rolleri nedir? Alışkanlıklar hayatımızı
nasıl etkiler? Değiştirilemez mi?
Bu soruya “Etkili İnsanların 7 Alışkanlığı” eğitiminin
içinden iki özlü sözüyle cevap verelim.
“Bir düşünce ek, bir eylem biç;
Bir eylem ek, bir alışkanlık biç;
Bir alışkanlık ek, bir karakter biç;
Bir karakter ek, bir gelecek biç.”
- Samuel Smiles
İnsanın bir düşünceden başlayarak geleceğine
- yani kaderine - giden tüm yolda ne kadar başarılı
olacağı, aslında kendisi tarafından belirleniyor. Birey
41
İNSAN KAYNAKLARI
yaşam döngüsünde neyi değiştirmek isterse istesin;
ister geleceğini, ister alışkanlığını, musluğun en
başına, yani düşünceyi değiştirmeye geri dönmesi
gerekiyor. Bunu her istediğinde yapabilecek beceriye
kavuşan kişi, hayatının kontrolünü de ele geçirebilir.
Yani her alışkanlık yeterince istenirse ve doğru yerden
başlanırsa, değiştirilebilir!
İngiliz şairin deyimiyle:
“Önce biz alışkanlıklarımızı yaratırız, sonra
alışkanlıklarımız bizi”
Acaba sizi etkili olmaya götüren alışkanlıklara mı
sahipsiniz, yoksa tam tersi mi? İşte her alışkanlık bizi
“etkililik” seviyesine ulaştırmaz. Eğitim programında
tek tek ele alınan yedi alışkanlık ise evrensel,
ebedi, kalıcı “Etkililik İlkelerine” dayalı alışkanlıklar
olduğundan, bizi her daim etkililiğe ulaştırır.
Etkili bireyler birleşerek - Etkili takımları,
Etkili takımlar birleşerek - Etkili departmanları,
Etkili departmanlar birleşerek - Etkili kurumları
oluşturur.
İşte etkili kurumların etkililiğinin ve verimliliğinin en
temelinde yatan unsur, etkili bireylerden oluşması,
onların etkililiğini koruyacak ortamı yaratması ve yeni
etkili bireyleri yaratabilmesi.
Genel olarak bu tür bir eğitimden geçmemiş
yöneticilerin beceri ve donanımlarını nasıl
değerlendiriyorsunuz?
Yedi alışkanlığın ilk üç alışkanlığı “Özel Zafer”
dediğimiz kişisel liderlikle ilgili. Bu eğitimi almamış ve
doğru uygulamaları benimsememiş kişi bir yönetici
değil, bir çalışan bile olsa, kendi kendinin liderliğini,
yönetimini layıkıyla yapamaz. Dolayısıyla, şartlar
zorlaştığında doğru liderlik anlayışını korumak yerine,
42
lidere olan güveni yok edecek aksiyonları almaya
başlayabilir. Suçu sorunlara, koşullara ve kaynaklara
atabilir. Sonunu tam düşünemeden bazı kararlar
alır ki, bu kararlar şirketleri iflasa bile sürükleyebilir.
Hatta zamanını doğru yönetmeyi beceremeyerek
önceliklerini yanlış seçerek, çok değerli aksiyonların
zamanında alınmasını geciktirebilir, tüm şirketi
atalete sürükleyebilir.
Yedi alışkanlığın ilk üç alışkanlığı “Genel Zafer”
dediğimiz, çevremize yaptığımız liderlikle ilgili. Bu
kısımda başarılı olamayan hiçbir lider, ekibiyle “biz”
olmayı beceremez çünkü kendi kararlarını uygulamak
adına geribildirim kanallarını kapatabilir. Böylece karşı
tarafı en iyi anlayan ve aldığı fikirler sonrasında kendi
fikrini de söylemek değil, kendi fikrinde çevresini ikna
etmeye ve onu dikte ettirmeye çabalar. Farklılıkları
değer olarak değil, tehdit olarak görüp, o farklılıkları
törpülemeye çalışır. Böylece ekipteki yaratıcılığı ve
içsel motivasyonu öldürmüş olur.
“Etkili İnsanların 7 Alışkanlığı” eğitiminden beklenen
çıktılar neler? Bu eğitim sonrasında nasıl bir davranış
değişimi gözlemliyorsunuz?
Bu eğitime daha önce katılan kişilerin hem eğitim
süresince hem de eğitimden sonra hayatlarında
radikal değişikliklere tanık olduk ve birlikte büyüdük.
Ekibindeki kişilerle artık hedeflerini sürekli
tutturabilen yöneticilerden, küs olup barışan
ekip arkadaşlarına, iş-özel hayat dengesini
artık yönetmeye başlayan uzmanlardan, eşiyle
ilişkisi düzelen aile bireylerine, çocuğunu nasıl
yetiştireceğinin farkına varanlardan, hayatındaki
misyonu keşfedenlere...
Bu bir eğitim değil, hayatı etkili yaşama yolculuğu…
İNSAN KAYNAKLARI
Siz hayatınızın hangi alanında etkili olmak isterseniz.
“7 Alışkanlık’’ eğitiminin tek seferlik bir eğitim
programı değil, bir süreç olduğunu belirtiyorsunuz.
Bu süreç neleri içeriyor? Nasıl bir yol haritası mevcut?
Bu eğitim üç günlük bir eğitim değil, üç aylık bir
“Gelişim Projesi”. Aslında kendi gelişim projeniz. Bu
projede süreç eğitim öncesinde yapılan yedi alışkanlık
ön-testiyle başlıyor. Bu testle her alışkanlıktaki
başarı seviyenizi ve geliştirmeniz gereken yanları
görüyorsunuz. Eğitim boyunca bunlar üzerine
düşünme fırsatınız oluyor. Eğitim sırasında öğrenilen
onlarca değerli kavram ve yapılan uygulama
var. Eğitim sonrasında ise yedi hafta boyunca
katılımcılarla birlikte onlara destek olacak şekilde bir
arada yürüyoruz. Hatırlatmalarla onların bu kavramları
hayata geçirmesine yardımcı oluyoruz.
Sizce bu eğitime kimler katılmalı?
Herkes, hayatında etkili olmak isteyen 7’den 70’e
herkes. Çünkü hepimiz hayatta iz bırakmak isteriz.
Hepimiz bir alanda etkili olmak isteriz. Bazılarımız
şiir yazar, bazılarımız şirket yönetir, bazılarımız
çocukları üzerinde etkili olmak ister. Siz de
hayatınızda bir alanda etkili olmak istiyorsanız,
bu program sizin için de...
BEDAŞ’ta verdiğiniz eğitimde nelere yer verdiniz?
Özel olarak nelere dikkat ettiniz?
BEDAŞ, 4.5 milyon aboneye, 25 Milyar kWh elektrik
dağıtımı yapan ve % 13’lük paya sahip bir kalite ve
sürekli hizmet anlayışıyla çalışan dev bir kuruluş. Bu
kitleye hitap eden bir kurumun sorumlulukları da
yüklü oluyor haliyle.
Etkililiği her çalışanın, karakterinde bir yaşam biçimi
olarak benimsemesinin, sorumluluk almasının ve etki
alanını büyütmesinin öneminden bahsettik. Her türlü
projede, planlamadan bile öte bir planlama anlayışı
olan, sonunu düşünerek işe başlamanın, kişileri nasıl
mükemmel hale getirebileceğinden bahsettik. Bunları
yaparken katılımcılar da bol bol kendi örneklerini
paylaştılar, birlikte yorumladık, flipchart uygulamaları
yaptık, videolar izledik, bireysel ve grup çalışmaları ile
en doğru olanı ortaya çıkartmaya çalıştık.
Tabii ki iş-özel hayat dengesinden de bahsettik,
nedenlerinden de. ‘Etkili İnsanların 7 Alışkanlığı’
programı çok çalışmayı değil, akıllı çalışarak daha az
enerji ile bile daha etkili sonuçlar almayı mümkün
kılan bir metodolojiye sahip.
Bu eğitimin BEDAŞ çalışanlarına ve kuruma
katkılarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bu projenin başarısı, en tepe yöneticisi olan BEDAŞ
Genel Müdürü’nden başlayarak, tüm üst düzey
yönetimin “Etkili İnsanların 7 Alışkanlığı’’ ilkelerini
benimsediğini hissettirmesi ile mümkün olabildi.
Onlar ekipleri ile bu prensipleri dikkate alarak
çalışmaya başladılar ve ortak bir kurum kültürü
oluşturdular.
Çalışanların etkili olmak adına tüm prensipleri
kendilerinin katıldığı seminerlerde de duymasıyla,
yöneticinin beklentilerini daha iyi anlayabildiler ve
ekiplerde etkili bir işbirliği kültürü yaratılabildiler.
Çağımız artık “Bilgi Çalışanı Çağı”. Bu çağda başarı
için, rekabette her zaman bir adım ileride olmak
gerekli. Teknolojiniz, ürettiğiniz makinelerin
kapasitesi çok üstün olsa bile, çalışanların etkililiği,
şirketlerin gelecek yüzyıla ulaşmasındaki en önemli
kaynak olacak.
43
İNSAN KAYNAKLARI
Enerji Sektörünün Geleceği CLK
Akademi’yle Şekilleniyor
CLK Enerji, enerji sektörünün ihtiyaç duyduğu nitelikli insan gücünü yetiştirmek için sektöründe
bir ilke imza attı, İŞKUR desteğiyle CLK Akademi’yi kurdu.
Sektörde bir ilk olan, İŞKUR’un desteğiyle başlatılan
program çerçevesinde, yeni mezun veya mezuniyete
hazırlanan üniversite
öğrencilerini
profesyonel hayata
hazırlamak ve şirket
bünyesindeki uygun
pozisyonlarda
işe almak üzere
gelişim programları
düzenleniyor. CLK
Enerji, ilk CLK
Akademi programını
Ağustos 2015’ te
başlattı.
CLK Akademi için 4. sınıf öğrencileri, yeni mezun ve
yüksek lisans öğrencilerinden
oluşan yaklaşık 150 adayla
görüşmeler yapıldı. Görüşmeye
katılan adaylar; yazılı sınav,
İngilizce yeterlilik testi ve
yetkinlik değerlendirilmelerine
tabi tutuldu. BEDAŞ, CLK
Boğaziçi ve EBS Program
yöneticileri tarafından da
değerlendirmeleri yapıldıktan
sonra adayların seçim süreci
tamamlandı.
44
CLK Akademi, 30 Öğrenciyle Eğitime Başladı
CLK Akademi Programı, 3 Ağustos 2015’te seçilen
30 aday ve 32 mentörlerle eğitimlere
başladı. Programın ilk iki haftalık
bölümünde tüm katılımcılara enerji
sektörü değişimi, BEDAŞ, CLK Boğaziçi
şirketlerinin işleyişi, çalışma yapıları,
EBS Programı kapsamında yürütülen
tüm sistem uygulamaları hakkında
eğitim verildi.
Bunların yanı sıra; öğrencilerin staj süresi
başlamadan önce ve staj süresince
aralıklarla iş güvenliği, bilgi güvenliği,
kişisel gelişim, teknik seminerler, kendini
yönetmek vb. gibi iş hayatında gerek
sosyal, gerek teknik açıdan ihtiyaç duyulan tüm
eğitimler veriliyor.
CLK Enerji Bilişim
Sistemleri Direktörü
Serhan Özhan
süreçten kısaca şöyle
bahsetti: “İki haftalık
ortak eğitim sonrası
program katılımcıları
iş birimlerine atandı ve
mentörleriyle eşleştirildi.
İş başı süreçlerinde
entegrasyon aşamasında
İNSAN KAYNAKLARI
rol oynayabilmeleri için haftanın yarısını Entegre
Bilişim Sistemleri’de (EBS) görev aldığı departmanda
geçirirken, diğer yarısında da BEDAŞ/BEPSAŞ’da
karşılığı olan departmanda mentörüyle birlikte
geçiriyorlar. CLK Akademi üyeleri, EBS Programı
kapsamında yoğun olarak eğitim, veri hazırlığı,
kullanıcı ve sistem dokümanları hazırlama, test ve
uygulama desteği çalışmalarını yürütüyorlar.”
CLK Akademi Sektörde Bir İlk
Özhan, CLK Akademi’nin sektörde bir ilk olduğunu
vurguluyor: CLK Akademi’yle Entegre Bilişim Sistemi
(EBS), Otomatik
Sayaç Okuma
Sistemi (OSOS),
Coğrafi Bilgi Sistemi
(CBS) ve SCADA
sistemlerinde
işin uzmanları
yetiştiriliyor.
Yeni mezun
veya birkaç yıllık
çalışanlar, program
kapsamında çok
hızlı yetiştiriliyor. Bu
sadece teorik bilgiyle
değil, saha ve
sistem üzerinde de
yapılıyor. Öncelikle
CLK bünyesindeki
şirketler de ve
dolayısıyla sektör
de bilgi birikimi,
yetişmiş insan sayısı
artmaktadır. Bunun
yanında program
kapsamında ki
testler, dokümanlar,
eğitimler ve destek,
çok daha verimli,
hızlı ve güvenilir
şekilde yürütülüyor.
CLK Enerji’ye ve
sektöre yetişmiş
nitelikli personel
kazandırması,
geleceğin
yöneticilerini
oluşturması,
orta ve uzun
vadeli hedefleri.
Yakın vadede ise
programın başarısı
için gerekli desteği
sağlaması ve ilgili departmanlarda, sistem desteği
verebilecek, bütünü gören profillerin oluşturulmasının
beklenen en önemli faydalarıdır.
CLK Enerji Projeyi Diğer Bölgelere
Yaymayı Hedefliyor
Staj süresi 5 ay olan bu proje yıl sonunda sona
erecek. Proje tamamlandıktan sonra birlikte devam
etmeye karar verilen adaylar kadrolu olarak CLK Enerji
bünyesindeki şirketlerde çalışmaya devam edecek.
CLK Enerji bünyesinde bulunan diğer bölgelerde 2016
yılında projenin yaygınlaştırılmasını hedefliyor.
45
İNSAN KAYNAKLARI
Enerjimiz Sürekli Gelişim İçin
Eğitim ve gelişim çalışmalarına ayrı bir önem veren BEDAŞ, eğitim faaliyetlerinin örgütsel ve fonksiyonel bir
çatı altında toplanması amacıyla Bahçeşehir Üniversitesi ile işbirliği protokolü imzaladı.
Teknik eğitimlerin yanı sıra yönetici geliştirme eğitimleri ve kişisel gelişime yönelik faaliyetleri de düzenli olarak
yapan BEDAŞ, tüm bölgelere ve sektöre değer katacak kurumsal bir yapı oluşturmayı amaçlıyor.
BEDAŞ Akademi çatısı altında kurgulanan eğitim ve gelişim çalışmaları, temel insan kaynakları süreçleri ile de
eşgüdümlü çalışacak.
Bahçeşehir Üniversitesi Sürekli Eğitim Merkezi, BEDAŞ’ın misyon ve vizyonu doğrultusunda kurulacak eğitim
akademisinin örgütsel ve fonksiyonel tasarımını, BEDAŞ’ın İnsan Kaynakları Temel İlkeleri ışığında kurumsal
eğitim süreci modelinin tasarımını ve eğitim uygulama standartlarını belirleyecek.
Projenin sonunda BEDAŞ Eğitim Akademisi El Kitabı oluşturulacak.
BEDAŞ
EĞİTİM AKADEMİSİ
TASARIM PROJESİ
47
OTOMOTİV
Intercity’de Hedef:
50 Bin Araçlık Park
“Intercity’nin 2016 yılındaki öncelikli hedefi,
firmanın filo büyüklüğünü 50 bin araç
seviyelerine getirmek, yatırım toplamını
3 milyar TL’ye, ciro büyüklüğünü ise 1.5 milyar
TL’ye çıkararak piyasadaki liderliğini daha da
güçlendirmek” diyen Türkiye’nin en büyük
operasyonel filo kiralama şirketi Intercity
CFO’su Mete Önol, 2016’da yapacakları
yatırımları Enerji Boğaziçi’ne anlattı...
Mevcut kiralık araç parkınızın büyüklüğü, çeşitliliği
hakkında bilgi verir misiniz? Operasyonel kiralama
pazarı içinde ne kadar bir paya sahipsiniz?
Intercity 2015 yılı sona ererken 40 bin araçlık filosu,
yüzde 16’lık pazar payı, 1 milyar TL’yi aşan cirosu,
2.5 milyar TL’ye yaklaşan aktif büyüklüğü ve 430
çalışanıyla Türkiye’nin en büyük operasyonel filo
kiralama şirketidir. Filosunda, ufak bir kısmı hafif ticari
araçlarda olmak üzere, pazardaki mevcut her marka
binek otomobil bulunuyor. Doğal olarak çoğunluğu
oluşturan araçlar pazarda genel anlamda daha çok
tercih edilen ve kabul görmüş olan standart, ekonomi
sınıfı araçlardan oluşuyor. Bunlar arasında da aslan
payını Renault, Fiat, Mercedes, Ford, Volkswagen gibi
markalar oluşturuyor.
Türkiye’de operasyonel filo kiralama pazarının boyutu
hakkında hiçbir zaman kesin bir fikre sahip olamıyoruz,
maalesef kimse bu konuda yüzde 100 doğru verilere
hakim değil. Ancak sektörün büyük oyuncularından
toplanan rakamlar doğrultusunda 2015 yıl sonu
itibarıyla yaklaşık 250 bin araçtan oluşan bir pazar
büyüklüğünden bahsedebiliriz. Türkiye’de tüm araç
parkı, yaklaşık 19 - 20 milyon civarında kalıyor. Şirket
48
araçlarıysa yaklaşık 4.5 - 5 milyon araç civarında. Bu
rakamlar, gelişmekte olan ülkeler arasında mukayese
ettiğinizde hem mutlak değer olarak hem de
kiralamanın toplam araç parkındaki penetrasyon oranı
açısından halen oldukça düşük. Bu nedenle benim
görüşüm önümüzdeki dönemde pazarın kademeli
olarak büyümeye devam edeceği yönünde, ekonominin
gidişatına göre bazen dalgalanmalar gösterse bile
genel trend olarak bu, değişmeyecek.
Şirketiniz açısından 2015 yılını değerlendirir misiniz?
Hedefleriniz ne ölçüde gerçekleşti? 2015 yılında
yaptığınız yatırımlar var mı? Yatırımın bütçesini
öğrenebilir miyiz?
Intercity için 2015 yılı çok başarılı geçti. 2014 yılına
benzer bir şekilde özellikle kurlardaki volatilitenin çok
olduğu, üç ay arayla iki tane genel seçimin yaşandığı,
bir anlamda jeopolitik gelişme ve risklerin ekonomik
hayatın önüne geçtiği 2015’te şirketimiz yönetimi
öngörülü davranarak aldığı erken önlemlerle risk
yönetiminde ciddi bir başarı sağladı. Sektördeki
rekabet ortamının her geçen yıl iyice arttığı bir
ortamda Intercity bir yandan karlılığını nerdeyse
2014 yılının iki katına çıkarttı. Bir yandan da yukarıda
belirttiğimiz finansal büyüklüklere ulaşarak 2015 yılını
geçen sene koyduğu hedeflerin tamamını aşarak
kapattı. 2015 yılında bu başarıyı yakalamak için yapılan
OTOMOTİV
yeni yatırım tutarı 1 milyar TL’nin üzerinde gerçekleşti.
2016 yılı için de aynı büyüklükte bir bütçeyi ayıracağız.
2016’da hangi alana odaklanacaksınız, planladığınız
yatırımlar neler? 2016 yılına ilişkin filo kiralama,
büyüme ve ciro hedefiniz nedir?
Intercity’nin 2016 yılındaki öncelikli hedefi, firmanın
filo büyüklüğünü 50 bin araç seviyelerine getirmek,
yatırım toplamını 3 milyar TL’ye, ciro büyüklüğünü ise
1.5 milyar TL’ye çıkararak piyasadaki liderliğini daha da
güçlendirmek. Bunun için bu sene aynen geçen sene
olduğu gibi takriben 1 milyar TL bir bütçe ayıracağız.
Bu hedefe ulaştığı taktirde Intercity tek ülkede sahip
olunan filo büyüklüğü açısından Avrupa’nın ilk
10 büyük kiralama şirketi arasında yer alacak.
2016 yılında yerli yabancı sermaye piyasalarına
ve sermaye piyasası işlemlerine odaklanmayı ve
uluslararası piyasalardaki, özellikle Uzak Doğu ve
Japonya başta olmak üzere, banka ve yatırımcı
ilişkilerimizi daha da üst seviyeye getirmeyi
hedefliyoruz. Bu sayede işimizin temel unsurlarından
biri olan kaynak yaratımı konusunda Intercity için
çeşitlilik ve rekabet avantajı yaratacağımıza inanıyoruz.
Sonuçların 2015 yılında olduğu gibi devam etmesi ve
piyasaların da elverişli bir ortam sunması durumunda
özellikle senenin ikinci yarısından başlayarak belli
bir oranda halka arz yapılması da bu doğrultuda
değerlendireceğimiz seçenekler arasında olacak.
Ayrıca Intercity 2016’da, 2015’te bıraktığı yerden devam
ederek içerisinde İstanbul Park pistinin, Türkiye’nin en
büyük ikinci el araç satış merkezinin (İPOP), off-road
parkurunun ve Intercity Sürüş Akademisi’nin bir arada
olduğu Intercity Istanbul Park’ı 365 gün “işleyen” bir
otomotiv, ticaret, eğitim ve eğlence merkezi olarak
geliştirmeye devam edecek. Bu saydığımız faaliyetlerin
hacmini artırmak adına tesislerin içinde ziyaretçilerin
memnuniyetini sağlamak için birçok eğlenceli
aktivite, yemek, dinlenme ve alışveriş için tasarlanmış
mekânlar bulunacak. Intercity Sürüş Akademisi’nde
hem otomobil hem de lastik üreticisi markalarıyla
da ortaklıklar yaparak yukarıda bahsettiğimiz söz
konusu eğitimleri senede 50 bin kişiye ulaşacak
şekilde geliştirmeyi planlıyoruz. Akademi’de ayrıca
ileri sürüş teknikleri ve performans sürüşüyle ilgili
var olan eğitimler için Alman Porsche markasıyla
olan ortaklığımız da Porsche Driving Center’da
faaliyetlerine devam edecek. Tabii ki 2015’te olduğu
gibi ulusal ve uluslararası yarış organizasyonlarını da
birer birer Türkiye’ye getirmeye devam edeceğiz. Bu
yarışların takvimleri belli oldukça motorspor severlerini
bilgilendireceğiz.
Türkiye’de kiralanan her dört araçtan biri
Intercity’den, 2015 yılında Türkiye’nin en büyük
operasyonel filo kiralama şirketi oldunuz. Peki,
sektördeki rekabette firmanızın öne çıkmasını
sağlayan farklılıkları ve sunduğunuz hizmetleri
anlatabilir misiniz?
Sürdürülebilir ve kaliteli hizmet anlayışı, inovasyon,
müşterilerimize sözleşmelerde sözünü verdiğimiz
49
OTOMOTİV
hizmetleri 7x24 ve ülke çapında yani Türkiye’nin her
yerinde aynı hız ve aynı standartta verebiliyor olmamız.
Bu bağlamda bugün piyasada operasyonel kiralama
sözleşmeleri kapsamında sunulan hizmetlerin
tamamı Intercity tarafından sunulmakta ve hatta
diyebilirim ki bu hizmetleri sektöre tanıtan ilk firma
Intercity olmuştur.
Güncel olarak hizmet tarafında odaklandığımız en son
konu; sürüş güvenliği ve eğitim. Türkiye’nin kanayan
bir eğitim sorunu olan trafik terörü ve trafik kazaları
maalesef bizim işimizin de ayrılmaz bir parçası. Bu
konuda kalıcı bir çözüm sunabilmek adına kurumsal
ve bireysel müşterilerimizin tamamına Intercity Sürüş
Akademisi’nde güvenli ve verimli sürüş teknikleri
konularında kapsamlı eğitimler sunuyoruz.
Sektörde karşılaştığınız sorunlar ve çözüm
önerileriniz neler?
Genel olarak sektöre yeni giren ve pazar payını
artırmak isteyen firmaların uyguladıkları zararına
satış (proje fiyatlama) politikaları, sektördeki rekabet
ortamının bozulmasına, müşteri memnuniyetinin ve
sektöre duyulan güvenin azalmasına neden oluyor.
Sürdürülemeyecek fiyat politikalarıyla sadece günü
kurtarmaya ve kısa vadede pazar payı kapmaya
çalışan bu şirketler aslında sektörümüze ciddi
anlamda zarar veriyorlar.
Tabii bir de işimizin doğası gereği “banka dışı finansal
kurum” olarak faaliyet gösteriyor olmamıza rağmen bu
sektöre girişin serbest olması ve sektörde BDDK gibi bir
düzenleyici, lisans verici, kural koyucu bir üst kurumun
olmaması da uzun vadede işimizin standartlarını
ve dinamiğini oldukça olumsuz yönde etkileyen bir
durum. Böyle “düzenleyici” bir kurumun tespit edeceği
kuralların ve sektöre giriş şartlarının, standartlarının
getirilmesi, orta ve uzun vadede sektörün faydasına
olacaktır diye düşünüyorum.
50
2015 yılında sektör nasıl bir performans sergiledi?
2016 yılının nasıl geçmesini bekliyorsunuz?
Yukarıda değindiğim gibi makro göstergeler açısından
ciddi büyüme potansiyeli olan ve bu anlamda
ekonomik konjonktürden de bir bakıma bağımsız
olan “şanslı” bir sektör operasyonel kiralama.
Özellikle piyasaların volatil olduğu dönemlerde talep
de çoğalıyor ve daha önce kiralama yapmamış olan
şirketler de böyle dönemlerde kiralamaya talep
göstermeye başlayabiliyorlar. Bu anlamda 2015 sektör
için bence güzel bir yıl oldu.
Ancak tabii ki kur hareketlerinin çok vahşi yaşandığı bir
yıl olması bu riski yönetemeyen şirketler açısından son
derece olumsuz mali sonuçlar doğurdu, doğurmaya
da devam edecektir. Kur hareketlerinin bu şekilde
hızlı olduğu dönemlerde hem birinci el hem de
ikinci el araba fiyatları da dönemsel dengesizlikler
yaşayabiliyor. Her sektörde olduğu gibi bu dönemleri
kendisine fırsat olarak kullanabilen şirketler rekabette
daha avantajlı konuma geliyorlar. Bizim sektörümüz
açısından da böyle bir yıl oldu 2015.
2016’da ise Türkiye için yine hem bölgesel hem de
yerel belirsizliklerin bazıları ciddi birer endişe unsuru
olarak içeride ve dışarıda devam ediyor. FED’in faiz
artırım adımı sonrasında gelişmekte olan ülkelerle
ilgili algı da çok olumlu değilken, Türkiye’nin makro
anlamda avantajlarını (büyüme var, bütçe disiplini
göreceli olarak sürüyor, cari işlemler açığı azalıyor)
kullanabilmesi için politika uygulaması kapsamında
hata yapmıyor olması ve ülke olarak yapısal reformlara
yoğunlaşması lazım. Bu manada her şeyin yolunda
gitmesi ve doğru politikaların uygulanması halinde
2016 yılının olumlu bir şekilde geçmesini bekliyorum.
Her işte olduğu gibi ülke açısından da fark yaratacak
unsur “yönetim, yönetim, yönetim...” olacaktır.
OTOMOTİV
Intercity İstanbul
Park’ta Tek
Marka Kupaları
Intercity İstanbul Park motor sporları dünyasında bir ilke daha imza atarak 2016’da dört dev
organizasyonu aynı anda hayata geçiriyor. Motor sporlarında hiç deneyimi olmayanından
profesyonel yarışçısına kadar herkesin yarış tutkusunu tatmin edecek dört yeni yarış serisini
Intercity İstanbul Park Satış ve Pazarlama Direktörü Sadi Hezber anlattı...
Intercity İstanbul Park’ın kurulduğu günden bu güne
gerçekleştirdiği projelerinden bahsedebilir misiniz?
Sunduğunuz hizmetler neler?
Temeli 2003 yılında atılan ve 2005 yılının Temmuz
ayında tamamlanan Türkiye’nin tek Formula 1 pisti
Intercity İstanbul Park, aynı yıl Ağustos ayında
Formula 1 Dünya Şampiyonası’na ev sahipliği yaparak
kapılarını uluslararası ve ulusal misafirlerine açtı.
7 yıl boyunca Formula 1 Dünya Şampiyonası’na
ev sahipliği yapan tesis, ayrıca Dünya Motosiklet
Şampiyonası (MotoGP), Dünya Binek Otomobil
Şampiyonası (WTCC), Alman Binek Otomobil
Şampiyonası (DTM), Dayanıklılık Yarışları Serisi
(LMES), FIA GT Şampiyonası gibi motor sporlarının
farklı serilerini de ağırladı.
2011 yılına kadar Formula 1 Dünya Şampiyonası
yarışları için kullanılan tesis, Formula 1 Dünya
Şampiyonası’nın Türkiye anlaşması sona erdiğinde atıl
bir duruma geldi ve tesis yeni işletmecisini bulmak için
ihaleye çıkarıldı. 2012 yılı sonunda tamamlanan ihale
sonucunda Intercity firması 10 yıl boyunca İstanbul
Park Pisti’ni işletme hakkını kazandı ve ülkemizde
otomotiv sektörünün kalbi olacak bu tesis için ilk
adım atıldı. Intercity İstanbul Park olarak yeni ismiyle
işletmeye açılan tesis, otomotiv sektörünün en önemli
oyuncularından biri olan Intercity’nin vizyonu, yönetim
anlayışı, bilgi birikimi ve yeni yatırımlarıyla hem ulusal
hem de uluslararası arenada otomotiv markalarının ve
motor sporlarının aranılan merkezi haline geldi.
Yeni yönetim anlayışımızla her türlü ihtiyaca uygun
oluşturulan F1 pistinden, off-road parkuruna farklı
sürüş alanları, garaj alanları, toplantı ve konferans
salonları, VIP loca ve protokol alanları ile kurumsal
firmaların ihtiyaçlarına çözüm olacak birçok farklı
bileşeni bir arada sunuyoruz.
Üç yıldır her ay düzenlenen Intercity İstanbul Park Pist
Günleri otomobillerini veya motosikletlerini dünyanın
en iyi pistlerinden birinde denemek isteyen sürücülere
kapılarını açıyor. Sürücüler, hız tutkularını güvenli
ve keyifli bir ortamda tatmin etme fırsatı buluyor.
Böylece Intercity İstanbul Park’ın trafik terörünü
engellemeye bir nebze de olsa katkısı oluyor.
Intercity İstanbul Park sporun diğer dallarına da
hizmet verme anlayışıyla düzenli olarak koşu ve
bisiklet şampiyonalarına ve organizasyonlarına ev
sahipliği yapıyor.
2013 yılında Avrupa’nın en büyük üç eğitim merkezi
arasında bulunan Intercity Sürüş Akademisi kuruldu.
Yaklaşık 100 dönüm sürüş parkurlarıyla 5.000 m²’ye
yayılmış sınıf, derslik ve toplantı odalarından oluşan,
Türkiye’nin en büyük ve en kapsamlı güvenli sürüş
akademisi yıllık 40 bin kişiye eğitim verebilecek
51
OTOMOTİV
kapasitede. Alman Trafik ve Yol Güvenliği Konseyi
müfredatını uygulayan ve Milli Eğitimi Bakanlığı
onaylı otomobil, ağır vasıta, ticari araç ve off road
eğitimleri verilen akademimiz, ülkemizde yaşanan
trafik terörüne karşı sürücüleri bilinçlendirecek çok
kapsamlı bir sosyal sorumluluk projesi.
Akademide sürücüler, birçok farklı yol durumunun
ve araç tepkilerinin canlandırıldığı eğitimlerle kendi
kullandıkları araçlarla trafikte başlarına gelebilecek
tehlikeli durumlara karşı almaları gereken tedbirleri
öğreniyorlar.
Formula 1 Türkiye’ye yeniden gelecek mi?
Motor sporlarının birçok farklı kategorisinde rekabet
eden üst düzey sporcuların, yarış takımlarının yönetici
ve çalışanlarının, FIA (Dünya Otomobil Sporları
Federasyonu) yetkililerinin ve motor sporlarına
tutkuyla bağlı birçok seyircinin, favori pistlerinden biri
olan Intercity İstanbul Park; şimdiden efsane olmuş
8’inci virajı, saat yönünün tersine dönen yapısı, 40
metreyi bulan yükseklik farkı ve seyir keyfi yüksek
mücadelelerin yaşanmasına imkân veren teknik
yapısıyla motor sporları literatürüne dünyanın en iyi
Formula 1 pistlerinden biri olarak geçti.
Intercity yönetimi altında Türkiye’nin uluslararası
arenada tanıtımına destek olmak için Dünya
Superbike Şampiyonası (SBK), FIA Dünya Rallycross
RX Şampiyonası ve Ferrari Racing Days yarış serileri
52
düzenlendi ve hali hazırda ülkemizi en iyi şekilde
tanıtacak ve temsil edecek uluslararası yarış
serilerinin Intercity Istanbul Park’ta organize
edilmesi için çalışılıyor. Motor sporlarının en üst
seviyesi olan Formula 1 Dünya Şampiyonası’nı
tekrar ülkemize getirmek için de çalışmalar hız
kesmeden devam ediyor.
Tam dört dev organizasyonu aynı anda hayata
geçiriyorsunuz; üç tek marka kupası ve bir de
üniversite kupası... Bize bu projeleri anlatabilir
misiniz?
Intercity İstanbul Park olarak motor sporları
dünyasında bir ilke daha imza atarak 2016’da dört
dev organizasyonu aynı anda hayata geçiriyoruz.
Yeni başlayacak; Porsche Gt3 Trophy Turkey, Caterham
Cup, Intercity Cup ve Intercity Üniversiteli Kupası
yarış serileriyle hem motor sporları severlere birçok
farklı seri ile yarışma imkânı, hem de trafik terörüne
karşı amatör sürücüleri ve üniversite öğrencilerini
bilinçlendirecek bir program sunulmuş olacak.
Bu proje kapsamında;
Intercity Üniversiteli Kupası:
Üniversite öğrencilerine özel olarak kurgulanmış
bu programın amacı; güvenli otomobil kullanmayı
öğrenecekleri kapsamlı bir eğitim programından
geçirip, bunu spor disipliniyle birleştirerek trafikte
OTOMOTİV
tehlikeli ve bilinçsiz otomobil kullanmalarının
önüne geçmek ve arkadaş çevrelerine, ileride aile
kurduklarında çocuklarına daha bilinçli ve doğru
otomobil kullanmanın önemini aktarabilecekleri
altyapıyı oluşturmak.
Yarışma kültürünü de kazanacakları bu kolay
ulaşılabilir program sayesinde hem profesyonel
ve centilmence rekabet etmeyi öğrenecekler hem
de hız tutkularını trafik yerine, güvenlik öncelikli
tasarlanmış otomobillerle her ayrıntısı düşünülmüş bu
organizasyonun çatısı altında gidereceklerdir.
Intercity Cup:
Hız meraklılarının trafikte yaptıkları yüzünden,
kazalarda canı yananların sayısı her yıl binlerle ifade
edilmektedir. Buna karşılık otomobil sporlarında
yetişen sporcu sayısı ise yok denecek kadar azdır.
Intercity Cup insanların güvenli bir alanda profesyonelce
eğitim alıp birbirleriyle tamamen eşit şartlarda
sportmence rekabet edebilecekleri, trafik teröründen
uzak, bir yandan isteklerini hayata geçirebildikleri, diğer
yandan kendilerine yatırım yapıp geliştirdikleri bir yarış
konsepti. Üniversite öğrencilerine göre kurgulanmış
programın her yaştan kadın/erkek amatör katılımcıya
açık olan şeklidir.
İçeriğinde bulunan eğitim bölümü ile sürücüleri
bilinçlendirmeyi, motor sporlarına yeni yüzlerin
katılımını ve motor sporlarına olan ilginin artırılmasını
hedeflemektedir.
Caterham Cup:
Eşsiz mekaniği, rakipsiz ağırlık/güç dengesiyle
tamamen mekanik safkan bir yarış otomobili olan
Caterham R300, Lotus efsanesinin yaratıcısı Colin
Chapman tarafından 1957 yılında tasarlanmış ve
bu kusursuz tasarımın temeli bugüne kadar
değişmeden korunmuştur.
Bu efsanevi otomobillerle gerçekleştirilecek
olan Caterham Cup, otomobil meraklısı ve hız
tutkunu herkesin bu merakını birebir damarlarında
hissederek yaşayabileceği bir fırsat sunmaktadır.
Motor sporlarında kendine özel bir yer edinmek
isteyenler için yepyeni bir seçenek olacak 13 yarışlık
bu şampiyonada katılımcılar profesyonel bir ortamda
yarışma fırsatı elde edeceklerdir.
Porsche GT3 Trophy Turkey:
Porsche GT3 Trophy Turkey, ülkemizdeki en rekabetçi,
en profesyonel yarış serisi olacaktır. Motor sporlarında
efsane markalardan biri olan Porsche’nin yarış pistleri
için tasarlanmış 911 GT3 modeli ile bu heyecanı
yaşamak, bu adrenalini tatmak ve iz bırakmak
isteyenler için Porsche GT3 Trophy Turkey, yeni ve
farklı bir seçenektir.
13 yarıştan oluşacak seri Türkiye haricinde uluslararası
katılımcılara da açıktır. Porsche Orta ve Doğu
Avrupa’nın da destek verdiği proje, motor sporlarına
getireceği yeni solukla, Intercity İstanbul Park’ın en
hızlı ve özel yarış serilerinden biridir.
53
OTOMOTİV
Moto Bike
Expo’ya Rekor
Ziyaretçi
8. Eurasia Moto Bike Expo Motosiklet, Bisiklet ve Aksesuarları Fuarı beklenenin de üzerinde bir
ilgiyle sona erdi. Kendi rekorunu yenileyerek 116 bin ziyaretçiyi ağırlayan fuar motosiklet ve bisiklet
severlerden büyük ilgi gördü.
İstanbul Fuar Merkezi’nde
25-28 Şubat tarihleri arasında
gerçekleştirilen “Eurasia
Moto Bike 2016 - Uluslararası
Motosiklet, Bisiklet ve
Aksesuarları Fuarı” motosiklet
tutkunlarını bir araya getirdi.
Efsane Motosiklet Indian İlk
Kez Moto Bike Expo’daydı
Indiana Jones filmindeki
unutulmaz kaçış sahnesinin
gizli kahramanı Indian,
Türkiye’de ilk kez Moto Bike
Expo’da motor tutkunlarıyla
buluştu. İlk üretiminin
üzerinden 114 yıl geçen,
satıldığı ülke sayısı 36’ya
ulaşan Indian; Moto Bike
Expo’da dört farklı kategoride
yedi model sergiledi. Indian;
Midsize, Cruiser, Bagger ve
54
Touring kategorilerinde 2016
model Scout Sixty ve Chief
Dark Horse’un yanı sıra Scout,
Chief Classic, Chief Vintage,
Chieftain ve Roadmaster
modellerini ilk kez görücüye
çıkardı.
Uniteks Motor tarafından
Türkiye’ye getirilen bir diğer
Amerikalı motosiklet markası
da Victory. 90’lı yılların
sonunda üretimine başlanan
Victory de fuarda Electric,
Cruiser, Bagger ve Touring
kategorilerindeki modellerini
sergiledi.
Uniteks Motor’un standında
Türkiye’de satışa sunduğu
Motoran, SYM ve Hyosung
markalarının motosikletleri de
yer aldı.
OTOMOTİV
Ferco Motor Eurasia Moto Bike Fuarı’nda 2016
Modellerini tanıttı
Fuarda Avrupa’nın bir numaralı motosiklet üreticisi
Piaggio Group’un Türkiye distribütörü Ferco
Motor yeni modellerini motosiklet tutkunlarının
beğenisine sundu.
Fuarın açılış günü sektörü değerlendiren ve
markanın geleceğe dair hedeflerini aktaran Ferco
Motor Genel Müdürü Sahir İkbal “Ferco Motor
olarak 2016 senesine motosiklet tutkunlarının farklı
ihtiyaçlarına uygun modeller sunarak başlamanın
heyecanı ve mutluluğu içerisindeyiz. Her sene
lansmanını yaptığımız farklı modellerle ürün
gamımızı genişletiyoruz. Bünyemizde bulunan
tüm markalarımızın en güncel modellerini
Türkiye çapındaki bütün satış noktalarımızda
sunuyoruz. Bu seneki büyüme planlarımızı
Cafe Racer akımının en çarpıcı
temsilcisi ve yeni lanse edilen V9
modeliyle dikkatleri üzerine çeken
Moto Guzzi’yle hem yarış hem
seyahat tarafında farklı modeller
sunan Aprilia markaları üzerine
kurguluyoruz. Aynı zamanda
Vespa ve Piaggio ile scooter
piyasasında artan ivmeyle büyümeye devam
edeceğiz. Vespa’nın 70. senesine özel
olarak tanıttığı rengin bu sene büyük ilgi
görmesini, ayrıca Piaggio’nun ürün gamına
yeni katılan Medley’in yüksek tekerli scooter
segmentinde ciddi oranda ses getirmesini
bekliyoruz. Bu seneki diğer yeniliğimiz; tasarım ve
teknolojiyi mükemmel bir şekilde bir araya getiren
Wi-Bike’ı bisiklet kullanıcılarıyla tanıştırmanın
sevincini yaşıyoruz.” dedi.
55
KİŞİSEL GELİŞİM
Röportaj: Nil Koloğlu
Kurumsal İletişim Uzmanı
Sıfır Beklenti,
Sonsuz Mutluluk
Mutluluğa olan ihtiyacımız günden güne artıyor...
Yaşadığımız kötü olaylar, stres ve yaşam şartlarımız
bizi bazen mutsuzluğa itiyor. Birey olarak kendimizi
mutsuz hissediyoruz... Peki, mutluluk nedir, mutlu
olmak için neler yapmalıyız? Yaşam Koçu Ercan Balkan’la beklentisizliğin verdiği sonsuz mutluluğu
konuştuk. Balkan, “Ne kadar mutlu olmaya karar vermişseniz, o kadar mutlu olursunuz” diyor.
Öncelikle sizi biraz tanıyabilir miyiz?
1964 İstanbul doğumluyum. Selanik göçmeniyiz. Ortadoğu
Teknik Üniversitesi Çevre Mühendisliği’nden mezun
olduktan sonra Amerika’da UC Berkeley’de Küresel
Pazarlama ve Satış Promosyon Teknikleri üzerine eğitim
aldım. Kişisel Gelişim ve Farkındalıklı Yaşam konularına
2000 yılında ilgi duymaya başladım. 2003-2004 yılları
arasında Hint asıllı Yogesh Sharda’dan Kişisel Gelişim
ve Farkındalıklı Yaşam dersleri aldım. Daha sonra 2005
yılında İngiltere’de Kişisel Gelişim üzerine 3 haftalık
“Refreshment” eğitimlerine katıldım. Son olarak da,
Yeni Yaşam Okulu’ndan “Farkındalık ve Yaşam Koçluk”
sertifikası aldım. Yaklaşık iki senedir çevremde benden
yardım isteyen danışanlarıma yaşam koçluğu yapıyorum,
ayrıca Bahçeşehir Üniversitesi’nde MBA öğrencilerine
“Küresel Pazarlama” dersi veriyorum. Beklentiden uzak bir
hayat sürmeye çalışıyorum...
“Sıfır beklenti, sonsuz mutluluk” diyorsunuz. Peki, bu
bakış açısını günlük hayatımıza yansıtmak için neler
yapmalıyız?
Bir Alman atasözü der ki; Herkes kendi mutluluğunun
demircisidir. Çok doğru. Ne kadar mutlu olmaya karar
vermişseniz, o kadar mutlu olursunuz. Mutluluk
kendiliğinden olan bir şey değildir, bilinçli bir seçimdir.
Hayatta hiçbir şey çaba harcamadan gerçekleşmez.
Mutluluk da öyle. Mutluluğun tanımı herkese göre farklı
olabilir. Fakat bazı ritüelleri yaptığımız zaman mutluluğa
yelken açmaya başlarız. Mesela yalnızlık ritüeli... Her gün
aynı saatlerde 10 dakika yalnız kalarak ruhu dinlendirmek
insana iç huzur, iç sessizlik, derin iyilik hali ve sınırsız enerji
gibi faydalar sağlar, günün gerginliğinin atılmasına
yardımcı olur. Bunu her gün hiç aksatmadan yapmanızı
tavsiye ederim.
Diyelim ki biz beklenti içerisinde değiliz ama bizden
beklentisi olanlar var. Bu durumda neler yapmalıyız?
Konuya şöyle açıklık getirmekte fayda var. Neden
hayatlarımızdaki her şey bizlere hizmet etmek ve bizleri
tatmin etmek zorunda. Dikkat edersek eğer, neredeyse her
anlamda sonsuz bir tatmin arayışımız var. “Şu vitrindekini
alırsam ne güzel olur”, “Şu kadın ya da adamla evlenirsem
çok mutlu olurum” vs. sürekli şartlar, sürekli hesaplar. Zaten
bu hesap-kitapla iletişim kuruyoruz. Karşımızdakine ne
kadar istediğini verirsek, istediğimizi o kadar alabileceğimizi
varsayıyoruz. Aslında tüm açmazımız da bu. Sadece bu. O
nedenle bizden beklenti içinde olanlara bunu uygun bir dille
anlatmamız lazım. Beklentinin olduğu her ilişki bozulmaya
mahkumdur. Bunu anlatın.
Sizce mutluluğun tanımı nedir?
Mutluluğun tanımı herkese göre değişir. Ama mutluluğa
giden yollar vardır, bunlar: Kendinizi olduğunuz gibi kabul
edin, kendinizi ilk sıraya koyun, kendinizi ifade etmekten
çekinmeyin, karşınızdakine söylenmeyin, yapabileceğiniz
bir şey varsa yapın yoksa kabul edin, kendinizi asla biriyle
kıyaslamayın, geçmişi sükunetle kabul edin, duygularınızın
sorumluluğunu alın, gülümsemenin gücünü kullanın,
zihninize ve bedeninize özen gösterin, bütünün hayrı için
çaba harcayın... Evet, bunları deneyimlerseniz mutlu olma
yolunda büyük bir yol almış olursunuz. Unutmayın ki;
Herkes kendi mutluluğunun demircisidir.
56
KİŞİSEL GELİŞİM
Sizce beklenti, insanların yaşanmışlıklarıyla doğru
orantılı olarak sahip oldukları ön yargıları mıdır?
Hayır. Sürekli bir “olması gereken” fikrimiz var. İster evlat
olalım, ister çalışan, ister eş, ister sevgili, ister dost, ister
öğrenci, ister ebeveyn... Elbette sorumluluklarımız var.
Ancak olunması gerekenlerin listesi o kadar çok ve sürekli
değişiyor ki hangi biri olmamız gerektiğini kavrayana kadar
zaten her şey tepetaklak oluyor. Evrende sabit olan ya da
değişmez olan bir insan var, zaten bu nedenle her birimizin
ne olması gerektiğinin kırmızı çizgileri var. Asla değişemez.
O görevler eksiksiz ve kusursuz yapılmalı. Olmamız
gereken tek şeyi asla olamadan ömrümüzü tamamlıyoruz.
Daha da acısı sadece kendimiz olmayı “öğrenme” adına
eğitimlerden eğitimlere koşuyoruz. Ama eğitimden
çıkınca, orada anlatılanlar kafamızdan uçup gidiyor, çünkü
eğitimde öğrendiklerimizi uygulamıyoruz. Kendimiz olmayı
bizden başka herkes biliyor, bir biz bilemiyoruz.
Bir beklentiye girmemize neden olan şey “ego” mudur?
Evet. Beklentisiz olmak istiyorsak önce insan olduğumuzu
kabul etmeliyiz. Mükemmel olmadığımızı, her doğruyu
kendimizin bilmediğini fark etmeliyiz. Öncelikle
insanlığımızı sözde değil, gerçekten kabul ettiğimizde
kendimizden çok fazla şey beklemeyi bırakacağız.
Sonrasında kendimize benzeyen veya olmasını istediğimiz
kişileri, zümreleri sevmeden kabul etmeye başlayacağız.
Benzetmeye, düzeltmeye çalışmayacağız. Ve sonrasında
büyük kabule geçeceğiz. Aslında o biz sandığımız “biz”in
biz olmadığımızı, aslında onun bizim istek ve egolarımızın
parçalarının birleşimi olan bizi bırakmaya başlayacağız.
Zaten bu kendimizin aslında beklenti ve arzular
birikintisiyle oluşmuş ve
yanında da aynı beklenti
istek ve arzular birikintisine
sahip kişilerle iletişime
geçen bir su damlası
olduğumuzu anladığımızda;
tüm bu beklentileri bırakıp
okyanusla bir olmayı kabul
edeceğiz. Şu an her bir birey,
her bir insan bu beklentilerle
kendini bir bardağa, bir
vazoya, bir akvaryuma
koymuş durumda. Tanımları
bu. Ben bu akvaryumdaki
suyum vs. diyerek kendini ayırmak ve beklentilerini
oluşturmakla meşgul. Oysa ki sadece su olduğunu görse,
kabul edebilse, tüm bu beklentiler bitecek.
Peki, beklentiye girerek aslında gelecek olan sonuca o
yönde etki sağlamış olmuyor muyuz?
Hayır. Sadece mutsuzluğa davetiye çıkarmış oluyoruz.
Eşinizi, arkadaşınızı, kardeşinizi, annenizi, patronunuzu
değiştirmeye çalışmadan kabul edin. O da bu okyanusun
bir parçası. Kendini bir gölet sanıyor olabilir, bir bardak su
gibi görebilir, değiştirmeyin. Onu öyle olduğu gibi kabul
edin. Kabul etmeyi dahi beklemeyin. Sadece kabul edin.
Beklentisizlik kabul etmektir.
Beklentiye girip, mutlu/mutsuz olduğunuz bir olayı
bizimle paylaşır mısınız?
İstek ve beklentilerimiz bize normal geliyor evet. Çünkü
yaşıyoruz. Yaşamın içinde ihtiyaçlarımız var. Hayatımızı
idame ettirebilmek için gerekenler var. İhtiyaçlarımızı
karşılamadan yaşam devam etmiyor. Peki isteklerimizi
tatmin etmeden yaşam devam etmez mi? Yemek
yemezsek ölürüz –ihtiyaç-. Ancak pahalı bir restoranda
adını söyleyemediğimiz bir yemek yemezsek ölmeyiz
–arzu-. Giysilerimiz olmazsa soğuktan ya da sıcaktan
bedenimiz zarar görür –ihtiyaç-. Ancak pahalı bir markanın
giysilerini giymezsek vücudumuz zarar görmez –arzu-.
Elimizdeki yegane elek, ihtiyaç ve arzu karşılaştırması.
Gerçekten ihtiyacınız olmayana elinizi sürmeyin. İhtiyacınız
olanı ihtiyacınız kadar kullanın, satın alın. İçimizde
“kesinlikle yeterli bu bana” diyemeyen çocuk gibi bir parça
var. Doymuyor, doyduğunun farkında değil. O zaman ona
durması gerektiğini söyleyecek olan bizleriz. Farkındalıklı
yaşamaya başlamadan önce benim de beklentilerim vardı,
kimi gerçekleşti mutlu oldum, kimi gerçekleşmedi mutsuz
oldum. Şu an beklentilerden uzak yaşamaya gayret
ediyorum. Sizlere de beklentisiz bir hayat öneririm.
Son olarak; günlük hayatta aslında başkalarından
beklenti içerisinde olmazsak sinirlenmeyiz, öfkelenmeyiz,
üzülmeyiz ve mutlu oluruz diyorsunuz. Ama tabii ki
bu söylendiği kadar kolay olmuyor. Bu bakış açısını
geliştirmek için önereceğiniz seminer, eğitim, kitap ve
film gibi önerileriniz
var mı?
2013 İsveç yapımı “Ego”
isimli filmi seyretmelerini
öneririm. Hayatı farklı
açılardan gösteren bir
film. Kitap olarak Mümin
Sekman’ın “Her Şey
Seninle Başlar”, Nüvide
Gültunca Tulgar’ın “Kendi
Kutup Yıldızını Bul” ve
Richard Wiseman’ın “59
Saniye Azıcık Düşünün,
Çok Şeyi Değiştirin” adlı
kitapları okumalarını tavsiye ederim. Ayrıca herkese
bütçeleri doğrultusunda bir yaşam koçuyla çalışmalarını
tavsiye ediyorum. Faydasını göreceklerine yüzde 100
inanıyorum. Böbreğimiz ağrıdığında hemen doktora
koşuyoruz, öyle değil mi? Neden mutlu olamadığımızda
konunun uzmanı bir kişiye danışmıyoruz ki? Bu ayıp mı?
Kesinlikle değil. Ayrıca herkesin kişisel gelişimle ilgili
düzenlenen seminerlere vakit ayırmalarını rica ediyorum.
Herkese farkındalıklı ve beklentisiz bir yaşam diliyorum.
57
KÜLTÜR - SANAT
Sokağın Efsanesi Banksy’nin Eserleri İstanbul’da!
Dünyanın en ünlü Kırmızı Balonu’ndan Banksy’nin Zihnine Yolculuk... “The Art of Banksy”
dünya prömiyeri, 31 Mayıs’a kadar Global Karaköy’de...
Gizemli sokak sanatçısı Banksy’nin dünyaca ünlü
eserlerini bir araya getiren en büyük koleksiyon “The
Art of Banksy”, dünya prömiyerini İstanbul’da yaptı. 14
Ocak’tan itibaren Global Karaköy’de sanatseverlerle
buluşan “The Art of Banksy”, seyirciyi Londra
sokaklarında büyüleyici ve unutulmaz bir yolculuğa
çıkartıyor.
Küratörlüğünü Steve Lazarides’in üstlendiği The
Art of Banksy’de sanatçının farklı dönemlerine
ait özel koleksiyonlar ve enstalasyonlar, modern
teknoloji eşliğinde sergileniyor. Sergide, Lazarides’in
özel koleksiyonunun yanı sıra dünyanın farklı
noktalarındaki
koleksiyonerlerden
toplanan eserler de yer
alıyor. Bugüne kadarki
en büyük Banksy
koleksiyonu olma
özelliği taşıyan sergide,
aralarında Banksy’nin
58
“Kırmızı Balonlu Kız”, “Gül
Şimdi”, “Hizmetçi” gibi
en bilindik eserlerinin de
bulunduğu toplam 85
eser izleyiciyle buluşuyor.
İzleyiciyi, alışılageldik
formatların dışına çıkaracak
olan sergi, bugüne kadar
hiç deneyimlenmemiş
bir serüvende yolculuk
olanağı sunuyor. Her bir bölümde farklı bir mekânın
canlandırıldığı sergide, ziyaretçiler bir İngiliz evinin
oturma odasından İngiltere sokaklarına uzanan farklı
bir atmosfer yaşıyor.
“The Art of Banksy”, izleyiciyi bir serginin
ötesinde aynı anda görme, duyma ve
dokunma duygularını harekete geçirecek
bambaşka bir deneyim vaat ediyor.
Sergi 31 Mayıs’a kadar her gün 10.0020.00 saatleri arasında ziyaret edilebilir.
KÜLTÜR - SANAT
Sahadan Sergiye Goal!
Dünyanın en kapsamlı futbol koleksiyonu World Football Collection, Zorlu PSM ve Sefada
Entertainment iş birliğiyle 5 Haziran 2016 tarihine kadar futbolseverlerle buluşuyor.
“Futbol, sadece futbol değildir” tanımı kadar gerçekçi
ve başarılı bir tanım az bulunur. Bir spor dalı olmasının
çok ötesinde, bir tutku, bir yaşam ve kendini ifade
ediş biçimi halini alarak dünya üzerindeki milyarlarca
insanın ortak noktası, birleştirici unsuru haline gelen
futbol, günümüzde tam anlamıyla bacasız bir sektör.
Saha içinde mücadele
eden takımlar ve bu
takımları takım yapan
oyuncular, hikayelerini
A’dan Z’ye bildiğimiz yıldız
futbolcular ve dahası…
Geçmişten günümüze
dünyaca ünlü kulüp
takımları, milli takımlar,
oyuncular ve teknik
direktörlere odaklanan,
sadece odaklanmakla
kalmayıp ziyaretçilerine
baştan sona bir tarih sunan ‘‘Goal!’’ sergisi, interaktif
yönüyle ise benzersiz bir deneyim yaşamanızı
sağlayacak.
Pele’den Romario’ya, Johan Cruyff’tan Arjen
Robben’e, Maradonna’dan Messi’ye farklı
jenerasyonlardan ikon futbolcular, Barcelona’dan
Milan’a, Manchester United’dan Bayern Münih’e kulüp
bazında dünya futboluna önderlik eden takımların
dünü ve bugününe tanıklık edeceğiniz sergide sizleri
çok özel anlar bekliyor.
Dünyaca ünlü futbol yıldızlarının formasından
kramponuna, kaleci eldiveninden kazandıkları ödül ve
kupalara kadar uzanan geniş
bir yelpazeye ulaşan kişisel
eşyaları ‘‘Goal!’’ sergisinde
inceleyebilirsiniz.
Her mevkide yer alan
birbirinden ünlü futbolcularla
kendi takımınızı yaratarak,
interaktif bir ortamda,
isterseniz başka bir sergi
ziyaretçisiyle, isterseniz
bilgisayarla kozlarınızı da
paylaşabilirsiniz. Teknik
direktörlüğünü üstleneceğiniz
takımınızla hayalinizdeki başarılara ulaşma şansı,
‘‘Goal!’’ sergisinde sizleri bekliyor. Bu eşsiz deneyimi
kaçırmayın!
Sergi 5 Haziran’a kadar her gün 11.00 - 21.30 saatleri
arasında ziyaret edilebilir. 1-5 yaş arası çocuklar için
giriş ücretsizdir.
59
SAĞLIK
Diş Çürüklerini
Önlemek
Bu Kadar
Basit!
Her yemekten sonra yarım çay kaşığı ksilitol!
Ksilitol, ağızda ferahlık hissinin oluşmasına neden olan ve tadı şekere çok benzeyen bir
madde. Görüntüsü de şekere benzer ancak kan şekerini ani şekilde yükseltmediği gibi kalorili
de değil. Diyetlerde de sıklıkla karşımıza çıkan bu madde, diş sağlığı açısından da son derece
faydalı. Günümüzde sakız, pastil ve ksilitol tozlarından sağlanabilen ksilitolün dişler, diş eti ve
çene kemikleri üzerindeki pozitif etkisini Diş Hekimi Pertev Kökdemir anlattı…
“Ksilitolün düzenli bir şekilde şeker yerine
kullanımının etkisi bazı yönlerden pozitif. Ağızda
çözünürken tükürük salgılanmasını uyarır. Bu durum,
tükürüğün mine oluşumu ve sertleşmesi için gerekli
olan çok miktarda kalsiyum fosfat içermesi açısından
avantaj sağlar. Ksilitol minenin içinde minerallerin
depolanmasını destekler.
Ayrıca ağız içindeki asit
içeriklerinin etkisini azaltır.
Diş çürüklerine neden
olan bakterilerin, dişlerin
üzerine yapışması ve orada
kümelenmesi için düşük
seviyede pH’a ihtiyacı
var. Çürük oluşturan bu
bakteriler (s. mutans)
sadece asit ortamda
(pH seviyesi 4-5) zarar
verici plak oluşturabilir. Ksilitol ağız içindeki pH
seviyesini artırarak dişlerin çürük oluşumuna karşı
korunmasında önemli derecede katkı sağlar.”
60
Ksilitol Sayesinde Çürük Potansiyelinde Azalma
Diş Hekimi Pertev Kökdemir, “Ağız ortamında
ksilitolün bulunması, şeker ya da nişasta gibi
karbonhidratları laktik aside dönüştürerek
dişte hasara sebep olan bakterilerden etkili bir
biçimde korunma sağlar. Günlük olarak düzenli
kullanıldığında, ağız florasının olumlu yönde
değişmesine yardım eder. Bu
yönden ksilitol, streptococcus
bakterisi popülasyonunu
etkileyerek çarpıcı biçimde
çürük oluşma potansiyelini
azaltır. Ksilitol, bakterileri
öldürmez ama zarar verici
içeriklerinin üretimine engel
olur. Finlilerin yaptığı çalışmalara
göre ksilitolün gün boyunca
katkı sağlaması için kullanılması
gereken optimal günlük miktar
9-12 gram arasındadır. Günümüzde ksilitol; sakız,
pastil ve ksilitol tozlarından sağlanabilir” diyor.
SAĞLIK
Kemik Kaybına Sebep Olabilir
‘‘Almanya’da tüm yetişkinlerin
sadece yüzde 1’inin çürüğü
yoktur’’ diyen Kökdemir
sözlerine şöyle devam ediyor,
“Çürük, bakteriler tarafından
üretilen asitlerin dişleri
etkilemesi sonucu oluşur. Bu
durum şeker ya da nişastanın
metabolize edilmesinden
kaynaklanır. Bakterilerin
dişlerin yüzeyine yapışması
için asidik ortam (pH 4-5)
gerekli. Eğer bakteriler dişlerin
boyun kısımlarında birikir ve
plak üretmeye başlarsa;
periodontal hastalıklar
görülebilir. Bu süreç boyunca
yayılmış bakteri artıkları diş
eti iltihabına (gingivitis) neden
olur. Bu hastalığın ileri safhası
periodontitis olarak adlandırılır
ve sadece diş eti çekilmesi değil,
dişler etrafında kemik
kaybı da görülür.”
Önleyici Tedavinin Önemi Büyük
‘‘Diş çürükleri ve diş eti hastalıklarının
önlenmesindeki en etkili yöntem, diş fırçalama ve
diş ipi kullanımından oluşan ağız bakımını kapsayan
mükemmel bir önleyici tedavidir’’ diyen Kökdemir,
“Aynı zamanda beslenme de önemli rol oynar.
Sağlıklı ve mümkün olduğunca az şeker kullanımı
olmalı. Özellikle bunlara ek olarak düzenli ksilitol
kullanıldığında çürük oluşturan bakterilerin hiç şansı
olmayacaktır” dedi.
Bir Dakika Boyunca Ağzınızda Tutun Ama Yemeyin
Kökdemir, “Ksilitol yenmemelidir” diyerek özellikle
uyarıyor, “Çünkü bu madde en iyi ağız boşluğunda
çözündüğünde
yarar sağlar.
Bu süreçte pH
seviyesinin
yükselmesinde
istenilen
etkinin
sağlanması
için tükürük
üretimi
hızlanır.
Dişlere yararı için
bir dakika boyunca ağızda kalmalı.
Ksilitol antibiyotik gibi çürük yapan
bakterileri direkt olarak öldürerek
etkilemez. Ama şeker ve nişastanın
laktik asite dönüşmesini önler. Bunun
ötesinde pH seviyesini yükselterek
bakterilerin diş yüzeyine yapışmak
amacıyla bir araya toplanmasına
engel olur.”
Diş Yüzeyi Pürüzsüz Bir Hal Alır
“Ağzın ksilitolle çalkalanması
sonucu tükürük içeriğinde
bulunan kalsiyum fosfat
sayesinde meydana gelen
remineralizasyonla (yeniden
mine oluşumu) diş yüzeyinin
daha pürüzsüz, kaygan bir
hal alması dikkat çekici bir
etki. Her gargaradan
sonra diş yüzeyi
daha da pürüzsüz
bir hal alır ve bu
da bakterilerin
dişlere
yapışmasını
zorlaştırır. Birçok
çalışma düzenli
gargara yapma, sakız
çiğneme ya da pastillerin
kullanımının çürük
oluşumunda bilinen en
etkili önleyici tedavi
yöntemleri olduğunu
ifade eder.”
61
SEYAHAT
Fotoğraf Meraklıları İçin İdeal Rotalar
Avrupa’da gezerken en güzel fotoğrafları nerede çekebilirsiniz?
Eğer fotoğraf çekmeye meraklıysanız, dünyanın her yerinde, birbirinden renkli kareler yakalamanız
mümkün. Ancak Avrupa’nın bazı noktaları, fotoğraf sanatına en ufak bir ilgisi olmayanları dahi
mükemmel bir fotoğrafçıya dönüştürecek güzelliklere sahip. Seyahat sitesi Momondo, anı
yakalamak isteyenler için rehber hazırladı. Biz de o noktaları sizin için paylaşıyoruz...
Yunanistan – Santorini – En etkileyici günbatımı
Gün batımını Santorini’de seyretmek ve elbette
görüntülemek her fotoğraf meraklısını cezbedecek
bir seçenek. Ege Denizi’ndeki bu turistik adadaki
Fira ve Oia köyleriyse, en güzel kareleri yakalamak
isteyenlerin uğrak noktası. Tabii kamera veya
telefonunuzu denizin kendisi kadar mavi süslemelerle
bezenmiş beyaz köy evlerine çevirmenizi de tavsiye
ederiz. Gün batımının ardındansa, adresiniz Akrotiri
yakınlarındaki deniz feneri olmalı. Gece çökmeden
önce, mor ışıklar altında gizemli bir görünüme kavuşan
bu fenerin, gelmiş geçmiş en güzel karelerinizden
birinin kahramanı olması mümkün.
Türkiye’den Santorini’ye uçuşlar 110 eurodan başlıyor.
Hallstatt - Avusturya – Peri masallarındaki kasaba
Hallstatt, çocukken dinlediğiniz peri masallarındaki
kasabalara benziyor ve bu yönüyle fotoğrafa ilgi
duymayanlara dahi mükemmel kareler çekme fırsatı
veriyor. Salzburg ve Graz kentleri arasındaki kasaba,
berrak sularıyla göz alan Hallstaetter Gölü’nün
kıyısında ve Dachstein Dağları’nın eteklerinde yer
62
SEYAHAT
alıyor. Üstelik kasaba, doğal güzelliklerin yanı sıra
barok esintili mimarisiyle de muazzam bir görünüme
sahip. Tavsiyemiz, fotoğraf makinenizi kuşanıp önce
meydanı ardındansa Echerntal yolunu turlamanız.
Ya da makinenizi bırakıp romantik manzaraya karşı
şiir yazmaya başlayabilirsiniz.
Hallstatt yakınındaki havaalanlarına uçuşlar
65 eurodan başlıyor.
Fransa – Colmar - Ortaçağ hazinesi
Colmar’ın lakabı “Küçük Venedik” ve bu güzel
kasaba lakabını sonuna kadar hak ediyor. Ortaçağ’dan
bu yana neredeyse hiç değişmemiş gibi duran bu
Alsas kasabası, hem tarihi binaları hem de birbirinden
“fotojenik” kanallarıyla öne çıkıyor. En iyi kareleri
yakalamak için, önce tarihi merkezi ziyaret etmenizi
ardından da Lauch Nehri’nin üzerindeki köprüde poz
vermenizi tavsiye ediyoruz. Yol kenarındaki yarı ahşap
evler ise Instagram’daki tüm arkadaşlarınızı
kıskandıracak güzellikte.
Colmar’a ulaşmak için en yakın havaalanlarına biletler
65 eurodan başlıyor.
İngiltere – Bibury - Ülkenin en güzel köyü
“İngiltere’nin en güzel noktası” lakabını hakkıyla
taşıyan bir yer var sırada: Tipik bir Cotswold köyü olan
Bibury. Tarihi 16. yüzyıla dayanan köye güneşli bir günde
giderseniz, öncelikle Coln Nehri etrafında dolanın ve taş
köy evlerini fotoğraflayın. Ünlü Katedral Meydanı’na
uğramayı da ihmal etmemelisiniz. Eğer vaktiniz kalırsa,
Bibury’nin pastel renkli kafelerine uğrayıp, kahve
eşliğinde lezzetli kruvasanları yemenizi ve elbette
yemeden önce fotoğraflarını çekmenizi öneriyoruz.
Türkiye’den Bibury yakınındaki havaalanlarına uçuşlar
100 eurodan başlıyor.
Norveç – Reine – “Filtre” gerektirmeyen doğal kareler için
Reine, “Buralardan kaçıp bir sahil kasaba sına yerleşmek
istiyorum” diyenlerin hayalindeki köy olmalı. Zira fiyortlar
ve karlı zirvelerle çevrili bu balıkçı köyü, doğal güzellikleri;
huzur ve akıntılar sayesinde çevresine kıyasla ılıman bir
iklimle birlikte sunuyor. Lofoten Adaları’nın bir parçası
olan köyde, filtrelemeye ihtiyaç duymayacağınız, doğal
kareler çekebilirsiniz. Tabii yer yer makinenizi ya da
telefonunuzu yerli balıkçıların hayatına çevirmeyi de
ihmal etmeyin. Son olarak, Reine bir önemli artıya
daha sahip: Eğer bu köyü doğru bir zamanda ziyaret
ederseniz, Kuzey Işıkları’nı mükemmel bir şekilde
görüntüleyebilirsiniz.
Türkiye’den Reine yakınındaki havaalanlarına uçuşlar
200 eurodan başlıyor.
63

Benzer belgeler

“Üçlü Enerji Açmazı”nın Çaresi: İnovasyon

“Üçlü Enerji Açmazı”nın Çaresi: İnovasyon www.facebook.com/bedaskurumsal https://twitter.com/bedaskurumsal www.linkedin.com/company/bedas https://twitter.com/bedasdestek

Detaylı