Dünyayı Saran Tehlike ve Korunma Metodları

Transkript

Dünyayı Saran Tehlike ve Korunma Metodları
DÜNYAYI SARAN TEHLIKE VE KORUNMA METODLARI
Yrd. Doç. Dr. Dogan Haktanir (BA., BEng., MSc., Ph.D.)
(MASHRAE, MInst.D, MCEE, MIEEE)
Yakin Dogu Üniversitesi – Elektrik, Elektronik Mühendisligi
ÖZETÇE
Dünyamiz gittikçe isinmaktadir. Bilim adamlari
bu görüngüyü Ozon tabakasinin delinmesine ve
dünyadaki yapay hava kirliliginden olusan sera
olgusuna atfetmekte ve isinin artmaya devam etmesi
halinde buzullarin eriyip dünyadaki karalarin sular
altinda kalacagini öne sürmektedirler. Bunun sonucu
olarak da olmasi muhtemel bir tehlikeyi bertaraf
etmek için gerekli önlemlerin alinmasinda
hükümetlerini uyarmaktadirlar. Ortaya atilan
formüller, havaya karbondioksit verecek eylemlerden
kaçinilmasi, ozon tabakasini delecek nitelik tasiyan
CFC gazlari ile bu nitelikte olan gazlarin havaya
saliverilmesinin önlenmesi gibi tedbirlerdir. Ancak
bu tedbirlerin etkili olabilmesi için yasama
kapsaminda
ele
alinmasi gerektigi iddia
edilmektedir. Bu yazi Ozon tabakasinda meydana
gelen delinmelere neden olan olgulari incelemekte ve
bu hususta ne gibi korunma tedbirlerinin
alinabilecegi üzerinde bazi fikirler yürütmektedir.
1. GIRIS
Ozon tabakasindan ve CFC gazlarindan söz
etmeden önce dünyamizi saran atmosfer ile daha üst
düzeyde bulunan tabakalardan söz etmek en azindan
onlar hakkinda çok kisa bir bilgi vermek gerekir.
Atmosfer, dünya sathindan sonra dünyayi
çevreleyen ve takribi 9 km kadar yükseklige ulasan
teneffüs ettigimiz , ekseriyeti nitrojen, oksijen ve
karbon dioksitten olusan hava tabakasina verilen
isimdir. Burada biz her ne kadar 9 km’lik bir
mesafeden söz etmissek de bunu kesin olarak
belirlemek çok güçtür. Çünkü özelligi itibari ile bu
tabakanin ve diger tabakalarin genlesmeleri sicakliga
göre o kadar degiskenlige ugrar ki bu hususta her
tabaka için kesin bir rakam vermek mümkün
degildir. Bir hava örnegindeki ögeler ifade edilecekse
bu ögeler g/cc, mokül/cc gibi birimlerle anlatilir ve
yogunluklarindan söz edildiginde ppmv, ppbv, pptr,
gibi ifadeler kullanilir [1].
Bu ifadeler genellikle Avogadro kurallari
tahtinda islem görür. pp: ‘parts per’, m: milyon, b:
milyar, t: trilyon, v: volume (hacim) anlaminda
kullnilirlar. Eger üç kilometre yükseklikteki bir
hidrojen molekülü için 0.1ppbv ünitesi ele alinirsa bu
ifade her on milyarda bir adet HCl molekülü
bulundugunu ifade eder ki hava kirliligindeki bilesik
ve karisimlarda bu ölçüler kullanilir. [2]
Troposfer,
stratosferden
baslayip
da
eksosferde son bulan tabakayi ifade eder. 50km ile
400km arasindaki bir mesafeyi kapsar. Mesafelerin
mevsime ve parallellere göre degis mesinden ötürü bu
katman ortalama olarak 300 km olarak ele alinir.
Tropo kelimesi degiskenlik anlamini ifade eder. Bu
asama atmosferin hava sartlarinin olustugu bölgedir
[3]
Stratosfer, Mesosferle Toposfer arasinda olan
mesafeyi kapsar. Dünyadan 40km’den sonra gelen
50km arasindaki dünyayi çevreleyen hava tabakasina
verilen isimdir. Bu bölgedeki sicaklik yükseklige
göre çogalir. Bunun nedeni ise Ozon tabakasinin
ultra viole isinlarini emmelerinden ötürüdür. Bu
görüngü dikey olarak isinin dünya yüzeyine
konveksiyon hareketi ile yayilmasina ve dünya
yüzeyinin isinmasina neden olan alandir [4].
Mesosfer, dünyadan 10 km ile 40 km arasindaki
bölgeyi kapsamina alir. Atmosfer ile stratosfer
arasindaki bölgeyi tanimlar. Bu tabakanin özelligi
sicakligin yükseklige oranla azalmasidir [5]. Bu
bölgeden daha yukarida baslayan bölgedeki isi yeni
bastan yükselmege baslar. Bu isi yükselme mesafesi
dünyadan 100 km ile 400 km arasinda kalan bölgeyi
de kapsamina alir. Bu tabakadan sonra baslayan
eksosferde sicaklik yeniden azalmaga baslar ve
dünyadan uzaklasarak azalir ve feza denen boslukta
kaybolur. Mesosferin üst tabakasi ile Thermosferin
arasindaki bölgede elektronlarla ionlar serbest olarak
hareket etme özelliklerini kazanirlar. Bu nedenle bu
iki bölgenin salt bu kesimine ionosfer adi altinda da
tanimlanir [6]. Sekil 1 Dünyamizin muhtelif
katmanlarini yansitmaktadir.
Sekil 1 – Yukaridaki sekil dünyadaki katmanlari ve
dünyaya olan uzakliklari arasindaki bagintiyi
simgelemektedir.
Hepimizin CFC gazlari ile yakindan veya
uzaktan iliskili oldugumuz bilinci içerisinde miyiz?
Evlerde her gün bindigimiz arabalarda, is yerlerinde,
sokaklarda bu gazlarla karsi karsiya kaldigimizin
farkinda miyiz? Hiç olmazsa böyle bir iddiada
bulunanlarla hemfikir olur muyuz? Sogutucularda
kullanilan gazlar alçak basinç buharlasirken isiyi
sogururlar. Yüksek basinç altinda ise yogunlasarak
sivi haline dönüsürler ve dönüsümden büyük bir isi
açiga çikar. 1930 yillarinda yanici özelliklere sahip
olmayan buna karçilik alçak basinç altinda hemen
buharlasabilen Chloro-Fluoro-Carbon kisaca CFC
gazlari kesfedildi. Bu gazlar sogutucularda
kullanilmaya baslandi. Teknoloji gelistikçe ve genis
kapasiteli sogutuculara gerensinme duyuldukça gaz
türlerinde de degisiklikler oldu ve çesitli gaz tipleri
ortaya çikmaya basladi. R11, R12, R22 bunlara
örnek teskil etmektedir. Bu gazlarin özellikleri
kaynama noktalarinin 0o C ile -40o C arasinda
olmasidir. Bu gazlar piyasaya Freon (Du-Pont),
Arcton (ICI), Isceon (Rhone Poulenc) gibi isimlerle
sevkedilmislerdir. Daha sonra gazlarin verimliligini
artirmak için tabana Florin atomlari da eklenmis ve
Chlorodifluoromethane
(CHClF2 )
gibi
gazlar
üretilmistir.
Son 50 yildan bu yana CFC’ler tonlarca
havaya birakilmis ve sonuç olarak da Ozon
tabakasinda delinmeler olusmasina ve sera
olaylarinin yasanmasina neden olmuslardir, ta son
zamanlar da bu zararlari fark edilsin [7].
2. OZON TABAKASI
“Ozon”,
‘Oxygen
Zone’
kelimelerinin
kisaltilip birlestirilmesinden olusmustur. Dünyamizin
atmosfer tabakasinin üzerinde, atmosfer tabakasini
çevreleyen ve üç Oksijen atomunun bir arada bir bag
teskil etmesinden olusan baska bir tabakadir.
Teneffüs ettigimiz havada sadece iki Oksijen bir bag
olusturmaktadir. Bu tabakanin yerden y.ksekligi
tahmini olarak 18 kilometre ile 40 kilometre
arasindadir [8]. Generllikle stratosfer denen bölgenin
tümünü kapsamina almaktadir. Ozon tabakasi ile
ilgili olarak eskiden beri çalismalar mevcuttu. Ancak
yogun çalismalar son 16 yildan bu yana CFC
gazlarinin çözüsmeyerek atmosferde birikim yapmasi
saptandiktan sonra basladi [9].
Ozon, günes isininin oksijen moleküllerine
çarpmasi ile üretilmektedir. Söyle ki günes isininin
ikili oksijen molekülüne çarpmasi ile bu ikili molekül
iki tek oksijene ayrisir. Ayrisan bu iki tek oksijen
havadaki diger ikili oksijenlerle birleserek üçlü
oksijenleri (O3 ) olustururlar.
O2 + günes isini ?
O+O
Bundan sonraki islem ise:
O + O2 + Z ?
O3 + Z
Bu durumda Z diger olusumu temsil eder.
Ozon normal isikta yeniden ayrisarak oksijen
molekülü ile oksijen atomunu olusturur. Söyle ki:
O3 + isik ?
O2 + O
Serbest kalan oksijen atomu bir baska Ozon ile
birleserek oksijen moleküllerini olusturur.
O + O3 ? O2 + O2
Ikinci ayrisma katalitik bir olusum yaratarak, ayrisma
ve birlesme hizini daha da artirir ve zincirleme bir
reaksiyon baslar; H, OH, NO ve Cl gibi. Bu reaktif
atomlara radikal atomlar da denir. Asagidaki
denklem bu reaksiyonu simgeler:
Z + O3 ? ZO + O2
ZO + O ? Z + O2
O3 + O ? 2O2 (Net)
Yukaridaki denklemde Z; H, OH, NO, ve Cl
atom ve moleküllerini temsil eder. Bu atom ve
moleküller her çift reaksiyonda kendileri bir bag
olusturmadan reaksiyon hizlandirici bir katalizatör
olarak görev yaparlar. Bu devirli dönüsümler
milyonlarca yil önce baslamis olup hala daha devam
etmektedir. Her gün ekvatör dolaylarinda 300 milyon
ton Ozon üretilip, üretilen bu Ozonlar Kuzey ve
Güney kutuplarina dogru yayilmaktadirlar. Bu
bölgelerdeki hava sicakligi çok düsük olmasindan
dolayi Ozon tabakasinin yogunlugu da hat safhadadir
[10]. Ozon tabakasinin en çok basinç ihtiva ettigi
zaman ise havanin isindigi zamanlara rastlar.
Geceleri Ozon tabakasinin yogunlugu azalir bunun
nedeni ise güneç isigi olmadigi için Ozon üretimi
durur. Isinlarin yogunlugu da Ozon üretiminde
önemli rol oynar. Bu nedenle dünya üzerindeki
yogunluk her noktada ayni degildir.
3. ANTARTIKA’DAKI OZON
TABAKASININ DELINMESI
2000 Yilinin son aylarinda yapilan ölçümlerde
220 DU’dan (dobson units – ölçümü gerçeklestiren
fen adaminin anisina bu birim verildi) daha az
seviyelere düstügü müsahede edildi. Sekil 1 bu
ölçümleri yansitmaktadir. Antartikadaki en kötü hali
her Antartika ilkbaharinda olusur. Bilindigi gibi
dünyanin konumu icabi buradaki mevsimler diger
ülkelerdeki mevsimlerle kiyas kabul edilemez.
Delinme genellikle yanlis bir tefsirdir. Ancak hemen
hemen tüm yazarlar bu sözcügü öok kullanirlar.
Aslinda Ozon tabakasi delindi derken, buradaki ozon
yogunlugunun azalmasi ifade edilir. Hakiki ozon
delinmesi, Global ozon delinmesine aykiri olarak
sadece Antartika üzerinde olusur [11].
Ozon
tabakasinin delinmesi neden Antartika üzerinde olur
sorusuna verilebilecek yanit iki degisik kimyasal
reaksiyona isinin etki etmesiyle olusmasidir. Birinci
reaksiyon bir homojenlik ihtiva eder ve gazlarin
karisimindan meydana gelir. Bu tür delinmede %5 –
10 arasinda ozon tabakasinda bir azalma görülür.
Ikinci tür delinmede ise heterojenik bir delinme
husule gelir. Bu tür reaksiyona sadece Antartikada
raslanir. Iste bu nedenledir ki hakiki delinme
Antartika
mevsimlerine
göre
azalmalar
ve
çogalmalar gösterir.
Cl + O3 ? ClO + O2
ClO + O ? Cl + O2
O3 + O ? 2O2 (Net)
Yukaridaki denklemden de anlasilacagi gibi
sonucun ayni olmasina karsin ikili oksilene bir
oksijen daha eklenip üçlü oksijen olusturulacagi
yerde iki adet üçlü oksijen hedef alinir ve
parçalanmalar bu sekilde katlanir. Sekil 3. muhtelif
zamanlarda olusan bu parçalanma ve degisimleri
yansitmaktadir.
4. OZON TABAKASININ
PARÇALANMASIYLE OLUSAN
SAGLIK SORUNLARI
Sekil 2. Yukaridaki sekil Antartika’daki ozon
tabakasinin delinmesini gösterir
3. CFC GAZLARININ OZON
TABAKASINA OLAN ETKILERI
CFC
(KlorFlörürlüKarbon)
gazlari
muhteviyatlari açisindan stratosferdeki Flörür
gazinin kaynagini olustururlar. Deniz yosunu, yanan
odun ve ates söndürücü olarak kullanilan carbon
tetrachloride’lar da stratosferde dogal olarak Flörür
olustururlar. Bu gazlarin bilesimleri atmosfer
tabakasindan geçerken herhangi bir ayrismaya
ugramazlar ve olusturduklari flörür bilesimleriyle
stratosfer tabakasina kada çikarlar [11]. Ancak
stratosfer tabakasina ulastiklari zaman ultra viole
isinlarin etkisiyle ayrisirlar ve Klor gazi ayrisarak
açiga çikar. Iste ayrisan ve hidrojenle birleserek
hidroklörür, nitratla birleserek nitroklörürü olusturan
gaz bu gazdir. Asagidaki denklem bu islemi yansitir:
CCl2 F2 + isin ? CClF2 + Cl
Bu ahvalde ayrisan klor gazi bir katalizatör olarak
islem görür ve Ozon tabakasinin parçalanmasina
neden olur. Klor gazinin devirsel denklemi söyledir:
Bu hususta yapilan çalismalara atfen
belirtildigine göre insanlarin mikroplara karsi olan
direncinde büyük düsüsler olacagi ve hastaliklara
yakalanmalarinin
çok
kolaylasacagi
ifade
edilmektedir. Yine bu radyasyonlarin sebze ve
meyvelere de tesir edecegi, deniz ürünlerini ciddi
surette etkileyecegi bu çalismalardan anlasilmaktadir.
5. MONTREAL PROTOKOLU
CFC gazlari dünyaca endüstriyel ve evcil
buzluklarda, klima cihazlarinda binalarin yalitiminda
ve aerosol ürünlerinde kullanilmaktadir. Bu
endüstriyel ürünler Amerikada, Avrupada, Rusyada,
Uzak
Doguda,
Avustralyada
genis
çapta
kullanilmaktadir. Ozon sorunu ise diger sorunlarin
aksine küresel bir problemdir ve her ülkeyi her
toplumu ilgilendirir. Önce 24 ülke ile Avrupa
toplulugu Kanada’nin Montreal sehrinde toplanarak
konuyu etraflica konustular ve sonunda aralarinda bir
protokol imzaladilar. Bugün bu protokolu 90’dan
fazla ülke kabul edip imzaladi.
Bu protokola göre CFC üretiminin ve havaya
saliverilmesinin
engellenmesini
amaçlamaktadir.
Yapilan incelemelerde tüm CFC’lerin Ozon
tabakasina zararlari oldmadigi görüldü. Bunun
sonucu Ozon tabakasini etkileyebilecek olan gazlar
belirlendi ve bu gazlarin yasaklanmasi, halen
kullanilmakta olan sistemlerdeki mevcut gazlarin da
2015 yilina kadar tedricen tedavülden kaldirilmasi
planlandi. Protokolda imzalanan gazlarin listesi tablo
1’de etki oranlari ile birlikte gösterilmistir.
TABLO 1.
Sekil 3. Yapilan gözlemlerde ozon tabakasi muhtelif
merhalelerden geçmektedir. Yukaridaki sekiller 1985
yilindan günümüze kadar yapilan bu gözlemlerden
elde edilen resimlerdir.
Sekil 2’de ele alinan simgeler ozon
tabakasinda olusan delinmeleri yansitir. Uluslararasi
kabul edilen bir gerçektir ki Ozon tabakaninin böyle
zayiflamasi günesin saldigi radyasyona karsi olan
mukavemetini azaltir ve stratosfer tabakasini teskil
eden Ozon tabakasinin ultra viole isinlar karsisinda
kalkan olma özelliklerini
düsürür [12]. Insan
vücudunun uzun süre bu ultra viole isinlarina maruz
birakilmasi deri kanserine yol açtigi saptanmistir.
Yapilan istatistiki tahminlerde 2075 yilina kadar
yapilan dogumlar da dahil bu yönden 154 milyon
insanin kansere yakalanacagi, bunun 3.2 milyonunun
ölümle sonuslanacagi sonucuna varilmistir [13].
MONTREAL’DA IMZALANAN PROTOKOLUN
IHTIVA ETTIGI KIMYASAL ELEMANLAR
Grup 1
Grup 2
Kimyasal
Maddenin
Ismi
CFC 11
Ozon
Tabakasina
olan etki
orani
1.0
Kimyasal
Maddenin
Ismi
Halon
Ozon
Tabakasina
olan etki
orani
3.0
1211
CFC 12
1.0
Halon
1301
CFC 113
0.8
CFC 114
1.0
CFC 115
0.6
10.0
TABLO 2.
KULANIMA BIR SÜRE DAHA DEVAM
EDILECEK OLAN KIMYASAL ELEMANLAR
Uygulama Sahasi
Kimyasal Maddenin
Ismi
Çözücü spray tüpleri
R11, R12, R114
Yangin söndürme
Halon 1211, 1301,
cihazlarindaki gazlar
2402
Plastik köpük çikaran
R11, R12, R113, R114
cihazlardaki gazlar
Elektronik endüstrideki
R113
temizleyiciler
Sogutucu gazlari
R11, R12, R22, R502
Protokolun gerçeklestigi gün CFC11, 12 ve
113’ün imalati derhal durduruldu. Ocak 1996 da
yapilan tadilatta ise Halon 1211, 1301 ve 2402’nin
üretimlerinin dondurulmasina, R22 gibi Ozon
tabakasina daha az etkisi olan Hidroflörürlükarbon
(HCFC) tipi gazlarin 2015 yilina kadar devamina ve
bu tarihten sonra da dondurulmasina karar
verilmistir. Tablo 2 bu gazlarin kullanildiklari
sahalari belirlemektedir.
6. SERA OLGUSU
Sera olgusu atmosfer tabakasinda bulunan
bazi gazlarin ultra viyole isinlarina geçit vermesi
buna karsilik kizil ötesi isinlarin disariya çikmasina
geçit vermemesinden ötürü dünya yüzeyinde olusan
isinmadir. Bu islem dogal olarak yasamin bir
gereksinimidir. Eger bu dogal olusum degisik bir
manzara arzetseydi dünya üzerindeki isi –20o C
dereceye kadar düsecek ve ve diger gezegenlerde
oldugu gibi yasami ya ortadan kaldiracak veya büyük
güçlükler
olusturacakti.
Ancak
teknolojinin
gelismesiyle çevreye yayilan gerek evcil gerekse
endüstriel gazlardan yogunlasan tabakadan kizil ötesi
isinlarin yansimasi da yogunlasacagindan dünya
yüzeyindeki isi da artmis olmaktadir. Bu olaya sera
olgusu denir. Son yüzyildan bura dünya yüzey isisi
6o C derecelik bir artis göstermistir. Bugün insanlar
likit yakitlarin, kömürün ve gazin yanmasindan
havaya yilda 19 bin milyon ton karbon dioksit
salmaktadir. Bu salgi her yil gittikçe artmaktadir.
Bunun sonucu olarak da dünya küresinin isinma
ivmesi gittikçe artmakta ve sera olgusu kendini
belirgin bir sekilde hissettirmektedir. O kadar ki
iklimlerde büyük degisiklikler olagelmistir. Ayrica
karbon dioksit gazinin yaninda ayni derecede etkili
olan baska gazlar da havaya salinmaktadir. Her artis
ivmeyi de atirir ve isinmayi o oranda yükseltir.
7. KORUNMA
Teknolojinin gelismesi birçok tehlikeleri de
beraberinde getirmektedir. Bu tehlikeler o kadar
büyük boyutlar içerisinde yer almaktadir ki tek bir
devletin gerekli önlemleri almasi imkan dahilinde
görülmemektedir. Örnegin bir ülke CFC gazinin
çevreye yayilimini oradan da Ozon tabakasina
ulasmasini önlese bile onun disinda kalan ülkelerin
bu kurala uyum saglamamasi halinde yukarida
belirtilen tehlikeler gün geçtikçe daha da büyük
boyutlara erisecegi kaçinilmaz olacaktir.
Bu hususta ne yapilabilir? Montreal anlasmasini
imzalayan devletlerle imzalamayan devletler büyük
bir hizla yaklasan bu tehlikeyi artik kaale almalari ve
gereken tedbirleri uygulama yönüne gitmelidirler.
Alinacak tedbirler özellikle devlet asirlikli olmasi
yaptirimini daha da hizlandirabilir. Bu tedbirler neler
olmalidir?
Devlet yasalarini yeniden gözden geçirmeleri ve
eksik olan kisimlarini düzenlemesi,
Devletin
etkin
denetim
mekanizmasini
olusturmasi ve uygulamada aksatilmamasi,
Kuruluslarin içtüzüklerini düzenlemeleri ve
istihdam sartlarini bu kurallara baglamalari,
7.1. Korunma kapsamina giren hususlar
a)
b)
c)
d)
e)
f)
g)
h)
i)
j)
k)
Ham maddeleri CFC ve Karbon dioksit olan
kuruluslar,
Buzluk yapimccilari
Buzluk onarimcilari
Klima imalatçilari
Klima onarimcilari
Asitli mesrubat üreticileri
Motorlu araçlar
Elektrik üreticileri
Aerosol tipi mamülleri üretenler
Aerosol tipi mamülleri kullananlar
Kati yakit kullananlar, v.b.
7. SONUÇ
Öyle görüngüler vardir ki insanligin varligini
dogrudan dogruya etkilemektir. Bu görüngüleri
düzeltmek devletlerin gücünün diiindadir. Ancak
evrensel olarak alinabilecek tedbirlerle azaltilmasi
yönünden kismen katkida bulunulabilir. Teknolojinin
beraberinde getirdigi çevre kirliligi, özellikle insan
sagligini tehdit eden ozon tabakasini etkileyen
maddelerin ele alinmasi devlet politikasinin disinda
kalirsa çagdas bir kentlesme olamaz. Bunun bilinci
içerisinde düzenlenecek sehir planlamasina da
bunlara dikkat edilmesi ve ruhsatlandirmada bu
hususlarin özellikle ele alinmasi gerekmektedir.
8. KAYNAK
[1]
WMO, (1991). “Scientific Assessment of
Ozone Depletion: Global Ozone Research and
Monitoring Project”. (1991), Report 25.
[2]
[3]
[4]
[5]
[6]
[7]
{8]
[9]
[10]
[11]
[12]
[13]
Parson, R. (1997). “FAQ Part III : The
Antarctic Ozone Hole”, University of
Colorado, (1997), (p. 3-16).
Wayne, R. P. (1991). “Chemistry of
Atmospheres”, Oxford Press, 2nd Ed. (1991).
Graedel,
T.E.,
Crutzen,
P.S.,
(1993).
“Atmospheric Change: An Earth System
Perspective”, NY (1993).
Wallace,
J.M.,
Hobbs,
P.V.
(1977).
“Atmospheric Science: an Introductory
Survey”, Academic Press, (1977).
Chamberlain, J.W., Hunter, D.M., (1987).
“Theory
of
Planetary
Atmospheres”,
Academic Press, 2nd Ed. (1987).
Rowland, F.S. (1989). “Chlorofluorocarbons
and the depletion of stratospheric ozone”,
American Scientist, 77, 36 (1989).
Henriksen, K., Roldugin, V. (1995). “Total
ozone variations in Middle Asia and dynamics
meteorological processes in atmosphere”,
Geophys. Res. Lett., 22, 3219, (1995).
Zurer, P.S. (1993). “Ozone Depletions
Recurring Surprises Challenge Atmospheric
Scientist”, Chemical Engineering News, (24
May 1993), pp.9-18.
Curtzen P.J. (1970). “The influence of
nitrogen oxides on the atmospheric ozone
content”, Quart, J. R. Met. Soc. 90, 320
(1970).
Larsen, S.H.H., Henriksen, T. (1990).
“Persistent Arctic Ozone Layer”, Nature, 343,
134 (1990).
Stolarski R., Bojkov R., Bishop L., Zeferos
C., Staehelin J., Zawodny J., (1992)
“Measured Trends in Stratospheric Ozone”,
Science, 256, 342 (17 April 1992).
Brunel
University,
(1995).
“Energy
Conversion and Management, Part 1”, Brunel
University Press, p.2-9 (Sept 1995).