I - Kısa Tarihi ve Efsaneler - tuyib-der

Transkript

I - Kısa Tarihi ve Efsaneler - tuyib-der
DİZİN
Sayı 25 - MAYIS-HAZİRAN 2015
bu sayımızdaki
bazı başlıklar
mutfakların hijyenik tasarımında
stewardların yeri
08
TÜYİB DER İKTİSADİ İŞLETMESİ
Tüm Yiyecek İçecek Bölümleri Temizlik ve Malzeme Teminatçıları
Derneği İktisadi işletmesi
TÜYİB-DER MÜDÜRÜ
VE
GÖRSEL YÖNETMEN
Mehmet İLHAN
0530 923 14 23
[email protected]
YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ
Erol AYDIN
0542 427 72 92
Baskı:
Doğa Matbaa
0212 612 61 70
Baskı Tarihi: 01.06.2012
Yerel Süreli / 2 Aylık
Dergide yer alan makalelerdeki
fikirler yazarlarına aittir.
Yayınlanan ilanların sorumluluğu
ilan sahiplerine aittir.
Yazılar,
kaynak gösterilerek yayınlanabilir.
TÜYİB-DER
PERPA - B Blok 13. Kat NO: 2336
çevre dostu
stewardlar
12
dünyanın en büyük 8
kahve şehri
16
18
çay - I
kısa tarihi ve efsaneler
DANIŞMA
KURULU
Nedim AKBAYRAK
Mustafa EMİRLİ
The Marmara Otel
Ecolab
18
22
Rafet İNCE
Wyndham Kalamış
bir kayıp yaz aşkını;
elsa’yı ararken
26
‘beyaz adam’ı görmek ,
tanrıyı görmek demek
Memet KAYA
Homatex
Mete KOÇAK
Ceylan
Intercontinental
42
32
Doç. Dr. Nezih MÜFTÜGİL
Turkish DO & CO
nevzat ateş
söyleşisi
40
46
zenginleştirilmiş hava
Mayıs / Haziran - 2014 - Sayı: 21
dalışı
Steward
2
54
48
maltepe
beyrut nostalji
62
53
otellerde
tasarım ve konfor
64
62
horesu
az kar çok bereket
64
68
fotoğrafta
ortak akıl
66
78
REKLAM DİZİNİ
GALERİ KRİSTAL ........................................................ Ön kapak iç
PAŞABAHÇE ................................................................................. 1
MILE............................................................................................... 3
ALTINBAŞAK................................................................................. 5
KÜLSAN ........................................................................................6-7
PORLAND ..................................................................................... 11
WINTERHALTER .......................................................................... 15
ACCOLINK .................................................................................... 21
PROMES .................................................................................. 24-25
VİP ............................................................................................. 29
KAPP ............................................................................................. 33
SEALED AİR.................................................................................. 41
MITTERTEICH ......................................................................... 44-45
HİT MUTFAK ................................................................................. 61
ROBOT-COUPE ............................................................................ 63
ÇEÇEN PLASTİK .......................................................................... 65
SİRHA ............................................................................................ 71
FEBA GRUP .................................................................................. 75
NATUREL ...................................................................................... 77
YAKAMOZ ..................................................................................... 85
CAMBRO .................................................................... Arka kapak iç
GÜREN METAL ............................................................. Arka kapak
Stewarding Eğitiminin Önemi
Stewarding Importance
of Training
Y
aza merhaba diyerek satırlarıma başlamak istiyorum.
Değerli okuyucularımız; derneğimiz, sizlerin de takip ettiği gibi artık adından sıkça
ve pozitif olarak bahsedilen bir dernek olduğunu gösterdi. Biz TÜTİBDER olarak şimdiye kadar diğer derneklerin yapamadığını yapmak, yaptıklarımızı aksatmadan
devam ettirmek arzusundayız…
Değerli okurlarımız, sizlerin desteklerine her zaman ihtiyaç duymaktayız. Sizlerin desteklerini hissettiğimiz
zaman çok daha güçlü olduğumuzu düşünüyoruz.
Dergimiz aracılığıyla otellerin insan kaynakları ve eğitim bölümlerine de bir şeyleri duyurmak istiyorum.
MAYIS-HAZİRAN 2015 - Sayı: 25
Sayın insan kaynakları ve eğitim müdürlerimiz; bünyenizdeki stewarding çalışanlarınıza, yaptıkları işlerde
daha bilgili olabilmeleri için çok kısa bir tarihte eğitim
ve seminer vermeye başlayacağız. Vereceğimiz eğitim
ve seminerler sonrasında stewarding çalışanlarınca
edinilecek sertifikaların Türkiye ve tüm Avrupa’da geçerliliği olan bir belge olması için çalışmalarımız sürüyor. Bünyenizde bulunan elemanların bilgili ve
sertifikalı olmaları için lütfen sizlere yapacağımız duyuru ya da duyurulara duyarlı olunuz. Unutmayınız ki
bir otel bütçesinin en az yüzde kırkı yiyecek içecek bölümü tarafından kullanılır. Dolayısıyla yiyecek içecek
bölümünde kullanılan tüm malzemelerin sorumluluğu
stewarding departmanlarında olduğu için sizlerin bu
konuya ilgi duyacağını düşünerek saygılarımı sunarım.
Steward
4
Stewarding departmanına ilgiyi arttırmaz iseniz gelecekte otellere steward bulmak gerçekten çok zor olacak. Gelin sizler de yardımcı olun, biz dernek olarak
sizlerin yükünü hafifletelim.
Değerli okurlarımız, bir de bize her zaman destek
veren firmalara çok teşekkür etmek isterim. Yapacağımız etkinlikleri lütfen bizimle paylaşın, bizler de sizlere destek olalım.
Biz varsak hizmet tamdır
Bizler iyi değiliz, en iyiler bizleri tercih ediyor
Saygılarımla
Başkan Erol Aydın
I
want to start my words saying hello to
summer.
Dear readers; as you also follow up our association has already become an association frequently and positively referred. In TÜTİBDER we
aim to perform what other associations cannot do and
to continue our performance without interruption.
Dear readers, we always need your support. We think
that when we feel your support we become much
stronger.
Through our magazine I would like to notify human resources and training departments of hotels about
some issues.
Dear human resources and training managers; we will
start delivering training and seminars to your stewarding employees in order to ensure that they have more
knowledge in their works in a very short time. Our efforts continue to ensure that certificates which we will
give to your stewarding employees after training to be
a valid document in Turkey and all over Europe. For
your employees to be knowledgeable and certified professionals please be attentive to our announcements.
Please note that at least forty percent of the budget
of a hotel is used by the food and beverage department of a hotel. Therefore, because responsibility of
all materials used in the food and beverage departments belong to stewarding department I submit my
respect thinking that you will be interested about this
issue.
If we cannot enhance the interest for the stewarding
department it will be really very difficult to find stewards in the future for hotels. Come and help us and
we will ease your burden.
Dear readers, I would like also to thank to companies
always supporting us. Please share our events with us
and let us support you.
If we exist, service is complete.
We are not good, the best ones prefer us.
Yours sincerely,
President Erol Aydın
=ZrZ
Zg
gçdeçeçÿçgo^Ĕçdeçÿç
ÿçgL
Lbbf`^
^llb
D¦EEL
L:
:G
G@:LMKH;H
HN
NMBJN>
www
ww
w.kulsan.co
l
m.t
.tr
Mutfakların Hijyenik
Tasarım ve Donanımında
Stewardların Yeri
Tecrübeli bir steward mutfakta temizlik için ulaşılamayan noktalarda kirlerin giderilemeyeceğini ve bunun hem mikropları ve hem de haşareleri cezbedeceğini iyi bilir.
M
MAYIS-HAZİRAN 2015 - Sayı: 25
utfak tasarım ve donanımı uzmanlık gerektiren bir konudur. İyi
dizayn edilmemiş, uygun malzeme kullanmadan yapılmış, ekipman seçimi ve donanımı uygun olmayan mutfaklar operasyon
sırasında mutfağı kullananlara önemli sıkıntılar getirir. Özellikle, tasarım
ve donanımında hijyenik prensiplerin göz ardı edildiği mutfaklar sağlıklı
gıda üretimi açısından da önemli potansiyel riskler getirirler. Bir çok büyük
otel ve restoran mutfağında bu durumları görebiliyoruz. Mutfak dizayn ve
donanımını yaparken mutfağı kullananların görüşlerini almamak sıklıkla
yapılan bir hatadır. Tecrübeli mutfak elemanları mutfağın planlanan işlevini de dikkate alarak tasarım ve donanım konusunda değerli fikirler verebilirler.
Hijyenik bir mutfağın başlıca özelliklerinden biri kolay temizlenebilir özellikte olmasıdır. Bu şekilde tasarlanmamış mutfaklarda birçok mikroorganizma mutfağın çeşitli noktalarına yerleşebilir. Bu da hem mutfak
personeli hem de gıdalar için sağlıksız bir ortam oluşturur.
Steward
8
Doç. Dr. Nezih MÜFTÜGİL
Okan Üniversitesi
Mutfağın kolay temizleneblir bir mutfak olarak tasarlandığını en iyi değerlendirebilen kişilerin başında stewardlar gelir. Tecrübeli bir steward her
hangi bir otel mutfağına girdiğinde kısa bir inceleme sonrasında mutfağın
temizlenebilme özelliği hakkında
kanaat sahibi olur. Gelin, kendimizi
tecrübeli bir steward şefi olarak varsayalım ve onun gözünden bir mutfağın hijyenik dizayn ve donanımını
değerlendirelim;
sonra duvar, tavan ve diğer alan- rımında nasıl bir akış planı olduğunu inceler;
lara bakar.
-Duvar fayansları düzgün mü?
Islak alanlarda duvalarda fayanslar
tüm yüzeyi kaplıyor mu?
-Asma tavan varsa kolay temiz-
-Kirli malzeme ve bulaşık mutfak alanına giriyor mu? İşi olmayan
personel mutfağa girebiliyor mu?
Bulaşık alanı üretim alanından kapalı bir alan olacak şekilde ayrılmış
mı?
Tecrübeli bir steward bir mut- lenebiliyor mu? Açık tavandan
fağa girdiğinde önce mutfak ze- geçen borular iyi izole edilmiş mi?
minini inceler. Zemin bir mutfakta Tavan kolay temizlenebilir mi?
Steward, incelemelerine mutfak
kirlerin indirildiği ve buradan da
drenajlar kanalıyla tahliye edildiği
yüzeylerdir. Zeminin yapısı mutfağın kolay temizlenmesini sağlamada önemlidir. Bir steward
zeminde şunları inceler;
Steward, daha sonra mutfak tasa-
ekipmanlarına bakarak devam
- Zemin fayansı veya epoksi kalitesi iyi mi? Zeminin eğimi drenajlara doğru verilmiş mi? Zemin
drenajlarının sayısı ve büyüklüğü
uygun ve doğru yerlere yerleştirilmişler mi? Drenajlar kirli suyu hızlı
ve kolay şekilde tahliye ediyor mu?
Drenajlar kolay temizlenebilir özellikte mi? Duvar ve zeminlerin birleşme noktası yuvarlanmış mı?
MAYIS-HAZİRAN 2015 - Sayı: 25
Steward şefi zemini inceledikten
Steward
9
eder;
- Bulaşık alanı uygun büyüklükte
Steward mutfaktaki havalandırmi?
Kirli ve temiz malzeme ayrı- Mutfak tezgahı, ekipman ve mayı da dikkatle inceler. Havalan-
malzemeleri için kullanılan paslanmaz çelik kaliteli mi?
- Mutfak ekipmanları duvara birleştirilecek şekilde yerleştirilmiş
mi? Eğer öyle değilse, duvarla ekipman arasında temizliğe imkan
veren bir mesafe bırakılmış mı?
Ekipmanların bir kısmı tekerlekli ve
öne çekilerek temizliğe imkan veriyor mu?
- Aynı şekilde, mutfak tezgahları
ve ekipmanlarının altında boşluk
var mı? Bu boşluklar uygun şekilde
temizlenebiliyor mu?
- Bol suyla yıkanan ekipmanlar
drenajlara yakın olacak şekilde yerleştirilmiş mi?
MAYIS-HAZİRAN 2015 - Sayı: 25
Tecrübeli bir steward mutfakta temizlik için ulaşılamayan noktalarda
kirlerin giderilemeyeceğini ve
bunun hem mikropları ve hem de
haşareleri cezbedeceğini iyi bilir.
Steward
10
dırma ile ortamdaki duman, gaz ve
buharı hızlı bir şekilde uzaklaştırılmalı ve ortama temiz hava girişi yapılabilmelidir. Steward, havalandırmanın ortamdaki nemi de giderdiğini zemindeki ve duvarlardaki ıslaklığı önlediğini de bilir. Steward
şef şunları inceler;
-Yeteri kadar davlumbaz var mı?
Davlumbazların çekişi yeterli mi?
Davlumbaz boruları dik olarak çıkıyor ve boruları kısa mı? Temiz hava
girişi uygun mu?
Steward’a göre mutfak tasarımında
soğuk oda ve dolapların yeterli sayıda ve büyüklükte olması da
önemlidir. Yeterli büyüklükte olmayan soğuk oda ve dolaplar aşırı doldurulur ve bu da temizliği güçleştirir.
Steward, bulaşık alanlarını da
ayrı bir özenle inceler;
mına imkân veriyor mu?
- Bulaşık makinası iş kapasitesine ve yıkanan malzemeye uygun
olarak seçilmiş mi? Bulaşık makinası kolay temizlenebiliyor mu?
- Su sertliği düşürülmüş mü?
- Çöpler mutfak alanına girmeden tahliye ediliyor mu ve çöp toplanması için uygun büyüklükte
mutfak dışında bir çöp odası var
mı?
Kısacası, hijyenik bir mutfak tasarım ve donanımında mutfağın kolay
temizlenebilir olması önemlidir ve
stewardlar mutfağın bu özelliğini en
iyi değerlendirebilen elemanlardır.
Mutfak tasarım ve donanımında
hijyenik prensiplere önem veren işletmelerin tasarımın başlangıcında
ekipman, makina ve malzeme
seçim ve yerleşiminde tecrübeli
stewardların fikirlerini almaları
akılcı bir yaklaşım olacaktır.
Çevre Dostu
Stewardlar
Gün boyunca çöpe attığımız kâğıtların, plastiklerin, camların
doğada yok olması 2 ila 5000 sene arasında değişiyor.
Binlerce yıl kalan bu atıklar dünyayı çöplüğe çeviriyor.
Tam bu noktada geri dönüşüm
her zamankinden daha fazla önem kazanıyor.
T
MAYIS-HAZİRAN 2015 - Sayı: 25
urizmdeki stewardıng elamanları yaşadığımız dünyaya ve çevreye çok büyük oranda katkı sağlayan insanlardır. Çünkü çalıştığımız kurumlarda işverenlerimizin atıkları için ayrı ayrı
toplama alanları altyapısı oluşturmalarından dolayı steward’lar çıkan atıkları çevreye ve doğaya zarar vermemesi için çöplerin
ve diğer atıkların (pil, pet şişe, yanık yağ, plastik malzemeler, metal, cam
malzemeler, beyaz kâğıt, karton, floresan lambalar ve camlar, tıbbi atıklar)
ayrıştırılmasının özenle yapılmasını sağlıyoruz. Ve çevre koruma kanununun en iyi işlerliğini bizlerin sağladığına inanıyoruz. Atıkların ve ayrıştırılan
malzemelerin doğru ellere teslim edilmesi
İçin gerekli kurumlarla iletişim kurup sözleşme yapılıp düzenli olarak almasını sağlıyoruz ve belgeliyoruz. Bu düzeni yaşadığımız çevrede de uygulamaya gayret ediyoruz en azında kendi evimizdede ve sokağımızda ve
hatta tanıdığımız insanlarla paylaşıp onlarında çevreye ve doğaya aynı
özeni göstermeleri konusunda
Bilgilerimiz paylaşıp uygulamaları konusunda gerekli yardımlarıda bireysel
olarakta yapmaya gayret ediyoruz.
Steward
12
Mehmet Ali ÖZTÜRK
Marriott Hotel Şişli
Geri Dönüştürebiliyor muyuz?
Toplum olarak çöpümüzün değerini bilebiliyor muyuz, her yıl bir servetin
Gün boyunca çöpe attığımız kâğıtların, plastiklerin. Camların doğada
yok olması 2 ila 5000 sene arasında değişiyor. Binlerce yıl kalan
bu atıklar dünyayı çöplüğe çeviriyor.
Tam bu noktada geri dönüşüm her
zamankinden daha fazla önem kazanıyor.
Geri dönüşümün bize en önemli
katkısı doğayı koruma… Ancak ekonomik açıdan da göz ardı edilemez.
Çöpümüzün değerini ne kadar biliyoruz, diye bir soru sorulsa?
İstanbul Serbest Muhasebeci Mali
Müşavirler Odası’nın (İSMMMO)
Hazırladığı ‘’Çöpteki Hazine’’
Başlıklı raporuna göre, Türkiye’ de
çöpe atılarak geri dönüşemeyen
atıkların değeri yılda 1 milyar 100
milyon lirayı buluyor.
İSMMMO’nun, ÇEVKO Vakfı, atık
yönetimi birimleri, belediyeler ve
geri dönüşüm tesislerinden edini-
Muz kabuğu . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 2 – 10 gün
Pamuk . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 1 – 2 ay
Kâğıttan taşıma çantası . . . . . . . . . . . . . 2 – 5 ay
Portakal kabuğu . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 6 ay
Sigara . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 1- 2 yıl arası
Süt veya meyve suyu tetra kutuları . . . . 5 yıl
Deri ayakkabı . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 25-40 yıl
Plastik taşıma torbası . . . . . . . . . . . . . . . 15 – 1000 yıl
Biyolojik ayrışabilir plastik taşıma torbas 9 ay – 5 yıl
Alüminyum kutu . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 80 – 100 yıl
Cam şişe . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 1 milyon yıl
Plastik şişeler ve kutular . . . . . . . . . . . . Yüzlerce yıl
Gazete kâğıdı . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 25 – 50 yıl
MAYIS-HAZİRAN 2015 - Sayı: 25
Sayesinde ekonomiye kazandırıyor.
Çöpe atılarak geri dönüşemeyen
atıkların değeri ise yılda 1milyar
100 milyon lira…
Çöpe attıklarımız kaç yılda kayboluyor biliyor musunuz?
13
Steward
boşa harcandığının farkındamıyız.
Günlük 5 milyon lira değerinde
kâğıt-karton, metal, cam, plastik,
tekstil ve ahşap gibi atık üreten Türkiye, bunun sadece 2 milyon liralık
kısmını ‘’çöpten geçimini sağlayanlar’’
len bilgilere ve ilgili taraflarla yapılan birebir görüşmeler doğrultusunda hazırladığını araştırmaya
göre, günlük 5 milyon lira değerinde kâğıt-karton, metal, cam,
plastik, tekstil ve ahşap gibi atık
üreten Türkiye bunun sadece 2 milyon liralık kısmını ‘’ çöpten geçimini
sağlayanlar’’ sayesinde ekonomiye
kazandırıyor.
MAYIS-HAZİRAN 2015 - Sayı: 25
Raporda dikkat çeken diğer başlıklar ise şunlar. Yüzde 100 geri dönüşümlü kâğıttan üretilmiş bir ton
kâğıt, saatte 400 kilovat enerji, yaklaşık 26,5 metre küp su tasarrufu
anlamına geliyor.
Steward
14
1 ton atık kâğıdın yeniden değerlendirilmesi 17 ağacı kesilmekten
kurtarıyor.
Bir ton kâğıdın geri kazanımı 7001000 doların ülkemizde kalması
anlamına geliyor. Yalnızca İstanbul
‘ da bir yılda tüketilen 450 bin ton
kâğıt geri kazanılsa, Türkiye’de
yılda 38 kilometre karelik ağaçlık
alan korunmuş olur.
Seattle Kızılderili Bir Şefin Söz-
‘’Beyaz adamın kurduğu kentlerde,
bir çiçeğin açarken çıkardığı sesler,
Dağları örten ormanlar yok olmuş,
yabani atlar ehlileştirilmiş ve her
yer insanoğlunun
Bir kelebeğin kanat çırpışları duyulmaz… Bir gün bakacaksınız gökteki
kartallar,
Kokusuyla dolmuş. İşte o gün insanoğlu yaşamın son durağına gelmiş
olacak’’
lerinden Bir Alıntı
MAYIS-HAZİRAN 2015 - Sayı: 25
Steward
16
K
ahveyi ilk olarak 15. yüzyılda araplar tarım yaparak yetiştirmiş ve 1843 yılında bir Fransız ticari olarak dünyanın ilk espresso makinesini piyasaya sürmüştür. Ancak o zamanlardan günümüze kadar
pek çok şey değişti.
Yeni Zellanda barista şampiyonu olan Wellington’s Flight Coffee’den Nick Clark “İnsanlar kahve çekirdeklerinin
nereden geldiğini, nasıl üretildiklerini ve kavrulduklarını daha çok merak ediyor” diyor.
Bir kupa kahve hazırlayabilmenin günümüzde çok çeşitli yöntemleri olduğunu ifade eden Nick Clark, endüstrinin
müşteri beklentilerini karşılayabilmek için gelişmekte olduğunu belirtiyor.
Dünyanın
En Büyük 8 Kahve Şehri
Dünyanın En Büyük 8 Kahve Şehri
17
Steward
Dünyanın en iyi kahve şehirlerinde
kahve sadece iyi değil “Harika”
MAYIS-HAZİRAN 2015 - Sayı: 25
Kaynak: CNN
Almanlardan sonra İskandinavyalılar dünyada kişi başına en çok kahve tüken insanlardır. İskandinavyalılar arasında da en çok
Finler ve İzlandalılar kahve tüketir. İzlandada
kısa bir süre öncesine kadar kahve yiyeceklere bağlıydı. İzlandalılar bir dilim kek ve
kahvelerini aldıklarında, kek güzelse kahvenin nasıl olduğunu umursamazlardı.
MAYIS-HAZİRAN 2015 - Sayı: 25
Ancak yaklaşık 25 yıl önce, İzlandalılar kahvelerinin servisine ve lezzetine dikkat etmeye başladılar. Günümüzde Reykjavik’te
bir kafenin önünden geçmeden bir sokaktan
geçmek pek mümkün değildir.
Steward
18
Deneyin: Latte veya Cappuccino
Reykjavik’in en iyi kahve mekanları : Kaffitar,
Stofan ve Kaffismidja
MELBOURNE
Londra’nın en iyi kahve mekanları: Allpress,
Climpson Sons ve Caravan
Amerikalı Dünya Barista şampiyonu Pete Licata Melbourne’ün kahve kültürünün inanılmaz olduğunu ifade ediyor. Kahve Melbourne
hayat tarzının artık ayrılmaz bir parçası ve her
yıl bir kahve fuarı düzenleniyor.
SINGAPORE
Deneyin : Flat White veya Cappucino
LONDRA
“Londra’nın café servisi konusunda kat edeceği daha çok yol var, ancak geçtiğimiz beş
yılda önemli ölçüde büyüme kat etti ve
bunun bir parçası olmaktan mutluyuz” diyor
London’s Caravan’dan Estelle Bright.
Kahve Singapur kültüründe önemli bir yere
sahiptir. Ancak modern espresso tekniği bu
ülkede de yeni kabul görmüştür denilebilir.
Yerel halk krema ile kahve üzerinde yapılan
sanatsal şekillere büyük ilgi göstermekte ve
kahveye değer ve lezzet kattığına inanmaktadır.
Deneyin : Piccolo latte. Latte (sütlü), cappuccino ve flat white de popüler.
Melbourne’ün en iyi kahve mekanları : Melbourne’de kötü bir mekan bulmak neredeyse
imkansız. Ancak yine de Acil Coffehouse Roasters – Hawthorn (322 Burwood Road), Auction Rooms – Kuzey Melbourne ve Dead Man
Espresso – Güney Melbourne en seçkin mekanlar olarak söylenilebilir.
R E Y K J AV I K
Avustralyalı ve Yeni Zellandalılar şehrin ilk
espresso odaklı kahve mekanını on yıl kadar
önce açtılar ve şehirde ünlendiler.
Deneyin: Latte, Mocha , Cappuccino
Singapurun en iyi kahve mekanları: Strangers’
Reunion – Chinatown, Dutch Colony – Pasar
Bella, Bukit Timah, Chye Seng Huat Hardware
– Little India
Hindistan Cevizi Sulu Buzlu Kahve Tarifi
Hindistancevizi suyu ile hazırlanan bu buzlu kahve tarifini hazırlamak çok kolay. Hindistancevizi
suyu ile doğal olarak tatlandırılan kahve süt ve glüten içermiyor. Bu nedenle de katı vejetaryenler
için de ideal bir tarif. Aynı zamanda yeni bir tarif. Hindistancevizi ve kahve
Öncelikle kahve veya kahve konsantresi hazırlamanı gerekiyor. Evinizde espresso makinesi veya
french press varsa bunlarla sade kahve hazırlayıp soğutabilir ve bu kahveyi hazırlayabilirsiniz. Aynı
zamanda buzlu kahve hazırlamak için soğuk kahve konsantresi de hazırlayıp kullanabilirsiniz. (
Kahve konsantresini nasıl hazırlayacağınızı bilmiyorsanız Kahve Konsantresi Hazırlama başlıklı yazımızı okuyabilirsiniz.) Kahve veya kahve konsantresi ile hindistancevizi suyunu bire iki veya bire
üç oranında karıştırmanız gerekiyor. Bu orana çok bağlı kalmayabilirsiniz. Bir bardağı yarısına kadar
buzla doldurun ve hazırladığınız kahve, hindistancevizi suyu karışımı ile bardağınızı doldurun. İçmek
için pipet kullanabilirsiniz.
Burada kahve/hindistancevizi suyu oranını damak zevkinize göre belirleyebileceğinizi de belirtelim.
Kahveyi daha yoğun hissetmek için kahve oranını artırabileceğini gibi, hindistancevizi suyunu da
artırabilirsiniz.
Ülkemizde marketlerde hindistancevizi suyu satılmıyor ancak manavlarda ve marketlerin manav reyonlarında hindistancevizi bulunuyor.
Dileyenler kahvesinin üzerini krema veya hindistancevizi kreması ile süsleyebilir.
Süt yerine soya sütü ile hazırlanan lattedir.
Soya sütü ile hazırlanan kahvelerde genellikle
tam yağlı soya sütü kullanılmaktadır ve bu da
kalori miktarını yükseltmektedir. Soy Latte 80
kalori ve 3 gram yağ içerir.
Kaynak: www.kahvekolik.net
19
Steward
Soy Latte Kalori Miktarı
MAYIS-HAZİRAN 2015 - Sayı: 25
Kaynak: www.kahvekolik.net
Vienner Melange olarak bilinen cappuccinoya benzeyen
üzeri krema kaplı kahve geleneksek kafelerin önemli kahvelerinden biridir.
Deneyin: Espresso, Cappuccino, Vienner Melange
MAYIS-HAZİRAN 2015 - Sayı: 25
Viyana’nın en iyi kahve mekanları : Caffe Couture, Essenti, Coffee Pireates, Demel
Steward
20
R O M A
Viyana’nın kahve kültürü UNESCO tarafından 2011 yılında manevi miras kabul edilen
kafeleri ile uluslar arası tescil kazanmıştır.
Ancak çağdaş kahve uzmanları Viyanada
gündelik kahve tüketiminin çağdaş anlamda
bilinen şekilde sürmekte olduğunu ifade etmektedirler. Dünya Barista Şampiyonası
2012 yılında Viyana’da düzenlenmiştir. Şampiyona’nın ardından bağımsız yeni kafeler
açılmıştır ve espresso tüketimi ve kalitesi
yükselmiştir.
Kahve İtalyan kültüründe çok önemli bir yere
sahiptir ve kahve içmeyen bir İtalyanla karşılaşmak neredeyse imkânsızdır. Ancak
buna rağmen İtalya’da kayda değer bir espresso bulmak pek de kolay değildir. Hatta
İtalyanların modern barista tekniklerine karşı
tutucu bir direnç gösterdiği söylenmektedir.
WELLINGTON
Seattle’ın en iyi kahve mekanları : Victrola Coffe Roasters – Capitol Hill, Empire Espresso – Columbia City,
Seattle Coffee Works
SEATTLE
Deneyin: Espresso, Cappucino
Flat White her ne kadar Sydney’de bulunmuş olsa da mükemmelliğe Wellington’da
ulaşmış ve Wellington’un gayrı resmi milli
içeceği haline gelmiştir. Görece küçük bir
şehir olan Wellington’da müşteriler ve kafe
çalışanları ve sahipleri yakın ilişki içindedirler
ve bu yakın ilişki kahvenin servis ve lezzet
olarak gelişimine yardımcı olmaktadır.
Ancak ülkenin en iyi baristalarının bulunduğu Roma, çok
iyi bir espresso tadabilmek için ideal bir yerdir.
Deneyin: Espresso (İtalyanlar sütlü kahveleri genellikle
sadece kahvaltıda içmeyi tercih eder)
Roma’nın en iyi kahve mekanları : Rosati – Piazza del
Popolo, Sant’Eustachi Pantheon / Giolitti
V İ YA N A
Eğer kahve konusunda sürekli önde olan bir
Amerikan şehri varsa o da Seattle’dır. Şehrin
en iyi kahve mekanlarından olan Victrola
Coffee Roasters’den Joshua Boyt kahveyi
Seattle’ın sıvı güneşi olarak tanımlıyor.
Deneyin : Flat White
Wellington’un en iyi kahve mekanları : Tüm
Yeni Zellanda’da kötü bir kafe bulmak tıpkı
Melbourne’de olduğu gibi zordur. Ancak
Flight Coffee Hangar, Memphis Belle ve Lamason Brew Bar en seçkinleri olarak sıralanabilir.
ÇAY
I - Kısa Tarihi ve
Efsaneler
Çay, dünyadaki mucize bitki. Sıcaklığı ile bardağı, elimizi ve de ruhumuzu ısıtan içecek. Bizim coğrafyamızda tarihi çok yeni olmasına rağmen tüm sosyal birleşmelerin olmazsa olmazı. Kahvaltının bazen
sebebi, dost sohbetlerinin vazgeçilmezi...
Bu yazı dizisinde önce çayın kısa tarihini (ilk bulunduğu MÖ 2700 den
kısaltabildiğimiz kadarıyla), bu coğrafyada çay ile tanışmamızı, ardından bitki olarak ne gibi özelliklere sahip olduğunu inceleyeceğiz.
Çayın tarihi günümüzden 5000 yıl öncesine uzanıyor. Kaynaklara bakıldığında Çin çayın ana vatanı olarak biliniyor. Bununla beraber Japon
ve Hint efsaneleri de mevcut.
Dünyada 8. Yüzyılda “Cha” olarak adlandırılmasından önce “tu” (acı,
yenilebilir bitki) veya “ming” (tomurcuk) olarak adlandırıldıklarını görüyoruz. Çinliler daha o zamanlarda tomurcuk kısımlarının bitkinin en
iyi bölümü olduklarını fark etmişler.
İlk efsanemiz Çin’den.
MAYIS-HAZİRAN 2015 - Sayı: 25
Efsaneye göre imparator Shen Nung, bir ağacın altında içmek için su
kaynatıyormuş. Hafif bir esinti dalları sallamış ve birkaç yaprağı suya
düşürmüş. Yaprakların, suya renk ve aroma verdiğini gören imparator
sudan tatmış ve çok beğenmiş. Altında gölgesinde oturduğu ağaç yabani bir çay ağacıymış...
Hindistan’da ise efsaneye göre Prens Dharma, Buddha öğretisini yaymak üzere Çin’e gider. Kendisi bu yolculuk sırasında 9 yıl uyumayacağına yemin eder. 3. yılın sonunda artık uyku iyice bastırmıştır ve
neredeyse uyuya kalacakken, şans eseri yabani bir çay bitkisinin birkaç yaprağını çiğner. Çayın uyarıcı özelikleriyle birdenbire kendini daha
zinde hisseder ve kalan 6 yılda bu yapraklardan çiğner.
Steward
22
Murat ALPAY
[email protected]
Efsane Japonya’da biraz daha ilginçleşiyor. Bodhi Dharma 3. yılın sonunda artık bitkin düşerek dua ederken uyuya kalır. Uyandığında bu
zayıflığı ve günahı yüzünden göz kapaklarını keserek toprağa atar. Birkaç yıl sonra tekrar oradan geçerken, göz kapaklarını attığı yerde daha
Balıkesir Üniversitesi’nde turizm eğitimini tamamladıktan sonra Murat
Alpay, Atlanta’ya (ABD) staj yapmaya gider. Kendi bağları olan ve
kendi şarabını üreten bir tesiste çalışmaya başlar. Tadım konusundaki
görüşlerinin orada gelişmeye başladığını belirten Alpay Connecticut’ta
yine turizm üzerine eğitim gördükten sonra İstanbul’a gelir ve Ritz Carlton Hotel’de çalışmaya başlar.
Shen Nung
Türkiye’nin ilk çay tadım uzmanı olan Murat Alpay Dubai’de tamamladığı gümüş seviyedeki eğitimini Sri Lanka’da altına yükseltir.
Hollanda’nın The East Indies
Company 1660’lara kadar çay
ticaretini elinde tutar. 1657’de
Londra’da bir kahve dükkânı sahibi olan Thomas Garraway,
dükkânında çay satmaya başlar
ve yerel gazeteye şu ilanı verir:
Bu mükemmel içecek tüm Çin’li
doktorlar tarafından tavsiye edilmektedir. Çinlilerin “Tcha” diğer
ülkelerin “Tay” veya “Tee” dediği
bu içeceği Kraliyet Borsasının
yakınındaki Sultaness Mead’den satın alabilirsiniz.
Bütün bu efsaneler bir yana,
çayın Çin’in yunan vilayeti ile
kuzey Vietnam arasında bir bölgede bulunduğu, ilk defa Çinliler
tarafından içilmeye başlandığını
görüyoruz. 8. YY a kadar tıbbi
olarak içilen çay, bu yüzyılda
artık bir sanat olarak görülmeye
başlanmış ve tüm halk arasında
keyifle içilen bir içecek haline
gelmiş.
Çay, tadı ve özellikleriyle ressamlara, çömlek ustalarına ve
şairlere ilham verir hale gelmiştir. İşte tam bu zamanlarda Lu
Yu (MS 723-804) “Cha Jing”
(Çay kitabı-The Classic of Tea)
adlı eserini yazarak çay hakkında ilk kaynağı oluşturmuştur.
Kendisi zamanının en bilinen
çay üstadıydı. Kitabında çayın
biyolojik özelliklerinden nasıl hazırlanacağına kadar birçok konuda açıklamaları vardır.
Çin’de çay içile dursun, Japonya’da da 7.yy başlarında Budist rahipler tarafından birçok
kez çay ekimi denenmişti. Denemeler 15.yy başlarında Japon
adalarında meyvesini verir ve
Japonya da çay üretimine başlar. Sen No Rikyu (MS 15221591) ilk Japon çay üstadıdır.
Onunla birlikte çay bir din, felsefe ve sanat halini aldı.
10.yy’dan itibaren çay, Çin ihracatında önemli rol oynuyordu.
Önce Asya’daki komşulara,
17.yy da ise Avrupa’ya çay ithaline başlanmıştır. 1606 tarihinde Amsterdam limanına
Avrupa’ya ilk çay sandığı indirilir.
En başlarda vergisinin çok olması nedeniyle sadece zenginlerin içebildiği çay, 18.yy’dan
itibaren İngiltere’de milli içecek
olmuştur.
İngiliz ve Hollandalılar çayı beraberlerinde Amerika’ya da götürmüşlerdir. Çayın vergisinin
arttırılması ile 1773 yılında Boston halkı çayı boykot etmeye
başladı. 16 Aralıkta limandaki
gemileri işgal ederek çay kargolarını denize attılar. Bu olaya
“Boston çay partisi” adı verilir ve
Amerika’nın bağımsızlık savaşının ilk kıvılcımlarından birisi olarak kabul edilir.
Çayın bin yıllar boyunca sudan
sonra en fazla içilen içecek olarak kalması tabi ki tesadüf
değil. Biz bu mucize bitkiye tarih
boyunca tutkuyla bağlanmış,
değişik demleme yöntemleriyle
kendimizden bir şeyler katmışız.
Farkında olmasak da çay hayatımızın bir parçası... Yüzyıllar boyunca da keyif vermeye devam
edecek.
MAYIS-HAZİRAN 2015 - Sayı: 25
önce hiç görmediği bir bitkinin
yetiştiğini fark eder. Yapraklarını
denediğinde ise insanı uyarıcı
ve dinçleştirici özelliklere sahip
olduğunu fark eder. Çevresindekilere bu bitkiden bahsederek
geçtiği yerlerde bu bitkinin tarımına başlanır.
Bodhi Dharma
23
Steward
Prens Dharma
BİR RODOS ÖYKÜSÜ
Bir Kayıp Yaz Aşkını;
Elsa’yı Ararken…
Yaz 2014
.../…
Rodos’un uzaktan görünümü çok etkileyicidir. Zaten imgelerde derin izler bırakmış Ortaçağ şövalyelerinin
adasına yaklaştığınızı bilmenin ağırlığı üzerinizdeyken bir de ta uzaktan, maviliklerin berisinden görkemli beş
yıldızlı otelleri, casino’ları ve önlerindeki plajlarda karınca sürüleri gibi kalabalıklar halinde denize giren insanları fark edersiniz. İlk başta flû olan bu görüntü vapur dev adaya yaklaştıkça daha da fazla seçilir. Fakat
tam siz plajlardaki, casino’lardaki o mutlu, ihtiraslı ve cıvıltılı kalabalıkları ayan beyan seçmeye başladığınız
anda biraz daha ileride mendireklerin ve yanı başlarında yer alan yıkık değirmenlerin arkasından görkemli
Ortaçağ kaleleri görüntüye girer.
Dikkatinizi eyyamcı turistlerden ve deniz kıyısında, hayattan kâm almaya odaklanmış taşkın kalabalıklardan
alıp masal mı gerçek mi olduğunu el’an ayrımsayamadığınız bu şövalye mekânlarına verirsiniz. Gerçekten
de birbiri ardı sıra tüm azametiyle ayakta duran; sanki hiç cenk görmemişçesine diri surlar ve burçlar sizi tanımlayamadığınız bir heyecana sokar. Yol boyu Dodekanisos Seaways’in en görkemli katamaranında, teras
bölümünde güneşlenerek ve peynir rengi tenleri aşama aşama kiraz rengine dönen kuzeyli turistler arasında
mavi enginleri seyreyleyerek geçirdiğiniz dingin ve hülyalı zamanlar bitmiş bir Medieval kalıtının içine girilmeye
başlanmıştır; bunu hissedersiniz.
Oteller bölgesini geçip de iskeleye yaklaşırken gördüğünüz tüm bu kaleleri, surları, minareleri ve çan kuleleriyle birlikte bir masal âlemi gibidir Rodos’un uzaktan görünüşü. Çok yüz yıllar öncesinden kalan insanların
bu masal âleminde hâlâ o eski zamanlarda olduğu gibi yaşayıp gittiği yanılsamasına kapılırsınız bir an. Öylesine bir farklı âlemdir işte şimdi karşınızda beliren!
MAYIS-HAZİRAN 2015 - Sayı: 25
Ah o masal âlemi; ah o arkaik Medieval kenti; ah o tarihi güzellik; benim
küçük prensesimi; benim tatlı yeni çağ “tikky”mi; benim teknolojik bebeğimi de içinde barındırıyor musun şu an?... Ne olur ona ait gizleri bana
geri ver? Ben de senin bir şövalyen olayım; dilediğin her şeyi yapayım
ondan sonra; feragat ve fedakârlık duygusuyla; sonuna kadar; tıpkı romantik eski çağlarda; şövalye romanslarında olduğu gibi.
Cevap vermez Rodos kenti.
Bilakis bambaşka absürd olaylar sürer sen saf gezginin önüne!
Steward
26
Yazan ve Fotoğraflayan:
Hikmet Temel AKARSU
Gemi, dalgakıranı dönüp de iskeleye yaklaşmaya başladığı anda bambaşka şaşırtıcı görüntülerle karşı karşıya kalırsınız. Ortaçağ’ın görkemli
kalelerinden bile daha yüksek kruvaziyer gemilerinin limana yanaşmış
olduğunu fark edersiniz. O ana kadar o dev gemileri nasıl olup da fark
etmediğinizi anlayamazsınız. On, on bir, on iki katlı dev kruvaziyer gemileri aynı anda limanda; bir-iki-üç tane ya da daha da fazla olabilirler. Dehşet veren bir turizm endüstrisinin ana destinasyonlarından biri olduğunu
İşte bu kruvaziyer gemilerinden
inmiş, steril, ununu elemiş, eleğini asmış, varsıl ve tasasız, hayattan fayda ve saadet
damıtmaya programlı kalabalıklarla beraber, sürüler halinde
Old Town’a doğru yürürsünüz.
Herkes tuhaf bir şekilde düşüncelidir bu yürüyüş esnasında.
Belki de bana öyle gelmektedir
ama sanki herkes yanlış bir şeyler yapmakta olduğunu hissetmiş gibidir.
Büyük olasılıkla yanlış yapmakta
olduğunu hisseden işbu hazîrun
arasında en kaygılı olan bendim.
Biraz daha farklı bir türde yanlış
yapmış olmakla beraber… Aynı
zamanda Symi’nin o asude ıssızlığını özlemekle bu kalabalıklar
arasında Elsa’yı bulmanın olanaksızlığını fark etmenin hangisinin daha kötü bir duygu
durumu olduğunu düşünmemeye de çalışıyordum o sırada.
Ve bir çılgınlık yapıp Old
Town’daki kalenin burçlarına
çıkıp: “Elsa burada mısıııııın?!
Yalvarırım çık ortaya!” diye haykırsam ne olur acaba; gibisinden
saçmalıklar geçirmekteydim ak-
27
Steward
Bu yeni durum, biraz mimari ve
çevresel duyarlılığı olan herkesi
şok eder ilk başta. Güzelim tarihi
miras acımasızca hırpalanmakta; aç gözlü, gezginci hedonistlerle biteviye dolmakta
biteviye boşalmaktadır. Ve bu sirkülasyon sürgit devam etmektedir. Gün boyu; günler boyu, aylar
ve mevsimler boyu…
MAYIS-HAZİRAN 2015 - Sayı: 25
fark edersiniz o an o güzelim imgelerin masalsı adası Rodos’un.
Oluk oluk turistler boşalmaktadır
kruvaziyer gemilerinden Old
Town’a. Oluk oluk da geri gelmekte olanlar vardır aynı esnada.
lımdan yanı sıra.
MAYIS-HAZİRAN 2015 - Sayı: 25
Kuşkusuz aklımdan geçirdiğim bu
çılgınlıkları gerçekleştirmeye çabalamamın hiçbir anlamı yoktu. O yüzden ben de hiçbir şey yapmadım.
Steward
28
Şimdi ben tıpkı Hac tavafı yapan
yüz binlerin ya da Venedik’te San
Marco Meydanı’na akan binlerce
turistin ya da Vatikan’da Papa’yı selamlamak için meydana toplanmış
on binlerin kolektif duygularına
sahip kalabalıktan bir kişiydim sadece. Özel duygularım, tercihlerim
ve dileklerim olamazdı. Uhrevî bir
ayindeymişçesine huşu halinde
aynı yöne doğru ilerleyen kalabalık
beni nereye sürüklerse oraya gitmek zorundaydım. Zaten yapacak
başkaca da bir işim yoktu. Hayatın
akışına kendimi bırakmıştım. Gece
olduğunda nerede uyuyacağımı
bile bilmiyordum. Saf, zavallı ve
alık; amaçsız ve plansız Old Town’ın
kapılarından birinden içeri o lanet
kalabalıklarla birlikte girdim.
İlk önce kalacak bir yer bulmalıyım
diye düşünerek, Ortaçağ’dan yadigâr dar sokaklarda oluk oluk akan
turist güruhları arasında yolumu
bulmaya çalışıyordum. Tarihi bir Ortaçağ kentine, yaz tatili adı altında
nasıl tecavüz edildiğine esefle tanık
oluyordum. Kebapçı olmuş tarihi
zindanlar, kafeterya olmuş kale
mahzenleri, aptalca hediyelik eşyalar satan kemerli taş mekânlar,
üzerine abuk sabuk satılık materyaller konunmuş sunaklar, gövdesine
ışıklandırma
apareyleri
çakılmış Dor sütunları, lüks tavernalara dönüştürülmüş kale kançılaryaları ve daha neler neler…
Hepsi de birbirinden beterdi. Tarih
sadece bizde bu denli vandalca, insanların ayaklarının altında heba
ediliyor sanırdık. Meğer Rodos bu
alanda bizden de ilerdeymiş. Old
Town’ın durumu tam bir faciaydı!
Turistlerden değil ama endüstriyel
turizmden ne kadar çok nefret ettiğimi orada bir kez daha tüm yönle-
riyle fark ettim.
Ama tüm bu sosyal ve beşeri sorumluluk duygularından mütevellit
duyarlılıklarla hemhal olmanın hiç
de sırası değildi. Önce aç karnımı
doyurmak, sonra kalacak bir yer
bulmak ve daha da sonra çıldırmış
kalabalıkların ve kemerli, kubbeli,
surlu, burçlu, mahzenli, mazgallı,
dehlizli, sütunlu, kolonlu, esrarengiz mimari dekorlar arasında yürüttüğüm hezeyanla birlikte bir kayıp
sevgiliyi aramak gibi tuhaf bir işe girişmek zorundaydım.
./…
OTOMOBİL DÜNYASI
Modern Otomobillerin
Üretim Sürecinde
Yüz Binden Fazla Patent Alındı
Otomobil ağır bir yatırımdır. Bu nedenle, günümüzde gördüğümüz modern otomobillerin üretilmesi 100.000’den
fazla patent alımı sonrasında gerçekleştiği tahmin edilmektedir
MAYIS-HAZİRAN 2015 - Sayı: 25
Adnan KERVAN
Steward
30
Otomobili kim icat etti sorusunun tam bir yanıtı yok ve hiç bir zamanda şu kişi icat etti denemeyecek. Kollektif bir
aklın icadıdır Otomobil. Yani tek bir kişi tarafından bulunmamıştır.
O
tomobil hayalinin 100 yıl sonra ancak hayata geçirildiği dönem olan buhar çağı, beraberinde büyük
bir hızla toplumsal dönüşümü de gerçekleştirmeye başlamıştır.
Bu yüzyıl boyunca, Dünyanın dört bir yanında , bu işe gönül vermiş insanların ortaya çıkardığı buluşların
bir araya gelmesiyle OTOMOBİL ortaya çıkmıştır.
Kaldığımız yerden devam edersek, 1769 yılında üretilen ilk aracın daha geliştirilmiş bir modeli Dış işleri, Savaş ve
Donanma Bakanı olan Choiseul Dükü’nün projeye ilgi duymasıyla, 1771 yılında yapılır. (geçen yazımızda resmi konan
ve müzede saklanan araç) Ancak Dük beklenmeyen bir şekilde görevinden ayrılınca araç da depoya kaldırılır.
Daha sonra 1800’lü yıllarda Topçu Genel Komiseri L.N. Rolland tarafından ortaya çıkarılır
ama bu icat Napolyon Bonapart’ın ilgisini hiç çekmez. Napolyon’un ilgilendiği şey sadece
“para para para’dır”
Ivan Kulibin, bir mucitti ve mekanik
icatları seviyordu. Ve o dönem
içinde karmaşık otomatik bir mekanizma bulunanan yumurta şeklinde bir saat yaparak 1769 yılında
bu saati II. Katerina’ya hediye
edince Katerina tarafından St. Petersburg Bilim Akademisi’nin meka-
Ivan Kulibin tasarladığı araç
nik atölyelerinin başına getirilmesi
OTOMOBİL için önemli bir şans olmuştur. Tabi bu Katerina, Baltacı
Mehmet Paşayla Prut savaşı sonrası anlaşmaya yapan I. Katerina
değil.
Bu dönem yüksek basınçlı buhar
makinalarının gelişimine tanık olu-
yoruz. Ancak, yapılan araçların gidecekleri yolların kötü durumda olması, direksiyon ve süspansiyon ile
ilgili temel sorunlar otomobilin bir
taşıma aracı olarak kenara itilmesine ve yerini demiryollarına bırakmasına neden olur. Tabi bu durum
olumsuz gibi görünsede, bu alan-
31
Steward
Gelişmeler sadece Fransa’yla sınırlı
değildi. Araba yapma sevdası Diğer
ülkelere de sıçramış ve benzer
araçlar üretilmeye başlamıştı.
1780 yılında pedallı ve buhar kazanlı araçlar üzerinde çalışmaya
başlayan Ivan Kulibin’in çalışmaları 1791’de tamamlandığında ortaya çıkan üç tekerlekli araç, bugün
modern otomobillerde görülen
volan, fren, vites kutusu ve yataklar
gibi özelliklere sahip olması açısından önemli bir gelişmeydi.
MAYIS-HAZİRAN 2015 - Sayı: 25
İngiltere demiryollarında sağladığı gelişmeyi buharlı yol araçlarında da sağlayacağı düşünülürken 1839 da çıkarılan buharlı araçların hız limitini 10 km. ile sınırlandıran ve araçların da
önünde kırmızı bayrak taşıan bir kişinin gitmesini zorunlu kılan yasadan sonra, bu araçların
gelişmesi Fransa’daki mucitlerle devam etmiştir.
daki gelişmeler yol araçları üzerinde yeniden çalışmalara başlanılmasına neden olmuştur.
Fransa ve Dünya, 1873’te Fransız
döküm ustası ve otomobil üzerinde
uzmanlaşmış olan Amédée Bollée
tarafından üretilen ve L’Obéissante’nin (itaatkar) yollarda kendini göstermesiyle “İlk gerçek otomobil”le
tanışmıştır. (Belki de otobüs demek
daha doğru olur - Bir önceki sayfada üstteki büyük görsel)
Teknik özelliklerine gelince;
olan dört tekerlek, çift eksenli direksiyon, arkadan itiş ve dört tekerlekte bağımsız süspansiyon gibi
birçok mekanik çözümü içermesi
ile dikkat çekmektedir. Otomobil tarihi, bu aracı ilk yolcu otomobili olarak nitelendirir.
Bollée daha sonra 1876’da dört tekerden tahrikli (4çeker) ve yön verebilen buharlı bir yolcu arabası
tasarladı. La Mancelle adını verdiği
2,7 tonluk bu araç önceki modelden daha hafifti ve rahatlıkla saatte
40 km’nin üzerine çıkabiliyordu.
- 12 kişiyi taşıyabilmekte ve saatte 40 km hız yapmaktaydı.
Tarihte bilinen ilk kazayı yazdık,
Dört tekerlek üzerinde bağımsız ilk trafik cezasını da yazalım.
süspansiyonlu şasi,
- Eliptik pinyon üzerinde zincirle
kumanda edilen ön tekerlekler,
Arka tekerlere bağlı V şeklinde ikisilindirli buhar motoru tahriği,
- Pinyonlar arasında gezici dişli ile
sağlanan vites değiştirme,
- Direksiyon çevresinde merkezi
kumanda olanağı,
- Arkada buhar kazanı.manda olanağı,
Arkada buhar kazanı.
Ağırlığı 4.800 kg olan ve 12 kişi taşıyabilen araç saatte 40 km hız
yapmaktaydı. Vites değiştirebilmesi
sayesinde düşük hızda 12 dereceli
bir yokuşu çıkabilmekteydi.
MAYIS-HAZİRAN 2015 - Sayı: 25
Buharla çalışan bu araç sessiz çalışması, manevra edilebilirliği ve geleceğin otomobilinde görülecek
Steward
32
Mercedes’in geçirdiği evrim
Bollêe’nin aracının Paris yolculuğu
her il sınırında durdurularak devam
etti ve 18 saat sürdü. Tarih bu aracın Paris’e varmasını önemli bir başarı sayar, çünkü aracın düzenli ve
sessiz çalışması o dönemin araçla-
rına göre önemli bir özelliktir. Yine
de otomobil ile trafiğe çıkılması o
dönemim yasalarında olmadığı
hatta öngörülemediği için 76 kez
ceza kesilmiştir.
Yeniden görüşmek üzere hoşçakalın
Yeni ve Özgün Lezzet Pastacassa
Vedat Milor, Burgazada’da bir mekândan bahsederken, mekânda yediği güzel yemekler için
“Bunların arkasındaki hanım ise Ragda Beysun Öztop. Gerçek bir İtalyan şef olan
Emilio Ronchetti’nin yanında çalışmış.” diye bahsediyor.
Editör’ün notu
Merhabalar,
Y
azımıza yılların deneyimi
iki firmanın birleşimi ile
ülkemize yeni bir değer
katma uğraşısındaki
Emilio Ronchetti markası adı altında yer alan Pastacassa firmasına teşekkürlerimi
sunarak başlıyorum.
MAYIS-HAZİRAN 2015 - Sayı: 25
Emilio Ronchetti
Kısaca Emilio Ronchetti ve Harp
Öztürk kimdir sorusuna cevap vermek gerekirse: Emilio Ronchetti
(Emilio Usta); Panetteria Spigadoro
Milano, Pastificio Luce Como, Bice
Nişantaşı, Çırağan Kempinski,
Fredricks Ritz Carlton, Bice Reina
restaurantlarında şef olarak çalışmış, 2009 yılında İstanbul’umuzun
göz bebeklerinden Kuzguncuk’a
âşık olmuş ve Türkiye’ye yerleşme
kararı ile komşusu Harp Öztürk
(Harp Usta) ile su ve unun birleşimi
olan Türkiye’de eksik olarak gördükleri taze makarna üretim ve
satış işlemlerine başlamıştır.
Harp Öztürk
34
Steward
Pastacassa firması Aralık 2014 kuruluşlu olduğu halde Emilio Ronchetti taze makarna markası adı
altında Emilio Ronchetti ve Harp
Öztürk’ün senelerdir sürdürdüğü
üretim ile yılların tecrübesi olan
gıda tedarik firması GÜNEM’in yolları kesişince ortaya şahane bir lezzet ve vizyon çıkmış.
Yazan: Avukat Gürkan Kenan Işıksal
Kısa süre içinde birçok ünlü restoranın mutfağında ürün yerini almıştır. En kaliteli malzemeler kullanılarak ve Emilio Usta’nın 150 yıllık
aile sırlarının Harp Usta’yla paylaş-
masından enfes lezzetler ortaya
çıkmış ve butik taze makarna üretimi hızla devam ederken 2014 senesi yaz aylarında Günem Gıda
Ürünleri firması ile yollar kesişmiştir.
Emilio Ronchetti butik taze makarna, yeni misyon ve yeni vizyon
ile; butik ve kaliteli üretim esasından ayrılmadan gücüne güç katarak günümüzde birçok zincir
restaurant ve otellere hizmet vermektedir.
Butik üretim esas alındığından
ürün yelpazesi tamamen tüketicinin hayal gücü ile sınırlıdır. Tabi ki
de İtalyan makarna kültürünün yüz
yılı aşkın deneyimini söylemekte
cabası.
Yapılan makarnanın gerek hamuruna verilen lezzet gerekse içine
koyulan malzemelerden doğan tat
kombinasyonları bu firmanın en
göze batan ve fark yaratan unsurudur.
Bu genç firmanın mottosunun ise
“İtalya’ya makarna satmak.” olması
da bize “Haydi hayırlısı!” demek dışında fazla söz bırakmıyor.
Pastacassa adı altında buluşan;
butik üretici ile tedarikçi bir firmanın sağladığı kaliteli ürün, profesyonel dağıtım ve personel ağı ile yerli
bir üretimden doğan uygun fiyat ise
bu firmanın sizlere çok kısa bir süre
içinde ulaşacağının garantisi gibi
gözükmekte.
KARİKATÜR
Vedat ERİLLİ
GANA YAZILARI IV
‘Beyaz Adam’ı Görmek,
Tanrı'yı Görmek
Demek
Ganalı siyasetçilerin çıkarcılığına bakıp bütün bir kıta halkının umutsuz
olduğunu kabul edemiyorum. Bireylere bakıp bütün bir ırkı kötülemek bir
mantık hatası gibi geliyor bana. 300 yıl boyunca 100 milyona yakın sayıda
insan köle olarak kaçırılmış bu kıtadan.
B
aşkent Akra’da yaptığımız erzak alışverişinden saat 15:00 sularında ayrılıyoruz. Amacımız her zaman aynı: Yaşadığımız yer, yani
Akosombo ve Akra arasında bulunan yol üzerinde konumlanmış
Tema ve Ashaiman göbekleri var. İş çıkışı saati olan 17:00’ye
doğru burada tıkanan trafik, İstanbul’daki köprü sıkışıklıklarını aratmıyor.
Birbirine yakın bu iki göbeğin olduğu mevkie saat 16:00 civarlarında yetişebilirsek, şanslıyız demektir.
MAYIS-HAZİRAN 2015 - Sayı: 25
Heyhat ne mümkün. Akra caddeleri, son iki senedir hiç olmadığı kadar
Steward
36
Emre Karacaoğlu
[email protected]
facebook.com/muzikte.yabancilasma.ve.noir
hınca hınç araçla dolu. Şoförler her zamankinden daha agresif, Ganalılar
birbirlerine yol verme konusunda eskisine göre kat be kat daha cimri. Bir
çılgınlık hali hâkim.
Gerçekten de Ashaiman’dan yarım
saat kadar uzaklaştığımızda ve yol,
etraftaki ufak tefek kasabalardan
sıyrılıp kendini ağaçlıklara ve yeşil
çayırlara teslim ettiğinde, karanlık
anbean şimşekle aydınlanmaya
başlıyor. Zaten ardından da hiçbir
zaman bekletmeyen, bardak boşalırcasına klasik bir Gana yağmuru
bütün etrafımızı kör eden, sis-vari
bir griyle boyuyor.
Havanın aşırı sıcak olmadığı gündüz saatlerinde babunların ormandan çıkıp, yoldan geçen araçlardan
yemek istediği Shai Hills Doğal
Parkı sapağına geliyoruz. Burada
ağaçlar yolun üzerine doğru eğilerek doğal bir tünel oluşturuyor. Tünelin
sonunda
patlayan
şimşeklerin ardından yer gök inliyor
adeta. Güçlü rüzgârla birlikte ürkütücü bir sahne bu aslında; itiraf
edeyim. Şoför R. aşırı yağmurla yola
fırlayan sayısız kurbağayı ezmemek
için sürekli tetikte ve kamyoneti oldukça yavaş sürüyor ama nafile.
Görüşü oldukça azaldığı için, yola
devrilmiş iki koca ağacı bile son
anda seçebiliyor. Dal ve yapraklardan oluşan bu doğal tünelde giderken lastik çok sayıda kurbağanın
üzerinde hafifçe sekiyor ne yazık ki.
Bir müddet sonra bir kamyonun arkasına takılıyoruz aynı yolda. Onun
MAYIS-HAZİRAN 2015 - Sayı: 25
Dolayısıyla biz de ne yazık ki Ashaiman göbeğine 18:00’den önce varamıyoruz. Yaklaşık 35 kilometrelik
Akra-Tema-Ashaiman yolu bu trafik
içinde üç saat sürmüş oluyor. Hava
kararıyor. Gündüz nemle yüklü, sıkıntılı havadan gök gürültüsü gelmeye başlıyor. Saniye saniye
şiddetlenen rüzgâr da bir şeylere
gebe. Akosombo’ya kadar sürecek
olan bir buçuk saatlik yolumuzda
yağmurlu bir fırtına bizi bekliyor.
37
Steward
Genç şoförümüz R. bunu Akra’da
ve dolayısıyla tüm Gana’da etkin
olan elektrik kesintilerine bağlıyor.
Gana’da elektrik sorunu her zaman
vardı ama geçen sene az yağan
yağmurlarla birlikte, ülkenin temel
enerji kaynağı Akosombo barajını
besleyen Volta Gölü’nün suları iyice
çekildi. Altı türbin bulunan santralde en son geçen Şubat ayında
üçüncü türbinin de su seviyesindeki azalma yüzünden kapatılması
gerekti. Anlayacağınız, 1020 megavatlık santral şu anda yarı kapasitesiyle işliyor. Bundan dolayı da
Akra ve diğer bütün şehirlere haftanın en az üç-dört gecesi elektrik verilemiyor. R. de gece elektrik
olmadığından herkesin işini gücünü gündüzden bitirip, akşamları
karanlık içinde kalan şehirde pek
dolaşmak istemediğini söylüyor. Etrafımdaki cehennemî trafiğe bakıp
ona hak veriyorum.
çoğunun dile getirdiği bir önerme
aslında. Başımızda bir obruni olsa
bunlar olmaz. Gana’da yaşayan bir
obruni olarak benim bu konudaki
gözlemlerim ise çelişkilerle doluyken, Ganalılar bu çelişkilerle oldukça barışık bir şekilde yaşıyorlar.
Önceki yazılarımda da bahsettiğim
gibi, obruni ülkeye getirdiği iş imkânı, sermaye ve know-how dolayısıyla saygıyı hak ederken, yoksulluk
ve belki de kökleri yüzlerce yıllık tarihe dayanan bir hınç duygusuyla
aynı zamanda “sağılacak bir inek”
olarak görülüyor.
R. ile Akosombo’ya vardığımızda,
akşam buluşmak için önceden sözleştiğim dostum Doktor A.’nın evine
gidiyorum. Anlaşmamız üzerine o
bana daha önceden hiç tatmadığım plantain2 keki yapacak, ben de
biraları getirecektim. Hazırladığı
kekin şeklini görünce gülmeden
duramadım.
“Doktor, ben de seni çok seviyorum. Ama daha sade bir kalıpla da
gösterebilirdin sevgini.”
MAYIS-HAZİRAN 2015 - Sayı: 25
“Saçmalama,” dedi o da gülerek.
“Evdeki diğer kek kalıbını eşim annesine vermiş.”
Steward
38
yağmuru yararak yarattığı puslu
tünel içinde yaklaşık bir on dakika
boyunca görebildiğimiz tek şey iki
arka farı oluyor. Önümüzü çok seçemediğimiz için girdiği her çukura
onla senkronize bir şekilde giriyoruz.
Sağımız, solumuz zifiri karanlık.
Bütün bu karanlık ve yavaş ilerlemeden canı sıkılan R. sessizliği bozuyor:
“Bunların hepsi Mr. Dumsor yüzünden. Bazen düşünmüyor değilim.
Obruni1 yine işin başında olsaydı,
yine de böyle sorunlar yaşar mıydık?”
“Sen de mi ‘Başkan suçlu,’ diyorsun yani? Bay Mahama?”
1
“O değilse kim?”
Son bir senedir artan elektrik kesintilerinden dolayı devlet başkanı
John Dramani Mahama’ya halk tarafından “Mr. Dumsor” ismi takıldı.
“Dumsor” yerel dilde “kapatmak”
anlamına gelen “dum” ve “açmak”
anlamına gelen “sor” kelimelerinden oluşmuş, alaycı bir ifade. Başkan Mahama’nın bu senenin Ocak
ayında Almanya’ya yaptığı ziyarette
Angela Merkel’e, “Elektrik sorunumuzdan dolayı halkım bana ‘Mr.
Dumsor’ ismini taktı,” diye şikâyet
ettiği biliniyor.
R.’nin söyledikleri, Ganalıların bir-
Günümün nasıl geçtiğini sorduğunda, mevzuyu R.’nin söylediklerine getirdim. Kendi ülkesini iştahla
eleştirmekten keyif alan doktor da
verip veriştirmeye başladı tabii ki
yöneticilerine. Çok ilginçtir; onla bu
tartışmalarımızda ben kendimi hep
Afrika’yı savunurken bulurum. O ise
Afrikalıların kaybetmeye mahkûm
olduklarını ağzımdan kerpetenle almaya yeminliymiş gibidir.
“Bak, Emre, R. tabii ki doğru söylüyor. Ben bir siyasetçi ya da bilim insanı değilim ama bu ülkenin enerji
problemi eskiden beri var. Bu kadar
zamandır bunun hakkında bir şey
yapılmaması Ganalı yöneticilerin
değil de kimin suçu? Geçen gün de
Obruni: Gana’daki en popüler yerel dil olan Akan’da “Beyaz Adam.” Ganalılar, ırktan bağımsız olarak, kendileri gibi siyahî olmayan
herkese bu isimle hitap ederler.
2
Muzun bir kültivarı olan ama muzun aksine, tatlı olmayan ve mutlaka pişirilerek ya da farklı bir işlemden geçirilerek yenen meyve.
“Neden olacak, Afrikalı oldukları
için! Alacakları avantaları beğenmiyorlardır da ondan. O yüzden ben
de R. gibi düşünüyorum. Ülkenin
kurucusu Kwame Nkrumah İngilizlerden bağımsızlığı alırken kesinlikle acele etti. Bizim obruniye
ihtiyacımız var!”
“Doktor, bu da aslında senin gibi
samimi olduğum bir Ganalıya uzun
zamandır sormak istediğim bir
konu. Senle olan dostluğumuza dayanarak ve benden alınmayacağını
bilerek soruyorum; lütfen açıklar
“Obruni ‘beyaz adam’ demek.”
“Bunu pek tabii ki biliyorum. Ama
bir Ganalı bir obruni gördüğünde ne
düşünür? Ne hisseder? Bu ülkede
bulunduğum süre içinde buna dair
çok farklı deneyimler yaşadığım ve
buraya gelmeden önce de çok
farklı fikirler duyduğum için hâlâ
emin olamıyorum. Biliyorsun ki Ganalılar tarafından sürekli kazıklanmaktan iflâhım kesildi. Ama öbür
yandan da mühendisliğimden dolayı bana nasıl saygı duyduklarını
da biliyorum. Dostluk mevzusuna
girmeme gerek yok. Ganalılar hayatımda tanığım en sıcakkanlı ve yardımsever insanlar. Ama bütün
bunların hepsiyle net bir resim çizemiyorum kafamda.”
A. yanıt vermeden önce neredeyse
yarım dakika boyunca yüzüme bakarak gülümsedi. Konuştuğumuz
konudan dolayı duyduğu öfkeden
eser kalmamış halde, sakin bir
tonla açıkladı:
“Sevgili dostum, hislerini çok iyi anlıyorum ve takdir edersin ki senden
önce tanıştığım birçok obruniden
de benzer sorular işittim. Biliyorsun, bu ülkede büyük yoksulluk
içinde yaşayan ve bir yandan da obruninin yaşadığı hayatı televizyonda
izleyen milyonlarca insan var. Şu
anda hangi kıtada bulunduğunu
unutma. Dolayısıyla bu insanların
seni ‘sağılacak inek’ gibi görmesi
kaçınılmaz. Gana’nın geleceği için
üzücü bir durum ama bu, gerçek.
Öbür yandan Beyaz Adam’ın aslında Afrikalılar tarafından nasıl görüldüğüne dair çok komik bir
ifadeyi de paylaşacağım seninle.
Bize küçüklüğümüzde şöyle der-
MAYIS-HAZİRAN 2015 - Sayı: 25
“Neden müsaade etmiyorlarmış?”
mısın? Bir Ganalı için obruni
nedir?”
39
Steward
ne duydum biliyor musun? Tema’da bir geri dönüşüm fabrikası
kurmak isteyen bir İngiliz firmasına
müsaade etmiyorlarmış. Bu ülkede
ne kadar çöp biriktiğini, hatta dünyanın çöpünün buraya geldiğini biliyorsun.”
lerdi: ‘Beyaz Adam muhteşemdir…
Uçaklarıyla, arabalarıyla, büyük binalarıyla, tıbbıyla ve tüm icatlarıyla
müthiştir… O yüzden Pazar sabahı
kiliseye giderken yolda bir Beyaz
Adam’ın yüzünü görürsen, kiliseye
gitmene gerek kalmaz. Çünkü
Beyaz Adam’ı görmek, Tanrı’yı görmek demek!’”
MAYIS-HAZİRAN 2015 - Sayı: 25
Yüzümdeki şaşkınlık ifadesini görünce bastı kahkahayı. Ben de güldüm onunla birlikte.
Steward
40
“Ne olursa olsun, doktor. Ganalı siyasetçilerin çıkarcılığına bakıp
bütün bir kıta halkının umutsuz olduğunu kabul edemiyorum. Bireylere bakıp bütün bir ırkı kötülemek
bir mantık hatası gibi geliyor bana.
300 yıl boyunca 100 milyona yakın
sayıda insan köle olarak kaçırılmış
bu kıtadan. Kaybedilen iş gücünü
bir düşünsene. Başından böyle bir
şey geçmiş bir kıtanın geri kalmamasından daha doğal ne olabilir?
Jared Diamond isimli bir profesörün ‘Tüfek, Mikrop ve Çelik’ isimli
çalışmasını okumanı tavsiye ederim. Medeniyetin Avrasya kıtasında
gelişmesinin nedenini tamamen
coğrafi nedenlere bağlıyor. O topraklar aynı iklim kuşağı üzerinde
yatay bir şekilde uzandığı için ticaret ve kültür alışverişi tarihin başından beri birçok millet tarafından
3
sürdürülebilmiş. Latin Amerika ve
Afrika’da ise iklim kuşaklarının
dikey olarak aşılması gerektiği için
bu imkân pek yoktu.”
“İlginç bir fikir; bundan habersizdim,” diye yanıtladı Doktor. “Mutlaka okuyacağım.”
“Hem Francis Allotey3 gibi Ganalı
bilim insanlarını nasıl unutursun?
Öyle bir adamın varlığı, gerekli imkânlar sunulduğunda herkesin bir
yerlere gelebileceğin en büyük kanıtı.”
“Peki sevgili dostum, sırf Mr. Allotey’ye bakarak bu kıta için umut olduğunu söylemek de benim az
önce yaptığım mantık hatasının ay-
nısı olmuyor mu?”
Ne yalan söyleyeyim, o an A.’ya bir
cevap veremedim açıkçası. O da,
ben de sessiz kaldık bir süre. Sonra
da konuyu değiştirdik zaten.
Benim Siyahîleri, onun da obruniyi
savunduğu bir tartışmamız daha
berabere bitti o gece.
X-ışını spektroskopisinde “Allotey Formalism” tekniğini türeten ve bu tekniği uzayda madde tetkikinde kullanılan Ganalı matematiksel fizikçi.
RÖPORTAJ
Aramıza Katılan yeni üyemiz Dekoratör Ali Nihat Papuçcuoğlu ile bir
röportaj yapma fırsatımız oldu.
MAYIS-HAZİRAN 2015 - Sayı: 25
Kendinizden biraz bahseder misiniz?
Steward
42
Gaziantep doğumluyum. Hem iç mimarlık (Mimar
Sinan Üniversitesi) hem de iktisat (Anadolu Üniversitesi) bölümlerinden mezun oldum. Ofisim Nişantaşı’nda… Aynı zamanda 8 ülkede destinasyonum var.
Hemen her sektörde gerek kurumsallaşmış ve gerekse
marka firmaların mimarlık departmanı olarak hizmet
vermekteyim. Aynı zamanda 25 farklı sektörde hizmet
veren dergilerde “Dekoratörce Çözüm Ortağınız” adı
altında makale yazarlığı yapmaktayım. Aynı zamanda
felsefeye meraklı oluşumdan çevrem tarafından filozof
dekoratör olarak bilinirim.
marka ve çözüm danışmanlığı olarak hizmet veren tek
kişiyim. Zaten üyesi olduğum dernek ve vakıflara da
belirttiğim konularda hizmet vermekteyim.
TÜYİB-DER ile ilişkiniz nasıl başladı?
Çırağan Saryı’nda 2 yıl önce düzenlemiş olduğu bir çalıştayda tanıştım. Sayın Erol Bey’i ve dernek üyelerini
o platformda tanıdım. Daha sonra diyaloğumuz devam
etti ve dernek üyesi oldum. Geçtiğimiz günlerde de Levent Wyndham otelde yine derneğimizin düzenlemiş
olduğu çalıştayda derneğin hem üyesi hem de mimari
departmanı olarak sunumumu gerçekleştirdim.
Uzman olduğunuz alan nedir?
Yaptığınız hizmetleri ve faaliyet alanlarını açar mıBen her şeyden önce iyiyle, mükemmelle yetinmeyen
sınız?
bir insanım. Kendimi bildim bileli hep daha iyiyi, daha
Sahibi bulunduğum firmam ile birlikte beş dalda hizmet vermekteyim. Bunlar; mimarlık, iç mimarlık, peyzaj, restorasyon ve endüstriyel tasarımdır. Bünyemde
dallarında uzman hemen her sektörde çözüm ortaklarım var. Sanırım Avrupa’da ne benim firmam gibi bir
firma, ne de benim gibi bir model yoktur. Zira belirtmiş
olduğum tasarım parametrelerinin hemen her alanında hem proje, hem tasarım, hem uygulama, hem
mükemmeli aramışımdır. Zaten sloganım da “More
Then Perfect (Mükemmelden de Öte)”tir. Dolayısıyla
mevcut altyapımı halen öğrendiğim donatılarla en üst
seviyeye çıkarma gayretindeyim. Uzman olduğum
alana gelince; ben proje, tasım ve uygulama uzmanıyım. Bir üniteden tutunda; bu bir marka olabilir, bu bir
mekan olabilir, çok küçük veya çok büyük bir konsept
de olabilir, tüm ayrıntılarıyla inceler ve olabilecek en
Derneğin üyelerinin faaliyette bulunduğu otellerde yukarda saymış
olduğum hizmetleri vereceğim. Bunu
biraz daha açarsak sıfırdan yani yeniden bir otel oluşumundan (otel inşaatı) gerek mimari, iç mimari,
peyzaj, mekanik, elektrik, restorasyon, endüstriyel tasarım ve tekstil,
tefrişat, mefruşat konularında tek
yetkili olarak hizmet vereceğim.
Dernekte çalışma şekliniz nasıl
olacak?
Yukarıda anılan işlerle alakalı herhangi bir proje vuku bulduğunda
önce derneğimize bir talep maili gelecek o mail bana ulaştıktan sonra
ben gerekli irtibata ve diyaloğa geçeceğim. Ve yapacağım tüm çalışmalarda dernekle beraber hareket edip
gereken stratejiyi uygulayacağım.
Bu saydığınız işlerle alakalı olarak farkındalığınız, katkınız ne
olacak?
Her şeyden önce dalında uzman bir
şahıs ve kadro, derneğin departmanı olarak nonstop hizmet verecektir. Ben filozof dekoratör
olduğum kadar aynı zamanda ekonomist dekoratörüm. Dolayısıyla
hangi segment veya hangi iş benden talep edilirse ben onunla alakalı gereken fizbl çalışmasını etüt
ediyorum (olması gereken tüm ARGE’nin ve ÜR-Ge’nin birlikteliği). Dolayısıyla bizi tercih ettiklerinde olabilecek en iyi tasarıma en iyi kalite,
fiyat ve zamanda sahip olacaklar.
Çalışma modeliniz hakkında bilgi
alabilir miyim?
Gerek mail yoluyla ve gerekse diğer
iletişim kanallarıyla bize ulaşıldığında biz randevuya icabet ederiz.
“Face to face, see to see” görüşme-
Peki, sizce bir otel nasıl tasarlanmalı? Öncelik ne olmalı?
Ben buna başlık olarak kurgu konforu, senaryo konforu, düşünce konforu diyorum. Yani gerek yıldızlı
gerekse de butik otellerde tasarımın boyutundan ziyade oradaki
konforun adı benim için “Yaşam
konforu”dur. Dolayısıyla oranın
hitap edeceği kesim ve bulunduğu
bölge ve otelin adı ve mekânın adı
bizim için bir düşüncedir. Daha
sonra bunu proje, tasarım ve kullanacağımız ürün ve ünitelerle kurgularız. Sonra bununla ilgili bir
senaryo yazarız ve ortaya bir
“Yaşam konforu” çıkar. Gerçi bu sayınıza yazdığım yazıda da değindim
ama size de söyleyeyim: Benim her
sektörel bazlı projelerde belli bir
teslim sloganım vardır: Otelin dış
cephesi öyle bir etki bırakılmalı ki
müşteri onu ilk gördüğünde beğenmeli. Biz buna “Cepheyi teslim” diyoruz. Daha sonra içeri girip
infodeske gelip oda rezervasyonunu yaptırırken hem giriş ambiyansına hem de lobinin ferahlık ve
dizaynına vurulmalı. Biz buna “Girişe teslim” diyoruz. Odada kalacağı süre esnasında gerek odanın,
gerek banyonun ve gerekse diğer
alanların aynı şekilde birbirini izleyen gerek olarak ton consulton ve
gerekse hijyenliği, fonksiyonelliği,
estetiği bir arada yakalamalı. Biz
buna “Konfora teslim” diyoruz. Ve
oradan ayrılırken huzurlu, hoş, bir
daha tekrar gelmek isterim ve gerçekten harika bir otel olgusu oluş-
turulmalı. Biz buna “Markaya teslim” diyoruz. Ben bir işi kurgularken
kesinlikle ben merkezli bakış açısıyla
değil etnosentrik bakış açısıyla planlarım. Kendimi hem dekoratör olarak
hem işletmeci hem müşteri, hem
otel çalışanı ve hem de otel ziyaretçisi olarak görürüm. Kısaca benim
farkındalığım hemen her alanda inovasyonu yakalamaya çalışmaktır. Biz
buna “Innovable” diyoruz.
Peki, temel felsefeniz nedir?
Üç yaşam felsefem vardır. Birincisi
Mevlana’nın sözü “Bilen bizi bilir,
bilmeyen kendi gibi bilir”. İkincisi
Fatih Sultan Mehmet’imizin sözü
“Haddini bileceksin, hesabını bileceksin”. Üçüncüsü benim sözüm
“Özünüzün, sözünüzün ve imzanızın arkasında duramıyorsanız adınızın ve itibarınızın bir kıymeti
yoktur”.
Son bir diyeceğiniz var mıdır?
Rabbim herkesin gönlüne göre versin, saygıyla anılsınlar sevgiyle yaşasınlar.
MAYIS-HAZİRAN 2015 - Sayı: 25
Peki, derneğimizdeki mimari departman olarak verebileceğiniz
hizmetler nelerdir?
ler bizim için en etkin, en aktif yoldur. Her ne iş olacaksa olsun sözleşme yaparız ve her konuyla ilgili
eğer proje gerekiyorsa üç boyutlu
modelleme ile zenginleştire- rek
sunum yaparız. Ya da aynı zamanda katalog ve numunelerle
projeyi destekleriz. Çalışma sistemimiz ve iş yapma modelimizde ise
her gün müşterimize bilgi maili geçeriz. İşin başında termin verip her
gün için projenin aşamalarını bildiri
bilgi maili geçeriz.
43
Steward
üst seviyeden hem zaman hem de
iktisadi manada çözümler üreterek
sonuca ulaşırım.
MAYIS-HAZİRAN 2015 - Sayı: 25
Steward
46
T
aksim Talimhane, İstanbul’da irili ufaklı, çok yıldızlı ya da butik birçok otele ev sahipliği
yapıyor. Turistler açısından canlı yapısıyla odak merkezi olma durumunda.
Bu sayımızda Taksim Talimhane’de bulunan meşhur Lares Park Hotel Genel Müdür
Yardımcısı ve aynı zamanda Satış Müdürü olan Sayın Nevzat Ateş ile röportajdaydık.
Nevzat Bey, turizm sektöründe yılların verdiği deneyimin ilk görüşte hissedildiği, sektör hususundaki görüşleriyle de sadece bu deneyimin görünüşte kalmadığını anladığımız bir duayen.
MAYIS-HAZİRAN 2015 - Sayı: 25
47
Steward
Bizi kabul ettiniz, teşekkür ede- Ben bir yıl Point Grubu’nda çalıştım. üstlenmiş bulunuyorum.
Açılışından beri de buradayım. Yani Lares Park Hotel gerçekten kenriz.
1999’dan beri buradayım. Önbüdini kanıtlamış bir otel. AnGeldiğiniz için biz de teşekkür ederoda başladım. Önbürodan sonra
riz. Hoş geldiniz.
talya’daki devam etmiyor
idealim olan satış kısmına geçtim.
Daha önce neredeydiniz Nevzat Şu anda Genel Müdür yardımcılığı- sanırım.
Bey, nerede çalışıyordunuz?
nın yanı sıra Satış Müdürlüğünü de Evet etmiyor. Onu başka bir gruba
Nevzat Ateş: Benim eniştem orada
çalışmıştı, bilmem tanır mısınız? Yılmaz Bakacak. Halamın kocası olur.
Erol Aydın: Çamaşırhanede…
Nevzat Ateş: Evet.
Erol Aydın: Benim stewardımdı.
Ben onun çamaşırhaneye geçmesine önayak olmuştum. Yılmaz sağ
olsun çok iyi bir çalışanımızdı. Ama
o dönemler turizm turizmdi.
Nevzat Ateş: Çok farklıydı tabi. Siz
bizlerden daha kıdemli, daha önceden adım atmışsınız sektöre, biz
bile geçmişe dönüp baktığımızda
diyoruz ki “O zamanların değeri,
tadı tuzu farklıymış.”
Şimdi sektöre hangi tarafından bakarsanız bakın tüm şartlar zorlaştı.
Erol Aydın: Maalesef öyle. Bir kere
pasta haddinden fazla bölünmeye
başladı. Yani, iyiden daha iyi olamazsan sektörde zor barınırsın.
Nevzat Ateş: İşin kötüsü, çok bilinçsiz yatırımcı oluştu. Sektörü bilmeyen yatırımcı var mesela. Adam
madenci, tekstilci vs. sektörün ne
olduğunu bilmeden gelip yatırım yapıyor, beklentileri çok farklı. Otelcilik yatırım olarak çok maliyetli bir
yatırım. Yaptığı yatırımın karşılığının
hemen kendisine döneceğini düşünüyor. Ama otel sektörü maalesef
öyle değil. Bunun bir süreç meselesi olduğunu, sektör içinde kendisini kanıtlamasının zor ama elzem
olduğunu bilmiyor. Şimdi neredeyse her köşe başı tabiri caizse
“adım başı” bir otel olunca… Zaten
İstanbul’un potansiyeli, turist kapasitesi, o oranda büyümedi. Otel
sayısı çok fazla arttı, artıyor da…
Bu, oteller arası hizmet rekabetini
üst noktalara çıkardı. Buna muka-
Erol Aydın: Buraya gelirken derneğimizin eski yerine baktım (Dolapdere Taksim Caddesi üzerindeydi).
Bizi çıkarırlarken oradan “Çok
yoğun bir renovasyon döneminin
akabinde faaliyete geçirilecek. ” demişlerdi. Şimdi ufacık bir butik
otele dönüşmüş.
Nevzat Ateş: Öle yani, bizim bildiklerimiz isim oteller. Dört yıldız ve
üstü otelleri, zincir otelleri duyuyoruz. Onun dışında bir de bilmediğimiz irili ufaklı bir sürü otel var ve
her geçen gün yenileri ekleniyor
bunlara. Butik otel var, apart var…
Atıyorum iki kişilik, sektörden değil,
reklamcı, geçenlerde konuşuluyordu “Tarlabaşı’nda bir bina vardı,
kiraladık, bir de restorasyon yaptıracağız.” “E ne yapacaksınız
sonra?” dedim “Satıcaz…” dedi.
Düşünün şu cep telefonları sayesinde artık herkes ofis sahibi gibi
oldu. Mailiniz de internet bağlantınız da burada. Buradan pat diye
otel arıyor, buluyor, girip oda beğeniyor, rezervasyonunu da yapıyor,
butik otelleri açan kişiler de bir
takım applicationlar vasıtasıyla internete otellerini yükledikleri andan
itibaren satışa başlayabiliyorlar.
Erol Aydın: Az önce çok güzel bir
noktaya değindiniz, tamam otel sayısı daha fazla olsun ama işi bilen
kişiler tarafından bu yapılırsa elbette daha iyi olur. Kiminle rekabet
ettiğini de bilirsin. Sizin de söylediğiniz gibi sektöründe işi yavaşlayan
otelcilik sektörüne girmeye karar
verebiliyor.
Nevzat Ateş: Birçok yatırımcı böyle
“gaza gelmiş” durumda ama piyasa şartlarını bilmeden balıklama
dalıyorlar. Ama içerinin havasını bilmiyorlar, önce bu havayı biraz solumak gerekir diye düşünüyorum.
Böyle olunca da eski satabilinen fiyatlardan bizler de satış yapamıyo-
ruz doğal olarak.
Ayrıca, bu kadar otele, o oranda kalifiye, yetişmiş eleman, personel,
orta ve üst düzey yönetici de bulunamıyor. 5 yıldızlı bir otel açıyorsunuz, güzel yatırım yaptınız ama o
otele asıl yıldızını verecek olan personeli, profesyonel ekibi bulamıyorsunuz. Herkes eksik kadro
çalışmak durumunda kalıyor. Eksik
kadro da beraberinde daha düşük
hizmeti getirebiliyor.
Erol Aydın: Ben diğer bölümlerin
bağlı bulunduğu dernek başkanlarıyla bir araya geldim, dedim ki
“Bakın, artık turizmdeki otel sayısı
oldukça fazla. Bu otellere personel
bulmak çok zor oluyor. Gelin, hep
beraber kalifiye eleman yetiştirmenin yolunu açacak çözümler üretelim. Bize dernek olarak düşen
neyse yapmaya hazırız” dedim. Nedenini bilemiyorum ama kimse yanaşmadı.
Mesela “Bizim elemanımızın kalitesi bize yeter” diyen oldu. 2007 yılında fedakar arkadaşlarımla kendi
derneğimizi kurduk, 2008 yılında
resmi olarak aktif hale getirdik.
Yaklaşık 5-6 senedir sektöre kalifiye eleman yetiştirilmesi için çaba
sarf ediyoruz. 2013 yılına kadar Turizm Bakanlığı tarafından bile otellerde bir stewarding departmanının
varlığı göz ardı ediliyordu. Biz, uğraşa uğraşa TUROB’la, Milli Eğitimle,
Çalışma
Bakanlığıyla
yazışmalar sonrasında geçen sene
bir yerlere varabildik. Düşünün siz
yıllardır bu işin içindesiniz, sizin gibi
üst düzey müdürlerin çoğalması kaliteyi kendiliğinden yükseltecek. Siz
Alaattin Bey’in (Alaattin Akkaya –
Lares Park Otel Steward Şefi) sorumlu olduğu bölümdeki kişilere
değer verirseniz, onların şartlarını
iyileştirirseniz çalışanların da çalışma isteği, motivasyonu üst seviyeye ulaşacak ve kendiliğinden
kalite de artmış olacak.
Nevzat Ateş: Doğru söylüyorsunuz.
Bu bir zincirleme reaksiyon. Her
halkanın birbirine ihtiyacı var. Sizin
MAYIS-HAZİRAN 2015 - Sayı: 25
Erol Aydın: Ben de yaklaşık olarak
28 yıldır turizm sektörü içindeyim.
Ben de sizin gibi iki yerde çalıştım.
Tabi emekliliğimi aldım ben. İlk çalıştığım yer The Marmara, Etap Dönemi. 7,5 – 8 sene orada çalıştım.
bil fiyatlar düşüyor doğal olarak.
İster istemez olması gerekenin altında fiyatlarla üst düzey hizmet
vermek gerekliliği kaçınılmaz oldu.
49
Steward
devrettik. Yani grubumuzun tek
oteli İstanbul Lares Park Otel.
Alaattin Akkaya, Nevzat Ateş, Erol Aydın, Ertan Alanbay
zaten; ben burada housekeepingin
yonellik, oradaki standart yüksek-
temizliğini satıyorum, F&B’nin ser-
liği bizim satışımıza da yansıyor
visini satıyorum, mutfağın ustaca
haliyle. Ben hep bunu söylüyorum
pişirilmiş yemeğini satıyorum, ön
MAYIS-HAZİRAN 2015 - Sayı: 25
bölümdeki başarı, oradaki profes-
Steward
50
Standart French
büronun güler yüzünü satıyorum,
stewarding bölümünün hijyenini satıyorum… Siz istediğiniz kadar güzel
yemek yapın ama onu servis eden
kişi o güler yüzü, o nezaketi taşımıyorsa, o misafirperverliği göstermiyorsa o yemeğin hiçbir kıymeti
değeri olmuyor maalesef. Dediğim
gibi “Her departman birer halka ve
bu halkalar birbirlerine ekli vaziyette.” Halkalardan biri gevşer ya
da koparsa diğer halkalara da bu
sirayet ediyor.
Erol Aydın: 22 Mart 2014 tarihinde, bu Ceylan Otel’de yaklaşık
16 tane otel genel müdürünün katıldığı panele iştirak etmiştim.
Orada da vurgulamaya çalıştığım
şu oldu; özellikle otellerde yiyecek
içecek kısmını oluşturan birimler
olan “aşçılar, servis, steward” ayrıl-
Nevzat Ateş: Çok hassas ve çok
önemli bir iş yapıyoruz. Ben çok severek yapıyorum işimi.
Erol Aydın: Yıllardır bu işin içinde
olmanız ve konumunuz da bunun
bir cevabı. Ayrıca öyle tanıdığımız
elit üst düzey yöneticiler var ki bir
iki sene yurt dışında mastır yapmış,
gelmiş burada, yurt dışındaki olanakları, konsepti bulamayıp o konsepti
burada
uygulamaya
çalışıyorlar. Elbette sen uygularsın
de bu süreç meselesidir. Nesnel ve
insan alt yapını tamamlamadan bu
uygulamalar genelde başarılı olamıyor.
Nevzat Ateş: Direk uygulamak
olmaz tabi. Oradan gelip, burayı tanıyıp neyi empoze edebilirsin, neyi
harmanlayabilirsin ona bakmak
lazım. Var olana ne katabilirsin ona
bakmak lazım. Tamam, yurtdışında
okuyup, mastırını tamamladın ama
gelip kopyalama şeklinde bir uygulamaya geçmek doğru bir yol
olmaz. Her şey az ya da çok farklı.
Mesela Talimhane’de yaklaşık artık
40-45 tane otel var ve bu bölgedeki
otellerin yapılanması, işleyişi bile
farklı, bölgesel olarak farklılıklar
içeriyor sektör. Bu bölge dışından
bir satış uzmanı geldiğinde bile üç
gün sonra işleyişin nasıl olduğunu
anlayabilmek için soruyor, danışıyor, “Burası bambaşkaymış!” diyebiliyor. Buranın işleyişi, buradaki dil
çok farklı. Ben buradan Anadolu
Yakası’ndaki ya da havaalanı bölgesindeki bir otele gitsem buradaki
başarıyı orada devam ettiremem işleyişi anlamam için muhakkak bir
süreç gerekecektir.
Erol Aydın: Ben her zaman şunu
savunuyorum; Talimhane’deki 4+1
yıldız otellerin, İstanbul’un gözdesi
koydum, şu diyardan şu şu şu özelliklerde halı getirttim diyor. Hiçbir
misafir halı, mermer, avize için oteli
tercih etmez. Bunlar daha sonraki
aşamada etkileyicidir. Otel o değerde sıraladığımız ürünlerle bezenmesin, o hizmeti, güler yüzü, o
sıcaklığı otel içinde almışsa en
önemli değer odur o misafir için.
Nevzat Ateş: İnternetten memnuniyet oranlarına baktığımızda otelimizin memnuniyet oranları oldukça
yüksek. Böbürlenmek gibi olmasın
ama beş yıldızlı bir oteli denedikten
sonra bizim oteli tercih edip çok
memnun kalmış yorumlarla karşılaşabiliyoruz. Bunun da verdiğimiz
hizmetin ne kadar iyi olduğunu belirten önemli bir gösterge olduğunu
düşünüyorum.
Erol Aydın: Bizim her sene bir çalıştayımız oluyor. Bu senekinde sizi aramızda göremedik. Otellere hizmet
eden Türkiye’nin 26 firması katıldı.
Erol Aydın: Bir defa merak ettiği
için insanlar “x” bir otele gider. Oradan ayrılırken kendisini bağlayacak
izlenimler çok önemli. Orada mutlu
olursa bir sonraki konaklamasında
da başka alternatif düşünmez.
Reklamın iyisi kötüsü olmaz diyoruz
ama en iyisi konaklayan kişinin
memnuniyetidir.
Nevzat Ateş: Kapıdan çıkan konuğumuzun memnun ayrılmış olması
en büyük reklamımız bizim.
Az önce de değindik bu sektörü bilmeyen yatırımcılar… Diyor ki ben şu
özelliklere sahip bir avize taktım
odalara, şuradaki meşhur mermeri
Nevzat Ateş: Çok istedim ama iş yoğunluğumdan dolayı ziyaret edemedim. Bir dahaki çalıştayda
olmak bana mutluluk verecek.
Ama çok güzel bir çalışma gerçekten. Bu tarz faaliyetleri diğer sektörel derneklerde de görebilsek.
Turizme sizin gibi böylesine profesyonel bakan insanların olması
gurur verici. Bunlar sektörü daraltmaz, kalite katar, değer katar, bizleri geliştirir.
Erol Aydın: Çok sevdiğim Hoosekeepeng Derneği Avrupa Başkan
Yardımcısı Emir Hepoğlu ile bir görüşmemizde “Üye sayınız bizimkinin yarısı kadar olsa da
etkinlikleriniz, derginiz hayranlık
uyandırıyor bende. Nasıl bu kadar
aktif olabiliyorsunuz!” diyor. Arkadaşlara da söylüyorum bizim tek
yapmamız gereken özveriyle çalışmak diye. Gelin derneğimizde otu-
MAYIS-HAZİRAN 2015 - Sayı: 25
Ön büro çok konforlu bir hizmet veriyor, gelen misafir salona geldiğinde
istediğini
bulamazsa
maalesef genel memnuniyete
olumsuz etki edecektir.
olan birçok otelden hiçbir farkı yok.
Tek farkı, alanlarının sıkışık olması.
Benim burada hemen hemen gitmediğim otel kalmamıştır hizmeti
çok üst düzey. Genel müdürüme
bile “Sizin gitmeniz, görmeniz gereken oteller Taksim Talimhane’dedir.
Gidin oradaki konsepte bakın” diyorum.
51
Deluxe Room
Steward
maz üçlüdür. Bu üçlü uyum içerisinde çalışamıyorsa başarı olmaz.
Gezi Parkı olaylarından sonra soru
işareti ile geçirdiğimiz bir yıl oldu.
Bu olaylar sonrası ciddi bir darbe
aldık Taksim otelleri olarak. Onun
etkileri devam edecek mi, nasıl
devam edecek… Onun için 2014
yılı bizim için bir toparlanma yılı
oldu.
Standart Twin
ralım, konuşalım, kafanıza takılan
ve operasyonun daha iyi olması için
öneri ve görüşleriniz ne ise onları
masaya yatıralım…
Bir işi yaparken mutlaka yanlış da
yapacağız, sizlerin de önerileriyle o
konuda da yanlışımızı düzelteceğiz.
Mehmet İlhan: Bir sektörde sivil
toplum kuruluşları güçlü olursa o
sektöre sizin de söylediğiniz gibi
değer katacaktır. Güçlü sivil toplum
kuruluşu, güçlü bilgi paylaşımını getirecektir beraberinde.
Nevzat Ateş: 164 odamız yanında
10 adet de toplantı salonumuz var.
Taksim’de olmamız sebebiyle daha
çok gezi, turistik amaçlı gelenlere
hizmet ediyoruz ama onun dışında
şirketçe gelen misafirleri de ağırlıyoruz. Toplantı salonlarımızın olmasından dolayı yerli yabancı şirket
eğitimleri, toplantıları için gelenler
ile uluslararası fuar-kongre gruplarını da ağırlıyoruz.
Mehmet İlhan: Bir de şunu merak
ediyorum, geçen yılki Lares Park
nasıl sizin kafanızda, nasıl geçti
sizin için geçtiğimiz sezon?
Nevzat Ateş: Geçen sene bizim için
MAYIS-HAZİRAN 2015 - Sayı: 25
Nevzat Ateş: Bir kişinin fikriyle doğrusuyla yola çıkmaktansa birçok insanın bir araya gelip birçok gözün,
birçok fikrin birliğiyle yola çıkmak
daha değerlidir, o yolu kısaltır.
Mehmet İlhan: Nevzat Bey, oteliniz
kaç odalı?
Mehmet İlhan: 2015’e de böyle
başladınız yani.
Nevzat Ateş: İstanbul çok büyük ve
güzel bir şehir olmasına rağmen bu
sektörden 12 ay boyunca ekmek yiyerek geçinemiyor henüz. Mesela
ramazan ayı daha sakin geçiyor,
aralık-ocak-şubat ayları olabildiğince sakin geçiyor. Yılda dört ay
ciddi bir süre oluyor. Bu rekabet de
düşük olan ayları çok daha geriye
çekiyor. Kısa sürede bunları bir şekilde atlatmak gerekiyor.
Bir de bu dış etmenler de çok etkiliyor sektörü. Örneğin Avrupa ve
Amerika’daki İslam karşıtı propagandalardan dolayı Müslüman olarak görülen ülkeleri ziyaret etmekte
daha temkinli davranış sergiliyorlar.
Ama bunun yanında da Ortadoğu
pazarından bize yoğun bir şekilde
gelişler oluyor. Böylece dengelemeye çalışıyoruz.
52
Steward
Az önce belirttiğin etmenler ki sektörün kendi içinde yarattığı bir kriz
diyorum ben buna, bu da otel sayısının kontrolsüz bir şekilde artıyor
olmasıdır. Şu anki en büyük sorun
bu diye düşünüyorum ben. Tabi Talimhane’deki bir otel olmamızla ilintili değil bu, İstanbul’daki her otel
bu sorunla başa çıkmaya çalışıyor.
Sektör içerisinde olagelen bir
düzen bir sistem vardı. O düzen değişim sürecinde belki de. Bir karışıklık, bir çalkantılı dönem
geçiriyoruz. Rayına oturacak ama
ne zaman, nasıl oturacak beklemedeyiz. Belki de dediğimiz gibi bu bilinçsiz oteller uzun vadede
sektörde yer alamayacaklar, belki
devam edemeyecekler ama şu an
bizi olumsuz yönde etkiliyor.
Bath Room
Ama yine dediğim gibi şu an reka-
Lares Restaurant
Nevzat Ateş: Şartlar şu an buyken
ve hala açılmaya devam edecekken, oteller, ilerisi biraz korkutuyor
işin açıkçası.
Erol Aydın: Ama turist sayısında
artış olduğundan bahsediliyor Nevzat Bey… Büyük çoğunluğu İstanbul’a uğramayan turistlerin artık
İstanbul’u görmeden gitmemeye
başladığı bildiriliyor. Bu da İstanbul’un gelen tüm turistlere hitap
edecek nitelikte olduğunu göstermiyor mu?
Nevzat Ateş: O anlamda sıkıntı yok.
İstanbul var olan otel kapasitesiyle,
sayısıyla, hizmetiyle Uzakdoğu ya
da Amerika veya Avrupa ve Ortadoğu’ya da hitap edebilecek, misafirleri mutlu ve memnun edebilecek
Mutlu olmayı hakkeden bir ülkeyiz,
umarım sektörümüzden gayrı ülkemizin önü açık olur.
Tarih 8 Haziran 2015. Türkiye gerilimli bir seçim atmosferinden yeni
çıkmış. Biz de bu arada biraz politika konuşuyoruz. Ve tekrar bir soruyla söyleşimizi bitiriyoruz.
Mehmet İlhan: Nevzat Bey, he söyleşimizde sorarım “Gençlere, sektöre yeni girenlere önerileriniz
nelerdir?” diye. Siz ne düşünüyorsunuz?
Nevzat Ateş: Az önce de söyledim,
hep eksik kadrolarla çalışıyoruz ve
yetişmiş kalifiye eleman yok ya da
yeterli değil. Ben şuradan gençleri
gözlemliyorum, bilmiyorum genelleme yapmak doğru olur mu; atıyorum açık pozisyonumuza 100 tane
başvuru oluyor, ben beş tanesini
görüşmeye çağırıyorum, alternatifleri fazla olduğu için artık görüşmeye bile gelmiyorlar. O beş
tanesinden bir tanesi görüşmeye
gelirse mutlu oluyorum.
Bir de hemen üst mertebeden işe
başlamaları gerektiğini düşünerek
gelenler oluyor. Ben hocalarının bu
konuda okullarında bilgilendirme
yapmaları gerektiğini düşünüyorum. Başlangıç için eğitim “OK”
ama asıl eğitim işe başladığınız
andan itibaren başlıyor. Uygulama
içindeki eğitim, süreç insana asıl
değeri katıyor. Ama maalesef o arkadaşlar “hemen müdür olacağım,
otelciliği ben götüreceğim, idare
edeceğim” “gazıyla” geliyorlar veya
o yanlış yönlendirilme ya da yanlış
düşünceyle… O nedenle bu noktada hocalara iş düşüyor diye düşünüyorum.
MAYIS-HAZİRAN 2015 - Sayı: 25
Mehmet İlhan: Ben de ileriyi nasıl
görüyorsunuz diye soracaktım, cevapladınız sanırım?
kapasitede ve standartta. Ama dediğim gibi uluslararası ekonomik,
siyasal durumların etkisiyle İstanbul’a gelen ya da gelecek olan potansiyel konuk oranları doğal
olarak değişiyor. Ülke olarak da bir
saat sonra çıkabilecek bir olay bizi,
Taksim bölgesi otellerini direk etkiliyor. Çıkabilecek bir olayın medyaya ve dolayısıyla yurt dışına
yansıması bizim önümüzü görmemizi ciddi anlamda etkiliyor.
53
Steward
bet ortamında var olan otellerin
yanı sıra çok yıldızlı otel inşaatları
sürüyor. Bu nedenle “İleriye çok mu
umutlu bakıyoruz?”; hayır, en azından kısa dönemde korkarak bakıyoruz.
DALIŞ
Merhabalar,
Ben Cenk Moralıoğlu. Steward
Dergisinin bir önceki sayısında
sizlerle tanışmıştım. Ancak o sayıda benimle tanışma fırsatı bulamayanlar için tekrardan kısa
bir tanıtım yapmayı uygun buldum.
Dalış hayatıma 1993 yılında,
gerek Türkiye’nin gerekse dünya
dalış camiasında adı oldukça
önemli yer tutan, büyük ustamız
rahmetli Necat Coşkun’un himayesinde başladım.
Ustamızın vefatından sonra
daha farklı misyona ve görüş açısına sahip 300 Bar Dalış Merkezi’ne geçiş yaptım.
Daha önce sevgili dalış eğitmenimiz Engin Kondul’un yazısıyla (23. sayı),
temel anlamda Donanımlı Sportif Dalışa bir adım atmıştık. Geçen sayımızda da benim kaleme aldığım makalede sizlere Dalış Çeşitliliği ve Uzmanlıklar üzerine bilgi paylaşımlarımızı yapmıştık.
Bu makalemizde sizlerle, geçen makalemde genel olarak üzerinde durduğumuz uzmanlıklardan birisi hakkında daha ayrıntılı bilgi paylaşımını
gerçekleştireceğiz.
Zenginleştirilmiş
Hava Dalışı
D
iğer ve daha bilinen adıyla NITROKS. Burada hemen bir dipnot
vermeyi uygun buluyorum. Nitroks; bir gaz değildir. Nitroks bir
dalış çeşididir ve sadece içindeki oksijen miktarının arttırılması
ile elde edilen hava ile gerçekleştirilir.
Zenginleştirilmiş Hava (Nitroks) nedir?
Genel anlatımıyla şudur:
Normal dalışlarımızda kullandığımız hava, günlük hayatımızda soluduğumuz havanın kompresör aracılığıyla tüplere doldurduğumuz ve içerisinde %21 oranında oksijenin bulunduğu havadır. Eğer biz tüplerimizin
içerisine %21’den daha fazla oksijen eklersek ve dalışlarımızı da bu yeni
karışımlı hava ile gerçekleştirirsek işte o zaman Zenginleştirilmiş Hava
(Nitroks) dalışımızı yapmış oluruz. Peki, bu oranı nereye kadar artırabiliriz?
MAYIS-HAZİRAN 2015 - Sayı: 25
Sportif anlamda bu oranı %40’a kadar artırabiliriz. Güzel. İyi de buna
neden ihtiyaç duyuyoruz? “Güzelleşmek için, gençleşmek için” diyenlerinizi duyar gibiyim. Bir yere kadar yanlış değil elbet bu seslenişler. Evet,
hücrelerimize daha fazla oksijenin gitmesiyle söz konusu gençleşme
doğrudur ancak bunu yapmak için karada birçok kuruluş bulunmakta.
Bizim yapmaktaki amacımız tamamen suyun altında elde edebileceğimiz kazanımlar.
Steward
54
Cenk MORALIOĞLU
Emniyet içerisinde dalış yapmak için ihtiyaç duyduğumuz prosedürlerin
çoğu, içerikteki oksijenin yüzdesine bağlıdır. Yüksek miktarda oksijen,
ekipmana bağlı olarak kolayca önlenebilecek önemli riskler içerir. Benzer bir şekilde, emniyetli sınırların ötesinde yüksek oksijen karışımları
soluduğumuzda olabilecek oksijen zehirlenmesi de kolayca önlenebilecek bir risktir. Bu dalışı yapmak isteyen sizler de, diğer binlerce Nitroks
Dalışı yapan ve hiçbir problemle karşılaşmayan Sportif Dalıcılar gibi bu
riskleri nasıl idare edeceğinizi, 300 Bar Dalış Merkezi olarak sizlere sun-
duğumuz Zenginleştirilmiş Hava
(Nitroks) kursu sayesinde öğrenebilir ve bu tecrübeyi yaşayabilirsiniz.
55
Steward
Temel Dalış Eğitimi derslerinde
öğrettiğimiz ilk derslerden birisi
olan basınç altında soluduğumuz
havanın etkilerinde, şu bilgiye
rastlarsınız. Basınç altında soluduğunuzda, azot (nitrojen) vücutta çözünür. Ne kadar uzun
süre ve ne kadar derine dalarsanız, o kadar azotu absorbe edersiniz. Makul sınırlar içinde
kaldığınız sürece, yüzeye yükselip
çıktığınızda, vücudunuz hiçbir zorluk olmaksızın normal solunum
yoluyla fazla azotu (nitrojeni) dışarı atar. Ancak makul sınırları
aşarsanız fazla azot (nitrojen) kabarcıklar meydana getirir ve dekompresyon (vurgun) hastalığı
oluşabilir. Dalış sırasında normal
havadan daha az azot (nitrojen)
absorbe edebilmeniz için Zenginleştirilmiş Hava, oksijen ile birlikte soluduğunuz azotun bir
kısmının yerini alır. Normal hava
ile yapılan dalışlarda, soluduğumuz havanın %21’i oksijen, kalanı da %78 azot ve %1 diğer
gazlardır ki biz burada hesaplamalarımızda kolaylık olması amacıyla bu sayıyı %21%79 şeklinde
alırız. Haliyle solunan havanın
MAYIS-HAZİRAN 2015 - Sayı: 25
Peki bu dalışı neden yapmalıyız?
Öyle ya, bu dalış bize sıra dışı bir
kazanım sağlaması gerekli ki biz
de bu heyecana ve farklı dalış
zevkine zaman ve enerji harcayalım. Aslına bakarsanız, özellikle
sualtı fotoğrafçılığı, sualtı video
çekimi veya sualtı arkeolojisi gibi
suyun altında normalden daha
uzun süreli kalacak aktiviteler yapıyorsanız, bu kalışların olumsuz
etkilerini minimum seviyeye çekebilmek için bu kursu almalısınız.
Çünkü oksijenin size sağladığı
avantajlar vardır ve sizler de bu
avantajları kullanırsınız. Nasıl mı?
Şöyle bir açıklamayı size aktarabilirim:
MAYIS-HAZİRAN 2015 - Sayı: 25
içindeki oksijen miktarının arttırılması, aynı havanın içinde bulunması gereken azot (nitrojen)
miktarını da azaltacaktır. Dalış sonrası kabarcık oluşumuna katkıda
bulunmaması için Zenginleştirilmiş
Hava ile sportif dalış sınırları içerisinde vücudumuz ekstra oksijen
absorbe eder. Bu da hava ile yaptığımız dalışlardan daha fazla Dekosuz Limit anlamına gelir. Örnek
verecek olursak;
Steward
56
Normal hava ile (%21 Oksijenli) 18
metrede bir dalış gerçekleştireceğimiz zaman Dekosuz Limitimiz 56
dakikadır. Oysaki %32’lik Zenginleştirilmiş Hava Tüpü ile aynı derinlikte
95 dakika, %36’lık Zenginleştirilmiş
Hava Tüpü ile de 125 dakika suyun
altında zaman geçirebilirsiniz. Sınırları ne kadar genişletebildiğimizi siz
de rahatlıkla bu örnekle birlikte görebilirsiniz.
Ancak birçok doğru bilinen yanlış
bilgi gibi, Zenginleştirilmiş Hava Dalışı ile ilgili yanlış bilinen bir gerçek
vardır. Bunu özellikle sizlerle paylaşmak isterim:
Zenginleştirilmiş Hava (Nitroks)
Dalışı sayesinde, normal havayla
yapılan dalışlardan daha DERİNE
dalış yapamazsınız. Bu dalışla
sadece inilen derinlikte daha
UZUN süre kalabilirsiniz.
Lütfen bu bilgiye önem veriniz. Aksine Zenginleştirilmiş Hava (Nitroks) dalışında inebileceğiniz
derinlik, normal havayla yapılanın
daha azıdır. Nedenine gelince… Sizleri Zenginleştirilmiş Hava (Nitroks)
Uzmanlık Dalışı kursumuza bekliyoruz :)
Gelin sizlerle biraz bu dalışın tarihçesine bakalım.
Zenginleştirilmiş Hava (Nitroks) kullanımının Sportif Dalışlarda kullanılmasına başlandığı yıllarda ki bu
1990 yılının başlarıydı, güvenli mi
değil mi sorusu soruluyordu. Dekompresyon limitlerini Zenginleştirilmiş Hava (Nitroks) kullanarak
uzatmak güvenli miydi? Ve bu güvenilir miydi?
Bu soruların cevabı EVET’tir.
Zenginleştirilmiş Hava (Nitroks),
Sportif dalışta göreceli olarak yeni
olmasına rağmen, 50 yılı aşkın bir
süredir askeri dalgıçlar ve araştırma dalgıçları, Zenginleştirilmiş
Hava (Nitroks)’yı dekompresyonsuz
limitlerini uzatabilmek amacıyla
kullanmaktadır. Birleşik Devletler
Donanması (USN) ve Britanya Kraliyet Donanması (BRN), 1940’larda
Zenginleştirilmiş Hava (Nitroks)
üzerinde çalışmışlar ve kullanmışlardır ve Birleşik Devletler Okyanus
ve Atmosfer Araştırma (NOAA) kuruluşunun, araştırma dalgıçları tarafından kullanılan Zenginleştirilmiş
Hava (Nitroks) ile 20 yılı aşkın bir
tecrübesi vardır. Sportif dalgıçlar,
Zenginleştirilmiş Hava (Nitroks) ile
binlerce başarılı dalış gerçekleştirmişlerdir. Bu bilgi ve tecrübe ışığı altında, Zenginleştirilmiş Hava
(Nitroks)’nın dekompresyonsuz limitlerinin en az normal havanınkiler
kadar emniyetli olduğu söylenebilir.
Şöyle bir benzetme yapmak istersek; bir alışveriş yapıyorsunuz ve
1. Oksijen Zehirlenmesi: Oksijen
zehirlenmesi Zenginleştirilmiş Hava
(Nitroks)’a özel, potansiyel tehlikelerin en ciddi olanıdır. Evet, tehlikelidir ancak her daim belirttiğimiz
üzere eğitimlerimiz sırasında öğreneceklerinizin yanında kurallarına
uyulduğunda çoğu güvenli oksijen
ve derinlik limitleri dâhilinde kalmakla ilgilidir.
2. Özel Ekipman: Zenginleştirilmiş
Hava (Nitroks)’daki yüksek oksijen
içeriği ekipmanla ilgili endişelere
neden olmaktadır. Zenginleştirilmiş
Hava (Nitroks) dalışı özelikle Zenginleştirilmiş Hava (Nitroks) dalışı
için ayrılmış bir tüp gerektirmektedir. Ayrıca oksijen analizörüne de
ihtiyacınız olacaktır.
3. Bulunabilirlik: Zenginleştirilmiş
Hava (Nitroks), her sene giderek
yaygınlaşarak çoğalıyor ancak dalış
yapacağınız bölgeye gitmeden Zenginleştirilmiş Hava (Nitroks) dalışını
gaz karışımının ne olduğunu bilmeniz çok önemlidir. Zenginleştirilmiş
Hava (Nitroks) tüpünü hava tüpü
zannederek dalış yapmak ciddi tehlikeleri içerebilir. Uygun prosedürleri
takip etmeniz bu sorunu etkili biçimde çözer. Eğitiminizin sonunda
etkili prosedürleri öğreneceksiniz.
Yanlış gaz karışımları ile dalmanın
dekompresyon (vurgun) hastalığı
veya oksijen zehirlenmesine sebep
olacağını unutmayın.
5. Daha Karmaşık Dalış Planlaması: Zenginleştirilmiş Hava (Nitroks) dalışları değişik karışımlı
gazlar içerdiğinden planlama aşamasında birkaç daha fazla adıma
ihtiyacı vardır. Dolayısıyla daha
fazla hata payı vardır. Ancak Zenginleştirilmiş Hava (Nitroks) dalış
hesaplayabilen bir dalış bilgisayarınız var ise bu ne zor ne de zaman
alıcıdır.
Tüp Haricindeki, Nitroks Ekip-
MAYIS-HAZİRAN 2015 - Sayı: 25
Şunu bir defa daha dile getirmek isterim ki; kurallarına uygun bir şekilde kullanıldığında gerek normal
hava gerekse de Zenginleştirilmiş
Hava (Nitroks) ile yapılan dalışlarda
etkileyici güvenlik rekorları vardır.
Yeter ki her defasında özellikle üzerinde durduğumuz konu olan kurallara sorgusuz sualsiz uymak. Ki bu
kurallar hem zor kurallar değildir
hem de temel dalış kursunda ayrıntılı olarak sizlere anlatılır ve Zenginleştirilmiş Hava (Nitroks) Kursu
dalışlarında da tekrarlanarak sizlere hatırlatılır.
Zenginleştirilmiş Hava dalışla- kontrol etmelisiniz.
rında dikkat edilmesi gereken 4. Uygun Gaz Karışımı ve KullaBeş önemli nokta vardır:
nımı: Öğrendiğiniz gibi daldığınız
57
Steward
karşılığını vermeden bir şey alamazsınız, Zenginleştirilmiş Hava
(Nitroks) ile maruz kaldığınız azot
miktarını azaltırken, oksijen miktarını çoğaltıyorsunuz. Oksijenin kendisi azottan daha tehlikeli
olabilecek bir takım problemler
içermektedir. Bu kurs sırasında öğreneceklerinizin çoğu, maruz kaldığınız oksijeni güvenli limitler
dâhilinde tutma ile ilgilidir. Bu bilgiler ne daha zor ne de daha karışıktır fakat önemlidir.
MAYIS-HAZİRAN 2015 - Sayı: 25
man Özellikleri Nelerdir?
Steward
58
Zenginleştirilmiş Hava (Nitroks) ve
dalış ekipmanlarımız ile ilgili temel
endişe konusu, yüksek oksijen (O2)
içeriğidir. Yüksek oksijen içeren gaz
karışımlarına maruz kalan bazı
ekipmanlar hızla bozulabilir. Dalıcılar BCD, regülatör ve yedek hava
kaynakları üzerinde herhangi bir
değişim yapılmadan %40’a kadar
Oksijen içeren Zenginleştirilmiş
Hava (Nitroks) karışımları ile dalabilirler. %40’tan fazla oksijen içeren
gaz karışımları dalışlarında ise tüp
de dâhil olmak üzere özel olarak temizlenmiş ekipmanlar gerekmektedir. Yani ekipmanlar özel olarak
oksijen uyumlu materyallerden yapılmalı ve uygun oksijen uyumlu
yağlama maddeleriyle yağlanmalıdır. Sportif dalışlarda ise %40’tan
fazla oksijen karışımı kullanılmaz.
%40’dan fazla oksijen, kapalı devre
solunum cihazlarında ve teknik dalışlarda kullanılmaktadır. Bazı
SCUBA malzeme üreticileri ekipmanlarının Zenginleştirilmiş Hava
(Nitroks) dalışlarına uyumlu olmadığını belirtirler. Bazıları ise kullanabileceğini ancak özel bir servis
gerektiğini belirtirler. Ekipmanlarınızın uyumlu olup olmadığını üretici
firmanıza sorup talimatlarına uymalısınız. Yapılacak servis sırasında genellikle tavsiye edilen,
oksijen uyumlu yağlama maddelerinin Oring’lerin ve diğer maddelerin gerektiği gibi kullanılmasıdır.
Ekipmanlarınız yılda bir kez Zenginleştirilmiş Hava (Nitroks) uzmanı bir
serviste temizletmeli ve bulaşmış
olan yabancı maddelerden arınmasını sağlamalısınız.
Peki bu kursu almaya karar verdiniz. Sualtında birbirinden güzel ve
heyecan dolu dakikaları, limitleri
dâhilinde uzatmaya yöneldiniz.
Bunu nasıl yapabilirsiniz? Nelere
sahip olmalısınız?
MAYIS-HAZİRAN 2015 - Sayı: 25
PADI Open Water Diver veya
TSSF/CMAS İki Yıldız Dalıcı veya
başka bir organizasyondan alınmış
eşdeğer bir sertifikasyona sahip olmalısınız. Eğer bahsi geçen bu sertifikalara sahip değilseniz en kısa
zaman içerisinde bizimle, yani 300
Bar Dalış Merkezi ile temas kurmalı
ve bu sertifikalara ait kursları almalısınız. Ancak hedefinizin Zenginleştirilmiş Hava (Nitroks) kursu
olduğunu baştan belirtiniz ki size
sürprizler hazırlayabilelim.
Steward
60
Kurs sonunda neleri öğrenmiş öğrenmeniz ve kullanımında kazan- tılı olan Sualtı Fotoğrafçılığı üzerine
manız gereken pratiklerin tamamı olacak. Umarım ilginizi çekmişizdir.
olacağınıza gelince de;
Tüp içeriklerini analiz etmeyi
Dalış tablosu ve bilgisayarı kullanarak Zenginleştirilmiş Hava Dalışı
planlamayı,
Dekompresyonsuz dalış zamanınızı
güvenli bir şekilde artırmayı öğreneceksiniz.
Burada sizlere vermiş olduğumuz
bilgiler elbette kursun tamamında
değildir. Dahası her zaman karşılıklı
yapılan kurslar ve dalışlarda saklıdır.
Her iki sistemde de (PADI ve
TSSF/CMAS) merakınıza, ilginize ve
macera sınırsızlığınıza uygun daha
birçok farklı uzmanlık dalışları mevcuttur. İlerleyen dönemlerde sizlerle bu uzmanlıkları teker teker ele
alacağız. Bir sonraki makalemiz, bu
makalemizin konusu olan Zenginleştirilmiş Hava (Nitroks) ile bağlan-
Sevdiklerinize dalışı öğretmenin
ötesinde eğer daha özel dalışlar
yapmasını, ama kurallarına uygun
olarak önce kendi, sonra etrafındaki diğer dalıcı ve canlıların hayatlarını
tehlikeye
atmamasını
sağlamak isterseniz ve dalışla ilgili
merak ettiğiniz her konuda aşağıdaki iletişim bilgileri aracılığı ile
bana ulaşabilirsiniz.
[email protected] | [email protected]
Steward
62
MAYIS-HAZİRAN 2015 - Sayı: 25
DERSAADET’TE İŞRET MECLİSLERİ
Yazan:
Marquis d’Istanbulin
Kıyım...S
ıyım Sos
o ...
Yooğurmaa...
Öğütücüü
SETÜSTÜ
Ü
PA
ARÇALAMA
Maltepe Beyrut Nostalji
Maltepe Beyrut Nostalji
Marquis d’Istambulin
Dersaadet, Miladî 21. Asırda
H
eyhad! Artık gramofon iğnesi de bulunamiör melmekedde! Bağdat Avenue civarında sormadık dükkân, aramadık yer bırakmadık! Yok yok yok! Suadiye’deki
ata yadigârı, ahı gitmiş vahı kalmış ahşap konakta paslanmış ferforjelerden sarkan narin begonyalarım yeni bir mevsim dönüşünde Sabite Tur Gülerman Hanımefendi’yi taş plaktan dinlemezlerse emin olunuz müteessir olub boyunlarını bükerler.
Kıyamam ben onlara. Şirket-i Hayriye vapuruna binip Çukurcuma’ya antikacı ve dahi sahaf
ahbabım Muineddin Efendi’ye kadar uzanmam iktiza etti yine. Çukurcuma’da pek terakki
etmiş! Bir alafrangalık, bir mondenlik ki sorma gitsin. Yenilenmiş bir konağın önünde
cümle civan toplaşmış. Ne eder eylerler öylecene deyu merak etdim. Sordum. Lö Müze
dö Linnosans’ı (Masumiyet Müzesi) gezeceklermiş. “Ahh zooo!” dedim Alaman keferesi
gibin. Belli ki haşna fişne edecekler içeride. Bu müzeyi kuran zat-ı muhterem burada
haşna fişne olursa kimsecikler karışmaya, bunu sevdanın kutsiyetine yora deyu izahat
buyurmamışlar, tanzimde bulunmamışlar mıydı? İşte anladım izdihamın nedenini. Zati
bu mülahaza son milli mefkûremiz olan, her aileye en az üç veled gayesine de muavenet
etmektedir. Bu manada bakıldığında melmekede hayırlı olacağı da katidir. Vakıa bidayette
bizler de birer kanı kaynayan civan iken az mı sinmiştik Yıldız Parkları’nda, Fethi Paşa Koruları’nda, Küçüksu Çayırları’nda, Büyükada Çamlıkları’nda çalı diplerine, sütre gerilerine?! Az mı kolalı gölmek, ütülü pantolon, cepken, mintan ziyan zebun etmişdik oralarda
civan dilberlerin gülizarlarını bus’etmek uğruna?!
Binanaleyh; zamaneye de helâl-i hoş olsun!
Fekad artık İstambol’un eski güzide promenadlarında cevelan eylemek bize dar. Her bir
yer kalaba. Akın akın ademoğlu kaynior. Her biri de öyle bir monden ve de alafranga ki
vallahülazim beşer kendini Frenk diyarlarında zanneylior. Kaba saba veledlerin envaisi,
avamın bin bir çeşidi, kefere mukallidi kıyafetler, monden haller ve dahi taklitcilik almış
yürümüş. Gören sanır ki Attila İlhan’ın o menşur şiirindeki gibin bu şeherde artık her bir
yerde Karantinalı Despina’lar cevelan eylior. Attığın her adımda ol meşhur kevaşenin Miralay Zarifu’yla İsplandid Palas’da Yunan Zırhlıları’na karşı halvet olduğu gibin bir manzara
ila karşılaşiorsun. O denli tefessüh etmiş bir cemiyyed! Nevizade, Tomtom, Asmalımescit,
Hacopulos, Balıkpazarı; Parmakkapı; Cihangir, Firuzağa hagisine baksan aynı. Her bir yerde
Ücretsiz demo-tesst için:
international@robot coupe.com
international@robot-c
oupe com
alafranga, monden işret meclisleri,
özenti publar, clubler, barlar, cafeler…
Dedim ki Muineddin Efendi’ye:
“Efendi Efendi; bu melmekedde
adam gibin eski Dersaadet usulü;
Osmanlı stili bir işret mekânı kalmamış mıdır? Bir Ayhan Işık meyhanesi
kalmamış mıdır?!Her bir mekân
Frenk keferesinin mukallitliğine mi
soyunmuştur behemahal?!”
“Kalmamış olur mu Marquis d’Istambulin; bittabi ki mevcuddur;
lakin biraz uzaktadır imdi?!” deyu
cevabladı beni Muineddin Efendi.
“Vallahülazim Fizan’da da olsa gitmeye razıyım bu barbar kalabaları
görmektense!” dedim Muineddin
Efendi’ye bedbin.
MAYIS-HAZİRAN 2015 - Sayı: 25
“Alors; gidelim o halde tutsuit!” dedi
Muineddin Efendi ve dükkânın kepenklerini indirmeye koyuldu.
Steward
64
Derekap gerisin geri Şirket-i Hayriyye vaporuna binip Kadıköyüne
geçtik. Akabinde şimdilerde lando
olmadığı içün Boston’cı otobosuna
binip Adalar iskelesinde indik. Oradan da bir dolmuşla Maltepe cihetine intikal ettik. Dolmuştan indik
ki; lakin o da ne; bir vakıtların fakür
fukarasının, garip gurebasının, açaçık yatan gariban taifesinin mekânı Maltepe almış başını gitmiş.
Hayretten donakaldım vallahülazim. Her Türk münevveri gibin Harbi Umumi’den bu yana Boston’cı’nın
doğusuna geçmemiş idüm. Fekad
böyle neler olmuş mirim buralarda.
Adeta Cote d’Azur’da, Nice’de, St.
Tropez’deki gibin fevkalade bir sahil
tahkimi; mükemmel işret mekânları, şaşaalı dükkânlar; temayüz
etmiş bir gençlik...
Şaşkın şaşkaloz sual etdim Muineddin Efendi’ye:
“Muineddin Efendi; Munineddin
Efendi; burası benim bildiğim gariban mahallesi Maltepe olamaz;
yanlış bir yere mi geldik? Adalara
dolmuş mu kondu yoksam? Adalar,
karalara mı bağlandı!”
“Fekad no!” dedi Muineddin Efendi;
“Bittabii ki burası Maltepe lakin
Hüsnu Arkan Konseri
“Lakin burası Londra’daki Covent
Garden’dan da faik bir yer olmuş
Muineddin Efendi. Hemi de Atina’daki Plaka’dan, Belgrad’daki
Skadarlija’dan, Paris’deki Quartiet
Latin’den…”
“A bon! Beğendiğinize memnun
oldum Marquis!”
“Fekad bunca gözel meyhaneden
hangisine gitmek münasip olacakdır Muineddin Efendi?” deyu sual
eyledim şaşkın şaşkaloz.
kanlılarının ve hatta en namlı ahu
dilberlerin hepiceği her daim Beyrut’tadır!” dedi Muineddin Efendi.
“Müstesna bir edip taifesi ve dahi
rindlerin en önde gidenleri ve dahi
asri zeman kabadayılarının, deli-
“Hafazanallah; Beyrut şu lahza darül harb değil midir Muineddin
Efendi?!” deyu sordum.
65
Steward
Derekap kolumdan tutdu ve beni
otoban denen o mel’un asrî zeman
avenüsünden kazasız belasız geçirerek mahallenin içine götürdü.
Lakin bir kez daha; o da ne? Adeta
‘Alice Harikalar Diyarında’yız. Kocaman, oyuncaklı bir meydan,
geniş meyhanelerin bahçaları civan
dilberler, eski zeman kabadayıları
ve dahi ihtilalci bıyıkları bürünmüş
kabadayılarla dolu. Rindler bahçalarda münhal masa bırakmamış,
eğlence almış yürümüş, romanlar
çalgı çengi taifesi ila masaları muhasara etmiş, bir eğlence, bir işret,
bir ta’am ki sorma gitsin:
MAYIS-HAZİRAN 2015 - Sayı: 25
henüz bir şey görmüş değilsiniz
Marquis; bir de iç mahalleye girip
meyhaneler meydanına bakınız!”
neddin Efendi?!” dedim meyus.
“Bu da bir şey mi Mirim; bir de içeri
girin bakın.”
Ürkek adımlarla Beyrut meyhanesinin içine doğru yürüdüm. Merdivenli, oyuncaklı mükemmel, hoş bir
bina, dömi klasik bir dekorasyon ve
derinden gelen nadide musiki sesleri.
MAYIS-HAZİRAN 2015 - Sayı: 25
“Azizim; münevverimiz yüzünü
arada bir doğuya da döndürmelidir!” dedim Muineddin Efendi’ye.
Steward
66
“Yanlış anladınız Marquis d’Istambulin. Bu Beyrut başka Beyrut: Buradaki
meyhanelerin en namlısı. Bakın şuraya!” dedi ve eliyle bir dömi klasik binayı işaret etti.
Fekad o da ne?! Öyle bir hasbahça ki sanki ademoğlu işret cennetine burada doluşmuş. Masadan masaya atılan laflar, şen kahkahalar, mezenin
bin bir çeşidi, mevsim balıkları, lakerdalar, çirozlar, şerefe sesleriyle çınlayan sokaklar, yol boyu promenad eyleyen ahu ceylanlar, şuh dilberler…
“O la laaaa!... Biz Maltepe’yi ihmal ederek böyle neleri kaçırior muşuz Mui-
Dönüp baktım koca mekâna; Beyrut Beyrut olalı böyle saadet görmemiştir. İstambol İstambol olalı böyle
işret meclisleri görmemiştir; adem
adem olalı böyle rind meclisleri kurmamıştır. Böyle ahu dilberler cennet
bahçalarında
bile
gezmemiştir…
“Çok yaşa Beyrut!” dedim ağzımın
içinde kendi kendime: “Vakıa bizi
de müdavimlere yaz bundan kelli.”
diye de ilave ettim.
MAYIS-HAZİRAN 2015 - Sayı: 25
DEKORATÖRCE ÇÖZÜM ORTAĞINIZ
S
Steward
68
Ali Nihat PAPUÇCUOĞLU
Dekoratör
[email protected]
ayın Steward Dergisi okuyucuları. Bendeniz bu sayıdan itibaren
Dekoratörce gönül penceremden farklı, farkındalıklı ve çağcıl bakışlar sunacağım.
Bu sayıdaki konumuz OTELDE TASARIM konforudur.
Oteller gerek sezona hazırlanırken yapılan kısmı dokunuşlarda ve gerekse
zeminden çatıya kadar değişim projeksiyonlarında dikkat edilmesi gereken olmazsa olmaz temel unsurlar vardır. Burada ana tema otelin adının
Sizinle aynı dili konuşanı değil,
Aynı LİSANI konuşanı da değil,
Aynı KELİMELERİ ve aynı cümleleri seçenleri de değil
Sizinle aynı YÜREĞİ, aynı KADERİ. Aynı NEFESİ bilenlerle cehenneme gidin, zira orasını cennete çevirirsiniz.
Savaşa gidin, zira zaferle dönersiniz.
İmkânsızlığa, inanılmazlığa, rakipsizliğe meydan okuyun, okuyun ki onlar sizi tanısa bile siz onlar asla...
Alı Nihat PAPUÇCUOGLU
kurgusunu anlayacak idealist ve
dalında uzman mimarlık firması ile
yola çıkılmasıdır. Dolayısıyla gerek
otel sahibi, işletmecisi, genel müdürü kısaca üst düzey yönetim kurulu
kendi
mekânlarından
beklentilerini, müşteri kitlelerini,
hitap kesimlerini, bütçelerini, tarzlarını, düşüncelerini, beklentilerini
ve tasarım surecini (yapılacak mimari ve diğer islerin kendileri için
ne kadar bir sureyi kapsaması) işi
yapacak profesyonel mimari grup
firmasına aktarmasıdır. Burada mi-
69
Steward
ve kurumsalının tam bir müzik Resitali gibi proje ve TASARIM konforu,
kısaca otelde YAŞAM KONFORU
gibi sunulması ve yasatılmasıdır.
İşin temelinde iyi bir planlama, net
bir proje ve doğru strateji yatar. Burada izlenecek çıkış noktası otelin
MAYIS-HAZİRAN 2015 - Sayı: 25
Otellerde
TASARIM ve KONFOR
ken perfect bir hayranlık ve huzurlu
ayrılmalı. Biz buna markaya teslim
diyoruz.
İste burada önemli olan, gerek national gerekse international bir otel
mimarisini ve tasarımı Copy Face
olarak (kopyalayarak) değil; kendini
cepheden tekstiline, en ufak detayına kadar BUTİK & ÖZGÜN olduğunu her kesime projesinden
uygulamasına kadar ifade etmektir.
mari grup derken hem mimari ve iç
mimari dekorasyon, endüstriyel tasarım, peyzaj ve restorasyon alanlarını
ihtiva eden gruptan bahsediyorum.
İzlenecek yol haritasına gelince:
1) Otel adının, kurumsalının senaryolaştırılmış kompozisyon yazılmalıdır.
MAYIS-HAZİRAN 2015 - Sayı: 25
2) Mimari, statik, elektrik ve mekanik projelerinin çok iyi düşünülmüş
bir şekilde çizilmesidir
Steward
70
3) Tüm ana konsept ile alakalı uç boyutlu modelleme ve sunum dosyası,
kullanılacak TUM ünite ve materyallerin görseli ile beraber listelenmesi
ve terminin belirlenmesidir.
4) Kapsamlı ve ayrıntılı bir sözleşme
yapılarak ise start verilmesidir.
Yukarıda belirttiklerim otel mimarisinin temel doktrinleridir. Bu isin konfor, estetik ve butik kısmına gelince;
1) Proje etnosentrik (biz merkezli
bakış açısı) felsefesi ile kurgulaması yani hem müşteri, ziyaretçi ve
hem de işletmecinin bakış açıları-
nın harmanlaması sonucu ortaya
çıkan TASARIM kurgulamalı
2) Öyle bir cephe tasarlanmalı ki
bakanın bir daha bakacağı ve mutlak içeriyi göreceği merak uyandıran bir cazibe olmasıdır. Biz buna
cepheye teslim diyoruz.
3) Otelden içeriye girildiği zaman
lobi ve enformasyon alanının büyüsüne kapılmalıdır. Biz buna girişe
teslim diyoruz.
4)Asansör kapı ve kabin tasarımında oda kapısına gelinceye
kadar FARKLI bir etki sunulmalı biz
buna kapıya teslim diyoruz.
5) Odaya girildiğinde iç tasarımın ve
banyo konforunun kombinasyonu
konusunda hayranlık duyulmalı. Biz
buna dekorasyona teslim diyoruz.
6) Daha sonra otelin tüm diğer alanlar ve ünitelerinin butik ve özgün bir
şekilde farkındalığı yansıtılmalıdır.
Biz buna konfora teslim diyoruz.
7) Sonuçta müşteri otelden ayrılır-
Müşteri her alanda İNNOVASYONU
hissetmelidir. Adını hatırlamasa
bile konforunu ve tadını unutmamalıdır. Estetiği, rasyonelliği, işlevselliği, hijyeni ve mükemmelliği
yakalamışsanız; her bir müşteri
zaten reklam elçinizdir. BİZ BUNA
YASAM KONFORU DİYORUZ.
Karşınıza ne verirseniz; onu alırsınız. Neyi götürürseniz, onu getirirler. Nasıl bakarsanız, öyle
görülürsünüz. Burada önemli olan
tüm bu konforun RANTBL, EKONOMİK ve STABİL olması ile KALİTESİDİR. Değerli olanı ise kendinizi
mükemmelden de öte anlatabilmenizdir.
BELKİ EN İYİ OLAMAYABİLİRSİNİZ AMA
EN İYİLER, SEÇKİNLER, SEÇİLMİŞLER
NEDEN SİZİ TERCİH ETMESİN...
Yaşam konforunu yüreğinde yaşayan ve yaşatanlara ithafen...
Sevgiyle YASAYİN, saygıyla ANIL’IN
Saygılarımla.
TANITIM
Horesu - Az Kâr, Çok Bereket
Horesu Firması’nın sahibi Sayın Hıdır Öztürk ile sohbet etme fırsatı
bulmuştuk.
H
aziran 2014 yılında restoran ve otel sektörüne hizmet vermeye
başlayan Horesu, (Hotel Restaurant Supplier) Hıdır Özdemir
otellerde şefleri ve gelen ziyaretçileri bakliyat, kuruyemiş ve
çatal, kaşık, bıçak ekipmanları grubuyla ağırlıyor.
MAYIS-HAZİRAN 2015 - Sayı: 25
Horesu bünyesinde Reis bayiliği, Malatya Pazarı kuruyemiş bayiliği ve Kılıçlar Çatal Kaşık Madeni Eşya bayiliğini bulunduruyor. Mevcut ürünleriyle
Steward
72
90 civarında otelde hizmet veren Horesu, İstanbul’daki 5 yıldızlı otelleri
hedefliyor. Horesu Genel Müdürü Hıdır Özdemir, “İleriki yıllarda hizmet
sektörünün öncülerinden olmak istiyoruz.” açıklamasında bulundu.
Horesu’nun katıldığı üçüncü fuar özelliği de taşıyan ve TÜYİB-DER’in düzenlediği Levent Wyndham Hotel’deki çalıştayda Genel Müdür Özdemir,
“Anadolu toprakları çok bereketli. Ürün gamımızda bulunan tüm ürünler
yöresinden gelip hijyenik koşullarda ambalajlanıyor ve vakumlanıyor.” diyerek sergiledikleri siyah
pirincin tohumlarını İtalya’dan getirterek Edirne İpsala’da yetiştirdikleHORESU da amacımız, hizmet
ettiğimiz kurum ve kuruluşlara
kaliteli, taze, doğru ürünle,
doğru fiyatı, mükemmel hizmetle ve doğrulukla sunmak…
rini belirtiyor. Aynı zamanda siyah
pirincin yetiştirilmesinde gösterdiği
çabalar nedeniyle ve Horesu’ya verdiği destekten dolayı Reis markasının kurucusu Mehmet Reis’e de
çok teşekkür ediyor.
Kılıçlar Çatal Kaşık Madeni Eşya
bugün marka bilinirliği olan ürünlerinde 304 18/10 krom çelik kullanan kesinlikle paslanmaz üreten ve
geleceğin markası olma yolunda
ilerleyerek yatırım yapan Hüseyin
Kılıç Bey’e de desteklerinden dolayı
çok teşekkür ediyor.
Yine ürün portföylerinde bulunan
siyez bulguru ise dünyada geneti-
ğiyle oynanmayan tek ürün. Horesu
Kuru yemiş – Kuru meyve – Kuru
bakliyat – Pirinç yanı sıra dünyaca
ünlü lokumları hindistancevizli, zerdeçallı, susamlı ve file bademli çeşitleri ile hem rulo hem de ince
kesilmiş halde sunuyor. Antep fıstıklı, kivi, kayısı aromalı döner cezeryeleri de hiçbir katkı maddesi
olmadan üretiliyor. Üretimde kullandıkları bakır kazanlar sayesinde
73
Steward
Konseptimizdeki ürün gamımız;
kuru meyve – kuru yemiş - Baharat-lokum ve bakliyat… Böyle
bir beşibiryerde ile İstanbul’da
yola çıktık…
MAYIS-HAZİRAN 2015 - Sayı: 25
Alanımızda bizi tercih edenlere
ürünlerini zamanında istedikleri
kalitede istedikleri paketleme
şekliyle teslim ediyoruz.
de katılaştırıcı madde kullanmak zorunda kalmıyorlar.
Özdemir, “Bakır kazanlar ısıyı her tarafa eşit ilettiği için
ahşaba dökülürken kazandan ilk dökülen ile son döŞuan 80 otelle çalışıyoruz. Birinci hedefimiz ürün
gamımızı çoğaltmak, İkincisi ise İstanbul’da 2015
in sonunda çalıştığımız kurum ve kuruluş sayılarını
%100 arttırmak…
MAYIS-HAZİRAN 2015 - Sayı: 25
Pazarlama politikamızda doğruluk ve güven bizim
için çok önemli… Uzun soluklu düşünerek kaliteli
sürdürülebilirlikle, kaliteli ortamlarda, Allah’ın izniyle çalışmalarımızı dürüstlükle sürdüreceğiz.
Steward
74
Hıdır Özdemir Malatya Pazar’a yazdığı doğaçlama
şiiri ile konuşmasını sonlandırdı.
külen ürün arasında hiçbir fark olmuyor.” açıklamasında bulunarak “Kuruyemiş portföyümüzü daha ön
plana çıkartmak istiyoruz” dedi.
DOĞAÇLAMA
Yaz bahardı, sakin sessizdi ansızın
Dikkat kesildi yağmur oldu kar oldu
Yağdı üstüme üstüme Çığ oldu
Bir kardelen olduğumu hatırlattı bana
Salkım söğüttüm bahçemde
Üzüm oldum, asma oldum
Sürgün verdim Bağ oldum
Bağcı ile işin olmaz dedi bana
Yürüdü önüm sıra bazen yanım sıra
Omuz verdi Yürek verdi
Hiç olmazda dizim kırdı yük verdi
Gücümü hatırlattı bana
Birlikte çalışmanın tadını
Alın teri ile başarma şansını
Sabır ile selametin hazzını
Sizin ile yaşadım ellerinizden öperim.
ŞİİR
zaman makinesi
zaman makinesi
var zaten...kahinler..medyumlar..falcılar sürekli
kullanırlar…..kahinlerinki uçak gibi.. geri vitesi
yok…ileri ve çok hızlı …….falcılarınki sürat teknesine benziyor….geniş alanda ileri..geri manevra yapabiliyor……. .
aslında her insanın vardır bir zaman makinesi…
..ama kontrolsüzdür…. bir görüntüyle.. bir mısrayla..
bir tınıyla.. bir kokuyla harekete geçer ….alır götürür……bazen...sıcak..dolu dolu bir sevda..…bazen…
engizisyona taş çıkartan bir acı……bazen.. nerde olduğunu bilmediğin bir sızı……bazen.. buz kesen bir
yalnızlık olur……………zamansızda durağın….
MAYIS-HAZİRAN 2015 - Sayı: 25
Resimler: Soner Çakmak
Steward
76
kuul ahmet
bir çay
bir sigara
duman
yoğun bir sistir kozmikte
yörüngesi bilinmez
ince belli
bardağın
Steward
77
MAYIS-HAZİRAN 2015 - Sayı: 25
FOTOĞRAF
Fotoğrafta Ortak Akıl
Yazı: Figen Özkan
Fotoğraflar: Prof. Sabit Kalfagil
Gölgede yumuşak bir ışık ortamında kum taşıyan kadınların toprak zemindeki makul kontrastı
yeterli belirginlik sağlıyor. Dizilişteki denge ve bütünlük yeterli
MAYIS-HAZİRAN 2015 - Sayı: 25
Üstteki fotoğraf, zaman farkıyla
aynı kişiler ama düzen yok, denge
yok. Figürler üst üste, belirginlik
yok. Farklı giysili iki figürün de eklenmesi olumsuzluğu arttırıyor.
Steward
78
P
rof.Sabit Kalfağil'in yeni yayınlanan "Fotoğrafta
ortak Akıl" kitabını edinip, inceleyip, çok yararlandım. İlk aklıma gelen fotoğrafın bu kadar
kolay üretilip, tüketildiği günümüz dünyasında hocamızın birikimlerinden yararlanmanın, bu fotoğraflara
neler kazandırabileceği oldu.
Kitabın adı dahi, özelde fotoğrafta, genelde yaşamın
bütün alanların da insanlığın büyük kültür birikiminin
hiç ihmal edilmemesi gerektiğinin belirlemesi.
Yararlanıldığında çekilen fotoğraflardaki okunabilirliğin
artmasına büyük katkı sağlayacak bu kitabı fotoğraf
çekme nedeni ne olursa olsun bütün fotoğraf çeken kişilere önermek istiyorum. Bilin ki, arkadaşlarınızla eğlendiğiniz ortamlarda, tarihi veya turistik gezilerinizde,
çocuğunuzun veya aile bireylerinizin özel günlerinde,
belgelenmesini arzuladığınız ortamlarda, doğada çektiğiniz tüm fotoğraflar bu kitabı okuduktan sonra başka
bir okunurluluğa ulaşacaktır. Sonuçlar hem sizin için,
hem de fotoğraflarınızı izleyenler için daha anlaşılır ve
anlamlı olacaktır.
Kitap hem Sabit Kalfagil hocamızın bilgi birikimini bizlere aktarmakta, hem de insanoğlunun algı alışkanlıklarını, görme biçimlerini, ortak sezgi ve ortak doğru
birikimlerini , "görecelik tuzağına düşmeden ", "bana
göre veya kime göre?" yaklaşımlarını bertaraf edecek
şekilde" ortaya koymaktadır.
Kitaptaki yüzlerce belirlemeden seçilmiş birkaç örnek
yaklaşımı sizlerle paylaşıyoruz.
Hocamıza fotoğraf dünyamıza, bizlere verdiği emek için
teşekkür ediyorum.
MAYIS-HAZİRAN 2015 - Sayı: 25
Pakistan Peşaver’de bir kazancı dükkânı.
Sağdaki fotoğrafta elindeki
kaptan kazana su boşaltma
anı. Arkada sağ üstteki adamlar ona bakıyor.
Alttaki fotoğraf aynı adamın
geri dönüşünde yarı yoldaki durumunu gösteriyor.
Arkası dönük olduğu ve kritik
bir anı göstermediği için o fotoğrafta “Ne oluyor, bize ne gösteriyor?" sorusu yanıtsız kalıyor.
Steward
79
Myanmar Inle Gölü’nde balıkçı.
MAYIS-HAZİRAN 2015 - Sayı: 25
Alttaki fotoğraftaki balıkçı, sandalın
burnunda oturuyor. Fotoğrafçı biraz
üstten bakıyor olmalı ki görüntü tamamen suya düşüyor. Diğer fotoğrafta
balıkçı ayağa kalkmış. Fotoğrafçı olasılıkla oturmuş olmalı ki balıkçının belden yukarısıarka plandaki dağın
üstüne düşüyor. Balıkçı ile aynı koyulukta. Hattı tamamen arkasını gösteren sepet bile okunaksız hale getiriyor.
Bu kitapta hemen herkesin kabul edeceği kusurlu fotoğraflar ve onların
doğru versiyonlarının yanı sıra, yeterince doğru fotoğraflarla güzele de
ulaşma ipuçlarını bulacaksınız
(Tanıtım Bülteninden)
Steward
80
Prof. Sabit Kalfagil
276 s. / İstanbul, 2015
İlke Kitap
TÜYİB-DER İftar Yemeği
Lares Park Hotel’de düzenlediğimiz iftar
yemeğine katılan tüm dostlarımıza teşekMAYIS-HAZİRAN 2015 - Sayı: 25
kür ederiz.
Steward
81
KİTAP
bilirsiniz.
"Permakültür Bahçeleri kesinlikle
bugüne kadar yazılmış en iyi permakültür kitabı ve bugüne kadar
yazılmış en iyi bahçıvanlık kitabı olmaya da aday. Herkesin kütüphanesinde bulunmalı.
Sharon Astyk Depletion and Abundance: Life
on the New Home Front'un yazarı
Permakültür
Bahçeleri
MAYIS-HAZİRAN 2015 - Sayı: 25
Yazar: Toby Hemenway
Yayınevi: Yeni İnsan Yayınevi / Ekoloji Dizisi
288 sayfa / İstanbul, 2015
Steward
82
Permakültür Bahçeleri, hayal gücünüzü harekete geçirerek, permakültürün en temel mesajını
okurlara ulaştırıyor: Doğaya karşı
değil onunla birlikte çalışırsak daha
güzel, daha bereketli ve daha bağışlayıcı bahçeler yaratabiliriz. Toby
Hemenway'in gösterdiği gibi işbirliği
içinde çalışabilen ve; Toprağın verimliliğini ve yapısını geliştirmek ve
korumak, Peyzajın içinde suyu yakalamak ve sudan tasarruf etmek,
Faydalı böcekler, hayvanlar ve insanlar için habitat sağlamak, Mevsimsel meyveler, yemişler ve diğer
gıdalar üreten yenebilir bir "orman"
yaratmak gibi çeşitli işlevler üstlenen bitkileri topluluklar şeklinde bir
araya getirerek arka bahçenizde bir
ekosistem yaratmak hem kolay
hem de tatmin edici bir uğraştır.
Bu gözden geçirilmiş ve güncellenmiş baskıya, yetiştirme alanları çok
kısıtlı olan kentte ya da banliyöde
yaşayan insanlar için özel olarak tasarlanmış, kentsel permakültür
üzerine yeni bir bölüm de eklenmiştir. Elinizdeki bahçe ya da tarla ne
büyüklükte olursa olsun permakültürün temel ilkelerini uygulayarak
orayı daha çeşitli, daha doğal, daha
üretken ve daha güzel hale getire-
"Dünyaya geldiğimizde bize bir kullanma kılavuzu vermedikleri için
arada bir bazı bilge kişilerin kılavuzlar yazması büyük bir hizmet. Permakültür Bahçeleri bunların en
önemlilerinden biri ve geleceğin
dünyası için kesinlikle ihtiyaç duyacağımız bir kitap."
Bill McKibben Deep Economy ve Hope,
Human and Wild'ın yazarı
"Toby Hemenway'in Permakültür
Bahçeleri adlı eseri uygulama ile
vizyonerliği birleştiren, insanların
rakibi değil parçası olduğu ekosistemleri güçlendirmek ve hayatta
tutmak için Yeryüzü'nün simbiyotik
topluluklarının doğal zekâsını kullanan bahçıvanlar ve peyzajcılar için
tarihi bir dönüm noktası. Doğa ile
uyum içinde nasıl yaşayabileceğimizi ve böyle yaşamak zorunda olduğumuzu gösteren muhteşem bir
eser!"
Paul Stamets Mycellium Running: How Mushrooms Can Help Save the World'ün yazarı
"Permakültür bahçeleri artık geleceğe dair hayaller değiller. Buradalar ve yaşıyorlar. Permakültür
Bahçeleri evlerinin bahçesini sağlıklı, sürüdürülebilir ve şifalı hale getirmek isteyen herkes için
aydınlatıcı ve mutlaka okunması
gereken bir kaynak."
Robert Kourik Designing and Maintaining
Your Edible Lanscape-Naturally'nin yazarı
Permakültür Bahçeleri'nde o kadar
büyük bir bilgelik var ki hakkını vermek için bir düzine köşe yazısı yazmam gerek. Cesur, etkileyici,
doğayı kucaklayan ve tamamen
mantıklı bir gelecek vizyonu.
Justin Siskin Los Angeles Daily News yazarı
Ege Kıyıları Assos'tan Knidos'a
Yazar: Ümit Otan
Yayınevi: Agora Kitap / Gezi Kitaplığı
270 sayfa / Nisan 2015
Daha önce "Aşkın Hüzünlü Kentleri"
ve "Yunan Adaları - Adalar Denizi" adlı
gezi kitaplarını yayınladı- ğımız Ümit
Otan bu kitabında sizleri, Assos'tan
Knidos'a kadar tüm Ege Kıyıları'nda
keyifli yolculuklara bekliyor...
(Tanıtım Bülteninden)
“Yollarda, dağlarda, binlerce yıllık
mekânlarda gezinirken, serin sularda yüzerken bir müzik çalar içinizde. Müzik durduğunda bir öykü
“fışkırır” eskilerden bir yerlerden.
Hiç olmadık yerlerde hiç olmadık
bir fotoğraf gelir oturur önünüze…
Gezdiklerimizi, gördüklerimizi hayallerimizle sarmaladığımız bir yolculuğa çıkacağız.
“Assos’ta, Smyrna’da, Miletos’ta,
Knidos’ta binlerce yıllık görkemli
yapılara dokunurken, Goethe’nin
sesi çınlayacak kulaklarımızda:
‘Taşlar seslenin bana, konuşun
yüce saraylar…’
“Tüm Ege’yi gezecek zamanınız da
bütçeniz de olmayabilir. Hiç olmazsa bir kısmında bizimle olun.
Toprağa basalım, deniz kenarlarına çadırlar kurup yıldızları seyredelim. Çok yorulduğumuzu sanarak
ne kadar dinlendiğimizi fark edelim.”
(Ümit Otan, arka kapak)
Geziograf
Yazar: Kate Clow / Çeviri: Hüseyin Eryurt
Yayınevi: Hil Yayınevi
272 sayfa / Şubat 2015
Türkiye'nin farklı bölgelerindeki yürüyüş yollarını doğaseverlerle buluşturan Kültür Rotaları Kitaplığı,
beşinci kitabı olan Likya Yoluile Türkiye'nin ilk uzun mesafeli yürüyüş
rotasını sizlere sunuyor. Likya kıyıları ve dağları dolaylarında gezinen
ve 540 km uzunluğundaki Likya Yolu'nu anlatan bu kitap, arabasını ve
rahat yaşamını bir kenara koyarak
hem günümüzdeki hem de geçmişteki gerçek Türkiye'yi keşfetmek isteyen gezginler için hazırlandı.
Beraberindeki haritayla, yanınızda
rehberiniz olmadan rotada yürüyebilecek ve göreceğiniz tarihi yerleri
keşfedip anlamak için gereken tüm
bilgiye sahip olacaksınız.Tüm bu yol
ve patikalar, sizleri son derece dostane bir kültürün orta yerindeki
muhteşem dağlık arazilere bakan
yepyeni tecrübelere çağırıyor.
Elinizdeki rehber kitap; köy pansiyonculuğu, tarih, Likya, Ölüdeniz,
doğa yürüyüşü, trekking, çadır,
kamp, Kabak Vadisi, Kelebekler Vadisi, Sidyma, Antalya hakkındadır.
480 sayfa / İstanbul, 2015
Zülfü Livaneli, zengin bir insan panoramasıyla İstanbul'un derinliklerine inerken şehrin büyülü, ama bir
o kadar da acımasız atmosferiyle
buluşturduğu okuru sıra dışı yolculuğa çıkarıyor.
2014 yılı Aralık ayının son günleri…
Yedi yıldızlı Konstantiniyye Oteli'nin
açılış günü ve erken bir yılbaşı kutlaması… İstanbul'un seçkin, kalburüstü simaları, Sultanahmet'teki
eski Bizans sarayının kalıntıları üzerine yapılan otelde bir araya geliyor.
Aralarında kimler yok ki? Politikacılar, belediye başkanları, Amerikan
büyükelçisi, Fener Rum patriği,
ünlü gazeteciler, gazete patronları,
televizyon "yıldızlar"ı, eski ve yeni
zenginler, büyük işadamları…
İstanbul'un yüzlerce yıldır yeraltında
yatan ölüleri de davete çağrılmadıkları halde arzı endam etmekte sakınca görmeyip bu cümbüşe dahil
oluyorlar. Ve elbette, bir otelin olmazsa olmaz çalışanları, garsonları, komileri, güvenlik görevlileri…
Velhasıl Konstantiniyye Oteli, aslında binlerce yıllık koskoca bir
şehir olarak çıkıyor karşımıza. Değişen, dönüşen, ama barındırdığı
şiddet nedense aynı kalan bir
şehir… (Tanıtım Bülteninden)
MAYIS-HAZİRAN 2015 - Sayı: 25
Sadece yola çıkmakla da kalmayın... Mavi kürenin en ilginç yerlerini,
yeşil rengin üzerine bir örtü gibi serildiği vadilerini, turkuaza boyanmış
denizlerini, en el değmemiş topraklarını, güneydeki ateşini, kuzeydeki
buzunu... Her köşesini keşfedin.
Kızılderililerin evlerini gezin; pirinç
tarlalarında dolaşın; otantik dansları seyredin; yöresel yemeklerini,
egzotik kokteyllerini tadın... Ayak
basmadık yer bırakmayın.
Ancak öyle çıkacaktır dünyanın
tadı... Öyle gelecektir gezginin keyfî...
Sizlere dünyanın çeşitli köşelerinden bilgiler, tatlar, renkler getirdim.
Okuyacağınız her sayfada, gezilerime siz de ortak olacaksınız. Yeni
gideceğiniz rotaları belirlerken kitabım size bir kaynak, bir yol gösterici
olacak. Arizona’da kızılderilileri ve
kültürlerini, Punta Arenas’ta penguenleri ve yuvalarını, tangonun
anavatanı Arjantin’de sokak dansçılarını, Alaska’da bir buzulun nasıl
oluştuğunu, Bali’de sualtı yürüyüşünün nasıl yapıldığını, Norveç fiyortlarında Viking mitolojisini ve trol
efsanelerini, Karayipler’de korsanlan, Ketchikan'de devasa yengeçlerin nasıl avlandığını, Maldivler’de
turkuazın büyüsünü ve mercan resiflerini, Dubai’de çöl safarisini ve
bedevi kamplarını, Avrupa’da tarihi
ve dini keşfedeceksiniz.
Gelin birlikte uzun bir yolculuğa çıkalım...
Likya Yolu:
Türkiye'nin İlk Uzun
Konstantiniyye Oteli
Mesafe
Yazar: Zülfü Livaneli
Yürüyüş Rotası
Yayınevi: Doğan Kitap
83
Steward
Yazar: Başak Kuytuoğlu Dizdar
Yayınevi: Deniz Kültür
735 sayfa / Mayıs 2015
STEWARD BULMACASI
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13 14
15
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
MAYIS-HAZİRAN 2015 - Sayı: 25
15
Steward
84
Soldan Sağa
1. Camiamızda, eğitim denince ilk
akla gelen ve Halen Okan Üniversitesi’nde Doç.Dr. ünvanıyla görev
yapan fotoğraftaki kişi. 2. İlgi,
gönül bağı – Bağlantı. 3. İç içe
geçen veya birbiri üzerine gelen
parçaları tutturmaya yarayan bir tür
tahta veya metal çivi - Altmış dakikalık zaman dilimi - Eyerin iki yanında asılı bulunan ve hayvana
binildiğinde ayakların basılmasına
yarayan, altı düz demir halka. 4.
Gerçeklerden, toplumsal etkileşimlerden kaçarak kendi yarattığı dünyada yaşayan kimse - Yunanistan
devlet televizyonu. 5. İskambilde
papaz - Sığır, hindi vb. etinden yapılan, genellikle dilimlenerek soğuk
yenen bir yiyecek – Avrupa Parlamentosu kısa yazılışı. 6. Ülkenin
vali yönetimindeki bölümü, vilayet
- Üst üste konulmuş şeylerden her
biri, tabaka – Fizikte artı uç. 7. Bir
işte veya bir yerde kullanılan eşya
ve aletlerin tamamı, ekipman –
Kaval biçiminde kamıştan yapılan
bir üflemeli çalgı - Halter sporunda
barın iki ucuna yerleştirilen ve ağırlığı oluşturan parça 8. Merkeze tam
bağlı olmayarak bir beyin yönetimi
altındaki ülke, emîrlik, beylik –
Özellikle Tanzimat sonrasında
büyük liman kentlerinde yoğunlaşan ve ticaretle uğraşan, Hristiyanlara verilen ad. 9. Nefis olma
durumu – Soğanlı bir süs bitkisi. 10.
Lekelemek işi 11. İse tutup karartmak 12. Bir yaşına kadar olan inek
yavrusu – Yalnızca. 13. Bir kürk
hayvanı, kakım – Bir nota – Tek
veya çift oyuncuların raketle karşılıklı oynadıkları bir oyun, alan topu.
14. Lavanta çiçeğinin bir başka türü
– Nikelin simgesi. 15. Delici kılıç –
Başta, başlangıçta
Yukarıdan Aşağıya
1. Bir çikolata çeşidinin halk arasındaki söyleniş biçimi – Kas. 2. Seçkin – Mikroskop camı - Sinir 3.
cümlede varlıkların adları yerine
kullanılabilen ve adların yerine getirdiği tüm işlevleri yerine getirebilen isim soylu kelime, adıl - Kahve
ve çayda bulunan – Bir bağlaç 4.
İnsan kaynakları kısaltması - Hidrojenle oksijenden oluşan, sıvı durumunda bulunan, renksiz, kokusuz,
tatsız madde, ab - Iraksamak işi, istibat. 5. Tedavi edilmesi gereken
kimse, rahatsız - Örnek alınacak söz
– Kayın birader 6. Eşek sesi – Yıpranmış hırpalanmış bir biçimde telleri, lifleri meydana çıkmış – Türk
lirası. 7. Bir çevreye özgü söyleyiş
özelliği – Bir tema etrafında oluşan.
8. 30,5 santimetrelik İngiliz uzunluk
ölçüsü birimi – Kırılmış kemiklerin
düzgün bir biçimde sarılabilmesi
için kullanılan destek - Kentlileşmiş, kırsallıktan kutulmuş, uygar. 9.
Türkiye plakası - Aldatma, düzen,
tuzak, hile – Havadar. 10. Giysilerin
buruşukluklarını gidermek için kullanılan araç – Eksik olan - Arkada,
geride anlamlar veren önek - Akıllı,
zeki, uyanık kimse. 11. Sır – Bir
Türk matematikçi 12. Avrupa kıtasında Akdeniz'e uzanan bir yarımada - Yağ bezlerinin deri üzerinde
oluşturduğu iltihaplı sivilce 13.
Kimyada “nadir toprak metalleri”
olarak isimlendirilen metaller sınıfı.
14. Togo plakası - Çiçek tozu 15.
İpucu, emare – 1000 kilogram
Geçen Sayının Çözümleri
Soldan Sağa
1. Vedat Başaran. 2. Ar – Perpa – Ve. 3. Hol
– Amulet. 4. Ala – Makarna. 5. Manyas –
Ta – Za. 6. Ey – Alakart – Az. 7. TDK – La
– Tanrı. 8. EA – Nouma – 9. Nedret. 10.
Nas. 11. Abbas – Kar. 12. Kor – Teori. 13.
Steward
Yukarıdan Aşağıya
1. Vahamet – Faks. 2. Erol Aydın – Bot 3.
Lan – Bre 4. AP – Ya – Edna 5. Termal –
Arasta 6. BR – Asal – Es – Er. 7. Apak –
Kant – Kod. 8. Şamata – Nar. 9. Urartu –
Rik. 10. LN – Tam. 11. Avea – Na. 12. Net
– Zar. 13. Nazım.
MAYIS-HAZİRAN 2015 - Sayı: 25
* Soyisimlere göre alfabetik olarak sıralanmıştır.
Steward Şeflerimiz
Alaattin AKKAYA
Kemal ATAKULU
Hasan ATEŞ
Lares Park Hotel
Ceylan İntercontinental
Cevahir Otel
İsmail AYDIN
Silence Hotel İstanbul
Hakan BOZKIR
Hilton Garden İNN
Ali BULUT
Ali CEVAHİR
Yaşar ÇINAR
Büyük Kulüp
Doubletree By Hilton Avcılar
Tüyap Palas Hotel
Ergün ÇOBAN
Kenan DERDİYOK
Hamit DÜLGAR
Talih DÜLGAR
Hyatt Taksim
The Ritz Carlton
Titanic Asya
Radissons Blu Şişli
Halis DOĞAN
Hikmet EFİR
Nur Ali ELMAS
Tunay ERGÜL
Martı Hotel
MSA Steward Şefi
BTA - Atatürk havalanı
Steward
86
Crowne Plaza Asia
Celal GÜL
Şahin Hançer
Divan City
Mehmet GÖKÇE
Seyfettin GÖZÜTOK
Papillon Belvil Hotel
BTA - Atatürk Havalimanı
Divan Elmadağ
Tamer HOPAL
Sheraton Ataköy
Yusuf İÇİN
Murat İLANLI
The Marmara
Rıza İŞLEYEN
Özcan TARIMCIOĞLU
Abdurrahman KALAY
Sabri KALKAN
Ahmet KILINÇ
Divan Asya
Marmara Pera
Polat Otel
MAYIS-HAZİRAN 2015 - Sayı: 25
Le Meridien Hotel
Steward
87
Metin Koç
İlkay KURT
Sefail KURTUL
Sinan KURUL
Hollyday Inn İstanbul Airport
Hilton Bomonti
Divan Gaziantep
Wyndham Grand Levent
Ali ÖZDEMİR
Cakes & Bakes
Ekrem ÖZDEMİR
Kerem SÜRELİ
Raffles Hotel istanbul
Ali Ekber ŞAHİN
Arif TAŞTAN
Zikri YAKAR
Ahmet YARDIM
Müslüm YETİŞOĞLU
Gürsel YILDIRIM
The Plaza Hotel
Gönen Hotels
Hilton İstanbul
İDO Deniz Yolları
Rahmi ÖREN
Kaya Ramada Plaza
Haliç Kongre Merkezi
Mehmet Ali ÖZTÜRK
Marriott Hotel Şişli
CVK Hotels Resort Park
Bosphorus
MAYIS-HAZİRAN 2015 - Sayı: 25
Hilton Kozyatağı
Seyfettin AFACAN
Shangri-La Hotel
Bahattin AYDIN
Shangri-Hotel
Ahmet AYTEKİN
Sheraton Maslak
H. Ercüment TUNÇER
Moda Deniz Kulübü
Rıza SARI
Green Park Hotel
Mustafa Yıldırım
Bayrampaşa Titanik
Cevat Özkan
Muhittin YURTSEVEN
88
Steward
Mustafa HAN
Conrad İstanbul
Mustafa YILDIRIM
Titanic Business Bayrampaşa
Mürsel YILMAZ
Sadık YILMAZ

Benzer belgeler

“Türk usulü” çözümler - III

“Türk usulü” çözümler - III otellerin başta genel müdürleri olmak üzere, yiyecek içecek müdürleri, aşçı başları, satın alma müdürleri ve steward şefleri ile yeni eğilimler ve isteklerin kaynaştırılması konularında yakın temas...

Detaylı

Yeni Ürünler

Yeni Ürünler GÖRSEL YÖNETMEN Mehmet İLHAN

Detaylı