Meclis Baükan×ndan Japon Konuùuna Yemek

Transkript

Meclis Baükan×ndan Japon Konuùuna Yemek
Austos 2010
TBMM Bakan
Mehmet Ali
ahin, Japonya
Temsilciler Meclisi
Bakan Takahiro
Yomomichi onuruna
Dolmabahçe’de verdii
akam yemeinde
“stanbul öyle bir ehir
ki birçok medeniyet
burada yaad. En son
Osmanl yaad. imdi
de Türkiye Cumhuriyeti
hüküm sürüyor” diye
konutu.
Meclis Bakanndan Japon Konuuna Yemek
T
BMM Başkanı Mehmet Ali
Şahin, Japonya Temsilciler
Meclisi Başkanı Takahiro Yomomichi onuruna bir akşam
yemeği verdi. Dolmabahçe
Sarayı’nda gerçekleşen yemek
öncesinde konuşan Şahin,
daha önce planladıkları programın geçerli olması halinde Yomomichi’nin İstanbul’u
görme imkanı bulamayacağı-
nı belirterek, Cumhurbaşkanı Gül ve Başbakan Erdoğan’ın
İstanbul’da olması nedeniyle
Ankara’da planlanan yemeği
İstanbul’a almak zorunda kaldıklarını söyledi. Şahin, bu durumun Yomomichi açısından
yorucu olduğuna işaret ederek, ‘’Sizi Ankara’dan buraya
getirerek yorduk. Ancak hem
İstanbul’u, hem de Ankara’yı
görmüş olmanızın sizin açınızdan avantaj olduğunu ümit
ediyorum. İstanbul öyle bir şehir ki birçok medeniyet burada
yaşadı. En son Osmanlı yaşadı.
Şimdi de Türkiye Cumhuriyeti
hüküm sürüyor’’ diye konuştu.
TBMM Başkanı Şahin, İstanbul gezildiğinde mutlaka Japon müteahhitler, mühendisler ve işçilere ait eserlerle kar-
şılaşılabileceğine işaret ederek, ‘’Bu eserlerden biri ikinci köprüdür. Diğeri de Asya ile
Avrupa’yı birbirine bağlayan
Marmaray projesidir. Her ikisinde de Japonların imzasını
görmek mümkündür. Bu şehirde sizin de imzanız var’’ dedi.
Şahin’in Yomomichi onuruna
verdiği yemek daha sonra basına kapalı olarak devam etti.
Güldal Mumcu’dan
Dolmabahçe’ye Ziyaret
T
BMM Başkan Vekili, Meclis Divan Üyesi ve CHP İzmir Milletvekili Güldal Mumcu 21 Temmuz Çarşamba günü Dolmabahçe Sarayı’nı ziyaret etti. Saray gezisine ablası ve arkadaşıyla katılan Güldal Mumcu’ya Teknik
Daire Başkan Yardımcımız Sinan Bölek eşlik etti.
Muayede Salonu’na hayran kalan Güldal Mumcu, Harem Dairesi, Atatürk’ün çalışma ve yatak odasına büyük
ilgi gösterdi. Sarayın dekorasyonu ile avize, tablo, halı ve
vazo gibi eserler hakkında bilgi alan Güldal Mumcu ve
yakınları çok keyifli bir gezi geçirdiklerini belirttiler.
İletişim: www.millisaraylar.gov.tr
Austos 2010
Hediyelik Eya-Sat Reyonu
Kenize Murad Tarafndan Açld
D
olmabahçe Sarayı’nda bulunan Hediyelik Eşya – Satış Reyonu 12 Temmuz 2010 Pazartesi günü TBMM Genel
Sekreteri Saadettin Kalkan, V. Murad’ ın
torunu Kenize Murad ve davetlilerin katıldığı bir törenle açıldı.
Açılışta Milli Saraylar Daire Başkanı Yasin Yıldız, hediyelik eşyalar hakkında davetlileri bilgilendirirken, Yıldız Porselen
ürünü vazolar ve fincan takımlarıyla yakından ilgilenen Kenize Murad’ a Genel
Sekreter Kalkan tarafından Zülfü Arus
(gelin saçı buklesi) vazosu hediye edildi. V. Murad’ ın torunu ve son Osmanlı hanedan üyesi Kenize Murad açılışta ürünleri inceledi ve anlatılan bilgileri dikkatle
dinledi.
Hediyelik Eşya – Satış Reyonunda saray
baskılı tabaklar, fincan takımları, kitap ayraçları ve kravatlar ilgi görürken en çok satılan ürünler; buzdolabı magnetleri, kartpostal ve tanıtım cd’leri oldu. Beşiktaş’ta
bir mağazası bulunan Yıldız Porselen Fabrikası ürünleri de Dolmabahçe Sarayı ziya-
retçi çıkış kapısının yanında açılan Hediyelik Eşya-Satış Reyonunda satışa sunulmaktadır. Yerli ve yabancı turistlerin alış-
veriş yapabileceği reyon, Pazartesi - Perşembe günleri dışında hergün hizmet vermektedir.
Gelin Saç Buklesi “Zülfü Arus”
O
smanlıca’da sevgilinin saçı olarak bilinen zülfü arus, el yapımı,
kişiye özgün bir şekil, içten geldiği
gibi yapılan serbest bir çalışmadır.
(Osmanlı’da eğrisel nitelikteki bezeme ögesidir.)
Zülfü arus vazosunun hikayesi, sıvı çamurun kalıplandırılarak iki
saat bekletildikten sonra çıkarılması ile başlar. Kalıptan çıkarılarak alçıya dökülen sıvı çamur, hamur
haline getirilir.
Üç farklı ölçüde yapılan zülfü arus vazoların yüzeyine yufka halindeki hamurlardan
kalıpları çıkarılan mineler
sulu çamurlarla yapıştırılır.
Rötuşlanmak için
rötuş temizleme bölümüne götürülen vazo-
2
lar daha sonra sırlanarak fırına
götürülür. Ham haldeki vazolar
el dekor atölyesinde işlenmeye
hazır hale getirilir.
Minelerin üzeri 24 ayar erimiş altın ile süslenerek taşlamaya oradan da tekrar fırına
verilir.
Taşlama bölümünde tabak
altlıkları düzeltilen vazolar
son aşamada paketlenerek
dağıtımı yapılmak üzere
ambarda bekletilir.
Birçok zahmetli işlemden geçen el emeği ürünü olan zülfü arus vazoları Yıldız Porselen Fabrikası’nın
en çok tercih
edilen ürünleri
arasındadır.
Austos 2010
Mehteran Takm
Dolmabahçe’de
Sezonu Açt
H
arbiye Askeri Müzesi Mehter Takımı, Dolmabahçe Sarayı’ nda
gösterilerini sergiledi. Gösterinin
başlangıcında yerli ve yabancı turistlere İngilizce ve Türkçe olarak mehteran takımı hakkında bilgi verildi. Harbiye Askeri Müzesi’nde Pazartesi ve
Salı günleri hariç her gün gösterilerini sunan mehteran takımı, Temmuz
ve Ağustos aylarında her Salı günü
saat 11.00’de Dolmabahçe Sarayı Hazine Kapı girişinde “Eski Ordu Marşı, Hoş Gelişler Ola ve Mehter Marşı”
gibi eserleri ziyaretçilere icra edecekler. Yerli ve yabancı turistlerin yoğun
ilgiyle karşıladığı mehteran takımına
bir çok turist eşlik etti.
Dolmabahçe’de “Anlayarak Hzl Okuma Teknikleri” Eitimi
T
BMM Eğitim Müdürlüğünce düzenlenen Milli Saraylar Daire Başkanlığı Personeline yönelik hızlı okuma kursları 19–30 Temmuz tarihleri arasında yapıldı.
Doç. Dr. Nurettin Ceviz’in
“Anlayarak Hızlı Okuma Teknikleri” konulu eğitimine daha
önce bu eğitimi almayan personel katıldı. İlk hafta 30, 2.hafta 25 kişilik grupların katılımıyla gerçekleşen kurs, karşılıklı sohbet havasında geçti. Nurettin Ceviz ve Musa Yıldız’a ait
olan “Anlayarak Hızlı Okuma
Teknikleri” adlı kitapta yer alan
egzersizler yapıldı. Katılımcılar, derslerin uygulamalı olma-
sından dolayı eğitimi oldukça
verimli bulduklarını belirttiler.
Ayrıca kursiyerlere, daha sonra da çalışabilmeleri amacıyla “Anlayarak Hızlı Okuma Teknikleri” cd’si dağıtıldı.
Kursta, zamanı verimli kullanma, tekniğe uygun okuma,
daha iyi anlama gibi konu başlıkları altında “anlayarak hızlı
okuma teknikleri” eğitimi verildi. Eğitimin sonunda, katılımcıların anlayarak hızlı okuma
çalışmalarına başlamadan önceki okuma hızlarının, anlama
düzeyinde her hangi bir düşüş yaşanmadan 2–3 kat arttırılmasının hedeflendiği açıklandı.
“Renk, Ik Görkem; Milli Saraylar Tablo Koleksiyonundan Seçmeler”
Sergisi 5 Eylül’e Kadar Uzatld
T
BMM Milli Saraylar Daire Başkanlığı Dolmabahçe Sanat Galerisinde 12 Haziran’da açılan “Renk, Işık Görkem; Milli Saraylar Tablo Koleksiyonundan Seçmeler”
tablo sergisi 5 Eylül 2010 tarihine kadar uzatıldı.
Milli Saraylar Daire Başkanlığı Tablo Koleksiyonundan
seçilen ve çoğunluğu ilk kez görücüye çıkan eşsiz 43 tablonun yer aldığı sergide, ünlü ressamların eserlerinden
oluşan seçkin bir koleksiyon izleyicilerin beğenisine sunuluyor.
3
Austos 2010
Dolmabahçe Saray Koruma Memurlar ile Röportaj
T
urhan YILDIRIM; 1959 Sivas doğumlu. 1982 yılında
İstanbul’a taşınan Turhan Yıldırım aynı yıl Milli Saraylarda düz
işçi olarak işe başladı. Milli Saraylarda farklı birçok birimde görev
yapan Yıldırım, Ocak 2006’dan bu
yana Dolmabahçe Sarayı Koruma Amirliği görevini sürdürmektedir. İş disipliniyle tanınan emektar amir 26 yıllık evli ve bir çocuk
babasıdır.
– Turhan Bey, Milli Saraylarda işe başladığınız ilk günleri
bize anlatır mısınız?
1982’de Milli Saraylar için açılan kadro sınavına girdim fakat
kazanamayınca mevsimlik işçi
olarak işe başladım. Yaklaşık iki yıl
inşaatta çalıştıktan sonra 1983’ün
sonlarına doğru açılan sınava girip kadrolu yangın söndürme eri
oldum. 1996’ya kadar bu görevimde çalışmaya devam ettim.
Ardından Meclis Başkanlığı divan
kararı gereği Milli Saraylardaki
yangın söndürme erliği ve bekçilik kadroları lağvedilerek Koruma
Memurluğu adı altında birleştirildi. Dolmabahçe Sarayı’ndaki koruma memurluğu vazifem böyle
başlamış oldu. 2006 yılında amirlik kadrosuna atandım.
– Turhan Bey, Milli Saraylar-
4
da hayli uzun zamandır çalışıyorsunuz, bizlere unutamadığınız bir anınızı anlatır mısınız?
İşe ilk başladığım dönem işin
getirdiği bazı zorluklardan kaynaklanan aşırı soğuk algınlığından tüberküloz oldum. Aksilik bu
ya, o yıllarda İstanbul’da su kıtlığı vardı ve hastaneler hastaları ya zorunlu izne çıkarıyor ya da
geçici olarak taburcu ediyordu.
Benim hastanede yatarak tedavi olmam gerekiyordu. SSK’lı olduğum için Süreyya Paşa Hastanesine yatmam gerekiyordu, ancak orası su kıtlığından hasta kabul etmiyordu. O zamanlar sadece Emekli Sandığı mensuplarına hizmet veren Yedikule Göğüs
Hastalıkları Hastanesine kurumumuzun talebi ve ısrarı neticesinde
kabul edilerek yaklaşık üç aylık bir
tedavi gördüm.
– Turhan Bey, Milli Sarayların sizin hayatınızdaki anlamı
nedir?
Dolmabahçe Sarayı benim
için çok önemli bir mirastır. Dolayısıyla bu gibi tarihi yapıların ve
içindeki tarihi eserlerin korunmasına yönelik çalışırken kesinlikle
taviz vermem. Zira bizlere geçmişimizin bir mirası olan bu eser, bizim de geleceğe aktarmakla mükellef olduğumuz tarihi bir ema-
nettir. Şunu da mutlaka sizlerle paylaşmak isterim ki; bizler çoluk çocuğumuzun rızkını buradan
kazanmaktayız. Herhangi bir yanlış durumunda geçmişe ve bizlere bu güzide eseri bırakanlara ihanet etmiş oluruz.
F
atih GÖKSU; 1976 Adıyaman
doğumlu. 1997–2001 Erzurum Atatürk Üniversitesi Eğitim
Fakültesi Sınıf Öğretmenliği mezunu. Devlet memurluğuna 2001
yılında İstanbul’da Başakşehir Nurettin Topçu İlköğretim Okulunda başladı. Yaklaşık 4 yıllık öğretmenlik meslek hayatından sonra 10 Kasım 2005’te Milli Saraylar
bünyesinde çalışmak üzere koruma memuru olarak Dolmabahçe Sarayı’nda göreve başladı. Halen Dolmabahçe Sarayı’nda Koruma Amirliği görevini yürüten Fatih Göksu İstanbul Fatih Üniversitesi İşletme Bölümünde yüksek lisans eğitimini sürdürmektedir. 7
yıllık evlidir.
– Fatih Bey, Milli Saraylarda
işe nasıl başladınız?
2005 yılında kurum değişikliği için Milli Saraylara müracaatta bulunmuştum. Bu başvuruda
tarihimize ve milli servetlerimize
olan düşkünlüğüm önemli rol oynadı. Müracaatım kabul edilmiş,
cumhuriyetimizin kurucusu Gazi
Mustafa Kemal Paşa’nın vefat ettiği gün olan 10 Kasım, benim işe
başladığım gün olmuştu. Bu, benim için yeni işimi daha da anlamlı kılmıştı, zira –malumunuz– Dolmabahçe Sarayı Atatürk’ün hayata gözlerini yumduğu mekândır.
– Fatih Bey, yaklaşık 5 yıldır
çalıştığınız bu kurum size beklentilerinizi verebildi mi?
Tabi ki böyle güzide bir yerde
çalışmak, kimilerinde farklı duygular uyandırsa da, burada çalışmanın dışarıdan görüldüğü gibi
kolay olmadığını, kendine göre
zorlukları bulunduğunu belirtmek gerekir. Zira tarihi mirası korumanın vermiş olduğu ağır sorumluluk bence öğretmenlik yapmaktan daha zordur.
– Koruma amiri olarak müzemizde öteden beri süregelen zorluklar nelerdir, bahseder misiniz?
Hiç kuşkusuz buradaki en
önemli problem; sürekli insanlarla muhatap olduğumuz için iletişim kurma sorunu olarak öne çıkmaktadır. Bu hususta Başkanlığı
mız 2010 yılını eğitim yılı ilan ederek bu sorunu minimuma indirmek için gerekli çalışmaları başlatmıştır. Diğer ana bir sorun ise
binamızın tarihi bir bina olması
Austos 2010
sebebiyle ısıtma ve soğutma konusunda karşılaştığımız zorluklardır. Yazın nem ve sıcak, kışın
ise soğuk, müze içerisinde çalışan
personeli olumsuz etkilemekte ve
performanslarını düşürmektedir.
– Son olarak Fatih Bey, Dolmabahçe Sarayı’nın sizin için
anlam ve önemi nedir?
Dolmabahçe Sarayı benim
için geçmiş ile gelecek arasındaki köprüdür. Bu köprünün ömrünü uzatmak ve gelecek kuşakların
da bu mirastan pay almasını sağlamak gerekir.
M
ustafa KABUL; 1964 Kırklareli doğumlu. İlk ve orta öğrenimini Üsküp nahiyesinde tamamlayan Kabul, liseyi Kırklareli Endüstri Meslek Lisesinde okudu. 1999– 2003 yılları arasında da
Anadolu Üniversitesi İşletme Fakültesini bitirdi. 1985’te İstanbul’a
taşındı. 1988’de bir yakınının tavsiyesiyle Dolmabahçe Sarayı’nda
işe başlayan Kabul, 2, 3 aylık bir
çalışma döneminden sonra Beylerbeyi Sarayı’na geçip 2000 yılına kadar burada çalışmıştır. Milli Saraylardaki işine bekçi kadrosuyla başlayan Kabul 1998’de koruma memuru kadrosuna geçmiştir. Evli ve 2 çocuk babasıdır.
– Mustafa Bey, saraya giriş
öykünüzü kısaca anlatır mısın?
1988’de bekçi ve itfaiye kadroları için sınav açılmıştı. Milli Saraylarda çalışan bir yakınımın haberdar etmesiyle müracaatta bulundum. Yazılı ve sözlü olmak üzere iki aşamalı bir sınavı geçtikten
sonra işe başladım.
– Mustafa Bey, sarayda değişik noktalarda çalıştınız. Genel olarak karşılaştığınız problem nedir?
Ben, sarayda bilet gişesi, ana
giriş kapısı, Medhal Salonu giriş
kapısı gibi sarayda ziyaretçiyle birebir muhatap olunan noktalarda
çalıştım. Maalesef –üzülerek söylüyorum ki– kendi insanımız, yani
yerli ziyaretçilerle muhatap olmak
hayli zor. Zaman zaman sorunlar
yaşanıyor. Bunun da asıl sebebi,
insanımızın sabırsız olmasıdır.
– Şunu biliyoruz ki sizin çalıştığınız yıllarda Milli Saraylardaki rehberlik hizmeti yeni
yeni oluşuyordu. O zamanlarda sarayların ziyaretçiye tanıtımı hakkında neler söylemek istersiniz?
Tabii o zamanlar şimdiki kadar
rehberimiz yoktu. Sarayların bu
hizmeti daha tam oturmamıştı.
Bekçi kadrosunda olan biz koruma memurları da ziyaretçiye sarayları anlatabiliyorduk. Bir kısmımız yabancı ziyaretçilere de yardımcı olabilmek için ayrıca gayret sarf ediyor ve yabancı dil öğreniyorduk. Ben gerek kendi çabalarımla ve gerekse –ki bu konuda kendilerine minnettarım– rehber arkadaşlardan öğrendiklerimle ziyaretçiye bir şeyler anlatacak
kadar İngilizce öğrendim.
– Sizin Beylerbeyi Sarayı’nı
İngilizce olarak anlatmakla ilgili güzel bir hatıranız var, bunu
biliyoruz. Bizimle paylaşır mısınız?
Hiç unutmam Beylerbeyi
Sarayı’nda çalıştığım yıllarda sarayı anlatabilecek kadar İngilizce öğrenmiştim. Ama sadece bu
kadar! Yani –maazallah– ziyaretçiden herhangi basit bir soru bile
gelse cevaplandırabilecek gücüm
yok. Zaten anlatırken ziyaretçiye
soru sorma şansı bırakmıyordum.
Ancak korktuğum oldu, bir gün
meraklı ve bir o kadar da inatçı ziyaretçinin biri soru soruyor, ben
duymazdan geliyorum, soru soruyor ben duymazdan geliyorum.
Böylece turu bitirdik. Kan ter içerisindeyim. Çetin mücadelem sonucu adamcağız durumu anlamış, sonlara doğru soru sormayı
bırakıp yalnızca beni dinlemiş ve
turun sonunda gayretimden dolayı beni takdir etmişti.
– Mustafa Bey, son olarak
neler söylemek istersiniz?
Bizler kendi dönemlerimizin
şartlarında bu nadide mekânlarda
işe girip buradan uzun yıllar ekmek yedik. Biraz önce sizlere hatıralarımdan çok basit bir örnek
aktardım. Aslında şuna da dikkat
çekmek istedim; yabancı dil böylesi yerlerde oldukça önemli. Milli
Saraylarda ziyaretçiyle birebir diyalog kuracak şekilde çalışacak
her personelin işe alımında dil
şartının da aranması gerekir.
A
ydemir YILDIZ; 1964 Kastamonu doğumlu. Ortaokul
mezunu olan Yıldız ilk ve orta öğrenimini Kastamonu’da tamamladı. 1974’te İstanbul’a taşındı. 1993
yılında Dolmabahçe Sarayı’nda
mevsimlik işçi olarak işe başlayan
Yıldız halen 4 C kadrosunda koruma memuru olarak çalışmaktadır. Önceleri ulaştırmada şoförlük
yaptıktan sonra 2004’te koruma
memuru olarak saray içinde göre-
ve başladı. Babası saray itfaiyesinde çalışmış olan Yıldız evli ve üç
çocuk babasıdır.
– Aydemir Bey, sarayda çalışalı uzun yıllar olmuş, burada
çalışmak nasıl bir duygu?
Sarayda çalışmak güzel bir
duygu, zira kültür mirasımızı korumak ve onu dünyaya tanıtmak
mutluluk verici. Bu yüzden burada çalışmaktan keyif duyuyorum.
– Aydemir Bey, sarayda sizin
için diğerlerinden daha önemli
sayılabilecek bir mekân var mı?
Halife Abdülmecid Efendi Kütüphanesi benim için diğer mekânlardan daha önemlidir.
Zira kütüphanenin ziyarete açıldığı Ocak 2004’ten yaklaşık bir ay
sonra saray içine geçtim ve ilk görev noktam da burası oldu.
– Sarayda uzun yıllar hizmet
vermiş deneyimli bir koruma
memuru olarak iletmek istediğiniz bir husus var mı?
Saray içinde hizmet veren koruma memurları sayısal olarak yetersiz. Sayının ivedilikle arttırılması gerekmektedir. Diğer bir husus olarak; daha kaliteli bir hizmet
için hizmet içi eğitim seminerlerinin süreklilik göstermesi gerekmektedir.
E
rkan ÖZCAN; 1980 İstanbul
doğumlu. 1997’de Beşiktaş
Lisesini bitiren Özcan 2010–2011
eğitim öğretim yılında Anadolu
Üniversitesinde Kamu Yönetimi
okumaya başlayacak. Dolmabahçe Sarayı’nda 2004 yılından bu
yana koruma memuru olarak çalışmaktadır.
– Erkan, saraya giriş öykünü
bizlere kısaca anlatır mısın?
Ben sarayda çalışmış merhum
İbrahim Özcan’ın oğluyum. Babamın vefatından sonra işe başladım. Sarayda sekretarya, idarî
büro, rezervasyon, ana giriş kapısı gibi değişik kısımlarda çalıştım.
– Erkan, bizlerle paylaşmak
istediğin bir hatıran var mı?
Hemen aklıma gelen bir hatıram şöyle; şu an ismini unuttuğum Yıldız Teknik Üniversitesinden bir doçent hanım Selamlık bölümündeki Hünkâr
Hamamı’nın ısıtma ve su deposuyla ilgili bir çalışma yapıyordu.
Araştırma izni kapsamında saraya
gelmişti ve ben kendisine refakat
etmekle görevlendirilmiştim. Tabii ki o doçent hanımın, hamamın
cehennemliklerine girip fotoğraf
çekebilmesi ne mümkün! Kendisine yardımcı olmuş, bu hususta
epey bir yorulmuştum. Sonraları
hoca çalışmasını yayınlamış, hatta profesörlüğe yükselmişti. Çalışmasını inceleme şansım olduğunda ön sözünde hocanın bana teşekkür ettiğini görmüş, çok mutlu olmuştum.
Ayşenur BERBER; 1989 İstanbul doğumlu. İstanbul Güner Akın Lisesinden
2006’da mezun oldu. Lisans eğitimini Anadolu Üniversitesi Halkla İlişkiler Bölümünde sürdüren Berber 21 Ocak 2009’da Dolmabahçe Sarayı’nda kurumun ilk bayan
koruma memuru olarak işe başladı.
- Ayşenur Hanım, kurumdaki ilk bayan koruma memuru olarak duygularınızı bizlerle paylaşır mısınız?
Henüz yirmi yaşındayken bu vasıfla işe başlamak ilk başlarda
tabi ki biraz zor oldu. Fakat buradaki arkadaşlık ve dostluk ortamı sayesinde bu dönemi kolay atlattım. Kurumumuzda koruma memurluğu görevini yapan personelin çoğunluğunun erkek olmasından,
benim bu görevde olduğumu öğrenenler genelde şaşırmaktadırlar.
Fakat bu ön yargının zamanla değişeceğine inanıyorum. Bunun öncüsü olduğum için de kendimi şanslı ve mutlu hissediyorum.
- Ayşenur Hanım, Dolmabahçe Sarayı’nın sizin gibi genç bir
hanımefendinin hayatındaki anlamı nedir?
Öncelikle kendimi yaşıtlarımdan daha şanslı bulduğumu söylemek isterim. Çünkü böylesine güzel ve tarihi bir havayı her gün solumak bence bir ayrıcalıktır. Buna sahip olduğum için ayrı bir gurur duyuyorum. Bunun yanı sıra Dolmabahçe Sarayı dünyanın en önemli
ve görkemli saraylarından biridir. Bu ifade sadece benim düşüncemi
yansıtmıyor. Her yıl müzemizi ziyaret eden farklı ülkelerden bir milyonun üzerinde insan da benimle aynı düşünceye sahip...
5
Austos 2010
Kalemkâr Atölyesi Altn Varak Birimi
F
erhan TEKİNMİRZA; Almanya Münih doğumlu.
1994 yılında Mimar Sinan Üniversitesi Mimarî Restorasyon
Bölümünde ön lisans eğitimini
tamamlayan Tekinmirza 2003
yılında İstanbul Üniversitesi Sanat Tarihi Bölümünü bitirdi. Ardından yüksek lisans eğitimine devam etti ve “Dolmabahçe Sarayı’nın İç Süslemelerinde Kullanılan Teknikler ve
Mekânlardaki Dağılımı” adlı tezini İstanbul Üniversitesi Sanat
Tarihi Bölümünde 2008 yılında tamamladı. Halen aynı bölümde doktora eğitimini sürdürmektedir. Milli Saraylardaki
işine 1997 yılında altın varaklı tabloların çerçevelerinin restorasyonuyla başlayan Tekinmirza Yıldız Teknik Üniversitesi
Milli Saraylar Yüksek Okulunda
“Kâgir ve Ahşap Bezeme Teknikleri” derslerine eğitmen olarak girmektedir.
– Ferhan Hanım, saraya
nasıl girdiniz, biraz bundan
bahseder misiniz?
Mezun olduktan sonra altın
varak restorasyonu ile ilgili değişik yerlerde çalıştım. Ancak mezun olduktan sonra hep aklımda Topkapı ya da Dolmabahçe
Sarayı’nda çalışmak vardı. Üniversiteden hocam Dolmabahçe Sarayı’nda altın varak restorasyonu için eleman alınacağını
söylediğinde başvuruda bulun-
6
dum ve yapılan mülakat neticesinde 1997 yılında Milli Saraylardaki işime başlamış oldum.
– Ferhan Hanım, atölyenizde kaç kişi çalışıyor?
Yıldız Şale’de bulunan kalemkar atölyesindeki arkadaşımızla beraber şu an dört kişiyiz. İşin yoğunluğundan dolayı
eleman sıkıntısı yaşıyoruz. İhtiyacı gidermek için Yıldız Teknik
Üniversitesi Milli Saraylar Yüksek Okulunun başarılı mezunlarından faydalanmak mümkündür.
– İşinizin ne gibi zorlukları var?
Bu alanda çalışan birçok arkadaşımızda olduğu gibi boyun fıtığı bizler için meslekî anlamdaki en büyük risktir. Kullandığımız bazı kimyasal maddelerden kaynaklanan cilt ya
da solunum yolları hastalıklarıyla karşı karşıya kalmak da
mümkündür. Bunların yanı sıra
önemli diğer bir sıkıntı; uzman
bir taşıma ve ambalaj ekibinin eksik olmasıdır. Zira bin bir
güçlükle restorasyonu bitirilmiş tarihî bir eser kimi zaman
taşıma esnasında zarar görebilmektedir.
– Alanınızın uzmanı olarak Dolmabahçe Sarayı ve
tarihî eserlerindeki işçiliğin
gözünüzdeki değeri nedir?
Şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki; Milli Saraylara bağlı sa-
ray, köşk ve kasırlardaki süslemelere her geçen gün hayranlığım daha da artmaktadır.
Zira saraydaki süslemelere her
baktığımda yeni bir detay görüyorum. Bir yandan bunları yakalamaya çalışırken diğer
yandan restorasyon ve konservasyon alanında malzeme
ve yöntem bakımından ortaya
çıkan yenilikleri takip etmeye
çalışıyorum.
– Ferhan Hanım, yaklaşık
on üç yıldır çalıştığınız bu
kurumda unutamadığınız
bir anınız nedir?
Süfera Salonu’nun deniz
tarafında restorasyon ve konservasyon çalışması yaparken
sütunların üstündeki frizde altın varak bir filetoyu temizlerken bir tarih ve isme rastladık: “Felice 1852”. Daha önce
de farklı yerlerde tarih ve isme
rastlamıştık. Fakat, bu, ulaştığımız en erken tarihti. Bununla ilgili tespit ve görüşlerimizi 2006
yılı 150. Yıl Sempozyumu’ndaki
bildirimizde sunduk.
A
rzu AKDOĞAN; İstanbul
doğumlu. 1994 yılında
Zincirlikuyu Yapı Meslek Lisesinden mezun oldu. Kalemkâr
Atölyesi eski şefi Fahri Dinç’in
yönlendirmesiyle 1997 yılında Millî Saraylarda işe başlayan
Akdoğan 1993 yılında Dolmabahçe Sarayı’nda staj yapmış.
Yaklaşık bir yıl kalem işinde çalıştıktan sonra altın varak birimi açılınca bu alana geçti ve
on iki yıldır aynı işi severek yapmakta. On yıllık evli olan Akdoğan iki çocuk annesidir.
– Arzu Hanım, Dolmabahçe Sarayı’nda işe başlamanız
nasıl oldu?
Kalemkâr atölyesinin eski
şefi Fahri Bey okulda hoca olarak derslerimize giriyordu. Başarılı gördüğü öğrencileri bu
alanda çalışmaya teşvik ediyordu. Hocamızın yönlendirmesiyle bu işe başladım.
– Uzun zamandır burada
çalışıyorsunuz, geçmişe baktığınızda unutamadığınız an
ya da anlar nelerdir?
Burada çalışırken hiç unutamadığım anlar kuşkusuz hamilelik dönemlerimdir. Sözgelimi hamileliğimin üçüncü ayında IRCICA’da çalışırken daha
önce hiç çıkmadığım iş iskelesine çıkmak zorunda kalmıştım. Aynı şekilde 2005’teki Zonaro sergisini unutamam. Zira
yedi aylık hamileydim ve sergi
acil olduğundan yoğun çalışmıştık. Dahası çoğu defa ayakta çalışmıştım.
Bir tablo sergisi için altın
varak atölyesinin de bu kadar yoğun çalışmasının nedeni
aşikârdır. Zira koleksiyonumuzda bulunan hemen hemen bütün tablolardaki altın varak işlemeli çerçeveler bu çalışmalara ayrı bir değer katmaktadır.
– Saraya gelen ziyaretçiler süslemede kullanılan altın miktarını hep merak etmiştir. Zira senelerdir kulaktan dolma bilgilerle süslemede tonlarca altının kullanıldığı söylenegelir. Konunun uzmanı olarak bu hususta neler
söylemek istersiniz?
Öncelikle bu soruyu şu yanlış ifadeyi düzelterek cevaplamak gerekir: Altın varak miktarı
konuşulurken kilo ya da gram
değil defter veya yaprak ifadelerini kullanırız. Zira altın varak
çok düşük bir ağırlığa sahiptir.
Altın varak tekniğinin asıl kullanım amacı olabildiğince düşük maliyetle (ince altın yapraklar kullanılarak) zengin ve
ihtişamlı bir görünüm elde etmektir. Örnek verecek olursak sarayda altın varak kullanımının en yoğun olduğu Süfera Salonu’ndaki köşe odaları
ve tüm mobilyaları dâhil buranın süslemesinde kullanılan altın varak miktarı kabaca bir hesapla iki kiloyu bile bulmamaktadır.
Austos 2010
Dolmabahçe Saray Çat Onarmlar
H
epimizin bildiği üzere Dolmabahçe Sarayı
kompleksindeki binaların çatı
örtüleri kurşun kaplamadır. Eldeki bilgilere göre geçen yıllar içinde kurşun çatı kaplamalarında, kısmi onarımlar yapılmıştır. 1991 yılından günümüze kadar geçen 19 yıl içe-
risinde, Saat Müzesi (İç Hazine Dairesi), Kurşun Atölyesi, Harem Bahçesi Kafeteryası, Metal Atölyesi, Camlı Köşk, Başkanlık Binası (Hazine-i
Hassa Dairesi), Hazine Kapı üstü ve
Dolmabahçe Sarayı ana binası, Musahiban
Dairesi
ve Matbah-ı Amire çatılarının kurşun kaplamaları tamamlanmıştır. (Toplam:
23.000 m2)
Dolmabahçe Sarayı kompleksinin, son çatı kurşun kaplama çalışmalarından biri olan
Resim Heykel Müzesi (Veliaht Dairesi) hızla bitirilme aşamasına getirilmiş olup, son iş
olarak da Kültür Tanıtım Dai-
re Başkan Yardımcılığı Binası
(Mefruşat Dairesi) çatı kurşun
kaplaması işine başlanmıştır.
Bu çalışmalar esnasında zamanın, yağmur
sularının ve ahşap zararlılarının büyük tahribatlarına maruz kalmış olan ahşap çatı kirişleri ile aynı durumdaki kaplama tahtaları değiştirilmiştir. Son olarak
da kurşun kaplamaları
özenle yapılmıştır.
Böylece adı geçen
tüm yapılarımızın önümüzdeki uzunca bir süreyi sağlıklı ve korumalı geçirebilmesini sağlamış bulunmaktayız.
Personel Haberleri
Konukevi Sorumlusu Kaya Sözal’in babası vefat etmiştir. Merhuma Allah’tan rahmet yakınlarına başsağlığı dileriz.
Tanıtım Tahsisler Birimi Memuru Fatma Çetinçalı’nın babası vefat etmiştir. Merhuma Allah’tan rahmet yakınlarına başsağlığı
dileriz.
Dolmabahçe Sarayı Rehberi Levent Şükrü Küçükoğlu 04 Haziran
2010 Antalya Olympos’ta bisiklet kazası geçirmiştir. Geçmiş olsun dileklerimizi iletir sağlıklı günler dileriz.
Doktorlukta görev yapan Ömer Faruk Şenbilir dünya evine girmiştir. Tebrik eder, mutluluklar dileriz.
Dolmabahçe Sarayı Rehberlerinden Mehmet Ekinci ile Rehber
Çiğdem Dönücü 20 Haziran 2010 günü nişanlanmıştır. Çifte
mutluluklar dileriz.
Dolmabahçe Sarayı Rehberi Osman Nihat Bişgin 21 Temmuz
2010 Çarşamba günü Zeynep Doğan hanımefendi ile nişanlanmıştır. Çifte mutluluklar dileriz.
Milli Saraylara bal dier yaplarn
kurun çat onarmlar;
•
•
•
•
•
Küçüksu Kasrı
1995 yılında tamamlandı.
Yıldız Şale (Kuleler, Kuşluk Binası) 1999 yılında tamamlandı.
Ihlamur Kasrı (İki Köşk)
1998 yılında tamamlandı.
Bursa Hünkar Köşkü
1998 yılında tamamlandı.
Hereke İpekli Dokuma ve Halı Fabrikası
Willhelm Köşkü
1998 yılında tamamlandı.
• Aynalıkavak Kasrı
2008 yılında tamamlandı.
• Beylerbeyi Sarayı Mermer Köşk
2008 yılında tamamlandı.
• Beykoz Kasrı
2009 yılında tamamlandı.
• 2011–2012–2013 yıllarında Beylerbeyi Sarayı, Sarı Köşk ve Deniz
Köşkleri’nin çatılarının ahşap onarımları ve kurşun kaplamalarının yapımı planlanmaktadır.
7
Tarih’ten Notlar
Austos 2010
19. Yüzylda Osmanl Saraynda
Muâyede / Bayramlama Merasimleri...
GÜLLER KARAHÜSEYN
O
smanlı İmparatorluğu’nda,
Şevvâlin ilk günlerinde Ramazan Bayramı ve Zilhicce’nin
10. gününde Kurban Bayramı
devlet törenleriyle kutlanırdı. Padişahlar, Topkapı Sarayı’nda ikamet ettikleri dönemde bu iki
bayram dolayısıyla Sultan Ahmed veya Ayasofya Câmii’ne
alayla gider, Müslüman tebeasıyla beraber namaz kılar ve sarayda devlet ricâliyle bayramlaşırlardı. Bu bayramlaşma bir merasim çerçevesinde gerçekleştirilirdi. Bayram merasimlerinin düzenlenmesine, katılımın geniş
tutulmasına ve törene rütbeleri
icâbı dahil olan zevâtın törende
hazır bulunmasına büyük önem
verilirdi. Dolayısıyla, Osmanlı’da
muâyedelerin/ bayramlaşmaların alelâde birer bayramlaşma ritüelinin ötesinde anlamlar taşıdığı görülmektedir.
Sultan Abdülmecid, 1856 yılında Dolmabahçe Sarayı’na taşındıktan sonra da onun yerine
tahta geçen Sultan Aziz döneminde 1867 yılına kadar bayram
merâsimlerinin gelenek olduğu
üzere Topkapı Sarayı’nda yapılmasına devam edildi. Sanılabileceği gibi bayram merâsimleri
hemen Dolmabahçe Sarayı’nın
muâyede salonunda yapılmaya başlanmadı. Büyük bayramlaşmanın yapıldığı yer hâlâ Topkapı Sarayı’nda Bâbüssaâde’nin
önü ve elbette Sultan Ahmed
de bayram namazının kılındığı
câmiydi.
Sultan Abdülhamid’in saltanatının ilk yıllarında da bayram
namazı, daha önceden âdet olduğu üzere, Topkapı Sarayı’ndan
Sultan Ahmed Câmii’ne düzenlenen bir alay sonrası bu câmide
kılınırdı. Nâdiren bazı vesîlelerle
Fatih Câmii’nde de bayram namazı kılındığı oluyordu. Sultan Abdülhamid tahta geçtik-
8
TBMM Milli Saraylar
Daire Başkanlığı adına:
Yasin YILDIZ
ten kısa bir süre sonra, imparatorluğu Dolmabahçe yerine Yıldız korusu içinde inşâ ettirdiği
30’u aşkın köşk ve kasırdan oluşan Yıldız Sarayı’ndan idare etmeye karar verince, hem bölgenin yerleşim düzeni ve demografik yapısı, hem de resmî törenlerin adresi değişti.
Genç pâdişâh, sarayı Yıldız’a
naklettikten sonra selâmlıklar
ve bayram törenleri için Beşiktaş meydanına bakan Mimar
Sinan’ın eseri olan Sinan Paşa
Câmii’ne gitmeye başladı. Sultan Abdülhamid’in tahta çıktığı
günlerde Cuma selâmlıklarının
yapıldığı Sinan Paşa Câmii, bayram namazlarının da değişmez
adresi oldu. Pâdişâh, her sene
iki bayram namazını da mutlaka Beşiktaş meydanındaki bu
câmide kılardı. Sultan önce alayla câmiye gidip namaz kılar, yarım saat kadar sonra aynı alayla “muâyede”nin, yani bayramlaşma töreninin gerçekleşeceği
Dolmabahçe Sarayı’na giderdi.
Bayram gününün resmî elbisesi kılıçlarıyla beraber büyük üniforma, rütbesizler için İstanbulin idi ve nişânların kordonlarıyla birlikte takılması gerekiyordu.
Kaynaklarda Dîvân Yeri olarak tanımlandığı hâlde bayramlaşma törenlerinin yapıldığı yer
olması sebebiyle Muâyede Salonu olarak adlandırılan salon
Yayın Kurulu
Adına Editör:
Güller KARAHÜSEYİN
geniş ve yekpâre mekânı dolayısıyla kalabalık bir kitlenin katıldığı törenlerin düzenlenmesine elverişliydi. Salonun dört
ana sütun üzerinde yükselen
kubbesi her türlü sesi yankılatan bir akustiğe sahiptir. Dört
ana sütundan başka dekoratif
amaçlı 56 sütun, salonun köşelerinde odalar ve koridorlar vardır. Kubbeden tüm haşmetiyle sarkan görkemli kristal avize salona ışığıyla katkıda bulunur. Törende pâdişâhın oturacağı taht bayramdan iki gün
önce Teşrîfât-ı Umûmiye Nâzırı
mârifetiyle kapalı bir arabanın
içinde ayrı parçalar halinde Dolmabahçe Sarayı’na getirilir, burada birleştirilerek muâyede salonunun kara tarafına yerleştirilir ve törenin akışını düzenleyecek olan yer halıları serilirdi.
Pâdişâhın işareti üzerine
salonda bulunması gerekenler yerlerini almaya başlardı.
Hanedân mensubu olanlar tahtın arkasında birinci sırayı, damatlar ikinci sırayı oluştururdu.
Yâverân, mâbeyn kâtipleri ve
bendegân tahtın sağ ve sol tarafında yerlerini alır, saray harici diğer erkân da teşrîfâttaki
yerlerine göre salonda dizilirdi. Ulemâ sultanın sol tarafında,
vezîrler ve diğer mülkî ve askerî
erkân sağ tarafında yer tutarlardı. Genellikle salonun tahtın ku-
rulduğu kara tarafının üstündeki galeride Muzıka-i Hümâyûn
bulunurdu. Tahtın karşı tarafına
ve salona açılan koridorlara, tören boyunca kıpırdamadan duran hademe-i hassa ile silahşorlar ve zâbitler dizilirdi.
Elçiler ve muâyedeye katılma hakkına sahip yabancı misafirler sabah saat 05.30 civarında
kaldıkları yerlerden saray arabalarıyla kavaslarca alınır, 06.00 sıralarında sarayda toplanmaya
başlarlardı. Mâbeynde bir bekleme odasında ağırlanırlar, saat
07.00 sularında muâyede salonunun deniz tarafında, yukarı galerideki yerlerine alınırlardı. Elçiler ve diğer misafirler,
teşrîfâtçılar tarafından, derecelerine göre genellikle hanımlar
ön tarafta, beyler arka tarafta
yer almak üzere tribünlerde yerlerine oturtulurdu. Arkada yüksek pencerelerin önünde, törenden sonra ikram edilmek üzere
altın tepsilerde zengin bir büfe
olurdu. Muzıka tören öncesinde, herkes beklerken hafif müzikler çalar ve tören başlardı.
İstanbul’da bayramlarda arife günü ikindiden itibaren, Kurban Bayramı’nda 4. gün, Ramazan Bayramı’nda 3. gün ikindiye
kadar, beş namaz vaktinde 21’er
pare olmak üzere top atışı yapılırdı. Pek tabii bayram süresince
şehir kandillerle süslenir, sultan
efendilerin yalıları geceleri projektörlerle aydınlatılırdı. Gece
ışık donanmaları İstanbullular
için vazgeçilmez bir eğlence vesilesiydi. Rağbet dolayısıyla değişik donanmalar denenmiş, zaman zaman Avrupa’dan yeni
icat aydınlatma araçları ve bunları kuracak kişiler getirtilmişti.
* Hakan Karateke, Padişahım Çok
Yaşa! Osmanlı Devletinin Son Yüzyılında Merasimler, İstanbul 2004; M. Burak
Çetintaş, Dolmabahçe’den Nişantaşı’na
Sultanların ve Paşaların Semtinin Tarihi,
İstanbul 2005.
Adres: TBMM Milli Saraylar Daire Başkanlığı,
Dolmabahçe Sarayı, Beşiktaş, İSTANBUL.
Tel: 212 236 90 00 - Faks 212 227 66 73
www.millisaraylar.gov.tr
Baskı:
Renk Matbaası
0212 612 11 27

Benzer belgeler

Milli Saraylar Bülteni

Milli Saraylar Bülteni Daire Başkan Yardımcımız Sinan Bölek eşlik etti. Muayede Salonu’na hayran kalan Güldal Mumcu, Harem Dairesi, Atatürk’ün çalışma ve yatak odasına büyük ilgi gösterdi. Sarayın dekorasyonu ile avize, ...

Detaylı

Milli Saraylar Bülteni

Milli Saraylar Bülteni Daire Başkan Yardımcımız Sinan Bölek eşlik etti. Muayede Salonu’na hayran kalan Güldal Mumcu, Harem Dairesi, Atatürk’ün çalışma ve yatak odasına büyük ilgi gösterdi. Sarayın dekorasyonu ile avize, ...

Detaylı

Sofra Takımları Koleksiyonu

Sofra Takımları Koleksiyonu Meclisi Başkanı Takahiro Yomomichi onuruna bir akşam yemeği verdi. Dolmabahçe Sarayı’nda gerçekleşen yemek

Detaylı