İngilizce metni ve Türkçe çevirisini buradan indirebilirsiniz.

Transkript

İngilizce metni ve Türkçe çevirisini buradan indirebilirsiniz.
İş Hayatı İçin İngilizce Dersi 1. Hafta Çevirileri
ABORIGINES
'Aborigines' are the first or original inhabitants of a country.
First: ilk
Inhabitant: Yerli, yerleşik
Country: Ülke
Aborjinler, bir ülkenin ilk ya da orijinal yerlileridirler.
The Australian Aborigines have lived in Australia for over 40,000 years.
Live: Yaşamak
Over: Üzerinde
Avustralyalı Aborjinler 40,000 yıldan fazladır Avustralya’da yaşamaktadırlar.
At one stage in their history, there were possibly over a million Aborigines.
Stage: Sahne, dönem
Possibly: Muhtemelen
Tarihlerinin (en azından) bir döneminde, muhtemelen bir milyonun üzerinde Aborjin olmuştur.
However, when the first white settlers arrived in the 18th century and stole their land, many
Aborigines died fighting to protect it.
However: Buna rağmen
Settler: Yerleşik, yerleşimci
Arrive: Varmak
Century: Yüzyıl
Stole (steal’in 2. Hali): Çalmak
Land: Arazi
Die: Ölmek
Fight: Savaşmak, kavga etmek
Protect: Korumak
Buna rağmen, ilk beyaz yerleşimciler 18. Yüzyılda (kıtaya) ulaşarak topraklarını ele
geçirdiklerinde, birçok Aborjin onları korumak için savaşırken öldü.
Today, only about 100,000 survive.
Today: Bugün, günümüzde
Only: Sadece
About: Yaklaşık, civarında
Survive: Hayatta kalmak
Bugün yaklaşık olarak sadece 100,000’i hayattadır.
Although some still live a traditional life in remote desert areas of the Australian outback, many
now live in poor conditions in cities and towns.
Although: -e rağmen
Still: Hala
Live: Yaşamak
Traditional: Geleneksel
Romote: Uzak
Desert: Çöl
Area: Alan
Outback: Dışı
Poor: Yoksul, fakir
Condition: Şart
City: Şehir
Town: Kasaba
Bazıları Avustralya’nın dışındaki uzak çöl alanlarında hala geleneksel bir hayat yaşasalar da,
çoğu şimdilerde şehir ve kasabalarda yoksul/kötü şartlarda yaşamaktadırlar.
1
They have suffered for two hundred years from white exploitation.
Suffer: Acı çekmek, muzdarip olmak, maruz kalmak
Exploitation: Sömürü
Onlar iki yüzyıldır beyazların sömürüsüne maruz kalmaktadırlar.
However, the Australian government has recently given some land back to them including
'Uluru'.
Government: Hükümet
Recently: Yakın zamanda
Give: Vermek
Include: İçermek
Fakat, Avustralya hükümeti yakın zamanda Uluru’yu da içeren bazı toprakları onlara geri
vermiştir.
This huge rock, in the centre of Australia, is of great importance to the Aborigines.
Huge: Büyük, kocaman, devasa
Rock: Kaya
Centre: Merkez
Great: Büyük
Importance: Önem
Avustralya’nın merkezindeki bu devasa kaya, Aborjinler için büyük öneme sahiptir.
Although winning back this land is encouraging, the Aboriginal people know there is a long
way to go before they win back the rest of their land.
Win back: Geri kazanmak, tekrar elde etmek
Ecouraging: Cesaret verici, umut verici
Know: Bilmek
A long way: Uzun bir yol
Rest: Geriye kalan
Bu araziyi geri almış olmaları umut verici olsa da, Aborjin insanları topraklarının kalanını geri
almalarından önce uzun bir yol gitmeleri gerektiğini bilmektedirler.
1. When did Aborigines arrive in Australia?
Aborjinler Avustralya’ya ne zaman gelmişlerdir?
The Australian Aborigines have lived in Australia for over 40,000 years.
Live: Yaşamak
Over: Üzerinde
Avustralyalı Aborjinler 40,000 yıldan fazladır Avustralya’da yaşamaktadırlar.
They arrived in Australia more than 40,000 years ago.
2. Why is the population of the Australian Aborigines smaller now?
Neden Avustralyalı Aborjinleri n nüfusu bugün daha küçüktür?
Because, many Aborigines died fighting to protect their land from white settlers.
3. Where do most of the Australian Aborigines live?
2
Çoğu Aborjin nerede yaşamaktadır?
Most of the Aborgines now live in poor conditions in cities and towns.
4. What is 'Uluru'?
Uluru nedir?
It is a huge rock, in the centre of Australia, which is of great importance to the Aborigines.
EDUCATIONAL STANDARDS
After rising steadily for almost a century, standards of education in the public schools of
Europe and North America have come to a standstill.
Rising: Artış
Steadily: Aşama aşama, tedricen
Almost: Neredeyse
Century: Yüzyıl
Education: Eğitim
Public school: Devlet okulu
North America: Kuzey Amerika
Come: Varmak, gelmek
Standstill:
Durma noktası, kesilme
Neredeyse yüzyıl süren aşamalı bir yükselişin ardından, Avrupa ve Kuzey Amerika’daki devlet
okullarının eğitim standartları belli bir noktada kalmıştır.
In fact, in the opinion of many parents and employers, they are actually falling.
In fact: Gerçekte
Opinion: Düşünce, kanaat
Parents: Ebeveyn
Employer: İşveren
Fall: Düşmek, azalmak
Gerçekte, birçok ebeveyn ve işverenin kanaati onların (bu standartların) düştüğü yönündedir.
More and more children are leaving school at an early age.
More: Daha fazla
Leave: Bırakmak, ayrılmak
Early: Erken
Age: Yaş
Çok daha fazla çocuk erken bir yaşta okulu terk etmektedirler.
Naturally, they have very little knowledge of reading and writing.
Naturally: Doğal olarak
Little: Az, küçük
Knowledge: Bilgi
Reading and writing: Okumak ve yazmak
Doğal olarak onların okuma ve yazmaya dair bilgileri çok sınırlıdır.
Thus, the number of illiterate people is increasing, bringing about a social problem once
again.
Thus: Böylece
Number: Sayı
Illiterate: Cahil, okuma yazma bilmeyen
Increase: Artmak
Bring about: Getirmek
Once again: Bir kez daha
3
Böylece okuma yazma bilmeyen insanların sayısı artarak, bir kez daha sosyal bir soruna
neden olmaktadır.
With dropout rates of twenty-seven per cent in high schools and fifty per cent in colleges, the
American
education system is clearly in trouble.
Dropout rates: Okul terk oranı
High school: Lise
Clearly: Kesin olarak, açıkça
Trouble: Sorun
Liselerde %27’lik ve kolejlerde %50’lik okul terk oranları ile, Amerikan eğitim sistemi kesin
olarak sorunludur.
In Europe, the number of children who leave school is going up too, though lower than that in
the United States.
Leave: Ayrılmak
Go up: Artmak, yükselmek
Though: -e rağmen
Lower: Daha düşük
Okulu bırakan çocukların sayısı, Birleşik Devletlerdekinden daha düşük olsa da, Avrupa’da
da yükselmektedir.
There are various factors that cause the decrease in educational standards.
Various: Çeşitli
Cause: Neden olmak
Decrease: Düşmek, azalmak Factor: Etken, neden
Eğitim standartlarının düşmesine neden olan çeşitli etkenler bulunmaktadır.
Some people say that overcrowding and lack of discipline are major factors.
Overwrowding: Aşırı kalabalık
Lack: Eksiklik
Major: Büyük, esas
Bazı insanlar aşırı kalabalığın ve disiplin eksikliğinin esas nedenler/etkenler olduklarını
söylerler.
Others say that much importance has been given to
subjects like art and drama.
Other: Diğer, öteki
Subject: Konu
Art: Sanat
Much: Çok
Diğerleri sanat ve drama gibi konulara fazla önem verilmesini saymaktadırlar/neden
göstermektedirler.
However, more practical subjects have been neglected.
Practical: Pratiğe dönük
Neglect: İhmal etmek, yok saymak
Buna rağmen, daha pratiğe yönelik konular ihmal edilmektedirler.
For many teachers, on the other hand, the problem is
not of falling standards but of rising expectations of parents and employers.
4
On the other hand: Öte yandan
Expectation: Beklenti
Fall: Düşmek
Birçok öğretmene göre, öte yandan, sorun standartların düşmesi değil ebeveyn ve işverenlerin
beklentilerinin yükselmesidir.
According to these teachers, the demands of parents and
employers are getting higher and this is causing the problem.
According: -e göre
These: Bunlar
Demand: Beklenti, talep
Get higher: Yükselmek
Bu öğretmenlere göre, ebeveynler ve işverenlerin beklentileri yükselmekte ve bu da soruna
neden olmaktadır.
Whether or not standards in public schools are actually falling, many parents feel that the only
way to secure a good education for their children is to send them to private schools, which
generally have smaller classes and stricter discipline.
Whether or not: Öyle ya da böyle
Feel: Hissetmek
Secure: Garantiye almak
Send: Göndermek
Private school: Özel okul
Generally: Genellikle
Smaller: Daha küçük
Class: Sınıf
Strict: Katı
Öyle ya da böyle, devlet okullarının standartları gerçekten de düşerken, birçok ebeveyn
çocukları için iyi bir eğitimi garanti etmenin tek yolunun onları, daha küçük sınıfları ve daha
katı disiplini olan özel okullara göndermek olduğunu hissetmektedirler.
The popularity of such schools is growing steadily, despite the high tuition.
Popularity: İlgi, alaka
Such: … gibi
Grow: Artmak, büyümek
Despite: -e rağmen
High tuition: Yüksek ücret/harç
Yüksek ücretlerine rağmen bu okulların popülaritesi aşama aşama artmaktadır.
In the United States, for example, eleven per cent of all school children attend private schools;
in Europe, over sixteen per cent do so.
For example: Örneğin
Attend: Gitmek, devam etmek
Birleşik Devletlerde, örneğin, tüm okul çocuklarının %11’i özel okullara giderken; Avrupa’da
ise %16’dan fazlası bunu yapmaktadır.
5

Benzer belgeler

Avustralya - Oyun Benim İlacım

Avustralya - Oyun Benim İlacım Avustralya Başkent Bölgesi adı verilen bölgede yer alan tasarlanmış kenttir.

Detaylı