Türkiye Cumhuriyeti` nin 86. Yılı Kutlu Olsun

Transkript

Türkiye Cumhuriyeti` nin 86. Yılı Kutlu Olsun
Ekim 2009 / Sayı: 2
T.C. Kocaeli Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği Kulübü Aylık Online Dergisi - www.koujmk.com
KOUJMK
Türkiye Cumhuriyeti’ nin
86. Yılı Kutlu Olsun
Tanıtım
KOÜ & UMUTTEPE
Kapak Resmi: Prof. Michael S. // http://www.uncwil.edu/earsci/
Yeni Bir Umut
TORYUM
Pratik Bilgiler
BUZLU SU
Jeoloji
KUTUPLARDAKİ BUZLAR ERİRSE?
T.C. Kocaeli Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği Kulübü Aylık Online Dergisi - www.koujmk.com
KOUJMK
T.C. Kocaeli Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği Kulübü Aylık Online Dergisi
Sahibi
T.C. Kocaeli Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği Kulübü
Ekim 2009 / Sayı: 2
Kocaeli Üniversitesi & Umuttepe Merkez Yerleşkesi
Tanıtım
2
Açılım
Eğlence
3
Dev Platform Yolda
Haber
4
Toprak Aşınması
Jeoloji
5
Garip Bilimsel Haberler
Bunları Biliyor Musunuz?
6
İtalya’ da Ters Dönmüş Volkan Bulundu
Haber
8
Toryum
Jeoloji
9
Editör
Onur Soysal
Yazı Ekibi
Çiğdem Sabuncu
Hilal Mutlu
Merve Çıldır
Murat Sarışen
Grafik & Tasarım
Enes Zengin
Katkıda Bulunanlar
Okan Irgaç
İletişim Bilgileri;
Posta Adresi: Eski İstanbul yolu 10.km T.C. Kocaeli Üniversitesi Umuttepe
Merkez Yerleşkesi Mühendislik Fakültesi (1) İzmit/Kocaeli 41380
E-mail: [email protected]
Web: www.koujmk.com
Bu dergi T.C. Kocaeli Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği Kulübü tarafından
aylık olarak www.koujmk.com web sitesi üzerinden yayınlanır. Dergi içeriği
kaynak gösterilerek kullanılabilir.
Buzlu Su İle Kilo Verin
Günlük Pratik Bilgiler
10
Kutuplardaki Buzlar Erirse
Jeoloji
11
Türkiye Cumhuriyeti’ nin 86. Yılı Kutlu Olsun
Cumhuriyet Bayramı
12
Tanıtım
2
Kocaeli Üniversitesi & Umuttepe Merkez Yerleşkesi
Üniversitemizin kısa tarihçesi ve merkez yerlekemiz hakkında kısa bilgiler;
1976 yılında Kocaeli Devlet Mühendislik ve Mimarlık Akademisi adı altı nda Elektrik ve Makine
Fakülteleri, Temel Bilimler Fakültesi ve Yabancı Diller Enstitüsü kurulmuştur. Kurulan bu kurumlar, 1982 yılında
Yıldız Üniversitesi'ne Kocaeli Mühendislik Fakültesi olarak bağlanmış 3 Temmuz 1992 tarih ve 3837 sayılı kanun
ile Kocaeli Üniversitesi adını almıştır.
Temmuz 2008 tarihi itibariyle; 170 profesör, 104 doçent, 453 yardımcı doçent, 294 öğretim görevlisi, 169
okutman, 668 araştırma görevlisi, 47 uzman olmak üzere toplam 1905 akademik, 989 idari personeli olan Kocaeli
Üniversitesi'nin 11 fakülte, 7 yüksekokul, 1 devlet konservatuvarı, 19 meslek yüksekokul ve 3 enstitüsü
bulunmaktadır. Temmuz 2008 itibariyle 43.183 öğrencisi ile eğitim-öğretimini sürdürmektedir.
? Bugün üniversitemiz; 11 Fakülte, 7 Yüksek Okul, 1 Devlet Konservatuarı, 3 Enstitü, 18 Meslek Yüksekokulu ve
51.000 öğrencisi ile eğitim öğretimine devam etmektedir.
? Türkiye’de bir üniversite yerleşkesinin tamamının ilk defa projelendirilmiş, ilk 4 yılda açılışı yapılmış ve 8 yıl
içinde bitirilmesi planlanmıştır.
? Üniversitemizdeki tüm mekanik cihazlar otomasyona bağlı olup, yerleşke dışından bile kumanda
edilebilmektedir.
?
Umuttepe Yerleşkesi otomatik bahçe sulama sistemine sahiptir.
?
Türkiye’de ilk defa bizim üniversitemizde bir arıtma tesisi kurulmuştur.
?
Türkiye’nin en modern kongre ve kültür merkezlerinden biri Üniversitemize aittir.
? Umuttepe Yerleşkesi’nin 800 dönümlük arazisinin sit alanı içine girmektedir ve yakında burada arkeolojik
çalışmalar başlayacaktır, (Umuttepe Yerleşkesinin toplam alanı 6500 dönümdür. Sit alanı içerisine giren bölümde
herhangi bir yapılaşma söz konusu değildir.)
? KOÜ Tıp Fakültesi Hastanesinin depreme dayanıklı olarak yapılmış ve binada 250 izalatör ve 2500
amortisman kullanılmıştır.
? Türkiye’de engelli öğrencilerimiz için merdiven asansörler ilk defa Üniversitemiz Fen-Edebiyat Fakültesi’nde
kullanılmaktadır.
? Türkiye’deki Kredi Yurtlar Kurumu yurtlarından en modern ve donanımlıları Umuttepe yerleşkemiz içinde
bulunmaktadır.
? Umuttepe Yerleşkesi’ndeki sanat eserleri Güzel Sanatlar Fakültesi Heykel bölümü tarafından uluslararası
yarışmalar için yapılmıştır.
? Umuttepe yerleşkemizdeki Atatürk Anıtı Güzel Sanatlar Fakültesi öğretim üyelerinden Yrd.Doç. Nevzat Atalay
tarafından planlanarak altı ay içinde bitirilmiştir. Ayrıca dekorasyon çalışmaları aynı fakülte tarafından
yürütülmüştür.
? Karamürsel’de Barbaros Denizcilik Yüksek Okulu kurulmuştur. Böylece Karamürsel’deki okul sayımız 4’e
yükselmiştir.
? Erasmus öğrencileri ve Öğretim Üyeleri için Anıtpark ve Umuttepe yerleşkesinde misafirhane çalışmaları
devam etmektedir.
Kaynak: www.kocaeli.edu.tr
T.C. Kocaeli Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği Kulübü Aylık Online Dergisi - www.koujmk.com
Ekim 2009 / Sayı: 2
Eğlence
3
Açılım
Bir tanecik yurdumda, bir açılım rüzgârıdır ki tozu dumana katmış gidiyor. Yurt içi, yurt dışı, siyasi, dini,
kitlesel, bireysel, etnik, epik, didaktik, ampirik her türlü açılım yapılırken, şu rüzgar biraz da bizi yellesin istiyoruz.
Az şöyle açılın…
Benim paket önerim şöyledir;
? Eş dost, akraba ve çevrede bulunan insanlar tarafından, “Sen bilirsin” ile başlayıp her türlü taşın, metalin,
nesnenin sorulması yasaklansın. Evrende her şey, insan bile topraktan gelip toprağa gider, o kadar şeyi bilsek
zaten okumazdık.
? Çekiç fiyatları düşürülsün, mümkün değil ise, “ya ben onu sanayide on liraya yaptırırım.” Önermesi tedavülden
kaldırılsın.
?
Büyütece Lup denmesin, komik oluyor, üst üste söyleyin, “lup lup lup” bak çok komik…
?
Üniversitelerde diksiyon dersleri verilsin veya jeolojik terimler söylenebilir hale getirilsin.
? Ülke şartlarının sıkıntılı olduğu su götürmez bir gerçek. Kızların nazı, erkeklerin cazından geçilmiyor güzel
yurdumda, bu yüzden herkese iş ve eş imkânı sağlansın.
?
Mohs Skalası’ nın puanları düşürülsün.
?
Düzgün nişan alınabilen dürbünlü spor ayakkabılar üretilsin.
?
Bülent Ersoy takılarını satıp Türkiye' nin dış borcunu ödesin.
?
Öğrencilere PS3, xBox, Wii ve Laptop yardımı yapılsın, burs bağlansın.
?
Yaptığımız esprilere gülünsün (bu dâhil)
?
Milla Jojovic bir dahaki sayıya röpörtaj versin.
?
Ajdar Eurovision' a katılsın.
Bu açılıma da, diğer açılımlar gibi özenle yaklaşılmasını istiyor, insanlarımızın bu konudaki duyarlılığına
güveniyoruz. Aksi takdirde biz hayatımızda hiçbir değişiklik olmadan devam edecek, paşa paşa okuluma
gideceğiz.
Hazırlayan: Okan Irgaç
T.C. Kocaeli Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği Kulübü Aylık Online Dergisi - www.koujmk.com
Ekim 2009 / Sayı: 2
Haber
4
Dev Platform Yolda
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, Norveç'ten gelecek büyük bir petrol arama platformunun
Aralık ayında Sinop'a ulaşacağını bildirdi.
Bakan Yıldız, Maden Tetkik Arama (MTA) Genel Müdürlüğü ile TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası
işbirliğince düzenlenen 2. Uluslararası Karadeniz Bölgesi Jeoloji Sempozyumu öncesinde gazetecilerin sorularını
yanıtladı.
Yıldız, Karadeniz'de sürdürülen petrol ve doğal gaz arama çalışmalarının ne durumda olduğuyla ilgili
soruyu yanıtlarken, TPAO ve Petrobrass ile yapılan anlaşmaların artık somut adımlara dönüşmeye başladığını
söyledi.
Bu kapsamda petrol ve doğal gaz arama çalışmalarında kullanılmak üzere Norveç'ten bu ay içinde büyük
bir petrol arama platformunun yola çıkacağını ifade eden Yıldız, Aralığın ortalarında Sinop açıklarında olacak.
Platformun 120 metre uzunluğunda kulesi var. Platformun İstanbul'dan geçişinde ve arama çalışmalarına
başlaması sırasında tören düzenlemeyi planlıyoruz" diye konuştu.
Karadeniz'de sürdürülen arama çalışmalarından oldukça umutlu olduğunu anlatan Bakan Yıldız, bu
kapsamda 450 milyon dolar civarında bir yatırım yapılacağını söyledi. Akçakoca'da da doğal gaz arama
çalışmalarının devam ettiğini, burada bulunan doğal gazın Türkiye'de kullanılan miktarın 40'ta 1'ine denk geldiğini
ifade eden Yıldız, bu miktarı artırmayı planladıklarını kaydetti. MTA'nın Karadeniz'in altındaki jeolojik yapıyı tespit
etmek amacıyla sismik arama gemisiyle ilgili olarak 60 milyon dolarlık yatırım planladıklarını belirten Bakan Yıldız,
şöyle konuştu;
"Bu rakam bu konsepte göre düşük gelebilir ama yapacağı iş son derece önemli. İki yol içinde gelecek
olan bu geminin yerini kiralama yöntemiyle bunu yapıyorduk ama artık bizim gerek depremle ilgili gerek jeoloji ile
ilgili yapacağımız çok fazla araştırma var. İki boyutlu sismik araştırmalar böylece üç boyutluya da geçebilecek. O
açıdan bunu son derece önemsiyorum."
Bakan Yıldız, Petrobrass ile yapılan bu sondaj çalışmaların 2-3 yıl sürebileceğini sonuçta ciddi rezervlere
ulaşabileceklerini söyledi. Bu konuda her zaman temkinli demeç verdiklerini ifade eden Yıldız, Karadeniz'de hem
petrol hem de doğal gaz ile ilgili çalışmaların kesintisiz devam edeceğini söyledi. Bakan Yıldız, rüzgar santralleri
ihalesiyle ilgili soru üzerine de EPDK'nın yarışma yönetmeliğiyle alakalı bütün ayrıntıları açıkladığını belirtti. "Şu
ana kadar 600'e kadar müracaatın 76 bin megavat civarında başlayan öyküsünü bu yıl sonuna kadar
nihayetlendirmek istiyoruz" diyen Bakan Yıldız, bu konuda teknik değerlendirmeleri Enerji İşleri Etüd İdaresi'nin
yapacağını kaydetti.
Kaynak: Anadolu Ajansı
T.C. Kocaeli Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği Kulübü Aylık Online Dergisi - www.koujmk.com
Ekim 2009 / Sayı: 2
Jeoloji
5
Toprak Aşınması
Yüzyıllar boyu yağmurun, rüzgârın, don olaylarının, hattâ insanların etkisiyle yerkabuğunun görünümü
yavaş yavaş değişmiştir. Bütün bu doğal ya da yapay kuvvetler zamanla en sert kayaları bile parçalayabilir ve
böylece Dünya'nın yüzey şekillerini tümüyle değiştirebilir.
Bitmez Tükenmez Bir Etki
Yerkürenin bizim bulunduğumuz bölgelerinde su en önemli aşındırma etkenidir. Yağmur suları vadilerin
yamaçlarından dereler halinde akar ve ırmaklarla akarsuların yataklarında toplanarak geçtiği yerde vadiler açar.
Suyun bazı kayaları (özellikle kireçtaşı kayalarını) oyarak düdenler ve mağaralar meydana getirdiği de olur. Aynı
şekilde deniz suları da yalıyarların tabanlarını aşındırır ve sonunda yalıyar çökerek «geriler».
Dağlarda ve soğuk iklimli bölgelerde don olayının aşındırıcı etkisi çok güçlüdür. Toprağın çatlaklarından
içeriye sızan su donunca hacmi genişler ve kayaları içten parçalar. Bu soğuk bölgelerde karların oluşturduğu
buzullar da geniş vadiler oyan önemli bir etkendir.
Özellikle hızını ve şiddetini kesecek hiç bir engelin bulunmadığı çöllerde rüzgârın etkisi çok fazla olur. Yerden
kaldırdığı kum tanelerini yüzey şekillerinin üzerine savuran rüzgâr, kayaların diplerini aşındırır ve koskoca
kayaları bir mantar biçimine sokabilir.
Nihayet, çevresindeki doğadan düşüncesizce yararlanmaya kalkışarak, rüzgârın önüne büyük bir engel
olarak çıkan tepeleri ya da ormanları ortadan kaldıran, suların toprağa sızmasını kolaylaştıracak galeriler açan
insanoğlu da, bütün bu aşındırma olaylarının etkisini arttırmakta yardımcı olur. Böylece aşındırma olayları hiç
durmaksızın '''Dünya'nın yüzey şekillerini bozar ve değiştirir; yeryüzünün görünümünü durmadan değiştirir.
Toprak Aşınmasına Karşı Korunma
İnsanoğlu, tarlasını ve evini korumak için toprak aşınmasıyla savaşmak zorundadır. Dağların
yamaçlarında, yağmur ve kar sularının akıp gitmesi için enlemesine hendekler^ açar. Ovalarda, rüzgârı
engelleyecek sıra halinde ağaçlar diker. Tepelerin eteklerini ve kıyı kumullarını ağaçlandırarak toprağın ya da
kumun kaymasını önler. Deniz akıntılarını yavaşlatan dalgakıranlarla kıyıları denizin etkisinden korur.
Nevada'da (A.B.D.) «Fil Kayası». Don, yağmur suları ve toz-toprak taneciklerini de sürükleyen şiddetli
rüzgâr el ele vererek, bu kaya parçasını bir heykeltıraş gibi yontmuş ve ortaya, pek de dengeli olmayan biçimiyle
âdeta bîr sanat eseri çıkmıştır: günün birinde, doğanın yonttuğu bu taştan hayvan da, aşınma etkisiyle yok
olacaktır.
Nevşehir dolaylarındaki ünlü peribacaları, toprak aşınmasının en belirgin görüntülerindendir. Kiminin
tepesinde sert kaya parçalarından birer takke bulunan, kiminin içi oyularak konut veya kilise haline getirilmiş bu
garip taşlar, yağmur sularının aşındırdığı tüflerden (yumuşak yanardağ kayacı) oluşmuştur.
Kaynak: www.genbilim.com
T.C. Kocaeli Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği Kulübü Aylık Online Dergisi - www.koujmk.com
Ekim 2009 / Sayı: 2
Bunları Biliyor Musunuz?
6
Garip Bilimsel Bilgiler
Bozuk Paraları Deri Kokutuyor...
Bozuk paralara dokunduktan sonra neden kokuyor? Aslında koku yapanın metalin kendisi değil, derinin
metalle temasından sonra salgıladığı hormon.
Kızıldeniz Yarıyılıyor...
Kızıldeniz' in üzerinde bulunduğu plakadaki değişiklikler denizin şeklinin de değişmesini sağlıyor. Arap
tektonik plakası ve Afrika plakası birbirinden ayrıldıkça deniz de yarılıyor. Etiyopya ve Eritre'nin
kuzeydoğusunu Afrika Kıtası’ ndan yırtan oyuk yıllar sonra yeni bir denizin oluşumuna bile sebep olabilir.
Amazon Nehri Çark Etti...
Amazon Nehri tarihte birkaç kere fikrini değiştirdi. Güney Amerika' nın efsanevi nehri genelde doğuya,
Atlantik Okyanusu' na doğru akıyor. Fakat biliminsanları geçtiğimiz yıl keşfetti ki Amazon bir zamanlar doğuya
akıyormuş.
T.C. Kocaeli Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği Kulübü Aylık Online Dergisi - www.koujmk.com
Ekim 2009 / Sayı: 2
Bunları Biliyor Musunuz?
7
Garip Bilimsel Bilgiler
Balinaların da Şivesi Var...
İnsanların farklı bölgelerde yaşaması farklı şiveleri de doğurmuş. Ya farklı denizlerde yaşayan balinaların
farklı şiveler 'konuşmasını' nasıl açıklarız? Bilimadamları denizaltı mikrofonlarıyla Kuzeydoğu Pasifik' te balinaları
dinlediler, ve buradaki balinaların Batı Pasifik' te yaşayanlardan daha farklı sesler çıkardıklarına şahit oldular.
Sebebi mi ? Hala bilinmiyor!
İmdat Çağrısı S.O.S.’ in Anlamı Nedir?
Çok kişi “Save Our Ship” gemimizi kurtar; “Save Our Soul” ruhumuzu kurtar; gibi sözcüklerin
kısaltılmışı sanır. Oysa ki hiçbiri değildir. Tamamen telgrafın ilk ortaya çıktığı zamandan kalan bir kodlamadır.
Mors alfabesinin kullanılmaya başlaması ile birlikte çok kolay akılda kalması için 1908 yılında 3 çizgi, 3 nokta, 3
çizgi olan S.O.S. seçildi.
Bir Hafta Niçin 7 Gündür?
Babilliler 7 günlük haftayı zaman birimi olarak kullanıyorlardı. İlk çağlarda bilinen beş gezegen ile
güneş ve ayın sayısının 7 oluşu bu sayıyı gizemli ve uğurlu kılıyordu. Daha sonra dinlerde göğün 7 kat oluşu ve
doğadaki ana renk sayısının 7 oluşu, müzik notalarının 7 oluşu sayının önemini daha çok belirtti. Daha sonra
Fransa takvim yapısını değiştirerek hafta sayısını 10 yaptı ama kabul görmedi. Rusya 5 günlük hafta
uygulamasına geçti ama o da tutmadı. Sonunda bir hafta yine 7 gün olarak kaldı.
T.C. Kocaeli Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği Kulübü Aylık Online Dergisi - www.koujmk.com
Ekim 2009 / Sayı: 2
Haber
8
İtalya’ da Ters Dönüş Volkan Bulundu...
İtalya' nın kuzeyinde Milano ve Torino arasında yeralan Valsesia Vadisi' nde tarihi bir keşif yapıldı.
Bölgede Dallas Üniversitesi Rektör Yardımcısı Jeoloji Uzmanı Prof. James Quick ve Trieste Üniversitesi
Petrografi Uzmanı Prof. Silvano Sinigoi başkanlığında yapılan araştırmalar sonucu dünyada bir ilk kez Valsesia
Vadisi' nde ters dönmüş bir süper volkan bulundu.
Trieste Üniversitesi Petrografi Uzmanı Prof. Silvano Sinigoi, bugüne kadar dünyada birçok süper volkan
bulunduğunu anlatırken, “Buluşumuzu tek kılan ise, ilk kez süper volkanın yerin altındaki bülümünü görebilecek
olmamız. Kısacası ters dönmüş bir süper volkanla karşı karşıyayız. Bunu Alplerin oluşumuna borçluyuz. Böylece
25 kilometre dipte bulunan bölüm, şu anda yeryüzünde. Yani bu buluşla süper volkanın 25 kilometrelik yer altında
kalan bölümünü inceleme şansına sahip olacağız. Yani dünyada ilk kez bir süper volkanı besleyen yapıyı
inceleme şansına sahibiz” diye konuştu.
Bu süper volkanın 290 milyon yıl önce aktif halde olduğunu ve bu süreçte atmosferi yoğun etki eltında
bırakacak patlamalar olduğunu anlatan Prof. Silvano Sinigoi, aktif sürecin tamamlanması ile volkanın çöktüğünü
belirterek, “İlk incelemelerimize göre, okullarda volkanik sistem üzerine anlatılanları değiştirmek zorunda
kalacağız. Olay anlattığımız kadar basit değil. Ancak bir süre sonra daha gerçekçi veriler hakkında konuşacağız”
dedi.
TARİHİ KEŞİF
İtalya Ulusal Volkanik ve Jeofizik Araştırmaları Enstitüsü' nden Prof . Giovanni Orsi olayı 'Tarihi bir keşif'
olarak nitelendirirken, “Aktif volkanların çalışma sistemlerini ortaya çıkarabilmesi açısından çok önemli bir
buluştan sözediyoruz. Bilime tutacağı ışığın yanı sıra güncel yaşama da katkısı büyük olacak. Böylece özellikle
Vezüv ve Etna Yanardağı gibi aktif volkanların bulunduğu bölgelerde alınacak etkin tedbirler, bir çok insanın
hayatının kurtarılması açısından çok büyük önem teşkil edecek” diye konuştu.
SÜPER VOLKAN SENARYOSU
Yaklaşık 50.000 yılda bir gerçekleştiği sanılan 'süper volkan' patlamalarının dünya yaşamını etkileme
gücüne sahip olduğu konusunda bilim adamları görüş birliği içerisinde. Patlamanın ardından yeryüzü kül,
atmosfer ise güneşin geçmesini yıllarca engelleyecek olan bir sülfürik asit tabakasıyla kaplanıyor böylece güneş
ışınları yeryüzüne ulaşamıyor ve gündüzle gece birbirine karışıyor. Bunu takiben yıllarca sürecek bir “volkanik kış”
dönemi ve dondurucu soğuklar kendini gösteriyor.
Tarihte en çok hasar yaratan süper volkan 74.000 yıl önce Endonezya' nın Sumatra Adası' ndaki Toba' da
meydana geldi. Son süper volkan olayı ise 26.500 yıl önce Yeni Zelanda' daki Taupo' da yaşandı. İngiliz
bilimadamlarından bazıları önümüzdeki 65 yıl içinde dünyanın, yeni bir süper volkan olayıyla karşı karşıya
kalacağını savunuyor.
T.C. Kocaeli Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği Kulübü Aylık Online Dergisi - www.koujmk.com
Ekim 2009 / Sayı: 2
Jeoloji
9
Toryum
Türkiye, Bor zenginliğinin ardından şimdi de ondan binlerce kat daha değerli yeni bir maden ile
gündemde. Adı Toryum, dünyanın en temiz ve güvenilir enerji kaynağı, Türk toprakları dünya Toryum yataklarının
yüzde 65' ine sahip. Ekonomik krizin ağır faturasını ödemeye çalışan Türkiye dünyanın en değerli maden
yataklarının üzerinde oturuyor. En güvenli ve temiz enerji kaynağı olarak bilinen Toryum rezervleri açısından
Türkiye' nin tek başına lider ülke olduğu ortaya çıktı. Son günlerde ülkede toryum fırtınası esiyor. Maden bilimciler,
ülkedeki toryum yataklarının değerlendirilmediğinden yakınan bilim adamları, bir çuval toryumla bir şehri
ısıtmanın mümkün olduğunu, ülkede bir milyon ton petrole eşdeğer toryum rezervi bulunduğunu iddia ediyorlar.
Peki toryum nedir? Ne işe yarar? Ülkemiz için ne ifade ediyor?
TORYUM NEDİR ?
Toryum 1828 yılında İsveçli kimyacı J.J.Berzelius buldu. 1880' li yıllardan bu yana ise Lüks lambalarında
ışık olarak kullanılmaktadır.Türkiye' de ise ilk defa Hüseyin Kaplan isimli bir mühendisin ortaya çıkardığı bilinir.
1700 °C de eriyen, kurşun renginde, havada bozulmaz, atom enerjisi kaynağı olarak kullanılan radyoaktif bir
elementtir. Toryum tabiatta bulunan yüz on kadar elementten biridir, saflaştırıldığında alüminyum, çelik
görünümündedir. Toryum tek başına nükleer yakıt olarak kullanılamaz.
Atom numarası : 90
Atom ağırlığı : Yaklaşık 232 g/mol
Yoğunluk: 11,7 g/mL
Kısaltması: Th.
TORYUMUN REZERVLERİ
Dünyanın tespit edilebilen 1.200.000 tordur, bunun ise 789.000 tonu Türkiye’ de bulunmaktadır. Türkiye
de bulunan toryum rezervleri Eskişehir, Sivrihisar, Beypazarı, Kızılcaören,Malatya ve Sivas' tadır. Türkiye' nin
dışında ise Avustralya' da, Hindistan' da,Norveç' te, ABD' de, Kanada' da, Güney Afrika' da, Brezilya' da
bulunmaktadır.
TORYUMUN İŞLENMESİ ve TEKNOLOJİSİ
Toryumu halen işleyen ve mamul hale getiren herhangi bir işletme mevcut değil ise de; Toryum' un
çevrecilerden menfi tepki almayan, temiz bir enerji kaynağı olması, gerekli teknolojik gelişme sağlandığında, bir
çuval Toryum ile belkide bir şehrin ısıtılması ve enerji ihtiyacının giderilebilecek olması, Toryum' un bilim insanları
tarafından üzerinde çalışılması gereken bir element olması için yeterlidir. Bor'da olduğu gibi, Toryum içinde ham
olarak üretip mamul olarak almamak için Türkiye en kısa zamanda gerekli tedbirleri almalıdır. Türkiye' de
araştırma ve geliştirme, yani AR-GE için 40 veya 50 milyon dolar gibi bir paranın bütçeden ve başka kaynaklardan
ayrılması yeterli olmaktadır. Elimizde bulunan Toryum sayesinde bütün iç ve dış borcumuzu beş yüz küsur defa
ödeyecek bir potansiyele sahiptir. Toryum Türkiye' nin enerji sorununu tamamen çözecek bir miktardadır.
? Toryum Uranyum'un alternatifi bir enerji kaynağıdır.
? Toryum Uranyum gibi patlama riski olmayıp, çevreci ve temiz bir enerji kaynağıdır.
? Toryumun atıklarını radyoaktif olmayan elementlere dönüştürmek mümkündür.
? Toryum Türkiye'nin enerji sorununu tamamen ve yüz yıl süre ile çözebilecek bir enerji kaynağıdır.
? Toryum ülkemiz için 120 tirilyon dolar gibi bir ekonomik değer ifade etmektedir.
? Toryum Petrolden ve Uranyumdan daha temiz ve çevreci bir enerji kaynağıdır.
? Toryum'un dünyadaki toplam rezervinin yarısından fazlası ülkemizdedir ve Dünya Türkiye'ye toryum konusunda
mecburdur.
? ToryumYüksek sıcaklıklarda magnezyumun direncini artırmak amacıyla alaşımlarda,
? Elektronik cihazlarda ve aydınlatmada tungsten filamanların kaplanmasında,
? Yüksek ısıya dayanıklı potaların yapımında,
? Yüksek kaliteli kamera merceklerinde,
? Nükleer teknolojide kullanılmaktadır.
Kaynak: Anadolu Ajansı
T.C. Kocaeli Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği Kulübü Aylık Online Dergisi - www.koujmk.com
Ekim 2009 / Sayı: 2
Günlük Pratik Bilgiler
10
Buzlu Su ile Kilo Verin
Formunuzu korumanın birçok yolu var ama soğuk su neden kalori yakmada bu kadar etkili?
Uzmanlar özellikle ne diyordu? "Günde en az 2 litre su için!". Vücut sağlığımız için su içmeliyiz ancak
amacımız kilo vermek ise sadece su yeterli değil buzlu su içmelisiniz!
Kilo vermek isteyenler gün boyunca mutlaka buzlu su, buzlu çay veya buzlu meyve suları tüketmeli.
Bunun sebebi vücudunuz buzlu içeceği ısıtıp vücut derecesine çıkarabilmek için ekstradan kilo kalori yakıp enerji
sağlamak zorunda kalacaktır. "Kilo vermek için neden buzlu su içmeliyim?" diye merak edenler için cevap hemen
geliyor. Buzlu su içmek vücut sisteminizi, vücut ısınızın düşmesini engellemek için metabolizmanızı
hızlandırmaya zorlar. Örneğin, 340 ml'lik bir bardakla günde 8 bardak buzlu su içiyorsanız fazladan 200 kalori
yakıyorsunuz demektir. Bu da kilo vermenizi hızlandırır.
Ekstra Kalori Yakıyor
Eğer su içmeyi sevmiyorsanız, buzlu suyu limonla tatlandırmayı deneyin. Bu arada, fazla su içmek
vücudu şişirir, daha kilolu gösterir gibi yanlış bilgileri aklınızdan silip atın. Su içmek karaciğer ve böbreklerin
temizlenmesine, toksinlerin atılmasına yardımcı olan en önemli içecektir.
Takvim Gazetesi’ nde yer alan habere göre, vücut şişkinliği az su içmekten kaynaklanır. Sadece buzlu su
ile kalmıyor tabii, sıcak yaz günlerinde mutlaka bir iki bardak buzlu yeşil çay tüketmek isteyebilirsiniz. Bağışıklık
sistemimizi koruyabilecek en etkili destek antioksidanlardır. Bu nedenle güneş yükseldikçe antioksidanların
sağlığımız için önemi artar. Yeşil çay içindeki flavonoidler (antioksidan) sayesinde yaşlanmanın etkilerini
yavaşlatırken, buzlu tükettiğiniz için ekstra kalori de yakma fırsatı bulursunuz.
Kaynak: Takvim Gazetesi
T.C. Kocaeli Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği Kulübü Aylık Online Dergisi - www.koujmk.com
Ekim 2009 / Sayı: 2
Jeoloji
11
Kutuplardaki Buzlar Erirse
Kutuplardaki buzulların hepsi erirse dünya yüzeyindeki deniz seviyesinin ne kadar yükseleceğini hesap
etmek geometri ve matematik yardımıyla oldukça kolaydır ama yükselen suların karalar üzerinde ne kadar yer
kaplayacaklarını hesaplamak pek kolay değildir. Karaların kıyı şekilleri ve kıyıdan itibaren yükseklikleri ve eğimleri
o kadar farklıdırlar ki ancak yaklaşık değerler elde edilebilir. Yeryüzünde toplam 37,5 milyon kilometreküp
hacminde buz tabakası vardır. Su buzdan biraz daha yoğun olduğundan, buzun tamamen erimesi sonucu ortaya
33 milyon kilometreküp su çıkar.
Okyanusların yüzölçümü 363 milyon kilometrekaredir. Eğer bu yüzey alanını sabit yani yükselen deniz
seviyesinin karalara doğru yayılmadığını kabul edersek, buzların önemli bir kısımlarının da zaten su altında
olduklarını hesaba kattığımızda, bu ilave su kütlesi sonucu deniz seviyesinin 90 metre civarında yükseleceği
ortaya çıkıyor. Şüphesiz yükselen sular karalara da yayılacaklarından ve çok geniş bir alan su altında
kalacağından, denizlerin yüzey alanı daha genişlerdi. Ayrıca bu ilave su kütlesinin getireceği ağırlık yükünün
altında okyanus tabam da biraz çökecektir. Bu hususlar göz önüne alındığında, kutupların erimeleri sonucu deniz
seviyesinin yükselmesinin 90 metre değil 60-70 metre civarında olacağı öngörülebilir.
Dünyadaki buzların yüzde 85-90'ı güney kutbundadır. Burada buzlar denizin altında 600 metreye kadar
inerler. Buradaki buzların erimeleri ile tüm dünyadaki deniz seviyesinin 60 metre yükseleceği hesap ediliyor.
Kuzey kutbu ise altında hiçbir kara parçası olmaksızın, denizin üstünde yüzen bir buz kütlesidir. Buradaki buzların
erimelerinin deniz seviyelerini pek fazla etkileyeceği sanılmıyor. Bunlar donmuş deniz suyu kütleleri olup denizin
üstünde kalan kısımları zaten birkaç metredir. Ancak kuzey kutbu civarındaki Grönland'da ciddi bir buz stoku
bulunmaktadır. Sadece bu bölgedeki buzların erimelerinin de deniz seviyesine 7,0-7,5 metre etki edeceği
sanılıyor.
Bu toplam 70 metre civarındaki su yükselmesi insan yaşamı bakımından çok ciddi sonuçlara yol açar.
Deniz kenarındaki bir gökdelenin 20. katının bile üstüne çıkacak su seviyesi, yeryüzünde nüfus yoğunluğu en
fazla olan, en gelişmiş bölgelerin su altında kalacağı anlamına gelir. Bu arada denizlerde tuzlu su ortamında
yaşayan canlılara ne olur derseniz, eriyen buzların meydana getirdiği tatlı suyun kütlesel hacmi, okyanusların
toplam hacmi yanında yüzde 2 gibi küçük bir oranda kaldığından, deniz hayatı çok değişmez.
Araştırmacılar kutuplardaki erimeleri hassasiyetle takip ediyorlar ve olası bir çevre felaketine dikkat
çekiyorlar. Zaten dünyamız jeolojik tarihi boyunca, karaların buzullarla kaplandığı buzul çağlarını yaşadığı gibi
tüm buzulların eriyip okyanusların yükseldiği zamanlan da yaşamış. Zamanımızda kutuplardaki buzlar yine erime
safhasındalar. Uydu kaynaklı araştırmalara göre kuzey kutbu denizindeki buz tabakasının yüzde 20'sinin 2050
yılına kadar eriyeceği saptanmış. Hızlanmanın nedeni olarak ozon tabakasının incelmesi ve atmosferdeki
karbondioksit seviyesinin yükselmesi gösteriliyor.
Kaynak: www.genbilim.com
T.C. Kocaeli Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği Kulübü Aylık Online Dergisi - www.koujmk.com
Ekim 2009 / Sayı: 2
Cumhuriyet Bayramı
12
Türkiye Cumhuriyeti’ nin 86. Yılı Kutlu Olsun
Lozan' ın kabulü ve barışın sağlanması ile geride Türk Devleti' nin siyasal yapısını belirleyecek devlet
şeklinin ve adının ne olacağı sorunu kaldı. T.B.M.M.' nin varlığı ile egemenliğin kayıtsız - şartsız ulusa ait olan,
insan haklarına dayanan bir devlet sistemi kurulmuştu. Fakat gerek halkın, gerekse Meclis içinde bulunanların
büyük kısmı Padişah'a dinsel ve geleneksel bağlarla bağlıydılar. Padişah' ın işgal ettiği Saltanat - Hilafet makamı
yüzyıllardır kökleşmiş bir teokratik sistemdi. 1300 yılından beri de Osmanoğullarından başka hiçbir aile iktidar
olmamıştı. Egemenlik biri dinden, diğeri gelenekten gelen iki kaynaktan çıkıyor ve Padişah' ta toplanıyordu. Gerçi
İttihat Terakki bu gücü kırmıştı, fakat sistemin özünü, yani egemenliğin kaynağını ve kullanılış biçimini
değiştirememişti. Egemenliğin, tanrı hakları sisteminden, insan hakları sistemine geçişin bir sonucu olarak
Padişah' tan ulusa geçişi, bir ilke ve ülkü olarak Amasya Genelgesi'nde ortaya konmuş ve 23 Nisan 1920' de
T.B.M.M.' nde somutlaşmıştı. Teşkilat-ı Esasiye Kanunu da bu temel üzerine oturmuştu.
Kurtuluş Savaşı ulusal bağımsızlık yanında
ulus egemenliğini de açık bir biçimde ortaya
koyduğu için Padişah daha başından beri
milliyetçilerin amansız düşmanı kesilmişti. M.
Kemal Paşa Padişah' ın ihanetini bildiği halde,
henüz zamanı olmadığı için Padişah' ı hedef almadı.
Genç subaylık yıllarından beri inandığı ve Erzurum'
da Mazhar Müfit' e not ettirdiği "Cumhuriyet"
inancını "Ulusal bir sır" olarak sakladı. Kurtuluş
Savaşı içinde "Cumhuriyetçi" bir düşünceyi ortaya
atmak, iç parçalanmaya yol açacağı için bu yola
gitmedi. Hatta Sivas Kongresi sırasında
"Cumhuriyet" ilan edelim önerilerini red etmişti.
Fakat Kurtuluş Savaşı' nın Başkomutanı, Türk
Ulusu' nun kurtarıcısı M. Kemal, Türkiye' nin siyasal
yapısını değiştirmenin ilk adımını Saltanat' ın
kaldırılmasını sağlamakla attı. Saltanat' ın
kaldırılışına en yakın arkadaşları bile karşı
çıkmışlardı. Meclis' te tutucu kanat direndiyse de,
M. Kemal Paşa' nın kararlı ve sert tutumu sonucu
Saltanat'ın kaldırılışı sağlandı. Fakat onun bu sert
tutumu endişe doğurdu. Bunun bir başlangıç
olduğunu görenler çeşitli yöntemlerle M. Kemal
Paşa'yı engellemeye çalıştılar. 2 Aralık 1922'de
Meclis'e muhalif grup tarafından bir öneri verildi. "İntihab-ı Mebusan Kanunu"nda değişiklik yapılmasını isteyen
önergede "Büyük Millet Meclisi'ne üye seçilmek için Türkiye'nin bugünkü sınırları içindeki yerler halkından olmak
ve seçim çevresine yeni gelenlerin ise en az beş yıl oturmuş olmaları" gerektiği kanun hükmü haline getirilmek
isteniyordu. M. Kemal Paşa'yı milletvekili seçilmekten yoksun bırakmak isteyen bu önerge üzerine söz alan M.
Kemal Paşa, doğum yerinin Türkiye'nin sınırları dışında kaldığını ve bir yerde beş yıl oturmadığını belirttikten
sonra, düşmanlara karşı savaştığını, vatanı kurtarmak için hiç bir yerde beş yıl oturamadığını hatırlatıp, ulusun
sevgisisi kazanmış bir insan olmasına rağmen kendisini yurttaşlık haklarından yoksun bırakmak isteyen bu
kimselerin bu yetkiyi kimden aldıklarını sordu. Önerge red edildi.
Mustafa Kemal'in kamuoyu yoklaması yapmak üzere 14 Ocak 1923'de Batı Anadolu'da bir geziye çıkmasını
fırsat bilen muhalif grup, O'nun Ankara'dan ayrıldığının ertesi günü "Hilafet-i İslamiye ve Büyük Millet Meclisi"
başlıklı bir broşür yayınladılar. Broşürün önceden hazırlanmış olduğu ve M. Kemal'in Ankara'dan ayrılmasını fırsat
bilerek dağıtıldığı anlaşılıyordu. Broşürün ana fikri, islam kamuoyunun son gelişmelerden (Saltanatın Kaldırılışı)
büyük ızdırap içinde bulunduğu, Hilafet'in hükümet demek olduğu ve Hilafet'in hukuk ve görevlerini yok etmenin
hiç kimsenin, hiç bir meclisin elinde olmadığı esaslarına dayanıyor, "Halife Meclisin, Meclis Halife'nindir."
sözleriyle bitiriyordu. Yürütme yetkisinin Halife'ye verilmesini ve Meclis'in aldığı kararların ve kanunların Halife'yi
bağlamayacağı, dolayısıyla Meclis'in çıkardığı Saltanat ve Hilafet ile ilgili yasaların meşru olmadığı görüşü
savunuluyordu. Bu bildiri, M. Kemal'e ve O'nun gerçekleştirmek istediği devrime bir tepki idi.
T.C. Kocaeli Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği Kulübü Aylık Online Dergisi - www.koujmk.com
Ekim 2009 / Sayı: 2
Cumhuriyet Bayramı
13
Türkiye Cumhuriyeti’ nin 86. Yılı Kutlu Olsun
İzmit' e gelen M. Kemal, din ve hilafet konusunda yaptığı açıklamada "Türkiye Büyük Millet Meclisi Halife'
nin değildir ve olamaz, Türkiye Büyük Millet Meclisi yalnız ve yalnız Ulusundur." dedi. T.B.M.M.nin büyük programı
nı n tam bağımsızlık, kayıtsız şartsız ulusal egemenlik esaslarına dayandığını, teokratik devlet biçiminin ve buna
bağlı bütün toplumsal düzenin ve çıkarların yıkılacağını belirtti. 16 Ocak' ta yaptığı toplantıda, Hilafet' in dinle ilgisi
olmadığını, siyasi bir mevki olduğunu, idare-i maslahatçılıkla devrim yapılamayacağını belirttikten sonra
"Devrimin kanunu mevcut kanunların üstündedir. Bizi öldürmedikçe, bizim kafamızdaki cereyanı boğmadıkça
başladığımız devrim ve ilerleme bir an bile durmayacaktır" diyerek gericilere gerekli yanıtı verdi. Basınla iyi ilişki
kurmak istediği için İzmit' te yaptığı basın toplantısında, "Devrim" yapılacağını açıklarken, Meclis' te birliğin
sağlanması için "Müdafaa-ı Hukuk Gurubu" nun gerekli olduğunu bunun dışındaki grupların yararlı olmadığını
belirtti ve İttihatçılardan ülke yararı için politikaya karışmamalarını istedi. Bu sırada Annesi Zübeyde Hanım' ın
ölüm haberi geldi. İzmir'de annesinin mezarı başında devrimci inancını "Ulusal hakimiyet uğrunda canımı vermek
benim için bir vicdan ve namus borcu olsun" sözleriyle bir kez daha yineledi. Bu sırada Lozan' ın ilk görüşmeleri
kesildiği için İsmet Paşa ile Ankara'ya döndü. Meclis' te gizli oturumlar çok sert geçti. Trabzon mebusu Şükrü Bey'
in Topal Osman tarafından öldürülüşü, M. Kemal' e saldırılara yol açtı. M. Kemal'i kendilerine buyük engel gören,
tutucu, gerici, ittihatçılar, çıkarcı gruplar, O' na karşı muhalefette birleşiyorlardı. Yakın arkadaşlarından Rauf Bey,
Kazım Karabekir, Refet Bele, Ali Fuat Paşa' lar da yavaş, yavaş yanından ayrılıp, Hilâfetçilere kuvvet veriyorlardı.
Saltanatı geri getirmek isteyen gericilerin çalışmaları karşısında arkadaşlarının kendisini yalnız bıraktığını gören
M. Kemal, 20 Mart 1923' te Konya'da yaptığı bir konuşmada Türkiye'yi Ortaçağ karanlığına çekmek
isteyen gericilere karşı tutumunu açıkça şu sözleriyle belirtti: "Eğer onlara karşı benim şahsımda bir şey anlamak
isterseniz, derim ki, ben şahsen onların düşmanıyım. Onların olumsuz yönde atacakları bir adım, yalnız benim
şahsi imanıma değil, yalnız benim amacıma değil, o adım benim ulusumun hayatıyla ilgili, o adım benim ulusumun
hayatına karşı bir kasıt, o adım ulusumun kalbine yöneltilmiş zehirli bir hançerdir. Benim ve benimle aynı fikirde
olan arkadaşlarımın yapacağı şey mutlaka o adımları atanları tepelemektir... Sizlere bunun da üstünde bir söz
söyleyeyim. Örneğin eğer bunu sağlıyacak kanunlar olmasa, bunu sağlayacak meclis olmasa, öyle olumsuz adım
atanlar karşısında herkes çekilse ve ben kendi başıma yalnız kalsam; yine tepeler ve yine öldürürüm."
Cumhuriyet' e doğru gidiş bu kararlı sözlerle açıkça görülüyordu. M. Kemal Paşa, 8 Nisan 1923' de dokuz
ilkede görüşlerini toplatarak, programını belirlerken, siyasi biçimlenmeyi de hazırladı. Savaş zamanının T.B.M.M.'
nin görevi son bulmuştu. Bu sebeple Meclis kendini dağıtıp, seçime gitme kararı aldı. M. Kemal, dağılmadan önce
Meclisten 15 Nisan' da, Saltanatı geri getirmeye çalışanları vatan haini kabul eden bir kanun değişikliği ile
"Hıyanet-i Vataniye Kanunu" na, ileride gerekirse yine İstiklal Mahkemeleri kurma fırsatını veren bir ek getirdi.
Yeni kurulacak Meclis' te kuvvetli bir kadro oluşturmayı ve böylece Cumhuriyet' i ilan etmeyi düşünen
M. Kemal' in bu çalışmaları yakın arkadaşlarının kendisinden uzaklaşmasını hızlandırdı. Rauf Bey ve arkadaşları,
M. Kemal' in partiler üstü kalmasını, politikaya karışmamasını, önererek, O' nu pasif duruma getirmek istiyorlardı.
Rauf Bey'in İsmet Paşa ile aralarının açılması da bu ayrılığın başka bir yönü idi. Lozan'dan dönen İsmet Paşa' yı
karşılamak istemeyen Rauf Bey Başbakanlık' tan bile istifa etti.
T.C. Kocaeli Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği Kulübü Aylık Online Dergisi - www.koujmk.com
Ekim 2009 / Sayı: 2
Cumhuriyet Bayramı
14
Türkiye Cumhuriyeti’ nin 86. Yılı Kutlu Olsun
Yeni devletin başkentinin neresi olacağı da bir sorundu. Ankara 1920' den beri bu işi yapıyordu. Merkezi
ve güvenli durumu ortada idi. Meclis'te uzun tartışmalardan sonra 13 Ekim' de Ankara başkent olarak oy çokluğu
ile kabul edildi. Cumhuriyet'in ilanına bir adım daha yaklaşılmıştı.
M. Kemal' e Cumhuriyet'in ilanına fırsat veren bir hükümet buhranı oldu. Başbakan Fethi Okyar Bey'e
karşı Meclis' te muhalefet oluşması üzerine M. Kemal, "Erkan-ı Harbiye Umumiye Riyaseti Vekili Fevzi Paşa"nın
dışında kabinenin istifasına karar verdi ve 27 Ekim'de uygulandı. Mevcut sisteme göre her bakan Meclis
tarafından tek tek seçiliyordu. İstifa eden bakanlar yeniden seçilirlerse, görev kabul etmeyeceklerdi. Bu sırada
Rauf Bey, Kazım Karabekir, Ali Fuat, Refet Paşalar İstanbul'da bulunuyorlar ve temasları, Halife'ye yakınlık
gösterileri oluyordu. Ankara' da ise kabine kurulamıyordu. Bu gelişmeler üzerine "Cumhuriyet İlanı" ile işi
kökünden çözmeye karar veren M. Kemal 28 Ekim gecesi Çankaya'da İsmet Paşa ve bazı kimseleri toplantıya
çağırdı ve "Yarın Cumhuriyeti ilan edeceğiz." diyerek kararını açıkladı. Misafirlerin ayrılmasından sonra İsmet
Paşa'yı alıkoydu ve birlikte, Teşkilat-ı Esasiye Kanunu'nda gerekli değişikliği sağlayacak önergeyi hazırladılar.
Ertesi gün saat 10'da Parti grubunda yapılan toplantıda, M. Kemal Paşa Genel Başkan olarak Hükümet
buhranının mevcut sistemden kaynaklandığını, bunun çözumünün istikrarlı bir sistemde olduğunu belirtttkten
sonra değişiklik önergesini okuttu:
* Türkiye Devleti'nin Hukümet şekli Cumhuriyettir
* Türkiye Devleti, Büyük Millet Meclisi tarafından idare olunur
* Türkiye Devleti, Hükümetin inkisam ettiği idare şubelerini İcra Vekilleri (Bakanlar Kurulu) vasıtasıyla
idare eder.
Bu önerge Parti toplantısında tartışıldı Büyük Millet Meclisi'nin aynı akşam (29 Ekim 1923) saat 18:45'de yaptığı
toplantıdan sonra 20.30'da "YAŞASIN CUMHURİYET" sesleri arasında Cumhuriyet ilan olundu ve yeni Türk
Devleti'nin adı kondu. "TÜRKİYE CUMHURİYETİ". Hemen arkasından da Türk Ulusu'nun kurtarıcısı Gazi
M.Kemal oy birliği ile Cumhurbaşkanı seçildi. Kürsüye gelen Cumhurbaşkanı M. Kemal, kendisini
Cumhurbaşkanı seçen Meclis'e teşekkür ettikten sonra "Son yıllarda Ulusumuzun fiili olarak gösterdiği kabiliyet
ve istidat, kendi hakkında kötü düşüncede bulunanlarınn ne kadar tedkikten uzak görünüşe önem veren insanlar
olduğunu pek güzel ispat etti. Ulusumuz kendisinde bulunan nitelikleri ve değeri, hükümetin yeni adıyla uygarlık
dünyasına çok daha kolay gösterebilecektir. Türkiye Cumhuriyeti, dünyada işgal ettiği yere layık olduğunu
eserleriyle ispat edecektir... Türkiye Cumhuriyeti mutlu, başarılı ve muzaffer olacaktır." sözleriyle konuşmasını
tamamladı. M. Kemal Cumhurbaşkanı seçildiğinde henüz 42 yaşındaydı. Cumhuriyetin ilk Başbakanı İsmet Paşa
oldu.
T.C. Kocaeli Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği Kulübü Aylık Online Dergisi - www.koujmk.com
Ekim 2009 / Sayı: 2
Cumhuriyet Bayramı
15
Türkiye Cumhuriyeti’ nin 86. Yılı Kutlu Olsun
19 Mayıs 1919'da Samsun'da başlayan yeni ve bağımsız, bir Türk Devleti kurmak savaşı dış ve iç
düşmanlara karşı başarıyla sonuçlanarak Türkiye Cumhuriyeti kuruldu. Kurtuluş Savaşı'nın inanç ve başarısı nasıl
Atatürk'ün eseri idiyse, Cumhuriyet de yine O'nun eseri idi. İleriki yı llarda bunu şu sözleriyle belirtti. "Benim en
büyük eserim Türkiye Cumhuriyeti'dir." Bir zamanları n muhteşem Osmanlı İmparatorluğu, gerek iç gerekse dı ş
etkenlerin sonucunda 18. y.y.'dan itibaren hı zlı bir çökuntüye girdi. Kapitülasyonlar sebebiyle Avrupa devletlerinin
açı k pazarı durumuna geldi. Rusya ve Avusturya'nı n devamlı saldı rı ları sonunda savaşları kaybederken, önemli
topraklarını elden çıkardı. İmparatorluğun bu çöküntüsünü gören Padişahlar, İmparatorluğu kurtarmak için ıslahat
önlemlerine başladı lar. Fakat yalnı zca askeri olan bu önlemler etkili olamadı . III. Selim'in başlattı ğı Nizam-ı Cedit
ise 1807'de gerici bir ayaklanma ile son buldu.
19. y.y.'da çöküntü büyük hı zla sürerken, Fransı z Devrimi'nin ortaya koyduğu ulusal bağı msı zlı k ve egemenlik
akımları, Osmanlı İmparatorluğu'nun Balkanlar'da yaşayan Hristiyan azınlıklarını etkiledi ve bagımsızlık isteklerini
kamçıladı. Sırp, Yunan ve hatta Mısır ayaklanmaları İmparatorluğun iç bünyesini sarstı ve bunlar giderek bağımsı
zlık veya özerklik kazandılar. Bu yüz yılda Rus tehlikesi karşısında İngiltere ve Fransa Osmanlı İmparatorluğu'nun
toprak bütünlüğünü koruma potikası izlediler. Kı rı m Savaşı 'nda bu politika sonucu Rusya'ya savaş bile açtı lar.
1838 ticaret anlaşması ile imparatorluk ekonomik bakımdan batının eline geçerken, 1854'den sonra başlayan dış
borçlanma ile, 1881'de mali iflasa ve batı nı n mali denetimine girdi. II. Mahmut Islahatı ve Tanzimat da
İmparatorluğun kurtuluşu için çözüm olmadı . Genç Osmanlı lar'ı n çalı şmaları 1876'da Kanun-u Esasi'nin ilanı nı
hazı rladı . Birinci Meşrutiyet yaşama fı rsatı bulamadan 1877-78 Osmanlı -Rus savaşı bu dönemin sonunu hazı
rlarken, Abdülhamid'in "İstibdatı " başladı . Bu tarihten sonra İngiltere de koruyucu politikası nı terk etti. Ermeni
konusu da ilk kez gündeme geldi. Osmanlı İmparatorluğu bundan sonra Almanya'ya yanaştı . Alman siyasi, askeri
ilişkisi, Alman ekonomik ihtiraslarını da getirdi. Bağdat Demiryolu projesi bunu simgeledi.
20. y.y.'a girilirken Abdülhamid'e karşı başlayan Genç Türk hareketi gittikçe kuvvetlendi ve 1908'de II.
Meşrutiyeti getirdi. Fakat 31 Mart gerici ayaklanması ile 1909'da iç buhran yaşandı. II. Meşrutiyet de İmparatorluğu
kurtaramadı. Osmanlıcılık, İslamcılık, Batıcılık ve Türkçülük akımlarının çatıştığı bu dönem, içte buhranlar, anarşi
yaratı rken, dı şta da Trablus ve Balkan Savaşları 'nda büyük yenilgi ve tüm Makedonya'nı n kaybı ile sonuçlandı .
1914 yılında başlayan Birinci Dünya Savaşı'na Almanya yanında giren İmparatorluğun kaderi de çizilmiş oldu. Bu
savaştan çok ağır kayıplarla yenik çıkan Osmanlı İmparatorluğu Mondros Ateşkesi ile kayıtsız şartsız teslim oldu.
T.C. Kocaeli Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği Kulübü Aylık Online Dergisi - www.koujmk.com
Ekim 2009 / Sayı: 2
Cumhuriyet Bayramı
16
Türkiye Cumhuriyeti’ nin 86. Yılı Kutlu Olsun
Yüz yıldan beri süren Doğu Sorununun çözümü, Avrupa'nın Hasta Adamının mirasının paylaşılması ile
Türk Ulusu'nun dünya siyasi tarihindeki varlığı ortadan kaldırılmak isteniyordu. Savaş içinde gizli anlaşmalarla,
İngiltere, Fransa, Rusya ve İtalya Osmanlı İmparatorluğu'nun paylaşılmasını kararlaştırmışlardı. Fakat Rusya'da
devrim çıkınca anlaşmalar önemini yitirdi. Türk Ulusu'nun hakkında karar verecek en büyük kuvvet İngiltere idi.
İngiltere Batı Anadolu'yu Yunanistan'a veriyor, Doğuda bir Ermenistan ve Kürdistan kurmak istiyor, Türk yurdunun
geri kalan yerlerini de Fransa ve İtalya ile paylaşıyordu. Ülkenin yağmalanmasına boyun eğen Padişah ve
Hükümet, kurtuluşu İngiliz himayesinde görüyorlardı. Halk ve aydınlar çaresizlik içinde, çoğunluk kadere boyun
eğmiş görünüyordu. Kurtuluş çareleri arayanlar Padişah - Halifesiz bir çare düşünemiyordu. Kurtuluşu Amerikan
mandasında görenler veya yörelerinin kurtuluşunu sağlamak için çalışanlar vardı.
Birinci Dünya Savaşı'nın sonundaki perişan ve çaresiz durumda, bir tek insan, M. Kemal topyekün kurtuluş ve
tam bağımsız yeni bir Türk Devleti kurmak düşüncesiyle Samsun'a geldi. O'nun yola çıktığı sırada ise Yunanlılar
İzmir'i işgal ediyorlardı. Padişah ve Hukümet ise İzmir'i Yunanlılara veren İngilizlerin hala körü körüne her isteğine
boyun eğiyorlardı. Düşmanla işbirliği yapan Padişah ve İstanbul Hükümeti'nin bu tutumları karşısında M. Kemal,
ulusal bağımsızlık ve ulusal egemenlik savaşının esaslarını Amasya'da ulusu ve orduyu Padişah - Halifeye karşı
ayaklandırmak şeklinde belirledi. Erzurum ve Sivas Kongreleri'nde de bu esaslar içinde yeni bir Türk Devleti'nin
kuruluşunun ulusal bilinçlenme, idari, siyasi örgütlenmesini de gerçekleştirdi. Misak-ı Milli ile bu esaslar
İstanbul'da bir kez daha ortaya konunca İngilizler, İstanbul'u işgal ettiler. Bundan yılmayan M. Kemal, Ankara'da
ulusun meşru iradesinin eseri olan ulusal egemenlik prensibini B.M.M. ile ortaya koydu. Fakat bütün bunların
gerçekleşmesi çok büyük güçlükler ve olanaksızlıklar içinde yapılıyordı. Bir yandan İtilaf Devletleri ve Yunan
saldırısı ve baskıları bir yandan Padişah ve İstanbul Hükümeti'nin M. Kemal ve B.M.M.'ni gayri meşru ilan etmesi,
Türk Ulusu'nu olumsuz yönde etkiledi. Türk Ulusu, yüzlerce yıldan beri dini ve geleneksel iktidar kabul edilen
Padişah - Halife ile bu değerleri yıkan ve yerine ulusal, egemenlik değerleriyle ulusu bir araya toplamak isteyen M.
Kemal hareketi arasında bir süre bocaladı. Yer yer B.M.M.'nin otoritesine karşı ayaklanmalar çıktı.
Doğu Anadolu'da Ermenilere, Güneyde Fransızlara karşı savaşıldı. Batıda Yunan Taarruzu ve iç ayaklanmalara
karşı Kuva-yı Milliye ile çözüm bulan B.M.M. daha sonra düzenli ordu kurar. I. ve II. İnönü Savaşları ile ilk askeri
başarılarını sağladı. Diğer yandan dış ilişkilerde Sovyetler Birliği ile Moskova Antlaşması'nı imzaladı. Sakarya
Meydan Savaşı'nda Yunan Ordusu'nu yendi. Fransa ile de anlaşan Türkiye İtilaf blokunu da parçaladı. 26 Ağustos
1922'de başlayan ve 9 Eylül'de İzmir'de Yunan Ordusu'nun denize dökülmesi ile son bulan Büyük Taarruz, Türkiye
gerçeğini ve Türk Ulusu'nun yenilmez azmini bütün dünyaya kanıtladı. Askeri başarısını Mudanya Ateşkesi ve
Lozan Antlaşması ile de onaylattı. Emperyalizme karşı yapılan bağımsızlık savaşını kazanan, "Türk Mucizesi"ni
yaratan Türkiye'nin bu başarısı bütün Mazlum Uluslara örnek oldu.
M. Kemal Kurtuluş Savaşı'nın bittiği yerde; Türkiye'nin çağdaşlaşma savaşını başlattı. 1 Kasım 1922'de
Saltanat'ın kaldırılışı ve 29 Ekim 1923'de Cumhuriyet'in İlanı ile Türkiye yeni devlet sistemini Fransız Devrimi ile
ortaya konan insan haklarına dayanan "Ulusal ve Laik Devlet"i gerçekleştirmiş oldu. Ancak, çağdaş devlet ve ülke
olma mücadelesi için Türk Devrimi'nin başarılması için Cumhuriyet döneminde Atatürk 'ün yeni mücadele vermesi
gerekiyordu.
Kaynak: Ergün AYBARS, Türkiye Cumhuriyeti Tarihi 1, Ege Ün. Basımevi, 1986, ss. 359-366
http://www.meb.gov.tr/belirligunler/29ekim/yazilar/cumhuriyet_ilani.htm
T.C. Kocaeli Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği Kulübü Aylık Online Dergisi - www.koujmk.com
Ekim 2009 / Sayı: 2

Benzer belgeler