Pdf Formatı
Transkript
Pdf Formatı
EDİTÖR Sevgili okurlar; Kültür turizmi, bu derginin ana konusunu oluşturuyor. Türkiye coğrafi konumu ve yapısı gereği doğal varlıklar açısından zengindir. Birçok medeniyete ev sahipliği yapan Türkiye’de son yıllarda her ilin sahip olduğu değerleri tanıtmak amacıyla yapılan çalışmalar da sektöre verilen önemin bir göstergesidir. Turizm açısından dünya lideri ülkeler de sahip oldukları kent markalarıyla daha fazla turist ve yatırım çekmektedirler. Ülkemizde eskiden “deniz-kum-güneş” anlayışından ibaret olan turizm faaliyetleri, bugün “dört mevsim on iki ay” anlayışı ile farklı bir açılım kazanmış ve hizmet alanı genişlemiştir. Akarsu, av, golf, inanç, kongre, mağara, sağlık, yat, yayla, kış sporları, hava sporları turizmi gibi alanlar açılmış, dağcılık, İpek Yolu, kuş gözlemciliği, termal turizm, su altı dalış gibi hizmet çeşitlendirmeleriyle zengin bir yapıya kavuşmuştur. Ülkemizi, sahip olduğu varlıkları ile 2012 yılında yaklaşık 32 milyon kişi ziyaret etmiştir. Bu sayının artması için tanıtım faaliyetlerine devam edilmelidir. “İnşaat Sanayi”ne valilerimiz bu yönde yaptıkları çalışmaları anlattılar. Dergimiz için çalışırken gördük ki her ilde farklı bir şenlik var. Sizlere ancak birkaç örnek verebildik. Sayfalarımız, ülkemizin güzelliklerini anlatmaya yetmedi. 29 yıl süren geleneğin 166’sı Limak İnşaat AŞ ev sahipliğinde gerçekleşti. Geleneksel Toplantımızın Onur Konuğu olarak Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakerecimiz Sayın Egemen Bağış katıldı. Halatın kıvrımları ile gelen sanat, Ahmet Yeşil, İnşaat Sanayi okurlarına yaşamak için sanata adanmış öyküsünü anlattı. Yazın renklerine uygun bir dergi ile karşısındayız, bir sonraki dergimize ise “çalışma hayatı” ile devam edeceğiz. Sağlıcakla kalınız... İÇİNDEKİLER 137 6 Türkiye; Medeniyetlerin Buluştuğu Ülke 10 Tarihin, lezzetin, termalin ve mermerciliğin başkenti Afyon İrfan BALKANLIOĞLU, Afyon Valisi 14 Efsanevi ve kutsal Ağrı Dağı Dr. Mehmet Tekinarslan, Ağrı Valisi 18 Turizm Markası: Bartın Irmağı Ali ÇINAR, Bartın Valisi 20 Bursa 2023’te Türkiye'nin, küresel marka kentler liginin en önemli aktörü olacak Şahabettin HARPUT, Bursa Valisi 15 62 Kentsel pazarlama bir uzmanlık dalı oldu Doç. Dr. Ergüder CAN, İzmir Kalkınma Ajansı Genel Sekreteri 24 “Tarihe Gülümseyen Mersin” Hasan Basri GÜZELOĞLU, Mersin Valisi 46 Turizm, “iki kıta bir şehir” İrfan GÜRPINAR, Turizm Eski Bakanı 28 Ordu; renklerin buluştuğu il Kenan ÇİFTÇİ, Ordu Valisi 48 Ankara’da turizm potansiyeli kalkınma projeleri ile hayata geçiriliyor 32 Samsun cazibe noktası haline geldi Hüseyin AKSOY, Samsun Valisi 50 Profesyonel turizm için bütüncül destinasyon planlaması şarttır 34 Tokat’ta mimari, bir medeniyet senfonisidir Mustafa TAŞKESEN, Tokat Valisi 38 Kültür ve sanatıyla zengin kenti Trabzon Recep KIZILCIK, Trabzon Valisi 40 Akdamar Kilisesi, inanç turizminin odağı oldu Münir KARALOĞLU, Van Valisi 42 Rize bir yaylalar cennetidir 25 66 Trakya’yı destinasyonlar arasında çıkarmayı hedefliyoruz Gökay ÜSTÜN, Trakya Kalkınma Ajansı Genel Sekreteri Dr. Fatih AKBULUT, Doğu Marmara Kalkınma Ajansı Genel Sekreteri 54 Marka şehir olgusu turizm için kaçınılmaz Yusuf ESGİN, Güney Ege Kalkınma Ajansı Genel Sekreter Vekili 58 Yaşanabilir ve yaşam kalitesini sürekli yükselten kent: İstanbul Doç. Dr. Abdülmecit KARATAŞ, İstanbul Kalkınma Ajansı Genel Sekreteri 57 70 Bölge turizminin potansiyeline ivme katıyoruz N. Bahadır ŞANVER, Zafer Kalkınma Ajansı Tanıtım ve Koordinasyon Birimi Başkanı 74 Gülermak AŞ Polonya’da Türkiye’yi tanıtıyor 76 Gülsan, Harput’da bir kültür mirasını tarihe kazandırdı Görkem Gül Duman, Gülsan İnşaat Sanayi Turizm Nakliyat ve Ticaret A.Ş. Yönetim Kurulu Üyesi 78 Güvensoy İnşaat AŞ’den Beyaz-sakin-dingin-sıcak: KAR’S OTEL Gültekin GÜVENSOY Güvensoy İnşaat ve Sanayi A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı 71 80 Yenigün AŞ Nehroz Kasrı'nın kapılarını ziyaretçilerine açtı Mithat YENİGÜN, Yenigün İnşaat Sanayi ve Ticaret A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı 6 82 İstanbul İKSV ile kültür ve sanat dolu günler geçiriyor Bülent ECZACIBAŞI, İKSV Başkanı 86 D-Marin Turgutreis Uluslararası Klasik Müzik Festivali 108 Hukuk 22 Haziran 2013 tarihinde yürürlüğe girecek olan 6325 sayılı Hukuk uyuşmazlıklarında arabuluculuk yasası Ali Rıza YÜCEL, İnşaat MühendisiHukukçu 79 90 AB Proje 92 Toplantı 114 İGY'den 120 Kültür/Sanat 124 Etkinlik 126 Haberler 131 Yeni Yayınlar 133 Summary İNTES İşveren Sendikası Adına Sahibi M. Şükrü KOÇOĞLU Sorumlu Müdür H. Necati ERSOY Yayına Hazırlayanlar Ercan DEVA Demet SOMUNOĞLU Yönetim Yeri 4. Cadde 719. Sokak No: 3 Yıldız / Çankaya-Ankara Tel: 0312 441 43 50 (pbx) Faks: 0312 441 36 43 e-mail: [email protected] www.intes.org.tr "İnşaat Sanayii Dergisi ® 556 Sayılı KHK Uyarınca Türk Patent Enstitüsü Tarafından Tescile Bağlanmıştır" İNTES Kuruluş Tarihi 5 Şubat 1964 Sendikamız Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu üyesidir. İnşaat Sanayii Dergisi Ocak-Şubat 2004 tarihinden itibaren hakemli dergidir. İNTES İnşaat Sanayii Dergisi'nin adı da dâhil olmak üzere tamamı üzerindeki telif hakları İNTES'e aittir. Dergide yayınlanan yazılar yazarlarının kişisel görüşü olup hiçbir şekilde İNTES tüzel kişiliğinin görüşü olarak mütalaa edilemez. Dergide yayınlanan yazıların her hakkı saklı olup, İNTES'ten yazılı izin alınarak ve kaynak gösterilmek suretiyle kullanılabilir. ISSN: 1303-8028 Yayın Türü Yerel Süreli Yayın Ücretsizdir İki ayda bir yayımlanır, abonelerine ücretsiz olarak gönderilir. Yapım Tokdemir Ajans Prodüksiyon-Organizasyon-Yayıncılık Ltd. Şti Turan Güneş Bulvarı 4. Cad. 712. Sok. No: 1/3 Yıldız / Çankaya-Ankara Tel: 0312 440 87 07 Faks: 0312 440 12 92 e-mail: [email protected] Basım Dumat Ofset Matbaacılık San. Tic. Ltd. Şti. Bahçekapı Mah. 2477. Sk. No: 6 Şaşmaz / Ankara Tel: 0312 278 82 00 Faks: 0312 278 82 30 [email protected] Basım Tarihi ve Yeri XX XX 2013 / ANKARA BAŞYAZI M. Şükrü KOÇOĞLU Yönetim Kurulu Başkanı Açık hava müzesi Türkiye… Asya ile Avrupa arasında bir köprü olan ve tarih boyunca önemli uygarlıklara da ev sahipliği yapan bu topraklar, zengin bir kültürel mirasa sahiptir. Efes Harabeleri, Akdamar Kilisesi, Zeugma Antik Kenti ve Ayasofya gibi birçok eser bize dünya mirası emanetidir. Türkiyemiz uygarlıklara ev sahipliği yapan bir “Açık Hava Müzesi”dir. Pamukkale-Hierapolis, Göreme Milli Parkı ve Kapadokya’dır. Dünya Miras Listesi'ne girmeyi bekleyen 37 varlığımız daha vardır. Dünyadaki en önemli uygarlıklara tanıklık etmesi nedeniyle en fazla kültürel mirasa sahip Anadolumuzda yer alan bu zenginliklerin de bir an önce Dünya Miras Listesi’ne alınması yönündeki çabaları gönülden desteklemeliyiz. Türkiye doğal güzellikleri, sahilleri ve güneşi kadar kültürel ve tarihi zenginlikleriyle de ön plana çıkmalıdır. Bunun için turizm sektöründe tarihi ve kültürel değerlerimizi de içine alan yeni bir yol haritası çizilmesi gerektiğine inanıyoruz. Öncelikle turizm sektörünün tüm aktörleri, kamu, özel sektör, üniversite ve sivil toplum kuruluşlarının bir araya gelmeleri ile yeni bir turizm stratejisi oluşturmalarının gerekliliğine inanıyoruz. Turizm yolu, barış ve kalkınma yoludur. Bugün dünya genelinde UNESCO’nun Dünya Miras Listesi’ne kayıtlı 936 kültürel ve doğal varlık bulunuyor. Medeniyetler beşiği dediğimiz Anadolu’nun Dünya Miras Listesi’nde sadece 11 varlığı ile yer alması oldukça düşündürücüdür. Bunlar tarihi yarımada olarak bilinen İstanbul’un tarihi alanları, Safranbolu, Hattuşaş, Nemrut Dağı, Xanthos-Letoon, Divriği Ulu Camii ve Darüşşifası, Truva Antik Kenti, Edirne Selimiye Camii ve Külliyesi, Çatalhöyük Neolitik Kenti, Küreselleşen dünyada kültürel mirasların korunup, paylaşılması dünya barışına katkı sağlayacak en önemli olgulardan biri olarak kabul ediliyor. Bu açıdan da değerlendirdiğimizde Kültürel ve tarihi mirasımıza sahip çıkarak, bu değerlerimizin ulusal ve uluslararası arenada marka haline getirilmesi ve etkin şekilde tanıtılması önemlidir. Türkiyemiz, bütün insanlığın ortak mirası olarak kabul edilen, evrensel değerlere sahip çok sayıda kültürel ve doğal zenginliği olan şanslı bir ülke. Bizlere düşen öncelikli görev; bu varlıkların yok olmasına engel olmak, bunları koruyarak dünya çapında tanıtmaktır. Unutmamalıyız ki; bugün bu topraklarda yaşayan bizler, bu zenginlikleri geçmişten miras olarak değil, gelecekten emanet olarak aldık. Bu emanete sahip çıkmak ve yaşatmak hepimizin görevidir. DOSYA Türkiye; medeniyetlerin buluştuğu ülke Turizm konusunda Türkiye, sahip olduğu varlıkları uluslararası düzeyde çeşitlendirerek her geçen gün konumunu güçlendiriyor. Yıllardır “deniz, güneş, kum” sloganını ve tarihi zenginliklerini ön plana çıkaran bir strateji izleyen Türkiye’nin, “kültür turizmi” alanında da çok daha güçlü ve etkin bir konuma geleceğine inanıyoruz. Bu düşünceden yola çıkarak dergimizin dosya konusunu “kültür turizmi” olarak belirledik. 6 Türkiye’de yabancı ülke turistlerinin dini açıdan kutsal olarak gördükleri çok farklı yöreler bulunuyor. Bu yöreler arasında bazıları özellikle Hıristiyan âleminin ilgi odağı haline gelmiş durumda. Ege’de Meryem Ana, Antalya’nın Demre ilçesinde Aziz Nicholas Kilisesi, Kars’ta Ani Harabeleri ve İstanbul’da Ayasofya dikkat çeken birkaç önemli mekân… Diyarbakır’da ve Mardin’de de yabancı turistlerin ilgi odağı olan kutsal mekânlar bulunuyor. Türkiye’de yaşayan ve İslam kültürünü yansıtan önemli yerler arasında öncelikle Peygamberler diyarı Urfa dikkati çekiyor. Konya’da Mevlana hem yerli hem yabancı turistlerin ilgi odağı olma konumunu koruyor. Erzurum ve Sivas’ta Çifte Minareler, yine Erzurum’da Yakutiye Medresesi, Sivas’ta koruma altına alınan İlçe Camisi, Bitlis’te Ahlat İslam Mezarlığı, Siirt Tillo’da İbrahim Hakkı hazretlerinin mezarı, İstanbul’da ise Yuşa Peygamber’in mezarı ve Eyüp Sultan, Müslümanların sık sık uğradıkları yerler arasında sayılıyor. Anadolu kültürünün ürünü olan Hacı Bektaş Veli, Yunus Emre ve Akşehirli Nasrettin Hoca sadece yerli değil, yabancı turistlerin de büyük ilgisini çekiyor. Türkiye, antik yerler açısından da son derece zengin. Antik yerleri yazıya dökmeye kalkarsak kelimeler yetersiz kalabilir. Ama dünyadan her yıl milyonlarca kişinin ziyaret ettiği iki örnekle yetinelim: Efes Harabeleri ve Side’deki Antik Tiyatro. Doğa açısından çok çarpıcı mekânlar da mevcut. Denizli’de Pamukkale, Tokat’ta Ballıca Mağarası, Manyas Kuş Cenneti, tatlı su ile deniz suyunun karıştığı, deniz kaplumbağaları dikkate alarak sivrisineklerin öldürülmediği Köyceğiz iki güzel örnek oluşturuyor. İstanbul’un güzelliklerine anlamlı bir ayrıntı katan Kız Kulesi de derin kültürün çok çarpıcı bir örneğini sergiliyor. Türkiye’nin modern kültür anlayışına örnek gösterilebilecek mekânları da var. Bu mekânlara ülkemizin dört bir tarafında rastlamak mümkün. Yabancıların ilgi alanları arasında müzelerin yeri ayrı. İstanbul’da Topkapı’yı gezen bir turist Osmanlı kültürünün boyutlarını görünce çok şaşırabilir. Ankara’da Anıtkabir’in müzesinde ise Kurtuluş Savaşı’nın izlerini yaşamak mümkün. Ankara Etnografya Müzesi’nde ise Anadolu kültürünün derinliğini görebilirsiniz. Çanakkale topraklarındaki anıt mezarlar ise insan ruhunun en derinliklerine inerek ve I. Dünya Savaşı’nda yaşananları yansıtarak tarihe ders verircesine dimdik ayakta duruyor. Türkiye eserleri ile Dünya Miras Listesi’nde de ülkemizi temsil ediyor. Dünya Miras Listesi; UNESCO’nun koruma ve kültürel miras hakkındaki bilinçlenme çabalarını destekleyen en etkin aracıdır. UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde herhangi bir kültürel varlığının yer almasını isteyen ülkelerin öncelikle Birleşmiş Milletler’in 1972 tarihli “Dünya Kültür ve Doğal Miraslarının Korunmasına Yönelik Sözleşme”sini imzalamış olması gerekmektedir. Amaç, bütün insanlığın ortak mirası olarak kabul edilen evrensel değerlere sahip kültürel ve doğal varlıkları dünyaya tanıtmak, toplumda söz konusu evrensel mirasa sahip çıkacak bilinci oluşturmak ve çeşitli sebeplerle bozulan, yok olan kültürel ve doğal değerlerin yaşatılması için gerekli iş birliğini sağlamaktır. Uluslararası önem taşıyan ve bu nedenle takdire ve korunmaya değer doğal oluşumlara, anıtlara ve sitlere “dünya mirası” statüsü tanınmaktadır. Sözleşmeyi kabul eden üye devletlerin UNESCO’ya başvurusuyla başlayan ve Uluslararası Anıtlar 7 ve Sitler Konseyi (ICOMOS) ve Uluslararası Doğayı ve Doğal Kaynakları Koruma Birliği (IUCN) uzmanlarının, başvuruları değerlendirmesi sonunda tamamlanan bir işlem dizisinden sonra aday varlıklar, Dünya Miras Komitesi’nin kararı doğrultusunda bu statüyü kazanmaktadır. Dünya Miras Komitesi tarafından korunan varlıklar Dünya Miras Listesi amblemi ile gösterilmektedir. Belçikalı sanatçı Michel Olyff tarafından yapılan bu amblem, 1998’den beri resmi olarak kullanılmaktadır. Amblemde ortadaki kare, insan yeteneklerinin ve hayal gücünün sonuçlarını, onu çevreleyen daire ise doğanın sunduklarını simgeler. Amblemin yuvarlak oluşu, dünya mirasının küresel olarak korunmasını ifade etmektedir. Amblemin çevresinde İngilizce, Fransızca ve İspanyolca dillerinde “dünya mirasları” yazmaktadır. Dünya Mirasları Listesi’ne girmek için: • İnsan zekâsının yaratıcılığını gösteren eserler olması, • İnsani değerlerin önemini göstermek için belirli bir zaman aralığında belirli bir bölgedeki sosyokültürel yapının güçlenmesini desteklemesi ve anıtsal sanatlar kapsamında yer alması, 8 • Yaşayan ya da yok olmuş bir uygarlığı temsil etmesi, • Bilinen insanlık tarihinin bir ya da daha fazla dönemini temsil etmesi, • İlgili toplumun sahip olduğu mimari ve peyzaj yeteneğini göstermesi, • En azından bir kültürü ve gelenek yapısını betimlemesi, • Evrensel önem taşıyan kültürel, dini ya da fikre dayalı bir eser olması, gerekmektedir. Dünya genelinde UNESCO Dünya Miras Listesi’ne kayıtlı 962 kültürel ve doğal varlık bulunmaktadır. Bunların 745 tanesi kültürel, 188 tanesi doğal, 29 tanesi ise karma yani kültürel/doğal varlıktır. Yılda bir defa toplanan Dünya Miras Komitesi toplantıları ile listeye yeni varlıklar eklenebilmektedir. Komite, Dünya Mirası Konvansiyonu’na imza atmış ülkelerden 21 tanesinin iki senede bir yapılan seçimlerle belirlenmiş temsilcilerinden oluşmaktadır. Komitenin yıllık toplantısı, o dönem komite üyesi olan ülkelerden birinde yapılır. Çin, Fransa, Almanya, Hindistan, İtalya, Meksika, Rusya, İspanya, İngiltere, Amerika Dünya Miras Listesi’nde en çok varlığa sahip ülkeler arasında yer almaktadır. Liste, ilk kez 1978 yılında 8 kültürel, 4 doğal ve 1 de karma olmak üzere toplam 13 varlığın Dünya Mirası olduğu kabulü ile hayat bulmuştur. Almanya’daki Aachen Cathedral’i, Polonya’daki Krakow Tarih Merkezi, Ekvator’daki Simen Doğal Park ve tarihi Galapagos Adaları ve Tarihi Quito Şehri, Kanada’daki Nahanni Ulusal Park listeye ilk giren varlıklar arasındadır. Ülkemizde ise 11 varlığın Dünya Kültür Mirası olduğu kabul edilmektedir. Listeye ilk girenler Nevşehir’deki Kapadokya ve Göreme Milli Parkı, İstanbul’un tarihi alanları, Sivas’taki Divriği Ulu Cami ve Darüşşifası’dır. Listedeki diğer varlıklar ise şöyledir: • Hattuşaş (Boğazköy)-Hitit Başkenti (Çorum): 1986 • Nemrut Dağı (Adıyaman-Kahta): 1987 • Xanthos-Letoon (AntalyaMuğla): 1988 • Safranbolu Şehri (Karabük): 1994 • Truva Antik Kenti (Çanakkale): 1998 • Pamukkale-Hierapolis (Denizli): 1998 • Edirne Selimiye Camisi ve Külliyesi (Edirne): 2011 • Çatalhöyük Neolitik Kenti (Konya): 2012 UNESCO Dünya Miras Merkezi’ne iletilen geçici listeye giren varlıklarımız ise 2000, 2009, 2011 ve 2012 yıllarında güncellenmiş olup, bu listede 2 karma (kültürel/ doğal) ve 35 kültürel olmak üzere toplam 37 varlık bulunmaktadır. Geçici Liste (alfabetik sıralanmıştır) • Afrodisias Antik Kenti (Aydın) • Ahlât Eski Yerleşimi ve Mezar Taşları (Bitlis) • Aizanoi Antik Kenti (Kütahya) • Alahan Manastırı (Mersin) • Alanya (Antalya) • Ani Tarihi Kenti (Kars) • Beçin Ortaçağ Kenti (Muğla) • Bergama (İzmir) • Beyşehir, Eşrefoğlu Camisi (Konya) • Birgi Tarihi Kenti (İzmir) • Bursa ve Cumalıkızık Erken Osmanlı Kentsel ve Kırsal Yerleşimleri (Bursa) • Diyarbakır Kalesi ve Surları (Diyarbakır) • Efes (İzmir) • Gordion Antik Kent (Ankara) • Göbeklitepe Arkeolojik Alanı (Şanlıurfa) • Hacı Bektaş-ı Veli Külliyesi (Nevşehir) • Harran ve Şanlıurfa Yerleşimleri (Şanlıurfa) • Hatay, St. Pierre Kilisesi (Hatay) • Hecatomnus Mozelesi ve Kutsal Alanı (Muğla) • İshak Paşa Sarayı (Ağrı) • Karain Mağarası (Antalya) • Konya Selçuklu Başkenti (Konya) • Likya Uygarlığı Antik Kentleri (Antalya ve Muğla) • Mamure Kalesi (Mersin) • Mardin Kültürel Peyzaj Alanı (Mardin) • Odun Pazarı Tarihi Kent Merkezi (Eskişehir) • Perge Antik Kenti (Antalya) • Tarihi Anıtlar (Niğde) • Sagalassos Antik Kenti (Burdur) • Selçuklu Kervansarayları DenizliDoğubayazıt Güzergâhı • St. Nicholas Kilisesi (Antalya) • St. Paul Kilisesi, St. Paul Kuyusu ve Çevresi (Mersin) • Sümela Manastırı (Trabzon) • Yesemek Taş Ocağı ve Heykel Atölyesi (Gaziantep) • Zeugma Arkeolojik Alanı (Gaziantep) Kültürel olarak, • Güllük Dağı-Termessos Milli Parkı (Antalya) • Kekova (Antalya) Ülkemizin turizm hazineleri elbette bu listeler ile sınırlı değildir. Çünkü medeniyetlerin buluşma noktası Anadolu köklü bir tarihe sahiptir. Örneğin Anadolu, yerel festivaller ve folklor kültürü açısından da son derece zengindir. Anadolu’nun farklı yörelerinde kurulu folklor kulüplerinin tüm dünyada büyük ilgi gördüğü biliniyor. Folklor etkinliklerinde ekiplerimiz dünyada başarılı dereceler elde ediyorlar, ülkemizi gururlandırıyorlar, kültür mozaiğimizi yansıtıyorlar. Ayrıca sanatçılarımız, kültür elçileri olarak dünyanın dört bir tarafında tanınan saygın şahsiyetler olarak dikkatleri çekiyor. Kültür turizmi konusunda ülke olarak çok iyi bir tanıtım ve propaganda yapmalıyız. Kültür turizmi ile ilgili zenginliğe ek değerler katmak, bazılarını uluslararası boyuta taşımak için iletişim de son derece önemlidir. Bu konuda ülkenin çeşitli bölgelerinde faaliyet gösteren kalkınma ajansları turizm sektörüne katkı veriyorlar. Turizm yatırımları ile bölgenin kalkınma dinamiklerini harekete geçiriyorlar. Ülkenin birçok yöresinde kimi ulusal kimisi ise uluslararası boyuta ulaşmış “yayla şenlikleri” ile “yayla turizmi” yapılıyor. Farklı konularda düzenlenen festivallere her gün yenileri ekleniyor. Dergimizin sorularını yanıtlayan Afyon, Rize, Trabzon, Mersin, Ağrı, Van, Tokat, Samsun, Bursa, Ordu, Bartın Valilerimiz kültür turizmine verdikleri önemi gösterdiler. Didim’de Yat Limanı D-Marin’in uzun yıllardır düzenlediği Klasik Müzik Konserleri, İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı’nın İstanbul Uluslararası Film Festivali de kültür turizminin önemli etkinlikleri olarak dergimizde yer aldılar. İNTES üyesi firmalar da ülkenin farklı yerlerinde kültür turizmini destekleyecek projelere katılıyorlar. Üyelerimizin kültür alanında sosyal sorumluluk projelerine verdikleri katkılara dair birkaç örnek sunduk. Turizm eski Bakanı İrfan Gürpınar da kültür turizmi konusunda görüş ve önerilerini dergimizle paylaştı. Sonuç olarak kültür turizmi, Türkiye’nin özellikle yabancı turistler açısından çok daha fazla önem vermesi gereken bir ağırlık taşıyor. Amacımız, bu konuyu kamuoyunun gündemine getirerek farkındalık yaratabilmek. Kültür turizminin tanıtımı, yatırım değerinin iyi anlaşılması ve uluslararası alanda konumunun güçlenmesi için tüm sivil toplum kuruluşları başta olmak üzere devlete, özel sektöre ve bireylere sorumluluklar düşüyor. Birçok ülkede 100 yıllık binalar yabancı turistlere “tarihi bina” olarak sunuluyor. Örneğin Beyazıt Camisi’nin Amerika keşfedilmeden inşa edildiğini biliyoruz. Anadolumuzun tarih ve kültür zenginliği ile yarışacak bir ülke yoktur. Topraklarımızda medeniyetler binlerce yıl üst üste yaşamışlardır. Sahip olduğumuz bu değerleri tanıtabilmek için tarih ve kültür zenginliğimize sahip çıkıp, bunun uluslararası düzeyde tanıtımına odaklanalım. Bu zenginliğin farkında olalım... Yaz aylarında sizi renkli sayfalarımızın içinde bir gezintiye davet ediyoruz. 9 DOSYA İrfan BALKANLIOĞLU Afyon Valisi Tarihin, lezzetin, termalin ve mermerciliğin başkenti Afyon Afyonkarahisar bugün dünyada sahip olduğu mermer zenginliği ile tanınmaktadır. Türkiye’nin önemli mermer üretim merkezlerinden biri olan kentimizde 9-11 Mayıs tarihlerinde “Mermer Makine Teknolojileri Sarf Malzemeleri ve İş Makineleri İhtisas Festivali” düzenlenmiştir. Türkiye’de ilk defa düzenlenen bu festival, kamu kurum ve kuruluşları, sivil toplum örgütleri ve ilgili paydaşların desteği altında gerek ilimizden gerekse de diğer illerden yoğun katılımla gerçekleştirilmiştir. Festival 3 bin 500 metrekaresi kapalı alan, 12 bin 500 metrekaresi açık alan olmak üzere 16 bin metrekarelik bir alanda 57 firmanın katılımıyla gerçekleştirilmiştir. Binlerce yıldır sahip olduğu mermer ocakları ile dünya çapında birçok mimariye katkı sağlamış olan kentimizde düzenlenen bu festival ile mermere hayat veren üretim 10 teknolojileri Afyonkarahisar’ın ev sahipliğinde meraklılarıyla buluşturulmuştur. Bu festival, makine teknolojileri ve sarf malzemeleri üreticileri ile doğal taş sektörünün atölye, ocak ve fabrika gibi uygulamacısı olan sanayicileri buluşturmuş, aynı zamanda mermerde dünyada hatırı sayılır bir yere sahip olan Afyonkarahisar’ı da dünyaya tanıtmıştır. Festival olarak başlayan bu organizasyonun, kısa zamanda uluslararası bir fuara dönüşmesi dileğimiz ve hedefimizdir. Düzenlenen festivalin mermer işletmecilerine sektördeki teknolojik yenilikleri takip etme konusunda büyük katkılar vereceği kuşkusuzdur. İhracatın yüzde 23’ü maden “Afyonkarahisar tarihin, lezzetin ve termalin de başkentidir.” Ankara ve İzmir’den sonra dördüncü sıradadır. İl olarak gerçekleştirdiğimiz ihracatın yaklaşık yüzde 23’ü maden sektörüne dayalıdır. Afyonkarahisar mermerciliği 3 bin yıl öncesine dayanmakta olup, özellikle İscehisar bölgesi Roma döneminden bu yana tanınmaktadır. İscehisar bölgesinin bu potansiyeli, sektörde 1980’li yıllarda başlayan gelişmeyle birlikte Türkiye’yi dünyaya tanıtır hale gelmiştir. 1980’li yıllarda tüm iş makinelerini İtalya gibi ülkelerden satın alan iş adamlarımız, zamanla bu makineleri dünyaya satarak ülkemizi ve ilimizi mermerin yanında önemli bir sektörel iş makinesi ihracatçısı konumuna getirmiştir. Mermerciliğin başkenti olarak kabul edilen ilimizde böyle bir festivalin yapılması bu sektöre büyük bir fayda sağlamıştır. Bu faydanın daha üst seviyelere çıkarılması için ise, festivalin periyodik olarak yapılan bir uluslararası fuara dönüşmesi şarttır ve bu hedefe yönelik çalışmalar yapılmalıdır. Nasıl ki iyi bir futbol takımı kendisini stadyumda, iyi bir güreşçi de minderde takdim ediyorsa, iyi ürünler de fuarlarda takdim edilmekte ve müşterilerini orada bulmaktadır. Bu nedenle ilkini gerçekleştirdiğimiz ve devamını kendileri üretme seviyesine getireceğimiz Mermer Makineleri gelmiş, günümüzde ise kendileri Festivali, ilimizde sektörel iş birliği Afyonkarahisar, maden sektöründe üretir olmuşlardır. Birçok firmamız ve istihdama yönelik ciddi katkılarla en fazla ihracat yapan İstanbul, ise artık ürettiği bu makineleri birlikte ek katma değerler sektöründen 11 mermer sektörümüzde geçen sene 158 milyon dolarlık ihracat gerçekleştirilmiştir. Firmalarımızca ağırlıklı olarak taş ve mermer işleme makinaları ihracatı yapılmaktadır. Mermer ürünlerimizi bütün dünyaya ihraç etmekteyiz. Başta Amerika Birleşik Devletleri olmak üzere Güney Afrika, İngiltere, İsrail, Hollanda, Kanada, Tayvan, Brezilya, Belçika, İtalya, Suriye, Libya, Çin gibi ülkelere ağırlıklı olarak ihracat yapılmaktadır. Ürünlerimiz ham, plaka, ebatlı malzeme, fayans, basamak, mozaik ve blok olarak ihraç edilmektedir. Taş ihracatına ek olarak makine üreten şirketlerimiz tarafından mermer ocak ve fabrika makineleri de ihraç edilmektedir. Firmalarımız ihtiyaçlara ve isteklere göre zaman zaman değişik ürünlerin ihracatını ve ithalatını da yapmaktadır. Uluslararası alanda faaliyet gösteren ve ihracat tutarları milyon dolarları bulan çok sayıda firmamız bulunmaktadır. Bu firmalara örnek olarak; G-M Mermer, Şuayp Demirel İthalat İhracat AŞ, Emek Mermer, YSN Mermer, Kara Mehmet Mermer, Bayyurt Madencilik, Tem-Mer Mermer Madencilik, Dervişoğlu üretecektir. Bu tür festivaller ve arttırılması amacının en güzel fuarlar özellikle iş adamlarımız şekilde yansımasıdır bu festivaller. için yeni pazar kapılarının açılması için büyük bir fırsattır. Yine bu sektörde çok sayıda iş adamı ve 158 milyon dolarlık mermer ihracatı Traverten, Marmarchı Mermer, Reisoğlu Mermer, Natura Mermer, Çakmaklar Mermer, Delta Mermer, Alimoğlu Mermer, Fammer Mermer’i sayabiliriz. Tarih, lezzet ve termal kenti fabrikamız bulunmaktadır. Bunların Mermer sektöründe faaliyet her biri aynı zamanda bir mermer gösteren firma sayımız yaklaşık Milli Mücadele'de Fransız temsilcisi üniversitesi konumundadır. İş 295’tir. Bu firmalarımızda yaklaşık Afyonkarahisar’ı işgal eden Yunan adamlarımızın yapmış oldukları olarak 5800 kişi istihdam kuvvetlerinin ellerinde son derece araştırma ve geliştirme çalışmaları edilmektedir. İhracatımızın modern silahların bulunduğunu sayesinde mermerde verimliliğin önemli bir kısmını oluşturan söyleyerek, bu modern orduya 12 karşı mücadele etmenin çılgınlık olduğunu dile getirmiştir. Fransız temsilcisinin huzurunda bulunan il heyetimizin ise söylemiş olduğu şu sözler aslında ilimizin sahip olduğu kararlılığın, mücadele odaklı olduğunu göstermektedir. “Biz Afyonkarahisarlılar, ellerimizde sopa, balta, satır ile karşı koyarız, ya ölürüz ya da Yunan ordusunun elindeki silahları alarak onları kendi silahlarıyla perişan ederiz.” demiştir. İlimizin sahip olduğu potansiyeli vizyoner bir bakış açısıyla değerlendirmek, Afyonkarahisar marka kentini meydana getirme konusunda büyük öneme sahiptir. Afyonkarahisar, “kabuğunu kırarak büyüme potansiyelini harekete geçiren il” olarak, “tarihin, mermerin, lezzetin, termalin başkenti Afyonkarahisar” vizyonuyla marka kent olma yolunda ilerlemektedir. Şehrimizin marka şehir olma konusunda öncelikli sektörü termal turizmdir. İlimizdeki zengin şifalı jeotermal kaynakların değerlendirilerek, termal turizmin geliştirilmesi yönünde ciddi bir çaba sarf edilmektedir. Bu sektörde Türkiye’de ilk defa uygulamaya sokulan termal su birliği ile termal suyumuzun daha etkin ve verimli kullanılması sağlanmış, en “Gelişen ekonomik faaliyetler arasında jeotermal seralar bulunuyor.” ve Türkiye’de bir ilk olan termal huzurevi Sandıklı ilçemizde hizmete üretmektedirler. Bu nedenle bu fabrikaların her birinin mermer üniversitesi olduklarını söyleyebiliriz. Öncü sektörler arasında yer alan gıda sektöründe Afyonkarahisar, açılmıştır. Böylelikle ülkemizin farklı İstanbul et ihtiyacının çoğunu bölgelerinden gelecek olan yaşlılar karşılayarak hayvansal üretim kür, kaplıca, fizik rehabilitasyon bakımından Türkiye’nin önde gelen tedavisi göreceklerdir. illeri arasındadır. Et ürünleri ve Ülkemizde turizmdeki yatak sayısı buna dayalı sanayi bakımından en 2002 yılından bu yana yaklaşık gelişmiş iller arasında yer alan olarak %63 oranında artmıştır, kentimiz haftalık 60-61 milyon ilimizde ise termal turizm yumurta üretimi ile yumurtanın konusunda yatak kapasitemizde günlük fiyatının belirlendiği ve görülen artış, sektörün geleceğinin çok parlak olduğunu göstermektedir. Nitekim ilimizin yatak kapasitesi 2002 yılında yaklaşık olarak 5000 iken şu an itibarıyla tamamlanan yatırımlarla birlikte yaklaşık %300 artış göstererek 15.000’e yaklaşmıştır. yumurta borsasının kurulduğu Başmakçı ilçesini bünyesinde barındırmaktadır. Yine Afyonkarahisar’a özgü şekerleme ve lokumdan yılda 5563 ton 10.800 ton reçel, 4700 ton helva ve 4645 ton tahin Afyonkarahisarda gelişmekte olan üretilmektedir. Bu kapasitenin ekonomik faaliyetlerden birini de büyük bir kısmı diğer şehirlere jeotermal seralar oluşturmaktadır. Toprağın derinliğinden gelen servet sadece turizmde değil, sağlıklı gıda üretiminde de devreye girmiş bulunmaktadır. Potansiyelimizi harekete geçirmede öncü sektörler arasında yer alan toptan satılmaktadır. İlde 32 adet şekerleme fabrika ve imalathanesi bulunmaktadır. Gıda işletmeleri; piyasalarına göre uygun, yeterli teknoloji ve donanıma sahiptir. Kocatepe’siyle, Karahisar Kalesi termal turizmle birlikte kentimiz ve çevresindeki tarihi dokusuyla aynı zamanda mermerin de başkenti binlerce yıllık medeniyetleri ve ve üniversitesi konumundadır. eserleri bünyesinde barındıran önemli yeraltı kaynaklarımızdan İşletilebilir mermer rezervinin biri olan termal suyun zayi %35-40’ına sahip olan ilimizden olması önlenmiştir. Giderek artan Türkiye mermer ihracatının beş yıldızlı otel sayımız (şu an yaklaşık %16’sı karşılanmaktadır. 7 tane) dünya standartlarını İhracatımızın yaklaşık olarak yakalamıştır. Devam etmekte %52’lik kısmını da doğal taş olan yatırımlarla birlikte sağlık oluşturmaktadır. Bu sektörde turizmi de gelişecektir. Yine çok sayıda iş adamı ile birlikte olma yolunda emin adımlarla yaşlılarımızın hizmet göreceği fabrikalarımız katma değer ilerlemektedir. Frig Vadisi’yle zaferin kazanıldığı toprakların bağrında kurulu olarak gezi turizmi için de önemli potansiyele sahip olan Afyonkarahisar, ülkemizin önemli marka kentlerinden biri 13 DOSYA Dr. Mehmet Tekinarslan Ağrı Valisi Efsanevi ve kutsal Ağrı Dağı Ağrı Dağı 5137 metrelik zirvesi ile ülkemizin ve Avrupa’nın en yüksek noktasıdır. 3000 metreden sonra Büyük Ağrı ve Küçük Ağrı olarak ikiye ayrılır. Ararat, Kuh-i Ruh, Cebel el Haris çeşitli dillerdeki adlarıdır. Ağrı Dağı dünyada ve ülkemizde iki önemli özelliğe sahiptir. Bunlardan birincisi Ağrı Dağı’nın inanç turizmi açısından önemidir. Nuh Tufanı Hadisesi’nin kutsal kitaplarda geçmesi dolayısıyla Ağrı Dağı bütün semavi dinler için kutsal kabul edilmektedir. Bu nedenle Nuh’un Kayıp Kenti’nin Ağrı Dağı’nda olduğuna dair bir inanış bulunmaktadır. Bir diğer önemi, dağ turizmi açısından taşıdığı değerdir. Ağrı Dağı, Avrupa ve Anadolu coğrafyasının en yüksek dağı olması dolayısıyla yüksekliği, buzulları, dağ sınırına kadar kaplı otlukları ve çayırları ile son derece ilginç ve çekici bir görünüme sahiptir. 4000 metreye kadar bazalt, daha sonraki 14 yükseklikte andezit lavlarından oluşarak volkanik bir dağ özelliği göstermektedir. 4800 metreden sonra daimi buzullarla kaplıdır. Flora ve fauna zenginliği, ilginç peyzaj özellikleri, jeolojik-jeomorfolojik oluşumları, sulak alanları ve rekreasyonel potansiyeli ile dağcılık ve doğa turizmi tutkunlarının vazgeçemeyeceği istisnai bir turizm destinasyon bölgesidir. Nuh’un kayıp kenti Ağrı Dağı yılda yaklaşık 6000 civarında yerli ve yabancı ziyaretçiye ev sahipliği yapmaktadır. Ziyaretçilerin büyük bir kısmını dağcılık sporu ile ilgilenen çeşitli yaş katmanlarına ait vatandaşlar oluşturmaktadır. Rağbet edilmesinin bir diğer sebebi, efsanevi veya kutsal yönü ile ilişkilidir. Nuh’un Kayıp Kenti’nin Ağrı Dağı’nda olduğu düşüncesinden hareketle çeşitli dinlere mensup kişilerin ibadetlerini gerçekleştirdiği kutsal bir mekândır. “Ağrı Dağı, tüm semavi dinler için kutsal kabul edilmektedir.” Ağrı Dağı arama-kurtarma timi Orman ve Su İşleri Bakanlığı, Doğa Koruma Milli Parklar Genel Müdürlüğü’nce Ağrı Dağı Milli Parkı Uzun Devreli Gelişme Planı’nın uygulama aşamasına getirilmesi son derece önemlidir. Turizmin devamlılığını sağlamak için yerel mihmandarlığın güçlendirilmesi büyük önem taşımaktadır. Ağrı Dağı’nın bütün rotalarını bilen, dağa hâkim gençler için dağcılık kursları açılması, yerel mihmandarlığı destekleyici faaliyetler yürütülmesi ve Doğubayazıt’ta Ağrı Dağı Arama Kurtarma Timi’nin oluşturulması, gelen turistler için bir güven ortamının oluşmasını sağlayacaktır. Ağrı Dağı’na tırmanışlarda dağcılardan alınan ücretlerin Doğubayazıt Kaymakamlığı’na ait bir hesaba aktarılması, bu paranın yerel turizmi güçlendirmesine yarayacaktır. Örneğin bu kaynak Ağrı Dağı’nın tanıtımı ve çevre düzenlemesi, rota, ağaçlandırma, çevre temizliği, yol yapımı gibi amaçlarla kullanılabilir. Tırmanışlardaki olumsuzlukları engellemek ve arama kurtarma çalışmalarının sağlıklı yürütülmesini sağlamak açısından 3200 ve 4200 metrede bir sığınma evi ve tuvaletin yapılması bu alandaki gereksinimleri karşılayacaktır. Ağrı Dağı, tırmanış merkezi oluşunun yanı sıra farklı etkinliklerle zenginleştirilecek bir potansiyele sahiptir. Bu potansiyelin değerlendirilmesi turizm faaliyetlerinin çeşitlenmesini sağlayacaktır. Örneğin motokros, çim kayağı, yürüyüş parkurları, yaylacılık, yamaç paraşütü gibi etkinliklerle zenginleştirilebilir. Dağcılık turizmi potansiyelinin geliştirilmesi için tanıtıcı belgesel çalışmaları yapılması ve bu projelere destek sağlanması 15 “Ağrı Dağı, dağcılık ve doğa turizmi tutkunlarının vazgeçemeyeceği istisnai bir turizm destinasyon bölgesidir.” kirletilmesine müsaade etmemelidir. Ağrı Dağı’nın temiz tutulması dağda faaliyet gerçekleştiren herkesin sorumluluğundandır. Tırmanan grupların kendilerine ait çöpleri beraberinde indirmeleri gerekmektedir. Bu da kişisel bir sorumluluğun gereğidir. Bu konuları içerecek bir protokol ve yönerge hazırlama çalışmaları devam etmektedir. Saraydan öte bir külliye: İshakpaşa gerekmektedir. Bu bağlamda uluslararası tanıtımlar, festivaller, kongreler ve sempozyumlar gelenekselleştirilmelidir. gürgen, huş, meşe, yabani badem ve kadıntuzluğu olarak sıralanabilir. Flora çeşitliliği açısından zengin Ağrı Dağı ülkemizin dağcıları ve yabancı ülke dağcıları açısından önemlidir. Bu dağdaki faaliyetler ülkemiz turizmine çeşitlilik katmaktadır. Valiliğimiz İl Özel İdaresi bütçesiyle her yıl düzenli olarak Ağrı Dağı’nda temizlik çalışmaları yapılmaktadır. Dağcılar aldıkları eğitim gereği bulundukları mekânı kirletmemeli ve Ağrı Dağı flora çeşitliliği açısından oldukça zengin bir yapıya sahiptir. Belli başlı otsu türler; geven, çoban yastığı, keklik, yavşan, yonca, çörek otu, üçgül, adaçayı, gelincik, sığırkuyruğu, koyun yumağı, çan çiçeği, yabani arpa ve yabani buğdaydır. Belli başlı odunsu türler ise; yabani gül, ardıç, 16 Dağcılar mekânı kirletmemeli Ağrı'nın önemli bir kültür hazinesi İshak Paşa Sarayı, Eski Bayezid şehir merkezinde ve bugünkü Doğubayazıt ilçe merkezinin 7 km güneydoğusunda bulunmaktadır. Gerek bölge içinden gerekse dışarıdan gelen konuklar için rahat ulaşılabilir bir yerdedir. Saray, harem taç kapısı üzerindeki kitabeden anlaşılacağı üzere 1784 tarihinde İshak Paşa tarafından yaptırılmıştır. Saray; Orta Asya, Selçuklu, İran ve Osmanlı mimari özelliklerini bünyesinde toplamıştır. Topkapı Sarayı’nı andırır kapıları, kabartma, süsleme ve zengin bitki motifleriyle Selçuklu sanatının özelliklerini taşır. İshak Paşa Sarayı, saraydan öte bir külliyedir. Bir saray için gerekli tüm bölümler; harem, harem odaları, aşevi, hamam, toplantı salonları, eğlence yerleri, mahkeme salonu, cami, çeşitli hizmet odaları, oturma odaları, uşak ve seyis odaları, muhafız koğuşları, cezaevi, erzak depoları, cephanelik, tavlalar, kütüphane vs. vardır. Bu yönüyle teşkilatlı bir saraydır. Son devirde yapılan sarayların en ünlüsüdür. Osmanlı İmparatorluğu’nun Lale devrinde yapılmış son büyük anıt yapısıdır. Yapımı birçok efsane ve hikâyeye konu olan İshak Paşa Sarayı; Osmanlılar döneminde Ağrı’da yapılan en büyük ve en önemli mimari eserdir. İshak Paşa Sarayı, geleneksel Türk mimarisi karakterinde ve Selçuklu mimarisi biçiminde bir yapıdır. Bu yapılar topluluğunda Osmanlı ve Selçuklu mimarisinin öğeleri yanında, Avrupa sanatının Barok üslubunun etkileri de görülmektedir. Bütün bu özellikleri ile Saray, esinlendiği karma mimari özellikleri, taş oymacılığındaki üstün boyutu ve tüm diğer yönleri ile bir ilk olduğu gibi benzerinin inşa edilmemiş olması en büyük özelliğidir. 2006 yılından bu yana devam eden restorasyon çalışmaları, 2010 yılı itibarıyla hız kazanmıştır ve 2013 Haziran ayı itibarıyla bitirilmesi planlanmaktadır. İlimiz turizm potansiyeli yüksek olan kültürel ve doğal varlıkları bünyesinde bulundurmaktadır. Dağcılık, inanç turizmi, Balık Gölü ve yaylaları ile otantik bir gezi “Ağrı, muhteşem eserleri ve doğal güzellikleri ile mutlaka görülmesi gereken yerler arasındadır.” rotası olan ilimiz gerek kara yolu gerekse hava yolu turizmi açısından sorunsuzdur. Ağrı Havaalanı bütün merkezlere duble yollarla 45-50 dakika uzaklıktadır. Gerek Karadeniz üzerinden Kars-Ani gerekse Nemrut Van Gölü rotası üzerinden ilimize gelen kültür turları için tam orta noktada yer almaktadır. Ulaşım ve konaklama sıkıntısı bulunmaktadır. Ağrı, muhteşem eserleri ve doğal güzellikleri ile mutlaka görülmesi gereken yerler arasındadır. İshakpaşa’da kültürel etkinlikler Ülkemizin ve ilimizin en önemli yapılarından biri olan İshak Paşa Sarayı, kültürel anlamda her türlü etkinliğe ev sahipliği yapmak üzere kapılarını açmıştır. İlk program 11 Mayıs 2013 tarihinde Ağrı Turizm Çalıştayı toplantısı ile yapılmıştır. Artan prestiji ile bundan sonra il içinden ve dışından her türlü toplantı için Saray tahsis edilebilecektir. 2013 yılı İshak Paşa Sarayı için çeşitli konferanslar, sempozyumlar ve etkinliklerin açılış ve kapanış noktası olacaktır. Ağrı ilimizin, tarihi ve kültürel değerlerimizin tanıtımı amacıyla gerek ulusal gerekse uluslararası faaliyetler, ilgili bakanlıklarla, sivil toplum kuruluşlarıyla ve seyahat acenteleri ile birlikte planlanmaktadır. Ulusal ve uluslararası tanıtım fuarları ve organizasyonlara katılım sağlanması hedeflenmektedir. İhtiyaç duyulacak tanıtım broşürleri, filmler ve il rehberlerinin hazırlanması çalışmaları devam etmektedir. İlimizin tarihi değerlerini içeren il envanteri hazırlanmıştır ve baskı aşamasındadır. Yabancı ülke vatandaşlarının özellikle Ağrı Dağı ve İshak Paşa Sarayı ile ilimizin doğa turizmi potansiyeline ilgilerini arttırmak ve ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik olarak, benim nezaretimde çeşitli projeler geliştirilmektedir. Ayrıca ziyaretçilerin ihtiyaç ve sorunlarına profesyonel bir yaklaşımla çözüm geliştirilmesi amacıyla ilgili tüm taraflar ve özellikle TÜRSAB Başkanlığı ve ilgili diğer birlik, dernek ve federasyonlarla birlikte çalışılmaktadır. 17 DOSYA Ali ÇINAR Bartın Valisi Turizm markası: Bartın Irmağı Önce Kurucaşile ilçemiz hakkında ve Ceneviz hakimiyetinden sonra sizlere bilgi vermek istiyorum. yörede görülen ilk Türk komutanı İlimizin doğusunda yer alan ve il merkezine 62 km mesafede bulunan Kurucaşile’nin tespit edilebilmiş kaynaklara göre 3000 yıllık bir tarihi olduğu anlaşılmaktadır. Kurucaşile’nin İlkçağ'da Fenikeliler başta olmak üzere Miletoslu ve Megaralı gemiciler tarafından kurulan Kromna adında bir Kutalmışoğlu Süleyman Bey’in komutasındaki Kara Tigin’dir. Yıldırım Beyazıt 1395’te bu bölgeyi Candaroğulları’ndan alarak Osmanlı hakimiyetine katmıştır. Cumhuriyet tarihine geldiğimizde ise 01.09.1957 tarihinde ilçe olan Kurucaşile’nin 4 mahalle ve 28 köyü bulunmakta site olduğu çeşitli kaynaklarda olup; yüzölçümünün %40’ı belirtilmektedir. Roma, Bizans ormanlarla kaplıdır. Doğası, denizi ve yeşil bitki örtüsüyle cennetten bir köşe Kurucaşile’nin ahşap yat ve tekne imalatındaki geçmişi çok eski tarihlere dayanmaktadır. Tarihi kaynaklara göre MÖ 12. yüzyılda Miletoslu ve Megaralı denizcilerin kurduğu Kurucaşile tarih boyunca denizci özelliğini korumuş ve Osmanlı Donanması’na da hünerli ustalarıyla yıllarca hizmet etmiştir. İlçemiz halen ahşap tekne ve yat imalatında Türkiye’de söz sahibi ilçelerden biridir. Ahşap Tekne ve Yat Festivali Kurucaşile Ahşap Tekne ve Yat Festivali; ülkemiz genelinde ve bölgemizde unutulmaya yüz tutmuş geleneksel ahşap tekne ve yat yapımını yeniden tanıtarak yöremizi ziyaret eden yerli ve yabancı turist sayısını arttırmak, ilçemizin sosyoekonomik gelişmesine ve geleneksel kültürümüzün yaşatılmasına katkı sağlamak amacıyla düzenlenmektedir. Festival süresince yarışma, konser, söyleşi, halk oyunları gösterisi gibi çeşitli etkinlikler gerçekleştirilerek; ilçemize özellikle yaz aylarında yurt 18 dışından gelen gurbetçilerimiz ile belde halkımızın kaynaşmaları, hoş vakit geçirebilmelerinin yanında tanıtılarak turizmin canlandırılması amaçlanmaktadır. 28-30 Haziran 2013 tarihleri arasında 11.’si düzenlenecek olan Kurucaşile Ahşap Tekne ve Yat Festivali kapsamında Geleneksel Ahşap Tekne ve Yat yapımını tanıtan showroom ve satış alanlarının oluşturulması, ülkemiz genelinde bulunan geleneksel ahşap tekne ve yat yapımcılarının ilçemizi tanımaları, eserleriyle ilgili sergilerin açılması ve katılımın arttırılmasına dönük hazırlıklar yapılmaktadır. Festival boyunca yerli ve yabancı toplamda 5000’in üzerinde turist ilçemizi ziyaret etmektedir. Festival süresince 5000’in üzerinde ziyaretçiyi ağırlayan Kurucaşile ilçemizin nüfusunun köyler dâhil 7210 olduğu göz önüne alındığında; festivalin şehir ekonomisinde büyük bir hareketlenme sağladığı anlaşılmaktadır. Festival boyunca yapılan bilgilendirme ve tanıtım faaliyetleri sonrasında ahşap yat tekne siparişlerinde gözle görülür bir artış gözlenmektedir. Ayrıca festivalimiz turizm gelirleri noktasında gerek ilimize gerekse ilçemize olumlu katkı sağlamaktadır. Festivalin tanıtımı yerel basın, Kaymakamlık ve Belediyemizin internet sayfaları, tanıtım afişleri, davetiyeler ve yurt dışında yaşayan hemşerilerimizin vasıtasıyla yapılmaktadır. Saltukova Havalimanı işlerlik kazanmalı Son yıllarda ülkemiz ulaştırma alanında büyük bir atılım içerisinde olup; ülke genelinde sürdürülen bu çalışmalar ilimizde de hız kesmeden devam etmektedir. “Saltukova Havalimanı’na işlerlik kazandırılması özellikle yurt dışından gelecek turistler açısından Bartın’a avantaj sağlayacak.” Özellikle ilimizin İstanbul, Ankara gibi büyük metropollere yakın konumu ve devam eden ulaştırma ve altyapı projeleriyle birlikte ilimizin turizmden aldığı pay her geçen gün artmaktadır. Ulaştırma alanında yapımları süren Amasra Tüneli, Amasra Limanı Küçük Tekne Yanaşma Yeri ve Yolcu İskelesi; ayrıca ilimizin çevre illerle karayolu bağlantısını kuvvetlendirecek Ulus-AzdavayPınarbaşı Yolu ile ZonguldakAmasra-Kurucaşile (Karadeniz Sahil Yolu) projeleri ilimiz için önem arz etmektedir. Bunların yanında ilimize 35 km mesafede yer alan Zonguldak ili içerisindeki Saltukova Havalimanı’na işlerlik kazandırılması özellikle yurt dışından gelecek turistlere kolaylık sağlayacağından turizm alanında ilimize avantaj sağlayacaktır. Turizm markası: Bartın Irmağı Günümüz dünyasında markalaşmanın kaçınılmaz olduğunu, illerin markalaşma ile kendilerini daha kolay ifade ederek kalkınabileceğine inanıyorum. İlimize adını veren ve Türkiye’nin üzerinde taşımacılık yapılabilen tek ırmağı hüviyetini taşıyan Bartın Irmağı’nın turizme kazandırılması ile Bartın’ın bir turizm markası haline gelebileceğini düşünüyorum. Şehrin tam ortasından geçerek Karadeniz’e açılan Bartın Irmağı ile ilgili proje çalışmaları devam eden “Bartın Irmağı’nın Peyzaj Odaklı Turizme Kazandırılması Projesi” tam olarak bu düşüncemizi gerçekleştirmeye dönük bir çalışmadır. Dünyada sayılı örneği bulunan bu çalışma ile Bartın Irmağı’nın çevre düzenlemesi yapılacak ve ırmak çevresinde turizme dönük kentsel yaşam alanları inşa edilerek şehrin ırmaktan istifade etmesi sağlanacaktır. Bunun dışında 59 km’lik sahili bulunmasından ötürü ilimiz deniz turizmi ile anılmaktadır. Oysaki; mevcut turizm potansiyeline bakıldığında kültür, tarih, doğa, av gibi alternatif turizm uygulamalarıyla da ilimizin turizm faaliyetlerinin çeşitlendirilebileceği anlaşılmaktadır. Buradan hareketle ilimizin turizm potansiyelinin değerlendirilerek, gerekli tanıtım faaliyetleriyle markalaşmanın sağlanması, rekabet gücünü arttırarak hem ilimiz hem de ülkemizin turizm girdilerinin artmasına vesile olacaktır. 19 DOSYA Şahabettin HARPUT Bursa Valisi Bursa 2023’te Türkiye'nin, küresel marka kentler liginin en önemli aktörü olacak Türk gölge oyunu Karagöz, Bursa'da doğup tüm ülkemize yayılmıştır. Kenti dünyanın geleneksel tiyatro ve gölge oyunu merkezlerinden biri olarak lanse etmek amacıyla uluslararası Altın Karagöz Halk Dansları Yarışması düzenlenmektedir. Etkinlik çalışmalarını otantik folklorik değerlerini çağdaş formlarda sahne koşullarına uygulayan halk dansları topluluklarının katılımına açıktır. Yarışmaya her ülkeden bir topluluk kendi ülkesinin folklorik danslarını sergilemek kaydı ile iştirak edebilir. Yarışma, ilk kez 1987 yılında 26 yıllık bir festival deneyiminin sonucunda gerçekleştirilmiştir. Daha ilk yılında 13 ülkenin katılımı ile gerçekleşen yarışma, uluslararası çevrelerde büyük beğeni ile karşılandı, haklı bir saygınlık kazandı. Ülkemizin konusunda ilk ve tek organizasyonu olan Altın Karagöz Halk Dansları Yarışması geride bıraktığı süreç içinde birçok 20 dünya ülkesinden 450 halk dansları topluluğu ile yaklaşık 16.000 kişiyi yüz akı ile ağırlayarak Bursa’yı dünya halk dansları festivalleri arasında ayrıcalıklı bir yere ulaştırmıştır. “Altın Karagöz Halk Dansları Yarışması Dünya Halk Kültürleri Platformu'nda saygın bir yere sahip.” Yarışmaya her yıl, onlarca başvuru arasından yapılan bir ön değerlendirme sonucunda en fazla 22 ülke katılabilmektedir. Bir prensip kararı ile ev sahibi olarak ülkemiz, organizasyonda yarışmacı olarak yer almamaktadır. Geleneksel olarak her yıl 4-12 Temmuz tarihleri arasında düzenlenen yarışma, 7 Temmuz günü Cumhuriyet Alanı’ndan kortej yürüyüşü ve Kültürpark Açıkhava Tiyatrosu’nda gerçekleştirilen resmi tören ile başlamaktadır. Yarışma süresince, Kültürpark Açıkhava Yarışma, Büyükşehir Belediyesi tarafından açılan ihaleye girilerek Bursa Kültür Sanat ve Turizm Vakfı İktisadi İşletmesi tarafından gerçekleştirilir. Yarışmaya her yıl ortalama 18-20 yabancı grup katılmakta programı her yıl yaklaşık 120.000 ve yaklaşık 600 yabancı misafir kişi tarafından izlenmektedir. ağırlanmaktadır. Bir sonraki grupların seçimi, Festivalin şehrin ekonomisine gerçekleşen yılki yarışmanın katkısı bitiminden itibaren başlar. Ülkelerin Bu festivalin yapılmasındaki amaç, büyükelçilikleri ve konsolosluklarına ülkemizin ve insanımızın turistik yazılar gider ve beğenilen grupların zenginlikleri, konukseverliği, tarafımıza yönlendirilmeleri talep edilir. Ayrıca yapılan araştırmalar ile kendisi başvuru yapan gruplar değerlendirmeye tabi tutulur. Beğenilen 100 gruba indirgenen kültürel değerleri ile uluslararası alanda tanınmasını sağlamak ve yurdumuzun uluslararası tanıtımında aktif bir misyon üstlenmektir. topluluklar arasından yaklaşık 25 Kentimizde kaldıkları 6 gün boyunca grup tercih edilerek yarışmacılar Tiyatrosu ve dış parklarda sokak yabancı grupların şehrimizin tarihi belirlenir. Gruptaki dansçıların 16 ve turistik zenginliklerini rehber gösterileri olmak üzere tümü halka yaşını doldurmuş olmaları yarışma eşliğinde gezmeleri sağlanır. açık gerçekleştirilen 42 gösteri kuralları arasındadır. Konaklama için genellikle Uludağ 21 tercih edilir ve otele giriş-çıkışlar teleferik ile yapılarak dağ turizmini tanımaları sağlanır. Kısa geçmişine karşın UNESCO’ya “Bursa, turizmin her çeşidiyle öne çıkan bir kenttir.” akın oraya gidiyor, dağa gidiyor, tarihe, kültüre gidiyor, termale gidiyor, kongre merkezlerine gidiyor. Bursa’da bunların hepsi var. Dağ var, Uludağ; kış turizminin merkezi, bağlı IOF ve CIOFF tarafından fazla olan İstanbul-Gebze-Bursa- benimsenerek uluslararası İzmir Otoban Projesi’nin 137,6 takvimlere alınan yarışmamız, kilometrelik Bursa etabı için yapılan Dünya Halk Kültürleri Platformu’nda harcamayı da ilave edersek, ulaşım saygın bir yere sahiptir. yatırımlarımıza bu dönemde yapılan Bu hazineyi gün yüzüne çıkarıp harcama 2,5 milyar TL’yi aşıyor. Bursa’nın ve Türkiye’nin istifadesini Sadece bu yılın ilk 5 ayında otoban sağlamalıyız. Artık rota çizilmiştir. projesinin kamulaştırmalarıyla Bu rotaya göre; turizmi öne alarak birlikte projelerimiz için 164,3 bu yönde politikalar hazırlamak ve milyon TL kaynak kullanıldı. projeler geliştirmek zorundayız. Altın Karagöz Halk Dansları Yarışması bugün dünyanın en önemli halk dansları organizasyonları arasında kabul edilmektedir. İl genelinde festival etkinlikleri yerel basınımız aracılığı ile kamuoyuna duyurulmakta ve geniş kitlelerin konu ile ilgili bilgilendirilmesi sağlanmaktadır. Yarışmanın açılış ve final gecesi canlı olarak bir yerel televizyonda sonrasında ise TRT Avrasya kanalında yayınlanmaktadır. Ulaşım projelerine önemli kaynak Bursa’nın sahip olduğu maddi, manevi, ekonomik, sosyal, kültürel, doğal zenginlikleriyle dünyayla entegre olabilmesi açısından ulaşımın önemi açıktır. Devlet son on yılda Bursa’daki ulaşım projeleri için 2,5 milyar TL harcama yaptı. Sadece bu yılın ilk beş ayında Bursa’da otoban projesinin kamulaştırılması dâhil 22 Bursa’nın yol ağı bugün itibarıyla 4 bin 952 kilometreye ulaştı. odak noktası olan Bursa, bu bir kenttir. Bursa’nın jeotermal ulaşım imkânları ile beraber dünya kuşakta yer alması nedeni ile çapında önemli bir cazibe merkezi sağlık turizmini canlandırmak haline geliyor. Bu, Bursa’nın normal amacıyla Dağyenice Termal Turizm turizmini, ticaretini, sanayisini, Bölgesi adıyla yürütülmekte olan sosyal faaliyetlerini, her şeyi belki proje başta olmak üzere ciddi katbekat arttıracak önemli bir çalışmalarımız bulunmaktadır. hadisedir. Amacımız Bursa’yı sağlık turizminin Devletimizin başta hızlı tren lideri yapmaktır. Yaşlanan ve kara yolları projeleriyle Bursa, birçok hedefe giden dünyamızdaki yaşlı insanları buradaki termal merkezlere çekmek yolda Türkiye’nin ve dünyanın istiyoruz. yeni merkezi haline gelecek. Mayıs ayı içerisinde Bursamız Cumhuriyetimizin 100. yaşında Avrupa Tarihi Termal Kentler Birliği Bursa, küresel marka kentler liginin en önemli aktörü olacaktır. Şu an Karayolları Genel Müdürlüğü yanı sıra ülkemizin tarih, kültür ve son on yılda devletimiz 2,2 milyar sağlık turizmi (termal), tarih doğa turizmi ile ön plana çıkan Bursa, sanayideki büyük hamlesinin buluyor. Bu projeler için özellikle Bursa, turizmin her çeşidinde; ve kültür turizmi, Uludağ’da kullanıldı. yatırımın proje tutarı 3 milyar TL’yi her şey var. merkezinde 25 milyon insanın Hedef: Sağlık turizminde liderlik sorumluluğunda devam eden 21 termal var, tarih var, kültür var, Böylece Marmara’nın tam proje için 164 milyon TL ödenek 14. Bölge Müdürlüğü’nün botanik bitki turizmi var, deniz var, medeniyet zenginliği bakımından da önemli bir yere sahiptir. Dolayısıyla sanayinin yanı sıra Bursa’yı turizm merkezi haline getirmek için önemli çalışmalar yapmaktayız. olan EHTA’nın üyeliğine seçildi. Avrupa’nın Tarihi Termal Kentler Destinasyon üyeliğine girdiğiniz zaman; “Acaba bu destinasyonda hangi ülke ve şehirler var?” dendiğinde, Almanya, Fransa ve Çek Cumhuriyeti gibi Türkiye’nin Bursası akla gelecek. Artık; “Biz bir termal kentiyiz, bize gelin” dememize gerek kalmayacak çünkü bu uluslararası en büyük örgütün TL harcama yaptı. Bu rakama 6,3 Dünyada pek çok şehir tek bir tabi üyesi olarak Bursa’nın adı milyar dolarlık yatırım büyüklüğü ile yönüyle marka olabilmektedir. Deniz marka oluyor. Bu, Türkiye için de dünyanın 50 ülkesinin bütçesinden ülkesi diyorsunuz; insanlar akın Bursa için de bir onurdur. Tarihi 22 “2. Uludağ Ekonomi Zirvesi, Bursa’yı Türkiye’nin Davos’u yapma yolunda önemli bir adım oldu.” Termal Kentler Birliği’nin 10 ülkeden 25 üyesi vardı, bu üyelik ile 11’inci ülkeden 26. üyesi oluyoruz. Bu bağlamda; Dağyenice Termal Turizm Bölgesi Bursa için bir mega prestij projesidir. Nilüfer ilçesine bağlı Dağyenice Bölgesi’nde gerçekleştirilmesi planlanan “Termal Turizm Bölgesi Projesi” kapsamında yaklaşık 11 bin dönümlük alanda, ormanın içinde ve gölet kıyısında yapılacak komplekste çok sayıda kaplıca, spor, sağlık ve sosyal tesis yer alacaktır. Ayrıca Bursa’yı 2013 yılı Arap Turizm Başkenti ilan ettik. Turizm yatırımlarımızı her geçen yıl arttırıyoruz. Bursamızın 8000 yıllık bir tarihi geçmişi bulunmaktadır. Roma, Bizans ve Osmanlı’nın ilk dönem muhteşem mimarisini, camileriyle, kiliseleri, sinagogları, hanlarıyla, kervansaraylarıyla, çeşmeleriyle ve bütün asaletiyle sinesinde barındırır. Bu, kesinlikle çok özel bir durumdur. Özellikle Hıristiyanlık inancı için çok önemli olarak bilinen birinci Konsilin ve yedinci Konsilin toplantılarının yapıldığı yer olması, doğal zenginlik anlamında oldukça biridir. Bize düşen kendimizi büyük bir potansiyele sahiptir. iyi tanıtmaktır. Bursa sadece 29-30 Mart 2013 tarihlerinde 2. Bursalıların değil, Türkiye’nindir. Bu Uludağ Ekonomi Zirvesi ilimizde gücü değerlendirirsek Türkiye’nin düzenlenmiş, Bursa’yı Türkiye’nin de gücü artacaktır. Davos’u yapma yolunda önemli bir adım atılmıştır. Ulaşımla ilgili olarak ayrıca yapımı tamamlanan duble yollar, konaklama tesisi olarak yeni yapılan 4-5 yıldızlı oteller, Merinos Atatürk Kongre ve Kültür Merkezi, sağlık turizmi için açılan özel hastaneler, fizik tedavi ve rehabilitasyon merkezleri, uluslararası turizm fuarlarına katılımlar, gerçekleştirilen önemli 23 yıldır inşaat sektörünün iletişim kaynağı olan yayın organınız “İnşaat Sanayi” derginizin; yerel yöneticilerin ve özel sektör yöneticilerinin görüşlerine, projelerine, yatırımlarına, kıymetli fikirlerine yer vererek, halkın haber alma ve bilgi edinme hakkını kullanmasında önemli katkılar sağladığı görülmektedir. Eleştirme, kamuoyu oluşturma, insanların sağlıklı konut ve iş İznik’i dünya ölçeğinde bir kutsal gelişmelerdir. şehir yapar. Böylesine tarih kokan Bursa’nın turizmden daha fazla bireyler arasında bilgi akışı pay alması görevimizdir. Bursa sağlama, toplumsal bilinci kaybettiği termal kimliğini artık güçlendirme, toplumu eğitme ve geri alıyor. Unutulmaya yüz düşünce dünyasını zenginleştirme tutan değerlerimizi tekrar ortaya gibi görevleri gerçekleştirmekle Uludağ, kış turizmi alanında çıkarıyoruz. Turizm, Bursa’da bir önemli bir kamusal görevi yerine Türkiye’nin ilk göz ağrısıdır. numaralı gündem oldu. Bursa, sahip getiren “İnşaat Sanayi” dergisinin Şelaleleri, soğuk suları, orman, bitki olduğu zenginliklerle ülkemizi en iyi tüm çalışanlarına teşekkür eder, örtüsü ve değişik kelebek türleri ile seviyeye taşıyacak olan şehirlerden çalışmalarında başarılar dilerim. bir şehirde tarih turizmi başlı başına bir alandır. Son yıllarda bu alanda yapılan gelişmeler Bursa’yı ciddi olarak belli yerlere taşımıştır. yerlerine sahip olma, kurumlarla 23 DOSYA Hasan Basri GÜZELOĞLU Mersin Valisi “Tarihe Gülümseyen Mersin” Şüphesiz dünyanın en güzel coğrafyasında, en köklü kültürel ve tarihsel geçmişe sahip bir konumda, her türlü turizmin altyapısına sahip ülkemiz ve onun izdüşümü olan ilimiz, turizm adına çok daha ötesini, iyisini ve yükseğini hedeflemek zorundadır. Bu açıdan baktığımızda görev ve sorumluluğuna başladığımız 2010 yılından bu yana bu değerler ışığında ilimiz turizmini öncelikle tüm boyutlarıyla değerlendirilmesini, kullanılabilir tüm alan ve konumlarının öne çıkarılmasını ve en önemlisi de sektörler ve kurumlar arası ilişkinin tam anlamıyla sağlanmasını hedefledik. İlimizde dünyaya sunulabilecek zenginlikler arasında bulunan alanlar için çok başarılı çalışmalar yürüttük. Aynalıgöl Mağarası’ndan başlayarak bütün bu alanların gerek kültür varlıkları fonu, İl Özel İdaresi ve Kalkınma Ajansı’nın kaynaklarıyla çevre düzenlemesinin 24 yanında, bu alanların fonksiyonel olarak kullanılması amacıyla da prestij projeleri yapıldı. Sadece ilimizin değil, ülkemizin de markası olan Kızkalesi; yaklaşık 2 milyon TL’lik bir harcama ile Akdeniz Oyunları öncesinde prestij sayılabilecek bir ışıklandırma ile âdeta yeniden doğdu, yeniden tanımlandı. Bu sene Kanlıdivane çevre düzenlemesi, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın yatırım programına alındı. İl merkezindeki Yumuktepe dâhil arkeolojik varlıkların hepsi bir projenin tamamlaması olarak tanımlamaktadır. Mağara turizmi bakımından da ilimiz eşi benzeri olmayan zenginliklere sahiptir. Biz bu zenginliğimizi hem ülkemizden hem de dünyanın dört bir yanından gelecek misafirlerimize sunmak, ülkemiz turizmine kazandırmak için büyük bir gayretle çalışıyoruz. İlimizdeki başlıca mağaraları şunlardır: “Dünya harikası ve dünyaya sunulabilecek zenginlikler olan Aynalıgöl Mağarası Mersin’de yerliyabancı turistlerin ilgi odağıdır.” Cennet Çöküğü Mağarası: Antik Çağ'da Korykos Mağarası olarak adlandırılan ve her biri kayalık, geniş ve derin çukurlardan oluşan iki doğa harikasından biridir. Bu çukurlar, yeraltı sularının bin yıllar boyunca kireç tabakasını eritip boşaltması sonucu altı oyulan tavanın çökmesiyle meydana gelmiştir. Her iki boşluk zamanla birleşmiş, sonunda bugünkü yeraltı mağara-boğaz oluşmuştur. Bu mağaranın ağzında küçük bir de kilise vardır. Kayalara gelişigüzel oyulmuş yaklaşık 450 basamaklı yoldan önce kuzeye doğru gidilir sonra güneye dönülür ve 300. basamakta mağaranın ağzındaki kiliseye ulaşılır. Cehennem Çukuru: Cennet Çöküğü’nün 75 m kuzeydoğusundaki Cehennem Çukuru da Cennet Çöküğü gibi oluşmuştur. Ağız çapı 50 m ve 75 m, derinliği 128 metredir. Kenarları içbükey olduğu için aşağısına inmek çok zordur. Mitolojiye göre Zeus, alevler kusan yüz başlı Typhon’u buradaki bir kavgada yendikten sonra onu Etna Yanardağı’nın altına sonsuza dek kapatmadan önce bir süre burada hapsetmiştir. Her ikisi de çok ziyaret edilen ve iyi bilinen turistik mekânlardır. Astım Mağarası: Birbirine bağlantılı, toplam uzunluğu 200 m’yi bulan galeriler, silis minerallerinin birikmesiyle oluşmuş çok ilginç şekilli dev sarkıt ve dikitlerle süslüdür. Mağaranın içindeki yüksek nem oranından dolayı astım hastalarına iyi geldiği söylenir. İçerideki ışıklandırma ve 25 sarkıtların görüntüsünden dolayı burayı ziyaret eden misafirlerimiz kendilerini bir süreliğine farklı bir yerde hissettiklerini ifade etmektedirler. Muhteşem güzelliğiyle çokça ziyaretçi çekmektedir. Köşekbükü Mağarası: Anamur ilçe merkezine 9 km uzaklıkta, 20.000 yıllık bir geçmişe sahip olan mağara, 500 metrekarelik bir alana oturmuştur. Mağara 3 bölümden meydana gelmiştir. Birinci bölümün adı Huzur, ikinci bölümün adı Şifa, üçüncü bölümün adı ise Dilek’tir. Astım hastalarına iyi geldiğine inanılmaktadır. Bu mağara da vatandaşlarımızın ziyaretine açıktır. Yedi Uyurlar (Eshab-ı Kehf) Mağarası: Herkes tarafından çok iyi bilinen Eshab-ı Kehf Mağarası, Kur’an-ı Kerim’in Kehf Suresi’nin 9-26. ayetlerinde anlatıldığı gibi Allah’a inanan ve yaşadıkları devrin zalim ve müşrik kralından kaçan yedi gencin (Yemliha, Mekselina, Meslina, Mernus, Debernuş, Şazenuş, Kefeştatayyuş ve köpekleri Kıtmir) 309 yıl uyudukları mağaradır. Eshab, Arapça sahip, dost anlamındadır. Kehf ise dağlarda oyulmuş ev gibi yerlere denmektedir. Genellikle bunu ifade için mağara kelimesi kullanılmaktadır. Küçüğüne gar, büyüğüne de kehf denilmektedir. Eshab-ı Kehf’in Türkçe karşılığı Mağara Dostları, Mağara Arkadaşları’dır. İnanç turizmi açısından bir çekim merkezidir. Aynalıgöl Mağarası: Bir dünya harikası olarak nitelediğimiz mağara, doğal güzelliğinin yanı sıra 1. derece doğal sit alanı içinde yer almaktadır. Mağara içinde seramik parçalar yüzeysel olarak görülebilmektedir, geç neolitik ve kalkolitik döneme tarihlendirilmiştir. 26 “Kızkalesi, yaklaşık 2 milyon TL’lik bir harcama ile Akdeniz Oyunları öncesinde prestij sayılabilecek bir ışıklandırma ile yeniden doğdu.” Muhteşem güzelliği ile mutlaka görülmesi gereken bir yerdir. Mağaranın giriş ağzı, deniz seviyesinden 46 m yükseklikte, toplam uzunluğu 550 metredir. Mağara içinde sarkıt, dikit, sütun, duvar ve perde damlataşları, mağara iğneleri, kalsit kristaller dev boyutta olup, mağaranın sonunda büyük bir göl bulunmaktadır. Gölün kenarında sarkıt, dikit, sütun ve mağara iğneleri yer almaktadır. Mağaranın çevre düzeni ve aydınlatması yapılmış olup, ziyarete açılması için çalışmalar devam etmektedir. Çobanların bulduğu mağara Aynalıgöl Mağarası: 1999 yılında, Aydıncık’ın doğusunda bulunan Gemi Durağı Mevkisi’nde çobanlar tarafından bulunmuştur. Orman mülkiyetindeki mağaranın çevre düzeni ve aydınlatma işleri tamamlanmış olup, hizmete açılması için çalışmalar devam etmektedir. Milli Park ve Bahçeler Şubesi Müdürlüğü’nce “Milli Park” olarak tescili yapılacak, ardından da (DÖSİMM tarafından değerlendirilebilmesi için) Bakanlığa tahsisi mümkün olabilecektir. Mevcut yolu stabilize olan mağaranın İl Özel İdaresi’nce asfaltlaması yapılacak olup, içme suyu altyapısı Aydıncık Belediyesi tarafından tamamlanacaktır. Genel tanıtım broşürlerine ilave olarak sadece mağaraları tanıtan broşürler hazırlanmaktadır. Ulusal ve uluslararası fuarlarda tanıtım yapılmaktadır. Bu güzelliğin Mersinlilerle ve ilimizi ziyaret eden misafirlerimizle kaliteli ve en hızlı şekilde buluşabilmesi için bütün çalışmaları yapıyoruz. Eshab-ı Kehf Mağarası, inanç turizmi kapsamında ziyaret edilmektedir. Cennet Çöküğü içinde bulunan Meryem Ana Kilisesi Hıristiyanlar açısından önem arz etmektedir. Köşekbükü ve Astım mağaralarının astım hastalarına iyi geldiğine inanılmaktadır. Yapılan tanıtım ve düzenleme çalışmaları neticesinde hem ülkemizden hem de dünyanın dört bir yanından turistlerin ilgisini çekmeye başlamıştır. Yılda 1,5 milyon turist Çukurova Bölgesel Havalimanı ile Mersin-Antalya ve Mersin-Karaman kara yolunun tamamlanması, misafirlerin Mersin’e gelmesini kolaylaştıracaktır. Altyapı çalışmaları devam eden, TarsusKazanlı Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesi’ndeki 7600 yatak kapasiteli 16 adet tesis hizmete açıldığında %50 doluluk oranı olsa bile yılda yaklaşık 1,5 milyon turist Mersin’e gelecektir. Planlama çalışmaları hızla devam eden diğer turizm bölge ve merkezleri de hizmete açıldığında Mersin, Doğu Akdeniz’in en önemli turizm destinasyonlarından biri olacaktır. Turizm alanında da önemli bir merkez olan Mersin’in Erdemli ilçe sınırları içerisinde bulunan Kız Kalesi’nin ışıklandırma çalışmaları tamamlandı. Tarsus ilçemizde de gözle görülür çevresel düzenlemeler yapacağız. Kaleleriyle Türkiye’nin en özel kentlerinden olan Mersin, UNESCO mirası Alahan Manastırı ve diğer tarihi güzellikleri ile birlikte turizm merkezidir. Kayak turizminin merkezi olmaya aday Karboğazı’na da ciddi bir ivme kazandırılacaktır. Valiliğimizce Mersin’i dünya çapında bir turizm markası yapmak amacıyla doğaya ve bütünüyle çevreye duyarlı bir anlayışla sürdürülebilir ve rekabetçi bir turizm politikası uygulanmaktadır. Çünkü Mersin, turizm değerlerini bir an önce ekonomik değere dönüştürmek zorundadır. Bu amaç doğrultusunda; il bütünündeki tarihi ve kültürel değerlerimizin turizme kazandırılmasına yönelik çalışmalar; ‘Tarihe Gülümseyen Mersin’ projesi adı altında büyük bir kararlılıkla devam etmektedir. Kazanlı Turizm Bölgesi, Akdeniz Sahil Yolu ve Çukurova Bölgesel Havaalanı gibi büyük projelerimiz ve yatırımlarımız da bu bütünleşik yapıda olmazsa olmazlarımız arasında yer almaktadır. Geçen sene ilk defa gerçekleştirdiğimiz ve önemli sonuçlar kazandığımız kurvaziyer turizmi kapsamında bu yıl daha fazla gemiyi ilimizde ağırlayacağız. İlimizin bu bağlamda turizm pastasından aldığı pay da her sene artacaktır. Çünkü “2020 Olimpiyatları için referans olacak Akdeniz Oyunları’nda 6500 sporcu yarışıyor.” kurvaziyer turizmi, ekonomik gelirin en fazla sağlandığı turizm çeşitliliğindendir. İlimizin tanıtımını düzenlenen uluslararası fuarlara katılarak pekiştiriyoruz. 2020’ye referans: Akdeniz Oyunları Akdeniz Oyunları: Akdeniz havzasındaki ülkelerin sporcuları her dört yılda bir Akdeniz Oyunları için bir araya gelirler. Birçok spor branşını kapsayan Akdeniz Oyunları, Olimpiyat Oyunları’ndan sonra en önemli spor organizasyonudur. Bu bölgesel oyunlar, aynı zamanda farklı kıtalardan gelen (Avrupa, Afrika ve Asya) sporcuları farklı dil, din, ırk ve kültürlerine rağmen olimpiyat idealinde bir araya getirmeyi mümkün kılmaktadır. XVII. Akdeniz Oyunları, 20-30 Haziran 2013 tarihlerinde katılımı beklenen 6500 sporcu ve 200.000 seyirci ile Mersin’de yapılacaktır. Mersin, oyunlar süresinde Türkiye demektir. Ülkemiz oyunlarda sportif başarıda da en üst düzeyde temsil edilme onurunu yaşayacaktır. Çünkü Mersin her alanı ve kesimiyle bu büyük organizasyona hazırdır. Kamu, yerel, sivil ve özel tüm paydaşlar organizasyon boyunca Türk halkının konukseverliğini sunacaktır. Amacımız, ülkemizi temsil etme sorumluluğu içerisinde yüz akı bir organizasyon gerçekleştirmek ve ilimize gelen konuklarımıza unutulmaz bir şölen sunmaktır. Akdeniz’in incisi Mersin; tarihi zenginlikleri, doğal güzellikleri, kültürel birikimleri ve insani değerleri ile oyunlara katkı sunacak; oyunlar Mersin’e, Mersin ise Türkiye’ye ve Akdeniz Oyunları’na ayrı bir anlam katacaktır. Mersin, Gençlik ve Spor Bakanlığımız tarafından olimpiyatlara sporcu yetiştirme merkezi olarak ilan edildi, ilimiz ülkemizin sporcu fabrikası haline gelecek. Tüm bunların yanında 2013 Akdeniz Oyunları ülkemizin 2020 Olimpiyat Oyunları adaylığına önemli bir referans olacaktır. 27 DOSYA Kenan ÇİFTÇİ Ordu Valisi Ordu; renklerin buluştuğu il Ordu doğal zenginlikleri, tarihi dokusu, denizi, dereleri, yaylalarıyla dünyanın en güzel köşelerinden biridir. Bir günde dört mevsimin yaşandığı Ordu’da, doğa sporunun her çeşidini yapabilirsiniz. Kuş gözlemciliği, dağcılık, trekking, kamp, piknik, güneşin doğuşunu ve batışını seyretmek, yüzmek, doyumsuz yaylalarımızda balık yemek, her şeyden önce huzur bulmak. Ordumuzun sahip olduğu bu değerleri tanıtmak amacıyla önemli çalışmalar yürütmekteyiz. Ordu’da turizmi geliştirmek, turizm hareketliliği oluşturarak Ordu’nun gelişmesine ve kalkınmasına katkı sağlamak amacıyla son 3 yıl içinde gerçekleştirilen kültür ve turizm hizmetleri şöyle sıralanabilir: 28 Restorasyon Çalışmaları Mesudiye Kültür Merkezi Mesudiye’deki eski kilise binasının restorasyon çalışmalarına, Kültür ve Turizm Bakanlığının desteğiyle Mayıs/2010 tarihinde İl Özel “Ordumuzun sahip olduğu değerleri tanıtmak amacıyla önemli çalışmalar yürütmekteyiz.” Ünye Kalesi Restorasyon ve çevre düzenlemesi için 955 bin TL ödenek tahsis edildi. 505 bin TL bedelli 1. etap çalışmaları, 2010 yılında tamamlandı. Diğer etapların ihale İdaresi tarafından başlandı. 341 Hacı Hulusi (Tekke) Camisi, edilebilmesi için Kültür ve Turizm bin TL’ye mal olan restorasyon Vakıflar Bölge Müdürlüğünce Bakanlığı'ndan izin talep edildi. çalışmaların ardından eski kilise restore edilerek, 2012 yılında Kale, Kültür Varlıkları ve Müzeler binası, Mesudiye Kültür Merkezi yeniden hizmete açıldı. Genel Müdürlüğü tarafından 2011 olarak hizmete açıldı. İkizce Laleli (Çivisiz) Camii Ünye Yalı Kilisesi yılında Ünye Belediyesi'ne tahsis edildi. Maliye Bakanlığı tarafından Ünye Belediyesi'nce 10 yıllığına belediyeye devir işlemleri devam İkizce ilçesinde, 1500’lü yılların Kültür ve Turizm Bakanlığı'na ediyor. sonunda, tamamı ahşaptan tahsis edildi. Kültür Merkezi yapılmış ve hiç çivi çakılmaması nedeniyle Çivisiz Camii olarak da bilinen Laleli Camii, restore edilerek 2012 yılında yeniden hizmete açıldı. olarak hazırlanan restorasyon projesi, Samsun Koruma Kurulu tarafından onaylandı. Trabzon Rölöve ve Anıtlar Müdürlüğü tarafından yürütülen yaklaşık Ulubey Akoluk ve Sarpdere Köprüleri; Ulubey ilçesinde bulunan ve Osmanlı döneminde yapılan tarihi Akoluk ve Sarpdere köprüleri, Ordu Valiliği'nin talebi üzerine Samsun Karayolları Fatsa Hacı Hulusi Camisi maliyet tespit ve özel mülkiyete 7. Bölge Müdürlüğü tarafından Fatsa’nın Mustafa Kemal Paşa ait 2 adet parselin kamulaştırılma 2012 yılında restore edildi. Mahallesi'nde, 1920 yılında yapılan çalışmaları devam ediyor. Restorasyon çalışmaları sonucunda 29 bir dönem Ordu-Sivas arasındaki çalışması başlatıldı. 2012 ulaşımın da sağlandığı yaklaşık yılında restorasyon projesi 200 yıllık geçmişe sahip olan hazırlanarak, onaylanmak üzere ancak yok olmaya yüz tutmuş tarihi köprüler korunarak, gelecek Trabzon Rölöve ve Anıtlar Müdürlüğü'ne gönderildi. 10 kuşaklara aktarılması sağlandı. ayda tamamlanması hedeflenen Eskipazar Bayrambey Camisi ve tarihi alanın yapımı devam eden Hamamları Merkez Eskipazar mevkisindeki restorasyon çalışmaları sonunda, botanik bahçesi projesi ile birlikte değerlendirilmesi planlanıyor. tarihi Bayrambey Camisi etrafında Sokak sağlıklaştırma (tarihi 16. yüzyılda yapılan büyük hamam dokunun canlandırılması) ve 18. yüzyılda yapılan küçük çalışmaları hamam için Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından restorasyon Merkez Sıtkıcan Caddesi ve Menekşe Sokak (I. ve II. etap) Sokak Sağlıklaştırma Çalışmaları; 2010 yılında projeleri hazırlatılan, Merkez Sıtkıcan ve Menekşe Sokak'taki eski Ordu Evleri’nin restorasyonu ve sokak düzenlemesi çalışmaları, Kültür ve Turizm Bakanlığı'ndan sağlanan ödenekle Ekim 2011’de başladı ve Eylül 2012’de tamamlandı. I. etapta 13 tarihi ev restore edildi. Ünye Kadılar Yokuşu Sokak Sağlıklaştırma Çalışmaları Ünye Kadılar Yokuşu'nda yer alan tarihi 8 evin restore edilmesi için 2010 yılında restorasyon projesi hazırlandı. Ekim 2011’de başlayan restorasyon çalışmaları, Ocak 2013’te tamamlandı. Kamulaştırma Çalışmaları Sağralar Konağı Merkez ilçe Selimiye Mahallesinde, 1890’lı yıllarda yapılan Sağralar Konağı, Kültür ve Turizm Bakanlığı'ndan gönderilen ödeneklerle 2009 yılı sonunda kamulaştırılarak proje ihalesi yapıldı. Konağın restorasyonu 30 tamamlandığında kültürel amaçlı olarak değerlendirilmesi düşünülüyor. Eski Vali Konağı 1960’lı yıllara kadar Vali Konağı olarak hizmet veren ancak daha sonra satılan Merkez Taşbaşı Mahallesi'ndeki tescilli Eski Vali Konağı, 2012 yılında kamulaştırıldı. Restorasyon projesi hazırlatılma aşamasında olan konağın, kültür evi olarak hizmet vermesi planlanıyor. Ünye Saray Hamamı 1800’lü yıllarda yapılan Ünye Saray Hamamı, 2011 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan gönderilen 523 bin TL ödenekle kamulaştırıldı. Restorasyon projesinin ihale edilmesine yönelik çalışmalar devam ediyor. Kurul Kalesi Yerleşkesi Merkez Bayadı Köyü sınırları içinde bulunan ve 2010 yılında arkeolojik kazı çalışmaları başlatılan Kurul Kalesi etrafında toplanan 83.000 m2’lik alanın kamulaştırılması için çalışma başlatıldı. Şimdiye kadar 10.793 m2’lik bölümü kamulaştırılan arkeolojik alanın kalan kısmının kamulaştırılması için çalışmalar devam ediyor. Yason Burnu Perşembe ilçesi Çaytepe köyü sınırları içinde bulunan 1. derece arkeolojik, 2. derece doğal sit alanı olan Yason Burnu’nda proje çalışması yapılıyor. Proje kapsamında 2012 yılında 3173 m2’lik alan kamulaştırıldı. Projenin uygulanabilmesi için geriye kalan 9234 m2’lik alanın da kamulaştırılması amacıyla İl Özel İdaresi tarafından çalışma yürütülüyor. Bozukkale (Kotyora) 2. derece arkeolojik sit alanı olan Merkez Güzelyalı Mahallesi Bozukkale mevkisindeki Kotyora Antik Yerleşkesi için kamu yararı kararı alındı. Kamulaştırma çalışmaları devam ediyor. Kazı Çalışmaları Kurul Kalesi Yerleşkesi 2010 yılında başlanan arkeolojik kazı çalışmalarına, 2011 ve 2012 yıllarında da devam edildi. Kazılar sonucu 2700 yıl öncesine ait tapınak ve kale duvarlarına rastlandı. Kazı ekibi çalışmalarında kullanılmak üzere eski bir okul binası onarılarak ‘kazı evi’ olarak düzenlendi. Kazı çalışmalarına 2013 yılında da devam edilecek. Fatsa Cıngırt Kayası; 2011 yılında, Fatsa’nın Yapraklı köyünde bulunan Cıngırt Kayası'nda yaptırılan yüzey araştırması sonucunda ortaya çıkan bulgular doğrultusunda, 2012 yılında kazı çalışmalarına başlandı. Kazı çalışmalarına 2013 yılında da devam edilecek. 31 DOSYA Hüseyin AKSOY Samsun Valisi Samsun cazibe noktası haline geldi Samsun Uluslararası Halk Dansları Festivali’nin 30 yılı aşan bir mazisi vardır. 1 Temmuz 1963 tarihinde açılan Samsun Fuarı, şehrimizde ulusal ölçekte ticari hareketlilik yaratmış, bunun yanı sıra eğlence ve kültür hayatımıza da önemli katkılar sağlamıştır. Uluslararası Halk Dansları Festivali yaz aylarında düzenlenmekte olup, kentimizin bir marka olarak uluslararası düzeyde tanınmasını, sevgi ve kardeşliğin tesisini amaçlamaktadır. 2013 yılı için yapılan görüşme ve değerlendirmeler sonucunda 18 ülke festivale davet edilmiştir. Yazılı ve görsel medya ile şehrin belirli yerlerine ve araçlara asılan afişlerle duyuru yapılmaktadır. Gelecek ekiplerin, konukların ulaşım, konaklama ve yeme-içme hizmetleri ile ilgili çalışmalar sürdürülmektedir. Festival dönemi yaz ayına denk geldiği ve şehrimiz geçiş noktası üzerinde bulunduğu için festivale 32 “Karadeniz otoyolunun açılması ve Ankara kara yolu hattının iyileşmesi Samsun’u cazibe noktası haline getirmiştir.” gelenlerin sayısını tam belirlemek yanıltıcı olabilir. Ancak festival süresince yapılan etkinliklere önemli bir katılım olmaktadır. Günlük ortalama 15.000 ile 20.000 kişi etkinlikleri izlemektedir. Halk Dansları Festivali, şehrimiz için önemli bir sanat ve kültür etkinliğidir. Festival nedeniyle şehrimizde konaklama, yeme- uluslararası düzeyde bilinirliğini ve yatırımları önemli düzeydedir. tanınırlığını arttırmaktadır. Karadeniz otoyolunun açılması Festivalimiz, ülkemizin sayılı ve Ankara kara yolu hattının festivalleri arasındadır. Değişik iyileşmesi Samsun’u cazibe noktası ülkelerden gelen ekiplerle iletişim haline getirmiştir. Büyükşehir kurulmakta, fotoğraf ve bilgi temin Belediyemizin son yıllarda Kardeş edildikten sonra yazılı ve görsel Şehirler adı altında yaptığı iş birliği basın yoluyla ve afişlerle hedef neticesinde, ticari-ekonomik ve kitlelere duyurular yapılmaktadır. kültürel alandaki ikili ilişkiler ileri Şehrimizin muhtelif noktalarında büyük ilan panoları asılmaktadır. Sosyal medya etkin bir şekilde kullanılarak çok sayıda video ve görsel materyal paylaşılarak hem duyuru yapılmakta hem de dikkatler festivale çekilmektedir. Hava yolu ağı turizmi canlandırdı boyutlara taşınmış, şehrimiz için olumlu gelişmeler sağlanmıştır. Samsun, Milli Mücadele’nin başlangıç noktası olması nedeniyle oldukça yüksek bir tanınma oranına sahip olmakla birlikte, yeterince bilinmemektedir. Samsun’un yaşanabilir bir kent olma içme, ulaşım ve diğer sektörlerde Ülkemizde ulaştırma alanındaki ekonomik canlılık görülmektedir. gelişmeler, şehrimizin ekonomisini Yatırımcıların Samsun hakkında de olumlu yönde etkilemektedir. bilgi ve fikir edinmesini sağlamakta Özellikle hava yolu ağının ve şehrimizde yatırım yapma genişlemesi ve yaygınlaşması, Samsun’un turizm, sağlık ve spor konusunda teşvik edici olmaktadır. ticaret hayatını ve turizmi kenti özelliği ile markalaşmasını Festival, şehrimizin ulusal ve canlandırmıştır. Sağlık ve konaklama isteriz. yolunda sahip olduğu yeni durum, markalaşma yolunda da umut vericidir. 33 DOSYA Mustafa TAŞKESEN Tokat Valisi Tokat'ta mimari, bir medeniyet senfonisidir Şair, “Tokat aklıma bile gelmezdi babam on beşli olmasa” diyor. Çoğumuz yolumuz düşmezse Tokat’ı fark etmeyiz bile. Oysa yüzyıllar öncesinden Mevlana Hazretleri bilge bir rehber tecrübesi ve sezgisiyle Fihi Mafihi’nde Tokat’ın havasının sıcak, insanlarının onun dilinden anlayan insanlar olduğunu söyleyerek “Tokat’a gitmek gerek” diyor. Atalarımızın uzak Asya’dan gelip Avrupa içlerine kadar uzanan koşusunda nefes aldığı, gölgelendiği, mimarisiyle, sanatıyla, duyuşu ve düşüncesiyle Buhara’yı İstanbul’a, Semerkant’ı Mahmutpaşa'ya, Mahmutpaşa'yı Mamuşa’ya bağladığı serin gölgelik. Bilinen 7500 yıllık tarihiyle Hattilere, Hititlere, Frigyalılara, Komanaya ve Romaya; Danişmend'e, 34 Selçuklu'ya, İlhanlı'ya, Ertanaya, Kadı Burhanetti'ne ve Osmanlı'ya ev sahipliği yapmış kadim şehir. Evliya Çelebi “Halkı zevk ehlidir, gariplerle dostturlar, kin tutmaz, hile bilmez, derya gönüllü, halim selim insanlardır. Herkese iyi zanda bulunurlar, iyi geçinirler.” diye anlatır. Hacı Bektaş-ı Veli hayırlı ve bereketli dualarıyla bu eski tarihi şehri “Alimler konağı, fazıllar yurdu ve şairler yatağıdır” diye över. İngiliz Kraliçesi’nin botanikçisi Tournefort’un 1714’te Küçük Asya’nın önde gelen bir ticaret merkezi olarak övdüğü, "Tokat’ta gördüğüm güzellik ve gelişmişlik manzarasını dünyanın hiçbir yerinde görmedim" dediği şehir. Ünlü sanat tarihçisi Süheyl Ünver’in Tokat’ta Osmanlılar ile Selçuklular'ın eser yapmak için âdeta yarıştıklarını, bu eserlerin şehri millileştirdiğini ve şehre ruhumuzu aşıladığını, yani coğrafyayı vatan yaptığını ifade ettiği şehir. “Tokat keşfedilmeyi bekleyen yitik bir hazinedir” Gerçekten de Tokat, birbirinden güzel ilçeleriyle, tarihiyle, mimarisiyle, yemekleri, sosyal yaşamı, bitki örtüsü, etnik ve dinsel yapısı, el sanatları, meyve ve sebzeleriyle, bağları ve bahçeleriyle keşfedilmeyi bekleyen yitik bir hazine, duvağını açmamızı bekleyen muhteşem bir nazenin ve belki de sakinlerinin ve ziyaretçilerinin kendini sadece mecburiyet caddesinden ibaret görmelerine içten içe üzülen bir eski zaman bilgesidir. Bektaşiliğin Anadolu’da Hacı Bektaş’tan sonra 2. merkezi olan Hubyar’ın bulunduğu diyardır Tokat. Tokat’ta mimari, bir medeniyet senfonisidir. Aynı frekansa geçemeyenlerin duyamayacağı, ancak onu duyanların tekrar tekrar mest olacağı bir senfoni. Sulusokak bizi 900 metrede 900 yıllık tarihe götürür. Burada Osmanlı, İlhanlı'dan kalma Burgaç Hatun türbesinin yanına aritmetik hesapların ulaşamadığı bir güzellikte Ali Paşa Camisi’ni inşa etmiştir. Hemen ilerisinde bir İlhanlı eseri, az yukarıda ise Selçuklu tarzı ancak Osmanlı eseri bir Ulu Camii vardır. Aynı sokağın sağında ve solunda zengin ve estetik bir medeniyetin yüzyıllar gerisinden hâlâ bize seslenen şiirden ve hendeseden oluşan güzellikler bulunur. Takyeciler Camisi, Deveciler Hanı, Arastalı Bedesten, Sulu Han, Paşa Han, Ali Tusi Türbesi, Yağıbasan Medresesi gibi. Sulusokak'ın hemen sağında Tokat’ın kadim ve doğal kalesi vardır. Doğal burçlarıyla, yükseltisiyle uzun asırlar bir savunma merkezi olmuş ve şehir halkını korumuştur. Fatih Sultan Mehmet bugün batıda korku filmlerinin ve vampirlerin atası olan Kont Drakula’yı belki de havasından, suyundan tadar da 35 biraz insanlık öğrenir diye bu şehre sürgün etmiş ve Drakula bir süre burada yaşamıştır. Taşhan, Anadolu’da Sultanhan’dan sonra en güzel hanlardan biridir. 100 odalı, tüccarların ve atlarının kalabileceği, günümüz konaklama anlayışını üç yüz yıl önce gerçekleştiren bir anlayışın ürünüdür. Anadolu’nun en güzel saat kulelerinden biri, Sultan Abdülhamit’in tahta çıkışının 25. yılında halk tarafından yaptırılan Tokat Saat Kulesi tam 109 yıldır zamanın nabzını tutmaktadır. Verimli Yeşilırmak'ın üzerine bir gerdanlık gibi takılmış 800 yıllık tarihiyle zamana meydan okuyan Taşköprü ya da Hıdırlık “Hacı Bektaş-ı Veli, bu tarihi şehir Tokat'ı 'Alimler konağı, fazıllar yurdu ve şairler yatağıdır.' diye över.” Köprüsü, Tokat’ın abidelerinden biridir. Üzerinden iki otobüsün aynı anda geçebileceği Taşköprü hâlâ kullanılmakta ve güzelliğiyle, sağlamlığıyla bizi geçmişi anlamaya çağırmaktadır. Tokat bir müzeler şehridir de. Sulusokak’ta bulunan Arastalı Bedesten, Mevlevihane, Atatürk Evi ve Latifoğlu Konağı’yla dört müze vardır şehirde. Ahşap mimarisi, kitaba saygıya zorlayan alçak kapı girişleri, bozkırı tavana işleyen muhteşem tavan süslemeleriyle insana iç çektiren, öteleri, denizi, çiçekleri, çocukları, taze sağılmış sütü, taze biçilmiş çimeni hatırlatan bir müzedir. Mevlevihane dünyada tüm müştemilatıyla ayakta kalmış tek ve en güzel Mevlevihane örneğidir. Tıpkı Hubyar’ın Bektaşiliğe merkez olduğu gibi burası da Mevleviliğe merkez olmuştur. Amasya ne kadar şehzadeler şehriyse Tokat da o kadar valideler şehridir. İstanbul’da büyüyen, her an denizi gören valide sultanların, saray çıkmalarının Tokat’ta denizi konaklarda istemesi Latifoğlu Konağı’nın duvar ve tavan süslemelerine yansımıştır. Kündekarileri, asma tavanları, kalem işlerini Tokat’ta görebildiğiniz güzellikte başka hangi şehirde görebilirsiniz bilemem. Sezar, Roma’nın haşmetli Kralı Sezar, Zile’ye kadar gelmiş, Pontus Krallığı’nı yenmiş ve literatüre geçmiş o meşhur “Veni Vidi Vici (Geldim, Gördüm, Yendim)” sözünü burada söylemiştir. Tokat, yemekleriyle de ünlüdür. Keşkekten bata, Toyga çorbasından dolma çeşitlerine, şölen yemeklerinden olan Pehlili pilavdan Tokat kebabına, dünyanın pek çok dilinde aynı kelimeyle anılan Tokat yaprağına ve sarmasına kadar pek çok leziz yemek süsler sofraları. Sadece yemekler değil, Tokat’ta aklınıza gelen hemen her meyvenin reçeli, her sebzenin turşusu ve kurutması yapılır. Kış hazırlıkları Tokat’ta bir iş değil, bir tür eski zaman ayinidir. İçinden bozulacak kısımları çıkarılmış patlıcanlar balkonda huşu içinde kurumayı beklerken, yaramaz salatalıklar, acı biberler, ham kalmış kavunlar 36 “Tokat’ta, meyveler ikram, ikramlar dostluk, dostluklar da tatlı birer hatıra olur.” mutfakta sirkeyle, sarımsakla, pastırmalar çemenle terbiye edilir. Yağmur ve bereketli toprakların ağaç olduğu, ağaçların şeftaliler, ayvalar, kirazlar, dutlar, halinde meyveye durduğu Tokat’ta, meyveler ikram, ikramlar dostluk, dostluklar da tatlı birer hatıra olur. Meyveler sadece reçele dönüşmez. Hemen her meyvenin ıhlamur kalıbında desen olduğu, desenlerin sevdaları, acıları, yürek burukluklarını, erken bitmiş baharları, özlemleri yansıtan birer motif olduğu, motiflerin yazmalara, allı, yeşilli, sarılı yazmalara basıldığı bir yazma diyarıdır Tokat. Bursa’dan Şam’a, İstanbul’dan Tebriz’e yüzyıllardır yazma yollamıştır bu şehir. Genç kızların başında şen şakrak bir mani, gelinlerin başında huzura kavuşmuş bir ninni, yaşlıların başında ağır başlı bir Tokat havası söyler yazmalar. Tokat Kalesi’ne çıkanın yedi yıl Tokat’tan ayrılmayacağı inancı vardır şehirde. Bu bir batıl inanç değildir. Arkasındaki mantık şudur: Eğer Tokat Kalesi’ne çıkacak kadar vaktiniz olmuşsa, bu şehrin insanıyla hemhâl olmuşsunuz, bu şehrin yemeklerinden tatmışsınız, yeni tanıştığınız Tokatlı teyzenin zambak reçelini zorla da olsa yemişsiniz ve mümkünse tüm şartları zorlayıp bu kuytu, bu sakin, bu gölgelik, bu gülen şehirde uzun süre kalmaya karar vermişsiniz demektir. Bu kararınızda çeşit çeşit pekmezler, kömeler, pestiller, nivikler, kuşburnu marmelatları, cevizler, çemenler ve soğuk ayvaz suyu kadar Tokat’ın sade gönüllü, hoşsohbet, devletine ve milletine bağlı, kasaptan aldığı bifteği siyah poşette evine götürecek kadar ince ve güzel insanları da etkili olmuş demektir. oluşan muhteşem manzaralı Bağlarıyla bahçeleriyle, ballıcasıyla, yaşayan tarihiyle, sosyal barışı tarihte değil, bugünde gösteren etnik ve dinsel dokusuyla, folkloruyla, hanlarıyla, hamamlarıyla, hamam kültürüyle, son derece gelişmiş kiler kültürüyle, Tokat bileziğiyle, bölgenin en iyisi olmaya aday üniversitesiyle, domateslerin en Tokatlısı, pekmezlerin en Zilelisiyle keşfedilmeyi, duyulmayı, takdir edilmeyi bekleyen, bir türkü kadar uzak bir türkü kadar yakın, Çin kadar uzak, can kadar yakın muhteşem bir hazinedir Tokat. Dumanlı Yaylası; sık ve gür çam Tokat, yayla turizmi açısından da şanslıdır. Temiz havası ve gür ormanları ile olağanüstü güzelliğe sahip Topçam Yaylası; Yavuz Sultan Selim’in Çaldıran Seferi sırasında konakladığı ve Cuma namazı kıldığı, bundan dolayı her Cuma yayla pazarı kurulan Selemen Yaylası; çim kayağına uygun geniş çayır alanı, çam ve kayın ağaçlarından Akbelen Yaylası; bünyesinde kırktan fazla yayla barındıran, rengârenk yayla çiçeklerinin büyüleyici görüntüsü ile yaşama sevincini bir kat daha arttıran ormanları, havası ve buz gibi suları ile Batmantaş Yaylası Tokat'ın zenginliğidir. Niksar’dan Karadeniz’e açılan Canik Dağları üzerinde bulunan, Çamiçi Yaylası Tokat'ın başka bir değeridir. Bu doğa harikası yayla, Niksar Belediyesi’nce her yıl Çamiçi Yayla Şenlikleri’nin ve 2006-2009 yılları arasında Türkiye Oryantirik Şampiyonası finallerinin, 2007-2009 yılları arasında ise International Niksar Cup’un düzenlendiği, 12 km²’lik Oryantiring parkur haritası ile bütün arazi şekillerini bünyesinde barındırdığından yerli-yabancı yarışmacılar tarafından özellikle tercih edilmektedir. Yayla, Turizm Bakanlığı’ndan belgeli tesislerin, otellerin, apartların, pansiyonların ve lokantaların yaz-kış hizmet sunduğu bir doğa harikasıdır. Tokat, Çamiçi Yaylası ve daha nice yaylaları ile misafirlerini beklemektedir. 37 DOSYA Dr. Recep KIZILCIK Trabzon Valisi Kültür ve sanatıyla zengin kent Trabzon Trabzon yaylaları olağanüstü güzelliğe sahiptir. Bunların başlıcalarını; Şolma, Erikbeli, Karadağ, Hıdırnebi, Lişer, Sultanmurat olarak sayabiliriz. Bu yaylalar aynı zamanda hayvancılık merkezleridir. Müthiş doğal güzellikleri bünyesinde barındırırlar. Ulaşımları kolaydır. Her yaylamızın kendine özgü şenlikleri vardır. Halkımız bu şenliklerde bir araya gelir. Hem kültürel hem sosyal hem de ticari anlamda bir kaynaşma yaşanır. Yaylalarımız zengin bitki örtüsüne sahiptir. Kendine has flora çeşitliliği bu zenginliği oluşturur. Sarıçam, gürgen, liganba, meşe, ormangülü gibi zengin bitki örtüsünün yanı sıra yaban hayatı da yaylalarımızda mevcuttur. Uluslararası fuarlara katılım İlimizi tanıtmak için her türlü fırsatı değerlendirmekteyiz. Ulusal ve uluslararası fuarlara katılarak Trabzon’u en iyi şekilde 38 temsil etmekteyiz. Bu kapsamda İstanbul EMİTT, İzmir Travel Turkey, Moskova, Berlin, Dubai, Riyad, Batum, Miami Krovizer fuarına katılınmıştır. Türkçe-İngilizceFransızca-Almanca-Farsça-Arapça broşür, kitap, CD gibi tanıtım malzemeleri bastırılarak ulusal ve uluslararası tanıtıma katkı verilmektedir. Ayrıca Uzungöl Maçka, Sümela Vadisi’nde yeni turizm danışma büroları açılarak yerli ve yabancı turistlere hizmet verilmektedir. “Sümela insanlığın ortak kültür miraslarından biridir” Dünya Kültür Mirası: Sümela Yeşil Yol projesi hızlandı Trabzon’un önemli bir zenginliği Sümela Manastırı’dır. Sümela sadece Trabzon’un değil, ülkemizin de önemli bir kültür varlığıdır. İnsanlığın ortak kültür miraslarından biridir. Yüzyıllara meydan okuyan vadisi, doğanın ortasında görkemli yapısıyla tüm ziyaretçilerin hayranlığını kazanmaktadır. Nitelikli, profesyonel yatırımcıları ilimize davet ediyoruz. Var olan potansiyeli, standardı yüksek tesislerin daha da arttıracağını biliyoruz. Önemli bir destinasyon olan Trabzon için bölge bazında hazırlanan Turizm Master Planı çerçevesinde ulaşım sorununu çözme yolunda önemli mesafeler alınmıştır. Yeşil Yol projesi Trabzon’da bütün hızıyla sürmektedir. Yılda 350 bini aşkın yerli ve yabancı ziyaretçi Sümela’yı gezmektedir. Sümela, Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından restore edilerek Dünya Kültür Mirası olarak korunmaya devam etmektedir. 350 bin kişilik ziyaretçinin 40 bini yabancıdır. Manastır içindeki freskler büyük önem arz etmektedir. Manastırda her yıl 15 Ağustos’ta Ortodokslarca dini tören yapılmaktadır. Turizm master planı önemi Şehrimiz ulaşım alanında çok şanslı bir ildir. Hava-kara-deniz yoluyla kentimize ulaşım çok kolaydır. Ayrıca Turizm Master Planı’nda yer alan yeşil yol projeleri bittiğinde Trabzon ve bölge yaylaları birbirine daha kolay biçimde bağlanacaktır. Yol ve ulaşım, turizmin olmazsa olmazlarındandır. Bu konuda önemli çalışmalarımız sürmektedir. Kültür ve sanat zenginliği Trabzon, kültür ve sanat alanında çok zengin bir kenttir. Yıl boyunca uluslararası tiyatro festivalleri başta olmak üzere edebiyat, müzik, karikatür, fotoğraf sanatçıları ve ressamların katkı sağladığı etkinlikler coşkulu bir katılımla sürmektedir. Ayrıca il ve ilçe merkezlerimizde 50’ye aşkın festival ve yayla şenlikleri Trabzon’da kültürel hayatımıza renk katmaktadır. Sportif anlamda da uluslararası organizasyonlar ilimizde sıkça yapılmaktadır. 39 DOSYA Münir KARALOĞLU Van Valisi Akdamar Kilisesi, inanç turizminin odağı oldu Van gerek tarihi ve kültürel yapısı gerekse doğal güzellikleri bakımından, turizm açısından büyük bir potansiyele ve öneme sahiptir. Farklı turizm tiplerini bünyesinde barındıran ilimizde inanç turizmi de oldukça gelişmiştir. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın 2010 yılında aldığı karar sonucunda Van Gölü üzerinde bulunan Akdamar Adası’ndaki Akdamar Kilisesi, inanç turizmi kapsamına alınmıştır. Kilisenin inanç turizmi kapsamına alınmasıyla Van, turizm potansiyelini kullanma anlamında güçlenmiştir. Genel olarak ilimize ve kiliseye gelen toplam ziyaretçi sayısındaki artışın, birçok sektördeki talep artışını da beraberinde getirdiği açıktır. Artan talepleri karşılamak ve daha kaliteli hizmet sunmak amacıyla konaklama, ulaşım, yeme-içme, eğlence hizmetleri gibi sektörlere; alanlarında daha fazla yatırım yapma imkânı sağlanmaktadır. 40 “Van Göl'ü kentin kültür ve sanat merkezi haline getirilecek.” Van Gölü’ndeki etkinlikler Uluslararası İnci Kefali Göçü Kültür ve Sanat Festivali (Haziran), Van Denizi ve Su Sporları Şenlikleri (Haziran), Dünya Offshore Yarışması (Temmuz), Akdamar Adası Akdamar Kilisesi’nde dini ayin (Eylül ayının ilk haftası). Akdamar Kilisesi’nin tarihe kazandırılması için restorasyonlar yapılmıştır. Konuyla ilgili ihale süreci tamamlanmış, çevre düzenlemesi ve müştemilat restorasyonuna başlanmıştır. Ayrıca 2007 yılında kilisenin restorasyonu tamamlanarak tekrar ziyarete açılmıştır. Van Gölü ve Akdamar Kilisesi için yapılacak yatırımlar ise şunlardır: - Tanıtımın çok iyi yapılması, - Turların iyi organize edilmesi, - Ulaşımın daha iyi hale getirilmesi, - Konferans ve seminer gibi ulusal ve uluslararası toplantılara ev sahipliği yapılması için Van Gölü ve Akdamar Adası’nda gerekli tesislerin oluşturulması, - Van Gölü ve çevresinde ulusal ve uluslararası spor kulüplerinin hazırlık çalışmalarını yapabilecekleri spor tesisleri kurulması, - Van Gölü’ne akan derelerin ıslahı ve arıtma tesislerinin bir an evvel oluşturulması, - Van Gölü ve çevresinde yapılacak çalışmalar ile ilimizin kültür ve sanat merkezi haline getirilebilmesi. Ulusal ve uluslararası fuarlarda Van’ın tanıtımı çok iyi bir şekilde yapılmaktadır. Ulaşımın kent turizmine etkisi Bilindiği üzere turizm; ulaştırma yol ve araçları kullanarak yapılan bir yer değiştirme faaliyetidir. Turizm, ulaşım sistemlerine bağlı olarak başlamış, gelişme göstermiş; aynı şekilde turizmin gelişmesi de ulaşımı canlandırmıştır. Dolayısıyla ülkemizde ulaşım alanında yapılan yatırımlar, tüm ülkede turizmi canlandırdığı gibi ilimizde de turizmin gelişmesine büyük katkıda bulunmuştur. İlin ulaşım imkânları ise şöyledir: • Van’ın Saray ilçesindeki Kapıköy sınırında demir yolu ulaşımı vardır. • TCDD Van Gölü feribot bağlantılı olmak üzere İran’a düzenlenen tarifeli seferler yapılmaktadır. • İstanbul-Tahran-İstanbul arasında haftada bir gün düzenlenen tren seferi vardır. • Trans Asya treni ve VanTebriz-Van arasında haftada bir gün düzenlenen tren seferi mevcuttur. • İlimizi transit geçen İran ile Suriye arasında demir yolu bağlantısı bulunmaktadır. • Haftada 2 gün yapılan yurt içi yolcu ve yük taşımacılığına yönelik Van Gölü Ekspresi ile Haydarpaşa-Tatvan-Haydarpaşa seferleri vardır. • THY, Anadolu Jet, Sun Express ve Pegasus Havayolları ile Van Ferit Melen Havaalanı’ndan İstanbul, Ankara, Antalya ve İzmir’e karşılıklı seferler düzenlemektedir. 2013 yıllının organizasyonları ise şunlardır: Nevruz kutlamaları, Van’ın kurtuluşu etkinlikleri, turizm haftası, hıdırellez, Kanisipi Festivali, inci kefali, fekiye teyran, su sporları, offshore, ayin, flamingo, İpek Yolu Fuarı ve Turizm Fuarı. Ayrıca bu yıl birincisi yapılan “1. Van Kitap Fuarı”nın da her yıl yapılması planlanmaktadır. 41 DOSYA Rize bir yaylalar cennetidir* Rize'de Kaçkar Dağları’nın eteklerinde kalabalıktan uzak, doğanın eşsiz güzellikleriyle baş başa kalmak için ideal çok sayıda yayla bulunur. Yayla hayatı Haziran ayının başından Eylül ayının ilk haftasına kadar sürüp giden üç aylık bir dönemi kapsar. Yaylalar insanların birbirini, bereketi simgeleyen gülsuyu ile ıslatması anlamına gelen ve coşkuyla kutlanan bağbozumu bayramı “Vartavor” şenlikleriyle ünlüdür. Horon ve sisli manzaralar, yayla yaşamının vazgeçilmezlerindendir. Rize'nin eşsiz yaylaları Handüzü Yaylası: Güneysu ilçe merkezine 16 km uzaklıkta olan yayla, 1790 m yüksekliktedir. Otantik özelliğini yitirmiş bir yayladır. Merkeze yakın olması nedeniyle çok gelişmiş, kolay ulaşılabilir olmasıyla popüler olmuş büyük bir yayladır. Bu yayladan güney ve güneybatı yönündeki pek çok yaylaya ulaşımı sağlayan yollar geçmektedir. * Rize İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü tarafından hazırlanmıştır 42 Çağırankaya Yaylası: İkizdere ilçesinde, 2392 m yüksekliktedir. Rize’nin en büyük yaylalarından biridir. İkizdere-Çayeli-GüneysuÇamlıhemşin güzergâhlarından gelen yolların birleştiği ana merkezdir. Yaylada yoğun şekilde betonlaşma vardır. Yaz aylarında yoğun nüfusa sahiptir. Vaşa Yaylası: İkizdere ilçesinde, 2643 m yükseklikte, mimari olarak tüm otantik özelliklerini koruyan, aynı zamanda hayvancılık ve yaylacılık faaliyetlerinin yürütüldüğü bir yayladır. Hâkim konumu ve yükseltisi sayesinde önemli bir manzara noktasıdır. Petran Yaylası: Anzer Yaylası yolu üzerindeki “Kamanın Dibi” mevkisinden ayrılarak ulaşabileceğiniz yaylaya, mevsim koşullarına bağlı olarak araçla da gidilebilir. Homeze Yaylası: İkizdere ilçesinde, 2368 m yükseklikte bulunur. Yeni “Rize’nin Bağbozumu Bayramı ‘Vartavor’ şenlikleriyle ünlüdür.” dönem yapılaşmalarının dikkatlice ve genellikle ahşap malzeme kullanılarak inşa edildiği önemli bir manzara noktasıdır. 360 derecelik bir panoramik nokta olarak ön plana çıkan bir yayladır. Sivrikaya Yaylası: İkizdere ilçesine 25 km mesafede bulunan yayla, 1875 m yüksekliktedir. Ormanları ve geniş otlaklar arasındaki yerel ahşap mimari örnekleri gözlemlenebilir. Anzer (Ballıköy) Yaylası: İkizdere ilçesinde, 2105 m yüksekliktedir. Kent merkezine 85 km mesafede bulunan yaylaya İkizdere ilçesinden ulaşım sağlanır. Ballıköy adı ile de anılan Anzer, bir taraftan Çoruh Nehri ve Bayburt kentine, diğer taraftan Trabzon Uzungöl Turizm Merkezi’ne bağlanır. Bir geçiş bölgesinde olmasının getirdiği kültürel etkilerin yanı sıra Meles, Petran, Kabahor, Garzavan yaylalarıyla çevrili konumuyla geleceğin önemli turizm merkezlerinden biri olma yolundadır. Kırklardağı eteklerinde yer alması nedeniyle bir yayla merkezi niteliğindedir. Yeme-içme ve konaklama imkânı bulunmaktadır. Dünyaca ünlü Anzer balı yaylalarının bin türlü çiçeğinden damıtılır. Yaz aylarında yeşilin farklı tonlarına, kış aylarındaysa sarı ve kırmızı ağırlıklı renklere bürünerek yaprak döken ağaçlarıyla özellikle doğa yürüyüşü ve fotoğrafçılığı için de cezbedicidir. Ovit Yaylası: İkizdere ilçesine yaklaşık 36 km mesafedeki Ovit Yaylası ve çevresi “Kış Turizmi Merkezi” ilan edilmiştir. Yazın dağcılık ve trekking gibi aktivitelere ev sahipliği yapan bölgenin, kış sporlarına uygun coğrafi potansiyelinin değerlendirilmesi planlanmaktadır. 43 Göl Yayla: İkizdere ilçesinde, 2420 m yükseklikte bulunur. Yaylada betonlaşma görülür. bulunur. Otantik yapısı tamamen korunan yayla, çok güzel bir manzara noktasıdır. Sal Yaylası: Çamlıhemşin ilçesinde, 2002 m rakımlı, geleneksel ahşap evleri ile otantik özelliğini koruyan manzaralı bir yayladır. Samistal Yaylası: Çamlıhemşin ilçesinden 2508 m yükseklikte bulunan yayla, sal şeklindeki büyük taş kütlelerinden oluşan ve geçmişi eskiye uzanan yöresel mimari özellikleri ile dikkat çeker. Pokut Yaylası: Çamlıhemşin ilçesinin güneyinde, Fırtına ve Hala derelerinin oluşturduğu vadiler arasında yer alan yayla, orman üst sınırı civarında 2032 m yükseklikte yer alır. Doğa yürüyüşü yapmak ve dinlenmek için ideal bir ortam sergileyen yaylalar, zengin biyolojik çeşitliliklerinin yanı sıra emsalsiz bir sivil mimari yapıya sahiptir. Çamlıhemşin ilçesine 15 km mesafede bulunan yayla, özgün mimarisiyle ilgi çekicidir. Sisli manzaraları ve otantik ahşap evleri yaylaya masalsı manzaralar sunar. Pansiyon olarak hizmet veren yayla evlerinde konaklama imkânı da sağlanmaktadır. Hazindağ Yaylası: Çamlıhemşin’e bağlı olup, 1967 m yükseklikte Golezana Yaylası: Ardeşen ilçesinde, 2230 m rakımda yer alır. Otantik yapısı ile manzara ve fotoğraf için uygun bir yayladır. Palovit Yaylaları: Çamlıhemşin ilçe merkezine araç ile 4 saat mesafede bulunan Palovit Yaylası’nın yüksekliği 2338 metredir. Geleneksel taş yayla evleri ile dikkat çeken Palovit Yaylası, Kaçkar Dağları’nın kuzeybatı yamacında, bir yanı tümüyle ormanlarla kaplı, diğer yanı ise dağ yamacına dayalı Karadeniz’in en güzel yükseltilerinden biridir. Elevit Yaylası: Çamlıhemşin ilçesinde, 1884 m rakımda bulunur. Yayla daha çok gurbetçiler tarafından yaz aylarında ziyaret edilmektedir. Konaklama imkânı bulunan yaylanın geleneksel yayla evleri de ilgi çekicidir. Horonlarıyla ünlü Elevit Yaylası, Ağustos ayında yapılan şenlikleri ile de dikkat çeker. Başta yaban keçisi olmak üzere Karadeniz’e özgü diğer yabani hayvanlar da bulunur. Amlakit Yaylası: Çamlıhemşin ilçesinde, 1993 m rakımda bulunur. Varvator Şenlikleri ile ünlüdür. Yerel mimari örnekleri ile görülmesi gereken yaylalardandır. Verçenik Yaylası: Çamlıhemşin ilçe merkezine yaklaşık 60 km mesafede olan yayla, 2618 m rakıma sahiptir. Çevresinde 10’dan fazla göl bulunur. 3711 metreyle Kaçkar zirvesinden sonraki en yüksek nokta, yayla sınırları içindedir. Bu yükseltisi ile ülkenin en yüksek 12 tepesinden biri olma özelliğine sahiptir. Yaylaya Çamlıhemşin-Çat yolu kullanılarak ulaşılabilmektedir. Hacivanak Yaylası: Çamlıhemşin ilçesinde, 2587 m rakımda yer alır. Yaklaşık 100 hanelik yerleşime sahiptir. Bakir kalmış doğal güzellikleriyle görülmeye değer yerlerden olan yayla, özellikle günübirlik doğa yürüyüşleri için idealdir. Aşağı ve Yukarı Kavron Yaylaları: Kaçkar Dağları eteklerinde kurulu yaylalardan olan Yukarı Kavron Yaylası 2267 m, Aşağı Kavron Yaylası da 1953 m rakımda yer alır. İki yayla arasında yaklaşık 1,5 km mesafe bulunmaktadır. Yemeiçme ve konaklama imkânı bulunan yaylanın yaz aylarında turizm potansiyeli oldukça yüksektir. Kaçkarlara yapılacak yürüyüş ve tırmanışların son çıkış noktası olma özelliğini taşır. Aynı zamanda 44 Kaçkar bölgesi göllerine yapılan yürüyüşlerin de en çok kullanılan başlangıç noktasıdır. Ambarlı Yaylası: Çayeli ilçesinde, 2429 m yükseklikte, manzaralı bir yayladır. Yayla araç ile gidilebilecek son noktadır. Kito Yaylası: Çamlıhemşin’e bağlıdır ve Fırtına Vadisi’nden güney yönüne doğru manzaralı bir orman yolundan ulaşılır. Manzaralı ve hâkim konumlu bir yayladır. Dünya markası Anzer balı Rengârenk kır çiçekleri, dağ çayırları ile örtülü yaylaların çevresi, genellikle ladin türü çam ağaçları ile kaplıdır. Karadeniz kıyıları sahip olduğu yeşillikleri sadece bol yağmuruna değil, nemli ve sisli havasına da borçludur. Yaylalarda bitki örtüsü genel olarak köknar, ladin, sarıçam, sedir, kayın, meşe, ıhlamur, karaağaç, gürgen, kızılağaç, yabani fındık gibi ağaç türleriyle kardelen, yabani açelya, orman gülü, gökovan gibi binlerce çeşit kır çiçeği ile kaplıdır. Orman üst sınırının ötesinde bulunan yaylalarda ve çayırlık alandaki çiçek türleri arıcılığa olanak tanır. Dağlardaki su kaynaklarına yakınlığı ve çiçek çeşitliliği ile Anzer balı, dünyaca tanınan bir marka haline gelmiştir. Ormanlık alanda geyik, ceylan, bozayı, kurt, çakal, tilki gibi hayvanların yanı sıra çayırlık ve fundalık alanlarda huş tavuğu, ur kekliği, yalçın tepelerde ise çengel boynuzlu dağ keçisi gibi türlere rastlamak mümkündür. Atmaca avcılığı ve yakalanan bu hayvanların eğitimi sonrasında yapılan bıldırcın avcılığı yöre kültüründe önemli yer teşkil eder. Kaçkar Dağları Milli Parkı sınırları içinde kalan bölgeden ayrıca bahsetmek gerekirse, Kaçkar “Anzer balı Yöredeki en önemli markadır. ” zirvelerinden doğan Hala Deresi ile kaynağı Verçenik Dağları’ndan olan Fırtına Deresi civarı zengin florası ile de dikkati çeker. Şenlikler ve fuarlar Haziran ayının ikinci haftasından, Ağustos ayının son haftasına kadar olan dönemde Rize yaylaları binlerce kişinin katılımıyla gerçekleşen şenliklerle bezenir. Sembolik yayla göçü, yöresel kıyafet ve yöresel yemek yarışmaları, atma türküler şenliklere ayrı bir heyecan katmaktadır. Bu şenlikler sadece Türkiye’deki değil, tüm dünyadaki Rizelilerin buluşma nedenidir. Festival zamanı bölgede bulunan turistler için de büyük ilgi odağı olan bu organizasyonların tarihleri hava koşullarına göre değişebilmektedir. Anzer balı da Rize'nin önemli bir markasıdır. Adını aldığı endemik çiçeklerin bulunduğu Anzer Vadisi, Anzer balının ana kaynağıdır. Marka değeri yüksek olup, geliştirilmesi yönünde çalışmalar sürdürülmektedir. Coğrafi koşullar sebebiyle kısıtlı ulaşım imkânlarına sahip olan ilde havaalanı ile birlikte demir yolu bağlantısının da olması gerektiği, bu sayede Rize’yi yerli ve yabancı turistlerin daha çok ziyaret edeceği ve konaklama gün sayılarının da artacağı düşünülmektedir. Ulusal ve uluslararası turizm fuarlarına (Emitt, Dubai, Utrecht, Berlin, Batum) katılarak Rize’nin ve ülkemizin tanıtımı yapılmaktadır. Ayrıca ilde sivil toplum örgütleri, üniversiteler, kamu kurum ve kuruluşları ile birlikte sempozyumlar, paneller düzenlenerek farkındalık oluşturulmaktadır. Rize'de her yıl olduğu gibi 2013 yılında da yerel etkinlikler ve festivaller gerçekleştirilecektir. Festivallerden en çok ilgi görenleri; Rize Yaz Spor Şenlikleri, Ayder Kültür Sanat ve Doğa Festivali, Uluslararası Dağcılık Şenliği, Fırtına Rafting Şenliği, Formulaz Tahta Araba Şenlikleri ve İkizdere Ovit Yayla Şenlikleri, Büyük Handüzü Yayla Şenlikleri, Ovit Kar Şenlikleri, Fındıklı Yeşil Altın Gümüş ve Deniz Festivali, Ardeşen Kaçkar Altıparmak Sırt ve Golezana Yayla Şenlikleri, Ardeşen Yeniyol Şenlikleri, İkizdere Anzer Balı ve Yayla Şenlikleri, Çağrankaya Yayla Şenlikleri, Pazar Spor Şenlikleri, Dutğe Yayla Göçü Festivali belli başlı yerel festivallerdendir. Ekosistem korunarak yeni yapılaşmalara izin verilmeden yaylalarda var olan evler, konaklar turistlerin konaklayabileceği mekânlar haline getirilmeli ve onlara doğayla baş başa bir yaşam sunulmalıdır. Geleneksel yaylacılığın yaşatılması ve geleneksel yaylacılığın ekoturizm uygulamaları için önemli bir değer olduğu yaklaşımıyla yöre halkının bilinçlendirilmesi, yönlendirilmesi ve desteklenmesi sağlanmalıdır. Doğa ve kültür turizmi, son yıllarda turizmin en çok konuşulan iki hususudur. İl doğa ile kültür turizminin en önemli özelliklerini yansıtan turistik değerlere sahip önemli bir merkezdir. Birbirinden eşsiz güzel yaylaları, şelaleleri, gölleri, kaleleri, ahşap ve taş camileri, köy konakları ve kemer köprüleri ile doğa ve kültür turizminde önemli bir cazibe merkezi olması ve bu yönü ile markalaşması hedeflenmektedir. 45 DOSYA İrfan GÜRPINAR 52. Hükümet Dönemi Turizm Bakanı Turizm, “iki kıta bir şehir” Türkiye, 2012 yılında 35 milyon ve yerli ürünlerimizin üretiminde doğru ve isabetli uygulanan turisti misafir etmiş ve bunun önemli bir katkıya yol açmıştır. politikalarla gelmiştir. 1983 yılında sonucu olarak ekonomisine Şunu söylemem gerekir ki, Türkiye yürürlüğe konulan Turizmi Teşvik 30 milyar dolar gibi ciddi bir bugünlere kolay gelmemiştir. Kanunu uygulamaları ve zamanın kaynak sağlamıştır. Bu, sektörün 1980’li yıllarda 300-350 bin canlılığında büyük bir istihdam turistin geldiği Türkiye bugünlere hükümetinin (Özal Hükümeti) bu konuya verdiği önem, isabetli bir başlangıç olmuştur. Bakanlıksektör ilişkileri anlayış birliği içinde yürütülmüş, o dönemden bu yana turizm sektörü diğer sektörler ve özellikle turizm tesislerinin inşasında önemli bir rol oynayan inşaat sektörü bu konuda çok başarılı örnekler vermiştir. Bugün Türkiye’nin turistik tesisleri, tatil köyleri, otelleri, genç dinamik ve çağdaş talepleri karşılayan niteliktedir ve her yeni tesis, öncekilerin daima ilerisinde ve yeniliklere açık olarak inşa edilmektedir. Ben 1995-1996 yıllarında Turizm Bakanlığı yaptım. O tarihte Türkiye’de turizm, DENİZ-KUMGÜNEŞ anlayışı ile Akdeniz Bölgesi’nde yoğunlaşmıştı. Gelen turist sayısı 4,5 milyondu. 18 Nisan 1995 tarihinde Antalya’ya turizm sezonunu açmaya gitmiştik, o gece 46 Antalya’da gezerken, her tarafın turistle dolu olduğunu gözlerimle görmüştüm. Ertesi gün Antalya Meydanı’nda yaptığım konuşmada bu sezon açılışının son olduğunu, bundan böyle Türkiye’nin turizmin sezon anlayışını terk etmesi gerektiğini ve her sezon ve her ay turizm yapılabileceğini söylemiştim. “4 MEVSİM 12 AY BÜTÜN TÜRKİYE” sloganı ile yeni turizm politikamızı vurgulamış ve uygulamaya başlamıştık. Bu politikanın sonucu turizmimizi DENİZ-KUM-GÜNEŞ anlayışından kurtarıp, çeşitlendirme politikalarını uygulamaya başladık. Bunun sonucunda kayak, inanç ve kültür, yayla, golf gibi turizm hareketlerini teşvik etmeye, desteklemeye başladık. 1995 senesinde Türkiye’ye Ağustos ayında 1 milyon ve sene sonu itibarıyla 5 milyon turist getirerek rekor kırdık. Ama şunu belirteyim ki, ilk defa Ağustos ayında 1 milyon turistin gelmesi birtakım sıkıntılar yarattı, yatak kapasitesi yeterli olmadığı için bazı misafirleri yatlarda ve pansiyonlarda karşılamak mecburiyetinde kaldık. Bakanlıkta kurulan kriz masası o dönem için başarılı çalışmalar yaptı. Uygulamaya koyduğumuz “4 MEVSİM 12 AY BÜTÜN TÜRKİYE” politikamız çok başarılı sonuçlar verdi. Şunu şükranla belirtmek isterim ki, Türkiye’de turizm politikaları siyasete kurban edilmemiştir. “Türkiye, yakın zamanda 60 milyon turist ve 50 milyar dolar hedefini yakalayabilir.” kongre, eğlence ve alışveriş merkezi, boğazı ile çok cazip bir yeme içme merkezi, üniversiteleri ile uluslararası bir eğitim merkezi ve son zamanlarda çok gelişen sağlık tesisleri ile bir sağlık turizmi turist sayısı ve turizm geliri merkezi olabilir. Avrupa’daki itibarıyla %10 civarında bir büyüme şehirler bazı özellikleri ve sağlamıştır. Bu trendin devamı halinde Türkiye yakın zamanda 60 milyon turist ve 50 milyar dolar hedefini yakalayabilir. Bunun için yatırımlara, çevreye ve turizm çeşitlendirmesine önem vererek isabetli politikalar uygulamalıyız. Bu konuda önemli bir hususa değinmeliyim, Türkiye turizm politikalarını uygularken başarılı sloganlarıyla anılır. Paris’in bir aşk şehri, Milano’nun moda merkezi olarak anıldığı gibi. İstanbul’un da imkânları böyle bir sloganla reklam edilebilir. Bu konuda bir yarışma açılarak İstanbul’a yakışan slogan tespit edilebilir. Benim aklıma gelen İstanbul’un Avrupa ve Asya kıtalarının bir köprüsü olmasından olmuş, gözünü Antalya, Muğla hareketle “2 KITA 1 ŞEHİR” yörelerine çevirmiş ve yatırımlarını veya benzeri sloganlarla bu iş o yörede yoğunlaştırmıştır. Ama başlatılabilir. İnanıyorum ki İstanbul asıl potansiyel ve önemli bir en kısa zamanda 30-40 milyon destinasyon olan İSTANBUL’u ihmal etmiştir. Londra, Paris, Roma, Moskova, Berlin, Madrid, New York turisti misafir eden bir şehir haline gelecektir. gibi şehirler tek başlarına 40-50 Turizm, bir ülkenin kalkınma milyon turist çekerken, İstanbul dinamikleri arasında inşaat ile son zamanlarda 7-8 milyon turisti birlikte lokomotif sektördür. misafir eder hale gelmiştir. Tabii bu Döviz getiren, tesis yatırımları ile sonuç, bu konuda İstanbul’a bugüne kadar yeterli önem ve destek verilmemesinden kaynaklanmaktadır. İstanbul yukarıda saydığımız şehirlerden daha fazla bir dünya şehridir. Bir MARKA şehir olmalıdır. Müthiş bir tarihi geçmişi, dünyanın en güzel doğa yapısı, istihdam sağlayan, yerli mallarının tüketilmesine olanak tanıyan bir sektördür. Çok sayıda yan sektörü beslemektedir. Ülkemizde sahip olunan bu potansiyel, bana göre yeterince kullanılabilmektedir. Ancak turizm; önü açık, büyümeye müsait ve geleceği olan bir Gelen hükümetlerin ve turizm son zamanlarda yapılan çok güzel bakanlarının, sektörün öncülüğünde konaklama tesisleri, alışveriş başarılı politikalar uygulaması merkezleri, 24 saat canlı yaşayan sonra üzerinde durmamak, gelişmesi sayesinde bugünlere gelinmiştir. boğazı ve eğlence hayatı, yeme yönünde çalışma yapmamak içme imkânları ile İstanbul; Avrupa, çok yanlış olur. Gerekli adımları Amerika ve diğer Asya ülkeleri için atarak, “60 milyon turist 50 Turizm dinamik bir sektördür, bu rakamlarla yetinmemeli ve hedefimizi büyütmeliyiz. Türkiye 1980’lerden bu yana her sene bulunmaz bir destinasyon olmalıdır. İstanbul çok rahat bir moda, sektördür. Bu nedenle bir noktadan milyar dolar turizm geliri” hedefini yakalamalıyız. 47 DOSYA Ankara’da turizm potansiyeli, kalkınma projeleri ile hayata geçiriliyor Ankara Kalkınma Ajansı, 9 oluşturulan Ankara Bölge Planı; desteklenmeye değer bulunmuştur. Temmuz 2010 tarihinde Genel katılımı ve sahiplenme bilincini Bu projelerden bazılarını şöyle Sekreter atamasının ardından geliştirmesi, kalkınma sürecine yol sıralayabiliriz: kurumsallaşma çalışmalarını göstermesi, daha yaşanabilir bir hızlı bir şekilde tamamlamış ve bölgenin resmini çizecek olması başkentin sürdürülebilir kalkınma ve yerel kuruluşların politika stratejilerinde öncü kuruluş olmak önceliklerine rehberlik etmesi için çalışmalarına başlamıştır. açısından il için önemlidir. Ankara Kalkınma Ajansı, Ankara 2011-2013 Ankara Bölge Bölgesi’nde Aralık 2010 tarihi Planı’nda öne çıkan sektörlerden itibari ile çok boyutlu bir bölge biri de turizm olmuştur. Bu planlama çalışması sürecine çerçevede “2011 Yılı Teklif başlamıştır. Kamu kurumlarından, Çağrısı”nın başlıklarından biri sivil inisiyatife; üniversitelerden Turizm Potansiyelinin Harekete özel kuruluşlara değin 600’ün Geçirilmesi Mali Destek üzerinde katılımcı ile 60’tan Programı olarak gerçekleşmiştir. fazla toplantı gerçekleştirilerek Program çerçevesinde 45 proje Juliopolis Nekropolünün Turizme Kazandırılması Projesi ile 2000 yıllık tarihin gün yüzüne çıkması sağlanmıştır. Kazı alanından çıkan arkeolojik eserler Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nde ziyaretçilere sunulmuştur. Kırsal Turizm Ankara’da Yaygınlaşıyor ve Kurumsallaşıyor Projesi ile Nallıhan ilçesi Beydili köyünde kırsal turizm altyapısı güçlendirilmiş ve doğal kaynaklar ile yerel ürünlerin değerlendirilerek kırsal turizm potansiyelinin açığa çıkmasına yönelik faaliyetler gerçekleştirilmiştir. Ankara’yı Yaşamak Projesi ile Ankara’daki turizm potansiyelinin harekete geçirilmesine katkıda bulunmak amacıyla Türkiye’nin çeşitli illerinden 30 acente sahibi kadın 2 gün boyunca Ankara’yı gezerek, Ankara’nın tarihi ve turistik yönleri, mekânları hakkında yerinde bilgi almışlardır. Tarihi ve Kültürel Mirasın Turizme Kazandırılması Projesi ile Polatlı Belediyesi tarafından kurulan atölyelerde yetişen kursiyerlerin ürettiği Polatlı’ya özgü seramik ve ahşap ürünleri sergisi açılmıştır. 48 Geçmişten Günümüze Ankara Kadınları Sergi ve Sanat Evi, 2 Kasım 2012 tarihinde düzenlenen törenle açılmıştır. Ulucanlar Cezaevi Müzesi’nde açılan sergi evinde, Hititler’den Cumhuriyet dönemine Ankara kadınlarının kullandığı giysi ve takılar ziyaretçilere sunulmuştur. Beypazarı Hamam Müzesi Projesi ile Türkiye’nin ilk hamam müzesi Ankara Kalkınma Ajansı’nın desteğiyle Beypazarı’nda açılmıştır. Tarihi Paşa Hamamı, Ankara Kalkınma Ajansı desteği ile müzeye dönüştürülerek Türkiye’nin ilk Hamam Müzesi olarak faaliyet başlamıştır. Kültürel faaliyetler için sergi salonu olarak da kullanılabilecek müze, Selçuklu ve Osmanlı sosyal yaşamının önemli unsurlarından olan hamamları deneyimleme olanağı sunmaktadır. Nallıhan’da Eko Turistle Eko Turizm Projesi çerçevesinde restore edilen Nafiz Bey Konağı, Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Mustafa İsen’in katıldığı törenle açılmıştır. Öte yandan, “2012 Yılı Teklif Çağrısı”nın başlıklarından biri yine turizm olmuştur. Bu program, 2011-2013 Ankara Bölge Planı’nda yer alan “dört mevsim gerçekleştirilebilir turizm “Türkiye’nin ilk hamam müzesi Ankara Kalkınma Ajansı’nın desteğiyle Beypazarı’nda açılmıştır.” arttırmak” ve “sosyal sermayeyi güçlendirme ve bölgeyi uluslararası bir kültür-sanat merkezi haline getirmek” amaçları kapsamında Ankara’nın turizm kapasitesinin geliştirilmesi ve bunun etkin bir şekilde tanıtımına yöneliktir. istenen ölçüde pay alamadığını göstermektedir. Yine 2010 yılı itibarıyla Ankara’da bulunan 146 Turizm İşletme Belgeli tesiste 19.442 yatak kapasitesine sahip olunmasına rağmen bu tesislerdeki doluluk oranının %33’te kalması Ankara’nın turizm konusunda potansiyelinin altında kaldığının bir başka göstergesidir. Ankara 21 yükseköğretim kurumu ve 7’si uluslararası düzeyde akredite edilmiş 63 hastane ile özellikle Projelerden 6 tanesi desteklenmeye eğitim ve sağlık turizminde önemli değer bulunmuştur. bir rol oynayacak kapasiteye Neden turizm? sahiptir. Ankara Kalkınma Ajansı gerek sunduğu mali faaliyetleriyle turizmde rekabet 2010 yılında ülkemize havayolu ile destek programları ile gerekse gücünü arttırmak”, “bölgedeki insan gelen yaklaşık 19 milyon yabancı yürüttüğü araştırma çalışmaları kaynağı kapasitesini geliştirmek ve turistin sadece %1,8’inin Ankara’yı ve lobi faaliyetleri bu potansiyelin beşeri sermayeyi destekleyerek, ziyaret etmiş olması başkentin ortaya çıkması yönünde çaba kalkınmaya yönelik değer üretimini turizmden elde edilen gelirden göstermektedir. 49 DOSYA Dr. Fatih AKBULUT Doğu Marmara Kalkınma Ajansı Genel Sekreteri Profesyonel turizm için bütüncül destinasyon planlaması şarttır Doğu Marmara Kalkınma Ajansı, kısaltılmış adıyla MARKA, kamu, özel sektör ve STK’lar arasında iş birliği ve eşgüdüm sağlayarak bölgesel gelişim stratejileri kurgulayan ve bu stratejilere girişim yapılmasını ve yeni yatırımlar kazandırılmasını sağlayan tüzel kişiliğe haiz bir kamu kurumudur. Ajans, ülke ekonomisinin yaklaşık yüzde 30’unu karşılayan Kocaeli, Sakarya, Bolu, Düzce ve Yalova illerini kapsamaktadır. Kalkınma ajansımızın amacı, kaynakların yerinde ve etkin kullanımını sağlayarak yerelden küresele potansiyeli harekete geçirmek, bölgesel gelişmeyi hızlandırmak ve sürdürülebilirliğini sağlamak, bölgeler arası ve bölge içi gelişmişlik farklarını azaltmaktır. 50 “Türkiye’de İstanbul, İzmir, Antalya gibi illerde şehir ölçeğinde markalaşma çalışmaları yapılmaktadır. ” Kalkınma ajansları turizmde idari merkezi Ankara ile güçlü zengin; pek çok medeniyete planlama yetkisiyle donatılmıştır. ulaşım bağlantıları ve Karadeniz ev sahipliği yapmış olmasından ile Marmara Denizi üzerinden dolayı önemli bir turizm ve kültür Kocaeli, Sakarya, Düzce, Bolu ve Yalova illerini kapsayan Doğu Marmara Bölgesi, Avrupa’yı Asya’ya bağlayan stratejik bir konuma sahiptir. Türkiye’nin ekonomi merkezi İstanbul ve dünyaya açılan kapıları ile uluslararası sanayi üssü ve Türkiye’nin sanayi başkenti konumundadır. Bu konumunu; planlı sanayi yapılanması, nitelikli iş gücü potansiyeli, bilimsel kurumlar ile sanayi arası iş birliği altyapısı ve ArGe gücü ile sağlamlaştırmaktadır. Bölge, Türkiye’nin en önemli 3 metropolünün (İstanbul, Ankara, Bursa) ortasında yer almaktadır. merkezidir. Bu özelliklerinden ötürü de hemen her noktası ayrı ayrı turizm destinasyonu olabilecek niteliktedir. Her il ya da ilçe veya destinasyon, haklı olarak tüm değerlerini turizmde değerlendirmek amacıyla ön plana çıkarma çabasındadır. Ancak günümüz profesyonel turizm anlayışlarında bütüncül ayrıntıları kaçırmayacak nitelikte ülke ölçeğinden küçük, destinasyonları bütüncül ele alabilecek nitelikte il ölçeğinden büyük, bölgeler bazında Bu da ajansların turizmi en doğru ölçekte ele almalarını sağlamaktadır. Bildiğiniz gibi ‘marka kent’ terimi şehir turizminin yoğun olarak yapıldığı yerleşimler için kullanılmaktadır. Bu terime uyan New York, Amsterdam, Viyana, Roma gibi kentler en bilinen örneklerdir. Türkiye’de ise İstanbul, İzmir, Antalya gibi illerde şehir ölçeğinde markalaşma çalışmaları yapılmaktadır. destinasyon planlaması, bölgelerin Kocaeli, Sakarya, Düzce, Bolu ve Türkiye, coğrafi konumu ve yapısı çekiciliği için bir gereksinim haline Yalova illerinden oluşan Doğu gereği doğal varlıklar açısından gelmiştir. Marmara Bölgesi’nde her ne 51 “Kalkınma ajansları bölgedeki potansiyelin hayata geçmesini hızlandırıcı olarak bölge turizminin gelişmesine yönelik çeşitli çalışmalar gerçekleştirmektedir.” Turizm merkezlerine yol turizm sektörü temsilcilerinin haritaları görüşlerini ve önerilerini almakta, Planlama konusunda yasal dayanağımız, aynı zamanda hazırlanması yetkisini elimizde bulundurduğumuz Bölge Planı’dır. Bu plan, küresel trendler ve bunları küresel ve ulusal trendler çerçevesinde yorumlamakta ve bilimsel teknikleri azami kullanarak politikalarımıza yansıtmaktayız. ulusal stratejilere dayanmasının Ajansımızın misyonu gereği ve yanı sıra bölgemizin kaygılarını koordinatör rolümüzden dolayı ve yereldeki tüm kesimlerin bölgemizde yer alan konaklama ve önerilerini derleyen nitelikte bir yeme içme tesislerinden, seyahat belge. Bu plan doğrultusunda acentelerine, tur operatörlerine, turizm sektörü için planlama rehberlere, derneklere, birliklere çalışmalarına devam etmekteyiz. ile tanınırlığını sağlamak üzere kadar geniş bir ağa ulaşarak, Hâlihazırda, 2014-2023 dönemini turizmde söz sahibi kurum ve çalışmalarımıza devam etmekteyiz. kapsayacak bölge planı için kuruluşları desteklemeye ve çalışmaları sürdürmekteyiz. iş birliklerinin etkin olmasına kadar markalaşma faaliyetleri metropollerdeki kadar etkin olmasa da turizm konusundaki tüm doğal ve kültürel değerleri Özet olarak kalkınma ajansları bölgedeki potansiyelin hayata geçmesini hızlandırıcı olarak koordinasyon sağlanması ve kilit konulara verdiği destekle bölge turizminin gelişmesine yönelik çeşitli çalışmalar gerçekleştirmektedir. Bölgenin tanıtılması ve çabalamaktayız. potansiyelinin hayata geçirilmesi Dünya genelinde kültür, termal, için hem bütüncül hem de inanç ve doğa olmak üzere dört bölgedeki turizm merkezlerini, alternatif turizm çeşidine talep odaklarını ve koridorlarını ayrı artmaktadır ve bölgemiz bu ayrı ele alarak yol haritaları anlamda oldukça zengindir. oluşturmaya çalışmaktayız. Bunu yaparken de o bölgedeki tüm Kültür turizmine yönelik olarak bölgemizin en önemli alanlarından biri, Bitinya Krallığı’na başkentlik yapmış olan Düzce Konuralp’tir. Doğu Marmara Müzeler Ağı aracılığıyla hayata geçirdiğimiz proje ile bölgemizin müzeleri Bitinya teması üzerinden tanıtılma olanağı bulmaktadır. Öte yandan Ayaş-Sapanca İpek Yolu Turizm Koridoru’nun öne çıkan bir destinasyon olması için çeşitli katılımcı planlama çalışmalarını tamamladık, bundan sonra ise tanıtıma ağırlık vereceğiz. Bir diğer önemli mekân olan Hereke için de Tanıtma Fonu’ndan aldığımız ödenekle 52 ile taşınmaz kültür varlıklarının korunmasına destek olmaktayız. Yine Kocaeli Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğü tarafından su kemerlerinin ortaya çıkarılması gibi çeşitli projelere destek vermiş bulunmaktayız. Bölgemizdeki Kuzey Anadolu fayının getirdiği risk ve olumsuzluklara rağmen bize sağladığı önemli bir değer olan termal suları da turizmde kullanmak arzusundayız. Çeşitli ilçelerimizde jeotermal kaynak araştırmalarına mali desteğimiz oldu. Öte yandan termal turizm merkezlerinin özellikle sağlık ve Orta Doğu pazarında y bilinirliğinin arttırılması konularına yönelik çeşitli platformlarda tanıtım faaliyetleri gerçekleştirmekteyiz. Bölgemizin belki de en güçlü olduğu turizm çeşidi doğa turizmidir. Bölgemiz yüz ölçümünün önemli bir bölümünü kaplayan ormanların yanı sıra, zengin su kaynaklarımız ve yaylalarımız ile longoz gibi nadir bulunan doğal alanlara sahibiz. Bunların da korumakullanma dengesi içinde turizmde değerlendirilmesi için çalışmalarımız bulunmaktadır. Yatırım Destek Ofisleri önemli Bölgede İl Kültür ve Turizm Müdürlüklerimizin ve yerel yönetimlerimizin yapmış olduğu pek çok envanter ve tanıtım faaliyeti mevcuttur. Kalkınma “Ajansımız, kilit konulara verdiği destekle bölge turizminin gelişmesine yönelik çeşitli çalışmalar yapıyor.” Ajansı olarak biz, bu kurumların faaliyetlerini desteklemek üzere mali ve teknik desteklerin ve planlama çalışmalarının yanı sıra koordinasyon sağlayıcı ve iş birliği ortamı geliştirici faaliyetleri tercih etmekteyiz. Örneğin her biri ayrı bir turistik destinasyon olan Sapanca, Geyve, Taraklı, Mudurnu ve Göynük ilçelerimizin turizmde daha etkin yer alabilmeleri amacıyla Kültür ve Turizm Bakanlığı, Ankara Kalkınma Ajansı ve İpek Yolu Belediyeler Birliği, Bolu ve Sakarya Valilikleri ile birlikte Ayaş-Sapanca İpek Yolu Turizm Koridoru çalışmalarında yer aldık. Buradaki temel amaç, tanıtımda kaynakların etkin kullanılması ve birbiriyle rakip ilçelerin iş birliği içerisinde rekabet ederek turizm pastasını büyütmelerini sağlamaktı. Bu amaçla oluşturduğumuz Doğu Marmara Turizm ve Markalaşma İş Birliği Ağı, EMITT-Doğu Akdeniz Uluslararası Turizm ve Seyahat Fuarlarına 2 yıldır bölgeyi taşımakta, bölge turizmine katkı sağlayacak fonların kullanılmasını özendirmektedir. Yatırım Destek Ofisleri eliyle de turizm yatırımlarını çekmede ve hayata geçmesinde destek sağlamaktayız. Yatırımcılara ve seyahat acentelerine bölge promosyonu gerçekleştirmekte ve bu gibi pek çok çalışma yürütmekteyiz. Bu çalışmaları yaparken en önemli destekçimiz, bölgenin zengin kültürel, tarihi ve doğal mirası ile sayısız alternatif turizm çeşidini barındırması ve İl Kültür ve Turizm Müdürlerimiz başta olmak üzere sektör yöneticilerinin aktif çalışma ve iş birliği faaliyetleridir. Bu faaliyetlerden bazıları 3 yıldır EMITT Fuarı’na bölgesel katılım sağlamamız, yatırım destek faaliyetleri kapsamında birçoğunun süreci içinde yer aldığımız 11 adet 5 yıldızlı, 11 adet 4 yıldızlı ve 8 tane 3 yıldızlı otel olmak üzere 300 milyon liralık turizm yatırımının bölgede gerçekleşmesi, KOSGEB’le birlikte verdiğimiz uygulamalı girişimcilik eğitimleri ile butik otelciliğe katkı sağlamak ve sektöre toplam bütçesi 1,6 milyon TL’yi bulan teknik ve mali destek vermemiz şeklinde sıralanabilir. Öte yandan bölge turizminin hedef kitlelerini tespit ederek bu gruplara yönelik özel çalışmalar kurgulamaktayız. 2012 yılında yönetim kurulumuzun aldığı kararla Dubai’deki Arabian Travel Market ve Riyad Seyahat Fuarları’nda bölgeyi tanıtma ve yerel acente ve otelleri Orta Doğulu outbound acentelerle eşleştirme olanağı bulduk. Ayrıca Amerika’nın Los Angeles kentinde gerçekleştirilen “Anadolu Kültürleri ve Yemek Festivali ”ne katılım sağlanarak bölgenin kültür ve turizm destinasyonlarını Amerikalılarla paylaştık. 53 DOSYA Yusuf ESGİN Güney Ege Kalkınma Ajansı Genel Sekreter Vekili Marka şehir olgusu turizm için kaçınılmaz Türkiye’nin cennet bölgelerinden biri olarak tanımlanan Güney Ege Bölgesi Antik Karya’dan Sparta’ya, İyonya’dan Osmanlı’ya birçok medeniyete ev sahipliği yapmış, eşsiz doğal güzellikleri, 1250 km’yi aşan kıyı şeridi, çok sayıda mavi bayraklı sahili ile Türkiye ve dünya çapında büyük bir turizm potansiyeline sahiptir. Bölge, sadece deniz-kum-güneş turizmini değil, jeotermal kaynaklar ile sağlık turizmini, coğrafi özellikleri ile yayla ve kış turizmini, tarihi ile kültür turizmi ve tarımı ile agro turizmini dört mevsim geniş bir yelpazede sunarak tüm dünyada birçok turistin ilgisini çekmektedir. Bu ilgi, Türkiye’nin turizm politikalarının sağladığı gelişmeler ile birlikte yıllardır artarak devam ederken, ülkede yaygın olan deniz-kum-güneş turizminin artık doyuma ulaştığı kabul edilmektedir. Bu sebeple 54 bölgenin ve Türkiye’nin sahip olduğu tüm turistik özellikleri ile alternatif yollar üretmesi, turizmden elde ettiği gelirin arttırılması gerekliliği tartışılmaktadır. Bu noktadan bakıldığında alternatif turizm çeşitliliğinin arttırılmasının yanında marka şehir olgusunun yaratılmasının turizm açısından olmazsa olmaz olduğunu görüyoruz. Moda şehri Milano, romantizmin başkenti Paris, kentsel dönüşümde başarı hikâyesi olarak kabul edilen Barcelona’nın bunun yanında futbolla anılması, turizmde marka şehir olgusunun dünyadaki en iyi örnekleridir. Çünkü çağımızda, ülkelerden çok şehirler kendilerine ait farklı yönleri ile ön plana çıkarak ülkelerin itibarlarını belirlemektedir. “Muğla Markalaşma Projesi’ne reklam ve tanıtım çalışmalarıyla destek verilirken, Denizli, Aydın illeri için de markalaşmaya yönelik strateji ve tanıtım odaklı çalışmalar başlıyor.” zor görünüyor. Günümüzde insanlar tatil seçeneklerini belirlerken Fransa’ya, İtalya’ya gitmiyor. Paris’e, Roma’ya veya Prag’a gidiyor. Bu yönden baktığımızda faaliyet alanımızdaki üç il olan Aydın, Denizli değerlerin markalaşmasında turistik ve kültürel değerlerin tespiti, eksiklerin, olanakların belirlenmesi ve iyileştirilmesinde öncü rol oynamaktadırlar. Kentsel ölçekte markalaşma çalışmalarının yapılması ve bölge ürünlerinin markalaştırılarak pazarlanmasını amaçlayan Ajansımız, bu kapsamda “Muğla Markalaşma Projesi”ne reklam ve tanıtım çalışmalarıyla destek verirken, önümüzdeki günlerde Denizli, Aydın illeri için de markalaşmaya yönelik strateji ve tanıtım odaklı çalışmalarına başlayacaktır. ve Muğla illerimiz sahip oldukları Alternatif turizm mali destek tarihi zenginlik, coğrafi yapı, programı kültürel birikim ve zengin ekonomik çeşitlilik ile marka oluşturma Ajansımızın Ekonomik Araştırmalar altyapısına sahip görünüyor. İşte ve Planlama Birimi; Bölge İnsanların zihninde bir bütün olarak bu noktada; kalkınma ajansları Planımızda yer alan gelişme tutarlı bir ülke algısı oluşturmak bölgelerindeki turizm potansiyeline eksenleri ve bölgede yapılan özellikle turizm sektörü için oldukça sahip kentlerin ve kültürel analizler doğrultusunda, turizm 55 “Alternatif Turizm Mali Destek Programı kapsamında, Güney Ege Bölgesi’ne toplam 14 milyon TL’lik kaynak aktarılacaktır.” odaklı ilçelerimizde turizme yönelik GZFT analizleri düzenleyerek kanaat önderleri ile mülakatlar gerçekleştirmiştir. 2014-2023 dönemini kapsayacak 2. Bölge Planı hazırlık çalışmalarına ışık tutacak bu çalışmalar kapsamında ayrıca; Aydın ilinde 3, Denizli’de 2 ve ileriye taşıyacak önemli hedef ve sağlayacak özellikler taşıyan stratejiler belirlenmiştir. Alternatif Turizm Mali Destek Ajansımız; bölgede yaptığı araştırma ve analizler Programı kapsamında, Güney Ege Bölgesi’ne toplam 14 milyon TL’lik kaynak aktarılacaktır. Termal, doğrultusunda ve 2010-2013 sağlık, tarih, kültür, yayla, agro Bölge Planımızda yer alan amaç ve kış turizmi alanlarında uygun ve hedeflere de uygun olarak; 8 projelerin destekleneceği programla Nisan 2013 tarihinde Alternatif bölgemiz, deniz-kum-güneş Turizme Yönelik 2013 Yılı Proje turizminin yanı sıra bu alanlarda da Teklif Çağrısı’nı kamuoyu ile turizmde öncü konuma ulaşacaktır. paylaşmıştır. Alternatif Turizm Marmaris’in projesine destek ve Turizm Altyapısı Mali Destek Programlarından oluşan 2013 Yılı Proje Teklif Çağrısı’nın son başvuru tarihi 28 Haziran 2013’e kadar devam edecektir. Güney Muğla’da 3 adet turizm çalıştayı Ege Bölgesi’nin alternatif turizm düzenlenerek bölge turizmini daha çeşitliliğinin arttırılmasına katkı Ajansımız 2011 yılında ilan ettiği 2012 yılında yürüttüğü "Doğrudan Faaliyet Desteği" kapsamında; bölgenin kalkınması için gerekli bilgi altyapısının oluşturulması ve bölgenin potansiyelinin tespit edilerek gerekli verilerin üretilmesine katkıda bulunacak projelere destek vermiştir. Bu kapsamda; bölgeye özgü tarihi ve kültürel değerler ile ürünlerin araştırılması, kırsal turizme yönelik olarak yurt içi ve yurt dışı pazar analizlerinin yapılmasını amaçlayan Marmaris ve Çevresi Turizm Alanı Altyapı Hizmet Birliği’nin hazırladığı Marmaris Turizm Birliği Köyleri Kırsal Turizm Envanteri Projesi Ajansımız tarafından desteklenmiştir. Marmaris ve çevresindeki 15 köyü kapsayan proje için köyler tek tek taranarak doğal, kültürel, tarihi zenginlikleri ön plana çıkaran 96 sayfalık bir tanıtım yayını hazırlanmıştır. Yayın 3 dilde ve toplam 6 bin adet basılmıştır. Proje kapsamında ayrıca kırsal turizmin dünyanın farklı ülkelerinde uygulanış şekli, kırsal turizm için en çok harcama yapan turist yapısı, hangi ülkelerde ne tür tanıtım yapılması gerektiğini ortaya koyan bir de “pazar raporu” hazırlanmıştır. 56 Kültürel değerlerde farkındalık 2012 yılında bölgenin tanıtımına ağırlık veren Ajansımız, Güney Ege’nin kaybolmaya yüz tutmuş kültürel değerlerini geniş kitlelere tanıtmak amacıyla “Yatağan Bıçakları”, “Ters Lale”, “Milas Halısı” “Ajans, kültürel değerler konusunda kamuoyunda farkındalık yaratmayı amaçlıyor.” hazırlanan Muğla Kitabı ise 2013 ve “Körüklü Çizme” gibi kültürel yılında kamuoyuyla paylaşılacak tanıtım kitapçıkları çalışmalarını çalışmalardır. Son olarak ise Güney tamamlayarak kamuoyuyla Ege’nin yöresel yemek kültürünü paylaşmıştı. Söz konusu kültürel ulusal ve uluslararası platformlarda değerler konusunda kamuoyunda tanıtmaya yönelik ve önümüzdeki farkındalık yaratmayı sağlayan dönemde gurme turizminin Ajansımız, kültürel tanıtım kitapçıkları serisine bugünlerde tamamladığı Karacasu Seramikleri ile devam etmektedir. Ardından da bu seriye Güllübahçe Bez bölgede yapılabilirliğini araştırmak için başlattığımız “Güney Ege Lezzetleri” adlı çalışmayla tanıtım faaliyetlerine devam etmekteyiz. rekabet edebilirlik düzeyinin arttırılması amacıyla bölgenin ihtiyaçlarını belirleyerek uygun destek programları tasarlamaktadır. Bu kapsamda önümüzdeki yıllarda bölgemizin ihtiyaçlarına yönelik mali destek programlarımız ve projelerimiz devam edecektir. Ayrıca 2012 yılında başlattığımız Doğrudan Faaliyet Desteği ve Teknik Destek süreçleri de devam etmektedir. 2013 yılında söz konusu destek programlarında uygun başvuru sahipleri belirlenerek hibe almaya hak kazanacaklardır. Faaliyet alanımızdaki her üç ilimiz (Aydın, Denizli, Muğla) tarımdan turizme, sanayiden enerjiye kadar birçok sektörde yüksek potansiyele Bebekleri, Yeşilyuva Ayakkabıcılığı, Hibeye hak kazananlar Çal Üzümleri, Kavaklıdere belirleniyor ve zenginliğe sahiptir. Ajansımız Ajansımız; bölge planımızda yer alan tanıtım ve yatırım çalışmalarıyla edilecektir. Bunların yanında, gelişme eksenleri ile gerçekleştirdiği ayrıca danışmanlık hizmetleriyle Denizli Tanıtım Kitabı ve Muğla’nın planlama ve analiz çalışmaları bölgemizin ve paydaşlarımızın il oluşunun 100. yılı çerçevesinde ışığında, bölge ekonomisinin yanında olmaya devam edecektir. Bakırcılık Sanatı ve Bodrum Guleti kitapçıklarıyla devam tasarladığı destek programlarıyla, 57 DOSYA Doç. Dr. Abdülmecit KARATAŞ İstanbul Kalkınma Ajansı Genel Sekreteri Yaşanabilir ve yaşam kalitesini sürekli yükselten kent: İstanbul Kamu kesimi, özel kesim ve sivil toplum kuruluşları arasındaki iş birliğini geliştirmek, kaynakların yerinde ve etkin kullanımını sağlamak ve yerel potansiyeli harekete geçirmek suretiyle, ulusal kalkınma planı ve programlarda öngörülen ilke ve politikalarla uyumlu olarak bölgesel gelişmeyi hızlandırmak ve sürdürülebilirliğini sağlamak gibi görevleri bulunan İstanbul Kalkınma Ajansı, 2008 yılında kurulmuştur. İSTKA Vizyonu: Küresel kent İstanbul için çalışan, insan odaklı ve çevreye duyarlı, etkili ve yön veren bir çözüm merkezi olmak. İSTKA Misyonu: Katılımcılığı benimseyerek ortak aklı temsil etmek; iş birliği 58 ağlarının merkezinde yer alarak potansiyelini tespit etmek; bu Kültürel zenginlikler ve turizm kaynakları İstanbul için ortak potansiyele bağlı olarak bütün 2010-2013 İstanbul Bölge değere dönüştürmek. kesimleri ortak bir paydada Planı’nın hem vizyonunda hem Kuruluşundan hemen sonra buluşturacak bölgesel kalkınma vizyonu ve önceliklerini belirlemek çalışmalarına başlayan ajans üzere 2010-2013 İstanbul öncelikle İstanbul’un bölgesel Bölge Planı hazırlık çalışmalarını gelişimi için çeşitli alanlardaki yürütmüştür. de gelişme eksenleri ve stratejik amaçları altında kendine yer bulan önemli başlıklar olarak öne çıkmıştır. Bölge Planı vizyonunda İstanbul’un tarihi ve doğal mirasını koruması gerektiği vurgulanmış; diğer taraftan turizm, yüksek katma değer üreten ekonomik sektörlerden biri olarak değerlendirilmiştir. Turizm ayrıca İstanbul’un küresel ölçekte benzer diğer şehirler ile rekabetinde ve küresel ekonomi ile entegrasyonunda katkı sağlayacak önemli bir sektör olarak görülmüştür. Bu nedenle 20102013 İstanbul Bölge Planı, turizmin geliştirilmesine ilişkin hedefler ortaya koymuştur. 59 harekete geçirilmesi için strateji ve hedefler belirlemenin yanı sıra bunların hayata geçirilmesi için de ilgili kurumların bu konudaki projelerini destekleyen bir hibe programı hazırlamış ve yürütmüştür. Bunun yanı sıra doğrudan turizm sektörüne yönelik olmayan diğer hibe Turizm sektörünün kalkınma için sunduğu potansiyelin daha detaylı bir şekilde tespiti ve daha etkin bir şekilde kullanılması amacıyla ajansımız “Türkiye ve İstanbul Bölgesi’nde Turizm” konulu bir rapor hazırlamış ve yayınlamıştır. Raporda İstanbul’a gelen yabancı ziyaretçi sayısı, yıllara, aylara, ülkelere ve giriş kapılarına dağılımı, turizmin döviz girdisi gibi temel göstergeler incelenmiştir. Raporda ayrıca İstanbul’daki konaklama imkânları; yeme, içme, eğlence ve alışveriş olanakları; seyahat acenteleri, turistik rehberlik hizmetleri ele alınmıştır. Turizm çeşitleri arasında ise kültür turizmi, kongre ve etkinlik turizmi, kurvaziyer ve yat turizmi, sağlık turizmi, golf turizmi olanakları incelenmiştir. Ajansımız turizmin önceliklendirilerek İstanbul’un kalkınma gündeminin önemli maddeleri arasına sokulması; İstanbul’un turizm için sunduğu potansiyelin ortaya konması ve (TL) asgari- azami Proje başına destek asgari-azami projeden başarılı olan 17’sinin de sözleşmeleri imzalanmıştır. Bütçeleri toplamı 11 milyon TL’yi aşan bu projeler, İSTKA’dan yaklaşık yüzde doksan oranında destek görmektedir. Başarılı projeler arasında Sağlık Turizmi Başkenti İstanbul’dan, Uluslararası tutarları destek oranı Yeni Çekim Alanı: Çağdaş Sanat’a tarihi kadar pek çok alanda İstanbul’un turizm potansiyelini harekete geçirecek projeler yer almaktadır. Kuruluşlara Yönelik Programı destek programına başvuran 77 Son başvuru Kar Amacı Gütmeyen İstanbul Mali Destek Ajansın turizm odaklı mali Canlanıyor’dan, İstanbul Turizminin (TL) Küresel Turizm Merkezi desteklenmiştir. İstanbul Müzeleri 3 Boyutla Proje başına Program bütçesi sektörü ile ilişkili projeler de Kongreler Şehri İstanbul’a, 2012 Yılı 1. Dönem Mali Destekleri Program adı programları kapsamında da turizm 20.000.000 200.000 %25 - - 1.000.000 %90 07.05.2012 Ajansımız diğer birçok sektörün gelişimine de olanaklar sunan turizmin gerek ülkemizin ve gerekse İstanbul’un kalkınmasında çok önemli bir rol oynayacağına inanmaktadır. Halihazırda İstanbul’un gelecek 10 yılının kalkınma vizyonu ve kalkınma gündemini ortaya koyacak olan 2014-2023 İstanbul Bölge Planı hazırlık çalışmalarını yürüten ajansımız bu dönemde turizmin 60 İstanbul’un öncelikli sektörleri ve yerel stratejiler uyumlu değerlerin tanıtımına önemli arasında olacağını, önem ve olması gerekmektedir. Diğer katkılar sunabilir. ağırlığının giderek artacağını bir deyişle turizm sektörü ve öngörmektedir. Bu nedenle projeleri ülkenin ve kentin turizm sektörünün gelişimini kalkınma gündemi ve hedefleri ile şekillendirecek strateji ve uyumlu bir şekilde gelişmelidir. hedeflere de 2023 İstanbul Bölge Turizmde sürdürülebilirliğin bir Planı içerisinde yer verecektir. Bunlara ek olarak ajansımız İstanbul’da turizm sektörünün daha da detaylı olarak çalışıldığı diğer kurumlar tarafından hazırlanan “İstanbul Turizm Master Planı” gibi çalışmaları da çok önemsemekte ve gerektiğinde katkılarını sunmaktadır. diğer boyutu ise bir taraftan turizme konu her türlü varlık ve değerlerin korunması diğer taraftan ise ekonomik değere dönüştürülebilmesidir. Burada, merkezi ve yerel ölçekte kamu kurumları, yerel yönetimler, üniversiteler, sivil toplum Ajansımız turizm sektörü için ortaya konan stratejiler ve hedefler doğrultusunda önümüzdeki dönemde gerekli çalışmaları yürütmeyi, diğer kurumların bu konudaki proje ve çalışmalarını desteklemeyi ve bu çalışmalara katılım sağlamayı amaçlamaktadır. İstanbul’un hem turizm hem de yatırım olanaklarının daha iyi tanıtılması, bu alandaki kurumsal yapı ve kapasitenin geliştirilmesi, daha kuruluşları ve özel sektöre nitelikli tanıtım materyallerinin Gerek turizm sektörünün bir önemli görevler düşmektedir. hazırlanması ve dağıtılması, bütün olarak gerekse bireysel Kalkınma ajansları ise bu kurumlar İstanbul için bir marka kent olarak yürütülen turizme ilişkin arasındaki uyum ve eşgüdümü stratejisinin hazırlanması ve projelerin sürdürülebilirliği için başarılı bir şekilde sağlayabilir. uygulanması gibi çalışmalar bunlar bunların bu konudaki ulusal Kalkınma ajansları ayrıca turistik arasında sayılabilir. 61 DOSYA Doç. Dr. Ergüder CAN İzmir Kalkınma Ajansı Genel Sekreteri Kentsel pazarlama bir uzmanlık dalı oldu Kalkınma ajansları 2006 yılında Bakanlar Kurulu kararı ile kurulan, bölgelerin yerel potansiyelini katılımcı bir şekilde harekete geçirmek için tasarlanan, nitelikli insan kaynağı ve maddi kaynaklarla donatılan yeni nesil bir örgütlenme biçimidir. Günümüzde kalkınma ekonomik olduğu kadar, sosyal ve kültürel olarak da irdelenen çok boyutlu ve çok disiplinli bir olgudur. Sadece ekonomik kalkınmayı hedefleyen ve bu yönde kaynaklarını kanalize eden şehir veya ülkelerin uzun vadede stratejilerine insani boyutu da entegre etmek zorunda kaldıkları, bu nedenle para veya zaman kaybettikleri aşikârdır. Günümüzde kalkınma modellerini incelediğimizde özellikle turizme müsait varlıkları olan bölgelerin iyi stratejilerle, bu varlıklardan en yüksek derecede ekonomik 62 “Kentsel pazarlama, artık bir uzmanlık dalı haline gelmiştir.” verimi alarak, sürdürülebilir bir markalaşma sürecine girdiklerini görebiliriz. Kentin markalaşmasının sosyal, ekonomik, kültürel sonuçları bulunmaktadır çünkü marka bir değere sahiptir ve ekonomik kıymeti ajanslarının rolünün belirginleşmeye hareketle Türkiye’nin ilk kentsel başladığına ve önümüzdeki dönemde pazarlama stratejik planı bu rolün pekiştiğine hep birlikte uluslararası bir konsorsiyum şahit olacağız. Kalkınma ajanslarının marifetiyle 2010 ve 2017 dönemi örgütlenme biçimlerinden dolayı için hazırlanmıştır. en belirgin misyonu ve avantajı, birlikte iş yapma kültürünün benimsenmesidir. İzmir’de kamu kesimi, özel kesim, sivil toplum kuruluşları ve yerel yönetimlerin İzmir Kentsel Pazarlama Stratejisi, kentimiz içinde hemen herkesin ilgili ve sorumlu olduğu, bir şekilde sonuçlarından yararlanacağı ve etkileneceği bir çalışma olmuştur. bulunmaktadır. kurumsal kapasitesini arttırmak, Ayrıca günümüzde yalnız ülkeler ve verimli iş birlikleri geliştirmek dışından binlerce kişinin görüş, değil, kentler hatta yöreler de İzmir Kalkınma Ajansı’nın (İZKA) öneri ve değerlendirmelerini kendi markalarını yaratarak öncelikleri arasındadır. 2008 yılında, kapsamakla beraber, İzmir’in küresel rekabette öne çıkmak İZKA’nın önderliğinde İzmir’in iletişim stratejisinde ahenkli bir için yarışmaktadır. Ülkeler sahip EXPO 2015 adaylığı sürecinde bütünsellik ve tekseslilik sağlamayı oldukları kent markalarıyla daha edinmiş olduğu kazanımları nasıl amaçlamıştır. İzmirlileri daha iyi fazla turist ve yatırım çekmektedir. değerlendirebileceğinin tartışıldığı yaşam kalitesine kavuşturabilmek, Şehirlerin pazarlanması, yani arama/karar konferansında İzmirli İzmir’in turizm ve yatırımlardan "kentsel pazarlama", artık bir kanaat önderleri, İzmir’in tanıtım aldığı payı arttırabilmek, bireylerin uzmanlık dalı haline gelmiştir. stratejisinin oluşturulmasını 15 algılarının oluşmasını tesadüflere İşte bu sebeple şehirlerin turistik öncelikli eylemden biri olarak bırakmadan bizzat tasarlamayı açıdan markalaşmasında kalkınma saptamıştır. Bu eylem planından ve yönetmeyi gerektirmektedir. aralarında ortak iş yapma kültürü Strateji, yurt içinden ve yurt 63 Kentsel pazarlama stratejisinin sonucu olarak İzmir’in kurumsal kimliği tasarlanmış ve uygulamaya konmuştur. Yapılmış olan kentsel pazarlamada imaj projesinin amacı sadece bir görsel kimlik yaratmak değil, hedef kitle ve stratejik “Bölge planında İzmir’in turizm değerlerinin arttırılmasına yönelik hedeflere yer veriliyor.” 5. Sürdürülebilir Turizmin Uygulanması ve Yaygınlaştırılması 6. Turizm Faaliyetlerinin 12 Aya Yayılması 7. Kent Turizminin Canlandırılması önceliklerimizi saptayarak, tanıtım sorumluluktur. Bölge planları Madde 3’te yer alan turizmin faaliyetlerini sistematize ve ¨bölgesel kalkınmanın sağlanması¨ çeşitlendirilmesi stratejik koordine etmek, ilgili tüm kesimler için bir bölgeye gereken çalışma ve önceliğinde hedeflenen; İzmir’in arasında sinerji yaratmaktır. Logo ilerlemeyi sağlayacak önemli yapı potansiyeli olan turizm alanlarında ile başlayan uygulama sürecinde, taşıdır. Bu plan; kaynakların yerinde (Eko-turizm, inanç, sağlık, planda belirlenmiş yaratıcı yenilikçi ve etkin kullanımını sağlayarak kongre-fuar, kültür turizmi vb.) 177 eylemin hayata geçirilebilmesi yerel potansiyeli harekete geçirmek alternatifler geliştirilmesi ve amacıyla tüm aktörlerin iş birliği ve bölgesel program ve projelere ve ortak akıl ile hareket etmesini temel oluşturmak üzere hazırlanan turizmde faaliyet gösteren kurum/ sağlamak için uygun bir ekosistem koordinasyon, yönlendirme ve yaratılması hedeflenmektedir. İZKA strateji belgesidir. tarafından başlatılan bu süreç şehrin tüm paydaşları tarafından sahiplenilmiş, kentin tüm ulusal ve uluslararası organizasyonları ve kurumsal faaliyetlerinde özel sektör, kamu kurumları ve STK’lar tarafından logo kullanılmaya başlanmıştır. Turizmde markalaşma perspektifi Kalkınma ajanslarına verilen bölge planı yapma görevi turizmde markalaşma perspektifinden bakıldığında ayrı bir önemli 2014-2023 İzmir Bölge Planı, İzmir halkının, kamu kurum ve kuruluşlarının, özel sektörün, sivil toplum örgütlerinin ve üniversitelerin, kısacası kalkınma sürecinde söz sahibi olan tüm paydaşların fikir birliğinin ortak bir ürünü olarak ortaya çıkacak yeni dönem bölge planı olarak İzmirlilerle birlikte tasarlanmaktadır (ref: www.izmiriplanliyorum.org). Bölge planında İzmir’in turizm değerlerinin arttırılmasına yönelik hedeflere yer verilecektir. Bu stratejik öncelikler yedi ana başlık altında özetlenebilir: 1. Turizm Altyapısının Geliştirilmesi 2. Kültür ve Turizm Olanaklarının Tanıtımı 3. Turizmin Çeşitlendirilmesi ve Yatırımların Arttırılması 64 kuruluşların alternatif turizm türlerini birleştirmeleri yönünde çalışmalar yapılmasıdır. İzmir’in sahip olduğu turizm potansiyelinin değerlendirilmesi için ürün çeşitliliğinin arttırılması, daha yüksek gelir grubundan daha fazla turistin gelmesinin sağlanması ve turizm gelirlerinin arttırılması için yapılması gerekenler bu stratejik öncelik altında irdelenecektir. Turizm sezonunu 12 aya uzatacak termal turizm, sağlık turizmi, kongre turizmi, kültür turizmi, medikal turizm, eğitim turizmi, kruvaziyer turizmi gibi alternatif turizm türlerinin geliştirilmesi; rekabet avantajı olan inovatif ürünler geliştirilmesi gibi konuları kapsamaktadır. Dünyada da yeni gelişen eğilimlerden; “lüks turizmi” (affluent tourism), karanlık turizm (dark tourism), 4. yaş turizmi ve gönüllü turizm gibi ürünlere de İzmir’in uygunluğunun araştırılması ve rekabet avantajı olanlar da 4. Kurumsal Kapasite ve Beşeri herkesten önce davranarak o alanda Sermayenin Geliştirilmesi ve hedef pazarda lider olunması yönünde araçlar geliştirilecektir. Bu hedeflere ulaşmak için İZKA’nın yıllık olarak hazırladığı çalışma programlarında hedeflerle projelere aşağıdakiler örnek Desteklenen projelerin verilebilir: sürdürülebilirliğinin sağlanması ve Mağaraların envanteri çıkarılıyor turizmde kentin cazibe merkezi ve tercih edilen bir destinasyon Ege Mağara Araştırma ve Koruma olması için İZKA tarafından Derneği tarafından gerçekleştirilen etki ve değerlendirme analizleri proje ile İzmir’deki mağaraların yapılmaktadır. Başarılı programlar envanterinin çıkarılarak yurt devam ettirilmekte, sonuçları içindeki ve yurt dışındaki nispeten geliştirilebilir olan profesyonel mağaracılar için programlar önümüzdeki dönem için öncelikli konuların başında haritalama çalışmasını içeren bir gerçekleştirilecek projeler için gelmekteydi. Bu nedenle stratejik kaynak oluşturulmuş ve alternatif kaynak niteliğinde olmaktadır. öncelik ve hedefler doğrultusunda turizmin gelişmesi için imkân İzmir’in rekabet avantajı olduğu 2009 yılında ‘Turizm ve Çevre’ yaratılmıştır. uyumlu olarak çeşitli destek mekanizmalarını çalıştıracaktır. 2010-2013 dönemi için hazırlanan bölge planında turizmin geliştirilmesi yine kentimiz başlığında 2010 yılında ise ‘Turizmde Rekabet Edebilirlik ve Yenilik’ başlığı ile iki mali destek programı uygulanmış ve bu programlarla yaklaşık 16,5 milyon TL mali kaynak, turizmin geliştirilmesi ve turizm değerlerinin arttırılması için aktarılmıştır. Ödemiş ilçesinin Birgi Belediyesi tarafından yönetilen projede Birgi’nin özel tarihi ve kültürel dokusunu, görsel algılama ve çevre düzeniyle iyileştirerek; tarihi, doğal ve kültürel varlıklarını koruma bilinci altında birleştirip, yerli ve yabancı turistlere sunumu İZKA aynı zamanda bölgede sağlanarak bölgenin ekonomik yeterince bilinmeyen turistik yapısı canlandırılmıştır. değerlerin tespit edilmesi ve bu değerlerin turizmde ürün geliştirilmesinde kullanılmasına yönelik çalışmalar yapmaktadır. İzmir kentsel pazarlama stratejik planında ortaya çıkan marka vaadi de bu çalışmaların altlığını oluşturmaktadır. “İzmir, gizli kalmış cevherleriyle size unutulmaz İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından yönetilen Agora Kazı Evi Restorasyon projesi ile İzmir ili Konak ilçesindeki Agora Kazı alanında mevcut 19. yüzyıl konut mimarisine ait tarihi yapı görsel algılama açısından restore edilmiş, mimarlık ve restorasyon saptanan, diğer turistik kentlere nazaran daha güçlü olduğu ve dünyada da gelişen eğimlere uygun olan “sürdürülebilir turizm” kapsamında; otel ve tesislerin eko duyarlı projelere geçmesi, mavi bayrak uygulamalarının yaygınlaştırılması, atıkların yeniden kullanılma/dönüşüm projelerinin uygulanması, çevreye duyarlı (yeşil anahtar programı, eko etiketleme, çevre kalite standartlarına uyan vb.) otellere ve turizm tesislerine destek ve teşvik sağlanması, yine bu bağlamda eko seyahat ve tur paketlerinin güncelleştirilmesi, İzmir ekonomisinde turizm payının arttırılması yönünde önümüzdeki dönemde İZKA’nın çalışmaları devam edecektir. çevrelerinde tanıtımı yapılmıştır. Doğal kaynakların varlığının turistlere verilmek istenen Restore edilen yapının iç mekân sürdürülebilir kılınması ve iyi mesaj "İzmir’in şimdiye kadar hiç fonksiyonlarının kent merkezindeki yönetilen süreçlerle turizm; bilmediğim birçok gizli cevheri arkeoloji müzesinde sergilenebilecek şehirlerin markalaşmasında en etkin varmış, burada sıkılmadan, buluntu sayısını arttırmış ve ve hızlı araçtır. Sürdürülebilirliğin hafızamda uzun süre yer edecek buluntular üzerinden yeni akademik sağlanması ve kentsel pazarlama deneyimler yaşamanın keyfini çalışmalara ışık tutacak Agora alanında yeni ivmelenmeye başlayan sürüyorum." dur. İzmir’in gizli Kazı Evi olarak düzenlenerek kent markalaşma sürecinin artarak kalmış cevherlerinin ortaya çıkması merkezinde kültür turizminin sürmesi, İZKA’nın önceliği olmaya için İZKA tarafından desteklenen gelişmesine destek verilmiştir. devam edecektir. değerler yaratır” marka vaadiyle 65 DOSYA M. Gökay ÜSTÜN Trakya Kalkınma Ajansı Genel Sekreteri Trakya’yı bilinen destinasyonlar arasında öne çıkarmayı hedefliyoruz Kalkınma ajansları, yerel dinamikleri harekete geçirmek ve planlama faaliyetlerinin yerelden yürütülmesini sağlamak amacıyla oluşturulmuştur. Kurumsal yapısı ve personel politikasına dikkat edildiğinde ajansların günümüz yönetişim anlayışına uygun yapılar olduğu kolaylıkla görülebilir. Ajanslar, bulundukları bölgedeki yerel potansiyelin tespiti, harekete geçirilmesi ve kalkınmaya dönüştürülmesi, istihdamın arttırılması, bölgeye yatırımcı çekilmesi ve bölgesel aktörlerin karar alma süreçlerine katılımı için politika ve stratejiler üretmektedir. Elinde çeşitli enstrümanlar bulunan ajansların en dikkat çekici yönü, nitelikli insan kaynağı yapısı ile yeni bir kalkınma perspektifini hayata geçirmiş olmasıdır. Ajanslar bölgede faaliyet gösteren işletmelere mali destekler vermek, bölgeye gelen yatırımcıların 66 işlemlerini takip etmek, bölgenin yatırım imkânlarını tanıtmak, sektörel araştırmalar yapmak ve bölge planı hazırlamak gibi çeşitli görevlerle donatılmıştır. Bu kapsamda yapılan sektörel araştırmalar, potansiyel taşıyan sektörlerin belirlenerek bu alanda “Trakya Kalkınma Ajansı, bölge turizmini sadece yurt içinde değil, uluslararası arenada da tanıtmaktadır.” bulunmaktadır. Özellikle Demirköy ve İğneada, eko turizm ve kıyı turizmi için bulunmaz bir örnektir. İstanbul’a sadece 2 saat uzaklıkta olan bu bölge, doğanın içinde vakit geçirmek isteyen ziyaretçilere kapılarını sonuna kadar açmaktadır. arttıracak, yöresel ürünlerin pazara coğrafyası, kültürel kimliği ve sunulmasını hızlandıracak, bölgede doğal kaynakları ile muhtemel girişimciliği geliştirerek mal ve ziyaretçilere eşsiz imkânlar hizmet girişini teşvik edecektir. sunmaktadır. Trakya aynı anda üç Özellikle turizm alanında rekabetçi denize (Marmara, Ege, Karadeniz) olan yörelerde kalkınma ajansları kıyısı olan tek bölgedir. Trakya’nın Marmara Ereğlisi, Vize, Kırklareli ve Edirne ise Trak, Roma, Bizans ve Osmanlı mirasını bir arada tutan tarihi eserlerin bulunduğu destinasyonlardır. Arkeoloji turizmi, inanç turizmi ve tarih turizmi açısından zengin olan bu şehirler, sektördeki rakiplerine fark atacak birçok değere ev sahipliği yapmaktadır. Tekirdağ Merkez, Şarköy, Keşan ve Enez hattı boyunca uzanan Güney Trakya, turizm alanında su sporları, tarih ve kültür turizmi, yamaç paraşütü, kıyı turizmi, şarap turizmi ve eko turizm için önemli merkezler bulunmaktadır. Bu yerlerde cazibeyi arttırmak amacıyla altyapı yenileme tarafından yürütülen turizm destek kuzey bölümünde longoz ormanları çalışmaları devam etmektedir. yatırımların özendirilmesi ve istihdamın arttırılması üzerine kurgulanmıştır. Birçok kalkınma ajansının, geliştirmek için üzerinde mesai harcadığı sektörlerin başında turizm gelmektedir. Turizm, bölgesel kalkınmada en etkin araçlardan biri olarak görülmektedir. Bölgeye turist çekilmesi altyapı yatırımlarını faaliyetleri, bölgesel kalkınma ve turizm arasındaki ilişkiyi daha iyi anlamak için bir fırsattır. Söz konusu destek faaliyetlerini Trakya Kalkınma Ajansı da yürütmektedir. Türkiye’nin Avrupa’ya açılan tek kapısı olan Trakya Bölgesi, birçok doğal ve tarihi güzelliği bünyesinde barındırmaktadır. Bölge, tarihi, 67 Yatırımların tamamlanması ve hizmet kalitesinin artmasıyla birlikte bölge, ilerleyen yıllarda önde gelen turizm destinasyonları arasına katılacaktır. Bu süreçte bölge turizmine, Trakya Kalkınma Ajansı’nın da çeşitli katkıları olacaktır. Trakya Bölgesi’nin turizm alanında rekabetçiliğini arttırmak ve bölgeyi bilinen destinasyonlar arasında yukarı sıralara taşımak, Trakya Kalkınma Ajansı’nın turizmdeki temel hedefidir. Bu hedefleri gerçekleştirmek için ajans, aktif olarak faaliyete geçtiği 2009 yılından bu yana birçok çalışma yapmıştır. Bu çalışmalar Trakya Turizm Master Planı, turizm tanıtım faaliyetleri ve turizmciye verilen mali destekler başlıkları altında ele alınabilir. Trakya Turizm Master Planı Bir destinasyonun turizm gelirlerini arttırmak için planlı bir politika takip edilmesi şarttır. Plansız “Trakya Kalkınma Ajansı, otel yenileme, sokak sağlıklaştırma, restorasyon, renovasyon ve servis kalitesinin arttırılması gibi konularda yatırımcılara ve kamu kurumlarına mali destek sağlamıştır.” yapılan turizm belki kısa vadede bir büyüme sağlayabilir ancak orta ve uzun vadede hem yerel halka hem turizmciye hem de kamuya ciddi sıkıntılar yaşatacaktır. Bunun örneklerini hem ülkemizde hem de dünyada çokça görmek mümkündür. Doğal kaynakların hunharca katledilmesi, ekolojik hayata verilen zararlar, çevre kirliliği ve betonlaşma, sürdürülebilirliği olmayan turizm aktiviteleri plansız turizm faaliyetlerinin kötü sonuçlarından sadece birkaçıdır. Trakya Kalkınma Ajansı, sürdürülebilir bir turizm anlayışını Trakya Bölgesi’nde hâkim kılabilmek için işe ilk olarak nitelikli bir ‘Turizm Master Planı’ hazırlamakla başlamıştır. Çalışmalarına 2011 yılında başlanan plan, turizm alanında bir marka olan Boğaziçi Üniversitesi Turizm İşletmeciliği Uygulama ve Araştırma Merkezi (TUYGAR) ile birlikte yapılmıştır. Bu süreçte Boğaziçi Üniversitesi’nden akademisyenler ve ajansımız uzmanları görev almıştır. Planın temel felsefesi, bölgede turizm hacmini sürdürülebilirlik ilkeleri çerçevesinde arttırmak ve turizmde çeşitliği sağlamak olarak öne çıkmıştır. Ayrıca planda bölgenin kalkınmasında turizmin etkisini güçlendirmek amacıyla somut öneriler getirilmiştir. Planın hazırlık aşamasında yönetişim ve iş birliği ilkelerine özellikle dikkat edilmiştir. Süreç içerisinde İstanbul’da bin kişiden oluşan bir grup üzerinde pazar araştırması yapılmış; Trakya’da ise 1560 katılımcı ile algı ve tutum anketi gerçekleştirilmiştir. Katılımcılığı sağlamak amacıyla üç ilde geniş katılımlı çalıştaylar tertip edilmiş; çalıştaylara sivil toplum kuruluşu, özel sektör ve kamu kesiminden temsilciler davet edilmiştir. Ayrıca İstanbul’da birçok tur operatörünü bir araya getiren bir odak grup toplantısı düzenlenmiş ve Trakya’nın bir turizm destinasyonu olabilmesi için neler yapılması gerektiği işin uzmanlarına sorulmuştur. Planı hazırlayan akademisyen grubun bölgeyi tanıması için kapsamlı bölge ziyaretleri gerçekleştirilmiş; tarihi ve doğal değerler yerinde görülmüştür. 68 Turizm tanıtım faaliyetleri Turizm master planında öngörülen stratejiler çerçevesinde Trakya Kalkınma Ajansı, Trakya Bölgesi’nin turizm ekonomisindeki payını arttırmak ve destinasyonların tanınırlığını yükseltmek için tanıtım ve pazarlama çalışmaları yürütmektedir. 2012 ve 2013 yıllarında EMITT Fuarı’nda Trakya Bölgesi, Trakya Kalkınma Ajansı çatısı altında tanıtılmıştır. Turizm tanıtımında bütüncül yaklaşımı benimseyen ajans, üç ilin il kültür ve turizm müdürlükleri ile ortaklaşa hareket etmektedir. Trakya’da yapılabilen farklı turizm türlerinin ön plana çıkarıldığı, tarihi ve doğal varlıkların anlatıldığı stantlarda, yöresel ürünler ziyaretçilerin beğenisine sunulmuştur. Tanıtım çalışmalarında kullanılmak üzere ajans tarafından birçok broşür, kitapçık, turizm haritası, fotoğraf albümü, kent rehberi ve afiş hazırlanmıştır. Söz konusu materyallerin toplantı ve sunumlarda binlerce insana ulaşması sağlanmış, özellikle İstanbul’da bulunan tur operatörlerine ve turizmcilere özel gönderimler yapılmıştır. Bu çalışmaların bir sonraki ayağını geniş kitlelere ulaşacak reklam ve tanıtım faaliyetleri oluşturacaktır. Ajansımız bu tür aktivitelerde kendi dinamik ekibi ile birlikte, profesyonel firmalardan destek almaktadır. Trakya Kalkınma Ajansı, bölge turizmini sadece yurt içinde değil, uluslararası arenada da tanıtmaktadır. Kırklareli Valiliği tarafından 2012 yılında Makedonya’da düzenlenen Kırklareli Günleri’ne destek veren ajansımız, Vize’nin sakin şehir (Cittaslow) unvanını almasında da önemli rol oynamıştır. Turizmcilere verilen mali destekler Trakya Kalkınma Ajansı, 2010 ve 2011 yılında çıktığı mali destek programlarında birçok yatırıma destek vermiştir. Otel yenileme, sokak sağlıklaştırma, restorasyon, renovasyon ve servis kalitesinin arttırılması gibi konularda yatırımcılara ve kamu kurumlarına mali destek sağlayan ajans, bölgede turizmin geliştirilmesi için çalışmaya devam etmektedir. Trakya Kalkınma Ajansı’nın destekleri arasında Havsa Kaymakamlığı’nın “Mimar Sinan Eserleriyle Yaşıyor” projesi dikkat çekmektedir. Toplamda 588 bin TL’ye mal olan projenin %73’ü ajans tarafından karşılanmıştır. Bu rakam 430 bin TL’ye tekabül etmektedir. Proje ile Sokullu Kasım Paşa Külliyesi’nin içinde yer alan Sokullu Mehmet Paşa Camisi’nin son cemaat yerinin ve külliyeye ait çeşmenin yenilenmesi gerçekleştirilmiştir. Yenilenme ile eserler turizme kazandırılacak ve sektörün gelişimine katkı sağlanacaktır. Kurulduğu günden bu yana buna benzer birçok projeye mali destek sağlayan Trakya Kalkınma Ajansı, projelerin sürdürülebilirliğine büyük önem vermektedir. Değerlendirme sürecinde tüm projelerin sürdürülebilirliği ayrıntılı olarak incelenmektedir. Kabul edilen projelerin sağlıklı bir şekilde işleyip işlemediğini takip amacıyla izleme ve değerlendirme çalışmaları titizlikle yürütülmektedir. Sürecin her aşamasında rapor tutulmakta, verilen kaynağın doğru kullanılıp kullanılmadığı izlenmektedir. Bugüne dek turizm alanında 7 projeye 1 milyon TL’nin üzerinde hibe desteği veren Trakya Kalkınma Ajansı, gelecek dönemde de mali destekler hususunda turizme dönük projelere ağırlık vermeye devam edecektir. Bölgenin kalkınması ve refahın artmasında turizmin öneminin farkında olan ajansımız, doğal kaynakların korunması ve turizmde sürdürülebilir büyümenin sağlanması için desteklerini sürdürecektir. 69 DOSYA N. Bahadır ŞANVER Zafer Kalkınma Ajansı Tanıtım ve Koordinasyon Birimi Başkanı Bölge turizminin potansiyeline ivme katıyoruz Kalkınma ajansları iktisadi ve sosyal gelişimle ilişkili olarak geniş bir görev alanına sahiptirler. Ajans görevleri arasında; bölgesel Planlama, araştırma, yatırım çekme, kurumlar arası stratejik iş birliklerine ön ayak olma ile birlikte faaliyet gösterdikleri bölgedeki aktörlerin çeşitli proje ve faaliyetlerine yönelik mali (hibe) destekler ve eğitim/danışmanlık destekleri yer almaktadır. Bu doğrultuda, ülkemizin hemen hemen her bölgesinde gelişme ve refah artışı için kritik bir sektör olan turizm sektörü kalkınma ajansları için de özel bir ilgi ve çalışma alanını teşkil etmektedir. Zafer Kalkınma Ajansı, Afyonkarahisar, Kütahya, Manisa ve Uşak illerinden oluşan ve “TR33 Bölgesi” adıyla anılan bölgede faaliyet göstermektedir. Bölge 70 termal/sağlık turizmi açısından kritik önem arz etmektedir. Bugün Afyonkarahisar ili merkezinde 10’a yakın 5 yıldızlı otel faaliyet göstermekte veya faaliyete geçmek üzeredir. Afyon Kocatepe Üniversitesi Tıp Fakültesi ve Hastanesi’nin bu alanda özel çalışmaları vardır. Benzer şekilde Kütahya, Manisa ve Uşak illeri ve ilçelerinde önemli jeotermal merkezler bulunmaktadır. Bunun yanında bölgede tarih ve kültür turizmi anlamında Frig, Lidya ve Osmanlı medeniyetlerinden önemli eserler mevcuttur: Uşak’taki Karun Hazineleri, Frig Vadisi, Sardes (Salihli) antik kenti, Aizanoi antik kenti (Çavdarhisar, Kütahya) başta olmak üzere pek çok değer ve eser “Zafer Kalkınma Ajansı, bölge aktörleri ile birlikte bölgedeki turizm merkezlerinin potansiyellerin daha iyi değerlendirilmesi için çalışmakta.” turizminde ise Murat Dağı ve Ulubey Kanyonları gibi alanlar ön plana çıkmaktadır. Akla ilk gelen bu değerlerle birlikte dört ilin merkez ve ilçelerinde sağlık, kültür ve doğa turizmine ilişkin sayısız turizm değeri bulunmaktadır. Kütahya ve Manisa’nın Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın belirlediği 15 “marka kent” arasında yer almaları çalışmalara ayrı bir ivme geliştirilmesi ve potansiyelin daha iyi değerlendirilmesi için çalışmaktadır. Bölge aktörleri bu önemli potansiyelden hareketle ajansımıza önemli projeler sunmaktalar. Öncelikle Zafer Kalkınma Ajansı’nın mali destek sağladığı turizm projelerinden birkaç örnek sunalım: Afyonkarahisar’ın kültürel ve turistik değerlerinin KİOSK Elektronik Tanıtım Cihazları ile Tanıtılması Projesi Afyonkarahisar İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü tarafından geliştirilen proje ile Afyonkarahisar’da turizm belgeli tesisler başta olmak üzere 18 ayrı mekâna dokunmatik kazandırmaktadır. ekranlı kiosklar (elektronik illerinin Osmanlı Devleti’ndeki Zafer Kalkınma Ajansı, bölge Afyonkarahisar’la ilgili her türlü rollerine bağlı olarak önemli yapılar aktörleri ile birlikte bu turizm bilgi, görsel ve yazılı olarak bu ve eserler bulunmaktadır. Doğa merkezlerinin planlı bir şekilde cihazlara yüklenmiş ve hizmete mevcuttur. Yine Manisa ve Kütahya tanıtım cihazları) yerleştirilmiştir. 71 sunulmuştur. 150 bin TL bütçeli projenin 107 bin TL’si ajansımızın hibe desteği ile gerçekleştirilmiştir. Kütahya Taşınmaz Kültür ve Tabiat Varlıklarının Yenici Tekniklerle Görselleştirilmesi (Kütahya Sanal Gezinti) Afyonkarahisar’daki projeye benzer ancak biraz daha kapsamlı bir proje Kütahya İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü tarafından gerçekleştirilmiştir. Kütahya’nın merkezinde, ilçe, belde ve köylerinde bulunan 1407 adet tescilli taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarının üç boyutlu ve panoramik görüntüleri çekilip, “Bölgemizdeki paydaşlarımız turizm ile ilgili olarak Ajansın mali destek programlarına büyük rağbet göstermektedir.” veri tabanına kaydedilen eserler internet aracılığı ile yayınlanarak insanlara taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarının içinde sanal tur yaptırılmıştır. Yaklaşık 500 bin TL değerindeki projenin 450 bin TL’si TL bütçeli proje kapsamında Uşak’ın önemli tarihi ve kültürel mekânlarının fiziki eksiklikleri giderilerek bu alanlardaki hizmet kalitesi arttırılmıştır. Uşak’ın önemli tarihi ve kültürel mekânlarına yön ve bilgilendirme levhası yerleştirilerek fiziki kalitede de iyileşme sağlanmıştır. Hediyelik Eşyada Manisa Markası Projesi Proje, Manisa’nın tarihi ve folklorik değerlerinin tanıtılacağı ajansımız tarafından karşılanmıştır. el sanatı ürünleri alanında Uşak İl Özel İdaresi tarafından amaçla tasarım, eğitim çalışmaları “Tarihi Fark Et!” Projesi gerçekleştirmeye yöneliktir. Proje görüntüler künyeleri ile birlikte 190 bin TL’si ajansımızın hibe bilgisayar veri tabanına kaydedilmiş, desteği ile sağlanan 227 bin araştırmalar yapmaya ve bu arşivi için il genelinde yapılan alan çalışmalarında 7399 adet fotoğraf ve 75 HD video kaydından oluşan dijital bir arşiv kurulup, 89 el sanatı ustasının bilgileri envantere kaydedilmiştir. Proje ekibinin Manisa temalı hediyelik eşya ve aksesuar koleksiyonlarına örnek oluşturmak için hazırladığı 380 tasarım üreticilere dağıtılmış, istenen niteliklere uygun 426 el sanatı ürün satın alınıp kataloglanmıştır. Projenin tanıtımı bir basın toplantısı ile yapılmış; projeye katılan üreticiler, kooperatifler ve derneklerle bir sergi ve el sanatları çarşısı düzenlenmiş, üç fuara katılım sağlanmıştır. Yine proje kapsamında bir tasarım yarışması düzenlenmiş ve başarılı olan tasarımlara para ödülü verilmiştir. Manisa İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü tarafından yürütülen projenin bütçesi 205 bin TL olup, 185 bin TL’si ajans tarafından karşılanmıştır. 72 Bu örneklerden görüldüğü üzere aktörlerinin katılımcılığı ile tanıtmak değil, aynı zamanda dört bölgemizdeki paydaşlarımız turizm hazırlanan planda turizm sektörü ili mümkün olduğunca ortak bir ile ilgili olarak ajansın mali destek büyük önem arz etmektedir. programlarına büyük rağbet Bölge Planı hazırlık çalışmaları destinasyon olarak yansıtmaktır. göstermektedir. Zafer Kalkınma kapsamında Ajansımız “TR33 Zafer Kalkınma Ajansı Ajansı turizm desteklerinde yalnızca Bölgesi Turizm Stratejisi ve faaliyetlerindeki çeşitliliğe paralel kamu ile sınırlı kalmamış; özel Operasyonel Programı” başlıklı bir olarak paydaşları ile birlikte sektörden de pek çok proje ajansa çalışma hazırlamaktadır. Bu çalışma sunulmuştur. Bu kapsamda Kütahya dört ilin turizmi ile ilgili bir yol turizm alanında önemli faaliyetler ve Manisa’dan iki otel renovasyon haritası sunmakla birlikte illerin bir çalışmaları ile ilgili ajansımızdan arada ele alınmasını ve birbirlerinin hibe desteği almıştır. potansiyelini desteklemesini Zafer Kalkınma Ajansı’nın turizme sağlayacaktır. yürütmeyi sürdürecektir. Orta ve uzun vadede yerel kaynakların daha etkin kullanılması, potansiyelin değerlendirilmesi, altyapı ve üstyapının planlı ve koordineli bir ilgisi yalnızca mali desteklerle Dört ilin turizm kapasitesinin biçimde geliştirilmesi, yurt içinde sınırlı değildir, farklı açılardan arttırılması ile ilgili bir diğer ve yurt dışında etkin tanıtım kapasite geliştirme çalışmaları çalışma ortak şekilde katılım yapılması ve turizmin sürdürülebilir sürdürülmektedir. Bunun en büyük sağlanan turizm fuarlarıdır. bir gelişme perspektifiyle ele ayağını planlama faaliyetleri Kalkınma ajanslarının kurulması oluşturmaktadır. Zafer Kalkınma ile illerin EMITT ve Travel Turkey alınması için faaliyetler devam Ajansı, diğer kalkınma ajansları gibi gibi önemli turizm fuarlarına bölge planı hazırlamakla sorumludur. bulundukları bölgedeki kalkınma Bölge planı, Ulusal Kalkınma Planı ajansları çatısı altında katıldıkları ile eşgüdüm halinde hazırlanan ve görülmektedir. Zafer Kalkınma diğer alt ölçekli planlar üzerinde Ajansı da bugüne kadar 2011 ve bağlayıcılığı bulunan, bölgenin 2012 yıllarında Travel Turkey ve gelişimi ile ilgili vizyon ve gelişim 2013 yılında EMITT fuarlarına eksenlerini tanımlayan planlardır. katılarak Afyonkarahisar, Kütahya, Zafer Kalkınma Ajansı halihazırda Uşak ve Manisa illerini tanıtmıştır. çalışmalarını takip etmeleri, katkı 2014 - 2023 Bölge Planı hazırlama Bu fuar katılımlarında kritik olan ve katılım sağlamaları oldukça çalışmaları yürütmektedir. Bölge yalnızca katılım sağlayarak illeri önemlidir. edecektir. Kalkınma ajansları gün geçtikçe kendi kaynakları ve sağladığı ‘network’lerle pek çok alanda olduğu gibi turizm alanında da etkili ve faydalı kurumlar olarak dikkat çekecektir. Bu nedenle turizmle doğrudan ve dolaylı olarak ilişkili aktörlerin kalkınma ajansı 73 DOSYA Gülermak AŞ Polonya’da Türkiye’yi tanıtıyor GÜLERMAK Ağır Sanayi İnşaat ve Taahhüt AŞ, kültür, eğitim, sanat gibi toplumu yönlendiren ve geliştiren alanlarda projeler geliştirmekte ve bu projelere finansal destek sağlamaktadır. Faaliyetlerini yalnız Türkiye sınırlarında değil, ülkemizi tanıtmak ilkesi ile yabancı ülkelerde de sürdürmektedir. Varşova Metrosu Projesi ile Polonya’ya Türk markasını inşa eden Gülermak, bu amaçla sosyal faaliyetlerde de ülkede ismini duyurmaktadır. 2013 yılı TürkiyePolonya Dostluk Anlaşması’nın imzalanmasının 90. yıldönümüdür. Bu kapsamda Polonya’da faaliyet gösteren sivil toplum örgütü olan Polonya Türkiye İş Adamları Derneği (POTİAD) etkinlikler düzenlemektedir. Bunlardan biri Polonya’da Türk Günü olarak kutlanan 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı etkinliklerini de 74 kapsayan 19-30 Nisan tarihleri arasında başkent Varşova’da düzenlenen Türkiye-Polonya Dostluk Günleri’dir. Polonya’daki tüm vatandaşların davetli olduğu bu etkinlikler kapsamında; Gülermak ailesi tarafından 14 Nisan günü Hacettepe Senfoni Orkestrası, Polonya Radyosu’nda konser vermek üzere davet edildi. Varşova Üniversitesi ile koordineli yapılan bu programda 2013 yılında 100. doğum yılı kutlanan Polonyalı 20-21 Nisan günleri Varşova eski Türkiye-Polonya Dostluk Günleri’nin şehir yaya bölgesinde Türk dostu son aktivitesi olarak 22-30 Nisan Adam Mickiewicz Anıtı önünde tarihlerinde Varşova’da düzenlenen Turizm Bakanlığı ile birlikte sponsor olunan Türk gecesi 19 Nisan akşamı Türkiye’den gelen dansçı ve orkestraların katılımları ile gerçekleşti. Türkiye Cumhuriyeti Varşova Büyükelçisi Yusuf Ziya Özcan’ın da katıldığı bu gecede, Polonyalı birçok devlet görevlisi ve “Türkiye-Polonya Dostluk Günleri Türk Filmleri Haftası’na da Sokak Festivali” adı altında bir Gülermak, sponsor olarak katkı organizasyonla, çadırlarda Türk verdi. iş adamı da yer aldı. besteci Lutoslawski ve Türk bestecilerin eserleri çalındı. ürünlerinin ve firmalarının tanıtımı yapıldı. Festival süresince Türk halk Gülermak; kültür, eğitim ve sanat oyunları ekibi, Türk müziği grupları alanlarındaki faaliyetlerini ve ve Karagöz gösterileri ile ülke desteklerini arttırarak devam değerlerimiz tanıtıldı. ettirmeyi hedefliyor. 75 DOSYA Görkem Gül Duman Gülsan İnşaat Sanayi Turizm Nakliyat ve Ticaret A.Ş. Yönetim Kurulu Üyesi Gülsan, Harput’ta bir kültür mirasını tarihe kazandırdı “Harput Şefik Gül Kültür Evi” Sosyal sorumluluk çatısı altında, kültürel çalışmalara yıllardır desteğini sürdürmekte olan Gülsan Şirketler Grubu, bu niyetinin en son ürününü Elazığ/Harput’ta yaklaşık 200 yıllık bir konağın onarılması projesiyle sundu. Tarihi kimliğine uygun olarak onarılan bu konağın bilinen geçmişi, 19. yüzyılın başına dayanıyor. Harput’un günümüze ulaşabilen nadir sivil mimari yapılarından biri olan bu yapı, Gülsan tarafından öncü bir örnek olarak kente kazandırılmak üzere satın alındı. Yapının restorasyon projesi ÇEKÜL Vakfı Başkanı Prof. Dr. Metin Sözen önderliğinde, Yüksek Mimar Metin Keskin tarafından hazırlandı ve Gülsan tarafından gerçekleştirildi. 2005 yılında “Harput Şefik Gül Kültür Evi” adı verildi ve bir “Müze Ev” olarak halkın hizmetine açıldı. Konağın restorasyonu bölgede yaşayan özel taş ustaları tarafından geleneksel yapım yöntemleri ve yöreye ait malzemeler kullanılarak gerçekleştirildi. Tüm çalışmalar üniversiteler, akademisyenler ve sivil toplum örgütleri ile beraber yürütüldü. Gülsan, önemli bir sosyal sorumluluk üstleniyor Gülsan, yıllardır topluma değer katacağına güvendiği proje ve kurumları destekliyor. Faaliyet gösterilen bölgelerde projeler üreterek ya da projelere entegre olarak topluma uzun vadeli fayda yaratmayı hedefliyor. Harput hem ülkemizde hem de yurt dışında özel bir konuma sahip bulunuyor. Burada zengin ama ne yazık ki erozyona uğramış bir kültür ortamı var. Harput kültür iklimini yaşatmaya çalışmak elbette ki büyük bir sorumluluk anlamına geliyor. Biz Harput’u yaşatma girişimimizi planlarken işe önce sivil mimari 76 örneği bu evin restore edilmesi ile başladık. Akabinde “Kentler pazarlarından doğar” mantığı ile arastanın ayağa kaldırılmasının doğru olacağını hesap ettik. Ne var ki bürokratik engellerden dolayı bu ikinci etapta daha fazla ilerleyemedik. Burada çok katlı betonarme, bölge mimarisine uymayan, hatta Harput Kalesi’ni gölgeleyen yapılar yükselmiş durumda. Elbette şehirleşme doğal bir süreç. Fakat kentleşme kendi geleneksel ögelerini yok ederek yükselmemeli. Bu projeyi hayata geçirirken amacımız başarılı bir restorasyon projesi çıkarmak ve bunun da bölgeye örnek olarak yeni ve doğru restorasyon projelerinin çıkmasına önayak olmaktı. Bunlardan ayrı olarak restorasyon esnasında yerel iş gücü kullanmak, kullanılan malzemelerin yöreye ait olması, yapının özgün haline sadık kalınması gibi sorumluluklarımız var idi. Harput Şefik Gül Kültür Evi’nin bölgeye katkıları Bugün için diğer birçok bölgemiz gibi kültürel hafıza kaybının yaşandığı Harput kentinde de başta geleneksel yapılar olmak üzere, birçok iz ne yazık ki silinmiş durumda. Zaman içinde plansız büyüme ve birtakım yanlış imar uygulamalarıyla beraber buradaki doku daha da tahrip edilmiş ve neticede bölgenin bütününün algılanması iyice güçleşmiş. Şefik Gül Çevre Kültür Evi’nin restorasyonu sırasında ev ile içinde bulunduğu bölge bir bütün olarak ele alındı. Yani bu girişim salt bir sivil mimari restorasyonu olmanın dışında uzun vadede bir bedesten projesi ile beraber tasavvur edildi. Buradaki temel hedef, Ulu Cami ve Harput Kalesi çevresinde bir kültür odağı yaratarak, hareketin bu noktadan kentin bütününe aktarılması idi. Gerçekleştirilebilseydi Harput’un ticari hayatı canlanabilecek, içindeki 42 dükkân geleneksel mesleklere tahsis edilecekti. Bu dükkânlar dışında açık hava müzesi, kahvehane, butik otel ve lokantalar da tasarlanmış idi. Kaleye uzanan ana aks üzerinde yerleşen arasta, konaklama ve yeme-içme birimleri, Şefik Gül Kültür Evi’ni bu aksa bağlayan arkeolojik kalıntıların bulunduğu meydan farklı noktalarda Ulu Cami’nin bulunduğu meydanla ilişki kurar şekilde tasarlanmıştı. Harput’taki Şefik Gül Çevre Kültür Evi restorasyou ile Harput zaman içinde yeniden ilgi odağı oldu. Bugün için bu ev, kente gidenlerin görmeden dönmediği bir mekân haline geldi. Bu adım Yukarı Fırat Havzası’nın yeniden bir tarih-kültür-turizm merkezi olmasına katkıda bulunabilir. Doğru restorasyon projeleri sayesinde kısa, orta ve uzun vadede ülke için çok yönlü faydalar sağlanabilir. Harput’ta ne yazık ki restorasyon ve koruma projelerine sıklıkla rastlanmıyor. Dolayısıyla bu yapının bugün bölgeye bir kültür aşısı olarak hizmet verdiği düşünülebilir, turistik katkıları büyük olabilir. Bu yapı restore edildikten sonra ABD, Avustralya ve Avrupa’nın hemen hemen tüm ülkelerinden misafirlerimiz oldu. Burası ayrıca bürokratlar, konsoloslar hatta cumhurbaşkanları tarafından ziyaret edilen, merak edilen bir yer. Bunun da kent turizmine olumlu katkısı olduğu kolaylıkla söylenebilir. Marka şehirler oluşturmanın önemi Geçmişle yarın arasındaki bağını yeniden kurabilen, yaşam kültürlerini yeniden kazanabilen kentlerin uzun ömürlü olduklarını biliyoruz. Onarılan, yaşama katılan her geleneksel yapı tarihteki boşluğu yeniden dolduruyor. Böylelikle bu önemli geçmişe sahip birimler ayağa kalkıyor ve yaşamaya devam ediyor. Böylesi birikimle hayatına devam eden kentler turizm anlamında da bir hayli ilgi çekici oluyor. Kültürel olarak zengin kentlerin, ekonomik olarak da önemli değerler sağlayabildiğini biliyoruz. Harput’un tanıtımına yönelik çalışmalar Geçtiğimiz dönemde çalışmalarımızı bir vakıf çatısı altında toplamaya karar verdik. Bu vakıfla beraber vakit kaybetmeden Nisan ayında, bir de kültürel yayın girişiminde bulunduk. Gülsan Eğitim ve Kültür Vakfı’nın bir yayını olan çalışma “Şafak Uykusundaki Kent Harput” adını taşıyor. Bu yayın ile beraber Harput’un gerçeğe, dünden daha çok yaklaşacağına inanıyoruz. Ayrıca bölgeye ve tarihe ilgisi olanları da daha iyilerini yapmaya davet ediyoruz. 77 DOSYA Gültekin GÜVENSOY Güvensoy İnşaat ve Sanayi AŞ Yönetim Kurulu Başkanı Güvensoy İnşaat AŞ’den Beyaz-sakin-dingin-sıcak: KAR’S OTEL Güvensoy İnşaat AŞ tarafından restore edilen Kar’s Otel, Kars’ın Rus işgali altında olduğu dönemde Hollandalı mimarlar tarafından konut olarak tasarlanmıştı. Yıllarca onarım görmediği için harabeye dönmüş olan yapının dış kabuğu olduğu gibi korunmak suretiyle iç fonksiyonları değiştirildi; pencere doğramaları ve kapıları aslına uygun yenilenerek konuttan otele dönüştürüldü. Mimarisi son derece güçlü olan yapı içine 120-130 yıl sonra tekrar yerleşirken, kar-beyazsakin-dingin-sıcak kavramları, proje konseptinin anahtar kelimeleri oldu. Dış cephede taş ve ahşabın bir araya gelişi, iç mekân düzenlemelerinde de devam etti. Taşın ağırlığı, ahşabın sıcaklığı ile yumuşadı. Aşırıya kaçmayan, dengeli, dingin mekânlar hedeflendi. Kars sivil mimarisinde etkisi görülen Kuzey Avrupa mimarisinden faydalanmak, yeni tasarımı bu anlamda eskiye yaklaştırdı. 78 1878-1918 yılları arasında Kars’ın otele dönüştürülen Kar’s Otel; denetimini ellerinde bulunduran standart, süit ve çatı katındaki Ruslar, bu yıllar içerisinde sıra çift odalı Arpaçay Aile Connection dışı bir imar çalışmasına imza Suit odası olmak üzere toplamda 8 atarak, 1890 yılında Hollandalı odanın yanı sıra, zemin katında yer mühendislere yaptırdıkları ızgara alan bir restorana ve 30 kişilik VIP düzenli kent planı üzerinde Baltık toplantı odasına sahiptir. mimarisi tarzında binalar inşa etmişler ve kenti radikal bir biçimde modernleştirerek, tipik bir garnizon kentine dönüştürmüşlerdi. Kar’s Otel 2009 yılında Hürriyet Gazetesi’nin Türkiye genelinde düzenlediği en iyi restore edilmiş butik oteller yarışmasında ilk on Kar’s Otel, Kars Kalesi’nin içinde arasında yerini almıştır. 2010 ve yamaçlarında kurulmuş olan yılında da Siyaset Dergisi’nin organik dokuya sahip tarihi Kale düzenlediği ‘Yılın Turizm Ödülü’ İçi Mahallesi’nin düzlüğe ulaştığı ve adlı ankette de ilk on otel arasında ızgara düzenli bu kentsel genişleme yerini almıştır. Yine 2012 yılında planıyla buluştuğu noktada, Gazi Time Turkey’de Kar’s Otel yılın en Ahmet Muhtar Paşa Caddesi ile iyi butik oteli seçilmiştir. Türkiye Halit Paşa Caddesi’nin kesiştiği ulusal basında muhteşem sükse parselde konumlanmaktadır. Düğün yapan Kar’s Otel, ülke genelinde kesme bazalt taşlarından yapılma olduğu gibi yurt dışında da 2 katlı tarihi bir konut yapısı ile bulunduğu mekân, verdiği hizmet, bahçesindeki 2 katlı ardiye binasının rahat ve konforun yanında turizme otel fonksiyonuna uygun olarak verdiği katkılardan da adından sıkça restore edilmesiyle lüks bir butik söz ettirmiştir. 1988 yılında Kars Havaalanı’nın sivil hava ulaşımına açılması kentin turizm faaliyetlerini hızlandırmıştır. Ayrıca Sarıkamış bölgesinin 1991 yılında turizm merkezi ilan edilerek Sarıkamış Kayak Merkezi’nin hizmete açılması Kars’ı, kış turizminin önemli uğrak noktalarından biri haline getirmiştir. Geri planda kalmış Kars sivil mimarisi Kar’s Otel’in başlattığı ivmeyle de yeniden turistik bir değer olarak ortaya çıkmaya başlamıştır. Tüm bu gelişmelerin paralelinde 1995 yılında Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’nca Kars Kalesi ve çevresindeki tarihi dokuya yönelik koruma amaçlı bir plan devreye girmiştir. İnsanın ruhuna işleyen bu sıcak mekân misafirlerini evinde hissettirecek kadar konforlu, sıcak, huzurlu bir ortam ile hizmet veriyor. 79 DOSYA Mithat YENİGÜN Yenigün İnşaat Sanayi ve Ticaret AŞ Yönetim Kurulu Başkanı Yenigün AŞ Nehroz Kasrı'nın kapılarını ziyaretçilerine açtı Yüzyıllarca Süryanilerin yaşadığı Midyat’a yerleşen ilk Müslüman aile olan Nehrozlar tarafından 260 yıl boyunca ev olarak kullanılan kasır, 1600 yıl önce kilise mimarisi tarzında iki burçlu bir yapı şeklinde inşa edilmiş ve uzun yıllar Süryani kilisesi olarak kullanılmıştır. 1750’lerde Süryanilerin, civar aşiretlerin saldırılarından korunmak için Nehrozları Midyat’a davet etmesinden sonra bölgeye yerleşen aileye verilen eve Nehroz Kasrı; mahalleye ise Nehrozlar Mahallesi adı verilir. Nehroz Kasrı yüzyıllarca Nehroz (Yenigün) ailesinin evi olarak kullanıldıktan sonra 2009 yılında yöresel mimari tarzı korunarak restore edildi ve Kasr-ı Nehroz Otel adıyla yeni konuklarına kapılarını açtı. Aile bireylerinin yıllarca kullandığı birçok eşya ve aksesuarın sergilendiği kasrın mutfak olarak kullanılan odasında 80 Yenigün ailesinin kadınları yayıkta tereyağı yaparken, şimdi torun sahibi olan o zamanın küçük çocukları avluda oyun oynardı. Nehroz Kasrı, Kasr-ı Nehroz’a dönüştürülürken bu sıcak doku ve ev yaşantısının korunmasına ayrı bir özen gösterildi. Midyat, Mardin Havalimanı’na 75 kilometre, Diyarbakır’a 170 kilometre, Suriye sınırında yer alan Nusaybin’e 65 kilometre uzaklıktadır. İlçenin merkezindeki otogara, gümüşçüler çarşısına ve ziyaret edilebilecek kiliselerin birçoğuna yürüme mesafesinde olup, tarihi Midyat taş evlerinin arasında yer alır. Yenigün İnşaat AŞ tarafından restore edilen tesis iki tarihi binadan ibaret olup, 1600 yıllık geçmişe saygı duyularak çağdaş yaşama uygun bir şekilde tasarlanmıştır. Otelimizin ana bloğunda 9 adet standart çift kişilik (twin bed), 11 adet standart çift kişilik (french bed), 2 adet tek kişilik (single), 1 adet üç kişilik (triple) ve 1 adet süit toplam 24 oda bulunmaktadır. İkinci blokta ise 1 adet aile odası, 1 adet üç kişilik (triple) oda, 3 adet standart çift kişilik (double) oda olmak üzere toplam 5 oda yer almaktadır. Kasr-ı Nehroz Otel’de bulunan toplam 29 odanın her biri farklı mimari özelliklere sahip olarak düzenlenmiştir. Odalarımızda enerji-kart sistemi, plazma televizyon, klima, telefon, mini bar, emanet kasası, internet bağlantısı ve saç kurutma makinesi vardır. Son yıllarda güneydoğuya olan talebe bir parça katkıda bulunabilmek, personel eğitimini geliştirmek, karınca kararınca Midyat ekonomisine katkıda bulunmak başlıca hedeflerdir. Sadece duygusal fizibilite ile yapılan bu yatırımın ileriki yıllarda hak edeceği yeri alacağını ümit ediyoruz. Ülkemizde layıkıyla tanınmayan yerler çoğunluktadır. Bunların tanıtılması hem ülkenin zenginliğini ortaya çıkarır hem tanıtılan yerin ekonomisine katkı sağlar hem de turizmcilere yeni çalışma alanları açar. Turizm, spor ve sanatta olduğu gibi insanların duyularına hitap eden, dostluk ve kardeşlik duygularını pekiştiren en önemli öğelerdendir. Özellikle bölgenin ihtiyacı olan huzur ortamının gelişmesinde, tarihsel tanıtımın yanı sıra, insanların Anadolu’nun gerçek misafirperverliğini görüp, kültürel olarak da tanıması adına önemli bir araçtır. Bu nedenle bölgeye yatırım yapılması, iş imkânlarının yaratılması, etkileşim ve kaynaşmanın geliştirilmesi çok önemlidir. Biz, bölgenin tarihsel mirasının en estetik şekilde gelecek nesillere aktarılması amacıyla üzerimize düşeni yapmaktan son derece mutluyuz. 81 DOSYA Bülent ECZACIBAŞI İstanbul Kültür Sanat Vakfı Başkanı İstanbul İKSV ile kültür ve sanat dolu günler geçiriyor İstanbul, geçtiğimiz elli yıl içinde birçok farklı açıdan değişim ve dönüşüm geçirdi. Bu süreçte, önemli bir gelişim de kültür-sanat alanında yaşandı. İstanbul Kültür Sanat Vakfı’nın kurucusu Nejat Eczacıbaşı, İstanbul’da bir festival düzenleme fikrini 1960’lı yıllarda oluşturmaya başlamıştı. O zamanlar düzenlenen kültür-sanat etkinlikleri, bugünle karşılaştırıldığında yok denecek kadar azdı. On yılı aşkın bir planlama ve ön çalışma sürecinden sonra ilk İstanbul Festivali, Cumhuriyetin ellinci yılı kutlamaları kapsamında, 1973 yılında gerçekleştirildi. Birinci festivali takip eden yıllar boyunca İKSV, İstanbul’u dünya kültürsanat başkentleri arasında ön sıralara taşımak üzere çalışmalarını sürdürdü. 1982 yılında, daha sonra İstanbul Film Festivali adını alacak Sinema Günleri düzenlenmeye 82 başlandı. 1987, ilk İstanbul Bienali’nin gerçekleştirildiği yıldı. 1989 yılında İstanbul Tiyatro Festivali başlatıldı ve 1994 yılında İstanbul Caz Festivali de etkinlikler arasına katıldı. 2012 yılında ilk İstanbul Tasarım Bienali’nin düzenlenmesiyle İKSV, uluslararası nitelikte dört festival, iki bienal ve yıl boyunca özel etkinlikler gerçekleştiren bir kurum haline geldi. Bu etkinliklerin yanı sıra “Ülkemizde alanında uzman sanatçılar yetiştirmek, sanatçıların ve sanatseverlerin yurt dışıyla bağını kuvvetlendirebilmek için çalışmalar geliştiriyoruz.” hareket ediyoruz. İzleyici gelişimi daha fazla katkımız olabileceğini, bireylerin gelişimini desteklemek, hangi alanlardaki eksikleri devam eden faaliyetlerimiz arasında gidermek üzere çalışmalar artık İstanbul’un yanı sıra her yıl yürütebileceğimizi değerlendirerek altı farklı kenti de gezen sonbahar her yıl etkinliklerimizi yeniden film haftası Filmekimi, iki yılda gözden geçiriyoruz. Kültür-sanat bir düzenlenen Leyla Gencer Şan ve toplumun duyarlılaştırılması konularında “BitamBiöğrenci” gibi projeler geliştiriyoruz. Türkiye’nin katılımcı, çoğulcu ve sürdürülebilir kültür politikaları geliştirmesini önemsiyor, bunun için raporlar hazırlıyor, araştırmalar yürütüyor, sempozyumlar düzenliyoruz. İKSV aracılığıyla ülkemize faydalı genç alanında uzman sanatçılar yetiştirmek, sanatçıların ve sanatseverlerin yurt dışıyla bağını kuvvetlendirebilmek için çalışmalar geliştiriyoruz. Türkiye'deki etkinliklerinin başarı kriterlerinden ve dünyadaki güncel sanat biri de hitap ettikleri toplum üretimine katkıda bulunabilmek üzerinde olumlu etkileri olmasıdır. de hedeflerimiz arasında yer Biz de bir sivil toplum kuruluşu alıyor. Eser siparişleri vererek ve olarak çalışmalarımızda hep bu ortak yapımlar gerçekleştirerek bakış açısıyla, kültür ve sanat güncel kültür-sanat birikiminin İstanbul Kültür Sanat Vakfı olarak yoluyla toplumsal dönüşüme zenginleşmesine katkıda kültür ve sanat yaşamına nasıl katkıda bulunma misyonuyla bulunuyoruz. Yarışması ve Venedik Bienali’ndeki Türkiye Pavyonu ile Paris Cité des Arts misafir sanatçı programı gibi yurt dışında yürüttüğümüz projeler de var. 83 “Uluslararası basın ve yurt dışından sanatseverler festivallerimizi yakından takip ediyor.” geçirdiği dönüşüm ile İKSV’nin İKSV’nin en önemli özelliklerinden İstanbul’un kültür sanat biri, birçok konuda öncü görevini ortamındaki yükselişe dikkat çeken üstlenmesidir. Düzenlediğimiz yazılar yayımlandı. Eskiye kıyasla festival ve bienaller, çok geniş kentin bilinirliği ve popülerliği kapsamlı ve büyük katılımlı belirgin bir artış gösterdi. Ancak etkinliklerdir. 1973 yılından bu yana uluslararası standartlarda kültür- İKSV’nin, klasik müzik ve sinemadan sanat mekânlarına sahip olmayan tiyatroya, güncel sanattan kentimizin, dünya kültür-sanat caza kadar birçok alanda sanat merkezleri arasında ilk sıralarda sevgisinin ve beğenisinin ülkemizde bulunma hedefine hâlâ uzun bir yaygınlaşmasında en önemli yolu olduğu da ortada. İstanbul’un aktörlerden biri olduğunu söylemek içinde bulunduğu bu dönüşümün, mümkün. Geçtiğimiz kırk yıl boyunca kültür ve sanat etkinliklerinin İstanbul’un kültür-sanat yaşamının zenginleşmesiyle, şehircilik gelişimi arasında da paralellikler görülebiliyor. İstanbul son yıllarda dünya kültür-sanat gündeminde adını çokça duyurmaya başladı. Önemli yabancı yayın organlarında konusunda yapılacak ilerlemelerle ve gerçekleştirilecek altyapı çalışmalarıyla desteklenmesi şart. Bizler de düzenlediğimiz festivallerin bu yolda önem taşıdığına ve etkili olduğuna inanıyoruz. Uluslararası arenada görünürlüğümüzü arttırabilmek amacıyla yurt dışında basın toplantıları düzenliyor, uluslararası basın temsilcilerini festival ve bienallerimizde ağırlıyoruz. Bu çalışmalarımız sonucunda da uluslararası basın organlarında tüm festivallerimizden övgüyle bahseden yazılar okuyoruz. Yalnızca uluslararası basın temsilcileri değil, yurt dışından sanatseverler de festivallerimizi yakından takip ediyor. İKSV’nin düzenlediği etkinliklerin en belirgin özelliklerinden biri belki de İstanbul’un kendisi. Mekân yetersizliğinin de etkisiyle, 84 “Toplumun kültür ve sanat yoluyla gelişimine inanan şirketler ve yöneticiler, sosyal sorumluluk için ayrılan bütçelerini kültür ve sanat etkinliklerine aktarıyorlar.” Türkiye’den ve yurt dışından büyümeyle ölçülemeyeceğini, bu sanatçıları birlikte sanat üretimine büyümeye kültürel, sanatsal, yönlendiren, yalnızca bir kere sosyal gelişimin de eşlik etmesi yahut ilk kez gerçekleştirilen ortak gerektiğini düşünüyoruz. Bu tarihi binaları ve yapıları kültür hem kamu katkılarıyla hem de ve sanat mekânları olarak özel kuruluşların üstlendikleri de bireylerin kültür ve sanata kullanıyoruz. Bu kimi zaman sahne sponsorluklarla destekleniyor. ilgilerini ve bu etkinliklere altyapısının ve koltuk kapasitesinin Toplumun kültür ve sanat yoluyla ayırdıkları vakit ve enerjiyi gelişimine inanan şirketler ve arttırmaları gerekiyor. İstanbul yöneticiler, sosyal sorumluluk ve Türkiye, dünyanın belli başlı için ayrılan bütçelerini kültür ve kültür turizmi istikametlerinden sanat etkinliklerine aktarıyorlar. biri haline ancak bu şekilde, Ülkemizin 2023’te dünyanın en hepimizin ortak çabasıyla gelebilir. büyük ilk 10 ekonomisinden birine Kültür ve sanatı destekleyen bu sahip olması hedeflenirken biz de yöndeki çalışmaların, iş adamları kültür endüstrisinin ekonomideki ve şirketlere en büyük getirisi yetersiz kalmasına yol açsa da bir yandan da etkinliklerimizin dünyadaki diğer festivallerden farklılaşmasını sağlıyor. Hem sanatçılar hem izleyiciler için Aya İrini’de gerçekleştirilen bir konser deneyiminin benzersiz olduğunu söyleyebiliriz. Tarihi projeler gibi içerikleri yaratabildikçe uluslararası izleyicilerin ilgisinin ve hedefe ulaşmak için de hem kamu hem de özel sektör kuruluşlarının katılımının da arttığını görüyoruz. bu alandaki gelişimi destekleyici İKSV gibi kâr amacı gütmeyen sanat etkinliklerinin çoğalması, kültür kurumlarının çalışmaları mekanizmalar geliştirmesi, nitelikli sanatçıların ve sanat üretiminin desteklenmesi, her şeyden önce büyüme hedefinden payını de ülkemizin bu gelişimine mekânların çekiciliğinin yanı sıra, alacağını ümit ediyoruz. Ülkelerin katkıda bulunmanın verdiği gurur eser siparişleri, dünya prömiyerleri, gelişiminin yalnızca ekonomik olacaktır. 85 DOSYA D-Marin Turgutreis Uluslararası Klasik Müzik Festivali D-Marin Turgutreis Uluslararası Klasik Müzik Festivali, klasik müziğin ülkemizdeki gelişimi, daha çok dinleyiciye ulaşması, Türk sanatçılarının dünya çapında çalışmalara imza atmasına katkı sağlamak amacıyla 2005 yılından bu yana, Doğuş Grubu kurucu destekçiliği ile D-Marin Turgutreis’te düzenlenmektedir. Etkinlik, bir marinada düzenlenen ilk ve tek festival olma özelliği taşımaktadır. Dört gün süresince; günbatımı ve gece konserleri ile yedi konser sunan festival, ülkemizde sadece klasik müziğe yer veren ayrıcalıklı yerini korumaktadır. İlk üç senesinde Kemal Küçük’ün, son beş senesinde ise Yücel Canyaran’ın sanat yönetmenliğini üstlendiği festival, kronolojik olarak aşağıdaki sanatçı ve orkestralara ev sahipliği yapmıştır. 86 Birincide tema sevgi ve barıştı “D-Marin Turgutreis Uluslararası Klasik Müzik Festivali” ilk kez 10-13 Eylül 2005 tarihlerinde gerçekleşmiştir. “Sevgi ve Barış” temalı festival için Kos, Kalimnos ve Laros Adaları’ndan Turgutreis’e tekne seferleri düzenlenmiştir. Festival’in konukları; Rengim Gökmen/Alexander Markov/Bursa Bölge Devlet Senfoni Orkestrası, Işın Metin/Gülsin Onay/Bilkent Senfoni Orkestrası, Vesna Souc/ İdil Biret/Belgrad Oda Orkestrası, Gülsin Onay/Bilkent Senfoni “Festival, klasik müzik dergisi Andante’nin organizasyonu olan 2012 Donizetti Klasik Müzik Ödülleri kapsamında “Yılın Klasik Müzik Etkinliği” seçildi.” İkincinin konusu aşk ve sevgi “Aşk ve Sevgi” temalı ikinci Festival, 25-28 Ağustos 2006 tarihleri arasında gerçekleşmiştir. Gürer Aykal/Güher-Süher Orkestrası, Pera Quartet/Nusret İspir, Anjelika Akbar/Elif Yurdakul, Cihat Aşkın/Gülden Teztel Festival konuklarıdır. Ulusaldan Evrensele 30 Ağustos-02 Eylül 2007 tarihleri arasında üçüncüsü düzenlenen Festival’in teması; değerli müzik adamı Ahmed Adnan Saygun’un doğumunun 100. yılı nedeniyle “Ulusaldan Evrensele” olarak belirlenmiştir. Emil Tabakov/Shlomo Mintz/Mesut İktu/Bilkent Senfoni Orkestrası, Büyük Moskova Klasik Pekinel /Hakan Aysev/Burçin Bale Topluluğu, Gürer Aykal/Han-Na Çilingir/ Bolşoy-Kirov-Münih- Chang/Simge Büyükedes/Borusan Madrit solistleri/Bilkent Senfoni İstanbul Filarmoni Orkestrası, Orkestrası, Aleksander Rahbari/ Rengim Gökmen/Kit Armstrong/ Ilia Gringolts/Cemal Reşit Rey Doğuş Çocuk Senfoni Orkestrası, Senfoni Orkestrası, Rengim Gökmen Rengim Gökmen/Gülsin Onay/ Papavrami/Cana Gürmen, Saygun /Jiri Barta/İzmir Devlet Senfoni Mirjam Tschopp/Cumhurbaşkanlığı Quartet, Uzel Ametist Klarnet Orkestrası, Rengim Gökmen/ Senfoni Orkestrası, Rüya Taner/ Beşlisi’dir. Gülsin Onay/Doğuş Çocuk Senfoni Cihat Aşkın, Sevil Ulucan/Nihan Orkestrası, Hakan Şensoy/Hasan Gökçe Yorgun/Arslan Büyükkaya/ Nil Kocamangil/Filarmonia İstanbul, Şirin Pancaroğlu/Tatjana Masurenko /Kornelia Brandhkamp, Tedi 87 Atalay/Cana Gürmen, Alexander Orkestrası, Bolşoy ve Kremlin Melnikov/Jan Erik Gustafsson konuk Balesi Baş Dansçıları, Rengim olmuşlardır. Gökmen/Nicola Martinucci/The Trio Nota Bene/Doğuş Çocuk Senfoni Vatan Sevgisi 22-25 Ağustos 2008 tarihleri arasında dördüncüsü “Vatan Sevgisi” temasıyla düzenlenen festivalde; Klaus Weise/Maxim Fedetov/ Orkestrası, Hector Ulises Passarella Tango Sekizlisi, Erol Erdinç/Şenol Talınlı, Görkem Ezgi Yıldırım, Ayça Varlıer, Onur Turan/İzmir Devlet Büyük Besteciler, Usta Yorumcular 22-25 Temmuz 2009 tarihleri arasında beşincisi düzenlenen festivalde tema; “Büyük Besteciler, Usta Yorumcular” olarak belirlendi. Festivale; İbrahim Yazıcı/Fazıl Say /Patricia Kopatchinskaja/Aykut Köselerli, İzmir Devlet Senfoni Senfoni Orkestrası, Ezgi Anıl, Elnara Orkestrası/Yalçın Adıgezalov/ Kerimova/Orfeon, Jülide Yalçın Sun Huang, Antonio Anselmi/ Bilkent Senfoni Orkestrası, Maxim Dittgen, Ece Tokatlı Sayarı, Trio Fedetov/İdil Biret/Moskova Senfoni Ephesus konuk olmuşlardır. I Musici di Roma, Rudolf Bible/ Symphonieorchester der Volksoper Wien, Hande Dalkılıç, İzmir Barok, Zeynep Üçbaşaran konuk olmuşlardır. Müzikte Romantizm 19-20 ve 22-23 Temmuz 2010 tarihleri arasında altıncısı gerçekleştirilen “D-Marin Turgutreis Uluslararası Klasik Müzik Festivali”nin teması; Romantik Dönem’in iki büyük dehası Schumann ve Chopin’in doğumlarının 200. yılı nedeniyle “Müzikte Romantizm” olarak belirlenmiştir. Festivale; Royal Philharmonic, İdil Biret/ Fazıl Say ve Arkadaşları/Çukurova Senfoni Orkestrası/Emin Güven Yaşlıçam/Halit Turgay/Jonathan Leatwood/Burak Bilgili/ Perihan Nayır/Tuncay Kurdoğlu/Gökhan Koç /Murat Karahan konuk olmuşlardır. Romantizmden Modernizme 09-10 ve 12-13 Temmuz 2011 tarihleri arasında yedincisi “Romantizmden Modernizme” temasıyla düzenlenen “D-Marin Turgutreis Uluslararası Klasik Müzik Festivali”ne; Moskova Tchaikovsky Senfoni Orkestrası/Vladimir Fedoseyev/Mischa Maisky /Rahşan Apay/S. Tuluğ Tırpan/ACADEMY of ST. MARTIN in the FIELDS/ Julian Rachlin/Borusan Kuartet/ 88 “Festival, beşinci yılında Avrupa Festivaller Birliği’ne (EFA) kabul edildi.” İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası/ Ferenc Gabor/Endre Hegedüs/ Tünde Szaboki/Burak Bilgili/Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası/ Gürer Aykal/Fazıl Say/Gabor Boldoczki konuk olmuşlardır. Yılın Klasik Müzik Etkinliği 14-15 ve 17-18 Temmuz 2012 tarihleri arasında sekizincisi gerçekleştirilen “D-Marin Turgutreis Uluslararası Klasik Müzik Festivali”, Türkiye’nin ilk klasik müzik dergisi olan Andante’nin organizasyonu olan 2012 Donizetti Klasik Müzik Ödülleri kapsamında “Yılın Klasik Müzik Etkinliği” seçildi. Festival’e, Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası/José Carreras/ Simge Büyükedes/Gülru Ensari/ Mirijam Contzen/Moskova Solistleri/ Juri Bashmet/Alena Baeva/Doğuş Çocuk Senfoni Orkestrası/Rengim Gökmen /José Maria Gallardo Del Rey/ Antonio Marquez/Sevil Ulucan /Gülnare Şekinskaya/Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası/ Gürer Aykal/Fazıl Say/Carolina Eyck /Bülent Evcil/Çağatay Akyol konuk olmuşlardır. sekizinci yılda bu sayı 20 bin 500'e ulaşmıştır. Festival ayrıca Andante Dergisi tarafından organize edilen 2012 Donizetti Klasik Müzik Ödülleri’nden “Yılın Klasik Müzik Etkinliği Ödülünü” almaya hak kazanmıştır. Şef ve Solist: Maxim Vengerov Festival’in önümüzdeki yıllarda da artan bir ilgiyle takip edilmesi, bu yolla ülkemizde klasik müziğin geniş kitlelere dinletilebilmesi, yabancı sanatçı ve orkestraların Türk izleyicilerle daha fazla buluşması hedeflenmektedir. Deniz Yücel (viyola) 2013 yılında dinleyicileri dünyanın müziği ile buluşturacak program: 24.08.2013 (keman) 27.08.2013 GÜNBATIMI Merve Kocabeyler (arp) Halit Turgay (flüt) GECE Orkestra: Amsterdam Simfonietta Solist: Daniel Müller-Schott (çello) 28.08.2013 GÜNBATIMI Solist: Fatma Said (Leyla Gencer Festivale İlgi Artıyor GECE Şan Yarışması Birincisi) Düzenlendiği ilk yıl 7 bin, ikinci yıl 12 bin, üçüncü yıl 13 bin 500, dördüncü yıl 14 bin 100 dinleyiciye ulaşan Festival, beşinci yılında Avrupa Festivaller Birliği’ne (EFA) kabul edilmiştir. Beşinci yılında Festival’i yaklaşık 15 bin seyirci izlemiştir. Katılım sayısı altıncı yılında 17 bin 500 kişiye ulaşmıştır. Festivale ilgi artarak devam etmiştir. Festivalin yedinci yılında katılımcı sayısı 17 bin 500 olurken, Orkestra: Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası GECE Şef: Ramón Tebar Filarmoni Orkestrası Solist: Angela Georghiu (Soprano) 25.08.2013 Orkestra: Borusan İstanbul Şef: Gürer Aykal GÜNBATIMI Solistler: Fazıl Say (piyano) Ankara Çağdaş Müzik Topluluğu Carolina Eyck (theremin) GECE Burcu Karadağ (ney) Orkestra: Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası Aykut Köselerli (vurmalı enstrümanlar) 89 AB PROJE Ulusal Yeterlilik Sisteminin Güçlendirilmesi Projesi (UYEP) Kapanış Konferansı ile Tamamlandı Çalışma ve Sosyal Güvenlik Kapanış Konferansı, 18 Haziran Biçerli ve Avrupa Birliği Türkiye Bakanlığı Mesleki Yeterlilik 2013 Salı günü Ankara Hilton Delegasyonu Sektör Yöneticisi Kurumu tarafından, Avrupa Oteli’nde yapıldı. Mustafa Balcı ile proje ortaklarının Birliği eş finansmanıyla yürütülen ‘Türkiye’de Mesleki Yeterlilik 22 Mart 2011-21 Eylül 2012 temsilcileri katıldı. tarihleri arasında yürütülen Konferansın açılış konuşmasını “İnşaat Sektöründe Mesleki yapan Mesleki Yeterlilik Kurumu Yeterlilik Sınav ve Belgelendirme Başkan Yardımcısı Firuzan Projesi” ile İNTES’in de ortağı Silahşör, AB destekli Türkiye’de olduğu Proje’nin Kapanış Mesleki Yeterlilik Kurumu’nun Ulusal yeterlilik sisteminin Konferansına Mesleki Yeterlilik ve Ulusal Yeterlilik Sisteminin güçlendirilmesi, eğitim ve istihdam Kurumu Başkanı Bayram Akbaş, Güçlendirilmesi Projesi (UYEP)’nin arasındaki ilişkinin geliştirilmesi MYK Başkan Yardımcısı Firuzan Türkiye’nin mesleki yeterlilik yoluyla nitelikli işgücü istihdamının Silahşör, Hayat Boyu Öğrenme çerçevesinin oluşturulmasında artırılmasını hedefleyen Projenin Genel Müdürü Mustafa Kemal önemli katkılarının olduğunu Kurumu’nun ve Ulusal Yeterlilik Sisteminin Güçlendirilmesi Projesi’ (UYEP) Ankara’da yapılan konferansla tamamlandı. 90 söyledi. Projenin katkılarının önümüzdeki dönemde daha çok görüleceğini kaydeden Firuzan Silahşör, nihai hedefin Türkiye’deki insan kaynağının daha kaliteli hale getirilmesi olduğunu ifade etti. Hayat boyu öğrenmenin yaygınlaştırılmasının da projenin hedefleri arasında olduğunu belirten Silahşör, MYK olarak amaçlarının Türkiye’deki insan kaynakları profilini yükseltecek projelere imza attıklarını söyledi. Projeye 40 kuruluşun başvuruda bulunduğunu hatırlatan Silahşör, 11 sektörde faaliyet gösteren 26 proje ortağının hibe programından finanse edildiğini anlattı. Projenin sürdürülebilirliğinin de önemini vurgulayan Firuzan Silahşör, bu amaçla UYEP -2’nin hazırlandığını Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından uygun bulunan bu projenin 7,5 Milyon Auro kaynaklı olduğunu açıkladı. Silahşör, “Bu projelerin Türkiye Yeterlilik Çerçevesinin oluşturulmasında önemli katkıları olacaktır. Önemli olan proje ortağı kuruluşların da çalışmalarına aynı kararlılık ve hızla devam etmesidir” dedi. Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu Sektör Yöneticisi Mustafa Balcı da konuşmasında Türkiye’nin mesleki yeterlilik çerçevesi oluşturulması açısından bugün AB’de örnek gösterilecek bir noktaya geldiğini söyledi. Türkiye’nin mesleki yeterliliklerle ilgili kapasitesini hızla geliştirdiğini ve sorumluluklar aldığını ifade eden Mustafa Balcı, bu konuda MYK’nın yaptığı çalışmaların önemini vurguladı. Mesleki Yeterlilik Kurumu üzerinde ciddi bir yük olduğunu savunan Balcı, “MYK henüz ürün vermeye Mesleki Yeterlilik Kurumu Bayram AKBAŞ İNTES standını ziyaret etti. başlamadı. MYK büyüme, emekleme safhasında. Türkiye’de özel sektöründe dış pazarlarda rekabet gücünün arttırılması için işgücünü kaliteli hale getirmesi önemli bir konu” diye konuştu. Kapanış Konferansı’nda konuşan Mesleki Yeterlilik Kurumu Başkanı Bayram Akbaş da projenin en somut çıktısının Türkiye Yeterlilik Çerçevesi metni olduğunu dile getirdi. Mesleki Yeterlilik Sisteminin herkesin kazandığı bir sistem olduğunu kaydeden Bayram Akbaş, şöyle devam etti: “Bu sistemle firmalarımız da, mesleki kuruluşlar da, işçi ve işverenlerimiz de kazanıyor. Baktığımızda 26 proje ortağından birçoğu işveren kuruluşu. Haklı olarak işverenlerimiz işe alacağı elemanların kalitesinin güvencesini temin etmeyi amaçlıyor. Uluslararası düzeyde, kalite güvencesi sağlanmış, eğitimin istihdamla uyumunu güvence altına alarak nitelikli insan kaynağının oluşmasını sağlayan bu sistemde, sosyal taraflar ve sektörü temsil yeteneğini haiz kurum ve kuruluşların, MYK ile birlikte çalışmaları önem arz etmektedir. Türkiye’de Mesleki Yeterlilik Kurumunun ve Ulusal Yeterlilik Sisteminin Güçlendirilmesi Projesi’nin Ulusal Yeterlilik Sisteminin oluşturulmasında ve sosyal taraflarla birlikte sistemin işletilmesinde önemli katkılar sağladığına inanıyorum. Projenin katkılarının önümüzdeki dönemde daha çok görüleceğine inanıyorum” Konferansın sonunda fuaye alanında Hibe Faydalanıcılarının projelerini tanıtabilmeleri ve etkileşim sağlayabilmeleri amacı ile ‘VOC-Test Merkezleri Hibe Programı Sergisi’ düzenlendi. İNTES de İnşaat Sektöründe Mesleki Yeterlilik Sınav ve Belgelendirme Projesi kapsamında ürettiği temel tanıtım malzemelerini ve projelere ilişkin bilgilerini içeren materyallerini sergi alanında tahsis edilen stantta sergiledi. 91 toplantı İş Sağlığı ve Güvenliği, 44. Çözüm Arama Konferansı’nda ele alındı İNTES’in düzenlediği 44. Çözüm konusunda kampanya düzenlemeyi İnşaatlarda güvenlik önlemlerinin Arama Konferansı 15 Mayıs 2013 planladıklarını açıkladı. risk değerlendirmesi yapıldıktan Çarşamba günü Swiss Otel’de yapıldı. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürü Kasım Özer’in başkanlık ettiği toplantıda İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğü İş Sağlığı ve Güvenliği Uzmanı Ahmet Ersoy tarafından da bir sunum yapıldı. Toplantıda konuşan Özer, İş kazalarının sadece Türkiye’de değil, dünyada da sorun olduğunu belirten Özer, İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu yürürlüğe girdikten sonra risk değerlendirmesi konusunun öneminin arttığını dile getirdi ve bu konuda İNTES’in her zaman kendileriyle iş birliği yaptığını ifade etti. “Teşvik ve tedbir kazaları önler” sonra alınmasının önemine değinen Özer, biraz teşvik ve tedbir ile kazaların önlenmesi yolunda mesafe alınabileceğini söyledi. Bakanlığın özellikle inşaat, maden ve kimya sektörleri üzerinde hassasiyetle durduğunu ifade eden Kasım Özer, 2010-2012 yılları arasında gerçekleştirilen AB projesini hatırlattı. Proje kapsamında İş Teftiş Kurulu Başkanlığı’nda bu sektörler %40’ının önlenebileceğini Özer, inşaatlardaki kazaların temeline inildiğinde günübirlik çalışanların yaşadığı kazaların, oranların artmasında etkili ifade etti ve iskele güvenliği olduğunu kaydetti. doküman olduğunu bildirdi. güvenli iskeleler oluşturulması halinde inşaatlardaki kazaların 92 hakkında birer rehber hazırlanarak dağıtıldığını anlatan Özer, ellerinde inşaat sektörüyle ilgili bir hayli Kanun’un yayınlanmasının ardından risk değerlendirmesi konusunda ortak yöntemlerin geliştirilmesi düşüncesiyle İNTES ile iş birliği yapmak istediklerini anlatan Özer, İNTES’in bu konuya çok sıcak baktığını ve iş birliğinin hemen başladığını bildirdi. Özer, bu iş birliği ile 2012 yılının Mayıs ayında Almanya’dan pek çok kişinin katıldığı güzel bir seminer gerçekleştirdiklerini de hatırlattı. “Risk değerlendirmesi büyük önem taşır” Risk değerlendirmesinin Türkiye’de bilinmediğini ve çok bilinmeyenli bir denklemi çözmek gibi algılandığını anlatan Özer, risk değerlendirme formalarının işverenlerce kolay doldurulacağını anlattı. Bu kapsamda kuaförler, berberler, apartmanlar ve ofislerle dayandırıldığında bir anlam ifade görmediğimiz noksanları giderme eder.” diye konuştu. noktasında başarılı olamıyoruz. Hâlbuki risk değerlendirmesi, ilgili risk değerlendirmesi formları Risk değerlendirmesi yapmadan oluşturduklarını ifade eden Özer, tedbir almanın süreklilik veya hedeflerinin 50 tane sektörün etkinlik göstermediğine dikkati risk değerlendirmesi formunu çeken Özer, “Gördüğümüz önceden belirleyip, görünür hale yayınlamak olduğunu aktardı. noksanı hemen gideriyoruz ama getirip, arkasından tedbirler gördüğümüz ve görmediğimiz noksanları veya tehlikeleri İnşaatlarda da buna benzer bir yapı kurgulandığını belirten Kasım Özer, bir bina inşaatı yapan işverenin bu formu kolaylıkla doldurup kullanabilecek şekle getirmesinin birinci hedefleri olduğunu aktardı. Özer, iş kazalarında en çok dikkati çeken hususun, görünür maliyetlerin ötesinde, hesap edilemeyen görünmeyen maliyetler olduğunu kaydederek “1 lira görünür maliyeti varsa, 4 lira görünmez maliyeti oluyor. İnşaatlarda tedbir almak büyük önem taşır. Ancak tedbir almak da risk değerlendirmesi yapma temeline 93 manzumesini listeledikten sonra metotlarıyla da kazaların yaklaşık beş yıldır YÖK Başkanıyla, bunların uygulamasını takip etmeyi önlenebileceğini beyan etmek yardımcılarıyla, vekilleriyle, gerektiriyor. Yani ‘Tespiti yap, istiyorum.” dedi. üniversite rektörleriyle, dekanlarla uygula ve kontrol et’ şeklindeki İş sağlığı ve güvenliğinin akademik sistemi çalıştırdığımızda hakikaten iş kazalarının önüne geçildiğini ve bu çerçevede değişik uygulama çalışmalarda yer alması için de Genel Müdürlük olarak çalışmalar sürdürdüklerini, bu kapsamda sürekli temas halinde olduklarını anlatan Özer, “Üniversitelerimizden bir tane isteğimiz var. İş sağlığı güvenliğiyle ilgili önce mühendisliklerde, tıp fakültelerinde seçmeli ders koymaları, arkasından mümkünse bunu zorunlu hale getirmeleri ve master programları açmalarıdır. Akademik çalışma ile iş sağlığı güvenliğine bir yön verebilirsek, ben inanıyorum üniversiteden mezun olan arkadaşlarımız iş sağlığı güvenliğini bilerek sahaya çıkacaklardır.” diye konuştu. Çözüm Arama Konferansı’nda konuşan İş Sağlığı ve Güvenliği Uzmanı Ahmet Ersoy, 6631 sayılı yeni Kanun ile beraber, herkesin iş sağlığı ve güvenliği kapsamı içerisinde olduğunu ifade ederek 94 “Örneğin ben devlet memuruyum, kamu çalışanı olarak ben de bu kapsam içerisindeyim.” dedi. Ersoy, konu ile ilgili bakanlıkta bir risk değerlendirmesi ekibi kurduklarını ve 2014 yılından itibaren Kanun’un gerektirdiği bütün yükümlülükleri yerine getirmeye başlayacaklarını aktararak Kanun’un en önemli özelliğinin bütün çalışanları kapsaması ve bağımsızlığı olduğunu aktardı. Ersoy, Kanun hakkında bilgi vermeye devam eden Ersoy, “Bu kapsamda inşaat, ‘çok tehlikeli’ sınıfına giriyor ve sektörde önlemlerin en üst seviyede alınması gerekiyor.” değerlendirmesinde bulundu. kullandı. Özellikle dinamik Risk değerlendirmesinin artık çok sistemler olduğu için inşaatlarda sebebiyle yapı işlerinin mutlaka güncellenmesi gerekiyor.” dedi. önemli bir konu haline geldiğini karşı tedbir alınması gerektiğini dile getiren Ersoy, işlerin çok ve işin planlama aşamasından İşverenin yükümlülüğünün iş tehlikeli, tehlikeli ve az tehlikeli bitimine kadar iş sağlığı ve olarak sınıflandırıldığını, buna göre güvenliği önlemlerinin sürekli takip alınacak önlemlerin ve çalıştırılacak nitelikli uzman ve iş yeri hekimlerinin ve çalışma saatlerinin yerindeki risk değerlendirmesini yapması veya yaptırması olduğunu aktaran Ersoy, çalışanın edilmesinin önemini vurgulayan yükümlülüğünün de iş sağlığı Ersoy, “Biraz daha dinamik olması ve güvenliği konusunda alınan değişebileceğini aktardı. Ersoy, inşaatların çok tehlikeli sınıfa girdiğini hatırlatarak önlemlerin en üst seviyede alınması gerektiğini vurguladı. Hayati tehlike durumunda iş yerlerinin tamamında veya bir bölümünde işin durdurulmasının söz konusu olduğunu aktaran Ersoy, bir inşaatta risk değerlendirmesi yapılmaması durumunda da işin durdurulabileceğini anlattı. Ersoy, “Artık risk değerlendirmesi çok önemli ve bunun hiçbir şekilde bir kâğıt üzerinde bir sistem olmaması gerekiyor.” ifadesini 95 tedbirlere uymak olduğunu değinen Ersoy “İşverenin iş yerinde söyledi ve işçinin iş güvenliğini bir çalışana ‘Baretini tak!’ veya ‘İş zorunluluktan öte, bir işin güvenliği ayakkabını giy, emniyet gereği olduğunu anlamasının ayakkabını giy!’ dediğinde kendisi sağlanmasının önemini vurguladı. takmıyorsa, burada bu güvenlik İş güvenliği kültürünün de önemine kültürü oluşmayacaktır ve iş kazaları azalmayacaktır.” diye konuştu. “Risk değerlendirmesi yol gösterici olmalı” Risk değerlendirmesi ekibinde mutlaka işveren, işveren vekili, görevlendirilmişse iş güvenliği uzmanı ve iş yeri hekimi, çalışan temsilcileri ve destek elemanları bulunması gerektiğini kaydeden Ahmet Ersoy, iş kazalarını en kolay çözebilecek kişinin çalışanın kendisi olduğuna dikkati çekerek “Yeter ki istesin, bu konuda istekli olsun. Ama onları teşvik etmek gerekiyor. Belki kazalardan örnek vermek gerekiyor. Risk değerlendirmesinin bir yol gösterici olması gerekiyor. Tedbirleri ortaya koymak için bir yazılı metin ve bu metin sonucunda da yaşayan bir sistem olması gerekiyor.” ifadelerini kullandı. Tasarım ve kuruluş aşamasında tehlikelerin tanımlanacağını 96 aktaran Ersoy, risklerin belirlenip analiz edilerek risk ve kontrol tedbirinin kararlaştırılacağını ve belgelenebileceğini anlattı. Yapılan çalışmaların güncelleneceğini ve gerektiğinde yenileneceğini aktaran Ersoy, risk değerlendirmesi çalışmalarının çok tehlikeli sınıfta 2, tehlikeli sınıfta 4, az tehlikelide 6 yılda bir yenilenmesi gerektiği bilgisini verdi. “Ölümle sonuçlanan kazalar fazla” Ahmet Ersoy, iş kazalarının yaklaşık %11’inin yapı iş kolunda gerçekleştiğine dikkati çekerek, bu kazaların %5’inin ölümle sonuçlandığını, iş kazası sonucu ölümlerin %33’ünün yapı iş kolunda meydana geldiğini anlattı. 2008-2011 yılları arasında inşaat iş yeri sayısı, sigortalı iş yeri sayısı, ölümlü iş kazası sayıları konusunda da bilgi veren Ersoy, “2008’de 297 iken, 2011 yılında 570 olmuş durumda. ‘İnşaat sektörü Türkiye’nin lokomotifi’ deniyor. Türkiye ekonomik olarak ilerledikçe inşaat sektörü de ilerliyor ve inşaat sektörü ilerledikçe de ne yazık ki kazalar ilerliyor. Bunun tam tersine bir hareket olması lazım, kazaların azalması gerekiyor.” diye konuştu. hastalıklarının gürültüye bağlı işitme kaybı, titreşime bağlı beyaz parmak hastalığı ve karper tünel sendromu olduğunu aktararak “İnşaat, sadece iş kazalarının olduğu, iş sağlığı ve güvenliği açısından iş kazalarının öne çıktığı bir saha değil, meslek hastalıkları da oldukça fazla ve çeşitli.” dedi. Katılımcıların ilgi ile takip ettiği konferans, soru cevap bölümü ile sona erdi. Risk değerlendirmesi mantığını “bir iş olmadan, bir kaza olmadan önce onunla ilgili önlem almak” şeklinde açıklayan Ahmet Ersoy, “Ama önlem almadan önce onları tespit etmek gerekiyor. Mutlaka riskleri analiz etmemiz ve kontrol tedbirlerini tasarlamamız gerekiyor.” dedi. Meslek hastalıkları konusunda bilgi veren Ersoy, inşaat sektöründe en sık karşılaşılan meslek 97 toplantı 166. Geleneksel Toplantının Konuğu AB Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış Oldu Türkiye Cumhuriyeti Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış: “Türkiye’nin kalkınması, demokratikleşmesi ve özgüvenine kavuşması için AB sürecine ihtiyacı var.” AB sürecine ihtiyacı olduğunu Sheraton Otel’de yapıldı. AB Bakanı Başmüzakereci Egemen geçen gösterilere katılanların İNTES Yönetim Kurulu Başkanı Bağış, Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne ortak bir mesajı yoktur. Farklı M. Şükrü Koçoğlu ve Limak tam üyelik sürecinde atılan farklı mesajlar vardır. Çok Holding Yönetim Kurulu adımları anlattı. Türkiye’nin farklı siyasi hareketlere destek Başkanı Nihat Özdemir’in açılış kalkınması, demokratikleşmesi vermek isteyenler, samimi konuşmalarını yaptığı toplantıda ve özgüvene kavuşması için çevreci duyguları olanlar, farklı İNTES'in 4 Haziran Salı günü düzenlenen 166. Geleneksel Toplantısı’nın onur konuğu Türkiye Cumhuriyeti Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış oldu. ‘AB Finansmanlı Altyapı Yatırımları’ konulu aylık Geleneksel Toplantı, Limak Holding ev sahipliğinde Ankara 98 belirten Egemen Bağış, çözüm sürecinin de AB sürecinden farklı düşünülemeyeceğine işaret etti. Konuşmasında son günlerde tüm yurtta yaşanan Gezi Parkı olaylarına değinen Bakan Bağış “Gerçekten bu süreçte farklı kesimlerin farklı mesajları olabilir. Bu bahsi sosyalleşme arayışında olanlar bir “İğneyi kendilerine batırsınlar güçlerinin verilen zararı engelleme araya gelmişlerdir.” dedi. sonra çuvaldızı göğsüme görevi olduğuna işaret eden saplasınlar” Bağış, şöyle devam etti: AB ülkeleri ve ABD’de kamu “Almanya’da da güvenlik güçlerinin malına zarar verildiğinde güvenlik nasıl faaliyet gösterdiklerine “Ben de Beyaz Saray önünde eylem yaptım” Protestolar ve gösteriler konusunda da AB standartlarının yakalanması gerektiğine dikkati çeken Egemen Bağış, “AB üyesi olmasa da oradaki standartlara benzer standartları olan Amerika Birleşik Devletleri’nde 17 yıl yaşadım. 17 yıl boyunca da pek çok eyleme katıldım. Gün geldi Kıbrıs davamız için gösteriler düzenledim, gün geldi Bosna Hersek’le dayanışma içinde olduğumuzu göstermek için, gün geldi Karabağ’da yaşanan dramı dile getirmek için BM önünde, gün geldi sözde Ermeni soykırımı iddialarına cevap vermek için Beyaz Saray önünde gösteriler düzenledim.” diye konuştu. 99 bizzat şahit oldum. Güvenlik atarken, kendi ülkesinde hâlâ de birtakım mesajları iletmek güçlerinin aşırı güç kullanmasının Neo-Nazi davalarında, ırkçılık açısından AB sürecini önemsiyoruz. tek örneği Türkiye değil. Ama o davalarında öldürülen Türklerle Ben şunu diyorum; iğneyi ülkelerden bir tanesinin Şansölyesi ilgili yargılanmaların olduğunu kendilerine batırsınlar sonra çıkıp Türkiye’ye bu konuda nutuk unutuyor. Biz Avrupa’dakilere gelsinler çuvaldızı benim göğsüme saplasınlar, ben ona razıyım.” “Ortak çıkarlarımıza odaklanmalıyız” “Birbirimizi değiştiremeyeceğimizi kabul etmemiz lazım” ifadesini kullanan Egemen Bağış, birlikte hareket edildiği takdirde kazancın çok daha fazla olacağına dikkati çekti. Çözüm sürecinden rahatsızlık duyanların varlığının normal olduğunu vurgulayan Bağış, provokasyonlara karşı toplumu uzun süredir uyardıklarını söyledi. “Bundan bazı yerel, bölgesel ve küresel güçlerin rahatsız 100 olması son derece doğaldır.” diyen Bağış, şunları kaydetti: “Endişelerimizin ne kadar gerçekçi olduğunu sizler de herhalde takip ediyorsunuz. Bunlar tesadüf olaylar değil. Bunlar İstanbul’un Gezi Parkı’ndaki dört tane ağacın yerinden sökülmesi, iki tanesinin kesilmesiyle alakalı bir mesele değil. Öyle başlatılmış, öylece insanların istismar edilmiş olduğu süreçler olabilir ama bu süreçte iki yanlış bir doğru yapmıyor. Bundan sonraki süreçte hep birlikte ortak çıkarlarımıza odaklanmalıyız. Bu süreçte ‘Ahmet, Mehmet, AK Parti, CHP, MHP kaybetti’ diyemeyiz. Türkiye Türkiye bugüne kadar çok büyük İNTES Başkanı M. Şükrü Koçoğlu: “Hükümetin AB konusundaki duruşunu takdir ediyorum. AB’ye girmek için her türlü özveriyi gösterdik. Ama buna rağmen giremedik.” başarılar elde etti görüldüğünü anlatan Bağış, bugün boyunca, 1923’ten 2002’ye ise gençlerin tüm Türkiye’de kadar toplam 6100 kilometre yaygın 200 üniversitede eğitim yol yapabilen devletin sizlerle iş gördüğünü, Türkiye’nin yıllık birliği içerisinde son 10 yılda 17 turizm gelirinin 9 milyon dolardan bin kilometre yeni yol ve otoban kaybediyor. Bundan hepimiz zarar görüyoruz.” AB Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, son 10 yılda 2,5 milyar ağaç dikildiğini, bu alandaki çalışmaların devam edeceğini de sözlerine ekledi. Egemen Bağış, Türkiye’nin 54 yıl önce başlayan AB süreci ile o günden bugüne kadar görev alan tüm hükümetlerin Avrupa Birliği sürecini bir devlet politikası olarak gördüklerini hatırlattı. 1959’da Türkiye o sürece ilk başvurduğunda kişi başına düşen gelirin 350 dolar olduğunu, 30 milyar dolara yükseldiğini, kişi başına düşen gelirin ise 11 bin dolardan 25 bin seviyesini hedefleyen bir konuma geldiğini vurguladı. yapıldığını ifade eden Bakan Bağış “Demokrasimiz kazandıkça, ekonomimiz de gelişti. Çünkü demokrasisi topal olan bir ülkenin ekonomisinin felç olması kaçınılmazdır. Bugün burada Türkiye’nin kalkınmasında çok büyük emekleri olan İNTES üyeleriyle Cumhuriyet tarihi yaptığına şahitlik ettik. Bugün Türkiye’de hizmet veren okulların, hastanelerin yarısından fazlası son 10 yılın eseridir.” dedi. Bağış, bütün bu gelişmelerin arkasında Osmanlı döneminden kalma dâhil, Avrupa Birliği sürecinde en da Avrupa Birliği sürecinin çok toplam 14 üniversitede eğitim büyük yatırımın demokrasiye ciddi katkıları olduğunu vurguladı. 101 Limak Holding Yönetim Kurulu Başkanı Nihat Özdemir: “Türkiye artık örnek alan değil, örnek alınan bir ülke haline geldi, bizler de bu durumun kıymetini bilmeliyiz.” AB üyeliği için atılan adımların aslında Türk insanı için atıldığının farkında olduklarını aktaran Koçoğlu, halkın da bunun bilincinde olduğunu ve AB standartları olarak adlandırılan bu uygulamaları sosyal hayata hızla adapte ettiklerini anlattı. İNTES Başkanı Şükrü Koçoğlu takdir ettiğini belirterek, “AB’ye toplantının açılışında yaptığı girmek için her türlü özveriyi konuşmada, hükümetin Avrupa gösterdik ama buna rağmen Birliği konusundaki duruşunu giremedik.” ifadesini kullandı. Koçoğlu, 31 Temmuz 1959 tarihinde Türkiye’nin o zamanki adıyla Avrupa Ekonomik Topluluğu olan AET’ye ortaklık başvurusuyla başlayan serüvenin, 54 yıldır devam ettiğini aktararak, Türkiye’nin üyelik süreci içerisinde gösterdiği çabanın halkın yararına olduğunu ifade etti. Koçoğlu: “Hükümetin AB konusundaki duruşunu takdir ediyorum.” Konuşmasında bundan tam 37 yıl önce işletme yüksek lisansı yaptığı sırada bir çalışma için yürüttüğü anketin sonuçlarını paylaşan Şükrü Koçoğlu, AB’den o günkü beklentilerle bugünkü beklentiler arasında benzerlikler olduğuna dikkat çekti. Türkiye’de AB’ye 37 sene önceki bakış açısıyla bugünkünün farklı 102 olabileceğini ifade eden Koçoğlu, imkânlarının kısıtlı olduğu ve belirlenen hedefleri yerine hükümetin AB üyelik sürecinde unutulmamalıdır. İNTES olarak, getirdik. Uygulamaya aldığımız projelerimize AB’nin sağladığı hibe projeler ile 180’in üzerinde kişiyi oranında maddi katkı sağladık istihdam ettik.” diye konuştu. attığı adımları memnuniyetle izlediklerini vurgulayarak “AB ülkeleri nezdinde Türkiye’yi anlatma ve tanıtmaya dair Bakanlığımızın yürüttüğü kapsamlı çalışmaları da memnuniyetle takip ediyoruz.” dedi. İNTES olarak AB destekli 9 proje gerçekleştirildiğini ve bu projelerin başarılı bir şekilde tamamlandığını anlatan Koçoğlu, “Bu projeler bize çok önemli deneyimler kazandırdı. Bazı projelerin işçiişveren sendikalarının birlikteliği açısından ayrı bir yeri var. YOL-İŞ Sendikamız ile kurduğumuz Türkiye Eğitim Şantiyesi ilk deneyimlerini AB projeleri ile başlattı. AB projelerinde bütçe 103 Vize sorununa da değinen Koçoğlu, Kamu İhale Kanunu ve ikincil kalacağını vurgulayarak “Türk birçok ülkenin iş adamlarının AB’ye mevzuatın uygulanmasında müteahhitleri Türkiye’de sadece vizesiz girmesine karşın Türk iş karşılaşılan birçok sorunun adamlarına vize uygulanmasını taşeronluk yapacaklar demektir.” temelinde isteyen herkesin dedi. eleştirdi. Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan’ın AB ile Gümrük Birliği yerine serbest ticaret anlaşması imzalanması önerisini hatırlatan Koçoğlu, “Serbest ticaret anlaşması ile herhalde düzlüğe çıkarız.” değerlendirmesinde bulundu. Sektörün Anayasası AB direktifleri hiçbir şart ve deneyim aranmaksızın inşaat-taahhüt sektöründe faaliyet göstermesi olduğunu vurgulayan Koçoğlu, “Kanun ve ikincil mevzuatın uygulamasında karşılaşılan birçok sorunun temelinde de bu sorun yatmaktadır.” dedi. Özdemir: “Türkiye artık örnek alan değil, örnek alınan bir ülke” Toplantıya ev sahipliği yapan Limak Holding Yönetim Kurulu Başkanı Nihat Özdemir de şirket ve konsorsiyum olarak Koçoğlu, AB direktiflerinde yürüttükleri projeler ve yer alan son beş yıl içinde üstlendikleri büyük ihaleler tamamlanma koşuluna ilişkin hakkında bilgi verdi. Cengiz, Mapa, uluslararası pazarlara açıldığını olarak yapım işlerinde 15 yıllık Kolin ve Kalyon şirketleri ile ancak Türkiye AB’ye tam üye işlerin dikkate alındığını, AB’nin bu İstanbul’un 3. havalimanı projesini olursa buna uygun yapılar sürenin 5 yıla düşmesini istediğini aldıklarını hatırlatan Nihat düzenlemenin ülke çıkarlarına eğer bu kabul edilirse dört Türk Özdemir, “İstanbul’a dünyanın en uygun olacağını vurguladı. müteahhidinden üçünün işsiz büyük havalimanlarından birini ile Kamu İhale Kanunu konusuna da değinen Koçoğlu, Kanun ile Türkiye pazarının AB ülkelerine ve 104 inşa edeceğiz.” dedi. Türk özel haline geldi, bizler de bu durumun ulaşmak için özelleştirmelerin sektörünün finansman bulma kıymetini bilmeliyiz. tamamlanması ve piyasaların kabiliyetine dikkat çeken Özdemir, şöyle devam etti: Türkiye’nin özellikle enerji, altyapı tamamen liberalleşmesi ve ulaştırma sektörlerinde çok gerekmektedir. Bu süreçte daha fazla büyüme potansiyeli devletimizin biz yatırımcıları mega bir projenin, kamu-özel var. Bizler inanıyoruz ki Türkiye, iş birliği modeli ile başarıyla desteklemesi ve teşvikleri devletimizin 2023 yılı hedeflerine gerçekleştiriliyor olması, özel paralel büyümeye devam edecek sektörün bu projeye finansman ve bölgedeki lider ülke konumunu bulma kabiliyeti, tüm dünyanın sürdürecek. “İstanbul 3. havalimanı gibi dikkatini çekti. Londra Belediye sürdürmesi büyük önem taşımaktadır.” Toplantı, Bakan Bağış ve Limak Başkanı Financial Times’a şöyle Türkiye, 2023 yılında dünyanın İnşaat AŞ Yönetim Kurulu Başkanı bir açıklamada bulundu: ‘Türkiye ilk 10 en güçlü ekonomisi arasına Nihat Özdemir adına Orman ve bize göstermiştir ki, özel sektör girmeyi, 25 bin USD kişi başı Su İşleri Bakanlığı Ağaçlandırma mega havalimanları kurabilmek milli gelire sahip olmayı, 500 için kaynak bulabilmektedir. Biz de milyar USD ihracat, 650 milyar bu havalimanı yarışında Türkiye’yi USD ithalat, 60 milyon turist örnek alalım ve yeni bir havalimanı ve 500 milyar kilovat/saat yapalım.’ Türkiye artık örnek elektrik tüketim rakamlarına ağaçlara ilişkin sertifikaların alan değil, örnek alınan bir ülke ulaşmayı hedefliyor. Bu hedeflere sunulması ile sona erdi. Genel Müdürlüğü Ağaçlandırma ve Erozyon Kontrol Seferberliği Kampanyası kapsamında dikilen 105 AB'DEN Türk ve AB Sivil Toplum Kuruluşları, Türkiye’yi Avrupa Birliği’ne El Ele Taşıyor Bülent Özcan AB Bakanlığı Proje Uygulama Başkanı Son yıllarda Türkiye, sivil toplum konusunda etkileyici gelişmeler gösteriyor. Pek çok farklı alandaki konuyla ilgilenen STK’lar, giderek artan bir şekilde seslerini duyurmaya başladı ve sosyal ve siyasal etki merkezi olmak için mücadele ediyorlar. Tam da bu noktada sivil toplum, süregelen Avrupa Birliği’ne katılım sürecinin yanında kaygı ve algıların samimi ve açık bir biçimde tartışıldığı bir diyaloğun oluşturulmasına da katkı sağlıyor. Avrupa Konseyi de “Katılım müzakerelerine paralel olarak, Avrupa Birliği’nin her aday ülkeyle yoğun politik ve kültürel diyaloğa girmesi öngörülmüştür, bu diyaloğun uzun vadedeki hedefi, Avrupa Birliği ve Türkiye sivil toplumunu Avrupa Birliği’nin gelecekteki genişlemesine hazırlamaktır.” şeklindeki açıklaması ile diyaloğu desteklediğini ifade ediyor. Hal böyleyken, “Sivil Toplum Diyaloğu” genişleme sürecindeki Avrupa Birliği için vazgeçilmez ve elzem bir kavram haline geldi. 106 Genişleme tüm taraflara pek çok imkân sunarken, beraberinde kültür çeşitliliğini de getiriyor. AB, şimdiden 27 ülkeden oluşan geniş bir yelpazeye sahip. Dolayısı ile vatandaşların genişlemeden kaynaklanan şartlar, fırsatlar, zorluklar ve farklı kültürler hakkında daha iyi bilgilendirilmeleri gereği doğdu. Türk halkı AB uygulamalarını ve bunları kendi hayatlarına adapte etmeye ihtiyaç duyarken, AB halkları da geleceğin üye halkı Türkleri daha iyi tanımaya ihtiyaç duyuyor. Bu karşılıklı “birbirini tanıma” süreci, AB ile Türkiye arasındaki sivil toplum diyaloğu olarak adlandırılan ve AB genişlemesinin getirdiği imkânlara dikkat çekmeyi hedefleyen bir süreç. Bu diyalog sadece büyük şehirleri hedeflemiyor, her bölgeden ve sektörden insanların katılımını sağlayacak şekilde geniş kapsamlı olması gerekiyor. Doğal olarak bu tür bir diyalog kolay sağlanamamakla birlikte, Avrupa Birliği Bakanlığı 2008 yılında Türk ve AB sivil toplumu arasında diyaloğun geliştirilmesine birçok sivil grubun katkı vermesine imkân sağlayacak bir program başlatmıştır. Avrupa Birliği tarafından finanse edilen ve Avrupa Birliği Bakanlığı liderliğinde uygulanan AB-Türkiye Sivil Toplum Diyaloğu Programı, Türkiye’den ve AB ülkelerinde sivil toplum kuruluşlarının ortaklıklarını bünyesinde toplayan yüzlerce projeye zemin oluşturuyor. Programın başlıca hedefleri ise; AB ve Türkiye sivil toplumları arasında deneyim paylaşımının sağlanması ve ilişkilerin güçlendirilmesi; diğer yandan AB’de Türkiye’nin, Türkiye’de ise AB’nin daha iyi anlaşılmasını destekleyecek bilgi paylaşımına olanak tanınması olarak özetlenebilir. 2008-2009 yılları arasında tamamlanan programın ilk bölümünde, sivil toplumun temsilinde önemli aktörler olarak görülen belediyeler, meslek örgütleri, üniversiteler ve gençlik girişimleri tarafından hazırlanan, diyalog sürecine ve dolayısıyla yukarıdaki hedeflerin gerçekleştirilmesine katkı sağlayacak projelere hibe desteği verildi. Haziran 2008’de başlayan ilk programda 119 hibe projesine yaklaşık 19,3 milyon avro hibe desteği sağlandı. 2010-2012 döneminde yürütülen ikinci bölümdeyse, üyelik müzakerelerinin öncelikli alanlarından biri olan “tarım ve balıkçılık” ve toplumsal yakınlaşmaya öncülük eden “kültür ve sanat” ortaklıkları desteklendi. Ekim 2010’da ikinci ayağı hayata geçirilen “Sivil Toplum Diyaloğu II” programı altında kültür ve sanat ile tarım ve balıkçılık temalarında 41 hibe projesine yaklaşık 5,3 milyon avro hibe verildi. 2013-2014 döneminde, programın üçüncü aşamasında yine tematik bir yaklaşımla “Medya” başlığı altında medya ve sivil toplum kuruluşlarının ve “Siyasi Kriterler” başlığı altında bu alanda faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşlarının geliştirecekleri diyalog projelerine destek sağlanacak. 2008’den beri el ele çalışan AB ve Türk Sivil Toplum Kuruluşları, toplumlar arası diyaloğu şimdi de Siyasi Kriterler ve Medya başlıkları altında ortak projelerle güçlendirecek. İnsan hakları, ayrımcılıkla mücadele, demokrasi, hukukun üstünlüğü ve medya alanlarında AB ve Türkiye arasındaki diyaloğu güçlendirmeye yönelik projelere yaklaşık 9 milyon avro hibe tahsis edilecek. “Siyasi Kriterler”Alanında Sivil Toplum Diyaloğunu Güçlendirmek Programın üçüncü bölümündeki bu bileşenle, Avrupa Birliği’nin siyasi kriterler alanındaki politikaları ve uygulamaları hakkında Türkiye’deki sivil toplum kuruluşlarının, bilgi ve birikimlerinin güçlendirilmesi ve Avrupa Birliği’ndeki muadilleriyle yapacakları ortaklıklar, gerçekleştirecekleri iş birlikleri ve kuracakları güçlü bir diyalogla, karşılıklı anlayış ve etkileşimin arttırılması hedefleniyor. Aynı zamanda proje, ülkemizde siyasi reformların hayata geçirilmesinde kritik rol oynayan sivil toplum kuruluşlarının kurumsal kapasitelerinin arttırılmasına da destek veriyor. Ulusal düzeydeki mevzuat ve uygulamalar ile gerek uluslararası gerekse Avrupa’daki uygulamalar arasındaki farklılıkların en aza indirilmesi için sivil toplum kuruluşlarına önemli bir rol düşüyor. Sivil Toplum Diyaloğu Programı’nın bu bileşeni kapsamında, sivil inisiyatifle tasarlanıp hayata geçirilecek projeler sonucunda, Türkiye’de siyasi kriterlere yönelik mevzuat ve uygulamaların hem uluslararası hem de Avrupa Birliği düzeyine taşınması bekleniyor. Oldukça farklı alanları bünyesinde barındıran siyasi kriterler ana başlığı altında tasarlanacak projelerin ele alması beklenen konular şöyle belirlendi: • İnsan hakları • Ayrımcılıkla mücadele • Demokrasi ve hukukun üstünlüğü. Programın bu bileşeni altında projelere toplam 6 milyon avro hibe desteği sağlanması planlanıyor. Diyalog için medya katkısını güçlendirmek Medya, birçok konuda kamuoyu yaratılması ve şekillendirilmesi bakımından önemli bir güç. Bu açıdan değerlendirildiğinde medya, Avrupa Birliği hakkındaki kamuoyunun oluşturulması ve toplumda farkındalık yaratılması açısından da önemli bir rol oynuyor. Sivil Toplum Diyaloğu Programı’nın bu bileşeni, medya sektöründe yer alan kuruluşların Avrupa Birliği konusundaki mesleki birikimlerinin arttırılması ve Türkiye ile AB üye ülkelerindeki medya kuruluşları arasında kalıcı bir diyalog geliştirilmesini hedefleniyor. Bu amaçla oluşturulacak teknik destek yapısı aracılığıyla medya kuruluşlarında Türkiye ve AB ilişkileri konusunda farkındalık yaratmaya yönelik eğitimler düzenlenmesi öngörülüyor. Aynı zamanda hem Türkiye’de hem de Avrupa’da sivil toplum kuruluşları, medya kuruluşları, meslek örgütleri gibi medya alanında etkin role sahip aktörlere, Türkiye-AB ilişkileri konusunda kamuoyunu bilgilendirme ve farkındalığı arttırmaya yönelik geliştirecekleri projeler için hibe desteği sağlanıyor. Bu proje kapsamında sunulacak hibe ve eğitim programları, Türkiye’de medya sektörüne, AB üye ülkelerindeki meslektaşlarıyla iş birliği ve ortaklık kurma ve aralarındaki diyaloğu güçlendirmeleri için bir platform görevi görüyor. Bu bileşen altında yürütülecek ortaklık projelerineyse toplam 3 milyon avro hibe desteği verilmesi planlanıyor. Siyasi Kriterler ve Medya Hibe Programlarına kimler başvurabilir? Siyasi Kriterler Hibe Programı’na tüzel kişiliğe sahip, kâr amacı gütmeyen, projelerin hazırlanması ve yönetiminden doğrudan sorumlu olacak; Avrupa Birliği üye ülkeleri ve/veya Türkiye’de, insan hakları, ayrımcılıkla mücadele, demokrasi ve hukukun üstünlüğü alanlarından en az birinde faaliyet gösteren vakıf ve dernekler başvurabilecek. Medya Hibe Programı’na ise yerel, bölgesel, ulusal TV ve radyo kanalları ve gazeteler gibi medya kuruluşları ve kâr amacı gütmeyen sivil toplum kuruluşları (STK’lar) ve sektörün ihtiyaçlarına hizmet eden/destek veren, yazılı, görsel ve işitsel medya alanlarında faaliyet gösteren profesyonel kurum/ kuruluşlar başvurabilecek. Siyasi Kriterler ve Medya Hibe Programına başvuru yapmayı düşünen sivil toplum kuruluşlarının şimdiden AB üye ülkelerinden proje ortağı bulma çalışmalarına başlamaları da öneriliyor (Siyasi Kriterler ve Medya Hibe Programı’na başvurularda ortaklık zorunludur. Türkiye’de faaliyet gösteren başvuru sahipleri, AB üye ülkelerinden birinde faaliyet gösteren bir STK ile ve benzer şekilde AB üye ülkelerinden birinde faaliyet gösteren başvuru sahipleri de Türkiye’de faaliyet gösteren bir STK ile ortak başvuru yapmak durumundadır). Siyasi Kriterler ve Medya Hibe programlarını duyurmak ve STK’ların projelerini hazırlayabilmeleri için bilgilendirme yapmak amacı ile 2013 yılı Mayıs/ Haziran aylarında Türkiye çapında bir dizi Bilgilendirme Günü etkinliği yapılması planlanıyor. Projeler için son başvuru tarihi Temmuz 2013 olacaktır. Bilgilendirme Günleri ve hibe programı ile ilgili tüm ayrıntılar www.csdproject.net veya www.ab.gov.tr web adreslerinden takip edilebilir. 107 HUKUK Ali Rıza YÜCEL İnşaat Mühendisi-Hukukçu 22 Haziran 2013 tarihinde yürürlüğe girecek olan 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Yasası Alternatif uyuşmazlık çözüm yolları kapsamında yer alan ve en etkin şekilde işlerlik kazanan kavramların “arabuluculuk ve uzlaştırma” olduğunu söylemek olanaklıdır. Esasen, alternatif uyuşmazlık çözüm yolları, Anglosakson menşeli bir kurum olmasına rağmen Kıta Avrupası ülkelerinde de uygulama alanı bulmuştur. Ülkemizde de uzun zamandır gündemde olan bu konu, “arabuluculuk” biçimi ile 07.06.2012 tarihinde 6325 sayılı Yasa olarak kabul edilmiş ve 22 Haziran 2012 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanmıştır. Yürürlük tarihi olarak; 28 ila 32’nci maddeleri ile geçici maddelerinin yayım tarihinde, diğer hükümlerinin ise yayım tarihinden bir yıl sonra yürürlüğe gireceği hüküm altına alınmıştır. Yani 22 Haziran 2013 tarihi itibarıyla anılan yasa tüm hükümleri ile yürürlükte olacaktır. 108 Yürürlüğüne kısa bir süre kalan bu yasa hakkında bir değerlendirme yapmanın gerekli olduğu kanısıyla bu yazı kaleme alınmıştır. TBMM’ne sunulan Genel Gerekçe’de yer alan ifadelerden bazıları şöyledir: “Alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemleriyle uyuşmazlıkların çözümü son yıllarda pek çok ülkenin kanun koyucularını meşgul etmektedir. Uyuşmazlıkların dava yolu ile çözümü yerine tarafların kendi iradeleri ile uzlaşarak uyuşmazlığa son vermeleri, toplumsal barışın korunması açısından tercih sebebi sayılmaktadır. Bu yolların geniş kapsamlı ve etkin bir biçimde işlerlik kazanması mahkemelerin iş yükünün azalmasına katkı sağlayacaktır. Alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemleri, aslında yargı sistemi ile rekabet içinde olmadığı gibi amaç, yargısal yollara başvuru imkânını ortadan kaldırmak da değildir. Devlete ait olan yargı yetkisinin mutlak egemenliğine zarar vermeden uyuşmazlıkların daha basit ve kolay çözümü amaçlanmaktadır. mümkün kılmayı amaçlar.” denilmektedir. Hazırlanan tasarı, sadece tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri, yabancı unsurlu olanlar da dâhil, özel hukuk ilişkilerinden kaynaklanan uyuşmazlıklarda uygulanacaktır. Uyuşmazlıkların anlaşmaya varmak suretiyle çözümü hakkında pek çok yöntem bulunmaktadır. MADDE 1- (1) Bu Kanun’un amacı, hukuk uyuşmazlıklarının arabuluculuk yoluyla çözümlenmesinde uygulanacak usul ve esasları düzenlemektir. Alternatif uyuşmazlık çözümleri ceza yargısı ile idari yargı alanında da kabul edilmektedir. Ancak özel hukuka ilişkin uyuşmazlıkların niteliği ve arabuluculuk yöntemlerinin de farklı olması nedeniyle ceza ve idari uyuşmazlıklardan ayrı olarak düzenlenmesinin isabetli olacağı düşünülmüştür. Öte yandan, bu yöndeki düzenlemenin Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu içinde yer alması düşünülebilir ise de genel bir kanunda bu hükümlere yer verilmesi yerine, ayrı bir kanunla düzenlenmesinin daha doğru bir yaklaşım olacağı sonucuna varılmıştır. Nitekim, Avusturya, Almanya, Bulgaristan, Macaristan ve Slovakya gibi ülkelerde de arabuluculuk özel kanunlarla düzenlenmiştir. Alternatif uyuşmazlık çözüm yolları sınırlı değildir. Her ülkeye ve sosyolojik gerçeklerine uygun alternatif uyuşmazlık çözümleri mevcuttur. Ancak arabuluculuk, alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemleri içinde en yaygın ve başarılı olanıdır. Bu nedenle hazırlanan kanun tasarısı, arabuluculuğa ilişkindir. Arabulucu, tarafların anlaşarak seçtikleri üçüncü bir kişidir. Arabuluculuk süreci sonunda arabulucu bir karar vermez, bilimsel yöntemlerle, taraflar arasındaki iletişimi sağlayarak, uyuşmazlığın çözümünü Amaç, Kapsam ve Tanımlar Amaç ve kapsam (2) Bu Kanun, yabancılık unsuru taşıyanlar da dâhil olmak üzere ancak tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri iş veya işlemden doğan özel hukuk uyuşmazlıklarının çözümlenmesinde uygulanır. Şu kadar ki, aile içi şiddet iddiasını içeren uyuşmazlıklar arabuluculuğa elverişli değildir.” denilmektedir. Maddeden görüleceği üzere arabuluculuk kurumunun uygulama alanı, hukuk uyuşmazlıklarıdır. Sözü edilen hukuk uyuşmazlıkları yabancılık unsuru taşıyanlar da dâhil olmak üzere, özel hukuk uyuşmazlıklarıdır. Aile içi şiddet iddiasını içeren uyuşmazlıklar arabuluculuğa elverişli değildir. iletişim sürecinin kurulmasını gerçekleştiren, uzmanlık eğitimi almış olan tarafsız ve bağımsız bir üçüncü kişinin katılımıyla ihtiyari olarak yürütülen uyuşmazlık çözüm yöntemini, ifade eder.” denilmektedir. Benzer şekilde; “Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği” Madde 19, (5)’nci fıkrada; “Arabulucu, sürecin yürütülmesi sırasında, taraflara hukuki tavsiyelerde bulunamaz; bir çözüm önerisi ya da öneriler kataloğu geliştirip, bunu onlara empoze edemeyeceği gibi müzakereler sırasında geliştirilen bir çözüm önerisi üzerinde anlaşmaya varmaları için de onları zorlayamaz. Ancak taraflardan birinin, uyuşmazlığın çözümü bağlamında, sunmuş olduğu bir önerinin, arabulucu tarafından, diğer tarafa iletilmesi ve onun bu konudaki beyanının alınması bu kapsamda mütalaa edilemez.” denilmektedir. Yine, “Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği, madde 5’te şöyle denilmektedir: Tanımlar (1) Taraflar, arabulucuya başvurmak, süreci devam ettirmek, sonuçlandırmak veya bu süreçten vazgeçmek konusunda tamamen serbest olup, öncelikle uyuşmazlığı arabuluculuk yoluyla sonuçlandırma konusunda anlaşırlar. Taraflar hiçbir şekilde zorla bu sürecin içine dâhil edilemeyecekleri gibi her aşamada uyuşmazlığı arabuluculuk yoluyla çözmekten de vazgeçebilirler. MADDE 2- (b) fıkrasında “Arabuluculuk: Sistematik teknikler uygulayarak, görüşmek ve müzakerelerde bulunmak amacıyla tarafları bir araya getiren, onların birbirlerini anlamalarını ve bu suretle çözümlerini kendilerinin üretmesini sağlamak için aralarında (2) Taraflar gerek arabulucuya başvururken gerekse süreç boyunca eşit haklara sahiptirler. Taraflardan biri arabuluculuk sürecinin dışında bırakılamayacağı gibi söz hakkı da diğerlerine göre kısıtlanamaz. Arabuluculuk kurumu ancak tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri iş veya işlemlerden doğan uyuşmazlıklarda uygulanır. Bu nedenle kamu düzenine ilişkin olan hukuki ilişkilerden kaynaklanan uyuşmazlıkların çözümünde arabuluculuk kurumu uygulama alanı bulamayacaktır. 109 Bütün bu tanım ve kavramlardan sonra “arabuluculuk” için şunları söylemek olanaklıdır: Arabuluculuk; tarafların, yabancılık unsuru taşıyanlar da dâhil olmak üzere, üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri iş veya işlemlerden doğan özel hukuk uyuşmazlıklarında, sistematik teknikler uygulayarak, görüşmek ve müzakerelerde bulunmak amacıyla tarafları bir araya getiren, onların birbirlerini anlamalarını ve bu suretle çözümlerini kendilerinin üretmesini sağlamak için aralarında iletişim sürecinin kurulmasını gerçekleştiren, uzmanlık eğitimi almış olan tarafsız ve bağımsız bir üçüncü kişinin katılımıyla ve ihtiyari olarak yürütülen uyuşmazlık çözüm yöntemini ifade eder. Arabulucu, sürecin yürütülmesi sırasında; taraflara hukuki tavsiyelerde bulunamaz; bir çözüm önerisi ya da öneriler kataloğu geliştirip, bunu onlara empoze edemeyeceği gibi müzakereler sırasında geliştirilen bir çözüm önerisi üzerinde anlaşmaya varmaları için de onları zorlayamaz. Taraflar; arabulucuya başvurmak, süreci devam ettirmek, sonuçlandırmak veya bu süreçten vazgeçmek konusunda tamamen serbest olup, öncelikle uyuşmazlığı arabuluculuk yoluyla sonuçlandırma konusunda anlaşırlar. Taraflar hiçbir şekilde zorla bu sürecin içine dâhil edilemeyecekleri gibi her aşamada uyuşmazlığı arabuluculuk yoluyla çözmekten de vazgeçebilirler. Arabuluculuğa İlişkin Temel İlkeler: İradi olma ve eşitlik MADDE 3- (1) Taraflar, arabulucuya başvurmak, süreci devam ettirmek, sonuçlandırmak veya bu süreçten vazgeçmek konusunda serbesttirler. O nedenle arabulucunun taraflara eşit mesafede olması ve onlara eşit muamelede bulunması esastır. Gizlilik MADDE 4- (1) Taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça, arabulucu, arabuluculuk faaliyeti çerçevesinde kendisine sunulan veya diğer bir şekilde elde ettiği bilgi ve belgeler ile diğer kayıtları gizli tutmakla yükümlüdür. (2) Aksi kararlaştırılmadıkça taraflar da bu konudaki gizliliğe uymak zorundadırlar. (2) Taraflar, gerek arabulucuya başvururken gerekse tüm süreç boyunca eşit haklara sahiptirler. Bunlara ilaveten; Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği’nde şu hususlar da kaleme alınmıştır. Arabuluculuk kurumu, tümüyle tarafların ihtiyarına (isteğine) bağlı olarak faaliyet gösteren bir kurumdur. - Arabuluculuk faaliyeti sırasında fotoğraf çekilemez, ses ve görüntü kaydı yapılamaz. Taraflar hiçbir şekilde zorla bu sürecin içine dâhil edilemeyecekleri gibi her aşamada uyuşmazlığı arabuluculuk yoluyla çözmekten de vazgeçebilirler. Taraflardan biri arabuluculuk sürecinin dışında bırakılamayacağı gibi söz hakkı da diğerine göre kısıtlanamaz. - Gizlilik kuralına aykırı hareket eden arabulucunun; hukuki ve cezai sorumluluğu saklı olup, sicilden silinmesine de karar verilebilir. - Gizlilik kuralına uyma yükümlülüğü, arabulucunun yanında çalışan kişiler ile denetim ve gözetiminde ilgili mevzuatı çerçevesinde staj yapanları da kapsar. Aksi kararlaştırılmamışsa, taraflar ve varsa vekilleri de birinci fıkrada belirtilen gizlilik kuralına uymakla yükümlüdür. Aynı şekilde, Bakanlık ve Kurul görevlileri yönünden de bu yükümlülük geçerlidir. Görüldüğü üzere gizlilik ilkesi büyük önem taşımaktadır. Gizlilik, tarafların ticari hayatta ve toplumdaki güvenilirliklerinin ve saygınlıklarının korunması açısından önemlidir. Ayrıca müzakere sürecinin samimi ve karşılıklı güvene dayalı uygun bir ortamda gerçekleşmesinin de güvencesidir gizlilik. 110 Beyan veya belgelerin kullanılamaması MADDE 5- (1) Taraflar, arabulucu veya arabuluculuğa katılanlar da dâhil üçüncü bir kişi, uyuşmazlıkla ilgili olarak hukuk davası açıldığında yahut tahkim yoluna başvurulduğunda, aşağıdaki beyan veya belgeleri delil olarak ileri süremez ve bunlar hakkında tanıklık yapamaz: a)Taraflarca yapılan arabuluculuk daveti veya bir tarafın arabuluculuk faaliyetine katılma isteği. b)Uyuşmazlığın arabuluculuk yolu ile sona erdirilmesi için taraflarca ileri sürülen görüşler ve teklifler. c)Arabuluculuk faaliyeti esnasında, taraflarca ileri sürülen öneriler veya herhangi bir vakıa veya iddianın kabulü. d)Sadece arabuluculuk faaliyeti dolayısıyla hazırlanan belgeler. (2) Birinci fıkra hükmü, beyan veya belgelerin şekline bakılmaksızın uygulanır. (3) Birinci fıkrada belirtilen bilgilerin açıklanması mahkeme, hakem veya herhangi bir idari makam tarafından istenemez. Bu beyan veya belgeler, birinci fıkrada öngörülenin aksine, delil olarak sunulmuş olsa dahi hükme esas alınamaz. Ancak söz konusu bilgiler bir kanun hükmü tarafından emredildiği veya arabuluculuk süreci sonucunda varılan anlaşmanın uygulanması ve icrası için gerekli olduğu ölçüde açıklanabilir. (4) Yukarıdaki fıkralar, arabuluculuğun konusuyla ilgili olup olmadığına bakılmaksızın, hukuk davası ve tahkimde uygulanır. (5) Birinci fıkrada belirtilen sınırlamalar saklı kalmak koşuluyla, hukuk davası ve tahkimde ileri sürülebilen deliller, sadece arabuluculukta sunulmaları sebebiyle kabul edilemeyecek deliller haline gelmez. Esasen, yukarıda ifade edilen hususlar, gizlilik ilkesinin de bir gereğidir. Arabulucuların Hak ve Yükümlülükleri Unvanın kullanılması MADDE 6- (1) Sicile kayıtlı olan arabulucular, arabulucu unvanını ve bu unvanın sağladığı yetkileri kullanma hakkına sahiptirler. (2) Arabulucu, arabuluculuk faaliyeti sırasında bu unvanını belirtmek zorundadır. Ücret ve masrafların istenmesi MADDE 7- (1) Arabulucu yapmış olduğu faaliyet karşılığı ücret ve masrafları isteme hakkına sahiptir. Arabulucu, ücret ve masraflar için avans da talep edebilir. Aksi kararlaştırılmadıkça arabulucunun ücreti, faaliyetin sona erdiği tarihte yürürlükte bulunan Arabulucu Asgari Ücret Tarifesi’ne göre belirlenir ve ücret ile masraf taraflarca eşit olarak karşılanır. Arabulucu, arabuluculuk sürecine ilişkin olarak belirli kişiler için aracılık yapma veya belirli kişileri tavsiye etmenin karşılığı olarak ücret alamaz. Bu yasağa aykırı işlemler batıldır. Taraflarla görüşme ve iletişim kurulması MADDE 8- (1) Arabulucu, tarafların her biri ile ayrı ayrı veya birlikte görüşebilir ve iletişim kurabilir. Taraflar bu görüşmelere vekilleri aracılığıyla da katılabilirler. Buna ilaveten, Yönetmelikte şu husus da hüküm altına alınmaktadır: “Arabulucu, taraflarla görüşülerek iletişim kurulduğuna, arabuluculuk faaliyetine başlandığına, bu faaliyete ilişkin işlem ve eylemlerin doğru bir biçimde uygulandığına ve nihayetinde arabuluculuk faaliyetinin sona erdirildiğine yönelik fiili durum ve aşamaları belgelendirir; belge, arabulucu taraflar veya vekillerince imzalanır. Taraflar veya vekillerince imzalanmaz ise sebebi belirtilmek sureti ile sadece arabulucu tarafından imzalanır.” denilmektedir. Kuşkusuz, arabulucu tarafların her biriyle ayrı ayrı veya her ikisiyle aynı anda görüşebilme ve iletişim kurabilme hakkına sahiptir. Esasen arabulucunun görevi tarafları bir masa etrafında bir araya getirmek, onlar arasında bir müzakere ortamı oluşturmak ve bu ortamı sürekli ve canlı kılabilmektir. Arabulucu uyuşmazlığın tarafları ile her an bir iletişim içinde olmalıdır. Arabulucu, iki tarafla da aynı anda görüşme ve iletişim kurma özeni ve çabası içinde olmalıdır. Bu husus taraflara eşit mesafede olma ve onlara eşit davranma yükümlülüğünün de bir sonucudur. Ancak arabulucu, taraflardan her biriyle ayrı ayrı iletişim kurma ihtiyacı duyuyorsa, bir tarafla iletişim kurmadan önce bu hususta diğer tarafı da haberdar etmesi, tarafsızlığına uygun olacaktır. Görevin özenle ve tarafsız biçimde yerine getirilmesi MADDE 9- (1) Arabulucu görevini özenle, tarafsız bir biçimde ve şahsen yerine getirir. (2) Arabulucu olarak görevlendirilen kimse, tarafsızlığından şüphe edilmesini gerektirecek önemli hal ve şartların varlığı halinde, bu hususta tarafları bilgilendirmekle yükümlüdür. Bu açıklamaya rağmen taraflar, arabulucudan birlikte talep ederlerse, arabulucu bu görevi üstlenebilir yahut üstlenmiş olduğu görevi sürdürebilir. 111 (3) Arabulucu, taraflar arasında eşitliği gözetmekle yükümlüdür. (4) Arabulucu, bu sıfatla görev yaptığı uyuşmazlıkla ilgili olarak açılan davada, daha sonra taraflardan birinin avukatı olarak görev üstlenemez. (4)’ncü fıkra kapsamı, Yönetmelik ile daha da genişletilmiş ve aşağıdaki şekilde kaleme alınmıştır: “Arabulucu bu sıfatla görev yaptığı uyuşmazlık ile ilgili olarak açılan davada, daha sonra, hâkimlik, hakemlik ve bilirkişilik yapamayacağı gibi avukat olarak da görev üstlenemez.” denilmektedir. Arabulucu, arabuluculuk görevini özenle ve tarafsız bir biçimde yerine getirmekle yükümlüdür. Uyuşmazlık içine düşmüş ve aralarındaki iletişim kopmuş olan tarafları, birbirlerini anlamaları ve aralarında iletişim sürecinin yeniden kurulmasını gerçekleştirmeyi sağlamak amacıyla onları bir araya getirmekle görevli arabulucunun oldukça hassas ve özenli bir biçimde davranması zorunludur. Tarafsızlık ve bağımsızlık, arabulucunun sahip olması gereken temel niteliklerdir. Arabulucunun bağımsızlığı, onun hiç kimseye tabi olmaksızın, hiç kimseden emir ve talimat almaksızın hareket etmesidir. Tarafsızlığı ise, onun taraflardan her ikisine de aynı mesafede olması ve onlara eşit davranabilmesidir. Reklam yasağı MADDE 10- (1) Arabulucuların iş elde etmek için reklam sayılabilecek her türlü teşebbüs ve harekette bulunmaları ve özellikle tabelalarında ve basılı kâğıtlarında arabulucu, avukat ve akademik unvanlarından başka sıfat kullanmaları yasaktır. Tarafların aydınlatılması MADDE 11- (1) Arabulucu, arabuluculuk faaliyetinin başında, tarafları arabuluculuğun esasları, süreci ve sonuçları hakkında gerektiği gibi aydınlatmakla yükümlüdür. Bunlara ilaveten, Yönetmelik’te aşağıdaki hususlar da yer almaktadır: - Arabulucu, bu yükümlülüğü yerine getirirken tarafsızlığı hakkında şüpheye yol açacak tutum ve davranışlardan kaçınır. - Arabulucu, tarafları arabuluculuk yoluyla çözümlenen hukuki uyuşmazlıklar ve arabuluculuk faaliyeti sonucunda tarafların anlaşmaya varması durumunda düzenlenecek olan ve mahkemesince şerh verilmesi ile birlikte ilam niteliğinde belge halini kazanan, anlaşma belgesinin nitelik ve hukuki sonuçları hakkında özellikle bilgilendirir. Arabulucuya başvuru MADDE 13- (1) Taraflar dava açılmadan önce veya davanın görülmesi sırasında arabulucuya başvurma konusunda anlaşabilirler. Mahkeme de tarafları arabulucuya başvurma konusunda aydınlatıp, teşvik edebilir. (2) Aksi kararlaştırılmadıkça taraflardan birinin arabulucuya başvuru teklifine otuz gün içinde olumlu cevap verilmez ise bu teklif reddedilmiş sayılır. Bunlara ilaveten, yönetmelikte maddenin (1)’inci fıkrası genişletilerek aşağıdaki ifade yer almıştır: “Mahkeme de tarafları arabulucuya başvurmak konusunda; arabuluculuğun esasları, süreci ve hukuki sonuçları hakkında aydınlatıp, arabuluculuk yoluyla uyuşmazlığın çözülmesinin sosyal, ekonomik ve psikolojik açıdan faydalarının olabileceğini hatırlatarak onları teşvik edebilir.” denilmektedir. Bu, gerçekten çok ciddi bir husustur ve tartışmaya açıktır. Nitekim madde gerekçesinde de “Taraflar, dava açmadan önce veya dava açtıktan sonra anlaşarak doğrudan kendileri bu yola başvurabilirler. Bunun için iki tarafın anlaşmış olmaları gerekli ve yeterlidir. Ayrıca bir dava açıldıktan sonra mahkeme de tarafları arabulucuya başvurmak konusunda 112 aydınlatıp, teşvik edebilir. Bir davanın başında veya yargılamanın ilerleyen aşamalarında, taraflar arasındaki uyuşmazlık konuları iyice belirlendikten sonra özellikle tarafların çok az konuda uyuşmazlık içinde oldukları ya da belirli bir anlaşma zemini bulunduğu tespit edilirse, mahkemenin tarafları bu yola teşviki yararlı olacaktır. Hâkimlerin, uygulamanın değişik aşamalarında, uzlaşabilecekleri kanaatine varmaları halinde taraflara bu şansı vermeleri ve teşvik etmeleri doğrudur.” denilmektedir. Esasen mahkemelerin görevinin haklıyı haksızdan ayırmak olduğu ve Anayasa’nın 9. maddesinin, “Yargı yetkisi, Türk Milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılır” hükmünün yukarıdaki madde hükmü ve gerekçesi ile çelişki oluşturduğu bir gerçektir. Hâkimin, yargılamanın herhangi bir aşamasında, “aranızdaki uyuşmazlığı kendi aranızda çözmeniz daha iyi olur” anlamına gelebilecek ve tarafları arabuluculuğa teşvik etmek şeklinde bir yaklaşım sergilemesinin, ”mahkemeden size fayda yok” ya da “ben bu uyuşmazlığı çözemiyorum” anlamına gelmediğini iddia etmek olanaklı mı? Bu hususun da hukukun temel ilkelerinden olan “Hâkim görevini yapmaktan imtina edemez” ilkesi ile de bağdaştığı söylenemez. Kaldı ki hukukumuzda yer alan “hâkimin tarafları sulha davet etmesi” işlevine işlerlik kazandırılması öncelikli husus olması gerekirken, mahkemelerimizi arabuluculuk kurumuna, aracılık etmeye zorlamanın hukuk mantığı ve felsefesi ile izahı olanaklı değildir. Son olarak arabuluculuk eğitimine değinmek istiyorum. Arabuluculuk eğitimi MADDE 22- (1) Arabuluculuk eğitimi, hukuk fakültesinin tamamlanmasından sonra alınan, arabuluculuk faaliyetinin yürütülmesiyle ilgili temel bilgileri, iletişim teknikleri, müzakere ve uyuşmazlık çözüm yöntemleri ve davranış psikolojisi ile yönetmelikte gösterilecek olan diğer teorik ve pratik bilgileri içeren eğitimi ifade eder. Yönetmelik’te; Eğitim kuruluşlarına izin verilmesi başlıklı maddede; izin için yazılı olarak yapılan başvuruların sadece - aile hukuku uyuşmazlıkları, - ticari uyuşmazlıklar ve - işçi-işveren uyuşmazlıkları gibi belirli alanlarda arabuluculuk eğitimi verilmesine yönelik olabileceği belirtilmektedir. Arabulucular siciline kayıt olma şartları arasında: - Mesleğinde en az beş yıllık kıdeme sahip hukuk fakültesi mezunu olma koşulu göze çarpmaktadır. Arabuluculuk eğitimi üniversitelerin hukuk fakülteleri, Türkiye Barolar Birliği veya Türkiye Adalet Akademisi tarafından verilecektir. Sonuç: 22 Haziran 2013 tarihinde tüm maddeleri ile yürürlükte olacak olan; “Arabuluculuk Yasası”nın, TBMM’ye sunulan Genel Gerekçesi’nde ifade edildiği gibi: “Adalete erişim, Anayasamızın 36’ncı ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6’ncı maddesinde güvence altına alınan temel bir haktır. Alternatif uyuşmazlık çözümleri ile taraflar uzlaşma sürecine dâhil olmakta ve kendi iradeleriyle anlaşarak sonuca ulaşmaktadırlar. Alternatif uyuşmazlık çözümü bu yönüyle devletin, yargı yetkisi dışında uyuşmazlıkların çözümü konusunda kişilere sunduğu bir imkândır. Tarafların kendi aralarındaki uyuşmazlıkları her zaman anlaşarak ve üçüncü kişilerin aracılığından faydalanarak çözümleyebilecekleri düşünülebilirse de; bu alanda da devletin düzenleme yapması bir gerekliliktir.” “Uyuşmazlıkların arabuluculuk yoluyla çözümü ancak zaman içinde genel kabul gören bir alternatif uyuşmazlık çözümü hâline gelebilecektir. Bu sebeple öncelikle uyuşmazlıkların arabuluculuk yöntemiyle çözüm yolunun topluma tanıtılması ve olumlu yönlerinin anlatılması gerekecektir. Bunun, Adalet Bakanlığı içinde kurulacak Daire Başkanlığı tarafından yerine getirilmesi doğru bulunmuştur. Başkanlığın, uluslararası alanda toplantılar yapması, uygulamayı izlemesi, gerekli yasal değişiklikleri önermesi, anket ve istatistik çalışması yapması bu açıdan son derece önemlidir.” şeklindeki değerlendirme mi uygulamada karşılık bulacak, yoksa ilgili yasanın yasalaşması sürecinde “karşı oy yazısında” ifade edilen “Bölgeler arası farklılıklar, geri sosyal dokularda feodal örf ve adetlerin uygulama alanı bulması gibi özellikler nedeniyle, böyle bir uygulama ayrıca farklı hukuk yapılarının bölgelere göre de farklı dağılım alanlarına sahip olabileceği ve üniter yapının buradan da darbe yiyebileceği dikkate alınmamıştır. Uygulama özellikle kadınların medeni hakları aleyhine yeni tahribatları/gerilemeleri gündeme getirip, pekiştirebilecektir. Medeni hukuk dışı fiili uygulamalara bir anlamda meşruiyet kazandırabilecek, kadını ikinci sınıf bir statüye daha fazla itebilecektir.” yolundaki kaygılarla mı uygulamada karşılaşılacak? Bunu zaman içerisinde hep birlikte göreceğiz. 113 İGY'DEN Genç yöneticilerin Umman çıkartması İNTES Genç Yöneticiler Grubu Umman pazarını yerinde inceledi. Türkiye İnşaat Sanayicileri İşveren olarak belirlenen ülkelere, teknik Ekonomi Bakanlığı Müsteşar Sendikası Genç Yöneticiler heyet ziyaretleri düzenleyen İNTES Yardımcısı Bülent Uğur Ecevit Grubu’nun hedef ülke ziyaretleri kararlılıkla devam ediyor. Ekonomi Bakanlığı tarafından hedef pazar Genç Yöneticiler Grubu, 2013 yılının ilk ziyaretini Umman’a yaptı. başkanlığında 5-9 Mayıs 2013 tarihleri arasında Umman Sultanlığı’na yapılan ziyaret sırasında hedef ülkenin yatırımcı bakanlık ve kurumlarının yetkilileri ile çok yönlü ve kapsamlı görüşmeler gerçekleştirildi. Seyahate Müsteşar Yardımcısı Ecevit’in yanı sıra, Serbest Bölgeler Yurtdışı Yatırım ve Hizmetler Genel Müdürlüğü Daire Başkanı Çağrı Köseyener, Şube Müdürü Nil Gökçe ve Uzman Yardımcısı Murat Yağış, İNTES Genç Yöneticiler 114 Dönem Başkanı Asude Öztürk Camadan, İGY Başkan Yardımcısı Emrah Yaykıran ve İGY üyesi Mert Yıldızhan ile İNTES temsilcileri katıldı. Ekonomi Bakanlığı tarafından düzenlenen ve Muskat Ticaret Müşavirliği’nce organize edilen program çerçevesinde “Umman Teknik Müteahhitlik Heyeti”, yatırımcı kurum ve kuruluş yetkililerinden ihaleye çıkacak projelerle ilgili detaylı bilgi aldı. Heyet, Umman Ulaştırma ve Haberleşme Bakanlığı, Bölgesel Belediyeler ve Su Kaynakları Bakanlığı, Elektrik ve Su Kamu “İNTES Genç Yöneticiler Grubu’nun hedef ülke ziyaretleri devam ediyor.” Sektör 40-50 yılını garanti altına alıyor Ekonomi Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Bülent Uğur Ecevit, toplantıda yaptığı konuşmada dost Kurumu, Umman Ticaret ve Sanayi da katıldığı toplantıya, İNTES Genç Odası, Al Batinah Ticaret ve Yöneticiler Dönem Başkanı Asude ziyareti değerlendirdi. Ziyaretin Sanayi Odası, Sohar Limanı ve Öztürk Camadan ev sahipliği yaptı. çok verimli geçtiğini ve ileriye Serbest Bölgesi ile ENKA ve TAV şantiyelerini ziyaret etti. Genç Yöneticiler, hedef pazar ülkelere teknik ziyaretler kapsamında geçen yıl da Hindistan ve Polonya’yı ziyaret ederek, yatırımcı kuruluşların yetkilileri ile görüşmüş ve projeleriyle ilgili ayrıntılı bilgi almışlardı. Toplantıda Umman ile ilgili hazırlanan bilgi notunun sunumunu ve kardeş ülke Umman’a yapılan dönük güçlü bağlantılar yapıldığını vurgulayan Ecevit, Türk inşaat sektörünün her geçen gün daha yapan İGY Dönem Başkan Yardımcısı büyük projelere imza attığını Emrah Yaykıran, ziyaret sırasında anlattı. Umman’daki yatırımcı kuruluşların yetkilileriyle gerçekleştirdikleri İnşaat sektörünün Türkiye ekonomisinin lokomotifi olduğunu görüşmeler ve ülkedeki yeni hatırlatan Bülent Uğur Ecevit, projeler hakkında bilgi verdi. Türk inşaat sektörünün yurt dışı Değerlendirme Toplantısı Umman Sultanlığı’na yapılan ziyaret sonrasında İNTES Genç Yöneticiler Grubu tarafından hazırlanan bilgi notu 29 Mayıs Çarşamba günü Ankara’da Houston Otel’de yapılan toplantıda Ekonomi Bakanlığı yetkilileri ve İNTES Yönetim Kurulu üyelerine sunuldu. Ekonomi Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Bülent Uğur Ecevit ile İNTES Başkanı M. Şükrü Koçoğlu’nun 115 müteahhitlik hizmetlerindeki 100 dikkat çeken Ecevit, genç ülkede 26,7 milyar dolara ulaşan yöneticilerin hedef pazara başarısının dünya tarafından da yaptıkları bu ziyaretlerle Türk dikkatle izlendiğini söyledi. müteahhitlik sektörünün yurt Sektörün genç kuşak temsilcilerinin dışında 40-50 yılını garantiye çalışkan ve çok azimli olduğuna aldığını kaydetti. “Ekonomi Bakanlığı’nın desteğiyle hedef pazar ülkelere teknik heyet ziyaretleri düzenleyen, İNTES Genç Yöneticiler Grubu, 2013 yılının ilk ziyaretini Umman’a yaptı.” Türk müteahhitlerinin yurt dışında özellikle su kaynaklarının kullanılması projelerini başarıyla tamamladığına işaret eden Ecevit, “Müteahhitlerimizin bu tecrübelerini Umman’da gerçekleştirilecek projelere de rahatlıkla aktarabileceğine inanıyorum. Türk firmaları daha önce de bu ülkede sulama, liman ve havalimanı gibi büyük projelere imza attı. Umman’da önümüzdeki dönemde birçok proje ihaleye çıkarılacak. Bu projelerde de firmalarımızın önemli rol alacağını düşünüyorum.” dedi. 116 Toplantıda konuşan İNTES Yönetim Kurulu Başkanı M. Şükrü Koçoğlu da Genç Yöneticilerin yaptıkları çalışmaları ve hedef ülkelere yaptıkları ziyaretleri gururla izlediklerini ifade etti. Türk müteahhitlerinin yaptıkları kaliteli işler ve üstlendikleri projelerle dünya liderliğine oynadığını belirten Şükrü Koçoğlu, Umman gibi hedef ülkelerde Türk müteahhitlik firmalarının katma değer ve istihdam yaratan projelerde yer alması gerektiğini kaydetti. Yurt dışında iş yapan Türk firmalarının iş almak için birbirleriyle kıyasıya rekabete girmesini eleştiren Koçoğlu, yurt içindeki rekabetin yurt dışına taşınmasının yanlış olduğunu, bu nedenle kâr oranlarının çok düştüğünü dile getirdi. Umman Türk müteahhitlerini bekliyor Umman’daki yatırımcı kuruluşların duyulan bir diğer önemli alan da yetkilileri, ülkede demir yolu sağlık sektörü. alanında gerçekleştirilecek büyük projelere Türk müteahhitlerini beklediklerini aktararak, bu Ziyaretler sırasında yapılan görüşmelerde ayrıca Türk iş konularda Türk ve Umman Ticaret adamları heyetlerinin bölgeye odalarının dirsek temasında ziyaretlerini arttırarak iş birliği bulunmasını istiyorlar. Yetkililerden olanaklarının geliştirilmesi dilekleri alınan bilgiye göre; yatırıma ihtiyaç ifade edildi. Umman Sultanlığı’na yapılan teknik ziyaret sonrasında İNTES Genç Yöneticiler Grubu tarafından hazırlanan rapora göre, Ummanlı yetkililer Türk müteahhitlik firmalarını ülkenin büyük yatırım projelerini üstlenmek üzere ülkelerine bekliyor. Yetkililerle yapılan görüşmelerden çıkan sonuca göre; Türk firmalarının özellikle su projelerinde deneyimli ve son teknolojileri kullanarak başarılı işler gerçekleştirdikleri biliniyor ve özellikle Umman’ın su kaynaklarının geliştirilmesi açısından Türkiye’nin tecrübesinden yararlanılması hedefleniyor. 117 İGY'DEN İNTES ve İgy üyeleri şantiye öncesi stres attı İNTES Genç Yöneticiler Grubu (İGY) tarafından hafta sonu Ankara Atlı Spor Kulübü’nde düzenlenen ‘Şantiyeye Dönüyoruz’ etkinliğinde bir araya gelen inşaat sektörü yoğun sezon öncesinde stres attı. Türkiye İnşaat Sanayicileri İşveren Sendikası (İNTES) bünyesinde faaliyet gösteren İNTES Genç Yöneticiler Grubu (İGY), inşaat sezonu öncesinde düzenlediği ‘Şantiyeye Dönüyoruz’ etkinliğinde sektör temsilcilerini iş stresinden uzak bir ortamda buluşturdu. İNTES Genç Yöneticiler Grubu (İGY) Başkanı Asude Öztürk Camadan’ın ev sahipliğini yaptığı etkinliğe, Türkiye İnşaat Sanayicileri İşveren Sendikası (İNTES) Başkanı M. Şükrü Koçoğlu, İNTES üyelerinden İsmail Çelik İnşaat A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı İsmail Çelik, Göçay İnşaat A. Ş Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Eren, İNTES üyesi firmaların yöneticileri ile İGY Yöneticileri ve üyeleri aileleriyle birlikte katıldı. 118 Ankara Genç İşadamları Derneği ve Yönetişim Derneği Başkanı (ANGİAD), Türkiye Genç İşadamları Nezih Allıoğlu da Ankara Atlı Derneği (TÜGİAD) Ankara Spor Kulübü’nde gerçekleştirilen Şubesi üyeleri ile Genç Girişim etkinliğin önemli misafirleriydi. İGY Başkanı Asude Öztürk Camadan, Başkan Vekili Burak Çelik, geçen dönem Başkanı Mehmet Göçen ve İGY Üyeleri, Çiğdem Kurt, Didem Kurt, Erdem Kurt, Ebru Çelik Ceylan, Kemal Ceylan, Leyla Nasıroğlu, Murat Güleç misafirleriyle yakından ilgilendiler. “Geçen yılı yüzde 1’in altında amaçladıklarını belirterek şunları büyüme ile kapatan sektörümüz söyledi: Yaklaşık 100 davetlinin katıldığı etkinlikte, inşaat sanayicileri, şantiyelere çıkmadan önce aileleriyle birlikte barbekü başında, doğayla iç içe, samimi bir ortamda keyifli bir gün geçirdi. bu yılın ilk üç ayında nefes aldı. İNTES Başkanı Şükrü Koçoğlu, ‘Şantiyelere Dönüyoruz’ etkinliği ile şantiyelere gitmeden önce enerji topladıklarını vurgulayarak, “Yaz sezonu inşaat sektörünün en canlı, en hareketli dönemi. Bizi uzun ve yorucu bir dönem bekliyor. Genç yöneticilerimiz doğa ile iç içe bir ortamda bizleri bir araya getirerek keyifli bir etkinliğe imza attılar. Hepsini kutluyorum ve teşekkür ediyorum” dedi. oranla daha iyi geçeceğinin sinyalini İlk çeyrekte inşaat sektöründeki büyüme beklentilerin üzerinde. İlk çeyreğin şantiyelerin kapalı olduğu bir dönem olduğu dikkate alınırsa, bu sonuçlar 2013 yılının geçen yıla veriyor. Dolayısıyla zor ve yorucu bir inşaat dönemi bizi bekliyor” diye konuştu. “İnşaat sezonu açıldı. Herkes tatile giderken biz şantiyelere gidiyoruz. Ailelerinizle tatil yapma fırsatımız olmuyor. Bu nedenle sezon öncesinde şantiyelere dağılmadan camiamızın temsilcilerini bir araya getirerek hoşça vakit geçirme ve kaynaşma fırsatı buluyoruz. Yoğun iş dönemi öncesinde ailelerimizle birlikte iş stresinden uzakta Camadan, bu yıl ikincisi düzenlenen doğayla iç içe, samimi bir ortamda ‘Şantiyeye Dönüyoruz’ etkinliğini buluşarak şantiyelere gitmeden geleneksel hale getirilmesini stres atıyoruz.” İGY Başkanı Asude Öztürk Camadan: Zor ve yorucu bir sezon bizi bekliyor İGY Başkanı ve Haselsan İnşaat Ticaret A.Ş. Yönetim Kurulu Üyesi Asude Öztürk Camadan de inşaat sektörünün bu sezon zorlu ve yorucu olacağını kaydetti. Yılın ilk çeyreğinde inşaat sektörünün beklentilerin çok üzerinde yüzde 5,9 büyüdüğünü hatırlatan İGY Başkanı Asude Öztürk Camadan, 119 KÜLTÜR/Sanat Türk sanatında bir ekol: Ahmet YEŞİL Ahmet Yeşil, sanat dünyasının önemli isimleri olan İlhan Çevik, Nuri Abaç ve Ernur Tüzün gibi hocalardan eğitim almış. Sürekli okuyan, derin düşünen, durmadan çalışan, dahası sanatı bir yaşam biçimi olarak seçen Yeşil, halatın kıvrımlarıyla farklı bir tarzda, özgün eserler üretmeye başlamış. Onun eserlerinde halatın ritmi yaşamı sergiliyor. Öyle ki ülkemizde açtığı sayısız serginin yanında dışında yurt dışından da çok önemli etkinliklerden kendisine davet gelmiş. Amerika’dan, Kanada’ya; Avrupa’nın hemen tüm kentlerinde açtığı sergiler ile bir Türk sanatçı olarak ülkemizi temsil etmiş. Bu başarılar da kendisine haklı olarak sayısız ödül getirmiş. Ahmet Yeşil işte bu özgün sanatını İnşaat Sanayi okurları ile paylaştı. Bir yaşam biçimi olarak seçtiğiniz Fakültesi’ne gidemedim. Tabii Halatlardan sanat eserleri resme başlama öykünüzü burada bitmedi sanat eğitimim. üretmeye nasıl başladınız? Sizi bu anlatabilir misiniz? Ankara’da Gazi Eğitim Fakültesi'nin tarzda eserler üretmeye teşvik hocaları ile atölyede ilk akademik eden biri oldu mu? Bu döneme eğitimim başladı. İlhan Çevik, kadar geçen sürede nasıl resimler Nuri Abaç ve Ernur Tüzün üzerinde çalışıyordunuz? İlkokula başlamadan önce üst kat komşumuz İstanbul’dan Mersin’e gelen bir ressamdı. Beni yanına alırdı. Birlikte galeriye, atölyesine giderdik. Resim sanatı ile ilk buluşmam böyle oldu. Ortaokul sıralarında da resim öğretmenimin benimle yakından ilgilenmesi sayesinde resme ve sanata daha çok ilgi duymaya başladım. Aslında okul yıllarında idealim tıp okumaktı. Hatta futbola büyük bir ilgim vardı. Fen lisesine gitmek istiyordum. Resim öğretmenimiz aynı zamanda müdürümüzdü. Fen lisesi sınavları için başvuru formunu vermedi hocalarımın atölye eğitimiyle devam etti eğitim sürecim. Sonuçta resim öğretmenimin öngörüleri doğrultusunda “resim ve sanat” yaşam biçimim oldu. Her sanatçı, kendi sanat serüveninde özgün bir tarz arar. Araştırmaları, denemeleri, çalışmaları sürecinde yakaladığı ne ise onun üzerinde yoğunlaşarak kendi sanat serüveninin özgün kimliğini oluşturur. Bu teknik, malzeme gibi biçimlerde de olabilir; ki bunun arkasında da semantik gelir. Her resmin bir alt metni vardır elbette. Sanatınızın özgün kimliğini okuyucularımız ile paylaşabilir misiniz? bana çünkü ısrarla güzel sanatlar Halatın nesnel kimliği üzerinden eğitimi almamı istiyordu. Ancak sanatsal objeye dönüşen ipin/ okul sonrası bir rahatsızlık halatın ritmi yaşamın ritmiyle geçirdim ve Güzel Sanatlar beraber yarattığı kosmos plastik 120 bir dile dönüşürken, sanatıma da da zor olsa gerek. Farklı bir tarzda özgün bir kimlik kazandırıyor. Bunun sanat eseri üretmenin zorlukları öncesinde sanat yaşamımda üç ana var mı? Hayalinizdeki resimleri dönem var. ortaya koymada çalıştığınız tarz sizi İlk çalışmamı 1981 yılında yaptım. kısıtlıyor mu? Halatlar o dönemlerin içinde zaman Hayır, başladığım her çalışma bir diğer zaman vardı. 1990 yılıyla beraber çalışmayı tetikliyor. Burada sanatçının çalışmalarımda sadece halat/ip unsuru yaratıcı gücü devreye giriyor. bütünüyle sanat objesine dönüşerek tuvalde yer almaya başladı. Öylesine farklı çalışmalar üretiyorsunuz ki. Dünyada sizin Resminiz plastik bir kavrayışa daha tarzınızda çalışma yapan farklı yakın desek, doğru mu söyleriz? ressamlar var mıdır? Özellikle son dönemde daha minimal Bildiğim kadarıyla yok. Sanat tarihçi ve bir anlayışla çalışıyorum. Bu süreçte, eleştirmenlerinin de söylediği bu tarz, bütünüyle plastik bir dil içinden kendi ekolünü yaratma oluyor bir nevi. üretiyorum. Dış dünyanın resmime sızması, bu plastik dille durduruldu. Çok çalıştığınızı, sanatı yaşam biçimine dönüştürdüğünüzü Halatlar ile resimler üretmek biliyoruz. Sanat yaşamınızdaki oldukça ilgi çekici. Ama bir o kadar ilkenizi bize nasıl aktarabilirsiniz? Otuz yılı aşkın sanat yaşamımda disiplinimden, çalışma tempomdan, ilkelerimden ödün vermeden, eğilip bükülmeden ürettim. Sanatı, yaşam Bütün eserlerinizin özel düşünmedim. Çünkü yirmi dört saatimin on sekiz, yirmi saati biçimi olarak seçtim. Beni en çok çalışmak ve araştırmakla geçer. mutlu ve onurlu hissettiren de Sürekli konsantre halinde çalışır, budur. düşünür, okurum. Günlük uykum Sanatçılar bir ülkenin önemli marka değeridir. Türkiye’de bugüne kadar çok büyük sanatçılar yetişti. Sanatçıların üç saati geçmez. Günde beş-altı gazete, aylık en az sekiz-on dergi atölyeme girer. Kütüphanemde beş bine yakın sanat ağırlıklı olduğundan hiç şüphe yok. Ancak vazgeçemediğiniz ve siz de anısı olan bir eseriniz var mıdır? Var ise hikâyesini bizimle paylaşabilir misiniz? Özel hissetmediğim hiçbir çalışmaya imzamı atmam. En sevdiğim çalışmam da henüz yapmadığım, yapmaya çalıştığım bir sonrakidir. bir ülkenin bilinirliliği kitaba sahibim. Vazgeçilmezim de Yurt dışında da ülkemizi konusundaki rolüne ilişkin kitaplarımdır. temsil etmektesiniz. Yurt dışı değerlendirmelerinizi öğrenebilir miyiz? Sanatçılar bu ülkede her zaman çağdaş, özgür ve özgün kimlikleri ile ülkemizin kültür ve sanat yaşamına kattıkları değerler açısından çok büyük bedeller ödeyerek görevlerini yaptılar, yapıyorlar. Ama aynı duyarlılık ve evrensel sanat ve kültür politikaları olmadan sanat ve kültür adına yönetenler ne yapıyor? Bunun sorulması, sorgulanması ve irdelenmesi gerekir. Sizi resim yapmaya motive eden unsurlar var mıdır? Atölyenizin vazgeçilmez eşyaları nelerdir? Beni motive eden şeyler olarak 122 çalışmalarınızı ve sergilerinizi turizmi ile Türkiye’deki kültür anlatabilir misiniz? turizmini karşılaştırdığınızda ne tür farklılıklar gözlemliyorsunuz? Evet; önümüzdeki sezon yurt dışında üç müzede çok yoğun bir Çok büyük farklılıklar var. En sergi programım var. Bunun ilk önemlisi bir kültür sanat politikaları ayağı 22 Haziran’daki Gürcistan var. Çok büyük yatırımlar yapmışlar. Ulusal Müzesi’nde gerçekleşecek olan sergi. 22 Haziran’da önemli bir sergim olacak. Aralık ayında yine Paris’te Louvre Müzesi’nde 1890’dan bu yana yapılan salon sergisine katılacağım. Ayrıca Almanya’da Ludwing Müzesi’nin, A Salonu’nda büyük bir kişisel sergim olacak. Yurt içi sergilerim de bu sezonun Mart, Nisan ve Mayıs aylarında İstanbul, İzmir ve Ankara’da açıldı. Müzeler, mahalle marketleri gibi. Yaşamın her alanında kültür ve sanat birikimlerini sergiledikleri yani topluma açtıkları yüzlerce müzeleri var. Bir toplumun, ülkenin gelişmişlik düzeyi sadece ekonomik göstergelerinin yüksek oluşuyla değildir. Sanat ve kültür birikimleri muhafazakârlığım yok. Resim, hangi duygu ve düşünceyi ifade edecekse, Eserlerinizde en çok hangi renkler göze çarpar? Siz renkleri kelimelerle tanımlarsanız hangi ifadeleri kullanmak isterdiniz? paletimi o renge açarım. Akdeniz Akdeniz’in yarı tropikal ikliminde güneş ışığının altında renkler öyle ışıklı parlak görülüyor ki. E bende bir Akdeniz çocuğu olduğumdan (tabii bu bir espri!) hiçbir renk Dergimizin bu sayısının konusu insanı oluşum belki de resimlerimde mavi ve turkuazı öne çıkarmama neden oluyor. "Kültür Turizmi". Bir sanatçı olarak sizin de görüşlerinizi öğrenmek istiyoruz. Batıda görüp gezdiğiniz yerlerdeki kültür de çok önemli bir göstergedir. Kültür ve sanat birikimi olan toplumlar çağdaş gelişmiş toplumlar arasında saygınlık kazanıyorlar. Ülkemizde bu konuda özel girişimcilerin, iş adamlarının, bazı sanatçı hocalarımızın sanatlarından kazandıkları birikimleri ile kurdukları müzeler, sanata yaptıkları yatırımlarla bu sürece katılmaya çalışıyoruz. Hâlâ sanat yatırımlarını destekleyen sponsorlukları teşvik edecek çağdaş bir sistemimiz yok. Örneğin Mustafa Ayaz hocamızın Ankara’ya kazandırdığı bir müze var. Müze, kendisinin olağanüstü gayreti ve birikimlerini yönlendirmesi ile ayakta duruyor. Bu konu tek başına bir panel, makale konusu. Birkaç satırda yanıt vermek doğru değil. Çok derinlere inmek gerekiyor. Okuyucularımızla paylaştığınız değerli görüşleriniz için teşekkür ederiz. Ben de camianız ile tanışmaktan memnun oldum. 123 ETKİNLİK İş Sağlığı ve Güvenliği’nde Görsel Bilinçlendirme “İŞ VE İNŞAAT GÜVENLİĞİ” Temalı Uluslararası Fotoğraf ve Afiş Tasarımı Yarışmalar İş sağlığı ve güvenliği alanında İngiltere) ve TAV Holding görseller iş güvenliği eğitimleri 2011 yılında karikatür ve 2012 proje ortağı olarak destek için sektörün kullanımına yılında kısa film yarışması vermektedir. Projenin amacı, sunulacak. düzenleyen Anadolu Üniversitesi inşaat sektöründe dikkatsizlikler İnşaat Mühendisliği Bölümü bu nedeniyle meydana gelen kazaları yıl fotoğraf ve afiş tasarımı görsel hafızayı güçlendirerek yarışmaları ile sektörü bir araya azaltmaktır. Anadolu Üniversitesi getiriyor. Avrupa Birliği Leonardo İnşaat Mühendisliği Bölümü da Vinci Yenilik Transferi inşaat kazalarını azaltmak programı İnşaat Sektöründe İş Kazalarını Önlemek-İş Sağlığı ve Güvenliğinde Animasyonlu Öğrenme projesi kapsamında bir “iş ve inşaat güvenliği” temalı fotoğraf ve afiş tasarımı yarışmaları düzenlenecektir. İNTES, proje ortağı olarak bu projeye destek vermektedir. Koordinatörlüğünü Anadolu Üniversitesi Mühendislik Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümü öğretim üyelerinden Doç. Dr. Gökhan Arslan ve amacıyla İNTES’in de destek verdiği İnşaat Projelerinde Kaza Önleme Sistemi: Şantiyelerde Kör Noktaları Deşifreleme Modeli başlıklı yeni bir projenin çalışmalarına başlamıştır. Doç. Dr. Gökhan Arslan ve Yrd. Doç. Dr. Serkan Kıvrak’ın koordinatörlüğünde yürütülecek projede şantiyelerde kör noktalardan kaynaklanan kazaların engellenmesi amaçlanmaktadır. Yrd. Doç. Dr. Serkan Kıvrak’ın 22 Ekim 2013 tarihinde yaptığı projede İNTES’in düzenlenecek fotoğraf ve afiş yanı sıra Varşova Teknoloji tasarımı yarışmalarına tüm Üniversitesi (Polonya), Minho dünyadan geniş yelpazede bir Üniversitesi (Portekiz), Erbil katılım bekleniyor. Festival için Müşavirlik Mühendislik, Polonya 7 Ekim 2013 son başvuru tarihi Yapı Yöneticileri Birliği, olacak. Festivale katılan tüm Yapı Kurumları Birliği (CIOB- film, belgesel, animasyonlar ile 124 Yürütülen projeler ile Türk inşaat sektöründeki kazaları azaltmak, ölümlü iş kazalarını sıfıra yaklaştırmak, ağır yaralanmaları azaltmak ve diğer kazaların hafif atlatılmasını sağlamak hedefleniyor. Yürütülen tüm etkinliklerin amacı, geleneksel eğitim modeline yeni, çağdaş modeller ekleyerek bu konuda istenen hedeflere ulaşılmasıdır. Projeye ilişkin ayrıntılı bilgiler için; Doç. Dr. Gökhan ARSLAN, Anadolu Üniversitesi, İnşaat Mühendisliği Bölümü,Eskişehir, E-posta: [email protected] Yard. Doç. Dr. Serkan KIVRAK, Anadolu Üniversitesi, İnşaat Mühendisliği Bölümü, Eskişehir, E-posta: serkankivrak@anadolu. edu.tr Web: www.css.anadolu.edu.tr 125 haberler İnşaat Sektörü Türkiye Tünelcilik Semineri'nde Buluştu Son dönemde yaptığı tünellerle çizildiği Seminer’de ortak mesaj, M. Şükrü Koçoğlu, tünellerin dünya tünelcilik literatürüne Türkiye'de tünel alanında önemli yap-işlet-devret (YİD) girecek projelere imza atan bir bilgi birikimi ve deneyimi modeliyle yapılmasını eleştirdi. inşaat sektörü, ‘Türkiye oluştuğu oldu. Seminer’in Türkiye’de tünellerin her zaman Tünelcilik Semineri'nde buluştu. açılış konuşmalarını Karayolları öngörülenden farklı yapıldığına Genel Müdürü Cahit Turhan ve dikkat çeken Şükrü Koçoğlu, Yollar Türk Milli Komitesi Genel Yap-İşlet veya Yap-İşlet-Devret Sekreteri Gürkan Güngör yaptı. modellerinin tünel projeleri için Karayolları Genel Müdürlüğü'nün desteği ile Yollar Türk Milli Komitesi tarafından düzenlenen ve Apa Etkinlik tarafından organize edilen ‘Tüneller Geleceğe Açılıyor Türkiye Tünelcilik Semineri' 13 Haziran İNTES Başkanı Koçoğlu:”Yid Tüneller İçin Handikap” Türkiye Tünelcilik Semineri ciddi bir handikap oluşturduğunu kaydetti. Tünel projelerinde öngörülen maliyetin her zaman ikiye Perşembe günü Ankara Sheraton kapsamında düzenlenen Otel’de yapıldı. Türkiye’deki ‘Türkiye’de Tünelcilik’’ tünel sektörünün tüm panelinde konuşan Türkiye taraflarının bir araya getiren İnşaat Sanayicileri İşveren “Maliyetler açısından ve sektörün yol haritasının Sendikası (İNTES) Başkanı değerlendirdiğinizde tünel 126 katlandığını vurgulayan Koçoğlu, şunları söyledi: projeleri ülkemizde ‘göç yolda düzelir’ mantığıyla yapılıyor. Ve firmalar öngörülenin çok üzerinde bir maliyetle karşı karşıya kalıyor. Örnek olarak, biz Sabuncubey Tüneli yapımını üstlendik. Tünel 4 km ama 16 km bağlantı yolu var. Öngördüğümüzün çok üzerinde bir tünel boyutu oldu. YİD olmasaydı bu tüneli Karayolları Genel Müdürlüğü para verip yaptırsaydı farklı olur muydu acaba diye düşünüyorum. Tünellerin Yİ veya YİD modeliyle anahtar teslimi şeklinde yapılması son derece sağlıksız. Tüneller gerekli sondajlar yapılamadığı için kapalı bir kutu. Dolayısıyla içinden ne çıkacağı belli olmuyor. Özetle canı yanan biri olarak söylüyorum sondaj konusu tüneller için son derece önemli bir konu.” Toplantıda, İstanbul Teknik Üniversitesinden Prof. Dr. Mahir Vardar “Dünyada ve Türkiye’de Tünelcilik”, KGM Zemin Mekaniği ve Tüneller Şubesi Müdürü Sina Kirizoğlu “Karayolları genel Müdürlüğü’nde Tünelcilik”, Yüksel Proje Jeopolitik Hizmetler Grup Müdürü Mustafa Kemal Akman “Tünellerde Pazarlama, Araştırma ve Mühendislik Hizmetleri ve Tasarım” konularında görüşlerini açıkladılar. Dr. Orhan Şimşek “Bolu Dağı Tüneli”, KGM Jeolojik Hizmetler Şubesi Müdürü Ahmet Şirin “Tünelcilikte Yapım, Karşılaşılan Sorunlar ve Çözümler”, KGM Trafik Yönetim Sistemleri Şubesi Müdürü Murat Durdun Barut da “Tünel Güvenliğinde Kullanılan Akıllı Ulaşım Sistemleri” konusunda katılımcıları bilgilendirdiler. Daha sonra Prof. Dr. Mahir Vardar’ın yönetiminde yapılan panelde İNTES Başkanı M. Şükrü Koçoğlu’nun yanı sıra KGM Genel Müdür Yardımcısı Erol Altun, Marmaray Projesi Sözleşme BC1 Gama Nurol Proje Müdürü Nurettin Demir, İSBAK Genel Müdürü Kasım Kutlu, İMDER Başkan Yardımcısı Merih Özgen, Türk Müşavir Mühendis ve Mimarlar Birliği Başkan Yardımcısı Hamdi Aydın tünelcilik ile ilgili bilgi ve deneyimlerini katılımcılarla paylaştılar. 127 ENKA’dan Dev Projelerle gelen başarılar 411 MWe Yajva Bölgesi Enerji Santrali Projesi ENKA, Rusya’nın Perm bölgesindeki 411 MWe Yajva Single-shaft Kombine Çevrim Santralı ihalesini mühendislik, tedarik ve inşaat (EPC) yüklenicisi olarak Temmuz 2008'de kazandı. Santralin sahibi OJSC “E.ON-Rusya” şirketi. Kontrat, anahtar teslimi bazında ve izinlerin alınmasını, tüm tasarım, mühendislik, satın alma, inşaat, montaj, devreye alma ve işletme personelinin eğitimi işlerini kapsıyor. Mühendislik hizmetleri ENKA’nın uzun süreli iş ortaklarından Bechtel Power tarafından ABD’deki Frederick ve Hindistan’daki Yeni Delhi ofislerinden verildi, inşaat ve çelik projelendirmeleri ise Enerji Sektörü Dünya İnşaat Ligindeki Başarısı E.ON’un Rusya’daki yan kuruluşu Enka İnşaat, Engineering News anahtar teslimi (EPC) yüklenici 2011 tarihinde, orijinal kontrat olarak Ağustos 2011’de tek başına tamamladı. süresi ve bedeli içinde, sıfır kaza, sıfır tazminat talebi ile uluslararası Yarışma, tüm dünyadaki projeler arasında geçen yıl içinde inşaat ve mühendislik alanında ulaşılan mükemmeliyeti ödüllendiriyor. “2013 Dünya’nın En İyi Projesi” yarışmasını kazananlar, geniş uluslararası tecrübeye sahip, endüstriyel profesyonellerden oluşan 7 kişilik bağımsız bir jüri tarafından belirlendi. Yarışmadaki seçim kriterleri; emniyetli çalışma, yaratıcılık, estetik kalite ve işçilik, küresel topluma katkı ile özellikle proje ekibinin küresel anlamda uygun olarak tamamlanarak E.ON Record (ENR) dergisi tarafından organize edilmiş olan “Küresel En İyi Proje 2013” yarışmasında enerji/ endüstri sektöründe, Dünyanın En İyi Projesi ödülünü kazandı. Kazanılan bu ödül, ENKA’nın Rusya’da gerçekleştirdiği 411 MWe Yajva Bölgesi Enerji Santrali Projesi’nin emniyetli olarak, orijinal süresi ve bütçesi içinde ve Rusya ve uluslararası standart, norm ve izinlerine uygun olarak tamamlamasındaki başarısını onaylıyor. Ödül töreni, 6-7 Haziran 2013 tarihinde New York’ta düzenlenen “ENR 2013 İnşaat Zirvesi” sırasında gerçekleştirilecek. ENKA İnşaat, Avrupalı Enerji Devi 128 olan şirketin sahibi olduğu Yajva Bölgesi Enerji Santrali Projesi’ni çeşitliliğinden oluşuyor. ENKA’nın İstanbul’daki ofisinden gerçekleştirildi. Tesis, 10 Ağustos ve Rus standart, norm ve izinlerine Rusya şirketine teslim edildi. Kosova Otoyol Projesi ile otoyollar ve yollar kategorisinde dünyanın en iyi projesi ödülünü kazandı ENKA, Bechtel firmasıyla ortaklaşa yapılan Kosova Otoyol Projesi ile Engineering News Records (ENR)’nin düzenlediği “Global Best Projects Competition - 2013”te “Dünyanın En İyi Projesi” ödülünü kazandı. Kazanılan bu ödül, projenin dünya çapında “Otoyollar ve Yollar” kategorisinde “Yılın Projesi” olduğunu onaylıyor. Farklı kategorilerde değerlendirilen projeler, proje esnasında küresel zorluklara karşı gösterilen stratejiler ve inovasyon çalışmaları, emniyetli çalışma, yapılan işin kalitesi ve işçiliği ve yapılan dizaynın estetiği gibi konularda değerlendirildi. Başarılı projeler, dizayn ve yapı konusunda uzman endüstriyel profesyonellerden oluşan bağımsız bir jüri tarafından seçildi. ENKA’ya ödülü, 6-7 Haziran tarihlerinde Newyork’ta düzenlenecek olan “ENR 2013 - İnşaat Zirvesi (Construction Summit)” sırasında verildi. Ayrıca ödül “ENR Magazin”de de yayınlanacak. Kosova Otoyolu Projesi Güneydoğu Avrupa, Transit Avrupa Otoyol (TEM) ağının bir parçası olan Kosova Otoyol Projesi, Arnavutluk'un güneybatısındaki Morine sınır kapısından Kosova’nın başkenti Pristina’nin kuzeyine uzanan 89 km’lik 2x2 otoyol projesi. Projenin 2013 yılında tamamlanmasıyla birlikte otoyol, Kosova ve çevre ülkelerin ekonomik kalkınmasında ve kültürel/siyasi kaynaşmasında önemli bir rol oynayacak. Yapım süresi boyunca ENKA endüstriyel standartlarda gerçekleştirmiş olduğu “Kalite Yönetim Sistemi” ve “İş Güvenliği Prosedürleri” altında işi yapmakla kalmadı, aynı zamanda dizayn eksiklikleri ve kamulaştırmanın tamamlanmamış olması gibi zorlukların da kendi kontrolünün altında tutarak üstesinden gelmeyi başardı. Bu süreç içerisinde ENKA, projenin ilk 38 km’si için 18,5 milyon m3 kazı, 6,9 milyon m3 dolgu, 160.000 m3 beton, 409.000 ton asfalt imalatını 18 ay gibi kısa bir sure içerisinde herhangi bir bütçe artışı olmadan, müşteri memnuniyetiyle tamamlamıştır. Ayrıca, yakın geçmişte, ENKA Kosova Otoyol Projesi ile birlikte Uluslararası Yol Federasyonu’nun (International Road Federation) 2012 “Küresel Yol Başarıları Ödülleri”nde (Global Road Achievement Awards 2012) “Program Yönetimi” (Program Management) ödülünü ve Kosova çapında yürüttükleri çevre bilinci, sürdürülebilirlik uygulamalarıyla “Yeşil Ayakizi Ödülü”nü (Green Footprint Awards) kazandı. ENKA İnşaat ve Sanayi AŞ ENKA, 1957’deki kuruluşundan itibaren Türkiye’nin mühendislik, satın alma ve inşaat sektöründe uluslararası lider müteahhitlik kuruluşlarından biri olarak faaliyetlerini sürdürüyor. ENKA, ulaşım ve iklim koşulları açısından zorlu coğrafyalar da dâhil olmak üzere 42 ülkede 455’ten fazla projeyi başarı ile tamamlamıştır. ENKA dünya çapında sayılı firmalardan biri oldu ve hizmetlerine hastane, bina, otel, alışveriş merkezi, endüstiriyel fabrikalar, petrol ve gaz projeleri, enerji santrali, altyapı (otoyollar, havaalanları, barajlar) gibi sektörlerde devam etti. ENKA günümüze kadar Kosova, Arnavutluk, Hırvatistan, Romanya ve Türkiye’de 600 km’den fazla otoyol, köprü, tünel, üst geçit gibi yapı işlerini tamamladı ve bu alandaki çalışmalarına devam ediyor. 129 İMSAD Başkanı Yetişener, İNTES’i ziyaret etti İMSAD Başkanı Yetişener ise ziyaret sırasında yaptığı konuşmada, sektörün farklılığını ortaya koymaya kararlı olduklarını kaydetti ve inşaat malzemeleri ihracatının 21,2 milyar dolara ulaştığını, otomotiv sektörünün ihracat rakamının ise 19 milyar dolar olduğunu söyledi. Yetişener, “İMSAD şapkası altındaki tüm arkadaşlarımız Cumhuriyetimizin 100. yılı olan 2023 için 100 milyar dolarlık hedefe inanıyorlar.” ifadesini kullandı. İMSAD Başkanı Dündar Yetişener ile İMSAD Yönetim Kurulu üyeleri 7 Mayıs 2013 Salı günü İNTES Başkanı M. Şükrü Koçoğlu’nu ziyaret etti. Ziyarette İNTES Başkanı Koçoğlu, İMSAD’ın yeni Yönetim Kurulu üyelerini kutlarken, “İMSAD, İNTES’in çözüm ortağıdır.” dedi. Koçoğlu, inşaat sektörü olarak İMSAD’a nasıl katkıda bulunabilecekleri konusunda “İki 130 kuruluş arasında sinerji yaratırken, genel sekreterlerce bir iş birliği eylem planı hazırlanabilir.” dedi. Ziyarette HES’lerde cirodan alınacak olan yüzde 1,5 oranındaki “su payı” uygulamasından da yakınan Koçoğlu, vergiler hakkında şöyle konuştu: "Yüksek vergiler ödüyoruz. Kârlar yerlerde sürünüyor. Devlet bir şekilde alıyor. Maliyetin üstüne yüzde 5 kâr koyuyoruz. Kısa vadede tamam ama sürdürülebilir değil." İMSAD Başkanı Yetişener vergilerden yakınırken, kanun koyucuya karşı birlikte hareket etme önerisinde bulundu ve “Biz tüm kümesteyiz. Aslında birbirimizden farkımız yok.” dedi. İMSAD Başkanı Yetişener ile Yönetim Kurulu üyelerinin ziyaretinde Koçoğlu ile birlikte İNTES Başkanvekili Gürhan Özdemir ile Genel Sekreter Necati Ersoy da hazır bulundu. YENİ YAYINLAR Yapıdan Yazıya Ruhi TARKAN ODTÜ İnşaat Mühendisliği Bölümü mezunu olan Ruhi Tarkan, uzun yıllar KUTLUTAŞ’ta şantiye mühendisliğinden proje müdürlüğüne kadar çeşitli görevler yaptı. ODTÜ Geliştirme Vakfı’na bağlı EBİ AŞ’de Yönetim Kurulu Üyeliği ve Başkanlık yapan Tarkan, ODTÜ Senatosu’nca takdir ödülü alan bir mühendis. Ruhi Tarkan, halen ODTÜ İnşaat Mühendisliği Bölümü’nde FIDIC sözleşmeleri ve uygulamaları, inşaat kalıp sistemleri, iş emniyeti ve güvenliği, sözleşme anlaşmazlıkları ve hakemlik ile Kamu İhale Kanunu konularında ders vererek yarı zamanlı öğretim üyeliği yapıyor. Bir özel firmada müşavir olarak görev yapan Ruhi Tarkan’ın yazdığı “Yapıdan Yazıya” adlı kitapta mühendisler için alınacak çok ders var. Özellikle bu kitap, ODTÜ’de yüksek lisans ve doktora öğrencilerini profesyonel hayata hazırlayacak önemli unsurlar içeriyor. 131 İnşaat İşyerleri İçin Sosyal Güvenlik İŞVEREN REHBERİ Cüneyt OLGAÇ & Dr. Mehmet Bulut İNTES Yayını / 412 sayfa Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) Sigorta Primleri Genel Müdürü Cüneyt Olgaç ile Gençlik ve Spor Bakanlığı Eğitim Kültür Araştırma (EKA) Genel Müdür Yardımcısı Dr. Mehmet Bulut’un birlikte hazırladıkları “İnşaat İşyerleri İçin Sosyal Güvenlik / İŞVEREN REHBERİ” kitabı İNTES yayını olarak çıktı. Kitapta, sosyal güvenlik ihtiyacının karşılanmasında, gerek tarihsel gerekse de ideolojik yaklaşımlar doğrultusunda, farklı yöntemler uygulandığı kaydediliyor. Sosyal güvenliğe yönelik harcamaların yıllar geçtikçe önemli boyutlara ulaşmasının beraberinde getirdiği finansal problemlere işaret edilen kitapta, sosyal güvenliğin temel kavramlarına ilişkin açıklamalardan, ayrıntılı işveren yükümlülüklerine ilişkin uygulamalara kadar işveren işlemlerini ilgilendiren sosyal güvenlik konularına değiniliyor. Kitapta, genel sağlık sigortası uygulamasına ilişkin yükümlülüklerden, asgari işçilik uygulamalarına, işverenlerin ilişiksizlik belgesi alma işlemlerinden işverenin sosyal güvenlik uyuşmazlıklarına ilişkin itiraz ve dava yollarına kadar birçok konu tüm boyutlarıyla ele alınarak inceleniyor. İŞVEREN REHBERİ, işverenler için önemli bir kaynak kitap niteliği taşıyor. 132 SUMMARY Turkey: The Land of Converging Civilizations Tourism is one of the most rapidly developing industries in terms of economy throughout the world. Turkey has also been taking an increasing share of the global tourism market. Turkey has the most beautiful geography in the world, and boasts the deepest cultural and historical roots. Turkey ranked the 12th in terms of tourism revenues in the world in 2011. Turkey aspires to have been listed among the top five destinations in terms of number of tourists and tourism revenues by the year 2023. Turkey has a great wealth of historical, cultural and touristic treasures spread throughout the country from east to west and from north to south. As Turkey increases the number of its tourist destinations consistent with international standards, its place in the global tourism market is becoming stronger and stronger. There are a number of locations that are considered sacred for foreign tourists in Turkey. Some of those have great significance for Christians such as the house of Mother Mary in the Aegean region, St Nicholas’ church in Demre, Antalya, the Great Cathedral in Anı, Kars and St Sophia in İstanbul. There are sacred places in Diyarbakır and Mardin, attracting foreign tourists as well. Urfa, the land of prophets, can be mentioned among the principal places reflecting the Islamic culture in Turkey. Mevlana museum in Konya is a major attraction for both foreign and domestic visitors. Twin Minarets in Erzurum and Sivas, Yakutiye Medresesi in Erzurum, İlçe Mosque in Sivas, Ahlat Islamic Cemetery in Bitlis, İbrahim Hakkı Erzurumi’s Tomb in Tillo, Siirt, Joshua’s Hill, also known as the Giant’s Grave and Eyüp Sultan in İstanbul are places that are visited by many tourists. Also major cornerstones of Anatolian cultural heritage, Hacı Bektaş Veli, Yunus Emre and Hodja Nasreddin of Akşehir are stopping points in the itinerary of many. Turkey has a great wealth in terms of ancient history as well. Anatolia hosted a number of major civilizations from early history to contemporary times. Therefore, it is one of the richest regions in terms of cultural heritage in the world. Two of the seven wonders of the ancient world, situated in Turkey, Temple of Artemis at Ephesus and Mausoleum at Halicarnassus, bear witness to Anatolia’s cultural wealth. Ephesus is the only ancient mega-city that managed to avoid the construction of modern buildings in contemporary periods. It makes an invaluable contribution to world heritage. Turkey has a spectacular nature as well. Pamukkale in Denizli, Ballıca Caves in Tokat, Bird Paradise in Manyas and the lake in Köyceğiz are only some of the examples of Turkey’s great wealth. The Maiden Tower in İstanbul is also a great example of the Anatolian culture. Museums in Turkey attract a great number of visitors every year. A visitor will be fascinated by the details of the Ottoman culture at the Topkapı Museum in İstanbul and will be amazed at the 133 details of the Independence War at Anıtkabir Museum in Ankara. The museum in Burdur will offer archaeological treasures while the mosaic museums in Gaziantep and Hatay will thrill visitors with their stunning exhibits. • Pamukkale-Hierapolis (Denizli):1998 Turkey has a number of treasures listed in the World Heritage List. Sites and monuments that are of international significance are included in the “World Heritage List.” There are also 37 cultural properties in the UNESCO World Heritage Tentative List: The UNESCO World Heritage List includes 962 properties forming a part of the cultural and natural heritage which the World Heritage Committee considers as having outstanding universal value. These include 745 cultural, 188 natural, and 29 mixed properties throughout the world. The World Heritage Committee, which convenes once a year, reviews the list and may add new properties to the list. The original list, announced in 1978, had a total of 13 properties, of which 8 were cultural, 4 were natural and 1 was mixed. Currently, Turkey has 11 properties included in the World Heritage List. The first ones in the list were the Rock Sites of Cappadocia and Göreme National Park in Nevşehir, Historic Areas of İstanbul and Great Mosque and Hospital of Divriği, Sivas. The other properties in the list are as follows: • Hattusha (Boğazköy) – the Hittite Capital (Çorum): 1986 • Mount Nemrut (Adıyaman Kahta): 1987 • Xanthos-Letoon (Antalya Muğla): 1988 • City of Safranbolu (Karabük): 1994 • Archaeological Site of Troy (Çanakkale): 1998 134 • Selimiye Mosque and its Social Complex (Edirne):2011 • Neolithic Site of Çatalhöyük (Konya): 2012 • Archaeological Site of Aphrodisias (Aydın) • The Tombstones of Ahlat the Urartian and Ottoman citadel (Bitlis) • Ancient City of Aizanoi (Kütahya) • Alahan Monastery (Mersin) • Alanya (Antalya) • Historic City of Anı (Kars) • Medieval City of Beçin (Muğla) • Bergama (İzmir) • Beyşehir, Eşrefoğlu Mosque (Konya) • Historic Town of Birgi (İzmir) • Bursa and Cumalıkızık Early Ottoman urban and rural settlements (Bursa) • The Citadel and the Walls of Diyarbakır (Diyarbakır) • Ephesus (İzmir) • Ancient Town of Gordion (Ankara) • The Archaeological Site of Göbeklitepe (Şanlıurfa) • Hacı Bektaş-ı Veli Complex (Nevşehir) • Harran and Şanlıurfa settlements (Şanlıurfa) • Hatay, St. Pierre Church (Hatay) • Mausoleum and Sacred area of Hecatomnus (Muğla) • İshak Pasha Palace (Ağrı) • Karain Cave (Antalya) • Konya- capital of Seljuk Civilization (Konya) • Ancient Cities of Lycian Civilization (Antalya and Muğla) have been invited to the festival in 2013. • Mamure Castle (Mersin) Many regions in Turkey are also known for their “plateau festivals” and “plateau tourism.” For instance, there are many plateaus on the skirts of Kaçkar Mountain in Rize, where people can enjoy the incredible beauty of its nature. The plateaus can only be visited for a period of three months. Honey produced in the area, called Anzer Honey, is world famous and very valuable, thanks to the great diversity of flowers and crystal clear waters in the vicinity. • Mardin Cultural Landscape (Mardin) • Odunpazarı Historical Urban Site (Eskişehir) • Archaeological Site of Perge (Antalya) • Historical Monuments (Niğde) • Archaeological Site of Sagalassos (Burdur) • Seljuk Caravanserais on the route from Denizli to Doğubeyazıt • St. Nicholas Church (Antalya) • St. Paul Church, St. Paul’s Well and surrounding historic quarters (Mersin) • Sümela Monastery (Trabzon) • Yesemek Quarry and Sculpture Workshop (Gaziantep) • Archaeological Site of Zeugma (Gaziantep) And these properties are on the natural treasures list: • Güllük Dağı - Termessos National Park (Antalya) • Kekova (Antalya) Touristic treasures of Turkey are certainly not limited to these lists since Anatolian culture has deep roots, having been the meeting point of great civilizations. Turkey is also very rich in terms of local festivals and folklore, kept alive in Anatolia. Groups representing Turkish folklore dances are always a great attraction throughout the world. For instance, the International Folklore Festival, held annually in Samsun, has a history of 30 years. The Folklore Festival is a major artistic and cultural event for Samsun. Each year, about 20,000 people visit the city during the festival. A total of 13 countries Another city famous for its plateaus is Trabzon. Among its impressive plateaus we can list those in Şolma, Erikbeli, Karadağ, Hıdırnebi, Lişer and Sultanmurat. They all offer breath-taking views and each of them have their own festivals when locals meet and celebrate annually. On the other hand, the city of Van is of great significance in terms of faith-tourism. Akdamar Church on Akdamar Island in the Lake Van is a major stopping point for those following a faith-tourism itinerary. There are also a number of activities held by the Lake Van throughout the year. Mersin is one of the Turkish cities that has plenty to offer with its gorgeous nature. In addition to its beautiful sea, it has unique caves. For instance, Cennet Obruğu is a very large and deep sinkhole. Similarly, Corycian Cave, popularly known as Cehennem Obruğu, is even a deeper sinkhole and is a spectacular place to visit. They are both visited by a great number of foreign and domestic visitors. Mount Ararat, situated in Eastern Anatolia, is, of course, one of the most noteworthy places in Anatolia. It is the highest point in Turkey and Europe, reaching a height of 5137 metres. It is a favourite destination for many 135 climbers offering a wide range of flora, glaciers and unforgettable scenery. It is of great significance in terms of faith-tourism as well, since Mount Ararat is the resting place of Noah’s Arc in the Bible. It is, therefore, sacred ground for all celestial religions. Tokat is a treasure waiting to be discovered with all its beautiful towns, history, architecture, cuisine, social lifestyle, flora, ethnical and religious make-up, handcrafts, fruit and vegetables, as well as its vineyards and orchards. Annual festivals are held to exhibit the regional treasures of our cities. For instance, the wooden boats and yachts festival in Kurucaşile Bartın is an interesting example of a promotional festival. A number of events take place during the festival, in which local people compete, or enjoy concerts and shows. The city of Afyonkarahisar has provided many structures throughout the world with highquality marble for thousands of years. Therefore, it is no surprise that a Marble Festival Is held there annually. The origins of Karagöz - Hacivat, traditional shadow play that became popular during the Ottoman period, are found in Bursa. Therefore, the first international Karagöz Folklore Competition was held in 1987 in Bursa. It was held with the participation of 13 countries in its first year. Since then it has grown to be very popular and has so far enjoyed the participation of 450 international folklore groups including 16,000 people, putting Bursa in a special place on the world folklore map. Turkey hosts many music festivals every year with the participation of well-known domestic and international artists. Classical 136 Music Concerts organized by D-Marin in Didim and İstanbul International Film Festival can be listed among the major cultural events held annually. Tourism has a favourable impact on the dynamics of a developing country. Consequently, development agencies set up throughout the country are very effective and useful organizations as they provide resources and “networks” in various regions. Development agencies play an undeniable role in creating brandnames for our cities. Development agencies operating in Turkey carry out projects focusing on the development of the tourism infrastructure, promotional activities regarding cultural and touristic potential, diversification of tourism and increasing tourism investments, improving organizational capacity and human capital, implementation of sustainable tourism, increasing the tourist season, and vitalizing urban tourism. In conclusion, cultural tourism in Turkey is of greater significance particularly for foreign tourists. The state, private sector, NGOs and individuals all have different responsibilities for the promotion of cultural tourism and to place greater emphasis on it both in terms of investments and its positioning in international markets. While many countries exhibit their 100-year-old buildings as historical landmarks, there is hardly a country to match Anatolia’s great historical and cultural heritage. It is enough to note that Beyazıt Mosque, which is only one of the many treasures of our country, was built before Columbus discovered America.