Pdf Formatı

Transkript

Pdf Formatı
EDİTÖR
Sevgili okurlar;
Kültür turizmi, bu derginin ana konusunu oluşturuyor. Türkiye coğrafi
konumu ve yapısı gereği doğal varlıklar açısından zengindir.
Birçok medeniyete ev sahipliği yapan Türkiye’de son yıllarda her ilin sahip
olduğu değerleri tanıtmak amacıyla yapılan çalışmalar da sektöre verilen
önemin bir göstergesidir.
Turizm açısından dünya lideri ülkeler de sahip oldukları kent markalarıyla
daha fazla turist ve yatırım çekmektedirler.
Ülkemizde eskiden “deniz-kum-güneş” anlayışından ibaret olan turizm
faaliyetleri, bugün “dört mevsim on iki ay” anlayışı ile farklı bir açılım
kazanmış ve hizmet alanı genişlemiştir. Akarsu, av, golf, inanç, kongre,
mağara, sağlık, yat, yayla, kış sporları, hava sporları turizmi gibi alanlar
açılmış, dağcılık, İpek Yolu, kuş gözlemciliği, termal turizm, su altı dalış
gibi hizmet çeşitlendirmeleriyle zengin bir yapıya kavuşmuştur.
Ülkemizi, sahip olduğu varlıkları ile 2012 yılında yaklaşık 32 milyon kişi
ziyaret etmiştir. Bu sayının artması için tanıtım faaliyetlerine devam
edilmelidir.
“İnşaat Sanayi”ne valilerimiz bu yönde yaptıkları çalışmaları anlattılar.
Dergimiz için çalışırken gördük ki her ilde farklı bir şenlik var. Sizlere
ancak birkaç örnek verebildik. Sayfalarımız, ülkemizin güzelliklerini
anlatmaya yetmedi.
29 yıl süren geleneğin 166’sı Limak İnşaat AŞ ev sahipliğinde gerçekleşti.
Geleneksel Toplantımızın Onur Konuğu olarak Avrupa Birliği Bakanı ve
Başmüzakerecimiz Sayın Egemen Bağış katıldı.
Halatın kıvrımları ile gelen sanat, Ahmet Yeşil, İnşaat Sanayi okurlarına
yaşamak için sanata adanmış öyküsünü anlattı.
Yazın renklerine uygun bir dergi ile karşısındayız, bir sonraki dergimize ise
“çalışma hayatı” ile devam edeceğiz.
Sağlıcakla kalınız...
İÇİNDEKİLER
137
6 Türkiye; Medeniyetlerin
Buluştuğu Ülke
10 Tarihin, lezzetin, termalin ve
mermerciliğin başkenti Afyon
İrfan BALKANLIOĞLU, Afyon Valisi
14 Efsanevi ve kutsal Ağrı Dağı
Dr. Mehmet Tekinarslan, Ağrı
Valisi
18 Turizm Markası: Bartın
Irmağı
Ali ÇINAR, Bartın Valisi
20 Bursa 2023’te Türkiye'nin,
küresel marka kentler liginin en
önemli aktörü olacak
Şahabettin HARPUT, Bursa Valisi
15
62 Kentsel pazarlama bir
uzmanlık dalı oldu
Doç. Dr. Ergüder CAN,
İzmir Kalkınma Ajansı
Genel Sekreteri
24 “Tarihe Gülümseyen
Mersin”
Hasan Basri GÜZELOĞLU, Mersin Valisi
46 Turizm, “iki kıta bir şehir”
İrfan GÜRPINAR, Turizm Eski
Bakanı
28 Ordu; renklerin buluştuğu il
Kenan ÇİFTÇİ, Ordu Valisi
48 Ankara’da turizm
potansiyeli kalkınma projeleri ile
hayata geçiriliyor
32 Samsun cazibe noktası
haline geldi
Hüseyin AKSOY, Samsun Valisi
50 Profesyonel turizm için
bütüncül destinasyon planlaması
şarttır
34 Tokat’ta mimari, bir
medeniyet senfonisidir
Mustafa TAŞKESEN, Tokat Valisi
38 Kültür ve sanatıyla zengin
kenti Trabzon
Recep KIZILCIK, Trabzon Valisi
40 Akdamar Kilisesi, inanç
turizminin odağı oldu
Münir KARALOĞLU, Van Valisi
42 Rize bir yaylalar cennetidir
25
66 Trakya’yı destinasyonlar
arasında çıkarmayı hedefliyoruz
Gökay ÜSTÜN, Trakya Kalkınma
Ajansı Genel Sekreteri
Dr. Fatih AKBULUT, Doğu
Marmara Kalkınma Ajansı Genel
Sekreteri
54 Marka şehir olgusu turizm
için kaçınılmaz
Yusuf ESGİN, Güney Ege Kalkınma
Ajansı Genel Sekreter Vekili
58 Yaşanabilir ve yaşam
kalitesini sürekli yükselten kent:
İstanbul
Doç. Dr. Abdülmecit KARATAŞ,
İstanbul Kalkınma Ajansı Genel
Sekreteri
57
70 Bölge turizminin
potansiyeline ivme katıyoruz
N. Bahadır ŞANVER, Zafer
Kalkınma Ajansı Tanıtım ve
Koordinasyon Birimi Başkanı
74 Gülermak AŞ Polonya’da
Türkiye’yi tanıtıyor
76 Gülsan, Harput’da bir kültür
mirasını tarihe kazandırdı
Görkem Gül Duman, Gülsan
İnşaat Sanayi Turizm Nakliyat ve
Ticaret A.Ş. Yönetim Kurulu Üyesi
78 Güvensoy İnşaat AŞ’den
Beyaz-sakin-dingin-sıcak: KAR’S
OTEL
Gültekin GÜVENSOY
Güvensoy İnşaat ve Sanayi A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı
71
80 Yenigün AŞ Nehroz Kasrı'nın
kapılarını ziyaretçilerine açtı
Mithat YENİGÜN, Yenigün İnşaat
Sanayi ve Ticaret A.Ş. Yönetim
Kurulu Başkanı
6
82 İstanbul İKSV ile kültür ve
sanat dolu günler geçiriyor
Bülent ECZACIBAŞI, İKSV Başkanı
86 D-Marin Turgutreis
Uluslararası Klasik Müzik
Festivali
108 Hukuk
22 Haziran 2013 tarihinde yürürlüğe
girecek olan 6325 sayılı Hukuk
uyuşmazlıklarında arabuluculuk
yasası
Ali Rıza YÜCEL, İnşaat MühendisiHukukçu
79
90 AB Proje
92 Toplantı
114 İGY'den
120 Kültür/Sanat
124 Etkinlik
126 Haberler
131 Yeni Yayınlar
133 Summary
İNTES İşveren Sendikası Adına Sahibi
M. Şükrü KOÇOĞLU
Sorumlu Müdür
H. Necati ERSOY
Yayına Hazırlayanlar
Ercan DEVA
Demet SOMUNOĞLU
Yönetim Yeri
4. Cadde 719. Sokak No: 3 Yıldız / Çankaya-Ankara
Tel: 0312 441 43 50 (pbx)
Faks: 0312 441 36 43
e-mail: [email protected]
www.intes.org.tr
"İnşaat Sanayii Dergisi ®
556 Sayılı KHK Uyarınca Türk Patent Enstitüsü Tarafından
Tescile Bağlanmıştır"
İNTES Kuruluş Tarihi
5 Şubat 1964
Sendikamız Türkiye İşveren Sendikaları
Konfederasyonu üyesidir.
İnşaat Sanayii Dergisi
Ocak-Şubat 2004 tarihinden itibaren hakemli dergidir.
İNTES İnşaat Sanayii Dergisi'nin adı da dâhil olmak üzere
tamamı üzerindeki telif hakları İNTES'e aittir.
Dergide yayınlanan yazılar yazarlarının kişisel görüşü olup
hiçbir şekilde İNTES tüzel kişiliğinin görüşü olarak mütalaa
edilemez.
Dergide yayınlanan yazıların her hakkı saklı olup, İNTES'ten
yazılı izin alınarak ve kaynak gösterilmek suretiyle
kullanılabilir.
ISSN: 1303-8028
Yayın Türü
Yerel Süreli Yayın
Ücretsizdir
İki ayda bir yayımlanır,
abonelerine ücretsiz olarak gönderilir.
Yapım
Tokdemir Ajans
Prodüksiyon-Organizasyon-Yayıncılık Ltd. Şti
Turan Güneş Bulvarı 4. Cad. 712. Sok. No: 1/3
Yıldız / Çankaya-Ankara
Tel: 0312 440 87 07
Faks: 0312 440 12 92
e-mail: [email protected]
Basım
Dumat Ofset Matbaacılık San. Tic. Ltd. Şti.
Bahçekapı Mah. 2477. Sk. No: 6 Şaşmaz / Ankara
Tel: 0312 278 82 00
Faks: 0312 278 82 30
[email protected]
Basım Tarihi ve Yeri
XX XX 2013 / ANKARA
BAŞYAZI
M. Şükrü KOÇOĞLU
Yönetim Kurulu Başkanı
Açık hava müzesi Türkiye…
Asya ile Avrupa arasında bir köprü
olan ve tarih boyunca önemli
uygarlıklara da ev sahipliği yapan
bu topraklar, zengin bir kültürel
mirasa sahiptir. Efes Harabeleri,
Akdamar Kilisesi, Zeugma Antik Kenti
ve Ayasofya gibi birçok eser bize
dünya mirası emanetidir. Türkiyemiz
uygarlıklara ev sahipliği yapan bir
“Açık Hava Müzesi”dir.
Pamukkale-Hierapolis, Göreme Milli
Parkı ve Kapadokya’dır. Dünya
Miras Listesi'ne girmeyi bekleyen 37
varlığımız daha vardır. Dünyadaki en
önemli uygarlıklara tanıklık etmesi
nedeniyle en fazla kültürel mirasa
sahip Anadolumuzda yer alan bu
zenginliklerin de bir an önce Dünya
Miras Listesi’ne alınması yönündeki
çabaları gönülden desteklemeliyiz.
Türkiye doğal güzellikleri, sahilleri
ve güneşi kadar kültürel ve tarihi
zenginlikleriyle de ön plana çıkmalıdır.
Bunun için turizm sektöründe tarihi
ve kültürel değerlerimizi de içine
alan yeni bir yol haritası çizilmesi
gerektiğine inanıyoruz. Öncelikle
turizm sektörünün tüm aktörleri,
kamu, özel sektör, üniversite ve
sivil toplum kuruluşlarının bir araya
gelmeleri ile yeni bir turizm stratejisi
oluşturmalarının gerekliliğine
inanıyoruz.
Turizm yolu, barış ve kalkınma
yoludur.
Bugün dünya genelinde UNESCO’nun
Dünya Miras Listesi’ne kayıtlı
936 kültürel ve doğal varlık
bulunuyor. Medeniyetler beşiği
dediğimiz Anadolu’nun Dünya Miras
Listesi’nde sadece 11 varlığı ile yer
alması oldukça düşündürücüdür.
Bunlar tarihi yarımada olarak
bilinen İstanbul’un tarihi alanları,
Safranbolu, Hattuşaş, Nemrut
Dağı, Xanthos-Letoon, Divriği Ulu
Camii ve Darüşşifası, Truva Antik
Kenti, Edirne Selimiye Camii ve
Külliyesi, Çatalhöyük Neolitik Kenti,
Küreselleşen dünyada kültürel
mirasların korunup, paylaşılması
dünya barışına katkı sağlayacak
en önemli olgulardan biri olarak
kabul ediliyor. Bu açıdan da
değerlendirdiğimizde Kültürel ve
tarihi mirasımıza sahip çıkarak, bu
değerlerimizin ulusal ve uluslararası
arenada marka haline getirilmesi ve
etkin şekilde tanıtılması önemlidir.
Türkiyemiz, bütün insanlığın ortak
mirası olarak kabul edilen, evrensel
değerlere sahip çok sayıda kültürel
ve doğal zenginliği olan şanslı bir
ülke. Bizlere düşen öncelikli görev;
bu varlıkların yok olmasına engel
olmak, bunları koruyarak dünya
çapında tanıtmaktır.
Unutmamalıyız ki; bugün bu
topraklarda yaşayan bizler, bu
zenginlikleri geçmişten miras olarak
değil, gelecekten emanet olarak
aldık. Bu emanete sahip çıkmak ve
yaşatmak hepimizin görevidir.
DOSYA
Türkiye; medeniyetlerin buluştuğu ülke
Turizm konusunda Türkiye, sahip
olduğu varlıkları uluslararası
düzeyde çeşitlendirerek her geçen
gün konumunu güçlendiriyor.
Yıllardır “deniz, güneş, kum”
sloganını ve tarihi zenginliklerini
ön plana çıkaran bir strateji
izleyen Türkiye’nin, “kültür turizmi”
alanında da çok daha güçlü ve etkin
bir konuma geleceğine inanıyoruz.
Bu düşünceden yola çıkarak
dergimizin dosya konusunu “kültür
turizmi” olarak belirledik.
6
Türkiye’de yabancı ülke turistlerinin
dini açıdan kutsal olarak gördükleri
çok farklı yöreler bulunuyor. Bu
yöreler arasında bazıları özellikle
Hıristiyan âleminin ilgi odağı haline
gelmiş durumda. Ege’de Meryem
Ana, Antalya’nın Demre ilçesinde
Aziz Nicholas Kilisesi, Kars’ta Ani
Harabeleri ve İstanbul’da Ayasofya
dikkat çeken birkaç önemli mekân…
Diyarbakır’da ve Mardin’de de
yabancı turistlerin ilgi odağı olan
kutsal mekânlar bulunuyor.
Türkiye’de yaşayan ve İslam
kültürünü yansıtan önemli yerler
arasında öncelikle Peygamberler
diyarı Urfa dikkati çekiyor. Konya’da
Mevlana hem yerli hem yabancı
turistlerin ilgi odağı olma konumunu
koruyor. Erzurum ve Sivas’ta Çifte
Minareler, yine Erzurum’da Yakutiye
Medresesi, Sivas’ta koruma altına
alınan İlçe Camisi, Bitlis’te Ahlat
İslam Mezarlığı, Siirt Tillo’da
İbrahim Hakkı hazretlerinin mezarı,
İstanbul’da ise Yuşa Peygamber’in
mezarı ve Eyüp Sultan,
Müslümanların sık sık uğradıkları
yerler arasında sayılıyor. Anadolu
kültürünün ürünü olan Hacı Bektaş
Veli, Yunus Emre ve Akşehirli
Nasrettin Hoca sadece yerli değil,
yabancı turistlerin de büyük ilgisini
çekiyor.
Türkiye, antik yerler açısından da
son derece zengin. Antik yerleri
yazıya dökmeye kalkarsak kelimeler
yetersiz kalabilir. Ama dünyadan
her yıl milyonlarca kişinin ziyaret
ettiği iki örnekle yetinelim: Efes
Harabeleri ve Side’deki Antik
Tiyatro.
Doğa açısından çok çarpıcı
mekânlar da mevcut. Denizli’de
Pamukkale, Tokat’ta Ballıca
Mağarası, Manyas Kuş Cenneti,
tatlı su ile deniz suyunun
karıştığı, deniz kaplumbağaları
dikkate alarak sivrisineklerin
öldürülmediği Köyceğiz iki güzel
örnek oluşturuyor. İstanbul’un
güzelliklerine anlamlı bir ayrıntı
katan Kız Kulesi de derin kültürün
çok çarpıcı bir örneğini sergiliyor.
Türkiye’nin modern kültür anlayışına
örnek gösterilebilecek mekânları da
var. Bu mekânlara ülkemizin dört
bir tarafında rastlamak mümkün.
Yabancıların ilgi alanları arasında
müzelerin yeri ayrı. İstanbul’da
Topkapı’yı gezen bir turist Osmanlı
kültürünün boyutlarını görünce çok
şaşırabilir. Ankara’da Anıtkabir’in
müzesinde ise Kurtuluş Savaşı’nın
izlerini yaşamak mümkün. Ankara
Etnografya Müzesi’nde ise Anadolu
kültürünün derinliğini görebilirsiniz.
Çanakkale topraklarındaki anıt
mezarlar ise insan ruhunun en
derinliklerine inerek ve I. Dünya
Savaşı’nda yaşananları yansıtarak
tarihe ders verircesine dimdik
ayakta duruyor.
Türkiye eserleri ile Dünya Miras
Listesi’nde de ülkemizi temsil
ediyor.
Dünya Miras Listesi; UNESCO’nun
koruma ve kültürel miras
hakkındaki bilinçlenme çabalarını
destekleyen en etkin aracıdır.
UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde
herhangi bir kültürel varlığının yer
almasını isteyen ülkelerin öncelikle
Birleşmiş Milletler’in 1972 tarihli
“Dünya Kültür ve Doğal Miraslarının
Korunmasına Yönelik Sözleşme”sini
imzalamış olması gerekmektedir.
Amaç, bütün insanlığın ortak
mirası olarak kabul edilen evrensel
değerlere sahip kültürel ve doğal
varlıkları dünyaya tanıtmak,
toplumda söz konusu evrensel
mirasa sahip çıkacak bilinci
oluşturmak ve çeşitli sebeplerle
bozulan, yok olan kültürel ve doğal
değerlerin yaşatılması için gerekli iş
birliğini sağlamaktır.
Uluslararası önem taşıyan ve bu
nedenle takdire ve korunmaya
değer doğal oluşumlara, anıtlara
ve sitlere “dünya mirası” statüsü
tanınmaktadır.
Sözleşmeyi kabul eden üye
devletlerin UNESCO’ya başvurusuyla
başlayan ve Uluslararası Anıtlar
7
ve Sitler Konseyi (ICOMOS) ve
Uluslararası Doğayı ve Doğal
Kaynakları Koruma Birliği (IUCN)
uzmanlarının, başvuruları
değerlendirmesi sonunda
tamamlanan bir işlem dizisinden
sonra aday varlıklar, Dünya Miras
Komitesi’nin kararı doğrultusunda
bu statüyü kazanmaktadır.
Dünya Miras Komitesi tarafından
korunan varlıklar Dünya Miras
Listesi amblemi ile gösterilmektedir.
Belçikalı sanatçı Michel Olyff
tarafından yapılan bu amblem,
1998’den beri resmi olarak
kullanılmaktadır.
Amblemde ortadaki kare, insan
yeteneklerinin ve hayal gücünün
sonuçlarını, onu çevreleyen daire ise
doğanın sunduklarını simgeler.
Amblemin yuvarlak oluşu,
dünya mirasının küresel olarak
korunmasını ifade etmektedir.
Amblemin çevresinde İngilizce,
Fransızca ve İspanyolca dillerinde
“dünya mirasları” yazmaktadır.
Dünya Mirasları Listesi’ne girmek
için:
• İnsan zekâsının yaratıcılığını
gösteren eserler olması,
• İnsani değerlerin önemini
göstermek için belirli bir
zaman aralığında belirli bir
bölgedeki sosyokültürel yapının
güçlenmesini desteklemesi ve
anıtsal sanatlar kapsamında yer
alması,
8
• Yaşayan ya da yok olmuş bir
uygarlığı temsil etmesi,
• Bilinen insanlık tarihinin bir
ya da daha fazla dönemini
temsil etmesi,
• İlgili toplumun sahip olduğu
mimari ve peyzaj yeteneğini
göstermesi,
• En azından bir kültürü ve
gelenek yapısını betimlemesi,
• Evrensel önem taşıyan kültürel,
dini ya da fikre dayalı bir eser
olması,
gerekmektedir.
Dünya genelinde UNESCO Dünya
Miras Listesi’ne kayıtlı 962 kültürel
ve doğal varlık bulunmaktadır.
Bunların 745 tanesi kültürel, 188
tanesi doğal, 29 tanesi ise karma
yani kültürel/doğal varlıktır.
Yılda bir defa toplanan Dünya Miras
Komitesi toplantıları ile listeye yeni
varlıklar eklenebilmektedir. Komite,
Dünya Mirası Konvansiyonu’na
imza atmış ülkelerden 21 tanesinin
iki senede bir yapılan seçimlerle
belirlenmiş temsilcilerinden
oluşmaktadır. Komitenin yıllık
toplantısı, o dönem komite üyesi
olan ülkelerden birinde yapılır.
Çin, Fransa, Almanya, Hindistan,
İtalya, Meksika, Rusya, İspanya,
İngiltere, Amerika Dünya Miras
Listesi’nde en çok varlığa sahip
ülkeler arasında yer almaktadır.
Liste, ilk kez 1978 yılında 8
kültürel, 4 doğal ve 1 de karma
olmak üzere toplam 13 varlığın
Dünya Mirası olduğu kabulü ile
hayat bulmuştur.
Almanya’daki Aachen Cathedral’i,
Polonya’daki Krakow Tarih Merkezi,
Ekvator’daki Simen Doğal Park ve
tarihi Galapagos Adaları ve Tarihi
Quito Şehri, Kanada’daki Nahanni
Ulusal Park listeye ilk giren
varlıklar arasındadır.
Ülkemizde ise 11 varlığın Dünya
Kültür Mirası olduğu kabul
edilmektedir. Listeye ilk girenler
Nevşehir’deki Kapadokya ve Göreme
Milli Parkı, İstanbul’un tarihi
alanları, Sivas’taki Divriği Ulu Cami
ve Darüşşifası’dır.
Listedeki diğer varlıklar ise
şöyledir:
• Hattuşaş (Boğazköy)-Hitit
Başkenti (Çorum): 1986
• Nemrut Dağı (Adıyaman-Kahta):
1987
• Xanthos-Letoon (AntalyaMuğla): 1988
• Safranbolu Şehri (Karabük):
1994
• Truva Antik Kenti (Çanakkale):
1998
• Pamukkale-Hierapolis (Denizli):
1998
• Edirne Selimiye Camisi ve
Külliyesi (Edirne): 2011
• Çatalhöyük Neolitik Kenti
(Konya): 2012
UNESCO Dünya Miras Merkezi’ne
iletilen geçici listeye giren
varlıklarımız ise 2000, 2009, 2011
ve 2012 yıllarında güncellenmiş
olup, bu listede 2 karma (kültürel/
doğal) ve 35 kültürel olmak üzere
toplam 37 varlık bulunmaktadır.
Geçici Liste (alfabetik
sıralanmıştır)
• Afrodisias Antik Kenti (Aydın)
• Ahlât Eski Yerleşimi ve Mezar
Taşları (Bitlis)
• Aizanoi Antik Kenti (Kütahya)
• Alahan Manastırı (Mersin)
• Alanya (Antalya)
• Ani Tarihi Kenti (Kars)
• Beçin Ortaçağ Kenti (Muğla)
• Bergama (İzmir)
• Beyşehir, Eşrefoğlu Camisi
(Konya)
• Birgi Tarihi Kenti (İzmir)
• Bursa ve Cumalıkızık Erken
Osmanlı Kentsel ve Kırsal
Yerleşimleri (Bursa)
• Diyarbakır Kalesi ve Surları
(Diyarbakır)
• Efes (İzmir)
• Gordion Antik Kent (Ankara)
• Göbeklitepe Arkeolojik Alanı
(Şanlıurfa)
• Hacı Bektaş-ı Veli Külliyesi
(Nevşehir)
• Harran ve Şanlıurfa Yerleşimleri
(Şanlıurfa)
• Hatay, St. Pierre Kilisesi (Hatay)
• Hecatomnus Mozelesi ve Kutsal
Alanı (Muğla)
• İshak Paşa Sarayı (Ağrı)
• Karain Mağarası (Antalya)
• Konya Selçuklu Başkenti (Konya)
• Likya Uygarlığı Antik Kentleri
(Antalya ve Muğla)
• Mamure Kalesi (Mersin)
• Mardin Kültürel Peyzaj Alanı
(Mardin)
• Odun Pazarı Tarihi Kent Merkezi
(Eskişehir)
• Perge Antik Kenti (Antalya)
• Tarihi Anıtlar (Niğde)
• Sagalassos Antik Kenti (Burdur)
• Selçuklu Kervansarayları DenizliDoğubayazıt Güzergâhı
• St. Nicholas Kilisesi (Antalya)
• St. Paul Kilisesi, St. Paul Kuyusu
ve Çevresi (Mersin)
• Sümela Manastırı (Trabzon)
• Yesemek Taş Ocağı ve Heykel
Atölyesi (Gaziantep)
• Zeugma Arkeolojik Alanı
(Gaziantep)
Kültürel olarak,
• Güllük Dağı-Termessos Milli
Parkı (Antalya)
• Kekova (Antalya)
Ülkemizin turizm hazineleri elbette
bu listeler ile sınırlı değildir. Çünkü
medeniyetlerin buluşma noktası
Anadolu köklü bir tarihe sahiptir.
Örneğin Anadolu, yerel festivaller
ve folklor kültürü açısından da
son derece zengindir. Anadolu’nun
farklı yörelerinde kurulu folklor
kulüplerinin tüm dünyada büyük
ilgi gördüğü biliniyor. Folklor
etkinliklerinde ekiplerimiz dünyada
başarılı dereceler elde ediyorlar,
ülkemizi gururlandırıyorlar, kültür
mozaiğimizi yansıtıyorlar.
Ayrıca sanatçılarımız, kültür
elçileri olarak dünyanın dört
bir tarafında tanınan saygın
şahsiyetler olarak dikkatleri
çekiyor.
Kültür turizmi konusunda ülke
olarak çok iyi bir tanıtım ve
propaganda yapmalıyız. Kültür
turizmi ile ilgili zenginliğe ek
değerler katmak, bazılarını
uluslararası boyuta taşımak için
iletişim de son derece önemlidir.
Bu konuda ülkenin çeşitli
bölgelerinde faaliyet gösteren
kalkınma ajansları turizm
sektörüne katkı veriyorlar. Turizm
yatırımları ile bölgenin kalkınma
dinamiklerini harekete geçiriyorlar.
Ülkenin birçok yöresinde kimi
ulusal kimisi ise uluslararası
boyuta ulaşmış “yayla şenlikleri”
ile “yayla turizmi” yapılıyor. Farklı
konularda düzenlenen festivallere
her gün yenileri ekleniyor.
Dergimizin sorularını yanıtlayan
Afyon, Rize, Trabzon, Mersin, Ağrı,
Van, Tokat, Samsun, Bursa, Ordu,
Bartın Valilerimiz kültür turizmine
verdikleri önemi gösterdiler.
Didim’de Yat Limanı D-Marin’in
uzun yıllardır düzenlediği Klasik
Müzik Konserleri, İstanbul Kültür
ve Sanat Vakfı’nın İstanbul
Uluslararası Film Festivali
de kültür turizminin önemli
etkinlikleri olarak dergimizde yer
aldılar.
İNTES üyesi firmalar da ülkenin
farklı yerlerinde kültür turizmini
destekleyecek projelere
katılıyorlar. Üyelerimizin kültür
alanında sosyal sorumluluk
projelerine verdikleri katkılara dair
birkaç örnek sunduk.
Turizm eski Bakanı İrfan Gürpınar
da kültür turizmi konusunda görüş
ve önerilerini dergimizle paylaştı.
Sonuç olarak kültür turizmi,
Türkiye’nin özellikle yabancı
turistler açısından çok daha fazla
önem vermesi gereken bir ağırlık
taşıyor. Amacımız, bu konuyu
kamuoyunun gündemine getirerek
farkındalık yaratabilmek.
Kültür turizminin tanıtımı,
yatırım değerinin iyi anlaşılması
ve uluslararası alanda konumunun
güçlenmesi için tüm sivil toplum
kuruluşları başta olmak üzere
devlete, özel sektöre ve bireylere
sorumluluklar düşüyor.
Birçok ülkede 100 yıllık binalar
yabancı turistlere “tarihi bina”
olarak sunuluyor. Örneğin
Beyazıt Camisi’nin Amerika
keşfedilmeden inşa edildiğini
biliyoruz. Anadolumuzun tarih
ve kültür zenginliği ile yarışacak
bir ülke yoktur. Topraklarımızda
medeniyetler binlerce yıl üst üste
yaşamışlardır. Sahip olduğumuz bu
değerleri tanıtabilmek için tarih
ve kültür zenginliğimize sahip
çıkıp, bunun uluslararası düzeyde
tanıtımına odaklanalım.
Bu zenginliğin farkında olalım...
Yaz aylarında sizi renkli
sayfalarımızın içinde bir gezintiye
davet ediyoruz.
9
DOSYA
İrfan BALKANLIOĞLU
Afyon Valisi
Tarihin, lezzetin, termalin ve
mermerciliğin başkenti Afyon
Afyonkarahisar bugün dünyada
sahip olduğu mermer zenginliği ile
tanınmaktadır. Türkiye’nin önemli
mermer üretim merkezlerinden
biri olan kentimizde 9-11 Mayıs
tarihlerinde “Mermer Makine
Teknolojileri Sarf Malzemeleri ve
İş Makineleri İhtisas Festivali”
düzenlenmiştir. Türkiye’de ilk defa
düzenlenen bu festival, kamu
kurum ve kuruluşları, sivil toplum
örgütleri ve ilgili paydaşların
desteği altında gerek ilimizden
gerekse de diğer illerden yoğun
katılımla gerçekleştirilmiştir.
Festival 3 bin 500 metrekaresi
kapalı alan, 12 bin 500 metrekaresi
açık alan olmak üzere 16 bin
metrekarelik bir alanda 57 firmanın
katılımıyla gerçekleştirilmiştir.
Binlerce yıldır sahip olduğu mermer
ocakları ile dünya çapında birçok
mimariye katkı sağlamış olan
kentimizde düzenlenen bu festival
ile mermere hayat veren üretim
10
teknolojileri Afyonkarahisar’ın
ev sahipliğinde meraklılarıyla
buluşturulmuştur.
Bu festival, makine teknolojileri
ve sarf malzemeleri üreticileri
ile doğal taş sektörünün atölye,
ocak ve fabrika gibi uygulamacısı
olan sanayicileri buluşturmuş,
aynı zamanda mermerde dünyada
hatırı sayılır bir yere sahip olan
Afyonkarahisar’ı da dünyaya
tanıtmıştır. Festival olarak başlayan
bu organizasyonun, kısa zamanda
uluslararası bir fuara dönüşmesi
dileğimiz ve hedefimizdir.
Düzenlenen festivalin mermer
işletmecilerine sektördeki
teknolojik yenilikleri takip etme
konusunda büyük katkılar vereceği
kuşkusuzdur.
İhracatın yüzde 23’ü maden
“Afyonkarahisar
tarihin, lezzetin
ve termalin de
başkentidir.”
Ankara ve İzmir’den sonra
dördüncü sıradadır. İl olarak
gerçekleştirdiğimiz ihracatın
yaklaşık yüzde 23’ü maden
sektörüne dayalıdır.
Afyonkarahisar mermerciliği 3
bin yıl öncesine dayanmakta olup,
özellikle İscehisar bölgesi Roma
döneminden bu yana tanınmaktadır.
İscehisar bölgesinin bu potansiyeli,
sektörde 1980’li yıllarda başlayan
gelişmeyle birlikte Türkiye’yi
dünyaya tanıtır hale gelmiştir.
1980’li yıllarda tüm iş makinelerini
İtalya gibi ülkelerden satın alan iş
adamlarımız, zamanla bu makineleri
dünyaya satarak ülkemizi ve ilimizi
mermerin yanında önemli bir
sektörel iş makinesi ihracatçısı
konumuna getirmiştir.
Mermerciliğin başkenti olarak kabul
edilen ilimizde böyle bir festivalin
yapılması bu sektöre büyük bir
fayda sağlamıştır. Bu faydanın daha
üst seviyelere çıkarılması için ise,
festivalin periyodik olarak yapılan
bir uluslararası fuara dönüşmesi
şarttır ve bu hedefe yönelik
çalışmalar yapılmalıdır.
Nasıl ki iyi bir futbol takımı
kendisini stadyumda, iyi bir güreşçi
de minderde takdim ediyorsa,
iyi ürünler de fuarlarda takdim
edilmekte ve müşterilerini orada
bulmaktadır. Bu nedenle ilkini
gerçekleştirdiğimiz ve devamını
kendileri üretme seviyesine
getireceğimiz Mermer Makineleri
gelmiş, günümüzde ise kendileri
Festivali, ilimizde sektörel iş birliği
Afyonkarahisar, maden sektöründe
üretir olmuşlardır. Birçok firmamız
ve istihdama yönelik ciddi katkılarla
en fazla ihracat yapan İstanbul,
ise artık ürettiği bu makineleri
birlikte ek katma değerler
sektöründen
11
mermer sektörümüzde geçen
sene 158 milyon dolarlık ihracat
gerçekleştirilmiştir.
Firmalarımızca ağırlıklı olarak
taş ve mermer işleme makinaları
ihracatı yapılmaktadır. Mermer
ürünlerimizi bütün dünyaya ihraç
etmekteyiz. Başta Amerika Birleşik
Devletleri olmak üzere Güney
Afrika, İngiltere, İsrail, Hollanda,
Kanada, Tayvan, Brezilya, Belçika,
İtalya, Suriye, Libya, Çin gibi
ülkelere ağırlıklı olarak ihracat
yapılmaktadır.
Ürünlerimiz ham, plaka, ebatlı
malzeme, fayans, basamak, mozaik
ve blok olarak ihraç edilmektedir.
Taş ihracatına ek olarak makine
üreten şirketlerimiz tarafından
mermer ocak ve fabrika makineleri
de ihraç edilmektedir. Firmalarımız
ihtiyaçlara ve isteklere göre zaman
zaman değişik ürünlerin ihracatını
ve ithalatını da yapmaktadır.
Uluslararası alanda faaliyet
gösteren ve ihracat tutarları milyon
dolarları bulan çok sayıda firmamız
bulunmaktadır. Bu firmalara örnek
olarak; G-M Mermer, Şuayp Demirel
İthalat İhracat AŞ, Emek Mermer,
YSN Mermer, Kara Mehmet Mermer,
Bayyurt Madencilik, Tem-Mer
Mermer Madencilik, Dervişoğlu
üretecektir. Bu tür festivaller ve
arttırılması amacının en güzel
fuarlar özellikle iş adamlarımız
şekilde yansımasıdır bu festivaller.
için yeni pazar kapılarının açılması
için büyük bir fırsattır. Yine bu
sektörde çok sayıda iş adamı ve
158 milyon dolarlık mermer
ihracatı
Traverten, Marmarchı Mermer,
Reisoğlu Mermer, Natura Mermer,
Çakmaklar Mermer, Delta Mermer,
Alimoğlu Mermer, Fammer Mermer’i
sayabiliriz.
Tarih, lezzet ve termal kenti
fabrikamız bulunmaktadır. Bunların
Mermer sektöründe faaliyet
her biri aynı zamanda bir mermer
gösteren firma sayımız yaklaşık
Milli Mücadele'de Fransız temsilcisi
üniversitesi konumundadır. İş
295’tir. Bu firmalarımızda yaklaşık
Afyonkarahisar’ı işgal eden Yunan
adamlarımızın yapmış oldukları
olarak 5800 kişi istihdam
kuvvetlerinin ellerinde son derece
araştırma ve geliştirme çalışmaları
edilmektedir. İhracatımızın
modern silahların bulunduğunu
sayesinde mermerde verimliliğin
önemli bir kısmını oluşturan
söyleyerek, bu modern orduya
12
karşı mücadele etmenin çılgınlık
olduğunu dile getirmiştir. Fransız
temsilcisinin huzurunda bulunan
il heyetimizin ise söylemiş olduğu
şu sözler aslında ilimizin sahip
olduğu kararlılığın, mücadele odaklı
olduğunu göstermektedir. “Biz
Afyonkarahisarlılar, ellerimizde
sopa, balta, satır ile karşı koyarız,
ya ölürüz ya da Yunan ordusunun
elindeki silahları alarak onları kendi
silahlarıyla perişan ederiz.” demiştir.
İlimizin sahip olduğu potansiyeli
vizyoner bir bakış açısıyla
değerlendirmek, Afyonkarahisar
marka kentini meydana getirme
konusunda büyük öneme sahiptir.
Afyonkarahisar, “kabuğunu
kırarak büyüme potansiyelini
harekete geçiren il” olarak,
“tarihin, mermerin, lezzetin,
termalin başkenti Afyonkarahisar”
vizyonuyla marka kent olma yolunda
ilerlemektedir.
Şehrimizin marka şehir olma
konusunda öncelikli sektörü termal
turizmdir.
İlimizdeki zengin şifalı jeotermal
kaynakların değerlendirilerek,
termal turizmin geliştirilmesi
yönünde ciddi bir çaba sarf
edilmektedir. Bu sektörde
Türkiye’de ilk defa uygulamaya
sokulan termal su birliği ile
termal suyumuzun daha etkin ve
verimli kullanılması sağlanmış, en
“Gelişen ekonomik
faaliyetler arasında
jeotermal seralar
bulunuyor.”
ve Türkiye’de bir ilk olan termal
huzurevi Sandıklı ilçemizde hizmete
üretmektedirler. Bu nedenle
bu fabrikaların her birinin
mermer üniversitesi olduklarını
söyleyebiliriz.
Öncü sektörler arasında yer alan
gıda sektöründe Afyonkarahisar,
açılmıştır. Böylelikle ülkemizin farklı
İstanbul et ihtiyacının çoğunu
bölgelerinden gelecek olan yaşlılar
karşılayarak hayvansal üretim
kür, kaplıca, fizik rehabilitasyon
bakımından Türkiye’nin önde gelen
tedavisi göreceklerdir.
illeri arasındadır. Et ürünleri ve
Ülkemizde turizmdeki yatak sayısı
buna dayalı sanayi bakımından en
2002 yılından bu yana yaklaşık
gelişmiş iller arasında yer alan
olarak %63 oranında artmıştır,
kentimiz haftalık 60-61 milyon
ilimizde ise termal turizm
yumurta üretimi ile yumurtanın
konusunda yatak kapasitemizde
günlük fiyatının belirlendiği ve
görülen artış, sektörün
geleceğinin çok parlak olduğunu
göstermektedir. Nitekim ilimizin
yatak kapasitesi 2002 yılında
yaklaşık olarak 5000 iken şu an
itibarıyla tamamlanan yatırımlarla
birlikte yaklaşık %300 artış
göstererek 15.000’e yaklaşmıştır.
yumurta borsasının kurulduğu
Başmakçı ilçesini bünyesinde
barındırmaktadır.
Yine Afyonkarahisar’a özgü
şekerleme ve lokumdan yılda
5563 ton 10.800 ton reçel, 4700
ton helva ve 4645 ton tahin
Afyonkarahisarda gelişmekte olan
üretilmektedir. Bu kapasitenin
ekonomik faaliyetlerden birini de
büyük bir kısmı diğer şehirlere
jeotermal seralar oluşturmaktadır.
Toprağın derinliğinden gelen servet
sadece turizmde değil, sağlıklı
gıda üretiminde de devreye girmiş
bulunmaktadır.
Potansiyelimizi harekete geçirmede
öncü sektörler arasında yer alan
toptan satılmaktadır. İlde 32 adet
şekerleme fabrika ve imalathanesi
bulunmaktadır. Gıda işletmeleri;
piyasalarına göre uygun, yeterli
teknoloji ve donanıma sahiptir.
Kocatepe’siyle, Karahisar Kalesi
termal turizmle birlikte kentimiz
ve çevresindeki tarihi dokusuyla
aynı zamanda mermerin de başkenti
binlerce yıllık medeniyetleri ve
ve üniversitesi konumundadır.
eserleri bünyesinde barındıran
önemli yeraltı kaynaklarımızdan
İşletilebilir mermer rezervinin
biri olan termal suyun zayi
%35-40’ına sahip olan ilimizden
olması önlenmiştir. Giderek artan
Türkiye mermer ihracatının
beş yıldızlı otel sayımız (şu an
yaklaşık %16’sı karşılanmaktadır.
7 tane) dünya standartlarını
İhracatımızın yaklaşık olarak
yakalamıştır. Devam etmekte
%52’lik kısmını da doğal taş
olan yatırımlarla birlikte sağlık
oluşturmaktadır. Bu sektörde
turizmi de gelişecektir. Yine
çok sayıda iş adamı ile birlikte
olma yolunda emin adımlarla
yaşlılarımızın hizmet göreceği
fabrikalarımız katma değer
ilerlemektedir.
Frig Vadisi’yle zaferin kazanıldığı
toprakların bağrında kurulu
olarak gezi turizmi için de
önemli potansiyele sahip olan
Afyonkarahisar, ülkemizin
önemli marka kentlerinden biri
13
DOSYA
Dr. Mehmet Tekinarslan
Ağrı Valisi
Efsanevi ve kutsal Ağrı Dağı
Ağrı Dağı 5137 metrelik zirvesi
ile ülkemizin ve Avrupa’nın
en yüksek noktasıdır. 3000
metreden sonra Büyük Ağrı ve
Küçük Ağrı olarak ikiye ayrılır.
Ararat, Kuh-i Ruh, Cebel el Haris
çeşitli dillerdeki adlarıdır. Ağrı
Dağı dünyada ve ülkemizde iki
önemli özelliğe sahiptir. Bunlardan
birincisi Ağrı Dağı’nın inanç turizmi
açısından önemidir. Nuh Tufanı
Hadisesi’nin kutsal kitaplarda
geçmesi dolayısıyla Ağrı Dağı
bütün semavi dinler için kutsal
kabul edilmektedir. Bu nedenle
Nuh’un Kayıp Kenti’nin Ağrı
Dağı’nda olduğuna dair bir inanış
bulunmaktadır. Bir diğer önemi, dağ
turizmi açısından taşıdığı değerdir.
Ağrı Dağı, Avrupa ve Anadolu
coğrafyasının en yüksek dağı olması
dolayısıyla yüksekliği, buzulları,
dağ sınırına kadar kaplı otlukları
ve çayırları ile son derece ilginç ve
çekici bir görünüme sahiptir. 4000
metreye kadar bazalt, daha sonraki
14
yükseklikte andezit lavlarından
oluşarak volkanik bir dağ özelliği
göstermektedir. 4800 metreden
sonra daimi buzullarla kaplıdır. Flora
ve fauna zenginliği, ilginç peyzaj
özellikleri, jeolojik-jeomorfolojik
oluşumları, sulak alanları ve
rekreasyonel potansiyeli ile dağcılık
ve doğa turizmi tutkunlarının
vazgeçemeyeceği istisnai bir turizm
destinasyon bölgesidir.
Nuh’un kayıp kenti
Ağrı Dağı yılda yaklaşık 6000
civarında yerli ve yabancı
ziyaretçiye ev sahipliği yapmaktadır.
Ziyaretçilerin büyük bir kısmını
dağcılık sporu ile ilgilenen çeşitli
yaş katmanlarına ait vatandaşlar
oluşturmaktadır. Rağbet edilmesinin
bir diğer sebebi, efsanevi veya
kutsal yönü ile ilişkilidir. Nuh’un
Kayıp Kenti’nin Ağrı Dağı’nda olduğu
düşüncesinden hareketle çeşitli
dinlere mensup kişilerin ibadetlerini
gerçekleştirdiği kutsal bir mekândır.
“Ağrı Dağı, tüm semavi
dinler için kutsal kabul
edilmektedir.”
Ağrı Dağı arama-kurtarma timi
Orman ve Su İşleri Bakanlığı,
Doğa Koruma Milli Parklar Genel
Müdürlüğü’nce Ağrı Dağı Milli Parkı
Uzun Devreli Gelişme Planı’nın
uygulama aşamasına getirilmesi
son derece önemlidir. Turizmin
devamlılığını sağlamak için yerel
mihmandarlığın güçlendirilmesi
büyük önem taşımaktadır. Ağrı
Dağı’nın bütün rotalarını bilen, dağa
hâkim gençler için dağcılık kursları
açılması, yerel mihmandarlığı
destekleyici faaliyetler yürütülmesi
ve Doğubayazıt’ta Ağrı Dağı Arama
Kurtarma Timi’nin oluşturulması,
gelen turistler için bir güven
ortamının oluşmasını sağlayacaktır.
Ağrı Dağı’na tırmanışlarda
dağcılardan alınan ücretlerin
Doğubayazıt Kaymakamlığı’na ait
bir hesaba aktarılması, bu paranın
yerel turizmi güçlendirmesine
yarayacaktır. Örneğin bu kaynak
Ağrı Dağı’nın tanıtımı ve çevre
düzenlemesi, rota, ağaçlandırma,
çevre temizliği, yol yapımı
gibi amaçlarla kullanılabilir.
Tırmanışlardaki olumsuzlukları
engellemek ve arama kurtarma
çalışmalarının sağlıklı yürütülmesini
sağlamak açısından 3200 ve
4200 metrede bir sığınma evi ve
tuvaletin yapılması bu alandaki
gereksinimleri karşılayacaktır.
Ağrı Dağı, tırmanış merkezi
oluşunun yanı sıra farklı
etkinliklerle zenginleştirilecek
bir potansiyele sahiptir. Bu
potansiyelin değerlendirilmesi
turizm faaliyetlerinin çeşitlenmesini
sağlayacaktır. Örneğin motokros,
çim kayağı, yürüyüş parkurları,
yaylacılık, yamaç paraşütü gibi
etkinliklerle zenginleştirilebilir.
Dağcılık turizmi potansiyelinin
geliştirilmesi için tanıtıcı belgesel
çalışmaları yapılması ve bu
projelere destek sağlanması
15
“Ağrı Dağı, dağcılık
ve doğa turizmi
tutkunlarının
vazgeçemeyeceği
istisnai bir turizm
destinasyon
bölgesidir.”
kirletilmesine müsaade etmemelidir.
Ağrı Dağı’nın temiz tutulması
dağda faaliyet gerçekleştiren
herkesin sorumluluğundandır.
Tırmanan grupların kendilerine ait
çöpleri beraberinde indirmeleri
gerekmektedir. Bu da kişisel bir
sorumluluğun gereğidir. Bu konuları
içerecek bir protokol ve yönerge
hazırlama çalışmaları devam
etmektedir.
Saraydan öte bir külliye:
İshakpaşa
gerekmektedir. Bu bağlamda
uluslararası tanıtımlar, festivaller,
kongreler ve sempozyumlar
gelenekselleştirilmelidir.
gürgen, huş, meşe, yabani badem ve
kadıntuzluğu olarak sıralanabilir.
Flora çeşitliliği açısından zengin
Ağrı Dağı ülkemizin dağcıları ve
yabancı ülke dağcıları açısından
önemlidir. Bu dağdaki faaliyetler
ülkemiz turizmine çeşitlilik
katmaktadır. Valiliğimiz İl Özel
İdaresi bütçesiyle her yıl düzenli
olarak Ağrı Dağı’nda temizlik
çalışmaları yapılmaktadır.
Dağcılar aldıkları eğitim gereği
bulundukları mekânı kirletmemeli ve
Ağrı Dağı flora çeşitliliği açısından
oldukça zengin bir yapıya sahiptir.
Belli başlı otsu türler; geven,
çoban yastığı, keklik, yavşan,
yonca, çörek otu, üçgül, adaçayı,
gelincik, sığırkuyruğu, koyun
yumağı, çan çiçeği, yabani arpa
ve yabani buğdaydır. Belli başlı
odunsu türler ise; yabani gül, ardıç,
16
Dağcılar mekânı kirletmemeli
Ağrı'nın önemli bir kültür hazinesi
İshak Paşa Sarayı, Eski Bayezid
şehir merkezinde ve bugünkü
Doğubayazıt ilçe merkezinin 7 km
güneydoğusunda bulunmaktadır.
Gerek bölge içinden gerekse
dışarıdan gelen konuklar için
rahat ulaşılabilir bir yerdedir.
Saray, harem taç kapısı üzerindeki
kitabeden anlaşılacağı üzere 1784
tarihinde İshak Paşa tarafından
yaptırılmıştır. Saray; Orta Asya,
Selçuklu, İran ve Osmanlı mimari
özelliklerini bünyesinde toplamıştır.
Topkapı Sarayı’nı andırır kapıları,
kabartma, süsleme ve zengin bitki
motifleriyle Selçuklu sanatının
özelliklerini taşır. İshak Paşa Sarayı,
saraydan öte bir külliyedir. Bir
saray için gerekli tüm bölümler;
harem, harem odaları, aşevi,
hamam, toplantı salonları, eğlence
yerleri, mahkeme salonu, cami,
çeşitli hizmet odaları, oturma
odaları, uşak ve seyis odaları,
muhafız koğuşları, cezaevi, erzak
depoları, cephanelik, tavlalar,
kütüphane vs. vardır. Bu yönüyle
teşkilatlı bir saraydır. Son devirde
yapılan sarayların en ünlüsüdür.
Osmanlı İmparatorluğu’nun Lale
devrinde yapılmış son büyük anıt
yapısıdır. Yapımı birçok efsane
ve hikâyeye konu olan İshak Paşa
Sarayı; Osmanlılar döneminde
Ağrı’da yapılan en büyük ve en
önemli mimari eserdir. İshak Paşa
Sarayı, geleneksel Türk mimarisi
karakterinde ve Selçuklu mimarisi
biçiminde bir yapıdır. Bu yapılar
topluluğunda Osmanlı ve Selçuklu
mimarisinin öğeleri yanında,
Avrupa sanatının Barok üslubunun
etkileri de görülmektedir. Bütün
bu özellikleri ile Saray, esinlendiği
karma mimari özellikleri, taş
oymacılığındaki üstün boyutu ve
tüm diğer yönleri ile bir ilk olduğu
gibi benzerinin inşa edilmemiş
olması en büyük özelliğidir. 2006
yılından bu yana devam eden
restorasyon çalışmaları, 2010 yılı
itibarıyla hız kazanmıştır ve 2013
Haziran ayı itibarıyla bitirilmesi
planlanmaktadır.
İlimiz turizm potansiyeli yüksek
olan kültürel ve doğal varlıkları
bünyesinde bulundurmaktadır.
Dağcılık, inanç turizmi, Balık Gölü
ve yaylaları ile otantik bir gezi
“Ağrı, muhteşem
eserleri ve doğal
güzellikleri ile mutlaka
görülmesi gereken
yerler arasındadır.”
rotası olan ilimiz gerek kara yolu
gerekse hava yolu turizmi açısından
sorunsuzdur. Ağrı Havaalanı
bütün merkezlere duble yollarla
45-50 dakika uzaklıktadır. Gerek
Karadeniz üzerinden Kars-Ani
gerekse Nemrut Van Gölü rotası
üzerinden ilimize gelen kültür
turları için tam orta noktada yer
almaktadır. Ulaşım ve konaklama
sıkıntısı bulunmaktadır. Ağrı,
muhteşem eserleri ve doğal
güzellikleri ile mutlaka görülmesi
gereken yerler arasındadır.
İshakpaşa’da kültürel etkinlikler
Ülkemizin ve ilimizin en önemli
yapılarından biri olan İshak Paşa
Sarayı, kültürel anlamda her türlü
etkinliğe ev sahipliği yapmak
üzere kapılarını açmıştır. İlk
program 11 Mayıs 2013 tarihinde
Ağrı Turizm Çalıştayı toplantısı
ile yapılmıştır. Artan prestiji ile
bundan sonra il içinden ve dışından
her türlü toplantı için Saray tahsis
edilebilecektir. 2013 yılı İshak Paşa
Sarayı için çeşitli konferanslar,
sempozyumlar ve etkinliklerin açılış
ve kapanış noktası olacaktır.
Ağrı ilimizin, tarihi ve kültürel
değerlerimizin tanıtımı amacıyla
gerek ulusal gerekse uluslararası
faaliyetler, ilgili bakanlıklarla,
sivil toplum kuruluşlarıyla ve
seyahat acenteleri ile birlikte
planlanmaktadır. Ulusal ve
uluslararası tanıtım fuarları ve
organizasyonlara katılım sağlanması
hedeflenmektedir. İhtiyaç duyulacak
tanıtım broşürleri, filmler ve
il rehberlerinin hazırlanması
çalışmaları devam etmektedir.
İlimizin tarihi değerlerini içeren
il envanteri hazırlanmıştır ve
baskı aşamasındadır. Yabancı ülke
vatandaşlarının özellikle Ağrı
Dağı ve İshak Paşa Sarayı ile
ilimizin doğa turizmi potansiyeline
ilgilerini arttırmak ve ihtiyaçlarını
karşılamaya yönelik olarak,
benim nezaretimde çeşitli
projeler geliştirilmektedir. Ayrıca
ziyaretçilerin ihtiyaç ve sorunlarına
profesyonel bir yaklaşımla çözüm
geliştirilmesi amacıyla ilgili tüm
taraflar ve özellikle TÜRSAB
Başkanlığı ve ilgili diğer birlik,
dernek ve federasyonlarla birlikte
çalışılmaktadır.
17
DOSYA
Ali ÇINAR
Bartın Valisi
Turizm markası: Bartın Irmağı
Önce Kurucaşile ilçemiz hakkında
ve Ceneviz hakimiyetinden sonra
sizlere bilgi vermek istiyorum.
yörede görülen ilk Türk komutanı
İlimizin doğusunda yer alan ve il
merkezine 62 km mesafede bulunan
Kurucaşile’nin tespit edilebilmiş
kaynaklara göre 3000 yıllık bir
tarihi olduğu anlaşılmaktadır.
Kurucaşile’nin İlkçağ'da Fenikeliler
başta olmak üzere Miletoslu ve
Megaralı gemiciler tarafından
kurulan Kromna adında bir
Kutalmışoğlu Süleyman Bey’in
komutasındaki Kara Tigin’dir.
Yıldırım Beyazıt 1395’te bu bölgeyi
Candaroğulları’ndan alarak Osmanlı
hakimiyetine katmıştır. Cumhuriyet
tarihine geldiğimizde ise 01.09.1957
tarihinde ilçe olan Kurucaşile’nin
4 mahalle ve 28 köyü bulunmakta
site olduğu çeşitli kaynaklarda
olup; yüzölçümünün %40’ı
belirtilmektedir. Roma, Bizans
ormanlarla kaplıdır.
Doğası, denizi ve yeşil bitki
örtüsüyle cennetten bir köşe
Kurucaşile’nin ahşap yat ve tekne
imalatındaki geçmişi çok eski
tarihlere dayanmaktadır. Tarihi
kaynaklara göre MÖ 12. yüzyılda
Miletoslu ve Megaralı denizcilerin
kurduğu Kurucaşile tarih boyunca
denizci özelliğini korumuş ve
Osmanlı Donanması’na da hünerli
ustalarıyla yıllarca hizmet etmiştir.
İlçemiz halen ahşap tekne ve yat
imalatında Türkiye’de söz sahibi
ilçelerden biridir.
Ahşap Tekne ve Yat Festivali
Kurucaşile Ahşap Tekne ve Yat
Festivali; ülkemiz genelinde ve
bölgemizde unutulmaya yüz
tutmuş geleneksel ahşap tekne
ve yat yapımını yeniden tanıtarak
yöremizi ziyaret eden yerli ve
yabancı turist sayısını arttırmak,
ilçemizin sosyoekonomik gelişmesine
ve geleneksel kültürümüzün
yaşatılmasına katkı sağlamak
amacıyla düzenlenmektedir. Festival
süresince yarışma, konser, söyleşi,
halk oyunları gösterisi gibi çeşitli
etkinlikler gerçekleştirilerek;
ilçemize özellikle yaz aylarında yurt
18
dışından gelen gurbetçilerimiz ile
belde halkımızın kaynaşmaları, hoş
vakit geçirebilmelerinin yanında
tanıtılarak turizmin canlandırılması
amaçlanmaktadır.
28-30 Haziran 2013 tarihleri
arasında 11.’si düzenlenecek olan
Kurucaşile Ahşap Tekne ve Yat
Festivali kapsamında Geleneksel
Ahşap Tekne ve Yat yapımını
tanıtan showroom ve satış
alanlarının oluşturulması, ülkemiz
genelinde bulunan geleneksel
ahşap tekne ve yat yapımcılarının
ilçemizi tanımaları, eserleriyle ilgili
sergilerin açılması ve katılımın
arttırılmasına dönük hazırlıklar
yapılmaktadır.
Festival boyunca yerli ve yabancı
toplamda 5000’in üzerinde turist
ilçemizi ziyaret etmektedir.
Festival süresince 5000’in üzerinde
ziyaretçiyi ağırlayan Kurucaşile
ilçemizin nüfusunun köyler dâhil
7210 olduğu göz önüne alındığında;
festivalin şehir ekonomisinde
büyük bir hareketlenme sağladığı
anlaşılmaktadır. Festival boyunca
yapılan bilgilendirme ve tanıtım
faaliyetleri sonrasında ahşap
yat tekne siparişlerinde gözle
görülür bir artış gözlenmektedir.
Ayrıca festivalimiz turizm gelirleri
noktasında gerek ilimize gerekse
ilçemize olumlu katkı sağlamaktadır.
Festivalin tanıtımı yerel basın,
Kaymakamlık ve Belediyemizin
internet sayfaları, tanıtım afişleri,
davetiyeler ve yurt dışında yaşayan
hemşerilerimizin vasıtasıyla
yapılmaktadır.
Saltukova Havalimanı işlerlik
kazanmalı
Son yıllarda ülkemiz ulaştırma
alanında büyük bir atılım içerisinde
olup; ülke genelinde sürdürülen
bu çalışmalar ilimizde de hız
kesmeden devam etmektedir.
“Saltukova
Havalimanı’na işlerlik
kazandırılması özellikle
yurt dışından gelecek
turistler açısından
Bartın’a avantaj
sağlayacak.”
Özellikle ilimizin İstanbul, Ankara
gibi büyük metropollere yakın
konumu ve devam eden ulaştırma ve
altyapı projeleriyle birlikte ilimizin
turizmden aldığı pay her geçen gün
artmaktadır.
Ulaştırma alanında yapımları
süren Amasra Tüneli, Amasra
Limanı Küçük Tekne Yanaşma Yeri
ve Yolcu İskelesi; ayrıca ilimizin
çevre illerle karayolu bağlantısını
kuvvetlendirecek Ulus-AzdavayPınarbaşı Yolu ile ZonguldakAmasra-Kurucaşile (Karadeniz Sahil
Yolu) projeleri ilimiz için önem
arz etmektedir. Bunların yanında
ilimize 35 km mesafede yer alan
Zonguldak ili içerisindeki Saltukova
Havalimanı’na işlerlik kazandırılması
özellikle yurt dışından gelecek
turistlere kolaylık sağlayacağından
turizm alanında ilimize avantaj
sağlayacaktır.
Turizm markası: Bartın Irmağı
Günümüz dünyasında markalaşmanın
kaçınılmaz olduğunu, illerin
markalaşma ile kendilerini daha
kolay ifade ederek kalkınabileceğine
inanıyorum.
İlimize adını veren ve Türkiye’nin
üzerinde taşımacılık yapılabilen tek
ırmağı hüviyetini taşıyan Bartın
Irmağı’nın turizme kazandırılması ile
Bartın’ın bir turizm markası haline
gelebileceğini düşünüyorum. Şehrin
tam ortasından geçerek Karadeniz’e
açılan Bartın Irmağı ile ilgili proje
çalışmaları devam eden “Bartın
Irmağı’nın Peyzaj Odaklı Turizme
Kazandırılması Projesi” tam olarak
bu düşüncemizi gerçekleştirmeye
dönük bir çalışmadır. Dünyada
sayılı örneği bulunan bu çalışma
ile Bartın Irmağı’nın çevre
düzenlemesi yapılacak ve ırmak
çevresinde turizme dönük kentsel
yaşam alanları inşa edilerek
şehrin ırmaktan istifade etmesi
sağlanacaktır.
Bunun dışında 59 km’lik sahili
bulunmasından ötürü ilimiz deniz
turizmi ile anılmaktadır. Oysaki;
mevcut turizm potansiyeline
bakıldığında kültür, tarih,
doğa, av gibi alternatif turizm
uygulamalarıyla da ilimizin turizm
faaliyetlerinin çeşitlendirilebileceği
anlaşılmaktadır. Buradan hareketle
ilimizin turizm potansiyelinin
değerlendirilerek, gerekli tanıtım
faaliyetleriyle markalaşmanın
sağlanması, rekabet gücünü
arttırarak hem ilimiz hem de
ülkemizin turizm girdilerinin
artmasına vesile olacaktır.
19
DOSYA
Şahabettin HARPUT
Bursa Valisi
Bursa 2023’te Türkiye'nin, küresel marka
kentler liginin en önemli aktörü olacak
Türk gölge oyunu Karagöz,
Bursa'da doğup tüm ülkemize
yayılmıştır. Kenti dünyanın
geleneksel tiyatro ve gölge oyunu
merkezlerinden biri olarak lanse
etmek amacıyla uluslararası Altın
Karagöz Halk Dansları Yarışması
düzenlenmektedir. Etkinlik
çalışmalarını otantik folklorik
değerlerini çağdaş formlarda sahne
koşullarına uygulayan halk dansları
topluluklarının katılımına açıktır.
Yarışmaya her ülkeden bir topluluk
kendi ülkesinin folklorik danslarını
sergilemek kaydı ile iştirak edebilir.
Yarışma, ilk kez 1987 yılında 26
yıllık bir festival deneyiminin
sonucunda gerçekleştirilmiştir. Daha
ilk yılında 13 ülkenin katılımı ile
gerçekleşen yarışma, uluslararası
çevrelerde büyük beğeni ile
karşılandı, haklı bir saygınlık
kazandı. Ülkemizin konusunda ilk
ve tek organizasyonu olan Altın
Karagöz Halk Dansları Yarışması
geride bıraktığı süreç içinde birçok
20
dünya ülkesinden 450 halk dansları
topluluğu ile yaklaşık 16.000 kişiyi
yüz akı ile ağırlayarak Bursa’yı
dünya halk dansları festivalleri
arasında ayrıcalıklı bir yere
ulaştırmıştır.
“Altın Karagöz Halk
Dansları Yarışması
Dünya Halk Kültürleri
Platformu'nda saygın
bir yere sahip.”
Yarışmaya her yıl, onlarca
başvuru arasından yapılan bir
ön değerlendirme sonucunda en
fazla 22 ülke katılabilmektedir. Bir
prensip kararı ile ev sahibi olarak
ülkemiz, organizasyonda yarışmacı
olarak yer almamaktadır.
Geleneksel olarak her yıl 4-12
Temmuz tarihleri arasında
düzenlenen yarışma, 7 Temmuz
günü Cumhuriyet Alanı’ndan kortej
yürüyüşü ve Kültürpark Açıkhava
Tiyatrosu’nda gerçekleştirilen resmi
tören ile başlamaktadır. Yarışma
süresince, Kültürpark Açıkhava
Yarışma, Büyükşehir Belediyesi
tarafından açılan ihaleye girilerek
Bursa Kültür Sanat ve Turizm
Vakfı İktisadi İşletmesi tarafından
gerçekleştirilir.
Yarışmaya her yıl ortalama
18-20 yabancı grup katılmakta
programı her yıl yaklaşık 120.000
ve yaklaşık 600 yabancı misafir
kişi tarafından izlenmektedir.
ağırlanmaktadır.
Bir sonraki grupların seçimi,
Festivalin şehrin ekonomisine
gerçekleşen yılki yarışmanın
katkısı
bitiminden itibaren başlar. Ülkelerin
Bu festivalin yapılmasındaki amaç,
büyükelçilikleri ve konsolosluklarına
ülkemizin ve insanımızın turistik
yazılar gider ve beğenilen grupların
zenginlikleri, konukseverliği,
tarafımıza yönlendirilmeleri talep
edilir. Ayrıca yapılan araştırmalar
ile kendisi başvuru yapan gruplar
değerlendirmeye tabi tutulur.
Beğenilen 100 gruba indirgenen
kültürel değerleri ile uluslararası
alanda tanınmasını sağlamak
ve yurdumuzun uluslararası
tanıtımında aktif bir misyon
üstlenmektir.
topluluklar arasından yaklaşık 25
Kentimizde kaldıkları 6 gün boyunca
grup tercih edilerek yarışmacılar
Tiyatrosu ve dış parklarda sokak
yabancı grupların şehrimizin tarihi
belirlenir. Gruptaki dansçıların 16
ve turistik zenginliklerini rehber
gösterileri olmak üzere tümü halka
yaşını doldurmuş olmaları yarışma
eşliğinde gezmeleri sağlanır.
açık gerçekleştirilen 42 gösteri
kuralları arasındadır.
Konaklama için genellikle Uludağ
21
tercih edilir ve otele giriş-çıkışlar
teleferik ile yapılarak dağ turizmini
tanımaları sağlanır.
Kısa geçmişine karşın UNESCO’ya
“Bursa, turizmin her
çeşidiyle öne çıkan bir
kenttir.”
akın oraya gidiyor, dağa gidiyor,
tarihe, kültüre gidiyor, termale
gidiyor, kongre merkezlerine gidiyor.
Bursa’da bunların hepsi var. Dağ
var, Uludağ; kış turizminin merkezi,
bağlı IOF ve CIOFF tarafından
fazla olan İstanbul-Gebze-Bursa-
benimsenerek uluslararası
İzmir Otoban Projesi’nin 137,6
takvimlere alınan yarışmamız,
kilometrelik Bursa etabı için yapılan
Dünya Halk Kültürleri Platformu’nda
harcamayı da ilave edersek, ulaşım
saygın bir yere sahiptir.
yatırımlarımıza bu dönemde yapılan
Bu hazineyi gün yüzüne çıkarıp
harcama 2,5 milyar TL’yi aşıyor.
Bursa’nın ve Türkiye’nin istifadesini
Sadece bu yılın ilk 5 ayında otoban
sağlamalıyız. Artık rota çizilmiştir.
projesinin kamulaştırmalarıyla
Bu rotaya göre; turizmi öne alarak
birlikte projelerimiz için 164,3
bu yönde politikalar hazırlamak ve
milyon TL kaynak kullanıldı.
projeler geliştirmek zorundayız.
Altın Karagöz Halk Dansları
Yarışması bugün dünyanın en önemli
halk dansları organizasyonları
arasında kabul edilmektedir.
İl genelinde festival etkinlikleri
yerel basınımız aracılığı ile
kamuoyuna duyurulmakta ve
geniş kitlelerin konu ile ilgili
bilgilendirilmesi sağlanmaktadır.
Yarışmanın açılış ve final gecesi
canlı olarak bir yerel televizyonda
sonrasında ise TRT Avrasya
kanalında yayınlanmaktadır.
Ulaşım projelerine önemli kaynak
Bursa’nın sahip olduğu maddi,
manevi, ekonomik, sosyal, kültürel,
doğal zenginlikleriyle dünyayla
entegre olabilmesi açısından
ulaşımın önemi açıktır.
Devlet son on yılda Bursa’daki
ulaşım projeleri için 2,5 milyar TL
harcama yaptı. Sadece bu yılın
ilk beş ayında Bursa’da otoban
projesinin kamulaştırılması dâhil 22
Bursa’nın yol ağı bugün itibarıyla 4
bin 952 kilometreye ulaştı.
odak noktası olan Bursa, bu
bir kenttir. Bursa’nın jeotermal
ulaşım imkânları ile beraber dünya
kuşakta yer alması nedeni ile
çapında önemli bir cazibe merkezi
sağlık turizmini canlandırmak
haline geliyor. Bu, Bursa’nın normal
amacıyla Dağyenice Termal Turizm
turizmini, ticaretini, sanayisini,
Bölgesi adıyla yürütülmekte olan
sosyal faaliyetlerini, her şeyi belki
proje başta olmak üzere ciddi
katbekat arttıracak önemli bir
çalışmalarımız bulunmaktadır.
hadisedir.
Amacımız Bursa’yı sağlık turizminin
Devletimizin başta hızlı tren
lideri yapmaktır. Yaşlanan
ve kara yolları projeleriyle
Bursa, birçok hedefe giden
dünyamızdaki yaşlı insanları
buradaki termal merkezlere çekmek
yolda Türkiye’nin ve dünyanın
istiyoruz.
yeni merkezi haline gelecek.
Mayıs ayı içerisinde Bursamız
Cumhuriyetimizin 100. yaşında
Avrupa Tarihi Termal Kentler Birliği
Bursa, küresel marka kentler liginin
en önemli aktörü olacaktır.
Şu an Karayolları Genel Müdürlüğü
yanı sıra ülkemizin tarih, kültür ve
son on yılda devletimiz 2,2 milyar
sağlık turizmi (termal), tarih
doğa turizmi ile ön plana çıkan
Bursa, sanayideki büyük hamlesinin
buluyor. Bu projeler için özellikle
Bursa, turizmin her çeşidinde;
ve kültür turizmi, Uludağ’da
kullanıldı.
yatırımın proje tutarı 3 milyar TL’yi
her şey var.
merkezinde 25 milyon insanın
Hedef: Sağlık turizminde liderlik
sorumluluğunda devam eden 21
termal var, tarih var, kültür var,
Böylece Marmara’nın tam
proje için 164 milyon TL ödenek
14. Bölge Müdürlüğü’nün
botanik bitki turizmi var, deniz var,
medeniyet zenginliği bakımından da
önemli bir yere sahiptir. Dolayısıyla
sanayinin yanı sıra Bursa’yı turizm
merkezi haline getirmek için önemli
çalışmalar yapmaktayız.
olan EHTA’nın üyeliğine seçildi.
Avrupa’nın Tarihi Termal Kentler
Destinasyon üyeliğine girdiğiniz
zaman; “Acaba bu destinasyonda
hangi ülke ve şehirler var?”
dendiğinde, Almanya, Fransa ve
Çek Cumhuriyeti gibi Türkiye’nin
Bursası akla gelecek. Artık; “Biz
bir termal kentiyiz, bize gelin”
dememize gerek kalmayacak çünkü
bu uluslararası en büyük örgütün
TL harcama yaptı. Bu rakama 6,3
Dünyada pek çok şehir tek bir
tabi üyesi olarak Bursa’nın adı
milyar dolarlık yatırım büyüklüğü ile
yönüyle marka olabilmektedir. Deniz
marka oluyor. Bu, Türkiye için de
dünyanın 50 ülkesinin bütçesinden
ülkesi diyorsunuz; insanlar akın
Bursa için de bir onurdur. Tarihi
22
“2. Uludağ Ekonomi
Zirvesi, Bursa’yı
Türkiye’nin Davos’u
yapma yolunda önemli
bir adım oldu.”
Termal Kentler Birliği’nin 10 ülkeden
25 üyesi vardı, bu üyelik ile 11’inci
ülkeden 26. üyesi oluyoruz.
Bu bağlamda; Dağyenice Termal
Turizm Bölgesi Bursa için bir
mega prestij projesidir. Nilüfer
ilçesine bağlı Dağyenice Bölgesi’nde
gerçekleştirilmesi planlanan “Termal
Turizm Bölgesi Projesi” kapsamında
yaklaşık 11 bin dönümlük alanda,
ormanın içinde ve gölet kıyısında
yapılacak komplekste çok sayıda
kaplıca, spor, sağlık ve sosyal tesis
yer alacaktır. Ayrıca Bursa’yı 2013
yılı Arap Turizm Başkenti ilan ettik.
Turizm yatırımlarımızı her geçen yıl
arttırıyoruz.
Bursamızın 8000 yıllık bir tarihi
geçmişi bulunmaktadır. Roma,
Bizans ve Osmanlı’nın ilk dönem
muhteşem mimarisini, camileriyle,
kiliseleri, sinagogları, hanlarıyla,
kervansaraylarıyla, çeşmeleriyle
ve bütün asaletiyle sinesinde
barındırır. Bu, kesinlikle çok özel
bir durumdur. Özellikle Hıristiyanlık
inancı için çok önemli olarak bilinen
birinci Konsilin ve yedinci Konsilin
toplantılarının yapıldığı yer olması,
doğal zenginlik anlamında oldukça
biridir. Bize düşen kendimizi
büyük bir potansiyele sahiptir.
iyi tanıtmaktır. Bursa sadece
29-30 Mart 2013 tarihlerinde 2.
Bursalıların değil, Türkiye’nindir. Bu
Uludağ Ekonomi Zirvesi ilimizde
gücü değerlendirirsek Türkiye’nin
düzenlenmiş, Bursa’yı Türkiye’nin
de gücü artacaktır.
Davos’u yapma yolunda önemli bir
adım atılmıştır.
Ulaşımla ilgili olarak ayrıca
yapımı tamamlanan duble yollar,
konaklama tesisi olarak yeni
yapılan 4-5 yıldızlı oteller,
Merinos Atatürk Kongre ve Kültür
Merkezi, sağlık turizmi için açılan
özel hastaneler, fizik tedavi
ve rehabilitasyon merkezleri,
uluslararası turizm fuarlarına
katılımlar, gerçekleştirilen önemli
23 yıldır inşaat sektörünün iletişim
kaynağı olan yayın organınız
“İnşaat Sanayi” derginizin; yerel
yöneticilerin ve özel sektör
yöneticilerinin görüşlerine,
projelerine, yatırımlarına, kıymetli
fikirlerine yer vererek, halkın
haber alma ve bilgi edinme hakkını
kullanmasında önemli katkılar
sağladığı görülmektedir.
Eleştirme, kamuoyu oluşturma,
insanların sağlıklı konut ve iş
İznik’i dünya ölçeğinde bir kutsal
gelişmelerdir.
şehir yapar. Böylesine tarih kokan
Bursa’nın turizmden daha fazla
bireyler arasında bilgi akışı
pay alması görevimizdir. Bursa
sağlama, toplumsal bilinci
kaybettiği termal kimliğini artık
güçlendirme, toplumu eğitme ve
geri alıyor. Unutulmaya yüz
düşünce dünyasını zenginleştirme
tutan değerlerimizi tekrar ortaya
gibi görevleri gerçekleştirmekle
Uludağ, kış turizmi alanında
çıkarıyoruz. Turizm, Bursa’da bir
önemli bir kamusal görevi yerine
Türkiye’nin ilk göz ağrısıdır.
numaralı gündem oldu. Bursa, sahip
getiren “İnşaat Sanayi” dergisinin
Şelaleleri, soğuk suları, orman, bitki
olduğu zenginliklerle ülkemizi en iyi
tüm çalışanlarına teşekkür eder,
örtüsü ve değişik kelebek türleri ile
seviyeye taşıyacak olan şehirlerden
çalışmalarında başarılar dilerim.
bir şehirde tarih turizmi başlı
başına bir alandır. Son yıllarda bu
alanda yapılan gelişmeler Bursa’yı
ciddi olarak belli yerlere taşımıştır.
yerlerine sahip olma, kurumlarla
23
DOSYA
Hasan Basri GÜZELOĞLU
Mersin Valisi
“Tarihe Gülümseyen Mersin”
Şüphesiz dünyanın en güzel
coğrafyasında, en köklü kültürel
ve tarihsel geçmişe sahip bir
konumda, her türlü turizmin
altyapısına sahip ülkemiz ve
onun izdüşümü olan ilimiz, turizm
adına çok daha ötesini, iyisini ve
yükseğini hedeflemek zorundadır.
Bu açıdan baktığımızda görev
ve sorumluluğuna başladığımız
2010 yılından bu yana bu
değerler ışığında ilimiz turizmini
öncelikle tüm boyutlarıyla
değerlendirilmesini, kullanılabilir
tüm alan ve konumlarının öne
çıkarılmasını ve en önemlisi de
sektörler ve kurumlar arası
ilişkinin tam anlamıyla sağlanmasını
hedefledik.
İlimizde dünyaya sunulabilecek
zenginlikler arasında bulunan
alanlar için çok başarılı çalışmalar
yürüttük. Aynalıgöl Mağarası’ndan
başlayarak bütün bu alanların
gerek kültür varlıkları fonu, İl
Özel İdaresi ve Kalkınma Ajansı’nın
kaynaklarıyla çevre düzenlemesinin
24
yanında, bu alanların fonksiyonel
olarak kullanılması amacıyla da
prestij projeleri yapıldı. Sadece
ilimizin değil, ülkemizin de markası
olan Kızkalesi; yaklaşık 2 milyon
TL’lik bir harcama ile Akdeniz
Oyunları öncesinde prestij
sayılabilecek bir ışıklandırma ile
âdeta yeniden doğdu, yeniden
tanımlandı. Bu sene Kanlıdivane
çevre düzenlemesi, Kültür ve Turizm
Bakanlığı’nın yatırım programına
alındı. İl merkezindeki Yumuktepe
dâhil arkeolojik varlıkların hepsi
bir projenin tamamlaması olarak
tanımlamaktadır.
Mağara turizmi bakımından da ilimiz
eşi benzeri olmayan zenginliklere
sahiptir. Biz bu zenginliğimizi hem
ülkemizden hem de dünyanın dört
bir yanından gelecek misafirlerimize
sunmak, ülkemiz turizmine
kazandırmak için büyük bir gayretle
çalışıyoruz. İlimizdeki başlıca
mağaraları şunlardır:
“Dünya harikası ve
dünyaya sunulabilecek
zenginlikler olan
Aynalıgöl Mağarası
Mersin’de yerliyabancı turistlerin ilgi
odağıdır.”
Cennet Çöküğü Mağarası: Antik
Çağ'da Korykos Mağarası olarak
adlandırılan ve her biri kayalık,
geniş ve derin çukurlardan oluşan
iki doğa harikasından biridir. Bu
çukurlar, yeraltı sularının bin yıllar
boyunca kireç tabakasını eritip
boşaltması sonucu altı oyulan
tavanın çökmesiyle meydana
gelmiştir. Her iki boşluk zamanla
birleşmiş, sonunda bugünkü yeraltı
mağara-boğaz oluşmuştur. Bu
mağaranın ağzında küçük bir de
kilise vardır. Kayalara gelişigüzel
oyulmuş yaklaşık 450 basamaklı
yoldan önce kuzeye doğru gidilir
sonra güneye dönülür ve 300.
basamakta mağaranın ağzındaki
kiliseye ulaşılır.
Cehennem Çukuru: Cennet
Çöküğü’nün 75 m kuzeydoğusundaki
Cehennem Çukuru da Cennet
Çöküğü gibi oluşmuştur. Ağız
çapı 50 m ve 75 m, derinliği 128
metredir. Kenarları içbükey olduğu
için aşağısına inmek çok zordur.
Mitolojiye göre Zeus, alevler kusan
yüz başlı Typhon’u buradaki bir
kavgada yendikten sonra onu Etna
Yanardağı’nın altına sonsuza dek
kapatmadan önce bir süre burada
hapsetmiştir. Her ikisi de çok
ziyaret edilen ve iyi bilinen turistik
mekânlardır.
Astım Mağarası: Birbirine
bağlantılı, toplam uzunluğu
200 m’yi bulan galeriler, silis
minerallerinin birikmesiyle oluşmuş
çok ilginç şekilli dev sarkıt ve
dikitlerle süslüdür. Mağaranın
içindeki yüksek nem oranından
dolayı astım hastalarına iyi geldiği
söylenir. İçerideki ışıklandırma ve
25
sarkıtların görüntüsünden dolayı
burayı ziyaret eden misafirlerimiz
kendilerini bir süreliğine farklı
bir yerde hissettiklerini ifade
etmektedirler. Muhteşem
güzelliğiyle çokça ziyaretçi
çekmektedir.
Köşekbükü Mağarası: Anamur
ilçe merkezine 9 km uzaklıkta,
20.000 yıllık bir geçmişe sahip olan
mağara, 500 metrekarelik bir alana
oturmuştur. Mağara 3 bölümden
meydana gelmiştir. Birinci bölümün
adı Huzur, ikinci bölümün adı Şifa,
üçüncü bölümün adı ise Dilek’tir.
Astım hastalarına iyi geldiğine
inanılmaktadır. Bu mağara da
vatandaşlarımızın ziyaretine açıktır.
Yedi Uyurlar (Eshab-ı Kehf)
Mağarası: Herkes tarafından çok
iyi bilinen Eshab-ı Kehf Mağarası,
Kur’an-ı Kerim’in Kehf Suresi’nin
9-26. ayetlerinde anlatıldığı gibi
Allah’a inanan ve yaşadıkları
devrin zalim ve müşrik kralından
kaçan yedi gencin (Yemliha,
Mekselina, Meslina, Mernus,
Debernuş, Şazenuş, Kefeştatayyuş
ve köpekleri Kıtmir) 309 yıl
uyudukları mağaradır. Eshab,
Arapça sahip, dost anlamındadır.
Kehf ise dağlarda oyulmuş ev gibi
yerlere denmektedir. Genellikle
bunu ifade için mağara kelimesi
kullanılmaktadır. Küçüğüne gar,
büyüğüne de kehf denilmektedir.
Eshab-ı Kehf’in Türkçe karşılığı
Mağara Dostları, Mağara
Arkadaşları’dır. İnanç turizmi
açısından bir çekim merkezidir.
Aynalıgöl Mağarası: Bir dünya
harikası olarak nitelediğimiz
mağara, doğal güzelliğinin yanı sıra
1. derece doğal sit alanı içinde
yer almaktadır. Mağara içinde
seramik parçalar yüzeysel olarak
görülebilmektedir, geç neolitik ve
kalkolitik döneme tarihlendirilmiştir.
26
“Kızkalesi, yaklaşık
2 milyon TL’lik bir
harcama ile Akdeniz
Oyunları öncesinde
prestij sayılabilecek
bir ışıklandırma ile
yeniden doğdu.”
Muhteşem güzelliği ile mutlaka
görülmesi gereken bir yerdir.
Mağaranın giriş ağzı, deniz
seviyesinden 46 m yükseklikte,
toplam uzunluğu 550 metredir.
Mağara içinde sarkıt, dikit, sütun,
duvar ve perde damlataşları,
mağara iğneleri, kalsit kristaller
dev boyutta olup, mağaranın
sonunda büyük bir göl
bulunmaktadır. Gölün kenarında
sarkıt, dikit, sütun ve mağara
iğneleri yer almaktadır. Mağaranın
çevre düzeni ve aydınlatması
yapılmış olup, ziyarete açılması için
çalışmalar devam etmektedir.
Çobanların bulduğu mağara
Aynalıgöl Mağarası: 1999
yılında, Aydıncık’ın doğusunda
bulunan Gemi Durağı Mevkisi’nde
çobanlar tarafından bulunmuştur.
Orman mülkiyetindeki mağaranın
çevre düzeni ve aydınlatma
işleri tamamlanmış olup, hizmete
açılması için çalışmalar devam
etmektedir. Milli Park ve Bahçeler
Şubesi Müdürlüğü’nce “Milli
Park” olarak tescili yapılacak,
ardından da (DÖSİMM tarafından
değerlendirilebilmesi için) Bakanlığa
tahsisi mümkün olabilecektir.
Mevcut yolu stabilize olan
mağaranın İl Özel İdaresi’nce
asfaltlaması yapılacak olup, içme
suyu altyapısı Aydıncık Belediyesi
tarafından tamamlanacaktır.
Genel tanıtım broşürlerine ilave
olarak sadece mağaraları tanıtan
broşürler hazırlanmaktadır. Ulusal
ve uluslararası fuarlarda tanıtım
yapılmaktadır.
Bu güzelliğin Mersinlilerle ve ilimizi
ziyaret eden misafirlerimizle kaliteli
ve en hızlı şekilde buluşabilmesi için
bütün çalışmaları yapıyoruz.
Eshab-ı Kehf Mağarası, inanç
turizmi kapsamında ziyaret
edilmektedir. Cennet Çöküğü
içinde bulunan Meryem Ana Kilisesi
Hıristiyanlar açısından önem arz
etmektedir. Köşekbükü ve Astım
mağaralarının astım hastalarına iyi
geldiğine inanılmaktadır. Yapılan
tanıtım ve düzenleme çalışmaları
neticesinde hem ülkemizden hem
de dünyanın dört bir yanından
turistlerin ilgisini çekmeye
başlamıştır.
Yılda 1,5 milyon turist
Çukurova Bölgesel Havalimanı ile
Mersin-Antalya ve Mersin-Karaman
kara yolunun tamamlanması,
misafirlerin Mersin’e gelmesini
kolaylaştıracaktır. Altyapı
çalışmaları devam eden, TarsusKazanlı Kültür ve Turizm Koruma ve
Gelişim Bölgesi’ndeki 7600 yatak
kapasiteli 16 adet tesis hizmete
açıldığında %50 doluluk oranı
olsa bile yılda yaklaşık 1,5 milyon
turist Mersin’e gelecektir. Planlama
çalışmaları hızla devam eden
diğer turizm bölge ve merkezleri
de hizmete açıldığında Mersin,
Doğu Akdeniz’in en önemli turizm
destinasyonlarından biri olacaktır.
Turizm alanında da önemli bir
merkez olan Mersin’in Erdemli ilçe
sınırları içerisinde bulunan Kız
Kalesi’nin ışıklandırma çalışmaları
tamamlandı. Tarsus ilçemizde de
gözle görülür çevresel düzenlemeler
yapacağız. Kaleleriyle Türkiye’nin
en özel kentlerinden olan Mersin,
UNESCO mirası Alahan Manastırı ve
diğer tarihi güzellikleri ile birlikte
turizm merkezidir. Kayak turizminin
merkezi olmaya aday Karboğazı’na
da ciddi bir ivme kazandırılacaktır.
Valiliğimizce Mersin’i dünya
çapında bir turizm markası yapmak
amacıyla doğaya ve bütünüyle
çevreye duyarlı bir anlayışla
sürdürülebilir ve rekabetçi bir
turizm politikası uygulanmaktadır.
Çünkü Mersin, turizm değerlerini
bir an önce ekonomik değere
dönüştürmek zorundadır. Bu amaç
doğrultusunda; il bütünündeki
tarihi ve kültürel değerlerimizin
turizme kazandırılmasına yönelik
çalışmalar; ‘Tarihe Gülümseyen
Mersin’ projesi adı altında büyük
bir kararlılıkla devam etmektedir.
Kazanlı Turizm Bölgesi, Akdeniz
Sahil Yolu ve Çukurova Bölgesel
Havaalanı gibi büyük projelerimiz
ve yatırımlarımız da bu bütünleşik
yapıda olmazsa olmazlarımız
arasında yer almaktadır. Geçen
sene ilk defa gerçekleştirdiğimiz
ve önemli sonuçlar kazandığımız
kurvaziyer turizmi kapsamında
bu yıl daha fazla gemiyi ilimizde
ağırlayacağız. İlimizin bu bağlamda
turizm pastasından aldığı pay
da her sene artacaktır. Çünkü
“2020 Olimpiyatları
için referans olacak
Akdeniz Oyunları’nda
6500 sporcu
yarışıyor.”
kurvaziyer turizmi, ekonomik
gelirin en fazla sağlandığı turizm
çeşitliliğindendir. İlimizin tanıtımını
düzenlenen uluslararası fuarlara
katılarak pekiştiriyoruz.
2020’ye referans: Akdeniz
Oyunları
Akdeniz Oyunları: Akdeniz
havzasındaki ülkelerin sporcuları
her dört yılda bir Akdeniz Oyunları
için bir araya gelirler. Birçok spor
branşını kapsayan Akdeniz Oyunları,
Olimpiyat Oyunları’ndan sonra en
önemli spor organizasyonudur. Bu
bölgesel oyunlar, aynı zamanda
farklı kıtalardan gelen (Avrupa,
Afrika ve Asya) sporcuları farklı
dil, din, ırk ve kültürlerine rağmen
olimpiyat idealinde bir araya
getirmeyi mümkün kılmaktadır. XVII.
Akdeniz Oyunları, 20-30 Haziran
2013 tarihlerinde katılımı beklenen
6500 sporcu ve 200.000 seyirci ile
Mersin’de yapılacaktır.
Mersin, oyunlar süresinde Türkiye
demektir. Ülkemiz oyunlarda sportif
başarıda da en üst düzeyde temsil
edilme onurunu yaşayacaktır. Çünkü
Mersin her alanı ve kesimiyle bu
büyük organizasyona hazırdır.
Kamu, yerel, sivil ve özel tüm
paydaşlar organizasyon boyunca
Türk halkının konukseverliğini
sunacaktır. Amacımız, ülkemizi
temsil etme sorumluluğu
içerisinde yüz akı bir organizasyon
gerçekleştirmek ve ilimize gelen
konuklarımıza unutulmaz bir
şölen sunmaktır. Akdeniz’in incisi
Mersin; tarihi zenginlikleri, doğal
güzellikleri, kültürel birikimleri
ve insani değerleri ile oyunlara
katkı sunacak; oyunlar Mersin’e,
Mersin ise Türkiye’ye ve Akdeniz
Oyunları’na ayrı bir anlam
katacaktır. Mersin, Gençlik ve
Spor Bakanlığımız tarafından
olimpiyatlara sporcu yetiştirme
merkezi olarak ilan edildi, ilimiz
ülkemizin sporcu fabrikası haline
gelecek. Tüm bunların yanında
2013 Akdeniz Oyunları ülkemizin
2020 Olimpiyat Oyunları adaylığına
önemli bir referans olacaktır.
27
DOSYA
Kenan ÇİFTÇİ
Ordu Valisi
Ordu; renklerin buluştuğu il
Ordu doğal zenginlikleri,
tarihi dokusu, denizi, dereleri,
yaylalarıyla dünyanın en güzel
köşelerinden biridir. Bir günde
dört mevsimin yaşandığı Ordu’da,
doğa sporunun her çeşidini
yapabilirsiniz. Kuş gözlemciliği,
dağcılık, trekking, kamp, piknik,
güneşin doğuşunu ve batışını
seyretmek, yüzmek, doyumsuz
yaylalarımızda balık yemek,
her şeyden önce huzur bulmak.
Ordumuzun sahip olduğu bu
değerleri tanıtmak amacıyla
önemli çalışmalar yürütmekteyiz.
Ordu’da turizmi geliştirmek,
turizm hareketliliği oluşturarak
Ordu’nun gelişmesine ve
kalkınmasına katkı sağlamak
amacıyla son 3 yıl içinde
gerçekleştirilen kültür ve turizm
hizmetleri şöyle sıralanabilir:
28
Restorasyon Çalışmaları
Mesudiye Kültür Merkezi
Mesudiye’deki eski kilise binasının
restorasyon çalışmalarına, Kültür
ve Turizm Bakanlığının desteğiyle
Mayıs/2010 tarihinde İl Özel
“Ordumuzun sahip
olduğu değerleri
tanıtmak amacıyla
önemli çalışmalar
yürütmekteyiz.”
Ünye Kalesi
Restorasyon ve çevre düzenlemesi
için 955 bin TL ödenek tahsis
edildi. 505 bin TL bedelli 1.
etap çalışmaları, 2010 yılında
tamamlandı. Diğer etapların ihale
İdaresi tarafından başlandı. 341
Hacı Hulusi (Tekke) Camisi,
edilebilmesi için Kültür ve Turizm
bin TL’ye mal olan restorasyon
Vakıflar Bölge Müdürlüğünce
Bakanlığı'ndan izin talep edildi.
çalışmaların ardından eski kilise
restore edilerek, 2012 yılında
Kale, Kültür Varlıkları ve Müzeler
binası, Mesudiye Kültür Merkezi
yeniden hizmete açıldı.
Genel Müdürlüğü tarafından 2011
olarak hizmete açıldı.
İkizce Laleli (Çivisiz) Camii
Ünye Yalı Kilisesi
yılında Ünye Belediyesi'ne tahsis
edildi. Maliye Bakanlığı tarafından
Ünye Belediyesi'nce 10 yıllığına
belediyeye devir işlemleri devam
İkizce ilçesinde, 1500’lü yılların
Kültür ve Turizm Bakanlığı'na
ediyor.
sonunda, tamamı ahşaptan
tahsis edildi. Kültür Merkezi
yapılmış ve hiç çivi çakılmaması
nedeniyle Çivisiz Camii olarak
da bilinen Laleli Camii, restore
edilerek 2012 yılında yeniden
hizmete açıldı.
olarak hazırlanan restorasyon
projesi, Samsun Koruma Kurulu
tarafından onaylandı. Trabzon
Rölöve ve Anıtlar Müdürlüğü
tarafından yürütülen yaklaşık
Ulubey Akoluk ve Sarpdere
Köprüleri; Ulubey ilçesinde
bulunan ve Osmanlı döneminde
yapılan tarihi Akoluk ve Sarpdere
köprüleri, Ordu Valiliği'nin talebi
üzerine Samsun Karayolları
Fatsa Hacı Hulusi Camisi
maliyet tespit ve özel mülkiyete
7. Bölge Müdürlüğü tarafından
Fatsa’nın Mustafa Kemal Paşa
ait 2 adet parselin kamulaştırılma
2012 yılında restore edildi.
Mahallesi'nde, 1920 yılında yapılan
çalışmaları devam ediyor.
Restorasyon çalışmaları sonucunda
29
bir dönem Ordu-Sivas arasındaki
çalışması başlatıldı. 2012
ulaşımın da sağlandığı yaklaşık
yılında restorasyon projesi
200 yıllık geçmişe sahip olan
hazırlanarak, onaylanmak üzere
ancak yok olmaya yüz tutmuş
tarihi köprüler korunarak, gelecek
Trabzon Rölöve ve Anıtlar
Müdürlüğü'ne gönderildi. 10
kuşaklara aktarılması sağlandı.
ayda tamamlanması hedeflenen
Eskipazar Bayrambey Camisi ve
tarihi alanın yapımı devam eden
Hamamları
Merkez Eskipazar mevkisindeki
restorasyon çalışmaları sonunda,
botanik bahçesi projesi ile birlikte
değerlendirilmesi planlanıyor.
tarihi Bayrambey Camisi etrafında
Sokak sağlıklaştırma (tarihi
16. yüzyılda yapılan büyük hamam
dokunun canlandırılması)
ve 18. yüzyılda yapılan küçük
çalışmaları
hamam için Kültür ve Turizm
Bakanlığı tarafından restorasyon
Merkez Sıtkıcan Caddesi
ve Menekşe Sokak (I. ve II.
etap) Sokak Sağlıklaştırma
Çalışmaları; 2010 yılında projeleri
hazırlatılan, Merkez Sıtkıcan ve
Menekşe Sokak'taki eski Ordu
Evleri’nin restorasyonu ve sokak
düzenlemesi çalışmaları, Kültür ve
Turizm Bakanlığı'ndan sağlanan
ödenekle Ekim 2011’de başladı
ve Eylül 2012’de tamamlandı.
I. etapta 13 tarihi ev restore
edildi.
Ünye Kadılar Yokuşu Sokak
Sağlıklaştırma Çalışmaları
Ünye Kadılar Yokuşu'nda yer alan
tarihi 8 evin restore edilmesi için
2010 yılında restorasyon projesi
hazırlandı. Ekim 2011’de başlayan
restorasyon çalışmaları, Ocak
2013’te tamamlandı.
Kamulaştırma Çalışmaları
Sağralar Konağı
Merkez ilçe Selimiye Mahallesinde,
1890’lı yıllarda yapılan Sağralar
Konağı, Kültür ve Turizm
Bakanlığı'ndan gönderilen
ödeneklerle 2009 yılı sonunda
kamulaştırılarak proje ihalesi
yapıldı. Konağın restorasyonu
30
tamamlandığında kültürel
amaçlı olarak değerlendirilmesi
düşünülüyor.
Eski Vali Konağı
1960’lı yıllara kadar Vali Konağı
olarak hizmet veren ancak
daha sonra satılan Merkez
Taşbaşı Mahallesi'ndeki tescilli
Eski Vali Konağı, 2012 yılında
kamulaştırıldı. Restorasyon projesi
hazırlatılma aşamasında olan
konağın, kültür evi olarak hizmet
vermesi planlanıyor.
Ünye Saray Hamamı
1800’lü yıllarda yapılan Ünye
Saray Hamamı, 2011 yılında
Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan
gönderilen 523 bin TL ödenekle
kamulaştırıldı. Restorasyon
projesinin ihale edilmesine yönelik
çalışmalar devam ediyor.
Kurul Kalesi Yerleşkesi
Merkez Bayadı Köyü sınırları
içinde bulunan ve 2010 yılında
arkeolojik kazı çalışmaları
başlatılan Kurul Kalesi etrafında
toplanan 83.000 m2’lik alanın
kamulaştırılması için çalışma
başlatıldı. Şimdiye kadar 10.793
m2’lik bölümü kamulaştırılan
arkeolojik alanın kalan kısmının
kamulaştırılması için çalışmalar
devam ediyor.
Yason Burnu
Perşembe ilçesi Çaytepe köyü
sınırları içinde bulunan 1. derece
arkeolojik, 2. derece doğal sit
alanı olan Yason Burnu’nda
proje çalışması yapılıyor. Proje
kapsamında 2012 yılında 3173
m2’lik alan kamulaştırıldı.
Projenin uygulanabilmesi için
geriye kalan 9234 m2’lik alanın
da kamulaştırılması amacıyla İl
Özel İdaresi tarafından çalışma
yürütülüyor.
Bozukkale (Kotyora)
2. derece arkeolojik sit alanı
olan Merkez Güzelyalı Mahallesi
Bozukkale mevkisindeki Kotyora
Antik Yerleşkesi için kamu yararı
kararı alındı. Kamulaştırma
çalışmaları devam ediyor.
Kazı Çalışmaları
Kurul Kalesi Yerleşkesi
2010 yılında başlanan arkeolojik
kazı çalışmalarına, 2011 ve
2012 yıllarında da devam edildi.
Kazılar sonucu 2700 yıl öncesine
ait tapınak ve kale duvarlarına
rastlandı. Kazı ekibi çalışmalarında
kullanılmak üzere eski bir okul
binası onarılarak ‘kazı evi’ olarak
düzenlendi. Kazı çalışmalarına
2013 yılında da devam edilecek.
Fatsa Cıngırt Kayası; 2011
yılında, Fatsa’nın Yapraklı köyünde
bulunan Cıngırt Kayası'nda
yaptırılan yüzey araştırması
sonucunda ortaya çıkan bulgular
doğrultusunda, 2012 yılında
kazı çalışmalarına başlandı. Kazı
çalışmalarına 2013 yılında da
devam edilecek.
31
DOSYA
Hüseyin AKSOY
Samsun Valisi
Samsun cazibe noktası
haline geldi
Samsun Uluslararası Halk Dansları
Festivali’nin 30 yılı aşan bir mazisi
vardır. 1 Temmuz 1963 tarihinde
açılan Samsun Fuarı, şehrimizde
ulusal ölçekte ticari hareketlilik
yaratmış, bunun yanı sıra eğlence
ve kültür hayatımıza da önemli
katkılar sağlamıştır. Uluslararası
Halk Dansları Festivali yaz aylarında
düzenlenmekte olup, kentimizin bir
marka olarak uluslararası düzeyde
tanınmasını, sevgi ve kardeşliğin
tesisini amaçlamaktadır.
2013 yılı için yapılan görüşme ve
değerlendirmeler sonucunda 18
ülke festivale davet edilmiştir.
Yazılı ve görsel medya ile şehrin
belirli yerlerine ve araçlara asılan
afişlerle duyuru yapılmaktadır.
Gelecek ekiplerin, konukların ulaşım,
konaklama ve yeme-içme hizmetleri
ile ilgili çalışmalar sürdürülmektedir.
Festival dönemi yaz ayına denk
geldiği ve şehrimiz geçiş noktası
üzerinde bulunduğu için festivale
32
“Karadeniz otoyolunun
açılması ve Ankara
kara yolu hattının
iyileşmesi Samsun’u
cazibe noktası haline
getirmiştir.”
gelenlerin sayısını tam belirlemek
yanıltıcı olabilir. Ancak festival
süresince yapılan etkinliklere önemli
bir katılım olmaktadır. Günlük
ortalama 15.000 ile 20.000 kişi
etkinlikleri izlemektedir.
Halk Dansları Festivali, şehrimiz
için önemli bir sanat ve kültür
etkinliğidir. Festival nedeniyle
şehrimizde konaklama, yeme-
uluslararası düzeyde bilinirliğini ve
yatırımları önemli düzeydedir.
tanınırlığını arttırmaktadır.
Karadeniz otoyolunun açılması
Festivalimiz, ülkemizin sayılı
ve Ankara kara yolu hattının
festivalleri arasındadır. Değişik
iyileşmesi Samsun’u cazibe noktası
ülkelerden gelen ekiplerle iletişim
haline getirmiştir. Büyükşehir
kurulmakta, fotoğraf ve bilgi temin
Belediyemizin son yıllarda Kardeş
edildikten sonra yazılı ve görsel
Şehirler adı altında yaptığı iş birliği
basın yoluyla ve afişlerle hedef
neticesinde, ticari-ekonomik ve
kitlelere duyurular yapılmaktadır.
kültürel alandaki ikili ilişkiler ileri
Şehrimizin muhtelif noktalarında
büyük ilan panoları asılmaktadır.
Sosyal medya etkin bir şekilde
kullanılarak çok sayıda video ve
görsel materyal paylaşılarak hem
duyuru yapılmakta hem de dikkatler
festivale çekilmektedir.
Hava yolu ağı turizmi canlandırdı
boyutlara taşınmış, şehrimiz için
olumlu gelişmeler sağlanmıştır.
Samsun, Milli Mücadele’nin
başlangıç noktası olması nedeniyle
oldukça yüksek bir tanınma
oranına sahip olmakla birlikte,
yeterince bilinmemektedir.
Samsun’un yaşanabilir bir kent olma
içme, ulaşım ve diğer sektörlerde
Ülkemizde ulaştırma alanındaki
ekonomik canlılık görülmektedir.
gelişmeler, şehrimizin ekonomisini
Yatırımcıların Samsun hakkında
de olumlu yönde etkilemektedir.
bilgi ve fikir edinmesini sağlamakta
Özellikle hava yolu ağının
ve şehrimizde yatırım yapma
genişlemesi ve yaygınlaşması,
Samsun’un turizm, sağlık ve spor
konusunda teşvik edici olmaktadır.
ticaret hayatını ve turizmi
kenti özelliği ile markalaşmasını
Festival, şehrimizin ulusal ve
canlandırmıştır. Sağlık ve konaklama
isteriz.
yolunda sahip olduğu yeni durum,
markalaşma yolunda da umut
vericidir.
33
DOSYA
Mustafa TAŞKESEN
Tokat Valisi
Tokat'ta mimari, bir
medeniyet senfonisidir
Şair,
“Tokat
aklıma bile gelmezdi
babam on beşli olmasa”
diyor.
Çoğumuz yolumuz düşmezse Tokat’ı
fark etmeyiz bile. Oysa yüzyıllar
öncesinden Mevlana Hazretleri
bilge bir rehber tecrübesi ve
sezgisiyle Fihi Mafihi’nde Tokat’ın
havasının sıcak, insanlarının onun
dilinden anlayan insanlar olduğunu
söyleyerek “Tokat’a gitmek gerek”
diyor.
Atalarımızın uzak Asya’dan
gelip Avrupa içlerine kadar
uzanan koşusunda nefes aldığı,
gölgelendiği, mimarisiyle,
sanatıyla, duyuşu ve düşüncesiyle
Buhara’yı İstanbul’a, Semerkant’ı
Mahmutpaşa'ya, Mahmutpaşa'yı
Mamuşa’ya bağladığı serin gölgelik.
Bilinen 7500 yıllık tarihiyle
Hattilere, Hititlere, Frigyalılara,
Komanaya ve Romaya; Danişmend'e,
34
Selçuklu'ya, İlhanlı'ya, Ertanaya,
Kadı Burhanetti'ne ve Osmanlı'ya ev
sahipliği yapmış kadim şehir.
Evliya Çelebi “Halkı zevk ehlidir,
gariplerle dostturlar, kin tutmaz,
hile bilmez, derya gönüllü, halim
selim insanlardır. Herkese iyi zanda
bulunurlar, iyi geçinirler.” diye
anlatır. Hacı Bektaş-ı Veli hayırlı ve
bereketli dualarıyla bu eski tarihi
şehri “Alimler konağı, fazıllar yurdu
ve şairler yatağıdır” diye över.
İngiliz Kraliçesi’nin botanikçisi
Tournefort’un 1714’te Küçük
Asya’nın önde gelen bir ticaret
merkezi olarak övdüğü, "Tokat’ta
gördüğüm güzellik ve gelişmişlik
manzarasını dünyanın hiçbir yerinde
görmedim" dediği şehir.
Ünlü sanat tarihçisi Süheyl Ünver’in
Tokat’ta Osmanlılar ile Selçuklular'ın
eser yapmak için âdeta
yarıştıklarını, bu eserlerin şehri
millileştirdiğini ve şehre ruhumuzu
aşıladığını, yani coğrafyayı vatan
yaptığını ifade ettiği şehir.
“Tokat keşfedilmeyi
bekleyen yitik bir
hazinedir”
Gerçekten de Tokat, birbirinden
güzel ilçeleriyle, tarihiyle,
mimarisiyle, yemekleri, sosyal
yaşamı, bitki örtüsü, etnik ve
dinsel yapısı, el sanatları, meyve ve
sebzeleriyle, bağları ve bahçeleriyle
keşfedilmeyi bekleyen yitik bir
hazine, duvağını açmamızı bekleyen
muhteşem bir nazenin ve belki
de sakinlerinin ve ziyaretçilerinin
kendini sadece mecburiyet
caddesinden ibaret görmelerine
içten içe üzülen bir eski zaman
bilgesidir.
Bektaşiliğin Anadolu’da Hacı
Bektaş’tan sonra 2. merkezi olan
Hubyar’ın bulunduğu diyardır Tokat.
Tokat’ta mimari, bir medeniyet
senfonisidir. Aynı frekansa
geçemeyenlerin duyamayacağı,
ancak onu duyanların tekrar tekrar
mest olacağı bir senfoni. Sulusokak
bizi 900 metrede 900 yıllık tarihe
götürür. Burada Osmanlı, İlhanlı'dan
kalma Burgaç Hatun türbesinin
yanına aritmetik hesapların
ulaşamadığı bir güzellikte Ali Paşa
Camisi’ni inşa etmiştir. Hemen
ilerisinde bir İlhanlı eseri, az
yukarıda ise Selçuklu tarzı ancak
Osmanlı eseri bir Ulu Camii vardır.
Aynı sokağın sağında ve solunda
zengin ve estetik bir medeniyetin
yüzyıllar gerisinden hâlâ bize
seslenen şiirden ve hendeseden
oluşan güzellikler bulunur.
Takyeciler Camisi, Deveciler Hanı,
Arastalı Bedesten, Sulu Han, Paşa
Han, Ali Tusi Türbesi, Yağıbasan
Medresesi gibi.
Sulusokak'ın hemen sağında Tokat’ın
kadim ve doğal kalesi vardır.
Doğal burçlarıyla, yükseltisiyle
uzun asırlar bir savunma merkezi
olmuş ve şehir halkını korumuştur.
Fatih Sultan Mehmet bugün batıda
korku filmlerinin ve vampirlerin
atası olan Kont Drakula’yı belki
de havasından, suyundan tadar da
35
biraz insanlık öğrenir diye bu şehre
sürgün etmiş ve Drakula bir süre
burada yaşamıştır.
Taşhan, Anadolu’da Sultanhan’dan
sonra en güzel hanlardan
biridir. 100 odalı, tüccarların ve
atlarının kalabileceği, günümüz
konaklama anlayışını üç yüz yıl
önce gerçekleştiren bir anlayışın
ürünüdür.
Anadolu’nun en güzel saat
kulelerinden biri, Sultan
Abdülhamit’in tahta çıkışının 25.
yılında halk tarafından yaptırılan
Tokat Saat Kulesi tam 109 yıldır
zamanın nabzını tutmaktadır.
Verimli Yeşilırmak'ın üzerine
bir gerdanlık gibi takılmış 800
yıllık tarihiyle zamana meydan
okuyan Taşköprü ya da Hıdırlık
“Hacı Bektaş-ı Veli,
bu tarihi şehir Tokat'ı
'Alimler konağı,
fazıllar yurdu ve
şairler yatağıdır.' diye
över.”
Köprüsü, Tokat’ın abidelerinden
biridir. Üzerinden iki otobüsün
aynı anda geçebileceği Taşköprü
hâlâ kullanılmakta ve güzelliğiyle,
sağlamlığıyla bizi geçmişi anlamaya
çağırmaktadır.
Tokat bir müzeler şehridir de.
Sulusokak’ta bulunan Arastalı
Bedesten, Mevlevihane, Atatürk Evi
ve Latifoğlu Konağı’yla dört müze
vardır şehirde. Ahşap mimarisi,
kitaba saygıya zorlayan alçak kapı
girişleri, bozkırı tavana işleyen
muhteşem tavan süslemeleriyle
insana iç çektiren, öteleri, denizi,
çiçekleri, çocukları, taze sağılmış
sütü, taze biçilmiş çimeni hatırlatan
bir müzedir. Mevlevihane dünyada
tüm müştemilatıyla ayakta kalmış
tek ve en güzel Mevlevihane
örneğidir. Tıpkı Hubyar’ın
Bektaşiliğe merkez olduğu gibi
burası da Mevleviliğe merkez
olmuştur.
Amasya ne kadar şehzadeler
şehriyse Tokat da o kadar valideler
şehridir. İstanbul’da büyüyen,
her an denizi gören valide
sultanların, saray çıkmalarının
Tokat’ta denizi konaklarda istemesi
Latifoğlu Konağı’nın duvar ve
tavan süslemelerine yansımıştır.
Kündekarileri, asma tavanları, kalem
işlerini Tokat’ta görebildiğiniz
güzellikte başka hangi şehirde
görebilirsiniz bilemem.
Sezar, Roma’nın haşmetli Kralı
Sezar, Zile’ye kadar gelmiş, Pontus
Krallığı’nı yenmiş ve literatüre
geçmiş o meşhur “Veni Vidi Vici
(Geldim, Gördüm, Yendim)” sözünü
burada söylemiştir.
Tokat, yemekleriyle de ünlüdür.
Keşkekten bata, Toyga çorbasından
dolma çeşitlerine, şölen
yemeklerinden olan Pehlili pilavdan
Tokat kebabına, dünyanın pek çok
dilinde aynı kelimeyle anılan Tokat
yaprağına ve sarmasına kadar pek
çok leziz yemek süsler sofraları.
Sadece yemekler değil, Tokat’ta
aklınıza gelen hemen her meyvenin
reçeli, her sebzenin turşusu ve
kurutması yapılır. Kış hazırlıkları
Tokat’ta bir iş değil, bir tür eski
zaman ayinidir. İçinden bozulacak
kısımları çıkarılmış patlıcanlar
balkonda huşu içinde kurumayı
beklerken, yaramaz salatalıklar,
acı biberler, ham kalmış kavunlar
36
“Tokat’ta, meyveler
ikram, ikramlar
dostluk, dostluklar da
tatlı birer hatıra olur.”
mutfakta sirkeyle, sarımsakla,
pastırmalar çemenle terbiye edilir.
Yağmur ve bereketli toprakların
ağaç olduğu, ağaçların şeftaliler,
ayvalar, kirazlar, dutlar, halinde
meyveye durduğu Tokat’ta,
meyveler ikram, ikramlar dostluk,
dostluklar da tatlı birer hatıra olur.
Meyveler sadece reçele
dönüşmez. Hemen her meyvenin
ıhlamur kalıbında desen olduğu,
desenlerin sevdaları, acıları,
yürek burukluklarını, erken bitmiş
baharları, özlemleri yansıtan birer
motif olduğu, motiflerin yazmalara,
allı, yeşilli, sarılı yazmalara basıldığı
bir yazma diyarıdır Tokat. Bursa’dan
Şam’a, İstanbul’dan Tebriz’e
yüzyıllardır yazma yollamıştır bu
şehir. Genç kızların başında şen
şakrak bir mani, gelinlerin başında
huzura kavuşmuş bir ninni, yaşlıların
başında ağır başlı bir Tokat havası
söyler yazmalar.
Tokat Kalesi’ne çıkanın yedi yıl
Tokat’tan ayrılmayacağı inancı
vardır şehirde. Bu bir batıl inanç
değildir. Arkasındaki mantık şudur:
Eğer Tokat Kalesi’ne çıkacak
kadar vaktiniz olmuşsa, bu şehrin
insanıyla hemhâl olmuşsunuz, bu
şehrin yemeklerinden tatmışsınız,
yeni tanıştığınız Tokatlı teyzenin
zambak reçelini zorla da olsa
yemişsiniz ve mümkünse tüm
şartları zorlayıp bu kuytu, bu sakin,
bu gölgelik, bu gülen şehirde uzun
süre kalmaya karar vermişsiniz
demektir.
Bu kararınızda çeşit çeşit
pekmezler, kömeler, pestiller,
nivikler, kuşburnu marmelatları,
cevizler, çemenler ve soğuk ayvaz
suyu kadar Tokat’ın sade gönüllü,
hoşsohbet, devletine ve milletine
bağlı, kasaptan aldığı bifteği siyah
poşette evine götürecek kadar ince
ve güzel insanları da etkili olmuş
demektir.
oluşan muhteşem manzaralı
Bağlarıyla bahçeleriyle,
ballıcasıyla, yaşayan tarihiyle,
sosyal barışı tarihte değil,
bugünde gösteren etnik ve
dinsel dokusuyla, folkloruyla,
hanlarıyla, hamamlarıyla, hamam
kültürüyle, son derece gelişmiş
kiler kültürüyle, Tokat bileziğiyle,
bölgenin en iyisi olmaya aday
üniversitesiyle, domateslerin en
Tokatlısı, pekmezlerin en Zilelisiyle
keşfedilmeyi, duyulmayı, takdir
edilmeyi bekleyen, bir türkü
kadar uzak bir türkü kadar yakın,
Çin kadar uzak, can kadar yakın
muhteşem bir hazinedir Tokat.
Dumanlı Yaylası; sık ve gür çam
Tokat, yayla turizmi açısından
da şanslıdır. Temiz havası ve gür
ormanları ile olağanüstü güzelliğe
sahip Topçam Yaylası; Yavuz Sultan
Selim’in Çaldıran Seferi sırasında
konakladığı ve Cuma namazı kıldığı,
bundan dolayı her Cuma yayla
pazarı kurulan Selemen Yaylası;
çim kayağına uygun geniş çayır
alanı, çam ve kayın ağaçlarından
Akbelen Yaylası; bünyesinde
kırktan fazla yayla barındıran,
rengârenk yayla çiçeklerinin
büyüleyici görüntüsü ile yaşama
sevincini bir kat daha arttıran
ormanları, havası ve buz gibi suları
ile Batmantaş Yaylası Tokat'ın
zenginliğidir. Niksar’dan Karadeniz’e
açılan Canik Dağları üzerinde
bulunan, Çamiçi Yaylası Tokat'ın
başka bir değeridir. Bu doğa
harikası yayla, Niksar Belediyesi’nce
her yıl Çamiçi Yayla Şenlikleri’nin
ve 2006-2009 yılları arasında
Türkiye Oryantirik Şampiyonası
finallerinin, 2007-2009 yılları
arasında ise International Niksar
Cup’un düzenlendiği, 12 km²’lik
Oryantiring parkur haritası ile
bütün arazi şekillerini bünyesinde
barındırdığından yerli-yabancı
yarışmacılar tarafından özellikle
tercih edilmektedir. Yayla, Turizm
Bakanlığı’ndan belgeli tesislerin,
otellerin, apartların, pansiyonların
ve lokantaların yaz-kış hizmet
sunduğu bir doğa harikasıdır. Tokat,
Çamiçi Yaylası ve daha nice yaylaları
ile misafirlerini beklemektedir.
37
DOSYA
Dr. Recep KIZILCIK
Trabzon Valisi
Kültür ve sanatıyla zengin
kent Trabzon
Trabzon yaylaları olağanüstü
güzelliğe sahiptir. Bunların
başlıcalarını; Şolma, Erikbeli,
Karadağ, Hıdırnebi, Lişer,
Sultanmurat olarak sayabiliriz. Bu
yaylalar aynı zamanda hayvancılık
merkezleridir. Müthiş doğal
güzellikleri bünyesinde barındırırlar.
Ulaşımları kolaydır. Her yaylamızın
kendine özgü şenlikleri vardır.
Halkımız bu şenliklerde bir araya
gelir. Hem kültürel hem sosyal hem
de ticari anlamda bir kaynaşma
yaşanır.
Yaylalarımız zengin bitki örtüsüne
sahiptir. Kendine has flora çeşitliliği
bu zenginliği oluşturur. Sarıçam,
gürgen, liganba, meşe, ormangülü
gibi zengin bitki örtüsünün yanı
sıra yaban hayatı da yaylalarımızda
mevcuttur.
Uluslararası fuarlara katılım
İlimizi tanıtmak için her türlü
fırsatı değerlendirmekteyiz.
Ulusal ve uluslararası fuarlara
katılarak Trabzon’u en iyi şekilde
38
temsil etmekteyiz. Bu kapsamda
İstanbul EMİTT, İzmir Travel Turkey,
Moskova, Berlin, Dubai, Riyad,
Batum, Miami Krovizer fuarına
katılınmıştır. Türkçe-İngilizceFransızca-Almanca-Farsça-Arapça
broşür, kitap, CD gibi tanıtım
malzemeleri bastırılarak ulusal
ve uluslararası tanıtıma katkı
verilmektedir. Ayrıca Uzungöl
Maçka, Sümela Vadisi’nde yeni
turizm danışma büroları açılarak
yerli ve yabancı turistlere hizmet
verilmektedir.
“Sümela insanlığın
ortak kültür
miraslarından biridir”
Dünya Kültür Mirası: Sümela
Yeşil Yol projesi hızlandı
Trabzon’un önemli bir zenginliği
Sümela Manastırı’dır. Sümela
sadece Trabzon’un değil,
ülkemizin de önemli bir kültür
varlığıdır. İnsanlığın ortak kültür
miraslarından biridir. Yüzyıllara
meydan okuyan vadisi, doğanın
ortasında görkemli yapısıyla
tüm ziyaretçilerin hayranlığını
kazanmaktadır.
Nitelikli, profesyonel yatırımcıları
ilimize davet ediyoruz. Var olan
potansiyeli, standardı yüksek
tesislerin daha da arttıracağını
biliyoruz. Önemli bir destinasyon
olan Trabzon için bölge bazında
hazırlanan Turizm Master Planı
çerçevesinde ulaşım sorununu çözme
yolunda önemli mesafeler alınmıştır.
Yeşil Yol projesi Trabzon’da bütün
hızıyla sürmektedir.
Yılda 350 bini aşkın yerli ve yabancı
ziyaretçi Sümela’yı gezmektedir.
Sümela, Kültür ve Turizm Bakanlığı
tarafından restore edilerek Dünya
Kültür Mirası olarak korunmaya
devam etmektedir. 350 bin kişilik
ziyaretçinin 40 bini yabancıdır.
Manastır içindeki freskler büyük
önem arz etmektedir. Manastırda
her yıl 15 Ağustos’ta Ortodokslarca
dini tören yapılmaktadır.
Turizm master planı önemi
Şehrimiz ulaşım alanında çok şanslı
bir ildir. Hava-kara-deniz yoluyla
kentimize ulaşım çok kolaydır.
Ayrıca Turizm Master Planı’nda yer
alan yeşil yol projeleri bittiğinde
Trabzon ve bölge yaylaları birbirine
daha kolay biçimde bağlanacaktır.
Yol ve ulaşım, turizmin olmazsa
olmazlarındandır. Bu konuda önemli
çalışmalarımız sürmektedir.
Kültür ve sanat zenginliği
Trabzon, kültür ve sanat alanında
çok zengin bir kenttir. Yıl boyunca
uluslararası tiyatro festivalleri
başta olmak üzere edebiyat,
müzik, karikatür, fotoğraf
sanatçıları ve ressamların katkı
sağladığı etkinlikler coşkulu bir
katılımla sürmektedir. Ayrıca il
ve ilçe merkezlerimizde 50’ye
aşkın festival ve yayla şenlikleri
Trabzon’da kültürel hayatımıza renk
katmaktadır. Sportif anlamda da
uluslararası organizasyonlar ilimizde
sıkça yapılmaktadır.
39
DOSYA
Münir KARALOĞLU
Van Valisi
Akdamar Kilisesi, inanç
turizminin odağı oldu
Van gerek tarihi ve kültürel
yapısı gerekse doğal güzellikleri
bakımından, turizm açısından büyük
bir potansiyele ve öneme sahiptir.
Farklı turizm tiplerini bünyesinde
barındıran ilimizde inanç turizmi de
oldukça gelişmiştir. Kültür ve Turizm
Bakanlığı’nın 2010 yılında aldığı
karar sonucunda Van Gölü üzerinde
bulunan Akdamar Adası’ndaki
Akdamar Kilisesi, inanç turizmi
kapsamına alınmıştır. Kilisenin
inanç turizmi kapsamına alınmasıyla
Van, turizm potansiyelini kullanma
anlamında güçlenmiştir.
Genel olarak ilimize ve kiliseye
gelen toplam ziyaretçi sayısındaki
artışın, birçok sektördeki talep
artışını da beraberinde getirdiği
açıktır. Artan talepleri karşılamak
ve daha kaliteli hizmet sunmak
amacıyla konaklama, ulaşım,
yeme-içme, eğlence hizmetleri
gibi sektörlere; alanlarında daha
fazla yatırım yapma imkânı
sağlanmaktadır.
40
“Van Göl'ü kentin
kültür ve sanat
merkezi haline
getirilecek.”
Van Gölü’ndeki etkinlikler
Uluslararası İnci Kefali Göçü Kültür
ve Sanat Festivali (Haziran),
Van Denizi ve Su Sporları Şenlikleri
(Haziran),
Dünya Offshore Yarışması (Temmuz),
Akdamar Adası Akdamar Kilisesi’nde
dini ayin (Eylül ayının ilk haftası).
Akdamar Kilisesi’nin tarihe
kazandırılması için restorasyonlar
yapılmıştır. Konuyla ilgili ihale
süreci tamamlanmış, çevre
düzenlemesi ve müştemilat
restorasyonuna başlanmıştır. Ayrıca
2007 yılında kilisenin restorasyonu
tamamlanarak tekrar ziyarete
açılmıştır.
Van Gölü ve Akdamar Kilisesi için
yapılacak yatırımlar ise şunlardır:
- Tanıtımın çok iyi yapılması,
- Turların iyi organize edilmesi,
- Ulaşımın daha iyi hale getirilmesi,
- Konferans ve seminer gibi ulusal
ve uluslararası toplantılara ev
sahipliği yapılması için Van Gölü ve
Akdamar Adası’nda gerekli tesislerin
oluşturulması,
- Van Gölü ve çevresinde ulusal
ve uluslararası spor kulüplerinin
hazırlık çalışmalarını yapabilecekleri
spor tesisleri kurulması,
- Van Gölü’ne akan derelerin ıslahı
ve arıtma tesislerinin bir an evvel
oluşturulması,
- Van Gölü ve çevresinde yapılacak
çalışmalar ile ilimizin kültür ve
sanat merkezi haline getirilebilmesi.
Ulusal ve uluslararası fuarlarda
Van’ın tanıtımı çok iyi bir şekilde
yapılmaktadır.
Ulaşımın kent turizmine etkisi
Bilindiği üzere turizm; ulaştırma
yol ve araçları kullanarak yapılan
bir yer değiştirme faaliyetidir.
Turizm, ulaşım sistemlerine bağlı
olarak başlamış, gelişme göstermiş;
aynı şekilde turizmin gelişmesi de
ulaşımı canlandırmıştır. Dolayısıyla
ülkemizde ulaşım alanında yapılan
yatırımlar, tüm ülkede turizmi
canlandırdığı gibi ilimizde de
turizmin gelişmesine büyük katkıda
bulunmuştur.
İlin ulaşım imkânları ise şöyledir:
• Van’ın Saray ilçesindeki Kapıköy
sınırında demir yolu ulaşımı
vardır.
• TCDD Van Gölü feribot
bağlantılı olmak üzere İran’a
düzenlenen tarifeli seferler
yapılmaktadır.
• İstanbul-Tahran-İstanbul
arasında haftada bir gün
düzenlenen tren seferi vardır.
• Trans Asya treni ve VanTebriz-Van arasında haftada
bir gün düzenlenen tren seferi
mevcuttur.
• İlimizi transit geçen İran ile
Suriye arasında demir yolu
bağlantısı bulunmaktadır.
• Haftada 2 gün yapılan yurt
içi yolcu ve yük taşımacılığına
yönelik Van Gölü Ekspresi ile
Haydarpaşa-Tatvan-Haydarpaşa
seferleri vardır.
• THY, Anadolu Jet, Sun Express
ve Pegasus Havayolları ile Van
Ferit Melen Havaalanı’ndan
İstanbul, Ankara, Antalya
ve İzmir’e karşılıklı seferler
düzenlemektedir.
2013 yıllının organizasyonları ise
şunlardır:
Nevruz kutlamaları, Van’ın
kurtuluşu etkinlikleri, turizm
haftası, hıdırellez, Kanisipi
Festivali, inci kefali, fekiye teyran,
su sporları, offshore, ayin, flamingo,
İpek Yolu Fuarı ve Turizm Fuarı.
Ayrıca bu yıl birincisi yapılan
“1. Van Kitap Fuarı”nın da her yıl
yapılması planlanmaktadır.
41
DOSYA
Rize bir yaylalar cennetidir*
Rize'de Kaçkar Dağları’nın
eteklerinde kalabalıktan uzak,
doğanın eşsiz güzellikleriyle baş
başa kalmak için ideal çok sayıda
yayla bulunur. Yayla hayatı Haziran
ayının başından Eylül ayının ilk
haftasına kadar sürüp giden üç
aylık bir dönemi kapsar. Yaylalar
insanların birbirini, bereketi
simgeleyen gülsuyu ile ıslatması
anlamına gelen ve coşkuyla kutlanan
bağbozumu bayramı “Vartavor”
şenlikleriyle ünlüdür. Horon ve
sisli manzaralar, yayla yaşamının
vazgeçilmezlerindendir.
Rize'nin eşsiz yaylaları
Handüzü Yaylası: Güneysu ilçe
merkezine 16 km uzaklıkta olan
yayla, 1790 m yüksekliktedir.
Otantik özelliğini yitirmiş bir
yayladır. Merkeze yakın olması
nedeniyle çok gelişmiş, kolay
ulaşılabilir olmasıyla popüler olmuş
büyük bir yayladır. Bu yayladan
güney ve güneybatı yönündeki pek
çok yaylaya ulaşımı sağlayan yollar
geçmektedir.
* Rize İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü tarafından hazırlanmıştır
42
Çağırankaya Yaylası: İkizdere
ilçesinde, 2392 m yüksekliktedir.
Rize’nin en büyük yaylalarından
biridir. İkizdere-Çayeli-GüneysuÇamlıhemşin güzergâhlarından gelen
yolların birleştiği ana merkezdir.
Yaylada yoğun şekilde betonlaşma
vardır. Yaz aylarında yoğun nüfusa
sahiptir.
Vaşa Yaylası: İkizdere ilçesinde,
2643 m yükseklikte, mimari
olarak tüm otantik özelliklerini
koruyan, aynı zamanda hayvancılık
ve yaylacılık faaliyetlerinin
yürütüldüğü bir yayladır. Hâkim
konumu ve yükseltisi sayesinde
önemli bir manzara noktasıdır.
Petran Yaylası: Anzer Yaylası
yolu üzerindeki “Kamanın
Dibi” mevkisinden ayrılarak
ulaşabileceğiniz yaylaya, mevsim
koşullarına bağlı olarak araçla da
gidilebilir.
Homeze Yaylası: İkizdere ilçesinde,
2368 m yükseklikte bulunur. Yeni
“Rize’nin Bağbozumu
Bayramı ‘Vartavor’
şenlikleriyle ünlüdür.”
dönem yapılaşmalarının dikkatlice
ve genellikle ahşap malzeme
kullanılarak inşa edildiği önemli bir
manzara noktasıdır. 360 derecelik
bir panoramik nokta olarak ön
plana çıkan bir yayladır.
Sivrikaya Yaylası: İkizdere ilçesine
25 km mesafede bulunan yayla,
1875 m yüksekliktedir. Ormanları
ve geniş otlaklar arasındaki
yerel ahşap mimari örnekleri
gözlemlenebilir.
Anzer (Ballıköy) Yaylası: İkizdere
ilçesinde, 2105 m yüksekliktedir.
Kent merkezine 85 km mesafede
bulunan yaylaya İkizdere ilçesinden
ulaşım sağlanır. Ballıköy adı ile
de anılan Anzer, bir taraftan
Çoruh Nehri ve Bayburt kentine,
diğer taraftan Trabzon Uzungöl
Turizm Merkezi’ne bağlanır.
Bir geçiş bölgesinde olmasının
getirdiği kültürel etkilerin yanı
sıra Meles, Petran, Kabahor,
Garzavan yaylalarıyla çevrili
konumuyla geleceğin önemli
turizm merkezlerinden biri olma
yolundadır. Kırklardağı eteklerinde
yer alması nedeniyle bir yayla
merkezi niteliğindedir. Yeme-içme
ve konaklama imkânı bulunmaktadır.
Dünyaca ünlü Anzer balı yaylalarının
bin türlü çiçeğinden damıtılır. Yaz
aylarında yeşilin farklı tonlarına,
kış aylarındaysa sarı ve kırmızı
ağırlıklı renklere bürünerek yaprak
döken ağaçlarıyla özellikle doğa
yürüyüşü ve fotoğrafçılığı için de
cezbedicidir.
Ovit Yaylası: İkizdere ilçesine
yaklaşık 36 km mesafedeki Ovit
Yaylası ve çevresi “Kış Turizmi
Merkezi” ilan edilmiştir. Yazın
dağcılık ve trekking gibi aktivitelere
ev sahipliği yapan bölgenin,
kış sporlarına uygun coğrafi
potansiyelinin değerlendirilmesi
planlanmaktadır.
43
Göl Yayla: İkizdere ilçesinde, 2420
m yükseklikte bulunur. Yaylada
betonlaşma görülür.
bulunur. Otantik yapısı tamamen
korunan yayla, çok güzel bir
manzara noktasıdır.
Sal Yaylası: Çamlıhemşin ilçesinde,
2002 m rakımlı, geleneksel ahşap
evleri ile otantik özelliğini koruyan
manzaralı bir yayladır.
Samistal Yaylası: Çamlıhemşin
ilçesinden 2508 m yükseklikte
bulunan yayla, sal şeklindeki büyük
taş kütlelerinden oluşan ve geçmişi
eskiye uzanan yöresel mimari
özellikleri ile dikkat çeker.
Pokut Yaylası: Çamlıhemşin
ilçesinin güneyinde, Fırtına ve
Hala derelerinin oluşturduğu
vadiler arasında yer alan yayla,
orman üst sınırı civarında 2032 m
yükseklikte yer alır. Doğa yürüyüşü
yapmak ve dinlenmek için ideal bir
ortam sergileyen yaylalar, zengin
biyolojik çeşitliliklerinin yanı sıra
emsalsiz bir sivil mimari yapıya
sahiptir. Çamlıhemşin ilçesine 15
km mesafede bulunan yayla, özgün
mimarisiyle ilgi çekicidir. Sisli
manzaraları ve otantik ahşap evleri
yaylaya masalsı manzaralar sunar.
Pansiyon olarak hizmet veren yayla
evlerinde konaklama imkânı da
sağlanmaktadır.
Hazindağ Yaylası: Çamlıhemşin’e
bağlı olup, 1967 m yükseklikte
Golezana Yaylası: Ardeşen
ilçesinde, 2230 m rakımda yer
alır. Otantik yapısı ile manzara ve
fotoğraf için uygun bir yayladır.
Palovit Yaylaları: Çamlıhemşin ilçe
merkezine araç ile 4 saat mesafede
bulunan Palovit Yaylası’nın
yüksekliği 2338 metredir.
Geleneksel taş yayla evleri ile
dikkat çeken Palovit Yaylası, Kaçkar
Dağları’nın kuzeybatı yamacında,
bir yanı tümüyle ormanlarla kaplı,
diğer yanı ise dağ yamacına
dayalı Karadeniz’in en güzel
yükseltilerinden biridir.
Elevit Yaylası: Çamlıhemşin
ilçesinde, 1884 m rakımda bulunur.
Yayla daha çok gurbetçiler
tarafından yaz aylarında ziyaret
edilmektedir. Konaklama imkânı
bulunan yaylanın geleneksel yayla
evleri de ilgi çekicidir. Horonlarıyla
ünlü Elevit Yaylası, Ağustos ayında
yapılan şenlikleri ile de dikkat
çeker. Başta yaban keçisi olmak
üzere Karadeniz’e özgü diğer yabani
hayvanlar da bulunur.
Amlakit Yaylası: Çamlıhemşin
ilçesinde, 1993 m rakımda bulunur.
Varvator Şenlikleri ile ünlüdür.
Yerel mimari örnekleri ile görülmesi
gereken yaylalardandır.
Verçenik Yaylası: Çamlıhemşin ilçe
merkezine yaklaşık 60 km mesafede
olan yayla, 2618 m rakıma sahiptir.
Çevresinde 10’dan fazla göl bulunur.
3711 metreyle Kaçkar zirvesinden
sonraki en yüksek nokta, yayla
sınırları içindedir. Bu yükseltisi ile
ülkenin en yüksek 12 tepesinden
biri olma özelliğine sahiptir. Yaylaya
Çamlıhemşin-Çat yolu kullanılarak
ulaşılabilmektedir.
Hacivanak Yaylası: Çamlıhemşin
ilçesinde, 2587 m rakımda yer alır.
Yaklaşık 100 hanelik yerleşime
sahiptir. Bakir kalmış doğal
güzellikleriyle görülmeye değer
yerlerden olan yayla, özellikle
günübirlik doğa yürüyüşleri için
idealdir.
Aşağı ve Yukarı Kavron Yaylaları:
Kaçkar Dağları eteklerinde kurulu
yaylalardan olan Yukarı Kavron
Yaylası 2267 m, Aşağı Kavron
Yaylası da 1953 m rakımda yer
alır. İki yayla arasında yaklaşık 1,5
km mesafe bulunmaktadır. Yemeiçme ve konaklama imkânı bulunan
yaylanın yaz aylarında turizm
potansiyeli oldukça yüksektir.
Kaçkarlara yapılacak yürüyüş ve
tırmanışların son çıkış noktası
olma özelliğini taşır. Aynı zamanda
44
Kaçkar bölgesi göllerine yapılan
yürüyüşlerin de en çok kullanılan
başlangıç noktasıdır.
Ambarlı Yaylası: Çayeli ilçesinde,
2429 m yükseklikte, manzaralı bir
yayladır. Yayla araç ile gidilebilecek
son noktadır.
Kito Yaylası: Çamlıhemşin’e bağlıdır
ve Fırtına Vadisi’nden güney yönüne
doğru manzaralı bir orman yolundan
ulaşılır. Manzaralı ve hâkim konumlu
bir yayladır.
Dünya markası Anzer balı
Rengârenk kır çiçekleri, dağ
çayırları ile örtülü yaylaların
çevresi, genellikle ladin türü çam
ağaçları ile kaplıdır. Karadeniz
kıyıları sahip olduğu yeşillikleri
sadece bol yağmuruna değil, nemli
ve sisli havasına da borçludur.
Yaylalarda bitki örtüsü genel olarak
köknar, ladin, sarıçam, sedir, kayın,
meşe, ıhlamur, karaağaç, gürgen,
kızılağaç, yabani fındık gibi ağaç
türleriyle kardelen, yabani açelya,
orman gülü, gökovan gibi binlerce
çeşit kır çiçeği ile kaplıdır. Orman
üst sınırının ötesinde bulunan
yaylalarda ve çayırlık alandaki
çiçek türleri arıcılığa olanak tanır.
Dağlardaki su kaynaklarına yakınlığı
ve çiçek çeşitliliği ile Anzer balı,
dünyaca tanınan bir marka haline
gelmiştir. Ormanlık alanda geyik,
ceylan, bozayı, kurt, çakal, tilki gibi
hayvanların yanı sıra çayırlık ve
fundalık alanlarda huş tavuğu, ur
kekliği, yalçın tepelerde ise çengel
boynuzlu dağ keçisi gibi türlere
rastlamak mümkündür. Atmaca
avcılığı ve yakalanan bu hayvanların
eğitimi sonrasında yapılan bıldırcın
avcılığı yöre kültüründe önemli yer
teşkil eder. Kaçkar Dağları Milli
Parkı sınırları içinde kalan bölgeden
ayrıca bahsetmek gerekirse, Kaçkar
“Anzer balı Yöredeki
en önemli markadır. ”
zirvelerinden doğan Hala Deresi ile
kaynağı Verçenik Dağları’ndan olan
Fırtına Deresi civarı zengin florası
ile de dikkati çeker.
Şenlikler ve fuarlar
Haziran ayının ikinci haftasından,
Ağustos ayının son haftasına kadar
olan dönemde Rize yaylaları binlerce
kişinin katılımıyla gerçekleşen
şenliklerle bezenir. Sembolik
yayla göçü, yöresel kıyafet ve
yöresel yemek yarışmaları, atma
türküler şenliklere ayrı bir heyecan
katmaktadır. Bu şenlikler sadece
Türkiye’deki değil, tüm dünyadaki
Rizelilerin buluşma nedenidir.
Festival zamanı bölgede bulunan
turistler için de büyük ilgi
odağı olan bu organizasyonların
tarihleri hava koşullarına göre
değişebilmektedir.
Anzer balı da Rize'nin önemli bir
markasıdır. Adını aldığı endemik
çiçeklerin bulunduğu Anzer Vadisi,
Anzer balının ana kaynağıdır.
Marka değeri yüksek olup,
geliştirilmesi yönünde çalışmalar
sürdürülmektedir.
Coğrafi koşullar sebebiyle kısıtlı
ulaşım imkânlarına sahip olan ilde
havaalanı ile birlikte demir yolu
bağlantısının da olması gerektiği,
bu sayede Rize’yi yerli ve yabancı
turistlerin daha çok ziyaret edeceği
ve konaklama gün sayılarının da
artacağı düşünülmektedir.
Ulusal ve uluslararası turizm
fuarlarına (Emitt, Dubai,
Utrecht, Berlin, Batum) katılarak
Rize’nin ve ülkemizin tanıtımı
yapılmaktadır. Ayrıca ilde sivil
toplum örgütleri, üniversiteler,
kamu kurum ve kuruluşları ile
birlikte sempozyumlar, paneller
düzenlenerek farkındalık
oluşturulmaktadır.
Rize'de her yıl olduğu gibi 2013
yılında da yerel etkinlikler ve
festivaller gerçekleştirilecektir.
Festivallerden en çok ilgi görenleri;
Rize Yaz Spor Şenlikleri, Ayder
Kültür Sanat ve Doğa Festivali,
Uluslararası Dağcılık Şenliği, Fırtına
Rafting Şenliği, Formulaz Tahta
Araba Şenlikleri ve İkizdere Ovit
Yayla Şenlikleri, Büyük Handüzü
Yayla Şenlikleri, Ovit Kar Şenlikleri,
Fındıklı Yeşil Altın Gümüş ve
Deniz Festivali, Ardeşen Kaçkar
Altıparmak Sırt ve Golezana
Yayla Şenlikleri, Ardeşen Yeniyol
Şenlikleri, İkizdere Anzer Balı ve
Yayla Şenlikleri, Çağrankaya Yayla
Şenlikleri, Pazar Spor Şenlikleri,
Dutğe Yayla Göçü Festivali belli
başlı yerel festivallerdendir.
Ekosistem korunarak yeni
yapılaşmalara izin verilmeden
yaylalarda var olan evler, konaklar
turistlerin konaklayabileceği
mekânlar haline getirilmeli ve
onlara doğayla baş başa bir
yaşam sunulmalıdır. Geleneksel
yaylacılığın yaşatılması ve
geleneksel yaylacılığın ekoturizm
uygulamaları için önemli bir değer
olduğu yaklaşımıyla yöre halkının
bilinçlendirilmesi, yönlendirilmesi ve
desteklenmesi sağlanmalıdır.
Doğa ve kültür turizmi, son
yıllarda turizmin en çok konuşulan
iki hususudur. İl doğa ile kültür
turizminin en önemli özelliklerini
yansıtan turistik değerlere sahip
önemli bir merkezdir. Birbirinden
eşsiz güzel yaylaları, şelaleleri,
gölleri, kaleleri, ahşap ve taş
camileri, köy konakları ve kemer
köprüleri ile doğa ve kültür
turizminde önemli bir cazibe
merkezi olması ve bu yönü ile
markalaşması hedeflenmektedir.
45
DOSYA
İrfan GÜRPINAR
52. Hükümet Dönemi Turizm Bakanı
Turizm, “iki kıta bir şehir”
Türkiye, 2012 yılında 35 milyon
ve yerli ürünlerimizin üretiminde
doğru ve isabetli uygulanan
turisti misafir etmiş ve bunun
önemli bir katkıya yol açmıştır.
politikalarla gelmiştir. 1983 yılında
sonucu olarak ekonomisine
Şunu söylemem gerekir ki, Türkiye
yürürlüğe konulan Turizmi Teşvik
30 milyar dolar gibi ciddi bir
bugünlere kolay gelmemiştir.
Kanunu uygulamaları ve zamanın
kaynak sağlamıştır. Bu, sektörün
1980’li yıllarda 300-350 bin
canlılığında büyük bir istihdam
turistin geldiği Türkiye bugünlere
hükümetinin (Özal Hükümeti) bu
konuya verdiği önem, isabetli
bir başlangıç olmuştur. Bakanlıksektör ilişkileri anlayış birliği
içinde yürütülmüş, o dönemden
bu yana turizm sektörü diğer
sektörler ve özellikle turizm
tesislerinin inşasında önemli bir
rol oynayan inşaat sektörü bu
konuda çok başarılı örnekler
vermiştir. Bugün Türkiye’nin turistik
tesisleri, tatil köyleri, otelleri,
genç dinamik ve çağdaş talepleri
karşılayan niteliktedir ve her yeni
tesis, öncekilerin daima ilerisinde
ve yeniliklere açık olarak inşa
edilmektedir.
Ben 1995-1996 yıllarında Turizm
Bakanlığı yaptım. O tarihte
Türkiye’de turizm, DENİZ-KUMGÜNEŞ anlayışı ile Akdeniz
Bölgesi’nde yoğunlaşmıştı. Gelen
turist sayısı 4,5 milyondu. 18 Nisan
1995 tarihinde Antalya’ya turizm
sezonunu açmaya gitmiştik, o gece
46
Antalya’da gezerken, her tarafın
turistle dolu olduğunu gözlerimle
görmüştüm. Ertesi gün Antalya
Meydanı’nda yaptığım konuşmada
bu sezon açılışının son olduğunu,
bundan böyle Türkiye’nin turizmin
sezon anlayışını terk etmesi
gerektiğini ve her sezon ve her ay
turizm yapılabileceğini söylemiştim.
“4 MEVSİM 12 AY BÜTÜN TÜRKİYE”
sloganı ile yeni turizm politikamızı
vurgulamış ve uygulamaya
başlamıştık.
Bu politikanın sonucu turizmimizi
DENİZ-KUM-GÜNEŞ anlayışından
kurtarıp, çeşitlendirme politikalarını
uygulamaya başladık. Bunun
sonucunda kayak, inanç ve kültür,
yayla, golf gibi turizm hareketlerini
teşvik etmeye, desteklemeye
başladık. 1995 senesinde Türkiye’ye
Ağustos ayında 1 milyon ve sene
sonu itibarıyla 5 milyon turist
getirerek rekor kırdık. Ama şunu
belirteyim ki, ilk defa Ağustos
ayında 1 milyon turistin gelmesi
birtakım sıkıntılar yarattı, yatak
kapasitesi yeterli olmadığı için bazı
misafirleri yatlarda ve pansiyonlarda
karşılamak mecburiyetinde kaldık.
Bakanlıkta kurulan kriz masası o
dönem için başarılı çalışmalar yaptı.
Uygulamaya koyduğumuz “4 MEVSİM
12 AY BÜTÜN TÜRKİYE” politikamız
çok başarılı sonuçlar verdi. Şunu
şükranla belirtmek isterim ki,
Türkiye’de turizm politikaları
siyasete kurban edilmemiştir.
“Türkiye, yakın
zamanda 60 milyon
turist ve 50 milyar
dolar hedefini
yakalayabilir.”
kongre, eğlence ve alışveriş
merkezi, boğazı ile çok cazip bir
yeme içme merkezi, üniversiteleri
ile uluslararası bir eğitim merkezi
ve son zamanlarda çok gelişen
sağlık tesisleri ile bir sağlık turizmi
turist sayısı ve turizm geliri
merkezi olabilir. Avrupa’daki
itibarıyla %10 civarında bir büyüme
şehirler bazı özellikleri ve
sağlamıştır. Bu trendin devamı
halinde Türkiye yakın zamanda 60
milyon turist ve 50 milyar dolar
hedefini yakalayabilir. Bunun için
yatırımlara, çevreye ve turizm
çeşitlendirmesine önem vererek
isabetli politikalar uygulamalıyız.
Bu konuda önemli bir hususa
değinmeliyim, Türkiye turizm
politikalarını uygularken başarılı
sloganlarıyla anılır. Paris’in bir aşk
şehri, Milano’nun moda merkezi
olarak anıldığı gibi. İstanbul’un da
imkânları böyle bir sloganla reklam
edilebilir. Bu konuda bir yarışma
açılarak İstanbul’a yakışan slogan
tespit edilebilir. Benim aklıma
gelen İstanbul’un Avrupa ve Asya
kıtalarının bir köprüsü olmasından
olmuş, gözünü Antalya, Muğla
hareketle “2 KITA 1 ŞEHİR”
yörelerine çevirmiş ve yatırımlarını
veya benzeri sloganlarla bu iş
o yörede yoğunlaştırmıştır. Ama
başlatılabilir. İnanıyorum ki İstanbul
asıl potansiyel ve önemli bir
en kısa zamanda 30-40 milyon
destinasyon olan İSTANBUL’u ihmal
etmiştir. Londra, Paris, Roma,
Moskova, Berlin, Madrid, New York
turisti misafir eden bir şehir haline
gelecektir.
gibi şehirler tek başlarına 40-50
Turizm, bir ülkenin kalkınma
milyon turist çekerken, İstanbul
dinamikleri arasında inşaat ile
son zamanlarda 7-8 milyon turisti
birlikte lokomotif sektördür.
misafir eder hale gelmiştir. Tabii bu
Döviz getiren, tesis yatırımları ile
sonuç, bu konuda İstanbul’a bugüne
kadar yeterli önem ve destek
verilmemesinden kaynaklanmaktadır.
İstanbul yukarıda saydığımız
şehirlerden daha fazla bir
dünya şehridir. Bir MARKA şehir
olmalıdır. Müthiş bir tarihi geçmişi,
dünyanın en güzel doğa yapısı,
istihdam sağlayan, yerli mallarının
tüketilmesine olanak tanıyan bir
sektördür. Çok sayıda yan sektörü
beslemektedir. Ülkemizde sahip
olunan bu potansiyel, bana göre
yeterince kullanılabilmektedir.
Ancak turizm; önü açık, büyümeye
müsait ve geleceği olan bir
Gelen hükümetlerin ve turizm
son zamanlarda yapılan çok güzel
bakanlarının, sektörün öncülüğünde
konaklama tesisleri, alışveriş
başarılı politikalar uygulaması
merkezleri, 24 saat canlı yaşayan
sonra üzerinde durmamak, gelişmesi
sayesinde bugünlere gelinmiştir.
boğazı ve eğlence hayatı, yeme
yönünde çalışma yapmamak
içme imkânları ile İstanbul; Avrupa,
çok yanlış olur. Gerekli adımları
Amerika ve diğer Asya ülkeleri için
atarak, “60 milyon turist 50
Turizm dinamik bir sektördür,
bu rakamlarla yetinmemeli ve
hedefimizi büyütmeliyiz. Türkiye
1980’lerden bu yana her sene
bulunmaz bir destinasyon olmalıdır.
İstanbul çok rahat bir moda,
sektördür. Bu nedenle bir noktadan
milyar dolar turizm geliri” hedefini
yakalamalıyız.
47
DOSYA
Ankara’da turizm potansiyeli, kalkınma
projeleri ile hayata geçiriliyor
Ankara Kalkınma Ajansı, 9
oluşturulan Ankara Bölge Planı;
desteklenmeye değer bulunmuştur.
Temmuz 2010 tarihinde Genel
katılımı ve sahiplenme bilincini
Bu projelerden bazılarını şöyle
Sekreter atamasının ardından
geliştirmesi, kalkınma sürecine yol
sıralayabiliriz:
kurumsallaşma çalışmalarını
göstermesi, daha yaşanabilir bir
hızlı bir şekilde tamamlamış ve
bölgenin resmini çizecek olması
başkentin sürdürülebilir kalkınma
ve yerel kuruluşların politika
stratejilerinde öncü kuruluş olmak
önceliklerine rehberlik etmesi
için çalışmalarına başlamıştır.
açısından il için önemlidir.
Ankara Kalkınma Ajansı, Ankara
2011-2013 Ankara Bölge
Bölgesi’nde Aralık 2010 tarihi
Planı’nda öne çıkan sektörlerden
itibari ile çok boyutlu bir bölge
biri de turizm olmuştur. Bu
planlama çalışması sürecine
çerçevede “2011 Yılı Teklif
başlamıştır. Kamu kurumlarından,
Çağrısı”nın başlıklarından biri
sivil inisiyatife; üniversitelerden
Turizm Potansiyelinin Harekete
özel kuruluşlara değin 600’ün
Geçirilmesi Mali Destek
üzerinde katılımcı ile 60’tan
Programı olarak gerçekleşmiştir.
fazla toplantı gerçekleştirilerek
Program çerçevesinde 45 proje
Juliopolis Nekropolünün Turizme
Kazandırılması Projesi ile 2000
yıllık tarihin gün yüzüne çıkması
sağlanmıştır. Kazı alanından
çıkan arkeolojik eserler Anadolu
Medeniyetleri Müzesi’nde
ziyaretçilere sunulmuştur.
Kırsal Turizm Ankara’da
Yaygınlaşıyor ve Kurumsallaşıyor
Projesi ile Nallıhan ilçesi Beydili
köyünde kırsal turizm altyapısı
güçlendirilmiş ve doğal kaynaklar
ile yerel ürünlerin değerlendirilerek
kırsal turizm potansiyelinin açığa
çıkmasına yönelik faaliyetler
gerçekleştirilmiştir.
Ankara’yı Yaşamak Projesi ile
Ankara’daki turizm potansiyelinin
harekete geçirilmesine katkıda
bulunmak amacıyla Türkiye’nin
çeşitli illerinden 30 acente sahibi
kadın 2 gün boyunca Ankara’yı
gezerek, Ankara’nın tarihi ve
turistik yönleri, mekânları hakkında
yerinde bilgi almışlardır.
Tarihi ve Kültürel Mirasın Turizme
Kazandırılması Projesi ile Polatlı
Belediyesi tarafından kurulan
atölyelerde yetişen kursiyerlerin
ürettiği Polatlı’ya özgü seramik ve
ahşap ürünleri sergisi açılmıştır.
48
Geçmişten Günümüze Ankara
Kadınları Sergi ve Sanat Evi, 2
Kasım 2012 tarihinde düzenlenen
törenle açılmıştır. Ulucanlar Cezaevi
Müzesi’nde açılan sergi evinde,
Hititler’den Cumhuriyet dönemine
Ankara kadınlarının kullandığı giysi
ve takılar ziyaretçilere sunulmuştur.
Beypazarı Hamam Müzesi Projesi
ile Türkiye’nin ilk hamam müzesi
Ankara Kalkınma Ajansı’nın
desteğiyle Beypazarı’nda açılmıştır.
Tarihi Paşa Hamamı, Ankara
Kalkınma Ajansı desteği ile müzeye
dönüştürülerek Türkiye’nin ilk
Hamam Müzesi olarak faaliyet
başlamıştır. Kültürel faaliyetler
için sergi salonu olarak da
kullanılabilecek müze, Selçuklu ve
Osmanlı sosyal yaşamının önemli
unsurlarından olan hamamları
deneyimleme olanağı sunmaktadır.
Nallıhan’da Eko Turistle Eko
Turizm Projesi çerçevesinde
restore edilen Nafiz Bey Konağı,
Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri
Mustafa İsen’in katıldığı törenle
açılmıştır.
Öte yandan, “2012 Yılı Teklif
Çağrısı”nın başlıklarından
biri yine turizm olmuştur. Bu
program, 2011-2013 Ankara
Bölge Planı’nda yer alan “dört
mevsim gerçekleştirilebilir turizm
“Türkiye’nin ilk
hamam müzesi
Ankara Kalkınma
Ajansı’nın desteğiyle
Beypazarı’nda
açılmıştır.”
arttırmak” ve “sosyal sermayeyi
güçlendirme ve bölgeyi uluslararası
bir kültür-sanat merkezi haline
getirmek” amaçları kapsamında
Ankara’nın turizm kapasitesinin
geliştirilmesi ve bunun etkin bir
şekilde tanıtımına yöneliktir.
istenen ölçüde pay alamadığını
göstermektedir. Yine 2010 yılı
itibarıyla Ankara’da bulunan 146
Turizm İşletme Belgeli tesiste
19.442 yatak kapasitesine sahip
olunmasına rağmen bu tesislerdeki
doluluk oranının %33’te kalması
Ankara’nın turizm konusunda
potansiyelinin altında kaldığının
bir başka göstergesidir. Ankara
21 yükseköğretim kurumu ve 7’si
uluslararası düzeyde akredite
edilmiş 63 hastane ile özellikle
Projelerden 6 tanesi desteklenmeye
eğitim ve sağlık turizminde önemli
değer bulunmuştur.
bir rol oynayacak kapasiteye
Neden turizm?
sahiptir. Ankara Kalkınma
Ajansı gerek sunduğu mali
faaliyetleriyle turizmde rekabet
2010 yılında ülkemize havayolu ile
destek programları ile gerekse
gücünü arttırmak”, “bölgedeki insan
gelen yaklaşık 19 milyon yabancı
yürüttüğü araştırma çalışmaları
kaynağı kapasitesini geliştirmek ve
turistin sadece %1,8’inin Ankara’yı
ve lobi faaliyetleri bu potansiyelin
beşeri sermayeyi destekleyerek,
ziyaret etmiş olması başkentin
ortaya çıkması yönünde çaba
kalkınmaya yönelik değer üretimini
turizmden elde edilen gelirden
göstermektedir.
49
DOSYA
Dr. Fatih AKBULUT
Doğu Marmara Kalkınma Ajansı
Genel Sekreteri
Profesyonel turizm için bütüncül
destinasyon planlaması şarttır
Doğu Marmara Kalkınma Ajansı,
kısaltılmış adıyla MARKA, kamu,
özel sektör ve STK’lar arasında
iş birliği ve eşgüdüm sağlayarak
bölgesel gelişim stratejileri
kurgulayan ve bu stratejilere
girişim yapılmasını ve yeni
yatırımlar kazandırılmasını
sağlayan tüzel kişiliğe haiz bir
kamu kurumudur. Ajans, ülke
ekonomisinin yaklaşık yüzde
30’unu karşılayan Kocaeli,
Sakarya, Bolu, Düzce ve Yalova
illerini kapsamaktadır.
Kalkınma ajansımızın amacı,
kaynakların yerinde ve etkin
kullanımını sağlayarak yerelden
küresele potansiyeli harekete
geçirmek, bölgesel gelişmeyi
hızlandırmak ve sürdürülebilirliğini
sağlamak, bölgeler arası ve
bölge içi gelişmişlik farklarını
azaltmaktır.
50
“Türkiye’de İstanbul,
İzmir, Antalya gibi
illerde şehir ölçeğinde
markalaşma çalışmaları
yapılmaktadır. ”
Kalkınma ajansları turizmde
idari merkezi Ankara ile güçlü
zengin; pek çok medeniyete
planlama yetkisiyle donatılmıştır.
ulaşım bağlantıları ve Karadeniz
ev sahipliği yapmış olmasından
ile Marmara Denizi üzerinden
dolayı önemli bir turizm ve kültür
Kocaeli, Sakarya, Düzce, Bolu ve
Yalova illerini kapsayan Doğu
Marmara Bölgesi, Avrupa’yı
Asya’ya bağlayan stratejik bir
konuma sahiptir. Türkiye’nin
ekonomi merkezi İstanbul ve
dünyaya açılan kapıları ile
uluslararası sanayi üssü ve
Türkiye’nin sanayi başkenti
konumundadır. Bu konumunu;
planlı sanayi yapılanması,
nitelikli iş gücü potansiyeli,
bilimsel kurumlar ile sanayi
arası iş birliği altyapısı ve ArGe
gücü ile sağlamlaştırmaktadır.
Bölge, Türkiye’nin en önemli 3
metropolünün (İstanbul, Ankara,
Bursa) ortasında yer almaktadır.
merkezidir. Bu özelliklerinden
ötürü de hemen her noktası
ayrı ayrı turizm destinasyonu
olabilecek niteliktedir.
Her il ya da ilçe veya destinasyon,
haklı olarak tüm değerlerini
turizmde değerlendirmek amacıyla
ön plana çıkarma çabasındadır.
Ancak günümüz profesyonel
turizm anlayışlarında bütüncül
ayrıntıları kaçırmayacak
nitelikte ülke ölçeğinden küçük,
destinasyonları bütüncül ele
alabilecek nitelikte il ölçeğinden
büyük, bölgeler bazında
Bu da ajansların turizmi en
doğru ölçekte ele almalarını
sağlamaktadır.
Bildiğiniz gibi ‘marka kent’
terimi şehir turizminin yoğun
olarak yapıldığı yerleşimler
için kullanılmaktadır. Bu terime
uyan New York, Amsterdam,
Viyana, Roma gibi kentler en
bilinen örneklerdir. Türkiye’de
ise İstanbul, İzmir, Antalya gibi
illerde şehir ölçeğinde markalaşma
çalışmaları yapılmaktadır.
destinasyon planlaması, bölgelerin
Kocaeli, Sakarya, Düzce, Bolu ve
Türkiye, coğrafi konumu ve yapısı
çekiciliği için bir gereksinim haline
Yalova illerinden oluşan Doğu
gereği doğal varlıklar açısından
gelmiştir.
Marmara Bölgesi’nde her ne
51
“Kalkınma ajansları
bölgedeki potansiyelin
hayata geçmesini
hızlandırıcı olarak
bölge turizminin
gelişmesine yönelik
çeşitli çalışmalar
gerçekleştirmektedir.”
Turizm merkezlerine yol
turizm sektörü temsilcilerinin
haritaları
görüşlerini ve önerilerini almakta,
Planlama konusunda yasal
dayanağımız, aynı zamanda
hazırlanması yetkisini elimizde
bulundurduğumuz Bölge Planı’dır.
Bu plan, küresel trendler ve
bunları küresel ve ulusal trendler
çerçevesinde yorumlamakta
ve bilimsel teknikleri azami
kullanarak politikalarımıza
yansıtmaktayız.
ulusal stratejilere dayanmasının
Ajansımızın misyonu gereği ve
yanı sıra bölgemizin kaygılarını
koordinatör rolümüzden dolayı
ve yereldeki tüm kesimlerin
bölgemizde yer alan konaklama ve
önerilerini derleyen nitelikte bir
yeme içme tesislerinden, seyahat
belge. Bu plan doğrultusunda
acentelerine, tur operatörlerine,
turizm sektörü için planlama
rehberlere, derneklere, birliklere
çalışmalarına devam etmekteyiz.
ile tanınırlığını sağlamak üzere
kadar geniş bir ağa ulaşarak,
Hâlihazırda, 2014-2023 dönemini
turizmde söz sahibi kurum ve
çalışmalarımıza devam etmekteyiz.
kapsayacak bölge planı için
kuruluşları desteklemeye ve
çalışmaları sürdürmekteyiz.
iş birliklerinin etkin olmasına
kadar markalaşma faaliyetleri
metropollerdeki kadar etkin
olmasa da turizm konusundaki
tüm doğal ve kültürel değerleri
Özet olarak kalkınma ajansları
bölgedeki potansiyelin hayata
geçmesini hızlandırıcı olarak
koordinasyon sağlanması ve
kilit konulara verdiği destekle
bölge turizminin gelişmesine
yönelik çeşitli çalışmalar
gerçekleştirmektedir.
Bölgenin tanıtılması ve
çabalamaktayız.
potansiyelinin hayata geçirilmesi
Dünya genelinde kültür, termal,
için hem bütüncül hem de
inanç ve doğa olmak üzere dört
bölgedeki turizm merkezlerini,
alternatif turizm çeşidine talep
odaklarını ve koridorlarını ayrı
artmaktadır ve bölgemiz bu
ayrı ele alarak yol haritaları
anlamda oldukça zengindir.
oluşturmaya çalışmaktayız. Bunu
yaparken de o bölgedeki tüm
Kültür turizmine yönelik olarak
bölgemizin en önemli alanlarından
biri, Bitinya Krallığı’na başkentlik
yapmış olan Düzce Konuralp’tir.
Doğu Marmara Müzeler Ağı
aracılığıyla hayata geçirdiğimiz
proje ile bölgemizin müzeleri
Bitinya teması üzerinden tanıtılma
olanağı bulmaktadır.
Öte yandan Ayaş-Sapanca İpek
Yolu Turizm Koridoru’nun öne
çıkan bir destinasyon olması
için çeşitli katılımcı planlama
çalışmalarını tamamladık, bundan
sonra ise tanıtıma ağırlık
vereceğiz. Bir diğer önemli mekân
olan Hereke için de Tanıtma
Fonu’ndan aldığımız ödenekle
52
ile taşınmaz kültür varlıklarının
korunmasına destek olmaktayız.
Yine Kocaeli Kültür ve Tabiat
Varlıklarını Koruma Bölge
Kurulu Müdürlüğü tarafından su
kemerlerinin ortaya çıkarılması
gibi çeşitli projelere destek vermiş
bulunmaktayız.
Bölgemizdeki Kuzey Anadolu
fayının getirdiği risk ve
olumsuzluklara rağmen bize
sağladığı önemli bir değer
olan termal suları da turizmde
kullanmak arzusundayız. Çeşitli
ilçelerimizde jeotermal kaynak
araştırmalarına mali desteğimiz
oldu. Öte yandan termal
turizm merkezlerinin özellikle
sağlık ve Orta Doğu pazarında
y bilinirliğinin arttırılması
konularına yönelik çeşitli
platformlarda tanıtım faaliyetleri
gerçekleştirmekteyiz.
Bölgemizin belki de en güçlü
olduğu turizm çeşidi doğa
turizmidir. Bölgemiz yüz
ölçümünün önemli bir bölümünü
kaplayan ormanların yanı sıra,
zengin su kaynaklarımız ve
yaylalarımız ile longoz gibi
nadir bulunan doğal alanlara
sahibiz. Bunların da korumakullanma dengesi içinde
turizmde değerlendirilmesi için
çalışmalarımız bulunmaktadır.
Yatırım Destek Ofisleri önemli
Bölgede İl Kültür ve Turizm
Müdürlüklerimizin ve yerel
yönetimlerimizin yapmış olduğu
pek çok envanter ve tanıtım
faaliyeti mevcuttur. Kalkınma
“Ajansımız, kilit
konulara verdiği
destekle bölge
turizminin gelişmesine
yönelik çeşitli
çalışmalar yapıyor.”
Ajansı olarak biz, bu kurumların
faaliyetlerini desteklemek üzere
mali ve teknik desteklerin ve
planlama çalışmalarının yanı sıra
koordinasyon sağlayıcı ve iş birliği
ortamı geliştirici faaliyetleri
tercih etmekteyiz.
Örneğin her biri ayrı bir turistik
destinasyon olan Sapanca, Geyve,
Taraklı, Mudurnu ve Göynük
ilçelerimizin turizmde daha etkin
yer alabilmeleri amacıyla Kültür ve
Turizm Bakanlığı, Ankara Kalkınma
Ajansı ve İpek Yolu Belediyeler
Birliği, Bolu ve Sakarya Valilikleri
ile birlikte Ayaş-Sapanca İpek Yolu
Turizm Koridoru çalışmalarında
yer aldık. Buradaki temel amaç,
tanıtımda kaynakların etkin
kullanılması ve birbiriyle rakip
ilçelerin iş birliği içerisinde
rekabet ederek turizm pastasını
büyütmelerini sağlamaktı.
Bu amaçla oluşturduğumuz Doğu
Marmara Turizm ve Markalaşma İş
Birliği Ağı, EMITT-Doğu Akdeniz
Uluslararası Turizm ve Seyahat
Fuarlarına 2 yıldır bölgeyi
taşımakta, bölge turizmine katkı
sağlayacak fonların kullanılmasını
özendirmektedir. Yatırım
Destek Ofisleri eliyle de turizm
yatırımlarını çekmede ve hayata
geçmesinde destek sağlamaktayız.
Yatırımcılara ve seyahat
acentelerine bölge promosyonu
gerçekleştirmekte ve bu gibi pek
çok çalışma yürütmekteyiz.
Bu çalışmaları yaparken en önemli
destekçimiz, bölgenin zengin
kültürel, tarihi ve doğal mirası ile
sayısız alternatif turizm çeşidini
barındırması ve İl Kültür ve
Turizm Müdürlerimiz başta olmak
üzere sektör yöneticilerinin aktif
çalışma ve iş birliği faaliyetleridir.
Bu faaliyetlerden bazıları 3
yıldır EMITT Fuarı’na bölgesel
katılım sağlamamız, yatırım
destek faaliyetleri kapsamında
birçoğunun süreci içinde yer
aldığımız 11 adet 5 yıldızlı, 11
adet 4 yıldızlı ve 8 tane 3 yıldızlı
otel olmak üzere 300 milyon
liralık turizm yatırımının bölgede
gerçekleşmesi, KOSGEB’le birlikte
verdiğimiz uygulamalı girişimcilik
eğitimleri ile butik otelciliğe
katkı sağlamak ve sektöre toplam
bütçesi 1,6 milyon TL’yi bulan
teknik ve mali destek vermemiz
şeklinde sıralanabilir.
Öte yandan bölge turizminin
hedef kitlelerini tespit ederek bu
gruplara yönelik özel çalışmalar
kurgulamaktayız. 2012 yılında
yönetim kurulumuzun aldığı
kararla Dubai’deki Arabian
Travel Market ve Riyad Seyahat
Fuarları’nda bölgeyi tanıtma ve
yerel acente ve otelleri Orta
Doğulu outbound acentelerle
eşleştirme olanağı bulduk.
Ayrıca Amerika’nın Los Angeles
kentinde gerçekleştirilen “Anadolu
Kültürleri ve Yemek Festivali
”ne katılım sağlanarak bölgenin
kültür ve turizm destinasyonlarını
Amerikalılarla paylaştık.
53
DOSYA
Yusuf ESGİN
Güney Ege Kalkınma Ajansı
Genel Sekreter Vekili
Marka şehir olgusu turizm için
kaçınılmaz
Türkiye’nin cennet bölgelerinden
biri olarak tanımlanan Güney Ege
Bölgesi Antik Karya’dan Sparta’ya,
İyonya’dan Osmanlı’ya birçok
medeniyete ev sahipliği yapmış,
eşsiz doğal güzellikleri, 1250
km’yi aşan kıyı şeridi, çok sayıda
mavi bayraklı sahili ile Türkiye ve
dünya çapında büyük bir turizm
potansiyeline sahiptir. Bölge, sadece
deniz-kum-güneş turizmini değil,
jeotermal kaynaklar ile sağlık
turizmini, coğrafi özellikleri ile yayla
ve kış turizmini, tarihi ile kültür
turizmi ve tarımı ile agro turizmini
dört mevsim geniş bir yelpazede
sunarak tüm dünyada birçok
turistin ilgisini çekmektedir. Bu ilgi,
Türkiye’nin turizm politikalarının
sağladığı gelişmeler ile birlikte
yıllardır artarak devam ederken,
ülkede yaygın olan deniz-kum-güneş
turizminin artık doyuma ulaştığı
kabul edilmektedir. Bu sebeple
54
bölgenin ve Türkiye’nin sahip olduğu
tüm turistik özellikleri ile alternatif
yollar üretmesi, turizmden elde
ettiği gelirin arttırılması gerekliliği
tartışılmaktadır.
Bu noktadan bakıldığında alternatif
turizm çeşitliliğinin arttırılmasının
yanında marka şehir olgusunun
yaratılmasının turizm açısından
olmazsa olmaz olduğunu görüyoruz.
Moda şehri Milano, romantizmin
başkenti Paris, kentsel dönüşümde
başarı hikâyesi olarak kabul edilen
Barcelona’nın bunun yanında
futbolla anılması, turizmde marka
şehir olgusunun dünyadaki en iyi
örnekleridir. Çünkü çağımızda,
ülkelerden çok şehirler kendilerine
ait farklı yönleri ile ön plana
çıkarak ülkelerin itibarlarını
belirlemektedir.
“Muğla Markalaşma
Projesi’ne reklam ve
tanıtım çalışmalarıyla
destek verilirken,
Denizli, Aydın illeri
için de markalaşmaya
yönelik strateji
ve tanıtım odaklı
çalışmalar başlıyor.”
zor görünüyor. Günümüzde insanlar
tatil seçeneklerini belirlerken
Fransa’ya, İtalya’ya gitmiyor.
Paris’e, Roma’ya veya Prag’a gidiyor.
Bu yönden baktığımızda faaliyet
alanımızdaki üç il olan Aydın, Denizli
değerlerin markalaşmasında turistik
ve kültürel değerlerin tespiti,
eksiklerin, olanakların belirlenmesi
ve iyileştirilmesinde öncü rol
oynamaktadırlar.
Kentsel ölçekte markalaşma
çalışmalarının yapılması ve bölge
ürünlerinin markalaştırılarak
pazarlanmasını amaçlayan Ajansımız,
bu kapsamda “Muğla Markalaşma
Projesi”ne reklam ve tanıtım
çalışmalarıyla destek verirken,
önümüzdeki günlerde Denizli,
Aydın illeri için de markalaşmaya
yönelik strateji ve tanıtım odaklı
çalışmalarına başlayacaktır.
ve Muğla illerimiz sahip oldukları
Alternatif turizm mali destek
tarihi zenginlik, coğrafi yapı,
programı
kültürel birikim ve zengin ekonomik
çeşitlilik ile marka oluşturma
Ajansımızın Ekonomik Araştırmalar
altyapısına sahip görünüyor. İşte
ve Planlama Birimi; Bölge
İnsanların zihninde bir bütün olarak
bu noktada; kalkınma ajansları
Planımızda yer alan gelişme
tutarlı bir ülke algısı oluşturmak
bölgelerindeki turizm potansiyeline
eksenleri ve bölgede yapılan
özellikle turizm sektörü için oldukça
sahip kentlerin ve kültürel
analizler doğrultusunda, turizm
55
“Alternatif Turizm
Mali Destek Programı
kapsamında, Güney
Ege Bölgesi’ne toplam
14 milyon TL’lik
kaynak aktarılacaktır.”
odaklı ilçelerimizde turizme yönelik
GZFT analizleri düzenleyerek
kanaat önderleri ile mülakatlar
gerçekleştirmiştir. 2014-2023
dönemini kapsayacak 2. Bölge Planı
hazırlık çalışmalarına ışık tutacak
bu çalışmalar kapsamında ayrıca;
Aydın ilinde 3, Denizli’de 2 ve
ileriye taşıyacak önemli hedef ve
sağlayacak özellikler taşıyan
stratejiler belirlenmiştir.
Alternatif Turizm Mali Destek
Ajansımız; bölgede yaptığı
araştırma ve analizler
Programı kapsamında, Güney Ege
Bölgesi’ne toplam 14 milyon TL’lik
kaynak aktarılacaktır. Termal,
doğrultusunda ve 2010-2013
sağlık, tarih, kültür, yayla, agro
Bölge Planımızda yer alan amaç
ve kış turizmi alanlarında uygun
ve hedeflere de uygun olarak; 8
projelerin destekleneceği programla
Nisan 2013 tarihinde Alternatif
bölgemiz, deniz-kum-güneş
Turizme Yönelik 2013 Yılı Proje
turizminin yanı sıra bu alanlarda da
Teklif Çağrısı’nı kamuoyu ile
turizmde öncü konuma ulaşacaktır.
paylaşmıştır. Alternatif Turizm
Marmaris’in projesine destek
ve Turizm Altyapısı Mali Destek
Programlarından oluşan 2013
Yılı Proje Teklif Çağrısı’nın son
başvuru tarihi 28 Haziran 2013’e
kadar devam edecektir. Güney
Muğla’da 3 adet turizm çalıştayı
Ege Bölgesi’nin alternatif turizm
düzenlenerek bölge turizmini daha
çeşitliliğinin arttırılmasına katkı
Ajansımız 2011 yılında ilan ettiği
2012 yılında yürüttüğü "Doğrudan
Faaliyet Desteği" kapsamında;
bölgenin kalkınması için gerekli
bilgi altyapısının oluşturulması
ve bölgenin potansiyelinin
tespit edilerek gerekli verilerin
üretilmesine katkıda bulunacak
projelere destek vermiştir. Bu
kapsamda; bölgeye özgü tarihi
ve kültürel değerler ile ürünlerin
araştırılması, kırsal turizme yönelik
olarak yurt içi ve yurt dışı pazar
analizlerinin yapılmasını amaçlayan
Marmaris ve Çevresi Turizm
Alanı Altyapı Hizmet Birliği’nin
hazırladığı Marmaris Turizm Birliği
Köyleri Kırsal Turizm Envanteri
Projesi Ajansımız tarafından
desteklenmiştir. Marmaris ve
çevresindeki 15 köyü kapsayan
proje için köyler tek tek taranarak
doğal, kültürel, tarihi zenginlikleri
ön plana çıkaran 96 sayfalık bir
tanıtım yayını hazırlanmıştır. Yayın
3 dilde ve toplam 6 bin adet
basılmıştır. Proje kapsamında ayrıca
kırsal turizmin dünyanın farklı
ülkelerinde uygulanış şekli, kırsal
turizm için en çok harcama yapan
turist yapısı, hangi ülkelerde ne
tür tanıtım yapılması gerektiğini
ortaya koyan bir de “pazar raporu”
hazırlanmıştır.
56
Kültürel değerlerde farkındalık
2012 yılında bölgenin tanıtımına
ağırlık veren Ajansımız, Güney
Ege’nin kaybolmaya yüz tutmuş
kültürel değerlerini geniş kitlelere
tanıtmak amacıyla “Yatağan
Bıçakları”, “Ters Lale”, “Milas Halısı”
“Ajans, kültürel
değerler konusunda
kamuoyunda
farkındalık yaratmayı
amaçlıyor.”
hazırlanan Muğla Kitabı ise 2013
ve “Körüklü Çizme” gibi kültürel
yılında kamuoyuyla paylaşılacak
tanıtım kitapçıkları çalışmalarını
çalışmalardır. Son olarak ise Güney
tamamlayarak kamuoyuyla
Ege’nin yöresel yemek kültürünü
paylaşmıştı. Söz konusu kültürel
ulusal ve uluslararası platformlarda
değerler konusunda kamuoyunda
tanıtmaya yönelik ve önümüzdeki
farkındalık yaratmayı sağlayan
dönemde gurme turizminin
Ajansımız, kültürel tanıtım
kitapçıkları serisine bugünlerde
tamamladığı Karacasu Seramikleri
ile devam etmektedir. Ardından
da bu seriye Güllübahçe Bez
bölgede yapılabilirliğini araştırmak
için başlattığımız “Güney Ege
Lezzetleri” adlı çalışmayla tanıtım
faaliyetlerine devam etmekteyiz.
rekabet edebilirlik düzeyinin
arttırılması amacıyla bölgenin
ihtiyaçlarını belirleyerek uygun
destek programları tasarlamaktadır.
Bu kapsamda önümüzdeki yıllarda
bölgemizin ihtiyaçlarına yönelik
mali destek programlarımız ve
projelerimiz devam edecektir.
Ayrıca 2012 yılında başlattığımız
Doğrudan Faaliyet Desteği ve
Teknik Destek süreçleri de devam
etmektedir. 2013 yılında söz konusu
destek programlarında uygun
başvuru sahipleri belirlenerek
hibe almaya hak kazanacaklardır.
Faaliyet alanımızdaki her üç ilimiz
(Aydın, Denizli, Muğla) tarımdan
turizme, sanayiden enerjiye kadar
birçok sektörde yüksek potansiyele
Bebekleri, Yeşilyuva Ayakkabıcılığı,
Hibeye hak kazananlar
Çal Üzümleri, Kavaklıdere
belirleniyor
ve zenginliğe sahiptir. Ajansımız
Ajansımız; bölge planımızda yer alan
tanıtım ve yatırım çalışmalarıyla
edilecektir. Bunların yanında,
gelişme eksenleri ile gerçekleştirdiği
ayrıca danışmanlık hizmetleriyle
Denizli Tanıtım Kitabı ve Muğla’nın
planlama ve analiz çalışmaları
bölgemizin ve paydaşlarımızın
il oluşunun 100. yılı çerçevesinde
ışığında, bölge ekonomisinin
yanında olmaya devam edecektir.
Bakırcılık Sanatı ve Bodrum
Guleti kitapçıklarıyla devam
tasarladığı destek programlarıyla,
57
DOSYA
Doç. Dr. Abdülmecit KARATAŞ
İstanbul Kalkınma Ajansı Genel Sekreteri
Yaşanabilir ve yaşam kalitesini
sürekli yükselten kent: İstanbul
Kamu kesimi, özel kesim ve sivil
toplum kuruluşları arasındaki iş
birliğini geliştirmek, kaynakların
yerinde ve etkin kullanımını
sağlamak ve yerel potansiyeli
harekete geçirmek suretiyle, ulusal
kalkınma planı ve programlarda
öngörülen ilke ve politikalarla
uyumlu olarak bölgesel gelişmeyi
hızlandırmak ve sürdürülebilirliğini
sağlamak gibi görevleri bulunan
İstanbul Kalkınma Ajansı, 2008
yılında kurulmuştur.
İSTKA Vizyonu:
Küresel kent İstanbul için çalışan,
insan odaklı ve çevreye duyarlı,
etkili ve yön veren bir çözüm
merkezi olmak.
İSTKA Misyonu:
Katılımcılığı benimseyerek ortak
aklı temsil etmek; iş birliği
58
ağlarının merkezinde yer alarak
potansiyelini tespit etmek; bu
Kültürel zenginlikler ve turizm
kaynakları İstanbul için ortak
potansiyele bağlı olarak bütün
2010-2013 İstanbul Bölge
değere dönüştürmek.
kesimleri ortak bir paydada
Planı’nın hem vizyonunda hem
Kuruluşundan hemen sonra
buluşturacak bölgesel kalkınma
vizyonu ve önceliklerini belirlemek
çalışmalarına başlayan ajans
üzere 2010-2013 İstanbul
öncelikle İstanbul’un bölgesel
Bölge Planı hazırlık çalışmalarını
gelişimi için çeşitli alanlardaki
yürütmüştür.
de gelişme eksenleri ve stratejik
amaçları altında kendine yer
bulan önemli başlıklar olarak öne
çıkmıştır. Bölge Planı vizyonunda
İstanbul’un tarihi ve doğal
mirasını koruması gerektiği
vurgulanmış; diğer taraftan
turizm, yüksek katma değer
üreten ekonomik sektörlerden
biri olarak değerlendirilmiştir.
Turizm ayrıca İstanbul’un küresel
ölçekte benzer diğer şehirler ile
rekabetinde ve küresel ekonomi ile
entegrasyonunda katkı sağlayacak
önemli bir sektör olarak
görülmüştür. Bu nedenle 20102013 İstanbul Bölge Planı, turizmin
geliştirilmesine ilişkin hedefler
ortaya koymuştur.
59
harekete geçirilmesi için strateji
ve hedefler belirlemenin yanı
sıra bunların hayata geçirilmesi
için de ilgili kurumların bu
konudaki projelerini destekleyen
bir hibe programı hazırlamış ve
yürütmüştür. Bunun yanı sıra
doğrudan turizm sektörüne
yönelik olmayan diğer hibe
Turizm sektörünün kalkınma için
sunduğu potansiyelin daha detaylı
bir şekilde tespiti ve daha etkin
bir şekilde kullanılması amacıyla
ajansımız “Türkiye ve İstanbul
Bölgesi’nde Turizm” konulu bir rapor
hazırlamış ve yayınlamıştır.
Raporda İstanbul’a gelen yabancı
ziyaretçi sayısı, yıllara, aylara,
ülkelere ve giriş kapılarına dağılımı,
turizmin döviz girdisi gibi temel
göstergeler incelenmiştir. Raporda
ayrıca İstanbul’daki konaklama
imkânları; yeme, içme, eğlence
ve alışveriş olanakları; seyahat
acenteleri, turistik rehberlik
hizmetleri ele alınmıştır. Turizm
çeşitleri arasında ise kültür
turizmi, kongre ve etkinlik turizmi,
kurvaziyer ve yat turizmi, sağlık
turizmi, golf turizmi olanakları
incelenmiştir.
Ajansımız turizmin
önceliklendirilerek İstanbul’un
kalkınma gündeminin önemli
maddeleri arasına sokulması;
İstanbul’un turizm için sunduğu
potansiyelin ortaya konması ve
(TL)
asgari- azami
Proje başına
destek
asgari-azami
projeden başarılı olan 17’sinin
de sözleşmeleri imzalanmıştır.
Bütçeleri toplamı 11 milyon
TL’yi aşan bu projeler, İSTKA’dan
yaklaşık yüzde doksan oranında
destek görmektedir. Başarılı
projeler arasında Sağlık Turizmi
Başkenti İstanbul’dan, Uluslararası
tutarları
destek oranı
Yeni Çekim Alanı: Çağdaş Sanat’a
tarihi
kadar pek çok alanda İstanbul’un
turizm potansiyelini harekete
geçirecek projeler yer almaktadır.
Kuruluşlara Yönelik
Programı
destek programına başvuran 77
Son başvuru
Kar Amacı Gütmeyen
İstanbul Mali Destek
Ajansın turizm odaklı mali
Canlanıyor’dan, İstanbul Turizminin
(TL)
Küresel Turizm Merkezi
desteklenmiştir.
İstanbul Müzeleri 3 Boyutla
Proje başına
Program bütçesi
sektörü ile ilişkili projeler de
Kongreler Şehri İstanbul’a,
2012 Yılı 1. Dönem Mali Destekleri
Program adı
programları kapsamında da turizm
20.000.000
200.000
%25
-
-
1.000.000
%90
07.05.2012
Ajansımız diğer birçok sektörün
gelişimine de olanaklar sunan
turizmin gerek ülkemizin ve
gerekse İstanbul’un kalkınmasında
çok önemli bir rol oynayacağına
inanmaktadır. Halihazırda
İstanbul’un gelecek 10 yılının
kalkınma vizyonu ve kalkınma
gündemini ortaya koyacak olan
2014-2023 İstanbul Bölge Planı
hazırlık çalışmalarını yürüten
ajansımız bu dönemde turizmin
60
İstanbul’un öncelikli sektörleri
ve yerel stratejiler uyumlu
değerlerin tanıtımına önemli
arasında olacağını, önem ve
olması gerekmektedir. Diğer
katkılar sunabilir.
ağırlığının giderek artacağını
bir deyişle turizm sektörü ve
öngörmektedir. Bu nedenle
projeleri ülkenin ve kentin
turizm sektörünün gelişimini
kalkınma gündemi ve hedefleri ile
şekillendirecek strateji ve
uyumlu bir şekilde gelişmelidir.
hedeflere de 2023 İstanbul Bölge
Turizmde sürdürülebilirliğin bir
Planı içerisinde yer verecektir.
Bunlara ek olarak ajansımız
İstanbul’da turizm sektörünün
daha da detaylı olarak çalışıldığı
diğer kurumlar tarafından
hazırlanan “İstanbul Turizm
Master Planı” gibi çalışmaları da
çok önemsemekte ve gerektiğinde
katkılarını sunmaktadır.
diğer boyutu ise bir taraftan
turizme konu her türlü varlık
ve değerlerin korunması diğer
taraftan ise ekonomik değere
dönüştürülebilmesidir. Burada,
merkezi ve yerel ölçekte kamu
kurumları, yerel yönetimler,
üniversiteler, sivil toplum
Ajansımız turizm sektörü
için ortaya konan stratejiler
ve hedefler doğrultusunda
önümüzdeki dönemde gerekli
çalışmaları yürütmeyi, diğer
kurumların bu konudaki proje
ve çalışmalarını desteklemeyi ve
bu çalışmalara katılım sağlamayı
amaçlamaktadır. İstanbul’un
hem turizm hem de yatırım
olanaklarının daha iyi tanıtılması,
bu alandaki kurumsal yapı ve
kapasitenin geliştirilmesi, daha
kuruluşları ve özel sektöre
nitelikli tanıtım materyallerinin
Gerek turizm sektörünün bir
önemli görevler düşmektedir.
hazırlanması ve dağıtılması,
bütün olarak gerekse bireysel
Kalkınma ajansları ise bu kurumlar
İstanbul için bir marka kent
olarak yürütülen turizme ilişkin
arasındaki uyum ve eşgüdümü
stratejisinin hazırlanması ve
projelerin sürdürülebilirliği için
başarılı bir şekilde sağlayabilir.
uygulanması gibi çalışmalar bunlar
bunların bu konudaki ulusal
Kalkınma ajansları ayrıca turistik
arasında sayılabilir.
61
DOSYA
Doç. Dr. Ergüder CAN
İzmir Kalkınma Ajansı
Genel Sekreteri
Kentsel pazarlama bir uzmanlık
dalı oldu
Kalkınma ajansları 2006 yılında
Bakanlar Kurulu kararı ile kurulan,
bölgelerin yerel potansiyelini
katılımcı bir şekilde harekete
geçirmek için tasarlanan, nitelikli
insan kaynağı ve maddi kaynaklarla
donatılan yeni nesil bir örgütlenme
biçimidir. Günümüzde kalkınma
ekonomik olduğu kadar, sosyal ve
kültürel olarak da irdelenen çok
boyutlu ve çok disiplinli bir olgudur.
Sadece ekonomik kalkınmayı
hedefleyen ve bu yönde kaynaklarını
kanalize eden şehir veya ülkelerin
uzun vadede stratejilerine insani
boyutu da entegre etmek zorunda
kaldıkları, bu nedenle para veya
zaman kaybettikleri aşikârdır.
Günümüzde kalkınma modellerini
incelediğimizde özellikle turizme
müsait varlıkları olan bölgelerin
iyi stratejilerle, bu varlıklardan
en yüksek derecede ekonomik
62
“Kentsel pazarlama,
artık bir uzmanlık dalı
haline gelmiştir.”
verimi alarak, sürdürülebilir bir
markalaşma sürecine girdiklerini
görebiliriz. Kentin markalaşmasının
sosyal, ekonomik, kültürel sonuçları
bulunmaktadır çünkü marka bir
değere sahiptir ve ekonomik kıymeti
ajanslarının rolünün belirginleşmeye
hareketle Türkiye’nin ilk kentsel
başladığına ve önümüzdeki dönemde
pazarlama stratejik planı
bu rolün pekiştiğine hep birlikte
uluslararası bir konsorsiyum
şahit olacağız. Kalkınma ajanslarının
marifetiyle 2010 ve 2017 dönemi
örgütlenme biçimlerinden dolayı
için hazırlanmıştır.
en belirgin misyonu ve avantajı,
birlikte iş yapma kültürünün
benimsenmesidir. İzmir’de kamu
kesimi, özel kesim, sivil toplum
kuruluşları ve yerel yönetimlerin
İzmir Kentsel Pazarlama Stratejisi,
kentimiz içinde hemen herkesin
ilgili ve sorumlu olduğu, bir şekilde
sonuçlarından yararlanacağı ve
etkileneceği bir çalışma olmuştur.
bulunmaktadır.
kurumsal kapasitesini arttırmak,
Ayrıca günümüzde yalnız ülkeler
ve verimli iş birlikleri geliştirmek
dışından binlerce kişinin görüş,
değil, kentler hatta yöreler de
İzmir Kalkınma Ajansı’nın (İZKA)
öneri ve değerlendirmelerini
kendi markalarını yaratarak
öncelikleri arasındadır. 2008 yılında,
kapsamakla beraber, İzmir’in
küresel rekabette öne çıkmak
İZKA’nın önderliğinde İzmir’in
iletişim stratejisinde ahenkli bir
için yarışmaktadır. Ülkeler sahip
EXPO 2015 adaylığı sürecinde
bütünsellik ve tekseslilik sağlamayı
oldukları kent markalarıyla daha
edinmiş olduğu kazanımları nasıl
amaçlamıştır. İzmirlileri daha iyi
fazla turist ve yatırım çekmektedir.
değerlendirebileceğinin tartışıldığı
yaşam kalitesine kavuşturabilmek,
Şehirlerin pazarlanması, yani
arama/karar konferansında İzmirli
İzmir’in turizm ve yatırımlardan
"kentsel pazarlama", artık bir
kanaat önderleri, İzmir’in tanıtım
aldığı payı arttırabilmek, bireylerin
uzmanlık dalı haline gelmiştir.
stratejisinin oluşturulmasını 15
algılarının oluşmasını tesadüflere
İşte bu sebeple şehirlerin turistik
öncelikli eylemden biri olarak
bırakmadan bizzat tasarlamayı
açıdan markalaşmasında kalkınma
saptamıştır. Bu eylem planından
ve yönetmeyi gerektirmektedir.
aralarında ortak iş yapma kültürü
Strateji, yurt içinden ve yurt
63
Kentsel pazarlama stratejisinin
sonucu olarak İzmir’in kurumsal
kimliği tasarlanmış ve uygulamaya
konmuştur. Yapılmış olan kentsel
pazarlamada imaj projesinin amacı
sadece bir görsel kimlik yaratmak
değil, hedef kitle ve stratejik
“Bölge planında
İzmir’in turizm
değerlerinin
arttırılmasına
yönelik hedeflere yer
veriliyor.”
5. Sürdürülebilir Turizmin
Uygulanması ve Yaygınlaştırılması
6. Turizm Faaliyetlerinin 12 Aya
Yayılması
7. Kent Turizminin Canlandırılması
önceliklerimizi saptayarak, tanıtım
sorumluluktur. Bölge planları
Madde 3’te yer alan turizmin
faaliyetlerini sistematize ve
¨bölgesel kalkınmanın sağlanması¨
çeşitlendirilmesi stratejik
koordine etmek, ilgili tüm kesimler
için bir bölgeye gereken çalışma ve
önceliğinde hedeflenen; İzmir’in
arasında sinerji yaratmaktır. Logo
ilerlemeyi sağlayacak önemli yapı
potansiyeli olan turizm alanlarında
ile başlayan uygulama sürecinde,
taşıdır. Bu plan; kaynakların yerinde
(Eko-turizm, inanç, sağlık,
planda belirlenmiş yaratıcı yenilikçi
ve etkin kullanımını sağlayarak
kongre-fuar, kültür turizmi vb.)
177 eylemin hayata geçirilebilmesi
yerel potansiyeli harekete geçirmek
alternatifler geliştirilmesi ve
amacıyla tüm aktörlerin iş birliği
ve bölgesel program ve projelere
ve ortak akıl ile hareket etmesini
temel oluşturmak üzere hazırlanan
turizmde faaliyet gösteren kurum/
sağlamak için uygun bir ekosistem
koordinasyon, yönlendirme ve
yaratılması hedeflenmektedir. İZKA
strateji belgesidir.
tarafından başlatılan bu süreç
şehrin tüm paydaşları tarafından
sahiplenilmiş, kentin tüm ulusal
ve uluslararası organizasyonları
ve kurumsal faaliyetlerinde özel
sektör, kamu kurumları ve STK’lar
tarafından logo kullanılmaya
başlanmıştır.
Turizmde markalaşma perspektifi
Kalkınma ajanslarına verilen bölge
planı yapma görevi turizmde
markalaşma perspektifinden
bakıldığında ayrı bir önemli
2014-2023 İzmir Bölge Planı,
İzmir halkının, kamu kurum ve
kuruluşlarının, özel sektörün,
sivil toplum örgütlerinin ve
üniversitelerin, kısacası kalkınma
sürecinde söz sahibi olan tüm
paydaşların fikir birliğinin ortak bir
ürünü olarak ortaya çıkacak yeni
dönem bölge planı olarak İzmirlilerle
birlikte tasarlanmaktadır (ref:
www.izmiriplanliyorum.org). Bölge
planında İzmir’in turizm değerlerinin
arttırılmasına yönelik hedeflere yer
verilecektir. Bu stratejik öncelikler
yedi ana başlık altında özetlenebilir:
1. Turizm Altyapısının Geliştirilmesi
2. Kültür ve Turizm Olanaklarının
Tanıtımı
3. Turizmin Çeşitlendirilmesi ve
Yatırımların Arttırılması
64
kuruluşların alternatif turizm
türlerini birleştirmeleri yönünde
çalışmalar yapılmasıdır. İzmir’in
sahip olduğu turizm potansiyelinin
değerlendirilmesi için ürün
çeşitliliğinin arttırılması, daha
yüksek gelir grubundan daha fazla
turistin gelmesinin sağlanması ve
turizm gelirlerinin arttırılması için
yapılması gerekenler bu stratejik
öncelik altında irdelenecektir.
Turizm sezonunu 12 aya uzatacak
termal turizm, sağlık turizmi,
kongre turizmi, kültür turizmi,
medikal turizm, eğitim turizmi,
kruvaziyer turizmi gibi alternatif
turizm türlerinin geliştirilmesi;
rekabet avantajı olan inovatif
ürünler geliştirilmesi gibi konuları
kapsamaktadır. Dünyada da yeni
gelişen eğilimlerden; “lüks turizmi”
(affluent tourism), karanlık turizm
(dark tourism), 4. yaş turizmi ve
gönüllü turizm gibi ürünlere de
İzmir’in uygunluğunun araştırılması
ve rekabet avantajı olanlar da
4. Kurumsal Kapasite ve Beşeri
herkesten önce davranarak o alanda
Sermayenin Geliştirilmesi
ve hedef pazarda lider olunması
yönünde araçlar geliştirilecektir.
Bu hedeflere ulaşmak için İZKA’nın
yıllık olarak hazırladığı çalışma
programlarında hedeflerle
projelere aşağıdakiler örnek
Desteklenen projelerin
verilebilir:
sürdürülebilirliğinin sağlanması ve
Mağaraların envanteri çıkarılıyor
turizmde kentin cazibe merkezi
ve tercih edilen bir destinasyon
Ege Mağara Araştırma ve Koruma
olması için İZKA tarafından
Derneği tarafından gerçekleştirilen
etki ve değerlendirme analizleri
proje ile İzmir’deki mağaraların
yapılmaktadır. Başarılı programlar
envanterinin çıkarılarak yurt
devam ettirilmekte, sonuçları
içindeki ve yurt dışındaki
nispeten geliştirilebilir olan
profesyonel mağaracılar için
programlar önümüzdeki dönem
için öncelikli konuların başında
haritalama çalışmasını içeren bir
gerçekleştirilecek projeler için
gelmekteydi. Bu nedenle stratejik
kaynak oluşturulmuş ve alternatif
kaynak niteliğinde olmaktadır.
öncelik ve hedefler doğrultusunda
turizmin gelişmesi için imkân
İzmir’in rekabet avantajı olduğu
2009 yılında ‘Turizm ve Çevre’
yaratılmıştır.
uyumlu olarak çeşitli destek
mekanizmalarını çalıştıracaktır.
2010-2013 dönemi için hazırlanan
bölge planında turizmin
geliştirilmesi yine kentimiz
başlığında 2010 yılında ise
‘Turizmde Rekabet Edebilirlik
ve Yenilik’ başlığı ile iki mali
destek programı uygulanmış ve
bu programlarla yaklaşık 16,5
milyon TL mali kaynak, turizmin
geliştirilmesi ve turizm değerlerinin
arttırılması için aktarılmıştır.
Ödemiş ilçesinin Birgi Belediyesi
tarafından yönetilen projede
Birgi’nin özel tarihi ve kültürel
dokusunu, görsel algılama ve çevre
düzeniyle iyileştirerek; tarihi,
doğal ve kültürel varlıklarını
koruma bilinci altında birleştirip,
yerli ve yabancı turistlere sunumu
İZKA aynı zamanda bölgede
sağlanarak bölgenin ekonomik
yeterince bilinmeyen turistik
yapısı canlandırılmıştır.
değerlerin tespit edilmesi ve
bu değerlerin turizmde ürün
geliştirilmesinde kullanılmasına
yönelik çalışmalar yapmaktadır.
İzmir kentsel pazarlama stratejik
planında ortaya çıkan marka
vaadi de bu çalışmaların altlığını
oluşturmaktadır. “İzmir, gizli kalmış
cevherleriyle size unutulmaz
İzmir Büyükşehir Belediyesi
tarafından yönetilen Agora
Kazı Evi Restorasyon projesi ile
İzmir ili Konak ilçesindeki Agora
Kazı alanında mevcut 19. yüzyıl
konut mimarisine ait tarihi yapı
görsel algılama açısından restore
edilmiş, mimarlık ve restorasyon
saptanan, diğer turistik kentlere
nazaran daha güçlü olduğu ve
dünyada da gelişen eğimlere
uygun olan “sürdürülebilir turizm”
kapsamında; otel ve tesislerin
eko duyarlı projelere geçmesi,
mavi bayrak uygulamalarının
yaygınlaştırılması, atıkların yeniden
kullanılma/dönüşüm projelerinin
uygulanması, çevreye duyarlı (yeşil
anahtar programı, eko etiketleme,
çevre kalite standartlarına uyan
vb.) otellere ve turizm tesislerine
destek ve teşvik sağlanması, yine
bu bağlamda eko seyahat ve tur
paketlerinin güncelleştirilmesi,
İzmir ekonomisinde turizm payının
arttırılması yönünde önümüzdeki
dönemde İZKA’nın çalışmaları devam
edecektir.
çevrelerinde tanıtımı yapılmıştır.
Doğal kaynakların varlığının
turistlere verilmek istenen
Restore edilen yapının iç mekân
sürdürülebilir kılınması ve iyi
mesaj "İzmir’in şimdiye kadar hiç
fonksiyonlarının kent merkezindeki
yönetilen süreçlerle turizm;
bilmediğim birçok gizli cevheri
arkeoloji müzesinde sergilenebilecek
şehirlerin markalaşmasında en etkin
varmış, burada sıkılmadan,
buluntu sayısını arttırmış ve
ve hızlı araçtır. Sürdürülebilirliğin
hafızamda uzun süre yer edecek
buluntular üzerinden yeni akademik
sağlanması ve kentsel pazarlama
deneyimler yaşamanın keyfini
çalışmalara ışık tutacak Agora
alanında yeni ivmelenmeye başlayan
sürüyorum." dur. İzmir’in gizli
Kazı Evi olarak düzenlenerek kent
markalaşma sürecinin artarak
kalmış cevherlerinin ortaya çıkması
merkezinde kültür turizminin
sürmesi, İZKA’nın önceliği olmaya
için İZKA tarafından desteklenen
gelişmesine destek verilmiştir.
devam edecektir.
değerler yaratır” marka vaadiyle
65
DOSYA
M. Gökay ÜSTÜN
Trakya Kalkınma Ajansı
Genel Sekreteri
Trakya’yı bilinen destinasyonlar arasında
öne çıkarmayı hedefliyoruz
Kalkınma ajansları, yerel
dinamikleri harekete geçirmek ve
planlama faaliyetlerinin yerelden
yürütülmesini sağlamak amacıyla
oluşturulmuştur. Kurumsal yapısı
ve personel politikasına dikkat
edildiğinde ajansların günümüz
yönetişim anlayışına uygun yapılar
olduğu kolaylıkla görülebilir.
Ajanslar, bulundukları bölgedeki
yerel potansiyelin tespiti,
harekete geçirilmesi ve kalkınmaya
dönüştürülmesi, istihdamın
arttırılması, bölgeye yatırımcı
çekilmesi ve bölgesel aktörlerin
karar alma süreçlerine katılımı için
politika ve stratejiler üretmektedir.
Elinde çeşitli enstrümanlar bulunan
ajansların en dikkat çekici yönü,
nitelikli insan kaynağı yapısı ile yeni
bir kalkınma perspektifini hayata
geçirmiş olmasıdır.
Ajanslar bölgede faaliyet gösteren
işletmelere mali destekler vermek,
bölgeye gelen yatırımcıların
66
işlemlerini takip etmek, bölgenin
yatırım imkânlarını tanıtmak,
sektörel araştırmalar yapmak
ve bölge planı hazırlamak gibi
çeşitli görevlerle donatılmıştır.
Bu kapsamda yapılan sektörel
araştırmalar, potansiyel taşıyan
sektörlerin belirlenerek bu alanda
“Trakya Kalkınma
Ajansı, bölge
turizmini sadece
yurt içinde değil,
uluslararası arenada
da tanıtmaktadır.”
bulunmaktadır. Özellikle Demirköy
ve İğneada, eko turizm ve kıyı
turizmi için bulunmaz bir örnektir.
İstanbul’a sadece 2 saat uzaklıkta
olan bu bölge, doğanın içinde vakit
geçirmek isteyen ziyaretçilere
kapılarını sonuna kadar açmaktadır.
arttıracak, yöresel ürünlerin pazara
coğrafyası, kültürel kimliği ve
sunulmasını hızlandıracak, bölgede
doğal kaynakları ile muhtemel
girişimciliği geliştirerek mal ve
ziyaretçilere eşsiz imkânlar
hizmet girişini teşvik edecektir.
sunmaktadır. Trakya aynı anda üç
Özellikle turizm alanında rekabetçi
denize (Marmara, Ege, Karadeniz)
olan yörelerde kalkınma ajansları
kıyısı olan tek bölgedir. Trakya’nın
Marmara Ereğlisi, Vize, Kırklareli
ve Edirne ise Trak, Roma, Bizans
ve Osmanlı mirasını bir arada
tutan tarihi eserlerin bulunduğu
destinasyonlardır. Arkeoloji
turizmi, inanç turizmi ve tarih
turizmi açısından zengin olan bu
şehirler, sektördeki rakiplerine fark
atacak birçok değere ev sahipliği
yapmaktadır. Tekirdağ Merkez,
Şarköy, Keşan ve Enez hattı
boyunca uzanan Güney Trakya,
turizm alanında su sporları, tarih
ve kültür turizmi, yamaç paraşütü,
kıyı turizmi, şarap turizmi ve
eko turizm için önemli merkezler
bulunmaktadır. Bu yerlerde cazibeyi
arttırmak amacıyla altyapı yenileme
tarafından yürütülen turizm destek
kuzey bölümünde longoz ormanları
çalışmaları devam etmektedir.
yatırımların özendirilmesi ve
istihdamın arttırılması üzerine
kurgulanmıştır. Birçok kalkınma
ajansının, geliştirmek için üzerinde
mesai harcadığı sektörlerin başında
turizm gelmektedir.
Turizm, bölgesel kalkınmada
en etkin araçlardan biri olarak
görülmektedir. Bölgeye turist
çekilmesi altyapı yatırımlarını
faaliyetleri, bölgesel kalkınma ve
turizm arasındaki ilişkiyi daha iyi
anlamak için bir fırsattır.
Söz konusu destek faaliyetlerini
Trakya Kalkınma Ajansı da
yürütmektedir. Türkiye’nin
Avrupa’ya açılan tek kapısı olan
Trakya Bölgesi, birçok doğal
ve tarihi güzelliği bünyesinde
barındırmaktadır. Bölge, tarihi,
67
Yatırımların tamamlanması ve
hizmet kalitesinin artmasıyla
birlikte bölge, ilerleyen yıllarda
önde gelen turizm destinasyonları
arasına katılacaktır. Bu süreçte
bölge turizmine, Trakya Kalkınma
Ajansı’nın da çeşitli katkıları
olacaktır. Trakya Bölgesi’nin turizm
alanında rekabetçiliğini arttırmak
ve bölgeyi bilinen destinasyonlar
arasında yukarı sıralara taşımak,
Trakya Kalkınma Ajansı’nın
turizmdeki temel hedefidir. Bu
hedefleri gerçekleştirmek için ajans,
aktif olarak faaliyete geçtiği 2009
yılından bu yana birçok çalışma
yapmıştır. Bu çalışmalar Trakya
Turizm Master Planı, turizm tanıtım
faaliyetleri ve turizmciye verilen
mali destekler başlıkları altında ele
alınabilir.
Trakya Turizm Master Planı
Bir destinasyonun turizm gelirlerini
arttırmak için planlı bir politika
takip edilmesi şarttır. Plansız
“Trakya Kalkınma
Ajansı, otel yenileme,
sokak sağlıklaştırma,
restorasyon,
renovasyon ve servis
kalitesinin arttırılması
gibi konularda
yatırımcılara ve kamu
kurumlarına mali
destek sağlamıştır.”
yapılan turizm belki kısa vadede
bir büyüme sağlayabilir ancak orta
ve uzun vadede hem yerel halka
hem turizmciye hem de kamuya
ciddi sıkıntılar yaşatacaktır. Bunun
örneklerini hem ülkemizde hem de
dünyada çokça görmek mümkündür.
Doğal kaynakların hunharca
katledilmesi, ekolojik hayata
verilen zararlar, çevre kirliliği
ve betonlaşma, sürdürülebilirliği
olmayan turizm aktiviteleri
plansız turizm faaliyetlerinin kötü
sonuçlarından sadece birkaçıdır.
Trakya Kalkınma Ajansı,
sürdürülebilir bir turizm anlayışını
Trakya Bölgesi’nde hâkim kılabilmek
için işe ilk olarak nitelikli bir
‘Turizm Master Planı’ hazırlamakla
başlamıştır. Çalışmalarına 2011
yılında başlanan plan, turizm
alanında bir marka olan Boğaziçi
Üniversitesi Turizm İşletmeciliği
Uygulama ve Araştırma Merkezi
(TUYGAR) ile birlikte yapılmıştır. Bu
süreçte Boğaziçi Üniversitesi’nden
akademisyenler ve ajansımız
uzmanları görev almıştır. Planın
temel felsefesi, bölgede turizm
hacmini sürdürülebilirlik ilkeleri
çerçevesinde arttırmak ve turizmde
çeşitliği sağlamak olarak öne
çıkmıştır. Ayrıca planda bölgenin
kalkınmasında turizmin etkisini
güçlendirmek amacıyla somut
öneriler getirilmiştir.
Planın hazırlık aşamasında yönetişim
ve iş birliği ilkelerine özellikle
dikkat edilmiştir. Süreç içerisinde
İstanbul’da bin kişiden oluşan bir
grup üzerinde pazar araştırması
yapılmış; Trakya’da ise 1560
katılımcı ile algı ve tutum anketi
gerçekleştirilmiştir. Katılımcılığı
sağlamak amacıyla üç ilde geniş
katılımlı çalıştaylar tertip edilmiş;
çalıştaylara sivil toplum kuruluşu,
özel sektör ve kamu kesiminden
temsilciler davet edilmiştir. Ayrıca
İstanbul’da birçok tur operatörünü
bir araya getiren bir odak grup
toplantısı düzenlenmiş ve Trakya’nın
bir turizm destinasyonu olabilmesi
için neler yapılması gerektiği işin
uzmanlarına sorulmuştur. Planı
hazırlayan akademisyen grubun
bölgeyi tanıması için kapsamlı
bölge ziyaretleri gerçekleştirilmiş;
tarihi ve doğal değerler yerinde
görülmüştür.
68
Turizm tanıtım faaliyetleri
Turizm master planında öngörülen
stratejiler çerçevesinde Trakya
Kalkınma Ajansı, Trakya Bölgesi’nin
turizm ekonomisindeki payını
arttırmak ve destinasyonların
tanınırlığını yükseltmek için
tanıtım ve pazarlama çalışmaları
yürütmektedir. 2012 ve 2013
yıllarında EMITT Fuarı’nda Trakya
Bölgesi, Trakya Kalkınma Ajansı
çatısı altında tanıtılmıştır. Turizm
tanıtımında bütüncül yaklaşımı
benimseyen ajans, üç ilin il kültür
ve turizm müdürlükleri ile ortaklaşa
hareket etmektedir. Trakya’da
yapılabilen farklı turizm türlerinin
ön plana çıkarıldığı, tarihi ve doğal
varlıkların anlatıldığı stantlarda,
yöresel ürünler ziyaretçilerin
beğenisine sunulmuştur.
Tanıtım çalışmalarında kullanılmak
üzere ajans tarafından birçok
broşür, kitapçık, turizm haritası,
fotoğraf albümü, kent rehberi
ve afiş hazırlanmıştır. Söz
konusu materyallerin toplantı ve
sunumlarda binlerce insana ulaşması
sağlanmış, özellikle İstanbul’da
bulunan tur operatörlerine ve
turizmcilere özel gönderimler
yapılmıştır. Bu çalışmaların bir
sonraki ayağını geniş kitlelere
ulaşacak reklam ve tanıtım
faaliyetleri oluşturacaktır.
Ajansımız bu tür aktivitelerde
kendi dinamik ekibi ile birlikte,
profesyonel firmalardan destek
almaktadır. Trakya Kalkınma
Ajansı, bölge turizmini sadece
yurt içinde değil, uluslararası
arenada da tanıtmaktadır. Kırklareli
Valiliği tarafından 2012 yılında
Makedonya’da düzenlenen Kırklareli
Günleri’ne destek veren ajansımız,
Vize’nin sakin şehir (Cittaslow)
unvanını almasında da önemli rol
oynamıştır.
Turizmcilere verilen mali
destekler
Trakya Kalkınma Ajansı, 2010 ve
2011 yılında çıktığı mali destek
programlarında birçok yatırıma
destek vermiştir. Otel yenileme,
sokak sağlıklaştırma, restorasyon,
renovasyon ve servis kalitesinin
arttırılması gibi konularda
yatırımcılara ve kamu kurumlarına
mali destek sağlayan ajans, bölgede
turizmin geliştirilmesi için çalışmaya
devam etmektedir.
Trakya Kalkınma Ajansı’nın
destekleri arasında Havsa
Kaymakamlığı’nın “Mimar Sinan
Eserleriyle Yaşıyor” projesi dikkat
çekmektedir. Toplamda 588 bin
TL’ye mal olan projenin %73’ü ajans
tarafından karşılanmıştır. Bu rakam
430 bin TL’ye tekabül etmektedir.
Proje ile Sokullu Kasım Paşa
Külliyesi’nin içinde yer alan Sokullu
Mehmet Paşa Camisi’nin son cemaat
yerinin ve külliyeye ait çeşmenin
yenilenmesi gerçekleştirilmiştir.
Yenilenme ile eserler turizme
kazandırılacak ve sektörün
gelişimine katkı sağlanacaktır.
Kurulduğu günden bu yana buna
benzer birçok projeye mali destek
sağlayan Trakya Kalkınma Ajansı,
projelerin sürdürülebilirliğine
büyük önem vermektedir.
Değerlendirme sürecinde tüm
projelerin sürdürülebilirliği ayrıntılı
olarak incelenmektedir. Kabul
edilen projelerin sağlıklı bir şekilde
işleyip işlemediğini takip amacıyla
izleme ve değerlendirme çalışmaları
titizlikle yürütülmektedir. Sürecin
her aşamasında rapor tutulmakta,
verilen kaynağın doğru kullanılıp
kullanılmadığı izlenmektedir.
Bugüne dek turizm alanında 7
projeye 1 milyon TL’nin üzerinde
hibe desteği veren Trakya Kalkınma
Ajansı, gelecek dönemde de mali
destekler hususunda turizme dönük
projelere ağırlık vermeye devam
edecektir. Bölgenin kalkınması
ve refahın artmasında turizmin
öneminin farkında olan ajansımız,
doğal kaynakların korunması ve
turizmde sürdürülebilir büyümenin
sağlanması için desteklerini
sürdürecektir.
69
DOSYA
N. Bahadır ŞANVER
Zafer Kalkınma Ajansı Tanıtım ve
Koordinasyon Birimi Başkanı
Bölge turizminin potansiyeline
ivme katıyoruz
Kalkınma ajansları iktisadi ve
sosyal gelişimle ilişkili olarak
geniş bir görev alanına sahiptirler.
Ajans görevleri arasında; bölgesel
Planlama, araştırma, yatırım
çekme, kurumlar arası stratejik
iş birliklerine ön ayak olma ile
birlikte faaliyet gösterdikleri
bölgedeki aktörlerin çeşitli proje
ve faaliyetlerine yönelik mali (hibe)
destekler ve eğitim/danışmanlık
destekleri yer almaktadır. Bu
doğrultuda, ülkemizin hemen hemen
her bölgesinde gelişme ve refah
artışı için kritik bir sektör olan
turizm sektörü kalkınma ajansları
için de özel bir ilgi ve çalışma
alanını teşkil etmektedir.
Zafer Kalkınma Ajansı,
Afyonkarahisar, Kütahya, Manisa
ve Uşak illerinden oluşan ve “TR33
Bölgesi” adıyla anılan bölgede
faaliyet göstermektedir. Bölge
70
termal/sağlık turizmi açısından
kritik önem arz etmektedir. Bugün
Afyonkarahisar ili merkezinde
10’a yakın 5 yıldızlı otel faaliyet
göstermekte veya faaliyete
geçmek üzeredir. Afyon Kocatepe
Üniversitesi Tıp Fakültesi ve
Hastanesi’nin bu alanda özel
çalışmaları vardır. Benzer şekilde
Kütahya, Manisa ve Uşak illeri
ve ilçelerinde önemli jeotermal
merkezler bulunmaktadır. Bunun
yanında bölgede tarih ve kültür
turizmi anlamında Frig, Lidya ve
Osmanlı medeniyetlerinden önemli
eserler mevcuttur: Uşak’taki Karun
Hazineleri, Frig Vadisi, Sardes
(Salihli) antik kenti, Aizanoi antik
kenti (Çavdarhisar, Kütahya) başta
olmak üzere pek çok değer ve eser
“Zafer Kalkınma
Ajansı, bölge aktörleri
ile birlikte bölgedeki
turizm merkezlerinin
potansiyellerin daha
iyi değerlendirilmesi
için çalışmakta.”
turizminde ise Murat Dağı ve
Ulubey Kanyonları gibi alanlar ön
plana çıkmaktadır. Akla ilk gelen
bu değerlerle birlikte dört ilin
merkez ve ilçelerinde sağlık, kültür
ve doğa turizmine ilişkin sayısız
turizm değeri bulunmaktadır.
Kütahya ve Manisa’nın Kültür ve
Turizm Bakanlığı’nın belirlediği
15 “marka kent” arasında yer
almaları çalışmalara ayrı bir ivme
geliştirilmesi ve potansiyelin
daha iyi değerlendirilmesi için
çalışmaktadır. Bölge aktörleri bu
önemli potansiyelden hareketle
ajansımıza önemli projeler
sunmaktalar. Öncelikle Zafer
Kalkınma Ajansı’nın mali destek
sağladığı turizm projelerinden
birkaç örnek sunalım:
Afyonkarahisar’ın kültürel ve
turistik değerlerinin KİOSK
Elektronik Tanıtım Cihazları ile
Tanıtılması Projesi
Afyonkarahisar İl Kültür ve Turizm
Müdürlüğü tarafından geliştirilen
proje ile Afyonkarahisar’da turizm
belgeli tesisler başta olmak üzere
18 ayrı mekâna dokunmatik
kazandırmaktadır.
ekranlı kiosklar (elektronik
illerinin Osmanlı Devleti’ndeki
Zafer Kalkınma Ajansı, bölge
Afyonkarahisar’la ilgili her türlü
rollerine bağlı olarak önemli yapılar
aktörleri ile birlikte bu turizm
bilgi, görsel ve yazılı olarak bu
ve eserler bulunmaktadır. Doğa
merkezlerinin planlı bir şekilde
cihazlara yüklenmiş ve hizmete
mevcuttur. Yine Manisa ve Kütahya
tanıtım cihazları) yerleştirilmiştir.
71
sunulmuştur. 150 bin TL bütçeli
projenin 107 bin TL’si ajansımızın
hibe desteği ile gerçekleştirilmiştir.
Kütahya Taşınmaz Kültür ve
Tabiat Varlıklarının Yenici
Tekniklerle Görselleştirilmesi
(Kütahya Sanal Gezinti)
Afyonkarahisar’daki projeye
benzer ancak biraz daha kapsamlı
bir proje Kütahya İl Kültür ve
Turizm Müdürlüğü tarafından
gerçekleştirilmiştir. Kütahya’nın
merkezinde, ilçe, belde ve
köylerinde bulunan 1407 adet
tescilli taşınmaz kültür ve
tabiat varlıklarının üç boyutlu
ve panoramik görüntüleri çekilip,
“Bölgemizdeki
paydaşlarımız turizm
ile ilgili olarak
Ajansın mali destek
programlarına
büyük rağbet
göstermektedir.”
veri tabanına kaydedilen eserler
internet aracılığı ile yayınlanarak
insanlara taşınmaz kültür ve
tabiat varlıklarının içinde sanal tur
yaptırılmıştır. Yaklaşık 500 bin TL
değerindeki projenin 450 bin TL’si
TL bütçeli proje kapsamında
Uşak’ın önemli tarihi ve kültürel
mekânlarının fiziki eksiklikleri
giderilerek bu alanlardaki hizmet
kalitesi arttırılmıştır. Uşak’ın önemli
tarihi ve kültürel mekânlarına
yön ve bilgilendirme levhası
yerleştirilerek fiziki kalitede de
iyileşme sağlanmıştır.
Hediyelik Eşyada Manisa Markası
Projesi
Proje, Manisa’nın tarihi ve
folklorik değerlerinin tanıtılacağı
ajansımız tarafından karşılanmıştır.
el sanatı ürünleri alanında
Uşak İl Özel İdaresi tarafından
amaçla tasarım, eğitim çalışmaları
“Tarihi Fark Et!” Projesi
gerçekleştirmeye yöneliktir. Proje
görüntüler künyeleri ile birlikte
190 bin TL’si ajansımızın hibe
bilgisayar veri tabanına kaydedilmiş,
desteği ile sağlanan 227 bin
araştırmalar yapmaya ve bu
arşivi için il genelinde yapılan alan
çalışmalarında 7399 adet fotoğraf
ve 75 HD video kaydından oluşan
dijital bir arşiv kurulup, 89 el
sanatı ustasının bilgileri envantere
kaydedilmiştir. Proje ekibinin Manisa
temalı hediyelik eşya ve aksesuar
koleksiyonlarına örnek oluşturmak
için hazırladığı 380 tasarım
üreticilere dağıtılmış, istenen
niteliklere uygun 426 el sanatı
ürün satın alınıp kataloglanmıştır.
Projenin tanıtımı bir basın
toplantısı ile yapılmış; projeye
katılan üreticiler, kooperatifler ve
derneklerle bir sergi ve el sanatları
çarşısı düzenlenmiş, üç fuara
katılım sağlanmıştır. Yine proje
kapsamında bir tasarım yarışması
düzenlenmiş ve başarılı olan
tasarımlara para ödülü verilmiştir.
Manisa İl Kültür ve Turizm
Müdürlüğü tarafından yürütülen
projenin bütçesi 205 bin TL olup,
185 bin TL’si ajans tarafından
karşılanmıştır.
72
Bu örneklerden görüldüğü üzere
aktörlerinin katılımcılığı ile
tanıtmak değil, aynı zamanda dört
bölgemizdeki paydaşlarımız turizm
hazırlanan planda turizm sektörü
ili mümkün olduğunca ortak bir
ile ilgili olarak ajansın mali destek
büyük önem arz etmektedir.
programlarına büyük rağbet
Bölge Planı hazırlık çalışmaları
destinasyon olarak yansıtmaktır.
göstermektedir. Zafer Kalkınma
kapsamında Ajansımız “TR33
Zafer Kalkınma Ajansı
Ajansı turizm desteklerinde yalnızca
Bölgesi Turizm Stratejisi ve
faaliyetlerindeki çeşitliliğe paralel
kamu ile sınırlı kalmamış; özel
Operasyonel Programı” başlıklı bir
olarak paydaşları ile birlikte
sektörden de pek çok proje ajansa
çalışma hazırlamaktadır. Bu çalışma
sunulmuştur. Bu kapsamda Kütahya
dört ilin turizmi ile ilgili bir yol
turizm alanında önemli faaliyetler
ve Manisa’dan iki otel renovasyon
haritası sunmakla birlikte illerin bir
çalışmaları ile ilgili ajansımızdan
arada ele alınmasını ve birbirlerinin
hibe desteği almıştır.
potansiyelini desteklemesini
Zafer Kalkınma Ajansı’nın turizme
sağlayacaktır.
yürütmeyi sürdürecektir. Orta ve
uzun vadede yerel kaynakların daha
etkin kullanılması, potansiyelin
değerlendirilmesi, altyapı ve
üstyapının planlı ve koordineli bir
ilgisi yalnızca mali desteklerle
Dört ilin turizm kapasitesinin
biçimde geliştirilmesi, yurt içinde
sınırlı değildir, farklı açılardan
arttırılması ile ilgili bir diğer
ve yurt dışında etkin tanıtım
kapasite geliştirme çalışmaları
çalışma ortak şekilde katılım
yapılması ve turizmin sürdürülebilir
sürdürülmektedir. Bunun en büyük
sağlanan turizm fuarlarıdır.
bir gelişme perspektifiyle ele
ayağını planlama faaliyetleri
Kalkınma ajanslarının kurulması
oluşturmaktadır. Zafer Kalkınma
ile illerin EMITT ve Travel Turkey
alınması için faaliyetler devam
Ajansı, diğer kalkınma ajansları gibi
gibi önemli turizm fuarlarına
bölge planı hazırlamakla sorumludur.
bulundukları bölgedeki kalkınma
Bölge planı, Ulusal Kalkınma Planı
ajansları çatısı altında katıldıkları
ile eşgüdüm halinde hazırlanan ve
görülmektedir. Zafer Kalkınma
diğer alt ölçekli planlar üzerinde
Ajansı da bugüne kadar 2011 ve
bağlayıcılığı bulunan, bölgenin
2012 yıllarında Travel Turkey ve
gelişimi ile ilgili vizyon ve gelişim
2013 yılında EMITT fuarlarına
eksenlerini tanımlayan planlardır.
katılarak Afyonkarahisar, Kütahya,
Zafer Kalkınma Ajansı halihazırda
Uşak ve Manisa illerini tanıtmıştır.
çalışmalarını takip etmeleri, katkı
2014 - 2023 Bölge Planı hazırlama
Bu fuar katılımlarında kritik olan
ve katılım sağlamaları oldukça
çalışmaları yürütmektedir. Bölge
yalnızca katılım sağlayarak illeri
önemlidir.
edecektir. Kalkınma ajansları
gün geçtikçe kendi kaynakları ve
sağladığı ‘network’lerle pek çok
alanda olduğu gibi turizm alanında
da etkili ve faydalı kurumlar olarak
dikkat çekecektir. Bu nedenle
turizmle doğrudan ve dolaylı olarak
ilişkili aktörlerin kalkınma ajansı
73
DOSYA
Gülermak AŞ Polonya’da Türkiye’yi
tanıtıyor
GÜLERMAK Ağır Sanayi İnşaat
ve Taahhüt AŞ, kültür, eğitim,
sanat gibi toplumu yönlendiren
ve geliştiren alanlarda projeler
geliştirmekte ve bu projelere
finansal destek sağlamaktadır.
Faaliyetlerini yalnız Türkiye
sınırlarında değil, ülkemizi tanıtmak
ilkesi ile yabancı ülkelerde de
sürdürmektedir.
Varşova Metrosu Projesi ile
Polonya’ya Türk markasını inşa
eden Gülermak, bu amaçla sosyal
faaliyetlerde de ülkede ismini
duyurmaktadır. 2013 yılı TürkiyePolonya Dostluk Anlaşması’nın
imzalanmasının 90. yıldönümüdür.
Bu kapsamda Polonya’da faaliyet
gösteren sivil toplum örgütü
olan Polonya Türkiye İş Adamları
Derneği (POTİAD) etkinlikler
düzenlemektedir. Bunlardan biri
Polonya’da Türk Günü olarak
kutlanan 23 Nisan Ulusal Egemenlik
ve Çocuk Bayramı etkinliklerini de
74
kapsayan 19-30 Nisan tarihleri
arasında başkent Varşova’da
düzenlenen Türkiye-Polonya Dostluk
Günleri’dir.
Polonya’daki tüm vatandaşların
davetli olduğu bu etkinlikler
kapsamında; Gülermak ailesi
tarafından 14 Nisan günü
Hacettepe Senfoni Orkestrası,
Polonya Radyosu’nda konser
vermek üzere davet edildi. Varşova
Üniversitesi ile koordineli yapılan
bu programda 2013 yılında 100.
doğum yılı kutlanan Polonyalı
20-21 Nisan günleri Varşova eski
Türkiye-Polonya Dostluk Günleri’nin
şehir yaya bölgesinde Türk dostu
son aktivitesi olarak 22-30 Nisan
Adam Mickiewicz Anıtı önünde
tarihlerinde Varşova’da düzenlenen
Turizm Bakanlığı ile birlikte sponsor
olunan Türk gecesi 19 Nisan
akşamı Türkiye’den gelen dansçı
ve orkestraların katılımları ile
gerçekleşti. Türkiye Cumhuriyeti
Varşova Büyükelçisi Yusuf Ziya
Özcan’ın da katıldığı bu gecede,
Polonyalı birçok devlet görevlisi ve
“Türkiye-Polonya Dostluk Günleri
Türk Filmleri Haftası’na da
Sokak Festivali” adı altında bir
Gülermak, sponsor olarak katkı
organizasyonla, çadırlarda Türk
verdi.
iş adamı da yer aldı.
besteci Lutoslawski ve Türk
bestecilerin eserleri çalındı.
ürünlerinin ve firmalarının tanıtımı
yapıldı. Festival süresince Türk halk
Gülermak; kültür, eğitim ve sanat
oyunları ekibi, Türk müziği grupları
alanlarındaki faaliyetlerini ve
ve Karagöz gösterileri ile ülke
desteklerini arttırarak devam
değerlerimiz tanıtıldı.
ettirmeyi hedefliyor.
75
DOSYA
Görkem Gül Duman
Gülsan İnşaat Sanayi Turizm Nakliyat ve
Ticaret A.Ş. Yönetim Kurulu Üyesi
Gülsan, Harput’ta bir kültür mirasını
tarihe kazandırdı
“Harput Şefik Gül Kültür Evi”
Sosyal sorumluluk çatısı altında,
kültürel çalışmalara yıllardır
desteğini sürdürmekte olan Gülsan
Şirketler Grubu, bu niyetinin en
son ürününü Elazığ/Harput’ta
yaklaşık 200 yıllık bir konağın
onarılması projesiyle sundu. Tarihi
kimliğine uygun olarak onarılan
bu konağın bilinen geçmişi,
19. yüzyılın başına dayanıyor.
Harput’un günümüze ulaşabilen
nadir sivil mimari yapılarından biri
olan bu yapı, Gülsan tarafından
öncü bir örnek olarak kente
kazandırılmak üzere satın alındı.
Yapının restorasyon projesi ÇEKÜL
Vakfı Başkanı Prof. Dr. Metin Sözen
önderliğinde, Yüksek Mimar Metin
Keskin tarafından hazırlandı ve
Gülsan tarafından gerçekleştirildi.
2005 yılında “Harput Şefik Gül
Kültür Evi” adı verildi ve bir “Müze
Ev” olarak halkın hizmetine açıldı.
Konağın restorasyonu bölgede
yaşayan özel taş ustaları
tarafından geleneksel yapım
yöntemleri ve yöreye ait
malzemeler kullanılarak
gerçekleştirildi. Tüm çalışmalar
üniversiteler, akademisyenler ve
sivil toplum örgütleri ile beraber
yürütüldü.
Gülsan, önemli bir sosyal
sorumluluk üstleniyor
Gülsan, yıllardır topluma değer
katacağına güvendiği proje ve
kurumları destekliyor. Faaliyet
gösterilen bölgelerde projeler
üreterek ya da projelere entegre
olarak topluma uzun vadeli fayda
yaratmayı hedefliyor.
Harput hem ülkemizde hem de
yurt dışında özel bir konuma sahip
bulunuyor. Burada zengin ama
ne yazık ki erozyona uğramış bir
kültür ortamı var. Harput kültür
iklimini yaşatmaya çalışmak elbette
ki büyük bir sorumluluk anlamına
geliyor.
Biz Harput’u yaşatma girişimimizi
planlarken işe önce sivil mimari
76
örneği bu evin restore edilmesi
ile başladık. Akabinde “Kentler
pazarlarından doğar” mantığı ile
arastanın ayağa kaldırılmasının
doğru olacağını hesap ettik. Ne
var ki bürokratik engellerden
dolayı bu ikinci etapta daha fazla
ilerleyemedik.
Burada çok katlı betonarme,
bölge mimarisine uymayan, hatta
Harput Kalesi’ni gölgeleyen yapılar
yükselmiş durumda. Elbette
şehirleşme doğal bir süreç. Fakat
kentleşme kendi geleneksel
ögelerini yok ederek yükselmemeli.
Bu projeyi hayata geçirirken
amacımız başarılı bir restorasyon
projesi çıkarmak ve bunun da
bölgeye örnek olarak yeni ve doğru
restorasyon projelerinin çıkmasına
önayak olmaktı. Bunlardan ayrı
olarak restorasyon esnasında
yerel iş gücü kullanmak, kullanılan
malzemelerin yöreye ait olması,
yapının özgün haline sadık kalınması
gibi sorumluluklarımız var idi.
Harput Şefik Gül Kültür Evi’nin
bölgeye katkıları
Bugün için diğer birçok bölgemiz
gibi kültürel hafıza kaybının
yaşandığı Harput kentinde de
başta geleneksel yapılar olmak
üzere, birçok iz ne yazık ki silinmiş
durumda. Zaman içinde plansız
büyüme ve birtakım yanlış imar
uygulamalarıyla beraber buradaki
doku daha da tahrip edilmiş ve
neticede bölgenin bütününün
algılanması iyice güçleşmiş.
Şefik Gül Çevre Kültür Evi’nin
restorasyonu sırasında ev ile
içinde bulunduğu bölge bir bütün
olarak ele alındı. Yani bu girişim
salt bir sivil mimari restorasyonu
olmanın dışında uzun vadede
bir bedesten projesi ile beraber
tasavvur edildi. Buradaki temel
hedef, Ulu Cami ve Harput Kalesi
çevresinde bir kültür odağı
yaratarak, hareketin bu noktadan
kentin bütününe aktarılması idi.
Gerçekleştirilebilseydi Harput’un
ticari hayatı canlanabilecek,
içindeki 42 dükkân geleneksel
mesleklere tahsis edilecekti. Bu
dükkânlar dışında açık hava müzesi,
kahvehane, butik otel ve lokantalar
da tasarlanmış idi. Kaleye uzanan
ana aks üzerinde yerleşen arasta,
konaklama ve yeme-içme birimleri,
Şefik Gül Kültür Evi’ni bu aksa
bağlayan arkeolojik kalıntıların
bulunduğu meydan farklı noktalarda
Ulu Cami’nin bulunduğu meydanla
ilişki kurar şekilde tasarlanmıştı.
Harput’taki Şefik Gül Çevre
Kültür Evi restorasyou ile Harput
zaman içinde yeniden ilgi odağı
oldu. Bugün için bu ev, kente
gidenlerin görmeden dönmediği
bir mekân haline geldi. Bu adım
Yukarı Fırat Havzası’nın yeniden
bir tarih-kültür-turizm merkezi
olmasına katkıda bulunabilir. Doğru
restorasyon projeleri sayesinde
kısa, orta ve uzun vadede ülke için
çok yönlü faydalar sağlanabilir.
Harput’ta ne yazık ki restorasyon
ve koruma projelerine sıklıkla
rastlanmıyor. Dolayısıyla bu yapının
bugün bölgeye bir kültür aşısı
olarak hizmet verdiği düşünülebilir,
turistik katkıları büyük olabilir.
Bu yapı restore edildikten sonra
ABD, Avustralya ve Avrupa’nın
hemen hemen tüm ülkelerinden
misafirlerimiz oldu. Burası ayrıca
bürokratlar, konsoloslar hatta
cumhurbaşkanları tarafından
ziyaret edilen, merak edilen bir
yer. Bunun da kent turizmine
olumlu katkısı olduğu kolaylıkla
söylenebilir.
Marka şehirler oluşturmanın
önemi
Geçmişle yarın arasındaki
bağını yeniden kurabilen, yaşam
kültürlerini yeniden kazanabilen
kentlerin uzun ömürlü olduklarını
biliyoruz. Onarılan, yaşama katılan
her geleneksel yapı tarihteki
boşluğu yeniden dolduruyor.
Böylelikle bu önemli geçmişe sahip
birimler ayağa kalkıyor ve yaşamaya
devam ediyor. Böylesi birikimle
hayatına devam eden kentler
turizm anlamında da bir hayli
ilgi çekici oluyor. Kültürel olarak
zengin kentlerin, ekonomik olarak
da önemli değerler sağlayabildiğini
biliyoruz.
Harput’un tanıtımına yönelik
çalışmalar
Geçtiğimiz dönemde çalışmalarımızı
bir vakıf çatısı altında toplamaya
karar verdik. Bu vakıfla beraber
vakit kaybetmeden Nisan ayında,
bir de kültürel yayın girişiminde
bulunduk. Gülsan Eğitim ve Kültür
Vakfı’nın bir yayını olan çalışma
“Şafak Uykusundaki Kent Harput”
adını taşıyor. Bu yayın ile beraber
Harput’un gerçeğe, dünden daha
çok yaklaşacağına inanıyoruz.
Ayrıca bölgeye ve tarihe ilgisi
olanları da daha iyilerini yapmaya
davet ediyoruz.
77
DOSYA
Gültekin GÜVENSOY
Güvensoy İnşaat ve Sanayi AŞ Yönetim Kurulu Başkanı
Güvensoy İnşaat AŞ’den
Beyaz-sakin-dingin-sıcak: KAR’S OTEL
Güvensoy İnşaat AŞ tarafından
restore edilen Kar’s Otel, Kars’ın
Rus işgali altında olduğu dönemde
Hollandalı mimarlar tarafından
konut olarak tasarlanmıştı. Yıllarca
onarım görmediği için harabeye
dönmüş olan yapının dış kabuğu
olduğu gibi korunmak suretiyle iç
fonksiyonları değiştirildi; pencere
doğramaları ve kapıları aslına
uygun yenilenerek konuttan otele
dönüştürüldü. Mimarisi son derece
güçlü olan yapı içine 120-130 yıl
sonra tekrar yerleşirken, kar-beyazsakin-dingin-sıcak kavramları,
proje konseptinin anahtar
kelimeleri oldu. Dış cephede taş ve
ahşabın bir araya gelişi, iç mekân
düzenlemelerinde de devam etti.
Taşın ağırlığı, ahşabın sıcaklığı
ile yumuşadı. Aşırıya kaçmayan,
dengeli, dingin mekânlar hedeflendi.
Kars sivil mimarisinde etkisi
görülen Kuzey Avrupa mimarisinden
faydalanmak, yeni tasarımı bu
anlamda eskiye yaklaştırdı.
78
1878-1918 yılları arasında Kars’ın
otele dönüştürülen Kar’s Otel;
denetimini ellerinde bulunduran
standart, süit ve çatı katındaki
Ruslar, bu yıllar içerisinde sıra
çift odalı Arpaçay Aile Connection
dışı bir imar çalışmasına imza
Suit odası olmak üzere toplamda 8
atarak, 1890 yılında Hollandalı
odanın yanı sıra, zemin katında yer
mühendislere yaptırdıkları ızgara
alan bir restorana ve 30 kişilik VIP
düzenli kent planı üzerinde Baltık
toplantı odasına sahiptir.
mimarisi tarzında binalar inşa
etmişler ve kenti radikal bir biçimde
modernleştirerek, tipik bir garnizon
kentine dönüştürmüşlerdi.
Kar’s Otel 2009 yılında Hürriyet
Gazetesi’nin Türkiye genelinde
düzenlediği en iyi restore edilmiş
butik oteller yarışmasında ilk on
Kar’s Otel, Kars Kalesi’nin içinde
arasında yerini almıştır. 2010
ve yamaçlarında kurulmuş olan
yılında da Siyaset Dergisi’nin
organik dokuya sahip tarihi Kale
düzenlediği ‘Yılın Turizm Ödülü’
İçi Mahallesi’nin düzlüğe ulaştığı ve
adlı ankette de ilk on otel arasında
ızgara düzenli bu kentsel genişleme
yerini almıştır. Yine 2012 yılında
planıyla buluştuğu noktada, Gazi
Time Turkey’de Kar’s Otel yılın en
Ahmet Muhtar Paşa Caddesi ile
iyi butik oteli seçilmiştir. Türkiye
Halit Paşa Caddesi’nin kesiştiği
ulusal basında muhteşem sükse
parselde konumlanmaktadır. Düğün
yapan Kar’s Otel, ülke genelinde
kesme bazalt taşlarından yapılma
olduğu gibi yurt dışında da
2 katlı tarihi bir konut yapısı ile
bulunduğu mekân, verdiği hizmet,
bahçesindeki 2 katlı ardiye binasının
rahat ve konforun yanında turizme
otel fonksiyonuna uygun olarak
verdiği katkılardan da adından sıkça
restore edilmesiyle lüks bir butik
söz ettirmiştir.
1988 yılında Kars Havaalanı’nın
sivil hava ulaşımına açılması
kentin turizm faaliyetlerini
hızlandırmıştır. Ayrıca Sarıkamış
bölgesinin 1991 yılında turizm
merkezi ilan edilerek Sarıkamış
Kayak Merkezi’nin hizmete açılması
Kars’ı, kış turizminin önemli
uğrak noktalarından biri haline
getirmiştir.
Geri planda kalmış Kars sivil
mimarisi Kar’s Otel’in başlattığı
ivmeyle de yeniden turistik bir
değer olarak ortaya çıkmaya
başlamıştır. Tüm bu gelişmelerin
paralelinde 1995 yılında Kültür
ve Tabiat Varlıklarını Koruma
Kurulu’nca Kars Kalesi ve
çevresindeki tarihi dokuya yönelik
koruma amaçlı bir plan devreye
girmiştir.
İnsanın ruhuna işleyen bu sıcak
mekân misafirlerini evinde
hissettirecek kadar konforlu,
sıcak, huzurlu bir ortam ile hizmet
veriyor.
79
DOSYA
Mithat YENİGÜN
Yenigün İnşaat Sanayi ve Ticaret AŞ
Yönetim Kurulu Başkanı
Yenigün AŞ Nehroz Kasrı'nın
kapılarını ziyaretçilerine açtı
Yüzyıllarca Süryanilerin yaşadığı
Midyat’a yerleşen ilk Müslüman
aile olan Nehrozlar tarafından 260
yıl boyunca ev olarak kullanılan
kasır, 1600 yıl önce kilise mimarisi
tarzında iki burçlu bir yapı şeklinde
inşa edilmiş ve uzun yıllar Süryani
kilisesi olarak kullanılmıştır.
1750’lerde Süryanilerin, civar
aşiretlerin saldırılarından korunmak
için Nehrozları Midyat’a davet
etmesinden sonra bölgeye yerleşen
aileye verilen eve Nehroz Kasrı;
mahalleye ise Nehrozlar Mahallesi
adı verilir.
Nehroz Kasrı yüzyıllarca Nehroz
(Yenigün) ailesinin evi olarak
kullanıldıktan sonra 2009 yılında
yöresel mimari tarzı korunarak
restore edildi ve Kasr-ı Nehroz
Otel adıyla yeni konuklarına
kapılarını açtı. Aile bireylerinin
yıllarca kullandığı birçok eşya ve
aksesuarın sergilendiği kasrın
mutfak olarak kullanılan odasında
80
Yenigün ailesinin kadınları yayıkta
tereyağı yaparken, şimdi torun
sahibi olan o zamanın küçük
çocukları avluda oyun oynardı.
Nehroz Kasrı, Kasr-ı Nehroz’a
dönüştürülürken bu sıcak doku ve
ev yaşantısının korunmasına ayrı bir
özen gösterildi.
Midyat, Mardin Havalimanı’na
75 kilometre, Diyarbakır’a 170
kilometre, Suriye sınırında yer
alan Nusaybin’e 65 kilometre
uzaklıktadır. İlçenin merkezindeki
otogara, gümüşçüler çarşısına
ve ziyaret edilebilecek kiliselerin
birçoğuna yürüme mesafesinde olup,
tarihi Midyat taş evlerinin arasında
yer alır.
Yenigün İnşaat AŞ tarafından
restore edilen tesis iki tarihi
binadan ibaret olup, 1600
yıllık geçmişe saygı duyularak
çağdaş yaşama uygun bir şekilde
tasarlanmıştır. Otelimizin ana
bloğunda 9 adet standart çift
kişilik (twin bed), 11 adet standart
çift kişilik (french bed), 2 adet
tek kişilik (single), 1 adet üç kişilik
(triple) ve 1 adet süit toplam 24
oda bulunmaktadır. İkinci blokta ise
1 adet aile odası, 1 adet üç kişilik
(triple) oda, 3 adet standart çift
kişilik (double) oda olmak üzere
toplam 5 oda yer almaktadır.
Kasr-ı Nehroz Otel’de bulunan
toplam 29 odanın her biri farklı
mimari özelliklere sahip olarak
düzenlenmiştir. Odalarımızda
enerji-kart sistemi, plazma
televizyon, klima, telefon, mini bar,
emanet kasası, internet bağlantısı
ve saç kurutma makinesi vardır.
Son yıllarda güneydoğuya
olan talebe bir parça katkıda
bulunabilmek, personel eğitimini
geliştirmek, karınca kararınca
Midyat ekonomisine katkıda
bulunmak başlıca hedeflerdir.
Sadece duygusal fizibilite ile
yapılan bu yatırımın ileriki yıllarda
hak edeceği yeri alacağını ümit
ediyoruz.
Ülkemizde layıkıyla tanınmayan
yerler çoğunluktadır. Bunların
tanıtılması hem ülkenin zenginliğini
ortaya çıkarır hem tanıtılan yerin
ekonomisine katkı sağlar hem de
turizmcilere yeni çalışma alanları
açar.
Turizm, spor ve sanatta olduğu
gibi insanların duyularına hitap
eden, dostluk ve kardeşlik
duygularını pekiştiren en önemli
öğelerdendir. Özellikle bölgenin
ihtiyacı olan huzur ortamının
gelişmesinde, tarihsel tanıtımın
yanı sıra, insanların Anadolu’nun
gerçek misafirperverliğini görüp,
kültürel olarak da tanıması adına
önemli bir araçtır. Bu nedenle
bölgeye yatırım yapılması, iş
imkânlarının yaratılması, etkileşim
ve kaynaşmanın geliştirilmesi çok
önemlidir. Biz, bölgenin tarihsel
mirasının en estetik şekilde gelecek
nesillere aktarılması amacıyla
üzerimize düşeni yapmaktan son
derece mutluyuz.
81
DOSYA
Bülent ECZACIBAŞI
İstanbul Kültür Sanat Vakfı Başkanı
İstanbul İKSV ile kültür ve sanat
dolu günler geçiriyor
İstanbul, geçtiğimiz elli yıl içinde
birçok farklı açıdan değişim ve
dönüşüm geçirdi. Bu süreçte,
önemli bir gelişim de kültür-sanat
alanında yaşandı. İstanbul Kültür
Sanat Vakfı’nın kurucusu Nejat
Eczacıbaşı, İstanbul’da bir festival
düzenleme fikrini 1960’lı yıllarda
oluşturmaya başlamıştı. O zamanlar
düzenlenen kültür-sanat etkinlikleri,
bugünle karşılaştırıldığında yok
denecek kadar azdı. On yılı
aşkın bir planlama ve ön çalışma
sürecinden sonra ilk İstanbul
Festivali, Cumhuriyetin ellinci yılı
kutlamaları kapsamında, 1973
yılında gerçekleştirildi. Birinci
festivali takip eden yıllar boyunca
İKSV, İstanbul’u dünya kültürsanat başkentleri arasında ön
sıralara taşımak üzere çalışmalarını
sürdürdü. 1982 yılında, daha sonra
İstanbul Film Festivali adını alacak
Sinema Günleri düzenlenmeye
82
başlandı. 1987, ilk İstanbul
Bienali’nin gerçekleştirildiği yıldı.
1989 yılında İstanbul Tiyatro
Festivali başlatıldı ve 1994 yılında
İstanbul Caz Festivali de etkinlikler
arasına katıldı. 2012 yılında
ilk İstanbul Tasarım Bienali’nin
düzenlenmesiyle İKSV, uluslararası
nitelikte dört festival, iki bienal
ve yıl boyunca özel etkinlikler
gerçekleştiren bir kurum haline
geldi. Bu etkinliklerin yanı sıra
“Ülkemizde alanında
uzman sanatçılar
yetiştirmek,
sanatçıların ve
sanatseverlerin
yurt dışıyla bağını
kuvvetlendirebilmek
için çalışmalar
geliştiriyoruz.”
hareket ediyoruz. İzleyici gelişimi
daha fazla katkımız olabileceğini,
bireylerin gelişimini desteklemek,
hangi alanlardaki eksikleri
devam eden faaliyetlerimiz arasında
gidermek üzere çalışmalar
artık İstanbul’un yanı sıra her yıl
yürütebileceğimizi değerlendirerek
altı farklı kenti de gezen sonbahar
her yıl etkinliklerimizi yeniden
film haftası Filmekimi, iki yılda
gözden geçiriyoruz. Kültür-sanat
bir düzenlenen Leyla Gencer Şan
ve toplumun duyarlılaştırılması
konularında “BitamBiöğrenci” gibi
projeler geliştiriyoruz. Türkiye’nin
katılımcı, çoğulcu ve sürdürülebilir
kültür politikaları geliştirmesini
önemsiyor, bunun için raporlar
hazırlıyor, araştırmalar yürütüyor,
sempozyumlar düzenliyoruz. İKSV
aracılığıyla ülkemize faydalı genç
alanında uzman sanatçılar
yetiştirmek, sanatçıların ve
sanatseverlerin yurt dışıyla bağını
kuvvetlendirebilmek için çalışmalar
geliştiriyoruz. Türkiye'deki
etkinliklerinin başarı kriterlerinden
ve dünyadaki güncel sanat
biri de hitap ettikleri toplum
üretimine katkıda bulunabilmek
üzerinde olumlu etkileri olmasıdır.
de hedeflerimiz arasında yer
Biz de bir sivil toplum kuruluşu
alıyor. Eser siparişleri vererek ve
olarak çalışmalarımızda hep bu
ortak yapımlar gerçekleştirerek
bakış açısıyla, kültür ve sanat
güncel kültür-sanat birikiminin
İstanbul Kültür Sanat Vakfı olarak
yoluyla toplumsal dönüşüme
zenginleşmesine katkıda
kültür ve sanat yaşamına nasıl
katkıda bulunma misyonuyla
bulunuyoruz.
Yarışması ve Venedik Bienali’ndeki
Türkiye Pavyonu ile Paris Cité des
Arts misafir sanatçı programı gibi
yurt dışında yürüttüğümüz projeler
de var.
83
“Uluslararası basın
ve yurt dışından
sanatseverler
festivallerimizi
yakından takip ediyor.”
geçirdiği dönüşüm ile İKSV’nin
İKSV’nin en önemli özelliklerinden
İstanbul’un kültür sanat
biri, birçok konuda öncü görevini
ortamındaki yükselişe dikkat çeken
üstlenmesidir. Düzenlediğimiz
yazılar yayımlandı. Eskiye kıyasla
festival ve bienaller, çok geniş
kentin bilinirliği ve popülerliği
kapsamlı ve büyük katılımlı
belirgin bir artış gösterdi. Ancak
etkinliklerdir. 1973 yılından bu yana
uluslararası standartlarda kültür-
İKSV’nin, klasik müzik ve sinemadan
sanat mekânlarına sahip olmayan
tiyatroya, güncel sanattan
kentimizin, dünya kültür-sanat
caza kadar birçok alanda sanat
merkezleri arasında ilk sıralarda
sevgisinin ve beğenisinin ülkemizde
bulunma hedefine hâlâ uzun bir
yaygınlaşmasında en önemli
yolu olduğu da ortada. İstanbul’un
aktörlerden biri olduğunu söylemek
içinde bulunduğu bu dönüşümün,
mümkün. Geçtiğimiz kırk yıl boyunca
kültür ve sanat etkinliklerinin
İstanbul’un kültür-sanat yaşamının
zenginleşmesiyle, şehircilik
gelişimi arasında da paralellikler
görülebiliyor. İstanbul son yıllarda
dünya kültür-sanat gündeminde
adını çokça duyurmaya başladı.
Önemli yabancı yayın organlarında
konusunda yapılacak ilerlemelerle
ve gerçekleştirilecek altyapı
çalışmalarıyla desteklenmesi
şart. Bizler de düzenlediğimiz
festivallerin bu yolda önem
taşıdığına ve etkili olduğuna
inanıyoruz. Uluslararası arenada
görünürlüğümüzü arttırabilmek
amacıyla yurt dışında basın
toplantıları düzenliyor, uluslararası
basın temsilcilerini festival ve
bienallerimizde ağırlıyoruz. Bu
çalışmalarımız sonucunda da
uluslararası basın organlarında tüm
festivallerimizden övgüyle bahseden
yazılar okuyoruz.
Yalnızca uluslararası basın
temsilcileri değil, yurt dışından
sanatseverler de festivallerimizi
yakından takip ediyor. İKSV’nin
düzenlediği etkinliklerin en
belirgin özelliklerinden biri belki
de İstanbul’un kendisi. Mekân
yetersizliğinin de etkisiyle,
84
“Toplumun kültür
ve sanat yoluyla
gelişimine inanan
şirketler ve
yöneticiler, sosyal
sorumluluk için ayrılan
bütçelerini kültür ve
sanat etkinliklerine
aktarıyorlar.”
Türkiye’den ve yurt dışından
büyümeyle ölçülemeyeceğini, bu
sanatçıları birlikte sanat üretimine
büyümeye kültürel, sanatsal,
yönlendiren, yalnızca bir kere
sosyal gelişimin de eşlik etmesi
yahut ilk kez gerçekleştirilen ortak
gerektiğini düşünüyoruz. Bu
tarihi binaları ve yapıları kültür
hem kamu katkılarıyla hem de
ve sanat mekânları olarak
özel kuruluşların üstlendikleri
de bireylerin kültür ve sanata
kullanıyoruz. Bu kimi zaman sahne
sponsorluklarla destekleniyor.
ilgilerini ve bu etkinliklere
altyapısının ve koltuk kapasitesinin
Toplumun kültür ve sanat yoluyla
ayırdıkları vakit ve enerjiyi
gelişimine inanan şirketler ve
arttırmaları gerekiyor. İstanbul
yöneticiler, sosyal sorumluluk
ve Türkiye, dünyanın belli başlı
için ayrılan bütçelerini kültür ve
kültür turizmi istikametlerinden
sanat etkinliklerine aktarıyorlar.
biri haline ancak bu şekilde,
Ülkemizin 2023’te dünyanın en
hepimizin ortak çabasıyla gelebilir.
büyük ilk 10 ekonomisinden birine
Kültür ve sanatı destekleyen bu
sahip olması hedeflenirken biz de
yöndeki çalışmaların, iş adamları
kültür endüstrisinin ekonomideki
ve şirketlere en büyük getirisi
yetersiz kalmasına yol açsa da
bir yandan da etkinliklerimizin
dünyadaki diğer festivallerden
farklılaşmasını sağlıyor. Hem
sanatçılar hem izleyiciler için
Aya İrini’de gerçekleştirilen bir
konser deneyiminin benzersiz
olduğunu söyleyebiliriz. Tarihi
projeler gibi içerikleri yaratabildikçe
uluslararası izleyicilerin ilgisinin ve
hedefe ulaşmak için de hem kamu
hem de özel sektör kuruluşlarının
katılımının da arttığını görüyoruz.
bu alandaki gelişimi destekleyici
İKSV gibi kâr amacı gütmeyen
sanat etkinliklerinin çoğalması,
kültür kurumlarının çalışmaları
mekanizmalar geliştirmesi, nitelikli
sanatçıların ve sanat üretiminin
desteklenmesi, her şeyden önce
büyüme hedefinden payını
de ülkemizin bu gelişimine
mekânların çekiciliğinin yanı sıra,
alacağını ümit ediyoruz. Ülkelerin
katkıda bulunmanın verdiği gurur
eser siparişleri, dünya prömiyerleri,
gelişiminin yalnızca ekonomik
olacaktır.
85
DOSYA
D-Marin Turgutreis Uluslararası
Klasik Müzik Festivali
D-Marin Turgutreis Uluslararası
Klasik Müzik Festivali, klasik
müziğin ülkemizdeki gelişimi,
daha çok dinleyiciye ulaşması,
Türk sanatçılarının dünya çapında
çalışmalara imza atmasına
katkı sağlamak amacıyla 2005
yılından bu yana, Doğuş Grubu
kurucu destekçiliği ile D-Marin
Turgutreis’te düzenlenmektedir.
Etkinlik, bir marinada düzenlenen
ilk ve tek festival olma özelliği
taşımaktadır. Dört gün süresince;
günbatımı ve gece konserleri
ile yedi konser sunan festival,
ülkemizde sadece klasik müziğe yer
veren ayrıcalıklı yerini korumaktadır.
İlk üç senesinde Kemal Küçük’ün,
son beş senesinde ise Yücel
Canyaran’ın sanat yönetmenliğini
üstlendiği festival, kronolojik olarak
aşağıdaki sanatçı ve orkestralara ev
sahipliği yapmıştır.
86
Birincide tema sevgi ve barıştı
“D-Marin Turgutreis Uluslararası
Klasik Müzik Festivali” ilk kez
10-13 Eylül 2005 tarihlerinde
gerçekleşmiştir. “Sevgi ve Barış”
temalı festival için Kos, Kalimnos
ve Laros Adaları’ndan Turgutreis’e
tekne seferleri düzenlenmiştir.
Festival’in konukları; Rengim
Gökmen/Alexander Markov/Bursa
Bölge Devlet Senfoni Orkestrası,
Işın Metin/Gülsin Onay/Bilkent
Senfoni Orkestrası, Vesna Souc/
İdil Biret/Belgrad Oda Orkestrası,
Gülsin Onay/Bilkent Senfoni
“Festival, klasik müzik
dergisi Andante’nin
organizasyonu olan
2012 Donizetti
Klasik Müzik Ödülleri
kapsamında “Yılın
Klasik Müzik Etkinliği”
seçildi.”
İkincinin konusu aşk ve sevgi
“Aşk ve Sevgi” temalı ikinci
Festival, 25-28 Ağustos 2006
tarihleri arasında gerçekleşmiştir.
Gürer Aykal/Güher-Süher
Orkestrası, Pera Quartet/Nusret
İspir, Anjelika Akbar/Elif Yurdakul,
Cihat Aşkın/Gülden Teztel Festival
konuklarıdır.
Ulusaldan Evrensele
30 Ağustos-02 Eylül 2007 tarihleri
arasında üçüncüsü düzenlenen
Festival’in teması; değerli müzik
adamı Ahmed Adnan Saygun’un
doğumunun 100. yılı nedeniyle
“Ulusaldan Evrensele” olarak
belirlenmiştir. Emil Tabakov/Shlomo
Mintz/Mesut İktu/Bilkent Senfoni
Orkestrası, Büyük Moskova Klasik
Pekinel /Hakan Aysev/Burçin
Bale Topluluğu, Gürer Aykal/Han-Na
Çilingir/ Bolşoy-Kirov-Münih-
Chang/Simge Büyükedes/Borusan
Madrit solistleri/Bilkent Senfoni
İstanbul Filarmoni Orkestrası,
Orkestrası, Aleksander Rahbari/
Rengim Gökmen/Kit Armstrong/
Ilia Gringolts/Cemal Reşit Rey
Doğuş Çocuk Senfoni Orkestrası,
Senfoni Orkestrası, Rengim Gökmen
Rengim Gökmen/Gülsin Onay/
Papavrami/Cana Gürmen, Saygun
/Jiri Barta/İzmir Devlet Senfoni
Mirjam Tschopp/Cumhurbaşkanlığı
Quartet, Uzel Ametist Klarnet
Orkestrası, Rengim Gökmen/
Senfoni Orkestrası, Rüya Taner/
Beşlisi’dir.
Gülsin Onay/Doğuş Çocuk Senfoni
Cihat Aşkın, Sevil Ulucan/Nihan
Orkestrası, Hakan Şensoy/Hasan
Gökçe Yorgun/Arslan Büyükkaya/
Nil Kocamangil/Filarmonia İstanbul,
Şirin Pancaroğlu/Tatjana Masurenko
/Kornelia Brandhkamp, Tedi
87
Atalay/Cana Gürmen, Alexander
Orkestrası, Bolşoy ve Kremlin
Melnikov/Jan Erik Gustafsson konuk
Balesi Baş Dansçıları, Rengim
olmuşlardır.
Gökmen/Nicola Martinucci/The Trio
Nota Bene/Doğuş Çocuk Senfoni
Vatan Sevgisi
22-25 Ağustos 2008 tarihleri
arasında dördüncüsü “Vatan Sevgisi”
temasıyla düzenlenen festivalde;
Klaus Weise/Maxim Fedetov/
Orkestrası, Hector Ulises Passarella
Tango Sekizlisi, Erol Erdinç/Şenol
Talınlı, Görkem Ezgi Yıldırım, Ayça
Varlıer, Onur Turan/İzmir Devlet
Büyük Besteciler, Usta Yorumcular
22-25 Temmuz 2009 tarihleri
arasında beşincisi düzenlenen
festivalde tema; “Büyük Besteciler,
Usta Yorumcular” olarak belirlendi.
Festivale; İbrahim Yazıcı/Fazıl Say
/Patricia Kopatchinskaja/Aykut
Köselerli, İzmir Devlet Senfoni
Senfoni Orkestrası, Ezgi Anıl, Elnara
Orkestrası/Yalçın Adıgezalov/
Kerimova/Orfeon, Jülide Yalçın
Sun Huang, Antonio Anselmi/
Bilkent Senfoni Orkestrası, Maxim
Dittgen, Ece Tokatlı Sayarı, Trio
Fedetov/İdil Biret/Moskova Senfoni
Ephesus konuk olmuşlardır.
I Musici di Roma, Rudolf Bible/
Symphonieorchester der Volksoper
Wien, Hande Dalkılıç, İzmir
Barok, Zeynep Üçbaşaran konuk
olmuşlardır.
Müzikte Romantizm
19-20 ve 22-23 Temmuz 2010
tarihleri arasında altıncısı
gerçekleştirilen “D-Marin
Turgutreis Uluslararası Klasik Müzik
Festivali”nin teması; Romantik
Dönem’in iki büyük dehası Schumann
ve Chopin’in doğumlarının 200. yılı
nedeniyle “Müzikte Romantizm”
olarak belirlenmiştir. Festivale;
Royal Philharmonic, İdil Biret/
Fazıl Say ve Arkadaşları/Çukurova
Senfoni Orkestrası/Emin Güven
Yaşlıçam/Halit Turgay/Jonathan
Leatwood/Burak Bilgili/ Perihan
Nayır/Tuncay Kurdoğlu/Gökhan Koç
/Murat Karahan konuk olmuşlardır.
Romantizmden Modernizme
09-10 ve 12-13 Temmuz 2011
tarihleri arasında yedincisi
“Romantizmden Modernizme”
temasıyla düzenlenen “D-Marin
Turgutreis Uluslararası Klasik Müzik
Festivali”ne; Moskova Tchaikovsky
Senfoni Orkestrası/Vladimir
Fedoseyev/Mischa Maisky /Rahşan
Apay/S. Tuluğ Tırpan/ACADEMY
of ST. MARTIN in the FIELDS/
Julian Rachlin/Borusan Kuartet/
88
“Festival, beşinci
yılında Avrupa
Festivaller Birliği’ne
(EFA) kabul edildi.”
İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası/
Ferenc Gabor/Endre Hegedüs/
Tünde Szaboki/Burak Bilgili/Borusan
İstanbul Filarmoni Orkestrası/
Gürer Aykal/Fazıl Say/Gabor
Boldoczki konuk olmuşlardır.
Yılın Klasik Müzik Etkinliği
14-15 ve 17-18 Temmuz 2012
tarihleri arasında sekizincisi
gerçekleştirilen “D-Marin Turgutreis
Uluslararası Klasik Müzik Festivali”,
Türkiye’nin ilk klasik müzik dergisi
olan Andante’nin organizasyonu
olan 2012 Donizetti Klasik
Müzik Ödülleri kapsamında “Yılın
Klasik Müzik Etkinliği” seçildi.
Festival’e, Cumhurbaşkanlığı
Senfoni Orkestrası/José Carreras/
Simge Büyükedes/Gülru Ensari/
Mirijam Contzen/Moskova Solistleri/
Juri Bashmet/Alena Baeva/Doğuş
Çocuk Senfoni Orkestrası/Rengim
Gökmen /José Maria Gallardo Del
Rey/ Antonio Marquez/Sevil Ulucan
/Gülnare Şekinskaya/Borusan
İstanbul Filarmoni Orkestrası/
Gürer Aykal/Fazıl Say/Carolina Eyck
/Bülent Evcil/Çağatay Akyol konuk
olmuşlardır.
sekizinci yılda bu sayı 20 bin 500'e
ulaşmıştır. Festival ayrıca Andante
Dergisi tarafından organize edilen
2012 Donizetti Klasik Müzik
Ödülleri’nden “Yılın Klasik Müzik
Etkinliği Ödülünü” almaya hak
kazanmıştır.
Şef ve Solist: Maxim Vengerov
Festival’in önümüzdeki yıllarda da
artan bir ilgiyle takip edilmesi, bu
yolla ülkemizde klasik müziğin geniş
kitlelere dinletilebilmesi, yabancı
sanatçı ve orkestraların Türk
izleyicilerle daha fazla buluşması
hedeflenmektedir.
Deniz Yücel (viyola)
2013 yılında dinleyicileri dünyanın
müziği ile buluşturacak program:
24.08.2013
(keman)
27.08.2013
GÜNBATIMI
Merve Kocabeyler (arp)
Halit Turgay (flüt)
GECE
Orkestra: Amsterdam Simfonietta
Solist: Daniel Müller-Schott (çello)
28.08.2013
GÜNBATIMI
Solist: Fatma Said (Leyla Gencer
Festivale İlgi Artıyor
GECE
Şan Yarışması Birincisi)
Düzenlendiği ilk yıl 7 bin, ikinci
yıl 12 bin, üçüncü yıl 13 bin 500,
dördüncü yıl 14 bin 100 dinleyiciye
ulaşan Festival, beşinci yılında
Avrupa Festivaller Birliği’ne (EFA)
kabul edilmiştir. Beşinci yılında
Festival’i yaklaşık 15 bin seyirci
izlemiştir. Katılım sayısı altıncı
yılında 17 bin 500 kişiye ulaşmıştır.
Festivale ilgi artarak devam
etmiştir. Festivalin yedinci yılında
katılımcı sayısı 17 bin 500 olurken,
Orkestra: Cumhurbaşkanlığı Senfoni
Orkestrası
GECE
Şef: Ramón Tebar
Filarmoni Orkestrası
Solist: Angela Georghiu (Soprano)
25.08.2013
Orkestra: Borusan İstanbul
Şef: Gürer Aykal
GÜNBATIMI
Solistler: Fazıl Say (piyano)
Ankara Çağdaş Müzik Topluluğu
Carolina Eyck (theremin)
GECE
Burcu Karadağ (ney)
Orkestra: Cumhurbaşkanlığı Senfoni
Orkestrası
Aykut Köselerli (vurmalı
enstrümanlar)
89
AB PROJE
Ulusal Yeterlilik Sisteminin Güçlendirilmesi
Projesi (UYEP) Kapanış Konferansı ile
Tamamlandı
Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Kapanış Konferansı, 18 Haziran
Biçerli ve Avrupa Birliği Türkiye
Bakanlığı Mesleki Yeterlilik
2013 Salı günü Ankara Hilton
Delegasyonu Sektör Yöneticisi
Kurumu tarafından, Avrupa
Oteli’nde yapıldı.
Mustafa Balcı ile proje ortaklarının
Birliği eş finansmanıyla yürütülen
‘Türkiye’de Mesleki Yeterlilik
22 Mart 2011-21 Eylül 2012
temsilcileri katıldı.
tarihleri arasında yürütülen
Konferansın açılış konuşmasını
“İnşaat Sektöründe Mesleki
yapan Mesleki Yeterlilik Kurumu
Yeterlilik Sınav ve Belgelendirme
Başkan Yardımcısı Firuzan
Projesi” ile İNTES’in de ortağı
Silahşör, AB destekli Türkiye’de
olduğu Proje’nin Kapanış
Mesleki Yeterlilik Kurumu’nun
Ulusal yeterlilik sisteminin
Konferansına Mesleki Yeterlilik
ve Ulusal Yeterlilik Sisteminin
güçlendirilmesi, eğitim ve istihdam
Kurumu Başkanı Bayram Akbaş,
Güçlendirilmesi Projesi (UYEP)’nin
arasındaki ilişkinin geliştirilmesi
MYK Başkan Yardımcısı Firuzan
Türkiye’nin mesleki yeterlilik
yoluyla nitelikli işgücü istihdamının
Silahşör, Hayat Boyu Öğrenme
çerçevesinin oluşturulmasında
artırılmasını hedefleyen Projenin
Genel Müdürü Mustafa Kemal
önemli katkılarının olduğunu
Kurumu’nun ve Ulusal Yeterlilik
Sisteminin Güçlendirilmesi
Projesi’ (UYEP) Ankara’da yapılan
konferansla tamamlandı.
90
söyledi. Projenin katkılarının
önümüzdeki dönemde daha çok
görüleceğini kaydeden Firuzan
Silahşör, nihai hedefin Türkiye’deki
insan kaynağının daha kaliteli hale
getirilmesi olduğunu ifade etti.
Hayat boyu öğrenmenin
yaygınlaştırılmasının da projenin
hedefleri arasında olduğunu
belirten Silahşör, MYK olarak
amaçlarının Türkiye’deki insan
kaynakları profilini yükseltecek
projelere imza attıklarını söyledi.
Projeye 40 kuruluşun başvuruda
bulunduğunu hatırlatan Silahşör,
11 sektörde faaliyet gösteren 26
proje ortağının hibe programından
finanse edildiğini anlattı.
Projenin sürdürülebilirliğinin
de önemini vurgulayan Firuzan
Silahşör, bu amaçla UYEP -2’nin
hazırlandığını Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanlığı tarafından
uygun bulunan bu projenin 7,5
Milyon Auro kaynaklı olduğunu
açıkladı. Silahşör, “Bu projelerin
Türkiye Yeterlilik Çerçevesinin
oluşturulmasında önemli katkıları
olacaktır. Önemli olan proje ortağı
kuruluşların da çalışmalarına aynı
kararlılık ve hızla devam etmesidir”
dedi.
Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu
Sektör Yöneticisi Mustafa Balcı da
konuşmasında Türkiye’nin mesleki
yeterlilik çerçevesi oluşturulması
açısından bugün AB’de örnek
gösterilecek bir noktaya geldiğini
söyledi. Türkiye’nin mesleki
yeterliliklerle ilgili kapasitesini
hızla geliştirdiğini ve sorumluluklar
aldığını ifade eden Mustafa
Balcı, bu konuda MYK’nın yaptığı
çalışmaların önemini vurguladı.
Mesleki Yeterlilik Kurumu üzerinde
ciddi bir yük olduğunu savunan
Balcı, “MYK henüz ürün vermeye
Mesleki Yeterlilik Kurumu Bayram AKBAŞ İNTES standını ziyaret etti.
başlamadı. MYK büyüme, emekleme
safhasında. Türkiye’de özel
sektöründe dış pazarlarda rekabet
gücünün arttırılması için işgücünü
kaliteli hale getirmesi önemli bir
konu” diye konuştu.
Kapanış Konferansı’nda konuşan
Mesleki Yeterlilik Kurumu Başkanı
Bayram Akbaş da projenin en
somut çıktısının Türkiye Yeterlilik
Çerçevesi metni olduğunu
dile getirdi. Mesleki Yeterlilik
Sisteminin herkesin kazandığı bir
sistem olduğunu kaydeden Bayram
Akbaş, şöyle devam etti:
“Bu sistemle firmalarımız da,
mesleki kuruluşlar da, işçi ve
işverenlerimiz de kazanıyor.
Baktığımızda 26 proje ortağından
birçoğu işveren kuruluşu. Haklı
olarak işverenlerimiz işe alacağı
elemanların kalitesinin güvencesini
temin etmeyi amaçlıyor.
Uluslararası düzeyde, kalite
güvencesi sağlanmış, eğitimin
istihdamla uyumunu güvence altına
alarak nitelikli insan kaynağının
oluşmasını sağlayan bu sistemde,
sosyal taraflar ve sektörü
temsil yeteneğini haiz kurum ve
kuruluşların, MYK ile birlikte
çalışmaları önem arz etmektedir.
Türkiye’de Mesleki Yeterlilik
Kurumunun ve Ulusal Yeterlilik
Sisteminin Güçlendirilmesi
Projesi’nin Ulusal Yeterlilik
Sisteminin oluşturulmasında ve
sosyal taraflarla birlikte sistemin
işletilmesinde önemli katkılar
sağladığına inanıyorum. Projenin
katkılarının önümüzdeki dönemde
daha çok görüleceğine inanıyorum”
Konferansın sonunda fuaye
alanında Hibe Faydalanıcılarının
projelerini tanıtabilmeleri ve
etkileşim sağlayabilmeleri amacı
ile ‘VOC-Test Merkezleri Hibe
Programı Sergisi’ düzenlendi.
İNTES de İnşaat Sektöründe
Mesleki Yeterlilik Sınav ve
Belgelendirme Projesi kapsamında
ürettiği temel tanıtım
malzemelerini ve projelere ilişkin
bilgilerini içeren materyallerini
sergi alanında tahsis edilen
stantta sergiledi.
91
toplantı
İş Sağlığı ve Güvenliği, 44. Çözüm Arama
Konferansı’nda ele alındı
İNTES’in düzenlediği 44. Çözüm
konusunda kampanya düzenlemeyi
İnşaatlarda güvenlik önlemlerinin
Arama Konferansı 15 Mayıs 2013
planladıklarını açıkladı.
risk değerlendirmesi yapıldıktan
Çarşamba günü Swiss Otel’de
yapıldı.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı İş Sağlığı ve Güvenliği
Genel Müdürü Kasım Özer’in
başkanlık ettiği toplantıda
İş Sağlığı ve Güvenliği Genel
Müdürlüğü İş Sağlığı ve Güvenliği
Uzmanı Ahmet Ersoy tarafından da
bir sunum yapıldı.
Toplantıda konuşan Özer,
İş kazalarının sadece Türkiye’de
değil, dünyada da sorun
olduğunu belirten Özer, İş
Sağlığı ve Güvenliği Kanunu
yürürlüğe girdikten sonra risk
değerlendirmesi konusunun
öneminin arttığını dile getirdi ve
bu konuda İNTES’in her zaman
kendileriyle iş birliği yaptığını
ifade etti.
“Teşvik ve tedbir kazaları önler”
sonra alınmasının önemine değinen
Özer, biraz teşvik ve tedbir ile
kazaların önlenmesi yolunda
mesafe alınabileceğini söyledi. Bakanlığın özellikle inşaat, maden
ve kimya sektörleri üzerinde
hassasiyetle durduğunu ifade
eden Kasım Özer, 2010-2012
yılları arasında gerçekleştirilen
AB projesini hatırlattı. Proje
kapsamında İş Teftiş Kurulu
Başkanlığı’nda bu sektörler
%40’ının önlenebileceğini
Özer, inşaatlardaki kazaların
temeline inildiğinde günübirlik
çalışanların yaşadığı kazaların,
oranların artmasında etkili
ifade etti ve iskele güvenliği
olduğunu kaydetti.
doküman olduğunu bildirdi.
güvenli iskeleler oluşturulması
halinde inşaatlardaki kazaların
92
hakkında birer rehber hazırlanarak
dağıtıldığını anlatan Özer, ellerinde
inşaat sektörüyle ilgili bir hayli
Kanun’un yayınlanmasının ardından
risk değerlendirmesi konusunda
ortak yöntemlerin geliştirilmesi
düşüncesiyle İNTES ile iş birliği
yapmak istediklerini anlatan
Özer, İNTES’in bu konuya çok
sıcak baktığını ve iş birliğinin
hemen başladığını bildirdi. Özer,
bu iş birliği ile 2012 yılının Mayıs
ayında Almanya’dan pek çok
kişinin katıldığı güzel bir seminer
gerçekleştirdiklerini de hatırlattı.
“Risk değerlendirmesi büyük
önem taşır”
Risk değerlendirmesinin
Türkiye’de bilinmediğini ve çok
bilinmeyenli bir denklemi çözmek
gibi algılandığını anlatan Özer,
risk değerlendirme formalarının
işverenlerce kolay doldurulacağını
anlattı. Bu kapsamda kuaförler,
berberler, apartmanlar ve ofislerle
dayandırıldığında bir anlam ifade
görmediğimiz noksanları giderme
eder.” diye konuştu.
noktasında başarılı olamıyoruz.
Hâlbuki risk değerlendirmesi,
ilgili risk değerlendirmesi formları
Risk değerlendirmesi yapmadan
oluşturduklarını ifade eden Özer,
tedbir almanın süreklilik veya
hedeflerinin 50 tane sektörün
etkinlik göstermediğine dikkati
risk değerlendirmesi formunu
çeken Özer, “Gördüğümüz
önceden belirleyip, görünür hale
yayınlamak olduğunu aktardı.
noksanı hemen gideriyoruz ama
getirip, arkasından tedbirler
gördüğümüz ve görmediğimiz
noksanları veya tehlikeleri
İnşaatlarda da buna benzer bir
yapı kurgulandığını belirten Kasım
Özer, bir bina inşaatı yapan
işverenin bu formu kolaylıkla
doldurup kullanabilecek şekle
getirmesinin birinci hedefleri
olduğunu aktardı. Özer, iş
kazalarında en çok dikkati çeken
hususun, görünür maliyetlerin
ötesinde, hesap edilemeyen
görünmeyen maliyetler olduğunu
kaydederek “1 lira görünür
maliyeti varsa, 4 lira görünmez
maliyeti oluyor. İnşaatlarda
tedbir almak büyük önem taşır.
Ancak tedbir almak da risk
değerlendirmesi yapma temeline
93
manzumesini listeledikten sonra
metotlarıyla da kazaların
yaklaşık beş yıldır YÖK Başkanıyla,
bunların uygulamasını takip etmeyi
önlenebileceğini beyan etmek
yardımcılarıyla, vekilleriyle,
gerektiriyor. Yani ‘Tespiti yap,
istiyorum.” dedi.
üniversite rektörleriyle, dekanlarla
uygula ve kontrol et’ şeklindeki
İş sağlığı ve güvenliğinin akademik
sistemi çalıştırdığımızda hakikaten
iş kazalarının önüne geçildiğini ve
bu çerçevede değişik uygulama
çalışmalarda yer alması için de
Genel Müdürlük olarak çalışmalar
sürdürdüklerini, bu kapsamda
sürekli temas halinde olduklarını
anlatan Özer, “Üniversitelerimizden
bir tane isteğimiz var. İş
sağlığı güvenliğiyle ilgili
önce mühendisliklerde, tıp
fakültelerinde seçmeli ders
koymaları, arkasından mümkünse
bunu zorunlu hale getirmeleri ve
master programları açmalarıdır.
Akademik çalışma ile iş sağlığı
güvenliğine bir yön verebilirsek,
ben inanıyorum üniversiteden
mezun olan arkadaşlarımız iş
sağlığı güvenliğini bilerek sahaya
çıkacaklardır.” diye konuştu.
Çözüm Arama Konferansı’nda
konuşan İş Sağlığı ve Güvenliği
Uzmanı Ahmet Ersoy, 6631 sayılı
yeni Kanun ile beraber, herkesin
iş sağlığı ve güvenliği kapsamı
içerisinde olduğunu ifade ederek
94
“Örneğin ben devlet memuruyum,
kamu çalışanı olarak ben de bu
kapsam içerisindeyim.” dedi. Ersoy,
konu ile ilgili bakanlıkta bir risk
değerlendirmesi ekibi kurduklarını
ve 2014 yılından itibaren Kanun’un
gerektirdiği bütün yükümlülükleri
yerine getirmeye başlayacaklarını
aktararak Kanun’un en önemli
özelliğinin bütün çalışanları
kapsaması ve bağımsızlığı olduğunu
aktardı.
Ersoy, Kanun hakkında bilgi
vermeye devam eden Ersoy, “Bu
kapsamda inşaat, ‘çok tehlikeli’
sınıfına giriyor ve sektörde
önlemlerin en üst seviyede alınması
gerekiyor.” değerlendirmesinde
bulundu. kullandı. Özellikle dinamik
Risk değerlendirmesinin artık çok
sistemler olduğu için inşaatlarda
sebebiyle yapı işlerinin mutlaka
güncellenmesi gerekiyor.” dedi.
önemli bir konu haline geldiğini
karşı tedbir alınması gerektiğini
dile getiren Ersoy, işlerin çok
ve işin planlama aşamasından
İşverenin yükümlülüğünün iş
tehlikeli, tehlikeli ve az tehlikeli
bitimine kadar iş sağlığı ve
olarak sınıflandırıldığını, buna göre
güvenliği önlemlerinin sürekli takip
alınacak önlemlerin ve çalıştırılacak
nitelikli uzman ve iş yeri
hekimlerinin ve çalışma saatlerinin
yerindeki risk değerlendirmesini
yapması veya yaptırması
olduğunu aktaran Ersoy, çalışanın
edilmesinin önemini vurgulayan
yükümlülüğünün de iş sağlığı
Ersoy, “Biraz daha dinamik olması
ve güvenliği konusunda alınan
değişebileceğini aktardı. Ersoy,
inşaatların çok tehlikeli sınıfa
girdiğini hatırlatarak önlemlerin en
üst seviyede alınması gerektiğini
vurguladı.
Hayati tehlike durumunda
iş yerlerinin tamamında
veya bir bölümünde işin
durdurulmasının söz konusu
olduğunu aktaran Ersoy, bir
inşaatta risk değerlendirmesi
yapılmaması durumunda da işin
durdurulabileceğini anlattı. Ersoy,
“Artık risk değerlendirmesi çok
önemli ve bunun hiçbir şekilde
bir kâğıt üzerinde bir sistem
olmaması gerekiyor.” ifadesini
95
tedbirlere uymak olduğunu
değinen Ersoy “İşverenin iş yerinde
söyledi ve işçinin iş güvenliğini
bir çalışana ‘Baretini tak!’ veya ‘İş
zorunluluktan öte, bir işin
güvenliği ayakkabını giy, emniyet
gereği olduğunu anlamasının
ayakkabını giy!’ dediğinde kendisi
sağlanmasının önemini vurguladı.
takmıyorsa, burada bu güvenlik
İş güvenliği kültürünün de önemine
kültürü oluşmayacaktır ve iş
kazaları azalmayacaktır.” diye
konuştu.
“Risk değerlendirmesi yol
gösterici olmalı”
Risk değerlendirmesi ekibinde
mutlaka işveren, işveren vekili,
görevlendirilmişse iş güvenliği
uzmanı ve iş yeri hekimi, çalışan
temsilcileri ve destek elemanları
bulunması gerektiğini kaydeden
Ahmet Ersoy, iş kazalarını en kolay
çözebilecek kişinin çalışanın kendisi
olduğuna dikkati çekerek “Yeter
ki istesin, bu konuda istekli olsun.
Ama onları teşvik etmek gerekiyor.
Belki kazalardan örnek vermek
gerekiyor. Risk değerlendirmesinin
bir yol gösterici olması gerekiyor.
Tedbirleri ortaya koymak için
bir yazılı metin ve bu metin
sonucunda da yaşayan bir sistem
olması gerekiyor.” ifadelerini
kullandı.
Tasarım ve kuruluş aşamasında
tehlikelerin tanımlanacağını
96
aktaran Ersoy, risklerin belirlenip
analiz edilerek risk ve kontrol
tedbirinin kararlaştırılacağını ve
belgelenebileceğini anlattı. Yapılan
çalışmaların güncelleneceğini
ve gerektiğinde yenileneceğini
aktaran Ersoy, risk değerlendirmesi
çalışmalarının çok tehlikeli sınıfta
2, tehlikeli sınıfta 4, az tehlikelide
6 yılda bir yenilenmesi gerektiği
bilgisini verdi.
“Ölümle sonuçlanan kazalar
fazla”
Ahmet Ersoy, iş kazalarının
yaklaşık %11’inin yapı iş kolunda
gerçekleştiğine dikkati çekerek,
bu kazaların %5’inin ölümle
sonuçlandığını, iş kazası sonucu
ölümlerin %33’ünün yapı iş kolunda
meydana geldiğini anlattı.
2008-2011 yılları arasında inşaat
iş yeri sayısı, sigortalı iş yeri
sayısı, ölümlü iş kazası sayıları
konusunda da bilgi veren Ersoy,
“2008’de 297 iken, 2011 yılında
570 olmuş durumda. ‘İnşaat
sektörü Türkiye’nin lokomotifi’
deniyor. Türkiye ekonomik
olarak ilerledikçe inşaat sektörü
de ilerliyor ve inşaat sektörü
ilerledikçe de ne yazık ki kazalar
ilerliyor. Bunun tam tersine bir
hareket olması lazım, kazaların
azalması gerekiyor.” diye konuştu.
hastalıklarının gürültüye bağlı
işitme kaybı, titreşime bağlı beyaz
parmak hastalığı ve karper tünel
sendromu olduğunu aktararak
“İnşaat, sadece iş kazalarının
olduğu, iş sağlığı ve güvenliği
açısından iş kazalarının öne çıktığı
bir saha değil, meslek hastalıkları
da oldukça fazla ve çeşitli.” dedi.
Katılımcıların ilgi ile takip ettiği
konferans, soru cevap bölümü ile
sona erdi.
Risk değerlendirmesi mantığını “bir
iş olmadan, bir kaza olmadan önce
onunla ilgili önlem almak” şeklinde
açıklayan Ahmet Ersoy, “Ama önlem
almadan önce onları tespit etmek
gerekiyor. Mutlaka riskleri analiz
etmemiz ve kontrol tedbirlerini
tasarlamamız gerekiyor.” dedi.
Meslek hastalıkları konusunda bilgi
veren Ersoy, inşaat sektöründe
en sık karşılaşılan meslek
97
toplantı
166. Geleneksel Toplantının Konuğu AB Bakanı
ve Başmüzakereci Egemen Bağış Oldu
Türkiye Cumhuriyeti
Avrupa Birliği Bakanı
ve Başmüzakereci
Egemen Bağış:
“Türkiye’nin
kalkınması,
demokratikleşmesi ve
özgüvenine kavuşması
için AB sürecine
ihtiyacı var.”
AB sürecine ihtiyacı olduğunu
Sheraton Otel’de yapıldı.
AB Bakanı Başmüzakereci Egemen
geçen gösterilere katılanların
İNTES Yönetim Kurulu Başkanı
Bağış, Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne
ortak bir mesajı yoktur. Farklı
M. Şükrü Koçoğlu ve Limak
tam üyelik sürecinde atılan
farklı mesajlar vardır. Çok
Holding Yönetim Kurulu
adımları anlattı. Türkiye’nin
farklı siyasi hareketlere destek
Başkanı Nihat Özdemir’in açılış
kalkınması, demokratikleşmesi
vermek isteyenler, samimi
konuşmalarını yaptığı toplantıda
ve özgüvene kavuşması için
çevreci duyguları olanlar, farklı
İNTES'in 4 Haziran Salı günü
düzenlenen 166. Geleneksel
Toplantısı’nın onur konuğu Türkiye
Cumhuriyeti Avrupa Birliği Bakanı
ve Başmüzakereci Egemen Bağış
oldu.
‘AB Finansmanlı Altyapı
Yatırımları’ konulu aylık
Geleneksel Toplantı, Limak
Holding ev sahipliğinde Ankara
98
belirten Egemen Bağış, çözüm
sürecinin de AB sürecinden farklı
düşünülemeyeceğine işaret etti.
Konuşmasında son günlerde
tüm yurtta yaşanan Gezi
Parkı olaylarına değinen
Bakan Bağış “Gerçekten bu
süreçte farklı kesimlerin farklı
mesajları olabilir. Bu bahsi
sosyalleşme arayışında olanlar bir
“İğneyi kendilerine batırsınlar
güçlerinin verilen zararı engelleme
araya gelmişlerdir.” dedi.
sonra çuvaldızı göğsüme
görevi olduğuna işaret eden
saplasınlar”
Bağış, şöyle devam etti:
AB ülkeleri ve ABD’de kamu
“Almanya’da da güvenlik güçlerinin
malına zarar verildiğinde güvenlik
nasıl faaliyet gösterdiklerine
“Ben de Beyaz Saray önünde
eylem yaptım”
Protestolar ve gösteriler
konusunda da AB standartlarının
yakalanması gerektiğine dikkati
çeken Egemen Bağış, “AB üyesi
olmasa da oradaki standartlara
benzer standartları olan Amerika
Birleşik Devletleri’nde 17 yıl
yaşadım. 17 yıl boyunca da pek
çok eyleme katıldım. Gün geldi
Kıbrıs davamız için gösteriler
düzenledim, gün geldi Bosna
Hersek’le dayanışma içinde
olduğumuzu göstermek için, gün
geldi Karabağ’da yaşanan dramı
dile getirmek için BM önünde,
gün geldi sözde Ermeni soykırımı
iddialarına cevap vermek için
Beyaz Saray önünde gösteriler
düzenledim.” diye konuştu.
99
bizzat şahit oldum. Güvenlik
atarken, kendi ülkesinde hâlâ
de birtakım mesajları iletmek
güçlerinin aşırı güç kullanmasının
Neo-Nazi davalarında, ırkçılık
açısından AB sürecini önemsiyoruz.
tek örneği Türkiye değil. Ama o
davalarında öldürülen Türklerle
Ben şunu diyorum; iğneyi
ülkelerden bir tanesinin Şansölyesi
ilgili yargılanmaların olduğunu
kendilerine batırsınlar sonra
çıkıp Türkiye’ye bu konuda nutuk
unutuyor. Biz Avrupa’dakilere
gelsinler çuvaldızı benim göğsüme
saplasınlar, ben ona razıyım.”
“Ortak çıkarlarımıza
odaklanmalıyız”
“Birbirimizi değiştiremeyeceğimizi
kabul etmemiz lazım” ifadesini
kullanan Egemen Bağış, birlikte
hareket edildiği takdirde
kazancın çok daha fazla olacağına
dikkati çekti. Çözüm sürecinden
rahatsızlık duyanların varlığının
normal olduğunu vurgulayan
Bağış, provokasyonlara karşı
toplumu uzun süredir uyardıklarını
söyledi.
“Bundan bazı yerel, bölgesel
ve küresel güçlerin rahatsız
100
olması son derece doğaldır.”
diyen Bağış, şunları kaydetti:
“Endişelerimizin ne kadar gerçekçi
olduğunu sizler de herhalde takip
ediyorsunuz. Bunlar tesadüf
olaylar değil. Bunlar İstanbul’un
Gezi Parkı’ndaki dört tane
ağacın yerinden sökülmesi, iki
tanesinin kesilmesiyle alakalı bir
mesele değil. Öyle başlatılmış,
öylece insanların istismar edilmiş
olduğu süreçler olabilir ama
bu süreçte iki yanlış bir doğru
yapmıyor. Bundan sonraki süreçte
hep birlikte ortak çıkarlarımıza
odaklanmalıyız. Bu süreçte
‘Ahmet, Mehmet, AK Parti, CHP,
MHP kaybetti’ diyemeyiz. Türkiye
Türkiye bugüne kadar çok büyük
İNTES Başkanı
M. Şükrü Koçoğlu:
“Hükümetin AB
konusundaki duruşunu
takdir ediyorum. AB’ye
girmek için her türlü
özveriyi gösterdik.
Ama buna rağmen
giremedik.”
başarılar elde etti
görüldüğünü anlatan Bağış, bugün
boyunca, 1923’ten 2002’ye
ise gençlerin tüm Türkiye’de
kadar toplam 6100 kilometre
yaygın 200 üniversitede eğitim
yol yapabilen devletin sizlerle iş
gördüğünü, Türkiye’nin yıllık
birliği içerisinde son 10 yılda 17
turizm gelirinin 9 milyon dolardan
bin kilometre yeni yol ve otoban
kaybediyor. Bundan hepimiz zarar
görüyoruz.”
AB Bakanı ve Başmüzakereci
Egemen Bağış, son 10 yılda 2,5
milyar ağaç dikildiğini, bu alandaki
çalışmaların devam edeceğini de
sözlerine ekledi.
Egemen Bağış, Türkiye’nin 54
yıl önce başlayan AB süreci ile o
günden bugüne kadar görev alan
tüm hükümetlerin Avrupa Birliği
sürecini bir devlet politikası
olarak gördüklerini hatırlattı.
1959’da Türkiye o sürece ilk
başvurduğunda kişi başına düşen
gelirin 350 dolar olduğunu,
30 milyar dolara yükseldiğini,
kişi başına düşen gelirin ise 11
bin dolardan 25 bin seviyesini
hedefleyen bir konuma geldiğini
vurguladı.
yapıldığını ifade eden Bakan
Bağış “Demokrasimiz kazandıkça,
ekonomimiz de gelişti. Çünkü
demokrasisi topal olan bir
ülkenin ekonomisinin felç olması
kaçınılmazdır. Bugün burada
Türkiye’nin kalkınmasında çok
büyük emekleri olan İNTES
üyeleriyle Cumhuriyet tarihi
yaptığına şahitlik ettik. Bugün
Türkiye’de hizmet veren okulların,
hastanelerin yarısından fazlası
son 10 yılın eseridir.” dedi. Bağış,
bütün bu gelişmelerin arkasında
Osmanlı döneminden kalma dâhil,
Avrupa Birliği sürecinde en
da Avrupa Birliği sürecinin çok
toplam 14 üniversitede eğitim
büyük yatırımın demokrasiye
ciddi katkıları olduğunu vurguladı.
101
Limak Holding Yönetim
Kurulu Başkanı Nihat
Özdemir: “Türkiye
artık örnek alan değil,
örnek alınan bir ülke
haline geldi, bizler de
bu durumun kıymetini
bilmeliyiz.”
AB üyeliği için atılan adımların
aslında Türk insanı için atıldığının
farkında olduklarını aktaran
Koçoğlu, halkın da bunun
bilincinde olduğunu ve AB
standartları olarak adlandırılan bu
uygulamaları sosyal hayata hızla
adapte ettiklerini anlattı.
İNTES Başkanı Şükrü Koçoğlu
takdir ettiğini belirterek, “AB’ye
toplantının açılışında yaptığı
girmek için her türlü özveriyi
konuşmada, hükümetin Avrupa
gösterdik ama buna rağmen
Birliği konusundaki duruşunu
giremedik.” ifadesini kullandı.
Koçoğlu, 31 Temmuz 1959
tarihinde Türkiye’nin o zamanki
adıyla Avrupa Ekonomik Topluluğu
olan AET’ye ortaklık başvurusuyla
başlayan serüvenin, 54 yıldır
devam ettiğini aktararak,
Türkiye’nin üyelik süreci içerisinde
gösterdiği çabanın halkın yararına
olduğunu ifade etti.
Koçoğlu: “Hükümetin AB
konusundaki duruşunu takdir
ediyorum.”
Konuşmasında bundan tam 37
yıl önce işletme yüksek lisansı
yaptığı sırada bir çalışma için
yürüttüğü anketin sonuçlarını
paylaşan Şükrü Koçoğlu, AB’den
o günkü beklentilerle bugünkü
beklentiler arasında benzerlikler
olduğuna dikkat çekti. Türkiye’de
AB’ye 37 sene önceki bakış
açısıyla bugünkünün farklı
102
olabileceğini ifade eden Koçoğlu,
imkânlarının kısıtlı olduğu
ve belirlenen hedefleri yerine
hükümetin AB üyelik sürecinde
unutulmamalıdır. İNTES olarak,
getirdik. Uygulamaya aldığımız
projelerimize AB’nin sağladığı hibe
projeler ile 180’in üzerinde kişiyi
oranında maddi katkı sağladık
istihdam ettik.” diye konuştu.
attığı adımları memnuniyetle
izlediklerini vurgulayarak “AB
ülkeleri nezdinde Türkiye’yi
anlatma ve tanıtmaya dair
Bakanlığımızın yürüttüğü kapsamlı
çalışmaları da memnuniyetle takip
ediyoruz.” dedi.
İNTES olarak AB destekli 9 proje
gerçekleştirildiğini ve bu projelerin
başarılı bir şekilde tamamlandığını
anlatan Koçoğlu, “Bu projeler
bize çok önemli deneyimler
kazandırdı. Bazı projelerin işçiişveren sendikalarının birlikteliği
açısından ayrı bir yeri var.
YOL-İŞ Sendikamız ile kurduğumuz
Türkiye Eğitim Şantiyesi ilk
deneyimlerini AB projeleri ile
başlattı. AB projelerinde bütçe
103
Vize sorununa da değinen Koçoğlu,
Kamu İhale Kanunu ve ikincil
kalacağını vurgulayarak “Türk
birçok ülkenin iş adamlarının AB’ye
mevzuatın uygulanmasında
müteahhitleri Türkiye’de sadece
vizesiz girmesine karşın Türk iş
karşılaşılan birçok sorunun
adamlarına vize uygulanmasını
taşeronluk yapacaklar demektir.”
temelinde isteyen herkesin
dedi.
eleştirdi. Ekonomi Bakanı Zafer
Çağlayan’ın AB ile Gümrük Birliği
yerine serbest ticaret anlaşması
imzalanması önerisini hatırlatan
Koçoğlu, “Serbest ticaret
anlaşması ile herhalde düzlüğe
çıkarız.” değerlendirmesinde
bulundu.
Sektörün Anayasası AB direktifleri
hiçbir şart ve deneyim
aranmaksızın inşaat-taahhüt
sektöründe faaliyet göstermesi
olduğunu vurgulayan Koçoğlu,
“Kanun ve ikincil mevzuatın
uygulamasında karşılaşılan birçok
sorunun temelinde de bu sorun
yatmaktadır.” dedi.
Özdemir: “Türkiye artık örnek
alan değil, örnek alınan bir
ülke”
Toplantıya ev sahipliği yapan
Limak Holding Yönetim Kurulu
Başkanı Nihat Özdemir de
şirket ve konsorsiyum olarak
Koçoğlu, AB direktiflerinde
yürüttükleri projeler ve
yer alan son beş yıl içinde
üstlendikleri büyük ihaleler
tamamlanma koşuluna ilişkin
hakkında bilgi verdi. Cengiz, Mapa,
uluslararası pazarlara açıldığını
olarak yapım işlerinde 15 yıllık
Kolin ve Kalyon şirketleri ile
ancak Türkiye AB’ye tam üye
işlerin dikkate alındığını, AB’nin bu
İstanbul’un 3. havalimanı projesini
olursa buna uygun yapılar
sürenin 5 yıla düşmesini istediğini
aldıklarını hatırlatan Nihat
düzenlemenin ülke çıkarlarına
eğer bu kabul edilirse dört Türk
Özdemir, “İstanbul’a dünyanın en
uygun olacağını vurguladı.
müteahhidinden üçünün işsiz
büyük havalimanlarından birini
ile Kamu İhale Kanunu konusuna
da değinen Koçoğlu, Kanun ile
Türkiye pazarının AB ülkelerine ve
104
inşa edeceğiz.” dedi. Türk özel
haline geldi, bizler de bu durumun
ulaşmak için özelleştirmelerin
sektörünün finansman bulma
kıymetini bilmeliyiz.
tamamlanması ve piyasaların
kabiliyetine dikkat çeken Özdemir,
şöyle devam etti:
Türkiye’nin özellikle enerji, altyapı
tamamen liberalleşmesi
ve ulaştırma sektörlerinde çok
gerekmektedir. Bu süreçte
daha fazla büyüme potansiyeli
devletimizin biz yatırımcıları
mega bir projenin, kamu-özel
var. Bizler inanıyoruz ki Türkiye,
iş birliği modeli ile başarıyla
desteklemesi ve teşvikleri
devletimizin 2023 yılı hedeflerine
gerçekleştiriliyor olması, özel
paralel büyümeye devam edecek
sektörün bu projeye finansman
ve bölgedeki lider ülke konumunu
bulma kabiliyeti, tüm dünyanın
sürdürecek.
“İstanbul 3. havalimanı gibi
dikkatini çekti. Londra Belediye
sürdürmesi büyük önem
taşımaktadır.”
Toplantı, Bakan Bağış ve Limak
Başkanı Financial Times’a şöyle
Türkiye, 2023 yılında dünyanın
İnşaat AŞ Yönetim Kurulu Başkanı
bir açıklamada bulundu: ‘Türkiye
ilk 10 en güçlü ekonomisi arasına
Nihat Özdemir adına Orman ve
bize göstermiştir ki, özel sektör
girmeyi, 25 bin USD kişi başı
Su İşleri Bakanlığı Ağaçlandırma
mega havalimanları kurabilmek
milli gelire sahip olmayı, 500
için kaynak bulabilmektedir. Biz de
milyar USD ihracat, 650 milyar
bu havalimanı yarışında Türkiye’yi
USD ithalat, 60 milyon turist
örnek alalım ve yeni bir havalimanı
ve 500 milyar kilovat/saat
yapalım.’ Türkiye artık örnek
elektrik tüketim rakamlarına
ağaçlara ilişkin sertifikaların
alan değil, örnek alınan bir ülke
ulaşmayı hedefliyor. Bu hedeflere
sunulması ile sona erdi.
Genel Müdürlüğü Ağaçlandırma
ve Erozyon Kontrol Seferberliği
Kampanyası kapsamında dikilen
105
AB'DEN
Türk ve AB Sivil Toplum Kuruluşları,
Türkiye’yi Avrupa Birliği’ne El Ele Taşıyor
Bülent Özcan
AB Bakanlığı Proje Uygulama Başkanı
Son yıllarda Türkiye, sivil toplum
konusunda etkileyici gelişmeler
gösteriyor. Pek çok farklı alandaki
konuyla ilgilenen STK’lar, giderek
artan bir şekilde seslerini
duyurmaya başladı ve sosyal ve
siyasal etki merkezi olmak için
mücadele ediyorlar.
Tam da bu noktada sivil toplum,
süregelen Avrupa Birliği’ne
katılım sürecinin yanında kaygı
ve algıların samimi ve açık bir
biçimde tartışıldığı bir diyaloğun
oluşturulmasına da katkı sağlıyor.
Avrupa Konseyi de “Katılım
müzakerelerine paralel olarak,
Avrupa Birliği’nin her aday ülkeyle
yoğun politik ve kültürel diyaloğa
girmesi öngörülmüştür, bu diyaloğun
uzun vadedeki hedefi, Avrupa Birliği
ve Türkiye sivil toplumunu Avrupa
Birliği’nin gelecekteki genişlemesine
hazırlamaktır.” şeklindeki açıklaması
ile diyaloğu desteklediğini ifade
ediyor.
Hal böyleyken, “Sivil Toplum
Diyaloğu” genişleme sürecindeki
Avrupa Birliği için vazgeçilmez
ve elzem bir kavram haline geldi.
106
Genişleme tüm taraflara pek çok
imkân sunarken, beraberinde
kültür çeşitliliğini de getiriyor.
AB, şimdiden 27 ülkeden oluşan
geniş bir yelpazeye sahip. Dolayısı
ile vatandaşların genişlemeden
kaynaklanan şartlar, fırsatlar,
zorluklar ve farklı kültürler
hakkında daha iyi bilgilendirilmeleri
gereği doğdu. Türk halkı AB
uygulamalarını ve bunları kendi
hayatlarına adapte etmeye ihtiyaç
duyarken, AB halkları da geleceğin
üye halkı Türkleri daha iyi tanımaya
ihtiyaç duyuyor.
Bu karşılıklı “birbirini tanıma”
süreci, AB ile Türkiye arasındaki
sivil toplum diyaloğu olarak
adlandırılan ve AB genişlemesinin
getirdiği imkânlara dikkat çekmeyi
hedefleyen bir süreç. Bu diyalog
sadece büyük şehirleri hedeflemiyor,
her bölgeden ve sektörden
insanların katılımını sağlayacak
şekilde geniş kapsamlı olması
gerekiyor. Doğal olarak bu tür
bir diyalog kolay sağlanamamakla
birlikte, Avrupa Birliği Bakanlığı
2008 yılında Türk ve AB sivil
toplumu arasında diyaloğun
geliştirilmesine birçok sivil grubun
katkı vermesine imkân sağlayacak
bir program başlatmıştır.
Avrupa Birliği tarafından finanse
edilen ve Avrupa Birliği Bakanlığı
liderliğinde uygulanan AB-Türkiye
Sivil Toplum Diyaloğu Programı,
Türkiye’den ve AB ülkelerinde sivil
toplum kuruluşlarının ortaklıklarını
bünyesinde toplayan yüzlerce
projeye zemin oluşturuyor.
Programın başlıca hedefleri ise; AB
ve Türkiye sivil toplumları arasında
deneyim paylaşımının sağlanması
ve ilişkilerin güçlendirilmesi;
diğer yandan AB’de Türkiye’nin,
Türkiye’de ise AB’nin daha iyi
anlaşılmasını destekleyecek bilgi
paylaşımına olanak tanınması olarak
özetlenebilir.
2008-2009 yılları arasında
tamamlanan programın ilk
bölümünde, sivil toplumun
temsilinde önemli aktörler
olarak görülen belediyeler,
meslek örgütleri, üniversiteler
ve gençlik girişimleri tarafından
hazırlanan, diyalog sürecine ve
dolayısıyla yukarıdaki hedeflerin
gerçekleştirilmesine katkı
sağlayacak projelere hibe desteği
verildi. Haziran 2008’de başlayan
ilk programda 119 hibe projesine
yaklaşık 19,3 milyon avro hibe
desteği sağlandı.
2010-2012 döneminde
yürütülen ikinci bölümdeyse,
üyelik müzakerelerinin öncelikli
alanlarından biri olan “tarım
ve balıkçılık” ve toplumsal
yakınlaşmaya öncülük eden “kültür
ve sanat” ortaklıkları desteklendi.
Ekim 2010’da ikinci ayağı hayata
geçirilen “Sivil Toplum Diyaloğu II”
programı altında kültür ve sanat ile
tarım ve balıkçılık temalarında 41
hibe projesine yaklaşık 5,3 milyon
avro hibe verildi.
2013-2014 döneminde, programın
üçüncü aşamasında yine tematik
bir yaklaşımla “Medya” başlığı
altında medya ve sivil toplum
kuruluşlarının ve “Siyasi Kriterler”
başlığı altında bu alanda faaliyet
gösteren sivil toplum kuruluşlarının
geliştirecekleri diyalog projelerine
destek sağlanacak. 2008’den beri
el ele çalışan AB ve Türk Sivil
Toplum Kuruluşları, toplumlar arası
diyaloğu şimdi de Siyasi Kriterler
ve Medya başlıkları altında ortak
projelerle güçlendirecek. İnsan
hakları, ayrımcılıkla mücadele,
demokrasi, hukukun üstünlüğü ve
medya alanlarında AB ve Türkiye
arasındaki diyaloğu güçlendirmeye
yönelik projelere yaklaşık 9 milyon
avro hibe tahsis edilecek.
“Siyasi Kriterler”Alanında Sivil
Toplum Diyaloğunu Güçlendirmek
Programın üçüncü bölümündeki bu
bileşenle, Avrupa Birliği’nin siyasi
kriterler alanındaki politikaları ve
uygulamaları hakkında Türkiye’deki
sivil toplum kuruluşlarının, bilgi
ve birikimlerinin güçlendirilmesi ve
Avrupa Birliği’ndeki muadilleriyle
yapacakları ortaklıklar,
gerçekleştirecekleri iş birlikleri
ve kuracakları güçlü bir diyalogla,
karşılıklı anlayış ve etkileşimin
arttırılması hedefleniyor. Aynı
zamanda proje, ülkemizde siyasi
reformların hayata geçirilmesinde
kritik rol oynayan sivil toplum
kuruluşlarının kurumsal
kapasitelerinin arttırılmasına da
destek veriyor.
Ulusal düzeydeki mevzuat ve
uygulamalar ile gerek uluslararası
gerekse Avrupa’daki uygulamalar
arasındaki farklılıkların en aza
indirilmesi için sivil toplum
kuruluşlarına önemli bir rol düşüyor.
Sivil Toplum Diyaloğu Programı’nın
bu bileşeni kapsamında, sivil
inisiyatifle tasarlanıp hayata
geçirilecek projeler sonucunda,
Türkiye’de siyasi kriterlere yönelik
mevzuat ve uygulamaların hem
uluslararası hem de Avrupa Birliği
düzeyine taşınması bekleniyor.
Oldukça farklı alanları bünyesinde
barındıran siyasi kriterler ana
başlığı altında tasarlanacak
projelerin ele alması beklenen
konular şöyle belirlendi:
• İnsan hakları
• Ayrımcılıkla mücadele
• Demokrasi ve hukukun
üstünlüğü.
Programın bu bileşeni altında
projelere toplam 6 milyon avro
hibe desteği sağlanması planlanıyor.
Diyalog için medya katkısını
güçlendirmek
Medya, birçok konuda kamuoyu
yaratılması ve şekillendirilmesi
bakımından önemli bir güç. Bu
açıdan değerlendirildiğinde
medya, Avrupa Birliği hakkındaki
kamuoyunun oluşturulması ve
toplumda farkındalık yaratılması
açısından da önemli bir rol oynuyor.
Sivil Toplum Diyaloğu Programı’nın
bu bileşeni, medya sektöründe yer
alan kuruluşların Avrupa Birliği
konusundaki mesleki birikimlerinin
arttırılması ve Türkiye ile AB üye
ülkelerindeki medya kuruluşları
arasında kalıcı bir diyalog
geliştirilmesini hedefleniyor.
Bu amaçla oluşturulacak teknik
destek yapısı aracılığıyla medya
kuruluşlarında Türkiye ve AB
ilişkileri konusunda farkındalık
yaratmaya yönelik eğitimler
düzenlenmesi öngörülüyor.
Aynı zamanda hem Türkiye’de
hem de Avrupa’da sivil toplum
kuruluşları, medya kuruluşları,
meslek örgütleri gibi medya
alanında etkin role sahip aktörlere,
Türkiye-AB ilişkileri konusunda
kamuoyunu bilgilendirme ve
farkındalığı arttırmaya yönelik
geliştirecekleri projeler için hibe
desteği sağlanıyor.
Bu proje kapsamında sunulacak
hibe ve eğitim programları,
Türkiye’de medya sektörüne, AB
üye ülkelerindeki meslektaşlarıyla
iş birliği ve ortaklık kurma
ve aralarındaki diyaloğu
güçlendirmeleri için bir platform
görevi görüyor.
Bu bileşen altında yürütülecek
ortaklık projelerineyse toplam
3 milyon avro hibe desteği
verilmesi planlanıyor.
Siyasi Kriterler ve Medya
Hibe Programlarına kimler
başvurabilir?
Siyasi Kriterler Hibe Programı’na
tüzel kişiliğe sahip, kâr amacı
gütmeyen, projelerin hazırlanması
ve yönetiminden doğrudan sorumlu
olacak; Avrupa Birliği üye ülkeleri
ve/veya Türkiye’de, insan hakları,
ayrımcılıkla mücadele, demokrasi ve
hukukun üstünlüğü alanlarından en
az birinde faaliyet gösteren vakıf
ve dernekler başvurabilecek.
Medya Hibe Programı’na ise yerel,
bölgesel, ulusal TV ve radyo
kanalları ve gazeteler gibi medya
kuruluşları ve kâr amacı gütmeyen
sivil toplum kuruluşları (STK’lar)
ve sektörün ihtiyaçlarına hizmet
eden/destek veren, yazılı, görsel ve
işitsel medya alanlarında faaliyet
gösteren profesyonel kurum/
kuruluşlar başvurabilecek.
Siyasi Kriterler ve Medya
Hibe Programına başvuru
yapmayı düşünen sivil toplum
kuruluşlarının şimdiden AB üye
ülkelerinden proje ortağı bulma
çalışmalarına başlamaları da
öneriliyor (Siyasi Kriterler ve Medya
Hibe Programı’na başvurularda
ortaklık zorunludur. Türkiye’de
faaliyet gösteren başvuru sahipleri,
AB üye ülkelerinden birinde faaliyet
gösteren bir STK ile ve benzer
şekilde AB üye ülkelerinden birinde
faaliyet gösteren başvuru sahipleri
de Türkiye’de faaliyet gösteren
bir STK ile ortak başvuru yapmak
durumundadır).
Siyasi Kriterler ve Medya
Hibe programlarını duyurmak
ve STK’ların projelerini
hazırlayabilmeleri için bilgilendirme
yapmak amacı ile 2013 yılı Mayıs/
Haziran aylarında Türkiye çapında
bir dizi Bilgilendirme Günü etkinliği
yapılması planlanıyor. Projeler için
son başvuru tarihi Temmuz 2013
olacaktır. Bilgilendirme Günleri
ve hibe programı ile ilgili tüm
ayrıntılar www.csdproject.net veya
www.ab.gov.tr web adreslerinden
takip edilebilir.
107
HUKUK
Ali Rıza YÜCEL
İnşaat Mühendisi-Hukukçu
22 Haziran 2013 tarihinde yürürlüğe
girecek olan 6325 sayılı Hukuk
Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Yasası
Alternatif uyuşmazlık çözüm yolları
kapsamında yer alan ve en etkin
şekilde işlerlik kazanan kavramların
“arabuluculuk ve uzlaştırma”
olduğunu söylemek olanaklıdır.
Esasen, alternatif uyuşmazlık
çözüm yolları, Anglosakson menşeli
bir kurum olmasına rağmen Kıta
Avrupası ülkelerinde de uygulama
alanı bulmuştur.
Ülkemizde de uzun zamandır
gündemde olan bu konu,
“arabuluculuk” biçimi ile 07.06.2012
tarihinde 6325 sayılı Yasa olarak
kabul edilmiş ve 22 Haziran
2012 tarihli Resmi Gazete’de
yayınlanmıştır.
Yürürlük tarihi olarak; 28 ila 32’nci
maddeleri ile geçici maddelerinin
yayım tarihinde, diğer hükümlerinin
ise yayım tarihinden bir yıl sonra
yürürlüğe gireceği hüküm altına
alınmıştır.
Yani 22 Haziran 2013 tarihi
itibarıyla anılan yasa tüm hükümleri
ile yürürlükte olacaktır.
108
Yürürlüğüne kısa bir süre kalan bu
yasa hakkında bir değerlendirme
yapmanın gerekli olduğu kanısıyla
bu yazı kaleme alınmıştır.
TBMM’ne sunulan Genel Gerekçe’de
yer alan ifadelerden bazıları
şöyledir:
“Alternatif uyuşmazlık çözüm
yöntemleriyle uyuşmazlıkların
çözümü son yıllarda pek çok
ülkenin kanun koyucularını meşgul
etmektedir. Uyuşmazlıkların
dava yolu ile çözümü yerine
tarafların kendi iradeleri ile
uzlaşarak uyuşmazlığa son
vermeleri, toplumsal barışın
korunması açısından tercih sebebi
sayılmaktadır. Bu yolların geniş
kapsamlı ve etkin bir biçimde
işlerlik kazanması mahkemelerin
iş yükünün azalmasına katkı
sağlayacaktır.
Alternatif uyuşmazlık çözüm
yöntemleri, aslında yargı sistemi
ile rekabet içinde olmadığı gibi
amaç, yargısal yollara başvuru
imkânını ortadan kaldırmak da
değildir. Devlete ait olan yargı
yetkisinin mutlak egemenliğine
zarar vermeden uyuşmazlıkların
daha basit ve kolay çözümü
amaçlanmaktadır.
mümkün kılmayı amaçlar.”
denilmektedir.
Hazırlanan tasarı, sadece
tarafların üzerinde serbestçe
tasarruf edebilecekleri, yabancı
unsurlu olanlar da dâhil, özel
hukuk ilişkilerinden kaynaklanan
uyuşmazlıklarda uygulanacaktır.
Uyuşmazlıkların anlaşmaya varmak
suretiyle çözümü hakkında pek çok
yöntem bulunmaktadır.
MADDE 1- (1) Bu Kanun’un
amacı, hukuk uyuşmazlıklarının
arabuluculuk yoluyla
çözümlenmesinde uygulanacak usul
ve esasları düzenlemektir.
Alternatif uyuşmazlık çözümleri
ceza yargısı ile idari yargı
alanında da kabul edilmektedir.
Ancak özel hukuka ilişkin
uyuşmazlıkların niteliği ve
arabuluculuk yöntemlerinin de
farklı olması nedeniyle ceza ve
idari uyuşmazlıklardan ayrı olarak
düzenlenmesinin isabetli olacağı
düşünülmüştür. Öte yandan, bu
yöndeki düzenlemenin Hukuk Usulü
Muhakemeleri Kanunu içinde yer
alması düşünülebilir ise de genel
bir kanunda bu hükümlere yer
verilmesi yerine, ayrı bir kanunla
düzenlenmesinin daha doğru
bir yaklaşım olacağı sonucuna
varılmıştır. Nitekim, Avusturya,
Almanya, Bulgaristan, Macaristan
ve Slovakya gibi ülkelerde de
arabuluculuk özel kanunlarla
düzenlenmiştir.
Alternatif uyuşmazlık çözüm
yolları sınırlı değildir. Her ülkeye
ve sosyolojik gerçeklerine uygun
alternatif uyuşmazlık çözümleri
mevcuttur. Ancak arabuluculuk,
alternatif uyuşmazlık çözüm
yöntemleri içinde en yaygın ve
başarılı olanıdır. Bu nedenle
hazırlanan kanun tasarısı,
arabuluculuğa ilişkindir. Arabulucu,
tarafların anlaşarak seçtikleri
üçüncü bir kişidir. Arabuluculuk
süreci sonunda arabulucu bir karar
vermez, bilimsel yöntemlerle,
taraflar arasındaki iletişimi
sağlayarak, uyuşmazlığın çözümünü
Amaç, Kapsam ve Tanımlar
Amaç ve kapsam
(2) Bu Kanun, yabancılık unsuru
taşıyanlar da dâhil olmak
üzere ancak tarafların üzerinde
serbestçe tasarruf edebilecekleri
iş veya işlemden doğan özel hukuk
uyuşmazlıklarının çözümlenmesinde
uygulanır. Şu kadar ki, aile içi
şiddet iddiasını içeren uyuşmazlıklar
arabuluculuğa elverişli değildir.”
denilmektedir.
Maddeden görüleceği üzere
arabuluculuk kurumunun uygulama
alanı, hukuk uyuşmazlıklarıdır.
Sözü edilen hukuk uyuşmazlıkları
yabancılık unsuru taşıyanlar da
dâhil olmak üzere, özel hukuk
uyuşmazlıklarıdır.
Aile içi şiddet iddiasını içeren
uyuşmazlıklar arabuluculuğa
elverişli değildir.
iletişim sürecinin kurulmasını
gerçekleştiren, uzmanlık eğitimi
almış olan tarafsız ve bağımsız bir
üçüncü kişinin katılımıyla ihtiyari
olarak yürütülen uyuşmazlık
çözüm yöntemini, ifade eder.”
denilmektedir.
Benzer şekilde; “Arabuluculuk
Kanunu Yönetmeliği” Madde
19, (5)’nci fıkrada; “Arabulucu,
sürecin yürütülmesi sırasında,
taraflara hukuki tavsiyelerde
bulunamaz; bir çözüm önerisi ya da
öneriler kataloğu geliştirip, bunu
onlara empoze edemeyeceği gibi
müzakereler sırasında geliştirilen
bir çözüm önerisi üzerinde
anlaşmaya varmaları için de onları
zorlayamaz. Ancak taraflardan
birinin, uyuşmazlığın çözümü
bağlamında, sunmuş olduğu bir
önerinin, arabulucu tarafından,
diğer tarafa iletilmesi ve onun
bu konudaki beyanının alınması
bu kapsamda mütalaa edilemez.”
denilmektedir.
Yine, “Arabuluculuk Kanunu
Yönetmeliği, madde 5’te şöyle
denilmektedir:
Tanımlar
(1) Taraflar, arabulucuya
başvurmak, süreci devam
ettirmek, sonuçlandırmak
veya bu süreçten vazgeçmek
konusunda tamamen serbest
olup, öncelikle uyuşmazlığı
arabuluculuk yoluyla
sonuçlandırma konusunda
anlaşırlar. Taraflar hiçbir
şekilde zorla bu sürecin içine
dâhil edilemeyecekleri gibi
her aşamada uyuşmazlığı
arabuluculuk yoluyla
çözmekten de vazgeçebilirler.
MADDE 2- (b) fıkrasında
“Arabuluculuk: Sistematik
teknikler uygulayarak, görüşmek ve
müzakerelerde bulunmak amacıyla
tarafları bir araya getiren, onların
birbirlerini anlamalarını ve bu
suretle çözümlerini kendilerinin
üretmesini sağlamak için aralarında
(2) Taraflar gerek arabulucuya
başvururken gerekse süreç
boyunca eşit haklara
sahiptirler. Taraflardan biri
arabuluculuk sürecinin dışında
bırakılamayacağı gibi söz
hakkı da diğerlerine göre
kısıtlanamaz.
Arabuluculuk kurumu ancak
tarafların üzerinde serbestçe
tasarruf edebilecekleri iş veya
işlemlerden doğan uyuşmazlıklarda
uygulanır.
Bu nedenle kamu düzenine ilişkin
olan hukuki ilişkilerden kaynaklanan
uyuşmazlıkların çözümünde
arabuluculuk kurumu uygulama alanı
bulamayacaktır.
109
Bütün bu tanım ve kavramlardan
sonra “arabuluculuk” için şunları
söylemek olanaklıdır:
Arabuluculuk; tarafların, yabancılık
unsuru taşıyanlar da dâhil
olmak üzere, üzerinde serbestçe
tasarruf edebilecekleri iş veya
işlemlerden doğan özel hukuk
uyuşmazlıklarında, sistematik
teknikler uygulayarak, görüşmek ve
müzakerelerde bulunmak amacıyla
tarafları bir araya getiren, onların
birbirlerini anlamalarını ve bu
suretle çözümlerini kendilerinin
üretmesini sağlamak için aralarında
iletişim sürecinin kurulmasını
gerçekleştiren, uzmanlık eğitimi
almış olan tarafsız ve bağımsız bir
üçüncü kişinin katılımıyla ve ihtiyari
olarak yürütülen uyuşmazlık çözüm
yöntemini ifade eder.
Arabulucu, sürecin yürütülmesi
sırasında; taraflara hukuki
tavsiyelerde bulunamaz; bir çözüm
önerisi ya da öneriler kataloğu
geliştirip, bunu onlara empoze
edemeyeceği gibi müzakereler
sırasında geliştirilen bir çözüm
önerisi üzerinde anlaşmaya
varmaları için de onları zorlayamaz.
Taraflar; arabulucuya başvurmak,
süreci devam ettirmek,
sonuçlandırmak veya bu süreçten
vazgeçmek konusunda tamamen
serbest olup, öncelikle uyuşmazlığı
arabuluculuk yoluyla sonuçlandırma
konusunda anlaşırlar. Taraflar hiçbir
şekilde zorla bu sürecin içine dâhil
edilemeyecekleri gibi her aşamada
uyuşmazlığı arabuluculuk yoluyla
çözmekten de vazgeçebilirler.
Arabuluculuğa İlişkin Temel
İlkeler:
İradi olma ve eşitlik
MADDE 3- (1) Taraflar, arabulucuya
başvurmak, süreci devam ettirmek,
sonuçlandırmak veya bu süreçten
vazgeçmek konusunda serbesttirler.
O nedenle arabulucunun taraflara
eşit mesafede olması ve onlara eşit
muamelede bulunması esastır.
Gizlilik
MADDE 4- (1) Taraflarca aksi
kararlaştırılmadıkça, arabulucu,
arabuluculuk faaliyeti çerçevesinde
kendisine sunulan veya diğer bir
şekilde elde ettiği bilgi ve belgeler
ile diğer kayıtları gizli tutmakla
yükümlüdür.
(2) Aksi kararlaştırılmadıkça
taraflar da bu konudaki gizliliğe
uymak zorundadırlar.
(2) Taraflar, gerek arabulucuya
başvururken gerekse tüm süreç
boyunca eşit haklara sahiptirler.
Bunlara ilaveten; Arabuluculuk
Kanunu Yönetmeliği’nde şu hususlar
da kaleme alınmıştır.
Arabuluculuk kurumu, tümüyle
tarafların ihtiyarına (isteğine)
bağlı olarak faaliyet gösteren bir
kurumdur.
- Arabuluculuk faaliyeti sırasında
fotoğraf çekilemez, ses ve
görüntü kaydı yapılamaz.
Taraflar hiçbir şekilde zorla bu
sürecin içine dâhil edilemeyecekleri
gibi her aşamada uyuşmazlığı
arabuluculuk yoluyla çözmekten de
vazgeçebilirler.
Taraflardan biri arabuluculuk
sürecinin dışında bırakılamayacağı
gibi söz hakkı da diğerine göre
kısıtlanamaz.
- Gizlilik kuralına aykırı hareket
eden arabulucunun; hukuki ve
cezai sorumluluğu saklı olup,
sicilden silinmesine de karar
verilebilir.
- Gizlilik kuralına uyma
yükümlülüğü, arabulucunun
yanında çalışan kişiler ile denetim
ve gözetiminde ilgili mevzuatı
çerçevesinde staj yapanları da
kapsar.
Aksi kararlaştırılmamışsa, taraflar
ve varsa vekilleri de birinci fıkrada
belirtilen gizlilik kuralına uymakla
yükümlüdür. Aynı şekilde, Bakanlık
ve Kurul görevlileri yönünden de bu
yükümlülük geçerlidir.
Görüldüğü üzere gizlilik ilkesi
büyük önem taşımaktadır. Gizlilik,
tarafların ticari hayatta ve
toplumdaki güvenilirliklerinin ve
saygınlıklarının korunması açısından
önemlidir. Ayrıca müzakere sürecinin
samimi ve karşılıklı güvene dayalı
uygun bir ortamda gerçekleşmesinin
de güvencesidir gizlilik.
110
Beyan veya belgelerin
kullanılamaması
MADDE 5- (1) Taraflar, arabulucu
veya arabuluculuğa katılanlar da
dâhil üçüncü bir kişi, uyuşmazlıkla
ilgili olarak hukuk davası
açıldığında yahut tahkim yoluna
başvurulduğunda, aşağıdaki beyan
veya belgeleri delil olarak ileri
süremez ve bunlar hakkında tanıklık
yapamaz:
a)Taraflarca yapılan arabuluculuk
daveti veya bir tarafın
arabuluculuk faaliyetine katılma
isteği.
b)Uyuşmazlığın arabuluculuk yolu
ile sona erdirilmesi için taraflarca
ileri sürülen görüşler ve teklifler.
c)Arabuluculuk faaliyeti esnasında,
taraflarca ileri sürülen öneriler
veya herhangi bir vakıa veya
iddianın kabulü.
d)Sadece arabuluculuk faaliyeti
dolayısıyla hazırlanan belgeler.
(2) Birinci fıkra hükmü, beyan veya
belgelerin şekline bakılmaksızın
uygulanır.
(3) Birinci fıkrada belirtilen
bilgilerin açıklanması mahkeme,
hakem veya herhangi bir idari
makam tarafından istenemez.
Bu beyan veya belgeler, birinci
fıkrada öngörülenin aksine, delil
olarak sunulmuş olsa dahi hükme
esas alınamaz. Ancak söz konusu
bilgiler bir kanun hükmü tarafından
emredildiği veya arabuluculuk süreci
sonucunda varılan anlaşmanın
uygulanması ve icrası için gerekli
olduğu ölçüde açıklanabilir.
(4) Yukarıdaki fıkralar,
arabuluculuğun konusuyla ilgili olup
olmadığına bakılmaksızın, hukuk
davası ve tahkimde uygulanır.
(5) Birinci fıkrada belirtilen
sınırlamalar saklı kalmak koşuluyla,
hukuk davası ve tahkimde ileri
sürülebilen deliller, sadece
arabuluculukta sunulmaları
sebebiyle kabul edilemeyecek
deliller haline gelmez.
Esasen, yukarıda ifade edilen
hususlar, gizlilik ilkesinin de bir
gereğidir.
Arabulucuların Hak ve
Yükümlülükleri
Unvanın kullanılması
MADDE 6- (1) Sicile kayıtlı olan
arabulucular, arabulucu unvanını
ve bu unvanın sağladığı yetkileri
kullanma hakkına sahiptirler.
(2) Arabulucu, arabuluculuk
faaliyeti sırasında bu unvanını
belirtmek zorundadır.
Ücret ve masrafların istenmesi
MADDE 7- (1) Arabulucu yapmış
olduğu faaliyet karşılığı ücret ve
masrafları isteme hakkına sahiptir.
Arabulucu, ücret ve masraflar için
avans da talep edebilir.
Aksi kararlaştırılmadıkça
arabulucunun ücreti, faaliyetin sona
erdiği tarihte yürürlükte bulunan
Arabulucu Asgari Ücret Tarifesi’ne
göre belirlenir ve ücret ile masraf
taraflarca eşit olarak karşılanır.
Arabulucu, arabuluculuk sürecine
ilişkin olarak belirli kişiler için
aracılık yapma veya belirli kişileri
tavsiye etmenin karşılığı olarak
ücret alamaz. Bu yasağa aykırı
işlemler batıldır.
Taraflarla görüşme ve iletişim
kurulması
MADDE 8- (1) Arabulucu, tarafların
her biri ile ayrı ayrı veya birlikte
görüşebilir ve iletişim kurabilir.
Taraflar bu görüşmelere vekilleri
aracılığıyla da katılabilirler.
Buna ilaveten, Yönetmelikte şu
husus da hüküm altına alınmaktadır:
“Arabulucu, taraflarla görüşülerek
iletişim kurulduğuna, arabuluculuk
faaliyetine başlandığına, bu
faaliyete ilişkin işlem ve eylemlerin
doğru bir biçimde uygulandığına
ve nihayetinde arabuluculuk
faaliyetinin sona erdirildiğine
yönelik fiili durum ve aşamaları
belgelendirir; belge, arabulucu
taraflar veya vekillerince imzalanır.
Taraflar veya vekillerince
imzalanmaz ise sebebi belirtilmek
sureti ile sadece arabulucu
tarafından imzalanır.” denilmektedir.
Kuşkusuz, arabulucu tarafların her
biriyle ayrı ayrı veya her ikisiyle
aynı anda görüşebilme ve iletişim
kurabilme hakkına sahiptir. Esasen
arabulucunun görevi tarafları bir
masa etrafında bir araya getirmek,
onlar arasında bir müzakere ortamı
oluşturmak ve bu ortamı sürekli
ve canlı kılabilmektir. Arabulucu
uyuşmazlığın tarafları ile her an bir
iletişim içinde olmalıdır. Arabulucu,
iki tarafla da aynı anda görüşme
ve iletişim kurma özeni ve çabası
içinde olmalıdır. Bu husus taraflara
eşit mesafede olma ve onlara eşit
davranma yükümlülüğünün de bir
sonucudur.
Ancak arabulucu, taraflardan her
biriyle ayrı ayrı iletişim kurma
ihtiyacı duyuyorsa, bir tarafla
iletişim kurmadan önce bu hususta
diğer tarafı da haberdar etmesi,
tarafsızlığına uygun olacaktır.
Görevin özenle ve tarafsız
biçimde yerine getirilmesi
MADDE 9- (1) Arabulucu görevini
özenle, tarafsız bir biçimde ve
şahsen yerine getirir.
(2) Arabulucu olarak görevlendirilen
kimse, tarafsızlığından şüphe
edilmesini gerektirecek önemli hal
ve şartların varlığı halinde, bu
hususta tarafları bilgilendirmekle
yükümlüdür. Bu açıklamaya rağmen
taraflar, arabulucudan birlikte talep
ederlerse, arabulucu bu görevi
üstlenebilir yahut üstlenmiş olduğu
görevi sürdürebilir.
111
(3) Arabulucu, taraflar arasında
eşitliği gözetmekle yükümlüdür.
(4) Arabulucu, bu sıfatla görev
yaptığı uyuşmazlıkla ilgili olarak
açılan davada, daha sonra
taraflardan birinin avukatı olarak
görev üstlenemez.
(4)’ncü fıkra kapsamı, Yönetmelik ile
daha da genişletilmiş ve aşağıdaki
şekilde kaleme alınmıştır:
“Arabulucu bu sıfatla görev yaptığı
uyuşmazlık ile ilgili olarak açılan
davada, daha sonra, hâkimlik,
hakemlik ve bilirkişilik yapamayacağı
gibi avukat olarak da görev
üstlenemez.” denilmektedir.
Arabulucu, arabuluculuk görevini
özenle ve tarafsız bir biçimde
yerine getirmekle yükümlüdür.
Uyuşmazlık içine düşmüş ve
aralarındaki iletişim kopmuş olan
tarafları, birbirlerini anlamaları ve
aralarında iletişim sürecinin yeniden
kurulmasını gerçekleştirmeyi
sağlamak amacıyla onları bir araya
getirmekle görevli arabulucunun
oldukça hassas ve özenli bir biçimde
davranması zorunludur.
Tarafsızlık ve bağımsızlık,
arabulucunun sahip olması gereken
temel niteliklerdir. Arabulucunun
bağımsızlığı, onun hiç kimseye
tabi olmaksızın, hiç kimseden emir
ve talimat almaksızın hareket
etmesidir. Tarafsızlığı ise, onun
taraflardan her ikisine de aynı
mesafede olması ve onlara eşit
davranabilmesidir.
Reklam yasağı
MADDE 10- (1) Arabulucuların
iş elde etmek için reklam
sayılabilecek her türlü teşebbüs
ve harekette bulunmaları ve
özellikle tabelalarında ve basılı
kâğıtlarında arabulucu, avukat ve
akademik unvanlarından başka sıfat
kullanmaları yasaktır.
Tarafların aydınlatılması
MADDE 11- (1) Arabulucu,
arabuluculuk faaliyetinin başında,
tarafları arabuluculuğun esasları,
süreci ve sonuçları hakkında
gerektiği gibi aydınlatmakla
yükümlüdür.
Bunlara ilaveten, Yönetmelik’te
aşağıdaki hususlar da yer
almaktadır:
- Arabulucu, bu yükümlülüğü yerine
getirirken tarafsızlığı hakkında
şüpheye yol açacak tutum ve
davranışlardan kaçınır.
- Arabulucu, tarafları arabuluculuk
yoluyla çözümlenen hukuki
uyuşmazlıklar ve arabuluculuk
faaliyeti sonucunda tarafların
anlaşmaya varması durumunda
düzenlenecek olan ve
mahkemesince şerh verilmesi
ile birlikte ilam niteliğinde
belge halini kazanan, anlaşma
belgesinin nitelik ve hukuki
sonuçları hakkında özellikle
bilgilendirir.
Arabulucuya başvuru
MADDE 13- (1) Taraflar dava
açılmadan önce veya davanın
görülmesi sırasında arabulucuya
başvurma konusunda anlaşabilirler.
Mahkeme de tarafları arabulucuya
başvurma konusunda aydınlatıp,
teşvik edebilir.
(2) Aksi kararlaştırılmadıkça
taraflardan birinin arabulucuya
başvuru teklifine otuz gün içinde
olumlu cevap verilmez ise bu teklif
reddedilmiş sayılır.
Bunlara ilaveten, yönetmelikte
maddenin (1)’inci fıkrası
genişletilerek aşağıdaki ifade yer
almıştır:
“Mahkeme de tarafları
arabulucuya başvurmak
konusunda; arabuluculuğun
esasları, süreci ve hukuki
sonuçları hakkında aydınlatıp,
arabuluculuk yoluyla uyuşmazlığın
çözülmesinin sosyal, ekonomik
ve psikolojik açıdan faydalarının
olabileceğini hatırlatarak onları
teşvik edebilir.” denilmektedir.
Bu, gerçekten çok ciddi bir
husustur ve tartışmaya açıktır.
Nitekim madde gerekçesinde
de “Taraflar, dava açmadan
önce veya dava açtıktan sonra
anlaşarak doğrudan kendileri bu
yola başvurabilirler. Bunun için iki
tarafın anlaşmış olmaları gerekli ve
yeterlidir. Ayrıca bir dava açıldıktan
sonra mahkeme de tarafları
arabulucuya başvurmak konusunda
112
aydınlatıp, teşvik edebilir. Bir
davanın başında veya yargılamanın
ilerleyen aşamalarında, taraflar
arasındaki uyuşmazlık konuları
iyice belirlendikten sonra özellikle
tarafların çok az konuda uyuşmazlık
içinde oldukları ya da belirli bir
anlaşma zemini bulunduğu tespit
edilirse, mahkemenin tarafları bu
yola teşviki yararlı olacaktır.
Hâkimlerin, uygulamanın değişik
aşamalarında, uzlaşabilecekleri
kanaatine varmaları halinde
taraflara bu şansı vermeleri
ve teşvik etmeleri doğrudur.”
denilmektedir.
Esasen mahkemelerin görevinin
haklıyı haksızdan ayırmak olduğu
ve Anayasa’nın 9. maddesinin,
“Yargı yetkisi, Türk Milleti adına
bağımsız mahkemelerce kullanılır”
hükmünün yukarıdaki madde hükmü
ve gerekçesi ile çelişki oluşturduğu
bir gerçektir.
Hâkimin, yargılamanın herhangi
bir aşamasında, “aranızdaki
uyuşmazlığı kendi aranızda
çözmeniz daha iyi olur”
anlamına gelebilecek ve tarafları
arabuluculuğa teşvik etmek
şeklinde bir yaklaşım sergilemesinin,
”mahkemeden size fayda yok”
ya da “ben bu uyuşmazlığı
çözemiyorum” anlamına gelmediğini
iddia etmek olanaklı mı? Bu hususun
da hukukun temel ilkelerinden olan
“Hâkim görevini yapmaktan imtina
edemez” ilkesi ile de bağdaştığı
söylenemez. Kaldı ki hukukumuzda
yer alan “hâkimin tarafları sulha
davet etmesi” işlevine işlerlik
kazandırılması öncelikli husus
olması gerekirken, mahkemelerimizi
arabuluculuk kurumuna, aracılık
etmeye zorlamanın hukuk mantığı
ve felsefesi ile izahı olanaklı
değildir.
Son olarak arabuluculuk eğitimine
değinmek istiyorum.
Arabuluculuk eğitimi
MADDE 22- (1) Arabuluculuk
eğitimi, hukuk fakültesinin
tamamlanmasından sonra
alınan, arabuluculuk faaliyetinin
yürütülmesiyle ilgili temel bilgileri,
iletişim teknikleri, müzakere ve
uyuşmazlık çözüm yöntemleri ve
davranış psikolojisi ile yönetmelikte
gösterilecek olan diğer teorik ve
pratik bilgileri içeren eğitimi ifade
eder.
Yönetmelik’te;
Eğitim kuruluşlarına izin verilmesi
başlıklı maddede; izin için yazılı
olarak yapılan başvuruların sadece
- aile hukuku uyuşmazlıkları,
- ticari uyuşmazlıklar ve
- işçi-işveren uyuşmazlıkları gibi
belirli alanlarda arabuluculuk
eğitimi verilmesine yönelik
olabileceği belirtilmektedir.
Arabulucular siciline kayıt olma
şartları arasında:
- Mesleğinde en az beş yıllık kıdeme
sahip hukuk fakültesi mezunu olma
koşulu göze çarpmaktadır.
Arabuluculuk eğitimi üniversitelerin
hukuk fakülteleri, Türkiye Barolar
Birliği veya Türkiye Adalet
Akademisi tarafından verilecektir.
Sonuç:
22 Haziran 2013 tarihinde tüm
maddeleri ile yürürlükte olacak
olan; “Arabuluculuk Yasası”nın,
TBMM’ye sunulan Genel
Gerekçesi’nde ifade edildiği gibi:
“Adalete erişim, Anayasamızın
36’ncı ve Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi’nin 6’ncı maddesinde
güvence altına alınan temel bir
haktır. Alternatif uyuşmazlık
çözümleri ile taraflar uzlaşma
sürecine dâhil olmakta ve kendi
iradeleriyle anlaşarak sonuca
ulaşmaktadırlar. Alternatif
uyuşmazlık çözümü bu yönüyle
devletin, yargı yetkisi dışında
uyuşmazlıkların çözümü konusunda
kişilere sunduğu bir imkândır.
Tarafların kendi aralarındaki
uyuşmazlıkları her zaman anlaşarak
ve üçüncü kişilerin aracılığından
faydalanarak çözümleyebilecekleri
düşünülebilirse de; bu alanda da
devletin düzenleme yapması bir
gerekliliktir.”
“Uyuşmazlıkların arabuluculuk
yoluyla çözümü ancak zaman
içinde genel kabul gören bir
alternatif uyuşmazlık çözümü hâline
gelebilecektir. Bu sebeple öncelikle
uyuşmazlıkların arabuluculuk
yöntemiyle çözüm yolunun topluma
tanıtılması ve olumlu yönlerinin
anlatılması gerekecektir. Bunun,
Adalet Bakanlığı içinde kurulacak
Daire Başkanlığı tarafından yerine
getirilmesi doğru bulunmuştur.
Başkanlığın, uluslararası alanda
toplantılar yapması, uygulamayı
izlemesi, gerekli yasal değişiklikleri
önermesi, anket ve istatistik
çalışması yapması bu açıdan son
derece önemlidir.” şeklindeki
değerlendirme mi uygulamada
karşılık bulacak, yoksa ilgili
yasanın yasalaşması sürecinde
“karşı oy yazısında” ifade edilen
“Bölgeler arası farklılıklar, geri
sosyal dokularda feodal örf ve
adetlerin uygulama alanı bulması
gibi özellikler nedeniyle, böyle
bir uygulama ayrıca farklı hukuk
yapılarının bölgelere göre de farklı
dağılım alanlarına sahip olabileceği
ve üniter yapının buradan da darbe
yiyebileceği dikkate alınmamıştır.
Uygulama özellikle kadınların
medeni hakları aleyhine yeni
tahribatları/gerilemeleri gündeme
getirip, pekiştirebilecektir. Medeni
hukuk dışı fiili uygulamalara
bir anlamda meşruiyet
kazandırabilecek, kadını ikinci
sınıf bir statüye daha fazla
itebilecektir.”
yolundaki kaygılarla mı uygulamada
karşılaşılacak?
Bunu zaman içerisinde hep birlikte
göreceğiz.
113
İGY'DEN
Genç yöneticilerin Umman
çıkartması
İNTES Genç Yöneticiler Grubu Umman pazarını
yerinde inceledi.
Türkiye İnşaat Sanayicileri İşveren
olarak belirlenen ülkelere, teknik
Ekonomi Bakanlığı Müsteşar
Sendikası Genç Yöneticiler
heyet ziyaretleri düzenleyen İNTES
Yardımcısı Bülent Uğur Ecevit
Grubu’nun hedef ülke ziyaretleri
kararlılıkla devam ediyor. Ekonomi
Bakanlığı tarafından hedef pazar
Genç Yöneticiler Grubu, 2013 yılının
ilk ziyaretini Umman’a yaptı.
başkanlığında 5-9 Mayıs 2013
tarihleri arasında Umman
Sultanlığı’na yapılan ziyaret
sırasında hedef ülkenin yatırımcı
bakanlık ve kurumlarının yetkilileri
ile çok yönlü ve kapsamlı
görüşmeler gerçekleştirildi.
Seyahate Müsteşar Yardımcısı
Ecevit’in yanı sıra, Serbest Bölgeler
Yurtdışı Yatırım ve Hizmetler
Genel Müdürlüğü Daire Başkanı
Çağrı Köseyener, Şube Müdürü Nil
Gökçe ve Uzman Yardımcısı Murat
Yağış, İNTES Genç Yöneticiler
114
Dönem Başkanı Asude Öztürk
Camadan, İGY Başkan Yardımcısı
Emrah Yaykıran ve İGY üyesi Mert
Yıldızhan ile İNTES temsilcileri
katıldı.
Ekonomi Bakanlığı tarafından
düzenlenen ve Muskat Ticaret
Müşavirliği’nce organize edilen
program çerçevesinde “Umman
Teknik Müteahhitlik Heyeti”,
yatırımcı kurum ve kuruluş
yetkililerinden ihaleye çıkacak
projelerle ilgili detaylı bilgi aldı.
Heyet, Umman Ulaştırma ve
Haberleşme Bakanlığı, Bölgesel
Belediyeler ve Su Kaynakları
Bakanlığı, Elektrik ve Su Kamu
“İNTES Genç
Yöneticiler Grubu’nun
hedef ülke ziyaretleri
devam ediyor.”
Sektör 40-50 yılını garanti altına
alıyor
Ekonomi Bakanlığı Müsteşar
Yardımcısı Bülent Uğur Ecevit,
toplantıda yaptığı konuşmada dost
Kurumu, Umman Ticaret ve Sanayi
da katıldığı toplantıya, İNTES Genç
Odası, Al Batinah Ticaret ve
Yöneticiler Dönem Başkanı Asude
ziyareti değerlendirdi. Ziyaretin
Sanayi Odası, Sohar Limanı ve
Öztürk Camadan ev sahipliği yaptı.
çok verimli geçtiğini ve ileriye
Serbest Bölgesi ile ENKA ve TAV
şantiyelerini ziyaret etti.
Genç Yöneticiler, hedef pazar
ülkelere teknik ziyaretler
kapsamında geçen yıl da Hindistan
ve Polonya’yı ziyaret ederek,
yatırımcı kuruluşların yetkilileri
ile görüşmüş ve projeleriyle ilgili
ayrıntılı bilgi almışlardı.
Toplantıda Umman ile ilgili
hazırlanan bilgi notunun sunumunu
ve kardeş ülke Umman’a yapılan
dönük güçlü bağlantılar yapıldığını
vurgulayan Ecevit, Türk inşaat
sektörünün her geçen gün daha
yapan İGY Dönem Başkan Yardımcısı
büyük projelere imza attığını
Emrah Yaykıran, ziyaret sırasında
anlattı.
Umman’daki yatırımcı kuruluşların
yetkilileriyle gerçekleştirdikleri
İnşaat sektörünün Türkiye
ekonomisinin lokomotifi olduğunu
görüşmeler ve ülkedeki yeni
hatırlatan Bülent Uğur Ecevit,
projeler hakkında bilgi verdi.
Türk inşaat sektörünün yurt dışı
Değerlendirme Toplantısı
Umman Sultanlığı’na yapılan ziyaret
sonrasında İNTES Genç Yöneticiler
Grubu tarafından hazırlanan bilgi
notu 29 Mayıs Çarşamba günü
Ankara’da Houston Otel’de yapılan
toplantıda Ekonomi Bakanlığı
yetkilileri ve İNTES Yönetim Kurulu
üyelerine sunuldu.
Ekonomi Bakanlığı Müsteşar
Yardımcısı Bülent Uğur Ecevit ile
İNTES Başkanı M. Şükrü Koçoğlu’nun
115
müteahhitlik hizmetlerindeki 100
dikkat çeken Ecevit, genç
ülkede 26,7 milyar dolara ulaşan
yöneticilerin hedef pazara
başarısının dünya tarafından da
yaptıkları bu ziyaretlerle Türk
dikkatle izlendiğini söyledi.
müteahhitlik sektörünün yurt
Sektörün genç kuşak temsilcilerinin
dışında 40-50 yılını garantiye
çalışkan ve çok azimli olduğuna
aldığını kaydetti.
“Ekonomi Bakanlığı’nın
desteğiyle hedef pazar
ülkelere teknik heyet
ziyaretleri düzenleyen,
İNTES Genç Yöneticiler
Grubu, 2013 yılının
ilk ziyaretini Umman’a
yaptı.”
Türk müteahhitlerinin yurt
dışında özellikle su kaynaklarının
kullanılması projelerini başarıyla
tamamladığına işaret eden Ecevit,
“Müteahhitlerimizin bu tecrübelerini
Umman’da gerçekleştirilecek
projelere de rahatlıkla
aktarabileceğine inanıyorum.
Türk firmaları daha önce de bu
ülkede sulama, liman ve havalimanı
gibi büyük projelere imza attı.
Umman’da önümüzdeki dönemde
birçok proje ihaleye çıkarılacak. Bu
projelerde de firmalarımızın önemli
rol alacağını düşünüyorum.” dedi.
116
Toplantıda konuşan İNTES Yönetim
Kurulu Başkanı M. Şükrü Koçoğlu
da Genç Yöneticilerin yaptıkları
çalışmaları ve hedef ülkelere
yaptıkları ziyaretleri gururla
izlediklerini ifade etti.
Türk müteahhitlerinin yaptıkları
kaliteli işler ve üstlendikleri
projelerle dünya liderliğine
oynadığını belirten Şükrü Koçoğlu,
Umman gibi hedef ülkelerde
Türk müteahhitlik firmalarının
katma değer ve istihdam yaratan
projelerde yer alması gerektiğini
kaydetti.
Yurt dışında iş yapan Türk
firmalarının iş almak için
birbirleriyle kıyasıya rekabete
girmesini eleştiren Koçoğlu, yurt
içindeki rekabetin yurt dışına
taşınmasının yanlış olduğunu,
bu nedenle kâr oranlarının çok
düştüğünü dile getirdi.
Umman Türk müteahhitlerini
bekliyor
Umman’daki yatırımcı kuruluşların
duyulan bir diğer önemli alan da
yetkilileri, ülkede demir yolu
sağlık sektörü.
alanında gerçekleştirilecek büyük
projelere Türk müteahhitlerini
beklediklerini aktararak, bu
Ziyaretler sırasında yapılan
görüşmelerde ayrıca Türk iş
konularda Türk ve Umman Ticaret
adamları heyetlerinin bölgeye
odalarının dirsek temasında
ziyaretlerini arttırarak iş birliği
bulunmasını istiyorlar. Yetkililerden
olanaklarının geliştirilmesi dilekleri
alınan bilgiye göre; yatırıma ihtiyaç
ifade edildi.
Umman Sultanlığı’na yapılan teknik
ziyaret sonrasında İNTES Genç
Yöneticiler Grubu tarafından
hazırlanan rapora göre, Ummanlı
yetkililer Türk müteahhitlik
firmalarını ülkenin büyük yatırım
projelerini üstlenmek üzere
ülkelerine bekliyor.
Yetkililerle yapılan görüşmelerden
çıkan sonuca göre; Türk firmalarının
özellikle su projelerinde deneyimli
ve son teknolojileri kullanarak
başarılı işler gerçekleştirdikleri
biliniyor ve özellikle Umman’ın
su kaynaklarının geliştirilmesi
açısından Türkiye’nin tecrübesinden
yararlanılması hedefleniyor.
117
İGY'DEN
İNTES ve İgy üyeleri şantiye
öncesi stres attı
İNTES Genç Yöneticiler Grubu (İGY) tarafından hafta sonu Ankara Atlı Spor Kulübü’nde düzenlenen ‘Şantiyeye
Dönüyoruz’ etkinliğinde bir araya gelen inşaat sektörü yoğun sezon öncesinde stres attı.
Türkiye İnşaat Sanayicileri İşveren
Sendikası (İNTES) bünyesinde
faaliyet gösteren İNTES Genç
Yöneticiler Grubu (İGY), inşaat
sezonu öncesinde düzenlediği
‘Şantiyeye Dönüyoruz’ etkinliğinde
sektör temsilcilerini iş stresinden
uzak bir ortamda buluşturdu.
İNTES Genç Yöneticiler Grubu (İGY)
Başkanı Asude Öztürk Camadan’ın
ev sahipliğini yaptığı etkinliğe,
Türkiye İnşaat Sanayicileri İşveren
Sendikası (İNTES) Başkanı M.
Şükrü Koçoğlu, İNTES üyelerinden
İsmail Çelik İnşaat A.Ş. Yönetim
Kurulu Başkanı İsmail Çelik, Göçay
İnşaat A. Ş Yönetim Kurulu Başkanı
Erdal Eren, İNTES üyesi firmaların
yöneticileri ile İGY Yöneticileri ve
üyeleri aileleriyle birlikte katıldı.
118
Ankara Genç İşadamları Derneği
ve Yönetişim Derneği Başkanı
(ANGİAD), Türkiye Genç İşadamları
Nezih Allıoğlu da Ankara Atlı
Derneği (TÜGİAD) Ankara
Spor Kulübü’nde gerçekleştirilen
Şubesi üyeleri ile Genç Girişim
etkinliğin önemli misafirleriydi. İGY
Başkanı Asude Öztürk Camadan,
Başkan Vekili Burak Çelik, geçen
dönem Başkanı Mehmet Göçen ve
İGY Üyeleri, Çiğdem Kurt, Didem
Kurt, Erdem Kurt, Ebru Çelik Ceylan,
Kemal Ceylan, Leyla Nasıroğlu,
Murat Güleç misafirleriyle yakından
ilgilendiler.
“Geçen yılı yüzde 1’in altında
amaçladıklarını belirterek şunları
büyüme ile kapatan sektörümüz
söyledi:
Yaklaşık 100 davetlinin katıldığı
etkinlikte, inşaat sanayicileri,
şantiyelere çıkmadan önce
aileleriyle birlikte barbekü başında,
doğayla iç içe, samimi bir ortamda
keyifli bir gün geçirdi.
bu yılın ilk üç ayında nefes aldı.
İNTES Başkanı Şükrü Koçoğlu,
‘Şantiyelere Dönüyoruz’ etkinliği ile
şantiyelere gitmeden önce enerji
topladıklarını vurgulayarak, “Yaz
sezonu inşaat sektörünün en canlı,
en hareketli dönemi. Bizi uzun ve
yorucu bir dönem bekliyor. Genç
yöneticilerimiz doğa ile iç içe bir
ortamda bizleri bir araya getirerek
keyifli bir etkinliğe imza attılar.
Hepsini kutluyorum ve teşekkür
ediyorum” dedi.
oranla daha iyi geçeceğinin sinyalini
İlk çeyrekte inşaat sektöründeki
büyüme beklentilerin üzerinde. İlk
çeyreğin şantiyelerin kapalı olduğu
bir dönem olduğu dikkate alınırsa,
bu sonuçlar 2013 yılının geçen yıla
veriyor. Dolayısıyla zor ve yorucu
bir inşaat dönemi bizi bekliyor”
diye konuştu.
“İnşaat sezonu açıldı. Herkes tatile
giderken biz şantiyelere gidiyoruz.
Ailelerinizle tatil yapma fırsatımız
olmuyor. Bu nedenle sezon
öncesinde şantiyelere dağılmadan
camiamızın temsilcilerini bir araya
getirerek hoşça vakit geçirme ve
kaynaşma fırsatı buluyoruz. Yoğun
iş dönemi öncesinde ailelerimizle
birlikte iş stresinden uzakta
Camadan, bu yıl ikincisi düzenlenen
doğayla iç içe, samimi bir ortamda
‘Şantiyeye Dönüyoruz’ etkinliğini
buluşarak şantiyelere gitmeden
geleneksel hale getirilmesini
stres atıyoruz.”
İGY Başkanı Asude Öztürk
Camadan: Zor ve yorucu bir sezon
bizi bekliyor
İGY Başkanı ve Haselsan İnşaat
Ticaret A.Ş. Yönetim Kurulu Üyesi
Asude Öztürk Camadan de inşaat
sektörünün bu sezon zorlu ve
yorucu olacağını kaydetti. Yılın
ilk çeyreğinde inşaat sektörünün
beklentilerin çok üzerinde yüzde
5,9 büyüdüğünü hatırlatan İGY
Başkanı Asude Öztürk Camadan,
119
KÜLTÜR/Sanat
Türk sanatında bir ekol:
Ahmet YEŞİL
Ahmet Yeşil, sanat dünyasının önemli isimleri olan İlhan
Çevik, Nuri Abaç ve Ernur Tüzün gibi hocalardan eğitim
almış. Sürekli okuyan, derin düşünen, durmadan çalışan,
dahası sanatı bir yaşam biçimi olarak seçen Yeşil, halatın
kıvrımlarıyla farklı bir tarzda, özgün eserler üretmeye
başlamış. Onun eserlerinde halatın ritmi yaşamı sergiliyor.
Öyle ki ülkemizde açtığı sayısız serginin yanında dışında
yurt dışından da çok önemli etkinliklerden kendisine
davet gelmiş. Amerika’dan, Kanada’ya; Avrupa’nın hemen
tüm kentlerinde açtığı sergiler ile bir Türk sanatçı olarak
ülkemizi temsil etmiş. Bu başarılar da kendisine haklı
olarak sayısız ödül getirmiş. Ahmet Yeşil işte bu özgün
sanatını İnşaat Sanayi okurları ile paylaştı.
Bir yaşam biçimi olarak seçtiğiniz
Fakültesi’ne gidemedim. Tabii
Halatlardan sanat eserleri
resme başlama öykünüzü
burada bitmedi sanat eğitimim.
üretmeye nasıl başladınız? Sizi bu
anlatabilir misiniz?
Ankara’da Gazi Eğitim Fakültesi'nin
tarzda eserler üretmeye teşvik
hocaları ile atölyede ilk akademik
eden biri oldu mu? Bu döneme
eğitimim başladı. İlhan Çevik,
kadar geçen sürede nasıl resimler
Nuri Abaç ve Ernur Tüzün
üzerinde çalışıyordunuz?
İlkokula başlamadan önce üst kat
komşumuz İstanbul’dan Mersin’e
gelen bir ressamdı. Beni yanına
alırdı. Birlikte galeriye, atölyesine
giderdik. Resim sanatı ile ilk
buluşmam böyle oldu.
Ortaokul sıralarında da resim
öğretmenimin benimle yakından
ilgilenmesi sayesinde resme ve
sanata daha çok ilgi duymaya
başladım. Aslında okul yıllarında
idealim tıp okumaktı. Hatta
futbola büyük bir ilgim vardı.
Fen lisesine gitmek istiyordum.
Resim öğretmenimiz aynı zamanda
müdürümüzdü. Fen lisesi sınavları
için başvuru formunu vermedi
hocalarımın atölye eğitimiyle
devam etti eğitim sürecim. Sonuçta
resim öğretmenimin öngörüleri
doğrultusunda “resim ve sanat”
yaşam biçimim oldu.
Her sanatçı, kendi sanat
serüveninde özgün bir tarz
arar. Araştırmaları, denemeleri,
çalışmaları sürecinde yakaladığı ne
ise onun üzerinde yoğunlaşarak
kendi sanat serüveninin özgün
kimliğini oluşturur. Bu teknik,
malzeme gibi biçimlerde de olabilir;
ki bunun arkasında da semantik
gelir. Her resmin bir alt metni
vardır elbette.
Sanatınızın özgün kimliğini
okuyucularımız ile paylaşabilir
misiniz?
bana çünkü ısrarla güzel sanatlar
Halatın nesnel kimliği üzerinden
eğitimi almamı istiyordu. Ancak
sanatsal objeye dönüşen ipin/
okul sonrası bir rahatsızlık
halatın ritmi yaşamın ritmiyle
geçirdim ve Güzel Sanatlar
beraber yarattığı kosmos plastik
120
bir dile dönüşürken, sanatıma da
da zor olsa gerek. Farklı bir tarzda
özgün bir kimlik kazandırıyor. Bunun
sanat eseri üretmenin zorlukları
öncesinde sanat yaşamımda üç ana
var mı? Hayalinizdeki resimleri
dönem var.
ortaya koymada çalıştığınız tarz sizi
İlk çalışmamı 1981 yılında yaptım.
kısıtlıyor mu?
Halatlar o dönemlerin içinde zaman
Hayır, başladığım her çalışma bir diğer
zaman vardı. 1990 yılıyla beraber
çalışmayı tetikliyor. Burada sanatçının
çalışmalarımda sadece halat/ip unsuru
yaratıcı gücü devreye giriyor.
bütünüyle sanat objesine dönüşerek
tuvalde yer almaya başladı.
Öylesine farklı çalışmalar
üretiyorsunuz ki. Dünyada sizin
Resminiz plastik bir kavrayışa daha
tarzınızda çalışma yapan farklı
yakın desek, doğru mu söyleriz?
ressamlar var mıdır?
Özellikle son dönemde daha minimal
Bildiğim kadarıyla yok. Sanat tarihçi ve
bir anlayışla çalışıyorum. Bu süreçte,
eleştirmenlerinin de söylediği bu tarz,
bütünüyle plastik bir dil içinden
kendi ekolünü yaratma oluyor bir nevi.
üretiyorum. Dış dünyanın resmime
sızması, bu plastik dille durduruldu.
Çok çalıştığınızı, sanatı yaşam
biçimine dönüştürdüğünüzü
Halatlar ile resimler üretmek
biliyoruz. Sanat yaşamınızdaki
oldukça ilgi çekici. Ama bir o kadar
ilkenizi bize nasıl aktarabilirsiniz?
Otuz yılı aşkın sanat yaşamımda
disiplinimden, çalışma tempomdan,
ilkelerimden ödün vermeden, eğilip
bükülmeden ürettim. Sanatı, yaşam
Bütün eserlerinizin özel
düşünmedim. Çünkü yirmi dört
saatimin on sekiz, yirmi saati
biçimi olarak seçtim. Beni en çok
çalışmak ve araştırmakla geçer.
mutlu ve onurlu hissettiren de
Sürekli konsantre halinde çalışır,
budur.
düşünür, okurum. Günlük uykum
Sanatçılar bir ülkenin önemli
marka değeridir. Türkiye’de
bugüne kadar çok büyük
sanatçılar yetişti. Sanatçıların
üç saati geçmez. Günde beş-altı
gazete, aylık en az sekiz-on dergi
atölyeme girer. Kütüphanemde
beş bine yakın sanat ağırlıklı
olduğundan hiç şüphe yok. Ancak
vazgeçemediğiniz ve siz de anısı
olan bir eseriniz var mıdır? Var
ise hikâyesini bizimle paylaşabilir
misiniz?
Özel hissetmediğim hiçbir çalışmaya
imzamı atmam. En sevdiğim
çalışmam da henüz yapmadığım,
yapmaya çalıştığım bir sonrakidir.
bir ülkenin bilinirliliği
kitaba sahibim. Vazgeçilmezim de
Yurt dışında da ülkemizi
konusundaki rolüne ilişkin
kitaplarımdır.
temsil etmektesiniz. Yurt dışı
değerlendirmelerinizi öğrenebilir
miyiz?
Sanatçılar bu ülkede her zaman
çağdaş, özgür ve özgün kimlikleri ile
ülkemizin kültür ve sanat yaşamına
kattıkları değerler açısından çok
büyük bedeller ödeyerek görevlerini
yaptılar, yapıyorlar. Ama aynı
duyarlılık ve evrensel sanat ve
kültür politikaları olmadan sanat ve
kültür adına yönetenler ne yapıyor?
Bunun sorulması, sorgulanması ve
irdelenmesi gerekir.
Sizi resim yapmaya motive eden
unsurlar var mıdır? Atölyenizin
vazgeçilmez eşyaları nelerdir?
Beni motive eden şeyler olarak
122
çalışmalarınızı ve sergilerinizi
turizmi ile Türkiye’deki kültür
anlatabilir misiniz?
turizmini karşılaştırdığınızda ne
tür farklılıklar gözlemliyorsunuz?
Evet; önümüzdeki sezon yurt
dışında üç müzede çok yoğun bir
Çok büyük farklılıklar var. En
sergi programım var. Bunun ilk
önemlisi bir kültür sanat politikaları
ayağı 22 Haziran’daki Gürcistan
var. Çok büyük yatırımlar yapmışlar.
Ulusal Müzesi’nde gerçekleşecek
olan sergi. 22 Haziran’da önemli
bir sergim olacak. Aralık ayında
yine Paris’te Louvre Müzesi’nde
1890’dan bu yana yapılan salon
sergisine katılacağım. Ayrıca
Almanya’da Ludwing Müzesi’nin,
A Salonu’nda büyük bir kişisel
sergim olacak. Yurt içi sergilerim
de bu sezonun Mart, Nisan ve
Mayıs aylarında İstanbul, İzmir ve
Ankara’da açıldı.
Müzeler, mahalle marketleri gibi.
Yaşamın her alanında kültür ve
sanat birikimlerini sergiledikleri
yani topluma açtıkları yüzlerce
müzeleri var. Bir toplumun, ülkenin
gelişmişlik düzeyi sadece ekonomik
göstergelerinin yüksek oluşuyla
değildir. Sanat ve kültür birikimleri
muhafazakârlığım yok. Resim, hangi
duygu ve düşünceyi ifade edecekse,
Eserlerinizde en çok hangi
renkler göze çarpar? Siz renkleri
kelimelerle tanımlarsanız hangi
ifadeleri kullanmak isterdiniz?
paletimi o renge açarım. Akdeniz
Akdeniz’in yarı tropikal ikliminde
güneş ışığının altında renkler öyle
ışıklı parlak görülüyor ki. E bende
bir Akdeniz çocuğu olduğumdan
(tabii bu bir espri!) hiçbir renk
Dergimizin bu sayısının konusu
insanı oluşum belki de resimlerimde
mavi ve turkuazı öne çıkarmama
neden oluyor.
"Kültür Turizmi". Bir sanatçı
olarak sizin de görüşlerinizi
öğrenmek istiyoruz. Batıda görüp
gezdiğiniz yerlerdeki kültür
de çok önemli bir göstergedir.
Kültür ve sanat birikimi olan
toplumlar çağdaş gelişmiş
toplumlar arasında saygınlık
kazanıyorlar. Ülkemizde bu konuda
özel girişimcilerin, iş adamlarının,
bazı sanatçı hocalarımızın
sanatlarından kazandıkları
birikimleri ile kurdukları müzeler,
sanata yaptıkları yatırımlarla bu
sürece katılmaya çalışıyoruz. Hâlâ
sanat yatırımlarını destekleyen
sponsorlukları teşvik edecek
çağdaş bir sistemimiz yok. Örneğin
Mustafa Ayaz hocamızın Ankara’ya
kazandırdığı bir müze var. Müze,
kendisinin olağanüstü gayreti
ve birikimlerini yönlendirmesi ile
ayakta duruyor. Bu konu tek başına
bir panel, makale konusu. Birkaç
satırda yanıt vermek doğru değil.
Çok derinlere inmek gerekiyor.
Okuyucularımızla paylaştığınız
değerli görüşleriniz için teşekkür
ederiz.
Ben de camianız ile tanışmaktan
memnun oldum.
123
ETKİNLİK
İş Sağlığı ve Güvenliği’nde Görsel
Bilinçlendirme
“İŞ VE İNŞAAT GÜVENLİĞİ” Temalı Uluslararası Fotoğraf ve Afiş Tasarımı
Yarışmalar
İş sağlığı ve güvenliği alanında
İngiltere) ve TAV Holding
görseller iş güvenliği eğitimleri
2011 yılında karikatür ve 2012
proje ortağı olarak destek
için sektörün kullanımına
yılında kısa film yarışması
vermektedir. Projenin amacı,
sunulacak.
düzenleyen Anadolu Üniversitesi
inşaat sektöründe dikkatsizlikler
İnşaat Mühendisliği Bölümü bu
nedeniyle meydana gelen kazaları
yıl fotoğraf ve afiş tasarımı
görsel hafızayı güçlendirerek
yarışmaları ile sektörü bir araya
azaltmaktır. Anadolu Üniversitesi
getiriyor. Avrupa Birliği Leonardo
İnşaat Mühendisliği Bölümü
da Vinci Yenilik Transferi
inşaat kazalarını azaltmak
programı İnşaat Sektöründe İş
Kazalarını Önlemek-İş Sağlığı
ve Güvenliğinde Animasyonlu
Öğrenme projesi kapsamında
bir “iş ve inşaat güvenliği”
temalı fotoğraf ve afiş tasarımı
yarışmaları düzenlenecektir.
İNTES, proje ortağı olarak bu
projeye destek vermektedir.
Koordinatörlüğünü Anadolu
Üniversitesi Mühendislik
Fakültesi İnşaat Mühendisliği
Bölümü öğretim üyelerinden
Doç. Dr. Gökhan Arslan ve
amacıyla İNTES’in de destek
verdiği İnşaat Projelerinde
Kaza Önleme Sistemi:
Şantiyelerde Kör Noktaları
Deşifreleme Modeli başlıklı
yeni bir projenin çalışmalarına
başlamıştır. Doç. Dr. Gökhan
Arslan ve Yrd. Doç. Dr. Serkan
Kıvrak’ın koordinatörlüğünde
yürütülecek projede şantiyelerde
kör noktalardan kaynaklanan
kazaların engellenmesi
amaçlanmaktadır.
Yrd. Doç. Dr. Serkan Kıvrak’ın
22 Ekim 2013 tarihinde
yaptığı projede İNTES’in
düzenlenecek fotoğraf ve afiş
yanı sıra Varşova Teknoloji
tasarımı yarışmalarına tüm
Üniversitesi (Polonya), Minho
dünyadan geniş yelpazede bir
Üniversitesi (Portekiz), Erbil
katılım bekleniyor. Festival için
Müşavirlik Mühendislik, Polonya
7 Ekim 2013 son başvuru tarihi
Yapı Yöneticileri Birliği,
olacak. Festivale katılan tüm
Yapı Kurumları Birliği (CIOB-
film, belgesel, animasyonlar ile
124
Yürütülen projeler ile Türk
inşaat sektöründeki kazaları
azaltmak, ölümlü iş kazalarını
sıfıra yaklaştırmak, ağır
yaralanmaları azaltmak ve diğer
kazaların hafif atlatılmasını
sağlamak hedefleniyor. Yürütülen
tüm etkinliklerin amacı,
geleneksel eğitim modeline
yeni, çağdaş modeller ekleyerek
bu konuda istenen hedeflere
ulaşılmasıdır.
Projeye ilişkin ayrıntılı bilgiler
için;
Doç. Dr. Gökhan ARSLAN,
Anadolu Üniversitesi, İnşaat
Mühendisliği Bölümü,Eskişehir,
E-posta: [email protected]
Yard. Doç. Dr. Serkan KIVRAK,
Anadolu Üniversitesi, İnşaat
Mühendisliği Bölümü, Eskişehir,
E-posta: serkankivrak@anadolu.
edu.tr
Web: www.css.anadolu.edu.tr
125
haberler
İnşaat Sektörü Türkiye Tünelcilik
Semineri'nde Buluştu
Son dönemde yaptığı tünellerle
çizildiği Seminer’de ortak mesaj,
M. Şükrü Koçoğlu, tünellerin
dünya tünelcilik literatürüne
Türkiye'de tünel alanında önemli
yap-işlet-devret (YİD)
girecek projelere imza atan
bir bilgi birikimi ve deneyimi
modeliyle yapılmasını eleştirdi.
inşaat sektörü, ‘Türkiye
oluştuğu oldu. Seminer’in
Türkiye’de tünellerin her zaman
Tünelcilik Semineri'nde buluştu.
açılış konuşmalarını Karayolları
öngörülenden farklı yapıldığına
Genel Müdürü Cahit Turhan ve
dikkat çeken Şükrü Koçoğlu,
Yollar Türk Milli Komitesi Genel
Yap-İşlet veya Yap-İşlet-Devret
Sekreteri Gürkan Güngör yaptı.
modellerinin tünel projeleri için
Karayolları Genel Müdürlüğü'nün
desteği ile Yollar Türk Milli
Komitesi tarafından düzenlenen
ve Apa Etkinlik tarafından
organize edilen ‘Tüneller
Geleceğe Açılıyor Türkiye
Tünelcilik Semineri' 13 Haziran
İNTES Başkanı Koçoğlu:”Yid
Tüneller İçin Handikap”
Türkiye Tünelcilik Semineri
ciddi bir handikap oluşturduğunu
kaydetti.
Tünel projelerinde öngörülen
maliyetin her zaman ikiye
Perşembe günü Ankara Sheraton
kapsamında düzenlenen
Otel’de yapıldı. Türkiye’deki
‘Türkiye’de Tünelcilik’’
tünel sektörünün tüm
panelinde konuşan Türkiye
taraflarının bir araya getiren
İnşaat Sanayicileri İşveren
“Maliyetler açısından
ve sektörün yol haritasının
Sendikası (İNTES) Başkanı
değerlendirdiğinizde tünel
126
katlandığını vurgulayan Koçoğlu,
şunları söyledi:
projeleri ülkemizde ‘göç yolda
düzelir’ mantığıyla yapılıyor.
Ve firmalar öngörülenin çok
üzerinde bir maliyetle karşı
karşıya kalıyor. Örnek olarak,
biz Sabuncubey Tüneli yapımını
üstlendik. Tünel 4 km ama
16 km bağlantı yolu var.
Öngördüğümüzün çok üzerinde
bir tünel boyutu oldu. YİD
olmasaydı bu tüneli Karayolları
Genel Müdürlüğü para verip
yaptırsaydı farklı olur muydu
acaba diye düşünüyorum.
Tünellerin Yİ veya YİD modeliyle
anahtar teslimi şeklinde
yapılması son derece sağlıksız.
Tüneller gerekli sondajlar
yapılamadığı için kapalı bir kutu.
Dolayısıyla içinden ne çıkacağı
belli olmuyor. Özetle canı yanan
biri olarak söylüyorum sondaj
konusu tüneller için son derece
önemli bir konu.”
Toplantıda, İstanbul Teknik
Üniversitesinden Prof. Dr. Mahir
Vardar “Dünyada ve Türkiye’de
Tünelcilik”, KGM Zemin Mekaniği
ve Tüneller Şubesi Müdürü Sina
Kirizoğlu “Karayolları genel
Müdürlüğü’nde Tünelcilik”, Yüksel
Proje Jeopolitik Hizmetler Grup
Müdürü Mustafa Kemal Akman
“Tünellerde Pazarlama, Araştırma
ve Mühendislik Hizmetleri ve
Tasarım” konularında görüşlerini
açıkladılar. Dr. Orhan Şimşek
“Bolu Dağı Tüneli”, KGM Jeolojik
Hizmetler Şubesi Müdürü
Ahmet Şirin “Tünelcilikte
Yapım, Karşılaşılan Sorunlar ve
Çözümler”, KGM Trafik Yönetim
Sistemleri Şubesi Müdürü
Murat Durdun Barut da “Tünel
Güvenliğinde Kullanılan Akıllı
Ulaşım Sistemleri” konusunda
katılımcıları bilgilendirdiler.
Daha sonra Prof. Dr. Mahir
Vardar’ın yönetiminde yapılan
panelde İNTES Başkanı M.
Şükrü Koçoğlu’nun yanı sıra
KGM Genel Müdür Yardımcısı
Erol Altun, Marmaray Projesi
Sözleşme BC1 Gama Nurol Proje
Müdürü Nurettin Demir, İSBAK
Genel Müdürü Kasım Kutlu,
İMDER Başkan Yardımcısı Merih
Özgen, Türk Müşavir Mühendis
ve Mimarlar Birliği Başkan
Yardımcısı Hamdi Aydın tünelcilik
ile ilgili bilgi ve deneyimlerini
katılımcılarla paylaştılar.
127
ENKA’dan Dev Projelerle gelen
başarılar
411 MWe Yajva Bölgesi Enerji
Santrali Projesi
ENKA, Rusya’nın Perm bölgesindeki
411 MWe Yajva Single-shaft
Kombine Çevrim Santralı ihalesini
mühendislik, tedarik ve inşaat
(EPC) yüklenicisi olarak Temmuz
2008'de kazandı. Santralin sahibi
OJSC “E.ON-Rusya” şirketi.
Kontrat, anahtar teslimi bazında
ve izinlerin alınmasını, tüm
tasarım, mühendislik, satın alma,
inşaat, montaj, devreye alma
ve işletme personelinin eğitimi
işlerini kapsıyor. Mühendislik
hizmetleri ENKA’nın uzun süreli
iş ortaklarından Bechtel Power
tarafından ABD’deki Frederick
ve Hindistan’daki Yeni Delhi
ofislerinden verildi, inşaat
ve çelik projelendirmeleri ise
Enerji Sektörü Dünya
İnşaat Ligindeki Başarısı
E.ON’un Rusya’daki yan kuruluşu
Enka İnşaat, Engineering News
anahtar teslimi (EPC) yüklenici
2011 tarihinde, orijinal kontrat
olarak Ağustos 2011’de tek başına
tamamladı.
süresi ve bedeli içinde, sıfır kaza,
sıfır tazminat talebi ile uluslararası
Yarışma, tüm dünyadaki projeler
arasında geçen yıl içinde inşaat
ve mühendislik alanında ulaşılan
mükemmeliyeti ödüllendiriyor.
“2013 Dünya’nın En İyi Projesi”
yarışmasını kazananlar, geniş
uluslararası tecrübeye sahip,
endüstriyel profesyonellerden
oluşan 7 kişilik bağımsız bir
jüri tarafından belirlendi.
Yarışmadaki seçim kriterleri;
emniyetli çalışma, yaratıcılık,
estetik kalite ve işçilik, küresel
topluma katkı ile özellikle
proje ekibinin küresel anlamda
uygun olarak tamamlanarak E.ON
Record (ENR) dergisi tarafından
organize edilmiş olan “Küresel En
İyi Proje 2013” yarışmasında enerji/
endüstri sektöründe, Dünyanın
En İyi Projesi ödülünü kazandı.
Kazanılan bu ödül, ENKA’nın
Rusya’da gerçekleştirdiği 411
MWe Yajva Bölgesi Enerji Santrali
Projesi’nin emniyetli olarak,
orijinal süresi ve bütçesi içinde ve
Rusya ve uluslararası standart,
norm ve izinlerine uygun olarak
tamamlamasındaki başarısını
onaylıyor. Ödül töreni, 6-7 Haziran
2013 tarihinde New York’ta
düzenlenen “ENR 2013 İnşaat
Zirvesi” sırasında gerçekleştirilecek.
ENKA İnşaat, Avrupalı Enerji Devi
128
olan şirketin sahibi olduğu Yajva
Bölgesi Enerji Santrali Projesi’ni
çeşitliliğinden oluşuyor.
ENKA’nın İstanbul’daki ofisinden
gerçekleştirildi. Tesis, 10 Ağustos
ve Rus standart, norm ve izinlerine
Rusya şirketine teslim edildi.
Kosova Otoyol Projesi
ile otoyollar ve yollar
kategorisinde dünyanın
en iyi projesi ödülünü
kazandı
ENKA, Bechtel firmasıyla ortaklaşa
yapılan Kosova Otoyol Projesi ile
Engineering News Records (ENR)’nin
düzenlediği “Global Best Projects
Competition - 2013”te “Dünyanın
En İyi Projesi” ödülünü kazandı.
Kazanılan bu ödül, projenin dünya
çapında “Otoyollar ve Yollar”
kategorisinde “Yılın Projesi”
olduğunu onaylıyor.
Farklı kategorilerde değerlendirilen
projeler, proje esnasında küresel
zorluklara karşı gösterilen
stratejiler ve inovasyon çalışmaları,
emniyetli çalışma, yapılan işin
kalitesi ve işçiliği ve yapılan
dizaynın estetiği gibi konularda
değerlendirildi. Başarılı projeler,
dizayn ve yapı konusunda uzman
endüstriyel profesyonellerden
oluşan bağımsız bir jüri tarafından
seçildi.
ENKA’ya ödülü, 6-7 Haziran
tarihlerinde Newyork’ta
düzenlenecek olan “ENR 2013
- İnşaat Zirvesi (Construction
Summit)” sırasında verildi.
Ayrıca ödül “ENR Magazin”de de
yayınlanacak.
Kosova Otoyolu Projesi
Güneydoğu Avrupa, Transit Avrupa
Otoyol (TEM) ağının bir parçası
olan Kosova Otoyol Projesi,
Arnavutluk'un güneybatısındaki
Morine sınır kapısından Kosova’nın
başkenti Pristina’nin kuzeyine
uzanan 89 km’lik 2x2 otoyol
projesi. Projenin 2013 yılında
tamamlanmasıyla birlikte otoyol,
Kosova ve çevre ülkelerin ekonomik
kalkınmasında ve kültürel/siyasi
kaynaşmasında önemli bir rol
oynayacak.
Yapım süresi boyunca ENKA
endüstriyel standartlarda
gerçekleştirmiş olduğu “Kalite
Yönetim Sistemi” ve “İş Güvenliği
Prosedürleri” altında işi yapmakla
kalmadı, aynı zamanda dizayn
eksiklikleri ve kamulaştırmanın
tamamlanmamış olması gibi
zorlukların da kendi kontrolünün
altında tutarak üstesinden gelmeyi
başardı. Bu süreç içerisinde ENKA,
projenin ilk 38 km’si için 18,5
milyon m3 kazı, 6,9 milyon m3
dolgu, 160.000 m3 beton, 409.000
ton asfalt imalatını 18 ay gibi
kısa bir sure içerisinde herhangi
bir bütçe artışı olmadan, müşteri
memnuniyetiyle tamamlamıştır.
Ayrıca, yakın geçmişte, ENKA
Kosova Otoyol Projesi ile birlikte
Uluslararası Yol Federasyonu’nun
(International Road Federation)
2012 “Küresel Yol Başarıları
Ödülleri”nde (Global Road
Achievement Awards 2012)
“Program Yönetimi” (Program
Management) ödülünü ve Kosova
çapında yürüttükleri çevre bilinci,
sürdürülebilirlik uygulamalarıyla
“Yeşil Ayakizi Ödülü”nü (Green
Footprint Awards) kazandı. ENKA İnşaat ve Sanayi AŞ
ENKA, 1957’deki kuruluşundan
itibaren Türkiye’nin mühendislik,
satın alma ve inşaat sektöründe
uluslararası lider müteahhitlik
kuruluşlarından biri olarak
faaliyetlerini sürdürüyor. ENKA,
ulaşım ve iklim koşulları açısından
zorlu coğrafyalar da dâhil olmak
üzere 42 ülkede 455’ten fazla
projeyi başarı ile tamamlamıştır.
ENKA dünya çapında sayılı
firmalardan biri oldu ve
hizmetlerine hastane, bina, otel,
alışveriş merkezi, endüstiriyel
fabrikalar, petrol ve gaz projeleri,
enerji santrali, altyapı (otoyollar,
havaalanları, barajlar) gibi
sektörlerde devam etti.
ENKA günümüze kadar Kosova,
Arnavutluk, Hırvatistan, Romanya
ve Türkiye’de 600 km’den fazla
otoyol, köprü, tünel, üst geçit
gibi yapı işlerini tamamladı ve
bu alandaki çalışmalarına devam
ediyor.
129
İMSAD Başkanı Yetişener, İNTES’i
ziyaret etti
İMSAD Başkanı Yetişener ise ziyaret
sırasında yaptığı konuşmada,
sektörün farklılığını ortaya koymaya
kararlı olduklarını kaydetti ve
inşaat malzemeleri ihracatının 21,2
milyar dolara ulaştığını, otomotiv
sektörünün ihracat rakamının ise 19
milyar dolar olduğunu söyledi.
Yetişener, “İMSAD şapkası altındaki
tüm arkadaşlarımız Cumhuriyetimizin
100. yılı olan 2023 için 100 milyar
dolarlık hedefe inanıyorlar.” ifadesini
kullandı.
İMSAD Başkanı Dündar Yetişener
ile İMSAD Yönetim Kurulu üyeleri 7
Mayıs 2013 Salı günü İNTES Başkanı
M. Şükrü Koçoğlu’nu ziyaret etti.
Ziyarette İNTES Başkanı Koçoğlu,
İMSAD’ın yeni Yönetim Kurulu
üyelerini kutlarken, “İMSAD, İNTES’in
çözüm ortağıdır.” dedi.
Koçoğlu, inşaat sektörü
olarak İMSAD’a nasıl katkıda
bulunabilecekleri konusunda “İki
130
kuruluş arasında sinerji yaratırken,
genel sekreterlerce bir iş birliği
eylem planı hazırlanabilir.” dedi.
Ziyarette HES’lerde cirodan alınacak
olan yüzde 1,5 oranındaki “su payı”
uygulamasından da yakınan Koçoğlu,
vergiler hakkında şöyle konuştu:
"Yüksek vergiler ödüyoruz. Kârlar
yerlerde sürünüyor. Devlet bir şekilde
alıyor. Maliyetin üstüne yüzde 5 kâr
koyuyoruz. Kısa vadede tamam ama
sürdürülebilir değil."
İMSAD Başkanı Yetişener vergilerden
yakınırken, kanun koyucuya karşı
birlikte hareket etme önerisinde
bulundu ve “Biz tüm kümesteyiz.
Aslında birbirimizden farkımız yok.”
dedi.
İMSAD Başkanı Yetişener ile Yönetim
Kurulu üyelerinin ziyaretinde Koçoğlu
ile birlikte İNTES Başkanvekili Gürhan
Özdemir ile Genel Sekreter Necati
Ersoy da hazır bulundu.
YENİ YAYINLAR
Yapıdan Yazıya
Ruhi TARKAN
ODTÜ İnşaat Mühendisliği Bölümü mezunu olan Ruhi Tarkan, uzun yıllar
KUTLUTAŞ’ta şantiye mühendisliğinden proje müdürlüğüne kadar çeşitli
görevler yaptı.
ODTÜ Geliştirme Vakfı’na bağlı EBİ AŞ’de Yönetim Kurulu Üyeliği ve
Başkanlık yapan Tarkan, ODTÜ Senatosu’nca takdir ödülü alan bir
mühendis.
Ruhi Tarkan, halen ODTÜ İnşaat Mühendisliği Bölümü’nde FIDIC
sözleşmeleri ve uygulamaları, inşaat kalıp sistemleri, iş emniyeti ve
güvenliği, sözleşme anlaşmazlıkları ve hakemlik ile Kamu İhale Kanunu
konularında ders vererek yarı zamanlı öğretim üyeliği yapıyor.
Bir özel firmada müşavir olarak görev yapan Ruhi Tarkan’ın yazdığı
“Yapıdan Yazıya” adlı kitapta mühendisler için alınacak çok ders var.
Özellikle bu kitap, ODTÜ’de yüksek lisans ve doktora öğrencilerini
profesyonel hayata hazırlayacak önemli unsurlar içeriyor.
131
İnşaat İşyerleri
İçin Sosyal Güvenlik
İŞVEREN REHBERİ
Cüneyt OLGAÇ & Dr. Mehmet Bulut
İNTES Yayını / 412 sayfa
Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) Sigorta Primleri Genel Müdürü Cüneyt Olgaç ile
Gençlik ve Spor Bakanlığı Eğitim Kültür Araştırma (EKA) Genel Müdür Yardımcısı
Dr. Mehmet Bulut’un birlikte hazırladıkları “İnşaat İşyerleri İçin Sosyal Güvenlik /
İŞVEREN REHBERİ” kitabı İNTES yayını olarak çıktı.
Kitapta, sosyal güvenlik ihtiyacının karşılanmasında, gerek tarihsel gerekse de
ideolojik yaklaşımlar doğrultusunda, farklı yöntemler uygulandığı kaydediliyor.
Sosyal güvenliğe yönelik harcamaların yıllar geçtikçe önemli boyutlara ulaşmasının
beraberinde getirdiği finansal problemlere işaret edilen kitapta, sosyal güvenliğin
temel kavramlarına ilişkin açıklamalardan, ayrıntılı işveren yükümlülüklerine ilişkin
uygulamalara kadar işveren işlemlerini ilgilendiren sosyal güvenlik konularına
değiniliyor.
Kitapta, genel sağlık sigortası uygulamasına ilişkin yükümlülüklerden, asgari işçilik
uygulamalarına, işverenlerin ilişiksizlik belgesi alma işlemlerinden işverenin sosyal
güvenlik uyuşmazlıklarına ilişkin itiraz ve dava yollarına kadar birçok konu tüm
boyutlarıyla ele alınarak inceleniyor.
İŞVEREN REHBERİ, işverenler için önemli bir kaynak kitap niteliği taşıyor.
132
SUMMARY
Turkey: The Land of Converging
Civilizations
Tourism is one of the most rapidly
developing industries in terms of economy
throughout the world. Turkey has also
been taking an increasing share of the
global tourism market. Turkey has the
most beautiful geography in the world,
and boasts the deepest cultural and
historical roots.
Turkey ranked the 12th in terms of
tourism revenues in the world in 2011.
Turkey aspires to have been listed among
the top five destinations in terms of
number of tourists and tourism revenues
by the year 2023.
Turkey has a great wealth of historical,
cultural and touristic treasures spread
throughout the country from east to
west and from north to south. As Turkey
increases the number of its tourist
destinations consistent with international
standards, its place in the global tourism
market is becoming stronger and stronger.
There are a number of locations that are
considered sacred for foreign tourists
in Turkey. Some of those have great
significance for Christians such as the
house of Mother Mary in the Aegean
region, St Nicholas’ church in Demre,
Antalya, the Great Cathedral in Anı,
Kars and St Sophia in İstanbul. There are
sacred places in Diyarbakır and Mardin,
attracting foreign tourists as well.
Urfa, the land of prophets, can be
mentioned among the principal places
reflecting the Islamic culture in Turkey.
Mevlana museum in Konya is a major
attraction for both foreign and domestic
visitors. Twin Minarets in Erzurum and
Sivas, Yakutiye Medresesi in Erzurum, İlçe
Mosque in Sivas, Ahlat Islamic Cemetery
in Bitlis, İbrahim Hakkı Erzurumi’s Tomb
in Tillo, Siirt, Joshua’s Hill, also known
as the Giant’s Grave and Eyüp Sultan in
İstanbul are places that are visited by
many tourists. Also major cornerstones of
Anatolian cultural heritage, Hacı Bektaş
Veli, Yunus Emre and Hodja Nasreddin
of Akşehir are stopping points in the
itinerary of many.
Turkey has a great wealth in terms of
ancient history as well. Anatolia hosted a
number of major civilizations from early
history to contemporary times. Therefore,
it is one of the richest regions in terms
of cultural heritage in the world.
Two of the seven wonders of the ancient
world, situated in Turkey, Temple of
Artemis at Ephesus and Mausoleum at
Halicarnassus, bear witness to Anatolia’s
cultural wealth. Ephesus is the only
ancient mega-city that managed to avoid
the construction of modern buildings
in contemporary periods. It makes an
invaluable contribution to world heritage.
Turkey has a spectacular nature as well.
Pamukkale in Denizli, Ballıca Caves in
Tokat, Bird Paradise in Manyas and the
lake in Köyceğiz are only some of the
examples of Turkey’s great wealth. The
Maiden Tower in İstanbul is also a great
example of the Anatolian culture.
Museums in Turkey attract a great
number of visitors every year. A visitor
will be fascinated by the details of the
Ottoman culture at the Topkapı Museum
in İstanbul and will be amazed at the
133
details of the Independence War
at Anıtkabir Museum in Ankara.
The museum in Burdur will offer
archaeological treasures while the
mosaic museums in Gaziantep and
Hatay will thrill visitors with their
stunning exhibits.
• Pamukkale-Hierapolis
(Denizli):1998
Turkey has a number of treasures
listed in the World Heritage List.
Sites and monuments that are
of international significance are
included in the “World Heritage
List.”
There are also 37 cultural
properties in the UNESCO World
Heritage Tentative List:
The UNESCO World Heritage List
includes 962 properties forming
a part of the cultural and natural
heritage which the World Heritage
Committee considers as having
outstanding universal value.
These include 745 cultural, 188
natural, and 29 mixed properties
throughout the world.
The World Heritage Committee,
which convenes once a year,
reviews the list and may add new
properties to the list. The original
list, announced in 1978, had a
total of 13 properties, of which 8
were cultural, 4 were natural and 1
was mixed.
Currently, Turkey has 11 properties
included in the World Heritage
List. The first ones in the list were
the Rock Sites of Cappadocia and
Göreme National Park in Nevşehir,
Historic Areas of İstanbul and
Great Mosque and Hospital of
Divriği, Sivas.
The other properties in the list are
as follows:
• Hattusha (Boğazköy) – the Hittite
Capital (Çorum): 1986
• Mount Nemrut (Adıyaman Kahta): 1987
• Xanthos-Letoon (Antalya Muğla): 1988
• City of Safranbolu (Karabük):
1994
• Archaeological Site of Troy
(Çanakkale): 1998
134
• Selimiye Mosque and its Social
Complex (Edirne):2011
• Neolithic Site of Çatalhöyük
(Konya): 2012
• Archaeological Site of Aphrodisias
(Aydın)
• The Tombstones of Ahlat the
Urartian and Ottoman citadel
(Bitlis)
• Ancient City of Aizanoi (Kütahya)
• Alahan Monastery (Mersin)
• Alanya (Antalya)
• Historic City of Anı (Kars)
• Medieval City of Beçin (Muğla)
• Bergama (İzmir)
• Beyşehir, Eşrefoğlu Mosque
(Konya)
• Historic Town of Birgi (İzmir)
• Bursa and Cumalıkızık Early
Ottoman urban and rural
settlements (Bursa)
• The Citadel and the Walls of
Diyarbakır (Diyarbakır)
• Ephesus (İzmir)
• Ancient Town of Gordion (Ankara)
• The Archaeological Site of
Göbeklitepe (Şanlıurfa)
• Hacı Bektaş-ı Veli Complex
(Nevşehir)
• Harran and Şanlıurfa settlements
(Şanlıurfa)
• Hatay, St. Pierre Church (Hatay)
• Mausoleum and Sacred area of
Hecatomnus (Muğla)
• İshak Pasha Palace (Ağrı)
• Karain Cave (Antalya)
• Konya- capital of Seljuk
Civilization (Konya)
• Ancient Cities of Lycian
Civilization (Antalya and Muğla)
have been invited to the festival
in 2013.
• Mamure Castle (Mersin)
Many regions in Turkey are also
known for their “plateau festivals”
and “plateau tourism.” For
instance, there are many plateaus
on the skirts of Kaçkar Mountain
in Rize, where people can enjoy the
incredible beauty of its nature.
The plateaus can only be visited
for a period of three months.
Honey produced in the area, called
Anzer Honey, is world famous and
very valuable, thanks to the great
diversity of flowers and crystal
clear waters in the vicinity.
• Mardin Cultural Landscape
(Mardin)
• Odunpazarı Historical Urban Site
(Eskişehir)
• Archaeological Site of Perge
(Antalya)
• Historical Monuments (Niğde)
• Archaeological Site of Sagalassos
(Burdur)
• Seljuk Caravanserais on the route
from Denizli to Doğubeyazıt
• St. Nicholas Church (Antalya)
• St. Paul Church, St. Paul’s Well
and surrounding historic quarters
(Mersin)
• Sümela Monastery (Trabzon)
• Yesemek Quarry and Sculpture
Workshop (Gaziantep)
• Archaeological Site of Zeugma
(Gaziantep)
And these properties are on the
natural treasures list:
• Güllük Dağı - Termessos National
Park (Antalya)
• Kekova (Antalya)
Touristic treasures of Turkey are
certainly not limited to these lists
since Anatolian culture has deep
roots, having been the meeting
point of great civilizations.
Turkey is also very rich in terms
of local festivals and folklore,
kept alive in Anatolia. Groups
representing Turkish folklore
dances are always a great
attraction throughout the world.
For instance, the International
Folklore Festival, held annually in
Samsun, has a history of 30 years.
The Folklore Festival is a major
artistic and cultural event for
Samsun. Each year, about 20,000
people visit the city during the
festival. A total of 13 countries
Another city famous for its
plateaus is Trabzon. Among its
impressive plateaus we can list
those in Şolma, Erikbeli, Karadağ,
Hıdırnebi, Lişer and Sultanmurat.
They all offer breath-taking views
and each of them have their own
festivals when locals meet and
celebrate annually.
On the other hand, the city of Van
is of great significance in terms
of faith-tourism. Akdamar Church
on Akdamar Island in the Lake
Van is a major stopping point for
those following a faith-tourism
itinerary. There are also a number
of activities held by the Lake Van
throughout the year.
Mersin is one of the Turkish cities
that has plenty to offer with its
gorgeous nature. In addition to its
beautiful sea, it has unique caves.
For instance, Cennet Obruğu is
a very large and deep sinkhole.
Similarly, Corycian Cave, popularly
known as Cehennem Obruğu, is
even a deeper sinkhole and is a
spectacular place to visit. They are
both visited by a great number of
foreign and domestic visitors.
Mount Ararat, situated in Eastern
Anatolia, is, of course, one of
the most noteworthy places in
Anatolia. It is the highest point
in Turkey and Europe, reaching
a height of 5137 metres. It is a
favourite destination for many
135
climbers offering a wide range of
flora, glaciers and unforgettable
scenery. It is of great significance
in terms of faith-tourism as well,
since Mount Ararat is the resting
place of Noah’s Arc in the Bible. It
is, therefore, sacred ground for all
celestial religions.
Tokat is a treasure waiting to be
discovered with all its beautiful
towns, history, architecture,
cuisine, social lifestyle, flora,
ethnical and religious make-up,
handcrafts, fruit and vegetables,
as well as its vineyards and
orchards.
Annual festivals are held to exhibit
the regional treasures of our
cities. For instance, the wooden
boats and yachts festival in
Kurucaşile Bartın is an interesting
example of a promotional festival.
A number of events take place
during the festival, in which local
people compete, or enjoy concerts
and shows.
The city of Afyonkarahisar
has provided many structures
throughout the world with highquality marble for thousands of
years. Therefore, it is no surprise
that a Marble Festival Is held
there annually.
The origins of Karagöz - Hacivat,
traditional shadow play that
became popular during the
Ottoman period, are found
in Bursa. Therefore, the first
international Karagöz Folklore
Competition was held in 1987
in Bursa. It was held with the
participation of 13 countries in
its first year. Since then it has
grown to be very popular and has
so far enjoyed the participation of
450 international folklore groups
including 16,000 people, putting
Bursa in a special place on the
world folklore map.
Turkey hosts many music festivals
every year with the participation
of well-known domestic and
international artists. Classical
136
Music Concerts organized by
D-Marin in Didim and İstanbul
International Film Festival can be
listed among the major cultural
events held annually.
Tourism has a favourable
impact on the dynamics of a
developing country. Consequently,
development agencies set up
throughout the country are very
effective and useful organizations
as they provide resources and
“networks” in various regions.
Development agencies play an
undeniable role in creating brandnames for our cities.
Development agencies operating
in Turkey carry out projects
focusing on the development
of the tourism infrastructure,
promotional activities regarding
cultural and touristic potential,
diversification of tourism and
increasing tourism investments,
improving organizational capacity
and human capital, implementation
of sustainable tourism, increasing
the tourist season, and vitalizing
urban tourism.
In conclusion, cultural tourism in
Turkey is of greater significance
particularly for foreign tourists.
The state, private sector, NGOs
and individuals all have different
responsibilities for the promotion
of cultural tourism and to place
greater emphasis on it both
in terms of investments and
its positioning in international
markets.
While many countries exhibit their
100-year-old buildings as historical
landmarks, there is hardly a
country to match Anatolia’s great
historical and cultural heritage.
It is enough to note that Beyazıt
Mosque, which is only one of the
many treasures of our country,
was built before Columbus
discovered America.

Benzer belgeler