Toprağın sırrı - Sufi Zentrum Rabbaniyya

Transkript

Toprağın sırrı - Sufi Zentrum Rabbaniyya
Sufi-Zentrum Rabbaniyya
Eusubillahi-mineş-şeytanirrajim
Bismillahirr-rahmanirrahim
Toprağın sırrı
Şeyh Esref Efendi | Berlin 2011
Sheikh Esref Efendi Konstanz 2010
Euzubillahimineşşeytanirracim Bismillahirrahmanirrahim.
La havle vela kuvvete illa billahil aliyyül aziym
Destur ya Seyyidi ya Mevlana ya Ricalallah!
Ey insanlar hoşgeldiniz. Hoşgeldiniz.
İçinizden buraya ne için geldiğini bilmeyen varmı?
Varsa “ ben buraya neye geldim bilmiyorum amma beni buraya iten yahut çeken kuvvet şüphesiz beni buraya bir hikmete binaen ittti yahut çekti“ de ve kulak ver.
Senin aklına ve kalbine hitab eden sese ve söze kulak ver ve dinle. Dinlemeden ne öğreneceksin?
Ey bugünün insanları! İçinde yasadığınız bugüne dair ne biliyorsunuz ki, dün üzerine bilir bilmez o
kadar konuşuyorsunuz?
Hiç bir şey!
Hiç bir sey bilmiyorsunuz. Bildiğiniz sadece zannettiğiniz kadardır ondan öteye yol bulmaz.
Lakin bugünün insanları bilmek hususunda pek iddialı, onlar derler ki: „Biz bütün zamanların en
üstün medeniyetiyiz.
1
Sufi-Zentrum Rabbaniyya
Hubble Teleskoplarımız ve Bubble mikroskoplarımız sayesinde dünden de haberimiz var bugündende.
Hubble ilminden ve bubble ilminden konuşuruz biz“ derler.
Bubble ne demek bilen varmı?
Hubble`ı bilirsiniz Bubble`ı bilen varmı ne demektir? Şişme demektir, yani şişirme ilim. Geblast bis
wann? Bis es verblast ist.
Ve bugünün insanları çoğu gökyüzünden kendi zanlarına göre indirdikleri yeryüzünden kendi
zanlarına göre şişirdikleri zanları şimdi ilim diye kabul ederler.
„Bak Şeyh“ diyorlar bugünün insanları.
„Biz daha düne kadar maymunduk lakin bugün insanız, insan olduk!“
“Yaa! Madem öyle diyorsunuz biz de inandık. Siz dün maymundunuz. Peki de bugünki insanlığınızın
ispatı ne?“
„İspatımız Şeyh, bizler bugün maymunlardan daha çok konuşuruz daha çabuk hareket ederiz ve daha
maymun iştahlı olup onlardan bile daha çok tepiniriz.
İşte bu! Bugünün insanlarının çoğunun yaşama ve düşünce mertebesi bu şimdi.
Ellerinde bir alet gece gündüz konuşurlar maymun onlarla çene yarıştıramaz. Ne söyledikleri mühim değil, yeter ki konuşsunlar. Maymunların dilinden anlayan varmı? Yok!
Bugünün insanlarının çok hastalık ve ölüm sebebleri zaten bu: Çok konuşmak aşırı düşünmek,
Aşırı düşünmekte bir nevi kendi kendine konuşmaktır ve insanlar çoğu bu sebebten sinir hastadır.
Hızlı yaşamak çok tepinmek.
Geceyi gündüze katarlar ve bu da onları hasta eder. Ve Çok tepinirler her yerde ve herkesle.
Ey insanlar işitin! Bazı Evliyalar vardır ki bu dunyada, onlar Allahın izniyle bütün alemi ve içindeki mahlukatı seyrederler.
Ve onlar görürler ki bütün varlık melekut, hayvanat ve nebatat ve cemadat Rablerini zikrederler ve
insanlara dua ederler.
Rablerini zikretmek ve Onun halifeleri olan insanlara dua etmek sair bütün mahlukata emirdir ve
vazifedir.
Nitekim „Şüphesiz her şey Allahı zikreder“ ve yine „Habibime salavat getirin“ yani sevdiğime ve şeref
verdiğime dua edin diye Kutsal Kitabta Allah bundan bize haber verir.
Evet bütün mahlukat ve hayvanlarında duası vardır ve maymunlarında duası vardır ve onlar
bugünün insanlarına bakıp her gece şöyle dua ederler: „aman Allahım eğer bunlar insansa biz bunlara
benzemekten sana sığınırız, bunlar insansa biz maymun kalmakta razıyız ve mutluyuz“ diyorlar.
Ey dünden ve bugünden haberi olsun isteyen insan dinle! Ey Allahın iyi kulları dinleyin! Dinleyin
ki, biz topraktan geldik yine toprağa döneceğiz.
Ve yine Allahtan geldik yine Allah döneceğiz.
Bu en yüksek realitedir bu realiteyi kabul etmeyen hayal içinde yaşar hayal içinde ölür ve asla hakikattan bir nasip alamaz.
Evet, biz bir cihetimizlen yani fiziki varlığımızlan topraktan geldik ve yine toprağa döneceğiz
bu kaçınılamaz. İster kendini ateşe attır ister suya. Sonunda toprak seni bulacak ve yutacaktır.
Karşısında durulamaz. Bitti!
Manevi cihetimizlen biz bu toprağa ait olmayan, evet toprağı ve suyu olmayan, var olmak için
toprağa ve suya ihtiyaç duymayan dört unsurun elementin dışında görünmeyen başka bir alemden
yani İlahi Huzurdan Allahtan geldik ve yine Ona döneceğiz. Bu da asla kaçınılmaz.
Bu iki hakikat, biz insanların ilk bilmesi ve dinlemesi gereken hakikattır ki, insanın kendini
2
Sufi-Zentrum Rabbaniyya
bilmesi ve tanıması için ve bu dunyada yaşadıklarını ve yaşayacaklarini daha iyi yorumlaması ve
anlaması için insana ışık tutacak iki meşaledir. Kulağına küpe yap aklında tut ve hiç unutma.
Bu bir sohbettir.
Gökyüzünden yeryüzünde yaşayanlara olan hitabdır. Bize bilmediklerimizden duymadıklarımzdan
işittirir ve bizde eksik olanı bizde tamamlatır.
İlahi meclislerde yapılan sohbette insanlara bir uyanıklık gelir ve onlar içinde yaşadıkları hayata
dair bir haber sahibi olurlar ve gördükleri ve yaşadıklara resimlere doğru mana vermeye başlarlar.
Onun için sobette hazır olmak ve dinlemenin insana faydası çok zararı hiç yoktur.
Ey insanlar, duyun ve İlahi Sırlardan işitin.
Duyun ve İlahi Sırlardan işitin ki her sır hakikatın bir mayasıdır. Bu maya olmasa hakikat açılamaz
meydana çıkamaz. Ohne diese Hefe kommt keine Wahrheit zur Geltung.
Bilin ki, varlığın anahtarı insanın yüreğinde gizlenir kendi sırrını kilidini çözen varlığın sırrını da
kilidini de çözer.
Bilin ki, her geçen gün insan yaşlanıyor ve dünyada yaşlanıyor. Evet varlıkta ne varsa yaşlanıyor
gençleşmiyor. Dünyada yaşlanıyor.
Bu Dünya ne zamandan beri var, bilen yok.
Kimisi bin diyor kimisi onbin. Kimisi yüzbin deyor kimisi bir milyon.
Kimisi on milyon deyor kimisi yüz milyon. Dilin kemiği yok. Üfür üfürebildiğin kadar nasıl olsa
sen söylediğini ispat edemesen de senin söylediğinin aksini ispat edecek de yok.
Dünden ve bugünden hakikatıylan haberi olmayan Hubble`e gökyüzüne bakıyor, „AAA bakın
Mars`ta su bile varmış“ deyor, Bubble`e yeryüzüne bakıyor „ayol baksanıza insanın aslı maymunmuş
deyor.“
Desinler. Bizi bağlamaz. Biz inananlarız. Hubble`e Bubble`e aleme saşı bakmayız. Gökyüzünden
indirilenlere ve Peygamberlerin getirdiği haberlere iman ederiz.
Hakikatımıza dair haber sahibi olmak için bizi Yaradana kulak veririz. Kutsal Kitablarda Allahın
bize haber verdiklerine iman ederiz. Ve kendimize en doğru haber olarak Allahın Sözünü esas
alırız.
Allahın bize ilk haber verdiği nedir?
Ne düşünüyorsunuz nasıl başlıyor gökyüzünden gelen haber?
İnsanla başlıyor. Ve „ikra, oku“ diyor yani dinle!
Okumakta birinden dinlemektir. Okumak demek görünmeyen birinden dinlemek demektir, bilmiyorsan şimdi öğrendin işte.
Dinleyin ve öğrenin. İlahi Hitab biz kendinden haberi olmayan ve hakikatı arayan insanlara ilk
insan Hz. Ademin yaratılışı ile insan hayatını ve onun Cennetten çıkarılışı ile de dünya hayatını
başlatıyor.
Dinleyin ey Talip olanlar ve öğrenin! Yeryüzünü köstebekler gibi delik deşik edipte karanliktan başka bir şey bulamayanlardan değil, yok, birazda İlahi Aşkın sırlarına eripte hakikat
membalarından, okyanuslarından anlatanlardan, Mevlanadan dinleyin.
Bize yaradanın yaradış sırlarından açmaya izin ve mezun kimselerden dinleyin Mevlana ki:
„Allah hikmetiylen, yerleri ve gökleri yarattıktan sonra hayra, şerre uğramak, vereceği nimetlerden imtihan
etmek üzere Adem’i de yaratmak istedi“ diyor ve bize dune dair sağlam bir haber veriyor.
Bunun için Cebrail as`a, “git ve yer yüzünden bir avuç toprak ödünç al, getir“, buyurdu.
Cebrail as derhal hizmete bel bağlayıp alemlerin Rabbinin emrini yerine getirmek üzere yeryüzüne
geldi. Ve hemen yere toprağa el attı.
Toprak, kendini çekti, çekindi. Dile gelip yalvarmaya başladı. „ Ey Cebrail! Tek yaratıcı hürmetine
beni bırak, yürü git, canımı bağışla.
3
Sufi-Zentrum Rabbaniyya
Tanrı hakkı için beni bırak, alma. Rahman ve Rahim olan hakkı icin vazgeç benden. Benden bir parça
toprak alıp götürmenden Allaha sığınırım!” dedi.
Cebrail toprak almadan döndü: „Ey benim yarattığı mahlukatına karşı merhameti sonsuz Rabbim“
dedi.
„Toprağın ağlayıp sızlanmasına bağrından bir parça kopmasına feryad ve figanına ondan ona ait bir şey
koparıp almaya utandım.
Yoksa bir avuç toprak getirmek kolay bir şey. Sen bize öyle bir güç ve kuvvetin vermişsin ki bu gökleri
bile yırtarız bu kuvvetlen lakin ben Senin sonsuz Merhametine sığındım. Şüphesiz Senin lütfun, Senin
kahrından üstündür.“
Cebrail as İlahi Buyruğa icabet etmemesini böyle savununca Allah, Mikail’ as`a buyurdu emir
Şerifini: „Ya Mikail. O halde Sen yeryüzüne in ordan aslan gibi bir avuç toprak kapıver ve hemen gel“,
dedi.
Mikail as yeryüzüne gelip ondan bir avuç toprak kapacağı zaman, yeryüzü titredi, ağlamaya, yalvarmaya, gözyaşları dökmeye başladı.
Gönlü yanarak yalvardı, kanlı gözyaşı dökerek ant verdi. Benden bir parça toprak alıp götürmenden
Allaha sığınırım!” dedi.
Mikail, Rabbinin kapısına, eli yeni boş olarak gitti. Allah cc. ona “Niçin toprak almadın?” dediğinde
Cebrail a.s,da Dünya’nın kendisine:
“Benden bir parça toprak alıp götürmenden Allaha sığınıyorum!” dediğini söyledi.
Dedi ki: „Ey sırları bilen tek padişah, toprak ağlayıp inledi, elimi kolumu bağladı benim.
Yaşlı gözün değerinin Sence ne kadar büyük olduğunu biliyorum.“
Allah bunun üzerine İsrafil’e, “yürü“ dedi, „avucunu toprakla doldur gel.“
İsrafil yeryüzüne geldi. Toprak İsrafil›e karşı suratını ekşitti gene, ağlayıp inlemeye başladı.Yüzlerce
şekilde yalvarıp yakardı.
„Ulu Tanrı hakkı için“ dedi, „Ey dertlilere şifa ve rahmet olan melek, sen de o iki meleğin yaptıklarını yap.
Beni bana bağışla benden bir şey koparma ciğerimi dağlama. Benden bir parça toprak alıp götürmenden
Allaha sığınırım!” dedi.
İsrafil, çabucak padişahın tapısına döndü, özür getirdi olanları anlattı. Dedi ki: „Yarabbi, görünüşte
toprağı al diye emrettin ama benim içime onun aksini ilham ettin.
Rahmet gazaptan fazladır, üstündür, üstün geldi ey işleri eşsiz, örneksiz olan ve iyi işler işleyen Tanrı.“
Allah, Azrail’e, „Çabuk git, o hayallere kapılmış toprağın halini gör. O zalimi bul, hemen bir avuç torak
al, gel”, dedi.
Azrail as, buyruğu yerine getirmek üzere toprak yuvarlağına geldi. Toprak adeti veçhile yine feryada, ant vermeye başladı. Bir çok yeminler verdi.
Azrail as ona: „Ey toprak, Yalvarmana... içim yanıp durmada. Merhametsiz değilim, hatta o üç temiz
melekten daha merhametliyim ben, bil ki, feryadından ciğerim yanıyor.“ dedi üzgün.
Toprak tekrar başka bir çeşit yalvarmaya, sarhoş gibi secde etmeye başladı.Azrail as ona yine: „Ben
emir kuluyum, emri terk edemem. Tanrı’nın emrinden başka kendiliğimden ne bir hayır dilerim, ne bir şer
yapamam.“
Azrail toprağı böyle söze tuttu ve çaktırmadan o köhne topraktan bir avuç kaptı. Toprak, sözle
meşguldü, ondan haberi bile olmadı.
O böyle söze tutarak yeryüzünün her bir köşesinden birer avuç toprağı yeryüzünün rızası olmadan
aldı, Tanrı kapısına götürdü.
4
Sufi-Zentrum Rabbaniyya
Evet Azrail a.s yeryüzüne: “Ben de Allahın bana verdiği emri yerine getirmemekten Allaha sığınırım!”
diyerek bugün ki Kabe’nin yerinden de toprak aldı.
Azrail as`ın aldığı topraklarda her çeşit renk vardı. Siyah, beyaz, sarı, kırmızı vs. Irklar bundan
dolayı çıktı. Çünkü hepsi de Ademin çamuruunda yani mayasında mevcuttu.
Hasıli Azrail as bu vazifeyi yerine getirince Allah Teala Hazretleri, Azrail Aleyhisselam a buyurdu
ki: “Ey Azrail! Madem Adem›in yaratılacağı toprağı sen getirdin, Ademoğlunun canını alma vazifesini de
sana veriyorum.
Azrail Aleyhisselam bunun üzerine: “ Ya Rabbi! İnsanların hepsi bana düşman olur. Benden nefret
ederler“, dedi.
Hazreti Allah ona buyurdu ki: “Ey Azrail! Merak etme. Ben çeşitli hastalıklar, kazalar yaratacağım.
İnsanlar o vesileyle ölecekler.
Onların canlarını hep sen aldığın halde, onlar seni hiç düşünmeyecekler. Falan hastalıktan öldü, falan
kazada öldü, diye konuşacaklar ve seni kimse suçlamayacak.”
Hasılı Allah Ademin vucudunu yeryüzünün çeşitli bölgelerinden koparıp aldığı bu toprak ilen
şekillendirdi.
Yeryüzününe adaletiylen de söz verdi ondan kopardığina karşılık onun olanı yeniden ona geri
vereceğine dair.
Onun için insan vucudu toprağındır toprağa geri dönecektir. İstese de istemese de toprak onu kendine geri çekecektir. Kaçışı yok. Kendini ateşte yaktırsanda yok suyun içine atsanda yok.
Ey insan dinle ve öğren sırrın sana acılsın.
Her karış toprağından var bu dunyanın insanda.
Bu bir sırdır ki insanı neye görmediği yerler bölgeler hep çeker insanı hep bu dunyanın her tarafını
görmek ister işte bu hikmetindendir.
İnsanın bu dunyada hep gezmek istemesi vucudun kaynağına toprağına olan hasretidir. Çünkü
özünde insanın vucudunda dunyanın her bir yerinden alınmış toprak vardır bu ona gezme ve görme
hasreti verir.
Lakin çok az insana nasip olur dunyada bir çok yeri gezip görmek yine de her tarafını göremezler.
Ya maddi imkanları ya Ömürleri yetişmez.
Yine bir kısım insanlar vardır, onlara İlahi rahmet ve hikmetten olarak ruya yolu üzerinden biraz
açarlar ve onlar kendilerini daha evvel hiç gidipte görmedikleri yerlerde görürler.
Allahın işleri acaiptir insan aklı ne erir ne yetişir acaipliklerine.
Ey insan bu bir sohbettir. Gökyüzünden bir sohbet.
Dinle ve öğren. Yeryüzünün köstebeklerinden değil, Gökyüzünden izin ve ilim sahibi olanlardan
dinle. Başka türlü hakikattan asla öğrenemezsin.
Dinle ki, insanın ana rahminde vazifeli melekler vardır, onlar o bu dunyaya vucud olarak girecek
kimsenin toprağını giderler o kimsenin öldüğünde gömüleceği yerden alır o melekler.
Onun için kişinin toprağı ana rahmine nerden alınıpta konduysa oraya defnedilir o kimse sonunda
bundan kimse kaçamaz.
Bu sebebten kişi belki hindistanda doğar lakin arnavutlukta yaşar ve oraya gömülebilir hikmeti
budur.
Evet Allah işte bize kutsal Kitablarda haber verdiği üzere ilk insanı Ademi as`ı Azrail as ın
dunyanın her noktasından topladığı topraktan yarattı.
Ve Adem o çamur halde iken Melekler ve sonradan iblis olacak Azazil ve tüm cinler ve vahşi hayvanlar onu temaşaya geldiler.
5
Sufi-Zentrum Rabbaniyya
Adem atamız o kadar değişik ve güzel bir varlıktı ki, ne Meleklere benziyordu, ne cinlere benziyordu, ne de vahşi hayvanlara benziyordu.
O hepsinden de daha güzeldi.
Azazil Onu ilk bu halde görünce çok etkilendi sonra içine baktı. İçi boştu.
İçini boş görünce kendi kendine “Ben istersem bunu çok kolay kandırır, yönlendiririm” dedi.
Sonra yanındaki Meleklere: “Allah buna ruh verdiğinde sizden ona itaat etmenizi emrederse ne
yaparsınız?” diye sordu.
Melekler: “Bizler Allahın buyruğundan çıkmayız. O bize ne emrederse biz aynını yaparız.” dediler.
Sonra Allah cc salsal olmuş cansız bedene ruh verdi. Cebrail a.s başucunda bekliyordu.
Ruh başından itibaren vücuduna girmeye başladı.
Ruhun yetiştiği yerler et ve kemik, Kas ve sinir oluyordu.
Can kafasından boynuna kadar gelince Adem a.s aksırdı (Hapşırdı) Cebrail a.s ona:
“Elhamdu lillah de!”dedi.
Adem a.s da “Elhamdu lillah” dedi.
Bunun üzerine Cebrail a.s “Yerhamekümüllah!”
„Allah sana rahmet ve merhamet eylesin“ dedi.
Ruh göğsünden aşağı karnına kadar gelince Adem a.s bir koku duydu. Hafiften doğrulunca bu
kokunun cennetten geldiğini fark etti ve oraya girmek için kalkmaya çalıştı
Ama belden aşağı henüz topraktı. Bu yüzden kalkamadı. Cebrail a.s ona “Acele etme ey Adem! Sabret!” dedi.
Bunun için insanoğlu aceleci yaratılmıştır denir. Yetişir bu kadar
6