1-) ocak-şubat-mart sayısı

Transkript

1-) ocak-şubat-mart sayısı
İ Çİ ND EK İ L ER
:‘Mt4BZ‘t0DBLƵVCBU.BSU
5..0#0SNBO.àIFOEƌTMFSƌ0EBT‘
"E‘OB4BIƌCƌ
Ali KÜÇÜKAYDIN
2
#"Ƶ:";*
6
ODAMIZDAN
:BZ‘O4PSVNMVTV
Prof. Dr. Devlet TOKSOY
4PSVNMV:B[‘ƞǵMFSƌ.àEàSà
Okan ÇANÇİN
:BZ‘O,VSVMV
Sevda ERGİZ
Prof. Dr. Ender MAKİNACI
0SNBO.àIFOEƌTƌ
ƞTUBOCVMÃOƌW0SN'BL
Hüseyin AYTAÇ
Prof. Dr. Erol BURDURLU
0SNBO.àIFOEƌTƌ
(B[ƌÃOƌW5FL&ǘU'BL
Serkan ERİKGENOĞLU
Prof. Dr. Mustafa AVCI
0SNBO.àIFOEƌTƌ
4àMFZNBO%FNƌSFMÃOƌW0SN'BL
Ali İzzet BAŞER
Prof. Dr. Özden GÖRÜCÜ
0SNBO.àIFOEƌTƌ
4àUÎàƞNBNÃOƌW0SN'BL
Fatih SARAÇ
Prof. Dr. Selman KARAYILMAZLAR
"ǘBÎƞǵMFSƌ&OE:àL.àIFOEƌTƌ
#BSU‘OÃOƌW0SN'BL
Emre TOPBAŞ
Prof. Dr. Semra ÇOLAK
0SNBO&OE.àIFOEƌTƌ
,BSBEFOƌ[5FLOƌLÃOƌW0SN'BL
Prof. Dr. Sezgin AYAN
,BTUBNPOVÃOƌW0SN'BL
:BZ‘O,PǵVMMBS‘
%FSHƌNƌ[EFZBZ‘OMBONBT‘ƌTUFOƌMFOZB[‘MBSCƌMHƌTBZBSEBZB[‘MNBM‘EBIBÚODFCBǵLBCƌSZFSEFCBT‘M‘Q
ZBZ‘OMBONBN‘ǵPMNBM‘E‘SƞN[BM‘CƌSEƌMFLÎFFLƌOEFLBǘ‘EBZB[‘M‘PMBSBLBZS‘DBFMFLUSPOƌLPSUBNEB
EFSHƌNƌ[ƌOZÚOFUƌNZFSƌOFQPTUBƌMFHÚOEFSƌMNFMƌEƌS:B[‘MBSTBZGBZ‘"
HFÎNFNFMƌEƌSTBZGBZ‘
BǵBOZB[‘MBS‘OCƌSCƌSƌOƌƌ[MFZFOTBZ‘MBSEBZBZ‘OMBOBCƌMFDFǘƌEàǵàOàMFSFLCÚMàNMFSFBZS‘MNBM‘E‘S
'PUPǘSBGOFUWFUFNƌ[PMNBM‘TMBZUE‘ǵ‘OEBTBZ‘TBMHÚOEFSƌMFDFLGPUPǘSBøBS‘OÎÚ[àOàSMàǘàZàLTFL
PMNBM‘E‘S:B[‘MBSEB5àSLÎFLFMƌNFMFSLVMMBO‘MNBM‘WF5àSLÎFEƌMLVSBMMBS‘OBVZVMNBM‘E‘S:BZ‘OMBOBDBL
ZB[‘WFÎFWƌSƌMFSEFLƌEàǵàOTFMWFUFLOƌLTPSVNMVMVLZB[BS‘OBBƌUPMVQPEBZÚOFUƌNƌOƌWF%FSHƌ
:BZ‘O,VSVMVOVTPSVNMVUVUNB[%FSHƌEFZBZ‘OMBOBOZB[‘MBSEBOLBZOBLHÚTUFSNFLLPǵVMVƌMFBM‘OU‘
ZBQ‘MBCƌMƌS%FSHƌZFHÚOEFSƌMFOZB[‘MBSZBZ‘OMBOT‘OZBEBZBZ‘OMBONBT‘OHFSƌWFSƌMNF[:B[‘MBS:BZ‘O
,VSVMVUBSBG‘OEBOƌODFMFOƌS:BZ‘O,VSVMZBZ‘OMBOBDBLZB[‘MBSEBHFSFLMƌEà[FOMFNFMFSƌZBQBCƌMƌSWF
VZHVOHÚSàMFOZB[‘MBS‘ZBZ‘OMBS
:ÚOFUƌN:FSƌ
#FǵUFQFMFS.BI4PL/P
#FǵUFQF:FOƌNBIBMMF"/,"3"
5FM
QCY
#FMHFHFÎFS
FQPTUBEFSHƌ!PSNVIPSHUS
XXXPSNVIPSHUS
5..0#0SNBO.àIFOEƌTMFSƌ0EBT‘
(BSBOUƌ#BOLBT‘.FǵSVUƌZFU$BEEFTƌƵVCFTƌ
53
5BTBS‘N#BTL‘
.3,#BTL‘WF5BO‘U‘N)ƌ[5ƌD-UEƵUƌ
6[BZÎBǘ‘$BE4PL/P
0TUƌN"/,"3"
5FM
*44/
ORMAN MÜHENDİSLİĞİ
ORMAN ENDÜSTRİ MÜHENDİSLİĞİ
AĞAÇ İŞLERİ ENDÜSTRİ MÜHENDİSLİĞİ
,BQBL'PUPǘSBG‘(àSLBO.FNƌǵPǘMV
t (FÎNƌǵUFO(àOàNà[F0SNBOD‘M‘LUB
:BQ‘MBONBWF1FSTPOFM1PMƌUƌLBT‘
,POVMV1BOFM(FSÎFLMFǵUƌSƌMEƌ
t 0SNBOD‘M‘L,BSBOUƌOBT‘0SNBO
:FUƌǵUƌSNF.BUFSZBMMFSƌ7F#ƌULƌ
1BTBQPSUVOBƞMƌǵLƌO0SNBO
.àIFOEƌTMƌǘƌ7F0SNBO&OEàTUSƌ
.àIFOEƌTMƌǘƌ.FTMFLƌ)BLMBS‘ƞIMBM
&EƌMNFLUFEƌS
Ƶ&#&,&ŷ/&5803,Ÿ"/"-ƞ;
5&,/ƞ,-&3ƞ/ƞ/03."/$*-*,
'""-ƞ:&5-&3ƞ/%&6:(6-"."
"-"/-"3*
Emre GÖKSU
18
13
:":-"$*,"3"Ƶ5*3."03."/*
7&+&5"4:0/6/6/'-03*45*,
7&#";*5013",½;&--*,-&3*
#½-Ã.ű
Dr. Münevver ARSLAN
Yrd. Doc. Dr. Neslihan ERDOĞAN
Prof. Dr. Osman KETENOĞLU
503044&%*3*/*/ŷ$&%364-*#"/*
"3*$)ŸÃ-,&.*;*/&/#"5*4*/%"
.6Ɨ-"ű,½:$&Ɨ*;%&:&/*5&4#*5
&%*-&/:":*-*Ƶ"-"/*ū*#½-Ã.ű
Dr. Said DAĞDAŞ
Mehmet İŞÇİ
21
Burhanettin Seçgin
$&)"-&5
Abdulkadir Eroğlu
28
03"%":%*.
":7"-*,ű#63)"/*:&
4&3*4*:"/(*/*40/3"4*
03."/-"Ƶ5*3."
±"-*Ƶ."-"3*
Ergin Dumlu
:Ã,4&,"-"/ŷ"-1
3&+:0/6Ÿ4")"-"3%"
"Ɨ"±-"/%*3."&4"4-"3*
Nurettin ATEŞ
36
32
(&:*,.6)"##&5ƞ
Halim Şahin
03"%"#ƞ3,½:7"3
6;",5"
Yakup Kalaylı
44
27
40
YAYIN KURULUNDAN
24
Ã-,&.ƞ;03."/$*-*Ɨ*/%"
4ƞ-7ƞ,Ã-5Ã3Ã/:&3ƞ7&
(&-ƞƵƞ.ƞ
Geçtiğimiz üç aylık dönem içinde,
Oda Genel Merkezimizce yürütülen
çalışmalardan bazılarını dergimizin
bu sayısında bulabilirsiniz. Özellikle
Ankara’da genel merkez binasında açılışını yaptığımız çok amaçlı salondaki
panel ve sonuçları, ülkemizde ormancılıktaki örgütlenme ve personel politikası açısından hem günümüze hem de
geleceğe ışık tutacak mahiyettedir. Oda
Genel Merkez Binasında açılışı yapılan
çok amaçlı salon başta meslektaşlarımızın olmak üzere toplantı, panel, nikah vb. ihtiyaçları karşılamak amacıyla
hizmete açılmış bulunmaktadır.
Bu sayımızda da meslektaşlarımızın
değerli yazılarıyla dergimiz dolu bir içerikle karşınıza çıkarken özellikle ormancılık örgütünde çalışan ya da emekli
olan meslektaşlarımızın deneyimlerine
yeteri kadar ulaşamadığımızı oysa bu
tecrübelerin başta genç meslektaşlarımız olmak üzere hepimiz için paha biçilmez değere sahip olduğuna inandığımızı tekrarlamak istiyoruz.
Dergimizin yayına hazırlandığı dönemde yaşadığımız “21 Mart Dünya
Ormancılık Günü”nü, dergimiz elinize
ulaştığında kutlayacağımız “23 Nisan
Milli Egemenlik ve Çocuk Bayramı” ile
“19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik ve
Spor Bayramımızı” kutlarız.
Siz değerli okurlarımızın dergimizin
bir sonraki sayısında paylaşmak üzere
katkılarınızı beklediğimizi hatırlatıyor
ve saygılar sunuyoruz.
Orman Mühendisliği Dergisi
Yayın Kurulu
)"#&3-&3
0$",Ƶ6#"5."35 03."/.Ã)&/%ƞ4-ƞƗƞ
1
B AŞ YAZI
Saygıdeğer Meslektaşlarımız,
Dergimizin 2013 yılına ait ilk sayısında başyazımızı orman teşkilatını ve ormancılık mesleğini
temelden ilgilendiren konular ile ilgili olarak yapılan mevzuat çalışmalarına ayırdık. Bu bağlamda
siz değerli meslektaşlarımızla taslak çalışması yapılan Orman Genel Müdürlüğü Teknik Personel
Atama Yönetmeliği, Ormancılık Karantina, İnspektör ve Fümigasyon Yönetmeliği, Orman Yetiştirme
Materyalleri Piyasasında Yetkilendirme, Denetleme ve Orman Bitki Pasaportu Yönetmeliği ile
Tabiatı ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Kanunu Tasarısı hakkında Oda olarak görüşlerimizi paylaşmak
istiyoruz. Ayrıca son günlerde yapılmaya başlanan Danışmalık Hizmet Alımlarının 5531 sayılı
Meslek Yasası ve 4734 Sayılı Kamu İhale Kanununa göre kısaca değerlendirmek istiyoruz.
Hepimizin bildiği gibi orman teşkilatında özel yaşantısından özveride bulunarak fedakarca
çalışan meslektaşlarımızın içerisinde bulunduğumuz mevsim itibariyle iş yoğunluğu daha da
artmış bulunmaktadır. 2013 yılı programlarının gerçekleştirilmesi için oda olarak arzuladığımız
bir seviyede olmamakla birlikte 4734 sayılı Kanunun hizmet tanımı içinde yer alan danışmanlık
hizmeti alımları için ihaleler yapılmaya başlanmıştır. Ancak ihale ilanlarına bakıldığında, Meslek
Yasamızın yürürlüğe girdiği 2006 yılından itibaren hukuki zeminde de kurumsallaşmaya başlayan
ve ciddi adımlar atılarak kurulmaya çalışılan bir sistemin -şimdilik iyi niyetlerinden şüphe etmesek
de bilgi eksikliğinden kaynaklandığını düşünmekteyiz- çökertilmeye çalışıldığı görülmektedir.
Danışmanlık hizmet alımı ihalelerinin genellikle mevzuata uygun olmadığı, 5531 sayılı Kanunun
4’üncü ve 5’inci maddelerinde sayılan ve danışmanlık hizmeti olan mesleki konulardaki mühendislik
hizmetlerine yönelik satın alınacak hizmetin ihale dokümanında tanımı yapılarak (işin miktarı, yeri,
sınırı vb.) bizzat serbest ormancılık büro ve şirketlerinden satın alınması gerekirken, adeta idarenin
bürolarında devlet memuru statüsüne benzer şekilde mesaiye bağlı olarak çalışan ve Kamu İhale
Tebliğinin 69 uncu maddesindeki uyarıların hiç dikkate alınmadan “Mühendis Alımı” ihalelerinin
yapıldığı görülmüştür.
Bu durumun bazı kesimler tarafından, işsiz meslektaşlarımıza iş vermek amacıyla yapıldığı
ifade edilerek masumlaştırmaya ve su götürür hale getirilmeye çalışılsa da, 5531 ve 4734 sayılı
Kanunların ruhuna ters düşmektedir. Halbuki ihaleler Meslek Yasamıza ve ilgili yönetmeliklere
uygun olarak yapılarak sistem tam anlamıyla işletilse, özel sektördeki tüm meslektaşlarımızın
işlendirileceği, orman teşkilatımızdaki iş yoğunluğu altında fedakarca çalışan meslektaşlarımızın
rahatlayacağı ve ormanlarımızın kazanacağı aşikardır. Nitekim konu ile ilgili olarak Orman Genel
Müdürlüğü yetkilileri ile Oda Genel Başkanımız bizzat görüşmüş ve durum kendilerine izah
edilmiştir. Yetkililer konuya son derece duyarlı yaklaşmışlar, mevzuata uygun olmayan ihaleler
durdurularak yeniden yapılması için bölge müdürlüklerine gerekli talimatlar verilmiştir. Orman
Genel Müdürlüğü tarafından konu ile ilgili olarak ikinci bir talimat için hazırlıklarının yapıldığı da
bilinmektedir. Oda olarak, orman teşkilatı yetkililerinden Danışmalık Hizmet Alımları ihalelerinin
5531 sayılı Meslek Yasası ve 4734 Sayılı Kamu İhale Kanununa uygun olarak yapılmasını, danışmanlık
hizmet sunucuları olan serbest ormancılık büro ve şirketlerinin de bu konuda daha duyarlı olmalarını
beklemekteyiz. Bu hususta her türlü teknik desteğe hazır olduğumuzun bilinmesini isteriz.
2
ORMAN MÜHENDİSLİĞİ OCAK/ŞUBAT/MART 2013
Saygıdeğer Meslektaşlarımız,
Ülke kamuoyunda büyük yankı uyandıracağını tahmin ettiğimiz “Tabiatı ve Biyolojik Çeşitliliği
Koruma Kanunu Tasarısı” çalışmaları tamamlanarak 2012 yılı içerisinde TBMM Başkanlığı’na
gönderilmişti. Tasarının önümüzdeki günlerde Genel Kurul’da görüşmelere açılacağını tahmin
etmekteyiz. Meselenin özüne inebilmek için ilk etapta böyle bir kanuna neden ihtiyaç duyulduğu
sorusuna cevap aramak gerekmektedir. Böyle bir soruya; “ülkemizde tabiatın ve biyolojik çeşitliliğin
korunması amacına hizmet eden çok sayıda hukuki ve idari düzenlemenin olduğu, bu durumunda
biyolojik çeşitliliğin sürdürebilir korunmasında karmaşaya sebebiyet verdiği ve mevzuatın
uygulanmasından sorumlu kurumlar arasında yönetim boşluğu ve yetki çatışmasının olduğu,
tüm bunların önüne geçebilmek için korunan alanların idare mesuliyetinin yalnız bir kuruma
verilmesi için böyle bir kanun tasarısının hazırlandığı” söylenebilir. Hatta mevcut kanunların,
koruma alanlarının belirlenmesindeki kriterlerin ve statü tanımlarının net ve yeterince anlaşılır
olmamasından dolayı yeni bir kanuna ihtiyaç duyulduğu da söylenebilir. Gerekçeler doğruda
olabilir. Ancak kanun tasarısının incelenmesinde yukarıdaki gerekçelerin çok uzağında kalındığı
görülmektedir. Kanun tasarısı ile tabiatın, tabii değerlerin ve biyolojik çeşitliliğin korunmasının
yanı sıra, sürdürülebilir kullanımına da yer verilmiştir. Yani, sadece bu alanların korunması değil,
kullanımı da amaç olarak belirlenmiştir. Asıl amacın, bu alanların korunması değil, kullanıma
açılması olduğu açık olarak görülmektedir. Halbuki, asıl amaç bu alanların korunması, geliştirilmesi
ve yönetimi olmalıdır. Bu nedenle Orman Mühendisleri Odası olarak kanun tasarısına bu haliyle
karşı olduğumuzun bilinmesini isteriz. Kanun tasarısı ile ilgili olarak hazırlamış olduğumuz rapor
önümüzdeki günlerde Odamız internet sayfasından sizlerle paylaşılacaktır.
Saygıdeğer Meslektaşlarımız,
Geçtiğimiz sayının başyazısında; Orman Genel Müdürlüğü’nün yeni yönetiminden Teknik
Personel Atama Yönetmeliğinin hakkaniyete ve liyakate dayalı olacak şekilde yeniden
düzenlenmesi, atamalarda bu hususa azami derecede uyulması istenmiş ve bu konuda gerekli
desteği vereceğimizi belirtmiştik. Daha sonra Yönetim Kurulumuzun Sayın Orman Genel
Müdürünü ziyaretinde bu talebimiz yinelenmişti. Gelinen noktada, yeni bir personel atama
yönetmeliği hazırlanmaya başlanmış, yönetmelik taslağı hakkında Odamız, sivil toplum örgütleri
ve sendikalardan görüşler alınmıştır. Oda olarak, personel atama yönetmeliği taslağına son şekli
verilirken Odamız görüşlerinin dikkate alınması temenni etmekteyiz. Yönetmeliğin ehliyet, liyakat,
kariyer ve alt kademelerde belli süre çalışma yapma kriterlerine uyularak, atamaların hakkaniyet
ölçülerinde yapılacak şekilde düzenlenmesini beklemekteyiz.
2013 OCAK/ŞUBAT/MART ORMAN MÜHENDİSLİĞİ
3
B AŞ YAZI
Saygıdeğer Meslektaşlarımız,
Orman bitkisi, orman bitkisel ürünü ve ahşap ambalaj malzemelerinin ithalat ve ihracatındaki
ormancılık karantinası hizmetleri, orman yetiştirme materyallerinin üretim ve piyasa denetimi,
orman bitkisi pasaportu (nakli) konularındaki yetkiler; 5531 sayılı Meslek Yetki Yasamıza ve bu
husustaki Danıştay kararlarına göre, orman idaresinde ormancılıkta zararlılarla mücadelenin
başlatıldığı yıllardan itibaren, mesleki faaliyet konularıyla sınırlı olmak üzere, Orman Mühendisleri
ile Orman Endüstri Mühendislerine aittir. Bu konulara dair ithalat ve ihracattaki hizmetler, Devlet
adına Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığınca yürütülmekte iken; 3234 sayılı OGM Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanunda değişiklik yapan ve 4/7/2011 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan
29/6/2011 tarih ve 645 sayılı KHK ile Orman Genel Müdürlüğüne verilmiştir. 3234 sayılı Kanunun amir
hükümlerinin uygulanabilmesi için, Orman Zararlılarıyla Mücadele Daire Başkanlığında bekletilen
“Ormancılık Karantina, İnspektör ve Fümigasyon Yönetmeliği” taslağı ile Orman Fidanlık
ve Tohum İşleri Daire Başkanlığında bekletilen “Orman Yetiştirme Materyalleri Piyasasında
Yetkilendirme, Denetleme ve Orman Bitki Pasaportu Yönetmeliği” taslakları acilen yürürlüğe
konulması gerekmektedir. Anılan yönetmeliklerin çıkarılması konusunda, Orman ve Su İşleri
Bakanlığı ile Orman Genel Müdürlüğü’nün en üst yetkilileri kararlılıklarını ifade etmelerine rağmen;
ne yazık ki, Kanunun amir hükümleri göz ardı edilmekte, ilgili Dairelerde anlaşılmaz nedenlerle
bürokratik engellemeler çıkarılmakta, mesleki haklarımızın ihlal edilmesine göz yumulmakta,
hatta orman mühendislerine ait olan özel orman fidanlıklarında bile ziraat mühendisi veya
peyzaj mimarı çalıştırılmasına sebebiyet verilmektedir. Bu konuda ayrıntılı bir yazı bu sayıda yer
almaktadır. Bu gayri kanuni harekete son verilmeli, 5531 sayılı Kanunla kazanılmış ve Danıştay
kararlarıyla da tescil edilmiş mesleki hak ve yetkilerimizin ihlaline neden olunmaması için adı
geçen yönetmelikler mutlaka yürürlüğe konulmalıdır.
Saygıdeğer Meslektaşlarımız,
Ülkemiz ormanlarının yaklaşık %16 sı su üretimi için hidrolik fonksiyonlu ormanlar olarak
ayrılmıştır. Bu ormanların işletilmesindeki asıl amacın, su havzalarındaki ormanlarda, orman
mühendislerince yapılacak teknik faaliyetleriyle su kaynaklarının geliştirilmesi, nitelikli ve yüksek
debili su üretiminin yapılmasıdır. Zira Orman Mühendisleri, 5531 sayılı Kanunun 4 üncü maddesi
1 inci fıkrası (a) bendi 11 inci alt bendinde “11) Orman içi su kaynaklarının geliştirilmesi, etüt,
envanter, plânlama ve projelendirme çalışmalarını yapmak.” ormanlık alanlarda su kaynaklarının
geliştirilmesi mesleki faaliyet konuları arasında yer almaktadır. Orman Genel Müdürlüğü, 3234
sayılı Kanunun 11/A maddesine göre “a) Su havzalarında kaliteli ve azami miktarda su elde
etmek, erozyonu önlemek, sel, çığ ve taşkınları kontrol altına almak, toprak, su ve bitki dengesini
korumak amacıyla ilgili birimlerle işbirliği halinde ve katılımcı anlayış çerçevesinde hazırlanan
entegre havza ıslahı ana planının gerektirdiği iş ve işlemleri yapmak veya yaptırmak,” su havzalarında
kaliteli ve azami miktarda su elde etmekle görevlendirilmiştir. Bu hizmetler bünyesinde çalışan
Orman Mühendislerince gerçekleştirilmektedir. Nitekim ülkemizde içilebilecek nitelikteki
kaliteli suyun %80 i ormanlık alanlardan üretilmektedir. Ancak Orman ve Su İşleri Bakanlığınca
4
ORMAN MÜHENDİSLİĞİ OCAK/ŞUBAT/MART 2013
21-23/Mart/2013 tarihleri arasında yapılan “1. Ormancılık ve Su Şurası”nda, su kaynaklarının
geliştirilmesi konusunun incelendiği “Su kaynaklarının geliştirilmesi” çalışma gurubu ile “Havza
Yönetimi ve Su Bilgi Sistemi” çalışma grubunda, Orman Mühendislerinin üst örgütü olan Orman
Mühendisleri Odası ile bu alanda Devlet adına görevli olan Orman Genel Müdürlüğüne ve Orman
Fakültelerine yer verilmemiş, suyun membaından ziyade mansabına yönelik çalışmalar yapan
sonuç odaklı mühendislik disiplinleri ile buna alanda görev yapan kurumlara yer verilmiştir. Bu
çalışma raporlarının şura da tartışılması sırasında, her iki çalışma grubuna Odamızdan üye alınması
yönündeki girişimlerimiz karşılık bulmamış ve sonuçsuz kalmıştır. Böylece, Sayın Bakan Prof. Dr.
Veysel EROĞLU’nun “Orman varise su ve su varise hayat vardır” sloganı, 21-23/03/2013 tarihleri
arasında gerçekleştirilen “1. Ormancılık ve Su Şurası” da karşılığını tam olarak bulamamıştır.
Oda olarak şu an itibariyle ümit ederiz ki; Bakanlıkta bekleyen Su Kanunu taslağında, Orman ve Su
İşleri Bakanlığı adı ile mütenasip şekilde, su kaynaklarının membada geliştirilmesinde ormancılık
konularına dair düzenlemelere yer verilmesini beklemekteyiz. Bu hususta Oda olarak teknik destek
vermeye her zaman hazır olduğumuzu bir kez daha belirtiriz.
Saygıdeğer Meslektaşlarımız,
Bilindiği üzere Rixos Premium-Belek Otelin yapımı-işletmesi ve devri ile ilgili olarak Odamız,
Türkiye Ormancılar Derneği ve üst kullanıcı olarak EKOPARK Turizm İnşaat Sanayi ve Ticaret A.Ş.
arasında 2004 yılında sözleşme imzalanmıştı. Söz konusu sözleşmeye göre yılın belli dönemlerinde
değişmekle birlikte Haziran, Temmuz, Ağustos ve Eylül aylarında 350-400 geceleme hakkımız
bulunmaktadır. Buda bir aileyi ortalama dört kişi kabul edersek ve her ailenin beş gece yararlandığı
göz önünde bulundurulursa otelden ayda ortalama 15-20 aile yararlanabilmektedir.
Ancak aylık ortalama 15-20 ailenin yararlanabileceği bir yere 250-300 müracaat olmaktadır.
Balayı çiftlerine öncelik tanımaya çalıştığımız ve otel yönetimi ile şuan itibariyle yaşanan hukuki
süreç (sözleşmeden doğan haklarımıza yönelik Ekopark yönetiminin ihlallerine karşı açılan dava)
nedeniyle yararlanma miktarından kesinlikle taviz verilmemesi de göz önünde bulundurulduğu
takdirde durumun ne kadar vahim olduğu bütün çıplaklığı ile ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle siz
meslektaşlarımızdan biraz daha hoşgörü beklemekteyiz. Durumu meslek kamuoyunun ve özellikle
daha önce otelden yararlanan meslektaşlarımızın takdirlerine sunuyoruz.
Saygılarımızla………..
Yönetim Kurulu
2013 OCAK/ŞUBAT/MART ORMAN MÜHENDİSLİĞİ
5
ODAMIZDAN
Geçmişten Günümüze Ormancılıkta
Yapılanma ve Personel Politikası
Konulu Panel Gerçekleştirildi
O
rman Mühendisleri Odası
Genel Merkezi tarafından, 20 Mart günü “Geçmişten Günümüze Ormancılıkta
Yapılanma ve Personel Politikası”
konulu panel düzenlendi.
Geçmişten günümüze ormancılıktaki yapılanmalar irdelenerek;
yaşadığımız hızlı yapısal değişimlerin nedenlerinin, bu hızlı yapısal
değişimlerde orman idaresinde
uygulanan personel politikalarının etkilerinin neler olabileceği
gibi sorulara yanıt bulabilmek
amacıyla, Orman Mühendisleri Odası Genel Merkezi’nde düzenlenen panele; Prof Dr. Turgay
Ergun, Prof. Dr. Cantürk Gümüş,
Emekli Müsteşar Yardımcısı Eşref
Girgin, Emekli Genel Müdür Hüsrev Özkara konuşmacı olarak katılmışlardır.
Prof. Dr. Ramazan Özen
6
ORMAN MÜHENDİSLİĞİ OCAK/ŞUBAT/MART 2013
Paneli, emekli rektör Prof. Dr.
Ramazan Özen yönetti.
Panel öncesi bir konuşma yaparak, konuklara hoş geldiniz diyen Genel Başkan Ali Küçükaydın,
Dünya Ormancılık Günü vesilesiyle düzenlenen panelin, Ormancılık ve Su Şurası öncesinde anlamlı
olacağına inandığını belirtti.
Panele katılan ormancı sivil
örgütlerin yöneticileri; ORKOOP
Başkanı Cafer Yüksel, Türkiye Ormancılar Derneği Genel Sekreteri
Hüseyin Çetin, Tarım Orman İş
Sendikası Genel Başkanı Şükrü
Durmuş söz alarak, ormancılık
haftasında ormancılığımızda yaşananlara değinmişlerdir.
İlk panelist KTÜ Orman Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr.
Cantürk Gümüş, TÜRKİYE’DE
ORMANCILIK
ETKİNLİKLERİNİN
ÖRGÜTLENMESİ VE GÜNCEL SORUNLAR konulu bildirisini sundu.
Bildirisine ormancılığımızın tarihçesiyle başlayan Gümüş, tarih
boyunca devletin ormancılığa
bakışını özetleyerek günümüzdeki ormancılığa bakış ile karşılaştırmasını yaptı. Ormancılık etkinliklerinin tarihsel gelişimini anlatırken son dönemlerde sadece
ormancılık faaliyeti ile görevlenen
Orman Bakanlıklarından sonra,
günümüzde kısa aralıklarla açılıp
kapanan orman bakanlıklarına
Prof. Dr. Cantürk Gümüş
ve ilişkilendikleri çevre, şehircilik
ve su konularıyla bağlantılarını
anlattı. Kamuda ormancılık örgütlenmesinin küçültülmesi amacıyla çıkılan yolda gelinen noktanın
çok karmaşık, kalabalık, daha da
büyük bir biçim aldığına değinen Gümüş, açılıp kapanmalar ile
bugün Bakanlık bünyesinde 170
müşavir ve 100 araştırmacının işlendirilmeden bekletildiğini üzülerek gördüklerini söyledi. Açılıp
kapanmalar ile ülke ekonomisinin yaşadığı büyük israfa dikkat
çekerek; yıllarca ormancılık çalışmalarına emek vermiş beyinlerin,
Ormancılık ve Su Şurası’na davet
edilmemesinin de düşündürücü olduğunu söyledi. Uzmanlığa
dayalı olmayan atamalardan ve
oluşturulan karmaşık yapıdan,
gereksiz şişirilen kadrolardan, birbiri içerisine girmiş görevlerden
baheden Gümüş, önerilerini sıralayarak konuşmasını tamamladı.
Orman Mühendisleri Odası;
Çevre ve Orman Bakanlığının kurulması aşamasından başlayarak,
her bakanlık yapılanması haberleriyle beraber siyasi erk ve orman
idaresine görüşlerini içeren raporlar sunmuş, 657 sayılı Yasaya aykırı
olarak personel atama yönetmeliklerinde yapılan düzenlemelerin iptali için Danıştay’da davalar açmış
ve yürürlüklerinin durdurulmasını
sağlamıştır. Ancak, Orman Genel
Müdürlüğü yanlış düzenlemeleri
düzeltme yerine, devamlı yeni yanlış düzenlemeler yaparak haksız
personel atamalarını sürdürmüştür.” dedi.
Eşref Girgin
İkinci konuşmacı olarak söz
alan, Emekli Müsteşar Yardımcısı
ve Odamızın AR-GE Başkanı Eşref
Girgin özetle; “Orman Mühendisleri Odası, kuruluşundan bu yana
ormancılığın ve üyelerinin sorunlarıyla devamlı ilgilenmiştir. Bu bağlamda, ormancılıkta yapılanma ve
personel konularında da zaman
zaman görüşlerini içeren raporlar
düzenleyerek, siyasi erk ve idari
makamlarla paylaşılmasını sağlamıştır.
Ormancılığın yer aldığı bakanlıkların çok sık değişikliğe uğraması, personel politikasını da etkilemiştir. Çevre ve Orman Bakanlığının kurulmasından başlayarak,
Kanuna eklenen geçici maddelerle
mevcut üst düzey idareci kadroları tasfiye edilmeye başlanmıştır.
Daha alt düzeydeki idareci kadroları ise; ehliyet, liyakat, kariyer ve
alt kademelerde muayyen süre çalışma zorunluluğu getiren atama
yönetmeliklerinin yürürlükten kaldırılmasıyla, görevlerinden alınmış
ve yerlerine 657 sayılı Yasaya aykırı
olarak düzenlenen yönetmelik değişiklikleriyle atamalar yapılarak
kadrolaşmaya gidilmiştir.
Hüsrev Özkara
Üçüncü olarak söz alan Milli
Parklar ve Av Yaban Hayatı ve ORKÖY Genel Müdürlükleri yapmış
Hüsrev Özkara; her yıl 21 Mart’ı
halkımızla birlikte “Dünya Ormancılık Günü” olarak kutladığımızı,
mesleğimizin ilgi alanındaki faaliyetlerden, yaptıklarımızın ve yapamadıklarımızın bir muhasebesini de bu günde ortaya koyduğumuzu anımsatarak sözlerine başladı. Özetle “Gerçekten de ormancılıkta 174 yıllık köklü bir kurumun
ülkemizde olması gereken yeri, biz
TOD olarak değerlendirdiğimizde,
ormanlarımız ve ormancılığımızın
hiçte hak ettiğimiz bir noktada olmadığını düşünüyoruz.
Ormanları sadece üretim yerleri
olarak görmek çok sıradan bir bakış
açısıdır. Buradan hareketle, ormanlarımızın ülkemizin milli gelirinin
ancak % 1,8 oluşturduğunu düşünmek, tarımın % 28’ini kapsadığını
ifade etmek haksızlıktır.
Meslektaşlarımızın büyük bir
özverisiyle, ülkemiz yüzölçümünün
%27’sini teşkil eden 21,7 milyon ha.
orman alanında yürütülen ormancılık faaliyetlerinin yanında orman
içi ve bitişiğinde yaşayan 1960 ’lı
yıllarda ülke nüfusunun %20’sini
teşkil eden köylümüzün kalkınmasında, avcılık ve yaban hayatı faaliyetlerinin yürütülmesinde, ülkemizdeki doğa koruma alanlarının
hayata geçirilmesi ve yönetiminde
başat rol oynanmış, çok önemli görevler yürütülmüştür. Halen de aynı
sorumlulukları devam etmektedir.
Bu konulardan av ve yaban hayatında 1937 yılında çıkarılan 3167
sayılı Kara Avcılığı Kanunu, yine
1956 yılında çıkarılan 6831 sayılı
Orman Kanununun 25. maddesinde yapılan düzenleme ile Milli Parklar ilanı ve yine 1983 yılında çıkarılan 2873 sayılı Milli Parklar Kanunu
ile bu görevler orman teşkilatlarına
verilmiştir. Bu konuları teşkilatımıza kazandırmış meslek büyüklerimizi, ormancı abilerimizi sahip oldukları geniş vizyonlarından dolayı
kutluyor ve saygıyla anıyoruz.
Orman Bakanlığı birkaç kez kurulmuş, fakat doğru yapılanmadığı
ve kurumsallaşamadığı için de kapatılmak durumunda kalınmıştır.
Yukarda kısaca sıralamaya çalıştığımız konu başlıkları; ormancılık,
doğa koruma, milli parklar ve benzeri korunan alanlar, rekreasyon
alanları, orman içi su ürünleri, ekoturizm ile avcılık ve yaban hayatı ile
odun dışı ürünler ülkemiz için son
derece önemli konulardır. Mutlaka
bu faaliyetlerin sürdürülebilmesi
için orman fakültelerinde de karşılığı olmak zorundadır. Kısaca özetlemeye çalıştığımız konular multi
disipliner çalışmayı gerektirir. İyi
bir eğitim şarttır. Orman fakültelerinin bugünkü düştüğü durumdan
çıkarılması, iş olanakları çeşitlendi-
2013 OCAK/ŞUBAT/MART ORMAN MÜHENDİSLİĞİ
7
ODAMIZDAN
8
rilmiş ve karşılığı olan bir ormancılık
mesleğinin hayata geçirilmesi artık
bir zorunluluktur.
Sonuç olarak; yeni anayasa çalışmalarının yapıldığı bu süreçte, bir
taraftan ormanlarımızı, orman içi
ve bitişiğinde yaşayan köylülerimizi
korurken, diğer taraftan neredeyse
ülkemizin bütününde, farklı konulardaki faaliyetlerinin etkin bir şekilde
yürütülebilmesi için, Orman Bakanlığının yeniden kurulmasının önemini
vurgulamak ve anlatmak zorundayız. Bu bir lütuf değil zorunluluktur.
Yukarda sıraladığımız faaliyetlerin
düzenli ve planlı bir şekilde yerine getirilmesi durumunda; hem istihdam
olanakları yaratılacak, hem de doğal
varlıklarımızın korunması ve geliştirilmesi yanında bunlardan faydalanılabilecektir. Bütün bu gelişmeler
bizlere Orman Bakanlığı’nın yeniden
kurulmasını işaret etmektedir.” dedi.
Son olarak Prof.Dr. M. Turgay
ERGUN “ORMANCILIĞIN DEVLETİN KURUMSAL YAPISI İÇİNDEKİ
KONUMU” başlıklı bildirisini sundu.
Konuşmasına 2002 yılında Orman
Bakanlığı’nın TODAİE’den istediği
norm kadro ve yeniden yapılanma araştırmasının, bir Proje Grubu
kurularak 8 aylık bir çalışma sonucunda rapor haline getirilerek
önerilerle birlikte Bakanlık yönetimine sunulduğundan bahseden
Ergun; Bakanlık bünyesi içinde de
ORMAN MÜHENDİSLİĞİ OCAK/ŞUBAT/MART 2013
Prof.Dr. M. Turgay ERGUN
araştırmacılarla birlikte çalışmak
üzere paralel bir proje grubu
oluşturulduğunu,proje çerçevesinde, Orman Bakanlığı ve Orman
Genel Müdürlüğü’nde ayrı ayrı
çalışıldığını. Bakanlık bünyesinde havza yönetimini temel alan
kimi önemli değişiklikler öngörüldüğünü, norm kadroların da
bu öneriler doğrultusunda belirlendiğini hatırlattı. Daha sonra
Havza Yönetimi ve Matriks Örgütlenmeden bahseden Prof.
Dr. M. Turgay Ergun; Önerilen
yapıdan beklenen genel yararları
şu şekilde sıraladı;
% Bakanlık ana hizmet birimleri
işlevlerini bütünleşik ve gerçek anlamda havza bazında
planlama ve uygulama olanağına kavuşacaklardır,
% Taşradaki çok başlı yönetim
görüntüsünün ortadan kalkması ile eşgüdüm sorunları
enaza inecektir,
% İnsan kaynakları dahil olmak
üzere her türlü kaynağın gereksinmelere göre esnek kullanımı sağlanacaktır,
% Matriks örgüt yapısı, bilgi
teknolojilerine dayalı bilgi sistemlerinin oluşumuna olanak
sağlayacaktır. Böylece, bilgi
teknolojisinin sağladığı iletişim olanakları büyük ölçüde
kullanılabilecektir.
% Ülkemizde de gelişmiş ülkelerde olduğu gibi, ormancılık
konusunda değişen çevresel
ve kurumsal koşullara uyum
sağlamak kolaylaşacaktır.
% Matriks örgüt, Bakanlığın bürokratik yapısına hızlı hareket
yeteneği kazandıracaktır.
% Uzmanlık ve yetki devri esasına göre çalışma yapılacağından ormancılığın etkinlik konularının gerektirdiği yeniliklere uygun yaratıcı yetenekler
ortaya çıkabilecektir.
Ergun son olarak, “Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı’nın Tabiat
Varlıklarını Koruma konusundaki görevlerinin önemli bir kesimi havza yönetiminin ilgi alanı
içinde düşünülebileceğini, bu
görevlerin havza yönetimi konusunda önemli sorumluluklar
üstlenmiş bulunan Orman ve Su
İşleri Bakanlığı ile bu Bakanlığın
bağlı kuruluşu olan Orman Genel
Müdürlüğü’nün görev alanı içinde düşünülmesinin doğru olacağını” söyleyerek konuşmasını
tamamladı.
Panelistlere teşekkür ederek
genel bir değerlendirmede bulunan panel yöneticisi Prof. Dr.
Ramazan Özen, panele katılan
meslektaşlarımızın sorularını panelistlere yönelterek, bildirilerin
daha da genişlemesine imkan
verdi. Daha sonra yapılan katkılar
ile panel tamamlandı.
ORMANCILIK KARANTİNASI, ORMAN YETİŞTİRME MATERYALLERİ VE BİTKİ PASAPORTUNA İLİŞKİN
ORMAN MÜHENDİSLİĞİ VE
ORMAN ENDÜSTRİ MÜHENDİSLİĞİ
MESLEKİ HAKLARI İHLAL EDİLMEKTEDİR
Eşref GİRGİN
Orman Yük. Müh. & İşletmeci
OMO ARGE Komisyonu Başkanı
Türkiye Büyük Millet Meclisi;
ormanların geleceği, ormancılığın
geliştirilmesine yönelik olarak hükümetin gönderdiği kanun tasarısını,
29/6/2006 tarihli 122. Oturumunda,
AB uyum sürecini de dikkate alarak,
5531 sayılı “Orman Mühendisliği, Orman Endüstri Mühendisliği ve Ağaç
İşleri Endüstri Mühendisliği Hakkında Kanun” nu, temel kanun olarak
oybirliğiyle kabul ederek yasalaştırmıştır. Böylece, Kanunun isminde
yer alan üç mühendislik disiplininin;
mesleki faaliyet konuları ile bu konulara ilişkin mesleki hak, yetki ve
sorumlulukları belirlenmiş, yasal güvenceye alınmış, AB müktesebatına
göre serbest dolaşmanın ön şartı
olarak karşılıklı tanınma esasına dayanan düzenlenmiş meslekler statüsüne kavuşturulmuştur.
5531 sayılı Kanunda, yazının
konusu olan ormancılık karantina
hizmetleri, orman yetiştirme materyallerinin üretim, denetim, sertifikasyon, bitki pasaportu, orman zararlılarıyla mücadele vb. konularda,
mesleki faaliyet konularıyla sınırlı olmak üzere, bu mühendislerin yetkili
oldukları belirtilmiştir.
Orman bitkisi ve bitkisel ürünlerindeki bu hizmetler, Gıda Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığınca yürütülmekte iken; 3234 sayılı Orman Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanunda, 29/6/2011 tarih
ve 645 sayılı KHK ile yapılan değişiklikle Orman Genel Müdürlüğü’ne
verilmiştir. Orman Genel Müdürlüğünce, Kanun hükümlerinin uy-
gulanmasına yönelik hazırlanan iki
adet yönetmelik taslağının yürürlüğe konulması, Bakanlık ve Genel Müdürlük en üst düzey yetkililerince uygun bulunmasına
rağmen bir türlü sağlanamamıştır.
Böylece, Kanunun yürürlüğe girdiği
4/7/2011 tarihinden bu yana yaklaşık iki yıl geçmesine rağmen, Kanunun amir hükümlerine rağmen uygulamaya konulmamış, bu nedenle, orman mühendisliği ile orman
endüstri mühendisliğinin mesleki
hakları, yetkisi olamayan mühendislik disiplinlerince kullanılmaya
devam edilmektedir. Bu bağlamda,
sahibi orman mühendisi olan özel
orman fidanlıklarında dahi, Gıda
Tarım ve Hayvancılık Bakanlığınca
ziraat mühendisi veya peyzaj mimarı istihdam edilmesi için baskılar
yapılmaktadır.
Bu yazı, kamuoyunun bilgilendirilmesi, bürokratik engellemeler nedeniyle Orman Zararlılarıyla Mücadele Daire Başkanlığında bekletilen
“Ormancılık Karantina, İnspektör
ve Fümigasyon Yönetmeliği” taslağı ile Orman Fidanlık ve Tohum
İşleri Daire Başkanlığında bekletilen
“Orman Yetiştirme Materyalleri
Piyasasında Yetkilendirme, Denetleme ve Orman Bitki Pasaportu Yönetmeliği” taslağının, mesleki haklarımızın daha çok ihlâl edilmemesi
için Resmi Gazete’de yayımlanması
gerektiğinin, Orman ve Su İşleri Bakanlığı ve Orman Genel Müdürlüğü
yetkililerine açık mektup olarak duyurulması ve meslek kamuoyuyla
paylaşılması amacıyla hazırlanmıştır.
I- 5531 SAYILI “ORMAN MÜHENDİSLİĞİ, ORMAN ENDÜSTRİ
MÜHENDİSLİĞİ VE AĞAÇ İŞLERİ ENDÜSTRİ MÜHENDİSLİĞİ HAKKINDA
KANUN” VE İKİNCİL MEVZUATINDA, ORMANCILIK KARANTİNASI,
ORMAN YETİŞTİRME MATERYALLERİ VE BİTKİ PASAPORTU KONULARI
5531 sayılı “Orman Mühendisliği, Orman Endüstri Mühendisliği
ve Ağaç İşleri Endüstri Mühendisliği Hakkında Kanun”un Madde
4/1(a)-4, 5, 6 ve 15 alt bentlerinde; “4) Orman ağaç, ağaççık ve florasına ait tohum üretimi ile aşılama faaliyetlerini yürütmek, 5) Orman ağaç
ve ağaççıklarına ait tohum ve ağaç
ıslah faaliyetlerini yürütmek, 6) Orman fidanlıkları kurma, yönetme, işletme, orman fidanı ve bitkisi nakli,
standardizasyonu ve sertifikalandırılması faaliyetlerini yürütmek,
15) Orman yangınları ve zararlılarıyla mücadele, orman yolları ile
orman yangın emniyet yolu ve şeritleri plânlamasını, etüdünü, yapımını,
bakımını ve kontrolünü yapmak.”, bu
konulara ilişkin hak ve yetkileri düzenleyen 5531 S.K.Madde 5/1de;
“…plân ve projeler hazırlamaya ve
uygulamaya, standardizasyon çalışmaları yapmaya, sertifikalandırmaya, kalite kontrolü yapmaya,
stok kontrolü yapmaya, denetim
yapmaya, muayene yapmaya,… ormancılık karantina ve rehberlik hizmetlerini yürütmeye,…” göre, orman
2013 OCAK/ŞUBAT/MART ORMAN MÜHENDİSLİĞİ
9
ODAMIZDAN
zararlılarıyla mücadele ile orman
bitkisi ve bitkisel ürünlerinin ithalat
ve ihracatındaki karantina hizmetlerini yapmaya Orman Mühendisleri ile Orman Endüstri Mühendisleri yetkilidir.
5531 sayılı Kanunun 8 inci maddesine göre hazırlanıp 24/7/2009
tarih ve 27298 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan “Orman Mühendisliği, Orman Endüstri Mühendisliği
ve Ağaç İşleri Endüstri Mühendisliği Serbest Yeminli Meslek Mensupları Tüzüğü” nün Madde 6/(v)
maddesinde; “Ormancılık karantina hizmetleri: Ormancılık, orman
endüstrisi ve ağaç işleri endüstrisi
alanında yapılan ihracat ve ithalatın 15/5/1957 tarih ve 6968 sayılı
Zirai Mücadele ve Zirai Karantina
Kanunu hükümlerine göre fümigasyon ve karantina hizmetlerini
yürütmektir.” karantina ve fümigasyon konularındaki mesleki haklar
belirlenmiştir.
Her iki mühendislik disiplininden oluşan serbest meslek mensuplarının, 5531 sayılı Kanuna dayanarak çıkarılan, 10/10/2009 tarih ve
27372 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan “Orman, Orman Endüstri ve
Ağaç İşleri Endüstri Mühendisleri
ile Serbest Meslek Bürolarının Çalışma Alanlarına Dair Yönetmelik”
in, “orman zararlılarıyla mücadele”
başlıklı 54 üncü ve “orman karantina hizmetlerini yürütmek” başlıklı
104 üncü maddelerinde, karantina
hizmetlerinin orman mühendisi ile
orman endüstri mühendislerine ait
olduğu düzenlenmiştir.
Buna göre; “MADDE 54 – (1) Biyotik ve abiyotik orijinli orman
zararlılarıyla, teknik, biyolojik ve
kimyasal yöntemlerle mücadele ve
önleme çalışmalarına esas olmak üzere; etüt, planlama ve projelendirme
çalışmalarının yapılması, mücadele
projelerinin uygulanması ile biyolojik
mücadeleye gerekli olan böceklerin
üretilmesi, mücadele ekiplerinin yönetilmesi ve kontrollerinin yapılması
işleri gerçekleştirilir.” ve “MADDE 104
– (1) Ormancılık, orman endüstrisi ve
ağaç işleri endüstrisi alanında yapılan
ithal orman bitkisi ve orman bitkisel
10 ORMAN MÜHENDİSLİĞİ OCAK/ŞUBAT/MART 2013
ürünleri üzerinde karantina ve fümigasyon hizmetleri yürütülür. Bu
hizmetler yürütülürken 15/5/1957 tarihli ve 6968 sayılı Zirai Mücadele ve
Zirai Karantina Kanunu hükümlerine
uyulur.”ifade edilmektedir.
Aynı yönetmeliğin 26 ıncı, 27
inci ve 28 inci maddelerinde fidan
üretimi, fidan nakli (Bitki pasaportu), standardizasyon konularına dair
düzenlemeler yapılmıştır. Orman
fidanı ve bitkisi nakline (Bitki pasaportuna) ilişkin 27 inci maddesinde
“MADDE 27 – (1) Gerçek ve tüzel kişilere ait orman fidanlıklarında üretilen
orman ağaç, ağaççık ve florasına ait
fidanlar, Türkiye orman ağaç ve ağaççıkları tohum bölgelendirilmesine uygun olarak belgelendirilir. Bunların
naklinin sağlanması için önlemler
alınır ve nakliye belgesi kesilir.” denilmektedir.
5531 sayılı Kanun ile ikincil mevzuatında; orman bitkisi ve bitkisel
ürünlerin ithalat ve ihracattaki karantina hizmetleri ile orman yetiştirme materyallerinin üretim, denetim
ve orman bitkilerinin nakline ilişkin
(bitki pasaportu) konularda, orman
mühendisleri ile orman endüstri
mühendislerinin yetkili oldukları
açık biçimde hüküm altına alınmıştır. II- 3234 SAYILI “ORMAN GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ TEŞKİLAT VE GÖREVLERİ HAKKINDA KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMENİN DEĞİŞTİRİLEREK KABULÜ HAKKINDA KANUN”
DA, ORMANCILIK KARANTİNASI,
ORMAN YETİŞTİRME MATERYALLERİ VE BİTKİ PASAPORTU KONULARI
Orman Genel Müdürlüğü; 3234
sayılı Kanun uyarınca, orman bitkisi
ve bitkisel ürünlerinin ithalat ve ihracatındaki karantina hizmetleri ile
orman yetiştirme materyallerinin
üretimi, piyasa denetimi, sertifikasyonu, bitki nakli (bitki pasaportu)
konularında
yetkilendirilmiştir.
Böylece Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığınca yürütülen, orman bitkisi ve bitkisel ürünlerinin ithalat ve
ihracatındaki kontrol hizmetler ile
bitki pasaportuna ilişkin hizmetle-
rin, İngiltere’de olduğu gibi Orman
Genel Müdürlüğünce yapılması hüküm altına alınmıştır. Buna göre;
3234 sayılı Kanunun, Orman Genel Müdürlüğünün görevlerine dair
“MADDE 2 – (Değişik: 29/6/2011KHK-645/30 md.) a) Orman kaynaklarını; … muhtelif zararlıları
ile mücadele etmek ve ettirmek,
ormancılık karantina hizmetlerini yürütmek, …”, e) Orman ağaç,
ağaççık ve florasına ait bitki türlerinin tohum ve fidanlarını üretmek, ürettirmek, aşılama faaliyetlerini yapmak, devamlı veya geçici fidanlıklar kurmak, işletmek, gerektiğinde
kapatmak,”
Orman Zararlılarıyla Mücadele Dairesi Başkanlığının görevlerine dair “MADDE 7- (Değişik:
29/6/2011-KHK-645/30 md.) a) Ormanları usulsüz müdahalelerden korumak, ormanlarda tahribata yol
açan hastalık ve her çeşit orman
zararlılarıyla mücadele etmek
veya ettirmek, ormanların sağlığının korunması ve orman zararlılarının yayılmasını önlemek için
karantina tedbirleri almak, zararlılarla mücadele etmek amacıyla
laboratuvarlar kurmak veya kurdurmak,”
Fidanlık ve Tohum İşleri Dairesi Başkanlığının görevlerine dair
“MADDE 14/B- (Ek: 29/6/2011KHK-645/30 md.) a) Orman ağaç,
ağaççık ve florasına ait tohum ve
fidanları üretmek, ürettirmek, gerektiğinde üretimle ilgili maddeleri
ithal ve ihraç etmek, ağaç ve tohum
ıslahını yapmak, ç) Orman bitki ve
flora türlerine ilişkin olarak genetik
kaynakların kaydı, bitki pasaportu,
sertifikasyonu, ticareti ve piyasa
denetimiyle ilgili iş ve işlemlerini
yapmak veya yaptırmak, ilgili mevzuat çerçevesinde ihracat ve ithalat işlemlerini yürütmek,” düzenlenmiştir.
Orman idaresince, 3234 sayılı
Kanunda yer alan ormancılık karantinası, orman yetiştirme materyallerinin üretimi, piyasa denetimi,
bitki pasaportu (nakli) konularının
uygulamaya aktarılabilmesi için,
yönetmeliklerin çıkarılması gerek-
mektedir. Ormancılık karantinası
konularında “Orman Zararlılarıyla
Mücadele Daire Başkanlığı”, orman
yetiştirme materyallerinin üretimi,
piyasa denetimi, bitki pasaportu
(nakli) konularında “Orman Fidanlık
ve Tohum İşleri Daire Başkanlığı” yönetmeliklerin çıkarılmasında yetkili
birimlerdir. Her iki daire başkanlığı yönetmeliklerin hazırlanmasına
hızla başlamışlar, ancak bilinmeyen
engellemeler nedeniyle sonuçlandırmada duraksamışlardır.
Yönetmeliklerin çıkarılması hususu, Orman ve Su İşleri Bakanlığı
ile Orman Genel Müdürlüğü’nün
en üst yetkililerince uygun olduğu
ifade edilmesine rağmen; Orman
Zararlılarıyla Mücadele Daire Başkanlığında bekleyen “Ormancılık
Karantina, İnspektör ve Fümigasyon Yönetmeliği” taslağı ile Orman
Fidanlık ve Tohum İşleri Daire Başkanlığında bekleyen “Orman Yetiştirme Materyalleri Piyasasında
Yetkilendirme, Denetleme ve Orman Bitki Pasaportu Yönetmeliği”
taslakları bir türlü Resmi Gazete’de
yayımlanamamış, Kanunun amir
hükümlerine rağmen, bu hizmetlere ilişkin yetkiler başka bir bakanlıkça yürütülmeye devam edilmekte,
orman mühendisliği mesleki hakları da mevzuata aykırı olarak başka
mühendislik disiplinlerce kullanılmaya devam edilmektedir.
III- DANIŞTAY KARARLARINDA
ORMAN ZARARLIARIYLA MÜCADELE, ORMANCILIK KARANTİNASI, İNSPEKTÖR VE FÜMİGASYON
KONULARI
Karantina
hizmetleri,
tüm
Dünya’da uzmanlığa dayalı olarak
yetkilendirilmiş inspektörler tarafından yapılmaktadır. Bu bağlamda,
orman bitki ve bitkisel ürünlerine
ilişkin karantina hizmetleri ile ahşap
ambalaj malzemelerinde FAO’un
belirlediği İSPM-15 standartlarına
uygunluk kontrollerine dair işaretlemeler, orman mühendisleri ile orman endüstri mühendislerine ait bir
görevdir. Türkiye’deki orman bitkisi
ve bitkisel ürünlere ait karantina hizmetleri, bugüne kadar Gıda-Tarım
ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından
Ziraat Mühendislerine yaptırılmakta
idi.
Odamız, ormancılık mesleki faaliyet konuları ile bu konulara ilişkin
mesleki hak ve yetkilerin 5531 sayılı
Kanuna göre orman mühendisi ve
orman endüstri mühendislerince
kullanılması gerektiğini belirterek,
Gıda-Tarım ve Hayvancılık Bakanlığınca yürürlüğe konulan ikincil
mevzuat düzenlemelerinin yürütmesinin durdurulması ve iptali için
Danıştay’da davalar açmıştır. Davalar sonunda, Orman Mühendisliği
ve Orman Endüstri Mühendisliği disiplinlerinin kazanılmış mesleki haklarının korunmasına yönelik olarak
aşağıda belirtilen önemli kararlar
alınmıştır.
a) Ormancılık, orman endüstrisi ve ağaç işleri endüstrisi
alanında yapılan ihracat ve ithalattaki fümigasyon ve karantina
hizmetlerindeki yetki, orman
mühendisleri ile orman endüstri
mühendislerine ait odluna hükmedilmiştir.
Ziraat Mühendisleri Odası; yeminli meslek mensupları tüzüğünün 6/(v) maddesindeki “Madde 6/
(v): Ormancılık karantina hizmetleri: Ormancılık, orman endüstrisi
ve ağaç işleri endüstrisi alanında yapılan ihracat ve ithalatın
15/5/1957 tarih ve 6968 sayılı Zirai Mücadele ve Zirai Karantina
Kanunu hükümlerine göre fümigasyon ve karantina hizmetlerini
yürütmektir.” düzenlemenin, Ziraat
Mühendislerinin görev alanına müdahale edildiğinden bahisle iptali
için, Danıştay 8. Dairesinde Başbakanlık, Orman ve Su İşleri Bakanlığı aleyhine dava açmış ve Odamız
davalı idareler yanında davaya müdahil olmuştur. Yargılama sonunda,
25/4/2012 tarih ve E:2009/8234,
K:2012/1891 sayılı kararla dava ret
edilmiştir. Bu kararda;
“… Yukarıda yer verilen mevzuatın birlikte değerlendirilmesinden; ziraat mühendislerinin
çalışma alanlarının esas itibariyle
tarım arazileri ve tarım bitkileri
olup, biyolojik özellikleri orman
bitkileri, orman ürünleri ve ahşap
ambalaj materyalleri olanlar ise
5531 sayılı Kanunda sayıldığı üzere orman, orman endüstri ve ağaç
işleri endüstri mühendislerinin görev alanına girmektedir.
Bu açıklamalar karşısında,
5531 sayılı Yasa ile belirlenen asli
görevlerinden bağımsız düşünülemeyecek olan bu görevlerin
kapsadığı orman bitkileri, orman
ürünleri ve ahşap ambalaj materyalleri ile ilgili alanda yapılan
ihracat ve ithalattaki özel uzmanlık gerektiren fümigasyon ve karantina hizmetlerinin yürütülmesi
görevinin de orman mühendisliği,
orman endüstri mühendisliği ve
ağaç işleri endüstri mühendisliği
serbest yeminli meslek mensuplarına tanınmış hak ve yetkiler
kapsamında belirlenmesine ilişkin
dava konusu tüzük maddesinde
hukuka aykırılık görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle davanın reddine…25/4/2012 gününde esastan
oy birliğiyle, vekalet ücreti yönünden
oy çokluğu ile karar verildi.” denilerek
istem istem ret edilmiştir.
b) Orman bitkisi ve bitkisel
ürünlerinin ithalat ve ihracatındaki karantina hizmetleri orman
mühendisi ve orman endüstri
mühendisi unvanlı inspektörlere
ait olduğuna hükmedilmiştir.
Odamız, orman bitkisi ve bitkisel ürünlerinin ihracat ve ithalatındaki karantina kontrollerini yapan
inspektörlerin, orman mühendisi
ile orman endüstri mühendisleri
olması gerekirken; 22/1/2009 tarihli ve 27118 sayılı Resmi Gazete’de
yayınlanan “Zirai Karantina İnspektör Yönetmeliği” ile ziraat mühendislerine veren ilgili maddelerin
yürürlüğünün durdurulması ve iptali için Danıştay 2. Dairesinde dava
açmıştır. Yargılama sonunda, Zirai
Karantina İnspektör Yönetmeliğinin,
inspektörlerin yalnızca ziraat mühendislerinden olmasını düzenleyen Yönetmeliğin 5 inci maddesi
1. fıkrasının (c), (ç) ve )d) bentlerinin yürütmesi 28/9/2009 tarih
2013 OCAK/ŞUBAT/MART ORMAN MÜHENDİSLİĞİ 11
ODAMIZDAN
ve E:2009/1321 kararla durdurulmuştur. Bu kararda şöyle denilmektedir.
“… Yukarıda yer verilen mevzuatın birlikte değerlendirilmesinden;
ziraat mühendislerinin çalışma
alanlarının esas itibariyle tarım
arazileri ve tarım bitkileri olduğu,
dava konusu inspektörlük görev
alanının ise tarım bitkileri yanında
orman bitkileri, orman ürünleri ve
ahşap ambalaj materyallerini de
kapsadığı; bu konularında yukarıda anılan 5531 sayılı Kanun’da
sayıldığı üzere, orman mühendislerinin görev alanına girdiği göz
önünde bulundurulduğunda, inspektör adayı olabilecekler arasında orman mühendislerine de yer
verilmesi gerekirken sadece ziraat mühendislerine dava konusu
madde hükümlerinde yer verilmiş
olmasında kamu yararı ve hizmet
gereklerine uyarlılık görülmemiştir…. Açıklanan nedenlerle, Zirai Karantian İnspektör Yönetmeliğinin 5.
Maddesinin 1. Fıkrasının (c), (ç) ve (d)
bentleri yönünden … yürütmenin
durdurulması isteminin kabulüne
28/9/2009 tarihinde oy birliğiyle karar
verildi.”
c) Ahşap ambalaj malzemelerinin FAO nun belirlediği İSPM15 standartlarına uygunluğunun
işaretlenmesinde yetki orman
endüstri mühendislerine ait olduğuna hükmedilmiştir.
Odamız; ahşap ambalaj malzemelerinin ihracat, ithalat ve yurt
içindeki nakillerinde zararlıların yayılmasını önlemek amacıyla, FAO
nun belirlediği İSPM-15 standartlarına uygunluğunu kontrol eden inspektör ya da denetim elemanının,
yalnızca ziraat mühendislerinden
oluşmasını düzenleyen ve mesleki
haklarımızı ihlal eden “Bitki Sağlığı
Önlemlerine Yönelik Ahşap Ambalaj Malzemelerinin İşaretlenmesi Hakkında Yönetmelik” in 4
üncü, 21 inci ve 22 inci maddelerinin
yürütmesinin durdurulması ve iptali
için Danıştay 10. Dairesinde dava açmıştır. Yargılama sonunda talebimiz
haklı bulunarak dava konusu Yönetmeliğin 4 üncü, 21 inci ve 22 inci
12 ORMAN MÜHENDİSLİĞİ OCAK/ŞUBAT/MART 2013
maddeleri Danıştay 10. Dairesinin
17/11/2009 tarihli E:2006/4831,
K:2009/9557 sayılı kararıyla iptal
edilmiştir. Bu kararda;
“… Bu durumda, ahşap ambalaj
malzemeleri ile zararlı organizmaların yayılmasını önlemek için
kullanılacak olan işaretleme standardının oluşturulmasına ilişkin usul ve
esasları belirleme konusunda yayımlana dava konusu Yönetmelik kapsamında, hastalık ve Zaralılarla
mücadele için öngörülen ısı ile kurutma, fümigasyon ve fırında kurutma
yöntemlerini kullanacak olan işletmeleri denetleme yetkisinin, ziraat
mühendisleri ile birlikte 5531 sayılı
Yasanın 4/(b) maddesi uyarınca
bu konuda uzman olan orman endüstri mühendislerine de verilmesi
ve Yönetmelikte bu yönde düzenleme
yapılması gerekirken, denetim yetkisini sadece ziraat mühendislerine veren Yönetmelik hükümleri
ile yetkili komisyonda davacı odaya
temsil yetkisi verilmemesine ilişkin
Yönetmeliğin 22. Maddesinde hukuka ve kamu yararına uyarlık bulunmamaktadır….” denilerek yukarıda
belirtilen ilgili madde hükümleri iptal edilmiştir. Böylece ahşap ambalaj
malzemelerinin FAO standartlarına
uygunluk denetlemesinin orman
endüstri mühendislerine ait olduğu mahkeme kararıyla da tespit
edilmiştir.
IV- 5596 SAYILI “VETERİNER
HİZMETLERİ, BİTKİ SAĞLIĞI, GIDA
VE YEM KANUNU”
Odamızın yaptığı girişimler sonucunda; 5596 sayılı “Veteriner
Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve
Yem Kanunu”nun, TBMM TarımOrman ve Köyişleri Komisyonunda
yapılan görüşmeler sırasında, orman bitki ve bitkisel ürünlerinin
ithalat kontrolünü yapacak olan
disiplinleri belirleyen 31 inci maddesinin eki olan EK:2 sayılı cetvele
orman mühendisleri ile orman
endüstri mühendisleri eklenmiştir.
Böylece, orman bitkisi ve bitkisel ürünleri ile ahşap ambalaj malzemelerinin, 5996 sayılı Veteriner
Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve
Yem Kanununa göre ithalatındaki
karantina hizmetlerinin orman mühendisi ile orman endüstri mühendislerinin yetkisinde olduğu hüküm
altına alınmıştır. Yukarıda anılan Danıştay kararlarında bu Kanuna atıfta
bulunulmuştur.
SONUÇ OLARAK; yukarıya çıkarılan Kanun hükümleri, Yönetmelik
maddeleri ve Danıştay kararları birlikte değerlendirildiğinde;
Orman Genel Müdürlüğü, 3234
sayılı Kanun uyarınca, orman bitkisi
ve bitkisel ürünleri ile ahşap ambalaj
malzemelerinin karantina hizmetleri, bitki pasaportu hizmetleri, orman
yetiştirme materyallerinin üretimi,
piyasa denetimi vb. konularda yetkili olduğu çok açık biçimde görülmektedir. Ormancılık karantinası ve
bitki pasaportu hizmetlerini yürütecek olan inspektörlerin, orman mühendisi ile orman endüstri mühendisleri olduğu 5531 sayılı Kanun ve
Danıştay kararları ile sabittir.
Bu aşamada, anılan hizmetlerin
yapılabilmesi için, yeni bir Kanun
maddesi düzenlenmesine ihtiyaç
yoktur. Kanunlar emredici hukuk
kuralları manzumesi olup, uygulanmak için yürürlüğe konulmaktadır.
Ancak yaklaşık 22 aydır yürürlükte
olan 3234 sayılı Kanunun 2 inci 7
inci ve 14/B inci madde hükümleri,
bürokratik engellemeler nedeniyle
uygulamaya aktarılamamakta ve
yönetmelikler yürürlüğe konulamamaktadır. Bu nedenle, orman mühendisliği ve orman endüstri mühendisliği mesleki haklarının başka
disiplinlerce ihlal edilmesine neden
olunmaktadır.
Bürokratik engellemeler nedeniyle, Orman Zararlılarıyla Mücadele
Daire Başkanlığında bekletilen “Ormancılık Karantina, İnspektör ve
Fümigasyon Yönetmeliği” taslağı
ile Orman Fidanlık ve Tohum İşleri
Daire Başkanlığında bekletilen
“Orman Yetiştirme Materyalleri
Piyasasında Yetkilendirme, Denetleme ve Orman Bitki Pasaportu Yönetmeliği” taslakları, acilen Resmi
Gazete’de yayınlanmalı ve kanuna
aykırı uygulamalara artık bir son verilmelidir.
Emre GÖKSU
Ege Ormancılık Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü
Özet
Bu çalışmada şebeke analiz tekniklerinden en yaygın olarak kullanılan CPM/PERT tekniğinin anlamı,
önemi, yararları ve ormancılık faaliyetlerinde kullanılabileceği alanlar üzerinde durulmuştur. Ayrıca söz
konusu tekniklerin ülkemiz ormancılığındaki uygulama örnekleri ayrı ayrı incelenerek değerlendirilmiştir.
Mevcut ve olası kullanım alanları ortaya konularak, bu alanda çalışacak olan proje yöneticilerine yardımcı
olunmaya çalışılmıştır.
Anahtar Kelimeler: proje yönetimi ve planlaması, şebeke analizi, CPM/PERT tekniği, çok boyutlu karar
verme
1. GİRİŞ
Küreselleşen dünyada ortaya çıkan değişim ve rekabet baş
döndürücü bir hızla devam ederken, bir işletmenin bu rekabetten
başarılı olarak çıkabilmesi için en
az iki temel noktada diğer işletmelere üstünlük sağlaması gerekmektedir. Bunlardan birincisi
yönetim süreci içerisinde en iyi
kararları alabilmek ve örgüt olanaklarını bir araya getirip belirli
amaçlara ulaşmak için koordine
etmektir. Diğeri ise bu amaç ya
da amaçlara en az zaman ve maliyetle ulaşabilmektir (Barak 1999).
İşletme faaliyetlerinin ya da projelerin en kısa zamanda ve en az
maliyetle tamamlanması çağdaş
işletme yönetiminin başta gelen
amaçları arasında yer almaktadır.
Bu anlayışla proje planlama ve
programlama teknikleri konusunda bilimsel anlamda ilk çalışmalar
19. yüzyılın başlarında yapılmıştır.
Günümüze kadar devam eden
bilimsel çalışmalar sonucunda
çağdaş proje planlama teknikleri
ortaya çıkmıştır. Bunlardan şebeke analiz yöntemleri kapsamında
bulunan “Kritik Yol Metodu (Critical Path Method-CPM)” ve “Proje
Değerlendirme ve Gözden Geçirme Tekniği (Program Evaluation and Review Technique-PERT)”
yöneylem araştırması ve sistem
analizi bilim dallarının etkisi ile şebeke analiz tekniklerinin temelini
oluşturmuşlardır.
2. ŞEBEKE (NETWORK)
ANALİZİ YAKLAŞIMI
Projeyi oluşturan faaliyetler
ve bu faaliyetler arasındaki ilişkileri gösteren şemaya şebeke
adı verilir. Şebeke diyagramı,
projenin hangi işlerden meydana
geldiğini, işler arasındaki öncelik
sırasını ve projenin başlangıç ile
bitiş olaylarını gösterir. Şebeke
diyagramlarında her faaliyet için,
bu faaliyetin öncesinde tamamlanmış olması gereken faaliyetler
ile bu faaliyetin tamamlanmasının
ardından icra edilecek faaliyetleri
kolayca görmek mümkündür (Karadeniz 2007). Şebeke (network)
analizi birçok çözüm yöntemine
sahip olan optimizasyon amaçlı
matematiksel programlama tek-
niğidir. Bu analiz sayesinde, birleşen noktalara veya düğümlere
sahip olan hatlar veya kanallar
sisteminde optimum veya en etkili yol bulunmaya çalışılmaktadır. Yani bir projeyi faaliyetlere ve
olaylara ayıran, faaliyetler arasındaki mantıksal ilişkiyi saptayan,
faaliyetlerin süresini ve maliyetini
hesaplayan ve böylece projenin
süresinin ve maliyetinin minimum
yapılmasına ve kontrolünün sağlanmasına olanak veren analizdir
(Daşdemir 2005).
Şebeke analiz yöntemleri
arasında en çok bilinen ve tercih
edilen iki yöntem CPM ve PERT
tir. Bu iki yöntem ana hatlarıyla
birbirinin aynısı olsa da uygulama alanları bakımından CPM ve
PERT’in farklılık gösterdiği öne sürülmektedir (Halaç 2001). PERT’in
çok fazla belirsizliğe sahip olan
araştırma ve geliştirme projelerine daha uygun olduğu, CPM’in ise
süre ve maliyetlerin tahmin edilebildiği projelerde daha faydalı
olduğu düşünülse de bu farklar
son zamanlarda gitgide azalmış,
hatta ortadan kalkmıştır (Martino
2013 OCAK/ŞUBAT/MART ORMAN MÜHENDİSLİĞİ 13
UZMAN S AH AS I
ŞEBEKE (NETWORK) ANALİZ TEKNİKLERİNİN
ORMANCILIK FAALİYETLERİNDE UYGULAMA ALANLARI
UZMAN S AH AS I
Şekil 1. Faaliyet sürelerini, en erken ve en geç tamamlanma zamanlarını, kritik yolu ve kukla faaliyetini gösteren örnek
CPM/PERT şebeke diyagramı (Çetmeli 1982).
1965). Faaliyet sürelerini, en erken
ve en geç tamamlanma zamanlarını, kritik yolu ve kukla faaliyetini
gösteren CPM/PERT şebekesi örneği Şekil 1’de gösterilmiştir.
3. CPM/PERT
TEKNİĞİNİN
GENEL ÖZELLİKLERİ
CPM’in temel prensibi projenin kritik yolunun belirlenerek,
faaliyetlerin bu kritik yol üzerinden yürütülmesidir. Dolayısıyla
projenin geleceğiyle ilgili kararlar
verebilmek ve projeyi daha iyi yönetebilmek için ilk olarak kritik yolun tespit edilmesi gerekir (Karadeniz 2007). Kritik yol üzerindeki
faaliyetlere yoğunlaşarak bu faaliyetlere önlemler alınması ve projenin gecikmeden tamamlanması
amaçlanır. Kritik yol üzerinde yer
alan faaliyetlere atanan kaynakları bilerek ve izleyerek, projenin
bitiş tarihini etkileyen görevler ve
projenin zamanında bitirilip bitirilemeyeceği belirlenebilir (URL-1,
2009).
Projenin zamanında bitiril14 ORMAN MÜHENDİSLİĞİ OCAK/ŞUBAT/MART 2013
mesi ve eldeki kaynakların planlanması için kullanılan çağdaş
planlama ve kontrol yöntemleri
arasında en önemlilerinden biri
olan PERT; üretimdeki gecikmeleri, takılmaları ve çeşitli çalışmaları
en düşük düzeye indiren, işin bütününün çeşitli parçalarını eş güden ve eş zamanlayan, projelerin
tamamlanmasını hızlandıran bir
yöntemdir (Demir ve Gümüşoğlu
1994). Eğer faaliyet süreleri belli
olmayan faaliyetler kritik yörünge üzerinde ise, artık yatırımın
tamamlanma süresinin bile tayini mümkün değildir. Bu hallerde
yatırımların planlanması PERT
tekniği ile yapılmalıdır. Çünkü bu
teknikte belirsiz süreler, olasılıklar
hesabına göre hesaplanabilmekte ayrıca düğüm noktaları ile yatırımın toplam süresinin programa
göre yüzde kaç olasılıkla tamamlanabileceği de bulunabilmektedir. PERT tekniği, süreleri tam bilinemeyen faaliyetlerin programda
göz önüne alınmasını sağladığından CPM’e nazaran daha geniştir
(Çetmeli 1982). Bunun dışında;
şebeke diyagramının oluşturulması, kritik yolun hesaplanması
ve projenin toplam süresinin belirlenmesi iki yöntem için de aynıdır. Bu yüzden bazı kaynaklarda
bu iki yöntem CPM/PERT adı ile de
anılmaktadır.
4. CPM/PERT
TEKNİĞİNİN
YARARLARI
CPM/PERT tekniğinin yararları
aşağıdaki şekilde maddeler halinde özetlenebilir:
1. Bu teknik uygulama aşamasında kesin uyulması gereken kritik faaliyetleri ve bunların sürelerini ortaya koymaktadır. Kritik faaliyetlerin saptanması sonucunda
önemli olan bir grup faaliyete dikkat çekmekte, böylece daha etkin
bir planlama ve denetime olanak
sağlamış olmaktadır (Barak 1999).
2. Bu tekniğe göre çizilen şebeke, faaliyetlerin sırasını açık bir
şekilde göstermekle kullanıcının
görsel olarak projeyi izlemesini
sağlamaktadır. Faaliyetler arasındaki karmaşık ilişkiler oldukça
basit ve açık biçimde gösterildiği
için proje, planlamayı yapanların
dışındaki kimselere de kolayca
açıklanabilir.
3. Bir ya da daha fazla projenin aynı anda ve istenen ayrıntıda
planlama ve denetiminin yapılmasına olanak sağlar. Çok değişik
konu ve kapsamda proje CPM/
PERT tekniği ile planlanabilir. Aynı
zamanda esnek bir teknik olup
tüm projede uygulanabileceği
gibi, projenin belirli bir kısmında
da bu teknikten yararlanılabilinir.
4. Bu tekniğin bilgisayarda
uygulanabilme imkânına sahip
olması çok karmaşık ve çok büyük
projelerde etkin bir şekilde kullanılmasını sağlamaktadır (Demir
ve Gümüşoğlu 1994).
5. CPM/PERT maliyet analizi
ile değişik proje bitirme tarihlerine ilişkin toplam proje maliyetleri hesaplanıp, en düşük toplam
maliyetli proje planı seçilerek kaynakların etkin ve verimli bir şekilde kullanılması sağlanabilir.
6. Projenin uygulanması sırasında güncelleştirmeye önem
verilerek projenin zamanında
gerçekleştirilebilmesi için planda
ortaya çıkacak aksaklıkları görme
imkanı verir. Böylece proje yönetiminden sorumlu kimselerin aksayan noktaları düzeltici yönde kararlar almasını sağlar (Barak 1999).
7. CPM/PERT ile yöneticiler bir
projenin toplam tamamlanma ve
bitiş süresini kolaylıkla hesaplayabilmektedir. Temel amaç; proje
planlama ve kontrolünü kolaylaştırmak, projede yer alan boş
zamanları tespit ederek ortadan
kaldırmak ve projeyi önceden
planlanan zamanda bitirmeye çalışmaktır (Tekin 1993).
8. Yöneticinin sorumlu olduğu
alanlarda, faaliyetlere doğru bir
yön vermesi ve zamanında doğru
karar alabilmesi için gerekli bilgiyi
zamanında alması gereklidir. Bu
amaçla bilgilerin elde edilmesi ve
geliştirilebilmesinde sistematik
bir yol takip eden CPM/PERT tekniği, yönetimin geliştirilmesinde
önemli bir rol oynar (Gülerman
1970).
9. CPM/PERT tekniği, kullanıcısının vereceği kararlar üzerinde
etkisi olabilecek bütün faktörler
ve düşüncelerle ilgili bilgileri sağlamaya yarar. Karar vermede çok
yararlı ve yardımcı bir araçtır (Levin ve Kirkpatrick 1973).
10. CPM/PERT, proje yöneticisinin, proje planlama, programlama ve kontrol işleminde,
öncelikli olarak hangi faaliyetlerin
yapılacağını belirler. CPM/PERT ile
projedeki faaliyetlerin en erken
başlama ve en geç bitiş sürelerinin bilinmesi sağlanır. Projenin
bitirilmesi için gerekli toplam süre
belirlenir. Bu da bazı gereksiz faaliyetlerin projeden çıkarılmasına
ve maliyetlerde tasarruflar sağlanmasına imkan sağlar (Barak 1999).
Sağladığı bu yararlardan dolayı CPM/PERT tekniği özellikle faaliyetleri arasında karmaşık ilişkileri
olan, personel planlaması ve zaman kısıtı önemli olan projelerde
etkin bir planlama, uygulama ve
kontrol imkanı sağlayıp, takım çalışmasına ihtiyaç duyulan ve çok
sayıda veri gerektiren projelerde
de önemli rol oynayacaktır.
5. CPM/PERT
TEKNİĞİNİN
ORMANCILIKTA
KULLANIM ALANLARI
Askeri projelerde kullanılmak
üzere geliştirilen CPM/PERT tekniği artık işletmecilikte ve hemen
hemen her alanda kullanılabilir
bir teknik haline gelmiştir. Günümüzde imalattan inşaata, reklamdan araştırma geliştirmeye kadar
birçok alanda kullanılmaktadır.
Özellikle orman kaynaklarının
planlanmasında ve yönetiminde
çok boyutlu karar verme metot-
larından yararlanılmaktadır. Bu
tekniklerden biri olan CPM/PERT
tekniği ile ormancılıkta pek çok
iş akışını zaman ve maliyet açısından planlamak mümkündür.
CPM/PERT tekniğinin ormancılık faaliyetlerinde kullanılabileceği alanlar şunlardır:
1. Orman amenajman planlarının düzenlenmesinde,
2. Orman envanter çalışmalarının yapılmasında,
3. Ağaçlandırma projelerinin
gerçekleştirilmesinde,
4. Orman köylerine verilen
kredilere ilişkin proje kontrol ve
denetiminde,
5. Çeşitli yol ve diğer transport
tesis ve taşıtlarının proje uygulamalarında,
6. Hizmet binası, fabrika, atölye ve garaj gibi çeşitli inşaatların
yapımında,
7. Ulusal park çalışmalarının
uygulanmasında,
8. Fidanlık faaliyetlerinin planlanması çalışmalarında,
9. Yangın ekonomisinin değerlendirme sisteminin oluşturulmasında,
10. Silvikültür planlarının yapımında ve silvikültürel faaliyetlerin uygulanmasında,
11. Tali ürün planlarının yapılmasında,
12.
Ekoturizm planlarının
yapımında ve plan içeriğindeki
çeşitli faaliyetlerin tamamlanma
zamanlarının belirlenmesinde,
13. Orman işletmelerinde
odun hammaddesi üretiminin
zaman ve maliyet açısından planlanmasında kullanılmaktadır.
Ormancılık faaliyetlerinde kullanılan CPM/PERT tekniği ile ilgili
ülkemizde öne çıkan çalışmalar
ise aşağıda verilmiştir.
Eraslan (1971), orman amenajman planı yapmak amacı ile
ormanda yapılan envanter çalışmalarının ve bu envanterle ilgili
2013 OCAK/ŞUBAT/MART ORMAN MÜHENDİSLİĞİ 15
UZMAN S AH AS I
olarak büroda yapılan değerlendirmelerin amaç, zaman, eleman,
mekan ve ödenek faktörlerine
göre düzenlenmesinde ve denetlenmesinde bu metotlardan yararlanılabileceğini söylemektedir.
Sun (1972), CPM ve PERT’in ormancılığın hemen hemen bütün
faaliyetlerinde kullanılabileceğini
ifade etmiş ve geniş sahada yapılan orman envanterine ilişkin
işlemlerin yürütülmesi sırasında
gerekli zamanın hesaplanmasına
dair bir örneği bu amaçla vermiştir. 754 günde tamamlanacağı hesaplanan projede orman envanter çalışmasında uygulanacak temel faaliyetleri belirleyerek 1’den
42’ye kadar numaralandırmış ve
faaliyetler arası ilişkileri saptamış
ayrıca her bir faaliyetin tamamlanması için gerekli olan zamanları belirleyerek projenin kritik yolunu oluşturup şebeke diyagramını
çizmiştir.
Kalıpsız (1973), ormancılık
problemlerini gözetilen gayeye
göre değişik çözümlerden en elverişlisini seçmek ya da tesadüfi
etkiler karşısında en büyük kazancı veya en az kaybı sağlayacak
çözümü bulmak için çeşitli matematik metotlarından faydalanmak, bununla birlikte aynı hedefe
yönelen çeşitli faaliyetleri planlamak üzere iş şebeke analizini kullanma ihtiyacı duyulduğunu ifade
etmektedir.
Akesen (1977), ülkemizde ulusal park kuruluş projelerinin uygulanmasında yapılan planlama hatalarından bahsetmiştir. Planlama
hatalarının; kuruluş çalışmalarının
tasarlanan sürede bitirilmemesine, dolayısıyla gereksiz para ve
zaman kaybına yol açtığı, bunun
yanı sıra ulusal park içinde topluma sunulan hizmetlerin amaçlanan düzeyin çok altında olmasına
ve yeni sorunların ortaya çıkmasına neden olduğu belirtilmiştir.
Ülkemizdeki park çalışmalarında
16 ORMAN MÜHENDİSLİĞİ OCAK/ŞUBAT/MART 2013
ortaya çıkan planlama, yöneltme
ve denetleme eksiklikleri ile bunların oluşturduğu sorunların bir
an önce giderilebilmesi için PERT
yönteminden ulusal park projelerinin tüm aşamalarında yararlanma yoluna gidilmesinin olumlu
sonuçlar vereceğini bir örnekle
göstermiştir.
Asan (1981) çalışmasında, orman amenajman planlarının yapımında CPM/PERT tekniğinin kullanışını örnek şebeke diyagramı
üzerinde açıklamıştır. Buna göre;
sırasıyla amenajman planı yapmak için gerekli olan faaliyetler
ve aralarındaki ilişkiler belirlenmiş, faaliyetlerin zaman sınırları
tespit edilmiş, şebeke diyagramı
oluşturularak kritik yol yardımıyla
proje süresi 313 gün olarak hesaplanmıştır. Böylece CPM/PERT
tekniğinin orman amenajman
planlarının yapımında kullanılması sayesinde 87 günlük zaman
tasarrufunun sağlanabileceği öngörülmüştür.
Erkan (1988) tarafından PERT
tekniğinin orman fidanlıklarında
uygulanabilirliği ele alınmış, fidan üretim süreci PERT – zaman
uygulama planı çerçevesinde anlatılmıştır. Fidan üretim sürecinin
bir modelle temsil edilmesi ve
ilgili yöneticilere yol göstermesi
açısından PERT tekniğinin diğer
ormancılık faaliyetlerinde olduğu gibi orman fidanlıklarında da
kullanılabileceği bir örnekle gösterilmiştir. 76 faaliyetten oluşan
projenin en erken 617 günde bitirileceğini, gerektiği takdirde projenin başlangıcından herhangi bir
yerine kadar yapılacak işlerin istenilen bir tarihte bitme olasılığının
hesaplanabileceğini belirtmiştir.
Ayrıca projenin tamamlanması
bakımından önem arz eden kritik
yol tayin edilerek şebeke diyagramı çizilmiş ve proje uygulayıcısının kaynakları etkin bir şekilde
kullanması sağlanmıştır.
Göksu (2010) ise, devlet orman
işletmelerinde odun hammaddesi üretiminin PERT tekniği ile planlanmasını incelemiştir. Araştırma
alanında üretime verilmek üzere
damgalanan toplam 166 adet ve
1.066,186 m3 göknar ve kayın ağacı bir proje olarak kabul edilmiştir.
Araştırmada, üretime esas etanın belirlenmesinden başlayarak
ürünün son depoya nakli ve satışa hazır hale getirilmesine kadar
geçen süreçte çeşitli aşamalardan
oluşan odun hammaddesi üretim
faaliyetlerinin hiyerarşik yapısı belirlenmiştir. Daha sonra faaliyetler
arası ilişkiler ortaya konulmuş, her
bir aşamadaki faaliyetlere ilişkin
zamanlar ölçülerek, beklenen
tamamlanma zamanlarına bağlı olarak maliyetler ve izlenmesi
gereken kritik yol tayin edilip şebeke diyagramı çizilmiştir. Buna
göre projenin 97,50+4,76 günde
bitirileceği saptanmış ve normal
üretim çalışmalarına göre projede
12 günlük bir tasarruf sağlanacağı öngörülmüştür. Ayrıca OGM
verilerine göre hesaplanan birim
üretim maliyetlerinin, araştırma
alanında yapılan ölçümlere göre
hesaplanan birim üretim maliyetlerinden; göknar’da 4,42 TL/
m3 (-%7,0) ve kayında 3,18 TL/m3
(-%4,1) olmak üzere daha düşük
olduğu saptanmıştır. Dolayısıyla
odun hammaddesi üretim projesi kapsamında orman köylüsüne
toplamda (-%6,5) daha az ödeme
yapıldığı ve bu tür farklılıkların
ortaya çıkmaması için yöresel koşullara göre maliyet hesaplarının
yapılması gerektiği sonucuna varmıştır.
6. SONUÇ
Proje planlanması alanında
şebeke analizine dayalı yöntemler önemli bir yer teşkil etmektedirler. Şebeke analizinde, proje
bir bütün olarak ele alınmakta,
faaliyetlerin bu bütünlük içindeki
karşılıklı ilişkileri ortaya konularak
büyük ölçekli projelerin güncel
tekniklerle planlanması mümkün olmaktadır. Hızlı bir şekilde
kalkınabilmek, gelişmiş ülkeler
düzeyine çıkabilmek ve onlarla
rekabet edebilmek için projelerin
en kısa sürede ve en az maliyetle
gerçekleştirilmeleri gerekmektedir. Bu nedenle çağdaş planlama
tekniklerinden ve bu tekniklerin
uygulanabildiği teknolojilerden
yararlanmak kaçınılmaz bir zorunluluktur. Bu çalışma şebeke (network) analizine dayalı tekniklerden CPM/PERT tekniğinin mevcut
ve olası kullanım alanları ortaya
konularak bu alanlarda çalışacaklara yol göstermek amacıyla ele
alınmıştır.
Son yıllarda bilgisayar kullanımının artmasıyla birlikte, ormancılık araştırmalarında bu tekniklerin yaygın olarak kullanılmaya
başladığı anlaşılmaktadır. Sürdürülebilir kalkınma amaçlarına
ulaşmada ormancılığın hemen
her alanında olduğu gibi, özellikle
orman kaynaklarının planlanması
ve yönetimi sürecinde çok boyutlu karar verme tekniklerinden
yararlanmak büyük önem arz etmektedir. Özellikle orman kaynaklarının planlanması ve yönetimi
çok boyutlu bir yapı göstermektedir. Dolayısıyla çok boyutlu karar
verme teknikleri orman kaynaklarının yapısına uygun düşmekte ve
bu tekniklerin kullanımıyla orman
kaynakları yönetiminde daha anlamlı kararlar ve çözüm önerileri
oluşturulabilmektedir. Ayrıca bu
tekniklere orman kaynaklarının işlevsel bölümlenmesi ve bunların
işletim amaçlarının saptanması
gibi sosyo-ekonomik konuların
yanı sıra biyolojik, ekolojik, teknik
ve yönetsel alanlarda karar vermede ve bilimsel yasa koymada
yaygın olarak başvurulmaktadır.
Böylece kısıtlı olan orman kaynaklarından topluma en fazla mal ve
hizmet sunmanın ve dolayısıyla
toplumsal refahı artırmanın yolu
çok boyutlu karar verme tekniklerinin kullanılmasıyla mümkündür
(Daşdemir ve Güngör 2002).
KAYNAKLAR
Akesen A (1977) PERT Yönteminin Ulusal Park Kuruluş Çalışmalarında Uygulanması. İÜ Orman Fakültesi
Dergisi, Seri B, 27 (2): 146-165.
Anderson E B ve Hales R S (1986)
Critical path method applied to research project planning: Fire Economics
Evaluation System (FEES). Pacific Southwest Forest and Range Experiment Station, Forest Service, US Department of Agriculture, 12 p.
Asan Ü (1981) Kritik Yörünge
Metodu (CPM) ile Programları Değerlendirme ve Gözden Geçirme Tekniği
(PERT)’nin Tanıtılması ve Amenajman
Planı Yapımında Kullanılması. İÜ Orman Fakültesi Dergisi, Seri B, 31 (2):
221-241.
Barak O (1999) Büyük Ölçekli
Projelerde Planlama ve PERT Tekniği
Uygulaması. Yüksek Lisans Tezi (yayınlanmamış), GÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü, İşletme Anabilim Dalı, Ankara,
231 s.
Çetmeli E (1982) Yatırımların
Planlanmasında Kritik Yörünge (CPM)
ve PERT Metotları. Teknik Kitaplar Yayınevi, İstanbul, 160 s.
Daşdemir İ ve Güngör E (2002)
Çok Boyutlu Karar Verme Metotları
ve Ormancılıkta Uygulama Alanları.
ZKÜ Bartın Orman Fakültesi Dergisi,
4(4): 1-16.
Daşdemir İ (2005) Orman Mühendisliği İçin Planlama ve Proje
Değerlendirme. ZKÜ Bartın Orman
Fakültesi Yayınları, Üniversite Yayın
No:30, Fakülte Yayın No:16, Bartın,
168 s.
Demir H ve Gümüşoğlu Ş (1994)
Üretim İşlemler Yönetimi. 4. Baskı,
Beta Basım Yayım, İstanbul, 756 s.
Eraslan İ (1971) Orman Amenajmanı Ders Kitabı. İÜ Orman Fakültesi
Yayınları No: 169, Kurtulmuş Matbaası, İstanbul, 488s.
Erkan N (1988) Bir Orman Fidan-
lığındaki Faaliyetlerin PERT Metodu
İle Planlanması. Yüksek Lisans Tezi
(yayınlanmamış), İÜ Fen Bilimleri Enstitüsü, Orman Mühendisliği Anabilim
Dalı, İstanbul, 70 s.
Göksu E (2010) Devlet Orman
İşletmelerinde Odun Hammaddesi
Üretiminin PERT Tekniği İle Planlanması (Ardıç Orman İşletme Şefliği
Örneği). Yüksek Lisans Tezi (yayınlanmamış), BÜ Fen Bilimleri Enstitüsü,
Orman Mühendisliği Anabilim Dalı,
Bartın, 117 s.
Gülerman A (1970) PERT/Maliyet
Tekniği İşletmelerde Bir Yönetim Aracı
Olarak Kullanılması. Ankara İktisadi ve
Ticari İlimler Akademisi Yayınları, Yayın No:37, Ankara, 147 s.
Halaç O (2001) Kantitatif Karar
Verme Teknikleri (Yöneylem Araştırması). 5. Baskı, Alfa Basım Yayım
Dağıtım, Alfa Yayınları No: 222, Dizi
No:023, İstanbul, 580 s.
Karadeniz C Ö (2007) PERT-CPM
ile Proje Planlama, Değerlendirme ve
Bir İşletme Uygulaması. Yüksek Lisans
Tezi (yayınlanmamış), MÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ekonometri Anabilim Dalı, İstanbul, 86s.
Kalıpsız A (1973) Ormancılıkta
Matematiksel Modeller ve Yöneylem
Araştırmaları. İÜ Orman Fakültesi Dergisi, Seri B 23(1).
Levin R I ve Kirkpatrick C A
(1973) PERT ve CPM ile Planlama ve
Denetim, ODTÜ İdari Bilimler Fakültesi, 2. Baskı, Yayın No: 12, Ongun Kardeşler Matbaası, Ankara, 225 s.
Martino R L (1965) Proje İdaresi
ve Kontrolü: Cilt 1 Kritik Yolun Bulunması. (Çev. C. Cahit Yalgın), Ankara,
144 s.
Sun O (1972) Ormancılık Çalışmalarında Yürütülecek Projelere İlişkin
Birbirini İzleyen İşlem Akımlarının Düzenlenmesi Ve Değerlendirme Yöntemleri. Ormancılık Araştırma Enstitüsü Dergisi 18 (2): 39-56.
Tekin M (1993) Kantitatif Karar
Verme Teknikleri. Arı Ofset Matbaacılık, Konya, 270 s.
URL-1
(2009)
http://office.
microsoft.com/tr-tr/project-help/
HP001040434.aspx, Microsoft, Kritik
Yol Hakkında, 25 Haziran 2009.
2013 OCAK/ŞUBAT/MART ORMAN MÜHENDİSLİĞİ 17
UZMAN S AH AS I
Yaylacık Araştırma Ormanı Vejetasyonunun
Floristik ve Bazı Toprak Özellikleri*
BÖLÜM-2
Dr. Münevver ARSLAN
Yrd. Doc. Dr. Neslihan ERDOĞAN
Prof. Dr. Osman KETENOĞLU
Orman Toprak ve Ekoloji Araştırmaları
Enstitüsü Müdürlüğü
Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi
Fen-Edebiyat Fakültesi
Ankara Üniversitesi
Fen Fakültesi
Karışık Ormanlar
1-Fagus orientalis-Abies normanniana subsp. bornmuelleriana orman topluluğu: Alanın büyük
bir kısmında, daha çok kuzeydoğu,
kuzeybatı, doğu ve güneydoğu bakılarda, genellikle granit ve kireçtaşı üzerinde ayrıca kireç çimentolu
breş ve kalkşist üzerinde, Doğu
kayınının içinde tek tek veya bazen
gruplar halinde Uludağ göknarının
(A. nordmanniana subsp. bornmuelleriana) karışıma girdiği bu karışık
ormanlar, 950-1600 metreler arasında yer almaktadır. Toprak tipi boz
esmer ve pseudogleyli boz esmer
orman toprağı olup toprak kumlu
balçık, kumlu killi balçık, kumlu kil
ve killi balçık türündedir. pH 4,5 ile
5 arasında değişmekle birlikte bazı
alanlarda 7’ye kadar çıkmaktadır.
Bu alanlarda özellikle 1500 m’den
sonra az da olsa Uludağ göknarının
Doğu kayınına göre hakim olduğu
yerler mevcuttur. Göknarın Doğu
kayınına göre daha yoğun olduğu alanlar, araştırma ormanının en
yüksek noktası olan Keçikıran Yaylası (1615 m) ve Keçikıran T. (1650
m) mevkiilerinde bulunmaktadır.
Kayın-göknar karışımı alanlarda yer
yer 1000-1400 metreler arasında
kuzey ve ara yönlerinde mor çiçekli
orman gülünün hakim olduğu bir
çalı katı da bulunur. Yine çalı katında küçük alanda kireçtaşı anakayalar üzerinde L. officinalis de yer
almaktadır. Ot katında önemli oranda bulunan türler, Festuca drymeja,
Cardamine impatiens var. pectinata, Galium odoratum, Rubus hirtus,
Trachystemon orientalis, Dryopteris
flix-mas, Galium rotundifolium, Calamintha grandiflora, Circium hypoleicum, Euphorbia amygdaloides
var. amygdaloides (sütlüot, zerena)
ve Geranium robertianum (dağ
ıtırı)’dur.
2-Fagus
orientalis-Pinus
sylvestris-Rhododendron ponticum subsp. ponticum orman topluluğu: Toprağın Ael horizonundaki
pH 4,33 olup, toprak şiddetli asidik
karakterdedir. Toprak türü kumlu
balçık ve kumlu killi balçıktır. Kayın
ve sarıçamın hemen hemen eşit
oranlarda karışım oluşturduğu ve
alt tabakada mor çiçekli orman gülünün hakim olduğu bu topluluk,
podzolik-boz esmer orman toprağı
üzerinde yer almaktadır. Alanın batı
kısımlarında, 1050-1250 metreler
arasında sınırlı alanlarda ender rastlanan bir fizyonomi göstermektedir.
Orman gülü bu toplulukta çalı katının egemen türü olup, örtüş oranı
%90 ile %100 arasında değişmektedir.
li balçıktır, şiddetli asidik reaksiyona
sahip (pH 4,6) olup toprak tipi boz
esmer orman toprağıdır. Karaçam
ve sarıçamın genel olarak batı ve
güney bakılarda eşlik ettiği alanlar da bulunmaktadır. Bu topluluk
Kayın’a göre daha kurak ortamlarda yer almaktadır. Bu çam türleri,
karışım oluşturduğu bitki topluluğunun en üst tabakasındaki ağaç
katını oluşturmaktadır. Yer yer Q.
petraea subsp. iberica ağaç katına
eşlik eder. Bu orman toplumunda F.
drymeja, Pyrola chlorantha, Lathyrus
laxiflorus subsp. laxiflorus, Genista
lydia var. lydia (Manisa katırtırnağı)
Galium paschale, ve Rubus hirtus ot
katına önemli derecede eşlik eden
türlerdir. Kayın ve Kayın-Göknar
ormanlarında görülen türlerden R.
ponticum subsp. ponticum ve Laurocerasus officinalis çalı katında bu
toplulukta bulunmaz. Çalı katında
sık rastlanmamakla birlikte Vaccinium arctostaphyllos bulunmaktadır.
* Yazının birinci bölümü Yıl 49, 10-11-12’ci sayıdadır.
18 ORMAN MÜHENDİSLİĞİ OCAK/ŞUBAT/MART 2013
3-Fagus orientalis-Abies normanniana subsp. bornmuelleriana-Pinus sylvestris-Pinus nigra
subsp. nigra var. caramanica
orman topluluğu: Araştırma ormanının doğu kısmında kayın ve
göknar karışık ormanlarına 11501600 metreler arasında daha çok
granit, bazen kireçtaşı, breş ve riyolit anakayalar üzerinde, güney,
batı ve güneyin ara yönlerindeki
bakılarda gelişim göstermektedir.
Toprak türü kumlu balçık-kumlu kil-
4-Quercus petraea subsp. iberica-Pinus nigra subsp. nigra var.
caramanica ormanı: Doğu kayınının aksine daha kurak bakılarda
(güney bakılar), çoğunlukla kapalılığı seyrek, tepe çatısı yer yer bozuk,
düşük artıma ve gövde kalitesine
sahip Q. petraea subsp. iberica’nın
(sapsız meşe) hakim olduğu ve
münferit olarak karaçamın karışıma
girdiği topluluklar güney, batı ve
doğu bakılar ile bunların ara yönlerinde, 850-1300 metreler arasında,
granit ve riyolit anakayalar üzerinde
yer almaktadır. Toprak pH’sı 5 ile 5,7
BİR ÖNCEKİ SAYIDAN DEVAM
arasında değişmekte, orta derecede asit reaksiyona sahiptir. Toprak
tipi solgun esmer ve boz esmer
orman toprağı tipindedir. Toprak
kumlu balçık, balçıklı kum ve kumlu
killi balçık türlerindedir. Bu topluluğun yayılış gösterdiği alanlarda,
meyilin fazla olduğu yamaçlarda,
toprak erozyonu mevcuttur. Güney
bakılar diğer bakılara göre daha fazla güneş almaktadır. Bu alanlardaki
topluluğun bozuk yapıda oluşu sebebiyle toprak üzerine gelen güneş
ışınlarını çok fazla engelleyemediğinden, güneşin toprak üzerindeki
kurutucu etkisi daha fazla olmaktadır. Dolayısıyla bu alanlarda yarı
nemli ve yarı kurak ortamlarda yetişen türler daha çok yer almaktadır.
Bu ormanın çalı katının karakteristik
türü Erica arborea’dır. Avrupa-Sibirya kökenli Sorbus torminalis (akçaağaç yapraklı üvez), Chamaecytisus
pygmaesus, Dianthus giganteus,
Brachypodium pinnatum, Genista
lydia var. lydia, Dorycnium graecum,
Galium paschale, Anthemis tinctoria var. discoidea (sarı papatya),
Clinipodium vulgare subsp. vulgare
(yaygın yabani fesleğen), Festuca
heterophylla (alaca yapraklı yumak),
Dactylis glomerata subsp. hispanica
(domuz ayrığı) ve Rubus canescens
var. glabratus ot katında önemli derecede yer alan taksonlardır. Eğimin
dik olduğu ve aynı zamanda seyrek
bir bitki örtüsünün olduğu bu alanlar haricinde meyilin az olduğu ve
toprak erozyonun olmadığı özellikle kayın ormanlarına geçiş alanlarında, düzgün gövdelere ve kapalılığın %75-80’e ulaştığı meşcerelere
de rastlanır.
Anthemis tinctoria var. discoidea
Dianthus giganteus Dactylis glomerata subsp. hispanica
SONUÇLAR
Zohary (1973)’e göre araştırma
ormanı Avrupa-Sibirya flora bölgesinin Öksin alanı içinde yer almakta
olup Öksin alanını üç sektöre ayırmıştır. Buna göre araştırma ormanının Karadeniz’e dönük yamaçları
Eu-Euxine (Öksin) kesimini büyük
oranda temsil eden F. orientalis
orman toplumları oluşturmaktadır. Güneye bakan yamaçları ise
Sub-Euxine (Orta Öksin) kesimde
yer almakta ve Zohary (1973)’nin
belirttiği gibi klimaks orman topluluklarından biri olan Q. petraeae
subsp. iberica (sapsız meşe) ormanları ile temsil edilmektedir. Akman
(1995)’a göre ise Karadeniz öncesi
bölgede yer almaktadır. Akman
(1999) Karadeniz bölgesi içerisinde
yer yer kısa bir yaz kuraklığı devresinin bulunduğu alanların Akdeniz ve
Oseyanik Biyoiklim tiplerine ayrıldığını ve Karadeniz öncesi bölgede
ikinci bir bölgenin daha olduğunu
belirtmektedir. Bu nedenle bu bölgelerin alt seviyelerinin Akdeniz’li,
üst seviyelerinin ise Oseyanik biyoiklim karakteri göstermekte olduğunu ve dolayısıyla bir geçiş
bölgesi olarak kabul edilebileceğini
belirtmektedir. Kuzey bakılarda hakim bitki örtüsü Doğu kayını olup,
bu alanlar Karadeniz’den gelen
nemli hava kütlelerine maruzdur.
Araştırma ormanında oldukça iyi
gelişen ormanların bulunması bu
havzanın çevresinde bulunan meteroloji istasyonları verilerine göre
daha fazla yağış aldığının bir göstergesidir. Dolayısıyla 1000 m için
hesaplanan değerler alanın bitki
örtüsüyle uyum göstermektedir. Bu
sonuçlara göre 700 ile 1650 metreler arasındaki araştırma ormanının
yer aldığı havzanın iklimsel açıdan
denizel iklimin etkisi altında bulunduğu oldukça açıktır.
Araştırma ormanı, dağ katında
Avrupa-Sibirya flora bölgesinin Öksin alanının karakteristik bitki örtüsünü (Doğu kayını, Uludağ göknarı,
sarıçam) oluşturan fanerofitlerin
hakim olduğu iyi gelişim gösteren
(gölgeli bakılarda) ormanlara sahiptir. Özellikle kuzey bakıda kayın, kayın-göknar ormanları içinde
münferit veya küçük topluluklar
halinde yayılış gösteren ve iyi gelişim gösteren sapsız meşe ve Anadolu karaçamı güney bakıda yer
alan aynı türlerin karışık ormanları
bozuk yapıda ve meşelerin genel
olarak tepeleri göçmüş veya kurumaya başlamıştır. Dolayısıyla asıl
öksin kuşaktan yağışın biraz daha
azaldığı meşe ve karaçamın yer aldığı orta öksin kuşağa geçiş alanında yer almaktadır. Ayrıca bu alanda
çoğunlukla üst toprak tabakasının
erozyonun bir sonucu olarak aşındığı görülmektedir. Bu sahalarda
topraktaki taş ve çakıl oranı fazla ve
toprak türü de kumlu balçık olup
aşınması daha da kolaylaşmaktadır.
Hassas ekosistemleri oluşturan bu
tür sahalarda, gelecekte yapılacak
müdahalelerde dikkatli olunması
gerekir. Daha önce orta öksin kuşakta oldukça iyi yağış alan (yıllık
yağış 1371 mm) Karabük-Büyükdüz
Araştırma Ormanı’nda tanımlanan
E. Arborea (boylu funda)’lı sapsız
meşe-Anadolu karaçamı ormanı iyi
ve orta bir gelişme göstermesine
(Mayer ve Aksoy 1998, Aksoy 1978)
rağmen, erozyonun olduğu aynı
orman tipi örüldüğü, yıllık yağış
miktarı biraz daha düşük olan (en
yakın istasyon değerleri 621-764
mm ve enterpole 1117 mm) Yaylacık Araştırma Ormanı’nda iyi bir
gelişim göstermez. Kayın ve kayının
diğer türlerle karışım oluşturduğu
ormanlar ile gürgen-kayacık ve sarıçam-Anadolu karaçamı ormanlarının ot katını çoğunlukla geofit ve
hemikriptofitler oluşturmaktadır.
Oysa bu hayat formlarının oranları
daha kurak yetişme ortamına sahip
güney bakıdaki sapsız meşe-Anadolu karaçamı ormanında azalırken
tek yıllık terofitlerin oranı artmaktadır.
Alanın büyük bir bölümünde
kuzey bakılarda granit anakaya
ile riyolit anakayada yayılış gösteren kayının saf olarak bulunduğu
alanlar ile kayının diğer türlerle
(yapraklı ve iğne yapraklı) karışım
oluşturduğu alanların toprak reaksiyonu genel olarak şiddetli asit ile
orta derecede asittir (pH 4,3-5,5).
Güney bakılarda yayılış gösteren
sapsız meşe-karaçam ormanları,
2013 OCAK/ŞUBAT/MART ORMAN MÜHENDİSLİĞİ 19
UZMAN S AH AS I
Calamintha grandiflora
Euphorbia amygdaloides var
amygdaloides
granit ve riyolit anakayalar üzerinde
gelişmekte ve toprak orta derecede
asit reaksiyona sahiptir. Kireçtaşı
anakaya üzerinde yayılış gösteren
gürgen-kayacık toplulukları ile kayının diğer yapraklı türlerle karışım
oluşturduğu topluluklarda pH 6,7
civarındadır. Alanın doğu bakısında, kireç çimentolu breş ve kireçtaşı anakayalar üzerinde yer alan
sarıçam ve Anadolu karaçamının
toprak reaksiyonu (pH 7,2) nötre yakındır. Alandaki hakim toprak tipleri
boz esmer orman toprağı ile solgun
esmer orman toprağıdır.
Kayın ve kayının karışım oluşturduğu orman toplulukları birçok
araştırıcılar tarafından araştırma ormanına yakın bölgelerde çalışılmış
[Akman ve ark. (1979), Quezel ve
ark. (1980), Akman ve ark. (1983),
Mayer ve Aksoy (1998), Yurdakulol
ve ark. (2002), Türe ve ark. (2005)]
ve genel olarak bitki tür çeşitliliği
%50’ye varan oranlarda birbirine
benzer bulunmuştur. Ancak yükselti, anakaya, bakı ve özellikle iklimsel
özelliklere göre farklı bitki türleri
ile birbirlerinden ayrıldıkları görülmektedir. Sarıçam-Anadolu kara-
çamı topluluğu ise sub-öksin (orta
öksin) kuşakta yer alan karaçam ve
sarıçam ormanlarından (Quezel ve
ark. (1980), Akman ve ark. (1983),
Mayer ve Aksoy (1998) daha nemli yetişme ortamı koşullarının ve
Avrupa-Sibirya flora bölgesine ait
türlerin fazla olması ile ayrılır. Daha
önce batı Karadeniz ve Marmara bölgelerinde belirlenen Sapsız
meşe-Anadolu karaçamı ormanları [Quezel ve ark. (1980), Yaltırık ve
ark. (1983), Mayer ve Aksoy (1998),
Özel (1999), Yurdakulol ve ark.
(2002)] önemli ölçüde yayılış gösteren türlerin en azından bir veya
daha fazla sayıda farklı türlerin olmasıyla ayrılmaktadır. Araştırma
ormanında tanımlanan gürgen-kayacık ve kayın-sarıçam-mor çiçekli
orman gülü sınırlı yayılış alanlarına
sahip olsa bile daha önce yapılan
çalışmalarda böyle bir orman topluluğu tanımlanmamıştır. Sonuç
olarak aynı orman topluluklarının
hakim bitki örtüsü aynı fizyonomiye sahip olsa da her bölgede yükselti, bakı, anakaya ve iklim şartlarına göre farklı yetişme ortamlarına
sahiptir. Dolayısı ile aynı bölgede
tür çeşitliliği açısından büyük oranda benzerlik göstermesine rağmen
türlerin örtme oranı ve bulunma
yüzdesine göre ve farklı bitki türlerinin olup olmaması ile bu orman
tipleri birbirinden ayrılmaktadır.
Anthemis tinctoria var. discoidea
Dianthus giganteus
20 ORMAN MÜHENDİSLİĞİ OCAK/ŞUBAT/MART 2013
TEŞEKKÜR
Bu makale Anakara Üniversitesi Fen Bilimleri
Enstitüsü Biyoloji Anabilim Dalı’nda doktora
tezi olarak hazırlanan ve Orman ve Su İşleri
Bakanlığı İç Anadolu Ormancılık Araştırma
Enstitüsü Müdürlüğü’nün araştırma projesi
(Yaylacık Araştırma Ormanının Bitki sosyolojisi Yönünden İncelenmesi) olarak desteklenen çalışmanın bir kısmıdır.
KAYNAKLAR
Anonim 2001. Yaylacık Araştırma Ormanı
Şefliği Amenajman Planı (2001-2010). O.G.M.
Orman İdaresi ve Planlama Dairesi Başkanlığı, Ankara, 226 s.
Akman, Y., Barbero, M. and Quezel, P. 1979b.
Contribution à’l’étude de la Végétation
Forestiére d’Anatolie Méditerranéenne.
Phytocoenologia 5(3), Stuttgart, pp. 277346.
Akman, Y., Yurdakulol, E. and Aydoğdu, M.
1983. A Phytosociological Research on the
Vegetation of the Bolu Mountain. Communications, Facuté des Sciences de I’Université
d’Ankara, Série: C, Tome: 1, Ankara, pp. 87104
Akman, Y. 1995. Türkiye Orman Vejetasyonu.
A.Ü. Fen Fak., Botanik Anabilim Dalı, Ankara,
450 s.
Akman, Y. 1999. İklim ve Biyoiklim (Biyoiklim
Metodları ve Türkiye İklimleri). Kariyer Matbaacılık, Ankara, 350 s.
Aksoy, H. 1978. Karabük Büyükdüz Araştırma
Ormanındaki Orman Toplumları ve Bunların
Silvikültürel Özellikleri Üzerine Araştırmalar.
İ.Ü. Orman Fakültesi Yayınları, İ.Ü. Yayın No:
2332, Orman Fakültesi Yayın No: 237, İstanbul, 136 s.
Arslan, M. 2010. Yaylacık araştırma ormanının bitki sosyolojisi yönünden incelenmesi.
İç Anadolu Ormancılık Araştırma Enstitüsü,
Teknik Bülten No. 288, Ankara, 140 s.
Erinç, S. 1984. Klimatoloji ve Metodları. İ.Ü.
Yayın No: 3278, Deniz Bilimleri ve Coğrafya
Enst. Yayın No: 2, İstanbul.
Mayer, H. ve Aksoy, H. 1998. Türkiye Ormanları. Batı Karadeniz Ormancılık Araştırma
Müdürlüğü, Muhtelif Yayın No: 1, ISSN: 9757829-56-0, Abant İzzet Baysal Üniversitesi
Basımevi, Bolu, 291 s.
Özel, N. 1999. Kaz Dağları Orman Vejetasyonu Üzerine Fitososyolojik ve Fitoekolojik
Araştırmalar, Orman Bakanlığı Yayın No: 077,
Ege Ormancılık Araştırma
Müdürlüğü Yayın No: 15, Teknik Bülten No: 11, İzmir,
117 s.
Türe, C., Tokur, S. and Ketenoğlu, O. 2005.
Contributions to the Syntaxonomy and Ecology of the Forest and Shrub Vegetation in
Bithynia, Northwestern Anatolia, Turkey.
Phyton, Volume: 45, Fasc. 1, Austria, pp. 81115.
Quezel, P., Barbero, M. and Akman, Y. 1980.
Contribution À’l’étude de la Végétation
Forestiére D’anatolie Septentrionale. Phytocoenologia 8 (3/4), Stuttgrat, pp. 365-519.
Yaltırık, F., Akman, Y. and Ketenoğlu, O. 1983.
Aphytosociological Research in the Belgrad
Forest. Communications, Facuté des Sciences de I’Université d’Ankara, Série: C, Tome:
1, Ankara, s. 1-9.
Yurdakulol, E., Demirörs, M. and Yıldız, A.
2002. A Phytosociological Study the Vegetation of the Devrekâni-İnebolu-Abana Area
(Kastamonu-Turkey). Israel Journal of Plant
Sciences Vol. 50, Israel, pp. 293-311.
Zohary, M. 1973. Geobotanical Foundatitons
of the Middle East. Vol: 1-2, Stuttgrad, 739 p.
UZMAN S AH AS I
Toros Sedirinin (Cedrus libani A. Rich.)
Ülkemizin En Batısında, Muğla-Köyceğiz’de
Yeni Tesbit Edilen Yayılış Alanı - I*
BÖLÜM-2
Dr. Said DAĞDAŞ
Mehmet İŞÇİ
İç Anadolu Ormancılık Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü
Köyceğiz Orman İşletme Müdürlüğü
1.4- Toros Sedirinin, İlmî ve
Halk Diline Yerleşmiş Bazı Adlandırmaları
Türkçe’de, Toros Sediri için yörelere göre farklı adlandırmalar
yapılmıştır. Halk arasında doğal
olarak Toroslarda, Toros sediri için
yaygın olarak “Katran” adlandırması kullanılır (Atay, 1982; Kayacık, 1965, s. 175; Dağdaş ve ark.,
1997). Erbaa-Çatalan’da ise Toros
Sedirine “Kökmer ardıcı” denildiğine dair bilgi verilmektedir (Varol,
1965, s. 57). Toros Sediri, yukarıda
belirtilen çeşitli adlandırmaların yanında Kahramanmaraş ve
Adana-Feke dolaylarında Katran
sözcüğünün yanısıra “Kamalak”
olarak da adlandırılmaktadır.
Denizli’nin Acıpayam, Tavas ve
Beyağaç ilçeleri ile Muğla-Köyceğiz, Dalaman ve Fethiye civarında
doğal Toros Sediri ormanlarının
bulunduğu Bozdağ, Babadağı
(Dağdaş ve ark., 1997), Çaldağı ve
Çiçekbaba (Sandras) dağ silsileleri
üzerindeki yerleşim yerlerinde ise
Toros Sedirine “Andız” denilmektedir.
1953 yılında hazırlanan bir
kaynakta, Lübnan Sediri (Gökmen, 1953; s. 197-230) tanımlaması kullanılmıştır. Son yıllara
kadar Toros Sediri için ormancılık
bilim dallarında hazırlanan yayınlarda, Lübnan Sediri kullanımı devam edegelmiştir. Ancak, Lübnan
Sediri kullanımının hatalı olduğu
görüşündeyiz. Zaten 1965 yılında
yayımlanan bir sistematik kitabında da, “… bu türün esas yayılış
* Yazının birinci bölümü Yıl 49, 10-11-12’ci sayıdadır.
sahası Güney Anadolu’da, Toroslar
üzerinde bulunduğuna göre, kendisine <Toros Sediri> denilmesi daha
yerinde olur…” şeklindeki açıklama ile (Kayacak, 1965, s. 175), bizim yeniden önerdiğimiz doğru
kullanıma yer verilmiştir. Lübnan
Sediri yerine, son dönemde hazırlanan yayınlarda çoğunlukla
ve özenle Toros Sediri tanımı kullanılmaya başlanmıştır. Ancak
halen Lübnan Sediri kullanımını
sürdüren meslekdaşlarımızın yayınlarına da rastlanmaktadır. Bu
ve benzeri gerekçelerle ormancılık bilimleri ve uygulamalarında
hizmet üreten meslekdaşların tamamı tarafından Türkçe ve yabancı dilde hazırlanacak yayınlarda
Toros Sediri (İngilizce adlandırma
olarak ise Taurus Cedar veya Turkish Cedar) tanımlamasının kullanılmasını yeniden öneriyoruz.
İngilizcede ise, “Flora of Turkey
and Its East Aegean Islands” adlı
eserde olduğu gibi, doğru bir adlandırma ile “Turkish Cedar” olarak
Türk Sediri adlandırması kullanılmıştır (Davis, 1965, s. 71).
1.5- Yayılış Sahasına En Yakın Meteoroloji İstasyonlarının
İklim Özellikleri
Yeni doğal yayılış sahasına en
yakın meteoroloji istasyonlarına
ait iklim değerleri Tablo 3’de verilmiştir.
Özellikle Dirmil Meteoroloji İstasyonundan alınan yağış verileri
(Anonim, 1974, s. 621), yörenin ortalama yağış ve sıcaklık özellikleri
konusunda en yakın tahminleri
vermektedir. Dirmil’de ölçülen ortalama yağışın 946 mm’si AralıkNisan döneminde gerçekleşmektedir. Çameli ilçesi verileri de, yöre
ortalamasını tahminde dikkate
alınması gereken bir diğer önemli
istasyonun verileridir.
3- SONUÇ VE BAZI ÖNERİLER
- Çiçekbaba Zirvesine uzanan
Büyükkızıl ve Küçükkızıl Tepelerin
güneye ve güneydoğuya bakan
yamaçlarında doğal olarak yayılış
gösteren Karaçamla karışık - “neredeyse mezarlıkta kalan bir avuç
ağaç topluluğuna benzeyen”- Toros Sediri meşcereleri; hem “dik
ve sarp yamaçlarda yayılış göstermesi”, hem de “ulaşım ve nakliyat
zorluğu” gibi güçlükler sebebiyle
bugüne kadar Künardağı’nda
tutunabilmiştir. Toros Sedirinin
Çiçekbaba üzerindeki bu yayılışı,
sadece özellikle iki bölmedeki sınırlı yayılışı ile mutlaka korumaya alınmalıdır. Zaten saha esasen
doğal bir koruma kuşağında yer
almaktadır denilebilir. Hem ulaşımı zor, hem de emval çıkarmanın
maliyeti yüksektir.
- Koruma statusü ise, yayılış
sahası özel nitelikler taşıdığı için
Orman Genel Müdürlüğü tarafından “Gen Koruma Ormanı”, “Tabiat
Ormanı” ya da OGM-UNDP işbirliği ile 2013-2017 döneminde yürütülecek ortak proje kapsamında
“Yüksek Koruma Değerine Sahip
Orman” olarak tefrik edilerek hayata geçirilmelidir.
BİR ÖNCEKİ SAYIDAN DEVAM
2013 OCAK/ŞUBAT/MART ORMAN MÜHENDİSLİĞİ 21
UZMAN S AH AS I
bu yeni yayılışı
Karaçam Orman
İşletme
Şefliği
Planına işlenmelidir.
- Karaçam ile
karışık meşcereler oluşturduğu
için, Karaçam ve
Otmanlar Orman
İşletme Şefliklerinin bozuk ve yaşlı
Karaçam
meşcerelerinde de,
sadece buradaki
(Künardağı’ndaki)
doğal meşcerelerinden tohum
takviyesi yoluyla
“Karpelli
Sedir
Tohumu Ekimi”
(KSTE) yöntemi
ile ve/veya, fidanlıkta yetiştirilecek
Şekil 1: Karaçam Orman İşletme Şefliğinin 3. Yenileme
fidanlarla gençOrman Amenajman Planında 30 ve 31 Numaralı Bölmeler
leştirme yapılmalı
ve Toros Sedirinin
- Dördüncü Yenileme Planı hazırlanacak olan Köyceğiz-Karaçam yöredeki yayılışı genişletilmelidir.
- OGM-Silvikültür ve AğaçOrman Amenajman Planında, Toros Sedirinin mutlaka yer aldığı landırma Daire Başkanlıklarının
meşcere tipi tanımlamaları dik- işbirliği ile, hizmet içi eğitimlerde
katle yapılmalı ve Toros Sedirinin sahanın meslekdaşlarımıza ve ay-
rıca fakülte öğrencilerine tanıtımı
yapılmalıdır.
- Açık alanlarda ve yaşlı bireylerin tepe tacı altında yerleşen
gençlik kümelerinda gençlik bakımı tedbirleri uygulanmalıdır.
Meşcerede kalmasına gerek duyulmayacak düzeyde çok yaşlı
ve işlevini tamamlamış, tepeleri
kırık, kuru, devrik, gövdeleri yaralı
fertler de meşcereden çıkarılabilir. Özellikle haşmetli görünüşleri,
mavimsi iğne yaprak yoğunluğu
ile dikkat çeken muhteşem fertler,
koordinatları ile tesbit edilmeli ve
korunmalıdır.
- Son yıllarda başarıyla sürdürülen kıl keçisi otlatmacılığını
sınırlandırma/yasaklama ve yöre
halkını ahır hayvancılığına ve
benzeri alternatif modern geçim
kaynaklarına (Boydak, 1996, s. 65)
yönlendirme projelerine kesintisiz ve planlı olarak devam edilmelidir. Not: Son beş-altı yıl boyunca,
yörede yapılan koruma çalışmaları
sadece Sedirde değil Karaçamda
da başarılı gençlik öbeklerinin oluşumunu hızlandırmıştır.
- Farklı yörelerde Künardağı
orijinli tohum plantasyonları gerçekleştirilmeli ve düzenli biçimde
Tablo 3: Yeni Yayılış Sahasına Yakın ve İklim Özellikleri En Uygun Konumdaki Meteoroloji İstasyonlarının Verileri
Meteoroloji
İstasyonu Adı
Rakım (m)
Ort. Yağış
(mm)
AcıpayamKelekçi
810
667,6
Acıpayam
941
533.1
Kale
1060
816,4
Gölhisar
1100
634,9
Altınyayla
(Dirmil)
1238
1275,9
Çameli
1310
885,0
KöyceğizKünardağı
1400-1620
22 ORMAN MÜHENDİSLİĞİ OCAK/ŞUBAT/MART 2013
Ortalama
Sıcaklık (oC)
12.7
12.0
En Sıcak Ay
Ort. (oC)
23.8
(Temmuz)
23.4
(Temmuz)
23.8
(Temmuz)
En Soğuk Ay
Ort. (oC)
2.2 (Ocak)
2.4 (Ocak)
2.2 (Ocak)
Enlem
Boylam
37023”
29029”
37025”
29020”
37026”
28050”
37008”
29032”
37000”
29032”
37004”
29020”
370 05’
280 54’
kayıtlara geçirilmelidir.
- Ormancılık bilimleri başta
olmak üzere doğa bilimleri açısından, hem estetik açıdan, hem
de kültür değerleri ve yöre tarihi
açısından anlamlı bir yayılış sahası olan Künardağı yayılışı, bilimsel
yayınlara konu edilmeli, bu yayılış
botanik ile silvikültürün biyolojik
esasları ve tekniklerini işleyen bilim ve eğitim kitaplarına aktarılmalıdır.
- Benzer önerilerden bazılarına aynı zamanda, “Doğal Toros
Sediri Ormanlarının Korunması”
başlığı altında yer verilmiştir (Boydak, 1996, s. 63-66).
Teşekkür: Görevlendirme ve
arazi faaliyetlerindeki katkılarından dolayı Dış İlişkiler, Eğitim ve
Araştırma Dairesi Başkanlığına ve
Köyceğiz Orman İşletme Müdürlüğüne teşekkür ederiz. Arazide
çok değerli katkılarını gördüğümüz Otmanlar Toplu Koruma
Merkezinde görevli orman muhafaza memurlarına ve orman işçisi çalışanlara, bilhassa Karaçam
köyü-Kırık Mahalleden, “Bir gece
tavşan derisi bile katlanır!” diyerek
bir günlük yorgunluğa katlanan
Nuray Kaplan’a ve Otmanlar Köyünden Ahmed Salih Karakurt’a
çok teşekkür ediyoruz.
4- KAYNAKÇA
ACATAY, A., 1951: “Bozdağ Sedirleri
ve Doğu Kızılağacı Hakkında Bazı Tesbit ve
Müşahedeler”, İ. Ü. Orman Fakültesi Dergisi - Seri A, Cilt: 1, Sayı: 2, s. 87-96.
ANONİM, 1974: Ortalama ve Ekstrem
Kıymetler Meteoroloji Bülteni. T. C. GıdaTarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Devlet
Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü, Başbakanlık Basımevi, Ankara, 675 s.
ANONİM, 1988: Amasya Orman Bölge Müdürlüğü, Erbaa Orman İşletme Müdürlüğü, Çatalan Orman İşletme Şefliği
Amenajman Planı, I. Yenileme, Planın Uygulama Süresi. 10 Yıl (1988-1997), Planın
Tatbiki Uygundur Tarihi: 06/06/1988, 280 s.
ANONİM, 1989: “Kadirli, Dalaman ve
Bigadiç Orman İşletme Müdürlüklerine
bağlı Şefliklerin Kurulması” başlıklı Bakan
Oluru. İki sayfa, 13.08.1989.
ANONİM, 1994: Sedir El Kitabı Dizisi.
Orm. Araş. Enst., Muh. Y. Serisi, Nu: 66, Sinem Ofset, Ankara, 336 s.
ANONİM, 1998: Hızlı Gelişen Türlerle Yapılan Ağaçlandırma Çalışmalarının
Değerlendirilmesi ve Yapılacak Çalışmalar, Workshop, (8-9 Aralık 1998-Ankara),
Orman Bakanlığı Yayın Dairesi Başkanlığı
Yayın Nu: 083, s. 114-130, 375 s.
ANONİM, 1999: Muğla Orman Bölge
Müdürlüğü, Köyceğiz Orman İşletme Müdürlüğü, Karaçam Orman İşletme Şefliği
Orman Amenajman Planı. 3. Yenileme, Planın Uygulama Süresi. 10 Yıl (2000-2009).
ANONİM, 2000: Denizli Orman Bölge
Müdürlüğü, Tavas Orman İşletme Müdürlüğü, Konak Orman İşletme Şefliği Amenajman Planı, II. Yenileme.
ANONİM, 2001a: Sekizinci Beş Yıllık
Kalkınma Planı. Ormancılık Özel İhtisas Komisyonu Raporu, DPT Yayın Nu.: 2531, ÖİK:
547, Ankara, 539 s.
ANONİM, 2001b: Denizli Orman Bölge Müdürlüğü, Eskere Orman İşletme
Müdürlüğü, Eşenler Orman İşletme Şefliği
Orman Amenajman Planı, III. Yenileme, s.
31-33, 272 s + Ekli Haritalar.
ANONİM, 2012: Denizli Orman Bölge Müdürlüğü, Acıpayam Orman İşletme
Müdürlüğü, Bozdağ Orman İşletme Şefliği
Fonksiyonel Orman Amenajman Planı, IV.
Yenileme, 467 s + Ekli Haritalar.
ATALAY, İ., 1987: Sedir (Cedrus libani
A. Rich.) Ormanlarının Yayılış Gösterdiği
Alanlar ve Yakın Çevresinin Ekolojik Özellikleri ile Sedir Tohum Transfer Rejiyonlaması. TÜBİTAK- Tarım ve Ormancılım Araştırma Grubu, Proje No: TOAG/571, Orman
Genel Müdürlüğü , İzmir, 191 s.
ATALAY, İ., 1990: Regioning of Seed
Transfer of Cedar (Cedrus libani A. Rich.) in
Turkey. Uluslararası Sedir Sempozyumu.
Orm. Arşt. Enst., Muhtelif Yayınlar Serisi,
Nu.: 59, Ankara, s.166-179.
ATALAY, İ., 2002: Türkiye’nin Ekolojik
Bölgeleri (Ecoregions of Turkey). Orman
Bakanlığı Yayın Nu.: 163, 1. Baskı, Meta Basımevi, İzmir, 266 s.
ATALAY, İ., 2008: Ekosistem Ekolojisi
ve Coğrafyası-II.Cilt. META Basım Matb.
Hizmetleri, İzmir, 824 s.
BOYDAK, M., 1996: Toros Sedirinin
(Cedrus libani A. Rich.) Ekolojisi, Silvikültürü ve Doğal Ormanlarının Korunması (Ecology and Silviculture of Cedar of Lebanon
(Cedrus libani A. Rich.) and Conservation of
Its Natural Forests). Orman Bakanlığı Yayın
Nu.: 012, Lazer Ofset Matbaa Tes., Ankara,
78 s.
CEVİZLİ, O., 1994: Niksar ve Erbaa Orman İşletmelerindeki Sedir Meşcerelerinin
Bünye Kuruluşları ve Silvikültürel İhtiyaçları. İ. Ü. Fen Bilimleri Enstitüsü Yüksek Lisans
Tezi, (Basılmamış).
DAĞDAŞ, S., GENÇ, A., DOĞAN,
B., CENGİZ, Y., KESKİN, S., ÖRTEL, E. ve
UĞURLU, S., 1997: Türkiye’de Sedir (Cedrus
libani A. Rich.) Orijin Denemelerinin İlk Sonuçları. İç Anadolu Ormancılık Araştırma
Enstitüsü Yayınları, Teknik Bülten Serisi,
Nu: 271, Ankara, 128 s.
DAVIS, P. H., 1965: Flora of Turkey and
Its East Aegean Islands, Edinburg University Press, Printed in Great Britain, Volume
1, England, Edinburg, s. 69-71, 567 s.
GÖKMEN, H., 1953: Gymnosperm’ler
(Çıplak Tohumlular). T. C. Tarım Vekaleti,
Orman Umum Müd. Yayınlarından, Yayın
Sıra Nu.: 143, Seri Nu.: 22, Sanat Basımevi,
Ankara, 325 s. + Ekli harita.
GÜNAY, T., 1990: Afyon-Emirdağ Yukarı Çaykışla Vadisinde Stebe Geçiş Kuşağında Yeni Tesbit Edilen Bir Sedir (Cedrus
libani A. Rich.) Kalıntı Meşceresi ve Ekolojik
Özellikleri, Uluslararası Sedir Sempozyumu (22-27 Ekim 1990, Antalya), Ormancılık
Araştırma Enstitüsü, Muhtelif Yayınlar Serisi No: 59, s. 53-63, Ankara, 992 s.
KAYACIK, H., 1965: Orman ve Park
Ağaçlarının Özel Sistematiği (Gymnospermae -Açık Tohumlular) - I. İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi Yayınları, İ.Ü. Yayın
Nu.: 1105, O. F. Yayın Nu.: 98, I.Cilt, Kutulmuş Matbaası, İstanbul, 390 s.
MAYER, H., 1981: “Vegetationskundliche Klassifikation von Waldökoysystemen (Orman Ekosistemlerinin Vejetasyon
Bilgisi Açısından Sınıflandırılması)”, Orman
Ekosistemi Sempozyumu, 10-15/11/1980,
İstanbul, 113-124, 164 s.
PANETSOS, K. P., SCALTSOYIANNES, A. ve TSAKTSIRA, M., 1993: Genetic
Variation in Allozymes of Cedrus libani A.
Rich. and Cedrus atlantica Manetti, Actes
du Seminaire International sur le Cedre
de l’Atlas, Ifrane (Maroc), 7-11 Juin 1993,
2, 420-434.
SAVAŞ, K., 1946: Antalya İşletmesi
Ormanlarından bazı notlar ve Karadeniz
ardı mıntıkasında Sedir meşcereleri. Akın
Matbaası, Ankara, 32 s.
SELÇUK, H., 1962: Erbaa-Çatalan Sedir Ormanı Rejiyonal Kesiti ve Yeni Bir Sedir
Ormanımız. Orman Mühendisliği Dergisi,
4, s. 3-7, Ankara.
VAROL, M., 1965: Erbaa-Çatalan ve
Niksar-Akıncıköy Sedir Meşcereleri ve Alınması Gerekli Silvikültürel Tedbirler Hakkında Bazı Tavsiyeler. OAE Dergisi, Ankara,
Cilt:11, Sayı:2, Dergi Nu.:22, s.50-63, 93 s.
VIDAKOVIĆ, M., 1991: CONIFERS
morphology and variation. (Translated by
Maja Šoljan), Second Edition, Grafiki Zavod Hrvatske, 754 s.
2013 OCAK/ŞUBAT/MART ORMAN MÜHENDİSLİĞİ 23
ÜYEL ER İ Mİ ZD EN
ÜLKEMİZ ORMANCILIĞINDA
SİLVİKÜLTÜRÜN YERİ VE GELİŞİMİ
Burhanettin Seçgin*
Orman Yüksek Mühendisi
Bilindiği üzere; <ORMAN MÜHENDİSLİĞİMİZİN> sebebi hikmeti
SİLVİKÜLTÜR VE ORMAN AMENAJMANI nosyonumuza sahip olmamızdan ileri gelmektedir.
Bu ortaya koyduğumuz iki bilim dalı <ORMAN İŞLETMECİLİĞİNDE AMAÇTIR.> Fakültemizde eğitimini aldığımız diğer konular ise
(yol yapımı, koruma, kadastro vs.)
amaca yönelik destekleyici hizmet
dallarıdır.
Yine bilindiği üzere 180 yılı aşan
bir süreyi geride bırakan ormancılığımız, pilot çalışmalar sürecini yaşamadan ve daha önemlisi hiçbir
ana ağaç türümüzün tabii gençleştirilmesine ilişkin araştırmaların
bulunmadığı dikkate alınmadan,
ülkemiz genelinde 1963 yılında
YAŞ SINIFLARI METODUNA GÖRE
ORMAN AMENAJMANI PLANLAMALARINA geçilmiştir.
Söz konusu planlamalar ile ana
ağaç türlerimizin olgunlaşma yaşlarında çok daha kısa <İDARE SÜRELERİ> ile işletilmeleri amaçlanarak (bunun altında yatan nedenin
de ÜRETİMİ ARTIRMAK olduğuna
inanıyorum) amenajman planları
düzenlenmiştir.
Ortaya konulan bu planlar ile
her yıl aşağı yukarı 70.000 hektar
prodüktif ormanın yenilenmesi
yani GENÇLEŞTİRİLMESİ öngörülmüştür.
Daha açık bir ifade ile; her sene
70 bin hektarlık prodüktif orman
servetinin, yıllık üretim programı
olarak hedeflenmesidir.
Yine düzenlenen orman amenajman planlarında, gençleştirme
çalışmalarında tabii gençlik iki
sene içinde alınamaz ise, tıraşlama
yapılarak suni gençleştirileceği öngörülmüştür.Daha açık bir ifade ile
bu planlamalarda hiçbir silvikültürel anlayış dikkate alınmamıştır.
Böylesine silvikültürel icapları dikkate almayan, rijit şablonal
ilkelere sahip orman amenajman
planları ile Türk ormancısı, tabirimi
mazur görün, <AFALLAMAYA-BOCALAMAYA> başlamıştı. Üretimin
baskısıyla da gençleştirme uygulamaları hızla suni gençleştirmeye
kaymaya yönelmişti.
Diğer önemli bir hususda; ülkemizde çok yaygın bir biçimde hüküm süren daha ziyade EROZYON
KONTROLÜ ve bununla birlikte
bozuk ormanların ağaçlandırılması çalışmalarının yapılabilmesi için
1969 yılında kurulan AĞAÇLANDIRMA GENEL MÜDÜRLÜĞÜ’ ne
suni gençleştirme faaliyetlerinin
kaydırılması öngörülmüştür. Diğer
bir deyişle ne yazık ki AGM ana
amaçlarının dışında işlendirilmeye
başlamıştır.
Öyle inanıyordum ki; pek çok
sağduyulu meslektaşım bu gidişattan fazlasıyla rahatsızlık duymaya
başlamıştı. Çünkü DOĞAL ORMAN
KURULUŞLARIMIZ yapay tekdüze
ormanlar haline dönüşmeye başlamıştı.
Yine savaş zonundaki ormanlar
ile yine muhafaza niteliği taşıyan
ormanlar amenajman planlarında
salt üretim ormanları olarak mütalaa edilerek, gençleştirilmeleri öngörülmüştü. Açıkçası, dev sahalar
halinde TOPLU ÜRETİM adı altında
yapılan bu tıraşlamaların yaygınlaşması üzerine, haklı olarak pek
çok yöreden orman içi köylerimizin
sert tepkileri yayılmaya başlamıştı.
Ne yazık ki; acı bir gerçek bazı
orman işletmecilerimiz çok kestikleri ve çok sattıkları ile övünmeye
başlamışlardı.
Çünkü o dönemdeki orman
işletmeciliği anlayışına göre, fazla
yol yapmaya gerek duymadan ortalaması 40-70 hektarlar düzeyindeki bir prodüktif ormanın bir yıl
içinde TOPLUCA TIRAŞLANARAK
ÜRETİLMESİ,
Müteakip yıllarda da aynı sahanın devamının yine aynı anlayışla üretime sokulması,ÇOK ACI Kİ;
EKONOMİK ORMAN İŞLETMECİLİĞİ
ÇALIŞMASI olarak mütalaa ediliyordu.
Tabirimi mazur görün, DEV
ORMAN SAHALARININ YIL VE YIL
TIRAŞLANMA SURETİYLE BİRBİRLERİNE EKLENMESİYLE ORMAN
EKOSİSTEMİNİN NE DERECE ŞOKA
SOKULDUĞU AKLA BİLE GETİRİLEMİYORDU.
Hiç unutmam bu dönemlerde
Fakültemizin Orman Hasılatı hocası Prof. Dr. Abdülkadir KALIPSIZ
hocam; 5-10 hektarlık bir prodüktif ormanın tıraşlanmasına neden
olan bir işletmecinin günahı ve vebalinin <fakir gariban köylümüzün
çoluk çocuğunu ısıtmak amacıyla
bir merkep yükü odunu kesmiş
olmasıyla> asla asla mukayese
edilemez ifadesinde bulunmuştu.
Gariban vatandaşımız mahkemelerde süründürülüyor, ceza alması
sağlanıyordu.
Ben de 1970 li yılların ilk yarısında Boyabat’ ta Orman İşletme Müdürü olarak görevde bulunmakta,
tabir yerinde ise tıraşlama kesimlerine direnmekteydim.Çok önemli
bir anımı hatırlıyorum; 1975 yılının
*
24 ORMAN MÜHENDİSLİĞİ OCAK/ŞUBAT/MART 2013
Silvikültür Dairesi Başkanlığından Emekli
Mayıs ayı idi. Bölge Müdürlüğümüz olan Kastamonu’ya Orman
Bakanı merhum Turan KAPANLI ile
Orman Genel Müdürü merhum Cavit DİNÇEL, Müsteşar Turan UĞUR
ve AGM-ORKÖY-ORÜS Genel Müdürleri bir heyet halinde gelerek
biz işletmecilerle birlikte bir toplantı yapmışlardı.
Bu toplantıda çeşitli ormancılık
konuları gündem edilmişti. Ben de
toplantının sonlarına doğru cesaretimi toparlayarak söz istemiştim.
Bana tanınan söz üzerine, ormanlarımızın geleceği üzerindeki endişe
ve görüşlerimi söylemek istediğimi
belirttim.
Yaş sınıfları metoduna göre
düzenlenen orman amenajmanı
planları ile hedeflenen gençleştirme uygulamalarının, tıraşlama kesimlerine yönlendirilmesi ile doğal
orman formlarının tekdüze yapay
ormanlar haline döneceği ve gelecekleri açısından hiçbir zaman
stabil ormanlar olarak görülemiyeceğini, sözkonusu yaş sınıfları metoduna göre düzenlenen orman
amenajman planlarının hiç bir pilot çalışmaya dayandırılmadığı ve
özellikle ana ağaç türleri itibariyle
tabii gençleştirilmelerine ilişkin
hiçbir araştırmamızın bulunmadığı, daha önemlisi ve açıkçası yapılan planlamaların hiçbir silvikültürel icabı yani silvikültürel anlayışları
dikkate almadığı, böylesine büyük
eksiklikleri içeren planların yönlendirmelerin sanırım sebebinin,
teşkilatımızın ne merkezinde ne de
taşrasında SİLVİKÜLTÜRE dair hiçbir kuruluş ve birimimizin bulunmadığından ileri geldiğidir.
Açıkçası, orman mühendisliği
nosyonumuzun sebebi hikmeti
olan SİLVİKÜLTÜR’ün; 1970 li yılların ortasına gelinmiş olmasına
rağmen ne yazık ki LİTERATÜRLERİN yani BİLİM KİTAPLARININ henüz dışına çıkamamış olduğu ve
süratle MERKEZDE gerekli birimin
kurulması ile işletmelerde de SİLVİKÜLTÜR MÜHENDİSLİKLERİNİN
oluşturulması gerektiği görüşünde
olduğumu,
Bu birimlerin oluşturulması
üzerine ORMAN EKOSİSTEMLERİ
ve EKOLOJİK anlayışları geliştirecek
eğitimlerle birlikte bir taraftan da
ARAŞTIRMALARIN sürdürülmesinin uygun olacağını acizane görüşlerim olarak belirtmiştim.
Bu toplantının sanırım 3-4 ay
sonrası idi. Merkezde Amenajman
Dairesi bünyesinde SİLVİKÜLTÜR
FEN HEYETİ MÜDÜRLÜĞÜ’ nün
kurulmuş olduğunu, Muğla teşkilatında da çok değerli meslektaşım
Mehmet YAKA’ nın Silvikültür Mühendisi olarak atandığını öğrenmiştim.
Kısa bir süre sonra da Genel
Müdür merhum Cavit DİNÇEL’ in
emriyle ben de Orman İşletme
Müdürlüğünden alınarak Amenajman Dairesi bünyesinde kurulmuş
bulunan SİLVİKÜLTÜR FEN HEYETİ
MÜDÜRLÜĞÜ’ ne atanmıştım. 1977
yılında da Bölge Müdürlükleri bünyesinde Silvikültür Şube Müdürlüklerinin kuruluşu sağlandı.
Sözkonusu Daire Başkanlığı
bünyesinde 1981 yılına kadar büyük bir mücadelede bulunarak
yılmadan silvikültürün icaplarını
ortaya koymaya çalıştım.
1977 yılında da genç meşcere
bakımları açısından SIKLIK BAKIMLARI ile BOZUK BALTALIKLARIN
İMAR-İSLAHI yoluyla (bugünkü
güncelleşen tabiri ile REHABİLİTE
çalışmaları) iyileştirme çalışmalarını programlamaya ve yaygınlaştırmaya başlamıştım.
Burada saygı içinde ruhunu şad
edeceğim HOCALARIN HOCASI
Prof. Dr. Merhum Fikret SAATÇİOĞLU hocamdan da büyük destekler
aldığımı, çeşitli silvikültür ekskürsiyonlarıyle bizlere cesaret vererek
ışık tuttuğundan onu anmadan geçemiyeceğim.
Yine en önemlisi, Merhum Hocamın kayın ormanlarının tıraşlanarak, ibreli ormanlara dönüştürülmesine karşı mücadeleme de yöneticilerle görüşerek büyük destek
verdiğini ve daha da güçlendiğimi
burada belirtmek isterim.
Nihayet, bu sıkıntılı mücadele
dönemimdeki durumu çok iyi anlayan Orman Genel Müdürü merhum Musa KESİCİ 1981 yılında SİLVİKÜLTÜR DAİRE BAŞKANLIĞI’ nın
kurulmasını sağladı. Benim pozisyonumu da Daire Başkan Yardımcılığına çıkartarak verdiği vekaleten
görevle de şube müdürlüklerinin
oluşturulmasını talimatladı. İnanın
önce taşrada sonra merkezde candan özveri ile çalışacak meslektaşlar bulmakta çok zorluklar çektim.
Açıkçası güçlenemiyordum.Merhum Musa KESİCİ’ nin 1982 yılında
emekli olmasıyla BAŞKANLIĞA kısa
sürelerle atamalar oldu.Sanırım
kadro almaları sebebiyle gerçekleşti bunlar, nitekim kısa süre sonra
da emekli oldular.
1984 yılına gelindiğinde, Ağaçlandırma Genel Müdürlüğü kapatılarak OGM nin içine alındı. Bu
birleşme sonucunda Silvikültür
Daire Başkanlığı AĞAÇLANDIRMA
ve SİLVİKÜLTÜR DAİRE BAŞKANLIĞI
haline dönüştü. Ben de yardımcı
pozisyonunda görevi sürdürdüm.
Taşrada da Silvikültür Şube Müdürlükleri Ağaçlandırma ve Silvikültür
Şube Müdürlüğüne dönüştü.
İnanın 1980 li yıllar boyunca
taşrada çok yoğun silvikültür seminerleri sürdürülerek meslektaşların
silvikültüre motivasyonu peyderpey artırılmaya başlandı.
Böylesine yoğun şekilde sürdürülen eğitimlerin yanı sıra olumlu
tabii gençleştirme ve orman bakımları (genç meşcere bakımları)
objeleri ortaya çıkmaya ve büyük
bir gayretle de bu güzel örnek çalışmalar yaygınlaştırmaya başlatılmıştı.
1991
yılına
gelindiğinde de AĞAÇLANDIRMA GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ’nün tekrar kuruluşu sağlanarak SİLVİKÜLTÜR DAİRE
BAŞKANLIĞI yine müstakiliyetini
kazanmıştı. Ben de Daire Başkanı
olarak görevlendirilmemle birlikte
dört adet şube müdürlüğümüze
de layık, özveri ile çalışacak meslektaşlarımın atanması ile SİLVİKÜLTÜR DAİRESİ çok daha randımanlı
çalışacak bir yapıya kavuşmuştu.
1970 li yılların ikinci yarısından
itibaren silvikültürel çalışmalar açısından temayüz etmeye başlamış
olan Muğla’da Mehmet YAKA ile
(kızılçamın tabii gençleştirilmesi,
genç meşcere bakımları üzerine)
2013 OCAK/ŞUBAT/MART ORMAN MÜHENDİSLİĞİ 25
ÜYEL ER İ Mİ ZD EN
yine Mersin Orman Bölge Müdürlüğünde Şevket AYHAN meslektaşım (kızılçamın gençleştirilmesi ile
Toroslarda sedir tohumunun ekimi
yoluyla sedirde tabii gençliklerin
alınması üzerine, silvikültürel çalışmalar ile ilgili başarılı örnekler
yaratmaları üzerine) SİLVİKÜLTÜRE
GÖNÜL VERMİŞ MESLEKTAŞLAR
olarak öne çıkmışlardır.
Böylesine güçlenmeye çalıştığımız 1990 lı yıllar boyunca da
yine fakültemizin silvikültür bölüm
başkanı Prof. Dr. Merhum Tolgay
ODABAŞI hocamız da pek çok eğitimimizde bulunarak bizlere ışık
tutmasıyla birlikte, işletmecilerimiz
de daha büyük bir şevkle ve heyecanla SİLVİKÜLTÜRE YÖNELMEYE
başladı. Ruhu şad olsun Hocamızın…
Öyle inanıyorum ki 2000 li yıllara yaklaşıldığında pek çok silvikültürel sorun çözülmüştü. Yeni genç
meslektaşlarım bu ortaya konulan
silvikültürel bilgiler ile ve daha
önemlisi yaygın şekilde bulunan
Silvikültürel objeler‘in varlığı ile
çok şanslıydılar.
Yıllarca ifade etmeye çalıştığım
gibi <SİLVİKÜLTÜR UYGULAMALARIN SONUCU ÜRETİMDİR> Üretim
HEDEF DEĞİL SONUÇTUR. SİLVİKÜLTÜREL UYGULAMALAR, AMAÇTIR.
ÇAĞDAŞ ORMAN İŞLETMECİLİĞİNDE; SİLVİKÜLTÜR ORMANIN
BEYNİDİR, AMENAJMAN İSE KALBİ
ROLÜNDEDİR.
Her ikisinin de uyum içinde birlikte sağlıklı çalıştığı oranda çağdaş
orman işletmeciliği sürdürülür. Diğer bir ifade ile; ÇAĞDAŞ ORMAN
İŞLETMECİLİĞİNDE ORMANIN EKOLOJİK-EKONOMİK VE SOSYOLOJİK
DEĞERLERİ EN ÜST DÜZEYDE TUTULUR.
Orman İşletme Şefinin elindeki DAMGASI, ressamın FIRÇASINA
eşdeğerdir. Şöyle ki; işletme şefi
elindeki damgası ile ormanda yapacağı bilinçli müdahelelerle ışık
oyunları ile orman ekosistemine
artı değer katabilmelidir.
SİLVİKÜLTÜRDE HÜNER; DOĞADAN NE KADAR SAPABİLİNECEĞİNİN ÇOK İYİ TAKDİR EDİLEBİLMESİ26 ORMAN MÜHENDİSLİĞİ OCAK/ŞUBAT/MART 2013
DİR.
SİLVİKÜLTÜR; TABİATIN AKIŞINA- SEYRİNE YARDIMCI OLABİLME
SANATIDIR-BİLİMİDİR.
NİTEKİM; 1990 LI YILLARIN BAŞINDAN BU YANA CAMİAMIZDA
DOĞAYA YAKIN ORMAN İŞLETMECİLİĞİ ANLAYIŞININ YAYGINLAŞMAKTA OLDUĞUNU GÖRÜYORUZ.
Hepimizin bildiği üzere;
SON YİRMİ YILDAN BU YANA
DÜNYA GÜNDEMİNE OTURAN
<KÜRESEL İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ- KÜRESEL ISINMA DİKKATE ALINDIĞINDA, TABİAT ORMANLARI İLE TABİİ
GENÇLEŞTİRMELERLE ELDE EDİLEN ORMANLARIN NE DERECEDE
DEĞERLİ- STABİLİTESİ YÜKSEK OLDUKLARI DAHA İYİ ANLAŞILMAKTADIR.
Burada yeri gelmişken ÜLKEMİZ ORMAN İŞLETMECİLİĞİ AÇISINDAN vurgulamadan geçemiyeceğim çok önemli bir …….KEŞKE
……yi ortaya koymakta yarar görüyorum.
Şöyle ki; 1963 yılında başlatılan
YAŞ SINIFLARI METODUNA GÖRE
ORMAN AMENAJMAN PLANLARININ düzenlenmesi yerine;
Bana göre; çok yoğun bir şekilde orman yollarının yapılması
hedeflenmekle birlikte 20 yıllık bir
süreci kapsayacak şekilde tüm prodüktif ormanların TEMİZLEME KESİMLERİ ile öncelikle <kuru-koğukçürük> ten arındırılması. Bununla
birlikte gerçek SİLVİKÜLTÜREL BAKIMLARININ yapılması.
Özellikle ve öncelikle de GENÇ
MEŞCERE BAKIMLARI ile KORUYA
TAHVİL AMAÇLI SİLVİKÜLTÜREL
MÜDAHELELERDE bulunulması, bu
genç meşcere bakımları ile koruya
tahvil uygulamalarının 5-7 yıllık periyotlarla en azından 3-4 evre sürdürülmesi,
Yine 0.1-0.4 kapalılığa sahip
uygun ormanlarda da yerine göre
tabii gençliklerin alınması amacıyla (TOPRAK İŞLEME VE DİRİ ÖRTÜ
TEMİZLİĞİ vb) tedbirlerin alınması,
hiç acele etmeden en azından 3-4
bol tohum yılının geçmesine sabırla imkan verilmesi,
Yerine göre kabul edilebilecek
alt tabaka bireylerine silvikültürel
bakımların yapılması, yine bazı
bölümlerinin de tohum ekimi veya
dikimlerle desteklenmesi suretiyle
tamamlanması, yani silvikültür literatürümüzdeki ifadesi ile İMARISLAH edilmeleri, diğer bir deyişle
son 20 yılı aşkın bir süredir kullanılan ifadesi ile REHABİLİTE edilmeleri,
Yapraklı türlerimize ait yarı
degrade ve sürgün kökenli ormanlarda da KORUYA TAHVİL amaçlı çalışmaların yapılması,
Çok bozuk yapraklı (öncelikle
meşede ve kayında) orman alanlarında da canlandırma kesimleri ile
ağırlıklı olarak kök sürgünlerinden
oluşacak bireylerin kazanılması suretiyle KORUYA TAHVİLE dönüşmeye uygun tabloların yaratılması,
Bu çalışmalar sürdürülür iken
de ana ağaç türlerimiz itibariyle
farklı ekolojik yörelerde olgunlaşmış meşcereler içinde 2-4 hektarlık
tabii gençleştirme modellerinin
yaratılması amacıyla araştırmalara
geçilmesi vb,
AYNI ŞEYİ BEN DE SÖYLEYEREK
KEŞKE….1963 te 20 yıllık bir süreç
için böyle bir planlamaya SİLVİKÜLTÜR ile birlikte gidilseydi de….. diyorum.
İnanıyorum ki böylesine bir
temkinle yumuşak bir geçiş süreci
yaşanarak ormanlarımızın çok çok
daha yararına olacak şekilde bir
evre geçirmiş olurduk.
AÇIKÇASI; 40 yıla varan meslek
hayatımın 25 yılı, yani 20.ci yüzyılın
son çeyreği sürecinde tabirimi mazur görün tamamen SİLVİKÜLTÜR
SEVDALISI olarak daima aktif şekilde geçtiğinden,
Yine saygı ile andığım Prof.
Dr. merhum Fikret SAATÇİOĞLU
ve Prof.Dr. Tolgay ODABAŞI hocalarımız başta olmak üzere SİLVİKÜLTÜR ‘ün kurulmasında önemli
kararlar alan Genel Müdürlerimizi
yadetmekle birlikte, ilk silvikültür
neferleri sayılan birkaç meslektaşımın hatırlanması amacı ile SİLVİKÜLTÜRÜN GELİŞİMİNİ kaleme
almayı bir borç-görev saydığımı
belirterek tüm meslektaşlarıma başarılar, esenlikler dilerim.
CEHALET
Abdulkadir Eroğlu
Or. Yük. Müh
Orman Mühendisleri Odası
Dergisi Temmuz - Ağustos - Eylül 2012 sayısında sevgili Faruk
Çebi’nin makalesini okuyunca,
ormancılığın yönetim sorunu konusu ile ilgili düşüncelerimi belirtmek istedim. Tabii makalesinin
başlığı daha geneldi ama içeriği
tamamen yönetimin eleştirisi ve
iyi yönetilemediğimiz, daha iyi
bir yönetim ile yarattığı katma
değerin 10 katı fazla katma değer
yaratılabileceği ve ormanların çok
daha kısa sürede imar ve ihya edilebileceği şeklinde özetlenebilir.
Çok doğru, bizim de görüşlerine
katıldığımız bir tespitti.
Bu konuya Facebookta üyesi olduğum celebi grubunun bir
yazısı ile başlamak istiyorum. Keşke başka yayın imkanları olsa da
herkes bu incelemeyi okuyabilse.
Kendilerinden izin almadım ama
burada grubun isminden bahsederek yazıyı herkesin de okuması
için alıyorum.
İki psikiyatri uzmanı, 10 yıl
kadar önce bir teori ortaya atmış
şöyle ki ;
“Cehalet, gerçek bilginin aksine, bireyin kendine olan güvenini
artırır.”
Ve bunun üzerine bir araştırma başlatıldı. Fizyolojik ve zihinsel alanda yapılan çeşitli uygulamaların sonucunda şu bulgulara
ulaşıldı:
t Niteliksiz insanlar ne ölçüde
niteliksiz olduklarını fark edemezler.
t Niteliksiz insanlar, niteliklerini
abartma eğilimindedir.
t Niteliksiz insanlar, gerçekten
nitelikli insanların niteliklerini
görüp anlamaktan da acizdirler.
t Eğer nitelikleri, belli bir eğitimle artırılırsa, aynı niteliksiz
insanlar, niteliksizliklerinin farkına varmaya başlarlar.
Cornell Üniversitesi’ndeki öğrenciler arasında bir test yapıldı
ve klasik “Nasıl geçti?” sorusuna
öğrencilerden yanıtlar istendi...
Soruların yüzde 10’una bile
yanıt veremeyenlerin “kendilerine güvenleri” müthişti. Onların
“testin yüzde 60’ına doğru yanıt
verdiklerini” düşündükleri; hatta
“iyi günlerinde olmaları halinde
yüzde 70 başarıya bile ulaşabileceklerine inandıkları” ortaya çıktı.
Soruların yüzde 90’ından fazlasını doğru yanıtlayanlar ise “en
alçakgönüllü” deneklerdi; soruların yüzde 70’ ine doğru yanıt verdiklerini düşünüyorlardı.
Tüm bu sonuçlar bir araya getirildi ve Dunning-Kruger
Sendromu’nun metni yazıldı:
“İşinde çok iyi olduğuna” yürekten inanan ‘yetersiz’ kişi, kendini ve yaptıklarını övmekten, her
işte öne çıkmaktan ve aslında yapamayacağı işlere talip olmaktan
hiçbir rahatsızlık duymaz! Aksine
her şeyin hakkı olduğunu düşünür!
Ancak bu ‘cahillik ve haddini
bilmeme’ karışımı mesleki açıdan
müthiş bir itici güç oluşturur.
‘Eksiler’ kariyer açısından ‘artıya’ dönüşür.
Sonuçta, ‘kifayetsiz muhterisler’ her zaman ve her yerde daha
hızlı yükselirler…
Bu arada, gerçekten bilgili ve
yetenekli insanlar çalışma hayatında ‘fazla alçakgönüllü’ davranarak öne çıkmaz, yüksek görevlere
kendiliklerinden talip olmaz, kıymetlerinin bilinmesini beklerler...
Tabii beklerken kırılır, kendilerini
daha da geriye çekerler... Muhtemelen üstleri tarafından da ‘ihtiras
eksikliği’ ile suçlanırlar...”
N’olur fazla mütevazi olmayın!...
“Siz de çevrenize şöyle bir bakın” diyeceğim ama eminim bu
satırları okurken bile aklınızdan
bir dolu yüz, bir dolu isim geçti...
Bence Dunning ile Kruger’in,
bu çalışmalarıyla 2000’de, Nobel
yerine Harvard Üniversitesi’nin Ig
Nobel’ini alma nedeni “cahil olmamalarıydı”.
Gönlümün nobelini bu ikiliye
vererek yazımı Bertrand Russel’in
bir sözüyle bitiriyorum:
“Dünyanın sorunu, akıllılar
hep kuşku içindeyken aptalların
küstahça kendilerinden emin olmalarıdır.”
Kifayetsiz muhterisler bizim
ormancılık camiamızda her göreve talipler ve her göreve de getiriliyorlar. İhtiyaca göre anında
yönetmelikler değişerek, insanlar daha şefliğe başlamışken genel müdür yardımcısı gibi en üst
yön verici göreve talip olabiliyor,
şeflikten bölge müdürü gibi en
önemli aktif görevlere atanabiliyorlar.
Bu yönetimle sanırım, arazi
kiraya verme geliri bir müddet
sonra odun gelirlerini geçecektir.
Ormancılık sektörü ormancılığın
dışında gösterişi güzel olan her
şeyle ilgilenmektedir.
Gönlümüz, ormancılığın seviye kaybetmeden en üst düzeye
tırmanmasındadır. Bunun için
önerilerimizi başka bir yazıya bırakıp bu güzel çalışmayı sizlerle
paylaşmak istedim umarım faydalı olur.
2013 OCAK/ŞUBAT/MART ORMAN MÜHENDİSLİĞİ 27
ÜYEL ER İ Mİ ZD EN
ORADAYDIM ...
Ayvalık-Burhaniye Serisi Yangını Sonrası Ormanlaştırma Çalışmaları
Ergin Dumlu
Orman Yük. Müh.
22 yıl önce gerçekleşen büyük
bir orman yangını sonrasındaki ilk
dört yıllık uygulama ve gelişmeleri kaleme almış, ama bir türlü
yaşama geçirememiştim. Emekli
olunca eski defterler karıştırılabiyormuş ki! Bu yazımım temel
kaynaklarını arşivimden buldum;
Derleyip genç meslektaşlarıma
aktarayım, umarım yararlı olurum
dedim. Zira anılan olay üzerinden
22 yıl geçmiş olup bu süreç içersinde serilerin amenajman planları yenilenmiş, yoğun emeklerle
yepyeni orman formları ortaya
çıkarılmıştır. Ayrıca ormanın bu
günkü aktüel durumu ve aradaki
18 yıllık uygulama sürecinde bu
yazım sonrası irdelenilip değerlendirileceği ve de kaleme alınarak yazımın tamamlanacağını
umuyorum.
Mesleğimizdeki -ki özellikle,teknik uygulamalarda uzun yıllar
yap boz yap ve deneme yanılma
yöntemleri öyle veya böyle pahallıya mal olmuştur. (Ekstrem yerlerde önce tabii gençleştirme yapmaya çalış, ardı başarısızlık.. Sonra
bir traşlama kesimi ve yapraklı
ormanlara ibreli tür değişimi!! Ne
kadar doğru ise?)
Uzun süreçlerde elde edilen
uygulama bilgi birikimleri, teknik
elemanların yoğun ve gereksiz
yer değişimleri sonrası farklı orman ekosistemlerinde çalışma
koşulları, kazanılan bilgilerin bir
şekilde aktarılmaması ve kaybı,
ortak hafıza eksikliği ile zaman
28 ORMAN MÜHENDİSLİĞİ OCAK/ŞUBAT/MART 2013
Resim 2-Büyük emekleri yadsınmaz fedakar Ali Haydar Çelik tablo karşışında dalmış gitmiş.
zaman zorluklarla elde edinilen
kazanımların da unutulmasına yol
açmıştır.
Netice olarak fedakar meslektaşlarımızın; hepimizin uzun yıllar
boyunca etkin gayretlerle elde
ettiğimiz başarılı uygulamaları
ve bunları kaleme almama ve ormancılık camiası ile paylaşmama,
kısaca yazıya aktarmama alışkanlığımızın hala devam etmekte
olduğunu üzüntü ile gözlemliyorum. Umuyorum ki artık kişisel
anılar yanı sıra uygulayıcıların bu
tür yazıları da yer alsın.
24 Temmuz 1990 tarihinde,
Serisi
Burhaniye
Ayvalık
Toplam
Kızılçam Ha.
715.5
634.0
1399.0
Edremit Orman İşletme Müdürlüğü Burhaniye serisinde, dikkatsizlik sonucu çıkan orman yangını, saatte 70-80 km hızla esen
rüzgar ile bir saat gibi bir sürede
100 ha. lık orman ve ziraat alanını
etkisi altına almış ve daha sonra
yangın Ayvalık serisine sıçramış;
100 saat süren etkin müdahaleler
sonucunda, her iki seride toplam
1967 ha. alanın tamamen yanmasından sonra söndürülebilinmiştir.
Amenejman planlarında bu
1967, 5 ha. orman alanın 1327 ha.
rı prodüktif, 640 ha ise çok bozuk
Karaçam Ha.
359.0
209.0
568.5
Toplam Ha.
1007.5
897.0
1967.5
Tablo 1: Her iki seride yanan orman alanlarının ağaç türleri dökümü
koru olarak tavsif edilmiştir.
Bu anlamda; 1990 Burhaniye
orman yangını, 1945 Dursunbey
orman yangını sonrası Balıkesir
Orman Bölge Müdürlüğünün,
alan olarak en büyük yangınıdır.
İçersinde Akdeniz ekosistemine özgü orman formlarını
bulunduran bu yanık alanlarda;
günümüzde yeniden ormanlaştırma, yenileme, onarım çalışmaları
olarak gündemde olan rehabilitasyon büyük bir proje konusu
olarak düşünülebilinir. Yerli taşları
yerli yerine oturtmak gibi!!
Yangının olduğu tarihte, Balıkesir Orman Bölge Müdürlüğünde Silvikültür Mühendisi ve de Edremit İşletmesinin de denetimcisi
olarak görev yapıyordum ve yangın sırasında orada idim.
Bu yazının içeriği, 1992 yılında
Balıkesirde Silvikültür Sube Müdürlüğünü kurup ve şube müdürü olarak geçirdiğim 1994 yılına
kadar olan 4 yıllık süreci kapsar.
Yazdığım bilgiler o yıllardaki bilgi, belge ve yerinde
yaptığım,meslektaşlarım ile paylaştığım gözlemlere dayanılarak
1994 yılında kaleme alınmıştır. Yazımda olabilecek eksik veya yanlış
bilgilerin de bu uzun sürece bağlanmasını dileyerek ana temaya
geçiyorum.
Yangının ilk şoku atlatıldıktan
sonra; Bölge ve İşletme Müdürlülüğü yetkili elemanların katılımı
ile arazide bilfiil gerçekleştirilen
bir dizi detaylı incelemeler sonucunda yanık alanlarda gerçekleştirilecek tüm iş ve işlemler bölme
bölme belirlenmiş ve bütün bunlar bir çalışma takvimine bağlanmıştır.
Ana teması, bu çalışma takviminde belirlenmiş olan çalışmalara dayalı ön etüt raporuna
bağlanmış, ardından da gerekli
plan değişiklikleri yapılarak onaylatılmıştır.
Ön etüt raporuna ilişkin ça-
Resim 3-Önde İşletme Müdürü Ahmet Ergin Arkada Burhaniye Şefi Mustafa Demirel yakın incelemede.
lışmalar açısından ise üretim çalışmaları yanı sıra gençleştirme
çalışmalarının öncelikle üretim
gerektirmeyen gençlik ve kültür
bakım alanlarından başlatılması
ön görülmüştür.
Diğer taraftan gerek üretimi
gerekse gençleştirme çalışmalarını sürdürebilmek amacı ile de; her
iki seride 39+0 km yeni yol, 15+0
km traktör yolu,19+0 km büyük
onarım,12+0 km üst yapı ve 5+0
km de sanat yapımı gerçekleştirilmiştir.
Tüm bu çalışmalar sonucu Ayvalık serisinde 68 bin m3. Burhaniye Serisinde 47 bin m3 olmak üzere 113 bin m3.D.G.H.dan 97 bin m3
yapacak 100 bin m3 yakacak ve lifyonga üretimi sağlanarak ivedilikle sahalar boşaltılmış; çalışmalara
hazır hale getirilmiştir..
YENİDEN
ORMANLAŞTIRMA
ÇALIŞMALARI;
Önceliklerin belirlenmesi ile
gençlik ve kültür alanlarının suni
gençleştirme, prodüktif alanlarda
“Kızılçam (Çz) ağacının” biyolojisi
nedeni ile yangın kültürü metodu
ile tabii olarak gençleştirilmesi ön
görülmüştür. (Bu arada “Çz alanla-
rının” bir bölümün de fıstık çamı
(Çt) ile tür değişikleri uygulaması yapılmıştır.) Diğer taraftan da
özellikle karaçam (Çk) alanlarında
bol tohum yılı belirlenmesi nedeni ile yan tohumlamadan yararlanamayı düşünerek bu alanlarda
tabii gençleştirme konusu olmuştur.
SUNİ GENÇLEŞTİRME
ÇALIŞMALARI;
Çalışmalara özellikle gençlik
ve kültür alanlarından başlamak
üzere; 150-200 kişilik,3 büyük yabancı işçi grupları ile 12 Eylül 1990
tarihinde işletme ağaçlandırma
şefliğince öncelikle örtü temizliği
ardından yağişlar sonrası toprak
işlemesine başlanılmıştır.
Her iki serinin genellikle mikro ve makro topografik yapı, son
derecede yoğun taşlılık, elverişsiz
toprak yapısı vs. ha daki teras yoğunluğunu ve şeklini etkilemiş. Çz
ve Çk alanlarında yoğunluk 2000
metreye kadar inmiştir. Bu nedenle sürekli terasın mümkün ve
yeterli olmadığı yerlerde ocak ve
kesik teras yapımı ile yetinilmiştir.
29-30 Kasım 1990 Tarihlerinde
2 gün süren sürekli ve yoğun yağışlar yer yer afet halini almış ani
2013 OCAK/ŞUBAT/MART ORMAN MÜHENDİSLİĞİ 29
ÜYEL ER İ Mİ ZD EN
Serisi
Ayvalık
Burhaniye
TOPLAM
Suni Genç. Ha.
542.5
477.5
994.5
O.İ.A Ha.
80.0
80.0
Toplam Ha.
622.5
477.5
1100.0
Tablo 2 : Seriler itibari ile yapılan Dikim Alanları
yağışlar yüzeysel akışı hızlandırmış, teras mihverleri yer yer patlamış, yırtılmış kullanılamaz hale
gelmiştir.
Bu alanlarda 7 Aralık1990 tarihinde (375 ha. Alan) iyileştirme
çalışmaları için birim zaman analizleri yapılmış neticede Ayvalık
serisinde 4.6 ha. iş günü, Burhaniye serisinde ise 5.2 Ha iş günü hesaplanmış ve ardından iyileştirme
çalışmaları dikim işlemleri ile birlikte sürdürülmüştür
Çalışmalar zaman zaman gerek Bölge Müdürlüğü gereksede
İşletme Müdürlüğünce gerçekleştirilen tatbikat ve yönlendirmelerle ve de sürekli kontrol ve denetim altında tutulmuş gerekli yol
haritaları revize edilmiştir.
Kasım1990 tarihinden itibaren
alanlarda özellikle tüplü fidan kullanılmasına özen gösterilmiş, ancak kötü arazi koşulları, uzun ulaşım nedeni ile zorluk çekilmiştir.
1990 yılı sonunda her iki seride 394.5 ha alanda dikim işlemleri
gerçekleştirilmiştir. Ancak devam
eden çalışmalar yanı sıra Ocak
1991 tarihinde yine yoğun don
olayları 2 kez daha tekrarlanmıştır.
Diğer yönden toprağın işlenmeye
elverişli olduğu yerlerde, toprak
işleme faaliyetleri Haziran ayına
kadar devam etmiştir. Bu arada
Aralık 1990 ve Ocak 1991 tarihlerinde gerçekleşen don olayları
etkisi özellikle Çf dikimlerinde
görülmüş, fidanların tepe sürgünlerinde kuruma ve kızarmalar
oluşmuştur. Bu olay muhtelif bakı,
yükseklik ve de dikim zamanlarına göre değişiklik göstermiş,
ancak sonrası dikimlerde bu olay
görülmemiştir.
30 ORMAN MÜHENDİSLİĞİ OCAK/ŞUBAT/MART 2013
Çıplak fidanlar ile dikim mevsiminin geçmiş olması artı tüm tüplü fidan rezervininde kullanılmış
olması nedeni ile kurumuş olan Çf
fidanlarının yan ve aralarına her
noktada 2 adet olmak üzere yaklaşık 75 ha.lık alanda 100 Kg fıstık
çam tohumu ekilmiştir. Ekilen bu
alanlardaki ilk çimlenmelerde zayiat olmamış Temmuz 1991 tarihi
itibarı ile kök sistemini geliştirmiş,
güçlü sürgünleri ile son derece
sağlıklı fidanlar gözlemlenmiştir.
Sonuç olarak plandaki 1327 ha.lık
prodüktif alanın %76 sı suni olarak gerçekleşmiştir.
TABİİ GENÇLEŞTİRME
ÇALIŞMALARI :
Ön etüt raporu ile 1991 yılında
Ayvalık serisi kızılçam işletme sınıfında 201.5 ha., Burhaniye serisinde ise kizılçam işletme sınıfında
26.5 ha. karaçam işletme sınıfda
ise 113.0 ha. tabii gençleştirme
olarak toplam 341.0 ha. alanda
tabii gençleştirme çalışması ön
görülmüştü.
KIZILÇAM TABİİ
GENÇLEŞTİRME
ÇALIŞMALARI:
Her iki işletme sınıfındaki
prodüktif Çz alanlarında kızılçam
ağacının biyolojisi nedeni ile yangın kültürü uygulamasına geçildi,
yetersiz noktalara tohum takviyesi sonrası genelde malçlama
işlemleri yapılarak 15 Şubat 1991
tarihine kadar sahalardan çıkma
çalışmaları başlatıldı ve çıkıldı.
Ayvalık serisinde bu çalışmalara uygun suni gençleştirme
alanları ve orman içi açıklıklarında
aktüel durum göz önüne alınarak
tabii gençleştirme işlemleri kapsamına alınmış ve 256.5. ha. olarak gerçekleştirilmiştir.
Başlangıçta, Burhaniye Serisinde 26.5 ha. olan tabii gençleştirme çalışmaları, bozuk ve suni
gençleştirme alanlarında sonbaharda görülen kızılcam gençlikleri uyarıcı olmuş ve bu sahalarda tabii gençleştirme koşullarını
hazırlayalım ki beklemede diye
adladırdığımız bu alanlarda ilk
bahar çimlenmelerini izleyelim
değerlendirmeyi sonbaharda yapalım dedik. Nitekim bu bekleme
sahalarında 1991 yılında yeterli
gençlik elde edildi.
Çimlenme sonrası değerlendirmeler deneme sahası usulüne
göre gerçekleştirildi. Ayvalık serisinde 256.5 ha. Çz sahasında başarı %100 iyi olarak tavsif edilirken
Burhaniye serisindeki 415.0 ha.
daki değerlendirmeler ise %41 iyi,
%51 i orta ve %15 i de zayıf olarak
değerlendirilmiştir. Başarı yüzdesinin düşük olduğu yerler ağır yanık geçirmiş, sürütmede mineral
toprak açığa çıkarılmış, rampalar,
taşlık kayalık bölümlerdir. Bu evrede bu tür sahalarda yapılması
gerekenlerin gözlem defterine
yazılması yetkililere iletilmiştir.
Anılan sahalarda gençlik bakımı kapsamında tohum takviyesi
ve fidan dikimi tavsiye edilmiş ve
uygulanmıştır.
KARAÇAM TABİİ
GENÇLEŞTİRME
ÇALIŞMALARI;
Karaçam tabii gençleştirme
çalışması sadece Ayvalık serisinde
gerçekleştirilmiştir.
Özellikle karaçam alanları son
derecede bozuk mikro topografya, taş yoğunluğu ve granit blokları fidan dikimini imkansız hale
getiriyor idi. Yanık alan bitişiği saf
karaçam meşçeresi olup yapılan
Resim 9- Verbasyum temizliği çalışma koşulları çoğu yerde böyle idi.Hanımlar ha gayret!
gözlemler sonucunda Çk da bol
tohum yılı belirlenmiş olup yanık
alan bu meşçerenin etkili, tohumlama mesafesini kapsıyordu.
Çk tabii gençleştirme alanlardaki değerlendirmeler şöyle idi :
Fazla zarar görmemiş olan
karaçam fertlerini saha içersinde
tohum ağacı olarak bırakmak.
Dökülecek tohumlarından, komşu karaçam meşçerelerinden yan
tohumlama ile bir nevi etek şeridi
traşlama metodundan yararlanma düşünülmüş ve uygulanmıştır.
Diğer taraftan, yoğun blok taşlılığın nerede ise gençleştirmeyi
imkansız hale getirdiği alt bölümlerde, yan tohumlamaya ek olarak
yöre orijinli tohum takviyeleri yapılmıştır.
Bu alanlarda kullanılacak olan
tohumlar, pomarsol forte+alimine
tozu ile ilaçlanmış ve ayrıca ekim
noktalarının üzerine de malçlama
yapılmıştır.
1990 ve 1991 yılı programları
ile 195.5 ha alanda karaçam tabii
gençleştirme çalışmaları çimlenme öncesi mart ayında tamamlanmıştır.
1991 yılında yapılan deneme
sahası başarı durumu:
195.5 Ha. sahanın 140 ha. %72
ile iyi, 25 ha. Rı %13 ile orta ve 29
Ha. ise zayıf olarak değerlendirilmiştir. Netice olarak her iki seride
1327 ha. olarak belirtilen prodüktif yanık alanın %34.66 sı tabii olarak gerçekleşmiştir.
Ve iki seride ilk yıldan itibaren
gerçekleştirilen gençlik ve kültür bakımları ile hem sahadaki
fertler korunmuş; artı, boşluklar
doldurulmuştur. Bu anlamda tabii gençlik elde edimiş sahalarda
1992 yılında 867 ha. sahada gençlik bakımı proğramlanmış, bu sahanın 178 ha. da %10 tamamlama
yapılmış,528.0 Ha. alanda ise Bölge Müdürlüğünde ilk kez aralık
mesafe verme çalışması gerçekleştirilmiştir. (1,25x1,25) diğer
yandan özellikle Burhaniye Serisinde büyük alanlarda yayılan son
derecede tahripkar verbasyum
(sığır kuyruğu) ile etkin mücadele
yapılmıştır.
Sonuç olarak : Her iki seride,
22 Temmuz 1990 Tarihinden itibaren bir yıl içersinde toprağı gençliğinden mahrum etmiyerek ve tek
bir vejatasyon kaybı yaratılmayarak 1967 ha.lık yanık alanın 1100
ha.rı suni gençleştirme +80.0 ha ı
O.İ. ağaçlama olarak, 867.5 ha. ı da
tabii olarak gerçekleşleştirilmiştir.
Kızılçam ağacının gençleştirimesinde yangın kültürü bu tür
olaylarda özellikle kendi yayılım
mıntıkalarında her zaman ilk düşünülüp uygulanabilir bir metottur. Önemli olan uzun yıllar boyu
elde edilen bilgi birikimi ile aktüel
durumların iyi değerlendirilmesi
ve pratiğin alana sağlıklı aktarılabilmesidir.
Böylesine büyük bir orman
yangın sonrası başarılı olabilmek
için; ilgili tüm kurum elemanları
ile sağlıklı karar mekanizmasının
oluşturulması, ortak akıl ve ortak
bilgi ile organize olabilmeyi, olmazsa olmaz yerel koşulları, artı
olarak ekosistemi iyi okumayı ve
uygulamaya temel esas olması
amacı ile uygun proje üretmeyi,
zamanı en uygun şekilde kullanmayı, tüm uygulama evresinde
gelişmeleri sürekli izlemeyi, oluşabilecek aksaklıkları süratle ve
doğru giderecek esnekliğe sahip
olmayı, paylaşmayı bilmeyi kısacası iyi bir teknik elemanlara yanı
sıra iyi bir çalışma ekibine sahip
olmayı gerektirmektedir.
Tümü ile bilginin, gayret, iyiniyet ve fedakarca ve birlikte çalışmaların ürünü olan bu ormancılık çalışmasının günümüz tüm
orman çalışanlarına ve gelecek
kuşaklara bilgi aktarımı sağlayacağına, uygulamalarına güven vereceğine inanıyor ve burada emeği geçen yetkili, yetkisiz herkese, o
güzel insanlara sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum. Saygılarımla.
2013 OCAK/ŞUBAT/MART ORMAN MÜHENDİSLİĞİ 31
ÜYEL ER İ Mİ ZD EN
YÜKSEK ALAN (ALP REJYONU) SAHALARDA
AĞAÇLANDIRMA ESASLARI
Nurettin ATEŞ
Orman Yük. Müh.
Ağaçlandırma
programlarının
yüksek seviyelerde seyretmesinden
dolayı son yıllarda ağaçlandırma
amaçlı arazi temininde zorluklar yaşanmakta, potansiyel ağaçlandırma
sahaları yüksek alanlardan da tespit
edilme durumunda kalınmaktadır.
Doğal orman ve ağaç sınırı antropojen etkilerle çok belirgin şekilde
değiştirilerek aşağıya itilmiş olup
bu sınır üzerindeki yapılacak yüksek
alan ağaçlandırmalarında başarılı
olunabilmesi için biyotik ve abiyotik
etkenler, mekanik zararlar ve yetişme
ortamı koşullarının irdelenerek çalışmalardaki teknik esaslarının buna
göre ortaya konması gerekmektedir.
Orman sınırı altında orman, yaşama savaşı verir ve çok genel olarak ormanlar bu varolma sınırında
antropojen kökenli aşırı yüklenmeler
sonucunda afetlere eğimli bir tepki
gösterir, bu nedenle alçak alanlarla karşılaştırıldığında yüksek dağ
ormanları doğal gelişimin dışında
hemen hemen hiç yönlendirilemez
veya çok az yönlendirilebilir. Yüksek
dağ ormanı orman yetiştirmesine
uygun ve uygun olmayan yetişme ortamlarının yan yana bulunmasından
oluşan bir mozaik yapısındadır. Yüksek alan ağaçlandırmalarının başarısı
üzerinde biyotik ve abiyotik etkenler,
mekanik zararlar ve ekstrem yetişme
ortamı koşulları etkilidir. Çalışmalarımızda başarıya ulaşılabilmesi için
küçük yetişme ortamı mozaiği yanında röliyefle bağlantılı mikro iklim
koşullarıda çok önemlidir. Bu bakımdan yüksek alan ağaçlandırmalarında yetişme muhiti şartlarını iyi
değerlendirmek, iklim ekstremlerini
yumuşatmak, erozyonu, çığ ve heyelanı önlemek, tohum temininden
32 ORMAN MÜHENDİSLİĞİ OCAK/ŞUBAT/MART 2013
fidan üretimine, dikimden bakıma
kadar çok dikkatli ve itinalı çalışmak
zorundayız.
Ormana Sınır Çeken Faktörler
% Yükselti Basamakları ve Oluşma
Nedenleri
% Ormanın Tabii Sınırları
% Dağ (Alp) Sınırları
% Dağ Orman Sınırı
% Dağ Ağaç Sınırı
% Dağ Kötürüm Ağaç Sınırı
% Kuzey Kutup (Polar) Sınırları
% Kutup Orman Sınırı
% Kutup Ağaç Sınırı
% Bozkır (Step) Sınırları
% Bozkır Orman Sınırı
% Bozkır Ağaç Sınırı
Yükselti Basamakları ve Oluşma Nedenleri
Bitkilerin ve bitki toplumlarının
iklimsel farklılaşmalara göre dikey
yönde sıralanması yükselti basamakları olarak adlandırılır.
Normal şartlarda dağlarda yukarılara çıkıldıkça,
% Sıcaklık azalır.
% Yağış genellikle artar. Doğu Karadeniz Bölgesinde görüldüğü gibi,
yağışın azaldığı istisna alanlar da
vardır.
% Rüzgar hızı artar.
% Işınım artar.
% Karın kalış süresi uzar.
% Gelişme dönemi kısalır.
% Her basamak karakteristik özellikleriyle diğerinden ayrılabildiği
gibi, kısa mesafelerde birden fazla basamak iç içe geçmiş halde de
bulunabilir.
% Bir yükselti basamağını karakterize eden bitki toplumları, uygun
lokal iklim koşulları sayesinde
komşu yükselti basamaklarında
karşımıza çıkabilir.
% Bakı, jeomorfolojik durum ve lokal iklim farklılıkları basamak oluşumunda etkilidir.
% Aynı vadinin güney ve kuzey bakıları, aynı yükseltide, iki farklı
yükselti basamağına sahip olabilir.
% Yükselti basamakları, güney bakılarda, kuzey bakılara göre çok
daha yükseklere çıkabilir.
% Nemsizlik sorunu yaşanmayan yetişme ortamlarında (örneğin Orta
Avrupa’da-Doğu Karadeniz’de),
yükselti basamaklarının oluşumu,
yağıştan daha çok sıcaklık durumuna bağlıdır.
% Toprak besin elementi içeriğindeki farklılıklar, vejetasyonun dikeyden çok yatay yönde değişmesine neden olur.
% Yükselti basamaklarının sıralanışı,
kültür alanlarının dikey dağılımına çoğu kez uyar:
¸ Nival-subnival: Çorak topraklar,
kıraç araziler
¸ Alpin-subalpin: Yaylalar
¸ Montan: Çayırlar, otlaklar
¸ Submontan: Tarlalar, otlaklar,
yerleşim alanları
¸ Kolin: Tarlalar, bahçeler, bağlar,
yerleşim alanları
Ormana Sınır Çeken Faktörler
Yeryüzünde ormana sınır çeken
birinci derecede önemli faktörler
% Sıcaklık ve
% Nem yetersizliğidir.
Ancak ormana
% Ekstrem edafik (toprak) ve diğer
klimatik (iklim) faktörler de sınır
çekebilir.
Fakat,
% Duygulu topraklar (tuzlu topraklar, kum ve çakıl tabakaları, turba-
lıklar vs.) ile
% Şiddetli ve sürekli rüzgâr etmeni, bitkilerde biçimsel değişimlere neden olmakla birlikte, ikinci
derecede önemlidir.
Ormanın Tabii Sınırları
Buna göre, Dünya üzerindeki
ormanlarda 3 doğal sınır mevcuttur:
% Dağ (alp) orman sınırı
% Kutup (polar) orman sınırı
% Bozkır (step) orman sınırı
Doğada orman birdenbire kesilmez genelde bir geçiş söz konusudur.
Dağ, kutupve bozkır orman sınırlarına doğru ilerlediğimizde
% Önce, ormanın kapalılığı ortadan kaybolur; fakat, ağaçlar normal habituslarını korumaktadır.
% Daha sonra, kapalılık kaybolur
(serbest durum) ve ağaçların
boyları normale göre kısalmaya
başlar (bozkır ağaç sınırında bu
olguya bazen rastlanır !).
% Ardından, normal habitusunu (ağaç formunu kaybetmiş,
ağaççık haline dönüşmüş hatta
çalılaşmış; koşullara göre özel
şekiller almış) türlerle karşılaşılır
(step ağaç sınırından sonra bu
olguya rastlanmaz !).
Nihai vejetasyon tipi olarak:
% dağlarda otsu taksonlar, yosun ve likenlerden kurulu alpin
tundra vejetasyonu,
% kuzey kutbunda aralarında çayır,
otsu taksonlar ve liken sahaları
bulunan alçak çalı formasyonu
arktik tundra vejetasyonu,
% bozkırda ilkbaharda yeşillenen;
kışın, yazın ve sonbaharda kurumuş otlardan ibaret bozkır ot
vejetasyonu karşımıza çıkar
Ormanın Dağ Sınırları
Dağlarda yükseklere çıkıldıkça,
sıcaklıktaki azalma ve zor yetişme
ortamı şartları nedeniyle oluşan 3
sınırla karılaşırız:
% Dağ orman sınırı
% Dağ ağaç sınırı
% Dağ kötürüm ağaç sınırı
Dağ orman sınırı
% Doğal koşullar altında, ormanın,
%
%
kapalılığı kaybolmadan (en azından doğal gençleştirme koşullarının devam ettiği ışıklı kapalılık
seviyesinde) çıkabildiği son rakıma denir.
Dağ ağaç sınırı
Kapalılığın kaybolduğu (serbest
durum), herhangi bir dayanışmanın olmadığı ve ağaçların, asgari
düzeyde de olsa (5 m) boylarını
koruyarak ulaşabildikleri rakıma
denir.
Dağ kötürüm ağaç sınırı
Ağaç formundaki türlerin, 5 m’nin
altına düşen boyları ile ağaççık ve
hatta çalı halini alarak; zor koşullar nedeniyle, normal habitusları
bozulmuş bir halde ulaşabildikleri rakıma denir.
Dağ orman sınırlarındaki ağaçlar,
şu olumsuz iklim ve toprak faktörleri
nedeniyle yaşama mücadelesi vermektedir:
% Toprağın kimyasal ayrışmasında
karşılaşılan güçlükler
% Taşlılık ve kayalık
% Moloz birikintileri
% Heyelan, feyezan ve erozyon
% Kar, buz, şiddetli soğuk
% Şiddetli rüzgarlar ve fırtınalar
% Yoğun ışık
% Fizyolojik kuraklık
% Mücadele ve geçiş zonlarının en
önemlisi dağ ağaç sınırıdır.
% Dağ ağaç sınırı tohumun olgunlaşabilme sınırı olarak da isimlendirilir.
% Savaş zonu ise, dağ orman sınırı
ile dağ ağaç sınırı arasında kalan
kısımdır.
İç Anadolu Bölgesi Sedir-Ardıç Ormanlarında Antropojen Orman Tahribatı
İç Anadolu Bölgesi Toros Sediri Ormanlarında Dağ Orman Sınırı
2013 OCAK/ŞUBAT/MART ORMAN MÜHENDİSLİĞİ 33
ÜYEL ER İ Mİ ZD EN
% Hatta dağ orman sınırı bile özgün
İç Anadolu Bölgesi Sarıçam Ormanlarında
Dağ Orman Sınırı (İmirzağa-Sarız)
Dağ Ağaç Sınırı ve Alpin Vejetasyon
Aladağlar-Yahyalı-KAYSERİ
Dağ Ağaç Sınırına Doğru
Biçimsel Bozulmalar- Hoduldağı -NEVŞEHİR
% Bu iki sınır arasındaki yükselti farkı 100-150 m kadardır.
% Dağ ağaç sınırı Türkiye’de pek görülmez.
% Savaş zonu yukarıda yaylacılık faaliyetleri ile kaldırılmıştır.
34 ORMAN MÜHENDİSLİĞİ OCAK/ŞUBAT/MART 2013
yerinde değildir.
% Antropojen etkiler halen devam
etmektedir.
% Dağ orman ve ağaç sınırı kuzeye
doğru rakım olarak aşağılara düşer.
% Himalayalar’da (Enlem derecesi =
30-40°) dağ orman sınırı 3500 m
iken, kuzey kutbuna doğru teorik
olarak 0. 00 m’ye iner.
% Yetişme ortamını etkileyen iklim
tipi de (deniz veya kara iklimi)
ormanın dağ sınırlarının oluşumunu belirleyen temel faktörlerdendir.
% Dağ orman sınırı, deniz iklimi
etkisindeki ortamlarda, karasal
iklimin yaşandığı ortamlara göre
daha düşüktür.
% Örneğin Doğu Karadeniz
Bölgesi’nde 2100 m civarında
iken, Doğu Anadolu Bölgesi’nde
2800-2900 m, İç Anadolu
Bölgesi’nde 2600 m’lere kadar
yükselir.
% Temel etmen, yaz aylarında yaşanan sıcak ve güneşli günlerin süresi ve sıcaklıkta ulaşılan yüksek
seviyelere bağlı olarak gelişme
döneminin uzamasıdır.
Türkiye’de Orman sınırı
% Akdeniz’de 2100-2200 m
% Ege’de 1900-2000 m
% Doğu Karadeniz’de 2000-2050 m
% Doğu Anadolu’da 2800-2900 m
% İç Anadolu’da 1900- 2600 m
% Marmara’da 2000-2050 m
Türkiye’de en üst dağ orman
sınırında hangi ağaç cinsi nerede
karşımıza çıkar?
% Nemrut Dağı’nda 2800-2900 m
rakımlarda Betula(huş)
% Türkiye’de dağ orman sınırında
hangi orman ağacı türleri karşımıza çıkar?
% Betulaspp. (huşlar), Pinussilvestris (sarıçam), P. Nigra (Anadolu
karaçamı), Populus tremula (titrek kavak), Picea orientalis (Doğu
ladini), Abiesspp. (göknarlar),
Cedrus libani (Toros sediri), Juniperusspp. (ardıçlar), Quercusspp
(meşeler) Fagusorientalis (Doğu
kayını)
Ormanın kutup (polar ya da kuzey) sınırı
% Kutup (polar) orman sınırı: Yatay
yönde ormanın gevşekleşen kapalılığını muhafaza ederek ulaşabildiği sınıra denir.
% Kutup (polar) ağaç sınırı: Kutup
orman sınırından başlayarak, yatay yönde, birbiriyle bağlantısı
olmayan ağaçların, boylarını koruyarak ulaştığı sınırdır.
% Kutup orman sınırı ile kutup ağaç
sınırı arasındaki mesafe çoğunlukla 1, 0 -1, 5 enlem derecesidir.
% Kutup ağaç sınırından sonra
ağaçlar yerini arktik tundra vejetasyonuna bırakır.
% Kutup orman sınırında ağırlıklı
olarak Picea, Betula, Pinus silvestris ve Larix taksonları bulunur
Ormanın Bozkır Sınırları
% Nemdeki azalmaya bağlı olarak
ortaya çıkar.
% Bozkırlarda ağaç vardır. Ancak
orman kuruluşunda değildir. Zira,
kapalılık kaybolmuştur.
Orman toplumundan bozkıra
doğru ilerlerken karşımıza sırasıyla
% Bozkır orman sınırı ve
% Bozkır ağaç sınırı çıkar.
% Bozkır kötürüm ağaç sınırı görülmez
% Bozkır orman sınırı ile bozkır ağaç
sınırı arasındaki bitki toplumuna
orman bozkırı denir.
% Türkiye’de bozkırlar İç Anadolu,
Güney-doğu Anadolu, Doğu Anadolu ve bir miktar da Trakya’da
görülür.
% Ülkemizde dağlarda olduğu gibi
bozkırlarda da doğal bozkır ağaç
sınırları insan eliyle yok edilmiştir.
Bu nedenle,
% Doğal ve yapay orman step sınırları ile stepler arasında antropojen bozkır sahaları mevcuttur.
Nitekim,
% İç Anadolu’daki bozkırların sahalarının % 50’si antropojen bozkırdır.
% Türkiye’de step orman sınırına
en çok yaklaşan asli orman ağacı
türlerimiz Anadolu karaçamı ve
ardıç türleridir.
% Karaçamdan sonra çoğu zaman
çalılaşmış meşeler, özellikle Quercus cerris, Q. pubescens, Q.
infectoria; Cistus(Laden), Paliurus spina christi(Kara çalı),
Creatagus(Yemişen) gibi çalı türleri görülür.
Yüksek alan sahaların ağaçlandırmalarında aşağıdaki hususlara
uyulmalı:
1. Projelendirme: İklim ve toprak yapısından kaynaklanan problemleri izole etmek için, yetişme
mühiti faktörleri detaylı incelenerek
etüt edilmeli, projelerde doğal vejetasyonun olduğu gibi korunması
önerilmelidir. Ayrıca çok büyük blok
sahalar yerine ağaçlandırmaya uygun küçük yetişme ortamı sahaları
esas alınmalı, tür değişikliği düşünülmemelidir. İklim ekstreleri ile birlikte
erken ve geç donlar tespit edilmeli,
tekerrürleri bulunmalıdır. Bu sahalar
genellikle çok meyilli olduğundan
kolayca yıkanabilen, hareketli, taşlı
ve sığ topraklara sahiptir. Bu nedenle
mevcut yapıya en uygun toprak işleme metodunun projede belirtilmesi
gerekir.
2. Tohum: Klimatik olarak farklı
özelliklere sahip farklı yükselti basamaklarının, özellikle ağaçlandırmalarda dikkate alınması zorunlu olup
özellikle başlangıçta orijine çok dikkat etmek gerekir. Tohumun orijini
ile dikim yeri arasındaki yükselti farklılığı en fazla 200-300 metre kadar,
yükselti farklılığı yüksek alanlarda
100 metrenin üzerinde olmamalıdır.
Fidan üretimi için iyi form ve niteliklere sahip tohum kaynaklarından tohum toplanması gerekmektedir. Aksi
halde fidanlar, erken uyanma ve geç
odunlaşmadan dolayı erken ve geç
donlardan zarar görür.
3. Fidan Üretimi ve Nakli: Alçak rakımlı fidanlıklarda üretilen fidanlar erken uyandığından, yukarı
dağlık mıntıkadaki sahada kar varken
veya ulaşım yolları karla kaplı iken bu
fidanların sahaya nakli ve saklanması
problem olmaktadır. Fidan sökümü
ile dikim arasındaki sürenin kısalığı
oranında başarısı artmaktadır. Fidanların uyanmadan dikim sahasına nak-
li bu açıdan önemlidir. Alçak rakımlı
fidanlıklarda yetiştirilmiş fidanlar kuraklığa ve dona duyarlıdırlar. Özellikle
çıplak köklü fidanlarda yüksek oranda fidan kayıplarına neden olacağından yüksek alan ağaçlandırmalarında
çok az kullanılmalı, Fidanlık ile dikim
arasındaki yükselti farkı 500 metreden fazla olmamalı, artan yükseltiyle
birlikte vejetasyon periyodu kısalacağından, en azından klimatik ve morfolojik nedenlerden yüksek alanlar
içerisindaki çok küçük geçici fidanlıklarda fidan üretimi veya şaşırtma
fidanların iklime adapte olması ve
başarılı sonuç alınması açısından gereklidir. İlkbaharda sürmenin başlangıcından önce sökülen çıplak köklü
fidanlar yosunlu balyalarda en fazla
bir hafta, soğuk hava deposunda 4-6
hafta, kar gömüsü veya toprak gömüsünde en fazla 3 hafta saklanabilir.
4. Çıplak Don: Donmus topraklarda buz olusumu nedeniyle
topragın hacminin genislemesi sonucunda fideciklerin veya fidanlarin,
normal toprak yuzeyinden yukarı
kaldirilmalari, don olayi gectikten
sonra, toprak yerine oturunca, köklerin acikta kalmasi olayıdır. Çıplak
don olayı daha çok güney yamaçlarda olmaktadır. Kuzey kısımlar karla
örtülü olduğu için bu örtü toprağın
donmasını önlemekte, en azından
sık sık çözülmesini engellemektedir.
Çıplak dona karşı teraslar çalı, çırtı, ot
vb. ile örtülmeli toprak siperlenmeli
özellikle fidanın etrafında malçlama
yapılmalıdır. Donma ve çözülme olayı
toprağın 30-40 cm. derinliğinde gerçekleştiğinden, toprak derin işlenmeli, çıplak köklü fidanlar için ilkbahar
dikimi tercih edilmeli, kışa girmeden
kapilariteyi kırmak için çapa yapılarak donma olayı önlenmeye çalışılmalıdır. Yüksek alan sahalarda traşlama kesimleri don boşlukları ve don
kanalları meydana getireceğinden
traşlamadan kaçınılmalı ve mevcut
ormanın siperinden yararlanılmalıdır.
5. İşçi Planlaması: Yüksek alan
sahalarda dikim mevsimi çok kısadır.
O bakımdan dikim işinin mutlaka
toprağın tavında olduğu zamanda
çok işçi ile kısa zamanda bitirlmelidir. Toprak tavında değilken çamurlu
haldeyken erken yapılan veya geç
dikimler başarılı olmamaktadır. Erken yapılan dikimlerde fidan kökleri
çamurun etkisiyle birleşerek tek kök
halini almakta, geç dikimlerde ise
kısa süre sonra kurak mevsime girildiğinden başarı şansı azalmaktadır.
6. Otlatma ve Koruma: Yüksek
alan ağaçalandırma sahaları mera ve
yaylaların bitişiğinden olduğundan
yoğun bir otlatma baskısı altındadır.
Onun için korumanın mutlak surette
en iyi şekilde yapılması gerekir.
Yukarıda sayılan nedenlerle
yüksek alanlarda bitkiler için yaşam
koşulları sürekli olarak kötü olup,
bununla bağlantılı olarakta ağaçlandırmalar zordur. Toprağın rüzgar
veya su ile taşınması doğal olarak
ormanlaşmayı ve ağaçlandırmayı büyük ölçüde zorlaştırır veya bütünüyle
ortadan kaldırır. Toprağı siperleyen
kapalı vejetasyon örtüsü her türlü
etkiye karşı en iyi korumayı yaptığı
için, dağlık alanlarda, örneğin erozyon alanlarının yeşillendirilmesi çok
önemli bir ağaçlandırma amacıdır. Bu
nedenle saha seçiminde çok dikkatli
davranılmalı, mevcut meşçerelerin
gençleştirilmesinde de aynı dikkat
ve itina gösterilmelidir. Çalışmalara iç taksimat şebekesi sahaya tam
aplike edildikten ve ulaşım yolları
yapıldıktan sonra başlanılmalıdır.
Yüksek dağ sınırında bulunan ormanların korunması, devamlılığının
sağlanması, koruyucu ağaçlandırma
yapılması önemlidir. Bu ormanlar
işletme ormanından çok muhafaza
ormanı niteliğinde planlanmalı, doğal olarak gençleştirilen ormanlarda
zararların sıklığının ve büyüklüğünün
yapay olarak oluşturulmuş ormanlardan çok daha az olması, yönetim
süresinin daha fazla olması avantajlarından dolayı doğal geçleştirmeye
uygun yapı olması durumunda yapay
gençleştirme doğal gençleştirmenin
tamamlanması olarak düşünülmeli
ve yapay gençleştirmede de doğal
gençleşme taklit edilmelidir.
2013 OCAK/ŞUBAT/MART ORMAN MÜHENDİSLİĞİ 35
ÜYEL ER İ Mİ ZD EN
Geyik MUHABBETİ*
Halim Şahin
Orman Yük. Müh.
Yıl 1977, İlkbahar ayları. O zamanlar Orman Bakanlığı ve Milli
Parklar ve Avcılık Genel Müdürlüğü kuruluşunun var olduğu yıllar.
Milli Parklar ve Avcılık Genel Müdürlüğünün Ankara’da inşa halindeki Kocatepe camisinin karşısındaki binasında odamda çalışırken
bir telefon geldi.
Telefondaki kişi; Edirne cezaevinde bir geyik olduğunu, geyiğin
Bulgaristan tarafından Türkiye
tarafına doğru koşarken tellere
takıldığını bu durumu gören sınırdaki nöbetçi askerlerin geyiği kurtardıklarını, geyikte elektronik bir
cihaz olması, casusluk ihtimaline
karşı Edirne cezaevine gözlem için
koyduklarını, ancak bir aya yakın
zamandır yapılan yem v.s. masrafı
olduğunu, hiçbir kamu kuruluşunun yardımcı olmadığını, diğer
bütün kuruluşları aradığını, ’’geyik
bizi ilgilendirmez ‘’cevabı aldığını,
*
en sonunda ilgili kuruluşun Milli
Parklar ve Avcılık olduğunu öğrenince bizi aradığını söyledi.
Ben de: geyiği tarif ettirerek Erkek bir Alageyik olduğunu yetkili
amirlerime durumu anlatacağımı
söyledim. Telefonunu adresini
aldım. Merak ve ilgisine teşekkür
ederek telefonu kapadım.
Ertesi gün Avcılık konusunun
bu günlere disiplinli çağdaş hale
gelmesinde büyük katkıları olan
rahmetli Sabit Tarhan‘a durumu
anlattım. O da Milli Parklar ve Avcılık konusunun duayen isimlerinden Genel Müdür Yardımcılığı
da yapmış olan o zaman ki Daire
Başkanı Rahmetli Nihat Turan‘a
anlatmamız gerektiğini söyledi.
Beraber durumu ona anlattık. Nihat bey bu konuda bir projesi olduğunu bunu gerçekleştirmenin
tam zamanı olduğunu belirtti ve
Sabit Beye dönerek:
ͻ ‘’Derhal Edirne’ye gidiyorsun. O geyiği İstanbul’a
oradan da uçakla Antalya
ya Düzlerçamı’na getiriyorsun. Halim Bey sende doğru
Antalya’ya Düzlerçamına gidiyorsun. Madem bu Alageyik
erkekmiş, bir dişi yakalayıp
Düzlerçamı’nda Geyik üretim
istasyonu kuralım ‘’…dedi.
Hemen görev kağıtları için
işlemlere başladık. Bu aşamada
diğer daire müdürlerinin haberi
oldu. Etüt Envanter ile ilgili Şubedeki bir meslektaş abimiz bu işe
karşı çıktı.
t Yok dedi. Ben Bulgar tohumu
bir geyiğe bizim geyikleri teslim etmem. Nesil bozulur. v. s
bir çok mahzur ortaya sürdü.
Bunun üzerine biyologlar, Jeologlar, mimarlar, Tübitak gibi o
zaman ki ilgili kuruluşlar temsilcileri, Veteriner ‘ler…ne varsa ‘’geniş katılımlı’’ bir toplantı
yapıldı.
Karşı çıkanlar o zamana göre
Bulgaristan, Rusya Demir Perde ‘
olduğundan kurgu filmleri hatırlatan mahzurlar ileri sürüyorlardı.
Demir Perde ülkelerinin belki de
Geyiği bilerek bize gönderdiklerini, bizim geyiklerin nesillerini bozacaklarını, hatta o geyik etinden
yiyen diğer hayvanlarında etkileneceğini, hatta bunu yiyen insanların bile çeşitli nesil bozukluklarına uğrayacağını, yok olacağımızı
öne sürüyorlardı.
Toplantıda en genç ben oldu-
Geyik Muhabbeti deyimi nereden geliyor: RESNELİ NİYAZİ HATIRATI- Ord. Prof. İsmail Hakkı Uzunçarşılı - Örgün Yayınevi
36 ORMAN MÜHENDİSLİĞİ OCAK/ŞUBAT/MART 2013
ğumdan, ben hep dinliyor, önümdeki ajandaya not alıyormuş gibi
yapıyordum… İçimden neler söylemek geliyordu ama... Daha yeni
olduğumdan bana söz düşmüyordu.
Ara sıra çay geliyordu. Bu esnada ben fikirlerimi sağ ve solumda
oturanlara ancak söyleyebiliyordum. Benim yanımda oturanlar
ikna oluyordu. Toplantı uzadı durdu. En sonun da Meslek Büyüğü
dediğimiz bir abimiz bu projeye
karşı çıkanları:
t Zaten geyikler tabiatta birbirini bulur, Bulgaristan dan gelen
bu geyik belki de oraya bizim
taraftan gitti de geri dönerken
tele takıldı. arada duvar yok ki.
nereden bilebiliriz. Casusluk
aleti varsa da bir tane daha
takıp gönderirler. ne olacak
yani… Diyerek ikna etti. Toplantı epeyce uzadı. Çünkü o
zaman; Demir Perde ülkeleri
diye bir kavram vardı Sovyet
Rusya denince akla hemen
casusluk, dinleme, şüphe geliyordu.
Sabit Tarhan Bey 1.85 boylarında, iri yarı, halterde dereceleri
olan en azgın geyiği, Ayı’yı bile
elleriyle zabt edebilecek biriydi.
Nur inde yatsın. Sabit Bey geyiği
Edirne den İstanbul’a bayıltarak
getiriyor. O yıllarda hayvanları
bayıltarak yapılan nakil işlerinde;
verilecek bayıltıcı cins ve miktarını en iyi bilen nadir kişilerden
biri idi. Hava alanında tam uçağa
yükleyecekken geyiği koyduğu
tahta kafes uçağın kargo kapısından sığmıyor. Edirne’ye giderken
uçağın kapı ölçüsünü almış ona
göre kafes yapmış (o tür işleri kendi yapardı). ama gidecek uçağın
tipi değişince, dediğine göre kafes sığmıyor. Kendi yaptığı kafesi
kesip küçültürken geyik uyanıyor.
bu ara geçen zamanı, uçağın rotarını hesap edip ona göre bayıltıcı ilaç vermediğinden uyanan
Geyik kafasını sağa sola vurmaya
başlıyor. Yorulup tekrar bayılınca
intihar ettiği sanılıyor. (ilaç miktarı
kilo ve hayvanın cinsine göre iyi
ayarlanmazsa hayvan ölüyor.)
Tekrar İlaç verilerek uçağa
konan Alageyik, Antalya Düzlerçamına getirilerek şimdiki Geyik
Üretme İstasyonuna ilk geyik olarak kondu…
Ben de daha evvel dişi alageyik yakalamak için gerekli keşifler,
köylülerle temaslar yapıyordum.
Ankara’dan verilen sıfır kilometre
CC5 tabir edilen jeep’e projektörler taktırdım. Antalya Av ve Yaban
Hayatı Müdürü bu konuda çok
hizmetleri, emekleri olan Rahmetli Avcı Süleyman Lakaplı Süleyman Karakaya ‘idi. Dişi geyiği nerede nasıl hangi yöntemlerle yakalayacağımızın planlarını yaptık.
O yıllarda narkotik tüfekle bayıltıp
geyik yakalama işi ülkemizde ilk
defa yapılıyor, şimdiki gibi belgeseller televizyonda yayınlanmadığı için hiç kimsenin bu konuda bir
bilgisi yoktu. Elimizde 40 metre
menzilli uyuşturucu iğne atabilen
tüfeğimiz, CC5 jeepimiz ile Sabit
Tarhan Bey ve ben dişi Alageyik
yakalamak için sabahlara kadar
Düzlerçamı Ormanlarında dolaştık durduk. Gece projektörler ile
geyiklerle beraber çeşitli hayvan-
2013 OCAK/ŞUBAT/MART ORMAN MÜHENDİSLİĞİ 37
ÜYEL ER İ Mİ ZD EN
ların parıldayan gözlerini görüyor,
ancak değil narkotik tüfekle vurmak, yanına bile yaklaşamadan
adeta uçarak gözden kayboluyorlardı.
Etrafdan köylülerden, her rastladığımız kişiden bir bilgi alıp tatbik ediyorduk. Ama nafile yakalamak mümkün değildi. Görüştüğümüz bir köylü bize bu mevsimde yakalayamazsınız, sonbaharda
gelin daha kolay yakalarsınız dedi.
Bizde geri Ankara’ya döndük.
Sonbaharda tekrar Antalya’ya
geldiğimizde, öğrendiğimiz bütün usulleri denedik; su başlarında, ağaç tepelerinde, bazı yerlere
yiyecek koyarak gece gündüz
bekleyerek yakalamayı denedik
ama nafile. Mübarek sanki uçuyor, bir anda görme ile görmeme
arasında kaybolup gidiyordu. O
kadar hızlıydı ki görüp görmediğimizden bile emin olamıyorduk.
Literatürü karıştırmayı da ihmal etmedik. Bir kitapta geyiklerin hep aynı yoldan gidip geldiği,
korkup kaçtıkları zaman da hep
aynı yolları kullandıkları yazılıydı.
Hemen bir plan yaptık. Geyiklerin izlerinden bu yolları tespit
edecek, bu yollar üzerine derin
hendekler, çukurlar kazıp sürek
avı şeklinde onları korkutarak ka-
38 ORMAN MÜHENDİSLİĞİ OCAK/ŞUBAT/MART 2013
çarlarken bu çukurlara düşmesini
sağlıyacaktık.
Civar köylülerden yevmiye
ile tuttuğumuz işçiler, tespit ettiğimiz yollar üzerine çukurları
kazmaya başladı. Ancak yaşlı bir
amca gelerek kazılan toprakları
çukura yakın yere koyarsanız, kokudan anlar, gelmez, her küreği
ayrı ayrı çuval, branda veya battaniyelere sarıp uzak bir yere atarsanız anlamazlar dedi… Böylece her
küreği battaniyeye sarıp uzak bir
yere dökerek 6 tane 3-4 metre derinliğinde çukur kazdırdık. Üzerlerini ince dallar, yapraklar ile örtüp
kamufle ettik. Kokunun kaybolması için etrafta ki pınarlardan su
taşıtıp etrafı sulattık. Bütün köylüleri toplayarak, ormanın öbür başından itibaren çukurlara doğru
çeşitli aletler teneke, davul çalarak Geyikleri korkutup çukurlara
düşürme operasyonuna başladık.
Ancak netice gene hüsran. Bir
köpek ve bir köylü çukura kazara
düştü. onları çukurdan çıkardık.
Bu arada benim aklıma şöyle
bir şey geldi. Bu Eskimolar, veya
hayvanat bahçeleri geyikleri yakalayıp evcilleştirmiyormuydu?
Hatta kızaklarını bile geyiklere
çektiriyor. Acaba nasıl yakalıyorlardı?. Ben hemen Ankara ‘ya bu
işi öğrenmek için konu ile ilgili
Konsoloslukları dolaşmaya başladım. Kanada Konsolosluğuna gidince bana bir film izlettirerek bu
işi nasıl yaptıklarını, geyikleri nasıl
yakaladıklarını anlattılar.
Kanadalılar o zaman, ormana
bin metre uzunluğunda 3 metre
yükseklikte ağ ördürüp gererek,
geyikleri kovalıyorlar ve balık gibi
ağa takılan geyikleri yakalıyorlarmış. Antalya Av ve Yaban Hayatı
Müdürü Süleyman Karakaya ağı
ördürmeye başladı. Artık yakalayacağımıza kanaat getirmiş, bu
konuda inancımız çok yükselmişti. Bir aydır hep hüsranla sonuçlanan teşebbüsler yapmıştık. Heyecandan yerimizde duramıyor ,her
gün ağı ören kişiye gidip, kaç metre oldu diye bakıyorduk. Daha bin
metre olmadan, takriben üç yüz
metre civarındayken Sabit Tarhan
Bey heyecanını yenemeyip hadi
ağı gerelim deneyelim dedi.
Ağı ormana gerdik. Ağın uçlarındaki ağaçlara bağlanan ipler ve
geyikleri ağa yönlendirecek ilave
gerilen uzun iplere renkli kağıtlar asılı şekilde bağlanıyor, iplerin
ucu da büyük ağaçlara bağlanıyordu. Ağdan sonra sağlı sollu en
az yüz metre daha alan kazanılıyor, üç yüz metrelik ağ dört yüz
metre gibi oluyordu. Sağ tarafı
ağaca bağladık. Renkli kağıt işini
de o zaman çocukların ilkokuldayken defter kapladıkları kırmızı
ve mavi defter kaplama kağıtları ile çözdük. İp hem alttan hem
üstten ağaca bağlandı. Elli metre
renkli kağıtlar takılı devam ettikten sonra ağ gerildi. Ağ dan sonra
sol baştaki ip uzatılırken orman
bitti. boşluğa denk geldi. Ya tekrar
söküp baştan başlayıp ormanın
daha içerisinden başlayacaktık
ağı germeye. Ya da böyle kalacak,
boşluktaki bir taşa yola uzatıp ipi
bir taşın altına sıkıştıracaktık. Ağ
zaten kamyonla taşınıyordu. Çok
ağırdı. Zar zor gerilmişti.
Birisi: -yahu geyik yolun virajını nereden bilecek, o koşarken
düz koşar, virajı dolaşmaz ağın
içine girer dedi. Bütün herkes de
ağı tekrar toplayıp sermek zahmetli ve zaman alıcı olduğundan
kabullendi.
Ağın öbür ucu yola uzatıldı.
Büyük bir kayaya bağlandı.
Ormanın öbür başından köylüler, işçiler, başlarında Süleyman
Karakaya idaresinde; ellerinde ne
buldularsa teneke, davul çalarak,
bağırarak gürültü yaparak ormandaki muhtemel geyikleri korkutuyor, ağa doğru kaçarak o panikle
ağa takılıp yakalanmasını sağlamaya çalışıyorlardı.
Bizde ağı görecek şekilde, yüksek bir tepede;Nihat Turan, Sabit
Tarhan ve ben Karargah Heyeti
gibi ellerimizde dürbünler, muzaffer bir komutan edasıyla olacakları izliyorduk.
Nihayet beklenen an geldi. Bir
tane ala geyik koşarak geldi koştukça sola doğru kaydı, Koştukça
kaydı ve sol taraftan ipin olduğu
yerden, yolunda virajını aynen
araba gibi alarak ne ağa yakalandı, ne ipten ne renkli kağıttan
korkmayarak, yolu aynen araba
gibi kat ederek karşı taraftaki ormanın içine daldı ve gözden kayboldu…
Azmin elinden hiçbir şey kurtulmaz. Biz bir kere yakalamaya
niyet etmiştik. Ağı ören kişiye götürdük bin metreye tamamlattık.
demek ki bunun bir hesabı kitabı
varmış. İkinci denememizde ağ
bin metre olunca ve ormanın da
en kuytu yerine gerince bir tane
alageyik yakaladık. Hem de dişi.
Veteriner muayene etti. Hastalıksız temiz. Hamile değil…
Yakaladığımız dişi alageyiği
Edirne’den gelen erkek geyiğin
yanına koyduk.
O akşam yediğimiz yemek
Antalya’da yediğimiz en mutlu yemekti. Uyku da en rahatı.
Ertesi günü, bizim Edirne’den
gelen erkek geyiği yılan sokup öldürmesin mi? Çok üzüldük, sevin-
cimiz kursağımızda kaldı. Ancak,
daha sonra veteriner tarafından
hamile olmadığı söylenen dişi geyiğin hamile olduğunu öğrenince
çok sevindik. Bir geyiğin bir dakikada on yedi defa çiftleşebileceğini öğrendik. Bunca emeğimizin
uykusuz gecelerimizin çabalarımızın bunun için olduğunu boşa
gitmediğini anladık. Yavru doğdu.
Daha sonra yavruyu görmeye
ve başka yakalanan alageyiklerin
istasyona konulma törenlerine
katılmaya Antalya Düzlerçamı’na
Geyik Üretme İstasyonuna gittim.
Şu anda Düzlerçamı’nda bulunan
alageyiklerin atalarının hikayesi
aynen böyle…
Daha sonraki yıllarda, 2003
yılında ben Şanlıurfa’da Güneydoğu Anadolu Bakanlık Bölge Müdür Yardımcısı iken Antalya’dan
araştırma yapmak üzere gelen
heyetteki araştırmacılardan birisine ben bu hikayeyi anlatınca;
bana bu hikayeyi mutlaka yazmamı, çünkü kendisinin Antalya’daki
alageyikleri araştırdığını, bazılarında ırk olarak değişik bulgulara
rastladığını, bunu nedenini şimdi
anladığını söyledi…
2013 OCAK/ŞUBAT/MART ORMAN MÜHENDİSLİĞİ 39
ÜYEL ER İ Mİ ZD EN
ORADA BİR KÖY VAR UZAKTA...
Yakup Kalaylı
Orman Mühendisi
Orman Teşkilatında görev yapan mühendisler arasında; sabah
mesai başlamadan önce araziye
çıkmak, günün verimli geçmesi
açısından zaman zaman tercih
edilmektedir. Aksi takdirde masanızın üzerinde imzalanmak için
gözünüzün içine bakan evraklar
ve bir müşkülünü halletmek için
karşı koltukta oturup kendisiyle ilgilenmenizi sabırla bekleyen
vatandaş arasında sıkışıp, uzun
süre bürodan çıkamamanız veya
o günkü arazi programınızı iptal
etmeniz yüksek olasılıktır.
Neyse, yukarıda betimlediğim
durumlara maruz kalmamak için
şoföre sabah mesai başlamadan
araziye çıkacağımızı üstüne, basa
basa söylediğimi hatırlayıp, sabah mahmurluğunu üzerimden
atmak için derin derin nefes alıp
vermeye devam ederken, rengine
artık aşina olduğum gri renkli pikap yolun başında göründü.
40 ORMAN MÜHENDİSLİĞİ OCAK/ŞUBAT/MART 2013
Bugün ormancı ile birlikte,
yakın zamanda uygulamasına
başlayacağımız
rehabilitasyon
projesini gezecektik. Rehabilitasyon projesi, hepimizin bildiği
gibi bir iyileştirme projesidir. Yani,
bir şekilde bozulmuş ve normal
şartlarda kendi kendine iyileşmesi mümkün görülmeyen bozuk
ormanların çeşitli müdahalelerle
verimli orman haline dönüştürülmesidir. Bu projeden de beklentimiz bu yönde idi. Ancak projenin
yapım aşamasında başka bir görevle il dışında bulunduğumdan
dolayı sahayı görmemiştim. İyi bir
gözlem hem sahayı tanımamızı
hem de projede bir aksaklık varsa
daha işin başında tespit etmemizi
sağlayacaktı.
İl merkezinden iyice uzaklaşıp
şehirlerarası yolun birkaç misafirinden biri olduğumuzda, saat
sabah yediyi gösteriyordu. Fazla
bir zaman geçmeden ilçede otu-
ran ormancıyı da alıp yola devam
ettik. İlçenin çıkışında yer alan ve
seyrek biçimde konuşlanmış evlerin arasında bulunan boş alanda,
muhtemelen annesinin ısrarları
sonucu zoraki yataktan kalkmış
küçük çocukların yarı kapalı gözleriyle göz kulak olduğu inekler
otluyordu. Evlerin sonunda ise
dağa doğru tırmanan toprak şose,
bize gideceğimiz istikameti gösterircesine
gözbebeklerimizde
yerini almıştı. Bu yoldan en son
ne zaman geçtiğimi hatırlamaya çalıştım. Galiba on yıl kadar
olmuştur. Bu bölgenin, merkeze
oldukça uzak olması ve herhangi
bir ağaçlandırma çalışmamızın
olmaması sebebiyle bir daha da
gitmemiştim. Hatırladığım birkaç
detay; içinde 50-60 haneli bir köy
barındıran dar ve dik yamaçlardan
müteşekkil bir vadi, ileride biraz
genişleyip tabanında küçük bir
ovanın yer aldığı konkav bir yapıya dönüşüyordu. Çanak şeklindeki bu arazi parçasının üç tarafı
yüksek dağlarla çevrili, batı tarafı
ise vadiye açılıyordu. Bu ova civar
köylerin yaylası konumunda imiş.
Gördüğüm kadarıyla küçük ovada
hemen hemen hiç ev yoktu. Yayla
sakinleri yazın çadır kurup, çadırların etrafındaki verimli arazide
sebze yetiştiriyorlar, kış yaklaşınca
çadırları söküp tekrar köye veya ilçeye dönüyorlarmış. O yıl ilk defa
buraya geldiğimde, domateslerin
büyüklüğünü ve fasulyelerin güzelliğini gördüğümde, hayretimi
gizleyemediğimi
hatırlıyorum.
Hatta yaşlı bir amcanın, kendi tarlasında yetiştirdiği sebzelerle, gelinine hazırlattığı köy usulü öğle
yemeğini yedikten sonra yemeğin
lezzeti uzun süre damağımda kalmış ve amcaya tekrar tekrar teşekkür etme gereği duymuştum.
Geçmişte kalan bu anıları
düşünürken, arabamız az önce
gördüğüm yokuşu tırmanmaya
başlamıştı. Biraz ileride yol düzleşmişti ancak, yine de toprak
yolun bütün negatif özelliklerine
sahipti. İkide bir başımızı tavana
çarpacak şekilde zıplamamıza sebep olan taşlardan dolayı oldukça
rahatsız bir yolculuk yapıyorduk.
Şoförümüz arabanın her zıplayışında mahcup bir şekilde kafasını
sallıyor, büyük zıplayışlarımızda
ise özür dilercesine problemin
sebebini izah etmeye çalışıyordu. Ormancının söylediğine göre
yolda üç aydır yol genişletme çalışmaları devam ediyormuş. Nitekim biraz sonra orman yoluyla
köy yolunun birleştiği yere gelince yolun gerçekten genişlemiş ve
düzeltilmiş olduğunu gördüm.
Bu şekilde yarım saat ilerledikten
sonra yolculuğumuz iş makineleri
tarafından kesildi. İki adet ekskavatör, yolu tamamen kapatmış
kazı yapıyorlardı. Operatörler resmi aracı görünce, rica etmemize
gerek bırakmadan kazıyı bırakıp
yolu açmaya başladılar. Yaklaşık
yarım saat bekledikten sonra yol
açıldı ve operatörleri elimizle selamlayıp yola devam ettik. Evet,
gerçekten isabetli bir yol çalışmasına başlanmış burada. Çünkü yolun ilerisi hakikaten berbattı. Hatta az önce içinden geçtiğimiz ve
normalde vatandaşlar tarafından
pek kullanılmayan orman yolundan pek farkı yok gibiydi. Halbuki
ileride, büyük olmasa bile bir köy
vardı ve bu köylerin sakinlerinin
bu yolu kullanmaktan başka şansları yoktu. Son zamanlarda köylere yapılan yatırımların arttığını
biliyordum ama, merkeze oldukça
uzak ve arazi yapısından dolayı
yüksek bir meblağa mal olacağı
belli olan bu arazide yapılan ça-
lışmaları takdir etmemek kabil
değildi.
Zahmetli bir yolculuktan sonra
proje sahasına ulaştık. Evet hatırladım! Az ilerideki ağacın altında
yaşlı amcanın ikram ettiği yemeği
yemiştik. Karşı dağlar ise o zaman
bana güvensiz ve hırçın gelse de
şimdi daha bir güvenli ve uysaldı
sanki. Kış bitiminin bütün emareleri ağaçlara yansımıştı. Üzerlerinde kar yoktu lakin, hala çıplaktılar.
Yaprağını dökmeyen ibreli türler
(çam, sedir) ise, meşelerin izin vermesinden dolayı çok uzaklardan
dahi seçiliyorlardı. Demek ki sahanın yüksek kısımlarında ibreli türler, alt kısımlarında ise daha çok
yapraklı türler bulunuyordu.
Köye yakın olan sahalar, yer
yer erozyona uğramış açık arazilerden ve aşırı otlatmadan dolayı
deforme olmuş seyrek çalıların
toprak yüzeyini örttüğü yarı açık
arazilerden oluşuyordu. Bir saate yakın bir arazi taramasından
sonra projenin bu kısmı kafamızda şekillenmişti. Evet, bu kısımlarda toprak işlemesi ve erozyon
kontrol çalışması yapılacak yerler
mevcuttu. Ufuktaki yüksek dağlara kadar uzanan ormanlarda
ise yapılacak pek bir şey yokmuş
gibi görünüyordu. Üst rakımlarda
yer alan ibreli türlerden oluşan
ormanlar yemyeşil ve sağlıklı bir
şekilde karşımızda duruyorlardı.
Alt rakımlarda yer alan ve çoğunlukla meşe türünden oluşan ormanlar ise yaprağını dökmüş olsa
da beyazımsı-gri renkten oluşan
görüntüsüyle tüm vadiyi ve yamaçları kaplamış görünüyordu.
O halde; merkeze bu kadar uzak
2013 OCAK/ŞUBAT/MART ORMAN MÜHENDİSLİĞİ 41
ÜYEL ER İ Mİ ZD EN
bir noktada bulunan ve ulaşımı
oldukça meşakkatli olan bu arazide, bir miktar toprak işlemesi ve
erozyon çalışması yapmak için,
bunun gibi orta büyüklükte sayılabilecek bir projeye başlamak ne
kadar mantıklıydı acaba? Gördüğüm kadarıyla bu civarda yaşayan
insanlar, köye çok yakın orman
arazilerini hariç tutarsak, genellikle ormanları korumuşlardı. En
azından bulunduğum mevkiden
böyle görünüyordu. Sanki kamu
gücü buraları yerli haktan daha
mı iyi koruyacaktı ? O nedenle, akşama kadar sürecek arazi taraması
sonucunda belki projede bazı revizyonlar ortaya çıkabilecekti. Bu
duygularla sahayı gezmeye devam ettik.
Biz araziyi gezerken orta yaşlarda hafif tombulca bir köylünün
bize doğru geldiğini gördük. Ormancı, gelen şahsın köy muhtarı
olduğunu söyledi. İlk aklıma gelen şey muhtarın ağaçlandırma
çalışmasına karşı çıkacağı idi.
Hatta muhtar gelinceye kadar
itiraz halinde söyleyeceğim sözleri şöyle bir aklımdan geçirdim.
Bu bizim için alışılmış bir durum
olduğu için muhtara söyleyeceğim şeyler aşağı yukarı belli idi.
Çoğu projeye köylüler önce karşı çıkmışlar ancak, birkaç saatlik
ikna çabamız sonucu genellikle
mütebessim bir şekilde evlerine
dönmüşlerdi. Yaptığımız şey ise
kısaca söylemek gerekirse işi sahiplendirmekti. Zaten proje yapılırken köylerdeki hayvancılık
durumu göz önünde bulundurularak köye asgari düzeyde yetecek
kadar tampon saha bırakılıyordu.
Proje uygulamasında öngörülen
bütün işler ise öncelikle köylülere
yaptırılacaktı. Böylelikle köy sakinleri, küçükbaş hayvancılıktan
kaybettiğinin daha fazlasını bu
faaliyetlerde çalışarak kazanacaktı. Üstelik saha biyolojik bağımsızlığını kazanıncaya kadar köy
muhtarlığınca ücreti mukabilin-
42 ORMAN MÜHENDİSLİĞİ OCAK/ŞUBAT/MART 2013
de korunacaktı. 8-10 yıl sonra ise
kontrollü olmak kaydıyla sahaya
tekrar hayvanlarını sokabileceklerdi. Orman Teşkilatının vereceği
çok düşük faizli ve geri ödemesi
uzun bir sürece yayılan ORKÖY
kredileri de ikna çabamızın mutlu
sona ulaşmasında önemli bir işlev
görüyordu.
Yanıldım! Muhtar büyük bir
içtenlikle hoş geldiniz dedikten
sonra, “inşallah projeye başlıyorsunuz şefim” dedi. Ardından da
bu havzanın projeye alınması için
ne kadar uğraştığını uzun uzun
anlattı. Güzel! Demek ki proje uygulaması esnasında çok fazla sosyal problemle karşılaşmayacaktık.
Muhabbet dar bir patikada
sıra düzeni halinde yürürken devam etti. Bu arada uzaktan gördüğüm yapraklı ormanlara ulaşmak
üzereydik. Ormana ulaşıp birkaç
yüz metre gittikten sonra ise
sağda solda yarısı kesilmiş veya
dallarının çoğunluğu budanmış
ağaçlar karşıladı bizi. Bu kadar
büyük bir havzada birkaç zayiat
olması normal diye düşünürken,
kesilmiş, yıkılmış ağaçların sayısı
artmaya başladı. Noluyoruz demeye kalmadan, meşeler arasında
kendine yer bulmaya çalışan karaçamın, hemen hemen tek bir dalı
kalmamacasına budandığına şahit olduk. Biraz daha ilerledikten
sonra, göz alıcı güzelliğiyle ruhlara taptaze bir bahar sunan güzelim sedir ağaçlarının bile budamadan nasibini aldığını görünce
iyice ümitsizliğe kapıldım. Birkaç
keçinin beslenmesi için koca koca
ağaçların kesilmesi, dallarının hiç
kalmamacasına budanması nasıl
bir anlayış ya Rabbi diye kendi
kendime söylenirken muhtara
göz ucuyla baktım. Ancak muhtarda herhangi bir bozulma emaresi
yoktu. Aksine belki haklı çıkmış
olmanın gururu yansımıştı gözlerine. Nitekim biraz ilerledikten
sonra, beklediğim sözleri söyledi:
“ Şefim bu ormanlar hep bu halde.
Hem bizim köyün çobanları hem
de yaylaya çıkan civar köylerin çobanları bu ağaçları bu hale getirmiş. Gördüğünüz gibi hayvanlara
yedirmek için ağaçların dallarını
almışlar, gövdeleri ise olduğu gibi
yerde yatıyor. Ben muhtar olarak
halkı uyarsam da tek başıma bu
işin üstesinden gelemem, o yüzden buraların projeye alınması
için uğraş verdim. İnşallah Devlet
artık buralara el atar da şu manzaralar ortadan kalkar.”
Gerçekten de her adımda yarısı kesilmiş veya komple budanmış
bir ağaçla karşılaşıyorduk. Ayakta
kalan ağaçları ise, katliamdan kurtulan ancak o korku ömür boyu
belleğinden çıkmayan insanlara
benzettim. Yaşıyorlardı ama yaşam enerjileri kaybolmuştu sanki.
Korkunun verdiği solgunluk tüm
dallarına yansımıştı. Geldiğimizi
görünce sanki teşekkür ettiklerini
duydum gizlice. O an kararımızı çoktan vermiştik. Ölenler için
yapacak bir şey yoktu belki ama
kalan ağaçların tedavisi için pek
çok şey yapılabilirdi. Bir an önce
çalışmalara başlanmalı ve burası, sadece uzaktan bakınca değil
içine girince de insana huzur veren sağlıklı bireylerden oluşan bir
ormana dönüştürülmeliydi. Yerel
halkın ise ormanlar hususunda
bilinçlendirilmesi
gerekiyordu.
Ancak ikisi bir arada yapıldığında
buradaki ormanların devamlılığı
sağlanabilirdi.
Vakit akşama yaklaşmıştı. Güneş hemen hemen gözden kaybolmak üzere iken, saha taramasını büyük oranda tamamlamıştık. Dönüşte tekrar köye uğrayıp
muhtarın çayını içtikten sonra
sabah geldiğimiz istikamete doğru yola koyulduk. Yorucu bir gün
geçirsek de, sanırım yorulduğumuza değmişti. Orada bir köy
vardı uzakta, ama gidip görmek
gerekiyormuş…
H AB ER L ER
GÖÇMEN KUŞLAR GÖZLEM
GÜNÜ’NDE BELEN’DEYDİK
Belen Belediye Başkanlığı ve
Orman Mühendisleri Odası Doğu
Akdeniz Şubesinin birlikte düzenlediği Türkiye Tabiatı Koruma Derneği Hatay Şubesi, Subaşı Kuş Gözlem Topluluğu ve Türkiye Bilimsel
Kültürel ve Stratejik Araştırmalar
Merkezi’nin (TÜBİKAM) desteklediği “Süzülen Göçmen Kuşlar
Gözlem Günü” bir festival havasında Belen’de kutlandı.
Her yıl geleneksel olarak yapılan etkinliğe katkı verenlerin yanında, yöre halkı, Mustafa Kemal
Üniversitesi Öğretim Üyeleri, sivil
toplum örgütlerinin yöneticileri ve
öğrenciler katıldı.
Etkinliğe katılan, Orman Mühendisleri Odası Genel Başkanı
Ali Küçükaydın kış aylarını Afri-
ka veya sıcak iklimli enlemlerde
geçiren göçmen kuşlar bahar ile
birlikte üremek için Türkiye’ye ve
Avrupa’ya göç etmektedir. İklim
koşullarının kuşlar için kötüleştiği
sonbahar aylarında ise yeniden
güneye doğru dönüş yaptıklarını
belirterek, Belen’in Türkiye’nin en
önemli göç boğazı konumunda
olduğunu ifade etti. Belen üzerinden, ilkbahar döneminde 185 bin,
sonbahar döneminde ise 315 bin
olmak üzere yılda toplam yaklaşık
yarım milyon süzülen kuşun göç
ettiğini ifade etti. Küçükaydın, göçmen kuş gözlem günü ile kuşların
yaşam alanlarının yok edilmesi ve
usulsüz avlanmaları konularında
kamuoyunu bilgilendirmek ve dikkatlerini bu noktalara çekmenin
amaçlandığını hatırlattı.
Kuş Gözlemcileri Subaşı Kuş
Gözlem Topluluğu Başkanı Uzm.
Dr Ali Atahan liderliğinde gün boyunca 3560 leylek, 25 küçük orman
kartalı, 26 şahin, 8 yılan kartalı, 35
karaleylek, 3 kara çaylak, 15 ak pelikan ve 8 atmaca sayımı yapıldı.
Belen İlçesi İlköğretim Okulları
öğrencileri arasında düzenlenen
resim yarışmasında derece alan
öğrencilere ödülleri verildi ve folklor gösterileri ile etkinlik son buldu.
AMENAJMANCILAR
SON 50 YIL İÇİN
TOPLANIYORLAR
Hocamız
Prof. Dr. İsmail Eraslan anısına
uluslararası sempozyum
gerçekleştirilecek.
2013 OCAK/ŞUBAT/MART ORMAN MÜHENDİSLİĞİ 43
H AB ER L ER
‘’ÜRETİM-PAZARLAMA’’ 1. KADEME MESLEKİ TEKNİK
GELİŞTİRME EĞİTİMİ GERÇEKLEŞTİRİLDİ
Üyelerimizden gelen taleplar doğrultusunda
5531 sayılı Meslek Yetki Yasamız yürürlüge girmeden
önce mezun olmuş meslektaşlarımız için düzenle-
nen 1. Kademe Mesleki Teknik Geliştirme Eğitimi
04-06 Nisan 2013 tarihleri arasında Odamız Genel
Merkezinde gerçekleştirildi.
21 MART DÜNYA ORMANCILIK GÜNÜ
Geçen bunca yıla dönüp baktığımızda ormancıların 21 Mart tarihinde tüm yurtta hareketlendiğini
pek kolay anımsarız. Kitaplığımızda
ise o yıllardan kalma bir yayın anıları çok daha netleştiriyor. Broşürün
girişinde yazılanlar ise; “Dünyanın
en önemli tabii kaynaklarından biri
olan ormanlara gereken ehemmiyetin verilmediğini gören Avrupa Tarım Federasyonu (CEA) kuzey yarım
küresinde ilkbaharın güney yarım
küresinde de sonbaharın başlangıç
günü olan 21 Mart’ı 1971 yılında
ORMANCILIK GÜNÜ olarak kabul
etmiş ve Gıda Tarım Organizasyonu
(FAO) kanalı ile bunun bütün dünya
milletlerine tavsiye edilmesini sağlamıştır.” Broşürde yazanlar tabi ki
ilginç değil. Çünkü bugüne kadar
her 21 Mart da duyduklarımız, okuduklarımız.
Yaklaşık çeyrek asır sonra Birleşmiş Milletler 2010 yılını ULUSLARARASI ORMAN YILI ilan ediyor.
2011 yılında New York da 9uncusu
düzenlenen BM Orman Forumunda ise gündem edilen konulardan
biride Uluslararası Ormancılık Gününün resmiyete kavuşturulması.
Konunun takibini de Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Teşkilatı üstleniyor. Toplantıda yer alan meslektaşlarımız Ankara’ya dönüşte bir
yazı ile durumu bildiriyorlar. Orman Genel Müdürlüğü Eğitim Dairesi Başkanlığı Dışişleri Bakanlığına
Haziran 2011 tarihli yazısı ile Roma
da yapılacak FAO Konsey toplantısında 21 Mart’ın “Dünya Ormancılık Günü” olarak ilan edilmesi isteğinde bulunuyor. Türkiye’nin resmi
teklifi ile 2011 yılında FAO Genel
Konseyinde kabul gören öneri
onaylanıyor ve süreç başlatılıyor.
Bugün 21 Mart evrensel kabul
ile Dünya Ormancılık Günü. 2010
yılında başlayan ve 2011 yılında
sonuçlanan sürece emeği geçen
meslektaşlarımıza sonsuz teşekkürler.
VEFAT
MUHLİS PAMUK 24/01/2013, ADNAN AYDIN 09/02/2013
ERGUN ERSÖZ 14/03/2013 , M. ZEKİ DİLER 18/03/2013,
YUSUF ZİYAETTİN GÜNAY 15/04/2013
tarihlerinde aramızdan ayrılmışlardır.
Kendilerine rahmet, ailelerine ve meslektaşlarımıza başsağlığı dileriz.
TMMOB Orman Mühendisleri Odası Genel Merkez Yönetimi
44 ORMAN MÜHENDİSLİĞİ OCAK/ŞUBAT/MART 2013
ÜYELERİMİZE DUYURU
Orman Mühendisleri Odası Genel Merkezi Online İşlem Merkezimiz
hizmet vermeye başlamıştır.
Online işlem merkezimiz ile;
Oda üyelik başvuru ve kayıt işlemleri
Proje ön başvuru ve vize işlemleri
Seminer başvuruları ve talepleri
Aidat bilgileri ve işlemleri
Otel başvuruları
Orman Mühendisleri Odası Genel Merkezi Genel Ağ Sayfası üzerinden anında yapılabilmektedir.
Online İşlem Merkezine giriş yapabilmek için odamızın genel ağ
sayfasında (www.ormuh.org.tr) Online İşlem Merkezi butonunu kullanarak açılan sayfada Kullanıcı Adı(Üye Numaranız) ve şifrenizi girerek
işlem yapabilirsiniz.
Şifremi Bilmiyorum butonu ile açılan sayfada TC Kimlik No, Baba Adı
ve Doğum Yılınızı girerek şifrenizi öğrenebilirsiniz.
2013 OCAK/ŞUBAT/MART ORMAN MÜHENDİSLİĞİ 45
TMMOB
ORMAN MÜHENDİSLERİ ODASI
#FǵUFQFMFS.BI4PL/Pt#FǵUFQF:FOJNBIBMMF"/,"3"
5FM
QCYt#FMHFHFÎFS
FQPTUBEFSHJ!PSNVIPSHUS
XXXPSNVIPSHUS