1-) ocak-şubat-mart sayısı
Transkript
1-) ocak-şubat-mart sayısı
İ Çİ ND EK İ L ER :Mt4BZt0DBLƵVCBU.BSU 5..0#0SNBO.àIFOEƌTMFSƌ0EBT "EOB4BIƌCƌ Ali KÜÇÜKAYDIN 2 #"Ƶ:";* 6 ODAMIZDAN :BZO4PSVNMVTV Prof. Dr. Devlet TOKSOY 4PSVNMV:B[ƞǵMFSƌ.àEàSà Okan ÇANÇİN :BZO,VSVMV Sevda ERGİZ Prof. Dr. Ender MAKİNACI 0SNBO.àIFOEƌTƌ ƞTUBOCVMÃOƌW0SN'BL Hüseyin AYTAÇ Prof. Dr. Erol BURDURLU 0SNBO.àIFOEƌTƌ (B[ƌÃOƌW5FL&ǘU'BL Serkan ERİKGENOĞLU Prof. Dr. Mustafa AVCI 0SNBO.àIFOEƌTƌ 4àMFZNBO%FNƌSFMÃOƌW0SN'BL Ali İzzet BAŞER Prof. Dr. Özden GÖRÜCÜ 0SNBO.àIFOEƌTƌ 4àUÎàƞNBNÃOƌW0SN'BL Fatih SARAÇ Prof. Dr. Selman KARAYILMAZLAR "ǘBÎƞǵMFSƌ&OE:àL.àIFOEƌTƌ #BSUOÃOƌW0SN'BL Emre TOPBAŞ Prof. Dr. Semra ÇOLAK 0SNBO&OE.àIFOEƌTƌ ,BSBEFOƌ[5FLOƌLÃOƌW0SN'BL Prof. Dr. Sezgin AYAN ,BTUBNPOVÃOƌW0SN'BL :BZO,PǵVMMBS %FSHƌNƌ[EFZBZOMBONBTƌTUFOƌMFOZB[MBSCƌMHƌTBZBSEBZB[MNBMEBIBÚODFCBǵLBCƌSZFSEFCBTMQ ZBZOMBONBNǵPMNBMESƞN[BMCƌSEƌMFLÎFFLƌOEFLBǘEBZB[MPMBSBLBZSDBFMFLUSPOƌLPSUBNEB EFSHƌNƌ[ƌOZÚOFUƌNZFSƌOFQPTUBƌMFHÚOEFSƌMNFMƌEƌS:B[MBSTBZGBZ" HFÎNFNFMƌEƌSTBZGBZ BǵBOZB[MBSOCƌSCƌSƌOƌƌ[MFZFOTBZMBSEBZBZOMBOBCƌMFDFǘƌEàǵàOàMFSFLCÚMàNMFSFBZSMNBMES 'PUPǘSBGOFUWFUFNƌ[PMNBMTMBZUEǵOEBTBZTBMHÚOEFSƌMFDFLGPUPǘSBøBSOÎÚ[àOàSMàǘàZàLTFL PMNBMES:B[MBSEB5àSLÎFLFMƌNFMFSLVMMBOMNBMWF5àSLÎFEƌMLVSBMMBSOBVZVMNBMES:BZOMBOBDBL ZB[WFÎFWƌSƌMFSEFLƌEàǵàOTFMWFUFLOƌLTPSVNMVMVLZB[BSOBBƌUPMVQPEBZÚOFUƌNƌOƌWF%FSHƌ :BZO,VSVMVOVTPSVNMVUVUNB[%FSHƌEFZBZOMBOBOZB[MBSEBOLBZOBLHÚTUFSNFLLPǵVMVƌMFBMOU ZBQMBCƌMƌS%FSHƌZFHÚOEFSƌMFOZB[MBSZBZOMBOTOZBEBZBZOMBONBTOHFSƌWFSƌMNF[:B[MBS:BZO ,VSVMVUBSBGOEBOƌODFMFOƌS:BZO,VSVMZBZOMBOBDBLZB[MBSEBHFSFLMƌEà[FOMFNFMFSƌZBQBCƌMƌSWF VZHVOHÚSàMFOZB[MBSZBZOMBS :ÚOFUƌN:FSƌ #FǵUFQFMFS.BI4PL/P #FǵUFQF:FOƌNBIBMMF"/,"3" 5FM QCY #FMHFHFÎFS FQPTUBEFSHƌ!PSNVIPSHUS XXXPSNVIPSHUS 5..0#0SNBO.àIFOEƌTMFSƌ0EBT (BSBOUƌ#BOLBT.FǵSVUƌZFU$BEEFTƌƵVCFTƌ 53 5BTBSN#BTL .3,#BTLWF5BOUN)ƌ[5ƌD-UEƵUƌ 6[BZÎBǘ$BE4PL/P 0TUƌN"/,"3" 5FM *44/ ORMAN MÜHENDİSLİĞİ ORMAN ENDÜSTRİ MÜHENDİSLİĞİ AĞAÇ İŞLERİ ENDÜSTRİ MÜHENDİSLİĞİ ,BQBL'PUPǘSBG(àSLBO.FNƌǵPǘMV t (FÎNƌǵUFO(àOàNà[F0SNBODMLUB :BQMBONBWF1FSTPOFM1PMƌUƌLBT ,POVMV1BOFM(FSÎFLMFǵUƌSƌMEƌ t 0SNBODML,BSBOUƌOBT0SNBO :FUƌǵUƌSNF.BUFSZBMMFSƌ7F#ƌULƌ 1BTBQPSUVOBƞMƌǵLƌO0SNBO .àIFOEƌTMƌǘƌ7F0SNBO&OEàTUSƌ .àIFOEƌTMƌǘƌ.FTMFLƌ)BLMBSƞIMBM &EƌMNFLUFEƌS Ƶ&#&,&ŷ/&5803,Ÿ"/"-ƞ; 5&,/ƞ,-&3ƞ/ƞ/03."/$*-*, '""-ƞ:&5-&3ƞ/%&6:(6-"." "-"/-"3* Emre GÖKSU 18 13 :":-"$*,"3"Ƶ5*3."03."/* 7&+&5"4:0/6/6/'-03*45*, 7&#";*5013",½;&--*,-&3* #½-Ã.ű Dr. Münevver ARSLAN Yrd. Doc. Dr. Neslihan ERDOĞAN Prof. Dr. Osman KETENOĞLU 503044&%*3*/*/ŷ$&%364-*#"/* "3*$)ŸÃ-,&.*;*/&/#"5*4*/%" .6Ɨ-"ű,½:$&Ɨ*;%&:&/*5&4#*5 &%*-&/:":*-*Ƶ"-"/*ū*#½-Ã.ű Dr. Said DAĞDAŞ Mehmet İŞÇİ 21 Burhanettin Seçgin $&)"-&5 Abdulkadir Eroğlu 28 03"%":%*. ":7"-*,ű#63)"/*:& 4&3*4*:"/(*/*40/3"4* 03."/-"Ƶ5*3." ±"-*Ƶ."-"3* Ergin Dumlu :Ã,4&,"-"/ŷ"-1 3&+:0/6Ÿ4")"-"3%" "Ɨ"±-"/%*3."&4"4-"3* Nurettin ATEŞ 36 32 (&:*,.6)"##&5ƞ Halim Şahin 03"%"#ƞ3,½:7"3 6;",5" Yakup Kalaylı 44 27 40 YAYIN KURULUNDAN 24 Ã-,&.ƞ;03."/$*-*Ɨ*/%" 4ƞ-7ƞ,Ã-5Ã3Ã/:&3ƞ7& (&-ƞƵƞ.ƞ Geçtiğimiz üç aylık dönem içinde, Oda Genel Merkezimizce yürütülen çalışmalardan bazılarını dergimizin bu sayısında bulabilirsiniz. Özellikle Ankara’da genel merkez binasında açılışını yaptığımız çok amaçlı salondaki panel ve sonuçları, ülkemizde ormancılıktaki örgütlenme ve personel politikası açısından hem günümüze hem de geleceğe ışık tutacak mahiyettedir. Oda Genel Merkez Binasında açılışı yapılan çok amaçlı salon başta meslektaşlarımızın olmak üzere toplantı, panel, nikah vb. ihtiyaçları karşılamak amacıyla hizmete açılmış bulunmaktadır. Bu sayımızda da meslektaşlarımızın değerli yazılarıyla dergimiz dolu bir içerikle karşınıza çıkarken özellikle ormancılık örgütünde çalışan ya da emekli olan meslektaşlarımızın deneyimlerine yeteri kadar ulaşamadığımızı oysa bu tecrübelerin başta genç meslektaşlarımız olmak üzere hepimiz için paha biçilmez değere sahip olduğuna inandığımızı tekrarlamak istiyoruz. Dergimizin yayına hazırlandığı dönemde yaşadığımız “21 Mart Dünya Ormancılık Günü”nü, dergimiz elinize ulaştığında kutlayacağımız “23 Nisan Milli Egemenlik ve Çocuk Bayramı” ile “19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramımızı” kutlarız. Siz değerli okurlarımızın dergimizin bir sonraki sayısında paylaşmak üzere katkılarınızı beklediğimizi hatırlatıyor ve saygılar sunuyoruz. Orman Mühendisliği Dergisi Yayın Kurulu )"#&3-&3 0$",Ƶ6#"5."35 03."/.Ã)&/%ƞ4-ƞƗƞ 1 B AŞ YAZI Saygıdeğer Meslektaşlarımız, Dergimizin 2013 yılına ait ilk sayısında başyazımızı orman teşkilatını ve ormancılık mesleğini temelden ilgilendiren konular ile ilgili olarak yapılan mevzuat çalışmalarına ayırdık. Bu bağlamda siz değerli meslektaşlarımızla taslak çalışması yapılan Orman Genel Müdürlüğü Teknik Personel Atama Yönetmeliği, Ormancılık Karantina, İnspektör ve Fümigasyon Yönetmeliği, Orman Yetiştirme Materyalleri Piyasasında Yetkilendirme, Denetleme ve Orman Bitki Pasaportu Yönetmeliği ile Tabiatı ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Kanunu Tasarısı hakkında Oda olarak görüşlerimizi paylaşmak istiyoruz. Ayrıca son günlerde yapılmaya başlanan Danışmalık Hizmet Alımlarının 5531 sayılı Meslek Yasası ve 4734 Sayılı Kamu İhale Kanununa göre kısaca değerlendirmek istiyoruz. Hepimizin bildiği gibi orman teşkilatında özel yaşantısından özveride bulunarak fedakarca çalışan meslektaşlarımızın içerisinde bulunduğumuz mevsim itibariyle iş yoğunluğu daha da artmış bulunmaktadır. 2013 yılı programlarının gerçekleştirilmesi için oda olarak arzuladığımız bir seviyede olmamakla birlikte 4734 sayılı Kanunun hizmet tanımı içinde yer alan danışmanlık hizmeti alımları için ihaleler yapılmaya başlanmıştır. Ancak ihale ilanlarına bakıldığında, Meslek Yasamızın yürürlüğe girdiği 2006 yılından itibaren hukuki zeminde de kurumsallaşmaya başlayan ve ciddi adımlar atılarak kurulmaya çalışılan bir sistemin -şimdilik iyi niyetlerinden şüphe etmesek de bilgi eksikliğinden kaynaklandığını düşünmekteyiz- çökertilmeye çalışıldığı görülmektedir. Danışmanlık hizmet alımı ihalelerinin genellikle mevzuata uygun olmadığı, 5531 sayılı Kanunun 4’üncü ve 5’inci maddelerinde sayılan ve danışmanlık hizmeti olan mesleki konulardaki mühendislik hizmetlerine yönelik satın alınacak hizmetin ihale dokümanında tanımı yapılarak (işin miktarı, yeri, sınırı vb.) bizzat serbest ormancılık büro ve şirketlerinden satın alınması gerekirken, adeta idarenin bürolarında devlet memuru statüsüne benzer şekilde mesaiye bağlı olarak çalışan ve Kamu İhale Tebliğinin 69 uncu maddesindeki uyarıların hiç dikkate alınmadan “Mühendis Alımı” ihalelerinin yapıldığı görülmüştür. Bu durumun bazı kesimler tarafından, işsiz meslektaşlarımıza iş vermek amacıyla yapıldığı ifade edilerek masumlaştırmaya ve su götürür hale getirilmeye çalışılsa da, 5531 ve 4734 sayılı Kanunların ruhuna ters düşmektedir. Halbuki ihaleler Meslek Yasamıza ve ilgili yönetmeliklere uygun olarak yapılarak sistem tam anlamıyla işletilse, özel sektördeki tüm meslektaşlarımızın işlendirileceği, orman teşkilatımızdaki iş yoğunluğu altında fedakarca çalışan meslektaşlarımızın rahatlayacağı ve ormanlarımızın kazanacağı aşikardır. Nitekim konu ile ilgili olarak Orman Genel Müdürlüğü yetkilileri ile Oda Genel Başkanımız bizzat görüşmüş ve durum kendilerine izah edilmiştir. Yetkililer konuya son derece duyarlı yaklaşmışlar, mevzuata uygun olmayan ihaleler durdurularak yeniden yapılması için bölge müdürlüklerine gerekli talimatlar verilmiştir. Orman Genel Müdürlüğü tarafından konu ile ilgili olarak ikinci bir talimat için hazırlıklarının yapıldığı da bilinmektedir. Oda olarak, orman teşkilatı yetkililerinden Danışmalık Hizmet Alımları ihalelerinin 5531 sayılı Meslek Yasası ve 4734 Sayılı Kamu İhale Kanununa uygun olarak yapılmasını, danışmanlık hizmet sunucuları olan serbest ormancılık büro ve şirketlerinin de bu konuda daha duyarlı olmalarını beklemekteyiz. Bu hususta her türlü teknik desteğe hazır olduğumuzun bilinmesini isteriz. 2 ORMAN MÜHENDİSLİĞİ OCAK/ŞUBAT/MART 2013 Saygıdeğer Meslektaşlarımız, Ülke kamuoyunda büyük yankı uyandıracağını tahmin ettiğimiz “Tabiatı ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Kanunu Tasarısı” çalışmaları tamamlanarak 2012 yılı içerisinde TBMM Başkanlığı’na gönderilmişti. Tasarının önümüzdeki günlerde Genel Kurul’da görüşmelere açılacağını tahmin etmekteyiz. Meselenin özüne inebilmek için ilk etapta böyle bir kanuna neden ihtiyaç duyulduğu sorusuna cevap aramak gerekmektedir. Böyle bir soruya; “ülkemizde tabiatın ve biyolojik çeşitliliğin korunması amacına hizmet eden çok sayıda hukuki ve idari düzenlemenin olduğu, bu durumunda biyolojik çeşitliliğin sürdürebilir korunmasında karmaşaya sebebiyet verdiği ve mevzuatın uygulanmasından sorumlu kurumlar arasında yönetim boşluğu ve yetki çatışmasının olduğu, tüm bunların önüne geçebilmek için korunan alanların idare mesuliyetinin yalnız bir kuruma verilmesi için böyle bir kanun tasarısının hazırlandığı” söylenebilir. Hatta mevcut kanunların, koruma alanlarının belirlenmesindeki kriterlerin ve statü tanımlarının net ve yeterince anlaşılır olmamasından dolayı yeni bir kanuna ihtiyaç duyulduğu da söylenebilir. Gerekçeler doğruda olabilir. Ancak kanun tasarısının incelenmesinde yukarıdaki gerekçelerin çok uzağında kalındığı görülmektedir. Kanun tasarısı ile tabiatın, tabii değerlerin ve biyolojik çeşitliliğin korunmasının yanı sıra, sürdürülebilir kullanımına da yer verilmiştir. Yani, sadece bu alanların korunması değil, kullanımı da amaç olarak belirlenmiştir. Asıl amacın, bu alanların korunması değil, kullanıma açılması olduğu açık olarak görülmektedir. Halbuki, asıl amaç bu alanların korunması, geliştirilmesi ve yönetimi olmalıdır. Bu nedenle Orman Mühendisleri Odası olarak kanun tasarısına bu haliyle karşı olduğumuzun bilinmesini isteriz. Kanun tasarısı ile ilgili olarak hazırlamış olduğumuz rapor önümüzdeki günlerde Odamız internet sayfasından sizlerle paylaşılacaktır. Saygıdeğer Meslektaşlarımız, Geçtiğimiz sayının başyazısında; Orman Genel Müdürlüğü’nün yeni yönetiminden Teknik Personel Atama Yönetmeliğinin hakkaniyete ve liyakate dayalı olacak şekilde yeniden düzenlenmesi, atamalarda bu hususa azami derecede uyulması istenmiş ve bu konuda gerekli desteği vereceğimizi belirtmiştik. Daha sonra Yönetim Kurulumuzun Sayın Orman Genel Müdürünü ziyaretinde bu talebimiz yinelenmişti. Gelinen noktada, yeni bir personel atama yönetmeliği hazırlanmaya başlanmış, yönetmelik taslağı hakkında Odamız, sivil toplum örgütleri ve sendikalardan görüşler alınmıştır. Oda olarak, personel atama yönetmeliği taslağına son şekli verilirken Odamız görüşlerinin dikkate alınması temenni etmekteyiz. Yönetmeliğin ehliyet, liyakat, kariyer ve alt kademelerde belli süre çalışma yapma kriterlerine uyularak, atamaların hakkaniyet ölçülerinde yapılacak şekilde düzenlenmesini beklemekteyiz. 2013 OCAK/ŞUBAT/MART ORMAN MÜHENDİSLİĞİ 3 B AŞ YAZI Saygıdeğer Meslektaşlarımız, Orman bitkisi, orman bitkisel ürünü ve ahşap ambalaj malzemelerinin ithalat ve ihracatındaki ormancılık karantinası hizmetleri, orman yetiştirme materyallerinin üretim ve piyasa denetimi, orman bitkisi pasaportu (nakli) konularındaki yetkiler; 5531 sayılı Meslek Yetki Yasamıza ve bu husustaki Danıştay kararlarına göre, orman idaresinde ormancılıkta zararlılarla mücadelenin başlatıldığı yıllardan itibaren, mesleki faaliyet konularıyla sınırlı olmak üzere, Orman Mühendisleri ile Orman Endüstri Mühendislerine aittir. Bu konulara dair ithalat ve ihracattaki hizmetler, Devlet adına Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığınca yürütülmekte iken; 3234 sayılı OGM Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda değişiklik yapan ve 4/7/2011 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 29/6/2011 tarih ve 645 sayılı KHK ile Orman Genel Müdürlüğüne verilmiştir. 3234 sayılı Kanunun amir hükümlerinin uygulanabilmesi için, Orman Zararlılarıyla Mücadele Daire Başkanlığında bekletilen “Ormancılık Karantina, İnspektör ve Fümigasyon Yönetmeliği” taslağı ile Orman Fidanlık ve Tohum İşleri Daire Başkanlığında bekletilen “Orman Yetiştirme Materyalleri Piyasasında Yetkilendirme, Denetleme ve Orman Bitki Pasaportu Yönetmeliği” taslakları acilen yürürlüğe konulması gerekmektedir. Anılan yönetmeliklerin çıkarılması konusunda, Orman ve Su İşleri Bakanlığı ile Orman Genel Müdürlüğü’nün en üst yetkilileri kararlılıklarını ifade etmelerine rağmen; ne yazık ki, Kanunun amir hükümleri göz ardı edilmekte, ilgili Dairelerde anlaşılmaz nedenlerle bürokratik engellemeler çıkarılmakta, mesleki haklarımızın ihlal edilmesine göz yumulmakta, hatta orman mühendislerine ait olan özel orman fidanlıklarında bile ziraat mühendisi veya peyzaj mimarı çalıştırılmasına sebebiyet verilmektedir. Bu konuda ayrıntılı bir yazı bu sayıda yer almaktadır. Bu gayri kanuni harekete son verilmeli, 5531 sayılı Kanunla kazanılmış ve Danıştay kararlarıyla da tescil edilmiş mesleki hak ve yetkilerimizin ihlaline neden olunmaması için adı geçen yönetmelikler mutlaka yürürlüğe konulmalıdır. Saygıdeğer Meslektaşlarımız, Ülkemiz ormanlarının yaklaşık %16 sı su üretimi için hidrolik fonksiyonlu ormanlar olarak ayrılmıştır. Bu ormanların işletilmesindeki asıl amacın, su havzalarındaki ormanlarda, orman mühendislerince yapılacak teknik faaliyetleriyle su kaynaklarının geliştirilmesi, nitelikli ve yüksek debili su üretiminin yapılmasıdır. Zira Orman Mühendisleri, 5531 sayılı Kanunun 4 üncü maddesi 1 inci fıkrası (a) bendi 11 inci alt bendinde “11) Orman içi su kaynaklarının geliştirilmesi, etüt, envanter, plânlama ve projelendirme çalışmalarını yapmak.” ormanlık alanlarda su kaynaklarının geliştirilmesi mesleki faaliyet konuları arasında yer almaktadır. Orman Genel Müdürlüğü, 3234 sayılı Kanunun 11/A maddesine göre “a) Su havzalarında kaliteli ve azami miktarda su elde etmek, erozyonu önlemek, sel, çığ ve taşkınları kontrol altına almak, toprak, su ve bitki dengesini korumak amacıyla ilgili birimlerle işbirliği halinde ve katılımcı anlayış çerçevesinde hazırlanan entegre havza ıslahı ana planının gerektirdiği iş ve işlemleri yapmak veya yaptırmak,” su havzalarında kaliteli ve azami miktarda su elde etmekle görevlendirilmiştir. Bu hizmetler bünyesinde çalışan Orman Mühendislerince gerçekleştirilmektedir. Nitekim ülkemizde içilebilecek nitelikteki kaliteli suyun %80 i ormanlık alanlardan üretilmektedir. Ancak Orman ve Su İşleri Bakanlığınca 4 ORMAN MÜHENDİSLİĞİ OCAK/ŞUBAT/MART 2013 21-23/Mart/2013 tarihleri arasında yapılan “1. Ormancılık ve Su Şurası”nda, su kaynaklarının geliştirilmesi konusunun incelendiği “Su kaynaklarının geliştirilmesi” çalışma gurubu ile “Havza Yönetimi ve Su Bilgi Sistemi” çalışma grubunda, Orman Mühendislerinin üst örgütü olan Orman Mühendisleri Odası ile bu alanda Devlet adına görevli olan Orman Genel Müdürlüğüne ve Orman Fakültelerine yer verilmemiş, suyun membaından ziyade mansabına yönelik çalışmalar yapan sonuç odaklı mühendislik disiplinleri ile buna alanda görev yapan kurumlara yer verilmiştir. Bu çalışma raporlarının şura da tartışılması sırasında, her iki çalışma grubuna Odamızdan üye alınması yönündeki girişimlerimiz karşılık bulmamış ve sonuçsuz kalmıştır. Böylece, Sayın Bakan Prof. Dr. Veysel EROĞLU’nun “Orman varise su ve su varise hayat vardır” sloganı, 21-23/03/2013 tarihleri arasında gerçekleştirilen “1. Ormancılık ve Su Şurası” da karşılığını tam olarak bulamamıştır. Oda olarak şu an itibariyle ümit ederiz ki; Bakanlıkta bekleyen Su Kanunu taslağında, Orman ve Su İşleri Bakanlığı adı ile mütenasip şekilde, su kaynaklarının membada geliştirilmesinde ormancılık konularına dair düzenlemelere yer verilmesini beklemekteyiz. Bu hususta Oda olarak teknik destek vermeye her zaman hazır olduğumuzu bir kez daha belirtiriz. Saygıdeğer Meslektaşlarımız, Bilindiği üzere Rixos Premium-Belek Otelin yapımı-işletmesi ve devri ile ilgili olarak Odamız, Türkiye Ormancılar Derneği ve üst kullanıcı olarak EKOPARK Turizm İnşaat Sanayi ve Ticaret A.Ş. arasında 2004 yılında sözleşme imzalanmıştı. Söz konusu sözleşmeye göre yılın belli dönemlerinde değişmekle birlikte Haziran, Temmuz, Ağustos ve Eylül aylarında 350-400 geceleme hakkımız bulunmaktadır. Buda bir aileyi ortalama dört kişi kabul edersek ve her ailenin beş gece yararlandığı göz önünde bulundurulursa otelden ayda ortalama 15-20 aile yararlanabilmektedir. Ancak aylık ortalama 15-20 ailenin yararlanabileceği bir yere 250-300 müracaat olmaktadır. Balayı çiftlerine öncelik tanımaya çalıştığımız ve otel yönetimi ile şuan itibariyle yaşanan hukuki süreç (sözleşmeden doğan haklarımıza yönelik Ekopark yönetiminin ihlallerine karşı açılan dava) nedeniyle yararlanma miktarından kesinlikle taviz verilmemesi de göz önünde bulundurulduğu takdirde durumun ne kadar vahim olduğu bütün çıplaklığı ile ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle siz meslektaşlarımızdan biraz daha hoşgörü beklemekteyiz. Durumu meslek kamuoyunun ve özellikle daha önce otelden yararlanan meslektaşlarımızın takdirlerine sunuyoruz. Saygılarımızla……….. Yönetim Kurulu 2013 OCAK/ŞUBAT/MART ORMAN MÜHENDİSLİĞİ 5 ODAMIZDAN Geçmişten Günümüze Ormancılıkta Yapılanma ve Personel Politikası Konulu Panel Gerçekleştirildi O rman Mühendisleri Odası Genel Merkezi tarafından, 20 Mart günü “Geçmişten Günümüze Ormancılıkta Yapılanma ve Personel Politikası” konulu panel düzenlendi. Geçmişten günümüze ormancılıktaki yapılanmalar irdelenerek; yaşadığımız hızlı yapısal değişimlerin nedenlerinin, bu hızlı yapısal değişimlerde orman idaresinde uygulanan personel politikalarının etkilerinin neler olabileceği gibi sorulara yanıt bulabilmek amacıyla, Orman Mühendisleri Odası Genel Merkezi’nde düzenlenen panele; Prof Dr. Turgay Ergun, Prof. Dr. Cantürk Gümüş, Emekli Müsteşar Yardımcısı Eşref Girgin, Emekli Genel Müdür Hüsrev Özkara konuşmacı olarak katılmışlardır. Prof. Dr. Ramazan Özen 6 ORMAN MÜHENDİSLİĞİ OCAK/ŞUBAT/MART 2013 Paneli, emekli rektör Prof. Dr. Ramazan Özen yönetti. Panel öncesi bir konuşma yaparak, konuklara hoş geldiniz diyen Genel Başkan Ali Küçükaydın, Dünya Ormancılık Günü vesilesiyle düzenlenen panelin, Ormancılık ve Su Şurası öncesinde anlamlı olacağına inandığını belirtti. Panele katılan ormancı sivil örgütlerin yöneticileri; ORKOOP Başkanı Cafer Yüksel, Türkiye Ormancılar Derneği Genel Sekreteri Hüseyin Çetin, Tarım Orman İş Sendikası Genel Başkanı Şükrü Durmuş söz alarak, ormancılık haftasında ormancılığımızda yaşananlara değinmişlerdir. İlk panelist KTÜ Orman Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Cantürk Gümüş, TÜRKİYE’DE ORMANCILIK ETKİNLİKLERİNİN ÖRGÜTLENMESİ VE GÜNCEL SORUNLAR konulu bildirisini sundu. Bildirisine ormancılığımızın tarihçesiyle başlayan Gümüş, tarih boyunca devletin ormancılığa bakışını özetleyerek günümüzdeki ormancılığa bakış ile karşılaştırmasını yaptı. Ormancılık etkinliklerinin tarihsel gelişimini anlatırken son dönemlerde sadece ormancılık faaliyeti ile görevlenen Orman Bakanlıklarından sonra, günümüzde kısa aralıklarla açılıp kapanan orman bakanlıklarına Prof. Dr. Cantürk Gümüş ve ilişkilendikleri çevre, şehircilik ve su konularıyla bağlantılarını anlattı. Kamuda ormancılık örgütlenmesinin küçültülmesi amacıyla çıkılan yolda gelinen noktanın çok karmaşık, kalabalık, daha da büyük bir biçim aldığına değinen Gümüş, açılıp kapanmalar ile bugün Bakanlık bünyesinde 170 müşavir ve 100 araştırmacının işlendirilmeden bekletildiğini üzülerek gördüklerini söyledi. Açılıp kapanmalar ile ülke ekonomisinin yaşadığı büyük israfa dikkat çekerek; yıllarca ormancılık çalışmalarına emek vermiş beyinlerin, Ormancılık ve Su Şurası’na davet edilmemesinin de düşündürücü olduğunu söyledi. Uzmanlığa dayalı olmayan atamalardan ve oluşturulan karmaşık yapıdan, gereksiz şişirilen kadrolardan, birbiri içerisine girmiş görevlerden baheden Gümüş, önerilerini sıralayarak konuşmasını tamamladı. Orman Mühendisleri Odası; Çevre ve Orman Bakanlığının kurulması aşamasından başlayarak, her bakanlık yapılanması haberleriyle beraber siyasi erk ve orman idaresine görüşlerini içeren raporlar sunmuş, 657 sayılı Yasaya aykırı olarak personel atama yönetmeliklerinde yapılan düzenlemelerin iptali için Danıştay’da davalar açmış ve yürürlüklerinin durdurulmasını sağlamıştır. Ancak, Orman Genel Müdürlüğü yanlış düzenlemeleri düzeltme yerine, devamlı yeni yanlış düzenlemeler yaparak haksız personel atamalarını sürdürmüştür.” dedi. Eşref Girgin İkinci konuşmacı olarak söz alan, Emekli Müsteşar Yardımcısı ve Odamızın AR-GE Başkanı Eşref Girgin özetle; “Orman Mühendisleri Odası, kuruluşundan bu yana ormancılığın ve üyelerinin sorunlarıyla devamlı ilgilenmiştir. Bu bağlamda, ormancılıkta yapılanma ve personel konularında da zaman zaman görüşlerini içeren raporlar düzenleyerek, siyasi erk ve idari makamlarla paylaşılmasını sağlamıştır. Ormancılığın yer aldığı bakanlıkların çok sık değişikliğe uğraması, personel politikasını da etkilemiştir. Çevre ve Orman Bakanlığının kurulmasından başlayarak, Kanuna eklenen geçici maddelerle mevcut üst düzey idareci kadroları tasfiye edilmeye başlanmıştır. Daha alt düzeydeki idareci kadroları ise; ehliyet, liyakat, kariyer ve alt kademelerde muayyen süre çalışma zorunluluğu getiren atama yönetmeliklerinin yürürlükten kaldırılmasıyla, görevlerinden alınmış ve yerlerine 657 sayılı Yasaya aykırı olarak düzenlenen yönetmelik değişiklikleriyle atamalar yapılarak kadrolaşmaya gidilmiştir. Hüsrev Özkara Üçüncü olarak söz alan Milli Parklar ve Av Yaban Hayatı ve ORKÖY Genel Müdürlükleri yapmış Hüsrev Özkara; her yıl 21 Mart’ı halkımızla birlikte “Dünya Ormancılık Günü” olarak kutladığımızı, mesleğimizin ilgi alanındaki faaliyetlerden, yaptıklarımızın ve yapamadıklarımızın bir muhasebesini de bu günde ortaya koyduğumuzu anımsatarak sözlerine başladı. Özetle “Gerçekten de ormancılıkta 174 yıllık köklü bir kurumun ülkemizde olması gereken yeri, biz TOD olarak değerlendirdiğimizde, ormanlarımız ve ormancılığımızın hiçte hak ettiğimiz bir noktada olmadığını düşünüyoruz. Ormanları sadece üretim yerleri olarak görmek çok sıradan bir bakış açısıdır. Buradan hareketle, ormanlarımızın ülkemizin milli gelirinin ancak % 1,8 oluşturduğunu düşünmek, tarımın % 28’ini kapsadığını ifade etmek haksızlıktır. Meslektaşlarımızın büyük bir özverisiyle, ülkemiz yüzölçümünün %27’sini teşkil eden 21,7 milyon ha. orman alanında yürütülen ormancılık faaliyetlerinin yanında orman içi ve bitişiğinde yaşayan 1960 ’lı yıllarda ülke nüfusunun %20’sini teşkil eden köylümüzün kalkınmasında, avcılık ve yaban hayatı faaliyetlerinin yürütülmesinde, ülkemizdeki doğa koruma alanlarının hayata geçirilmesi ve yönetiminde başat rol oynanmış, çok önemli görevler yürütülmüştür. Halen de aynı sorumlulukları devam etmektedir. Bu konulardan av ve yaban hayatında 1937 yılında çıkarılan 3167 sayılı Kara Avcılığı Kanunu, yine 1956 yılında çıkarılan 6831 sayılı Orman Kanununun 25. maddesinde yapılan düzenleme ile Milli Parklar ilanı ve yine 1983 yılında çıkarılan 2873 sayılı Milli Parklar Kanunu ile bu görevler orman teşkilatlarına verilmiştir. Bu konuları teşkilatımıza kazandırmış meslek büyüklerimizi, ormancı abilerimizi sahip oldukları geniş vizyonlarından dolayı kutluyor ve saygıyla anıyoruz. Orman Bakanlığı birkaç kez kurulmuş, fakat doğru yapılanmadığı ve kurumsallaşamadığı için de kapatılmak durumunda kalınmıştır. Yukarda kısaca sıralamaya çalıştığımız konu başlıkları; ormancılık, doğa koruma, milli parklar ve benzeri korunan alanlar, rekreasyon alanları, orman içi su ürünleri, ekoturizm ile avcılık ve yaban hayatı ile odun dışı ürünler ülkemiz için son derece önemli konulardır. Mutlaka bu faaliyetlerin sürdürülebilmesi için orman fakültelerinde de karşılığı olmak zorundadır. Kısaca özetlemeye çalıştığımız konular multi disipliner çalışmayı gerektirir. İyi bir eğitim şarttır. Orman fakültelerinin bugünkü düştüğü durumdan çıkarılması, iş olanakları çeşitlendi- 2013 OCAK/ŞUBAT/MART ORMAN MÜHENDİSLİĞİ 7 ODAMIZDAN 8 rilmiş ve karşılığı olan bir ormancılık mesleğinin hayata geçirilmesi artık bir zorunluluktur. Sonuç olarak; yeni anayasa çalışmalarının yapıldığı bu süreçte, bir taraftan ormanlarımızı, orman içi ve bitişiğinde yaşayan köylülerimizi korurken, diğer taraftan neredeyse ülkemizin bütününde, farklı konulardaki faaliyetlerinin etkin bir şekilde yürütülebilmesi için, Orman Bakanlığının yeniden kurulmasının önemini vurgulamak ve anlatmak zorundayız. Bu bir lütuf değil zorunluluktur. Yukarda sıraladığımız faaliyetlerin düzenli ve planlı bir şekilde yerine getirilmesi durumunda; hem istihdam olanakları yaratılacak, hem de doğal varlıklarımızın korunması ve geliştirilmesi yanında bunlardan faydalanılabilecektir. Bütün bu gelişmeler bizlere Orman Bakanlığı’nın yeniden kurulmasını işaret etmektedir.” dedi. Son olarak Prof.Dr. M. Turgay ERGUN “ORMANCILIĞIN DEVLETİN KURUMSAL YAPISI İÇİNDEKİ KONUMU” başlıklı bildirisini sundu. Konuşmasına 2002 yılında Orman Bakanlığı’nın TODAİE’den istediği norm kadro ve yeniden yapılanma araştırmasının, bir Proje Grubu kurularak 8 aylık bir çalışma sonucunda rapor haline getirilerek önerilerle birlikte Bakanlık yönetimine sunulduğundan bahseden Ergun; Bakanlık bünyesi içinde de ORMAN MÜHENDİSLİĞİ OCAK/ŞUBAT/MART 2013 Prof.Dr. M. Turgay ERGUN araştırmacılarla birlikte çalışmak üzere paralel bir proje grubu oluşturulduğunu,proje çerçevesinde, Orman Bakanlığı ve Orman Genel Müdürlüğü’nde ayrı ayrı çalışıldığını. Bakanlık bünyesinde havza yönetimini temel alan kimi önemli değişiklikler öngörüldüğünü, norm kadroların da bu öneriler doğrultusunda belirlendiğini hatırlattı. Daha sonra Havza Yönetimi ve Matriks Örgütlenmeden bahseden Prof. Dr. M. Turgay Ergun; Önerilen yapıdan beklenen genel yararları şu şekilde sıraladı; % Bakanlık ana hizmet birimleri işlevlerini bütünleşik ve gerçek anlamda havza bazında planlama ve uygulama olanağına kavuşacaklardır, % Taşradaki çok başlı yönetim görüntüsünün ortadan kalkması ile eşgüdüm sorunları enaza inecektir, % İnsan kaynakları dahil olmak üzere her türlü kaynağın gereksinmelere göre esnek kullanımı sağlanacaktır, % Matriks örgüt yapısı, bilgi teknolojilerine dayalı bilgi sistemlerinin oluşumuna olanak sağlayacaktır. Böylece, bilgi teknolojisinin sağladığı iletişim olanakları büyük ölçüde kullanılabilecektir. % Ülkemizde de gelişmiş ülkelerde olduğu gibi, ormancılık konusunda değişen çevresel ve kurumsal koşullara uyum sağlamak kolaylaşacaktır. % Matriks örgüt, Bakanlığın bürokratik yapısına hızlı hareket yeteneği kazandıracaktır. % Uzmanlık ve yetki devri esasına göre çalışma yapılacağından ormancılığın etkinlik konularının gerektirdiği yeniliklere uygun yaratıcı yetenekler ortaya çıkabilecektir. Ergun son olarak, “Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın Tabiat Varlıklarını Koruma konusundaki görevlerinin önemli bir kesimi havza yönetiminin ilgi alanı içinde düşünülebileceğini, bu görevlerin havza yönetimi konusunda önemli sorumluluklar üstlenmiş bulunan Orman ve Su İşleri Bakanlığı ile bu Bakanlığın bağlı kuruluşu olan Orman Genel Müdürlüğü’nün görev alanı içinde düşünülmesinin doğru olacağını” söyleyerek konuşmasını tamamladı. Panelistlere teşekkür ederek genel bir değerlendirmede bulunan panel yöneticisi Prof. Dr. Ramazan Özen, panele katılan meslektaşlarımızın sorularını panelistlere yönelterek, bildirilerin daha da genişlemesine imkan verdi. Daha sonra yapılan katkılar ile panel tamamlandı. ORMANCILIK KARANTİNASI, ORMAN YETİŞTİRME MATERYALLERİ VE BİTKİ PASAPORTUNA İLİŞKİN ORMAN MÜHENDİSLİĞİ VE ORMAN ENDÜSTRİ MÜHENDİSLİĞİ MESLEKİ HAKLARI İHLAL EDİLMEKTEDİR Eşref GİRGİN Orman Yük. Müh. & İşletmeci OMO ARGE Komisyonu Başkanı Türkiye Büyük Millet Meclisi; ormanların geleceği, ormancılığın geliştirilmesine yönelik olarak hükümetin gönderdiği kanun tasarısını, 29/6/2006 tarihli 122. Oturumunda, AB uyum sürecini de dikkate alarak, 5531 sayılı “Orman Mühendisliği, Orman Endüstri Mühendisliği ve Ağaç İşleri Endüstri Mühendisliği Hakkında Kanun” nu, temel kanun olarak oybirliğiyle kabul ederek yasalaştırmıştır. Böylece, Kanunun isminde yer alan üç mühendislik disiplininin; mesleki faaliyet konuları ile bu konulara ilişkin mesleki hak, yetki ve sorumlulukları belirlenmiş, yasal güvenceye alınmış, AB müktesebatına göre serbest dolaşmanın ön şartı olarak karşılıklı tanınma esasına dayanan düzenlenmiş meslekler statüsüne kavuşturulmuştur. 5531 sayılı Kanunda, yazının konusu olan ormancılık karantina hizmetleri, orman yetiştirme materyallerinin üretim, denetim, sertifikasyon, bitki pasaportu, orman zararlılarıyla mücadele vb. konularda, mesleki faaliyet konularıyla sınırlı olmak üzere, bu mühendislerin yetkili oldukları belirtilmiştir. Orman bitkisi ve bitkisel ürünlerindeki bu hizmetler, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığınca yürütülmekte iken; 3234 sayılı Orman Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda, 29/6/2011 tarih ve 645 sayılı KHK ile yapılan değişiklikle Orman Genel Müdürlüğü’ne verilmiştir. Orman Genel Müdürlüğünce, Kanun hükümlerinin uy- gulanmasına yönelik hazırlanan iki adet yönetmelik taslağının yürürlüğe konulması, Bakanlık ve Genel Müdürlük en üst düzey yetkililerince uygun bulunmasına rağmen bir türlü sağlanamamıştır. Böylece, Kanunun yürürlüğe girdiği 4/7/2011 tarihinden bu yana yaklaşık iki yıl geçmesine rağmen, Kanunun amir hükümlerine rağmen uygulamaya konulmamış, bu nedenle, orman mühendisliği ile orman endüstri mühendisliğinin mesleki hakları, yetkisi olamayan mühendislik disiplinlerince kullanılmaya devam edilmektedir. Bu bağlamda, sahibi orman mühendisi olan özel orman fidanlıklarında dahi, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığınca ziraat mühendisi veya peyzaj mimarı istihdam edilmesi için baskılar yapılmaktadır. Bu yazı, kamuoyunun bilgilendirilmesi, bürokratik engellemeler nedeniyle Orman Zararlılarıyla Mücadele Daire Başkanlığında bekletilen “Ormancılık Karantina, İnspektör ve Fümigasyon Yönetmeliği” taslağı ile Orman Fidanlık ve Tohum İşleri Daire Başkanlığında bekletilen “Orman Yetiştirme Materyalleri Piyasasında Yetkilendirme, Denetleme ve Orman Bitki Pasaportu Yönetmeliği” taslağının, mesleki haklarımızın daha çok ihlâl edilmemesi için Resmi Gazete’de yayımlanması gerektiğinin, Orman ve Su İşleri Bakanlığı ve Orman Genel Müdürlüğü yetkililerine açık mektup olarak duyurulması ve meslek kamuoyuyla paylaşılması amacıyla hazırlanmıştır. I- 5531 SAYILI “ORMAN MÜHENDİSLİĞİ, ORMAN ENDÜSTRİ MÜHENDİSLİĞİ VE AĞAÇ İŞLERİ ENDÜSTRİ MÜHENDİSLİĞİ HAKKINDA KANUN” VE İKİNCİL MEVZUATINDA, ORMANCILIK KARANTİNASI, ORMAN YETİŞTİRME MATERYALLERİ VE BİTKİ PASAPORTU KONULARI 5531 sayılı “Orman Mühendisliği, Orman Endüstri Mühendisliği ve Ağaç İşleri Endüstri Mühendisliği Hakkında Kanun”un Madde 4/1(a)-4, 5, 6 ve 15 alt bentlerinde; “4) Orman ağaç, ağaççık ve florasına ait tohum üretimi ile aşılama faaliyetlerini yürütmek, 5) Orman ağaç ve ağaççıklarına ait tohum ve ağaç ıslah faaliyetlerini yürütmek, 6) Orman fidanlıkları kurma, yönetme, işletme, orman fidanı ve bitkisi nakli, standardizasyonu ve sertifikalandırılması faaliyetlerini yürütmek, 15) Orman yangınları ve zararlılarıyla mücadele, orman yolları ile orman yangın emniyet yolu ve şeritleri plânlamasını, etüdünü, yapımını, bakımını ve kontrolünü yapmak.”, bu konulara ilişkin hak ve yetkileri düzenleyen 5531 S.K.Madde 5/1de; “…plân ve projeler hazırlamaya ve uygulamaya, standardizasyon çalışmaları yapmaya, sertifikalandırmaya, kalite kontrolü yapmaya, stok kontrolü yapmaya, denetim yapmaya, muayene yapmaya,… ormancılık karantina ve rehberlik hizmetlerini yürütmeye,…” göre, orman 2013 OCAK/ŞUBAT/MART ORMAN MÜHENDİSLİĞİ 9 ODAMIZDAN zararlılarıyla mücadele ile orman bitkisi ve bitkisel ürünlerinin ithalat ve ihracatındaki karantina hizmetlerini yapmaya Orman Mühendisleri ile Orman Endüstri Mühendisleri yetkilidir. 5531 sayılı Kanunun 8 inci maddesine göre hazırlanıp 24/7/2009 tarih ve 27298 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan “Orman Mühendisliği, Orman Endüstri Mühendisliği ve Ağaç İşleri Endüstri Mühendisliği Serbest Yeminli Meslek Mensupları Tüzüğü” nün Madde 6/(v) maddesinde; “Ormancılık karantina hizmetleri: Ormancılık, orman endüstrisi ve ağaç işleri endüstrisi alanında yapılan ihracat ve ithalatın 15/5/1957 tarih ve 6968 sayılı Zirai Mücadele ve Zirai Karantina Kanunu hükümlerine göre fümigasyon ve karantina hizmetlerini yürütmektir.” karantina ve fümigasyon konularındaki mesleki haklar belirlenmiştir. Her iki mühendislik disiplininden oluşan serbest meslek mensuplarının, 5531 sayılı Kanuna dayanarak çıkarılan, 10/10/2009 tarih ve 27372 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan “Orman, Orman Endüstri ve Ağaç İşleri Endüstri Mühendisleri ile Serbest Meslek Bürolarının Çalışma Alanlarına Dair Yönetmelik” in, “orman zararlılarıyla mücadele” başlıklı 54 üncü ve “orman karantina hizmetlerini yürütmek” başlıklı 104 üncü maddelerinde, karantina hizmetlerinin orman mühendisi ile orman endüstri mühendislerine ait olduğu düzenlenmiştir. Buna göre; “MADDE 54 – (1) Biyotik ve abiyotik orijinli orman zararlılarıyla, teknik, biyolojik ve kimyasal yöntemlerle mücadele ve önleme çalışmalarına esas olmak üzere; etüt, planlama ve projelendirme çalışmalarının yapılması, mücadele projelerinin uygulanması ile biyolojik mücadeleye gerekli olan böceklerin üretilmesi, mücadele ekiplerinin yönetilmesi ve kontrollerinin yapılması işleri gerçekleştirilir.” ve “MADDE 104 – (1) Ormancılık, orman endüstrisi ve ağaç işleri endüstrisi alanında yapılan ithal orman bitkisi ve orman bitkisel 10 ORMAN MÜHENDİSLİĞİ OCAK/ŞUBAT/MART 2013 ürünleri üzerinde karantina ve fümigasyon hizmetleri yürütülür. Bu hizmetler yürütülürken 15/5/1957 tarihli ve 6968 sayılı Zirai Mücadele ve Zirai Karantina Kanunu hükümlerine uyulur.”ifade edilmektedir. Aynı yönetmeliğin 26 ıncı, 27 inci ve 28 inci maddelerinde fidan üretimi, fidan nakli (Bitki pasaportu), standardizasyon konularına dair düzenlemeler yapılmıştır. Orman fidanı ve bitkisi nakline (Bitki pasaportuna) ilişkin 27 inci maddesinde “MADDE 27 – (1) Gerçek ve tüzel kişilere ait orman fidanlıklarında üretilen orman ağaç, ağaççık ve florasına ait fidanlar, Türkiye orman ağaç ve ağaççıkları tohum bölgelendirilmesine uygun olarak belgelendirilir. Bunların naklinin sağlanması için önlemler alınır ve nakliye belgesi kesilir.” denilmektedir. 5531 sayılı Kanun ile ikincil mevzuatında; orman bitkisi ve bitkisel ürünlerin ithalat ve ihracattaki karantina hizmetleri ile orman yetiştirme materyallerinin üretim, denetim ve orman bitkilerinin nakline ilişkin (bitki pasaportu) konularda, orman mühendisleri ile orman endüstri mühendislerinin yetkili oldukları açık biçimde hüküm altına alınmıştır. II- 3234 SAYILI “ORMAN GENEL MÜDÜRLÜĞÜ TEŞKİLAT VE GÖREVLERİ HAKKINDA KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMENİN DEĞİŞTİRİLEREK KABULÜ HAKKINDA KANUN” DA, ORMANCILIK KARANTİNASI, ORMAN YETİŞTİRME MATERYALLERİ VE BİTKİ PASAPORTU KONULARI Orman Genel Müdürlüğü; 3234 sayılı Kanun uyarınca, orman bitkisi ve bitkisel ürünlerinin ithalat ve ihracatındaki karantina hizmetleri ile orman yetiştirme materyallerinin üretimi, piyasa denetimi, sertifikasyonu, bitki nakli (bitki pasaportu) konularında yetkilendirilmiştir. Böylece Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığınca yürütülen, orman bitkisi ve bitkisel ürünlerinin ithalat ve ihracatındaki kontrol hizmetler ile bitki pasaportuna ilişkin hizmetle- rin, İngiltere’de olduğu gibi Orman Genel Müdürlüğünce yapılması hüküm altına alınmıştır. Buna göre; 3234 sayılı Kanunun, Orman Genel Müdürlüğünün görevlerine dair “MADDE 2 – (Değişik: 29/6/2011KHK-645/30 md.) a) Orman kaynaklarını; … muhtelif zararlıları ile mücadele etmek ve ettirmek, ormancılık karantina hizmetlerini yürütmek, …”, e) Orman ağaç, ağaççık ve florasına ait bitki türlerinin tohum ve fidanlarını üretmek, ürettirmek, aşılama faaliyetlerini yapmak, devamlı veya geçici fidanlıklar kurmak, işletmek, gerektiğinde kapatmak,” Orman Zararlılarıyla Mücadele Dairesi Başkanlığının görevlerine dair “MADDE 7- (Değişik: 29/6/2011-KHK-645/30 md.) a) Ormanları usulsüz müdahalelerden korumak, ormanlarda tahribata yol açan hastalık ve her çeşit orman zararlılarıyla mücadele etmek veya ettirmek, ormanların sağlığının korunması ve orman zararlılarının yayılmasını önlemek için karantina tedbirleri almak, zararlılarla mücadele etmek amacıyla laboratuvarlar kurmak veya kurdurmak,” Fidanlık ve Tohum İşleri Dairesi Başkanlığının görevlerine dair “MADDE 14/B- (Ek: 29/6/2011KHK-645/30 md.) a) Orman ağaç, ağaççık ve florasına ait tohum ve fidanları üretmek, ürettirmek, gerektiğinde üretimle ilgili maddeleri ithal ve ihraç etmek, ağaç ve tohum ıslahını yapmak, ç) Orman bitki ve flora türlerine ilişkin olarak genetik kaynakların kaydı, bitki pasaportu, sertifikasyonu, ticareti ve piyasa denetimiyle ilgili iş ve işlemlerini yapmak veya yaptırmak, ilgili mevzuat çerçevesinde ihracat ve ithalat işlemlerini yürütmek,” düzenlenmiştir. Orman idaresince, 3234 sayılı Kanunda yer alan ormancılık karantinası, orman yetiştirme materyallerinin üretimi, piyasa denetimi, bitki pasaportu (nakli) konularının uygulamaya aktarılabilmesi için, yönetmeliklerin çıkarılması gerek- mektedir. Ormancılık karantinası konularında “Orman Zararlılarıyla Mücadele Daire Başkanlığı”, orman yetiştirme materyallerinin üretimi, piyasa denetimi, bitki pasaportu (nakli) konularında “Orman Fidanlık ve Tohum İşleri Daire Başkanlığı” yönetmeliklerin çıkarılmasında yetkili birimlerdir. Her iki daire başkanlığı yönetmeliklerin hazırlanmasına hızla başlamışlar, ancak bilinmeyen engellemeler nedeniyle sonuçlandırmada duraksamışlardır. Yönetmeliklerin çıkarılması hususu, Orman ve Su İşleri Bakanlığı ile Orman Genel Müdürlüğü’nün en üst yetkililerince uygun olduğu ifade edilmesine rağmen; Orman Zararlılarıyla Mücadele Daire Başkanlığında bekleyen “Ormancılık Karantina, İnspektör ve Fümigasyon Yönetmeliği” taslağı ile Orman Fidanlık ve Tohum İşleri Daire Başkanlığında bekleyen “Orman Yetiştirme Materyalleri Piyasasında Yetkilendirme, Denetleme ve Orman Bitki Pasaportu Yönetmeliği” taslakları bir türlü Resmi Gazete’de yayımlanamamış, Kanunun amir hükümlerine rağmen, bu hizmetlere ilişkin yetkiler başka bir bakanlıkça yürütülmeye devam edilmekte, orman mühendisliği mesleki hakları da mevzuata aykırı olarak başka mühendislik disiplinlerce kullanılmaya devam edilmektedir. III- DANIŞTAY KARARLARINDA ORMAN ZARARLIARIYLA MÜCADELE, ORMANCILIK KARANTİNASI, İNSPEKTÖR VE FÜMİGASYON KONULARI Karantina hizmetleri, tüm Dünya’da uzmanlığa dayalı olarak yetkilendirilmiş inspektörler tarafından yapılmaktadır. Bu bağlamda, orman bitki ve bitkisel ürünlerine ilişkin karantina hizmetleri ile ahşap ambalaj malzemelerinde FAO’un belirlediği İSPM-15 standartlarına uygunluk kontrollerine dair işaretlemeler, orman mühendisleri ile orman endüstri mühendislerine ait bir görevdir. Türkiye’deki orman bitkisi ve bitkisel ürünlere ait karantina hizmetleri, bugüne kadar Gıda-Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından Ziraat Mühendislerine yaptırılmakta idi. Odamız, ormancılık mesleki faaliyet konuları ile bu konulara ilişkin mesleki hak ve yetkilerin 5531 sayılı Kanuna göre orman mühendisi ve orman endüstri mühendislerince kullanılması gerektiğini belirterek, Gıda-Tarım ve Hayvancılık Bakanlığınca yürürlüğe konulan ikincil mevzuat düzenlemelerinin yürütmesinin durdurulması ve iptali için Danıştay’da davalar açmıştır. Davalar sonunda, Orman Mühendisliği ve Orman Endüstri Mühendisliği disiplinlerinin kazanılmış mesleki haklarının korunmasına yönelik olarak aşağıda belirtilen önemli kararlar alınmıştır. a) Ormancılık, orman endüstrisi ve ağaç işleri endüstrisi alanında yapılan ihracat ve ithalattaki fümigasyon ve karantina hizmetlerindeki yetki, orman mühendisleri ile orman endüstri mühendislerine ait odluna hükmedilmiştir. Ziraat Mühendisleri Odası; yeminli meslek mensupları tüzüğünün 6/(v) maddesindeki “Madde 6/ (v): Ormancılık karantina hizmetleri: Ormancılık, orman endüstrisi ve ağaç işleri endüstrisi alanında yapılan ihracat ve ithalatın 15/5/1957 tarih ve 6968 sayılı Zirai Mücadele ve Zirai Karantina Kanunu hükümlerine göre fümigasyon ve karantina hizmetlerini yürütmektir.” düzenlemenin, Ziraat Mühendislerinin görev alanına müdahale edildiğinden bahisle iptali için, Danıştay 8. Dairesinde Başbakanlık, Orman ve Su İşleri Bakanlığı aleyhine dava açmış ve Odamız davalı idareler yanında davaya müdahil olmuştur. Yargılama sonunda, 25/4/2012 tarih ve E:2009/8234, K:2012/1891 sayılı kararla dava ret edilmiştir. Bu kararda; “… Yukarıda yer verilen mevzuatın birlikte değerlendirilmesinden; ziraat mühendislerinin çalışma alanlarının esas itibariyle tarım arazileri ve tarım bitkileri olup, biyolojik özellikleri orman bitkileri, orman ürünleri ve ahşap ambalaj materyalleri olanlar ise 5531 sayılı Kanunda sayıldığı üzere orman, orman endüstri ve ağaç işleri endüstri mühendislerinin görev alanına girmektedir. Bu açıklamalar karşısında, 5531 sayılı Yasa ile belirlenen asli görevlerinden bağımsız düşünülemeyecek olan bu görevlerin kapsadığı orman bitkileri, orman ürünleri ve ahşap ambalaj materyalleri ile ilgili alanda yapılan ihracat ve ithalattaki özel uzmanlık gerektiren fümigasyon ve karantina hizmetlerinin yürütülmesi görevinin de orman mühendisliği, orman endüstri mühendisliği ve ağaç işleri endüstri mühendisliği serbest yeminli meslek mensuplarına tanınmış hak ve yetkiler kapsamında belirlenmesine ilişkin dava konusu tüzük maddesinde hukuka aykırılık görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle davanın reddine…25/4/2012 gününde esastan oy birliğiyle, vekalet ücreti yönünden oy çokluğu ile karar verildi.” denilerek istem istem ret edilmiştir. b) Orman bitkisi ve bitkisel ürünlerinin ithalat ve ihracatındaki karantina hizmetleri orman mühendisi ve orman endüstri mühendisi unvanlı inspektörlere ait olduğuna hükmedilmiştir. Odamız, orman bitkisi ve bitkisel ürünlerinin ihracat ve ithalatındaki karantina kontrollerini yapan inspektörlerin, orman mühendisi ile orman endüstri mühendisleri olması gerekirken; 22/1/2009 tarihli ve 27118 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan “Zirai Karantina İnspektör Yönetmeliği” ile ziraat mühendislerine veren ilgili maddelerin yürürlüğünün durdurulması ve iptali için Danıştay 2. Dairesinde dava açmıştır. Yargılama sonunda, Zirai Karantina İnspektör Yönetmeliğinin, inspektörlerin yalnızca ziraat mühendislerinden olmasını düzenleyen Yönetmeliğin 5 inci maddesi 1. fıkrasının (c), (ç) ve )d) bentlerinin yürütmesi 28/9/2009 tarih 2013 OCAK/ŞUBAT/MART ORMAN MÜHENDİSLİĞİ 11 ODAMIZDAN ve E:2009/1321 kararla durdurulmuştur. Bu kararda şöyle denilmektedir. “… Yukarıda yer verilen mevzuatın birlikte değerlendirilmesinden; ziraat mühendislerinin çalışma alanlarının esas itibariyle tarım arazileri ve tarım bitkileri olduğu, dava konusu inspektörlük görev alanının ise tarım bitkileri yanında orman bitkileri, orman ürünleri ve ahşap ambalaj materyallerini de kapsadığı; bu konularında yukarıda anılan 5531 sayılı Kanun’da sayıldığı üzere, orman mühendislerinin görev alanına girdiği göz önünde bulundurulduğunda, inspektör adayı olabilecekler arasında orman mühendislerine de yer verilmesi gerekirken sadece ziraat mühendislerine dava konusu madde hükümlerinde yer verilmiş olmasında kamu yararı ve hizmet gereklerine uyarlılık görülmemiştir…. Açıklanan nedenlerle, Zirai Karantian İnspektör Yönetmeliğinin 5. Maddesinin 1. Fıkrasının (c), (ç) ve (d) bentleri yönünden … yürütmenin durdurulması isteminin kabulüne 28/9/2009 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.” c) Ahşap ambalaj malzemelerinin FAO nun belirlediği İSPM15 standartlarına uygunluğunun işaretlenmesinde yetki orman endüstri mühendislerine ait olduğuna hükmedilmiştir. Odamız; ahşap ambalaj malzemelerinin ihracat, ithalat ve yurt içindeki nakillerinde zararlıların yayılmasını önlemek amacıyla, FAO nun belirlediği İSPM-15 standartlarına uygunluğunu kontrol eden inspektör ya da denetim elemanının, yalnızca ziraat mühendislerinden oluşmasını düzenleyen ve mesleki haklarımızı ihlal eden “Bitki Sağlığı Önlemlerine Yönelik Ahşap Ambalaj Malzemelerinin İşaretlenmesi Hakkında Yönetmelik” in 4 üncü, 21 inci ve 22 inci maddelerinin yürütmesinin durdurulması ve iptali için Danıştay 10. Dairesinde dava açmıştır. Yargılama sonunda talebimiz haklı bulunarak dava konusu Yönetmeliğin 4 üncü, 21 inci ve 22 inci 12 ORMAN MÜHENDİSLİĞİ OCAK/ŞUBAT/MART 2013 maddeleri Danıştay 10. Dairesinin 17/11/2009 tarihli E:2006/4831, K:2009/9557 sayılı kararıyla iptal edilmiştir. Bu kararda; “… Bu durumda, ahşap ambalaj malzemeleri ile zararlı organizmaların yayılmasını önlemek için kullanılacak olan işaretleme standardının oluşturulmasına ilişkin usul ve esasları belirleme konusunda yayımlana dava konusu Yönetmelik kapsamında, hastalık ve Zaralılarla mücadele için öngörülen ısı ile kurutma, fümigasyon ve fırında kurutma yöntemlerini kullanacak olan işletmeleri denetleme yetkisinin, ziraat mühendisleri ile birlikte 5531 sayılı Yasanın 4/(b) maddesi uyarınca bu konuda uzman olan orman endüstri mühendislerine de verilmesi ve Yönetmelikte bu yönde düzenleme yapılması gerekirken, denetim yetkisini sadece ziraat mühendislerine veren Yönetmelik hükümleri ile yetkili komisyonda davacı odaya temsil yetkisi verilmemesine ilişkin Yönetmeliğin 22. Maddesinde hukuka ve kamu yararına uyarlık bulunmamaktadır….” denilerek yukarıda belirtilen ilgili madde hükümleri iptal edilmiştir. Böylece ahşap ambalaj malzemelerinin FAO standartlarına uygunluk denetlemesinin orman endüstri mühendislerine ait olduğu mahkeme kararıyla da tespit edilmiştir. IV- 5596 SAYILI “VETERİNER HİZMETLERİ, BİTKİ SAĞLIĞI, GIDA VE YEM KANUNU” Odamızın yaptığı girişimler sonucunda; 5596 sayılı “Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu”nun, TBMM TarımOrman ve Köyişleri Komisyonunda yapılan görüşmeler sırasında, orman bitki ve bitkisel ürünlerinin ithalat kontrolünü yapacak olan disiplinleri belirleyen 31 inci maddesinin eki olan EK:2 sayılı cetvele orman mühendisleri ile orman endüstri mühendisleri eklenmiştir. Böylece, orman bitkisi ve bitkisel ürünleri ile ahşap ambalaj malzemelerinin, 5996 sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanununa göre ithalatındaki karantina hizmetlerinin orman mühendisi ile orman endüstri mühendislerinin yetkisinde olduğu hüküm altına alınmıştır. Yukarıda anılan Danıştay kararlarında bu Kanuna atıfta bulunulmuştur. SONUÇ OLARAK; yukarıya çıkarılan Kanun hükümleri, Yönetmelik maddeleri ve Danıştay kararları birlikte değerlendirildiğinde; Orman Genel Müdürlüğü, 3234 sayılı Kanun uyarınca, orman bitkisi ve bitkisel ürünleri ile ahşap ambalaj malzemelerinin karantina hizmetleri, bitki pasaportu hizmetleri, orman yetiştirme materyallerinin üretimi, piyasa denetimi vb. konularda yetkili olduğu çok açık biçimde görülmektedir. Ormancılık karantinası ve bitki pasaportu hizmetlerini yürütecek olan inspektörlerin, orman mühendisi ile orman endüstri mühendisleri olduğu 5531 sayılı Kanun ve Danıştay kararları ile sabittir. Bu aşamada, anılan hizmetlerin yapılabilmesi için, yeni bir Kanun maddesi düzenlenmesine ihtiyaç yoktur. Kanunlar emredici hukuk kuralları manzumesi olup, uygulanmak için yürürlüğe konulmaktadır. Ancak yaklaşık 22 aydır yürürlükte olan 3234 sayılı Kanunun 2 inci 7 inci ve 14/B inci madde hükümleri, bürokratik engellemeler nedeniyle uygulamaya aktarılamamakta ve yönetmelikler yürürlüğe konulamamaktadır. Bu nedenle, orman mühendisliği ve orman endüstri mühendisliği mesleki haklarının başka disiplinlerce ihlal edilmesine neden olunmaktadır. Bürokratik engellemeler nedeniyle, Orman Zararlılarıyla Mücadele Daire Başkanlığında bekletilen “Ormancılık Karantina, İnspektör ve Fümigasyon Yönetmeliği” taslağı ile Orman Fidanlık ve Tohum İşleri Daire Başkanlığında bekletilen “Orman Yetiştirme Materyalleri Piyasasında Yetkilendirme, Denetleme ve Orman Bitki Pasaportu Yönetmeliği” taslakları, acilen Resmi Gazete’de yayınlanmalı ve kanuna aykırı uygulamalara artık bir son verilmelidir. Emre GÖKSU Ege Ormancılık Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü Özet Bu çalışmada şebeke analiz tekniklerinden en yaygın olarak kullanılan CPM/PERT tekniğinin anlamı, önemi, yararları ve ormancılık faaliyetlerinde kullanılabileceği alanlar üzerinde durulmuştur. Ayrıca söz konusu tekniklerin ülkemiz ormancılığındaki uygulama örnekleri ayrı ayrı incelenerek değerlendirilmiştir. Mevcut ve olası kullanım alanları ortaya konularak, bu alanda çalışacak olan proje yöneticilerine yardımcı olunmaya çalışılmıştır. Anahtar Kelimeler: proje yönetimi ve planlaması, şebeke analizi, CPM/PERT tekniği, çok boyutlu karar verme 1. GİRİŞ Küreselleşen dünyada ortaya çıkan değişim ve rekabet baş döndürücü bir hızla devam ederken, bir işletmenin bu rekabetten başarılı olarak çıkabilmesi için en az iki temel noktada diğer işletmelere üstünlük sağlaması gerekmektedir. Bunlardan birincisi yönetim süreci içerisinde en iyi kararları alabilmek ve örgüt olanaklarını bir araya getirip belirli amaçlara ulaşmak için koordine etmektir. Diğeri ise bu amaç ya da amaçlara en az zaman ve maliyetle ulaşabilmektir (Barak 1999). İşletme faaliyetlerinin ya da projelerin en kısa zamanda ve en az maliyetle tamamlanması çağdaş işletme yönetiminin başta gelen amaçları arasında yer almaktadır. Bu anlayışla proje planlama ve programlama teknikleri konusunda bilimsel anlamda ilk çalışmalar 19. yüzyılın başlarında yapılmıştır. Günümüze kadar devam eden bilimsel çalışmalar sonucunda çağdaş proje planlama teknikleri ortaya çıkmıştır. Bunlardan şebeke analiz yöntemleri kapsamında bulunan “Kritik Yol Metodu (Critical Path Method-CPM)” ve “Proje Değerlendirme ve Gözden Geçirme Tekniği (Program Evaluation and Review Technique-PERT)” yöneylem araştırması ve sistem analizi bilim dallarının etkisi ile şebeke analiz tekniklerinin temelini oluşturmuşlardır. 2. ŞEBEKE (NETWORK) ANALİZİ YAKLAŞIMI Projeyi oluşturan faaliyetler ve bu faaliyetler arasındaki ilişkileri gösteren şemaya şebeke adı verilir. Şebeke diyagramı, projenin hangi işlerden meydana geldiğini, işler arasındaki öncelik sırasını ve projenin başlangıç ile bitiş olaylarını gösterir. Şebeke diyagramlarında her faaliyet için, bu faaliyetin öncesinde tamamlanmış olması gereken faaliyetler ile bu faaliyetin tamamlanmasının ardından icra edilecek faaliyetleri kolayca görmek mümkündür (Karadeniz 2007). Şebeke (network) analizi birçok çözüm yöntemine sahip olan optimizasyon amaçlı matematiksel programlama tek- niğidir. Bu analiz sayesinde, birleşen noktalara veya düğümlere sahip olan hatlar veya kanallar sisteminde optimum veya en etkili yol bulunmaya çalışılmaktadır. Yani bir projeyi faaliyetlere ve olaylara ayıran, faaliyetler arasındaki mantıksal ilişkiyi saptayan, faaliyetlerin süresini ve maliyetini hesaplayan ve böylece projenin süresinin ve maliyetinin minimum yapılmasına ve kontrolünün sağlanmasına olanak veren analizdir (Daşdemir 2005). Şebeke analiz yöntemleri arasında en çok bilinen ve tercih edilen iki yöntem CPM ve PERT tir. Bu iki yöntem ana hatlarıyla birbirinin aynısı olsa da uygulama alanları bakımından CPM ve PERT’in farklılık gösterdiği öne sürülmektedir (Halaç 2001). PERT’in çok fazla belirsizliğe sahip olan araştırma ve geliştirme projelerine daha uygun olduğu, CPM’in ise süre ve maliyetlerin tahmin edilebildiği projelerde daha faydalı olduğu düşünülse de bu farklar son zamanlarda gitgide azalmış, hatta ortadan kalkmıştır (Martino 2013 OCAK/ŞUBAT/MART ORMAN MÜHENDİSLİĞİ 13 UZMAN S AH AS I ŞEBEKE (NETWORK) ANALİZ TEKNİKLERİNİN ORMANCILIK FAALİYETLERİNDE UYGULAMA ALANLARI UZMAN S AH AS I Şekil 1. Faaliyet sürelerini, en erken ve en geç tamamlanma zamanlarını, kritik yolu ve kukla faaliyetini gösteren örnek CPM/PERT şebeke diyagramı (Çetmeli 1982). 1965). Faaliyet sürelerini, en erken ve en geç tamamlanma zamanlarını, kritik yolu ve kukla faaliyetini gösteren CPM/PERT şebekesi örneği Şekil 1’de gösterilmiştir. 3. CPM/PERT TEKNİĞİNİN GENEL ÖZELLİKLERİ CPM’in temel prensibi projenin kritik yolunun belirlenerek, faaliyetlerin bu kritik yol üzerinden yürütülmesidir. Dolayısıyla projenin geleceğiyle ilgili kararlar verebilmek ve projeyi daha iyi yönetebilmek için ilk olarak kritik yolun tespit edilmesi gerekir (Karadeniz 2007). Kritik yol üzerindeki faaliyetlere yoğunlaşarak bu faaliyetlere önlemler alınması ve projenin gecikmeden tamamlanması amaçlanır. Kritik yol üzerinde yer alan faaliyetlere atanan kaynakları bilerek ve izleyerek, projenin bitiş tarihini etkileyen görevler ve projenin zamanında bitirilip bitirilemeyeceği belirlenebilir (URL-1, 2009). Projenin zamanında bitiril14 ORMAN MÜHENDİSLİĞİ OCAK/ŞUBAT/MART 2013 mesi ve eldeki kaynakların planlanması için kullanılan çağdaş planlama ve kontrol yöntemleri arasında en önemlilerinden biri olan PERT; üretimdeki gecikmeleri, takılmaları ve çeşitli çalışmaları en düşük düzeye indiren, işin bütününün çeşitli parçalarını eş güden ve eş zamanlayan, projelerin tamamlanmasını hızlandıran bir yöntemdir (Demir ve Gümüşoğlu 1994). Eğer faaliyet süreleri belli olmayan faaliyetler kritik yörünge üzerinde ise, artık yatırımın tamamlanma süresinin bile tayini mümkün değildir. Bu hallerde yatırımların planlanması PERT tekniği ile yapılmalıdır. Çünkü bu teknikte belirsiz süreler, olasılıklar hesabına göre hesaplanabilmekte ayrıca düğüm noktaları ile yatırımın toplam süresinin programa göre yüzde kaç olasılıkla tamamlanabileceği de bulunabilmektedir. PERT tekniği, süreleri tam bilinemeyen faaliyetlerin programda göz önüne alınmasını sağladığından CPM’e nazaran daha geniştir (Çetmeli 1982). Bunun dışında; şebeke diyagramının oluşturulması, kritik yolun hesaplanması ve projenin toplam süresinin belirlenmesi iki yöntem için de aynıdır. Bu yüzden bazı kaynaklarda bu iki yöntem CPM/PERT adı ile de anılmaktadır. 4. CPM/PERT TEKNİĞİNİN YARARLARI CPM/PERT tekniğinin yararları aşağıdaki şekilde maddeler halinde özetlenebilir: 1. Bu teknik uygulama aşamasında kesin uyulması gereken kritik faaliyetleri ve bunların sürelerini ortaya koymaktadır. Kritik faaliyetlerin saptanması sonucunda önemli olan bir grup faaliyete dikkat çekmekte, böylece daha etkin bir planlama ve denetime olanak sağlamış olmaktadır (Barak 1999). 2. Bu tekniğe göre çizilen şebeke, faaliyetlerin sırasını açık bir şekilde göstermekle kullanıcının görsel olarak projeyi izlemesini sağlamaktadır. Faaliyetler arasındaki karmaşık ilişkiler oldukça basit ve açık biçimde gösterildiği için proje, planlamayı yapanların dışındaki kimselere de kolayca açıklanabilir. 3. Bir ya da daha fazla projenin aynı anda ve istenen ayrıntıda planlama ve denetiminin yapılmasına olanak sağlar. Çok değişik konu ve kapsamda proje CPM/ PERT tekniği ile planlanabilir. Aynı zamanda esnek bir teknik olup tüm projede uygulanabileceği gibi, projenin belirli bir kısmında da bu teknikten yararlanılabilinir. 4. Bu tekniğin bilgisayarda uygulanabilme imkânına sahip olması çok karmaşık ve çok büyük projelerde etkin bir şekilde kullanılmasını sağlamaktadır (Demir ve Gümüşoğlu 1994). 5. CPM/PERT maliyet analizi ile değişik proje bitirme tarihlerine ilişkin toplam proje maliyetleri hesaplanıp, en düşük toplam maliyetli proje planı seçilerek kaynakların etkin ve verimli bir şekilde kullanılması sağlanabilir. 6. Projenin uygulanması sırasında güncelleştirmeye önem verilerek projenin zamanında gerçekleştirilebilmesi için planda ortaya çıkacak aksaklıkları görme imkanı verir. Böylece proje yönetiminden sorumlu kimselerin aksayan noktaları düzeltici yönde kararlar almasını sağlar (Barak 1999). 7. CPM/PERT ile yöneticiler bir projenin toplam tamamlanma ve bitiş süresini kolaylıkla hesaplayabilmektedir. Temel amaç; proje planlama ve kontrolünü kolaylaştırmak, projede yer alan boş zamanları tespit ederek ortadan kaldırmak ve projeyi önceden planlanan zamanda bitirmeye çalışmaktır (Tekin 1993). 8. Yöneticinin sorumlu olduğu alanlarda, faaliyetlere doğru bir yön vermesi ve zamanında doğru karar alabilmesi için gerekli bilgiyi zamanında alması gereklidir. Bu amaçla bilgilerin elde edilmesi ve geliştirilebilmesinde sistematik bir yol takip eden CPM/PERT tekniği, yönetimin geliştirilmesinde önemli bir rol oynar (Gülerman 1970). 9. CPM/PERT tekniği, kullanıcısının vereceği kararlar üzerinde etkisi olabilecek bütün faktörler ve düşüncelerle ilgili bilgileri sağlamaya yarar. Karar vermede çok yararlı ve yardımcı bir araçtır (Levin ve Kirkpatrick 1973). 10. CPM/PERT, proje yöneticisinin, proje planlama, programlama ve kontrol işleminde, öncelikli olarak hangi faaliyetlerin yapılacağını belirler. CPM/PERT ile projedeki faaliyetlerin en erken başlama ve en geç bitiş sürelerinin bilinmesi sağlanır. Projenin bitirilmesi için gerekli toplam süre belirlenir. Bu da bazı gereksiz faaliyetlerin projeden çıkarılmasına ve maliyetlerde tasarruflar sağlanmasına imkan sağlar (Barak 1999). Sağladığı bu yararlardan dolayı CPM/PERT tekniği özellikle faaliyetleri arasında karmaşık ilişkileri olan, personel planlaması ve zaman kısıtı önemli olan projelerde etkin bir planlama, uygulama ve kontrol imkanı sağlayıp, takım çalışmasına ihtiyaç duyulan ve çok sayıda veri gerektiren projelerde de önemli rol oynayacaktır. 5. CPM/PERT TEKNİĞİNİN ORMANCILIKTA KULLANIM ALANLARI Askeri projelerde kullanılmak üzere geliştirilen CPM/PERT tekniği artık işletmecilikte ve hemen hemen her alanda kullanılabilir bir teknik haline gelmiştir. Günümüzde imalattan inşaata, reklamdan araştırma geliştirmeye kadar birçok alanda kullanılmaktadır. Özellikle orman kaynaklarının planlanmasında ve yönetiminde çok boyutlu karar verme metot- larından yararlanılmaktadır. Bu tekniklerden biri olan CPM/PERT tekniği ile ormancılıkta pek çok iş akışını zaman ve maliyet açısından planlamak mümkündür. CPM/PERT tekniğinin ormancılık faaliyetlerinde kullanılabileceği alanlar şunlardır: 1. Orman amenajman planlarının düzenlenmesinde, 2. Orman envanter çalışmalarının yapılmasında, 3. Ağaçlandırma projelerinin gerçekleştirilmesinde, 4. Orman köylerine verilen kredilere ilişkin proje kontrol ve denetiminde, 5. Çeşitli yol ve diğer transport tesis ve taşıtlarının proje uygulamalarında, 6. Hizmet binası, fabrika, atölye ve garaj gibi çeşitli inşaatların yapımında, 7. Ulusal park çalışmalarının uygulanmasında, 8. Fidanlık faaliyetlerinin planlanması çalışmalarında, 9. Yangın ekonomisinin değerlendirme sisteminin oluşturulmasında, 10. Silvikültür planlarının yapımında ve silvikültürel faaliyetlerin uygulanmasında, 11. Tali ürün planlarının yapılmasında, 12. Ekoturizm planlarının yapımında ve plan içeriğindeki çeşitli faaliyetlerin tamamlanma zamanlarının belirlenmesinde, 13. Orman işletmelerinde odun hammaddesi üretiminin zaman ve maliyet açısından planlanmasında kullanılmaktadır. Ormancılık faaliyetlerinde kullanılan CPM/PERT tekniği ile ilgili ülkemizde öne çıkan çalışmalar ise aşağıda verilmiştir. Eraslan (1971), orman amenajman planı yapmak amacı ile ormanda yapılan envanter çalışmalarının ve bu envanterle ilgili 2013 OCAK/ŞUBAT/MART ORMAN MÜHENDİSLİĞİ 15 UZMAN S AH AS I olarak büroda yapılan değerlendirmelerin amaç, zaman, eleman, mekan ve ödenek faktörlerine göre düzenlenmesinde ve denetlenmesinde bu metotlardan yararlanılabileceğini söylemektedir. Sun (1972), CPM ve PERT’in ormancılığın hemen hemen bütün faaliyetlerinde kullanılabileceğini ifade etmiş ve geniş sahada yapılan orman envanterine ilişkin işlemlerin yürütülmesi sırasında gerekli zamanın hesaplanmasına dair bir örneği bu amaçla vermiştir. 754 günde tamamlanacağı hesaplanan projede orman envanter çalışmasında uygulanacak temel faaliyetleri belirleyerek 1’den 42’ye kadar numaralandırmış ve faaliyetler arası ilişkileri saptamış ayrıca her bir faaliyetin tamamlanması için gerekli olan zamanları belirleyerek projenin kritik yolunu oluşturup şebeke diyagramını çizmiştir. Kalıpsız (1973), ormancılık problemlerini gözetilen gayeye göre değişik çözümlerden en elverişlisini seçmek ya da tesadüfi etkiler karşısında en büyük kazancı veya en az kaybı sağlayacak çözümü bulmak için çeşitli matematik metotlarından faydalanmak, bununla birlikte aynı hedefe yönelen çeşitli faaliyetleri planlamak üzere iş şebeke analizini kullanma ihtiyacı duyulduğunu ifade etmektedir. Akesen (1977), ülkemizde ulusal park kuruluş projelerinin uygulanmasında yapılan planlama hatalarından bahsetmiştir. Planlama hatalarının; kuruluş çalışmalarının tasarlanan sürede bitirilmemesine, dolayısıyla gereksiz para ve zaman kaybına yol açtığı, bunun yanı sıra ulusal park içinde topluma sunulan hizmetlerin amaçlanan düzeyin çok altında olmasına ve yeni sorunların ortaya çıkmasına neden olduğu belirtilmiştir. Ülkemizdeki park çalışmalarında 16 ORMAN MÜHENDİSLİĞİ OCAK/ŞUBAT/MART 2013 ortaya çıkan planlama, yöneltme ve denetleme eksiklikleri ile bunların oluşturduğu sorunların bir an önce giderilebilmesi için PERT yönteminden ulusal park projelerinin tüm aşamalarında yararlanma yoluna gidilmesinin olumlu sonuçlar vereceğini bir örnekle göstermiştir. Asan (1981) çalışmasında, orman amenajman planlarının yapımında CPM/PERT tekniğinin kullanışını örnek şebeke diyagramı üzerinde açıklamıştır. Buna göre; sırasıyla amenajman planı yapmak için gerekli olan faaliyetler ve aralarındaki ilişkiler belirlenmiş, faaliyetlerin zaman sınırları tespit edilmiş, şebeke diyagramı oluşturularak kritik yol yardımıyla proje süresi 313 gün olarak hesaplanmıştır. Böylece CPM/PERT tekniğinin orman amenajman planlarının yapımında kullanılması sayesinde 87 günlük zaman tasarrufunun sağlanabileceği öngörülmüştür. Erkan (1988) tarafından PERT tekniğinin orman fidanlıklarında uygulanabilirliği ele alınmış, fidan üretim süreci PERT – zaman uygulama planı çerçevesinde anlatılmıştır. Fidan üretim sürecinin bir modelle temsil edilmesi ve ilgili yöneticilere yol göstermesi açısından PERT tekniğinin diğer ormancılık faaliyetlerinde olduğu gibi orman fidanlıklarında da kullanılabileceği bir örnekle gösterilmiştir. 76 faaliyetten oluşan projenin en erken 617 günde bitirileceğini, gerektiği takdirde projenin başlangıcından herhangi bir yerine kadar yapılacak işlerin istenilen bir tarihte bitme olasılığının hesaplanabileceğini belirtmiştir. Ayrıca projenin tamamlanması bakımından önem arz eden kritik yol tayin edilerek şebeke diyagramı çizilmiş ve proje uygulayıcısının kaynakları etkin bir şekilde kullanması sağlanmıştır. Göksu (2010) ise, devlet orman işletmelerinde odun hammaddesi üretiminin PERT tekniği ile planlanmasını incelemiştir. Araştırma alanında üretime verilmek üzere damgalanan toplam 166 adet ve 1.066,186 m3 göknar ve kayın ağacı bir proje olarak kabul edilmiştir. Araştırmada, üretime esas etanın belirlenmesinden başlayarak ürünün son depoya nakli ve satışa hazır hale getirilmesine kadar geçen süreçte çeşitli aşamalardan oluşan odun hammaddesi üretim faaliyetlerinin hiyerarşik yapısı belirlenmiştir. Daha sonra faaliyetler arası ilişkiler ortaya konulmuş, her bir aşamadaki faaliyetlere ilişkin zamanlar ölçülerek, beklenen tamamlanma zamanlarına bağlı olarak maliyetler ve izlenmesi gereken kritik yol tayin edilip şebeke diyagramı çizilmiştir. Buna göre projenin 97,50+4,76 günde bitirileceği saptanmış ve normal üretim çalışmalarına göre projede 12 günlük bir tasarruf sağlanacağı öngörülmüştür. Ayrıca OGM verilerine göre hesaplanan birim üretim maliyetlerinin, araştırma alanında yapılan ölçümlere göre hesaplanan birim üretim maliyetlerinden; göknar’da 4,42 TL/ m3 (-%7,0) ve kayında 3,18 TL/m3 (-%4,1) olmak üzere daha düşük olduğu saptanmıştır. Dolayısıyla odun hammaddesi üretim projesi kapsamında orman köylüsüne toplamda (-%6,5) daha az ödeme yapıldığı ve bu tür farklılıkların ortaya çıkmaması için yöresel koşullara göre maliyet hesaplarının yapılması gerektiği sonucuna varmıştır. 6. SONUÇ Proje planlanması alanında şebeke analizine dayalı yöntemler önemli bir yer teşkil etmektedirler. Şebeke analizinde, proje bir bütün olarak ele alınmakta, faaliyetlerin bu bütünlük içindeki karşılıklı ilişkileri ortaya konularak büyük ölçekli projelerin güncel tekniklerle planlanması mümkün olmaktadır. Hızlı bir şekilde kalkınabilmek, gelişmiş ülkeler düzeyine çıkabilmek ve onlarla rekabet edebilmek için projelerin en kısa sürede ve en az maliyetle gerçekleştirilmeleri gerekmektedir. Bu nedenle çağdaş planlama tekniklerinden ve bu tekniklerin uygulanabildiği teknolojilerden yararlanmak kaçınılmaz bir zorunluluktur. Bu çalışma şebeke (network) analizine dayalı tekniklerden CPM/PERT tekniğinin mevcut ve olası kullanım alanları ortaya konularak bu alanlarda çalışacaklara yol göstermek amacıyla ele alınmıştır. Son yıllarda bilgisayar kullanımının artmasıyla birlikte, ormancılık araştırmalarında bu tekniklerin yaygın olarak kullanılmaya başladığı anlaşılmaktadır. Sürdürülebilir kalkınma amaçlarına ulaşmada ormancılığın hemen her alanında olduğu gibi, özellikle orman kaynaklarının planlanması ve yönetimi sürecinde çok boyutlu karar verme tekniklerinden yararlanmak büyük önem arz etmektedir. Özellikle orman kaynaklarının planlanması ve yönetimi çok boyutlu bir yapı göstermektedir. Dolayısıyla çok boyutlu karar verme teknikleri orman kaynaklarının yapısına uygun düşmekte ve bu tekniklerin kullanımıyla orman kaynakları yönetiminde daha anlamlı kararlar ve çözüm önerileri oluşturulabilmektedir. Ayrıca bu tekniklere orman kaynaklarının işlevsel bölümlenmesi ve bunların işletim amaçlarının saptanması gibi sosyo-ekonomik konuların yanı sıra biyolojik, ekolojik, teknik ve yönetsel alanlarda karar vermede ve bilimsel yasa koymada yaygın olarak başvurulmaktadır. Böylece kısıtlı olan orman kaynaklarından topluma en fazla mal ve hizmet sunmanın ve dolayısıyla toplumsal refahı artırmanın yolu çok boyutlu karar verme tekniklerinin kullanılmasıyla mümkündür (Daşdemir ve Güngör 2002). KAYNAKLAR Akesen A (1977) PERT Yönteminin Ulusal Park Kuruluş Çalışmalarında Uygulanması. İÜ Orman Fakültesi Dergisi, Seri B, 27 (2): 146-165. Anderson E B ve Hales R S (1986) Critical path method applied to research project planning: Fire Economics Evaluation System (FEES). Pacific Southwest Forest and Range Experiment Station, Forest Service, US Department of Agriculture, 12 p. Asan Ü (1981) Kritik Yörünge Metodu (CPM) ile Programları Değerlendirme ve Gözden Geçirme Tekniği (PERT)’nin Tanıtılması ve Amenajman Planı Yapımında Kullanılması. İÜ Orman Fakültesi Dergisi, Seri B, 31 (2): 221-241. Barak O (1999) Büyük Ölçekli Projelerde Planlama ve PERT Tekniği Uygulaması. Yüksek Lisans Tezi (yayınlanmamış), GÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü, İşletme Anabilim Dalı, Ankara, 231 s. Çetmeli E (1982) Yatırımların Planlanmasında Kritik Yörünge (CPM) ve PERT Metotları. Teknik Kitaplar Yayınevi, İstanbul, 160 s. Daşdemir İ ve Güngör E (2002) Çok Boyutlu Karar Verme Metotları ve Ormancılıkta Uygulama Alanları. ZKÜ Bartın Orman Fakültesi Dergisi, 4(4): 1-16. Daşdemir İ (2005) Orman Mühendisliği İçin Planlama ve Proje Değerlendirme. ZKÜ Bartın Orman Fakültesi Yayınları, Üniversite Yayın No:30, Fakülte Yayın No:16, Bartın, 168 s. Demir H ve Gümüşoğlu Ş (1994) Üretim İşlemler Yönetimi. 4. Baskı, Beta Basım Yayım, İstanbul, 756 s. Eraslan İ (1971) Orman Amenajmanı Ders Kitabı. İÜ Orman Fakültesi Yayınları No: 169, Kurtulmuş Matbaası, İstanbul, 488s. Erkan N (1988) Bir Orman Fidan- lığındaki Faaliyetlerin PERT Metodu İle Planlanması. Yüksek Lisans Tezi (yayınlanmamış), İÜ Fen Bilimleri Enstitüsü, Orman Mühendisliği Anabilim Dalı, İstanbul, 70 s. Göksu E (2010) Devlet Orman İşletmelerinde Odun Hammaddesi Üretiminin PERT Tekniği İle Planlanması (Ardıç Orman İşletme Şefliği Örneği). Yüksek Lisans Tezi (yayınlanmamış), BÜ Fen Bilimleri Enstitüsü, Orman Mühendisliği Anabilim Dalı, Bartın, 117 s. Gülerman A (1970) PERT/Maliyet Tekniği İşletmelerde Bir Yönetim Aracı Olarak Kullanılması. Ankara İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi Yayınları, Yayın No:37, Ankara, 147 s. Halaç O (2001) Kantitatif Karar Verme Teknikleri (Yöneylem Araştırması). 5. Baskı, Alfa Basım Yayım Dağıtım, Alfa Yayınları No: 222, Dizi No:023, İstanbul, 580 s. Karadeniz C Ö (2007) PERT-CPM ile Proje Planlama, Değerlendirme ve Bir İşletme Uygulaması. Yüksek Lisans Tezi (yayınlanmamış), MÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ekonometri Anabilim Dalı, İstanbul, 86s. Kalıpsız A (1973) Ormancılıkta Matematiksel Modeller ve Yöneylem Araştırmaları. İÜ Orman Fakültesi Dergisi, Seri B 23(1). Levin R I ve Kirkpatrick C A (1973) PERT ve CPM ile Planlama ve Denetim, ODTÜ İdari Bilimler Fakültesi, 2. Baskı, Yayın No: 12, Ongun Kardeşler Matbaası, Ankara, 225 s. Martino R L (1965) Proje İdaresi ve Kontrolü: Cilt 1 Kritik Yolun Bulunması. (Çev. C. Cahit Yalgın), Ankara, 144 s. Sun O (1972) Ormancılık Çalışmalarında Yürütülecek Projelere İlişkin Birbirini İzleyen İşlem Akımlarının Düzenlenmesi Ve Değerlendirme Yöntemleri. Ormancılık Araştırma Enstitüsü Dergisi 18 (2): 39-56. Tekin M (1993) Kantitatif Karar Verme Teknikleri. Arı Ofset Matbaacılık, Konya, 270 s. URL-1 (2009) http://office. microsoft.com/tr-tr/project-help/ HP001040434.aspx, Microsoft, Kritik Yol Hakkında, 25 Haziran 2009. 2013 OCAK/ŞUBAT/MART ORMAN MÜHENDİSLİĞİ 17 UZMAN S AH AS I Yaylacık Araştırma Ormanı Vejetasyonunun Floristik ve Bazı Toprak Özellikleri* BÖLÜM-2 Dr. Münevver ARSLAN Yrd. Doc. Dr. Neslihan ERDOĞAN Prof. Dr. Osman KETENOĞLU Orman Toprak ve Ekoloji Araştırmaları Enstitüsü Müdürlüğü Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi Karışık Ormanlar 1-Fagus orientalis-Abies normanniana subsp. bornmuelleriana orman topluluğu: Alanın büyük bir kısmında, daha çok kuzeydoğu, kuzeybatı, doğu ve güneydoğu bakılarda, genellikle granit ve kireçtaşı üzerinde ayrıca kireç çimentolu breş ve kalkşist üzerinde, Doğu kayınının içinde tek tek veya bazen gruplar halinde Uludağ göknarının (A. nordmanniana subsp. bornmuelleriana) karışıma girdiği bu karışık ormanlar, 950-1600 metreler arasında yer almaktadır. Toprak tipi boz esmer ve pseudogleyli boz esmer orman toprağı olup toprak kumlu balçık, kumlu killi balçık, kumlu kil ve killi balçık türündedir. pH 4,5 ile 5 arasında değişmekle birlikte bazı alanlarda 7’ye kadar çıkmaktadır. Bu alanlarda özellikle 1500 m’den sonra az da olsa Uludağ göknarının Doğu kayınına göre hakim olduğu yerler mevcuttur. Göknarın Doğu kayınına göre daha yoğun olduğu alanlar, araştırma ormanının en yüksek noktası olan Keçikıran Yaylası (1615 m) ve Keçikıran T. (1650 m) mevkiilerinde bulunmaktadır. Kayın-göknar karışımı alanlarda yer yer 1000-1400 metreler arasında kuzey ve ara yönlerinde mor çiçekli orman gülünün hakim olduğu bir çalı katı da bulunur. Yine çalı katında küçük alanda kireçtaşı anakayalar üzerinde L. officinalis de yer almaktadır. Ot katında önemli oranda bulunan türler, Festuca drymeja, Cardamine impatiens var. pectinata, Galium odoratum, Rubus hirtus, Trachystemon orientalis, Dryopteris flix-mas, Galium rotundifolium, Calamintha grandiflora, Circium hypoleicum, Euphorbia amygdaloides var. amygdaloides (sütlüot, zerena) ve Geranium robertianum (dağ ıtırı)’dur. 2-Fagus orientalis-Pinus sylvestris-Rhododendron ponticum subsp. ponticum orman topluluğu: Toprağın Ael horizonundaki pH 4,33 olup, toprak şiddetli asidik karakterdedir. Toprak türü kumlu balçık ve kumlu killi balçıktır. Kayın ve sarıçamın hemen hemen eşit oranlarda karışım oluşturduğu ve alt tabakada mor çiçekli orman gülünün hakim olduğu bu topluluk, podzolik-boz esmer orman toprağı üzerinde yer almaktadır. Alanın batı kısımlarında, 1050-1250 metreler arasında sınırlı alanlarda ender rastlanan bir fizyonomi göstermektedir. Orman gülü bu toplulukta çalı katının egemen türü olup, örtüş oranı %90 ile %100 arasında değişmektedir. li balçıktır, şiddetli asidik reaksiyona sahip (pH 4,6) olup toprak tipi boz esmer orman toprağıdır. Karaçam ve sarıçamın genel olarak batı ve güney bakılarda eşlik ettiği alanlar da bulunmaktadır. Bu topluluk Kayın’a göre daha kurak ortamlarda yer almaktadır. Bu çam türleri, karışım oluşturduğu bitki topluluğunun en üst tabakasındaki ağaç katını oluşturmaktadır. Yer yer Q. petraea subsp. iberica ağaç katına eşlik eder. Bu orman toplumunda F. drymeja, Pyrola chlorantha, Lathyrus laxiflorus subsp. laxiflorus, Genista lydia var. lydia (Manisa katırtırnağı) Galium paschale, ve Rubus hirtus ot katına önemli derecede eşlik eden türlerdir. Kayın ve Kayın-Göknar ormanlarında görülen türlerden R. ponticum subsp. ponticum ve Laurocerasus officinalis çalı katında bu toplulukta bulunmaz. Çalı katında sık rastlanmamakla birlikte Vaccinium arctostaphyllos bulunmaktadır. * Yazının birinci bölümü Yıl 49, 10-11-12’ci sayıdadır. 18 ORMAN MÜHENDİSLİĞİ OCAK/ŞUBAT/MART 2013 3-Fagus orientalis-Abies normanniana subsp. bornmuelleriana-Pinus sylvestris-Pinus nigra subsp. nigra var. caramanica orman topluluğu: Araştırma ormanının doğu kısmında kayın ve göknar karışık ormanlarına 11501600 metreler arasında daha çok granit, bazen kireçtaşı, breş ve riyolit anakayalar üzerinde, güney, batı ve güneyin ara yönlerindeki bakılarda gelişim göstermektedir. Toprak türü kumlu balçık-kumlu kil- 4-Quercus petraea subsp. iberica-Pinus nigra subsp. nigra var. caramanica ormanı: Doğu kayınının aksine daha kurak bakılarda (güney bakılar), çoğunlukla kapalılığı seyrek, tepe çatısı yer yer bozuk, düşük artıma ve gövde kalitesine sahip Q. petraea subsp. iberica’nın (sapsız meşe) hakim olduğu ve münferit olarak karaçamın karışıma girdiği topluluklar güney, batı ve doğu bakılar ile bunların ara yönlerinde, 850-1300 metreler arasında, granit ve riyolit anakayalar üzerinde yer almaktadır. Toprak pH’sı 5 ile 5,7 BİR ÖNCEKİ SAYIDAN DEVAM arasında değişmekte, orta derecede asit reaksiyona sahiptir. Toprak tipi solgun esmer ve boz esmer orman toprağı tipindedir. Toprak kumlu balçık, balçıklı kum ve kumlu killi balçık türlerindedir. Bu topluluğun yayılış gösterdiği alanlarda, meyilin fazla olduğu yamaçlarda, toprak erozyonu mevcuttur. Güney bakılar diğer bakılara göre daha fazla güneş almaktadır. Bu alanlardaki topluluğun bozuk yapıda oluşu sebebiyle toprak üzerine gelen güneş ışınlarını çok fazla engelleyemediğinden, güneşin toprak üzerindeki kurutucu etkisi daha fazla olmaktadır. Dolayısıyla bu alanlarda yarı nemli ve yarı kurak ortamlarda yetişen türler daha çok yer almaktadır. Bu ormanın çalı katının karakteristik türü Erica arborea’dır. Avrupa-Sibirya kökenli Sorbus torminalis (akçaağaç yapraklı üvez), Chamaecytisus pygmaesus, Dianthus giganteus, Brachypodium pinnatum, Genista lydia var. lydia, Dorycnium graecum, Galium paschale, Anthemis tinctoria var. discoidea (sarı papatya), Clinipodium vulgare subsp. vulgare (yaygın yabani fesleğen), Festuca heterophylla (alaca yapraklı yumak), Dactylis glomerata subsp. hispanica (domuz ayrığı) ve Rubus canescens var. glabratus ot katında önemli derecede yer alan taksonlardır. Eğimin dik olduğu ve aynı zamanda seyrek bir bitki örtüsünün olduğu bu alanlar haricinde meyilin az olduğu ve toprak erozyonun olmadığı özellikle kayın ormanlarına geçiş alanlarında, düzgün gövdelere ve kapalılığın %75-80’e ulaştığı meşcerelere de rastlanır. Anthemis tinctoria var. discoidea Dianthus giganteus Dactylis glomerata subsp. hispanica SONUÇLAR Zohary (1973)’e göre araştırma ormanı Avrupa-Sibirya flora bölgesinin Öksin alanı içinde yer almakta olup Öksin alanını üç sektöre ayırmıştır. Buna göre araştırma ormanının Karadeniz’e dönük yamaçları Eu-Euxine (Öksin) kesimini büyük oranda temsil eden F. orientalis orman toplumları oluşturmaktadır. Güneye bakan yamaçları ise Sub-Euxine (Orta Öksin) kesimde yer almakta ve Zohary (1973)’nin belirttiği gibi klimaks orman topluluklarından biri olan Q. petraeae subsp. iberica (sapsız meşe) ormanları ile temsil edilmektedir. Akman (1995)’a göre ise Karadeniz öncesi bölgede yer almaktadır. Akman (1999) Karadeniz bölgesi içerisinde yer yer kısa bir yaz kuraklığı devresinin bulunduğu alanların Akdeniz ve Oseyanik Biyoiklim tiplerine ayrıldığını ve Karadeniz öncesi bölgede ikinci bir bölgenin daha olduğunu belirtmektedir. Bu nedenle bu bölgelerin alt seviyelerinin Akdeniz’li, üst seviyelerinin ise Oseyanik biyoiklim karakteri göstermekte olduğunu ve dolayısıyla bir geçiş bölgesi olarak kabul edilebileceğini belirtmektedir. Kuzey bakılarda hakim bitki örtüsü Doğu kayını olup, bu alanlar Karadeniz’den gelen nemli hava kütlelerine maruzdur. Araştırma ormanında oldukça iyi gelişen ormanların bulunması bu havzanın çevresinde bulunan meteroloji istasyonları verilerine göre daha fazla yağış aldığının bir göstergesidir. Dolayısıyla 1000 m için hesaplanan değerler alanın bitki örtüsüyle uyum göstermektedir. Bu sonuçlara göre 700 ile 1650 metreler arasındaki araştırma ormanının yer aldığı havzanın iklimsel açıdan denizel iklimin etkisi altında bulunduğu oldukça açıktır. Araştırma ormanı, dağ katında Avrupa-Sibirya flora bölgesinin Öksin alanının karakteristik bitki örtüsünü (Doğu kayını, Uludağ göknarı, sarıçam) oluşturan fanerofitlerin hakim olduğu iyi gelişim gösteren (gölgeli bakılarda) ormanlara sahiptir. Özellikle kuzey bakıda kayın, kayın-göknar ormanları içinde münferit veya küçük topluluklar halinde yayılış gösteren ve iyi gelişim gösteren sapsız meşe ve Anadolu karaçamı güney bakıda yer alan aynı türlerin karışık ormanları bozuk yapıda ve meşelerin genel olarak tepeleri göçmüş veya kurumaya başlamıştır. Dolayısıyla asıl öksin kuşaktan yağışın biraz daha azaldığı meşe ve karaçamın yer aldığı orta öksin kuşağa geçiş alanında yer almaktadır. Ayrıca bu alanda çoğunlukla üst toprak tabakasının erozyonun bir sonucu olarak aşındığı görülmektedir. Bu sahalarda topraktaki taş ve çakıl oranı fazla ve toprak türü de kumlu balçık olup aşınması daha da kolaylaşmaktadır. Hassas ekosistemleri oluşturan bu tür sahalarda, gelecekte yapılacak müdahalelerde dikkatli olunması gerekir. Daha önce orta öksin kuşakta oldukça iyi yağış alan (yıllık yağış 1371 mm) Karabük-Büyükdüz Araştırma Ormanı’nda tanımlanan E. Arborea (boylu funda)’lı sapsız meşe-Anadolu karaçamı ormanı iyi ve orta bir gelişme göstermesine (Mayer ve Aksoy 1998, Aksoy 1978) rağmen, erozyonun olduğu aynı orman tipi örüldüğü, yıllık yağış miktarı biraz daha düşük olan (en yakın istasyon değerleri 621-764 mm ve enterpole 1117 mm) Yaylacık Araştırma Ormanı’nda iyi bir gelişim göstermez. Kayın ve kayının diğer türlerle karışım oluşturduğu ormanlar ile gürgen-kayacık ve sarıçam-Anadolu karaçamı ormanlarının ot katını çoğunlukla geofit ve hemikriptofitler oluşturmaktadır. Oysa bu hayat formlarının oranları daha kurak yetişme ortamına sahip güney bakıdaki sapsız meşe-Anadolu karaçamı ormanında azalırken tek yıllık terofitlerin oranı artmaktadır. Alanın büyük bir bölümünde kuzey bakılarda granit anakaya ile riyolit anakayada yayılış gösteren kayının saf olarak bulunduğu alanlar ile kayının diğer türlerle (yapraklı ve iğne yapraklı) karışım oluşturduğu alanların toprak reaksiyonu genel olarak şiddetli asit ile orta derecede asittir (pH 4,3-5,5). Güney bakılarda yayılış gösteren sapsız meşe-karaçam ormanları, 2013 OCAK/ŞUBAT/MART ORMAN MÜHENDİSLİĞİ 19 UZMAN S AH AS I Calamintha grandiflora Euphorbia amygdaloides var amygdaloides granit ve riyolit anakayalar üzerinde gelişmekte ve toprak orta derecede asit reaksiyona sahiptir. Kireçtaşı anakaya üzerinde yayılış gösteren gürgen-kayacık toplulukları ile kayının diğer yapraklı türlerle karışım oluşturduğu topluluklarda pH 6,7 civarındadır. Alanın doğu bakısında, kireç çimentolu breş ve kireçtaşı anakayalar üzerinde yer alan sarıçam ve Anadolu karaçamının toprak reaksiyonu (pH 7,2) nötre yakındır. Alandaki hakim toprak tipleri boz esmer orman toprağı ile solgun esmer orman toprağıdır. Kayın ve kayının karışım oluşturduğu orman toplulukları birçok araştırıcılar tarafından araştırma ormanına yakın bölgelerde çalışılmış [Akman ve ark. (1979), Quezel ve ark. (1980), Akman ve ark. (1983), Mayer ve Aksoy (1998), Yurdakulol ve ark. (2002), Türe ve ark. (2005)] ve genel olarak bitki tür çeşitliliği %50’ye varan oranlarda birbirine benzer bulunmuştur. Ancak yükselti, anakaya, bakı ve özellikle iklimsel özelliklere göre farklı bitki türleri ile birbirlerinden ayrıldıkları görülmektedir. Sarıçam-Anadolu kara- çamı topluluğu ise sub-öksin (orta öksin) kuşakta yer alan karaçam ve sarıçam ormanlarından (Quezel ve ark. (1980), Akman ve ark. (1983), Mayer ve Aksoy (1998) daha nemli yetişme ortamı koşullarının ve Avrupa-Sibirya flora bölgesine ait türlerin fazla olması ile ayrılır. Daha önce batı Karadeniz ve Marmara bölgelerinde belirlenen Sapsız meşe-Anadolu karaçamı ormanları [Quezel ve ark. (1980), Yaltırık ve ark. (1983), Mayer ve Aksoy (1998), Özel (1999), Yurdakulol ve ark. (2002)] önemli ölçüde yayılış gösteren türlerin en azından bir veya daha fazla sayıda farklı türlerin olmasıyla ayrılmaktadır. Araştırma ormanında tanımlanan gürgen-kayacık ve kayın-sarıçam-mor çiçekli orman gülü sınırlı yayılış alanlarına sahip olsa bile daha önce yapılan çalışmalarda böyle bir orman topluluğu tanımlanmamıştır. Sonuç olarak aynı orman topluluklarının hakim bitki örtüsü aynı fizyonomiye sahip olsa da her bölgede yükselti, bakı, anakaya ve iklim şartlarına göre farklı yetişme ortamlarına sahiptir. Dolayısı ile aynı bölgede tür çeşitliliği açısından büyük oranda benzerlik göstermesine rağmen türlerin örtme oranı ve bulunma yüzdesine göre ve farklı bitki türlerinin olup olmaması ile bu orman tipleri birbirinden ayrılmaktadır. Anthemis tinctoria var. discoidea Dianthus giganteus 20 ORMAN MÜHENDİSLİĞİ OCAK/ŞUBAT/MART 2013 TEŞEKKÜR Bu makale Anakara Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Biyoloji Anabilim Dalı’nda doktora tezi olarak hazırlanan ve Orman ve Su İşleri Bakanlığı İç Anadolu Ormancılık Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü’nün araştırma projesi (Yaylacık Araştırma Ormanının Bitki sosyolojisi Yönünden İncelenmesi) olarak desteklenen çalışmanın bir kısmıdır. KAYNAKLAR Anonim 2001. Yaylacık Araştırma Ormanı Şefliği Amenajman Planı (2001-2010). O.G.M. Orman İdaresi ve Planlama Dairesi Başkanlığı, Ankara, 226 s. Akman, Y., Barbero, M. and Quezel, P. 1979b. Contribution à’l’étude de la Végétation Forestiére d’Anatolie Méditerranéenne. Phytocoenologia 5(3), Stuttgart, pp. 277346. Akman, Y., Yurdakulol, E. and Aydoğdu, M. 1983. A Phytosociological Research on the Vegetation of the Bolu Mountain. Communications, Facuté des Sciences de I’Université d’Ankara, Série: C, Tome: 1, Ankara, pp. 87104 Akman, Y. 1995. Türkiye Orman Vejetasyonu. A.Ü. Fen Fak., Botanik Anabilim Dalı, Ankara, 450 s. Akman, Y. 1999. İklim ve Biyoiklim (Biyoiklim Metodları ve Türkiye İklimleri). Kariyer Matbaacılık, Ankara, 350 s. Aksoy, H. 1978. Karabük Büyükdüz Araştırma Ormanındaki Orman Toplumları ve Bunların Silvikültürel Özellikleri Üzerine Araştırmalar. İ.Ü. Orman Fakültesi Yayınları, İ.Ü. Yayın No: 2332, Orman Fakültesi Yayın No: 237, İstanbul, 136 s. Arslan, M. 2010. Yaylacık araştırma ormanının bitki sosyolojisi yönünden incelenmesi. İç Anadolu Ormancılık Araştırma Enstitüsü, Teknik Bülten No. 288, Ankara, 140 s. Erinç, S. 1984. Klimatoloji ve Metodları. İ.Ü. Yayın No: 3278, Deniz Bilimleri ve Coğrafya Enst. Yayın No: 2, İstanbul. Mayer, H. ve Aksoy, H. 1998. Türkiye Ormanları. Batı Karadeniz Ormancılık Araştırma Müdürlüğü, Muhtelif Yayın No: 1, ISSN: 9757829-56-0, Abant İzzet Baysal Üniversitesi Basımevi, Bolu, 291 s. Özel, N. 1999. Kaz Dağları Orman Vejetasyonu Üzerine Fitososyolojik ve Fitoekolojik Araştırmalar, Orman Bakanlığı Yayın No: 077, Ege Ormancılık Araştırma Müdürlüğü Yayın No: 15, Teknik Bülten No: 11, İzmir, 117 s. Türe, C., Tokur, S. and Ketenoğlu, O. 2005. Contributions to the Syntaxonomy and Ecology of the Forest and Shrub Vegetation in Bithynia, Northwestern Anatolia, Turkey. Phyton, Volume: 45, Fasc. 1, Austria, pp. 81115. Quezel, P., Barbero, M. and Akman, Y. 1980. Contribution À’l’étude de la Végétation Forestiére D’anatolie Septentrionale. Phytocoenologia 8 (3/4), Stuttgrat, pp. 365-519. Yaltırık, F., Akman, Y. and Ketenoğlu, O. 1983. Aphytosociological Research in the Belgrad Forest. Communications, Facuté des Sciences de I’Université d’Ankara, Série: C, Tome: 1, Ankara, s. 1-9. Yurdakulol, E., Demirörs, M. and Yıldız, A. 2002. A Phytosociological Study the Vegetation of the Devrekâni-İnebolu-Abana Area (Kastamonu-Turkey). Israel Journal of Plant Sciences Vol. 50, Israel, pp. 293-311. Zohary, M. 1973. Geobotanical Foundatitons of the Middle East. Vol: 1-2, Stuttgrad, 739 p. UZMAN S AH AS I Toros Sedirinin (Cedrus libani A. Rich.) Ülkemizin En Batısında, Muğla-Köyceğiz’de Yeni Tesbit Edilen Yayılış Alanı - I* BÖLÜM-2 Dr. Said DAĞDAŞ Mehmet İŞÇİ İç Anadolu Ormancılık Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü Köyceğiz Orman İşletme Müdürlüğü 1.4- Toros Sedirinin, İlmî ve Halk Diline Yerleşmiş Bazı Adlandırmaları Türkçe’de, Toros Sediri için yörelere göre farklı adlandırmalar yapılmıştır. Halk arasında doğal olarak Toroslarda, Toros sediri için yaygın olarak “Katran” adlandırması kullanılır (Atay, 1982; Kayacık, 1965, s. 175; Dağdaş ve ark., 1997). Erbaa-Çatalan’da ise Toros Sedirine “Kökmer ardıcı” denildiğine dair bilgi verilmektedir (Varol, 1965, s. 57). Toros Sediri, yukarıda belirtilen çeşitli adlandırmaların yanında Kahramanmaraş ve Adana-Feke dolaylarında Katran sözcüğünün yanısıra “Kamalak” olarak da adlandırılmaktadır. Denizli’nin Acıpayam, Tavas ve Beyağaç ilçeleri ile Muğla-Köyceğiz, Dalaman ve Fethiye civarında doğal Toros Sediri ormanlarının bulunduğu Bozdağ, Babadağı (Dağdaş ve ark., 1997), Çaldağı ve Çiçekbaba (Sandras) dağ silsileleri üzerindeki yerleşim yerlerinde ise Toros Sedirine “Andız” denilmektedir. 1953 yılında hazırlanan bir kaynakta, Lübnan Sediri (Gökmen, 1953; s. 197-230) tanımlaması kullanılmıştır. Son yıllara kadar Toros Sediri için ormancılık bilim dallarında hazırlanan yayınlarda, Lübnan Sediri kullanımı devam edegelmiştir. Ancak, Lübnan Sediri kullanımının hatalı olduğu görüşündeyiz. Zaten 1965 yılında yayımlanan bir sistematik kitabında da, “… bu türün esas yayılış * Yazının birinci bölümü Yıl 49, 10-11-12’ci sayıdadır. sahası Güney Anadolu’da, Toroslar üzerinde bulunduğuna göre, kendisine <Toros Sediri> denilmesi daha yerinde olur…” şeklindeki açıklama ile (Kayacak, 1965, s. 175), bizim yeniden önerdiğimiz doğru kullanıma yer verilmiştir. Lübnan Sediri yerine, son dönemde hazırlanan yayınlarda çoğunlukla ve özenle Toros Sediri tanımı kullanılmaya başlanmıştır. Ancak halen Lübnan Sediri kullanımını sürdüren meslekdaşlarımızın yayınlarına da rastlanmaktadır. Bu ve benzeri gerekçelerle ormancılık bilimleri ve uygulamalarında hizmet üreten meslekdaşların tamamı tarafından Türkçe ve yabancı dilde hazırlanacak yayınlarda Toros Sediri (İngilizce adlandırma olarak ise Taurus Cedar veya Turkish Cedar) tanımlamasının kullanılmasını yeniden öneriyoruz. İngilizcede ise, “Flora of Turkey and Its East Aegean Islands” adlı eserde olduğu gibi, doğru bir adlandırma ile “Turkish Cedar” olarak Türk Sediri adlandırması kullanılmıştır (Davis, 1965, s. 71). 1.5- Yayılış Sahasına En Yakın Meteoroloji İstasyonlarının İklim Özellikleri Yeni doğal yayılış sahasına en yakın meteoroloji istasyonlarına ait iklim değerleri Tablo 3’de verilmiştir. Özellikle Dirmil Meteoroloji İstasyonundan alınan yağış verileri (Anonim, 1974, s. 621), yörenin ortalama yağış ve sıcaklık özellikleri konusunda en yakın tahminleri vermektedir. Dirmil’de ölçülen ortalama yağışın 946 mm’si AralıkNisan döneminde gerçekleşmektedir. Çameli ilçesi verileri de, yöre ortalamasını tahminde dikkate alınması gereken bir diğer önemli istasyonun verileridir. 3- SONUÇ VE BAZI ÖNERİLER - Çiçekbaba Zirvesine uzanan Büyükkızıl ve Küçükkızıl Tepelerin güneye ve güneydoğuya bakan yamaçlarında doğal olarak yayılış gösteren Karaçamla karışık - “neredeyse mezarlıkta kalan bir avuç ağaç topluluğuna benzeyen”- Toros Sediri meşcereleri; hem “dik ve sarp yamaçlarda yayılış göstermesi”, hem de “ulaşım ve nakliyat zorluğu” gibi güçlükler sebebiyle bugüne kadar Künardağı’nda tutunabilmiştir. Toros Sedirinin Çiçekbaba üzerindeki bu yayılışı, sadece özellikle iki bölmedeki sınırlı yayılışı ile mutlaka korumaya alınmalıdır. Zaten saha esasen doğal bir koruma kuşağında yer almaktadır denilebilir. Hem ulaşımı zor, hem de emval çıkarmanın maliyeti yüksektir. - Koruma statusü ise, yayılış sahası özel nitelikler taşıdığı için Orman Genel Müdürlüğü tarafından “Gen Koruma Ormanı”, “Tabiat Ormanı” ya da OGM-UNDP işbirliği ile 2013-2017 döneminde yürütülecek ortak proje kapsamında “Yüksek Koruma Değerine Sahip Orman” olarak tefrik edilerek hayata geçirilmelidir. BİR ÖNCEKİ SAYIDAN DEVAM 2013 OCAK/ŞUBAT/MART ORMAN MÜHENDİSLİĞİ 21 UZMAN S AH AS I bu yeni yayılışı Karaçam Orman İşletme Şefliği Planına işlenmelidir. - Karaçam ile karışık meşcereler oluşturduğu için, Karaçam ve Otmanlar Orman İşletme Şefliklerinin bozuk ve yaşlı Karaçam meşcerelerinde de, sadece buradaki (Künardağı’ndaki) doğal meşcerelerinden tohum takviyesi yoluyla “Karpelli Sedir Tohumu Ekimi” (KSTE) yöntemi ile ve/veya, fidanlıkta yetiştirilecek Şekil 1: Karaçam Orman İşletme Şefliğinin 3. Yenileme fidanlarla gençOrman Amenajman Planında 30 ve 31 Numaralı Bölmeler leştirme yapılmalı ve Toros Sedirinin - Dördüncü Yenileme Planı hazırlanacak olan Köyceğiz-Karaçam yöredeki yayılışı genişletilmelidir. - OGM-Silvikültür ve AğaçOrman Amenajman Planında, Toros Sedirinin mutlaka yer aldığı landırma Daire Başkanlıklarının meşcere tipi tanımlamaları dik- işbirliği ile, hizmet içi eğitimlerde katle yapılmalı ve Toros Sedirinin sahanın meslekdaşlarımıza ve ay- rıca fakülte öğrencilerine tanıtımı yapılmalıdır. - Açık alanlarda ve yaşlı bireylerin tepe tacı altında yerleşen gençlik kümelerinda gençlik bakımı tedbirleri uygulanmalıdır. Meşcerede kalmasına gerek duyulmayacak düzeyde çok yaşlı ve işlevini tamamlamış, tepeleri kırık, kuru, devrik, gövdeleri yaralı fertler de meşcereden çıkarılabilir. Özellikle haşmetli görünüşleri, mavimsi iğne yaprak yoğunluğu ile dikkat çeken muhteşem fertler, koordinatları ile tesbit edilmeli ve korunmalıdır. - Son yıllarda başarıyla sürdürülen kıl keçisi otlatmacılığını sınırlandırma/yasaklama ve yöre halkını ahır hayvancılığına ve benzeri alternatif modern geçim kaynaklarına (Boydak, 1996, s. 65) yönlendirme projelerine kesintisiz ve planlı olarak devam edilmelidir. Not: Son beş-altı yıl boyunca, yörede yapılan koruma çalışmaları sadece Sedirde değil Karaçamda da başarılı gençlik öbeklerinin oluşumunu hızlandırmıştır. - Farklı yörelerde Künardağı orijinli tohum plantasyonları gerçekleştirilmeli ve düzenli biçimde Tablo 3: Yeni Yayılış Sahasına Yakın ve İklim Özellikleri En Uygun Konumdaki Meteoroloji İstasyonlarının Verileri Meteoroloji İstasyonu Adı Rakım (m) Ort. Yağış (mm) AcıpayamKelekçi 810 667,6 Acıpayam 941 533.1 Kale 1060 816,4 Gölhisar 1100 634,9 Altınyayla (Dirmil) 1238 1275,9 Çameli 1310 885,0 KöyceğizKünardağı 1400-1620 22 ORMAN MÜHENDİSLİĞİ OCAK/ŞUBAT/MART 2013 Ortalama Sıcaklık (oC) 12.7 12.0 En Sıcak Ay Ort. (oC) 23.8 (Temmuz) 23.4 (Temmuz) 23.8 (Temmuz) En Soğuk Ay Ort. (oC) 2.2 (Ocak) 2.4 (Ocak) 2.2 (Ocak) Enlem Boylam 37023” 29029” 37025” 29020” 37026” 28050” 37008” 29032” 37000” 29032” 37004” 29020” 370 05’ 280 54’ kayıtlara geçirilmelidir. - Ormancılık bilimleri başta olmak üzere doğa bilimleri açısından, hem estetik açıdan, hem de kültür değerleri ve yöre tarihi açısından anlamlı bir yayılış sahası olan Künardağı yayılışı, bilimsel yayınlara konu edilmeli, bu yayılış botanik ile silvikültürün biyolojik esasları ve tekniklerini işleyen bilim ve eğitim kitaplarına aktarılmalıdır. - Benzer önerilerden bazılarına aynı zamanda, “Doğal Toros Sediri Ormanlarının Korunması” başlığı altında yer verilmiştir (Boydak, 1996, s. 63-66). Teşekkür: Görevlendirme ve arazi faaliyetlerindeki katkılarından dolayı Dış İlişkiler, Eğitim ve Araştırma Dairesi Başkanlığına ve Köyceğiz Orman İşletme Müdürlüğüne teşekkür ederiz. Arazide çok değerli katkılarını gördüğümüz Otmanlar Toplu Koruma Merkezinde görevli orman muhafaza memurlarına ve orman işçisi çalışanlara, bilhassa Karaçam köyü-Kırık Mahalleden, “Bir gece tavşan derisi bile katlanır!” diyerek bir günlük yorgunluğa katlanan Nuray Kaplan’a ve Otmanlar Köyünden Ahmed Salih Karakurt’a çok teşekkür ediyoruz. 4- KAYNAKÇA ACATAY, A., 1951: “Bozdağ Sedirleri ve Doğu Kızılağacı Hakkında Bazı Tesbit ve Müşahedeler”, İ. Ü. Orman Fakültesi Dergisi - Seri A, Cilt: 1, Sayı: 2, s. 87-96. ANONİM, 1974: Ortalama ve Ekstrem Kıymetler Meteoroloji Bülteni. T. C. GıdaTarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü, Başbakanlık Basımevi, Ankara, 675 s. ANONİM, 1988: Amasya Orman Bölge Müdürlüğü, Erbaa Orman İşletme Müdürlüğü, Çatalan Orman İşletme Şefliği Amenajman Planı, I. Yenileme, Planın Uygulama Süresi. 10 Yıl (1988-1997), Planın Tatbiki Uygundur Tarihi: 06/06/1988, 280 s. ANONİM, 1989: “Kadirli, Dalaman ve Bigadiç Orman İşletme Müdürlüklerine bağlı Şefliklerin Kurulması” başlıklı Bakan Oluru. İki sayfa, 13.08.1989. ANONİM, 1994: Sedir El Kitabı Dizisi. Orm. Araş. Enst., Muh. Y. Serisi, Nu: 66, Sinem Ofset, Ankara, 336 s. ANONİM, 1998: Hızlı Gelişen Türlerle Yapılan Ağaçlandırma Çalışmalarının Değerlendirilmesi ve Yapılacak Çalışmalar, Workshop, (8-9 Aralık 1998-Ankara), Orman Bakanlığı Yayın Dairesi Başkanlığı Yayın Nu: 083, s. 114-130, 375 s. ANONİM, 1999: Muğla Orman Bölge Müdürlüğü, Köyceğiz Orman İşletme Müdürlüğü, Karaçam Orman İşletme Şefliği Orman Amenajman Planı. 3. Yenileme, Planın Uygulama Süresi. 10 Yıl (2000-2009). ANONİM, 2000: Denizli Orman Bölge Müdürlüğü, Tavas Orman İşletme Müdürlüğü, Konak Orman İşletme Şefliği Amenajman Planı, II. Yenileme. ANONİM, 2001a: Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı. Ormancılık Özel İhtisas Komisyonu Raporu, DPT Yayın Nu.: 2531, ÖİK: 547, Ankara, 539 s. ANONİM, 2001b: Denizli Orman Bölge Müdürlüğü, Eskere Orman İşletme Müdürlüğü, Eşenler Orman İşletme Şefliği Orman Amenajman Planı, III. Yenileme, s. 31-33, 272 s + Ekli Haritalar. ANONİM, 2012: Denizli Orman Bölge Müdürlüğü, Acıpayam Orman İşletme Müdürlüğü, Bozdağ Orman İşletme Şefliği Fonksiyonel Orman Amenajman Planı, IV. Yenileme, 467 s + Ekli Haritalar. ATALAY, İ., 1987: Sedir (Cedrus libani A. Rich.) Ormanlarının Yayılış Gösterdiği Alanlar ve Yakın Çevresinin Ekolojik Özellikleri ile Sedir Tohum Transfer Rejiyonlaması. TÜBİTAK- Tarım ve Ormancılım Araştırma Grubu, Proje No: TOAG/571, Orman Genel Müdürlüğü , İzmir, 191 s. ATALAY, İ., 1990: Regioning of Seed Transfer of Cedar (Cedrus libani A. Rich.) in Turkey. Uluslararası Sedir Sempozyumu. Orm. Arşt. Enst., Muhtelif Yayınlar Serisi, Nu.: 59, Ankara, s.166-179. ATALAY, İ., 2002: Türkiye’nin Ekolojik Bölgeleri (Ecoregions of Turkey). Orman Bakanlığı Yayın Nu.: 163, 1. Baskı, Meta Basımevi, İzmir, 266 s. ATALAY, İ., 2008: Ekosistem Ekolojisi ve Coğrafyası-II.Cilt. META Basım Matb. Hizmetleri, İzmir, 824 s. BOYDAK, M., 1996: Toros Sedirinin (Cedrus libani A. Rich.) Ekolojisi, Silvikültürü ve Doğal Ormanlarının Korunması (Ecology and Silviculture of Cedar of Lebanon (Cedrus libani A. Rich.) and Conservation of Its Natural Forests). Orman Bakanlığı Yayın Nu.: 012, Lazer Ofset Matbaa Tes., Ankara, 78 s. CEVİZLİ, O., 1994: Niksar ve Erbaa Orman İşletmelerindeki Sedir Meşcerelerinin Bünye Kuruluşları ve Silvikültürel İhtiyaçları. İ. Ü. Fen Bilimleri Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, (Basılmamış). DAĞDAŞ, S., GENÇ, A., DOĞAN, B., CENGİZ, Y., KESKİN, S., ÖRTEL, E. ve UĞURLU, S., 1997: Türkiye’de Sedir (Cedrus libani A. Rich.) Orijin Denemelerinin İlk Sonuçları. İç Anadolu Ormancılık Araştırma Enstitüsü Yayınları, Teknik Bülten Serisi, Nu: 271, Ankara, 128 s. DAVIS, P. H., 1965: Flora of Turkey and Its East Aegean Islands, Edinburg University Press, Printed in Great Britain, Volume 1, England, Edinburg, s. 69-71, 567 s. GÖKMEN, H., 1953: Gymnosperm’ler (Çıplak Tohumlular). T. C. Tarım Vekaleti, Orman Umum Müd. Yayınlarından, Yayın Sıra Nu.: 143, Seri Nu.: 22, Sanat Basımevi, Ankara, 325 s. + Ekli harita. GÜNAY, T., 1990: Afyon-Emirdağ Yukarı Çaykışla Vadisinde Stebe Geçiş Kuşağında Yeni Tesbit Edilen Bir Sedir (Cedrus libani A. Rich.) Kalıntı Meşceresi ve Ekolojik Özellikleri, Uluslararası Sedir Sempozyumu (22-27 Ekim 1990, Antalya), Ormancılık Araştırma Enstitüsü, Muhtelif Yayınlar Serisi No: 59, s. 53-63, Ankara, 992 s. KAYACIK, H., 1965: Orman ve Park Ağaçlarının Özel Sistematiği (Gymnospermae -Açık Tohumlular) - I. İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi Yayınları, İ.Ü. Yayın Nu.: 1105, O. F. Yayın Nu.: 98, I.Cilt, Kutulmuş Matbaası, İstanbul, 390 s. MAYER, H., 1981: “Vegetationskundliche Klassifikation von Waldökoysystemen (Orman Ekosistemlerinin Vejetasyon Bilgisi Açısından Sınıflandırılması)”, Orman Ekosistemi Sempozyumu, 10-15/11/1980, İstanbul, 113-124, 164 s. PANETSOS, K. P., SCALTSOYIANNES, A. ve TSAKTSIRA, M., 1993: Genetic Variation in Allozymes of Cedrus libani A. Rich. and Cedrus atlantica Manetti, Actes du Seminaire International sur le Cedre de l’Atlas, Ifrane (Maroc), 7-11 Juin 1993, 2, 420-434. SAVAŞ, K., 1946: Antalya İşletmesi Ormanlarından bazı notlar ve Karadeniz ardı mıntıkasında Sedir meşcereleri. Akın Matbaası, Ankara, 32 s. SELÇUK, H., 1962: Erbaa-Çatalan Sedir Ormanı Rejiyonal Kesiti ve Yeni Bir Sedir Ormanımız. Orman Mühendisliği Dergisi, 4, s. 3-7, Ankara. VAROL, M., 1965: Erbaa-Çatalan ve Niksar-Akıncıköy Sedir Meşcereleri ve Alınması Gerekli Silvikültürel Tedbirler Hakkında Bazı Tavsiyeler. OAE Dergisi, Ankara, Cilt:11, Sayı:2, Dergi Nu.:22, s.50-63, 93 s. VIDAKOVIĆ, M., 1991: CONIFERS morphology and variation. (Translated by Maja Šoljan), Second Edition, Grafiki Zavod Hrvatske, 754 s. 2013 OCAK/ŞUBAT/MART ORMAN MÜHENDİSLİĞİ 23 ÜYEL ER İ Mİ ZD EN ÜLKEMİZ ORMANCILIĞINDA SİLVİKÜLTÜRÜN YERİ VE GELİŞİMİ Burhanettin Seçgin* Orman Yüksek Mühendisi Bilindiği üzere; <ORMAN MÜHENDİSLİĞİMİZİN> sebebi hikmeti SİLVİKÜLTÜR VE ORMAN AMENAJMANI nosyonumuza sahip olmamızdan ileri gelmektedir. Bu ortaya koyduğumuz iki bilim dalı <ORMAN İŞLETMECİLİĞİNDE AMAÇTIR.> Fakültemizde eğitimini aldığımız diğer konular ise (yol yapımı, koruma, kadastro vs.) amaca yönelik destekleyici hizmet dallarıdır. Yine bilindiği üzere 180 yılı aşan bir süreyi geride bırakan ormancılığımız, pilot çalışmalar sürecini yaşamadan ve daha önemlisi hiçbir ana ağaç türümüzün tabii gençleştirilmesine ilişkin araştırmaların bulunmadığı dikkate alınmadan, ülkemiz genelinde 1963 yılında YAŞ SINIFLARI METODUNA GÖRE ORMAN AMENAJMANI PLANLAMALARINA geçilmiştir. Söz konusu planlamalar ile ana ağaç türlerimizin olgunlaşma yaşlarında çok daha kısa <İDARE SÜRELERİ> ile işletilmeleri amaçlanarak (bunun altında yatan nedenin de ÜRETİMİ ARTIRMAK olduğuna inanıyorum) amenajman planları düzenlenmiştir. Ortaya konulan bu planlar ile her yıl aşağı yukarı 70.000 hektar prodüktif ormanın yenilenmesi yani GENÇLEŞTİRİLMESİ öngörülmüştür. Daha açık bir ifade ile; her sene 70 bin hektarlık prodüktif orman servetinin, yıllık üretim programı olarak hedeflenmesidir. Yine düzenlenen orman amenajman planlarında, gençleştirme çalışmalarında tabii gençlik iki sene içinde alınamaz ise, tıraşlama yapılarak suni gençleştirileceği öngörülmüştür.Daha açık bir ifade ile bu planlamalarda hiçbir silvikültürel anlayış dikkate alınmamıştır. Böylesine silvikültürel icapları dikkate almayan, rijit şablonal ilkelere sahip orman amenajman planları ile Türk ormancısı, tabirimi mazur görün, <AFALLAMAYA-BOCALAMAYA> başlamıştı. Üretimin baskısıyla da gençleştirme uygulamaları hızla suni gençleştirmeye kaymaya yönelmişti. Diğer önemli bir hususda; ülkemizde çok yaygın bir biçimde hüküm süren daha ziyade EROZYON KONTROLÜ ve bununla birlikte bozuk ormanların ağaçlandırılması çalışmalarının yapılabilmesi için 1969 yılında kurulan AĞAÇLANDIRMA GENEL MÜDÜRLÜĞÜ’ ne suni gençleştirme faaliyetlerinin kaydırılması öngörülmüştür. Diğer bir deyişle ne yazık ki AGM ana amaçlarının dışında işlendirilmeye başlamıştır. Öyle inanıyordum ki; pek çok sağduyulu meslektaşım bu gidişattan fazlasıyla rahatsızlık duymaya başlamıştı. Çünkü DOĞAL ORMAN KURULUŞLARIMIZ yapay tekdüze ormanlar haline dönüşmeye başlamıştı. Yine savaş zonundaki ormanlar ile yine muhafaza niteliği taşıyan ormanlar amenajman planlarında salt üretim ormanları olarak mütalaa edilerek, gençleştirilmeleri öngörülmüştü. Açıkçası, dev sahalar halinde TOPLU ÜRETİM adı altında yapılan bu tıraşlamaların yaygınlaşması üzerine, haklı olarak pek çok yöreden orman içi köylerimizin sert tepkileri yayılmaya başlamıştı. Ne yazık ki; acı bir gerçek bazı orman işletmecilerimiz çok kestikleri ve çok sattıkları ile övünmeye başlamışlardı. Çünkü o dönemdeki orman işletmeciliği anlayışına göre, fazla yol yapmaya gerek duymadan ortalaması 40-70 hektarlar düzeyindeki bir prodüktif ormanın bir yıl içinde TOPLUCA TIRAŞLANARAK ÜRETİLMESİ, Müteakip yıllarda da aynı sahanın devamının yine aynı anlayışla üretime sokulması,ÇOK ACI Kİ; EKONOMİK ORMAN İŞLETMECİLİĞİ ÇALIŞMASI olarak mütalaa ediliyordu. Tabirimi mazur görün, DEV ORMAN SAHALARININ YIL VE YIL TIRAŞLANMA SURETİYLE BİRBİRLERİNE EKLENMESİYLE ORMAN EKOSİSTEMİNİN NE DERECE ŞOKA SOKULDUĞU AKLA BİLE GETİRİLEMİYORDU. Hiç unutmam bu dönemlerde Fakültemizin Orman Hasılatı hocası Prof. Dr. Abdülkadir KALIPSIZ hocam; 5-10 hektarlık bir prodüktif ormanın tıraşlanmasına neden olan bir işletmecinin günahı ve vebalinin <fakir gariban köylümüzün çoluk çocuğunu ısıtmak amacıyla bir merkep yükü odunu kesmiş olmasıyla> asla asla mukayese edilemez ifadesinde bulunmuştu. Gariban vatandaşımız mahkemelerde süründürülüyor, ceza alması sağlanıyordu. Ben de 1970 li yılların ilk yarısında Boyabat’ ta Orman İşletme Müdürü olarak görevde bulunmakta, tabir yerinde ise tıraşlama kesimlerine direnmekteydim.Çok önemli bir anımı hatırlıyorum; 1975 yılının * 24 ORMAN MÜHENDİSLİĞİ OCAK/ŞUBAT/MART 2013 Silvikültür Dairesi Başkanlığından Emekli Mayıs ayı idi. Bölge Müdürlüğümüz olan Kastamonu’ya Orman Bakanı merhum Turan KAPANLI ile Orman Genel Müdürü merhum Cavit DİNÇEL, Müsteşar Turan UĞUR ve AGM-ORKÖY-ORÜS Genel Müdürleri bir heyet halinde gelerek biz işletmecilerle birlikte bir toplantı yapmışlardı. Bu toplantıda çeşitli ormancılık konuları gündem edilmişti. Ben de toplantının sonlarına doğru cesaretimi toparlayarak söz istemiştim. Bana tanınan söz üzerine, ormanlarımızın geleceği üzerindeki endişe ve görüşlerimi söylemek istediğimi belirttim. Yaş sınıfları metoduna göre düzenlenen orman amenajmanı planları ile hedeflenen gençleştirme uygulamalarının, tıraşlama kesimlerine yönlendirilmesi ile doğal orman formlarının tekdüze yapay ormanlar haline döneceği ve gelecekleri açısından hiçbir zaman stabil ormanlar olarak görülemiyeceğini, sözkonusu yaş sınıfları metoduna göre düzenlenen orman amenajman planlarının hiç bir pilot çalışmaya dayandırılmadığı ve özellikle ana ağaç türleri itibariyle tabii gençleştirilmelerine ilişkin hiçbir araştırmamızın bulunmadığı, daha önemlisi ve açıkçası yapılan planlamaların hiçbir silvikültürel icabı yani silvikültürel anlayışları dikkate almadığı, böylesine büyük eksiklikleri içeren planların yönlendirmelerin sanırım sebebinin, teşkilatımızın ne merkezinde ne de taşrasında SİLVİKÜLTÜRE dair hiçbir kuruluş ve birimimizin bulunmadığından ileri geldiğidir. Açıkçası, orman mühendisliği nosyonumuzun sebebi hikmeti olan SİLVİKÜLTÜR’ün; 1970 li yılların ortasına gelinmiş olmasına rağmen ne yazık ki LİTERATÜRLERİN yani BİLİM KİTAPLARININ henüz dışına çıkamamış olduğu ve süratle MERKEZDE gerekli birimin kurulması ile işletmelerde de SİLVİKÜLTÜR MÜHENDİSLİKLERİNİN oluşturulması gerektiği görüşünde olduğumu, Bu birimlerin oluşturulması üzerine ORMAN EKOSİSTEMLERİ ve EKOLOJİK anlayışları geliştirecek eğitimlerle birlikte bir taraftan da ARAŞTIRMALARIN sürdürülmesinin uygun olacağını acizane görüşlerim olarak belirtmiştim. Bu toplantının sanırım 3-4 ay sonrası idi. Merkezde Amenajman Dairesi bünyesinde SİLVİKÜLTÜR FEN HEYETİ MÜDÜRLÜĞÜ’ nün kurulmuş olduğunu, Muğla teşkilatında da çok değerli meslektaşım Mehmet YAKA’ nın Silvikültür Mühendisi olarak atandığını öğrenmiştim. Kısa bir süre sonra da Genel Müdür merhum Cavit DİNÇEL’ in emriyle ben de Orman İşletme Müdürlüğünden alınarak Amenajman Dairesi bünyesinde kurulmuş bulunan SİLVİKÜLTÜR FEN HEYETİ MÜDÜRLÜĞÜ’ ne atanmıştım. 1977 yılında da Bölge Müdürlükleri bünyesinde Silvikültür Şube Müdürlüklerinin kuruluşu sağlandı. Sözkonusu Daire Başkanlığı bünyesinde 1981 yılına kadar büyük bir mücadelede bulunarak yılmadan silvikültürün icaplarını ortaya koymaya çalıştım. 1977 yılında da genç meşcere bakımları açısından SIKLIK BAKIMLARI ile BOZUK BALTALIKLARIN İMAR-İSLAHI yoluyla (bugünkü güncelleşen tabiri ile REHABİLİTE çalışmaları) iyileştirme çalışmalarını programlamaya ve yaygınlaştırmaya başlamıştım. Burada saygı içinde ruhunu şad edeceğim HOCALARIN HOCASI Prof. Dr. Merhum Fikret SAATÇİOĞLU hocamdan da büyük destekler aldığımı, çeşitli silvikültür ekskürsiyonlarıyle bizlere cesaret vererek ışık tuttuğundan onu anmadan geçemiyeceğim. Yine en önemlisi, Merhum Hocamın kayın ormanlarının tıraşlanarak, ibreli ormanlara dönüştürülmesine karşı mücadeleme de yöneticilerle görüşerek büyük destek verdiğini ve daha da güçlendiğimi burada belirtmek isterim. Nihayet, bu sıkıntılı mücadele dönemimdeki durumu çok iyi anlayan Orman Genel Müdürü merhum Musa KESİCİ 1981 yılında SİLVİKÜLTÜR DAİRE BAŞKANLIĞI’ nın kurulmasını sağladı. Benim pozisyonumu da Daire Başkan Yardımcılığına çıkartarak verdiği vekaleten görevle de şube müdürlüklerinin oluşturulmasını talimatladı. İnanın önce taşrada sonra merkezde candan özveri ile çalışacak meslektaşlar bulmakta çok zorluklar çektim. Açıkçası güçlenemiyordum.Merhum Musa KESİCİ’ nin 1982 yılında emekli olmasıyla BAŞKANLIĞA kısa sürelerle atamalar oldu.Sanırım kadro almaları sebebiyle gerçekleşti bunlar, nitekim kısa süre sonra da emekli oldular. 1984 yılına gelindiğinde, Ağaçlandırma Genel Müdürlüğü kapatılarak OGM nin içine alındı. Bu birleşme sonucunda Silvikültür Daire Başkanlığı AĞAÇLANDIRMA ve SİLVİKÜLTÜR DAİRE BAŞKANLIĞI haline dönüştü. Ben de yardımcı pozisyonunda görevi sürdürdüm. Taşrada da Silvikültür Şube Müdürlükleri Ağaçlandırma ve Silvikültür Şube Müdürlüğüne dönüştü. İnanın 1980 li yıllar boyunca taşrada çok yoğun silvikültür seminerleri sürdürülerek meslektaşların silvikültüre motivasyonu peyderpey artırılmaya başlandı. Böylesine yoğun şekilde sürdürülen eğitimlerin yanı sıra olumlu tabii gençleştirme ve orman bakımları (genç meşcere bakımları) objeleri ortaya çıkmaya ve büyük bir gayretle de bu güzel örnek çalışmalar yaygınlaştırmaya başlatılmıştı. 1991 yılına gelindiğinde de AĞAÇLANDIRMA GENEL MÜDÜRLÜĞÜ’nün tekrar kuruluşu sağlanarak SİLVİKÜLTÜR DAİRE BAŞKANLIĞI yine müstakiliyetini kazanmıştı. Ben de Daire Başkanı olarak görevlendirilmemle birlikte dört adet şube müdürlüğümüze de layık, özveri ile çalışacak meslektaşlarımın atanması ile SİLVİKÜLTÜR DAİRESİ çok daha randımanlı çalışacak bir yapıya kavuşmuştu. 1970 li yılların ikinci yarısından itibaren silvikültürel çalışmalar açısından temayüz etmeye başlamış olan Muğla’da Mehmet YAKA ile (kızılçamın tabii gençleştirilmesi, genç meşcere bakımları üzerine) 2013 OCAK/ŞUBAT/MART ORMAN MÜHENDİSLİĞİ 25 ÜYEL ER İ Mİ ZD EN yine Mersin Orman Bölge Müdürlüğünde Şevket AYHAN meslektaşım (kızılçamın gençleştirilmesi ile Toroslarda sedir tohumunun ekimi yoluyla sedirde tabii gençliklerin alınması üzerine, silvikültürel çalışmalar ile ilgili başarılı örnekler yaratmaları üzerine) SİLVİKÜLTÜRE GÖNÜL VERMİŞ MESLEKTAŞLAR olarak öne çıkmışlardır. Böylesine güçlenmeye çalıştığımız 1990 lı yıllar boyunca da yine fakültemizin silvikültür bölüm başkanı Prof. Dr. Merhum Tolgay ODABAŞI hocamız da pek çok eğitimimizde bulunarak bizlere ışık tutmasıyla birlikte, işletmecilerimiz de daha büyük bir şevkle ve heyecanla SİLVİKÜLTÜRE YÖNELMEYE başladı. Ruhu şad olsun Hocamızın… Öyle inanıyorum ki 2000 li yıllara yaklaşıldığında pek çok silvikültürel sorun çözülmüştü. Yeni genç meslektaşlarım bu ortaya konulan silvikültürel bilgiler ile ve daha önemlisi yaygın şekilde bulunan Silvikültürel objeler‘in varlığı ile çok şanslıydılar. Yıllarca ifade etmeye çalıştığım gibi <SİLVİKÜLTÜR UYGULAMALARIN SONUCU ÜRETİMDİR> Üretim HEDEF DEĞİL SONUÇTUR. SİLVİKÜLTÜREL UYGULAMALAR, AMAÇTIR. ÇAĞDAŞ ORMAN İŞLETMECİLİĞİNDE; SİLVİKÜLTÜR ORMANIN BEYNİDİR, AMENAJMAN İSE KALBİ ROLÜNDEDİR. Her ikisinin de uyum içinde birlikte sağlıklı çalıştığı oranda çağdaş orman işletmeciliği sürdürülür. Diğer bir ifade ile; ÇAĞDAŞ ORMAN İŞLETMECİLİĞİNDE ORMANIN EKOLOJİK-EKONOMİK VE SOSYOLOJİK DEĞERLERİ EN ÜST DÜZEYDE TUTULUR. Orman İşletme Şefinin elindeki DAMGASI, ressamın FIRÇASINA eşdeğerdir. Şöyle ki; işletme şefi elindeki damgası ile ormanda yapacağı bilinçli müdahelelerle ışık oyunları ile orman ekosistemine artı değer katabilmelidir. SİLVİKÜLTÜRDE HÜNER; DOĞADAN NE KADAR SAPABİLİNECEĞİNİN ÇOK İYİ TAKDİR EDİLEBİLMESİ26 ORMAN MÜHENDİSLİĞİ OCAK/ŞUBAT/MART 2013 DİR. SİLVİKÜLTÜR; TABİATIN AKIŞINA- SEYRİNE YARDIMCI OLABİLME SANATIDIR-BİLİMİDİR. NİTEKİM; 1990 LI YILLARIN BAŞINDAN BU YANA CAMİAMIZDA DOĞAYA YAKIN ORMAN İŞLETMECİLİĞİ ANLAYIŞININ YAYGINLAŞMAKTA OLDUĞUNU GÖRÜYORUZ. Hepimizin bildiği üzere; SON YİRMİ YILDAN BU YANA DÜNYA GÜNDEMİNE OTURAN <KÜRESEL İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ- KÜRESEL ISINMA DİKKATE ALINDIĞINDA, TABİAT ORMANLARI İLE TABİİ GENÇLEŞTİRMELERLE ELDE EDİLEN ORMANLARIN NE DERECEDE DEĞERLİ- STABİLİTESİ YÜKSEK OLDUKLARI DAHA İYİ ANLAŞILMAKTADIR. Burada yeri gelmişken ÜLKEMİZ ORMAN İŞLETMECİLİĞİ AÇISINDAN vurgulamadan geçemiyeceğim çok önemli bir …….KEŞKE ……yi ortaya koymakta yarar görüyorum. Şöyle ki; 1963 yılında başlatılan YAŞ SINIFLARI METODUNA GÖRE ORMAN AMENAJMAN PLANLARININ düzenlenmesi yerine; Bana göre; çok yoğun bir şekilde orman yollarının yapılması hedeflenmekle birlikte 20 yıllık bir süreci kapsayacak şekilde tüm prodüktif ormanların TEMİZLEME KESİMLERİ ile öncelikle <kuru-koğukçürük> ten arındırılması. Bununla birlikte gerçek SİLVİKÜLTÜREL BAKIMLARININ yapılması. Özellikle ve öncelikle de GENÇ MEŞCERE BAKIMLARI ile KORUYA TAHVİL AMAÇLI SİLVİKÜLTÜREL MÜDAHELELERDE bulunulması, bu genç meşcere bakımları ile koruya tahvil uygulamalarının 5-7 yıllık periyotlarla en azından 3-4 evre sürdürülmesi, Yine 0.1-0.4 kapalılığa sahip uygun ormanlarda da yerine göre tabii gençliklerin alınması amacıyla (TOPRAK İŞLEME VE DİRİ ÖRTÜ TEMİZLİĞİ vb) tedbirlerin alınması, hiç acele etmeden en azından 3-4 bol tohum yılının geçmesine sabırla imkan verilmesi, Yerine göre kabul edilebilecek alt tabaka bireylerine silvikültürel bakımların yapılması, yine bazı bölümlerinin de tohum ekimi veya dikimlerle desteklenmesi suretiyle tamamlanması, yani silvikültür literatürümüzdeki ifadesi ile İMARISLAH edilmeleri, diğer bir deyişle son 20 yılı aşkın bir süredir kullanılan ifadesi ile REHABİLİTE edilmeleri, Yapraklı türlerimize ait yarı degrade ve sürgün kökenli ormanlarda da KORUYA TAHVİL amaçlı çalışmaların yapılması, Çok bozuk yapraklı (öncelikle meşede ve kayında) orman alanlarında da canlandırma kesimleri ile ağırlıklı olarak kök sürgünlerinden oluşacak bireylerin kazanılması suretiyle KORUYA TAHVİLE dönüşmeye uygun tabloların yaratılması, Bu çalışmalar sürdürülür iken de ana ağaç türlerimiz itibariyle farklı ekolojik yörelerde olgunlaşmış meşcereler içinde 2-4 hektarlık tabii gençleştirme modellerinin yaratılması amacıyla araştırmalara geçilmesi vb, AYNI ŞEYİ BEN DE SÖYLEYEREK KEŞKE….1963 te 20 yıllık bir süreç için böyle bir planlamaya SİLVİKÜLTÜR ile birlikte gidilseydi de….. diyorum. İnanıyorum ki böylesine bir temkinle yumuşak bir geçiş süreci yaşanarak ormanlarımızın çok çok daha yararına olacak şekilde bir evre geçirmiş olurduk. AÇIKÇASI; 40 yıla varan meslek hayatımın 25 yılı, yani 20.ci yüzyılın son çeyreği sürecinde tabirimi mazur görün tamamen SİLVİKÜLTÜR SEVDALISI olarak daima aktif şekilde geçtiğinden, Yine saygı ile andığım Prof. Dr. merhum Fikret SAATÇİOĞLU ve Prof.Dr. Tolgay ODABAŞI hocalarımız başta olmak üzere SİLVİKÜLTÜR ‘ün kurulmasında önemli kararlar alan Genel Müdürlerimizi yadetmekle birlikte, ilk silvikültür neferleri sayılan birkaç meslektaşımın hatırlanması amacı ile SİLVİKÜLTÜRÜN GELİŞİMİNİ kaleme almayı bir borç-görev saydığımı belirterek tüm meslektaşlarıma başarılar, esenlikler dilerim. CEHALET Abdulkadir Eroğlu Or. Yük. Müh Orman Mühendisleri Odası Dergisi Temmuz - Ağustos - Eylül 2012 sayısında sevgili Faruk Çebi’nin makalesini okuyunca, ormancılığın yönetim sorunu konusu ile ilgili düşüncelerimi belirtmek istedim. Tabii makalesinin başlığı daha geneldi ama içeriği tamamen yönetimin eleştirisi ve iyi yönetilemediğimiz, daha iyi bir yönetim ile yarattığı katma değerin 10 katı fazla katma değer yaratılabileceği ve ormanların çok daha kısa sürede imar ve ihya edilebileceği şeklinde özetlenebilir. Çok doğru, bizim de görüşlerine katıldığımız bir tespitti. Bu konuya Facebookta üyesi olduğum celebi grubunun bir yazısı ile başlamak istiyorum. Keşke başka yayın imkanları olsa da herkes bu incelemeyi okuyabilse. Kendilerinden izin almadım ama burada grubun isminden bahsederek yazıyı herkesin de okuması için alıyorum. İki psikiyatri uzmanı, 10 yıl kadar önce bir teori ortaya atmış şöyle ki ; “Cehalet, gerçek bilginin aksine, bireyin kendine olan güvenini artırır.” Ve bunun üzerine bir araştırma başlatıldı. Fizyolojik ve zihinsel alanda yapılan çeşitli uygulamaların sonucunda şu bulgulara ulaşıldı: t Niteliksiz insanlar ne ölçüde niteliksiz olduklarını fark edemezler. t Niteliksiz insanlar, niteliklerini abartma eğilimindedir. t Niteliksiz insanlar, gerçekten nitelikli insanların niteliklerini görüp anlamaktan da acizdirler. t Eğer nitelikleri, belli bir eğitimle artırılırsa, aynı niteliksiz insanlar, niteliksizliklerinin farkına varmaya başlarlar. Cornell Üniversitesi’ndeki öğrenciler arasında bir test yapıldı ve klasik “Nasıl geçti?” sorusuna öğrencilerden yanıtlar istendi... Soruların yüzde 10’una bile yanıt veremeyenlerin “kendilerine güvenleri” müthişti. Onların “testin yüzde 60’ına doğru yanıt verdiklerini” düşündükleri; hatta “iyi günlerinde olmaları halinde yüzde 70 başarıya bile ulaşabileceklerine inandıkları” ortaya çıktı. Soruların yüzde 90’ından fazlasını doğru yanıtlayanlar ise “en alçakgönüllü” deneklerdi; soruların yüzde 70’ ine doğru yanıt verdiklerini düşünüyorlardı. Tüm bu sonuçlar bir araya getirildi ve Dunning-Kruger Sendromu’nun metni yazıldı: “İşinde çok iyi olduğuna” yürekten inanan ‘yetersiz’ kişi, kendini ve yaptıklarını övmekten, her işte öne çıkmaktan ve aslında yapamayacağı işlere talip olmaktan hiçbir rahatsızlık duymaz! Aksine her şeyin hakkı olduğunu düşünür! Ancak bu ‘cahillik ve haddini bilmeme’ karışımı mesleki açıdan müthiş bir itici güç oluşturur. ‘Eksiler’ kariyer açısından ‘artıya’ dönüşür. Sonuçta, ‘kifayetsiz muhterisler’ her zaman ve her yerde daha hızlı yükselirler… Bu arada, gerçekten bilgili ve yetenekli insanlar çalışma hayatında ‘fazla alçakgönüllü’ davranarak öne çıkmaz, yüksek görevlere kendiliklerinden talip olmaz, kıymetlerinin bilinmesini beklerler... Tabii beklerken kırılır, kendilerini daha da geriye çekerler... Muhtemelen üstleri tarafından da ‘ihtiras eksikliği’ ile suçlanırlar...” N’olur fazla mütevazi olmayın!... “Siz de çevrenize şöyle bir bakın” diyeceğim ama eminim bu satırları okurken bile aklınızdan bir dolu yüz, bir dolu isim geçti... Bence Dunning ile Kruger’in, bu çalışmalarıyla 2000’de, Nobel yerine Harvard Üniversitesi’nin Ig Nobel’ini alma nedeni “cahil olmamalarıydı”. Gönlümün nobelini bu ikiliye vererek yazımı Bertrand Russel’in bir sözüyle bitiriyorum: “Dünyanın sorunu, akıllılar hep kuşku içindeyken aptalların küstahça kendilerinden emin olmalarıdır.” Kifayetsiz muhterisler bizim ormancılık camiamızda her göreve talipler ve her göreve de getiriliyorlar. İhtiyaca göre anında yönetmelikler değişerek, insanlar daha şefliğe başlamışken genel müdür yardımcısı gibi en üst yön verici göreve talip olabiliyor, şeflikten bölge müdürü gibi en önemli aktif görevlere atanabiliyorlar. Bu yönetimle sanırım, arazi kiraya verme geliri bir müddet sonra odun gelirlerini geçecektir. Ormancılık sektörü ormancılığın dışında gösterişi güzel olan her şeyle ilgilenmektedir. Gönlümüz, ormancılığın seviye kaybetmeden en üst düzeye tırmanmasındadır. Bunun için önerilerimizi başka bir yazıya bırakıp bu güzel çalışmayı sizlerle paylaşmak istedim umarım faydalı olur. 2013 OCAK/ŞUBAT/MART ORMAN MÜHENDİSLİĞİ 27 ÜYEL ER İ Mİ ZD EN ORADAYDIM ... Ayvalık-Burhaniye Serisi Yangını Sonrası Ormanlaştırma Çalışmaları Ergin Dumlu Orman Yük. Müh. 22 yıl önce gerçekleşen büyük bir orman yangını sonrasındaki ilk dört yıllık uygulama ve gelişmeleri kaleme almış, ama bir türlü yaşama geçirememiştim. Emekli olunca eski defterler karıştırılabiyormuş ki! Bu yazımım temel kaynaklarını arşivimden buldum; Derleyip genç meslektaşlarıma aktarayım, umarım yararlı olurum dedim. Zira anılan olay üzerinden 22 yıl geçmiş olup bu süreç içersinde serilerin amenajman planları yenilenmiş, yoğun emeklerle yepyeni orman formları ortaya çıkarılmıştır. Ayrıca ormanın bu günkü aktüel durumu ve aradaki 18 yıllık uygulama sürecinde bu yazım sonrası irdelenilip değerlendirileceği ve de kaleme alınarak yazımın tamamlanacağını umuyorum. Mesleğimizdeki -ki özellikle,teknik uygulamalarda uzun yıllar yap boz yap ve deneme yanılma yöntemleri öyle veya böyle pahallıya mal olmuştur. (Ekstrem yerlerde önce tabii gençleştirme yapmaya çalış, ardı başarısızlık.. Sonra bir traşlama kesimi ve yapraklı ormanlara ibreli tür değişimi!! Ne kadar doğru ise?) Uzun süreçlerde elde edilen uygulama bilgi birikimleri, teknik elemanların yoğun ve gereksiz yer değişimleri sonrası farklı orman ekosistemlerinde çalışma koşulları, kazanılan bilgilerin bir şekilde aktarılmaması ve kaybı, ortak hafıza eksikliği ile zaman 28 ORMAN MÜHENDİSLİĞİ OCAK/ŞUBAT/MART 2013 Resim 2-Büyük emekleri yadsınmaz fedakar Ali Haydar Çelik tablo karşışında dalmış gitmiş. zaman zorluklarla elde edinilen kazanımların da unutulmasına yol açmıştır. Netice olarak fedakar meslektaşlarımızın; hepimizin uzun yıllar boyunca etkin gayretlerle elde ettiğimiz başarılı uygulamaları ve bunları kaleme almama ve ormancılık camiası ile paylaşmama, kısaca yazıya aktarmama alışkanlığımızın hala devam etmekte olduğunu üzüntü ile gözlemliyorum. Umuyorum ki artık kişisel anılar yanı sıra uygulayıcıların bu tür yazıları da yer alsın. 24 Temmuz 1990 tarihinde, Serisi Burhaniye Ayvalık Toplam Kızılçam Ha. 715.5 634.0 1399.0 Edremit Orman İşletme Müdürlüğü Burhaniye serisinde, dikkatsizlik sonucu çıkan orman yangını, saatte 70-80 km hızla esen rüzgar ile bir saat gibi bir sürede 100 ha. lık orman ve ziraat alanını etkisi altına almış ve daha sonra yangın Ayvalık serisine sıçramış; 100 saat süren etkin müdahaleler sonucunda, her iki seride toplam 1967 ha. alanın tamamen yanmasından sonra söndürülebilinmiştir. Amenejman planlarında bu 1967, 5 ha. orman alanın 1327 ha. rı prodüktif, 640 ha ise çok bozuk Karaçam Ha. 359.0 209.0 568.5 Toplam Ha. 1007.5 897.0 1967.5 Tablo 1: Her iki seride yanan orman alanlarının ağaç türleri dökümü koru olarak tavsif edilmiştir. Bu anlamda; 1990 Burhaniye orman yangını, 1945 Dursunbey orman yangını sonrası Balıkesir Orman Bölge Müdürlüğünün, alan olarak en büyük yangınıdır. İçersinde Akdeniz ekosistemine özgü orman formlarını bulunduran bu yanık alanlarda; günümüzde yeniden ormanlaştırma, yenileme, onarım çalışmaları olarak gündemde olan rehabilitasyon büyük bir proje konusu olarak düşünülebilinir. Yerli taşları yerli yerine oturtmak gibi!! Yangının olduğu tarihte, Balıkesir Orman Bölge Müdürlüğünde Silvikültür Mühendisi ve de Edremit İşletmesinin de denetimcisi olarak görev yapıyordum ve yangın sırasında orada idim. Bu yazının içeriği, 1992 yılında Balıkesirde Silvikültür Sube Müdürlüğünü kurup ve şube müdürü olarak geçirdiğim 1994 yılına kadar olan 4 yıllık süreci kapsar. Yazdığım bilgiler o yıllardaki bilgi, belge ve yerinde yaptığım,meslektaşlarım ile paylaştığım gözlemlere dayanılarak 1994 yılında kaleme alınmıştır. Yazımda olabilecek eksik veya yanlış bilgilerin de bu uzun sürece bağlanmasını dileyerek ana temaya geçiyorum. Yangının ilk şoku atlatıldıktan sonra; Bölge ve İşletme Müdürlülüğü yetkili elemanların katılımı ile arazide bilfiil gerçekleştirilen bir dizi detaylı incelemeler sonucunda yanık alanlarda gerçekleştirilecek tüm iş ve işlemler bölme bölme belirlenmiş ve bütün bunlar bir çalışma takvimine bağlanmıştır. Ana teması, bu çalışma takviminde belirlenmiş olan çalışmalara dayalı ön etüt raporuna bağlanmış, ardından da gerekli plan değişiklikleri yapılarak onaylatılmıştır. Ön etüt raporuna ilişkin ça- Resim 3-Önde İşletme Müdürü Ahmet Ergin Arkada Burhaniye Şefi Mustafa Demirel yakın incelemede. lışmalar açısından ise üretim çalışmaları yanı sıra gençleştirme çalışmalarının öncelikle üretim gerektirmeyen gençlik ve kültür bakım alanlarından başlatılması ön görülmüştür. Diğer taraftan gerek üretimi gerekse gençleştirme çalışmalarını sürdürebilmek amacı ile de; her iki seride 39+0 km yeni yol, 15+0 km traktör yolu,19+0 km büyük onarım,12+0 km üst yapı ve 5+0 km de sanat yapımı gerçekleştirilmiştir. Tüm bu çalışmalar sonucu Ayvalık serisinde 68 bin m3. Burhaniye Serisinde 47 bin m3 olmak üzere 113 bin m3.D.G.H.dan 97 bin m3 yapacak 100 bin m3 yakacak ve lifyonga üretimi sağlanarak ivedilikle sahalar boşaltılmış; çalışmalara hazır hale getirilmiştir.. YENİDEN ORMANLAŞTIRMA ÇALIŞMALARI; Önceliklerin belirlenmesi ile gençlik ve kültür alanlarının suni gençleştirme, prodüktif alanlarda “Kızılçam (Çz) ağacının” biyolojisi nedeni ile yangın kültürü metodu ile tabii olarak gençleştirilmesi ön görülmüştür. (Bu arada “Çz alanla- rının” bir bölümün de fıstık çamı (Çt) ile tür değişikleri uygulaması yapılmıştır.) Diğer taraftan da özellikle karaçam (Çk) alanlarında bol tohum yılı belirlenmesi nedeni ile yan tohumlamadan yararlanamayı düşünerek bu alanlarda tabii gençleştirme konusu olmuştur. SUNİ GENÇLEŞTİRME ÇALIŞMALARI; Çalışmalara özellikle gençlik ve kültür alanlarından başlamak üzere; 150-200 kişilik,3 büyük yabancı işçi grupları ile 12 Eylül 1990 tarihinde işletme ağaçlandırma şefliğince öncelikle örtü temizliği ardından yağişlar sonrası toprak işlemesine başlanılmıştır. Her iki serinin genellikle mikro ve makro topografik yapı, son derecede yoğun taşlılık, elverişsiz toprak yapısı vs. ha daki teras yoğunluğunu ve şeklini etkilemiş. Çz ve Çk alanlarında yoğunluk 2000 metreye kadar inmiştir. Bu nedenle sürekli terasın mümkün ve yeterli olmadığı yerlerde ocak ve kesik teras yapımı ile yetinilmiştir. 29-30 Kasım 1990 Tarihlerinde 2 gün süren sürekli ve yoğun yağışlar yer yer afet halini almış ani 2013 OCAK/ŞUBAT/MART ORMAN MÜHENDİSLİĞİ 29 ÜYEL ER İ Mİ ZD EN Serisi Ayvalık Burhaniye TOPLAM Suni Genç. Ha. 542.5 477.5 994.5 O.İ.A Ha. 80.0 80.0 Toplam Ha. 622.5 477.5 1100.0 Tablo 2 : Seriler itibari ile yapılan Dikim Alanları yağışlar yüzeysel akışı hızlandırmış, teras mihverleri yer yer patlamış, yırtılmış kullanılamaz hale gelmiştir. Bu alanlarda 7 Aralık1990 tarihinde (375 ha. Alan) iyileştirme çalışmaları için birim zaman analizleri yapılmış neticede Ayvalık serisinde 4.6 ha. iş günü, Burhaniye serisinde ise 5.2 Ha iş günü hesaplanmış ve ardından iyileştirme çalışmaları dikim işlemleri ile birlikte sürdürülmüştür Çalışmalar zaman zaman gerek Bölge Müdürlüğü gereksede İşletme Müdürlüğünce gerçekleştirilen tatbikat ve yönlendirmelerle ve de sürekli kontrol ve denetim altında tutulmuş gerekli yol haritaları revize edilmiştir. Kasım1990 tarihinden itibaren alanlarda özellikle tüplü fidan kullanılmasına özen gösterilmiş, ancak kötü arazi koşulları, uzun ulaşım nedeni ile zorluk çekilmiştir. 1990 yılı sonunda her iki seride 394.5 ha alanda dikim işlemleri gerçekleştirilmiştir. Ancak devam eden çalışmalar yanı sıra Ocak 1991 tarihinde yine yoğun don olayları 2 kez daha tekrarlanmıştır. Diğer yönden toprağın işlenmeye elverişli olduğu yerlerde, toprak işleme faaliyetleri Haziran ayına kadar devam etmiştir. Bu arada Aralık 1990 ve Ocak 1991 tarihlerinde gerçekleşen don olayları etkisi özellikle Çf dikimlerinde görülmüş, fidanların tepe sürgünlerinde kuruma ve kızarmalar oluşmuştur. Bu olay muhtelif bakı, yükseklik ve de dikim zamanlarına göre değişiklik göstermiş, ancak sonrası dikimlerde bu olay görülmemiştir. 30 ORMAN MÜHENDİSLİĞİ OCAK/ŞUBAT/MART 2013 Çıplak fidanlar ile dikim mevsiminin geçmiş olması artı tüm tüplü fidan rezervininde kullanılmış olması nedeni ile kurumuş olan Çf fidanlarının yan ve aralarına her noktada 2 adet olmak üzere yaklaşık 75 ha.lık alanda 100 Kg fıstık çam tohumu ekilmiştir. Ekilen bu alanlardaki ilk çimlenmelerde zayiat olmamış Temmuz 1991 tarihi itibarı ile kök sistemini geliştirmiş, güçlü sürgünleri ile son derece sağlıklı fidanlar gözlemlenmiştir. Sonuç olarak plandaki 1327 ha.lık prodüktif alanın %76 sı suni olarak gerçekleşmiştir. TABİİ GENÇLEŞTİRME ÇALIŞMALARI : Ön etüt raporu ile 1991 yılında Ayvalık serisi kızılçam işletme sınıfında 201.5 ha., Burhaniye serisinde ise kizılçam işletme sınıfında 26.5 ha. karaçam işletme sınıfda ise 113.0 ha. tabii gençleştirme olarak toplam 341.0 ha. alanda tabii gençleştirme çalışması ön görülmüştü. KIZILÇAM TABİİ GENÇLEŞTİRME ÇALIŞMALARI: Her iki işletme sınıfındaki prodüktif Çz alanlarında kızılçam ağacının biyolojisi nedeni ile yangın kültürü uygulamasına geçildi, yetersiz noktalara tohum takviyesi sonrası genelde malçlama işlemleri yapılarak 15 Şubat 1991 tarihine kadar sahalardan çıkma çalışmaları başlatıldı ve çıkıldı. Ayvalık serisinde bu çalışmalara uygun suni gençleştirme alanları ve orman içi açıklıklarında aktüel durum göz önüne alınarak tabii gençleştirme işlemleri kapsamına alınmış ve 256.5. ha. olarak gerçekleştirilmiştir. Başlangıçta, Burhaniye Serisinde 26.5 ha. olan tabii gençleştirme çalışmaları, bozuk ve suni gençleştirme alanlarında sonbaharda görülen kızılcam gençlikleri uyarıcı olmuş ve bu sahalarda tabii gençleştirme koşullarını hazırlayalım ki beklemede diye adladırdığımız bu alanlarda ilk bahar çimlenmelerini izleyelim değerlendirmeyi sonbaharda yapalım dedik. Nitekim bu bekleme sahalarında 1991 yılında yeterli gençlik elde edildi. Çimlenme sonrası değerlendirmeler deneme sahası usulüne göre gerçekleştirildi. Ayvalık serisinde 256.5 ha. Çz sahasında başarı %100 iyi olarak tavsif edilirken Burhaniye serisindeki 415.0 ha. daki değerlendirmeler ise %41 iyi, %51 i orta ve %15 i de zayıf olarak değerlendirilmiştir. Başarı yüzdesinin düşük olduğu yerler ağır yanık geçirmiş, sürütmede mineral toprak açığa çıkarılmış, rampalar, taşlık kayalık bölümlerdir. Bu evrede bu tür sahalarda yapılması gerekenlerin gözlem defterine yazılması yetkililere iletilmiştir. Anılan sahalarda gençlik bakımı kapsamında tohum takviyesi ve fidan dikimi tavsiye edilmiş ve uygulanmıştır. KARAÇAM TABİİ GENÇLEŞTİRME ÇALIŞMALARI; Karaçam tabii gençleştirme çalışması sadece Ayvalık serisinde gerçekleştirilmiştir. Özellikle karaçam alanları son derecede bozuk mikro topografya, taş yoğunluğu ve granit blokları fidan dikimini imkansız hale getiriyor idi. Yanık alan bitişiği saf karaçam meşçeresi olup yapılan Resim 9- Verbasyum temizliği çalışma koşulları çoğu yerde böyle idi.Hanımlar ha gayret! gözlemler sonucunda Çk da bol tohum yılı belirlenmiş olup yanık alan bu meşçerenin etkili, tohumlama mesafesini kapsıyordu. Çk tabii gençleştirme alanlardaki değerlendirmeler şöyle idi : Fazla zarar görmemiş olan karaçam fertlerini saha içersinde tohum ağacı olarak bırakmak. Dökülecek tohumlarından, komşu karaçam meşçerelerinden yan tohumlama ile bir nevi etek şeridi traşlama metodundan yararlanma düşünülmüş ve uygulanmıştır. Diğer taraftan, yoğun blok taşlılığın nerede ise gençleştirmeyi imkansız hale getirdiği alt bölümlerde, yan tohumlamaya ek olarak yöre orijinli tohum takviyeleri yapılmıştır. Bu alanlarda kullanılacak olan tohumlar, pomarsol forte+alimine tozu ile ilaçlanmış ve ayrıca ekim noktalarının üzerine de malçlama yapılmıştır. 1990 ve 1991 yılı programları ile 195.5 ha alanda karaçam tabii gençleştirme çalışmaları çimlenme öncesi mart ayında tamamlanmıştır. 1991 yılında yapılan deneme sahası başarı durumu: 195.5 Ha. sahanın 140 ha. %72 ile iyi, 25 ha. Rı %13 ile orta ve 29 Ha. ise zayıf olarak değerlendirilmiştir. Netice olarak her iki seride 1327 ha. olarak belirtilen prodüktif yanık alanın %34.66 sı tabii olarak gerçekleşmiştir. Ve iki seride ilk yıldan itibaren gerçekleştirilen gençlik ve kültür bakımları ile hem sahadaki fertler korunmuş; artı, boşluklar doldurulmuştur. Bu anlamda tabii gençlik elde edimiş sahalarda 1992 yılında 867 ha. sahada gençlik bakımı proğramlanmış, bu sahanın 178 ha. da %10 tamamlama yapılmış,528.0 Ha. alanda ise Bölge Müdürlüğünde ilk kez aralık mesafe verme çalışması gerçekleştirilmiştir. (1,25x1,25) diğer yandan özellikle Burhaniye Serisinde büyük alanlarda yayılan son derecede tahripkar verbasyum (sığır kuyruğu) ile etkin mücadele yapılmıştır. Sonuç olarak : Her iki seride, 22 Temmuz 1990 Tarihinden itibaren bir yıl içersinde toprağı gençliğinden mahrum etmiyerek ve tek bir vejatasyon kaybı yaratılmayarak 1967 ha.lık yanık alanın 1100 ha.rı suni gençleştirme +80.0 ha ı O.İ. ağaçlama olarak, 867.5 ha. ı da tabii olarak gerçekleşleştirilmiştir. Kızılçam ağacının gençleştirimesinde yangın kültürü bu tür olaylarda özellikle kendi yayılım mıntıkalarında her zaman ilk düşünülüp uygulanabilir bir metottur. Önemli olan uzun yıllar boyu elde edilen bilgi birikimi ile aktüel durumların iyi değerlendirilmesi ve pratiğin alana sağlıklı aktarılabilmesidir. Böylesine büyük bir orman yangın sonrası başarılı olabilmek için; ilgili tüm kurum elemanları ile sağlıklı karar mekanizmasının oluşturulması, ortak akıl ve ortak bilgi ile organize olabilmeyi, olmazsa olmaz yerel koşulları, artı olarak ekosistemi iyi okumayı ve uygulamaya temel esas olması amacı ile uygun proje üretmeyi, zamanı en uygun şekilde kullanmayı, tüm uygulama evresinde gelişmeleri sürekli izlemeyi, oluşabilecek aksaklıkları süratle ve doğru giderecek esnekliğe sahip olmayı, paylaşmayı bilmeyi kısacası iyi bir teknik elemanlara yanı sıra iyi bir çalışma ekibine sahip olmayı gerektirmektedir. Tümü ile bilginin, gayret, iyiniyet ve fedakarca ve birlikte çalışmaların ürünü olan bu ormancılık çalışmasının günümüz tüm orman çalışanlarına ve gelecek kuşaklara bilgi aktarımı sağlayacağına, uygulamalarına güven vereceğine inanıyor ve burada emeği geçen yetkili, yetkisiz herkese, o güzel insanlara sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum. Saygılarımla. 2013 OCAK/ŞUBAT/MART ORMAN MÜHENDİSLİĞİ 31 ÜYEL ER İ Mİ ZD EN YÜKSEK ALAN (ALP REJYONU) SAHALARDA AĞAÇLANDIRMA ESASLARI Nurettin ATEŞ Orman Yük. Müh. Ağaçlandırma programlarının yüksek seviyelerde seyretmesinden dolayı son yıllarda ağaçlandırma amaçlı arazi temininde zorluklar yaşanmakta, potansiyel ağaçlandırma sahaları yüksek alanlardan da tespit edilme durumunda kalınmaktadır. Doğal orman ve ağaç sınırı antropojen etkilerle çok belirgin şekilde değiştirilerek aşağıya itilmiş olup bu sınır üzerindeki yapılacak yüksek alan ağaçlandırmalarında başarılı olunabilmesi için biyotik ve abiyotik etkenler, mekanik zararlar ve yetişme ortamı koşullarının irdelenerek çalışmalardaki teknik esaslarının buna göre ortaya konması gerekmektedir. Orman sınırı altında orman, yaşama savaşı verir ve çok genel olarak ormanlar bu varolma sınırında antropojen kökenli aşırı yüklenmeler sonucunda afetlere eğimli bir tepki gösterir, bu nedenle alçak alanlarla karşılaştırıldığında yüksek dağ ormanları doğal gelişimin dışında hemen hemen hiç yönlendirilemez veya çok az yönlendirilebilir. Yüksek dağ ormanı orman yetiştirmesine uygun ve uygun olmayan yetişme ortamlarının yan yana bulunmasından oluşan bir mozaik yapısındadır. Yüksek alan ağaçlandırmalarının başarısı üzerinde biyotik ve abiyotik etkenler, mekanik zararlar ve ekstrem yetişme ortamı koşulları etkilidir. Çalışmalarımızda başarıya ulaşılabilmesi için küçük yetişme ortamı mozaiği yanında röliyefle bağlantılı mikro iklim koşullarıda çok önemlidir. Bu bakımdan yüksek alan ağaçlandırmalarında yetişme muhiti şartlarını iyi değerlendirmek, iklim ekstremlerini yumuşatmak, erozyonu, çığ ve heyelanı önlemek, tohum temininden 32 ORMAN MÜHENDİSLİĞİ OCAK/ŞUBAT/MART 2013 fidan üretimine, dikimden bakıma kadar çok dikkatli ve itinalı çalışmak zorundayız. Ormana Sınır Çeken Faktörler % Yükselti Basamakları ve Oluşma Nedenleri % Ormanın Tabii Sınırları % Dağ (Alp) Sınırları % Dağ Orman Sınırı % Dağ Ağaç Sınırı % Dağ Kötürüm Ağaç Sınırı % Kuzey Kutup (Polar) Sınırları % Kutup Orman Sınırı % Kutup Ağaç Sınırı % Bozkır (Step) Sınırları % Bozkır Orman Sınırı % Bozkır Ağaç Sınırı Yükselti Basamakları ve Oluşma Nedenleri Bitkilerin ve bitki toplumlarının iklimsel farklılaşmalara göre dikey yönde sıralanması yükselti basamakları olarak adlandırılır. Normal şartlarda dağlarda yukarılara çıkıldıkça, % Sıcaklık azalır. % Yağış genellikle artar. Doğu Karadeniz Bölgesinde görüldüğü gibi, yağışın azaldığı istisna alanlar da vardır. % Rüzgar hızı artar. % Işınım artar. % Karın kalış süresi uzar. % Gelişme dönemi kısalır. % Her basamak karakteristik özellikleriyle diğerinden ayrılabildiği gibi, kısa mesafelerde birden fazla basamak iç içe geçmiş halde de bulunabilir. % Bir yükselti basamağını karakterize eden bitki toplumları, uygun lokal iklim koşulları sayesinde komşu yükselti basamaklarında karşımıza çıkabilir. % Bakı, jeomorfolojik durum ve lokal iklim farklılıkları basamak oluşumunda etkilidir. % Aynı vadinin güney ve kuzey bakıları, aynı yükseltide, iki farklı yükselti basamağına sahip olabilir. % Yükselti basamakları, güney bakılarda, kuzey bakılara göre çok daha yükseklere çıkabilir. % Nemsizlik sorunu yaşanmayan yetişme ortamlarında (örneğin Orta Avrupa’da-Doğu Karadeniz’de), yükselti basamaklarının oluşumu, yağıştan daha çok sıcaklık durumuna bağlıdır. % Toprak besin elementi içeriğindeki farklılıklar, vejetasyonun dikeyden çok yatay yönde değişmesine neden olur. % Yükselti basamaklarının sıralanışı, kültür alanlarının dikey dağılımına çoğu kez uyar: ¸ Nival-subnival: Çorak topraklar, kıraç araziler ¸ Alpin-subalpin: Yaylalar ¸ Montan: Çayırlar, otlaklar ¸ Submontan: Tarlalar, otlaklar, yerleşim alanları ¸ Kolin: Tarlalar, bahçeler, bağlar, yerleşim alanları Ormana Sınır Çeken Faktörler Yeryüzünde ormana sınır çeken birinci derecede önemli faktörler % Sıcaklık ve % Nem yetersizliğidir. Ancak ormana % Ekstrem edafik (toprak) ve diğer klimatik (iklim) faktörler de sınır çekebilir. Fakat, % Duygulu topraklar (tuzlu topraklar, kum ve çakıl tabakaları, turba- lıklar vs.) ile % Şiddetli ve sürekli rüzgâr etmeni, bitkilerde biçimsel değişimlere neden olmakla birlikte, ikinci derecede önemlidir. Ormanın Tabii Sınırları Buna göre, Dünya üzerindeki ormanlarda 3 doğal sınır mevcuttur: % Dağ (alp) orman sınırı % Kutup (polar) orman sınırı % Bozkır (step) orman sınırı Doğada orman birdenbire kesilmez genelde bir geçiş söz konusudur. Dağ, kutupve bozkır orman sınırlarına doğru ilerlediğimizde % Önce, ormanın kapalılığı ortadan kaybolur; fakat, ağaçlar normal habituslarını korumaktadır. % Daha sonra, kapalılık kaybolur (serbest durum) ve ağaçların boyları normale göre kısalmaya başlar (bozkır ağaç sınırında bu olguya bazen rastlanır !). % Ardından, normal habitusunu (ağaç formunu kaybetmiş, ağaççık haline dönüşmüş hatta çalılaşmış; koşullara göre özel şekiller almış) türlerle karşılaşılır (step ağaç sınırından sonra bu olguya rastlanmaz !). Nihai vejetasyon tipi olarak: % dağlarda otsu taksonlar, yosun ve likenlerden kurulu alpin tundra vejetasyonu, % kuzey kutbunda aralarında çayır, otsu taksonlar ve liken sahaları bulunan alçak çalı formasyonu arktik tundra vejetasyonu, % bozkırda ilkbaharda yeşillenen; kışın, yazın ve sonbaharda kurumuş otlardan ibaret bozkır ot vejetasyonu karşımıza çıkar Ormanın Dağ Sınırları Dağlarda yükseklere çıkıldıkça, sıcaklıktaki azalma ve zor yetişme ortamı şartları nedeniyle oluşan 3 sınırla karılaşırız: % Dağ orman sınırı % Dağ ağaç sınırı % Dağ kötürüm ağaç sınırı Dağ orman sınırı % Doğal koşullar altında, ormanın, % % kapalılığı kaybolmadan (en azından doğal gençleştirme koşullarının devam ettiği ışıklı kapalılık seviyesinde) çıkabildiği son rakıma denir. Dağ ağaç sınırı Kapalılığın kaybolduğu (serbest durum), herhangi bir dayanışmanın olmadığı ve ağaçların, asgari düzeyde de olsa (5 m) boylarını koruyarak ulaşabildikleri rakıma denir. Dağ kötürüm ağaç sınırı Ağaç formundaki türlerin, 5 m’nin altına düşen boyları ile ağaççık ve hatta çalı halini alarak; zor koşullar nedeniyle, normal habitusları bozulmuş bir halde ulaşabildikleri rakıma denir. Dağ orman sınırlarındaki ağaçlar, şu olumsuz iklim ve toprak faktörleri nedeniyle yaşama mücadelesi vermektedir: % Toprağın kimyasal ayrışmasında karşılaşılan güçlükler % Taşlılık ve kayalık % Moloz birikintileri % Heyelan, feyezan ve erozyon % Kar, buz, şiddetli soğuk % Şiddetli rüzgarlar ve fırtınalar % Yoğun ışık % Fizyolojik kuraklık % Mücadele ve geçiş zonlarının en önemlisi dağ ağaç sınırıdır. % Dağ ağaç sınırı tohumun olgunlaşabilme sınırı olarak da isimlendirilir. % Savaş zonu ise, dağ orman sınırı ile dağ ağaç sınırı arasında kalan kısımdır. İç Anadolu Bölgesi Sedir-Ardıç Ormanlarında Antropojen Orman Tahribatı İç Anadolu Bölgesi Toros Sediri Ormanlarında Dağ Orman Sınırı 2013 OCAK/ŞUBAT/MART ORMAN MÜHENDİSLİĞİ 33 ÜYEL ER İ Mİ ZD EN % Hatta dağ orman sınırı bile özgün İç Anadolu Bölgesi Sarıçam Ormanlarında Dağ Orman Sınırı (İmirzağa-Sarız) Dağ Ağaç Sınırı ve Alpin Vejetasyon Aladağlar-Yahyalı-KAYSERİ Dağ Ağaç Sınırına Doğru Biçimsel Bozulmalar- Hoduldağı -NEVŞEHİR % Bu iki sınır arasındaki yükselti farkı 100-150 m kadardır. % Dağ ağaç sınırı Türkiye’de pek görülmez. % Savaş zonu yukarıda yaylacılık faaliyetleri ile kaldırılmıştır. 34 ORMAN MÜHENDİSLİĞİ OCAK/ŞUBAT/MART 2013 yerinde değildir. % Antropojen etkiler halen devam etmektedir. % Dağ orman ve ağaç sınırı kuzeye doğru rakım olarak aşağılara düşer. % Himalayalar’da (Enlem derecesi = 30-40°) dağ orman sınırı 3500 m iken, kuzey kutbuna doğru teorik olarak 0. 00 m’ye iner. % Yetişme ortamını etkileyen iklim tipi de (deniz veya kara iklimi) ormanın dağ sınırlarının oluşumunu belirleyen temel faktörlerdendir. % Dağ orman sınırı, deniz iklimi etkisindeki ortamlarda, karasal iklimin yaşandığı ortamlara göre daha düşüktür. % Örneğin Doğu Karadeniz Bölgesi’nde 2100 m civarında iken, Doğu Anadolu Bölgesi’nde 2800-2900 m, İç Anadolu Bölgesi’nde 2600 m’lere kadar yükselir. % Temel etmen, yaz aylarında yaşanan sıcak ve güneşli günlerin süresi ve sıcaklıkta ulaşılan yüksek seviyelere bağlı olarak gelişme döneminin uzamasıdır. Türkiye’de Orman sınırı % Akdeniz’de 2100-2200 m % Ege’de 1900-2000 m % Doğu Karadeniz’de 2000-2050 m % Doğu Anadolu’da 2800-2900 m % İç Anadolu’da 1900- 2600 m % Marmara’da 2000-2050 m Türkiye’de en üst dağ orman sınırında hangi ağaç cinsi nerede karşımıza çıkar? % Nemrut Dağı’nda 2800-2900 m rakımlarda Betula(huş) % Türkiye’de dağ orman sınırında hangi orman ağacı türleri karşımıza çıkar? % Betulaspp. (huşlar), Pinussilvestris (sarıçam), P. Nigra (Anadolu karaçamı), Populus tremula (titrek kavak), Picea orientalis (Doğu ladini), Abiesspp. (göknarlar), Cedrus libani (Toros sediri), Juniperusspp. (ardıçlar), Quercusspp (meşeler) Fagusorientalis (Doğu kayını) Ormanın kutup (polar ya da kuzey) sınırı % Kutup (polar) orman sınırı: Yatay yönde ormanın gevşekleşen kapalılığını muhafaza ederek ulaşabildiği sınıra denir. % Kutup (polar) ağaç sınırı: Kutup orman sınırından başlayarak, yatay yönde, birbiriyle bağlantısı olmayan ağaçların, boylarını koruyarak ulaştığı sınırdır. % Kutup orman sınırı ile kutup ağaç sınırı arasındaki mesafe çoğunlukla 1, 0 -1, 5 enlem derecesidir. % Kutup ağaç sınırından sonra ağaçlar yerini arktik tundra vejetasyonuna bırakır. % Kutup orman sınırında ağırlıklı olarak Picea, Betula, Pinus silvestris ve Larix taksonları bulunur Ormanın Bozkır Sınırları % Nemdeki azalmaya bağlı olarak ortaya çıkar. % Bozkırlarda ağaç vardır. Ancak orman kuruluşunda değildir. Zira, kapalılık kaybolmuştur. Orman toplumundan bozkıra doğru ilerlerken karşımıza sırasıyla % Bozkır orman sınırı ve % Bozkır ağaç sınırı çıkar. % Bozkır kötürüm ağaç sınırı görülmez % Bozkır orman sınırı ile bozkır ağaç sınırı arasındaki bitki toplumuna orman bozkırı denir. % Türkiye’de bozkırlar İç Anadolu, Güney-doğu Anadolu, Doğu Anadolu ve bir miktar da Trakya’da görülür. % Ülkemizde dağlarda olduğu gibi bozkırlarda da doğal bozkır ağaç sınırları insan eliyle yok edilmiştir. Bu nedenle, % Doğal ve yapay orman step sınırları ile stepler arasında antropojen bozkır sahaları mevcuttur. Nitekim, % İç Anadolu’daki bozkırların sahalarının % 50’si antropojen bozkırdır. % Türkiye’de step orman sınırına en çok yaklaşan asli orman ağacı türlerimiz Anadolu karaçamı ve ardıç türleridir. % Karaçamdan sonra çoğu zaman çalılaşmış meşeler, özellikle Quercus cerris, Q. pubescens, Q. infectoria; Cistus(Laden), Paliurus spina christi(Kara çalı), Creatagus(Yemişen) gibi çalı türleri görülür. Yüksek alan sahaların ağaçlandırmalarında aşağıdaki hususlara uyulmalı: 1. Projelendirme: İklim ve toprak yapısından kaynaklanan problemleri izole etmek için, yetişme mühiti faktörleri detaylı incelenerek etüt edilmeli, projelerde doğal vejetasyonun olduğu gibi korunması önerilmelidir. Ayrıca çok büyük blok sahalar yerine ağaçlandırmaya uygun küçük yetişme ortamı sahaları esas alınmalı, tür değişikliği düşünülmemelidir. İklim ekstreleri ile birlikte erken ve geç donlar tespit edilmeli, tekerrürleri bulunmalıdır. Bu sahalar genellikle çok meyilli olduğundan kolayca yıkanabilen, hareketli, taşlı ve sığ topraklara sahiptir. Bu nedenle mevcut yapıya en uygun toprak işleme metodunun projede belirtilmesi gerekir. 2. Tohum: Klimatik olarak farklı özelliklere sahip farklı yükselti basamaklarının, özellikle ağaçlandırmalarda dikkate alınması zorunlu olup özellikle başlangıçta orijine çok dikkat etmek gerekir. Tohumun orijini ile dikim yeri arasındaki yükselti farklılığı en fazla 200-300 metre kadar, yükselti farklılığı yüksek alanlarda 100 metrenin üzerinde olmamalıdır. Fidan üretimi için iyi form ve niteliklere sahip tohum kaynaklarından tohum toplanması gerekmektedir. Aksi halde fidanlar, erken uyanma ve geç odunlaşmadan dolayı erken ve geç donlardan zarar görür. 3. Fidan Üretimi ve Nakli: Alçak rakımlı fidanlıklarda üretilen fidanlar erken uyandığından, yukarı dağlık mıntıkadaki sahada kar varken veya ulaşım yolları karla kaplı iken bu fidanların sahaya nakli ve saklanması problem olmaktadır. Fidan sökümü ile dikim arasındaki sürenin kısalığı oranında başarısı artmaktadır. Fidanların uyanmadan dikim sahasına nak- li bu açıdan önemlidir. Alçak rakımlı fidanlıklarda yetiştirilmiş fidanlar kuraklığa ve dona duyarlıdırlar. Özellikle çıplak köklü fidanlarda yüksek oranda fidan kayıplarına neden olacağından yüksek alan ağaçlandırmalarında çok az kullanılmalı, Fidanlık ile dikim arasındaki yükselti farkı 500 metreden fazla olmamalı, artan yükseltiyle birlikte vejetasyon periyodu kısalacağından, en azından klimatik ve morfolojik nedenlerden yüksek alanlar içerisindaki çok küçük geçici fidanlıklarda fidan üretimi veya şaşırtma fidanların iklime adapte olması ve başarılı sonuç alınması açısından gereklidir. İlkbaharda sürmenin başlangıcından önce sökülen çıplak köklü fidanlar yosunlu balyalarda en fazla bir hafta, soğuk hava deposunda 4-6 hafta, kar gömüsü veya toprak gömüsünde en fazla 3 hafta saklanabilir. 4. Çıplak Don: Donmus topraklarda buz olusumu nedeniyle topragın hacminin genislemesi sonucunda fideciklerin veya fidanlarin, normal toprak yuzeyinden yukarı kaldirilmalari, don olayi gectikten sonra, toprak yerine oturunca, köklerin acikta kalmasi olayıdır. Çıplak don olayı daha çok güney yamaçlarda olmaktadır. Kuzey kısımlar karla örtülü olduğu için bu örtü toprağın donmasını önlemekte, en azından sık sık çözülmesini engellemektedir. Çıplak dona karşı teraslar çalı, çırtı, ot vb. ile örtülmeli toprak siperlenmeli özellikle fidanın etrafında malçlama yapılmalıdır. Donma ve çözülme olayı toprağın 30-40 cm. derinliğinde gerçekleştiğinden, toprak derin işlenmeli, çıplak köklü fidanlar için ilkbahar dikimi tercih edilmeli, kışa girmeden kapilariteyi kırmak için çapa yapılarak donma olayı önlenmeye çalışılmalıdır. Yüksek alan sahalarda traşlama kesimleri don boşlukları ve don kanalları meydana getireceğinden traşlamadan kaçınılmalı ve mevcut ormanın siperinden yararlanılmalıdır. 5. İşçi Planlaması: Yüksek alan sahalarda dikim mevsimi çok kısadır. O bakımdan dikim işinin mutlaka toprağın tavında olduğu zamanda çok işçi ile kısa zamanda bitirlmelidir. Toprak tavında değilken çamurlu haldeyken erken yapılan veya geç dikimler başarılı olmamaktadır. Erken yapılan dikimlerde fidan kökleri çamurun etkisiyle birleşerek tek kök halini almakta, geç dikimlerde ise kısa süre sonra kurak mevsime girildiğinden başarı şansı azalmaktadır. 6. Otlatma ve Koruma: Yüksek alan ağaçalandırma sahaları mera ve yaylaların bitişiğinden olduğundan yoğun bir otlatma baskısı altındadır. Onun için korumanın mutlak surette en iyi şekilde yapılması gerekir. Yukarıda sayılan nedenlerle yüksek alanlarda bitkiler için yaşam koşulları sürekli olarak kötü olup, bununla bağlantılı olarakta ağaçlandırmalar zordur. Toprağın rüzgar veya su ile taşınması doğal olarak ormanlaşmayı ve ağaçlandırmayı büyük ölçüde zorlaştırır veya bütünüyle ortadan kaldırır. Toprağı siperleyen kapalı vejetasyon örtüsü her türlü etkiye karşı en iyi korumayı yaptığı için, dağlık alanlarda, örneğin erozyon alanlarının yeşillendirilmesi çok önemli bir ağaçlandırma amacıdır. Bu nedenle saha seçiminde çok dikkatli davranılmalı, mevcut meşçerelerin gençleştirilmesinde de aynı dikkat ve itina gösterilmelidir. Çalışmalara iç taksimat şebekesi sahaya tam aplike edildikten ve ulaşım yolları yapıldıktan sonra başlanılmalıdır. Yüksek dağ sınırında bulunan ormanların korunması, devamlılığının sağlanması, koruyucu ağaçlandırma yapılması önemlidir. Bu ormanlar işletme ormanından çok muhafaza ormanı niteliğinde planlanmalı, doğal olarak gençleştirilen ormanlarda zararların sıklığının ve büyüklüğünün yapay olarak oluşturulmuş ormanlardan çok daha az olması, yönetim süresinin daha fazla olması avantajlarından dolayı doğal geçleştirmeye uygun yapı olması durumunda yapay gençleştirme doğal gençleştirmenin tamamlanması olarak düşünülmeli ve yapay gençleştirmede de doğal gençleşme taklit edilmelidir. 2013 OCAK/ŞUBAT/MART ORMAN MÜHENDİSLİĞİ 35 ÜYEL ER İ Mİ ZD EN Geyik MUHABBETİ* Halim Şahin Orman Yük. Müh. Yıl 1977, İlkbahar ayları. O zamanlar Orman Bakanlığı ve Milli Parklar ve Avcılık Genel Müdürlüğü kuruluşunun var olduğu yıllar. Milli Parklar ve Avcılık Genel Müdürlüğünün Ankara’da inşa halindeki Kocatepe camisinin karşısındaki binasında odamda çalışırken bir telefon geldi. Telefondaki kişi; Edirne cezaevinde bir geyik olduğunu, geyiğin Bulgaristan tarafından Türkiye tarafına doğru koşarken tellere takıldığını bu durumu gören sınırdaki nöbetçi askerlerin geyiği kurtardıklarını, geyikte elektronik bir cihaz olması, casusluk ihtimaline karşı Edirne cezaevine gözlem için koyduklarını, ancak bir aya yakın zamandır yapılan yem v.s. masrafı olduğunu, hiçbir kamu kuruluşunun yardımcı olmadığını, diğer bütün kuruluşları aradığını, ’’geyik bizi ilgilendirmez ‘’cevabı aldığını, * en sonunda ilgili kuruluşun Milli Parklar ve Avcılık olduğunu öğrenince bizi aradığını söyledi. Ben de: geyiği tarif ettirerek Erkek bir Alageyik olduğunu yetkili amirlerime durumu anlatacağımı söyledim. Telefonunu adresini aldım. Merak ve ilgisine teşekkür ederek telefonu kapadım. Ertesi gün Avcılık konusunun bu günlere disiplinli çağdaş hale gelmesinde büyük katkıları olan rahmetli Sabit Tarhan‘a durumu anlattım. O da Milli Parklar ve Avcılık konusunun duayen isimlerinden Genel Müdür Yardımcılığı da yapmış olan o zaman ki Daire Başkanı Rahmetli Nihat Turan‘a anlatmamız gerektiğini söyledi. Beraber durumu ona anlattık. Nihat bey bu konuda bir projesi olduğunu bunu gerçekleştirmenin tam zamanı olduğunu belirtti ve Sabit Beye dönerek: ͻ ‘’Derhal Edirne’ye gidiyorsun. O geyiği İstanbul’a oradan da uçakla Antalya ya Düzlerçamı’na getiriyorsun. Halim Bey sende doğru Antalya’ya Düzlerçamına gidiyorsun. Madem bu Alageyik erkekmiş, bir dişi yakalayıp Düzlerçamı’nda Geyik üretim istasyonu kuralım ‘’…dedi. Hemen görev kağıtları için işlemlere başladık. Bu aşamada diğer daire müdürlerinin haberi oldu. Etüt Envanter ile ilgili Şubedeki bir meslektaş abimiz bu işe karşı çıktı. t Yok dedi. Ben Bulgar tohumu bir geyiğe bizim geyikleri teslim etmem. Nesil bozulur. v. s bir çok mahzur ortaya sürdü. Bunun üzerine biyologlar, Jeologlar, mimarlar, Tübitak gibi o zaman ki ilgili kuruluşlar temsilcileri, Veteriner ‘ler…ne varsa ‘’geniş katılımlı’’ bir toplantı yapıldı. Karşı çıkanlar o zamana göre Bulgaristan, Rusya Demir Perde ‘ olduğundan kurgu filmleri hatırlatan mahzurlar ileri sürüyorlardı. Demir Perde ülkelerinin belki de Geyiği bilerek bize gönderdiklerini, bizim geyiklerin nesillerini bozacaklarını, hatta o geyik etinden yiyen diğer hayvanlarında etkileneceğini, hatta bunu yiyen insanların bile çeşitli nesil bozukluklarına uğrayacağını, yok olacağımızı öne sürüyorlardı. Toplantıda en genç ben oldu- Geyik Muhabbeti deyimi nereden geliyor: RESNELİ NİYAZİ HATIRATI- Ord. Prof. İsmail Hakkı Uzunçarşılı - Örgün Yayınevi 36 ORMAN MÜHENDİSLİĞİ OCAK/ŞUBAT/MART 2013 ğumdan, ben hep dinliyor, önümdeki ajandaya not alıyormuş gibi yapıyordum… İçimden neler söylemek geliyordu ama... Daha yeni olduğumdan bana söz düşmüyordu. Ara sıra çay geliyordu. Bu esnada ben fikirlerimi sağ ve solumda oturanlara ancak söyleyebiliyordum. Benim yanımda oturanlar ikna oluyordu. Toplantı uzadı durdu. En sonun da Meslek Büyüğü dediğimiz bir abimiz bu projeye karşı çıkanları: t Zaten geyikler tabiatta birbirini bulur, Bulgaristan dan gelen bu geyik belki de oraya bizim taraftan gitti de geri dönerken tele takıldı. arada duvar yok ki. nereden bilebiliriz. Casusluk aleti varsa da bir tane daha takıp gönderirler. ne olacak yani… Diyerek ikna etti. Toplantı epeyce uzadı. Çünkü o zaman; Demir Perde ülkeleri diye bir kavram vardı Sovyet Rusya denince akla hemen casusluk, dinleme, şüphe geliyordu. Sabit Tarhan Bey 1.85 boylarında, iri yarı, halterde dereceleri olan en azgın geyiği, Ayı’yı bile elleriyle zabt edebilecek biriydi. Nur inde yatsın. Sabit Bey geyiği Edirne den İstanbul’a bayıltarak getiriyor. O yıllarda hayvanları bayıltarak yapılan nakil işlerinde; verilecek bayıltıcı cins ve miktarını en iyi bilen nadir kişilerden biri idi. Hava alanında tam uçağa yükleyecekken geyiği koyduğu tahta kafes uçağın kargo kapısından sığmıyor. Edirne’ye giderken uçağın kapı ölçüsünü almış ona göre kafes yapmış (o tür işleri kendi yapardı). ama gidecek uçağın tipi değişince, dediğine göre kafes sığmıyor. Kendi yaptığı kafesi kesip küçültürken geyik uyanıyor. bu ara geçen zamanı, uçağın rotarını hesap edip ona göre bayıltıcı ilaç vermediğinden uyanan Geyik kafasını sağa sola vurmaya başlıyor. Yorulup tekrar bayılınca intihar ettiği sanılıyor. (ilaç miktarı kilo ve hayvanın cinsine göre iyi ayarlanmazsa hayvan ölüyor.) Tekrar İlaç verilerek uçağa konan Alageyik, Antalya Düzlerçamına getirilerek şimdiki Geyik Üretme İstasyonuna ilk geyik olarak kondu… Ben de daha evvel dişi alageyik yakalamak için gerekli keşifler, köylülerle temaslar yapıyordum. Ankara’dan verilen sıfır kilometre CC5 tabir edilen jeep’e projektörler taktırdım. Antalya Av ve Yaban Hayatı Müdürü bu konuda çok hizmetleri, emekleri olan Rahmetli Avcı Süleyman Lakaplı Süleyman Karakaya ‘idi. Dişi geyiği nerede nasıl hangi yöntemlerle yakalayacağımızın planlarını yaptık. O yıllarda narkotik tüfekle bayıltıp geyik yakalama işi ülkemizde ilk defa yapılıyor, şimdiki gibi belgeseller televizyonda yayınlanmadığı için hiç kimsenin bu konuda bir bilgisi yoktu. Elimizde 40 metre menzilli uyuşturucu iğne atabilen tüfeğimiz, CC5 jeepimiz ile Sabit Tarhan Bey ve ben dişi Alageyik yakalamak için sabahlara kadar Düzlerçamı Ormanlarında dolaştık durduk. Gece projektörler ile geyiklerle beraber çeşitli hayvan- 2013 OCAK/ŞUBAT/MART ORMAN MÜHENDİSLİĞİ 37 ÜYEL ER İ Mİ ZD EN ların parıldayan gözlerini görüyor, ancak değil narkotik tüfekle vurmak, yanına bile yaklaşamadan adeta uçarak gözden kayboluyorlardı. Etrafdan köylülerden, her rastladığımız kişiden bir bilgi alıp tatbik ediyorduk. Ama nafile yakalamak mümkün değildi. Görüştüğümüz bir köylü bize bu mevsimde yakalayamazsınız, sonbaharda gelin daha kolay yakalarsınız dedi. Bizde geri Ankara’ya döndük. Sonbaharda tekrar Antalya’ya geldiğimizde, öğrendiğimiz bütün usulleri denedik; su başlarında, ağaç tepelerinde, bazı yerlere yiyecek koyarak gece gündüz bekleyerek yakalamayı denedik ama nafile. Mübarek sanki uçuyor, bir anda görme ile görmeme arasında kaybolup gidiyordu. O kadar hızlıydı ki görüp görmediğimizden bile emin olamıyorduk. Literatürü karıştırmayı da ihmal etmedik. Bir kitapta geyiklerin hep aynı yoldan gidip geldiği, korkup kaçtıkları zaman da hep aynı yolları kullandıkları yazılıydı. Hemen bir plan yaptık. Geyiklerin izlerinden bu yolları tespit edecek, bu yollar üzerine derin hendekler, çukurlar kazıp sürek avı şeklinde onları korkutarak ka- 38 ORMAN MÜHENDİSLİĞİ OCAK/ŞUBAT/MART 2013 çarlarken bu çukurlara düşmesini sağlıyacaktık. Civar köylülerden yevmiye ile tuttuğumuz işçiler, tespit ettiğimiz yollar üzerine çukurları kazmaya başladı. Ancak yaşlı bir amca gelerek kazılan toprakları çukura yakın yere koyarsanız, kokudan anlar, gelmez, her küreği ayrı ayrı çuval, branda veya battaniyelere sarıp uzak bir yere atarsanız anlamazlar dedi… Böylece her küreği battaniyeye sarıp uzak bir yere dökerek 6 tane 3-4 metre derinliğinde çukur kazdırdık. Üzerlerini ince dallar, yapraklar ile örtüp kamufle ettik. Kokunun kaybolması için etrafta ki pınarlardan su taşıtıp etrafı sulattık. Bütün köylüleri toplayarak, ormanın öbür başından itibaren çukurlara doğru çeşitli aletler teneke, davul çalarak Geyikleri korkutup çukurlara düşürme operasyonuna başladık. Ancak netice gene hüsran. Bir köpek ve bir köylü çukura kazara düştü. onları çukurdan çıkardık. Bu arada benim aklıma şöyle bir şey geldi. Bu Eskimolar, veya hayvanat bahçeleri geyikleri yakalayıp evcilleştirmiyormuydu? Hatta kızaklarını bile geyiklere çektiriyor. Acaba nasıl yakalıyorlardı?. Ben hemen Ankara ‘ya bu işi öğrenmek için konu ile ilgili Konsoloslukları dolaşmaya başladım. Kanada Konsolosluğuna gidince bana bir film izlettirerek bu işi nasıl yaptıklarını, geyikleri nasıl yakaladıklarını anlattılar. Kanadalılar o zaman, ormana bin metre uzunluğunda 3 metre yükseklikte ağ ördürüp gererek, geyikleri kovalıyorlar ve balık gibi ağa takılan geyikleri yakalıyorlarmış. Antalya Av ve Yaban Hayatı Müdürü Süleyman Karakaya ağı ördürmeye başladı. Artık yakalayacağımıza kanaat getirmiş, bu konuda inancımız çok yükselmişti. Bir aydır hep hüsranla sonuçlanan teşebbüsler yapmıştık. Heyecandan yerimizde duramıyor ,her gün ağı ören kişiye gidip, kaç metre oldu diye bakıyorduk. Daha bin metre olmadan, takriben üç yüz metre civarındayken Sabit Tarhan Bey heyecanını yenemeyip hadi ağı gerelim deneyelim dedi. Ağı ormana gerdik. Ağın uçlarındaki ağaçlara bağlanan ipler ve geyikleri ağa yönlendirecek ilave gerilen uzun iplere renkli kağıtlar asılı şekilde bağlanıyor, iplerin ucu da büyük ağaçlara bağlanıyordu. Ağdan sonra sağlı sollu en az yüz metre daha alan kazanılıyor, üç yüz metrelik ağ dört yüz metre gibi oluyordu. Sağ tarafı ağaca bağladık. Renkli kağıt işini de o zaman çocukların ilkokuldayken defter kapladıkları kırmızı ve mavi defter kaplama kağıtları ile çözdük. İp hem alttan hem üstten ağaca bağlandı. Elli metre renkli kağıtlar takılı devam ettikten sonra ağ gerildi. Ağ dan sonra sol baştaki ip uzatılırken orman bitti. boşluğa denk geldi. Ya tekrar söküp baştan başlayıp ormanın daha içerisinden başlayacaktık ağı germeye. Ya da böyle kalacak, boşluktaki bir taşa yola uzatıp ipi bir taşın altına sıkıştıracaktık. Ağ zaten kamyonla taşınıyordu. Çok ağırdı. Zar zor gerilmişti. Birisi: -yahu geyik yolun virajını nereden bilecek, o koşarken düz koşar, virajı dolaşmaz ağın içine girer dedi. Bütün herkes de ağı tekrar toplayıp sermek zahmetli ve zaman alıcı olduğundan kabullendi. Ağın öbür ucu yola uzatıldı. Büyük bir kayaya bağlandı. Ormanın öbür başından köylüler, işçiler, başlarında Süleyman Karakaya idaresinde; ellerinde ne buldularsa teneke, davul çalarak, bağırarak gürültü yaparak ormandaki muhtemel geyikleri korkutuyor, ağa doğru kaçarak o panikle ağa takılıp yakalanmasını sağlamaya çalışıyorlardı. Bizde ağı görecek şekilde, yüksek bir tepede;Nihat Turan, Sabit Tarhan ve ben Karargah Heyeti gibi ellerimizde dürbünler, muzaffer bir komutan edasıyla olacakları izliyorduk. Nihayet beklenen an geldi. Bir tane ala geyik koşarak geldi koştukça sola doğru kaydı, Koştukça kaydı ve sol taraftan ipin olduğu yerden, yolunda virajını aynen araba gibi alarak ne ağa yakalandı, ne ipten ne renkli kağıttan korkmayarak, yolu aynen araba gibi kat ederek karşı taraftaki ormanın içine daldı ve gözden kayboldu… Azmin elinden hiçbir şey kurtulmaz. Biz bir kere yakalamaya niyet etmiştik. Ağı ören kişiye götürdük bin metreye tamamlattık. demek ki bunun bir hesabı kitabı varmış. İkinci denememizde ağ bin metre olunca ve ormanın da en kuytu yerine gerince bir tane alageyik yakaladık. Hem de dişi. Veteriner muayene etti. Hastalıksız temiz. Hamile değil… Yakaladığımız dişi alageyiği Edirne’den gelen erkek geyiğin yanına koyduk. O akşam yediğimiz yemek Antalya’da yediğimiz en mutlu yemekti. Uyku da en rahatı. Ertesi günü, bizim Edirne’den gelen erkek geyiği yılan sokup öldürmesin mi? Çok üzüldük, sevin- cimiz kursağımızda kaldı. Ancak, daha sonra veteriner tarafından hamile olmadığı söylenen dişi geyiğin hamile olduğunu öğrenince çok sevindik. Bir geyiğin bir dakikada on yedi defa çiftleşebileceğini öğrendik. Bunca emeğimizin uykusuz gecelerimizin çabalarımızın bunun için olduğunu boşa gitmediğini anladık. Yavru doğdu. Daha sonra yavruyu görmeye ve başka yakalanan alageyiklerin istasyona konulma törenlerine katılmaya Antalya Düzlerçamı’na Geyik Üretme İstasyonuna gittim. Şu anda Düzlerçamı’nda bulunan alageyiklerin atalarının hikayesi aynen böyle… Daha sonraki yıllarda, 2003 yılında ben Şanlıurfa’da Güneydoğu Anadolu Bakanlık Bölge Müdür Yardımcısı iken Antalya’dan araştırma yapmak üzere gelen heyetteki araştırmacılardan birisine ben bu hikayeyi anlatınca; bana bu hikayeyi mutlaka yazmamı, çünkü kendisinin Antalya’daki alageyikleri araştırdığını, bazılarında ırk olarak değişik bulgulara rastladığını, bunu nedenini şimdi anladığını söyledi… 2013 OCAK/ŞUBAT/MART ORMAN MÜHENDİSLİĞİ 39 ÜYEL ER İ Mİ ZD EN ORADA BİR KÖY VAR UZAKTA... Yakup Kalaylı Orman Mühendisi Orman Teşkilatında görev yapan mühendisler arasında; sabah mesai başlamadan önce araziye çıkmak, günün verimli geçmesi açısından zaman zaman tercih edilmektedir. Aksi takdirde masanızın üzerinde imzalanmak için gözünüzün içine bakan evraklar ve bir müşkülünü halletmek için karşı koltukta oturup kendisiyle ilgilenmenizi sabırla bekleyen vatandaş arasında sıkışıp, uzun süre bürodan çıkamamanız veya o günkü arazi programınızı iptal etmeniz yüksek olasılıktır. Neyse, yukarıda betimlediğim durumlara maruz kalmamak için şoföre sabah mesai başlamadan araziye çıkacağımızı üstüne, basa basa söylediğimi hatırlayıp, sabah mahmurluğunu üzerimden atmak için derin derin nefes alıp vermeye devam ederken, rengine artık aşina olduğum gri renkli pikap yolun başında göründü. 40 ORMAN MÜHENDİSLİĞİ OCAK/ŞUBAT/MART 2013 Bugün ormancı ile birlikte, yakın zamanda uygulamasına başlayacağımız rehabilitasyon projesini gezecektik. Rehabilitasyon projesi, hepimizin bildiği gibi bir iyileştirme projesidir. Yani, bir şekilde bozulmuş ve normal şartlarda kendi kendine iyileşmesi mümkün görülmeyen bozuk ormanların çeşitli müdahalelerle verimli orman haline dönüştürülmesidir. Bu projeden de beklentimiz bu yönde idi. Ancak projenin yapım aşamasında başka bir görevle il dışında bulunduğumdan dolayı sahayı görmemiştim. İyi bir gözlem hem sahayı tanımamızı hem de projede bir aksaklık varsa daha işin başında tespit etmemizi sağlayacaktı. İl merkezinden iyice uzaklaşıp şehirlerarası yolun birkaç misafirinden biri olduğumuzda, saat sabah yediyi gösteriyordu. Fazla bir zaman geçmeden ilçede otu- ran ormancıyı da alıp yola devam ettik. İlçenin çıkışında yer alan ve seyrek biçimde konuşlanmış evlerin arasında bulunan boş alanda, muhtemelen annesinin ısrarları sonucu zoraki yataktan kalkmış küçük çocukların yarı kapalı gözleriyle göz kulak olduğu inekler otluyordu. Evlerin sonunda ise dağa doğru tırmanan toprak şose, bize gideceğimiz istikameti gösterircesine gözbebeklerimizde yerini almıştı. Bu yoldan en son ne zaman geçtiğimi hatırlamaya çalıştım. Galiba on yıl kadar olmuştur. Bu bölgenin, merkeze oldukça uzak olması ve herhangi bir ağaçlandırma çalışmamızın olmaması sebebiyle bir daha da gitmemiştim. Hatırladığım birkaç detay; içinde 50-60 haneli bir köy barındıran dar ve dik yamaçlardan müteşekkil bir vadi, ileride biraz genişleyip tabanında küçük bir ovanın yer aldığı konkav bir yapıya dönüşüyordu. Çanak şeklindeki bu arazi parçasının üç tarafı yüksek dağlarla çevrili, batı tarafı ise vadiye açılıyordu. Bu ova civar köylerin yaylası konumunda imiş. Gördüğüm kadarıyla küçük ovada hemen hemen hiç ev yoktu. Yayla sakinleri yazın çadır kurup, çadırların etrafındaki verimli arazide sebze yetiştiriyorlar, kış yaklaşınca çadırları söküp tekrar köye veya ilçeye dönüyorlarmış. O yıl ilk defa buraya geldiğimde, domateslerin büyüklüğünü ve fasulyelerin güzelliğini gördüğümde, hayretimi gizleyemediğimi hatırlıyorum. Hatta yaşlı bir amcanın, kendi tarlasında yetiştirdiği sebzelerle, gelinine hazırlattığı köy usulü öğle yemeğini yedikten sonra yemeğin lezzeti uzun süre damağımda kalmış ve amcaya tekrar tekrar teşekkür etme gereği duymuştum. Geçmişte kalan bu anıları düşünürken, arabamız az önce gördüğüm yokuşu tırmanmaya başlamıştı. Biraz ileride yol düzleşmişti ancak, yine de toprak yolun bütün negatif özelliklerine sahipti. İkide bir başımızı tavana çarpacak şekilde zıplamamıza sebep olan taşlardan dolayı oldukça rahatsız bir yolculuk yapıyorduk. Şoförümüz arabanın her zıplayışında mahcup bir şekilde kafasını sallıyor, büyük zıplayışlarımızda ise özür dilercesine problemin sebebini izah etmeye çalışıyordu. Ormancının söylediğine göre yolda üç aydır yol genişletme çalışmaları devam ediyormuş. Nitekim biraz sonra orman yoluyla köy yolunun birleştiği yere gelince yolun gerçekten genişlemiş ve düzeltilmiş olduğunu gördüm. Bu şekilde yarım saat ilerledikten sonra yolculuğumuz iş makineleri tarafından kesildi. İki adet ekskavatör, yolu tamamen kapatmış kazı yapıyorlardı. Operatörler resmi aracı görünce, rica etmemize gerek bırakmadan kazıyı bırakıp yolu açmaya başladılar. Yaklaşık yarım saat bekledikten sonra yol açıldı ve operatörleri elimizle selamlayıp yola devam ettik. Evet, gerçekten isabetli bir yol çalışmasına başlanmış burada. Çünkü yolun ilerisi hakikaten berbattı. Hatta az önce içinden geçtiğimiz ve normalde vatandaşlar tarafından pek kullanılmayan orman yolundan pek farkı yok gibiydi. Halbuki ileride, büyük olmasa bile bir köy vardı ve bu köylerin sakinlerinin bu yolu kullanmaktan başka şansları yoktu. Son zamanlarda köylere yapılan yatırımların arttığını biliyordum ama, merkeze oldukça uzak ve arazi yapısından dolayı yüksek bir meblağa mal olacağı belli olan bu arazide yapılan ça- lışmaları takdir etmemek kabil değildi. Zahmetli bir yolculuktan sonra proje sahasına ulaştık. Evet hatırladım! Az ilerideki ağacın altında yaşlı amcanın ikram ettiği yemeği yemiştik. Karşı dağlar ise o zaman bana güvensiz ve hırçın gelse de şimdi daha bir güvenli ve uysaldı sanki. Kış bitiminin bütün emareleri ağaçlara yansımıştı. Üzerlerinde kar yoktu lakin, hala çıplaktılar. Yaprağını dökmeyen ibreli türler (çam, sedir) ise, meşelerin izin vermesinden dolayı çok uzaklardan dahi seçiliyorlardı. Demek ki sahanın yüksek kısımlarında ibreli türler, alt kısımlarında ise daha çok yapraklı türler bulunuyordu. Köye yakın olan sahalar, yer yer erozyona uğramış açık arazilerden ve aşırı otlatmadan dolayı deforme olmuş seyrek çalıların toprak yüzeyini örttüğü yarı açık arazilerden oluşuyordu. Bir saate yakın bir arazi taramasından sonra projenin bu kısmı kafamızda şekillenmişti. Evet, bu kısımlarda toprak işlemesi ve erozyon kontrol çalışması yapılacak yerler mevcuttu. Ufuktaki yüksek dağlara kadar uzanan ormanlarda ise yapılacak pek bir şey yokmuş gibi görünüyordu. Üst rakımlarda yer alan ibreli türlerden oluşan ormanlar yemyeşil ve sağlıklı bir şekilde karşımızda duruyorlardı. Alt rakımlarda yer alan ve çoğunlukla meşe türünden oluşan ormanlar ise yaprağını dökmüş olsa da beyazımsı-gri renkten oluşan görüntüsüyle tüm vadiyi ve yamaçları kaplamış görünüyordu. O halde; merkeze bu kadar uzak 2013 OCAK/ŞUBAT/MART ORMAN MÜHENDİSLİĞİ 41 ÜYEL ER İ Mİ ZD EN bir noktada bulunan ve ulaşımı oldukça meşakkatli olan bu arazide, bir miktar toprak işlemesi ve erozyon çalışması yapmak için, bunun gibi orta büyüklükte sayılabilecek bir projeye başlamak ne kadar mantıklıydı acaba? Gördüğüm kadarıyla bu civarda yaşayan insanlar, köye çok yakın orman arazilerini hariç tutarsak, genellikle ormanları korumuşlardı. En azından bulunduğum mevkiden böyle görünüyordu. Sanki kamu gücü buraları yerli haktan daha mı iyi koruyacaktı ? O nedenle, akşama kadar sürecek arazi taraması sonucunda belki projede bazı revizyonlar ortaya çıkabilecekti. Bu duygularla sahayı gezmeye devam ettik. Biz araziyi gezerken orta yaşlarda hafif tombulca bir köylünün bize doğru geldiğini gördük. Ormancı, gelen şahsın köy muhtarı olduğunu söyledi. İlk aklıma gelen şey muhtarın ağaçlandırma çalışmasına karşı çıkacağı idi. Hatta muhtar gelinceye kadar itiraz halinde söyleyeceğim sözleri şöyle bir aklımdan geçirdim. Bu bizim için alışılmış bir durum olduğu için muhtara söyleyeceğim şeyler aşağı yukarı belli idi. Çoğu projeye köylüler önce karşı çıkmışlar ancak, birkaç saatlik ikna çabamız sonucu genellikle mütebessim bir şekilde evlerine dönmüşlerdi. Yaptığımız şey ise kısaca söylemek gerekirse işi sahiplendirmekti. Zaten proje yapılırken köylerdeki hayvancılık durumu göz önünde bulundurularak köye asgari düzeyde yetecek kadar tampon saha bırakılıyordu. Proje uygulamasında öngörülen bütün işler ise öncelikle köylülere yaptırılacaktı. Böylelikle köy sakinleri, küçükbaş hayvancılıktan kaybettiğinin daha fazlasını bu faaliyetlerde çalışarak kazanacaktı. Üstelik saha biyolojik bağımsızlığını kazanıncaya kadar köy muhtarlığınca ücreti mukabilin- 42 ORMAN MÜHENDİSLİĞİ OCAK/ŞUBAT/MART 2013 de korunacaktı. 8-10 yıl sonra ise kontrollü olmak kaydıyla sahaya tekrar hayvanlarını sokabileceklerdi. Orman Teşkilatının vereceği çok düşük faizli ve geri ödemesi uzun bir sürece yayılan ORKÖY kredileri de ikna çabamızın mutlu sona ulaşmasında önemli bir işlev görüyordu. Yanıldım! Muhtar büyük bir içtenlikle hoş geldiniz dedikten sonra, “inşallah projeye başlıyorsunuz şefim” dedi. Ardından da bu havzanın projeye alınması için ne kadar uğraştığını uzun uzun anlattı. Güzel! Demek ki proje uygulaması esnasında çok fazla sosyal problemle karşılaşmayacaktık. Muhabbet dar bir patikada sıra düzeni halinde yürürken devam etti. Bu arada uzaktan gördüğüm yapraklı ormanlara ulaşmak üzereydik. Ormana ulaşıp birkaç yüz metre gittikten sonra ise sağda solda yarısı kesilmiş veya dallarının çoğunluğu budanmış ağaçlar karşıladı bizi. Bu kadar büyük bir havzada birkaç zayiat olması normal diye düşünürken, kesilmiş, yıkılmış ağaçların sayısı artmaya başladı. Noluyoruz demeye kalmadan, meşeler arasında kendine yer bulmaya çalışan karaçamın, hemen hemen tek bir dalı kalmamacasına budandığına şahit olduk. Biraz daha ilerledikten sonra, göz alıcı güzelliğiyle ruhlara taptaze bir bahar sunan güzelim sedir ağaçlarının bile budamadan nasibini aldığını görünce iyice ümitsizliğe kapıldım. Birkaç keçinin beslenmesi için koca koca ağaçların kesilmesi, dallarının hiç kalmamacasına budanması nasıl bir anlayış ya Rabbi diye kendi kendime söylenirken muhtara göz ucuyla baktım. Ancak muhtarda herhangi bir bozulma emaresi yoktu. Aksine belki haklı çıkmış olmanın gururu yansımıştı gözlerine. Nitekim biraz ilerledikten sonra, beklediğim sözleri söyledi: “ Şefim bu ormanlar hep bu halde. Hem bizim köyün çobanları hem de yaylaya çıkan civar köylerin çobanları bu ağaçları bu hale getirmiş. Gördüğünüz gibi hayvanlara yedirmek için ağaçların dallarını almışlar, gövdeleri ise olduğu gibi yerde yatıyor. Ben muhtar olarak halkı uyarsam da tek başıma bu işin üstesinden gelemem, o yüzden buraların projeye alınması için uğraş verdim. İnşallah Devlet artık buralara el atar da şu manzaralar ortadan kalkar.” Gerçekten de her adımda yarısı kesilmiş veya komple budanmış bir ağaçla karşılaşıyorduk. Ayakta kalan ağaçları ise, katliamdan kurtulan ancak o korku ömür boyu belleğinden çıkmayan insanlara benzettim. Yaşıyorlardı ama yaşam enerjileri kaybolmuştu sanki. Korkunun verdiği solgunluk tüm dallarına yansımıştı. Geldiğimizi görünce sanki teşekkür ettiklerini duydum gizlice. O an kararımızı çoktan vermiştik. Ölenler için yapacak bir şey yoktu belki ama kalan ağaçların tedavisi için pek çok şey yapılabilirdi. Bir an önce çalışmalara başlanmalı ve burası, sadece uzaktan bakınca değil içine girince de insana huzur veren sağlıklı bireylerden oluşan bir ormana dönüştürülmeliydi. Yerel halkın ise ormanlar hususunda bilinçlendirilmesi gerekiyordu. Ancak ikisi bir arada yapıldığında buradaki ormanların devamlılığı sağlanabilirdi. Vakit akşama yaklaşmıştı. Güneş hemen hemen gözden kaybolmak üzere iken, saha taramasını büyük oranda tamamlamıştık. Dönüşte tekrar köye uğrayıp muhtarın çayını içtikten sonra sabah geldiğimiz istikamete doğru yola koyulduk. Yorucu bir gün geçirsek de, sanırım yorulduğumuza değmişti. Orada bir köy vardı uzakta, ama gidip görmek gerekiyormuş… H AB ER L ER GÖÇMEN KUŞLAR GÖZLEM GÜNÜ’NDE BELEN’DEYDİK Belen Belediye Başkanlığı ve Orman Mühendisleri Odası Doğu Akdeniz Şubesinin birlikte düzenlediği Türkiye Tabiatı Koruma Derneği Hatay Şubesi, Subaşı Kuş Gözlem Topluluğu ve Türkiye Bilimsel Kültürel ve Stratejik Araştırmalar Merkezi’nin (TÜBİKAM) desteklediği “Süzülen Göçmen Kuşlar Gözlem Günü” bir festival havasında Belen’de kutlandı. Her yıl geleneksel olarak yapılan etkinliğe katkı verenlerin yanında, yöre halkı, Mustafa Kemal Üniversitesi Öğretim Üyeleri, sivil toplum örgütlerinin yöneticileri ve öğrenciler katıldı. Etkinliğe katılan, Orman Mühendisleri Odası Genel Başkanı Ali Küçükaydın kış aylarını Afri- ka veya sıcak iklimli enlemlerde geçiren göçmen kuşlar bahar ile birlikte üremek için Türkiye’ye ve Avrupa’ya göç etmektedir. İklim koşullarının kuşlar için kötüleştiği sonbahar aylarında ise yeniden güneye doğru dönüş yaptıklarını belirterek, Belen’in Türkiye’nin en önemli göç boğazı konumunda olduğunu ifade etti. Belen üzerinden, ilkbahar döneminde 185 bin, sonbahar döneminde ise 315 bin olmak üzere yılda toplam yaklaşık yarım milyon süzülen kuşun göç ettiğini ifade etti. Küçükaydın, göçmen kuş gözlem günü ile kuşların yaşam alanlarının yok edilmesi ve usulsüz avlanmaları konularında kamuoyunu bilgilendirmek ve dikkatlerini bu noktalara çekmenin amaçlandığını hatırlattı. Kuş Gözlemcileri Subaşı Kuş Gözlem Topluluğu Başkanı Uzm. Dr Ali Atahan liderliğinde gün boyunca 3560 leylek, 25 küçük orman kartalı, 26 şahin, 8 yılan kartalı, 35 karaleylek, 3 kara çaylak, 15 ak pelikan ve 8 atmaca sayımı yapıldı. Belen İlçesi İlköğretim Okulları öğrencileri arasında düzenlenen resim yarışmasında derece alan öğrencilere ödülleri verildi ve folklor gösterileri ile etkinlik son buldu. AMENAJMANCILAR SON 50 YIL İÇİN TOPLANIYORLAR Hocamız Prof. Dr. İsmail Eraslan anısına uluslararası sempozyum gerçekleştirilecek. 2013 OCAK/ŞUBAT/MART ORMAN MÜHENDİSLİĞİ 43 H AB ER L ER ‘’ÜRETİM-PAZARLAMA’’ 1. KADEME MESLEKİ TEKNİK GELİŞTİRME EĞİTİMİ GERÇEKLEŞTİRİLDİ Üyelerimizden gelen taleplar doğrultusunda 5531 sayılı Meslek Yetki Yasamız yürürlüge girmeden önce mezun olmuş meslektaşlarımız için düzenle- nen 1. Kademe Mesleki Teknik Geliştirme Eğitimi 04-06 Nisan 2013 tarihleri arasında Odamız Genel Merkezinde gerçekleştirildi. 21 MART DÜNYA ORMANCILIK GÜNÜ Geçen bunca yıla dönüp baktığımızda ormancıların 21 Mart tarihinde tüm yurtta hareketlendiğini pek kolay anımsarız. Kitaplığımızda ise o yıllardan kalma bir yayın anıları çok daha netleştiriyor. Broşürün girişinde yazılanlar ise; “Dünyanın en önemli tabii kaynaklarından biri olan ormanlara gereken ehemmiyetin verilmediğini gören Avrupa Tarım Federasyonu (CEA) kuzey yarım küresinde ilkbaharın güney yarım küresinde de sonbaharın başlangıç günü olan 21 Mart’ı 1971 yılında ORMANCILIK GÜNÜ olarak kabul etmiş ve Gıda Tarım Organizasyonu (FAO) kanalı ile bunun bütün dünya milletlerine tavsiye edilmesini sağlamıştır.” Broşürde yazanlar tabi ki ilginç değil. Çünkü bugüne kadar her 21 Mart da duyduklarımız, okuduklarımız. Yaklaşık çeyrek asır sonra Birleşmiş Milletler 2010 yılını ULUSLARARASI ORMAN YILI ilan ediyor. 2011 yılında New York da 9uncusu düzenlenen BM Orman Forumunda ise gündem edilen konulardan biride Uluslararası Ormancılık Gününün resmiyete kavuşturulması. Konunun takibini de Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Teşkilatı üstleniyor. Toplantıda yer alan meslektaşlarımız Ankara’ya dönüşte bir yazı ile durumu bildiriyorlar. Orman Genel Müdürlüğü Eğitim Dairesi Başkanlığı Dışişleri Bakanlığına Haziran 2011 tarihli yazısı ile Roma da yapılacak FAO Konsey toplantısında 21 Mart’ın “Dünya Ormancılık Günü” olarak ilan edilmesi isteğinde bulunuyor. Türkiye’nin resmi teklifi ile 2011 yılında FAO Genel Konseyinde kabul gören öneri onaylanıyor ve süreç başlatılıyor. Bugün 21 Mart evrensel kabul ile Dünya Ormancılık Günü. 2010 yılında başlayan ve 2011 yılında sonuçlanan sürece emeği geçen meslektaşlarımıza sonsuz teşekkürler. VEFAT MUHLİS PAMUK 24/01/2013, ADNAN AYDIN 09/02/2013 ERGUN ERSÖZ 14/03/2013 , M. ZEKİ DİLER 18/03/2013, YUSUF ZİYAETTİN GÜNAY 15/04/2013 tarihlerinde aramızdan ayrılmışlardır. Kendilerine rahmet, ailelerine ve meslektaşlarımıza başsağlığı dileriz. TMMOB Orman Mühendisleri Odası Genel Merkez Yönetimi 44 ORMAN MÜHENDİSLİĞİ OCAK/ŞUBAT/MART 2013 ÜYELERİMİZE DUYURU Orman Mühendisleri Odası Genel Merkezi Online İşlem Merkezimiz hizmet vermeye başlamıştır. Online işlem merkezimiz ile; Oda üyelik başvuru ve kayıt işlemleri Proje ön başvuru ve vize işlemleri Seminer başvuruları ve talepleri Aidat bilgileri ve işlemleri Otel başvuruları Orman Mühendisleri Odası Genel Merkezi Genel Ağ Sayfası üzerinden anında yapılabilmektedir. Online İşlem Merkezine giriş yapabilmek için odamızın genel ağ sayfasında (www.ormuh.org.tr) Online İşlem Merkezi butonunu kullanarak açılan sayfada Kullanıcı Adı(Üye Numaranız) ve şifrenizi girerek işlem yapabilirsiniz. Şifremi Bilmiyorum butonu ile açılan sayfada TC Kimlik No, Baba Adı ve Doğum Yılınızı girerek şifrenizi öğrenebilirsiniz. 2013 OCAK/ŞUBAT/MART ORMAN MÜHENDİSLİĞİ 45 TMMOB ORMAN MÜHENDİSLERİ ODASI #FǵUFQFMFS.BI4PL/Pt#FǵUFQF:FOJNBIBMMF"/,"3" 5FM QCYt#FMHFHFÎFS FQPTUBEFSHJ!PSNVIPSHUS XXXPSNVIPSHUS