4-) ekim-kasım-aralık sayısı

Transkript

4-) ekim-kasım-aralık sayısı
İ Çİ ND EK İ L ER
:‘Mt4BZ‘t&LJN,BT‘N"SBM‘L
5..0#0SNBO.àIFOEƌTMFSƌ0EBT‘
"E‘OB4BIƌCƌ
Ali KÜÇÜKAYDIN
2
BAŞYAZI
4
ODAMIZDAN
:BZ‘O4PSVNMVTV
Prof. Dr. Devlet TOKSOY
4PSVNMV:B[‘ƞǵMFSƌ.àEàSà
Okan ÇANÇİN
:BZ‘O,VSVMV
Sevda ERGİZ
Prof. Dr. Ender MAKİNACI
0SNBO.àIFOEƌTƌ
ƞTUBOCVMÃOƌW0SN'BL
Hüseyin AYTAÇ
Prof. Dr. Erol BURDURLU
0SNBO.àIFOEƌTƌ
(B[ƌÃOƌW5FL&ǘU'BL
Serkan ERİKGENOĞLU
Prof. Dr. Mustafa AVCI
0SNBO.àIFOEƌTƌ
4àMFZNBO%FNƌSFMÃOƌW0SN'BL
Ali İzzet BAŞER
Prof. Dr. Özden GÖRÜCÜ
0SNBO.àIFOEƌTƌ
4àUÎàƞNBNÃOƌW0SN'BL
Fatih SARAÇ
Prof. Dr. Selman KARAYILMAZLAR
"ǘBÎƞǵMFSƌ&OE:àL.àIFOEƌTƌ
#BSU‘OÃOƌW0SN'BL
Emre TOPBAŞ
Prof. Dr. Semra ÇOLAK
0SNBO&OE.àIFOEƌTƌ
,BSBEFOƌ[5FLOƌLÃOƌW0SN'BL
Prof. Dr. Sezgin AYAN
,BTUBNPOVÃOƌW0SN'BL
:BZ‘O,PǵVMMBS‘
%FSHƌNƌ[EFZBZ‘OMBONBT‘ƌTUFOƌMFOZB[‘MBSCƌMHƌTBZBSEBZB[‘MNBM‘EBIBÚODFCBǵLBCƌSZFSEFCBT‘M‘Q
ZBZ‘OMBONBN‘ǵPMNBM‘E‘SƞN[BM‘CƌSEƌMFLÎFFLƌOEFLBǘ‘EBZB[‘M‘PMBSBLBZS‘DBFMFLUSPOƌLPSUBNEB
EFSHƌNƌ[ƌOZÚOFUƌNZFSƌOFQPTUBƌMFHÚOEFSƌMNFMƌEƌS:B[‘MBSTBZGBZ‘"
HFÎNFNFMƌEƌSTBZGBZ‘
BǵBOZB[‘MBS‘OCƌSCƌSƌOƌƌ[MFZFOTBZ‘MBSEBZBZ‘OMBOBCƌMFDFǘƌEàǵàOàMFSFLCÚMàNMFSFBZS‘MNBM‘E‘S
'PUPǘSBGOFUWFUFNƌ[PMNBM‘TMBZUE‘ǵ‘OEBTBZ‘TBMHÚOEFSƌMFDFLGPUPǘSBøBS‘OÎÚ[àOàSMàǘàZàLTFL
PMNBM‘E‘S:B[‘MBSEB5àSLÎFLFMƌNFMFSLVMMBO‘MNBM‘WF5àSLÎFEƌMLVSBMMBS‘OBVZVMNBM‘E‘S:BZ‘OMBOBDBL
ZB[‘WFÎFWƌSƌMFSEFLƌEàǵàOTFMWFUFLOƌLTPSVNMVMVLZB[BS‘OBBƌUPMVQPEBZÚOFUƌNƌOƌWF%FSHƌ
:BZ‘O,VSVMVOVTPSVNMVUVUNB[%FSHƌEFZBZ‘OMBOBOZB[‘MBSEBOLBZOBLHÚTUFSNFLLPǵVMVƌMFBM‘OU‘
ZBQ‘MBCƌMƌS%FSHƌZFHÚOEFSƌMFOZB[‘MBSZBZ‘OMBOT‘OZBEBZBZ‘OMBONBT‘OHFSƌWFSƌMNF[:B[‘MBS:BZ‘O
,VSVMVUBSBG‘OEBOƌODFMFOƌS:BZ‘O,VSVMZBZ‘OMBOBDBLZB[‘MBSEBHFSFLMƌEà[FOMFNFMFSƌZBQBCƌMƌSWF
VZHVOHÚSàMFOZB[‘MBS‘ZBZ‘OMBS
:ÚOFUƌN:FSƌ
#FǵUFQFMFS.BI4PL/P
#FǵUFQF:FOƌNBIBMMF"/,"3"
5FM
QCY
#FMHFHFÎFS
FQPTUBEFSHƌ!PSNVIPSHUS
XXXPSNVIPSHUS
5..0#0SNBO.àIFOEƌTMFSƌ0EBT‘
(BSBOUƌ#BOLBT‘.FǵSVUƌZFU$BEEFTƌƵVCFTƌ
53
5BTBS‘N#BTL‘
.3,#BTL‘WF5BO‘U‘N)ƌ[5ƌD-UEƵUƌ
6[BZÎBǘ‘$BE4PL/P
0TUƌN"/,"3"
5FM
*44/
ORMAN MÜHENDİSLİĞİ
ORMAN ENDÜSTRİ MÜHENDİSLİĞİ
AĞAÇ İŞLERİ ENDÜSTRİ MÜHENDİSLİĞİ
,BQBL'PUPǘSBG‘5BOTV'ƌEBO
KASTAMONU’DA KONGRE
PROJE DÖNGÜ YÖNETİMİ ÇALIŞTAYININ
İLK ETABI Antalya’da Gerçekleştirildi
3ncü DÖNEM MESLEKİ DENEYİM
KAZANMA ÇALIŞMALARI BAŞLADI
GENEL BAŞKAN ALİ KÜÇÜKAYDIN
ORMANCILIĞIMIZIN SON ON YILINI
DEĞERLENDİRDİ
SDÜ ORMAN FAKÜLTESİ’NDE
KONFERANS
AĞAÇ TÜRÜNÜN
MDF LEVHALARDA
PÜRÜZLÜLÜĞE ETKİSİ
Prof.Dr. Turgay Akbulut
Enüs Koç (Mba)
16
14
YAYLACIK ARAŞTIRMA
ORMANI VEJETASYONUNUN
FLORISTIK VE BAZI TOPRAK
ÖZELLIKLERI
Dr. Münevver ARSLAN
Yrd. Doç. Dr. Neslihan ERDOĞAN
Prof. Dr. Osman KETENOĞLU
YAYIN KURULUNDAN
SIĞLA (LIQUIDAMBAR
ORIENTALIS MILLER)’DA
ALTERNATİF VEJETATİF
ÜRETİM YÖNTEMİ
Dr. Salih PARLAK
24
TOROS SEDIRININ (CEDRUS
LIBANI A. RICH.) ÜLKEMIZIN
EN BATISINDA, MUĞLAKÖYCEĞIZ’DE YENI TESBIT
EDILEN YAYILIŞ ALANI - I
Dr. Said DAĞDAŞ
Mehmet İŞÇİ
İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ
ORMANCILIKTA YAPILMASI
GEREKENLER
Dr. Ali ÖZKURT
31
20
28
DÜNYA VE TÜRKİYE KÂĞIT
ENDÜSTRİSİ ÜZERİNE BİR
İNCELEME
Doç.Dr. Halil Turgut ŞAHİN
Orman End. Müh. Cihan BOZKURT
ÜYELERİMİZDEN
Dr. Celal TAŞDEMİR
Refik ULUSOY
Sıtkı ÖZTÜRK
Yusuf BAYIR
Lütfiye BARUT KARADENİZ
Erdoğan ÖZEVREN
34
Eşref GİRGİN
44
HABERLER
Değerli meslektaşlarımız,
Sevgili okurlarımız…
2013’ün ilk günlerinde 2012‘nin son sayısı ile yeniden birlikteyiz. Dileğimiz yeni başlayan yılın
sağlık, mutluluk ve huzur içinde geçmesi.
Geçtiğimiz üç aylık dönem içinde Genel Merkezimizce yürütülen çalışmalardan bazılarını dergimizin bu sayısına taşıdık. Kastamonu’da orman
fakülteleri ve uygulamacılar ile biraraya gelerek
Yasamızın ormancılık eğitimine yansımalarını
ele aldıkları Kongre, Isparta’da Orman Fakültesi
Öğrencilerine düzenlenen Konferans ve Türkiye Ormancılar Derneği’nin kuruluşunun 88inci
yılı nedeniyle düzenlenen Panel bunlardan öne
çıkanlar oldu. Yürütülen diğer çalışmaları ve ayrıntılarını odamızın genel ağ sayfasından takip
edebilirsiniz.
Uzman Sahası bölümünde, orman fakültelerinde ve ormancılık araştırma enstitüsü müdürlüklerinde araştırmalarını yürüten arkadaşlarımızın
ulaştıkları sonuçları, sizlerle paylaşıyoruz.
Bir önceki sayımızda yer alan AĞAÇ TÜRÜNÜN
MDF LEVHALARDA PÜRÜZLÜĞE ETKİSİ başlıklı
makalenin yazarları, basım aşamasında yaşanan dikkatsizlik nedeniyle ne yazık ki hatalı yayımlandı. Bunun için Prof Dr. Turgay Akbulut ve
Enüs Koç ile siz okurlarımızdan özür diliyoruz.
Meslektaşımız Dr. Ali Özkurt, ormancılık çalışmalarının yanısıra; farklı bir alanda, iş güvenliği
konusunda uzmanlık alarak, çalışmalarını sürdürüyor. Ormancılıkta gerekli iş sağlığı ve güvenliği bilgilerini, bu sayımızda bizlerle paylaştı.
Odamız Genel Merkezinde Genel Sekreter olarak
görev yapan değerli meslektaşımız Yücel Alım’ı
kaybetmek, hepimizi derinden üzdü. Kendisine
Allah’tan rahmet, meslektaşlarımıza başsağlığı
diliyoruz.
Siz değerli okurlarımızın, Dergimizin bir sonraki
sayısında paylaşmak üzere katkılarını beklediğimizi hatırlatıyor, saygılarımızı sunuyoruz...
Orman Mühendisliği Dergisi
Yayın Kurulu
&,ƞ.,"4*."3"-*, 03."/.Ã)&/%ƞ4-ƞƗƞ
1
B AŞ YAZI
Saygıdeğer Meslektaşlarımız,
Bilindiği üzere Odamız tarafından, Bugün Gazetesinde Türk Mühendis Mimar Odaları Birliği
(TMMOB) mevzuatının değiştirilmesi için Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nda çalışmalar yapıldığına
dair çıkan haberler üzerine, 09 Mayıs 2012 tarihinde basına ve kamuoyuna BUGÜN GAZETESİNİN
MANŞETLERİ, MESLEK ODALARINI DİZAYN ETMENİN HABERCİSİ Mİ? başlıklı açıklama yapılmıştı. Demokratik yollarla meslek odalarını ele geçiremeyenlerin, mevzuat değişiklikleriyle bu kuruluşları baskı altına almak istedikleri ifade edilerek; seçimle gelenlerin seçimle gitmesi gerektiği,
bunun demokrasinin temel kurallarından olduğu, seçimle gelen bağımsız kuruluşların kural değişiklikleri ile dizayn edilemeyeceği belirtilmişti.
Bugün gelinen nokta itibariyle, 6235 sayılı TMMOB Yasası değişikliği ile demokratik yollarla ele
geçirilemeyen meslek örgütleri, “böl-parçala-küçült-yönet-etkisizleştir” metoduyla merkezi kamu
yönetimine bağlanmak istenmektedir.
Kanunlar elbette günün ihtiyaçlarına göre değiştirilebilir. Ancak değişiklik talepleri meslek örgütlerinden gelmelidir. Meslek örgütleri ve üst birliği olan TMMOB’nin kuruluş yasası değişikliği
odalardan ve TMMOB’den gizli olarak kapalı kapılar ardında yapılmamalıdır. Yasa değişiklikleri ülkeyi yönetenlerin amaçları doğrultusunda meslek örgütlerini dizayn etmeye yönelik olmamalıdır.
Orman Mühendisleri Odası olarak hazırlanış süreci, şekli ve içerik itibarıyla TMMOB’siz, TMMOB
Yasası değişikliğinin kabul edilebilir yanının olmadığını bilmenizi isteriz.
Saygıdeğer Meslektaşlarımız,
Orman Mühendisleri Odası olarak, özellikle son dönemlerde uluslararası platformlarda daha
çok yer almak, bu platformlarda mesleğimizi ve meslektaşlarımızı etkin biçimde temsil etmek ve
mesleğimize, meslektaşlarımıza kazanımlar elde etmek gayesi ile yoğun çaba sarf etmekteyiz.
Bu çabalarımız neticesinde 09 ŞUBAT 2011 tarihinde Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı
(UNDP) ile özellikle meslektaşlarımızın kapasitelerini arttırıcı çalışmalar yapmak ve faaliyetlerde
bulunmak amacıyla bir protokol imzalanmıştı. UNDP ile yapmış olduğumuz protokol neticesinde FAO (Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü)’nün de katkılarıyla, Odamızın faaliyet alanına
giren konularda projeler üretilmesine katkıda bulunmak ve diğer mali kaynaklardan projeler vasıtasıyla faydalanılmasını sağlamak amacıyla, proje hazırlama konusunda bireysel kapasiteyi arttırıcı nitelikte “Proje Döngü Çalıştayı” düzenlenmiştir. Çalıştay dört aşamalı olarak planlanmış ve ilki
03-06 Aralık 2012 tarihleri arasında Antalya’da gerçekleştirilmiştir. Diğer üç aşamasının da 2013
Ocak, Şubat, Mart aylarında yapılmasını öngörmekteyiz. Orman Mühendisleri Odası olarak bu
Çalıştaydan, özellikle kamuda ve özel sektördeki meslektaşlarımızın proje hazırlama, uygulama,
denetim ve değerlendirme konularında bilgi ve deneyim sahibi olmalarına katkıda bulunulması
amaçlanmıştır.
2
ORMAN MÜHENDİSLİĞİ EKİM/KASIM/ARALIK 2012
Değerli Meslektaşlarımız;
Türkiye’de ki ormancılık eğitimi ve orman fakültelerinin durumu özellikle son yıllarda yaşanan
kalite düşüklüğü nedeniyle önemle üzerinde durduğumuz konuların başında gelmektedir. 2009
yılında Antalya’da düzenlediğimiz panelin ardından, üç yıl sonra Kastamonu’da yine tüm orman
fakültelerinin katılımıyla düzenlediğimiz kongre ve sonuç bildirisiyle tarihi bir sorumluluğu yerine
getirdiğimizi düşünüyoruz. Ormancılık mesleğinin geleceği açısından hayati öneme haiz bu konunun tüm paydaşlarca aynı özen gösterilerek takip edilmesinin gerektiğine inanıyoruz.
Saygıdeğer Meslektaşlarımız,
Bilindiği üzere; geçtiğimiz Aralık ayı içerisinde Orman Genel Müdürlüğü makamında görev değişikliği olmuş, mevcut Genel Müdür yaş haddinden dolayı emekliliğe ayrılmış ve yerine Sayın
İbrahim ÇİFTÇİ atanmıştır. Sayın Genel Müdürü tebrik eder yeni görevinde başarılar dileriz. Bu vesile ile mesleğimiz ve meslektaşlarımızın menfaatine yapılacak tüm faaliyetlerde Oda olarak üzerimize düşen görevi, sorumluluk bilinciyle tereddüt etmeden yerine getirmenin gayreti içerisinde
olacağımızı, meslek ve meslektaşlarımız aleyhine olacak gelişmelerde de meslek örgütü dilinin
kullanılmasında ve gerektiğinde de hukuki mücadeleden geri kalınmayacağının bilinmesini isteriz.
Orman Genel Müdürlüğü’nün yeni yönetiminden, öncelikle Orman Genel Müdürlüğü kampüsünün biran evvel inşa edilerek; dağınık vaziyetteki merkezi birimlerin bir araya getirilmesi ve
çalışanların moral – motivasyonlarının bir nebze de olsa yükseltilmesini; “Teknik Personel Atama
Yönetmeliği” nin hakkaniyete ve liyakata dayalı olacak şekilde yeniden düzenlenmesini ve atamalarda bu hususa azami derecede uyulmasını; ormancılık hizmetlerinde kurumsal kapasitenin arttırılması hedeflerinin gerçekleştirilmesi, hizmet standardının yükseltilmesi amacıyla KİK mevzuatı
çerçevesinde, İdarenin denetiminde 5531 sayılı Yasa ile kurulan ormancılık büro ve şirketleri kanalıyla, hizmet alımlarına dayalı sistemin şeffaf olarak kurulmasını öncelikle beklediğimizi belirtmek
isteriz.
Saygıdeğer Meslektaşlarımız;
Yeni bir yıla başlarken, 2013’ün mesleğimiz, meslektaşlarımız başta olmak üzere Yüce Milletimize
ve tüm insanlığa huzur ve barış getirmesini diliyoruz.
Saygılarımızla…
Yönetim Kurulu
2012 EKİM/KASIM/ARALIK ORMAN MÜHENDİSLİĞİ
3
ODAMIZDAN
KASTAMONU’DA KONGRE
Orman Mühendisleri Odası Genel Merkezi tarafından “5531 Sayılı Kanun, Yüksek
Öğretim ve Eğitime Yansımalarının İrdelenmesi ve Hedefler” Konulu Kongre
23-24 Kasım 2012 Tarihlerinde Kastamonu’da Gerçekleştirildi
O
rman Mühendisleri Odası
Genel Merkezi tarafından,
16-19/11/2009 tarihlerinde
Antalya’da gerçekleştirilen
“5531 Sayılı Orman Mühendisliği, Orman Endüstri Mühendisliği ve Ağaç
İşleri Endüstri Mühendisliği Hakkında Kanun’un Yüksek Öğretim ve
Eğitim ile Uygulamaya Yansımaları,
Alınması Gereken Önlemler” konulu panelin sonuç bildirisinde; 5531
sayılı Orman Mühendisliği, Orman
Endüstri Mühendisliği ve Ağaç İşleri
Mühendisliği Hakkında Kanunun, ormancılık yüksek öğretim ve eğitime
yansıtılmasına yönelik tavsiye kararları alınmıştı.
Ormancılık yüksek öğretimine
4
ORMAN MÜHENDİSLİĞİ EKİM/KASIM/ARALIK 2012
ilişkin tavsiye kararlarının, ormancılık yüksek öğretim ve
eğitimine ne ölçüde yansıtıldığını irdelemek amacıyla, düzenlenen kongrenin açılış konuşmasında, Genel Başkan Ali
Küçükaydın; “Bu kongre ile 2009
yılında Antalya’da gerçekleştirilen
panelin ardından geçen üç yıl içinde alınan kararların ne oranda uygulandığının irdeleneceğini, Karabük Üniversitesi Orman Fakültesini
örnek göstererek, yeni orman fakülteleri ile bölümlerin açılmasında,
YÖK Yasasının hiç dikkate alınmadığının” altını çizmiştir. Kongreye
katılan, Kastamonu Üniversitesi
Rektörü Prof. Dr. Seyit Aydın konuşmasında, Orman Mühendisleri Odası’nın böyle bir kongre
düzenlemekle yüksek öğretime
önemli katkı yaptığını vurgulayarak, bu etkinliğin Kastamonu’da
yapılmış olmasının kendilerini
çok memnun ettiğini ve sonuç
beklentilerinin yüksek olduğunu
ifade etmiştir.
Kongreye oturum başkanı ve
konuşmacı olarak; Prof. Dr. Seyit
Aydın, Prof. Dr. Ramazan Özen,
Or. Y. Müh. Eşref Girgin, Prof. Dr.
Azize Toper Kaygın, Prof. Dr. Ahmet Yeşil, Prof. Dr. Temel Sarıyıldız,
Selman Karayılmazlar, Prof. Dr.
Cahit Balabanlı, Prof. Dr. Cantürk
Gümüş, Prof. Dr. Harzemşah Ha-
“
Orman Mühendisleri
Odası AR-GE
Komisyonu başkanı
Eşref Girgin, Antalya
Panel sonuç
bildirisinde yer alan
ormancılık yüksek
öğretime ilişkin
önerilerin tam olarak
gerçekleştirilmediğini,
ancak 5531 sayılı
Kanunun önemli
ölçüde yansıtıldığını
gözlemlediğini
anlatmışlardır.
fızoğlu, Prof. Dr. Kenan Ok, Prof.
Dr. İbrahim Turna, Prof. Dr. Nedim
Saraçoğlu, Prof. Dr. Ümit Cafer Yıldız, Prof. Dr. Hasan Vurdu, Prof. Dr.
Erol Burdurlu, Doç. Dr. İlker Usta,
Yrd. Doç. Dr. Üstüner Birben, Yrd.
Doç. Dr. Hasan Serin, Or. End. Y.
Müh. Enüs Koç ve Ağaç İşleri End.
Y. Müh. Fatih Kısacık katılmışlardır.
Ayrıca çok sayıda orman bilimcisi,
Orman Mühendisleri Odası, Türkiye Ormancılar Derneği, Emekli
Ormancılar Derneği, ORKOOP
Temsilcileri, orman mühendisleri,
orman fakültesi öğrencileri, Orman Genel Müdürlüğü ve ÇEM
Genel Müdürlüğü yetkilileri de
kongreyi izlemiş ve tartışmalara
katılmışlardır.
Sunulan tebliğlerde başlıca;
Orman Mühendisleri Odası ARGE Komisyonu başkanı Eşref Girgin, Antalya Panel sonuç bildiri-
sinde yer alan ormancılık yüksek
öğretime ilişkin önerilerin tam
olarak gerçekleştirilmediğini, ancak 5531 sayılı Kanunun önemli
ölçüde yansıtıldığını gözlemlediğini; Prof. Dr. Cantürk Gümüş
ormancılık yüksek öğretiminin
tarihsel gelişimini; Prof. Dr. Kenan
Ok ormancılık yüksek öğretiminin
akreditasyonunun gerekliliğini;
Prof. Dr. Harzemşah Hafızoğlu yeni
fakültelerin açılması ve öğrenci
kontenjanlarını irdelemiştir. Fakülte temsilcileri de Antalya-2009
Paneli sonuç bildirisinde yer alan
hususlar hakkında fakültelerinde
yapılan çalışmaları anlatmışlardır.
Yapılan tartışmalar sonucunda, kongre sonuç bildirisinin en
önemli çıktısı olarak; ormancılık
yüksek eğitim ve öğretimi kapsamında yer alan orman mühendisliği ile orman endüstri mühendisliği lisans eğitimlerinde uzmanlaşmanın gerekli olduğu, orman
mühendisliği uzmanlık alanlarının OMO’nun koordinasyonunda
orman idaresi, orman fakültelerinin birlikte yapacakları toplantılarda belirlenmesinin, aynı şekilde
orman endüstri mühendisliği uzmanlık alanlarının OMO’nun koordinasyonunda özel sektör temsilcileri ile orman fakültelerinin
birlikte yapacakları toplantılarda
belirlenmesinin gerektiği vurgulanmıştır.
“
2012 EKİM/KASIM/ARALIK ORMAN MÜHENDİSLİĞİ
5
ODAMIZDAN
“5531 Sayılı Kanun, Yüksek Öğretim ve Eğitime
Yansımalarının İrdelenmesi ve Hedefler”
Kongresi Sonuç Bildirgesi
Orman Mühendisleri Odası tarafından düzenlenen ve Yüksek
Öğretim Kurumu (YÖK), Kastamonu Üniversitesi, İstanbul
Üniversitesi, Karadeniz Teknik
Üniversitesi, Süleyman Demirel
Üniversitesi, Bartın Üniversitesi,
Kahramanmaraş Sütçü İmam
Üniversitesi, Çankırı Karatekin
Üniversitesi Orman Fakülteleri,
Hacettepe Üniversitesi Mesleki
Teknoloji Yüksek Okulu, Gazi
Üniversitesi Teknoloji Fakültesi, serbest orman endüstrisi ile
ağaç işleri endüstrisi sektörleri
ve TMMOB Orman Mühendisleri
Odası temsilcilerinin konuşmacı
olarak katıldığı “5531 SAYILI ORMAN MÜHENDİSLİĞİ, ORMAN
ENDÜSTRİ MÜHENDİSLİĞİ VE
AĞAÇ İŞLERİ ENDÜSTRİ MÜHENDİSLİĞİ HAKKINDA KANUNUN
YÜKSEK ÖĞRETİM VE EĞİTİMEYANSIMALARININİRDELENMESİ
VE HEDEFLER” konulu kongre
23–24 Kasım 2012 tarihlerinde
Kastamonu’da gerçekleştirilmiştir.
Kongrede; 16-19 Kasım 2009
tarihleri arasında Antalya’da
gerçekleştirilen“5531 SAYILI ORMAN MÜHENDİSLİĞİ, ORMAN
ENDÜSTRİ MÜHENDİSLİĞİ VE
AĞAÇ İŞLERİ ENDÜSTRİ MÜHENDİSLİĞİ HAKKINDA KANUNUN
YÜKSEK ÖĞRETİM-EĞİTİM VE
UYGULAMAYAYANSIMALARI VE
ALINMASI GEREKEN ÖNLEMLER”
konulu panelin, 5531 sayılı Kanunun yüksek öğretim ve eği-
6
ORMAN MÜHENDİSLİĞİ EKİM/KASIM/ARALIK 2012
time yansımalarına ilişkin sonuç
bildirisindeki tavsiye kararlarına
yönelik olarak18(onsekiz) adet
bildiri sunulmuştur. Kurumların
temsilcisi konuşmacılar, oturum başkanları, uzmanlar ve
diğer katılımcılar olarak; kongre
oturumlarında yapılan sunumlar, vurgulanan temel hususlar,
tartışmalar, kurum temsilcilerinin kurumları adına sundukları
görüş ve öneriler dikkate alınarak, aşağıda belirtilen çıktıların,
Yüksek Öğretim Kurulu’na, ilgili
kurumlara, meslek kuruluşlarına,
eğitim kurumlarına ve kamuoyuna duyurulması hususunda
görüş birliğine varılmıştır.
1. Orman ekosisteminin bütüncül yönetiminin, Orman Mühendisliğinin temel mesleki
faaliyet konularından olduğu
ve bu konulara ilişkin hak ve
yetkilerin 5531 sayılı Kanunla yasal güvenceye alındığı
vurgusu yapılarak; bütüncül
orman ekosistem yönetiminin, mesleki hak ve yetkiler
bölünmeden, bilimsel temele dayalı ve bu Kanun esas alınarak daha rasyonel biçimde
sürdürülebilmesi için;
a. Lisans düzeyindeki
ormancılık yüksek öğretim
eğitiminde, seçmeli ders
uygulamasının uzmanlaşmada yeterli olamayacağı
dikkate alınarak; Orman ve
Su İşleri Bakanlığı, Orman
Genel Müdürlüğü, Orman
Fakülteleri temsilcilerinin,
Orman Mühendisleri Odasının koordine edeceği
toplantılarda, en fazla dört
başlıkta uygulamaya yönelik uzmanlık alanları belirlenmeli,
b. Belirlenecek
uzmanlık
alanlarında
çalıştırılmak
üzere ve uygulamanın istediği niteliklere sahip orman mühendisi yetiştirilmesi için ormancılık yüksek öğretim-eğitim programları şekillendirilmeli,
c. Ormancılık yüksek öğretim
ve eğitimi yine dört yıl olarak sürdürülmeli, bunun ilk
iki yılı müşterek derslerden
ve son iki yılı ise uzmanlık
alanlarına yönelik derslerden oluşturulmalı,
d. Her Orman Fakültesinde,
fakültenin teknik alt yapısı
ve coğrafi konumu dikkate
alınarak ve tüm uzmanlık
alanlarından olmamak koşuluyla belirlenecek alanlarda öğretim ve eğitimler
yapılmalı,
e. Mezunlara, Orman Mühendisi unvanı altında ve uzmanlık alanlarını içerecek
şekilde lisans diplomaları
verilmeli,
2. Ormanların tamamına yakını Devletin tekelinde olduğu,
hizmet satın alımlarında yeterli arzın bulunmadığı tespitleri
yapılarak; orman mühendisi
istihdam sorunlarını hızla büyüten yeni Orman Fakülteleri
ve bölümler açılmamalı, henüz öğrenci kaydı yapılmayan
Bursa Teknik Üniversitesi, İzmir
Kâtip Çelebi Üniversitesi ve
Karabük Üniversitesi Orman
Fakülteleri ya kapatılmalı, ya
da mesleki istihdam sorunları çözümleninceye kadar öğrenci kontenjanı verilmemeli,
mevcut orman fakültelerinden öğretim elemanı desteği
sağlanmamalı,
3. Karadeniz Teknik Üniversitesi,
Süleyman Demirel Üniversitesi, Artvin Çoruh Üniversitesi
Orman Fakültelerinde öğretim-eğitim yapan, kontenjanları istenilen düzeyde dolmayan orman mühendisliği ve
orman endüstri mühendisliği
ikinci öğretimleri kapatılmalı,
4. Orman ekosisteminin bütüncül yönetimi ve Orman Mühendisliği mesleki haklarına
zarar verecek nitelikte programa dayanarak öğretime açılan
ve rağbet edilmemesi nedeniyle kontenjanı dolmayan,
Karadeniz Teknik Üniversitesi
ile henüz öğrenci almayan Süleyman Demirel Üniversitesi
ve Düzce Üniversitesi Orman
Fakülteleri Yaban Hayatı Ekolojisi ve Yönetimi Bölümleri
kapatılmalı,
5. Orman Fakültelerinin ilgili bölümlerinin eğitim ve öğretim
programlarının, Ulusal Yeterlikler Çerçevesi (TYYÇ), Bologna süreci ve 5531 Sayılı Kanun
hükümlerinde öngörülen bilgi
ve becerileri de kazandıracak
şekilde müfredat programı
çalışmalarına, fakülteler ortak
paydada anlaşarak aralıksız
devam etmeli,
6. Dokuz Orman Fakültesindeki
Orman Mühendisliği bölümleri öğrenci kontenjanları; hizmet alımı arzı çeşitlendirilip
geliştirilinceye kadar, orman
idaresi ile özel sektör ihtiyaçlarını karşılayabilmek amacıyla,
günümüz şartlarında tüm fakülteler için yılda en fazla 450
öğrenciyi geçmeyecek şekilde
planlanmalı,
7. Orman İdaresi ile diğer kamu
kurum ve kuruluşları; orman
yönetim sistemi ve üretim
zincirinin, yerli uzmanlarca
yapılacak dış denetimi ve sertifikasyonuna yönelik Orman
Mühendisleri Odasının girişimlerine destek vermeli,
8. Orman Fakülteleri programlarının akreditasyonuna yönelik
olarak fakülte bütçelerinden
gerekli kaynak ayrılmalı, akreditasyon için ön koşul olan on
ölçüte dayalı süreç başlatılmalı; Orman Mühendisleri Odası,
Mühendislik Eğitim Programları Değerlendirme ve Akreditasyon Derneği (MÜDEK) ile
denetici eğitimlerinde işbirliği
yapmalı, üyelerini teşvik etmeli ve fakülte dekanları süreci
kolaylaştırmalı,3
9. Orman Endüstri Mühendisliği
bölümlerinde, kamu kurum ve
kuruluşları ile serbest piyasadaki gelişmelere uygun olarak
ve piyasa isteklerini karşılayacak niteliklere haiz orman
endüstri mühendisi yetiştirecek biçimde uzmanlaşmaya
gidilmeli, uzmanlık alanlarının
belirlenmesinin özel sektör
temsilcileri ile orman fakültelerinin Orman Mühendisleri
Odasının koordinesinde yapacakları toplantılarda kararlaştırılmalı,
10. Orman Fakültelerindeki Orman Endüstri Mühendisliği
bölümleri öğrenci kontenjanları, özel sektörün aradığı
nitelikler ve nicelikler dikkate
alınarak belirlenmeli,
11. Ağaç İşleri Endüstri Mühendisliği alanında, 1973’den
buyana eğitim yapan ve
Türkiye’nin en eski yüksek
öğretim kurumu olan, Hacettepe Üniversitesi Mesleki ve
Teknoloji Yüksek Okulu Ağaç
İşleri Endüstri Mühendisliği
Bölümünün fakülte olarak öğretimine tekrar başlatılması
için Odanın koordinasyonunda yapılan girişimlere devam
edilmeli,
12. Teknoloji Fakültelerine dönüştürülen Teknik
Eğitim
Fakülteleri Mobilya ve Dekorasyon Eğitimi Bölümlerinin,
5531 sayılı Kanuna dayanarak
Ağaç İşleri Endüstri Mühendisliği olarak yapılandırıldığı
gözlemlenerek, bu yeni yapılanmada, teknik alt yapı yeterliliği ve mesleki kıstaslar göz
ardı edilmemeli, yeni istihdam
sorunlarına neden olunmamalı, Gerektiği sonucuna varılmıştır.
Kongre katılımcıları
24 Kasım 2012
Kastamonu
2012 EKİM/KASIM/ARALIK ORMAN MÜHENDİSLİĞİ
7
ODAMIZDAN
PROJE DÖNGÜ YÖNETİMİ ÇALIŞTAYININ İLK ETABI
Antalya’da Gerçekleştirildi
Orman Mühendisleri Odası Genel Merkezi ile Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı’nın (UNDP)
Ortaklaşa Düzenlediği ve Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’nün (FAO) da katkıda bulunduğu Proje Döngü Yönetimi Çalıştayı’nın ilk etabı Antalya’da Gerçekleştirildi
M
eslektaşlarımızın kapasitelerini arttırıcı çalışmalar yapmak ve faaliyetlerde bulunmak
amacıyla OMO ile UNDP arasında
09 ŞUBAT 2011 tarihinde imzalanan protokol çerçevesinde, “Proje Döngü Yönetimi Çalıştayı” nın
ilk etabı FAO’nun da katkılarıyla
03 - 06 Aralık 2012 tarihinde Antalya ‘da gerçekleştirildi.
Dört farklı oturumda yürütülen Çalıştayda; UNDP ve FAO uzmanları tarafından sorun analizi,
paydaş analizi, mantıksal çerçeve,
proje izleme ve değerlendirme ile
proje yürütme süreçleri detaylı ve
uygulamalı olarak ele alınmıştır.
Ekrem Yazıcı ve Yıldıray Lise’nin
8
ORMAN MÜHENDİSLİĞİ EKİM/KASIM/ARALIK 2012
ana eğitimci olduğu çalıştaya
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Orman ve Su İşleri Bakanlığı,
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Orman Genel Müdürlüğü, Ormancılık Büro ve Şirket sahipleri ve
çalışanları ile yeni mezun orman
mühendislerinden oluşan toplam
102 kişi katılmıştır.
UNDP, FAO ve OMO yöneticilerinin açılış konuşmaları ile başlayan Çalıştaya; arazi bozulması,
iklim değişikliği, su yönetimi, biyolojik çeşitlilik ve sürdürülebilir
orman yönetimi konularında grup
çalışmaları ile devam edilmiştir.
Odamız II.Başkanı İsmail Hakkı Barı yaptığı konuşmada özetle;
“Orman Mühendisleri Odası olarak
bu Çalıştaydan, mühendis kariyerine sahip kişiler (öncelikli olarak
yeni mezun, genç mühendisler) ile
“
“Orman Mühendisleri
Odası olarak bu
çalıştaydan, mühendis
kariyerine sahip kişiler
(öncelikli olarak yeni
mezun, genç mühendisler)
ile kamu ve diğer
kurumlarda projelerle
ilgili birimlerde çalışan
veya serbest çalışan
Odamız üyelerinin ve
“
diğer mühendislerin proje
hazırlama, uygulama,
lirterek bu çalıştaydan Oda olarak;
proje hazırlama, kontrol ve değerlendirme konularında bilgi sahibi
mühendis sayısını artırmayı; bu
alanda güncel teknik ve metodolojiler hakkında bilgi sahibi olmayı,
UNDP ve FAO gibi deneyimli kurumların deneyimlerinden ve proje
ve finans fırsatlarından yararlanmayı, orman mühendislerine iş/istihdam fırsatları yaratmayı, serbest
meslek mensuplarının ve serbest
meslek bürolarının proje hazırlama
ve finans temini konularında bilgi
sahibi olmalarını, proje hazırlama ve değerlendirmede beklenen
sonuçlara daha çabuk ulaşmayı,
muhtelif projelerde taşeron veya
proje ortağı olarak çalışma imkanlarını sağlamayı, proje hazırlama,
uygulama, kontrol ve değerlendirme konularında olabilecek talepleri
karşılayabilmeyi” beklediklerini
ifade etmiştir.
Belirlenen grupların her dört
aşamaya katılımının sağlanacağı
ve ikinci aşamaya ön çalışmalar
yapılarak gelinmesinin önemi
belirtilen çalıştayın ikinci aşaması, 14-18 Ocak 2013 tarihinde
Antalya’da yapılacaktır.
denetim ve değerlendirme
konularında bilgi ve
deneyim sahibi olmalarına
katkıda bulunulmasının
amaçlandığını belirdi.”
kamu ve diğer kurumlarda projelerle ilgili birimlerde çalışan veya
serbest çalışan Odamız üyelerinin
ve diğer mühendislerin proje hazırlama, uygulama, denetim ve
değerlendirme konularında bilgi ve
deneyim sahibi olmalarına katkıda
bulunulmasının amaçlandığını be-
2012 EKİM/KASIM/ARALIK ORMAN MÜHENDİSLİĞİ
9
ODAMIZDAN
Mesleklerimize, Odalarımız ve Birliğimize
Sahip Çıkıyoruz
S
on yıllarda gündeme gelen Odalarımız ve üst
Birliğimiz Türk Mühendis
Mimar Odaları BirliğiTMMOB’nin mevzuatını düzenlemeye yönelik adımlar, bugün
doğrudan TMMOB Yasasını değiştirmeye yönelmiştir. Anayasa’nın
123, 124 ve özellikle 135. maddelerinden hareketle yayımlanan 6235
sayılı TMMOB Yasasının değiştirilmesi yoluyla TMMOB örgütlülüğü
ve mühendis, mimar, şehir plancılığı disiplinlerinin meslek örgütlülükleri, kapalı kapılar ardında yapılan hazırlıklarla tasfiye edilmek
üzeredir.
Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu’nun ülkemizdeki
bütün meslek kuruluşlarıyla ilgili 29.09.2009 tarihli, 799 sayfa ve
1.062 sayfa eki bulunan raporunun Başbakanlığa gönderilmesinin
ardından 2011 yılında çıkarılan
birçok Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile kamu yönetimi
tekelci otoriter bir tarzda yeniden
düzenlenmiştir. Bu kapsamda gerek mühendislik, mimarlık, şehir
plancılığı hizmetleri ve gerekse
TMMOB mevzuatının Anayasa ve
yasalara açıkça aykırılık oluşturacak bir şekilde Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı tarafından düzenlenmesi
öngörülmüştür. Bu düzenlemeler,
Anayasa ve İdare Hukuku çerçevesinde merkezi idare ile özerk yerinden yönetim kuruluşları arasında
olması gereken vesayet denetimini
aşan, tekelci otoriter bir yönetim
anlayışı ile bazı özerk kamu tüzel
kişiliklerinin özerkliği ortadan kaldırılmış, bazıları da doğrudan bazı
bakanlıkların bünyesine katılmıştır.
10 ORMAN MÜHENDİSLİĞİ EKİM/KASIM/ARALIK 2012
Bugün ülkemizde egemen olan
sermaye birikim politikaları, sanayide gerçekleşen dönüşüm, fason
üretimin artması, 2B ile kamu arazileri ve kentsel dönüşüm süreçleri,
bütün ülkenin imara açılması gibi
rant yönelimli politikalar, mühendislik, mimarlık, şehir plancılığı
hizmetlerini doğrudan olumsuz
olarak etkilemektedir. Bu meslek
disiplinleri ile kamusal hizmet ve
kamusal mesleki denetim esaslı
örgütlülüklerinin, şekli yapılara
dönüştürülerek tasfiye edilmesi
amaçlanmaktadır. Kamuoyuna tarafsız ve bilimsel temellerle gerçeklikleri aktaran; gerektiğinde etkin
bir biçimde hukuk yolunu kullanarak yapılan yanlışlarla mücadele
eden TMMOB’ye yönelik tasfiye
politikaları da bu kapsam içindedir.
Bu noktada öncelikle belirtmek
isteriz ki, TMMOB Yasasını değiştirme ya da ortadan kaldırmaya
yönelik girişimler mühendislik,
mimarlık, şehir plancılığı hizmetlerini kamusal niteliğinden arındırarak rant politikalarına açma
amacını gütmektedir. Ayrıca hazırlanış süreci, şekli ve içerik itibarıyla
TMMOB’siz TMMOB Yasası değişikliklerini yüz binlerce üyemizin
ve bizlerin asla kabul etmeyeceği
bilinmelidir.
Yapılacak yeni değişikliklerle mühendislik, mimarlık, şehir
plancılığı hizmetleri ve ilgili meslek örgütleri, böl-parçala-küçültyönet-etkisizleştir
yaklaşımıyla
demokratik ve merkezi yapılardan
rekabetçi yerel yapılara dönüştürülerek merkezi kamu yönetimine
bağlanacaktır. Odalarımız ve Birliğimiz TMMOB, bugüne kadar izin
vermediğimiz siyasi iktidarların
ve siyasi partilerin rant ve rekabet
temelli müdahalelerine açık bir yapıya ve arka bahçelerine dönüştürülecektir.
Diğer yandan belirtmek isteriz ki, mühendislik bilimleri ile
mimarlık ve şehir plancılığı bilim
ve disiplinleri, multi disipliner
(çok disiplinli-çokbilimli) mesleki hizmetleri gerektirmekte ve
gerek kendi içlerinde gerekse aralarında mesleki, bilimsel, teknik
geçiş gereklilikleri bulunmaktadır.
Dolayısıyla meslek alanlarının ve
hizmetlerinin tarifi, sınırı ve ülke
genelindeki ortak uygulamaları,
ancak TMMOB’nin mevcut yapısı
gibi bütünsel bir kurum tarafından
gerçekleştirilebilir.
Bu nedenle meslek alanlarımızın ve aralarındaki ilişkilerin düzenlenmesi otoriter ve rekabetçi
bir kanun yapma zihniyeti ve bölparçala-küçült-aşırı parçalı yapıları
yönet yaklaşımıyla düzenlenemez.
Meslek alanlarımız ve aralarındaki ilişkilerin, bilim, teknik ve toplumsal yarar doğrultusunda ancak
TMMOB ve Odalarımızın demokratik işleyişi içinde belirlenebilir,
düzenlenebilir bir konu olduğu
unutulmamalıdır.
Mühendislik, mimarlık, şehir
plancılığı hizmetleri gerçekte bilim,
teknoloji, Ar-Ge, inovasyon, sanayi, tarım, orman, enerji, ulaşım,
madenler, tüm doğal kaynaklar,
gıda, çevre ve kentleşme politikalarının dinamik gücüdür, böyle olması gerekir. Ancak ne yazık ki bu
gerçekler hemen hemen tüm siyasi
iktidarlar tarafından hep ikinci plana itilmiş, bazı alanlarda yetkiler
uluslararası sermaye kuruluşlarına
devredilmiş, bazı alanlar ise nere-
deyse ortadan kaldırılmıştır. Mühendislik,
mimarlık, şehir plancılığı hizmetlerinin ana
sektörleri kamusal fayda anlayışından çıkarılıp serbestleştirme, özelleştirme, ticarileştirmenin arpalıkları haline getirilmiştir. Kentler, tarım arazileri, kamu arazileri, madenler,
enerji ve tüm alanlar rantlara göre şekillendirilmiş ve plansızlık egemen kılınmıştır.
Aynı zamanda çalışma yaşamının büyük
kısmı işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemlerinin
dışında tutulmakta, insanca barınma hakkı
ve deprem gerçeğinin gerektirdiği yapı denetimi, enerji, tarım, orman, su kaynakları ve
kentlerin yönetimi gibi alanlarda mühendislik-mimarlık-şehir plancılığının mesleki denetim ve bilimsel-teknik kriterleri devre dışı
bırakılmakta, KHK’lerle, yasa ve yönetmeliklerde yapılan düzenlemelerle bilimsel-teknik
mesleki gereklilikler tasfiye edilmektedir. Bu
nedenle iş cinayetlerinden yapı denetimsizliğine, depremlerin toplumsal yıkımlara dönüşmesine dek bir dizi acı olay artık kanıksanır hale gelmektedir. Bu koşullarda ülkemize,
halkımıza, mesleklerimize karşı bilimsel-toplumsal sorumluluklarımızı terk etmeyeceğimizi, TMMOB’siz TMMOB Yasasını değiştirmeye yönelik girişimlere karşı biz aşağıda
imzası bulanan TMMOB’ye bağlı Odalarımız
olarak, birlik içinde karşı çıkarak mücadele
edeceğimizi, bağımsız ve demokratik meslek
kuruluşlarının tasfiyesine dur demenin kamusal bir görev olduğunu; iktidarın söz konusu girişimleri askıya alarak sesimize kulak
vermesi gerektiğini kamuoyuna duyururuz.
#ŔMHŔTBZBS.àIFOEŔTMFSŔ0EBT‘tɮFIŔS1MBOD‘MBS‘0EBT‘
&MFLUSŔL.àIFOEŔTMFSŔ0EBT‘t'Ŕ[ŔL.àIFOEŔTMFSŔ0EBT‘
Gemi Makinaları İşletme Mühendisleri Odası
(‘EB.àIFOEŔTMFSŔ0EBT‘t.ŔNBSMBS0EBT‘
Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası
ɗÎNŔNBSMBS0EBT‘tɗOʰBBU.àIFOEŔTMFSŔ0EBT‘
+FPGŔ[ŔL.àIFOEŔTMFSŔ0EBT‘t+FPMPKŔ.àIFOEŔTMFSŔ0EBT‘
,ŔNZB.àIFOEŔTMFSŔ0EBT‘t.BEFO.àIFOEŔTMFSŔ0EBT‘
0SNBO.àIFOEŔTMFSŔ0EBT‘t1FUSPM.àIFOEŔTMFSŔ0EBT‘
.BLŔOB.àIFOEŔTMFSŔ0EBT‘t.FUBMVSKŔ.àIFOEŔTMFSŔ0EBT‘
.FUFPSPMPKŔ.àIFOEŔTMFSŔ0EBT‘t;ŔSBBU.àIFOEŔTMFSŔ0EBT‘
±FWSF.àIFOEŔTMFSŔ0EBT‘t1FZ[BK.ŔNBSMBS‘0EBT‘
Tekstil Mühendisleri Odası
3ncü DÖNEM MESLEKİ
DENEYİM KAZANMA
ÇALIŞMALARI BAŞLADI
SMM adayı orman mühendisi ile orman endüstri
mühendisleri; 2012/3 üncü dönem Mesleki Deneyim Kazanma Çalışmaları’na, 3 Aralık 2012
günü Temel Eğitim ve Merkezi Deneyim Kazanma
Merkezin’de başladılar.
M
esleki Deneyim Kazanma Çalışmaları; Orman Mühendisliği, Orman Endüstri Mühendisliği ve Ağaç İşleri Endüstri Mühendisliği
Hakkında Kanun’un 6ncı maddesine dayanarak
çıkarılan, 6/5/2009 tarihli ve 27220 sayılı Resmi
Gazete’de yayımlanan “Orman Mühendisleri Odası
Mesleki Deneyim Kazanma ve Meslek Mensupluğu
Sınav Yönetmeliği” ile Oda yönetim kurulunca yürürlüğe konulan “Temel Eğitim ve Mesleki Deneyim
Kazanma Merkezi (TEMDEM), Mesleki Deneyim Kazanma ve Serbest Meslek Mensupluğu Sınav Yönergesi” esasları uyarınca başladı.
Mesleki deneyim kazanma çalışmasına, 205 orman mühendisi ile 2 orman endüstri mühendisi katılmaya hak kazanmıştır.
Genel Merkez Binamızda yapılan açılışa, Orman
Mühendisleri Odası Genel Başkanı Ali Küçükaydın,
mesleklerinin birinci aşamasını tamamlayan genç
meslektaşlarımza bir konuşma yapmıştır.
AR-GE Komisyonu Başkanı Emekli Orman Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Eşref Girgin, meslek
mensupluğu hukuku konusunda bir sunum ve uygulama tezlerine yönelik bilgilendirme konuşması
yapmıştır. SMM adayı mühendislerin sorularının cevaplandırılmasıyla toplantı sona ermiştir.
2012 EKİM/KASIM/ARALIK ORMAN MÜHENDİSLİĞİ 11
ODAMIZDAN
GENEL BAŞKAN ALİ KÜÇÜKAYDIN
ORMANCILIĞIMIZIN SON ON YILINI DEĞERLENDİRDİ
Türkiye Ormancılar Derneği’nin kuruluşunun 88. yılı kutlamaları nedeniyle Ankara’da TÜRKİYE
ORMANCILIĞININ SON 10 YILINI TARTIŞIYORUZ konulu panel düzenledi. Orman Mühendisleri
Odası Genel Başkanı Ali Küçükaydın,Tarım Orman İş Sendikası Genel Başkanı Şükrü Durmuş,
Prof. Dr. Kenan Ok ve Orman Yüksek Mühendisleri Yücel Çağlar ve Nafi Altınöz panele konuşmacı
olarak katıldı. Paneli Or. Yük. Müh. Muzaffer Doğru yönetti.
Genel Başkan Ali Küçükaydın, son on yılı; çıkarılan meslek
yasası, ormancılıkta eğitim ve
öğretim, Bakanlığın yapılanması,
Anayasa’da ormancılık, 2B, orman
köylüsü, ağaçlandırma ve erozyon kontrolü çalışmaları, orman
kadastrosu ve mülkiyet, orman
yangınlarıyla ve zararlılarıyla mücadele, uluslararası ilişkiler, orman
idaresinde personel özlük hakları
ve Gazi Yerleşkesi başlıkları altında değerlendirdi.
Küçükaydın özetle; “2006 yılında çıkarılan 5531 Sayılı yasa ile
birlikte uygulama yönetmelikleri
ve Tüzüğe karşılık Orman İdaresinin ikincil mevzuatının ve yasaya
uyumu ve uygulamaya yansımasın
çok yavaş olduğunu bu yavaşlıktan
en çok meslektaşlarımızın mağdur
olduğunu,
Kalkınma plan ve programlarının ilke ve hedefleri doğrultusunda
sağlıklı planlaması yapılmadan,
altyapı ve donanımdan uzak kurulan ya da kurulacak orman fakültelerinin, ormancılık hizmetlerinin
12 ORMAN MÜHENDİSLİĞİ EKİM/KASIM/ARALIK 2012
sürdürülebilirliğinin önündeki en
büyük tehditlerden biri olduğunu,
2003 yılında kurulan Çevre ve
Orman Bakanlığı, 2011 yılında birikimleriyle kapatıldığını, kurulan
Çevre, Orman ve Şehircilik Bakanlığının bir ay geçmeden Orman ve Su
İşleri Bakanlığı kurulduğunu. bu kuruluşta geçmiş deneyimler göz ardı
edilerek, iç yapılanmalar ve görevlere yapılan atamalar ormancılık
açısından tahrip edici olduğunu,
Bakanlığın görev konularının yaklaşık üçte ikisinin ormancılık olmasına, ormanların %16 sının münhasıran su üretimi yani hidrolojik
fonksiyonlu ormanlar olarak ayrılmasına rağmen, ne yazık ki, üst düzey atamalarda ormancıların hiç
dikkate alınmadığını, Bakanlığın
ana hizmet birimi olarak kurulan
Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel
Müdürlüğü’nde her türlü planlama,
tescil ve onay yetkilerinin Çevre ve
Şehircilik Bakanlığına verilerek,
Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğünü vesayet altında
iki başlı hale getirildiğini,
Orman ve Su İşleri Bakanlığının
hazırladığı 2008-2012 Ağaçlandırma ve Erozyon Kontrolü Seferberlik Eylem Planı projesinin, 1995
yılında çıkarılan 4122 sayılı “Milli
Ağaçlandırma ve Erozyon Kontrolü
Seferberlik Kanununa” dayandığını, ve doğru bir proje olduğunu
ancak yeterli kaynak ve iş gücü
ayırmadan, sadece reklam amaçlı
rakamlarla oynanmasının inandırıcılığını yitirdiğini, Ormancılarımız,
İstanbul-Terkos, Adana-Akyatan,
Antalya-Belek, Adana-Çakıt, AydınMenderes, Korudağ projeleri gibi bu
ülke için hayati öneme sahip birçok
projeye imza attıklarını ama son on
yılda bu projelerin benzerini görmemizin mümkün olmadığını,
Fidancılık sektörünün gelişmesi
için son yıllarda özel sektör fidancılığının desteklenirken, piyasaya
özellikle de belediyelere bedelsiz fidan tahsisi yapılmasını anlayamadıklarını,
Orman Genel Müdürlüğü’nün
son on yılda “arsa ofisi” gibi görüldüğünü, eğitim ve sosyal tesislerin
ardından Taşbina, orman fidanlıklarının bir kısmı, Söğütözünde Ana
Tamirhane, taşrada onlarca yerin
son yıllarda elden çıkarıldığını, son
olarak da ormancılığın kalbi, kimliği olan Gazi Yerleşkesinde inşaat
hızla devam ederken çalışanların
büyük çoğunluğu kiralık olan 6 ayrı
binada hizmet yürütmeye çalıştığını ve yöneticilerin verdiği sözler
üzerine yapılacak yerlerini beklediklerini” söyledi.
SDÜ ORMAN FAKÜLTESİ’NDE KONFERANS
Süleyman Demirel Üniversitesi Orman Fakültesi’nde “5531 Sayılı Orman Mühendisliği, Orman
Endüstri Mühendisliği ve Ağaç
İşleri Endüstri Mühendisliği Hakkında Kanun ve İstihdam” konulu
konferans düzenlendi..
SDÜ Orman Fakültesi tarafından düzenlenen “5531 Sayılı
Orman Mühendisliği, Orman
Endüstri Mühendisliği ve Ağaç
İşleri Endüstri Mühendisliği
Hakkında Kanun ve İstihdam”
konulu konferans Orman Fakültesi Konferans Salonu’nda gerçekleştirildi.
Konferansa OMO Genel Başkanı, II. Başkanı, AR-GE Komisyon
Başkanı, Orman Fakültesi öğretim
üyeleri, Isparta Orman Bölge Müdürlüğü Yetkilileri ve Orman Fakültesi Öğrencileri katıldı.
Konferans, Orman Fakültesi
öğrenci temsilcisi Uysal Utku Turhan, Orman Fakültesi Dekanı Prof.
Dr. Cahit Balabanlı, SDÜ Rektör
Yardımcısı Prof. Dr. Hüseyin Akyıldız ve Odamız Genel Başkanı
Ali Küçükaydın’ın konuşmaları ile
başladı.
Konferansın açılış konuşmasını yapan Orman Fakültesi öğrenci temsilcisi Uysal Utku TURHAN,
öğrencileri mezun olduktan sonra istihdamla ilgili zorlu bir mücadelenin beklediğini belirterek
bu konferansın kendileri için çok
faydalı olacağına duyduğu inancı
dile getirdi.
Konuşmasında, Türkiye ekonomisini değerlendiren Orman
Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Cahit
Balabanlı ise günümüzde rekabet
kavramının önem kazandığını belirterek 5531 sayılı Yasa ile orman
mühendislerinin ve orman endüstri mühendislerinin istihdam
olanaklarının arttığını söyledi.
SDÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr.
Hüseyin Akyıldız ise dünyada soğuk savaş döneminin sona ermesiyle birlikte, liberal ekonomilerin
ağırlıklı hale geldiğini belirterek;
kamu sektörünün yanı sıra özel
sektör girişimciliğinin de önemli
olduğunu vurguladı. Bu kapsamda, 5531 sayılı Yasanın dünyada
gelişmelerin bir yansıması olarak
ortaya çıktığını belirten Akyıldız,
dünyada birçok sektörde otomasyon istihdam olanaklarının daraldığını, istihdam açısından orman
kaynaklarında çalışan orman mühendislerinin ise önlerinin açık olduğunu belirtti.
Genel Başkan Ali Küçükaydın,
orman kaynaklarının yaklaşık
% 99’unun devlete ait olduğunu
belirterek, bu kaynakların devletçe yönetilip işletilmesine devam
edilmesi, ormancılıkta bazı iş ve
işlemlerin serbest ormancılık büro
ve şirketlerine yaptırılmasının artan iş yükünün hafifletilebilmesi
açısından önemli olduğunu, ormanların özelleştirilemeyeceğini
ancak, hizmetlerin özelleştirilmesi
gerektiği, bu tür faaliyetlerin ormancılık büro ve şirketleri tarafından yapılarak devletin denetleme
görevini yapması gerektiğini söyledi.
5531 sayılı Meslek Yasamız ile
ilgili olarak 2006 yılından bu yana
çok büyük mesafeler kat edildiğini ancak, orman camiası olarak Yasanın çıkmasında göstermiş olduğumuz birliğimizi, beraberliğimizi
ve performansımızı uygulanmasında gösteremediğimizi, halbuki
Yasanın çıkartılması kadar uygulanması için de özellikle ormancı
kuruluşlarımızdan gayret beklediklerini özellikle vurgulamıştır.
Orman Mühendisleri Odası
AR-GE Komisyon Başkanı Eşref
Girgin ise örnekler vererek Yasayı
anlattı.
Konferansın sonunda Odamız
Genel Başkanı Ali Küçükaydın ve
AR-GE Komisyonu Başkanı Eşref
Girgin tarafından öğrencilerin soruları yanıtlandı.
2012 EKİM/KASIM/ARALIK ORMAN MÜHENDİSLİĞİ 13
UZMAN S AH AS I
AĞAÇ TÜRÜNÜN MDF LEVHALARDA
PÜRÜZLÜLÜĞE ETKİSİ*
Prof.Dr. Turgay Akbulut
Enüs Koç (Mba)
İ.Ü.Orman Fakültesi Orman End. Mühendisliği
Orman End.Yük.Müh.
Kastamonu Entegre Kastamonu ve
Samsun Fab. Direktörü
Özet
Direkt boyama veya ince laminasyon işlemlerinde, MDF levhalarında yüzey ve profil alanlarının
pürüzlülüğünün, işlem kalitesi üzerine büyük etki yaptığı görülmektedir. Bu çalışmada, bir tek ağaç türünden
ve farklı ağaç türlerinden elde edilen lifler çeşitli karışım oranlarında kullanılarak üretilen MDF’lerin yüzey
pürüzlülüğü üzerine ağaç türünün etkisi araştırılmıştır. Ağaç türünün MDF’lerin yüzey ve özellikle profil
alanlarındaki pürüzlülük üzerine önemli derecede etki yaptığı tespit edilmiştir.
GİRİŞ
MDF üretiminde pek çok faktör nihai ürünün özelliklerine tesir etmektedir. Bunlar arasında
ağaç türü, lif boyutu ve tipi, tutkal
türü ve miktarı, kullanılan katkı
maddeleri, taslak rutubet miktarı
ve presleme şartlarını sayabiliriz.
Bu faktörler içerisinde ağaç türü
en önemli değişkendir. Bazı ağaç
türleri istenilen levha özelliklerinin elde edilmesi açısından daha
uygundur (Akbulut et al. 2000,
Anonim 1993, Koç 2002, Maloney
1993).
Dünya genelinde MDF üretiminde düşük kaliteli yumuşak
ağaçlar ve sert ağaçlar tek tür
veya karışım halinde kullanılmaktadır. Gelecekteki eğilim, yumuşak ve sert ağaç türlerinin karışım halinde kullanılmasıyla farklı
yoğunluklarda levha üretiminin
yaygın hale geleceği yönündedir.
Karışık ağaç türlerinin farklı varyasyonlarda kullanımıyla gelecekte karşılaşılacak zorlu süreçlerle
başa çıkmak daha kolay olacaktır
(Maloney 1993).
Tek bir tür kullanımı halinde,
üretim süreçlerinde gerekli ayarlamaların yapılması daha kolaydır
ve levha özellikleri büyük oranda
homojen tutulabilir. Farklı ağaç
türlerinin birlikte kullanılması
halinde üretim sürecinde daha
hassas düzenlemeler yapmak
gerekir. Günümüzde odun hammaddesi temin etme zorlukları
da dikkate alındığında, üreticilerin istediği miktar ve kalitede tek
bir ağaç türünü bulması mümkün
olmadığından, farklı türleri birlikte kullanma bir zorunluluk haline
gelmektedir.
Yapraklı ve iğne yapraklı ağaçların levha endüstrisinde lif olarak
adlandırılan hücre yapıları birbirinden oldukça farklılık arz etmektedir. Bu farklı hücre tipleri son
ürün olan MDF levhalarının fiziksel ve mekanik özelliklerinin yanı
sıra yüzey pürüzlülüğü üzerine de
etki yapmaktadır.
Yüzey pürüzlülüğü derecesi
hammadde ve üretim şartlarına
bağlı olarak değişen bir değerdir.
Pürüzlülük açısından hammadde
özelliklerinden başında lif boyu
ve geometrisi gelmektedir. Ayrıca
tutkal miktarı, presleme ve zımparalama işlemleri MDF’ lerin yüzey
kalitesine tesir eden en önemli üretim parametrelerindendir.
MDF’lerin yüzey düzgünlüğü kağıt/PVC laminasyon işlemlerinde
aranan önemli bir özelliktir. Yüksek yoğunluktaki MDF’lerin daha
pürüzsüz yüzeyler elde edilecek
şekilde kesilir ve daha kaliteli direkt boya uygulamalarına imkân
verir.
MDF profillerinin ince kaplama veya boyama işleminde başarılı olabilmesi için yüzey ve profil
alanlarının düzgün ve stabil olması gerekmektedir.
MALZEME VE YÖNTEM
Ağaç türleri ve levha üretimi
MDF levhaları 488*210 cm ve
18 mm kalınlıkta yapılmıştır. Meşe,
Kayın, Çam, Kavak ve Dişbudak
cinslerinden elde edilen lifler tek
veya değişik oranlarda karıştırılmak suretiyle 750 kg/m³ yoğunluğunda 20 adet levha üretilmiştir.
*) Bu yazı, yazarların “The effect of the wood specıes on the roughness of the surface and profıled areas of medıum densıty
fıberboard (Wood Research, 51 (2): 2006 p.75-84)” isimli makalesinden özetlenerek hazırlanmıştır.
14 ORMAN MÜHENDİSLİĞİ EKİM/KASIM/ARALIK 2012
Levhaların yüzeyleri sırasıyla 50,
İstatistik Metot
80 ve 120 numara zımpara banAğaç türleri ve ağaç türü karıdı kullanılarak zımparalanmıştır. şımının MDF’ lerin yüzey ve profil
Tüm levhalar %65 bağıl nem ve alanlarının pürüzlülük değerleri
25 °C sıcaklıkta kondisyonlandık- üzerine etkisi aryans analizi (ANOtan sonra, her bir levha grubun- VA) ve buna bağlı olarak Duncan
dan Resim 1’ deki profil türünden tesiti ile belirlenmiştir.
12’şer adet örnek kesilmiştir.
SONUÇ VE TARTIŞMA
YÜZEYE
Aynı şartlarda farklı ağaç türORTA YÜZEY
YAKIN
lerinden elde edilen liflerin boyutlarına bakıldığında, ortalama
lif boyutunun 0.52 – 0,83 mm
YÜZEY
arasında değiştiği görülmektedir.
Ağaç türleri arasında lif boyutu
bakımından önemli farklılıklar bulunmaktadır.
MDF levhaların yüzey yoğunlukları 1180- 1265 kg/m3 arasında
değişmektedir. Levhaların orta
Resim 1: Pürüzlülük ölçümü için kısmındaki yoğunlukları ise 543
-587 kg/m³ arasındadır. Görüldüüretilmiş profil modeli
ğü gibi ağaç türü farkı hem levha
yüzey yoğunluğunu hem de orta
Pürüzlülük testi
Hem yüzeyin hem de farklı tabaka yoğunluğunu etkilemekderinliklerdeki püzüzlülüğü tespit tedir.
Levhaların yüzey kısımlaetmek için Resim 1’de gösterilen
rındaki
pürüzlülük değerleri
üç noktadan (yüzey, yüzeyden
2,5-3,53μm
arasında; levha orta
5 mm derinde (yüzeye yakın) ve
kısmında
ise
11-17 μm arasında
profil ortası) pürüzlülük ölçümü
değişmekte
olup,
ağaç türü ve
yapılmıştır. ISO 1997’ e göre püağaç
türü
karışımları
pürüzlülük
rüzlülük ölçümleri yapılmış ve
üzerine
önemli
derecede
etkili
değerlendirmelerde ortalama pübulunmuştur.
En
pürüzlü
orta
tarüzlülük (Ra) parametresi kullanılbaka
Meşe
liflerinin
fazla
kullanılmıştır.
dığı levhalarda tespit edilmiştir.
Lif ebatları analizi
MDF üretim parametreleri yüzey
Farklı ağaç türlerinden üreti- pürüzlülüğü değerlerine doğrulen liflerin lif boyutu analizi Imal dan tesir etmektedir. Özellikle levVU 100 analiz cihazında yapılmış- hanın orta tabaka yoğunluğunun
yüksek olması yüzey pürüzlülüğütır.
nün azalmasını sağlamaktadır.
Yoğunluk profili ölçümü
Endüstriyel
uygulamalara
Her bir levha türünden üç adet göre, iyi bir yüzey işlemi için MDF
50*50 mm ölçüsünde örnekler levhaların orta tabakadaki pürüzhazırlanarak Imal DPX 100 x-ray lülük değerinin 8-10 μm, yüzeye
taramalı cihazında levhaların di- yakın bölgelerde (1/3 kalınlık) 5-6
key yoğunluk profil ölçümleri ger- μm civarında olması uygun bulunmaktadır.
çekleştirilmiştir.
Profil üretimi ve kalıp işleri için
MDF dikey yoğunluk profilinin
homojen olması uygundur. Orta
tabaka yoğunluğunun 685 kg/m3
ve üzerinde olması kaliteli profil
açımı ve yüzey işlemleri için arzu
edilmektedir.
REFERANSLAR
1. Akbulut, T., Hiziroglu, S., Ayrilmiş, N., 2000: Surface absorption, surface roughness, and formaldehyde
emission of Turkish medium density
fiberboard. Forest Prod. J. 50 (6): 4548
2. Anonymous, 1993: Euro MDF
Board. A users Manuel. European Association of Medium Density Fiberboard Manufacturers. Giessen, Germany
3. Desch, H. E., 1953: Timber its
structure and properties. London
Macmillan and Co Ltd. U.K.
4. Hiziroglu, S., 1996: Surface roughness analysis of wood composites: A stylus method.Forest Prod. J. 46
(7/8):67-72
5. Koç, E., 2002: Effects of some
factors on appearance properties
of profiled MDF surface in covering.
M.Sc. Thesis. Istanbul University, Institute of Science and Technology
6. Maloney, T. M., 1993: Modern
particleboard and dry-process fiberboard manufacturing. Second edition. Miller Freeman Publications, Inc.,
San Francisco, California, USA
7. Perem, E., 1964: Tension wood
in Canadian hardwoods. Forest products research branch. Dept. of Forestry Publ. No: 1057, Canada
8. Suchland, O., Woodson, G. E.,
1986: Fiberboard manufacturing
practices in the United States. USDA,
Forest Service, Agriculture Handbook
No.640, USA
9. Unsal, Ö., Kantay, R., 2002: Investigation of surface roughness of
oak and beech wood parquets produced in Turkey. Review of the Faculty of
Forestry, University of Istanbul, Series
A, (52) 1, Turkey
10. Wang, S., Winistorfer, P. M.,
Young, T. M., Helton, C., 2001: Stepclosing pressing of medium density
fiberboard; Part 1:Inf luence on the
vertical density profile. Holz als Rohund Werkstoff (59): pp. 19-26
D e r g i m i z i n Te m m u z - A ğ u s t o s - E y l ü l 2 0 1 2
sayısında yazar adı hatalı biçimde yer alan
mak aleyi bu sayıda yeniden yayımlıyoruz.
2012 EKİM/KASIM/ARALIK ORMAN MÜHENDİSLİĞİ 15
UZMAN S AH AS I
Yaylacık Araştırma Ormanı Vejetasyonunun
Floristik ve Bazı Toprak Özellikleri BÖLÜM-1
Dr. Münevver ARSLAN
Yrd. Doç. Dr. Neslihan ERDOĞAN
Prof. Dr. Osman KETENOĞLU
Orman Toprak ve Ekoloji Araştırmaları
Enstitüsü Müdürlüğü
Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi
Fen-Edebiyat Fakültesi
Ankara Üniversitesi
Fen Fakültesi
Özet
Yaylacık Araştırma Ormanı konum itibari ile orta öksin kuşakta yer almasına rağmen kuzeye dönük yamaçları (alanın büyük bir kısmı) Karadeniz’den gelen nemli hava kütlerinin etkisi altında olup, güney bakıları ise güneşlenmenin kurutucu etkisine maruzdur. Bu alanda özellikle temmuz sonu ve ağustos aylarında
bir yaz kuraklığı görülmektedir. Kuzey bakılarda hakim tür Doğu kayını (Fagus orientalis) olup, saf ormanlar
oluşturduğu gibi diğer türlerle özellikle Uludağ göknarı (Abies nordmannia subsp. bornmuelleriana), çam
türleri (Pinus nigra subsp. pallasiana, P. sylvestris) ile karışım oluşturur. Güney bakının hakim türü sapsız
meşe (Quercus petraea subsp. iberica)’dir. Bu alanda farklı bakı, yükselti ve anakayadan kaynaklanan değişik orman toplumları bulunmaktadır. Bu orman toplumlarına eşlik eden bitki türleri ile toprak tipleri ve
toprak pH’sı hakkında kısaca bilgi verilmiştir.
GİRİŞ
Karabük-Yenice ile Bolu-Mengen ilçeleri arasında yer alan Yaylacık Araştırma Ormanı’nın 5246
hektarı orman, 58 hektarı ise orman içi açıklık olmak üzere toplam
alanı 5304 ha.’dır (Anonim 2001).
Yükseltisi, 700 ile 1650 m arasında
değişmektedir. Fitocoğrafik açıdan Avrupa-Sibirya flora bölgesinin Öksin alanında yer alan (Zohary 1973) araştırma ormanının
vejetasyon tipini yaprak döken,
iğne yapraklı ve karışık ormanlar
oluşturmaktadır. Bu alanda bakı,
yükselti ve anakayaya göre farklı
floristik bileşime ve yetişme ortamına sahip orman toplumları
gelişmiştir. Alanda hem Karadeniz
Bölgesi’ne ait bitki toplumlarını
(denize bakan yamaçlarında) hem
de Karadeniz öncesi bölgenin bitki toplumlarını (güneye bakan yamaçlarında) görmek mümkündür.
Alanın Biyoiklimsel
Özellikleri
Araştırma ormanının iklimini
belirleyebilmek için çevresinde
16 ORMAN MÜHENDİSLİĞİ EKİM/KASIM/ARALIK 2012
yer alan dört meteoroloji istasyonunun verileri değerlendirilmiştir
(Karabük-Yenice, Zonguldak-Devrek, Bolu-Eskipazar ve Pazarköy).
Alanın yükseltisi bu istasyonların
bulunduğu yükseltiden daha yüksek rakımlarda yer aldığından Yenice istasyonu değerleri her 100
m için sıcaklık 0,5°C düşürülmüş
(Erinç 1984), Schreiber formülü
kullanılarak her 100 m yükselti
artışında ise yağış 54 mm arttırılarak 1000 m yükseltiye enterpole
edilmiştir (Arslan 2010). Kuzeybatı Anadolu’da dağ sıralarının
birbiriyle ilişkisi az olup, bunlar
çoğunlukla büyük dağlara bölünmüş, hem enine hem de boyuna
vadilerle birbirinden ayrılmışlardır
(Mayer and Aksoy 1998). Alanın
güney sınırını oluşturan dağların en yüksek tepeleri 1300-1630
metreler arasında olup genel bakısı kuzey yöndedir. Dolayısıyla
Karadeniz’den gelen nemli havanın bu yükseltilerde Yenice’ye
göre daha fazla yağış bırakması
gerekir. Bu nedenle 1000 m için
hesaplanan değerler mevcut or-
man vejetasyonunu 140 m’deki
Yenice istasyonu verilerinden
daha iyi yansıtmaktadır (Arslan
2010).
Biyoiklimsel yorumlama Emberger metoduna göre yapılmıştır
(Akman 1999). Alanın kuzey bakılarının hakim türü Fagus orientalis
(Doğu Kayını) olup, Oseyanik iklimin etkisi altındadır. Güney bakılarda ise hakim tür Quercus petraea subsp. iberica (Sapsız Meşe)
olup, yer yer Pinus nigra subsp.
pallasiana (Anadolu Karaçamı)’nın
karışıma girdiği orman toplulukları yer almaktadır. Dolayısıyla bu
alanların iklimini kısmen Eskipazar ve Pazarköy ilçelerinde görülen biyoiklim tipleri temsil edebilir
ve bu alanlarda geçiş ikliminin görüldüğünü söylemek yerinde bir
tanımlama olacaktır (Çizelge 1).
E: Enterpole; P: Ortalama yıllık
yağış toplamı (mm), M: En sıcak
ayın maksimum sıcaklık ortalaması (°C), m: En soğuk ayın minimum sıcaklık ortalaması (°C),
PE: Yaz yağışı toplamı (mm), Q:
Yağış-Sıcaklık emsali [Q=2000.P/
Çizelge 1. Biyoiklimsel sentez
İSTASYON
ADI
Enlem
(Kuzey)
Boylam
(Doğu)
Yük.
(m)
P(mm)
M
m
PE
Q
S
Devrek
41º13'
31º58'
100
764,4
30,0
2,1
160,4
94,7
5,3
S.K.Y.İ
Yenice
41º12'
32º20'
150
658,2
31,1
1,3
152,9
76,3
4,9
S.K.İ.Y
Yenice (E)
41º01'
32º12'
1000
1117,2
26,9 -3,0
259,5
-
9,6
S.K.İ.Y
Eskipazar
40º57'
32º32'
740
441,1
28,4 -3,9
95,7
47,8
3,4
İ.K.S.Y
Pazarköy
40º56'
32º11'
740
621,8
26,7 -5,5
129,1
68,0
4,8
K.İ.S.Y
(M+m+546,4).(M-m)], S: Kuraklık
indisi (Kurak devreyi ifade eder:
S=PE/M).
Daphne pontica
Galium odoratum
Kurak devrenin tespiti Gaussen metoduna göre yapılmıştır.
Herhangi bir aydaki yağışın (P)
yine o aydaki sıcaklığa eşit veya iki
katından küçük olması durumunda (P≤2t), kurak ay olarak kabul
edilir (Akman 1999). Devrek istasyonunda ağustos ayında, Yenice
istasyonunda temmuz ve ağustos, Pazarköy’de ağustos ayında
kısa bir kurak devre görülürken,
Eskipazar’da temmuz, ağustos ve
eylül aylarında daha belirgin ku-
Trachystemon orientalis
Yağış
Biyoiklim Katı/Tipi
Rejimi
Az Yağışlı Kışı Serin
Geçiş İklimi
Az Yağışlı Kışı Serin
Geçiş İklimi
Denizel
Yarı-Kurak Kışı Çok
Soğuk Alt Akdeniz İklimi
Az Yağışlı Kışı Çok
Soğuk Alt Akdeniz İklimi
olarak yayılış göstermektedir. Genellikle granit olmak üzere riyolit
anakayalar üzerinde bulunmakta-
Laurocerasus officinalis
Dryopteris flix-mas
Rubus hirtus
rak bir devre söz konusudur (Arslan 2010).
dır. Toprak tipi boz esmer orman
toprağı olup, şiddetli asit veya orta
derecede asit (pH 4,3-5,5) reaksiyonuna sahiptir. Karadeniz’den
gelen nemli hava kütlelerinin
etkisi altında bulunduğundan
kayın ormanlarının gelişimine
uygun iklim koşullarına sahiptir.
Çalı katında Rhododendron ponticum subsp. ponticum (mor çiçekli
Bulgular
Yaprak Döken Ormanlar
1-Fagus orientalis ormanı:
Kayının saf olarak bulunduğu
topluluklar 750-1300 metreler
arasında, genellikle kuzey bakılarda, %30-100 meyillerde dağınık
2012 EKİM/KASIM/ARALIK ORMAN MÜHENDİSLİĞİ 17
UZMAN S AH AS I
orman gülü) biraz daha güneşli
bakılarda ve Q. petraea subsp. iberica (sapsız meşe) ormanına geçiş
yerlerinde Vaccinium arctostaphyllos (Trabzon çayı) çalı katında en
fazla yer alan türlerdir. Laurocerasus officinalis (karayemiş)’e ise
kalkşist anakaya üzerinde küçük
topluluklar halinde birkaç küçük
alanlarda rastlamak mümkündür.
Yine bu ormanlarda şimdilik çalı
katında yer alan, gölgeye oldukça
dayanıklı Göknar gençliklerinin
bulunduğu alanlar da mevcuttur.
Bu ormanların ot katında önemli
derecede yer tutan türler Festuca
drymeja, Rubus hirtus (böğürtlen),
Trachystemon orientalis (ıspıt, kaldirik), Daphne pontica (kurtbağı,
sırımbağı), Cardamine impatiens
var. pectinata (kına çiçeğimsi köpükoto), Vicia crocea, Galium odoratum (tatlı yoğurtotu) ve Dryopteris flix-mas (erkek eğreltiotu)’dır.
Kayın ormanlarında geniş yayılışa sahip türlerle oluşturduğu
alt topluluklar ise;
a)-Fagus orientalis-Rhododendron ponticum subsp. ponticum topluluğu: Kayın ve alt tabakada yoğun bir şekilde bulunan
mor çiçekli orman gülünün (R.
ponticum subsp. ponticum) oluşturduğu orman toplumları, 750
ile 1250 metreler arasında kuzey
ve ara yönlerinde orta derecede
asit reaksiyon gösteren (pH 5) boz
esmer orman topraklarında yayı-
lış göstermektedir. Toprak tekstürü kumlu balçık ve balçıklı kum
ile kumlu killi balçıktır. Anakaya
genel olarak granit olup, riyolit
anakayalarda da bulunmaktadır.
Orman gülü bu topluluğun alt
tabakasında egemen bir tür olduğundan diğer türlerin gelişimine
yeterince imkân sağlamamaktadır. Kayın ormanında yer alan türler burada çok sınırlı bir şekilde,
mor çiçekli orman gülünün gölgelemediği küçük alanlarda gelişebilmektedirler.
b)-Fagus orientalis ve diğer
yapraklı türlerin oluşturduğu
orman toplulukları: Kayın ve diğer yapraklı türlerin oluşturduğu
karışık yapraklı, yaprak döken bitki topluğu Keçikıran T. ve Kezağılı
mevkiilerinin aşağı kısımlarında,
sert kireçtaşı anakayalar üzerinde, kuzey ve kuzeybatı bakılarda 1100-1350 metreler arasında
yayılış göstermektedir. Hafif asit
reaksiyona (pH 6,7) sahip toprak,
solgun esmer orman toprağı tipindedir. Toprak balçıklı kil türün-
Acer platanoides
Asperula taurina subsp. taurina
18 ORMAN MÜHENDİSLİĞİ EKİM/KASIM/ARALIK 2012
Brachypodium
sylvaticum
dedir. Bu toplumda kayın diğer
türlere göre yer yer hakim durumda olmasına karşın, Fraxinus
excelsior subsp. excelsior (Dişbudak), Tilia rubra subsp. caucasica
(Kafkas ıhlamuru), Corylus colurna
(Türk findığı, ağaç findığı), Carpinus betulus (yaygın gürgen), Acer
platanoides (çınar yapraklı akçaağaç), A. tauvetteri (kayın gövdeli
akçaağaç) Ostrya carpinifolia (gürgen yapraklı kayacık) gibi yaprak
döken türlerin karışıma daha fazla
girmesiyle özel bir yapı göstermektedir. Bu alanlarda dişbudakın daha baskın durumda olduğu
yerlerde mevcuttur. Birçok türün
birlikte bulunduğu bu alanlar tür
çeşitliliği açısından oldukça zengin olup, ormanın gen kaynağını
oluşturması bakımından da son
derece önemlidir.
2- Carpinus betulus-Ostrya
carpinifolia topluluğu: Yumuşak
kireçtaşı anakaya üzerinde 1020
ile 1060 metrelerde, güneydoğu
bakıda yer almaktadır. Toprak tipi
solgun esmer orman toprağı olup
Carpinus betulus
Staphyllea pinnata
Rubus canescens var. glabratus
pH 6,8’dir. Toprak türü kumlu balçık ve kumlu kildir. Carpinus betulus ve Ostrya carpinifolia ’ın karışım
oluşturduğu bitki topluluğu da sınırlı bir alanda Güneyören mevkiisinde yer almaktadır. Doğu kayını
bu alanda karışıma çok az sayıda
iştirak etmektedir. Avrupa-Sibirya
elementli C. betulus ile Medit. (Akdeniz) elementli O. carpinifolia’nın
oluşturduğu bu topluluğa Cornus
sanguenia subsp. australis (yabani kızılcık), Staphyllea pinnata (patlak) gibi çalı taksonlarıyla
Lithospermum
purpurocaeruleum, Cervaria caucasica, Galium
paschale, Trachystemon orientalis,
Brachypodium sylvaticum (orman
yalancı bromu), Festuca drymeja,
Poa nemoralis (orman salkımı), Asperula taurina subsp. taurina gibi
otsu türler katılmaktadır.
İğne Yapraklı Ormanlar
1- Pinus nigra subsp. nigra
var. caramanica-Pinus sylvestris
orman topluluğu: Alanın doğu
kısmında 1300-1400 metreler arasında, güneybatı ve doğu yönlerinde Anadolu karaçamının bazen
saf, bazen de (genellikle) sarıçamla karışım oluşturduğu alanlarda
solgun esmer orman toprakları
üzerinde yer almaktadır. Anakaya
kireç çimentolu breş ve kireçtaşı
olup, pH 7,2 civarındadır. Sarıçam
ve karaçamın karışım oluşturduğu iğne yapraklı meşcerelerin bir
kısmında, alt tabakada boyları ge-
Aster amellus subsp. ibericus
nel olarak 1-8 m arasında değişen,
gölgeye dayanıklı kayın, özellikle
de Uludağ göknarının işgal ettiği bir yapı göze çarpmaktadır. Bu
alanlar ileride yaş bakımından
daha yaşlı karaçam, sarıçam ve
hemen bir alt tabakada göknar ve
kayının bir arada bulunduğu, karışık bir orman vasfına ulaşacak gibi
görünmektedir. Bu orman topluluğuna çalı katında, Viburnum lantana (germişek), Lonicera caucasica subsp. orientalis ile Abies nordmanniana subsp. bornmuelleriana
önemli oranda eşlik etmektedir.
Brachypodium pinnatum (tüysüz
yalancı brom) Pteridium aquilinum (eğrelti), Inula salisina (söğütsü andızotu), Salvia forskahlei
(şalba), Laser trilobum (kefe kimyonu) Chamaecytisus pygmaesus
(bodur süpürgelik), Aster amellus
subsp. ibericus, Rubus canescens
var. glabratus (kapina, böğürtlen),
Sesleria alba ve Jurinea pontica (laz
geyikgöbeği) ot katında önemli
oranda yer alan türlerdir.
Karışık Ormanlar
1-Fagus orientalis-Abies normanniana subsp. bornmuelleriana orman topluluğu: Alanın
büyük bir kısmında, daha çok
kuzeydoğu, kuzeybatı, doğu ve
güneydoğu bakılarda, genellikle
granit ve kireçtaşı üzerinde ayrıca
kireç çimentolu breş ve kalkşist
üzerinde, Doğu kayınının içinde
tek tek veya bazen gruplar halinde
Lonicera caucasica subsp. orientalis
Uludağ göknarının (A. nordmanniana subsp. bornmuelleriana) karışıma girdiği bu karışık ormanlar,
950-1600 metreler arasında yer
almaktadır. Toprak tipi boz esmer
ve pseudogleyli boz esmer orman
toprağı olup toprak kumlu balçık,
kumlu killi balçık, kumlu kil ve killi balçık türündedir. pH 4,5 ile 5
arasında değişmekle birlikte bazı
alanlarda 7’ye kadar çıkmaktadır.
Bu alanlarda özellikle 1500 m’den
sonra az da olsa Uludağ göknarının Doğu kayınına göre hakim olduğu yerler mevcuttur. Göknarın
Doğu kayınına göre daha yoğun
olduğu alanlar, araştırma ormanının en yüksek noktası olan Keçikıran Yaylası (1615 m) ve Keçikıran
T. (1650 m) mevkiilerinde bulunmaktadır. Kayın-göknar karışımı
alanlarda yer yer 1000-1400 metreler arasında kuzey ve ara yönlerinde mor çiçekli orman gülünün
hakim olduğu bir çalı katı da bulunur. Yine çalı katında küçük alanda kireçtaşı anakayalar üzerinde
L. officinalis de yer almaktadır. Ot
katında önemli oranda bulunan
türler, Festuca drymeja, Cardamine
impatiens var. pectinata, Galium
odoratum, Rubus hirtus, Trachystemon orientalis, Dryopteris flix-mas,
Galium rotundifolium, Calamintha
grandiflora, Circium hypoleicum,
Euphorbia amygdaloides var. amygdaloides (sütlüot, zerena) ve Geranium robertianum (dağıtırı)’dur.
DEVAMI BİR SONRAKİ SAYIDA
2012 EKİM/KASIM/ARALIK ORMAN MÜHENDİSLİĞİ 19
UZMAN S AH AS I
SIĞLA (Liquidambar orientalis Miller)’DA
ALTERNATİF VEJETATİF ÜRETİM YÖNTEMİ
Dr. Salih PARLAK
Ege Ormancılık Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü
Giriş
Her geçen gün çevresel şartlar ve insan etkisiyle populasyonu azalan sığla ülkemizin relikendemik değerli bir türüdür. 60
milyon yıl önce 3. zamanda geniş
alanlarda yaygın iken (Kurt, 2008)
yayılış alanları giderek daralmış
ve dünyada sadece Güney Batı
Anadolu’da kalmıştır.
Yöre halkı tarafından “Günlük Ağacı” olarak bilinmektedir.
Alçak yerlerde, ovalarda ve dere
boylarında yetişen ağaçlara “Taban Günlüğü”, yüksek yerlerde ve
dağlarda yetişen ağaçlara da “Dağ
Günlüğü” adı verilmektedir. (Efe
1986; İstek ve Hafızoğlu 1998).
Populasyonlarının azalmasındaki en büyük faktör insan etkisidir. Sığla ormanlarının büyük
bir kısmı yerleşim alanlarına çok
yakın olması sebebi ile çeşitli şekillerde tahrip edilmektedir. Yakacak olarak kullanılması ve hayvan
otlatılması da (Velioğlu ve ark.,
2008) yayılış alanlarının daralmasında etkili olmaktadır.
Kurt (2008)’a göre tahribatın
en önemli nedenlerinden biri de
sentetik fiksatiflerin üretilmesinden sonra sığla topluluklarının
tarımsal kullanım amacıyla yok
edilmesi, bu amaçla bilinçli olarak
açılan drenaj kanalları ile taban
suyu seviyesinin düşürülmesidir.
Ekolojisi gereği yaz döneminde ıslak toprak şartlarına sahip
olması gereken sığla yayılış alanlarında, toprak nemini olumsuz
etkileyen su rejiminin değişmesi,
ağaçların da olumsuz etkilenme20 ORMAN MÜHENDİSLİĞİ EKİM/KASIM/ARALIK 2012
sine ve ileri aşamalarda kurumalara neden olmaktadır.
Relik-endemik bir tür olmasının yanında sığladan değerli bir
odun dışı orman ürünü olan sığla yağı elde edilmektedir. Geçmiş
yıllarda 180-200 tona yaklaşan
yıllık üretim miktarı artık hemen
hemen hiç yapılmamakta ve bu
üretim kültürü kaybolmaktadır.
Bunun en büyük sebebi sentetik
sığla yağı üretimidir. Kurt (2008)’a
göre bölgede sığla ağaçlarından
balzam elde etme tekniğini bilen
çok az kişi bulunmaktadır.
Sığla yağı üretimi ağaç gövdelerinden yapıldığından hatalı
yapılan üretim tekniği nedeniyle
ağaçlar büyük zarar görmüştür
Kuvvetli açılan yaralar nedeniyle
hastalık ve zararlı arazları ile tepe
kısımlarında kurumalar görülmüştür (Bozkurt vd., 1990).
Sığla yağı veren ve vermeyen
fertler olduğu gibi sarı ve beyaz
yağ veren fertler de bulunmaktadır. Acar (1988) populasyonlarındaki sığla balzamı veren ağaç
oranının (%40) olduğunu bildirmektedir. Yağ veren ağaçlardan
sürekli faydalanma, populasyonun negatif bir seleksiyona tabi
tutulmasına ve yağ verimi yüksek genotiplerin hastalanması ve
populasyondan ayrılarak yerini
yağ vermeyen sağır bireylere bırakmasına neden olmaktadır. Yağ
veren fertlerin dış görünüşleri itibarıyla kabukları derin çatlaklı olmayan, büyük pullu, açık renkli oldukları belirtilmektedir (Efe, 1987;
Genç, 1999).
Yapılan çalışmalarda genetik
çeşitliliğin önemli kısmı (% 54)
populasyonlar arasında olup, populasyonlar içi genetik çeşitlilik
oldukça düşük (% 46) bulunmuştur. Genetik çeşitliliği yüksek olan
populasyonlar arasından en çok
farklılaşma gösteren 8 populasyonun ex-situ koruma altına alınması önerilmiştir (Velioğlu ve ark.,
2008).
Sığla ağacı odunu su altında
çürümeye karşı çok dayanıklıdır.
Ayrıca mobilya yapımında, sandık, kutu, kaplama, radyo ve gramofon kabinleri, sebze sepetleri
ve iç dekorasyon malzemesi olarak kullanılmaktadır (Engler 1930;
Acatay 1963; Bozkurt ve Göker
1981).
Botanik Özellikleri
Hamamelidaceae familyasına ait bir tür olan sığla ağacının
dünyada 4 türü bulunmaktadır.
Türkiye florasında iki alt türü vardır. Bunlar Liquidambar orientalis
subsp.orientalis ve Liquidambar
orientalis subsp. integriloba’dır.
Bazı kaynaklarda alt tür olarak L.
orientalis var. suber de bildirilmektedir.
Kışın yaprak döken, 15-25 m
boylanabilen, geniş tepe taçlı bir
ağaçtır. Yaprakları; ince ve uzun
saplı, 3-5, bazen 7 lobludur. Loblar
keskin dişlidir. monoik bir ağaçtır.
Dişi çiçekler saplı, sarkık toparlak
durumlar meydana getirir. Erkek
çiçekler ise terminal salkım durumundadır (Tanker ve ark, 1998;
Kurt, 2008).
Sığla yağının önemi ve
Kullanım Alanları
Sığla ağacı (Liquidambar orientalis Mill.) Türkiye’ye özgü endemik bir tür olup, ağacın gövde kabuğunun yaralanması sonucu sığla yağı (storax) elde edilmektedir
(Hafızoğlu ve İstek, 2005). Reçine,
uçucu yağ ve sinnamik asit içeren
drog solunum yolları antiseptiği
ve ekspektoran, antiseptik, antiparaziter olarak etki eder, pomat,
yakı halinde kullanılır (Tanker ve
ark, 1998). Parfümeri sanayinde
fiksatör, sabun yapımında, verniklerde, çiklet ve tütüne tat vermede, bazı tıbbi uygulamalarda;
haricen uyuz ve cilt hastalılarında, dahilen astım ve bronşit gibi
üst solunum yolu hastalıklarının
tedavisinde kullanılır. Ayrıca sığla yağı elde edildikten sonar arta
kalan buhur (Cortex Thymiamitis),
cami ve kiliselerde tütsü ve yakı
olarak kullanılmaktadır (Baytop
1980; Hafızoğlu 1982; Hafızoğlu
ve ark.1996; Kaya ve Alan, 2003;
Kurt 2008).
Yayılışı ve Ekolojik
Özellikleri
Kayıtlarda 1947 yılında 7000
hektar olan sığla ormanı varlığının 1988 yılında 1215 hektara
düştüğü belirlenmiştir. Amenajman raporlarına göre mevcut
sığla ormanlarının 980 hektarı
normal koru 320 hektarı ise bozuk
koru’dur (Genç, 1999, Kurt, 2008).
Sığlanın esas yayılışı Muğla
Yöresinde, Dalaman ve Köyceğiz
deltaları ile denize yakın taban
düzlüklerinin genel olarak kuzey
rüzgârlarına kapalı, sıcak ve nemli
yerlerinde sulu dereler içerisinde
ve sulak kısımlarda ve taban suyunun yüksek olduğu arazilerdedir.
Çok yüksek yaz sıcaklıkları, şiddetli buharlaşma, düşük bulutluluk
oranı, çok seyrek don ve kar yağışı
karakteristikleri gösteren Akdeniz iklim tipi hüküm sürmektedir.
Ortalama yüksekliği 0-400 metre
ve ortalama 1000-1200 mm arası
yağış alan ve yıllık ortalama sıcaklığı 18 derece olan yerleri sever.
Yayılış gösterdiği alanlarda yıllık
yağış 530- 1380 mm arasında de-
ğişmektedir. Yayılış alanlarındaki
en düşük sıcaklık 2.2 C0 dir. Yazın
uzun bir süre yağış görülmez.
Sığla yaz aylarındaki bu kurak
devrede suyu çevresindeki küçük
dereciklerden yada taban suyundan almaktadır. Kışın en soğuk
ayın minimum sıcaklık ortalaması
+3C0’tan daha düşük olan yerlerin
dışında görülmemektedir. Dolayısıyla sığla ağacı don olaylarına
karşı çok duyarlıdır. Işık ağacı özelliklerini göstermektedir (Acatay
1963; Atay 1985; Dirik 1986;. Efe
ve Dirik, 1992; İstek 1994; Kaya ve
Alan, 2003; Kurt, 2008).
Denize dik uzanan akarsular
boyunca iç kesimlere kadar sokularak deniz seviyesinden 300350 m yüksekliklerde, genellikle
sulu dereler boyunca yayılış göstermektedir. İç kesimlerde küçük
adacıklar şeklinde yayılmakta uygun arazi yapısı bulduğu taktirde
sıcak ve güneye bakan yamaçlarda 900 m’ye çıkabilmektedir (Efe
1986; İstek ve Hafızoğlu 1998; Efe
ve Dirik, 1992; Kurt, 2008; Velioğlu
ve ark., 2008).
Şekil 1.Gökova Araştırma Ormanındaki sığla plantasyonu
2012 EKİM/KASIM/ARALIK ORMAN MÜHENDİSLİĞİ 21
UZMAN S AH AS I
Şekil 2a. Sığla gövdesi üzerindeki ur oluşumları
Sıcak Akdeniz ikliminde taban sulu düz olan genellikle hidromorfik alüvyonlu araziler sığla
ağacının yerleşiminde çok uygun
olan alanlardır (Şekil 1). Doğal
yayılış gösterdiği alanlardaki topraklar alkali ve orta derecede kireç
içermektedirler. Bu topaklar su,
organik madde ve besin yönünden zengin ve tuz içerikleri düşük
topraklardır. Arazinin eğimi sığla
ormanının genişliğini tayin eden
başlıca faktörlerden birini oluşturur. Çünkü arazi eğimi fazla olan
yerlerde sığla ağacı sadece ince
bir şerit halinde su boyunca gelişebilmektedir (Kurt, 2008; Öztürk
ve ark, 2008).
Fidan Üretimi
Fidan üretimi geleneksel olarak tohumla yapılmaktadır. Yapılan gözlemlerde mayıs ayında
ağaçların alt kısımlarında kendiliğinden çimlenmiş bol miktarda
fideciğe rastlanmıştır. Tohum yatağında uygun çimlenme şartları
bulunduğu sürece çimlenmede
bir sorun bulunmamaktadır.
Efe ve Dirik, (1992) sığla tohumlarının yedi ayda olgunlaştığını ve kasım aralık aylarında dağıldığını bildirmektedir. Çimlenme nisan-mayıs aylarında gerçekleşmekte ve yüksek bir çimlenme
oranına (% 93) sahip bulunmakta-
22 ORMAN MÜHENDİSLİĞİ EKİM/KASIM/ARALIK 2012
Şekil 2b. Oluşan urların bıçakla çıkarılması ve büyüme konileri
dır. Tohumun 1000 dane ağırlığı
0,297 gr dır.
Sığlanın doku kültürü ile üretim çalışmaları da yapılmış fakat elde edilen bitkicikler seraya
transferden sonra bir ay yaşatılabilmiştir (Genç, 1999). Doku
kültürü ile yapılan çalışmalarda
başarılı sonuçlar da alındığı ve
yaprak eksplantlarından elde edilen bitkilerin % 80 oranında köklendirildiği bildirilmektedir (Erdağ
ve Emek, 2005).
Aşılama ile fidan üretimi çalışmalarında ise %90’ın üzerinde
başarı sağlanmıştır (Genç ve Ark.
1993).
Yeni Bir Üretim Yöntemi
Sığlanın tohumla ve çelikle
üretilmesinde teknik bir sorun
bulunmamaktadır. Islah ve seleksiyon amaçlı çalışmalarda klonal
üretim için ağırlıklı olarak vejetatif üretim yöntemi tercih edilmektedir. Sığlada yağ veren ve
vermeyen bireyler bulunduğu ve
populasyondaki yağ veren fertlerin % 40 olduğu (Acar, 1988) bildirilmektedir. Yağ üretimi için seleksiyon yapılması halinde mutlaka
vejetatif üretim yöntemi tercih
edilecek ve bu üretim materyalinin alınması gerekecektir ki boylu
ağaçlardan alınması çok zordur.
Sığla populasyonlarının ince-
lenmesi esnasında ağaç gövdelerinde ur benzeri oluşumlar görülmüştür. Ağaç gövdesinde 1-3
cm çapında onlarcası bulunan bu
urların bir tornavida veya bıçak
ucu ile rahatlıkla çıkarılabildiği ve
ağaç gövdesi ile bağlantı noktasında bir büyüme konisi ihtiva ettiği belirlenmiştir (Şekil 2a ve 2b).
Ağaçta herhangi bir yaralanmaya
bağlı olmadan geliştiği gözlenen
bu urların doğal olarak meydana
geldiği ve belirli bir süre sonra
da kuruyarak döküldükleri saptanmıştır. Döküldükten sonra da
ağaç üzerinde herhangi bir yara
izi kalmamaktadır. Bu oluşumlardan faydalanarak vejetatif üretim
yapılması daha kolay ve ekonomik olabilecektir.
Güneydoğu Anadolu Bölgesinde zeytin fidanı üretiminde
ağaç gövdesi üzerindeki 10-20 cm
çapındaki şişkinlikler kesilerek tamamen toprağa gömülmekte ve
toprak gölgelendirilerek ve nemli
tutularak bu yumrulardan sürgün
oluşması sağlanmakta ve fidan
elde edilmektedir. Şeklinden dolayı da kaplumbağaya benzediği
için “tosbağa çeliği” olarak adlandırılmaktadır.
Benzer bir oluşumun sığla ağacının gövdesinin dip kısımlarında
oluşması ve bunların vejetatif bir
üretim materyali olabileceğinden
Şekil 3a. Sürgün oluşturmuş
yumrular
hareketle ön deneme niteliğinde
gözlem çalışması yapılmıştır.
Farklı büyüklükteki bu urlar 20
Mayıs tarihinde aşı çakısı ile ağaç
üzerinden toplanarak yosun içine
sarılı halde Ege Ormancılık Araştırma Müdürlüğü’ne getirilmiştir.
Bu oluşumların köklenip köklenmeyeceklerinin denenmesi için
saksı içine dikimleri yapılmıştır.
Bir ay sonra gömülen yumrulardan sürgünler oluşmaya başlamış ve toprak yüzeyine çıkmışlardır. Dört ay sonra yumrular sökülerek kök oluşumlarına bakılmış
ve bunların köklenmiş oldukları
görülmüştür (Şekil 3a, 3b ve 3c).
Gövdedeki bu ur oluşumlarının seyri, ağaç üzerinde kalış süreleri ve büyüklükleri ile köklendirilmek suretiyle vejetatif olarak
üretimde kullanılabilirliklerinin
daha detaylı olarak araştırılmasına ihtiyaç bulunmaktadır.
KAYNAKLAR
Acar, M.İ., 1988: Sığla (Liquidambar orientalis Mill.) Ağaçlamalarında Köklü Çelik Kullanımının Gerek ve Önemi. Ormancılık Araştırma
Enstitüsü Yayınları Dergisi No: 68.
Acatay, A. 1963. Sığla Ağacı (Liquidambar
orientalis Mill.)’nın Türkiye’de Yayılısı, Yeni Tesbit
Edilen Varyetesi ve Sığla Ağaçlarına Musallat
Olan Böcekler. İ.Ü. Orman Fakültesi Dergisi, Seri
A, Cilt 8, Sayı 2, İstanbul.
Alan M. and Z. Kaya, 2003. EUFORGEN Technical Guidelines for genetic conservation and
use for Turkish sweet gum (Liquidambar orien-
Şekil 3b. Köklenmiş yumru
talis). International Plant Genetic Resources Institute, Rome, Italy. 6 pages.
Atay, İ., 1985, Sığla ağacının (Liquidambar
orientalis Mill.) Önemi ve Silvikültürel Özellikleri,
I.Ü.Orm.Fak.Dergisi, cilt 35, s 15-2.
Baytop, T., 1980, Farmakognozi, I.Ü.Yayınları
2783, İstanbul.
Bozkurt, Y, Göker, Y., 1981, Orman Ürünlerinden Faydalanma, İ.Ü. Yayın No.2840, Orm.Fak.
Yayın No.297, İstanbul.
Dirik, H. 1986. Anadolu Sığlası (Liquidambar
orientalis Mill.)’nın gençleştirilmesi Üzerine Çalışmalar. İ.Ü. Orman Fakültesi Yüksek Lisans Tezi,
İstanbul.
Dirik, H. 1986. Anadolu Sığlası (Liquidambar orientalis Mill.)’nın Gençleştirilmesi Üzerine
Çalışmalar. İ. Ü. Orman Fakültesi Yüksek Lisans
Tezi, İstanbul.
Efe, A. 1987. Liquidambar orientalis Mill.
(Sığla ağacı)’ın Morfolojik ve Palinolojik Özellikleri Üzerine Araştırmalar. İ.Ü. Orman Fakültesi
Dergisi Seri A. Cilt: 37, Sayı:2, 273-286, İstanbul.
Efe, A., 1986, Liquidambar orientalis Mill.
(Sığla Ağacının) Marfolojik ve Palinilojik Özellikleri Üzerine Araştırmalar, Doktora Tezi, İ.Ü. Fen
Bilimleri Enst., Istanbul.
Efe, A., Dirik, H., 1992. Une Espece Peu Connue de La Foret Mediterrannene Liquidambar
orientalis, foret Melliterinlenne 13. No 2 April 7.
Engler, A., 1930, Pflanzenfamilien 2.band
18. a, Leipzig, pp.303-345. Kürschner, K., Hoffer,
A., 1929. Zellstoff Analyse, Technische Chemie
Papier-Zellstoff- Fabrikation, 26, 125-139.
Erdağ, B., Emek, Y., 2005. In Vitro Adventitious Shoot Regeneration of Liquidambar orientalis
Miller, Journal of Biological Sciences 5 (6): 805808,
Genç, A., 1999. Sığlanın ( Liquisambar orientalis Mill.) Doku Kültürü Yöntemi İle Üretilmesi,
Orman Bakanlığı yayın No: 099, Müdürlük yayın
No 19, Teknik Bülten No 14
Genç, A., Akgül, E., Özel, N., Umut, B., 1993:
Sığla (Liquidambar orientalis Mill.) Ormanlarının
Yetişme Ortamı Özellikleri ile Gençleştirilmesi
Üzerine Araştırmalar. Ege Ormancılık Araştırma
Müdürlüğü Teknik Bülten Serisi
Şekil 3c. Köklenmiş yumru
Hafızoğlu, H., 1982, Analytical Studies on
the Balsam of Liquidambar orientalis Mill. By
Chromatography and Mass Spectrometry, Holzforschung, 36, 311-313.
Hafızoğlu, H., İstek, A.,2005. Sığla Ağacı (Liquidambar orientalis Mill.) Odunu ve Kabuğunun
Kimyasal Bileşenleri Cilt:5 No:1 ISSN 1303-2399
Gazi Üniversitesi, Orman Fakültesi Dergisi-Kastamonu
Hafızoğlu, H., Reunanen, M., İstek, A., 1996.
Chemical Constituents of Balsam From Liquidambar orientalis, Holzforschung, ISSN 00183830, Vol 50, No: 2.
İktüeren, Ş. ve Acar, İ.,1987. Sığla ağacının
(Liquidambar orientalis Mill.) doğal yayılışı, sığla
yağı uretimi ve pazarlaması. Ormancılık Araştırma Enstitüsü Yayınları Dergi Serisi, Cilt:33, Sayı:2,
No:66.
İstek A., 1994, Sığla Yağı (Storax)’nın Kimyasal Bileşenleri, K.T.Ü. Fen Bilimleri Enstitüsü,
Yüksek Lisans Tezi.
İstek, A., 1998, Hafızoğlu, H; Sığla Ağacı (Liquidambar orientalis Mill.) Odununun Anatomik
Özelliklerinin Belirlenmesi, Z.K.Ü. Bartın Orm.
Fak. Dergisi, sayı:1, ISSN 1302-0056.
Kaya, Z. Alan, M.. 2003. EUFORGEN Technical Guidelines for Genetic Conservation and use
for Oriental Sweetgum (Liquidambar orientalis).
International Plant Genetic Resources Institute.
Rome. Italy.
Kurt, L., 2008. Anadolu Sığla Ağacı, Özel
Çevre Koruma Kurumu, Ankara.
Öztürk,M., Çelik A., Güvensen, A., Hamzaoğlu, E., 2008. Ecology of Tertiary Relict Endemic Liquidambar orientalis Mill. Forests, Forest Ecology
and Management 256 (2008) 510–518
Tanker, N., Koyuncu, M., Coşkun, M., 1998.
Farmasötik Botanik, Ankara Üniversitesi Eczacılık
Fakültesi Yayınları, Ders Kitapları No 78, Ankara.
Velioğlu, E., Kandemir, G., Tayanç, Y., ÇengelL, B., Murat Alan, M., Kaya, Z., 2008. Türkiye’deki Sığla (Liquidambar orientalis Miller)
Populasyonlarının Genetik yapısının Moleküler
Belirteçlerle Belirlenmesi ve Koruma Stratejileri
Geliştirilmesi Teknik bülten No: 20, Bakanlık Yayın No: 339, Müdürlük Yayın No: 32
2012 EKİM/KASIM/ARALIK ORMAN MÜHENDİSLİĞİ 23
UZMAN S AH AS I
Toros Sedirinin (Cedrus libani A. Rich.)
Ülkemizin En Batısında, Muğla-Köyceğiz’de
Yeni Tesbit Edilen Yayılış Alanı - I BÖLÜM-1
Dr. Said DAĞDAŞ
Mehmet İŞÇİ
İç Anadolu Ormancılık Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü
Köyceğiz Orman İşletme Müdürlüğü
Özet
Toros Sediri dünyadaki en geniş yayılışını, adını da aldığı Türkiye Toroslarında yapmaktadır. Bugüne dek
ormancılık botaniğinde yaygın olarak bilinen yayılışında; genel hatlarıyla en batıda Muğla-Fethiye-Babadağı ve Dalaman ve Köyceğiz arasında uzanan Çaldağı ile, (Denizli-Acıpayam (290 02’), Tavas ve Eskere
Orman İşletme Müdürlüklerinin sorumluluk sahaları içinde kalan Gölgeli Dağlarının Bozdağ silsilesi üzerindeki 2200 ha’ı aşan) yayılışı yer almaktadır. Doğuya doğru yer yer parçalı bir yayılış gösteren Toros Sediri, Kahramanmaraş-Ahırdağı - Engizek Dağları üzerinde ve Göksun civarında ülkemizdeki en doğudaki
yayılışını (370 19’) yaptıktan sonra güneye doğru Amanoslar üzerinden Suriye ve Lübnan Antitoroslarında
da sınırlı bir yayılış göstermektedir. Kelkit Çayı vadisinde Niksar – Akıncı köyü ve Kelkit Çayı ile Yeşilırmak’ın
kavuşum noktasına – Kale köyüne yakın bir mesafede yer alan Erbaa-Çatalan kalıntı yayılışları ise, sadece Türkiye’deki değil dünyadaki en kuzey enlemlerde yer alan yayılışlarını oluşturmaktadır. Afyon-Emirdağ
yakınlarında yer alan Emirdağ Dağları-Dandindere Mevkiinde de, ana yayılışından kopuk bir diğer kalıntı
meşceresi bulunmaktadır.
Bu makalede okuyucunun bilgilerine sunulan, Köyceğiz Orman İşletme Müdürlüğünün Karaçam Orman
İşletme Şefliği sınırları dahilinde yer alan 30 ve 31 numaralı bölmelerin bulunduğu, Çiçekbaba (Sandras
Dağı) zirvesi ile aynı dağ silsilesi üzerindeki Küçükkızıl Tepe arasındaki Künardağı olarak bilinen tepenin
sırt ve yamaçlarındaki (haritada Köhnertepe’nin her her iki yamacında, Künardere (Köhnerdere) (Armutcuk
Deresi) boyunca uzanan ve yeni tesbit edilen, Karaçam ile karışık meşcere oluşturan yaklaşık 17 ha’lık) yeni
yayılışı ise bugüne dek ormancılık literatüründe yer almayan orijinal nitelikte bir yayılış sahasıdır. Mevcut
Orman Amenajman Planında her iki bölme yer yer bozuk ve verimli Karaçam meşcereleri olarak gösterilmiş
ise de, Toros Sedirinin Künardağı’ndaki doğal yayılışında meşcere kuruluşunda Toros Sediri ile birlikte üst
tabakada ağırlıklı olarak Karaçam ve az miktarda da Ardıç bulunmaktadır.
Anahtar Kelimeler: Cedrus libani A. Rich., En Batıdaki Yeni Yayılış Sahası, Köyceğiz-Karaçam-Künardağı-Türkiye.
1- GİRİŞ
Okuyucunun bilgilerine sunulan bu makalenin - çalışmanın
temel amacı; Toros Sedirinin bugüne dek literatüre yansıtılmamış
olan, Türkiye’nin en batısında yer
alan yeni bir yayılış sahasını tanıtmaktır. Bunu yaparken; sahanın
genel özelliklerini ortaya koymak,
ilgili sahanın koruma değeri hakkında gözlemlere dayalı yorum ve
24 ORMAN MÜHENDİSLİĞİ EKİM/KASIM/ARALIK 2012
değerlendirmelerde bulunmak,
sonuç olarak hem ormancılık bilim dünyasının ve hem de özellikle uygulayıcı birimlerin ve meslekdaşların yeni Toros Sediri doğal
yayılışı hakkında bilgilenmelerini
sağlamak, toplum genelinde ise
bu tür ekolojik açıdan önem taşıyan, yüksek koruma değerine sahip doğal yayılış sahalarına ilişkin
duyarlılığı üst düzeye çıkarmak
amaçlanmıştır. Çalışmanın bir di-
ğer önemli amacı da, yeni tesbit
edilen Toros Sediri doğal yayılışına ilişkin kayıtların, başta özellikle Flora of Turkey adlı eser olmak
üzere ilgili diğer başvuru kaynaklarının kayıtlarına aktarılmasıdır.
2- MATERYAL VE YÖNTEM
2.1- Toros Sedirinin Yayılış
Sahası Hakkında Genel Bilgi
Toros Sediri yayılışının ana
kütlesi, Toros Dağlarının denize
bakan yamaçlarıdır. Dikey yayılışında da Antalya-Finike civarında yaklaşık 600 m’ye kadar
indiği, genel olarak 650-2000
m’ler arasında orman kurduğu
belirtilmektedir (Anonim, 1994).
Bir diğer kaynakta da Amanoslar
üzerindeki Nur Dağlarının doğu
yamaçlarında 500-550 metreler
ile en düşük rakımlarda, Akdeniz
ardında da 2000-2100 metrelere
kadar yükselerek yayılış gösterdiği (Atalay, 2008, s. 379), Fethiye-Babadağı-Boğaziçi havzasının
batısında da 500 m’ye kadar indiği (Atalay, 1987, s. 2), Finike civarında tek tek bireyler halinde 470
m’ye kadar indiği (Boydak, 1996,
s. 12), Bolkardağlarının kuzeyindeki Aydos Dağı’nda 2400 m’ye
kadar yükseldiği (Atalay, 1987, s.
2) belirtilmektedir. Ülkemizdeki yayılışının genel olarak 360 16’
(Kaş) ve 380 05’ (Eğirdir Barla Dağı)
kuzey enlemleri ile, 290 02’ (Acıpayam-Bozdağ, Köyceğiz-Çaldağı
hattı) ve 370 19’ (Kahramanmaraş-Engizek Dağı-Ahır Dağı hattı)
doğu boylamları arasında olduğu
(Boydak, 1996, s. 11) ifade edilir.
Bir diğer kaynakta ise yayılışı; 360
10’-380 30’ kuzey enlemleri ile 290
– 370 doğu boylamları arası olarak
(batıda Bozdağ-Erentepe yamacı
ile güneybatıda (Fethiye-Babadağı) özetlenir (Atalay, 1987, s. 2).
Lübnan ve Suriye’de de yaklaşık
2000-3000 ha doğal yayılışı mevcuttur (Vidaković, 1991, s. 137).
1947 yılında hazırlığına başlanan
ve Toros Sedirinin yayılışı hakkında oldukça ayrıntılı bilgiler sunan,
1950’li yıllarda yayımlanan bir
başka kaynakta; Toros Sedirinin
batıdan itibaren Denizli-Tavas
ilçesi Uzunoluk bölgesi ile Acıpayam-Bozdağ üzerinde, Bozdağ ve
Boyalı Dağlarının kuzey ve kuzey
batı yamaçlarında, yine Tavas ilçesine bağlı Balkıca ve Derinkuyu
köylerinin güneyindeki sedlerde
Karaçamlarla karışık olarak bulunduğu belirtilmektedir. Toros Sedirinin en batıdaki yayılış sahasının
ise; Fethiye Körfezine dökülen
Kızıldere’nin kollarını aldığı, Dalaman Çayının doğusundan başlayan Aygır Dağı sırtlarının doğuya
uzanan kısmının hemen güneyinde bulunduğu belirtilmektedir
(Gökmen, 1953; s. 15, 198-199).
Toros Sediri, doğal yayılışının
üst sınırında genel olarak Ardıç ve
Toros Göknarıyla birlikte orman sınırını oluşturmaktadır. Dikey yayılışında genellikle Karaçam (Pinus
nigra Arn. ssp. pallasiana (Lamb.)
Holmboe), Kızılçam (Pinus brutia
Ten.), Ardıç türleri, Toros Göknarı
(Abies cilicica Carr.) ve Meşe türleriyle karışıma girmektedir. Alt
flora ise, yaygın olarak Akdeniz ve
Turan-Ön Asya (İrano-Turanian)
flora bölgelerine has bitkilerden
oluşmaktadır. Bozuk sahalar ise,
step bitki örtüsü ile kaplıdır (Atalay, 1990).
Toros Sediri en geniş yayılışını
Türkiye Toroslarında yapmaktadır.
1997 yılı sonu orman envanteri
verilerinde Toros Sediri yayılış sahası; 71 452 ha’ı normal koru ormanı, 37 988 ha’ı ise bozuk koru
ormanı olmak üzere 109 440 ha
olarak belirlenmiştir (Anonim,
1998, s. 118). Bir diğer çalışmada ise Toros Sediri yayılış sahası
toplam olarak 343 032 ha olarak
verilmektedir (Anonim, 2001a, s.
14). 2011 yılı orman envanteri kayıtlarında ise, Türkiye orman varlığı içerisinde Toros Sediri olarak
tefrik edilen alanların toplamı 467
456 ha olarak verilmiştir.
Önceleri (Davis, 1965) ve (Greuter ve Burder, 1984)’a atfen Ak-
deniz havzasında yayılış gösteren
Sedirlerin Cedrus libani adıyla tek
bir tür olarak sınıflandırıldığı, bu
türün Fas ve Cezayir’de yayılış
gösteren C. libani ssp. atlantica,
Kıbrıs’da yayılış gösteren C. libani
ssp. brevifolia, Lübnan ve Suriye’de
yayılış gösteren C. libani ssp. libani
ve Türkiye’de yayılış gösteren C.
libani ssp. stenocoma olarak ayrılan dört alt tür ile temsil edildiği
ifade edilmektedir (Panetsos ve
ark., 1993). Ancak taksonomistlerin büyük çoğunluğu, Akdeniz
havzasında yayılış gösteren üç
farklı türle birlikte dünyada dört
Sedir türü bulunduğu konusunda
hemfikirdirler (Tutin ve ark., 1964;
Mitchel, 1985’e atfen Panetsos ve
ark., 1993).
Optimum meşcerelerini kurduğu Batı Toroslar’dan (Elmalı(Bucak-Çığlıkara), Katrandağı ve
Susuzdağ) (Kayacık, 1965, s. 177)
doğuya doğru ilerleyerek yayılışının doğu ucuna (KahramanmaraşAhırdağları’na) ulaşır (Atalay,
2002, s. 123). Osmaniye’nin güneyinden Amanoslar üzerinden Suriye ve Lübnan’a kadar inerek yayılışının en güney noktasına iner.
Toroslardaki ana yayılışından ayrı
olarak İç Anadolu’ya daha fazla
sokulduğu ve Sultandağları-ÇayDeresinek Vadisi ile buradaki yayılışından kuş uçuşu yaklaşık 40 km
kuzeyde, Orta Anadolu iklim şartlarının egemen olduğu Emirdağlarında (Çaykışla-Dandindere’de)
yayılış yaptığı görülür (Boydak,
1996, s. 11; Günay, 1990). KonyaSağlık kasabası yakınlarında da
ana yayılışından kopuk bir yayılışı
vardır.
Toros Sedirinin yayılışı hakkında 1953 yılında yayımlanan bir
başka kaynakta; Toros Sedirinin
en batıda Acıpayam ve Tavas’ın
2012 EKİM/KASIM/ARALIK ORMAN MÜHENDİSLİĞİ 25
UZMAN S AH AS I
Bozdağ silsilesi üzerindeki yayılışlarından bahsedilmekte, yine en
batıda Fethiye Körfezine dökülen
Kızıldere’nin kollarını aldığı, Dalaman Çayının doğusundan başlayan Aygır Dağı sırtlarının doğuya
uzanan kısmının hemen güneyindeki yayılışları ile en doğuda hem
Kahramanmaraş-Ahırdağı sırtlarının kuzey ya maçlarında, hem
de bu sahanın da doğusunda yer
alan Öksüz Dağı, Kandil Dağı ve
Sakıbaba Tepelerinin yükseklerinde görülen yayılışları hakkında
ayrıntılı biçimde bilgiler verilmektedir. Aynı yayında Toros Sedirinin Erbaa-Çatalan mıntıkasındaki
yayılışı hakkında da, Savaş’a atfen bilgi verilmektedir (Gökmen,
1953; s. 197-209).
Acıpayam-Bozdağ
Orman
İşletme Şefliğinin amenajman
26 ORMAN MÜHENDİSLİĞİ EKİM/KASIM/ARALIK 2012
planı, 2012 yılında yenilenmiştir.
İşletme şefliği sınırları içinde, Sığla meşceresinden Sedir ve Ardıç
meşcerelerine kadar çok farklı
yükseltilerin ağaç türleri bulunmaktadır. Acıpayam-Bozdağ Orman İşletme Şefliğinin IV. Yenilemesi yapılan Orman Amenajman
Planında; B-Karaçam İşletme Sınıfı (Ekonomik Fonksiyon) altında
(ÇkScd2, ÇkSd/bc2, ÇkSd1/bc2)
meşcere tipleri verilen 314,6 ha
Karaçam ile, C-Sedir İşletme Sınıfı (Ekonomik Fonksiyon) altında
(Sd1/bc2, Sd2, SÇkd1/bc2, SArd/
bc2) meşcere tipleri verilen toplam 477,2 ha hem saf, hem de Karaçam ve Ardıç ile, F-Sedir İşletme
Sınıfı (Ekolojik Fonksiyon) altında
(SÇkd1/bc2-T, SArd1-T) ise yine
hem saf ve Ardıç ve Karaçamla
karışıklığa giren 218,5 ha olmak
üzere toplam 1010,3 ha Toros Sediri meşceresi vardır. İlaveten yine
F İşletme Sınıfına dahil edilen BS-T
meşceresindeki taşlık alanda da,
28,8 ha bozuk Toros Sediri meşceresi mevcuttur. Sedirin doğal
yayılış gösterdiği toplam saha en
az 1039,1 ha’dır (Anonim, 2012,
s.78, 79, 81).
Bozdağ İşletmesi ile sınırdaş
olan Tavas-Konak Orman İşletme
Şefliğinde de; B-Karaçam İşletme
Sınıfında ÇkSc3 meşcere tipinde
88,0 ha, C-Sedir İşletme Sınıfında
SArd1, SArd2 ve ArScd1 meşcere
tipleri altında 565,5 ha ve bozuk
koru ormanları içinde BSAr meşcere tipinde 76,5 ha olmak üzere
toplam 730 ha Toros Sediri meşcereleri bulunmaktadır (Anonim,
2000, s.44). Yine Bozdağ ve Konak
İşletmeleri ile sınırdaş olan Eske-
re-Eşenler Orman İşletme Şefliğinde de C-Karışık İşletme Sınıfı
(Ar+S) altında ÇkSbc3, ÇkSArcd1,
SArbc3, SArcd2 meşcere tiplerinde 342 ha, bozuk koru olarak
da BSAr, BArS meşcere tiplerinde
98 ha olmak üzere toplam 440
ha karışık Toros Sediri ormanı
bulunmaktadır (Anonim, 2001b,
s.31-33). Böylece Bozdağ üzerinde, toplam 2209,1 ha saf ve Karaçam ve Ardıçla karışık Toros Sediri
ormanı bulunmaktadır. Not. “a”
çağındaki meşcereler; Bozdağ’da
((Sa (4,6 ha), Sa3 (10,0 ha)) ve
Konak’da ((Sa (15,5 ha), ÇkSa0
(118,5 ha) ve ÇkS0a (241,0 ha)),
ağaçlandırma ile elde edildiği düşünülerek toplama dahil edilmemiştir.
Kelkit ve Yeşilırmak ırmaklarının kavuşum noktasına yakın
bir noktada bulunan, genellikle
güney bakıda yer alan Erbaa-Karayaka-Çatalan yayılışı ile Kelkit
Vadisinin güneyinde, kuzey ve kuzeybatı yamaçlarda görülen Niksar-Akıncı köyü üzerindeki yayılışı
(Selçuk, 1962; Varol; 1965; Dağdaş
ve ark, 1997) ise, Anadolu yarımadasının en kuzeyindeki kalıntı
meşcerelerini temsil etmektedir.
Buradaki meşcerelerinde Toros
Sediri, Q. cerris, Acer campestre,
Acer monspessulanum, Fagus orientalis, Tilia rubra, Carpinus orientalis, Sorbus terminalis (Atalay,
1990) ile karışıklığa girer. Hatta
Çatalan’daki yayılışında Sarıçam’ın
(Pinus sylvestris L.) da karışıklığa
girdiği görülmektedir. ÇatalanTortepe ve çevresinde Ardıçlık
veya Sedirlik olarak bilinen 229
numaralı bölme içerisindeki 14
ha’lık sahada yayılış yapmaktadır
(Anonim, 1988, s. 274, 275).
Ayrıca Erbaa- Çatalan-Tortepe’deki yayılışından bağımsız ola-
rak Çatalan Orman İşletme Şefliği
sınırları içerisinde bugüne dek
üzerinde çok fazla durulmamış
olan, 195 numaralı bölme içinde
iki ayrı münferit yayılış sahası da
bulunmaktadır. Bu yayılışında kayın, meşe ve sarıçamın meşcere
kuruluşuna girdiği görülmektedir.
Toplam saha da 100 ha civarındadır. Savaş’ın da belirttiği üzere bu
farklı yayılışı, Kuzalan mahallesi
yakınlarındaki
Kumluboyun’un
Kökmeriçi Mevkii’nde güney ve
güneydoğu mailelerde 40-50
ha’lık alanda serpili halde bulunmaktadır. Buradaki yayılışı yalnızca
Anadolu’da değil, dünyada da en
kuzey enlemdir (40 54 ve 40 52 kuzey enlemleri ve 36 24-36 42 doğu
boylamları arası). Bu nedenle Çatalan-Tortepe, Meşebeleni ve Kumluboyun-Kökmeriçi
mevkiindeki
doğal yayılış sahası birlikte koruma
altına alınmalı, yayılış yaptığı sahanın genelinde Çatalan orijini ile
ağaçlandırma yapılmalıdır. Toros
Sedirinin Erbaa’daki yayılış sahası
Savaş’ın eserinde toplam 2100 ha
olarak verilmiştir ki bu çok geniş
alan, münferit olarak Toros Sediri bulunan alanların tamamının
toplamı olarak verilmektedir (Sa-
vaş, 1946). Niksar-Akıncı köyünde
ise toplam 31.5 ha’lık bir yayılışı
vardır ve bu yayılış sahası “Gen
koruma ormanı” olarak ayrılmıştır.
Erbaa-Çatalan’daki yayılışından
yaklaşık 60 km doğuda yer almaktadır. Niksar’ın 20 km güneydoğusunda 670-920 metreler arasında
yayılış göstermektedir. Toros Sedirinin yayılış gösterdiği alan Niksar
ilçesine bağlı Akıncı köyünün güneyinde, Akıncı kalesinin bulunduğu Akıncıkale tepe’nin kuzey
bakıdaki alt yamaçlarıdır (Cevizli,
1994).
Toros Sedirinin yetiştiği orman ekosistemi, vejetasyon bilgisi açısından doğal ağaç türleri
bileşimi yöntemi ile yapılan bir
çalışmada, türün kendi doğal ortamında hangi ekolojik koşulların
ve orman ekosisteminin hakim olduğunu hatırlamak amacıyla aşağıda verilen sınıflandırmaya göre
yapılmıştır:
Lübnan sediri orman toplumu
(Cedretum libani)’nun sınıflandırılması (Türkiye örneği)
A- Toroslar
a) Q. libani, Q. coccifera, Q. infectoria, Q. cerris, Populus tremula,
2012 EKİM/KASIM/ARALIK ORMAN MÜHENDİSLİĞİ 27
UZMAN S AH AS I
Pseudoclimax Juniperus türleri (foeditsima, phoenica) ile tipik Toros
gelişim tipi,
b) Q. coccifera, Juniperus
excelsa’lı Pinus nigra gelişim tipi,
Not: Esasen, Toros Sedirinin
Juniperus excelsa ile karışıklığa girdiği yayılış alanlarında genel olarak Q. coccifera mevcut değildir.
Q. coccifera, daha çok Kızılçamın
karışıma girdiği alanların bir maki
elemanıdır.
c) Ostrya carpinifolia, Fraxinus
ornus, Q. castaneifolia, Q. ehrenbergii, Sorbus terminalis’li P. brutia
gelişim tipi,
d) Abies cilicica gelişim tipi,
e) Kalıntı Fagus orientalis gelişim tipi (Kahramanmaraş-Andırın
ve Amanos dağları),
f ) Çatalan’daki (Erbaa) Q. petraea, Q. pedunculiflora, Carpinus
orientalis, Fagus orientalis (Pinus
brutia, Q. ilex’li) kalıntı yayılış. Bu
yayılış sahası Karadeniz sıradağlarının içe bakan “kışlara dayanıklı
kurakçıl ormanlar” kuşağında yer
almaktadır. Çatalan’daki yayılışında Sarıçam da bulunmaktadır.
Resim 1-4:
B- Lübnan ile ilgili
sınıflandırma (Mayer, 1981).
Toros Sedirinin, Batı Torosların
Gölgeli Dağları olarak da bilinen
en batı bölümünde yer alan yayılış alanlarında ise, üst zonda Karaçam ve Ardıçla yer yer karışıma
girdiği görülmektedir. Sözgelimi
Çiçekbaba Dağındaki yeni ortaya
konulan yayılış sahasında Toros
Sedirinin yayılış yaptığı alanın
yüksek kısımlarında orman sınırını Anadolu Karaçamı oluşturmaktadır. Toros Sediri buradaki yayılışında orman sınırına kadar yayılış
göstermemektedir.
1.2- yceğiz’de Yeni Tesbiti
Yapılan Yayılış Sahası Hakkında
Bilgi – I
Toros Sedirinin ülkemizin en
batısındaki literatürde yaygın
olarak bilinen yayılış sahası, Batı
Toroslarda Acıpayam-Bozdağ ile
Köyceğiz-Çaldağı (1.8.1989 tarihinde yapılan idari düzenleme ile
Dalaman Orman İşletme Müdürlüğü kurulduğu için (Anonim, 1989),
Dalaman-Çaldağı denilmesi uygun
olacaktır.) üzerindeki yayılış saha-
ları olarak ifade edilir. Bu yayılışa
ayrıca Fethiye-Babadağı yayılışı
da dahil edilir.
Burada bir araştırıcı için dikkat çekici olan hususlardan birisi
şudur: Gölgeli Dağlarının en yüksek zirvelerini oluşturan Bozdağ
eteklerinde (2419 m); “hem Denizli-Acıpayam Orman İşletme
Müdürlüğünün ve hem de Tavas
Orman İşletme Müdürlüğünün
sorumluluk sahaları kapsamında”
son derece geniş bir yayılışı olmasına karşılık, bu dağlardan Dalaman Çayı boyunca güneybatıya
doğru uzanan ve Denizli-Muğla sınırını oluşturan Çiçekbaba
(Sandras) Dağı silsilesi (2295 m)
üzerinde herhangi bir Toros Sediri
yayılışının bulunmaması öteden
beri dikkatimizi çekmiştir. Esasen
batıya doğru uzanan yüksek zirvelerin tamamında Toros Sediri
bulunmaktadır. Bozdağ, Çaldağı,
Babadağı, Dirmil-Maşta Dağı vb.
Toros zirveleri… Bugüne dek Toros Sediri yayılışı bilinmeyen tek
istisna zirveler ise, Çiçekbaba Dağ
silsilesi idi. Halbuki Bozdağ ile Çaldağı arasında bulunan Çiçekbaba
Üstte, yaşlı Toros Sedirleri ve Karaçam Karışık Meşcereleri ve Geride Çiçekbaba Zirvesi (2295 m)
Altta; Koruma ile Oluşmuş Yoğun Toros Sediri ve Karaçam Gençlik Kümeleri ve Mavi Renkli Sedirler
ve Geride Çal Dağı Zirveleri (S. Dağdaş, 29.09.2012)
28 ORMAN MÜHENDİSLİĞİ EKİM/KASIM/ARALIK 2012
Dağı üzerinde de, parçalı Toros
Sediri yayılışının bulunması gerektiği öteden beri sorguladığımız
bir merak idi.
Bu merak saiki ile 17 Nisan
2012 tarihinde yaptığımız seyahatte, Köyceğiz Orman İşletme
Müdürlüğünde sorguladığımız,
yapılan ikili görüşme ve değerlendirmelerde de ortaya çıkan,
hem de Çiçekbaba Dağı silsilesi
üzerindeki yeni bir yayılış sahası
hakkındaki oldukça heyecan verici ön bilgi ile 2012 yılının Ağustos
ayının son haftasında Köyceğiz
Orman İşletme Müdürlüğündeki Toros Sedirinin de bulunduğu
sahalar tek tek gezilmiş ve bu
araştırma, yeni bir doğal yayılış
sahasının ortaya çıkarılması ile sonuçlanmıştır.
Bu araştırmada önümüzü aydınlatan ifadelerden birisi alttaki
cümledir:
“Bilimsel çalışma, şüphe gerektirir. Yeni bilgilere ulaşabilmek için, bildiğiniz herşeyden
şüphe edeceksiniz!..”
Araştırma ekibi olarak izlediğimiz yol, şüpheci yöntemdir. İzlediğimiz şüpheci yaklaşımla, 17 ha
büyüklüğündeki ilgili yeni doğal
yayılış sahası hakkındaki bilgiler,
ormancılık literatürüne kazandırılmış olacaktır.
Toros Sedirinin Batı Toroslardaki yayılışında, Dalaman Çayının
su toplama havzasını oluşturan
vadiler belirleyicidir. Dalaman Çayını batıdan kuşatan Gölgeli Dağlarının zirvelerinden Acıpayam,
Tavas ve Eskere (Beyağaç) Orman
İşletme Müdürlükleri ormanlarının bulunduğu Bozdağ ile yeni
tesbit edilen Köyceğiz Orman
İşletme Müdürlüğü sorumluluğundaki Çiçekbaba Dağı silsilesi
üzerindeki yeni tesbit edilen Kü-
nardağı yayılışı, türün Anadolu
yarımadasındaki en batıya doğru
uzanan dikkat çekici yayılışlarıdır.
Fethiye ve Dalaman Orman İşletme Müdürlüğü ormanlarının yer
aldığı Çaldağı zirvesi ile FethiyeBabadağı ise, Dalaman Çayının
batısındaki vadilerin yer aldığı
Bozdağ ve Çiçekbaba zirvelerinin
aksine, Dalaman Çayını doğudan
çevrelemektedirler...
- Gölgeli Dağlarının ana zirvelerinden olan Çiçekbaba üzerinde (rakımı 2295 m) bugüne dek
titizlikle taranan kaynaklarda ve
orman amenajman planlarında
(Anonim, 1999) herhangi bir Toros Sediri yayılışı belirtilmemiştir.
İlgili Orman Amenajman Planında Kızılçam, Karaçam ve Toprak
Koruma ve Erozyonu Önleme
İşletme Sınfları ayrılmıştır. Gerek
saha döküm tablosu, gerek ağaç
türleri itibariyle dağılışı gösteren
tablo ve gerekse meşcere tiplerini
gösteren tablolarda Toros Sediri
meşceresi tefrik edilmemiştir. Toros Sedirinin bulunduğu 30 ve 31
numaralı bölmelerde ise, sadece
yer yer bozuk Karaçam meşcerelerinden oluşan “meşcere tipleri”
ayrımı yapılmıştır (Anonim, 1999,
s. 52, 53, 54, vd.+ (Şekil 1).)
- Merkezi Köyceğiz-Otmanlar
köyünde bulunan Karaçam Orman İşletme Şefliği sınırları içindeki Künardağı yayılışının (bölme
numaraları 30 ve 31) koordinatları
dikkate alındığında, yeni tesbiti
yapılan bu yayılış sahasının Toros
Sedirinin dünyadaki en batıda yer
alan yayılışını oluşturduğu görülecektir. Bu çalışma ile, ilk kez
Çiçekbaba Dağı silsilesi üzerinde
de Toros Sediri yayılışı bulunduğu
ortaya konulmuştur.
- Toros Sediri; Künartepe olarak bilinen tepenin hem batısında,
hem de doğusundaki aşırı eğimli
yamaçlarda (bölme numaraları:
30 ve 31), özellikle tepenin sırtına
yakın yamaçlarında yoğun olmak
üzere Karaçam ile karışık meşcereler (Resim 1-2) oluşturmaktadır.
2008 yılına kadar devam ettirilen
Rehabilitasyon Programı kapsamında, ağırlıklı olarak Karaçamdan oluşan komşu bölmelerin
de dahil olduğu yakın çevredeki
bu sahalar korunmaya alınmıştır.
Bu nedenle mavi renkli fertleri
de muhtevi yaşlı meşcere altında
ve açıklıklarda doğal yolla gelmiş
gençlik çağında yer yer hem Karaçam ve hem de Toros Sedirinin
yoğun gençlik kümeleri (Resim
3-4) bulunmaktadır. Karışıma aynı
zamanda az da olsa serpili biçimde sırt bölgesinde ardıçlar da katılmaktadır. Künardere (Armutcuk
Deresi) tabanına doğru Çınarlar
da karışıma girmektedir. Toros Sedirinin buradaki yayılışında, karışıma giren hiçbir Kızılçam ferdine
rastlanmamıştır.
Toros
Sediri
yayılışı,
Künardağı’nın hem doğu ve hem
de batı yamaçlarında G, GB ve GD
bakılarda (30 ve ağırlıklı olarak
31 numaralı bölmeler) yoğunluk
göstermektedir. 32 numaralı bölmenin dereye yakın ve 31 numaralı bölme ile karşı karşıya olan
kesimlerinde de çok seyrek olarak
yaşlı Toros Sediri fertleri gözlemlenmiştir. Orman amenajman planı verileri ile mevcut aktüel durumu yansıtan tablo ile mukayese
tablosu aşağıda sunulmuştur
Ana meşcere kuruluşunu Karaçamın oluşturduğu, Çiçekbaba
zirvesine yakın yöre ormanlarında; Toros Sedirinin bulunduğu tek
yayılış sahası Künartepe sırtları ve
yamaçlarıdır. Küçükkızıl Tepe’ye
doğru yükselen kısımlarda Kara-
2012 EKİM/KASIM/ARALIK ORMAN MÜHENDİSLİĞİ 29
UZMAN S AH AS I
(Tablo 1 ve 2).
Tablo 2: Yeni Tesbit Edilen Toros Sediri Doğal Yayılış Sahası ile Karşılaştırmalı Bilgiler
İşletme
Seri
Alt Bölgeler
Bölme Nu.:
Rakım (m)
Enlem
Boylam
Köyceğiz
KaraçamKünardağı
Akdeniz Üst (1.4)
30-31
1400-1620
370 05’ 29”
280 54’ 69”
Acıpayam
Bozdağ
Akdeniz Ardı (2.9)
63
1730
370 15’ 22”
290 04’ 50”
Konak
(Barzova)
Akdeniz Ardı (2.9)
306, 307 (5062)
-
370 17’ 20”
290 13’ 43”
Gölhisar
Dirmil
Akdeniz Ardı (2.9)
121-125
1500-1650
36o55’08”
29o29’17”
Isparta
Kapıdağ
Akdeniz Üst (1.4)
87-88
1400-1600
38o05’23”
30o42’20”
Niksar
Baraj(Akıncı
köyü)
Orta Karadeniz
74
850
400 47’ 30”
360 34’ 40”
K.Maraş
Elmalar
(GölceğizKaleköyü
üstü-Beşenli)
Akdeniz Ardı (2.2)
29-30-31
1450
370 46’ 40”
370 06’22”
Tavas
çamların altında hem Karaçam
gençlikleri ve hem de oldukça
yoğun herdem yeşil istilacı Kartal
kanatlı eğrelti (Pteridium aquilinum) kümeleri göze çarpmaktadır. Derelerin içerilerinde-suya
kolay erişilebilen yerlerde; aşağıdan yukarıya Çınarlar ve özellikle
yerli halkın Boya ağacı adını verdiği Kızılağaç fertleri, kümeleri ve
hatta Gen Koruma Ormanı (Bölme
Numaraları: 69, 102, 103, 106 ve
Koordinatları: 37 03 13 N-28 52
20 E) olarak ayrılan büyüklükteki
geniş alanlarda doğal yayılışı bulunmaktadır. Çiçekbaba’nın kuzeyinde komşu Denizli-Eskere Orman İşletme Müdürlüğü-Çiçekli
Orman İşletme Şefliğinde de (111,
112, 113, 114 numaralı bölmeler;
37 07 09 N-28 52 14 E), Kızılağaç
Gen Koruma Ormanı bulunmaktadır.
30 ORMAN MÜHENDİSLİĞİ EKİM/KASIM/ARALIK 2012
Not: Rahmetli Abdulgafur
Acatay, Bozdağ Sedirlerini ve yörede yayılış yapan Kızılağacı tanıtan bir makaleyi çok önceleri,
1951 yılında yayımlamıştır (Acatay, 1951).
1.3- Yeni Yayılış Sahasının
Bazı Özellikleri
Son yapılan araştırmalara dayalı olarak Toros Sedirinin her
türlü ana materyal üzerinde (kireçtaşı, ofiyolit, kuvarsit, şist, fliş)
yetiştiği ve yaz döneminde nemli
rüzgar alan yamaçları tercih ettiği,
sis ve aşırı nemden kaçtığı ortaya
çıkarılmıştır (Atalay, 2008, s. 381).
Buna karşılık Toros Sediri yayılışının genel olarak “jeolojik temelin
kalker formasyonlarından oluştuğu” da belirtilmektedir (Sevim
1952 ve 1955 a’ya atfen Boydak,
1996, s. 15).
a) Yöreye en yakın doğal yayılış sahalarından olan AcıpayamBozdağ’da ana kayanın “massif siyah kalker” olduğu bilinmektedir
(Boydak, 1996, s. 15). Ana kayanın
yer yer serpantinden oluştuğu Künartepe yayılış sahası; taşlık-kayalık bölümleri de bulunan, güneye
doğru uzanan ulaşımı oldukça zor
bir konuma sahiptir.
b) Önceleri güzel kokusu sebebiyle çeyiz sandığı kullanımında
en çok başvurulan ağaç türü olduğu ifade edilen Toros Sedirinin
artık bu amaçla kaçak kesilmediği, görüşülen kılavuz köylü ve
görevliler tarafından belirtilmiştir.
c) Karaçamla karışık meşcere
kuruluşu içerisinde yer yer iğne
yaprakları mavimsi tonda son derece zarif görünümlü yaşlı fertler
de gözlemlenmiştir.
d) Künartepe’nin batısında,
Tablo 1: Köyceğiz-Karaçam Orman İşletme Şefliğinde, Yeni Tesbit Edilen Toros Sediri Doğal Yayılış Bilgileri
Sahanın Mevcut Orman Amenajman
Planında Verilen Bazı Tanıtım Bilgileri
Bölme
Nu.
Meşcere
Tipi:
Toplam
Alanı (ha):
Rakım
(m)
Sahanın Aktüel Durumuna İlişkin Bilgiler
Aktüel
(Mevcut)
Meşcere Tipi:
30
Çkd2
BÇk
18,0
1,5
14001620
ÇkSd2
BÇkS
31
BÇk-1
BÇk-2
1,5
15,5
14001620
ÇkSc1/SÇka2
ÇkSc1/SÇka2
32
BÇk-1
Çke2
Çke1-1
Çke1-2
BÇk-1
BÇk-2
güney ve güneybatısında yer alan
Karaçay Vadisi boyunca 1980’li
yıllarda ağırlıklı olarak Karaçam ve
yer yer alt yamaçlarda Sedirle yapılan sırıklı ve ince direklik çağına
ulaşan geniş ağaçlandırma sahaları da mevcuttur.
e) Kışları yoğun kar yağışı
alan, hem Akdeniz’e hem de Ege
Denizi’ne bakan, Büyükkızıl (Kızılseç) ve Küçükkızıl Tepelerin güney
ve güneybatısı boyunca uzanan
ve Künarboynu denilen belden
aşağıdaki Künartepenin her iki
yamacında (30 ve 31 numaralı
bölmeler) kalıntı (relict) nitelikte
yayılış göstermektedir.
Not 1: Esasen Toros Sediri ve
yakın çevresindeki yaşlı Karaçam
sahaları Karaçam Orman İşletme
Şefliğine bağlı olsa da, Otmanlar
köyü ve mahallelerine çok yakındır. Bu nedenle Künardağı yayılış
sahasında görüşülen Otmanlar
köyü ve mahallelerinden olan
köylüler, Toros Sedirinin kozalaklarına “künar” adını verdikleri için
doğal yayılışının bulunduğu te-
BÇk-1
Çke2
Çke1-1
Çke1-2
BÇk-1 Serpili
Sedir
BÇk-2
Enlem
370 05’
290”
370 05’ 777”
370 05’ 552”
Sahada Öngörülen
Çalışmalara İlişkin Bazı
Açıklamalar
Boylam
280 55’ 010”
280 54’
698”
0
28 54’ 739”
penin ve yamaçların bulunduğu
alana “Künardağı” denildiğini belirtmişlerdir.
Not 2: Karaçam Orman İşletme Şefliği-Künartepe’den (31 numaralı bölmeden) alınan kozalaklı
dal örnekleri, Ormancılık Araştırma Enstitüsü Herbaryumu’na
(ANKO) 3 Eylül 2012 tarihinde
teslim edilerek kayıt altına alınmış
olup muhafaza edilmektedir. Üç
adet kozalağın ebadı: 10,5cmX5
cm, 12 cmX5,5 cm ve 12,5X6
cm’dir.
Beş adet erkek çiçeğin ortalama ebadı da: 2-2,5 cm X 1-1,5 cm
aralığındadır.
Not 3: Karaçam Orman İşletme Şefliğindeki, Çzbc3, Çzd1,2,3
ve BÇz-1,2 tiplerinde meşcerelerden oluşan 305 numaralı bölmede (Beypınarı da denilen İkizce
Tepenin (1291 m) kuzeye bakan
yamaçları) iki çatallı çok yaşlı sadece bir adet Toros Sediri mevcuttur (Orman işçisi Ahmed Salih
Karakurt’tan alınan bilgi ve resim,
23 Eylül 2012).
- Saha, koruma altına
alınmalıdır.
- Koruma statüsü, Orman
Amenajman Planına
işlenmelidir.
- Saha, Gen Koruma
Ormanı olarak ayrılmalıdır.
- Ya da Yüksek Koruma
Değerine Sahip Orman
olarak tefrik edilmelidir.
Not 3: Tavas-Konak Orman
İşletme Şefliğinin meşcere haritasında; SArd1 meşceresinin bulunduğu 319 ve 321 numaralı bölmelerin yer aldığı alanda “Künarlıtaş
Tepe (1976 m)” adlı (Anonim, 2000)
bir tepe bulunmaktadır. Bu işletme şefliği, Eskere-Eşenler İşletme
Şefliği ile sınır olup, Künarlıtaş
Tepenin Eşenler’deki yamacında
da SArcd2 meşceresi (Anonim,
2001b) bulunmaktadır. Buradan
hareketle: hem Acıpayam, Tavas ve Eskere’de, hem de komşu
köylerin bulunduğu KöyceğizKaraçam ve Otmanlar köylerinde
Toros Sedirinin kozalaklarına “künar” denildiği, tepelere – derelere
verilen isimlerden de rahatlıkla
görülecektir.
Yukarıda verilen boylam değerleri dikkate alındığında Toros
Sedirinin 290 doğu boylamından
da batıda, 280 doğu boylamında
(Çiçekbaba zirveleri) da yayılış
gösterdiği görülecektir.
DEVAMI BİR SONRAKİ SAYIDA
2012 EKİM/KASIM/ARALIK ORMAN MÜHENDİSLİĞİ 31
UZMAN S AH AS I
İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ
ORMANCILIKTA YAPILMASI GEREKENLER
Dr. Ali ÖZKURT
Orman Mühendisi
İş Güvenliği Uzmanı
“İş Sağlığı ve Güvenliği” kavramı ile ilgili olarak literatürde
birçok tanımlamaya rastlamak
mümkündür. Bu tanımlamalardan
özetle, İş Sağlığı ve Güvenliğini;
işyerlerinde çalışanların fiziksel ve
ruhsal sağlıklı hallerinin devamı
için çalışma koşullarının iyileştirilmesi, karşılaşılabilecek tehlikelerin ortadan kaldırılması ve bu
sayede iş kazası ile meslek hastalıklarını önlemeye yönelik olarak
çalışmaların yapılmasıdır diye tanımlayabiliriz.
Bu tanım altında yapılan çalışmaların teknik, tıbbi, ekonomik,
sosyal , fiziki ve hukuki boyutları bulunmakta ve birçok bilim İş
Sağlığı ve Güvenliği ile yakından
ilgilenmektedir
Çalışma hayatı birçok iş kazası ve meslek hastalığı risklerini
barındırmaktadır. Sosyal Güvenlik Kurumu istatistiklerine göre
ülkemizde 2010 yılında meydana gelen 62.903 iş kazası sonucu
1.444, tespit edilen 533 meslek
hastalığı sonucunda da 10 olmak
üzere toplam 1.454 işçi hayatını
kaybetmiştir. 2085 kişi de sürekli
iş göremez duruma düşmüştür.
Bu rakamlar geçmiş yıllarla mukayese edildiğinde; 1990 lı yıllarda 98.000 ler düzeyinde olan iş
kazası sayısının giderek azaldığı
fakat ölüm, sürekli ve geçici iş
göremezlik sayılarında ise dik32 ORMAN MÜHENDİSLİĞİ EKİM/KASIM/ARALIK 2012
kate değer bir azalma olmadığı
bildirilmektedir (Ceylan, 2011).
Türkiye’de meydana gelen iş kazalarının büyük bir kısmının sosyal
güvenlik kurumuna bildirilmediği
gerçeğini de düşünürsek yukarıdaki rakamların çok daha yüksek
çıkacağı gerçektir.
2010 yılı verilerine göre ülkemizde karşılaşılan ölümlü iş kazalarının yüzde 33’ünün inşaat sektöründe gerçekleştiği belirtilmektedir. İnşaatı; madencilik, metal,
tekstil ve taşımacılık gibi sektörler
izlemektedir. ILO (Uluslararası Çalışma Örgütü) verilerine göre de
iş kazalarının yüzde 98’inin insan
hatasından kaynaklandığı ifade
edilmektedir (Milliyet, 2012). Bu
kazaların önüne geçebilmenin
tek yolu ise İş Sağlığı ve Güvenliği
(İSG) önlemleri ve eğitimdir.
İşçilerin sağlığı ve korunmalarına yönelik olarak sanayi devrimi
öncesinden başlayan bazı düzenlemeler olmasına rağmen, Dünyada İş Sağlığı ve Güvenliği kavramının bilimsel esaslara dayanılarak ilk olarak ele alınması İtalyan
fizikçi Bernardino Ramazzini’nin
(1633-1714) katkılarıyla olmuştur.
Ramazzini, kendi tecrübe ve bulgularına dayanarak 1700 yılında
«De Morbis Artificum Diatriba»
adında bir meslek hastalıkları
kitabı yazmış olup, iş yerlerinde
koruyucu güvenlik önlemlerinin
alınmasını önermiş ve 17. yüzyılda işçi sağlığının kurucusu olarak
tarihe geçmiştir.
Sanayi devrimiyle birlikte
çalışma ve üretim koşullarında
büyük değişikliklerin meydana
gelmesi ile iş kazaları ve meslek
hastalıkları artmaya başlamış, çalışma koşullarının iyileştirilmesine
yönelik yasal düzenlemeler yapılması ve güvenlik önlemlerinin
geliştirilmesi yolundaki çabalar
yoğunlaştırılmıştır.
Dünyada İş Sağlığı ve Güvenliği konusunda yasal mevzuat çıkartan ilk ülke İngiltere’dir.
İngiltere’de, 1802 yılında, günde
14 saat zor koşullarda çalıştırılan
çocuklar için “Çırakların Sağlığı
ve Morali” adındaki yasa çıkartılmıştır.
Bize gelince; Osmanlı döneminde madenlerde çalışanlara
ilişkin olarak çıkartılan Dilaver
Paşa Nizannamesi (1865) ile Maadin Nizannameleri (1869) ilk yasalarımız olarak kabul edilmektedirler. Cumhuriyet dönemimizde ise
konuyla ilgili pek çok yasa, tüzük,
yönetmelik çıkartılmıştır. 1936 yılında yürürlüğe giren ve çalışma
yaşamının bir çok sorununu kapsayan 3008 sayılı İş Yasası ile ilk
kez ayrıntılı ve sistemli bir düzenlemeye gidilmiştir.
Daha sonra her yasada görü-
len eksiklikler üzerine yeni yasalar
çıkartılarak günümüze gelinmiş
ve en son ülkemizde 30 Haziran
2012 tarihinde 6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu çıkartılarak çalışma alanına yeni düzenlemeler getirilmiştir. Bu düzenleme
ile; kamu ve özel sektöre ait bütün
iş ve işyerlerine, bu işyerlerinin
çırak ve stajerler de dahil tüm
çalışanlarına faaliyet konularına
bakılmaksızın kanunun uygulanacağı hükmü getirilmiştir.
Kanunla birlikte; İşveren ile Çalışanların Görev, Yetki ve Yükümlülükleri belirlenmiş olup; İş Sağlığı ve Güvenliği hizmetleri için
işverenlerin öncelikle çalışanları
arasından İş Güvenliği Uzmanı,
İşyeri hekimi ve diğer sağlık personeli görevlendirmesi, çalışanlar
arasında bu nitelikte personeli
yoksa bu hizmetlerin tamamını
veya bir kısmını Ortak Sağlık ve
Güvenlik Birimlerinden hizmet
alarak yerine getirmesi, belirlenen
nitelik ve belgeye sahip olması
durumunda ise bu hizmeti kendisinin üstlenebileceği, görevin
yerine getirilmesi için gerekli araç,
gereç, mekan ve zaman gibi ihtiyaçlar ile koordinasyonu sağlayacağı belirtilmektedir.
Kanunun 6. (İş Sağlığı ve Güvenliği Hizmetleri), 7. (İş Sağlığı ve
Güvenliği Hizmetlerinin Desteklenmesi) ve 8. (İşyeri hekimleri ve
İş Güvenliği Uzmanları) maddelerinin kamu kuruluşları için yayımı
tarihinden itibaren iki yıl sonra
yürürlüğe gireceği belirtilmiştir.
İŞ KAZALARININ OLUŞUMU
İş kazalarının oluşumuna etki
eden 2 önemli temel faktör Güvensiz (Tehlikeli) Ortam ve Güvensiz (Tehlikeli) Davranış olarak
sınıflandırılmıştır. Bu ikisinden
birinin ya da ikisinin ortadan kaldırılmasıyla iş kazası olma ihtimali
iyice azaltılmış olacaktır. Ancak
hiçbir zaman çalışma ortamında
sıfır risk mevcut değildir. Bu nedenle, yukarıdaki faktörlere müdahale ederek riskin kabul edilebilir sınırlar içerisine çekilmesi
mümkün olmaktadır.
Güvensiz Ortamlar; işyerlerinde yapılan işin özelliklerinden ve
çalışma ortamından dolayı kaza
yapma ihtimalini artıran yerlerdir.
Örnek verecek olursak; güvensiz yapılmış makine, alet, tesis ve
benzerleri; güvensiz düzen, yetersiz bakım, yetersiz denetim, kusurlu, pürüzlü aletler; standartlara
uymayan kişisel koruyucu donanım malzemeleri; güvensiz elektriksel, kimyevi ve mekanik koşullar; güvensiz iş organizasyonu,
uyarı levhalarının olmaması, alet
ve makinalarda koruyucularının
olmaması; yetersiz aydınlatma,
havalandırma ve benzeri ortam
özellikleridir
Güvensiz davranışlar ise çalışanın kendi kişisel özelliklerinden
doğan davranışlardır. Örneğin,
sorumsuz biçimde güvensiz çalışmak, uyarılara aldırmamak, tehlikeli hızda alet kullanma, güvenliği
önemsememek, kişisel koruyucu
malzemeyi kullanmamak, kızgınlık, yeterli ehliyete ve eğitime sahip olmadan çalışmak, suiistimal
etmek, işe yorgun gelmek ve benzeri davranışlardır.
Bunların dışında yine insan
fiziksel ve psikolojik yapısı ve işin
niteliğine bağlı olarak, kişiyi kaza
yapmaya iten nedenler de bulunmaktadır. Kişinin denge duygusunun az olması, kas gücünün az olması, el beceri yetersizliği, psiko-
lojik sorunlar, dikkat dağınıklığı,
yapılan işin tekdüze olup zamanla
dikkat dağınıklığına yol açması,
işin kişiye sevimsiz görünmesi
gibi nedenler de iş kazalarına yol
açabilmektedir.
Herhangi bir iş kazası soruşturması yapılırken, yukarıda açıklanmaya çalışılan güvensiz ortam
ve güvensiz davranış şekillerinden hangisinin ya da hangilerinin
esas kaza sebebi olduğu, kazanın
görevin gereği olarak yapılmış bir
eylem sonucu olup olmadığı, kaza
yapan kişi ya da kişilerin sorumlulukları, yeterli eğitim ve ehliyete
sahip olunup olunmadığı, ve çalışanlara İş Güvenliği ve diğer mesleki eğitimlerinin verilmiş olup
olmadığı gibi konular üzerinde
durulmaktadır.
ORMAN İŞLERİNDE
İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ
25 Kasım 2009 tarihli resmi
gazetede yayınlanan 27417 sayılı “İş Sağlığı ve Güvenliği’ne
İlişkin Tehlike Sınıfları Listesi”ne
göre ana ormancılık faaliyetleri
Tehlikeli” ve “Çok Tehlikeli İşler”
sınıflarına girmektedirler. Aynı
zamanda dünyada yaygın olan
bir görüşe göre orman işlerinin
zor, tehlikeli ve kirli işler (3D’li işler: difficult, dangerous ve dirty)
olduğu belirtilmektedir (Engür,
2011). Genel olarak ormancılık
sektöründeki ciddi yaralanma ve
ölümle sonuçlanan iş kazaları değerlendirildiğinde, bu kazaların
özellikle ağaç kesim ve toplama
işlerinde yoğunlaştığı, ormanlara ulaşımın ve özellikle Akdeniz
ülkelerinde orman yangınlarının
da önemli bir kaza faktörü olarak
karşımıza çıktığı, fiziksel, kimyasal, biyolojik ve psiko-sosyal risk
2012 EKİM/KASIM/ARALIK ORMAN MÜHENDİSLİĞİ 33
UZMAN S AH AS I
iyileştirilmelerin yapılması ve eksikliği bulunan sağlık ve güvenlik
uyarı işaretlerinin tamamlatılabilmesi mümkündür. Aynı zamanda
çalışan sağlığına ve işin güvenliğine yönelik uluslararası standart
olan OHSAS 18001 Yönetim Sistemi incelenerek bakanlık birimlerinin adaptasyonu sağlanmalıdır.
faktörleriyle
karşılaşıldığından
bahsedilmektedir(Gökbayrak,
2005).
Dolayısıyla, ormancılık çalışmalarında hem tekrarlanma sıklığı hem de şiddeti bakımından iş
kazası riskleri de büyük olmaktadır. Bakanlığımızda İş Sağlığı ve
Güvenliği konusunda çalışmaların
yapıldığı muhakkaktır. Ormancılık
çalışmalarının daha fazla sağlık ve
güvenlik içinde olabilmesi için her
faaliyet kolunda yukarıdaki sorulara cevap verebileceğimiz şekilde iş organizasyonu ve güvenli
ortam hazırlanmasının yapılması,
eğitimlerin yeteri sıklık ve titizlikle yapılması, fiziksel ve psikolojik
sorunu bulunmayan ehliyetli ve
eğitimli kişilerin çalıştırılmasına
dikkat etmemiz gerekmektedir.
Yukarıda da bahsedildiği gibi
kamu kuruluşlarında 6331 sayılı
İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununun 6, 7 ve 8. maddeleri yayımı
tarihinden sonra iki yıl içinde yürürlüğe girecektir. Bakanlığımıza
bağlı tüm kuruluşlarda bu kalan
süre içerisinde yeterli çalışmaların
34 ORMAN MÜHENDİSLİĞİ EKİM/KASIM/ARALIK 2012
yapılıp, uygulamaya hazır olunmasında yarar bulunmaktadır.
Bu suretle, şimdiden çalışmalara
başlatılıp teşkilatta çalışan teknik
elemanlardan istekli olanların İş
Güvenliği Uzmanlığı Eğitimlerine
başlamalarının teşvik edilmesi ve
ileriki yıllarda İş Güvenliği Hizmetlerinin dışarıdan hizmet almak suretiyle değil de kurumun kendi iç
uzmanları tarafından gerçekleştirilmesi sağlanmalıdır. Orman Bölge Müdürlüklerinde İş Sağlığı ve
Güvenliği Kurulları Oluşturulmalıdır. Ayrıca; ormancılık mesleğinin
her faaliyet alanında (yangınlarla
mücadele, üretim, tohum toplanması, fidanlık, ağaçlandırma vb.
gibi) İSG tedbirlerinin anlatıldığı
el kitapçıkları oluşturulup işçilere
yapılacak eğitimlerle birlikte zimmetli olarak verilmelidir. Çalışma
alanlarımızdaki ortamı daha güvenilir hale getirmek için faaliyetlere başlanmalıdır. Bu şekilde,
daha önceden normal gibi algılanan fakat dikkatlice incelendiğinde tehlikesi görülebilen pek çok
tesisat (özellikle elektrik), araç,
alet, ekipman ve organizasyonda
Çalışma ortamında yapılacak
iyileştirmelerin çalışanların moral
ve motivasyonlarına olumlu etkide bulunacağı ve bu sayede iş veriminin de artacağı unutulmamalıdır. İş kazası ve meslek hastalıklarına maruz kalmadan en güvenli
çalışma koşullarının oluşturulması
ve daha yüksek standartlara kavuşmak bakanlığımız öncelikli
görevleri arasında yer almalıdır.
Kaynaklar:
1-CEYLAN,H., 2011: Türkiye’deki
İş Kazalarının Genel Görünümü ve
Gelişmiş Ülkelerle kıyaslanması, İnternational Journal of Engineering Research and Development, Vol:3, No:2,
Ankara.
2-Milliyet, 2012: Ölümlü İş Kazaları.., 24-9-2012 tarihli internet yayını.
3-İş Sağlığı ve Güvenliğinin Kavram ve Kurallarının Gelişimi, 2010;
CASGEM ders Notu, Ankara.
4-ENGÜR, O., M., 2011: Sürdürülebilir Odun Üretim Teknikleri ve İş
Güvenliği, Orman Bölge Müdürlüğü
Yayını, Kastamonu.
5-GÖKBAYRAK, Ş., 2005; http://
w w w. i s g u ve n l i g i . n e t / o r m a n iscilerinin-calisma-kosullarindankaynakli-risk-faktorleri/
DÜNYA VE TÜRKİYE KÂĞIT ENDÜSTRİSİ
ÜZERİNE BİR İNCELEME
Doç.Dr. Halil Turgut ŞAHİN
Orman End. Müh. Cihan BOZKURT
Süleyman Demirel Üniversitesi
Süleyman Demirel Üniversitesi
Özet
Kâğıt sektörü sermaye ve enerji yoğun bir sektör dalıdır ve bir ülkenin kalkınmışlık düzeyi açısından
önemlidir. Bu çalışmada ülkemiz ve dünyadaki kâğıt sektörünün durumu incelenmiştir. SEKA fabrikalarının
özelleştirilmesinden sonra ülkemiz kağıt endüstrisi tamamen özel sektörün eline geçmiştir. Dünya genelinde kağıt ve selüloz endüstrisi fiyat ve üretim şekilleri gelişmiş bazı ülkeler tarafından belirlenmektedir. Özellikle ABD, Kanada ve İskandinav ülkeleri kağıt sektörünce öncü ülkelerde konumundadırlar.
Anahtar Kelimeler: kâğıt sektörü, selüloz, kağıt ürünleri
İnsanlığın en önemli ihtiyaç
maddelerinden biri olan kâğıdın
kültürel ve sanayi alanlarındaki
yeri büyüktür. Kâğıt sanayinin
gelişimi bir ülkenin sanayi ve kültürel gelişmişlik düzeylerinin belirleyici ve önemli etmenlerinden
birisi durumuna gelmiştir (Bozkurt, 2012). Günümüzde, kâğıt
sanayisi sermaye ve enerji yoğun,
ağır ölçekte bir endüstri kolu olarak tanımlanmaktadır.
Kâğıt endüstrisi, odunsu ve
otsu bitkileri ana hammadde kaynağı olarak kullanır, ara ürün olarak selüloz ve kâğıt hamuru üretir.
Ara ürün olarak elde edilen bu
kaynaklar daha sonra değişik yöntem ve kimyasal işlemlerle kâğıt
ürünlerine dönüştürülürler.
Kâğıdın yapısı (safiha) temel
olarak selüloz liflerinden oluşmaktadır. Safiha en genel olarak
selüloz liflerinin sulu ortamda
keçeleşmesi/saçaklanması sonucu bünyesine su emerek şişmesi,
devamında elek üzerine serilerek
suyun uzaklaştırılması ve kurutulmasıyla oluşturulmaktadır.
İlk kağıdın M.S. 105 yılında
Çin de, Ts’ai Lun tarafından ağaç
kabuklarının su içinde liflendirilmesi sonucu üretildiği kabul
edilmektedir. Kağıdın icadından
önce haberleşmek için kil tabletler, hayvan kemikleri, ağaç kabukları, hayvan derileri ve papirüs
gibi kaynaklardan faydalanıldığı
belirtilmektedir. Milattan önce
yaklaşık 3000 yıllarına kadar, Mısır
da doğal olarak yetişen papirüs
bitkisi yazma ve resim çizme amacıyla kullanıldığı varsayılmaktadır.
Günümüzde kâğıdın İngilizce ismi
bu papirüs bitkisinden türemiştir
(Smook, 1994).
Kağıdın M.S. 105 yılında Çin de
ilkel ilk üretiminden günümüze
kadar olan süreçte teknolojik gelişmelere bağlı olarak olağanüstü
gelişmeler olmuştur. Bu gelişmelerin büyük kısmı özellikle 20. yüzyılın başlarında gerçekleşmiş gerek hammadde kullanımı gerekse
üretim teknolojisi alanında birçok
yöntem ve teknik geliştirilmiştir. Günümüzde dakikada 2 km
üretim hızına sahip makinelerde
kağıt ürünleri üretilebilir duruma
gelinmiştir.
2. Dünya Kağıt Endüstrisi
Üzerine Genel Bilgiler
Dünya genelinde, 2008 yılı
itibariyle kâğıt-karton üretimi
yaklaşık 400 milyon tonu, kâğıt
hamuru üretimi ise 200 milyon
tonu geçmiştir. Amerika Birleşik
Devletleri yaklaşık %30’luk payı
ile kâğıt endüstrisinde lider durumdadır (Anonim 2010a). Dünya
Kâğıt ve kâğıt ürünleri dış ticaretinin büyük kısmı da gelişmiş
ülkeler arasında yapılmaktadır.
Selüloz ve kâğıt ürünlerinin en
büyük ihracatçısı konumundaki
ülkeler geniş orman, su ve enerji
kaynaklarına sahip olan ABD, Kanada, Finlandiya, İsveç gibi gelişmiş ülkeleridir. Özellikle, ABD,
Kanada ve İskandinav ülkeleri
küresel pazarları belirlemektedir.
Bunun yanında gelişmekte olan
ülkelerden Çin ve Latin Amerika
hızlı oranda büyüme eğiliminde
olmaları nedeniyle sektörde söz
sahibi duruma gelmeye çalışmaktadır (Anonim, 2001).
Güney Amerika’nın tropik ikliminden dolayı, ağaç plantasyonları oldukça kısa sürede yetişebilmekte (çam türleri) ve bu durum
kağıt endüstrisi için hammadde
fiyatında avantaj sağlamaktadır.
Bu avantajlı durum, yabancı şirketlerinin (özellikle ABD, İsveç ve
Finlandiya) buraya yatırım yapmasına sebep olmaktadır. Bu sebepten dolayı, Güney Amerika’nın
2012 EKİM/KASIM/ARALIK ORMAN MÜHENDİSLİĞİ 35
UZMAN S AH AS I
kâğıt sektörünün büyüme oranı
birçok gelişmiş ülkeden yüksektir.
Aşağıda Çizelge 1 de, dünya
kâğıt hamuru üretiminin ülkelere göre sıralanışı bulunmaktadır.
Çizelge 1 den görüleceği üzere, ABD, Çin ve Kanada dünya
kâğıt hamuru üretiminin yaklaşık %50’sini gerçekleştirmektedir
(Bozkurt, 2010).
göre ilk 10 firma verilmiştir. Buradan görüldüğü üzere, ilk 10 şirket
arasında 4 ABD kökenli şirket bulunmaktadır. 21.1 milyar dolarlık
satış ile ilk sırada ABD kökenli olan
International Paper firması ikinci
sırada ise Finlandiya kökenli Enso
firması yer almaktadır (Bozkurt,
2010)
Ülkeler
Üretim
(1.000 ton)
Toplam üretimdeki
oranı (%)
Amerika Birleşik Devletleri
54 953
27.1
Kanada
23 631
11.7
Çin
19 756
9.7
Brezilya
13 101
6.5
Finlandiya
13 072
6.4
İsveç
12 384
6.1
Japonya
11 240
5.5
Rusya
7 146
3.5
Endonezya
6 987
3.4
Şili
3 484
1.7
Diğerleri
36 953
13.8
Dünya
202 707
100
Çizelge 1. Kâğıt hamuru üretiminde ilk 10 ülke
Aşağıdaki Çizelge 2 de, Dünya
genelinde kâğıt üreten küresel
şirketlerin net satış değerlerine
3. Türkiye Kağıt Endüstrisi
Türkiye Cumhuriyet’inde kâğıt
sanayisinin kurulmasında Meh-
Şirketler
Toplam net kâğıt satışı
($milyar)
International Paper (ABD)
21.1
Stora Enso (Finlandiya)
16.2
Proctor and Gamble (ABD)
12.0
Svenska Cellulosa (İsveç)
11.2
UPM-Kymmene (Finlandiya)
10.8
Oji Paper (Japonya)
9.7
Weyerhaeuser (ABD)
9.5
Smurfit Kappa Group (İrlanda)
8.7
Kimberly-Clark (ABD)
8.7
Nippon Paper Group (Japonya)
8.5
Toplam
116.4
Çizelge 2. Dünya geneli net kâğıt satışı sıralamasında ilk 10 şirket
36 ORMAN MÜHENDİSLİĞİ EKİM/KASIM/ARALIK 2012
met Ali Kâğıtçı’nın çok büyük
payı vardır. Ülkemiz modern kağıt endüstrisinin temeli, Mehmet
Ali Kâğıtçı’nın uğraşları sonucunda 14 Ağustos 1934 tarihinde
İzmit’te atılmıştır. Yılda 10.540
ton kâğıt kapasiteli bu fabrika 18
Nisan 1936’da Cumhuriyetin ilk
kâğıdını üretmiştir. Ülkemizde SEKA’nın kurulması ile 1936 yılında temellerini
atan kâğıt sektörü, 1980’li yıllara
kadar talebi yurt içi kaynaklarla
sağlamıştır. 1963–1979 yıllarındaki dışa kapalı durum kâğıt sektörü
için gelişme dönemi olmuştur. Bu
dönemde uzun süre rekabetsiz
ortamda gelişen sektör, Avrupa
Birliği ile Türkiye arasındaki gümrük duvarlarının kaldırılması ile
rekabetle karşı karşıya gelmiştir.
SEKA 1963’ten sonra özel
sektörün üretime yönelmesiyle
sektördeki ağırlığını kaybetmeye
başlamıştır. Özel sektörün büyümesi bu dönemde başlamıştır.
Sektörün hem ürün çeşitliliği hem
de miktar bakımından büyümesi
günümüze kadar süregelmiştir.
Özel sektör 1970 yılında 17.500
Ton/Yıl, 1980 yılında 231.000 ton/
yıl 1995 yılında 733.250 ton/yıl,
2002 yılında 1.610.000 ton/yıl,
günümüzde ise 3 milyon ton/yıl
kâğıt ve karton üretim kapasitesine ulaşmıştır (Bopzkurt, 2012;
Kırcı, 2000).
Faaliyet alanı her türlü kâğıt,
karton türleri ve kâğıt ara maddesi
üretimi olan SEKA A.Ş. 06.12.1997
tarih 97/54 sayılı özelleştirme Yüksek kurulunun kararı ile özelleştirme kapsamına ve 15.07.1998 tarih 98/51 sayılı Özelleştirme Yüksek Kurulu kararı ile özelleştirme
programına alınmıştır (Anonim,
2004). Çizelge 3 de, SEKA tesislerinin devir yılları ve devredilen
kuruluşlar gösterilmiştir.
İzmit SEKA kapatılarak İzmit
Büyük Şehir Belediyesine devredilmiştir. SEKA Akdeniz (Taşucu)
SEKA
Kuruluşları
İzmit
Aksu
Çaycuma
Dalaman
Afyon
Balıkesir
Akdeniz
Kastamonu
Üretime
Geçtiği Yıl
1936
1970
1970
1971
1979
1981
1984
1984
Devir
Yılı
2003
2003
2001
2003
2003
2003
Satın Alan Kuruluş
İzmit Büyük Şehir Belediyesine devir
MİLDA Mecmua Gazete Dağıtım
OYKA Kâğıt Ambalaj Sanayi Ticaret AŞ.
MOPAK Kâğıt-Karton Sanayi AŞ.
GAP İnşaat Yatırım ve Dış Ticaret A.Ş
ALBAYRAK Turizm Seyahat İnşaat A.Ş
MOPAK Kâğıt-Karton Sanayi AŞ.
Çizelge 3. SEKA tesislerinin durumu
işletmesinin arazisi ise turistik açıdan önem arz ettiğinden turizme
açılması beklenmektedir. Özelleştirilen işletmelerin çoğunda kağıt
üretim faaliyeti bulunmakta birlikte selüloz üretimi yapılmamaktadır.
2008 yılı itibari ile Türkiye 3
milyon ton kurulu kapasitesi ve
2,3 milyon ton üretimiyle dünya
kâğıt ve karton üretiminde 25.
sırada yer almaktadır. Ülkemizin
kâğıt üretimi son 5 yıldır düzenli bir artış yakalamıştır ve her yıl
yaklaşık %5 oranında artış göstermektedir.
Ülkemizde kâğıt ithalatı her yıl
artan bir seyir izlemektedir. 2008
yılında ithalatımız 2,6 milyar dolar
ile dünya genelinde 17. sıradadır.
Kâğıt sektörümüz her yıl artan iç
tüketimimizi karşılayamamakta
bu yüzden ithalat rakamları da iç
taleple birlikte artış göstermektedir. Kâğıt tüketiminde gelişmiş
ülkelerin ve dünya ortalamasının
altında olmamız kâğıt tüketimi-
mizin artış durumunda kalacağını göstermektedir. Bu durumda
kâğıt sektörümüzün talep açısından gelişmeye müsait olduğunu
göstermektedir.
Ülkemizde, kâğıt ve karton
üretiminin yaklaşık yarısını oluklu
mukavva kâğıtları oluşturmaktadır. Oluklu mukavva kâğıtlarını
kartonlar ve yazı kâğıtları takip
etmektedir. Temizlik kâğıtları ise
kâğıt üretimimizin %11’unu oluşturmaktadır. Çizelge 4 de, 2006
yılı kâğıt-karton üretim çeşidinin
dağılımı gösterilmiştir.
4. Sonuç ve Öneriler
SEKA fabrikalarının özelleştirilmesinden sonra ülkemiz kâğıdın
hammaddesi olan selüloz açısından dışa bağımlı hale gelmiştir.
Günümüzde kâğıt sektörümüzün yerli ve yabancı yatırımlara
ihtiyacı vardır. Son kâğıt ürünü
ithalatının azalması açısından,
ithal hamurla üretim sağlayan
tesislerin çoğalması kısa dönem-
Ürün Adı
Oluklu Mukavva Kâğıtları
Kartonlar
Yazı ve Tabı Kâğıtları
Temizlik Kâğıtları
Kraft Torba Kâğıdı
Gazete Kâğıtları
Sargılık Kâğıt
Üretimdeki payı (%)
48
20
16
11
2
1
1
Sigara Kâğıdı ve Özel İnce Kâğıtlar
1
de önemlidir. Ayrıca, yapısında
selülozu hazır olarak bulunduran
atık kâğıtların toplanarak yeniden
kâğıt ürünlerine dönüştürülmesi
ve yaygınlaştırılması üzerinde durulması gereken bir husustur. Son
yıllarda %40 civarında olan atık
kâğıt geri kazanım oranımızın,
gelişmiş ülkelerde olduğu gibi
%60’lara getirilmesi, çevre ve maliyet açısından önemli bir durum
arz etmektedir.
Kaynaklar
Anonim, 2001. Orta Anadolu İhracatçı Birlikleri Genel Sekreterliği, Kâğıt Sanayii
Değerlendirme Raporu, Ankara.
Anonim, 2004. İstanbul Ticaret Odası,
Kâğıt Sektörü Profil Araştırması, İstanbul.
Anonim, 2009a, Pulp and Paper Industry Strategy Group, Avustralya.
Anonim, 2010a, Food and Agriculture Organization of the United Nations,
Forestat, NY.
Biermann, C. J. 1993. Essentials of
Pulping and Papermaking, Academic Press
Inc. San Diego.
Bozkurt, C. 2010. Türkiye Kâğıt Sanayinin Mevcut Durumunun İncelenmesi,
SDÜ Orman Fakültesi Bitirme Ödevi, Isparta
Bozkurt, C. 2012. Atık kağıt geri dönüşüm liflerinden üretilen kağıtların özelliklerinin
Araştırılması, SDU Fen Bilimleri Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, Isparta
Kırcı, H., 2000. Kâğıt Hamuru Endüstrisi, KTÜ Orman Fakültesi Ders Notları, Yayın No:63, Trabzon
Kocabaşoğlu, U. 1996 Seka Tarihi,
Türkiye Selüloz ve Kâğıt Farikalarının Tarihsel Gelişimi, Tarih Vakfı Yayın Bölümü,
Ankara
Şahin, H.T. 2006. ‘Kağıdın tarihsel
gelişimi ve alternatif yeni kağıt üretim
prosesleri’ II. Türk Bilim ve Teknoloji Tarihi
Kongresi, 30-31 Ekim 2006, Isparta
Smook, G.A.,1994. Handbook for
Pulp and Paper Technologists. Angus Wilde Publications, Canada.
Usta, M., Eroğlu, H., 2004. Kâğıt ve
Karton Üretim Teknolojisi, KTÜ Ders Kitabı
1. Cilt, Trabzon
Çizelge 4 . 2006 yılı kâğıt-karton üretim çeşitleri (%)
2012 EKİM/KASIM/ARALIK ORMAN MÜHENDİSLİĞİ 37
ÜYEL ER İ Mİ ZD EN
MERSİN-TARSUS YÖRESİNDE
ANIT NİTELİĞİNDE BİR MEŞE AĞACI
(Quercus infectorıa Olivier subsp. bossieri (Reuter) O. Schwarz)
Dr. Celal TAŞDEMİR
Orman Yük. Müh.
Refik ULUSOY
Orman Müh.
Ülkemiz, farklı coğrafik bir yapıya ve buna bağlı olarak farklı
iklim tiplerine sahip olması nedeniyle, bitki türü bakımından
oldukça zengindir. Bunların içerisinde anıtsal nitelikte bazı ağaç
türleri yer almaktadır. Anonim
(1998) göre, doğal yapısı, ölçütleri ve diğer özellikleri bakımından
anıtsal nitelikler kazanmış bulunan ağaçlara anıt ağaç denilmektedir Anıt ağaçların, doğal ortamda kendi halinde yaşayabilmesi ve
kuşaklar arasında bir bağ sağlayacak kadar uzun ömre sahip olması
gerekmektedir. Diğer taraftan ise,
görsel güzellik taşıması, yaşanan
tarihe ve önemli olaylara tanıklık
yapmış olması gerekmektedir.
Anıt ağaçların, bilinen normal
ağaçların fonksiyonları dışındaki
işlevleri, üç ana gruba (Bilimsel,
Estetik ve Turistik, Psikolojik ve
Kültürel işlevler) ayrılmaktadır
(Yavuzşefik ve Çetin, 2006). Doğal
ve kültürel mirasımızın en seçkin
öğelerini oluşturan anıt ağaçlar
ve ağaç toplumları, yaşadıkları
yüzyıllar içerisinde pek çok olaya tanıklık ettiklerinden, birey ve
toplum üzerinde derin izler bırakmaktadır. Dolayısıyla, bu doğa
harikaları, daha çok korumaya ihtiyaç duymaktadır (Yavuzşefik ve
Çetin, 2002).
Diğer taraftan, yaş, çap ve boy
itibariyle kendi türünün alışılmış
ölçüleri üzerinde boyutlara sahip
olan yöre folklorunda, kültür ve
38 ORMAN MÜHENDİSLİĞİ EKİM/KASIM/ARALIK 2012
Sıtkı ÖZTÜRK
Orman Müh.
Yusuf BAYIR
Orman Müh.
tarihinde özel yeri bulunan, geçmiş ile günümüz, günümüz ile gelecek arasında iletişim sağlayabilecek uzunlukta doğal ömre sahip
olan ağaçlara anıt ağaçlar denir
(Asan, 1991). Bu bilimsel tanımdan da anlaşılacağı üzere, bir ağacı anıt yapan özelliklerin başında
fiziksel boyutlar gelmektedir.
Özellikle çap ve boy gibi doğrudan göze hitap eden fiziksel özellikler bu konuda en etkin belirleyicilerdir. Ancak, izleyenlerde takdir
ve hayranlık duygusu uyandırmak
suretiyle, birey ve toplum teknolojisini etkilese de, bu iki ölçüt,
yani çap ve boy, bir ağacı anıtlaştırmak için yeterli değildir. Çünkü
anıt ağaçların kuşaklar arasında
bağ kurabilecek uzunlukta doğal
ömre sahip olması da zorunludur.
Anıt ağaçlar, tarihsel, folklorik,
mistik ve boyutsal olmak üzere
dört sınıfa ayrılır (Genç ve Güner,
2001). Anıt ağaçlar ve meşcereler, söz konusu türün veya türlerin nadiren bulunduğu yaşam
sahalarını (biyotopları) da temsil
edebildiğinden, aynı zamanda
genetik rezerv değeri de taşımaktadır. Ayrıca, yüzyılları bulan
ömürleri boyunca, halihazır yetişme ortamlarında oluşan ekolojik
değişmelerin canlı tanıklarıdırlar.
Dolayısıyla, orman kurma ve yetiştirme çalışmaları için gerekli
ideal koşulların saptanmasında
sundukları fevkalade önemli olanaklar, anıt ağaçların önemini bir
Lütfiye BARUT KARADENİZ
Orman End. Müh.
kat daha artırmaktadır (Genç ve
Güner, 2000).
Anıtsal niteliği bulunan ağaçların önemli bir bölümü günümüze kadar yaşayabilme şansını
kutsal ve mistik mekânlarda yer
almalarına borçludur. Tarihin
değişik dönemlerinde insanlara
ilham kaynağı olmuş ve mistik
mekânlarını, abidevi görünümler
kazanan ağaçlarla süslenmişlerdir. Örneğin cami bahçelerindeki
çınarlar, mezarlıklardaki serviler
ve meşeler vb. (Asan, 1993). Bu
bağlamda; Mersin İli Tarsus İlçesi sınırlarında, boyutsal anlamda
anıtsal özelliklere sahip Quercus
infectoria Olivier subsp. bossieri
(Reuter) O. Schwarz (Mazı Meşesi)
ağacına rastlanmıştır.
Anıt ağaç envanterinde, ağaçların boyutsal karakteristikleri olarak yaş tahmini, boy ölçümü, gövde çapı ve tepe (taç) çapı ölçümü
kullanılmaktadır (Genç ve Güner,
2001). Bu karakteristiklerin yanı
sıra, anıt ağaçların bulunduğu
yerin, mevkisi, yükseltisi, bakısı,
eğimi, enlem-boylamı ve toprak
özellikleri hakkında gerekli bilgilerin verilmesinde yarar vardır. Bu
bilgiler ışığında, söz konusu ağaç,
Mersin Orman Bölge Müdürlüğü
Tarsus Orman İşletme Müdürlüğü
Çamlıyayla Şefliği sınırları içerisinde Korucak Köyü Çırın mevkiinde
yer almaktadır. Ağaç, Tarsus Çamalan-Çamlıyayla yolunun kenarında yer almaktadır. Bulunduğu
Tepe (Taç)
Genişliği (m)
10-12
Tepe (Taç)
Boyu (m)
11-13
Yükselti
(m)
900-1000
Bakı
Güneydoğu
Çap (m)
Dip
Göğüs
Yüzeyi
1,59
1,43
Boy
(m)
16-18
Eğim
(%)
15
Yaş
(yıl)
600-650
Enlem
UTM:651379 N
Coğrafik:370 42ı 13ıı
Boylam
UTM:4113284 E
Coğrafik:340 42ı 17ıı
KAYNAKÇA
Şekil 2. Anıt meşe ağacının gövdesi ve uzaktan görünümü
yerin toprağın fizyolojik derinliği
iyi, taşlılığı orta ve anakayası kireç
taşıdır. Çevre vejetasyonunu ise
genellikle Saçlı Meşe, Mazı Meşesi
ve Kızılçam ağaçları oluşturmaktadır.
Ağaca ilişkin verilen ölçüler,
çap hariç tahminidir. Yöre halkının
ifadelerine göre; ağacın ortalama
yaşı 600-650 yıl olduğu tahmin
edilmektedir. Görsel olarak, bu
ağacın oldukça yaşlı ve çaplı olduğu görülmüştür. Anıtsal nitelikteki
bu meşe ağacının bazı özellikleri
aşağıda tablo halinde verilmiştir.
Yukarıda tahmini boyutları
verilen görkemli ağacın, sağlıklı,
gür ve tohum verme yeteneğinin
yüksek olduğu görülmüştür. Aynı
zamanda ağaç, dolgun dallı ve
bol yapraklıdır. Gövdenin sadece
küçük bir kısmında kovukluğun başladığı, ancak diri ve öz
odununun hala sağlam olduğu
tespit edilmiştir. Ayrıca, sahip
olduğu genetik özellikleri saye-
sinde zamanımıza kadar yörenin
ekolojik koşullarına adapte olmuş
ve bulunduğu çevre sahaları için
iyi bir gen ve tohum kaynağı niteliğindedir. Dolayısıyla, anıtsal
bir ağaç olmasının yanında, aynı
zamanda bilimsel bir işleve de sahiptir.
Anadolu çaprazı sınırlarında
yer alan ve büyük bir biyolojik
çeşitliliğe sahip olan Mersin Tarsus yöresinde bulunan bu görkemli Mazı Meşesi ağacının, ilgili
kurum veya kuruluşlarca detaylı
incelenmesi ve tescil edilmesi büyük önem taşır. Ayrıca, yukarıda
mevkisi belirlenen yerde gerekli
koruma tedbirlerinin alınması ve
hatta yöre halkının bu konuda
bilinçlendirilmesinde büyük yarar
vardır. Diğer taraftan, gövdede
başlayan kovukların kısa zamanda restore edilerek ağacın daha
fazla yaşamasına olanak sağlanmalıdır.
Anonim, 1998:‘Korunması Gerekli
Tabiat Varlıklarından Anıt Ağaçların Tanımı
ve Korunması Hakkında Karar’, TC Kültür
Bakanlığı Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Yüksek Kurulu, Karar No ve Tarih. 597,
14.07.1998, Ankara
Yavuzşefik, Y. ve Çetin, B., 2006 Batı
Karadeniz Bölgesi’ndeki Anıt Çınarlar, Orman Mühendisleri Dergisi, Yıl :43, Sayı: 7-89 Temmuz-Ağustos-Eylül
Yavuzşefik, Y. ve Çetin, B., 2002:
Düzce Yöresinde Anıt Ağaçlar, II.Ulusal Karadeniz Ormancılık Kongresi Bildiriler Kitabı, II. Cilt, Say 504-509, 15-18 Mayıs 2002.
Asan, Ü., 1991. Doğal ve Kültürel Miraslarımızdan Anıt Ağaç ve Ormanlarımız.
Yesil Çerçeve Dergisi, 6, 22-24.
Genç, M. and Guner, T., 2001. A
new method to select monumental tree
among the forest tree species of Turkey:
An application, FOREST RESEARCH: a challenge for integrated European approach”,
August 27 – 1 September 2001, Thessaloniki, Greece.
Genç, M. ve Guner, T., 2000.
Isparta’da Yeni Saptanan Dogal Bir Anıt
Kestane (Castanea ativa Mill.) Mesçeresi,
Turk J Agric For24 (2000) 37–44
Asan, Ü., 1993. Mistik ve Folklorik Yönüyle Anıt Ağaçlarımız, Yeşil Çerçeve, 23:
13-15.
2012 EKİM/KASIM/ARALIK ORMAN MÜHENDİSLİĞİ 39
ÜYEL ER İ Mİ ZD EN
Çerçeve Notu (Concept note) Nedir?
Erdoğan Özevren
Orman Mühendisi
Ç
erçeve notu; başta proje
olmak üzere yapılacak bir
işin, işbirliğinin genel çerçevesini çizmek üzere hazırlanan işe başlama dokümanı
veya işin özet notudur. Proje çalışmalarında ise proje önerisinin
özet notudur. Her kuruluşun kendisine özgün proje başvuru formu
vardır.
Çerçeve notu farklı kuruluşlar tarafından farklı şekilde ifade
edilmektedir. Örneğin Uluslararası Gıda ve Tarım Örgütü (FAO)
concept not derken, küresel çevre
fonu (GEF) gibi kuruluşlar ise proje tanımlama formu (PIF), Avrupa
Birliği ise proje başvuru fişi olarak
adlandırmaktadır. Farklı şekilde
isimlendirmeler olmakla birlikte
içerik olarak benzerlikler göstermektedir. Bu notlar genellikle 3-7
sayfa arasında olmaktadır.
Çerçeve Notu Nasıl Yazılır?
Çerçeve notlarının özel bir formatı vardır. Bir çerçeve notunda
temel olarak aşağıdaki başlıkların
yer alması gerekmektedir.
1. Başlık,
2. Arka Plan,
3. Amaçlar,
4. Çıktılar,
5. Faaliyetler ve Süreler,
6. Faydalanıcılar ve Etkiler,
7. Proje Yönetimi (İzleme ve
değerlendirmeyi de kapsayacak),
8. Bütçe.
Ancak çerçeve notu hazırlanırken aşağıdaki sıralamanın izlenmesi daha uygun olur
1. Amaçlar,
2. Girdiler,
3. Faaliyetler ve Süreleri,
4. Çıktılar,
5. Faydalanıcılar ve Etkiler,
6. Proje Yönetimi,
40 ORMAN MÜHENDİSLİĞİ EKİM/KASIM/ARALIK 2012
7. Taslak Proje,
8. Arka plan,
a. Problem ve Neden Acil
Olduğu
b. Şimdiye kadar yapılan
işler
9. Başlık
Adım 1. Amaçlar
(Ne Yapmak İstiyorsun ?);
Amaçlar bölümü, bir projenin
en önemli bölümünü oluşturmaktadır. Projeyi veya çerçeve notunu okuyacak kişi öncelikle projede neler yapılmak isteniyor onu
görmek ister ve ilk önce projenin
amaçlar bölümüne bakar. Bundan dolayı projeyi yazmaya başlamadan önce , amaçlar konusunda
yeterince tartışılmalı ve düşünülmelidir.
Amaçları belirlemenin en iyi
yolu, farklı disiplinlerdeki kişiler
ile bir araya gelip beyin fırtınalarının yapılmasıdır. Aynı disiplinden gelen insanların yapacakları
tartışmalar kısıtlı olacaktır. Bu
durum projenizdeki dışsal riskleri
artıracak ve projeniz dış etkenlere
açık olacaktır. Örneğin bir havza
rehabilitasyon projesinin amaçlarını belirlemek için sadece orman
mühendislerinden oluşan bir grubun beyin fırtınası yapması durumunda projenin amaçları doğal
olarak sadece orman kaynaklarının iyileştirilmesi üzerine yoğunlaşacak ve orman kaynaklarındaki
yararlanıcılar, ormanlık alanların
etrafındaki tarım alanları ve diğer
sosyo-ekonomik hususlar eksik
kalacaktır. Bu durum projenin başarısını olumsuz etkileyecektir.
Projenin amaçları;
(i) projenin
uygulanacağı
yerdeki temel problemin
çözümüne yönelik olmalı,
(ii) probleme yönelik bir stratejiyi tanımlamalı,
(iii) kalkınma programlarının
gerçekleştirilmesine katkı
sağlamalıdır.
Projenin amaçlarını belirlemek için yapılacak olan beyin
fırtınasında başlanmadan önce
netolarak problem belirlenmeli
ve problemin çözümüne yönelik alan belirlenmelidir. Amaçları
açıklamak için, temel problemin
nasıl çözüleceği üzerine düşünülmelidir. Örneğin bozulmuş bir
havzanın nasıl iyileştirileceği gibi.
Daha sonra amaçlar detaylandırılacaktır. Problemin çözümü
için çok farklı stratejiler uygulanabilir. Kullanılacak stratejinin seçimi kısıtlara göre belirlenmelidir.
Kısıtlar olarak bütçe, zaman, kurumsal kapasite, başarı sağlanabilirlik kullanılabilmektedir. Hangi
stratejinin, projenin amaçlarına
ulaşmayı gerçekleştireceğini açık
bir şekilde göstermelidir.
Projeyi destekleyecek olanlar (
Kalkınma Bakanlığı, Hazine Müsteşarlığı, Dünya Bankası vs.) projenin kalkınma planlarına ( ulusal
kalkınma planı, Bin Yıl kalkınma
Planı) olan uyumuna ve onun
amaçlarına hizmet edip etmediğine bakabilmektedirler.
Amaçlar belirli bir hiyerarşi
içerisinde olmalıdır. Örneğin;
1. Bin Yıl Kalkınma Planı Amacı,
2. Ulusal Kalkınma Planı
Amacı,
3. Bölgesel Plan Amacı,
4. Program Amacı,
5. Projenin Amacı
Pek çok uluslararası yayında
projenin amaçları tanımlanırken
SMART sistemi kullanılmaktadır.
S
Specific,(Özellikli)
M Measurable,(Ölçülebilir)
A
Achievable, (Başarılabilir)
R
Realistic,(Gerçekleşebilir)
T
Timebound, (Zamanlı)
Her bir amaç, başarıların kalite ve miktarını net olarak ortaya
koymalıdır. Amaçlar , amacın ne
zaman gerçekleşeceğini de kapsamalıdır.
Adım II. Girdiler
(Proje Amaçlarını
gerçekleştirmek için
nelere ihtiyaç olacak ?)
Kısaca girdiler, projenin uygulanması için gerekli olan hususları
ifade etmektedir. Örnek olarak;
insan (araştırmacı, mühendis,
işçi, uzman, vs), seyahat giderleri
(uçak bileti, konaklama,yemek),
araç gereç (pikap, yakıt, bilgisayar, vb), malzeme (fidan, tohum,
gübre, vb), hizmetler (telefon, fax,
email , vb) verilebilir.
Girdiler farklı kişi veya kuruluşlar tarafından sağlanabilir. Kimin ne zaman ve nasıl bu girdileri
sağlayacağı açık olarak ifade edilmelidir. Girdiler ayni veya nakdi
olabilir. Örneğin, bir havza rehabilitasyon projesinde finansal kaynaklar uluslararası kredi kuruluşu
ile ortaklaşa sağlanabilir, bir Sivil
Toplum Örgütü yayım faaliyetine
katkı sunabilir, köylüler de işgücü
olarak projeye girdi sağlayabilir.
Çerçeve notu yazılırken taslak
bütçe oluşturabilmek için bir girdi listesi hazırlanmalıdır. Bu liste
yapılacak olan beyin fırtınasında
belirlenmelidir. Girdiler, gerçekçi
olarak belirlenmiş faaliyetler bütününü kapsamalıdır.
Adım III. Faaliyetler ve
Süreler:
Bu bölümde projenizde ne ve
ne kadar sürede yapılacağı sorularının cevapları verilmelidir. Bu
sorulara cevap verebilmek için
öncelikle projenin amaçlarını gerçekleştirebilmek için nelerin yapılması planlandığını özet olarak
tanımlanması gerekmektedir.
Faaliyetler ve süreler yazılırken, ifadelerin kısa ve net olmasına, pozitif olmalı, biz yerine proje
ifadesinin kullanılmasına özen
gösterilmelidir. Her bir faaliyetin
kimin tarafından, ne, ne zaman
ve nasıl yapılacağının açıklanması
gerekmektedir.
Adım IV. Çıktılar
(Projenin sonunda neler
başarılmış olacak?):
Projenin çıktıları, amaçlar ile
doğrudan ilgili olmalıdır. Projenin amaçları ile uyumlu olmayan
bir çıktı projede yer almamalıdır.
Çıktılar Organizasyonlar (çalıştay,
eğitim, konser vb), maddi olmayan (yasa, yönetmelik, kararlar,
vb.), maddi çıktılar (ağaçlandırılan alan, yeni bina, vb.) ve bilgi
(yayınlar, videolar, fotoğraflar, vb.)
Beyin fırtınası esnasında zamanın önemli bir kısmı çıktılara
ayrılmalıdır. Projenin amaçlarına
uygun bütün olası cıktılar ortaya
konmalıdır. Projenin uygulanması
süresince ortaya çıkarılacak olan
önemli çıktılar, proje yazımında
önemli mihenk taşı olacaktır.
Adım V. Faydalanıcılar ve
Etkiler ( Projede kim ve
nasıl faydalancak?):
Beyin fırtınası yapılırken olası bütün faydalar ve bunlardan
faydalanacak olanlar belirlenir.
Örneğin bir havza rehabilitasyon
projesinde faydalanıcıları belirlemek için yapılacak olan beyin fırtınasında olası faydalar arasında
erozyonun önlenmesi beklenir.
Erozyonun önlenmesinde ilk faydalanıcılar arasında alt havzada
yaşayan gruplar beklenir.
Muhtemel Faydalanıcı Gruplar;
% Yoksullar (yaş, cinsiyet, bölge)
% Çiftçi aileleri,
% Tüketiciler,
% Diğer gruplar,
% Sivil Toplum Örgütleri,
% Proje Çalışanları
Projenin bölgesel, ulusal ve
hatta küresel kalkınma hedeflerine olacak etkilerinin belirtilmesi
gerekmektedir. Bunu örneklendirmek gerekirse; fakirliğin azaltılması, gıda güvenliği, çevrenin
korunması, doğal kaynakların sür-
dürülebilirliği vb.
Projenin etkilerini belirlemek
için yapılacak olan beyin fırtınasında aşağıdaki konular düşünülmeli ve tartışılmalıdır.
% beklenen faydaları tanımlanması, beklentilerin ne
kadarı , ne zaman nerde
meydana geleceği,
% beklenen faydaların sebepleri açıklanmalıdır. Gerekli durumlarda varsayımlar yapılmalıdır.
% projenizde etki değerlendirme faaliyetini yada ayrı
bir etki değerlendirme
projesinin olup olmaması
gerektiği,
Projenin etkilerini belirlemek
için, bir kontrol listesi oluşturulmalıdır bunun içinde projenizin
kapsamına göre aşağıdaki sorulara benzer bir soru demeti hazırlayarak bir kontrol listesi oluşturulmalıdır. Projenizde aşağıdaki
sorular sonucunda belirlenecek
olan etkilerinin nasıl ölçüleceği
belirlenmelidir. Etkilerin sayılabilir
olması her zaman için tercih edilen bir durumdur.
Projenin sonunda;
% yeni işler yaratılacak mı?
% kırarsalda yaşayan fakirler
için yeni gelir kaynakları
oluşturulacak mı?
% orman kaynaklarının sürdürülebilir yönetimi sağlanacak mı?
% kurumsal kapasite artırılacak mı?
% yeni teknolojiler geliştirilecek mi?
% eğitim olanakları artırılacak
mı?
% halkın karar verme ve uygulama mekanizmalarına katılımı sağlanacak mı?
Adım VI. Proje Yönetimi
(Proje amaçlarına nasıl
ulaşacaksın? Proje nasıl
yönetilecek ve
değerlendirilecek?)
Projede beklenen amaçlara
ancak projenin çıktı ve etkililerinin iyi yönetilmesi ile ulaşılabilinir. Bundan dolayı projenin nasıl
2012 EKİM/KASIM/ARALIK ORMAN MÜHENDİSLİĞİ 41
ÜYEL ER İ Mİ ZD EN
yönetileceği krıtik bir önem arz
etmektedir. Projenin dizaynında,
projede kişilerin rolleri ve sorumlukları açık bir şekilde belirtilmelidir. Çerçeve notun yazımında
ise yönetim mekanizması kısaca
özetlenmelidir.
Projenin lideri kim olacak, projenin temelini
oluşturacak olan finans yönetim
ve izleme değerlendirmede kim
ne zaman sorumlu olacağı belirtilmelidir.
Adım VII. Bütçe
Proje hazırlayıcılarını yazmakta en çok zorlandıkları ve gönülsüz oldukları bölüm bütçedir.
Ancak projeyi destekleyecek olan
kuruluşların da en çok dikkat etikleri bölümlerin başında bütçe gelmektedir.
Projenin bütçesi hazırlanırken
girdiler bölümüne bakılmalıdır.
Kim nasıl ve ne kadar katkı vereceğini net olarak belirlenmelidir.
Hangi kuruluş veya kişilerin vereceği katkıların nakti mi yoksa ayni
mi olacağı belirlenmelidir. Örneğin havza rehabilitasyon projelerinde devlet katkısının nasıl olacağı ve ne oranda olacağı faaliyetler
bazında belirlenmeli, faydalanıcıların ayni ve nakti katkıları olabilir,
bunlar yazılmalıdır.
Proje bütçeleri gerçekçi ve bütün faaliyetleri kapsayacak şekilde olmalıdır. Hiç bir faaliyet açıkta
bırakılmamalıdır. Örneğin fidan
dikim işçilik giderleri bütçelendirilmemesi durumunda toprak iş-
lemesi yapılmış ve fidanları hazır
olan bir sahada fidan dikim işinin
gerçekleşmeyeceği durumu ortaya çıkacaktır. Sonuçta proje başarısız olacaktır.
Proje bütçesi, taraflarca anlaşılabilir, gerçekçi ve bütün faaliyetleri kapsayıcı olmalıdır. Gizli
giderlerden uzak durulmalıdır.
Proje uygulaması süresince çıkabilecek giderleri karşılamak üzere
de fazladan bir bütçe konulmalıdır. Ancak beklenmedik giderler
istenilen bir durum değildir ve
kullanılmaması tercih edilir.
Çerçeve notu olabildiğince
gerçekçi bir bütçe ortaya koymalıdır. Proje hazırlıkları sonucunda
çerçeve notunun çok dışında bir
bütçe ortaya çıkmamalıdır.
Adım VIII. Arka Plan
Bir çerçeve notunun arka planı
iki bölümde oluşmalıdır.
1. Sorun ve Sorunun Önemi ve Aciliyeti: Bu bölümde sorun
tanımlanmalı ve önemi aciliyeti
ortaya konmalıdır. Bunu yaparken yerelde yapılan çalışmalardan faydalanılmalı , yerelde elde
edilen verilere dayanılarak sorun
ortaya konmalı sorunun çözümünde uluslar veya uluslararası
kıt kaynaklar kullanılacağından
dolayı çözümünün neden önemli
ve acil olduğu açıklanmalıdır. Bütün bunlar yapılırken ilgili kalkınma planları ile ilişkilendirilmelidir.
Kalkınma planlarları ile ilişkilendirilmeyen bir proje önerisi ulusal
ve uluslararası dönor kuruluşları
tarafından desteklenmesi oldukça güçtür. Bu bölümde, doğrulanmış istatiksel veriler kullanılması
önem arz etmektedir.
2. Daha Önceden Yapılmış
Olan Çalışmalar: Bu bölümün
yazımında projenizin amaçları
doğrultusunda daha önceden yapılmış olan çalışmalar var mıdır?,
bu çalışmalarda elde edilen verilerin neler olduğu araştırılmalıdır.
Bunu yaparken sadece bir kuruluşun yapmış olduğu çalışmalar
değil başka kuruluşların veya sivil
toplum örgütlerinin de yapmış
olduğu faaliyetlere bakılmalıdır.
Eğer yapılmış olan faaliyetler varsa bunlar çerçeve not da kısaca
ifade edilmeli ve sizin projenizin
önceki yapılmış olan çalışmalarda
farkı ortaya konmalıdır.
Adım IX. Başlığın Seçilmesi
Başlıklar çekici, bilgilendirici
ve ayırt edici olmalıdır. Bundan
dolayı genellikle başlıkların iki
bölüm halinde olması tercih edilir. Birinci bölüm; Kısa , sempatik
ve çekici olmalı. İkinci bölüm ise
daha ciddi ve bilgilendirici olmalıdır. Örneğin;
% Gelecek için havza rehabilitasyonu: Murat suyu havzası iyileştirme ve kırsal kalkınma projesi
% Çölleşme dünyanın sesiz
felaketi: Çölleşme kriter ve
göstergelerin belirlenmesi
ve çölleşmenin izlenmesi
VEFAT
Alaaddin GÜNGÖRMÜŞ 25.10.2012, Eyüp ATICI 31.10.2012,
Süer ODABAŞI 07.11.2012, Dr. Hasan SELÇUK 11.11.2012,
Yücel ALIM 08.12.2012, Reyhan ACARTÜRK 13.12.2012,
A. Fevzi KALAYCI 24.12.2012, Nurettin UTKAN 28.12.2012,
Mehmet KANAT 30.12.2012
tarihlerinde aramızdan ayrılmışlardır.
Kendilerine rahmet, ailelerine ve meslektaşlarımıza başsağlığı dileriz.
TMMOB Orman Mühendisleri Odası Genel Merkez Yönetimi
42 ORMAN MÜHENDİSLİĞİ EKİM/KASIM/ARALIK 2012
Eşref GİRGİN
Orman Yüksek Mühendisi
Muhterem arkadaşım, sizin için
alışılmış klasik söylemlerle şurada
doğdu, şu kadar yaşadı ve elim bir
trafik kazası sonucunda 8/12/2012
Cumartesi günü hakkın rahmetine
kavuştu onun için çok üzgünüz demeyeceğim. Arkadaşlarınız arasında
ve meslek kamuoyunda bıraktığınız
ibret dolu ve örnek alınacak izlerinizden bahsederek hatıranızı yadetmek
istiyorum. Zira her nefis ölümü tadacaktır. Kaldı ki, Siz ölümün bir yok oluş
değil, ebedi âleme gitmenin başlangıcı olduğunu bilen ve fani Dünya’da
iken Hz. Kuran ahlakıyla yaşamaya
çalışan mütedeyyin bir kişiydiniz.
Oda Genel Merkezinde, 10/9/20128/12/2012 tarihleri arasında ki kısa
zaman diliminde Genel Sekreter olarak çalıştığınız sırada da yakinen şahit
oldum.
İÜ. Orman Fakültesinin, merkezi
yerleştirme sınavıyla %1 lik dilimler
içinde öğrenci kaydettiği yıllarda, Eylül/1965 ayında fakülteye kaydımızı
yaptırdıktan sonra, FKB derslerinin
alındığı İÜ. Fen-Edebiyat Fakültesi
konferans salonu ile Süleymaniye Botanik Laboratuarındaki eğitim çalışmalarında tanıştık. Sen Anadolu’nun
Malatya’sından ve bende Antalya’sından idim. Bizi yaklaştıran ortak nokta
fakir aileye mensup olmamız, derslerimizdeki dikkat ve devam durumumuzdu.
Değerli arkadaşım, Türkiye’nin
dört bir yanında ormancılık hizmetlerinde Orman İşletme Şefi, Orman
İşletme Müdürü, Orman Bölge Müdürü, İnşaat ve İkmal Daire Başkanlığı
ve en son olarak ta OGM Teftiş Kurulu
Başmüfettişliğinde yaklaşık 43 yıl başarılı hizmetler yaptınız. Birlikte çalışma imkânımız olmadı. Ancak yaptınız güzel hizmetlerinizi hep takip
ettim. Bu güzelliklerin mesleğimizin
en üst meslek örgütü olan Odamız
GÜZEL İNSAN
YÜCEL ALIM
çatısı altında da sürdürülmesi için,
yaş haddinden emekli olacağınız
son ayda sizi telefonla aradım. Oda
Yönetim Kurulunun uygun görmesi halinde Oda’nın genel sekreterlik
veya denetim hizmetlerinde çalışmak
istermisiniz diye sorduğumda olabilir
demiştiniz. Oda Genel Başkanı Sayın
Ali KÜÇÜKAYDIN’a durumu aktardım.
Oda Yönetim Kurulunda konu değerlendirilmiş ve Oda Genel Sekreterliğinde çalışmanız uygun görerek
atamıştınız. Bu göreve atanmanız,
sizleri tanıyan her kesim tarafından
çok isabetli bir seçim olduğu açıkça
ifade edilmişti. Bu görevde çalıştınız
kısa sürede sevecenliğiniz, hoş görünüz ve güler yüzünüz ile başta Oda
Yönetim Kurulu üyeleri olmak üzere,
Oda çalışanları ve meslektaşlarımızın
takdirlerini toplamıştınız.
Bu kısa süreli çalışmanızda; Devlet
tecrübenizin de katkısıyla, Oda hizmetlerine karşı gösterdiğiniz ilginiz,
TEMDEM Kurulu mesleki eğitimlerdeki dikkat ve itinanız, Allah (cc) ömür
verseydi birlikte çok güzel ve kalıcı
hizmetler yapabileceğimizin açık birer kanıtıydı. Ancak Allah (cc) emanetini, çok sevdiğiniz eşiniz Orman
Bakanlığı Hukuk Müşaviri emekli merhume Av. Zühal ALIM hanımefendinin
hemen arkasından bir gün sonra alarak geriye anılarınızı bıraktı.
Güzel insan; sizden bizzat dinlediğim, benim gibi tüm arkadaşlarınız
ve meslek kamuoyunun da bildiği ve
takdir ettiği ibret alınacak bir anınızı
aktarmak istiyorum. OGM Teftiş Kurulu Başkanı Sayın Rıfat KURAL Bey,
Kurul başkanlığından kendi isteğiyle
ayrılmak istemesi üzerine, tüm müfettişlerin ortak talebi sizin Kurul Başkanı
olmanız yönünde idi. Siz bu görevi,
örneğin yaz aylarında memurlara
ödenen yangın tazminatını hak etmediğinizi düşünerek almadığınızı, an-
cak Kurul Başkanı olunca bordrolara
imza atmak durumunda kalacağınız
gibi benzer konular nedeniyle kabul etmek istemediğinizi belirttiniz.
Ancak arkadaşlarınızın, gerektiğinde
yetki devri yapılarak bu konuların
aşılabileceği ve ısrarları karşısında
görevi zorunlu kabul etmek zorunda
kaldığınızı, konunun zamanın Genel
Müdürüne aktarıldığını, Genel Müdür ile yaptığınız görüşme de, Genel
Müdürün size hitaben “Yücel Bey, tayin komisyonu durumu değerlendirip
bir kişiyi belirleyinceye kadar geçici
olarak sizi Teftiş Kurulu Başkanlığı’na
görevlendireceğini” ifa ettiğini, siz bunun üzerine, o komisyon kim oluyormuş ki beni değerlendirecek, onlar
benden daha mı dindarmış diyerek
tepki gösterdiğinizi ve görevi kabul
etmediğinizi ifade etmiştiniz. Sözlerinizi tam ve bire bir yansıtamadım
ise de içeriği aynen bu şekilde idi.
Bu konuya sizin yakın mesai arkadaşlarınız da şahittir. Sizin bu haktan
ve adaletten yana görev anlayışınız;
makam hırsıyla, layık olmadıkları
yerlere gelmek için her türlü tavizleri
verenlerin kulaklarına küpe olması,
halen çeşitli görevlerde çalışan ve
özellikle genç meslektaşlarımızca örnek alınması gereken bu asil davranışınız kulaklarda yansı için yazmak
ve paylaşmak gereğini duydum.
Aziz kardeşim, Odamız çatısı altında, mesleğimizin ve meslektaşlarımızın gelişmesi yönünde, imkânlar
ve sağlığımız el verdiği ölçüde, birlikte güzel çalışmalar yapabilecek iken;
Rahman ve Rahim olan Allah (cc) sizi
ebedi âleme yolcu etti. Ruhunuz şad
olsun. Mekânın Cennet olsun. Allah
rahmet eylesin. Geride bıraktığınız
iki kız çocuğunuza ve kız kardeşlerinize de Allah (cc) sabırlar versin.
2012 EKİM/KASIM/ARALIK ORMAN MÜHENDİSLİĞİ 43
H AB ER L ER
V. FOTOĞRAF YARIŞMASI
SONUÇLANDI
Yarışmaya; 34 meslektaşımız Doğa kategorisinde 162, Doğada İnsan Kategorisinde 107 fotoğraf olmak üzere toplam 269 fotoğraf ile katılmışlardır.
DOĞA;
Birincilik
İkincilik
Üçüncülük
Mansiyonlar
Sergileme
: Murat Aksu
: Murat Aksu
: Tamer Yılmaz
: Süleyman Alkan,
Murat Aksu
ve Tansu Fidan
: Abdulkadir Eroğlu,
Süleyman Alkan,
Erdal Düzgün,
Gürkan Memişoğlu,
Hasan Eryiğit,
Ahmet Nezir(2 eser),
Kemal Saraçoğlu,
Özcan Kukkuk(2 eser),
Tamer Yılmaz(4 eser)
ve Yılmaz Gün
Doğa - Birincilik: Murat Aksu
DOĞADA İNSAN;
Birincilik
İkincilik
Üçüncülük
Mansiyon
: Gürkan Memişoğlu
: Tansu Fidan
: Tansu Fidan
: Ahmet Nezir,
Özgür Davraslı
ve Tamer Yılmaz
Sergilemeler : Süleyman Alkan,
Ahmet Faruk Açıkgöz,
Ahmet Nezir(3 eser),
Mustafa Özkan,
Özcan Kukkuk,
Murat Aksu(2 eser),
Sami Dartar,
İrem Tüfekçioğlu,
Tansu Fidan(2 eser),
Tamer Yılmaz ve
Yılmaz Gün
44 ORMAN MÜHENDİSLİĞİ EKİM/KASIM/ARALIK 2012
Doğada İnsan - Birincilik: Gürkan Memişoğlu
su
rat Ak
ik: Mu
il
c
in
- İk
Doğa
Doğa
da İn
san İkinc
ilik: T
ansu
Fidan
Doğa Üçüncü
lük: Tam
er Yılma
z
idan
: Tansu F
üncülük
ç
Ü
n
a
İns
Doğada
MANSİYONLAR
Ahmet Nezir
Tamer Yılmaz
Özgür Davraslı
Tansu Fidan
Murat Aksu
Süleyman Alkan
TMMOB
ORMAN MÜHENDİSLERİ ODASI
#FǵUFQFMFS.BI4PL/Pt#FǵUFQF:FOJNBIBMMF"/,"3"
5FM
QCYt#FMHFHFÎFS
FQPTUBEFSHJ!PSNVIPSHUS
XXXPSNVIPSHUS