4-) ekim-kasım-aralık sayısı
Transkript
4-) ekim-kasım-aralık sayısı
İ Çİ ND EK İ L ER :Mt4BZt&LJN,BTN"SBML 5..0#0SNBO.àIFOEƌTMFSƌ0EBT "EOB4BIƌCƌ Ali KÜÇÜKAYDIN 2 BAŞYAZI 4 ODAMIZDAN :BZO4PSVNMVTV Prof. Dr. Devlet TOKSOY 4PSVNMV:B[ƞǵMFSƌ.àEàSà Okan ÇANÇİN :BZO,VSVMV Sevda ERGİZ Prof. Dr. Ender MAKİNACI 0SNBO.àIFOEƌTƌ ƞTUBOCVMÃOƌW0SN'BL Hüseyin AYTAÇ Prof. Dr. Erol BURDURLU 0SNBO.àIFOEƌTƌ (B[ƌÃOƌW5FL&ǘU'BL Serkan ERİKGENOĞLU Prof. Dr. Mustafa AVCI 0SNBO.àIFOEƌTƌ 4àMFZNBO%FNƌSFMÃOƌW0SN'BL Ali İzzet BAŞER Prof. Dr. Özden GÖRÜCÜ 0SNBO.àIFOEƌTƌ 4àUÎàƞNBNÃOƌW0SN'BL Fatih SARAÇ Prof. Dr. Selman KARAYILMAZLAR "ǘBÎƞǵMFSƌ&OE:àL.àIFOEƌTƌ #BSUOÃOƌW0SN'BL Emre TOPBAŞ Prof. Dr. Semra ÇOLAK 0SNBO&OE.àIFOEƌTƌ ,BSBEFOƌ[5FLOƌLÃOƌW0SN'BL Prof. Dr. Sezgin AYAN ,BTUBNPOVÃOƌW0SN'BL :BZO,PǵVMMBS %FSHƌNƌ[EFZBZOMBONBTƌTUFOƌMFOZB[MBSCƌMHƌTBZBSEBZB[MNBMEBIBÚODFCBǵLBCƌSZFSEFCBTMQ ZBZOMBONBNǵPMNBMESƞN[BMCƌSEƌMFLÎFFLƌOEFLBǘEBZB[MPMBSBLBZSDBFMFLUSPOƌLPSUBNEB EFSHƌNƌ[ƌOZÚOFUƌNZFSƌOFQPTUBƌMFHÚOEFSƌMNFMƌEƌS:B[MBSTBZGBZ" HFÎNFNFMƌEƌSTBZGBZ BǵBOZB[MBSOCƌSCƌSƌOƌƌ[MFZFOTBZMBSEBZBZOMBOBCƌMFDFǘƌEàǵàOàMFSFLCÚMàNMFSFBZSMNBMES 'PUPǘSBGOFUWFUFNƌ[PMNBMTMBZUEǵOEBTBZTBMHÚOEFSƌMFDFLGPUPǘSBøBSOÎÚ[àOàSMàǘàZàLTFL PMNBMES:B[MBSEB5àSLÎFLFMƌNFMFSLVMMBOMNBMWF5àSLÎFEƌMLVSBMMBSOBVZVMNBMES:BZOMBOBDBL ZB[WFÎFWƌSƌMFSEFLƌEàǵàOTFMWFUFLOƌLTPSVNMVMVLZB[BSOBBƌUPMVQPEBZÚOFUƌNƌOƌWF%FSHƌ :BZO,VSVMVOVTPSVNMVUVUNB[%FSHƌEFZBZOMBOBOZB[MBSEBOLBZOBLHÚTUFSNFLLPǵVMVƌMFBMOU ZBQMBCƌMƌS%FSHƌZFHÚOEFSƌMFOZB[MBSZBZOMBOTOZBEBZBZOMBONBTOHFSƌWFSƌMNF[:B[MBS:BZO ,VSVMVUBSBGOEBOƌODFMFOƌS:BZO,VSVMZBZOMBOBDBLZB[MBSEBHFSFLMƌEà[FOMFNFMFSƌZBQBCƌMƌSWF VZHVOHÚSàMFOZB[MBSZBZOMBS :ÚOFUƌN:FSƌ #FǵUFQFMFS.BI4PL/P #FǵUFQF:FOƌNBIBMMF"/,"3" 5FM QCY #FMHFHFÎFS FQPTUBEFSHƌ!PSNVIPSHUS XXXPSNVIPSHUS 5..0#0SNBO.àIFOEƌTMFSƌ0EBT (BSBOUƌ#BOLBT.FǵSVUƌZFU$BEEFTƌƵVCFTƌ 53 5BTBSN#BTL .3,#BTLWF5BOUN)ƌ[5ƌD-UEƵUƌ 6[BZÎBǘ$BE4PL/P 0TUƌN"/,"3" 5FM *44/ ORMAN MÜHENDİSLİĞİ ORMAN ENDÜSTRİ MÜHENDİSLİĞİ AĞAÇ İŞLERİ ENDÜSTRİ MÜHENDİSLİĞİ ,BQBL'PUPǘSBG5BOTV'ƌEBO KASTAMONU’DA KONGRE PROJE DÖNGÜ YÖNETİMİ ÇALIŞTAYININ İLK ETABI Antalya’da Gerçekleştirildi 3ncü DÖNEM MESLEKİ DENEYİM KAZANMA ÇALIŞMALARI BAŞLADI GENEL BAŞKAN ALİ KÜÇÜKAYDIN ORMANCILIĞIMIZIN SON ON YILINI DEĞERLENDİRDİ SDÜ ORMAN FAKÜLTESİ’NDE KONFERANS AĞAÇ TÜRÜNÜN MDF LEVHALARDA PÜRÜZLÜLÜĞE ETKİSİ Prof.Dr. Turgay Akbulut Enüs Koç (Mba) 16 14 YAYLACIK ARAŞTIRMA ORMANI VEJETASYONUNUN FLORISTIK VE BAZI TOPRAK ÖZELLIKLERI Dr. Münevver ARSLAN Yrd. Doç. Dr. Neslihan ERDOĞAN Prof. Dr. Osman KETENOĞLU YAYIN KURULUNDAN SIĞLA (LIQUIDAMBAR ORIENTALIS MILLER)’DA ALTERNATİF VEJETATİF ÜRETİM YÖNTEMİ Dr. Salih PARLAK 24 TOROS SEDIRININ (CEDRUS LIBANI A. RICH.) ÜLKEMIZIN EN BATISINDA, MUĞLAKÖYCEĞIZ’DE YENI TESBIT EDILEN YAYILIŞ ALANI - I Dr. Said DAĞDAŞ Mehmet İŞÇİ İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ ORMANCILIKTA YAPILMASI GEREKENLER Dr. Ali ÖZKURT 31 20 28 DÜNYA VE TÜRKİYE KÂĞIT ENDÜSTRİSİ ÜZERİNE BİR İNCELEME Doç.Dr. Halil Turgut ŞAHİN Orman End. Müh. Cihan BOZKURT ÜYELERİMİZDEN Dr. Celal TAŞDEMİR Refik ULUSOY Sıtkı ÖZTÜRK Yusuf BAYIR Lütfiye BARUT KARADENİZ Erdoğan ÖZEVREN 34 Eşref GİRGİN 44 HABERLER Değerli meslektaşlarımız, Sevgili okurlarımız… 2013’ün ilk günlerinde 2012‘nin son sayısı ile yeniden birlikteyiz. Dileğimiz yeni başlayan yılın sağlık, mutluluk ve huzur içinde geçmesi. Geçtiğimiz üç aylık dönem içinde Genel Merkezimizce yürütülen çalışmalardan bazılarını dergimizin bu sayısına taşıdık. Kastamonu’da orman fakülteleri ve uygulamacılar ile biraraya gelerek Yasamızın ormancılık eğitimine yansımalarını ele aldıkları Kongre, Isparta’da Orman Fakültesi Öğrencilerine düzenlenen Konferans ve Türkiye Ormancılar Derneği’nin kuruluşunun 88inci yılı nedeniyle düzenlenen Panel bunlardan öne çıkanlar oldu. Yürütülen diğer çalışmaları ve ayrıntılarını odamızın genel ağ sayfasından takip edebilirsiniz. Uzman Sahası bölümünde, orman fakültelerinde ve ormancılık araştırma enstitüsü müdürlüklerinde araştırmalarını yürüten arkadaşlarımızın ulaştıkları sonuçları, sizlerle paylaşıyoruz. Bir önceki sayımızda yer alan AĞAÇ TÜRÜNÜN MDF LEVHALARDA PÜRÜZLÜĞE ETKİSİ başlıklı makalenin yazarları, basım aşamasında yaşanan dikkatsizlik nedeniyle ne yazık ki hatalı yayımlandı. Bunun için Prof Dr. Turgay Akbulut ve Enüs Koç ile siz okurlarımızdan özür diliyoruz. Meslektaşımız Dr. Ali Özkurt, ormancılık çalışmalarının yanısıra; farklı bir alanda, iş güvenliği konusunda uzmanlık alarak, çalışmalarını sürdürüyor. Ormancılıkta gerekli iş sağlığı ve güvenliği bilgilerini, bu sayımızda bizlerle paylaştı. Odamız Genel Merkezinde Genel Sekreter olarak görev yapan değerli meslektaşımız Yücel Alım’ı kaybetmek, hepimizi derinden üzdü. Kendisine Allah’tan rahmet, meslektaşlarımıza başsağlığı diliyoruz. Siz değerli okurlarımızın, Dergimizin bir sonraki sayısında paylaşmak üzere katkılarını beklediğimizi hatırlatıyor, saygılarımızı sunuyoruz... Orman Mühendisliği Dergisi Yayın Kurulu &,ƞ.,"4*."3"-*, 03."/.Ã)&/%ƞ4-ƞƗƞ 1 B AŞ YAZI Saygıdeğer Meslektaşlarımız, Bilindiği üzere Odamız tarafından, Bugün Gazetesinde Türk Mühendis Mimar Odaları Birliği (TMMOB) mevzuatının değiştirilmesi için Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nda çalışmalar yapıldığına dair çıkan haberler üzerine, 09 Mayıs 2012 tarihinde basına ve kamuoyuna BUGÜN GAZETESİNİN MANŞETLERİ, MESLEK ODALARINI DİZAYN ETMENİN HABERCİSİ Mİ? başlıklı açıklama yapılmıştı. Demokratik yollarla meslek odalarını ele geçiremeyenlerin, mevzuat değişiklikleriyle bu kuruluşları baskı altına almak istedikleri ifade edilerek; seçimle gelenlerin seçimle gitmesi gerektiği, bunun demokrasinin temel kurallarından olduğu, seçimle gelen bağımsız kuruluşların kural değişiklikleri ile dizayn edilemeyeceği belirtilmişti. Bugün gelinen nokta itibariyle, 6235 sayılı TMMOB Yasası değişikliği ile demokratik yollarla ele geçirilemeyen meslek örgütleri, “böl-parçala-küçült-yönet-etkisizleştir” metoduyla merkezi kamu yönetimine bağlanmak istenmektedir. Kanunlar elbette günün ihtiyaçlarına göre değiştirilebilir. Ancak değişiklik talepleri meslek örgütlerinden gelmelidir. Meslek örgütleri ve üst birliği olan TMMOB’nin kuruluş yasası değişikliği odalardan ve TMMOB’den gizli olarak kapalı kapılar ardında yapılmamalıdır. Yasa değişiklikleri ülkeyi yönetenlerin amaçları doğrultusunda meslek örgütlerini dizayn etmeye yönelik olmamalıdır. Orman Mühendisleri Odası olarak hazırlanış süreci, şekli ve içerik itibarıyla TMMOB’siz, TMMOB Yasası değişikliğinin kabul edilebilir yanının olmadığını bilmenizi isteriz. Saygıdeğer Meslektaşlarımız, Orman Mühendisleri Odası olarak, özellikle son dönemlerde uluslararası platformlarda daha çok yer almak, bu platformlarda mesleğimizi ve meslektaşlarımızı etkin biçimde temsil etmek ve mesleğimize, meslektaşlarımıza kazanımlar elde etmek gayesi ile yoğun çaba sarf etmekteyiz. Bu çabalarımız neticesinde 09 ŞUBAT 2011 tarihinde Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) ile özellikle meslektaşlarımızın kapasitelerini arttırıcı çalışmalar yapmak ve faaliyetlerde bulunmak amacıyla bir protokol imzalanmıştı. UNDP ile yapmış olduğumuz protokol neticesinde FAO (Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü)’nün de katkılarıyla, Odamızın faaliyet alanına giren konularda projeler üretilmesine katkıda bulunmak ve diğer mali kaynaklardan projeler vasıtasıyla faydalanılmasını sağlamak amacıyla, proje hazırlama konusunda bireysel kapasiteyi arttırıcı nitelikte “Proje Döngü Çalıştayı” düzenlenmiştir. Çalıştay dört aşamalı olarak planlanmış ve ilki 03-06 Aralık 2012 tarihleri arasında Antalya’da gerçekleştirilmiştir. Diğer üç aşamasının da 2013 Ocak, Şubat, Mart aylarında yapılmasını öngörmekteyiz. Orman Mühendisleri Odası olarak bu Çalıştaydan, özellikle kamuda ve özel sektördeki meslektaşlarımızın proje hazırlama, uygulama, denetim ve değerlendirme konularında bilgi ve deneyim sahibi olmalarına katkıda bulunulması amaçlanmıştır. 2 ORMAN MÜHENDİSLİĞİ EKİM/KASIM/ARALIK 2012 Değerli Meslektaşlarımız; Türkiye’de ki ormancılık eğitimi ve orman fakültelerinin durumu özellikle son yıllarda yaşanan kalite düşüklüğü nedeniyle önemle üzerinde durduğumuz konuların başında gelmektedir. 2009 yılında Antalya’da düzenlediğimiz panelin ardından, üç yıl sonra Kastamonu’da yine tüm orman fakültelerinin katılımıyla düzenlediğimiz kongre ve sonuç bildirisiyle tarihi bir sorumluluğu yerine getirdiğimizi düşünüyoruz. Ormancılık mesleğinin geleceği açısından hayati öneme haiz bu konunun tüm paydaşlarca aynı özen gösterilerek takip edilmesinin gerektiğine inanıyoruz. Saygıdeğer Meslektaşlarımız, Bilindiği üzere; geçtiğimiz Aralık ayı içerisinde Orman Genel Müdürlüğü makamında görev değişikliği olmuş, mevcut Genel Müdür yaş haddinden dolayı emekliliğe ayrılmış ve yerine Sayın İbrahim ÇİFTÇİ atanmıştır. Sayın Genel Müdürü tebrik eder yeni görevinde başarılar dileriz. Bu vesile ile mesleğimiz ve meslektaşlarımızın menfaatine yapılacak tüm faaliyetlerde Oda olarak üzerimize düşen görevi, sorumluluk bilinciyle tereddüt etmeden yerine getirmenin gayreti içerisinde olacağımızı, meslek ve meslektaşlarımız aleyhine olacak gelişmelerde de meslek örgütü dilinin kullanılmasında ve gerektiğinde de hukuki mücadeleden geri kalınmayacağının bilinmesini isteriz. Orman Genel Müdürlüğü’nün yeni yönetiminden, öncelikle Orman Genel Müdürlüğü kampüsünün biran evvel inşa edilerek; dağınık vaziyetteki merkezi birimlerin bir araya getirilmesi ve çalışanların moral – motivasyonlarının bir nebze de olsa yükseltilmesini; “Teknik Personel Atama Yönetmeliği” nin hakkaniyete ve liyakata dayalı olacak şekilde yeniden düzenlenmesini ve atamalarda bu hususa azami derecede uyulmasını; ormancılık hizmetlerinde kurumsal kapasitenin arttırılması hedeflerinin gerçekleştirilmesi, hizmet standardının yükseltilmesi amacıyla KİK mevzuatı çerçevesinde, İdarenin denetiminde 5531 sayılı Yasa ile kurulan ormancılık büro ve şirketleri kanalıyla, hizmet alımlarına dayalı sistemin şeffaf olarak kurulmasını öncelikle beklediğimizi belirtmek isteriz. Saygıdeğer Meslektaşlarımız; Yeni bir yıla başlarken, 2013’ün mesleğimiz, meslektaşlarımız başta olmak üzere Yüce Milletimize ve tüm insanlığa huzur ve barış getirmesini diliyoruz. Saygılarımızla… Yönetim Kurulu 2012 EKİM/KASIM/ARALIK ORMAN MÜHENDİSLİĞİ 3 ODAMIZDAN KASTAMONU’DA KONGRE Orman Mühendisleri Odası Genel Merkezi tarafından “5531 Sayılı Kanun, Yüksek Öğretim ve Eğitime Yansımalarının İrdelenmesi ve Hedefler” Konulu Kongre 23-24 Kasım 2012 Tarihlerinde Kastamonu’da Gerçekleştirildi O rman Mühendisleri Odası Genel Merkezi tarafından, 16-19/11/2009 tarihlerinde Antalya’da gerçekleştirilen “5531 Sayılı Orman Mühendisliği, Orman Endüstri Mühendisliği ve Ağaç İşleri Endüstri Mühendisliği Hakkında Kanun’un Yüksek Öğretim ve Eğitim ile Uygulamaya Yansımaları, Alınması Gereken Önlemler” konulu panelin sonuç bildirisinde; 5531 sayılı Orman Mühendisliği, Orman Endüstri Mühendisliği ve Ağaç İşleri Mühendisliği Hakkında Kanunun, ormancılık yüksek öğretim ve eğitime yansıtılmasına yönelik tavsiye kararları alınmıştı. Ormancılık yüksek öğretimine 4 ORMAN MÜHENDİSLİĞİ EKİM/KASIM/ARALIK 2012 ilişkin tavsiye kararlarının, ormancılık yüksek öğretim ve eğitimine ne ölçüde yansıtıldığını irdelemek amacıyla, düzenlenen kongrenin açılış konuşmasında, Genel Başkan Ali Küçükaydın; “Bu kongre ile 2009 yılında Antalya’da gerçekleştirilen panelin ardından geçen üç yıl içinde alınan kararların ne oranda uygulandığının irdeleneceğini, Karabük Üniversitesi Orman Fakültesini örnek göstererek, yeni orman fakülteleri ile bölümlerin açılmasında, YÖK Yasasının hiç dikkate alınmadığının” altını çizmiştir. Kongreye katılan, Kastamonu Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Seyit Aydın konuşmasında, Orman Mühendisleri Odası’nın böyle bir kongre düzenlemekle yüksek öğretime önemli katkı yaptığını vurgulayarak, bu etkinliğin Kastamonu’da yapılmış olmasının kendilerini çok memnun ettiğini ve sonuç beklentilerinin yüksek olduğunu ifade etmiştir. Kongreye oturum başkanı ve konuşmacı olarak; Prof. Dr. Seyit Aydın, Prof. Dr. Ramazan Özen, Or. Y. Müh. Eşref Girgin, Prof. Dr. Azize Toper Kaygın, Prof. Dr. Ahmet Yeşil, Prof. Dr. Temel Sarıyıldız, Selman Karayılmazlar, Prof. Dr. Cahit Balabanlı, Prof. Dr. Cantürk Gümüş, Prof. Dr. Harzemşah Ha- “ Orman Mühendisleri Odası AR-GE Komisyonu başkanı Eşref Girgin, Antalya Panel sonuç bildirisinde yer alan ormancılık yüksek öğretime ilişkin önerilerin tam olarak gerçekleştirilmediğini, ancak 5531 sayılı Kanunun önemli ölçüde yansıtıldığını gözlemlediğini anlatmışlardır. fızoğlu, Prof. Dr. Kenan Ok, Prof. Dr. İbrahim Turna, Prof. Dr. Nedim Saraçoğlu, Prof. Dr. Ümit Cafer Yıldız, Prof. Dr. Hasan Vurdu, Prof. Dr. Erol Burdurlu, Doç. Dr. İlker Usta, Yrd. Doç. Dr. Üstüner Birben, Yrd. Doç. Dr. Hasan Serin, Or. End. Y. Müh. Enüs Koç ve Ağaç İşleri End. Y. Müh. Fatih Kısacık katılmışlardır. Ayrıca çok sayıda orman bilimcisi, Orman Mühendisleri Odası, Türkiye Ormancılar Derneği, Emekli Ormancılar Derneği, ORKOOP Temsilcileri, orman mühendisleri, orman fakültesi öğrencileri, Orman Genel Müdürlüğü ve ÇEM Genel Müdürlüğü yetkilileri de kongreyi izlemiş ve tartışmalara katılmışlardır. Sunulan tebliğlerde başlıca; Orman Mühendisleri Odası ARGE Komisyonu başkanı Eşref Girgin, Antalya Panel sonuç bildiri- sinde yer alan ormancılık yüksek öğretime ilişkin önerilerin tam olarak gerçekleştirilmediğini, ancak 5531 sayılı Kanunun önemli ölçüde yansıtıldığını gözlemlediğini; Prof. Dr. Cantürk Gümüş ormancılık yüksek öğretiminin tarihsel gelişimini; Prof. Dr. Kenan Ok ormancılık yüksek öğretiminin akreditasyonunun gerekliliğini; Prof. Dr. Harzemşah Hafızoğlu yeni fakültelerin açılması ve öğrenci kontenjanlarını irdelemiştir. Fakülte temsilcileri de Antalya-2009 Paneli sonuç bildirisinde yer alan hususlar hakkında fakültelerinde yapılan çalışmaları anlatmışlardır. Yapılan tartışmalar sonucunda, kongre sonuç bildirisinin en önemli çıktısı olarak; ormancılık yüksek eğitim ve öğretimi kapsamında yer alan orman mühendisliği ile orman endüstri mühendisliği lisans eğitimlerinde uzmanlaşmanın gerekli olduğu, orman mühendisliği uzmanlık alanlarının OMO’nun koordinasyonunda orman idaresi, orman fakültelerinin birlikte yapacakları toplantılarda belirlenmesinin, aynı şekilde orman endüstri mühendisliği uzmanlık alanlarının OMO’nun koordinasyonunda özel sektör temsilcileri ile orman fakültelerinin birlikte yapacakları toplantılarda belirlenmesinin gerektiği vurgulanmıştır. “ 2012 EKİM/KASIM/ARALIK ORMAN MÜHENDİSLİĞİ 5 ODAMIZDAN “5531 Sayılı Kanun, Yüksek Öğretim ve Eğitime Yansımalarının İrdelenmesi ve Hedefler” Kongresi Sonuç Bildirgesi Orman Mühendisleri Odası tarafından düzenlenen ve Yüksek Öğretim Kurumu (YÖK), Kastamonu Üniversitesi, İstanbul Üniversitesi, Karadeniz Teknik Üniversitesi, Süleyman Demirel Üniversitesi, Bartın Üniversitesi, Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi, Çankırı Karatekin Üniversitesi Orman Fakülteleri, Hacettepe Üniversitesi Mesleki Teknoloji Yüksek Okulu, Gazi Üniversitesi Teknoloji Fakültesi, serbest orman endüstrisi ile ağaç işleri endüstrisi sektörleri ve TMMOB Orman Mühendisleri Odası temsilcilerinin konuşmacı olarak katıldığı “5531 SAYILI ORMAN MÜHENDİSLİĞİ, ORMAN ENDÜSTRİ MÜHENDİSLİĞİ VE AĞAÇ İŞLERİ ENDÜSTRİ MÜHENDİSLİĞİ HAKKINDA KANUNUN YÜKSEK ÖĞRETİM VE EĞİTİMEYANSIMALARININİRDELENMESİ VE HEDEFLER” konulu kongre 23–24 Kasım 2012 tarihlerinde Kastamonu’da gerçekleştirilmiştir. Kongrede; 16-19 Kasım 2009 tarihleri arasında Antalya’da gerçekleştirilen“5531 SAYILI ORMAN MÜHENDİSLİĞİ, ORMAN ENDÜSTRİ MÜHENDİSLİĞİ VE AĞAÇ İŞLERİ ENDÜSTRİ MÜHENDİSLİĞİ HAKKINDA KANUNUN YÜKSEK ÖĞRETİM-EĞİTİM VE UYGULAMAYAYANSIMALARI VE ALINMASI GEREKEN ÖNLEMLER” konulu panelin, 5531 sayılı Kanunun yüksek öğretim ve eği- 6 ORMAN MÜHENDİSLİĞİ EKİM/KASIM/ARALIK 2012 time yansımalarına ilişkin sonuç bildirisindeki tavsiye kararlarına yönelik olarak18(onsekiz) adet bildiri sunulmuştur. Kurumların temsilcisi konuşmacılar, oturum başkanları, uzmanlar ve diğer katılımcılar olarak; kongre oturumlarında yapılan sunumlar, vurgulanan temel hususlar, tartışmalar, kurum temsilcilerinin kurumları adına sundukları görüş ve öneriler dikkate alınarak, aşağıda belirtilen çıktıların, Yüksek Öğretim Kurulu’na, ilgili kurumlara, meslek kuruluşlarına, eğitim kurumlarına ve kamuoyuna duyurulması hususunda görüş birliğine varılmıştır. 1. Orman ekosisteminin bütüncül yönetiminin, Orman Mühendisliğinin temel mesleki faaliyet konularından olduğu ve bu konulara ilişkin hak ve yetkilerin 5531 sayılı Kanunla yasal güvenceye alındığı vurgusu yapılarak; bütüncül orman ekosistem yönetiminin, mesleki hak ve yetkiler bölünmeden, bilimsel temele dayalı ve bu Kanun esas alınarak daha rasyonel biçimde sürdürülebilmesi için; a. Lisans düzeyindeki ormancılık yüksek öğretim eğitiminde, seçmeli ders uygulamasının uzmanlaşmada yeterli olamayacağı dikkate alınarak; Orman ve Su İşleri Bakanlığı, Orman Genel Müdürlüğü, Orman Fakülteleri temsilcilerinin, Orman Mühendisleri Odasının koordine edeceği toplantılarda, en fazla dört başlıkta uygulamaya yönelik uzmanlık alanları belirlenmeli, b. Belirlenecek uzmanlık alanlarında çalıştırılmak üzere ve uygulamanın istediği niteliklere sahip orman mühendisi yetiştirilmesi için ormancılık yüksek öğretim-eğitim programları şekillendirilmeli, c. Ormancılık yüksek öğretim ve eğitimi yine dört yıl olarak sürdürülmeli, bunun ilk iki yılı müşterek derslerden ve son iki yılı ise uzmanlık alanlarına yönelik derslerden oluşturulmalı, d. Her Orman Fakültesinde, fakültenin teknik alt yapısı ve coğrafi konumu dikkate alınarak ve tüm uzmanlık alanlarından olmamak koşuluyla belirlenecek alanlarda öğretim ve eğitimler yapılmalı, e. Mezunlara, Orman Mühendisi unvanı altında ve uzmanlık alanlarını içerecek şekilde lisans diplomaları verilmeli, 2. Ormanların tamamına yakını Devletin tekelinde olduğu, hizmet satın alımlarında yeterli arzın bulunmadığı tespitleri yapılarak; orman mühendisi istihdam sorunlarını hızla büyüten yeni Orman Fakülteleri ve bölümler açılmamalı, henüz öğrenci kaydı yapılmayan Bursa Teknik Üniversitesi, İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi ve Karabük Üniversitesi Orman Fakülteleri ya kapatılmalı, ya da mesleki istihdam sorunları çözümleninceye kadar öğrenci kontenjanı verilmemeli, mevcut orman fakültelerinden öğretim elemanı desteği sağlanmamalı, 3. Karadeniz Teknik Üniversitesi, Süleyman Demirel Üniversitesi, Artvin Çoruh Üniversitesi Orman Fakültelerinde öğretim-eğitim yapan, kontenjanları istenilen düzeyde dolmayan orman mühendisliği ve orman endüstri mühendisliği ikinci öğretimleri kapatılmalı, 4. Orman ekosisteminin bütüncül yönetimi ve Orman Mühendisliği mesleki haklarına zarar verecek nitelikte programa dayanarak öğretime açılan ve rağbet edilmemesi nedeniyle kontenjanı dolmayan, Karadeniz Teknik Üniversitesi ile henüz öğrenci almayan Süleyman Demirel Üniversitesi ve Düzce Üniversitesi Orman Fakülteleri Yaban Hayatı Ekolojisi ve Yönetimi Bölümleri kapatılmalı, 5. Orman Fakültelerinin ilgili bölümlerinin eğitim ve öğretim programlarının, Ulusal Yeterlikler Çerçevesi (TYYÇ), Bologna süreci ve 5531 Sayılı Kanun hükümlerinde öngörülen bilgi ve becerileri de kazandıracak şekilde müfredat programı çalışmalarına, fakülteler ortak paydada anlaşarak aralıksız devam etmeli, 6. Dokuz Orman Fakültesindeki Orman Mühendisliği bölümleri öğrenci kontenjanları; hizmet alımı arzı çeşitlendirilip geliştirilinceye kadar, orman idaresi ile özel sektör ihtiyaçlarını karşılayabilmek amacıyla, günümüz şartlarında tüm fakülteler için yılda en fazla 450 öğrenciyi geçmeyecek şekilde planlanmalı, 7. Orman İdaresi ile diğer kamu kurum ve kuruluşları; orman yönetim sistemi ve üretim zincirinin, yerli uzmanlarca yapılacak dış denetimi ve sertifikasyonuna yönelik Orman Mühendisleri Odasının girişimlerine destek vermeli, 8. Orman Fakülteleri programlarının akreditasyonuna yönelik olarak fakülte bütçelerinden gerekli kaynak ayrılmalı, akreditasyon için ön koşul olan on ölçüte dayalı süreç başlatılmalı; Orman Mühendisleri Odası, Mühendislik Eğitim Programları Değerlendirme ve Akreditasyon Derneği (MÜDEK) ile denetici eğitimlerinde işbirliği yapmalı, üyelerini teşvik etmeli ve fakülte dekanları süreci kolaylaştırmalı,3 9. Orman Endüstri Mühendisliği bölümlerinde, kamu kurum ve kuruluşları ile serbest piyasadaki gelişmelere uygun olarak ve piyasa isteklerini karşılayacak niteliklere haiz orman endüstri mühendisi yetiştirecek biçimde uzmanlaşmaya gidilmeli, uzmanlık alanlarının belirlenmesinin özel sektör temsilcileri ile orman fakültelerinin Orman Mühendisleri Odasının koordinesinde yapacakları toplantılarda kararlaştırılmalı, 10. Orman Fakültelerindeki Orman Endüstri Mühendisliği bölümleri öğrenci kontenjanları, özel sektörün aradığı nitelikler ve nicelikler dikkate alınarak belirlenmeli, 11. Ağaç İşleri Endüstri Mühendisliği alanında, 1973’den buyana eğitim yapan ve Türkiye’nin en eski yüksek öğretim kurumu olan, Hacettepe Üniversitesi Mesleki ve Teknoloji Yüksek Okulu Ağaç İşleri Endüstri Mühendisliği Bölümünün fakülte olarak öğretimine tekrar başlatılması için Odanın koordinasyonunda yapılan girişimlere devam edilmeli, 12. Teknoloji Fakültelerine dönüştürülen Teknik Eğitim Fakülteleri Mobilya ve Dekorasyon Eğitimi Bölümlerinin, 5531 sayılı Kanuna dayanarak Ağaç İşleri Endüstri Mühendisliği olarak yapılandırıldığı gözlemlenerek, bu yeni yapılanmada, teknik alt yapı yeterliliği ve mesleki kıstaslar göz ardı edilmemeli, yeni istihdam sorunlarına neden olunmamalı, Gerektiği sonucuna varılmıştır. Kongre katılımcıları 24 Kasım 2012 Kastamonu 2012 EKİM/KASIM/ARALIK ORMAN MÜHENDİSLİĞİ 7 ODAMIZDAN PROJE DÖNGÜ YÖNETİMİ ÇALIŞTAYININ İLK ETABI Antalya’da Gerçekleştirildi Orman Mühendisleri Odası Genel Merkezi ile Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı’nın (UNDP) Ortaklaşa Düzenlediği ve Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’nün (FAO) da katkıda bulunduğu Proje Döngü Yönetimi Çalıştayı’nın ilk etabı Antalya’da Gerçekleştirildi M eslektaşlarımızın kapasitelerini arttırıcı çalışmalar yapmak ve faaliyetlerde bulunmak amacıyla OMO ile UNDP arasında 09 ŞUBAT 2011 tarihinde imzalanan protokol çerçevesinde, “Proje Döngü Yönetimi Çalıştayı” nın ilk etabı FAO’nun da katkılarıyla 03 - 06 Aralık 2012 tarihinde Antalya ‘da gerçekleştirildi. Dört farklı oturumda yürütülen Çalıştayda; UNDP ve FAO uzmanları tarafından sorun analizi, paydaş analizi, mantıksal çerçeve, proje izleme ve değerlendirme ile proje yürütme süreçleri detaylı ve uygulamalı olarak ele alınmıştır. Ekrem Yazıcı ve Yıldıray Lise’nin 8 ORMAN MÜHENDİSLİĞİ EKİM/KASIM/ARALIK 2012 ana eğitimci olduğu çalıştaya Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Orman ve Su İşleri Bakanlığı, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Orman Genel Müdürlüğü, Ormancılık Büro ve Şirket sahipleri ve çalışanları ile yeni mezun orman mühendislerinden oluşan toplam 102 kişi katılmıştır. UNDP, FAO ve OMO yöneticilerinin açılış konuşmaları ile başlayan Çalıştaya; arazi bozulması, iklim değişikliği, su yönetimi, biyolojik çeşitlilik ve sürdürülebilir orman yönetimi konularında grup çalışmaları ile devam edilmiştir. Odamız II.Başkanı İsmail Hakkı Barı yaptığı konuşmada özetle; “Orman Mühendisleri Odası olarak bu Çalıştaydan, mühendis kariyerine sahip kişiler (öncelikli olarak yeni mezun, genç mühendisler) ile “ “Orman Mühendisleri Odası olarak bu çalıştaydan, mühendis kariyerine sahip kişiler (öncelikli olarak yeni mezun, genç mühendisler) ile kamu ve diğer kurumlarda projelerle ilgili birimlerde çalışan veya serbest çalışan Odamız üyelerinin ve “ diğer mühendislerin proje hazırlama, uygulama, lirterek bu çalıştaydan Oda olarak; proje hazırlama, kontrol ve değerlendirme konularında bilgi sahibi mühendis sayısını artırmayı; bu alanda güncel teknik ve metodolojiler hakkında bilgi sahibi olmayı, UNDP ve FAO gibi deneyimli kurumların deneyimlerinden ve proje ve finans fırsatlarından yararlanmayı, orman mühendislerine iş/istihdam fırsatları yaratmayı, serbest meslek mensuplarının ve serbest meslek bürolarının proje hazırlama ve finans temini konularında bilgi sahibi olmalarını, proje hazırlama ve değerlendirmede beklenen sonuçlara daha çabuk ulaşmayı, muhtelif projelerde taşeron veya proje ortağı olarak çalışma imkanlarını sağlamayı, proje hazırlama, uygulama, kontrol ve değerlendirme konularında olabilecek talepleri karşılayabilmeyi” beklediklerini ifade etmiştir. Belirlenen grupların her dört aşamaya katılımının sağlanacağı ve ikinci aşamaya ön çalışmalar yapılarak gelinmesinin önemi belirtilen çalıştayın ikinci aşaması, 14-18 Ocak 2013 tarihinde Antalya’da yapılacaktır. denetim ve değerlendirme konularında bilgi ve deneyim sahibi olmalarına katkıda bulunulmasının amaçlandığını belirdi.” kamu ve diğer kurumlarda projelerle ilgili birimlerde çalışan veya serbest çalışan Odamız üyelerinin ve diğer mühendislerin proje hazırlama, uygulama, denetim ve değerlendirme konularında bilgi ve deneyim sahibi olmalarına katkıda bulunulmasının amaçlandığını be- 2012 EKİM/KASIM/ARALIK ORMAN MÜHENDİSLİĞİ 9 ODAMIZDAN Mesleklerimize, Odalarımız ve Birliğimize Sahip Çıkıyoruz S on yıllarda gündeme gelen Odalarımız ve üst Birliğimiz Türk Mühendis Mimar Odaları BirliğiTMMOB’nin mevzuatını düzenlemeye yönelik adımlar, bugün doğrudan TMMOB Yasasını değiştirmeye yönelmiştir. Anayasa’nın 123, 124 ve özellikle 135. maddelerinden hareketle yayımlanan 6235 sayılı TMMOB Yasasının değiştirilmesi yoluyla TMMOB örgütlülüğü ve mühendis, mimar, şehir plancılığı disiplinlerinin meslek örgütlülükleri, kapalı kapılar ardında yapılan hazırlıklarla tasfiye edilmek üzeredir. Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu’nun ülkemizdeki bütün meslek kuruluşlarıyla ilgili 29.09.2009 tarihli, 799 sayfa ve 1.062 sayfa eki bulunan raporunun Başbakanlığa gönderilmesinin ardından 2011 yılında çıkarılan birçok Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile kamu yönetimi tekelci otoriter bir tarzda yeniden düzenlenmiştir. Bu kapsamda gerek mühendislik, mimarlık, şehir plancılığı hizmetleri ve gerekse TMMOB mevzuatının Anayasa ve yasalara açıkça aykırılık oluşturacak bir şekilde Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından düzenlenmesi öngörülmüştür. Bu düzenlemeler, Anayasa ve İdare Hukuku çerçevesinde merkezi idare ile özerk yerinden yönetim kuruluşları arasında olması gereken vesayet denetimini aşan, tekelci otoriter bir yönetim anlayışı ile bazı özerk kamu tüzel kişiliklerinin özerkliği ortadan kaldırılmış, bazıları da doğrudan bazı bakanlıkların bünyesine katılmıştır. 10 ORMAN MÜHENDİSLİĞİ EKİM/KASIM/ARALIK 2012 Bugün ülkemizde egemen olan sermaye birikim politikaları, sanayide gerçekleşen dönüşüm, fason üretimin artması, 2B ile kamu arazileri ve kentsel dönüşüm süreçleri, bütün ülkenin imara açılması gibi rant yönelimli politikalar, mühendislik, mimarlık, şehir plancılığı hizmetlerini doğrudan olumsuz olarak etkilemektedir. Bu meslek disiplinleri ile kamusal hizmet ve kamusal mesleki denetim esaslı örgütlülüklerinin, şekli yapılara dönüştürülerek tasfiye edilmesi amaçlanmaktadır. Kamuoyuna tarafsız ve bilimsel temellerle gerçeklikleri aktaran; gerektiğinde etkin bir biçimde hukuk yolunu kullanarak yapılan yanlışlarla mücadele eden TMMOB’ye yönelik tasfiye politikaları da bu kapsam içindedir. Bu noktada öncelikle belirtmek isteriz ki, TMMOB Yasasını değiştirme ya da ortadan kaldırmaya yönelik girişimler mühendislik, mimarlık, şehir plancılığı hizmetlerini kamusal niteliğinden arındırarak rant politikalarına açma amacını gütmektedir. Ayrıca hazırlanış süreci, şekli ve içerik itibarıyla TMMOB’siz TMMOB Yasası değişikliklerini yüz binlerce üyemizin ve bizlerin asla kabul etmeyeceği bilinmelidir. Yapılacak yeni değişikliklerle mühendislik, mimarlık, şehir plancılığı hizmetleri ve ilgili meslek örgütleri, böl-parçala-küçültyönet-etkisizleştir yaklaşımıyla demokratik ve merkezi yapılardan rekabetçi yerel yapılara dönüştürülerek merkezi kamu yönetimine bağlanacaktır. Odalarımız ve Birliğimiz TMMOB, bugüne kadar izin vermediğimiz siyasi iktidarların ve siyasi partilerin rant ve rekabet temelli müdahalelerine açık bir yapıya ve arka bahçelerine dönüştürülecektir. Diğer yandan belirtmek isteriz ki, mühendislik bilimleri ile mimarlık ve şehir plancılığı bilim ve disiplinleri, multi disipliner (çok disiplinli-çokbilimli) mesleki hizmetleri gerektirmekte ve gerek kendi içlerinde gerekse aralarında mesleki, bilimsel, teknik geçiş gereklilikleri bulunmaktadır. Dolayısıyla meslek alanlarının ve hizmetlerinin tarifi, sınırı ve ülke genelindeki ortak uygulamaları, ancak TMMOB’nin mevcut yapısı gibi bütünsel bir kurum tarafından gerçekleştirilebilir. Bu nedenle meslek alanlarımızın ve aralarındaki ilişkilerin düzenlenmesi otoriter ve rekabetçi bir kanun yapma zihniyeti ve bölparçala-küçült-aşırı parçalı yapıları yönet yaklaşımıyla düzenlenemez. Meslek alanlarımız ve aralarındaki ilişkilerin, bilim, teknik ve toplumsal yarar doğrultusunda ancak TMMOB ve Odalarımızın demokratik işleyişi içinde belirlenebilir, düzenlenebilir bir konu olduğu unutulmamalıdır. Mühendislik, mimarlık, şehir plancılığı hizmetleri gerçekte bilim, teknoloji, Ar-Ge, inovasyon, sanayi, tarım, orman, enerji, ulaşım, madenler, tüm doğal kaynaklar, gıda, çevre ve kentleşme politikalarının dinamik gücüdür, böyle olması gerekir. Ancak ne yazık ki bu gerçekler hemen hemen tüm siyasi iktidarlar tarafından hep ikinci plana itilmiş, bazı alanlarda yetkiler uluslararası sermaye kuruluşlarına devredilmiş, bazı alanlar ise nere- deyse ortadan kaldırılmıştır. Mühendislik, mimarlık, şehir plancılığı hizmetlerinin ana sektörleri kamusal fayda anlayışından çıkarılıp serbestleştirme, özelleştirme, ticarileştirmenin arpalıkları haline getirilmiştir. Kentler, tarım arazileri, kamu arazileri, madenler, enerji ve tüm alanlar rantlara göre şekillendirilmiş ve plansızlık egemen kılınmıştır. Aynı zamanda çalışma yaşamının büyük kısmı işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemlerinin dışında tutulmakta, insanca barınma hakkı ve deprem gerçeğinin gerektirdiği yapı denetimi, enerji, tarım, orman, su kaynakları ve kentlerin yönetimi gibi alanlarda mühendislik-mimarlık-şehir plancılığının mesleki denetim ve bilimsel-teknik kriterleri devre dışı bırakılmakta, KHK’lerle, yasa ve yönetmeliklerde yapılan düzenlemelerle bilimsel-teknik mesleki gereklilikler tasfiye edilmektedir. Bu nedenle iş cinayetlerinden yapı denetimsizliğine, depremlerin toplumsal yıkımlara dönüşmesine dek bir dizi acı olay artık kanıksanır hale gelmektedir. Bu koşullarda ülkemize, halkımıza, mesleklerimize karşı bilimsel-toplumsal sorumluluklarımızı terk etmeyeceğimizi, TMMOB’siz TMMOB Yasasını değiştirmeye yönelik girişimlere karşı biz aşağıda imzası bulanan TMMOB’ye bağlı Odalarımız olarak, birlik içinde karşı çıkarak mücadele edeceğimizi, bağımsız ve demokratik meslek kuruluşlarının tasfiyesine dur demenin kamusal bir görev olduğunu; iktidarın söz konusu girişimleri askıya alarak sesimize kulak vermesi gerektiğini kamuoyuna duyururuz. #ŔMHŔTBZBS.àIFOEŔTMFSŔ0EBTtɮFIŔS1MBODMBS0EBT &MFLUSŔL.àIFOEŔTMFSŔ0EBTt'Ŕ[ŔL.àIFOEŔTMFSŔ0EBT Gemi Makinaları İşletme Mühendisleri Odası (EB.àIFOEŔTMFSŔ0EBTt.ŔNBSMBS0EBT Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası ɗÎNŔNBSMBS0EBTtɗOʰBBU.àIFOEŔTMFSŔ0EBT +FPGŔ[ŔL.àIFOEŔTMFSŔ0EBTt+FPMPKŔ.àIFOEŔTMFSŔ0EBT ,ŔNZB.àIFOEŔTMFSŔ0EBTt.BEFO.àIFOEŔTMFSŔ0EBT 0SNBO.àIFOEŔTMFSŔ0EBTt1FUSPM.àIFOEŔTMFSŔ0EBT .BLŔOB.àIFOEŔTMFSŔ0EBTt.FUBMVSKŔ.àIFOEŔTMFSŔ0EBT .FUFPSPMPKŔ.àIFOEŔTMFSŔ0EBTt;ŔSBBU.àIFOEŔTMFSŔ0EBT ±FWSF.àIFOEŔTMFSŔ0EBTt1FZ[BK.ŔNBSMBS0EBT Tekstil Mühendisleri Odası 3ncü DÖNEM MESLEKİ DENEYİM KAZANMA ÇALIŞMALARI BAŞLADI SMM adayı orman mühendisi ile orman endüstri mühendisleri; 2012/3 üncü dönem Mesleki Deneyim Kazanma Çalışmaları’na, 3 Aralık 2012 günü Temel Eğitim ve Merkezi Deneyim Kazanma Merkezin’de başladılar. M esleki Deneyim Kazanma Çalışmaları; Orman Mühendisliği, Orman Endüstri Mühendisliği ve Ağaç İşleri Endüstri Mühendisliği Hakkında Kanun’un 6ncı maddesine dayanarak çıkarılan, 6/5/2009 tarihli ve 27220 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan “Orman Mühendisleri Odası Mesleki Deneyim Kazanma ve Meslek Mensupluğu Sınav Yönetmeliği” ile Oda yönetim kurulunca yürürlüğe konulan “Temel Eğitim ve Mesleki Deneyim Kazanma Merkezi (TEMDEM), Mesleki Deneyim Kazanma ve Serbest Meslek Mensupluğu Sınav Yönergesi” esasları uyarınca başladı. Mesleki deneyim kazanma çalışmasına, 205 orman mühendisi ile 2 orman endüstri mühendisi katılmaya hak kazanmıştır. Genel Merkez Binamızda yapılan açılışa, Orman Mühendisleri Odası Genel Başkanı Ali Küçükaydın, mesleklerinin birinci aşamasını tamamlayan genç meslektaşlarımza bir konuşma yapmıştır. AR-GE Komisyonu Başkanı Emekli Orman Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Eşref Girgin, meslek mensupluğu hukuku konusunda bir sunum ve uygulama tezlerine yönelik bilgilendirme konuşması yapmıştır. SMM adayı mühendislerin sorularının cevaplandırılmasıyla toplantı sona ermiştir. 2012 EKİM/KASIM/ARALIK ORMAN MÜHENDİSLİĞİ 11 ODAMIZDAN GENEL BAŞKAN ALİ KÜÇÜKAYDIN ORMANCILIĞIMIZIN SON ON YILINI DEĞERLENDİRDİ Türkiye Ormancılar Derneği’nin kuruluşunun 88. yılı kutlamaları nedeniyle Ankara’da TÜRKİYE ORMANCILIĞININ SON 10 YILINI TARTIŞIYORUZ konulu panel düzenledi. Orman Mühendisleri Odası Genel Başkanı Ali Küçükaydın,Tarım Orman İş Sendikası Genel Başkanı Şükrü Durmuş, Prof. Dr. Kenan Ok ve Orman Yüksek Mühendisleri Yücel Çağlar ve Nafi Altınöz panele konuşmacı olarak katıldı. Paneli Or. Yük. Müh. Muzaffer Doğru yönetti. Genel Başkan Ali Küçükaydın, son on yılı; çıkarılan meslek yasası, ormancılıkta eğitim ve öğretim, Bakanlığın yapılanması, Anayasa’da ormancılık, 2B, orman köylüsü, ağaçlandırma ve erozyon kontrolü çalışmaları, orman kadastrosu ve mülkiyet, orman yangınlarıyla ve zararlılarıyla mücadele, uluslararası ilişkiler, orman idaresinde personel özlük hakları ve Gazi Yerleşkesi başlıkları altında değerlendirdi. Küçükaydın özetle; “2006 yılında çıkarılan 5531 Sayılı yasa ile birlikte uygulama yönetmelikleri ve Tüzüğe karşılık Orman İdaresinin ikincil mevzuatının ve yasaya uyumu ve uygulamaya yansımasın çok yavaş olduğunu bu yavaşlıktan en çok meslektaşlarımızın mağdur olduğunu, Kalkınma plan ve programlarının ilke ve hedefleri doğrultusunda sağlıklı planlaması yapılmadan, altyapı ve donanımdan uzak kurulan ya da kurulacak orman fakültelerinin, ormancılık hizmetlerinin 12 ORMAN MÜHENDİSLİĞİ EKİM/KASIM/ARALIK 2012 sürdürülebilirliğinin önündeki en büyük tehditlerden biri olduğunu, 2003 yılında kurulan Çevre ve Orman Bakanlığı, 2011 yılında birikimleriyle kapatıldığını, kurulan Çevre, Orman ve Şehircilik Bakanlığının bir ay geçmeden Orman ve Su İşleri Bakanlığı kurulduğunu. bu kuruluşta geçmiş deneyimler göz ardı edilerek, iç yapılanmalar ve görevlere yapılan atamalar ormancılık açısından tahrip edici olduğunu, Bakanlığın görev konularının yaklaşık üçte ikisinin ormancılık olmasına, ormanların %16 sının münhasıran su üretimi yani hidrolojik fonksiyonlu ormanlar olarak ayrılmasına rağmen, ne yazık ki, üst düzey atamalarda ormancıların hiç dikkate alınmadığını, Bakanlığın ana hizmet birimi olarak kurulan Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü’nde her türlü planlama, tescil ve onay yetkilerinin Çevre ve Şehircilik Bakanlığına verilerek, Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğünü vesayet altında iki başlı hale getirildiğini, Orman ve Su İşleri Bakanlığının hazırladığı 2008-2012 Ağaçlandırma ve Erozyon Kontrolü Seferberlik Eylem Planı projesinin, 1995 yılında çıkarılan 4122 sayılı “Milli Ağaçlandırma ve Erozyon Kontrolü Seferberlik Kanununa” dayandığını, ve doğru bir proje olduğunu ancak yeterli kaynak ve iş gücü ayırmadan, sadece reklam amaçlı rakamlarla oynanmasının inandırıcılığını yitirdiğini, Ormancılarımız, İstanbul-Terkos, Adana-Akyatan, Antalya-Belek, Adana-Çakıt, AydınMenderes, Korudağ projeleri gibi bu ülke için hayati öneme sahip birçok projeye imza attıklarını ama son on yılda bu projelerin benzerini görmemizin mümkün olmadığını, Fidancılık sektörünün gelişmesi için son yıllarda özel sektör fidancılığının desteklenirken, piyasaya özellikle de belediyelere bedelsiz fidan tahsisi yapılmasını anlayamadıklarını, Orman Genel Müdürlüğü’nün son on yılda “arsa ofisi” gibi görüldüğünü, eğitim ve sosyal tesislerin ardından Taşbina, orman fidanlıklarının bir kısmı, Söğütözünde Ana Tamirhane, taşrada onlarca yerin son yıllarda elden çıkarıldığını, son olarak da ormancılığın kalbi, kimliği olan Gazi Yerleşkesinde inşaat hızla devam ederken çalışanların büyük çoğunluğu kiralık olan 6 ayrı binada hizmet yürütmeye çalıştığını ve yöneticilerin verdiği sözler üzerine yapılacak yerlerini beklediklerini” söyledi. SDÜ ORMAN FAKÜLTESİ’NDE KONFERANS Süleyman Demirel Üniversitesi Orman Fakültesi’nde “5531 Sayılı Orman Mühendisliği, Orman Endüstri Mühendisliği ve Ağaç İşleri Endüstri Mühendisliği Hakkında Kanun ve İstihdam” konulu konferans düzenlendi.. SDÜ Orman Fakültesi tarafından düzenlenen “5531 Sayılı Orman Mühendisliği, Orman Endüstri Mühendisliği ve Ağaç İşleri Endüstri Mühendisliği Hakkında Kanun ve İstihdam” konulu konferans Orman Fakültesi Konferans Salonu’nda gerçekleştirildi. Konferansa OMO Genel Başkanı, II. Başkanı, AR-GE Komisyon Başkanı, Orman Fakültesi öğretim üyeleri, Isparta Orman Bölge Müdürlüğü Yetkilileri ve Orman Fakültesi Öğrencileri katıldı. Konferans, Orman Fakültesi öğrenci temsilcisi Uysal Utku Turhan, Orman Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Cahit Balabanlı, SDÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Hüseyin Akyıldız ve Odamız Genel Başkanı Ali Küçükaydın’ın konuşmaları ile başladı. Konferansın açılış konuşmasını yapan Orman Fakültesi öğrenci temsilcisi Uysal Utku TURHAN, öğrencileri mezun olduktan sonra istihdamla ilgili zorlu bir mücadelenin beklediğini belirterek bu konferansın kendileri için çok faydalı olacağına duyduğu inancı dile getirdi. Konuşmasında, Türkiye ekonomisini değerlendiren Orman Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Cahit Balabanlı ise günümüzde rekabet kavramının önem kazandığını belirterek 5531 sayılı Yasa ile orman mühendislerinin ve orman endüstri mühendislerinin istihdam olanaklarının arttığını söyledi. SDÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Hüseyin Akyıldız ise dünyada soğuk savaş döneminin sona ermesiyle birlikte, liberal ekonomilerin ağırlıklı hale geldiğini belirterek; kamu sektörünün yanı sıra özel sektör girişimciliğinin de önemli olduğunu vurguladı. Bu kapsamda, 5531 sayılı Yasanın dünyada gelişmelerin bir yansıması olarak ortaya çıktığını belirten Akyıldız, dünyada birçok sektörde otomasyon istihdam olanaklarının daraldığını, istihdam açısından orman kaynaklarında çalışan orman mühendislerinin ise önlerinin açık olduğunu belirtti. Genel Başkan Ali Küçükaydın, orman kaynaklarının yaklaşık % 99’unun devlete ait olduğunu belirterek, bu kaynakların devletçe yönetilip işletilmesine devam edilmesi, ormancılıkta bazı iş ve işlemlerin serbest ormancılık büro ve şirketlerine yaptırılmasının artan iş yükünün hafifletilebilmesi açısından önemli olduğunu, ormanların özelleştirilemeyeceğini ancak, hizmetlerin özelleştirilmesi gerektiği, bu tür faaliyetlerin ormancılık büro ve şirketleri tarafından yapılarak devletin denetleme görevini yapması gerektiğini söyledi. 5531 sayılı Meslek Yasamız ile ilgili olarak 2006 yılından bu yana çok büyük mesafeler kat edildiğini ancak, orman camiası olarak Yasanın çıkmasında göstermiş olduğumuz birliğimizi, beraberliğimizi ve performansımızı uygulanmasında gösteremediğimizi, halbuki Yasanın çıkartılması kadar uygulanması için de özellikle ormancı kuruluşlarımızdan gayret beklediklerini özellikle vurgulamıştır. Orman Mühendisleri Odası AR-GE Komisyon Başkanı Eşref Girgin ise örnekler vererek Yasayı anlattı. Konferansın sonunda Odamız Genel Başkanı Ali Küçükaydın ve AR-GE Komisyonu Başkanı Eşref Girgin tarafından öğrencilerin soruları yanıtlandı. 2012 EKİM/KASIM/ARALIK ORMAN MÜHENDİSLİĞİ 13 UZMAN S AH AS I AĞAÇ TÜRÜNÜN MDF LEVHALARDA PÜRÜZLÜLÜĞE ETKİSİ* Prof.Dr. Turgay Akbulut Enüs Koç (Mba) İ.Ü.Orman Fakültesi Orman End. Mühendisliği Orman End.Yük.Müh. Kastamonu Entegre Kastamonu ve Samsun Fab. Direktörü Özet Direkt boyama veya ince laminasyon işlemlerinde, MDF levhalarında yüzey ve profil alanlarının pürüzlülüğünün, işlem kalitesi üzerine büyük etki yaptığı görülmektedir. Bu çalışmada, bir tek ağaç türünden ve farklı ağaç türlerinden elde edilen lifler çeşitli karışım oranlarında kullanılarak üretilen MDF’lerin yüzey pürüzlülüğü üzerine ağaç türünün etkisi araştırılmıştır. Ağaç türünün MDF’lerin yüzey ve özellikle profil alanlarındaki pürüzlülük üzerine önemli derecede etki yaptığı tespit edilmiştir. GİRİŞ MDF üretiminde pek çok faktör nihai ürünün özelliklerine tesir etmektedir. Bunlar arasında ağaç türü, lif boyutu ve tipi, tutkal türü ve miktarı, kullanılan katkı maddeleri, taslak rutubet miktarı ve presleme şartlarını sayabiliriz. Bu faktörler içerisinde ağaç türü en önemli değişkendir. Bazı ağaç türleri istenilen levha özelliklerinin elde edilmesi açısından daha uygundur (Akbulut et al. 2000, Anonim 1993, Koç 2002, Maloney 1993). Dünya genelinde MDF üretiminde düşük kaliteli yumuşak ağaçlar ve sert ağaçlar tek tür veya karışım halinde kullanılmaktadır. Gelecekteki eğilim, yumuşak ve sert ağaç türlerinin karışım halinde kullanılmasıyla farklı yoğunluklarda levha üretiminin yaygın hale geleceği yönündedir. Karışık ağaç türlerinin farklı varyasyonlarda kullanımıyla gelecekte karşılaşılacak zorlu süreçlerle başa çıkmak daha kolay olacaktır (Maloney 1993). Tek bir tür kullanımı halinde, üretim süreçlerinde gerekli ayarlamaların yapılması daha kolaydır ve levha özellikleri büyük oranda homojen tutulabilir. Farklı ağaç türlerinin birlikte kullanılması halinde üretim sürecinde daha hassas düzenlemeler yapmak gerekir. Günümüzde odun hammaddesi temin etme zorlukları da dikkate alındığında, üreticilerin istediği miktar ve kalitede tek bir ağaç türünü bulması mümkün olmadığından, farklı türleri birlikte kullanma bir zorunluluk haline gelmektedir. Yapraklı ve iğne yapraklı ağaçların levha endüstrisinde lif olarak adlandırılan hücre yapıları birbirinden oldukça farklılık arz etmektedir. Bu farklı hücre tipleri son ürün olan MDF levhalarının fiziksel ve mekanik özelliklerinin yanı sıra yüzey pürüzlülüğü üzerine de etki yapmaktadır. Yüzey pürüzlülüğü derecesi hammadde ve üretim şartlarına bağlı olarak değişen bir değerdir. Pürüzlülük açısından hammadde özelliklerinden başında lif boyu ve geometrisi gelmektedir. Ayrıca tutkal miktarı, presleme ve zımparalama işlemleri MDF’ lerin yüzey kalitesine tesir eden en önemli üretim parametrelerindendir. MDF’lerin yüzey düzgünlüğü kağıt/PVC laminasyon işlemlerinde aranan önemli bir özelliktir. Yüksek yoğunluktaki MDF’lerin daha pürüzsüz yüzeyler elde edilecek şekilde kesilir ve daha kaliteli direkt boya uygulamalarına imkân verir. MDF profillerinin ince kaplama veya boyama işleminde başarılı olabilmesi için yüzey ve profil alanlarının düzgün ve stabil olması gerekmektedir. MALZEME VE YÖNTEM Ağaç türleri ve levha üretimi MDF levhaları 488*210 cm ve 18 mm kalınlıkta yapılmıştır. Meşe, Kayın, Çam, Kavak ve Dişbudak cinslerinden elde edilen lifler tek veya değişik oranlarda karıştırılmak suretiyle 750 kg/m³ yoğunluğunda 20 adet levha üretilmiştir. *) Bu yazı, yazarların “The effect of the wood specıes on the roughness of the surface and profıled areas of medıum densıty fıberboard (Wood Research, 51 (2): 2006 p.75-84)” isimli makalesinden özetlenerek hazırlanmıştır. 14 ORMAN MÜHENDİSLİĞİ EKİM/KASIM/ARALIK 2012 Levhaların yüzeyleri sırasıyla 50, İstatistik Metot 80 ve 120 numara zımpara banAğaç türleri ve ağaç türü karıdı kullanılarak zımparalanmıştır. şımının MDF’ lerin yüzey ve profil Tüm levhalar %65 bağıl nem ve alanlarının pürüzlülük değerleri 25 °C sıcaklıkta kondisyonlandık- üzerine etkisi aryans analizi (ANOtan sonra, her bir levha grubun- VA) ve buna bağlı olarak Duncan dan Resim 1’ deki profil türünden tesiti ile belirlenmiştir. 12’şer adet örnek kesilmiştir. SONUÇ VE TARTIŞMA YÜZEYE Aynı şartlarda farklı ağaç türORTA YÜZEY YAKIN lerinden elde edilen liflerin boyutlarına bakıldığında, ortalama lif boyutunun 0.52 – 0,83 mm YÜZEY arasında değiştiği görülmektedir. Ağaç türleri arasında lif boyutu bakımından önemli farklılıklar bulunmaktadır. MDF levhaların yüzey yoğunlukları 1180- 1265 kg/m3 arasında değişmektedir. Levhaların orta Resim 1: Pürüzlülük ölçümü için kısmındaki yoğunlukları ise 543 -587 kg/m³ arasındadır. Görüldüüretilmiş profil modeli ğü gibi ağaç türü farkı hem levha yüzey yoğunluğunu hem de orta Pürüzlülük testi Hem yüzeyin hem de farklı tabaka yoğunluğunu etkilemekderinliklerdeki püzüzlülüğü tespit tedir. Levhaların yüzey kısımlaetmek için Resim 1’de gösterilen rındaki pürüzlülük değerleri üç noktadan (yüzey, yüzeyden 2,5-3,53μm arasında; levha orta 5 mm derinde (yüzeye yakın) ve kısmında ise 11-17 μm arasında profil ortası) pürüzlülük ölçümü değişmekte olup, ağaç türü ve yapılmıştır. ISO 1997’ e göre püağaç türü karışımları pürüzlülük rüzlülük ölçümleri yapılmış ve üzerine önemli derecede etkili değerlendirmelerde ortalama pübulunmuştur. En pürüzlü orta tarüzlülük (Ra) parametresi kullanılbaka Meşe liflerinin fazla kullanılmıştır. dığı levhalarda tespit edilmiştir. Lif ebatları analizi MDF üretim parametreleri yüzey Farklı ağaç türlerinden üreti- pürüzlülüğü değerlerine doğrulen liflerin lif boyutu analizi Imal dan tesir etmektedir. Özellikle levVU 100 analiz cihazında yapılmış- hanın orta tabaka yoğunluğunun yüksek olması yüzey pürüzlülüğütır. nün azalmasını sağlamaktadır. Yoğunluk profili ölçümü Endüstriyel uygulamalara Her bir levha türünden üç adet göre, iyi bir yüzey işlemi için MDF 50*50 mm ölçüsünde örnekler levhaların orta tabakadaki pürüzhazırlanarak Imal DPX 100 x-ray lülük değerinin 8-10 μm, yüzeye taramalı cihazında levhaların di- yakın bölgelerde (1/3 kalınlık) 5-6 key yoğunluk profil ölçümleri ger- μm civarında olması uygun bulunmaktadır. çekleştirilmiştir. Profil üretimi ve kalıp işleri için MDF dikey yoğunluk profilinin homojen olması uygundur. Orta tabaka yoğunluğunun 685 kg/m3 ve üzerinde olması kaliteli profil açımı ve yüzey işlemleri için arzu edilmektedir. REFERANSLAR 1. Akbulut, T., Hiziroglu, S., Ayrilmiş, N., 2000: Surface absorption, surface roughness, and formaldehyde emission of Turkish medium density fiberboard. Forest Prod. J. 50 (6): 4548 2. Anonymous, 1993: Euro MDF Board. A users Manuel. European Association of Medium Density Fiberboard Manufacturers. Giessen, Germany 3. Desch, H. E., 1953: Timber its structure and properties. London Macmillan and Co Ltd. U.K. 4. Hiziroglu, S., 1996: Surface roughness analysis of wood composites: A stylus method.Forest Prod. J. 46 (7/8):67-72 5. Koç, E., 2002: Effects of some factors on appearance properties of profiled MDF surface in covering. M.Sc. Thesis. Istanbul University, Institute of Science and Technology 6. Maloney, T. M., 1993: Modern particleboard and dry-process fiberboard manufacturing. Second edition. Miller Freeman Publications, Inc., San Francisco, California, USA 7. Perem, E., 1964: Tension wood in Canadian hardwoods. Forest products research branch. Dept. of Forestry Publ. No: 1057, Canada 8. Suchland, O., Woodson, G. E., 1986: Fiberboard manufacturing practices in the United States. USDA, Forest Service, Agriculture Handbook No.640, USA 9. Unsal, Ö., Kantay, R., 2002: Investigation of surface roughness of oak and beech wood parquets produced in Turkey. Review of the Faculty of Forestry, University of Istanbul, Series A, (52) 1, Turkey 10. Wang, S., Winistorfer, P. M., Young, T. M., Helton, C., 2001: Stepclosing pressing of medium density fiberboard; Part 1:Inf luence on the vertical density profile. Holz als Rohund Werkstoff (59): pp. 19-26 D e r g i m i z i n Te m m u z - A ğ u s t o s - E y l ü l 2 0 1 2 sayısında yazar adı hatalı biçimde yer alan mak aleyi bu sayıda yeniden yayımlıyoruz. 2012 EKİM/KASIM/ARALIK ORMAN MÜHENDİSLİĞİ 15 UZMAN S AH AS I Yaylacık Araştırma Ormanı Vejetasyonunun Floristik ve Bazı Toprak Özellikleri BÖLÜM-1 Dr. Münevver ARSLAN Yrd. Doç. Dr. Neslihan ERDOĞAN Prof. Dr. Osman KETENOĞLU Orman Toprak ve Ekoloji Araştırmaları Enstitüsü Müdürlüğü Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi Özet Yaylacık Araştırma Ormanı konum itibari ile orta öksin kuşakta yer almasına rağmen kuzeye dönük yamaçları (alanın büyük bir kısmı) Karadeniz’den gelen nemli hava kütlerinin etkisi altında olup, güney bakıları ise güneşlenmenin kurutucu etkisine maruzdur. Bu alanda özellikle temmuz sonu ve ağustos aylarında bir yaz kuraklığı görülmektedir. Kuzey bakılarda hakim tür Doğu kayını (Fagus orientalis) olup, saf ormanlar oluşturduğu gibi diğer türlerle özellikle Uludağ göknarı (Abies nordmannia subsp. bornmuelleriana), çam türleri (Pinus nigra subsp. pallasiana, P. sylvestris) ile karışım oluşturur. Güney bakının hakim türü sapsız meşe (Quercus petraea subsp. iberica)’dir. Bu alanda farklı bakı, yükselti ve anakayadan kaynaklanan değişik orman toplumları bulunmaktadır. Bu orman toplumlarına eşlik eden bitki türleri ile toprak tipleri ve toprak pH’sı hakkında kısaca bilgi verilmiştir. GİRİŞ Karabük-Yenice ile Bolu-Mengen ilçeleri arasında yer alan Yaylacık Araştırma Ormanı’nın 5246 hektarı orman, 58 hektarı ise orman içi açıklık olmak üzere toplam alanı 5304 ha.’dır (Anonim 2001). Yükseltisi, 700 ile 1650 m arasında değişmektedir. Fitocoğrafik açıdan Avrupa-Sibirya flora bölgesinin Öksin alanında yer alan (Zohary 1973) araştırma ormanının vejetasyon tipini yaprak döken, iğne yapraklı ve karışık ormanlar oluşturmaktadır. Bu alanda bakı, yükselti ve anakayaya göre farklı floristik bileşime ve yetişme ortamına sahip orman toplumları gelişmiştir. Alanda hem Karadeniz Bölgesi’ne ait bitki toplumlarını (denize bakan yamaçlarında) hem de Karadeniz öncesi bölgenin bitki toplumlarını (güneye bakan yamaçlarında) görmek mümkündür. Alanın Biyoiklimsel Özellikleri Araştırma ormanının iklimini belirleyebilmek için çevresinde 16 ORMAN MÜHENDİSLİĞİ EKİM/KASIM/ARALIK 2012 yer alan dört meteoroloji istasyonunun verileri değerlendirilmiştir (Karabük-Yenice, Zonguldak-Devrek, Bolu-Eskipazar ve Pazarköy). Alanın yükseltisi bu istasyonların bulunduğu yükseltiden daha yüksek rakımlarda yer aldığından Yenice istasyonu değerleri her 100 m için sıcaklık 0,5°C düşürülmüş (Erinç 1984), Schreiber formülü kullanılarak her 100 m yükselti artışında ise yağış 54 mm arttırılarak 1000 m yükseltiye enterpole edilmiştir (Arslan 2010). Kuzeybatı Anadolu’da dağ sıralarının birbiriyle ilişkisi az olup, bunlar çoğunlukla büyük dağlara bölünmüş, hem enine hem de boyuna vadilerle birbirinden ayrılmışlardır (Mayer and Aksoy 1998). Alanın güney sınırını oluşturan dağların en yüksek tepeleri 1300-1630 metreler arasında olup genel bakısı kuzey yöndedir. Dolayısıyla Karadeniz’den gelen nemli havanın bu yükseltilerde Yenice’ye göre daha fazla yağış bırakması gerekir. Bu nedenle 1000 m için hesaplanan değerler mevcut or- man vejetasyonunu 140 m’deki Yenice istasyonu verilerinden daha iyi yansıtmaktadır (Arslan 2010). Biyoiklimsel yorumlama Emberger metoduna göre yapılmıştır (Akman 1999). Alanın kuzey bakılarının hakim türü Fagus orientalis (Doğu Kayını) olup, Oseyanik iklimin etkisi altındadır. Güney bakılarda ise hakim tür Quercus petraea subsp. iberica (Sapsız Meşe) olup, yer yer Pinus nigra subsp. pallasiana (Anadolu Karaçamı)’nın karışıma girdiği orman toplulukları yer almaktadır. Dolayısıyla bu alanların iklimini kısmen Eskipazar ve Pazarköy ilçelerinde görülen biyoiklim tipleri temsil edebilir ve bu alanlarda geçiş ikliminin görüldüğünü söylemek yerinde bir tanımlama olacaktır (Çizelge 1). E: Enterpole; P: Ortalama yıllık yağış toplamı (mm), M: En sıcak ayın maksimum sıcaklık ortalaması (°C), m: En soğuk ayın minimum sıcaklık ortalaması (°C), PE: Yaz yağışı toplamı (mm), Q: Yağış-Sıcaklık emsali [Q=2000.P/ Çizelge 1. Biyoiklimsel sentez İSTASYON ADI Enlem (Kuzey) Boylam (Doğu) Yük. (m) P(mm) M m PE Q S Devrek 41º13' 31º58' 100 764,4 30,0 2,1 160,4 94,7 5,3 S.K.Y.İ Yenice 41º12' 32º20' 150 658,2 31,1 1,3 152,9 76,3 4,9 S.K.İ.Y Yenice (E) 41º01' 32º12' 1000 1117,2 26,9 -3,0 259,5 - 9,6 S.K.İ.Y Eskipazar 40º57' 32º32' 740 441,1 28,4 -3,9 95,7 47,8 3,4 İ.K.S.Y Pazarköy 40º56' 32º11' 740 621,8 26,7 -5,5 129,1 68,0 4,8 K.İ.S.Y (M+m+546,4).(M-m)], S: Kuraklık indisi (Kurak devreyi ifade eder: S=PE/M). Daphne pontica Galium odoratum Kurak devrenin tespiti Gaussen metoduna göre yapılmıştır. Herhangi bir aydaki yağışın (P) yine o aydaki sıcaklığa eşit veya iki katından küçük olması durumunda (P≤2t), kurak ay olarak kabul edilir (Akman 1999). Devrek istasyonunda ağustos ayında, Yenice istasyonunda temmuz ve ağustos, Pazarköy’de ağustos ayında kısa bir kurak devre görülürken, Eskipazar’da temmuz, ağustos ve eylül aylarında daha belirgin ku- Trachystemon orientalis Yağış Biyoiklim Katı/Tipi Rejimi Az Yağışlı Kışı Serin Geçiş İklimi Az Yağışlı Kışı Serin Geçiş İklimi Denizel Yarı-Kurak Kışı Çok Soğuk Alt Akdeniz İklimi Az Yağışlı Kışı Çok Soğuk Alt Akdeniz İklimi olarak yayılış göstermektedir. Genellikle granit olmak üzere riyolit anakayalar üzerinde bulunmakta- Laurocerasus officinalis Dryopteris flix-mas Rubus hirtus rak bir devre söz konusudur (Arslan 2010). dır. Toprak tipi boz esmer orman toprağı olup, şiddetli asit veya orta derecede asit (pH 4,3-5,5) reaksiyonuna sahiptir. Karadeniz’den gelen nemli hava kütlelerinin etkisi altında bulunduğundan kayın ormanlarının gelişimine uygun iklim koşullarına sahiptir. Çalı katında Rhododendron ponticum subsp. ponticum (mor çiçekli Bulgular Yaprak Döken Ormanlar 1-Fagus orientalis ormanı: Kayının saf olarak bulunduğu topluluklar 750-1300 metreler arasında, genellikle kuzey bakılarda, %30-100 meyillerde dağınık 2012 EKİM/KASIM/ARALIK ORMAN MÜHENDİSLİĞİ 17 UZMAN S AH AS I orman gülü) biraz daha güneşli bakılarda ve Q. petraea subsp. iberica (sapsız meşe) ormanına geçiş yerlerinde Vaccinium arctostaphyllos (Trabzon çayı) çalı katında en fazla yer alan türlerdir. Laurocerasus officinalis (karayemiş)’e ise kalkşist anakaya üzerinde küçük topluluklar halinde birkaç küçük alanlarda rastlamak mümkündür. Yine bu ormanlarda şimdilik çalı katında yer alan, gölgeye oldukça dayanıklı Göknar gençliklerinin bulunduğu alanlar da mevcuttur. Bu ormanların ot katında önemli derecede yer tutan türler Festuca drymeja, Rubus hirtus (böğürtlen), Trachystemon orientalis (ıspıt, kaldirik), Daphne pontica (kurtbağı, sırımbağı), Cardamine impatiens var. pectinata (kına çiçeğimsi köpükoto), Vicia crocea, Galium odoratum (tatlı yoğurtotu) ve Dryopteris flix-mas (erkek eğreltiotu)’dır. Kayın ormanlarında geniş yayılışa sahip türlerle oluşturduğu alt topluluklar ise; a)-Fagus orientalis-Rhododendron ponticum subsp. ponticum topluluğu: Kayın ve alt tabakada yoğun bir şekilde bulunan mor çiçekli orman gülünün (R. ponticum subsp. ponticum) oluşturduğu orman toplumları, 750 ile 1250 metreler arasında kuzey ve ara yönlerinde orta derecede asit reaksiyon gösteren (pH 5) boz esmer orman topraklarında yayı- lış göstermektedir. Toprak tekstürü kumlu balçık ve balçıklı kum ile kumlu killi balçıktır. Anakaya genel olarak granit olup, riyolit anakayalarda da bulunmaktadır. Orman gülü bu topluluğun alt tabakasında egemen bir tür olduğundan diğer türlerin gelişimine yeterince imkân sağlamamaktadır. Kayın ormanında yer alan türler burada çok sınırlı bir şekilde, mor çiçekli orman gülünün gölgelemediği küçük alanlarda gelişebilmektedirler. b)-Fagus orientalis ve diğer yapraklı türlerin oluşturduğu orman toplulukları: Kayın ve diğer yapraklı türlerin oluşturduğu karışık yapraklı, yaprak döken bitki topluğu Keçikıran T. ve Kezağılı mevkiilerinin aşağı kısımlarında, sert kireçtaşı anakayalar üzerinde, kuzey ve kuzeybatı bakılarda 1100-1350 metreler arasında yayılış göstermektedir. Hafif asit reaksiyona (pH 6,7) sahip toprak, solgun esmer orman toprağı tipindedir. Toprak balçıklı kil türün- Acer platanoides Asperula taurina subsp. taurina 18 ORMAN MÜHENDİSLİĞİ EKİM/KASIM/ARALIK 2012 Brachypodium sylvaticum dedir. Bu toplumda kayın diğer türlere göre yer yer hakim durumda olmasına karşın, Fraxinus excelsior subsp. excelsior (Dişbudak), Tilia rubra subsp. caucasica (Kafkas ıhlamuru), Corylus colurna (Türk findığı, ağaç findığı), Carpinus betulus (yaygın gürgen), Acer platanoides (çınar yapraklı akçaağaç), A. tauvetteri (kayın gövdeli akçaağaç) Ostrya carpinifolia (gürgen yapraklı kayacık) gibi yaprak döken türlerin karışıma daha fazla girmesiyle özel bir yapı göstermektedir. Bu alanlarda dişbudakın daha baskın durumda olduğu yerlerde mevcuttur. Birçok türün birlikte bulunduğu bu alanlar tür çeşitliliği açısından oldukça zengin olup, ormanın gen kaynağını oluşturması bakımından da son derece önemlidir. 2- Carpinus betulus-Ostrya carpinifolia topluluğu: Yumuşak kireçtaşı anakaya üzerinde 1020 ile 1060 metrelerde, güneydoğu bakıda yer almaktadır. Toprak tipi solgun esmer orman toprağı olup Carpinus betulus Staphyllea pinnata Rubus canescens var. glabratus pH 6,8’dir. Toprak türü kumlu balçık ve kumlu kildir. Carpinus betulus ve Ostrya carpinifolia ’ın karışım oluşturduğu bitki topluluğu da sınırlı bir alanda Güneyören mevkiisinde yer almaktadır. Doğu kayını bu alanda karışıma çok az sayıda iştirak etmektedir. Avrupa-Sibirya elementli C. betulus ile Medit. (Akdeniz) elementli O. carpinifolia’nın oluşturduğu bu topluluğa Cornus sanguenia subsp. australis (yabani kızılcık), Staphyllea pinnata (patlak) gibi çalı taksonlarıyla Lithospermum purpurocaeruleum, Cervaria caucasica, Galium paschale, Trachystemon orientalis, Brachypodium sylvaticum (orman yalancı bromu), Festuca drymeja, Poa nemoralis (orman salkımı), Asperula taurina subsp. taurina gibi otsu türler katılmaktadır. İğne Yapraklı Ormanlar 1- Pinus nigra subsp. nigra var. caramanica-Pinus sylvestris orman topluluğu: Alanın doğu kısmında 1300-1400 metreler arasında, güneybatı ve doğu yönlerinde Anadolu karaçamının bazen saf, bazen de (genellikle) sarıçamla karışım oluşturduğu alanlarda solgun esmer orman toprakları üzerinde yer almaktadır. Anakaya kireç çimentolu breş ve kireçtaşı olup, pH 7,2 civarındadır. Sarıçam ve karaçamın karışım oluşturduğu iğne yapraklı meşcerelerin bir kısmında, alt tabakada boyları ge- Aster amellus subsp. ibericus nel olarak 1-8 m arasında değişen, gölgeye dayanıklı kayın, özellikle de Uludağ göknarının işgal ettiği bir yapı göze çarpmaktadır. Bu alanlar ileride yaş bakımından daha yaşlı karaçam, sarıçam ve hemen bir alt tabakada göknar ve kayının bir arada bulunduğu, karışık bir orman vasfına ulaşacak gibi görünmektedir. Bu orman topluluğuna çalı katında, Viburnum lantana (germişek), Lonicera caucasica subsp. orientalis ile Abies nordmanniana subsp. bornmuelleriana önemli oranda eşlik etmektedir. Brachypodium pinnatum (tüysüz yalancı brom) Pteridium aquilinum (eğrelti), Inula salisina (söğütsü andızotu), Salvia forskahlei (şalba), Laser trilobum (kefe kimyonu) Chamaecytisus pygmaesus (bodur süpürgelik), Aster amellus subsp. ibericus, Rubus canescens var. glabratus (kapina, böğürtlen), Sesleria alba ve Jurinea pontica (laz geyikgöbeği) ot katında önemli oranda yer alan türlerdir. Karışık Ormanlar 1-Fagus orientalis-Abies normanniana subsp. bornmuelleriana orman topluluğu: Alanın büyük bir kısmında, daha çok kuzeydoğu, kuzeybatı, doğu ve güneydoğu bakılarda, genellikle granit ve kireçtaşı üzerinde ayrıca kireç çimentolu breş ve kalkşist üzerinde, Doğu kayınının içinde tek tek veya bazen gruplar halinde Lonicera caucasica subsp. orientalis Uludağ göknarının (A. nordmanniana subsp. bornmuelleriana) karışıma girdiği bu karışık ormanlar, 950-1600 metreler arasında yer almaktadır. Toprak tipi boz esmer ve pseudogleyli boz esmer orman toprağı olup toprak kumlu balçık, kumlu killi balçık, kumlu kil ve killi balçık türündedir. pH 4,5 ile 5 arasında değişmekle birlikte bazı alanlarda 7’ye kadar çıkmaktadır. Bu alanlarda özellikle 1500 m’den sonra az da olsa Uludağ göknarının Doğu kayınına göre hakim olduğu yerler mevcuttur. Göknarın Doğu kayınına göre daha yoğun olduğu alanlar, araştırma ormanının en yüksek noktası olan Keçikıran Yaylası (1615 m) ve Keçikıran T. (1650 m) mevkiilerinde bulunmaktadır. Kayın-göknar karışımı alanlarda yer yer 1000-1400 metreler arasında kuzey ve ara yönlerinde mor çiçekli orman gülünün hakim olduğu bir çalı katı da bulunur. Yine çalı katında küçük alanda kireçtaşı anakayalar üzerinde L. officinalis de yer almaktadır. Ot katında önemli oranda bulunan türler, Festuca drymeja, Cardamine impatiens var. pectinata, Galium odoratum, Rubus hirtus, Trachystemon orientalis, Dryopteris flix-mas, Galium rotundifolium, Calamintha grandiflora, Circium hypoleicum, Euphorbia amygdaloides var. amygdaloides (sütlüot, zerena) ve Geranium robertianum (dağıtırı)’dur. DEVAMI BİR SONRAKİ SAYIDA 2012 EKİM/KASIM/ARALIK ORMAN MÜHENDİSLİĞİ 19 UZMAN S AH AS I SIĞLA (Liquidambar orientalis Miller)’DA ALTERNATİF VEJETATİF ÜRETİM YÖNTEMİ Dr. Salih PARLAK Ege Ormancılık Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü Giriş Her geçen gün çevresel şartlar ve insan etkisiyle populasyonu azalan sığla ülkemizin relikendemik değerli bir türüdür. 60 milyon yıl önce 3. zamanda geniş alanlarda yaygın iken (Kurt, 2008) yayılış alanları giderek daralmış ve dünyada sadece Güney Batı Anadolu’da kalmıştır. Yöre halkı tarafından “Günlük Ağacı” olarak bilinmektedir. Alçak yerlerde, ovalarda ve dere boylarında yetişen ağaçlara “Taban Günlüğü”, yüksek yerlerde ve dağlarda yetişen ağaçlara da “Dağ Günlüğü” adı verilmektedir. (Efe 1986; İstek ve Hafızoğlu 1998). Populasyonlarının azalmasındaki en büyük faktör insan etkisidir. Sığla ormanlarının büyük bir kısmı yerleşim alanlarına çok yakın olması sebebi ile çeşitli şekillerde tahrip edilmektedir. Yakacak olarak kullanılması ve hayvan otlatılması da (Velioğlu ve ark., 2008) yayılış alanlarının daralmasında etkili olmaktadır. Kurt (2008)’a göre tahribatın en önemli nedenlerinden biri de sentetik fiksatiflerin üretilmesinden sonra sığla topluluklarının tarımsal kullanım amacıyla yok edilmesi, bu amaçla bilinçli olarak açılan drenaj kanalları ile taban suyu seviyesinin düşürülmesidir. Ekolojisi gereği yaz döneminde ıslak toprak şartlarına sahip olması gereken sığla yayılış alanlarında, toprak nemini olumsuz etkileyen su rejiminin değişmesi, ağaçların da olumsuz etkilenme20 ORMAN MÜHENDİSLİĞİ EKİM/KASIM/ARALIK 2012 sine ve ileri aşamalarda kurumalara neden olmaktadır. Relik-endemik bir tür olmasının yanında sığladan değerli bir odun dışı orman ürünü olan sığla yağı elde edilmektedir. Geçmiş yıllarda 180-200 tona yaklaşan yıllık üretim miktarı artık hemen hemen hiç yapılmamakta ve bu üretim kültürü kaybolmaktadır. Bunun en büyük sebebi sentetik sığla yağı üretimidir. Kurt (2008)’a göre bölgede sığla ağaçlarından balzam elde etme tekniğini bilen çok az kişi bulunmaktadır. Sığla yağı üretimi ağaç gövdelerinden yapıldığından hatalı yapılan üretim tekniği nedeniyle ağaçlar büyük zarar görmüştür Kuvvetli açılan yaralar nedeniyle hastalık ve zararlı arazları ile tepe kısımlarında kurumalar görülmüştür (Bozkurt vd., 1990). Sığla yağı veren ve vermeyen fertler olduğu gibi sarı ve beyaz yağ veren fertler de bulunmaktadır. Acar (1988) populasyonlarındaki sığla balzamı veren ağaç oranının (%40) olduğunu bildirmektedir. Yağ veren ağaçlardan sürekli faydalanma, populasyonun negatif bir seleksiyona tabi tutulmasına ve yağ verimi yüksek genotiplerin hastalanması ve populasyondan ayrılarak yerini yağ vermeyen sağır bireylere bırakmasına neden olmaktadır. Yağ veren fertlerin dış görünüşleri itibarıyla kabukları derin çatlaklı olmayan, büyük pullu, açık renkli oldukları belirtilmektedir (Efe, 1987; Genç, 1999). Yapılan çalışmalarda genetik çeşitliliğin önemli kısmı (% 54) populasyonlar arasında olup, populasyonlar içi genetik çeşitlilik oldukça düşük (% 46) bulunmuştur. Genetik çeşitliliği yüksek olan populasyonlar arasından en çok farklılaşma gösteren 8 populasyonun ex-situ koruma altına alınması önerilmiştir (Velioğlu ve ark., 2008). Sığla ağacı odunu su altında çürümeye karşı çok dayanıklıdır. Ayrıca mobilya yapımında, sandık, kutu, kaplama, radyo ve gramofon kabinleri, sebze sepetleri ve iç dekorasyon malzemesi olarak kullanılmaktadır (Engler 1930; Acatay 1963; Bozkurt ve Göker 1981). Botanik Özellikleri Hamamelidaceae familyasına ait bir tür olan sığla ağacının dünyada 4 türü bulunmaktadır. Türkiye florasında iki alt türü vardır. Bunlar Liquidambar orientalis subsp.orientalis ve Liquidambar orientalis subsp. integriloba’dır. Bazı kaynaklarda alt tür olarak L. orientalis var. suber de bildirilmektedir. Kışın yaprak döken, 15-25 m boylanabilen, geniş tepe taçlı bir ağaçtır. Yaprakları; ince ve uzun saplı, 3-5, bazen 7 lobludur. Loblar keskin dişlidir. monoik bir ağaçtır. Dişi çiçekler saplı, sarkık toparlak durumlar meydana getirir. Erkek çiçekler ise terminal salkım durumundadır (Tanker ve ark, 1998; Kurt, 2008). Sığla yağının önemi ve Kullanım Alanları Sığla ağacı (Liquidambar orientalis Mill.) Türkiye’ye özgü endemik bir tür olup, ağacın gövde kabuğunun yaralanması sonucu sığla yağı (storax) elde edilmektedir (Hafızoğlu ve İstek, 2005). Reçine, uçucu yağ ve sinnamik asit içeren drog solunum yolları antiseptiği ve ekspektoran, antiseptik, antiparaziter olarak etki eder, pomat, yakı halinde kullanılır (Tanker ve ark, 1998). Parfümeri sanayinde fiksatör, sabun yapımında, verniklerde, çiklet ve tütüne tat vermede, bazı tıbbi uygulamalarda; haricen uyuz ve cilt hastalılarında, dahilen astım ve bronşit gibi üst solunum yolu hastalıklarının tedavisinde kullanılır. Ayrıca sığla yağı elde edildikten sonar arta kalan buhur (Cortex Thymiamitis), cami ve kiliselerde tütsü ve yakı olarak kullanılmaktadır (Baytop 1980; Hafızoğlu 1982; Hafızoğlu ve ark.1996; Kaya ve Alan, 2003; Kurt 2008). Yayılışı ve Ekolojik Özellikleri Kayıtlarda 1947 yılında 7000 hektar olan sığla ormanı varlığının 1988 yılında 1215 hektara düştüğü belirlenmiştir. Amenajman raporlarına göre mevcut sığla ormanlarının 980 hektarı normal koru 320 hektarı ise bozuk koru’dur (Genç, 1999, Kurt, 2008). Sığlanın esas yayılışı Muğla Yöresinde, Dalaman ve Köyceğiz deltaları ile denize yakın taban düzlüklerinin genel olarak kuzey rüzgârlarına kapalı, sıcak ve nemli yerlerinde sulu dereler içerisinde ve sulak kısımlarda ve taban suyunun yüksek olduğu arazilerdedir. Çok yüksek yaz sıcaklıkları, şiddetli buharlaşma, düşük bulutluluk oranı, çok seyrek don ve kar yağışı karakteristikleri gösteren Akdeniz iklim tipi hüküm sürmektedir. Ortalama yüksekliği 0-400 metre ve ortalama 1000-1200 mm arası yağış alan ve yıllık ortalama sıcaklığı 18 derece olan yerleri sever. Yayılış gösterdiği alanlarda yıllık yağış 530- 1380 mm arasında de- ğişmektedir. Yayılış alanlarındaki en düşük sıcaklık 2.2 C0 dir. Yazın uzun bir süre yağış görülmez. Sığla yaz aylarındaki bu kurak devrede suyu çevresindeki küçük dereciklerden yada taban suyundan almaktadır. Kışın en soğuk ayın minimum sıcaklık ortalaması +3C0’tan daha düşük olan yerlerin dışında görülmemektedir. Dolayısıyla sığla ağacı don olaylarına karşı çok duyarlıdır. Işık ağacı özelliklerini göstermektedir (Acatay 1963; Atay 1985; Dirik 1986;. Efe ve Dirik, 1992; İstek 1994; Kaya ve Alan, 2003; Kurt, 2008). Denize dik uzanan akarsular boyunca iç kesimlere kadar sokularak deniz seviyesinden 300350 m yüksekliklerde, genellikle sulu dereler boyunca yayılış göstermektedir. İç kesimlerde küçük adacıklar şeklinde yayılmakta uygun arazi yapısı bulduğu taktirde sıcak ve güneye bakan yamaçlarda 900 m’ye çıkabilmektedir (Efe 1986; İstek ve Hafızoğlu 1998; Efe ve Dirik, 1992; Kurt, 2008; Velioğlu ve ark., 2008). Şekil 1.Gökova Araştırma Ormanındaki sığla plantasyonu 2012 EKİM/KASIM/ARALIK ORMAN MÜHENDİSLİĞİ 21 UZMAN S AH AS I Şekil 2a. Sığla gövdesi üzerindeki ur oluşumları Sıcak Akdeniz ikliminde taban sulu düz olan genellikle hidromorfik alüvyonlu araziler sığla ağacının yerleşiminde çok uygun olan alanlardır (Şekil 1). Doğal yayılış gösterdiği alanlardaki topraklar alkali ve orta derecede kireç içermektedirler. Bu topaklar su, organik madde ve besin yönünden zengin ve tuz içerikleri düşük topraklardır. Arazinin eğimi sığla ormanının genişliğini tayin eden başlıca faktörlerden birini oluşturur. Çünkü arazi eğimi fazla olan yerlerde sığla ağacı sadece ince bir şerit halinde su boyunca gelişebilmektedir (Kurt, 2008; Öztürk ve ark, 2008). Fidan Üretimi Fidan üretimi geleneksel olarak tohumla yapılmaktadır. Yapılan gözlemlerde mayıs ayında ağaçların alt kısımlarında kendiliğinden çimlenmiş bol miktarda fideciğe rastlanmıştır. Tohum yatağında uygun çimlenme şartları bulunduğu sürece çimlenmede bir sorun bulunmamaktadır. Efe ve Dirik, (1992) sığla tohumlarının yedi ayda olgunlaştığını ve kasım aralık aylarında dağıldığını bildirmektedir. Çimlenme nisan-mayıs aylarında gerçekleşmekte ve yüksek bir çimlenme oranına (% 93) sahip bulunmakta- 22 ORMAN MÜHENDİSLİĞİ EKİM/KASIM/ARALIK 2012 Şekil 2b. Oluşan urların bıçakla çıkarılması ve büyüme konileri dır. Tohumun 1000 dane ağırlığı 0,297 gr dır. Sığlanın doku kültürü ile üretim çalışmaları da yapılmış fakat elde edilen bitkicikler seraya transferden sonra bir ay yaşatılabilmiştir (Genç, 1999). Doku kültürü ile yapılan çalışmalarda başarılı sonuçlar da alındığı ve yaprak eksplantlarından elde edilen bitkilerin % 80 oranında köklendirildiği bildirilmektedir (Erdağ ve Emek, 2005). Aşılama ile fidan üretimi çalışmalarında ise %90’ın üzerinde başarı sağlanmıştır (Genç ve Ark. 1993). Yeni Bir Üretim Yöntemi Sığlanın tohumla ve çelikle üretilmesinde teknik bir sorun bulunmamaktadır. Islah ve seleksiyon amaçlı çalışmalarda klonal üretim için ağırlıklı olarak vejetatif üretim yöntemi tercih edilmektedir. Sığlada yağ veren ve vermeyen bireyler bulunduğu ve populasyondaki yağ veren fertlerin % 40 olduğu (Acar, 1988) bildirilmektedir. Yağ üretimi için seleksiyon yapılması halinde mutlaka vejetatif üretim yöntemi tercih edilecek ve bu üretim materyalinin alınması gerekecektir ki boylu ağaçlardan alınması çok zordur. Sığla populasyonlarının ince- lenmesi esnasında ağaç gövdelerinde ur benzeri oluşumlar görülmüştür. Ağaç gövdesinde 1-3 cm çapında onlarcası bulunan bu urların bir tornavida veya bıçak ucu ile rahatlıkla çıkarılabildiği ve ağaç gövdesi ile bağlantı noktasında bir büyüme konisi ihtiva ettiği belirlenmiştir (Şekil 2a ve 2b). Ağaçta herhangi bir yaralanmaya bağlı olmadan geliştiği gözlenen bu urların doğal olarak meydana geldiği ve belirli bir süre sonra da kuruyarak döküldükleri saptanmıştır. Döküldükten sonra da ağaç üzerinde herhangi bir yara izi kalmamaktadır. Bu oluşumlardan faydalanarak vejetatif üretim yapılması daha kolay ve ekonomik olabilecektir. Güneydoğu Anadolu Bölgesinde zeytin fidanı üretiminde ağaç gövdesi üzerindeki 10-20 cm çapındaki şişkinlikler kesilerek tamamen toprağa gömülmekte ve toprak gölgelendirilerek ve nemli tutularak bu yumrulardan sürgün oluşması sağlanmakta ve fidan elde edilmektedir. Şeklinden dolayı da kaplumbağaya benzediği için “tosbağa çeliği” olarak adlandırılmaktadır. Benzer bir oluşumun sığla ağacının gövdesinin dip kısımlarında oluşması ve bunların vejetatif bir üretim materyali olabileceğinden Şekil 3a. Sürgün oluşturmuş yumrular hareketle ön deneme niteliğinde gözlem çalışması yapılmıştır. Farklı büyüklükteki bu urlar 20 Mayıs tarihinde aşı çakısı ile ağaç üzerinden toplanarak yosun içine sarılı halde Ege Ormancılık Araştırma Müdürlüğü’ne getirilmiştir. Bu oluşumların köklenip köklenmeyeceklerinin denenmesi için saksı içine dikimleri yapılmıştır. Bir ay sonra gömülen yumrulardan sürgünler oluşmaya başlamış ve toprak yüzeyine çıkmışlardır. Dört ay sonra yumrular sökülerek kök oluşumlarına bakılmış ve bunların köklenmiş oldukları görülmüştür (Şekil 3a, 3b ve 3c). Gövdedeki bu ur oluşumlarının seyri, ağaç üzerinde kalış süreleri ve büyüklükleri ile köklendirilmek suretiyle vejetatif olarak üretimde kullanılabilirliklerinin daha detaylı olarak araştırılmasına ihtiyaç bulunmaktadır. KAYNAKLAR Acar, M.İ., 1988: Sığla (Liquidambar orientalis Mill.) Ağaçlamalarında Köklü Çelik Kullanımının Gerek ve Önemi. Ormancılık Araştırma Enstitüsü Yayınları Dergisi No: 68. Acatay, A. 1963. Sığla Ağacı (Liquidambar orientalis Mill.)’nın Türkiye’de Yayılısı, Yeni Tesbit Edilen Varyetesi ve Sığla Ağaçlarına Musallat Olan Böcekler. İ.Ü. Orman Fakültesi Dergisi, Seri A, Cilt 8, Sayı 2, İstanbul. Alan M. and Z. Kaya, 2003. EUFORGEN Technical Guidelines for genetic conservation and use for Turkish sweet gum (Liquidambar orien- Şekil 3b. Köklenmiş yumru talis). International Plant Genetic Resources Institute, Rome, Italy. 6 pages. Atay, İ., 1985, Sığla ağacının (Liquidambar orientalis Mill.) Önemi ve Silvikültürel Özellikleri, I.Ü.Orm.Fak.Dergisi, cilt 35, s 15-2. Baytop, T., 1980, Farmakognozi, I.Ü.Yayınları 2783, İstanbul. Bozkurt, Y, Göker, Y., 1981, Orman Ürünlerinden Faydalanma, İ.Ü. Yayın No.2840, Orm.Fak. Yayın No.297, İstanbul. Dirik, H. 1986. Anadolu Sığlası (Liquidambar orientalis Mill.)’nın gençleştirilmesi Üzerine Çalışmalar. İ.Ü. Orman Fakültesi Yüksek Lisans Tezi, İstanbul. Dirik, H. 1986. Anadolu Sığlası (Liquidambar orientalis Mill.)’nın Gençleştirilmesi Üzerine Çalışmalar. İ. Ü. Orman Fakültesi Yüksek Lisans Tezi, İstanbul. Efe, A. 1987. Liquidambar orientalis Mill. (Sığla ağacı)’ın Morfolojik ve Palinolojik Özellikleri Üzerine Araştırmalar. İ.Ü. Orman Fakültesi Dergisi Seri A. Cilt: 37, Sayı:2, 273-286, İstanbul. Efe, A., 1986, Liquidambar orientalis Mill. (Sığla Ağacının) Marfolojik ve Palinilojik Özellikleri Üzerine Araştırmalar, Doktora Tezi, İ.Ü. Fen Bilimleri Enst., Istanbul. Efe, A., Dirik, H., 1992. Une Espece Peu Connue de La Foret Mediterrannene Liquidambar orientalis, foret Melliterinlenne 13. No 2 April 7. Engler, A., 1930, Pflanzenfamilien 2.band 18. a, Leipzig, pp.303-345. Kürschner, K., Hoffer, A., 1929. Zellstoff Analyse, Technische Chemie Papier-Zellstoff- Fabrikation, 26, 125-139. Erdağ, B., Emek, Y., 2005. In Vitro Adventitious Shoot Regeneration of Liquidambar orientalis Miller, Journal of Biological Sciences 5 (6): 805808, Genç, A., 1999. Sığlanın ( Liquisambar orientalis Mill.) Doku Kültürü Yöntemi İle Üretilmesi, Orman Bakanlığı yayın No: 099, Müdürlük yayın No 19, Teknik Bülten No 14 Genç, A., Akgül, E., Özel, N., Umut, B., 1993: Sığla (Liquidambar orientalis Mill.) Ormanlarının Yetişme Ortamı Özellikleri ile Gençleştirilmesi Üzerine Araştırmalar. Ege Ormancılık Araştırma Müdürlüğü Teknik Bülten Serisi Şekil 3c. Köklenmiş yumru Hafızoğlu, H., 1982, Analytical Studies on the Balsam of Liquidambar orientalis Mill. By Chromatography and Mass Spectrometry, Holzforschung, 36, 311-313. Hafızoğlu, H., İstek, A.,2005. Sığla Ağacı (Liquidambar orientalis Mill.) Odunu ve Kabuğunun Kimyasal Bileşenleri Cilt:5 No:1 ISSN 1303-2399 Gazi Üniversitesi, Orman Fakültesi Dergisi-Kastamonu Hafızoğlu, H., Reunanen, M., İstek, A., 1996. Chemical Constituents of Balsam From Liquidambar orientalis, Holzforschung, ISSN 00183830, Vol 50, No: 2. İktüeren, Ş. ve Acar, İ.,1987. Sığla ağacının (Liquidambar orientalis Mill.) doğal yayılışı, sığla yağı uretimi ve pazarlaması. Ormancılık Araştırma Enstitüsü Yayınları Dergi Serisi, Cilt:33, Sayı:2, No:66. İstek A., 1994, Sığla Yağı (Storax)’nın Kimyasal Bileşenleri, K.T.Ü. Fen Bilimleri Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi. İstek, A., 1998, Hafızoğlu, H; Sığla Ağacı (Liquidambar orientalis Mill.) Odununun Anatomik Özelliklerinin Belirlenmesi, Z.K.Ü. Bartın Orm. Fak. Dergisi, sayı:1, ISSN 1302-0056. Kaya, Z. Alan, M.. 2003. EUFORGEN Technical Guidelines for Genetic Conservation and use for Oriental Sweetgum (Liquidambar orientalis). International Plant Genetic Resources Institute. Rome. Italy. Kurt, L., 2008. Anadolu Sığla Ağacı, Özel Çevre Koruma Kurumu, Ankara. Öztürk,M., Çelik A., Güvensen, A., Hamzaoğlu, E., 2008. Ecology of Tertiary Relict Endemic Liquidambar orientalis Mill. Forests, Forest Ecology and Management 256 (2008) 510–518 Tanker, N., Koyuncu, M., Coşkun, M., 1998. Farmasötik Botanik, Ankara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Yayınları, Ders Kitapları No 78, Ankara. Velioğlu, E., Kandemir, G., Tayanç, Y., ÇengelL, B., Murat Alan, M., Kaya, Z., 2008. Türkiye’deki Sığla (Liquidambar orientalis Miller) Populasyonlarının Genetik yapısının Moleküler Belirteçlerle Belirlenmesi ve Koruma Stratejileri Geliştirilmesi Teknik bülten No: 20, Bakanlık Yayın No: 339, Müdürlük Yayın No: 32 2012 EKİM/KASIM/ARALIK ORMAN MÜHENDİSLİĞİ 23 UZMAN S AH AS I Toros Sedirinin (Cedrus libani A. Rich.) Ülkemizin En Batısında, Muğla-Köyceğiz’de Yeni Tesbit Edilen Yayılış Alanı - I BÖLÜM-1 Dr. Said DAĞDAŞ Mehmet İŞÇİ İç Anadolu Ormancılık Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü Köyceğiz Orman İşletme Müdürlüğü Özet Toros Sediri dünyadaki en geniş yayılışını, adını da aldığı Türkiye Toroslarında yapmaktadır. Bugüne dek ormancılık botaniğinde yaygın olarak bilinen yayılışında; genel hatlarıyla en batıda Muğla-Fethiye-Babadağı ve Dalaman ve Köyceğiz arasında uzanan Çaldağı ile, (Denizli-Acıpayam (290 02’), Tavas ve Eskere Orman İşletme Müdürlüklerinin sorumluluk sahaları içinde kalan Gölgeli Dağlarının Bozdağ silsilesi üzerindeki 2200 ha’ı aşan) yayılışı yer almaktadır. Doğuya doğru yer yer parçalı bir yayılış gösteren Toros Sediri, Kahramanmaraş-Ahırdağı - Engizek Dağları üzerinde ve Göksun civarında ülkemizdeki en doğudaki yayılışını (370 19’) yaptıktan sonra güneye doğru Amanoslar üzerinden Suriye ve Lübnan Antitoroslarında da sınırlı bir yayılış göstermektedir. Kelkit Çayı vadisinde Niksar – Akıncı köyü ve Kelkit Çayı ile Yeşilırmak’ın kavuşum noktasına – Kale köyüne yakın bir mesafede yer alan Erbaa-Çatalan kalıntı yayılışları ise, sadece Türkiye’deki değil dünyadaki en kuzey enlemlerde yer alan yayılışlarını oluşturmaktadır. Afyon-Emirdağ yakınlarında yer alan Emirdağ Dağları-Dandindere Mevkiinde de, ana yayılışından kopuk bir diğer kalıntı meşceresi bulunmaktadır. Bu makalede okuyucunun bilgilerine sunulan, Köyceğiz Orman İşletme Müdürlüğünün Karaçam Orman İşletme Şefliği sınırları dahilinde yer alan 30 ve 31 numaralı bölmelerin bulunduğu, Çiçekbaba (Sandras Dağı) zirvesi ile aynı dağ silsilesi üzerindeki Küçükkızıl Tepe arasındaki Künardağı olarak bilinen tepenin sırt ve yamaçlarındaki (haritada Köhnertepe’nin her her iki yamacında, Künardere (Köhnerdere) (Armutcuk Deresi) boyunca uzanan ve yeni tesbit edilen, Karaçam ile karışık meşcere oluşturan yaklaşık 17 ha’lık) yeni yayılışı ise bugüne dek ormancılık literatüründe yer almayan orijinal nitelikte bir yayılış sahasıdır. Mevcut Orman Amenajman Planında her iki bölme yer yer bozuk ve verimli Karaçam meşcereleri olarak gösterilmiş ise de, Toros Sedirinin Künardağı’ndaki doğal yayılışında meşcere kuruluşunda Toros Sediri ile birlikte üst tabakada ağırlıklı olarak Karaçam ve az miktarda da Ardıç bulunmaktadır. Anahtar Kelimeler: Cedrus libani A. Rich., En Batıdaki Yeni Yayılış Sahası, Köyceğiz-Karaçam-Künardağı-Türkiye. 1- GİRİŞ Okuyucunun bilgilerine sunulan bu makalenin - çalışmanın temel amacı; Toros Sedirinin bugüne dek literatüre yansıtılmamış olan, Türkiye’nin en batısında yer alan yeni bir yayılış sahasını tanıtmaktır. Bunu yaparken; sahanın genel özelliklerini ortaya koymak, ilgili sahanın koruma değeri hakkında gözlemlere dayalı yorum ve 24 ORMAN MÜHENDİSLİĞİ EKİM/KASIM/ARALIK 2012 değerlendirmelerde bulunmak, sonuç olarak hem ormancılık bilim dünyasının ve hem de özellikle uygulayıcı birimlerin ve meslekdaşların yeni Toros Sediri doğal yayılışı hakkında bilgilenmelerini sağlamak, toplum genelinde ise bu tür ekolojik açıdan önem taşıyan, yüksek koruma değerine sahip doğal yayılış sahalarına ilişkin duyarlılığı üst düzeye çıkarmak amaçlanmıştır. Çalışmanın bir di- ğer önemli amacı da, yeni tesbit edilen Toros Sediri doğal yayılışına ilişkin kayıtların, başta özellikle Flora of Turkey adlı eser olmak üzere ilgili diğer başvuru kaynaklarının kayıtlarına aktarılmasıdır. 2- MATERYAL VE YÖNTEM 2.1- Toros Sedirinin Yayılış Sahası Hakkında Genel Bilgi Toros Sediri yayılışının ana kütlesi, Toros Dağlarının denize bakan yamaçlarıdır. Dikey yayılışında da Antalya-Finike civarında yaklaşık 600 m’ye kadar indiği, genel olarak 650-2000 m’ler arasında orman kurduğu belirtilmektedir (Anonim, 1994). Bir diğer kaynakta da Amanoslar üzerindeki Nur Dağlarının doğu yamaçlarında 500-550 metreler ile en düşük rakımlarda, Akdeniz ardında da 2000-2100 metrelere kadar yükselerek yayılış gösterdiği (Atalay, 2008, s. 379), Fethiye-Babadağı-Boğaziçi havzasının batısında da 500 m’ye kadar indiği (Atalay, 1987, s. 2), Finike civarında tek tek bireyler halinde 470 m’ye kadar indiği (Boydak, 1996, s. 12), Bolkardağlarının kuzeyindeki Aydos Dağı’nda 2400 m’ye kadar yükseldiği (Atalay, 1987, s. 2) belirtilmektedir. Ülkemizdeki yayılışının genel olarak 360 16’ (Kaş) ve 380 05’ (Eğirdir Barla Dağı) kuzey enlemleri ile, 290 02’ (Acıpayam-Bozdağ, Köyceğiz-Çaldağı hattı) ve 370 19’ (Kahramanmaraş-Engizek Dağı-Ahır Dağı hattı) doğu boylamları arasında olduğu (Boydak, 1996, s. 11) ifade edilir. Bir diğer kaynakta ise yayılışı; 360 10’-380 30’ kuzey enlemleri ile 290 – 370 doğu boylamları arası olarak (batıda Bozdağ-Erentepe yamacı ile güneybatıda (Fethiye-Babadağı) özetlenir (Atalay, 1987, s. 2). Lübnan ve Suriye’de de yaklaşık 2000-3000 ha doğal yayılışı mevcuttur (Vidaković, 1991, s. 137). 1947 yılında hazırlığına başlanan ve Toros Sedirinin yayılışı hakkında oldukça ayrıntılı bilgiler sunan, 1950’li yıllarda yayımlanan bir başka kaynakta; Toros Sedirinin batıdan itibaren Denizli-Tavas ilçesi Uzunoluk bölgesi ile Acıpayam-Bozdağ üzerinde, Bozdağ ve Boyalı Dağlarının kuzey ve kuzey batı yamaçlarında, yine Tavas ilçesine bağlı Balkıca ve Derinkuyu köylerinin güneyindeki sedlerde Karaçamlarla karışık olarak bulunduğu belirtilmektedir. Toros Sedirinin en batıdaki yayılış sahasının ise; Fethiye Körfezine dökülen Kızıldere’nin kollarını aldığı, Dalaman Çayının doğusundan başlayan Aygır Dağı sırtlarının doğuya uzanan kısmının hemen güneyinde bulunduğu belirtilmektedir (Gökmen, 1953; s. 15, 198-199). Toros Sediri, doğal yayılışının üst sınırında genel olarak Ardıç ve Toros Göknarıyla birlikte orman sınırını oluşturmaktadır. Dikey yayılışında genellikle Karaçam (Pinus nigra Arn. ssp. pallasiana (Lamb.) Holmboe), Kızılçam (Pinus brutia Ten.), Ardıç türleri, Toros Göknarı (Abies cilicica Carr.) ve Meşe türleriyle karışıma girmektedir. Alt flora ise, yaygın olarak Akdeniz ve Turan-Ön Asya (İrano-Turanian) flora bölgelerine has bitkilerden oluşmaktadır. Bozuk sahalar ise, step bitki örtüsü ile kaplıdır (Atalay, 1990). Toros Sediri en geniş yayılışını Türkiye Toroslarında yapmaktadır. 1997 yılı sonu orman envanteri verilerinde Toros Sediri yayılış sahası; 71 452 ha’ı normal koru ormanı, 37 988 ha’ı ise bozuk koru ormanı olmak üzere 109 440 ha olarak belirlenmiştir (Anonim, 1998, s. 118). Bir diğer çalışmada ise Toros Sediri yayılış sahası toplam olarak 343 032 ha olarak verilmektedir (Anonim, 2001a, s. 14). 2011 yılı orman envanteri kayıtlarında ise, Türkiye orman varlığı içerisinde Toros Sediri olarak tefrik edilen alanların toplamı 467 456 ha olarak verilmiştir. Önceleri (Davis, 1965) ve (Greuter ve Burder, 1984)’a atfen Ak- deniz havzasında yayılış gösteren Sedirlerin Cedrus libani adıyla tek bir tür olarak sınıflandırıldığı, bu türün Fas ve Cezayir’de yayılış gösteren C. libani ssp. atlantica, Kıbrıs’da yayılış gösteren C. libani ssp. brevifolia, Lübnan ve Suriye’de yayılış gösteren C. libani ssp. libani ve Türkiye’de yayılış gösteren C. libani ssp. stenocoma olarak ayrılan dört alt tür ile temsil edildiği ifade edilmektedir (Panetsos ve ark., 1993). Ancak taksonomistlerin büyük çoğunluğu, Akdeniz havzasında yayılış gösteren üç farklı türle birlikte dünyada dört Sedir türü bulunduğu konusunda hemfikirdirler (Tutin ve ark., 1964; Mitchel, 1985’e atfen Panetsos ve ark., 1993). Optimum meşcerelerini kurduğu Batı Toroslar’dan (Elmalı(Bucak-Çığlıkara), Katrandağı ve Susuzdağ) (Kayacık, 1965, s. 177) doğuya doğru ilerleyerek yayılışının doğu ucuna (KahramanmaraşAhırdağları’na) ulaşır (Atalay, 2002, s. 123). Osmaniye’nin güneyinden Amanoslar üzerinden Suriye ve Lübnan’a kadar inerek yayılışının en güney noktasına iner. Toroslardaki ana yayılışından ayrı olarak İç Anadolu’ya daha fazla sokulduğu ve Sultandağları-ÇayDeresinek Vadisi ile buradaki yayılışından kuş uçuşu yaklaşık 40 km kuzeyde, Orta Anadolu iklim şartlarının egemen olduğu Emirdağlarında (Çaykışla-Dandindere’de) yayılış yaptığı görülür (Boydak, 1996, s. 11; Günay, 1990). KonyaSağlık kasabası yakınlarında da ana yayılışından kopuk bir yayılışı vardır. Toros Sedirinin yayılışı hakkında 1953 yılında yayımlanan bir başka kaynakta; Toros Sedirinin en batıda Acıpayam ve Tavas’ın 2012 EKİM/KASIM/ARALIK ORMAN MÜHENDİSLİĞİ 25 UZMAN S AH AS I Bozdağ silsilesi üzerindeki yayılışlarından bahsedilmekte, yine en batıda Fethiye Körfezine dökülen Kızıldere’nin kollarını aldığı, Dalaman Çayının doğusundan başlayan Aygır Dağı sırtlarının doğuya uzanan kısmının hemen güneyindeki yayılışları ile en doğuda hem Kahramanmaraş-Ahırdağı sırtlarının kuzey ya maçlarında, hem de bu sahanın da doğusunda yer alan Öksüz Dağı, Kandil Dağı ve Sakıbaba Tepelerinin yükseklerinde görülen yayılışları hakkında ayrıntılı biçimde bilgiler verilmektedir. Aynı yayında Toros Sedirinin Erbaa-Çatalan mıntıkasındaki yayılışı hakkında da, Savaş’a atfen bilgi verilmektedir (Gökmen, 1953; s. 197-209). Acıpayam-Bozdağ Orman İşletme Şefliğinin amenajman 26 ORMAN MÜHENDİSLİĞİ EKİM/KASIM/ARALIK 2012 planı, 2012 yılında yenilenmiştir. İşletme şefliği sınırları içinde, Sığla meşceresinden Sedir ve Ardıç meşcerelerine kadar çok farklı yükseltilerin ağaç türleri bulunmaktadır. Acıpayam-Bozdağ Orman İşletme Şefliğinin IV. Yenilemesi yapılan Orman Amenajman Planında; B-Karaçam İşletme Sınıfı (Ekonomik Fonksiyon) altında (ÇkScd2, ÇkSd/bc2, ÇkSd1/bc2) meşcere tipleri verilen 314,6 ha Karaçam ile, C-Sedir İşletme Sınıfı (Ekonomik Fonksiyon) altında (Sd1/bc2, Sd2, SÇkd1/bc2, SArd/ bc2) meşcere tipleri verilen toplam 477,2 ha hem saf, hem de Karaçam ve Ardıç ile, F-Sedir İşletme Sınıfı (Ekolojik Fonksiyon) altında (SÇkd1/bc2-T, SArd1-T) ise yine hem saf ve Ardıç ve Karaçamla karışıklığa giren 218,5 ha olmak üzere toplam 1010,3 ha Toros Sediri meşceresi vardır. İlaveten yine F İşletme Sınıfına dahil edilen BS-T meşceresindeki taşlık alanda da, 28,8 ha bozuk Toros Sediri meşceresi mevcuttur. Sedirin doğal yayılış gösterdiği toplam saha en az 1039,1 ha’dır (Anonim, 2012, s.78, 79, 81). Bozdağ İşletmesi ile sınırdaş olan Tavas-Konak Orman İşletme Şefliğinde de; B-Karaçam İşletme Sınıfında ÇkSc3 meşcere tipinde 88,0 ha, C-Sedir İşletme Sınıfında SArd1, SArd2 ve ArScd1 meşcere tipleri altında 565,5 ha ve bozuk koru ormanları içinde BSAr meşcere tipinde 76,5 ha olmak üzere toplam 730 ha Toros Sediri meşcereleri bulunmaktadır (Anonim, 2000, s.44). Yine Bozdağ ve Konak İşletmeleri ile sınırdaş olan Eske- re-Eşenler Orman İşletme Şefliğinde de C-Karışık İşletme Sınıfı (Ar+S) altında ÇkSbc3, ÇkSArcd1, SArbc3, SArcd2 meşcere tiplerinde 342 ha, bozuk koru olarak da BSAr, BArS meşcere tiplerinde 98 ha olmak üzere toplam 440 ha karışık Toros Sediri ormanı bulunmaktadır (Anonim, 2001b, s.31-33). Böylece Bozdağ üzerinde, toplam 2209,1 ha saf ve Karaçam ve Ardıçla karışık Toros Sediri ormanı bulunmaktadır. Not. “a” çağındaki meşcereler; Bozdağ’da ((Sa (4,6 ha), Sa3 (10,0 ha)) ve Konak’da ((Sa (15,5 ha), ÇkSa0 (118,5 ha) ve ÇkS0a (241,0 ha)), ağaçlandırma ile elde edildiği düşünülerek toplama dahil edilmemiştir. Kelkit ve Yeşilırmak ırmaklarının kavuşum noktasına yakın bir noktada bulunan, genellikle güney bakıda yer alan Erbaa-Karayaka-Çatalan yayılışı ile Kelkit Vadisinin güneyinde, kuzey ve kuzeybatı yamaçlarda görülen Niksar-Akıncı köyü üzerindeki yayılışı (Selçuk, 1962; Varol; 1965; Dağdaş ve ark, 1997) ise, Anadolu yarımadasının en kuzeyindeki kalıntı meşcerelerini temsil etmektedir. Buradaki meşcerelerinde Toros Sediri, Q. cerris, Acer campestre, Acer monspessulanum, Fagus orientalis, Tilia rubra, Carpinus orientalis, Sorbus terminalis (Atalay, 1990) ile karışıklığa girer. Hatta Çatalan’daki yayılışında Sarıçam’ın (Pinus sylvestris L.) da karışıklığa girdiği görülmektedir. ÇatalanTortepe ve çevresinde Ardıçlık veya Sedirlik olarak bilinen 229 numaralı bölme içerisindeki 14 ha’lık sahada yayılış yapmaktadır (Anonim, 1988, s. 274, 275). Ayrıca Erbaa- Çatalan-Tortepe’deki yayılışından bağımsız ola- rak Çatalan Orman İşletme Şefliği sınırları içerisinde bugüne dek üzerinde çok fazla durulmamış olan, 195 numaralı bölme içinde iki ayrı münferit yayılış sahası da bulunmaktadır. Bu yayılışında kayın, meşe ve sarıçamın meşcere kuruluşuna girdiği görülmektedir. Toplam saha da 100 ha civarındadır. Savaş’ın da belirttiği üzere bu farklı yayılışı, Kuzalan mahallesi yakınlarındaki Kumluboyun’un Kökmeriçi Mevkii’nde güney ve güneydoğu mailelerde 40-50 ha’lık alanda serpili halde bulunmaktadır. Buradaki yayılışı yalnızca Anadolu’da değil, dünyada da en kuzey enlemdir (40 54 ve 40 52 kuzey enlemleri ve 36 24-36 42 doğu boylamları arası). Bu nedenle Çatalan-Tortepe, Meşebeleni ve Kumluboyun-Kökmeriçi mevkiindeki doğal yayılış sahası birlikte koruma altına alınmalı, yayılış yaptığı sahanın genelinde Çatalan orijini ile ağaçlandırma yapılmalıdır. Toros Sedirinin Erbaa’daki yayılış sahası Savaş’ın eserinde toplam 2100 ha olarak verilmiştir ki bu çok geniş alan, münferit olarak Toros Sediri bulunan alanların tamamının toplamı olarak verilmektedir (Sa- vaş, 1946). Niksar-Akıncı köyünde ise toplam 31.5 ha’lık bir yayılışı vardır ve bu yayılış sahası “Gen koruma ormanı” olarak ayrılmıştır. Erbaa-Çatalan’daki yayılışından yaklaşık 60 km doğuda yer almaktadır. Niksar’ın 20 km güneydoğusunda 670-920 metreler arasında yayılış göstermektedir. Toros Sedirinin yayılış gösterdiği alan Niksar ilçesine bağlı Akıncı köyünün güneyinde, Akıncı kalesinin bulunduğu Akıncıkale tepe’nin kuzey bakıdaki alt yamaçlarıdır (Cevizli, 1994). Toros Sedirinin yetiştiği orman ekosistemi, vejetasyon bilgisi açısından doğal ağaç türleri bileşimi yöntemi ile yapılan bir çalışmada, türün kendi doğal ortamında hangi ekolojik koşulların ve orman ekosisteminin hakim olduğunu hatırlamak amacıyla aşağıda verilen sınıflandırmaya göre yapılmıştır: Lübnan sediri orman toplumu (Cedretum libani)’nun sınıflandırılması (Türkiye örneği) A- Toroslar a) Q. libani, Q. coccifera, Q. infectoria, Q. cerris, Populus tremula, 2012 EKİM/KASIM/ARALIK ORMAN MÜHENDİSLİĞİ 27 UZMAN S AH AS I Pseudoclimax Juniperus türleri (foeditsima, phoenica) ile tipik Toros gelişim tipi, b) Q. coccifera, Juniperus excelsa’lı Pinus nigra gelişim tipi, Not: Esasen, Toros Sedirinin Juniperus excelsa ile karışıklığa girdiği yayılış alanlarında genel olarak Q. coccifera mevcut değildir. Q. coccifera, daha çok Kızılçamın karışıma girdiği alanların bir maki elemanıdır. c) Ostrya carpinifolia, Fraxinus ornus, Q. castaneifolia, Q. ehrenbergii, Sorbus terminalis’li P. brutia gelişim tipi, d) Abies cilicica gelişim tipi, e) Kalıntı Fagus orientalis gelişim tipi (Kahramanmaraş-Andırın ve Amanos dağları), f ) Çatalan’daki (Erbaa) Q. petraea, Q. pedunculiflora, Carpinus orientalis, Fagus orientalis (Pinus brutia, Q. ilex’li) kalıntı yayılış. Bu yayılış sahası Karadeniz sıradağlarının içe bakan “kışlara dayanıklı kurakçıl ormanlar” kuşağında yer almaktadır. Çatalan’daki yayılışında Sarıçam da bulunmaktadır. Resim 1-4: B- Lübnan ile ilgili sınıflandırma (Mayer, 1981). Toros Sedirinin, Batı Torosların Gölgeli Dağları olarak da bilinen en batı bölümünde yer alan yayılış alanlarında ise, üst zonda Karaçam ve Ardıçla yer yer karışıma girdiği görülmektedir. Sözgelimi Çiçekbaba Dağındaki yeni ortaya konulan yayılış sahasında Toros Sedirinin yayılış yaptığı alanın yüksek kısımlarında orman sınırını Anadolu Karaçamı oluşturmaktadır. Toros Sediri buradaki yayılışında orman sınırına kadar yayılış göstermemektedir. 1.2- yceğiz’de Yeni Tesbiti Yapılan Yayılış Sahası Hakkında Bilgi – I Toros Sedirinin ülkemizin en batısındaki literatürde yaygın olarak bilinen yayılış sahası, Batı Toroslarda Acıpayam-Bozdağ ile Köyceğiz-Çaldağı (1.8.1989 tarihinde yapılan idari düzenleme ile Dalaman Orman İşletme Müdürlüğü kurulduğu için (Anonim, 1989), Dalaman-Çaldağı denilmesi uygun olacaktır.) üzerindeki yayılış saha- ları olarak ifade edilir. Bu yayılışa ayrıca Fethiye-Babadağı yayılışı da dahil edilir. Burada bir araştırıcı için dikkat çekici olan hususlardan birisi şudur: Gölgeli Dağlarının en yüksek zirvelerini oluşturan Bozdağ eteklerinde (2419 m); “hem Denizli-Acıpayam Orman İşletme Müdürlüğünün ve hem de Tavas Orman İşletme Müdürlüğünün sorumluluk sahaları kapsamında” son derece geniş bir yayılışı olmasına karşılık, bu dağlardan Dalaman Çayı boyunca güneybatıya doğru uzanan ve Denizli-Muğla sınırını oluşturan Çiçekbaba (Sandras) Dağı silsilesi (2295 m) üzerinde herhangi bir Toros Sediri yayılışının bulunmaması öteden beri dikkatimizi çekmiştir. Esasen batıya doğru uzanan yüksek zirvelerin tamamında Toros Sediri bulunmaktadır. Bozdağ, Çaldağı, Babadağı, Dirmil-Maşta Dağı vb. Toros zirveleri… Bugüne dek Toros Sediri yayılışı bilinmeyen tek istisna zirveler ise, Çiçekbaba Dağ silsilesi idi. Halbuki Bozdağ ile Çaldağı arasında bulunan Çiçekbaba Üstte, yaşlı Toros Sedirleri ve Karaçam Karışık Meşcereleri ve Geride Çiçekbaba Zirvesi (2295 m) Altta; Koruma ile Oluşmuş Yoğun Toros Sediri ve Karaçam Gençlik Kümeleri ve Mavi Renkli Sedirler ve Geride Çal Dağı Zirveleri (S. Dağdaş, 29.09.2012) 28 ORMAN MÜHENDİSLİĞİ EKİM/KASIM/ARALIK 2012 Dağı üzerinde de, parçalı Toros Sediri yayılışının bulunması gerektiği öteden beri sorguladığımız bir merak idi. Bu merak saiki ile 17 Nisan 2012 tarihinde yaptığımız seyahatte, Köyceğiz Orman İşletme Müdürlüğünde sorguladığımız, yapılan ikili görüşme ve değerlendirmelerde de ortaya çıkan, hem de Çiçekbaba Dağı silsilesi üzerindeki yeni bir yayılış sahası hakkındaki oldukça heyecan verici ön bilgi ile 2012 yılının Ağustos ayının son haftasında Köyceğiz Orman İşletme Müdürlüğündeki Toros Sedirinin de bulunduğu sahalar tek tek gezilmiş ve bu araştırma, yeni bir doğal yayılış sahasının ortaya çıkarılması ile sonuçlanmıştır. Bu araştırmada önümüzü aydınlatan ifadelerden birisi alttaki cümledir: “Bilimsel çalışma, şüphe gerektirir. Yeni bilgilere ulaşabilmek için, bildiğiniz herşeyden şüphe edeceksiniz!..” Araştırma ekibi olarak izlediğimiz yol, şüpheci yöntemdir. İzlediğimiz şüpheci yaklaşımla, 17 ha büyüklüğündeki ilgili yeni doğal yayılış sahası hakkındaki bilgiler, ormancılık literatürüne kazandırılmış olacaktır. Toros Sedirinin Batı Toroslardaki yayılışında, Dalaman Çayının su toplama havzasını oluşturan vadiler belirleyicidir. Dalaman Çayını batıdan kuşatan Gölgeli Dağlarının zirvelerinden Acıpayam, Tavas ve Eskere (Beyağaç) Orman İşletme Müdürlükleri ormanlarının bulunduğu Bozdağ ile yeni tesbit edilen Köyceğiz Orman İşletme Müdürlüğü sorumluluğundaki Çiçekbaba Dağı silsilesi üzerindeki yeni tesbit edilen Kü- nardağı yayılışı, türün Anadolu yarımadasındaki en batıya doğru uzanan dikkat çekici yayılışlarıdır. Fethiye ve Dalaman Orman İşletme Müdürlüğü ormanlarının yer aldığı Çaldağı zirvesi ile FethiyeBabadağı ise, Dalaman Çayının batısındaki vadilerin yer aldığı Bozdağ ve Çiçekbaba zirvelerinin aksine, Dalaman Çayını doğudan çevrelemektedirler... - Gölgeli Dağlarının ana zirvelerinden olan Çiçekbaba üzerinde (rakımı 2295 m) bugüne dek titizlikle taranan kaynaklarda ve orman amenajman planlarında (Anonim, 1999) herhangi bir Toros Sediri yayılışı belirtilmemiştir. İlgili Orman Amenajman Planında Kızılçam, Karaçam ve Toprak Koruma ve Erozyonu Önleme İşletme Sınfları ayrılmıştır. Gerek saha döküm tablosu, gerek ağaç türleri itibariyle dağılışı gösteren tablo ve gerekse meşcere tiplerini gösteren tablolarda Toros Sediri meşceresi tefrik edilmemiştir. Toros Sedirinin bulunduğu 30 ve 31 numaralı bölmelerde ise, sadece yer yer bozuk Karaçam meşcerelerinden oluşan “meşcere tipleri” ayrımı yapılmıştır (Anonim, 1999, s. 52, 53, 54, vd.+ (Şekil 1).) - Merkezi Köyceğiz-Otmanlar köyünde bulunan Karaçam Orman İşletme Şefliği sınırları içindeki Künardağı yayılışının (bölme numaraları 30 ve 31) koordinatları dikkate alındığında, yeni tesbiti yapılan bu yayılış sahasının Toros Sedirinin dünyadaki en batıda yer alan yayılışını oluşturduğu görülecektir. Bu çalışma ile, ilk kez Çiçekbaba Dağı silsilesi üzerinde de Toros Sediri yayılışı bulunduğu ortaya konulmuştur. - Toros Sediri; Künartepe olarak bilinen tepenin hem batısında, hem de doğusundaki aşırı eğimli yamaçlarda (bölme numaraları: 30 ve 31), özellikle tepenin sırtına yakın yamaçlarında yoğun olmak üzere Karaçam ile karışık meşcereler (Resim 1-2) oluşturmaktadır. 2008 yılına kadar devam ettirilen Rehabilitasyon Programı kapsamında, ağırlıklı olarak Karaçamdan oluşan komşu bölmelerin de dahil olduğu yakın çevredeki bu sahalar korunmaya alınmıştır. Bu nedenle mavi renkli fertleri de muhtevi yaşlı meşcere altında ve açıklıklarda doğal yolla gelmiş gençlik çağında yer yer hem Karaçam ve hem de Toros Sedirinin yoğun gençlik kümeleri (Resim 3-4) bulunmaktadır. Karışıma aynı zamanda az da olsa serpili biçimde sırt bölgesinde ardıçlar da katılmaktadır. Künardere (Armutcuk Deresi) tabanına doğru Çınarlar da karışıma girmektedir. Toros Sedirinin buradaki yayılışında, karışıma giren hiçbir Kızılçam ferdine rastlanmamıştır. Toros Sediri yayılışı, Künardağı’nın hem doğu ve hem de batı yamaçlarında G, GB ve GD bakılarda (30 ve ağırlıklı olarak 31 numaralı bölmeler) yoğunluk göstermektedir. 32 numaralı bölmenin dereye yakın ve 31 numaralı bölme ile karşı karşıya olan kesimlerinde de çok seyrek olarak yaşlı Toros Sediri fertleri gözlemlenmiştir. Orman amenajman planı verileri ile mevcut aktüel durumu yansıtan tablo ile mukayese tablosu aşağıda sunulmuştur Ana meşcere kuruluşunu Karaçamın oluşturduğu, Çiçekbaba zirvesine yakın yöre ormanlarında; Toros Sedirinin bulunduğu tek yayılış sahası Künartepe sırtları ve yamaçlarıdır. Küçükkızıl Tepe’ye doğru yükselen kısımlarda Kara- 2012 EKİM/KASIM/ARALIK ORMAN MÜHENDİSLİĞİ 29 UZMAN S AH AS I (Tablo 1 ve 2). Tablo 2: Yeni Tesbit Edilen Toros Sediri Doğal Yayılış Sahası ile Karşılaştırmalı Bilgiler İşletme Seri Alt Bölgeler Bölme Nu.: Rakım (m) Enlem Boylam Köyceğiz KaraçamKünardağı Akdeniz Üst (1.4) 30-31 1400-1620 370 05’ 29” 280 54’ 69” Acıpayam Bozdağ Akdeniz Ardı (2.9) 63 1730 370 15’ 22” 290 04’ 50” Konak (Barzova) Akdeniz Ardı (2.9) 306, 307 (5062) - 370 17’ 20” 290 13’ 43” Gölhisar Dirmil Akdeniz Ardı (2.9) 121-125 1500-1650 36o55’08” 29o29’17” Isparta Kapıdağ Akdeniz Üst (1.4) 87-88 1400-1600 38o05’23” 30o42’20” Niksar Baraj(Akıncı köyü) Orta Karadeniz 74 850 400 47’ 30” 360 34’ 40” K.Maraş Elmalar (GölceğizKaleköyü üstü-Beşenli) Akdeniz Ardı (2.2) 29-30-31 1450 370 46’ 40” 370 06’22” Tavas çamların altında hem Karaçam gençlikleri ve hem de oldukça yoğun herdem yeşil istilacı Kartal kanatlı eğrelti (Pteridium aquilinum) kümeleri göze çarpmaktadır. Derelerin içerilerinde-suya kolay erişilebilen yerlerde; aşağıdan yukarıya Çınarlar ve özellikle yerli halkın Boya ağacı adını verdiği Kızılağaç fertleri, kümeleri ve hatta Gen Koruma Ormanı (Bölme Numaraları: 69, 102, 103, 106 ve Koordinatları: 37 03 13 N-28 52 20 E) olarak ayrılan büyüklükteki geniş alanlarda doğal yayılışı bulunmaktadır. Çiçekbaba’nın kuzeyinde komşu Denizli-Eskere Orman İşletme Müdürlüğü-Çiçekli Orman İşletme Şefliğinde de (111, 112, 113, 114 numaralı bölmeler; 37 07 09 N-28 52 14 E), Kızılağaç Gen Koruma Ormanı bulunmaktadır. 30 ORMAN MÜHENDİSLİĞİ EKİM/KASIM/ARALIK 2012 Not: Rahmetli Abdulgafur Acatay, Bozdağ Sedirlerini ve yörede yayılış yapan Kızılağacı tanıtan bir makaleyi çok önceleri, 1951 yılında yayımlamıştır (Acatay, 1951). 1.3- Yeni Yayılış Sahasının Bazı Özellikleri Son yapılan araştırmalara dayalı olarak Toros Sedirinin her türlü ana materyal üzerinde (kireçtaşı, ofiyolit, kuvarsit, şist, fliş) yetiştiği ve yaz döneminde nemli rüzgar alan yamaçları tercih ettiği, sis ve aşırı nemden kaçtığı ortaya çıkarılmıştır (Atalay, 2008, s. 381). Buna karşılık Toros Sediri yayılışının genel olarak “jeolojik temelin kalker formasyonlarından oluştuğu” da belirtilmektedir (Sevim 1952 ve 1955 a’ya atfen Boydak, 1996, s. 15). a) Yöreye en yakın doğal yayılış sahalarından olan AcıpayamBozdağ’da ana kayanın “massif siyah kalker” olduğu bilinmektedir (Boydak, 1996, s. 15). Ana kayanın yer yer serpantinden oluştuğu Künartepe yayılış sahası; taşlık-kayalık bölümleri de bulunan, güneye doğru uzanan ulaşımı oldukça zor bir konuma sahiptir. b) Önceleri güzel kokusu sebebiyle çeyiz sandığı kullanımında en çok başvurulan ağaç türü olduğu ifade edilen Toros Sedirinin artık bu amaçla kaçak kesilmediği, görüşülen kılavuz köylü ve görevliler tarafından belirtilmiştir. c) Karaçamla karışık meşcere kuruluşu içerisinde yer yer iğne yaprakları mavimsi tonda son derece zarif görünümlü yaşlı fertler de gözlemlenmiştir. d) Künartepe’nin batısında, Tablo 1: Köyceğiz-Karaçam Orman İşletme Şefliğinde, Yeni Tesbit Edilen Toros Sediri Doğal Yayılış Bilgileri Sahanın Mevcut Orman Amenajman Planında Verilen Bazı Tanıtım Bilgileri Bölme Nu. Meşcere Tipi: Toplam Alanı (ha): Rakım (m) Sahanın Aktüel Durumuna İlişkin Bilgiler Aktüel (Mevcut) Meşcere Tipi: 30 Çkd2 BÇk 18,0 1,5 14001620 ÇkSd2 BÇkS 31 BÇk-1 BÇk-2 1,5 15,5 14001620 ÇkSc1/SÇka2 ÇkSc1/SÇka2 32 BÇk-1 Çke2 Çke1-1 Çke1-2 BÇk-1 BÇk-2 güney ve güneybatısında yer alan Karaçay Vadisi boyunca 1980’li yıllarda ağırlıklı olarak Karaçam ve yer yer alt yamaçlarda Sedirle yapılan sırıklı ve ince direklik çağına ulaşan geniş ağaçlandırma sahaları da mevcuttur. e) Kışları yoğun kar yağışı alan, hem Akdeniz’e hem de Ege Denizi’ne bakan, Büyükkızıl (Kızılseç) ve Küçükkızıl Tepelerin güney ve güneybatısı boyunca uzanan ve Künarboynu denilen belden aşağıdaki Künartepenin her iki yamacında (30 ve 31 numaralı bölmeler) kalıntı (relict) nitelikte yayılış göstermektedir. Not 1: Esasen Toros Sediri ve yakın çevresindeki yaşlı Karaçam sahaları Karaçam Orman İşletme Şefliğine bağlı olsa da, Otmanlar köyü ve mahallelerine çok yakındır. Bu nedenle Künardağı yayılış sahasında görüşülen Otmanlar köyü ve mahallelerinden olan köylüler, Toros Sedirinin kozalaklarına “künar” adını verdikleri için doğal yayılışının bulunduğu te- BÇk-1 Çke2 Çke1-1 Çke1-2 BÇk-1 Serpili Sedir BÇk-2 Enlem 370 05’ 290” 370 05’ 777” 370 05’ 552” Sahada Öngörülen Çalışmalara İlişkin Bazı Açıklamalar Boylam 280 55’ 010” 280 54’ 698” 0 28 54’ 739” penin ve yamaçların bulunduğu alana “Künardağı” denildiğini belirtmişlerdir. Not 2: Karaçam Orman İşletme Şefliği-Künartepe’den (31 numaralı bölmeden) alınan kozalaklı dal örnekleri, Ormancılık Araştırma Enstitüsü Herbaryumu’na (ANKO) 3 Eylül 2012 tarihinde teslim edilerek kayıt altına alınmış olup muhafaza edilmektedir. Üç adet kozalağın ebadı: 10,5cmX5 cm, 12 cmX5,5 cm ve 12,5X6 cm’dir. Beş adet erkek çiçeğin ortalama ebadı da: 2-2,5 cm X 1-1,5 cm aralığındadır. Not 3: Karaçam Orman İşletme Şefliğindeki, Çzbc3, Çzd1,2,3 ve BÇz-1,2 tiplerinde meşcerelerden oluşan 305 numaralı bölmede (Beypınarı da denilen İkizce Tepenin (1291 m) kuzeye bakan yamaçları) iki çatallı çok yaşlı sadece bir adet Toros Sediri mevcuttur (Orman işçisi Ahmed Salih Karakurt’tan alınan bilgi ve resim, 23 Eylül 2012). - Saha, koruma altına alınmalıdır. - Koruma statüsü, Orman Amenajman Planına işlenmelidir. - Saha, Gen Koruma Ormanı olarak ayrılmalıdır. - Ya da Yüksek Koruma Değerine Sahip Orman olarak tefrik edilmelidir. Not 3: Tavas-Konak Orman İşletme Şefliğinin meşcere haritasında; SArd1 meşceresinin bulunduğu 319 ve 321 numaralı bölmelerin yer aldığı alanda “Künarlıtaş Tepe (1976 m)” adlı (Anonim, 2000) bir tepe bulunmaktadır. Bu işletme şefliği, Eskere-Eşenler İşletme Şefliği ile sınır olup, Künarlıtaş Tepenin Eşenler’deki yamacında da SArcd2 meşceresi (Anonim, 2001b) bulunmaktadır. Buradan hareketle: hem Acıpayam, Tavas ve Eskere’de, hem de komşu köylerin bulunduğu KöyceğizKaraçam ve Otmanlar köylerinde Toros Sedirinin kozalaklarına “künar” denildiği, tepelere – derelere verilen isimlerden de rahatlıkla görülecektir. Yukarıda verilen boylam değerleri dikkate alındığında Toros Sedirinin 290 doğu boylamından da batıda, 280 doğu boylamında (Çiçekbaba zirveleri) da yayılış gösterdiği görülecektir. DEVAMI BİR SONRAKİ SAYIDA 2012 EKİM/KASIM/ARALIK ORMAN MÜHENDİSLİĞİ 31 UZMAN S AH AS I İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ ORMANCILIKTA YAPILMASI GEREKENLER Dr. Ali ÖZKURT Orman Mühendisi İş Güvenliği Uzmanı “İş Sağlığı ve Güvenliği” kavramı ile ilgili olarak literatürde birçok tanımlamaya rastlamak mümkündür. Bu tanımlamalardan özetle, İş Sağlığı ve Güvenliğini; işyerlerinde çalışanların fiziksel ve ruhsal sağlıklı hallerinin devamı için çalışma koşullarının iyileştirilmesi, karşılaşılabilecek tehlikelerin ortadan kaldırılması ve bu sayede iş kazası ile meslek hastalıklarını önlemeye yönelik olarak çalışmaların yapılmasıdır diye tanımlayabiliriz. Bu tanım altında yapılan çalışmaların teknik, tıbbi, ekonomik, sosyal , fiziki ve hukuki boyutları bulunmakta ve birçok bilim İş Sağlığı ve Güvenliği ile yakından ilgilenmektedir Çalışma hayatı birçok iş kazası ve meslek hastalığı risklerini barındırmaktadır. Sosyal Güvenlik Kurumu istatistiklerine göre ülkemizde 2010 yılında meydana gelen 62.903 iş kazası sonucu 1.444, tespit edilen 533 meslek hastalığı sonucunda da 10 olmak üzere toplam 1.454 işçi hayatını kaybetmiştir. 2085 kişi de sürekli iş göremez duruma düşmüştür. Bu rakamlar geçmiş yıllarla mukayese edildiğinde; 1990 lı yıllarda 98.000 ler düzeyinde olan iş kazası sayısının giderek azaldığı fakat ölüm, sürekli ve geçici iş göremezlik sayılarında ise dik32 ORMAN MÜHENDİSLİĞİ EKİM/KASIM/ARALIK 2012 kate değer bir azalma olmadığı bildirilmektedir (Ceylan, 2011). Türkiye’de meydana gelen iş kazalarının büyük bir kısmının sosyal güvenlik kurumuna bildirilmediği gerçeğini de düşünürsek yukarıdaki rakamların çok daha yüksek çıkacağı gerçektir. 2010 yılı verilerine göre ülkemizde karşılaşılan ölümlü iş kazalarının yüzde 33’ünün inşaat sektöründe gerçekleştiği belirtilmektedir. İnşaatı; madencilik, metal, tekstil ve taşımacılık gibi sektörler izlemektedir. ILO (Uluslararası Çalışma Örgütü) verilerine göre de iş kazalarının yüzde 98’inin insan hatasından kaynaklandığı ifade edilmektedir (Milliyet, 2012). Bu kazaların önüne geçebilmenin tek yolu ise İş Sağlığı ve Güvenliği (İSG) önlemleri ve eğitimdir. İşçilerin sağlığı ve korunmalarına yönelik olarak sanayi devrimi öncesinden başlayan bazı düzenlemeler olmasına rağmen, Dünyada İş Sağlığı ve Güvenliği kavramının bilimsel esaslara dayanılarak ilk olarak ele alınması İtalyan fizikçi Bernardino Ramazzini’nin (1633-1714) katkılarıyla olmuştur. Ramazzini, kendi tecrübe ve bulgularına dayanarak 1700 yılında «De Morbis Artificum Diatriba» adında bir meslek hastalıkları kitabı yazmış olup, iş yerlerinde koruyucu güvenlik önlemlerinin alınmasını önermiş ve 17. yüzyılda işçi sağlığının kurucusu olarak tarihe geçmiştir. Sanayi devrimiyle birlikte çalışma ve üretim koşullarında büyük değişikliklerin meydana gelmesi ile iş kazaları ve meslek hastalıkları artmaya başlamış, çalışma koşullarının iyileştirilmesine yönelik yasal düzenlemeler yapılması ve güvenlik önlemlerinin geliştirilmesi yolundaki çabalar yoğunlaştırılmıştır. Dünyada İş Sağlığı ve Güvenliği konusunda yasal mevzuat çıkartan ilk ülke İngiltere’dir. İngiltere’de, 1802 yılında, günde 14 saat zor koşullarda çalıştırılan çocuklar için “Çırakların Sağlığı ve Morali” adındaki yasa çıkartılmıştır. Bize gelince; Osmanlı döneminde madenlerde çalışanlara ilişkin olarak çıkartılan Dilaver Paşa Nizannamesi (1865) ile Maadin Nizannameleri (1869) ilk yasalarımız olarak kabul edilmektedirler. Cumhuriyet dönemimizde ise konuyla ilgili pek çok yasa, tüzük, yönetmelik çıkartılmıştır. 1936 yılında yürürlüğe giren ve çalışma yaşamının bir çok sorununu kapsayan 3008 sayılı İş Yasası ile ilk kez ayrıntılı ve sistemli bir düzenlemeye gidilmiştir. Daha sonra her yasada görü- len eksiklikler üzerine yeni yasalar çıkartılarak günümüze gelinmiş ve en son ülkemizde 30 Haziran 2012 tarihinde 6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu çıkartılarak çalışma alanına yeni düzenlemeler getirilmiştir. Bu düzenleme ile; kamu ve özel sektöre ait bütün iş ve işyerlerine, bu işyerlerinin çırak ve stajerler de dahil tüm çalışanlarına faaliyet konularına bakılmaksızın kanunun uygulanacağı hükmü getirilmiştir. Kanunla birlikte; İşveren ile Çalışanların Görev, Yetki ve Yükümlülükleri belirlenmiş olup; İş Sağlığı ve Güvenliği hizmetleri için işverenlerin öncelikle çalışanları arasından İş Güvenliği Uzmanı, İşyeri hekimi ve diğer sağlık personeli görevlendirmesi, çalışanlar arasında bu nitelikte personeli yoksa bu hizmetlerin tamamını veya bir kısmını Ortak Sağlık ve Güvenlik Birimlerinden hizmet alarak yerine getirmesi, belirlenen nitelik ve belgeye sahip olması durumunda ise bu hizmeti kendisinin üstlenebileceği, görevin yerine getirilmesi için gerekli araç, gereç, mekan ve zaman gibi ihtiyaçlar ile koordinasyonu sağlayacağı belirtilmektedir. Kanunun 6. (İş Sağlığı ve Güvenliği Hizmetleri), 7. (İş Sağlığı ve Güvenliği Hizmetlerinin Desteklenmesi) ve 8. (İşyeri hekimleri ve İş Güvenliği Uzmanları) maddelerinin kamu kuruluşları için yayımı tarihinden itibaren iki yıl sonra yürürlüğe gireceği belirtilmiştir. İŞ KAZALARININ OLUŞUMU İş kazalarının oluşumuna etki eden 2 önemli temel faktör Güvensiz (Tehlikeli) Ortam ve Güvensiz (Tehlikeli) Davranış olarak sınıflandırılmıştır. Bu ikisinden birinin ya da ikisinin ortadan kaldırılmasıyla iş kazası olma ihtimali iyice azaltılmış olacaktır. Ancak hiçbir zaman çalışma ortamında sıfır risk mevcut değildir. Bu nedenle, yukarıdaki faktörlere müdahale ederek riskin kabul edilebilir sınırlar içerisine çekilmesi mümkün olmaktadır. Güvensiz Ortamlar; işyerlerinde yapılan işin özelliklerinden ve çalışma ortamından dolayı kaza yapma ihtimalini artıran yerlerdir. Örnek verecek olursak; güvensiz yapılmış makine, alet, tesis ve benzerleri; güvensiz düzen, yetersiz bakım, yetersiz denetim, kusurlu, pürüzlü aletler; standartlara uymayan kişisel koruyucu donanım malzemeleri; güvensiz elektriksel, kimyevi ve mekanik koşullar; güvensiz iş organizasyonu, uyarı levhalarının olmaması, alet ve makinalarda koruyucularının olmaması; yetersiz aydınlatma, havalandırma ve benzeri ortam özellikleridir Güvensiz davranışlar ise çalışanın kendi kişisel özelliklerinden doğan davranışlardır. Örneğin, sorumsuz biçimde güvensiz çalışmak, uyarılara aldırmamak, tehlikeli hızda alet kullanma, güvenliği önemsememek, kişisel koruyucu malzemeyi kullanmamak, kızgınlık, yeterli ehliyete ve eğitime sahip olmadan çalışmak, suiistimal etmek, işe yorgun gelmek ve benzeri davranışlardır. Bunların dışında yine insan fiziksel ve psikolojik yapısı ve işin niteliğine bağlı olarak, kişiyi kaza yapmaya iten nedenler de bulunmaktadır. Kişinin denge duygusunun az olması, kas gücünün az olması, el beceri yetersizliği, psiko- lojik sorunlar, dikkat dağınıklığı, yapılan işin tekdüze olup zamanla dikkat dağınıklığına yol açması, işin kişiye sevimsiz görünmesi gibi nedenler de iş kazalarına yol açabilmektedir. Herhangi bir iş kazası soruşturması yapılırken, yukarıda açıklanmaya çalışılan güvensiz ortam ve güvensiz davranış şekillerinden hangisinin ya da hangilerinin esas kaza sebebi olduğu, kazanın görevin gereği olarak yapılmış bir eylem sonucu olup olmadığı, kaza yapan kişi ya da kişilerin sorumlulukları, yeterli eğitim ve ehliyete sahip olunup olunmadığı, ve çalışanlara İş Güvenliği ve diğer mesleki eğitimlerinin verilmiş olup olmadığı gibi konular üzerinde durulmaktadır. ORMAN İŞLERİNDE İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ 25 Kasım 2009 tarihli resmi gazetede yayınlanan 27417 sayılı “İş Sağlığı ve Güvenliği’ne İlişkin Tehlike Sınıfları Listesi”ne göre ana ormancılık faaliyetleri Tehlikeli” ve “Çok Tehlikeli İşler” sınıflarına girmektedirler. Aynı zamanda dünyada yaygın olan bir görüşe göre orman işlerinin zor, tehlikeli ve kirli işler (3D’li işler: difficult, dangerous ve dirty) olduğu belirtilmektedir (Engür, 2011). Genel olarak ormancılık sektöründeki ciddi yaralanma ve ölümle sonuçlanan iş kazaları değerlendirildiğinde, bu kazaların özellikle ağaç kesim ve toplama işlerinde yoğunlaştığı, ormanlara ulaşımın ve özellikle Akdeniz ülkelerinde orman yangınlarının da önemli bir kaza faktörü olarak karşımıza çıktığı, fiziksel, kimyasal, biyolojik ve psiko-sosyal risk 2012 EKİM/KASIM/ARALIK ORMAN MÜHENDİSLİĞİ 33 UZMAN S AH AS I iyileştirilmelerin yapılması ve eksikliği bulunan sağlık ve güvenlik uyarı işaretlerinin tamamlatılabilmesi mümkündür. Aynı zamanda çalışan sağlığına ve işin güvenliğine yönelik uluslararası standart olan OHSAS 18001 Yönetim Sistemi incelenerek bakanlık birimlerinin adaptasyonu sağlanmalıdır. faktörleriyle karşılaşıldığından bahsedilmektedir(Gökbayrak, 2005). Dolayısıyla, ormancılık çalışmalarında hem tekrarlanma sıklığı hem de şiddeti bakımından iş kazası riskleri de büyük olmaktadır. Bakanlığımızda İş Sağlığı ve Güvenliği konusunda çalışmaların yapıldığı muhakkaktır. Ormancılık çalışmalarının daha fazla sağlık ve güvenlik içinde olabilmesi için her faaliyet kolunda yukarıdaki sorulara cevap verebileceğimiz şekilde iş organizasyonu ve güvenli ortam hazırlanmasının yapılması, eğitimlerin yeteri sıklık ve titizlikle yapılması, fiziksel ve psikolojik sorunu bulunmayan ehliyetli ve eğitimli kişilerin çalıştırılmasına dikkat etmemiz gerekmektedir. Yukarıda da bahsedildiği gibi kamu kuruluşlarında 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununun 6, 7 ve 8. maddeleri yayımı tarihinden sonra iki yıl içinde yürürlüğe girecektir. Bakanlığımıza bağlı tüm kuruluşlarda bu kalan süre içerisinde yeterli çalışmaların 34 ORMAN MÜHENDİSLİĞİ EKİM/KASIM/ARALIK 2012 yapılıp, uygulamaya hazır olunmasında yarar bulunmaktadır. Bu suretle, şimdiden çalışmalara başlatılıp teşkilatta çalışan teknik elemanlardan istekli olanların İş Güvenliği Uzmanlığı Eğitimlerine başlamalarının teşvik edilmesi ve ileriki yıllarda İş Güvenliği Hizmetlerinin dışarıdan hizmet almak suretiyle değil de kurumun kendi iç uzmanları tarafından gerçekleştirilmesi sağlanmalıdır. Orman Bölge Müdürlüklerinde İş Sağlığı ve Güvenliği Kurulları Oluşturulmalıdır. Ayrıca; ormancılık mesleğinin her faaliyet alanında (yangınlarla mücadele, üretim, tohum toplanması, fidanlık, ağaçlandırma vb. gibi) İSG tedbirlerinin anlatıldığı el kitapçıkları oluşturulup işçilere yapılacak eğitimlerle birlikte zimmetli olarak verilmelidir. Çalışma alanlarımızdaki ortamı daha güvenilir hale getirmek için faaliyetlere başlanmalıdır. Bu şekilde, daha önceden normal gibi algılanan fakat dikkatlice incelendiğinde tehlikesi görülebilen pek çok tesisat (özellikle elektrik), araç, alet, ekipman ve organizasyonda Çalışma ortamında yapılacak iyileştirmelerin çalışanların moral ve motivasyonlarına olumlu etkide bulunacağı ve bu sayede iş veriminin de artacağı unutulmamalıdır. İş kazası ve meslek hastalıklarına maruz kalmadan en güvenli çalışma koşullarının oluşturulması ve daha yüksek standartlara kavuşmak bakanlığımız öncelikli görevleri arasında yer almalıdır. Kaynaklar: 1-CEYLAN,H., 2011: Türkiye’deki İş Kazalarının Genel Görünümü ve Gelişmiş Ülkelerle kıyaslanması, İnternational Journal of Engineering Research and Development, Vol:3, No:2, Ankara. 2-Milliyet, 2012: Ölümlü İş Kazaları.., 24-9-2012 tarihli internet yayını. 3-İş Sağlığı ve Güvenliğinin Kavram ve Kurallarının Gelişimi, 2010; CASGEM ders Notu, Ankara. 4-ENGÜR, O., M., 2011: Sürdürülebilir Odun Üretim Teknikleri ve İş Güvenliği, Orman Bölge Müdürlüğü Yayını, Kastamonu. 5-GÖKBAYRAK, Ş., 2005; http:// w w w. i s g u ve n l i g i . n e t / o r m a n iscilerinin-calisma-kosullarindankaynakli-risk-faktorleri/ DÜNYA VE TÜRKİYE KÂĞIT ENDÜSTRİSİ ÜZERİNE BİR İNCELEME Doç.Dr. Halil Turgut ŞAHİN Orman End. Müh. Cihan BOZKURT Süleyman Demirel Üniversitesi Süleyman Demirel Üniversitesi Özet Kâğıt sektörü sermaye ve enerji yoğun bir sektör dalıdır ve bir ülkenin kalkınmışlık düzeyi açısından önemlidir. Bu çalışmada ülkemiz ve dünyadaki kâğıt sektörünün durumu incelenmiştir. SEKA fabrikalarının özelleştirilmesinden sonra ülkemiz kağıt endüstrisi tamamen özel sektörün eline geçmiştir. Dünya genelinde kağıt ve selüloz endüstrisi fiyat ve üretim şekilleri gelişmiş bazı ülkeler tarafından belirlenmektedir. Özellikle ABD, Kanada ve İskandinav ülkeleri kağıt sektörünce öncü ülkelerde konumundadırlar. Anahtar Kelimeler: kâğıt sektörü, selüloz, kağıt ürünleri İnsanlığın en önemli ihtiyaç maddelerinden biri olan kâğıdın kültürel ve sanayi alanlarındaki yeri büyüktür. Kâğıt sanayinin gelişimi bir ülkenin sanayi ve kültürel gelişmişlik düzeylerinin belirleyici ve önemli etmenlerinden birisi durumuna gelmiştir (Bozkurt, 2012). Günümüzde, kâğıt sanayisi sermaye ve enerji yoğun, ağır ölçekte bir endüstri kolu olarak tanımlanmaktadır. Kâğıt endüstrisi, odunsu ve otsu bitkileri ana hammadde kaynağı olarak kullanır, ara ürün olarak selüloz ve kâğıt hamuru üretir. Ara ürün olarak elde edilen bu kaynaklar daha sonra değişik yöntem ve kimyasal işlemlerle kâğıt ürünlerine dönüştürülürler. Kâğıdın yapısı (safiha) temel olarak selüloz liflerinden oluşmaktadır. Safiha en genel olarak selüloz liflerinin sulu ortamda keçeleşmesi/saçaklanması sonucu bünyesine su emerek şişmesi, devamında elek üzerine serilerek suyun uzaklaştırılması ve kurutulmasıyla oluşturulmaktadır. İlk kağıdın M.S. 105 yılında Çin de, Ts’ai Lun tarafından ağaç kabuklarının su içinde liflendirilmesi sonucu üretildiği kabul edilmektedir. Kağıdın icadından önce haberleşmek için kil tabletler, hayvan kemikleri, ağaç kabukları, hayvan derileri ve papirüs gibi kaynaklardan faydalanıldığı belirtilmektedir. Milattan önce yaklaşık 3000 yıllarına kadar, Mısır da doğal olarak yetişen papirüs bitkisi yazma ve resim çizme amacıyla kullanıldığı varsayılmaktadır. Günümüzde kâğıdın İngilizce ismi bu papirüs bitkisinden türemiştir (Smook, 1994). Kağıdın M.S. 105 yılında Çin de ilkel ilk üretiminden günümüze kadar olan süreçte teknolojik gelişmelere bağlı olarak olağanüstü gelişmeler olmuştur. Bu gelişmelerin büyük kısmı özellikle 20. yüzyılın başlarında gerçekleşmiş gerek hammadde kullanımı gerekse üretim teknolojisi alanında birçok yöntem ve teknik geliştirilmiştir. Günümüzde dakikada 2 km üretim hızına sahip makinelerde kağıt ürünleri üretilebilir duruma gelinmiştir. 2. Dünya Kağıt Endüstrisi Üzerine Genel Bilgiler Dünya genelinde, 2008 yılı itibariyle kâğıt-karton üretimi yaklaşık 400 milyon tonu, kâğıt hamuru üretimi ise 200 milyon tonu geçmiştir. Amerika Birleşik Devletleri yaklaşık %30’luk payı ile kâğıt endüstrisinde lider durumdadır (Anonim 2010a). Dünya Kâğıt ve kâğıt ürünleri dış ticaretinin büyük kısmı da gelişmiş ülkeler arasında yapılmaktadır. Selüloz ve kâğıt ürünlerinin en büyük ihracatçısı konumundaki ülkeler geniş orman, su ve enerji kaynaklarına sahip olan ABD, Kanada, Finlandiya, İsveç gibi gelişmiş ülkeleridir. Özellikle, ABD, Kanada ve İskandinav ülkeleri küresel pazarları belirlemektedir. Bunun yanında gelişmekte olan ülkelerden Çin ve Latin Amerika hızlı oranda büyüme eğiliminde olmaları nedeniyle sektörde söz sahibi duruma gelmeye çalışmaktadır (Anonim, 2001). Güney Amerika’nın tropik ikliminden dolayı, ağaç plantasyonları oldukça kısa sürede yetişebilmekte (çam türleri) ve bu durum kağıt endüstrisi için hammadde fiyatında avantaj sağlamaktadır. Bu avantajlı durum, yabancı şirketlerinin (özellikle ABD, İsveç ve Finlandiya) buraya yatırım yapmasına sebep olmaktadır. Bu sebepten dolayı, Güney Amerika’nın 2012 EKİM/KASIM/ARALIK ORMAN MÜHENDİSLİĞİ 35 UZMAN S AH AS I kâğıt sektörünün büyüme oranı birçok gelişmiş ülkeden yüksektir. Aşağıda Çizelge 1 de, dünya kâğıt hamuru üretiminin ülkelere göre sıralanışı bulunmaktadır. Çizelge 1 den görüleceği üzere, ABD, Çin ve Kanada dünya kâğıt hamuru üretiminin yaklaşık %50’sini gerçekleştirmektedir (Bozkurt, 2010). göre ilk 10 firma verilmiştir. Buradan görüldüğü üzere, ilk 10 şirket arasında 4 ABD kökenli şirket bulunmaktadır. 21.1 milyar dolarlık satış ile ilk sırada ABD kökenli olan International Paper firması ikinci sırada ise Finlandiya kökenli Enso firması yer almaktadır (Bozkurt, 2010) Ülkeler Üretim (1.000 ton) Toplam üretimdeki oranı (%) Amerika Birleşik Devletleri 54 953 27.1 Kanada 23 631 11.7 Çin 19 756 9.7 Brezilya 13 101 6.5 Finlandiya 13 072 6.4 İsveç 12 384 6.1 Japonya 11 240 5.5 Rusya 7 146 3.5 Endonezya 6 987 3.4 Şili 3 484 1.7 Diğerleri 36 953 13.8 Dünya 202 707 100 Çizelge 1. Kâğıt hamuru üretiminde ilk 10 ülke Aşağıdaki Çizelge 2 de, Dünya genelinde kâğıt üreten küresel şirketlerin net satış değerlerine 3. Türkiye Kağıt Endüstrisi Türkiye Cumhuriyet’inde kâğıt sanayisinin kurulmasında Meh- Şirketler Toplam net kâğıt satışı ($milyar) International Paper (ABD) 21.1 Stora Enso (Finlandiya) 16.2 Proctor and Gamble (ABD) 12.0 Svenska Cellulosa (İsveç) 11.2 UPM-Kymmene (Finlandiya) 10.8 Oji Paper (Japonya) 9.7 Weyerhaeuser (ABD) 9.5 Smurfit Kappa Group (İrlanda) 8.7 Kimberly-Clark (ABD) 8.7 Nippon Paper Group (Japonya) 8.5 Toplam 116.4 Çizelge 2. Dünya geneli net kâğıt satışı sıralamasında ilk 10 şirket 36 ORMAN MÜHENDİSLİĞİ EKİM/KASIM/ARALIK 2012 met Ali Kâğıtçı’nın çok büyük payı vardır. Ülkemiz modern kağıt endüstrisinin temeli, Mehmet Ali Kâğıtçı’nın uğraşları sonucunda 14 Ağustos 1934 tarihinde İzmit’te atılmıştır. Yılda 10.540 ton kâğıt kapasiteli bu fabrika 18 Nisan 1936’da Cumhuriyetin ilk kâğıdını üretmiştir. Ülkemizde SEKA’nın kurulması ile 1936 yılında temellerini atan kâğıt sektörü, 1980’li yıllara kadar talebi yurt içi kaynaklarla sağlamıştır. 1963–1979 yıllarındaki dışa kapalı durum kâğıt sektörü için gelişme dönemi olmuştur. Bu dönemde uzun süre rekabetsiz ortamda gelişen sektör, Avrupa Birliği ile Türkiye arasındaki gümrük duvarlarının kaldırılması ile rekabetle karşı karşıya gelmiştir. SEKA 1963’ten sonra özel sektörün üretime yönelmesiyle sektördeki ağırlığını kaybetmeye başlamıştır. Özel sektörün büyümesi bu dönemde başlamıştır. Sektörün hem ürün çeşitliliği hem de miktar bakımından büyümesi günümüze kadar süregelmiştir. Özel sektör 1970 yılında 17.500 Ton/Yıl, 1980 yılında 231.000 ton/ yıl 1995 yılında 733.250 ton/yıl, 2002 yılında 1.610.000 ton/yıl, günümüzde ise 3 milyon ton/yıl kâğıt ve karton üretim kapasitesine ulaşmıştır (Bopzkurt, 2012; Kırcı, 2000). Faaliyet alanı her türlü kâğıt, karton türleri ve kâğıt ara maddesi üretimi olan SEKA A.Ş. 06.12.1997 tarih 97/54 sayılı özelleştirme Yüksek kurulunun kararı ile özelleştirme kapsamına ve 15.07.1998 tarih 98/51 sayılı Özelleştirme Yüksek Kurulu kararı ile özelleştirme programına alınmıştır (Anonim, 2004). Çizelge 3 de, SEKA tesislerinin devir yılları ve devredilen kuruluşlar gösterilmiştir. İzmit SEKA kapatılarak İzmit Büyük Şehir Belediyesine devredilmiştir. SEKA Akdeniz (Taşucu) SEKA Kuruluşları İzmit Aksu Çaycuma Dalaman Afyon Balıkesir Akdeniz Kastamonu Üretime Geçtiği Yıl 1936 1970 1970 1971 1979 1981 1984 1984 Devir Yılı 2003 2003 2001 2003 2003 2003 Satın Alan Kuruluş İzmit Büyük Şehir Belediyesine devir MİLDA Mecmua Gazete Dağıtım OYKA Kâğıt Ambalaj Sanayi Ticaret AŞ. MOPAK Kâğıt-Karton Sanayi AŞ. GAP İnşaat Yatırım ve Dış Ticaret A.Ş ALBAYRAK Turizm Seyahat İnşaat A.Ş MOPAK Kâğıt-Karton Sanayi AŞ. Çizelge 3. SEKA tesislerinin durumu işletmesinin arazisi ise turistik açıdan önem arz ettiğinden turizme açılması beklenmektedir. Özelleştirilen işletmelerin çoğunda kağıt üretim faaliyeti bulunmakta birlikte selüloz üretimi yapılmamaktadır. 2008 yılı itibari ile Türkiye 3 milyon ton kurulu kapasitesi ve 2,3 milyon ton üretimiyle dünya kâğıt ve karton üretiminde 25. sırada yer almaktadır. Ülkemizin kâğıt üretimi son 5 yıldır düzenli bir artış yakalamıştır ve her yıl yaklaşık %5 oranında artış göstermektedir. Ülkemizde kâğıt ithalatı her yıl artan bir seyir izlemektedir. 2008 yılında ithalatımız 2,6 milyar dolar ile dünya genelinde 17. sıradadır. Kâğıt sektörümüz her yıl artan iç tüketimimizi karşılayamamakta bu yüzden ithalat rakamları da iç taleple birlikte artış göstermektedir. Kâğıt tüketiminde gelişmiş ülkelerin ve dünya ortalamasının altında olmamız kâğıt tüketimi- mizin artış durumunda kalacağını göstermektedir. Bu durumda kâğıt sektörümüzün talep açısından gelişmeye müsait olduğunu göstermektedir. Ülkemizde, kâğıt ve karton üretiminin yaklaşık yarısını oluklu mukavva kâğıtları oluşturmaktadır. Oluklu mukavva kâğıtlarını kartonlar ve yazı kâğıtları takip etmektedir. Temizlik kâğıtları ise kâğıt üretimimizin %11’unu oluşturmaktadır. Çizelge 4 de, 2006 yılı kâğıt-karton üretim çeşidinin dağılımı gösterilmiştir. 4. Sonuç ve Öneriler SEKA fabrikalarının özelleştirilmesinden sonra ülkemiz kâğıdın hammaddesi olan selüloz açısından dışa bağımlı hale gelmiştir. Günümüzde kâğıt sektörümüzün yerli ve yabancı yatırımlara ihtiyacı vardır. Son kâğıt ürünü ithalatının azalması açısından, ithal hamurla üretim sağlayan tesislerin çoğalması kısa dönem- Ürün Adı Oluklu Mukavva Kâğıtları Kartonlar Yazı ve Tabı Kâğıtları Temizlik Kâğıtları Kraft Torba Kâğıdı Gazete Kâğıtları Sargılık Kâğıt Üretimdeki payı (%) 48 20 16 11 2 1 1 Sigara Kâğıdı ve Özel İnce Kâğıtlar 1 de önemlidir. Ayrıca, yapısında selülozu hazır olarak bulunduran atık kâğıtların toplanarak yeniden kâğıt ürünlerine dönüştürülmesi ve yaygınlaştırılması üzerinde durulması gereken bir husustur. Son yıllarda %40 civarında olan atık kâğıt geri kazanım oranımızın, gelişmiş ülkelerde olduğu gibi %60’lara getirilmesi, çevre ve maliyet açısından önemli bir durum arz etmektedir. Kaynaklar Anonim, 2001. Orta Anadolu İhracatçı Birlikleri Genel Sekreterliği, Kâğıt Sanayii Değerlendirme Raporu, Ankara. Anonim, 2004. İstanbul Ticaret Odası, Kâğıt Sektörü Profil Araştırması, İstanbul. Anonim, 2009a, Pulp and Paper Industry Strategy Group, Avustralya. Anonim, 2010a, Food and Agriculture Organization of the United Nations, Forestat, NY. Biermann, C. J. 1993. Essentials of Pulping and Papermaking, Academic Press Inc. San Diego. Bozkurt, C. 2010. Türkiye Kâğıt Sanayinin Mevcut Durumunun İncelenmesi, SDÜ Orman Fakültesi Bitirme Ödevi, Isparta Bozkurt, C. 2012. Atık kağıt geri dönüşüm liflerinden üretilen kağıtların özelliklerinin Araştırılması, SDU Fen Bilimleri Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, Isparta Kırcı, H., 2000. Kâğıt Hamuru Endüstrisi, KTÜ Orman Fakültesi Ders Notları, Yayın No:63, Trabzon Kocabaşoğlu, U. 1996 Seka Tarihi, Türkiye Selüloz ve Kâğıt Farikalarının Tarihsel Gelişimi, Tarih Vakfı Yayın Bölümü, Ankara Şahin, H.T. 2006. ‘Kağıdın tarihsel gelişimi ve alternatif yeni kağıt üretim prosesleri’ II. Türk Bilim ve Teknoloji Tarihi Kongresi, 30-31 Ekim 2006, Isparta Smook, G.A.,1994. Handbook for Pulp and Paper Technologists. Angus Wilde Publications, Canada. Usta, M., Eroğlu, H., 2004. Kâğıt ve Karton Üretim Teknolojisi, KTÜ Ders Kitabı 1. Cilt, Trabzon Çizelge 4 . 2006 yılı kâğıt-karton üretim çeşitleri (%) 2012 EKİM/KASIM/ARALIK ORMAN MÜHENDİSLİĞİ 37 ÜYEL ER İ Mİ ZD EN MERSİN-TARSUS YÖRESİNDE ANIT NİTELİĞİNDE BİR MEŞE AĞACI (Quercus infectorıa Olivier subsp. bossieri (Reuter) O. Schwarz) Dr. Celal TAŞDEMİR Orman Yük. Müh. Refik ULUSOY Orman Müh. Ülkemiz, farklı coğrafik bir yapıya ve buna bağlı olarak farklı iklim tiplerine sahip olması nedeniyle, bitki türü bakımından oldukça zengindir. Bunların içerisinde anıtsal nitelikte bazı ağaç türleri yer almaktadır. Anonim (1998) göre, doğal yapısı, ölçütleri ve diğer özellikleri bakımından anıtsal nitelikler kazanmış bulunan ağaçlara anıt ağaç denilmektedir Anıt ağaçların, doğal ortamda kendi halinde yaşayabilmesi ve kuşaklar arasında bir bağ sağlayacak kadar uzun ömre sahip olması gerekmektedir. Diğer taraftan ise, görsel güzellik taşıması, yaşanan tarihe ve önemli olaylara tanıklık yapmış olması gerekmektedir. Anıt ağaçların, bilinen normal ağaçların fonksiyonları dışındaki işlevleri, üç ana gruba (Bilimsel, Estetik ve Turistik, Psikolojik ve Kültürel işlevler) ayrılmaktadır (Yavuzşefik ve Çetin, 2006). Doğal ve kültürel mirasımızın en seçkin öğelerini oluşturan anıt ağaçlar ve ağaç toplumları, yaşadıkları yüzyıllar içerisinde pek çok olaya tanıklık ettiklerinden, birey ve toplum üzerinde derin izler bırakmaktadır. Dolayısıyla, bu doğa harikaları, daha çok korumaya ihtiyaç duymaktadır (Yavuzşefik ve Çetin, 2002). Diğer taraftan, yaş, çap ve boy itibariyle kendi türünün alışılmış ölçüleri üzerinde boyutlara sahip olan yöre folklorunda, kültür ve 38 ORMAN MÜHENDİSLİĞİ EKİM/KASIM/ARALIK 2012 Sıtkı ÖZTÜRK Orman Müh. Yusuf BAYIR Orman Müh. tarihinde özel yeri bulunan, geçmiş ile günümüz, günümüz ile gelecek arasında iletişim sağlayabilecek uzunlukta doğal ömre sahip olan ağaçlara anıt ağaçlar denir (Asan, 1991). Bu bilimsel tanımdan da anlaşılacağı üzere, bir ağacı anıt yapan özelliklerin başında fiziksel boyutlar gelmektedir. Özellikle çap ve boy gibi doğrudan göze hitap eden fiziksel özellikler bu konuda en etkin belirleyicilerdir. Ancak, izleyenlerde takdir ve hayranlık duygusu uyandırmak suretiyle, birey ve toplum teknolojisini etkilese de, bu iki ölçüt, yani çap ve boy, bir ağacı anıtlaştırmak için yeterli değildir. Çünkü anıt ağaçların kuşaklar arasında bağ kurabilecek uzunlukta doğal ömre sahip olması da zorunludur. Anıt ağaçlar, tarihsel, folklorik, mistik ve boyutsal olmak üzere dört sınıfa ayrılır (Genç ve Güner, 2001). Anıt ağaçlar ve meşcereler, söz konusu türün veya türlerin nadiren bulunduğu yaşam sahalarını (biyotopları) da temsil edebildiğinden, aynı zamanda genetik rezerv değeri de taşımaktadır. Ayrıca, yüzyılları bulan ömürleri boyunca, halihazır yetişme ortamlarında oluşan ekolojik değişmelerin canlı tanıklarıdırlar. Dolayısıyla, orman kurma ve yetiştirme çalışmaları için gerekli ideal koşulların saptanmasında sundukları fevkalade önemli olanaklar, anıt ağaçların önemini bir Lütfiye BARUT KARADENİZ Orman End. Müh. kat daha artırmaktadır (Genç ve Güner, 2000). Anıtsal niteliği bulunan ağaçların önemli bir bölümü günümüze kadar yaşayabilme şansını kutsal ve mistik mekânlarda yer almalarına borçludur. Tarihin değişik dönemlerinde insanlara ilham kaynağı olmuş ve mistik mekânlarını, abidevi görünümler kazanan ağaçlarla süslenmişlerdir. Örneğin cami bahçelerindeki çınarlar, mezarlıklardaki serviler ve meşeler vb. (Asan, 1993). Bu bağlamda; Mersin İli Tarsus İlçesi sınırlarında, boyutsal anlamda anıtsal özelliklere sahip Quercus infectoria Olivier subsp. bossieri (Reuter) O. Schwarz (Mazı Meşesi) ağacına rastlanmıştır. Anıt ağaç envanterinde, ağaçların boyutsal karakteristikleri olarak yaş tahmini, boy ölçümü, gövde çapı ve tepe (taç) çapı ölçümü kullanılmaktadır (Genç ve Güner, 2001). Bu karakteristiklerin yanı sıra, anıt ağaçların bulunduğu yerin, mevkisi, yükseltisi, bakısı, eğimi, enlem-boylamı ve toprak özellikleri hakkında gerekli bilgilerin verilmesinde yarar vardır. Bu bilgiler ışığında, söz konusu ağaç, Mersin Orman Bölge Müdürlüğü Tarsus Orman İşletme Müdürlüğü Çamlıyayla Şefliği sınırları içerisinde Korucak Köyü Çırın mevkiinde yer almaktadır. Ağaç, Tarsus Çamalan-Çamlıyayla yolunun kenarında yer almaktadır. Bulunduğu Tepe (Taç) Genişliği (m) 10-12 Tepe (Taç) Boyu (m) 11-13 Yükselti (m) 900-1000 Bakı Güneydoğu Çap (m) Dip Göğüs Yüzeyi 1,59 1,43 Boy (m) 16-18 Eğim (%) 15 Yaş (yıl) 600-650 Enlem UTM:651379 N Coğrafik:370 42ı 13ıı Boylam UTM:4113284 E Coğrafik:340 42ı 17ıı KAYNAKÇA Şekil 2. Anıt meşe ağacının gövdesi ve uzaktan görünümü yerin toprağın fizyolojik derinliği iyi, taşlılığı orta ve anakayası kireç taşıdır. Çevre vejetasyonunu ise genellikle Saçlı Meşe, Mazı Meşesi ve Kızılçam ağaçları oluşturmaktadır. Ağaca ilişkin verilen ölçüler, çap hariç tahminidir. Yöre halkının ifadelerine göre; ağacın ortalama yaşı 600-650 yıl olduğu tahmin edilmektedir. Görsel olarak, bu ağacın oldukça yaşlı ve çaplı olduğu görülmüştür. Anıtsal nitelikteki bu meşe ağacının bazı özellikleri aşağıda tablo halinde verilmiştir. Yukarıda tahmini boyutları verilen görkemli ağacın, sağlıklı, gür ve tohum verme yeteneğinin yüksek olduğu görülmüştür. Aynı zamanda ağaç, dolgun dallı ve bol yapraklıdır. Gövdenin sadece küçük bir kısmında kovukluğun başladığı, ancak diri ve öz odununun hala sağlam olduğu tespit edilmiştir. Ayrıca, sahip olduğu genetik özellikleri saye- sinde zamanımıza kadar yörenin ekolojik koşullarına adapte olmuş ve bulunduğu çevre sahaları için iyi bir gen ve tohum kaynağı niteliğindedir. Dolayısıyla, anıtsal bir ağaç olmasının yanında, aynı zamanda bilimsel bir işleve de sahiptir. Anadolu çaprazı sınırlarında yer alan ve büyük bir biyolojik çeşitliliğe sahip olan Mersin Tarsus yöresinde bulunan bu görkemli Mazı Meşesi ağacının, ilgili kurum veya kuruluşlarca detaylı incelenmesi ve tescil edilmesi büyük önem taşır. Ayrıca, yukarıda mevkisi belirlenen yerde gerekli koruma tedbirlerinin alınması ve hatta yöre halkının bu konuda bilinçlendirilmesinde büyük yarar vardır. Diğer taraftan, gövdede başlayan kovukların kısa zamanda restore edilerek ağacın daha fazla yaşamasına olanak sağlanmalıdır. Anonim, 1998:‘Korunması Gerekli Tabiat Varlıklarından Anıt Ağaçların Tanımı ve Korunması Hakkında Karar’, TC Kültür Bakanlığı Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Yüksek Kurulu, Karar No ve Tarih. 597, 14.07.1998, Ankara Yavuzşefik, Y. ve Çetin, B., 2006 Batı Karadeniz Bölgesi’ndeki Anıt Çınarlar, Orman Mühendisleri Dergisi, Yıl :43, Sayı: 7-89 Temmuz-Ağustos-Eylül Yavuzşefik, Y. ve Çetin, B., 2002: Düzce Yöresinde Anıt Ağaçlar, II.Ulusal Karadeniz Ormancılık Kongresi Bildiriler Kitabı, II. Cilt, Say 504-509, 15-18 Mayıs 2002. Asan, Ü., 1991. Doğal ve Kültürel Miraslarımızdan Anıt Ağaç ve Ormanlarımız. Yesil Çerçeve Dergisi, 6, 22-24. Genç, M. and Guner, T., 2001. A new method to select monumental tree among the forest tree species of Turkey: An application, FOREST RESEARCH: a challenge for integrated European approach”, August 27 – 1 September 2001, Thessaloniki, Greece. Genç, M. ve Guner, T., 2000. Isparta’da Yeni Saptanan Dogal Bir Anıt Kestane (Castanea ativa Mill.) Mesçeresi, Turk J Agric For24 (2000) 37–44 Asan, Ü., 1993. Mistik ve Folklorik Yönüyle Anıt Ağaçlarımız, Yeşil Çerçeve, 23: 13-15. 2012 EKİM/KASIM/ARALIK ORMAN MÜHENDİSLİĞİ 39 ÜYEL ER İ Mİ ZD EN Çerçeve Notu (Concept note) Nedir? Erdoğan Özevren Orman Mühendisi Ç erçeve notu; başta proje olmak üzere yapılacak bir işin, işbirliğinin genel çerçevesini çizmek üzere hazırlanan işe başlama dokümanı veya işin özet notudur. Proje çalışmalarında ise proje önerisinin özet notudur. Her kuruluşun kendisine özgün proje başvuru formu vardır. Çerçeve notu farklı kuruluşlar tarafından farklı şekilde ifade edilmektedir. Örneğin Uluslararası Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) concept not derken, küresel çevre fonu (GEF) gibi kuruluşlar ise proje tanımlama formu (PIF), Avrupa Birliği ise proje başvuru fişi olarak adlandırmaktadır. Farklı şekilde isimlendirmeler olmakla birlikte içerik olarak benzerlikler göstermektedir. Bu notlar genellikle 3-7 sayfa arasında olmaktadır. Çerçeve Notu Nasıl Yazılır? Çerçeve notlarının özel bir formatı vardır. Bir çerçeve notunda temel olarak aşağıdaki başlıkların yer alması gerekmektedir. 1. Başlık, 2. Arka Plan, 3. Amaçlar, 4. Çıktılar, 5. Faaliyetler ve Süreler, 6. Faydalanıcılar ve Etkiler, 7. Proje Yönetimi (İzleme ve değerlendirmeyi de kapsayacak), 8. Bütçe. Ancak çerçeve notu hazırlanırken aşağıdaki sıralamanın izlenmesi daha uygun olur 1. Amaçlar, 2. Girdiler, 3. Faaliyetler ve Süreleri, 4. Çıktılar, 5. Faydalanıcılar ve Etkiler, 6. Proje Yönetimi, 40 ORMAN MÜHENDİSLİĞİ EKİM/KASIM/ARALIK 2012 7. Taslak Proje, 8. Arka plan, a. Problem ve Neden Acil Olduğu b. Şimdiye kadar yapılan işler 9. Başlık Adım 1. Amaçlar (Ne Yapmak İstiyorsun ?); Amaçlar bölümü, bir projenin en önemli bölümünü oluşturmaktadır. Projeyi veya çerçeve notunu okuyacak kişi öncelikle projede neler yapılmak isteniyor onu görmek ister ve ilk önce projenin amaçlar bölümüne bakar. Bundan dolayı projeyi yazmaya başlamadan önce , amaçlar konusunda yeterince tartışılmalı ve düşünülmelidir. Amaçları belirlemenin en iyi yolu, farklı disiplinlerdeki kişiler ile bir araya gelip beyin fırtınalarının yapılmasıdır. Aynı disiplinden gelen insanların yapacakları tartışmalar kısıtlı olacaktır. Bu durum projenizdeki dışsal riskleri artıracak ve projeniz dış etkenlere açık olacaktır. Örneğin bir havza rehabilitasyon projesinin amaçlarını belirlemek için sadece orman mühendislerinden oluşan bir grubun beyin fırtınası yapması durumunda projenin amaçları doğal olarak sadece orman kaynaklarının iyileştirilmesi üzerine yoğunlaşacak ve orman kaynaklarındaki yararlanıcılar, ormanlık alanların etrafındaki tarım alanları ve diğer sosyo-ekonomik hususlar eksik kalacaktır. Bu durum projenin başarısını olumsuz etkileyecektir. Projenin amaçları; (i) projenin uygulanacağı yerdeki temel problemin çözümüne yönelik olmalı, (ii) probleme yönelik bir stratejiyi tanımlamalı, (iii) kalkınma programlarının gerçekleştirilmesine katkı sağlamalıdır. Projenin amaçlarını belirlemek için yapılacak olan beyin fırtınasında başlanmadan önce netolarak problem belirlenmeli ve problemin çözümüne yönelik alan belirlenmelidir. Amaçları açıklamak için, temel problemin nasıl çözüleceği üzerine düşünülmelidir. Örneğin bozulmuş bir havzanın nasıl iyileştirileceği gibi. Daha sonra amaçlar detaylandırılacaktır. Problemin çözümü için çok farklı stratejiler uygulanabilir. Kullanılacak stratejinin seçimi kısıtlara göre belirlenmelidir. Kısıtlar olarak bütçe, zaman, kurumsal kapasite, başarı sağlanabilirlik kullanılabilmektedir. Hangi stratejinin, projenin amaçlarına ulaşmayı gerçekleştireceğini açık bir şekilde göstermelidir. Projeyi destekleyecek olanlar ( Kalkınma Bakanlığı, Hazine Müsteşarlığı, Dünya Bankası vs.) projenin kalkınma planlarına ( ulusal kalkınma planı, Bin Yıl kalkınma Planı) olan uyumuna ve onun amaçlarına hizmet edip etmediğine bakabilmektedirler. Amaçlar belirli bir hiyerarşi içerisinde olmalıdır. Örneğin; 1. Bin Yıl Kalkınma Planı Amacı, 2. Ulusal Kalkınma Planı Amacı, 3. Bölgesel Plan Amacı, 4. Program Amacı, 5. Projenin Amacı Pek çok uluslararası yayında projenin amaçları tanımlanırken SMART sistemi kullanılmaktadır. S Specific,(Özellikli) M Measurable,(Ölçülebilir) A Achievable, (Başarılabilir) R Realistic,(Gerçekleşebilir) T Timebound, (Zamanlı) Her bir amaç, başarıların kalite ve miktarını net olarak ortaya koymalıdır. Amaçlar , amacın ne zaman gerçekleşeceğini de kapsamalıdır. Adım II. Girdiler (Proje Amaçlarını gerçekleştirmek için nelere ihtiyaç olacak ?) Kısaca girdiler, projenin uygulanması için gerekli olan hususları ifade etmektedir. Örnek olarak; insan (araştırmacı, mühendis, işçi, uzman, vs), seyahat giderleri (uçak bileti, konaklama,yemek), araç gereç (pikap, yakıt, bilgisayar, vb), malzeme (fidan, tohum, gübre, vb), hizmetler (telefon, fax, email , vb) verilebilir. Girdiler farklı kişi veya kuruluşlar tarafından sağlanabilir. Kimin ne zaman ve nasıl bu girdileri sağlayacağı açık olarak ifade edilmelidir. Girdiler ayni veya nakdi olabilir. Örneğin, bir havza rehabilitasyon projesinde finansal kaynaklar uluslararası kredi kuruluşu ile ortaklaşa sağlanabilir, bir Sivil Toplum Örgütü yayım faaliyetine katkı sunabilir, köylüler de işgücü olarak projeye girdi sağlayabilir. Çerçeve notu yazılırken taslak bütçe oluşturabilmek için bir girdi listesi hazırlanmalıdır. Bu liste yapılacak olan beyin fırtınasında belirlenmelidir. Girdiler, gerçekçi olarak belirlenmiş faaliyetler bütününü kapsamalıdır. Adım III. Faaliyetler ve Süreler: Bu bölümde projenizde ne ve ne kadar sürede yapılacağı sorularının cevapları verilmelidir. Bu sorulara cevap verebilmek için öncelikle projenin amaçlarını gerçekleştirebilmek için nelerin yapılması planlandığını özet olarak tanımlanması gerekmektedir. Faaliyetler ve süreler yazılırken, ifadelerin kısa ve net olmasına, pozitif olmalı, biz yerine proje ifadesinin kullanılmasına özen gösterilmelidir. Her bir faaliyetin kimin tarafından, ne, ne zaman ve nasıl yapılacağının açıklanması gerekmektedir. Adım IV. Çıktılar (Projenin sonunda neler başarılmış olacak?): Projenin çıktıları, amaçlar ile doğrudan ilgili olmalıdır. Projenin amaçları ile uyumlu olmayan bir çıktı projede yer almamalıdır. Çıktılar Organizasyonlar (çalıştay, eğitim, konser vb), maddi olmayan (yasa, yönetmelik, kararlar, vb.), maddi çıktılar (ağaçlandırılan alan, yeni bina, vb.) ve bilgi (yayınlar, videolar, fotoğraflar, vb.) Beyin fırtınası esnasında zamanın önemli bir kısmı çıktılara ayrılmalıdır. Projenin amaçlarına uygun bütün olası cıktılar ortaya konmalıdır. Projenin uygulanması süresince ortaya çıkarılacak olan önemli çıktılar, proje yazımında önemli mihenk taşı olacaktır. Adım V. Faydalanıcılar ve Etkiler ( Projede kim ve nasıl faydalancak?): Beyin fırtınası yapılırken olası bütün faydalar ve bunlardan faydalanacak olanlar belirlenir. Örneğin bir havza rehabilitasyon projesinde faydalanıcıları belirlemek için yapılacak olan beyin fırtınasında olası faydalar arasında erozyonun önlenmesi beklenir. Erozyonun önlenmesinde ilk faydalanıcılar arasında alt havzada yaşayan gruplar beklenir. Muhtemel Faydalanıcı Gruplar; % Yoksullar (yaş, cinsiyet, bölge) % Çiftçi aileleri, % Tüketiciler, % Diğer gruplar, % Sivil Toplum Örgütleri, % Proje Çalışanları Projenin bölgesel, ulusal ve hatta küresel kalkınma hedeflerine olacak etkilerinin belirtilmesi gerekmektedir. Bunu örneklendirmek gerekirse; fakirliğin azaltılması, gıda güvenliği, çevrenin korunması, doğal kaynakların sür- dürülebilirliği vb. Projenin etkilerini belirlemek için yapılacak olan beyin fırtınasında aşağıdaki konular düşünülmeli ve tartışılmalıdır. % beklenen faydaları tanımlanması, beklentilerin ne kadarı , ne zaman nerde meydana geleceği, % beklenen faydaların sebepleri açıklanmalıdır. Gerekli durumlarda varsayımlar yapılmalıdır. % projenizde etki değerlendirme faaliyetini yada ayrı bir etki değerlendirme projesinin olup olmaması gerektiği, Projenin etkilerini belirlemek için, bir kontrol listesi oluşturulmalıdır bunun içinde projenizin kapsamına göre aşağıdaki sorulara benzer bir soru demeti hazırlayarak bir kontrol listesi oluşturulmalıdır. Projenizde aşağıdaki sorular sonucunda belirlenecek olan etkilerinin nasıl ölçüleceği belirlenmelidir. Etkilerin sayılabilir olması her zaman için tercih edilen bir durumdur. Projenin sonunda; % yeni işler yaratılacak mı? % kırarsalda yaşayan fakirler için yeni gelir kaynakları oluşturulacak mı? % orman kaynaklarının sürdürülebilir yönetimi sağlanacak mı? % kurumsal kapasite artırılacak mı? % yeni teknolojiler geliştirilecek mi? % eğitim olanakları artırılacak mı? % halkın karar verme ve uygulama mekanizmalarına katılımı sağlanacak mı? Adım VI. Proje Yönetimi (Proje amaçlarına nasıl ulaşacaksın? Proje nasıl yönetilecek ve değerlendirilecek?) Projede beklenen amaçlara ancak projenin çıktı ve etkililerinin iyi yönetilmesi ile ulaşılabilinir. Bundan dolayı projenin nasıl 2012 EKİM/KASIM/ARALIK ORMAN MÜHENDİSLİĞİ 41 ÜYEL ER İ Mİ ZD EN yönetileceği krıtik bir önem arz etmektedir. Projenin dizaynında, projede kişilerin rolleri ve sorumlukları açık bir şekilde belirtilmelidir. Çerçeve notun yazımında ise yönetim mekanizması kısaca özetlenmelidir. Projenin lideri kim olacak, projenin temelini oluşturacak olan finans yönetim ve izleme değerlendirmede kim ne zaman sorumlu olacağı belirtilmelidir. Adım VII. Bütçe Proje hazırlayıcılarını yazmakta en çok zorlandıkları ve gönülsüz oldukları bölüm bütçedir. Ancak projeyi destekleyecek olan kuruluşların da en çok dikkat etikleri bölümlerin başında bütçe gelmektedir. Projenin bütçesi hazırlanırken girdiler bölümüne bakılmalıdır. Kim nasıl ve ne kadar katkı vereceğini net olarak belirlenmelidir. Hangi kuruluş veya kişilerin vereceği katkıların nakti mi yoksa ayni mi olacağı belirlenmelidir. Örneğin havza rehabilitasyon projelerinde devlet katkısının nasıl olacağı ve ne oranda olacağı faaliyetler bazında belirlenmeli, faydalanıcıların ayni ve nakti katkıları olabilir, bunlar yazılmalıdır. Proje bütçeleri gerçekçi ve bütün faaliyetleri kapsayacak şekilde olmalıdır. Hiç bir faaliyet açıkta bırakılmamalıdır. Örneğin fidan dikim işçilik giderleri bütçelendirilmemesi durumunda toprak iş- lemesi yapılmış ve fidanları hazır olan bir sahada fidan dikim işinin gerçekleşmeyeceği durumu ortaya çıkacaktır. Sonuçta proje başarısız olacaktır. Proje bütçesi, taraflarca anlaşılabilir, gerçekçi ve bütün faaliyetleri kapsayıcı olmalıdır. Gizli giderlerden uzak durulmalıdır. Proje uygulaması süresince çıkabilecek giderleri karşılamak üzere de fazladan bir bütçe konulmalıdır. Ancak beklenmedik giderler istenilen bir durum değildir ve kullanılmaması tercih edilir. Çerçeve notu olabildiğince gerçekçi bir bütçe ortaya koymalıdır. Proje hazırlıkları sonucunda çerçeve notunun çok dışında bir bütçe ortaya çıkmamalıdır. Adım VIII. Arka Plan Bir çerçeve notunun arka planı iki bölümde oluşmalıdır. 1. Sorun ve Sorunun Önemi ve Aciliyeti: Bu bölümde sorun tanımlanmalı ve önemi aciliyeti ortaya konmalıdır. Bunu yaparken yerelde yapılan çalışmalardan faydalanılmalı , yerelde elde edilen verilere dayanılarak sorun ortaya konmalı sorunun çözümünde uluslar veya uluslararası kıt kaynaklar kullanılacağından dolayı çözümünün neden önemli ve acil olduğu açıklanmalıdır. Bütün bunlar yapılırken ilgili kalkınma planları ile ilişkilendirilmelidir. Kalkınma planlarları ile ilişkilendirilmeyen bir proje önerisi ulusal ve uluslararası dönor kuruluşları tarafından desteklenmesi oldukça güçtür. Bu bölümde, doğrulanmış istatiksel veriler kullanılması önem arz etmektedir. 2. Daha Önceden Yapılmış Olan Çalışmalar: Bu bölümün yazımında projenizin amaçları doğrultusunda daha önceden yapılmış olan çalışmalar var mıdır?, bu çalışmalarda elde edilen verilerin neler olduğu araştırılmalıdır. Bunu yaparken sadece bir kuruluşun yapmış olduğu çalışmalar değil başka kuruluşların veya sivil toplum örgütlerinin de yapmış olduğu faaliyetlere bakılmalıdır. Eğer yapılmış olan faaliyetler varsa bunlar çerçeve not da kısaca ifade edilmeli ve sizin projenizin önceki yapılmış olan çalışmalarda farkı ortaya konmalıdır. Adım IX. Başlığın Seçilmesi Başlıklar çekici, bilgilendirici ve ayırt edici olmalıdır. Bundan dolayı genellikle başlıkların iki bölüm halinde olması tercih edilir. Birinci bölüm; Kısa , sempatik ve çekici olmalı. İkinci bölüm ise daha ciddi ve bilgilendirici olmalıdır. Örneğin; % Gelecek için havza rehabilitasyonu: Murat suyu havzası iyileştirme ve kırsal kalkınma projesi % Çölleşme dünyanın sesiz felaketi: Çölleşme kriter ve göstergelerin belirlenmesi ve çölleşmenin izlenmesi VEFAT Alaaddin GÜNGÖRMÜŞ 25.10.2012, Eyüp ATICI 31.10.2012, Süer ODABAŞI 07.11.2012, Dr. Hasan SELÇUK 11.11.2012, Yücel ALIM 08.12.2012, Reyhan ACARTÜRK 13.12.2012, A. Fevzi KALAYCI 24.12.2012, Nurettin UTKAN 28.12.2012, Mehmet KANAT 30.12.2012 tarihlerinde aramızdan ayrılmışlardır. Kendilerine rahmet, ailelerine ve meslektaşlarımıza başsağlığı dileriz. TMMOB Orman Mühendisleri Odası Genel Merkez Yönetimi 42 ORMAN MÜHENDİSLİĞİ EKİM/KASIM/ARALIK 2012 Eşref GİRGİN Orman Yüksek Mühendisi Muhterem arkadaşım, sizin için alışılmış klasik söylemlerle şurada doğdu, şu kadar yaşadı ve elim bir trafik kazası sonucunda 8/12/2012 Cumartesi günü hakkın rahmetine kavuştu onun için çok üzgünüz demeyeceğim. Arkadaşlarınız arasında ve meslek kamuoyunda bıraktığınız ibret dolu ve örnek alınacak izlerinizden bahsederek hatıranızı yadetmek istiyorum. Zira her nefis ölümü tadacaktır. Kaldı ki, Siz ölümün bir yok oluş değil, ebedi âleme gitmenin başlangıcı olduğunu bilen ve fani Dünya’da iken Hz. Kuran ahlakıyla yaşamaya çalışan mütedeyyin bir kişiydiniz. Oda Genel Merkezinde, 10/9/20128/12/2012 tarihleri arasında ki kısa zaman diliminde Genel Sekreter olarak çalıştığınız sırada da yakinen şahit oldum. İÜ. Orman Fakültesinin, merkezi yerleştirme sınavıyla %1 lik dilimler içinde öğrenci kaydettiği yıllarda, Eylül/1965 ayında fakülteye kaydımızı yaptırdıktan sonra, FKB derslerinin alındığı İÜ. Fen-Edebiyat Fakültesi konferans salonu ile Süleymaniye Botanik Laboratuarındaki eğitim çalışmalarında tanıştık. Sen Anadolu’nun Malatya’sından ve bende Antalya’sından idim. Bizi yaklaştıran ortak nokta fakir aileye mensup olmamız, derslerimizdeki dikkat ve devam durumumuzdu. Değerli arkadaşım, Türkiye’nin dört bir yanında ormancılık hizmetlerinde Orman İşletme Şefi, Orman İşletme Müdürü, Orman Bölge Müdürü, İnşaat ve İkmal Daire Başkanlığı ve en son olarak ta OGM Teftiş Kurulu Başmüfettişliğinde yaklaşık 43 yıl başarılı hizmetler yaptınız. Birlikte çalışma imkânımız olmadı. Ancak yaptınız güzel hizmetlerinizi hep takip ettim. Bu güzelliklerin mesleğimizin en üst meslek örgütü olan Odamız GÜZEL İNSAN YÜCEL ALIM çatısı altında da sürdürülmesi için, yaş haddinden emekli olacağınız son ayda sizi telefonla aradım. Oda Yönetim Kurulunun uygun görmesi halinde Oda’nın genel sekreterlik veya denetim hizmetlerinde çalışmak istermisiniz diye sorduğumda olabilir demiştiniz. Oda Genel Başkanı Sayın Ali KÜÇÜKAYDIN’a durumu aktardım. Oda Yönetim Kurulunda konu değerlendirilmiş ve Oda Genel Sekreterliğinde çalışmanız uygun görerek atamıştınız. Bu göreve atanmanız, sizleri tanıyan her kesim tarafından çok isabetli bir seçim olduğu açıkça ifade edilmişti. Bu görevde çalıştınız kısa sürede sevecenliğiniz, hoş görünüz ve güler yüzünüz ile başta Oda Yönetim Kurulu üyeleri olmak üzere, Oda çalışanları ve meslektaşlarımızın takdirlerini toplamıştınız. Bu kısa süreli çalışmanızda; Devlet tecrübenizin de katkısıyla, Oda hizmetlerine karşı gösterdiğiniz ilginiz, TEMDEM Kurulu mesleki eğitimlerdeki dikkat ve itinanız, Allah (cc) ömür verseydi birlikte çok güzel ve kalıcı hizmetler yapabileceğimizin açık birer kanıtıydı. Ancak Allah (cc) emanetini, çok sevdiğiniz eşiniz Orman Bakanlığı Hukuk Müşaviri emekli merhume Av. Zühal ALIM hanımefendinin hemen arkasından bir gün sonra alarak geriye anılarınızı bıraktı. Güzel insan; sizden bizzat dinlediğim, benim gibi tüm arkadaşlarınız ve meslek kamuoyunun da bildiği ve takdir ettiği ibret alınacak bir anınızı aktarmak istiyorum. OGM Teftiş Kurulu Başkanı Sayın Rıfat KURAL Bey, Kurul başkanlığından kendi isteğiyle ayrılmak istemesi üzerine, tüm müfettişlerin ortak talebi sizin Kurul Başkanı olmanız yönünde idi. Siz bu görevi, örneğin yaz aylarında memurlara ödenen yangın tazminatını hak etmediğinizi düşünerek almadığınızı, an- cak Kurul Başkanı olunca bordrolara imza atmak durumunda kalacağınız gibi benzer konular nedeniyle kabul etmek istemediğinizi belirttiniz. Ancak arkadaşlarınızın, gerektiğinde yetki devri yapılarak bu konuların aşılabileceği ve ısrarları karşısında görevi zorunlu kabul etmek zorunda kaldığınızı, konunun zamanın Genel Müdürüne aktarıldığını, Genel Müdür ile yaptığınız görüşme de, Genel Müdürün size hitaben “Yücel Bey, tayin komisyonu durumu değerlendirip bir kişiyi belirleyinceye kadar geçici olarak sizi Teftiş Kurulu Başkanlığı’na görevlendireceğini” ifa ettiğini, siz bunun üzerine, o komisyon kim oluyormuş ki beni değerlendirecek, onlar benden daha mı dindarmış diyerek tepki gösterdiğinizi ve görevi kabul etmediğinizi ifade etmiştiniz. Sözlerinizi tam ve bire bir yansıtamadım ise de içeriği aynen bu şekilde idi. Bu konuya sizin yakın mesai arkadaşlarınız da şahittir. Sizin bu haktan ve adaletten yana görev anlayışınız; makam hırsıyla, layık olmadıkları yerlere gelmek için her türlü tavizleri verenlerin kulaklarına küpe olması, halen çeşitli görevlerde çalışan ve özellikle genç meslektaşlarımızca örnek alınması gereken bu asil davranışınız kulaklarda yansı için yazmak ve paylaşmak gereğini duydum. Aziz kardeşim, Odamız çatısı altında, mesleğimizin ve meslektaşlarımızın gelişmesi yönünde, imkânlar ve sağlığımız el verdiği ölçüde, birlikte güzel çalışmalar yapabilecek iken; Rahman ve Rahim olan Allah (cc) sizi ebedi âleme yolcu etti. Ruhunuz şad olsun. Mekânın Cennet olsun. Allah rahmet eylesin. Geride bıraktığınız iki kız çocuğunuza ve kız kardeşlerinize de Allah (cc) sabırlar versin. 2012 EKİM/KASIM/ARALIK ORMAN MÜHENDİSLİĞİ 43 H AB ER L ER V. FOTOĞRAF YARIŞMASI SONUÇLANDI Yarışmaya; 34 meslektaşımız Doğa kategorisinde 162, Doğada İnsan Kategorisinde 107 fotoğraf olmak üzere toplam 269 fotoğraf ile katılmışlardır. DOĞA; Birincilik İkincilik Üçüncülük Mansiyonlar Sergileme : Murat Aksu : Murat Aksu : Tamer Yılmaz : Süleyman Alkan, Murat Aksu ve Tansu Fidan : Abdulkadir Eroğlu, Süleyman Alkan, Erdal Düzgün, Gürkan Memişoğlu, Hasan Eryiğit, Ahmet Nezir(2 eser), Kemal Saraçoğlu, Özcan Kukkuk(2 eser), Tamer Yılmaz(4 eser) ve Yılmaz Gün Doğa - Birincilik: Murat Aksu DOĞADA İNSAN; Birincilik İkincilik Üçüncülük Mansiyon : Gürkan Memişoğlu : Tansu Fidan : Tansu Fidan : Ahmet Nezir, Özgür Davraslı ve Tamer Yılmaz Sergilemeler : Süleyman Alkan, Ahmet Faruk Açıkgöz, Ahmet Nezir(3 eser), Mustafa Özkan, Özcan Kukkuk, Murat Aksu(2 eser), Sami Dartar, İrem Tüfekçioğlu, Tansu Fidan(2 eser), Tamer Yılmaz ve Yılmaz Gün 44 ORMAN MÜHENDİSLİĞİ EKİM/KASIM/ARALIK 2012 Doğada İnsan - Birincilik: Gürkan Memişoğlu su rat Ak ik: Mu il c in - İk Doğa Doğa da İn san İkinc ilik: T ansu Fidan Doğa Üçüncü lük: Tam er Yılma z idan : Tansu F üncülük ç Ü n a İns Doğada MANSİYONLAR Ahmet Nezir Tamer Yılmaz Özgür Davraslı Tansu Fidan Murat Aksu Süleyman Alkan TMMOB ORMAN MÜHENDİSLERİ ODASI #FǵUFQFMFS.BI4PL/Pt#FǵUFQF:FOJNBIBMMF"/,"3" 5FM QCYt#FMHFHFÎFS FQPTUBEFSHJ!PSNVIPSHUS XXXPSNVIPSHUS