PDF SAYI 76 - Hayat Online

Transkript

PDF SAYI 76 - Hayat Online
15
24
Türk Havayolları 2013'te Hasene Türkiye Şubesi Açıldı
Yeni Ufuklara Kanat Açıyor
Köln Belediye Başkanı Jürgen Roters
Müslüman Kadınlar Danışma ve Eğitim
Merkezi (BFmF e.V.)'ni Ziyaret Etti
12
HAYAT
Gerçekl er “ Haya t”ın İç inde Gizl idi r
Aylık Ücretsiz Gazete / Kostenlose Monatliche Zeitung • Sayı/Nr.: 76 • Yıl/Jahre: 10 • Ocak / Januar 2013 / Safer 1434
Hatice Şahin:
“Tesettür Gerekirse
Bir Aileyi Gerekirse
Bir Toplumu Korur” 07
Gençlik Daireleri (JUGENDAMT)nin
Asıl Görevi Nedir
Hz.
Peygamber
(s.a.v)in
Devleti
Dr. Yusuf IŞIK
05
?
Himaye Altına
Alınan
Müslüman
Çocuklarla
İlgili
Standartlar ve
Yasal
Dayanaklar
13
Bekir ALTAŞ
Asrın İdrakine
İslam’ı
Söyletmek
Veya
Mehmet Akif
Ersoy
Mahmut AŞKAR
11
Mizah’a
MKK-TR-50
Geri Döndü
Mustafa KASALAK
21
Organ
Nakli
19
Ali METE
Hacarabın
Serüvenleri
63
M. Salih AYDIN
29
HAYAT
Sevgili dostlar!
Cenab-ı Allah`a ne kadar şükretsek azdır. Dilekolay 10. senemizi idrak
ediyoruz.
Sizlerin teveccühü ve Cenab-ı Allah`ın inayetiyle gazetemizi çıkarmaya başladığımız 2004 Ocak ayından bu
zamana kadar 9 sene geçmiş ve bu sayımız ile 10. senemize adım atmış bulunuyoruz.
Bu zaman kadar gazetemizin sizlere ulaşmasında bizlere katkısı olan
herkese teşekkür etmek istiyoruz. Bize
destek veren kardeşlerimizden bazıları şu an hayatta değiller. Özellikle Hüseyin Avcı ağabeyi ve Mehmet Demir
ağabeyi burada hayırla yad etmek istiyorum. Hüseyin ağabey Hessen`de,
Mehmet Demir ağabey de Bielefeld,
Osnabrück, Paderborn vs. çevresinde
gazetemizin sizlere ulaşmasında bizlere çok büyük yardımları dokunmuştur. Burada her ikisini de rahmetle yad
ediyoruz. Mekanları cennet olsun.
Bu yola çıkarken belli ideallerimiz
vardı. Bu ideallerimizden Allah`a şükürler olsun herhangi bir sapma olmadı ve olmayacak da. İnsana ve
inanca saygı ekseninde yürüttüğümüz
yayın politikamızın genel ekseni hala
aynı durumdadır.
Bizler Hayat Gazetemizi yaptığımız istişarelerden sonra çıkarmaya
karar verdiğimizde kendimize kısa orta ve uzun vadede hedefler belirlemiştik. Bu hedeflerin yüzde 90`ını gerçekleştirmiş bulunmaktayız. Gazetemizi
çıkarırken buranın tabiri caiz ise bir
okul olmaya namzet bir yapı içerisinde olmasını hedeflemiştik. Şükür ki
bu hedefi gerçekleştirmiş bulunuyoruz. Gazetemizde yazı yazmaya başlayan pek çok kardeşimiz hem başka yayın organlarında ver hem de zaman
zaman medyanın diğer alanlarında
kendilerini kanıtlayıcı şekilde güzel
çalışmalara imza atmaktadır.
Bizler gazetemizde yazı yazan arkadaşlarımızın sadece bununla kalmayıp insanımıza en azından kitap
yazarı olarak da ulaşmasını hedeflemiştik. Allah`a şükürler olsun ki bunu
da gerçekleştirdik. Mesela Sevgili
Mahmut Aşkar ağabey ilk kitabı “Toplum Raydan Çıkarken” ile başlangıcı
yaptı ve elhamdülillah artık her sene
bir kitabı yayın hayatına kazanılmaktadır. İşte son olarak “Kendi Eksenine
Dönüş” kitabı yayınlandı. Yine Şengül
Uslu Hanımefendi kardeşimizin iki
kitabının yayın hayatına kazandırılmasına vesile olduk. Hazırlıkları devam eden belki de kendileri için sürpriz olacak iki çalışma için de bilgi vermek istiyoruz. Kıymetli Dr. Yusuf Işık
büyüğümüzün ilk kitabı olacak “Yoldaki Işıklar” kitabının hazırlıkları son
aşamaya geldi inşallah en kısa sürede
sizlerle buluşacak. Yine Sevgili Selma
Öztürk kardeşimizin bir kitap çalışmasını da sürdürmekteyiz. Bu çalışma
da inşallah en kısa sürede sizlere ula-
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
➤ 03 ➤ Ocak · Januar 2013 · Safer 1434
hasbihal hasbihal hasbihal hasbihal hasbihal hasbihal hasbihal
Sinan AKTÜRK
[email protected]
Nice “ON” Yıllara
Hep Birlikte
şacak.
Bu örnekleri niye verdik. Bizim hedefimiz burada yaşayan ve burada yetişen insanımızın buranın sorunlarını
daha iyi anlayabildiğini düşündüğümüz için bu kardeşlerimizin yazacağı
kitapların daha faydalı olacağına inanıyorduk. Ve hedefimizde olan yaklaşık 25 kardeşimizin kitaplarını yayın
hayatına kazandırmak için de çalışmalarımız devam etmektedir. Nihayetinde bu kitap çalışmaları ile hedefimiz yaklaşık 70-100 kadar kardeşimizin çalışmalarını topluma kazandırırken bunların içerisinden bir Muhammed İkbal, bir Mehmet Akif, bir Necip
Fazıl, bir Ali Bulaç vs. ayarında bir
kardeşimizi çıkarmaya vesile olabilir
miyiz düşüncesindeydik ve aynı düşüncemiz devam etmektedir.
Özellikle genç kardeşlerimizin çalışmalarına daha fazla önem vermekteyiz. Burada doğmuş ve burada yetişmiş neslin çalışmaları daha da büyük
bir öneme haizdir.
Biz kendi mütevazi imkanlarımızla
eğer buna bir ışık tutabilir ve katkı
sağlayabilirsek bu mutluluk bize yeter.
Geçen sene başında 2012 hedeflerimizle alakalı olarak bazı bilgiler vermiştik. Allah`a şükür bu hedeflerimizi gerçekleştirdik. Şu an gazetemiz Almanya`nın 3/4`üne ulaşmaktadır. Yine bu sene inşallah burada sürpriz olsun istiyoruz. İnşallah Şubat sayısında
gerçekleştirmeyi düşündüğümüz bir
uygulama olacak. Alt yapı çalışmaları
bitmek üzere. İnternet sayfamız eksikleri olmakla beraber güncelliğini korumaktadır. Gazetemizi digital ortamda da izleyebilirsiniz.
Sevgili dostlar!
Malumunuz yaklaşık bir senedir
sünnet meselesi ile Almanya gündemi
meşgul ediliyordu. Akl-ı selim galip
geldi de bu mesele çıkartılan kanun ile
ortadan kaldırıldı.
Bununla bağlantılı olarak da başka
bir mesele özellikle bizlerin yani göçmenleri gündemini daha bir sıcak şekilde işgal etmeye başladı.
Bildiğiniz gibi özellikle biz göçmen
ailelerin pekçoğunun korkulu rüyası
olan Gençlik Dairelerinin tutumları
son dönemde çok daha başka bir hal
almaya başladı. Zaman zaman gazete
manşetlerinde bazı Gençlik Dairelerinin haksız uygulamalarını görüyorduk. Ama bunu münferit olaylar olarak görüp fazla önemsemiyorduk.
Ama gelinen durum hiç de böyle olmadığını ortaya koymaktadır. Özellikle Türk ailelerinin yaklaşık 10.000 civarında çocuğunun Gençlik Dairelerinin koruması altında olduğu ortaya
çıkmıştır. Tamam belki bu sayı içerisinde gerçekten bu korumaya ihtiyaç
hisseden uygulamalar olabilir. Ama
10.000 rakamı biraz insanı şüphelendirmektedir. Sanki bu bahane ile bir
yerlerin düğmeye basması ile azımsanmayacak bir sayıda olan bu çocuklar ailelerinden ve dini ve milli değerlerinden kasten uzaklaştırılmaya çalışılıyor diye düşünmemek elde değil.
Eyaletlere göre uygulamalarda değişiklikler olsa bile, bu çocuklar hakkında çoğu zaman hiç bir bilgi verilmemekte ve çocuklar gözden uzakta yetiştirilmektedir.
Biz bu kısa değerlendirmeyi yaparken top yekün Gençlik Dairelerini
suçlamak gibi bir niyete sahip değiliz.
Ama uygulamaların son dönemde geldiği aşama bizi oldukça tedirgin etmektedir.
Burada biz ailelere düşen çok büyük görevler olduğunu da hatırlatmak
istiyoruz. Evimize, arabamıza verdiğimiz değerden daha fazlasını evlatları-
editörden
mıza vermeli ve onların topluma yararlı insanlar olabilecek şekilde yetişmeleri için ne gerekiyorsa mutlaka
yapmalıyız.
Burada bizim Gençlik Dairelerine
bir teklifimiz olacak. Gelin özellikle
Türk ailelerin çocukları ile ilgili sıkıntılarda sivil İslami Teşkilatlarla irtibat
halinde olun ve onlarla ortaklaşa bu
tür sorunların çözümü noktasında beraberce hareket edin. Bakın belki de
hem bu tür sorunlar çok daha azalacak hem de sizin üzerinizde yük biraz
daha hafiflemiş olacak.
Hessen Eyaletinde İslam Din Derslerinin okutulması noktasında iyi gelişmeler oldu. 2013-2014 öğretim yılından başlamak üzere bu dersleri DiTiB ve Ahmediya cemaati verme hakkını elde ettiler. Gerçi iyi gelişmeler
dedik ama burada da biraz kafa karıştıran bir durum sözkonusu. Yetki alan
DiTiB`i anlayabiliyoruz ama Ahmediya cemaati sanki başka maksatlar için
tercih edilmiş gibi geliyor. İnşallah bu
gelişme Almanya İslam Konferansındaki gibi müslümanları oyalayıcı bir
hal almaz.
Miladi 2013 senesinin tüm insanlık
için hayırlar getirmesini diliyoruz.
Bu vesile ile Cenab-ı Allah çalışmalarımızı bereketlendirsin, şuurlandırsın.
Çalışmak bizden başarı Allah`tandır.
Allah`a emanet olun.
Impressum / Künye
HAYAT
Aylık Ücretsiz Gazete
Ocak - Januar 2013
Safer 1434
Sahibi ve Genel Yayın Yönetmeni
Sinan AKTÜRK
Yayın Kurulu
Dr. Yusuf Işık, Mehmet Ateş,
Bilal Demiroğlu, Fikret Ekin,
Selma Öztürk, Mahmut Aşkar,
Yaşar Cimşit, Cengiz Şahbaz,
M. Salih Aydın, Habib Yazıcı
Gülsen Aktürk, Sinan Aktürk,
İskender Güngör
Merkez
Königsbergerstr. 16
61169 Friedberg
Tel: 06031-162411
Fax: 06031-738644
E-Mail: [email protected]
Web: www.hayatonline.eu
Baskı: Sunprint GmbH Offenbach
Gazetemizde Yayınlanan Yazıların ve
Reklamların İçeriğinden Sorumlu Değiliz.
HAYAT
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
➤ 04 ➤ Ocak · Januar 2013 · Safer 1434
haber
IGMG, Federal Meclisi’nin
Sünnet Yasasına İlişkin
Kararından Memnun
ATiB’den İstiklâl Şairi
M. Akif Ersoy Konferansları
smanlı Devleti’nin buhranlı, çalkantılı son dönemiyle, Cumhuriyet’in temellerinin atıldığı ilk yılların çok önemli yazar, şair ve düşünürlerinden biri
olan Mehmet Akif Ersoy, ATİB’in düzenlediği, “Ölümünün
76. Yılında Milli Şairimiz Mehmet Akif Ersoy” adlı konferansla anıldı. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Daire Başkanı, Araştırmacı-Yazar Abdurrahman
Şen’in konuşmacı olarak davet edildiği konferansta, Akif ’in
hayatından, dostluk anlayışından, milli meselelere bakışından örnekler sunuldu.
ATİB Genel Sekreteri Mahmut Aşkar’ın takdimini yaptığı konferans, önce ATİB-Hannover teşkilatında gerçekleştirildi. Vatandaşlarımızın ilgiyle takip ettikleri ve zaman zaman da konferansın konuşmacısı Abdurrahman Şen’e, M.
Akif ’in Mısır’a gidişi ve bununla bağlantılı olarak, Cumhuriyet kadrolarıyla olan münasebetleri soruldu.
Ertesi gün ATİB Genel Merkezi’nde yapılan konferansa
özellikle gençlerin ve kadınların ilgi göstermesi, dikkat çekti. ATİB Genel Başkanı İhsan Öner yaptığı kısa selamlama
konuşmasında; “İstiklal Şairimiz ve geride bıraktığımız
yüzyılda en önemli düşünürlerimizden birisi olan Mehmet
Akif Ersoy’un 76. Ölüm Yıldönümü münasebetiyle, üstlendiği görevlerden dolayı onca yoğunluğuna rağmen, davetimizi kırmayıp kısa bir süre için de olsa, konuşmacı olarak
aramızda bulunan Sayın İstanbul Büyükşehir Kültür ve
Sosyal İşler Daire Başkanı Abdurrahman Şen’e kuruluşum
adına teşekkür ediyorum” dedi.
Yaklaşık iki saat süren konferansı salonu dolduranlar
büyük ilgi ve dikkatle dinlediler. Söylediklerini ve düşündüklerini yaşayan bir dava adamı olan Mehmet Akif ’in,
özellikle hayatından bazı kesitleri aktaran Abdurrahman
Şen’in kendisi kadar, dinleyenler de göz yaşlarını zaman zaman hakim olamadılar.
Milli Şairimiz Mehmet Akif Ersoy’u, çeşitli yönleriyle ve
hayatının dönüm noktalarına damgasını vurmuş hadiselerin ışığında anlatan İstanbul Büyükşehir Kültür ve Sosyal
İşler Daire Başkanı, Araştırmacı-Yazar Abdurrahman Şen’i
konferansın sonuna kadar dinleyen vatandaşlarımız, kendisinden, Necip Fazıl Kısakürek üzerine de bir konferans
vermesini beklediklerini dile getirdiler.
O
Sünnet yasası, ilgili insanlara gerekli hukuk
güvenliğini sağlamaktadır” açıklamasında
bulunan İslam Toplumu Milli Görüş
(IGMG) Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Yeneroğlu, Federal Meclisi`nin sünnet yasasına ilişkin aldığı (12.12.12) kararına ilişkin olarak ayrıca şunları kaydetti:
“Köln Eyalet Mahkemesi’nin, sünneti, müessir fiil (yaralama) olarak değerlendirmesinden
bu yana Müslümanlar ve Yahudiler arasında yargıya karşı hukukî bir itimatsızlık oluşmuştur.
Sünnet yapan doktorlar ve Yahudi Mohel`ler
arasında da bir güvensizlik ortamı oluşmuştu.
Ancak Federal Meclis, Alman Medenî
Kanunu`nda yer alan velayet hakkı düzenlemeleri kapsamında küçük bir değişiklik yaparak ve
bu konuda nispeten hızlı davranarak meseleye
bir çare bulmuştur.
Alınan karar, aynı zamanda, arka planda yatan diğer bir hususla ilgili olarak da sevindirici
olmuştur: Belli çevrelerin ortaya atmış olduğu
sünnet münakaşası, yine belirli çevreler tarafından Müslüman ve Yahudileri karalamaya yönelik
olarak kötüye kullanılmıştır, öyle ki normal şartlarda bu tarz karalama girişimleri doğrudan yapılamazken, karar sonrası mümkün hale gelmişti.
Federal Meclis`in bu kararıyla sıkıcı bir münakaşa da sona ermiş oldu. Umuyoruz ki, bir bütün olarak değerlendirildiğinde iyi düşünülmüş
olan, ancak bazı kısımlarında hâlâ belirsizlikler
barındıran düzenleme, farklı yorumlamalardan
dolayı farklı uygulamalara yol açarak bizleri tekrar hukukî bir güvensizliğe itmez.”
“
Aile-Çocuk Münasebetleri Panelde Tartışıldı
TİB'in her faaliyet döneminde konuya vakıf kişiler
tarafından enine boyuna
tartışılarak çözüm yolları aranan
meselelerimizden birisi de, ebeveyn çocuk münasebetleridir.
Özellikle göçmen ailelerde giderek
sıkıntılı bir hâl alan nesiller arası
anlaşmazlıklar, bazen işin yönteminde yapılan yanlışlıktan, bazen
de tarafların birbirini anlamakta
zorlandıklarından kaynaklanmaktadır.
A
Geride bıraktığımız günlerde,
ATİB Baden-Württemberg Bölge
Başkanı Abdülcelil Akyüz'ün koordine ettiği, “Ebeveynler ve Çocuklar” paneli gerçekleşirildi.
Ailelerin yoğun ilgi gösterdik-
leri panele konuşmacı olarak Sosyal Pedagog Sevgi Mala-Çalışkan
iştirak etti.
Panele bir anne, bir kız ve bir
de erkek temsili olarak katıldılar.
ATİB BW-Bölge Başkanı Abdülcelil Akyüz'ün oturumu idare ettiği
etkinliğe Genel Başkan Yardımcılarından Tibyan Taşkın da katıldı.
Panelden istifade ettiklerini dile getiren dinleyiciler, bu tür faaliyetlerin senede birkaç kez yapılmasını arzuladıklarını ifade ettiler.
“Federal Meclis'in
Sünnet Kararı,
Müslümanları Olduğu
Kadar Almanya'yı da
Rahatlatmıştır”
TİB Genel Başkanı İhsan Öner, Federal
Almanya Meclisi'nin, sünneti serbest bırakan yasa teklifini büyük çoğunlukla kabul etmesi üzerine aşağıdaki basın açıklamasını
yapmıştır:
“Geride bıraktığımız aylarda Köln İdari
Mahkemesi'nin sünneti, “yaralama suçu” olarak
karara bağlamasından sonra aylarca sürüp giden
“sünnet yasağı” tartışmasına, Federal Meclis'in,
(12.12.2012) sünneti serbest bırakmaya dair kanun teklifinin büyük çoğunlukla onaylaması son
noktayı koymuştur.
Başta Sayın Başbakan Merkel ve Federal Adalet Bakanı Leutheuser-Schnarrenberger olmak
üzere, bu yasa teklifini meclise getiren ve lehte oy
kullanan milletvekillerini tebrik ediyor ve kendilerine teşekkür ediyorum.
Bu karar, başta ülkenin Müslüman ve Yahudi
azınlığını rahatlattığı gibi, Almanya'yı da, dünyada sünneti yasaklayan tek ülke olmaktan kurtararak rahatlatmıştır. Köln İdari Mahkemesi'nin aldığı kararın yanlışlığı kadar, bu karar
üzerinden özellikle Almanya Müslümanlarına
karşı mesnetsiz saldırıların da son bulmasını
ümit ediyorum.
Temennimiz, “sünnet” üzerinde yapılan tartışmaların nihayet son bulması ve Federal Almanya Meclisi'nin getirdiği yeni yasanın bu sefer
de bir başka türlü istismar ve polemik konusu
yapılmamasıdır.
A
HAYAT
slâm Peygamberi Hz. Muhammed (s.a.v)’e ilk vahy geldiği
andan vefatına kadar devam
eden 23 kamerî yıllık siyasî hayatının kısa bir özetini yapmak konunun anlaşılması bakımından faydalı olacaktır.
Mekke şehrine iki mil uzakta
bir çöl mağarasında (Hira Nur
mağarasında) kendisine “okumayı
emreden...” ayetler geldiği zaman
O, kırk yaşında ve ümmî idi, yani
okuma yazma bilmiyordu.
İslâm Devletinin temelini teşkil
eden prensipler, Mîlâdî 620 ve 622
yıllarında yapılan “Akabe bey’atları”nda görülür. Bu iki bey’attan
(sadakat yemininden) birincisi sayısı onikiyi geçmeyen bir avuç insan tarafından yapılmıştır. Bunlar,
Mekke surları dışında, tenha bir
yerde, akasya ağacının altında
oturmuş Kimsesiz Zatın elinin içine kendi ellerini koyarak;
-“Allah’ın emirlerine itaat edeceklerine, hırsızlık etmiyeceklerine,
çocukları öldürmeyeceklerine, kimseye iftira etmiyeceklerine, kimseyi
öldürmeyeceklerine, saadet ve felâket hallerinde ahidlerini (sadakat
yeminlerini) bozmayacaklarına...”
yemin etmişlerdi.
Burada ruh temizliğinin, ictimâî/ sosyal reformun ve bütün
kuvvetiyle takip edilecek bir hukuk dâvâsının tohumları yatmaktadır.
Bütün bunlardan iki yıl sonra
Yesrib (Medîne)’den bir kaçı da bayan olmak üzere 72 kişi daha
bey’at etti. Bu bey’atte İslâm Peygamberine kesin olarak itaat ve gerektiğinde her konuda O’nu savunma teminatı vardı. Hz. Peygamber
de onlara şöyle mukabele etti;
-“Sizin kanınız benim kanımdır,
sizin affınız benim affımdır; Ben
sizdenim, siz de bendensiniz, kiminle savaşırsanız ben de onunla
savaşırım, musalâhanıza (karşılıklı andlaşmalarınıza) da aynı şekilde uyarım.”
Aynı yıl Mekke’lilerin her türlü
işkencesine maruz kalan Hz. Muhammed (s.a.v) artık Peygamber
sitesi “M edînetü’n- Nebî” veya
“Medîne-i Münevvera” diye anılacak olan Yesrib Şehrine hareket etti ki, buna “Hicret” denir. Orada
kardeşlik (muâhât) denilen güzel
bir usul ile her Mekke’li muhaciri
Medîne’li (ensar) bir müslümanla
kardeş yapmak suretiyle İslâm’ın
ırk, dil ve coğrafî farklar tanımayan kardeşlik yapısını kurdu.
İ
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
➤ 05 ➤ Ocak · Januar 2013 · Safer 1434
Dr. Yusuf IŞIK
[email protected]
Hz. Peygamber (s.a.v)in
Devleti
Hz. Peygamberin yaptığı konuşmada zengin tarafından fakirin sömürülmesi/istismarı yasak edildi. Faiz kaldırıldı. Kadınlara iyi davranmak emrolundu. Irk ve coğrafî farklılıklar tamamen ortadan
kaldırıldı;
-“Arabın arap olmayana yani, siyahın beyaza üstünlüğü yoktur. Aynı şekilde arap olmayanın araba yani, beyazın da siyaha üstünlüğü yoktur.”
Burada müslümanlar yerli yahûdîler ile münasebet kurmaya
mecbur olmuşlardı. Yeni kurulan
devlet, yalnız onları hesaba katmak değil, aynı zamanda müslümanlar gibi korumak zorunda idi.
Hz. Peygamberin büyük basîret
ve siyasetinin eseri olan “Anayasa”
diğer konular arasında; “Yahûdîlerin de Müslümanlar gibi yeni (Medîne Site/Şehir) Devletin vatandaşları olduğu, Medîne’deki iki din
mensubu kabilenin birtek Medîne
halkını teşkil ettiği, suçluların kendi dinlerinin icabına göre cezalandırılacağı, gerektiğinde her iki din
mensuplarının Medîne’yi savunm a y a ça ğ r ıl a c a ğı, z u h u r e t m es i
m u h t e m e l b üt ü n a n l a ş m a z l ı k l a r
hakkında Allah’ın Resûlü tarafından karar verileceği...” yazılıdır.
Buna insanlık tarihinde, çeşitli
dinlere mensup insanların din ve
vicdan hürriyetine sahip olarak bir
arada yaşama beyannamesi nazarıyla bakmak mümkündür.
Mekke’lilerin Medîne halkına
savaş açarak saldırışı esnasında Yahûdîler tüm anlaşmaları bozarak
ihanet etmemiş olsalardı din/vicdan hürriyeti ve ortak vatandaşlığın bu fermanı “Anayasası/Medîne
Belgesi” kim bilir daha uzun zaman yürürlükte kalacaktı. Buna
rağmen Hz. Peygamber yılmadan
Necran hrıstiyanlarına da can, mal
ve din emniyeti sağlayan, onlardan
âşâr vergisi ve asker alınmayacağını te’mîn eden bir hürriyet fermanı/ garanti belgesi vermiştir.
Yahûdîler gibi Hrıstiyanlar da
barışçı maksatlarla Gassan’a gönderilen Peygamber elçilerini öldürdükleri için üzerlerine askerî
kuvvet sevkedilmiş ve ondan sonra
da Yahûdî kabileleri bir biri arkasından Medîne’den sürülmüşlerdir.
Bu olaylara tarih şahittir ki, bu büyük imtiyaz fermanları/garanti
belgeleri, himayeye/korunmaya
mazhar olanların kendi düşmanlıkları yüzünden hükümsüz hale
gelmiştir.
Hz. Muhammed (s.a.v) Arabistanı, bu memleket tarihinde işitilmemiş bir şey olarak, bir hakimiyet ve bir hukuk çerçevesi altında
birleştirmişti. Bu siyasî mucize 632
dosya
yılının Mart ayının yedinci günü
Vedâ Hitabesinde hazır bulunan
120 bini aşkın insanın tam bir düşünce ve hareket birliğiyle realite
olmuştu.
Hz. Peygamberin yaptığı konuşmada zengin tarafından fakirin
sömürülmesi/istismarı yasak edildi. Faiz kaldırıldı. Kadınlara iyi
davranmak emrolundu. Irk ve coğrafî farklılıklar tamamen ortadan
kaldırıldı;
-“Arabın arap olmayana yani,
siyahın beyaza üstünlüğü yoktur.
Aynı şekilde arap olmayanın araba
yani, beyazın da siyaha üstünlüğü
yoktur.”
O zamanlarda kölelik toplumda
bir ekonomik zaruret konusu iken
köleliğin ilgasından bahsetmek
mümkün olamazdı. Bununla beraber köleyi aile fertlerinden birisi
gibi tutmak, yemede ve giyinmede
kendilerine eşit davranmak efendilerine emredildi. Bu mesaj o gün
orada hazır bulunan insan kütlelerine mahsus değildi, belki de bütün dünyaya duyurulacak açık evrensel bir mesajdı.
En Büyük Lider (s.a.v) îlân ettiği evrensel prensipleri orada bulunanlardan kabul ve tebliğ edeceklerine dair söz aldı. Bundan üç ay
sonra da Allah’ın rahmetine kavuştu.
Bilindiği gibi Allah’ın son Resûlü ve son Nebîsi Hz. Muhammed
(s.a.v)’in kurduğu devlet, önce Medîne Site Devletiyken, daha sonra
Mekke’nin fethini müteakip sınırları belli olan cihan şümul bir İslâm Devleti’ne dönüştü.
Netice itibariyle; İslâm ve İslâm
Devletinin varlığı Hz. Peygamberin Habeşistana gönderdiği elçiler
vasıtasıyla Afrika`ya, Bizans`a
gönderilen elçiler vasıtasıyla Avrupa`ya ve İran’a gönderilen elçiler
vasıtasıyla da Asyaya duyurulmuş
oldu. Bu da İslâm`ın evrenselliğini
gösteren anektodlardan biridir.
İmdi;
Mutlu günler özlemiyle, kutlu
doğum günlerinde Resûlüllah’ı anmanın yanında O’nu anlamanın
çok daha önemli olduğu bir kez
daha ortaya çıkmış oluyor.
Biz müslümanlar, Resûlüllah’ın
bize emanet ettiği İslâm nurunu/
ışığını önde tutmaya ve karanlıkları aydınlatmaya devam edelim. Ne
demiş büyükler;
-“Sen ışığı önde tutarak yürü,
arkadan gölge mutlaka gelir.“
HAYAT
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
➤ 06 ➤ Ocak · Januar 2013 · Safer 1434
haber
Hessen’de İslam Din Derslerini DİTİB Verecek
essen Eyaleti Başbakan Yardımcısı ve Adalet, Uyum ve
Avrupa Konuları Bakanı JörgUwe Hahn ile Hessen Eyaleti Eğitim
Bakanı Nocola Beer geçtigimiz günlerde ortaklaşa yaptıkları bir basın toplatısında Hessen Eyaleti Hükümetinin
Federal anayasaya uygun inanca dayalı
İslam din dersinin okutulması ile ilgili
nihai kararını açıklayarak, DİTİB Hessen Eyalet Birliği ile Ahmediye Cemaatinin önümüzdeki 2013-14 birbirinden
ayrı ilk okul birinci sınıflarda İslam din
dersi okutulmaya başlanacağını kamuoyuna duyurdular.
Hessen Eyaleti Hükümetinin almış
olduğu bu karar sadece DİTİB Hessen
Camiası için değil Hessen Eyaletinde
yaşayan tüm Müslümanlar için tarihi
nitelik taşıyan, hatta orta ve uzun vadede Almanya´daki tüm Müslümanları
etkileyecek önemli bir karardır. Bu karar yarım asırdan beri Almanya´da yaşayan Müslümanların kurumsal din
hürriyeti alanından eşit haklara kavuşma sürecinde ciddi bir dönüm noktası
olarak tarihe geçecektir.
DİTİB Hessen Eyalet Birliği Hessen
Eğitim Bakanlığı yetkilileri ile önümüzdeki 2013/2014 ders yılında Hessen Eyaletindeki ilkokullarda Federal
Anayasanın 7.3. maddesine uygun DİTİB Hessen Eyalet Birliği ile uyumlu
olarak inanca dayalı İslam din
dersi´nin okutulmaya başlanması ilgili
hazılık çalışmaları tüm hızıyla devam
etmektedir. Bu hazırlıklar sonuçlandığında önümüzdeki 2013/2014 ders yılında yeterli öğrenci bulunabilecek bölgelerdeki ilkokul birinci sınıflarda
inanca dayalı İslam din dersi okutulmaya başlanabilecektir. İlgili okulda
inanca dayalı İslam din dersi okutulabilmesi için en az 8 öğrenci bulunması
H
gerekmektedir.
DİTİB Hessen Eyalet Birliği ile
uyumlu olarak verilecek inanca dayalı
İslam din dersine Hessen Eyaleti’nde
yaşayan tüm Müslüman öğrenciler katılabilecek. Aileleri DİTİB Cemaat Kütüğü‘ne kayıtlı olan ve önümüzdeki
2013/2014 ders yılında ilkokul birinci
kaydolacak öğrenciler, kaydoldukları
okulda bu dersin verilmesi durumunda
herhangi bir kayda gerek kalmaksızın
İslam din dersine kaydolmuş sayılacaklardır. DİTİB Müslüman kütüğüne
kaydolmamış Müslümanların çocukları ise bu derse okula yazıldıkları andan
itibaren yazılı olarak müracat ettikten
sonra katılabileceklerdir.
Büyük emekler sarf ederek elde ettiğimiz bu haktan, Hessen Eyaleti‘nde
yaşayan Müslümanların yeterince faydalanabilmesi için, alınan bu hakkın
Almanya’da Başörtün Varsa İş Yok!
LMANYA’nın Köln kentinde yaşayan Yeliz Duman (19) meslek eğitimi
için başvurduğu tüm kapıların
başörtülü olduğu için yüzüne
kapandığını söyledi.
En son bir ay önce ulaşım
sektöründeki bir kamu kurumuna başvuran Duman, kendisine
başvurusu konusunda red mektubu geldiğini belirterek,
“Şimdiye kadar birçok şirketlere başvurdum ve
maalesef reddedildim.
Red mektuplarında açıkça
baş örtün olduğu için reddedildin diye yazmıyor
ancak daha sonra arayıp
nedenini sorduğumda baş
örtüsünün yasak olduğunu söylediler. Bu konuda
sadece ben değil birçok
A
arkadaşımın da aynı şekilde
mağdur edildiğini biliyorum.
Çalışmadığımız zaman neden
çalışmıyorsun diyorlar, çalışmak
ya da meslek için başvurduğumuzda ise Türk ismimizi, kılık
kıyafetimizi ya da başörtümüzü
bahane ederek kabul etmiyorlar.
Bunun ayrımcılık olduğunu düşünüyorum” dedi.
Hessen Eyaletinde yaşayan tüm Müslümanlara duyurulmasında bilhassa değerli Türk medyasının desteğine önemli ölçüde ihtiyacı vardır.
Yukarıda belirtildiği gibi önümüzdeki 2013/2014 ders yılı ilkokul birinci
sınıflara kayıt yaptıran Müslüman öğrenciler arasından yeterli sayıda öğrenci kaydolan bölgelerdeki okullarda verilmeye başlanabilecek. Bunun için
önümüzdeki 2013/2014 ders yılında
ilkokul birinci sınıfa kayıt olacak Müslüman çocukların tespit edilmesi velilerinin bu ders için çocuklarını kaydetmeleri gerekmektedir.
Önümüzdeki 2013/14 ders yılında
ilkokul birinci sınıfa kaydolacak çocuğu bulunan veliler çocuklarının DİTİB
Hessen Eyalet Birliği ile ortaklaşa okutulacak inanca dayalı İslam din dersine
katılmalarını sağlamak için bölgelerin-
de bulunan DİTİB derneklerine ya da
DİTİB Hessen Eyalet Birliği‘ne müracat ederek ön kayıt yaptırabilirler.
Hessen Eyaleti Eğitim Bakanlığı,
2013/2014 yılında verilmeye başlanması planlanan inanca dayalı İslam din
dersinin Hessen Eyaleti‘ndeki okullarda halen öğretmenlik yapan Müslüman
öğretmenler tarafından okutulmasını
ön görmüş ve bu öğretmenlerin tesbiti
için DİTİB Hessen Eyalet Birliği‘nin
desteğini talep etmektedir. Hessen Eyaleti‘ndeki okullarda görev yapan ve İslam din dersi vermek/okutmak isteyen
Müslüman öğretmenlerimiz Hessen
Eyalet Birliğine müracat edebilirler.
Hessen Eğitim Bakanlığı‘na ya da
DİTİB Hessen Eyalet Birliği‘ne müracaat eden bu öğretmenlerimiz Gießen
Üniversitesi bağlı İslam İlahiyatı ve
Din Eğitimi bilimi kürsüsünce ön eğitim alacak ve DİTİB Hessen Eyalet Birliği tarafından oluşturulan komisyondan İslam din dersi öğretme yeterlilik
belgesi alacak. Daha sonrasında ise
Hessen Eyaleti’ndeki ilköğretim okullarında inanca dayalı İslam din dersi
okutmaya başlayabileceklerdir.
DİTİB Hessen Eyalet Birliğinin ortaklığında okutulacak inanca dayalı İslam din dersi konusunda bilgi edinmek, talebe kayıdı konusundan müracat isteyenler ya da bu dersi vermek isteyen öğretmenlerimiz DİTİB Hessen
Eyalet Birliğine e-Mail yoluyla:
[email protected] ya da telefonla
Başkan Fuat Kurt: 0163/3431561,
Danışman Dr. Hüseyin Kurt:
0177/9762795 veya
Selçuk Doğruer´e: 0163/3431577
ulaşabilirler.
DİTİB Hessen Eyalet Birliği
Yönetim Kurulu
THY Stuttgart’tan Bilgilendirme Toplantısı
ürk Hava Yolları Stuttgart Müdürlüğü çevredeki Türk cenaze fırmalarıyla kahvaltı
programında buluştu. Stuttgart Kargo Şefi
Davut Sanatçı`nın organizesinde yapılan kahvaltı
programına Türkiye ve Avrupa Turkish Cargo
yetkilileri, Stuttgart Türk Hava Yolları yetkilileri
ve cenaze firmaları katıldılar.
Katılan fırmalar: Berzah Cenaze, Anadolu
Cenaze, Öztürk Cenaze ve DİTİB Cenaze.
Stuttgart THY şehir ofisinde başlayan kahvaltı programı güzel bir atmosferde gerçekleşti.
Tanışmadan sonra Davut Sanatçı kısaca Türk
Hava Yollarını başarılı çalışmalarını anlattı ve son
gelişmelerden bilgiler verdi.
Daha sonra 2. Bölümde cenaze taşımacılığında yeni gelişmelerden bahsetti: “Cenaze taşımacılığında herzaman cenaze firmaların tercihi milli
T
havayolu Türk Hava Yolu olmuştur. Bu hizmeti
daim ve memnun verebilmek için artan talebi
karşılamak üzere Balkan ülkelerine de Türk soydaşlarımızı taşımaya karar vermiştir. Bu şekilde
12 Balkan ülkelerine ucuza İstanbul aktarmalı direkt cenaze taşımaktayız. Bunlar: Sarejevo, Tirana, Sofja, Zagreb, Atina, Selanik, Üsküp, Podgorica, Priştina, Belgrad, Chisnau ve Bukarest. Tüm
soydaşlarımız bu hizmetten istifade edebilir. Yakın cenaze firmalarına başvurmaları yeterlidir”
dedi.
3. bölümde cenaze firmaların dilek ve temennileri oldu. İlk defa yapılan böyle bir kahvaltı
programına tüm cenaze fırmaları THY`ye teşekkür etti. THY Stuttgart katılımcılara hediyeler
takdim etti ve bir hatıra fotografıyla program son
buldu.
Hatice Şahin: “Tesettür Gerekirse Bir Aileyi Gerekirse Bir Toplumu Korur”
slam Toplumu Milli Görüş (IGMG)
Güney Bavyera Bölgesi Kadınlar Teşkilatı (KT) Tanıtma Başkanlığının hazırlayıp sunmuş olduğu Tesettür Sempozyumu proğramı yoğun ilgi gördü.
IGMG Güney Bavyera Bölgesinde ilki
düzenlenen proğram Münih’in güzide salonlarından birisi olan Kral Event Center
de düzenlendi. Şubelerden genç yaşlı demeden gelip salonun her köşesini dolduran dinleyiciler, IGMG Genel Merkez
(GM) KT Başkanı Hatice ŞAHİN hanımefendinin ve IGMG GM İrşad Başkan
(İB) Yardımcısı ve Din İstişare Kurulu
(DİK) üyesi Hulusi ÜNYE hocaefendiyi,
pür dikkat dinlediler.
Açılış konuşmasında IGMG Güney
Bavyera Bölge KT Başkanı Ayşe ERGAN
hanımefendi; “Bu sempozyumu sizleri
bilgilendirmek, TESETTÜRÜ Allah’ın
emrettigi gibi yaşayabilmek, değerlerimizin izinde kalabilmek için hazırladık. Kız
çocuklarının tesettürü konusunda gösterdiğimiz hassasiyeti erkek evlatlarımıza da
göstermiyoruz, bu bizleri üzüyor” dedi.
Değerlerimiz doğrultusunda gençlerimize ve tüm inananlara TESETTÜRLÜ, hayırlı ve huzurlu ömürler dileyen Bölge KT
Başkanı ERGAN sempozyumun gerçekleşmesinde emeği geçenlere, katılımlarından dolayı da herkese teşekkür ederek
sözlerini bitirdi.
Ardından kısa bir selamlama konuşması yaparak katılanlara tessettür hakkında misaller vererek dinleyicileri günün hatiplerine doğru heyecanlandıran
İ
IGMG Güney Bavyera Bölge Başkanı M.
Tayyip SAYAN; “her ne kadar da kadın
olsun erkek olsun‚ tesettürlü’ olduğumuzu zannetsek veya ‘tesettürlü’ yaşamaya
gayret göstersek de gözlerimiz dinimizce
yasak veya sakıncalı olan hususlara, alışmaya başlamış. Tesettürün sadece kadınlar için olmadığını, kadınlar için olduğu
gibi erkeklerin de tesettüre riayet etmelerinin gerektiğinin altını çizen IGMG Güney Bavyera Bölge Başkanı SAYAN: ‘İpek
ve altın erkeklere haram kılınmıştır. Gözlerin, kulakların ve bütün azaların haramdan sakınmaları da bir tesettürdür.
Kabe bile tesettür ile güzelleşmiştir. Tesettür erkeğin de kadının da güzelliği ve iffetidir. Bu husus da bu bilinçte olup kendi-
nizi eğitmek, bilgilendirmek için buraya
geldiğinizden dolayı her birinizden teker
teker teşekkür ederim” dedi.
Buna binaen Kur’an`dan ve hadislerden kısa açıklamalar yapan IGMG Güney
Bavyera Bölge Başkanı SAYAN sözlerini:
‚Bu seneyi bölgemizde Kur’an ve Hadis
senesi olarak ilan ettik’ diyerek bitirdi.
Daha sonra günün ilk hatibi IGMG
GM İB Yardımcısı ve DİK üyesi Hulusi
ÜNYE hocaefendi konuşmasını yaptı.
Konuşmasında tesettür konusunun fıkhi
boyutunu gelenlere ayetlerle hadislerle
açıkladı. Hz. Adem (a.s.)`in cennetteki tesettür hayatından başlayarak orta çağın
çeşitli jenerasyonlarına değinerek yakın
tarihimizin tesettür anlayışını da ayriye-
Aytaç Avrupa Großmarkt
Marktstr. 10 . 50968 Köln
Tel.: 0221-3797985
Fax: 0221-3797986
Mobil: 0177-6529370
Depo Market Et Reyonu
Vogesenstr. 1 . 50739 Köln
Depo Market Et Reyonu
Markenstr. 7 . 40227 Düsseldorf
Depo Market Et Reyonu
Marktstr. 247 . 47798 Krefeld
Depo Market Et Reyonu
Münsterstr. 154 . 44145 Dortmund
Mobil: 0177-6529370
YENi YENi YENi YENi
Depo Market Et Reyonu
Friedrich-Ebertstr. 79 . 47119 Duisburg (LAAR)
Mobil: 0177-6529370
ten anlatan İrşad Başkan Yardımcısı ve
DİK üyesi ÜNYE Avrupa`nın bu gidişatında bir müslüman gencinin tesettür anlayışının nasıl olması gerektiğini gençlere
açıklayarak sözlerini: “Milli Görüşçü bir
genç olarak bilinçli, kılık kıyafetimize
özen göstererek, Avrupa`nın bu bataklağında İslami şuurla yaşamaya mecburuz”
diyerek sonlandırdı.
Günün ikinci hatibi olarak mikrofona
gelen IGMG GM Kadınlar Teşkilatı Genel
Başkanı Hatice ŞAHİN hanımefendi ise,
salonda bulunanlara Avrupa`da tesettür
konusunda yaşanan sorunları gün ışığına
çıkararak, bu durumlara karşı nasıl donanımlı olmamız gerektiğini ve bir gencin
dim dik ayakta durup öz güvenle tesettürünü savunabilme metodlarını kendi hayatından da kıssadan hisseler hesabı misaller vererek açıkladı. Konuşmasındaki
açıklamaları ile bilhassa gençlerin beğenisini toplayan Uzman Pedagok ŞAHİN:
“Tesettür deyip geçmeyin. Tesettür bir
genci şeytanın verdiği kötü düşüncelerden, tesettür bir genç kızı kem gözlerden
ve her ikisini de sürükleyecek kötü amellerden korur. Tesettür gerekirse bir aileyi
gerekirse bir toplumu korur ve İslam`a,
İslami şuura sürükler” diyerek konuşmasını tamamladı.
Şubelerden 15 yaşına girmemiş ve örtünmeye başlayan genç kızların, Bölge
Kadınlar Teşkilatı tarafından ödüllendirildiği Tesettür Sempozyumu proğramı,
okunan kapanış Kur’an-ı Kerimi ile son
buldu.
HAYAT
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
➤ 08 ➤ Ocak · Januar 2013 · Safer 1434
haber
BİL Koleji Yeni Binasına Kavuşuyor
004 yılında Türk girişimcilerin
tarafından kurulan ve öğretime
başlayan BİL Özel Okulları yeni
binasında kavuşuyor. BİL Privat
Gymnasium ve Realschule’nin yeni binası 5 Ocak 2013’te törenle açılacak.
Törene Baden Württemberg Başbakanı Winfried Kretschmann, Stuttgart
Belediye Başkanı Dr. Wolfgang Schuster, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş da katılacak.
2
İnşaatı büyük ölçüde tamamlanmış
olan BİL Koleji’ni Stuttgart’taki Türk
basını açılış öncesi mensupları ziyaret
etti.
6 yıl önce 18 öğrenci ile eğitim dünyasına farklı ve taze bir adım olarak atılan BİL Özel Okulları Almanya’da Türk
girişimcilerin eğitim dünyasına kazandırdığı ilk okul olma özelliğini de taşıyor. Her geçen yıl artan öğrenci sayısının 2010/2011 eğitim öğretim yılında
277 rakamına ulaşması ile birlikte mev-
cut okul binasının ihtiyacı karşılamaması nedeniyle Okul Aile Birliği ve
Okul Derneği alternatif arayışlarını yeni bir bina yapma düşüncesi ile nihayetlendirdi.
Yeni bina ile ilgili bilgi veren Müdür
Muammer Akın, ‘Öğrenci sayımızı artık mevcut binamız kaldırmıyor. Yeni
öğretim yılında yapılacak kayıtlarla artık daha büyük bir yere ihtiyacımız olacaktı. Bu nedenle okul yönetimimizin
yeni okul kararı neticesinde başlattığı
inşaatımız tamamlandı’ dedi.
Bad Cannstatt Zuckerfabrik mevkiindeki BİL Koleji inşaatının temeli
Stuttgart Büyükşehir Belediye Başkanı
Dr. Wolfgang Schuster, Başkan Yardımcısı Michael Föll, Stuttgart Başkonsolosu Mustafa Türker Arı, milli futbolcu
Hakan Şükür, siyasi parti temsilcileri
Türk ve Alman kurum müdürleri ve
vatandaşların katılımıyla 2010 yılında
görkemli bir törenle atılmıştı.
Trabzonlulara Duisburg da Trabzon
uisburg`da bu yıl 17. kez düzenlenen Trabzonlular gecesine
kalabalık bir katılım oldu.
Duisburg Trabzonlular Derneği her
yıl geneleksel olarak düzenlediği geceye, Almanya’nın çeşitli şehirlerinden,
Hollanda ve Belçika’dan Wesel Niederrheinhalle’ye akın eden Trabzonlular
Hülya Polat, Apolas Lermi, Sinan Sami,
Hakan Yıldırım, Sezer Küçük, Aydın
Akyol ve Tahsin Terzi’nin türküleriyle
coştular.
Geceye CHP Trabzon milletvekili
Volkan Canalioğlu, Duisburg Belediye
başkanı Erkan Kocalar, Dortmund SPD
Belediye Meclis Üyesi Volkan Baran, 48
kiloda Dünya Kadınlar Boks Şampiyonu Asiye Özlem Şahin ve çok sayıda davetli katıldı.
Avrupa`da Trabzon’u yaşatıyoruz
Gecenin açılış konuşmasını yapan
dernek başkanı Erdal Osmançelebioğlu;
‘‘1996 yılında kurulan derneğimiz düzenlediği faaliyetlerle memleket hasreti
D
çeken hemşehrilerinin bu hasreti gidermeleri yönünde hareket ediyor. Düzenlediğimiz hamsi günleri ve aile toplantılarıyla bir ev görevi gören derneğimiz,
çocuklarımızın yüksek okulları gitmelerini teşvik ediyor. Karadeniz müziğinin yaşatılması için kurduğumuz Karadeniz koromuzda çalışan gençler hem
kendi müziklerini öğreniyor hem de
aralarındaki birlik ve beraberlik bağlarını güçlendiriyor” dedi.
Avrupa`da yaşayan Gençler bizim
değerimiz, onlara sahip çıkalım
CHP Trabzon milletvekili Volkan
Canalioğlu ise konuşmasında; ‘‘Yabancı
bir ülkede doğup büyümelerine rağmen
kendi kültürlerine bağlı yetişmişler. Saatlerce horon oynuyor ve yorulmuyorlar. Bu da bu kültüre ne kadar bağlı, bu
kültüre ne kadar hasret olduklarının
göstergesidir. Bu gençlerin yetişmesinde ve bu kültürü öğrenmelerinde ön-
derlik yapan dernekleri tebrik ediyorum. Çalışmalarınızda mutlaka gençlere önem verin onların iyi bir eğitim alarak daha iyi yetişmelerini sağlayın” dedi.
Kemençe ile kolbastı
geceye damgasını vurdu.
Karadeniz’in vazgeçilmezi olan kemençe sesinin hiç susmadığı gecede
sahne alan Hülya Polat, Apolas Lermi,
Sinan Sami, Hakan Yıldırım, Sezer Küçük, Aydın Akyol ve Tahsin Terzi’nin
türküleriyle coşan Karadenizliler gece
geç saatlere kadar horon oynadılar.
Kemal Yurtnaç: 10 bin Türk Çocuğu Gençlik Dairelerinin Kontrolünde
ürkiye'deki Çocuk Esirgeme
Kurumu'nun muadili olan
Gençlik Daireleri hakkında bilgi veren Başbakanlık Yurtdışı Türkler
ve Akraba Topluluklar Başkanı Kemal
Yurtnaç, “Ailesinde şiddet gören, kimsesiz, bakıma muhtaç çocuklar sosyal
devlet ilkesinden hareketle mahkeme
kararıyla ailesinden alınıyor. Bu el koyulan çocuklara ya yurtlarda bakılıyor
ya da çocuklar koruyucu ailelere teslim ediyor. İdare kendisine gelen bir
ihbarla da çocuğa el koyabiliyor. Aile
ile çocuğun irtibatını tamamen kesi-
T
yorlar. 4 bini kayıtlı 6 bini de vatandaşlığımızdan çıkmış olan Türk soylu-
lar olmak üzere toplam 10 bin Türk
çocuğu bu dairelerin kontrolünde” di-
ye konuştu.
Yurtnaç, uygulama ile yasanın birbirinden çok farklı olduğunu belirterek, “Çocuk reşit olduğu zaman dinini
kendi seçecek” diyorlar. Siz çocuğa 7-8
yaşında neyi gösterirseniz onu seçer.
Çocuklara Hıristiyanlığın yanında
Müslümanlık öğretilmiyor. Türk kimliği de unutturuluyor” dedi.
Avrupa ülkelerinde sosyal hizmet
birimlerince ailelerinden alınan 10 bine yakın Türk çocuğu, farklı dini ve
kültürel değerlere uyum baskısıyla
karşı karşıya kalıyor.
SunExpress Almanya’da Büyümeye Devam Ediyor
unExpress Almanya son dönemlerde aldığı ticari kararlarla dikkat
çekiyor. Almanya'daki Türk seyahat acenteleriyle direkt çalışma kararı
alarak, değişimi ilk olarak acentelerine
yansıtan SunExpress, Almanya'da yaşayan ve sık sık Türkiye'ye ziyarete giden Türkleri de sevindirecek üç önemli karar aldı.
Düsseldorf Maritim Hotel'de yaklaşık 180 acenteyle bir araya geldiği SunExpress yemeğinde konuşan SunExpress Almanya Genel Müdür Yardımcısı
Server Aydın, bu değişimin süreceğini
belirterek, amaçlarının Almanya'da yaşayan Türklerle bütünleşmek ve onların seyahat anlamında bütün ihtiyaçlarına cevap vermek olduğunu söyledi.
Server Aydın acentelere yapmış olduğu
konuşmada, “Uzun zamandır Alman-
S
ya'da yaşayan vatandaşlarımızın seyahat anlamında taleplerini alıyorduk.
Bizim için artık büyük bir ivme yaratacak değişimi başlatma zamanı gelmişti.
Önceliği acentelerimize verdik. Artık
Almanya'daki acentelerimizle bire bir
çalışıyoruz. Her geçen gün acente sayımızı artırıyoruz ve bundan sonra da
acentelerimizle daha sıkı, sonuç odaklı
çalışacağız” dedi.
Ücretsiz İkram ve
30 Kg Bagaj Hakkı
1 Aralık 2012 itibari ile bütün uluslararası uçuşlarda uçak içi satışların yanı sıra ücretsiz sandviç, kek ve su uygulamasına başlayacaklarını belirten Aydın, “Almanya'daki vatandaşlardan gelen yoğun talepleri dikkate alarak, Almanya'dan İstanbul, İzmir, Ankara,
Adana, Kayseri, Gaziantep, Elazığ,
Samsun ve Trabzon'a olan seferlerimizde bagaj hakkını 20 kg'dan 30 kg'a çıkardığımızın müjdesini vermek istiyorum” dedi.
“Cenaze Taşımacılığına
Başlayacağız”
Gerek acentelerden gerekse Almanya'da yaşayan Türklerden cenaze taşımacılığı konusunda uzun bir zamandır
yoğun talep geldiğini belirten Server
Aydın, “Artık bu taleplere cevap vermenin zamanı gelmiştir. Bu doğrultuda
yaptığımız çalışmalarla hem acentelerimizden hem de vatandaşlarımızdan
gelen taleplere cevap vereceğiz ve uçtuğumuz her noktaya cenaze taşıyacağız”
dedi.
Aldıkları ticari kararların sonuçla-
rını gördüklerini ve değişimi her alana
yaymak için sıkı çalıştıklarını belirten
Aydın, Aldıkları kararların Almanya'da
yaşayan vatandaşları memnun edecek
kararlar olduğunu söyleyerek konuşmasını bitirdi.
Gecede, SunExpress Network ve
Gelir Müdürü Andreas Thams da yaz
uçuş programı ve yeni ücret politikası
hakkında acenteleri bilgilendirdi.
IGMG Kuzey Bavyera Bölgesinden
T.C. Nürnberg Başkonsolosluğuna Ziyaret
GMG Kuzey Bavyera Bölgesi
Yönetim Kurulu ve Bölge Başkanı Orhan Sarı, T.C. Nürnberg Başkonsolosu Ece Öztürk
Çil`i makamında ziyaret etti.
Çok samimi bir havada geçen
ziyarette bilgi alışverişlerinde bulunuldu.
IGMG Kuzey Bavyera Bölge
Başkanı Orhan Sarı yaptığı açıklamada dışa yönelik yaptığımız ziyaretlerin ilki olma hasebiyle Sayın
Ece Öztürk Çil hanımefendiye toplumumuza yaptigi birleştirici çalışmalardan dolayı teşekkür etti ve
“ziyaretlerimiz başta diğer resmi
kuruluş ve sivil toplum örgütlerine
devam edecek” dedi.
Bu arada IGMG Kuzey Bavyera
Bölge Başkanı Orhan Sarı ve ekibi-
I
ne yaptıkları ziyaretten dolayı
memnuniyetini bildiren T.C.
Nürnberg Başkonsolosu Ece Öztürk Çil; “daha birlikte yapacağımız çok şeylerin olduğuna ve daha
sık bir araya gelmemiz gerektiğini
söylemek istiyorum” dedi.
IGMG heyeti daha sonra T.C.
Nürnberg Başkonsolosluğu Din
Hizmetleri Ataşesi Dr. Cafer
Acar`ı da makamında ziyaret ettiler.
EKOL Küchen Frankfurt Şubesi Dualarla Açıldı
vrupa`da Türkler yeni işyerleri açmaya devam ediyor. Birinci neslin aksine ikinci nesil
artık kendi işyerlerini açarak işveren
konumuna gelmeyi sürdürüyor.
Frankfurt`ta 3. şubesini açan
EKOL Küchen sahibi Faruk Yıldırım
da bunlardan biri. EKOL Küche
Frankfurt, Mainzer Land Strasse 349
numarada 3. şubesini dualarla açtı.
Açılışta Kur`an-ı Kerim okuyan,
EKOL Küchen Genel Müdürü Faruk
Yıldırım`ın babası Şener Yıldırım,
daha
sonra
yaptığı
duanın
ardından besmeleyle kırmızı kurdelayı kesti.
Misafirlere açılışa gösterdikleri ilgi nedeniyle teşekkür ederek helal ka-
A
zanca vurgu yapan Şener Yıldırım
`Durmak yok yola devam` dedi.
Çok sayıda davetlinin yanısıra,
Türk basın ve medya mensubunun da
katıldığı açılışta, ekibi ile birlikte davetlileri selamlayan EKOL Genel Müdürü Faruk Yıldırım vatandaşlara,
açılışa gösterdikleri teveccühlerinden
dolayı teşekkürlerini ifade ettiler.
Merkezi Köln`de bulunan EKOL
Küchen, Wiesbaden şubesinden sonra Frankfurt şubesini açan EKOL
Küchen sahibi Faruk Yıldırım`ı Hayat Gazetesi olarak tebrik ettik.
Açılışta yoğun bir performans
gösteren Faruk Yıldırım, “Köln`de
açmış olduğumuz EKOL Küchen
merkezimizin ardından Wiesba-
den`da bir şube açtık, bugün de
Frankfurt şubemizi açmanın sevincini yaşıyoruz. Nasip olursa yeni yılın
ilk yarısında Paris şubemizi de açarak
şubeler serimize bir yenisini daha katacağız” dedi ve “Frankfurt`taki yeni
şubemizin açılış sevincini bizlerle
paylaşmak lütfunda bulunan Hayat
Gazetesine teşekkürlerimi arz ederim” dedi.
Almanya`nın her yerinde hizmet
verme imkanına sahip olan EKOL
Küchen, müşterilerine en uygun fiyat ve taksit imkanı sunuyor. Hizmette sınır tanımayan EKOL Küchen ekibi, müşterilerinin evine giderek mutfağını hiç bir ücret talep etmeden yerinde ve birlikte planlıyor.
Frankfurt EKOL Küchen sahibi
Faruk Yıldırım vatandaşlara; “Mutfağınızı yaptırmaya karar vermeden
önce bize mutlaka uğramanızı tavsiye
ederiz. Bizim sevis hizmetimizi, uygun fiyat ve kalitemizi görmeden karar vermeyin” dedi.
Yıldırım; `Vatandaşlarımızın açılışımıza gösterdiği ilgiye Hayat Gazetesi aracılığı ile tekrar teşekkür ederiz” dedi.
T.C. Münih Başkonsolosluğundan IGMG Güney Bavyera Bölgesine Tam Kadro Ziyaret
ürkiye Cumhuriyeti Münih Başkonsolosu Kadir Hidayet ERİŞ,
Konsolos Yardımcısı Selçuk EKE,
Din Hizmetleri Ataşesi Dr. Ali ÜNAL,
Ticaret Ataşesi İsmet SALİHOĞLU ve
Çalışma Ataşesi Hüseyin BAĞCECİ İslam Toplumu Milli Görüş Teşkilatı Güney Bavyera Bölgesini ziyaret ettiler.
IGMG Fürstenfeldbruck şubesinde
gerçekleşen ziyaretin açılışı Şube Başkanı
Ali ATALAR`in selamlama konuşmasıyla gerçekleşti.
Daha sonra Baskonsolosluk heyetine
selamlama konuşması yapan IGMG Güney Bavyera Bölge Başkanı Muhammed
Tayyip SAYAN ise, okullarda İslam din
derslerinin takibinin, Peygamber Efendimiz (s.a.v)‘ i anma proğramları ve Çanakkale kutlamalarında birlikteliğin sağlanmasının, Nazi ırkçılığına karşı alınması gereken tedbirlerin ve toplumun endişelerinin giderilebilmesi konusunda
resmi merciler ile diyaloğu ve iletişimi
kurarak rahatlatıcı açıklamaların yapılmasının çok elzem olduğunun altını çizerek konuşmasını şu sözlerle bitirdi: “Biz
T
Milli Görüş olarak gerek yaşadığımız ülkenin olsun gerek halkımız ve insanlarımızın huzuru ve refahı için olsun elimizden geleni yapmaya hazırız” dedi.
IGMG Güney Bavyera Bölge Başkanı
SAYAN`dan sonra konuşmasını yapan
Münih Başkonsolosu K. Hidayet ERİŞ
bey: “Biz devlet olarak halkımızın arasında bir fark koymaksızın herkese eşit derecede hizmeti götürmeye çalışıyoruz. Milli Görüş ismi üstünde MİLLİ‘dir dolayısıyla biz burda kendimizi daha rahat hissediyoruz. Zira samimiyeti ve içtenlikliği
görüyoruz” diyerek Milli Görüş yetkililerine yapmış oldukları başarılı hizmetlerden dolayı teşekkür etti.
Daha sonra Din Hizmetleri Ataşesi
Dr. Ali ÜNAL, Ticaret Ataşesi İsmet SALİHOĞLU ve Çalışma Ataşesi Hüseyin
BAĞCECİ, çalışmaları hakkında bilgiler
verdiler.
Ziyaret soru cevap faslının ardından
IGMG Güney Bavyera Bölge Başkanı M.
Tayyip SAYAN`ın Başkonsolos K. Hidayet ERİŞ`e çiçek taktimi ile sona erdi.
HAYAT
“Allah’ın şehitleri olduğu gibi şairleri de var.”(Süleyman Nazif)
1873 senesinin Aralık ayında İstanbul’da doğan M. Akif, yine Aralık ayının 27. günü, 1936’da İstanbul’da vefat
etmiştir. Osmanlı Cihan Devleti’nin
en debdebeli son dönemlerini, 1.
Dünya Savaşı’nı ve Mustafa Kemal
Atatürk’ün liderliğinde kurulan Türkiye Cumhuriyeti’ni yaşamış olan Mehmet Akif Ersoy, bazılarına göre sadece
“İstiklâl Marşı Şairi”, bazılarına göre
“İslâmcı Şair”, “Rejim Muhalifi”, bazılarına göre de, 20. asrın en büyük Türk
şair-yazar ve mütefekkirlerindendir
ki, ben de bunların kervanına can-ı
gönülden dahilim.
İstiklal Harbi’nden sonra dağılan
imparatorluğun
son
kalesi
Anadolu`da düşman orduları tarafından işgal edilmeğe başlanınca Mehmet Akif, Balıkesir, Konya ve Kastamonu gibi illerimizde halkı bağımsızlık için mücadeleye çağıran konuşmalar yapar. Zamanın TBMM tarafından
açılan İstiklal Marşı şiir yarışmasına
700’ün üzerinde eserle başvurulmasına rağmen içlerinden uygun birisi bulunamayınca, M. Akif ’e müracaat edilerek İstiklal Marşı’nın yazılması sağlanır ve ilk defa mecliste okunduğunda her kıtası ayakta alkışlanır.
12.13.1921 tarihinde de hepimizin bildiği şaheser, İstiklal Marşı TBMM tarafından kabul edilir.
Tarihin kendisini ve tarihe mal olmuş şahsiyetleri, sözkonusu zaman ve
şartlar içinde değerlendiremeyenlerin
bir kısmı Mehmet Akif ’e, Arnavut kökenli, bir kısmı Abdülhamit’e muhalif
olduğundan dolayı, bir kısmı da Mustafa Kemal Atatürk’le düşüncelerinin
örtüşmemesinden hareketle, temkinli
yaklaşırlar. Bunlara bir de Mehmet
Akif ’i gerek düşünce ve gerekse dil
olarak anlamakta zorlananları ilave
ederseniz; ortaya, unutulmaya ve
unutturulmaya mahkûm edilmiş, yakın tarihimiz ve milletimiz adına bir
hazin tablo çıkar. Akif ’in şiirlerini dillerinden düşürmeyenlerin büyük çoğunluğunun da, eşi ve benzerine az
rastlanır bu müteffekiri idrak edebilme noktasında ciddi şüphelerim var.
Bizi zaten haklı olarak bir türlü kabullenemediğimiz, içimize sindiremediğimiz mevcut durumumuza mahkûm
eden zihniyet; tahlil fukarası şu ezberci zihniyettir!
Yüz sene evvelinden aydınlarımızın
tartışmaya başladığı ve hâlâ hangisinde karar kılınacağına dair kararsızlığın devam ettiği Batıcılık, İslâmcılık
ve Türkçülük akımlarının hiçbirinde
Akif ’i göremezsiniz. Fakat, yazımızın
ilerleyen kısımlarında göreceğiniz gibi, çağın şartlarını iyi kavramış, İslâm
âlemini olduğu kadar Batı’yı da tetkik
etmiş, Türk milletiyle bütünleşirken
kuru bir Türkçülük, İslâm’ı yorumlarken sathî bir İslâmcılık yapmamıştır.
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
➤ 11 ➤ Ocak · Januar 2013 · Safer 1434
Mahmut AŞKAR
dosya
Asrın İdrakine İslâm’ı Söyletmek
Bize göre Şark’ın bu düşüncesi, belâgatı ve edebiyatıyla büyük evladının
fikir mücadelesi, aşağıdaki iki mısrasında özetlenmiştir:
“Doğrudan doğruya Kur’an’dan alıp ilhamı
Asrın idrakine söyletmeliyiz İslâm’ı.”
[email protected]
Asrın İdrakine
İslam’ı Söyletmek Veya
Mehmet Akif Ersoy
O, sadece Anadolu Türklerinin değil,
tümüyle İslam aleminin acılarını yüreğinde hisseden, şiirlerinde bu yaralara merhem olabilecek reçeteler sunan, tavizsiz bir fikir ve inandığını yaşayan dava adamıdır. Burada bunun
ayrıntılarına girmek istemiyorum.
Merak edenler, Mehmet Akif ’in hayat
hikâyesine bakabilirler. Sadece Hüseyin Cahit Yalçın’ın üstad için söylediği
bir cümleyi naklederek bu bahsi noktalıyoruz: “Mehmet Akif ’in hayatı,
eserlerinden çok daha muhteşem bir
şiirdir...”
Gıpta ile baktığımız milletleri bu
seviyeye taşıyanların; o milletin münevverleri olduğu gerçeğini gördükçe,
ister-istemez yakın ve uzak maziye
projektör tutarak; “bu evsafta bizim
kimimiz var?”a cevap arıyor ve alaca
karanlıkta bir depoya istif edilen “tarihi kalıntılar”ınız içinde bunca geçen
zamana rağmen etrafını aydınlatmaya
devam eden bir ışığın kaynağına doğru ilerliyorsunuz. Bu “nur”a dokunduğunuzda;
“Bir zamanlar biz de millet, hem de nasıl milletmişiz;
Gelmişiz dünyaya, milliyet nedir öğretmişiz!
Kapkaranlık iken bütün afakı insaniyetin,
Nur olup fışkırmışız, ta sinesinden zulmetin.”
diye haykıran, o haykırışla sizi 1400
küsur sene öncesine, yani insaniyetin
zifiri karanlığına nur gibi fışkıran medeniyetin doğuşuyla ve bilahare o tarihten 400 sene sonrası, bu tarihten
bin sene öncesine, milliyetin ne olduğunu dünyaya öğreten, nasıl bir millet
olduğumuz hakikatiyle sizi karşı karşıya getiren Mehmet Akif ’le tanışıyor
ve irkiliyorsunuz.
Akif, bir taraftan “Tek dişi kalmış
canavar” dediği medeniyetin saldırgan temsilcilerine ve yerli işbirlikçile-
rine karşı konuşmaları ve kalemiyle
amansız bir mücadele verirken, diğer
taraftan da içerideki cehalet, din istismarı ve geri kalmışlığa karşı mücadele
etmektedir:
“Çalış dedikçe şerîat, çalışmadın, durdun
Onun hesâbına birçok hurâfe uydurdun
Sonunda bir de tevekkül sokuşturup araya
Zavallı dini çevirdin onunla maskaraya!”
Batı’nın ilmi ve fenni üstünlüğü
karşısında milletin içinde bulunduğu
bilgisizlik ortamını aşağıdaki mısralarda feryad edercesine dile getirirken;
zamanın, ilim zamanı olduğunu uyarısını da tekrarlamaktan geri kalmıyor.
“Felâketin başı, hiç şüphe yok, cehâletimiz;
Bu derde çâre bulunmaz - ne olsa - mektebsiz;
Ne Kürd elifbayı sökmüş, ne Türk okur, ne Arab;
Ne Çerkes’in, ne Lâz’ın var, bakın, elinde kitâb!
Hülâsa milletin efrâdı bilgiden mahrûm.
Unutmayın şunu lâkin : “Zaman: zamân-ı ulûm!”
Ve Batı’yla aradaki 300 senelik mesafeyi kapatabilmek için;
“Sade Garbın, yalnız ilmine dönsün yüzünüz.
O çocuklarla beraber, gece gündüz didinin;
Giden üç yüz senelik ilmi tez elden edinin;”
şeklinde veya şöyle tavsiyede bulunmaktadır;
”Alınız ilmini garbın alınız san’atını;
Veriniz hem de mesainize son süratını.”
Bütün bu yalvarış, temenni ve tavsiyelere rağmen geldiğimiz nokta hepinizin malûmudur.
Bir zamanlar dünyaya medeniyet
getiren bir milletin kurduğu cihan
devleti can çekişirken, bunun en başta
gelen sebeplerinden birisi de, alimlerinin ve ilim yuvalarının yokluğudur.
Mehmet Akif de zaten bunu sorguluyor:
“Medresen var mı senin? Bence o çoktan yürüdü...
Haydi göster bakayım şimdi de İbnü’r Rüşdü?
İbn-i Sina niye yok? Nerede Gazali görelim!
Hani Seyit gibi, Razi gibi üç beş âlim.”
Kanaatimce Mehmet Akif ’i ve onun
gibi düşünenleri diğerlerinden ayıran
önemli ve esas husus burada aranmalıdır: (Bugünün siyasi tabiriyle) imparatorluktan millî devlete geçiş döneminde her Türk aydını ve siyasetçisi
muasır (çağdaş) medeniyet seviyesini
yakalayabilmek için arayış içindeydi.
Bu konudaki hedef aynı olmasına karşılık, bunlardan birisi; bu topraklar
üzerindeki bin yıllık İslâmî geçmişi
adeta yok sayarak Batı’ya yönelmeği
yeğlerken, diğeri; bu gerçeği görmemezlikten gelmenin kendini inkâr etmek manâsına geleceğini savunmaktaydı.
Maalesef geldiğimiz bugünkü nokta
Akif ’i haklı çıkardı: Maziyi yıkarak
geleceğimizi kurmaya kalktık. Aradan
seksen küsür sene geçmesine rağmen,
sisteme askerî darbelerle ara verilmesi, bir türlü gündemden düşmeyen sistem tartışmaları, birbirimizi laiklik ve
antilaiklikle suçlayarak Batı mı, yoksa
İslâm mı, köşesine sıkıştırma çabaları,
her Türk vatandaşının günlük hayatında karşılaştığı konuların başında
gelmektedir. Anlaşılan odur ki, bunca
acı tecrübeden ve bedeli millet olarak
ağır ödenen yanlış Batılılaşma sevdasından hâlâ elitimizin büyük bir kısmı
ders almamış ve tarih tekerrür etmeğe
devam ediyor. Yine Şair’in deyimiyle;
hiç ders alınsaydı tekerrür eder miydi?
Şark-Garp kıyaslamasının en veciz
örneğini, Berlin dönüşünde Avrupa’daki mevcut duruma istinaden
Akif ’e yöneltilen bir sorunun cevabında bulmak mümkündür: Dinleri işimiz gibi, işleri ise dinimiz gibidir.
Sağlam bir Şark bilgisine sahip olan
Üstad Mehmet Akif, camideki ve kahvedeki insanımızın sosyal hayatını da
okuyabilmiş ve bunu Safahat’ta uzun
uzun manzum olarak anlatmıştır.
Kur`an-ı Kerim’in tefsiriyle yedi sene
boyunca uğraşmasına rağmen neticede bundan vazgeçmiştir (Bu husula ilgili iddiala burada girmek istemiyorum). Mısır’da yaşadığı yıllarda Kahire Üniveritesi’nde Türk Dili ve Edebiyatı üzerine dersler verdiğini de burada zikretmekte fayda vardır. Üstad’ın
düşünce hayatında 11.yy.da yaşamış
olan Şeyh Sadi-i Şirazi’nin önemli bir
yeri olduğu kaydedilmektedir. Aynı
zamanda bir İslâm Âlimi olan Mehmet Akif ’de bir Yunus Emre’nin, bir
Mevlana Celaleddin Rumi’nin izlerini
de görmek mümkündür. Onun insana
bakışında da Kur`an ilhamlı olduğunu görürüz. 20. asırdaki Batı’nın insana biçtiği kalıp; kendisini tanrı ilân
ederken, maddenin hâkimiyetine boyun eğen insana karşılık, Akif ’de in-
HAYAT
san, (tasavvuftaki gibi) âlemlerin sırrını özünde barındıran, meleklerden
daha yüce, Allah’ın yeryüzündeki halifesi mertebesinde bir varlıktır:
“Haberdâr olmamışsın kendi zâtından da hâlâ sen
“Muhakkar (1) bir vücûdum!” dersin ey insan, fakat
bilsen
Senin mâhiyyetin hattâ meleklerden ulvîdir: Avâlim
(2) sende pinhandır (3), cihanlar sende matvîdir (4)”
(1): horlanmış, (2): Alemler, (3): saklı, gizli, (4): bükülü, dürülmüş şey.
O parçalanmış imparatorluğun yıkıntıları arasından eşi ve benzerine
rastlanmayan bir kahramanlıkla kazanılan İstiklal Savaşı’nda milletinden, bir daha parçalanmamak, işgale
uğramamak ve Kur’an’dan ilham alarak, muasır medeniyet seviyesini ya-
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
➤ 12 ➤ Ocak · Januar 2013 · Safer 1434
kalamak ve asrın idrakine İslâm’ı söyletmek için birlik-beraberlik isterken,
“Toplu vurdukça yürekler, onu top
sindiremez.” diyerek, aynı gayeler etrafında kenetlenmemiz gerektiğini
vurgulamaktadır.
Daha başlangıcında bulunduğumuz
21. asır İslâm’la meşgul. İslâm tartışılıyor, yargılanıyor, hakkında hükümler
veriliyor. Müslümanlar hem işgal hem
de töhmet altında. Müslümanların ülkesi kadar, hatta ondan daha fazla beyinleri işgal! Geçen asırda olduğu gibi
yine İslâm coğrafyasında kan ve gözyaşı var. “Ben böyle bakıp durmayacaktım, dili bağlı/İslâm’î uyandırmak
için haykıracaktım” diyen Mehmet
Akifler ve Muhammed İkballer yetişmiyor artık. Nasıl yetişsin ki?... Dili
bağlı olan sen değil, benim kendinden
bihaber, özgelere hayran, bedbaht neslimdir ey “Allah’ın Şairi”... Haykırışını
Safahat’ında boğmasalar, oraya gömmeye çalışmasalardı, Asımın Nesli, asrın idrakine İslâm’ı haykıracak, “gür
sesli, gür imanlı beyinler” yetişecekti.
“Asrın idrakine İslâm’ı söyletmek”
ama nasıl ve kiminle? İslâm’ı Mehmet
Akif gibi bir mütefekkirin kaleminden
öğrenmeğe ve anlamaya, daha doğrusu idrak etmeğe fırsat ve imkân veril-
dosya
mezse, bu asrın müslümanı İslâm’î nasıl idrak edecek, kimden öğrenecek?...
Hem ülkemizde ve hem de İslâm
dünyasının genelinde Müslüman-Şark
ile Hıristiyan-Garp kültürü arasında
sıkışıp kalan, hâkim medeniyet anlayışının ablukası altındaki müslüman
halkların şaşkınlığı ve uyuşukluğuna
Üstad Mehmet Akifce bir uyarıda bulunarak sohbetimizi noktalarken, kendisini rahmet ve minnetle anıyoruz.
“Alemde ziya olmasa halk etmelisin
halk
Ey elleri böğründe yatan şaşkın
adam, kalk!”
IGMG Sosyal Yardım Derneği Hasene Türkiye Şubesi Açıldı
yılı aşkın süredir yürüttüğü kampanya ve projelerle 60’ı aşkın ülkede, milyonlarca mazlum ve mağdura uzanan IGMG Sosyal Yardım Derneği
Hasene Türkiye’de şube açtı. Türkiye şubesi Hollanda, Avusturya, Fransa, Danimarka, İsviçre ve Somali’den sonra Hasene’nin açılan 7. şubesi oldu.
Hasene’nin İstanbul’daki Türkiye Şubesinin açılış programında IGMG Genel
Başkanı Kemal Ergün, IGMG Onursal
Başkanı Yavuz Çelik Karahan, İstanbul İl
Sağlık Müdürü Prof. Dr. Ali İhsan Dokucu, İstanbul Süleymaniye Kütüphanesi
Müdürü Emir Eş, Esenler Belediye Başkanı Tevfik Göksu ve bazı yardım kuruluşları ve siyasi parti temsilcileri, gazeteciler, Hasene Derneği Başkanı Mesut Gülbahar hazır bulundu.
“Türkiye’de mazlum ve mağdur kardeşlerimizin yanında yer almaya devam
edeceğiz”
İçerisinde “Hasene” ifadesi geçen Fussilet suresi 30 ila 36. ayetlerinin okunmasıyla başlayan programda kısa bir konuşma yapan Başkan Mesut Gülbahar, Avrupa’da birçok ülkede şube açtıklarını söyledi ve “Mazlum ve mağdurlara uzanan el
ve bu elin Avrupa’dan dünyadaki mazlumlara açılımına niyet ederek 1 Ekim
2010 tarihinde kurulan derneğimiz, özellikle son yaptığımız Kurban Kampanyası’nda 64 ülkedeki mazlum ve mağdurlara
ulaşmanın heyecanını yaşamış ve bu görevi en iyi şekilde yerine getirip emanetleri sahipleri olan mazlum ve mağdur kardeşlerimize ulaştırmıştır. Merkezi Almanya’da bulunan derneğimizin Avrupa’da birçok ülkede şubesi bulunuyor ve
bugün ise Türkiye Şubemizin açılışı için
buradayız” dedi.
“Avrupa’ya göç etmiş olan insanlarımız değerlerini kaybetmeden, Türkiye ile
bağını koparmadan hayatını devam ettiriyor” diyen Gülbahar sözlerini şu cümlelerle sürdürdü: “Avrupa’da yaşayan insanımız Türkiye’deki akrabalarına karşı, eş
ve dostlarına karşı devamlı yardımlaşma
içerisinde bulunmuştur. Van’da meydana
gelen depremin akabinde bölgeye taşıdığımız yardımlar da bu dayanışmanın bir
örneğini gösterir niteliktedir. Depremin
ardından yaptığımız yardımlar ile Van’da
her 5 aileden 1 aileye ulaştık.”
“Bu dünya bize büyüklerimizden mi-
2
ras kalmadı; bizler bu dünyayı bizden
sonrakilerden emanet aldık” Keşmir atasözünü hatırlatan Gülbahar, sözlerini Türkiye’de yaşayan mazlum ve mağdurların
yanında daha fazla yer almaya çalışacaklarını ifade ederek tamamladı: “Son yaptığımız Kurban Kampanyası’yla 60 ilde dağıtımlarımız oldu ve bu hizmeti 17 ilde
valiliklerimizle çalışarak ifa ettik. Hasene
Türkiye Şubemizle Türkiye’de yaşayan
mazlum ve mağdurların yanında daha
fazla yer almaya çalışacağız.”
Açılışta bulunamayan İstanbul Valisi
Hüseyin Avni Mutlu, Van Valisi Münir
Karaloğlu, Düzce Valisi Adnan Yılmaz,
Bingöl Valisi Mustafa Hakan Güvençer,
Ordu Valisi Orhan Düzgün, Sakarya Valisi Mustafa Büyük, İstanbul Büyüksehir
Belediye Başkanı Kadir Topbaş ve bazı sivil toplum kuruluşları selamlama mesajlarıyla programa katıldı.
“Hayatımızı güzelleştirirsek ölümümüz de güzelleşecek”
Hasene’nin tanıtım filminin gösteriminin ardından kürsüye gelen IGMG Genel Başkanı Kemal Ergün, programa davet edildiklerinden dolayı teşekkürünü
ifade etti ve “Hasene” kelimesinin neler
çağrıştırdığına değindi: “Hasene, yüzleri
güldürür, hayırları yayar; kanın, barutun,
anarşinin, terörün olmadığı bir dünyayı
öngörür... Her türlü felaketin, iç kavgaların olmuş olduğu bir dönemde Hasene
mazlum ve mağdurların yüzlerini güldürmek için onlara uzanan bir gönül köprüsü oldu. Dünyanın 64 ayrı ülkesine giden
Hasene gözlemcileri sadece 5 kilo et vererek, 10 kilo gıda yardımı yaparak insanları bir yıl doyuramayacakları bilinciyle çalışmalarını sürdürdü. Bu çalışmalar insanlığın ölmediğini gösteren çalışmalardır. Efendimiz ‘Yarım hurma dahi olsa vererek kendinizi ateşten koruyunuz’ buyurmuştur. Aslında biz Hasene’nin güzellikleriyle kendimizi, ailemizi; özellikle de
hesabımızı kolaylaştırmak, ahiretimizi
güzelleştirmek için bu çalışmaları yapıyoruz. Hasene güzelleştirmek demek; sadece bu dünyayı değil, ahireti de güzelleştirmek demek. Hasene Türkiye’deki mazlum
ve mağdurların da hayır duasını almak
için burada şubesini açtı. İnsanlığın huzuru için, yeryüzünde adaletin tesisi için
bu çalışmalar artarak devam etmelidir.
Kişi nasıl yaşarsa öyle ölür. O yüzden biz
hayatımızı güzelleştirerek ölümümüzü
güzelleştireceğiz.”
İnsanların özellikle ümitlerini yitirdiği bir anda ümitlerini yeşertmekte bu tür
çalışmaların önemli olduğuna değinen
Ergün, Hasene’nin son kampanyası kurban çalışmalarına dair ise, “Hasene;
Avusturalya’dan Kanada’ya, İtalya’dan
Norveç’e, İsveç’den İsviçre’ye, Almanya’dan Hollanda’ya değin Müslümanların
artık gurbet diyarı değil, anavatan olarak
kabul ettikleri bu ülkelerde, 130 bini aşkın kurban bağışı toplayarak ve başta
Türkiye’miz olmak üzere dünyanın 64 ayrı ülke ve bölgesinde 300’ü aşkın gözlemcinin nezaretinde dağıttı.” dedi.
“İsmi güzel bir dernekle karşı karşıyayız”
IGMG Genel Başkanı Kemal Ergün’ün ardından kürsüye gelen İstanbul İl
Sağlık Müdürü Prof. Dr. Ali İhsan Dokucu ise “Hasene” isminin güzelliğine değindi ve şunları söyledi: “İsmi güzel bir
dernekle karşı karşıyayız. Emaneti doğru
insanlara aktarma hususunda üzerine almış olduğu görev dikkate alındığında çok
güzel bir misyonu ifade eden bir isim. Bu
isimle inşallah kıyamete kadar hizmet etme imkânı olur.”
Dokucu, yardım faaliyetlerinde yardım yapanların da çok ciddi kazanımları
olduğunu şu cümlelerle dile getirdi: “Sivil
toplum kuruluşlarının her birinin bir hedef kitlesi var; kimisi sağlıkla, kimisi fakir
fukarayla, kimisi ise zulme uğrayan insanlarla daha fazla ilgileniyor. Amaç o insanların hizmet alması gibi gözüküyor
ama bu çalışmalara aslında, gerek parasıyla, gerek zamanıyla, gerek diğer destekleriyle katkı sağlayan insanların daha
çok ihtiyacı olduğunu düşünüyorum. Biz
bu tür çalışmalarla hem topluma, hem insanlığa varolan borcumuzu onlar vasıtasıyla gidermiş oluyoruz. Bu noktada ben
Hasene’ye anayurda yaptıkları ve yapacakları yardımlardan, katkılardan dolayı
tebriklerimi iletmek istiyorum.”
Hasene Türkiye Şubesi’ne destekleri
olabilirse memnun olacaklarını söyleyen
Dokucu yardımlar hususunda yapılacak
çok iş olduğunu şu cümlelerle ifade etti:
“Çok sayıda sivil toplum kuruluşu var;
ancak ümmetin coğrafyası bir taraftan,
zulme uğrayan insanların sayısı bir taraftan dikkate alındığında, yapılacak işin ve
yerin çokluğu yanında az kalmaktadır.
Bu coğrafyada yapılacak her noktada
çok iş olduğunu biliyoruz. Dünyadaki
mazlum ve mağdurların ihtiyaçlarını, açlığını birkaç gün ya da birkaç hafta gidermek aslında sorunu çözmüyor; ama bir
anlamda bir merhem oluyor.”
Açılışta görsel ve yazılı basından da
davetliler bulundu. Program şube açılışı
için kurdalenin kesilmesiyle nihayetlendi.
HAYAT
lman Federal İstatistik Kurumu`nun 05.07.20121 tarihli basın açıklamasına
göre 2011 yılında 38.456 çocuk ve
genç himaye altına alındı. Bu rakam 2010 yılına nazaran yaklaşık
2100 oranda daha fazla olup %
6`lık bir artışa denk gelmektedir.
(28.200 çocuğun himaye altına
alındığı) 2007 yılına nazaran ise
artış % 36 oranındadır.
Bu genel artışlarla birlikte, himaye altına alınan Müslüman çocukların sayısı da giderek artmaktadır. Himaye altına alınan çocuklar arasında Alman olmayanların
sayısı Almanya çapında yüzde 24
oranındadır (bu oran 9 209 himaye
altına alınan çocukla denktir).
Eğer çocuk veya genç, Alman vatandaşlığından hariç bir başka vatandaşlığa daha sahip ise vatandaşlığı sadece Alman vatandaşlığı olarak kayda geçmektedir.2 Yabancı
ebeveynlerin
çocukları
Almanya`da doğduğunda, onlara
otomatik olarak Alman vatandaşlığını veren ve 2000 yılında yürürlüğe sokulan opsiyonel düzenleme3,
göçmen kökenli çocuklar olarak
himaye altına alınan Türk çocuklarının istatistiklerde kaybolmasına
sebep olmaktadır. Bundan dolayı,
durumlarının nasıl olduğu, hangi
ailelerde yaşadıkları, çocukların
dinî ve kültürel kökenleri dikkate
alınıp alınmadığı ve korunup korunmadığı, eğer korunuyorsa bunun hangi şekilde yapıldığı bilinmemektedir.
Yasal Hususlar
Himaye altına alınan çocuklarla
ilgili en münasip önlemleri geliştirmek ve başarıyla uygulayabilmek ve dolayısıyla himaye altına
alınan Müslüman çocukların durumlarını da iyileştirebilmek için
ilk önce çocuklar hakkında daha
fazla bilgiye sahip olmak gerekmektedir.4 Nitekim Müslüman çocukların bakımında dikkat edilmesi gereken hususlar “normal” çocuklarınkinden farklıdır. Göçmen
kökenli çocuk ve gençlere yapılacak yardımlar BM’nin Çocuk Haklarına Dair Sözleşme (ÇHS)’de yazan hükümlere dayanır.5 ÇHS’nin
20. Maddesinin 3. Fıkrasında, öz
ana babanın yanında bakımı
mümkün olmayan çocukların barındırılmalarına ilişkin seçenekler
arasında, evlatlık alma işleminden
önce, bir bakıcı ailenin yanında, İslam Hukukuna göre “Kafala”da ve
bakım yurdunda barındırılmala-
A
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
➤ 13 ➤ Ocak · Januar 2013 · Safer 1434
Bekir ALTAŞ
[email protected]
Himaye Altına Alınan
Müslüman Çocuklarla
İlgili Standartlar ve
Yasal Dayanaklar
rından söz edilmektedir. Burada,
“sayılan seçenekler arasında tercih
yaparken (…) çocuğun eğitimi hususunda istenilen devamlılık, bunun yanısıra çocuğun etnik, dinî,
kültürel ve dil kökeni, gereğince dikkate alınmalıdır”. ÇHS’nin 8. Maddesi uyarınca sözleşmeye taraf devletler, çocuğun kimliğine ilişkin
“çocuğun hakkına riayet etmeyi,
yasaya aykırı müdahalelerde bulunmaksızın çocuğun kimliğini,
uyruğunu, ismini ve kanunen kabul görmüş aile ilişkilerini muhafaza etmeyi” taahhüt ederler. Eğer
yasaya aykırı bir biçimde çocuğun
kimliğine ilişkin unsurların bazıları veya tümü elinden alındıysa, ta-
raf devletler, çocuğun kimliğini en
kısa zamanda eski haline getirmek
amacıyla, çocuğa layık olan himaye
ve korumayı sağlarlar.”
Alman Hukukunda bu talimatlar şu ana kadar VIII. Sosyal Güvenlik Kanunu (SGB VIII)’in 9.
Maddesinin 2. Fıkrasında yer almaktadır. Burada “yardımları şekillendirir ve görevleri (…) yerine
getirirken gençlerin ve ailelerinin
özel sosyal ve kültürel ihtiyaçları ve
hususiyetleri dikkate alınmalıdır.”
Ayrıca Alman Medeni Kanunu’nun
1801. Maddesinin 2. Fıkrası uyarınca çocuk barındırılırken, çocuğun ve ailesinin dinî inancına veya
dünya görüşüne riayet edilmelidir.
dosya
Tatbiki
Direktiflerin tatbikine gelince,
bakılacak çocuğun barındırılması
husunda karar alınırken çocuğun
“etnik, dinî, kültürel ve dil” kökenine ne kadar değer verildiği, kişiliğinin geliştirilmesi açısından da,
müphemdir.
Federal Almanya İslam Konseyi
2008 yılının Ocak ayında bu konuda Eyalet Gençlik Yardım Kurumları’na konuyu sordu. Eyalet Gençlik Kurumları Federal Çalışma
Grubu, himayesine çocuk alan
Müslüman ailelerin sayısı hakkında henüz güvenilir bilgilerin mevcut olmadığı cevabını verdi. Kurum, elinde bulunan raporlardan
yola çıkarak bu hususta sadece birkaç münferit örneklerin mevcut olduğunu varsaymaktadır. Konuyla
ilgili Müslüman teşkilatlarla düzenli olarak sürdürülen işbirliği
hakkında da sistematik bilgiler
mevcut olmadığı bilgisi verildi. Alman Gençlik Yardımı ve Aile Hukuku Enstitüsü (DIJuF)’ye6 ait hukukî bilirkişi raporu da, yapılan
tahmini tasdik etmektedir. Öyleki,
raporda, barındırılmaların tatbikinde Müslüman çocukların çoğu
kez başka bir dine mensup olan bakıcı ailelerde barındırıldıkları söylenmektedir.
Bu durum ise, özellikle çocuğun
uzun bir süre bakıcı ailenin yanında kalması halinde, ebeveyn ve çocuğun arasında kuvvetli bir (kültürel) yabancılaşma meydana gelmesi sebebiyle çocuğun eski ailesine
geri dönme opsiyonu imkansızlaşması ihtimalini doğurmaktadır. Literatürde bulunan örnek bir olayda, beş yaşında bir çocuğun Türk
annesiyle artık anlaşamadığı için
mahkeme tarafınca “dil farklılığı”
sebebiyle çocuğun artık devamlı
olarak Alman bakıcı ailenin yanında kalmasına hükmedilmiştir.7
Eski aileye geri dönme opsiyonunun korunması hususunun yanısıra kültürel kökenin muhafaza
edilmesi de çocuğun kişiliğinin
olumlu gelişimi ve çocuğun esenliği açısından anlamlıdır. EdholmWenz, yabancı gençlere yapılan
yardımlar kapsamındaki yurt eğitimleri konusunda yaptığı araştırma çalışmasında netice olarak bazı
tavsiyelerde bulunmaktadır. Bunlardan biri, çocuğun öz ebeveynle
görüşmemesi durumunda kültürel
kökeninin diri kalması ve yabancılaşma sürecine mani olmak amacıyla ebeveyn yerine kendi kültür
HAYAT
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
çevresinden diğer “tarafsız” kişinin
bulunması tavsiyesidir.8
Sonuç
Almanya’da bakıcı ailelerde yaşayan Müslüman çocukların gelişim süreçleri hakkındaki bilgiler
oldukça azdır. Bundan dolayı bakım altında olan Müslüman çocukları, özel ihtiyaçları olan, kendi başına bir hedef grup olarak tanımlanmalıdır. Prensip olarak kültür
kökeninin ve anadilin muhafaza
edilmesi hususuna daha fazla ağırlık verilmelidir. Bunun için bakımı
üstlenecek Müslüman ebeveyn aramanın yolları araştırılmalıdır, bu
ise örneğin İslam Cemaatleriyle
daha kapasamlı bir işbirliği yaparak gerçekleştirilebilir.
Akraba ilişkilerini diri tutmanın anlamı ve bunun tanıdığı imkânlar ve “milieunahen” türü barındırma şekli şimdiye kadar olduğundan daha fazla göz önünde bulundurulmalıdır.
Bunun dışında şu ana kadar Almanya’daki mevcut olan uygulamalardan daha fazla bir biçimde,
çok kültürlü bakım ortamları ve
➤ 14 ➤ Ocak · Januar 2013 · Safer 1434
çocukların himaye altına alınması
konusundaki yasal çerçevenin koyduğu koşullar hakkında, Gençlik
Yardım Kurumları’nda karar yetkisine sahip kişilere daha yoğun bir
şekilde eğitim verilmelidir. Anayasa’nın 6. Maddesinin 2. Fıkrasının
2. Yarı Cümlesinde, Devletin çocuk
esenliğini koruma yükümlülüğü
“ebeveyn sorumluluğu”nun yanında sadece “tali” sırada olduğu gözden kaçmış gibi gözüküyor.9 Anayasanın 6. Maddesinin 2. Fıkrasının 2. bendinde geçen devletin koruyucu görevi hakkındaki hükümler, devlete ebeveyn ve çocuk arasındaki ilişkiyi yönetmelikle düzenleme hakkını vermemektedir.
Hem ebeveyn hakkı hem de çocuğun temel hakları “devletin yasaya
aykırı müdahelerine karşı özgürlük
haklarıdır”.10 Bu demektir ki devletin organları ancak, ebeveynin çocuğun esenliği hususunda sahip olduğu yorumlama hakkındaki kendisine tanıdığı toleransı “bâriz” bir
şekilde aştığı zaman, yani ebeveynin yorumu “kabul edilemez” bir
hal aldığı aşırı durumlarda, çocu-
ğun esenliğini koruma amacıyla
müdahelede bulunabilirler.11 Burada hem anayasal açıdan hem de
toplumsal politika açısından değişik eğitim usülleri karşısında müsamahalı olunmalı ve sosyo-kültürel ve dinî koşullar dikkate alınmalıdır.12
Dipnotlar: 1 05.07.2012 tarih 229 no.lu
basın
açıklaması:
https://www.destatis.de/DE/PresseService/Presse/Pressemitteilungen/2012/07/P
D12_229_225.html
2 Kayda alınan bilgilerin yasal dayanağı Alman Sosyal Güvenlik Kanunu`nun
Sekizinci Kitabı`nın (SGB VIII) 99. Maddesinin 2. Fıkrası No.2`dir. Bu yasada
“Göçmen asıllıdır” diye bir bilginin kaydedilmesi öngörülmemiştir ve bundan
dolayı böyle bir bilgi resmi istatistiklerde
gözükmemektedir.
3
Eğer
(Alman
Vatandaşlık
Kanunu`nun 4. Maddesinin 3. Fıkrasına
göre) ebeveynden biri çocuğun doğumunda Almanya`da en az sekiz yıldır mutat ve
yasal ikametgâha ve ayrıca süresiz oturma
hakkına sahipse ve çocuğun anne ve babası ikisi de yabancı uyruklu ise ve çocuk 1
Ocak 2000 tarihinden sonra yurtiçinde
doğdu ise çocuk Alman vatandaşıdır.
4 Handbuch Pflegekinderhilfe (El Kitabı - Evlatlık Alınan Çocuklara Yardım),
içinde: Britta Sievers/Kathrin Thrum,
dosya
Pflegekinder mit Migrationshintergrund
(Evlatlık Alınan Göçmen Kökenli Çocuklar), S. 783 vs.
5 BM Çocuk Haklarına Dair Sözleşme,
Çocuk Haklarına Dair 20.11.1989 Tarihinde Onaylanan Sözleşme, Almanya’da
1992 yılından beri yürürlüktedir.
6 DIJuF’nin 26.02.2007 tarihli hukukî
bilirkişi raporu (V 2.300 Ho).
7 Motzer/Kugler 2003, S. 190.
8 Edholm-Wenz 2004, S. 244.
9 BVerfGE 74 (Federal Anayasa Mahkemesi), S. 102, 124 vs.
10 Niehus/Rux, Schul- und Prüfungsrecht (Okul ve Sınavlar Hukuku), Münih
2006, Rn. 82.
11 bkz. Palandt/Diederichs, § 1666 Rn.
14; Böckenförde, Essener Gespräche (Essen Konuşmaları) Cilt 14, S. 75; Erichsen,
Elternrecht – Kindeswohl – Staatsgewalt
(Ebeveyn Hakkı - Çocuğun Esenliği Devlet İktidarı), S. 52; Ossenbühl, Das elterliche Erziehungsrecht im Sinne des
Grundgesetzes (Anayasaya göre ebeveynin eğitim verme hakkı), S. 71 vs.
12 Münchener Kommentar zum Bürgerlichen Gesetzbuch (Medeni Kanuna
İlişkin Münih Açıklamaları), Cilt 8, §
1666 Rn. 53; Palandt/Diederichsen, §
1666 Rn. 4; Janz/Happe, Gesetz zur Neuregelung des Rechts der elterlichen Sorge
(Velâyet Hukuku’nun Yeniden Düzenlenmesi Kanunu), § 1666 Dipnot 13.
“Anne Babasının Yüzüne Sevgiyle Bakmak İbadettir”
GMG Hessen Bölgesi Kuzey
Kadınlar Gençlik Teşkilatı tarafından düzenlenen AnneKız Programı büyük beğeni topladı.
İslam Toplumu Milli Görüş
Hessen Bölgesi Kuzey Kadınlar
Gençlik
Teşkilatı
(KGT)
2012/2013 yılı çalışma takviminin ilk Salon Programını “Anne–Kız” teması çerçevesinde 9
Aralık 2012 tarihinde Stadtallendorf şehrinde gerçekleştirdi.
Program Kur_an-ı Kerim tilaveti ile başladı.
Akabinde IGMG Hessen Bölgesi Kuzey KGT Başkanı Seyhan
Şahin ve IGMG Hessen Bölgesi
Kuzey KT Başkanı Perihan Yılmaz birer selamlama konuşması
yaptılar.
Seyhan Şahin konuşmasında
Anne–Kız Programının amacını
ve gayesini dile getirerek; “Şüphesiz gençler pek çok soru ve so-
I
run ile karşılaşmaktadır. Gençlerin problemlerine cevap bulmak,
Kadınlar Gençlik Teşkilatımızın
görevi olmaktadır. Günümüzdeki
sorunlardan biri de Anne – Genç
Kız arasındaki iletişim” dedi.
Daha sonra şiir, oyun, piyes
ve ilahiler programı süsledi.
Okunan şiir ve seslendirilen birbirinden güzel ilahiler salonda
duygu dolu anlar yaşattı.
Akabinde günün hatibesi
IGMG Kadınlar Teşkilatı Genel
Başkanı Hatice Şahin “Anne-Kız
İlişkisi” üzerine bir seminer vererek Anne–Kız Programının mana ve ehemmiyetini göstermiş oldu. Tegabun Suresi 15. Ayeti
“Doğrusu mallarınız ve çocuklarınız sizin için bir imtihandır..”
ile söze başlayan Hatice Şahin,
“Anneler sizinle anne olmayı öğreniyor” sözleriyle devam etti.
Seminer başında ilk önce genc
kızlara seslenen Hatice Şahin,
programın büyük bölümünde
Annelere seslendi. Birçok hadis
ve ayetlere değinmenin yanında
birçok çözüm önerilerinde bulundu ve sözlerine “Anne babaya
itaat – Allaha itaatir, onlara asi
olmak Allah`a karşı asi olmaktır”
diyerek son verdi.
Seminerin ardından IGMG
Hessen Bölgesi Kuzey Şubelerinde bugüne kadar başkanlık yapanlara yapmış oldukları hizmetlerden dolayı teşekkür plaketi
takdim edildi.
Son olarak İsra Suresi 23.
Ayetin “Rabbin, sadece kendisine
kulluk etmenizi, ana-babanıza da
iyi davranmanızı kesin bir şekilde
emretti. Onlardan biri veya her
ikisi senin yanında yaşlanırsa,
kendilerine “Öf!” bile deme; onları azarlama; ikisine de güzel söz
söyle” okunmasıyla program nihayete erdi.
Çok güzel bir atmosferde geçen program katılımcılar tarafından büyük beğeni kazandı.
Brühl’de 24 Tekvando Öğrencisi Yeni Kuşaklarını Taktılar
lmanya’nın Brühl kentindeki Kahramanlar Spor Okulu
Tekvando bölümünün kuşak imtihanına katılan 24 öğrencinin tamamı sınavı başarıyla geçerek yeni kuşaklarını tak-
A
tılar.
T.C. Köln Başkonsolosu Mustafa Kemal Basa’nın da hazır bulunduğu etkinlikte Alman Tekvando Federasyonu’nun düzenlediği
kuşak sınavı büyük ilgi gördü ve sınava katılan öğrenciler gösterdikleri performans ile yüksek puanlar elde ettiler.
Tekvando hocaları Fatih Türk, İsmail Pehlivanoğlu ve Burak
Demirtaş’ın öğrencileri gerek ayak teknikleri gerekse el, dövüş, savunma teknikleri ve tahta kırma konularında hünerlerini gösterdiler.
Kuşak sınavını yapan Alman Tekvando Federasyonu’ndan Hüseyin Kulaç, genç sporcuları överek onlara moral verdi.
T.C.Köln Başkonsolosu Mustafa Kemal Basa, kuşak imtihanını
kazanan gençlere başarı belgelerini diğer yetkililerle birlikte taktim etti.
HAYAT
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
➤ 15 ➤ Ocak · Januar 2013 · Safer 1434
haber
THY 2013’te Yeni Ufuklara Kanat Açıyor
Hedef 5 yıldızlı havayolu olmak
Milli gururumuz THY, Almanya şubelerinde hizmet yarışı devam ediyor.
Göreve yeni atanan THY Frankfurt
Müdürü Serdar KÜLÇÜR: “THY, 93 ülkede bu bayrağın dalgalanmasını sağlayan 17 bin personelini bir uçağa nakşedip 93 ülkeye uçurarak onure ediyor” dedi.
Milli gururumuz Türk Hava Yolları,
son on senede yaptığı ataklarla dünya
devleri arasına girdi. Bütün personelini
çağın en son teknolojisine sahip olarak
eğitimden geçiren THY, artık yabancı havayollarına eğitim verecek seviyeye gelmenin haklı gururunu yaşıyor. THY
Frankfurt Müdürü Serdar Külçür, çok sayıda Türk ve Alman basın mensubunun
katıldığı bir bilgilendirme toplantısı düzenledi. Frankfurt`taki görevine başlayalı 1,5 ay gibi kısa süre içerisinde hiç vakit
kaybetmeden gençliğin verdiği dinamizm ile aktif faaliyetlerine başladı. Külçür, yerli ve yabancı basın mensuplarıyla
yaptığı tanışma ve bilgilendirme toplantısında şunları söyledi: “Görevime başlayalı 1,5 ay oldu. Frankfurtùn hareketli bir
bölge özelliği ve THY`nın faaliyetlerinin
yoğun olması nedeniyle programlarımız
hız kesmeden sürüyor. THY`nın hizmetlerinin tanıtımı nedeniyle bugün siz değerli basın mensuplarıyla buluştuk. THY
bilindigi gibi son yıllarda hızlı bir büyüme içerisinde. THY‘daki atılımlara, yö-
netimin katkısı olduğu gibi belki de en
büyük katkı, Türk Hava Yolları çalışanlarına aittir. Bu bayrağın bugün 93 ülkede
dalgalanmasını sağlayan bu personeldir.
Dolayısıyla THY Yönetimimiz çok güzel
bir kararla filomuzdaki 203 uçaktan bir
tanesine bu işte en büyük emeği bulunan
personelimizin fotoğraflarıyla boyamayı
düşündü. Bu uçağımız değişik şehirlere
uçuşlarını sürdürüyor, oralarda değerli
basın mensuplarıyla acentelerimiz çalışanlarıyla buluşuyor.
Bugün de hep birlikte yine 17 bin çalışanımızın fotoğrafının boyandığı 203
uçağımızdan bir tanesi olan, kısaca personel uçağımızın yanında birlikte hatıra
fotoğrafı çektireceğiz. THY Frankfurt
müdürlüğümüzde çalışan bir arkadaşımız kendi fotoğrafını bulmuş, o da bizimle beraber orada olacak ve bizzat gösterecek. Kısaca bugün hem basınla tanışma ve hem de bu uçağımızı karşılamak
için buradayız. Bugün Türk Hava Yollarımız Avrupa`nın tek 4 yıldızlı havayolu ve
Star Alliance`ın en güçlü üyelerinden bir
tanesi, yine bir başka güçlü Star Alliance
üyesi olan Lufthansa, Star Alliance ve
Sun Express ile ciddi işbirliğimiz söz konusu. Basından takip edildiği üzere bu işbirliğinin derinleştirilmesi ve arttırılması
için çalışmalar devam ediyor. Bu sene
açılacak olan yeni hatlarla birlikte
30`a yakın hat açılmış olacak. 2012 yılı
bir sene içerisinde en fazla hat açtığımız
yıl olacak. Şu anda en çok ülkeye operas-
yon düzenleyen havayoluyuz. 2013 yılı
itibarıyla da en çok şehre uçan havayolu
olmuş olacağız. 2013 yılı için somut olarak şunları söyleyebiliriz. En fazla şehre
uçan havayolu olmakla birlikte
Avrupa`nın ilk 5 yıldızlı havayolu olmak
hedeflerimiz arasında. Bunu zaten sizler
hizmet kalitemizi THY ile defalarca uçarak görüyorsunuz” dedi. THY Frankfurt
Müdürü Serdar Külçür, Personelin resmini taşıyan uçağın havalimanına inmesine kadar basın mensuplarıyla karşılıklı
sohbet ederek sorularını cevaplandırdı.
Anadolu seferleri ile ilgili olarak yaz dönemi uçuşlarında hangi şehirlere direk
seferler var sorusuna Külçür, “2012 yılının yaz döneminde haftada iki gün İzmir,
iki gün Adana, bir gün de Kayseri uçuşlarımız vardı. Bunlar 2013`ün yazında yine
devam edecek. Yeni eklenecek noktalar
da bir ay içerisinde netleşecek ve bilahare
dataylı bilgilendirme yapacağız” dedi.
THY`nın vatandaşların talep yoğunluğu-
na göre şehirlere uçuşların gerçekleştiğine dikkat çeken Külçür, THY olarak sosyal sorumluluklarının bilincinde olduklarını ifade etti. Personel resimlerinin
kapladığı uçağın Havalimanına inmesinin ardından Serdar Külçür, basın mensupları ile birlikte Havalimanına uçakların park ettiği alana giderek personel ve
basın mensupları günün anısına hatıra
fotoğrafları çektiler. Ben şu an uçağın yanında baktığımda genel müdürümüzün
de resmini görüyorum, beraber çalıştığım arkadaşımın da resmini görüyorum.
17 bin kişinin emeği ile bu başarılar elde
edildi. Onların bu şekilde hatırlanması ve
moral uçağının uçması bence çok anlamlı. Filomuzda 203 adet uçak mevcut, bu
sayı daha da artacak. Kanaatimce bu
uçakların içerisinde beğenilen personel
resimleriyle donatılmış olanıdır. Çünkü
bu bizim için anlamlı, 2012 Mart ayında
fotoğraflarımızla boyandı ve bu haliyle
de 93 ülkeyi geziyor” dedi.
Emre’yi RABB’ine Uğurladık
GMG Württemberg
Bölgesi Gençlik teşkilatında orta öğretim başkanlığı da yapan
genç yaşta Hakk`ın rahmetine kavuşan Emre
Gümüşsu ebedi istirahatgahına
sevenlerinin
omuzlarında uğurlandı.
Emre Gümüşsu 21
yaşında Üniversite talebesi olan ve bir yıllık bir evliliğe sahip
bir gençti. Cenazesine binin üzerinde
yoğun katılımla sevenleri son yolculuğunda Emre`yi yalnız bırakmadılar.
Cenazesinde kimler yoktu ki;
IGMG Onursal Başkanı Yavuz Çelik
Karahan ve 18 kişilik bir heyetle genel
merkezden katılım sağlandı. IGMG
Württemberg Bölge Başkanı Ünal
ÜNALAN ve yürütme kurulları, Şube
başkanları, Stuttgart Başkonsolosluğu
I
Din Ataşesi Nazım TÜRKMEN, akraba eş dost hepsi
oradaydı.
Cenazede
IGMG
Onursal Başkanı Yavuz
Çelik Karahan, Stuttgart
Başkonsolosluğu Din Ataşesi Nazım TÜRKMEN,
eski Bölge Başkanı Adem
KAYA, IGMG Württemberg Bölge Başkanı Ünal
ÜNALAN Emre`nin kişiliği hakkında
bilgiler verdiler.
Tüm cemaatten helallik taleb edildi. Bölge Başkanı Ünal ÜNALAN`ın
cenaze namazını kıldırdığı Emre GÜMÜŞSU`nun cenazesinin ardından yakınları taziyeleri kabul ettiler.
Memleketi Yozgat Konuklar Kasabasına Emre GÜMÜŞSU`yu sevenleriyle beraber uğurladı. Mekanı Cennet
olsun.
HAYAT
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
➤ 16 ➤ Ocak · Januar 2013 · Safer 1434
haber
HASENE Gözlemcileri HASENE Günü’nde Biraraya Geldi
GMG
Sosyal
Yardım
Derneği
Hasene‘nin geleneksel olarak düzenlediği ‘Hasene Günü‘ programı Duisburg’da
“Theater am Marientor“da gerçekleştirildi.
Hasene’nin 2012 yılı kampanya ve projeleri
bağlamında farklı ülkelere giden gözlemcilerin yanısıra Hasene temsilcilerinin katıldığı programda IGMG Genel Başkanı Kemal
Ergün, Van Valisi Münir Karaloğlu, Suriyeli
doktor Mahmoud Al-Hafez, Sierra Leone’den VOSL Başkanı Muhammed Bangura
kısa konuşma yaptılar; ayrıca T.C. Düsseldorf Başkonsolosluğu Muavin Konsolos Rıfat Kartal ve Cibuti Dışişleri Bakanı Danışmanı Hodane Moussa da programa katılan
isimlerdi.
Sunuculuğunu Bekir Develi’nin yaptığı
programda Bosna Hersek’ten gelen müzik
grubunun Zeyd Şoto solistliğinde icra ettiği
müzik ruhları okşadı.
Bekir Tanrıkulu’nun güzel sesinden okunan Kur’an-ı Kerim’le başlayan program Hasene’nin faaliyetlerinin yapıldığı video gösterisi ile devam etti. Açılış konuşmasını yapmak üzere kürsüye gelen Hasene Başkanı
Mesud Gülbahar 2012 yılının mazlum ve
mağdurlar için çetin geçtiğini söyledi ve
şunları ekledi:
“Bazı yerlerde insanlar doğal afetler neticesinde sıcak yuvalarını kaybetmişlerdir.
Bazı coğrafyalarda süren savaşlar neticesinde insanlar ölmüşlerdir; kadınlar dul, çocuklar yetim kalmıştır. Yaşanan kuraklıklar
insanları aç ve susuz bırakmış, ölümle yüz
yüze getirmiştir. Tüm bu mazlum ve mağdurların yanında yer almayı görev bildik.”
‘Komşusu açken tok yatan bizden değildir’ hadisi gereğince mazlum ve mağdurlar
için umut olmaya çalıştıklarını söyleyen
Başkan Gülbahar, Hasene gözlemcilerine ve
gönüllülerine dönük şu cümleleri kullandı:
“Gecesini gündüzünü ihtiyaç sahipleri kardeşleri için seferber eden gözlemcilerimize,
gönüllülerimize burada bir kez daha teşekkür ediyorum. Düşmüş olan insanları düştükleri yerden tekrar ayağa kaldırmak, ayakları üzerinde durabilir bir duruma gelmelerine destek vermek, vesile olmak, derneğimizin amacıdır. Sizlerden aldığımız 130 bini
aşkın kurban vekaletini 4 kıtaya taşıdık. 10
binlerce gıda paketini Ramazan’da iftar ve
sahur sofralarına taşıdık. Su hayattır dedik
ve su kuyularının açılmasına; göremeyenlerin gözlerinin aydınlanmasına vesile oldunuz.”
Çalışmalarımızı miras düşüncesiyle değil, emanet sorumluluğuyla yürüteceğiz
Gülbahar, Hasene’nin çalışmalarının
amacını bir Keşmir atasözü ile şöyle özetledi: “Bize bu dünya atalarımızdan, bizden öncekilerden miras kalmadı. Bize bu dünya
bizden sonrakiler için emanet verildi. Yöne-
I
timdeki arkadaşlarım, temsilcilerimiz ve
gözlemcilerimiz olarak yola çıkarken bir mirasın harcayıcısı değil, bizden sonraki nesillerden emanet almış olma bilinci ile davranmayı kendimize düstur edindik.”
Programda, 2012 Kurban Kampanyası
için Asya, Afrika, Güney Amerika, Balkanlar ve Türkiye’de gözlemcilik yapanlar her
bir kıta için hazırlanan video gösterileri eşliğinde sahneye çıkmaları renkli anların yaşanmasını sağladı. Yüzlerce gözlemcinin
sahneye çıktığı programda ayrıca gözlemcilere ödüller takdim edildi. Gözlemciler arasından Myanmar’a giden Enes Çetin, Karadağ’da bulunmuş olan Bekir Bozkurt, Brezilya’daki Müslümanlarla kurbanları kesen
Mustafa Hamurcu, Somali’ye giden Mehmet
Arslan ve Tanzanya’da kurbanları kesimine
gözlemcilik yapan Murat Sağdıç gittikleri
ülkelerdeki mağduriyeti anlattılar.
Sözlerine, ihtiyacı olanlara yardımda
gösterdikleri gayret ve çabadan dolayı Hasene yetkililerine, gözlemcilerine, gönüllülerine ve bağışçılarına teşekkür ederek başlayan
Suriyeli doktor Mahmoud Al-Hafez şunları
kaydetti:
Suriye’de ‘Hasene’ ismi büyük küçük
herkesin dilinde
“Suriyeli mazlumlara sizler kurban yardımlarını ulaştırdınız; zor günlerinde onların yanında yer aldınız. Bu durum bize Peygamber Efendimiz’in şu sözünü hatırlattı:
‘İnsanlar iki bina gibidir; bir birlerine dayanırlar ve bu şekilde ayakta kalırlar.’ Yine diğer bir hadiste Peygamberimiz ‘Kim bir yardıma muhtaç olanın sıkıntısını giderirse, Allah’u Teala da onun kıyamette bir sıkıntısını
kaldıracaktır.’ Bu sene Suriye’de ‘Hasene’ ismi büyük küçük herkesin dilindeydi. Suriye’nin doğusunda 50 ton kurban eti dağıtıldı. Suriye’de yardıma ihtiyacı olan kardeşleriniz sınırın ötesinde Türkiye’de ve Avrupa’da sizin gibi Müslüman kardeşleri olduğunu bu kurban kampanyası’yla tekrar hissettiler. Bu zor günlerinde onların dertleriyle dertlenen kardeşleri olduğunu tekrar hatırladılar.” Suriye’deki mazlumların durumuna dair ise Al-Hafez şunları söyledi: “Bugünlerde, soğuğun kendisini iyice hissettirdiği bugünlerde, insanların üzerlerini örtecek bir battaniyeler dahi yok. Hastalıkları tedavi edecek ilaçları ne kendileri ne de çocukları için mevcut. Suriye’de süren iç savaş
ülkeyi çok fakir bir duruma, insanları muhtaç duruma düşürdü. Yemek bulmak için kilometrelerce yolculuk yapan insanların evlerine geri dönmeme durumları da olabiliyor.
Çadırları olanların battaniyeleri olmadığı
için yerlere ağaç yaprakları sererek idare etmeye çalışıyorlar. Bütün bir aile günde bir
öğün bulabilirlerse o şekilde günlerini geçirmeye çalışıyorlar.”
Çalışmalar ümmet bilinci duyarlılığı içerisinde yürütülüyor
Sierra Leone’den VOSL Başkanı Muhammed Bangura yaptığı kısa konuşmada
2012 Kurban Kampanyası bağlamında Hasene gözlemcilerine yardımcı olduklarını ve
çalışmaları ümmet bilinci içerisinde yürüttüklerini söyledi ve şunları ekledi: “2012
Kurban Kampanyası bağlamında Hasene’nin kurban gözlemcileri bizleri ziyaret etti. Göndermiş olduğunuz yardımları, gözlemcilerin nezaretinde şeffaf bir şekilde
ulaştırmaya çalıştık. Bazı okulları ve camileri ziyaret ederek, oradaki çocuklara elbiseler
ve şekerler dağıttık. Gözlemciler bir radyo
programına katılarak Hasene hakkında bilgi
verdi. Kimi zaman ulaşımlarda ciddi zorluklar çektik. Yer yer geceye kadar çalıştığımız
oldu. Hepsini ümmet bilinci içerisinde başardık.”
Acılı günümüzde yanımızda ilk olan kurulaşlardan biri Hasene’ydi
T.C. Van Valisi Münir Karaloğlu yaptığı
kısa konuşmada depremin ardından Van’ın
tekrar toparlanışına ve Hasene’nin bu toparlanışa katkısına değindi. Van’da yaşanan
depreme dair “2011 yılının 23 Ekim’inde 7.2;
9 Kasım’ında 5.6 şiddetinde iki büyük deprem yaşadık Van’da. 29 saniyede 650 bin insan evsiz kaldı; yiyecek ve sağlık yardımına
ihtiyaç duydu. Yaklaşık 130 km çapında bir
alanda Erciş ve Van merkez başta olmak
üzere 184 köyümüz bu depremden etkilenmişti” diyen Vali Karaloğlu bu depremin yaralarının sarılmasında duyarlı davranıldığını belirtti: “Depremin yaralarını sarmada 75
milyon insanımız seferber oldu. Yurtdışından kardeş kuruluşlar, siz değerli vatandaşlarımız Van’daki acıyı dindirmek için, depremin açmış olduğu yaraları sarmak için seferber oldunuz. İşte o günlerde bizim yardımımıza en önce koşan kuruluşlardan bir tanesi
de Hasene derneğiydi. Erciş’e geldiniz; prefabrik evler yaptırdınız. Sizin yaptırmış olduğunuz sıcak evlerde Ercişli kardeşleriniz
kışı geçirdiler. Yaptığınız gıda yardımlarıyla
depremzede kardeşlerinizin sofralarına katkı sağladınız. Hem geçen sene hem de bu sene Kurban Bayramı’nda kurban etleriniz
ulaştı onlara. Buradan Van’a, Erciş’e yardım
gönderen, aracılık eden gönüllü çalışan, gözlemcilik yapan herkese Van halkı adına teşekkür ediyorum.”
Dünyanın bir ucu ile diğer bir ucu arasında gönül köprüleri kuruldu
IGMG Sosyal Yardım Derneği’ne çalışmalarında verdiği desteğe vurgu yapan
IGMG Genel Başkanı Kemal Ergün “ İslam
Toplumu Millî Görüş teşkilatları olarak
Avustralya’dan Kanada’ya, İtalya’dan Almanya’ya kadar teşkilatımızın bütün ağını insan-
lığın onurunu, sevgisini, merhametini yeniden adeta ilmek ilmek örmek için yola çıkan
Hasene derneği hizmetine sunduk.” dedi ve
gözlemcilere dönük şunları söyledi: “Çünkü
biz biliyoruz ki, önderimiz Hz. Muhammed
Mustafa a.s. ‘Ashabım, yarım hurma dahi olsa Allah yolunda vererek kendinizi cehennem ateşinden koruyunuz’ buyurmaktadır.
Sizler sadece yarım hurma değil, sizler sadece bir tas hurma da değil, sizler dünyanın
doğusu ile batısı arasında, kuzeyi ile güneyi
arasında gönül köprüsü oluşturmak için yola çıktınız. Bayramlarınızı çoluk çocuğunuzdan uzak yerlerde yaptınız. Bazen insanların
sevinçleri ile karşılaştınız. Bazen üzüldünüz,
bazen ağladınız; aç kaldınız, susuz kaldınız
ama dünyada adaletin, sevginin, barışın tesisi için her türlü fedakârlığı gösterdiniz. Size teşekkür ediyorum. Allah sizden razı olsun.”
İnsanın yaptığı işe inanmasının önemini
vurgulayan IGMG Genel Başkan Ergün konuya dair şunlara değindi: “Siz inandınız.
Bir avuç insan olarak dünyaya söyleyecek
sözünüzün olduğunu söylediniz. Yeryüzünde hak, adalet, insan hakları olsun istediniz.
Din, renk, dil ayrımı yapmadınız. İnsan olma ortak paydasından hareket ederek bazen
camide olan açlara, bazen kilise kenarlarında olan dilencilere, bazen sokak çocuklarına, bazen yetimlere, dullara, mültecilere ellerinizi uzattınız. Çünkü siz mazlumun dini
olmaz, mazlumla Allah arasında perde olmaz, onun duasını Allah kabul eder diyerek
yola çıktınız. Hasene gönüllüleri olarak yeryüzünde nerede bir sıkıntıda olan insan varsa adeta bir itfaiye memuru gibi, o yangınları söndürmek için yola çıktınız ve umut oldunuz. Bizler dünyanın her tarafına yetişemeyebiliriz ama Hz. İbrahim’in içerisine atılacağı ateşi söndürmek için yola çıkan güvercin misali; ateşin tamamını söndüremeyiz ama tarafımız belli olsun diyebilmek lazım. Vermiş olduğumuz etlerin veya yardımların onlara bir yıl yetmeyeceğini biliyoruz. Ama onlar bizim bu yardımlarımızla
şunu hatırladılar: İnsanlık ölmemiş, kardeşlerimiz varmış; bizleri düşündüler ve yardımlarımıza koştular.”
2012 Kurban Kampanyasın’da ortaya
koydukları çalışmalarla dereceye giren şahıslar, şubeler ve bölgelerin yanında ayrıca
2012 Ramazan Kumanya Kampanyası, Yetim ve Su Kuyusu Projelerinde dereceye giren bölgelere de ödülleri takdim edildi.
IGMG Eğitim Başkanlığı’nın yürütmüş olduğu “Hayırda Koşuyoruz” yarışmasının
ödülleri ise IGMG Eğitim Başkanı Ekrem
Kömürcü verdi. ‘Hasene Günü’ programı
görsel ve yazılı basın mensuplarına verilen
ödülle son buldu.
HAYAT
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
➤ 17 ➤ Ocak · Januar 2013 · Safer 1434
haber
IGMG Rhein Neckar Saar Bölge Başkanı Yaşar Cimşit’e Veda Proğramı Yapıldı. Yeni Başkan Şerif Aslan Oldu
IGMG Rhein Neckar Saar Bölgesinde Bayrak Değişimi
ısa adı GMG RNS olarak
hizmet eden İslam Toplumu Milli Görüş Rhein
Neckar Saar Bölgesi
Başkanı Yaşar Cimşit 13 yıllık
Bölge Başkanlığı görev süresinin
sona ermesinden dolayı Ludwigshafen Şehrinin önemli Tiyatro Salonu Pfalzbau`da yapılan toplantıya yoğun bir katılım oldu.
Uzun bir dönemdir Bölge Başkanlığı görevini yürüten Yaşar
Cimşit için hazırlanan Veda programına gösterilen Sinevizyon gösterisi hüzünlü ve duygusal dakikalar yaşattı.
Veda programına katılan davetliler mikrofona geldiklerinde
şunları söylediler: “T.C. Mainz
Başkonsolosluğu adına Konsolos
Osman Acar; “Biz Yaşar beyi bölgemizdeki Sivil Toplum Kuruluşları içinde en iyi ve çok başarılı biri olarak bildik ve çalışmalarından
dolayı teşekkür ederiz’’ dedi. Protestan Kilise temsilcisi Dr.Georg
Wenz yapmış olduğu konuşmada;
“Yaşar Cimşit ile uzun zamandan
bu tarafa yapmış olduğumuz çalışmalar ile IGMG`nin bu Eyaletteki topluma açık bir yapıyı kazandırdığı gördük” dedi. TGRLP
Başkanı Bayram Türkoğlu; “Değerli Dostum Yaşar bey biz kurum
olarak sizi unutmayacağız yolun
açık olsun” dedi. Luwigshafen Belediyesi Göç ve Uyum Meclis Başkanı Hayat Erten; “Yaşar bey Ludwigshafen`da Uyum çalışmasına
büyük katkıları olan bir dost idi
görevinin sona ermesi bizi üzmüştür” dedi. Realschule Okul Mü-
K
dürü Kurt Becker yaptığı konuşmada; “Sayın Yaşar Cimşite eğitime vermiş olduğu katkılardan dolayı kendisine teşekkür ederiz. Bir
çok projeyi hayata geçirerek faydaları hizmetler yaptı kendisine
teşekkür ederim” dedi.
IGMG Rhein Neckar Saar Bölgesi Cemiyetleri adına Mustafa
Ünlü yapmış olduğu konuşmada;
“biz Yaşar beyi bir Bölge Başkanı
olarak değil bir Abi ve bir Kardeş
gibi gördük. İlişkilerimiz böyle oldu. O sabırlı ve güler yüzlülüğü
çok zor anlarda dahi bizi motive
ederek hiç bir zaman karamsarlığa sevk etmemiştir. Bundan sonraki hayatı ve yeni görevlerinde
başarılar dileriz.
Yine IGMG Rhein Neckar Saar
Bölgesi Cemiyet İmam Hatipleri
adına Abdullah Demir kürsüye
gelerek Başkana yapmış olduğu
hizmet ve çalışmalarından dolayı
teşekkür etti.
Bölge Başkanları adına Hessen
Bölge Başkanı Bilal Kaçmaz yaptığı duygusal konuşmasında; “Kiymetli Yasar Abi, sen başın dik anlın açık ve bir o kadar da hayırlı
hizmetler ile anılacaksın” dedi.
Veda programına Katolik Kilisesi temsilcisi Siyasi Parti temsilcileri, Sivil Toplum temsilcileri ile
çevreden katılan İş adamları, Akademisyenler ve Basın temsilcileri
ile Cemiyet Başkanları ve İdarecilerin yoğun katılmaları Bölge Başkanlarını onun namına ve şanına
layık bir organize ile Bölge Teşkilatlanma Başkanı Erkan Ergünün
sunuculuğunu yaptığı program
duygusal anlar yaşattı.
IGMG Rhein Neckar Saar Bölge Başkanı Yaşar Cimşit kendisi
ile beraber çalışan tüm BYK`lara
ve Şube Başkanları ile İmam-Hatiplere birer plaket hediye ederek
unutulmaması için bir hatıra olarak verildi. Yine BYK`lar Kadınlar
ve Gençlik ile Cemiyetler adına
Bölge Başkanına hediyeler takdim
edildi.
Programın son bölümünde
kürsüye gelen IGMG Rhein Neckar Saar Bölgesi Bölge Başkanı
Yaşar Cimşit duygusal bir konuşma yaparak; “13 yıl boyunca bu
kutsal görevi yaparken bana hertürlü destegi veren başta eşime,
çocuklarıma ve tüm emeği geçen
herkese teşekkür eder, hakkınızı
helal etmenizi rica ederim” dedi.
Daha sonra IGMG Genel Merkez adına Genel Başkan Yardımcısı ve Eğitim Başkanı Ekrem Kömürcü istişare sonucu Şerif Aslan`ı yeni Bölge Başkanı olarak
ilan etti.
Eski Bölge Başkanı Yaşar Cimşit görevlendirilen yeni Bölge Başkanını tebrik ederek bundan sonraki çalışmalarda her zaman destek vereceğini belirtti.
Yeni Bölge Başkanı Şerif Aslan
yaptığı konuşmada; “Yaşar Cimşit
abime çok teşekkür ediyorum ve
onun tecrübelerinden her zaman
faydalanacağımı ve bu bölgede yapılan hizmetlere daha fazlasını ekleyerek devam edeceğimi belirtmek istiyorum” dedi.
HAYAT
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
➤ 18 ➤ Ocak · Januar 2013 · Safer 1434
haber
IGMG Köln Gençlik Teşkilatından Meslek Kontakt Bilgilendirmesi
slam Toplumu Milli Görüş Köln
Bölge Gençlik Teşkilatının “Beruf
info Tag” adlı salona getirdiği projeyi, mesleğe yönlendirilme çağına gelmiş çocuklar ilgiyle takip ettiler. Proğrama ilgi ve ihtiyaç duyan tahmini 200
kadar genç, hazırlanan farklı meslek
kollarındaki standlarda, yönlenmeyi
düşündükleri branşlarla ilgili kafalarındaki soruların cevaplarını direk muhataplarından aldılar. Kamu ve birey yararı düşünelerek yapılan eğitim çalışmasının bir benzerini de T.C. Köln Başkonsolosluğu yılda en az iki defa Türk vatandaşların çocukları için proğramlarına alıyor. Bu yönüyle bakılacak olursa
IGMG Köln Bölge gençliğinin kapsamlı olarak hazırladığı bu proğramı ilk defa sivil toplum kuruluşunun yapması
başta ihtiyacın muhatabı olan çocukları
çok memnun etti.
Nippes Bölge salonunda yapılan bir
İ
adıyla mesleğe yönlendirme diğer deyişle uygulamalı sanal job borsa proğramına T.C. Köln Başkonsolosluk Çalışma Ataşeliği de bizzat katılarak çalışmaları yerinde takip etti. Proğram sunumunu IGMG Köln Bölge Gençlik
Üniversiteliler Başkanı Yusuf Güngör
takdim ederken Bölgenin Kur`an yarışmalarında derece alan Yasin Kefelioğlu`nun okuduğu Kur`an tilavetiyle
proğram start aldı.
Günün ilk konuşmacısı T.C. Köln
Başkonsolosluğu Çalışma Ataşeliği Sekreteri Bahtiyar Şimşek konuşmasının
başında, Köln Başkonsolosu Mustafa
Kemal Basa’nın proğramı tebrik ettiğini
ileterek eğitim ağırlıklı bir sunum verdi. Şimşek kısaca şunları aktardı. “Katılımınızdan da anlaşıldığı gibi eğitimin
önemine verdiğiniz alaka bu salonu
doldurmanızdan zaten belli oluyor.
Maalesef içinde bulunduğumuz top-
lumda Türk gençleri Alman gençlerine
nazaran hem meslek okullarında hem
de yüksek okulda sayısal olarak azınlıktalar. Gerek bazı işverenlerin eşitsiz
yanlı tutumu olsun gerek bazı ailelerin
yeterince desteklememiş olması, gençlerinde ilgisiz kalmaları bu sebeplerden
sadece birisi. Tabi bunun açığını kapatmak lazım. Burada hepimize görev düşüyor. İş ajansları olsun ticaret odaları
olsun, dernekler olsun diğer makamlar
olsun, tabi her şeyden ziyade iş kendimize düşüyor. Biz de Baskonsolosluk
olarak zaten bu çalışmaları uzun zamandır takip ederek sizlere yardımcı
olmaya çalışıyoruz. İyi bir yaşam kalitesi iyi bir yaşam şartıyla iyi bir meslekle
ancak oluşabilir” diyerek konuşmalarını sürdürdü.
Proğramı IGMG Genel Sekreteri
Oğuz Üçüncü yakından takip etti.
Üçüncü müşahhas örnek olması babın-
dan kendi hayat serencamından kesitler
sunarak gençleri motive edecek bir sunum yaptı. Proğrama afişinden, standlara, konuklardan işin ehliyetli erbablarının getirilmesine kadar, oldukça ağır
bir emek vererek hazırlanan IGMG
Köln Bölge Gençlik Teşkilatına Bölge
Başkanı Maschine İng. Yusuf Soysal,
tüm arkadaşlarına teşekkür etti.
Proğram açılış konuşmasında Soysal uzun bir sunumla bu günü niçin
yaptıklarını, neyi amaçladıklarını, neden yardım etmek zorunda oldukları
gibi soruların cevabını katılımcılarla
paylaştı.
Günün proğramında katılımcı bayanlar adınada Emine Elemenler konuya ilişkin bir sunum verdi.
Proğramın ikinci bölümünde kurulan çeşitli meslek standlarında gençlere
birebir yardımcı olundu.
Avrupa’daki Güncel Meselelerimiz
TİB Şeref Başkanı Fikret Ekin,
Bremen, Osnabrück ve Wuppertal olmak üzere üç noktada
“Avrupa’daki
Güncel
Meselelerimiz” konulu
konferans verdi. Dernek
üyelerinin büyük bir ilgiyle takip ettikleri konferanslarda yaşadığımız
son süreçteki problemlerimizden sünnet yasağı, afiş skandalı, dil ve din dersi, ırkçılıkla ilgili konulara değinen
ATiB Şeref Başkanı konuşmasında tarih bilincine dair öne çıkan mesajlar
kısaca şöyleydi;
- Türkler herzaman batıya göç et-
A
Atalay AVCI
Allianz Hauptvertreter
Fachagentur für die Allianz Bank
Her Türlü
Sigorta İşlemlerinizde
Hizmetinizdeyiz
Luisenstraße 3 . 63067 Offenbach
Tel: 069/829797-0
Fax: 069/829797-97
Mobil: 0173-3575687
eMail: [email protected]
miş ve yeni medeniyetler kurmuştur...
- Cenab-ı Hak bizleri
hikmete dair bir misyonla bu topraklara getirmiştir...
- Büyük medeniyetler ancak şahsiyetli insanlarla kurulur...
- Dini ve tarihi gerçek yönleriyle bilmeden
omurgalı ve şahsiyetli bir hayat oluşturulamaz...
- Anadil eğitimi bir elzemdir...
- İslam dini Arapça indirilmiş ama
Türkçe yaşatılmıştır...
- Alimlerin aydınlatamadığını şarlatanlar aldatırlar...
HAYAT
lüden/cesetten canlıya organ nakli konusu hem tıpta
hem de İslam fıkhında son
40 yılda gündeme gelen, nispeten yeni bir konudur. Hayvandan insana
veya canlı insandan insana organ veya doku nakli öteden beri gerçekleştirilirken, “beyin ölümü”nün keşfiyle tıbben ölmüş, yani beynin bütün
işlevi sona ermiş insanlardan bir organ alarak, bunları ihtiyacı olanlara
nakletme teknikleri yeni yeni yaygınlık kazanmaktadır. Bu doğrultuda 01.11.2012 tarihinden itibaren
yürürlüğe giren “Organ Nakli Kanunu”nun (“Transplantationsgesetz”)
yenilenmesiyle Almanya’da 16 yaşından büyük sigortalılar belirli aralıklarla organ naklinde bulunmaya teşvik edileceklerdir. Böylece, Belçika,
Hollanda, Lüksemburg, Hırvatistan,
Avusturya, Slovenya ve Almanya’nın
üyesi olduğu Leiden’daki “Eurotransplant Vakfı” vasıtasıyla organ
bağışında bulunmak isteyenlerin organları ihtiyacı olanlara iletilecektir.
Bu ülkelerde milyonlarca Müslümanın yaşaması hasebiyle, bu yazımızda Müslümanların da organ bağışında bulunup-bulunmayacakları,
bunun dinen hangi şartlara bağlı olduğu, beyin ölümünün bu bağlamda
ne anlama geldiği soruları irdelenecek ve tartışmanın boyutlarına kısaca işaret edilecektir.
Almanya Federal Hükümeti’nin
ilgili yasayı değiştirmesi ve organ
bağışına teşvik etmesi elbette bağış
oranının genel itibariyle düşük olmasındandır. Eurotransplant’ın listelerinde 15.000 kişinin organ bağışı
beklediği kaydedilmektedir; 2010 yılında bu rakamın ancak yarısına karaciğer, kalp, akçiğer, böbrek ve pankreas nakledilebilmiştir. Yine bilinmektedir ki, Müslümanlar arasında
bağışta bulunanların veya bağış yapmaya hazır olanların oranı çok daha
düşüktür.
Organ nakli veya bağışı gibi meselelere Müslümanların tedirgin ve
kararsız yaklaşmalarının bazı dini
sebepleri de var ki, başta insanın
mükerrem ve muhterem bir yaratık
olması, dolayısıyla canlısına ve ölüsüne saygı duyulması gerektiği bilinci zikredilebilir. İnsanın en güzel biçimde yaratıldığı (Tîn Suresi, 95:4),
halife olduğu (Bakara Suresi, 2:30),
Hz. Adem (a.s.)’a meleklerin secde
ettiği (Bakara Suresi, 2:34) ve akıllı
bir varlık olup sorumluluk taşıması,
kısacası insana insan olduğu için din, dil ve ırkını gözetmeksizin–
hürmet gösterilmesi gerektiğinin birer dayanağıdır. Aynı şekilde dirilere
gösterilen saygı ölülere de gösterilmelidir. Hz. Peygamber (s.a.v), kabir
Ö
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
➤ 19 ➤ Ocak · Januar 2013 · Safer 1434
Ali METE
[email protected]
Organ Nakli
Bu doğrultuda organ naklinin yapılabilmesi için genel olarak birtakım şartlar öne sürülmektedir. Evvela zaruret tespit edilmiş olmalıdır; zaruret olmaksızın organ nakli yapılmasına müsaade edilmez. Bağışta bulunanın rızası, yoksa yakınlarının, bunlar da
yoksa veya tespit edilemiyorsa ilgili devlet dairesinin
müsaadesi olması gerekir. Ayrıca organların satılmasına katiyetle izin verilmemektedir.
kazarken dikkatsiz davranarak istemeyerek de olsa meftanın kemiklerini kıran birisine böyle yapmamasını
tavsiye etmiş ve: “Ölünün kemiğini
kırmak – günah yönünden – onları
diri iken kırmak gibidir.” (Ebû Dâvût, Cenâiz, 64) buyurmuştur.
Diğer taraftan Resûlullah (s.a.v.),
“İnsanların çoğunun aldandığı (kıymetini takdir edemediği) iki nimet
vardır: Vücut sağlığı ve boş vakit.”
(Buhârî, Rikâk, 1) buyurur ve başka
bir Hadis-i Şerif ’inde, “Ey Allah’ın
kulları!” diye insanlara seslenerek,
“Tedavi olun; çünkü Allah, ihtiyarlığın dışında, her hastalık için mutlaka
bir şifa veya deva yaratmıştır.” (Tirmizî, Tıp, 1) tavsiyesinde bulunur.
Bu ve benzeri birçok delillere dayanarak ulema bir taraftan insana ve
bedenine karşı saygının bir gereği
olarak organ veya doku nakline sıcak bakmamıştır. Buna mukabil ise,
“Zaruretler yasakları mübah kılar.”
(Mecelle, 21. madde) ve “Zaruretler
kendi miktarınca takdir olunur.”
(Mecelle, 22. madde) gibi kaidelerden hareketle, hayatın gerçeklerine
uygun bir şekilde ve maddi-manevi
dengeleri sağlamak şartıyla da organ
nakline cevaz verilmiştir.
Bu doğrultuda organ naklinin yapılabilmesi için genel olarak birtakım şartlar öne sürülmektedir. Evvela zaruret tespit edilmiş olmalıdır;
zaruret olmaksızın organ nakli yapılmasına müsaade edilmez. Bağışta
bulunanın rızası, yoksa yakınlarının,
bunlar da yoksa veya tespit edilemiyorsa ilgili devlet dairesinin müsaadesi olması gerekir. Ayrıca organların satılmasına katiyetle izin verilmemektedir.
Diğer bir şart ise organı(ları) alınanın ölümü tabipler tarafından kesin olarak tespit edilmiş olmasıdır, ki
dosya
tam bu noktada girişte bahsedilen
beyin ölümü hadisesi gündeme gelmektedir. Bir insanın hayatta iken
–her insanda normalde iki adet bulunan– böbrek, doku nakli veya birtakım organların sadece bir parçasını bağışlama imkanı söz konusu
iken –ki bu yazıda sadece ölüm sonrası organ naklinden bahsedilmektedir– ölmüşlerin neredeyse her organı alınabilmektedir. Bu sebeple ölüm
sonrası organ nakli tıbben önemli
bir yere sahiptir. Ancak bilinmelidir
ki, bu tür nakiller her ölüden alınamamaktadır. Zira “normal” bir ölüm
sonrası organların işlevlerini kaybetmeleri sebebiyle değerlendirilememektedir. Sadece, mesela ağır bir
kaza sonrası yoğun bakımda bulunup, beynin bütün işlevlerini kaybedildiği (beyin ölümü), ama diğer organlarının suni olarak ayakta tutulabildiği durumlarda, ölüden organ
nakli söz konusudur.
Klasik İslam fıkhında ölüm tespitinin büyük ölçüde tabiplere havale
edilmesiyle ve tıbben ölmüş olanın
dinen de ölmüş sayılmasıyla birlikte
genel olarak kalp atışı duranın ölmüne hükmedilir. Ancak beyin ölümü de geri dönüşü olmayan bir durum olduğu için ölüm olarak kabul
edilmektedir.
Tabii ki hiç kimse (ölümcül) hastalık ve ölüm gibi konuları düşünerek, öldükten sonra cesedin açılarak
şu veya bu organın alınmasını tasvir
etmek istemez. Ölümü hatırlamak
gibi, bu da insanı derinden rahatsız
eden bir düşüncedir. Diğer taraftan
ise –Müslüman olsun veya olmasın–
bu durumlara düşüp, gereken organın bulunmadığından aylarca, hatta
yıllarca acılı ve masraflı tedavilere
tabi olmak zorunda kalan insanların
bulunduğunu; aynı şekilde bu insanların aile ve yakınlarının yaşadıklarını düşünmek de son derece rahatsızlık veren bir durumdur.
Görüldüğü gibi mesele sadece organ nakli değil. Organ nakli konusunun dini, siyasi, ahlaki, tıbbi, hatta
finansal boyutları olduğu gibi, ölümün ne zaman vuku bulduğu, insana hürmetin nerede başladığı ve bittiği, zaruretin nasıl tarif edilmesi gerektiği gibi birtakım sorular da bulunmaktadır. Nitekim bilhassa cesetten organ nakline sıcak bakmayanların bir argümanı, konuya çok pragmatik yaklaşıldığı, sadece organ tedarik edilmek istendiği, halbuki konunun sadece ölümle ilgili değil, hayat tasavvuruyla ilintili olduğunu savunur. Bu yaklaşıma göre, organ
nakli imkanından istifade ederek
–Resûlullah (s.a.v.)’in “mutlaka bir
şifa veya deva yaratmıştır” sözlerine
HAYAT
münhasır– alternatif yöntemler saf
dışı bırakılmakla birlikte, ne olursa
olsun bir müddet daha hayatta kalmak isteyen “dünyacı” bir zihniyete
hizmet edildiği eleştirilmektedir.
Hasılı; hayatın şartları gereği organ bağışında bulunmak zaruridir.
Bu ise, tümüyle serbest ve şartsız olmayıp, insana hürmeti gözeterek,
ama aynı zamanda ihtiyaçlarını da
gözeterek, ve son çare olarak, dinen
de mümkündür. Dolayısıyla, tartış-
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
➤ 20 ➤ Ocak · Januar 2013 · Safer 1434
maların sürdürüldüğüne ve sürdürülmesi gerektiği bu ortamda öncelikle organ nakli hakkında daha geniş fikir edinilmesi gerekmektedir,
ama her şeye rağmen bağışta bulunmaya teşvik edilebileceği de ortadadır.
Kaynaklar
- Thomas Eich (tercüme ve yorum),
“Moderne Medizin und Islamische Bioethik. Biowissenschaften in der muslimischen Rechtstradition” (Freiburg im Breis-
gau 2008), s. 159-169, 202-212.
- Thomas Eich/Johannes Grundmann,
“Muslimische Rechtseinungen zu Hirntod, Organtransplantation und Leben”
http://www.ruhr-uni-bochum.de/kbe/islamhirntodeich.pdf (15.11.2012)
- Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri
Kurulu,
“Organ
Nakli”
Yüksek
http://www.diyanet.gov.tr/turkish/diyan e t y e n i / K u r u l D e t a y. a s p x ? I D = 3
(16.11.2012)
- Doç. Dr. Mehmet Şener, “İslam Hu-
dosya
kukuna Göre Organ Nakli Üzerine Bir
Deneme”, Dokuz Eylül Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi (İzmir 1992), s. 137146.
- Prof. Dr. H. İbrahim Acar, “Organ
Bağışının Dinimizdeki Yeri”, Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi (Erzurum 2007), s. 17-30.
- Kanuni çerçeve, organ bağışı ve nakli prosedürü ve organ bağışı kartı hakkında bilgi için: http://www.organspende-info.de/ (16.11.2012)
T.C. Nevşehir Üniversitesinden Köln’e Çıkartma
ektör Prof. Dr. Filiz Kılıç, T.C.
Köln Başkonsolosu Mustafa Kemal Basa tarafından kabul edildi.
Konsolosluk konferans salonunda yapılan görüşmede Basın ve Almanyadaki
sivil çatı örgütleriyle Üniversite hocaları bir araya geldiler.
T.C. Cumhurbaşkanı Abdullah
Gül`ün geçtiğimiz öğrenim yılının ikinci yarısında kararnamesini imzalamasıyla, Ankara Gazi Üniversitesi Öğretim
görevlilğindenden Nevşehir Üniversitesi Retörlüğüne atanan Prof. Dr. Filiz Kılıç Köln ve Duisburg`da bir dizi temaslarda bulundu.
Görsel ve yazılı medyaya özel röportajlar veren Kılıç Nevşehirliler dayanışma gecesinde de Hemşehrileriyle birlikte oldu. Daha çok Üniversiteye yurtdışından öğrenci talep merkezli yapılan
çalışma seyahatinde Köln Konsolosluk
evinde basın ve çatı kuruluş temsilcileriyle bir araya geldi.
DİTİB Genel Merkez Eğitim Kurumları Müdürü Işık Uğurlu, IGMG
Köln Bölge Eğitim Başkanı İrfan Bakşiş,
UETD Genel Başkanı Hasan Özdoğan,
Alevi Bektaşi Dernekleri Genel Başkanı
Mansuroğlu toplantıya iştirak ettiler.
Burada yapılan görüşmede ev sahibi
Köln Başkonsolosu Mustafa Kemal Basa
‘’Anadolu`da son zamanlarda kurulmuş
çok sayıda yeni yeni üniversitelerimiz
var. Bunlar yavaş yavaş kendi ayakları
üzerinde durma aşamasından yurt dışına açılma noktasına gelmelerini büyük
bir takdirle izliyoruz’’ diyerek başladığı
konuşmasında şunları aktardı. Yurt dışında temsil Konsolosluk ya da Büyükelçilik binasında yalnızca o kurumun
etkinlikleriyle sınırlı değildir. Biz
TC.`deki bütün kurumları temsil ediyoruz. Buna devlet üniversiteleri de dahildir. Kapadokya Kültür Derneği ve Avrupa Nevşehirliler Platformuna da Başkan
R
Mümin Uluç beyin şahsında teşekkür
ediyorum” dedi.
Nevşehir Üniversitesi Rektörü Prof.
Dr. Filiz Kılıç Burada yaptığı konuşmada beraberinde gelen hocaları takdim
ederek şunları aktardı. Prof. Dr. Tahsin
Aktaş ve Doçent Dr. Özden Taşkın, hocamla birlikta burada bulunmaktan
mutluluk ve heyecan duymaktayız. Misafirperverliğiniz için teşekkür ediyoruz
başlığıyla yaptığı konuşmanın satır
aralarında şunları aktardı: “Üç günlük
bir ziyaret için Almanya`da bulunmaktayız. İki gündür farklı etkinlik ve proğramlarımız oldu. Bunlardan biri Duisburg Belediye Başkanıyla birlikte olduk
çok gurur duyduk. Nevşehir Üniversitemiz 2007 yılında kurulmuş yeni bir üniversite. 2006`dan itibaren Türkiye`de
81 ilde üniversite kurulması için büyük
bir atılımlar yapıldı. 2006 ile 2007 yılları arasında toplam 41 yeni üniversite
kuruldu. 5 yıl önce kurulan üniversitemiz 2500 üğrenciden bugün Allah`a şükür 10 binin üzerinde öğrencimiz var. 7
fakülte 6 meslek yüksek okulumuz var.
Sosyal bilimlerde yüksek lisans yapabilme imkanımız var. Bir sağlık meslek
yüksek okulumuz var. Şu an Avrupayla
17 üniversite ile ERASMUS anlaşmamız
var. Gerek bizim üniversitemizde gerek
Avrupa`da öğretim görevlileri ve öğren-
Aalen Fatih Camiinde Kan Bağışı Kampanyası
alen Fatih Camii yönetim
kurulu her zamanki gibi örnek çalışmalarından bir tanesini yine güzel ve yoğun katılımla
gerçekleştirdi.
Kan bağışı kampanyasında yaşamış olduğu topluma faydalı olmak
için Deutsches Rotes Kreuz derneği
ile yapılan ortaklaşa çalışma geleneği bu yıl da devam etti.
Fatih Camii lokalinde Aalen için
kan bağışında bulunuldu.
Her yıl olduğu gibi çok sayıda
kampanyaya katılan vatandaşlarımız kan bağışında bulundu. Kan
A
bağışında bulunanlara Fatih Camii
yönetim kurulu tarafından ikram
takdim edildi.
Aalen Deutsches Rotes Kreuz
ekibi, Fatih Camii´ne bu güzel işbirliği, misafirperverliği ve yıllardır
süren bu örnek davranışlarından
dolayı tüm yönetim kuruluna ve
kampanyaya katılanlara teşekkürlerini ileterek gelecek yıllarda yine
görüşmek üzere diyerek vedalaşıp
ayrıldılar.
Aalen Fatih Camii Yönetimi de
bu vesile ile Deutsches Rotes Kreuz
ekibine teşekkürlerini iletti.
ciler değişim proğramı çerçevesinde geçen yıldan itibaren gelmeye başladılar.
Bu bizim için gurur verici bir durum.
Dokuz hedefimizin içindekilerden birincisi uluslararasılaşmak dediğimiz bu
çalışmamız mevcut. Bunu daha da ileriye götüreceğiz. Neden bu önemli. Üniversitemizin konumu gereği. Okulumuz
Kapadokya Bölgesinde yer almış bir
üniversiteyiz. Yılda iki milyona yakın
turistin geldiği bölgedeyiz. Kapadokyanın dünyada eşi benzeri yok. Ben her
zaman şunu söylerim Antalyanın dünyada benzeri var. Kapadokyanın yok.
Gerek doğal güzelliği, gerek tarihi gerek
kültürel yapısı açısından çok önemli.
Ortadoksluğun dünyadaki merkezi Kapadokya. Biz Üniversite olarak öncelikle turizme önem verdik. Bizler kurumsallaşırken kendimize bir takım hedefler belirledik. Turizm alanında dünyanın en iyilerinden olmalıyız dedik ve bir
turizm fakültesi oluşturduk. Burada yönetici yetiştiriyoruz. Bunun yanında turizme ara eleman yetiştirmek için Ürgüpteki meslek yüksek okulunu tamamen turizm ağırlıklı oluşturduk” dedi.
Kılıç konuşmasının ilerleyen bölümlerinde global dünyadan Rusya ve
Ukranyadan Ortadoks, Balkanlardan
pek çok turist beklediklerini Hacı Bektaşın doğumyeri olan İranın Nişabur
şehri olması hasebiyle buradan da turist
beklediklerinin altını çizerek ortadoğunu bir inanç turizmi merkezini oluşturmak istediklerinin altını çizdi. Prof. Dr.
Tahsin Aktaş hoca Almanya ziyareti sırasınıda burada pek çok öğrencisiyle
karşılaştığını, Doç. Dr. Özden Taşkında
üniversitede fiziki olarak yaptıkları
komplekslerin ileriye dönük kendine
özgü estetiği ve yapılanmalarından örnekler verdi.
Proğram sonunda peri bacalarından
oluşan yöresel hediye takdimleriyle
proğram son buldu.
HAYAT
azımızın başlığının açılımını yazımın içinde bulacaksınız.
Sevgili dostlar hepinize kucak
dolusu selamlar. Nereden başlıyayım, nasıl başlayayım bilemiyorum.
Herşeyin başlangıcı zordur, mesele
bir başlayabilmektir sonrası bir şekilde gelir. Bir kaç örnek vereyim.
-Çok olmasa da kısmen tembel
bir insanım. Lakin işe başlayana kadar başladım mı. Eh işte...
-Konuşmayı severim lafa başlayasıya kadar hele bir konuşmaya başlayayım... bilen bilir..
-Yazmaya çok üşenirim bir başladım mı yaz da yaz...
-Gezmeyi severim taki evden çıkasıya kadar çıktım mı dön de göreyim artık...
-Harcamayı severim hele bir para
olsun görün nasıl harcarım. (Sadece
adam harcamak hariç)
Derken Hayat`a dönüşümü kısaca izah edeyim. Hayat dergisi yayın
hayatına başlayalı takriben 10 yıl oldu. Kendi yayın hayatında çizgisinden ve ilkelerinden sapmadan ilerliyor Allah muvaffak etsin. Sinan bey
beni aradı; “abi istediğin sayfa ve köşe sana ait” dedi. Sağolsun ve ilk yazımı 5. sayıdan itibaren Mizah köşesi adı altında siz okurlarımıza merhaba dedik. Ta 20. sayıya kadar sonra sebebi kendimce özel bilahire
dostlarca malum ara verip bu sütunlardan ayrıldım. 76. sayıdan itibaren
Allah nasip etti tekrar karşınızdayım. Bunu neden açıklıyorum; yani
temelde katkımız olduğunu filan
ima etmek istemiyorum. Sadece yazının başında ki rumuzun açılımını
anlatmak için.
Bakın şimdi:
Nedir bu: MKK-TR-50
Sırasına göre açılımı;
1- MKK=
Mustafa Kasalak Konya
Y
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
➤ 21 ➤ Ocak · Januar 2013 · Safer 1434
Mustafa KASALAK
[email protected]
Mizah’a MKK-TR-50
Geri Döndü
2- TR=
Türkiye
3- 50=
ilk yazımı 5. sayıda yazdım. 20.
sayıdan itibaren yazmayı bırakmak
zorunda kaldım. 75. sayıdan itibaren
tekrar karşınızdayım.
Sonuç olarak 5+20=25 75-25= 50
işte bu elli de suanki benim aktüel
yaşım..! Bilmem anlatabildim mi?..
Gelelim şimdi size neden böyle
Rumuzla ve Rakamla yazıma giriş
yaptığıma. Malum son yıllar TV kanallarında bazı insanlar UFO, Galaxi, Rakam, Ebced harfleri v.s. uzman
olduklarını iddia edenler. Kendi hesap ve keret cetvellerine göre Rumuz
açıklıyanlar. Hatta 21.12.2012 de
Dünya`nın batacağını Maya takvimine göre açıklayanlar veya 9 Rakamını kudretini ortaya dökenler gibi.
Dr. lakablı akıl çelenlerden tutunda
Medyumlara Meddahlara insanlarımız hayretle özeniyorlar. Mesela 9
rakamı ile şahsımın yaşantısında kesişen bazı olayları nakledeyim.
- 9 aylıkken Dünya`ya gelmişim.
(Gülmeyin zira 7 aylıkken de Dünya`ya gelebilirdim.)
- 1969 Hanau`da ilk ameliyatımı
oldum.
- 9 yaşımda ilk bisikletim oldu.
- 09.09.1979 yılında meslek lisesine kayıt oldum.
- Orta okul boyunca Spor dersinden hep 9 notu aldım.
- Lise birde iflas ettim. Çünkü 9
zayıfım vardı.
-Almanya`da Meslek Lisesi`sinde
9 K sınıfında öğrenci idim.
- İlk arabamı 19 yaşımda aldım.
- İlk arabamı 900 Mark`a aldım.
(Rahmetli Babam hediye almıştı)
özel köşe
- 09.09.1980 yılında Firma Veritas`ta işe başladım.
- 19.09.1982 evlendim.
-19.09.1983 ilk kızım Esma dünya´ya geldi.
- 09.11.1985 bedelli askerlikten
terhis oldum.
- 29.07.1988 yılında oğlum Mahmut Talha dünya´ya geldi.
- Gelin kızım Ayşe 1989 doğumlu.
- 29.05.1999 yılında Büyük kızım
okulunu birincilikle bitirdi.
- 9 çeşit Holding´ten senet aldım.
- 9 Holding´ten de havamı aldım.
-9 yıl başkanlık Gelnhausen`de
cemiyet başkanlığı nasip oldu.
- 29 kere Türkiye´ye izine gittim.
- Şuan ki kulladığım 19. arabam.
- 19 yıldır günlük tutuyorum.
- En az 9 toplantıdan tart ettiler.
Yeni yazımı Hayat`a 19.12.2012
tarihinde akşam saat 9`da gönderdim.
Yazım bittiğinde tansiyonum büyük 159, küçük 89`du. Nabzım se
79`du.
V.s. misallerim bitmez.
Değerli dostlar eğer üşenmeden
son 19 yıllık günlük defterlerimin
9´lu tarihlerindeki kesişen olayları
nakletsem sayfalar tutar. Hal böyle
olunca bu tesadüfleri bahane edip
bizde bir halt var diye ortaya mı çıkalım. Sizlere tavsiyem aklınıza mukayet olun.
Velhasıl özetle yeni yazı formatımda;
* Yorumlu Mizah.!
* Düşündürücü Mizah.!
* Sade Mizah..!
- Mizah türleri ile beraber olacağız. Kucak dolusu selamlar...
Not: Olumlu tepkilerinizi bekliyorum...
DİTİB’de Prof. Dr. İzzet Er Görevine Fiilen Başladı
7 Ekim 2012 Pazar günü yapılan
genel kurulda DİTİB Genel Başkanı seçilen Prof. Dr. İzzet Er Köln’e
gelerek görevine fiilen başladı.
Cuma namazı öncesinde Köln DİTİB Merkez Camii’nde cemaate hitaben
bir konuşma yapan eski DİTİB Genel
Başkanı Prof. Dr. Ali Dere, Prof. Dr. İzzet Er’i cemaatle tanıştırdı.
0
Dere yaptığı konuşmasında özetle
şunları söyledi: “İki seneden fazla bir zaman içerisinde, DİTİB yönetim kurulunda görev yaptım. Bundan sonraki çalışmalarımı üniversite ortamına kaydırmayı düşünüyorum. Bu iki senelik süre
içerisinde hem Frankfurt hem de Tübingen üniversitelerindeki İlahiyat fakültelerinde derslere giriyordum. Bu çalışmalarımın daha da yoğuşlaşması nedeniyle,
hocalarımızla da iştişare ederek, Diyanet
İşleri Türk İslam Birliği’nin her türlü
hizmetinde, ihtiyaç olduğunda katkı
sağlamak düşüncesiyle bu hizmet kervanı çok kıymetli büyüğümüz Prof. Dr. İzzet Er hocamıza tevdi ediyorum. İnşallah muhterem hocamla birlikte Diyanet
İşleri Türk İslam Birliği daha iyi mesafe-
ler alacak ve bizler hocamızın bu çalışmalarında ona destek olacağız. Cenab-ı
Allah hepinizin yolunu açık eylesin.”
Vatandaşları selamlayarak konuşmasına başlayan DİTİB Genel Başkanı
Prof. Dr. İzzet Er de, “Köln’de yaşayan
değerli kardeşlerim, her ne kadar bu
görevi bize tevdi ettiler ise de, görüşlerinden her zaman istifade edeceğiz. Allah nasip ederse inşallah birlikte olacağız” dedi.
50 yıldır bu ülkede yaşayan insanların Muhacir ve Ensar benzetmesi ile değerlendiren Er, konuşmasını şöyle sürdürdü: “50 yıldır bu ülkede bulunan sizler buranın Muhacir’leri, aynı zamanda
da Ensar’larısınız. Sizler Muhacir ve En-
sar sıfatlarını birlikte taşıyorsunuz. BBu
hizmetimizde hepinizin desteğini, öncelikle de duanızı bekliyorum. Tabii insanız. Hepimiz hizmet yaparken bir takım
noksanlıklarımız olabilir. Bizler mükemmel varlıklar değiliz. Mükemmel
varlık bir tane var, O da Cenab-ı
Hakk’tır. Dolayısıyle biz bu noktada hizmetimizi yaparken, birbirimizi yönlendirmemiz, birbirimizi tamamlamamız
ve destek olmamız icab eder. Hepinize
saygılar sunuyorum.”
Namazın ardından, Genel Başkan
Prof. Dr. İzzet Er, eski Genel Başkan
Prof. Dr. Ali Dere ve Genel Sekreter Suat Okuyan cemaatle teker teker tokalaşarak cumalarını tebrik ettiler.
HAYAT
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
➤ 22 ➤ Ocak · Januar 2013 · Safer 1434
haber
Mustafa AKKAD: Müslüman Bir Yönetmenin Portresi
Emine MEDiK · [email protected]
ilmlerinin tüm dünyada yankı
uyandırdığı Suriyeli yönetmen
ve yapımcı Mustafa Akkad sekiz kardeşin en büyüğü olarak 1930
yılının Haziran ayında Halep’te dünyaya gelmiştir. Filmlere olan tutkusu
erken yaşta başlayan Akkad, 19 yaşında hayallerini gerçekleştirmek için
babasının bilet için verdiği birkaç yüz
dolar ve bir adet Kur’an nüshası ile
Amerika yoluna düşer. Los Angeles
Kaliforniya Üniversitesi’nde tiyatro
eğitimini tamamladıktan sonra Güney Kaliforniya Üniversitesi’nde de
sinema eğitimini alır.
Profesyonel hayata adım attıktan
hemen sonra Amerika’nın gelmiş
geçmiş en iyi yönetmenlerinden biri
olan, kızıl derili asıllı Sam Peckinpah’ın yanında çalışma fırsatı bulan
Akkad, kendini bu ünlü yönetmenin
yanında geliştirir.
Tüm dünyada tanınmasına ise yapımcılığını ve yönetmenliğini üstlendiği Çağrı filmi vesile olmuştur. Özellikle İslam aleminde büyük yankı
uyandıran Çağrı, hem batı hem de
doğuya hitap edecek şekilde iki ayrı
versiyonda çekilmiştir. İlk versiyonda, hatırlanacağı gibi, Hz. Hamza Oscar’lı oyuncu Anthony Quinn ve Ebu
Süfyan’ın karısı Hind’in ise İrene Papas tarafından canlandırılır. Filmin
Arap ve Müslüman dünyasına yönelik hazırlanan, Ar Risâlah adlı versiyonunda ise daha çok doğulu oyunculara yer verilmiştir. Örneğin Hind
rolünü Muna Vasıf adlı Arap aktör
üstlenmiştir.
“Bu filmi İslam’ın hikayesini, yani
700 milyon insanın hikayesini, tüm
dünyaya anlatmak için çektim.” diyen
ünlü yönetmen İslamî hassasiyetlere
son derece dikkat ederek Hz. Muhammed’i, ailesini ve dört büyük halifeyi filmin hiçbir karesinde göstermemiştir. Bu hassasiyetlere rağmen
İslam dünyası tarafından kimi negatif
eleştirilere maruz kalan film, Amerikan sinemasında da istenilen başarıyı
elde edememiştir. Fakat tüm bu
olumsuzluklara rağmen Hz. Muhammed’in (s.a.v) hayatını en başarılı şekilde perdeye yansıtan film olarak bilinen Çağrı birçok dile çevrilmiş ve
Müslüman ülkelerde çeşitli vesilelerle
hala gösterilmektedir.
Mustafa Akkad’ın ismi daima
Çağrı filmiyle bağdaştırılsa da, Batıda daha çok ünlü korku film serisi
Halloween (Cadılar Bayramı) ile tanınmaktadır. Serinin sekiz filminde
de yapımcılığı üstlenmiş olan Akkad’a bu nedenle Halloween filmleri-
F
nin büyükbabası lakabı verilmiştir.
Küreselleşen dünyanın kendine
has kimi özelliklerini de üzerinde taşıyan ünlü yönetmen hem Suriye
hem de Amerikan vatandaşı idi.
Özellikle İslamî eserlerle adeta batı
ile doğu arasında bir köprü olmaya
çalışan Akkad, Çağrı’dan sonra gelen
Çöl Aslanı Ömer Muhtar filmi ile de
büyük bir kitleye ulaşmıştı.
İtalyan sömürgeciliği altında ezi-
len Libya devletinin Ömer Muhtar
önderliğindeki özgürlük mücadelesini konu edinen filmin gerçek olaylara
dayanması da etkileyiciliğini artırmıştır. Film bu etkiliyiciliğini şüphesiz Mustafa Akkad’ın titizliğine ve ayrıntılara karşı olan hassas bakış acısına borçludur. Öyle ki Mussolini karakterini canlandıran oyuncu için
gerçekten bu dönemde Diktatör Benito Mussili’nin saçlarını kesen ber-
Türk Gençlerine Yönelik Siyaset Semineri
lmanya’da Bonn yakınlarındaki Königswinter kentinde
Türk gençlerine yönelik siyaset üzerine düzenlenen iki günlük seminerde gençler siyasetle tanıştı.
TD-Plattform ile Jakob Kaiser
Vakfı’nın ortaklaşa düzenlediği ve
16-18 yaşları arasındaki 26 gencin
katıldığı seminerde katılımcı gençlere belgelerini T.C. Köln Başkonsolosu Mustafa Kemal Basa ile NRW
Yeşiller Milletvekili Arif Ünal birlikte verdi.
Seminere katılan diğer genç
Türk siyasetçiler de gençlere bilgiler
verdi.
A
Halkın yüzde 30’unun göçmen
kökenli olduğu şehirlerde bile belediye meclislerinde göçmen kökenli
insanların olmadığını belirten Arif
Ünal, “Göçmen kökenlilerin bu
alanda olmamaları partilerin buna
açık olmaması ve göçmen kökenlilerin politikaya katılmamalarından
kaynaklanıyor. Geleceğimiz gençlerin elinde, dolayısıyla gençlerin politikaya ilgi duymasını sağlayan
böylesi seminerlerin çok faydalı olduğuna inanıyorum. Bunun en az
20-30 yıl önce başlaması gerekiyordu ve çok geç kalındı. Bizim şimdi
bu geçen zamanı telafi edebilmemiz
için çok yoğun şekilde çalışmamız
gerekiyor” dedi.
beri bulup getirtmiştir.
Bu destansı yapıt İtalyan ordusunu rencide ettiği gerekçesi ile İtalya’da
yasaklanır. Ömer Muhtar’in eski Libya lideri Muammer Kaddafi tarafından finanse edilmesi ise filmin dünya
çapında ciddiye alınmamasına ve
yüksek bir gişe yapamamasına sebebiyet verir. Ayrıca film diğer ülkelerdeki Müslüman direnişçilere motivasyon ve hedef verebilir korkusu ile
de Batı tarafından göz ardı edilir. Bununla birlikte filmin kıymeti yıllar
geçtikçe daha çok anlaşılmış ve birçok eleştirmen tarafından bu başyapıt alkışlanmıştır.
Mustafa Akkad ömrünün son yıllarında Selahaddin Eyyubi’nin hayatını beyaz perdeye taşıyacak bir film
için sponsor aramıştı. Fakat tüm İslamî filmlerinde olduğu gibi bu film
için de sponsor bulmakta hayli zorlanmış ve bu projeyi bitirmeye ömrü
vefa etmemiştir.
Senaryosu hazır olan bu film hakkında Akkad: “Selahaddin tam olarak
İslam’ı anlatıyor. Şu an İslam bir terör
dini olarak tasvir ediliyor. Sadece birkaç terörist Müslüman olduğu için,
bu imaj tüm dine isnad ediliyor. Eğer
din adına yapılmış terör dolu bir savaş varsa bu da ancak haçlı seferleridir. Fakat birkaç maceraperest yüzünden kimse tüm Hristiyanlığı yargılamaz. İşte benim mesajım bu.” demiştir.
Akkad bir düğün için gittiği Amman kentindeki bir otelde, suikast sonucu 11 Kasım 2005’te hayata gözlerini yumar. Al Kaide’nin üstlendiği
bomba saldırısında yanında bulunan
kızı Rima da öldürülür. Son hayali
olan Kudüs’ün kurtarıcısı Selahaddin
Eyyubi’nin hayatını konu alan film
ise onsuz gerçekleştirilemez.
HAYAT
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
YURTDIŞI BORÇLANMASI;
3201 Sayılı kanun kapsamında,
yurtdışında çalışan Türk vatandaşlarının, yurtdışında geçirdikleri süreleri
Sosyal Güvenlik Kurumu Yurtdışı
Borçlanma hakkı tanınarak değerlendirilmektedir.
YURTDIŞI BORÇLANMASI YAPARAK TÜRKİYE’DE EMEKLİ OLMAK KALKIYOR!
TÜRKİYE’DE EMEKLİ OLMAK
İÇİN ACELE EDİN!
Yurtdışında çalışan ve ev hanımı
olarak yaşayan bayanların Türkiye’de
borçlanma yaparak emekli olma haklarının kaldırılmasına ilişkin Bakan
Faruk Çelik açıklamasıyla gurbetçileri
şaşırttı.
1 YILDA EMEKLİ OLANLARIN
SAYISI 150 BİN KİŞİYE ULAŞTI
Sosyal Güvenlik Reformu’nun 4. yılının değerlendirilmesi sunumunda,
Bakanlar Kurulunda, Sosyal Güvenlik
Sistemi’nin açıklarından biri olarak
gurbetçilerin yurtdışı borçlanma hakkı da Bakan Faruk Çelik tarafından
gündeme getirildi ve Avrupa’da var
olan krizler sebebiyle son yıllarda 100
binlerce gurbetçi yurtdışı borçlanması yaparak Türkiye’den emekli olmaya
başladı.
MAVİ KARTLILAR DAVALARLA
SGK’YI DİZE GETİRİYOR
Gurbetçilerimizden bazıları, bulundukları ülke vatandaşı olmak için
Bakanlar Kurulundan izinli olarak
Türk vatandaşlığından çıkıyorlar, Türkiye`de bu kişilere mavi kart veriyor
ve diyor ki seçme ve seçilme hakkı hariç tüm haklara sahipsiniz. SGK ise aslında yasal hakları olduğu halde bu kişilere yurtdışı borçlanma hakkı tanımıyor. Bu kişiler de SGK’yı mahkemeye verip dava ile borçlanıp emekli oluyorlar. İşte, bunların sayısı da hiç
azımsanacak kadar değil ve SGK’nın
eziyetlerine rağmen zorla emekli oluyorlar. Bakanlar Kurulunda bu konuda görüşüldü ve yeni bir yasal düzenleme ile emeklilikleri zorlaştırılacak
➤ 23 ➤ Ocak · Januar 2013 · Safer 1434
Erhan NACAR
www.erhannacar.de
TÜRKİYE’DEN EMEKLİ OLACAKLAR DİKKAT!
YURTDIŞI BORÇLANMASI YAPARAK
TÜRKİYE’DE EMEKLİ OLMAK KALKIYOR!
hatta imkansız hale getirilecek son söz
Başbakan’da...
YURTDIŞI İLK İŞE GİRİŞ TARİHİNİZ SSK`DAN BAŞLANGIÇ SAYILIYOR!
Bu arada çok sayıda ülke ile sosyal
güvenlik sözleşmemiz var ve bu sözleşmelerin hemen hepsinde ‘taraf ülkedeki işe giriş tarihi diğer ülke için de
işe giriş tarihidir’ diyor ama SGK
yurtdışı borçlanması yapanlara bu kuralı uygulamayıp, emekli etmiyor. Bu
kişiler de dava açarak SGK’yı mahkeme yoluyla yasaları uygulatıp emekli
oluyorlar. Şimdi Bakanlar Kurulunda
bu duruma da son verip gurbetçilerin
dava ile emekliliğinin önüne geçmek
istiyorlar. Bu durumdan etkilenmek
istemeyen gurbetçiler bir an önce
emekli olmak için sıraya giriyor…
“İLKE EMEKLİLİK SİZİN TEK
GÜVENCENİZ, İNANCIMIZ BİR
EMEKLİLİĞİNİZ HAYIRLI OLSUN”
ÖNEMLİ
YURTDIŞI BORÇLANMASINDA
SON GÜNLER, BİR AN ÖNCE BAŞ-
VURUNUZU YAPARAK ZAMDAN
ETKİLENMEDEN EMEKLİ AYLIĞINIZI ALMAYA BAŞLAYIN. UNUTMAYINIZ Kİ YANLIŞ DOLDURULAN YURTDIŞI BORÇLANMA
FORMU SİZİN ÖMÜR BOYU EKSİK
AYLIK ALMANIZA, DAHA GEÇ
YAŞTA EMEKLİ OLMANIZA VE
DAHA FAZLA MİKTARDA BORÇLANMA TUTARI ÖDEMENİZE NEDEN OLABİLİR… ÖNEMLİ TARİHLER ARASINI BORÇLANARAK AYLIĞIMIZI EN YÜKSEK ŞEKİLDE
ALMAYA HAK KAZANABİLİYORUZ. BUNUN İÇİN YAPMANIZ GEREKEN ÖMÜR BOYU ALACAĞINIZ EMEKLİ AYLIĞI İÇİN BAŞVURUDA BULUNURKEN ÖNCE BİR
UZMANA DANIŞIN!
MAVİ KART İLE EMEKLİLİK
HAKKINA SAHİP OLAN VATANDAŞLARIMIZ YAKINDA KALDIRILMAK ÜZERE OLAN YURTDIŞI
BORÇLANMASI VE MAVİ KARTLILARIN HAKLARI İÇİN OLUMSUZ
DEĞİŞİKLİK GÖSTEREBİLİR VE
dosya
TÜRKİYE’DEN EMEKLİLİĞİNİZ
BİR HAYAL OLABİLİR! EN KISA
SÜREDE MÜRACATINIZI YAPIN!
18 YAŞINI DOLDURMUŞ HERKES
KALDIRILMASI BEKLENEN YURTDIŞI BORÇLANMASINDAN ETKİLENMEMESİ İÇİN BAŞVURUDA
BULUNURLAR İSE BORÇLANMA
KALDIRILDIĞINDA BİLE İLERİKİ
YILLARDA EMEKLİ OLMA HAKLARI ELLERİNDE KALACAKTIR!
YURTDIŞINDA YAŞAYAN VE
TÜRKİYE’DE HİÇ ÇALIŞMASI BULUNMAYAN VATANDAŞLARIMIZIN MÜRACATLARINI KURUM
DAHA FAZLA BORÇLANMA PARASI ALMAK VE DÜŞÜK AYLIK
BAĞLAMAK İÇİN BAĞ-KUR`A
SAYMAKTADIR. ŞUNU UNUTMAYINIZ Kİ YURTDIŞINDAKİ İLK İŞE
GİRİŞ TARİHİNİZ DE TÜRKİYE’DE
SSK BAŞLANGICI OLARAK SAYILMAKTADIR. BU SEBEPLE BAĞKUR`DAN 58 YAŞ 5400 GÜN YA DA
48 YAŞ 9000 İŞ GÜNÜ ŞARTLARINA
GÖRE BORÇLANMA YAPIP 750 TL
AYLIK ALACAĞINIZA, SSK`DAN
EMEKLİ OLARAK 46 YAŞ 5000 İŞ
GÜNÜNDEN 1000 TL ÜZERİ AYLIK
ALMA ŞANSINA SAHİPSİNİZ.
YURDIŞINDA ÇALIŞMASI BULUNMAYAN EV HANIMLARI
ORADA YAPMIŞ OLDUĞU DOĞUMLAR ÜZERİNDEN DE TÜRKİYE’DE SSK`DAN AYNI ŞARTLARDA EMEKLİ OLABİLİRLER…
SOSYAL GÜVENLİK UZMANI
ERHAN NACAR VATANDAŞLARIMIZ HAKLARINI 15 YILDIR EN İYİ
ŞEKİLDE KORUYARAK, ONLARIN
MAĞDUR OLMAMASI VE RAHAT
BİR EMEKLİLİK YAŞAMALARI
İÇİN TÜM GAYRETİYLE ÇALIŞMAKTADIR.
“RAHAT BİR EMEKLİLİK İÇİN
GÜVENCENİZ BÜYÜK OLMALI,
GÜVENİNİZİN ESERİ İLKE EMEKLİLİK”
ÜCRETSİZ DANIŞMA HATTI
0090 444 0 860
IGMG Köln Bölgesi 2012 Hacıları Hasret Giderdi
slam Toplumu Milli Görüş Teşkilatları organizasyonuyla kutsal
topraklardaki Hac farizasını yarine getiren gurbetçi tüm hacılar iki
ay sonra tekrar bir araya geldiler.
Köln Nippes`te yapılan hasret giderme toplantısı hacılara, duygu
yüklü hiç unutulmayacak hac hatıralarını tekrar hatırlattı. Günün
proğramında başta kafilelerde görev
alan gurup başkanları, olmak üzere
IGMG Köln Bölge Başkanı Mehmet
Dal Bölge yürütme kurul üyeleri,
gurup başkanları ve 2013 hacıları
bölge salonunda bir araya geldiler.
Hac fotoğrafları ve videoları dia
gösterimle hacılara sunuldu. Köln
Bölge sekreteri ve ikinci kafile görevlisi Eşref Yücetaş günün proğram
İ
sunumunu yaptı. Kafilelerdeki bazı
hacılar ve kafile başkanları ve gurup
başkanları duygularını tekrar hacılarıyla paylaştılar. IGMG Köln Bölge Başkanı Mehmet Dal Uzun yıllar
Köln Bölgesi Kafile Başkanı olarak
gittiği kutsal yoldan dönen hacılara
seslenerek; “çok kıymetli hocalar ve
gurup görevlileri nezaretinde hac
görevinizi hamdolsun yerine getirdiniz. Allah-u Teala herkese o kutsal
toprakları görmeyi nasip etmiyor,
zenginlik bile orayı görmede hiç bir
kıymet ifade etmiyor. Ne mutlu sizlere” diyerek duygu yüklü konuşmasını hacılarla paylaştı.
Köln bir kafilesinin Başkanı Salim Sak hoca burada yaptığı konuşmada, kabul edilen haccın insanı
anasından doğduğu gibi günahsız
kıldığını yeniden hatırlattı. Diğer
gurup başkanı Hüseyin Çınar hocada kara bir çamurdan pırıl pırıl hale
gelmiş vazonun hikayesini, hamdı
pişti mesajı ve hayata dair yansımasından çıkartılacak dersleri konuşmasına konu edindi.
Günün proğramında IGMG Eski Köln Bölge Başkanı Şuayb Güney
misafir hoca olarak hacılara hitab
etti.
HAYAT
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
➤ 24 ➤ Ocak · Januar 2013 · Safer 1434
haber
Köln Belediye Başkanı Jürgen Roters, Müslüman Kadınlar Danışma ve Eğitim Merkezi’ni Ziyaret Etti
BFmF bünyesindeki İşsizler Merkezi, Borçlular Danışmanlığı, Aile Danışmanlığı, Veliler Danışmanlığı,
Babalar Danışmanlığı, Ev Ödevlerine Yardım Kursu,
Göç Danışmanlığı, İşsizlik Danışmanlığı gibi çalışmalar hakkında bilgi alan Roters, ihyaç duyulan hemen
hemen her alanda hizmet veren BFmF’nin çalışmalarından duyduğu memnuniyeti dile getirerek, tekrar ziyarete geleceğini belirtti.
BFmF Müdürü Erika Amina Theissen, Belediye
Başkanı Jürgen Roters’in ziyaretinden çok memnun olduklarını ve yine beklediklerini ifade ederek Roters’e
çikolata hediye etti.
öln Büyükşehir Belediye Başkanı Jürgen Roters,
yaklaşan yılbaşı etkinliklerinden dolayı randevu takvimi dolu olmasına rağmen Ehrenfeld
semtinde hizmetlerini sürdüren Müslüman Kadınlar
Danışma ve Eğitim Merkezi (BFmF e.V.)’ni ziyaret etti.
Roters, farklı kökenlerden yaklaşık 60 kişinin çalıştığı BFmF’de, çeşitliliğin uyum içinde bir arada nasıl işledğini yerinde inceleme inkanı buldu.
BFmF Müdürü Erika Amina Theissen, kadınlar
için kendi kendine bir yardım derneği olarak kurulan
ve bugün çatısı altında Müslüman Aile Merkezi ve
Müslüman Kadın Merkezi buluna BFmF’nin tarihi ge-
K
lişimi hakkında Roters’e bilgi verdi.
Çok kısa zamanı olmasına rağmen BFmF’deki hizmet birimlerini gezen Roters, bilgisayar birimindeki,
Türk Anneler İçin Kahve grubundaki ve Hauptschule’yi bitirmek için eğitim gören sadece genç değil, özellikle yaşlı kadınları da görünce çok etkilendiğini söyledi.
BFmF’nin çocuk bakım bölümünde bir star gibi
karşılanan Roters, farklı kökenlerden çocuklardan zor
ayrılabildi.
İmza almak için sıraya giren çocuklar, Roters ile oynamaktan da geri durmadılar.
MÜSİAD Nürnberg’den Vergi ve
Şirket Kontrolleri Semineri
ÜSİAD Nürnberg`den vergi ve şirket kontrolleri semineri yoğun bir katılımla yapıldı. Wiegandt/ Linde mali müşavirlik ofisinin sahipleri Andrea Wiegandt ve Volkmar Linde kısa bir girişten
sonra katılımcıların sorularını aydınlatıcı bir şekilde cevapladılar.
İki dilli gerçekleşen seminerde muhasebe ve maliye
tarafından kontrollerde ortaya çıkan problemler detaylı
bir şekilde masaya yatırıldı.
Muhasebe defterlerinin tutulması, gelir-gider dengesinin sağlanması, kasa ve nakit girdilerin kontrol edilmesi gibi konular işlendi.
Davet edilen üyelerin ve iş sahiplerinin can alıcı soruları ve buna verilen cevaplar toplantıya yüksek bir istifade oranı sağladı. İş sahiplerimizin neredeyse tümünün bu mevzularda çektiği sıkıntıları göz önünde bulunduran Müsiad Nürnberg Başkanı İsmail Satır bey yaptığı açıklamada; “Özellikle iş adamlarımızı bilgilendirmeye devam edeceklerini Türk toplumunun somut ihtiyaçlarını az da olsa karşılamayı hedeflediklerini ve bilgi
toplumuna katkıda bulunmak istediklerini” söyledi.
M
MÜSİAD Nürnberg Türk Basınıyla
2012 Yılını Değerlendirdi
ir çok basın mensubunun hazır bulunduğu istişare toplantısı çok nezih bir ortam olan Dokur Catering’in mekanında gerçekleştirildi. Müsiad
Nürnberg Başkanı İsmail Satır basına katılımlarından
dolayı teşekkür etti.
Daha sonra yaptığı açıklamada; “Müsiad Nürnberg
olarak geride bıraktığımız iki yılın kısa bir değerlendirmesini yapan başkan Satır, beraber yola çıktıkları yönetim kurulundaki arkadaşlarına ve tüm Müsiad üyelerine teşekkür etti.
Şu ana kadar yaptığımız programlarımıza basınımızın desteğini hep yanımızda gördük, bundan sonra da
bu desteğin devamını bekliyoruz” dedi.
Daha sonraki görüşmelerde başta eğitim, meslek
yerleri ve toplumumuzun değişik sorunlarının istişaresinden sonra yönetim kurulunun yaptığı ikram ile
program sona erdi.
B
HAYAT
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
➤ 25 ➤ Ocak · Januar 2013 · Safer 1434
dosya
8 Yaşındaki Azrahan AY 30 Kilo Sikletinde Şampiyon
skoçya`nın Motherwell kentinde
düzenlenen 7. İskoçya Açık Taekwondo müsabakası 14 ülkeden gelen
370 sporcunun katılımı ile yoğun ilgi
gördü.
Müsabakaya tek Türk olarak Almanya`nın Herrenberg kentinde 4 senedir
taekwondo yapan ve 50`den fazla hem
ulusal hem uluslararası müsabakaya katılan 8 yaşındaki Azrahan Ay katıldı.
Genç taekwondocu müsabakaya -30
Kg sikletinde ilk karşılaşmasında minderdeki İrlandalı rakibini hakemin 2ci
rounda Azrahan`ın göstermiş olduğu
performası ile üstünlük kuralını kulla-
İ
narak Azrahan`ı bu karşılaşmanın galibi ilan etti. İkinci karşılaşmasında Azraha`nın yaşça büyük olduğu İrlandalı rakibi mindere çıktı. Bu karşılaşmayı 3 ro-
undun sonunda kazanarak Azrahan
15:4 lü bir puan farkı ile final mücadelesi için vize aldı.
Final karşılaşmasını Azrahan İskoç-
yalı rakibi ile gerçekleştirdi. Bu karşılaşmada Azrahan çok üstündü ve rakibine
hiç imkan vermedi. Karşılaşma 52 saniye içinde 12:0 scor ile hakemler karşılaşmayı yine üstünlükten dolayı bitirdiler
ve Azrahan Ay müsabakanın şampiyonu
oldu.
Yapmış olduğu başarılardan dolayı
hem seyircilerden hem de hakemlerden
çok güzel yorumlar alan Azrahan bu
müsabaka için şöyle yorum yaptı: “Bu
müsabakaya çok çalıştık. İskoçya`da tek
Türk olarak bu kadar milletin içinde
Türkiye`yi temsil etmek ve şampiyon olmak büyük bir sevinç” dedi.
Dünya hayatının en kıymetli nimeti, en güzel süsü olan çocevherini, özünü ve tarihini bilen nesiller olarak eğitip yetişti-
rebilirsek, değil Avrupa`da dünyanın neresinde yaşarsa
yaşasın, kendi inancı, kimliği ve değerleriyle yaşamayı
başaracaktır. Bunu başarabilmek için İslam`a göre evliliği
ciddiye alıp, sorumluluk taşıyan aileler kurmak zorundayız.
Osman ARSLANTÜRK
1969 Trabzon / Of`ta
doğdu. İlkokulu ve aynı
zamanda hafızlığını burada tamamladı.
Orta Öğrenimini Trabzon
ve İstanbul Fatih İmam
Hatip Liselerinde tamamladı.
100. YIl Üniversitesi İlahiyat Fakültesinden mezun
oldu.
T.C. Diyanet İşleri Başkanlığı ve T.C. Milli Eğitim
Bakanlıklarında
görev
alan yazar; Avrupa`da
İrşad ve Eğitim alanlarında hizmet vermektedir.
4Karizma ve Dini Liderlik4
adlı bir araştırma kitabı
da bulunan yazar, evli ve
dört çocuk babasıdır.
Kuracağımız bu ailenin huzuruna, geleceğine, çocuk eğiti-
mine her yönüyle işin başından itibaren çok önem verip çalışmalıyız.
Yaşadığımız Avrupa`da çocuklarımızı yetiştirirken, inanç ve
değerlerimizden, örf ve adetlerimizden taviz vermeden
maddi ve manevi olarak mükemmel bir şekilde yetiştirmek zo-
rundayız. Allah (c.c.), muhafaza buyursun, bunu başaramazsak dağılan tesbih taneleri gibi her yönüyle asimile ve yok
olmaya mahkumuz.
Bu bakımdan Avrupa`da müslüman aile yapımızı ve çocuklarımızın eğitimini, insanlarımızın eğitimini; en önemlisi de iyi
bir insan ve müslüman olarak yetiştirebilmemiz için bu kitabı
kıymetli büyüklerimizle, bütün anne ve babalarla, çocukları-
mızla, gençlerimizle, öğretmen ve eğitimcilerimizle, kısacası
ilgili makam ve sorumluluk taşıyan herkesle paylaşmayı uygun
gördük.
Bu kitabımız dikkatlice okunup, uygulandıktan sonra, inançlı,
başarılı ve eğitimli çocuklarımızın yetişeceği ve ailelerin ge-
leceğe güvenle bakacağı kanaatindeyiz.
Çalışmak bizden muvaffakiyet Allah (c.c.)`tandır.
Yazarımız Osman Arslantürk’ün
Kitabının Yeni Baskısı Çıktı
A V R U P A ` D A M Ü S L Ü M A N A İ L E V E Ç OC U K E Ğ İ T İ M İ · OS M A N A R S L A N T Ü R K
cuklarımızın inançlı, ahlaklı, şuurlu, şahsiyetli, aslını, esasını,
Yazarımız Mahmut Aşkar’ın Yeni Kitabı Çıktı
Siparişlerinizi bir telefonla kapınıza teslim ediyoruz
Hanau
Edisonstr. 6
63457 Hanau
Tel: 06181-9456821
Offenbach
Waldstr. 20
63450 Offenbach
Tel: 069-000000
Frankfurt (Frischezentrum)
Josef-Eicher-Str. 10
60437 Frankfurt
Tel: 0163-2022024
Q
Q
D
D
]
D]
PD
DP
5D
5
'hɎh1&(
'h1<$6,
'hɎh1&('h1<$6,
$\HVWHPHVWH
%OEOOHUNDIHVWH
*HFHJHOEHQLVHVOH
ċ\L\HPHNOHEHVOH
¢$//$+(0$1(7ċ1ċ162580/8/8Ȩ8£
'DOJÃQGDOJÃQ\U\RUGX%LUDUD|QQHoÃNDQELU
2NXPDNGDɏDUWODUGDQ
ċQVDQODUNHQGLVLQGHQ|QFH
ċQVDQODUNHQGLVLQGHQ|QFH
2NXPDNGDɏDUWODUGDQ
ċQVDQODUNHQGLVLQGHQ|QFH
ċQVDQODUNHQGLVLQGHQ|QFH
NHVH\OHLUNLOGL%LULVLRQXGɏUPɏROPDOÃ\GÃ1H
ELULGLUdQNRNXPD\DQLQVDQ
\DɏDPÃɏLQVDQODUÃQKD\DWÃQGDQ
\DɏDPÃɏLQVDQODUÃQKD\DWÃQGDQ
ELULGLUdQNRNXPD\DQLQVDQ
\DɏDPÃɏLQVDQODUÃQKD\DWÃQGDQ
\DɏDPÃɏLQVDQODUÃQKD\DWÃQGDQ
\DSPDOÃ\GÃ"<DɏOÃ\GÃGɏNQGEHONLGHRQDoRN
JHoPLɏL|ȩUHQHPH]gȩUHQHPH
LEUHWDOPDVÃQÃELOLU
LEUHWDOPDVÃQÃELOLU
JHoPLɏL|ȩUHQHPH]gȩUHQHPH
LEUHWDOPDVÃQÃELOLU
LEUHWDOPDVÃQÃELOLU
PXKWDoWÃ(WUDIÃQDEDNÃQGÃ$]LOHUGHELUJHQo
\LQFHGHHNVLNNDOÃU
\LQFHGHHNVLNNDOÃU
dQNRNXU|ȩUHQLUNDUɏÃ
dQNRNXU|ȩUHQLUNDUɏÃ
dQNRNXU|ȩUHQLUNDUɏÃ
dQNRNXU|ȩUHQLUNDUɏÃ
JLWPHNWH\GL
$OODKLQVDQDJHUHNOLKHUɏH\L
ODɏWÃUÃU
O
DɏWÃUÃU
$OODKLQVDQDJHUHNOLKHUɏH\L
ODɏWÃUÃU
ODɏWÃUÃU
%ċ5.,66$%ċ1+ċ66(
YHUPLɏWLU
YHUPLɏWLU
¢*HOLUPLVLQHYODGÃP£GHGL
*HoPLɏWH\DɏDPÃɏWRSOXP
*HoPLɏWH\DɏDPÃɏWRSOXP
*HoPLɏWH\DɏDPÃɏWRSOXP
*HoPLɏWH\DɏDPÃɏWRSOXP
'ɏQPHRNXPD\D]PD
ODUÃQKD\DWÃQÃLQFHOHU<
DSWÃNODUÃQÃ'ɏQPHRNXPD\D]PD
O
DUÃQKD\DWÃQÃLQFHOHU<
DSWÃNODUÃQÃ
DSWÃNODUÃQÃ
O
ODUÃQKD\DWÃQÃLQFHOHU<
DUÃQKD\DWÃQÃLQFHOHU<
DSWÃNODUÃQÃ
'HOLNDQOÃċPDPÃ$]DP¥GÃ<DɏOÃNDGÃQÃ
NDUɏÃODɏWÃUPDYHVRQXooÃNDUPD
NDUɏÃODɏWÃUPDYHVRQXooÃNDUPD
DKD|QFHNLOHUOHNDUɏÃODɏWÃUÃU
GDKD|QFHNLOHUOHNDUɏÃODɏWÃUÃU
G
GDKD|QFHNLOHUOHNDUɏÃODɏWÃUÃU
DKD|QFHNLOHUOHNDUɏÃODɏWÃUÃU
G
NÃUPD\ÃSJHOGL
NDELOL\HWLPL]YDUGÃU
NDELOL\HWLPL]YDUGÃU
1HUHGH\DQÃOGÃNODUÃQÃJ|UU
1HUHGH\DQÃOGÃNODUÃQÃJ|UU
1HUHGH\DQÃOGÃNODUÃQÃJ|UU
1HUHGH\DQÃOGÃNODUÃQÃJ|UU
¢%X\XUXQELUɏH\PLGHGLQL]"£
%XQODUÃNXOODQDUDNNHQGLPL]L
%XQODUÃNXOODQDUDNNHQGLPL]L
2]DPDQD\QÃ\DQÃOPDODUD
2]DPDQD\QÃ\DQÃOPDODUD
2]DPDQD\QÃ\DQÃOPDODUD
2]DPDQD\QÃ\DQÃOPDODUD
¢ɎXQX\HUGHQDOÃUPÃVÃQÃ]"£
\HWLɏWLULUL]
\HWLɏWLULUL]
GɏPHPH\HoDOÃɏÃU
GɏPHPH\HoDOÃɏÃU
GɏPHPH\HoDOÃɏÃU
GɏPHPH\HoDOÃɏÃU
%XQODUÃGDKDID]ODNXOOD
%XQODUÃGDKDID]ODNXOOD
ċPDPÃ$]DP\DɏOÃOÃȩÃGROD\ÃVÃ\ODNDGÃ
+HUWRSOXPXQKD\DWÃQGDQ
+HUWRSOXPXQKD\DWÃQGDQ
+HUWRSOXPXQKD\DWÃQGDQ
+HUWRSOXPXQKD\DWÃQGDQ
QDUDNGLȩHUOHULQGHQIDUNOÃELU
QDUDNGLȩHUOHULQGHQIDUNOÃELU
QÃQSDUDGROXNHVH\L\HUGHDODPD\DFDȩÃQÃ
DOÃQDELOHFHNLQVDQFDGHUVOHU
DOÃQDELOHFHNLQVDQFDGHUVOHU
DOÃQDELOHFHNLQVDQFDGHUVOHU
DOÃQDELOHFHNLQVDQFDGHUVOHU
LQVDQRODELOLUL]
LQVDQRODELOLUL]
GɏQG\HUGHQDOÃS¢%X\XUXQ£GHGL
YDUGÃU
YDUGÃU
YDUGÃU
YDUGÃU
+HUNHVWHQID]ODRNX\DUDN
+HUNHVWHQID]ODRNX\DUDN
+HULQVDQÃQKD\DWÃGD
+HULQVDQÃQKD\DWÃGD
+HULQVDQÃQKD\DWÃGD
+HULQVDQÃQKD\DWÃGD
)DNDWNDGÃQNHVH\LDOPDGÃ
GɏQHUHNDUDɏWÃUDUDNGLȩHU
GɏQHUHNDUDɏWÃUDUDNGLȩHU
D\UÃFDELUGHUVWLU
D\UÃFDELUGHUVWLU
D\UÃFDELUGHUVWLU
D\UÃFDELUGHUVWLU
ċPDPÃ$]DP¢1LoLQDOPÃ\RUVXQX]NHVHVL]LQ
LQVDQODUD|UQHNELOHRODELOLUL]
LQVDQODUD|UQHNELOHRODELOLUL]
+HOHE\NLQVDQODUÃQP
+HOHE\NLQVDQODUÃQP GHȩLOPL"£
+HOHE\NLQVDQODUÃQP
+HOHE\NLQVDQODUÃQP
+HUKD\DWWDELUGHUV
+HUKD\DWWDELUGHUV
FDGHOHOHULQGHQEDɏDUÃODUÃQGDQ
FDGHOHOHULQGHQEDɏDUÃODUÃQGDQ
FDGHOHOHULQGHQEDɏDUÃODUÃQGDQ
FDGHOHOHULQGHQEDɏDUÃODUÃQGDQ
¢+D\ÃUEHQLPGHȩLO$VÃOVDKLELQLEXOXSGD
ROGXȩXQXQXQXWPDGDQJHoPLɏH
ROGXȩXQXQXQXWPDGDQJHoPLɏH
GDYUDQÃɏODUÃQGDQKHULQVDQÃQ
GDYUDQÃɏODUÃQGDQKHULQVDQÃQ
GDYUDQÃɏODUÃQGDQKHULQVDQÃQ
GDYUDQÃɏODUÃQGDQKHULQVDQÃQ
RQDYHUHVLQGL\HVL]LoDȩÃUGÃP£
HȩLOLUVHNJHOHFHȩHJYHQOH\U
HȩLOLUVHNJHOHFHȩHJYHQOH\U
DOPDVÃJHUHNHQE\NGHUVOHU
DOPDVÃJHUHNHQE\NGHUVOHU
DOPDVÃJHUHNHQE\NGHUVOHU
DOPDVÃJHUHNHQE\NGHUVOHU
U]=DPDQEL]LPKD\DWÃPÃ]GD
U]=DPDQEL]LPKD\DWÃPÃ]GD
YDUGÃU
YDUGÃU YDUGÃU
YDUGÃU
ċPDPÃ$]DP¥ÃQUHQJLNDoWÃELUH\YDKoHNWL
GLȩHULQVDQODUD|UQHNROXU
YH¢%HQLELU$OODKHPDQHWLQLQVRUXPOXOXȩX
+HSLPL]GLȩHULQVDQODUD|UQHNROXU
+HSLPL]
+HSLPL]
+HSLPL]
<
D]DUÃ]HVHUOHULPL]GHQ
<
D]DUÃ]HVHUOHULPL]GHQ
DOWÃQDVRNWXQ£GHGL6RUDGDNHVHQLQ
LQVDQÃ]
LQVDQÃ]
LQVDQÃ]
LQVDQÃ]
KHUNHVID\GDODQÃU
VDKLELQLEXOPDNLoLQ\RODGɏW
\DLQVDQ KHUNHVID\GDODQÃU
\DLQVDQ
\DLQVDQ
\DLQVDQ
ROPDQÃQED]à 8QXWPD\DOÃPNL|OGNWHQ
ROPDQÃQED]Ã
ROPDQÃQED]Ã
ROPDQÃQED]Ã
8QXWPD\DOÃPNL|OGNWHQ
ɏDUWODUÃQD
ɏDUWODUÃQD
ɏDUWODUÃQD
ɏDUWODUÃQD
VRQUD\DɏDPDɏDQVÃVDGHFH
VRQUD\DɏDPDɏDQVÃVDGHFH
X\PDN]RUXQGD\Ã]
X\PDN]RUXQGD\Ã]
X\PDN]RUXQGD\Ã]
X\PDN]RUXQGD\Ã]
LQVDQODUDWDQÃQPÃɏWÃU
LQVDQODUDWDQÃQPÃɏWÃU
%XQODUGDQELULQFLVLGɏQ
%XQODUGDQELULQFLVLGɏQ
%XQODUGDQELULQFLVLGɏQ
%XQODUGDQELULQFLVLGɏQ
ċ\LHVHUOHUEÃUDNPDNVXUH
ċ\LHVHUOHUEÃUDNPDNVXUH
PHNWLU*HoPLɏLDUDɏWÃUPDNYH
PHNWLU*HoPLɏLDUDɏWÃUPDNYH
PHNWLU*HoPLɏLDUDɏWÃUPDNYH
PHNWLU*HoPLɏLDUDɏWÃUPDNYH
WL\OHKHULQVDQEXɏDQVÃNXOOD
WL\OHKHULQVDQEXɏDQVÃNXOOD
RQODUGDQLEUHWOHUDOPDNWÃU
RQODUGDQLEUHWOHUDOPDNWÃU
RQODUGDQLEUHWOHUDOPDNWÃU
RQODUGDQLEUHWOHUDOPDNWÃU
QDELOLUQDELOLU
1$0$',0
2=$0$1'$%(1%8 /8
ċQFL
ċQFL
QFL
ċ
ċQFL
.DUDPDQ
.DUDPDQ
.DUDPDQ
.DUDPDQ
.20ċ.%ċ/0(&(/(5
.20ċ.%ċ/0(&(/(5
WOÃ
WOÃ
NHQWD NHQWD
+DPL +DPLÃÃ
ÃÃ
F
F
F
F
D
D
D
D
ɏ
ɏ
ɏ
ɏ
PXX
PXX2
O
O
2OP
2OP
2
<DWWÃP <DWWÃP
\X PX \X PX
ɏD N
ɏD
8\XGX 8\XGXN
P
P
V
V
V
VÃ
Ã
ÃF
ÃFF
F
D
D
D
DN
N
N
N
VV
VV
ÃFF
Ã
ÃFF
D
DN
D
DN
N
N
Ã
<DWD <DWD
N
N
HN HN %HE %HE
\L]LQGH\L]
LQGH
HLo
*HF
*HFHLo
ÃQGDGÃɏÃQGD
GÃɏG]
*QG]*Q
SÃOÃOLNDSÃOÃ
OLND
FHUH
3HQ
3HQFHUH
D
Y
YD
D
X
Y
YD
X
\
\
U
U\X
L
U
U\X
L
E
E
Q
QEL
L
Q
QEL
U
L
L
U
L
Ɏ
ɎLUL
Ɏ
ɎLUL
ȩXXOGXȩX
%R]
%R]XOGX
PLU
HWDPLU
KDOG
KDOGHWD
HQPH\HQ
HGLOH
HGLOHPH\
LU"QHGLU"
ɏH\
ɏH\QHG
+DYD +DYD
(Y
(Y
2U
2
U
X
X
o
o
.(1'ċ0ċ=ċ<(7ċɎ7ċ5(/ċ0
.(1'ċ0ċ=ċ<(7ċɎ7ċ5(/ċ0
7ÃQJÃU
H
WÃQJÃUV OHN
(OLPK DF
D P X U
ND
N
DU
UQ
QÃ
ÃP
P
D
D
o
o
6D KXU
P
GDKD UD
D UɏÃVÃQ VD Q
N
N
H
<HP
D ED KOD
*HFHV HNWHQ
<HP
O
O
D
OD
HO
H
K
K
D
QD
DQ
VD
V
$OOÃNLUD]EDOOÃNLUD]
%XUD\DJHOELUD]
%LUYDUPÃɏELU\RNPXɏ
(YYHO]DPDQLoLQGH
6DNOÃVDPDQLoLQGH
<RN|\OHGHȩLOEX]DPDQÃQLoLQGH
+H\EHPGHPDVDOODUÃP
dRFXNODUÃDUDUÃP
*OFNOHUWRSODUÃP
ċ\LOLNOHUIÃVÃOGDUÃP
7$7ċ/7(67ċ
%LUɏLLUGHKHULNLEHQGLQVRQXQGDWHNUDUHGHQ
VDWÃUODUDQHDGYHULOLU"
D)DVÃO
E<HNSDUH
c) Nakarat
6H\DKDWQDPHDGOÃHVHUL\OHGQ\DFDQOHQPLɏ
\\¥GD\DɏDPÃɏ\D]DUNLPGLU"
D(YOL\DdHOHEL
E.DWLSdHOHEL
F<XQXV(PUH
6|]NÃVDWXWDOÃP
0DVDOÃPÃ]DEDɏOD\DOÃP
$ɏDȩÃGDNLOHUGHQKDQJLVLHQHUMLND\QDȩÃGHȩLOGLU"
D.|PU
E%DNÃU
F/LQ\LW
$ɏDȩÃGDNLLEDGHWOHUGHQKDQJLVLKHPPDOKHPGH
EHGHQOH\DSÃODQLEDGHWOHUGHQGLU"
a) Namaz
E6DGDND
c) Hac
*]HO$QDGROX¥PX]GD6HYLQo$QQH\DɏDUPÃɏ
6HYLQoGDȩÃWDGDȩÃWDEXDGÃDOPÃɏ
.LPLQQHVÃNÃQWÃVÃYDUVD
ċVWHUOHUPLɏ6HYLQo$QQHXȩUDVD
6HYLQo$QQHHPHNOLELU|ȩUHWPHQPLɏ
%LQOHUFHGHȩHUOLLQVDQ\HWLɏWLUPLɏ
'|UWELU\DQÃQD
ċ\LOLNWRKXPODUÃHNPLɏ
6HYGLNOHULQGHQYHUPH\L
+HUNHVLoLQL\LOLNLVWHPH\L
=HQJLQOHIDNLULQDUDVÃQÃEXOPD\Ã
gȩUHWLUPLɏ6HYLQo$QQH
$OODK7HDOD¥QÃQ3H\JDPEHUOHULQHHPLUYH\DVDNODUÃ
ELOGLUPH\ROXQDQHDGYHULOLU"
D$\HW
E9DKL\
FċOKDP
+HUPHYVLPEDɏNDWHODɏ
.LPLQHYLQGHND\QDPÃ\RUVDDɏ
<HWLPLQ|NV]QJ|]\DɏOÃKDOL
+HSVL6HYLQo$QQH¥QLQGHUGL
=HNL\Hd2%$1
ċVWDQEXO¥XQSODNDNRGXQGDQ$QNDUD¥QÃQSODNDNRGX
oÃNDUÃOÃUVDVRQXoQHROXU"
D
E
c) 28
+HOHNÃɏJHOPH\HJ|UVQ
.LPVHQHɏVQQH\RNOXNWDQ]OVQ
dRFXNODUÃQ\]JOVQ
6HYLQo$QQHGɏQVQGHGɏQVQ
<LQH\ROODUDGɏVQ
6DGHFHEXNDGDUGHȩLOPLɏ
6HYLQo$QQHGXDODU|ȩUHWLUPLɏ
ċoWHQOLNOHV|\OHUPLɏ
¢ċVWH\LQ\DOQÃ]FD2¥QGDQLVWH\LQ
*DQLRODQ5DEELQL]HJYHQLQ
9DUOÃNGD\RNOXNGDLPWLKDQGÃU
6DEÃUGDȩÃQÃDɏDQND]DQÃU£
1HJ]HOoÃȩÃUODUDoPÃɏ6HYLQo$QQH
hPLWOHUNRQGXUPXɏ\UHNOHUH
6DEÃUYHGXDoLoHNOHULHNPLɏKHU\HUH
ċ\LOLNKDONDODUÃDUWÃNE\GNoHE\\H
6HYLQoOHGROGXUPXɏRQFDKD\DOL
(QJ]HOUHQNOHUHER\DPÃɏVROJXQUHVLPOHUL
$UNDVÃQGDÃɏÃOÃɏÃOSDUODPÃɏL]OHUL
gPUQX]XQROVXQ6HYLQo$QQHHPL"
=RUELUGXUXPNDUɏÃVÃQGDJHUHNHQ|QOHPOHULDOGÃNWDQ
VRQUD$OODK¥DJYHQPHNDɏDȩÃGDNLKDQJLNDYUDPODLIDGH
HGLOHELOLU"
D7HIHNNU
E7HGELU
F7HYHNNO
$ɏDȩÃGDNLOHUGHQKDQJLVLQHIHVDOÃSYHUPHPL]OHVROX
QXPODLOJLOLGHȩLOGLU"
D.DOS
E'L\DIUDP
F%URɏODU
*HoWLȩLEWQVRNDNODUGDQ
6HYLQoGDȩÃWDGDȩÃWD
<RUJXQDUJÃQYDUÃUPÃɏHYLQH
%\NELUKX]XURWXUXUPXɏ\UHȩLQH
6(9ċ1d
$11(
QGXȩXELUVRKEHWPHFOLV
1DVUHGGLQ+RFD¥QÃQGDEXOX
RODɏÃUKHOYDPXKDEEHWLQH
WHNRQXɏXOXUNHQV|]G|QHUG
JHOLU
1DVUHGGLQ+RFD
ELUWDWOÃKHOYDLVWHU%LU
¢%LUNDoVHQHGHQEHULFDQÃP
£GHU2UDGDEXOXQDQODU
HGLP
L\HP
GH\
ɏWLULS
\HWL
WUO
1LoLQSLɏLULSGH\HPL\RU
¢%XNDGDU]RUELUɏH\GHȩLO
FDGHUW\DQGÃ
VXQ"£GHGLNOHULQGH]DYDOOÃKR
DGÃ\DȩEXOXQGX\VDXQ
¢8QEXOXQGX\VD\DȩEXOXQP
OXQDQODU
WHEX
HFOLV
U0
ãGH
EXOXQPDG
UÃELUDUD
¢(FDQÃPEXQFD]DPDQGÃUEXQOD
UPDODUÁ]HULQH
\DJHWLUPHGLQPL"£GL\HVR
DUD\DJHOGLȩLGH
¢*HUoLEXQODUÃQKHSVLQLQELU
]DPDQGDEHQEXOXQDPD
ROGX)DNDWNDGHUEX\DR
GÃP£GHU
¢'Q\D¥QÃQ\|UQJHVL£QHGHPHNWLU"
D(NVHQKDUHNHWLGHPHNWLU
E.HQGLHWUDIÃQGDG|QPHVLGLU
F*QHɏHWUDIÃQGDG|QPHVLGLU
$\ɏHJO
$NDNXɏ
$NJQ
.XU¥DQÃ.HULPDOIDEHVLQLQLONYHVRQKDUҖHUL
DɏDȩÃGDNLOHUGHQKDQJLVLGLU"
D(OLI]H
E$=
F(OLI\H
HAYAT
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
➤ 27 ➤ Ocak · Januar 2013 · Safer 1434
röportaj
Meryem Özmen İle Gençlik Daireleri (Jugendamt) Üzerine
Son istatisliklere göre; 2004 senesinde gençlik dairelerinin el koyduğu
göçmen kökenli çocuk sayısı yaklaşık olarak 3.500 iken bu sayı 2011’e
gelindiğinde neredeyse 9.000’i bulmaktadır.
Gençlik Daireleri’nin en çok tartışılan uygulaması, bilindiği gibi çocukların ailelerinden rızaları alınmaksızın koparılarak, himayeye alınmasıdır.
Kendi anadillerini hiç konuşmayan ve ailesiyle sınırlı olarak ve doğal
olmayan şartlarda görüştürülen çocuklar zamanla kültürlerine ve dillerine karşı yabancılaşıyorlar.
e r s p e k t i f D e r g i s i n d en İ l h a n
Bilgü Bey`in yapmış o lduğu
röportajı sunuyoruz.
Gelen bir soru ile başlamak istiyorum: Gençlik Daireleri’nin (Jugendamt) çalışma alanları ve uygulamaları nelerdir?
Öncelikle Gençlik Daireleri çocukların iyi bir eğitim alabilmeleri ve
yetiştirilmeleri için ebeveynlere, boşanma ve ayrılma durumlarında anne
ve babaya yardım etmeyi hedefleyen
bir devlet dairesidir. Somut çalışma
alanları; çocukları bireysel ve toplumsal olarak güçlü kılarak beceri ve
yeteneklerini geliştirebilmelerini ve
sağlıklı büyümelerini sağlamak,
gençleri destekleyerek hayat yolculuklarına özgüvenle ve kendi sorumluluklarını taşıyacak bir biçimde devam edebilmelerini sağlamak, aile yaşamlarının başarılı olması için ailelere eşlik etmek ve danışmanlık hizmeti sunmaktır.
Net bir rakam vermek gerekirse
Almanya’da toplamda 600’ü aşkın
Gençlik Dairesi bulunmaktadır. Bununla birlikte Gençlik Daireleri‚ Çocuk ve Gençlik Kanunu’nun ilgili
maddelerini yorumlamak ve uygulamak bakımından eyaletler arası farklılıklar göstermektedir.
G e n e l p r o s e d ü r v e i s t a t i s ti k s e l
olarak aktüel durum nedir? Örneğin
her yıl kaç çocuk Gençlik Daireleri
tarafından ailelerinden alınıyor ve
kaç çocuk yeni bir ailenin yanına yerleştiriliyor? Ve aile bulunamayan kaç
çocuk yurtlar da yaşamak zorunda
kalıyor?
Son istatisliklere göre; 2004 senesinde gençlik dairelerinin el koyduğu
göçmen kökenli çocuk sayısı yaklaşık
olarak 3.500 iken bu sayı 2011’e gelindiğinde neredeyse 9.000’i bulmaktadır. Toplamda ise 38.500 çocuk Gençlik Daireleri tarafından himaye altına
alınmıştır. Bu rakam 2010 kıyasla bir
sonraki yıl 6% artış göstermiştir.
P
Genel prosedür ise şu şekildedir;
himayeye alınan çocuklar, uygun bir
yere yerleştirilir. Bu gençlik daireleri
tarafından belirlenen bir kişi olabilir
ki, kısa vadeli bakım aileleri vardır
(Bereitschaftspflege). Bunların dışında bakıcı biri ya da bir aile bulunamadığında çocuklar çeşitli yurtlara,
barınma yerlerine teslim edilir. Burada seçim hakkı gençlik dairelerinindir. Bu bağlamda ‘‘himayeye alma’’
Çocuk ve Gençlik Yardım Kanunu’nun (Sozialesgesetzbuch, SGB VIII) 42. maddesi ile düzenlenmiştir. Bu
kanuna göre Gençlik Daireleri, sosyal
pedagojik bir kriz yönetimi olarak
acil durumlarda çocuk ve gençleri geçici tedbirlerle ailelerinden uzaklaştırarak himayeye almaya yetkilidir. Söz
konusu 42. maddeye göre çocuk ‘‘selametinin tehlikeye atılması ya da çocuğun bizzat talep etmesi durumunda (Kindeswohlgefährdung)’’ himayeye alınır.
Konunun hukuki gerekçeleri ve
çerçevesi hakkında da biraz bilgi verebilir misiniz?
Alman Anayasası’nın 6. maddesinin 3. fıkrası devlete anne babanın
çocuk üzerindeki yetiştirme hakkını
gözetleyici bir statü tanıyan ilk hukuki dayanak noktasıdır. Gençlik Daireleri’nin görev ve yetkilerinin desteklediği kanun ise 8 numaralı sosyal kanun olan ‘‘Çocuk ve Gençlik Yardım
Kanunu’’dur (Kinder- und Jugendhilfe Gesetz, SGB VIII). Bu Kanun’a göre Gençlik Daireleri belirtilen görevlerin gerçekleşmesinden sorumludur.
Bununla birlikte eyaletler arasındaki
kanun ve uygulamalardaki farklılıklardan dolayı, Almanya çapında
Gençlik Daireleri birbirinden bağımsız olarak değerlendirilmelidir. Unutulmamalıdır ki, Gençlik Daireleri
ancak bağlı bulunduğu belediye sınırları içerisinde yetkilidir.
Gençlik Dairleri’nin kimi durumlarda hızlı davranmalarının sebepleri
ise Alman Anayasası’nın 42. maddesidir. Bu maddeye göre çocuk ‘‘selametinin’’ (Kindeswohl) tehlikeye atılması ya da çocuğun bizzat talep etmesi durumunda çocuk himayeye
alınır. Uygulamada himayeye alma
%90’ı aşan bir oranda çocuk ve ailenin rızası olmamasına rağmen gerçekleştirilmektedir. ‘‘Himayeye alma
(İnhobutnahme)’’ ise Çocuk ve
Gençlik Yardım Kanunu’nun (Sozialesgesetzbuch, SGB VIII) 42. maddesi ile düzenlenmiştir.
Gençlik Daireleri’nin en çok tartışılan uygulaması, bilindiği gibi çocukların ailelerinden rızaları alınmaksızın koparılarak, himayeye alınmasıdır. Yakın bir zamanda gerçekleştirilen, Yurtdışı Türkler Başkanlığı
tarafından düzenlenilen çalıştayda da
verilen bilgiler içerisinde himayeye
almanın %90’ı aşan oranda çocuk ve
ailenin rızası olmamasına rağmen
gerçekleştirildiği belirtilmişti.
Bu konudaki en önemli kavram,
çocuğun selameti sanıyorum... Bir
çocuk ne zaman ailesinden alınabilir
ve daha iyi şartlarda yaşamını sürdürebilmesi için himaye altına alınır?
Öncelikle çocuğun selameti kavramı nedir, buna cevaplamalı... Ne
yazık ki bu, çok temel bir kavram olmasına rağmen çok tartışılan ve farklı görüşlere sebep olan bir kavramdır.
Somut olarak çocukların selameti
tehlikeye düştüğü durumlarda anne
ve babanın anayasal hakları olan ‘‘çocuklarını yetiştirme ve eğitme hakkı’’
kısıtlanabilir (SGB VIII madde 8a ve
madde 42/1 gereğince). Yine de netice olarak çocuğun selameti kavramının kapsamı hukuki bakımdan tam
olarak belirlenmiş değildir. Uygulamada çocuğun ailede kötü muameleye maruz kalması, şiddet, cinsel istismar, çocuğun ihmal edilmesi, ebeveynin çocuğa aşırı derecede görev
yüklemesi, ciddi seviyelere ulaşmış
iletişim problemleri, madde bağımlı-
lığı, çocuğun şiddet eğilimleri göstermesi, aileden kaynaklanan okul problemleri gibi durumlar çocuğun selametinin tehlikeye atıldığına dair nesnel durumlar olarak değerlendirilmektedir. Son birkaç senedir yaşanan
vakalarda erkek çocukların sünnet
edilmesi de Gençlik Daireleri için çocukları aileleri tarafından alınmaları
için yeterli neden olabiliyordu. Bu
durumda sünnet çocuğun selameti
için bir tehlike olarak algılanmış oluyordu.
Ayrıca, himaye altına alınan çocuğun selameti açısından bir tehlikenin
olduğu durumlarda, el konulan çocuğun akibeti hakkında Gençlik Daireleri tarafından bir bilgilendirme yapılmamaktadır. Ancak kanaatimizce,
himayeye alınan çocuğun nereye teslim edildiği, hangi okula gönderildiği
gibi konularda velayet hakkına sahip
olanlar detaylı bir şekilde bilgilendirilmelidir. Maalesef son vakalar bunun tam tersini göstermektedir. Bilgiler verilmiyor ve çocuklar ailelerinden koparılıyor ve bu durum, ilerleyen dönemlerde çocuk başta olmak
üzere tüm aile fertleri için geri dönüşü mümkün olmayan zararların doğmasına sebep oluyor. Yine Yurtdışı
Türkler Başkanlığı tarafınca da belirtildiği gibi, himayeye almanın geçici
bir kriz yönetimi olması şeklindeki
kanunun himayeye almanın hukuki
niteliğine yönelik yaptığı çok önemli
vurguya rağmen (SGB VIII madde
42/1) uygulamada himayeye almanın
bu niteliğine dikkat edilmemekte ve
çocuğu aileye teslim etmenin çocuğun selametini tehlikeye atacağı gerekçesiyle ailelerinden alınan çocukların yarıdan fazlası ailelerine geri verilmemektedir.
Gençlik Daireleri faaliyetlerini çocuk l a rı k or um ak i çi n s ü rd ü rüy or
ama bu kurum nedense Türkiyeli
göçmen ailelerinin korkulu rüyası
haline geldi. Birçok ailenin evden
HAYAT
uzaklaştırılan çocuklarının yuvalarına dönmeleri için çok çaba sarf ettiklerini duyuyoruz. Peki çocuklarını bu
denli seven aileler neden bu duruma
düşüyor?
Birçok faktör bir araya geliyor.
Örneğin ailelerin bilgisizliği ve dil yetersizliği farklı sorunları ortaya çıkarıyor. Göçün getirmiş olduğu kültürel farklılıklar ve önyargılar aileler ve
gençlik daireleri arasındaki bağı
önemli ölçüde etkiliyor. Diğer tarafta
aile yapısı da çok önemli. Zira aile
içinde yaşanılan problemlerin, hatta
şiddetin çocuklar üzerinde farklı bir
etki bıraktığını unutmamalıyız.
Gençlik Daireleri’nin şimdiye dek
vermiş olduğu kararlar, yaşanan
olumsuz tecrübeler ve haberdar olunan vakalar aileleri korkutabiliyor.
Dairelerde Türkçe konuşan çalışanların, yani karşılıklı anlaşılma noktasında elzem olan, gerekli tercümeyi o
kültürün içerisinden gelen elemanların yapması her iki tarafın (hem ailelerin, hem de kurumun) birbirlerini
doğru anlamasını sağlayacak ve kuruma karşı ailelerde hakim olan buzların az da olsa erimesine yardımcı
olacaktır ve dolayısıyla en önemli
faktörlerdendir.
Ailelerde yaşanılan problemlerin
gençlik dairelerine gitmeden önce
çözülmesi için ne gibi girişimlerde
bulunulabilir?
Aile, toplumun sosyal bir parçası
olarak, toplumun çekirdeğini oluşturan ve toplumları ayakta tutan kutsal
bir müessesedir. Bu çekirdek bozulduğu takdirde toplumun genel anlamda bozulması söz konusudur. Aile bireyleri arasında, büyüklerin küçüklere, küçüklerin büyüklere karşı
davranışlarında iletişim bozukluğunun giderilebilmesi için, kuşaklar
arası bilgi aktarımı olması gerekir.
Örneğin biz IGMG olarak, insanlarımızın içinde bulunduğu sıkıntılardan
kurtulması ve kendi inanç ve kimliğine uygun aile ortamlarının oluşturulabilmesi için her yerde “Aile Eğitim
Çalışma Seminerleri” düzenleyerek
insanlarımıza yardımcı olmaya çalışıyoruz. Aynı zamanda yardıma ve desteğe ihtiyaç olan aileler için danışmanlık hizmetleri sunuyoruz. Tabii
bu konuda Gençlik Daireleri’nin destekleyici çalışmaları da var. Gençlik
Daireleri çalışanları, yardım kapsamında verilen destek ve danışmanlık
hizmetleri hakkında ailelere bilgi vererek, ailelerin yardıma ihtiyaçları olması durumunda nereye başvurmaları gerektiği konusunda en başından
bilgilenmelerini sağlıyor. Ayrıca bakım konusunda danışmanlık hizmeti
veriyor ve kreş, gündüz çocuk bakımevi ve çocuk bakıcısı konularında
yardımcı oluyor. Anne-babalar bazen
çocukları ile olan sıkıntı ve sorunlar-
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
➤ 28 ➤ Ocak · Januar 2013 · Safer 1434
da yalnızca bir yol
göstericiye ihtiyaç duyuyorlar. Bazen de ailedeki durum artık
kendi başlarına ne yapacaklarını bilemeyecekleri bir hal alabiliyor. Bu durumlarda
aileler, çocuklar ve
gençler, Gençlik Daireleri tarafından sunulan danışmanlık ve
rehberlik hizmetlerinden faydalanabilirler.
Özel yetiştirilen uzmanlar ise, anlaşmazlık durumlarında arabuluculuk yapıyor, eğitim sorunları ile aile
hukuku kapsamındaki uyuşmazlıklarda profesyonel danışmanlık hizmeti veriyor ve eğitim konusunda
duruma çok uygun olan gelişmiş yardımlar veya psikolojik destek imkanları ile ailelere bilgi veriyorlar. Özetle,
Gençlik Daireleri bu bağlamda sadece ‘‘kötü ve düşman bir kurum’’ olarak bilinmemelidir.
Türkiye kökenli göçmen ailelerin
çocuklarının yine Türkiyeli ailelere
verilmesi niye bu kadar önemli? Örneğin Gençlik Dairesi tarafından ailesinden alınmış bir çocuk, bir Alman ailenin yanında yaşamına devam etse, bu durumda mutlu olamayacağı mı düşünülüyor?
Aslında burada yine çocuğun selameti söz konusu. Farklı bir açıdan
baktığımızda da, aslında çocuğun selameti tehlike altındadır. Kendi dininin, kültürünün ve dilinin dışında
başka bir ailede çocuğun dinini ve
kültürünü koruyabilmesi neredeyse
imkansızdır. Bunu aileden beklemek
de aynı zamanda çok zordur. Yapılan
araştırmalara göre, ailesinden alınan
Müslüman çocuklar maalesef büyük
çoğunlukla Hristiyan bir bakıcı ailenin yanına veriliyor. Bu ailelerin yanında kalan çocuklar dil ve din bakımından tamamen farklı bir ortamda
büyütülüyor ve kendi din, kültür ve
dillerini öğrenemiyorlar. Koruyucu
Aile adaylarının almış olduğu eğitim
bu konuda yetersiz olabiliyor. Bilhassa küçük yaştaki çocuklarda dil gelişiminin duraklaması söz konusu oluyor. Verilen örnekler içerisinde himayeye alınan çocukların ailelerine geri
döndüklerinde bilhassa dil konusunda sorun çektikleri bilinen bir durum. Kendi anadillerini hiç konuşmayan ve ailesiyle sınırlı olarak ve
doğal olmayan şartlarda görüştürülen çocuklar zamanla kültürlerine ve
dillerine karşı yabancılaşıyorlar. Hukuki olarak bu durum çocukların dinî eğitim hakkını anne babaya veren
Çocukların Dini Eğitimi Hakkındaki
Kanun’u (Das Gesetz über die religiöse Kindererziehung, RelKErzG) ve
buna bağlı olarak
Anayasa’nın din özgürlüğünü garanti altına alan 4. maddesine aykırıdır. Bunlara
rağmen şu gerçeğin
altını çizmek istiyorum, bu tehlike ve
adaptasyon sorununu sadece Türk çocukları değil, tüm çocuklar yaşamaktadır.
Dolayısıyla destekleyici çalışanların ve
bu süreci manevi
destek nitleğinde takip edecek elemanların yetiştirilmesi gerektiğini
düşünüyorum. Koruyucu aile, çocuğun kendisi ve gerçek ailesi için.
Her ne kadar Türkiyeli çocukların
yine Türkiye kökenli aileleri verilmesi istense de, insanlarımız bakıcı aile
olmak için neredeyse hiç müracaat
etmiyorlar. Sizce bunun sebebi yeterince bilgi sahibi olmamaları mı?
Yoksa başka sebepler de var mı?
Bilgi yetersizliği en önemli etken
tabii ki. Dini hassasiyeti göz önünde
bulundurduğumuzda mahremiyet
korkuları vardır. Bu da aileler için
kendi çocuklarının bakımını sağlamalarının yanı sıra bakıma ihtiyacı
olan başka çocuklara yardımcı olmak
anlamında büyük bir görev demektir.
Halbuki Peygamberimiz (s.a.v) bunun için çok güzel bir örnek olmuştur. Nitekim bir hadiste; ‘‘Müslümanlar arasında en hayırlı ev, içerisinde
yetim olan ve yetime de iyi davranan
evdir. En kötü ev de yetim olan, fakat
ona kötü davranılan evdir.’’ buyurulmaktadır. Bu ve benzeri pek çok hadiste, kimsesiz ve yetim çocukların,
öz evlatlar gibi aile içerisinde bakılmasının önemine işaret edildiği görülüyor. Diğer tarafından Gençlik
Daireleri’ne karşı olan korku ve belirsizlik bir diğer önemli faktördür. Aynı zamanda bürokrasi de hedefe giden yolu birçok göçmen aile için imkansız kılıyor. Yine de ailelerimizin
bu konuya bakış açısının değişmesi
gerektiğini, daha duyarlı olmaları gerektiğini düşünüyorum.
Mürac aat etmek isteyen aileler
nereye başvurmalılar ve prosedür nasıl gerçekleşiyor?
İlgili olan aileler şehirlerine bağlı
olan Gençlik Dairesi’nde bir görüşme
içim randevu talep etmelidir. Yoğun
bir bürokrasi ve belgelerin bir araya
getirilmesi sonrasında ise ancak resmi müracaat yapılıyor. Akabinde aile
bir teste tabi tutuluyor ve her eyalette
farklı olmakla birlikte, 6-8 aylık bir
eğitimden geçiyor. Son oturumlarda
da aile topluca eğitime tabi tutuluyor.
Bilhassa ailenin çocukları bu yeni duruma alışmaları için eğitiliyor. Ancak
kriterler Gençlik Daireleri arasında
röportaj
da değişebiliyor. Almanca dilbilgisi,
bedensel ve zihinsel sağlık ve çocuk
eğitimi hakkında tecrübe sahibi olmak, bakılacak çocuk ile yaş farkının
çok olmaması ve bakıcı anne-babanın ilk senelerde devamlı evde olması ilk aranan kriterler arasında olabiliyor. Bununla birlikte bu prosedürler
kimi olumsuz şartlarda aylarca, hatta
yıllarca sürebiliyor.
Gençlik Daireleri ile herhangi bir
problem yaşamamak ve çocuklarından ayrılmamak için ailelere düşen
en önemli görevler nelerdir?
Aileler çocuklarına daha fazla zaman ayırmalılar. Çocuklarının gelişimini sosyal aktivitelerle sağlamalı ve
bir sorun olduğunda uzmanlar tarafından destek almalılar. Böyle bir
destek ve yardım kesinlikle ailenin
yetersiz olduğu anlamına gelmemektedir. Bilhassa genç ailelerin bu konuda daha duyarlı olmalarını öneriyorum. Çocuklar birçok etken dolayısıyla hızlı gelişiyor ve bu da aileler
için büyük bir mücadele alanı olabiliyor. Aileler özellikle çocuklarının
okul hayatında onları desteklemelidir. Yapılan veli toplantılarına ve çalışmalara katılmalıdır. Bu şekilde, aktif veliler olarak çocuklarının eğitimine de yardımcı olmuş olurlar. Ailelere verebileceğim en büyük tavsiye,
çocukları ile bir sorun olduğunda onlarla konuşmaları. Çoğu zaman çocukların anlaşılmaya ve dinlenilmeye
ihtiyacı oluyor.
Peki gerçekten haklı yere çocukları ellerinden alınan aileler de olmuyor mu? Yoksa Gençlik Daireleri’nin
ailelere sürekli haksızlık yaptıklarını
mı düşünüyorsunuz?
Bir eşyayı ne kadar ince parçalara
ayırsanız da onun her zaman iki tarafı vardır. Bütün bu sorunları anlatırken Gençlik Daireleri’nin doğru karar verdiği vakaların olduğunu da
vurgulamak istiyorum. Çocuk cinsel
istismara vs. uğruyorsa, şiddet görüyorsa, çocuğun selameti tehlike altında demektir.
Toplum olarak çocuklarımızı korumak ve aileleri bilgilendirmek için
neler yapabiliriz?
Bilgilenme ve bilgilendirme. Bu
konuda bilhassa sivil toplum kuruluşlarına büyük bir görev düşüyor.
Gençlik Daireleri ile birlikte camilerde ve cemiyetlerde bilgilendirme yapılmalıdır. Gençlik Daireleri ile birlikte ortak çalışmalar ve projeler yapılmalıdır. Örneğin 7 Kasım 2012 tarihinde yapılan çalıştay bu konuda
verebileceğim güzel örneklerden biridir.
Vakit ayırdığınız ve v er diğiniz
bilgiler için teşekkür ederiz.
Bu önemli konuya yer verdiğiniz
için ben teşekkür ederim.
HAYAT
Bir gerçek hikaye...
Sevgili dostlar ALLAH’ın selamı
üzerinize olsun. Yine bir yazımda sizlerle buluşmanın sevincindeyim. Daha önce kısaca yazmıştım. Ama sizlerle yeniden paylaşmayı düşündüm.
Anılarımdan bir demet olarak. Benim
yaşadığım bu olayı kısaca anlatıyorum. Belki ibret olur diye. Çocuklarınıza daha çok zaman ayırın diye. Ailenizin yanında ki her vaktinizi değerlendirin diye.
Almanya`nın herhangi bir şehrinde sene 1997 39 yaşında 4 çocuk babası olarak mutlu ve mesut işi yerinde
parasal problemi olmayan bir hayat
yaşarken. 19 yaşındaki büyük oğlum
Goethe lisesini büyük bir başarı ile bitirdi. Üniversiteye yazıldığında imtihansız aldılar. Kızım 17 yaşında Türkiye`de imam hatip lisesi 4`üncü sınıf. 15 yaşındaki oğlumda onlardan
az değil. Ve 1 yaşında bir oğlum var.
Yaz ayı geldi. Hanım ve 1 yaşındaki
oğlumu izine gönderdim. Büyük oğlumu araba ile yanına erkek kardeşimi
de vererek izine gönderdim. Ben iş sebebi ile izine gidemedim. Arkadan ortanca oğlum gitti. Benim izine gitmeme son bir hafta kaldı oğluma telefon
ettim:
- Oğlum sakın arabayı sürme bir
yere gitme şurda bir hafta kaldı ben
gelince sizi gezdiririm. Ama olacak
oluyor. 03.08.1997 Pazar günü babamlarda oturuyorum. Almanya saati
ile saat 20:30 felan yüreğimde bir yanma oldu. Duracak halim yoktu. Hemen evime çıktım. Türkiye`ye telefon
ettim. Telefona hanım çıktı selam, kelamdan sonra çocuklar nerede dedim? Dolaşıp gelecekler dedi. Sonra
bir daha, bir daha telefon ettim. Gece
yarısı oldu. Ben ne uyuyabiliyorum.
Ne durabiliyorum. Vücudum ateş
parçası oldu. Tam o sırada telefon çaldı telefonu aldım karşımda bacanağım. Çocuklar kaza geçirmişler. Yoğun bakımdalar acele Türkiye`ye gel.
Ben anlayacağımı anladım ama beton
gibi dondum. Türkiyedeki kardeşime
telefon ettik. Kardeşim bizim yeğeni
hastahaneye göndermiş. Meğer araba
kazası geçirmişler ve hepsi vefat etmiş
ve morgdalarmış. 1 yaşındaki oğlum
ve hanım arabada olmadıkları için
RABB’im onları bana bağışladı. -Şimdi yaşasa idiler 35, 32, 30 yaşlarında
olacaklardı.- 1 yaşındaki oğlum şu an
16 yaşında. 15 sene geçti. Evet acil
Türkiye`ye uçtum. Kardeşlerim ve annemle. Kardeşlerim yer bulamadı
sonra uçtular defin ederken geldiler.
Sadece annem ve ben uçtuk. Ankara`ya varınca dostlarımız karşıladı.
Süratle Konya`ya doğru yol aldık. O
anda neler oldu bilmiyorum. Sadece
rüya görüyorum gibi bir haldeyim.
Konya`ya varınca sevdiğim bir abinin
evinde biraz istirahat ve yemek verdiler. Ama bende ne açlık ne de yorgun-
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
➤ 29 ➤ Ocak · Januar 2013 · Safer 1434
M. Salih AYDIN
[email protected]
Hacarabın Serüvenleri 63
luk hissi var. Tekrar yola çıkıyoruz.
Karaman`a kırk kilometre kala ara
yoldan çıkan bir vasıta bize vuruyor.
Ben biraz uzanmıştım. Tam benim
kafamın olduğu yere yarım metre kala bizim arabaya vuruyor. Karşı tarafta ve bizde yaralılar var. Polis geldi
jandarma geldi. Bu olaylar halledilirken yaralılar hastahaneye götürüldü.
Daha sonra başka bir araba ile bizi
Karaman’a götürdüler. Evin önüne varınca tamamen bitmiş halde idim.
İçeri girdim çocukların kanlı gömlekleri bir köşede ve sessiz insanlar. O ge-
ce nasıl geçtiğini bilmiyorum. Ertesi
gün hastahanede çocukları gördüm
sanki gözlerini kapamışlar uyanacak
gibi idiler. Gece nöbetçi olan doktor
beyefendi eve gitmiş. Kazadan sonra
kızım hemen vefat etmiş ama iki oğlum basit bir müdahele ile kurtulabilirlermiş. Göz göre göre saatlerce acı
çekerek vefat etmişler. ALLAH’a havale ettik. Ellerimle sakallarını seve
seve yıkadım oğullarımı. Kızımında
saçlarını. Tertemiz toprağa ellerimle
verdim. Hepsine ALLAH c.c. rahmet
eylesin. Çocuklarımı toprağa verdik-
Müsiad BW ve İŞBANK İşbirliği
ÜSİAD Stuttgart´ın Bad
Cannstadt´ta düzenlediği iş
verenleri bilgilendirme toplantısına İŞBANK Stuttgart şubesi destek oldu.
Programa ev sahibi olarak MÜSİAD
Stuttgart Yönetim Kurulu Başkanı M.Ali
BULUT, TC Başkonsolosluğu Muavin
Konsolosu Berki Tuna ATALA, Ticaret
Ataşesi Ahmet BAYRAKTAR iş verenler
dernekleri temsilcileri, dernek üyeleri ve
İŞBANK Pazarlama Müdürü Gökhan
SAATÇI ve İŞBANK Stuttgart Müdürü
Gökhan ERKAVUN katıldı.
M.Ali Bulut selamlama konuşmasında; "Öncelikle davetimize icabet ettiğiniz
için hepinize teşekkür ediyorum, bu
programdaki amacımız iş veren üyelerimizi bilgilendirmek ve İŞBANK´ın ticari
ve bireysel bankacılık alanında yeniliklerini öğrenmek. Benim senelerce beraber
çalıştığım insanların dahi daha tam ola-
M
rak ne işle meşgül olduğunu bilmiyorum, dolayısıyla bu türden programları
çokça yapmamız gerekiyorki işverenler
arasındaki irtibatı daha yukarı çekelim"
dedi.
İş verenlerede seslenen Başkan M.Ali
BULUT, "iş veren olarak mutlaka bir iş
veren derneğine üye olmalısınız, kendinize hangi derneği yakın hissediyorsanız
oraya mutlaka ama mutkala üye olun"
dedi.
Daha sonra katılımcılar kendilerini
ve yaptıkları işleri tanıttılar.
Muavin Konsolos Berki Tuna ATALA
da Başkonsolosluk olarak herzaman iş
verenlerinin yanlarında olduklarını, en
ufak bir sorunda dahi başkonsolsoluğa
müracaat edip yardım isteyebileceklerini
belirtti.
Programın sonunda İŞBANK müdürü Gökhan ERKAVUN ve Gökhan SAATÇI İŞBANK`ın yeniliklerini tanıttılar.
özel köşe
ten sonra daha neler neler duydu bu
kulaklar ne iftiralar attılar.
Çocukların katili bile dediler.
Niye araba ile izine göndermişim.
Onlar bilmiyorki:
Kısa ve öz olarak:
“Allah, eceli geldiğinde hiçbir kimseyi asla ertelemez. Allah, bütün yaptıklarınızdan haberdardır.” Münâfikûn / 11
- RABB’ime sığındım
O’na dayandım,
O’na sığındım,
O’ndan başka yardımcı görmedim,
Ve RABB’im yardımını gönderdi.
Çünkü beni seni ve bu alemin yaradanına sığınmayıp ta kime sığınacaktım.
O`na iltica ettim,
Ancak O`ndan yardım aldım.
ALLAH’ıma şükürler olsun.
‘’Yalnız Rabbine yönel.’’ İnşirah 8.
ayetine uyarak Sana yöneldik.
Ya Rab…
Sana dayandık…
Sana güvendik…
Sensin tek tesellimiz.
Umudumuz…
Karanlıklarımızı aydınlatan.
Karanlıkta ışığımız olan…
Buz tutmuş gönüllerimizi eriten…
Güneşimiz olan…
Kapına geldik zift karası kalbimize
huzur ver…
Bizleri Sabr nimeti ile nimetlendir.
Sabrı yanımıza verip ferahlattır şu
ızdırablı gönlümüze.
Huzurunla sabr ile donat yüreğimizin her zerresini.
Ve şimdi Senin affına sığınıp Sana
şükre duruyoruz…
Verdiğin vermediğin…
Sahip olduğumuz olmadığımız.
Sen’ce bilinen her şey için…
Sen’ce bilinen her şeyin sayısınca
sonsuz şükür…
ELHAMDÜLİLLAH!
ALLAH’ım! Sana binlerce şükür...
Onun için ancak ve ancak O’na sığının O’ndan yardım isteyin inşa-ALLAH.
Dost zannettiklerim ortalıktan
kayboldular gittiler.
Yaradılmışlardan fanilerden dost
olmayacağını anladım.
Not: Kardeşlerim, size bu yaşadıklarımı sadece ibret olsun diye yazdım.
Yoksa bir acınma, dertlenme değil.
Aradan 15 sene geçti.
Unutmadım ama onlarsız yaşamayı RABB’ime sığınarak öğrendim.
Haneniz mutlu, huzurlu, neşeli olsun.
Yüzünüzden gülücükler eksik olmasın.
ALLAH’a emanet olun kardeşlerim.
Selam ve dua ile.
HAYAT
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
➤ 30 ➤ Ocak · Januar 2013 · Safer 1434
bulmaca
İBADETE DAHA FAZLA
ZAMAN AYIRIN DİYE...
HACI ADAYLARININ DİKKATİNE
HEDİYELİK HAC MALZEMELERİNİ
HİZMETİNİZE SUNUYORUZ
Daha Pek Çok Çeşit Hediyelik Hac Malzemesi İle Hizmetinizdeyiz
www.hacdunyasi.de
- HAC'DA YÜK
PROBLEMİNE SON
11.90
- KALİTE GARANTİSİ
- İADE GARANTİSİ
- LÜX HEDİYELİK PAKET
- 20 SET VE ÜZERİ
SİPARİŞLERDE POSTA
ÜCRETİ BİZDEN
HEDİYELİK SETİMİZDE
BULUNAN MALZEMELER
seccade - takke - kina - tesbih - esans
- misvak - sürme - namaz başörtüsü
iTiBAR
EN
euro'dan
HED
HAC S İYELİK
ETLER
İMİZ
Bonner Straße 40 . 65428 Rüsselsheim Tel: 06142-2309224
Web: www.hacdunyasi.de . E-Mail: [email protected]

Benzer belgeler

PDF SAYI 79 - Hayat Online

PDF SAYI 79 - Hayat Online kardeşimizi çıkarmaya vesile olabilir miyiz düşüncesindeydik ve aynı düşüncemiz devam etmektedir. Özellikle genç kardeşlerimizin çalışmalarına daha fazla önem vermekteyiz. Burada doğmuş ve burada y...

Detaylı

PDF SAYI 65 - Hayat Online

PDF SAYI 65 - Hayat Online 10.000 rakamı biraz insanı şüphelendirmektedir. Sanki bu bahane ile bir yerlerin düğmeye basması ile azımsanmayacak bir sayıda olan bu çocuklar ailelerinden ve dini ve milli değerlerinden kasten uz...

Detaylı

54. sayi PDF sayfalar.qxd

54. sayi PDF sayfalar.qxd kardeşimizi çıkarmaya vesile olabilir miyiz düşüncesindeydik ve aynı düşüncemiz devam etmektedir. Özellikle genç kardeşlerimizin çalışmalarına daha fazla önem vermekteyiz. Burada doğmuş ve burada y...

Detaylı