emülsiyon polimerizasyonu yöntemi ile benzoil

Transkript

emülsiyon polimerizasyonu yöntemi ile benzoil
 GAZİ ÜNİVERSİTESİ MÜHENDİSLİK FAKÜLTESİ KİMYA MÜHENDİSLİĞİ BÖLÜMÜ KM492 LİSANS ARAŞTIRMA PROJESİ EMÜLSİYON POLİMERİZASYONU YÖNTEMİ İLE BENZOİL PEROKSİT BAŞLATICISI KULLANARAK POLİSTİREN/KİL NANOKOMPOZİTLERİ SENTEZİ VE KARAKTERİZASYONU 091140003 EMRE AKASLAN RAPOR TESLİM TARİHİ ÖĞRETİM GÖREVLİSİ : 09.06.2014
: DOÇ. DR. AYLA ALTINTEN ANKARA 2014 ÖZET
Günümüzde polimerlere nano katkı maddesi eklenmesi ile polimerlerin termal, fiziksel ve
kimyasal özelliklerinde belirgin bir artış olduğu bilinmektedir. Polimer-kil nanokompozitleri
birbirinden çok farklı iki çeşit malzemenin “organiklerin ve minarallerin” birlikte
biçimlendirilmesi ile elde edilmektedir. Polimer-kil nanokompozitleri, termal ve mekanik
dayanım, iletkenlik, ateşe dayınım, düşük gaz geçirgenliği gibi özelliklerinden dolayı başta
otomobil endüstrisi, inşaat sektörü; elektrik elektronik sektörü, gıda paketleme sektörü olmak
üzere birçok yerde kullanılmaktadır.
Yapılan lisans araştırma projesinde emülsiyon polimerizasyonu yöntemi kullanılarak aynı
başlatıcı (benzoil peroksit) ile iki farklı polimer malzeme elde edilmiştir. Bunlar katkı
maddesi içermeyen polistiren ile kütlece %5 modifiye edilmiş nano kil (bentonit) içeren
polistiren-kil nanokompozitidir.
Yapılan deneylerde polistirene kütlece %5 modifiye edilmiş nano kil katılmasının amacı;
polistirenin termal, fiziksel ve kimyasal özelliklerinde iyileştirme çalışmasıdır. Bu
özelliklerdeki değişimin belirlenmesi amacıyla, deneyler sonrasında elde edilen bu polimer
malzemeler termogravimetrik analiz ve taramalı elektron mikroskobu yöntemleri ile analiz
edilmiştir. Aynı zamanda viskozite molekül ağırlığı tayini ile üretilen polimer malzemelerin
ortalama molekül ağırlıkları tayin edilmiş ve karşılaştırmalar yapılmıştır.
Termogravimetrik analiz sonucu, elde edilen polistiren-kil nanokompozitinin termal
dayanımının katkı maddesi içermeyen saf polistirene göre daha iyi olduğu; taramalı elektron
mikroskobu sonuçlarına göre ise polistiren kil nanokompozitinin ortalama tanecik çapında
katkı maddesi içermeyen polistirene göre bir düşüş olduğu gözlemlenmiştir. Yapılan viskozite
ortalama molekül ağırlığı tayinlerinde ise katkı maddesi içermeyen saf polistirenin ortalama
molekül ağırlığının, kütlece %5 modifiye edilmiş kil içeren polistirene göre daha fazla olduğu
gözlemlenmiştir.
Sonuç olarak, literatür araştırmalarına benzer şekilde, kütlece %5 modifiye edilmiş kil içeren
polistirenin termal özelliklerinde organik kil içermeyen polistirene göre belirgin bir artış
olduğu, ortalama tanecik çapının daha küçük olduğu ve mol kütlesinin daha düşük olduğu
verilerine ulaşılmıştır.
i
TEŞEKKÜR
Dönem boyunca bizi sabır ve titizlikle dinleyen, eğiten, gerekli konularda yönlendiren ve
yetiştiren çok sevdiğim hocam Doç. Dr. Ayla ALTINTEN’ e, bu süreçte bir birimize destek
olduğumuz ve hep yan yana olduğum bitirme arkadaşlarım; Dilara YILMAN, Gül OKTAY,
ve Hazal ZAİM’e, süreç boyunca desteğini esirgemeyen tasarım arkadaşlarımdan özellikle
Kübra GÜR ve Serkan KAYACAN’ a, deneylerimiz sonucu elde ettiğimiz ürünlerin
karakterizasyon analizlerini gerçekleştiren ODTÜ Merkez Laboratuvarları’ na teşekkürü bir
borç bilirim.
Ayrıca bu raporun oluşma aşamasında desteklerini esirgemeyen aileme en içten şekilde
teşekkür ediyorum.
ii
ÖZET ....................................................................................................................................... i
TEŞEKKÜR ........................................................................................................................... ii
İÇİNDEKİLER ...................................................................................................................... iii
ŞEKİLLER VE TABLOLAR LİSTESİ ............................................................................... vii
SEMBOLLER ........................................................................................................................ x
1. GİRİŞ .................................................................................................................................. 1
2. LİTERATÜR ARAŞTIRMASI .......................................................................................... 3
3. POLİMERLER ................................................................................................................... 9
3.1. Polimerlerin Tarihsel Gelişimi ..................................................................................... 9
3.2. Tanımlar ve Polimerlerin Sınıflandırılması ............................................................... 13
3.2.1. Polimerlerin Yapılarına Göre Sınıflandırılmaları ............................................... 14
3.3. Polimerlerde Moleküller Arası Düzen ....................................................................... 16
3.3.1. Amorf Yapı ......................................................................................................... 16
3.3.2. Kristalin Yapı ...................................................................................................... 17
3.3.3. Yönlenmiş Yapı................................................................................................... 17
4. POLİMERLERİN SENTEZİ ............................................................................................ 18
4.1. Zincir Polimerizasyonu .............................................................................................. 19
4.1.1. Radikal Katılma Polimerizasyonu ....................................................................... 19
4.1.2. İyonik ve Koordinasyon Kompleks Polimerizasyonu ......................................... 24
4.2. Kondenzasyon Polimerizasyonu ................................................................................ 26
5. POLİMERİZASYON PROSESLERİ............................................................................... 29
5.1. Yığın Polimerizasyonu............................................................................................... 29
5.2. Çözelti Polimerizasyonu ............................................................................................ 32
5.3. Süspansiyon Polimerizasyonu ................................................................................... 34
5.4. Emülsiyon Polimerizasyonu ve Kinetiği ................................................................... 38
5.4.1. Emülsiyon Polimerizasyonunun Aşamaları ......................................................... 39
5.4.2. Stirenin Laboratuvarda Emülsiyon Poiimerizasyonu .......................................... 43
5.4.3. Emülsiyon Polimerizasyonu Kinetiği .................................................................. 44
6. POLİMERLERİN MOLEKÜL AĞIRLIĞI...................................................................... 46
6.1. Polimerizasyon Derecesi ............................................................................................ 46
6.2. Oligomerler ................................................................................................................ 47
6.3. Polimerlerin Fraksiyonlanması ve Molekül Ağırlığı Dağılımı .................................. 48
6.3.1. Çöktürme Yöntemi .............................................................................................. 49
iii 6.3.2. Jel Geçirgenlik Kromotografisi ........................................................................... 50
6.4. Molekül Ağırlığı Türleri ve Belirleme Yöntemleri ................................................... 51
6.4.1. Sayıca Ortalama Molekül Ağırlığı ...................................................................... 52
6.4.1.1. Osmotik Basınç ............................................................................................. 53
6.4.1.2. Diğer Sayısal Özellikler ................................................................................ 53
6.4.1.3. Son Grup Analizleri ...................................................................................... 55
6.4.2. Ağırlıkça-Ortalama Molekül Ağırlığı ................................................................. 55
6.4.3. Viskozite-Ortalama Molekül Ağırlığı ................................................................. 57
6.4.3.1. K ve α Sabitlerinin Belirlenmesi ................................................................... 61
6.4.4. z-Ortalama Molekül Ağırlığı ............................................................................... 62
6.5. Molekül Ağırlıkları Arasındaki İlişkiler .................................................................... 62
7. NANOKOMPOZİTLER .................................................................................................. 65
7.1. Genel Bilgi ................................................................................................................. 65
7.2. Polimerik Nanokompozitler ....................................................................................... 65
7.3. Polimerik Nanokompozitlerin Ticari Gelişimi .......................................................... 66
8. POLİMERİK NANOKOMPOZİTLERDE KULLANILAN NANOPARTİKÜLLER ... 67
9.1. Nanotüpler.................................................................................................................. 67
9.2. Silika .......................................................................................................................... 71
8.3. Kil .............................................................................................................................. 72
9. POLİMERİK NANOKOMPOZİTLER ............................................................................ 74
9.1. Kullanılan Polimerler ................................................................................................. 74
9.1.1. Polietilen (PE) ..................................................................................................... 74
9.1.1.1. Genel Özellikleri ........................................................................................... 75
9.1.1.2. Mekanik Özellikleri....................................................................................... 77
9.1.1.3. Isıl Özellikleri ................................................................................................ 77
9.1.1.4. Elektriksel Özellikleri ................................................................................... 78
9.1.1.5. Kimyasal Özellikleri ..................................................................................... 79
9.1.1.6. İşleme Teknikleri........................................................................................... 79
9.1.2. Polipropilen (PP) ................................................................................................. 79
9.1.2.1. Genel Özellikleri ........................................................................................... 80
9.1.2.2. Yapısal Özellikleri......................................................................................... 82
9.1.2.3. İşleme Metodları ........................................................................................... 82
9.1.3. Polietilen Tereftalat (PET) .................................................................................. 82
iv
9.1.3.1. Yapı ve Özellikleri ........................................................................................ 83
9.1.4. Poliamid (PA) ...................................................................................................... 85
9.1.5. Polistiren (PS) ..................................................................................................... 85
9.1.5.1. Üretim Prosesleri ........................................................................................... 86
9.1.5.2. Mekanik Özellikleri....................................................................................... 87
9.1.5.3. Elektriksel ve Isıl Özellikleri......................................................................... 87
9.1.5.4. Diğer Özellikleri ............................................................................................ 87
9.2. Polimerik Nanokompozit Hazırlama Yöntemleri ...................................................... 88
9.2.1. Araya Girme Yöntemi ......................................................................................... 88
9.2.2. Modifikasyon Yöntemi ....................................................................................... 89
9.2.3. Kovulkanizasyon Yöntemi .................................................................................. 89
9.2.4. Ortak Çözücü Yöntemi........................................................................................ 90
9.2.5. Polimer Eriyik ile Araya Girme Yöntemi ........................................................... 90
10. POLİMERİK NANOKOMPOZİTLERİN KARAKTERİZASYON YÖNTEMLERİ .. 92
10.1. X-Ray Difraksiyonu (XRD) ..................................................................................... 92
10.2. Küçük Açılı Nötron Saçılımı (SANS) ..................................................................... 93
10.3. İletim ve Atomik Güç Elektron Mikroskopu (TEM ve AFM) ................................ 95
10.4. Fourier Dönüşümlü Kızılötesi Spektroskopisi (FTIR) ............................................ 97
10.5. Nükleer Manyetik Rezonans Spektroskopisi (NMR) .............................................. 98
10.6. Diğer Karakterizasyon Yöntemleri ........................................................................ 100
11. POLİMERİK NANOKOMPOZİTLERİN ÖZELLİKLERİ VE UYGULAMA
ALANLARI ........................................................................................................................ 101
11.1. Otomotiv Sanayi .................................................................................................... 101
11.2. Elektronik Endüstrisi ............................................................................................. 101
11.3. Tekstil Sanayi......................................................................................................... 102
11. 4. Boya Sanayi .......................................................................................................... 102
11. 5. Kozmetik Sektörü ................................................................................................. 102
11. 6. Nanomedikal Birimi.............................................................................................. 103
11. 7. Deniz Bilimi .......................................................................................................... 103
11. 8. Türkiye’de Nanoteknolojiyi Uygulayan Bazı Firmalar Ve Çalışmaları ............... 105
11. 9. Türkiye’de Nanoteknoloji ile İlgili Çalışmalar Yapan Bazı Üniversiteler ........... 105
11. 10. Nanoteknoloji ile En Çok Patent Alan Enstitüler ............................................... 105
12. MATERYAL VE YÖNTEM........................................................................................ 106
12.1. Materyal ................................................................................................................. 106
v 12.2. Yöntem ................................................................................................................... 106
12.2.1. Organokil Sentezi ............................................................................................ 107
12.2.2. Başlatıcının Hazırlanması ............................................................................... 108
12.2.3. Deneysel Yöntem ............................................................................................ 108
12.2.3.1. Polistiren Sentezi ....................................................................................... 108
12.2.3.2. Polistiren/Kil Nanokompoziti Sentezi ....................................................... 110
12.2.3.3. Viskozite Ortalama Molekül Ağırlığı Tayini ............................................ 110
13. DENEYSEL ÇALIŞMA............................................................................................... 114
13.1. Emülsiyon Polimerizasyonu ile Polistiren Üretimi................................................ 114
13.2. Emülsiyon Polimerizasyonu ile Polistiren/Kil Nanokompozitinin Üretimi .......... 115
14. DENEY SONUCU ELDE EDİLEN ÜRÜNLERİN KARAKTERİZASYONU ......... 116
15. DENEYSEL SONUÇLAR ........................................................................................... 117
15.1. Viskozite Ortalama Molekül Ağırlığı Sonuçları .................................................... 117
15.2. Karakterizasyon Sonuçları ..................................................................................... 119
15.2.1. Termogravimetrik Analiz Sonuçları................................................................ 119
15.2.2. Taramalı Elektron Mikroskobu Sonuçları ....................................................... 121
15.3. Sonuçların Karşılaştırılması ................................................................................... 122
16. DEĞERLENDİRİLME ................................................................................................ 123
17. SONUÇLAR ................................................................................................................. 126
18. ÖNERİLER .................................................................................................................. 127
19. KAYNAKLAR ............................................................................................................. 128
EKLER ............................................................................................................................... 131
EK A. HESAPLAMALAR................................................................................................. 132
A.1. Viskozite Ortalama Molekül Ağırlığı Tayini İçin Hesaplamalar............................ 132
A.1.1. Polistiren İçin Viskozite Ortalama Molekül Ağırlığı Hesabı ........................... 132
A.1.2. %5 Kil İçeren Polistiren İçin Viskozite Ortalama Molekül Ağırlığı Hesabı ... 134
A.2. Deney İçin Gerekli Reaktantların ve Başlatıcının Miktarının Hesabı .................... 136
EK B. DİĞER KARAKTERİZASYON SONUÇLARI ..................................................... 137
B.1. Polistiren/Kil Nanokompoziti İçin Diğer SEM Görüntüleri ................................... 137
EK C. ELDE EDİLEN ÜRÜNLER .................................................................................... 140
vi
ŞEKİLLER VE TABLOLAR LİSTESİ
1. Şekiller Listesi:
Şekil 1. ABD’ de 1975-1985 Yılları Arasında Polimer Üretimi ………………………………
13
Şekil 2. Alüminyum Trietil ve Titan Triklorür'ün Hekzan Varlığındaki Koordinasyon
Kompleks Polimerizasyon Reaksiyonu ………………………………………………………..
25
Şekil 3. Esterleşme, Amitleşme, Üretan Oluşması, Aromatik Sübstitüsyon …………………..
26
Şekil 4. Gliserin Gibi Çok Fonksiyonlu Grupları Bulunan Moleküllerin Dikarboksilik
Asitlerle Katılma Reaksiyonu ve Polimerleri …………………………………………….……
27
Şekil 5. Polietilenmaleat Poliesterinin Oluşum Mekanizması …………………………….….
28
Şekil 6. Kesikli Yığın Polimerizasyonuyla PMMA Üretimi …………………………………..
30
Şekil 7. Sürekli Yığın Polimerizasyonuyla PS Üretimi ……………………………………….. 31
Şekil 8. Homojen Fazlı Çözelti Prosesiyle LDPE Üretimi ……………………………………. 32
Şekil 9. Heterojen Fazlı Çözelti Prosesiyle HDPE Üretimi …………………………………...
33
Şekil 10. Süspansiyon Polimerizasyon Reaktörü ……………………………………………...
35
Şekil 11. Süspansiyon Polimerizasyonu Tekniği ile Polistiren Üretiminin Akım Şeması ……
38
Şekil 12. Misel Yapıcı Molekül, Misel Yapıcı Miseli ve İçerisinde Monomer Bulunan Misel . 40
Şekil 13. Emülsiyon Polimerizasyonunun Aşamaları …………………………………………
40
Şekil 14. Emülsiyon Polimerizasyonunda, Polimerizasyon Hızının Zamanla Değişimi ….......
43
Şekil 15. Polimerlerde Gözlenebilecek Molekül Ağırlığı Dağılım Eğrileri …………………...
49
Şekil 16. Jel Geçirgenlik Kromotografisinin Basit Gösterimi ………………………………… 50
Şekil 17. Toluendeki Polisitiren Çözeltisi için Elde Edilen Işık Saçılma Yöntemi Verileri ….
57
Şekil 18. İndirgenmiş Viskozitenin Bulunması için Uygun Doğrular ………………………… 60
Şekil 19. Ortalama Molekül Ağırlığı Türleri Arasındaki Büyüklük İlişkileri …………………
64
Şekil 20. Bir Kömür Tabakasından Elde Edilen Betimlenmiş Bir Karbon Nanotüp ………….
67
Şekil 21. a) Grafit, (b) Elmas, (c) Karbon Nanotüp …………………………………………...
68
Şekil 22. Karbon Nanotüp (C60 Yapısında) ……………………………………………………
69
Şekil 23. Çok Duvarlı Nanotüp ………………………………………………………………..
70
Şekil 24. Tek Duvarlı Nanotüpler ……………………………………………………………..
71
Şekil 25. PET’ in Zincir Yapısı ………………………………………………………………..
83
Şekil 26. Kevlar Yapı Zinciri ………………………………………………………………….
85
Şekil 27. Stirenin Polimerizasyon Reaksiyonu ………………………………………………... 86
Şekil 28. XRD Cihazları ………………………………………………………………………. 92
vii
Şekil 29. XRD Çalışma Prensibi ………………………………………………………………
93
Şekil 30. SANS Şematik Görünümü …………………………………………………………..
94
Şekil 31. TEM …………………………………………………………………………………. 95
Şekil 32. AFM …………………………………………………………………………………
97
Şekil 33. FTIR Sisteminin Şematik Görüntüsü ……………………………………………….
98
Şekil 34. Manyetik Alan Uygulanması Sonucu Atomların Davranışı ………………………..
99
Şekil 35. Temel NMR Düzeni …………………………………………………………………
100
Şekil 36. Karbon Nanotüplü Yapıya Sahip Bir Robotun Tek Hücreyi İyileştirmesi ………….
103
Şekil 37. Uzun Zincirli Setiltrimetilamonyum Bromür (CTAB) ……………………………...
107
Şekil 38. Su Ortamında Hidrofilik Kil ………………………………………………………… 107
Şekil 39. Su Ortamında Organofilik Organokil ……………………………………………….. 107
Şekil 40. Deney Düzeneği ……………………………………………………………………..
108
Şekil 41. Vakum Süzme Seti …………………………………………………………………..
109
Şekil 42. Vakum Kurutucu …………………………………………………………………….
110
Şekil 43. Ubbelohde Viskozitemetresi ………………………………………………………...
111
Şekil 44. İndirgenmiş Viskozitenin Polimer Konsantrasyonu ile Değişimi …………………..
112
Şekil 45. Ubbelohde Viskozitemetresi Ölçümlerinde Kullanılan Su Banyosu ………………..
113
Şekil 46. Emülsiyon Polimerizasyonu Sonucu Elde Edilen Polistiren ………………………..
115
Şekil 47. Polistiren İçin İndirgenmiş Viskozite vs. Konsantrasyon …………………………...
117
Şekil 48. Polistiren+%5 Kil İçin İndirgenmiş Viskozite vs. Konsantrasyon ………………….
118
Şekil 49. Polistirenin TGA Sonucu ……………………………………………………………
119
Şekil 50. Kütlece %5 Kil İçeren Polistiren için TGA Sonucu ………………………………… 120
Şekil 51. Polistiren + %5 Kil için Taramalı Elektron Mikroskobu Sonuçları ………………… 121
Şekil 52. Polistiren/Kil Nanokompoziti İçin Diğer SEM Görüntüleri ………………………...
136
Şekil 53. İçerdiği Kil Miktarına Göre Polistiren Nanokompozitlerinin Tanecik Boyutları …...
137
Şekil 54. Üretilen Polistiren ve Polistiren Kil Nanokompoziti ………………………………..
138
viii
2. Tablolar Listesi:
Tablo 1. Literatür Araştırması Sonucu Elde Edilen Veriler …………………………………... 7
Tablo 2. 1975-1985 Döneminde ABD’ de Çeşitli Polimerlerin Üretim Kapasiteleri ve Yıllık
Ortalama Büyüme Hızları ……………………………………………………………………...
12
Tablo 3. Polimerlerin Molekül Ağırlığı Türleri ve Belirleme Yöntemleri ……………………
51
Tablo 4. Bazı Polimer-Çözücü Sistemleri için K ve α Sabitleri ………………………………
61
Tablo 5. AYPE’ nin Mekanik Özellikleri ……………………………………………………..
77
Tablo 6. AYPE’ nin Isıl Özellikleri …………………………………………………………...
78
Tablo 7. Polipropilen Özellikleri ……………………………………………………………… 81
Tablo 8. PET’ in Bazı Fiziksel, Isıl Ve Mekanik Özellikleri …………………………………. 84
Tablo 9. Ticari Kristal ve Antisok Polistirenlerin Tipik Özellikleri …………………………..
87
Tablo 10. Akrilik Reçine Ve Akrilik Reçine-Kil Nanokompozitlerin Bileşimi ………………
89
Tablo 11. Ticari Polimerik Nanokompozitlere Bazı Örnekler ………………………………..
104
Tablo 12. Seyreltme İçin Eklenmesi Gereken Toluen Miktarları …………………………….
111
Tablo 13. Polistiren İçin Viskozite Ortalama Molekül Ağırlığı Verileri ……………………...
117
Tablo 14. Polistiren+%5 Kil İçin Viskozite Ortalama Molekül Ağırlığı Verileri …………….
118
Tablo 15. Deneysel Sonuçların Karşılaştırılması ……………………………………………..
122
ix
KISALTMALAR
NC
: Nanokompozit
PB
: Polistiren (Başlatıcı Benzoil Peroksit)
PB5K
: Polistiren + %5 Kil (Başlatıcı Benzoil Peroksit)
BPO
: Benzoil Peroksit
SDS
: Sodyum Dodeksil Sülfat
PNC
: Polimerik Nanokompozit
CNC
: Seramik Nanokompozit
MNC
: Metalik Nanokompozit
CNT
: Karbon Nanotüp
CNFs
: Karbon Nanofiber
SWNT
: Tek Duvarlı Nanotüp
DWNT
: Çift Duvarlı Nanotüp
MWNT
: Çok Duvarlı Nanotüp
CF
: Karbon Lifi
MMT
: Montmorillonit
PET
: Polietilen Tereftalat
PA
: Poliamid
PS
: Polistiren
PP
: Polipropilen
PE
: Polietilen
PAN
: Poliakrilonitril
PVA
: Polivinilasetat
PAA
: Poliakrilikasit
PCP
: Polivinilpirolidon
YYPE
: Yüksek Yoğunluklu Polietilen
LDPE
: Düz Zincirli Alçak Yoğunluklu Polietilen
AYPE
: Alçak Yoğunluklu Polietilen
ECSR
: Çevresel Baskıya Dayanım
MFR
: Eriyik Akış Oranı
SANS
: Küçük Açılı Nötron Saçılımı
Tg
: Geçiş Sıcaklığı
ATBN
: Amine Terminoted Bütadien Acrilonitril
x NBR
: Nitril-Bütadien Plastiği
DMAC
: Dimetil Asetamid
XRD
: X-Ray Difraksiyon Spektroskopisi
FTIR
: Fourier Dönüşümlü Kızıötesi Spektroskopisi
NMR
: Nükleer Manyetik Rezonans Spektroskopisi
TEM
: İletim Elektron Mikroskopu
AFM
: Atomik Güç Elektron Mikroskopu
TGA
: Termogravimetrik Analiz
SEM
: Taramalı Elektron Mikroskopu
DSC
: Diferansiyel Tarama Kalorimetresi
DTA
: Dinamik Isıl Analizleme
DMTA
: Dinamik Mekanik Termal Analiz
HREM
: Yüksek Çözünürlüklü Elektron Mikroskopu
GC
: Gaz Kromotografisi
MS
: Kütle Spektroskopisi
xi 1. GİRİŞ
Polimer kil nanokompozitleri, katkısız polimerler ile karşılaştırıldığında, ileri düzeyli fiziksel,
mekaniksel ve kimyasal özelliklerinden dolayı günümüzde güncel çalışma alanları içindedir.
Polimer kil nanokompozitleri, genel olarak, bir polimer matrisi içinde nanokil tabakalarının
dağılması sonucu hazırlanır. Kil mineralleri, polimer kil nanokompozitlerinin hazırlanmasında
en yaygın kullanılan nanodolgu malzemelerdir. Bu mineraller içinde özellikle montmorillonit
(MMT) türü, bazı önemli avantajlarından dolayı dikkat çekicidir. Killer hidrofilik inorganik
bileşikler olduğundan genellikle hidrofobik karakterli polimerler ile karışmazlar. Bu nedenle,
hem karışabilirliğin sağlanabilmesi ve hem de tabakalar arası mesafenin arttırılabilmesi için
killer, genellikle uzun zincirli alkil amonyum tuzları ile modifiye edilirler. Bunun yanı sıra,
doğayla özdeş, ucuz ve büyük miktarlarda temin edilebilmesi killeri oldukça avantajlı
kılmaktadır. Yüksek oranda %50’ye kadar kilin kullanıldığı makro kompozitlere nazaran,
nanokilin sadece %0,5 - %7 gibi çok düşük oranda kullanılmasında dahi termal ve mekaniksel
özelliklerde yüksek oranda iyileştirme sağlar. [1]
Nanokiller bir polimerik matris içinde dağıtıldığında iki tip polimer/kil nanokompozit elde
edilir. Birincisi, polimer zincirlerinin tabakalar arasına yerleştiği ve tabakaların genişlediği
interkale yapılardır. Düzenli kil tabakaların şekli korunmaktadır ve bu yapı X-ışını
difraksiyonu (XRD) ile kolaylıkla belirlenebilir. Diğer bir yapı olan exfoliye yapılarda ise
silikat tabakaları birbirinden tamamen ayrılır ve her bir tabaka polimer matriksi içinde
gelişigüzel yayılır. Bu durumda tabakalı yapı bozulduğundan XRD duyarlı olamaz. Bu
açıdan, exfoliye nanokompozitlerin terkale olanlardan daha iyi özellik sergiler. Nanoskobik
skalada
kil
dağılımının
başarıldığı
eriyik
birleştirme,
yerinde
polimerizasyon,
emülsiyon/süspansiyon polimerizasyonu ve çözeltide karıştırma gibi değişik teknikler
mevcuttur. [2]
Polistiren (PS) kolay işlenebilen ve değişik amaçlarda kullanılan önemli bir sanayi
termoplastiğidir. PS polimer-kil içerikli çok sayıda nanokompozitin farklı yöntemler
uygulanarak hazırlandığı literatürde açıklanmıştır.
Polimerlerin termal stabilitilerine bağlı olarak termal davranışlarının araştırılması birçok
uygulama için zorunludur. Bu amaçla, termal davranışların incelenmesinde termogravimetrik
analiz metodu (TGA), basit kullanımı ve kesin sonuç vermesi bakımından oldukça yaygın
kullanılan bir tekniktir. TGA metodu aynı zamanda polimerlerin termal bozunma aktivasyon
1 enerjilerinin tespitinde de kullanılmaktadır. Son zamanlarda nanokompozit malzemelerin
termal degradasyon kinetiğinin araştırılmasına yönelik yeni çalışmalar yapılmıştır.
Yapılan lisans araştırma çalışmalarında, polistiren monomerleri başlatıcı olarak benzoil
peroksit ile inert ortamda ve 80 oC’ de 4 saat boyunca tepkimeye sokulmuş ve polistiren
polimeri elde edilmiştir. Aynı yöntemle polistiren monomerlerine kütlece %5 oranında nano
boyutta organik kil katılmış ve aynı şartlarda reaksiyon gerçekleştirilerek polistiren/kil
nanokompoziti elde edilmiş ve bu iki malzemenin termal dayanımları, tanecik çapları ve
molekül ağırlıkları karşılaştırılmıştır. Karakterizasyon çalışmaları için TGA ve SEM
yöntemleri, molekül ağırlığı tayini için ise viskozite molekül ağırlığı tayini yöntemleri
kullanılmıştır.
2 2. LİTERATÜR ARAŞTIRMASI
Bu bölümde polistirene değişik polimerizasyon yöntemleri ile nanokil eklenmesi ile ilgili
literatür araştırmaları ve bu araştırmalardan elde edilen sonuçlara yer verilmiştir.
Qiu ve arkadaşları (2005), exfoliye PS /ZnAl nanokompozitleri hazırlamış ve nanodolgunun
polimer matriksi içine dağılımını XRD ve TEM ile analiz etmişlerdir. Nanokompozit
malzemelerde termal bozunma sıcaklığının daha yüksek olduğu tespit edilmiştir.[3]
Jang
ve
Wilkie
(2005)
yapmış
oldukları
çalışmada,
kil
varlığında
polistiren
nanokompozitlerdeki bozunmanın belirlenmesini amaçlamışlardır. Polimerin nanokompozit
hale getirilmesi polimerin özelliklerinde bir artış meydana getirmiştir. Stiren monomer, dimer
ve trimer üretimi zincirleşme reaksiyonu ile gerçekleşir. Yapılan çalışmada kil yüklenmesinin
artmasıyla, zincirleşme reaksiyonunun öneminin arttığına değinilmiştir. Kil katmanlarının
bariyer etkisi nedeniyle üçüncül radikallerin üretilmesini sağlayan radikal transferi ve radikal
bozunma reaksiyonları için daha çok imkan olmakta ve yoğunlaşmış fazdan hidrojen
ayrılması gerçekleşmektedir. Kil varlığında tortuların rengi, kil temasının artmasıyla
koyulaşmaktadır. Bu renk değişiminin nedeni kil varlığında konjuge çift bağların oluşması
olarak düşünülmektedir. [4]
Gao ve arkadaşları (2009) yapmış oldukları çalışmalarda, nano kalsiyum karbonat katılmış
polistiren kompozitine yapılan çekme ve kompakt germe testleri sonucunda kompozit
maddenin dayanıklılığında nano kalsiyum karbonat katılması sonrası bir düşüş olduğu
gözlemlemişlerdir. Analizler sonucunda arayüzey ve bağ açılması gibi bozuklukların bunun
nedeni olduğu anlaşılmış. Ancak stres uygulanan nihai kuvvetin daha düşük olması sonucu,
katı nano partiküllerin polimeri sertleştirdiği ve polimer zincirine karşı hareket ettiği
gözlemlenmiştir. Sonuç olarak geliştirilmiş gerilme modülü ve sünme direncinin
nanopartiküllerin arttırılmasıyla elde edilebileceği savunulmuştur. [5]
Ding ve arkadaşları (2005) yapmış oldukları çalışmada iki basamaklı yaklaşım ile emülsiyon
polimerizasyonu ve eriyik ekleme metotlarını birleştirilerek yüksek oranda kil içeren (kütlece
%33) montmorillonit moleküllerine polistireni eklemişlerdir. Emülsiyon polimerizasyonundan
alınan ürünün kolayca ezilebilir ince bir toz olduğunu görmüşlerdir. Bu tozun açık bir
değirmende
kolaylıkla
işlenerek
saydam
bir
tabaka
haline
dönüştürülebileceğini
savunmuşlardır. Sonuç olarak, dinamik mekanik termal analiz (DMTA) ve diferansiyel
3 kalorimetre taraması (DSC) ile nanokompozit içinde yer alan yüksek birleşik bir yapı ve
polimerin termal özelliklerinde bir artış gözlemlemişlerdir. [6]
Greesh ve arkadaşları (2009), yapmış oldukları çalışmada serbest radikal polimerizasyonu ile
polistiren/kil nanokompozitlerini farklı oranlarda üretmişler ve bunların sonuçlarını
tartışmışlardır. Yaptıkları deneylerde ağırlıkça yüzde 0, 1, 3, 5, 7, 10 kil içeren polistiren/kil
nanokompozitleri üretmişler ve sonuç olarak kil yüzdesinin artması ile dönüşümün, molekül
ağırlığının ve partiküllerin boyutlarının azaldığını ancak ürünlerin viskozite ve ısıl
dirençlerinin arttığını gözlemlemişlerdir. Sonuç olarak kil yüzdesinin arttırılması ile daha iyi
termal özelliklere sahip polimerler elde etmişlerdir.[7]
Olad ve arkadaşları (2014) ise yapmış oldukları çalışmada metod ve kil yüzdesini değiştirerek
hazırladıkları polistiren/sodyum montmorillonit nanokompozitlerinin termal özelliklerini ve
tanecik çapı dağılımını incelemişlerdir. Emülsiyon polimerizasyonunda yaptıkları üç deneyde
polistirene yüzde 2, 4 ve 6’ lık sodyum montmorillonit eklemişler ve bunun sonucu olarak
taneciklerin çapında fazla bir değişim olmadığını gözlemlemişler ve sırasıyla elde edilen
ürünlerin çaplarını 34.16, 32.46, 34.16 A˚ olarak gözlemlemişler ancak termal dayanıklılık
açısından kil eklenmesiyle nanokompozitin termal özelliklerinde bir artış olduğunu kanısına
varmışlardır. Emülsiyon polimerizasyonunu başka bir metodla karşılaştırmak için yığın
polimerizasyonu ile polistirene kütlece %2’ lik kil eklemişler ve termal özelliklerde fazla bir
değişim olmamasına rağmen emülsiyon polimerizasyonunda elde edilen aynı ürüne göre
tanecik
çapında
belirgin
bir
düşüş
olduğunu
gözlemlemişlerdir.
Emülsiyon
polimerizasyonunda üretilen kütlece %2 kil içeren polistirenin tanecik boyutu 34.16 Ao olarak
gözlemlenmişken, yığın polimerizasyonu ile üretilen aynı oranda kil içeren polistiren
nanokompozitinin tanecik boyunun 14.72 Ao olduğunu gözlemlemişlerdir. Sonuç olarak
polistirene kil eklenmesi ile termal özelliklerin arttığını ancak tanecik çapında belirgin bir
değişiklik olmadığını; metodun değiştirilmesinin tanecik çapını değiştirdiği verilerine
ulaşmışlardır.[8]
Qi ve arkadaşları (2005), çalışmalarında ilk olarak çift benzildimetiloktadesilamonyum
bromür (TBDO) ile montmorilloniti (MMT) modifiye etmişlerdir. Daha sonra yatışkın
koşullarda, çözünmüş kil içeren stirenin serbest radikalik polimerizasyonu ile PSmontmorillonite nanokompoziti hazırlamışlardır. Bu hazırlanan nanokompozitin yapısı,
ortalama molekül ağırlığı (Mw), termal stabilitesi, reolojik davranışları ve camsı geçiş
sıcaklığı (Tg) üzerinde çalışmışlardır. Organofilik montmorillonitin, stiren monomerleri
4 içerisinde çok iyi çözündüğünü ve şiştiğini gözlemlemişlerdir. Transmisyon elektron
mikroskobu (TEM), jel geçirgenlik kromatografisi (GPC), diferansiyel taramalı kalorimetri
(DSC) ve X-ışını difraksiyonu (XRD) analiz yöntemlerini kullanmışlardır. Polimer kil
nanokompozitin kristal yapısı XRD ile, nanokompozitteki araya giren ve dağınık haldeki
silika tabakaları ise TEM ile gözlenmiştir. PS/MMT nanokompozitinin sayıca ortalama
molekül ağırlığını (Mn), ağırlıkca ortalama molekül ağırlığını (Mw) ve Mw/Mn’i jel
gecirgenlik kromatografisi (GPC) ile ölçmüşlerdir. Buradan PS/MMT nanokompozitinin
MMT yüzdesi arttıkça saf polistirene göre ortalama molekül ağırlığının (Mw) arttığı
gözlenmiştir. Nanokompozitlerin, ham polistirenden yüksek ortalama molekül ağırlığına,
düşük camsı geçiş sıcaklığına ve daha iyi termal stabiliteye sahip oldukları gözlenmiştir.
PS/MMT nanokompozitinin camsı geçiş sıcaklığının organofilik montmorolinit bulunma
yüzdesi arttıkça arttığını gözlemişlerdir. Bunun nedenini; stiren monomerinde çözülmüş
organofilik MMT’in yüksek viskozitesi ve polimerizasyon boyunca MMT’ in zincire tutulup
yayılması olarak yorumlamışlardır.[9]
Samakande ve ark. (2006), çalışmalarında Organo-Montmorillanit’i stirende disperse ederek
serbest radikal polimerizasyon reaksiyonuyla nanokompozit elde etmişlerdir. Dağılmış yapı
etil surfaktanla modifiye edilmiş silikat kullanmışlardır. Dağılmış aralıklı karışım yapı ise,
hidroksi etil surfaktanla modifiye edilmiş silikatla elde edilmiştir. Nanokompozitler çözeltide
harmanlama yöntemi ile hazırlandığında ise aralanmış yapı gözlenmiştir. Bu yöntemde
solvent ile monomer silikat galerileri arasına hızla nüfuz etmektedir. Bu nanokompozitlerin
aynı metodla elde edilen saf polistirene göre yüksek termal stabiliteye sahip olduğu
gözlenmiştir. Yapıların XRD, TEM ile karakterizasyonu gerçekleşmiştir. Karakterizasyon
sonucunda nanokompozit yapılarda zengin termal stabilite ve daha yüksek camsı geçiş
sıcaklığı (Tg) olduğu gözlenmiştir. [10]
Ding ve diğerleri (2003) yapmış oldukları çalışmalarda, grafit oksit eklenmiş polistiren
nanokompozitini, emülsiyon polimerizasyon reaksiyonu ile hazırlamış ve XRD, HREM, TGA
cihazıları ile karakterize etmişlerdir. Bu çalışma sonucunda , grafit oksitin polistirenin iç
yüzeyine
eklenebilir,
dağılmış
ve
tabakalaşmış
nanokompozitler
oluşturulabileceği
görülmüştür. Ayrıca termal analiz sonucunda grafit oksit varlığında karbonlaşmış tortuların
arttığı gözlemlenmiştir. [11]
Quing ve arkadaşları (2013) yapmış oldukları çalışmalarda, modifiye edilmiş süperhidrofobik
ZnO/Polistiren kumaşların basit ve masrafsız bir şekilde nasıl üretilebileceğinin üzerinde
5 durmuşlardır. Kumaşların yüzeylerinin ıslanabilirliklerini elektron mikroskopu, açı ölçme
cihazı ve FTIR spektrometresi ile karakterize etmişlerdir. Sonuç olarak hidrofobik –CH3 ve –
CF2– grupları ZnO’ nun içine modifikasyon ile yerleştirilmiştir (ZnO nanopartiküllerinin
polistirene oranı 7:3) ve ZnO/Polistiren nanokompozitlerinin 158 derece açı ile birbirlerine
bağlandıkları analiz edilmiştir. Ayrıca süperhidrofobik kumaşın su-yağ ayırma işlemleri için
çok geniş bi kullanım alanı olacağının üzerinde durulmuştur. [12]
Literatür araştırması sonucu elde edilen veriler ve sonuçlar Tablo 1.’ de özetlenmiştir.
6 Tablo 1. Literatür Araştırması Sonucu Elde Edilen Veriler
Araştırmacı
Sentezlenen
Kompozit
Polimerizasyon
Yöntemi
Nanokompozit
Üretim Yöntemi
İncelenen
Parametre
Karakterizasyon
Longzhen Qiu
(2005)
PS/ZnAl
Çözelti
Polimerizasyonu
Belirtilmemiş
Termal Özellikler
XRD – TEM – TGA
Bok Nam Jang
(2005)
Polistiren
Serbest Radikal
Polimerizasyonu
Belirtilmemiş
Termal Özellikler
TGA, FTIR, XRD,
TEM, GC/MS
Yun Gao
(2009)
Nano PS/CaCO3
Belirtilmemiş
In- Situ
Dayanıklılık
FTIR, TEM, SEM,
TGA, DMA
Chao Ding
(2005)
Polistiren/
Montmorillonit
Emülsiyon
Polimerizasyonu
Eriyik ile Araya
Girme
Fiziksel
Özellikler
XRD, DMTA, DSC,
TGA, SEM, GPC,
Belirtilmemiş
Dönüşüm,
Molekül Ağırlığı,
Tanecik Boyutu,
Termal Bozunma
DLS – SEM – XRD
– TEM
Nagi Greesh
(2009)
Polistiren/Kil
Serbest Radikal
Polimerizasyonu
Sonuç
Nanokompozit malzemede katkı
maddesi içermeyen polistirene
göre termal bozunma
sıcaklığının daha yüksek
olduğunu tespit etmişler.
Kil varlığında renk koyulaşmış
ve termal bozunma azalmıştır.
Sonuç olarak sıcaklığa direnç
artmıştır.
Nano Kalsiyum Karbonat
katılması sonucu kompozit
maddenin dayanıklılığında bir
düşüş gözlenmiştir.
Tabaka haline getirilen
kompozit saydam bir hal
almıştır.
Polistirene eklenen kil
yüzdesinin artması ile
dönüşümün, molekül ağırlığının
ve partiküllerin boyutlarının
azaldığını ancak ürünlerin
viskozite ve ısıl dirençlerinin
arttığını gözlemlemişlerdir.
7 Ali Olad (2014)
Emülsiyon ve
Polistiren/Sodyum
Yığın
Montmorillonit
Polimerizasyonu
Belirtilmemiş
Tanecik Boyutu,
Termal Bozunma
TGA - SEM
Rongrong Qi
(2005)
Polistiren/
Montmorillonit
Serbest Radikal
Polimerizasyonu
Doğrudan
Karıştırma
Molekül Ağırlığı,
Kristal Yapı
TEM – GPC – DSC
– XRD
Austin
Samakande
(2006)
Polistiren/
Montmorillonit
Serbest Radikal
Polimerizasyonu
Çözeltide
Karıştırma
Termal Bozunma
XRD, TEM
Rongfang Ding
(2003)
PS/GO
Emülsiyon
Polimerizasyonu
Belirtilmemiş
Fiziksel özellikler
XRD, HREM,
DSC, TGA
Yongquan
Quing (2013)
ZnO/PS
Belirtilmemiş
Modifikasyon
Hidrofobik
Özellikler
XRD, FTIR, SEM
Emülsiyon polimerizasyonu ile
polistirene eklenen kil arttıkça
termal dayanımın arttığı ancak
tanecik çapında belirgin bir
değişim olmadığı, yığın
polimerizasyonu ile üretilen aynı
miktarda kil içeren polistiren/kil
nanokompozitinin tanecik
çapınca azalma olduğu
gözlenmiştir.
PS/MMT nanokompozitinin
camsı geçiş sıcaklığının
organofilik montmorolinit
bulunma yüzdesi arttıkça
arttığını ve organofilik
montmorillonitin, stiren
monomerleri içerisinde çok iyi
çözündüğünü ve şiştiğini
gözlemlemişlerdir.
Karakterizasyon sonucunda
nanokompozit yapılarda zengin
termal stabilite ve daha yüksek
camsı geçiş sıcaklığı olduğu
gözlenmiştir.
Nano grafit oksit eklenmesiyle
numunede oluşan tortulaşma
artmıştır.
Polistirene bağlanan çinko oksit
miktarı arttıkça hidrofobik
özellikler de artmıştır.
8 3. POLİMERLER
3.1. Polimerlerin Tarihsel Gelişimi
Polimerlerin endüstriyel uygulamasında ilk basamak doğal kauçuk, selüloz, nişaşta vb. gibi
doğal polimerik maddelerin kullanılmasıdır. Doğal polimerik maddelerin kullanımı çok eski
tarihlere kadar uzanır. “Pre-Columbian” zamanlarında dahi, Güney ve Orta Amerika
yerlilerinin bazı ağaçlardan elde ettikleri lateksi koagüle ederek doğal kauçuğu kullandıkları
bilinmektedir. Doğal polimerik maddelerin endüstriyel kullanımında ortaya çıkan
problemlerin başında hammaddenin işlenmesindeki zorluklar ve ürünlerin mekaniksel ve
fiziksel özelliklerinin yetersiz olması sayılabilir. Bu ve diğer dezavantajları nedeniyle doğal
polimerler yerlerini tarihsel gelişim içinde modifiye edilmiş doğal polimerlere, başka bir ifade
ile yarı sentetik polimerlere bırakmışlardır.
1770’ de Priestly’ in kağıt üzerindeki işaretleri sildiği için silgi (“rubber”) dediği doğal
kauçuk, ancak 1939 yılında, İngiltere’ de Macintosh ve Hancock, Amerika’ da Goodyear
tarafından kükürt ile vulkanize edilerek kullanışlı hale getirilebilmiştir. Böylece su geçirmez
botlar, yağmurluklar, dayanıklı taşıma aracı lastikleri vb. gibi çeşitli ürünlerin üretimi
başlamıştır. Doğal kauçuğun bu modifiye formlarının kullanımı, otomotiv endüstrisindeki
hızlı gelişime paralel olarak artmıştır.
Polimerlerin ikinci büyük grubu olan plastiklerin ilk ürünü 1868’ de Amerika’ da John
Wasley Hyaat tarafından üretilen selüoid’ dir. Araştırmacı pamuk selülozunu nitrik asit ve
kamfor ile etkileştirerek, plastik teknolojinin ilk ürünü olan bu yarı sentetik polimeri
hazırlamıştır. Yeryüzünde önemli bir rezerve sahip olan selülozun bu yeni şekli ilk yıllarda
bilardo topu, fotoğraf filmi vb. gibi malzemelerin yapımında kullanılmıştır.
Amerikalı bilim adamı Leo Hendrick Baekeland, 1907’ de tamamen sentetik ilk polimer olan
fenol-formaldehit reçinelerinin üretimini başarmıştır. Bakelit adıyla anılan bu polimer ilk
yıllarda telefon ahizeleri gibi birçok plastik parçanın üretiminde değerlendirilmiştir.
Hermann Staudinger’ in, 1924’ de “Makromolekül Hipotezini” ileri sürmesiyle, polimer
teknolojisi önemli bir ufuk kazanmıştır. Doğal kauçuğun ve polistirenin, küçük birimlerin bir
arada bulunduğu uzun zincirli moleküllerden oluştuğunu ileri sürerek polimer üretiminin
deneme ve yanılma yaklaşımından kurtulmasına neden olan araştırmacı, bu çalışmalarıyla
Nobel ödülünü almıştır.
9 Makromolekül hipotezi sonraki yıllarda birçok polimerin üretimine ışık tutmuştur. 1927’ de
selüloz asetat ve polivinil klorür, 1928’ de polimetilmetakrilat, 1929’ da üre-formaldehit
reçineleri üretilmiştir. Aynı yıllarda üretilen polisülfit (Thiokol) kauçuğu ilgi ile
karşılanmıştır.
1930’ da ilk defa üretilen polistiren ve sonraki yıllarda, özellikle II. Dünya Savaşında önem
kazanan stiren-butadien kopolimeri (SBR sentetik kauçuğu) polimer teknolojisinde önemli
ürünler olmuşlardır. 1932’ de yine bir sentetik kauçuk olan Neopren (Dupren) üretimi
başlamıştır.
Fiber teknolojisinde kullanılan ilk sentetik fiber naylondur. Wallace Carothers doğrusal
kondezasyon polimerizasyonu ile poliester ve poliamid üretimini başlatan ilk araştırmacıdır.
Bu araştırmacı tarafından 1935’ de sentez edilen Naylon 6, 6 Dupont firması tarafından 1938’
de üretim programına alınmıştır. Aynı yıllarda Almanya’ da P. Schlack kaprolaktamdan halka
açılmasıyla Naylon 6’ yı sentez etmiş, Bu da 1939’ da Farben tarafından, Perlon ticari adıyla
üretilmeye başlanmıştır. Günümüzde bu yöntemle yılda 3 milyon tonun üzerinde poliamid
üretilmektedir.
II. Dünya Savaşının hemen öncesindeki yıllarda birçok önemli polimer sentez edilmiştir.
1936’ da poliakrilonitril, stiren-akrilonitril kopolimeri ve polivinilasetat, 1937’ de R. J.
Plunkett tarafından poliüretan, 1938’ de Teflon ticari adıyla anılan politetrafloroetilen, 1939’
da melamin- formaldehit (Formika) reçineleri, 1940’ da G. E. Rochow tarafından silikonların
hammaddesi olan silikanlar, aynı yılda Amerika’ da butil kauçuğu, 1941’ de İngiltere’ de
polietilen, aynı yılda J. R. Whinfield ve J.T. Dickinson tarafından polietilentereftalat, 1942’
de doymamış poliesterler ve Orlon ticari adıyla poliakrilonitril fiber üretimleri
gerçekleşmiştir.
II. Dünya Savaşı, polimer teknolojisinde inanılmayacak kadar hızlı bir gelişmeye neden
olmuştur. Örneğin 1941-1946 yılları arasında stiren-butadien kauçuğunun önemi 0’ dan
700.000 tonun üzerine çıkmıştır.
Savaş sonrası yıllarda yeni polimerlerin sentezi daha da hızlanarak devam etmiştir. 1947’ de
epoksi reçineleri, 1948’ de akrilonitril-butadien-stiren terpolimeri (ABS) sentez edilmiştir.
Gelişmenin sayısal olarak örneklendirilmesi için ABD’ de plastik üretimi ele alınabilir. ABD’
de 1930’ da yalnızca yılda 23.000 ton olan plastik üretimi 1949’ da 570.000 ton/yıl değerine
ulaşmıştır.
10 1952’ de Almanya’ da Max Planck Enstitüsü araştırmacılarından K. Ziegler bazı alüminyum
alkali bileşiklerini katalizör olarak kullanarak etilenin düşük basınçta polimerizasyonunu
gerçekleştirmiştir. Ziegler ve İtalyan Giulio Natta stereospesifik polimerizasyonu diğer
olefinlere de uygulamışlardır. 1953’ de stereo düzenli polipropilen sentez edilmiştir. Ziegler
ve Natta bu çalışmalarıyla 1963’ de Nobel Ödülü almışlardır.
1954’ de Schnell polikarbonatı, 1956’ da Hay polifeniloksiti sentez etmişler, 1958’ de
poliasetal ticari üretimi başlamıştır. 1959’ da ABD’ de plastik üretimi 2.730.000 ton/yıl
değerine ulaşmıştır.
Sonraki yıllarda stiren-butadien kauçuğu, polivinilklorür ve polietilen kullanımı ve buna
paralel olarak üretimi hızla artmıştır. 1960 yılında yalnız bu üç polimerin üretimi yarım
milyon ton değerini aşmıştır.
Son yıllarda, özellikle yüksek ısıl ve mekanik dayanıklılığa sahip poliimid, poliarilsülfonlar,
poliarilamidler, polifenilsülfit, polibütiltereftalat, polietereterketon, polifenil vb. gibi önemli
plastikler geliştirilmiştir. 1979’ da ABD’ de plastik üretimi 19 milyon ton/yıl değerini aşarak
ilk defa çelik üretiminin üzerine çıkmış ve bu tarih ABD’ de plastik çağının başlangıcı olarak
kabul edilmiştir.
Son 10 yıl içerisinde polimer teknolojisindeki gelişmeyi örneklemek için yine ABD’ deki
değerlerden yararlanılabilir. Şekil 1.’ de ABD’ de plastikler, sentetik fiberler, sentetik
kauçuklar ve bunların toplamının 1975-1985 yılları arasındaki üretim kapasiteleri verilmiştir.
Tablo 2.’ de ise bu üç grupta yer alan bazı önemli polimerlerin 1975 ve 1985 yıllarında üretim
değerleri sunulmuştur. Dikkat edilebileceği gibi son 10 yılda başta polipropilen ve yüksek
yoğunluklu polietilen olmak üzere termoplastiklerde önemli bir artış olmuştur. Sentetik
fiberlerde toplam üretimde yılda ortalama % 2 civarında bir artış gözlenmektedir. Selülozik
fiberlerdeki azalmaya karşın bu artış başta olefinler olmak üzere naylon ve poliester
fiberlerdeki artışın sonucudur. [13]
11 Tablo 2. 1975-1985 Döneminde ABD’ de Çeşitli Polimerlerin Üretim Kapasiteleri ve Yıllık
Ortalama Büyüme Hızları [13]
1975
PLASTİKLER (Bin Ton)
Termosetler
Fenolik Reçineler
Üre Reçineleri
Doymuş Poliesterler
Epoksiler
Melamin Reçineleri
Termoplastikler
Düşük Yoğunluk Polietilen
PVC ve Kopolimerleri
Yüksek Yoğunluk Polietilen
Polistiren
Polipropilen
1985
Büyüme Hızı %
475,65
312,57
375,99
144,96
77,01
1186,86
548,13
552,66
176,67
86,07
9,6
5,8
3,9
6,9
5,3
2147,22
2477,91
1118,91
1204,98
860,70
4027,17
3066,81
3021,51
1834,65
2328,42
6,5
6,4
0,5
4,3
10,5
SENTETİK FİBERLER (Bin Ton)
Selülozikler
Rayan
Asetat
Selülozik Olmayanlar
Poliester
Naylon
Olefin
Akrilik
199,32
140,43
176,67
95,18
-1,1
-4,1
1359,00
842,58
226,50
240,09
1513,02
1060,02
557,19
285,39
1,1
2,4
9,5
1,9
SENTETİK KAUÇUKLAR (Bin Metrik
Stiren-Butadien
Polibutadien
Etilen-Propilen
Nitril
Diğerleri
1,18
0,29
0,08
0,06
0,33
0,81
0,33
0,22
0,06
0,50
-3,7
1,3
9,9
0,0
4,2
12 [
Şekil 1.. ABD’ de 1975-1985
1
Y
Yılları
Arassında Polimer Üretimi [13]
Sentetikk kauçuklarr polimerlerrin hasta grubudur.
g
Son
S 10 yıldda stiren-buutadien kauççuğunun
üretiminndeki yılda ortalama % 3,7’ ye vaaran azalmaa, toplam sentetik kauçuuk üretimin
nde yılda
ortalam
ma % 0,2 azzalmaya yool açmıştır. Polimer üretiminde
ü
t
toplam
değğerlere bakııldığında
1975-19985 dönemiinde ABD’ de bu üç grrup polimerr üretimininn 1,5 milyonn tondan 2,5
5 milyon
ton değeerine ulaştığğı görülmekktedir.
3.2. Tan
nımlar ve Polimerleri
P
in Sınıfland
dırılması
Polimerrler, en basiit tanımıyla,, çok sayıdaa aynı veya farklı atom
mik gruplarınn kimyasal bağlarla,
b
az veyaa çok düzennli bir biçim
mde, bağlaanarak oluştturduğu uzuun zincirli, başka bir ifadeyle
yüksek molekül ağğırlıklı bileşiiklerdir.
v
“monoomer” denillen basit
Sentetikk polimerlerr genelliklee, çok sayıdda tekrarlanan, “mer” veya
birimlerrden oluşurr. “Poli”, Latince
L
bir sözcük olu
up çok sayyıda anlam
mına gelir ki
k “mer”
sözcüğüü ile birleşştirilerek, bu
b yüksek molekül ağırlıklı moleküllerin
m
n adlandırıllmasında
kullanılır. En basit sentetik polimer olan polietilen
p
örrneğinde buu tanım açıkklanabilir.
13 Yukarıda gösterildiği gibi etilen monomerinin polimerizasyonu ile bu monemeri çok sayıda
içeren polietilen elde edilmektedir. Burada n polimerizasyon derecesi olup bir polimer
zincirindeki monemer sayısını ifade eder. Polimerizasyon derecesi n 10.000 hatta çok daha
büyük değerlere çıkabilir. Molekül ağırlığı 500-600 civarında olan polimerlere oligomer
denir.
Bir polimerin yeterli fiziksel özelliklere sahip olabilmesi için molekül ağırlığının 104’ün
üzerinde olması gerekir. 106 ve daha büyük molekül ağırlıklı polimerler için bazen “yüksek
polimer” sözcüğü de kullanılmaktadır. Aşağıda yapısı verilen selüloz, nişasta, agaroz, doğal
kauçuk vb. gibi basit tekrarlanan birimlerden oluşur.
Polimerler doğal veya sentetik olabilir. Doğal polimerlerin modifikasyonu ile elde edilen
polimerlere yarı sentetik polimerler denir ki , buna örnek olarak doğal selülozdan elde edilen
rejenere selüloz ve diğer selüloz türevleri gösterilebilir. Organik polimerler yapılarında başta
karbon atomu olmak üzere hidrojen, oksijen, azot ve halojen atomları içerirler. Polimer zinciri
üzerinde dizili atomların hepsi aynı türden ise bu polimerler “ homozincir ”, farklı atomlar ise
“heterozincir” polimerler olarak adlandırılırlar. Bir atomun, polimer ana zinciri üzerinde yer
alabilmesi için, öncelikle en az iki değerlikli olması gerekir. Örneğin hidrojen ve halojenler bu
nedenle ana zincir üzerinde yer alamaz. Kararlı yapılar elde edilebilmesi için ikinci koşulda,
ana zincir üzerinde yer alan atomlar arasındaki bağ enerjisinin yeterli olmasıdır. [13]
3.2.1. Polimerlerin Yapılarına Göre Sınıflandırılmaları
Tek bir monomer biriminin tekrarlanması ile oluşan polimerler “homopolimer” adını alır.
Örneğin etilen grubunun tekrarlandığı polietilen bir homopolimerdir. Eğer polimerler iki
monomerin karışımından oluşuyorsa "kopolimer” adını alırlar ve aşağıda örneklendiği gibi,
ardaşık, blok ve gelişigüzel olabilirler.
14 (a) Ardaşık:
-A-B-A-B-A- ( Örnek : Stiren-Maleikanhidrit )
(b) Blok:
-A-B-B-B-A- ( Örnek : Stiren – İzopren )
(c) Gelişigüzel:
-A-A-B-A-B- ( Örnek : Stiren – Metilmetakrilat )
Eğer bir polimerde ana zincire başka bir monomerin tekrarlandığı yan gruplar takılmışsa bu
bir “ graft” kopolimerdir.
Homo olsun, kopolimer olsun polimerler aşağıda örneklendirildiği gibi doğrusal, dallanmış
veya çapraz bağlı olabilir.
a) Doğrusal:
b) Dallanmış:
c) Çapraz bağlı:
Polimer, sentez yöntemlerine göre de sınıflandırılabilirler. Örneğin, ester oluşumu gibi bir
kondenzasyon reaksiyonu ile sentez edilen polimerler “kondenzasyon polimerleri” olarak
15 adlandırılır. Eğer, sentez reaksiyonu bir çift bağın açılması ve monomerlerin birbirine zincirin
halkaları gibi, katılmasıyla oluşuyorsa polimerler ‘zincir’ veya ‘katılma’ polimerleridir.
Polimerler ısıya ve/veya çözücülere karşı gösterdikleri davranışa göre iki grup altında
incelenir. [13]
a) Termoplastikler: Termoplastikler ısı ve basınç altında yumuşar, akarlar ve böylece çeşitli
formlarda şekillendirilebilirler. Bunlar doğrusal yapıdadırlar. Tekrar tekrar eritilip
şekillendirilebilirler. Ayrıca uygun çözücülerde çözünebilir ve böylece “çözücü döküm” gibi
yöntemlerle çeşitli formlara dönüştürülebilirler.
b) Termosetler: Termosetler ise çapraz bağlı, dolayısıyla çözünmez ve erimez polimerlerdir.
Bir kere şekillendirildikten sonra tekrar çözünmez veya eritmekle şekillendirilemezler.
Polimerler son kullanılış yerlerine göre de plastikler, kauçuklar, fiberler, kaplamalar,
yapıştırıcılar olmak üzere beş ayrı grupta incelenirler.
3.3. Polimerlerde Moleküller Arası Düzen
Polimerler katı, sıvı veya çözelti halinde bulunabilirler. Bütün bu durumlarda farklı yapılar
gösterirler. Yapı ile ısıl, mekanik ve diğer fiziksel özellikleri yakından ilgilidir. Yapıda,
polimerin yerel yapısını belirleyen kimyasal formülün yanı sıra, makro yapısını belirleyen
morfolojisi de önemlidir. Morfoloji denince, polimerin katı haldeki yapısında kristalin veya
amorf bölgelerin varlığı, bunların büyüklüğü, biçimi, yerleşme düzeni ve yapı içindeki
dağılımı akla gelir. Katı haldeki bir polimerde üç temel intermoloküler düzen söz konusudur.
[13]
a. Amorf yapı
b. Kristalin yapı
c. Yönlenmiş yapı
3.3.1. Amorf Yapı
Amorf bir polimer, bir spagetti demetine veya daha iyisi canlı bir solucan yığınına
benzetilebilir. Yapı içinde polimer molekülleri veya segmentleri sürekli hareket halindedir.
Zincirler bir konformasyondan öbürüne gelişigüzel dönme ve bükülme hareketleri yaparlar.
Bu tür gelişigüzel sargılı polimerlerde segmental Brownian hareketler çok önemlidir. Sıcaklık
arttıkça hareketlilik artar. Polimer türüne göre belli bir sıcaklığın altındaki bu sıcaklık camsı
16 geçiş sıcaklığı (Tg) dır. Polimer segmentleri, biri diğerini geçecek yeterli enerjiye sahip
değildir. Yapı donmuş gibi, camsı ve kırılgandır. Böyle bir madde gerilim altında tutulursa
çok az bir gerinim gösterir. Buda atomlar arası bağların gerilmesi ve bağ açılarının değişmesi
sonucudur. Tg sıcaklığının üzerinde ise Brownian hareketler artmıştır. Yapı kauçuğumsu bir
hal almıştır. Bu durumda dış kuvvetlerin etkisiyle tersinmez deformasyonlar da gözlenebilir.
[13]
3.3.2. Kristalin Yapı
Düşük moleküllü bileşiklerde olduğu gibi, polimerlerde de kristalin birimler (hücreler) vardır.
Kristalin birimde atomlar belirli noktalara yerleşmiş ve hareketsiz bir düzen içine girmişlerdir.
Polimerin kristallenebilme özelliğine bağlı olarak bu birim elemanlar daha büyük ve çeşitli
biçimlerde yapısal şekiller oluşturmak üzere bir araya gelir ve sonuçta polimerin morfolojisini
belirlerler.
Polimerler katı halde iken, genellikle yüzde yüz kristalin yapı yerine amorf ve kristalin
karışımı bir yapı gösterirler. Başka bir ifade ile kristalin polimerler çeşitli parametrelere bağlı
olarak belli bir kristallik yüzdesine sahiptirler. Bu morfolojik yapının biçimini açıklamaya
çalışan çeşitli modeller vardır. Fringed misel modeli de polimer zincirlerinin belli segmentleri,
makroskopik yapı içinde belli noktalarda bir araya gelerek kristalin bölgeler oluştururlar.
İkinci model daha yeni ve geçerli bir model olan “katlanmış zincir” modelidir. Burada
polimer zincirlerinin belli bölümlerinde zincir katlanmalar yaparak genellikle üç boyutlu
“lamelar ” bir düzen içinde bir kristallenme oluşur. Bu iki modelde de şekillerin şematize
edilerek polimerin düz zincir gibi gösterildiğini belirtmekte yarar vardır. Aslında, polimer
zincirleri zigzag veya sarmal konformasyonlardadırlar ve bu konformasyona sahip polimerik
yapılar kristallenmeye yatkınlık gösterirler. [13]
3.3.3. Yönlenmiş Yapı
İntermoleküler düzenin üçüncü şekli olan yönlenme, polimerik fiber, film ve köpüklerde
gözlenir. Eğer erimiş bir polimer soğutulursa gelişigüzel yönlenmede amorf veya kristalin katı
yapı oluşur. Katılaşma sırasında, polimerik malzeme çekilirse, çekme yönünde polimer
zincirleri yönlenir. Yönlenmenin oluşabilmesi için yapı içinde zincirlerin belli bir
hareketliliğe sahip olmaları gerekir. Bu nedenle yönlenme amorf bölgeler üzerinden olur. [13]
17 4. POLİMERLERİN SENTEZİ
Bir kimyasal reaksiyonun sabit sıcaklık ve basınçta kendiliğinden gerçekleşebilmesi için
Gibbs serbest enerjisinin azalması gerekir. Serbest enerji değişimi (ΔG), entalpi (ΔH) ve
entropi (ΔS) değişimleri arasındaki ilişki aşağıdaki gibi verilebilir.
ΔG = ΔH  TΔS
Burada ΔG şu üç şekilde negatif olabilir;
1. Hem iç enerji azalmalı (ΔH negatif: ekzotermik), hemde entropi artmalıdır (ΔS
pozitif).
2. Eğer iç enerji artıyorsa (ΔH pozitif: endotermik), entropi T.ΔS>ΔH olacak şekilde
artmalıdır.
3. Entropi azalıyorsa (ΔS negatif), iç enerji de ΔH>T.ΔS olacak şekilde azalmalıdır. (ΔH
negatif, ekzotermik)
Makromoleküllerin oluşumu ancak üçüncü mekanizmayla açıklanabilir. Çünkü uzun polimer
zincirlerinin olasılığı, gelişigüzel dağılmış monomerlerinkinden daha düşüktür. Dolayısıyla
monomer  polimer yönünde entropide bir artış sözkonusudur. Bu durumda polimerizasyon
oluşabilmesi için sistem yüksek enerjili durumdan alçak enerjili duruma geçmelidir. Başka bir
ifade ile tüm polimerizasyon reaksiyonları ekzotermiktir.
Polimerizasyon reaksiyonlarında ortaya çıkan ısı miktarı, polimerizasyona göre değişir.
Örneğin doymamış gruplar içeren monomerlerin (etilen, stiren, akrilik eterleri vb.) zincir
polimerizasyonunda 20 kcal/mol olan ΔH değeri, etilenoksit, diizosiyonat ve formaldehit
polimerizasyonlarında 30 kcal/mol, poliester, poliamid gibi polimerlerin elde edildiği
kondenzasyon polimerizasyonunda 4 kcal/mol civarındadır. ΔH’ ın değeri T.ΔS’ e eşittir.
Örneğin α-metilstirenin polimerleşmesinde, 20
o
C’ de bu iki değer birbirine eşittir.
Dolayısıyla monomer  polimer dengesinin sağa, polimer yönünde kaydırılması için sıcaklık
düşürülür. Teorik olarak bütün polimer sentez reaksiyonları tersinir denge reaksiyonlarıdır.
Ancak ΔH o kadar büyüktür ki denge sürekli polimer yönüne kayar. 200-300 oC gibi yüksek
sıcaklıklarda T.ΔS terimi önem kazanır ve depolimerizasyon başlar. [13]
Polimer sentezi Carothers sınıflandırmasına göre;
a. Zincir (katılma) polimerizasyonu,
b. Kondenzasyon (basamak) polimerizasyonu, olmak üzere başlıca iki grupta incelenebilir.
18 4.1. Zincir Polimerizasyonu
Bu tür polimerizasyonlarda monomerler doğrudan birbirlerine katılarak makromolekül
zincirini oluştururlar. Bu türde, genellikle doymamış bağlar içeren etilen, stiren, vinil klorür
vb. gibi dien veya vinil polimerlerinin polimerizasyonu sözkonusudur.
Zincir polimerizasyonu serbest radikaller, iyonlar (anyon-katyon) veya koordinasyon
kompleks sistemler üzerinden yürüyebilir. Bütün bu zincir polimerizasyon yöntemlerinin en
önemli ortak özelliği, polimer zincirinin çok kısa sürede (0,1 saniye gibi) yüksek molekül
ağırlığına (105-107 gibi) ulaşmasıdır. Reaksiyonun başlamasından çok kısa bir süre sonra dahi,
ortamda çok az fakat çok yüksek molekül ağırlıklı polimer ve çok sayıda monomer vardır.
Zamanın ilerlemesiyle monomer  polimer dönüşümü artar, ancak oluşan polimerlerin
molekül ağırlığı değişmez.
[13]
4.1.1. Radikal Katılma Polimerizasyonu
Zincir polimerizasyonunun radikaller üzerinden yürüyen türüdür. Polimerizasyon başlıca üç
basamakta gerçekleşir. Bu basamaklar;
(a) Başlama Basamağı:
Bu basamakta monomer molekülleri kimyasal veya fiziksel yolla aktifleştirilerek radikal
haline dönüştürülür. Radikal oluşumu ısıl, fotokimyasal veya iyonizasyon radyasyonuyla (αβ- veya γ- ışınları) sağlanabilir. Ancak bu amaçla izlenen en yaygın yöntem, sisteme dışarıdan
başlatıcıların ilave edilmesidir. Başlatıcılar ısıyla kolaylıkla parçalanıp radikal oluşturan
kararsız maddelerdir. Bu amaçla inorganik veya organik peroksitler (hidrojen peroksit,
benzoil peroksit vb. gibi) ve diazo bileşikleri (azobisizobutironitril, trifenil azobenzen vb.
gibi) veya redoks başlatıcılar (alkil veya aril peroksit veya hidroperoksitler ile okside olabilen
metal iyonları) kullanılır.
Peroksit başlatıcılara tipik bir örnek benzoil peroksittir. Bu organik peroksit, 60-90 oC sıcaklık
aralığında aşağıdaki reaksiyona göre kolaylıkla parçalanarak radikal oluşturur.
19 Alifatik azonitriller ve benzeri bileşikler ısı veya fotokimyasal yolla parçalanarak kolaylıkla
radikal oluştururlar. Bu tür başlatıcılara tipik bir örnek, radikal polimerizasyonunda çok
yaygın olarak kullanılan azobisizobutironitril’ dir.
Kullanım sıcaklık aralığı: 30-100 oC.
Redoks başlatıcılarının en önemli özelliği oda sıcaklığı ve daha düşük sıcaklıklarda radikal
oluşturabilmeleridir. Sulu ortamda polimerizasyon için kullanılan persülfat ve Fe+2 çifti buna
tipik bir örnektir.
Fe +2 + S2 O 8 2 
 Fe +3 + SO 4 2 + SO 4  •
Kullanım sıcaklık aralığı: 40-60 oC.
Radikal polimerizasyonunda başlama başlama basamağındaki reaksiyonlar şu şekilde
gösterilebilir:
k i.
I 
 2R•
kP
R• + M 
RM•
Burada I ve R • : Sırasıyla başlatıcı ve radikali; M ve RM• : Sırasıyla monomer ve radikali; ki
ve kP: ilgili hız sabitleridir.
(b) Üreme Basamağı
Bu basamakta monomer radikali çok sayıda çarpışmalarla diğer monomerlere katılır ve
polimer zinciri aşağıda genel terimlerle belirtildiği gibi hızla büyür.
20 kP
 RM 2 •
RM• + M 
kP
 RM n+ •
RM 2 • + M 
.
.
.
.
.
.
.
.
.
kP
RM n • + M 
RM n+1 •
Yukarıda verilen seri reaksiyonlarda, her basamakta “kP” eşit varsayılabilir. Birçok radikal
polimerizasyonunda kP’ nin değeri 102-104 lt/mol.s civarındadır.
(c) Sonlanma Basamağı
Büyüyen polimer zincirinin aktivitesini kaybederek söndüğü, ölü polimer hale geçtiği
basamaktır. Sonlanma “birleşmeyle” veya “ orantısız” olabilir.
Birleşmeyle sonlanma;
k t1
RM n • + RM m • 
 R 2 M m+n
Orantısız sonlanma;
k t2
RM n • + RM m • 
 RM n + RM m
Bir radikal polimerizasyonunda her iki şekilde sonlanmada gözlenebilir. Örneğin polistiren
hemen hemen tamamen birleşme ile sonlanırken, polimetilmetakrilat %58 orantısız, %42
birleşme ile sonlanır. Bu iki sonlanmanın beraberce gözlendiği örneklerde sonlanma
reaksiyonu aşağıdaki gibi ifade edilir.
k t = k t1  k t2
RM n • + RM m • 
 Ölü Polimer
Sonlanma hız sabitleri kt1 ve kt2’ nin değerleri genellikle 106-108 lt/mol.s aralığındadır. Üreme
reaksiyonlarına göre bu çok hızlı reaksiyonların polimer zincirinin büyümesini engellemesi
beklenebilir. Ancak ortamda radikal konsantrasyonu düşük olduğundan polimerin sönme
olasılığı düşüktür, dolayısıyla bu engelleme olmaz.
Radikal polimerizasyonunda zincir reaksiyonunun temel mekanizmasının aydınlatılması için
birçok çalışma yapılmıştır. Çeşitli katalizörlerle başlatılan homojen polimerizasyonlarda,
reaksiyon kinetiğinin ifadesi için genellikle aşağıdaki bağıntı kullanılmaktadır.
21 0,5
 fk 
d[M]
Rp =
= k P  i  [M][I]
dt
 kt 
Burada,

Rp: Polimer Oluşum Hızını,

[M] ve [I]: Sırasıyla Monomer ve Başlıca Konsantrasyonlarını,

f: Başlatıcının Monomer ile Reaksiyona Giren Kesrini,

ki, kP ve kt: Sırasıyla Başlama, Üreme ve Sonlanma Hız Sabitleri,

t: Zamanı göstermektedir.
Reaksiyon kinetiği denklemindeki hız sabitleri daha basit bir gösteriş için tek bir hız terimi,
K, içinde toplanırsa ifade şu şekli alır:

d[M]
=K  [M]  [I]0,5
dt
Burada başlatıcı konsantrasyonunun zamanla çok fazla değişmediği varsayılırsa ([I] sabit
alınıp) ifadenin integrasyonuyla aşağıdaki bağıntı elde edilir.
 [M]0 
0,5
ln 
 = K×[I] ×t
 [M] 
Bu ifadede, [M]0: Monomerin başlangıçtaki konsantrasyonudur. Dikkat edileceği gibi bu 1.
Dereceden bir kinetik ifadedir. Ancak radikal polimerizasyonunda, difüzyon etkileri ve ısı
transferi gibi birçok faktörün polimerizasyon kinetiğini etkilediği ve sıfırıncı dereceden ikinci
dereceye kadar değişik kinetik mekanizmalarının gözlenebildiği not edilmelidir.
Radikal polimerizasyonunda oluşan polimerin molekül ağırlığını belirlemek için genellikle iki
tanım kullanılır.
(a) Kinetik Zincir Uzunluğu (Vn):
Vn =
Monomer Harcanma Hızı
- Radikal Oluşma Hızı
Yukarıdaki kinetik ifadeler kullanılarak kinetik zincir uzunluğu şu şeklide ifade edilebilir:
 d[M] 
0,5
0,5
Vn = - 
 /  2×k i ×[I] = k p /2(f×k i ×k t ) ×[M]×[I]
dt


22 (b) Sayıca Ortalama Polimerizasyon Derecesi ( Xn )
Sayıca ortalama polimerizasyon derecesi aşağıdaki gibi tanımlanır.
 Sistemde Reaksiyona Girmiş Monomerlerin Toplam Sayısı 
Xn = 

Sistemdeki Moleküllerin Toplam Sayısı


Eğer sonlanma orantısız sonlanma ise; Xn = Vn
Birleşme şeklinde sonlanma ise; Xn = 2Vn ’ dir.
Radikal polimerizasyonunda polimerizasyon derecesini kontrol etmek amacıyla reaksiyon
ortamına “zincir transfer ajanı” denilen maddeler ilave edilir. Bu maddeler aktif moleküllerle
aynı hızda reaksiyona girdiklerinden polimerizasyon hızını etkilemezler. Ancak bu ajanların
varlığında en basit ifadeyle bir radikale karşılık birden fazla ölü polimer oluştuğu için
polimerin ortalama molekül ağırlığı düşer. Başka bir ifadeyle Vn değeri sabit kalırken Xn
değeri azalır. Örneğin stiren-bütadien kauçuğunun üretiminde 200 kısım monomere 1 kısım
merkaptan ilave edilince ortalama molekül ağırlığı birkaç kat azalır. Zincir transfer ajanı
olarak, dodesilmerkaptan (C12H25SH), karbontetraklorür (CCl4), vb. gibi birçok ajan
kullanılabilir. Polimerizasyon sırasında aktif moleküllerin, başlatıcı, çözücü ve ölü polimerle
de reaksiyona girip aktifliklerini yitirebilecekleri, başka bir ifadeyle bu tür zincir transfer
reaksiyonlarının da gözlenenebileceği unutulmamalıdır.
Polimerizasyon ortamına bazı maddelerin katılmasıyla polimerleşme yavaşlatılabilir, hatta
durdurulabilir. Bu maddelere “inhibitör” denir. Özellikle monomerlerin saklanmasında önemli
olan bu maddelere iki örnek aşağıda verilmiştir.
Polimer üretimine başlamadan önce inhibitörlerin, distilasyon, ekstrasksiyon, vb. gibi
yöntemlerle ortamdan uzaklaştırılmaları gerekir. Örneğin hidrokinon gibi inhibitörler, suda
23 çözülmeyen monomerler için NaOH çözeltisi ile ekstrakte edilebilir. Başka bir pratik yöntem
ise polimerizasyonda başlatıcı konsantrasyonunu gereğinden fazla tutmaktır.
Oksijen birçok serbest radikal polimerizasyonunda radikalsöndürücü (inhibitör) olarak rol
alır. Bu nedenle bu tür polimerizasyonda ortamdan O2’ nin tamamen uzaklaştırılması ya da
tiyosülfat, persülfat gibi indirgeme ajanlarının kullanılması veya polimerizasyonun inert bir
gaz (azot gibi) atmosferinde yürütülmesi gerekir.
Oksijenin radikal polimerizasyonuna etkisi ilginçtir. Çoğu kez inhibitör olarak davranan
oksijen bazı polimerizasyonlarda başlatıcı olarakta kullanılmaktadır. Örneğin kloropren gibi
bazı dien monomerler oksijen ile kendi peroksitlerini oluştururlar. Bu peroksitlerin
parçalanmasıyla oluşan radikallerle dien polimerizasyonu gerçekleşir.
[13]
4.1.2. İyonik ve Koordinasyon Kompleks Polimerizasyonu
Zincir polimerizasyonu serbest radikaller üzerinden olduğu kadar iyonlar (anyonlar veya
katyonlar) ve koordinasyon kompleks yapıcı ajanlar üzerinden de yürüyebilir. Polimerizasyon
sırasında, zincir taşıyıcılar karbonyum iyonları ise; polimerizasyon türüne “katyonik
polimerizasyon”, karbanyon ise “anyonik polimerizasyon” denir. Anyonik ve katyonik
polimerizasyonların birçok ortak yönleri vardır. Her ikisi de, bazı iyonik türlerin reaksiyon
ortamında oluşmasına ve monomer katarak büyümesine dayanır. Bundan başka, koordinasyon
bileşikleri, metaller ya da metal oksitleri ile başlatılan zincir polimerizasyonları da genel
olarak iyonik mekanizma ile gösterilirler.
Monomerin hangi mekanizma üzerinden polimerleştirilebileceği, monomerdeki sübstitüye
gruba baglıdır. Alkoksi, fenil, vinil gibi elektron verici gruplar taşıyan monomerler, katyonik
mekanizma ile polimerleşirken, nitril, karboksil gibi elektron çekici grupları taşıyan
monomerler anyonik polimerizasyona ugrayabilirler.
Doğrusal ve sterospesifik polimerler ise koordinasyon kompleks polimerizasyonuyla elde
edilirler. İyonik polimerizasyon genellikle katalizörlerin ayrı bir fazda bulunduğu heterojen
sistemleri içerir. Reaksiyonlar radikal polimerizasyonuna göre son derece hızlı ve spesifiktir.
Reaksiyon hızlarının kontrol edilebilmesi ve reaksiyonun polimer tarafına kaydırılması için
100 °C' de veya daha düşük sıcaklıklarda çalışılır.
İyonik polimerizasyonda çok çeşitli katalizörler kullanılır. Katalizörler polar çözücüler
varlığında aktivite gösteremezler. Su, alkol, ketonlar vb. gibi polar çözücüler ya katalizörü
24 bozarlarr ya da kuvvvetli komplleksler yapaarak aktivitee göstermesini önlerler. Bu nedenlle iyonik
polimerrizasyon ürrünleri suluu ortamda yürütülen
y
süspansiyon
s
n ve emülssiyon proseesleri ile
üretilem
mezler. Mettil klorür, etilen dikllorür, pentaan, nitrobennzen gibi apolar çözzücülerin
kullanıldığı çözücüü polimerizaasyon proseesleri uygulaanır.
p
syon da serbbest radikal polimerizasyonu gibii balsama, çoğalma, so
onlanma
İyonik polimerizas
basamakkları üzerinnden yürürr. Genelliklle sonlanma, büyüyenn zincirin m
monomolek
küler bir
reaksiyoonu veya çöözücüye trannsferi ile geerçekleşir.
İyonik polimerizaasyonun serbest raddikal polim
merizasyonuundan farkkı, polimerizasyon
reaksiyoonlarının seerbest radikkaller yerinne karbony
yum veya karbanyon
k
iyonları üzzerinden
yürümesidir.
Koordinnasyon kom
mpleks polim
merizasyonuuyla radikall ve iyonik polimerizaasyon yöntem
mleri ile
kolay ürretilmeyen polimerik yapılar
y
çok daha ılımlıı koşullardaa elde edilebbilmektedir. Ziegler
katalizöörü kullanılaan propileniin polimerleeştirildiği biir koordinassyon komplleks polimerizasyon
prosesinnin başlamaa basamağı aşağıda
a
örnnek olarak verilmiştir.
Şekil 2.
2 Alüminyyum Trietill ve Titann Triklorür''ün Hekzann Varlığınddaki Koord
dinasyon
Kompleeks Polimerizasyon Reaaksiyonu
25 4.2. Kondenzasyon
n Polimerizzasyonu
Polimerrik maddellerin polikkondenzasyoon yöntem
miyle sentezzinde çok değişik kimyasal
k
reaksiyoonlardan yaararlanılır. Bunlara
B
örnnek olarak, esterleşme, amidleşm
me, üretan oluşması,
o
aromatik sübstitüsyyon reaksiyoonlarını sayyabiliriz (Şeekil 3.).
Şekil 3.. Esterleşmee, Amitleşm
me, Üretan Oluşması,
O
Aromatik
A
Süübstitüsyon
Kondennzasyon pollimerizasyoonlarında maddelerin
m
reaksiyona
r
yatkın grupplarına fonksiyonel
grup denir. Kondennzasyon pollimerizasyoonlarında reaaksiyona giiren maddellerin -OH , -COOH,
-NH2 vbb. gibi fonnksiyonel grruplardan en
e az iki taane taşıması gerekir. B
Bu tür reak
ksiyonlar
genellikkle H2O, NH
N 3, CO2, N2 vb. gibi küçü
ük moleküüller çıkaraarak kondeenzasyon
polimerrlerini oluştuururlar. Poliüretanlarınn elde edildiiği üretan olluşumu ve N
Naylon 6-6'nın elde
edildiği kaprolaktaam halka açılması
a
gibbi küçük molekül
m
çıkkısı olmadıığı halde doğrudan
d
merlerin katıılması sekllinde yürüyyen polimerizasyon reeaksiyonları da genelllikle bu
monom
grupta değerlendiri
d
ilir.
26 Polimerrizasyon orttamına, gliserin (üç fonnksiyonlu) ya
y da pentaeeritritol (döört fonksiyon
nlu) gibi
çok fonnksiyonlu grupları bulunan
b
mooleküllerin katılması ile dallannmış ve ağ
ğ yapılı
polimerrlerin meydaana geleceğği görülür ( Şekil
Ş
4.).
Şekil 4.
4 Gliserin Gibi Çokk Fonksiyonnlu Gruplaarı Bulunann Molekülllerin Dikarrboksilik
Asitlerlee Katılma Reaksiyonu
R
ve Polimerrleri
Çok fonnksiyonlu monomer
m
moolekülleri birbirinden
b
farklı
f
olabilleceği gibi ddeğişik fonk
ksiyonlu
gruplarıı bulunan bir
b tek monnomer mollekülü de olabilir.
o
Pollikondenzassyon polimerlerinin
oluşmassı için birbiriyle etkileeşen gruplaarın bir tek
k madde (örrneğin; amiino asit) ollması da
yeterliddir.
Polikonndenzasyon polimerizaasyonları “basamaklı
“
polimerizaasyon” olarrak da tan
nımlanır.
Çünkü bu
b tür polim
merizasyondda önce moonomerler birleşir, dimeerler oluşurr, monomerr dimerle
birleşir, trimerler oluşur ve böylece adım
a
adım olusan poolimer zinccir boyu uzar.
u
Bu
polietileenftalat poliiesterlerininn oluşma meekanizması üzerinde göösterilirse,
1. Aşam
mada; bir diimer oluşurr;
2. Aşam
mada; bu diimer iki yönnden reaksiyyona sokulu
ur, bir trimer ve tetrameer oluşur.
27 3. Aşamada; trimer, tetramer, monomer ve dimerler birleşerek bir pentamer, hekzamer ve
oktomer oluştururlar.
Bu özellik kondenzasyon polimerizasyonu ile zincir polimerizasyonu arasındaki en önemli
farktır. Bu türde, her uzunluktaki polimer zinciri boyunu uzatarak büyür. Polimerizasyonun
başlatılmasından sonra, örneğin ortalama mol kütlesi yaklaşık 10.000' e ulaşınca, ortamdaki
monomerlerin tamamına yakın bölümü reaksiyona girmiştir. Ancak polimerizasyonun sonuna
doğru polimer zincirleri son boylarına ulaşabilir. Yukarıdaki örneklerde görüleceği gibi iki
fonksiyonel grup taşıyan monomerlerin polikondenzasyonu ile doğrusal polimerler
sentezlenir.
Bu zamanda oluşan polimerlerin molekül ağırlığı 5.000-10.000 veya daha fazla olur. Bu
polimerler reaktifliklerini korurlar. Polikondenzasyon reaksiyonlarının bu özelliklerinden
yararlanarak teknikte yararlı olan oligomerler elde edilir. Oligoester akrilattan bu oligomerlere
örnek gösterilebilir. Oligomerleri elde etmek için di- ve poliglikolleri maleik anhidritle ve
akrilik asitlerle polikondezsasyon reaksiyonlarına sokulurlar (Şekil 5.).
Şekil 5. Polietilenmaleat Poliesterinin Oluşum Mekanizması
28 5. POLİMERİZASYON PROSESLERİ
Polimerizasyon reaksiyonları ekzotermiktir. Polimerizasyon reaksiyonlarında ortaya çıkan bu
ısı, endüstriyel boyutta polimer üretiminde önemli problemlere neden olur. Özellikle zincir
polimerizasyonunda, çok hızlı bir şekilde yüksek molekül ağırlığına çıkıldığı için ortam
viskozitesi hızla artar. Polimerlerin ısıl iletkenlikleri de düşük olduğundan ısı transferi ve
dolayısıyla sıcaklık kontrolü son derece zorlaşır. Bu nedenle endüstriyel boyutta polimer
üretiminde özel önlemlerin alındığı prosesler kullanılır. Her polimerin reaksiyon mekanizması
farklı olduğu için; başlama sıcaklığı, reaksiyon hızı, viskozite artışı, vb. gibi parametreler
dikkate alınarak uygun polimerizasyon prosesinin seçilmesi gerekir.
Polimerizasyon prosesleri başlıca dört grupta toplanarak incelenebilir.

Yığın(kütle veya blok) Polimerizasyonu

Çözelti Polimerizasyonu

Süspansiyon Polimerizasyonu

Emülsiyon Polimerizasyonu
Bu dört yöntem de uygun düzeneklerle radikal polimerizasyonunda çeşitli polimerlerin ticari
olarak üretiminde uygulanmaktadır. Örneğin, polistiren dört yöntemle de üretilmektedir.
Kondeszasyon polimerizasyonları, genellikle yığın veya çözelti prosesleri ile gerçekleştirilir.
İyonik ve koordinasyon kompleks polimerizasyonlarda başlatıcılar sulu ortamda aktivitelerini
kaybettikleri için, bu polimerizasyonlar yalnızca yığın ve çözelti prosesleri ile yürütülür. [13]
5.1. Yığın Polimerizasyonu
Bu tür polimerizasyonda monomer, içine uygun bir başlatıcı ilave edildikten sonra, belli
sıcaklık ve basınçta doğrudan polimerleştirilir. Bu prosesin en önemli özelliği, oldukça saf
polimerlerin üretilebilmesidir. Proseste, polimerizasyon sonucu oluşan ürün; üretim sonrası
ayırma ve saflaştırma gibi prosesleri gerektirmez, doğrudan satışa sunulabilir. Ayrıca, diğer
proseslere göre daha ucuz makine ve teçhizat gerektirdiğinden, basit ve ekonomik bir proses
olarak değerlendirilir.
Bu prosesin en önemli dezavantajı ortaya çıkan ısının ortamdan kolay uzaklaştırılamayışı,
dolayısıyla
sıcaklık
kontrolünün
güç
olmasıdır.
Bu
hususa
özellikle
radikal
polimerizasyonunda dikkat edilmelidir. Bu tür polimerizasyonlar şiddetli ekzotermiktir ve
29 yüksek molekül ağğırlıklı polim
mer moleküüllerinin heemen oluşm
ması, ortam viskozitesin
nin hızla
artmasınna neden olur. Sıcakklık kontroolü son derece zorlaaşır. Yerell sıcaklık artışları,
polimerrlerin bozunnmasına, hattta şiddetli patlamalara
p
a neden olabbilir.
Yığın polimerizasyyonu, polikoondenzasyon ürünleriniin elde edilm
mesi için uyygun bir yöntemdir.
p
yonun tersine, polimerizasyon
Bu tür polimerizasyon reaksiyonlarındaa, radikal polimerizasy
süresincce zincirleriin boyu yavvaş bir şekillde artar, do
olayısıyla reaksiyon orrtamının visskozitesi
hemen yükselmez.
y
Aktifleşmee enerjisi yüüksek olmasına karşın,, reaksiyonllar hafif ekzzotermik
olduğunndan, çıkan ısı kolaylıkkla uzaklaştıırılabilir.
İyonik ve koordiinasyon koompleks poolimerizasyo
onlarında, aktifleşme enerjisi düşüktür.
d
r
r çok hızlı oolduğu için sıcaklık
Polimerrizasyon sıccaklığa çok bağlı değilddir. Fakat, reaksiyonlar
kontrolüü oldukça zordur.
Yığın polimerizasy
p
yonu, kesikli veya süreekli düzend
de yürütülebbilir. Monom
mer döküm
mü olarak
da bilinnen kesikli polimerizas
p
syonla; levhha, çubuk gibi
g özel şekillerde pollimerik mallzemeler
yaygın olarak üreetilmektedirr. Fenol-forrmaldehit ve
v polimettilmetakrilatt (PMMA) döküm
işlemlerri en çok kaarşılaşılan örrneklerdir.
Şekil 6.’ da pleksiglas ticari adı ile anııla polimetiilmetakrilatt levhaların elde edilm
mesi için
uygulannan kesikli yığın
y
prosess şematik ollarak verilm
miştir. [13]
[13]
Şekil 6.
6 Kesikli Yıığın Polimeerizasyonuyyla PMMA Üretimi
Ü
30 Burada önce kalıpp hazırlanırr ve kalıbaa monomer veya döküüm şurubu doldurulurr. Sıkıca
kapatılaan kalıp, yaaklaşık 45--135oC’ de 16-70 saaat fırınlanırr. Kalıptan çıkarılan levhalar,
l
malzem
meden geriliimlerin alınnması için yaklaşık 145oC’ de tavlanır.
t
Buu polimerizzasyonda
genellikkle başlatıcı olarak %0,,02-0,05 oraanında benzzoil peroksitt kullanılır. Bu tür kalıp
plamada
ortaya çıkan
ç
probleemler, monoomerin yereel kaynaması sonucu gaz
g kabarcıkklarının oluşşması ve
malzem
medeki büzüülme (yaklaşşık %20) ollup, genellik
kle hazırlam
ma şurubunaa % 10-30 oranında
o
düşük molekül
m
ağırrlıklı polimeer ilavesi ilee önlenebilm
mektedir.
Kesikli yığın polim
merizasyonuunda kirlennme azdır. Kullanılan cihazlar vee kalıplar, basit ve
ucuzdurr. Ancak sıccaklık kontrolü zordurr ve özelliklle yüksek molekül
m
ağıırlıklarında molekül
ağırlığı dağılımı geeniştir.
mi [13]
Şekil 7.. Sürekli Yığın Polimerrizasyonuylla PS Üretim
Sürekli yığın polim
merizasyonuuna, polistirren (PS) üreetiminde kuullanılan birr ticari proses örnek
olarak verilebilir (Şekil 7.). Bu prosesste önce monomer
m
şuurubu alüm
minyum reaaktörlere
beslenirr. Burada, azot
a
atmosfferinde yakklaşık 80oC civarında 50 saat oyyalanan mo
onomerin
yaklaşıkk %30’ u polimere
p
döönüşür. Burradan çıkan
n karışım, sıcaklığı
s
1000-200oC arralığında
değişenn (aşağı doğğru artan) bir
b kolon reaaktöre gönd
derilir. Koloonun alıkonnma süresi yaklaşık
30 saatttir. Alttan çııkan ürün bir
b ekstruderrde granüle edilerek paazarlanır. Buu prosesle; granüle,
saydam
m ve fiziksel özellikleri düzgün polistiren üretiilebilmekteddir.
31 Sürekli yığın polim
merizasyonuunda, kesiklli düzene gö
öre sıcaklık kontrolü çook daha kollaydır ve
moleküll ağırlığı daağılımı dar ürünler elde edilir. An
ncak kullanıılan cihazlaar daha karm
maşık ve
pahalıdıır. [13]
5.2. Çözzelti Polimerizasyonu
u
Bu tür polimerizasy
p
yon, yığın proseste
p
ortaaya çıkan sııcaklık konttrol zorluğuunu ortadan kaldıran
yaklaşım
mdır. Polim
merizasyon, uygun bir çözücü vey
ya seyrelticii faz içinde yürütülür. Şekil 8.
ve Şekiil 9.’ da örneklendiğ
ö
i gibi, monnomerlerin kendisi dee çoğu zam
man seyreltici gibi
davranaarak sıcaklıkk kontrolünne yardımcı olur. Poliimerizasyonn; gaz, sıvıı veya katı fazların
bulunabbileceği hom
mojen veya heterojen ortamlarda yürütülebilir
y
r.
Şekil 8.. Homojen Fazlı
F
Çözeltti Prosesiylee LDPE Üreetimi [13]
Bu tür prosesin enn önemli avantajı,
a
çözücü veya seyreltici etkisi
e
ile ortam viskozitesinin
düşük kalması,
sıcaklık koontrolünün kolaylıkla yapılabilm
k
d
dolayısıyla
mesidir. Ay
yrıca bu
yaklaşım
mda ölü poolimere raddikal transfeeri ile oluşaabilecek çaapraz bağlannma ve dolayısıyla
jelleşmee önlenebillmektedir. Ancak
A
çözüücünün varrlığı nedeniiyle hem ppolimerizasy
yon hızı
yavaşlarr, hem de çözücüye
ç
z
zincir
transffer reaksiyo
onları sonuccu molekül ağırlığındaa önemli
oranda düşme gözllenir. Çözüccünün ürünnlerden ayrılması için uygulanacak
u
k yardımcı işlemler
i
ve yatırım
y
maliiyetlerini arttırır.
proses işletme
Şekil 8’
8 de görüllen düşük yoğunluk polietilen (LDPE) ürretimi, hom
mojen fazlıı çözelti
polimerrizasyonunaa örnek olarrak verilebiilir. Şekildee görüldüğüü gibi başlaatıcı olarak
k oksijen
32 ilave eddilmiş etilenn, yüksek basınç
b
(2,0-3,0 atm) vee sıcaklıkta (200oC) biir tübüler reeaktörde
(yaklaşıık, çap: 5 mm,
m boy: 200-25 m) polimerleştirilm
mektedir. Burada
B
etilenn dönüşüm oranı %
10-20 civarında
c
tuttulur, dolayyısıyla dönüüşmeyen etiilen, seyrelttici görevi ggörür. Böylece hem
ısı transsferi kolaylaaşır hem de molekül ağğırlığı kontro
ol edilebilirr.
Şekil 9.. Heterojen Fazlı Çözellti Prosesiylle HDPE Ürretimi [13]
Şekil 9.’
9 da Verillen yüksekk yoğunluk polietilen (HDPE) üretimi
ü
heteerojen fazlıı çözelti
polimerrizasyonunaa örnektir. Burada
B
HDP
PE üretimi sabit yatakllı bir kolondda yürütülm
mektedir.
Kolon, katalizör
k
(bbaşlatıcı) ilee doldurulm
muştur. Etilen
n , kolondaan bir inert sseyreltici (izzooktan)
ile birliikte geçiriliir. Dönüşüm
m yüksektir. Seyrelticcinin büyükk bir kısmı geri dönd
dürülerek
tekrar kullanılır.
k
Saabit yatak yerine
y
akışkaan yatak ku
ullanan bu tüür proseslerr doğrusal polietilen
p
üretiminnde yaygın olarak uyguulanmaktadır.
Poliakriilonitril (PA
AN), polivvinilasetat (PVA),
(
polliakrilikasit (PAA) vee polivinilp
pirolidon
(PCP) üretimleri,
ü
sulu çözelttilerde yürüütülen çözeelti polimerrizasyonunaa tipik örn
neklerdir.
Örneğinn PAN eldeesi için akrrilonitril sudda çözülür,, persülfat gibi
g suda ççözünen başlatıcılar
ilave eddilir, karışıım yaklaşıkk 80oC’ yee ısıtılır. Oluşan
O
polim
mer çöker ve işlem sonunda
kolaylıkkla ortamdann uzaklaştırrılır. [13]
33 5.3. Süspansiyon Polimerizasyonu
Süspansiyon polimerizasyonu (“inci” ya da “tane” polimerizasyonu da denir), günümüzde
birçok önemli polimerin, yüksek kapasitelerle üretiminde kullanılmaktadır. Endüstriyel
boyutlarda süspansiyon polimerizasyonu ile ilk üretilen polimer polivinilkloroasetattır.
Akrilik ve metakrilik asitler, stiren ve kopolimerleri, vinil asetat, vinil klorür, vinilidin klorür,
tetrafloroetilen, klorotrifloroetilen ve daha birçok doymamış monomer bu prosesle
polimerleşmektedir.
Bu proseste monomer, uygun bir dağıtma ortamında süspansiyon haline getirilir. Dağıtma
ortamı olarak genellikle su kullanılır. Başlatıcı, suda dağılmış halde bulunan monomer
damlacıklarının içinde çözünmüştür. Ortam sürekli karıştırılarak monomer süspansiyonunun
devamlılığı sağlanır. Dağıtma ortamında çözünen süspansiyon stabilizörleri ve emülsüfiye
edicilerle süspansiyonun kararlılığı desteklenir. Sisteme uygun bir ısıtma programı
uygulanarak monomer damlacıkların, küresel polimer tanecikleri haline dönüşmesi sağlanır.
Bu proseste, sistem parametrelerinin ayarlanmasıyla, 10 µ’ dan 10 mm’ ye kadar istenilen
boyda polimer taneciklerinin eldesi gerçekleştirilebilmektedir.
Dikkat edileceği gibi, süspansiyon prosesi uygun bir ortam içinde yürütülen yığın
polimerizasyonundan başka bir şey değildir. Her monomer damlacığı yeterli başlatıcı içerir ve
ısıtılınca yığın polimerizasyonuna göre daha hızlıdır. Sonlanma ve zincir transferi yavaş
olduğundan, daha büyük molekül ağırlıklarına ulaşılır. Yığın prosese göre bu prosesin en
önemli avantajı, düşük ortam viskozitesi ve iyi karıştırma nedeniyle sıcaklık kontrolünün
mükemmel olmasıdır. Ayrıca dağıtma ortamı olarak kullanılan su ucuzdur ve suyun yanma,
patlama ve toksisite gibi yan etkileri yoktur.
Yığın polimerizasyonuna göre dezavantajları ise; sürekli karıştırma gerektirmesi ve süzme,
yıkama, kurutma gibi fabrikasyonu daha karmaşık ve pahalı hale getiren yardımcı işlemler
içermesidir. Ayrıca yüzeyine adsorbe olan stabilizörler ve diğer katkı maddeleri nedeniyle
ürün kirlenmektedir.
Süspansiyon proseslerinin, emülsiyon proseslerine göre önemli avantajlarından biri, bu
yöntemde ürün tanecik boyunun çok daha kolay ayarlanabilmesi ve istenilen boyda ve dar boy
dağılımında ürün elde edilebilmesidir. Ayrıca bu yöntemde katkı maddelerinin neden olduğu
kirlenme, emülsiyon polimerizasyonuna göre daha azdır ve ürün bağıl olarak daha ucuz ve
basit ayırma ve saflaştırma işlemlerinden sonra piyasaya sunulabilmektedir.
34 Süspanssiyon polim
merizasyonuunda en önemli
ö
hussus, polimeer yığılmassının önlen
nmesidir.
Monom
merin yaklaşık % 10-20’ si polimerre dönüştüğ
ğünde monoomer kürelerri, polimerin varlığı
nedeniyyle daha viiskoz ve yapışkan
y
haale gelirlerr, çökme ve
v yapışaraak dağılma eğilimi
gösterirrler. Eğer geerekli önlem
mler alınmaazsa yaklaşıık %50 dönnüşümde tannecikler son
n derece
yapışkaan bir hal alıırlar ve yığılmayla tüm
m ortam bir blok
b
haline geçer.
Süspanssiyon proseesinde birleeşme ve yığılmayı ön
nlemek içinn alınması ggereken ilk
k önlem,
üretim reaktöründde yeterli karıştırma hızı ve düzeninin
d
s
sürekli
olaarak sağlan
nmasıdır.
y ve boy
Karıştırrma hız ve düzeni, yallnız yığılmaayı önlemezz aynı zamaanda ürün ttanecik boy
dağılım
mını belirler. Ayrıca iyii karıştırma ile iyi sıcaaklık kontroolü yapılabiilir, böylecee ürünün
moleküll ağırlığı daa daha iyi ayyarlanabilir..
Kararlı bir süspanssiyon ve isttenilen ürünn özellikleri için karıştıırma hızı opptimize edilmelidir.
b
yalnnız karıştırm
ma hızı deeğil, karıştıırma düzenni de önem
mlidir. Süsp
pansiyon
Fakat burada
polimerrizasyon reaaktörlerindee, genelliklle pervane veya türbiin tipi karııştırıcılar ku
ullanılır.
Karıştırrıcı tipi yannı sıra, kuullanılan reaaktör ve taampon sisteminin de karıştırma düzeni,
dolayısııyla ürün özzellikleri üzeerinde önem
mli etkisi vaardır.
Şekil 100. Süspansiyyon Polimerrizasyon Reeaktörü [13]
Şekil 10’ da şemaatize edildiiği gibi süsspansiyon polimerizasy
p
yonunda ceeketli ve sıızdırmaz
reaktörller kullanıllmaktadır. Reaktörler;; genelliklee çok iyi parlatılmış iç yüzeyee sahip,
paslanm
maz çelik, daha
d
iyisi cam kaplı paslanmaz
p
çelik
ç
reaktöörlerdir. Reaaktör iç yüzzeyi çok
35 düzgün ve parlak olmalıdır. Mikron boyutlarındaki yüzey bozuklukları dahi, kabuk olarak
ifade edilen polimer yığılmasına sebep olabilir. Reaktörde, dipteki boşaltma vanası sıfır
vanadır. Diğer tüm vanalar karıştırma düzenini bozar ve yığılmalara sebep olur. Süspansiyon
reaktörlerinde karıştırma düzeninin ayarlanabilmesi için tampon levhalar kullanılır. Ancak
bunlar klasik tamponlardan farklı olup, genellikle şekilde verilen tiptekiler kullanılır. Bir
süspansiyon polimerizasyon prosesinde istenilen ürün özelliklerine ulaşılabilmesi için
karıştırma düzenini etkileyen; reaktör tipi ve boyutları, karıştırıcı tipi, boyutları ve sayısı gibi
parametrelerin optimize edilmesi gerekir.
Süspansiyon polimerizasyonunda yığılma ve bloklaşmayı önlemek ve bir ölçüye kadar ürün
tanecik boyutunu ayarlamak ve dolayısı ile polimerizasyon derecesini kontrol etmek için
ortama stabilizörler ve benzeri katkı maddeleri ilave edilir. İlk yıllarda süspansiyon
stabilizörleri olarak suda çözünen yüksek molekül ağırlıklı polimerler (polivinilalkol gibi)
kullanılmıştır. polivinil alkol monomer-su arayüzeyini azaltarak süspansiyonu kararlı hale
getirir. Bu stabilizörlere, sonraki yıllarda yeni yüzey aktif maddeler ilave edilmiştir.
Günümüzde jelatin, stiren, stiren-maleik asit anhidrit sodyum tuzu, talk, kaolin, bentonit,
baryum, kalsiyum ve magnezyum karbonatlar, silikatlar, fosfat ve sülfatlar, alüminyum
hidroksit gibi birçok madde değişik ortamlarda dağıtıcı ve stabilizör olarak kullanılmaktadır.
Ortama tuz ilavesinin de, monomer çözünürlüğünü azaltarak daha küçük boyda polimer
taneciklerinin elde edilmesine yol açtığı gösterilmiştir. Ancak fazla tuzun süspansiyonu
bozduğuna dikkat edilmesi gerekir.
Yüzey aktif madde konsantrasyonu da dikkat edilmesi gereken hususlardan biridir. Eğer bu
maddelerin konsantrasyonu kritik bir değeri aşarsa (kritik misel konsantrasyonu), ortamda
yüzey aktif maddelerin miselleri oluşur ve bu miseller içinde, emülsiyon polimerizasyonu
benzeri polimerizasyon reaksiyonları gözlenir. Bunlar da ürün tane boy dağılımını önemli
oranda değiştirir. Süspansiyon polimerizasyonunda yüzey aktif madde konsantrasyonu,
genellikler % 0,01 civarında tutulur.
Süspansiyon polimerizasyonunda, diğer polimerizasyonlarda olduğu gibi sıcaklık kontrolü
çok önemlidir. Polimerizasyonun başlatılması için reaktörün önce belli bir hızla ısıtılması
gerekir. Daha sonra polimerizasyonun başlaması ile ortaya çıkan ısı uzaklaştırılmalıdır. Isıtma
ve soğutma işlemleri, reaktörde karıştırma düzenini bozmamak için reaktör ceketinden yapılır.
Isıtma için genellikle buhar veya yağ, soğutma için de soğuk su kullanılır. İstenilen
36 özelliklerde ürün elde edilmesi için ısıtma ve soğutma programının optimize edilmesi ve
sıcaklık kontrolünün çok iyi yapılması gereklidir.
Süspansiyon polimerizasyonunda optimizasyonu gereken başka bir parametre de monomer/su
oranıdır. Ortam viskozitesinin artmasını, dolayısıyla karıştırma düzeninin değişmesini ve
sıcaklık kontrolünün zorlaşmasını önlemek için monomer/su oranı 1/1’ i geçmemelidir.
Genellikle 1/4 - 1/1 arasında değerler seçilerek çalışılır.
Bir süspansiyon polimerizasyonunda reaksiyonun arzu edilen dönüşüm derecesine ulaşıp
ulaşmadığı endüstriyel uygulamalarda önemli bir husustur. Bunun anlaşılabilmesi ve gerekli
kontrolün yapılabilmesi, aşağıda verilen yöntemlerden biriyle başarılabilir.

Süspansiyon ortamının viskozitesindeki değişim ölçülerek polimerizasyon izlenebilir.
Burada ortam viskozitesi bir viskozimetre ile doğrudan ölçülür veya karıştırıcı
gücünün değişimiyle viskozite değişimi dolaylı olarak izlenir.

Reaktörü soğutmak için gereken soğuk su talebinin değişimi (azalması) ile
polimerizasyon izlenebilir.

Gaz faz basıncındaki değişim kaydedilerek polimerizasyon izlenebilir. Burada
polimerizasyonun ilerlemesiyle, monomer kısmi basıncı düşer, bu da toplam basıncın
azalmasına neden olur.

Reaksiyonun tamamlanması için gereken süre saptanır ve bu süre sonraki işlemlerde
kullanılır.
Bu yaklaşımlardan, endüstriyel uygulamalarda en yaygın olarak kullanılanı, gaz faz
basıncının izlendiği yaklaşımdır. [13]
37 5.4. Em
mülsiyon Poolimerizasyyonu ve Kin
netiği
Emülsiyyon polimerrizasyonu, süspansiyon
s
n polimerizasyonu gibii su ortamınnda gerçeklleştirilen
bir polimerizasyonn tekniğidiir. Süspanssiyon polim
merizasyonuundan ayrıldığı temel nokta,
emülsiyyon polimerizasyonundda organik değil
d
su fazında çözüneen bir başlattıcı kullanılm
masıdır.
Şekil 111. Süspansiyyon Polimerrizasyonu Tekniği
T
ile Polistiren
P
Ü
Üretiminin
A
Akım Şemassı [14]
Emülsiyyon polimeerizasyonu tekniği, özellikle sentetik
s
kaauçukların polimerizaasyonuna
yatkındıır ve ilk kez 1927’’ de bütaddien, hidroj
ojen perokssit kullanılarak bu yöntemle
y
polimerrleştirilmiştiir. Stiren-bbütadien kaauçuğu 194
40’ larda emülsiyon
e
ppolimerizassyonuyla
üretilmiiş, daha soonraları poliklorpren, poli(metil
p
metakrilat),
m
polistiren,, poli(vinil klorür),
poli(vinnil asetat) homopolim
merlerinin ve akrilon
nitril, stireen, bütadieen monomerlerinin
kopolim
merlerinin em
mülsiyon poolimerizasyyonu ile ürettimleri gerçekleştirilmiiştir. [14]
Emülsiyyon polimerrizasyonunuun diğer polimerizasyo
on tekniklerrinden üstünn olduğu ön
nemli iki
nokta, polimerizasy
p
yon hızının yüksekliği ve yüksek mol
m kütleli polimer elddesidir. Ayrııca,
 Isı
I aktarımınnın kolaylığğı,
 Viskoziteni
V
n düşüklüğüü,
 Sıcaklık
S
konntrolünün kolaylığı,
k
 Organik
O
çözzücü kullannılmaması,

Ü
Ürünün
doğğrudan kapllama, yapışttırıcı ve boy
ya olarak kuullanılabilm
mesi,

Y
Yığın
ve çöözelti polimeerizasyonunndan daha emniyetli
e
olm
ması
38 gibi yarrarları vardıır. Ancak polimerden misel
m
yapıccının uzaklaaştırılması zzordur ve bu
u özellik
emülsiyyon polimerizasyonu iççin önemli bir
b dezavanttajdır. [14]
5.4.1. Emülsiyon
E
P
Polimerizas
syonunun Aşamaları
A
Emülsiyyon polimerrizasyonu ortamında buulunan temeel maddelerr; su, monom
mer, misel yapıcı
y
ve
başlatıcıdır. Misel yapıcılar, bir
b ucu hidroofilik, diğerr ucu hidroffobik karaktterde molek
küllerdir.
Aşağıdaa misel yapııcı olarak kullanılan
k
soodyum lauraat ve dodesil trimetil aamonyum brromürün
yapıları görülmekteedir.
Emülsiiyon polimeerizasyonu başlangıcınnda misel yapıcı
y
ve suu karıştırılırr. Karışımd
da misel
yapıcı moleküllerinin bir kıssmı suda çözünürken,
ç
, önemli biir kısmı bir araya top
planarak
küresell miseller oluştururlar
o
. Misellerdde, misel yaapıcı molekküllerinin aapolar uçlarrı misel
merkezzine, polar uçlan
u
misel yüzeyine dooğru yönelm
miştir. [14]
Su içerrisinde miseellerin oluşaabilmesi içiin misel yaapıcı derişim
minin “kritikk misel derişimi” adı
verilen bir değerii geçmesi gerekir,
g
dahha düşük derişimlerde
d
e misel yappıcı molekü
ülleri su
içerisinnde dağılırlaar.
Su içerrisinde misseller oluştuuktan sonraa ortama karıştırılarak
k
k monomerr katılır. Monomer
M
moleküülleri polimeerizasyon ortamında aşşağıda verileen üç farklı düzende daağılırlar.

B kısmı suuda çözünürr,
Bir

B kısmı bazı misellerrin içerisinee girer ve on
Bir
nlan şişirir,

B
Büyük
bölüümü iri monnomer damlaaları halind
de suda dağılır.
Su içeerisindeki monomer
m
d
damlalarını
n çapları karıştırma hızına baağlıdır. Dam
mlaların
bulunur. [144]
yüzeyleerinde absorrplanmış misel
m
yapıcı molekülleri
m
39 Polimerrizasyonun bu
b aşamasınnda (t=0) orrtamda,

Su,

M
Monomer
d
damlaları,

Suda çözünnmüş misel yapıcı
y
moleekülleri,

M
Misel
yapıccı molekülleerin oluşturdduğu miselller,

M
Monomer
m
moleküllerin
n bulunduğuu miseller
vardır.
Şekil 12.
1 Misel Yapıcı
Y
Mollekül, Miseel Yapıcı Miseli
M
ve İçerisinde
İ
M
Monomer Bulunan
Misel[144]
Şekil 133. Emülsiyoon Polimerizzasyonununn Aşamalarıı [14]
I. aşam
ma (Dönüşüm
m%2-15)
Emülsiyyon polimerrizasyonundda kullanılaan başlatıcıllar suda çözzünen türdeendirler. Bu nedenle
ilk radikkallerin oluştuğu yer suu fazıdır. Radikallerin
R
su ortamındda başlatacaağı polimerrizasyon,
40 suda az sayıda çözünmüş monomer bulunduğundan önemsizdir (stirenin sudaki çözünürlüğü
%0,4 dolayındadır). Monomer damlalarında da polimerizasyon gözlenmez. Su fazında oluşan
radikaller, büyük yüzey/hacim oranına sahip monomer moleküllerinin bulunduğu miseller
içerisine difüzlenerek polimerizasyonu başlatırlar (aktif misel).
Aktif misellerde bulunan monomer moleküllerinin sayısı polimerizasyon ilerledikçe azalır. Bu
azalma, su fazında çözünmüş olan az sayıdaki monomer moleküllerinin aktif misellerin içine
girmesi ile karşılanır. Su fazında çözünmüş monomer derişimindeki azalma ise monomer
damlalarından su fazına geçen monomer molekülleri tarafından korunur. Sonuçta, suda
çözünmüş monomer dengesi bozulmaz.
Polimerizasyon ilerledikçe aktif miseller irileşir ve su fazına monomer molekülleri besleyen
monomer damlaları küçülür. İrileşen aktif misellerin kararlılığı, su fazında az sayıda
çözünmüş halde bulunan misel yapıcı moleküllerinin aktif misellerin yüzeyine absorpsiyonu
ile sağlanır. Çözeltide azalan misel yapıcı derişimi ise, içerisinde monomer bulunmayan
misellerden su fazına geçen misel molekülleri ile denge değerinde tutulur. [14]
Dönüşüm oranın %2-15 düzeyine geldiğinde ortamda,
•
Su,
•
Küçülmekte olan monomer damlaları,
•
Suda çözünmüş misel yapıcı molekülleri,
•
Suda çözünmüş az sayıda monomer molekülü,
•
Misel yapıcı moleküllerinin oluşturduğu miseller,
•
Monomer moleküllerinin bulunduğu miseller,
•
Polimerizasyonun ilerlediği büyüyen aktif miseller,
•
Su fazında serbest radikaller
bulunur.
II. Aşama (Dönüşüm %15-60)
Büyümelerini sürdüren aktif miselleri kararlı halde tutabilmek için daha fazla sayıda misel
yapıcı molekülü gereklidir. Bu nedenle aktif miseller belli bir büyüklüğe ulaştığında su
ortamında çözünmüş serbest misel yapıcı molekülleri ve misel yapıcıların oluşturduğu
misellerdeki
moleküllerin
tamamı
aktif
miseller
üzerinde
absorplanır
(%
10-20
dönüşümlerde). Benzer şekilde zamanla su fazına sürekli monomer besleyen monomer
41 damlalarının sayısı da azalır ve dönüşüm %60 dolayına geldiğinde ortamda monomer damlası
da kalmaz. Monomer damlalarının yok olduğu bu aşamada emülsiyon polimerizasyonu
ortamında;

Su,

Polimerizasyonun ilerlediği büyüyen aktif miseller,

Su fazında serbest radikaller
vardır.
Aktif misellerin çapı 5 µm dolayına ulaştığında içlerindeki polimer miktarı önemli oranda
artar ve bu haliyle misellere polimer taneciği adı verilir. [14]
III. Aşama (Dönüşüm %60-100)
Son aşama, su fazında monomer damlalarının kalmadığı andır. Aktif miseller içerisine yeni
monomer molekülleri beslenemez, ancak aktif miseller içerisinde bulunan monomerler
polimerizasyonu bir süre daha devam ettirir. Monomer derişimi zamanla azalacağından
polimerizasyon hızı düşer ve aktif misel içerisinde monomer molekülü kalmadığında
polimerizasyon sonlanır. Polimerizasyon tamamlandığı anda ortamda,

Su,

Misel yapıcı molekülleri tarafından sarılmış polimer tanecikleri,

Su fazında serbest radikaller
bulunur.
Emülsiyon polimerizasyonunda elde edilen polimer taneciklerinin boyutu 0,05 ile 0,3 µm
dolayındadır. Bu değer, başlangıçtaki misel ve monomer damlası boyutları arasındadır.
Polimer taneciklerinin boyutu misel yapıcı derişiminden etkilenir. Misel yapıcı derişiminin
arttırılması daha fazla ve küçük misel oluşumuna yol açacağından elde edilecek polimer
tanecikleri küçülür. Başlatıcı derişiminin azaltılması ise aktif miseller içerisine girecek
serbest radikal sayısını azaltır ve sonlanma tepkimelerini yavaşlatır. Bu nedenle emülsiyon
polimerizasyonunda çözelti ve yığın polimerizasyonlarının tersine başlatıcı derişimindeki
azalma polimerizasyon hızını arttırır.
Emülsiyon polimerizasyonunun hızı yukarıda ayrıntıları verilen herbir aşamada farklıdır. I.
Aşamada su fazında oluşan radikallerin, monomer molekülleri içerisine difüzyonu gerçekleşir
42 ve radikkal difüzyoonundaki arrtışa bağlı olarak hız artar. II. Aşamada
A
m
miseller içerrisindeki
radikal ve su fazınndaki radikaallerin derişşimi denge konumuna ulaşır ve ppolimerizasy
yon belli
hızla deevam eder. III. Aşamaada monomeer damlalarrı dağıldığınndan, aktif misellerin içerisine
monom
mer beslenem
mez ve aktiif miseller içerisindek
ki monomerr miktarı azzalmaya baaşlar, hız
sürekli azalır. Aktif miseller içerisindekki monomerrler tamameen yok olunnca polimerizasyon
durur. [114]
Şekil 144. Emülsiyoon Polimerizzasyonundaa, Polimerizzasyon Hızınnın Zamanlaa Değişimi [14]
Misel yapıcı
y
molekküller genellde anyonikk ve iyonik olmayan
o
türrdendirler. A
Alkil sülfattlar, alkil
aril sülffonatlar ve fosfatlar
f
sıkk kullanılann anyonik misel
m
yapıcıllardır. İyoniik olmayan anyonik
misel yaapıcılara hiddroksietil seelüloz, poli((vinil alkol)) ve poli(etilen oksit) tüürevleri örn
neklerdir.
Misel yapıcılarda aşağıdaki
a
özzellikler araanır.

M
Monomer
v su fazı arrasında (dahha sonra po
ve
olimer tanecciği ve su faazı arasındaa) kararlı
b emülsiyon oluşturm
bir
malıdır,

B
Başlama
vee büyüme hıızlarını düşüürmemelidirr,

E
Emülsiyon
yapıcılar polimer iççerisinde kalır,
k
bu nedenle
n
poolimer özellliklerini
e
etkilememe
elidir.
5.4.2. Stirenin Lab
boratuvard
da Emülsiyyon Poiimerrizasyonu
Stireninn emülsiyonn polimerizaasyonunda başlatıcı
b
olaarak potasyuum persülfaat, emülsiyo
on yapıcı
olarak sodyum
s
lauuril sülfat kuullanılabilir. Potasyum
m persülfat aşağıdaki
a
teepkimeler üzzerinden
radikal verecek şekkilde bozunnur. Bu teppkimeler baazik ortamda ilerlediği için ayrıcaa ortama
m hidroksit katılır.
k
sodyum
43 Uygun bir kap içerisine (reaktör) sodyum lauril sülfat, stiren ve su konduktan sonra vakumla
kap içerisindeki hava boşaltılır ve azot gazı basılır. Daha sonra kap 50 °C deki su banyosu
içerisine alınır. 400 rpm hızla karıştılan karışımın sıcaklığı 50 °C’ ye geldiğinde içerisine
şırınga ile 2 mL başlatıcı çözeltisi gönderilir. Polimerizasyon sonunda lateks halindeki
polimer alınır ve kurutulur [14]
5.4.3. Emülsiyon Polimerizasyonu Kinetiği
Emülsiyon polimerizasyonu sisteminde içlerinde monomer molekülleri bulunan misellerde
polimerizasyon başlar. Su fazında oluşan radikaller miseller içerisine girerek monomerlerle
etkileşirler ve ilk monomerik aktif merkezi oluşturarak miseli aktif hale getirirler.
R *  M  RM1 *
Polimerizasyon aktif miseller içerisinde aşağıdaki genel gösterime uygun olarak ilerler.
M n1 *  M  M n *
Aktif miseller (polimerizasyon sonunda polimer taneciğine dönüşecek) içerisinde her
zaman 1 tane radikal bulunduğu bilinmektedir. Bu koşulda aktif bir misel içerisindeki
büyüme hızı (rp), kp büyüme hız sabitini, [M] aktif miseller içerisindeki monomer
derişimini göstermek üzere,
rp  k p  M 
bağıntısıyla verilir.
Aktif misellerin tamamı göz önüne alınarak (aktif misel derişimi [O*]), toplam
polimerizasyon hızı ise aşağıdaki bağıntıya eşittir.
R p  k  M O *
Aktif misel tanecikleri içerisine su fazından yeni bir radikal girdiğinde,
M n *  M m *  M nm
tepkimesine göre aktif misel içerisindeki radikalle birleşir ve tanecikte radikal kalmaz. Belli
bir süre sonra yeni bir radikal misel içerisine girerek polimerizasyonu başlatır ve sürdürür. Bu
değerlendirmeden anlaşılacağı gibi miseller belli bir zaman diliminin yarısında aktif, diğer
44 yarısında aktif değildirler. Sistemin 1 litresinde N tane içerisinde monomer bulunan misel var
ise, aktif olanların sayısı,
1 litredeki aktif misel sayısı =
N
2
kadar olacaktır, mol türünden derişimi ise;
radikal derişimi =
N
2N A
bağıntısına eşittir. Bu bağıntı toplam büyüme hızını veren bağıntıda yerine konulduğunda;
Rp 
Nk p  M 
2N A
şeklinde emülsiyon polimerizasyonu hızı elde edilir.
Bağıntıya göre, emülsiyon polimerizasyonu hızı misel sayısına (N) ve aktif miseller
içerisindeki monomer derişimine [M] bağlıdır. Başlatıcı derişimi hızı etkilemez.
Monomerlerin bulunduğu miseller içerisine radikal girme hızı (ri), toplam misellere radikal
girme hızının (Ri) misel sayısına bölümü ile aşağıdaki gibi elde edilir. Kararlı hale
ulaşıldığında ri, aynı zamanda sonlanma hızına (rt) eşittir.
ri 
Ri
 rt
N
Polimerizasyon derecesi (DP), bir aktif misel içerisindeki polimerizasyon hızının, sonlanma
hızına (veya ri’ ye) bölünmesine eşit olacaktır.
DP 
rp
ri

k p N M 
Ri
Polimerizasyon derecesi, polimerizasyonun hızından farklı olarak misel sayısı (N) ve aktif
miseller içerisindeki monomer derişimi [M] yanında radikal üretim hızına da bağlıdır. [14]
45 6. POLİMERLERİN MOLEKÜL AĞIRLIĞI
Polimerlerin sentezi sırasında polimer zincirlerinin büyüklüğünü tam olarak kontrol etmek
olanaksızdır. Polimerizasyon tepkimeleri süresince değişik büyüklüklerde polimer molekülleri
oluşur. Bu moleküllerden rastgele seçilerek bir araya getirilip tartılan Avogadro sayısı
kadarının (1 mol) ağırlığı polimerin molekül ağırlığını verir. Diğer bir deyişle, bir polimer
örneği içerisinde yer alan bütün polimer moleküllerinin ağırlıkları birbirine eşit değildir. Bu
nedenle polimerlerin herhangi bir yöntemle belirlenerek verilen molekül ağırlığı değerleri tam
ve kesin olan bir sayıyı değil, ortalama bir değeri gösterir.
Polimerlerin çoğu kimyasal, fiziksel ve mekaniksel özellikleri molekül ağırlığı ile yakından
ilişkilidir. Küçük moleküllerde olduğu gibi, molekül ağırlığı belli bir değerin üzerinde
olmayan polimerler çeşitli kimyasallarla kolayca etkileşir ve mekaniksel özellikleri de
yetersizdir. Polimerin yoğunluk, ısı kapasitesi, kırma indisi gibi özellikleri molekül ağırlığı
artışına bağlı olarak değişse de, kritik bir molekül ağırlığı değeri geçildiğinde fazlaca
değişmez ve molekül ağırlığından bağımsız bir davranışa geçer. [15]
6.1. Polimerizasyon Derecesi
Bir polimer zinciri başına düşen ortalama yinelenen birim sayısı polimerizasyon derecesi (D)
olarak tanımlanır. Örneğin; bir polietilen örneğinin polimerizasyon derecesi 1500 ise,
-(CH2-CH2)1500-, bir polimer zinciri başına ortalama 1500 tane etilen birimi düştüğü anlaşılır.
Polimerizasyon dereceside, molekül ağırlığı gibi kesin değil ortalama bir değerdir. Yukarı da
sözü edilen polietilen örneği içerisinde yer alan tüm polimer zincirlerinin 1500 tane etilenden
olu ştuğu düşünülmemelidir. Polimer örneği gerçekte, değişik sayılarda yinelenen birim
içeren zincirlerin karışımından oluşur.
Polimerizasyon derecesi ile yinelenen birim ağırlığının çarpımı polimerin ortalama molekül
ağırlığını verir. Polimerizasyon derecesi 1500 olan polietilen örneğinin molekül ağırlığı
1500x28 = 42000 g/mol şeklinde hesaplanır (etilenin molekül ağırlığı =28 g/mol).
Polimerizasyon derecesi 600 olan ve aşağıdaki yapıyla verilen bir kondensasyon polimerinin
molekül ağırlığı ise, yinelenen birim molekül ağırlığı 113 g/mol olduğu için 600x113=67 800
g/mol olacaktır. Polimer zinciri sonlarında tepkimeye girmemiş -H ve -OH grupları
bulunmakla birlikte, bu son grupların uzun polimer zincirlerinin ağırlığına olan katkıları
önemsizdir ve molekül ağırlığının hesaplanmasında göz önüne alınmaz. [15]
46 6.2. Oliigomerler
Küçük molekül ağırlıklı polimerizasy
p
yon ürünleerine oligoomerler deenir. Örneğ
ğin; iki
merin birleşm
mesi dimer,, üç monom
merin birleşmesi trimeer dört monnomerin biirleşmesi
monom
tetramerr verir ve ziincir büyüm
mesi bu şekillde ilerler.
Her zam
man geçerli olmamaklaa birlikte geenelde, poliimerizasyonn derecesi 110’ dan büy
yük olan,
yani enn az 10 monomer
m
biriminin birrbirine bağlanarak oluuşturduğu zzincirlerden
n oluşan
sistemleer polimer olarak varrsayılır. Daaha azsayıd
da monomerr (dekamerrden küçük
k) içeren
zincirlerrden oluşann bir sistem ise oligomeer olarak dü
üşünülür.
Dimerleer genelde doğrusal yapıda mooleküllerdirr. Trimer, tetramer vveya daha yüksek
oligomeerler doğrussal ya da sikklik yapıda olabilirler.
o
47 Örneğinn, formaldeehit siklik trimer verrebileceği gibi
g
(triokssan), aşağıdda göterild
diği gibi
polimerrik ürünedee dönüşebillir. Benzer şekilde assetilen de siklik trim
mere (benzeen) veya
poliasettilene dönüşşebilir.
m
ağğırlıklı polim
merler ve oligomerler
o
m
ddayanımın arandığı
Düşük molekül
belli bir mekaniksel
alanlardda kullanılam
mazlar. Desstillenebilirrler ve kolay
yca uygun çözücülerdee çözünürleer. Kesin
bir sınırr olamamakkla birlikte, polimerizaasyon dereccesi 1000 vee daha yükssek olan po
olimerler
kauçuk ve plastik amaçlı kullanım içinn uygundur. Ancak, yüüzey kaplam
maları ve yapışkan
y
üretimi gibi alanlarrda ise düşüük molekül ağırlıklı
a
pollimerlere geereksinim duuyulur. [15]
6.3. Pollimerlerin Fraksiyonl
F
anması ve Molekül Ağırlığı
A
Dağğılımı
Polimerrlerin karekkterizasyonuu açısından molekül ağ
ğırlığı yerinne molekül ağırlığı dağ
ğılımının
bilinmesi çok dahaa yararlıdır. Bir polimeerin molekü
ül ağırlığı dağılım eğrissini elde ed
debilmek
için, poolimer örneğğinin öncellikle molekkül ağırlığı açısından farklı
f
kısım
mlara (fraksiiyonlara)
ayrılması gerekir. Daha
D
sonraa herbir frakksiyonun molekül
m
ağırllığı belirlennir ve fraksiiyonlann
toplam örnek içeriisindeki sayyı ya da ağğırlık kesirlleri bulunurr. Şekil 15’’ de sayı kesri
k
göz
önüne alınarak
a
hesaplanmış, bazı
b tipik moolekül ağırlığı dağılım eğrilerine öörnekler verrilmiştir.
48 Şekil 15.
1 Polimerrlerde Gözllenebilecek Molekül Ağırlığı
A
Daağılım Eğrrileri: a; ik
ki tepeli,
b;geniş,, c; dar [15]
Çoğu seentetik ve doğal
d
polim
merler için molekül
m
ağıırlığı dağılım
m eğrisi Şeekil 15’ de verildiği
gibi genniştir. Bazı doğal veyaa sentetik polimerlerdee ise Şekil 15’ de ki ggibi dar bir molekül
ağırlığı dağılım eğrisi
e
ile karşılaşılır.
k
Bu tür molekül
m
ağğırlığı dağıllım eğrisin
ne sahip
polimerrlerde, zinciirlerin önem
mli bir kesrinnin birbirinee yakın büyyüklüklerde olduğu anlaaşılır.
Polimerrizasyonun iki
i ayrı mekkanizma üzeerinden ilerrlemesi veyaa aynı polim
merin farklı molekül
ağırlıklıı iki örneğiinin fizikseel karışımı, Şekil 15’ de “a” ya benzer iki tepeli bir molekül
ağırlığı dağılım eğğrisi verir. Bazı proteein ve nük
kleik asitlerrin moleküll ağırlıklarıı, küçük
molekülllü kimyasaal maddelerdde olduğu gibi
g kesin vee tek bir sayyıdır.
Bir poliimer örneğinin, moleküül ağırlıklarrına göre beelli kısımlarra ayrılmasıı , yani polimerlerin
fraksiyoonlanması, değişik
d
yönntemlerle yaapılabilir. [155]
6.3.1. Çöktürme
Ç
Y
Yöntemi
Polimerr molekül büyüklükleerinin çok dağılımlı karekterleri
k
i, çözünürlüüklerinin de
d farklı
olmasınna yol açar. Bu nedenlee bir polimerr çözeltisi üzerine
ü
az miktarda
m
pollimerin çökttürücüsü
olan birr sıvının konması, önceelikle büyükk polimer moleküllerin
m
nin çökerekk ayrılmasın
na neden
olur. Çööken büyükk molekül ağırlı kısım
m sistemden
n alındıktann sonra birraz daha çö
öktürücü
konarakk, daha küççük moleküül ağırlıklı ikinci birr kısım eldde edilebilirr. İşlemler ardarda
yineleniirse, polimeer örneği gitttikçe küçüllen moleküll ağırlıklı çook sayıda fr
fraksiyonlaraa ayrılır.
Bu teknnik, çöktürrme yöntem
miyle fraksiiyonlama olarak
o
bilinnir ve en bbasit fraksiy
yonlama
49 tekniğiddir. Örneğinn; polistirenn benzende çözülüp,
ç
üzerine polisttiren için iyii bir çöktürü
ücü olan
metanoll veya izoppropil, ilk bulanıklık
b
g
gözlenene
kadar
k
sürekkli karıştırm
mayla damlla damla
konarakk ilk fraksiyyon elde edillebilir. [15]
6.3.2. Jeel Geçirgen
nlik Kromootografisi
Jel geçiirgenlik kroomotografissi (GPC) poolimerlerin fraksiyonlaanmasında vve moleküll ağırlığı
dağılım
m
eğrileriniin
eldesinnde
kullannılan
en
yaygın
aletsel
yönntemdir.
Biyolojik
B
makrom
moleküllerinn küçük moleküllü
m
k
kirliliklerde
en arındırıllması amaccıyla kullaanılmaya
başlayann jel geçirrgenlik kroomotogrofissi tekniği, 1970 lerdde polimerllerde uygulanmaya
başlamııştır.
Jel geçiirgenlik kroomotografissi temelde sıvı-katı
s
ayıırma kromootografisinee benzer. Şeekil 16.’
dan görrülebileceği gibi yöntem
m, en basitt şekliyle biir ayırma koolonunundaan seyreltik polimer
çözeltisinin geçirillmesi şeklinde uygulaanır. Ayırm
ma kolonu, gözenekli ve gözeneek boyut
dağılım
mı bilinen küüçük, sert küresel
k
taneeciklerle do
oldurulur. Çoğu
Ç
kez koolon dolgu maddesi
olarak çapraz
ç
bağlıı polistiren küreler
k
veyaa gözenekli cam küreleer kullanılır.
Böyle bir
b kolondann polimer çöözeltisi geçiirilirse, küree gözenekleerine giremeeyecek kadaar büyük
olan polimer molekkülleri doğrrudan küreller arasındaan geçerek kolon
k
dibinne doğru yo
ol alırlar.
Küçük polimer moolekülleri ise,
i
küreler içerisindek
ki gözenekllere de gireebileceği iççin daha
uzun bir yol izleyyerek koloon dibine ulaşırlar
u
vee kolonda kalma
k
süreeleri daha fazladır.
Dolayıssıyla, kolonddan ilk öncee zincir uzuunluğu büyü
ük olan polim
mer moleküülleri ayrılır. [15]
Şekil 166. Jel Geçirggenlik Krom
motografisinnin Basit Gö
österimi [15]]
50 Kolondan değişik zamanlarda alınan örnekler yardımıyla polimerin molekül ağırlığı dağılımı
belirlenir. Kolonun önceden molekül ağırlığı ve dağılımı çok iyi bilinen bir standart polimer
kullanılarak kalibre edilmesi gerekir.
Polimerlerin
fraksiyonlanması
ayrıca
polimer
çözeltisinin
soğutulması,
çözücünün
buharlaştırılması, ekstraksiyon, difüzyon, santrifüj gibi tekniklerle de yapılabilir.
6.4. Molekül Ağırlığı Türleri ve Belirleme Yöntemleri
Polimerlerin molekül ağırlıkları, polimerlerin karekterizasyonu için önemli bir kriterdir ve
değişik yöntemlerle belirlenebilir. Kullanılan yönteme bağlı olarak sayıca-ortalama molekül
ağırlığı (Mn), ağırlıkça-ortalama molekül ağırlığı (Mw), viskozite-ortalama molekül ağırlığı
(Mv) ve z-ortalama molekül ağırlığı (Mz) gibi değişik molekül ağırlığı türlerinden söz edilir.
Tablo 3.’ de sözü edilen molekül ağırlıklarının belirlenmesinde kullanılan yöntemler toplu
olarak verilmiştir. Tablodaki sayısal özelliklerden yararlanma gibi bazı molekül ağırlığı
belirleme yöntemleri küçük moleküllü maddelerede uygulanabilir. Ancak, son grup analizleri
ve viskozite ölçümleri gibi yöntemler polimerler için geliştirilmiştir ve yalnızca polimerlerin
molekül ağırlığını belirleme de kullanılabilirler. Polimerlerin molekül büyüklüklerinin farklı
olmasından kaynaklanan diğer bir özellikte, molekül ağırlığı belirleme amacıyla kullanılan
herbir yöntemin, aynı polimer örneği için farklı sonuçlar vermesidir. [15]
Tablo 3. Polimerlerin Molekül Ağırlığı Türleri ve Belirleme Yöntemleri [15]
Molekül Ağırlığı Türü
Mn: Sayıca Ortalama Molekül Ağırlığı
Belirleme Yöntemi

Sayısal Özellikler (Kaynama noktası
yükselmesi, donma noktası alçalması)

Buhar Basıncı Düşmesi

Ozmotik Basınç

Son Grup Analizleri
Mw: Ağırlıkça Ortalama Molekül Ağırlığı

Işık Saçılması Yöntemi
Mv: Viskozite Ortalama Molekül Ağırlığı

Viskozite Ölçümleri
Mz: Z-Ortalama Molekül Ağırlığı

Ultrasantrifüj Yöntemi
İri moleküllü, zor çözünen ve buhar fazına geçmeyen polimerlerin molekül ağırlığını
belirlemek kolay bir işlem değildir. Yukarıda verilen molekül ağırlığı türlerinin deneysel
51 olarak belirlenebilmesi için polimerin çözelti halinde olması gerekir. Bu nedenle öncelikle
polimerin iyi bir çözücüsü bulunmalıdır. [15]
Polimerlerin Çözünmesi
Polimerlerin çözünmesi iki aşamada gerçekleşir. İlk aşamada çözücü moleküllerinin polimer
içerisine difüzlenmesi sonucu, polimer şişmiş jel yapısına geçer. Doğrusal, dallanmış ve az
oranda çapraz bağ içeren bütün polimerlerde daha sonra gerçek çözelti versin ya da vermesin
bu ilk aşama gözlenir.
İkinci aşama da ise şişmiş jel gerçek bir çözelti verecek şekilde dağılır. Yoğun çapraz bağ
içeren polimerlerde ikinci aşama gözlenmez ve bu tür polimerler hiçbir çözücüde
çözünmezler.
Genelde polimerler "benzer benzeri çözer" kuralına uyacak şekilde fiziksel ve kimyasal
özellikleri kendilerine yakın olan çözücülerde çözünürler. Örneğin; polistiren kendi yapısına
yakın olan toluen, etil benzen gibi maddelerde, poli(metil metakrilat) asetonda kolayca
çözünür. Polimerlerin çözünmesi bazen günler ya da haftalar alabilir. Termodinamik açıdan
bir polimerin iyi bir çözücüde çözünmesi sırasındaki ısı değişimi önemsizdir. [15]
6.4.1. Sayıca Ortalama Molekül Ağırlığı
Çözeltilerde gözlenen buhar basıncı alçalması, donma noktası alçalması (kriyoskopi),
kaynama noktası yükselmesi, (ebüliyoskopi) osmotik basınç gibi özellikler yalnızca çözeltide
çözünen maddenin molekül sayılarından etkilenir. Örneğin; çözelti ve çözücünün donma
noktaları arasındaki sıcaklık farkı, Kd çözücünün donma noktası alçalması sabitini; m,
molaliteyi göstermek üzere,
T  K d  m
bağıntısıyla hesaplanabilir.
Bağıntıdan aynı çözücü içerisinde molekül ağırlığı 20 g/mol ve 200 000 g/mol olan iki ayrı
maddenin 0,1 er molal çözeltileri kullanılarak hesaplanan donma noktası alçalması
değerlerinin aynı olacağı görülebilir. İkinci maddenin herbir molekülünün ağırlığı diğerinin
1000 katı olduğu halde, çözeltideki molekül sayıları eşit olduğu için aynı sıcaklık farkı elde
edilmiştir.
52 Bu tür molekül sayısına bağlı olarak değişen özelliklere sayısal özellikler (kolligatif
özellikler) denir ve bu özeliklerin ölçümüyle belirlenen molekül ağırlığı değeri, sayıca
ortalama molekül ağırlığını verir. [15]
6.4.1.1. Osmotik Basınç
Bir polimer çözeltisinin osmotik basıncı basit bir düzenekle belirlenebilir. Sistem polimer
moleküllerinin diğer tarafına geçişine izin vermeyen, ama çözücü moleküllerinin geçişini
engellemeyen, yarı-geçirgen bir membranla ayrılmış iki bölmeden oluşur. Sıcaklığı sabit
tutulan sistemin bir bölmesine saf çözücü, diğer bölmesine ise polimer çözeltisi konur.
Kimyasal potansiyel farkı nedeniyle çözücü molekülleri yarı -geçirgen membrandan polimer
çözeltisinin bulunduğu bölmeye difüzlenirler ve kılcalda sıvı seviyesi yükselir.
Difüzyon, osmotik basınç denilen değere ulaşıldığında durur. Osmotik basınç değeri her iki
bölmedeki kılcallar arasındaki sıvı seviyesi farkı (h; cm), yoğunluk (d; g/cm3) ve yer çekimi
ivmesi (g; cm/s2 ) yardımıyla π=hdg bağıntısından hesaplanabilir. [15]
Osmotik Basınç ve Molekül Ağırlığı İlişkisi:
Osmotik basınç ve sayıca ortalama molekül ağırlığı arasındaki ilişki;
=
RT
 Bc
Mn
şeklindedir.
6.4.1.2. Diğer Sayısal Özellikler
Çözücü ve bu çözücü kullanılarak hazırlanan bir polimer çözeltisinin ölçülen herhangi bir
sayısal özellik farkı (ΔQ) genel olarak, K simgeleri virial sabitleri ve N/V birim hacimdeki
molekül sayısını göstermek üzere,
2
3
N
N
N
Q  K1    K 2    K 3    ...
V 
V 
V 
bağıntısıyla verilir.
Genel olarak verilen bağıntının; R, ideal gaz sabiti; NA, Avogadro sayısı ; T, mutlak sıcaklık;
Tk ve Td çözücünün kaynama ve donma sıcaklıkları ; hk ve he çözücünün buharlaşma ve
53 erime molar entaipi değişimleri; p°, çözücünün buhar basıncı ve V, çözücünün molar hacmi
olmak üzere osmotik basınç için (π);
2
3
RT  N 
ı N 
ı N 

   K 2    K3    ...
NA  V 
V 
V 
çözücünün buhar basıncının azalması için (ΔP);
2
p 
3
pov  N 
ıı  N 
ıı  N 
   K 2    K3    ...
NA  V 
V 
V 
Kaynama noktası yükselmesi için (ΔTk);
2
3
2
3
RTk 2 v  N 
ııı  N 
ııı  N 
Tk 
   K 2    K3    ...
hk N A  V 
V 
V 
Donma noktası alçalması için (ΔTd);
Td 
RTd 2 v  N 
ııı  N 
ııı  N 
   K 2    K3    ...
hd N A  V 
V 
V 
bağıntılarıyla açık şekilde verilir.
Bu bağıntılar yardımıyla herhangi bir sayısal özellikten yararlanılarak polimer molekül
ağırlığı hesaplanır. [15]
54 6.4.1.3. Son Grup Analizleri
Poliamit, poliester gibi basamaklı polimerlerde zincirlerin uçlarında bulunan son grupların
türleri bellidir. Bu tür polimerlerde yapılacak son grup analizleriyle sayıca ortalama molekül
ağırlığı belirlenebilir.
Örneğin; amin ve karboksil grubunu birlikte taşıyan NH2-R-COOH yapısındaki bir maddenin
polimerizasyonu;
formülüne uygun bir poliamit verir. Bu polimerde zincirler uç grup türleri açısından;
şeklinde, üç ayrı olasılıkta bulunabilirler. Görüleceği gibi toplam zincirlerde yer alan -OOOH
grubu sayısı veya -NH2 grubu sayısı toplam polimer zinciri sayısına eşittir. Uygun bir
yöntemle bu son grupların birisi sayılırsa, polimer örneğindeki zincir sayısı da bulunmuş olur.
Son grup analizleri yöntemi 10 000-40 000 g/mol sınırları arasındaki molekül ağırlığı
ölçümleri için uygundur. Basamaklı polimerlerin molekül ağırlığı sınırlarının genelde 10 00050 000 g/mol arasında olması ve polimer zincirlerinin belli son gruplar taşıması bu yöntemi
avantajlı yapar. [15]
6.4.2. Ağırlıkça-Ortalama Molekül Ağırlığı
Ağırlıkça-ortalama molekül ağırlığı belirlenmesinde genel olarak ışık saçılması yöntemi
kullanılır. Monokromik bir ışık demeti madde ile karşılaşırsa temelde iki olay gözlenir. Işık,
madde tarafından absorplanabilir veya gelen ışık doğrultusuna göre her yönde saçılabilir.
Absorplanan ışıktan spektroskopik yöntemlerde yararlanılır. Saçılan ışık, gelen ışık ile aynı
dalga boyunda ise elastik saçılma, farklı dalga boylarında ise elastik olmayan saçılma söz
konusudur. Gelen ışığın önemli bir oranı elastik saçılmaya uğrar. Elastik olmayan saçılma,
polimer kimyasında da yararlı olan Raman spektroskopisi tekniğinin temelini oluşturur. [15]
55 Bir ışık demetinin seyreltik polimer çözeltilerinden geçmesi sırasında gözlenen elastik
saçılma, saçılmaya neden olan taneciklerin sayısından çok büyüklüğüne duyarlıdır. Bu
nedenle yöntem polimerin ağırlıkça-ortalama molekül ağırlığını verir.
Saçılma nedeniyle polimer çözeltisinden geçen ışığın şiddeti (I), gelen ışık şiddetine (Io ) göre
azalır ve I/Io oranı,
I
 e  l
Io
Lambert-Beer yasası ile verilir.
Bağıntıda; l (cm), ışığın çözelti içerisinde aldığı yolu ve  (1/cm), türbiditeyi gösterir.
Türbitide, çözeltinin birim kalınlığının gelen ışık şiddetini azaltma yeteneğinin bir ölçüsüdür.
Türbitide ve Molekül Ağırlığı İlişkisi:
Türbidite ve molekül ağırlığı arasındaki ilişki, c; derişim (g/cm 3), B ve C virial sabitler olmak
üzere,
Hc
1

(1  2 Bc  Cc 2  .....)
t
MW
bağıntısına uyar. Bağıntıda yer alan H (cm 2 mol /g2 ) sabit bir değeri gösterir ve ayrıca,
H
32 3 no 2 (dn / dc) 2
3 4 N A
bağıntısıyla hesaplanır.
Bağıntıda; no, çözücünün kırma indisini; NA (tanecik/mol), Avogadro sayısını; dn/dc (cm3/g),
özgül kırma indisini (polimer çözeltilerinin derişimlerine karşı çizilen kırma indisleri
doğrusunun eğimi) ve (cm), kullanılan ışığın dalga boyunu gösterir.
Ölçümler genelde, gelen ve saçılan ışık arasındaki açının 90° olduğu anda (θ =90 ° ) yapılır ve
Rayleigh oranı (R90) hesaplanır. Rayleigh oranı kullanılarak türbitide,

16 R90
3
bağıntısından bulunur.
56 Seyreltiik polimer çözeltileri
ç
iççin üçüncü ve
v daha yük
ksek virial sabitler
s
sıfırr alınarak;
Hc
1
(1  2 Bc )

t
MW
Hc
1
B

 2B ' c , B ' 
t
MW
MW
yazılırsaa bir doğru denkleminee indirgenm
miş olur.
Yöntem
m uygulanırrken farklı derişimlerdde seyreltik
k polimer çözeltileri
ç
hhazırlanır ve
v H, T
değerlerri yukarıda verilen bağğıntılardan hesaplanır. Daha sonrra bağıntı, hher bir deriişim için
hesaplannan Hc/t değerleri
d
grrafiğe alınırr. Elde edillen doğ unnun y-kaym
masından, polimerin
ağırlıkça ortalama molekül
m
ağıırlığı hesapllanır (y-kay
yması =1/M
Mw) (Şekil 177.) [15]
E
Işık Saçılma
S
Yöntemi Verilleri [15]
Şekil 177. Toluendeeki Polisitireen Çözeltisii için Elde Edilen
6.4.3. Viskozite-O
V
rtalama Molekül
M
Ağırlığı
Polimerr çözeltileriinin viskoziiteleri, aynıı ağırlıkta küçük
k
moleeküller içerren çözeltileere göre
oldukçaa yüksektir. Bu özelliklleri moleküül ağırlığı beelirlenmesinnde kullan ı larak polimerlerin
viskozitte-ortalama molekül ağırlığı beelirlenir. Staudinger
S
ilk kez 11920’ lerdee düşük
derişimllerde bile polimer
p
çözeeltilerinin çözücü
ç
visko
ozitesine gööre çok dahha yüksek de
d ğ erler
aldığını gözlemişttir. Bir polimer çözeeltisinin visskozitesi; çözücü
ç
ve polimer tü
üründen,
polimerrin moleküll ağırlığındaan, polimerr derişiminden ve sıcaaklıktan etkkilenir. Çözzeltilerin
(veya sıvıların) viskozitelerrinin belirrlenmesindee Ostwald viskozim
metresi vey
ya onun
57 değiştirilmiş bir şekli olan Ubbelohde viskozimetresi kullanılabilir. Kapiler üzerinde
işaretlenen A ve B noktaları arasındaki (V hacmindeki) bir çözelti veya bir sıvının akış süresi
(t) belirlenerek, Poiseuille bağıntısından sıvıların,
V  p r4

t
8 l
viskozite ( ) (poise, g/cm s) hesaplanabilir.
Bağıntda r (cm), kapiler yarıçapını; l (cm), kapiler boyu; ve p (din/cm2) ise V (cm3)
hacmindeki çözeltinin basıncını gösterir. Deney süresince p basıncı değeri azalacağı için
ortalama bir p değeri kullanılabilir. [15]
Viskozimetre karakteristiklerini belirlemedeki güçlük nedeniyle doğrudan Poiseuille
bağıntısından sıvı ya da çözeltilerin viskozitesini hesaplamak zordur.
Ancak, aynı viskozimetre çözelti ve çözücünün akış sürelerinin ölçümlerinde kullanılırsa r, l
ve V değerleri aynı olacaktır. Poiseuille bağıntısının çözücü ve çözelti için yeniden yazılır,
V  p r4

çözelti,
t
8 l
V  po r 4

çözücü
8 o l
to
ve seyreltik çözeltiler için p=po varsayımı da yapılırsa, yukarıdaki iki bağıntının
oranlanmasından,
r 

t

 o to
biçiminde, çözelti ve saf çözücü viskozitelerinin oranını, yalnızca çözelti ve saf çözücünün
akış süreleri oranına bağlayan eşitlik elde edilir.
Böylece viskozimetre karakteristikleri olan r, I, V gibi değerlerin bilinmesine gerek kalmadan,
bağıntılar yardımıyla viskozitesi bilinen bir sıvı kullanılarak diğer bir sıvının bağıl viskozitesi
(  r ) bulunabilir.
58 Polimer çözeltileri için her zaman bağıl viskozite 1 den büyük değerler alır. Bu nedenle bağıl
viskozite yerine, çözeltideki polimer moleküllerinin viskozite üzerine kısmi etkisini daha iyi
belirtecek olan spesifik viskoziteyi (
sp )
kullanmak daha yararlıdır.
 sp   r  1 
t  to    o


to
Spesifik viskozitenin polimer derişimine bağlılığı seyreltik polimer çözeltileri için Huggins
bağıntısıyla verilir.
 sp    c  k '   c 2
2
 sp
c
Bağıntıda k' Huggins sabitidir ve 
    k '   c
sp/c
2
oranı viskozite sayısı veya indirgenmi ş viskozite
olarak tanımlanır.
Polimer derişimi azaldıkça viskozite sayısı (
sp/c)
küçülür ve limit halde indirgenmiş
viskozite, limit viskozite sayısı ya da intrinsik viskozite olarak bilinen [ ] değeri elde edilir.
 sp 

 c 
   lim

c 0
Limit viskozite sayısının büyüklüğü, polimerin spesifik viskoziteyi arttırma yeteneğine
bağlıdır ve birimi (cm3/g) dır. Bağıl ve spesifik viskoziteler birimsizdir. Değişik
derişimlerdeki polimer çözeltilerinin ve çözücücünün akış süreleri belirlenerek  sp/c değerleri
hesaplanıp c’ ye karşı grafiğe alınırsa Şekil 18.’ dekine benzer bir doğru elde edilir. Doğrunun
y-kayması, intrinsik viskoziteyi ([ ]) verir.
İntrinsik viskozite ayrıca, bağıl viskozite ile derişim arasındaki ilişkiyi veren,
ln r
2
    k ''   c
c
bağıntısı yardımıyla da bulunabilir. Bağıntıdaki (ln  r) /c oranı inherent viskozite ya da
logaritmik viskozite sayısı olarak tanımlanır.
59 Polimerr çözeltilerinnin deri ş im
mine karşı (ln
(  r) /c değerleri
d
graafiğe alınırssa yine Şekiil 18’ de
gösterilm
miş olan dooğru elde eddilir ve bu doğrunun y kaymasında
k
an [ ] bulunur.
İntrinsikk viskozite ve
v molekül ağırlığı
a
ilişkkisi:
Polimerr molekül ağğırlığıyla, inntrinsik viskkozite arasın
ndaki ilişki aşağıdaki bbağıntıyla,
   K
t
v
verilmiştir.
M V Mark--Houwink tarafından
Şekil 188. İndirgenm
miş Viskoziitenin Bulunnması için Uygun
U
Doğrrular [15]
Mark-H
Houwink sabbitleri olaraak bilinen K ve α, herr bir polimeer-çözücü ssistemi için bellidir.
Tablo 4.’
4 ten görülldüğü gibi bu
b sabitler polimer
p
türü
üne, sıcaklığğa, çözücü türüne ve çizelgede
ç
belirtilm
memekle birrlikte ayrıcaa polimerinn molekül ağırlığı
a
dağıılım sınırlarrına bağlı olarak
o
da
değişir.
Viskoziite yöntemi,, eğer moleekül ağırlığıı belirleneceek polimeriin K ve α ddeğerleri billiniyorsa
(çoğu kez
k uygun kaynaklarda
k
an bulunabilir), en kolaay molekül ağırlığı beelirleme yön
ntemidir.
Osmotikk basınç ölççülmesi ya da ışık saçılması yönttemi gibi diiğer moleküül ağırlığı belirleme
b
yöntemllerinde gereekli olan koomplike alettlere gerek yoktur ve uygulaması
u
da oldukçaa basittir.
Seyreltiik polimer çözeltileri hazırlanarak
h
k (1 g/100 mI çözücüü ve daha ddüşük derişimlerde)
intrinsikk viskoziteleeri bulunur.. [15]
60 6.4.3.1. K ve α Sabitlerinin Belirlenmesi
Polimer-çözücü sistemleri için uygun K ve α sabitlerinin belirlenebilmesi amacıyla, önce
polimer örneğinin en az 4-5 fraksiyona ayrılıp herbir fraksiyonun molekül ağırlığının osmotik
basınç, ışık saçılması gibi bir başka bir molekül ağırlığı tayin yöntemiyle bulunması gerekir.
Yine herbir fraksiyonun intrinsik viskozite değerleri de viskozite ölçümleriyle belirlenirse,
log    log K   log M v
elde edilen bağıntıdan yararlanarak log[η]’ nün logMv değerlerine karşı çizilen doğrunun
eğiminden α ve y-kaymasından K hesaplanabilir. [15]
Tablo 4. Bazı Polimer-Çözücü Sistemleri için K ve α Sabitleri [15]
Polimer
Çözücü
Sıcaklık (oC)
K, 102 (cm3/g)
α
Polistiren
Benzen
20
1,23
0,72
Metil Etil Keton
20-40
3,82
0,58
Toluen
20-30
0,075
0,75
Polibütadien
Siklohekzan
20
3,6
0,70
Doğal Kauçuk
Toluen
25
5,0
0,67
Jelatin
Su
35
0,166
0,885
Polipropilen
Benzen
25
9,64
0,73
Siklohekzan
25
7,93
0,81
Aseton
25
0,75
0,70
Kloroform
25
0,48
0,80
Aseton
30
1,02
0,72
Metanol
30
3,14
0,60
Su
25
30,0
0,50
Poli(Metil Metakrilat)
Poli(Vinil Asetat)
Poli(Vinil Alkol)
61 6.4.4. z-Ortalama Molekül Ağırlığı
Ultrasantrifüj yöntemi ile belirlenen ve fazlaca kullanılmayan bir molekül ağırlığı türüdür.
Santrifüj etkisi altındaki polimer çözeltilerinin iki ayrı özelliği molekül ağırlığı
belirlenmesinde kullanılabilir.
Farklı büyüklüklerdeki polimer molekülleri santrifüj etkisi altında değişik hızlarla santrifüj
hücresinin tabanına doğru hareket ederler. Sedimantasyon hızındaki bu farklılıktan ve
polimerin kısmi hacmi yardımıyla molekül ağırlığı bulunabilir.
İkinci yaklaşımda ise santrifüj etkisiyle, santrifüj hücresi boyunca oluşan derişim
gradientinden yararlanılır. Homojen bir polimer çözeltisinde bölgesel derişim farkları söz
konusu olmadığı için, derişim gradienti her yönde sıfırdır. Santrifüjlenen çözeltide ise dönme
noktası ve santrifüj hücresi tabanı arasında her düzeyde derişimler farklıdır. Bu derişim
gradienti optik yöntemlerle ölçülerek polimerin molekül ağırlığı belirlenir. [15]
6.5. Molekül Ağırlıkları Arasındaki İlişkiler
Polimerlerin sayıca ortalama molekül ağırlığının mantığını anlamak kolaydır ve Avagadro
sayısı kadar molekülün ağırlığına eşittir.
Örneğin; 500 tane 20 merli, 200 tane 280 merli, 140 tane 1500 merli ve 40 tane 3000 merli
zincirden oluşan polistiren örneğinin sayıca-ortalama molekül ağırlığı aşağıdaki şekilde
bulunur.
Stirenin molekül ağırlığı 104 g/mol olduğu için tek bir stiren molekülünün ağırlığı 104/NA
gram olacaktır. Buna göre her boydaki zincirlerin toplam örnek ağırlığına katkıları;

20 merli zincirlerin ağırlığı = 500 x 20 x (104/NA)

280 merli zincirlerin ağırlığı = 200 x 280 x (104/ NA)

1500 merli zincirlerin ağırlığı = 140 x 1500 x (104/ NA)

3000 merli zincirlerin ağırlığı = 40 x 3000 x (104/ NA)
şeklinde hesaplanabilir ve bu ağırlıkların toplamı polimer örneğinin ağırlığını verir.
Toplam örnek ağırlığının, toplam zincir sayısına bölünmesiyle ortalama bir polimer zincirinin
(molekülünün) ağırlığı elde edilir. Bir polimer zincirinin ortalama ağırlığının Avogadro
62 sayısıyla çarpımı ise polimerin sayıca-ortalama molekül ağırlığını verecektir. Bu işlemler
aşağıda gösterilmiştir.

104  
104  
104  
104 
 500  20 
   200  280 
  140 1500 
   40  3000 

NA  
NA  
NA  
NA 

NA
Mn 
 N A  46800 g / mol
500  200  140  40
Yukarıda yapılan hesaplama; polimer örneği içerisindeki “i” sayıda mer içeren zincirlerin
sayısını Ni ve molekül ağırlıklarını Mi şeklinde göstererek, matematiksel olarak aşağıdaki
gibi genel bir formülle verilir.

Mn 
M N
i 1

i
N
i 1
i
i
Ağırlıkça-ortalama molekül ağırlığı zincir sayısına değil, zincir ağırlıklarına duyarlıdır. Bu
nedenle ağırlıkça-ortalama molekül ağırlığı , ağırlığa katkısı daha çok olacağı için, iri
zincirlerin sayısından fazlaca etkilenir. Ağırlıkça-ortalama molekül ağırlığı matematiksel
olarak,

Mw 
M
i 1

2
i
Ni
M N
i
i 1
i
bağıntısıyla verilir ve ikinci dereceden bir ortalamadır.
z-Ortalama molekül ağırlığı üçüncü dereceden bir molekül ağırlığı değeridir ve,

Mz 
M
i
M
i
i 1

i 1
3
Ni
2
Ni
bağıntısıyla verilir.
63 Viskoziite ölçümleeriyle elde edilen visskozite-ortaalama moleekül ağırlığğının matematiksel
gösterim
mi ise,
 

(1 )
Ni 
  Mi

M z   i 1 

M i Ni 
 

i 1
(1/  )
şeklindediir.
Bağıntıddaki α, gennelde 0,5-1,00 arasında değerler alaan bir sabitttir. Mv’ ninn sayısal bü
üyüklüğü
ise Mn ve
v Mw arasındadır ve Mw ye daha yakındır.
Sabit ollan α’ nın saayısal değerri 1 olursa Mv=Mw eşitlliği sağlanırr.
Polimerrlerin molekkül ağırlıkllarının belirlenmesindee kullanılann tüm yönttemlerde polimerin
uygun bir çözüccüde çözünnmüş olmaası gerekirr. Polimer molekülleerinin birb
birleriyle
etkileşim
mlerini en aza indirmeek için, 1000 ml çözelttide 1 gram
m veya dahaa az polimeer içeren
seyreltikk çözeltileer kullanılır. Herbir yöntem belli
b
molekkül ağırlığıı sınırlarınaa kadar
uygulannabilir.
Aynı poolimer örneeğinin değişşik yöntemlerle belirlen
nen moleküül ağırlığı ddeğerleri birrbirinden
farklıdırr. Şekil 199.’ da görüüldüğü gibii aynı örneek için sayyıca-ortalam
ma molekül ağırlığı
ölçümleeri en küçükk molekül ağğırlığını verrirken, z-orttalama moleekül ağırlığı en büyüktür. [15]
Şekil 199. Ortalamaa Molekül Ağırlığı
A
Türlleri Arasınd
daki Büyükllük İlişkilerii [15]
64 7. NANOKOMPOZİTLER
7.1. Genel Bilgi
Nanokompozitler (NC) bir ya da iki bileşenden oluşan matriks içinde dağılmış nanometre
boyutunda partiküller içeren materyallerdir. Bunun yanında, sisteme güçlenme, iletkenlik,
sertlik, vb. gibi farklı özellikler katan materyaller de içerebilir ve matriks olarak kullanılan
malzeme metalik, seramik ve polimerik olabilir.
Matriks yapısına göre, NC’ ler üç kategoride toplanabilir:

Polimerik (PNC)

Seramik (CNC)

Metalik (MNC)
Nanopartikülleri ise şu şekilde sıralayabiliriz:

Katmanlı

Lifli

Borusal

Küresel

Diğer
İzometrik olmayan partiküllerden mekanik ve bariyer özellikleri geliştirmek için özellikle
katmanlı olanlar, sertlik ve sağlamlığı geliştirmek için ise lifli olanlar tercih edilir. Optik,
elektriksel iletkenlik vb. gibi özellikler için de küresel ve diğer partiküller kullanılabilir.
7.2. Polimerik Nanokompozitler
Polimerik nanokompozitler genelde % 1–3 oranında nanopartikül içermektedir ve tek bileşen
ve tek faz gibi davranan materyallerdir. PNC’ ler saydamlık, düşük yoğunluk, yanıcılığı
azaltma, düşük geçirgenlik, mekanik özelliklerinin gelişimi gibi özellikler içerir. Ayrıca
polimer karışımlarında, genel kompozitlerde ve köpüklerde, katkı maddeleriyle kolaylıkla
modifikasyonları yapılabilir ve düzenli polimerlerin yerini alabilirler.
Polimerik nanokompozitlerin sınıflandırılmasında çeşitli metotlar bulunmaktadır ve polimer
matrikse dağıtılan partiküllerin nanometrik düzeyde boyut sayısına göre su şekilde
sınıflandırılır:
65 1. Tek Boyut
Bu boyuttaki nanopatiküller bir ya da birkaç nanometre kalınlığa ile yüzlerce ya da binlerce
nanometre uzunluk ve genişliğe sahip kağıt şeklinde maddelerdir ve bu yüzden polimer
katmanlı kristal nanokompozitler olarak adlandırılırlar. [16]
2. İki Boyut
Bu nanopartiküllere lifler, nanotüpler ya da kil kristalleri vb. örnek olarak verilebilir.
Polimerik nanokompozitler bir duvarlı ya da iki duvarlı karbon nanotüpler (CNT) içerirler ve
bu konuda geniş çalışmalar yapılmaktadır. [17]
3. Üç Boyut
Genelde izo boyutsal küresel partiküller olarak geçerler. Solgel ve polimerizasyon
yöntemleriyle direkt olarak yüzeylerinden elde edilirler.
7.3. Polimerik Nanokompozitlerin Ticari Gelişimi
Polimerik nanokompozitlerin üretim ve gelişimine, plastik üretimi yapan birçok büyük şirket
yatırım yapmaya devam etmektedir (Toyota, Unitika, Ube, AlliedSignal-Honeywell, RTP Co.,
Basell, GM, Showa Denko, Bayer, BASF, Solutia, Dow Plastic, Magna International,
Mitsubishi, Eastman, vb.). Bunların dışında sadece bir şirket (Nanocor) tamamen polimer-kil
nanokompozitleri üretiminde kullanmak üzere organokil ve polimerik nanokompozitler
üretmektedir. Nanokompozitler üzerinde ilk patentleri bulunduran şirket ise Toyota’ dır. Ube
Industries, RTP Co. ve Bayer kalıplama ve film püskürtme için poliamide kil nanopartikülleri
ekleyerek üretimlerine devam etmektedirler. Bunun dışında GE Plastics, karbon nanotüpler ile
polimerik nanokompozitlerin iletkenlik alanında gelişim sağlamıştır. Bu alanda başarılı
sonuçlar elde edilmesinde polimerizasyon sırasında montmorillonitlerin matrikse iyi
dağılmaları gösterilmiştir. [18]
66 8. POLİMERİK NANOKOMPOZİTLERDE KULLANILAN NANOPARTİKÜLLER
Polimerik nanokompozitlerde kullanılan nanopartiküller nanometrik ölçekte içerdikleri boyut
sayısı ile ayrılırlar. Nanopartikülleri, katmanlı, borusal, lifli, küresel ve diğer nanopartiküller
olarak sınıflandırabildiğimiz gibi, sanayide tercih edilmeleri ve geniş kullanım alanları
açısından; nanotüpler, silika ve kil şeklinde de sınıflandırabiliriz.
9.1. Nanotüpler
Nanotüpler, 1991’ de keşfedilmelerinden sonra ne kadar önemli materyaller oldukları üstün
mekanik ve elektronik özellikleri sayesinde kanıtlanmıştır. Nanometrik boyutlardaki ilk
karbon teli 1970’ lerde Fransa’ da Orleons Üniversitesinde doktora tez çalışmasının bir
bölümü olarak hazırlanmıştır. Buhar geliştirme tekniğiyle karbon fiberlerin çapı 7 nm
civarında geliştirilmiştir. Ancak, önceleri bu tellerin nanotüp olduğunun farkına varılmamış
ve sistemli bir şekilde çalışılmamıştır. 1991 yılında, Tsukuba Laboratuarı araştırmacılarından
Sumi Iijima, yüksek çözünürlüğe sahip “İletim Elektron Mikroskobu” (TEM) kullanarak
karbon nanotüpleri gözlemlemiş ve nanotüpler konusundaki araştırmalar yoğun bir şekilde
başlamıştır. Nanotüp en iyi karbon nanotübü ile anlatılabilir. Karbon nanotübü moleküler yapı
olarak katlanmış kömür (grafit) yapısına benzer (Şekil 20.). Fakat sentez itibariyle C60
(Fulleren) sentezine benzemektedir ve bu tüpsel yapı genel olarak tüm nanotüplere
uygulanabilir. 1 g nanotübün bir futbol sahası büyüklüğü kadar alana sahip olduğu
varsayılmaktadır. [19]
Şekil 20. Bir Kömür Tabakasından Elde Edilen Betimlenmiş Bir Karbon Nanotüp [19]
67 Nanotüpler çelikten daha serttir ve plastik kadar esnektir. Enerjiyi şimdiye kadar keşfedilen
tüm maddelere göre daha iyi iletirler ve metan gazı gibi, bilinen maddelerden yapılırlar. Tek
boyutlu nanotüplerde yükseklik ve en yoktur. Bunun sonucu, elektronlar bir yörüngede
hareket ederler ve malzemedeki yarıklarda, bozuk alanlarda dağılmaz ve kaybolmazlar. Bu
tek boyutluluk nanotüplerin, ısıyı şu ana kadar bilinen elmas dahil, tüm malzemelere göre
daha iyi iletmesini sağlar. Bunun sonucu evlerde ve enerji santralleri arasındaki enerjiyi
iletmekte eşsiz bir yol olarak yorumlanabilir ve başka bir tabirle rüyaların hammaddesi olarak
gösterilebilir. Plastik şirketlerinden yarı iletken şirketlerine kadar gelişmiş malzemeler ile
uğraşan tüm şirketlerin karbon nanotüpleri kullanacakları öne sürülmektedir.
(b) Elmas
(a) Grafit
(c) Karbon Nanotüp
Şekil 21. a) Grafit, (b) Elmas, (c) Karbon Nanotüp [19]
68 Şekil 22. Karbon Nanotüp (C60 Yapısında) [19]
Şekil 21.’ de karbonun farklı şekillerde birbirine bağlanmasıyla oluşan yapılar gösterilmiştir.
Şekil 22.’ de ise borusal görünüm kazanan en önemli nanomateryal olan karbon nanotüp
görülmektedir.
Karbon nanotüpler, nano materyallerin “kralı” olarak da anılırlar. En yüksek güç
nanotüplerdedir ve bir çeliğin 100 katı kadar daha sağlamdır. Nanotüplerin yerleşiminde,
aralarındaki uzaklık spesifik bir uzaklık olmalıdır ve birbirlerine çok yakın olmadıkları zaman
nanotüplerden en iyi verim alınabilir. Nanotüpleri kullanarak yeni kompozit malzemelerin
gelişmesinde rol oynayan yatırımcılar, nanotüplerin ağırlıkça % 10 konsantrasyonun altında
uygun bir sınır değer aralığında eklenerek çalışılmasına olanak sağlamaktadırlar. Gelecek için
69 birtakım şeyleri kesin olarak söylemek zor olsa da günümüz için mühendislik çalışmalarında
nanotüplerin faydasını görmüş olduğumuzu ve görmeye devam edeceğimizi rahatlıkla
söyleyebiliriz. Bu kadar faydalı olmalarının yanında nanotüplerin hayatımızı kolaylaştırmada
kendisini sınırlayan tek unsurun maliyeti olduğu söylenebilir. Maliyetin bu kadar yüksek
olmasına rağmen en hızlı büyüyen malzeme (% 173) nanotüplerdir. Dünya çapında 55 firma
karbon nanotüp üretmektedir.
Üç çeşit karbon nanotüp bulunmaktadır:

Tek Duvarlı Nanotüp (SWNT)

Çift Duvarlı Nanotüp (DWNT)

Çok Duvarlı Nanotüp (MWNT)
Nanotüplerin özellikleri atomik düzenlerine ve tüpün çapı ile boyuna bağlıdır. Bu içi boş
borusal yapıların duvar kalınlıkları 0,07 nm, katmanlar arası boşluk (interlayer spacing) 0,34
nm’ dir. Tek duvarlı nanotüpler tek silindirden oluşurken (Şekil 22.), çok duvarlı nanotüplerin
(Şekil 23.) sayısı 2-30 eş merkezli silindir arasında değişmektedir. Tek duvarlı nanotüplerin
çaplarının 1,2–1,4 nm aralığında olması onlara avantaj sağlamaktadır. Karbon bağları
arasındaki uzaklık ise C-C = 0,14 nm’ dir. Çok duvarlı nanotüplerde iç çap (ID) = 1,2– 5 nm
ve dış çap (OD) = 10–50 nm arasında değişmektedir ve çok sayıda eş merkezli ve tek duvarlı
nanotüplerin oluşturduğu bir ipi andırır. Tek bir nanotüpün yapısının bozulması neredeyse
hiçbir etki yaratmaz, çatlak engellenir ve daha fazla ileri gitmesi engellenir. Ancak bir
nanotüpün çapının bir karbon lifinden (CF) 1000 kat daha küçük olmasına rağmen, 200 kat
daha güçlü olduğu göz önünde bulundurulmalıdır.
Şekil 23. Çok Duvarlı Nanotüp [20]
70 Şekil 24. Tek Duvarlı Nanotüpler [20]
9.2. Silika
Silika (silikon dioksit), yer kabuğunu ve bildiğimiz kaya türlerinin % 95’ini oluşturan
maddedir ve kimyasal formülü ile SiO2 olarak gösterilir. Molekül ağırlığı 60,1 g/mol,
yoğunluğu katı fazda 2,6 g/cm3, sudaki çözünürlüğü 0,012 g /100 g su, erime sıcaklığı 1650
(±75), kaynama sıcaklığı ise 2230 ºC’ dir. Dörtyüzlü geometrik yapıya sahiptir ve genelde
kullanımı bu geometriyle gerçekleşir.
Silikanın kuvars, tridimi ve kristobalit olmak üzere üç ana kristalin çeşidi vardır. Silika
mineralleri topraktan çıkarıldıktan sonra toz haline getirilir ve farklı amaçlarda kullanım için
piyasaya sunulur. Farklı mineraller içeren silikalarda farklı yapılar kendini gösterebilir ve bu
da polimerizasyon derecesini etkileyebilir.
Silisyum dioksit, oksijene ya da havaya maruz kaldığında kendini oluşturur. Oksijenle
etkileşime girdiğinde 1 nm gibi çok ince bir tabaka olan “doğal oksit” yüzeyinde oluşur. Daha
yüksek sıcaklıklar ve alternatif şartlarda daha kontrollü ve yüksek verimli silisyum dioksitler
elde edilebilir. Silisyum dioksit kovalent bağlı ağ yapı oluşturarak hidroflorik asitle beraber
yarı iletken endüstrisi için en önemli malzemeleri oluştururlar. Diğer silika örnekleri olarak
cam (renksiz, yüksek saflıktaki yapı; eriyik silika), sentetik amorf silika ve silika jel (yeni
elbiselerde kurutucu madde ve derilerde kullanılmaktadır) olarak gösterilebilir.
Çeşitli kullanım alanlarına örnek verecek olursak; içecek şişeleri ve camlar en genel kullanım
alanı olarak verilebilir. Bunun yanında seramikler, portland çimentosu için hammadde ve
kozmetik için de katkı maddesi olarak kullanılabilir. Mikroelektroniklerde yüksek kimyasal
71 stabilitesi, elektrik yalıtkanlığı ile öne çıkmaktadır.
Nanokompozit sentezinde kullanılmak üzere farklı isimlerde silika çeşitleri kanemit, makatit,
oktosilikat, magadit ve kenyanit içerirler ve genel olarak SiO4 dörtyüzlü geometrisine ama
farklı tabaka kalınlıklarına sahiptirler. Magadit, yüksek kimyasal ve ısıl stabilitesiyle
polimerlere araya girme yöntemiyle katılmada öne çıkar. Magadit basit reaktantlar olan SiO2,
NaOH ve su ile hidrotermal olarak sentezlenebilir. Magaditin dışında yakın zamanlarda
kaolinit denilen silika türü ile çeşitli çalışmalar gerçekleşmiştir. Kimyasal formülü
Al4SiO10(OH)8’ dir. Yapısında bir tabaka dörtyüzlü SiO4 ve bir tabaka sekizyüzlü AlO2(OH)4
bulunmaktadır. Yüksek yüzey oranı bulunur ve iç tabakalar arası boşluk 0.71 nm civarındadır.
[16]
Kaolinit ile elde edilen polimerik nanokompozitlerin, montmorillonit (MMT) ile hazırlanan
nanokompozitlerden farklı davranışlar göstermesi beklenir. Tunney ve Detellier 1996’ da bu
konudaki ilk çalışmaları yapmışlarıdır. Bu çalışmada anizotropik iyonik iletkenliğin
sağlanması önemli bir faktör olmuştur ve toplam dağılım bu şekilde gerçekleşmiştir. İki
adımda bu çalışma başarılı olmuştur:
1. Bir çözücü yardımı ile kaolinitin araya girmesi
2. Kaoliniti polimer ile birleştirme sürecinde çözücünün sistemden ayrılması
Kaolinitin partikül boyutu, MMT’ ten daha büyük olduğu için polimerik materyalin
özelliklerine katkıda bulunmada daha gelişmiş farklılıklar göstermesi beklenebilir. Silikanın,
diğer polimerlere oranla polimerik nanokompozit sentezinde kullanımı; modüllerde artma,
iyonik iletkenlikte yükselme ve gaz geçirgenliğinde azalma gibi özelliklerde farklı gelişimler
göstermiştir.
8.3. Kil
Killer, bazik volkanik küller ve Cretaceous (kireç, tebeşir) dönemi kayalarının hidrotermal
değişimi sonucu meydana gelmiştir (85–125 milyon yıl önce). Rüzgarla taşınan kül, yüksek
hacimli birikinti yataklarını oluşturduktan sonra bazik göller ve denizlerde tutunmaya
başlamıştır. Külün kile dönüşümüyle ilgili mekanizmalar hakkında çeşitli fikirler öne
sürülmüştür. Bu dönüşüm muhtemelen denizde yeterli miktardaki Mg+2 ve Na+ iyonlarını
içeren reaksiyonlar sonucu meydana gelmiştir. Kilin dönüşümüne yıllardır çeşitli jeolojik
prosesler liderlik yapmıştır. [21]
72 Killer kayalardan çeşitli nedenlerden dolayı ayrı tutulurlar;
1. Islak killer ışık gücü uygulamasıyla meydana gelebilirler ve basınç etkisinden
kurtulduklarında sahip oldukları şekli yitirmezler.
2. Killer son derece güzel görünümlü kristaller olup genelde tabaka yapılı, çapı 2 μm’
den küçük ve kalınlığı 10 nm’ den küçük olan yapılardır. En azından tek boyutlarının
küçük yapıda olması ve yüksek yüzey oranlarının olması büyük ve spesifik yüzey
alanlı olmalarını sağlar. Bu da killeri fiziksel olarak emici ve kimyasal olarak aktif
yüzeyli yapar. Çeşitli kil tipleri fazlasıyla negatif yük taşırlar, bunların yanında
değişken düşük değerlikli katyonlar da bulunur (Al+3 yerine Mg+2) ve kili az da olsa
asidik yapar. Bir kil birikintisi genellikle kolloidal boyuttan çakıl taşına kadar kil
olmayan mineraller de içerir.
Killer, kristal yapılarına göre ve her temel hücredeki yüklerin miktarı ve yerleşimine göre
sınıflandırılır. Polimerik nanokompozitler çerçevesinde düşünürsek amorf killeri kristal
yapılardan ayırmanın büyük bir sorun olduğunu söyleyebiliriz. Genelde kil partikülleri
tabakalı yapılarda bazen de borusal veya tomar şeklinde olabilir. Kil partikülleri en azından
bir boyutta nanometrik ölçüde olmalıdır fakat sulu süspansiyonlardaki killer thixotropic ve
iyon konsantrasyonuna hassas olurlar. [21]
Killerin sentezlenmesi uzun süredir çalışılan bir konudur. Örneğin, organik birleşikler,
kaolinin (kristalize kil) düşük sıcaklıkta alüminyum hidroksidin sekizyüzeyli koordine olmuş
tabakalara kondense olmasıyla sentezlenmesini kolaylaştırırlar. Daha da yakın geçmişe
bakarsak Carrado, kil sentezlenmesiyle ilgili bir eleştiri yayınlamış ve kil nanokompozitlerin
uygulanmasına direkt etki etmiştir. [22]
73 9. POLİMERİK NANOKOMPOZİTLER
9.1. Kullanılan Polimerler
Polimerler monomer adı verilen küçük moleküllerin ard arda dizilmesi ile oluşan uzun zincirli
yapılardır. Tek bir polimer zincirinde binlerce ya da milyonlarca monomer bulunur. Polimer
zincirini oluşturan monomerlerin özellikleri ve zincirlerin birbirleri ile olan etkileşimleri
polimer malzeme özelliklerinde belirleyici olmaktadır.
Polimerik nanokompozitlerde kullanılan başlıca polimerler; polietilen (PE), polipropilen (PP),
polietilen tereftalat (PET), poliamid (PA) ve polistiren (PS) gibi endüstriyel polimerler
kullanılmaktadır ve diğer polimer türevleri üzerinde araştırmalar devam etmektedir.
9.1.1. Polietilen (PE)
Etilen polimerleştirilerek hazırlanan polimer ailesine polietilen denmektedir. 1930’ lu yıllarda
İngiltere’ de ICI Laboratuvarında çok yüksek basınç altında etilenin çok az oksijen yardımı ile
polimerizasyonu başarılmıştır. İlk üretilen polietilen simdi alçak yoğunluklu olarak
adlandırılan tiptir. [23]
1950’li yıllarda Ziegler-Natta adıyla anılan yeni bir katalizörün bulunması ile etilenin daha
düşük basınçta polimerleştirilmesi ve yapısının daha düzenli olması sağlanmıştır. Bu gelişim
sayesinde yüksek yoğunluklu polietilen (YYPE) ve düz zincirli alçak yoğunluklu polietilen
(LDPE) üretimi mümkün olmuştur.
Günümüzde, Metalosen adı verilen katalizörlerin bulunmasıyla polietilen zincir uzunluğu
kontrolü çok kolaylaşmış ve hemen hemen eşit uzunlukta zincirlerden oluşan polietilen elde
edilmiştir. Bu durum özellikle ısıtılarak birleştirilen gıda ambalajlamasında kullanılan
filmlerin yapışma sürelerini kısaltmaktadır. Gelişmiş ülkelerde ticari olarak Metalosen ile
polimer üretimi yeni başlamıştır. Bu tip polietilenlerden fiziksel özelliklerinin de üstün olduğu
belirtilmektedir. Polietilen çok çeşitli ürünlerde kullanılan bir termoplastiktir. İsmini
monomer haldeki etilenden alır, etilen kullanılarak polietilen üretilir. Plastik endüstrisinde
genelde ismi kısaca PE olarak kullanılır. Etilen molekülü C2H4, aslında çift bağ ile bağlanmış
iki CH2’den oluşur. (CH2=CH2) Polietilenin üretim şekli, etilenin polimerizasyonu ile olur.
Polimerizasyon metodu, radikal polimerizasyon, anyonik polimerizasyon, iyon koordinasyon
polimerizasyonu ve katyonik polimerizasyon metotları ile olabilir. Bu metotların her biri
farklı tipte polietilen üretimi sağlar. Polietileni öne çıkaran başlıca özellikleri tiplere göre
74 değişiklik gösterse de; dış ortam koşulları ve neme karşı iyi direnç, esneklik, zayıf mekaniksel
kuvvet ve üstün kimyasal direnç genel özellikleri olarak sayılabilir. Kaplar, kutular, mutfak
eşyaları, kaplamalar, boru ve tüp, oyuncak, kablolarda yalıtkan tabakalar, paketleme ve
ambalaj filmi gibi çok yaygın bir kullanım alanı olup sanayi için önemli olan düşük
maliyetidir.
Polietilen
Etilen
Polietilen yoğunluk ve kimyasal özelliklerine göre çeşitli kategorilerde sınıflanır ve mekanik
özellikleri, moleküler ağırlığı, kristal yapısı ve dallanma tipine bağlıdır. [23]

Ultra yüksek moleküler ağırlıklı PE (UHMWPE, ultra high molecular weight PE)

Yüksek yoğunluklu PE (HDPE, high density PE)

Yüksek yoğunluklu çapraz bağlı PE (HDXLPE, high density cross-linked PE)

Çapraz bağlı PE (PEX, cross-linked PE)

Orta yoğunluklu PE (MDPE, medium density PE)

Alçak yoğunluklu PE (LDPE, low density PE)

Lineer bağlı düşük yoğunluklu PE (LDPE, linear low density PE)

Çok düşük yoğunluklu PE (VLDPE, very low density PE)
9.1.1.1. Genel Özellikleri
Alçak
yoğunluklu
polietilen
(AYPE)
termoplastik
reçineler
grubundadır.
Etilen
polimerleştirilerek elde edilir ve genel olarak film, boru, kablo ve muhtelif amaçlı plastik
kapların yapımında kullanılır. AYPE’ nin mekanik özellikleri sert polistiren ile yumuşak
plastifiyanlı vinil plastikleri arasındadır. AYPE, geniş bir sıcaklık aralığında hem kuvvetli
hem esnek olabilme özelliğini taşır. Molekül yapısı [CH2-CH2]n şeklindedir ve ticari
polimerlerde ”n” genellikle 500–5000 olabilir. Polietilenin doğal rengi beyazdır, yarı şeffaf
bir görünümdedir, opaklık yoğunluk arttıkça azalır (yoğunluk: 0.91–0.925 g/cm3). Erime
75 noktası PE’ den ve YYPE’ den düşüktür (110–130 ºC) dolayısıyla dayanıklı olarak
kullanılabildiği sıcaklık düşüktür. Molekül ağırlığı (MA) yüksekse çok kuvvetli bir
malzemedir. Düşük molekül ağırlıklı olanlar hariç çevresel etkilere ve çatlamaya dirençlidir.
Uzun zincir dallanması MA’ nı artırır ve işlenme özelliğini iyileştirir. AYPE diğer polietilenler
içinde en fazla zinciri dallanmış olanıdır. Elektriksel özellikleri mükemmeldir ve zincirdeki
safsızlıklara bağlı değişir. Polietilenin fiziksel özellikleri üç temel yapısal değişkenden
etkilenir;

Polietilenin zincir uzunluğu (molekül ağırlığı) ve zincir uzunluğu dağılımı

Dallanma tipi, uzunluğu, dağılımı miktarı

Zincirdeki yapısal bozukluklar ve safsızlıklar
Bu özelliklerden ilk ikisi birbirlerinden bağımsız olarak AYPE işleme özelliğini ve ürün
dayanıklılığını belirleyen temel özelliklerdir. [23]
76 9.1.1.2. Mekanik Özellikleri
Polietilen darbe dayanımını ölçmek için hazırlanan numuneye, kenarından çentik atılmamışsa
numune kırılmaz. Sıcaklık -40 ºC soğutulsa dahi kırılma görülmez. Çentik keskin açılmamışsa
numune +20 ºC’ de kırılmaz ama yoğunluğu veya kristallenmesi arttıkça, sıcaklık düştükçe ve
molekül ağırlığı azaldıkça dayanıklılığı azalır. Dinamik yük altında yarılma direnci iyidir.
Akma baskısı sıcaklığa bağlı olarak uzama arttıkça artar. Sürtünme açısından AYPE yüzeyi
düzgün ve kaygan bir malzemedir. Birçok plastikten ve metalden (ör. Al) daha düşük bir
yüzey sürtünme katsayısına sahiptir. Polietilenin mekanik özellikleri Tablo 5’ de
listelenmiştir.
Tablo 5. AYPE’ nin Mekanik Özellikleri [23]
Özellik
Birimi
Çekme Dayanımı
N/mm2 23oC
2
o
Değer
Test Metodu
8-10
ASTM D638
N/mm 80 C
-2
Akmada Uzama
%
20
ASTM D638
Kopmada Uzama
%
600
ASTM D638
Esneklik Modülü
N/mm2
7-10
Baskı Modülü
N/mm2 23oC
100-200
N/mm2 50oC
30-100
N/mm2 80oC
<10
(Toplam N/mm2
-15
Sertlik Modülü
ASTM D695
ASTM D785
girme miktarı 30sn)
Shore D
41-46
2
o
Darbe Dayanımı
kj/m 20 C
Kırılmaz
(Charpy Çentiksiz)
kj/m2 -20oC
Kırılmaz
9.1.1.3. Isıl Özellikleri
Isıya bağlı gözlenen değişikliklere ısıl özellikler adı verilir. AYPE çok soğuk bir ortamda ise,
örneğin; -90 ºC’ ye soğutulursa AYPE zincirleri hiç hareket etmeksizin durgundur ve bu
durumda AYPE oda sıcaklığında gibi yumuşak değil çok sert cam gibi kırılgan bir hal alır.
Ortam ısıtılmaya başlandığında kırılgan bir hal alır ve belli bir sıcaklığa ulaşıldığında zincirler
az da olsa hareketlenmeye başlarlar, bu sıcaklık AYPE için -40 ºC’ dir. Bu sıcaklık noktasına
77 camsı geçiş sıcaklığı denir. Camsı geçiş sıcaklığının altındaki sıcaklıklarda AYPE
özelliklerinin değişimi farklıdır. Isı verilmeye devam edildiğinde AYPE zincirlerinin
hareketliliği artar, 70ºC sıcaklıklara ulaşıldığında kristal yapılar bozulmaya başlar. 110 ºC’ ye
ulaşıldığında kristal yapılar tamamen ortadan kalkar, erime işlemi hemen gerçekleşmez.
Sıcaklık arttırılmaya devam edilirse belli bağlarda kopma başlar ve bu olaya bozunma denir.
AYPE, kristal erime noktası ile bozunma sıcaklığı arasındaki sıcaklıklarda (110 – 300 ºC)
işlenebilir. Bu aralıkta işlenme süresini arttırmak ve bozunmayı geciktirmek için antioksidan
veya stabilizer adı verilen katkılar katılır. AYPE yakıldığında mum gibi hafif isli bir duman
çıkararak eriyen damlalar akar. Bu özelliği yangının yayılmasına neden olur. Polietilenin ısıl
özellikleri Tablo 6.’ da verilmiştir. [23]
Tablo 6. AYPE’ nin Isıl Özellikleri [23]
Özellik
Birimi
Değer
Camsı Geçiş Sıcaklığı
o
C
80-90
Kristalin Erime Noktası
o
C
105-120
Bozunma Sıcaklığı
o
C
325-375
Isıl Geçirgenlik
cal / sn cnm oC
8 x 10-4
Spesifik Isı
cal/ g moC
10-30 x 10-5
Yük Altında Çarpılma Sıcaklığı
o
C
35-50
Vicat Yumuşama Noktası
o
C
<40
Sürekli Kullanılabildiği Sıcaklık
o
C
80-100
Not
4.5 kg/cm yük altında
9.1.1.4. Elektriksel Özellikleri
Polietilenin çok iyi bir yalıtkan olması II. Dünya Savaşı’ nda radar kablolarının izolasyonu
amacıyla ticari olarak üretilmesine yol açmıştır. Günümüzde polietilen güç ve iletişimle ilgili
kabloların kılıflanmasında en fazla kullanılan malzemedir. İzolasyon direnci saf haldeyken
1016 ohm.cm’ den büyük olduğu tahmin edilmektedir. Dielektrik katsayısı PE yoğunluğu ile
doğru orantılı olarak artar. AYPE’ de safsızlıklar elektriksel özellikleri önemli ölçüde etkiler.
AYPE zincir uçlarındaki safsızlıklar büyük ölçüde uzaklaştırıldığı zaman dielektrik dayanımı
80.000 V/mm’ dir. Fakat pratikte bu değere ulaşmak imkansızdır, genellikle dielektrik
dayanımı 1600–2400 V/mm’ dir. AYPE’ nin elektriksel özellikleri ısıtıldığında değişmez
ayrıca sıcaklık ve frekanstan da fazla etkilenmez. [23]
78 9.1.1.5. Kimyasal Özellikleri
Kimyasal yapısı gereği PE birçok kimyasala karşı dayanıklıdır ve reaksiyona girmez.
Kokusuz ve tatsız fizyolojik olarak zararsız bir malzemedir. Polietilen oda sıcaklığında,
hemen hemen hiçbir çözücüde çözünmez. Polietilen içinde bulunduğu ortamdaki
kimyasallardan özellikle üzerinde bir yük varsa daha fazla etkilenir. Özellikle bazı polar
organik çözücüler içinde beklenenden daha çabuk çatlar. Bu özellik çevresel baskıya dayanım
ESCR testi ile ölçülür. Molekül ağırlığı arttıkça veya yoğunluk azaldıkça ESCR artar.
Genellikle sulu asit ve baz çözeltilerine dayanıklıdır. Kaynar suya kısa süre için dayanıklıdır,
hayvansal, bitkisel ve mineral yağlar PE tarafından yavaş yavaş emilirler, sıcaklık arttıkça PE’
nin emme miktarı artar. 40 ºC sıcaklığın altında PE’ i çözen maddelerin etkileri azalır. Bazı
çözücüler PE tarafından kısmen emilerek PE’ i şişirirler ve dayanıklılığının azalmasına neden
olurlar. [23]
9.1.1.6. İşleme Teknikleri

Ekstrüzyonla Kaplama

Film Ekstrüzyonu

Ekstrüzyonla Kablo Kılıflanması

Üfleme ile Kalıplama

Enjeksiyonla Kalıplama
9.1.2. Polipropilen (PP)
Polipropilen (PP) yarı şeffaf beyaz katı bir maddedir. 121 ºC’ ye kadar sıcaklıklarda uzun süre
kullanılabilir. Erime noktası 175 ºC’ dir, bu nedenle PP malzemeler sterilize edilebilirler.
Soğuk organik çözücülerde çözünmez, sıcak çözücülerde yumuşarlar. Birçok bükülmeden
sonra dahi sertliğini korur. Antioksidan katılmadığı zaman ısı ve ışığın etkisi ile bozulur ve
kolaylıkla renklendirilemez. İyi elektriksel dirence sahiptir ve düşük su absorbsiyonu ve
geçirgenliği vardır. -9.4 ºC’ nin altında kırılgandır. Mantarlara ve bakterilere karşı
dayanıklıdır. 60 ºC’ ye kadar kuvvetli asitlere ve bazlara dayanıklıdır. Klor, nitrik asit ve diğer
kuvvetli oksitleyiciler tarafından etkilenir. Yakılabilir fakat yavaş yanar, zehirsizdir ve gıda
tüzüğüne uygundur. Uygun şekilde modifiye edildiğinde iyi bir ısı dayanımına sahiptir. Metal
kaplanarak, enjeksiyon ve ekstrüzyon ile şekillendirilebilir.
79 Bugün dünyada 150 den fazla PP türü bulunmaktadır ve yaygın bir kullanım alanına sahiptir.
PP piyasada; paketleme filmi, otomobil parçaları, çeşitli ev aletleri, tel ve kablo kaplaması,
gıda maddesi ambalajında, kaplama ve laminasyon malzemesi, profil, levha vb. gibi birçok
alanda kullanılmaktadır.
PP 1954 yılında Nata tarafından bulunmuştur. Monomer PP’ nin moleküler yapısı
CH2=CHCH3 seklindedir. Ziegler-Natta katalizörleri olarak bilinen TiCl3 katalizörü etkisinde
aradaki çift bağ açılarak kalan uçlara -CH3 ve -H radikalleri bağlanması sonucu polimer
oluşur. Oluşan zincirin sonuna -H radikalleri bağlanması sonucu polimer oluşur. Oluşan
zincirin sonuna -H radikali bağlandığı zaman zincir oluşumu sona erer.
Buradan da anlaşılabildiği gibi polimerizasyon ortamında fazla hidrojen varsa polimer zincir
uzunluğu kısa olur. Hidrojen azaldıkça oluşan zincir uzun olur zincir uzadıkça eriyik akış
oranı MFR: (Melt Flow Ratio) azalır. MFR polimerin diğer bir anlamda viskozitesidir. MFR
değeri arttıkça PP yumuşar ve elastikiyeti artar. [23]
Propilen monomer
Polipropilen polimer
9.1.2.1. Genel Özellikleri

PP özgül ağırlığı şu anda ticari olarak kullanılmakta olan tüm plastik malzemelere
kıyasla daha düşüktür. Aynı kalıba döküldüğünde PP malzemeler daha hafiftir.

MFR değeri arttıkça çekme dayanımı artar. Bununla birlikte uzama ve darbe dayanımı
azalır.

PP’
nin
sıcaklıkla
genleşmesi
ve
soğudukça
büzülmesi
polietilenlerle
karşılaştırıldığında çok küçüktür.

PE 80 ºC’ de, PP 120 ºC’ de akmaya başlar. PP’ in su direncinin iyi olması nedeniyle
ürün buharla sterilize edilmeye uygundur. 120 ºC altındaki sıcaklıklarda uzun süre
kullanılabilir.
80 
PP oldukça iyi kimyasal dirence sahiptir. Konsantre sülfürik asit, nitrik asit, potasyum
dikromat, kerosen ve karbon tetraklorür haricinde tüm kimyasallara karşı dirençlidir.
PP kristalin bir malzeme olmasına rağmen polietilenlerle kıyaslandığında daha iyi berraklığa
sahiptir. 1,0 mm’ ye kadar parlak bir görünüme sahiptir. 1,0 mm’ yi aşan enjeksiyon
kalıplamalarda iç kısma doğru yetersiz soğutma meydana gelebilir. İç kısma doğru küresel
kristaller oluşur, gelen ışık dağılır ve berraklık etkilenir. Bunu engellemek için ftalik anhidrit
veya karboksilik radikallere sahip katkı maddeleri polipropilene katılmalıdır. [23]
Tablo 7. Polipropilen Özellikleri [23]
Özellik
Birim
Değeri
Test Metodu
Özgül Ağırlığı
gr/cm3
0,90 - 0,91
ASTM-D-1501
3
Kütlesel Yoğunluğu
gr/cm
0,4 - 0,5
ASTM-D-392
Akmada Gerilme Direnci
kg/cm2 (23oC)
300 - 500
ASTM-D-638
Kopma Noktasında Uzama
%
600 - 700
ASTM-D-638
Bükülme Mukavemeti
kg/cm2 (23oC)
7500 - 8000
ASTM-D-747
Rockwell
R- Scale (23oC)
90 - 94
ASTM-D-785
Su Absorpsiyon Hızı
% ağırlık kazancı
<0,03
ASTM-D-570
Dielektrik Sabiti
X 106 CS (10oC)
2,2 – 2,3
ASTM-D-150
Dielektrik Kaybı
X 106 CS (10oC)
0,0003 -0,0010 ASTM-D-150
Voltaj Direnci
kv/mm
30 - 32
Spesifik Hacim Direnci
ohm - cm
<1016
ASTM-D-149
ASTM-D-257
-7
Isıl İletkenlik
kcal/cm/cm2/sn/ ºC
2.7 x 10
Spesifik Isı
grCal/gr/ ºC
0,46
Isıl Genleşme Katsayısı
Mm/mm/oC
110 x 106
ASTM-D-695
Deformasyon Noktası
o
C
120 - 130
ASTM-D-648
Yumuşama Noktası
o
C
165 - 172
ASTM-D-648
Asiditeye Karşı Direnci
Mükemmel
Alkaniteye Karşı Direnci
Mükemmel
Çözücüye Karşı Direnci
Mükemmel
81 9.1.2.2. Yapısal Özellikleri
PP kristallenebilen bir polimerdir. PE olefin ailesi olarak adlandırdığımız bir ailenin üyesidir.
Özellik bakımından polietilene benzer özellikler taşır. Polipropilenin polietilenden üstünlüğü
daha dayanıklı bir polimer olmasıdır. Buna karşılık PP homopolimer soğukta kullanım
sırasında dayanıksızdır.
PP, PE’ e oranla çizilmeye ve sürtünmeye daha dayanıklıdır. Polietilenin bir başka üstünlüğü
de daha yüksek sıcaklıkta erimesi, daha düşük yoğunluklu olması ve boyutlarını daha iyi
koruyabilmesidir. PP’ nin dezavantajı dokunma için sert olmasıdır. Dokunmadan sıkıştırılmış
elyaf kumaş imalatı için PP elyaflar sertlikler nedeniyle uygun değildir. Bu amaçla gelişigüzel
etilen propilen kopolimerleri kullanılır. Yumuşaklık hissi etilen arttıkça artar fakat etilen
miktarı yüksek polipropilenin islenmesi daha zordur. PET’ e göre ısıya dayanımı daha iyidir
bu nedenle sıcak gıdaların kullanımına uygundur. 100 ºC gibi yüksek sıcaklıklarda dahi sıcak
gıda saklanabilir.
Polipropilenin avantajları; spesifik ağırlığı en düşük polimer, darbeye dayanıklı olması,
şeklini koruma özelliğinin iyi olması, kimyasallara PE gibi dayanıklı, elektrik iletkenliği az,
ısı geçirgenliği çok az, dezavantajları ise düşük sıcaklıkta kırılgan olması, hızla oksidasyona
uğramasıdır. [23]
9.1.2.3. İşleme Metodları

Enjeksiyonla kalıplama

Rotasyonel kalıplama

Üfleme ile kalıplama

Ekstrüzyon

Üfleme ile film ekstrüzyonu

“Cast” film ekstrüzyonu
9.1.3. Polietilen Tereftalat (PET)
Yüksek molekül ağırlığına sahip ve kimyasal direnci yüksek polietilentereftalat (PET) ve
polibütilentereftalat (PBT) esaslı poliesterler 1940’ ların başında Dickson ve Schlack
tarafından sentezlenmiştir (Şekil 25.). 1950’ lerin ortalarında PET film üretimi (DuPont,
Mylar ve Kale, Hostapan) önemli ölçüde artış göstermiştir. 1980’lerin başında DuPont
(Rynite) ve Mobay (Petlon) firmaları enjeksiyonla işlenebilen PET’ leri üretmeyi
82 başarmıışlardır ve ABD ve Batı Avruppa’ da içecek şişelerrinin üretim
minde kullaanılmaya
başlanm
mıştır.
PET ve PBT doğruusal poliesteer olup sırassı ile tereftaalik asit veyya tereftalikk asit dimetiil esterin
etilen glikol
g
veya 1,4-bütanddiol ile reakksiyonu ile üretilir. Özzelliklerininn uygulamaa alanına
göre geeliştirilmesi için işlenm
me sırasındaa çeşitli katkı maddeleeri ilave ediilir. Örneğin
n; çeşitli
stabilizeerler, yağlaayıcı, serbeestleştirme ajanı ve çekirdeklenm
ç
me ajanlarıı yardımı ile ürün
modifiyye edilir.
Meşrubat, yiyecekk ve içeceek kapları, sentetik fiber
f
gibi kullanım
k
aalanları varrdır. Isıl
işlenmeesine bağlı olarak, am
morf (şeffaf)) ve yarı-krristalin (opaak ve beyaaz) malzeme olarak
mevcutttur. En önnemli kullaanım avanntajı, tamam
men geri dönüşebilirr olmasıdırr. Diğer
plastikleerden farklı olarak, polimer zinccirleri, sonrraki kullanıımlar içindee eski halin
ni almış
durumddadır. PET hammadde
h
tanımlama kodu olaraak 1 ile ifadde edilir. PE
ET kalınlığıına bağlı
olarak yarı-rijit
y
(yaarı katı) ve rijit (katı) olabilir ve çok hafiftiir. İyi bir ggaz ve nem bariyeri
olarak kullanılır.
k
S
Serttir
ve daarbeye karşıı dayanıklıd
dır. Doğal olarak
o
renkssiz ve şeffafftır. İnce
film olaarak üretildiiğinde, PET
T sıklıkla alüminyum ile
i kaplanarrak; yansıtııcı ve opak bir hale
gelir. PE
ET şişeler, mükemmell bariyer maalzemesi ollup, özelliklle meşrubattlar için çok
k yaygın
kullanım
m alanı varddır. Fiber veeya cam parrtikül dolgu
ulu olduğundda, kayda değer bir şek
kilde sert
ve dahaa uzun ömürrlü bir hal allır.
[23]
Şekil 255. PET’ in Zincir
Z
Yapıssı [23]
9.1.3.1. Yapı ve Özellikleri
PET ve PBT, ısı altında
a
yükssek boyutsaal kararlılık,, yüksek seertlik, iyi daayanım geriilimi, iyi
i gerilim--çatlama dirrenci ve mü
ükemmel
elektrikksel özellikleer, kimyasaallara karşı iyi direnç, iyi
akış kaarakteristiklleri kısa işşleme dönggüsü özelliikleri ile tanınır.
t
Doolgu maddeeleri ile
destekleenmiş formlları beklenddiği gibi yükksek mekan
nik sağlamlıkk gösterir.
83 Yarı kristalin polimerlerdir ve erime sıcaklıkları sırasıyla 280 ve 260 ºC’ dir. Polimerlerin saf
halleriyle katkılı halleri arasında bu karakteristik sıcaklıklarda önemli farklar vardır. Örneğin;
saf haldeki PET 280 ºC’ de erirken katkılı ticari ürün erime sıcaklığı 220–260 ºC
aralığındadır. [23]
Tablo 8. PET’ in Bazı Fiziksel, Isıl Ve Mekanik Özellikleri [23]
Özellik
Cam Fiber Katkılı (%30)
Yarı Kristalin (Std.)
Yoğunluk (g/cm3)
1,58
1,31
Nem Absorpsiyonu %
0,25
0,20
Erime Sıcaklığı (oC)
255 - 260
220 - 300
Çekme Gerilim (Nt/mm2)
150 - 170
52
Kopmada Uzama (%)
2
>250
Elastiklik Modülü (Nt/mm2)
10000 - 12000
2700
Bükülme Direnci (N/mm2)
230 - 250
85
Çarpma Direnci (kj/m2)
25 - 40
(%50 bağıl nemde)
PET malzemeler yarı-kristalin yapılarından dolayı kimyasallara karşı yüksek direnç
gösterirler. Organik çözücüler (düz zincirli hidrokarbonlar, alkoller, esterler, yağlar, vb.)
klorlanmış ve florlanmış hidrokarbonlar, zayıf asit ve bazlar ve bunların sulu çözeltileri, oda
sıcaklığında bu termoplastikleri etkilemez. Ancak kuvvetli ve oksitleyici asitlere, kuvvetli
bazlara, ketonlara ve fenollere karşı dayanıksızdırlar. Hidrofilik karakterleri olmalarına karşı
PET malzemelerin su absorpsiyonu düşüktür. Suda dört gün bırakılmış bu poliesterlerde su
absorpsiyon değeri % 0,1–0,2 arasındandır. Yeterli doygunluğa ulaşmaları için su içerisinde
yaklaşık 6 ay bırakılmalıdırlar. Bu koşullarda saf PET % 60 su absorplarken, katkılı PET’ te
bu değer % 45 civarındadır. Karbon siyahı dolgulu formları çevre koşullarına karşı
dirençlidir. Elektriksel özellikleri mükemmele yakındir. Elektrolitik korozyona uğramamaları,
elektriksel özelliklerinin çevre koşullarında özellikle nemden etkilenmemesi, vb. nedeniyle
elektrik ve elektronik sanayinde birçok uygulamada kullanılırlar. Eriyik akış özellikleri çok
iyi olması nedeniyle karmaşık şekildeki parçaların enjeksiyonla kalıplanması bile son derece
kolaydır. [23]
84 9.1.4. Poliamid
P
(PA)
Poliamiid, peptid baağları tarafıından bağlannmış monom
merler içereen bir polim
merdir. Doğaal olarak
(proteinnler, yün, ippek) da oluşşabilirler, suuni olarak (naylon,
(
kevvlar, sodyum
m (poli)aspertat) da
yapılabiilirler. Bir asit
a klorür grubu
g
veya karboksilik
k asit ve birr amino gruubun kondeenzasyon
reaksiyoonundan am
mid bağı eldde edilir vee reaksiyon sırasında küçük
k
moleekül, (genelllikle su,
amonyaak veya hiddrojen klorüür) çıkar. Amino
A
grup ve karbokssilik asit grrubu aynı monomer
m
üzerindee olabilir veeya biri iki amino grupp ile diğeri iki karbokssilik asit veyya asit klorü
ür grubu
ile iki farklı
f
bifonnksiyonel monomerden
m
n, polimer oluşabilir. Amino
A
asittler, tekil monomer
m
örneklerrindeki gibii, benzer mooleküllerle reaksiyona
r
girip
g
poliam
mid formunuu alabilir.
[2
23]
Şekil 266. Kevlar Yapı
Y Zinciri [24]
9.1.5. Polistiren
P
(P
PS)
Stiren, 145 ºC’ de kaynayan ve
v bu sıcakllıkta başlatııcı olmadann hızla polim
merleşen birr sıvıdır.
Polistireen zinciri 7550 ile 1300 monomer biriminden
b
meydana gelen, 100 ºC
C’ nin altınd
da şeffaf
ve katı, 100 ºC’ nin üzerinnde yumuşaayıp akışkaan hale döönüşen ve kolayca kaalıplanıp
şekillenndirilebilen bir plastikttir. Ticari boyutta
b
ilk polistiren
p
ü
üretimi
ABD
D’ de 1938
8 yılında
Dow firrması tarafınndan tenekee kutularda gerçekleştirrilmiştir.
85 Polistireen; antişok, kristal vee köpük poolistiren olm
mak üzere üç şekilde üretilebilm
mektedir.
Serbest radikal, katyonik
k
ve anyonik katalizörlerl
k
le üretilen polistirenleer amorf yapıdadır
y
2
Son zamanlarda koordinasyyon katalizö
örü denilen Ziegler-Naatta katalizö
örleri ile
(Şekil 27.).
kristalinn yapıda poolimerler dee üretilmekttedir. Bu polimerlerin amorflara göre erimee noktası
çok yüüksektir, am
morf polistiirenin cam
msı geçiş sııcaklığı 1000 ºC olduuğu halde kristalin
polistireenin erime noktası
n
270 ºC’ dir. [23]
Şekil 277. Stirenin Polimerizas
P
yon Reaksiyyonu [24]
UV ışınnlarına iyi direnç
d
gösterir, iyi darbbe ve gerilm
me direnci, düşük
d
fiyat ve işleme kolaylığı
k
vardır. Asit
A alkali ve tuzlara karşı da üstün bir direenç gösterirr. İzolasyonn malzemesi olarak,
ince ciddarlı kaplarrda, soğutm
ma kulelerinnde, boru köpük, kauuçuk, çeşitlli aletler, otomobil
o
parçalarrı, paneller ve elektronnik aletlerinn plastik ak
ksamlarındaa yaygın olaarak kullan
nılır. Tek
kullanım
mlık bardakk, tabak, yooğurt kaplaarı, ayran kaplarında
k
s
sıklıkla
kulllanılır. Gen
netik ve
moleküller biyolojiinin en tem
mel uygulam
malarından biri olan hücre
h
kültüürlerinde ku
ullanılan
kaplarınn yapısında bulunur. Kristal
K
polisstiren şeffaff camsı görrünümde, anntisok polissitren ise
mattır. Polistirenin
P
yoğunluğuu 1,02–1,06 g/cm3 ve caamsı geçiş sıcaklığı,
s
Tgg: 100 ºC’ dir.
d [23]
9.1.5.1. Üretim Prrosesleri

K
Kütle
polim
merizasyonuu

Ç
Çözelti
poliimerizasyonnu

Süspansiyon polimerizzasyonu

E
Emülsiyon
polimerizassyonu
86 9.1.5.2. Mekanik Özellikleri
Mekanik özellikler PS üretimi esnasındaki şartlara bağlıdır. Polimerin molekül ağırlığına,
dallanmış ve çapraz bağlı olmasına, izotaktik, sindiyotaktik, ataktik gibi molekülün stereo
düzenine bağlı olarak mekanik özelliklerde farklılıklar görülür. Polistiren molekülleri erimiş
halde şekillendirilirken akış yönüne doğru yönelme eğilimindedir.
Tablo 9. Ticari Kristal ve Antisok Polistirenlerin Tipik Özellikleri [23]
Test Metodu
Özellik
Kristal PS
Antisok PS
ASTM
ISO
TS
Vicat Yumaşama Sıcaklığı (oC)
88 – 108
94 - 104
D1525
306
1825
Deformasyon Sıcaklığı (oC)
75 - 103
81 - 92
D648
75
985
Çekme Dayanımı (MPa)
36 - 56
15 - 20
D638
527
1398
Kopmada Uzama
1,6 – 2,4
20 - 40
D638
527
1398
9.1.5.3. Elektriksel ve Isıl Özellikleri
Polistirenin elektrik yalıtım özellikleri, bütün polimerler arasında en iyilerdendir. Çünkü
polistiren polar olmayan molekül yapısına ve yüksek kimyasal saflığa sahiptir. Elektrik
direncini etkileyen faktörlerden biri de nemdir ve nem miktarı elektrik direncini önemli
oranda düşürür. Polistirenin dielektrik sabiti 20–80 ºC aralığında sıcaklıktan bağımsız olarak
sabit kalır. Polistirenin ısıl iletkenliği diğer polimerlerle kıyaslandığında çok düşüktür. Köpük
polistirenin ısıl iletkenliği ise normal polistirenden 3 kat daha azdır. Polimerlerin ısıl
iletkenliklerini arttırmak amacıyla içerisine metal tozları ve fiberler dolgu malzemesi olarak
katılabilir. Bu yöntemle ısıl iletkenlik 10 kat veya daha fazla arttırılabilmektedir. Polimerlerin
ve polistirenin ısıl genleşmesi veya büzülmesi metallerden daha fazladır. Bu durum
plastiklerin işlenmesinde problemlere sebep olabilir. Isıl genleşmeyi düşürmek için inorganik
dolgu maddeleri ilave edilebilir. Polistirene %60 cam elyafı ilavesi genleşme katsayısını
yarıya düşürmektedir. [23]
9.1.5.4. Diğer Özellikleri
Polistiren, kimyasal ve çevresel etkilere karşı metallere göre daha dayanıklıdır. İşlenme
yöntemlerine göre yüzey farklılıkları dış çatlaklar, iç gerilim sonucu oluşan çatlaklar
polistirenin direncini olumsuz etkilemektedir. 18–23 ºC’ de % 0,1’ den az su absorplar ve bu
87 nedenle sulu ortamda mekanik özellikleri etkilenmez ve enjeksiyonda kurutmadan doğrudan
makinelere verilebilir. Gaz geçirgenliği de sıcaklıkla orantılıdır. [23]
9.2. Polimerik Nanokompozit Hazırlama Yöntemleri
Polimerler, cam lifler ve diğer inorganik materyaller ile başarılı bir şekilde desteklenerek daha
güçlü kompozit malzemeler elde edilmiştir. Ancak, bu destekli kompozitlerde, nanometrik
seviyede
polimer
ve
dolguların
dispersiyonları
yeteri
kadar
homojen
düzeyde
gerçekleşmemiştir. Eğer nanometrik dispersiyon gerçekleşmiş olsaydı mekanik özellikler
daha gelişmiş ya da beklenmeyen yenilikler oluşabilirdi. Kil minerali nano ölçekte potansiyel
bir dolgu maddesidir çünkü çeşitli moleküllerle etkileşimi yüksektir. Bu bölümde bazı
polimer-kil nanokompozit materyallerin elde ediliş yöntemleri ve özellikleri incelenecektir.
[16]
9.2.1. Araya Girme Yöntemi
Başarılı bir nanokompozit hazırlamak için monomer polimerizasyonunun kil minerallerinin
iç-tabaka boşluklarında olması ve bunun sonucunda iç-tabakaların uzaklıklarının genişlemesi
ve nanometrik düzeyde homojen bir dispersiyon gerçekleşmesi gerekir. Naylon 6 iyi mekanik
özelliklere sahiptir ve ilk polimer-kil nanokompoziti naylon 6 matriksle araya girme yöntemi
kullanılarak Toyota CRD grup tarafından elde edilmiştir. MMT’ nin ağırlıkça % 2-5
eklenmesiyle oluşturulan naylon 6 ve kil nanokompoziti mekanik, termal gaz bariyer
özelliklerinde önemli gelişmeler elde edilmiştir. Gıda paketlemede kullanılan naylon 6 için bu
gelişmeler günden güne yeni boyutlar kazanmaktadır. [16]
88 9.2.2. Modifikasyon Yöntemi
Akrilik monomerlerin kopolimerizasyonu sonucu oluşan akrilik reçineleri materyallerin
kaplanmasında ve boyalar için faydalı polimerlerdir. Akrilamid suda hazırlanan akrilik reçine
boyaları için en önemli monomerlerden biridir. Akrilamidin sonuncu amonyum tuzu,
montmorillonitin sodyum katyonu (Na+) ile yer değiştirme yapabilir.
Tablo 10. Akrilik Reçine Ve Akrilik Reçine-Kil Nanokompozitlerin Bileşimi [16]
Akrilik reçine-kil
Etil akrilat
Akrilat asit
Akrilamid **
Montmorillonite
nanokompozit
(%mol)
(%mol)
(%mol)
içeriği (% ag.)
(suda*)
A
90,80
9,08
0,12
1,00
B
90,60
9,04
1,60
3,10
C
90,40
9,04
2,54
4,90
D
90,10
9,01
4,13
8,00
* Akrilik Reçine Konsantrasyonu Her Süspansiyonu Yaklaşık Ağ. % 45’ tir.
**N-[3-(Dimethilamino)Propil]Akrilamid (Q)
Tablo 10. ’da gösterildiği gibi Q, etil akrilat ve akrilik asit serbest kopolimerize olmuş
radikallerdir.
Dört
farklı
akrilik
reçine-kil
nanokompozit,
montmorillonitin
sulu
süspansiyonda akrilik reçineye disperse olmasıyla hazırlanmıştır. Bu kompozit, ag %3 kil
eklenmesi ile oluşturulan südo-plastik akışkan özelliklerini göstermektedir. Montmorillonitin
ag. %3 eklenmesi gaz geçirgenliğini %50 düşürmüştür.
Akrilik reçine-kil nanokompozitlerle ilgili diğer uygulamalar arasında PMMA-kil
nanokompozitlerin modifiye organik kil sentezlenmesine gibi benzer şekilde ve emülsiyon
polimerizasyonu ile hazırlanması gösterilebilir. [16]
9.2.3. Kovulkanizasyon Yöntemi
Karbon siyahı inorganik mineraller arasında sınırlı oranda kükürtlü lastiklere mekanik
özelliklerinin geliştirmek amacıyla destek malzemesi olarak katılır. Karbon siyahı destek
amaçlı kullanıldığında mükemmel performans gösterir bu da plastiklerle olan güçlü
etkileşimleri sayesindedir ama yüksek miktarda eklendiğinde plastik bileşiklerin proses
özelliklerini olumsuz yönde etkileyebilir. Diğer taraftan mineraller çeşitli şekillerinden dolayı
89 (iğne, yaprak, vb.) destek amaçlı kullanımlar için çok uygundurlar ancak plastiklerle olan
etkileşimleri zayıftır. Bu yüzden, montmorillonitin nanometrik düzeydeki dispersiyonu ilgi
çekmektedir. Plastikler naylon 6’ dan daha hidrofobiktirler ve buna bağlı olarak alkil
amonyumla muamele edilmiş MMT’ in dispersiyonunu gerçekleştirmek zordur.
Toyota grubu N,N’-dimetiloksit, etanol ve su içerikli bir çözücüde amine terminated
bütadienacrilonitril (ATBN) oligomerle, montmorillonitin katyon yer değişmesiyle kil
nanokompoziti elde etmiştir. Bundan sonra MMT, nitril-bütadien plastiği (NBR) ile
harmanlanmıştır. TEM cihazındaki gözlemlere göre hidrojen ve suyun bu kompozite
geçirgenliği hacimce %3,9 MMT eklenmesi ile % 70 oranında azaldı. [16]
9.2.4. Ortak Çözücü Yöntemi
Poliimidler, ısı rezistansları, kimyasal stabiliteleri ve mükemmel elektriksel özellikleri ile
mikroelektroniklerde geniş bir kullanıma sahiptirler. Isıl genleşme, nem adsorpsiyon miktarı
ve dielektrik sabiti gibi poliimidlere ait olan bu özellikler gelişmiş elektronik kullanımı için
yeterli değildir, bu özellikleri istenen ölçülere getirmek her zaman araştırmacıların ilgi alanına
girmiştir.
Toyota CRD grubu poliimid-kil nanokompozitlerin sentezlenmesi ve özellikleri ile ilgili
yaptıkları çalışmada dodecyl amonyum iyonunun araya giren madde olarak kullanıldığında,
MMT dimetilasetamid (DMAC) içine homojen bir şekilde disperse olmuştur. DMAC
poliimidlerin hazırlanmasında kullanılan bir çözücüdür. DMAC’ in ortadan kaldırılmasıyla
poliimid-montmorillonite nanokompoziti elde edilebilir. MMT’ nin ağ. %2 oranında
eklenmesi su buharının geçirgenliğini poliimidlerde yarı yarıya azaltmıştır. Daha da önemlisi
CO2 geçirgenliğini poliimid-kil nanokompozitlerde yarıya indirmesidir. [16]
9.2.5. Polimer Eriyik ile Araya Girme Yöntemi
Polipropilen (PP) en çok kullanılan poliolefin polimerlerinden biridir. Bu yüzden, PP-MMT
nanokompozitlerin sentezlenmesi kaçınılmazdır. Ancak PP nanokompozitlerde iki problemle
karşılaşılır. İlk problem uygun monomerin araya girmesi ve sonra nanometre düzeydeki
MMT’ nin bir çözeltiden sonraki polimerizasyonla ya da polimerin araya girmesidir. Bu
probleme fikir olarak polimer eriyiğin araya girmesi PP nanokompozitlerin üretimine umut
verici bir çözüm olabilir. Bir PP nanokompoziti, eriyik derecesi yaklaşık 160 °C ısıtılan bir PP
ve organofilik MMT karışımı ile oluşturulabilir. İkinci problem ise PP, yapısında polar grup
90 bulundurmaz ve en hidrofobik polimerlerden biridir. Bu durumda birleştirici (kompatibilizer)
görevi görecek polar gruplar (-OH, -COOH gibi) içeren bir poliolefin oligomer ilave edilir.
İlave edilecek olan stabilizerin PP ile karışması gerekir, bunun için de oligomer içindeki polar
grup miktarı önem taşır ve bu da optimum seviyede olmalıdır.
Toyota CRD grubu iki farklı modifiye PP nanokompozit elde etmiştir. Bunlardan birisi PP
(ag. %70), PP-MA (ag. %22) ve C18-Mt (ağ. %8) 210 °C’ de çift vidalı ekstrüderde eriyik
karışımla hazırlanmıştır. Başka bir örnek olarak, polimer eriyiği ile araya girme tekniği
stirenmetilvinilokzsazolin kopolimer stabilizörü yardımıyla gene çift vidalı ekstrüderde
polistiren (PS) nanokompozitlerin eldesinde kullanılmıştır (180 °C).
MMT esaslı nanokompozitlerin sentezlenmesi ve özelliklerinin yani sıra montmorillonitin
modifikasyon yüzeyinin bu teknolojide büyük rol oynayacağı söylenebilir. Modifiye
monomer ve polimerler ya da organik materyaller ve kil için kompatibilizer kullanımı MMT
tabanlı nanokompozit üretiminde etkili bir metod olabilir. Araştırmacıların çoğu MMT tabanlı
nanokompozitler üzerinde plastik mühendisliğinde yüksek performans gözlemlemek için
çalışmıştır ve yeni ürünler de elde etmek amacıyla çalışmalar devam etmektedir. [16]
91 10. POLİMERİK NANOKOMPOZİTLERİN KARAKTERİZASYON YÖNTEMLERİ
10.1. X-Ray Difraksiyonu (XRD)
X-Ray Difraction (XRD) spektroskopisi olarak bilinen X-Işınları Kırınımı Spektroskopisi
isminden de anlaşılacağı üzere ultraviyole ışınından daha kuvvetli fakat Gamma ışınından
daha zayıf enerjili x-ışını kullanılarak yapılan analizi temel alır. Bu aletler ile yapılan
karakterizasyonda örnek türüne göre değişik uygulamalar görülmektedir. Ayrıca dedektör ve
ışın doğası da önemli etkenlerdir. Çalışma prensibi olarak örneğe x-ışını göndererek kırılma
ve dağılma verileri toplanması söylenebilir. Kristal yapısına göre ışını farklı açılarda ve
şiddette kıran örneklerin çok hassas biçimde analizleri yapılabilmektedir. Fourier Transform
devriminden sonra XRD cihazları da oldukça geliştirilmiştir. Önceleri her açı için ayrı ayrı
analiz yapılıp toplu değer sunan makineler şimdi geniş açıları çok kısa zamanda ve uygun
çıktı ile verebilmektedir. XRD’ yi çok kullanışlı hale getiren faktör kristal yapılarında parmak
izi hassaslığında veri toplayabilmesi ve bu verilerin güvenilir olmasıdır. [25]
XRD yöntemi, özellikle optik yöntemler (polarize mikroskop altındaki incelemeler) ile
incelemelerin sınırlı veya imkansız olduğu kayaç, cevher, kil mineralleri, endüstriyel
hammaddeler ve kristalin malzemeler ile böbrek taşlarının nitel ve nicel olarak
incelemelerinde kullanılan en önemli mineralojik analiz yöntemlerinden birisidir. XRD veya
elektron kırınım yöntemlerinin mineralojik tanımlama prensipleri aynı olup, her bir kristalin
maddenin kendisine özgü atomik dizilimlerine bağlı olarak x-ışınları veya elektronları
karakteristik bir düzen içerisinde kırma esasına dayanır. Şekil 28’ de XRD cihazları ve Şekil
29’ de XRD çalışma prensibi gösterilmiştir.
(a)
(b)
Şekil 28. XRD Cihazları (a) (b) [26]
92 Şekil 299. XRD Çallışma Prensiibi [27]
XRD, dolaylı
d
da olsa önemli kanıtların elde
e
edilmesinde rol oyynamıştır. T
Temel olaraak XRD’
nin amaacı; ışının katı yüzeyee çarptıktann sonra kattıda bulunaan iç-tabakaa boşluğunu
u ortaya
çıkarmaaktır. Çok yönlü ve uyguladığım
u
mız numuneeye zarar vermeyen
v
bbir karakterizasyon
yöntemiidir. Kil-poolimerik nannokompozittlerin perforrmanslarını değerlendiirirken, aray
ya girme
ve döküülme verim
mliliği göz önüne
ö
alınaan verilerdeen birkaçıddır, XRD bbu değerlendirmeler
içinde teemel metotttur.
10.2. Küçük Açılı Nötron Saçılımı (SAN
NS)
n
zitlerde d0011 (iç-tabaka) boşluğunuu belirlemedde kullanılaabilir. Bu
SANS, polimerik nanokompoz
metod, XRD’ ye göre
g
küçükk açılardan büyük boşlluklara kaddar olan ölççümleri beliirlemede
daha haassas bir çallışma aralığı gösterir (11 nm ile 10 μm). Ayrıcca, XRD’ dee mümkün olmayan
o
farklı özellikler
ö
iççin adapte olmuş birr sisteme sahiptir
s
ve istenenin dışında diğ
ğer yapı
özellikleeri hakkındda bilgi edinnmek için ollanak sağlarr.
Nanokoompozitler çerçevesind
ç
de, SANS illk olarak su
ulu sistemleerdeki dispeersiyonlardaa MMT,
hektoritt ve kaolinittin yapısı vee partiküllerin iç etkileeşimleri sonnucu incelem
mede kullan
nılmıştır.
Ölçümleer Coutte tipi hücrrede MMT
T’ nin su
udaki disppersiyonundda statik şartlarda
ş
gerçekleeşmiştir. Buunun dışındda, SANS’ taa suda çözü
ünen polimeerlere disperrse olan kiliin yüzey
yapısınıı Jinnai vee ekibi 19996’da inceelemiştir. Ho
H ve çalıışanları daa 2001 yılıında kil
93 süspanssiyonlarını susuz ortaamda SANS
S’ ta incelemiştir. Temel
T
amaççları kilin polimer
matriksiine dispersee olmasındaa potansiyel proses koşu
ullarını anlaamak ve gözzlemlemekttir. [28]
SANS cihazı, Greenoble (Fraansa)’ da Laue-Langv
vein Enstittüsü’nde (IILL) D11 ve D22
deneyleeri adları alltında kullaanılmıştır. Nötron
N
dalg
ga boyutlarrı 0.3–4 nm
m arası değ
ğişkenlik
gösterm
miştir ki bu da
d ışık saçıllmasıyla görrülemeyen ancak istenen bilgileri elde etmed
de olanak
sağlamııştır. Yani SANS, mikkro-sistemlii partikülleerde içyapılların gözlem
mlenmesinee olanak
sağlamaaktadır. Prensipte bu siistemin kurrulumu ışık saçılmasıyla benzerlikk gösterebillir (Şekil
30).
Şekil 300. SANS Şeematik Görüünümü

Q Kaynak,,
Q:

P Numune Tutucu,
P:

D Dedektöör,
D:

m Saçılan Işının
m:
I
Sapm
ması
Numunee tutucu ilee dedektör arasındaki uzaklık (a)) ile yükseklik (m) biize karakterrizasyon
hakkındda bilgi verir.
94 10.3. İletim ve Atomik Güç Elektron Mikroskopu (TEM ve AFM)
TEM, biyoloji, tıp, madde bilimleri ve yer yüzü
bilimlerinden elde edilen örnekleri 600.000 kez
büyüterek iç yapılarını görüntüler. İlk ticari TEM
1939’da
Siemens
tarafından
ilk
pratik
elektron
mikroskobu ise Toronto Üniversitesi’ nde Eli Franklin
ve öğrencileri Cecil Hall, James Hillier ve Albert
Prebus tarafından yapılmıştır. [30]
TEM yüksek elektron ışını saçan bir katod ve
düzenleyici bir manyetik lensten oluşur. Kısmen iletilen
elektron ışınları çok ince olan katı numunenin (50–200
nm) iç yapısı ile ilgili bilgiler verir. Daha sonra seri
halindeki manyetik lenslerle CCD (yüklü-çift cihaz)
kamerasına benzer florasan ekran, fotografik ekran ya
da hassas sensörlere çarpana kadar büyütülür ve son
olarakta bir monitör ya da bilgisayarda görüntülenir.
TEM ağırlıklı olarak materyal bilimi/metalurji ve
biyolojik bilimlerde kullanılır. Her iki dalda da
kullanılan numuneler çok ince ve yüksek vakum
etkisine dayanıklı olmalıdırlar. Metalurjide kullanılacak
numunenin vakuma karşı dirençli olmasının dışında çok
ince bir metal yaprağa benzemesi ya da asitle aşınması
gerekmektedir ki ışınlar numune içine nüfuz edebilsin.
Şekil 31. TEM [29]
Düşük açılı saçınımlarda, XRD saçınım şiddeti ve çözünürlüğü düşer ve örnek olarak d > 8,8
nm iç tabaka boşlukları için bu metot yeterli olmaz. TEM bu durumda araya girme/dökülme
boyutlarını belirlemede kullanılabilir. Bunun dışında TEM, XRD bilgilerini doğrudan elde
etmek gibi bir metotla karşımıza çıkmakta ve düşük büyütmelerde ek olarak polimer içindeki
kil yığınını kontrol edebilmektedir. Düşük büyütmeler kılın saflığı ve kuvars gibi
tabakalaşmamış partiküllerin varlığını da kontrol etmemizi sağlar. Şekil 31’ de TEM cihazının
bir örneği gösterilmiştir. [30]
95 AFM 1986’ da Binnig, Quate ve Gerber tarafından icat edilmiş ve nanoboyut için
görüntüleme ve ölçme özellikleri açısından en önemli cihazlardan biri olmuştur. Atomik
kuvvet mikroskobu, yüzey görüntüleme ve moleküler düzeyde yüzey görüntüleme amacıyla
kullanılan ve yakın geçmişte gelişen bir görüntüleme tekniğidir (Şekil 32). Elektronik,
telekomünikasyon, biyoloji, kimya, otomotiv, uzay-havacılık endüstrilerinde ve litografi
çalışmalarında kullanım alanı bulmuştur. Mikroskop olarak en önemli avantajı, özel bir
hazırlama işlemi uygulamadan örneklerin doğrudan ve hemen her ortamda görüntülenmesidir.
Bu özellikleri nedeniyle malzemelerin nanometre boyutlarında yüzey özelliklerinin
incelenmesi amacıyla, malzeme ile ilgili hemen hemen tüm teknolojilerde gittikçe
yaygınlaşan bir uygulama alanı bulmuştur. İncelenen malzemeler, ince ve kalın film
kaplamaları, seramikler, alaşımlar, camlar, sentetik ve biyolojik membranlar, metaller,
polimerler ve yarı iletkenleri içermektedir. AFM ile, aşınma, yapışma, temizleme, çürüme,
kapiler davranış, pürüzlendirme, sürtünme, kayganlaştırma, kaplama ve cilalama gibi
işlemlerinin materyal üzerindeki sonuçları da incelenebilmektedir. Çok duyarlı bir
kantileverin yüzeyi taramasıyla üç boyutlu görüntüyü oluşturabilir, yine ayni hassas kantilever
ile atomik seviyedeki kuvvetleri piko-newton (pN) mertebesindeki hassasiyetle ölçebilir.
AFM’nin bu üstün özelliklerinden yararlanılarak moleküllerin görüntülenmesi ve kullanılan
kantileverlerin kimyasal olarak modifiye edilerek kullanılmasıyla birçok nanoteknolojik
uygulama gerçekleştirilmiştir. Nanoteknolojinin en önemli elemanları arasında yer alan AFM,
bir ön hazırlama aşaması olmadığı için biyolojik moleküllerin üç boyutlu yapısını bozmadan,
bulundukları ortamda görüntülenmesini sağlamaktadır. Bu özelliği alternatifleri olan SEM ve
TEM gibi mikroskobik tekniklere önemli bir üstünlük elde etmesini sağlamıştır. [31]
96 AFM’ nin elekttron mikrooskobuna göre çeşittli avantajjları göze çarpar; elektron
mikroskkobunda ikii boyutlu birr gösterim bulunurken
b
AFM gerçek üç boyuttlu bir yüzeey profili
çıkarabiilir. AFM kullanılırken
k
n numune görüntüleri
g
için
i
numuneeye zarar veerecek ya da şeklini
değiştireecek özel ekipmanlaraa (metal/karbbon) ihtiyaçç duyulmazz. Elektron m
mikroskobu
u düzgün
bir çalışşma için maliyeti
m
yüksek bir vakkuma ihtiyaaç duyarkenn; AFM havvada ya da sulu bir
ortamdaa rahatlıkla görevini yapabilir.
y
5–15 nm arralığında çaalışırlar ve yüksek çözzünürlük
sağlar.
Şekil 322. AFM
10.4. Foourier Dönüşümlü Kıızılötesi Speektroskopissi (FTIR)
FTIR, Matematikse
M
el Fourier Dönüşümü
D
m
metodu
ile bir
b frekans dizisinden ooluşan kırm
mızı ötesi
sinyalinni frekanslarrına ayıran ve her birinni şiddeti ile gösteren işlem sonuccunda ölçüm
m yapar.
Organikk ve inorgannik bileşikleerin her ikissinde de karrakter tanım
mlanması içiin kullanılaabilir. Bu
teknik, çeşitli kızıılötesi ışık dalga boyylarının absorbsiyonunnu materyallin yapısı itibariyle
i
ölçme amaçlı ele alır (Şekil 33). Bu kızılötesi absorbsiyonn bantları spesifik moleküler
m
bileşikleeri ve yapılaarını tanımllar. [32]
4000–15500 dalga sayısı
s
boyuttlu absorbsiiyon bantlarrı tipik fonkksiyonel gruuplar için uygundur
u
(ör. –OH
H, C=O, N--H, CH3 vbb.). 1500–4000 bölgesi parmak
p
izi için
i
tercih eedilir. 4000’’ e kadar
çıktığım
mızda ise moolekülün iç yapısına vee yüksek sp
pesifik özellliklerine ulaaşmamızı saağlar. Bu
da bilggilerin bilggisayar ortaamında değğerlendirilm
mesini referans bilgilerle karsılaaştırarak
maddennin yapısı hakkında fikir edinm
memize ollanak sağlaar. Bu tekkniğin uyg
gulandığı
materyaaller partikkül boyutluu maddelerr, lifler, geri
g
dönüşüümü olmaayan atıklarr, yığın
materyaalleri, çok taabakalı mateeryaller az da
d olsa esterler ve silikkonlar olarakk özetlenebilir.
97 1964’ teen beri FTIR
R bentonitinn hidratasyoonu ve plattelerler arasındaki elekttriksel çift katmanlı
k
yapıların düzenlennmesi çerçevvesinde kulllanılmıştır. Kil-polimeerik nanokoompozitlerd
de FTIR’
ya giren
in kullaanımı dahaa yaygındırr. Avantaj olarak x-ışınlarının yetersiz oolduğu aray
sistemleere uygulannabilirliği ve
v dökümlüü sistemleree karşı olaan esnekligii gösterileb
bilir. Kil
plateletllerinde arayya giren parrtikülü ve polimer
p
araasındaki ilişşkileri incelerken FTIR
R önemli
olanaklaar sağlar. Deneysel
D
v hesaplannan spektru
ve
umu karşılaaştırarak iççyapının cin
nsini ve
yoğunluuğunu tanım
mlayabilir. Bunun
B
dışınnda esaslı kilpolimerik
k
k nanokomppozitlerde ku
ullanılan
bir meetot olan eriyik birlleştirme süüresince am
monyum araya
a
girenn maddeleerin ısıl
bozunm
malarını analliz ederken de kullanılaabilir. [33]
Şekil 333. FTIR Sistteminin Şem
matik Görünntüsü
10.5. Nü
ükleer Man
nyetik Rezoonans Spek
ktroskopisii (NMR)
NMR ilk
i olarak 1938’ de Isidor Rabbi tarafındaan tanımlaanmış ve m
moleküler ışınlarda
ı
ölçümleenmiştir. Seekiz yıl sonrra 1946’da Felix
F
Bloch
h ve Edwardd Mills Purcchell tarafın
ndan katı
ve sıvılaarda kullanıılmak üzeree geliştirilmiiştir.
NMR atom
a
çekirddeğinin kuuantum mekkanik manyetik özellliklerine daayanan fiziiksel bir
tekniktir. Tek sayıılı proton veya
v
nötronn içeren attomlar içsell manyetik moment ve
v açısal
momenttuma sahiptirler, bilinen en geneel atomlar hidrojen
h
(H
H) ve karboon (C)’ durr. Bunun
yanındaa diğer elem
mentler de inncelenebilir..
98 Spin kuantum sayısı buçuklu olan atomları şiddetli manyetik alanlar altında radyo
frekansındaki elektromanyetik dalgalarla uyarma esasına dayanan spektroskopi metodudur.
Spin kuantum sayısı buçuklu olan atomlar küçük çubuk mıknatıslar gibi davranır ve manyetik
alan uygulandığında alanla aynı yöne yönelirler (Şekil 34). Atoma özgü frekanslardaki
elektromanyetik dalgalar atomu uyararak mıknatısın yönünün 180 derece değişmesini sağlar,
tabi bu sırada dalga emilir. Bu yöntem atomların birbirlerine geometrik olarak nasıl
bağlandıkları ve kaç tane oldukları hakkında bilgi verir.
Manyetik Alan Yokken
Manyetik Alan Varken
Şekil 34. Manyetik Alan Uygulanması Sonucu Atomların Davranışı
Temel NMR düzeni Şekil 34’ te gösterilmiştir. Numune manyetik alanın içine konulmuş ve
titreşim yoluyla uyarılarak radyo frekansı giriş akımına bırakılmıştır. Çıkış akımından da
spektruma yansıtılmıştır.
99 Şekil 355. Temel NM
MR Düzenii [35]
Katı fazzda kil-polim
merik nanokkompozitlerrde poliamid
din matriks olarak kulllanımı NMR
R’ da
gözlemllenmiş, PS/M
MMT bileşiminde ise kil
k dispersiy
yon derecessinin ölçümüünde kullan
nılmıştır.
[34]
10.6. Diiğer Karak
kterizasyon
n Yöntemlerri
Bilinen karakterizaasyon yönttemleri dışıında çeşitli kalorimetrrik metotlarr da kullan
nılmıştır.
Örneğinn, diferansiyel tarama kalorimetrresi (DSC)//dinamik ıssıl analizlem
me (DTA) tabakalı
sistemleerde kil hidratasyonu sonucu
s
madddenin karak
kterizasyonnunu incelem
mede kullan
nılmıştır.
Bunun dışında teermogravim
metrik anallizleme (T
TGA), iç tabakaların
t
yoğunluyla ilgili
çalışmalarda kullannılmıştır.
100 11. POLİMERİK NANOKOMPOZİTLERİN ÖZELLİKLERİ VE UYGULAMA
ALANLARI
Yıllar geçtikçe nanoteknolojiye olan ilgi kat kat artmaktadır. AR-GE çalışmalarına olan
yatırımlar milyar dolarları aşmaktadır ve bununla beraber ülkeler gelecekte diğer ülkelerden
geride kalmamak için büyük bir yarışa girmişlerdir. Medyada nanoteknolojiden söz eden
haberler 1995’ de 200 adet iken, 2002’ de 4000 (% 2000) olmuştur. Geçmişle
karşılaştırıldığında bu oranın 1993’ de “internet” ile ilgili haberler ile kıyaslanabilir olduğu
görülmektedir. Üniversitelerle beraber çalışan büyük şirketler şimdiden onlarca patent sahibi
olmuş durumdalar ve gelişimlerini devam ettirmektedirler.
Nanoteknolojinin bugün gıda hariç birçok kullanım alanı bulunmaktadır. Bu alanları kısaca
şöyle sıralayabiliriz;

Materyal bilimi

Elektronik

Bilgisayar

İlaç bilimi

Matematik, fizik, kimya ve biyoloji
Spesifik örnekleri anlatacak olursak;
11.1. Otomotiv Sanayi
Başlıca otomobil firmalarından; Volvo, su tutmayan ve kolay temizlenen ön cam üretmeyi,
Mercedes, çizilmeye karşı dayanıklı ve parlak boya üretmeyi, Nissan’ da alerjiye yol açan
mikropları yok eden, virüs ve bakterileri öldüren filtreyi üretmeyi başarmıştır.
11.2. Elektronik Endüstrisi
Sony; süper renk kontrastı, hızlı sayfa yenileme ve süper görünüş açısına sahip TV, Kodak;
nem, ısı ve ozona karşı dayanıklı, ışığa karşı dirençli fotoğraflar, Samsung; nanogümüş
partiküllerle bakterileri etkisiz hale getiren buzdolabı üretmişlerdir. HD-TV; üretimlerinin
diğer televizyonlara göre daha kolay olması ve ince olmaları nedeni ile daha az voltaja ihtiyaç
duyarak sonucunda daha az enerji kullanırlar
101 11.3. Tekstil Sanayi
Antimikrobik çoraplar; koku yapmazlar, mantarları öldürürler ve 50 yıla kadar
dayanıklıdırlar, Eddie Bauer pantolonu; çabuk kurur, su tutmaz ve anti-UV özelliğine sahiptir,
L.L Bean pantolonu; kırışmaz ve kir tutmaz, askeri giysiler; kirlenmeyen ve özel cihazlarla
donatılabilen özelliklere sahiptirler.
Nanotekstilde şu terimlere yer verilir;

Nano Pal; dayanımı arttırır,

Nano Care: kirlilikleri uzaklaştırır,

Nano Dry: nemi dengeler,

Nano Fresh: güzel kokmasını sağlar,

Nano Touch: yumuşak kumaş üretimi.
11. 4. Boya Sanayi
Son zamanlarda kendi kendini temizleyen boyalar insanların dikkatini çekmektedir. Boya
kendini güneş ışığı ile temizlemektedir çok az miktarla büyük alanları boyayabilme imkanı
sağlanmaktadır. Bunun dışında duvar kendini sigara dumanı, is, yağ lekesi ve çiziklere karşı
korumakta ve yangın esnasında 15 dk.’ da müdahale edilmesini sağlamaktadır.
Araştırmacıların son ve en çok ilgi çeken çalışması ise, radyo dalgalarını engelleyen nanobazlı
boya üretimi; bu boya bir kil çeşidi içermekte ve bu kil yapısında doğal bir nanotüp
bulundurmaktadır. Tüpleri bakıra dolgulayarak radyo dalgalarını absorplayan boya üretimi
hedeflenmektedir. Bu hedef sayesinde gizli yerler, önemli toplantı odaları ve askeri
yerleşmeler daha güvenli hale getirilebilir.
11. 5. Kozmetik Sektörü
Lancome tarafından üretilen güzellik kremleri; kırışıklıkları engeller, yaşlanmayı geciktirir ve
antioksidan özellikleri gösterir, stres etkilerini azaltır, Rosacea Care tarafindan üretilen
kremler kalici bronzlasma ve UV engelleyici özellik gösterirler.
102 11. 6. Nanomedika
N
al Birimi
Şekil 366. Karbon Nanotüplü
N
Y
Yapıya
Sahip Bir Robottun Tek Hüücreyi İyileştirmesi [36]
Rutgerss Üniversiteesi’ nde yapılan
y
çalıışmalara gö
öre 2020 yılında
y
üreetilen nano-boyutlu
robotlarr kan akışınna bırakılaraak virüslü hücreye
h
ilaccı bırakarakk iyileşmesinni sağlayab
bilecektir
(Şekil 36.).
3
Bu robot, karbonn nanotüp bir
b yapıya, ilerlemesinni sağlayann biyomolek
küler bir
motora ve kendinii yönlendirm
mesini sağllayacak pep
ptid eklentiilerine sahiip olacaktırr. Bunun
dışında benzer robotlarla doolaşım sisteemindeki zararlı
z
mateeryallerin temizlenmessi, zarar
görmüş organlara oksijen sağğlanması vee kanser hü
ücrelerinin tespit
t
edilipp yok edilm
mesi gibi
gelişimller gelecek için düşünüülmektedir.
11. 7. Deniz
D
Bilimi
Deniz hayvanlarınnın ve yosunların tuutunamadığı boyalar ile kaplı ve kendi kendini
temizleyyebilen bir dış yüzey çalışması hedeflenmektedir.
103 Tablo 11. Ticari Polimerik Nanokompozitlere Bazı Örnekler [18]
Matriks
PA-6
Poliolefinler
Polistiren ve Karışımları
PET
Etilen-vinil Alkol
Kopolimer (EVAI)
Polioksimetilen (POM)
Poliolefinler
Şirket
-Toyota,
-Allied Signal,
-Ube,
-Nanocor,
-Unitica,
-Showa Denko,
-Bayer,
-BASF ve Solutia.
-Basell,
-Southern Clay,
-Toyota,
-Ford,
-Dow Plastics.
-Toyota
Nanopartikül
Özellikler
Uygulamalar
-Dökülen Silikalar
(% 1–3 Hacimce Na-MMT)
PA–6’ ya göre:
-Benzer Yoğunluk,
-Saydamlık,
-70 °C Yüksek HDT,
-Yüksek Gerilim Modülü,
-%130 Yüksek Bükülme Modülü.
-Otomotiv,
-Ev Araç Gereçleri,
-Bahçe Ekipmanları,
-Uzay Uygulamaları,
-Özel Uygulamalar,
-Gıda Paketleme için Bariyer Filmi.
Otomotiv:
-Kapı Panelleri,
-Ön Ve Arka Tampon,
-İç Kısım Ve Aksesuar.
-Eastman,
-Bayer,
-BASF,
-Tetra Laval.
-Nanocor,
-Mitsubishi.
-Showa Denko,
-Bayer.
-Kil Partikülleri
-Düşük Yoğunluk,
-Boyutsal Sabitlik,
-Yüksek Isıya Dayanım,
-% 75 Düşük Yanıcılık,
-Mükemmel Yüzeysel Görünüm.
-Yüksek Güç,
-% 37 Gerilim Modülünde Artma.
-Saydamlık
-Düşük Yanıcılık,
-Yüksek Güç Ve Sağlamlık,
-Düşük Yoğunluk.
-İki Yapılı Ürünler
-Toyota,
-Mitsui.
-PP Sütunlu Kristaller
-Dökülen smektitler
(% <5 ag.)-Kompatibilizer Olarak
Maleik Anhidrit Asili Modifiye
PP
-Kil Partikülleri (% 4.8 ag.)
-Dökülen Smektit Kil Partikülleri
(% <5 ag.)
-MMT
-Düşük Sapma ve Çekme,
-Yüksek Yüzey Kalitesi,
-%40 Yüksek Modül.
-Düşük Yoğunluk,
-Yüksek Sağlamlık.
-Uzay Uygulamaları
-Otomotiv
Gıda Paketleme
-Bira,
-Meyve Suyu.
-Nem Ve Oksijene Karşı Hassas
Gıdalar için Paketleme Filmleri
-Otomotiv,
-Elektronik
-Otomotiv.
104 Tablo 11’ de bazı ticari polimerik nanokompozitleri üreten büyük firmalar ve bu
kompozitlerin saf polimerlere göre özellikleri karşılaştırılmış ve uygulama alanları
belirtilmiştir.
11. 8. Türkiye’de Nanoteknolojiyi Uygulayan Bazı Firmalar Ve Çalışmaları

Yaşar Holding (Dyo): Kendi kendini temizleyen ve solmayan boya ürettiler.

Arçelik: Nanoteknolojik bir buzdolabı ürettiler (2003) ve 2004’ te bunu geliştirdiler.

Yeşim Tekstil: Çabuk kuruyan, kolay ütülenen ve kirlenmeyen akıllı elbise ürettiler.
11. 9. Türkiye’de Nanoteknoloji ile İlgili Çalışmalar Yapan Bazı Üniversiteler

Gazi Üniversitesi

Anadolu Üniversitesi

ODTÜ

Bilkent Üniversitesi

Gebze Yüksek Teknoloji Enstitüsü
11. 10. Nanoteknoloji ile En Çok Patent Alan Enstitüler

L’Oreal (kozmetik) – 266 patent

International Business Machines Corporation (IBM) (teknoloji) – 125 patent

California Üniversitesi – 107 patent

Kodak (fotoğraf) – 84 patent

Massachusetts Institute of Technology (MIT) – 79 patent

Henkel (ev) – 76 patent

Japon S&T Kurulusu (hükümet) – 76 patent

Baden Aniline and Soda Factory (BASF) (kimya/matematik) – 66 patent

Allied Signal (kimya/matematik) – 65 patent
Micron Teknoloji (yarı iletkenler) – 62 patent
105 12. MATERYAL VE YÖNTEM
Bu bölümde, emülsiyon polimerizasyonu yöntemi ile hazırlanan polistiren ve kütlece %5 kil
içeren polistiren nanokompozitinde kullanılan materyaller ve yöntem hakkında bilgi
verilmiştir.
12.1. Materyal
Polistiren ve polistiren/kil nanokompozitinin sentezinde kullanılan kimyasal maddelerin tümü
aşağıda verilmistir:

Bentonit kili (Aldrich, nanopowder)

Stiren (Merck, 99%)

Benzoil peroksit (Merck, 75%)

Toluen (Merck, 99.5%)

Sodyum dodesil sülfat (Merck, 99%)

Metanol (Merck, 99.9%)
12.2. Yöntem
Polistiren ve polistiren/kil nanokompozitinin üretimi ve karakterizasyonu aşağıdaki yöntemler
kullanılarak gerçekleştirilmiştir.
i.
Organokil Sentezi
ii.
Başlatıcının Hazırlanması
iii.
Deneysel Yöntem
a. Polistiren Sentezi
b. Polistiren/Kil Nanokompozitinin Sentezi
vi.
Polistiren ve Polistiren/kil Nanokompozitinin Karakterizasyonu
106 12.2.1. Organokil
O
Sentezi
Organokkil sentezi, setiltrimetiilamonyum
m bromür (C
CTAB) katyyonik yüzeyy aktif mad
ddesi ile
yapılmıştır.
Şekil 377. Uzun Zinncirli Setiltriimetilamonnyum Bromü
ür (CTAB) [37]
Bentoniit kilini moddifiye etmeek icin ilk olarak,
o
1 L’lik behere 800
8 ml saf su koyulur ve 10 g
saf nannoboyuttaki kil eklenirr. Homojenn karışım ellde edilene kadar mannyetik karışştırıcıyla
karıştırıılmıştır. Ayrrı bir beherdde; kilin KD
DK (katyon
n değişim kaapasitesi) deeğeriyle hessaplanan
yüzey aktif
a
maddee (CTAB) miktarının
m
k
kütlece
%2 fazlası, 2000 ml saf suu içerisinde çözülür.
Önceki aşamada elde
e
edilmişş homojen kil karışım
mına yüzey aktif maddde çözeltisi eklenir.
Homojeen karışım elde edileene kadar manyetik
m
karıştırıcıyla
k
a karıştırılm
mıştır. Eldee edilen
organokkil, deiyonizze su kullaanılarak 3 defa
d
yıkanırr ve vakum
mlu pompa iile organok
kil sudan
tamameen ayrılır. Şekil 38. ve Şekil 39.’ da
d bu durum
m gösterilm
miştir. Organnokiller petrri kabına
konulduuktan sonraa, etüvde 1,5 saat 110°C’ de kurutulur. Kurutulan örnekler, porselen
p
havandaa dövüldüktten sonra ellek analizinnden geçiriliir. Desikatöörde nanokoompozit sen
ntezi için
saklanırr. [37]
Şekil 388. Su Ortam
mında Hidrofilik Kil [37]]
Şekil 39.
3 Su Ortam
mında Organnofilik Orgaanokil [37]
107 12.2.2. Başlatıcını
B
n Hazırlan
nması
Polimerrizasyon reeaksiyonunuun başlatıccısı benzoill peroksit, kullanımddan önce nem ve
safsızlıkktan arındırrılmak için kristallendiirilir. Bunun
n için 25g benzoil
b
perroksit tartılaarak 100
ml klorooform içindde çözülür. Oluşan
O
çözeelti süzgeç kağıdında süzülür
s
ve ssüzülen karıışım 250
ml metaanol içerisinne dökülereek buzlu orrtamda beklletilerek kriistallendiriliir. Oluşan kristaller
k
süzgeç kağıdında süzülmüş
s
vee desikatördde kurutularrak metanol uzaklaştırrılır. Böylecce % 9999,5 safflıkta benzooil peroksit elde
e edilmişştir. [37]
12.2.3. Deneysel
D
Y
Yöntem
12.2.3.11. Polistiren
n Sentezi
Polistireen üretimi ve
v modifiye edilmiş kil
k içeren po
olistiren üretimi aşağıda gösterilm
miş olan
deney düzeneğinde
d
e gerçekleştirilmiştir.
Şekil 400. Deney Düüzeneği
108 Deney düzeneği
d
aşağıdaki bölümlerden oluşmaktadır
o
r;

( Reaksiyyonun gerçeekleştiği balon joje (Reeaktör)
(1):

( Isıtıcı
(2):

( Termom
(3):
metre

( Azot gaazı girişi
(4):

( Geri sooğutucu
(5):

( Geri sooğutucu su girişi
(6):
g

( Geri sooğutucu su çıkışı
(7):
ç
Şekil 40.
4 ile göstterilen deneey düzeneğği kurulduk
ktan sonra öncelikle ddeneysel çaalışmada
belirtileen reaktantlaar (1) numaaralı reaktörr içine yerleeştirilir. Sisttemdeki ısıttıcının (2) 80 oC’ de
sabit tuttulması içinn gerekli ayarlamalar yapılır
y
ve bu
u sayede reaaktöre bağlıı termometrreden (3)
reaktörüün 80 oC’ de
d sabitleniip sabitlenm
mediği gözlenir. Bu sırrada (4) nuumara ile gö
österilen
girişten sisteme azoot gazı besllenir. Azot gazı
g beslenm
mesinin am
macı polimerrleşme tepkiimesinin
oksijenlli ortamda gerçekleşme
g
emesidir. Bu
B nedenle azot
a
gazı ilee reaktör içiinde inert bir
b ortam
oluşturuulur. Sistem
mde geri beslemeli sooğutucu (5)) ile kaynaama sırasınnda oluşan buharın
yoğunlaaşarak sistem
me geri kazzandırılmasıı sağlanır.
Tüm buu işlemler yapıldıktan
y
sonra 4 saaat boyunca reaksiyonunn sürdürülm
mesi beklen
nir ve bu
sırada sıcaklığa ve azot gazınınn sürekliliğğine dikkat edilir.
e
4 saat sonra elde edilen
e
ürün soğuduktann sonra Şekiil 41.’ de gösterilen vaakum süzmee seti ile
süzülür ve safsızlıkkların gideriilmesi açısınndan deiyon
nize su ile birkaç
b
kez yyıkanır.
S
Seti
Şekil 411. Vakum Süzme
109 Son olaarak elde eddilen süzüntü Şekil 42. ile gösterillen vakum kurutucu
k
ilee 1 gün boy
yunca 60
o
C’ de kurutulur
k
vee ürün elde edilir.
e
Şekil 422. Vakum Kurutucu
K
12.2.3.22. Polistiren
n/Kil Nanokompoziti Sentezi
Bölüm 12.2.3.1.’ de
d anlatılannlara ek olaarak reaktan
ntlara deneyysel çalışm
ma içinde an
nlatıldığı
gibi isteenilen miktaarda kil ekleenir. Kalan bütün
b
işlem
mler aynı şekkilde yapılırr.
12.2.3.33. Viskozitee Ortalamaa Molekül Ağırlığı
A
Tay
yini
Polimerr örneklerinnin viskozitee ortalama molekül
m
ağ
ğırlıklarının bulunabilm
mesi için Ub
bbelohde
Viskoziimetresindenn yararlanıllmıştır. Bu yöntem tem
mel olarak seyreltik
s
poolimer çözelltilerinin
viskozittesinin ölçüümlerine dayyanır. Ubbeelohde visk
kozimetresi Şekil 43’ tte gösterilm
miştir. İlk
önce, çöözücü olaraak kullanılann toluenin geçiş
g
suresi (t0) belirlennir. Daha soonra deney sonunda
alınan polistiren
p
nuumunesindeen 0,2 g alınnır ve 20 ml toluen içeriisinde çözüülür. Böylece %1’lik
çözelti elde
e
edilir. Daha sonraa bu karışım
m gerekli miktarda toluuen ilavesi iile % 0,8, % 0,6, %
0,5, % 0,4’
0 lük seyreltik polim
mer çözeltileeri hazırlanıır.
Viskoziitesi ölçüleccek olan çözelti, viskozimetrenin 1 numaralı haznesine 4 numaralıı girişten
dolduruulur. 6 numaara ile göstterilen boruunun ucu paarmak yardıımıyla kapaatılarak, 5 numaralı
n
borudann bir puar yaardımıyla çöözelti kılcall boru içerissinden en üsstteki balonna doldurulu
ur. 5 ve 6
numarallı borularınn uçları açıılarak çözeeltinin 3 ilee 2 noktalaarı arasındaa serbestçe akması
sağlanırr. Akış süreesi kronomeetre ile ölçüülür. Bu işllem önce çöözücü olaraak kullanılaan toluen
110 için yappılır, daha sonra aynı işşlemler farkklı yüzdelerrde hazırlanan seyreltikk polimer çö
özeltileri
için tekkrarlanır vee çözeltilerin akış sürreleri ayrı ayrı tespit edilir. Ölçülen akış süreleri
kullanılarak bağıl viskoziteler
v
(ηr) hesaplaanır.
Şekil 433. Ubbelohdde Viskoziteemetresi
Seyreltm
me için gerekli toluen miktarları Tablo
T
12.’ de verilmişştir. Bu çözzeltilerin Ub
bbelohde
Viskoziimetresi yarrdımıyla, 25°C’
2
de viiskoziteleri ölçülür. Bu
B değerler kullanılaraak Mark
Houwinng eşitliğindden ortalamaa molekül ağırlığı
a
(Mv
v) hesaplanırr.
Tablo 12.
1 Seyreltm
me İçin Ekleenmesi Gereeken Toluen
n Miktarlarıı
Çözelti Derişimi (g/mL)
Ekleenmesi Gerreken Tolueen Miktarı (mL)
%1
20
%0,8
5
%0,6
8,3
%0,5
6,7
%0,4
10
111 Viskozite molekül ağırlığı tayini için gerekli denklemler aşağıda verilmiştir. Bağıl viskoziteler
12.1. numaralı formül kullanılarak hesaplanır.
ηr = t/t0
(12.1.)
Burada;
t0 = Çözücü toluen için akış süresidir.
Bağıl viskozitelerden spesifik viskozitelere (ηsp) (12.2.) numaralı denklem yardımıyla geçilir.
ηsp = ηr – 1
(12.2.)
Her konsantrasyona karşılık gelen indirgenmiş viskoziteler (ηi) ise (12.3.) numaralı denklem
ile hesaplanır.
ηi = ηsp/C
(12.3.)
Burada C 100 mL toluen içerisindeki polimer miktarıdır. (g/100 mL)
Bulunan indirgenmiş viskoziteler konsantrasyona karşı grafiğe geçilir ve çizilen eğim
çizgisinin “y” eksenini kestiği noktadan mutlak viskozite [η] bulunur.
Şekil 44. İndirgenmiş Viskozitenin Polimer Konsantrasyonu ile Değişimi
  KM v
(12.4.)
Sok olarak (12.4.) numaralı eşitlik kullanılarak ortalama molekül ağırlığı (Mv) hesaplanır.
Burada K ve α sabitler olup, polimerin cinsine, molekül ağırlığına, çözcünün cinsine ve
112 sıcaklığğına bağlıdırr. 25 oC’ dee polistiren ve toluen çözücü
ç
sisteemi için; K = 7,5 x 10-5
ve α =
0,75’ tirr. [38]
Deneydde viskozitee ölçümlerii için viskkozitemetre ve çözelti 25 oC’ dde sabit sııcaklıkta
tutulmaalıdır. Bunuun için kulllanılan term
mostatlı vee karıştırmaalı su banyyosu Şekil 45.’ te
gösterilm
miştir.
Şekil 455. Ubbelohdde Viskoziteemetresi Öllçümlerindee Kullanılann Su Banyossu
113 13. DENEYSEL ÇALIŞMA
13.1. Emülsiyon Polimerizasyonu ile Polistiren Üretimi
Deneyde öncelikle 0.242 g başlatıcı (bezilperoksit, benzilperoksit:stiren molar oranı 1/200
olacak şekilde hesaplanmıştır) ve 23 mL stiren monomeri manyetik karıştırıcı yardımıyla 350450 rpm hızında 15 dk süre ile karıştırılır. (Bu karışıma karışım 1 diyelim.)
Daha sonra kütlece %3 (0,625 g) sodyum dodeksil sülfat, 200 mL deiyonize su ile manyetik
karıştırıcı yardımıyla 350-450 rpm hızında 15 dk süre ile karıştırılır. (Bu karışımada karışım 2
diyelim.)
Hazırlanan karışım 1 ve karışım 2 reaktöre aktarılmadan önce birbiriyle karıştırılır (karışım 3)
ve homojen karışım oluşturulması amacıyla tekrar manyetik karıştırıcı yardımıyla 350-450
rpm hızında bir süre karıştırılır.
Şekil 40. ‘ daki gibi Reaktöre azot gazı, geri soğutucu, karıştırıcı ve termocupl takılır ve bu
işlemden sonra hazırlanan karışım 3 reaktöre aktarılır.
Isıtıcı yardımı ile reaktör sıcaklığı 80 oC’ ye getirilir ve bu sıcaklıkta reaktörün sabit tutulması
zaman zaman yapılan manuel sıcaklık kontrolleri ile sağlanır.
Reaktör 80 oC sıcaklığa sabitlendikten sonra, 4 saat boyunca bu sıcaklıkta tutularak
reaksiyonun gerçekleşmesi sağlanır.
Oluşan ürün Şekil 41.’ de gösterilen vakum süzme setinde süzülür ve birkaç kez içerisinde
bulunan safsızlıkların giderilmesi amacıyla deiyonize su ile yıkanır.
Son olarak süzülen ürün, Şekil 42’ de gösterilen vakum kurutucuda 60 oC’ de 1 gün boyunca
kurutulur.
Ayrıntılı hesaplar EK A2.’ de verilmiştir.
114 Kurutm
ma işlemide bittikten
b
sonnra Şekil 466’ da görüleen ürün eldee edilir.
Şekil 466. Emülsiyoon Polimerizzasyonu Sonnucu Elde Edilen
E
Polisstiren
Elde edilen malzem
meler için daaha fazla reesim EK C.’’ de verilmişştir.
13.2. Em
mülsiyon Polimerizas
P
syonu ile Poolistiren/Kiil Nanokom
mpozitinin Ü
Üretimi
Deneydde önceliklee kütlece %5
% modifiyye edilmiş kil
k (1.042 g bentonit)), 0.242 g başlatıcı
(bezilpeeroksit, bennzilperoksit:stiren molaar oranı 1/200) ve 23 mL
m stiren m
monomeri manyetik
m
karıştırııcı yardımıyyla 350-450 rpm hızındda 15 dk sürre ile karıştırılır. (Karışşım 1)
Diğer basamaklar polistiren
p
ürretiminde annlatıldığı giibi aynen geerçekleştiriliir.
115 14. DENEY SONUCU ELDE EDİLEN ÜRÜNLERİN KARAKTERİZASYONU
Deneyler sonucu üretilen polistiren, polistiren kil nanokompozitleri için 2 çeşit
karakterizasyon yöntemi kullanılmıştır. Bunlar TGA ve SEM analizleridir.
TGA analizinin amacı, polistirene eklenen kütlece %5’ lik kilin, polistirenin termal özellikleri
üzerindeki etkisini gözlemlemektir. TGA analizinden malzemenin bozunmaya başladığı
sıcaklık ve bozunmanın bittiği sıcaklık ile safsızlıkların malzemeden uzaklaştığı sıcaklık
aralıkları belirlenebilir. Elde ettiğimiz malzemelerde safsızlık olarak metanol, SDS ve bir
miktar başlatıcı olabileceğini söyleyebiliriz. Bunun nedeni elde edilen malzemelerin süzme
sırasında yetersiz yıkanması ve yetersiz kurutulması olabilir.
SEM analizinde ise asıl amaç malzemenin içerdiği taneciklerin çapındaki değişimin kil
miktarı ile değişiminin gözlenmesidir. Aynı zamanda kilin polistiren içine dağılımı daha fazla
yakınlaştırılmış SEM görüntüleri ile gözlenebilir.
TGA analizi için hazırlanan numuneler yaklaşık 0,1 g ve toz halinde olmalıdır. TGA
analizlerinde numune her 1 dakikada 10 oC ısıtılarak analiz gerçekleşmiştir. SEM için
hazırlanacak numuneler de gözle görülür toz haline getirilmelidir. Bu numuneler için uygun
kaplama (altın kaplama) laboratuar şirketi tarafından belirlenip analiz gerçekleşmektedir.
Bu analizlerin sonuçları Bölüm 15.’ te verilmiş ve değerlendirmesi üretilen polistiren ve
polistiren/kil nanokompoziti için yapılmıştır.
116 15. DENEYSEL SONUÇLAR
15.1. Viskozite Ortalama Molekül Ağırlığı Sonuçları
Yapılan viskozite ortalama molekül ağırlığı tayininde kil içermeyen polistiren için elde edilen
veriler Tablo 13.’ de verilmiştir.
Tablo 13. Polistiren İçin Viskozite Ortalama Molekül Ağırlığı Verileri
C (g/100 mL) t (s)
t0 (sn)
ηr
ηsp
ηi
0.4
19.3
17.05
1.131965
0.131965
0.329912
0.5
19.98
17.05
1.171848
0.171848
0.343695
0.6
20.66
17.05
1.21173
0.21173
0.352884
0.8
22.15
17.05
1.29912
0.29912
0.3739
1
23.6
17.05
1.384164
0.384164
0.384164
Tablo 13.’ de polistiren için verilen veriler ile Şekil 47. oluşturulmuş, grafikten el edilen
denklemden eğrinin “y” eksenini kestiği nokta belirlenmiş ve mutlak viskozite 0.297 olarak
bulunmuştur. Bu değer ile Mark Houwik eşitliğinden polistirenin molekül ağırlığı 62651
g/mol olarak tespit edilmiştir.
İndirgenmiş Viskozite (ηi)
ηi vs.C (Polistiren)
y = 0.090x + 0.297
0.4
0.38
0.36
0.34
0.32
0.3
0.28
0
0.1
0.2
0.3
0.4
0.5
0.6
0.7
0.8
0.9
1
Konstantrasyon (g/ 100 mL)
Şekil 47. Polistiren İçin İndirgenmiş Viskozite vs. Konsantrasyon
117 Yapılan viskozite ortalama molekül ağırlığı tayininde kütlece %5 kil içeren polistiren
nanokompoziti için elde edilen veriler ise Tablo 14.’ te verilmiştir.
Tablo 14. Polistiren+%5 Kil İçin Viskozite Ortalama Molekül Ağırlığı Verileri
C (g/100 mL)
t (s)
t0 (sn)
ηr
ηsp
ηi
0.4
19.1
17.05
1.120235
0.120235
0.300587
0.5
19.3
17.05
1.131965
0.131965
0.26393
0.6
20.15
17.05
1.181818
0.181818
0.30303
0.8
21.25
17.05
1.246334
0.246334
0.307918
1
22.65
17.05
1.328446
0.328446
0.328446
Tablo 14.’ te kütlece %5 kil içeren polistiren nanokompoziti için verilen veriler ile Şekil 48.
oluşturulmuş, grafikten el edilen denklemden eğrinin “y” eksenini kestiği nokta belirlenmiş
ve mutlak viskozite 0.254 olarak bulunmuştur. Bu değer ile Mark Houwik eşitliğinden
polistirenin molekül ağırlığı 50859 g/mol olarak tespit edilmiştir.
ηi vs.C (Polistiren + %5 Kil)
y = 0.069x + 0.254
İndirgenmiş Viskozite (ηi)
0.35
0.3
0.25
0.2
0.15
0.1
0.05
0
0
0.1
0.2
0.3
0.4
0.5
0.6
0.7
0.8
0.9
1
Konstantrasyon (g/ 100 mL)
Şekil 48. Polistiren+%5 Kil İçin İndirgenmiş Viskozite vs. Konsantrasyon
Elde edilen viskozite ortalama molekül ağırlığı sonuçlarının hesaplamalarına ise EK A.’ da
yer verilmiştir.
118 15.2. Karakterizasyon Sonuçları
15.2.1. Termogravimetrik Analiz Sonuçları
Daha önce üretilen polistiren ve polistiren/kil nanokompoziti için TGA ve SEM
karakterizasyon yöntemlerinin kullanıldığından bahsetmiştik. Şekil 49. kil içermeyen
polistiren için yapılan TGA analizinden elde edilen sıcaklığa bağlı %kütle kaybını
göstermektedir. (ODTÜ Merkez Lab.)
Şekil 49. Polistirenin TGA Sonucu
Şekil 49. sonucu polistiren için malzemenin bozunmaya başladığı sıcaklık yaklaşık 365 oC ve
bozunmanın bittiği sıcaklık ise yaklaşık 455 oC olarak gözlemlenmiştir. Kütle kaybı olarak
bakıldığında ise son durumda kütlece % 0.443 polistiren kaldığı görülmektedir.
119 Kütlece %5 kil içeren polistiren/kil nanokompozitinin TGA analizinden elde edilen sıcaklığa
bağlı %kütle kaybı grafiği Şekil 50.’ de gösterilmiştir. (ODTÜ Merkez Lab.)
Şekil 50. Kütlece %5 Kil İçeren Polistiren için TGA Sonucu
Şekil 50.’ den polistiren/kil nanokompozitini için yapılan TGA analizinde bozunmaya
başladığı sıcaklık 385 oC ve bozunmanın bittiği sıcaklık ise yaklaşık 459.6 oC olarak
gözlemlenmiştir. Kütle kaybı olarak bakıldığında son durumda kütlece %7.085 polistiren/kil
nanokompozitinin kaldığı görülmektedir.
Her iki TGA analizinde belirli bir sıcaklığa kadar kütlenin sabit kaldığını sonra azaldığını
görmekteyiz. Kütlenin sabit kaldığı bu bölge Şekil 49.’ da 0-365 oC arasında iken, Şekil 50.’
de 0-385 oC arasıdır. Daha sonra 200-350 oC aralıklarında kütlede bir miktar azalma
görülmektedir, bu süreç boyunca cihazda ısıtılan malzemelerin içindeki safsızlıklar
uçmaktadır. Sabitliğin bozulmaya başladığı an ise malzemelerin bozunmaya başladığı anı
temsil etmektedir.
120 15.2.2. Taramalı Elektron Mikroskobu Sonuçları
Yapılan ikinci bir karakterizasyon analizi ise SEM’ dir. Şekil 51.’ de kütlece %5 kil içeren
polistirenin SEM analiz sonucu görülmektedir (ODTÜ Merkez Lab.). Bu şekle göre belirlenen
tanecikler için ölçüm yapılmış ve elde edilen ölçümler şeklin üzerinde belirtmiştir. Bu
ölçümlerin ortalaması alındığında taneciklerin ortalama çapı yaklaşık 98.22 nm’ dir. Bu değer
literatürede verilen değerlerde karşılaştırılmış ve değerlendirilmesi yapılmıştır.
Şekil 51. Polistiren + %5 Kil için Taramalı Elektron Mikroskobu Sonuçları
Sentezlenen polistiren/kil nanokompoziti için daha fazla SEM görüntüsü EK B.1.’ de
verilmiştir.
121 15.3. Sonuçların Karşılaştırılması
Karakterizasyon analizleri ve deneysel olarak elde edilen sonuçların daha net anlaşılması
açısından bu sonuçlar Tablo 15.’ de verilmiştir.
Tablo 15. Deneysel Sonuçların Karşılaştırılması
Polimer
Molekül
Ağırlığı (g/mol)
Bozunmaya
Başladığı
Sıcaklık (oC)
Bozunmanın
Bittiği Sıcaklık
(oC)
Kalan Kütle
(% mg)
SEM Sonucu
Ortalama
Tanecik Çapı
(nm)
Polistiren
62651
365
455
0.443
190 - 500 [7]
Polistiren +
%5 Kil
50859
385
459.6
7.085
98.22
Bu sonuçlara göre polistirene, modifiye edilmiş nano kil eklenmesiyle termal özelliklerinde
iyileşme, molekül ağırlığında azalma, tanecik çapında düşüş olduğu söylenebilir. Tanecik çapı
literatüreden aynı metod ile üretilen polistiren için alınmıştır.
122 16. DEĞERLENDİRİLME
Günümüzde polimer malzemeler pek çok alanda metal vb. pahalı malzemelerin yerini
almakta, ekonomik olarak daha ucuz elde edilebilmekte ve şekillendirilebilmektedir. Bu
durum polimerleri hayatımızın vazgeçilmezi yapmıştır.
Endüstriyel olarak bir çok sektörde polimerlerin kullanıldığını ve değişik katkı maddeleriyle
bu polimerleri termal, fiziksel ve kimyasal özelliklerinde iyileştirilme yapılabilindiğinden ve
günümüz teknolojisinde bu durumun giderek gelişmekte olduğundan bahsetmiştik. Yapmış
olduğumuz lisans çalışmamız da bu duruma yönelik bir amaç içermektedir.
Asıl amacımız, polistirene nano katkı maddesi ekleyerek polistirenin özelliklerinde ne gibi bir
değişim olduğunu gözlemlemekti. Bu nedenle çalışmamızda, emülsiyon polimerizasyonu
yöntemi kullanılarak polistiren ve kütlece %5 kil içeren polistiren/kil nanokompozitinin
üretimi yapılmıştır.
Her iki polimer içinde başlatıcı olarak benzoil peroksit kullanılmış ve yapılan deneyler sonucu
üretilen polimerlerin viskozite molekül ağırlığı tayinleri ile bu polimerlerin karakterizasyonu
yapılmıştır. Karakterizasyon metodu olarak termogravimetrik analiz ve taramalı elektron
mikroskobu kullanılmıştır.
Elde edilen sonuçlar karşılaştırıldığında, literatür araştırmalarıyla benzer sonuçlara
ulaşılmıştır.
Öncelikle viskozite molekül ağırlığı tayininden elde edilen sonuçlara bakıldığında, kütlece %5
modifiye edilmiş kil içeren polimer nanokompozitinin molekül ağırlığının, elde edilen
polistirenin molekül ağırlığından düşük çıktığı gözlemlenmiştir. Bu endüstride polimerler için
istenmeyen bir durum olsada karakterizasyon sonuçları olumlu çıkmıştır. Viskozite molekül
ağırlığı tayininden polisitrenin molekül ağırlığı 62651 g/mol olarak bulunmuşken, aynı
polimerizasyon tekniği ile üretilen polistiren/kil nanokompozitinin molekül ağırlığı ise 50859
g/mol olarak bulunmuştur. Bunun temel nededinin nanokilin polimer reaksiyonu süresince
moleküllerin arasında dağılmış vaziyette bulunması ve reaksiyon ile oluşan zincirlerin
uzunluğunu etkilemiş olabileceğidir. Literatür araştırmalarından elde edilen sonuçlar ise bu
durumu desteklemektedir.
Termogravimetrik analiz sonucunda üretilmiş olan polistirenin 365 oC’ de bozunmaya
başladığı ve yaklaşık 455 oC’ de bozunmanın bittiği ve kütlece %0.443’ ünün kaldığı ancak
123 polistiren kil nanokompozitinin yaklaşık 385 oC’ de bozunmaya başladığı ve yaklaşık 459.6
o
C’ de bozunmanın bittiği ve kütlece %7.085’ inin kaldığı gözlemlenmiştir. Bu durum bize
polistirene kütlece %5 kil eklenmesinin termal özelliklerini iyileştirdiğini ve daha dayanıklı
polimerler elde edildiğini göstermektedir. Literatürde de aynı şekilde kil eklenmesinin termal
özellikleri iyileştirdiğinden bahsedilmektedir. Bu durum polimerler için endüstride istenilen
bir durumdur ve bu kil miktarı arttırılarak polimerin termal özellikleri daha da iyileşebilir.
Fiziksel görünüm olarak üretilen her iki polimer arasında fazla bir farklılık yoktur. İkiside
kolaylıkla toz haline getirilebilir ve uygun çözücülerde çözünebilir.
Son olarak polistiren + kütlece %5 kil için elde edilen taramalı elektron mikroskobu sonuçları
literatürde aynı metod kullanılarak polistiren için elde edilen birkaç sonuç ile karşılaştırılmış
ve elde ettiğimiz polistiren kil nanokompozitinin taneciklerinin ortalama çapının,
polistirenden daha küçük olduğu ortaya çıkmıştır. Literatürde de kil eklenmesiyle tanecik
çapının azaldığı sonucu paylaşılmıştır. Bunun temel nedeni kilin oluşan polimer zincirleri
arasında fiziksel bir şekilde dağılmasıyla ilgilidir. Tanecik boyutunun küçük olması
polistirenin mekaniksel açıdan daha dayanıklı, daha kolay şekil alabilir olduğunun kanıtı
olarak gösterilebilir. EK B.1.’ de verilen sonuçlarda ise kil miktarı taramalı elektron
mikroskopu resimlerinde çok azda olsa belli olmaktadır.
Elde edilen nanokompozitlerin emülsiyon polimerizasyonu yerine başka polimerizasyon
yöntemleriyle üretilmesi ya da başka bir başlatıcı kullanılarak üretilmeside polimerlerin
özelliklerinde değişikliklere neden olabilir. Literatürde bu tür çalışmalar mevcuttur.
Ancak emülsiyon polimerizasyonunun diğer yöntemlere göre birçok avantajı vardır.
Emülsiyon polimerizasyonunun bazı avantaj ve dezavantajları açıkça görülebilir. Latekse
dönüşüm sırasında emülsiyonun vizkozitesinin düşük kalması nedeniyle ısı transferi hiç zor
değildir. Süspansiyon polimerizasyonuna göre yüksek etkili yüzey aktif ajanlar, çok hafif
karıştırma ve polimer parçacıklarının birleşme eğilimlerinin en aza inmesi nedeniyle,
emülsiyon polimerizasyonu yapışkan, kauçuksu ürünler için uygundur. Lateks ürün pek çok
direkt uygulama için uygundur. Diğer taraftan; katı polimer istenirse, çok küçük parçacıkların
oldukça yüksek yüzey alanları nedeniyle, yüzey aktif maddelerle ve özellikle diğer suda
çözünebilir bileşenler ile kirlenmesi beklenebilir. Bu kesin olarak bir sakıncadır. Örneğin;
şekillendirmek için polistiren üretiminde berraklık istenir ya da elektriksel yalıtım
malzemeleri için polivinil klorür üretiminde sabunlar, tuzlar ya da suyun eser miktarı
dielektrik özellikleri zıt olarak etkiler.
124 Sonuç olarak elde edilen polistiren ve polistiren/kil nanokompoziti karşılaştırıldığında;
polistiren/kil nanokompozitinin termal olarak daha dayanıklı olduğu, molekül ağırlığının daha
düşük, tanecik boyutunun da daha düşük olduğu görülmüştür.
125 17. SONUÇLAR
Yapmış olduğumuz deneyler sonucu, elde ettiğimiz sonuçlar bize kütlece %5 kil içeren
polistirenin, katkı maddesi içermeyen polistirene göre termal açıdan daha dayanıklı ve
malzeme olarak daha hafif olduğunu göstermektedir.
Emülsiyon polimerizasyonu ile hazırlamış olduğumuz polimerler karakterizasyon ve
laboratuvar analizlerinden sonra değerlendirildiğinde olumlu sonuçlar elde edildiği
görülmektedir. Emülsiyon polimerizasyonu sonucu oluşan ürünler diğer polimerizasyonlar
sonucu oluşan ürünlere göre bir dez avantaj içermektedir. Bu dezavantaj ürünün süzülmesidir.
Emülsiyon polimerizasyonu ile elde edilen ürünler için süzme maliyeti daha fazladır. Bu
durum ekonomik açıdan her ne kadar olumsuz görünsede rapor kapsamında belirttiğimiz gibi
emülsiyon polimerizasyonunun diğer polimerizasyon yöntemlerine göre birçok avantajıda
mevcuttur.
Sonuç olarak yapılan deneyler her ne kadar laboratuvar ölçekli olsada elde edilen olumlu
sonuçlar sanayiye uygulanabilir, maliyetinin düşürülmesi ve ürün kalitesinin arttırılması için
çalışmalar yapılabilir.
126 18. ÖNERİLER
Yapmış olduğumuz lisans deneyimizde, deneysel şartlarını iyileştirmek ve daha kaliteli ürün
elde etmek amacıyla şu önerilerde bulunabiliriz;
i.
Elde edilen ürünlerin kalitesini arttırmak amacıyla vakum kurutucuda daha fazla süre
bekletmek ve deiyonize su ile daha fazla yıkamak, ürünlerin içindeki safsızlık
miktarını azaltacaktır.
ii.
Reaksiyonun daha sağlıklı gerçekleşmesi için reaktöre bir kontrol sistemi kurulması
(P, PI ya da PID) sıcaklığın daha kolay bir şekilde sabit tutulmasını sağlayacaktır.
iii.
Reaktöre bir karıştırıcı takılması, reaktör içinde oluşan birikimi engelleyecek ve
dönüşümü arttıracaktır.
iv.
Polistirene eklenen kil miktarının belirli bir orana kadar arttırılması, oluşan
nanokompozitin termal, kimyasal ve fiziksel özelliklerini arttıracaktır.
127 19. KAYNAKLAR
[1] J. W. Gilman, “Flammability and Thermal Stability Studies of Polymer Layered-Silicate
(Clay) Nanocomposites”, Applied Clay Science, Vol. 15 (1), 15-31. (1999).
[2] S. V. Krishna, G. Pugazhenthi, “Properties and Thermal Degradation Kinetics of
Polystyrene/Organoclay Nanocomposites Synthesized by Solvent Blending Method: Effect of
Processing Conditions and Organoclay Loading”, Journal of Applied Polymer Science, Vol.
120 (15), 120-1322, (2011).
[3] L. Z. Qiu, W. Chen, & B. J. Qu, “Structural Characterisation and Thermal Properties of
Exfoliated Polystyrene/ZnAl Layered Double Hydroxide Nanocomposites Prepared via
Solution Intercalation”, Polymer Degradation and Stability, Vol. 87 (3), 40-43, (2005).
[4] Jang, B. N., & Wilkie, C. A., “The Thermal Degradation of Polystyrene Nanocomposite”
Polymer, Vol. 46 (9), 2933-2942, (2005).
[5] Gao, Y., Liu, L., & Zhang, Z., “Mechanical Performance of Nano-CaCO3 Filled
Polystyrene Composites”, Acta Mechanica Solida Sinica, Vol. 22 (6), 555-562, (2009).
[6] Ding, C., Guo, B., He, H., Jia, D., & Hong, H., “Preparation and Structure of Highly
Confined”, Europen Polymer Journal, Vol. 42 (6), 1782-1786, (2005).
[7] Greesh, N., Hartmann, P. C., & Sanderson, R. D., “Preparation of Polystyrene/Clay
Nanocomposites by Free-Radical Polymerization in Dispersion”, Macromolecular Materials
and Engineering, Vol. 294 (11), 787-794, (2009).
[8] Olad, A., & Hayasi, M., “A Comparative Study of Polystyrene/Layered Silicate
Nanocomposites, Synthesized by Emulsion and Bulk Polymerization Methods”, Polymer-
Plastics Technology and Engineering, Vol. 50 (14), 1486-1495, (2014).
[9] Qi, R., Jin, X., Nie, J., Yu, W., Zhou, C., “Synthesis and Properties of Polystyrene Clay
Nanocomposites via In Situ Intercalative Polymerization”, Journal of Applied Polymer
Science, Vol. 97 (1), 201-207, (2005).
[10] Samakande, A., Hartmann, P. C., Cloete, V., Sanderson, R. D., “Use of Acrylic Based
Surfmers for the Preparation of Exfoliated Polystyrene Clay Nanocomposites”, Department
of Chemistry and Polymer Science, University of Stellenbosch, Vol. 48 (6), 1490-1499,
(2006).
128 [11] Ding, R., Hua, Y., Guia, Z., & Zonga, R., “Preparation and Characterization of
Polystyrene/Graphite Oxide”, Polymer Degration and Stability, Vol. 81 (3), 473-476, (2003).
[12] Qing, Y., Zhenga, Y., Hua, C., Wanga, Y., Hea, Y., Gongc, Y., et al., “Facile Approach
in Fabricating Superhydrophobic ZnO/Polystyrene Nanocomposite Coating”, Applied
Surface Science, Vol. 285 (Part B), 583-587, (2013).
[13] Pişkin Erhan, “Polimer Teknolojisine Giriş”, Hacettepe Üniversitesi, İnkılap Kitapevi,
(1987).
[14] Saçak Mehmet, “Polimer Teknolojisi”, Ankara Üniversitesi, Gazi Kitabevi, (2005).
[15] Saçak Mehmet, “Polimer Kimyası”, Ankara Üniversitesi, Gazi Kitabevi, (2002).
[16] Pinnavaia, T.J. ve Beall, G.W., “Polymer-Clay Nanocomposites”, John Wiley&Sons
Ltd., New York, (2000).
[17] Ebbesen, T.W. (Ed.), “Carbon Nanotubes”, CRC Press, Boca Raton, FL, (1997).
[18] Utracki, L.A., “Clay-Containing Polymeric Nanocomposites”, Rapra Technology
Limited, Shawbury, Shrewsbury, Shropshire, SY4 4NR, United Kingdom, (2004).
[19] http://www.nanotechnology.com/ (11.12.2013).
[20] http://nanotubes.com.cn/ (11.12.2013).
[21] Keller, W.D., in Kirk-Othmer Encylclopedia of Chemical Technology, M. Grayson and
D. Eckroth, Eds., 3rd Edition, Vol.6, Wiley-Interscience Pub., New York (1979).
[22] De Kimpe, C., M.C. Gastuche, and G.W. Brindley, “Ionic Coordination in Alumino-
Silicic Gels in Relation To Clay Mineral Formation”, Am. Mineral. 46, 1370-81 (1961).
[23] Ezdeşir, A., Erbay, E., Taşkıran, I., Yağcı, M.A., Çöbek, M. ve Bilgiç, T., “Polimerler
(I)”, Pagev Yayınları, İstanbul, (1999).
[24] http://tr.wikipedia.org/wiki/ (11.12.2013).
[25] http://www.kimyasanal.net/konugoster.php?yazi=sh0fgwbc3s (11.12.2013).
[26] http://spm.phy.bris.ac.uk/techniques (11.12.2013).
[27] http://www.workinginnanotechnology.com (11.12.2013).
129 [28] Ramsay, J.D.F. and P. Lindner, “Small-angle Neutron Scattering Investigation of the
Structure of Thizotropic Dispersion of Smectic Clay Colloids”, J Chem. Soc., Faraday Trans.,
Vol. 89, 4207-14, (1993).
[29] http://en.wikipedia.org/wiki/Electron_microscope (09.12.2013).
[30] http://www.mri.psu.edu/mcl/techniques/tem.asp (09.12.2013).
[31] http://en.wikipedia.org/wiki/Atomic_force_microscope (09.12.2013).
[32] http://tr.wikipedia.org/wiki/FTIR (09.12.2013).
[33] Tanoue S., L.A. Utracki, A. Garcia-Rejon, J. Tatibouet and M.R. Kamal, “Preparation of
Polystyrene/Organoclay Nanocomposites by Melt Compounding Using a Twin Srew
Extruder”, Vol. 27 (3), 249-245, (2003).
[34] Bourbigot S., D.L. Vnderhart, J.W. Gilman, W.H. Awad, R.D. Davis, A.B. Morgan, C.A.
Wilkie, “Investigation of Nanodispersion in Polystyrene-Montmorillonite Nanocomposites by
Solid-State NMR”, 3188-3213, (2003).
[35] http://www.chem.ucalgary.ca/courses/351/Carey/Ch13/ch13-nmr-1.html (09.12.2013).
[36] http://www.crnano.org (09.12.2013).
[37] Öney, F., “Polistiren Kil Nanokompozitinin Sentezi ve Karakterizasyonu”, Yüksek
Lisans Tezi, Gazi Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, (2011).
[38] Brandrup, J., Immergut, E.H., Grulke, E.A., “Polymer Handbook”, John Wiley& Sons,
USA, Vol 2 (23), (1998).
[39] Stiren Materyal Bilgi Formu
[40] Benzoil Peroksit Materyal Bilgi Formu
130 EKLER
131 EK A. HESAPLAMALAR
A.1. Viskozite Ortalama Molekül Ağırlığı Tayini İçin Hesaplamalar
Bu bölümde polistiren ve kütlece %5 kil içeren polistiren/kil nanokompoziti için viskozite
ortalama molekül ağırlıkları hesaplamaları verilmiştir.
A.1.1. Polistiren İçin Viskozite Ortalama Molekül Ağırlığı Hesabı
Saf Toluen İçin Akış Süresi t 0 =17,05 sn olarak ölçülmüştür.

%0,4 Konsantrasyon İçin Hesaplamalar (C=g/100 mL)
t1 =19,3 sn
t 0 =17,05 sn
 r,1 
t1 19,3

 1,132 t0 17, 05
sp,1   r  1  0,132
i,1 

sp
C

0,132
 0,330
0, 4
%0,5 Konsantrasyon İçin Hesaplamalar (C=g/100 mL)
t 2 =19,98 sn
t 0 =17,05 sn
 r,2 
t1 19,98

 1,172
t0 17, 05
sp,2   r  1  0,172
i,2 

sp
C

0,172
 0,344
0,5
%0,6 Konsantrasyon İçin Hesaplamalar (C=g/100 mL)
t 3 =20,66 sn
t 0 =17,05 sn
r,3 
t1 20, 66

 1, 212 t0 17, 05
sp,3  r  1  0, 212
i,3 
sp
C

0, 212
 0,353
0, 6
132 
%0,8 Konsantrasyon İçin Hesaplamalar (C=g/100 mL)
t 4 =22,15 sn
t 0 =17,05 sn
r,4 
t1 22,15

 1,30
t0 17, 05
sp,4  r  1  0,30
i,4 

sp
C

0,30
 0,374
0,8
%1 Konsantrasyon İçin Hesaplamalar (C=g/100 mL)
t 5 =23,6 sn
t 0 =17,05 sn
r,5 
t1 23,6

 1,384
t0 17, 05
sp,5  r  1  0,384
i,5 
sp
C

0,384
 0,384
1
Elde edilen bu değerlerden Bölüm 15’ te yer alan Tablo 13. oluşturulmuş ve konsantrasyona
karşı indirgenmiş viskozite değerlerinin grafiğe geçirilmesiyle elde edilen eğim çizgisi
denkleminden mutlak viskozite (çizginin “y” eksenini kestiği nokta) 0,297 bulunmuştur. Bu
değer denklem 12.4’ te yerine koyularak polistiren için molekül ağırlığı bulunabilir.
 0, 297 
MA  

 0, 000075 
1
0,75
 62651
133 A.1.2. %5 Kil İçeren Polistiren İçin Viskozite Ortalama Molekül Ağırlığı Hesabı
Saf Toluen İçin Akış Süresi t 0 =17,05 sn olarak ölçülmüştür.

%0,4 Konsantrasyon İçin Hesaplamalar (C=g/100 mL)
t1 =19,1 sn
t 0 =17,05 sn
 r,1 
t1
19,1

 1,120 t0 17, 05
sp,1   r  1  0,120
i,1 

sp
C

0,120
 0,300
0, 4
%0,5 Konsantrasyon İçin Hesaplamalar (C=g/100 mL)
t 2 =19,3 sn
t 0 =17,05 sn
 r,2 
t1 19,3

 1,132
t0 17, 05
sp,2   r  1  0,132
i,2 

sp
C

0,132
 0, 263
0,5
%0,6 Konsantrasyon İçin Hesaplamalar (C=g/100 mL)
t 3 =20,15 sn
t 0 =17,05 sn
 r,3 
t1 20,15

 1,182 t0 17, 05
sp,3   r  1  0,182
i,3 

sp
C

0,182
 0, 303
0, 6
%0,8 Konsantrasyon İçin Hesaplamalar (C=g/100 mL)
t 4 =21,25 sn
t 0 =17,05 sn
r,4 
t1 21,25

 1, 246
t0 17, 05
sp,4  r  1  0, 246
i,4 
sp
C

0, 246
 0,308
0,8
134 
%1 Konsantrasyon İçin Hesaplamalar (C=g/100 mL)
t 5 =22,65 sn
t 0 =17,05 sn
r,5 
t1 22,65

 1,328
t0 17, 05
sp,5  r  1  0,328
i,5 
sp
C

0,328
 0,328
1
Elde edilen bu değerlerden Bölüm 15’ te yer alan Tablo 14. oluşturulmuş ve konsantrasyona
karşı indirgenmiş viskozite değerlerinin grafiğe geçirilmesiyle elde edilen eğim çizgisi
denkleminden mutlak viskozite (çizginin “y” eksenini kestiği nokta) 0,254 bulunmuştur. Bu
değer denklem 12.4’ te yerine koyularak polistiren için molekül ağırlığı bulunabilir.
 0, 254 
MA  

 0, 000075 
1
0,75
 50859
135 A.2. Deney İçin Gerekli Reaktantların ve Başlatıcının Miktarının Hesabı
Bu bölümde deneysel olarak kullanılan kütlece benzoil peroksit miktarı ve hacımca stiren
monomeri miktarı ve kütlece sodyum dodeksil sülfat miktarı hesaplanmıştır.

Kullanılan Stiren Miktarı = 20,83 g

Stiren Monomerinin Mol Kütlesi = 104,15 g/mol [39]

Stirenin Yoğunluğu = 0,909 g/mL [39]

Hacımce Gerekli Stiren Miktarı =
20,83 g
 22,9 mL Stiren
g
0,909
mL
Benzoil Peroksitin molce 1/200 oranında karıştırılması gerektiğinden;
20,83 g
 0, 200 mol Stiren
g
104,15
mol

Gerekli Stirenin Mol Miktarı =

Gerekli Benzoil Peroksitin Mol Miktarı = 0, 2 mol 
1
 0, 001 mol Benzoil
200
Peroksit

Benzoil Peroksitin Mol Kütlesi = 242,23 g/mol [40]

Kütlece Gerekli Benzoil Peroksit Miktarı = 0, 001 mol  242, 23
g
 0,24223 g
mol
Benzoil Peroksit
Stirene göre %3 ağırlıkça stiren gerekli olduğundan;

Gerekli SDS miktarı = 20,83 g  0, 03  0,625 g Sodyum dodeksil sülfat
136 EK B. DİĞER KARAKTERİZASYON SONUÇLARI
B.1. Polistiren/Kil Nanokompoziti İçin Diğer SEM Görüntüleri
Bu bölümde kütlece %5 kil içeren polistiren/kil nanokompoziti için diğer SEM görüntülerine
yer verilmiştir.
137 Şekil 52. Polistiren/Kil Nanokompoziti İçin Diğer SEM Görüntüleri
138 Şekil 533.’ te ise litteratürde yeer alan emüülsiyon poliimerizasyonnu ile üretilmiş farklı miktarda
m
kil içereen polistirenn nanokomppozitlerinin tanecik boy
yutları verilm
miştir.
Şekil 533. İçerdiği Kil
K Miktarınna Göre Pollistiren Nanokompozitllerinin Taneecik Boyutlaarı [7]
a) %0 b)
b %1 c) %33 d) %5 e) %7
% f) %10 Kütlece
K
Kil İçeriyor.
139 EK C. ELDE
E
EDİİLEN ÜRÜ
ÜNLER
Bu bölüümde elde edilen ürünleerin resimleerine yer verrilmiştir.
Şekil 544. Üretilen Polistiren
P
ve Polistirenn Kil Nanokompoziti
a) Polisstiren b) Poolistiren + Kütlece
K
%5 Kil
K
140