Ekim-Kasım-Aralık 2013 - PDF Formatında İndir

Transkript

Ekim-Kasım-Aralık 2013 - PDF Formatında İndir
İrem Nurgül Durmuş
Sorumlu Yazı İşleri Müdürü
[email protected]
BUNCA EMEK,
ÇABA, DÜZENLEME
NE İÇİNDİ?
Büyük umutlarla beklediğimiz 6331
Sayılı İş Sağlığı Güvenliği Kanunu, ha
yürürlüğe girdi, ha girecek derken
girdi yürürlüğe.
Ayakta alkışladık hep beraberce.
Sevincimizi, umudumuzu, desteğimizi,
heyecanımızı gösterdik. Sayfalarca
yazdık, umutlandık, umutlandırdık.
Ancak uygulamayı ve neticelerini gördükçe İSG’de HAYAL KIRIKLIĞI arttı.
Hayal kırıklığı önemli değil de, bu
gidişle HAYAT KIRIKLIĞI da alıp başını
gider diye korkuyoruz.
İSG sektöründe devleşmiş ve en köklü
firmalardan birinin Basın Danışmanı
olarak naçizane tespitlerim şunlardır
ki, yanılıyor olmayı çok isterim:
1) İş Güvenliği Uzmanı olmak için önce
eğitim almak, bir eğitim kursuna gitmek
gerekiyor. Ancak bu eğitim kurumlarının
kalitesi öyle düştü ki, iyi bir kurs bulmak sahrada su bulmak gibi oldu. Bu
tespitimin ispatı da son sınavda başarı
oranının Yüzde 15’lere düşmesidir.
Kaldı ki benim başarı ölçüm bu değil.
Kursu bitirmiş bir adaydan tek beklentim, doğru dürüst bir risk analizi
yapabilme yeteneğine kavuşmasıdır.
Kavuşuyor mu?
2) Sahada o kadar çok C Sınıfı İş
Güvenliği Uzmanı oluştu ki, bu kadar
kısa zamanda nasıl bu kadar uzman
olduğuna işin içinde olmamıza rağmen, ben dahi şaşırmaktan kendimi
alamıyorum. Şu anda nerdeyse asgari
ücret kadar bir tutara çalışmaya razı
2
olduğu halde iş bulamayan C Sınıfı İş
Güvenliği Uzmanları var.
Bu durumun ana kaynağı elbette Türkiye şartlarında iş bulmakta zorlanan
meslek gruplarının “SON ÇARE BARİ
GİDİP İŞ GÜVENLİĞİ UZMANI OLAYIM”
demesi sonucu oluşan yığılmadır. Bu
öylesine önemli bir durum ki, daha
önce “İş Güvenliği” hakkında tek kelimelik bilgisi olmayanlar, şu anda İş
Güvenliği Uzmanı unvanı aldı. Niteliksiz uzmanlar çoğaldı, aldı başını gitti.
3) Tam 6331 Sayılı Kanun’a uyum
olacaktı ki, kanun ertelendi. Sahada
temelleri oluşan ve güçlenen güven
sarsıldı, sendeledi. O döneme dek zor
şartlarda eğitim alan ve işsiz kalan
bazı uzmanlar oluşan bu kötü algıyı,
yaptıkları iş ve uygulamalarla daha da
derinleştirdi.
4) Risk analizinde adeta dibe vurduk.
Bir risk analizi debelenmesidir, o da
aldı başını gitti. İşsiz kalan ve paraya
ihtiyacı olan herkes “ben yapayım
risk analizini” dedi. Hal böyle olunca,
1.000TL’den aşağıya yapılamayacak
analizler için, 50 TL’ye kadar düşen
fiyatlar verildi.
Bu işleri alan kişiler “internetten
indir, ismi değiştir ve analiz diye sun”
mantığında çalışınca Hastane risk
analizlerinde forkliftler yer aldı ya da
benzin istasyonlarının risk analizinde
tekstil makineleri görüldü.
Tüm bunlar yetmez gibi bir de işverendeki güven tamamen altüst edildi.
Adeta “Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı’nın o kadar söylediği, insanların ayakta alkışladığı, çok önemliçok önemli diye lanse edilen risk
analizi bu muymuş?” dedi işverenler.
Oysa risk analizi elbette bu değildi.
5) Bu arada zihinlerde merak edilen
bir soru oluştu. Bunun cevabını ben
de çok merak ediyorum. 6331 Sayılı İş
Sağlığı Güvenliği Kanunu’nda, B Sınıfı
İş Güvenliği Uzmanlarına 3 yıllığına A
Sınıfı İş Güvenliği Uzmanı gibi hizmet
sunma hakkı verildi.
Bu hakkın verilmesi doğal olarak herkeste “herhalde 3 yıl içinde bu eksikliği tolere edecek bir şeyler yapılacak”
inancı oluşturmuştu.
Bu 3 yıllık süre gelip geçiyor; ancak
Türkiye’de hala hem yeteri kadar B Sınıfı İş Güvenliği Uzmanı hem de yeteri
kadar A Sınıfı İş Güvenliği Uzmanı yok
maalesef. Bu konuda hiçbir çözüm
üretilemedi.
Sahada çalışmak
artık daha
güvenli.
6) Riskler en yoğun olarak “ÇOK
TEHLİKELİ GRUPTA” kendini gösteriyor. Ancak burada da büyük bir sorun
var ki, o da işveren algısı ve tutumu,
işverenin isg’ye yaklaşımı, hizmet
sunmanın önünde önemli bir engel
olarak durmaya devam ediyor.
Bu grupta işverenler engelleyici bir
dağ gibi hizmet sunmaya çalışan uzmanın önünde duruyor ki, ne uzmanın
uyarılarına kulak asıyor, ne önlemlerini uygulattırıyor, ne herhangi bir
sözüne itibar ediyor.
Bu durumda sıkışan uzman ne Çalışma Bakanlığı’na yazı yazabiliyor ne de
ekmek kapısından vazgeçebiliyor.
Neticede 2013 Kaza İstatistiklerinde ne değişti? Bunca emek, çaba,
düzenleme ne içindi?
Çok Değerli Okurlarımız,
Ne yazık ki bu maddelere devam etmek,
daha çok uzun uzun yazmak mümkün
ama 2013’ün bu son sayısında daha fazla eksiklik yazmak değil de, 2014’e dair
umutla sunuş yapmak istiyoruz.
Güvenle Büyü Türkiye,
Sana Güveniyoruz Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanlığı, 2014’e güvenle
baktır bizleri.
Dräger X-zone® 5000: 6 farklı gaza kadar algılama...
Dräger X‐am 5000 veya X‐am 5600 gaz algılama cihazları ile birlikte, 6 farklı gazın
algılanması ve ölçümünü sağlar. Kolaylıkla taşınabilir, dayanıklı ve su geçirmez
özellikteki ünite, farklı pek çok uygulama için, gaz algılama yöntemini en güvenilir
şekilde kolaylaştırır. Daha fazla bilgi için: www.draeger.com.tr
[email protected]
Draeger Safety Korunma Teknolojileri Ltd. Şti.
Konrad Adenauer Caddesi No: 54/A‐B Yıldız ‐ Çankaya / ANKARA
Tel : +90 (312) 491 06 66 Faks : +90 (312) 490 13 14
Dräger. Yaşam için Teknoloji®
08 Yâdigar Yolcu:
28
İş Başmüfettişi Özlem Özkılıç:
42
Trafik - İş Kazaları
Güvenlik Kültürü
OHSAS 18001 ve ISO EN 14001
Yargıtay Kararları
Çocuklukta Başlar
Yönetim Sistemleri ve
Belgelendirme
44
S. Yasin Bostancı:
Kaza Üzerine Bir Eskiz
12
Ekoteknik İSG, İş Sağlığı
NEDEN ÖNEMLİ?
Güvenliği Sektörüne Yön
Verenlerle Akşam Yemeğinde
32
Uz. Dr. Yasemin Duran:
48 Mansur Ziya Koç:
Buluştu: “İSG’YE YÖN
Ülkemizde İş Kazası Oranları
İSG Tedbiri Yoksa,
HAYAT YANAR
VERENLER YEMEKTE”
14
KONU İŞ GÜVENLİĞİ OLUNCA,
DİK DURUŞU İLE ÖRNEK
FİRMA: SÖĞÜT İNŞAAT
17
İŞ SAĞLIĞI GÜVENLİĞİ
SINAVLARINA
HAZIRLANANLAR İÇİN
İş Yaşamında Ergonomik
50
Tevfik Paçacı:
Tasarımların Faydaları
Nedir Bu 5S?
36
Hüseyin Gelmez:
3M - Mert Dinçer:
Çevre Eğitimi Nedir?
56
Koruyucu Tulum
38
Dr. Atilla Yelboğa:
Seçim Kriterleri
İş Kazası ve Meslek
Hastalıklarının İşletme
58
DRAEGER TEKNİK MAKALE:
Yönetimine Yansımaları
Solunum Setleri Neden
40
Uz. Dr. Mehmet Ergin:
Kalite Yönetiminde Moral
Yaklaşımlar İle Şirketinizi
Toplum Sağlığının Önemli
Yeniden İnşa Edin
Bir Halkası Olan Beslemede,
GIDA GÜVENLİĞİNİN ÖNEMİ
26
Konu ÇEVRE ise,
Marka HALİÇ
EKOTEKNİK İSG
DERGİ EKİBİMİZ - KÜNYE
İmtiyaz Sahibi
Ekoteknik İş Sağlığı Güvenliği
ve Çevre Hizmetleri Adına
Halis Yolcu
Editör
Yadigâr Yolcu
Kazaların Çevresel ve Teknik
Araştırması Bilim Uzmanı
Sorumlu Yazı İşleri Müdürü
İrem Nurgül Durmuş
4
Yayın Kurulu
Doç Dr. F. Nur Eriş,
İSG Uzmanı Kemal Çetinkaya,
Uz.Dr. Mehmet Ergin,
Çevre Uzmanı Hüseyin Gelmez,
İş Güvenliği Uzmanı Ziya Koç,
Dr. Tahir Soydal (İş Sağlığı Bilim Doktoru)
Danışma Kurulu
Prof. Dr. Recep Akdur,
Yıldırım Akpınar(Çal.Bak.Eski Teftiş Kurulu Baş.),
Prof. Dr. Sefer Aycan,
Prof. Dr. Aytül Çakmak,
Ziya Demir,
Doç. Dr. Tayfun Güngör,
Doç. Dr. Tevfik Pınar,
Prof. Dr. Kadirhan Sunguroğlu,
Uz. Dr. Cebrail Şimşek,
Uz. Dr. Engin Tutkun,
Doç. Dr. Mehmet Uğurlu,
Doç. Dr. Halil Murat Ünver,
Doç. Dr Yusuf Üste,
Dr. Hınç Yılmaz
Görsel Yönetmen
İrem Nurgül Durmuş
Görsel Tasarım
Okan Yurdakul
Güvenlik
Çocuklukta
28
Özlem
Özkılıç
Prof. Dr. Sefer Aycan:
Mehmet Doğramacı:
Yolcu:
Kültürü
34
22
08
Yâdigar
Başlar
OHSAS 18001 ve ISO
EN 14001 Yönetim
Sistemleri ve
Belgelendirme
NEDEN ÖNEMLİ?
50
Vazgeçilmez?
60
Betül Çavdar: KKD
Yazı Dizisi: Koruyucu Kıyafetler
44
Reklam ve
Pazarlama Koordinatörü
Yalçın Yolcu
S. Yasin
Bostancı:
Kaza
Üzerine
Bir Eskiz
Yayın İdare Merkezi
İvedik Cad. No:110 Yenimahalle - Ankara
Tel: 0312 344 01 96 (pbx) - Fax: 0312 343 66 46
Yayın Türü
Yaygın - Süreli
ISSN: 2146 - 9407
Baskı ve CTP Kalıp
Arkadaş Basım Sanayi
www.arkadasbasim.com.tr
Tevfik Paçacı:
Nedir Bu 5S?
17
İŞ SAĞLIĞI GÜVENLİĞİ
SINAVLARINA
HAZIRLANANLAR İÇİN
22
Araştırmacı Yazar
Mehmet Doğramacı:
Kalite Yönetiminde
Moral Yaklaşımlar İle
ŞİRKETİNİZİ
YENİDEN
İNŞA EDEBİLİRSİNİZ
Basım Tarihi
15.10.2013
Abonelik ve Reklam Rezervasyon
Tel: 0 312 344 01 96 (pbx)
Ekoteknik İSG Dergisi’nin amacı, iş sağlığı
güvenliği ve çevre konularında özellikle uygulayıcı
konumdakilerin deneyimlerini ve izlenimlerini
belgelemek, birikimlerin paylaşılmasını sağlamak
ve yeni ufuklar açarak başvurulabilecek bir
kaynak yaratmaktır. Üç ayda bir yayınlanır. Yayının
telif hakkı Ekoteknik İş Sağlığı Güvenliği ve
Çevre Ölçüm Teknolojileri Ltd. Şti’ne aittir. Dergi
içeriğinin tamamen ya da kısmen elektronik,
mekanik veya başka biçimde çoğaltılması
Ekoteknik’in iznine tabidir. Yayınlanan yazı ve
reklamların sorumluluğu sahiplerine aittir.
60
KKD YAZI DİZİSİ / KORUYUCU KIYAFETLER
Çalışma ve Sos. Güv. Bakanlığı, İSGÜM
İSG Uzman Yardımcısı Betül Çavdar
5
İş Dünyası ÇARE’siz Kalmasın!
ÇARE İSG
İş Güvenliği
Uzmanı
Olmak
İsteyenlerin
Çaresi:
Çare
Eğitim
Kurumu
- İş Yeri Hekimi
- İş Güvenliği Uzmanı
- Çevre Görevlisi
istihdam ihtiyaçlarınıza da ÇARE olalım
Personel aramak ile uğraşmayın.
Ortak Sağlık Güvenlik Birimi
Hizmetleri
İşyeri Hekimliği Hizmetleri
İş Güvenliği Uzmanlığı
Portör Muayenesine Esas Teşkil
Eden Tetkikler
Akciğer Grafisi
Gaita Kültürü
Gaita Parazit
Burun Kültürü
Boğaz Kültürü
El Kültürü
Hepatit B Taraması
Hepatit B Aşısı(Taraması Negatif
Çıkanlara)
Grip Aşısı
En profesyonel olanı
biz size gönderelim.
Ağır ve Tehlikeli İşler Yönetmeliği
Kapsamında Düzenlenen Sağlık
Raporlarına Esas Teşkil Eden
Tetkikler
Akciğer Grafisi
Solunum :Fonksiyon Testi
Kulak Odiyo Testi
Tetanos Aşısı
Göz Muayenesi
Kanda Ağır Metal
Tam Kan Sayımı
İdrarda Fenaol
İdrarda Hippürik asit
İdrarda TCA ve Diğer Kimyasallar
İş Yeri
Hekimi
Olmak
İsteyenlerin
Çaresi:
Ardiye ve
Antrepoculuk
Maden
Çare
Eğitim
Kurumu
İş Sağlığı ve Güvenliği Konularında
Verilen Danışmanlık Hizmetleri
İş yeri Risk Analizi
İşyeri Emniyetsiz Durumların Tespiti
İşyeri Acil Eylem Planı
İş Sağlığı ve Güvenliği Kurulu
Oluşturulması ve Kurul toplantısına
Katılma
Mühendislik Hizmetleri
Kazan Periyodik Testi(
Buhar Kazanı,Kalorifer Kazanı)
Kompresör Periyodik Testi
Basınçlı Kapların Periyodik Testi
Kaldırma Araçlarının Periyodik Testi
(Vinç,Kren,Calaska)
Forklift,Lift,Yük Asansörü Periyodik Testi
Elektrik Tesisatı ve Topraklama Kontrolü
Paratoner Topraklama Kontrolü
Eğitim Hizmetleri
İş Sağlığı ve Güvenliği Mevzuatları Eğitimi
İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetici Temel Bilgilendirme Eğitimi
İş Sağlığı ve Güvenliği İşçi Sağlığı Temel Bilgilendirme Eğitimi
İş Kazalarının Oluşumu,İnceleme ve Değerlendirme Eğitimi
ÇEVREyi de Biz Koruruz
Kişisel Koruyucu Malzeme Seçimi ve Kullanımı Eğitimi
Çevresel Danışmanlık Hizmetleri
Teorik Yangın Eğitimi ve Yangın Tatbikatı
Çevresel Etki Değerlendirilmesi Raporu Hazırlanması(ÇED)
Acil Durumlarda Alınması Gereken Önlemler Eğitimi
Ön Lisans/Lisans Takibi(Geri Dönüşüm,Toplama,Ayırma vs)
Tehlike ve Risk Analizi Eğitimi
Emisyon İzni ve Raporu
Enerji Danışmanlığı
Kazalardan Korunma ve İlkyardım Bilgilendirme Eğitimi
Atık Toplama ve Bertarafı
Enerji Yönetim Danışmanlığı
Meslek Hastalıkları ve Korunma Yöntemleri Eğitimi
Enerji Eğitimi
İşçiler için Ergonomi Eğitimi
Çevresel Analizler
Enerji Verimlilik Danışmanlığı
Büro Çalışanları İçin Ergonomi Eğitimi
Baca Gazı (Emisyon)ölçümleri
Verimlilik Uygulaması
Elektrik Tehlikeleri,Riskleri ve Önlemleri Eğitimi
Hava Kalitesi(İmisyon)Ölçümleri
Bina Enerji Yöneticisi
Basınçlı Kaplar,Kompresör,Kazanlarda İSG Eğitimi
İç Ortam Ölçümleri
Kaldırma Araçlarında İSG Önlemleri Eğitimi
Gürültü Ölçümleri ve Haritalandırılması
Yüksekte Çalışanlarda İSG Önlemleri Eğitimi
Uyarı ve İkaz Levhaları Eğitimi
Atık Taşıma Depolama ve Bertaraf Hizmetleri
ÇARE ülkemizde var olan Tehlikeli Atık sorununa
uzman kadrosu ile ÇARE’ler geliştirmektedir.
6
Ulaşım ve
Taşımacılık
Enerji İnşaat
Sağlık
Ağaç İşleri
Matbaacılık
Basın Yayın ve
ve Kağıt
Gazetecilik
Haberleşme
Çimento,
Toprak ve
Cam
Milli
Savunma
Metal
Gıda
Petrol, Kimya vb
Sektörler
Dokuma
ve Deri
Turizm ve
Konaklama
Otomotiv
Ankara’dan Sonra Şimdi Antalya ve Adana’da da
Tüm Sektörlerin ÇARE’si var
KAPAK
KONUSU
Yâdigar Yolcu
İş Sağlığı Güvenliği Bilim Uzmanı
Eksikliğinde Ne Olur?
Güvenlik Kültürü
Çocuklukta Başlar
Çocukların, kendi aileleri, çevreleri ve yetişme koşulları dışında, değişik ortam ve kimlikleri fark etmeleri, onlara saygı duymaları; ırksal, bedensel, dinsel, dilsel vb. diğer kimliklere, farklı yaşam ve tercihlere dair önyargı beslemeden anlayış ve saygıyla yaklaşabilmeleri için, erken yaşlarda alacakları eğitimin büyük önem taşıdığını biliyoruz.
Çocuklarımız için eğitim kurumu seçerken tüm bu özelliklere bakıp, çok geniş bir yelpazede düşünerek karar vermeliyiz.
ke
li
Te
h
Ekoteknik İSG
ke
Tehlike
li
h
Te
ke
li
ke
li
h
Te
Ancak ne yazık ki çok büyük
eksiklik var, o da eğitim sistemimizin “GÜVENLİK KÜLTÜRÜ” eksikliğidir. Güvenlik Kültürü
ile büyüyen çocuk, evinde korunarak yaşar,
yatağında güvenle uyur, trafikte güvenle aracını
sürer, işyerinde güvenle çalışır… Hayatının her
alanına bu kültür yansır ve ömür boyu bireyi
sarar ve korur.
8
h
Te
ke
li
h
Te
h
Te
ke
li
h
Te
Zaten “Ağaç yaş iken eğilir” sözünün son derece
haklı ve yerinde olduğunun
idrakine varmış olan eğitim sistemi kurucuları da
mümkün olduğunca birçok
detayı düşünmüş durumdalar. Söz gelimi ilerde müzikal alanlarda sanatçı olması beklenmeyen çocuklara
dahi bir müzik kulağı oluşsun diye çok temel düzeyde
müzik eğitimleri eğitim
kurumlarında her çocuğa
verilmektedir.
li
ke
Te
h
lik
e
!
Mesela biz bu eksikliği
firmalarda “temel iş
sağlığı güvenliği eğitimi”
verirken gözlemliyoruz.
Eğitimlerde kişiye, kaza,
risk, olasılıklar ve bu
şekilde devam ederse – SONUNUN
ÖLÜM OLDUĞU- gösterildiği halde,
kişi çocukluktan gelen davranıştan
vazgeçmemekte direniyor ve adeta
meydan okuyor.
İş kazalarında ölenlerin çok büyük
çoğunluğu, işe başlamadan önce zaten
temel iş sağlığı güvenliği eğitimi almış
kişiler. Buraya özellikle dikkat etmek
gerekir. Bu çünkü olayın ciddiyetini apaçık gözler önüne seren bir durumdur.
Bu temel bilgiden yola çıkarak, bu sayımızda “Çocuklarımızı nasıl eğitmek
istiyoruz?” sorusuna eğilmeyi ve derin
bir ilgi uyandırmayı hedefledik.
Özellikle 3-6 yaş döneminin, çocuklarda kimlik oluşumu ve önyargıların
yerleşmesi açısından kritik bir dönem
olduğunu bilen ebeveynler daha bu
yaşlarda güvenlik kültürü algısını
çocuğuna yerleştirmeli ve söz gelimi
çocuk düştüğünde kendi dikkatsizliğinden ya da tedbirsizliğinden olduğunu o yaşlarda bilmeli ve öğrenmelidir.
Bu bağlamda aslında, çocukların
gelişimine dönük olarak, aileleri ve
eğitimcileri kapsayan, bir dizi etkinlik
ve uygulama profesyonel anlamda
hizmet olarak da verilmelidir.
3 Yıl 5 Yıl Sonrasını Değil;
50 Yıl 100 Yıl Sonrasını Planlamak
Erken çocukluk eğitimi ilk olarak aile
de başlar. Aileden sonra, okul öncesi
eğitim kurumlarında devam eder,
çocuğu toplumsal yaşama hazırlamada aileyi desteklemektedir. Okul öncesi
eğitim kurumları, çocukların fiziksel,
sosyal, duygusal ve bilimsel gelişimlerini en sağlıklı şekilde geçirmesini,
onları gelecek eğitim basamaklarına
hazırlamayı, kendini ifade eden, yaratıcı yönlerini ve becerilerini ortaya koyan
sosyal bir birey olarak yetişmesini ve
aileyi okul öncesi eğitimi konusunda
bilgilendirmeyi amaçlayan eğitim
kurumlarıdır. Koruma ve Korunma
Kültürünün oluşması açısından da son
derece önemli rol oynarlar.
Devlet politikalarının 3 yıl 5 yıl sonrasını değil; 50 yıl 100 yıl sonrasını
planlayarak yapılması gerektiği bilgisi
bize bu konuda yatırım yapmamızın
akılcı olduğunu apaçık gösterir.
SAĞLIK GÜVENLİK ŞARTLARINI
TAŞIMAYAN VE ÖNEMSEMEYEN
EĞİTİM KURUMLARINA
YAVRUNUZU EMANET ETMEYİN
Çocuğunuzun ilk 5-6 yaşları, sosyal
gelişimde büyük bir öneme sahip. Bu
etkili dönem çocuğunuz okul öncesi
eğitimle tanıştığında gerçekleşiyor. Bu
bağlamda anaokullarının ve yuvaların
önemi tartışılamaz. Anaokulu ve kreş
seçiminde okulun fiziki koşullarına,
öğretmen davranışlarına ve eğitim
kalitesine baktığınız kadar SAĞLIK VE
GÜVENLİK şartlarının uygunluğuna da
lütfen bakın.
İlk etapta size farklı gelen bu öneri,
çocuğunuzun ilerideki yaşam kalitesinde hatta ömrünün ne kadar olacağında
bir kriter olabilir.
Tedbirsizliğin hâkim olduğu bir kurumda
yetişen evladınız ilerde kazalara karşı
savunmasız olacaktır. Oysa önce kendisi
inanmış ve kendisi tedbir almış eğitim
kurumunda yetişen çocuk, ileride de
“kaderimde varsa kaza yaparım / kaderimde varsa ölürüm” yanılgısına girmeden ayakları yere sağlam basan tedbiri
elden bırakmayan birer birey olacaktır.
Kısacası, seçim yaparken, kreşin ya
da okulun evinize yakın olmasına ya
da servis mesafesinin kısa olmasına,
okulun aydınlık ve geniş sınıflarının
olmasına, okulda branş derslerinin işleneceği derslikler olmasına,
yemekhanesinin geniş ve kış mevsiminde kullanılacak bir oyun alanının
(kış bahçesi) olmasına, sınıfın ısıtma ve
soğutma sistemine, sınıf içi kullanılan
kitaplara, eğitim araç gereçlerine vs
baktığınız kadar sınıflarda ve kurumun
bütününde koruyucu tedbirler alınmış
mı, sağlık güvenlik kurallarına uyulmuş mu diye de dikkatle bakılmalıdır.
Neticede “İş Güvenliği Uzmanı” değilseniz sizden bir çok detay kaçabilir.
Ama en azından kurum risk analizi
yaptırmış mı, yaptırdıysa risk analizinde yer alan uyarılar dikkate alınmış mı
diye bakmanız size yol gösterecektir.
Bu noktada sizlerle bir deneyimimi
paylaşmak isterim; denetlediğimiz bir
kreşte her şey uygun görünüyordu ancak
oyuncakların kenarlarındaki demirlerin
paslı olduğunu tespit ettik. Üstelik çocuklar oyuncakları ağızlarına alarak oynadıklarından, bu pasla ağız yollu temas
kuruluyordu. Sorulduğunda ise yetkililer,
bu paslı demirlerin sadece oyuncakların
dizildiği bir metal olduğunu, çocukların
temas etmediğini bildirdiler.
Yine hepimiz biliyoruz ki, çok ciddi
sayıda çocuk okullarda kullanılan
deney ekipmanları, kimyasallar ve ağır
metaller sonucu çok ciddi zarar gördü;
hatta belki hayatını kaybetti.
Bir anlamda okul sağlığı diye de adlandırabileceğimiz eğitim kurumlarının
gerek sağlık güvenlik şartlarının iyi
olması, gerekse koruma – korunma
eğitimlerinin öğrencilikten başlayarak
hayat boyu devam etmesi, yetişkin
dönemde koruma-korunma kültürü
gelişmiş bireylerin -dolayısıyla toplumun- var olduğu günleri getirecektir.
Bu kazanıma sahip bireylerin her alanda olduğu gibi İSG alanında da kurallara uyacağı gerçeği unutulmamalıdır.
Eğitim, doğumla başlayıp hayat boyu devam eden bir süreçtir. Erken çocukluk eğitimi
çocukların gelişimlerini en
üst düzeyde gerçekleştirmesi
için kritik bir dönemdir. Çünkü bu dönem ileri yaşların
temelini oluşturur. Çocuk bu
yaşlarda aldığı bilgileri ömrünün tamamında kullanır. Bu
bağlamda Güvenlik Kültürü
de çocuğa bu yaşlarda verilmelidir. Çünkü Güvenlik
kültürü hem bireysel koruma
ve korunma için hem de aslında tek tek bireyler bütünü
oluşturduğundan toplumsal
koruma ve korunma için son
derece önemlidir.
Şöyle ki, bu yaşlarda alınan
güvenlik kültürü kişinin tüm
yaşamına hâkim olacaktır.
Gerek trafik kazaları için,
gerek ev kazaları için, gerekse iş kazaları için olsun tüm
yaşamında bir zırh gibi bu
eğitimi taşıyacaktır.
9
İlköğretim Öğrencisi, Üzerine Dolap Devrilmiş Halde Boş Sınıfta Ölü Bulundu
Mardin’in Kızıltepe ilçesinde Cumhuriyet İlköğretim Okulu 2. sınıf öğrencisi
Reşat Kino, üzerine dolap devrilmiş
halde boş sınıfta ölü bulundu.
yetkililere çocuğunu sordu.
Kendisine tüm öğrencilerin okuldan
ayrıldığı bilgisi verildi. Okuldan ayrılan
baba oğlunu dışarıda aradı ve bir
müddet sonra okula dönerek sınıfların
aranması için ısrar etti. Böylelikle
Okulun ikinci katındaki bir sınıfta, 7
yaşındaki Reşat Kino ölü bulundu.
illi Eğitim Bakanlığı,
Mardin’de bir öğrencinin
üzerine dolap devrilmesi
sonucu ölmesinin ardından
okullarda alınan güvenlik önlemlerinin
arttırılmasını istedi. Bakanlık tarafından 81 il milli eğitim müdürlüğüne
acil koduyla ‘Okul kazalarını önleyici
tedbirlerin alınması’ başlıklı bir yazı
gönderdi. Okul yönetimlerinin okul
binası içerisinde oluşabilecek her
türlü tehlike, yaralanma ve risklerden
öğrencilerini korumak ve güvenliklerini
sağlamakla sorumlu olduğu belirtilen
yazıda “Özellikle sınıflarda ve koridorda bulunan dolap, tablo, duyuru
panosu gibi eşyaların sabitlenmeli,
oyun parkında bulunan araçların
periyodik kontrollerinin yapılmalı,
bahçe zemininin imkânlar ölçüsünde
çocukların düştüklerinde yaralanmayacakları türden malzeme ile kaplatılmalı, bahçe kapısının, merdiven
korkuluklarının, pencere ve çatı katı
girişleri gibi yerler kontrol edilmeli.”
ifadelerine yer verildi.
okullarda acilen alınması gereken 6
güvenlik kuralı sıralandı.
Okul, çocukların aileleri ve evleri dışında ilk defa toplum hayatına girdikleri,
yeni arkadaşlar edindikleri, başkaları
ile sosyal alış-veriş yaptıkları ve daha
fazla fiziksel faaliyette bulundukları
yer olduğu belirtilen yazıda, günün
önemli bir bölümünü okulda geçiren öğrencilerin kendi davranışları,
çevresel düzenlemelerin yetersizliği ve
ihmaller sonucu kaza geçirebildikleri
vurgulandı. Kazaların, çocuğa fiziksel,
psikolojik ve sosyal yönden etki ederek
dengesinin bozulmasına, hastalanmasına, sakatlanmasına hatta ölümüne
neden olurken, aileye ve topluma da
ağır maddi manevi yük getirdiği hatırlatılan yazıda “Kazalar, okul bölgesinde
daha önceden alınacak tedbirlerle önlenebilir olaylardır. Velilerimizin gönül
rahatlığıyla çocuklarını gönderdikleri
ve öğrencilerimizin mutlu ve başarılı olduğu mekânlar olan okulların
güvenli bir ortam olması ve yeni eğitim
öğretim yılının başladığı şu günlerde
kazalara karşı önleyici tedbirlerin
alınmalı.” denildi.
Milli Eğitim Bakanlığı, geçtiğimiz Eylül
ayında Mardin’in Kızıltepe ilçesinde
Cumhuriyet İlköğretim Okulu 2. sınıf
öğrencisi Reşat Kino’nun üzerine dolap
devrilmesi sonucu ölmesinin ardından
okullarda gerekli güvenlik önlemleri
alınması konusunda çalışma başlattı.
Bakanlık, acil koduyla 81 il milli eğitim
müdürlüğüne tüm il, ilçe ve köy okullarında alınması gereken kuralları içeren
bir yazı gönderdi. Temel Eğitim Genel
Müdür Vekili Atıf Ala imzalı yazıda,
“OKUL YÖNETİMLERİ ÖĞRENCİLERİ
KORUMAK VE GÜVENLİKLERİNİ
SAĞLAMAKLA SORUMLU”
Okulda kazaların en çok olduğu
mekânların okul bahçesi, sınıflar,
koridor, merdivenler, lavabo, tuvaletler,
kantin gibi yerler olduğu kaydedilen
yazı da çocukların geçirdikleri kaza
nedenleri incelendiğinde çocuğun
kendisinden, arkadaşından ve okuldaki
çevresel faktörlerin yetersizliğinden
kaynaklandığının görüldüğü ifade
edildi. Okul yönetimlerinin okul binası
içerisinde, okulla ilgili faaliyetlerin
yapıldığı yerlerde ve öğrencilerin okula
ulaşımları esnasında oluşabilecek her
türlü tehlike, yaralanma ve risklerden
öğrencilerini korumak ve güvenliklerini sağlamakla sorumlu olduğu
ifade edilen yazıda okullarda alınması
gereken tedbirler şu şekilde sıralandı: “Özellikle sınıflarda ve koridorda
bulunan dolap, tablo, duyuru panosu gibi eşyaların sabitlenmeli, oyun
parkında bulunan araçların periyodik
kontrollerinin yapılmalı, bahçe zemininin imkânlar ölçüsünde çocukların
düştüklerinde yaralanmayacakları
türden malzeme ile kaplatılmalı, bahçe
kapısının, merdiven korkuluklarının,
pencere ve çatı katı girişlerinin vb.
yerlerin kontrol edilmeli. Çocukların
kazalardan korunma ile ilgili yeterli
bilgi ile donatılmalı, güvenli davranış becerileri geliştirilmeli, güvenlik
önlemlerinin tanıtılmalı. Ebeveynlerin
okul çevresinden kaynaklanan kaza
risklerini azaltmada ve kazalardan
çocukları korumada, kaza olmadan
veya kaza olduktan sonra gösterdikleri
davranışlar oldukça önem taşımakta.
Bu yüzden ebeveynlerin de kazalar
konusunda bilgilendirilmeli. Okullarda
kazalarla ilgili kayıt sisteminin oluşturulmalı, kaza nedenleri, kaza yeri, kaza
geçiren kişi vb bilgilerin kaydedilmeli,
elde edilen sonuçların değerlendirilerek, kazaları önleyecek programların
geliştirilmesi hususlarında gerekli
tedbirlerin alınmalı, gerektiğinde yerel
yönetimler, özel ve kamu kurum ve kuruluşları ile sivil toplum kuruluşlarıyla
irtibata geçilmesi önem arz etmekte.”
Baba İsa Kino, oğlu okuldan eve dönmeyince, Cumhuriyet İlkokulu’na gidip
Artık Çok Geç Olsa Da...
M
Üzerine dolap devrilmiş halde olan 2.
sınıf öğrencisinin cenazesi, Diyarbakır
Adli Tıp Kurumu’na gönderildi. Olayla
ilgili Kızıltepe Cumhuriyet Savcılığı
soruşturma başlattı.
Çalışanlara yapılan rutin tıbbi tetkikler ile periyodik
sağlık kontrolleri için Türkiye’nin her yerinden bize ulaşarak mobil hizmetlerimizden yararlanabilirsiniz.
İletişim Bilgilerimiz:
Tel: + 90 312 344 01 96 - Fax: +90 312 343 66 46
www.ekoteknikisg.com - [email protected]
10
“İş Güvenliğinde Çare’siz Kalmayın”
Çare İSG
Ankara, Antalya ve Adana Şubelerimiz ile Hizmetinizdeyiz
Ziya Gökalp Cad. Adakale Sok. No:27/5 Kızılay - ANKARA Tel: +90 312 431 11 53 (pbx) Fax: +90 312 431 11 60
Arapsuyu Mah. Atatürk Bulvarı No:47/21 Konyaaltı - ANTALYA Tel: +90 242 230 31 07 (pbx) Fax: +90 242 230 31 09
Reşat Bey Mahallesi Türkkuşu Caddesi No: 1 B Blok K:3 D:19 Seyhan - ADANA
www.careisg.com [email protected]
11
İSG’ye Yön Verenler
!
Yemekte
Ekoteknik İSG,
İş Sağlığı Güvenliği
Sektörüne
Yön Verenlerle
Akşam Yemeğinde
Buluştu.
Çalışma hayatını yakından ilgilendiren 6331 Sayılı İş Sağlığı Güvenliği Kanunu, büyük umutlarla bekleniyordu ancak çıktığı günden beri ne yazık ki tartışmalar bitmedi. Kamu ve sosyal
tarafların yoğun çabasına rağmen kanunun nihai uygulama tarihi olan 1 Temmuz 2013 bir
başka bahara bırakılarak kısmi erteleme oldu.
Bu ertelenmenin saha ve iş güvenliği genel algısına etkilerini değerlendirmek ve olağan değerlendirme yapmak amacıyla sektöre olumlu katkılar vermeye devam eden Ekoteknik İSG
Dergisi kadroları ile Akademik-Bürokratik isimler bire akşam yemeğinde buluştu.
O
ldukça verimli ve keyifli geçen yemek, değerli görüşlerin paylaşımıyla son buldu.
Yemeğe Sağlık Bakanlığı’nda
uzun yıllar verdiği emeklerle tanıdığımız Yadigâr Yolcu, Çalışma ve Sos.
Güv. Bakanlığı İSG Genel Müdür Yrd.
Ahmet Çetin, Gazi Universitesi Tıp Fa-
12
kultesi Prof. Dr. Sefer Aycan, ÇASGEM
Başkan Yardımcısı Dr. Ali İhsan Sulak
ve ÇASGEM Başkan Yardımcısı Fatih
Murat Aydınlı gibi sektöre yön veren
isimler ile Bakanlık müfettişleri ve
Bakanlık uzmanları katıldı.
Yemeğin sonunda katılımcılara kısa
bir teşekkür konuşması yapan Ekoteknik İSG Dergisi Yazı İşleri Müdürü
İrem Nurgül Durmuş, İş Sağlığı Güvenliği alanında çok hızlı yol alındığını,
yönetmeliklerin iptali ve kanunun
ertelenmesi gibi aksaklıklar yaşansa
dahi bu gelişmenin Türkiye için büyük
adım olduğunu dile getirdi.
13
Ekoteknik İSG
tarafından
İş Sağlığı ve
Güvenliği toplantısı Başkent
Öğretmenevi’nde
gerçekleştirildi.
S
öğüt İnşaat personelleri ve
taşeron firmalarına bilgi
paylaşımı yapılan toplantıda,
Söğüt İnşaat katılımcılarına
Ekoteknik tarafından İSG konusunda
açıklayıcı bilgiler sunuldu.
KONU İŞ GÜVENLİĞİ
OLUNCA,
DİK DURUŞU İLE
ÖRNEK FİRMA:
Toplantıda ISG Kurul Başkanı Aydın
Çakırer konuşmasında: “İş sağlığı
güvenliği Söğüt İnşaat Grubu için çok
önemlidir. Bu konuda gerekli tedbirleri almak için İSG alt kurullarımızı
hızla oluşturduk ve bundan sonrası
için yapılan hataları kesinlikle cezasız
bırakmayacağımızı üzerine basarak
söylüyorum. Eksik çalışma ortamı
yaratan ekiplere, gerekli düzenlemeleri yapmadığı takdirde para cezası
vereceğimiz gibi, ceza vermekle kalmayacak direkt işi durduracağız” dedi.
Kesin tavrını ve yaklaşımını ortaya
koyan Çakırer, gayelerinin iş yaparken
işçileri ölüme götürmek değil, işçileri
hakkıyla çalıştırmak olduğunu tekrar
tekrar belirtti.
Söğüt İnşaat Personel Müdürü Zeynel
Gönen’in yönettiği İSG toplantısında
Söğüt İnşaat Proje Müdürü Aydın
Çakırer, Ekoteknik İSG Koordinatörü
M.Ziya Koç, Ekoteknik İş Güvenliği Uzmanı Kemal Çetintaş, Ekoteknik İşyeri
Hekimi Dr.Nurhan Özcan ve Avukat
Mehmet Bakırasma konuşmacı olarak
katıldılar.
Çakırer’den Kararlı Duruş:
“Gerekirse İşe Son Veririm!”
İş Sağlığı Güvenliği konularındaki
eksiklikler ve yaşanan iş kazaları konusunda ülkemizin Avrupa’da birinci,
dünya sıralamasında ise dördüncü
olduğu ayıbına dikkat çeken Aydın
Çakırer’in “gerekirse işe son veririm,
SÖĞÜT İNŞAAT
İş Sağlığı ve Güvenliği konusunun önemini kavramış şirketlerimizden olan
Söğüt İnşaat, bu konuda kalıcı çalışmalara imza atmak ve çalışanlarına daha
güvenli çalışma ortamı sağlamak için, Ekoteknik İSG işbirliği ile Ankara Başkent Öğretmenevi’nde “İş Sağlığı Güvenliği Toplantısı” gerçekleştirdi.
14
15
işçi öleceğine başındaki amirin işine
son veririm” açıklamasından sonra
mikrofonu Ekoteknik İSG Koordinatörü M.Ziya Koç aldı.
Mansur Ziya Koç: “En Birinci
Sorunumuz Yanlış Kader Algısı”
Koç konuşmasında “Türkiye’de bu
sektör çok yeni. Bu sektörün ilk oluştuğu yıllardan beri benim tüm mühendislik çalışmalarım İSG alanında
oldu. Ve tecrübelerim bana gösterdi
ki, yaşadığımız kazalarda en birinci
sorunumuz yanlış kader algısıdır.
İşçideki ‘Bana bir şey olmaz’ inancı
hızla yıkılmalıdır. Ancak bu yanlış
algıyı yıkarsak, sonrasında da alacağımız önlemlerle Avrupa birinciliği
ayıbından sonunculuğuna doğru emin
adımlarla gidebiliriz” dedi.
Konuşmasının devamın işverenin
yükümlülüklerini anlatan Koç, eksikliklerin nasıl giderileceğini ve yeni
yönetmeliklerin açıklamasını yaptı.
Ziya Koç’un, 6331 Sayılı Kanun yönetmelikleri ve uygulaması, İş sağlığı ve
güvenliğinin önemi, kişisel koruyucu
ve donanımların kullanılması konularına değinmesi katılımcıların sorularının çoğunun yanıtı niteliğinde oldu.
Kemal Çetintaş:
“İnsanı Geri Getiremezsiniz”
Ekoteknik İş Güvenliği Uzmanı Kemal
Çetintaş ise, Emekli Baş İş Müfettişi
ve Emekli Genel Müdür Yardımcısı
olmasının kendisine kattığı büyük
bilgi birikiminden faydanılmasını
sağlayarak, tüm bu İSG çalışmalarının
Bakanlık ayağını anlattı.
Yeni kanun ile birlikte müfettişlere
“İşyerlerini Durdurma Hakkı”nın
verildiğine dikkat çeken Çetintaş,
“Durdurulan işyeri noksanlıklar giderilene kadar açılmaz. İsg önlemlerine
uymayan işçilerin işine son verilmelidir. İşleriniz 1 gün daha geç biterse
bu telafi edilebilir bir durumdur ancak
acele işiniz yüzünden bir işçinizin
hayatını kaybederseniz, insanı geri
getiremezsiniz” dedi.
Dr. Nurhan Özcan’dan Tozdan
Ölüme Geçişinin Fotoğrafı
Dr.Nurhan Özcan ise “İşe giriş anından itibaren periyodik sağlık muayenesi ve kontrollerinin yapılarak,
meslek hastalıklarının önlenmesini
sağlamalıyız” diyerek, ihmal edilmeyecek ve ölüme kadar gidecek tehlikelerden bahsetti. Meslek hastalıklarını
anlatan Dr. Özcan, tozdan ölüme
geçişin fotoğrafını çekerek oldukça etkileyici sunumuyla farkındalık
uyandırdı.
Av. Mehmet Bakırasma,
İSG Kültürünün Üzerinden
Sorumluluk Atma Şeklinde
Yürüyemeyeceğinin Altını Çizdi.
Av.Mehmet Bakırasma konuşmasında
hukuki maddeleri ve etkin denetim
raporlamalarını anlattı. İş güvenliğin-
de alınan hukuki tedbirlerin başarısını
örneklerle gözler önüne seren Bakırasma, Alman mühendislerin tuttukları tutanaklarla, hukuki yöntemleri
kullanarak, ilk etapta kesilen yüklü
para cezaları sonunda oluşturulan
kültürü örnekleyerek anlattı.
Bakırasma, İSG Kültürünün, üzerinden sorumluluk atma şeklinde
yürüyemeyeceğini, bunun gerçek bir
bağlılık ve inanç istediğinin altını çizdi.
Kapanış Konuşması ve Soruların
Yanıtlanması
Kapanış konuşması da ISG Kurul Başkanı Aydın Çakırer tarafından yapıldı.
Kararlılığını bir kez daha gözler önüne
seren Çakırer kapanış konuşmasında
da “bu zamana dek denedikleri yöntemlerin başarılı sonuca ulaşmadığını
belirtti. Bu yüzden bundan sonra
tedbir almakla kalmayıp, başarıya
ulaşmak ve insan ölümünün önüne
geçebilmek için cezai yaptırımların
artacağını özellikle vurgulayarak yineledi. İSG Kurallarına uymayan işçinin
işine son verilmesi konusunda direktif
veren Çakırer, ‘işciye kıyamazsanız,
kendinize kıymış olursunuz, kapatırım
şantiyenizi” dedi.
Bu konuşmalardan sonra katılımcıların soruları da yanıtlandı ve bundan
sonra bu çalışmaların sık sık yineleneceği ve İSG kurulunun her ay
toplanacağı yönünde karar alınarak
sonlandırıldı.
İş Sağlığı
Güvenliği
Sınavlarına
Hazırlananlar İçin
Çare Eğitim Kurumu,
Haziran-2013 tarihinde iddialı bir kadroyla faaliyete geçti.
İş güvenliği uzmanlığı, iş yeri hekimliği ve işyeri hemşireliği eğitimleri verilen Çare Eğitim Kurumu Eğiticileri, alanında saha
deneyimi olan kişilerden ve üniversitelerde görev yapan öğretim
üyelerinden oluşan oldukça geniş bir kadro.
İSG ile ilgili sınavlara ve dolayısıyla İSG Eğitim Kurumlarına ilginin çok yoğun olduğu dönemimizde, alanında oldukça başarılı
olan eğitim kurumlarından Çare’nin kapısını çaldık ve
Mesul Müdürü Tahir Soydal ile kısa bir söyleşi gerçekleştirdik.
16
17
DOSYA
Yazar Adı / mail
Fotoğrafçı Adı / mail
Çare Eğitim Kurumu, Mesul
Müdürü Tahir Soydal, İSG sınavına hazırlanan adaylar için
püf noktaları sıraladı.
Soru kitapçığından her sorunun ayrı ayrı okunup, doğru cevabının bulunduktan sonra, cevap kâğıdına kodlanması sınava
giren çoğu adayların yaptıkları ortak hatadır. Her soru için soru
kitapçığından cevap kâğıdına, cevap kâğıdından soru kitapçığına gidip gelmek hem bir zaman kaybıdır, hem de dikkat yoğunlaşmasını kesen ve kopartan önemli bir engeldir.
Sınav Esnasında
Son sınavda daha önceki sınavlardan farklı olarak bilgininin yanında yoruma dayalı sorular geldi
adaylar en çok bu konuda zorlandılar. Bunun için
dersleri dikkatle izlemenin ve aktif katılımın önemi daha da arttı.
DR. TAHİR SOYDAL KİMDİR?
İ
ş Sağlığı Güvenliği sınavına hazırlananların özellikle bilmesi ve
dikkat etmesi gereken konu nedir?
Kursa devamlılık göstermiş ve konulara hakim olan uzman adayları
geçmiş yıllara ait çıkmış İSG sınav sorularını çözmelidirler. Zira geçmiş yıllara ait bu sorular ciddi anlamda konu
tekrarı işlevini görmektedir. Özellikle
sınav tarihi yaklaşınca adaylar tekrardan konuları baştan çalışmaktan
sıkılırlar, bu onlara yerine getirilemez
bir eziyet gibi gelir. Konular da zaten
çok fazla ve çok çeşitli olduğu için
bu doğal bir durum aslında. Ve yine
çözümü geçmiş yıllara ait soruların
mutlaka çözülmesidir. Sorular genel
bir tekrar niteliğindedir.
Çıkmış soruları çözmekle aday,
sınavda hangi konulardan soru
geldiği, soruların üslubu, soruların
mantığını, soruların soruluş tarzını,
soruların konulara göre dağılımını,
konuların önem derecelerini, hangi
konulardan ne tip soruların sorulabileceğini, soruların zorluk ve kolaylık
oranlarını belirleyebilir ve yol haritasını oluşturabilir. Unutulmamalıdır
ki, çıkmış sorular sınavın aynası
niteliğindedir.
Zaman Planlaması
Çok Önemli
Sınava kadar kalan zamanı maksimum değerlendirebilmek için öncelikle zaman planlaması yapılmalıdır.
Yapılacak planlamada puan getirisi en
çok olan dersler, az bir tekrarla tekrar
hatırlanabilecek konular ve bunlara
ne kadar zaman ayrılacağı önceden
belirlenmelidir. Sınava az bir zaman
kala yapılacak olan çalışmalar, çok
daha anlamlı kılacaktır.
Eksik Hiç Bir
Konu Kalmamalı
Sınava çalışan aday kendinde eksik
hiç bir konu bırakmamalıdır. Milli Eğitim Bakanlığı’ndan her sınav öncesi
sınav soru dağılımı açıklanmaktadır.
Genelde 5 Hukuk, 15 Genel İSG, 10
Mevzuat, 5 Sağlık ve 65 Teknik Soru
sorulmaktadır.
Adaylar genelde hukuk ve mevzuat
ile daha önceki lisans eğitimlerinde
karşılaşmadıkları için zorlanabilmektedirler. Oysa bu konudaki yönetmelik
ve kanunlardan çıkaracakları özetle
hiç zorlanmadan banko yapabilecek-
leri sorular olmalıdır.
Son sınavda daha önceki sınavlardan farklı olarak bilgininin yanında
yoruma dayalı sorular geldi adaylar
en çok bu konuda zorlandılar. Bunun
için dersleri dikkatle izlemenin aktif
katılımın önemi daha da arttı.
Nefes Egzersizi
Deyip Geçmeyin
Sınav ile ilgili endişeler, genellikle
zamanı doğru bir biçimde değerlendirememekle sonuçlanır ki, bu da
başarı üzerinde doğrudan etkilidir.
Bunun için kaygıyı azaltıcı nefes egzersizleri yapılabilir. Özellikle kaygısı
çok yüksek olan adaylar için nefes
egzersizleri son derece rahatlatıcı
olmaktadır.
Önemli Bilgiler Arasında…
Adayların sınava gireceğiniz salonu
önceden görmeleri bilgisi gereksiz
bir bilgi gibi dursa da aslında son
derece önemli bir bilgi. Zira şaşırtıcı
ama sınav sabahı bu konuda çok ciddi
anlamda sıkıntı yaşayan ve bu yüzden
başarısızlık yaşayan adaylar var.
Kolay bir genel İSG sorusu ile çok zor bir mühendislik sorusunun puan getirisi aynıdır. Bazı soruların çözümü biraz zor gelip düşündürücü olabilir. Zaman kaybını önlemek için bu tür durumlarda turlama tekniğiyle bu tür soruları ikinci tura bırakmak gerekir.
18
1985 yılında Ankara Üniversitesi Tıp
Fakültesinden mezun olduktan sonra
mecburi hizmette koruyucu hekimliğin önemini daha iyi anlayarak bu alana yönelen Tahir Soydal, 1988 yılında
Ankara Üniversitesi Halk Sağlığı Anabilim Dalında ilk kez açılan İş Sağlığı
Doktora Programı’na başlamış.
28 yıllık hekimlik hayatının 24 yılı
idarecilikle geçen Soydal, Abidinpaşa
Eğitim Araştırma Sağlık Grup Başkanlığı, Ankara Sağlık Müdür Yardımcılığı,
Sağlık Bakanlığı Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdür Yardımcılığı ve Bakanlık Müşavirliği görevlerini başarıyla
tamamladıktan sonra emekli olmuş.
Bakanlıkta Genel Müdür Yardımcılığı döneminde tekrar iş sağlığı ve
güvenliği ile ilgilenmeye başlayan
Soydal, Sağlık Bakanlığı’nda ihmal
edilen bu konu ile ilgili 2000 yılında
önce Şube Müdürlüğü ve daha sonra
Daire Başkanlığı oluşturulmasını sağlayarak Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı İş Sağlığı ve Güvenliği Genel
Müdürlüğü ile beraber birçok projenin
yürütülmesi ve mevzuat hazırlanması
çalışmalarına katılmış.
2008-2011 yılları arasında Ulusal İş
sağlığı Güvenliği Konseyi’nde Sağlık
Bakanlığı Temsilcisi olarak da görev
yapan Soydal, 2012 yılında Yıldırım
Beyazıt Üniversitesi’nde işyeri hekimliği sertifika programı açmak için
Bakanlıkça görevlendirilmiş. İSG alanında büyük katkıları olan bu başarılı
isim şimdi Çare Akademi Kadrosu’nda
hem yönetici hem de eğitmen.
Son ve Önemli Tavsiye
Soru kitapçığından her sorunun
ayrı ayrı okunup, doğru cevabının
bulunduktan sonra, cevap kâğıdına
kodlanması sınava giren çoğu
adayların yaptıkları ortak hatadır.
Her soru için soru kitapçığından
cevap kâğıdına, cevap kâğıdından
soru kitapçığına gidip gelmek hem
bir zaman kaybıdır, hem de dikkat
yoğunlaşmasını kesen ve kopartan
önemli bir engeldir.
Son olarak adaylara tavsiyem,
asekron derslerini düzenli takip
etmeleridir. Kendilerine oradan özet
çıkartarak tam anlamadıkları ya
da akıllarına takılan hususları not
almalıdırlar. Daha sonrasında ise
yüz yüze eğitim esnasında eğiticilere sorular sorarak bu hususların
açıklanmasını istemelidirler.
Grup halinde kodlama yapmak için
mutlaka beş soruyu cevaplandırmak
gerekmez, sayfa sonları da uygun
bir cevaplama aralığıdır.
Dünya Sağlık Örğütü sağlığın tanımını yaparken bedenen ruhen tam
bir iyilik hali olarak yapmaktadır.
Ben de sağlıklı bir eğitimin şeklini
kişilerin Yüzde 90 devam zorunluluğunu yerine getirmek için şeklen
bedenleri ile değil derse aktif katılım göstererek ruhen de derse hazır
olarak katılmaları halinde başarıyı
yakalayacaklarını söyleyebilirim.
Ayrıca her soruya konacak özel
işaretlerle, neyi yapıp, geride neyi,
hangi durumda bırakıldığı kolayca
görmeyi sağlayacaktır. Bu durum,
cevap kâğıdı üzerinde herhangi bir
hata yapıldığında, geriye dönüp bu
hatayı kolayca telafi etme imkânı
verecektir.
Her Sorunun Değeri Aynı
Sınavdaki her bölümdeki sorular
aynı değerdedir. Yani çok kolay bir
genel İSG sorusu ile çok zor bir
mühendislik sorusunun puan getirisi aynıdır. Bazı soruların çözümü
biraz zor gelip düşündürücü olabilir.
Zaman kaybını önlemek için bu tür
durumlarda turlama tekniğiyle bu
tür soruları ikinci tura bırakmak
gerekir.
Bedenen ve Ruhen Katılım Önemli
Gerçekten işini çok seven bir eğitimcisiniz. Son olarak ilk verdiğiniz
dersi bizimle paylaşır mısınız?
Heyecan aynı şekilde mi devam
ediyor?
Vakit Nakittir
1990 Eylül’ünde Seydişehir Alüminyum Fabrikası’nda iş sağlığı ve güvenliği alanında hocalarımla birlikte
vermiş olduğumuz iki günlük eğitim
bu konudaki verdiğim ilk dersimdi.
O gün ders verirken ayaklarımın
titremesini ve sesimin kısılmasını
hala hatırlarım. Mesleği severek
yapmak önemli. Biz heyecanla ve
severek mesleğimizi yapıyoruz, Çare
Akademi’nin başarısı da bu aslında.
Çözülemeyen sorular üzerinde
çok fazla zaman harcanmamalıdır.
Soruların değeri de aynı olduğu için
bir soruda çok fazla zaman kaybetmektense, o soruyu es geçip, aynı
zaman süresinde 1 soru yerine 5
soru ile ilgilenmek elbette daha
akılcı bir seçimdir.
Burada bana hijyeni sevdiren ve
eğitimine yönlendiren Rahmetli
Hocam Prof. Dr. Sevim Yumrutuğ
ile bu konuda beni yetiştiren ısrarla
eğitimimi tamamlamam konusunda bana destek olan Hocam Prof
Dr. Aslan Tunçbilek’e şükranlarımı
sunuyorum.
19
Sınavda Başarılı Olmuşlardan
!
Taktikler
Tak-Tik Tak-Tik... Dik-Kat Dik-Kat...
6331 Sayılı İş Sağlığı Güvenliği Kanunu’nun yayınlanması ile birlikte mühendislik fakültelerinden, teknik okul mezunlarından, mimarlardan vs oluşan
büyük bir eğitimli kitle İSG Sınavlarına Hazırlık sürecine girdi. Türkiye için
yeni olan bu konuda, sorular ve kafa karışıklıkları oldukça fazla, tecrübeli
isim ise oldukça az.
Bu bağlamda sınavda başarılı olmuş isimlerden B Sınıfı İş Güvenliği Uzmanı
Demet Ketenci ile kısa bir söyleşi gerçekleştirdik. Sınavlara hazırlık süreçlerinde zaten sektörde uzun süredir çalışmış olmasına rağmen ders çalışmaya özen gösterdiğini belirten Ketenci, Risk Değerlendirme Metodları ve İş
Sağlığı Güvenliği Yönetim Sistemleri gibi mevzuatta geçmeyen konulara nasıl
çalıştığını da söyleşimizde detaylandırdı.
Verimli çalışmanın en temel yolu kişinin kendine uygun bir çalışma planı hazırlamasıdır.
2005 Yılında Jeoloji Mühendisliği bölümünden
mezun olduktan sonra, TAİ ve FNSS firmalarında
İş Güvenliği alanında stajını tamamlayan Demet
Ketenci, SELEX ES Elektronik Turkey A.Ş.’de 8
sene İş Güvenliği Uzmanı olarak hizmet sundu. İş
güvenliği, çevre, tesis güvenlik ve idari işler konusunda çalışan Ketenci, bu süre zarfında Ankara
Üniversitesi’nde insan kaynakları alanında yüksek
lisansını tamamladı. Son üç sene ise orta düzey
yönetici olarak görev alırken çeşitli sektörlerde
de danışmanlık yaparak farklı sektörleri gördü. B
Sınıfı İş Güvenliği Uzmanlık belgesini 2013-Mayıs’ında alan Ketenci, 2013 Eylül ayı itibariyle
Çare OSGB’de İş Güvenliği Koordinatörü olarak
hizmet sunmaya başladı.
Sınavda başarılı olma sırlarını Ketenci ile konuştuk.
20
Sınava hazırlanma sürecinizden bahsedebilir miyiz?
Uzun süre sektörde iş güvenliği uzmanı olarak çalıştım. Bu süre içinde
C Sınıfı İş Güvenliği Uzmanlığı ve
akabinde B Sınıfı İş Güvenliği Uzmanlığı almak için bende her uzman gibi
sınava hazırlanma süreçlerinden geçtim. Sınava hazırlanma süreci ciddiyet
isteyen bir dönem.
Zaten sektörün içinde olduğunuz için,
sınav için çok fazla ders çalışmanıza
gerek kalmadı mı?
Doğru, sınavlara hazırlık süreçlerimde zaten sektörde uzun süredir bu
işi yapmış bir kişiydim. Ancak buna
rağmen sınava hazırlık aşamasında,
ders çalışmaya zaman ayırdım. Sahada olmama rağmen, sınava zaman
ayırmamın ön önemini bildim ve bu
rehavete düşmedim. İnsanlar ne yazık
ki “ben bu işi zaten biliyorum” deyip
ders çalışmayı ihmal ediyorlar ve
sınavda bunun bedelini acı bir şekilde
ödüyorlar.
Benim bu konuda bilinçli davranmamın sebebi bazı sektörleri tanımamamdı. Örneğin maden ve inşaat
konularına çok uzaktım. Daha önce bu
alanlarda iş güvenliği uzmanı olarak
görev almadığım için pratiğim yoktu.
Fakat bu açığımı, sınavda özellikle bu
alanlara eğilerek aştım.
Daha önceki sınavlarda çıkmış sorulara çalışarak ders çalışma taktiği
çok başvurulan yollardan. Sizin bu
konudaki görüşünüz nedir?
Aynı yollardan geçen biri olarak, sadece çıkmış soruların bulunduğu soru
kitabını çözmek yeterli olmayacak
görüşündeyim. Bu sadece soruları
ezberlemek olur ve kısa süreli olarak
hafızanızda yer alır. Sınav süresine
kadar geçen süre çözdüğünüz soruları
unutmanıza ve karıştırmanıza sebep
olabilir. Bu sebeple konuya çalıştıktan
sonra soru çözmek mantıklı olacaktır.
lerini çizmek size rakamsal değerleri
akılda tutma konusunda çok faydalı
olacaktır.
Mevzuat içinde bilinmeyen veya anlaşılmayan kavramlar olduğu zamanlarda internetin sunduğu görsel bilgiden
yararlanmak büyük fayda sağlıyor.
Sizin çalışma taktiğiniz nasıldı?
Son olarak eklemek istediğiniz mesajınızı alabilir miyiz?
Öncelikle işe konuları kendi içinde
bölerek başladım. Hukuk ve mevzuatla ilgili sorulara çalışırken mevzuatı
okuyup kısa notlar aldım, rakamların
altını çizdim ve arkasından konuyla
ilgili sorular çözdüm.
İSG genel konulara çalışırken eğitim
kurumunun verdiği notları kullandım.
Ayrıca ulusal ve uluslararası kuruluşlar ve sözleşmeler ile İSG’nin gelişim
süreci ile ilgili konularda internetten
araştırma yaparak çalıştım.
Risk Değerlendirme Metodları ve İş
Sağlığı Güvenliği Yönetim Sistemleri
mevzuatta geçmez. Bu konulara eğitim kurumunun verdiği ders notlarından ve konuyla ilgili bazı yayınlardan
çalışıp hazırlandım. Özellikle son
yıllarda Risk Değerlendirme Metotları
ile ilgili çok iyi yayınlar çıktı.
Bunlar benim uyguladığım ve büyük
faydasını gördüğüm yöntemlerdi. Ama
sonuç olarak verimli çalışmanın en
temel yolunun kişinin kendine uygun
bir çalışma planı hazırlaması olduğuna inanıyorum. Unutulmamalıdır ki
sınava hazırlanırken edinilen her bilgi,
sahada uzmanın karşısına çıkabilecek
olan problemlerin çözümü için katkı
sağlayacaktır.
Bu kadar çok bilgiyi akılda tutmak
yine de kolay olmasa gerek?
Elbette kolay değil ama kolaylaştırmak gerekiyor. Yapı İşlerinde Sağlık ve
Güvenlik Yönetmeliğini ve Tüzüğünü
okurken rakamları akılda tutmak için
yapı iskelesini bir kâğıda çizdim ve
üzerine bu rakamları yerleştirdim. Bu
şekilde rakamları ezberlemek yerine
görsel hafızamı da kullanarak bilginin
kalıcılığını sağladım. Örneğin merdivenlerle ilgili standardı okurken bir
merdiven çizmek korkuluk ve mesafe-
21
MAKALE
Mehmet Doğramacı
Araştırmacı - Yazar
Eğitim Uzmanı
Kalite Yönetiminde Moral Yaklaşımlar İle
Şirketinizi Yeniden
İnşa Edin
İnsan; hücrelerden organlara, kemiklerden eklemlere, damarlardan kaslara kadar
uyum içerisinde entegre çalışan bir beden ve ona hayat katan ruhsal bütünlüğe
sahip canlı bir yapı.
Şirketler ve çalışma ortamları da aynen öyledir. Bedene ve ruha dair işleyişte beynin tepe noktada inkâr edilemez yöneticiliği ne kadar önemli ise; bir hücrede, bir
organda yaşanan yanmaya dayalı faaliyet de en az o kadar önemlidir.
İ
nsana ilk canlılığını veren hareket
nasıl ki kalpten çıkıyor ve onun sürekliliği ile hayatiyet devam ediyor,
o durunca yaşam duruyorsa, iş ortamlarında da sermaye sahibi patron
aynı mevkidedir. Kalbi işveren, beyni
CEO veya genel müdür, organları
şubeler, çalışanları; hücresel faaliyeti
yürüten yapılar, kan pompalayanlar,
enerji depolayarak ilgili yapılara taşıyan dolaşım, solunum, üreme, hazım
sistemlerine benzetebiliriz.
Bedendeki üretimin hem bilinç
dediğimiz düşünsel yapımıza huzur
getirmesi hem de bedeni denge olan
sıhhati sağlaması için temelde iki
organın uyumlu çalışması esastır. Bu
da kalp ve beyindir. Kalp; şirketi kuran
irade, beyin; o iradeyi icraya koymak
üzere çalışma ortamının başında olan
yöneticidir.
Tasavvuf İlmine göre mahşerin üç
atlısı Allah’ın İlim- İrade ve Kudret
sıfatlarıdır.
22
Mahşerin yani dirilişin, hakiki hayatın
özü hem insan için hem de kurumsal
yapılar için bu üç isim ve sıfat altında
açığa çıkan sinerjide saklıdır.
Bunların uyumu neticesinde elde edilen ana gaye ve onun şirket ortamına
aktarılması için verilen eğitim ve ona
bağlı moral destekler İlim sıfatına
benzetilebilir.
Açığa çıkan ortak gaye ve hedef iradeye; ortaya konan çalışma, gayret ve
azim ise kudrete benzetilebilir.
Şirket yaşamına yeni bir ruh yeni bir
can yeni bir enerji katacak
bu uyumun sağlanmasında moral yaklaşımlar bu yazımızın
konusu olacak. Ana
hatlarıyla yazımızda
vereceğimiz bilgilerin detaylı açılımları
uygulandığı şirkette
adeta mucizeler
ortaya çıkarmaktadır.
Ancak konunun oldukça detaylı olmasından ötürü, bu yazımızda
insan bedeninde işleyen sistemlerden
hareketle işleyeceğimiz şirket içi sistemleri, denetim ve üretim mekanizmalarının uyum ilişkilerini bir başka
yazıya erteleyerek, şimdilik sadece
kalite yönetiminde moral yaklaşımları örneklerle idraklerinize takdim
edeceğiz:
Çalışana yönelik eğitimlerimizde yaşanmış – gerçek hikâyeleri anlatarak çalışanlardaki motivasyonu yükseltiriz. Bu aslında şirket için uzun dönemi bile beklemeden, hemen kısa dönemde
büyük sonuçlar veren bir yöntemdir. Zira şirket artık mesai saati içinde çalıştıramadığı personelini uykusunda bile çalıştırmaya başlamıştır. Ve bu yöntemle iç huzur ve içsel ikna sağlandığı
için daha önce mesai saatleri içinde işini savsaklayarak çalışan personel “fazla çalışmaktan(!)”
şikâyetçiyken artık kendisine verilen işlerin artırılmasına hazırdır.
1- Samimiyet Ortaya Koymak:
Bu maddeyi teşbih sanatıyla, örnekleyerek açıklayalım. Belediye başkanlarımız genellikle her kandil kutlamasında elemanlarını toplantı salonuna
davet eder, Diyanetten bir hoca efendi
eşliğinde günün anlam ve önemi
üzerine kısa konuşmalar dinlendikten
sonra elemanların tek tek kandillerini
tebrik ederler.
Yeni ilçemizin yeni Belediye Başkanı
böylesi bir kutlama sonunda şunları
söylemişti: “Değerli Arkadaşlarım, şu
anda size ikram edilen helva ve börekleri eşim bizzat elleri ile yapmıştır. Ben
hepinizi ailenizle birlikte, ailemle birlikte seviyor, onlardan ayırmıyorum. ”
İkramlar alındıktan sonra eşiyle tek
tek hepimizin gecesini kutlamıştı.
Kurumda, Başkan eşinin börek ve
helvasının günlerce konuşulduğuna ve
bu durumun başkan ve yönetime karşı
çalışanların sempatisini arttırdığına
bizzat şahidim.
Şirketler yapısının durumu analiz
edildiğinde, bazı şirketler için bu
uygulamaya karar veriyoruz. Çok basit
ama kesinlikle çok etkili olan “Samimiyet Ortaya Koyma” yolu ile büyük
başarılara ulaşılabildiğini defalarca
deneyimlediğimizi belirtmek isterim.
2- Ortak Hayati İhtiyaçlarda Birlik:
Konya’da bulunan bir torna atölyesi
sahibi, taksitle otomobil kampanyalarının patladığı dönemde elemanlarının ağır taksitlere girme niyetinde
olduğunu duyunca onlara şu teklifi
götürdü: “Arkadaşlar, hayat şartları
malum. Bu kampanyalara girip taksit
ödemede zorlanınca zarar eden
pek çok insan var. Sizin bu duruma
düşmenize gönlüm razı değil. Size
önerim şu; Haftada ortalama iki gün
mesai zaten yapıyorsunuz. Bunu 4
güne çıkarın. Bir yarım gün de hafta
sonundan alalım. İki sene boyunca
mesaiye kalırsanız, biriken mesainizle
size ben sıfır araçlar alacağım!”
İşçiler aralarında küçük bir istişareden
sonra öneriyi kabul ettiler. İki sene
içinde onların arabaları olurken patron
ciddi bir üretim potansiyeline erişti.
…
Bir diğer örnekte ise daha büyük
ölçekli bir iş sahibinin kooperatif
kurarak çalışanları aynı site çatısı
altında ev sahibi yaparak topladığına
da şahit olmuştuk.
Ortak hayati ihtiyaçları karşılamada
oluşan birlik ve bütünlük, üretim faaliyetinde verimliliği arttırırken kalifiye
elemanları elde tutma, şirkette ustalaşmayı da beraberinde getirmişti.
Biz şirketlere önerilerde bulunurken,
yine şirketin şarlarına – talebine –
beklentisine göre bu yönteme de
başvuruyoruz. Eğer şirket yönetimi
yeni elemanlar alıp yeni sorumluluklar ve yeni maliyetlere katlanmak
istemeden, elindeki iş gücünü daha
verimli kullanıp karşılıklı tatmin elde
etmek istiyorsa, o şirkette uyguladığımız yöntemlerden biri “Ortak Hayati
İhtiyaçlarda Birlik” yöntemidir.
3- Sürprizle Gelen Moral:
Zabıta memurlarının başına müdür
olarak göreve geldiğinde uyguladığı
disiplin ve çalışma temposu, gevşek
çalışmaya alışan personelde ciddi
rahatsızlıklar yaratmıştı. Kurum
dışından gelmesi nedeniyle müdürün
benimsenmesi de sorundu zaten. Her
fırsatta hakkında dedikodu eden personel, verimi düşürmek üzere çeşitli
direnç yollarına da başvuruyordu.
Bir bayram gecesi herkesi şaşırtan bir
şey yaşandı. Sevilmeyen müdür, eşi
de beraberinde olduğu halde zabıta
amirlerinin kapısındaydı. Personelin
başında bulunan 8 amiri aynı gece
ziyaret etmiş, sohbet etmiş, amir
pozisyonu dışında aile babası rolü ile
onların aileleri ile bütünleşmek üzere
küçük hediyeler de getirmişti.
Bayram ertesi zabıta personelinin
motivasyonunda gözle görülür artışlar
başlamıştı bile.
Daha küçük ve henüz kurumsallaşmamış, kurumsallaşmaya adım atma
aşamasında olan şirketlerde ilk etapta
kolaylık ve hızlandırma sağlamak için
önerdiğimiz “Sürprizle Gelen Moral”
yöntemi de oldukça verimli sonuçları
olan yöntemlerimizdendir.
Her şirkete uygulanabilecek tek bir formül yok. Her şirket için ayrı ayrı
analizler yapıp, o şirket yapısına uygun formüller geliştirmek gerekiyor.
Velhasıl, tıpkı bir insan bedenine benzeyen şirket yapısında tek bir
reçete yok. Nasıl ki kişi kendisi doktora bizatihi gitmeli ve kendi özel
reçetesini almalıysa, şirketler de kendilerine uygun moral yaklaşımları
bulmak için en azından başlangıç olarak bir kez destek almalılar.
Şirketinizde yönetim sistemleri gereği uyulması gereken talimatlarda uyumu yakalayamıyor,
persolenize söz geçirmekte zorlanıyor ve yönetimsel güçlükler yaşıyorsanız profesyonel destek için
[email protected] adresine e-posta
göndererek destek talep edebilirsiniz.
23
Çare Akademi
İŞ GÜVENLİĞİ UZMANLIĞI VE İŞYERİ HEKİMLİĞİ EĞİTİM KURUMU
Bedendeki üretimin hem bilinç dediğimiz düşünsel yapımıza huzur getirmesi hem de bedeni denge
olan sıhhati sağlaması için temelde iki organın uyumlu çalışması esastır. Bu da kalp ve beyindir.
Kalp; şirketi kuran irade, beyin; o iradeyi icraya koymak üzere çalışma ortamının başında olan yöneticidir.
4- Farkları Fark Ettirmek:
Naşide Hanım şirketin idari bölümünde hem çay ocağı hem de iç temizlikten sorumluydu. Ne zaman genel
müdüre kahvesini götürse genel
müdür yanındaki misafire dönerek:
“Naşide Hanım’ın kahvesini hiçbir
yerde içemezsiniz dostum. Teşekkürler Naşide Hanım” diyerek gün
içinde yalnızken yaptığı teşekkürlere
misafirler önünde de onu taltif ederek
ayrı bir güzellik eklerdi.
Naşide Hanım, temizliği de çayı da bir
başka yapıyordu şirkette. Maaşının
hakkını verme, denetimde mahcup
olmamanın ötesinde içten bir aşkla ve
yaptığı işe gönlünü, özündeki yaratıcı
ruhu katıyordu.
Şirketlerde özellikle yöneticilere yönelik verdiğimiz eğitimlerde, çalışanı
elbette şımarıklık ve had bilmezlik
boyutuna getirmeden, farklarını fark
ettirerek azimle çalıştırma ve böylece
şirketin çay ocağından en üst müdürüne kadar verim artışı sağlama
yöntemlerimiz arasındadır.
odalara doldurulmuş, sağlık memuru ise Paşa gibi, Bey gibi kurulmuş,
haksızlık bu” demişti. İdari müdür onu
sakinleştirse de gün be gün bu adama
özel muamele edilmesinden ciddi
rahatsızlık duymaya başlamıştı.
Bir gece ilçede uzun süreli elektrik
kesintisi yaşandı. Elinde gazetesini
okuyup televizyon izlerken birden bire
aşılar geldi aklına. Saatlerce süren
kesintide sağlık ocağındaki tüm aşılar
bozulurdu. Hemen telefona sarılıp o
sağlık memurunu aradı: “Latif Bey,
aşılar mahvolur, sizde anahtar var
mı?“ dedi. Hattın öbür ucundaki Latif
Bey şöyle dedi: “Merak buyurmayın
Doktor Bey. Ben kesinti olur olmaz
daireye koştum, aşıları kapıp evime
getirdim. Şimdi buzdolabındalar.
Sıkıntı yok!”
Sağlık memuruna ayrılan özel odayı
işte o an anlamıştı. Doktorlar mesaileri bitince evlerine gidiyor ama o
mesai dışında da olsa kurumsal bazda
hayati hususları unutmadan gereğini
karşılık beklemeden yapıyordu.
***
5- Mesaiden De Öte:
Doğu ilçelerinden birine pratisyen
hekim olarak tayin olmuştu. Burada
doktorlara ayrılan odalar oldukça
küçüktü ve bir çalışma odasını iki
doktor kullanıyordu. Emektar sağlık
memuruna ise özel, büyük bir oda
ayrılması canını sıkmıştı. Bu konuyu idari müdüre götürmüş, itirazını
açıkça dile getirmiş; “Doktorlar küçük
İşine mesaiden de öte bir bağla bağlı
olanların kesinlikle mağdur edilmeyeceği çalışma gerçeklerinden bir
örnektir bu.
Mehmet Doğramacı Kimdir?
eğitim, seminer ve sohbetlerle farkındalıklar oluşturarak duvarları kırıyor.
1967 yılında Eskişehir’de doğdu.
İlk ve orta öğrenimini burada, yüksek öğrenimini S.Ü Konya İlahiyat
Fakültesi’nde tamamladı. Bir süre
Lise Öğretmenliği yaptı. Halen kamu
sektöründe çalışan Doğramacı’nın
çeşitli internet sitelerinde inceleme araştırma ve denemeleri yayınlanıyor.
İnsanın kendi hakikatini, Evrensel
Gerçeklikle yüzleşerek fark edeceği ve
ancak bu doğrultuda düşünce ve çalışmalarla gerçek huzura erileceğine inanan Doğramacı, büyük kitlelere verdiği
24
Çalışana yönelik eğitimlerimizde
bu ve bunun gibi yaşanmış – gerçek
hikâyeleri anlatarak çalışanlardaki
motivasyonu yükseltiriz. Bu aslında
şirket için uzun dönemi bile bekle-
Mehmet Doğramacı’nın Bugüne Dek
Yayınlanmış Eserleri:
1- Bizim Yunus
2- Kur’anla Kucaklaşmak
3- Bir Gönül İnsanı: Vahdet Bey
4- Kalbe Yolculuk
5- Âlemler Aşka Geldi
6- Tekbir Çağına Girerken Gönül Saatini Bir’e Kurmak
7- Kur’an’ın Kalbinden Hayatın Kalbine Yürüyüş
8- Aşka Yemin Olsun ki
meden, hemen kısa dönemde büyük
sonuçlar veren bir yöntemdir. Zira
şirket artık mesai saati içinde çalıştıramadığı personelini uykusunda bile
çalıştırmaya başlamıştır.
Ve bu yöntemle iç huzur ve içsel
ikna sağlandığı için daha önce mesai
saatleri içinde işini savsaklayarak çalışan personel “fazla çalışmaktan(!)”
şikâyetçiyken artık kendisine verilen
işlerin artırılmasına hazırdır.
6- Ortak Çalışmaya Ortak Kimlik:
Ülkemizin saygın holdinglerinden birinde verdiğimiz bir seminerde, başarı
skalası çok yüksek olan bir şoför ile
konuşmuştum. Kısa bir sohbet ile onu
neyin bu denli motive ettiğini incelerken, bana kartvizitini uzattı ve şöyle
dedi: “Bizim holdingde her çalışanın
kartvizitinde sadece ismi, telefonu
ve holding logosu yer alır. Unvanlar,
görevler yazılmaz”
İŞYERİ HEKİMLİĞİ
220 Saatlik Bir Eğitim ile
Hekimlere Uzmanlık Gerektiren İşyeri Hekimliği
Yetkisi Verilmektedir.
C SINIFI İŞ GÜVENLİĞİ UZMANLIĞI
220 Saat
90 Saat Uzaktan
90 Saat Örgün Eğitim
40 Saat Staj
Bu bilgiyle birlikte, onu motive eden
davranışın, genel müdürüyle, danışmanla, uzmanla, müdürle aynı kartviziti taşımak olduğunu fark ettim.
Bu incelemeyi mercek altına aldığımda, her şirkete çok da uymayacak olan
bu uygulamanın o şirket için biçilmiş
kaftan olduğunu ve zaten bu tespiti de
başarılı bir araştırma sonucu halkla
ilişkiler müdürünün yönetime sunduğunu öğrendim.
***
Ne yazık ki her şirkete uygulanabilecek
tek bir formül yok. Her şirket için ayrı
ayrı analizler yapıp, o şirket yapısına
uygun formüller geliştirmek gerekiyor.
Velhasıl, tıpkı bir insan bedenine
benzeyen şirket yapısında tek bir reçete yok. Nasıl ki kişi kendisi doktora
bizatihi gitmeli ve kendi özel reçetesini almalıysa, şirketler de kendilerine
uygun moral yaklaşımları bulmak için
en azından başlangıç olarak bir kez
destek almalılar.
Gelecek sayımızda insan bedeninde
işleyen canlılığın ortak sistemlerinden
hareketle konuyu daha derinlemesine
ele alacağız.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından yetkilendirilmiş olan
kurumumuzda A Sınıfı, B Sınıfı ve C Sınıfı Eğitimler verilmektedir.
ÇARE İŞ GÜVENLİĞİ UZMANLIĞI VE İŞYERİ HEKİMLİĞİ EĞİTİM KURUMU
Çare Akademi
Ziya Gökalp Cad. Adakale Sok. No: 27 / 5 Kızılay - Ankara
25
Tel: +90 312 431 11 53 Fax: +90 312 431 11 60
www.careakademi.com - [email protected]
Konu ÇEVRE ise,
Marka HALİÇ
Haliç Çevre, ülkemizde isminden başarıyla bahsettiren değerli bir kuruluş.
Öyle ki oluşturduğu güven ile insanlar altında Haliç Çevre imzası gördükleri
evraklara koşulsuz itibar eder durumdalar.
Çevre gibi hayati bir konuda, bu kadar yüksek bir sorumluluk bilinciyle hizmet eden bu değerli firmamızın İstanbul merkezini ziyaret ettik ve
Laboratuvar Müdürü Burcu Ergene’nin misafiri olduk:
Ürün yelpazeniz ve hizmet çeşitliliğiniz hakkında detaylı bilgi alabilir
miyiz?
Haliç Çevre; İş sağlığı ve güvenliği
(iş hijyeni) kapsamında; kişisel ve
ortam toz, inorganik ve organik gaz ve
buhar, ağır metal, gürültü ölçümleri
ile termal konfor, aydınlatma, elektromagnetik alan kişisel maruziyet
el-kol ve tüm vücut titreşim ölçümleri
konusunda hizmet vermektedir.
Su- Atıksu ölçümleri kapsamında;
numune alma, pH, fosfat fosforu,
fenol, BOI, tuzluluk, sıcaklık, KOI,
florür, klorür, krom (Cr+6), sülfat,
sülfür, sülfit, renk, sertlik, aktif klor,
alkalinite, debi, ağır metal, bulanıklık,
çözünmüş oksijen, nitrat azotu, balık
biyodeneyi, yağ ve gres, toplam fosfor,
kjeldahl azotu, nitrit azotu, serbest
klorür, askıda katı madde, toplam
siyanür, amonyak azotu, elektriksel
iletkenlik, kimyasal oksijen ihtiyacı,
çökebilen katı madde, çözünmüş katı
madde, toplam katı madde, uçucu ve
uçucu olmayan katı madde deneyleri
gerçekleştirmektedir.
Emisyon ölçümleri kapsamında;
dioksin, furan ve PAH örneklemesi,
toplam organik karbon (TOC) ölçümü, ağır metal, HCl (hidrojen klorür),
Burcu Ergene Kimdir?
İstanbul Üniversitesi, Kimya ve Çevre Mühendisliği mezunu
olan Burcu Ergene, 2008 yılında çevre ve kimya sektöründeki mesleki hayatına Haliç Çevre Laboratuvarı ile başarılı bir giriş yapmış. İşin mutfağında incelikleri öğrenen
Ergene, laboratuvarda pazarlama ve teklif hazırlamadan,
ölçüm, analiz, validasyon ve belirsizlik hesaplamalarına;
raporlamadan satın alma süreçlerine kadar birçok görevde
bulunarak mesleğine hâkimiyet kazanmış.
Çevre Mühendisliği Bölümü’nde Yüksek Mühendis ünvanını
da alan Burcu Ergene, halen Haliç Çevre Laboratuvarı’nda
Laboratuvar Müdürü olarak görevine devam ediyor.
26
HF (hidrojen florür), HNO3 (nitrik
asit), H2S (hidrojen sülfür) ölçüm ve
analizleri, CO, CO2, O2, SO2, NOX,
NO, NO2 ölçümleri, bacada partikül
madde (toz) ölçüm ve analizleri, uçucu
organik bileşikler (VOC) ve buhar tayini, amonyak ölçüm ve analizi (NH3),
formaldehit ölçüm ve analizi (CH2O),
sülfürik asit ölçüm ve analizi (H2SO4),
siyanür ölçüm ve analizi (CN), bacada
islilik analizi, bacada hız tayini, gaz
sıcaklığı tayini, bacagazı nem yüzdesi
belirlenmesi, baca yüksekliklerinin
(abak) belirlenmesi, kütlesel debi hesaplanması, karbon (ayak izi) hesaplanması, kazan verimi ölçümü, kazan
kayıpları ölçümü, filtre performans
ölçümleri, deneme yakması ölçümleri
kapsamında hizmet vermektedir.
Atık yağ analizleri kapsamında;
numune alma ve ağır metal tayinleri
konusunda hizmet vermektedir.
İmisyon ölçümleri kapsamında;
havada asılı partikül madde (toz)
tayini ( PM2.5, PM10), uçucu organik
bileşikler ( VOC ) ve buhar tayini, pasif
difüzyon tüpü ile hava kalitesi (imisyon) ölçümü, kısa vadeli hava kalitesi
(imisyon) ölçümü, uzun vadeli hava
kalitesi (imisyon) ölçümü, kirletici
parametrelerin dağılım haritalarının
çıkarılması, hava kirlenmesine katkı
değerlerinin hesaplanması, tesis
çevresi hava kalitesi haritasının çıkarılması, çöken toz ölçümü ve analizi
kapsamında hizmet vermektedir.
Kaliteye önem veren yönetim yapımız,
disiplinlinize edilmiş ölçüm ve analiz
hizmetlerimiz, müşteri memnuniyetini
Toprak ve katı atık deneyleri kapsamında; organik madde yüzdesinin
belirlenmesi, kuru madde ve nem
miktarının belirlenmesi, kızdırma
kaybının tayin edilmesi, pH, iletkenlik
paramtrelerinin ölçülmesi, ağır metal
analizleri, florür, klorür, sülfat, çözünmüş katı madde tayini konularında
hizmet vermektedir.
Bunların yanı sıra çevresel ve akustik
gürültü ve çevresel titreşim ölçümleri
konusunda da hizmet vermektedir.
Sektörünüzde sizinle aynı işi yapan firmalardan sizi ayıran özelliğiniz nedir?
ön planda tutan sistem anlayışımız,
sürekli gelişime ve değişime açık çalışma ortamımız bu özellikler arasında yer almaktadır.
Hizmet kalitenizdeki parametreler
ve gelecek dönem yeni projeleriniz
nelerdir?
Hizmet verdiğimiz ölçüm ve analiz
parametrelerini arttırarak farklı konularda daha fazla kurumla çalışabilmek, T.C. Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı’ndan akredite olduğumuz
parametrelerde ve hizmet kapsamımıza eklemek istediğimiz yeni
parametrelerde yetki belgesi almak
gelecek dönem planlarımız arasında
yer almaktadır. Ayrıca mevcut cihaz
ve personel kapasitemize yeni cihaz
ve personel ilaveleri ile daha hızlı bir
şekilde hizmet vermek yine ileriki
dönem projelerimiz arasında yer
almaktadır.
2000 yılından bu
yana çevre sektörüne
hizmet veren Haliç Çevre, 2004 yılında laboratuvar yatırımlarını yapmış ve 2008 yılında Türkak’
tan TS EN 17025 standardına göre akreditasyonunu tamamlamış
ve T.C. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’ndan yetki belgesini almıştır.
2010 yılında TS EN 17025 standardına göre İş Sağlığı ve Güvenliği ile
ilgili yapılan ölçümler kapsamında akredite edilmiştir. Haliç Çevre,
iş sağlığı ve güvenliği, emisyon, imisyon, gürültü, titreşim, su- atıksu,
denizsuyu, atık yağ, katı atık ve toprak ölçüm ve analizleri konusunda
müşteri memnuniyetini ve kaliteli hizmet anlayışını benimseyen
personelleri ile sektördeki ilklerden biridir.
27
MAKALE
Özlem Özkılıç
Kimya Yük. Müh. / ÇSGB Emekli İş Başmüfettişi
E. İş Teftiş İstanbul Grp. Bşk. Yrd.
A Sınıfı İş Güvenliği Uzmanı
?
Neden Önemlı
OHSAS 18001 ve ISO EN 14001
Yönetim Sistemleri ve Belgelendirme
Günümüz dünyasında sanayi, teknoloji vb. konularda yaşanan gelişmeler toplumları kıyasıya bir rekabete ve her geçen gün yeni gelişmelerin yaşandığı ekonomik bir
yarışa itmiştir. Firmalar birbirine karşı rekabet avantajı sağlayabilmek, etkinliklerini
arttırabilmek için yoğun çaba göstermektedirler. Son derece yüksek bir dinamizme
sahip olan hizmet sektörü de küreselleşme ve teknolojinin hızla gelişmesinden derinden etkilenmektedir. Bu baş döndürücü gelişmeler ve rekabet ortamında firmaların
ayakta kalabilmeleri, tüm sektörlerde müşteri ihtiyaç ve beklentilerine uygun mal ve
hizmet üretimini sağlayabilmeleri, insan sağlığı ve güvenliğinin sağlanması konusundaki çabaları ve çevreye gösterdikleri saygıya bağlı olarak gerçekleşebilmektedir.
[email protected]
İ
şletmelerde karşılaşılan en önemli
sorunlarından biri, çalışanların emniyetli ve sağlıklı bir çalışma ortamına sahip olmamalarıdır. İşletmelerin
daha iyi rekabet koşullarına ulaşabilmesi için çalışanların iş sağlığı ve
güvenliği konusunda planlı ve sistemli
çalışmalar yürütmeleri gerekmektedir. Artık global pazarda var olabilmek
insana verilen değer ve saygıyla ölçülmektedir. Bugünün tüketicisi beklenti
ve ihtiyaçlarının en üst düzeyde karşılanmasının yanı sıra, kendisine, yaşadığı çevreye ve dünyasına değer verilmesini, saygı gösterilmesini talep etmekte
ve piyasada bunu sorgulamaktadır.
Bu gelişmeler işletmelerin çevre ile
etkileşimlerini kontrol altında tutabilmelerini ve çevre icraat ve başarılarını
sürekli iyileştirebilmelerini sağlayacak
yönetim sistemlerine ihtiyaç bulunduğu
gerçeğini ortaya çıkarmıştır.
28
Yönetim sistemleri ve belgelendirme,
günümüz rekabet koşullarındaki ticaretin ana dinamiklerini elinde tutmaya
devam etmektedir. Organizasyonlar;
sektör, kapsam, rekabet şartları, mevzuat gereksinimleri, müşteri özel istekleri gibi durumlar neticesinde belirli
konularda yönetim sistemi oluşturma
ihtiyacına gitmektedirler. Çoğu zaman,
organizasyonlar oluşturdukları yönetim
sistemlerini uluslararası kabul görmüş
standardlar ile belgelendirilme yoluna
gitmektedirler.
Yönetim Sistemleri ve Belgelendirme
Belgelendirme günümüzde giderek
daha da önem kazanmış ve rekabet
için birinci öncelikli konu olarak gündemdeki yerini almıştır. Birçok farklı
sektörde faaliyet gösteren firmalar,
müşterisine ve hizmet kalitesine verdiği
önemi ISO 9001 Kalite Yönetim Sistemi,
çevreye ve çalışanlarına olan duyarlılıklarını ISO 14001 Çevre Yönetim Sistemi
ve OHSAS 18001 İş Sağlığı ve Güvenliği
Sistemini uygulayarak, gıda güvenliğine duyarlılıkları için ise HACCP (ISO
22000)’i uygulayarak göstermektedir.
Mevcut dünya düzeninde ayakta kalabilmek, tüm sektörlerde müşteri ihtiyaç
ve beklentilerine uygun mal ve hizmet
üretiminin sağlanmasıyla gerçekleşebilir. Bu da ancak, kuruluşlarda, tüm
hizmet aşamalarını kapsayan ve sürekli
gelişmeyi hedefleyen “Kalite Yönetim
Sistemi”nin uygulanmasıyla olabilmektedir. Günümüzde Kalite Yönetim
Sistemi konusunda ISO 9000 Kalite
Sistem Standardları 1987 yılında yayımlandığı tarihten itibaren en fazla ilgiyi ve
uygulama alanını bulan milletlerarası
standardlar haline gelmiştir.
ISO “International Organization for
Standardization” kısaltmasıdır ve uluslararası standardizasyon örgütünün
oluşturduğu kalite yönetim standardını
simgeler.
ISO 9000, organizasyonların müşteri
memnuniyetinin artırılmasına yönelik olarak kalite yönetim sisteminin
kurulması ve geliştirilmesi konusunda
rehberlik eden ve ISO tarafından yayınlanmış olan bir standartlar bütünüdür.
TS EN ISO 9000 Kalite Standardları Serisi, etkili bir yönetim sisteminin nasıl
kurulabileceğini, dokümante edilebileceğini ve sürdürebileceğini göz önüne
sermektedir. ISO 9000 Belgesi, ilgili
kuruluşun hizmetlerinin uluslararası
kabul görmüş bir yönetim sistemine
uygun olarak sevk ve idare edilen bir
yönetim anlayışının sonucunda ortaya
konduğunu ve dolayısı ile kuruluşun
hizmet kalitesinin sürekliliğinin sağlanabileceğinin güvencesini belgeler.
Avrupa birliği ile entegrasyonda en
önemli konulardan olan çevre ve iş
sağlığı ve güvenliği organizasyonlar için
büyük önem taşımaktadır.
İşletmelerin çevreye verdikleri veya
verebilecekleri zararların sistematik
bir şekilde azaltılması ve mümkün ise
ortadan kaldırılabilmesi için geliştirilen yönetim sistemine “Çevre Yönetim
Sistemi” adı verilir. İşyerlerinde işlerin
gerçekleştirilmesi sırasında, çeşitli
nedenlerden kaynaklanan sağlığa zarar
verebilecek kaza ve diğer etkilerden
korunmak ve daha iyi çalışma ortamı
sağlamak amacıyla sistemli ve bilimsel
bir şekilde tehlikelerin ve risklerin belirlenmesi ve bu tehlikelere ve risklere
yönelik önlemlerin alınması çalışmaları
yaklaşımına ise “İş Sağlığı ve Güvenliği
Yönetim Sistemi” denmektedir.
ISO 14001 Çevre Yönetim Sistemi,
özünde doğal kaynak kullanımının
azaltılması, toprağa, suya, havaya
verilen zararların minimum düzeye
indirilmesini amaçlayan, risk analizleri
tabanında kurulan bir yönetim sistemi
modelidir. ISO 14001 standardı, Çevre
Yönetim Sistemleri için uluslararası
platformda kabul gören bir standarttır. Çevre Yönetim Sistemleri, devamlı
surette geliştirilen çevresel performansın ve kanunlara/tüzüklere uygunluğun
sağlanması oluşumunu tanımlayan
standartlara dayanmaktadır. ISO 14001
Çevre Yönetim Sistemi standardı belge-
lendirme imkânı sunmaktadır.
İşyerlerinde karşılaşılan en önemli
sorunlardan biri, çalışanların emniyetli
ve sağlıklı bir çalışma ortamına sahip
olmamalarıdır. Özellikle hizmet sektöründe faaliyet gösteren işyerlerinin
daha iyi rekabet koşullarına ulaşabilmesi için çalışanların iş sağlığı ve
güvenliği konusunda planlı ve sistemli
çalışmalar yürütmeleri gerekmektedir.
İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetim Sistemi;
iş sağlığı ve güvenliği faaliyetlerinin kuruluşların genel stratejileri ile uyumlu
olacak biçimde sistematik bir şekilde
ele alınarak sürekli iyileştirme yaklaşımı çerçevesinde çözümlenmesi için
kullanılan bir araçtır.
OHSAS 18001 kuruluşların ürün ve hizmetlerinin güvenliğinden çok çalışanın
sağlığına ve işin güvenliğine yönelik bir
standarttır. OHSAS 18001, BSI (British
Standards Institute) tarafından yayınlanmış olan “İş Sağlığı ve Güvenliği”
standardıdır. OHSAS 18001:2007; ISO
9000:2008 ve ISO 14001:2004 gibi diğer
uluslararası standartlardan farklı olarak bazı ulusal standart kuruluşları ve
belgelendirme kuruluşlarının birlikte
çalışmasıyla gerçekleştirilmiştir ve bir
ISO standardı değildir.
HACCP ISO 22000 Gıda Yönetim Standartı, bir gıda zincirinde hammadde
temininden başlayarak, gıda hazırlama,
işleme, üretim, ambalajlama, depolama ve nakliye gibi gıda zincirinin her
aşamasında tehlike analizleri yaparak,
kontrol noktalarını belirleyen ve herhangi bir problemi henüz oluşmadan
önleyen sistemin korunmasını sağlayarak güvenilir gıdaların üretilmesini
sağlayan, her kuruluşa uygulanabilen,
gıda güvenliği sistemidir.
Ayrıca bir kuruluş tüm bu belgeleri entegre olarak da alabilir. “Entegre Yönetim Sistemleri”; yönetim sistemlerinin
tek çatı altında toplandığı ve gereklerin
aynı anda karşılandığı bütünsel uygulanan sistemlerdir.
29
Kuruluşlar Tüm Bu Belgeleri Almak
Zorunda mıdır?
Global pazarda var olabilmek için
firmaların hizmet kalitelerinin yanı
sıra insana ve çevreye verdiği değer
ve saygı da ölçülmektedir. Bugünün
tüketicisi beklenti ve ihtiyaçlarının en
üst düzeyde karşılanmasının yanısıra, yaşadığı çevreye ve dünyasına
değer verilmesini, saygı gösterilmesini talep etmekte ve piyasada bunu
sorgulamaktadır.
Kuruluşların belgelendirilmesi
hususunda hiçbir yönetim sistemi ile
ilgili bir kanuni zorunluluk bulunmamaktadır, kuruluşlar tamamen kendi
arzuları ile bu belgeleri almak için
yönetim sistemlerini kurmakta ve
belgelendirmek için gerekli prosedürleri yerine getirmektedirler.
Bu Belgeler Kimden ve Ne Şekilde
Temin Edilmelidir?
Sitem belgelendirmesine karar
veren ve bu yönde tüm hazırlıklarını
tamamlayan bir firma, belgelendirme kuruluşuna müracaat eder
ve yönetim sistemini belgelendirir.
Belgelendirme kuruluşları; akreditasyona esas konulardan olan kalite
yönetim sistemlerinin firmalarda (ISO
9001:2008, OHSAS 18001:2007, ISO
14001:2004, ISO 22000 vb... ) standart
gereksinimlerine uygun olarak kurulup, işletilmekte olduğunu denetleyen ve bunu bir belge ile dokümante
eden organizasyonlardır.
Belgelendirme kuruluşunun seçimi
tamamen firmaya aittir ve kanuni bir
zorunluluk yoktur. Firma veya kurum
müşteri portföyünü değerlendirerek,
belgelendirme kuruluşunu seçmelidir, seçilecek kuruluşun müşteri
tarafından kabul görmesi gerekir.
Belgelendirme yapmaya yetkili ve
verdiği sertifikaları ulusal ve uluslararası pazarda kabul gören, akredite
bir belgelendirme kuruluşu seçilmelidir.
30
Bu amaçla; çalışacak belgelendirme
kuruluşunun akreditasyon belgesi
istenmeli ve akreditasyon belgesinin
kapsamı incelenmelidir. Belgelendirme kuruluşu seçildikten sonra, firma
veya kurumun denetimi için bir plan
ve program yapılır ve firma veya kurum denetiminden sonra uygun olan
sistem belgelendirilir.
Bu Belgeler Gerçekten Rekabet Açısından Eşit Şartların Yaratılmasına
Fırsat Yaratıyor mu?
Günümüz dünyasında sanayi, teknoloji vb. konular yaşanan gelişmeler
toplumları kıyasıya bir rekabete ve
her geçen gün yeni gelişmelerin yaşandığı ekonomik bir yarışa itmiştir.
Bu baş döndürücü gelişmeler ve rekabet ortamında ayakta kalabilmek,
tüm sektörlerde müşteri ihtiyaç ve
beklentilerine uygun mal ve hizmet
üretiminin sağlanmasının yanısıra
çevre ve insan sağlığına gösterilen
saygı ve çaba ile gerçekleşebilecektir.
ISO 9001:2008, OHSAS 18001:2007,
ISO 14001:2004, ISO 22000 vb. standartlar zorunlu standartlar değildir,
ancak müşteriler için tercih sebebi
olmaktadır.
Rekabette üstünlük sağlamak için
tüm bu belgeler gizli bir zorunluluk
olarak ortaya çıkmaktadır. Ayrıca
yurtiçi ve yurtdışında yapılan ihalelerin çoğunda ISO 9001:2008, OHSAS
18001:2007, ISO 14001:2004, ISO
22000 vb. belgelerine sahip olmak
şartı ihale şartnamelerinin içinde
sıklıkla rastlanılan bir ibaredir.
2000’li yıllarda tüketicilerin kaliteye
önem veren, mal ve hizmetler konusunda giderek beklentileri yükselen,
çevreye ve insan sağlığına önem
veren, hatta zor beğenen ve kolay
memnun olmayan bir nitelik taşıdıkları dikkate alındığında, işletmelerin
tercih edilmeleri açısından rekabet
avantajı elde etmede yönetim sistemlerinin stratejik bir rol üstlendiğini
söylemek mümkündür. Bu yönüyle,
günümüzde yönetim sistemlerinin
işletmelerin olmazsa olmazlarından
biri olduğunu söylemek yanlış olmaz.
Belgeler İşlevini Ne Kadar Yerine
Getiriyor?
Özellikle ISO 9001:2008, OHSAS
18001:2007, ISO 14001:2004, ISO
22000 vb. belgeler çok sayıda müşteri
tarafından istenmekte veya ihalelerde sorgulanabilmektedir. Eğer bir
firma söz konusu belgeleri sadece
pazarda avantajı sağlamak için almak
istiyor ise söz konusu belgelendirmenin o kuruluşa aslında çok da fayda
sağlamayacağı açıktır.
Pazar avantajı dışında, bu belgelendirmeler kuruluşlara sürekli iyileştirme mekanizması ve disiplini kazandırmalıdır.
ve Şehircilik Bakanlıklarının yaptığı
denetimlerde bu standartların isteklerine paralel konuları içermektedir.
Yönetim Sistemleri, uygulayan kuruluşlar tarafından kalite, çevre ve
iş sağlığı ve güvenliği faaliyetlerini
kuruluşların genel stratejileri ile
uyumlu olarak sistematik bir şekilde
ele alıp sürekli iyileştirme yaklaşımı
çerçevesinde çözümlemek için bir
araç olarak görülmelidir.
İş sağlığı ve güvenliği yönetim sistemleri ile çevre standartlarının asıl
amacı önleyici olmasıdır. Bununla
beraber bu sistemler her ne kadar
önleyicilik üzerine kurulmuşsa da,
gerekli kontrol mekanizmalarını,
düzeltici faaliyetleri ve geri besleme
mekanizmalarını da içermektedir.
Önleyici sistem yaklaşımında hatalar
ortaya çıkmadan önlemeye çalışıldığından iş sağlığı ve güvenliği ve çevre
yönetim sisteminde gelişme ve iyileşme sağlanmakta ve böylece maruz
kalınabilecek riskler de azaltılabilmektedir.
Bir döngü içerisinde sürekli olarak
sistem iyileştirilmelidir. Bu yaklaşımın
temeli PUKÖ döngüsüdür. “PUKÖ”
döngüsü değişkenliğin sebeplerini
tespit etmek ve sistemleri iyileştirmek
için kullanılan sistematik bir yöntem
olarak tanımlanmaktadır.
Belgelendirmeyi takip eden denetimler sonucunda kuruluşun sistemin
yürütülmesi ile ilgili üzerine düşen
sorumlulukları yerine getirmediği
tespit edilirse belge iptali veya belgenin askıya alınması kararı verilebilmektedir.
Bir Kuruluşun Yönetim Sistemini
Belgelendirmiş Olması Kalite, Çevre
veya İş Sağlığı ve Güvenliğini Kesin
Olarak Sağladığı Anlamına Gelir mi?
Firmaların Üzerine Düşen Yükümlülükler Nelerdir?
Bir firmanın söz konusu belgeleri
almış olması, kusursuzluğu başardığı
anlamına gelmemektedir. Örneğin;
bir kuruluş OHSAS 18001 İş Sağlığı
ve Güvenliği Yönetim Sistemi veya
ISO 14001 Çevre Yönetim Sistemine
sahip olmasına rağmen Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’ndan ÇED, emisyon
izni vb. izin ve belgelerini alamayabilmektedir. Söz konusu durum kuruluşun yasal şartları ne kadar yerine
getirip getirmediğine göre değişebilmektedir. Ancak unutulmamalıdır
ki Avrupa Birliği ile entegrasyonda
en önemli konulardan olan çevre ve
iş sağlığı ve güvenliği; Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile Çevre
KAYNAKÇA:
(1)- ÖZKILIÇ, Ö., İş Sağlığı Ve Güvenliği Yönetim Sistemleri ve Risk Değerlendirme Metodolojileri, TISK, Ankara, Mart, 2005
(2)- ÖZKILIÇ Ö., İş Sağlığı Güvenliği ve Çevresel Etki Risk Değerlendirmesi, MESS, Aralık 2007
(3)- ISO 9001:2008 Quality management systems – Requirements, Edition: 4th, International Organization for Standardization
(4)- ISO 14001:2004 Environmental Management Systems - Specifications with Guidance for Use
(5)- OHSAS18001:2007 Occupational health and safety management systems. Requirements
(6)- ISO 22000:2005 Food safety management systems - Requirements for any organization in the food chain
31
MAKALE
Uz. Dr. Yasemin Duran
İşyeri Hekimi
Ekoteknik İSG
olsun, herhangi bir acil durumda yapılacak olan ilk müdahale kişinin hayati
fonksiyonları için kazanılacak olan ilk
zaman demektir. Bu yüzden kazanın
meydana geldiği alanda önce sakin olunarak, ortam ve kişi güvenliği sağlanmalıdır. Olay hızlıca değerlendirilmeli
ve ne yapılacağı hakkında çabuk karar
verilmelidir. Örneğin; ortamdaki maruziyet elektrikse elektrik akımı önce
kendini güvenceye alarak kesilmelidir.
Sonra kazazedeye müdahale edilmelidir. Yani her koşulda önce müdahalecinin KENDİ GÜVENLİĞİ önemlidir.
Ülkemizde
İş Kazası
Oranları
Çağımızda modernizmin gelişmesiyle
birlikte sanayi ve işleyişteki değişiklik ve
yenilikler birçok iş dalının oluşmasına da
katkıda bulunmuştur. Birçok yeni sektör ve
alan oluşmuş ve bu alanlara da çalışan istihdamı
yaratılmıştır. Bununla birlikte iş yaşamının vazgeçilmez ama
önlenebilir bir parçası olarak hayatına devam etmekte olan iş kazaları da çeşitlenmiş olmakla
birlikte, sektörün gelişme hızına paralel olarak artmıştır. ILO kayıtlarına göre dünyadaki iş kaza
sıklığı yüzde 44 iken ülkemizdeki sıklık yüzde 99 civarındadır.
İ
ş kazası, tam kapsamıyla 5510 Sayılı
SGK Kanunu’na göre, “ Sigortalının
işyerinde bulunduğu sırada, işveren tarafından yürütülmekte olan
iş nedeniyle sigortalı kendi adına ve
hesabına bağımsız çalışıyorsa yürütmekte olduğu iş nedeniyle, bir işverene
bağlı olarak çalışan sigortalının, görevli olarak işyeri dışında başka bir yere
gönderilmesi nedeniyle asıl işini yapmaksızın geçen zamanlarda, emziren
kadın sigortalının, iş mevzuatı gereğince çocuğuna süt vermek için ayrılan
zamanlarda ve sigortalıların, işverence
sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı yere
gidiş gelişi sırasında meydana gelen ve
sigortalıyı hemen veya sonradan bedenen ya da ruhen özre uğratan olaydır”
olarak tanımlanmaktadır.
olup, sonlandırılamasa da en aza
indirgenmeye çalışılabilirler. Burada
hem çalışana hem işletmeciye büyük
sorumluluklar düşmektedir. Bir çalışan önce kendi güvenliğinin farkında
olmak zorundadır. İşveren de işin ve
işçinin güvenliğini sağlamak zorundadır. Bu sebepledir ki, işletmelerde
bir kaza ya da olumsuz durum halinde
uygulanabilecek bir acil durum eylem
ve müdahale planı bulundurulmalıdır.
Türkiye ölümlü iş kazaları çokluğunda imalat sanayide dünyada üçüncü,
inşaat sektöründe ise Avrupa’da
birinci sıradadır.
• Acil bir durumda olayı koordine edecek bir grup oluşturulmalı ve yetkiler
belirlenmelidir. (baş kontrolör, kaza
kontrolörü, müdahale edecek ilkyardımcı veya sağlık personeli, iletişimi
koordine edecek kişi vb)
İş kazaları önlenebilir durumlar
32
Peki, Bu Plan Ne İçermeli?
• Acil durum planı, acil durumun her
safhasında gerekli olacak acil durum
müdahale düzenlemelerini (ihtiyaç
duyulacak acil gereksinimler, uzun
dönemli iyileştirmeler) kapsamalıdır.
• İtfaiye, ambulans, emniyet görevlileri, yerel sağlık yetkilileri, sivil savunma ekipleri vb gibi ekiplerle temas
halinde olacak bir “nasıl ve kimlerle
temas edecek şekilde hareket etmeliyiz?” stratejisi belirlenmelidir.
• Acil durum eğitim ve tatbikatları en
az 3 yılda bir gözden geçirilmeli ve
uygulanmalıdır.
Nedir Acil Durum?
Bir işçi çalıştığı yerde düştü bayıldı
mı? Yoksa bir isçi çalıştığı makineye
kolunu mu kaptırdı?
Buradaki örneklerde; birisi işle alakalı
bir durumken, diğeri şahısla alakalı
gibi görünebilir fakat her ikisi de acil
birer durumdur. Sonuçta acil durum
ne olursa olsun (kaza, yaralanma,
sağlık sorunu sonucu) o anda müdahale edilmesi gereken ve müdahale
edildiği taktirde de hayat kurtarabileceğiniz bir olgudur. Konu ne olursa
Bu gibi müdahale gerekecek kazalarda çalışanlar arasında sağlık ekibi
gelene kadar veya sağlık ekibi varsa
kazazede bir sağlık kuruluşuna nakledilene kadar yapılacak işlemleri yani
kısaca İLKYARDIM’ı bilecek bir veya
birkaç kişi bulunmalıdır. Yoksa da eğitimler aldırılarak bu kişilerin istihdam
edilmesi gerekmektedir.
Kabaca bir şablon oluşturmak gerekirse bir iş kazası anında;
KAZA ORGANİZASYON GRUBU oluşturulmalıdır. Her kazada işlevsel bir bütünlük içerisinde koordinasyon sağlayacak
kişiler bu konuda eğitilmeli ve yetkilendirilmelidir. Yani durum ne olursa olsun
bir kriz masası oluşturulmalıdır.
Bu grup;
• Olay yerini değerlendirip durumun
ehemmiyetini tespit edecek eleman,
• Ortam güvenliğini sağlayacak eleman,
• Sağlık kuruluşuna ya da yetkiliye
olayın sağlıklı ve kesintisiz bildirimini
sağlayacak eleman,
• Müdahale edecek eleman ve ya
sağlık ekibi,
• Ve bir ekip başı liderden oluşmalıdır.
İsg uzmanı var olsun olmasın bu ekip
hep taze tutulmalıdır.
Ve bir kaza anında;
• Panik ortamı oluşmaması sağlanmalı
• Ortam sakinleştirilmeli ve çok hızlı değerlendirmelerle, acil durum yönetilmeli, acil durum planı devreye sokulmalı.
• Önce yetkililere haber verilmeli
• Ortam değerlendirmesi yapılmalı
ve daha fazla hasara yol açacak bir
durum varsa önce o önlenmeli
• Ortam güvenliği sağlanmalı
• Ortamda bir yaralanma olup olmadığı kontrol edilmeli
• Ortamda ilkyardım uygulayacak
ekipman veya nitelikte kişi var mı
değerlendirilmeli
• YARALANMA VE İLKYARDIMCI VARSA İLKYARDIM YAPILMALI
• YARALANMA VAR FAKAT İLKYARDIMCI YOKSA; KAZAZEDEYİ HAREKET ETTİRMEDEN OLDUĞU YERDE
MÜMKÜNSE ÜZERİNİ BİR BATTANİYE
VEYA ÖRTÜYLE ÖRTEREK VE ARA
ARA DURUMUNU KONTROL EDEREK
YETKİLİYE HABER VERİLMELİ VE 112
ACİL SAĞLIK EKİBİ ÇAĞIRILMALI
• HASTA NAKLEDİLDİKTEN SONRA
• Kaza yerinde durum raporu hazırlanmalı
• KAZANIN DEĞERLENDİRİLMESİ
VE BİR DAHA OLMAMASI İÇİN ALINMASI GEREKLİ ÖNLEMLER YENİDEN
BELİRLENMELİ
İş kazalarında her müessesenin iş koluna göre kendi kapsamında oluşabilecek kazalar adına bir müdahale planı olmalıdır. Bir işte o alanda çalışanın
maruz kalabileceği risk ve kazalar
değerlendirilmeli, kazaların oluşma
şekilleri ve şablonları çıkartılmalı,
alınan hasar tabloları oluşturulmalı ve
bunların sonucuna göre de acil tıbbi
müdahale veya acil yaklaşım krokileri
belirlenmelidir. Kazadan kazaya yaralanmadan yaralanmaya fark olabileceği gibi müdahaleden müdahaleye
de farklar vardır. Önemli
olan doğru zamanda
doğru yaklaşımla o anki
stres durumunu minimal
zararla kapatmaktır. Bu
durum hem işçiye hem işverene direkt veya indirekt
birçok getiri sağlayacaktır.
İş kazalarında buzdağının
görünmeyen kısmı her
zaman daha çok sorun yaratmıştır bu yüzden de önce
bireyin kendisine çok büyük
sorumluluk düşmektedir.
ÖNCE KENDİ GÜVENLİĞİNİ DÜŞÜNECEK,
KENDİNİ KORUYACAK VE ÇALIŞACAKSIN! 33
UZMAN
GÖRÜŞÜ
Prof. Dr. Sefer Aycan
Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi
Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi
İş Yaşamında Ergonomik
Tasarımların Faydaları
Kelime anlamı çalışma kuralları olarak ifade edilecek olan ergonomi günümüzde çok disiplinli bir bilim dalına dönüşmüştür. Ergonomi insan ile eşyanın, çevrenin uyumu olarak ifade edilebilir. Ergonomi sadece iş yaşamı ile de
sınırlı değildir. Günümüzde ergonomi; gündelik hayatta, işyerinde, okulda,
evde, her yerde insanın çevreye uyumu olarak ele alınmaktadır. Her ortamda
insanın çevreye, çevresindeki öğelere uyumunu incelemekte ve insanın çevresini daha uyumlu hale getirmeye uğraşmaktadır.
F
akat bu yazıda özellikle iş yaşamında ergonomi ele alınacak,
ergonominin ilgilendiği konular,
bu konularla ilgili öneriler ve bunlara
uyulmadığında ortaya çıkacak sorunlar ve bu sorunların önlenmesi için
yapılacak ergonomik uygulamalar
tartışılacaktır.
İş Yaşamında Ergonominin Tanımı
Ergonomi iş yaşamında daha özel
anlamlar taşımaktadır. “Çalışma
Kuralları” olarak kabul edilen ergonomiye günümüzde daha geniş anlamlar
yüklenmiştir.
Avrupa İş Sağlığı ve Güvenliği Ajansına göre Ergonomi; çalışanların
yetenekleri ile iş ve çalışma
koşulları arasındaki uyumu
34
sağlayan bilimdir. Bu tanımda insanın
yetenekleri ile iş ve çalışma koşulları
arasındaki uyumu esas alınmaktadır.
Çalışanın yeteneklerinin farklılığına
dikkat çekilmektedir. Her insanın
anatomik ve fizyolojik yeteneklerinin
farklı olabileceği, bu yeteneklerin aynı
kişide bile zamanla farklı olabileceğine dikkat çekilerek işin ve iş ortamının, çalışma koşullarının
çalışana uyumlu olmasını öngörmektedir. Bu ortamın
insana uyumlu
hale getirilmesi
veya çalışma ortamına uygun çalışan
seçilmesi anlamına gelmektedir ki,
doğru bir yaklaşımdır. Çalışma ortamına uygun çalışan seçilmesi baştan
doğru seçim yapmaya vurgu yapmakta. İşin niteliğinin tanımlanması ve işe
giriş muayenesinin buna göre yapılması anlamına gelmektedir. Ayrıca
uyum sağlama; işyerinin ve çalışma
koşullarının uygun olması, işçinin
zarar görmemesi işyerinin ve çalışma
şartlarının buna göre düzenlenmesi
anlamına gelmektedir.
Günümüzde ergonomi kavramı daha
da genişletilmiştir. Bugün ergonomi;
“iş ortamında sistem verimliliği ve
insan, makine, çevre uyumunun temel
kurallarını ortaya koymaya çalışan
bir bilimdir” diye tanımlanmaktadır.
Böylece ergonomiye yeni açılımlar eklenmekte ve ergonomi iş ortamındaki
yönetim sistemini de ele alan, verimliliği de amaçlayan çok disiplinli bir
bilim haline gelmektedir. İş yerinde
çalışanın çevreyle uyumunun yanında
üretim sistemi de işin içerisine katılmakta, sadece fizik çevre değil sosyal
çevre de dikkate alınmaktadır. Bu yaklaşımda doğrudur. İnsanın dışındaki
her şey çevrenin öğesidir ve çevre her
yönüyle ele alınmalıdır. Çünkü çevredeki her faktörün çalışan üzerinde az
yada çok bir etkisi vardır.İnsanın tüm
çevresel öğelerle uyumu sağlanmalıdır. Bu nedenle çalışma hayatındaki
tüm faktörlerle ele alınmalı ve bu faktörlerin olabilecek olumsuz etkilerinin
oluşmaması için çevre insanla uyumlu
hale getirilmelidir.
Ergonominin Temel Amacı
Ergonominin temel amacı çalışma ortamında insanın güvenliğini sağlamaktır. İşyerinde çalışanın tüm çevresel
faktörlerden dolayı sağlığı etkilenebilir.
Bu nedenle çalışanın güvenliği denildiğinde; iş kazalarından ve meslek
hastalıklarından çalışanın korunması
akla gelmelidir. İşyerinde ki fiziksel,
kimyasal, biyolojik ve sosyal öğeler önlem alınmadığında çalışanın sağlığını
olumsuz yönde etkileyebilir. Olumsuz
etkilerin oluşmaması için tüm çevresel
faktörlerin insanla uyumlu hale getirilmesi gerekir. Bu teorik olarak yüzde
yüz sağlanabilecek bir durumdur.
İş kazaları diğer önemli bir sorundur. İnsanın güvenliğinin sağlanması
denildiğinde işyerinde kazaya olacak
tüm etkenlerle ilgili düzenlenmelerin yapılması akla gelmektedir. İş
yeri fiziki şartlarının uyumlu hale
getirilmesi, araç ve gereçlerin uygun
yerleştirilmesi, güvenlik önlemlerinin
alınması, çalışanın eğitimi iş kazalarının önlenmesini veya azalmasını
sağlayacak faktörlerdir.
Ergonominin diğer amaçları da iş
koşullarını iyileştirmek ve verimliliği
artırmaktır. Binanın, araç ve gerecin insana uyumlu hale getirilmesi işyerinde
üretimi artıracak, dolayısı da verimliliğin yükselmesine fayda sağlayacaktır.
Bu amacını gerçekleşmesi için işyerinde
insan ve çevre etkileşiminin bilimsel
olarak incelenmesi ve buna göre işyerin
de uygun tasarımlar ve uygulamalar
yapmak gerekir.
İşyerin de insan ve çevre etkileşimini
bilimsel olarak inceleyecek ekip farklı
disiplinde ki kişilerden oluşmalıdır. İnsanın anatomik, fizyolojik, psikolojik özellikleri dikkate alınarak mühendislik ve iş
güvenliği yaklaşımı birleştirilmelidir.
İşyerinde Ergonomik Faktörler Dikkate
Alınmazsa Ortaya Çıkacak Sorunlar
Bir işyerinde ergonomik yaklaşımlar
gösterilmez veya ergonomik kaygılarla ortama bakılmaz ve işyerinde gerekli düzenlemeler yapılmaz ise veya
gerekli iyileştirmeler yapılmaz ise o
işyerinde bir takım sorunların ortaya
çıkması kaçınılmazdır. Bu durumda
ortaya çıkabilecek başlıca sorunlar:
1- Verim azalır. İşyerinde araç gerecin
veya üretim süresi insana uyumlu
değil ise çalışanların verimi beklenenden düşük olur veya zamanla azalır.
Araç ve gerecin uygunsuzluğunda
çalışan iyi niyetli olmasına rağmen
istediği performansa ulaşamayacaktır.
Ergonomik Tasarımlarda Göz Önüne
Alınacak Hususlar
Yukarıda da belirtildiği gibi bir işyerinde
ergonomik kurallara uyulmadığında
işyerinde birçok sorunun ortaya çıkması
olası hale gelir. Bu sorunların ortaya
çıkmaması için işyerinde ergonomik
tasarımlar yapmak gerekir. İşyerinde
uygulamalar yapılır iken aşağıda belirtilen hususlara dikkat etmek gerekir.
1- İnsanın meslek hastalığı ve iş kazası
riski az olmalıdır. Bunun için iş yerinde
meslek hastalıklarının önlenmesi
için olası etken; kaynakta, bulaşma
yolunda veya sağlam insanda kontrol
edilmeli ve meslek hastalığı kontrol
altına alınmalı, iş kazasını azaltmak
için uygun düzenlemeler yapılmalıdır.
2- Çalışanları zorlama düzeyi mesai
süresince sürdürülebilir olmalıdır.
Aşırı zorlamalar hastalık veya kaza
riskini artırmaktadır. Bu nedenle zorlama insan kapasitesine uygun olmalı
veya dönüşümlü çalışılmalıdır.
3- Tehlike sinyalleri ayırt edilebilir
olmalı ve bununla ilgili çalışanlara
eğitim verilmiş olmalı.
2- Kayıp zamanlar artar. Birim üretim
süresi uzar.
4- Sistem içinde nesneleri tutmak ve
taşımak kolay olmalıdır.
3- Devamsızlıklar ve işten ayrılmalar
artar. Çalışanlar ergonomik olmayan
ortamlarda çalışmakta zorlanır, kaçamaklar yapar bu durumda işe devamsızlıklar ve işten ayrılmalar artar.
5- Tehlike anında olay yerini terk
etmek için uygun düzenlemeler yapılmalı ve bunlar işaretlenmiş olmalı,
çalışanlara eğitim verilmiş olmalı.
4- İşle ilgili hatalar artar. Ergonomik
olmayan ortamlarda çalışan iyi niyetiyle çalışmaya devam etse de ise hata
yapma olasılığı artar.
6- İşyerinde çevresel faktörler insan
sağlığına uygun sınırlarda tutulmalı
ve insanla uyumlu olmalıdır.
7- Yapılan iş çalışan için tek düze
olmamalı.
5- İş kalitesi düşer. Daha kalitesiz ve
daha özensiz üretimlere sebep olabilir.
8- İşyerinde çalışanın sosyal ve kişisel
gereksinimi karşılanmış olmalı.
6- Çalışanlarda fiziksel ve psikolojik
sorunlar artar.
Bu ve benzeri düzenlemeler işyerinde
baştan yapıldığında veya gerekli durumlarda bu tür ergonomik düzenlemeler yapıldığında, işyerinde meslek
hastalığı ve iş kazasını azaltmak çok
kolay olacaktır. Ayrıca çalışanlarda
kendilerini güvende hissettikleri için
işyerine mensubiyet hissetmesi ve
verimliliğin artması da kolay olacaktır.
Bu nedenle; işverenler çalışanlar için
ve kendi işletmesi için işyerinde ergonomik uygulamalar yapmalıdır.
7- İş kazaları ve meslek hastalıkları
artar. Eğer işyerinde ergonomik değerlendirme yapılmaz ve buna uygun
iyileştirmeler düzenlemeler yapılmaz
ise, uygunsuz ortamda, uygunsuz
şartlarda çalışmaya devam edilir ise
iş kazaları ve meslek hastalıklarının
görülmesinin artması beklenen en
kötü durumdur.
35
MAKALE
Hüseyin Gelmez
E.Çevre Yönetimi Gen.Md.Yrd.
ÇARE Çevre Danışmanlık Firması
Çevre Koordinatörü
nın da kullanacağını düşünmez.
Acıdır ki çok kez insanların çevre
konusunda bilinçlenmesi için doğal
çevrenin tahrip olduğunu görmeleri ve
bu tahribattan etkilenmeleri gerekmiştir. Bu, kişilerin çevre için yeterince eğitilmediklerini göstermektedir.
Sanayi devriminden sonra kirlenme
yerel olmaktan çıkmış ve günümüzde
küresel hale gelmiştir. Dünyamız daha
fazla kirlilik yükünü tolere edebilecek
durumda değildir ve çevre konusunda
bilinçlenmek için kirlilikten yoğun
şekilde etkilenmeyi beklemek yanlış
bir hareket tarzıdır.
Çevre Eğitimi
Nedir?
Sağlıklı bir çevrede yaşamak, ülkemizde olduğu gibi diğer pek çok
ülkede de yasalarla güvence altına alınmış en tabii insan hakkıdır.
Anayasamızın 56. Maddesi “Herkes,
sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama
hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek,
çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek devletin ve vatandaşların ödevidir.” demektedir. Sağlıklı ve dengeli bir çevrede
yaşama hakkını kullanabilmek, çevreyi korumak ve
kirlenmesini önlemek için de mutlaka çevre konusunda bilgili,
çevreyi korumanın önemine inanmış olmak gerekir. Bu da ancak
eğitimle mümkündür.
Ç
oğu kimsenin çevre ve kalkınma süreçlerini anlayış biçimi,
ya geleneksel inançlara ya
da klasik eğitimin sağladığı
bilgilere dayalıdır. Bu yüzden çok kişi,
geleneksel üretim uygulamalarını nasıl koruyabileceklerini bilememektedir. Eğitimin sosyal ve doğal bilimlerle
insanlık konularında kapsamlı bilgi
vermesi, böylelikle doğal kaynaklar ve
insan kaynağı arasındaki ve kalkınma
ile çevre arasındaki karşılıklı etkileşimi anlatması şarttır.
Gerek ulusal gerekse uluslararası
tüm bilimsel toplantılarda, yapılan
sözleşme ve antlaşmalarda, yayınlanan deklarasyon ve imzalanan
beyannamelerde çevre sorunlarının
çözümü, çevrenin korunması, sağlıklı kılınması ve geliştirilmesi için
eğitimin gerekliliğinden söz edilmektedir. Bugüne kadar yaşanan tecrü-
36
beler göstermiştir ki, kirlenen çevreyi
sağlıklı hale getirmek oldukça güç ve
külfetli bir iştir. Oysa çevreyi korumak
ve bunu kalkınarak gerçekleştirmek
imkan dahilindedir ve bunun da birinci
şartı eğitimdir.
Çevrenin tahrip edilmesi ve kirletilmesine karşı ilgisizlik ve tepkisizlik,
kirletenlere cesaret verir. Kişilerin
çevre için eğitilmesi ve çevre bilincinin yayılması, insan hayatı ve sağlığı
açısından kirliliğin ortaya koyduğu
ve koyabileceği tehlikelerin bilinmesi
insanları daha dikkatli davranmaya
yöneltir.
Çevre ile ilgili yetkililer, sorumlular ve
çevreyi kullananlar arasında bireysel
ve toplumsal ölçekte bir çevre bilincinin ve diyaloğunun sağlanması, çevre
kültürünün yaygınlaştırılması, bunun
da uygulanacak çevre politikalarının
“Çevre eğitimi” kavramı 1960’lı yıllardan sonra gündeme gelmiş ve 1977
yılında Tiflis’te düzenlenen Uluslararası Çevrebilim Eğitim Konferansından
sonra da ülkelerin eğitim uygulamalarında yer almaya başlamıştır.
“Çevre Eğitimi” ile ilgili çeşitli tanımlar
yapılmıştır. Daha sonra yapılan tanımlara kaynaklık eden ilk çevre eğitimi
tanımı; “biyofiziki çevre ve sorunları
konusunda bilgi sağlayan, çevre sorunlarının çözümlenmesini güdüleyen
ve yönlendiren ve bireylerde bu boyutlarda davranış değişikliği kazandıran
bir eğitim” şeklinde yapılmıştır. 1990
yılında UNESCO ile birlikte düzenletemel taşı olarak benimsenmesi gerekir. Kuşkusuz böyle bir bilinçlenme ve
kültürlenme süreci, çevre eğitimi ile
bireyler ve kurumların kendi aralarında ya da karşılıklı olarak işbirliğinde
bulunmalarıyla gerçekleştirilebilir.
Çevre eğitimi olmaksızın, yaşanacak
çevre bunalımını atlatma imkanımız
yoktur. Zira çevre sorunlarının oluşumunda toplumun tüm kesitleri ve
tüm bireyleri ya fiilen aktif olarak ya
da pasif olarak sorumlu oldukları gibi,
çevre sorunlarının izale edilmesinde
de görevli ve sorumludurlar. Kişi ve
kurumların bu görev ve sorumluluklarını yerine getirebilmeleri için eğitim
gerekli ve zorunludur. Aksi halde
eğitilmemiş ve bilinçlenmemiş bir toplum; dikilen yeni ağaçları ve ormanları
yok eder, biyolojik zenginlikleri ve her
türlü canlıyı tüketir, havayı, karaları,
denizleri ve akarsuları kirletir ve bu
dünyayı kendisinden sonra başkaları-
nen “Türkiye Çevre Eğitim ve Öğretimi
Ulusal Strateji ve Uygulama Planları
Semineri”nde çevre eğitimi; bireylerde
çevre bilincinin geliştirilmesi, çevreye duyarlı, olumlu, kalıcı davranış
değişikliklerinin kazandırılması ve
doğal, tarihi, kültürel, sosyal ve estetik
değerlerin korunması, aktif katılım
sağlanması ve sorunları çözümünde
görev alma olarak tanımlanmıştır. Bu
tanım aynı zamanda çevre eğitiminin
amacını da ifade etmektedir.
Bireyleri ve toplumu çevre konusunda
ve çevre için bilgilendirmeyi ve uyarmayı, böylelikle de çevreyi dengelemeyi, geliştirmeyi ve korumayı amaçlayan
çevre eğitimi; “eğitimin pratik çevre
sorunlarının çözümüne disiplinler
arası bir yaklaşımla ve her bireyin ve
toplumun etkin ve sorumlu katılımını
sağlamaya yönelmiş bir konusu ve
uygulaması” olarak da tanımlanmaktadır.
Yapılan bütün tanımlamalardan bir
sonuç çıkararak, şöyle bir genel
tanımlama yapılabilir. Çevre eğitimi;
ferdin ve halkın çevrelerinin bilincine
varacakları, günümüzdeki ve gelecekteki çevre sorunlarını çözmede
gerekli azim ve kararlılıkla eylemde
bulunabilmeleri için bilgiler, değerler,
beceriler ve tecrübeler edinebilecekleri kalıcı bir eğitim sürecidir.
Çevre eğitimi ile ulaşılmak istenen
çevre bilinci üç boyutlu bir kavramdır.
Çevre bilincinin fikri boyutu, duygusal
boyutu ve davranış boyutu bulunmaktadır. Günümüzde pek çok kişi, hatta
hemen herkes çevrenin korunmasının
ve kirliliğin önlenmesinin gerekliliğini
bilmekte veya söylemekte, ancak bunu
davranışlarına yansıtamamaktadır.
Çevreyi sağlıklı kılmak için çevre konularını veya çevre kirliliğinin zararlarını sadece bilmek ve inanmak çok kez
yeterli olmamaktadır. O halde, çevre
konusunda bilinmeyenlerin bilinmesini sağlamak, bilinen ve inanılanların
davranışa dönüşmesini temin etmek
çevre eğitiminin asli fonksiyonudur.
Kişilerin doğumdan ölümüne kadar
alması ve uygulaması gereken bir
süreç olan çevre eğitiminin amaçlarından ve özelliklerinden 9. Sayımızda
söz etmek istiyorum.
Çevre konusunda daha bilinçli ve daha
duyarlı olacağımızı ümit ettiğim yeni
bir zaman diliminde ve yeni bir sayıda
buluşmak dileği ile..
Geleceğimizin
teminatı çocuklarımız için,
onların bize emaneti olan çevreyle dost olalım.
37
MAKALE
Dr. Atilla Yelboğa
İş Güvenliği Uzmanı
yönlendirdiği biçimde, onun emir ve
talimatlarına uyarak yerine getirmesi
zorunluluğundan kaynaklanmaktadır. (2)
İş Kazası ve Meslek Hastalıklarının
İşletme Yönetimine
Yansımaları
İş sağlığı ve iş güvenliği çalışma yaşamının temel unsurlarından biri olması yanı sıra tüm çalışanları,
ailelerini ve toplumu ilgilendiren bir kavramdır. İş
sağlığı ve iş güvenliğine ilişkin veriler ise çalışma yaşamına ilişkin önemli göstergelerdir. Ayrıca bu göstergeler ülkelerin gelişmişliklerine yönelik bilgiler sunmaktadır.
Şekil: SGK istatistiklerinden alınmıştır.
Ü
lkemizde 6331 sayılı İş Sağlığı
ve Güvenliği (İSG) Kanunu’nun
yürürlüğe girmesiyle beraber
daha önce İş Kanunu içinde
düzenlenmiş bulunan iş sağlığı ve
güvenliği hükümleri kapsam olarak bazı
istisnalarla beraber tüm çalışanlara
yayılmaya çalışılmıştır. İSG Kanunu yayımlanmadan önce, ülkemizde iş sağlığı
ve güvenliğine ilişkin hükümler 4857
Sayılı İş Kanunu kapsamı ile sınırlı olup
çalışanların tümünü ve tüm ekonomik
faaliyet kollarını kapsamamaktaydı. Bu
açıdan bakıldığında İSG Kanunu’nun
işverenin iş sağlığı ve güvenliği sağlama
yükümlülüğü konusunda İş Kanunu’nda
düzenlenen daha önceki hükümlerinden
farklı bir anlayışta olduğu görülmektedir.
Çalışanların sağlık ve güvenliğini sağlama yükümlülüğü İSG Kanunu’nun 4.
maddesinde verilmekte, bu maddede
işverenin çalışanların işle ilgili sağlık ve
güvenliğini sağlamakla yükümlü olduğu
ifade edilerek, yapması gerekenler
belirtilmektedir. Bu çerçevede, işverenin, işyerinde daha önce yapılmamışsa
gerekli önlemleri alması, daha önce
alınmış sağlık ve güvenlik önlemlerini
ise değişen koşullara uygun hale getirmesi beklenmektedir.
Çalışma ortamında yaşanan risklerden
en önemlileri iş kazaları ve meslek hastalıklarıdır. 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar
ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu İş
kazasını;
“….. a) Sigortalının işyerinde bulunduğu sırada, b) İşveren tarafından
yürütülmekte olan iş nedeniyle veya
görevi nedeniyle, sigortalı kendi adına
ve hesabına bağımsız çalışıyorsa
yürütmekte olduğu iş veya çalışma
konusu nedeniyle işyeri dışında, c) Bir
işverene bağlı olarak çalışan sigortalının, görevli olarak işyeri dışında başka
bir yere gönderilmesi nedeniyle asıl
işini yapmaksızın geçen zamanlarda, d)
Emziren kadın sigortalının, çocuğuna
süt vermek için ayrılan zamanlarda, e)
Sigortalıların, işverence sağlanan bir
taşıtla işin yapıldığı yere gidiş gelişi
sırasında, meydana gelen ve sigortalıyı
hemen veya sonradan bedenen ya da
ruhen özüre uğratan olaydır.”
şeklinde tanımlamaktadır. Aynı kanun
meslek hastalığını; “…………. sigortalının çalıştığı veya yaptığı işin niteliğinden dolayı tekrarlanan bir sebeple
veya işin yürütüm şartları yüzünden
uğradığı geçici veya sürekli hastalık,
bedensel veya ruhsal özürlülük halleridir.” olarak tanımlanmaktadır.
Dünyada iş kazaları oranı yüzde 44,
meslek hastalıkları oranı yüzde 56
iken, Türkiye’de iş kazaları oranının
yüzde 99,16 meslek hastalıklarının ise
yüzde 0,84 (binde 84) olması çok açık
bir çelişki oluşturmaktadır. Ülkeler
arasında değişmekle birlikte, genel
olarak, meslek hastalıkları görülme
sıklığının binde 4–12 arasında değişmesi
beklenmektedir. (1)
Bu beklentiye göre, Türkiye’de yalnızca
zorunlu sigortalı sayıları üzerinden her
yıl en az 35 bin yeni meslek hastalığı
olgusu saptanması gerekir. Eğer tüm
çalışanlar söz konusu edilirse, olgu
sayısının 100 bin ile 300 bin arasında
olması beklenmelidir. Sosyal Güvenlik
Kurumu istatistiklerine göre ülkemizde
2012 yılında 395 meslek hastalığı 74
bin 871 iş kazası vakası görülmüştür.
Şekilde de görüldüğü gibi ülkemizde
meslek hastalığı sayısının iş kazasına
göre yok denecek kadar azdır.
İş kazaları ve meslek hastalıklarının
temel mağdurları çalışanlar olmakla
birlikte işveren ve toplum içinde çeşitli
maliyetler oluşmaktadır. Çalışanlarına
sağlık ve güvenliğini sağlama yükümlülüğü bulunan işverenler, bunun
işletmeye yansımalarını göz önünde
bulundurmaları gerekmektedir. Bu yazı
kapsamında bu yansımalar “sağlık ve
güvenlik maliyeti” ve “yasal” olmak üzere iki başlık altında incelenecektir.
İş Kazası ve Meslek Hastalıklarının
İşverene Sağlık ve Güvenlik Maliyeti
Açısından Yansıması
İşçi açısından iş kazalarının sonuçlarından en önemlisi işçinin yaşamını kaybetmesidir. İnsan yaşamının değerini ve
maliyetini ölçmek mümkün olmamakla
beraber iş kazası sonucu en büyük bedeli işçi ödemektedir. İş kazasına uğrayan işçi yaşamını kaybetmese bile çoğu
(1)-TMMOB (2012). TMMOB Makine Mühendisleri Odası İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Oda Raporu (4.Baskı). Yayın No:MMO/590
38
zaman çalışamayacak durumda fiziksel
ve duygusal sıkıntılar yaşabilmektedir. Bu
durumdaki işçinin yaşamının kalan kısmının zorlaşmasıyla birlikte gelir kaybına
da uğrayabilmektedir. Çalışma gücünü
kaybetmesiyle birlikte işini kaybetme
olasılığı ortaya çıkan işçiyi bu sefer işsizlik gibi bir sorun beklemektedir. İşveren
açısından iş kazaları işin akışını durdurur
ve üretimin kesintiye uğramasına neden
olur. İş kazalarının önlenerek güvenliğinin sağlanması işyerinde verimlilik
ve üretim artışına da yol açmaktadır. İş
kazaları nedeniyle üretim araçlarında
ve işgücünde uğranılan kayıplar üretim
maliyetlerini de olumsuz etkilemektedir.
İşletmelerde yapılan her faaliyetin bir
maliyeti olduğu göz önüne alındığında
sağlık ve güvenlik uygulamalarının
da bir maliyeti olacağı tartışılmaz bir
gerçektir. Bu açıdan bakıldığında işveren
iş sağlığı ve güvenliği konusunda iki
türlü maliyet ile karşılaşır. Bunlardan
birincisi ve öncelikli olanı koruyucu ve
önleyici işlemler için yapılan maliyet ile
ikincisi iş kazası ve meslek hastalığına
uğrayan çalışanın tedavi masrafları,
olabilecek tazminat talebi, çalışanın
devamsızlığından kaynaklı üretim kaybı
ve iş kazası sonucu oluşabilecek işyerindeki zararların vb. maliyetidir. Bunun
yanında, müşteri memnuniyetsizliği,
yetenekli işçilerin kaybedilmesi, yerine
yeni işçi alınması ve eğitilmesi ve işçilerin motivasyonunun azalması ve işletme
imajının zarar görmesi de görünmeyen
maliyetler olarak ortaya çıkacaktır.
İş Kazası ve Meslek Hastalıklarının
İşverene Yasal Açıdan Yansıması
İşverenin işçiyi gözetme borcu çerçevesinde ortaya çıkan iş kazalarına ve
meslek hastalıklarına karşı önlem alma
yükümlülüğü İSG Kanunu’nun yürürlüğe
girmesinden önce Borçlar Kanunu
ve İş Kanunu’nda düzenlenmiştir. İSG
Kanununun yürürlüğe girmesiyle İş
Kanunu’nun ilgili maddeleri yürürlükten
kaldırılmış ancak Türk Borçlar Kanunun
hükmü değişmemiştir. İSG Kanunu’nun
4. Maddesi işveren açısından genel nitelikteki yükümlülüğü ortaya koyarken, 5.
Maddesi ise işverenin bu yükümlülükle
gerçekleştireceği korunma sırasında
uyacağı ilkeleri belirlemiştir. Çalışan
işverene hem kişisel hem de ekonomik
olarak bağımlıdır. Bilindiği gibi iş
sözleşmesi bağıtlanması ile taraflar
işçi ve işveren sıfatını kazanırlar. Bu
nedenle işçi, işverene bağımlı olarak iş
görme, işveren de buna karşılık işçiye
ücret ödeme borcu altına girer. Diğer bir
ifade ile bağımlılık işçinin aldığı ücret
karşılığında üstlendiği işi, işverenin
İşverenin, yönetim hakkına dayanarak
işçiye yönelttiği emir ve talimata, iş sözleşmesinin kurduğu ilişki bir bağımlılık
ilişkisi olduğundan, işçinin de uyma
yükümlülüğü bulunur. (3)
Bu açıdan bakıldığında işverenin çalışanı
kişisel ve iktisadi açıdan gelebilecek
tehlikelere karşı koruması ihtiyacı bulunmaktadır.
İşverenin işçiyi çalışması sırasında karşılaşabileceği tehlikelere karşı koruma
ve gözetme borcu ve bundan doğan
sorumluluğu Türk Borçlar Kanunu’nun
(4) 417.maddesinde belirtildiği üzere
işyerinde iş sağlığı ve güvenliğinin
sağlanması için gerekli her türlü önlemi
almak, araç ve gereçleri noksansız
bulundurmak; işçiler de iş sağlığı ve
güvenliği konusunda alınan her türlü
önleme uymakla yükümlüdür. İşverenin,
kanuna ve sözleşmeye aykırı davranışı
nedeniyle işçinin ölümü, vücut bütünlüğünün zedelenmesi veya kişilik haklarının ihlaline bağlı zararların tazmini,
sözleşmeye aykırılıktan doğan sorumluluk hükümlerine tabidir. Bahsedilen
işçiyi korumaya yönelik hükümlerin denetimler sonucu belirlenen durumlara
aykırılık göstermesi durumunda idari ve
cezai yaptırımlar öngörülmüştür.
Bu yaptırımlara rağmen iş kazası ve
meslek hastalıklarında azalma olmayışının nedenlerinden biri de işverenin
konuya yeterli özeni göstermemesidir.
Ülkemizdeki işletmelerin yalnızca yüzde
2’si iş sağlığı ve güvenliği için harcamada bulunmaktadır. (5) Ülkemizde
iş kazaları ve meslek hastalıklarının
önlenmesi, daha verimli, daha üretken
daha güvenli çalışma koşullarının
oluşturulması, toplumda iş sağlığı ve
güvenliği bilinci yerleştirilmesi için çeşitli projelerin yapılmasına ihtiyaç vardır.
Çalıştırılan insan kaynağına yeterli
önemi veren işletmeler çalışanlarına
güvenli bir çalışma ortamı sağlamalıdır.
Bu çerçeveden bakıldığında insan kaynağına verilen önemin göstergesi iş kazası ve meslek hastalıklarının azalması
yönünde olacaktır.
(2)-Eyrenci, Ö., Taşkent, S., ve Ulucan, D. (2005). Bireysel İş Hukuku (İkinci Baskı). Legal Yayıncılık. İstanbul
(3)-Mollamahmutoğlu,H. (2005). İş Hukuku (2.Bası). Turhan Yayınevi. Ankara
(4)-Badur,E. (2012). 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu (818 Sayılı Borçlar Kanunu İle Karşılaştırmalı). Ankara Barosu Yayınları.Ankara
(5)-TMMOB (2011). TMMOB İstanbul İl Koordinasyon Kurulu, İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Alanında Temel Bilgiler. İstanbul.
39
MAKALE
Uz. Dr. Mehmet ERGİN
Ekoteknik İSG
Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı
Üretimden – tüketime risk oluşturacak her bir parametrenin ürünler bazında kritik kontrol noktalarının belirlenerek riskin azaltılması amacıyla bakış açısı geliştirilerek İSO 22OOO Standartı
kabul görmüştür. İSO 22OOO Standartı, dünya çapında güvenli gıda sağlanması amacıyla düzenlenmiş, üretimden tüketime kontrol noktaları içeren yeni bir standarttır.
Burada amaç üretimin her aşamasında gerekli tedbirleri alarak güvenilir gıdaların üretilmesi,
gıda çalışanlarının sisteme entegre edilmesiyle toplam kalite yönetiminin sağlanmasıdır.
Toplum Sağlığının Önemli
alınma ve tüketimine kadar her aşamasında hijyen ve sanitasyonun sağlanmasıdır. Bu nedenle kişisel hijyen,
gıda hijyeni, gıda hazırlama –işleme
alanları, araç – gereç hijyeni ile ilgili
kurallara mutlaka uyulmalıdır.
Beslenmede güvenli gıda veya sağlıklı gıda denilince, besin
değerini kaybetmemiş, kimyasal, fiziksel ve mikrobiyolojik yönden
hijyenik (temizlik kurallarına uygun) olan bozulma göstermeyen gıda
maddesi olarak tanımlanabilir.
olumsuz risklerin, toplumun bütün
tabakalarında, ciddi sağlık sorunlarına yol açabilmesi yanında, toplumda
iş veriminin düşmesine ve ekonomik
kayıpların oluşmasına da neden
olabilmektedir. Son yıllarda şehirleşmedeki artış nedeniyle, teknolojik
gelişim ve toplum bilincinin artması
göz önünde tutulmasıyla, sağlıklı gıda üretimi, depolama ve gıda
servisi yapan gıda iş yerlerinde çok
sıkı yaptırımlar getirilmesi ve gıda
güvenliği sistemlerinin etkin olarak
uygulanması gerekmektedir.
Gıda güvenliği, genel anlamda, gıdaların bir bütün olarak kullanım tariflerine uygun olarak hazırlanması amacının ön planda tutulması ve tüketiminde, tüketicilerde zararlı bir etkinin görülmemesidir. Bu kavramı daha
da geniş anlamda alırsak, gıdadan kaynaklanan enfeksiyonlara neden olan
biyolojik, fiziksel ve kimyasal etkenleri önleyecek şekilde gıdaların hazırlanması, işlenerek sağlıklı ortamlarda depolanması ve tüketiciye ulaşılmasını sağlayan standart bir süreç olarak tarif edilebilir.
Günümüzde gıda ticaretinin küreselleşmesi, kaliteyi geliştirmekte
ve tüketiciye yarar sağlamakta ve
ihtiyacının karşılanmasında güvenli,
kaliteli, uygun fiyatlı ürün sunarken
gıda çeşitliliğini de artırmaktadır.
Bu değişimler, güvenli gıda üretim
ve tüketiminde yeni akreditasyon
sistemlerinin yapılmasını ve sağlık
konusunun her zaman öncelikli olarak göz önüne alınmasını gerekli kılmaktadır.
Üretimden – tüketime risk oluşturacak her bir parametrenin ürünler
bazında kritik kontrol noktalarının
belirlenerek riskin azaltılması amacıyla bakış açısı geliştirilerek İSO
22OOO Standartı kabul görmüştür.
İSO 22OOO Standartı, dünya çapında
güvenli gıda sağlanması amacıyla
düzenlenmiş, üretimden tüketime
Bir Halkası Olan Beslemede,
GIDA GÜVENLİĞİNİN ÖNEMİ
Ö
zellikle gıda maddelerinin
hazırlanması ve üretilmesi
aşamasında mikrobiyolojik
kontaminasyonun (bulaşmanın) kontrol altına alınarak,
mikroorganizmaların (bakterilerin)
yayılmasının önlenmesinde hijyenik
koşulların önemi büyüktür. Böylece
gıda maddelerinden sağlıklı yaralanmak, dayanıklılık süresini artırmak,
üretici ve tüketici sağlığını korumak
ve değişik nitelikte yan ürünler elde
edebilmek için çeşitli teknikler geliştirilmeye çalışılmaktadır.
su kaynaklarında çeşitli çok sayıda
mikroorganizmalar bulunmaktadır.
İnsan-hayvan ve çalışma koşullarından kaynaklanan temas sonrası,
burun-ağız-deri-el ve ekipman gibi
faktörlerle gıdalarda kontaminasyon
olabilmektedir.
Bu bakış açısıyla, ürünlerin, hazırlanma safhalarında geliştirilen hijyen
ve sanitasyon teknikleri ile mikrobiyal bulaşma engellenmekte, bulaşma
yolları kontrol altına alınmaktadır.
Gıda Güvenliği
Doğada bulunduğumuz ortam, kullandığımız ortam ve kullandığımız
40
Gıda güvenliği konusu, son yıllarda
tüm ülkeler açısından, halk sağlığı
ve ekonomik boyutu nedeniyle önem
kazanan ve önemi giderek artan bir
konu haline gelmiştir.
Gıda kaynaklı problemler, tek olarak
insan sağlığını olumsuz olarak etkilemekte kalmayıp, kişilerin, ailelerin, toplumların, ilgili sektörlerin ve
ülkesel bazda ekonomik ve sosyal
yapılarını etkilemektedir.
Üreticiden – tüketiciye kadar olan
zincirde toplumun her kesimini tümüyle etkileyen gıda kökenli salgın,
zehirlenme, bozulma gibi olumsuzluklar, endüstriyel kalite sistemindeki hijyen sorunlarından kaynaklanmaktadır.
kontrol noktaları içeren yeni bir
standarttır.
Burada amaç üretimin her aşamasında gerekli tedbirleri alarak
güvenilir gıdaların üretilmesi, gıda
çalışanlarının sisteme entegre edilmesiyle toplam kalite yönetiminin
sağlanmasıdır.
Gıda güvenliğinde hijyen ve sanitasyonun üretim aşamasında önemli
faktör olması nedeniyle, gıda sektörü
çalışanlarında, toplum sağlığının
korunmasında önem arz eden mikrobiyolojik kontaminasyonun önlenmesi ve bu amaçla çalışanın bulaşıcı
hastalık taşıyıcılık kontrolünün riske
özel yapılması ayrıca önem arz eder.
Bunu hijyen eğitimi ile desteklemek
ve sürekli iyileştirmek doğru bir yaklaşım olacaktır.
Gıda güvenliğini sağlamanın
yollarını şu şekilde özetleyebiliriz:
Temel ilke; yiyecek ve içeceklerin üretiminden, satın
Küresel olarak değerlendirildiğinde, gıda ticareti, gıda ihracatı yapan
ülkelere döviz sağladığı gibi, milli gelire katkı sağlamaktadır. Ancak bütün
bu durumlara rağmen gıda kaynaklı
41
YARGITAY
KARARLARI
İŞVERENİN SORUMLU OLACAĞI
TRAFİK-İŞ KAZALARI
TRAFİK-İŞ KAZASI SONUCU ÖLÜM – İŞVERENİN SORUMLULUĞU
İŞVERENCE GÖREVLENDİRİLEN DİĞER İŞÇİNİN YAPTIĞI KAZA
İşverence görevlendirilen diğer bir işçinin kullandığı özel araba ile görevde iken trafik kazası sonucu ölen işçinin mirasçıları işverene karşı tazminat davası açabilirler. Bu durumda işveren ilke
olarak sorumlu olup, varsa ölenin kusuru oranında sorumluluktan kurtulur. (1475 S.K. Mad. 73)
D
avanın Konusu: Miras bırakanın kazada ölümü nedeniyle
işverenden destekten yoksun
kalma tazminatının alınması
isteğinden ibaret olup dava, olayda
işverenin kusurunun bulunmadığı,
işverenin diğer bir içşisinin kullandığı
özel vasıtanın trafik kazası yapması sonucu öldüğü vasıta sahibinin
mirasçıları aleyhine dava açılabileceği
gerekçesiyle reddedilmiştir.
Davacıların miras bırakanı, davalı
şirket Yönetim Kurulu kararı ile görevli olarak Avrupa’ya gönderilmiştir.
Kazayı yapan işverenin diğer bir işçisi,
vasıtayı kullanan kişi dahi işverence
aynı şekilde görevlendirilmiştir. Kaza
dönüş sırasında meydana gelmiş olup
bir iş kazasıdır. İşverenin yolculuk
için herhangi bir öneride bulunduğu,
işçinin de bu öneriye aykırı davrandığı
ileri sürülmemiştir.
O halde işveren ilke olarak tazminatla
sorumlu olup varsa miras bırakanın kusuru oranında sorumluluktan
kurtulur.
Mahkemece bu esaslara aykırı olarak
yazılı gerekçelerle davanın reddi isabetsiz olup, bozmayı gerektirmiştir.
9.H.D.05/04/1983, E.1983/374 K.1983/3094
ARAÇLARIN İŞ YERİNDEN SAYILMASI – İŞ KAZASININ TESPİTİ
Davacının davalı şirketin işçisi olduğu, şirketin cam sehpalarını pazarladığı, olay günü, davalıya
ait Halim’in yönetimindeki kamyonetin Tır kamyonuna arkadan çarpması sonucu yaralandığı
anlaşılmaktadır. Olay, 506 sayılı Yasanın 11/A ( a-b-c ) maddelerine göre iş kazası olduğu açık ve
belli iken mahkemece davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Öte yandan aynı Yasanın 5/2. maddesine göre araçlar da işyerinden sayılır.
Davacı, 20.9.1997 tarihinde meydana gelen olayın iş kazası olduğunun tespitini istemiştir. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş ise de bu sonuca eksik inceleme ve araştırma sonucu ulaşılmıştır.
O
lay günü, pazarlamacılık
yapan davacının davalıya ait
Halim’in yönetimindeki kamyonetle Adana’dan dönerken
Kartal Samandıra çıkışında önde
gitmekte olan Tır kamyonuna arkadan
çarpmak suretiyle davacının yaralandığı anlaşılmaktadır. Bu yönüyle davanın yasal dayanağı 506 sayılı Yasanın
11-A maddesidir. Anılan maddeye
göre iş kazası, sigortalıyı hemen veya
sonradan, bedence ve ruhça arızaya uğratan olaydır. Öte yandan aynı
Yasanın 5/2. maddesinde araçlarında
işyerinden sayılacağı belirlenmiştir.
Davalı işveren ile dinlenen davalı tanıkları, davacının kendi adına pazarlamacılık yaptığını, kamyonetin işveren
tarafından emaneten verildiğini, kaza
sonucu davalının 4.000.000 TL. tedavi
42
yardımını insani duygularla yaptığını,
işverenin işçisi olmadığını kendi adına
çalıştığını, davalı şirketin cam sehpalarını da bu arada pazarladığını ifade
etmişlerdir.
Dinlenen davacı tanıkları ise davacının
davalı işveren yanında ücret + primle
çalıştığını, Halim’in davalıya ait aracın
şoförü olduğunu açıklamışlardır.
Davalı şirket müdürü Hamza kazadan
20 gün önce alınan aracı davacıya
kullanması için verdiğini, kendi şirketlerine ait faturaları kullanması için izin
verdiklerini, davacının aracı Adana’ya
götürdüğünü bilmediğini, tedavi yardımını iyilik olsun düşüncesi ile yaptıklarını, davacının kendi şirketlerinin
işçisi olmadığını savunmuş ise de, yeni
alınan bir kamyonetin bir kaza sonucu
araç sahibine terettüp edecek sorum-
luluğun ne olabileceğini, araç sahibinin
düşünmesi ve kamyonetin kullanılmasından da bilgisi olması gerekir. İşverenin davacının Adana’ya gittiğinden
haberim yoktu şeklindeki savunması
inandırıcı bulunmamaktadır.
TRAFİK - İŞ KAZASI
İŞVERENİN, İŞÇİ SAĞLIĞI VE İŞ GÜVENLİĞİ HÜKÜMLERİNE
UYUP UYMADIĞININ ARAŞTIRILMASI GEREĞİ
Davalının, ölen sigortalının işvereni olarak, 506 Sayılı Yasa’nın 26/1. maddesine göre kastı veya
işçilerin sağlığını koruma ve iş güvenliği ile ilgili mevzuat hükümlerine aykırı hareketi veya suç
sayılabilir bir hareketi ile iş kazasının oluşumuna etkide bulunması durumunda sorumludur.
D
avanın Yasal Dayanağı: 506
Sayılı Yasa’nın 10 ve 26.
maddeleridir. Davacı Kurum,
trafik-iş kazası sonucu ölen
sigortalının hak sahiplerine bağlanan
gelirin işveren Malatya Pazarı Kuruyemiş A.Ş., karşı araç sürücüsü F.D.
ve bu aracı zorunlu mali mesuliyet sigortası ile sigortalayan sigorta şirketi
B. Sigorta A.Ş.den rücuan tahsilini
istemektedir.
506 sayılı Yasanın 4. maddesine göre,
davalı M.P. Kuruyemiş A.Ş. ölen
sigortalının işvereni olarak 506 Sayılı
Yasa’nın 26/1. maddesine göre kastı
veya işçilerin sağlığını koruma ve iş
güvenliği ile ilgili mevzuat hükümlerine aykırı hareketi veya suç sayılabilir
bir hareketi ile iş kazasının oluşumuna etkide bulunması durumunda
sorumludur. Davalı M.P.Kuruyemiş
A.Ş.nin bu madde gereğince olayda
kusurlu olup-olmadığının belirlenmesi ve belirlenen bu kusur üzerinden
10. madde sorumluluğunun tespit
edilmesi gerekir.
Mahkemece, işveren davalının 506 Sayılı Yasanın 26/1. maddesi kapsamında kusurluluğu belirlenmeden hüküm
kurulması usul ve yasaya aykırıdır.
10.HD.03.05.2005,
E.2005/1687-K.2005/4986
TRAFİK-İŞ KAZASI
İŞVERENİN, İŞÇİ SAĞLIĞI VE İŞ GÜVENLİĞİ HÜKÜMLERİNE
UYUP UYMADIĞININ ARAŞTIRILMASI GEREĞİ
Davalının, ölen sigortalının işvereni olarak, 506 sayılı yasanın 26/1. maddesine göre kastı veya
işçilerin sağlığını koruma ve iş güvenliği ile ilgili mevzuat hükümlerine aykırı hareketi veya suç
sayılabilir bir hareketi ile iş kazasının oluşumuna etkide bulunması durumunda sorumludur.
D
avanın yasal dayanağı 506
Sayılı Yasanın 10 ve 26.
maddeleridir. Davacı Kurum,
trafik-iş kazası sonucu ölen
sigortalının hak sahiplerine bağlanan
gelirin işveren Malatya Pazarı Kuruyemiş A.Ş., karşı araç sürücüsü F.D.
ve bu aracı zorunlu mali mesuliyet sigortası ile sigortalayan sigorta şirketi
B. Sigorta A.Ş.den rücuan tahsilini
istemektedir.
506 sayılı Yasanın 4. maddesine
göre, davalı M.P.Kuruyemiş A.Ş. ölen
sigortalının işvereni olarak 506 Sayılı
Yasanın 26/1. maddesine göre kastı
veya işçilerin sağlığını koruma ve iş
güvenliği ile ilgili mevzuat hükümlerine aykırı hareketi veya suç sayılabilir
bir hareketi ile iş kazasının oluşumuna etkide bulunması durumunda
sorumludur. Davalı M.P.Kuruyemiş
A.Ş.nin bu madde gereğince olayda
kusurlu olup-olmadığının belirlenmesi ve belirlenen bu kusur üzerinden
10. madde sorumluluğunun tespit
edilmesi gerekir.
Mahkemece, işveren davalının 506 Sayılı Yasanın 26/1. maddesi kapsamında kusurluluğu belirlenmeden hüküm
kurulması usul ve yasaya aykırıdır.
10.HD.03.05.2005,
E.2005/1687-K.2005/4986
Dosyada bulunan müfettiş raporları,
dinlenen davacı tanıkları ile davalı
şirket müdürünün açıklamalarının
değerlendirilmesinden, davacının
davalı şirketin işçisi olduğu, şirketin
cam sehpalarını pazarladığı, meydana
gelen olayın, 506 sayılı Yasanın 11/A
( a-b-c ) maddelerine göre iş kazası
olduğu açık ve belli iken mahkemece
davanın reddine karar verilmesi usul
ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
21.HD.27.05.2002, E.2002/3230 K.2002/4964
43
MAKALE
S. Yasin Bostancı
ÇSGB / İSGGM
iSG Uzman Yardımcısı
İnşaat Mühendisi
Kaza
Üzerine
Bir Eskiz
İ
Dünyamız gelişim evrelerinden birin-
44
de ve bir elinde kılıç bir elinde terazi
daha evvel görülmemiş bir şiddetle
kendi kurallarına tabi olanları ödüllendirirken uymayanları ise cezalandırmaktadır. Bu durumun farkında
olan ülkemiz var gücüyle dünyanın
bu baş döndürücü devinimine ayak
uydurmak için uzun soluklu ve çetin
bir kabuk değişimi çabasına girişti.
Globalleşmenin yarattığı ve kendini
her alanda gösteren üretim ve tüketim
çılgınlığı bilhassa ekonomik ve sosyal
konjonktürde ciddi bir biçimde değişime ve değişim meyline yol açtı. Dr.
Alexis Carell’in “İnsanın kendi eliyle
kurduğu bu yeni dünyada kaybolması”
metaforuyla tarif bulmuştur.
Ekonomik ve sosyal konjonktürün bu
değişiminden biz de Türkiye olarak
nasibimizi aldık ve neticede günümüz
Türkiye’sinin en büyük problemlerinden biriyle “Göç” olgusuyla karşılaştık. Büyük halk kitlelerinin sınır
tanımaz yer değiştirme eylemi kent
Beklenmedik olay...
Burda sözü geçen beklenirlik olgusuna
sistemli çalışmalardan biriyle yaklaşalım.
Büyük bir inşaat sektörü büyük bir sorun olan ‘kaza’ fenomenini doğurmuş
ve Türkiye’yi bu fenomenle yüzleşmeye
ve başa çıkmaya zorlamıştır. Bu konuda başarılı olduğumuzu söylemek zor
ama yine de yeni çıkan 6331 Sayılı İSG
Kanunu Türkiye Cumhuriyet’inin bu
sorunu görmezden gelmediği anlamını
taşıyor. Bu kanun kapsamında külli bir
değişim amaçlayan Türkiye hem akademik hem de pratik adımlar atmakta.
Kaza olgusu meydana gelmeden önce
herhangi bir işaret vermeden olup
biten bir şey midir???
İşte bu klasik soru iş sağlığı ve güvenliği literatürüne adını sıkça duyduğu-
muz Herbert William Heinrich tarafından “Industrial Accident Prevention,
A Scientific Approach “adlı eseriyle
1931 yılında sokulmuştur. Heinrich kazanın bir anda olup biten ne öncesinde
ne de sonrasında kendisi hakkında
yorum yapılamayan kısacası bilinemeyen bir şey olmadığını savunuyordu.
Ona göre kaza geliyorum diyordu.
İşte bugünkü yazımız da tam manasıyla bu akademik adımlara katkı
sağlamak gayesinde…
Dünyanın çehresini büsbütün değiştiren ve
yepyeni toplumsal sınıf ve yapılar oluşturan
‘Sanayi Devrimi’nden günümüze uzandığımızda özellikle modernizm ve globalizm
diye adlandırdığımız iki ana akımla karşılaşmaktayız. Kaba hatlarıyla ele almak gerekirse,
modernizm eskiye ait kültürel birikimlerin reddi
manasını taşırken globalizm ise eskiye dair ekonomik ve sosyal yapıların reddi manasına gelmektedir.
nsanoğlu daha önce hiç bilmediği
bu gibi akımların şekillendirdiği
Bacon’ın deyimiyle bu Yeni Atlantis’i
tanımaya çalışmakta. Ekonomik,
sosyal ve kültürel dünyamız özellikle
globalizm ve modernizmin getirmiş olduğu yeni dünya algısına ayak
uydurmak için yeni bir biçim ve vizyon
kazanma gayretinde. Sözü geçen
alanlar kendi öz değişimini yapmakta
ve kendini ortaya koyan bu değişim
şaşırtıcı ve belirsiz bir biçimde diğer
tüm alanlara da öyle veya böyle etki
yapmakta. Bu etkinin büyüklüğü Edward N. Lorenz’in günümüz literatürüne sokmuş olduğu ‘Kelebek Etkisi’
kuramının da göz önünde bulundurulmasıyla daha doğru değerlendirilecektir. “Amazon Ormanları’nda bir kelebeğin kanat çırpması, ABD’de fırtına
kopmasına neden olabilir” benzetimiyle değişimin boyutları büyüdükçe
etkisinin de o oranda artacağına dair
güçlü bir fikir sunmakta.
ne mani olmuş ve İSG yönünden zaten
zor olan sektörü içinden çıkılmaz hale
getirmiştir.
Kaza
İş kazalarının dünya literatüründe birden çok tanımı bulunmaktadır. Bunlardan Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO)
tarafından iş kazası “belirli bir zarar
veya yaralanmaya yol açan, önceden
planlanmamış beklenmedik bir olaydır” şeklinde tanımlanmıştır(ILO, 1983).
dediğimiz yerleşim yapılarına yönelmiş ve bu yapılarda çözülmesi güç yeni
birtakım sorunlar doğurmuştur. Göç
eylemi sonuçlarının birden çok perspektiften görülümü gerekli ise de biz
bu yazıda hem konusal hem de hacimsel limitler sebebiyle ‘İnşaat Sektörü’
üzerine yoğunlaşmaya çalışacağız.
Göç dalgasının temel ihtiyaçlarından
olan barınma ihtiyacının karşılanması Türkiye’nin son yıllardaki birincil
amaçlarından olmuştur. Kentleşme
yoğunluğunun artmasının doğal bir
sonucu olarak inşaat sektörü de
görülmemiş bir hızla büyümüş ve
gelişmiştir. Yılın birinci çeyreğinde
inşaat sektöründeki büyümenin yüzde
5,9’a ulaşması bu gelişimin devam
edeceğine işaret etmektedir.
Buna karşın, inşaat sektörü tüm sektörler arasında ölümlü iş kazalarında
başı çekmektedir. Buna ek olarak
sektördeki bu ani ve sert değişim
sektörün kendi içinde dengelenmesi-
Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından
ise iş kazaları “önceden planlanmamış çoğu zaman, kişisel yaralanmalara, makinelerin, araç ve gereçlerin
zarara uğramasına, üretimin bir süre
durmasına yol açan bir olaydır” olarak
tanımlanmıştır.
Ünlü Heinrich Üçgeni
1929
506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu,
sosyal sigorta uygulaması içinde iş
kazalarını, insanların kazanma gücünü engellemesi ölçütüne dayandırmış
ve bunları sakatlığa yol açan olaylar
olarak ifade etmiştir.
Ve en güncel şekliyle 6331 sayılı İSG
kanunu tarafından, “işyerinde veya işin
yürütümü nedeniyle meydana gelen,
ölüme sebebiyet veren veya vücut bütünlüğünü ruhen ya da bedenen özre
uğratan olay” olarak nitelendirilmiştir.
Kazanın Doğası
(Scientia Potestas Est)
Bilgi Kudrettir
Francis Bacon…
Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) yukarıda bahsi geçen ifadeyle kaza fenomenine
ilişkin yakıcı bir yaklaşımda bulunmuştur..
Figure 1 Accident (Kaza)
Figure 2 Near Miss (Ramak Kala)
İş Kazası (Accident): İşyerinde veya
işin yürütümü nedeniyle meydana gelen, ölüme sebebiyet veren veya vücut
bütünlüğünü ruhen ya da bedenen
özre uğratan olayı
Ramak Kala Olay (Near Miss): İşyerinde meydana gelen; çalışan, işyeri
ya da iş ekipmanını zarara uğratma
potansiyeli olduğu halde zarara uğratmayan olayı
45
Heinrich, 20. Asrın ilk
çeyreğinde bu fikri öne
sürerken muhtemeldir
ki 21. Asrın başlarında iş
güvenliği fenomeninin çok
daha anlaşılır olmasını
umuyordu.
Hâlbuki birçok ülkedeki
hal-i hazır kaotik bir rüyadan farksız.
“The Knight’s Dream”, 1655, by Antonio de Pereda
Heinrich, ramak kala olaylar ve küçük sıyrıklarla atlatılan olaylar,
gözlemlendir incelenir ve umursanarak değişime gidilirse, büyük
kazalar da önlenir, diyordu.
İş sahası sağlık ve güvenlik gözlemi
kavramı bugün bizlere aşina olan
bir terimi “Risk Değerlendirmesini”
ortaya çıkarmıştır.
Risk Değerlendirmesi
Risk değerlendirmesi: 6331 sayılı
İSG kanununda “İşyerinde var olan ya
da dışarıdan gelebilecek tehlikelerin
belirlenmesi, bu tehlikelerin riske
dönüşmesine yol açan faktörler ile
tehlikelerden kaynaklanan risklerin
analiz edilerek derecelendirilmesi ve
kontrol tedbirlerinin kararlaştırılması
amacıyla yapılması gerekli çalışmaları
olarak” nitelendirilmekte.
HSE risk değerlendirmesinin 5 adımda gerçekleştirilmesi gerektiğini
söylüyor:
1. Tehlikeleri Belirle
2. Kim nasıl zarar görebilir? (Tehlikenin hedef aldığı kitle)
3. Riskleri belirle ve önlemleri al
4. Bulguları topla ve uygula
5. Değerlendirmeni gözden geçir ve
gerektiğinde güncelle
46
İnşaat çalışma iskeleleri için
bir risk değerlendirmesi prototipi
Sektörler arasında inşaat sektörünün kaza sayısında değil
ama ölümlü kaza sayısında başı çektiği hepimizce malum.
Ve bu ölümlü kazaların çok büyük bir kısmı yüksekten düşme, yüksekten düşme kazalarının da büyük kısmı iskeleden
düşme şeklinde meydana gelmektedir.
Bu sebepten dolayı iskelede çalışmaya yönelik bir risk değerlendirmesi prototipi oluşturmayı gerekli gördüm.
Yanda gösterdiğimiz bu liste daha da uzatılabilir ama
sıraladığım bu on maddey ile konunun anlaşılabileceğini
umuyorum.
Kazasız günler dilerim…
47
KAZA
ANALİZİ
Mansur Ziya KOÇ
İş Güvenliği Koordinatörü
Makina Mühendisi / ISG Uzmanı
İSG Tedbiri
Yoksa,
HAYAT YANAR
İşçi Yanmasın,
Uzman Yanmasın,
İşveren Yanmasın,
Ocaklar Yanmasın,
TÜRKİYE YANMASIN
İstatistiki Bilgiler:
Kazanın Olduğu Sektör: iNŞAAT
Kaza Tarihi: 02.08.2013
Kaza Günü: Cuma
Kaza Saati: 17:20
Kazalının Yaşı: 30
Kazalının Cinsiyeti: Erkek
İşe Giriş Tarihi: 08.06.2013
Kazalını İş Tanımı: Alçı İşleri
Kaza Sonucu: Ölüm
Kazanın
Nedenleri:
1- Acil eylem planları olmasına
rağmen çalışanlara aktarılmaması
2- Çalışanların yangına müdahalede
edecek bilgi ve beceriye sahip
olamamaları.
3- Tahliye tatbikatlarının yapılmaması
4-Tehlikeli işler izin formu olmaması
veya çalıştırılmaması.
5-İşyerinde yeteri kadar yangın
söndürme cihazı bulunmaması.
6-Yanmaz battaniye bulunmaması.
7-Soyunma odasında dışarı acılan
pencere bulunmaması
Uzmanın Önerileri:
Kaza Öyküsü:
Straforun ani tutuşması ve yangının büyümesi üzerine panikleyen çalışanlar
söndürebilecekleri yangını müdahale etmeden olay mahallini terk ederler.
Büyüyen yangın ve ortama yayılan dumanlar soyunma odasına ulaşarak giyinmekte olan Adem Yavuz’un zehirlenmesine ve ölümüne neden olur.
İnşaat alanında alçıpen işleri yapan çalışan iş bitiminde soyunma
odasına gider. Bu arada çalışanlar
Oksi LPG kaynak makinesi ile kaynak
yapmaktadırlar. Kaynak işlemleri
sırasında sıçrayan kıvılcımlar izolasyon malzemesi olarak kullanılan
strafora ulaşır ve straforun yanmasına
neden olur. Straforun ani tutuşması ve
yangının büyümesi üzerine panikleyen
çalışanlar söndürebilecekleri yangını
müdahale etmeden olay mahallini terk ederler. Büyüyen yangın ve
ortama yayılan dumanlar soyunma
odasına ulaşarak giyinmekte olan
Âdem Yavuz’un zehirlenmesine ve
ölümüne neden olur.
1- Yangın çıkması muhtemel alanlarda çalışmaya başlamadan önce
yetkililer bilgilendirilmeli ve tehlikeli
işler izin formu doldurulmalı.
2-Yetkili tarafından güvelik önlemleri
alınmalı. Çalışanlar belirlenmeli.
Yapılacak işle ilgili eğitim verilmeli,
muhtemel tehlikeler anlatılmalı.
3-Yangın çıkması muhtemel alanlarda
yeterli sayıda yangın söndürme cihazı
bulundurulmalı.
4-Kıvılcım sıçramasını önlemek için
yanmaz battaniye bulundurulmalı.
5-Yangın konusunda bilgilendirme
yapılması için uyarı ve ikaz tabelası
asılmalı.
6-Soyunma odaları çıkışlara yakın ve
havadar olmalı.
7-Yılda en az iki defa tahliye tatbikatı
yapılmalı.
49
MAKALE
Tevfik Paçacı
Kariyer Akademi İSG Eğ. Mrk. Sorumlu Müdürü
E. İş Başmüfettişi
?
Nedir
Bu
İşletmeler verimliliklerini
arttırmak için ekipman, malzeme ve işgücünden en iyi şekilde faydalanmak zorundadırlar. Düzensiz, dağınık, kirli,
yağlı çalışma ortamlarında ve
makinelerde kayıplar artar ve
verim giderek azalır.
Örnek vermek gerekirse; Çalışma ortamındaki düzensizlikten kaynaklanan aramalar ve zaman kayıpları, kirliliğin sebep olduğu ekipman arızaları, arızaların ve
kirliliğin sebep olduğu kalite kayıpları, çalışma ortamındaki iş güvenliği risklerinden dolayı ortaya çıkan iş kazaları kayıpların başında gelenlerdir.
T
üm bu kayıpların yaşandığı işletmelerde ise çalışma
ortamında ve makinelerde
sorunlar tespit edilemez sonuç
olarak da işgücü kayıpları kaçınılmaz
bir şekilde ortaya çıkar. Ülkemizde
işyerlerinin birçoğu kurumsal yapıya
ulaşmamış olması, bir gün bu malzeme işimize yarar psikolojisi işyerlerini atık malzemeler deposu haline
çevirmektedir. Denetimlerde özellikle
kazan daireleri atık malzemelerin
depolandığı alanlar olarak görülmektedir. Bu malzemelerin ayıklanması ve
tehlikeli ortam dışına çıkarılması istendiğinde ise verilen cevap genellikle
“bu malzemeler patrona aittir, onlara dokunamayız!” cevabı gelmektedir.
Zaman zaman işverenlerin evlerindeki atık malzemelerinde işyerinde
depolandığı görülmektedir. İşyerleri
alanların tanımlanarak çalışmalara
başlanması gerekir. Sorunlar, normal
ve anormal durumların tanımlandığı,
iş güvenliği risklerine karşı tedbirlerin
alındığı ve tüm bunların çalışanlara
öğretildiği, düzenli ve temiz işletmelerde daha kolaylıkla tespit edilebilir.
Bu tür işletmelerde ortaya çıkan
sorunlar, herkes tarafından, kolaylıkla
ve derhal fark edilebilir, çalışanlar
50
dikkatlerini ve çabalarını sorun aramaya değil sorun çözmeye yoğunlaştırır, istenen malzemeye, ihtiyaç duyulduğunda, gereken miktar ve kalitede,
kolaylıkla ve hızlı bir şekilde ulaşılabilir, aramalar olmaz, iş kazası sayısı
sıfıra indirilmiştir, kimse kirliliğe ve
dağınıklığa sebep olmaz, ama kirlilik
ve dağınıklığı tespit ettiğinde derhal
gerekli düzeltici faaliyeti başlatır,
sorunlar ortaya çıkmadan önlendiğinden kayıplar son derece azalmıştır ve
işyeri, müşterilere gururla gösterilebilecek bir görünümdedir.
İşyeri Organizasyonu, Endüstriyel
Tertip, Düzen ve Temizlik
Kuruluşlarda kontrolün sağlanamaması, çalışanların
malzeme ve araç-gereç
arama ile vakit kaybetmeleri, eksik ya da fazla
hammadde siparişlerinin verilmesi, iş
kazalarının meydana
gelmesi ve fabrika
alanının etkin kullanılamaması işyeri
düzensizliğinin neden
olduğu kayıplardan
sadece birkaçıdır.
Kuruluşlar, daha tertipli, daha düzenli
ve daha temiz iş alanları yaratarak; maliyetlerini azaltabilir,
verimliliklerini arttırabilir,
kayıp ve israfı en aza
indirebilir, iş güvenliği
ve motivasyonu
arttırabilirler.
5S
Beş aşamadan oluşan, adını Japonca beş kelimenin baş harflerinden alan bir
işyeri organizasyonu yöntemidir. Endüstriyel tertip, düzen ve temizliğin kuruluş
içerisinde sistematik bir şekilde uygulamaya alınması, yönetilmesi ve sürekliliğin
sağlanmasında “5S” uygulaması en etkili araçtır. “5S” uygulaması işyeri ortamının
iyileştirilmesinde birinci adım olmalıdır. “5S” sadece bir temizlik faaliyeti değildir. İşyeri kontrolünün arttırılması, verimliliğin yükselmesi ve kayıpların önlenmesi için uygulanan basit ve etkili
bir yöntemdir. “5S” kuruluşlarda yapılan sürekli iyileştirme çalışmalarını destekler ve bu çalışmalara temel oluşturur.
5S metodolojisi çalışanların bilinçlenmesini sağlayarak, yukarıda bahsettiğimiz kazanımları elde etmiş ve
sürekli iyileştirmeye açık bir sisteme
sahip işletmeler oluşturmayı hedefler.
5S iş güvenliği, kalite, verimlilik,
makine performansı, stok kontrolü,
çalışanların katılımı ve motivasyonuna
büyük katkılarda bulunan basit ve kolay uygulanabilen, çalışanlara uygulatılan değil, bizzat çalışanlar tarafından
uygulanan bir sistemdir.
5S çalışanlara keyifli ve güvenli
çalışma koşulları sağlar, işyerine “ait
olma” duygusunu hissettirir , “benim
saham, benim makinam ve benim
fabrikam” bilincini aşılar ve ekip
çalışmasını geliştirir.
İsmini sistemi oluşturan 5 adımın
japonca baş harflerinden alan 5S metodolojisi kendi kendini yöneten sihirli
bir sistem değildir, etkili olabilmesi
için şirketteki herkesin tekrar tekrar
bu sistemi uygulaması gereklidir.
Uygulamada istenen başarının elde
edilmesi ve sürekliliğinin sağlanması
için şirketin üst yönetiminden operatör seviyesine kadar herkesin metodolojiye inancı ve desteği şarttır.
Kısaca 5S, “gerekenlerin tarif edildikleri yerde, temiz ve kullanıma hazır
olması” demektir. Şimdi gelelim bu
metodun pozitif ve negatif yanlarına.
Tahmin edeceğiniz gibi birçok pozitif
ifade bulmak oldukça mümkün onun
için önce negatif yanını özetleyelim.
5S ‘İn Negatif ve Zor Yanları
- Eğer şirketiniz sorunlar ile uğraşmaya hazır değil veya çekiniyor ise 5S
ortalığı karıştırabilir.
- Çalışanlar verimli veya verimsiz ama
kendilerine göre rahat edebildikleri
bir ortamı yaratırlar. 5S çalışması bu
ortamı tehdit edecek, onu değiştirmek
isteyeceği için kuvvetli bir direnç ile
karşılaşacaktır. Doğal olarak ortam
bir miktar gerginleşebilir.
- 5S çabuk olmayabilir, yıllar içinde
yaratılmış olan karmaşayı bir anda
yok edemeyebilirsiniz, bütün şirketi
elden geçireceğinizi unutmayın.
- Girişimin yönetim tarafından
5S’ den Önce
mutlaka desteklenmesi gerekir aksi
takdirde tekrar eskiye dönülür ve bu
da moral kaybına sebep olur.
Organizasyonlar İçerisinde 5S Neden
Tercih Edilir?
• Çalışma ortamında farkedilmeyen
israf gün yüzüne çıkmış olur.
• Araç ve gereçler ile kullanılan malzeme üstünde bir kontrol mekanizması geliştirilmiş olunur.
• Organizasyon içerisinde bulunan
herkesin katılması tüm çalışanların
moralini arttırır.
• Çalışanların bir takım ruhu içerisinde çalışmasını sağlar.
• Organizasyon içerisindeki kaliteyi
arttırırken gereksiz harcamanın azalmasını sağlar.
• İş güvenliğini arttırır.
• Birim zamanda yapılan üretim miktarı artar.
5S’ den Sonra
Hiç kimse tozlu, kötü kokan, düzensiz
bir yer de çalışmak istemez temiz, ışıl
ışıl bir yerde herkes keyif duyar. İşte
5S, Japonların ortalığı düzenli tutabilmek için önerdiği bir metodolojidir. Bu
sayede hem malzeme hem de zaman
israfının azalacağını varsayan bu metodun temel felsefesi, karışık ve kirli
bir ortamın bir çok israfın kaynağı
olduğu (arayıp bulma, fazla malzeme,
fazla alan kullanımı, gereksiz hareket
…) ve bu tür bir ortamın hata veya
kusuru gizlediği, iyileştirme fırsatını
yok ettiğidir. O halde bu ortam yok
edilmeli onun yerine “düzen” hâkim
olmalıdır.
51
5S’in Aşamaları Nelerdir?
1) Ayıklama, Toparlama – Seiri
İlk aşama olan ayıklama aşamasında,
çalışma ortamında bulunan gereksiz ve direkt olarak gerekli olmayan
malzeme ve ekipmanların çalışma
bölgesinden mümkün olduğunca
uzağa yerleştirmek.
5 aşamadan oluşmaktadır.
Bunlar:
Seiri: Gereksiz, kullanılmayan malzeme / eşya / alet vb şeylerin ayıklanması
Seiton: Malzemeler için en güvenli ve en
etkin yerlerin belirlenip düzenlenmesi
İlk aşamanın diğer bir önemi ise diğer
aşamalara önemli bir temel oluşturmaktadır. Bu yüzden de ilk aşama
çok düzgün bir şekilde yapılmalıdır.
Bu ilk aşama sonucunda çalışanlar
arasındaki şikayet oranı düşecek ve
verimlilik ile kalitede de artış görülecektir.Özellikle dar bir alanda çalışma
yapılıyorsa bu aşama daha da büyük
bir önem kazanacaktır.
Seiso: 5S alanının temizlenmesi
Seiketsu: İlk 3 adımda elde edilen
koşulların standartlaştırılması
Shitsuke: Eğitim ve disiplin. 5S
alanında tanımlanan standartların
alışkanlık haline getirilmesi, çalışanların 5S düşünce tarzını her yerde
kullanmaları
Yapılmadığı Taktirde Karşılaşılan
Sorunlar:
• Çalışma alanında bulunan herşey içiçe girmeye başlar; bu da işi zorlaştırır.
İngilizce
Sort
Set in Order / Straighten
Shine / Sweep
Standardize
Sustain / Self - discipline
Türkçe
Sınıflandır
Sırala / Düzenle
Sil / Temizle
Standartlaştır
Sahiplen / Sistemi Koru
SEİRİ
TOPARLAMA
• Bakıma harcanan ödemelerde yükselme görülür.
• Sürecin içerisinde bulunan işlevsiz
malzemeler akışın zorluk seviyesini
arttıracaktır.
• İş güvenliği sorunları ortaya çıkacaktır.
• Malzemelerin içiçe girmesi ve bu
yüzden de bulunamaması sonucunda
tekrar malzeme alımı yapılacaktır.
SEİSO
TEMİZLİK
SEİTON
DÜZEN
• Karmaşıklık zaman israfını beraberinde getirir.
• İşyerindeki moralin düşmesine
neden olacaktır.
SEİKETSU
STANDARTLAŞTIRMA
SHİTSUKE
DİSİPLİN
Ayıklama İşlemi Yapılırken Sorulması
Gereken Sorular:
• İş alanında bulunan gereksiz malzeme ve araç gereç bulunuyor mu?
• Malzemeler ortalıkta düzensiz bir
şekilde mi bırakılıyor?
ADIMLAR
52
• Yere bırakılmış el aleti veya teçhizat
var mı?
• Malzemelerin hepsinin sınıflandırılması, depolanması ve etiketlenmesi
yapıldı mı?
• Her türlü araç ve gerecin planlamaya
uygun şekilde yerlerine konulmuş mu?
Gereksiz nesneleri çalışma ortamından uzaklaştırmalısınız.
Çalışma alanınızda bulunan ama
işinizi yapmanıza bir katkısı olmayan
nesneleri işaretlemeli ve çevrenizden
uzaklaştırmalısınız, bunun için kullanılan en bilinen yöntem Kırmızı Etiket
Yöntemidir.
Metod: KIRMIZI Etiket Yöntemi
• Hangi koşula uyan nesneleri Kırmızı
Etiket ile işaretleyeceksiniz? Bir hafta
(bir ay) içinde gerekmeyecek olanlar gibi bir kural koymalısınız, sonra
aşağıdaki gibi nesnelere bu gözle
bakmalısınız.
• Fazla veya zamanı geçmiş malzeme
kümeleri
• Kısa zaman içinde kullanılmayacak
ekipman
• Zamanı geçmiş kağıt, form veya
dosyalar
• Efektif kullanılmayan dolap, çekmece, masa
• Ne olduğu belirsiz, kutu, konteyner
• Zamanı geçmiş poster, slogan,
duyurular
• Önce bu tür nesnelere birer Kırmızı
Etiket yerleştirilir, sonra bunlar merkezi bir yerde toplanır ve tekrar sınıflandırılır. İleride kullanılmayacak olanlar
imha edilir, diğerleri çalışma alanının
dışında, tertipli bir şekilde depolanır.
2) Düzen – Seiton
Herşeyin bir yeri olmalı, yerinde olmayanın bakınca anlaşılması gerekir.
Etiket, renkli alan (örneğin kullanılan
araçların yerleştirildiği pano veya
masanın neresinde ne bulunacağına
göre etiketlenmesi veya boyanması)
gibi göze hitap eden teknikler ile “herhangi birinin” aranan şeyi bulabilmesi
ve tekrar yerine koyabilmesi mümkün
olmalıdır.
Nesnelere kolay erişilebilmeli, operatörün fiziksel zorlanmasına sebep
olmayacak şekilde yerleştirilmelidir.
Düzen sağlanmaz ise,
• İş verimi düşer
• Aramadan dolayı zaman kaybı olur
• İşgücü kaybı
• Stok fazlalığı
• İş güvenliği sorunları
Düzenleme Yapılırken Sorulması
Gereken Sorular
• Nerede?
• Bölge Tanımlaması
• Alt Bölge Tanımlaması
• Ne?
• Raf Tanımı
• Malzeme Tanımı
• Ne Kadar?
• Min Seviye Tanımı
• Max Seviye Tanımı
3) Temizlik – Seiso
Tüm makine ve teçhizatın temiz tutulmasını amaç edinen bir aşamadır.
Ayrıca çalışanlar hataların oluşmasından önce çeşitli duygu organları ile bu
olası hataları tespit edebilir.
Önce bir alanın ne kadar temiz olması gerektiğine karar verin, sonra bu
noktaya ulaşana kadar temizleyin.
Bir temizlik kampanyası 5 adımdan
oluşur:
1- Hedeflenen temizlik seviyesinin
tespiti
2- Görevlendirme
3- Metodlara karar verme
4- Araçların temini
5- Takip, kontrol listeleri
3 hedefi vardır:
Bütün çalışma alanlarını temiz, aydınlık bir hale getirmek ve çalışanların
moralini yükseltmek
İlk iki maddeyi sürekli gözden geçirmek ve canlı tutmak
Kirliliğin temel kaynaklarını bulmak
ve yok etmek.
Temizlik yerine getirilmez ise;
• Makina verimi düşer
• İşçilerin moral seviyesi düşer
• Bakım için daha fazla harcamaya
neden olur
• İş güvenliğini olumsuz etkiler
• Yapılan ürünün kalitesi düşer
53
4) Standartlaştırma – Seiketsu
Önceden saydığımız 3 aşamanın sürekli bir şekilde korunması için gerekli standartlar oluşturulmalıdır.
En iyi pratikleri günlük hayatın bir
parçası haline getirmelisiniz.
Bu aşamanın amacı ulaşılan seviyenin
sürekli olmasını temin edecek kurguyu oluşturmak ve bir sistematiğe
kavuşturmaktır.
4 adımlık bir prosedür sürekli
izlenmelidir:
Planla: Kim neyi ne zaman yapacak ?
Kaynakları Yarat: Yapılması gereken
işlerde kullanılacak araç ve zamanı
belirle.
Uygula: Sınıflandırma, Sıralama ve
Temizleme işlemlerini günlük hayatın
içinde gerçekleştir.
Denetle: Sonuçları izle, bir önceki ile
kıyasla ve başa dön.
Standartlaştırmanın Getireceği
Yararlar:
• Önceden saydığımız 3 aşamanın
devamlılığını sağlar
• Hataların daha belirgin bir şekilde
görülmesini sağlar
• Çeşitli ölçümler elde etmenizde
yardımcı olur
• Elinizde kontrol listesi bulunmasına
olanak sağlar
• İlerlemenin ölçümünü yaparak başarınızı ortaya koyar
5) Disiplin, Sahiplenme – Shitsuke
Tamamlayıcı aşamadır. Tüm aşamaları bir arada tutmayı sağlar. Çalışanlar
sürekli bir eğitim ile iyileştirmenin devamlılığını sağlar ve ödüllendirilirler.
İyileştirmenin maksimum noktalara
çekilmesi için çeşitli sloganların oluşmasını ve kampanyaların yapılmasını
amaçlamaktadır.
Bu aşama 5S’in en güç olanıdır.
Sahiplenme aşaması 5S çalışmasının belki de en zor olanıdır. Çünkü
insan doğasının değişime direnci ve
her türlü sisteminde minimum enerji
konumuna geçme eğilimi vardır. 5S
aktif bir çalışma sonucunda başarılabilir, yeterli enerji harcanmaz ise eski
duruma kolayca dönülebilir.
• Olması muhtemel hata ve sorunlar
olmadan önce tespit edilebilir.
• Temiz bir ortam sayesinde makinelerin arızaları azalmış olur.
• Çalışma ortamı optimum bir şekilde
kullanılır.
Bu aşamayı kolaylaştırmak için
aşağıdakiler yapılabilir:
• Eğitim
• Takım ruhu oluşturma
• Çalışanlara katılma
• Kaynak oluşturma
• Çalışanların düşüncelerine saygı
gösterme ve göz önünde bulundurma
• 5S çalışmalarına zaman ayırma
• Ödüllendirme
• Bu çalışmanın önemi her fırsatta
anlatılmalı, örnekler ile (eskiden–
şimdi) desteklenmeli,
• Kontrol ve kıyaslama listeleri oluşturulmalı ve periyodik olarak kullanılmalı,
• Sonuçlar herkes tarafından bilinmeli, sistem önerilere açık olmalı
• Eski durum – istenmeyen durum
olarak belirlenmeli ve çalışma boyunca geçilen safhalar görsel yöntemler
ile belgelenmeli, göz önünde olmalı.
Disiplinin Katacağı Katkılar:
• İş yerinde motivasyon artışı
• Sorumluluk seviyesinin artması
• Özgüven artışı
• Çalışanların kendilerinin de o işyeri
için önemli olduğunu hissetmelerini
sağlar.
5S’in Başarısında Yöneticinin
Sorumlulukları
5S’in İşletmeye Sağladığı Yararlar
• Güvenliği işyeri ortamı
• Üretim akışı, süreci ve veriminin
artışı
• Kalite artışı
• İşyerine tam manasıyla hakim olma
5S’in Müşteriye Sağladığı Yararlar
• Ürünün zamanında müşteriye teslim
edilmesi
• Verimliliğin artması sonucunda daha
fazla ürün ortaya çıkar, harcamalar
azalır ve ürünün fiyatı düşer
• Müşterinin talep ettiği ürün sayısını
zamanında üretmek ve müşteriye
ulaştırmak
• Çevrim zamanının düşüşü
C
M
Y
CM
MY
CY
CMY
K
5S Felsefesinin Amaçları
• Çalışma ortamının iyileştirilmesi
• Takım ruhunun gelişmesi
• Sıfır arıza
• Sıfır hata
• Sıfır kaza veya çok az seviyede tutma
• Tüm çalışanların katılımını sağlama
• Çalışanların işe karşı daha profesyonel bir şekilde bakmasını sağlama
5S Felsefesinin Avantajları
• İş yerinde olabilecek kaza ve çalışanların yaralanmasını en alt seviyelere getirir.
• Çalışanlar temiz bir ortamda daha etkili bir çalışma ve performans gösterirler.
• Gereksiz zaman kaybı ortadan kalkmış olur.
Kaynakça: Hatice İsak –Sunum, Sipo 5S Eğitim Notları, İSO-KATEK, Bilge Kalemi, Cengiz Pak makale,
Endüstri Mühendisi El Kitabı, Mücahit Akbulut makale,
54
55
MAKALE
Mert Dinçer
Teknik Koordinatör
3M İş Sağlığı ve Güvenliği Bölümü
Endüstriyel Gürültü
Koruyucu Tulumlar Hangi Kriterlere
Göre Seçilir?
Koruyucu tulumlar; maruz kalınan
kimyasal maddenin özelliğine göre
seçilmelidir. Bütün kimyasal maddelere uyum sağlayan tek bir tulum
çeşidi yoktur. Uygun tulumların
sızdırmazlık süreleri daima kontrol
edilmelidir. Bu alanda kullanılan en
yaygın koruyucu tulumlar, birleştirilmiş olefinden yapılır ve sade veya
kaplanmıştır. Kaplanmamış tulumlar,
düşük seviyeli ve tehlikesiz kimyasal korunma alanları için kullanılır.
Yüksek seviyeler için ise; polietilen
ile kaplanmış koruyucu tulumlar,
laminasyonlar, polietilen kaplanmış
olefinler ve çok çeşitli sızma ve yayılmadan korunma sağlayan ekzotik
kopolimerlere kadar çeşitlilik gösterirler. Kaplanmış gramaj, istenilen
kullanıma ve dayanıklılığa dayanarak
150-335 g/m2 arasında değişir. Gaz
veya buhardan korunmak için mühürlenmiş dikiş yeri yapılır.
Dayanıklı tulumlar için butil ve benzeri kimyasal dirençli polimerlerle
kaplanmış naylon veya polyester alt
tabakalar (zemin) kullanılır. Bunlar
Koruyucu Tulum
Seçim Kriterleri
Koruyucu Tulumlar Nerelerde
Kullanılır?
Her türlü boyama, toz boya kaplama,
yüzey hazırlama ve kumlama işlemlerinde; Zehirleyici döküntüler ve sanayi
kazaları sonucu oluşan her türlü zararlı madde sızıntılarının temizlenmesi ve toplanmasında; İlaç ve ilaç ham
maddelerinin üretim aşamalarında,
ilaçlamada, aşı üretimi ve aşılamada;
Temiz oda uygulamalarında, örneğin
biyotıp araştırmalarında, sterlizasyon
işlemlerinde ve entegre elektronik
devrelerde; Zehirli ve paslandırıcı
malzemelerin taşınması, kullanılması
ve işlemden geçirilmesi sırasında
döküntülerin temizlenmesi, sızıntılar ve taşlamalarda; Tehlikeli bakım
işlerinde örneğin temizlik, basınçlı
su ile temizlik, tankların ve boruların
bakımı ve işaretlenmesinde; Yiyecek
ve içeceklerin işlenmesi ve taşınması,
yemek hazırlıkları, kurutma, paketleme, sarma işlemlerinde; Zirai kimyasalların ve gübrelerin hazırlanması,
üretimi, paketlenmesi ve kullanımında, zirai ilaçlamada; Nükleer reaktörlerin bakım işlemlerinde, elektrik
trafolarında, araştırma laboratuarlarında olağanüstü dökülme, saçılma,
taşma olaylarında; Asbest tozunun
bulunduğu ortamlarda, gemi söküm
ve bakım işlerinde, kimyasal fabrikalarda, otomotiv conta ve fren balatası
üretim işlemlerinde, koruyucu tulum
kullanılır.
mühürlenmiş, A seviyesinde, kendi
bünyesinde solunum donatımı bulunan bazen de soğutma cihazına sahip
giysilerdir. Bu tip tulumlar kullanıldıktan sonra, genelde temizlenir ve
tekrar kullanılır. Daha hafif giysiler,
benzer kimyasal korunma sağlarken,
dayanıklı giysiler ağır işlerde kullanılır
ve daha iyi bir dayanıklılık sağlarlar.
Bu alanda bir kısmı ithal olmakla
beraber yeni ürünler geliştirilmektedir. Gelişme segmanı, sınırlı kullanım
için daha hafif materyaller yönündedir. Artan rahatlık ve giyme - çıkarma
kolaylığı sağlayan gelişmiş özellikler
düşük maliyetle birleşince daha fazla
ilgi çeker. Bu yeni giysiler kimyasal
koruyuculuk sahası için (bariyerli
korunmanın önemli olduğu yerlerde
olduğu gibi) yeni malzemelere kapılarını açabilir, fakat bunlar potansiyel
sorunlar içerirler. Çoğu üreticiler
sorumluluk sahibidir ve geniş denemeler yaparlar, ancak tulumların hızlı
bir şekilde çoğalmaları, hangi tulumun en iyi olduğuna ve kullanım için
hangisinin seçileceğine ait bir takım
karışıklıklar ortaya çıkarmıştır. Sızma
ve yayılma denemelerinin raporu tu-
tulduğu halde, denemeler her zaman
tamamlanmış ve mukayese edilebilir
durumda olmayabilir. Zemin katman
örneğin; son mamule büyük katkıda
bulunur. Zemin katman değiştirilince
sızma denemelerinin bir değeri kalmaz. Sürekli olarak kapsamlı denemeler yapılmalıdır. Bu işlemler zaman
alır, pahalıdır. Bu nedenle koruyucu
tulum seçiminde fiyat – performans
dengesini iyi kurmak ve işe uygun
ürünleri tercih etmek çok önemlidir.
Özellikle çalışanlar, uzun süre üzerine
giyerek çalışacakları koruyucu tulumların hava almasını ve terletmemesini isterler. Ancak gerçek şudur ki,
konfor ne kadar artarsa, tulumların
koruyuculuk özellikleri de bir o kadar
azalmaktadır. İş güvenliği uzmanlarının bu dengeyi çok iyi ayarlamaları ve
optimum korumayı sağlayacak ürünü
seçmeleri gerekmektedir. İnsanın ilk
sırt bölgesinden terlediği gerçeğinden
yola çıkarak, riskin durumuna göre,
arka panelin diğer bölgelere göre
daha geçirgen ve hava almayı kolaylaştırıcı bir yapıda olması, çalışanların
konforunu arttırmada fayda sağlayabilir.
Koruyucu tulum seçiminde
kullanabileceğiniz semboller ve
ilgili standart numaralar yandaki
tabloda verilmiştir.
SMMMS Arka Panel
Mikro Gözenekli Lamine Kumaş
Tablo – Koruyucu Tulum Sembolleri
56
57
DRAEGER
MAKALE
Solunum SetleriNeden
Vazgeçilmez?
Endüstride zorlu operasyonlarda veya itfaiye ekipleri tarafından yangına müdahale edilirken,
ortam havasında Oksijen düzeyinin hacimce yüzde 19’un altına düştüğü durumlarda, solunum
güvenliğini garanti altına almak için, temiz hava tüplü solunum setlerinin kullanımı kaçınılmazdır. İnsan hayatını kurtarırken müdahale eden ekiplerin solunum güçlüğü çekmesinin yanı sıra
sis/duman gibi görüş mesafesini kısıtlayan başka faktörler de devreye girmektedir.
H
ayat kurtarmak için olağanüstü bir çaba ile yapılan bu tip
operasyonlarda, üst seviyede
teknik performansın yanı
sıra uygun maliyet ve ergonomi son
derece önemlidir. İster endüstriyel
amaçla ister yangına müdahale için
kullanılıyor olsun, solunum setlerinin
pek çok farklı uygulama ve zorlayıcı
koşullar düşünülerek, kullanıcıların
hareket şekillerine göre, insan vücut
yapısına maksimum uyumu sağlayacak
ve fiziksel hareketi sınırlamayacak şekilde tasarlanmış ve üretilmiş olması
gerekmektedir. Bu unsurların yanı sıra
hiç şüphesiz bu ürüne sahip olma ma-
liyeti de seçim yaparken göz önünde
bulundurulan en önemli faktördür.
Solunum Cihazlarının 3 Temel
Fonksiyonu:
1. Mevcut sıkıştırılmış havanın kullanımını optimize ederken, giyen kişinin
solunum sistemini korumak ,
2. Giyen kişinin tamamen işine konsantre olmasını sağlamak amacıyla,
dikkati dağıtmadan, ergonomik yapısı
sayesinde solunabilir havayı en güvenli şekilde kullanıcıya sağlamak
3. Kişisel güvenliği arttırmak, kullanıcıya gerekli bilgileri görüntüleme ve
teknolojik seçenekleri bütünleştirmek.
Global araştırmalar sonucunda toplanan kullanıcı
talepleri, kullanımda ideal
kombinasyonu oluşturmak için üreticilerin
AR-GE çalışmalarına
yön vermiştir.
1924 Yılından beri
solunum seti tasarımı ve üretimi
üzerine kapsamlı
çalışmalar yapan
Alman Draeger
firması ürün
geliştirme
sorumluları,
geleneksel
tekniklerin
yanı sıra, taşınan yükü daha
58
geniş bir alana yayabilmek amacıyla
insan sırtına ait basınç haritalarını
incelemiş ve anahtar niteliğindeki
basınç noktalarını belirlemişlerdir. Ayrıca vücudun hareketi sırasında, askı
takımının duruşu ve pozisyonunu nasıl
koruduğu hareket analizi ile incelenmiş ve yıllar içerisinde solunum setlerine uygulanan modifikasyon, insan
vücuduna en iyi uyumu sağlayacak
şekle dönüştürülmüştür. Çok yönlü
geliştirilen solunum sistemi, kolay bakım-onarım ve temizlik özellikleri ile,
sahip olma maliyetlerinin düşmesine
neden olmuştur.
SOLUNUM SETLERİNİN KULLANIM
AMAÇLARI VE KULLANIM ALANLARI
En son teknoloji ile üretilen solunum
setleri hafif, yüksek performanslı,
çelik veya Karbon Fiber Kompozit
silindirlerle ve solunum setleri ile
uyumlu Akciğer İhtiyaç Valfi bağlantılı
tam yüz maskeleri ile kullanılabilir.
yaller kullanılmıştır. Yüksek sıcaklıklarda kullanıma uygun olan Draeger
solunum setleri, itfaiye ekipleri için
geliştirilen en hafif askı takımını içermektedir. Elektronik gösterge takılabilen bu askı takımlarında bulunan
vatkalı omuz askıları ve yumuşatılmış
bel kemerinin konumu, solunum setinin ağırlığını, vücudun denge merkezi
ile aynı doğrultuda dağıtacak şekilde
tasarlanmıştır.
İtfaiye çalışanları için geliştirilen bu
en son teknoloji ürünü solunum setleri; tam yüz maskeleri, haberleşme cihazları ve itfaiyeci kasklarıyla birlikte
kullanım için uygun olacak şekilde üretilmiştir. İleri sıkıştırma kalıp tekniğiyle
üretilen vücut destek sistemi, yüksek
ısıya ve yıpranmaya karşı dayanıklıdır.
Bu solunum setleri, modüler elektronik
takip sistemi (telemetri) gibi en son
teknoloji ürünü güvenlik sistemlerinin
kullanımını mümkün kılmaktadır. Solunum setleri CE Belgeli, EN 137:2006 Tip
2 standardına uygundur.
Askı takımları ile Akciğer İhtiyaç Valfi
vasıtasıyla bağlanarak kullanılan tam
yüz maskelerinin, çene ve yanak bölgelerine gelen herhangi bir sert yüzeyinin olmaması ve farklı yüz şekillerine
optimum uyum sağlayacak şekilde
üretilmiş olması gerekmektedir. Maske
gövdesi ve iç maske, sızıntı ihtimalini
ortadan kaldıracak şekilde her yüze
mükemmel şekilde oturmalıdır.
Tüm yüz maske ebatları, maskeyi
takan kişinin gözleri, vizör ortasında
kalacak şekilde tasarlanmış ve optik
düzeltme ile normal görüş alanına
çok yakın bir görüş olanağı sağlayacak şekilde üretilmiş olmalıdır. Tam
SOLUNUM SETLERİ
yüz maskelerinin bağlantı seçeneğinin genişliği, ister baret ve solunum
setleri ile isterse de kapalı devre
solunum cihazları ile kullanım olsun,
geniş bir kullanım yelpazesine hizmet
etmeye olanak sağlar. Yeni tip tam yüz
maskelerinde, kalan tüp basıncını ışıklı
iç göstergede görme imkanı yaratan,
seçimlik yeni bir uygulama mevcuttur.
Operasyon sırasında stresi arttıran
en önemli faktörlerden biri, diğer
ekip üyeleri ile iletişim zorluğudur.
Maske içine entegre edilen hoparlör
veya mevcut konuşma diyaframları en
basit çözümlerdir. İsteğe bağlı entegre
bir seçenek olan “bas-konuş” (PTT),
maskenin alt ya da yan kısmında
kullanıcının kolayca erişilebileceği bir
yerde olmalıdır. Yeni Dräger FPSCOM sistemi, standart telsiz iletişim
sistemleriyle entegre kullanılabilir
ve yüksek ses kalitesi ile solunum
koruması açısından, farklı senaryolar
için mükemmel iletişim imkanı sunar.
ATEX / IEC Ex , EN 136 ve EN 137
standartlarına uygun olmalıdır. Telsiz
bağlantısı olmadan çevre ile doğrudan
iletişim sağlayan amfili sistem, temel
telsiz iletişim sistemi ve amfili telsiz
iletişim sistemi gibi alternatif iletişim
sistemleri mevcuttur.
Bir solunum koruma cihazı için asıl
performans özelliği, bir olay anında onu
kullanan personele sunmuş olduğu güvenirlik ve emniyet derecesidir. Mevcut
tüp basıncı, kalan kullanım ömrü, yarı
zaman alarmları ve otomatik tehlike
sinyalleri gibi bilgiler tam elektronik
Dräger Bodyguard sinyal ve ikaz birimi
tarafından kullanıcının olası tehlikeli
durumlara karşı uyarılması için hayati
önem taşımaktadır. Bodyguard, Dräger
PSS® Merlin telemetri izleme sisteminin kilit bileşenlerinden biridir. Tüm
hayati veriler IR arayüzü üzerinden iletilir ve özel bir telemetri alıcısı ile Dräger
PSS® Merlin giriş kontrol kartına
aktarılır. Bu sistem, olay yöneticisinin,
operasyon sırasında tüm gelişmelerden
daima haberdar olmasını ve beklenmedik olumsuz gelişmeler karşısında hızlı
müdahale imkanını sağlamaktadır.
Özellikle endüstriyel uygulamalar için
yüksek seviyede konfor ve dayanıklılık
sunan, solunum setleri yeni tasarımında uygulanan sırt kısmındaki
boşluk, askı takımının hafiflemesine
neden olmuştur. Omuz askıları ve bel
kemerinin konumu, solunum setinin
ağırlığını, vücudun denge merkezi
ile aynı doğrultuda dağıtacak şekilde
tasarlanmıştır.
Profesyonel olarak üretilen askı takımlarında; itfaiyecilerin günlük olarak karşılaştıkları yüksek yıpranma
ve aşınmaya dayanıklı yeni tip mater-
59
UZMAN
GÖRÜŞÜ
KKD DOSYASI
Betül Çavdar
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı
İş Sağlığı ve Güvenliği Enstitüsü Müdürlüğü (İSGÜM)
İSG Uzman Yardımcısı - Kimya Mühendisi
Koruyucu kıyafet kullanımının tespitinde öncelikle aşağıdaki sorular cevaplanmalı eğer
bu sorulara cevap EVET ise uygun koruyucu kıyafet seçimi yapılmalıdır:
Koruyucu Kıyafetler
Koruyucu kıyafetler, çalışanı kuvvetli ısıya, sıcak sıvı sıçramalarına, iş ekipmanlarının
mekanik etkilerine, kesilmeye, tehlikeli kimyasallara ve radyasyona karşı korumak amacıyla kullanılan Kişisel Koruyucu Donanımlardır. Karşı karşıya kalınan risk çeşidine göre
yelek, pantolon, ceket, tüm vücut kıyafeti olarak sınıflandırılabilir.
•
•
•
•
Çalışan rahatsız edici toz veya kimyasala maruz kalıyor mu?
Çalışan keskin yüzeylerde mi çalışıyor?
Çalışan yüksek ısıya maruz kalıyor mu?
Çalışan asit ya da diğer zararlı kimyasallarla mı çalışıyor?
Buna göre ısıl işlemlerin yoğun olduğu, tehlikeli kimyasallarla
çalışmaların yapıldığı ve keskin yüzeylerle çalışmalarda koruyucu kıyafet kullanımı gerekmektedir. Buna ek olarak yüksek
görünürlüklü kıyafetlerin çalışanın pozisyonunun belirlenmesinin önemli olduğu sektörlerde (ör. İnşaat, maden) kullanımı
yaygındır.
Koruyucu kıyafet seçilirken temel olarak;
• Seçilen koruyucunun Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı
tarafından hazırlanmış ve yürürlükte olan ‘Kişisel Koruyucu ve
Donanım Yönetmeliği’ şartlarını sağlaması, özellikle CE işaretli
ve Türkçe kullanım kılavuzuna sahip olması,
• ‘Koruyucu kıyafetin KKD yönetmeliğindeki şartları sağlaması,
• Yapılan işe uygun koruyucu kıyafet olması ve ürünün ilgili ürün
standardında detaylandırılan şartları yerine getirmiş olması
önemlidir.
Bu gerekliliklerin bazıları yazının ilerleyen kısımlarında detaylandırılmıştır. Bu noktaların yanı sıra seçilecek koruyucu
kıyafetin işe uygunluğu önem arz etmektedir. Bu noktada Kişisel
Koruyucu ve Donanımların İşyerlerinde Kullanılması Hakkında
Yönetmelik yol gösterici olarak takip edilerek ilgili yönetmeliğin
EK-1’inde bulunan risk belirleme tablosu kullanılmalıdır.
Koruyucu kıyafetlerin çeşidine göre
karşılaması gereken ürün standartları aşağıda verilmiştir:
TS EN ISO 11612 - Koruyucu Giyecekler – Isı ve Aleve Karşı Koruyucu
Giyecek
TS EN 343 -Koruyucu giyecekler –
Yağmura karşı koruma
TS EN 469 -İtfaiyeciler İçin Koruyucu Kıyafetler – Yangınla Mücadelede
Kullanılan Koruyucu Giyecekler İçin
Performans Kuralları
TS EN 13034 -Sıvı Kimyasala Karşı
Koruyucu Kıyafet
TS EN 943 -1- Kimyasal Koruyucu
Kıyafet Tip 1 ve Tip 2
TS EN 14605 + A1 - Koruyucu Giyecekler- Sıvı Kimyasal Maddelere
Karşı-Vücudun Sadece Bir kısmına
Koruma Sağlayanlar Dahil, Bağlantı Yerleri Sıvı Geçirmez (TİP 3) veya
Sprey Geçirmez (Tip 4) Giyecekler için
Performans Özellikleri,
TS EN ISO 11611 - Kaynak ve İlgili İşlemlerde Kullanılan Koruyucu Giysiler
TS EN ISO 105-B02 / Nisan 2001
- Tekstil - Renk Haslığı DeneyleriBölüm B02: Yapay Işığa Karşı Renk
Haslığının Tayini- Ksenon Ark Soldurma Lambası
TS EN 471:2003+A1:2007 - Profesyonel Kullanım için Yüksek Görülebilirlik
Uyarısı olan
Giyecek-Deney Metotları ve Özellikler
Yukarıda belirtilen standartlara ek
olarak koruyucu kıyafetlerin genel
olarak sağlaması gereken şartlar ‘TS
EN 340-Koruyucu Giyecekler Genel
Özellikler’ standardında belirtilmiştir.
Bu standartta koruyucu kıyafetlerin
sağlaması gereken temel şartlar;
• Temel Sağlık ve Ergonomi Kuralları
• Beden Ölçüsü Gösterilişi
• İşaretleme
• İmalatçı Tarafından Sağlanan Bilgiler olmak üzere 4 kategoride incelenmektedir.
Bir sonraki sayımızda “Solunum Koruyucular” ile devam edeceğiz.
60
61
KKD DOSYASI
KKD DOSYASI
Temel Sağlık ve Ergonomi Kuralları:
Koruyucu kıyafetler zararsızlık yönünden incelendiğinde;
a) Kullanıcının sağlığını veya hijyenini
olumsuz yönde etkilememeli,
b) Özellikle deri giyeceklerdeki krom
VI muhtevası TS EN 340’deki kurallara
uygun olmalı,
c) Ciltle uzun süreli temas edebilecek bütün metal malzemelerin nikel
emisyonu haftada 0,5 μg/cm2 den az
olmalı,
d) koruyucu giyeceklerde kullanılan
malzemelerin pH değeri, 3,5’tan çok,
9,5’tan az olmalıdır. Deri giyecekler
için deney metodu EN ISO 4045’e,
diğer malzemeler içinse TS EN 1413’e
uygun olmalıdır.
EK (Bilgi İÇin):
Beden ölçüsü gösterilişine dair örnekler
Şekilde görülen ve koruyucu kıyafetin hangi tehlikeye karşı üretildiğini gösteren piktogramlar
aşağıdaki gibi çeşitlenebilir:
Giyecek takımı, ceket, iş gömleği ve pantolonlar için beden
ölçüsü kısa gösteriliş örnekleri (ölçüler cm’dir)
Bıçakla Kesilmeye
Karşı Koruma
Kimyasal Maddelere Karşı Koruma
İyonize Radyasyona
Karşı Koruma
Aleve Karşı
Koruma
Soğuğa Karşı
Koruma
Yangınla
Mücadele
Tasarım yönünden incelendiğinde ise
bir koruyucu kıyafet;
a) Koruyucu giyeceklerin tasarımı,
kullanıcı üzerinde doğru konumlandırılmalarını kolaylaştırmalı
b) Koruyucu giyeceklerin tasarımında,
özel standartta tanımlanmış olması
şartıyla, vücudun herhangi bir parçasının kullanıcının beklenmeyen bir
hareketiyle koruma dışı kalmamasına
dikkat edilmeli,
c) Uygulanabilir olduğu yerlerde,
koruyucu giyecek tasarımında komple
koruyucu bir giyecek takımı oluşturmak üzere giyilmesi gereken diğer
koruyucu giyecek veya donanım
parçalarının dikkate alınması gerekmektedir.
Beden Ölçüsü Gösterilişi:
Bir Koruyucu kıyafetin beden ölçüsü
gösterilişi ise TS EN 340 Ek-D’de
gösterildiği şekilde koruyucu kıyafetin
üzerinde belirtilmelidir.
Beden Ölçüsü Gösterilişine Dair Örnekler
b) Mamul tipi, ticarî adı ve
koduna ilişkin kısa gösteriliş,
c) Beden ölçüsü gösterilişi,
d) Özel standardın numarası
(TS EN …. şeklinde),
e) Uygulanabilir olduğunda
piktogramlar ve performans
seviyeleri.
İşaretlemede aşağıdaki bilgiler yer
almalıdır:
Bir tehlike veya uygulamanın
tip gösterilişi için, özel standarttaki işaretleme kurallarında belirtildiği gibi piktogram
kullanılmalıdır.
a) İmalâtçı veya yetkili temsilcisinin
adı, ticarî markası veya diğer tanıtım
araçları,
Koruyucu kıyafetlere özgü örnek bir işaretleme yan tarafta
gösterildiği gibidir:
İşaretleme:
62
İmalatçı Tarafından Sağlanan Bilgiler:
Koruyucu kıyafetler, en azından satışın yapılacağı ülkenin resmî dilinde
yazılmış bir kullanım kılavuzu ile
birlikte müşteriye sunulmalıdır. Bu
kullanım kılavuzunda;
a) İmalâtçı ve/veya yetkili temsilcisinin adı ve tam adresi.
b) Tip onayı ve/veya kalite kontrolünü
gerçekleştiren onaylanmış kuruluşun
adı, tam adresi ve tanıtım numarası.
c) Ürün standardın numarası ve yayım
tarihi.
d) Piktogramlar ve performans seviyesine ilişkin açıklamalar. Koruyucu
giyeceklere uygulanmış olan deneylere ait kısa açıklamalar ve tercihen
performans çizelgesi biçiminde karşılık gelen performans seviyesi listesi.
e) Koruyucu giyeceklerin bütün kat-
larındaki ana yapım malzemelerinin
tamamı verilmelidir.
f) Özel standartta verildiği gibi kullanım talimatları,
g) İlgili olduğu durumda, aksesuarlara ve yedek parçalara yapılan atıflar,
h) İlgili olduğu durumda taşımaya
uygun ambalâj tipi.
i) Geri dönüşün, güvenli imha ve
bertaraf (hangisi uygunsa) işlemleri (mekanik olarak parçalama veya
mamulün yakılması gibi) hakkında
talimatlar
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Sağlığı ve Güvenliği Enstitüsü
Müdürlüğü bünyesinde 2012 Aralık’ta
faaliyete geçen test laboratuvarında
Piyasa Gözetimi ve Denetimi sonucu
uygunsuz görülen KKD’ler test edilmektedir.
Laboratuvarımızda koruyucu kıyafet-
Bunun yanı sıra
kullanım kılavuzunun incelenmesi gereken
durumlarda
koruyucu kıyafetin etiketinin
üzerinde işareti
görülmektedir.
lere aşınma direnci, delinme direnci, yırtılma direnci, renk haslığı ve
sınırlandırılmış alev yayılımı testleri
uygulanmaktadır. Elde edilen rakamsal / gözlemsel sonuçlar, uluslararası
standartların gereksinimleri ile karşılaştırmalı olarak İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğü Piyasa Gözetimi
ve Denetimi dairesine raporlanmakta,
gözle muayeneye göre uygunluğunun
yanı sıra teknik açıdan da uygun kişisel koruyucu donanımların piyasada
dolaşımı sağlanmaktadır.
Özetleyecek olursak;
bir koruyucu kıyafetin işyeri risk analizinin ardından işin gerekliliklerine
göre seçilmesi, ilgili gerekliliklerin
standarda uygunluğundan emin olunması, CE işaretine ve Türkçe Kullanım
Kılavuzuna sahip olması gerekmektedir. Böylece kullanılan bu koruyucuların ilk etapta çalışanın sağlık ve
güvenliğini uygun ölçüde koruduğundan emin olabiliriz.
63
DOSYA
Yazar Adı / mail
Fotoğrafçı Adı / mail
Ekoteknik
İSG
Ekoteknik İSG
İş İş
Sağlığı
SağlığıGüvenliği
Güvenliğive
veÇevre
Çevre Dergisi
Dergisi
Güvenliği ve Çevre konularındaki tüm
İş Sağlığı
İş Sağlığı Güvenliği ve Çevre konularındaki tüm
larca
adım
adım
leri
gelişme
uzmanlarca
etmek,, uzman
takipetmek
adımtakip
adım
leri
gelişme
zi
kk, ,özel
elere
n makal
yazıla
erimizi
söyleşillerimi
özel söyleşi
ulaşma
lereulaşma
makale
yazılan
rına
iğiğive
konularına
çevre konula
veçevre
sağlığı
k , kiş, iş
güvenli
okuma
sağlığıgüvenl
okuma
için,,
bilmekiçin
haberle
tüm
dair
eriribilmek
haberl
tüm
dair
olun
abonee olun
İSG’yee abon
ekni
Ekot
kkİSG’y
ekni
Ekot
...
n ...
gelsin
sinizee gelsi
adresiniz
inizadre
Derg
iniz
Derg
Yurtiçi Abonelik Bedeli (Yıllık) 40 TL
TLŞubesi , 359 70305321
40 şa
Abonelik
Yurtiçi
- Mithatpa
KREDİ(Yıllık)
No: YAPIBedeli
Hesap
1 0707
7030532
, 359800728
şa ,Şubesi
- Mithatpa
759
No: YAPI
Hesap
353 0015
rket Şubesi
Finansma
K -KREDİ
VAKIFBAN
0707
759
VAKIFBANK - Finansmarket Şubesi , 353 0015 800728
Adınız, Soyadınız:
Adınız, Soyadınız:
Firmanız, Göreviniz:
Firmanız, Göreviniz:
Adresiniz:
Adresiniz:
Telefonunuz, Faksınız:
Telefonunuz, Faksınız:
GSM:
GSM:E-posta:
E-posta:
64 64

Benzer belgeler