telgraf 462-2 - Telgraf Gazetesi – Londra

Transkript

telgraf 462-2 - Telgraf Gazetesi – Londra
Britanya’daki
Kadın
Kurumlarından
HDP’ye
Destek
Açıklaması
Sayfa 8
Salih Muslim
Britanya Parlamentosunda
konuştu:
Kimsenin Askeri
Olmayacağız
Bir Kimliğin
İnşası; Kobani
Dr. Deniz Çiftçi, Kürtler’in
statü elde etmesini
istemeyen tüm güçlerin, en
büyük amacının, Rojava’yı
“insansızlaştırmak”,
daha açık bir ifade
ile “Kürtsüzleştirmek”
olduğunu
Sayfa 13
Sayfa 11
telgraf.co.uk
Carşamba,
01/04/2015
Sayı
HAFTALIK HABER GAZETESİ
462
Genel Seçimler İçin
Geri Sayım Başladı
Birleşik Krallık genelinde yapılacak parlamento seçimlerine
35 gün kala parti liderlerinin seçim çalışmaları hız kazandı.
Başbakan David Cameron’un kraliçe Elizabeth’i ziyaret
ederek parlamentonun bu dönemki çalışmasını fes etmesi ve
parlamentonun tatile girmesiyle beraber seçim süreci resmen
başlamış oldu.
Biz göçmen toplumları da yakından ilgilendiren Birleşik
krallık seçimleri şu ana kadar toplumumuzun henüz
gündemine girmiş değil. Türkiye’de yapılacak olan
genel seçimlerin toplumumuzda yarattığı heyecanın
gölgesinde kalan Birleşik Krallık seçimlerine ilgi yok.
Türkiyeli ve Kürdistanlı kurumların Birleşik Krallık
seçimlerine yönelik çalışmaları da yok denecek
düzeyde.
Araştırma kurumları, siyasi partilerin ekonomik
planlarının açık olmadığını ve seçim kampanyası
sürecinde daha somut ve detaylı planlar
açıklamalarının gerektiğinin yorumunu yapsa da
Partilerin seçim kampanyalarında gündeme getirdiği
konular arasında ulusal sağlık hizmetleri, Birleşik
Krallığın Avrupa Birliği üyeliği, göçmenlik konusu ve
ekonomik reform planları öne çıkıyor.
Seçimlere 35 gün kala anketler İşçi Parti ve Muhafazakar
Parti’nin başa baş olduğunu ve henüz çoğunluk elde
edebilecek bir partinin olmadığını gösteriyor. BBC’nin
ayrı ayrı yapılan anketlerin sonuçlarını toplayarak
çıkarttığı ortalama sonuçlar şöyle: İşçi Parti %34;
Muhafazakar Parti %34; UKIP %13; Liberal Demokrat
Parti %13; Yeşiller %5; diğer %6.
Ed Miliband, seçim kampanyasına, İşçi Parti’nin
ticaret manifestosunu açıkladığı konuşmasıyla
YPG’li Kosta
başladı. Miliband, Cameron’ın vaat ettiği AB’de
‘kalma’ ya da ‘çıkma’ referandumunun istihdam için
zararlı olacağını belirtti.
Mali Araştırmalar Enstitüsü (Instutue for Fiscal
Studies) yaptığı açıklamayla Cameron’ın Başbakanlık
önünde yaptığı konuşmada, İşçi Parti’nin seçilmesi
kaos ve çalışan ailelerin yıllık üç bin sterlin ek vergi
ödemelerine yol açacağını söylemesinin doğru bir
veri olmadığını açıkladı.
Haberin devamı sayfa 7’de
Nottingham’da
Toprağa Verildi
Bir hafta önce cenazesi Rojava’dan getirilen Konstandinos Erik
Scurfield (Kemal) Perşembe günü yapılan kitlesel bir törenle
Nottingham’da toprağa verildi. Törene ailesi, arkadaşları, PYD
eşbaşkanı Salih Müslim ile beraber çok sayıda Kürdistanlı
katıldı.
Haberin devamı sayfa 9’da
ÇARŞAMBA 01 NİSAN 2015
2
Edinburgh ve Brighton’da Newroz Coşkusu
Brighton
HAFTALIK
HABER
GAZETESI
ROJNAMEYA
NÛÇEYAN A
HEFTANE
Edinburgh
Editör
Alaettin Sinayiç
[email protected]
Muhabirler
Esra Türk
Erem Kansoy
[email protected]
Grafiker
Yüksel Adıgüzel
[email protected]
Yayın Sahibi
Tel News Ltd.
Adres
33 Dalston Lane
London, E8 3DF
Telefon
0207 9230 838
0742 9481 490
Web
www.telgraf.co.uk
Reklam
Dilek Bozkurt
0743 836 9969
[email protected]
[email protected]
Soru ve görüşleriniz:
[email protected]
İskoçya’nın başkenti Edinburgh
ve Brighton’da hafta sonu yapılan
Newroz kutlamalarında çok sayıda
Kürdistanlı bir araya geldi.
İskoçya’nın başkenti Edinburgh’ta Pazar günü
Pottobello Town Hall’de bir araya gelen kalabalık
kutlamaya bir dakikalık saygı durusuyla başladı.
İskoç İşçi Parti Milletvekilleri Hanzala Malik,
Sheila Gilmore ile Edinburgh Belediye Başkanı
yardımcısı Bailie Aitken’inde katıldığı kutlamada aynı zamanda MLKP, PJAK ve PYD temsilcileri Newroz mesajlarını okudu.
Britanya Halk Meclisi Eşbaşkanı Arzu
Peşmen’in de kutlamada yaptığı konuşmada barış
süreci, Rojava devrimi ve Türkiye’de 7 Haziran
tarihinde yapılacak genel seçimlere dikkat çekti. Bütün çabamız HDP’nin barajı aşıp meclise
girmesidir diyen Pesmen; “Newroz coşkusunun
sandığa da yansımasını bekliyoruz. Herkesin
çabasını ve oyunu önemsiyoruz. Seçim gününe
kadar hepimiz çalışıp oyumuzu HDP’ye veriyoruz” dedi. Edinburgh Halkevi Müzik Grubu ve
Halkoyunları ekibinin de birer gösteri sunduğu
kutlama Koma Zelal’in müzik ziyafetiyle son
buldu.
Brighton’da Coşkulu Newroz Kutlaması
Sussex Kürt Toplum Merkezi’nin 29 Mart
2015 Pazar günü Brighton’da organize ettiği
Newroz kutlamasına, 200’den fazla Kürdistanlı
ve dostları katıldı. Etkinlikte, Sussex Kürt Toplum Merkezi yönetimi adına Yönetim Komitesi
Eşbaşkanı Esmeray Alagöz bir konuşma yaptı.
Alagöz konuşmasına Kürt halk önderi Abdullah Öcalan’ın Newroz metniyle başlayarak,
Newroz’un ortaya çıkış hikayesine ve geçmişten
bugüne nasıl gelindiğine değindi. Yapılan
konuşmaların ardından Sezgin Coşkun, Koma
Bênav ve Ibocan sahne aldı.
BÜYÜK
REKLAM
KAMPANYASI
Kürt ve Türk toplumuna
ulaşmanın en iyi yolu
Tüm reklamlarınızda
%30 indirim
Tüm seri ilanlarınız
ÜCRETSİZ
www.telgraf.co.uk
[email protected]
07429481490 | 02079230838
ÇARŞAMBA 01 NİSAN 2015
3
ÇARŞAMBA 01 NİSAN 2015
4
TUSC’TAN HDP’YE DESTEK
Sendikacılar ve Sosyalistler
Koalisyonu-TUSC yaptığı
basın açıklaması ile Türkiye’de
yapılacak olan genel seçimlerde
Halkların Demokratik PartisiniHDP desteklediklerini belirttiler.
Day-Mer binasında yapılan basın
açıklamasında TUSC’ın, Yunanistan’da
Syriza, İspanya’da Podemos ve Türkiye’de
de HDP ile dayanışma içinde olduğu ifade
edildi.
TUSC Genel Başkanı Dave Nellist’in
yazılı açıklamasını Genel merkez yöneticisi Paula Mitchell okudu. 2013
Gezi Parkı olaylarını yoksulluk ve baskı
rejimine başkaldırı olarak niteleyen
açıklamada Türkiye’de HDP’nin yanı
sıra Yunanistan’da Syriza ve İspanya’da
Podemos’a olan uluslararası dayanışma ve
desteğin giderek yükseldiği ifade edildi.
Açıklamada TUSC’ın Britanya’da aynı
felsefeyle ülke çapında 130 adayla genel
seçimlere gireceği vurgulanarak kapitalist
sistem partilerine alternatif olarak daha iyi
bir dünyayı yaratmak için seçilmek istedikleri belirtildi.
SUTTON: HDP BİZİ DE HEYECANLANDIRDI
TUSC Tottenham milletvekili adayı
Jenny Sutton da dünyanın bir çok yerinde
kesinti ve tasarruf politikalarının işçi ve
emekçilerin yaşam yaşamlarını zorlaştığını
belirterek, “Böl yönet politikalarıyla emekçileri güçsüzleştirmeye çalışıyorlar” dedi.
“Bütün bunlara karşı dünya ve Avrupa’da
tasarruf, ırkçı ve adaletsiz uygulamalara
karşı halklar bir araya gelerek kendilerini
temsil edecekleri birlikler kuruyorlar” diyen Sutton şöyle devam etti:
“Yunanistan’da Syrizia ve Ispanya
da Podemos bu anlamda örnek teşkil
edip bizi heyecanlandırıyor. Şimdide de
Türkiye’de HDP ile ilgili gelişmeleri
duyup heyecanlandırıyor. Halkların AKP
hükümetine ve Son 13 yıldır yaptığı anti
demokratik uygulamalara karşı bir birlik
oluşması önemli bir gelişme.. TUSC Tottenham adayı olarak HDP’yi ve mücadelesini destekliyoruz. HDP’nin güçlenmesi ve
zaferi bizimde zaferimizde olacaktır.”
Avrupa’da Yaşayan
Ruviyan-Tilkililer
Seçimlerde HDP’yi
destekleyecek
Haziran ayında Türkiye’de yapılacak genel seçimler öncesi Halkların
Demokratik Partisine farklı kesimlerden destekler çoğalarak devam ediyor. İsviçre, İngiltere, Almanya ve Fransa Tilkiler Köyü
Dayanışma Dernekleri yaptıkları ortak açıklama ile seçimlerde HDP’yi
destekleyeceklerini deklare ettiler.
Avrupa’da yaşayan Maraş’ın Pazarcık ilçesine bağlı Ruviyan (Tilkililer) köylüleri
İsviçre, İngiltere, Almanya ve Fransa’da
dernekleri bulunuyor. Her dört ülkede
faaliyet gösteren dernekler yaptıkları ortak açıklamada Haziran seçimlerinin ülkenin geleceği açısından ve bütün halkların
kaderini belirleyecek önemde olmasından
kaynaklı Yurtdışında yaşayan Tilkililer köylüleri olarak seçimlerde HDP’yi
destekleyeceğini belirttiler.
Yapılan yazılı açıklamada şunlar belirtildi;
‘‘Haziran 2015’te Türkiye’de yapılacak
genel seçimler bütün halkların kaderini
belirleyecek önemde olacak. Yurtdışında
yaşayan Tilkiler Köyü halkı olarak bu
seçim bizi de yakından ilgilendirmektedir.
Avrupa’daki yerel dernekler olarak bütün
siyasi düşüncelere ve partilere aynı mesafede olsak da, içinde bulunduğumuz
özel dönem bizi birlik olmaya, KürtAlevi’lerin temel hak ve taleplerine
cevap verebilecek yapılara ve adaylara
ortak destek vermemizi zorunlu hale
getirmiştir.’’
AKP’nin seçimlerde hedefine ulaşması
halinde antidemokratik uygulamaların
artacağını ve İşid gibi bir terör
yapısıyla ortak hareket etmelerinin
her kesimi olduğu gibi Kürt Alevi
olan kendilerini de endişelendirdiği
belirtildikten sonra şunlar belirtildi;
‘‘Programında ve pratiğinde bütün
halkların ve inançların birlikte, özgürce
yaşayabileceği demokratik bir ülke
yaratmak olan Halkların Demokratik
Partisi (HDP)’nin taleplerimize yakın
olduklarını görüyoruz.’’
ÇARŞAMBA 01 NİSAN 2015
5
Erol İncedal ‘Terör Eylemi Planlama’ Suçundan Beraat Etti
Erol İncedal, geçtiğimiz yıl bomba yapma kılavuzu
bulundurmaktan ve terör eylemi planlamaktan
yargılanmıştı. Bomba yapımı kılavuzu bulundurmaktan suçlu bulunan İncedal, terör eylemi planlamaktan, jürinin karara varamaması üzerine tekrar
yargılandı. Büyük bir bölümü gizli yürütülen davada
İncedal, terör eylemi planlama suçundan beraat etti.
İncedal, suçlu bulunduğu bomba yapma kılavuzu
bulundurmak suçlamasından ceza almayı bekliyor.
Bir çok önemli bilginin halktan ve medyadan gizli tutulduğu
davanın detaylarının açıklanması
için medya kurumları, avukat
aracılığıyla
mahkemeye
ortaklaşa dilekçe verdiler. Medya mensupları, İncedal’ın terör
eylemi planlama suçlamasından
nasıl suçsuz bulunduğunu halkın
anlaması için gizli tutulan belgelerin açıklanmasının halkın
yararına olacağını iddia ettiler.
Britanya gündeminde geniş
yer bulan ve ikinci dünya
savaşından bu yana yürütülen ilk
gizli mahkeme olan İncedal’ın
davasında gizli tutulan belgeler
kamu arasında merak ediliyor.
Davanın
belgelerinin
açıklanmasına ilişkin kararı Mr
Justice Nicol bu hafta açıklayacak.
Mahkeme jürisi 11 Kasım’da
İncedal›ın ‘bir hafıza kartı içinde
bomba yapımına ilişkin belgeler
bulundurmaktan’ suçlu bulunduğu
kararına varmış fakat ‘terör eylemine hazırlık yaptığı’ suçlaması konusunda karar çıkmaması üzerine
İncedal›ın yeniden yargılanmasına
hükmetmişti.
Dava süreci
Geçen yıl Ekim ayında tutuklanan İncedal’ın arabasında yapılan
aramada ele geçirilen hafıza
kartında ‘Bomba yapımı’ ile ilgili
belgeler bulunmuştu. İncedal’ın
üzerinde ayrıca eski başbakan
Tony Blair ve eşinin ev adresleri
çıkmıştı. Mahkemenin verdiği
bilgilere göre İncedal’a ait Cep
telefonunda Daiş terör örgütünü
övücü materyaller bulunmuştu.
30 Eylül 2013 tarihinde
Londra’da arabası polis tarafından
durdurulan İncedal›ın Mercedes
marka aracına dinleme cihazı
yerleştirilmiş, dinlemeye takılan
bazı konuşmalar da dava dosyasına
eklenmişti. İncedal›ın kayıt altına
alınan konuşmalarında, malzemeleri sağa sola taşımaktan kurtulmak için ‘gizli bir ev’e ihtiyacı
olduğunu; beyazları sevmediğini
ve eğer arabasında bir şey bulunursa başının belaya gireceğini
söylediği belirtiliyor. İncedal ve
Munir
Rarmoul-Bouhadjar’ın
bir kaç hafta sonra ekim ayında
Londra’nın doğusunda gözaltına
alınırken, savcı Richard Whittam,
zanlılarla birlikte ele geçirilen iphone marka telefonun koruyucusu
içinde bomba yapımına ilişkin
bilgiler içeren bir hafıza kartı da
bulunduğunu söyledi.
Rarmoul-Bouhadjar’ın
‘terörizm için yararlı malzemeler bulundurmak’ suçlamasını
kabul ettiği belirtildi. Ele geçirilen iphone telefonda ise, bazı
sinagogların fotoğrafları ve Daiş’i
destekleyecek
malzemelerin
bulunduğu öne sürülüyor.
Aslen Malatyalı olan Erol
İncedal daha bir yaşını doldurmadan babasını kaybettikten sonra annesi ve diğer üç kardeşiyle
beraber İngiltere’ye göç ediyor.
Alevi bir ailenin çocuğu olan
İncedal ortaokul çağında içinde
bulunduğu
ortamın
etkisiyle
İslami görüşe yakınlaşıyor ve daha
17 yaşındayken Pakistan kökenli
bir kadınla evleniyor.
6
ÇARŞAMBA 01 NİSAN 2015
ÇARŞAMBA 01 NİSAN 2015
7
Eğitim Köşesi
OKTAY
ŞAHBAZ
Urswick Ortaokulu Bilgisayar Bölüm Başkanı
[email protected]
Para yapmayan Türkçe ders
kaldırıldı
Baş sayfadaki haberin devamı..
Genel Seçimlere
35 Gün Kaldı
Araştırma merkezi, Cameron’ın bu söyleminin
faydalı olmadığını ve seçim kampanyasının belirsiz
verilerle başlamasının seçmen için zararlı olacağı
yorumunu yaptı.
Cameron, açıklamasında şunları söyledi: ‘‘Beş
sene önce, bu siyah kapıdan içeriye girdiğimde milyonlarca insan işsizdi, ailelerimiz için ekonomik
güvence yoktu ve ülke borçlarını ödeyebilecek mi
diye kaygıları vardı. Beş sene sonra, uzun vadeli
mali planımızdan ve vermek zorunda kaldığımız
zor kararlardan kaynaklı, tarihimizde en fazla
kişinin işi var, yaşam standartları yükselişte ve
ekonomik olarak daha fazla güvencemiz var. bu
kapıdan içeriye girecek bir sonraki başbakan ben ya
da Ed Miliband olacak. Büyüyen, iş yaratan, sağlık
hizmetlerinin yürümesi ve gelişmesi için para yaratan bir ekonomi seçebilirsiniz. Çalışkan 30 milyon
için vergileri kesen bir hükümet ve güvenli ve
güvenceli bir ülke.
‘‘Ya da Ed Miliband’ın yaratacağı ekonomik
krizi seçebilirsiniz- çalışan aileler için üç bin sterlinin üzerinde ek vergi uygulaması. Borç yükselir
ve insanlar işlerini kaybeder.’’
İşçi Parti içerisinde ve Sendikalar ve Sosyalistler Koalisyonu ve Yeşiller gibi sol kesimler, İşçi
Parti’nin beş seçim vaadi arasında bulunan ‘göçün
kontrol edilmesi’ olması eleştirilere yol açtı.
Yeşiller’in başkanı Natalie Bennett, seçimlerin
sonucunda hiçbir partinin çoğunluk alamaması
olasılığında partisinin hükümetin oluşmasında
önemli rol oynayacağını ifade etti. Liberal
Demokrat Parti’nin üniversite harçlarını yılda üç
binden dokuz bine yükseltilmesinde hükümete
destek vermesinden dolayı, Yeşiller’e oy kaybetmesine yol açtı. Böylece, Yeşiller’in koalisyon
ortağı olma olasılığı daha yüksek oluyor.
Bennett’ın seçim vaatlerinin arasında 500,000
sosyal konut, en zengin %1 için ‘zenginlik vergisi’
ve 2020 yılına kadar asgari çalışma saat ücretinin
10 sterline yükseltilmesi var.
Liberal Parti lideri Nick Clegg, Cameron ve
Miliband’i kastederek, diğer liderlerin ülkeyi sağa
ve ya sola çektiklerinin, ve kendisinin dengeli bir
orta merkez siyaset izlediğini ifade etti.
Televizyonda Parti Liderleriyle
Seçim Tartışması
Perşembe akşamı Muhafazakar Parti, İşçi Parti, Liberal Demokrat Parti, Yeşiller, UKIP, Plaid
Cymru ve İskoçya Ulusal Parti liderleri yan yana
tartışma programında yer alacaklar.
ITV kanalında yayınlanacak seçim programında
David Cameron, Ed Miliband, Nick Clegg, Natalie Bennett, Nigel Farage, Leanne Wood ve
Nicola Sturgeon halkın oylarını kazanmak için ülkeyi ilgilendiren önemli konular üzerinde sorular
yanıtlayacaklar.
Parti liderlerinin yan yana duracağı program formatında, aktarılanlara göre, başbakan
Cameron’ın Farage ve Miliband’dan uzak olma
isteği üzerine Cameron en sağda duracak.
Oy Kullanma Hakkınızı Kaybetmeyin
20 Nisan’a Kadar https://www.gov.uk/registerto-vote Seçim Kaydınızı Yapabilirsiniz.
CAFE • OFF LICENCE/MARKET • KEBAB TAKE AWAY • FISH & CHIPS RESTAURANT
İŞ KREDİSİ, SİGORTA
BTL Mortgage, Is Kredisi, Business Plan ve Marketing Planlari
MORTGAGE (BTL)
Ve iş yeri krediniz icin tamamen guvenebileceginiz tek isim:
Finans sektöründe de 25 senedir toplumumuzun hizmetindeyiz.
SAİM KÖKSAL
ARCIS FİNANCE & MANAGEMENT CONSULTANCY
73 Silver Street, Edmonton, London N18 1RP | [email protected] | www.arcisfinance.com
Tel: 0208 803 4545 – 0208 344 7744 Mobile: 079 31 33 22 32
WE ARE DIRECTLY AUTHORISED AND REGULATED BY FSA, CONSUMER CREDIT LICENCE NO: 632 555
YOUR MORTGAGE IS AT RISK IF YOU DO NOT KEEP UP REPAYMENTS ON A MORTGAGE OR OTHER LOANS SECURED ON IT
Son günlerde bir çok medya ve eğitimci Türkçe GCSE ve AS
Level’daki değişikliklerden bahsediyor. Türkçe GCSE sınavını
gerçekleştiren sınav şirketi OCR gereken talep olmadığı için bu
sınavları Eylül 2017 den itibaren durduracağını bildirdi. GCSE
sınavını İGCSE olarak bilinen ve ülke dışında değeri olan bir
sınav ile değiştirirken AS sınavını tamamen durdurma kararı
aldı. Bu durum bir çok tartışmayı beraberinde getirirken düne
kadar sesini çıkartmayan bir çok Türkiyeli kurum birden anadilin
önemi konusunda nutuklar atmaya başladı. Bir yandan kendi ülkende yıllardır yaşayan kesimlere kendi dilini ve kültürünü yok
sayacaksın bir yandan bunun gerekliliğini İngiltere’de savunmaya çalışacaksın; bunun adı neydi bilen var mı?
Türkçe sınavlarının bu duruma gelmesinde başta Türkiye
hükümeti ve onun temsilcileri olmak üzere bir çok kurumun sorumluluk alıp ders çıkarması gerekiyor. İlk önce bu sınavların
içeriğine bakalım. Her ne kadar başta dil üzerinden bir sınav
olarak görülse de aslında çoğu zaman milliyetçilik kokan bir
içeriğinin olduğunu söylemek mümkün. Bununla beraber sınavın
içeriğinde geçen konu ve yerlerin İngiltere’deki hayat ile hiç bir
ilişkisinin olmaması ve tamamen Türkiye’deki hayata değinmesi
çekici olmayan başka bir özellik. Şöyle düşünün, İngiltere’de
doğup büyüyorsunuz ve bir dil öğrenmek için hiç bilmediğiniz
ve yaşamadığınız bir yerin sosyal, ekonomik ve kültürel özellikleri hakkında sorular ile karşılaşıyorsunuz, bununla beraber kendi hayatınızla ve yaşadığınız kültürel ortamla birliği
yakınlaştıracak hiç bir şeye rastlamıyorsunuz. Kısacası başta size
yakın gibi görülen bu dil ve kültür anlayışı aslında size ve günlük yaşamınıza tamamen yabancı olan bir kavram haline geliyor.
Sonuç olarak İngiltere’de yaşayan bir çok öğrenci için ilgi duyulmayan bir ders haline geliyor.
Sorunların bir diğer yanı ise İngiltere’deki eğitim sistemi ve
sınav şirketleri. Adı üstünde OCR dediğimiz kurum bir sınav
şirketi ve devletten bağımsız işleyen bir anonim şirket. Diğer
sınav şirketleri gibi bu şirketinde kar yapabileceği tek yer bu
sınavlara giren öğrenci ve okulların ödediği sınav ücretleri. Bu
anlamda eğer bu sınav para getirmeyen bir sınav ise devam etmesinde gerek yok, maalesef OCR ve bir çok sınav şirketi bu
mantıkla hareket ediyor ve kararlar alıyor. Kısacası Türkçe dersinin bugün yaşadığı sorunları bir bakkalda satılmayan bir mamule benzetmek mümkün. Satılmadığında nasıl bakkal sahibi
onu kaldırıp yerine başka yada daha ucuz daha satılabilir ve aynı
zamanda daha değersiz bir şey koyuyorsa OCR’da şimdi bunu
Türkçe dersine uyguluyor.
Son bir sorun ise buradaki Türkiye hükümeti ve onun temsilcilerinin bu anlamda Türkçe dersine verdiği önem. Türk hükümeti
İngiltere’de bir çok camii ve dini anlamda kurumun kurulmasına
ve işler hale gelmesine katkı sunarken eğitsel anlamda yaptığı
pek bir çalışmanın olmadığını görmemiz mümkün. Bu anlamda
İngiltere’de var olan öğretmenleri Türkçe dersi vermelerinde
geliştirip öğretmen ve öğrencilere olanaklar yaratmaktansa
Türkiye’den belli çevrelerden öğretmenler getirmek daha uygun
görülüyor. Bu öğretmenlerde İngiltere’deki eğitim sisteminin
bir parçası olmaktansa kendi farklı ortamlarında ders vermeyi
uygun görüyor ve tercih ediyor. Sonuç olarak yeni öğretmen ve
olanakların yaratılmadığı bir dersin dışına çıkamıyor.
Yani, sözün kısası ya dini kurumlar ve ortamlarda yada
milliyetçi duygular ile dayatılan bu ders buradaki kuşaklar
için çekiciliğini kaybetti. Bu da her şeyi kar olan özel sınav
şirketlerinin işine gelmedi ve sonuç olarak kaybolan bir başka
ders oldu. Bu durumu doğru konuşup doğru dersler çıkarmamız
herkes için önemli, lütfen işin kolayına kaçmayalım.
ÇARŞAMBA 01 NİSAN 2015
8
29 Mart Pazar günü Londra Toplum
Merkezi’nde yapılan basın açıklamasına çok
sayıda kadın ve kadın kurumu katıldı. Yapılan
açıklamada; 7 Haziran seçimlerine ilişkin
kadınlar olarak sürecin başından itibaren yer
aldıklarını ve artık kadınların kendi sözlerini, irade ve inisiyatiflerini konuşturacakları
ve
kadın
özgürlükçü
politikaların
toplumsallaştırılması ve örgütlenmesi için bir
koordinasyon oluşturmaya karar verdiklerini belirterek şöyle devam ettiler: “Göç etmek zorunda bırakılmış göçmen işçi, emekçi
ve aydın kadınlar olarak, kadın kurumları
ve örgütleri olarak; ülke topraklarında hızla
büyümekte olan gerici-faşist karanlığa, kadın
köleliğine karşı Halkların Demokratik Partisi (HDP) etrafında birleşmeye karar vermiş
bulunmaktayız.
Tüm tarihi boyunca erkeklerin/erkek
egemen ideolojilerin iktidar alanı olmuş Türkiye Parlamentosu’na; kadın özgürlükçü,
Alevilerin ve Kürtlerin eşit yurttaşlık taleplerine sahip çıkabilecek, emeğin ve emekçilerin
hakkını savunabilecek, her inanç ve kimlikten
insanların eşitlik, özgürlük ve adalet taleplerine sahip çıkabilecek bir Partiyi göndermek
istiyoruz.” dediler.
Çalışmalarının amaç ve ilkelerini de belirlediklerini belirten kadınlar, temel amaçlarını
şöyle somutlamışlar:
“Birincisi; HDP’nin kadın özgürlükçü
politikaları ekseninde yapacağımız propaganda ile kadın özgürlük mücadelesinin
toplumsallaştırılması ve kadın kimliğinin
yeni yaşam perspektifi ekseninde belli bir
saygınlığa ulaştırılması hedeflenmiştir. Bu
çalışma, seçim barajının yıkılmasına hizmet
edebileceği gibi geleceğe dönük erkek egemen
ideolojiye karşı toplumsal bir bilinç yaratmayı
da hedefleyecektir.
Britanya’daki
Kadın
Kurumlarından
HDP’ye Destek
Açıklaması
Farklı kadın kurumlarının bir araya gelerek oluşturduğu
HDP Britanya Kadın Koordinasyonu, yaptığı basın
toplantısı ile 7 Haziran seçimlerinde kadınları oylarına ve
geleceklerine sahip çıkmaya çağırdı.
söz söyleme haklarımıza saldıran sistemi reddediyoruz!
Biz Kadınlar; EŞİT, ÖZGÜR, ADİL ve
ONURLU YENİ BİR YAŞAM İSTİYORUZ!..
Yeni Yaşamın Adresi; HDP’dir!
HDP: Emeğin ve ezilenlerin kurtuluşu için;
özgürlük, barış ve adalet için mücadele eden
güçlerin birliğinden oluşmuş tek partidir.
HDP: Yaşamın insanlaşması olarak kabul edeceğimiz, kadınlara her alanda (evde,
sokakta, kamusal alanlarda, politik ve örgütsel alanlarda, çalışma yaşamı ve yönetim
mekanizmalarında) pozitif ayrımcılık uygulayan, eşit temsili sağlamış, kadın yaşamının
özgürleşme alanlarını temel görev edinmiş tek
partidir.
HDP: Merkezden yerel örgütlere kadar her
örgütlenmede Eş Başkanlık ve kota sistemiyle
siyasette eşit temsilin sağlanmasını zorunluluk
haline getiren ve uygulayan tek partidir.
HDP: Erkek egemen sisteme, politika ve
uygulamalara, kadına yönelik şiddetin bütün
biçimlerine karşı mücadele eden, kadın cinayetlerinin sonlanması, can güvenliğinin
sağlanması için mücadele eden tek partidir.
HDP: Kadın işçi ve emekçilerin eşit işe eşit
ücret talebini sahiplenen, çalışma yaşamında
kadınlara yönelik engellerin kaldırılması,
eşitsizliklerin aşılması için mücadele içerisinde
olan tek partidir.
HDP: Kadınların ev içi emeğinin görünür
kılınmasını önemseyen, ev emekçisi kadınların
sosyal haklarını kazanması için mücadele eden
tek partidir.
HDP: Kamu hizmetlerini, kadınların
ihtiyaçlarını önceleyerek yapan, kadınlara pozitif ayrımcılık ilkesiyle hizmet veren tek partidir.
İkincisi; toplumsal mücadelenin işçiliğini,
emektarlığını yapan ve fakat adeta görünmez
olan kadın emeğinin görünür kılınması, kadın
iradesi ve inisiyatifinin sürecin bileşeni haline
gelmesini amaçlıyoruz. Kadın yeteneklerinin
konuşturulması, geliştirilmesi ve değiştirici
bir güç haline gelmesini amaçlıyoruz.
HDP: Tüm yönetimlere kadınların doğrudan
müdahale etmesini sağlayan ve kendisini Kadın
Meclislerinin denetimine açık tutan tek partidir.
Üçüncüsü; kadınların kendi tercihleri ve
iradeleri ile oylarını kullanmaları, kadın özgürlükçü politikalara oy vermelerini sağlamak istiyoruz.
HDP: “Her toplum kadınların özgürlüğü
kadar özgürdür” politikasını temel şiar edinmiş
tek partidir.
HDP: Tüm cinsiyetçi kural ve sınırları reddeden, kadının eşit, özgür ve saygın bir kimlik
olarak toplumda yer bulması için mücadele
eden tek partidir.
HDP: Kürt sorununun, barışçı, demokratik,
eşit haklara ve gönüllü birliğe dayalı çözümünü,
eşit ve özgür yurttaşlık hukukunu savunan tek
partidir!
Dördüncüsü; kadın adaylar başta olmak
üzere HDP adaylarının desteklenmesi için
gerekli tüm dayanışma çalışmalarını kendi
sorumluluğumuz olarak görüyor, sahipleniyoruz.”
HDP: Zorunlu din derslerinin kaldırılması,
Alevi, Hıristiyan, Musevi, Ezidi gibi ezilen ve
dışlanan tüm inanç ve kültür grupları üzerindeki
baskıların kaldırılmasını, halklara ve inançlara
eşit yurttaşlık hakkı ve özgürlüğün tanınmasını
isteyen tek partidir.
Her bir bileşenin kimi farklılıkları olsa
da seçim çalışmalarında eksen alınacak
politikanın HDP politikaları olacağını belirten kadınlar, “Seçim çalışmalarımız, kadın
özgürlükçü bir perspektifle örülecek ve medya
kuruluşları ile çalışmaya özel önem verilecektir. Fakat, kadın bedeni ticareti yapan “sauna”,
“masaj salonu” gibi reklamlar alan gazetelerle
çalışılmayacak, haber ve toplantılarımıza davet edilmeyeceklerdir.” denildi
HDP; Homofobi ve transfobinin olmadığı,
insanların cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği
nedeniyle
öldürülmediği,
ayrımcılığa
uğramadığı eşitlikçi, özgürlükçü bir yaşamı savunan tek partidir!
HDP: Otoriter, antidemokratik, bürokratik
ve cinsiyetçi devlet anlayışının son bulmasını
sağlayacak, farklılıkların eşit ve gönüllü
beraberliğine dayalı bir toplumsal varoluştur.
Seçim süreci boyunca oluşturulan HDP
Britanya Kadın Koordinasyonu’na çalışmada
yer almak isteyen kadın kurumları, grupları ve
bireylerine açık olacağını da duyuran kadınlar
“Biz Kadınlar Ne İstiyoruz?” başlığı altında
şunların altını çizdiler:
“Biz Kadınlar; Kadın köleliğini kutsayan gerici, baskıcı, hiçleştirici, ötekileştirici,
tekleştirici politikaların karşısındayız! Ataerkil, gerici, şoven, faşist bir dikta yönetimi ve
başkanlık sistemi istemiyoruz!
Biz Kadınlar; Eğitim alanlarının, cinsiyetçi, erkek egemen politika ve değerlerle
yoğrulmuş nesiller yetiştiren mekanlara
dönüşmesini istemiyoruz!
Biz Kadınlar; Hamile kadınların sokağa
çıkmasını “terbiyesizlik”, kadınların kahkaha
atmasını “iffetsizlik” kadınların iş istemesini “işsizliğin” temel nedeni olarak gören,
ev-çocuk-koca üçgenini kadının asli görevi
olarak tanımlayan köleleştirici politikaları
reddediyoruz!
Biz Kadınlar; Kadın bedenine müdahale
edilmesine, kadın yaşamına yönelik sayısız
baskı ve kurallar dizisine, erkek egemen yasalara ve ahlak kaidelerine, kadına yönelik şiddeti
yüzde 1400 oranında arttıran ve her gün 5
kadının öldürülmesinin koşullarını yaratan sistemi istemiyoruz!
Biz Kadınlar; Ev içi emeğimizi hiçe sayan,
çalışma yaşamında ucuz iş gücü olarak gören,
örgütlenme, sendikalaşma, politika yapma ve
HDP: Halkın doğrudan kendini yönettiği, etnik, dinsel, cinsel ve ulusal ayrımların olmadığı,
farklılıklarını özgürce ve gururla ifade ettiği,
işçi ve emekçilerin, ezilen ve sömürülenlerin
gelecekleri hakkında söz, yetki ve karar sahibi
olduğu YENİ YAŞAM çağrısıdır!
Köleliği reddeden tüm kadınları; “Yeni
Yaşam” çizgisi etrafında birleşmeye, sandıkları
eşitlik ve özgürlük kürsülerimiz olarak kullanmaya çağırıyoruz!..
OYLAR; KADIN ÖZGÜRLÜKÇÜ
PARTİYE!.. OYLAR HDP’YE!..”
ÇARŞAMBA 01 NİSAN 2015
YPG’li Kosta Nottingham’da
Toprağa Verildi
Bir hafta önce cenazesi
Rojava’dan getirilen
Konstandinos Erik
Scurfield (Kemal)
yapılan kitlesel bir
törenle Nottingham’da
toprağa verildi. Törene
ailesi, arkadaşları, PYD
eşbaşkanı Salih Müslim
ile beraber çok sayıda
Kürdistanlı katıldı.
Rojava’nın Qamişlo kentine bağlı
Til Berak’ta DAIŞ çeteleri ile YPG
savaşçıları arasında 2 Mart’ta çıkan
çatışmada yaşamını yitiren Britanya
vatandaşı YPG savaşçısı Konstandinos
Erik Scurfield için dün Nottingham’da
iki ayrı merasim düzenlendi.
Perşembe günü Sabahın ilk saatleri
ile beraber Nottingham’da toplanan yüzlerce Kürdistanlı yapılacak ilk merasim
için klişe önünde toplandı. Ailesinin
kısaca Kosta, yoldaşlarının ise Kemal
olarak anılan Konstandinos’un tabutu
YPG, YPJ, Tevdem, Britanya ve Yunanistan bayrakları ile süslendi. Britanya
Kürt Halk Meclisinin organize ettiği ilk
merasim bir dakikalık saygı duruşu ile
başladı. Saygı duruşunun ardından bir
konuşma yapan Kürt Halk Meclisi üyesi
Ercan Akbal ve PYD eşbaşkanı Salih
Müslim birer konuşma yaptı. Yapılan ilk
merasimin ardından cenaze Yunan Ortodoks Klisesine götürüldü.
Yunan Ortodoks klisesindeki dini
merasime ailesi, arkadaşları ve yüzlerce Kürdistanlı katıldı. Yunanca ve
İngilizce yapılan dini merasimde kitle
kliseye sığmayınca yüzlerce kişi klisenin önünde bekledi. Bir saatten fazla
süren dini merasimden sonra arabalarla
Nottingham’da bulunan Willford Hill
mezarlığına gidildi.
Mezarlıkta yapılan dini vecibelerden
sonra annesinin istemi üzerine Konstandinos Erik Scurfield tabutu süsleyen bayraklarla birlikte defnedildi. Defin işlemi
bittikten sonra mezar başında hazır bulunan yüzlerce Kürdistanlı ‘Şehit Namirin’
sloganları attı. Binlerce çiçek ile süslenen Konstandinos’un mezarına zeytin
ağacı dikildi. Yaşamını yitirmeden önce
arkadaşlarına beni bir zeytin ağacının
gölgesine gömün demişti.
9
10
ÇARŞAMBA 01 NİSAN 2015
ÇARŞAMBA 01 NİSAN 2015
11
Salih Muslim: Kimsenin Askeri Olmayacağız
Britanya Parlamentosunda yapılan panelde konuşan PYD eşbaşkanı Salih Muslim, İŞİD’e karşı mücadeleyi Suriyeli Kürtlerin değerler açısından tüm uluslar
için gerçekleştirdiğini ama Kürtlerin kimsenin askeri olmayacağını ifade etti.
Londra merkezli Kürt Araştırmalar Merkezi (Centre for Kurdish Progress) PYD
eşbaşkanı Salih Müslim’in ana konuşmacı olarak katıldığı bir panel düzenledi.
25 Mart akşamı gerçekleşen ‘Suriyeli Kürtler: İnkardan Öz Yönetime’ konulu
toplantının ev sahipliğini İşçi Partili Milletvekili John Woodcock yaptı.
Katılımın 250 kişi civarında
olduğu toplantıda Parlamento içinde son dakikada salon
değiştirmek zorunda kalan yetkililer büyük ilgi için teşekkür etti.
Salih Müslim’in yanı sıra
Britanya
Savunma
düşünce
kuruluşlarından
olan
Royal
United Services Institute’den
(RUSİ) Araştırma Görevlisi Michael Stephens, London School
of Economics’ten (LSE) akademisyen Dr David Graeber, Suriye
Rojava bölgesinde gözlemlerde
bulunmuş olan Dr Johanna Rıha
ve Kolombiya Üniversitesi İnsan
Hakları Ensitütüsü Direktörü Dr
David L. Philips panelde bulundular.
İlk sözü alan Salih Müslim
uzunca süredir Esad rejimine karşı
mücadele verirken 2011 yılından
beri Orta Doğu’daki ayaklanmalarla başlayan dönemde Suriyeli
Kürtler için özgürlük ve demokrasi adına fırsat oluştuğunu söyledi. Bu fırsatı “kendi insanlarımızı
örgütleyerek başarabileceğimizi
ve rejimin kolayca gitmeyeceğini”
bilerek değerlendirdik diyen Müslim önce Kobane için savaştık sonra da Kürtler, Araplar ve Müslüman
Hristiyan gibi her grubun temsilcisinin de katıldığı bir komite
kurduk dedi. Müslim “böyle bir
komitenin amacı demokratik öz
yönetimi yaşatabileceğimiz ve
kadın-erkek eşitliğinin esas olduğu
bir kanton sistemini oluşturmaktı”
dedi. İŞİD’in Suriye’deki şehirlere
saldırısı dolayısıyla tekrar savaş
dönemine girdiklerini ve mücadelenin hala devam ettiğini
söyleyen Müslim İŞİD gibi
grupların amacının Kürtleri yok
etmek ve demokrasiyi bölgeden
çıkarmak olduğunu belirtti.
Müslim, ulus-devlet sisteminin
hem bölgede hem Avrupa’da artık
geçerliliğini yitirdiğini demokratik toplum sistemininse Rojava’da
işleyen örnek bir düzen olduğunu
savundu. Müslim’e göre Kürtlerin
Suriye’de İŞİD’e verdiği mücadelenin sadece kendileri için
olmadığını aksine demokrasi,
özgürlük, kadın-erkek eşitliği gibi
evrensel değerleri savundukları
için uluslararası topluluk için
de olduğunu vurguladı. Müslim, İŞİD’in Paris’teki ‘Charlie Hebdo’ya yapılan saldırının
dahasını yapabileceğini belirtip bu
yüzden Batı’nın İŞİD’le cephede
savaşan Suriyeli Kürtlere destek
vermesini istedi. İŞİD’e karşı
mücadeleyi Suriyeli Kürtlerin
değerler açısından tüm uluslar için
gerçekleştirdiğini ama Kürtlerin
kimsenin askeri olmayacağını da
belirten Müslim Avrupa’dan gelip
bu uğurda şehit olmuş batılıları da
saygıyla andı.
Bu savaşta oğlunu kaybetmiş
olan Salih Müslim savaşın açtığı
yaraların kapanması ve hayatların
yeniden kurulması için temel ihtiyaçlardan alt yapıya uzanan her
türlü yardıma ihtiyaç olduğunu
söyledi. Müslim İŞİD’in tek hedef
olmadığını, asıl Cihatçı zihniyetin
yok edilmesini vurgulayarak sözlerini bitirdi.
İkinci sözü alan Michael Stephens Batı genelinde öz eleştiri
yaparak ulus devlet sistemine
çok alışkın oldukları için Amerika ve Avrupa’nın ne yazık ki
Rojava’daki demokratik özerk
sistemi anlayamadıklarını söyledi. Aksine, gelişmeleri çok geç
takip edip Batı’nın Özgür Suriye
Ordusu gibi varlığı yetersiz olan
grupları desteklemeyi yeğleyen
bu yaklaşımının bölgede istikrara
değil katliamların devamına göz
yummak olduğunu söyleyen Stephens PYD’ye daha çok kulak
verilmesi gerektiğini belirtti.
Dr David Graeber ise Batı’nın
emperyalist yaklaşımları yüzünden
sorunların yaşandığını ve askeri
müdahale konusunda çok ilgili
olan Batı ülkelerinin Rojava’daki
demokratik sistemi gözardı etmesini anlayamadığını belirtti. Graeber Rojava’da Batı ülkelerinden
çok daha kadın-erkek eşitliğinin
gözedildiği, toplumu ilgilendiren
her konuda komiteler oluşturulup
ortak kararlar verildiği, adaletin
ve yönetimin halkın elinde olduğu
bir sistem olduğunu belirtti. Batı
ülkelerini Rojava’ya ambargo
uygulamakla suçlayan Graeber
Londra Holloway Cezaevi’nde
bu demokratik sistem için mücade etmiş Shilan Özçelik’in tutuklu yargılandığını izleyicilere
hatırlatarak sözlerini bitirdi.
Dr Graber’in ardından sözü
alan Dr Johanna Rıha Suriye’de
yaşanan insani yardıma yönelik
güçlükleri aktardı. En çok Kuzey
Kürdistan ve Türkiye sınırında
sorunlar yaşandığını ve temel
ihtiyaçların ulaşamında bile ciddi sıkıntılar yaşandığını belirtti.
Dr Rıha kadın-erkek eşitliğini bu
denli öne çıkaran Rojava sisteminin bölgedeki çatışmalara mahzur
kalan ülkelere de örnek olabilecek kadar değerli ve umut verici
olduğunu ve çözümün ulus devlet sistemiyle değil kökten gelen
hareketlerle ortaya çıkaracağını
belirtti.
Son sözü alan Dr David L.
Philips ise 25 yıldır Kürtler üzerine çalıştığını ve ilk kez İŞİD
sayesinde
Kürdistan’ın
dört
parçasının biraraya gelebildiğini
söyledi. Dr Philips ABD yönetiminin PYD ile görüşmemesinin
ve ittifak kurmamasının sebebinin
Türkiye
yönetimi
olduğunu
söyledi. Philips’e göre Türkiye
hükümetinin PYD’nin PKK ile
aynı olması gibi ‘yalan’larla Türkiye lobisi Washington’da etkili
oldu. Kendi araştırmalarına göre
Türkiye’nin İŞİD’i maddi ve manevi desteklediğini kanıtladıklarını
söyleyen Philips Türkiye’deki
otoriter rejime dikkat çekti.
Philips Kürt meselesi konusunda
Türkiye’ye dikkatle bakılması ve
Türkiye’nin geçmişte ne olduğu
ya da gelecekte ne olması umudu
yerine şimdiki gerçekleriyle bakmak gerektiğini söyledi.
Konuşmacıların
ardından
panelde katılımcıların soruları
yanıtlandı. Salih Müslim’e olan
büyük ilgi program sonrasında da
birebir görüşmelerle devam etti.
12
ÇARŞAMBA 01 NİSAN 2015
ÇARŞAMBA 01 NİSAN 2015
13
BİR KİMLİĞİN İNŞASI; KOBANİ
Yasemin Kazan-Londra
Dr. Deniz Çiftçi, Kürtler’in statü elde etmesini istemeyen tüm güçlerin, en büyük amacının,
Rojava’yı “insansızlaştırmak”, daha açık bir ifade ile
“Kürtsüzleştirmek” olduğunu dile getirdi. Göçü, sadece
bir mekan değişikliği değil, aynı zamanda göç edenlerin, etnik ve ulusal kimliklerinin parçalanması olarakta
ele alan Çiftçi, Rojava’nın bu yüzden kısa sürede
güvenliğinin sağlanması ve Kobani’nin acilen yeniden
inşa edilmesi gerektiğinin önemini vurguladı.
Ortadoğu’da özellikle etnik ve dini
çatışmalar üzerine araştımalar yapan
Dr. Deniz Çiftçi, doktora çalışmasını
Siyaset Bilimi ve Uluslararası
İlişkiler alanında yaptı. Halen
Ortadoğu’da İŞİD’in ortaya çıkması
ve İŞİD ile Kürtler arasında yaşanan
çatışmayı konu alan derinlemesine araştırmalar yapiyor. Bölgede
yürüttüğü saha çalışmasından yeni
dönen ve Londra’da çalışmalarında
devam eden Ortadoğu analisti Çiftçi
ile Kobani direnişi, Kobani’nin
yeniden inşası ve Kürtler’in bugünkü
durumu hakkında konuştuk.
Bölgeden yeni gelen biri
olarak Kobani’nin artık özgür
olduğunu söyleyebilirmiyiz?
Kobani’yi sadece coğrafi bir
mekan olarak ele alırsanız sorunun
cevabı; evet. Kent merkezi ve çok
sayıda köy DEAŞ çetelerinden temizlendi, bugünlerde daha güvenilir ve
özgür. Ancak; Kobani, yalnızca bir
kentin özgürlüğüne kavuşması değil,
aynı zamanda insanlık onurunun kıran
kırana mücadelesidir. Bugün Kobani,
her ne kadar böyle bir kurtuluşun
simgesi
olsada,
Kürdistan’nın
bazı bölgeleri, özellikle Şengal
bölgesindeki bazı yerler DEAŞ ’in
elindedir. DEAŞ, Ortadoğu’da birçok bölgede etkinliğini sürdürmekte
ve halen bir tehdit arz etmektedir.
Kürtler’in azılı düşmanı olması ve
tehdidin henüz ortadan kalkmamış
olması nedeniyle, gerçek anlamda
tam bir özgürlükten bahsetmenin
erken olacağı kanısındayım. DEAŞ
Ortadoğu’da var olduğu sürece
Kürtler’in özgürlüğü büyük bir tehdit
altında olacaktır. Bu nedenle, PYD
Eş Başkanı Sayın Salih Müslim’in
25 Mart’ta İngiliz parlamentosunda yaptığı konuşmada ‘‘son bir
DEAŞ’çı bile Ortadoğu’da kalsa
onunla savaşacağız” demesi büyük
önem taşımaktadır.
Özgürlük ruhu ile zafer kazanan Kobani’de bundan sonra
nasıl bir ruh hakim olur, nasıl
bir yapı inşa edilir?
Kobani, Kürtler için artık çok
daha derin bir anlama sahiptir ve
her şeyden önce büyük zorluklara rağmen bir “direniştir”. Kürt
kimliğinin, kanla, bedeli ödenerek
elde edilen onuru ve ulusal kimliklerinin sembolüdür. Kürtler arasındaki
duygudaşlığın zirveye çıkması ve en
önemlisi Kürt siyasal tarihinin adeta
yeniden yazılmasıdır. Kuşkusuz,
sadece Kürtler için değil, Kobani,
diğer toplumlar ve güçler içinde
Ortadoğu’da kurulu olan düzenlerin
değişebileceğinin, değişmek zorunda
olduğunun bir kanıtıdır. Özellikle
Kürtler’in komşuları, Kobani’den
sonra, Kürtler’in kendi tarihlerini
yazabilecek siyasal bilinç ve cesarete
sahip olduğunun farkına vardılar.
Batı dünyası için Kobani zaferi,
Kürtler’in Ortadoğu’da siyasal dengeleri değiştirecek bir güç ve önemli bir
müttefik olduğunun ispatıdır. DEAŞ
için Kobani, Kürtler’in diğer güçlere
benzemediğinin ve kolay kolay
onları sindiremeyeceğinin işaretedir.
Kısacası, Kobani direnişi, kendisini insanlık onuru ile özdeşleştirdi.
İşte, tüm bu faktörleri göz önüne
bulundurduğumuzda,
neredeyse
şehrin tamamı yıkılan Kobani’yi
yeniden inşa etmek her şeyden önce
Kürtler için bir kimliğin inşasıdır.
Kobani’yi inşa etmek, bu yüzden,
Kobani’yi sadece bir kent olarak inşa
etmek anlamına gelmemelidir. Kobani, kent kimliğinin ötesinde bir halkın
kollektif hafızasıdır artık.
İnsanların yaşamı için hala
büyük tehlikeleri olan ve çadır
bile kurulamayacak halde olan
bu şehre kısa süre içerisinde
dönüşlerin olması mümkün mü?
Bu çok ciddi bir sorun. Sivil
insanların yaşadığı bir yerde savaşı
sürdürmek oldukça zordur. Sivillerin
hedef alınması endişesi bu noktada
bazen mecburi geri çekilmelere de
neden olabiliyor. Öte taraftan şöyle
bir durum da var, DEAŞ’in özellikle
de Kürtler’in statü elde etmesini istemeyen tüm güçlerin en büyük amacı
Rojava’yı “insansızlaştırmaktır” daha
açık bir ifade ile “Kürtsüzleştirmektir”.
Rojava’yı işgal ederek başaramazlarsa
da en azından taktiksel saldırılar
gerçekleştirerek güvensizleştirmek
ve insansızlaştırmak istiyorlar. Bugün
Rojava’da çok sayıda Kürt göç etmek
zorunda kaldı. Eğer geri dönüşler,
belli bir süre sonra yapılmazsa bu
durum Rojava’da nüfus dengesini ve beraberinde siyasal dengeleri
Kürtler’in aleyhine değiştirebilir. Bu
yüzden tüm Kürtler’in ve gerçekten
Kobani direnişine sahip çıkan herkesin bir an önce Rojava’da güvenliğin
sağlanması ve sonrasında geriye
dönüşlerin yapılması için var gücü ile
çalışması gerekiyor.
DEAŞ tehlikesinin halen
devam etmesi şehrin yeniden
inşası sürecinde ne tür olumsuzluklara yol açar?
Kürtler, DEAŞ tehlikesinin
varlığını göz önününde bulundurarak
hareket etmek zorundalar. Önce DEAŞ
’in yok olmasını bekleyip daha sonra
Kobani’yi inşa etmek veya göç edenleri
geri getirelim demek tam da Rojava’nın
uzun vadede “Kürtsüzleşmesini” hedef
alan aktörlerin planladığı bir şeydir.
Çünkü; DEAŞ kısa vadede hatta
önümüzdeki bir kaç yıl içerisinde yok
olacak gibi görünmüyor. Her şeyden
önce DEAŞ üzerinden Ortadoğu’yu
yeniden dizayn etmek isteyenlerin bu
örgüte destekleri bir kaç yılda bitecek
gibi değil. Kürtler bu gerçekliğin
farkında olarak Rojava’da, yaşadıkları
her yerde kendi öz savunma güçlerini çok güçlü bir şekilde kurmalı ve
yıkılan, boşalan kentlerini yeniden inşa
etmelidirler.
Kobani’nin inşası sürecinde
mülteci Kürtler nasıl etkilenirler?
Göç sadece bir mekan değişikliği
değildir. Aynı zamanda göç edenlerin
kimliklerinin parçalanmasıdır. Göç
eden Kürtler’in büyük bir çoğunluğu
çok kötü koşullarda yaşamaktadır.
Kamplarda yaşayanların koşulları ne
kadar mükemmel olursa olsun (ki hiç
öyle değil) sonuçta 5-6 veya bazen
10 kişi bir çadırda yaşıyor. Yüzbinlerce Kürt bu yüzden Türkiye, Irak,
Lübnan ve diğer Ortadoğu ülkelerinde büyük şehirlerin varoşlarına
dağılmışlar.
Büyük
çoğunluğu
sokaklarda veya çok kötü koşullarda
yaşamaktadır. Bu insanlar doğal
olarak bu şehirlerde gün be gün asimile oluyorlar.
Kobani’nin yeniden inşasının
en az verilen mücadele kadar
önemli olduğunu biliyoruz.
Peki Mürşitpınar sınır kapısı
açılmadan bu inşaya başlamak
mümkün mü?
Mümkündür, ama oldukça zordur.
Çünkü Rojava’da üç Kürt Kantonu
(Cezire, Kobani ve Afrin) arasındaki
bazı geçiş bölgeleri halen DEAŞ’ın
elindedir. Eğer üç kanton arasındaki
topraksal temas veya güvenlik koridoru tam olarak sağlanırsa, Semelka sınır kapısı üzerinden, Güney
Kürdistan’dan gerek duyulan her
türlü malzeme veya lojistik destek
rahatlıkla temin edilebilir. Eğer üç
kanton arasındaki bölgeler DEAŞ’tan
tam olarak temizlenmezse, kentin
inşası için gerekli her türlü malzeme
ve güvenliğin sağlanması için gerekli olan mühimmat ancak ve ancak Mürşitpınar kapısı üzerinden
gönderilebilir. Bu sınır kapısının
da kapalı olması birçok şeyi haliyle
zorlaştıracaktır.
Uluslararası güçlerin
desteğinin Kobani’nin yeniden
inşasında ve ambargonun
kaldırılmasında katkısı nasıl
olabilir?
Uluslararası güçlerin Kobani’nin
inşa sürecinde çok önemli bir katkısı
olabilir. Her şeyden önce Kobani’yi
inşa etmek için Türkiye’nin
sınır kapısını açması gerekiyor.
Uluslararası güçler bu noktada
Türkiye’nin bu kapıyı açık tutması
için diplomatik gücünü kullanabilir.
Bunun yanısıra, Kobani’nin yeniden
inşası için 5 milyar doların üzerinde
bir ekonomik bütçeye ihtiyaç var.
Bu bütçenin sağlanmasında önemli
destek olabilirler.
Kobani’nin yeniden inşası
uluslararası bir görev midir?
Kobani’yi inşa etmek her şeyden
önce tüm Kürtler’in görevidir. Ancak
Kobani’de insanlık onuru kurtarıldığı
için inşasında yer almak tüm güçler
için, özellikle Batı için ahlaki bir
görevdir. Bunun dışında, DEAŞ’in
ortaya çıkması, zemin bulup güçlenmesi veya bir canavara dönüşmesi
Kürtler’in hataları veya politikaları
sonucu oluşan bir şey değildir.
Batı’nın özellikle Amerika’nın
Irak’ta uyguladığı yanlış politikalar
ve Ortadoğu’daki neredeyse her ülkenin DEAŞ ’ı bitirmek yerine DEAŞ
içerisinde kendi DAİŞ’ini yaratmaya
çalışması bu canavarın güçlenmesinde ve Kürtler’e saldırmasında
dolaylı veya dolaysız rol oynamıştır.
Bu yüzden aslında DEAŞ üzerinden siyaset yapan veya bu örgütün
bu güne gelmesinde dolaylı veya
dolaysız rol oynayan herkesin
Kobani’nin yeniden inşa edilmesinde rol alması ahlaki görevleridir.
Tabi şu da var, uluslararası ilişkiler
daha çok realist bir paradigma üzerine kurulduğu için “ahlak” belirleyici
değildir. Bu yüzden Kobani’ye gereken yardımı yapmayabilirler. Böylesi bir durumda Kürtler çok güçlü bir
duygudaşlık örneği göstererek kendi
öz imkanlarını sonuna kadar kullanıp
Kobani’yi inşa etmelidirler.
Kobani
Başbakanı
Enver
Müslim’in ‘‘ Kobani insanlık için
bir zaferdir ve tarihe öyle geçecektir.
Kobani insanlık için mücadele verdi,
şimdide insanlığın ve uluslaraarası
toplumların Kobani için mücadeleye
ortak olması gerekir’’ sözleri bu anlamda önem kazanıyor....
Mücadelelerinde Kürtler’i
destekleyen uluslararası güçler
Kobani’nin inşasında henüz
yok. Bu desteği elde etmek için
ne yapmak gerekir?
Kürtler, özellikle diasporada
yaşayanlar diplomatik kanalları ve
diğer tüm demokratik yol ve yöntemleri sonuna kadar zorlamalıdırlar.
Kürtler, çok güçlü lobi faaliyeti yürütmeli ve gerekirse sadece Kobani’nin
inşasını esas alan diplomatik ve
ekonomik birimler kurup Batılı siyasi iktidarlar ve özellikle batı kamuoyu üzerinden baskı yapabilir. Kobani direnişi sırasında olduğu gibi,
Kobani’nin yeniden inşasında da
Batı kamuoyunda böyle bir duyarlılık
oluşturabilir ve bu duyarlılık siyasiler
üzerinede bir basınca dönüştürebilir.
Tabi tüm bunların olabilmesi için, her
şeyden önce Kürtler’in ortak hareket
etmesi gerekiyor.
Kobani’nin ekolojik bir mimari ile, öz yönetim, cinsiyet özgürlükçü, demokratik
özerk toplumun temellerinin
atıldığı, sermaye odaklı inşaat
rantı olmadan yeniden inşası
mümkün müdür? (Nasıl Mümkündür?)
Kürt siyasal hareketi, Kürt sorununun çözümü noktasında Demokratik
Özerklik modelini esas almaktadır.
Buna katılır veya katılmazsınız veya
bu model uygulama şansı bulur veya
bulmaz, tüm bu soruları bir kenara
bırakırsak, Demokratik Özerklik teorik olarak demokratik, ekolojik ve
cinsiyet özgürlükçü bir paradigma
üzerinden kendisini tanımlıyor. Bu
model özünde belli bir etnik, dini
veya toprak parçasını esas almıyor.
Demokratik Özerklik ve bu modelin bir yansıması olan Rojava’daki
Demokratik Kantonal Yapılanma
(Kantonal Model) teorik anlamda
insan merkezli yani hümanistik
modellerdir. Özellikle Demokratik
Özerkliğin sekiz boyutunu göz önüne
aldığımızda, kapitalist değerlere alternatif bir örgütlenme, yapılanma ve
demokratik, eşit ve cinsiyet özgürlükçü değerler üzerinden bir birey
ve toplumun inşasını hedeflediğini
görüyoruz.
Teorik karşılığı bu
şekilde olan bu model, pratikte güçlü
bir şekilde uygulanırsa söz ettiğiniz
kaygılarda ortadan kalkar. Tabi
Ortadoğu gibi bir coğrafyada dört
tarafı adeta düşman ile çevrili olmak
bu modellerin uygulanma şansını her
açıdan zorlayan bir çok unsuru kendi
içerisinde barındırmaktadır. Böylesi
durumlarda teori ile pratik bazen
çatışabilir.
Kobani’nin şuanki durumuna
daha doğrusu savaş sonrası
yıkıntılara baktığımızda ne
görmeliyiz?
Ben, Kobani’nin savaş sonrası haline baktığımda, büyük bir direnişin
ve zaferin bir boyutu ile ödenen bedelini görmekteyim. Ama bu öyle
bir bedel ki, oraya bakan herkesin
kendisini oraya karşı vicdani, ahlaki
veya siyasi olarak sorumlu hissedip
yeniden inşa edilmesinde kendisinden bir şeyler katmasını sorumlu ve
zorunlu kılmaktadır.
ÇARŞAMBA 01 NİSAN 2015
14
Would you like to get involved in a “BBC Children in Need funded project” and teach children, learn new skills and be part of a team!
We are north London based charity which promotes benefit of Turkish and Kurdish speaking community in London. The centre is
formed by the people who mainly come from Kurdish and Turkish speaking minority in the UK. The community centre runs educational activities and projects in order to support the educational needs of their members and the children. The centre caters of a variety of
cultural activities and youth educational events. The centre provides advocacy services, organise cultural seminars, events, breakfast
clubs and has learning centre. The community centre is delivering the project “Writing My Story” for children and young people aged
7-11 and 10-15.
Throughout the project, the community centre will provide English and art classes for the students within 10 months period. At the
end of the period participants will produce and publish a story telling book. In addition, the children and young people will choose to
visit one of the UK`s free museum or art galleries.
The Community Centre is looking for a project administrator.
Post Title
Key purpose:
Accountable to:
Project Administrator
To assist the delivery of the project
Co-ordinator
Responsible for: Administration of the project
Location:
Hourly rate:
CRB disclosure:
Elbistan Community Centre
£15 per hour
Enhanced CRB required
Role description
Support the centre coordinator for keeping a register of details about each child/young person (home phone number, emergency
contact, medical information).
Assist the centre coordinator for deciding which class each child/young person will be in (with assistance from teachers).
Liaise with mainstream schools if a child/young person`s progress is causing concern.
Maintain record as enrolment forms, class registers, risk assessment, parental consent, and so on.
To provide administrative support to centre coordinator for the project.
To assist in the promotion of the project of Elbistan Community Centre to the wider Community.
To support volunteers and teacher and provide guidance as appropriate.
To develop and maintain an efficient filing and management system for the project.
Assist and provide administrative support for the centre coordinator for the centre coordinator for the evaluation and monitoring
process of the project.
What we look for
To be graduated from an UK Higher Education Institute (p.e. University).
Ability to demonstrate previous work experience and qualifications.
A good knowledge of the educational issues affecting the refugee communities in the UK.
Experience of working in voluntary sector and desire to work.
Non-judgemental attitude towards any gender, race, belief or age group in fine with centre`s constitution
Commitment to anti-discriminatory working practice.
A flexible attitude to the demands of the post.
If you would like to apply for or interested in positions please request application pack from Aydin Dogan via e-mail aydin@el-com.
org . For further details please call 0208 803 67 38 or 07588731604
Deadline: 28 March 2015 5pm
ÇARŞAMBA 01 NİSAN 2015
15
İki Eylemci Ve Savcı Hayatını Kaybetti
Köşe Yazısı
BÜLENT
BINGÖL
Türkiye siyasetinde
bilinmeyen faktör:
Bireysel ve kurumsal devşirmecilik II
Salı günü İstanbul adliyesinde
Berkin Elvan dosyasına bakan
savcıyı rehine alan eylemcilere
yönelik operasyonda DHKC
üyesi 2 eylemcinin yaşamını
yitirirken, savcı Mehmet
Selim Kiraz ise yaralı olarak
kaldırıldığı Florence Nightingale
Hastanesinde hayatını kaybetti.
Berkin Elvan dosyasına bakan savcı Mehmet
Selim Kiraz’ı rehin alan ve Berkin Elvan’ın katili polislerin açıklanmasını isteyen 2 DHKC
üyeleri 1991 zonguldak doğumlu Şafak Yayla
ve 1987 Ardahan doğumlu Bahtiyar Doğruyol
olay yerinde yaşamını yitirirken savcı Mehmet
Selim Kiraz ağır yaralı bir halde hastaneye
kaldırıldıktan sonra yaşamını yitirdi.
Bahtiyar Doğruyol
Çağlayan›daki İstanbul Adalet Sarayı›nda,
Berkin Elvan soruşturmasını yürüten savcı Mehmet Selim Kiraz›ın, odasında rehin alan DHKC
üyelerine yönelik yapılan operasyonun ardından
İstanbul›un Gazi Mahallesi ve Okmeydanı semtinde protesto gösterileri yapıldı.
Rehine krizi sırasında eylemcilerle telefonda
görüşen ve kendilerini eylemi sonlandırmaya
çağıran Sami Elvan, operasyon sonrasında
yaptığı açıklamada, “Acımız çok büyük. Çok
mücadele ettik artık kimsenin burnu kanamasın
diye. Çok çabaladık analar ağlamasın diye. Çok
üzgünüz” ifadelerini kullandı.
Başbakan Ahmet Davutoğlu, Adalet
Sarayı’ndaki operasyona ilişkin düzenlediği
Şafak Yayla
basın toplantısında, “Olayın olması sonrasında
güvenlik görevlilerimiz iki net talimat
verilmiştir. İlk talimat savcımız sağ sağlim
kurtulması yönündeydi ancak silah seslerinin
duyulmasının ardından verilen talimat ile operasyon başlatılmıştır. Savcımız ilk etapta yaralı
olarak kurtarılmıştır” dedi.
Balyoz’dan yargılananlar beraat etti
Anayasa
Mahkemesi’nin verdiği
hak ihlali kararının
ardından yeniden
İstanbul Anadolu
4’üncü Ağır Ceza
Mahkemesi’nde görülmeye başlayan Balyoz
davasında, 236 sanığın
beraatına karar verdi.
Anayasa Mahkemesi tarafından “hak ihlali”
olduğu gerekçesiyle verilen “yeniden yargılama”
kararının ardından görülen Balyoz davasında
mahkeme tüm sanıkların beraatına karar verdi.
236 sanıklı davanın Kartal’da bulunan Anadolu
Adliyesi İstanbul Anadolu 4’üncü Ağır Ceza
Mahkemesi’nde görülen duruşmasında aralarında
eski Hava Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral Halil İbrahim Fırtına, eski Deniz Kuvvetleri Komutanı emekli Oramiral Özden Örnek,
eski 1. Ordu Komutanı emekli Orgeneral Çetin
Doğan’ında bulunduğu sanıklar beraatlarını talep
etmiş, savcı da “Birinci Ordu Plan Seminerine”
ait ses kaydının, “delil vasfı taşımadığına kanaat
getirdiğini” bildirerek tüm sanıkların beraatını talep etmişti. Savcının mütalaasının ardından kararını
açıklayan mahkeme heyeti, 236 sanığın
“suçlarının sabit olmadığını” belirterek, beraatına
karar verdi.
Kemalist rejim tarafından uygulanan sistematik devşirme politikaları
(Havuç ve Sopa) sonucu memleketin
büyük bir çoğunluğu asimile olmuş
haldedir.
Toplumun rahatlıkla üçte ikisi kendi
esas kimliğinden vebadan kaçar gibi
kaçıyor.
Dolayısıyla
politik
olarak
söylediğiniz sözlerin doğruluğunun bir
önemi olmayabilir; o sözler menfaat ve
korku ile özüne yabancılaşmış kişileri
etkilemiyor. Hatta bu kadar yoğun his,
emek ve vizyon ile kendini kamufle
eden birey ve toplumu rahatsız eder.
Politik refleksi de o temelde olur.
Bir çok ortamda ‘ne Kürt’ü ne
Türk’ü hepimiz kardeşiz’, ‘ne Sünni’si
ne Alevi’si hepimiz Müslümanız’, ‘ne Müslüman’ı ne Gayri Müslümi hepimiz Türk vatandaşıyız’, ‘ne
kadını ne erkeği hepimiz Türk’üz’.....
söylemleri ötekini yada kendini yok
sayma kolaycılığı ve faşizmidir.
Ya da sanki ortada dahil olunan iletişim
sağlanan halihazırda bir egemen kültür
yokmuş kurnazlığı dayatılır.
Esas itibari ile insanın kuluçkası
olan Kültürü silikleştikçe, o Kültür’ün
(Kürt, Arap , Türk, Çerkez, Alevi,
Hristiyan, Müslüman, ...) bireyi de
daha kırılgan ve korumasız oluyor.
Birey hedef olan kültürünü, kimliğini
hızla güçlü olan, popülist olan egemen
kimlikle veya benzeri ile ikame etmeye
çalışır. Böylece bir siliklik, lakaytlık,
umursamazlık, karaktersizlik alır başını
gider.
Artık devşirme bile değil , devşirilen
egemen kültürün popülist devşirenidir. Eziktir, ruhu yaralı; özüyle ilgili
hatırlatmalarda ürperir. Dolayısıyla toplumsal ezilmeler, emek sömürüsü ,
azınlık hakları, kadın erkek eşitliği , işçi
hakları, ...vb gibi muhalif söylemlere direk karşıdır.
Öç alacaktır hayattan onun için
sığındığı cepheden kendi özüne ve
azınlıklara , toplumculuğa fanatikçe
saldırır.
Buraya kadar anlatılan bilinci az
olduğundan yaşama dürtüsü, zorluk
veya dönüşme ferahlığı vb gibi nedenlerden dolayı çıkmaza sürüklenen birey
ve onların zayıf toplumlarının hikayesidir. Özünde sosyolojik olarak anlaşılır
bir durumdur. Neticede çoğumuzun
durumu budur, var olan değer
argümanlarıyla
değerlendirilemez.
Kemalist rejim ve Kapitalist piyasa
iktidarının bize dayattığı yaşamdır.
Ancak diğer bir kesim devşirme
vardır ki bu kesim bilgi açısında
donanımlı olmasına ve yanlışı görmesine rağmen mücadale etmek yerine; öze sahiplenmeyi küçümser ve gerçek
anlamda sistemi karşısına almayacak
sosyal, siyasal , kültürel ve ekonomik
örgütlenmelere gider. Kimi zaman
kimliğini tümden red eder, kimi zaman
ise sisteme barışık veya sisteme hizmet
edecek şekilde kabullenir.
Dolayısıyla sistemin hedefi olmaktan
çıkmış ve hatta kendine Kurumsal yeni
toplumsal misyonlar (Müslüman , Alevi,
Kürt, Laz, Solcu, Köy derneği, Tüccar,
Meslekçi,....) yükleyerek sözde maddi
ve manevi olarak aklanmış oluyor.
Örgütlü devşirmecilik; dayatılan zor
karşısında böyle cıvık bir çıkış yakalıyor.
Ancak bu çıkış baskıcı sistemin ömrünü
uzatıyor. Dahası mücadele verenlerin
işini zorlaştırıyor. Artık dejenerasyon,
popülizm hem devlet tarafından hem de
sözde muhalif cephede yer alan kesim
tarafından kurumsal olarak yapılıyor.
Sonuç olarak farklılıkları düşman
olarak gören zihniyetin değişmesi yerine, Farklılıklar binbir cambazlıkla
tekçi zihniyete dönüşüyor. Mücadele
vermemek için, bölünmek için sözde
farklılıklarına dem vurur hale geliyor.
Burada tartışılan şey değerlerin
üstünlüğü meselesi değildir. Kaldı
ki her ne adına yapılırsa yapılsın
bugün en büyük kötülük veya
devşirmecilik Türk halkına dayatılıyor.
Başkasına yaşam şansı tanımayan
bir toplumun kendisi de insanlıktan
devşiriliyor (feragat) , uzaklaştırılıyor .
Demek ki mesele güçlü güçsüz meselesi
değil, demokratik özüyle var olma meselesidir . Bir kültürü (özü) olmayanın kişiliği olmaz, Kişiliği olmayanın da ne
samimi bir inancı nede fikri ideolojisi
oluşamaz.
Bu temelde yazı dizisini sözde öz
adına veya insanlık adına yola çıkmış
ama sisteme devşirmecilik yapan Kurumsal Devşirmeciliği : inanç yapıları,
siyasal yapı ve dernekler, ticari ve
mesleki devşirmecilik alanlarını ele
alacağız.
Tekçi değil , çoğulcu toplum için;
popülist değil toplumcu siyaset için,
inkârcı değil özüne sahiplenen toplum
için devşirmeciliğin ve devşirenlerin
açığa çıkması gerekiyor.
Değişim ve dönüşüm inkârla olmaz,
ancak özün (kültürün) demokratik evrimiyle olur. Aksi takdirde düzene payanda
olur ,siyaset ve yaşamı ıskalarız.
Umut ve emek ile kalın...
ÇARŞAMBA 01 NİSAN 2015
16
Aleviler siyasette yol arıyor
Dr. Ömer Uluçay
Ö.Gündem
Alevi
Yolu,
Hak-Muhammed-Ali yoludur. Yol,
“sırat-ı mustakim”dir, doğru
ve mazbuttur. Yolun menzili, durakları, gözcüleri, velileri, uluları, izcileri, müminleri, ser verenleri, arifleri,
zarifleri, feylesofları, şairleri,
ozan ve zakirleri vardır. İslamın
gerçek yollarından biri ve hatta
birincisidir.
Muaviye’nin icat ettiği yol
“Suni”dir. Kuvvetle, hile ve
desise ile Ebu Hureyre gibi,
Kur’an ayetlerinden fazla Hadis icat eden biriyle
bir yol tutturdu, Emevi Saltanatını bununla kurdu,
Muaviye, İslami biate aykırı hareket edip, Cemel
Vakası’nı destekledi, Sıffın Savaşı’nda, Hz.Ali’ye
karşı savaştı. Hakem Olayı’ndaki hile ile halife de
oldu. Hz. Hasan’la yaptığı sözleşmede saltanat
kurmayacağını söylediği halde, sözünü tutmayıp
oğlu Yezid’i veliaht ilan etti.
Sonuç olarak, Emevi Saltanatı kurulmuş oldu. Hz.
Muhammed’in yıktığı Emevi saltanatı böylece ve bu
defa Sünni İslam kaynağı olarak kurulmuş oldu. Bu
saltanatın yönetim şekli, daha sonra tüm İslam devletlerine yönetim modeli oldu. Abbasi ve Selçuklu,
Osmanlı Devletleri ve hatta Cumhuriyet yönetimi,
Emevi Devlet geleneğini korudular ve uyguladılar.
***
Arap kavmi, İslamiyet ile milletleşti ve devletleşti.
Yani savaşarak uluslaştı. Bu savaş siyaseti, Türklerin
de yaşama biçimine uygun düştü. Türkler, “ilayı Kelimullah” için savaşa girdiler, bunu dinen kutsayıp
adına “fütuhat”, ölünce “şehit”, kalırsa “gazi” oldu
dediler.
Üç yıldır DAİŞ çetelerinin Suriye, Irak ve Kürt
coğrafyasında yaptıkları katliamlar ve vahşet,
Muaviye fikriyatının günümüzdeki yansımasıdır,
hareketin İslam dini ve imanıyla bir ilgisi yoktur.
Ama ne gariptir ki bunca ilahiyat fakültelerine ve
kadrolu ilahiyatçılara rağmen gerçeği anlatan ve bu
vahşete karşı çıkan da yoktur. Bu da devletimizin isabetsiz tavrını ve duruşunu göstermektedir.
Günümüzde Kürtler de insani değerleri ve kendi topraklarını, can, ırz ve namuslarını savunarak
uluslaşmaktadır. Kobanê Direnişi, Kürt ulusunun
haklı ve cengâver direnişini dünya kamuoyuna ispat
etmiş, denge ve hesapları Kürtler lehine değiştirmiştir.
Şehitleri anıyor ve gazileri selamlıyoruz.
***
Kur’an’da ve diğer inançlarda, demokrasilerde, TC. anayasalarında “herkes din ve inancını
yaşamakta, öğrenmekte hürdür” denilmesine
rağmen, gerçek böyle değildir. Çoğunluk Sünni
İslam inancındadır ve devlet, inançlara eşit mesafede
olması lazım geldiği halde bir mezhebin savunucusu durumundadır. Diyanet İşleri Başkanlığı da
bunun resmi temsilcisidir. Eğitim kurumları, Sünni
mezhebin okulları durumundadır. Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi’nin, din-inanç hürriyetinin eşit
ve adil kullanılmasına dair verdiği karar, devletimiz
için de bağlayıcı olduğu halde, maalesef devletçe
uygulanmamaktadır.
Alevi örgütlenmeleri yaygın ve etkindir. Veli
kültünde, inançta rıza, ikrar esastır, “gelme gelme,
dönme dönme” demekte ve her insanı toplumda “eşit
bir can” bilmektedir. Toplum bu inanç hakkını, doğal
ve insani hakkını, kullanmak istiyor. Fakat devlet
çeşitli bahanelerle bunu engelliyor.
Yapılan “Alevi Çalıştayları” göstermelik olmaktan öte bir işe yaramadı. Alevi Dernekleri, Federasyon ve Vakıfları arasında pompalanan ayrılık/farklılık
deyişleri de sonuç vermedi. Aleviler, bir blok olarak
inançlarını serbest yaşamak, din adamlarını eğitip
görevlendirmek, kendi inançlarını yönetmek, eşit
vatandaşlık hakkından yararlanmak istemektedirler.
Buna karşın devlet, işi sürüncemede bırakmakta
ve Aleviliğin asimilasyonunu amaçlamaktadır.
Hükümetin bu davranışı, Alevi gençleri inancında
zorlamakta ve üzerlerinde mahalle baskısı
oluşturmaktadır.
***
12 Eylül 1980 tarihinde Türk Silahlı Kuvvetleri,
askeri disiplin ve hiyerarşi içinde Türkiye’nin
yönetimine el koydu. Toplumdaki her kesim
yargılandı, spor salonları, askeri mahkeme oldu ve
herkes işkenceden geçti. Diyarbakır 5 No’lu Askeri Cezaevi’ndeki işkence tarife sığmaz bir hal aldı
ve tutuklu dört fidanın bedenini ateşe vermeleriyle
Silahlı Kürt Direniş Hareketi başladı (1984). Sağ-sol,
Alevi-Sünni, Türk-Kürt demeden herkes işkenceden
geçti, öldü, sakat kaldı.
Türkiye siyasal hareketinin sol kanadı kırıldı,
tasfiye edildi. İslami yeşil renk öne çıkarıldı. Arada
“balans ayarı” verildi, fakat etkili olmadı ve bugüne
varıldı.
***
Bu genel süreç içinde, Alevi Örgütleri, siyasal
bir yol ayırımında ve arayışında bulunmaktadırlar.
Geleneksel ilişkilerin kısır olduğu anlaşılmıştır.
Üstelik CHP Genel Başkanlığında bir Kürt ve bir
Alevi’nin bulunması, Dersim 1937/38 Katliam
tartışmalarında bir varlık gösteremeyişi ve hatta
olaylara mazeret peyda edilmesi, bir Alevi olarak
inancını haykıramayışı kitlelerde güvensizlik nedeni
oldu. “Varlığını saklayan, inkâr eden, bize nasıl sahip
çıkacak” denildi ve CHP ile olan ilişkiler sorgulandı.
Sonradan CHP yönetiminden yapılan çıkışlar ise
inandırıcı olmadı.
Halkların Demokrasi Partisi (HDP), inanç ve etnik sorunlara sahip çıkınca ve çözümü Türkiye’nin
demokratikleşmesinde
gösterince,
Alevilerin
yurtiçi ve dışı örgütlerince, ilgi odağı oldu. Yapılan
görüşmeler güven vermekte ve hızla katılımlar olmakta, birlikte sorunların çözümü planlanmaktadır.
Sosyal, siyasal, yönetsel, inançsal, ekonomik sorunlar; Türkiye ölçeğinde, demokratik birliktelik temelinde çözülecektir.
Aleviler, ezilenler, emekten yana olanlar, dillere ve
dinlere özgürlük diyenler, Misak-ı Milli ruhu içinde,
demokratik cumhuriyetin ve demokratik toplumun inşasına çalışmaktadırlar. Demokratik toplum
ve demokratik cumhuriyet projesiyle, yeni yaşam
koşullarını ve yeni Türkiye’yi inşa edeceklerdir.
ÇARŞAMBA 01 NİSAN 2015
17
Suriye İnsan Hakları Gözlemevi: IŞİD en az 30 sivili öldürdü
Daiş çeteleri Suriye’nin
Hama vilayetinde bulunan
ve Beşar Esad güçlerinin
kontrolü altındaki bir köye
saldırı düzenleyerek ikisi
çocuk 30’dan fazla sivili
öldürdükleri bildiriliyor.
Londra merkezli Suriye İnsan
Hakları Gözlemevi Başkanı Rami
Abdül Rahman, “Daiş’in Mabuce köyünde, aralarında kadın
ve çocukların da bulunduğu en az
37 sivili yakarak, başlarını keserek ve üzerilerine ateş açarak
öldürdüğünü” söyledi.
Mabuce
köyü
nüfusunun
çoğunlukla Alevi ve İsmaili
olduğu bildiriliyor.
Reuters ajansına konuşan
Suriyeli bir askeri kaynak
da
cihatçıların
sivilleri
öldürdüğünü doğruladı ancak sayı
veremeyeceğini söyledi.
Suriye devlet televizyonu ise
“köye yönelik terör saldırısını
hükümet güçlerinin engellediğini”
bildirdi; baskında 44 kişinin
öldürüldüğünü,
21
kişinin
yaralandığını belirtti.
Mabuce köyü, hükümet güçleri
için orta kesimlerdeki Humus
eyaleti ile kuzeydeki Halep
arasındaki tek bağlantı olan karayolunun yakınında yer alıyor.
IŞİD daha önce de bu karayolunu
kesmeye
çalışmıştı.
Mart ayında IŞİD söz konusu yolu
kontrol altına almaya çalışırken
bölgedeki Suriye ordusundan 83
askeri öldürmüştü.
Suriye İnsan Hakları Gözlemevi, son 48 saatte İdlib
kentinde ise hükümet güçlerinin hava saldırısında en az 32
kişinin öldürüldüğünü duyurdu.
Cenevre’de açıklama yapan BM
insan hakları yetkilisi, İdlib›deki
insanların durumundan büyük
kaygı duyulduğunu söyledi.
TİKRİT DAİŞ’TEN
GERİ ALINDI
Irak Başbakanı Haydar El Abadi, Tikrit’in DAİŞ çetelerinden
alındığını açıkladı. El Abadi, Irak
ordusu ve gönüllüler birliğini de
tebrik etti.
Irak Başbakanı Haydar El Abadi, Tikrit kentinin DAİŞ çetelerinin
elinden geri alındığını açıkladı.
Hükümet sözcüsü Rafid Caburi
de Iraklı güçlerin kent merkezine
girdiğini, bayraklarını koyduğunu
ve çevreyi kontrol ettiklerini belirtti.
18
ÇARŞAMBA 01 NİSAN 2015
ÇARŞAMBA 01 NİSAN 2015
19
Londra’da Karadeniz Müziği Rüzgarı
Karadeniz müziğinin sevilen seslerinden Selçuk
Balcı ve Niyazi Koyuncu 19 Nisan’da Londra’da
konser verecek.
Karadeniz’e gönül vermiş sanatçıların
sahne alacağı büyük gece 19 Nisan’da Wood
Green’de bulunan Dominion Center’da
yapılacak. Dev gecede Karadeniz’in
tanınmış sanatçıları Selçuk Balcı, Niyazi
Koyuncu, Zeynep Başkan ve Metin Öztem
gibi usta isimler Londra’daki müzikseverlerle buluşacak.
Konser ile ilgili bir açıklama yapan organizatör Mehmet Korkmaz, “Horon ve kemençe ile renklenecek gecede, birbirinden
değerli seslerin sizler için seçtikleri Karadeniz ezgileri ile eğlenceye doyacaksınız”
dedi. Yeni nesil Karadeniz müziğinin en
sevilen isimlerinden Balcı, konserde özel
konukları ve sürprizleriyle müzikseverlere
unutulmaz bir gece yaşatacak.
İlk albümü “Patika” ve geçen yaz çıkan
ikinci albümü Mila’dan en sevilen şarkıları
seslendirecek olan Selçuk Balcı, “Dağların
Karı Yetmez”, “Hani Sevduğum Hani”, “Beni
Düşünmedun Mi?” gibi son yılların en çok
dinlenen, internette milyonlarca kez tıklanan
türkülerini sevenleri için seslendiriyor.
Karadeniz müziğinin yenilikçi ismi Niyazi Koyuncu da aynı gecede müzikseverler ile buluşmaya hazırlanıyor. Karadeniz
müziğinin efsane ismi Kazım Koyuncu’nun
kardeşi olan Niyazi Koyuncu, Karadeniz’in
renkliliği, yöre halkından duyduğu ezgiler ve gözlemlediği kültürlerle müziğinin
bugünkü altyapısını oluşturmuştur. Daha
önce Lazca ‘karanlıktaki ışık’ anlamına
gelen “Seritana” adlı etnik müzik grubunu
kuran ve grubun solistliğini yapan Niyazi Koyuncu, sanatın en çok sokakta var
olduğuna inanmış ve buradaki gerçeklikten
beslenmiştir.
Herkesin “kendi dilinde” özgürlük
şarkıları söyleyeceği bir dünyayı düşleyen
sanatçı, ilk solo albümü “Muço Pa” (nasıl
yapayım)’da, dinleyenlere; Türkçe, Lazca,
Gürcüce, Megrelce ve Hemşince şarkılarla
sesleniyor. “Muço Pa” ile bizlere hayatı
sorgulatan Niyazi Koyuncu, dünyayı
güzelleştirmenin yolunu, farklılıkların bir
araya gelmesinde görüyor.
“Dev Sanatçılarla Karadeniz Şöleni”
kapsamında ayrıca bölgenin çok sevilen
isimleri Zeynep Başkanı ve Metin Öztem
de sevenleriyle buluşacak. Doğtaş ve Jetset Travel ana sponsorluğunda yapılacak olan
gece ile ilgili detaylı bilgiyi 07415346618
no’lu telefondan almak mümkün.
Selçuk Balcı
Niyazi Koyuncu
Zeynep Başkan
Metin Öztem
20
ÇARŞAMBA 01 NİSAN 2015
ÇARŞAMBA 01 NİSAN 2015
21
Tecavüzün tarihsel ve toplumsal dayanakları
Özgür Akarsu-Ö.Gündem
Bu devlet sistemi içerisinde biçimlendiren toplumdaki yetişkin kölelerin kendi çocuklarına
armağan ettikleri tek şey kölelik ve sefalettir
her zaman için. Çünkü toplum sürekli güdülmesi
ve başını kaldırdığında vurulması gereken bir
koyun sürüsünden ibarettir. Toplumu böyle gören
iktidar ve devlet zihniyeti ve duruşu Erdoğan’ın
kişiliğinde çok bariz yaşanmaktadır. Böyle bir
zihniyetin yönettiği bir ülkede kadına, topluma ve
doğaya şiddet ve tecavüzün önü alınamayacağı
gibi yüzde bin beş yüz artış yapmış olmasına
doğrusu şaşmamak gerekir
Son on üç yıllık AKP iktidarı zamanında gerek kamu alanında
gerek sokakta gerekse aile ve devletin kendi kurumları içerisinde
kadına, çocuklara sistemli olarak gelişen şiddet, linç ve tecavüz
kültürünün güncel olarak mevcut devlet ve iktidarın yapısıyla
çok sıkı bağlantısı vardır. Bu durumla paralel, üretici konumunda olan bu memleketin köylüsü, çiftçisi, işçisi ve emekçisinin
kol ve kafa emeği üzerinden geliştirilen emek gaspı, HES’ler,
barajlar, ve maden aramaları adı altında yapılan doğa katliamları
tecavüz kültürüyle çok iç içedir. Bu özelliğiyle yol açtığı bütün
toplumsal sorunları elinde, gasp ettiği toplumun ekonomik, siyasi bilimsel ve askeri güçle şiddet, bastırma ve soykırım ile çözen
iktidar ve devlet kurumunun zihinsel ve kültürel olarak dünyada
gelişen bütün savaşların, toplumlarda gelişen bütün cinayetlerin, her türlü şiddet ve tecavüzün nedeni ve sorumlusu olduğu
çok açıktır. Her gün bütün şiddetiyle yüzümüze, gözümüze ve
kulaklarımıza çarpan bu güncel gerçekliğin bir de arka planı
olarak tarihsel boyutu olduğu muhakkaktır. Zira güncelliğinde
bir sosyolojisi vardır ve bununda esası canlı tarih demektir.
İktidar zihniyeti ve devlet, sürekli toplumun üç temel yaşam
güdüsü olan savunma, beslenme ve üreme denen güncel ihtiyacı
üzerinden kendi varlığını veya yüzünü gösterir. Zira o toplum
için vardır, toplumun ihtiyacı ve hizmeti içindir. Gerçekte ise,
tersi doğrudur. Toplumun güvenliğini, iç barışını sağladığı bir
yalandan ibarettir. Toplumun meşru savunma hakkını elinden
alarak savunmasız bırakmış ve kendine mahkûm kılmıştır. Ona
rağmen kendini, toplum kendini savunmaya çalıştığında ise,
Rojava’da olduğu gibi üstüne DAİŞ gönderilir. Tarihte her zaman olduğu gibi devlet istediğini keser, istediğini asar ya da
sürgüne gönderebilir. Nitekim devletlerin tarihi bundan ibarettir. Azgın sömürü ve tek tipleştiren hiyerarşik ve homojen kültürü içerisinde, rahmetli Kemal Sunal’ın filmlerindeki maraba
- ağa ilişkilerindeki gibi kölelik koşullarında yarı aç, yarı tok
olarak beslenmesini ve bu eşitliksiz, özgürlüksüz ve aşksızlık
içerisinde üremesini sağlar. Sorgulamakmış, düşünmekmiş,
değiştirmekmiş, insanlığın sorunlarına kafa yormakmış, bunlar
iktidar ve devletin toplum tasavvurunda yoktur.
Dolayısıyla bu devlet sistemi içerisinde biçimlendiren toplumdaki yetişkin kölelerin kendi çocuklarına armağan ettikleri
tek şey kölelik ve sefalettir her zaman için. Çünkü toplum sürekli
güdülmesi ve başını kaldırdığında vurulması gereken bir koyun
sürüsünden ibarettir. Toplumu böyle gören iktidar ve devlet zihniyeti ve duruşu Erdoğan’ın kişiliğinde çok bariz yaşanmaktadır.
Böyle bir zihniyetin yönettiği bir ülkede kadına, topluma ve
doğaya şiddet ve tecavüzün önü alınamayacağı gibi yüzde bin
beş yüz artış yapmış olmasına doğrusu şaşmamak gerekir.
Çünkü iktidar zihniyeti ve onun kurumlaşmış hali olan devlet için tarih tekerrürden ibarettir. Bunu anlamak içinde iktidar
ve devletin hangi tarihsel koşullar içerinde ve hangi toplumsal
temeller üzerinde yükseldiğine bakmak gerekir. Çünkü tarihsel
başlangıç neyse güncel sonuçlarda o olacaktır. Kendi varlığını
bundan beş bin yıl önce eşitlikçi ve özgürlükçü, demokratik ve
komünal ve ahlaki, politik toplum olan anaerkil toplumun ideolojik, siyasi, bilimsel, sağlık, eğitim, sanatsal, savunma vs gibi
bütün yaratımlarının gaspı, kadın sahsında topum köleleştirilmesi
ve doğanın işgali üzerinden gelişerek kurumlaştıran ve bunu
bir tecavüz kültürüne dönüştüren egemen erkeklik, bugün de
yaslandığı bu kurum ve kültürüyle toplum ve doğanın varlığına
ve bütün değerlerine karşı şiddet ve tecavüzle yönelmeye devam
etmektedir. Yanı başta kadın olmak üzere, toplumun haklarına,
toplumun ve doğanın var oluş biçimine karşı bir saldırı, tecavüz,
gasp, sahiplenme, mülkleştirme hareketi ve girişimi olarak
varlık gösteren egemen erkekliğin, iktidar ve devlet kurumunun
demokratikleşmesi, tecavüz ve şiddetin önüne geçmesi ve bunu
durdurması mümkün değildir.
Çünkü bu onun doğasına, varoluşum gerçeğine aykırıdır.
Dolayısıyla devletten adalet ve ahlak beklemek, sağlıklı sağlık,
sağlıklı eğitim, güvenlik, eşitlik, özgürlük beklemek, ipini
boğazına geçirmiş celladından bir insanın yaşama hakkını dilenmesine benzer. Cellat kimseye yaşama hakkını bağışlamayacağı
gibi iktidar zihniyeti ve devlet sistemi de demokratikleşemez ve
adalet, eşitlik ve özgürlük dağıtan bir konumda olamaz. Devletin demokratikleştirilmesi denilen şey, devletin demokratik
toplumla bir sözleşmeye çekilerek küçülmesidir. Buna karşın
toplumun daha çok demokratikleşerek irade ve güç kazanarak
kendi varoluş biçimine ve farklılıklarına göre kendini ahlaki
ve politik esaslar üzerinde örgütleyerek sistemleştirmesidir.
Tecavüz kültürünün de önüne de ancak böyle geçmek mümkün
olacaktır. Yani devlet sistemi dışında bir yaşamı inşa ederek. Ne
kadar toplumsal değerleriyle bilinçlenmiş ve örgütlenmiş özgür
birey ve bu özgür bireylerden oluşan özgür ve örgütlü toplum
olursa, ne kadar iktidar ve devlet zihniyetine ve egemenliğine
karşı hak, adalet ve eşitlik, özgürlük mücadelesi verilirse, o kadar da devleti sınırlamak ve küçültmek mümkündür. İktidar ve
devlet zihniyetinde kısmi bir dönüşümünü de ancak güçlü toplumsal mücadele sağlayabilir. Bu açıdan önümüzdeki genel
seçimler çok önemli olacaktır.
Bunu toplumbilimci olarak geçinen ve ahlaki ve politik
olmayı demokratik ve kominal ekonomiyi toplumun varoluş
biçimi olarak savunmayı, real sosyalizmin devlet kapitalizmiyle
totalitarizm olarak anlamakta ısrar eden Taha Akyol gibi sosyoloji cahillerine ve devletten şiddet ve tecavüz kültürünün önüne
geçeceğini düşünenlere önemle duyurulur.
22
ÇARŞAMBA 01 NİSAN 2015
ÇARŞAMBA 01 NİSAN 2015
23
GIRTLAK KANSERİ
Gırtlak, üst, orta ve
alt kısım olarak 3 ana
bölüme ayrılan, açılıp
kapandıkça nefes
almamızı, konuşmamızı
ve yutkunmamızı
sağlayan organdır.
Ses telleri gırtlağın orta bölümünde yer alır. Alt kısım ise soluk borusu
ile bağlantıyı sağlar.
Gırtlak kanseri, kanser türleri arasında, görülme sıklığı bakımından ilk
10 arasında yer almamakla birlikte,
özellikle sigara içenler arasında yaygın olarak görülmektedir.
Sigarada bulunan bazı kimyasal
bileşenler, gırtlak hücrelerinin yapısını değiştirerek tümör oluşumuna
zemin hazırlar.
Sigarayı bıraktıktan 10-15 yıl sonra, sigara nedeniyle gırtlak kanserine
yakalanma riski %60-70 oranında
azalmaktadır.
Gırtlak kanseri en çok 55-64 yaş
arasında (%30 oranında) görülen bir
kanser türüdür.
Gırtlak
Kanseri
Belirtileri
Gırtlak kanseri genellikle ses tellerine
yakın bölgelerde oluşur. Bu nedenle
kanserin ilk belirtileri sesin değişimiyle alakalıdır. Örneğin sesiniz normalden kısık çıkabilir.
Gırtlak kanserinin ses kısıklığı dışındaki diğer belirtileri şöyledir;
Yutkunma zorluğu ve yutkunurken ağrı,
Gırtlak bölgesinde şişlik,
İnatçı öksürük,
Geçmeyen boğaz ağrısı,
Nefes kokusu,
Kulak ağrısı,
Nefes darlığı,
Nefes alıp verirken hırıltı
çıkarma,
Nedeni belirlenemeyen kilo
kaybı,
Halsizlik ve aşırı yorgunluk.
2-3 hafta süren ve nedenini
tam olarak belirleyemediğiniz
ses kısıklığı için kısa sürede
doktora görünmelisiniz.
Eğer kanser ses tellerine yakın bir
bölgede değilse ilk belirti, geçmeyen
boğaz ağrısı ve gırtlak bölgesinde şişlik olabilir.
Gırtlak
Kanseri
Oluşumu
Diğer kanser türlerinde olduğu gibi
gırtlak kanseri de, eskiyen hücrelerin
yenileriyle yer değiştirmesi sırasında,
eski hücrelerin ölmemesi ve birikmeye başlamasıyla oluşur.
Vücudun artık ihtiyaç duymadığı
bu hücreler biriktikçe tümörler oluşturur. Bu tümörler, iyi huylu (selim)
veya kanserli olabilir.
İyi huylu tümörler (polipler veya
nodüller) genellikle hayatı tehdit
etmez, tedavi edildiklerinde tekrar
oluşmazlar, çevrelerinde bulunan
dokulara ve vücudun diğer bölgelerine
yayılmazlar.
Ancak kanserli tümörler tedaviden
sonra tekrar oluşabilir, çevresinde bulunan dokuları ve organları işgal etme
eğilimindedir ve vücudun diğer bölgelerine yayılırlar.
Bazı insanların neden gırtlak kanseri olduğu ve diğerlerinin olmadığı
konusunda uzmanların net bir cevabı
bulunmuyor.
Bilinen bir gerçek, gırtlak kanseri
vakalarının büyük çoğunluğunu sigara tiryakilerinin oluşturduğu. Uzmanlar, sigara kadar olmasa da, düzenli
alkol tüketiminin de gırtlak kanseri
riskini önemli oranda arttırdığının altını çiziyor.
Gırtlak kanserinin diğer olası nedenleri arasında; fazla miktarda hayvansal yağ içeren beslenme şekli,
genetik nedenler ve reflü nedeniyle
yemek borusuna çıkan mide asidinin
zamanla gırtlağı tahriş etmesi gösteriliyor.
GIRTLAK KANSERİ TEŞHİSİ
NASIL KONUR?
Doktorunuz önce belirtiler hakkında sizden detaylı bilgiler alıp, sağlık
geçmişinizi inceleyecektir. Daha sonra elle muayene ile gırtlak bölgesinde
herhangi bir şişlik olup olmadığı kontrol edilir.
Uzman, gırtlak bölgesini görebilmek için “nasendoscope” adı verilen
ince, esnek bir tüp kullanabilir. Bu tüp
burundan gırtlağa indirilir.
Ucunda ışık ve kamera bulunan
tüp sayesinde gırtlak bölgesi daha detaylı olarak incelenebilmektedir.
Tüpün burundan girmesi bir miktar rahatsızlık verebilir ancak bu işlem
sadece bir kaç dakika sürer. Eğer tüpten önce gırtlak bölgesinde uyuşturucu sprey kullanıldıysa, uyuşukluk
hissi gidene kadar bir şey yiyip içmemelisiniz.
Gırtlağın gözle muayenesi için
kullanılan bir diğer yöntem ise laringoskopi’dir. Laringoskopi yöntemi
gırtlağın ağızdan sokulan kamera ile
muayenesidir.
2 tip laringoskopi vardır. Birincisi
doktor muayenehanesinde uygulanabilen aynalı endirek laringoskopi,
ikincisi ise esnek bir tüpün ucuna
bağlı kameralı direkt laringoskopi.
Bu yöntemlerle doktor ses tellerinin
bulunduğu bölgeyi detaylı olarak inceleyebilir.
Laringoskopi sırasında doktor,
gırtlakta normal dışı gördüğü bölgelerden doku örneği (biyopsi) alabilir.
Doku örnekleri daha sonra laboratuvar ortamında incelenir ve bu yöntem
gırtlak kanseri teşhisinde kullanılan
en etkili ve önemli yöntemdir.
GIRTLAK KANSERİ TEDAVİSİ
NASIL YAPILIR?
Gırtlak kanseri, başlangıç aşamasında tespit edilirse radyasyon terapisi
kullanılabilir. İlerlemiş gırtlak kanseri
için kemoterapi ve radyasyon terapisi
birlikte kullanılabilir.
Gırtlak kanseri tedavisi için seçilecek yöntem hastanın genel sağlık du-
rumuyla ve kanserin başka organlara
veya dokulara yayılıp yayılmadığıyla
yakından ilgilidir.
Gırtlak kanseri tedavisinde sık
kullanılan bir diğer yöntem ise ameliyattır.
Ameliyat bölgesi neşter veya lazerle açılabilmektedir. Kullanılacak
ameliyat yöntemi konusunda doktordan daha fazla bilgi alabilirsiniz.
Ameliyat sırasında cerrah, kanserin
gırtlağın ne kadarını işgal ettiğine
bağlı olarak gırtlağın tamamını veya
sadece bir kısmını alabilir. Operasyon sırasında bu bölgede bulunan lenf
bezleri de alınabilir.
Ameliyat sonrası sigara ve alkol
kullanmaya devam eden hastalarda
tedavinin başarılı olma oranı oldukça
düşük ve kanserin tekrar etme olasılığı oldukça yüksektir.
Gırtlak kanseri tedavisinin başarı
oranında aşağıdaki noktalar önem taşır;
Kanserin hangi aşamada olduğu,
Tümörün yeri ve büyüklüğü,
Hastanın yaşı, cinsiyeti, genel
sağlık durumu,
Hangi tedavi yönteminin
seçileceği ise genellikle aşağıdaki
noktalara göre belirlenmektedir;
Kanserin hangi aşamada olduğu,
Tümörün konumu ve büyüklüğü,
Hastanın konuşma, yeme ve
nefes alma yeteneğinin ne derece
korunabileceği,
Kanserin tekrar edip etmeyeceği,
Gırtlak Kanseri İle İlgili Bazı
Rakamlar
Ülkemizde, Sağlık Bakanlığı›nın
gırtlak kanseri üzerine
yayınladığı bir istatistik bilgisi
bulunmuyor. Ancak ABD verilerine göre, sadece 2013 yılında
gırtlak kanserine yakalanan
kişi sayısı 13.000. Bunların
10.000›i erkek, 3000›i kadın ve
çoğunluğu 65 yaşın üzerinde.
Şu anda ABD›de gırtlak kanseri ile
yaşayanların sayısı yaklaşık 90.000.
ABD Ulusal Kanser Enstitüsü rakamlarına göre gırtlak kanseri teşhisi
konan kişilerin %60›ı 5 yıldan fazla
yaşıyor.
Kanserin gırtlak dışına yayılmadığı hastalarda ise bu oran %75’lere
kadar çıkıyor. Gırtlak kanseri erkekler
arasında daha yaygın.
Her 6 erkeğe karşılık sadece 1.3
kadın gırtlak kanserine yakalanıyor.
ÖZETLE;
Sigara ve alkol kullanımı gırtlak
kanseri riskini yükseltmektedir.
Uzun süre devam eden ses kısıklığı
gırtlak kanseri belirtisi olabilir.
Gırtlak kanseri, erkeklerde daha yaygın olarak görülen bir kanser türüdür.
Tedavisinde seçilecek yöntem tümörün
büyüklüğüne ve nerede bulunduğuna
göre değişebilmektedir.
24
ÇARŞAMBA 01 NİSAN 2015
ÇARŞAMBA 01 NİSAN 2015
25
Dünyanın çözemediği gizem: Göbekli Tepe!
Göbekli Tepe’de bulunan 12
bin yıllık dinsel tapınağın kimler tarafından, hangi amaçla
ve nasıl yapıldığını hiç kimse
açıklayamıyor!
Her şey, 1983 yılının sıradan bir gününde
tarlasını karasabanla sürmekte olan bir
çiftçinin, toprak altında bulduğu oymalı taş
ile başladı!
İhtiyar çiftçi, dünyanın gelmiş geçmiş
en ‘gizemli’ arkeolojik kazılarından birini
başlatacağından habersizdi.
1996
yılında
Şanlıurfa
Müze
Müdürlüğü’nün başkanlığında Alman Arkeolog Harald Hauptmann danışmanlığında
başlatılan çalışmalar, başlangıçta sıradan
bir arkeoloji çalışmasını andırıyordu!
Kazı devam ettikçe, klasik bir arkeoloji
araştırmasından beklendiği gibi, ortaya çıkan
bulguların soru işaretlerini aydınlatacağı
umuluyordu.
Fakat soru işaretlerini gidereceği
düşünülen bulgular, tam tersine kafa
karıştırmaya
başladı!
Kazı
alanı
belirginleşmeye başladıkça, arkeologların
şaşkınlığı daha da arttı! Ortaya çıkan yapılar,
heykeller ve simgeler, insanlık tarihiyle ilgili
bildiğimiz hiçbir şeyle uyuşmuyordu!
23 Nisan 2008’de The Guardian’ın
attığı başlık kafa karışıklığını oldukça iyi
anlatıyordu: “Arkeologları Sersemleten Kazı
Alanı!”
Şanlıurfa’nın 17 kilometre doğusunda yer
alan Göbekli Tepe’nin ünü bir anda dünyaya
yayıldı! Konuyla ilgili haber ve köşeyazıları
katlanarak artmaya başlamıştı! Herkes,
hiçbir tarihçi ve arkeologun tatmin edici
bir açıklama getiremediği Göbekli Tepe’yi
konuşmaya başladı!
Peki neydi Göbekli Tepe’yi bu kadar esrarengiz kılan?
Göbekli Tepe kafa karıştırıcıydı çünkü, her
şeyden önce tamı tamına 12.000 yaşındaydı!
Bu, insanlık tarihiyle ilgili bugüne kadar bildiğimiz her şeyi yerle bir ediyordu!
Yazılmış on binlerce kitap ve yüz binlerce
makaleyi çöpe attıracak bir bilgiydi bu! Çünkü bugüne kadar yaptığımız arkeolojik
kazılar ve buna dayalı olarak geliştirdiğimiz
tarih bilimi, insanlığın 12.000 yıl önce henüz
‘emekleme’ çağına bile geçmemiş bir bebek
olduğunu söylüyordu!
Tarih kitaplarına göre o çağlarda yaşayan
insanın, henüz avlanarak ve bitki toplayarak
hayatını sürdüren, dili, dini, kültürü, sanatı
olmayan, yerleşik yaşama bile geçmemiş bir
‘sürü’ olması gerekiyordu!
Halbuki Göbekli Tepe’de devasa
büyüklükte kayaların ayağa dikilmesiyle
oluşturulmuş, özenle inşa edilmiş, özenle
süslenmiş 8 ila 30 metre çapında 20 adet
tapınak bulunmuştu! Tapınakta 3 ila 6 metre
büyüklüğünde, 60 ton ağırlığa ulaşabilen T
biçiminde dev heykeller yer almaktaydı!
Tarih bilimi altüst oluyor!
Klasik tarih biliminde, insanlığın büyük
dönüşümünün M.Ö. 10 bininci yıllarda,
tarımın bulunuşuyla başladığı varsayılıyordu!
Tarım yerleşik hayatı, yerleşik hayat da
“binlerce yıl içinde” kültürü, sanatı ve dini,
yani “Uygarlığı” meydana getirmişti.
Klasik uygarlıklar sıralaması şöyleydi:
Sümer Uygarlığı (İÖ.4000): Dicle ve Fırat
Mısır Uygarlığı (İÖ.3500 ): Nil Nehri
Maya Uygarlığı (İÖ. 2600): Güney
Amerika
Hint Uygarlığı (İÖ.2500): İndüs Irmağı
Çin Uygarlığı (İÖ.1500): Sarı Irmak
Dikkat edilirse, ilk uygarlık olarak bilinen
ve taş yapılar yapabilme kapasitesine sahip ilk topluluk olduğu düşünülen Sümer
Uygarlığı’nın bile İ.Ö. 4000 yılında ortaya
çıktığı görülmektedir!
O halde Sümerler’den 7.000 yıl önce,
insanlığın henüz ok ve zıpkınlarının ucuna
keskin taşlar bağlamayı bile yeni öğrendiği
düşünülen bir çağda, bu büyüklükte yapılar
nasıl inşa edilebilmişti?
Bilim insanları, aynı soruların benzerini
daha önce İngiltere’deki “Stonehenge” ve
Mısır’daki “Piramitler” için de sormuşlardı! “Teknolojinin bu denli geri olduğu bir çağda,
insanlık bu büyüklükteki yapıları nasıl inşa
edebilir?” sorusu, başlıca merak konusuydu!
Göbekli Tepe bulguları, bu soruları bile
‘anlamsız’ hale getirdi!
Zira Şanlıurfa’da ortaya çıkarılan
tapınaklar,
Stonehenge’den
7000,
Piramitler’den 7500 yıl eskiydi!
Bazı taşlar Stonehenge’dekinden çok daha
iriydi ve Stonehenge taşları kabaca oyulmuş,
özelliksiz kayalardan oluşurken, Göbekli Tepe’dekiler ince resim ve işlemelerle
donatılmıştı!
Göbekli Tepe’deki dev kaya-heykelleri
inceleyen National Geographic araştırmacısı,
konuyla ilgili belgeselde meseleyi özetleyen şu cümleyi kuruyordu: “Bu dönemde
yaşayan insanların bu tapınakları yapabilmesi, üç yaşında bir çocuğun elindeki oyuncak
tuğlalarla Empire States’i inşa etmesine benziyor!”
Anlaşılması güç sembolizm!
İnsanlığın Sümer ve Mısır yazısını
daha yeni çözdüğünü ve bu toplumları anlamak için bu yazılı metinleri kullandığı
düşünülürse, Göbekli Tepe’nin daha uzun
süre “gizem” olarak kalacağını söyleyebiliriz.
Zira 12 bin yıl önce yaşayan bu insan
topluluklarıyla ilgili elimizde “yazılı” hiçbir
bulgu yok!
Günümüzden o kadar eskide yaşamışlardı
ki, “Kimdiler, neye inanırlardı, nasıl
yaşarlardı ve ne düşünürlerdi?” gibi sorulara
verebileceğimiz hiçbir yanıt bulunmuyor!
Kayalar üzerine işlenen motiflerin
anlamını çözmek bu yüzden oldukça zor.
T şeklindeki sütunların tümü, ‘insan
şeklinde’ resmedilmiş. Ellerini kasıklarının
üzerinde birleştiren dev insanlar. Yine Göbekli Tepe’de bulunan ve dünyanın en eski
heykeli kabul edilen heykel figürü de, yine
ellerini kasıklarında birleştirmiş bir insanı
betimliyor. Bu ve buna benzer sembolizmlerin ne anlama geldiğini kimse bilmiyor!
Üstelik, Göbekli Tepe’deki gizem ve bilinmezlikler bu kadarla da sınırlı değil. 20
tapınak, inşa edilmelerinden tam 1000 yıl
sonra tonlarca toprak taşınarak örtülüyor ve
üzerleri tamamen kapatılıyor.
Yapımı için büyük çaba harcandığı belli
olan bu muhteşem tapınakların neden daha
sonra yine muazzam bir emek harcanarak
gömüldüğünü anlamak mümkün değil!
Göbekli Tepe’nin gizemi o denli büyük ki,
ona gösterilen uluslararası ilgi her geçen gün
daha da büyüyor! Geçtiğimiz günlerde Göbekli Tepe’yi manşete taşıyan İngiliz Guardian Gazetesi, bölgenin yakında “Mısır Piramitleri” kadar ünlü olacağını açıkladı!
Belli ki, önümüzdeki yıllarda Göbekli
Tepe daha çok konuşulur, daha çok tartışılır
olacak. Türkiye’de yaşayan herkes, bunun
ülkesi için ne kadar büyük önem taşıdığının
bilincinde olmalı!
26
20 Yıllık Tecrübe ile
Kaliteli Hizmetin Adresi
Şirwan Food Centre
20 yıla dayanan kalite hizmet
anlayışıyla öne çıkan Şirwan Food
Centre dört şube olmak üzere
Palmers Green, Edmonton, Woodgreen, Enfield bölgelerinde kaliteli
hizmet vermeye devam ediyor.
Sağlıklı ve temiz bir ortamda tüm gıda
ve mutfak ihtiyaçlarınızı aynı yerde uygun fiyatlar ile karşılayabileceğiniz Şirwan
marketleri hizmet kalitesini yükseltmeye
devam ediyor. A’dan Z’ye her türlü mutfak
ihtiyacını bulabileceğiniz tek adres olan
Şirwan markette her şey taze. Sabah 6’dan
gece 11’e kadar açık olan şubelerde araba
parkı sorunu yaşamadan rahat bir şekilde
mutfak ihtiyaçlarınızı alabilirsiniz.
ALIŞVERİŞ YAPANLAR KAZANACAK
Ticari anlayış düzeyliğinin dürüstlükten
geçtiğini belirten Taylan Çavuş 20.yılı aşmış
olma sebebiyetiyle alış veriş yapan her kişiye
bir pul taktim edilecek ve 10 adet birikmiş
pulunuzla birlikte tekrar gittiğiniz ‘de on
birinci alışverişinizde 20 sterlin tutarında
gıda mamulü hediye alabileceksiniz.
ÇARŞAMBA 01 NİSAN 2015
ÇARŞAMBA 01 NİSAN 2015
KÜLTÜR SANAT
27
ÇARŞAMBA 01 NİSAN 2015
28
Sudoku Zor
Sudoku Basit
KARİKATÜRLER
Day-Mer, Turkish
and Kurdish
Community Centre
Day-Mer is a community organisation established in
1989 to address the various issues and needs of the Turkish, Kurdish and Turkish Cypriot
communities. Its current activities include a comprehensive education service, centre
based general and business advice services, a vibrant drop-in centre with many social and
cultural events and vibrant youth and women’s groups.
Volunteer Manager
Salary Offered: £21,145
[£26,430 pro-rata for 4 days per week]
Day-Mer is seeking to employ a Turkish speaking Volunteer Manager to work with
Turkish/Kurdish/Turkish Cypriot heritage families in Hackney and Haringey affected by, or
experiencing domestic violence. This is part of an exciting project funded through The Big
Lottery Fund’s Reaching Communities programme.
Specifically the project aims to tackle the isolation suffered by women and young people by
raising awareness about issues affecting them, by facilitating access to support available,
by empowering them to deal with issues through information and trainings and by providing
progression routes into personal and professional development opportunities such as
community involvement, employment, education and training opportunities.
The successful candidate will have a background of education and experience in a
community as well as family and women’s services setting. Knowledge of the issues
affecting Turkish/Kurdish/Turkish Cypriot communities and families is essential, as is being
an open communicator who is flexible enough to relate to people at all levels.
The funding for this post is in place until June 2018.
For an application form for the post, please contact the Administration Team at Day-Mer,
Former Library, Howard Road, London, N16 8PU, 020
7275 8440 or email at [email protected]. Email or
paper applications will be accepted.
The closing date is Friday, 27th March 2015 at 5pm.
Interviews will be held on Tuesday, 31st March 2015.
Please keep this time free in case you are shortlisted.
Day-Mer is committed to equality of opportunity.
ÇARŞAMBA 01 NİSAN 2015
29
Eleman Arıyorum • İş Arıyorum • Ticari İlanlar • İnsan Kaynakları
Eleman Aranıyor
Eleman Aranıyor
Eleman Aranıyor
Eleman Aranıyor
Eleman Aranıyor
Eleman Aranıyor
GÜZELLIK UZMANI
USTA BERBER
ŞEF ARANIYOR
ŞEF ARANIYOR
ELEMAN ARANIYOR
Bayan kuaföründe çalışıcak
erkek kuaförü ve güzellik
uzmanı aranıyor
Londra’ya 20 dakika
uzaklıkta Essex bölgesinde
çalışacak deneyimli usta
berber aranıyor kalacak
yer ve dolgun ücret verilir
Barnet’e 10 dakika
uzaklıkta Boregam Wood
bölgesinde cafe shopta
çalışacak deneyimli şef
ve yardımcı aranıyor
Caterham Surrey
bölgesinde çalışacak
deneyimli şef aranıyor
Newham bölgesinde pizza
shopta şoförlük yapacak
eleman aranıyor.
GARSON
ARANIYOR
07939250876
Arabası olması tercih edilir.
07783402248
07747870593
Eleman Aranıyor
Eleman Aranıyor
Eleman Aranıyor
ŞEF ARANIYOR
ŞEF ARANIYOR
Walton-On-Thames
bölgesinde
Restorantta çalışacak
tecrübeli ızgara şefi aranıyor
02088006932
Restaurant’da
çalışacak Bay, bayan
Servis elemanı aranıyor.
07773684684
Mizan bey
07580 985442
Eleman Aranıyor
Eleman Aranıyor
Eleman Aranıyor
ŞEF ARANIYOR
ŞEF ARANIYOR
ŞEF ARANIYOR
ŞEF ARANIYOR
Cockfosters bölgesinde
Cafe Shop’ta part time ve full
time çalışacak şef aranıyor.
Londra dışında
Cafe Shop’ta çalışacak tecrübeli, çalışma izni olan şef
aranıyor. Kalacak yer verilir.
Londra dışında
Cafe’de çalışacak tecrübeli şef aranıyor.
Kalacak yer verilir.
Boreham Wood Bölgesinde
Cafe Shop’ta çalışacak
deneyimli şef ve
yardımcı şef aranıyor.
07788 587 975
02084405111
Essex bölgesinde
Cafe Shop’ta çalışacak
tecrübeli şef aranıyor.
Kalacak yer verilir.
Ali 07584 030 635
07778 124 302
07984 702 902
07747 870 593
Eleman Aranıyor
Eleman Aranıyor
Eleman Aranıyor
Eleman Aranıyor
Satılık Işyeri
Satılık Işyeri
ŞEF
ARANIYOR
GARSON
ARANIYOR
Kuaför aranıyor
Satılık fish & chips
Satılık Ice
Cream Van
İslington bölgesinde
Fried Chicken Kebap
shop’ta çalışacak
tecrübeli şef aranıyor.
Cockfosters bölgesinde
Cafe Shop’ta çalışacak
garson aranıyor.
Barking essex bölgesinde fish
chips ve kebaptan anlayan
servis elemanı aranıyor
Kalacak yer temin edilir
Bromley bölgesinde
çalışacak İngilizcesi olan
tecrübeli kuaför aranıyor.
07983427063
07595 022 002
02072 887 222
0208 440 5111
Eleman Aranıyor
Eleman Aranıyor
Eleman Aranıyor
BAYAN ELEMAN
BERBER
ARANIYOR
Deneyimli tercuman
Daha çok bilgi için
burdan ulaşabilirsiniz
07517462463
07983682814
Hammersmith bölgesinde
sandwich barda çalışacak
bayan eleman aranıyor.
Haftanın 5 günü, sabah
6’dan öğlen 3:30’a kadar.
Sevinç:
0797 2789 823
Bristol’da berber salonunda
çalışacak tecrübeli berber
aranıyor. Çalışma izni
olması ve İngilizce bilmesi
şarttır. kalacak yer verilir
07887 49 71 61
Perceft
tercüman
H.S.Taşımacılık
Tecrübeli
tercümandan her
türlü tercümanlık
çeviri işleriniz yapılır.
Ayşe
07572963341
07946461162
Romford bölgesinde
Rent:£16,500 yıllık
Rate:£3,080 yıllık
Takeing:£3.500-£4.000pw
Fiyat:£125,000
Üstteki daireden kira
geliri £1,400
Londra içi ve Londra
dışına her türlü
eşyanız çok uygun
fiyata itinayla taşınır
02089455577
07455007886
Deneyimli tercumandan her
türlü tercumanlık hizmeti
verilir. Telefon görüşmeleri
mektup çevirisi ve çeşitli
formlar doldurulur.
İrtibat Ayşe Hanım
0757 2963 341
Cleaning
service
Türk usulü tül
perde yıkama,
halı yıkama ve ev
temizliği yapılır.
077785559913
Satılık Işyeri
Satılık Işyeri
Satılık Işyeri
Satılık coffee shop
Satılık pizza kebap
Leyton’daki spital fields market
içinde coffee shop satılıktır.
Ayrıntılı bilgi için lütfen
arayınız ciddi alıcıların
aranması rica olunur.
SA31 1BD Galler bölgesinde
bulunan pizza kebap dükkanı
iş değişikliği nedeniyle satılıktır.
Ana cadde üzerinde club
ve barların ortasındadır.
Rent:£12.000py
Satılık kebap
pizza restoran
07979758763
01267222481
07400008282
CHETO
BUILDING
1.sınıf marangozluk işleri
-parke
-mutfak banyo
-boya
-fayans
-sıva
Bütün inşaat işleriniz
itinayla yapılır.
Çetin 07972104260
177 valantino southampton
way London
SE5 7EJ satılık kebab
pizza restaurant
20 yıllık önü açık lease
Geliri:£2200
Satış bedeli:£80.000
Soner 07944745181
Dekorasyon
işleri
Ders
Verilir
Bahçe işleri
yapılır
Özcan dekorasyon boya
işleri, sıva işleri, duvar
işleri, fayans işleri
Uygun fiyata yapılır
Her yaş grubuna
birebir ders verilir
Matematik & İngilizce
Çocuğunuzun başarısı
için hemen arayın
Her türlü bahçe
bahçıvanlık yapılır
Ve günü birlik iş yapılır.
Rakip usta
07743730979
07824594733
İş ve İşçi ilanlarınızı ÜCRETSIZ yayımlamak için bizi arayın
0742 9481 490 / 0207 9230 838
İlanlarınızı [email protected] adresine gönderebilirsiniz | İlanlarınızı Pazartesi günü saat 16.00’ya kadar gönderebilirsiniz.
07878428665
ÇARŞAMBA 01 NİSAN 2015
30
SERi iLANLAR
İlanlarınızı [email protected] adresine gönderebilirsiniz
Bu sayfada
£10
1 kutu ilan
0742 948 1490
İlanlarınızı Pazartesi günü saat 16.00’ya kadar gönderebilirsiniz.
DRİVİNG LAND
ŞOFÖR OKULU
T.C Nüfus cüzdanımı,
T.C Sürücü ehliyetimi,
T.C Pasaportumu
kaybettim.
Hükümsüzdürler.
Kısa sürede fazla para harcamadan
ehliyet almak, güvenli sürücü
olmak için vitesli & otamatik
direksiyon dersleri verilir.
Erken test günü alınır
Deniz Gezici
Ali 07723921216
Sağlıklı ve zinde bir vücuda sahip
olmak için henüz gec değil, özel ve grup
dersleri ile kendinizi yeniden
kesfetme zamanı.
Deniz Dogrusoz
Personal Trainer
07455947693
www.deniz-personal-tranining.com
ALTUN
CLEANING
SERVICES
07427424619
Ufuk Kaya
07405891522
MEM Painting
and Decoration
El sanatları kursu verilir Takı, Mosaic, geleneksel
el sanatları.
Her türlü boya ve dekorasyon
işi itina ile yapılır.
Hurdar Sinop Tel:07448 654 828
07984 513 968
TOPCU MOBILE CAR MECHANIC
Her türlü araba tamiri işleriniz yapılır
REPAIRS
SERVICING
DIAGNOSTICS
PRE-MOT/FAILURES
AHMET TOPCU
07415106521
07405756462
Horizon Books
Kitap Satış Temsilcisi
Hurdar Hand
Crafts
Özel Türkçe
Dersi
Türkçe diksiyon ve gramer
dersleri verilir.
Diren Yalçın
07504 662756
Mahmut Söylemez
BALINZA LAUNDRY &
CLEANING SERVICES
Her türlü çamaşır yıkama işi
yapılır. Evden alıp eve teslim
servisimiz mevcuttur.
One 2 One
English
for children and adults
07428336181
OREL
BOOKKEEPING
& ADMIN
07768282295
[email protected]
Yıldız Adıgüzel
Qualified English Language Teacher
SATS, GCSE, A LEVEL, ESOL,
IELTS & BUSINESS ENGLISH
For more information and Free consultation:
t 0753 4491 623
e [email protected]
ÇARŞAMBA 01 NİSAN 2015
SERi iLANLAR
İlanlarınızı [email protected] adresine gönderebilirsiniz
31
Bu sayfada
£30
1 kutu ilan
0742 948 1490
İlanlarınızı Pazartesi günü saat 16.00’ya kadar gönderebilirsiniz.
SOUTHBURY
LAUNDRETTE
Self Service Laundry
Service Wash
İroning Service
020 8804 3725
467 Southbury Road,
Enfield EN3 4HX
Located between Tesco and
Southbury station
ÇARŞEM, 18 ADAR 2015
9
DESTPÊKA DÎROKA
WÊJEYA KURDÎ
SEDAT CAN-SERDAR
DEVÎREN-A.Welat
Li rex giranbuhabûna çîrokan
wekî tê zanîn zimanê kurdî
di hêla pendên pêşiyan de jî
gelek dewlemend e. Di vî warî
de wêjeya wî berz e. Pendên
pêşiyan ji çend gotinên kurt
ên kurdî pêk tên û xwedî wateyeke berz in
Di nava civaka kurd de efsane xwedî
cihekî mezin û gelekî bi nav û deng e.
Yanî qonaxeke taybet a efsaneyê heye.
Heta roja îroyîn jî di nava civaka kurd
de efsane tên gotin. Efsane xwedî paye
û pîleyeke berz in. Efsane wêneyekî ronî
lê bûyer û karesatên şikeftan û jiyana
serdemên borî vedike. Di vî warî de civaka kurd gelek dewlemend e. Di çîrokên
kevn ên ku jiyana civaka kurd vedibêjin
de jî ew hilma efsanewî jê tê. Di her kar
û barî de hevsengiya jin û mêr heye. Civaka me ji destpêkê heta niha jî jiyana
koçberî dijî. Lewma jî jiyana rengînî ye.
Piranî tê dîtin ku di her efsane û
çîrokek de jin û mêr mil bi mil bi hev re
di meydana şer û jiyanê de têdikoşin. Li
Kurdistanê tu çîrok tune ye ku ev yek tê
de tunebe. Ji ber ku çîrok; perdeya jîrî û
wêrekiya kurdan û jiyana wan a civakî
ya li meydana bîranînên şaristaniyê tînin
ziman. Di hêla çîrokan de jî gelê kurd
pir dewlemend e lê mixabin bi qasî ku
tê xwestin li çîrokên xwe xwedî dernakeve. Bi kurtasî zêde nirx nade çîrokan. Bi
taybetî di hêla nivîskî û tomarî de gelek
qelsî hene. Lewma jî em îro deyndarên
wan kesan in ku bi awayekî devkî ew
çîrokên bi nirx gihandine roja îroyîn. Li
rex giranbuhabûna çîrokan wekî tê zanîn
zimanê kurdî di hêla pendên pêşiyan de jî
gelek dewlemend e. Di vî warî de wêjeya
wî berz e. Pendên pêşiyan ji çend gotinên
kurt ên kurdî pêk tên ku xwedî wateyeke
berz in.
Di van pendan de awayê jiyan, rêz,
rêçik, bîr û baweriyên kevn ên neteweya kurd; dîsa di warê civakî, ramyarî
û maldarî de tiştên bi wate derdikevin
pêş. Pêkhatina pendên pêşiyan di dema
xwe de çavkaniyên bi vî awayî bûne ku
kengê karesatek pêk hatiye, gotinek li
ser wê karesatê hatiye gotin. Ew gotinên
bi teql dev bi dev, herêm bi herêm geriyane û heta roja îroyîn wekî pendên hêja
û bi nirx ji me re mane. Pendên pêşiyên
kurdan pir in lê mixabin hemû nehatine
berhevkirin. Ronî û aşkera ye ku berî
îslamê helbest bi zimanê kurdî hatine honandin. Helbesta kurdî serê xwe di gelek
dergehan de rakiriye û gelek şûn û war
dîtine. Beşa Awestayê ya bi navê “Gataya
Gatan” hemû bi awayê helbestî û kiteyî
hatiye nivîsandin. Di roja me ya îro de
jî ew awayê helbestê di nava kurdan de
heye.
Di Awestayê de bi taybetî helbesta
deh kîteyî tê dîtin. Helbestkarên kurd jî
di dîrokê de heta niha piraniya helbestên
xwe li ser kîteyan honandine. Li gorî belgeyên ku derketine holê berî îslamê jî di
nava civaka kurd de gelek helbestkarên
hêja derketine û helbestên xwe bi kurdî
nivîsandine. Wekî mînak beriya niha
1400 berê li ser parçeyê çerm li şikefta
Cejanê ya li Silêmaniyê hatiye dîtin ku
helbesta kurdî hatiye nivîsandin. Di vê
serdemê de misilmanan Şarezûr û gundên derdorê dagir kirine û ev helbesta ku
hatiye dîtin jî li ser talankirin û xirakirina
wan deran hatiye nivîsandin. Ew helbest, behsa êş û elemên hatine kişandin
dike. Di wêjeya kurdî de, şaxên bingehîn
û jêderka peyv û honandinê bêguman
helbesta kurdî ye. Helbesta kurdî ji çar
beşan pêk tê. Helbesta şer, helbesta dildarî û stranan helbesta xwedênasî û olî û
helbesta lasayî. (Taklît) Helbesta şer: Ev
cure helbest marîfetên şer û lehengiyên
gelê kurd vedibêje. Di nava civaka kurd
de berhemên helbestên şer pir in. Mînak;
Kurd û Goran, Zirzû û Felemez, Dozdeh
siwarên Merîwanê û bi sedan berhemên
din. Helbesta şadî û stranê: Ev cure helbest, ji helbesta dildariyê pêk hatiye.
Wekî me li jorê jî dabû nîşandan gelê
kurd bi xwezayê ve girêdayî ye. Lewma
jî şêwazê dildarî û şadiyê gelek li pêş e.
Helbestên bi vî rengî di nava kurdan de
pir in. Melayê Cizîrî, Mewlewî, Nalî,
Goran û bi sedan helbestvanan bi vê
rêbazê helbestên xwe ristine. Helbesta xwedênasî û olî: Ev cure helbest jî
dabeşa rêz û rêzikên olî û armanca wan
dike mînakên wê helbestê jî di zaravayên
kurdî de pir in.
Wekî mînak: Babe Behûl, Babe Serheng, Babe Gerçek, Dayê Tewrêz û bi
sedan helbestkarên din bi vê rêbazê helbestên xwe honandine. Helbesta lasayî:
(Taklît) Ev cure helbest jî der heqê jiyana
civakî, edeb û nêrînên kurdewarî de bi
awayê laza û senaryo ji xwe re şiverêyek
vekiriye. Ev rêbaz, di helbestên pêşî de
di nava kurdan de tune bûye lê belê di
vê dawiyê de ji aliyê hin helbestvanan ve
bi awayê çîroka lasayî hatiye honandin.
Di wêjeya kurdî de rêz û rêçika duyem jî
beyt e. Beyt hem bi awayê helbestî hem
jî bi awayê pexşan hatine gotin. Hem helbest û hem jî pexşanên wê xwedî kêşekê
ne. Mirov dikare wê helbestê bide ber
helbesta nû û wekî hevterz bihesibîne.
Rêz û rêçika sêyem jî helbesta kîteyî ye.
Helbesta kîteyî xwedî risteke girîng e.
Hem ji hêla honandinê ve hem jî ji hêla
naverok û ahengê ve ji wêjeya kurdî re
bingeheke dewlemend e. Mînakên wê di
wêjeya kurdî der pir in. Wekî Mewlewî,
Bêseranî, Xaneyê Qubadî û bi sedan helbestvanên din.
Ev cure helbest bi piranî deh kîteyî ne.
Lê dîsa jî mirov rastê yazdeh kîteyî û heşt
kîteyî jî tê. Heta serdema têkçûyîna medan jî wêjeya kurdî di her awayê de gelek
dewlemend bû. Civaka kurd piştî medan
di bin şaristaniya pers, roma û sasaniyan
de mabû; wêje û berhemên kurdî jî hemû
di bin çavdêriya wan de pêk dihat. Çi
nivîskî çi devkî beşên wêjeya kurdî wekî
helbest, folklor, çîrok, pend, beyt û hwd.
hem dihatin vegotin hem jî nivîsandin.
Lê mixabin rexmê wêjeya kurdî ewas
dewlemend bûye jî rastî eleqeyek mezin
nehatiye. Jixwe serdestên pers, roma,
sasanî û ereban ew dewlemendiya kurdan
û hunermendên wan wekî yên xwe dane
nîşandan. Lewma jî wêjeya kurdî zêde li
cîhanê belav nebûye. Berhemên ku xwe
gihandine deverên cur be cur ên cîhanê jî
ne wekî yên kurdan wekî yên ereb, pers
û hwd. hatine nasandin. Ji ber vê rastiyê,
nav, berhem û navdarên kurd ên wê serdemê ji bo wêjeya kurdî xebitîne îro wekî
kurd nayên nasîn. (Dawî)
ÇARŞEM, 18 ADAR 2015
8
Ji Jinan Banga Piştgiriya HDP´ê
Gelek saziyên jinan bi hev re banga
piştgiriya HDP´ê kirin. Jinan roja
Yekşemê civîneke çapemeniyê li
dar xistin û çima HDP’ê tercîh dikin
aşkera kirin. Di civînê de bang li jinan hat kirin ku di hilbijartinan de
piştgiriyê bidin HDP’ê.
Koordînasyona Jinan a HDP’ê ya Brîtanya, li Navenda
Civakê ya Londra-Day-Mer´ê civîneke çapemeniyê li dar
xist.
Di civîna ku gelek jin û saziyên jinan tevlî bûn, hat diyarkirin ku di hilbijartinên Tirkiye û Bakurê Kurdistanê de
wê jin bi îradeya xwe beşdar bibin.
‘LI HEMBER TARÎTIYÊ EM LI
DERDORA HDP’Ê BÛN YEK’
Jinan diyar kirin ku ji bo polîtîkayên azadîxwaz ên jin civakî bibin û bi rêxistin bibin, biryara avakirina koordînasyonekê dane û wiha hat gotin, “Wek jinên karkerên koçber
neçar mane koç bikin, kedkar û rewşenbîr, wek sazî û rêxistinên jinan; li hember tarîtiya paşverû-faşîst a li xakên
welêt bilez mezin dibe me biryar daye ku em li derdora Partiya Demokratîk a Gelan (HDP)’ê bibin yek.”
‘DIVÊ MIROV DENG BIDE HDP’YA
PARTİYA AZADÎXWAZIYA JIN E’
Di civînê de wiha hat gotin, “Em dixwazin jin bi tercîh û
îradeya xwe dengên xwe bikar bînin, deng bidin polîtîkayên
azadîxwaziya jin.
Di serî de namzetên jin ji bo destekkirina namzetên
HDP’ê em tevayî xebatên piştgiriyê wek berpirsyartiya xwe
dibînin û xwedî lê derdikevin.
Di civînê de bang li hemî jinan hat kirin ku di bin banê
HDP’ê bibin yek.
ÇARŞEM, 18 ADAR 2015
7
Di Rojbûna Canê de Banga Edaletê
Keça Kurd ya 19 salî Canê, ya ku 12´ê Sermaweza 2014´an li bajarê Kolnê yê Almanyayê bi awayekî trajîk jiyana xwe ji
dest dabû di rojbûna wê ya bîstemîn de bi sedan kes li avahiya Şaredariya Huddersfieldê kom bûn.
Di bîranîna ku roja Yekşemê
hatî li dar xistin de jibo ava kirina weqfekî li ser navê Canê pere
hatin top kirin û banga hişyariyê
hat kirin. Lêkolîna dozgerê Elman di derbarê mirina Canê de
berdewam dike. Li gorî malbat û
hevalên Canê hinekan dermanên
jehrî xistine nav vexwarina Canê û
ev weqfa li ser nave Canê bê ava
kirin jî dê li ser vê mijarê xebatên
hişyariyê bimeşîne.
Di bîranînê de malbata Canê,
hevalên wê, Parlementerê Hud-
dersfieldê Barry Sheerman û
gelek welatiyên Huddersfildê
amade bûn. Di bîranînê de dik bi
wêneyên Canê û ala Kurdistanê
hat xemilandin.
Keça Kurd Canê ya 19 salî li
zanîngeha Nurthumbria ya li bajarê Newcastle di beşa hûqûqê
de dixwend û jibo guhartina di
navbera zanîngehan de jibo demekê çûbû bajarê Kolnê yê Almanyayê. Di mihrîcaneke li Kolnê bi
awayekî trajik jiyana xwe ji dest
da. Tê îddîa kirin ku tiştin xistine
nav vexwarina Canê.
Di şeva bûyerê de Canê bi vexwarina ku vexwarî jehrî ketibû û
rakiribûn nexweşxanê. Hîna ku
Canê li ser hişê xwe bû, ji hevalên
xwe re gotibû ku ew bawer dike ku
hinekan tiştin xistine nav vexwarina wê. Malbata Canê anî ziman ku
li nexweşxaneya Cologne´s st Marien mûdaxeleyeke lezgîn nehatiye
kirin û kêmasiya wan heye. Wekî
din malbatê tevî nexwweşxaneyê
nerazîbûna xwe li hember polêsên
Kolnê jî nîşandan û gotin ku bûyer
bi awayekî ciddî nehatiye lêkolîn
kirin.
Canê, serkêşiya çalakiyên jibo
piştevaniya Kurdistanê dikir
Piştî êrîşên çeteyên Daîş´ê li
hember Şengalê wekî her derî
li bajarê ku Canê lê jiyan dikir
jî gelek çalaki hatin li dar xistin.
Canê´ya Kurdewar û girêdayî
çanda xwe serkêşiya van çalakiyan dikir û di çalakiyan de banga
piştevaniya Kurdistanê dikir. Malbata Canê di sala 1978´an de ji
Rojava koçî Swêdê kirine. Canê
jî li Swêdê hatiye dine. Hîna Canê
zarok bû malbat hatiye Ingilîstanê
û li Huddersfildê bi cîh bûye.
Canê di axaftineke xwe ya di
çalakiya dij Daîşê de wiha axivî
bû: “Em nikarin êdî li malê xwe
rûnin û li hovîtiya Daîş´ê li Kurdistanê temaşe bikin. Divê cîhan tev
li hember vê hovitiyê piştevaniya
Kurdan bike.” Di vîdyoya axaftina
Canê de, tê dîtin ku Canê di dawiya axaftina xwe de dibêje “Bijî
Kurd û Kurdistan” û kelogirî dibe
û nema dikare biaxive.
ÇARŞEM, 18 ADAR 2015
6
SÊ ÇÎROKÊN LI
SER BIŞAFTINÊ
BAHOZ BARAN
Ew zimanê ku berê me ji ber wê
kutan dixwar, îro wî di nava hiş
û giyanê gelek kurdan de cihê
xwe çêkiriye û gelek kurd êdî bi
wî zimanî ‘dijîn?’
Wextê ku qal tê ser bişaftinê, yê min
hûtekî heftserî tê bîra min. Vî hûtî, gelek
derbên giran li me dane. Gelek derbên giran li me dide ev hût. Wî gelek ji me dabeliandine û mehandine bêyî ku em tiştekî pê
bikin, hinek ji me niha di qirika wan de ne,
hinek ji me ji qirikê berjêr in. Hûn ji kîjan
kurdê/î bipirsin dê li ser wî hûtî ji we re tiştan
bibêje. Serboriyên me yên cur bi cur hene
pê re. Her serborî, birînek e û lazim e em bi
birînên xwe bizanin, lazim e em li ser wan
birînan biramin. Di vê nivîsê de ez ê qala sê
çîrokên balkêş ên bişaftinê bikim. Mirîşkên
Îzmîrê û dayika kurd Heft heşt sal berê, hevalekê ji min re qala xwe û serboriya diya xwe
kir. Piştî ku Licê tê şewitandin, terka her tiştê
xwe dikin û ji warê xwe koç dikin, berê xwe
didin Îzmîrê. Diçin li wê derê li taxekê bi cî
dibin. Tebatî nayê dayikê, karên gundan li
bajaran nîn in, pez û dewar nayên xwedîkirin. Ev dayika me, rojekê nema xwe digire
û ji qîza xwe re dibêje, “Qîza min weleh sebra min li vir nayê, hema çend heywanên me
hebûna…” Qîza wê dibêje, “Dayê, li bajaran
mirov nikare heywanan xwedî bike, çênabe.
Dilê dayikê, bi vê gotinê rehet nabe û ji qîza
xwe re dibêje, “
Ez qala pez û dewaran nakim qîza min,
hema çend heb mirîşkên me hebin bes e.”
Qîzik, roja din radibe diçe bazarê û ji diya
xwe re çend mirîşkên ziraetê dîstîne û tîne
malê. Dayika me li mirîşkan dinêre, lê kêfa
wê ji mirîşkên ziraetê re nayê, lê dibêje ji
tunebûnê çêtir e qîma xwe bi wan tîne. Dayika me diçe hinek lextê mirîşkan ji tûrikekî
derdixe ku deng li mirîşkan bike û bide wan.
Ê te dît em kurd dema ku deng li mirîşkan
dikin dibêjin “tû tû tû.” Dayika me deng li
wan dike lê mirîşk bi dengê wê ve nayên.
Dayik şaş dimîne û ji qîza xwe re dibêje,
“Ev çi tewr mirîşk in qîza min, çima nayên
lextê xwe naxwin? Ka here ji cîrana me bipirse, ew çawa deng li mirîşkên xwe dikin.”
Qîzika me diçe dipirse, cîrana wan dibêje,
“Weleh em dema ku deng li mirîşkan dikin
dibêjin, “cîk cîk cîk.” Qîzik şaş dimîne û
tê gotina cîrana xwe ji diya xwe re dibêje.
Diya wê bi vê gotinê ecêbmayî dimîne û
dibêje, “Îcar “cîk cîk cîk”! Mirîşk û “cîk
cîk cîk!?” Weleh tu min bikujî ez nikarim
ji mirîşkan re bibêjim “cîk cîk cîk.” Tu rabe
evana bibe bifiroşe, wextê ku tu çûyî Amedê
ji min re mirîşkên me yên gundan bîne ku
em ji zimanê hevdu fam bikin. Qîzik radibe
mirîşkan li xwediyê wan vedigerîne û dema
ku diçe Amedê û tê ji diya xwe çend mirîşkên
me yên gundan tîne û dilê dayikê dikeve cî.
Xaltiya Asiye û milyaket Ez ne şaş bim sala
1998’an bû. Em li Licê bûn. Cîraneka me
hebû, me jê re digot xaltiya Asiye. Kurekî
wê li çiyê bû, kurê din navê wî Tehsîn û li
înşaetan dixebitî. Wê salê Tehsîn digire diya
xwe jî bi xwe re dibe Qeyseriyê. Çendekî
li wir dimînin û xaltiya Asiya nexweş dikeve, dikeve ber halê mirinê. Ji kurê xwe re
dibêje, “Bigire min hilde bibe Licê.” Tehsîn
jê re dibêje, “Dayê li van deran nexweşxane
hene, em ê dermanekî peyda bikin.” Xaltiya
Asiye dibêje “Na, îlim tu yê min bibî Licê.”
Tehsîn li ber diya xwe digere dibêje,
“Dayê, ev ji min nayê, em hîn nû hatine,
me mal kirê kiriye, gerek ez bixebitim.” Lê
na, dayik ji gotina xwe nayê xwarê û taliya
talî dibêje, “Weleh tu min nebî Licê, ez heqê
xwe li te helal nakim.” Tehsînê me, ji neçarî
radibe diya xwe digire û berê xwe dide Licê.
Wê salê, wextê ku xaltiya Asiye hat û em çûn
serdana wê, me dît ku halê wê ne tu hal e. Gotin dê bimire, rabûn gazî mela jî kirin û çûn
gora wê jî kolan. Lê xaltiya Asiye hefteyek
paşê bi ser xwe ve hat û spîsax bû. Tehsîn
ji karê xwe bûbû, ji destên wî tiştek nedihat
û diçû qehweyê dihat. Tehsînê me, şevekê tê
malê û ji diya xwe dipirse û dibêje, “Ê dayê,
min ji te re got ez li wî bajarî te bibim ser
dixtoran, te got îlim min bibe Licê, binêre
wa ye tu hatî ser xwe. Îşê min jî ma li erdê.
Ev çi bi te hatibû ku te ewqas dixwest ez te
bibim Licê?” Xaltiya Asiye, berê xwe dide
kurê xwe û dibêje, “Tehsîn Tehsîn! Min got
belkî tu baqil î û bi tiştan dizanî lê niha ez
li te dinêrim û dibînim ku tu hesabê tu tiştî
nakî, ez li ber mirinê bûm, ku ez li bajarê tirkan bimirama û milyaketên wan bihatina bi
tirkî pirsên xwe ji min bikirina, min ê çi fam
bikira ji wan, min ê çi bigota ji wan re? Me
yê çawa ji zimanê hevdu fam bikira?” Piştî
van gotinan kenek bi ser rûyê Tehsîn dikeve
û ji diya xwe re dibêje, “Weleh tu rast î dayê,
ev tişt qet nehatibû bîra min.” Ehmedê kurd
û dibistanên tirkan Di sala 2007’an de, min
mamosteyek nas kir. Navê wî Ehmed bû.
Li civatekê min qala meseleya zimên kir
û gotinên min birînên camêr axivandin. Got,
mamoste gelek tişt hatine serê min, ez dixwazim qala wan bikim ji te re. Min got, kerem
bike û camêr çîroka xwe ya li ser bişaftinê ji
me re got. Got em li gund bûn, berê mekteb li
gundê me tunebû û me nedizanî tiştekî çawa
ye. Serê sibê heta êvarê em li çol çiyayan bûn,
li nav erd û baxçeyan, li ber pez û dewaran
bûn em. Li ser dar û deviyan, di nava çem
û robaran de bûn em. Rojekê min dît bavê
min qala mektebê kir û got: “Ez ê te bişînim
mekteba gundê din.” Mehek paşê pêşmalka
reş li min kirin û berê min dan mektebê. Ez
yekî jîr bûm û pir zû tê digihîştim lê wextê
ku ez di wî deriyê mektebê re ketim hundir,
jîrbûna min li derve ma û ez bûm nezanekî
dera hanê. Hefteyek du hefte derbas bûn, ez
mîna gêjikan diçim mektebê û têm û ji wan
tiştekî fam nakim.
Piştî hinek xêzik mêzikan, rojekê mamoste tiştekî spî anî danî ser maseya me.
Min ji hevalê bal xwe pirsî û got, “Ev çi ye?”
Wî jî hema got, “Ev benîşt e benîşt, bicû.”
Min jî girt û ew tiştê spî kir devê xwe û cût.
Min dît naşibe benîştan, min got, “Kuro ev
çilo benîşt e, balon jê çênabe.” Hevalê min
got, “Ev benîştê mektebê ye, wilo ye.” Dersa din mamoste hat bi tirkî got, “Fişlerinizi
çıkarın!” Ez ê reben ez çi dizanim fîş çi ne.
Min dît her kesî ew tiştên spî derxistine û
danîne ser maseyên xwe. Ew hevalê min jî
çûbû li paş rûniştibû. Mamoste berê xwe da
min û got, “Ahmet senîn fîşlerîn nerede?”
Min hîn jî tiştek fam nekiribû, min got qey
pirsa benîştê ku min cût dike. Min got, “Ortmenim min benîştê xwe cût.” Mamoste kurd
bû, fam kir ku min fîş wekî benîşt cûtiye.
Darê xwe girt û ket ser min. Min wê rojê kutaneke baş jê xwar. Dema ku em ji dibistanê
derketin min jî dilê xwe li wî hevalî rehet kir.
Çend salên din bihurîn ez ketim pola çaran,
rojekê mamoste hat û li depê gotina Ataturk
nivîsî, “Hayatta en hakiki murşît îlîmdîr.”
Paşê got hûn çi ji vê gotinê fam dikin? Deng
ji kesî derneket, me yê çi fam bikira ji wê
gotinê? Taliyê mamoste got, “Ku hûn bersiv
nedin min ez ê li we tevan bixim.” Min mêze
kir ku çênabe, em ê kutanê bixwin, min baş
bala xwe da wê gotinê û min dît ku peyvek ji
min re ne xerîb e. Dema ku ez bi bavê xwe
re diçûm Amedê, li ser rê tabelayek hebû û
li ser wê, “ÎL: DIYARBAKIR” dinivîsî. Min
hema destên xwe bilind kir û hatim ber textê,
min “DIYARBAKIR” xist dewsa “ÎL”ê û li
textê gotina, “Hayatta en hakîkî murşît Diyarbakirdir.” nivîsî. Piştî vê gotinê, mamoste
got qey ez henekên xwe bi vê gotinê dikim û
min dîsa kutan xwar. Min sond xwar min got,
ez êdî bersiv nadim tu tiştî. Çend sal derbas
bûn, ez hatim navçeya Erxeniyê, dersa tirkî
hebû, mamosteyek hat got, “Çocuklar bugun
kompozîsyon yazacagız.” Me nedizanî kompozîsyon çi ye. Ji me re qala rê û rêzikên wê
kir û got hûn ê li ser gotina “Ne ekersen onu
bîçersîn.” ê binivîsin. Min zor da xwe lê min
fam nekir ev gotina hanê çi dibêje.
Paşê bax û baxçeyên me hatin bîra min û
min bîst xalên wiha nivîsîn, “Domates ekersen domates bîçersîn, bîber ekersen bîber
bîçersîn..” Wextê mamoste li kaxidê min
nihêrî pir aciz bû ji min re got, “Ehmed bu
nedîr?” Min got, “Ortmenim oyledir, însan
domatês ekerse domatês bîçer…” min ê tam
bigota, “Bîber…” Şîmaqa wî gawirî bin guhê
min sor kir. Dayikek hesabê mirîşkên xwe
dike û dibêje gerek mirîşk bi zimanê me bizanin; lê gelek kurdên me, em dev ji mirîşkan
berdin, hesabê xwe û zarokên xwe jî nakin!
Dayikek hesabê milyaketan dike û dibêje
gerek milyaket jî bi zimanê me biaxivin. Lê
gelek kurdên me, em dev ji milyaketan berdin, dema ku diçin ji dikanekê tiştekî distînin
jî hesabê zimanê xwe nakin. Ew zimanê ku
berê me ji ber wê kutan dixwar, îro wî di
nava hiş û giyanê gelek kurdan de cihê xwe
çêkiriye û gelek kurd êdî bi wî zimanî ‘dijîn?’
Helbet, li Kurdistanê bi hezaran çîrokên bi vî
awayî yên ku nehatine nivîsîn hene. Hêvî ew
e ku em li “bîra” xwe vegerin û wan çîrokên
xwe binivîsin da ku em bikarin xwedîtiyê li
êşa xwe bikin.
ÇARŞEM, 18 ADAR 2015
5
ÇARŞEM, 18 ADAR 2015
4
Li Edinburg û Brînghtonê Coşa Newrozê
Li paytexta Îskoçya
Edinburghê û
Brightonê pîrozbahiyên
Newrozê hatin li
darxistin.
Li bajarê Bringhton nêzî 200
kes tevlî pîrozbahiya Newrozê
bûn. Di pîrozbahiya ku ji aliyê
Navenda Civaka Kurd a Sussex
ve hat organîzekirin, li ser navê
Navenda Civaka Kurd a Sussex
Hevseroka Komîteya Rêveber
Esmeray Alagoz axivî. Alagoz
got ku bi berxwedana ji Kawayê
Hesinkar heta Kawayê hemdem
Mazlûm Dogan û bi saya hezaran
şehîdan gihiştine van rojan.
Piştî axaftinan, koma Bênav,
Sezgîn Coşkûn û Îbocan derketin
dikê.
Pîrozbahiya Newrozê ya li
Edinburghê ya li salona Pottobello Town Hall hatî li dar xistin
bi deqek rêzgirtin dest pê kir.
Tevî Parlementerê Îskoç yê
partiya Karkeran Hanzala Malik,
Sheila Gilmore û alîkarê şaredarê
Edinburghê Bailie Aitken bi sedan Kurdistanî tevlî pîrozbahiyê
bûn. Di pîrozbahiyê de Hevseroka Meclîsa Gelê Kurd Ya Brîtanya Arzu Peşmen axaftinek kir.
ÇARŞEM, 18 ADAR 2015
Berdewama rupelê pêşîn…
…
Jibo Kemal Du
Merasîm Hatin
li darxistin
Ber bi saetên sibehê ve bi sedan
Kurdistaniyên li Nottingham li ber
dêra ku wê merasîma destpêkê pêk
were kom bûn. Malbatê ku wek Kosta û hevalên wî yên têkoşînê wek
Kemal behsa Konstandinos Erik
Scurfield kirin, tabûta Scurfield bi
alên YPG, YPJ, TEV-DEM, Brîtanya û Yewnanîstanê hat xemilandin.
Merasîma destpêkê ya ji aliyê
Meclîsa Gel a Kurd a Brîtanya ve
hat organîzekirin, bi deqeyek rêzgirtinê destpê kir. Piştî rêzgirtinê
endamê Meclîsa Gel a Kurd Ercan Akbal û Hevserokê PYD’ê
Salih Muslim axivîn. Piştî merasîmê cenaze birin Dêra Ortodoks
a Yewnan.
Li merasîma li Dêra Ortodoks
a Yewnan malbat û hevalên Scurfield û bi sedan Kurdistanî beşdar
bûn. Di merasîma ku bi Yewnanî û
Îngîlîzî pêk hat, ji ber di dêrê de cih
nema bi sedan kes li ber deriyê dêrê
rawestiyan. Piştî merasîma li dêrê
cenazeyê Scurfield birin goristana
li Nottingham a Willford Hill.
Piştî wecîbeyên olî cenazeyê
Scurfield li ser daxwaza malbatê bi
alên li ser tabûtê hat defnkirin. Piştî
defnkirinê bi sedan Kurdistaniyan
dirûşma, “Şehîd Namirin” gotin.
Li gora Scurfield a bi hezaran kulîlkan hat xemilandin dara zeytûnê
hat çandin. Scurfield beriya jiyana
xwe ji dest bide ji hevalên xwe
re gotibû, “Min li bin siya dareke
zeytûnan veşêrin.”
3
ÇARŞEM, 18 ADAR 2015
2
Xaçepirs
Bersiva Hefteya Borî
PÊKENOK
Xwaringeha
Kurdan û
mihendizê Tirk
e. Kebabên goştê kerê ji bo wî
çedike û sênîkê tijî datîne ber.
Piştî yê Tirk têr dixwe diçe heqê
xwarinê dide, dibîne ku pir erzan e.
Roja paştir sê hevalên xwe jî
Wek tê zanîn tirk gelekî diçin dibe û diçe wê xwaringehê. Piştî
Kurdistana başur ji bo xebatê. xwarinê vê carê lê giran tê.
Kurdên me jî li her derê Iraqê
Yê Tirk dibejê: ‘Yabo min
pir in, nemaze li bexdayê gelek
duh
pir xwar lê erzan bû, îro ji
karûbar di destê wan de ne .
bo çi giran e?’
Rojekê mihendizekî Tirk
Kurdê me dibêje: ‘lawo her
diçe xwarinheha yekî Kurd.
Kurdê me dizane ku ew Tirk roj goştê keran nîne.’
Li
Edinburg û
Brînghtonê
Coşa
Newrozê
Sayfa 4
Di Rojbûna
Canê de
Banga
Edaletê
Sayfa 7
Ji Jinan
Banga
Piştgiriya
HDP´ê
Sayfa 8
telgraf.co.uk
Çarşem,
01/04/2015
Hêjmar
ROJNAMEYA HEFTEYÎ
462
KURDAN DI RÊWÎTIYA DAWÎ
DE KEMAL BI TENÊ NEHIŞT
Şervanê YPG’ê Scurfield, li Nottinghamê Hat Defn Kirin
Hemwelatiyê Brîtanî şervanê YPG’ê Konstandinos Erik
Scurfield (Kemal) ê 2’yê Adarê di şerekî li Til Berak
jiyana xwe ji dest da li Nottingam bi merasîmeke girseyî
hat defnkirin. Di merasîmê de malbata Scurfield,
hevalên wî, Hevserokê PYD’ê Salih Muslim û gelek
Kurdistanî beşdar bûn.
Li Til Berak a girêdayî bajarê Qamişlo yê Rojava
2’yê Adarê di şerekî navbera şervanên YPG’ê û
çeteyên DAIŞ de hemwelatiyê Brîtanî şervanê YPG’ê
Konstandinos Erik Scurfield (Kemal) jiyana xwe ji dest
da. Ji bo Scurfield roja Pêncşemê li Nottingham du
merasîmên cuda pêk hatin…
Tabûta Konstandinos Erik Scurfield bi alên YPG, YPJ,
TEVDEM, Britanya û Yewnanîstanê hat xemilandin
û li ser tabûtê ji hêla civaka Kurd ve “Tu yê qet neyê
jibîrkirin, tu pakrewanê me yî û jiyana te dê tim di dilê
me were jiyîn” hat nivîsîn.
Rûpelê 3

Benzer belgeler