telgraf 462-2 - Telgraf Gazetesi – Londra
Transkript
telgraf 462-2 - Telgraf Gazetesi – Londra
Britanya’daki Kadın Kurumlarından HDP’ye Destek Açıklaması Sayfa 8 Salih Muslim Britanya Parlamentosunda konuştu: Kimsenin Askeri Olmayacağız Bir Kimliğin İnşası; Kobani Dr. Deniz Çiftçi, Kürtler’in statü elde etmesini istemeyen tüm güçlerin, en büyük amacının, Rojava’yı “insansızlaştırmak”, daha açık bir ifade ile “Kürtsüzleştirmek” olduğunu Sayfa 13 Sayfa 11 telgraf.co.uk Carşamba, 01/04/2015 Sayı HAFTALIK HABER GAZETESİ 462 Genel Seçimler İçin Geri Sayım Başladı Birleşik Krallık genelinde yapılacak parlamento seçimlerine 35 gün kala parti liderlerinin seçim çalışmaları hız kazandı. Başbakan David Cameron’un kraliçe Elizabeth’i ziyaret ederek parlamentonun bu dönemki çalışmasını fes etmesi ve parlamentonun tatile girmesiyle beraber seçim süreci resmen başlamış oldu. Biz göçmen toplumları da yakından ilgilendiren Birleşik krallık seçimleri şu ana kadar toplumumuzun henüz gündemine girmiş değil. Türkiye’de yapılacak olan genel seçimlerin toplumumuzda yarattığı heyecanın gölgesinde kalan Birleşik Krallık seçimlerine ilgi yok. Türkiyeli ve Kürdistanlı kurumların Birleşik Krallık seçimlerine yönelik çalışmaları da yok denecek düzeyde. Araştırma kurumları, siyasi partilerin ekonomik planlarının açık olmadığını ve seçim kampanyası sürecinde daha somut ve detaylı planlar açıklamalarının gerektiğinin yorumunu yapsa da Partilerin seçim kampanyalarında gündeme getirdiği konular arasında ulusal sağlık hizmetleri, Birleşik Krallığın Avrupa Birliği üyeliği, göçmenlik konusu ve ekonomik reform planları öne çıkıyor. Seçimlere 35 gün kala anketler İşçi Parti ve Muhafazakar Parti’nin başa baş olduğunu ve henüz çoğunluk elde edebilecek bir partinin olmadığını gösteriyor. BBC’nin ayrı ayrı yapılan anketlerin sonuçlarını toplayarak çıkarttığı ortalama sonuçlar şöyle: İşçi Parti %34; Muhafazakar Parti %34; UKIP %13; Liberal Demokrat Parti %13; Yeşiller %5; diğer %6. Ed Miliband, seçim kampanyasına, İşçi Parti’nin ticaret manifestosunu açıkladığı konuşmasıyla YPG’li Kosta başladı. Miliband, Cameron’ın vaat ettiği AB’de ‘kalma’ ya da ‘çıkma’ referandumunun istihdam için zararlı olacağını belirtti. Mali Araştırmalar Enstitüsü (Instutue for Fiscal Studies) yaptığı açıklamayla Cameron’ın Başbakanlık önünde yaptığı konuşmada, İşçi Parti’nin seçilmesi kaos ve çalışan ailelerin yıllık üç bin sterlin ek vergi ödemelerine yol açacağını söylemesinin doğru bir veri olmadığını açıkladı. Haberin devamı sayfa 7’de Nottingham’da Toprağa Verildi Bir hafta önce cenazesi Rojava’dan getirilen Konstandinos Erik Scurfield (Kemal) Perşembe günü yapılan kitlesel bir törenle Nottingham’da toprağa verildi. Törene ailesi, arkadaşları, PYD eşbaşkanı Salih Müslim ile beraber çok sayıda Kürdistanlı katıldı. Haberin devamı sayfa 9’da ÇARŞAMBA 01 NİSAN 2015 2 Edinburgh ve Brighton’da Newroz Coşkusu Brighton HAFTALIK HABER GAZETESI ROJNAMEYA NÛÇEYAN A HEFTANE Edinburgh Editör Alaettin Sinayiç [email protected] Muhabirler Esra Türk Erem Kansoy [email protected] Grafiker Yüksel Adıgüzel [email protected] Yayın Sahibi Tel News Ltd. Adres 33 Dalston Lane London, E8 3DF Telefon 0207 9230 838 0742 9481 490 Web www.telgraf.co.uk Reklam Dilek Bozkurt 0743 836 9969 [email protected] [email protected] Soru ve görüşleriniz: [email protected] İskoçya’nın başkenti Edinburgh ve Brighton’da hafta sonu yapılan Newroz kutlamalarında çok sayıda Kürdistanlı bir araya geldi. İskoçya’nın başkenti Edinburgh’ta Pazar günü Pottobello Town Hall’de bir araya gelen kalabalık kutlamaya bir dakikalık saygı durusuyla başladı. İskoç İşçi Parti Milletvekilleri Hanzala Malik, Sheila Gilmore ile Edinburgh Belediye Başkanı yardımcısı Bailie Aitken’inde katıldığı kutlamada aynı zamanda MLKP, PJAK ve PYD temsilcileri Newroz mesajlarını okudu. Britanya Halk Meclisi Eşbaşkanı Arzu Peşmen’in de kutlamada yaptığı konuşmada barış süreci, Rojava devrimi ve Türkiye’de 7 Haziran tarihinde yapılacak genel seçimlere dikkat çekti. Bütün çabamız HDP’nin barajı aşıp meclise girmesidir diyen Pesmen; “Newroz coşkusunun sandığa da yansımasını bekliyoruz. Herkesin çabasını ve oyunu önemsiyoruz. Seçim gününe kadar hepimiz çalışıp oyumuzu HDP’ye veriyoruz” dedi. Edinburgh Halkevi Müzik Grubu ve Halkoyunları ekibinin de birer gösteri sunduğu kutlama Koma Zelal’in müzik ziyafetiyle son buldu. Brighton’da Coşkulu Newroz Kutlaması Sussex Kürt Toplum Merkezi’nin 29 Mart 2015 Pazar günü Brighton’da organize ettiği Newroz kutlamasına, 200’den fazla Kürdistanlı ve dostları katıldı. Etkinlikte, Sussex Kürt Toplum Merkezi yönetimi adına Yönetim Komitesi Eşbaşkanı Esmeray Alagöz bir konuşma yaptı. Alagöz konuşmasına Kürt halk önderi Abdullah Öcalan’ın Newroz metniyle başlayarak, Newroz’un ortaya çıkış hikayesine ve geçmişten bugüne nasıl gelindiğine değindi. Yapılan konuşmaların ardından Sezgin Coşkun, Koma Bênav ve Ibocan sahne aldı. BÜYÜK REKLAM KAMPANYASI Kürt ve Türk toplumuna ulaşmanın en iyi yolu Tüm reklamlarınızda %30 indirim Tüm seri ilanlarınız ÜCRETSİZ www.telgraf.co.uk [email protected] 07429481490 | 02079230838 ÇARŞAMBA 01 NİSAN 2015 3 ÇARŞAMBA 01 NİSAN 2015 4 TUSC’TAN HDP’YE DESTEK Sendikacılar ve Sosyalistler Koalisyonu-TUSC yaptığı basın açıklaması ile Türkiye’de yapılacak olan genel seçimlerde Halkların Demokratik PartisiniHDP desteklediklerini belirttiler. Day-Mer binasında yapılan basın açıklamasında TUSC’ın, Yunanistan’da Syriza, İspanya’da Podemos ve Türkiye’de de HDP ile dayanışma içinde olduğu ifade edildi. TUSC Genel Başkanı Dave Nellist’in yazılı açıklamasını Genel merkez yöneticisi Paula Mitchell okudu. 2013 Gezi Parkı olaylarını yoksulluk ve baskı rejimine başkaldırı olarak niteleyen açıklamada Türkiye’de HDP’nin yanı sıra Yunanistan’da Syriza ve İspanya’da Podemos’a olan uluslararası dayanışma ve desteğin giderek yükseldiği ifade edildi. Açıklamada TUSC’ın Britanya’da aynı felsefeyle ülke çapında 130 adayla genel seçimlere gireceği vurgulanarak kapitalist sistem partilerine alternatif olarak daha iyi bir dünyayı yaratmak için seçilmek istedikleri belirtildi. SUTTON: HDP BİZİ DE HEYECANLANDIRDI TUSC Tottenham milletvekili adayı Jenny Sutton da dünyanın bir çok yerinde kesinti ve tasarruf politikalarının işçi ve emekçilerin yaşam yaşamlarını zorlaştığını belirterek, “Böl yönet politikalarıyla emekçileri güçsüzleştirmeye çalışıyorlar” dedi. “Bütün bunlara karşı dünya ve Avrupa’da tasarruf, ırkçı ve adaletsiz uygulamalara karşı halklar bir araya gelerek kendilerini temsil edecekleri birlikler kuruyorlar” diyen Sutton şöyle devam etti: “Yunanistan’da Syrizia ve Ispanya da Podemos bu anlamda örnek teşkil edip bizi heyecanlandırıyor. Şimdide de Türkiye’de HDP ile ilgili gelişmeleri duyup heyecanlandırıyor. Halkların AKP hükümetine ve Son 13 yıldır yaptığı anti demokratik uygulamalara karşı bir birlik oluşması önemli bir gelişme.. TUSC Tottenham adayı olarak HDP’yi ve mücadelesini destekliyoruz. HDP’nin güçlenmesi ve zaferi bizimde zaferimizde olacaktır.” Avrupa’da Yaşayan Ruviyan-Tilkililer Seçimlerde HDP’yi destekleyecek Haziran ayında Türkiye’de yapılacak genel seçimler öncesi Halkların Demokratik Partisine farklı kesimlerden destekler çoğalarak devam ediyor. İsviçre, İngiltere, Almanya ve Fransa Tilkiler Köyü Dayanışma Dernekleri yaptıkları ortak açıklama ile seçimlerde HDP’yi destekleyeceklerini deklare ettiler. Avrupa’da yaşayan Maraş’ın Pazarcık ilçesine bağlı Ruviyan (Tilkililer) köylüleri İsviçre, İngiltere, Almanya ve Fransa’da dernekleri bulunuyor. Her dört ülkede faaliyet gösteren dernekler yaptıkları ortak açıklamada Haziran seçimlerinin ülkenin geleceği açısından ve bütün halkların kaderini belirleyecek önemde olmasından kaynaklı Yurtdışında yaşayan Tilkililer köylüleri olarak seçimlerde HDP’yi destekleyeceğini belirttiler. Yapılan yazılı açıklamada şunlar belirtildi; ‘‘Haziran 2015’te Türkiye’de yapılacak genel seçimler bütün halkların kaderini belirleyecek önemde olacak. Yurtdışında yaşayan Tilkiler Köyü halkı olarak bu seçim bizi de yakından ilgilendirmektedir. Avrupa’daki yerel dernekler olarak bütün siyasi düşüncelere ve partilere aynı mesafede olsak da, içinde bulunduğumuz özel dönem bizi birlik olmaya, KürtAlevi’lerin temel hak ve taleplerine cevap verebilecek yapılara ve adaylara ortak destek vermemizi zorunlu hale getirmiştir.’’ AKP’nin seçimlerde hedefine ulaşması halinde antidemokratik uygulamaların artacağını ve İşid gibi bir terör yapısıyla ortak hareket etmelerinin her kesimi olduğu gibi Kürt Alevi olan kendilerini de endişelendirdiği belirtildikten sonra şunlar belirtildi; ‘‘Programında ve pratiğinde bütün halkların ve inançların birlikte, özgürce yaşayabileceği demokratik bir ülke yaratmak olan Halkların Demokratik Partisi (HDP)’nin taleplerimize yakın olduklarını görüyoruz.’’ ÇARŞAMBA 01 NİSAN 2015 5 Erol İncedal ‘Terör Eylemi Planlama’ Suçundan Beraat Etti Erol İncedal, geçtiğimiz yıl bomba yapma kılavuzu bulundurmaktan ve terör eylemi planlamaktan yargılanmıştı. Bomba yapımı kılavuzu bulundurmaktan suçlu bulunan İncedal, terör eylemi planlamaktan, jürinin karara varamaması üzerine tekrar yargılandı. Büyük bir bölümü gizli yürütülen davada İncedal, terör eylemi planlama suçundan beraat etti. İncedal, suçlu bulunduğu bomba yapma kılavuzu bulundurmak suçlamasından ceza almayı bekliyor. Bir çok önemli bilginin halktan ve medyadan gizli tutulduğu davanın detaylarının açıklanması için medya kurumları, avukat aracılığıyla mahkemeye ortaklaşa dilekçe verdiler. Medya mensupları, İncedal’ın terör eylemi planlama suçlamasından nasıl suçsuz bulunduğunu halkın anlaması için gizli tutulan belgelerin açıklanmasının halkın yararına olacağını iddia ettiler. Britanya gündeminde geniş yer bulan ve ikinci dünya savaşından bu yana yürütülen ilk gizli mahkeme olan İncedal’ın davasında gizli tutulan belgeler kamu arasında merak ediliyor. Davanın belgelerinin açıklanmasına ilişkin kararı Mr Justice Nicol bu hafta açıklayacak. Mahkeme jürisi 11 Kasım’da İncedal›ın ‘bir hafıza kartı içinde bomba yapımına ilişkin belgeler bulundurmaktan’ suçlu bulunduğu kararına varmış fakat ‘terör eylemine hazırlık yaptığı’ suçlaması konusunda karar çıkmaması üzerine İncedal›ın yeniden yargılanmasına hükmetmişti. Dava süreci Geçen yıl Ekim ayında tutuklanan İncedal’ın arabasında yapılan aramada ele geçirilen hafıza kartında ‘Bomba yapımı’ ile ilgili belgeler bulunmuştu. İncedal’ın üzerinde ayrıca eski başbakan Tony Blair ve eşinin ev adresleri çıkmıştı. Mahkemenin verdiği bilgilere göre İncedal’a ait Cep telefonunda Daiş terör örgütünü övücü materyaller bulunmuştu. 30 Eylül 2013 tarihinde Londra’da arabası polis tarafından durdurulan İncedal›ın Mercedes marka aracına dinleme cihazı yerleştirilmiş, dinlemeye takılan bazı konuşmalar da dava dosyasına eklenmişti. İncedal›ın kayıt altına alınan konuşmalarında, malzemeleri sağa sola taşımaktan kurtulmak için ‘gizli bir ev’e ihtiyacı olduğunu; beyazları sevmediğini ve eğer arabasında bir şey bulunursa başının belaya gireceğini söylediği belirtiliyor. İncedal ve Munir Rarmoul-Bouhadjar’ın bir kaç hafta sonra ekim ayında Londra’nın doğusunda gözaltına alınırken, savcı Richard Whittam, zanlılarla birlikte ele geçirilen iphone marka telefonun koruyucusu içinde bomba yapımına ilişkin bilgiler içeren bir hafıza kartı da bulunduğunu söyledi. Rarmoul-Bouhadjar’ın ‘terörizm için yararlı malzemeler bulundurmak’ suçlamasını kabul ettiği belirtildi. Ele geçirilen iphone telefonda ise, bazı sinagogların fotoğrafları ve Daiş’i destekleyecek malzemelerin bulunduğu öne sürülüyor. Aslen Malatyalı olan Erol İncedal daha bir yaşını doldurmadan babasını kaybettikten sonra annesi ve diğer üç kardeşiyle beraber İngiltere’ye göç ediyor. Alevi bir ailenin çocuğu olan İncedal ortaokul çağında içinde bulunduğu ortamın etkisiyle İslami görüşe yakınlaşıyor ve daha 17 yaşındayken Pakistan kökenli bir kadınla evleniyor. 6 ÇARŞAMBA 01 NİSAN 2015 ÇARŞAMBA 01 NİSAN 2015 7 Eğitim Köşesi OKTAY ŞAHBAZ Urswick Ortaokulu Bilgisayar Bölüm Başkanı [email protected] Para yapmayan Türkçe ders kaldırıldı Baş sayfadaki haberin devamı.. Genel Seçimlere 35 Gün Kaldı Araştırma merkezi, Cameron’ın bu söyleminin faydalı olmadığını ve seçim kampanyasının belirsiz verilerle başlamasının seçmen için zararlı olacağı yorumunu yaptı. Cameron, açıklamasında şunları söyledi: ‘‘Beş sene önce, bu siyah kapıdan içeriye girdiğimde milyonlarca insan işsizdi, ailelerimiz için ekonomik güvence yoktu ve ülke borçlarını ödeyebilecek mi diye kaygıları vardı. Beş sene sonra, uzun vadeli mali planımızdan ve vermek zorunda kaldığımız zor kararlardan kaynaklı, tarihimizde en fazla kişinin işi var, yaşam standartları yükselişte ve ekonomik olarak daha fazla güvencemiz var. bu kapıdan içeriye girecek bir sonraki başbakan ben ya da Ed Miliband olacak. Büyüyen, iş yaratan, sağlık hizmetlerinin yürümesi ve gelişmesi için para yaratan bir ekonomi seçebilirsiniz. Çalışkan 30 milyon için vergileri kesen bir hükümet ve güvenli ve güvenceli bir ülke. ‘‘Ya da Ed Miliband’ın yaratacağı ekonomik krizi seçebilirsiniz- çalışan aileler için üç bin sterlinin üzerinde ek vergi uygulaması. Borç yükselir ve insanlar işlerini kaybeder.’’ İşçi Parti içerisinde ve Sendikalar ve Sosyalistler Koalisyonu ve Yeşiller gibi sol kesimler, İşçi Parti’nin beş seçim vaadi arasında bulunan ‘göçün kontrol edilmesi’ olması eleştirilere yol açtı. Yeşiller’in başkanı Natalie Bennett, seçimlerin sonucunda hiçbir partinin çoğunluk alamaması olasılığında partisinin hükümetin oluşmasında önemli rol oynayacağını ifade etti. Liberal Demokrat Parti’nin üniversite harçlarını yılda üç binden dokuz bine yükseltilmesinde hükümete destek vermesinden dolayı, Yeşiller’e oy kaybetmesine yol açtı. Böylece, Yeşiller’in koalisyon ortağı olma olasılığı daha yüksek oluyor. Bennett’ın seçim vaatlerinin arasında 500,000 sosyal konut, en zengin %1 için ‘zenginlik vergisi’ ve 2020 yılına kadar asgari çalışma saat ücretinin 10 sterline yükseltilmesi var. Liberal Parti lideri Nick Clegg, Cameron ve Miliband’i kastederek, diğer liderlerin ülkeyi sağa ve ya sola çektiklerinin, ve kendisinin dengeli bir orta merkez siyaset izlediğini ifade etti. Televizyonda Parti Liderleriyle Seçim Tartışması Perşembe akşamı Muhafazakar Parti, İşçi Parti, Liberal Demokrat Parti, Yeşiller, UKIP, Plaid Cymru ve İskoçya Ulusal Parti liderleri yan yana tartışma programında yer alacaklar. ITV kanalında yayınlanacak seçim programında David Cameron, Ed Miliband, Nick Clegg, Natalie Bennett, Nigel Farage, Leanne Wood ve Nicola Sturgeon halkın oylarını kazanmak için ülkeyi ilgilendiren önemli konular üzerinde sorular yanıtlayacaklar. Parti liderlerinin yan yana duracağı program formatında, aktarılanlara göre, başbakan Cameron’ın Farage ve Miliband’dan uzak olma isteği üzerine Cameron en sağda duracak. Oy Kullanma Hakkınızı Kaybetmeyin 20 Nisan’a Kadar https://www.gov.uk/registerto-vote Seçim Kaydınızı Yapabilirsiniz. CAFE • OFF LICENCE/MARKET • KEBAB TAKE AWAY • FISH & CHIPS RESTAURANT İŞ KREDİSİ, SİGORTA BTL Mortgage, Is Kredisi, Business Plan ve Marketing Planlari MORTGAGE (BTL) Ve iş yeri krediniz icin tamamen guvenebileceginiz tek isim: Finans sektöründe de 25 senedir toplumumuzun hizmetindeyiz. SAİM KÖKSAL ARCIS FİNANCE & MANAGEMENT CONSULTANCY 73 Silver Street, Edmonton, London N18 1RP | [email protected] | www.arcisfinance.com Tel: 0208 803 4545 – 0208 344 7744 Mobile: 079 31 33 22 32 WE ARE DIRECTLY AUTHORISED AND REGULATED BY FSA, CONSUMER CREDIT LICENCE NO: 632 555 YOUR MORTGAGE IS AT RISK IF YOU DO NOT KEEP UP REPAYMENTS ON A MORTGAGE OR OTHER LOANS SECURED ON IT Son günlerde bir çok medya ve eğitimci Türkçe GCSE ve AS Level’daki değişikliklerden bahsediyor. Türkçe GCSE sınavını gerçekleştiren sınav şirketi OCR gereken talep olmadığı için bu sınavları Eylül 2017 den itibaren durduracağını bildirdi. GCSE sınavını İGCSE olarak bilinen ve ülke dışında değeri olan bir sınav ile değiştirirken AS sınavını tamamen durdurma kararı aldı. Bu durum bir çok tartışmayı beraberinde getirirken düne kadar sesini çıkartmayan bir çok Türkiyeli kurum birden anadilin önemi konusunda nutuklar atmaya başladı. Bir yandan kendi ülkende yıllardır yaşayan kesimlere kendi dilini ve kültürünü yok sayacaksın bir yandan bunun gerekliliğini İngiltere’de savunmaya çalışacaksın; bunun adı neydi bilen var mı? Türkçe sınavlarının bu duruma gelmesinde başta Türkiye hükümeti ve onun temsilcileri olmak üzere bir çok kurumun sorumluluk alıp ders çıkarması gerekiyor. İlk önce bu sınavların içeriğine bakalım. Her ne kadar başta dil üzerinden bir sınav olarak görülse de aslında çoğu zaman milliyetçilik kokan bir içeriğinin olduğunu söylemek mümkün. Bununla beraber sınavın içeriğinde geçen konu ve yerlerin İngiltere’deki hayat ile hiç bir ilişkisinin olmaması ve tamamen Türkiye’deki hayata değinmesi çekici olmayan başka bir özellik. Şöyle düşünün, İngiltere’de doğup büyüyorsunuz ve bir dil öğrenmek için hiç bilmediğiniz ve yaşamadığınız bir yerin sosyal, ekonomik ve kültürel özellikleri hakkında sorular ile karşılaşıyorsunuz, bununla beraber kendi hayatınızla ve yaşadığınız kültürel ortamla birliği yakınlaştıracak hiç bir şeye rastlamıyorsunuz. Kısacası başta size yakın gibi görülen bu dil ve kültür anlayışı aslında size ve günlük yaşamınıza tamamen yabancı olan bir kavram haline geliyor. Sonuç olarak İngiltere’de yaşayan bir çok öğrenci için ilgi duyulmayan bir ders haline geliyor. Sorunların bir diğer yanı ise İngiltere’deki eğitim sistemi ve sınav şirketleri. Adı üstünde OCR dediğimiz kurum bir sınav şirketi ve devletten bağımsız işleyen bir anonim şirket. Diğer sınav şirketleri gibi bu şirketinde kar yapabileceği tek yer bu sınavlara giren öğrenci ve okulların ödediği sınav ücretleri. Bu anlamda eğer bu sınav para getirmeyen bir sınav ise devam etmesinde gerek yok, maalesef OCR ve bir çok sınav şirketi bu mantıkla hareket ediyor ve kararlar alıyor. Kısacası Türkçe dersinin bugün yaşadığı sorunları bir bakkalda satılmayan bir mamule benzetmek mümkün. Satılmadığında nasıl bakkal sahibi onu kaldırıp yerine başka yada daha ucuz daha satılabilir ve aynı zamanda daha değersiz bir şey koyuyorsa OCR’da şimdi bunu Türkçe dersine uyguluyor. Son bir sorun ise buradaki Türkiye hükümeti ve onun temsilcilerinin bu anlamda Türkçe dersine verdiği önem. Türk hükümeti İngiltere’de bir çok camii ve dini anlamda kurumun kurulmasına ve işler hale gelmesine katkı sunarken eğitsel anlamda yaptığı pek bir çalışmanın olmadığını görmemiz mümkün. Bu anlamda İngiltere’de var olan öğretmenleri Türkçe dersi vermelerinde geliştirip öğretmen ve öğrencilere olanaklar yaratmaktansa Türkiye’den belli çevrelerden öğretmenler getirmek daha uygun görülüyor. Bu öğretmenlerde İngiltere’deki eğitim sisteminin bir parçası olmaktansa kendi farklı ortamlarında ders vermeyi uygun görüyor ve tercih ediyor. Sonuç olarak yeni öğretmen ve olanakların yaratılmadığı bir dersin dışına çıkamıyor. Yani, sözün kısası ya dini kurumlar ve ortamlarda yada milliyetçi duygular ile dayatılan bu ders buradaki kuşaklar için çekiciliğini kaybetti. Bu da her şeyi kar olan özel sınav şirketlerinin işine gelmedi ve sonuç olarak kaybolan bir başka ders oldu. Bu durumu doğru konuşup doğru dersler çıkarmamız herkes için önemli, lütfen işin kolayına kaçmayalım. ÇARŞAMBA 01 NİSAN 2015 8 29 Mart Pazar günü Londra Toplum Merkezi’nde yapılan basın açıklamasına çok sayıda kadın ve kadın kurumu katıldı. Yapılan açıklamada; 7 Haziran seçimlerine ilişkin kadınlar olarak sürecin başından itibaren yer aldıklarını ve artık kadınların kendi sözlerini, irade ve inisiyatiflerini konuşturacakları ve kadın özgürlükçü politikaların toplumsallaştırılması ve örgütlenmesi için bir koordinasyon oluşturmaya karar verdiklerini belirterek şöyle devam ettiler: “Göç etmek zorunda bırakılmış göçmen işçi, emekçi ve aydın kadınlar olarak, kadın kurumları ve örgütleri olarak; ülke topraklarında hızla büyümekte olan gerici-faşist karanlığa, kadın köleliğine karşı Halkların Demokratik Partisi (HDP) etrafında birleşmeye karar vermiş bulunmaktayız. Tüm tarihi boyunca erkeklerin/erkek egemen ideolojilerin iktidar alanı olmuş Türkiye Parlamentosu’na; kadın özgürlükçü, Alevilerin ve Kürtlerin eşit yurttaşlık taleplerine sahip çıkabilecek, emeğin ve emekçilerin hakkını savunabilecek, her inanç ve kimlikten insanların eşitlik, özgürlük ve adalet taleplerine sahip çıkabilecek bir Partiyi göndermek istiyoruz.” dediler. Çalışmalarının amaç ve ilkelerini de belirlediklerini belirten kadınlar, temel amaçlarını şöyle somutlamışlar: “Birincisi; HDP’nin kadın özgürlükçü politikaları ekseninde yapacağımız propaganda ile kadın özgürlük mücadelesinin toplumsallaştırılması ve kadın kimliğinin yeni yaşam perspektifi ekseninde belli bir saygınlığa ulaştırılması hedeflenmiştir. Bu çalışma, seçim barajının yıkılmasına hizmet edebileceği gibi geleceğe dönük erkek egemen ideolojiye karşı toplumsal bir bilinç yaratmayı da hedefleyecektir. Britanya’daki Kadın Kurumlarından HDP’ye Destek Açıklaması Farklı kadın kurumlarının bir araya gelerek oluşturduğu HDP Britanya Kadın Koordinasyonu, yaptığı basın toplantısı ile 7 Haziran seçimlerinde kadınları oylarına ve geleceklerine sahip çıkmaya çağırdı. söz söyleme haklarımıza saldıran sistemi reddediyoruz! Biz Kadınlar; EŞİT, ÖZGÜR, ADİL ve ONURLU YENİ BİR YAŞAM İSTİYORUZ!.. Yeni Yaşamın Adresi; HDP’dir! HDP: Emeğin ve ezilenlerin kurtuluşu için; özgürlük, barış ve adalet için mücadele eden güçlerin birliğinden oluşmuş tek partidir. HDP: Yaşamın insanlaşması olarak kabul edeceğimiz, kadınlara her alanda (evde, sokakta, kamusal alanlarda, politik ve örgütsel alanlarda, çalışma yaşamı ve yönetim mekanizmalarında) pozitif ayrımcılık uygulayan, eşit temsili sağlamış, kadın yaşamının özgürleşme alanlarını temel görev edinmiş tek partidir. HDP: Merkezden yerel örgütlere kadar her örgütlenmede Eş Başkanlık ve kota sistemiyle siyasette eşit temsilin sağlanmasını zorunluluk haline getiren ve uygulayan tek partidir. HDP: Erkek egemen sisteme, politika ve uygulamalara, kadına yönelik şiddetin bütün biçimlerine karşı mücadele eden, kadın cinayetlerinin sonlanması, can güvenliğinin sağlanması için mücadele eden tek partidir. HDP: Kadın işçi ve emekçilerin eşit işe eşit ücret talebini sahiplenen, çalışma yaşamında kadınlara yönelik engellerin kaldırılması, eşitsizliklerin aşılması için mücadele içerisinde olan tek partidir. HDP: Kadınların ev içi emeğinin görünür kılınmasını önemseyen, ev emekçisi kadınların sosyal haklarını kazanması için mücadele eden tek partidir. HDP: Kamu hizmetlerini, kadınların ihtiyaçlarını önceleyerek yapan, kadınlara pozitif ayrımcılık ilkesiyle hizmet veren tek partidir. İkincisi; toplumsal mücadelenin işçiliğini, emektarlığını yapan ve fakat adeta görünmez olan kadın emeğinin görünür kılınması, kadın iradesi ve inisiyatifinin sürecin bileşeni haline gelmesini amaçlıyoruz. Kadın yeteneklerinin konuşturulması, geliştirilmesi ve değiştirici bir güç haline gelmesini amaçlıyoruz. HDP: Tüm yönetimlere kadınların doğrudan müdahale etmesini sağlayan ve kendisini Kadın Meclislerinin denetimine açık tutan tek partidir. Üçüncüsü; kadınların kendi tercihleri ve iradeleri ile oylarını kullanmaları, kadın özgürlükçü politikalara oy vermelerini sağlamak istiyoruz. HDP: “Her toplum kadınların özgürlüğü kadar özgürdür” politikasını temel şiar edinmiş tek partidir. HDP: Tüm cinsiyetçi kural ve sınırları reddeden, kadının eşit, özgür ve saygın bir kimlik olarak toplumda yer bulması için mücadele eden tek partidir. HDP: Kürt sorununun, barışçı, demokratik, eşit haklara ve gönüllü birliğe dayalı çözümünü, eşit ve özgür yurttaşlık hukukunu savunan tek partidir! Dördüncüsü; kadın adaylar başta olmak üzere HDP adaylarının desteklenmesi için gerekli tüm dayanışma çalışmalarını kendi sorumluluğumuz olarak görüyor, sahipleniyoruz.” HDP: Zorunlu din derslerinin kaldırılması, Alevi, Hıristiyan, Musevi, Ezidi gibi ezilen ve dışlanan tüm inanç ve kültür grupları üzerindeki baskıların kaldırılmasını, halklara ve inançlara eşit yurttaşlık hakkı ve özgürlüğün tanınmasını isteyen tek partidir. Her bir bileşenin kimi farklılıkları olsa da seçim çalışmalarında eksen alınacak politikanın HDP politikaları olacağını belirten kadınlar, “Seçim çalışmalarımız, kadın özgürlükçü bir perspektifle örülecek ve medya kuruluşları ile çalışmaya özel önem verilecektir. Fakat, kadın bedeni ticareti yapan “sauna”, “masaj salonu” gibi reklamlar alan gazetelerle çalışılmayacak, haber ve toplantılarımıza davet edilmeyeceklerdir.” denildi HDP; Homofobi ve transfobinin olmadığı, insanların cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği nedeniyle öldürülmediği, ayrımcılığa uğramadığı eşitlikçi, özgürlükçü bir yaşamı savunan tek partidir! HDP: Otoriter, antidemokratik, bürokratik ve cinsiyetçi devlet anlayışının son bulmasını sağlayacak, farklılıkların eşit ve gönüllü beraberliğine dayalı bir toplumsal varoluştur. Seçim süreci boyunca oluşturulan HDP Britanya Kadın Koordinasyonu’na çalışmada yer almak isteyen kadın kurumları, grupları ve bireylerine açık olacağını da duyuran kadınlar “Biz Kadınlar Ne İstiyoruz?” başlığı altında şunların altını çizdiler: “Biz Kadınlar; Kadın köleliğini kutsayan gerici, baskıcı, hiçleştirici, ötekileştirici, tekleştirici politikaların karşısındayız! Ataerkil, gerici, şoven, faşist bir dikta yönetimi ve başkanlık sistemi istemiyoruz! Biz Kadınlar; Eğitim alanlarının, cinsiyetçi, erkek egemen politika ve değerlerle yoğrulmuş nesiller yetiştiren mekanlara dönüşmesini istemiyoruz! Biz Kadınlar; Hamile kadınların sokağa çıkmasını “terbiyesizlik”, kadınların kahkaha atmasını “iffetsizlik” kadınların iş istemesini “işsizliğin” temel nedeni olarak gören, ev-çocuk-koca üçgenini kadının asli görevi olarak tanımlayan köleleştirici politikaları reddediyoruz! Biz Kadınlar; Kadın bedenine müdahale edilmesine, kadın yaşamına yönelik sayısız baskı ve kurallar dizisine, erkek egemen yasalara ve ahlak kaidelerine, kadına yönelik şiddeti yüzde 1400 oranında arttıran ve her gün 5 kadının öldürülmesinin koşullarını yaratan sistemi istemiyoruz! Biz Kadınlar; Ev içi emeğimizi hiçe sayan, çalışma yaşamında ucuz iş gücü olarak gören, örgütlenme, sendikalaşma, politika yapma ve HDP: Halkın doğrudan kendini yönettiği, etnik, dinsel, cinsel ve ulusal ayrımların olmadığı, farklılıklarını özgürce ve gururla ifade ettiği, işçi ve emekçilerin, ezilen ve sömürülenlerin gelecekleri hakkında söz, yetki ve karar sahibi olduğu YENİ YAŞAM çağrısıdır! Köleliği reddeden tüm kadınları; “Yeni Yaşam” çizgisi etrafında birleşmeye, sandıkları eşitlik ve özgürlük kürsülerimiz olarak kullanmaya çağırıyoruz!.. OYLAR; KADIN ÖZGÜRLÜKÇÜ PARTİYE!.. OYLAR HDP’YE!..” ÇARŞAMBA 01 NİSAN 2015 YPG’li Kosta Nottingham’da Toprağa Verildi Bir hafta önce cenazesi Rojava’dan getirilen Konstandinos Erik Scurfield (Kemal) yapılan kitlesel bir törenle Nottingham’da toprağa verildi. Törene ailesi, arkadaşları, PYD eşbaşkanı Salih Müslim ile beraber çok sayıda Kürdistanlı katıldı. Rojava’nın Qamişlo kentine bağlı Til Berak’ta DAIŞ çeteleri ile YPG savaşçıları arasında 2 Mart’ta çıkan çatışmada yaşamını yitiren Britanya vatandaşı YPG savaşçısı Konstandinos Erik Scurfield için dün Nottingham’da iki ayrı merasim düzenlendi. Perşembe günü Sabahın ilk saatleri ile beraber Nottingham’da toplanan yüzlerce Kürdistanlı yapılacak ilk merasim için klişe önünde toplandı. Ailesinin kısaca Kosta, yoldaşlarının ise Kemal olarak anılan Konstandinos’un tabutu YPG, YPJ, Tevdem, Britanya ve Yunanistan bayrakları ile süslendi. Britanya Kürt Halk Meclisinin organize ettiği ilk merasim bir dakikalık saygı duruşu ile başladı. Saygı duruşunun ardından bir konuşma yapan Kürt Halk Meclisi üyesi Ercan Akbal ve PYD eşbaşkanı Salih Müslim birer konuşma yaptı. Yapılan ilk merasimin ardından cenaze Yunan Ortodoks Klisesine götürüldü. Yunan Ortodoks klisesindeki dini merasime ailesi, arkadaşları ve yüzlerce Kürdistanlı katıldı. Yunanca ve İngilizce yapılan dini merasimde kitle kliseye sığmayınca yüzlerce kişi klisenin önünde bekledi. Bir saatten fazla süren dini merasimden sonra arabalarla Nottingham’da bulunan Willford Hill mezarlığına gidildi. Mezarlıkta yapılan dini vecibelerden sonra annesinin istemi üzerine Konstandinos Erik Scurfield tabutu süsleyen bayraklarla birlikte defnedildi. Defin işlemi bittikten sonra mezar başında hazır bulunan yüzlerce Kürdistanlı ‘Şehit Namirin’ sloganları attı. Binlerce çiçek ile süslenen Konstandinos’un mezarına zeytin ağacı dikildi. Yaşamını yitirmeden önce arkadaşlarına beni bir zeytin ağacının gölgesine gömün demişti. 9 10 ÇARŞAMBA 01 NİSAN 2015 ÇARŞAMBA 01 NİSAN 2015 11 Salih Muslim: Kimsenin Askeri Olmayacağız Britanya Parlamentosunda yapılan panelde konuşan PYD eşbaşkanı Salih Muslim, İŞİD’e karşı mücadeleyi Suriyeli Kürtlerin değerler açısından tüm uluslar için gerçekleştirdiğini ama Kürtlerin kimsenin askeri olmayacağını ifade etti. Londra merkezli Kürt Araştırmalar Merkezi (Centre for Kurdish Progress) PYD eşbaşkanı Salih Müslim’in ana konuşmacı olarak katıldığı bir panel düzenledi. 25 Mart akşamı gerçekleşen ‘Suriyeli Kürtler: İnkardan Öz Yönetime’ konulu toplantının ev sahipliğini İşçi Partili Milletvekili John Woodcock yaptı. Katılımın 250 kişi civarında olduğu toplantıda Parlamento içinde son dakikada salon değiştirmek zorunda kalan yetkililer büyük ilgi için teşekkür etti. Salih Müslim’in yanı sıra Britanya Savunma düşünce kuruluşlarından olan Royal United Services Institute’den (RUSİ) Araştırma Görevlisi Michael Stephens, London School of Economics’ten (LSE) akademisyen Dr David Graeber, Suriye Rojava bölgesinde gözlemlerde bulunmuş olan Dr Johanna Rıha ve Kolombiya Üniversitesi İnsan Hakları Ensitütüsü Direktörü Dr David L. Philips panelde bulundular. İlk sözü alan Salih Müslim uzunca süredir Esad rejimine karşı mücadele verirken 2011 yılından beri Orta Doğu’daki ayaklanmalarla başlayan dönemde Suriyeli Kürtler için özgürlük ve demokrasi adına fırsat oluştuğunu söyledi. Bu fırsatı “kendi insanlarımızı örgütleyerek başarabileceğimizi ve rejimin kolayca gitmeyeceğini” bilerek değerlendirdik diyen Müslim önce Kobane için savaştık sonra da Kürtler, Araplar ve Müslüman Hristiyan gibi her grubun temsilcisinin de katıldığı bir komite kurduk dedi. Müslim “böyle bir komitenin amacı demokratik öz yönetimi yaşatabileceğimiz ve kadın-erkek eşitliğinin esas olduğu bir kanton sistemini oluşturmaktı” dedi. İŞİD’in Suriye’deki şehirlere saldırısı dolayısıyla tekrar savaş dönemine girdiklerini ve mücadelenin hala devam ettiğini söyleyen Müslim İŞİD gibi grupların amacının Kürtleri yok etmek ve demokrasiyi bölgeden çıkarmak olduğunu belirtti. Müslim, ulus-devlet sisteminin hem bölgede hem Avrupa’da artık geçerliliğini yitirdiğini demokratik toplum sistemininse Rojava’da işleyen örnek bir düzen olduğunu savundu. Müslim’e göre Kürtlerin Suriye’de İŞİD’e verdiği mücadelenin sadece kendileri için olmadığını aksine demokrasi, özgürlük, kadın-erkek eşitliği gibi evrensel değerleri savundukları için uluslararası topluluk için de olduğunu vurguladı. Müslim, İŞİD’in Paris’teki ‘Charlie Hebdo’ya yapılan saldırının dahasını yapabileceğini belirtip bu yüzden Batı’nın İŞİD’le cephede savaşan Suriyeli Kürtlere destek vermesini istedi. İŞİD’e karşı mücadeleyi Suriyeli Kürtlerin değerler açısından tüm uluslar için gerçekleştirdiğini ama Kürtlerin kimsenin askeri olmayacağını da belirten Müslim Avrupa’dan gelip bu uğurda şehit olmuş batılıları da saygıyla andı. Bu savaşta oğlunu kaybetmiş olan Salih Müslim savaşın açtığı yaraların kapanması ve hayatların yeniden kurulması için temel ihtiyaçlardan alt yapıya uzanan her türlü yardıma ihtiyaç olduğunu söyledi. Müslim İŞİD’in tek hedef olmadığını, asıl Cihatçı zihniyetin yok edilmesini vurgulayarak sözlerini bitirdi. İkinci sözü alan Michael Stephens Batı genelinde öz eleştiri yaparak ulus devlet sistemine çok alışkın oldukları için Amerika ve Avrupa’nın ne yazık ki Rojava’daki demokratik özerk sistemi anlayamadıklarını söyledi. Aksine, gelişmeleri çok geç takip edip Batı’nın Özgür Suriye Ordusu gibi varlığı yetersiz olan grupları desteklemeyi yeğleyen bu yaklaşımının bölgede istikrara değil katliamların devamına göz yummak olduğunu söyleyen Stephens PYD’ye daha çok kulak verilmesi gerektiğini belirtti. Dr David Graeber ise Batı’nın emperyalist yaklaşımları yüzünden sorunların yaşandığını ve askeri müdahale konusunda çok ilgili olan Batı ülkelerinin Rojava’daki demokratik sistemi gözardı etmesini anlayamadığını belirtti. Graeber Rojava’da Batı ülkelerinden çok daha kadın-erkek eşitliğinin gözedildiği, toplumu ilgilendiren her konuda komiteler oluşturulup ortak kararlar verildiği, adaletin ve yönetimin halkın elinde olduğu bir sistem olduğunu belirtti. Batı ülkelerini Rojava’ya ambargo uygulamakla suçlayan Graeber Londra Holloway Cezaevi’nde bu demokratik sistem için mücade etmiş Shilan Özçelik’in tutuklu yargılandığını izleyicilere hatırlatarak sözlerini bitirdi. Dr Graber’in ardından sözü alan Dr Johanna Rıha Suriye’de yaşanan insani yardıma yönelik güçlükleri aktardı. En çok Kuzey Kürdistan ve Türkiye sınırında sorunlar yaşandığını ve temel ihtiyaçların ulaşamında bile ciddi sıkıntılar yaşandığını belirtti. Dr Rıha kadın-erkek eşitliğini bu denli öne çıkaran Rojava sisteminin bölgedeki çatışmalara mahzur kalan ülkelere de örnek olabilecek kadar değerli ve umut verici olduğunu ve çözümün ulus devlet sistemiyle değil kökten gelen hareketlerle ortaya çıkaracağını belirtti. Son sözü alan Dr David L. Philips ise 25 yıldır Kürtler üzerine çalıştığını ve ilk kez İŞİD sayesinde Kürdistan’ın dört parçasının biraraya gelebildiğini söyledi. Dr Philips ABD yönetiminin PYD ile görüşmemesinin ve ittifak kurmamasının sebebinin Türkiye yönetimi olduğunu söyledi. Philips’e göre Türkiye hükümetinin PYD’nin PKK ile aynı olması gibi ‘yalan’larla Türkiye lobisi Washington’da etkili oldu. Kendi araştırmalarına göre Türkiye’nin İŞİD’i maddi ve manevi desteklediğini kanıtladıklarını söyleyen Philips Türkiye’deki otoriter rejime dikkat çekti. Philips Kürt meselesi konusunda Türkiye’ye dikkatle bakılması ve Türkiye’nin geçmişte ne olduğu ya da gelecekte ne olması umudu yerine şimdiki gerçekleriyle bakmak gerektiğini söyledi. Konuşmacıların ardından panelde katılımcıların soruları yanıtlandı. Salih Müslim’e olan büyük ilgi program sonrasında da birebir görüşmelerle devam etti. 12 ÇARŞAMBA 01 NİSAN 2015 ÇARŞAMBA 01 NİSAN 2015 13 BİR KİMLİĞİN İNŞASI; KOBANİ Yasemin Kazan-Londra Dr. Deniz Çiftçi, Kürtler’in statü elde etmesini istemeyen tüm güçlerin, en büyük amacının, Rojava’yı “insansızlaştırmak”, daha açık bir ifade ile “Kürtsüzleştirmek” olduğunu dile getirdi. Göçü, sadece bir mekan değişikliği değil, aynı zamanda göç edenlerin, etnik ve ulusal kimliklerinin parçalanması olarakta ele alan Çiftçi, Rojava’nın bu yüzden kısa sürede güvenliğinin sağlanması ve Kobani’nin acilen yeniden inşa edilmesi gerektiğinin önemini vurguladı. Ortadoğu’da özellikle etnik ve dini çatışmalar üzerine araştımalar yapan Dr. Deniz Çiftçi, doktora çalışmasını Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler alanında yaptı. Halen Ortadoğu’da İŞİD’in ortaya çıkması ve İŞİD ile Kürtler arasında yaşanan çatışmayı konu alan derinlemesine araştırmalar yapiyor. Bölgede yürüttüğü saha çalışmasından yeni dönen ve Londra’da çalışmalarında devam eden Ortadoğu analisti Çiftçi ile Kobani direnişi, Kobani’nin yeniden inşası ve Kürtler’in bugünkü durumu hakkında konuştuk. Bölgeden yeni gelen biri olarak Kobani’nin artık özgür olduğunu söyleyebilirmiyiz? Kobani’yi sadece coğrafi bir mekan olarak ele alırsanız sorunun cevabı; evet. Kent merkezi ve çok sayıda köy DEAŞ çetelerinden temizlendi, bugünlerde daha güvenilir ve özgür. Ancak; Kobani, yalnızca bir kentin özgürlüğüne kavuşması değil, aynı zamanda insanlık onurunun kıran kırana mücadelesidir. Bugün Kobani, her ne kadar böyle bir kurtuluşun simgesi olsada, Kürdistan’nın bazı bölgeleri, özellikle Şengal bölgesindeki bazı yerler DEAŞ ’in elindedir. DEAŞ, Ortadoğu’da birçok bölgede etkinliğini sürdürmekte ve halen bir tehdit arz etmektedir. Kürtler’in azılı düşmanı olması ve tehdidin henüz ortadan kalkmamış olması nedeniyle, gerçek anlamda tam bir özgürlükten bahsetmenin erken olacağı kanısındayım. DEAŞ Ortadoğu’da var olduğu sürece Kürtler’in özgürlüğü büyük bir tehdit altında olacaktır. Bu nedenle, PYD Eş Başkanı Sayın Salih Müslim’in 25 Mart’ta İngiliz parlamentosunda yaptığı konuşmada ‘‘son bir DEAŞ’çı bile Ortadoğu’da kalsa onunla savaşacağız” demesi büyük önem taşımaktadır. Özgürlük ruhu ile zafer kazanan Kobani’de bundan sonra nasıl bir ruh hakim olur, nasıl bir yapı inşa edilir? Kobani, Kürtler için artık çok daha derin bir anlama sahiptir ve her şeyden önce büyük zorluklara rağmen bir “direniştir”. Kürt kimliğinin, kanla, bedeli ödenerek elde edilen onuru ve ulusal kimliklerinin sembolüdür. Kürtler arasındaki duygudaşlığın zirveye çıkması ve en önemlisi Kürt siyasal tarihinin adeta yeniden yazılmasıdır. Kuşkusuz, sadece Kürtler için değil, Kobani, diğer toplumlar ve güçler içinde Ortadoğu’da kurulu olan düzenlerin değişebileceğinin, değişmek zorunda olduğunun bir kanıtıdır. Özellikle Kürtler’in komşuları, Kobani’den sonra, Kürtler’in kendi tarihlerini yazabilecek siyasal bilinç ve cesarete sahip olduğunun farkına vardılar. Batı dünyası için Kobani zaferi, Kürtler’in Ortadoğu’da siyasal dengeleri değiştirecek bir güç ve önemli bir müttefik olduğunun ispatıdır. DEAŞ için Kobani, Kürtler’in diğer güçlere benzemediğinin ve kolay kolay onları sindiremeyeceğinin işaretedir. Kısacası, Kobani direnişi, kendisini insanlık onuru ile özdeşleştirdi. İşte, tüm bu faktörleri göz önüne bulundurduğumuzda, neredeyse şehrin tamamı yıkılan Kobani’yi yeniden inşa etmek her şeyden önce Kürtler için bir kimliğin inşasıdır. Kobani’yi inşa etmek, bu yüzden, Kobani’yi sadece bir kent olarak inşa etmek anlamına gelmemelidir. Kobani, kent kimliğinin ötesinde bir halkın kollektif hafızasıdır artık. İnsanların yaşamı için hala büyük tehlikeleri olan ve çadır bile kurulamayacak halde olan bu şehre kısa süre içerisinde dönüşlerin olması mümkün mü? Bu çok ciddi bir sorun. Sivil insanların yaşadığı bir yerde savaşı sürdürmek oldukça zordur. Sivillerin hedef alınması endişesi bu noktada bazen mecburi geri çekilmelere de neden olabiliyor. Öte taraftan şöyle bir durum da var, DEAŞ’in özellikle de Kürtler’in statü elde etmesini istemeyen tüm güçlerin en büyük amacı Rojava’yı “insansızlaştırmaktır” daha açık bir ifade ile “Kürtsüzleştirmektir”. Rojava’yı işgal ederek başaramazlarsa da en azından taktiksel saldırılar gerçekleştirerek güvensizleştirmek ve insansızlaştırmak istiyorlar. Bugün Rojava’da çok sayıda Kürt göç etmek zorunda kaldı. Eğer geri dönüşler, belli bir süre sonra yapılmazsa bu durum Rojava’da nüfus dengesini ve beraberinde siyasal dengeleri Kürtler’in aleyhine değiştirebilir. Bu yüzden tüm Kürtler’in ve gerçekten Kobani direnişine sahip çıkan herkesin bir an önce Rojava’da güvenliğin sağlanması ve sonrasında geriye dönüşlerin yapılması için var gücü ile çalışması gerekiyor. DEAŞ tehlikesinin halen devam etmesi şehrin yeniden inşası sürecinde ne tür olumsuzluklara yol açar? Kürtler, DEAŞ tehlikesinin varlığını göz önününde bulundurarak hareket etmek zorundalar. Önce DEAŞ ’in yok olmasını bekleyip daha sonra Kobani’yi inşa etmek veya göç edenleri geri getirelim demek tam da Rojava’nın uzun vadede “Kürtsüzleşmesini” hedef alan aktörlerin planladığı bir şeydir. Çünkü; DEAŞ kısa vadede hatta önümüzdeki bir kaç yıl içerisinde yok olacak gibi görünmüyor. Her şeyden önce DEAŞ üzerinden Ortadoğu’yu yeniden dizayn etmek isteyenlerin bu örgüte destekleri bir kaç yılda bitecek gibi değil. Kürtler bu gerçekliğin farkında olarak Rojava’da, yaşadıkları her yerde kendi öz savunma güçlerini çok güçlü bir şekilde kurmalı ve yıkılan, boşalan kentlerini yeniden inşa etmelidirler. Kobani’nin inşası sürecinde mülteci Kürtler nasıl etkilenirler? Göç sadece bir mekan değişikliği değildir. Aynı zamanda göç edenlerin kimliklerinin parçalanmasıdır. Göç eden Kürtler’in büyük bir çoğunluğu çok kötü koşullarda yaşamaktadır. Kamplarda yaşayanların koşulları ne kadar mükemmel olursa olsun (ki hiç öyle değil) sonuçta 5-6 veya bazen 10 kişi bir çadırda yaşıyor. Yüzbinlerce Kürt bu yüzden Türkiye, Irak, Lübnan ve diğer Ortadoğu ülkelerinde büyük şehirlerin varoşlarına dağılmışlar. Büyük çoğunluğu sokaklarda veya çok kötü koşullarda yaşamaktadır. Bu insanlar doğal olarak bu şehirlerde gün be gün asimile oluyorlar. Kobani’nin yeniden inşasının en az verilen mücadele kadar önemli olduğunu biliyoruz. Peki Mürşitpınar sınır kapısı açılmadan bu inşaya başlamak mümkün mü? Mümkündür, ama oldukça zordur. Çünkü Rojava’da üç Kürt Kantonu (Cezire, Kobani ve Afrin) arasındaki bazı geçiş bölgeleri halen DEAŞ’ın elindedir. Eğer üç kanton arasındaki topraksal temas veya güvenlik koridoru tam olarak sağlanırsa, Semelka sınır kapısı üzerinden, Güney Kürdistan’dan gerek duyulan her türlü malzeme veya lojistik destek rahatlıkla temin edilebilir. Eğer üç kanton arasındaki bölgeler DEAŞ’tan tam olarak temizlenmezse, kentin inşası için gerekli her türlü malzeme ve güvenliğin sağlanması için gerekli olan mühimmat ancak ve ancak Mürşitpınar kapısı üzerinden gönderilebilir. Bu sınır kapısının da kapalı olması birçok şeyi haliyle zorlaştıracaktır. Uluslararası güçlerin desteğinin Kobani’nin yeniden inşasında ve ambargonun kaldırılmasında katkısı nasıl olabilir? Uluslararası güçlerin Kobani’nin inşa sürecinde çok önemli bir katkısı olabilir. Her şeyden önce Kobani’yi inşa etmek için Türkiye’nin sınır kapısını açması gerekiyor. Uluslararası güçler bu noktada Türkiye’nin bu kapıyı açık tutması için diplomatik gücünü kullanabilir. Bunun yanısıra, Kobani’nin yeniden inşası için 5 milyar doların üzerinde bir ekonomik bütçeye ihtiyaç var. Bu bütçenin sağlanmasında önemli destek olabilirler. Kobani’nin yeniden inşası uluslararası bir görev midir? Kobani’yi inşa etmek her şeyden önce tüm Kürtler’in görevidir. Ancak Kobani’de insanlık onuru kurtarıldığı için inşasında yer almak tüm güçler için, özellikle Batı için ahlaki bir görevdir. Bunun dışında, DEAŞ’in ortaya çıkması, zemin bulup güçlenmesi veya bir canavara dönüşmesi Kürtler’in hataları veya politikaları sonucu oluşan bir şey değildir. Batı’nın özellikle Amerika’nın Irak’ta uyguladığı yanlış politikalar ve Ortadoğu’daki neredeyse her ülkenin DEAŞ ’ı bitirmek yerine DEAŞ içerisinde kendi DAİŞ’ini yaratmaya çalışması bu canavarın güçlenmesinde ve Kürtler’e saldırmasında dolaylı veya dolaysız rol oynamıştır. Bu yüzden aslında DEAŞ üzerinden siyaset yapan veya bu örgütün bu güne gelmesinde dolaylı veya dolaysız rol oynayan herkesin Kobani’nin yeniden inşa edilmesinde rol alması ahlaki görevleridir. Tabi şu da var, uluslararası ilişkiler daha çok realist bir paradigma üzerine kurulduğu için “ahlak” belirleyici değildir. Bu yüzden Kobani’ye gereken yardımı yapmayabilirler. Böylesi bir durumda Kürtler çok güçlü bir duygudaşlık örneği göstererek kendi öz imkanlarını sonuna kadar kullanıp Kobani’yi inşa etmelidirler. Kobani Başbakanı Enver Müslim’in ‘‘ Kobani insanlık için bir zaferdir ve tarihe öyle geçecektir. Kobani insanlık için mücadele verdi, şimdide insanlığın ve uluslaraarası toplumların Kobani için mücadeleye ortak olması gerekir’’ sözleri bu anlamda önem kazanıyor.... Mücadelelerinde Kürtler’i destekleyen uluslararası güçler Kobani’nin inşasında henüz yok. Bu desteği elde etmek için ne yapmak gerekir? Kürtler, özellikle diasporada yaşayanlar diplomatik kanalları ve diğer tüm demokratik yol ve yöntemleri sonuna kadar zorlamalıdırlar. Kürtler, çok güçlü lobi faaliyeti yürütmeli ve gerekirse sadece Kobani’nin inşasını esas alan diplomatik ve ekonomik birimler kurup Batılı siyasi iktidarlar ve özellikle batı kamuoyu üzerinden baskı yapabilir. Kobani direnişi sırasında olduğu gibi, Kobani’nin yeniden inşasında da Batı kamuoyunda böyle bir duyarlılık oluşturabilir ve bu duyarlılık siyasiler üzerinede bir basınca dönüştürebilir. Tabi tüm bunların olabilmesi için, her şeyden önce Kürtler’in ortak hareket etmesi gerekiyor. Kobani’nin ekolojik bir mimari ile, öz yönetim, cinsiyet özgürlükçü, demokratik özerk toplumun temellerinin atıldığı, sermaye odaklı inşaat rantı olmadan yeniden inşası mümkün müdür? (Nasıl Mümkündür?) Kürt siyasal hareketi, Kürt sorununun çözümü noktasında Demokratik Özerklik modelini esas almaktadır. Buna katılır veya katılmazsınız veya bu model uygulama şansı bulur veya bulmaz, tüm bu soruları bir kenara bırakırsak, Demokratik Özerklik teorik olarak demokratik, ekolojik ve cinsiyet özgürlükçü bir paradigma üzerinden kendisini tanımlıyor. Bu model özünde belli bir etnik, dini veya toprak parçasını esas almıyor. Demokratik Özerklik ve bu modelin bir yansıması olan Rojava’daki Demokratik Kantonal Yapılanma (Kantonal Model) teorik anlamda insan merkezli yani hümanistik modellerdir. Özellikle Demokratik Özerkliğin sekiz boyutunu göz önüne aldığımızda, kapitalist değerlere alternatif bir örgütlenme, yapılanma ve demokratik, eşit ve cinsiyet özgürlükçü değerler üzerinden bir birey ve toplumun inşasını hedeflediğini görüyoruz. Teorik karşılığı bu şekilde olan bu model, pratikte güçlü bir şekilde uygulanırsa söz ettiğiniz kaygılarda ortadan kalkar. Tabi Ortadoğu gibi bir coğrafyada dört tarafı adeta düşman ile çevrili olmak bu modellerin uygulanma şansını her açıdan zorlayan bir çok unsuru kendi içerisinde barındırmaktadır. Böylesi durumlarda teori ile pratik bazen çatışabilir. Kobani’nin şuanki durumuna daha doğrusu savaş sonrası yıkıntılara baktığımızda ne görmeliyiz? Ben, Kobani’nin savaş sonrası haline baktığımda, büyük bir direnişin ve zaferin bir boyutu ile ödenen bedelini görmekteyim. Ama bu öyle bir bedel ki, oraya bakan herkesin kendisini oraya karşı vicdani, ahlaki veya siyasi olarak sorumlu hissedip yeniden inşa edilmesinde kendisinden bir şeyler katmasını sorumlu ve zorunlu kılmaktadır. ÇARŞAMBA 01 NİSAN 2015 14 Would you like to get involved in a “BBC Children in Need funded project” and teach children, learn new skills and be part of a team! We are north London based charity which promotes benefit of Turkish and Kurdish speaking community in London. The centre is formed by the people who mainly come from Kurdish and Turkish speaking minority in the UK. The community centre runs educational activities and projects in order to support the educational needs of their members and the children. The centre caters of a variety of cultural activities and youth educational events. The centre provides advocacy services, organise cultural seminars, events, breakfast clubs and has learning centre. The community centre is delivering the project “Writing My Story” for children and young people aged 7-11 and 10-15. Throughout the project, the community centre will provide English and art classes for the students within 10 months period. At the end of the period participants will produce and publish a story telling book. In addition, the children and young people will choose to visit one of the UK`s free museum or art galleries. The Community Centre is looking for a project administrator. Post Title Key purpose: Accountable to: Project Administrator To assist the delivery of the project Co-ordinator Responsible for: Administration of the project Location: Hourly rate: CRB disclosure: Elbistan Community Centre £15 per hour Enhanced CRB required Role description Support the centre coordinator for keeping a register of details about each child/young person (home phone number, emergency contact, medical information). Assist the centre coordinator for deciding which class each child/young person will be in (with assistance from teachers). Liaise with mainstream schools if a child/young person`s progress is causing concern. Maintain record as enrolment forms, class registers, risk assessment, parental consent, and so on. To provide administrative support to centre coordinator for the project. To assist in the promotion of the project of Elbistan Community Centre to the wider Community. To support volunteers and teacher and provide guidance as appropriate. To develop and maintain an efficient filing and management system for the project. Assist and provide administrative support for the centre coordinator for the centre coordinator for the evaluation and monitoring process of the project. What we look for To be graduated from an UK Higher Education Institute (p.e. University). Ability to demonstrate previous work experience and qualifications. A good knowledge of the educational issues affecting the refugee communities in the UK. Experience of working in voluntary sector and desire to work. Non-judgemental attitude towards any gender, race, belief or age group in fine with centre`s constitution Commitment to anti-discriminatory working practice. A flexible attitude to the demands of the post. If you would like to apply for or interested in positions please request application pack from Aydin Dogan via e-mail aydin@el-com. org . For further details please call 0208 803 67 38 or 07588731604 Deadline: 28 March 2015 5pm ÇARŞAMBA 01 NİSAN 2015 15 İki Eylemci Ve Savcı Hayatını Kaybetti Köşe Yazısı BÜLENT BINGÖL Türkiye siyasetinde bilinmeyen faktör: Bireysel ve kurumsal devşirmecilik II Salı günü İstanbul adliyesinde Berkin Elvan dosyasına bakan savcıyı rehine alan eylemcilere yönelik operasyonda DHKC üyesi 2 eylemcinin yaşamını yitirirken, savcı Mehmet Selim Kiraz ise yaralı olarak kaldırıldığı Florence Nightingale Hastanesinde hayatını kaybetti. Berkin Elvan dosyasına bakan savcı Mehmet Selim Kiraz’ı rehin alan ve Berkin Elvan’ın katili polislerin açıklanmasını isteyen 2 DHKC üyeleri 1991 zonguldak doğumlu Şafak Yayla ve 1987 Ardahan doğumlu Bahtiyar Doğruyol olay yerinde yaşamını yitirirken savcı Mehmet Selim Kiraz ağır yaralı bir halde hastaneye kaldırıldıktan sonra yaşamını yitirdi. Bahtiyar Doğruyol Çağlayan›daki İstanbul Adalet Sarayı›nda, Berkin Elvan soruşturmasını yürüten savcı Mehmet Selim Kiraz›ın, odasında rehin alan DHKC üyelerine yönelik yapılan operasyonun ardından İstanbul›un Gazi Mahallesi ve Okmeydanı semtinde protesto gösterileri yapıldı. Rehine krizi sırasında eylemcilerle telefonda görüşen ve kendilerini eylemi sonlandırmaya çağıran Sami Elvan, operasyon sonrasında yaptığı açıklamada, “Acımız çok büyük. Çok mücadele ettik artık kimsenin burnu kanamasın diye. Çok çabaladık analar ağlamasın diye. Çok üzgünüz” ifadelerini kullandı. Başbakan Ahmet Davutoğlu, Adalet Sarayı’ndaki operasyona ilişkin düzenlediği Şafak Yayla basın toplantısında, “Olayın olması sonrasında güvenlik görevlilerimiz iki net talimat verilmiştir. İlk talimat savcımız sağ sağlim kurtulması yönündeydi ancak silah seslerinin duyulmasının ardından verilen talimat ile operasyon başlatılmıştır. Savcımız ilk etapta yaralı olarak kurtarılmıştır” dedi. Balyoz’dan yargılananlar beraat etti Anayasa Mahkemesi’nin verdiği hak ihlali kararının ardından yeniden İstanbul Anadolu 4’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülmeye başlayan Balyoz davasında, 236 sanığın beraatına karar verdi. Anayasa Mahkemesi tarafından “hak ihlali” olduğu gerekçesiyle verilen “yeniden yargılama” kararının ardından görülen Balyoz davasında mahkeme tüm sanıkların beraatına karar verdi. 236 sanıklı davanın Kartal’da bulunan Anadolu Adliyesi İstanbul Anadolu 4’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmasında aralarında eski Hava Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral Halil İbrahim Fırtına, eski Deniz Kuvvetleri Komutanı emekli Oramiral Özden Örnek, eski 1. Ordu Komutanı emekli Orgeneral Çetin Doğan’ında bulunduğu sanıklar beraatlarını talep etmiş, savcı da “Birinci Ordu Plan Seminerine” ait ses kaydının, “delil vasfı taşımadığına kanaat getirdiğini” bildirerek tüm sanıkların beraatını talep etmişti. Savcının mütalaasının ardından kararını açıklayan mahkeme heyeti, 236 sanığın “suçlarının sabit olmadığını” belirterek, beraatına karar verdi. Kemalist rejim tarafından uygulanan sistematik devşirme politikaları (Havuç ve Sopa) sonucu memleketin büyük bir çoğunluğu asimile olmuş haldedir. Toplumun rahatlıkla üçte ikisi kendi esas kimliğinden vebadan kaçar gibi kaçıyor. Dolayısıyla politik olarak söylediğiniz sözlerin doğruluğunun bir önemi olmayabilir; o sözler menfaat ve korku ile özüne yabancılaşmış kişileri etkilemiyor. Hatta bu kadar yoğun his, emek ve vizyon ile kendini kamufle eden birey ve toplumu rahatsız eder. Politik refleksi de o temelde olur. Bir çok ortamda ‘ne Kürt’ü ne Türk’ü hepimiz kardeşiz’, ‘ne Sünni’si ne Alevi’si hepimiz Müslümanız’, ‘ne Müslüman’ı ne Gayri Müslümi hepimiz Türk vatandaşıyız’, ‘ne kadını ne erkeği hepimiz Türk’üz’..... söylemleri ötekini yada kendini yok sayma kolaycılığı ve faşizmidir. Ya da sanki ortada dahil olunan iletişim sağlanan halihazırda bir egemen kültür yokmuş kurnazlığı dayatılır. Esas itibari ile insanın kuluçkası olan Kültürü silikleştikçe, o Kültür’ün (Kürt, Arap , Türk, Çerkez, Alevi, Hristiyan, Müslüman, ...) bireyi de daha kırılgan ve korumasız oluyor. Birey hedef olan kültürünü, kimliğini hızla güçlü olan, popülist olan egemen kimlikle veya benzeri ile ikame etmeye çalışır. Böylece bir siliklik, lakaytlık, umursamazlık, karaktersizlik alır başını gider. Artık devşirme bile değil , devşirilen egemen kültürün popülist devşirenidir. Eziktir, ruhu yaralı; özüyle ilgili hatırlatmalarda ürperir. Dolayısıyla toplumsal ezilmeler, emek sömürüsü , azınlık hakları, kadın erkek eşitliği , işçi hakları, ...vb gibi muhalif söylemlere direk karşıdır. Öç alacaktır hayattan onun için sığındığı cepheden kendi özüne ve azınlıklara , toplumculuğa fanatikçe saldırır. Buraya kadar anlatılan bilinci az olduğundan yaşama dürtüsü, zorluk veya dönüşme ferahlığı vb gibi nedenlerden dolayı çıkmaza sürüklenen birey ve onların zayıf toplumlarının hikayesidir. Özünde sosyolojik olarak anlaşılır bir durumdur. Neticede çoğumuzun durumu budur, var olan değer argümanlarıyla değerlendirilemez. Kemalist rejim ve Kapitalist piyasa iktidarının bize dayattığı yaşamdır. Ancak diğer bir kesim devşirme vardır ki bu kesim bilgi açısında donanımlı olmasına ve yanlışı görmesine rağmen mücadale etmek yerine; öze sahiplenmeyi küçümser ve gerçek anlamda sistemi karşısına almayacak sosyal, siyasal , kültürel ve ekonomik örgütlenmelere gider. Kimi zaman kimliğini tümden red eder, kimi zaman ise sisteme barışık veya sisteme hizmet edecek şekilde kabullenir. Dolayısıyla sistemin hedefi olmaktan çıkmış ve hatta kendine Kurumsal yeni toplumsal misyonlar (Müslüman , Alevi, Kürt, Laz, Solcu, Köy derneği, Tüccar, Meslekçi,....) yükleyerek sözde maddi ve manevi olarak aklanmış oluyor. Örgütlü devşirmecilik; dayatılan zor karşısında böyle cıvık bir çıkış yakalıyor. Ancak bu çıkış baskıcı sistemin ömrünü uzatıyor. Dahası mücadele verenlerin işini zorlaştırıyor. Artık dejenerasyon, popülizm hem devlet tarafından hem de sözde muhalif cephede yer alan kesim tarafından kurumsal olarak yapılıyor. Sonuç olarak farklılıkları düşman olarak gören zihniyetin değişmesi yerine, Farklılıklar binbir cambazlıkla tekçi zihniyete dönüşüyor. Mücadele vermemek için, bölünmek için sözde farklılıklarına dem vurur hale geliyor. Burada tartışılan şey değerlerin üstünlüğü meselesi değildir. Kaldı ki her ne adına yapılırsa yapılsın bugün en büyük kötülük veya devşirmecilik Türk halkına dayatılıyor. Başkasına yaşam şansı tanımayan bir toplumun kendisi de insanlıktan devşiriliyor (feragat) , uzaklaştırılıyor . Demek ki mesele güçlü güçsüz meselesi değil, demokratik özüyle var olma meselesidir . Bir kültürü (özü) olmayanın kişiliği olmaz, Kişiliği olmayanın da ne samimi bir inancı nede fikri ideolojisi oluşamaz. Bu temelde yazı dizisini sözde öz adına veya insanlık adına yola çıkmış ama sisteme devşirmecilik yapan Kurumsal Devşirmeciliği : inanç yapıları, siyasal yapı ve dernekler, ticari ve mesleki devşirmecilik alanlarını ele alacağız. Tekçi değil , çoğulcu toplum için; popülist değil toplumcu siyaset için, inkârcı değil özüne sahiplenen toplum için devşirmeciliğin ve devşirenlerin açığa çıkması gerekiyor. Değişim ve dönüşüm inkârla olmaz, ancak özün (kültürün) demokratik evrimiyle olur. Aksi takdirde düzene payanda olur ,siyaset ve yaşamı ıskalarız. Umut ve emek ile kalın... ÇARŞAMBA 01 NİSAN 2015 16 Aleviler siyasette yol arıyor Dr. Ömer Uluçay Ö.Gündem Alevi Yolu, Hak-Muhammed-Ali yoludur. Yol, “sırat-ı mustakim”dir, doğru ve mazbuttur. Yolun menzili, durakları, gözcüleri, velileri, uluları, izcileri, müminleri, ser verenleri, arifleri, zarifleri, feylesofları, şairleri, ozan ve zakirleri vardır. İslamın gerçek yollarından biri ve hatta birincisidir. Muaviye’nin icat ettiği yol “Suni”dir. Kuvvetle, hile ve desise ile Ebu Hureyre gibi, Kur’an ayetlerinden fazla Hadis icat eden biriyle bir yol tutturdu, Emevi Saltanatını bununla kurdu, Muaviye, İslami biate aykırı hareket edip, Cemel Vakası’nı destekledi, Sıffın Savaşı’nda, Hz.Ali’ye karşı savaştı. Hakem Olayı’ndaki hile ile halife de oldu. Hz. Hasan’la yaptığı sözleşmede saltanat kurmayacağını söylediği halde, sözünü tutmayıp oğlu Yezid’i veliaht ilan etti. Sonuç olarak, Emevi Saltanatı kurulmuş oldu. Hz. Muhammed’in yıktığı Emevi saltanatı böylece ve bu defa Sünni İslam kaynağı olarak kurulmuş oldu. Bu saltanatın yönetim şekli, daha sonra tüm İslam devletlerine yönetim modeli oldu. Abbasi ve Selçuklu, Osmanlı Devletleri ve hatta Cumhuriyet yönetimi, Emevi Devlet geleneğini korudular ve uyguladılar. *** Arap kavmi, İslamiyet ile milletleşti ve devletleşti. Yani savaşarak uluslaştı. Bu savaş siyaseti, Türklerin de yaşama biçimine uygun düştü. Türkler, “ilayı Kelimullah” için savaşa girdiler, bunu dinen kutsayıp adına “fütuhat”, ölünce “şehit”, kalırsa “gazi” oldu dediler. Üç yıldır DAİŞ çetelerinin Suriye, Irak ve Kürt coğrafyasında yaptıkları katliamlar ve vahşet, Muaviye fikriyatının günümüzdeki yansımasıdır, hareketin İslam dini ve imanıyla bir ilgisi yoktur. Ama ne gariptir ki bunca ilahiyat fakültelerine ve kadrolu ilahiyatçılara rağmen gerçeği anlatan ve bu vahşete karşı çıkan da yoktur. Bu da devletimizin isabetsiz tavrını ve duruşunu göstermektedir. Günümüzde Kürtler de insani değerleri ve kendi topraklarını, can, ırz ve namuslarını savunarak uluslaşmaktadır. Kobanê Direnişi, Kürt ulusunun haklı ve cengâver direnişini dünya kamuoyuna ispat etmiş, denge ve hesapları Kürtler lehine değiştirmiştir. Şehitleri anıyor ve gazileri selamlıyoruz. *** Kur’an’da ve diğer inançlarda, demokrasilerde, TC. anayasalarında “herkes din ve inancını yaşamakta, öğrenmekte hürdür” denilmesine rağmen, gerçek böyle değildir. Çoğunluk Sünni İslam inancındadır ve devlet, inançlara eşit mesafede olması lazım geldiği halde bir mezhebin savunucusu durumundadır. Diyanet İşleri Başkanlığı da bunun resmi temsilcisidir. Eğitim kurumları, Sünni mezhebin okulları durumundadır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin, din-inanç hürriyetinin eşit ve adil kullanılmasına dair verdiği karar, devletimiz için de bağlayıcı olduğu halde, maalesef devletçe uygulanmamaktadır. Alevi örgütlenmeleri yaygın ve etkindir. Veli kültünde, inançta rıza, ikrar esastır, “gelme gelme, dönme dönme” demekte ve her insanı toplumda “eşit bir can” bilmektedir. Toplum bu inanç hakkını, doğal ve insani hakkını, kullanmak istiyor. Fakat devlet çeşitli bahanelerle bunu engelliyor. Yapılan “Alevi Çalıştayları” göstermelik olmaktan öte bir işe yaramadı. Alevi Dernekleri, Federasyon ve Vakıfları arasında pompalanan ayrılık/farklılık deyişleri de sonuç vermedi. Aleviler, bir blok olarak inançlarını serbest yaşamak, din adamlarını eğitip görevlendirmek, kendi inançlarını yönetmek, eşit vatandaşlık hakkından yararlanmak istemektedirler. Buna karşın devlet, işi sürüncemede bırakmakta ve Aleviliğin asimilasyonunu amaçlamaktadır. Hükümetin bu davranışı, Alevi gençleri inancında zorlamakta ve üzerlerinde mahalle baskısı oluşturmaktadır. *** 12 Eylül 1980 tarihinde Türk Silahlı Kuvvetleri, askeri disiplin ve hiyerarşi içinde Türkiye’nin yönetimine el koydu. Toplumdaki her kesim yargılandı, spor salonları, askeri mahkeme oldu ve herkes işkenceden geçti. Diyarbakır 5 No’lu Askeri Cezaevi’ndeki işkence tarife sığmaz bir hal aldı ve tutuklu dört fidanın bedenini ateşe vermeleriyle Silahlı Kürt Direniş Hareketi başladı (1984). Sağ-sol, Alevi-Sünni, Türk-Kürt demeden herkes işkenceden geçti, öldü, sakat kaldı. Türkiye siyasal hareketinin sol kanadı kırıldı, tasfiye edildi. İslami yeşil renk öne çıkarıldı. Arada “balans ayarı” verildi, fakat etkili olmadı ve bugüne varıldı. *** Bu genel süreç içinde, Alevi Örgütleri, siyasal bir yol ayırımında ve arayışında bulunmaktadırlar. Geleneksel ilişkilerin kısır olduğu anlaşılmıştır. Üstelik CHP Genel Başkanlığında bir Kürt ve bir Alevi’nin bulunması, Dersim 1937/38 Katliam tartışmalarında bir varlık gösteremeyişi ve hatta olaylara mazeret peyda edilmesi, bir Alevi olarak inancını haykıramayışı kitlelerde güvensizlik nedeni oldu. “Varlığını saklayan, inkâr eden, bize nasıl sahip çıkacak” denildi ve CHP ile olan ilişkiler sorgulandı. Sonradan CHP yönetiminden yapılan çıkışlar ise inandırıcı olmadı. Halkların Demokrasi Partisi (HDP), inanç ve etnik sorunlara sahip çıkınca ve çözümü Türkiye’nin demokratikleşmesinde gösterince, Alevilerin yurtiçi ve dışı örgütlerince, ilgi odağı oldu. Yapılan görüşmeler güven vermekte ve hızla katılımlar olmakta, birlikte sorunların çözümü planlanmaktadır. Sosyal, siyasal, yönetsel, inançsal, ekonomik sorunlar; Türkiye ölçeğinde, demokratik birliktelik temelinde çözülecektir. Aleviler, ezilenler, emekten yana olanlar, dillere ve dinlere özgürlük diyenler, Misak-ı Milli ruhu içinde, demokratik cumhuriyetin ve demokratik toplumun inşasına çalışmaktadırlar. Demokratik toplum ve demokratik cumhuriyet projesiyle, yeni yaşam koşullarını ve yeni Türkiye’yi inşa edeceklerdir. ÇARŞAMBA 01 NİSAN 2015 17 Suriye İnsan Hakları Gözlemevi: IŞİD en az 30 sivili öldürdü Daiş çeteleri Suriye’nin Hama vilayetinde bulunan ve Beşar Esad güçlerinin kontrolü altındaki bir köye saldırı düzenleyerek ikisi çocuk 30’dan fazla sivili öldürdükleri bildiriliyor. Londra merkezli Suriye İnsan Hakları Gözlemevi Başkanı Rami Abdül Rahman, “Daiş’in Mabuce köyünde, aralarında kadın ve çocukların da bulunduğu en az 37 sivili yakarak, başlarını keserek ve üzerilerine ateş açarak öldürdüğünü” söyledi. Mabuce köyü nüfusunun çoğunlukla Alevi ve İsmaili olduğu bildiriliyor. Reuters ajansına konuşan Suriyeli bir askeri kaynak da cihatçıların sivilleri öldürdüğünü doğruladı ancak sayı veremeyeceğini söyledi. Suriye devlet televizyonu ise “köye yönelik terör saldırısını hükümet güçlerinin engellediğini” bildirdi; baskında 44 kişinin öldürüldüğünü, 21 kişinin yaralandığını belirtti. Mabuce köyü, hükümet güçleri için orta kesimlerdeki Humus eyaleti ile kuzeydeki Halep arasındaki tek bağlantı olan karayolunun yakınında yer alıyor. IŞİD daha önce de bu karayolunu kesmeye çalışmıştı. Mart ayında IŞİD söz konusu yolu kontrol altına almaya çalışırken bölgedeki Suriye ordusundan 83 askeri öldürmüştü. Suriye İnsan Hakları Gözlemevi, son 48 saatte İdlib kentinde ise hükümet güçlerinin hava saldırısında en az 32 kişinin öldürüldüğünü duyurdu. Cenevre’de açıklama yapan BM insan hakları yetkilisi, İdlib›deki insanların durumundan büyük kaygı duyulduğunu söyledi. TİKRİT DAİŞ’TEN GERİ ALINDI Irak Başbakanı Haydar El Abadi, Tikrit’in DAİŞ çetelerinden alındığını açıkladı. El Abadi, Irak ordusu ve gönüllüler birliğini de tebrik etti. Irak Başbakanı Haydar El Abadi, Tikrit kentinin DAİŞ çetelerinin elinden geri alındığını açıkladı. Hükümet sözcüsü Rafid Caburi de Iraklı güçlerin kent merkezine girdiğini, bayraklarını koyduğunu ve çevreyi kontrol ettiklerini belirtti. 18 ÇARŞAMBA 01 NİSAN 2015 ÇARŞAMBA 01 NİSAN 2015 19 Londra’da Karadeniz Müziği Rüzgarı Karadeniz müziğinin sevilen seslerinden Selçuk Balcı ve Niyazi Koyuncu 19 Nisan’da Londra’da konser verecek. Karadeniz’e gönül vermiş sanatçıların sahne alacağı büyük gece 19 Nisan’da Wood Green’de bulunan Dominion Center’da yapılacak. Dev gecede Karadeniz’in tanınmış sanatçıları Selçuk Balcı, Niyazi Koyuncu, Zeynep Başkan ve Metin Öztem gibi usta isimler Londra’daki müzikseverlerle buluşacak. Konser ile ilgili bir açıklama yapan organizatör Mehmet Korkmaz, “Horon ve kemençe ile renklenecek gecede, birbirinden değerli seslerin sizler için seçtikleri Karadeniz ezgileri ile eğlenceye doyacaksınız” dedi. Yeni nesil Karadeniz müziğinin en sevilen isimlerinden Balcı, konserde özel konukları ve sürprizleriyle müzikseverlere unutulmaz bir gece yaşatacak. İlk albümü “Patika” ve geçen yaz çıkan ikinci albümü Mila’dan en sevilen şarkıları seslendirecek olan Selçuk Balcı, “Dağların Karı Yetmez”, “Hani Sevduğum Hani”, “Beni Düşünmedun Mi?” gibi son yılların en çok dinlenen, internette milyonlarca kez tıklanan türkülerini sevenleri için seslendiriyor. Karadeniz müziğinin yenilikçi ismi Niyazi Koyuncu da aynı gecede müzikseverler ile buluşmaya hazırlanıyor. Karadeniz müziğinin efsane ismi Kazım Koyuncu’nun kardeşi olan Niyazi Koyuncu, Karadeniz’in renkliliği, yöre halkından duyduğu ezgiler ve gözlemlediği kültürlerle müziğinin bugünkü altyapısını oluşturmuştur. Daha önce Lazca ‘karanlıktaki ışık’ anlamına gelen “Seritana” adlı etnik müzik grubunu kuran ve grubun solistliğini yapan Niyazi Koyuncu, sanatın en çok sokakta var olduğuna inanmış ve buradaki gerçeklikten beslenmiştir. Herkesin “kendi dilinde” özgürlük şarkıları söyleyeceği bir dünyayı düşleyen sanatçı, ilk solo albümü “Muço Pa” (nasıl yapayım)’da, dinleyenlere; Türkçe, Lazca, Gürcüce, Megrelce ve Hemşince şarkılarla sesleniyor. “Muço Pa” ile bizlere hayatı sorgulatan Niyazi Koyuncu, dünyayı güzelleştirmenin yolunu, farklılıkların bir araya gelmesinde görüyor. “Dev Sanatçılarla Karadeniz Şöleni” kapsamında ayrıca bölgenin çok sevilen isimleri Zeynep Başkanı ve Metin Öztem de sevenleriyle buluşacak. Doğtaş ve Jetset Travel ana sponsorluğunda yapılacak olan gece ile ilgili detaylı bilgiyi 07415346618 no’lu telefondan almak mümkün. Selçuk Balcı Niyazi Koyuncu Zeynep Başkan Metin Öztem 20 ÇARŞAMBA 01 NİSAN 2015 ÇARŞAMBA 01 NİSAN 2015 21 Tecavüzün tarihsel ve toplumsal dayanakları Özgür Akarsu-Ö.Gündem Bu devlet sistemi içerisinde biçimlendiren toplumdaki yetişkin kölelerin kendi çocuklarına armağan ettikleri tek şey kölelik ve sefalettir her zaman için. Çünkü toplum sürekli güdülmesi ve başını kaldırdığında vurulması gereken bir koyun sürüsünden ibarettir. Toplumu böyle gören iktidar ve devlet zihniyeti ve duruşu Erdoğan’ın kişiliğinde çok bariz yaşanmaktadır. Böyle bir zihniyetin yönettiği bir ülkede kadına, topluma ve doğaya şiddet ve tecavüzün önü alınamayacağı gibi yüzde bin beş yüz artış yapmış olmasına doğrusu şaşmamak gerekir Son on üç yıllık AKP iktidarı zamanında gerek kamu alanında gerek sokakta gerekse aile ve devletin kendi kurumları içerisinde kadına, çocuklara sistemli olarak gelişen şiddet, linç ve tecavüz kültürünün güncel olarak mevcut devlet ve iktidarın yapısıyla çok sıkı bağlantısı vardır. Bu durumla paralel, üretici konumunda olan bu memleketin köylüsü, çiftçisi, işçisi ve emekçisinin kol ve kafa emeği üzerinden geliştirilen emek gaspı, HES’ler, barajlar, ve maden aramaları adı altında yapılan doğa katliamları tecavüz kültürüyle çok iç içedir. Bu özelliğiyle yol açtığı bütün toplumsal sorunları elinde, gasp ettiği toplumun ekonomik, siyasi bilimsel ve askeri güçle şiddet, bastırma ve soykırım ile çözen iktidar ve devlet kurumunun zihinsel ve kültürel olarak dünyada gelişen bütün savaşların, toplumlarda gelişen bütün cinayetlerin, her türlü şiddet ve tecavüzün nedeni ve sorumlusu olduğu çok açıktır. Her gün bütün şiddetiyle yüzümüze, gözümüze ve kulaklarımıza çarpan bu güncel gerçekliğin bir de arka planı olarak tarihsel boyutu olduğu muhakkaktır. Zira güncelliğinde bir sosyolojisi vardır ve bununda esası canlı tarih demektir. İktidar zihniyeti ve devlet, sürekli toplumun üç temel yaşam güdüsü olan savunma, beslenme ve üreme denen güncel ihtiyacı üzerinden kendi varlığını veya yüzünü gösterir. Zira o toplum için vardır, toplumun ihtiyacı ve hizmeti içindir. Gerçekte ise, tersi doğrudur. Toplumun güvenliğini, iç barışını sağladığı bir yalandan ibarettir. Toplumun meşru savunma hakkını elinden alarak savunmasız bırakmış ve kendine mahkûm kılmıştır. Ona rağmen kendini, toplum kendini savunmaya çalıştığında ise, Rojava’da olduğu gibi üstüne DAİŞ gönderilir. Tarihte her zaman olduğu gibi devlet istediğini keser, istediğini asar ya da sürgüne gönderebilir. Nitekim devletlerin tarihi bundan ibarettir. Azgın sömürü ve tek tipleştiren hiyerarşik ve homojen kültürü içerisinde, rahmetli Kemal Sunal’ın filmlerindeki maraba - ağa ilişkilerindeki gibi kölelik koşullarında yarı aç, yarı tok olarak beslenmesini ve bu eşitliksiz, özgürlüksüz ve aşksızlık içerisinde üremesini sağlar. Sorgulamakmış, düşünmekmiş, değiştirmekmiş, insanlığın sorunlarına kafa yormakmış, bunlar iktidar ve devletin toplum tasavvurunda yoktur. Dolayısıyla bu devlet sistemi içerisinde biçimlendiren toplumdaki yetişkin kölelerin kendi çocuklarına armağan ettikleri tek şey kölelik ve sefalettir her zaman için. Çünkü toplum sürekli güdülmesi ve başını kaldırdığında vurulması gereken bir koyun sürüsünden ibarettir. Toplumu böyle gören iktidar ve devlet zihniyeti ve duruşu Erdoğan’ın kişiliğinde çok bariz yaşanmaktadır. Böyle bir zihniyetin yönettiği bir ülkede kadına, topluma ve doğaya şiddet ve tecavüzün önü alınamayacağı gibi yüzde bin beş yüz artış yapmış olmasına doğrusu şaşmamak gerekir. Çünkü iktidar zihniyeti ve onun kurumlaşmış hali olan devlet için tarih tekerrürden ibarettir. Bunu anlamak içinde iktidar ve devletin hangi tarihsel koşullar içerinde ve hangi toplumsal temeller üzerinde yükseldiğine bakmak gerekir. Çünkü tarihsel başlangıç neyse güncel sonuçlarda o olacaktır. Kendi varlığını bundan beş bin yıl önce eşitlikçi ve özgürlükçü, demokratik ve komünal ve ahlaki, politik toplum olan anaerkil toplumun ideolojik, siyasi, bilimsel, sağlık, eğitim, sanatsal, savunma vs gibi bütün yaratımlarının gaspı, kadın sahsında topum köleleştirilmesi ve doğanın işgali üzerinden gelişerek kurumlaştıran ve bunu bir tecavüz kültürüne dönüştüren egemen erkeklik, bugün de yaslandığı bu kurum ve kültürüyle toplum ve doğanın varlığına ve bütün değerlerine karşı şiddet ve tecavüzle yönelmeye devam etmektedir. Yanı başta kadın olmak üzere, toplumun haklarına, toplumun ve doğanın var oluş biçimine karşı bir saldırı, tecavüz, gasp, sahiplenme, mülkleştirme hareketi ve girişimi olarak varlık gösteren egemen erkekliğin, iktidar ve devlet kurumunun demokratikleşmesi, tecavüz ve şiddetin önüne geçmesi ve bunu durdurması mümkün değildir. Çünkü bu onun doğasına, varoluşum gerçeğine aykırıdır. Dolayısıyla devletten adalet ve ahlak beklemek, sağlıklı sağlık, sağlıklı eğitim, güvenlik, eşitlik, özgürlük beklemek, ipini boğazına geçirmiş celladından bir insanın yaşama hakkını dilenmesine benzer. Cellat kimseye yaşama hakkını bağışlamayacağı gibi iktidar zihniyeti ve devlet sistemi de demokratikleşemez ve adalet, eşitlik ve özgürlük dağıtan bir konumda olamaz. Devletin demokratikleştirilmesi denilen şey, devletin demokratik toplumla bir sözleşmeye çekilerek küçülmesidir. Buna karşın toplumun daha çok demokratikleşerek irade ve güç kazanarak kendi varoluş biçimine ve farklılıklarına göre kendini ahlaki ve politik esaslar üzerinde örgütleyerek sistemleştirmesidir. Tecavüz kültürünün de önüne de ancak böyle geçmek mümkün olacaktır. Yani devlet sistemi dışında bir yaşamı inşa ederek. Ne kadar toplumsal değerleriyle bilinçlenmiş ve örgütlenmiş özgür birey ve bu özgür bireylerden oluşan özgür ve örgütlü toplum olursa, ne kadar iktidar ve devlet zihniyetine ve egemenliğine karşı hak, adalet ve eşitlik, özgürlük mücadelesi verilirse, o kadar da devleti sınırlamak ve küçültmek mümkündür. İktidar ve devlet zihniyetinde kısmi bir dönüşümünü de ancak güçlü toplumsal mücadele sağlayabilir. Bu açıdan önümüzdeki genel seçimler çok önemli olacaktır. Bunu toplumbilimci olarak geçinen ve ahlaki ve politik olmayı demokratik ve kominal ekonomiyi toplumun varoluş biçimi olarak savunmayı, real sosyalizmin devlet kapitalizmiyle totalitarizm olarak anlamakta ısrar eden Taha Akyol gibi sosyoloji cahillerine ve devletten şiddet ve tecavüz kültürünün önüne geçeceğini düşünenlere önemle duyurulur. 22 ÇARŞAMBA 01 NİSAN 2015 ÇARŞAMBA 01 NİSAN 2015 23 GIRTLAK KANSERİ Gırtlak, üst, orta ve alt kısım olarak 3 ana bölüme ayrılan, açılıp kapandıkça nefes almamızı, konuşmamızı ve yutkunmamızı sağlayan organdır. Ses telleri gırtlağın orta bölümünde yer alır. Alt kısım ise soluk borusu ile bağlantıyı sağlar. Gırtlak kanseri, kanser türleri arasında, görülme sıklığı bakımından ilk 10 arasında yer almamakla birlikte, özellikle sigara içenler arasında yaygın olarak görülmektedir. Sigarada bulunan bazı kimyasal bileşenler, gırtlak hücrelerinin yapısını değiştirerek tümör oluşumuna zemin hazırlar. Sigarayı bıraktıktan 10-15 yıl sonra, sigara nedeniyle gırtlak kanserine yakalanma riski %60-70 oranında azalmaktadır. Gırtlak kanseri en çok 55-64 yaş arasında (%30 oranında) görülen bir kanser türüdür. Gırtlak Kanseri Belirtileri Gırtlak kanseri genellikle ses tellerine yakın bölgelerde oluşur. Bu nedenle kanserin ilk belirtileri sesin değişimiyle alakalıdır. Örneğin sesiniz normalden kısık çıkabilir. Gırtlak kanserinin ses kısıklığı dışındaki diğer belirtileri şöyledir; Yutkunma zorluğu ve yutkunurken ağrı, Gırtlak bölgesinde şişlik, İnatçı öksürük, Geçmeyen boğaz ağrısı, Nefes kokusu, Kulak ağrısı, Nefes darlığı, Nefes alıp verirken hırıltı çıkarma, Nedeni belirlenemeyen kilo kaybı, Halsizlik ve aşırı yorgunluk. 2-3 hafta süren ve nedenini tam olarak belirleyemediğiniz ses kısıklığı için kısa sürede doktora görünmelisiniz. Eğer kanser ses tellerine yakın bir bölgede değilse ilk belirti, geçmeyen boğaz ağrısı ve gırtlak bölgesinde şişlik olabilir. Gırtlak Kanseri Oluşumu Diğer kanser türlerinde olduğu gibi gırtlak kanseri de, eskiyen hücrelerin yenileriyle yer değiştirmesi sırasında, eski hücrelerin ölmemesi ve birikmeye başlamasıyla oluşur. Vücudun artık ihtiyaç duymadığı bu hücreler biriktikçe tümörler oluşturur. Bu tümörler, iyi huylu (selim) veya kanserli olabilir. İyi huylu tümörler (polipler veya nodüller) genellikle hayatı tehdit etmez, tedavi edildiklerinde tekrar oluşmazlar, çevrelerinde bulunan dokulara ve vücudun diğer bölgelerine yayılmazlar. Ancak kanserli tümörler tedaviden sonra tekrar oluşabilir, çevresinde bulunan dokuları ve organları işgal etme eğilimindedir ve vücudun diğer bölgelerine yayılırlar. Bazı insanların neden gırtlak kanseri olduğu ve diğerlerinin olmadığı konusunda uzmanların net bir cevabı bulunmuyor. Bilinen bir gerçek, gırtlak kanseri vakalarının büyük çoğunluğunu sigara tiryakilerinin oluşturduğu. Uzmanlar, sigara kadar olmasa da, düzenli alkol tüketiminin de gırtlak kanseri riskini önemli oranda arttırdığının altını çiziyor. Gırtlak kanserinin diğer olası nedenleri arasında; fazla miktarda hayvansal yağ içeren beslenme şekli, genetik nedenler ve reflü nedeniyle yemek borusuna çıkan mide asidinin zamanla gırtlağı tahriş etmesi gösteriliyor. GIRTLAK KANSERİ TEŞHİSİ NASIL KONUR? Doktorunuz önce belirtiler hakkında sizden detaylı bilgiler alıp, sağlık geçmişinizi inceleyecektir. Daha sonra elle muayene ile gırtlak bölgesinde herhangi bir şişlik olup olmadığı kontrol edilir. Uzman, gırtlak bölgesini görebilmek için “nasendoscope” adı verilen ince, esnek bir tüp kullanabilir. Bu tüp burundan gırtlağa indirilir. Ucunda ışık ve kamera bulunan tüp sayesinde gırtlak bölgesi daha detaylı olarak incelenebilmektedir. Tüpün burundan girmesi bir miktar rahatsızlık verebilir ancak bu işlem sadece bir kaç dakika sürer. Eğer tüpten önce gırtlak bölgesinde uyuşturucu sprey kullanıldıysa, uyuşukluk hissi gidene kadar bir şey yiyip içmemelisiniz. Gırtlağın gözle muayenesi için kullanılan bir diğer yöntem ise laringoskopi’dir. Laringoskopi yöntemi gırtlağın ağızdan sokulan kamera ile muayenesidir. 2 tip laringoskopi vardır. Birincisi doktor muayenehanesinde uygulanabilen aynalı endirek laringoskopi, ikincisi ise esnek bir tüpün ucuna bağlı kameralı direkt laringoskopi. Bu yöntemlerle doktor ses tellerinin bulunduğu bölgeyi detaylı olarak inceleyebilir. Laringoskopi sırasında doktor, gırtlakta normal dışı gördüğü bölgelerden doku örneği (biyopsi) alabilir. Doku örnekleri daha sonra laboratuvar ortamında incelenir ve bu yöntem gırtlak kanseri teşhisinde kullanılan en etkili ve önemli yöntemdir. GIRTLAK KANSERİ TEDAVİSİ NASIL YAPILIR? Gırtlak kanseri, başlangıç aşamasında tespit edilirse radyasyon terapisi kullanılabilir. İlerlemiş gırtlak kanseri için kemoterapi ve radyasyon terapisi birlikte kullanılabilir. Gırtlak kanseri tedavisi için seçilecek yöntem hastanın genel sağlık du- rumuyla ve kanserin başka organlara veya dokulara yayılıp yayılmadığıyla yakından ilgilidir. Gırtlak kanseri tedavisinde sık kullanılan bir diğer yöntem ise ameliyattır. Ameliyat bölgesi neşter veya lazerle açılabilmektedir. Kullanılacak ameliyat yöntemi konusunda doktordan daha fazla bilgi alabilirsiniz. Ameliyat sırasında cerrah, kanserin gırtlağın ne kadarını işgal ettiğine bağlı olarak gırtlağın tamamını veya sadece bir kısmını alabilir. Operasyon sırasında bu bölgede bulunan lenf bezleri de alınabilir. Ameliyat sonrası sigara ve alkol kullanmaya devam eden hastalarda tedavinin başarılı olma oranı oldukça düşük ve kanserin tekrar etme olasılığı oldukça yüksektir. Gırtlak kanseri tedavisinin başarı oranında aşağıdaki noktalar önem taşır; Kanserin hangi aşamada olduğu, Tümörün yeri ve büyüklüğü, Hastanın yaşı, cinsiyeti, genel sağlık durumu, Hangi tedavi yönteminin seçileceği ise genellikle aşağıdaki noktalara göre belirlenmektedir; Kanserin hangi aşamada olduğu, Tümörün konumu ve büyüklüğü, Hastanın konuşma, yeme ve nefes alma yeteneğinin ne derece korunabileceği, Kanserin tekrar edip etmeyeceği, Gırtlak Kanseri İle İlgili Bazı Rakamlar Ülkemizde, Sağlık Bakanlığı›nın gırtlak kanseri üzerine yayınladığı bir istatistik bilgisi bulunmuyor. Ancak ABD verilerine göre, sadece 2013 yılında gırtlak kanserine yakalanan kişi sayısı 13.000. Bunların 10.000›i erkek, 3000›i kadın ve çoğunluğu 65 yaşın üzerinde. Şu anda ABD›de gırtlak kanseri ile yaşayanların sayısı yaklaşık 90.000. ABD Ulusal Kanser Enstitüsü rakamlarına göre gırtlak kanseri teşhisi konan kişilerin %60›ı 5 yıldan fazla yaşıyor. Kanserin gırtlak dışına yayılmadığı hastalarda ise bu oran %75’lere kadar çıkıyor. Gırtlak kanseri erkekler arasında daha yaygın. Her 6 erkeğe karşılık sadece 1.3 kadın gırtlak kanserine yakalanıyor. ÖZETLE; Sigara ve alkol kullanımı gırtlak kanseri riskini yükseltmektedir. Uzun süre devam eden ses kısıklığı gırtlak kanseri belirtisi olabilir. Gırtlak kanseri, erkeklerde daha yaygın olarak görülen bir kanser türüdür. Tedavisinde seçilecek yöntem tümörün büyüklüğüne ve nerede bulunduğuna göre değişebilmektedir. 24 ÇARŞAMBA 01 NİSAN 2015 ÇARŞAMBA 01 NİSAN 2015 25 Dünyanın çözemediği gizem: Göbekli Tepe! Göbekli Tepe’de bulunan 12 bin yıllık dinsel tapınağın kimler tarafından, hangi amaçla ve nasıl yapıldığını hiç kimse açıklayamıyor! Her şey, 1983 yılının sıradan bir gününde tarlasını karasabanla sürmekte olan bir çiftçinin, toprak altında bulduğu oymalı taş ile başladı! İhtiyar çiftçi, dünyanın gelmiş geçmiş en ‘gizemli’ arkeolojik kazılarından birini başlatacağından habersizdi. 1996 yılında Şanlıurfa Müze Müdürlüğü’nün başkanlığında Alman Arkeolog Harald Hauptmann danışmanlığında başlatılan çalışmalar, başlangıçta sıradan bir arkeoloji çalışmasını andırıyordu! Kazı devam ettikçe, klasik bir arkeoloji araştırmasından beklendiği gibi, ortaya çıkan bulguların soru işaretlerini aydınlatacağı umuluyordu. Fakat soru işaretlerini gidereceği düşünülen bulgular, tam tersine kafa karıştırmaya başladı! Kazı alanı belirginleşmeye başladıkça, arkeologların şaşkınlığı daha da arttı! Ortaya çıkan yapılar, heykeller ve simgeler, insanlık tarihiyle ilgili bildiğimiz hiçbir şeyle uyuşmuyordu! 23 Nisan 2008’de The Guardian’ın attığı başlık kafa karışıklığını oldukça iyi anlatıyordu: “Arkeologları Sersemleten Kazı Alanı!” Şanlıurfa’nın 17 kilometre doğusunda yer alan Göbekli Tepe’nin ünü bir anda dünyaya yayıldı! Konuyla ilgili haber ve köşeyazıları katlanarak artmaya başlamıştı! Herkes, hiçbir tarihçi ve arkeologun tatmin edici bir açıklama getiremediği Göbekli Tepe’yi konuşmaya başladı! Peki neydi Göbekli Tepe’yi bu kadar esrarengiz kılan? Göbekli Tepe kafa karıştırıcıydı çünkü, her şeyden önce tamı tamına 12.000 yaşındaydı! Bu, insanlık tarihiyle ilgili bugüne kadar bildiğimiz her şeyi yerle bir ediyordu! Yazılmış on binlerce kitap ve yüz binlerce makaleyi çöpe attıracak bir bilgiydi bu! Çünkü bugüne kadar yaptığımız arkeolojik kazılar ve buna dayalı olarak geliştirdiğimiz tarih bilimi, insanlığın 12.000 yıl önce henüz ‘emekleme’ çağına bile geçmemiş bir bebek olduğunu söylüyordu! Tarih kitaplarına göre o çağlarda yaşayan insanın, henüz avlanarak ve bitki toplayarak hayatını sürdüren, dili, dini, kültürü, sanatı olmayan, yerleşik yaşama bile geçmemiş bir ‘sürü’ olması gerekiyordu! Halbuki Göbekli Tepe’de devasa büyüklükte kayaların ayağa dikilmesiyle oluşturulmuş, özenle inşa edilmiş, özenle süslenmiş 8 ila 30 metre çapında 20 adet tapınak bulunmuştu! Tapınakta 3 ila 6 metre büyüklüğünde, 60 ton ağırlığa ulaşabilen T biçiminde dev heykeller yer almaktaydı! Tarih bilimi altüst oluyor! Klasik tarih biliminde, insanlığın büyük dönüşümünün M.Ö. 10 bininci yıllarda, tarımın bulunuşuyla başladığı varsayılıyordu! Tarım yerleşik hayatı, yerleşik hayat da “binlerce yıl içinde” kültürü, sanatı ve dini, yani “Uygarlığı” meydana getirmişti. Klasik uygarlıklar sıralaması şöyleydi: Sümer Uygarlığı (İÖ.4000): Dicle ve Fırat Mısır Uygarlığı (İÖ.3500 ): Nil Nehri Maya Uygarlığı (İÖ. 2600): Güney Amerika Hint Uygarlığı (İÖ.2500): İndüs Irmağı Çin Uygarlığı (İÖ.1500): Sarı Irmak Dikkat edilirse, ilk uygarlık olarak bilinen ve taş yapılar yapabilme kapasitesine sahip ilk topluluk olduğu düşünülen Sümer Uygarlığı’nın bile İ.Ö. 4000 yılında ortaya çıktığı görülmektedir! O halde Sümerler’den 7.000 yıl önce, insanlığın henüz ok ve zıpkınlarının ucuna keskin taşlar bağlamayı bile yeni öğrendiği düşünülen bir çağda, bu büyüklükte yapılar nasıl inşa edilebilmişti? Bilim insanları, aynı soruların benzerini daha önce İngiltere’deki “Stonehenge” ve Mısır’daki “Piramitler” için de sormuşlardı! “Teknolojinin bu denli geri olduğu bir çağda, insanlık bu büyüklükteki yapıları nasıl inşa edebilir?” sorusu, başlıca merak konusuydu! Göbekli Tepe bulguları, bu soruları bile ‘anlamsız’ hale getirdi! Zira Şanlıurfa’da ortaya çıkarılan tapınaklar, Stonehenge’den 7000, Piramitler’den 7500 yıl eskiydi! Bazı taşlar Stonehenge’dekinden çok daha iriydi ve Stonehenge taşları kabaca oyulmuş, özelliksiz kayalardan oluşurken, Göbekli Tepe’dekiler ince resim ve işlemelerle donatılmıştı! Göbekli Tepe’deki dev kaya-heykelleri inceleyen National Geographic araştırmacısı, konuyla ilgili belgeselde meseleyi özetleyen şu cümleyi kuruyordu: “Bu dönemde yaşayan insanların bu tapınakları yapabilmesi, üç yaşında bir çocuğun elindeki oyuncak tuğlalarla Empire States’i inşa etmesine benziyor!” Anlaşılması güç sembolizm! İnsanlığın Sümer ve Mısır yazısını daha yeni çözdüğünü ve bu toplumları anlamak için bu yazılı metinleri kullandığı düşünülürse, Göbekli Tepe’nin daha uzun süre “gizem” olarak kalacağını söyleyebiliriz. Zira 12 bin yıl önce yaşayan bu insan topluluklarıyla ilgili elimizde “yazılı” hiçbir bulgu yok! Günümüzden o kadar eskide yaşamışlardı ki, “Kimdiler, neye inanırlardı, nasıl yaşarlardı ve ne düşünürlerdi?” gibi sorulara verebileceğimiz hiçbir yanıt bulunmuyor! Kayalar üzerine işlenen motiflerin anlamını çözmek bu yüzden oldukça zor. T şeklindeki sütunların tümü, ‘insan şeklinde’ resmedilmiş. Ellerini kasıklarının üzerinde birleştiren dev insanlar. Yine Göbekli Tepe’de bulunan ve dünyanın en eski heykeli kabul edilen heykel figürü de, yine ellerini kasıklarında birleştirmiş bir insanı betimliyor. Bu ve buna benzer sembolizmlerin ne anlama geldiğini kimse bilmiyor! Üstelik, Göbekli Tepe’deki gizem ve bilinmezlikler bu kadarla da sınırlı değil. 20 tapınak, inşa edilmelerinden tam 1000 yıl sonra tonlarca toprak taşınarak örtülüyor ve üzerleri tamamen kapatılıyor. Yapımı için büyük çaba harcandığı belli olan bu muhteşem tapınakların neden daha sonra yine muazzam bir emek harcanarak gömüldüğünü anlamak mümkün değil! Göbekli Tepe’nin gizemi o denli büyük ki, ona gösterilen uluslararası ilgi her geçen gün daha da büyüyor! Geçtiğimiz günlerde Göbekli Tepe’yi manşete taşıyan İngiliz Guardian Gazetesi, bölgenin yakında “Mısır Piramitleri” kadar ünlü olacağını açıkladı! Belli ki, önümüzdeki yıllarda Göbekli Tepe daha çok konuşulur, daha çok tartışılır olacak. Türkiye’de yaşayan herkes, bunun ülkesi için ne kadar büyük önem taşıdığının bilincinde olmalı! 26 20 Yıllık Tecrübe ile Kaliteli Hizmetin Adresi Şirwan Food Centre 20 yıla dayanan kalite hizmet anlayışıyla öne çıkan Şirwan Food Centre dört şube olmak üzere Palmers Green, Edmonton, Woodgreen, Enfield bölgelerinde kaliteli hizmet vermeye devam ediyor. Sağlıklı ve temiz bir ortamda tüm gıda ve mutfak ihtiyaçlarınızı aynı yerde uygun fiyatlar ile karşılayabileceğiniz Şirwan marketleri hizmet kalitesini yükseltmeye devam ediyor. A’dan Z’ye her türlü mutfak ihtiyacını bulabileceğiniz tek adres olan Şirwan markette her şey taze. Sabah 6’dan gece 11’e kadar açık olan şubelerde araba parkı sorunu yaşamadan rahat bir şekilde mutfak ihtiyaçlarınızı alabilirsiniz. ALIŞVERİŞ YAPANLAR KAZANACAK Ticari anlayış düzeyliğinin dürüstlükten geçtiğini belirten Taylan Çavuş 20.yılı aşmış olma sebebiyetiyle alış veriş yapan her kişiye bir pul taktim edilecek ve 10 adet birikmiş pulunuzla birlikte tekrar gittiğiniz ‘de on birinci alışverişinizde 20 sterlin tutarında gıda mamulü hediye alabileceksiniz. ÇARŞAMBA 01 NİSAN 2015 ÇARŞAMBA 01 NİSAN 2015 KÜLTÜR SANAT 27 ÇARŞAMBA 01 NİSAN 2015 28 Sudoku Zor Sudoku Basit KARİKATÜRLER Day-Mer, Turkish and Kurdish Community Centre Day-Mer is a community organisation established in 1989 to address the various issues and needs of the Turkish, Kurdish and Turkish Cypriot communities. Its current activities include a comprehensive education service, centre based general and business advice services, a vibrant drop-in centre with many social and cultural events and vibrant youth and women’s groups. Volunteer Manager Salary Offered: £21,145 [£26,430 pro-rata for 4 days per week] Day-Mer is seeking to employ a Turkish speaking Volunteer Manager to work with Turkish/Kurdish/Turkish Cypriot heritage families in Hackney and Haringey affected by, or experiencing domestic violence. This is part of an exciting project funded through The Big Lottery Fund’s Reaching Communities programme. Specifically the project aims to tackle the isolation suffered by women and young people by raising awareness about issues affecting them, by facilitating access to support available, by empowering them to deal with issues through information and trainings and by providing progression routes into personal and professional development opportunities such as community involvement, employment, education and training opportunities. The successful candidate will have a background of education and experience in a community as well as family and women’s services setting. Knowledge of the issues affecting Turkish/Kurdish/Turkish Cypriot communities and families is essential, as is being an open communicator who is flexible enough to relate to people at all levels. The funding for this post is in place until June 2018. For an application form for the post, please contact the Administration Team at Day-Mer, Former Library, Howard Road, London, N16 8PU, 020 7275 8440 or email at [email protected]. Email or paper applications will be accepted. The closing date is Friday, 27th March 2015 at 5pm. Interviews will be held on Tuesday, 31st March 2015. Please keep this time free in case you are shortlisted. Day-Mer is committed to equality of opportunity. ÇARŞAMBA 01 NİSAN 2015 29 Eleman Arıyorum • İş Arıyorum • Ticari İlanlar • İnsan Kaynakları Eleman Aranıyor Eleman Aranıyor Eleman Aranıyor Eleman Aranıyor Eleman Aranıyor Eleman Aranıyor GÜZELLIK UZMANI USTA BERBER ŞEF ARANIYOR ŞEF ARANIYOR ELEMAN ARANIYOR Bayan kuaföründe çalışıcak erkek kuaförü ve güzellik uzmanı aranıyor Londra’ya 20 dakika uzaklıkta Essex bölgesinde çalışacak deneyimli usta berber aranıyor kalacak yer ve dolgun ücret verilir Barnet’e 10 dakika uzaklıkta Boregam Wood bölgesinde cafe shopta çalışacak deneyimli şef ve yardımcı aranıyor Caterham Surrey bölgesinde çalışacak deneyimli şef aranıyor Newham bölgesinde pizza shopta şoförlük yapacak eleman aranıyor. GARSON ARANIYOR 07939250876 Arabası olması tercih edilir. 07783402248 07747870593 Eleman Aranıyor Eleman Aranıyor Eleman Aranıyor ŞEF ARANIYOR ŞEF ARANIYOR Walton-On-Thames bölgesinde Restorantta çalışacak tecrübeli ızgara şefi aranıyor 02088006932 Restaurant’da çalışacak Bay, bayan Servis elemanı aranıyor. 07773684684 Mizan bey 07580 985442 Eleman Aranıyor Eleman Aranıyor Eleman Aranıyor ŞEF ARANIYOR ŞEF ARANIYOR ŞEF ARANIYOR ŞEF ARANIYOR Cockfosters bölgesinde Cafe Shop’ta part time ve full time çalışacak şef aranıyor. Londra dışında Cafe Shop’ta çalışacak tecrübeli, çalışma izni olan şef aranıyor. Kalacak yer verilir. Londra dışında Cafe’de çalışacak tecrübeli şef aranıyor. Kalacak yer verilir. Boreham Wood Bölgesinde Cafe Shop’ta çalışacak deneyimli şef ve yardımcı şef aranıyor. 07788 587 975 02084405111 Essex bölgesinde Cafe Shop’ta çalışacak tecrübeli şef aranıyor. Kalacak yer verilir. Ali 07584 030 635 07778 124 302 07984 702 902 07747 870 593 Eleman Aranıyor Eleman Aranıyor Eleman Aranıyor Eleman Aranıyor Satılık Işyeri Satılık Işyeri ŞEF ARANIYOR GARSON ARANIYOR Kuaför aranıyor Satılık fish & chips Satılık Ice Cream Van İslington bölgesinde Fried Chicken Kebap shop’ta çalışacak tecrübeli şef aranıyor. Cockfosters bölgesinde Cafe Shop’ta çalışacak garson aranıyor. Barking essex bölgesinde fish chips ve kebaptan anlayan servis elemanı aranıyor Kalacak yer temin edilir Bromley bölgesinde çalışacak İngilizcesi olan tecrübeli kuaför aranıyor. 07983427063 07595 022 002 02072 887 222 0208 440 5111 Eleman Aranıyor Eleman Aranıyor Eleman Aranıyor BAYAN ELEMAN BERBER ARANIYOR Deneyimli tercuman Daha çok bilgi için burdan ulaşabilirsiniz 07517462463 07983682814 Hammersmith bölgesinde sandwich barda çalışacak bayan eleman aranıyor. Haftanın 5 günü, sabah 6’dan öğlen 3:30’a kadar. Sevinç: 0797 2789 823 Bristol’da berber salonunda çalışacak tecrübeli berber aranıyor. Çalışma izni olması ve İngilizce bilmesi şarttır. kalacak yer verilir 07887 49 71 61 Perceft tercüman H.S.Taşımacılık Tecrübeli tercümandan her türlü tercümanlık çeviri işleriniz yapılır. Ayşe 07572963341 07946461162 Romford bölgesinde Rent:£16,500 yıllık Rate:£3,080 yıllık Takeing:£3.500-£4.000pw Fiyat:£125,000 Üstteki daireden kira geliri £1,400 Londra içi ve Londra dışına her türlü eşyanız çok uygun fiyata itinayla taşınır 02089455577 07455007886 Deneyimli tercumandan her türlü tercumanlık hizmeti verilir. Telefon görüşmeleri mektup çevirisi ve çeşitli formlar doldurulur. İrtibat Ayşe Hanım 0757 2963 341 Cleaning service Türk usulü tül perde yıkama, halı yıkama ve ev temizliği yapılır. 077785559913 Satılık Işyeri Satılık Işyeri Satılık Işyeri Satılık coffee shop Satılık pizza kebap Leyton’daki spital fields market içinde coffee shop satılıktır. Ayrıntılı bilgi için lütfen arayınız ciddi alıcıların aranması rica olunur. SA31 1BD Galler bölgesinde bulunan pizza kebap dükkanı iş değişikliği nedeniyle satılıktır. Ana cadde üzerinde club ve barların ortasındadır. Rent:£12.000py Satılık kebap pizza restoran 07979758763 01267222481 07400008282 CHETO BUILDING 1.sınıf marangozluk işleri -parke -mutfak banyo -boya -fayans -sıva Bütün inşaat işleriniz itinayla yapılır. Çetin 07972104260 177 valantino southampton way London SE5 7EJ satılık kebab pizza restaurant 20 yıllık önü açık lease Geliri:£2200 Satış bedeli:£80.000 Soner 07944745181 Dekorasyon işleri Ders Verilir Bahçe işleri yapılır Özcan dekorasyon boya işleri, sıva işleri, duvar işleri, fayans işleri Uygun fiyata yapılır Her yaş grubuna birebir ders verilir Matematik & İngilizce Çocuğunuzun başarısı için hemen arayın Her türlü bahçe bahçıvanlık yapılır Ve günü birlik iş yapılır. Rakip usta 07743730979 07824594733 İş ve İşçi ilanlarınızı ÜCRETSIZ yayımlamak için bizi arayın 0742 9481 490 / 0207 9230 838 İlanlarınızı [email protected] adresine gönderebilirsiniz | İlanlarınızı Pazartesi günü saat 16.00’ya kadar gönderebilirsiniz. 07878428665 ÇARŞAMBA 01 NİSAN 2015 30 SERi iLANLAR İlanlarınızı [email protected] adresine gönderebilirsiniz Bu sayfada £10 1 kutu ilan 0742 948 1490 İlanlarınızı Pazartesi günü saat 16.00’ya kadar gönderebilirsiniz. DRİVİNG LAND ŞOFÖR OKULU T.C Nüfus cüzdanımı, T.C Sürücü ehliyetimi, T.C Pasaportumu kaybettim. Hükümsüzdürler. Kısa sürede fazla para harcamadan ehliyet almak, güvenli sürücü olmak için vitesli & otamatik direksiyon dersleri verilir. Erken test günü alınır Deniz Gezici Ali 07723921216 Sağlıklı ve zinde bir vücuda sahip olmak için henüz gec değil, özel ve grup dersleri ile kendinizi yeniden kesfetme zamanı. Deniz Dogrusoz Personal Trainer 07455947693 www.deniz-personal-tranining.com ALTUN CLEANING SERVICES 07427424619 Ufuk Kaya 07405891522 MEM Painting and Decoration El sanatları kursu verilir Takı, Mosaic, geleneksel el sanatları. Her türlü boya ve dekorasyon işi itina ile yapılır. Hurdar Sinop Tel:07448 654 828 07984 513 968 TOPCU MOBILE CAR MECHANIC Her türlü araba tamiri işleriniz yapılır REPAIRS SERVICING DIAGNOSTICS PRE-MOT/FAILURES AHMET TOPCU 07415106521 07405756462 Horizon Books Kitap Satış Temsilcisi Hurdar Hand Crafts Özel Türkçe Dersi Türkçe diksiyon ve gramer dersleri verilir. Diren Yalçın 07504 662756 Mahmut Söylemez BALINZA LAUNDRY & CLEANING SERVICES Her türlü çamaşır yıkama işi yapılır. Evden alıp eve teslim servisimiz mevcuttur. One 2 One English for children and adults 07428336181 OREL BOOKKEEPING & ADMIN 07768282295 [email protected] Yıldız Adıgüzel Qualified English Language Teacher SATS, GCSE, A LEVEL, ESOL, IELTS & BUSINESS ENGLISH For more information and Free consultation: t 0753 4491 623 e [email protected] ÇARŞAMBA 01 NİSAN 2015 SERi iLANLAR İlanlarınızı [email protected] adresine gönderebilirsiniz 31 Bu sayfada £30 1 kutu ilan 0742 948 1490 İlanlarınızı Pazartesi günü saat 16.00’ya kadar gönderebilirsiniz. SOUTHBURY LAUNDRETTE Self Service Laundry Service Wash İroning Service 020 8804 3725 467 Southbury Road, Enfield EN3 4HX Located between Tesco and Southbury station ÇARŞEM, 18 ADAR 2015 9 DESTPÊKA DÎROKA WÊJEYA KURDÎ SEDAT CAN-SERDAR DEVÎREN-A.Welat Li rex giranbuhabûna çîrokan wekî tê zanîn zimanê kurdî di hêla pendên pêşiyan de jî gelek dewlemend e. Di vî warî de wêjeya wî berz e. Pendên pêşiyan ji çend gotinên kurt ên kurdî pêk tên û xwedî wateyeke berz in Di nava civaka kurd de efsane xwedî cihekî mezin û gelekî bi nav û deng e. Yanî qonaxeke taybet a efsaneyê heye. Heta roja îroyîn jî di nava civaka kurd de efsane tên gotin. Efsane xwedî paye û pîleyeke berz in. Efsane wêneyekî ronî lê bûyer û karesatên şikeftan û jiyana serdemên borî vedike. Di vî warî de civaka kurd gelek dewlemend e. Di çîrokên kevn ên ku jiyana civaka kurd vedibêjin de jî ew hilma efsanewî jê tê. Di her kar û barî de hevsengiya jin û mêr heye. Civaka me ji destpêkê heta niha jî jiyana koçberî dijî. Lewma jî jiyana rengînî ye. Piranî tê dîtin ku di her efsane û çîrokek de jin û mêr mil bi mil bi hev re di meydana şer û jiyanê de têdikoşin. Li Kurdistanê tu çîrok tune ye ku ev yek tê de tunebe. Ji ber ku çîrok; perdeya jîrî û wêrekiya kurdan û jiyana wan a civakî ya li meydana bîranînên şaristaniyê tînin ziman. Di hêla çîrokan de jî gelê kurd pir dewlemend e lê mixabin bi qasî ku tê xwestin li çîrokên xwe xwedî dernakeve. Bi kurtasî zêde nirx nade çîrokan. Bi taybetî di hêla nivîskî û tomarî de gelek qelsî hene. Lewma jî em îro deyndarên wan kesan in ku bi awayekî devkî ew çîrokên bi nirx gihandine roja îroyîn. Li rex giranbuhabûna çîrokan wekî tê zanîn zimanê kurdî di hêla pendên pêşiyan de jî gelek dewlemend e. Di vî warî de wêjeya wî berz e. Pendên pêşiyan ji çend gotinên kurt ên kurdî pêk tên ku xwedî wateyeke berz in. Di van pendan de awayê jiyan, rêz, rêçik, bîr û baweriyên kevn ên neteweya kurd; dîsa di warê civakî, ramyarî û maldarî de tiştên bi wate derdikevin pêş. Pêkhatina pendên pêşiyan di dema xwe de çavkaniyên bi vî awayî bûne ku kengê karesatek pêk hatiye, gotinek li ser wê karesatê hatiye gotin. Ew gotinên bi teql dev bi dev, herêm bi herêm geriyane û heta roja îroyîn wekî pendên hêja û bi nirx ji me re mane. Pendên pêşiyên kurdan pir in lê mixabin hemû nehatine berhevkirin. Ronî û aşkera ye ku berî îslamê helbest bi zimanê kurdî hatine honandin. Helbesta kurdî serê xwe di gelek dergehan de rakiriye û gelek şûn û war dîtine. Beşa Awestayê ya bi navê “Gataya Gatan” hemû bi awayê helbestî û kiteyî hatiye nivîsandin. Di roja me ya îro de jî ew awayê helbestê di nava kurdan de heye. Di Awestayê de bi taybetî helbesta deh kîteyî tê dîtin. Helbestkarên kurd jî di dîrokê de heta niha piraniya helbestên xwe li ser kîteyan honandine. Li gorî belgeyên ku derketine holê berî îslamê jî di nava civaka kurd de gelek helbestkarên hêja derketine û helbestên xwe bi kurdî nivîsandine. Wekî mînak beriya niha 1400 berê li ser parçeyê çerm li şikefta Cejanê ya li Silêmaniyê hatiye dîtin ku helbesta kurdî hatiye nivîsandin. Di vê serdemê de misilmanan Şarezûr û gundên derdorê dagir kirine û ev helbesta ku hatiye dîtin jî li ser talankirin û xirakirina wan deran hatiye nivîsandin. Ew helbest, behsa êş û elemên hatine kişandin dike. Di wêjeya kurdî de, şaxên bingehîn û jêderka peyv û honandinê bêguman helbesta kurdî ye. Helbesta kurdî ji çar beşan pêk tê. Helbesta şer, helbesta dildarî û stranan helbesta xwedênasî û olî û helbesta lasayî. (Taklît) Helbesta şer: Ev cure helbest marîfetên şer û lehengiyên gelê kurd vedibêje. Di nava civaka kurd de berhemên helbestên şer pir in. Mînak; Kurd û Goran, Zirzû û Felemez, Dozdeh siwarên Merîwanê û bi sedan berhemên din. Helbesta şadî û stranê: Ev cure helbest, ji helbesta dildariyê pêk hatiye. Wekî me li jorê jî dabû nîşandan gelê kurd bi xwezayê ve girêdayî ye. Lewma jî şêwazê dildarî û şadiyê gelek li pêş e. Helbestên bi vî rengî di nava kurdan de pir in. Melayê Cizîrî, Mewlewî, Nalî, Goran û bi sedan helbestvanan bi vê rêbazê helbestên xwe ristine. Helbesta xwedênasî û olî: Ev cure helbest jî dabeşa rêz û rêzikên olî û armanca wan dike mînakên wê helbestê jî di zaravayên kurdî de pir in. Wekî mînak: Babe Behûl, Babe Serheng, Babe Gerçek, Dayê Tewrêz û bi sedan helbestkarên din bi vê rêbazê helbestên xwe honandine. Helbesta lasayî: (Taklît) Ev cure helbest jî der heqê jiyana civakî, edeb û nêrînên kurdewarî de bi awayê laza û senaryo ji xwe re şiverêyek vekiriye. Ev rêbaz, di helbestên pêşî de di nava kurdan de tune bûye lê belê di vê dawiyê de ji aliyê hin helbestvanan ve bi awayê çîroka lasayî hatiye honandin. Di wêjeya kurdî de rêz û rêçika duyem jî beyt e. Beyt hem bi awayê helbestî hem jî bi awayê pexşan hatine gotin. Hem helbest û hem jî pexşanên wê xwedî kêşekê ne. Mirov dikare wê helbestê bide ber helbesta nû û wekî hevterz bihesibîne. Rêz û rêçika sêyem jî helbesta kîteyî ye. Helbesta kîteyî xwedî risteke girîng e. Hem ji hêla honandinê ve hem jî ji hêla naverok û ahengê ve ji wêjeya kurdî re bingeheke dewlemend e. Mînakên wê di wêjeya kurdî der pir in. Wekî Mewlewî, Bêseranî, Xaneyê Qubadî û bi sedan helbestvanên din. Ev cure helbest bi piranî deh kîteyî ne. Lê dîsa jî mirov rastê yazdeh kîteyî û heşt kîteyî jî tê. Heta serdema têkçûyîna medan jî wêjeya kurdî di her awayê de gelek dewlemend bû. Civaka kurd piştî medan di bin şaristaniya pers, roma û sasaniyan de mabû; wêje û berhemên kurdî jî hemû di bin çavdêriya wan de pêk dihat. Çi nivîskî çi devkî beşên wêjeya kurdî wekî helbest, folklor, çîrok, pend, beyt û hwd. hem dihatin vegotin hem jî nivîsandin. Lê mixabin rexmê wêjeya kurdî ewas dewlemend bûye jî rastî eleqeyek mezin nehatiye. Jixwe serdestên pers, roma, sasanî û ereban ew dewlemendiya kurdan û hunermendên wan wekî yên xwe dane nîşandan. Lewma jî wêjeya kurdî zêde li cîhanê belav nebûye. Berhemên ku xwe gihandine deverên cur be cur ên cîhanê jî ne wekî yên kurdan wekî yên ereb, pers û hwd. hatine nasandin. Ji ber vê rastiyê, nav, berhem û navdarên kurd ên wê serdemê ji bo wêjeya kurdî xebitîne îro wekî kurd nayên nasîn. (Dawî) ÇARŞEM, 18 ADAR 2015 8 Ji Jinan Banga Piştgiriya HDP´ê Gelek saziyên jinan bi hev re banga piştgiriya HDP´ê kirin. Jinan roja Yekşemê civîneke çapemeniyê li dar xistin û çima HDP’ê tercîh dikin aşkera kirin. Di civînê de bang li jinan hat kirin ku di hilbijartinan de piştgiriyê bidin HDP’ê. Koordînasyona Jinan a HDP’ê ya Brîtanya, li Navenda Civakê ya Londra-Day-Mer´ê civîneke çapemeniyê li dar xist. Di civîna ku gelek jin û saziyên jinan tevlî bûn, hat diyarkirin ku di hilbijartinên Tirkiye û Bakurê Kurdistanê de wê jin bi îradeya xwe beşdar bibin. ‘LI HEMBER TARÎTIYÊ EM LI DERDORA HDP’Ê BÛN YEK’ Jinan diyar kirin ku ji bo polîtîkayên azadîxwaz ên jin civakî bibin û bi rêxistin bibin, biryara avakirina koordînasyonekê dane û wiha hat gotin, “Wek jinên karkerên koçber neçar mane koç bikin, kedkar û rewşenbîr, wek sazî û rêxistinên jinan; li hember tarîtiya paşverû-faşîst a li xakên welêt bilez mezin dibe me biryar daye ku em li derdora Partiya Demokratîk a Gelan (HDP)’ê bibin yek.” ‘DIVÊ MIROV DENG BIDE HDP’YA PARTİYA AZADÎXWAZIYA JIN E’ Di civînê de wiha hat gotin, “Em dixwazin jin bi tercîh û îradeya xwe dengên xwe bikar bînin, deng bidin polîtîkayên azadîxwaziya jin. Di serî de namzetên jin ji bo destekkirina namzetên HDP’ê em tevayî xebatên piştgiriyê wek berpirsyartiya xwe dibînin û xwedî lê derdikevin. Di civînê de bang li hemî jinan hat kirin ku di bin banê HDP’ê bibin yek. ÇARŞEM, 18 ADAR 2015 7 Di Rojbûna Canê de Banga Edaletê Keça Kurd ya 19 salî Canê, ya ku 12´ê Sermaweza 2014´an li bajarê Kolnê yê Almanyayê bi awayekî trajîk jiyana xwe ji dest dabû di rojbûna wê ya bîstemîn de bi sedan kes li avahiya Şaredariya Huddersfieldê kom bûn. Di bîranîna ku roja Yekşemê hatî li dar xistin de jibo ava kirina weqfekî li ser navê Canê pere hatin top kirin û banga hişyariyê hat kirin. Lêkolîna dozgerê Elman di derbarê mirina Canê de berdewam dike. Li gorî malbat û hevalên Canê hinekan dermanên jehrî xistine nav vexwarina Canê û ev weqfa li ser nave Canê bê ava kirin jî dê li ser vê mijarê xebatên hişyariyê bimeşîne. Di bîranînê de malbata Canê, hevalên wê, Parlementerê Hud- dersfieldê Barry Sheerman û gelek welatiyên Huddersfildê amade bûn. Di bîranînê de dik bi wêneyên Canê û ala Kurdistanê hat xemilandin. Keça Kurd Canê ya 19 salî li zanîngeha Nurthumbria ya li bajarê Newcastle di beşa hûqûqê de dixwend û jibo guhartina di navbera zanîngehan de jibo demekê çûbû bajarê Kolnê yê Almanyayê. Di mihrîcaneke li Kolnê bi awayekî trajik jiyana xwe ji dest da. Tê îddîa kirin ku tiştin xistine nav vexwarina Canê. Di şeva bûyerê de Canê bi vexwarina ku vexwarî jehrî ketibû û rakiribûn nexweşxanê. Hîna ku Canê li ser hişê xwe bû, ji hevalên xwe re gotibû ku ew bawer dike ku hinekan tiştin xistine nav vexwarina wê. Malbata Canê anî ziman ku li nexweşxaneya Cologne´s st Marien mûdaxeleyeke lezgîn nehatiye kirin û kêmasiya wan heye. Wekî din malbatê tevî nexwweşxaneyê nerazîbûna xwe li hember polêsên Kolnê jî nîşandan û gotin ku bûyer bi awayekî ciddî nehatiye lêkolîn kirin. Canê, serkêşiya çalakiyên jibo piştevaniya Kurdistanê dikir Piştî êrîşên çeteyên Daîş´ê li hember Şengalê wekî her derî li bajarê ku Canê lê jiyan dikir jî gelek çalaki hatin li dar xistin. Canê´ya Kurdewar û girêdayî çanda xwe serkêşiya van çalakiyan dikir û di çalakiyan de banga piştevaniya Kurdistanê dikir. Malbata Canê di sala 1978´an de ji Rojava koçî Swêdê kirine. Canê jî li Swêdê hatiye dine. Hîna Canê zarok bû malbat hatiye Ingilîstanê û li Huddersfildê bi cîh bûye. Canê di axaftineke xwe ya di çalakiya dij Daîşê de wiha axivî bû: “Em nikarin êdî li malê xwe rûnin û li hovîtiya Daîş´ê li Kurdistanê temaşe bikin. Divê cîhan tev li hember vê hovitiyê piştevaniya Kurdan bike.” Di vîdyoya axaftina Canê de, tê dîtin ku Canê di dawiya axaftina xwe de dibêje “Bijî Kurd û Kurdistan” û kelogirî dibe û nema dikare biaxive. ÇARŞEM, 18 ADAR 2015 6 SÊ ÇÎROKÊN LI SER BIŞAFTINÊ BAHOZ BARAN Ew zimanê ku berê me ji ber wê kutan dixwar, îro wî di nava hiş û giyanê gelek kurdan de cihê xwe çêkiriye û gelek kurd êdî bi wî zimanî ‘dijîn?’ Wextê ku qal tê ser bişaftinê, yê min hûtekî heftserî tê bîra min. Vî hûtî, gelek derbên giran li me dane. Gelek derbên giran li me dide ev hût. Wî gelek ji me dabeliandine û mehandine bêyî ku em tiştekî pê bikin, hinek ji me niha di qirika wan de ne, hinek ji me ji qirikê berjêr in. Hûn ji kîjan kurdê/î bipirsin dê li ser wî hûtî ji we re tiştan bibêje. Serboriyên me yên cur bi cur hene pê re. Her serborî, birînek e û lazim e em bi birînên xwe bizanin, lazim e em li ser wan birînan biramin. Di vê nivîsê de ez ê qala sê çîrokên balkêş ên bişaftinê bikim. Mirîşkên Îzmîrê û dayika kurd Heft heşt sal berê, hevalekê ji min re qala xwe û serboriya diya xwe kir. Piştî ku Licê tê şewitandin, terka her tiştê xwe dikin û ji warê xwe koç dikin, berê xwe didin Îzmîrê. Diçin li wê derê li taxekê bi cî dibin. Tebatî nayê dayikê, karên gundan li bajaran nîn in, pez û dewar nayên xwedîkirin. Ev dayika me, rojekê nema xwe digire û ji qîza xwe re dibêje, “Qîza min weleh sebra min li vir nayê, hema çend heywanên me hebûna…” Qîza wê dibêje, “Dayê, li bajaran mirov nikare heywanan xwedî bike, çênabe. Dilê dayikê, bi vê gotinê rehet nabe û ji qîza xwe re dibêje, “ Ez qala pez û dewaran nakim qîza min, hema çend heb mirîşkên me hebin bes e.” Qîzik, roja din radibe diçe bazarê û ji diya xwe re çend mirîşkên ziraetê dîstîne û tîne malê. Dayika me li mirîşkan dinêre, lê kêfa wê ji mirîşkên ziraetê re nayê, lê dibêje ji tunebûnê çêtir e qîma xwe bi wan tîne. Dayika me diçe hinek lextê mirîşkan ji tûrikekî derdixe ku deng li mirîşkan bike û bide wan. Ê te dît em kurd dema ku deng li mirîşkan dikin dibêjin “tû tû tû.” Dayika me deng li wan dike lê mirîşk bi dengê wê ve nayên. Dayik şaş dimîne û ji qîza xwe re dibêje, “Ev çi tewr mirîşk in qîza min, çima nayên lextê xwe naxwin? Ka here ji cîrana me bipirse, ew çawa deng li mirîşkên xwe dikin.” Qîzika me diçe dipirse, cîrana wan dibêje, “Weleh em dema ku deng li mirîşkan dikin dibêjin, “cîk cîk cîk.” Qîzik şaş dimîne û tê gotina cîrana xwe ji diya xwe re dibêje. Diya wê bi vê gotinê ecêbmayî dimîne û dibêje, “Îcar “cîk cîk cîk”! Mirîşk û “cîk cîk cîk!?” Weleh tu min bikujî ez nikarim ji mirîşkan re bibêjim “cîk cîk cîk.” Tu rabe evana bibe bifiroşe, wextê ku tu çûyî Amedê ji min re mirîşkên me yên gundan bîne ku em ji zimanê hevdu fam bikin. Qîzik radibe mirîşkan li xwediyê wan vedigerîne û dema ku diçe Amedê û tê ji diya xwe çend mirîşkên me yên gundan tîne û dilê dayikê dikeve cî. Xaltiya Asiye û milyaket Ez ne şaş bim sala 1998’an bû. Em li Licê bûn. Cîraneka me hebû, me jê re digot xaltiya Asiye. Kurekî wê li çiyê bû, kurê din navê wî Tehsîn û li înşaetan dixebitî. Wê salê Tehsîn digire diya xwe jî bi xwe re dibe Qeyseriyê. Çendekî li wir dimînin û xaltiya Asiya nexweş dikeve, dikeve ber halê mirinê. Ji kurê xwe re dibêje, “Bigire min hilde bibe Licê.” Tehsîn jê re dibêje, “Dayê li van deran nexweşxane hene, em ê dermanekî peyda bikin.” Xaltiya Asiye dibêje “Na, îlim tu yê min bibî Licê.” Tehsîn li ber diya xwe digere dibêje, “Dayê, ev ji min nayê, em hîn nû hatine, me mal kirê kiriye, gerek ez bixebitim.” Lê na, dayik ji gotina xwe nayê xwarê û taliya talî dibêje, “Weleh tu min nebî Licê, ez heqê xwe li te helal nakim.” Tehsînê me, ji neçarî radibe diya xwe digire û berê xwe dide Licê. Wê salê, wextê ku xaltiya Asiye hat û em çûn serdana wê, me dît ku halê wê ne tu hal e. Gotin dê bimire, rabûn gazî mela jî kirin û çûn gora wê jî kolan. Lê xaltiya Asiye hefteyek paşê bi ser xwe ve hat û spîsax bû. Tehsîn ji karê xwe bûbû, ji destên wî tiştek nedihat û diçû qehweyê dihat. Tehsînê me, şevekê tê malê û ji diya xwe dipirse û dibêje, “Ê dayê, min ji te re got ez li wî bajarî te bibim ser dixtoran, te got îlim min bibe Licê, binêre wa ye tu hatî ser xwe. Îşê min jî ma li erdê. Ev çi bi te hatibû ku te ewqas dixwest ez te bibim Licê?” Xaltiya Asiye, berê xwe dide kurê xwe û dibêje, “Tehsîn Tehsîn! Min got belkî tu baqil î û bi tiştan dizanî lê niha ez li te dinêrim û dibînim ku tu hesabê tu tiştî nakî, ez li ber mirinê bûm, ku ez li bajarê tirkan bimirama û milyaketên wan bihatina bi tirkî pirsên xwe ji min bikirina, min ê çi fam bikira ji wan, min ê çi bigota ji wan re? Me yê çawa ji zimanê hevdu fam bikira?” Piştî van gotinan kenek bi ser rûyê Tehsîn dikeve û ji diya xwe re dibêje, “Weleh tu rast î dayê, ev tişt qet nehatibû bîra min.” Ehmedê kurd û dibistanên tirkan Di sala 2007’an de, min mamosteyek nas kir. Navê wî Ehmed bû. Li civatekê min qala meseleya zimên kir û gotinên min birînên camêr axivandin. Got, mamoste gelek tişt hatine serê min, ez dixwazim qala wan bikim ji te re. Min got, kerem bike û camêr çîroka xwe ya li ser bişaftinê ji me re got. Got em li gund bûn, berê mekteb li gundê me tunebû û me nedizanî tiştekî çawa ye. Serê sibê heta êvarê em li çol çiyayan bûn, li nav erd û baxçeyan, li ber pez û dewaran bûn em. Li ser dar û deviyan, di nava çem û robaran de bûn em. Rojekê min dît bavê min qala mektebê kir û got: “Ez ê te bişînim mekteba gundê din.” Mehek paşê pêşmalka reş li min kirin û berê min dan mektebê. Ez yekî jîr bûm û pir zû tê digihîştim lê wextê ku ez di wî deriyê mektebê re ketim hundir, jîrbûna min li derve ma û ez bûm nezanekî dera hanê. Hefteyek du hefte derbas bûn, ez mîna gêjikan diçim mektebê û têm û ji wan tiştekî fam nakim. Piştî hinek xêzik mêzikan, rojekê mamoste tiştekî spî anî danî ser maseya me. Min ji hevalê bal xwe pirsî û got, “Ev çi ye?” Wî jî hema got, “Ev benîşt e benîşt, bicû.” Min jî girt û ew tiştê spî kir devê xwe û cût. Min dît naşibe benîştan, min got, “Kuro ev çilo benîşt e, balon jê çênabe.” Hevalê min got, “Ev benîştê mektebê ye, wilo ye.” Dersa din mamoste hat bi tirkî got, “Fişlerinizi çıkarın!” Ez ê reben ez çi dizanim fîş çi ne. Min dît her kesî ew tiştên spî derxistine û danîne ser maseyên xwe. Ew hevalê min jî çûbû li paş rûniştibû. Mamoste berê xwe da min û got, “Ahmet senîn fîşlerîn nerede?” Min hîn jî tiştek fam nekiribû, min got qey pirsa benîştê ku min cût dike. Min got, “Ortmenim min benîştê xwe cût.” Mamoste kurd bû, fam kir ku min fîş wekî benîşt cûtiye. Darê xwe girt û ket ser min. Min wê rojê kutaneke baş jê xwar. Dema ku em ji dibistanê derketin min jî dilê xwe li wî hevalî rehet kir. Çend salên din bihurîn ez ketim pola çaran, rojekê mamoste hat û li depê gotina Ataturk nivîsî, “Hayatta en hakiki murşît îlîmdîr.” Paşê got hûn çi ji vê gotinê fam dikin? Deng ji kesî derneket, me yê çi fam bikira ji wê gotinê? Taliyê mamoste got, “Ku hûn bersiv nedin min ez ê li we tevan bixim.” Min mêze kir ku çênabe, em ê kutanê bixwin, min baş bala xwe da wê gotinê û min dît ku peyvek ji min re ne xerîb e. Dema ku ez bi bavê xwe re diçûm Amedê, li ser rê tabelayek hebû û li ser wê, “ÎL: DIYARBAKIR” dinivîsî. Min hema destên xwe bilind kir û hatim ber textê, min “DIYARBAKIR” xist dewsa “ÎL”ê û li textê gotina, “Hayatta en hakîkî murşît Diyarbakirdir.” nivîsî. Piştî vê gotinê, mamoste got qey ez henekên xwe bi vê gotinê dikim û min dîsa kutan xwar. Min sond xwar min got, ez êdî bersiv nadim tu tiştî. Çend sal derbas bûn, ez hatim navçeya Erxeniyê, dersa tirkî hebû, mamosteyek hat got, “Çocuklar bugun kompozîsyon yazacagız.” Me nedizanî kompozîsyon çi ye. Ji me re qala rê û rêzikên wê kir û got hûn ê li ser gotina “Ne ekersen onu bîçersîn.” ê binivîsin. Min zor da xwe lê min fam nekir ev gotina hanê çi dibêje. Paşê bax û baxçeyên me hatin bîra min û min bîst xalên wiha nivîsîn, “Domates ekersen domates bîçersîn, bîber ekersen bîber bîçersîn..” Wextê mamoste li kaxidê min nihêrî pir aciz bû ji min re got, “Ehmed bu nedîr?” Min got, “Ortmenim oyledir, însan domatês ekerse domatês bîçer…” min ê tam bigota, “Bîber…” Şîmaqa wî gawirî bin guhê min sor kir. Dayikek hesabê mirîşkên xwe dike û dibêje gerek mirîşk bi zimanê me bizanin; lê gelek kurdên me, em dev ji mirîşkan berdin, hesabê xwe û zarokên xwe jî nakin! Dayikek hesabê milyaketan dike û dibêje gerek milyaket jî bi zimanê me biaxivin. Lê gelek kurdên me, em dev ji milyaketan berdin, dema ku diçin ji dikanekê tiştekî distînin jî hesabê zimanê xwe nakin. Ew zimanê ku berê me ji ber wê kutan dixwar, îro wî di nava hiş û giyanê gelek kurdan de cihê xwe çêkiriye û gelek kurd êdî bi wî zimanî ‘dijîn?’ Helbet, li Kurdistanê bi hezaran çîrokên bi vî awayî yên ku nehatine nivîsîn hene. Hêvî ew e ku em li “bîra” xwe vegerin û wan çîrokên xwe binivîsin da ku em bikarin xwedîtiyê li êşa xwe bikin. ÇARŞEM, 18 ADAR 2015 5 ÇARŞEM, 18 ADAR 2015 4 Li Edinburg û Brînghtonê Coşa Newrozê Li paytexta Îskoçya Edinburghê û Brightonê pîrozbahiyên Newrozê hatin li darxistin. Li bajarê Bringhton nêzî 200 kes tevlî pîrozbahiya Newrozê bûn. Di pîrozbahiya ku ji aliyê Navenda Civaka Kurd a Sussex ve hat organîzekirin, li ser navê Navenda Civaka Kurd a Sussex Hevseroka Komîteya Rêveber Esmeray Alagoz axivî. Alagoz got ku bi berxwedana ji Kawayê Hesinkar heta Kawayê hemdem Mazlûm Dogan û bi saya hezaran şehîdan gihiştine van rojan. Piştî axaftinan, koma Bênav, Sezgîn Coşkûn û Îbocan derketin dikê. Pîrozbahiya Newrozê ya li Edinburghê ya li salona Pottobello Town Hall hatî li dar xistin bi deqek rêzgirtin dest pê kir. Tevî Parlementerê Îskoç yê partiya Karkeran Hanzala Malik, Sheila Gilmore û alîkarê şaredarê Edinburghê Bailie Aitken bi sedan Kurdistanî tevlî pîrozbahiyê bûn. Di pîrozbahiyê de Hevseroka Meclîsa Gelê Kurd Ya Brîtanya Arzu Peşmen axaftinek kir. ÇARŞEM, 18 ADAR 2015 Berdewama rupelê pêşîn… … Jibo Kemal Du Merasîm Hatin li darxistin Ber bi saetên sibehê ve bi sedan Kurdistaniyên li Nottingham li ber dêra ku wê merasîma destpêkê pêk were kom bûn. Malbatê ku wek Kosta û hevalên wî yên têkoşînê wek Kemal behsa Konstandinos Erik Scurfield kirin, tabûta Scurfield bi alên YPG, YPJ, TEV-DEM, Brîtanya û Yewnanîstanê hat xemilandin. Merasîma destpêkê ya ji aliyê Meclîsa Gel a Kurd a Brîtanya ve hat organîzekirin, bi deqeyek rêzgirtinê destpê kir. Piştî rêzgirtinê endamê Meclîsa Gel a Kurd Ercan Akbal û Hevserokê PYD’ê Salih Muslim axivîn. Piştî merasîmê cenaze birin Dêra Ortodoks a Yewnan. Li merasîma li Dêra Ortodoks a Yewnan malbat û hevalên Scurfield û bi sedan Kurdistanî beşdar bûn. Di merasîma ku bi Yewnanî û Îngîlîzî pêk hat, ji ber di dêrê de cih nema bi sedan kes li ber deriyê dêrê rawestiyan. Piştî merasîma li dêrê cenazeyê Scurfield birin goristana li Nottingham a Willford Hill. Piştî wecîbeyên olî cenazeyê Scurfield li ser daxwaza malbatê bi alên li ser tabûtê hat defnkirin. Piştî defnkirinê bi sedan Kurdistaniyan dirûşma, “Şehîd Namirin” gotin. Li gora Scurfield a bi hezaran kulîlkan hat xemilandin dara zeytûnê hat çandin. Scurfield beriya jiyana xwe ji dest bide ji hevalên xwe re gotibû, “Min li bin siya dareke zeytûnan veşêrin.” 3 ÇARŞEM, 18 ADAR 2015 2 Xaçepirs Bersiva Hefteya Borî PÊKENOK Xwaringeha Kurdan û mihendizê Tirk e. Kebabên goştê kerê ji bo wî çedike û sênîkê tijî datîne ber. Piştî yê Tirk têr dixwe diçe heqê xwarinê dide, dibîne ku pir erzan e. Roja paştir sê hevalên xwe jî Wek tê zanîn tirk gelekî diçin dibe û diçe wê xwaringehê. Piştî Kurdistana başur ji bo xebatê. xwarinê vê carê lê giran tê. Kurdên me jî li her derê Iraqê Yê Tirk dibejê: ‘Yabo min pir in, nemaze li bexdayê gelek duh pir xwar lê erzan bû, îro ji karûbar di destê wan de ne . bo çi giran e?’ Rojekê mihendizekî Tirk Kurdê me dibêje: ‘lawo her diçe xwarinheha yekî Kurd. Kurdê me dizane ku ew Tirk roj goştê keran nîne.’ Li Edinburg û Brînghtonê Coşa Newrozê Sayfa 4 Di Rojbûna Canê de Banga Edaletê Sayfa 7 Ji Jinan Banga Piştgiriya HDP´ê Sayfa 8 telgraf.co.uk Çarşem, 01/04/2015 Hêjmar ROJNAMEYA HEFTEYÎ 462 KURDAN DI RÊWÎTIYA DAWÎ DE KEMAL BI TENÊ NEHIŞT Şervanê YPG’ê Scurfield, li Nottinghamê Hat Defn Kirin Hemwelatiyê Brîtanî şervanê YPG’ê Konstandinos Erik Scurfield (Kemal) ê 2’yê Adarê di şerekî li Til Berak jiyana xwe ji dest da li Nottingam bi merasîmeke girseyî hat defnkirin. Di merasîmê de malbata Scurfield, hevalên wî, Hevserokê PYD’ê Salih Muslim û gelek Kurdistanî beşdar bûn. Li Til Berak a girêdayî bajarê Qamişlo yê Rojava 2’yê Adarê di şerekî navbera şervanên YPG’ê û çeteyên DAIŞ de hemwelatiyê Brîtanî şervanê YPG’ê Konstandinos Erik Scurfield (Kemal) jiyana xwe ji dest da. Ji bo Scurfield roja Pêncşemê li Nottingham du merasîmên cuda pêk hatin… Tabûta Konstandinos Erik Scurfield bi alên YPG, YPJ, TEVDEM, Britanya û Yewnanîstanê hat xemilandin û li ser tabûtê ji hêla civaka Kurd ve “Tu yê qet neyê jibîrkirin, tu pakrewanê me yî û jiyana te dê tim di dilê me were jiyîn” hat nivîsîn. Rûpelê 3