NEVŞEHİR TARİH VE KÜLTÜR SEMPOZYUMU

Transkript

NEVŞEHİR TARİH VE KÜLTÜR SEMPOZYUMU
NEVŞEHİR ÜNİVERSİTESİ
KAPADOKYA ARAŞTIRMA VE UYGULAMA MERKEZİ (NEVKAM)
1.Uluslararası
NEVŞEHİR
TARİH VE KÜLTÜR
SEMPOZYUMU
BİLDİRİLERİ
16-19 Kasım 2011, Nevşehir
4
Cilt
Editör
Yrd. Doç. Dr. Adem ÖGER
1. Uluslarası Nevşehir Tarih ve
Kültür Sempozyumu Bildirileri
Nevşehir Üniversitesi Yayınları: 2
Editör
Yrd. Doç. Dr. Adem ÖGER
ISBN: 978-605-4163-02-1 (tk)
978-605-4163-07-6 (4.cilt)
1. Baskı
Nisan, 2012 / Ankara
Kapak ve Sayfa Tasarımı
Grafik-Ofset Matbaacılık Reklamcılık
Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti.
1. Cadde 1396. Sokak No: 6
06520 (Oğuzlar Mahallesi)
Balgat-ANKARA
Tel
: 0 312. 284 16 39 Pbx
Faks : 0 312. 284 37 27
E-mail : [email protected]
Web : grafiker.com.tr
Baskı, Cilt
Ofset Yayıncılık Ltd. Şti.
Kazım Karabekir Caddesi
Ali Kabakçı İşhanı 85/3
İskitler-ANKARA
Tel
: 0 312. 384 00 18
Faks : 0 312. 342 16 52
DESTEKLERİ İÇİN
Nevşehir Valiliği’ne, Nevşehir Belediyesi’ne, TÜBİTAK’a,
Avanos Belediyesi’ne, Başdere Belediyesi’ne, Çat Belediyesi’ne,
Derinkuyu Belediyesi’ne, Göre Belediyesi’ne, Gülşehir Belediyesi’ne,
Göreme Belediyesi’ne, Hacıbektaş Belediyesi’ne, Kavak Belediyesi’ne,
Mustafapaşa Belediyesi’ne, Uçhisar Belediyesi’ne, Ürgüp Belediyesi’ne
TEŞEKKÜRLERİMİZLE
İÇİNDEKİLER
BİLDİRİLER
(Bildiriler Alfabetik Olarak Sıralanmıştır)
Hatice KETEN - Gülçin KARACA
Geleneksel Giysi Motiflerinden Oluşturulan Kadın Yeleği Örneği ...................... 5
Hava SELÇUK
Mürûr u Ubûr Edenlerin Gözüyle Hacıbektaş: Seyahatnameler,
Salnameler ve Şer’iyye Sicillerine Göre Hacıbektaş’ın Tarihi ............................. 33
Hülya YAVUZ ÖZDEN
Organik Mimarlığın Ürgüp Bölgesindeki Uygulamaları ve
Günümüz Organik Tasarımları İle İlişkileri ....................................................... 53
Hüseyin BENLİ
Nevşehir ve Çevresindeki Üzüm Bağlarının Kullanılmayan
Asma Yapraklarının Ülke Ekonomisine Kazandırılması Üzerine Bir Çalışma ..... 65
Hüseyin SARAÇ
Cumhuriyet Döneminde Nevşehir’de Basın-Yayın Organlarının
Tarihsel Gelişim Süreci (Gazete, Dergi ve Bülten) ............................................ 77
Hüseyin SEVİNDİK
Nevşehir İlinde Geleneksel Doğum Uygulamaları ......................................... 115
İbrahim Ethem ÖZKAN
Türk Soy, Boy ve Oymak Adlarının Nevşehir Yöresi Yer Adlarına Yansıması ... 131
İbrahim İLHAN - Emine YILDIZ KALE - Neşe ACAR
Nevşehir’de Yeşil Yıldız Projesi’nin Uygulanamamasının Gerekçeleri ............. 137
İbrahim İLHAN - Ersan ERSOY
Nevşehir Ekonomisinin Sektörel Analizi ........................................................ 153
İdris Nebi UYSAL
Nevşehir Ağızlarında Kullanılan Deyimler ..................................................... 195
İlknur AYDOĞDU KARAASLAN
Küreselleşme ve Kültürler Arası İletişim Sürecinde
Nevşehir İli Destinasyonlarında Bir İmaj Geliştirme
Girişimi Olarak Web Tasarımı Modeli ........................................................... 211
İlknur AYDOĞDU KARAASLAN- Nimet ÖNÜR
Gelişmiş Avrupa Ülkelerinin Destinasyonlarıyla Nevşehir
Turizm Destinasyonu Web Siteleri Üzerinde Karşılaştırmalı Bir Analiz:
Farklılıklar, Benzerlikler, Öneriler .................................................................. 233
İlyas GÖKHAN
İslam-Bizans Mücadelesi’nde Orta Kapodokya Bölgesi (640–962) ................ 255
İmran GÜNDÜZ ALPTÜRKER
Hırka Dağı’ndaki Ardıç Ağacı Üzerine Anlatılan Efsaneler ............................. 271
İrfan MORİNA
Fraşeri Kardeşlerin Arnavut’luktaki Bektaşiliğe Katkıları ................................ 291
Janos SİPOS
Birkaç Nevşehir Türküsü ve Onların Avrasya Paralellikleri Hakkında .............. 305
Kadri H. YILMAZ
Nedim’in Şiirlerinden Hareketle Damat İbrahim Paşa ve Faaliyetleri .............. 317
Kemal GURULKAN
Arşiv Belgeleri Işığında Nevşehirli Ulema ve Hizmetleri ................................. 325
Kevser DEĞİRMENCİ
XX. yy. Başlarında Nevşehir Hapishanesinin Genel Durumu .......................... 339
Kezban SÖNMEZ
Nevşehir İli Ürgüp İlçesinde Düğün Adetleri ve Çeyiz Geleneği ..................... 355
Kubilay KOLUKIRIK- Günsu YILMA
“Ürgüplü Refik Başaran ve Türk Müzik Kültürüne Katkısı” ........................... 373
Lütfi BUYRUK
Kapadokya’da Butik Otel İşletmeciliğinin Gelişimi ve Sorunları ..................... 391
M. Fatih MÜDERRİOĞLU
Nevşehir ve Çevresindeki Osmanlı Camilerinden Örnekler ............................ 405
Murat ÖNTUĞ- Hüseyin SARAÇ
Nevşehir Kazâsı’nın Eğitim, Dinî ve Sosyal Yapıları (1700-1800).................... 423
GELENEKSEL GİYSİ MOTİFLERİNDEN OLUŞTURULAN
KADIN YELEĞİ ÖRNEĞİ
THE EFFICIENCY OF CAPPADOCIA REGION
IN TERMS OF VISUAL ARTS
Hatice KETEN* - Gülçin KARACA**
ÖZET
Kapadokya bölgesi, doğal yollarla oluşmuş, estetik açıdan incelendiğinde verimli görseller sunan bir bölgedir. Tarihsel açıdan baktığımızda
da birçok sanat ürününü, çeşidini Kapadokya bölgesinde görmekteyiz.
Ülkemizdeki bu bölge, yerli ve yabancı sanatçılar açısından izlenim, ilham, sanatsal çıkarımlar sunacak kapasitededir. Bu tarihsel, estetik ve
coğrafi yönden zengin alan, resim sanatındaki temel kavram ve ilkelere
rehberlik yapması, örnek teşkil etmesi, değerlendirilmesi açısından bir
model konumundadır. Bu araştırmanın konusu, Kapadokya bölgesinin
görsel sanatlar açısından bir model olarak incelenmesidir. Bu doğrultuda kaynak tarama yöntemi kullanılarak, betimsel bir çalışma yapılmıştır.
Anahtar Kelimeler: Görsel Sanatlar, Kapadokya, Nevşehir.
ABSTRACT
Cappadocia is a region formed by natural means that offers efficient
visuals when examined in terms of aesthetic. In terms of history, we
can see a lot of art products and species in Cappadocia, too. This
region in our country has the capacity to present impressions, inspirations and artistic inferences to native and foreign artists. This area
which is historical, aesthetic and rich in terms of geography, is an
example in guiding and evaluating the main concepts and elements
of visual arts. The topic of this study is to analyze Cappadocia region
as a model for visual arts, in this direction appreiciting the literature
method was used and a descriptive study has been prepared.
Key Words: Visual Arts, Cappadocia, Nevşehir.
* Yrd. Doç. Dr., Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Eğitim Fakültesi, Güzel Sanatlar Eğitimi Bölümü,
Resim-İş Eğitimi ABD., e-posta:[email protected]
** Arş. Gör., Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Güzel Sanatlar Eğitimi Bölümü, Resim-İş Eğitimi ABD.
e-posta:[email protected]
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
5
Hatice Keten - Gülçin KARACA
Giriş:
Tarihöncesi devirlerden bu yana, pek çok millete ve kültüre ev sahipliği
yapmış olan Kapadokya bölgesinin, bu özelliğini coğrafik olarak eşsiz ve
kolay yaşanabilen bir yer olmasından aldığı kabul edilebilir. Coğrafik açıdan avantajları olması, bölgeyi, değişik kültürler açısından da tarihin her
döneminde zengin kılmıştır. Bu zenginlik, görsel sanatlar alanına kaynaklık
etmiş ve ilham vermiştir. Bölge, görsel sanat alanlarında nasıl daha verimli
ve faydalı kullanılabilir sorusuna yanıt aramak için, önce bölgedeki tarihi
mirası, ardından da coğrafi özellikleri ve biçimleri incelemekte yarar vardır.
1. Kapadokya Bölgesinin Tarihsel ve Coğrafi Yapısı
Sınırları yüzyıllar içinde birçok kez değişmiş olmasına karşın, Kapadokya bölgesi, kabaca günümüzün Nevşehir, Niğde, Aksaray, Kayseri; kısmen Sivas, Kırşehir, Malatya illerini kapsayan coğrafya olarak tanımlanabilir (Pekak, 2009)
(Resim 1). Kapadokya büyülü doğası ve barındırdığı kültürler gereği her dönemde dikkat çekmiştir. “Değişik görüntülere sahip olan Kapadokya ile ilgili
ilk bilgilere Heredos metinlerinde rastlanır. Guillaume de Jerphanion’un 1907
yılında gezdiği ve 1925-42 yılları arasında yayımlanan 3 ciltlik inceleme kitabı,
dünyanın ilgisini bu bölgeye çekmiştir”(Koray, 1996, 1).
Resim 1. Kapadokya haritası
Kaynak: http://www.cappadociaonline.com/images/bolge1x.jpg
6
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
Geleneksel Giysi Motiflerinden Oluşturulan Kadın Yeleği Örneği
“Kapadokya bölgesi doğal, mistik ve artistik görüntüler içeren bir bölge
olmasıyla birlikte, bu ilginç doğal oluşumların içince yaşayan geçmiş uygarlıklar ve bu uygarlıkların kültürlerine de değinmek gerekir. Aynı zamanda “bölgenin doğu ve batı arasındaki elverişli konumu, kaya oluşumlarıyla kolay korunma sağlanması, çeşitli kavimlerin yaşayabilmesine olanak
sağlamıştır.” Kapadokya bölgesinin verimli yapısı da buraya yerleşimleri
arttıran bir özellik olmuştur (Koray, 1996, 6)”.
Dünya tarihinin ve Kapadokya’nın bilinen ilk büyük uygarlığı M.Ö.2500
yıllarında yaşamış olan Hattilerdir. 1960’da yapılmış olan Çatalhöyük kazılarında M.Ö.6700-5700 yıllarına tarihlenen Neolitik yerleşim yerleri bulunmuştur (Koray, 1996). Çuhadar (1988), bu yerleşim yerlerinde bulunan
alet, çanak çömlek, heykel ve mühürleri dikkate değer örnekler olarak tanımlamaktadır. Bulunan yerleşim yerindeki evler resimlerle süslenmiş olup,
bunlardan en çarpıcı örnek, M.Ö.6200’e tarihlenen ve ilk manzara resmi
olarak kabul edilen ev planlarının gerisinde Hasan Dağı’nı gösteren duvar
resmidir (Resim 2). Resimde volkanik aktivite, ağır duman bulutları, akan
lav, fırlayan taşlar resmedilmiştir.
Resim 2. Çatalhöyük duvar resmi, M.Ö. 3000.
Kaynak: Koray, 1996: 9
Hititler de M.Ö.2000 yıllarında bölgeye yerleşen bir diğer uygarlıktır. Yörükoğlu (1990: 77), Hititler hakkında şunları belirtmektedir: “Kayalar üzerine resim yapma konusunda uzman olan Hitit halkına, kayalar üzerindeki oyuk ve mağaralar ilham vermiştir. Doğal mağaralardan yararlanılarak
kendileri de yeni mağara-tünel ve odalar açmışlardır. Neolitik dönemlerden
kalma olup kullanılmakta olan yeraltı yerleşimleri örnek alınmıştır.” Kaya
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
7
Hatice Keten - Gülçin KARACA
oyma ve biçimlendirme konusunda örnekler göstermiş olan Hitit Uygarlığı, aynı zamanda, Anadolu’da heykelciliği başlatan uygarlıktır. Hititler’e ait
Kapadokya’da en belirgin buluntular, aslan, boğa ve boynuz motifleridir
(Korat, 2010) (Resim 3).
Resim 3. Güllüdağ Aslanları, Kayseri Arkeoloji Müzesi
Kaynak: Korat, 2010: 24.
Frigler de bölgede M.Ö.800 yıllarında kurulmuştur. Efsanelere konu olan
Kral Midas Friglerin hükümdarıdır. Frigler Tanrıça Kybele’ye inanmakta
olup, eserlerinde Hitit sanatıyla beraber Yunan sanatının etkileri de görülmektedir (Koray, 1996) (Resim 4).
Resim 4. Gordion, Frig Vazo, M.Ö.700.
Kaynak: Koray, 1996: 13
8
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
Geleneksel Giysi Motiflerinden Oluşturulan Kadın Yeleği Örneği
M.Ö.546 tarihinde Anadolu’ya Persler egemen olmuşlardır. Kapadokya
bölgesi bu dönemde Güzel Atlar ülkesi anlamına gelen Katpatukya ismini
almıştır. Bölge M.S.1. yüzyıl Roma dönemine kadar bağımsız krallıklarca
yönetilmiştir. Bölgede, Bizans ve Roma döneminde tüf kayalara oyulmuş
kiliseler, şapeller, manastırlar, keşiş hücreleri ve birbirine dehlizler ve kuyularla bağlı, yer altı kentleri yapılmıştır. Ihlara Vadisi, Zelve, Çavuşin, Ürgüp,
Göreme, Avanos, Belisırma Vadisi, Avcılar, Uçhisar, Ortahisar ve Soğanlı
Vadisi’ne yüzü aşkın kilise ve manastır bulunmaktadır. (Eczacıbaşı, 2008;
Koray, 1996) (Resim 5). Bu dönemde ve sonrasında Kapadokya’da Hıristiyanlık konulu resimler yapılmıştır (Resim 6, Resim 7).
Resim 5. Güzelyurt, Aziz
Anargirios Kilisesi.
Kaynak: Korat, 2010: 301
Resim 6. Göreme Çarıklı Kilise.
Çarmıh sahnesi.
Kaynak: Korat, 2010: 125
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
9
Hatice Keten - Gülçin KARACA
Resim 7. Ihlara Vadisi, Kokar Kilise
Kaynak: Korat, 2010: 137.
Resim 8. Kayseri Ulu Camii Sütunları.
Kaynak: Korat, 2010: 313.
Kapadokya, Türk boyları ve Selçukluların bölgeye yerleşmelerine kadar
geçen süre içinde Hıristiyanlığın geliştiği bir bölge olsa da, daha sonraki
dönemlerde, bölgenin bu özelliği zarar görmemekle birlikte, bölge kültürü daha özgür bir hal almış, kiliselere zarar verilmeden, camiler de yapılmıştır (Koray, 1996) (Resim 8).
“Türkler Anadolu’ya Orta Asya’dan sürekli akınlarla ve göç yoluyla gelmişlerdir. Türkler hoşgörüye dayanan iradeleriyle büyük bir bölümü Hint
Avrupa kökenli Anadolu halkının sevgisini kazanmışlardır. Müslümanlığı
kabul eden Türk oluyor, böylece 1071’den başlayarak Türklerle yerliler
kaynaşıyordu. Bu suretle 900 yıl içinde giderek şimdiki Türkiye oluştu.
Selçuklular İslam dünyası içinde M.S. 9-12. Yüzyıllarda oluşturulan ilk
rönesans hareketinin anlayışı içinde yüksek düzeyde bir hümanist kültür
geliştirdiler. Roma çağında olduğu gibi Selçuklular Anadolu’nun sıradağlarla ve çok değişik iklimlerle birbirinden ayrılmış olan bölgelerini sağlam,
bakımlı yollar ve taş köprülerle bağlamışlardı. Ticaret kervanları Selçuklu
döneminde her biri göz alıcı güzel birer mimarlık yapıtı olan kervansaray-
10
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
Geleneksel Giysi Motiflerinden Oluşturulan Kadın Yeleği Örneği
larda konaklayabiliyorlardı. Selçuklular Arap İran sanat ve kültürlerinden
esinlenmekle birlikte kendilerine özgü bir uygarlık getirdiler. Selçuklu sanatının özgünlüğünü anavatandan getirdikleri Orta Asyalı ögeler oluşturmaktadır (Akurgal, 1990: 228)”.
Selçuklu kültürü Karamanlıların 1466 yılında Osmanlı İmparatorluğu tarafından yenilmesine kadar varlığını sürdürmüştür. Selçuklular ve Osmanlıların arasında din, soy, dil ve miras bağı olsa da iki toplumu iki farklı sistem
olarak algılamak gerekir. Selçuklular eserlerinde figürden kaçınmamışlardır (Resim 9). Aynı zamanda İslam sanatının geometrik formları da Kapadokya eserlerinde görülmektedir (Korat, 2010) (Resim 10).
Resim 9. Kayseri-Sivas Yolundaki
Sultanhanı’nda aslan başlı çörten.
Kaynak: Korat, 2010: 311
Resim 10. Kayseri Gevser Nesibe
Giriş kapısı bezemelerinden ayrıntı
Kaynak: Korat, 2010: 318
Osmanlı devlet düşüncesinin esası, farklı inançlara sahip çeşitli toplulukları
bir siyasi çatı altında toplayıp, adilane bir şekilde idare etmekti (Aktan,
2000). Tüm Anadolu’da olduğu gibi Kayseri’de de yoğun sosyo-ekonomik gelişim ve değişimlerin yaşandığı bir dönem olan 19. yüzyılda, Ermeniler ve Rumlar Müslüman Türklerle beraber yaşamışlardır (Benneth,
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
11
Hatice Keten - Gülçin KARACA
1880). Çok kültürlü Osmanlı İmparatorluğu’nun denetimi altında bulunan bütün bölgelerde olduğu gibi Kayseri’de de rastlanan etnik çeşitlilik
ticaret hayatına da yansımış, Kayseri’nin yoğun ve hızlı iktisadi yapısını,
canlılığını ve renkli yaşamını oluşturmuştur. Kapadokya’da da bu çok kültürlülükten kaynaklanan eser çeşitliliğini görmekteyiz. Farklı dönemlerde
yöresel sanatçılar tarafından zengin bezemeler ve kitabeler ile süslenmiş
olan Kapadokya güvercinlikleri de bu eser çeşitliliğine örnektir. Çok renkli
boya kullanımı ile yapılandırılan ve Türk-İslam halk resim sanatının öncü
örneklerinin sergilendiği güvercinlik süslemelerinde genellikle ise bölgedeki sosyal yaşantıyı yansıtan figürler, bitki ve hayvan motifleri, halı, kilim
motifleri, geometrik desenler ve simetrik kompozisyonlara rastlanmaktadır (Büyükmıhçı, 2006) (Resim 11).
Resim 11. Osmanlı dönemi güvercinlik örneği
Kaynak: Büyükmıhçı, 2006: 106.
İçinde yaşadığımız 21. yüzyılda ise Kapadokya, ilk uygarlıklardan bu yana
değişmeyen tarım, hayvancılık, bağcılık, şarap yapımı ve halıcılığa devam
etmektedir (Resim 12). Aynı zamanda bu dönemde turizm bölgenin ekonomisine büyük katkı sağlamaktadır. Kapadokya’da tarih başından beri
var olan hümanist kültür, bölgenin bütün dünya ülkelerinin dikkatini çeken bir yer olmasında esas rol oynuyor olabilir. Pek çok farklı milletin, dil,
din, ırk fark etmeksizin üstünde yaşadığı bu topraklar, sanatın, diyaloğun,
kültürün çıkış noktasıdır. Sürekli bir gelişim ve değişim içinde olan Kapadokya, her dönem, bir sonraki döneme ve dönemlere zemin hazırlamıştır.
12
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
Geleneksel Giysi Motiflerinden Oluşturulan Kadın Yeleği Örneği
Resim 12. Kapadokya’da üretilen şarap ve Peribacası görüntüsü
Kapadokya’nın bugünkü coğrafi yapısının oluşumu ise, bundan 30 milyon yıl önce Hasan Dağı, Erciyes, Melendiz ve Güllüdağ dağlarının bölgeyi
lavlarla örtmesiyle başlar. 3. jeolojik devir başında, bu aktif yanar dağlar
bazalt içeren kalın ve saydam bir tabaka oluşturmuşlardır. Volkanik faaliyetler sonunda üstte yaklaşık 100 metre kalınlığında tüf tabakası meydana gelmiştir. Kalkerli olan bu tüf, tebeşir tozuyla benzerlik göstermektedir.
Ancak havayla etkileşim sonucu sertleşir. Bu tabaka yüzyıllar boyunca büyük rüzgar ve su erozyonuna uğrar. Bunun sonucunda topraklar aşınarak
sürüklenmiş, bu aşınmaya dayanabilen kayalar açığa çıkmıştır. Çakıllı ve
sert olan küçük kaya parçaları daha büyük kayaların üzerinde kalarak bu
günkü peri bacalarını oluşturmuşlardır. Dünyanın pek çok yerinde yanardağ bulunduğu halde Kapadokya’da çok yaygın olan bu yeryüzü şekillerinin ortaya çıkması, bölgenin yalnızca tarihsel miras açısından değil coğrafi
nitelikler açısından da eşsizliğinin işaretidir. (Koray, 1996; Tuncel, 1996:
37’den aktaran Korat, 2010).
Bölgede toprak renginde de farklılıklar görülmektedir. Bunun nedeni ise
püskürüklerdir. Yanardağdan gelen küller, rüzgar etkisiyle yayılıp üst üste
birikerek yağmur sularıyla sertleşmiş ve tüf denilen sarı renkli taşı oluşturmuştur. Kısacası bölgede görülen sarı, kırmızı ve beyaz renkli toprakların
kaynağı yanardağdan gelen küllerdir. Yalnızca küller değil yanardağdan
gelen lavlar da birikerek küllerin üzerini örtmüş ve Kapadokya görüntüsü
ortaya çıkmıştır. Yarı kurak iklim bölgelerinde sel yarıntılarıyla dolu yamaçlara kırgıbayır (badlans) denir. Kapadokyada bulunan ve peri bacası
denilen yapılar da, vadiler, tepeler ve renkli dalgaları andırarak aşınmış kırgıbayırlardır. (Yılmaz ve diğerleri, 2010). Peri bacaları beyaz ya da kırmızı,
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
13
Hatice Keten - Gülçin KARACA
silindirik, konik, mantar tipli veya amorf formlarda olabilirler (Resim 13,
14). Ürgüp, Dervent, ve Uçhisar gibi yüksek noktalarda peribacaları nispeten daha küçük olan kırgıbayırlar, vadilerden aşağı doğru indikçe yüksekliğinin artması ile erozyonun etkisi daha belirgin olur. Bir peribacasının oluşumu hakkında en güzel bilgiyi Zelve Paşabağı veya Çavuşin Alibağı’nda
bulunan ve henüz oluşum halinde duran bazalt ve tüf katmanları verir.
Ancak her peribacası bu türde oluşmamıştır, Göreme Kızlar Manastırı, Uçhisar Kalesi, Ortahisar, Ürgüp Kalesi gibi mantar başlıklı olmayan, yekpare
kaya oluşumları da vardır ( Korat, 2010).
Resim 13 - 14. Peri bacası
2. Görsel Sanatlarda Yeni Konu Arayışları
Görsel sanatlar hayatımızın özel yansımasıdır. Sanat yapmak için, görsel
algıya odaklanmak gerekir. Gözlerimiz (optik alıcılarımız) yardımıyla, beyin
sinirlere enerjiyi transfer eder ve ellerimize beceri kuvveti gönderir. Sonuçlanan görsel sanat eserleri, bizim dünyayı nasıl gördüğümüzü anlatan eşsiz
bireyselliğimizin ayırıcı ve sözsüz ifadeleridir. Kendimizi sanatımızda ifade
etmek için bir araya koyduğumuz şeyler ise, sanat eserinin tasarım ve ya
kompozisyonudur. Filozof ve eğitimci John Dewey’e göre tasarım, yapı ve
düzen için gerekli bir araştırmadır. Tasarım her yerdedir; doğada, mimaride,
dansta, tiyatroda, hayatın bütün aktivitelerindedir (Linderman, 1997).
Görsel sanatlarda tasarımı oluşturan ögeler bulunmaktadır, bunlar; tasarım elamanları ve tasarım ögeleri olarak ayrılabilir. Tasarım elemanları; her
türlü görsel tasarımda ilk başvurulan yapı taşlarıdır. Bunlar: Çizgi, doku,
14
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
Geleneksel Giysi Motiflerinden Oluşturulan Kadın Yeleği Örneği
renk, ton, değer, biçim, şekil, mekan (boşluk) olarak belirtilmiştir. Tasarım
ilkeleri ise bir sanat eserinin sanatsal değerini oluşturan anlatımlardır. Tasarım elemanlarının bir araya gelmesiyle tasarım ilkeleri, tasarım ilkelerinin
sanatsal anlamda kullanımı ile sanat eseri oluşur. Tasarım ilkeleri: Ritim
ve hareket, denge, vurgu, bütünlük, çeşitlilik, zıtlık, armoni, oran olarak
belirtilmiştir (Alakuş ve diğerleri, 2009; Buyurgan, 2007; Ragans, 1995).
Görsel sanat çalışmaları yapmak için, sanatçılar öncelikle bir konu belirlemelidirler. Sanatçı, doğa, insan, iç mekan, dış mekan, tarih, kültür, mitoloji, eşyalar vb pek çok şeyden ilham alarak ve bu gibi konuları kaynak
olarak belirleyerek bir çıkış noktası yakalayabilir. Başarılı sanatçılara baktığımız zaman, bu sanatçıların konu ve üslup yönünden bir tutarlılık sergiledikleri görülmektedir. Sanatçılar kimi dönemlerde ise, yaşadıkları ortamdan uzaklaşarak yeni konu arayışlarına yönelmiş, daha önce ele alınmayan
konuları çalışmak istemişlerdir. Özellikle Avrupa, Fransız İhtilali’nden sonra
sanatta belli bir üslup yakalayamamış, var olan üslupları kullanmıştır. Klasik
üsluptan sıkılmış olan sanatçılar ise farklı arayışlara yönelmişlerdir. 1900’lü
yıllarda Avrupa’da yaşanılan savaşın bitişinden sonraki düzensizliğin etkisiyle ressamlar, uzak diyarlara gözlerini dikmişlerdir. Örneğin Dominique
Ingres (1780-1867), klasik üslubun temsilcisi olan Jacques-Louis David’in
öğrencisi olmasına rağmen, Oryantalist resimler yapmıştır (Resim 15).
Resim 15. Jean Auguste-Dominique Ingres, Valpinçonlu yıkanan kadın,
1808, Louvre, Paris. Kaynak: Gombrich, 1997: 504.
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
15
Hatice Keten - Gülçin KARACA
Resim 16. Gericault, Saldıran Süvari, 1812.
http://reddragon.kx.cz/theodoregericault.p9.html?page=1
Gericault da, atları ve süvarileri çalışarak, klasik anlayıştan uzaklaşmaya
çalışmıştır (Resim 16). Gericault’tan sonra, Delacroix “Hissediyorum da
içimde hiçbir zaman başarılamayacak olana duyduğum sonsuz bir özlem var” demiştir. Ressam Eugene Delacroix (1798-1863) da, Akademinin sanatçılara resmettirmek istediği konulardan uzaklaşmak istemiş ve
Arap dünyasının renklerini ve süslerini incelemek, daha yoğun renkler ve
kısıtlanmamış bir yaşam bulmak için 1832’de kuzey Afrika’ya (Cezayir)
gitmiştir. Bell (2009) de, 19. yüzyıl Avrupa’sının kültürel kaygılar içinde
ve yeni, uzaklara yayılmış nihengi noktaları bulmayı amaçlıyor olduğunu
Empresyonist ressamlardan bahsederek belirtmiş ve Empresyonistlerin Japon sanatına hayran olduklarını vurgulamıştır.
16
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
Geleneksel Giysi Motiflerinden Oluşturulan Kadın Yeleği Örneği
Resim 17. Paul Gauguin,Te Rerioa (Düş Kurma), 1897, Courtauld Institude
Galleries, Londra. Kaynak: Gombirch, 2007: 550.
1890’da Gauguin, sade bir yaşam biçimi bulmak amacıyla Avrupa’dan
ayrılıp, dillere destan Güney Denizi Adaları”ndan biri olan Tahiti’ye gitmiştir (Resim 17). Çünkü, Gauguin sanatın yapmacık olma tehlikesiyle karşı
karşıya olduğuna inanmakta ve Avrupa’da biriken tüm zeka ve bilginin,
insanı sahip olduğu en büyük yetenekten güçlü ve yoğun duygulara sahip
olma ve bunları açıkça ifade edebilmektenmahrum kaldığını düşünmektedir.
Fovlar ve Kübistler de ilkel sanata önem vermişler, Avrupa’nın alışkın olduğu renk ve biçimlerin dışına çıkmak istemişlerdir. Fovizm akımına dahil
olan Matisse, Kuzey Afrika’ya seyahatte bulunmuş, kullandığı renkler ve
resmi iki boyutlu yüzeye indirmesiyle, ilkel sanatı resimlerine yansıtmayı
başarmıştır (Resim 18). Kübist ressamlardan Picasso ise, tam tersini yaparak, iki boyutu üç boyuta çıkarmıştır. Afrika mask formlarını resimlerinde
kullanmıştır (Gombrich, 2007) (Resim 19).
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
17
Hatice Keten - Gülçin KARACA
Resim 18. Henri Matisse, La Desserte (Yemek Sonrası), 1908, Hermitaj, St. Petersburg. Kaynak: Gombrich, 1997: 572.
Resim 19. Pablo Picasso, Avignonlu Kızlar, 1907. Kaynak: Bell, 2009: 373
18
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
Geleneksel Giysi Motiflerinden Oluşturulan Kadın Yeleği Örneği
19. yüzyıl, Türk resmi için bir gelişim dönemidir. Türk ressamları Empresyonist resimlerden ilham alarak çalışmalar yapmışlardır, böylece Batı’ya
yönelmişlerdir. Avrupa’nın uzak diyarlarda aradığı renk ve biçimleri, bazı
Türk ressamları ise kendi içine dönerek, kendi kültüründen ilham alarak
bulmuşlardır. Nevşehir doğumlu olan Neşet Günal, Türk köy yaşantısını
ve insanlarını, kendi memleketi olan Kapadokya’yı da içine alarak resmetmiştir (Resim 20, 21). Nuri İyem de Türk köy yaşantısını ve köy kadınlarını
resimlerinde ele almıştır (Tansuğ, 2005) (Resim 22, 23).
Resim 20 - 21. Neşet Günal çalışması.
http://www.nevsehir.web.tr/50-forum/iz-birakanlar/neset-gunal-t17532.html
Resim 22 - 23. Nuri İyem çalışması.
http://arsiv.ntvmsnbc.com/news/187482.asp
http://www.turksolu.org/148/un148.htm
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
19
Hatice Keten - Gülçin KARACA
3. Görsel Sanatlar Açısından Kapadokya Bölgesinin Verimliliği
Kapadokya bölgesi tarihi çeşitliliğiyle içinde barındırdığı eserler ve doğal
coğrafi yapısı nedeniyle her zaman ilgi çekmiştir. Bu ilgi ressamlar, fotoğraf ve heykel sanatçıları ve sanat eğitimcileri tarafından da bölgeye gösterilmektedir. Ann (2001: 1), bu bölgenin ressamlar için ilginç olmasını şu
şekilde tanımlamaktadır:
“İnsan ilk görüşte Kapadokya’daki bu tarihi ve büyülü manzaranın karşısında resimlerine kaynaklık edecek şeyleri bulmakta pek zorluk çekmez.
Dağların kayaların (peri bacaları) rengi, vadilerdeki ağaçların, çiçeklerin,
gökyüzünün rengi olağanüstü pitoresk değerleri önümüze sermektedir.
Bunlara ek olarak, kayalara oyulmuş yerleşim yerlerinin loş havası, duvar
resimlerinin yansıttığı büyülü atmosfer, şemalaştırılmış biçimler zengin bir
malzeme olarak durmaktadır.”
Sayılan, renk ve biçim gibi dikkat edilmesi gereken özellikler, resimler de
kullanılan özelliklerdir ve bunlara tasarım ilke ve elemanları denir. “Resim gibi manzara” değimi Kapadokya için uygun düşmekte ve bölgenin
doğal görünümünde resimde kullanılan tasarım ilke ve elemanlarına doğal olarak uyum sağladığı düşünülebilir. Tasarım eleman ve ilkelerinden
yararlanarak, Kapadokya’nın coğrafi görüntüsü bir sanat eseri gibi değerlendirilebilir. Bunun için, tasarım eleman ve ilkelerinin tanımlamaları,
Kapadokya’da gezi gözlem yoluyla incelenen ve çekilmiş olan doğa görüntüleri üzerinde yorumlanabilir.
Tasarım elemanlarından olan çizgi, hareket eden bir noktanın arkasında
bıraktığı bir izden başka bir şey değildir (Hurwitz ve Day, 1995). Çizgi
her yerdedir; örneğin boş bir duvara bir tablo astığımızı düşünürsek, göz
tablonun duvarla birleştiği sınırları çizgi olarak algılayacaktır. Bu durumda göz, duvarı zemin, tabloyu ise şekil olarak algılamaktadır. Dolayısıyla
çizgisellik oluşmaktadır (Alakuş ve diğer, 2009). Yazı, haritalar, işaretler
çizgilerden oluşur. Ressamlar eserlerinde, izleyicinin eser üzerindeki göz
hareketlerini belirlemek için çizgiyi kullanırlar çünkü çizginin gözü görsel
imgelerin çevresinde gezinmeye yönlendirme etkisi vardır (Ragans, 1995).
Bu doğrultuda, çizginin resim çalışmalarının temelini oluşturduğu kabul
edilebilir. Çizgiler, dik ve yatay, kırık, eğik çizgiler olarak sınıflandırılabilir. Görsel sanatlar çalışmalarında farklı türdeki çizgilerin kullanımı çizgisel
renkliliği sağlar (Buyurgan ve Buyurgan, 2007). Bu çizgisel çeşitlilik Kapadokya bölgesinde de görülmektedir, çoğunlukla yatay ve dikey çizgilerin
beraber olması, bir çizgisel renklilik ve çeşitlilik sağlamaktadır (Resim 24).
20
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
Geleneksel Giysi Motiflerinden Oluşturulan Kadın Yeleği Örneği
Resim 24. Peri bacası üzerindeki çizgisellik.
Bir diğer tasarım elemanı olan renk, sanatın en ifadeci ögesidir (Ragans,
1995). Işık dalgaları objelerden gözümüze yansır, böylece biz objeleri
renkli görürüz. Bir tasarım elemanı olarak renk, görsel sanat işlerinde güçlü bir etki yapar. Kapadokya bölgesi de doğal görünümleri, ışığı, günün
farklı saatlerinde sahip olduğu renklerle, resim, fotoğraf, video ve benzeri
çalışmalar için iyi bir kaynak olabilir. Bölgedeki ışık değişimi de, aynı zamanda toprak ve peri bacaları üzerindeki renk farklılıkları, bir rengin farklı
tonlarını ve valörlerini görmemizi mümkün kılar (Resim 25, 26).
Resim 25. Kapadokya’da akşam. Resim 26. Peri bacası yüzey görüntüsü.
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
21
Hatice Keten - Gülçin KARACA
Doku; bir yüzeyin niteliğidir, dokunulabilir ya da görülebilir. Kumdaki, ağaçtaki dokular gibi doğal dokular olduğu gibi, doku, kumaş ya da plastiklerin
üzerindeki gibi sentetik de olabilir. Görsel sanatlarda doku, konu olarak seçilmiş objenin yüzey niteliğinin sunumudur. Eğer obje yumuşaksa, eser de
yumuşaklık hissi vermeli, pürüzlü yüzeye sahip bir objeyse, eserde de yararlanılan obje pürüzlülük hissi vermelidir (Linderman, 1997). Neolitik dönemde bölgede gerçekleşen volkanik patlamadan sonra lavlarla oluşmuş olan
peribacalarında da dokuyu görür ve hissederiz. Rüzgarın etkisiyle de aşınmaya uğrayan yapılar pütürlü yüzeylere sahiptir (Resim 27, 28). Bu yönüyle
de, Kapadokya’nın yapısı heykel ve seramik alanındaki çalışmalara güzel bir
kaynak olarak gösterilebilir. Avanos’un dağlarından ve Kızılırmak’ın yataklarından yumuşak ve yağlı kil topraklar elenmekte ve yoğurularak çamur
haline getirilmektedir. Günümüzde de, Avanos’ta pek çok atölye bulunmaktadır. Bu atölyeler, güzel sanatlar alanında olan bireyler için birer kaynak olarak görülebilir. Kapadokya bölgesinde doğal yolla oluşmuş biçim ve
formlar görülebilmektedir ve üç boyutlu çalışmalar için, bir uygulama ve
deney alanı niteliğindedir (Resim 29). Her peri bacası hem kendi içinde, hem
bir bütün olarak anıtsal bir yan taşımaktadır. Ülkemizde böyle bir bölgenin
varoluşu, görsel sanatlar açısından değerlendirilmesi gereken bir konudur.
Her obje bir şekle ve biçime sahiptir. Şekil, form ve boşluk birbirleriyle çok
iç içedir. Şekil, iki boyutlu bir alandır. Bir şekil, kontur çizgileriyle ya da
lekesel olarak oluşturulabilir. Örneğin bir daire çizdiğimizde bu bir şekil
olur. Aynı zamanda daireyi lekesel olarak da oluşturabiliriz. Form ise üç
boyutludur (Ragans, 1995: 119-121).
Resim 27 - 28. Peri bacası yüzey görüntüsü.
22
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
Geleneksel Giysi Motiflerinden Oluşturulan Kadın Yeleği Örneği
Resim 29. Kapadokya’dan görünüm.
Boşluk ise, resimde gözü dinlendiren boş alanlardır. Boşluk aynı zamanda
ön arka ilişkisini de ortaya koyar. Bir kompozisyonda iyi dengelenmiş bir
boşluk doluluk ilişkisi olursa, kompozisyon etkili bir hale gelir. (Buyurgan
ve Buyurgan, 2007). Örneğin, Leonardo da Vinci, Mona Lisa’da, ön arka
ilişkisini boşlukla vermeyi başarmış, arkadaki boşlukla birlikte gözü rahatlatmıştır (Resim 30). Kapadokya’da da biçim ve formlar arasındaki boşluklar yardımıyla renk geçişleri oluşmaktadır (Resim 31).
Resim 30. Leonardo da Vinci, Mona Lisa, 1503-1506, Louvre Müzesi.
http://www.louvre.fr/llv/musee/alaune.jsp?bmLocale=en
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
23
Hatice Keten - Gülçin KARACA
Resim 31. Kapadokya’dan görünüm.
Tasarım ilkelerinden ritim ise; görsel sanatta, nesnelerin, renklerin, çizgilerin ve benzeri tasarım elemanlarının ve ilkelerinin birbirleriyle uyumlu
olan tekrarıdır (Alakuş ve diğerleri, 2009). Doğada ritim örneklerini çokça
görmek mümkündür. Görsel sanatlarda ritim, çizgi, biçim, şekil, değer,
renk ve diğer sanat elemanlarının yönünü ve gücünü dengeleyecek şekilde tekrarlanabilir (Resim 32). Bu düzenli ya da düzensiz şekillerde olabilir.
Örneğin eşit olarak yerleşen objeler birlik ve düzen hissettirirken, düzensiz
yerleşen objeler çeşitlilik ve az düzen hissi verir (Linderman, 1997). Söz
konusu fotoğraflarda ilk bakışta benzer bir birimin tekrarı görülmektedir
(Resim 33, 34). Ritim, fotoğrafın izlenmesinde sürekliliği ve gerilimi oluşturmaktadır (Alakuş ve diğerleri, 2009).
Resim 32. Burhan Doğançay, Mavi Senfoni,
http://www.kenthaber.com/Haber/kultur-sanat/Normal/iste-yasayan-enpahali-ressam/1eeb32a8-f12e-456a-a60e-cc0c93158ac2
24
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
Geleneksel Giysi Motiflerinden Oluşturulan Kadın Yeleği Örneği
Resim 33 - 34 Kapadokya’dan görünüm.
Denge; görsel uyumun bir tasarım ilkesidir. Önem, yön, açı, renk, ölçek
gibi ögelerin birbirleriyle ilgili şiddeti, karşıt gerilimi dengeyle sağlanır (Eczacıbaşı, 2008: 396; Linderman, 1997) (Resim 35). Kapadokya’da birbirine benzer ya da farklı biçimlerdeki yapılar, dengeye örnek teşkil eder
(Resim 36).
Resim 35. Klee Ad Parnassum 1932,100 x 126 cm, Kunstmuseum, Bern
http://www.archweb.it/arte/artisti_K/Klee/images/Klee%20-%20Ad%20
Parnassum.JPG
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
25
Hatice Keten - Gülçin KARACA
Resim 36 Kapadokya’dan görünüm.
Vurgu; eserdeki bir bölüme, daha fazla ilgi çekmek ve bölümün önemini
arttırmak için kullanılan tasarım ilkesidir. Vurgu; merkeze yakınlık uzaklık, küçük büyük şekiller, karanlık ve aydınlık, formda, dokuda, renkte,
biçimde farklılık, yön değişikliği gibi özellikler kullanılarak uygulanabilir
(Linderman, 1997) (Resim 37, 38).
Resim 37. Piet Mondrian, Kırmız ile kompozisyon, 1930
http://www.sylvaindelange.com/Images/Divers/Mondrian_original.jpg
26
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
Geleneksel Giysi Motiflerinden Oluşturulan Kadın Yeleği Örneği
Resim 38 - 39 Kapadokya’dan görünüm.
Nitelik ve durumun birbirinden tamamen farklı olması zıtlıktır. Farklılıklar
her zaman dikkat çekicidir. Büyüğün yanında küçüğün daha küçük, küçüğün yanında ise büyüğün daha büyük durduğu gibi, çirkinin yanında güzel,
hareketsizin yanında hareketli, soğuğun yanında sıcak daha belirgin durur.
Aynı zamanda zıt renklerin beraber kullanımıyla da resim monotonluktan
kurtulabilir (Eczacıbaşı, 2008; Alakuş ve diğerleri, 2009). Kapadokya bölgesinden çekilen bir görüntüde de güneş battıktan sonraki gökyüzü rengiyle,
izleyiciye daha yakında yakılan bir ateşin rengi göz tarafından kıyaslamaktadır, böylece zıtlıktan doğan bir bütünlük ortaya çıkar (Resim 39).
Bütünlük ve çeşitlik; pozitif ve negatif alanların birbirlerini tamamladığı
gibi birbirlerini tamamlarlar. Birlik, çeşitliliği organize ederken, çeşitlik de
birliğe ilgi kazandırır (Ragans, 1995) (Resim 40).
Resim 40. Kapadokya’dan görünüm
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
27
Hatice Keten - Gülçin KARACA
Armoni, görsel sanatlarda yön, biçim, renk benzerlikleridir. Bir yüzey üzerinde kullanılan yuvarlak biçimlerin armonisi yine benzer biçimlerdir. Burada vurgu, elamanların benzerliğidir (Alakuş ve diğerleri, 2009) (Resim 41).
Söz konusu fotoğraflarda birbirine benzer biçimlerin bir bütünlük yarattığı
görülerek, armoniden bahsedilebilir (Resim 42, 43).
Resim 41. Bubi, http://www.sanattasarim.com/resim/bubi.jpg
Resim 42 - 43. Kapadokya’dan görünüm.
Oran, bir parçanın diğer parçalarla ilişkisi şeklinde tanımlanabilir (Ragans,
1999). Sanatçılar da bu durumun farkına vararak, altın oranı bulmuşlar
ve pek çok sanatçı bu oranı resimlerinde kullanmıştır (Alakuş ve diğerleri, 2009) (Resim 44). Resimdeki bir elemanın oranı, o elemanın estetik
28
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
Geleneksel Giysi Motiflerinden Oluşturulan Kadın Yeleği Örneği
görünmesine etki eder. Doğaya bakıldığı zaman, bütün varlıkların göze
estetik gelen oranlara sahip olduğunu fark edebiliriz (Resim 45).
Resim 44. Paul Cezanne, Açık havada yıkananlar.
http://www.ricci-art.net/img003/321.jpg
Resim 43. Kapadokya’dan görünüm.
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
29
Hatice Keten - Gülçin KARACA
Sonuç ve Öneriler
Coğrafi ve tarihsel özellikleriyle, bir dünya mirası olan Kapadokya, görsel
sanatlar alanında çalışanlara da kaynak ve ilham olma niteliğindedir. Bu
özellikleriyle, bölgenin yaratıcılığa katkısı olduğu kabul edilebilir.
Doğasındaki biçimlerle görsel sanatların tasarım ilke ve elemanlarına uygun
örnekler veren Kapadokya, tarih başından itibaren içinde bulundurmuş olduğu pek çok medeniyetin ve yüzyılların izleri ile büyülü bir atmosfer sunmaktadır. Tarihe baktığımızda Kapadokya’da yaşamış olan her uygarlığın kendi
içinde özel ve önemli sanat eserleri verdiği bilinmektedir. Bu özellikleriyle bölgenin şarabı, yapılan el işleri, turizm açısından da son derece önemlidir ve
Kapadokya günden güne uluslar arası bir mekan olma durumundadır.
Görsel sanat eğitimcileri, ressamlar, heykeltraşlar, fotoğraf ve seramik sanatçıları gibi bu alanla uğraşanlar, Kapadokya’nın coğrafi, kültürel, tarihi,
turistik, evrensel aynı zaman da yerel özelliklerinden yararlanmalıdır. Bunun için bölgede her sene düzenli etkinlikler yaparak, görsel sanatlar alanına katkı sağlanabilir. Bölgede Fabrikart grubun düzenlediği Çağdaş Sanatlar Festivali, Ürgüp belediyesinin yabancı ülkelerden gelen sanatçılarla
yapmış olduğu etkinlikler gibi çalışmalar giderek bölgeye sanat açısından
bakılmasını sağlamıştır. Sanatsal etkinlikler arttırılarak, bölgeyi tanıtıcı,
uluslar arası nitelikte çalıştay, sempozyum, kongre ve toplantılar yapılabilir. Böylelikle, yabancı ülkelerin dikkati Türk sanatına çekilebileceği gibi,
Türkiye’de sadece belirli bölge ve şehirlerde oluşmuş olan sanat ortamı,
Anadolu’ya da taşınabilir.
Kapadokya’ya gelen yerli ve yabancı turistlerin de bölgede yalnızca fotoğraf çekmediği, aynı zamanda peri bacalarının karşısında saatlerce oturup,
çizim yapmaktadırlar. Kapadokya’nın insanın estetik duygularını uyandıran
yapısını, yeni kuşakların görmesi ve bu yapıdan ilham almasını sağlamak
için, görsel sanatlar eğitimi alan öğrenciler başta olmak üzere, ilköğretim
ve orta öğretim öğrencileri için bölgeye geziler düzenlenebilir. Görsel sanatlarda konu zenginliği ve farklılıkları görsel sanatlarla ilgilenenler açısından günümüzde daha da önemli hale gelmiştir. Sanatçıların yüzyıllardır
temel sanat kaynağı doğanın kendisidir. Doğada ender görülen alanların
korunması, değerlendirilmesi, tanıtılması ve insanların buralardan etkilenerek yeni bir şeyler üretmesi beklenir. Bu durum sanat yoluyla dünyayı
ve dünya üzerindeki ortak mirası korumak açısından da bakılabilir. Görsel
sanat çalışmalarında doğayı model almak, yaratıcılık ve evrensellik bakımından kaçınılmazdır.
30
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
Geleneksel Giysi Motiflerinden Oluşturulan Kadın Yeleği Örneği
Kaynaklar
Aktan, A. (2000). “Osmanlı Belgelerine Göre Kayseri’deki Gayrimüslim Tebaanın
Durumu”, III. Kayseri ve Yöresi Tarih Sempozyumu Bildirileri, E.Ü. KAYTAM
Yayınları, Kayseri, 2000, S:6-33.
Akurgal, E. (1990). Anadolu Uygarlıkları. İstanbul: Net Turistik Yayınları.
Alakuş, ve diğerleri. (2009). Sanat Eğitimi ve Görsel Sanatlar Öğretimi. Ankara:
Pegem Yayınevi.
Ann, S. A. (2001). Kapadokya Doğa Görüntülerinin Plastik Çözümlemesi. Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.
Bell, J.(2009). Sanatın Yeni Tarihi. (U. C. Ünlü, N. İleri, R. Gürtuna, Çev.). İstanbul:
Ntv Yayınları.
Benneth,F.,Kayseri Sancağı Hakkında Hazırlanan Genel Rapor (1880). (U. Kocabaşıoğlu, Çev.). Kayseri Ticaret Odası Yayınları, Kayseri – 1996.
Buyurgan, S. ve Buyurgan, U. (2007). Sanat Eğitimi ve Öğretimi. Ankara: Pegem
Yayıncılık.
Büyükmıhçı, G. (2006). 19. Yüzyıl Anadolu’sundan Günümüze Yansıyan Özgün
Bir Tarımsal Ticaret Yapısı: Güvercinlikler. Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi,
2 (21), 97-119.
Çuhadar, M. (1997). Kapadokya. İstanbul: Rehber Basın Yayın ve Dağıtım.
Eczacıbaşı, Ş. (2008). Eczacıbası Sanat Ansiklopedisi, Cilt 1. İstanbul: Yem Yayın.
Eczacıbaşı, Ş. (2008). Eczacıbası Sanat Ansiklopedisi, Cilt 2. İstanbul: Yem Yayın.
Eczacıbaşı, Ş. (2008). Eczacıbası Sanat Ansiklopedisi, Cilt 3. İstanbul: Yem Yayın.
Gombrich, E. H. (1997). Sanatın Öyküsü. İstanbul: Remzi Kitabevi.
Hurwitz, A. and Day, M. (1995). Children and Their Art. Florida: Harcourt Brace
College Publishers.
Korat, G. (2010). Taş Kapıdan Taçkapıya Kapadokya. İstanbul: İletişim Yayınları.
Koray, M. O. (1996). Kapadokya Doğasının Plastik Çözümlemesi. Yayınlanmamış
Sanatta Yeterlilik Tezi, Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.
Linderman, M. G. (1997). Art in the Elemantary School. The McGraw-Hill Company, Inc.
Pekak, M. S. (2009). Kappadokia Bölgesi Osmanlı Dönemi Kiliseleri: Örnekler,
Sorunlar, Öneriler. MTÜ JFA, 26 (2), 249-277.
Ragans, R. (1995). Art Talk. United States of America: Macmillan/McGraw-Hill
School Publishing.
Tansuğ,S. (2005). Çağdaş Türk Sanatı. İstanbul: Remzi Kitabevi.
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
31
Hatice Keten - Gülçin KARACA
Yılmaz, H.M., Yakar, M., Mutluoğlu, Ö., Yurt, K., Kataraş, K., Yılmaztürk, F.
(2010). İklimsel Faktörlerin Kapadokya Bölgesindeki Toprak Aşınmasına
Etkisi. Harita Teknolojileri Elektronik Dergisi, 2 (1), 13-19.
Yörükoğlu, Ö., T. Sevil, Z. Taşçı, K. Türkmen, V. Uysal (1990). Kapadokya Yer altı
Şehirleri. Ankara: Aşık Ofset.
32
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
MÜRÛR U UBÛR EDENLERİN GÖZÜYLE HACIBEKTAŞ:
SEYAHATNAMELER, SALNAMELER VE
ŞER’İYYE SİCİLLERİNE GÖRE HACIBEKTAŞ’IN TARİHİ
HACIBEKTAS IN THE EYES OF PASSERS BY: HISTORY OF
HACIBEKTAS BASED ON TRAVEL BOOKS, SALNAMELER
(ANNUALS) AND SERIYYA SICILLERI (COURT RECORDS)
Hava SELÇUK*
ÖZET
Hacıbektaş’ın Osmanlı idari sistemi içerisinde statüsü zaman zaman değişikliklere uğramış bu nedenle başlangıçta Niğde’ye bağlı
iken daha sonra Kırşehir’e bağlı bir nahiye haline getirilmiştir 1892
yılında Hacıbektaş Ankara Vilayetine bağlı Kırşehir Sancağının bir
nahiyesi konumundadır. Cumhuriyet kurulduktan sonra Hacıbektaş
1948 yılında Kırşehir’e bağlı bir ilçe haline getirilmiştir. 1954 yılında Nevşehir’e bağlanmıştır. Günümüzde Nevşehir iline bağlı bir ilçe
konumunda olan Hacıbektaş’ın tarihini ortaya koymak için o tarihlerde bağlı bulunduğu Kırşehir Sancağına ait kayıtlar incelenmiştir.
1892 yılında Hacıbektaş Ankara Vilayetine bağlı Kırşehir Sancağının
bir nahiyesi konumunda bulunduğu için çalışmamızın kaynaklarından birini dönemin Kırşehir’e ait Şer’iyye Sicilleri oluşturmaktadır.
Bu sicil defterlerinde Hacıbektaş nahiyesinde yaşayan kişilerin dava
kayıtları bulunmaktadır. Çalışmamızın bir diğer kaynağını seyahatnameler oluşturmaktadır. Çeşitli tarihlerde seyyahlar Hacıbektaş’a
uğramışlar ve Hacıbektaş’ın o günkü durumu hakkında bilgi vermişlerdir. 1800’lü yılların başlarından itibaren Hacıbektaş’ı ziyaret eden
seyyahların bu bölge hakkında verdikleri bilgiler doğrultusunda dönemin sosyal yapısı ve iktisadi durumu irdelenecektir. Kırşehir’e ait
şer’iyye sicillleri, seyahatnameler, Ankara Salnamesi ve Milli mücadele döneminde Atatürk ve Temsili Heyetin Hacıbektaş’ı ziyaretleri
ile ilgili eserler çalışmamızın temel kaynaklarını oluşturmaktadır. Bu
* Doç.Dr., Erciyes Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölümü Öğretim Üyesi
e-posta:[email protected], [email protected]
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
33
Hava SELÇUK
belgeler ve bilgiler doğrultusunda Hacıbektaş nahiyesinin Osmanlı
Devleti ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti dönemlerindeki idari, tarihi,
sosyal ve ekonomik durumu incelenecektir.
Anahtar Kelimeler: Hacıbektaş, Nevşehir, Osmanlı, Kırşehir, Tarih
ABSTRACT
The status of Hacibektas within the administrative organization of
Ottoman underwent some changes in the course of time, and therefore while it was affiliated to Nigde before, it was then decided to
be a sub-district of Kirsehir. The town Hacibektas was a sub-district
of the sanjak Kirsehir affiliated to the province of Ankara in 1892.
Following to the emergence of Turkish Republic, Hacibektas was
annexed to Kirsehir and Nevsehir has a town, respectively in 1948
and 1954. So as to get informed about the historical background of
Hacibektas, the town of Nevsehir at present, the records regarding
the sanjak Kirsehir to which Hacibektas was annexed during that
period have been examined thoroughly. Among the sources for
this paper are the seriyya sicilleri of the time regarding the sanjak
Kirsehir since Hacibektas was a sub-district of Kirsehir affiliated to
the province of Ankara in 1892. In these documents, there can be
got informed about the court records of those living in Hacibektas.
Travel books are other sources of the study. The travelers stopped
by Hacibektas in various years and gave information about the situation of the settlement during the period they stayed. The social
structure and economic conditions of Hacibektas will be assessed in
the context of the information obtained from the travelers having
visited Hacibektas beginning from 1880s. The seriyya sicilleri, travel
books, Ankara Salnamesi and the other works discussing the visits
of Ataturk and Representational Committee during the Turkish Independence War are the leading sources of this paper. The administrative, historical, social and economic situation of Hacibektas
during the periods of Ottoman and Turkish Republic will be examined under the light of these documents.
Key Words: Hacibektas, Nevsehir, Ottoman, Kirsehir, History
Giriş
Hacıbektaş’ın Osmanlı idari sistemi içerisinde statüsünün zaman zaman
değişikliğe uğradığına şahit olmaktayız. Başlangıçta Niğde’ye bağlı bir nahiye olan Hacıbektaş, Kırşehir’in 1584’de müstakil bir sancak haline getirilmesiyle, aynı statüyle Kırşehir’e bağlanmıştır(Şahin: 2002, 484).
34
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
Mürûr u Ubûr Edenlerin Gözüyle Hacıbektaş:
Seyahatnameler, Salnameler ve Şer’iyye Sicillerine Göre Hacıbektaş’ın Tarihi
1057’de (1647) Hacıbektaş’ın kaza statüsüyle yine Kırşehir’e bağlı bir yerleşim birimi olduğu anlaşılmaktadır. 19. yüzyıldan itibaren Osmanlı idari
taksimatında yapılan değişikliklerle sancaklar kazalara, kazalarda nahiyelere ayrılmıştır (Emecen: 1989, 110). 1864 vilayet nizannamesindeki
“birkaç köyün toplanmasıyla meydana gelen yerleşmeler, kaza olmayıp
kazalara ilhak edilerek nahiye itibar olunacaktır” kararıyla nahiyenin en
küçük mülki birim haline dönüştürüldüğünü görmekteyiz. Nahiye, kaza
ile köy arasındaki müki birim statüsünü, taşra yönetimine getirilen detaylı düzenlemeyle 1871 nizannamesiyle almıştır. Bu yeni düzenlemeye
göre nahiye statüsündeki köy ve çiftliklerdeki en az 500 erkek nüfus olması gerekmekteydi (Ortaylı: 2000, 99). Böylece Karaman eyaletine bağlı
sancaklık statüsünü uzun süre devam ettiren Kırşehir Tanzimat’ın ilanıyla
birlikte oluşturulan ve 1841’de kaldırılan muhassıllık uygulaması esnasında Konya eyaletine bağlı kaldı. Dolayısıyla Hacıbektaş’ta Konya Vilayetine
bağlı Kırşehir’in kazası konumunu devam ettirdi. 1294’te (1877) Ankara
vilayetine bağlanan Kırşehir’sancağının kazaları arasında Hacıbektaş zikredilmemektedir. 1892 yılında Hacıbektaş ve Mucur nahiyeleri Kırşehir sancağının nahiyesi konumuna getirilmiştir (Şahin: 2002, 484).
1910 yılında Kırşehir’e bağlı nahiye statüsünde bulunan Hacıbektaş’ın
toplam 27 köyü bulunmakta idi (Güler: 2007, 42). Cumhuriyet kurulduktan sonra Kırşehir vilâyetine bağlılığı devam eden Hacıbektaş yine nahiye
konumunu mufaza etmiştir. Hacıbektaş 1948 yılında Kırşehir’e bağlı bir
ilçe haline getirilmiş, aynı statü ile 1954 yılında Nevşehir’e bağlanmıştı
(Şahin: 2002, 484).
Hacıbektaş başlangıçta bir köy iken nüfusunun artması ve gelişmesi neticesinde önce kaza statüsüne getirilmiş daha sonra nahiye olarak adlandırılmaya başlanmıştır. Kaza; bir kadılık bölgesidir ve adını oradan alır. Kaza
kendisine tabi nahiyeler ile köylerden oluşmaktadır. Nahiye ise esası itibarıyla doğal engellerin sınırladığı birer yöre olarak köy topluluğu mahiyetinde olup, aynı zamanda kazalara bağlı bir ünite hüviyeti taşımaktadır.
Nahiyeler adli yönden umumiyetle kaza kadılarına tabi naibler tarafından
yönetilirdi (Halaçoğlu: 1995, 83). Neticede Hacıbektaş zaman içerisinde
Osmanlı devleti’nin idari yapısında meydana gelen değişimler sonucu
kaza statüsünden nahiye statüsüne indirilmiştir. Ancak zaman zaman Osmanlı idarî yapısında kaza ve nahiye kelimelerinin birbirinin yerine kullanıldığı da unutulmamalıdır. Cumhuriyetin kurulması ile birlikte ilçe statüne
getirilmiştir.
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
35
Hava SELÇUK
1. Seyyahatnameler ve Gezi Notlarında Hacıbektaş
Hacıbektaş bölgesi özellikle Hacı Bektaş Veli’nin dergâh ve türbesinin
bulunması sebebiyle birçok seyyahın dikkatini çekmiştir. Çalışmamızda
1830’lardan Cumhuriyetin ilk yıllarına kadar Anadolu’yu ziyaret etmiş seyyahların anılarında Hacıbektaş ilçesini ve yörenin özelliklerini ortaya koyacağız. Bu seyyahlar ve Hacıbektaş’ı ziyaret eden kişiler şunlardır: William
Francis Aınsworth A.D Mordtman, Yusuf Ziya Yozgadî, Vital Cuinet, Kont
De Cholet, Béla Hovarth, Nahit Sırrı Örik.
a. William Francıs Aınsworth (1839)
Ainsworth 1839’da Anadolu’da uzun bir inceleme gezisi yapmıştır.
Mucur’dan kuru bir arazi üzerinde dört saat yolculuk ettikten sonra Kara
Kovuk Köyüne gelmişler. Burayı pis ve fakir görmüştür. Şehrin su ve hendekle çevrili olduğunu, burada harabe kalıntılarının çok olduğunu belirtir.
Halkın Hacı Bektaş Veli’nin burada doğup, öldüğünü belirttiğini söyler.
Ainsworth, diğer bölgelerde halkın yoksulluğun tek sebebinin yüksek
vergiler olduğunu, Hacıbektaş’taki halkın ise bu yönden bir sıkıntısının
olmadığını ileri sürer. “Derviş bu kutsal şehri vergilerden kurtarmıştır” diyen Ainsworth, Hacıbektaş halkının kendlerine verilen bu ayrıcalıkları ile
övünmelerinden bahsetmektedir (Karakaya: 2000, 30).
Hacıbektaş, Bektaşiliğin doğduğu yer olduğu için önemli bir bölgedir. Ainsworth, Hacıbektaş ile ilgili gözlemlerini şu şekilde ifade eder:
“Hacıbektaş’tan 300–400 deve tuz çıkarıldığını tahmin ediyordu. Buradan
çıkarılan tuzun bir kısmı Hacıbektaş köylülerine bir kısmı da hükümete gidiyordu. Hacıbektaş’ın bu tuz ocaklarını bulma hikâyesi ise şöyle anlatılır:
Hacı Bektaş Veli, kutsal olan bu yöredeki bir yerde yemek yemek isteğiyle
durmuştur. Önüne bir tabak yumurta konur fakat misafirperver ev sahibi,
yumurtanın yenilebilmesi için en gerekli malzeme olan tuzu birçok kere
istemesine rağmen getirmez. Derviş bir mucize gerçekleştirir ve bu köyün
bir daha tuzsuzluk çekmeyeceğini söyler. Bastonunu toprağa koyar ve şu
an orada bulunan tuz ocaklarının yerini açar”(Halme: 2006, 50-51, 57).
1839 yılında bölgenini en önemli gelir kaynaklarından biri olan tuzun çıkarılması hadisesi Hacı Bektaş Veli’nin kerametleri arasında zikredilerek,
Hacıbektaş yöresinin dini hüviyetinin ekonomik yapısı ile bütünleştirilmesi
sağlanmıştır. Ayrıca Hacı Bektaş Veli’nin türbesinin burada bulunması sebebiyle bölgede yaşayan halkın vergi muafiyetinden faydalandığı, fazla
vergi ödemedikleri için maddi açıdan iyi durumda oldukları vurgulanmıştır.
36
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
Mürûr u Ubûr Edenlerin Gözüyle Hacıbektaş:
Seyahatnameler, Salnameler ve Şer’iyye Sicillerine Göre Hacıbektaş’ın Tarihi
b. A. D. Mordtmann (1850-1859)
1850–1859 yılları arasında Anadolu’ya gezi yapmış olan Mordtman Hacıbektaş hakkında duyduklarını yazdığı gezi notlarına kayıt etmiştir. O
Hacıbektaş’ı : “…Anlatımlara göre, buradaki tuz madeni derviş nizamının
kurucularından olan Hacı Bektaş Veli tarafından bir seyahati esnasından
kendisine tuzsuz yemek verilmesi neticesinde O’nun tarafından mucizevî
bir şekilde yaratılıyor. Bu nedenden dolayıdır ki burada üretilen tuz madeninin 6000 okkası yani 1000 batmanı Kızılırmak’ın karşı tarafında bulunan Hacıbektaş manastırına gönderilmektedir. Ve en son ve de bugüne
kadar devam eden rivayet kanıtlamaktadır ki Hacıbektaş bu tuz madenini
keşfetmiştir…” şeklinde anlatır. Mordtmann, ayrıca Kızılırmak’ın her iki
yanında da çok uzun bir damar olarak tuzlu su kaynaklarının mevcut olduğunu söyler. Hacı Bektaş Veli’nin bu durumu yani tuzun kendine gönderilmesi olayını bir defalık kendi hayattayken değil, tekkesine yönlendirerek
sürekli olmasını sağladığını söyler. Bu nedenden dolayı Hacı Bektaş Veli’ye
kurnazlık sıfatını yakıştırır. Üretilmekte olan tuzun geri kalan bölümünün,
Tuz İşletme Müdürlüğü tarafından batmanının 36 paradan satılmakta olduğunu belirtir (Karakaya: 2000, 38-39).
1850-1859 yılları arasındaki gezide yine Hacı Bektaş Veli’nin kerametleri
ve bölgede ekonomiye büyük katkıda bulunan tuz ocaklarından bahsedilmektedir. Burada elde edilen tuzun fiyatının oldukça yüksek olduğu ve
halkın büyük kar sağladığı ifade edilmektedir.
c. Yusuf Ziya Yozgadî (1886)
Yusuf Ziya Bey, 19. Yüzyıl sonları ile 20. Yüzyıl başlarında yaşamış olan
Yozgatlı bir devlet adamıdır. Yozgat’ın köklü hanedanı Çapanoğulları
ile akrabadır. Yozgadî, olarak da bilinen Yusuf Ziya Bey, hayatı boyunca bürokrasinin birçok kademesinde görev almış, memurluk, müdürlük,
mahkeme başkanlığı ve savcı muavinliği gibi çeşitli meslekler icra etmiştir. Yazarlık yönü devlet adamlığı vasfından daha baskın olan Yusuf Ziya
Bey’in, çeşitli alanlarda kaleme aldığı on beşten fazla eseri bulunmaktadır.
“Temâşâ’yı Celâl’i Hüdâ” adlı eserinde Yozgat ve Kırşehir’de gezip gördüğü yerlerin ayrıntılı olarak anlatmıştır: “Hacıbektaş kasabası, her ne kadar
Mucur kasabası kadar mamur ve mahsuldar değilse de yüksek bir mevkide yer alan, suyu ve havası daha latif, üç yüz beş yüz haneli bir mahaldir.
Yarım saat mesafeden, Hacı Bektaş Veli türbesinin kubbe-i hadrâsı (yeşil
kubbe) ile diğer daireleri ve Osmanlı Padişahı Sultan Mahmut tarafından
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
37
Hava SELÇUK
dergâhın avlusunda yaptırılmış olan cami-i şerifin kubbe ve minaresi görülebilmektedir” ”(Özger: 2011, 115-150).
Yusuf Ziya Bey, 6 Ekim 1886 tarihinde kardeşleri Aziz ve Osman Beyler ve
Pehlivan Mehmed Efendi ile birlikte Kırşehir’den bir arabaya binerek hareket ederek bir saat sonra Gölbaşı denilen yere ulaşmışlardır. Görevli zaptiye ile Hacı Bektaş Veli ve Ahi Evran hakkında sohbet edip, kurbağalarla
ilgili anlatıla gelen bir hikâyeyi tekrar etmişlerdir. Rivayete göre, “bir gün
Hacı Bektaş Veli ile Ahi Evran bu göl kenarında sohbet ederlerken, gölde
hiç susmadan vak vak eden kurbağaların sesi, sohbetlerini bölmüş ve bunun üzerine Hacı Bektaş Veli’nin söylediği birkaç söz üzerine kurbağalar
sesini kesmiş ve bir daha hiç ötmemişlerdir. Görevli zaptiye, bu hikâyeyi
anlattıktan sonra kendisinin de uzun zamandır burada bulunduğunu, gölde pek çok kurbağa olmasına rağmen öttüklerini hiç görmediğini ifade
ederek, hikâyeyi teyit etmiştir”(Özger: 2011, 115-150).
1886 yılında Yozgadî Hacıbektaş’ın Mucur kasabasına kadar imar edilmiş
ve çok ürün elde edilen bir yer olmamasına rağmen yüksek bir mevkide
bulunması sebebiyle havasının güzel, 300-500 haneden oluşan bir yerleşim birimi olduğu ifade edilmektedir (Nüfusu tahminen 2000-25000 civarındadır). Yine Hacıbektaşı Veli’nin kerametleri anlatılmıştır.
d. Vital Cuinet (1890)
Cuinet, 1890 başlarında, Nevşehir kazasında 34 köy bulunduğunu yazmaktadır. Nevşehir’de 34 köyün mevcudiyeti, o dönemde kentin yöreye
göre büyük bir yerleşim birimi olduğunu göstermektedir.
Cuinet ‘ e göre Nevşehir kazası ile çevresindeki kazaların köy sayıları şu
şekildedir: Nevşehir 34, Ürgüp 28, Gülşehir (Arabsun) 14, Hacıbektaş 4
köy bulunmaktadır ( Halme: 2006, 11-12, 57). 1890 yılında Nevşehir’de
bulunan Cuinet daha çok bölgenin idari statüsü hakkında bilgi vermiştir.
Hacıbektaş dört köyden oluşan kaza olarak adlandırılmıştır.
e. Kont De Cholet(1890-1891)
76. Piyade bölüğünde teğmen olan Kont De Cholet Fransız ordusu adına 1890-1891 yılları arasında Anadolu’da bir inceleme gezisi yapmıştır.
Kırşehir-Hacıbektaş-Topaklı yol güzergâhı üzerinden kente gelen seyyah,
yolu üzerindeyken uğradığı Hacıbektaş (Sulucakarahöyük) köyünde, Hacı
Bektaş Veli’nin hayatı ile ilgili olarak duyduğu bazı menkıbeleri aktarmıştır. Seyyahın anlattığı bu menkıbeler günümüzde genelde bilinmektedir.
38
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
Mürûr u Ubûr Edenlerin Gözüyle Hacıbektaş:
Seyahatnameler, Salnameler ve Şer’iyye Sicillerine Göre Hacıbektaş’ın Tarihi
Ancak anlattığı menkıbeler içerisinde bir tanesi Hacı Bektaş Veli’nin halk
üzerindeki etkisini göstermesi bakımından ilginçdir. Anlatılan menkıbe şu
şekildedir: “Bir gün Hacı Bektaş Veli, yolunu kaybetmiş bir dişi koyunu
aramak üzere bir yardan aşağı inerken, sürüyü sahipsiz bulan bir kurt kuzuların en semiz ve en güzelini, parçalayıp gövdeye indirmek üzere seçip
götürmüştü. Sürüsünün başına dönen Hacı Bektaş Veli, hırsızlığı fark etti
ve hırsızın peşine düştü, ne var ki onu bulamadı. Ama sonunda, canavarın
ziyafetini henüz tamamladığı yere vardı. Zavallı koyundan geriye kalanlar
hâlâ sıcaktı. Hacı Bektaş Veli ağıla, kendisine emanet edilenden daha az
sayıda koyunla dönmek zorunda kaldı. Köye varır varmaz kuzunun sahibi
yaşlı kadına gidip kuzusunu kurdun yediğini haber verdi. Ama kadın, herkesin içinde onu yalan söylemekle ve kuzusunu çalmakla suçladı. Ne kadar inkâr ettiyse ve ağladıysa da kimseyi kendine inandıramadı, sürünün
çobanlığını ondan geri aldılar. O zaman Hacı Bektaş Veli, köyün yaşlılarına,
kendilerini kuzuyu yiyen kurda götürmeyi önerdi, bizzat hayvan onlara
gerçeği söyleyince kendisine inanacaklarını bildirdi. Yaşlılar bu öneriyi kabul ettiler. Bunun üzerine dağa gitti, hangisinin hırsız olduğunu bilmeden
yörenin bütün kurtlarını çağırdı; kurtlar o anda yükseklerden inip, vadiden
koşup ona doğru geldiler. Hacı Bektaş Veli onları topladı ve yüksek sesle dedi ki: “İçinizden kim kuzuyu yedi?” İçlerinden biri “Ben” diye cevap
verdi. O zaman Hacı Bektaş, diğerlerini şahitliğe çağırdı: “Dediğini duydunuz, işte kötülüğü yapan; hepiniz benimle gelin bunu köyde anlatın.”
Ve hepsini peşine takarak yola koyuldu. Fakat evlerine giden köylüler onu
bu olağanüstü eskortla çevrelenmiş olarak görünce korktular ve durup
onların şehadetini dinleyeceklerine tabanları yağladılar. Hemşehrilerinin
gözünde kendini temize çıkaramayan zavallı Hacı Bektaş ise, benzersiz
yardımcılarını geri göndermek zorunda kaldı. Keder içinde dağın yolunu
yeniden tuttu. Kurdun kuzuyu yediği yere gelince bahtsızlığına ağlamaya
başladı, sonra Allah’a ve Peygamber’e yalvardı; taşlardan ve kayalardan,
gelip, cinayete şahit olduklarını anlatmalarını rica etti. İşte o anda Allah’ın
iradesiyle, en yakın tepelerden inmeye başlayan kayalar onun masum olduğunu haykırmak üzere vadiye yuvarlandılar. Fakat aynı çığ, bütün köyü
taşlar altında bıraktı ve dehşete düşmüş köylüler, Hacı Bektaş’ın bir hareketiyle kopup gelen bu milyonlarca taş parçası altında ezildi. Taşlar aniden
durdu ve sadece –kuzunun parçalanışına en yakından tanık olan– üç kaya
Hacı Bektaş’la birlikte köyün meydanına girdi ve herkesin önünde onun
suçsuz olduğunu söyledi. Elbette Hacı Bektaş hemşehrilerinin saygısını ve
güvenini derhal yeniden kazandı. Ama dağdan kopup gelen taşlar ve ka-
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
39
Hava SELÇUK
yalar, Ermiş’in onları durdurduğu yerde öylece kaldı. İşte yöre halkı, bu geniş arazideki bu taş ve kaya mahşerini böyle açıklar”(Eravşar: 2000, 207).
f. Béla Hovarth (1913)
Hovarth Hacıbektaş’ın görünüş itibariye ilkel, dağınık, çamurlu, kerpiçten
evleri ile sıradan bir köy izlenimi verdiğini ve İslam’ın önemli merkezlerinden biri olduğuna dair bir izlenim vermediğini ifade etmektedir. Bektaşiliğin merkezi olan bu sıradan köyde Osmanlı’nın kuruluşunda önemli bir
yer tutan Hacı Bektaş’ın yaşadığı bilgisini verir. Hovarth, Hacı Bektaş’ın
kurduğu tarikatın Şii mezhebine çok benzediğini söyler. Bunun nedenini
de kurucusunun İran yakınlarından gelmiş olmasına bağlar. Bektaşiler arasında son zamanlarda Arnavutluk’tan gelen müridler önemli bir orana sahip olmaya başladığını ve tekkeyi ziyaretleri sırasında doğru dürüst Türkçe
bilmeyen çok sayıda Arnavut Bektaşiyle karşılaşılaştıklarını kayıt ettikten
sonra Bektaşilerin son derece açık görüşlü olduklarını, Ramazan ayında
oruç tutmadıklarını, kadınlar sokakta yüzlerini kapatmadıklarını, gerektiğinde de erkeklerle konuştuklarını vurgulamaktadır. Bektaşilerin ahlâki
değerlere son derece bağlı olduklarını ve monogam evlilikleri tercih ettiklerini belirtmektedir. Bektaşi dervişlerin bu bölgede tarımla uğraştıklarını
söylemektedir ve sözlerine şöyle devam etmektedir:
“Bektaşiler Hacı Bektaş’ın soyundan gelenler arasından çıkan liderlerine
“çelebi” sıfatıyla hitap ediyorlar. Tekke ve çelebi büyük bir servete sahip.
Her şeyden önce geniş bir arazileri var. Bunun dışında tarikat üyelerinden
gelen hediye ve bağışlar önemli bir yekûn tutuyor. Kasabaya vardığımızda ne yazık ki çelebinin şehir dışında olduğunu öğrendik. Ailesiyle birlikte 2-3 saatlik mesafedeki bağında dinlenmekteydi. Böylece çok ilginç
olacağını düşündüğümüz ve beklediğimiz buluşma gerçekleşmedi, ama
konakta muhteşem bir oda da konuk edildik. Yemekte pirinç çorbası, koyun kebabı, yağda pişirilen bir tür yumurta yemeği, kabak dolması, pilav
ve yoğurt sunuldu. Ertesi gün de çelebiyi göremedik, ama Hacı Bektaş
Veli’nin bakımlı türbesini ziyaret ettik. Hacı Bektaş gerçekten de sıradan
bir çobanmış. Çocukluk yıllarında koyunlarını otlattığı, köy yakınlarındaki
Bektaş yöresi onun anısını taşıyor. Anlatılan efsane orayla ilgilidir: Tanrının
sevgili kulu olan Bektaş, köyün sürüsünü otlatır, onlara gözcülük eder.
Bir keresinde bir kurt koyunlardan birini kapar. Bektaş köye döndüğünde
olayı anlatır, ama koyunun sahibi olan yaşlı kadın Bektaş’a inanmaz, onu
koyunu satmakla ve yalan söylemekle suçlar. Bektaş ise ısrarla söyledikle-
40
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
Mürûr u Ubûr Edenlerin Gözüyle Hacıbektaş:
Seyahatnameler, Salnameler ve Şer’iyye Sicillerine Göre Hacıbektaş’ın Tarihi
rinin doğru olduğunu savunur ve olaya tanıklarının da olduğunu söyler.
Sonunda bütün köy halkı olayın gerçekleştiği yere giderler. Bektaş yüzünü
dağlara çevirerek haykırır:
-Gelin, doğru söylediğime dair tanıklık edin!
Ve çevredeki dağlardan aynı anda beş kaya yuvarlanma başlar! Hepsi aynı
yöne doğru, köy halkının toplandığı meydana doğru gelir ve insanların
önünde dururlar. Halk işte o günden sonra Bektaş’ı ermiş olarak görmeye
başlar. Bu beş taş hala orada duruyor. Hatta tam ortasında fışkıran kaynak
bir çeşme haline getirilmiş”( Hovarth : 2010, 102-104).
Cholet ve Hovarth Hacıbektaşı Veli hakkında anlatılan aynı kerameti notları içerisine kayıt etmişlerdir. 1913 yılında kerpiçten yapılı evleriyle ilkel bir
köy görünümünde olduğu ifade edilmiştir.
g. Nahit Sırrı Örik (1933)
1933’te Nahit Sırrı Örik, Anadolu’nun pek çok yöresinde derin araştırmalarda bulunan ilk Türk olmuştur. Nahit Sırrı Örik Hacıbektaş’ı şu şekilde
tasvir etmiştir: “1330 metre yüksekliği bulunan Hacıbektaş’ın 450 evi ve
2900 nüfusu varmış. Vilayet merkezi bir Atatürk büstüne malik bulunan
ve geniş bakımsız bahçesi bir belediye binası vardır. Belediye binasının karşı tarafında alçak kerpiç duvarlarla muhat büyük bir arsanın ortasında yeni
kerpiçten birbirine eklenerek namütenahi büyütülmüş iki katlı bir bina
var ki Hacı Bektaş Veli neslinin konaklarıdır. Başlarında Konya’daki Celadeddin Rumi evladı gibi Çelebi Efendi ünvanını taşıyan bir reisleri bulunmaktadır. Celaleddin Efendi ölmüş yerine küçük biraderi Veliyeddin Çelebi
geçiştir”(Örik: 2000, 126-127).
Nahit Sırrı Örik Hacıbektaş yöresinde edindiği izlenimlerinin en önemlisi bu nahiyenin niye büyüyüp kaza haline gelemediği konusudur. Ona
göre Hacıbektaş’ın geri kalmışlığının nedeni, dini liderlik çekişmesidir. Bu
nedenle onların bölgenin kalkınması için bir çaba sarf etmediklerini şu
şözleriyle ifade etmektedir: “Kasabada hayır namına bir eserlerini görmedim; hatta nahiyenin kaza haline sokulması tasavvur edildiği bir sırada, bir
nahiye müdürüne bir kaza kaymakamından daha kolay tahakküm edebileceğini düşünüp, buna mani oldukları söylendi”. (Örik: 2000, 129-130)
Hacı Bektaş Veli türbe ve dergâhını gezen Örik, “Hacıbektaş türbesinin
otuz kırk metre sağında Selçuklu tarzında yapılmış diğer bir türbe var ki,
tarikatın en büyük simalarından olup Balım Sultan namıyla anılan ve 927
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
41
Hava SELÇUK
tarihinde ölen zata ait imiş. Bundan başka nefs-i kasabada Bektaşi büyüklerine ait iki türbe daha mevcut. Pek harab olanını içine girmeden gördük.
Eğer halen hükümran bulunan ihmal devam ederse, bizzat Hacıbektaş
dergâh ve türbesi yarın aynı harabiye düşücektir” (Örik: 2000, 120-131)
demektedir.
Dolayısıyla kasabanını gelişmediği konusunda burada yaşayan Bektaşileri
liderlerini sorumlu tutmaktadır.
Seyyahlar ve farkıl bir amaçla Hacıbektaş yöresini ziyaret eden kişiler,
önemli bir inanç merkezi olan Hacı Bektaş Veli türbesini ziyarete ederek
burada yaşayan “çelebi ve babalar”la görüşmüşlerdir. Bölgede o günlerde
anlatılan günümüzde de bilinen Hacı Bektaş Veli ile alakalı menkibelere
yer vermişlerdir. Hacıbektaş nahiyesinin veya kasabasının tuz ocakları bulunması ve önemli bir inanç merkezi olması sebebiyle çevredeki yerleşim
birimlerinden daha iyi bir durumda olduğu belirtilmiştir. Özellikle atiye ve
adak kabul eden tekkenin ve orada yaşayanların maddi durumlarının iyi
olduğu ifade edilerek, Osmanlı Devleti’nin buradaki vakıf nedeniyle vergi
almamasının da onların refah içinde yaşamasını sağladığı ifade edilmiştir.
Cumuhriyetin kurulmasından sonra çelebi ve babalar arasındaki çekişmeler nedeniyle bölgenin kaza statüsüne getirilmediğini, kasabanın gelişmediği seyyahların gözlemleri arasında zikredilebilir. Ayrıca 1886’dan 1933’e
kadarki dönemde Hacıbektaş’ın nüfusunda fazla değişim meydana gelmediği görülmektedir.
h. Atatürk ve Hacıbektaş
Mustafa Kemal Paşa ve Temsil Heyeti’nin Sivas Kongresi’nden ( 04–11
Eylül 1919) sonra Ankara’ya varmak için izleyecekleri yolun planlanması,
Sivas’ta Hüsre Bey (Berlin Elçisi) tarafından önceden yapılmıştı. Bu planda
öngörülen konaklama yerleri, Mustafa Kemal Paşa’nın, Millî Mücadele’nin
gerçekleşmesinde düşündüğü bir planın gereği idi. Ankara yolculuğu için
Hüsrev Bey tarafından hazırlanan genel program Mustafa Kemal Paşa’ya
sunulduğunda, Mucur’dan Hacıbektaş’a gitmenin de mecburî olduğunu,
ancak Mucur’a varıncaya kadar bu durumun gizli tutulması gerektiğini bildirmiştir. Heyet Hacıbektaş köyünde Çelebi Cemâleddin Efendi tarafından
misafir edilmiş, dergâhın dedeleri tarafından kendilerine ziyafet verilmiş,
Bektaşi tarikatı ileri gelenleriyle Alevîlerin Milli Mücadeleye destek verdiklerini ifade etmişlerdir (Kansu: 1988, 492-495).
42
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
Mürûr u Ubûr Edenlerin Gözüyle Hacıbektaş:
Seyahatnameler, Salnameler ve Şer’iyye Sicillerine Göre Hacıbektaş’ın Tarihi
Hacıbektaş Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti
Bu cemiyetin reisi Deli İmam’ın oğlu Halil Efendi’dir. Ancak Hacıbektaş halkı Halil Efendi yerine daha çok Anadolu genelindeki tüm Alevîler üzerinde etkili olan Çelebi Cemaleddin Efendi’nin etrafında toplanmış bulunuyordu. Böylece Çelebi Cemaleddin Efendi, Hacıbektaş Müdafaa-i Hukuk
Cemiyeti’nin görevini de üstlenmiş durumdaydı. Nitekim Mustafa Kemal
Paşa ve Temsil Heyeti’nin 22 Aralık 1919’da Hacıbektaş’ı ziyaretleri sırasında Çelebi Cemaleddin ile yaptıkları görüşme sonucunda, Millî Mücadele
konusunda tam bir görüş birliğine varılmıştır. Bu görüşmede Çelebi Cemaleddin Efendi, Anadolu genelindeki Alevî birliklerinin Millî Mücadele’nin
yanında olacağı hususunda Mustafa Kemal Paşa’ya kesin olarak güvence
vermiş ve bu doğrultuda gerekli çalışmayı yapmıştır. Çelebi Cemaleddin
Efendi 23 Nisan 1920’de kurulacak olan TBMM’ye I. Dönem milletvekili
olarak seçilmiş, önemli bir sağlık sorunu olmasına rağmen üstün bir gayretle çalışmış, hatta meclis başkan vekilliği görevini de bir süre başarı ile
yürütmüştür. Anadolu genelindeki bütün Alevîlerin, bağlı bulundukları
Çelebi Cemaleddin Efendi ve Hacıbektaş halkının Millî Mücadele süresince Mustafa Kemal Paşa’yı destekleyerek, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin
kuruluşunda önemli katkılarda bulundukları bir gerçektir (Kılınçer: 2006,
22-32).
Atatürk’ün Hacıbektaş bölgesinin özellikle ziyaret ettiğini, bu inanç merkezinde yaşayan Alevi-Bektaşi grupları üzerinde etkili bir şahıs olan Cemaleddin Efendi’nin desteğini almaya ayrı bir önem gösterdiğini ifade edebiliriz. Zira Milli mücadelenin neticesinde kurulacak olan devletin din esasına
göre değil milliyet esasına dayanacağını ifade ederek aynı milliyete sahip
farklı inanç sahibi kişilerin bir arada bulunması gerekliliğini vurgulamıştır.
2. Salnamelerde Hacıbektaş
Nev-sal ve Yıllık gibi kelimelerlerde adlandırılan Salnameler, bir yıl içinde
meydana gelen olayları, o bölgenin her türlü ekip dikilen alanları, elde
edilen ürünleri ve miktarları, önemli şahsiyetleri vb. bilgileri topluca veren
kitaplardır. Belli konulara tahsis edilmiş salnamelerde genellikle geçmiş yıllardaki önemli olaylar, ait olduğu yılın ve bölgenini müesseseleriyle önemli
kişilerin tercüme-i halleri gibi çeşitli mevzularda son durumu göstermektedir. İlk resmi Salname 1847 tarihlidir (Pakalın: 1983, 105-106; Salname:
1988, 134). Hacıbektaş, Niğde ve Kırşehir’e bağlı olduğu için öncelikle
Konya (Karaman) daha sonra da Ankara Eyaletine bağlı olarak idari yapı-
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
43
Hava SELÇUK
sını sürdürmüştür. Dolayısıyla Hacıbektaşla ilgili bilgileri Konya ve Ankara
Vilayet Salnamelerinden elde edebilmekteyiz.
1856/1857 (H.1273) yılında Karaman (Konya) Eyaletinin de içinde yer aldığı yeni bir yapılanma söz konusudur. Karaman viyaletine bağlı livalar
arasında Hamid, Burdur, Teke, Aaiye, İçil, Niğde ve Konya’dır. Hacıbektaş
Niğde Livasına bağlı toplam 23 kaza arasında zikredilmektedir. 1866-1867
(H.1283) yılına kadar bu durum devam etmiştir. 1866-1867 (H.1283) yılında Karaman Eyaleti Konya Eyaleti adına dönüşmüştür. Bu tarihten itibaren
Niğde Sancak haline dönüştürülmüş Hacıbektaş’ta Niğdeye bağlı bir nahiye haline gelmiştir (Talayhan: 2001, 91-114).
1880(H.1298) yılında Ankara Sancağı’nda, 10 kaza 5 nahiye bulunmaktadır. Bu mevcut kazalar Ayas, Bala, Beypazarı, Çubukabad, Haymana,
Sivrihisar, Mihalıçcık, Nalluhan ve bu tarihte sancağa kaza olarak bağlanan Zir ve Yabanabad’dır. Akköprü, Seyhanlu, Sorba, Tabanlı, Günyüzü ise nahiye olarak zikr edilmiştir. 1881(H.1299) yılında Zir Kazası sancaktan ayrılmış nahiyelerde ise bir değişiklik olmamıştır. 1882(H.1300) ve
1883(H.1301) yıllarında ise mevcut idari dağılım 1881(H.1299) yılındaki
gibidir. 1884(H.1302) ile 1887(H.1305) yılları arasında Zir Kazası tekrar
sancağa kaza olarak bağlandığı gibi Güdül nahiyeside yer almaktadır. Bu
nedenle sancakta bu tarihlerde 1880 (H.1298) ile 1887 (H.1305) yılları
arasında 2 kaza 3 nahiye vardır. Bu kazalar Keskin, Mecidiye, nahiyeler ise
Hacıbektaş, Kugir, Mucur’dur (Yıldırım: 2006, 37-38).
1893(H. 1311) Salnamesinde (Günaydın: 2004, 215-236) Hacıbektaş Nahiyesinde Müdür: Hüseyin Hüsni Efendi, Naib vekili: Ali efendi, Kâtib: Süleyman Efendi, Rüşdiye Muallim-i Sanisi: Ali Efendi, Bevvab: Hasan Efendi,
Belediye Dairesi, Reis: Mustafa Efendi, A’za: Halil Efendi, Mehmed Efendi,
Veli Efendi, İbrahim Ağa (Günaydın: 2004, 224-225).
1888 yılında Nevşehir’de 5 rüşdiyede 251 öğrenci bulunduğu yazılmaktadır. Nevşehir Rüşdiyesi’nde 77, Gülşehir Rüdiyesinde 32, Ürgüp Rüşdiyesinde 64, Avanos’ta 35, Hacıbektaş Rüştiyesinde 43 öğrenci bulunmaktaydı (Halme: 2006, 21).
19. yüzyılın sonlarında yılda ortalama 1500 kg yaklaşan tuz üretimi halkın
başlıca gelir kaynağıdır. 1894 Konya Vilayet Salnamesinde ise Nevşehir’e 6
saat mesafe uzaklıkta bulunan Hacıbektaş memlihasında gayet nefis kaya
tuzu ihraç edildiğinden bahsedilmektedir. “Senevî iki milyon okka kadar
44
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
Mürûr u Ubûr Edenlerin Gözüyle Hacıbektaş:
Seyahatnameler, Salnameler ve Şer’iyye Sicillerine Göre Hacıbektaş’ın Tarihi
tuz çıkarılır. Beher kg mahallinde 23 paraya firuht ile büyük kısmı Kayseri,
Kırşehir, Niğde, sancaklarında ve Aksaray, Nevşehir, Arabsun, Ürgüp, Hamidiye vesair bazı kazalarda sarf olunur. Dersaadet’e dahi nakil ile ihraç
olunur” Halme: 2006, 57) ifadesi bulunmaktadır.
Hacıbektaş Nahiyesi 1893 (H.1311) tarihli salnamede şu şekilde ifade edilmiştir: Merkez nahiye olan Hacıbektaş kasabası mevkien basit ve sebiu’linha manzarası latiftir.
Şarki cenub cihetinde Hırka Dağı ve mezkûr dağın dameninde Hacı Bektaş Veli kuddise sırruhu’l-celi hazretlerinin çilehanesi bir saat mesafede
asar-ı keramet-i âlilerinden olan beş taş ve cihet-i şarkisinde bir saat mesafede hankah-ı şerifin müteferriatından Dede bağı demekle maruf kebir
bir bağdır. Ve tende bağcı dedeye ve dervişana mahsus müteaddid odalı
kargir zaviye mevcud olup mezkûr bağ mevkien fevkalade letafet-efza ve
toprağındaki hassa-i namiye ise müşarünileyh hazretlerinin feyz ü tecelli-i
kudsiyelerine bir şahid-i celi olacak derecede harika-nümadır.
Kasaba derununda Aziz-i müşarünileyh hazretlerinin gayet mükemmel ve
muntazam kargir ve hankah-ı saadetleri ve civarında postnişin için sayf ve
şitaya mahsus meydan evi, müştemilatıyla türbedar, mihman, işçi, ekmekçi, aşçı babalara mahsus maa teferruat mükemmel odalar ve kargir bir
cami-i şerif ve ittisalinde bir minare ve müşarünileyh hazretlerinin istiğrak-ı
nesir-i gufran oldukları türbe-i mukaddese ve kırklar meydanı ittisalinde
çilehane ve kızlar künbedi “Balım Sultan” ve “Kalender Şah” hazeratının
türbe-i Şerifeleri mevcuddur.
Hankah-ı mezkûr hariminde arslanağzı tesmiye olunan kebir çeşme ve
bir havuz ve babalar zevabalarının bahçeleriye kebir ve müzeyyen diğer
bir hasbahçe zinet-saz-ı enzar-ı temaşa ve züvvar olmaktadır.(Günaydın:
2004, 229).
1907 (H.325) tarihli Ankara Vilayeti Salnamesinde Hacıbektaş nahiyesi
hakkında şu bilgiler yer almaktadır: “Hacıbektaş kasabası nahiye merkezi olup Kırşehri’den 60 Kayseri’den 75 kilometro bu’d ve mesafededir.
Şimal-i garbiye nazaran bir tepe üzerinde mebni havası sert ve kışı şiddetlidir. Kasabanın önünden etrafı bağçelik bir dere mürur eder. Kasabanın
cenubunda(Hanbağı) namıyla maruf bir bağzar ve üç saat mesafede gayet
berrak tuzu çıkan (Hacıbektaş memlahası) mevcuttur. Birkaç esnaftan maada gayr-i Müslim nüfus olmayıp umumiyetle Müslim ve 2018 miktarında-
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
45
Hava SELÇUK
dır. Umumiyetle havası sahih ve salimdir. Bağ ve bahçeler kesirdir” (Ankara
Vilayet Salnamesi: 1995, 218).
1910 yılında Kırsehir merkez kazaya bağlı 128 köy, Hacıbektas Nahiyesi’nde
27 ve Mucur Nahiyesi’nde de 3 köy olmak üzere toplam 158 köy ve 2 nahiyeden oluşan idari yapısını 1910 yılında da devam ettirmiştir. 1882 tarihli Ankara Vilayet Salnamesi’ne göre Ankara’da bulunan 13 Rüştiye mektebi şunlardı: Ankara Mekteb-i Rüşdiyesi, Ayas Mekteb-i Rüşdiyesi, Beypazarı Mekteb-i Rüşdiyesi, Seferihisar Mekteb-i Rüşdiyesi, Yozgat Mekteb-i
Rüşdiyesi, Çorum Mekteb-i Rüşdiyesi, Maden Mekteb-i Rüşdiyesi, Kayseri
Mekteb-i Rüşdiyesi, Talas Nahiyesi Mekteb-i Rüşdiyesi, Kırşehir Mekteb-i
Rüşdiyesi, Mucur Mekteb-i Rüşdiyesi, Hacıbektaş Mekteb-i Rüşdiyesi, Karabekir Mekteb-i Rüşdiyesi (Güler: 2007, 42, 175).
Bunların dışında Hacıbektaş’ın gelirleri ile alakalı bir takım kayıtlarada rastlanmıştır. Bunlar şu şekildedir:
İngiliz Konsolosu Stewart’ın Konya Vilayetine Dair Genel Raporu
(1879)’unda Tuz, Tütün ve İçkiden alınan vergiler: Tuz madenleri hükümetin malı idi. Ancak hükümet tarafından değişik fiyatlarla satılabilirdi.
1878’de tuzdan elde edilen gelir Hacıbektaş’tan 15.000 lira idi ki, bu bölgedeki ikinci büyük tuz gelirini oluşturmaktaydı (Şaşmaz, 2011).
İkinci Ordu’daki altı alaydan terhis olunan askerlerin yerine yenilerinin
alınması gerekmişti. Bunun üzerine Evâsıt-ı Şevval 1282 (Ocak başı 1865)
tarihinde bu ordu bölgesindeki Birinci Şumnu Dairesi, İkinci Edirne Dairesi,
Üçüncü Sofya Dairesi, Dördüncü Bolu Dairesi, Beşinci Ankara Dairesi ve
Altıncı Çorum Dairesi’ne ferman gönderilerek, buralardaki kaza, nahiye ve
aşiretlerden ne kadar asker kaydedileceği belirtilmişti. Buna göre Mucurla
beraber Hacıbektaş 9 (Tunalı: 2003, 102) asker göndermekle mesuldur.
1895 (H.313) Numaralı Timar Ruznâmçe Defteri’nde Hamâ Sancakbeyi
Hüsrev Bey’in Hasları bölümünde nahiyelerden sağlanan gelirler açısında
Hacıbektaş 17.053 gelirle katkıda bulunmaktadır (Çakar: 2011).
Hacıbektaş nahiye statüsünde bulunduğu için nüfusunun en az 500 erkekden oluşması gerekmekteydi. Buna göre aşağı yukarı nüfus vergi veren
her erkek bir aile kabul edildiğinde 5 (Göyünç: 1979, 331-348) ile çarptığımızda ortalam nüfusun 2500 civarında olması gerekmektedir. Nitekim
1907 salnamesinde 2018 nüfus kayıt edilirken 1933 yılında Nahit sırrı Örik
2900 nüfusa sahip olduğunu belirtmektedir. Dolayısıyla 2000-2900 ara-
46
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
Mürûr u Ubûr Edenlerin Gözüyle Hacıbektaş:
Seyahatnameler, Salnameler ve Şer’iyye Sicillerine Göre Hacıbektaş’ın Tarihi
sında bir nüfus yoğunluğuna sahip birkaç esnaf dışında tamamının Müslümanlardan oluşan bir nahiye statüsünde karşımıza çıkmaktadır. Salnamelerde Hacı Bektaş Veli ve ona ait çilehane, vakıf, türbe konularına geniş
ölçüde yer verilmiştir.
3. Şeri’iyye Sicillerinde Hacıbektaş
Osmanlı tarihi araştırmalarındaki en önemli kaynaklardan biri şer’iyye
(kadı) sicilleridir. Kadılar tarafından tutuldukları için “kadı defterleri veya
sicilleri”, mahkeme konusu olan davaları içerdikleri için “mahkeme defterleri” veya “şer’i mahkeme defterleri” ya da “sicill-i mahfûz” şeklinde değişik adlarla anılmaktadırlar. Nikâh, evlenme, miras taksimi, yetim malları
ile kayıp malların muhafazası, vasi tayini ve azli, vasiyetlerin ve vakıfların
hükümlerine riayet edilip edilmediğinin takibi, cürüm ve cinayet davaları
gibi şer’i ve hukukî işlerin yanında idarî yönden de kadılara oldukça geniş
yetki ve görevler verilmesi şer’iyye sicillerinin önemini ortaya koymaktadır. Bu durum şer’iyye sicillerini toplumu ilgilendiren eğitim, sağlık, kültür,
ekonomi, zirâat, ticaret gibi pek çok konuda binlerce belgeyi bünyesinde
barındıran vazgeçilmez birer kaynak konumuna gelmiştir. Siciller genel
tarih açısından, önemli tarihi olayların, tarihî şahsiyetlerin, mahallî yer adlarının ve önemli tarihi müessellerin doğru olarak tespitinde önem arzetmektedir (Akgündüz: 1988, 13; Faruqhi: 2001, 55-57; Uzunçarşılı: 1988,
108-109; Arık: 1999, 1-72).
Hacıbektaş nahiyesine ait mahkeme tutanaklar Kırşehir Şer’iyye Sicillerinde bulunmaktadır. Çalışmamızda Kırşehir’e ait 1907-1014 yıllarına ait yedi
yıllık süreyi kapsayan aşağıdaki Şer’iyye sicilleri incelenmiştir:
18 Numaralı Kırşehir Şer’iyye Sicili (H.1325-1326, R.1323, M.1907-1908)
(Faydalı: 2010), 20/1 Numaralı Kırşehir Şeriyye Sicili (H. 1326-1327/
M. 1908-1909)(Demircan: 2009), 23 Numaralı Kırşehir Şeri’iyye Sicili
(M.16.04.-24.08.1912) (Karaca: 2007), 24 Numaralı Kırşehir Şer’iyye Sicili
(H.1328-1332 )(M.1910-1914)(R.1326-1329) (Atalay: 2007), H.1326 Tarihli Kırşehir Şer’iyye Sicili (Taş: 2007) .
İlçe merkezinin %90 ‘ı, Âşıklar, Akçataş, Anapınar, Çivril, İlicek, Kayı,
Kütükçü ve Yenice köyünün büyük bir bölümü Alevidir (http://www.hacibektas.gov.tr/genelbilgiler.html). Şer’iyye Sicillerinde geçen Kayı, Kesecik,
Kütük köyleri bugün Alevi köyleri olarak zikredilmektedir. Anlaşıldığı gibi
geçmişte de bu köyler Alevi köyleri idi. Bu nedenle bu Alevi köylere ait
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
47
Hava SELÇUK
olan mahkeme kayıtlarına baktığımızda genellikle askeri meseleler, ölüm,
vakıf gibi konularda mahkemeye müracaat ettikleri görülmektedir.
Şer’iyyi sicillerine baktığımızda Hacıbektaş nahiyesinde ve köylerinde yaşayan kişilerin şeriat mahkemelerini çok fazla kullanmadıklarını görmekteyiz. Öncelikle şunu belirtmek gerekmektedir Hacıbektaş bölgesinde yaşayan kişilerin Alevi olup olmadıkları sicillere kayıt edilmemiştir. Bu bölgede
yaşayan halkın bir kısmının alevi oldukları bilinmektedir. Fakat sicillere kayıt edilen kişilerin Alevi veya Sünni olduklarına dair bir kayıt bulunmamaktadır.
Kırşehir Şer’iyye sicillerinde Hacıbektaş nahiyesi ve ona bağlı köylerle alakalı olarak toplam 13 belge defterlere kayıt edilmiştir. Bu belgelerin bir
kısım birden fazla konuyu ihtiva etmektedir. Bu belgelerin içeriğine baktığmızda 6 belge veraset paylaşımı, 1 adet belge varis tayini, 2 adet belge
Hacı Bektaş Veli vakfından kişilerin öşür verip vermedikleri, 1 adet belge
Hacı Bektaş Veli vakfına vakfetedilen mallar, 1 adet belge alacak-verecek,
1 adet belge diyet 2 adet belge vekâletname ile alakalıdır.
Hacıbektaş Şer’iyye sicillerinde Kırşehir’e bağlı nahiye olarak adlandırılmaktadır. Hacıbektaş nahiyesinin bir takım köylerinde yaşayan halkın
mahkemeye intikal eden meseleleri burada çözüme ulaşmıştır. Kırşehir
bölgesine ait bu defterlerde Hacıbektaş ve buna bağlı köylere ait davalara
oldukça az rastlanmaktadır. Özellikle Hacıbektaş bölgesinin vakıf arazisi
olması sebebiyle bu vakfın gelir giderleri ve vakfın kime intikal ettiği konularıyla alakalı olarak mahkemeye mürcaatlar yapılmıştır. Evlenme, boşanma veya bir takım alacak-verecek, borç gibi konularla alakalı mahkemeye
intikal eden mesele oldukça azdır. Bunun nedeni Alevi-Bektaşilikteki yılda
bir defa yapılan görgü veya gözden geçme ceminde bu tür sorunlar çözüme kavuşturulmaktadır (Korkmaz: 2005, 204).
Dede görgü veya gözden geçme cemine katılanlara bu kişiden şikâyetçi
olan var mı diye sorar. Eğer o şahıstan şikâyetçi olan veya onunla dargın
olan biri varsa, o kimse ayağa kalkar ve durumu dedeye bildirir. Dede iki
kişiyi onların barıştırmaları hususunda görevlendirir. Söz konusu iki kişi
barışmazsa dede onların bir sonraki cem törenine gelmemelerini söyler ve
törenin yapıldığı mekândan kovarak cezalandırır. Gözden geçme ceminde
ayrıca suç işlemiş olan varsa dede tarafından düşkün edilir. Düşkün edilenler hiçbir ceme giremezler. Onlara göre; adam öldürme, zina, boşanma,
birden fazla kadınla evlenme, Sünni ile evlenme, Allah’a, dine küfretme,
48
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
Mürûr u Ubûr Edenlerin Gözüyle Hacıbektaş:
Seyahatnameler, Salnameler ve Şer’iyye Sicillerine Göre Hacıbektaş’ın Tarihi
hırsızlık, para borcunu ödememe, alışverişte sahtekârlık, sırrı açığa vurma
vb. düşkünlüğü gerektiren suçlardır(Selçuk: 2008, 124; Günşen: 2007,
331).
Dolayısıyla incelediğimiz Şer’iyye Sicillerinde Hacıbektaş yöresinde yaşayan
insanların mahkemeye müracaatlarının fazla olmaması, sahip oldukları
inanç sistemidir. Onların sosyal hayatı, ekonomileri vb. konularda bilgi ihtiva eden başka belgelerde ulaşılamamıştır. Bu nedenle Şer’iyye Sicillerinde çoğunlukla veraset meselesi (ki bununu nedenide vefat eden kişilerin
asker olması sebebiyle yine devlet ile bağlantılı konularda mahkemeye
müracaat edilmiştir) ve birkaç adette vakıf ile alakalı konularda (yine vakıf
kayıtları devleti ilgilendiriyor) kayıtlara rastlanmıştır. Şahısların kendi aralarındaki anlaşmazlık, boşanma gibi konulara rastlanılmamıştır.
Sonuç
Hacıbektaş tarihten günümüze bir taraftan Hacı Bektaş Veli hazretlerinin
türbesinin bulunması nedeniyle dini bir merkez haline gelmiş diğer taraftan çevresindeki önemli tuz yatağı sebebiyle ekonomik açıdan önemli bir yerleşim birimi olmuştur. Tuz ocağından çıkartılan tuzların bir kısmı Hacıbektaş köylülerinin gelirlerini oluştururken, bir kısmı da Osmanlı
Devleti’nin tuz ihtiyacının karşılanması amacıyla merkezi hükümete gönderilmiştir, Dolayısıyla halkın gelirine bu tuz madeni büyük bir katkı sağlamaktaydı. 1878’de Hacıbektaş 15.000 lira ile bu bölgedeki ikinci büyük
tuz gelirini oluşturmaktaydı. Hacıbektaş, bünyesinde dergâhın bulunmasından dolayı da ekonomik olarak çok sıkıntı çekmediği görülmektedir.
Aynı zamanda Osmanlı Devleti burada yaşayan halkı ve dergâh görevlilerini vergiden muaf tutmuştur. Milli mücadeleye dergâhın postnişini Cemaleddin Efendi’nin büyük desteği olmuştur. Zira Alevilerin kurtuluş savaşına
destekleri ayrı bir önem arzetmekte idi. Cumhuriyet kurulduktan sahip olduğu imkânları kullanma noktasında sonra gerektiği kadar başarı gösterememiştir. 1933 yılında burayı ziyaret eden Nahit Sırrı Örik bölgenin ihmal
edilmiş olduğundan bahseder. Cumuhriyetin kurulmasından sonra “Çelebi ve Babalar” arasındaki çekişmelere nedeniyle bölgenin kaza statüsüne
getirilmediğini, kasabanın gelişmediği ifade edilmektedir. Hem salnamelerde hemde seyyahların notlarında Hacı Bektaş Veli postnişini ve onların evleri, bağları geniş ölçüde tasvir edilmiştir. Hem Osmanlı Devleti’nin
son zamanlarında hem de Türkiye Cumuhuriyetinin ilk yıllarında nüfusu
2000-2900 arasında tahmin edilmektedir. 1888 yılında Hacıbektaş’ta bu-
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
49
Hava SELÇUK
lunan Rüşdiye’de 45 öğrenci öğrenim görmektedir. 1910 yılında mevcut
Rüşdiye eğitim-öğretim hayatına devam etmektedir. 1890 başlarında 4
köyü bulunan Hacıbektaş Nahiyesi’nde 1910 yılında 27 köy bulunmaktadır. Hacıbektaş Osmanlı Devleti’nin son zamanlarında ve Cumhuriyetin ilk
yıllarında dini merkez olması sıfatıyla önemini sürekli korumuş, bu yönüyle
önemi günümüzde de devam etmektedir.
Kaynaklar
Akgündüz, Ahmet, Şer’iyye Sicilleri, C.I, Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı yayını,
İstanbul 1988.
Ankara Vilayeti Salnamesi 1325(1907), Hazırlayanlar: Kudret Emiroğlu, Ahmet
Yüksel, Ömer Türkoğlu, Ethem Coşkun, Ankara Enstitüsü Vakfı yayını, Ankara 1995.
Arık, Şamil, “Osmanlılar’da Kadılık Müessesesi”, OTAM, Sayı: 8, Ankara 1999,
s. 1-72.
Atalay; Çetin, 24 Numaralı Kırşehir Şer’iyye Sicili (H.1328-1332 )(M.1910-1914)
(R.1326-1329), Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü-Yüksek Lisans
Tezi, Kayseri 2007.
Çakar, Enver, “313 Numaralı Timar Ruznâmçe Defteri Ve Bu Defterde Haleb
Vilâyeti İle İlgili Bazı Tespitler”, http://web.firat.edu.tr/sosyalbil/dergi/arsiv/
cilt11/sayi1/235-246.pdf Erişim: 27.09.2011
Demircan, Arzu, 20/1 Numaralı (H. 1326-1327/ M. 1908-1909) Kırşehir Şer’iyye
Sicili’nin Transkripsiyonu ve Değerlendirilmesi, Erciyes Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü-Yüksek Lisans Tezi, Kayseri 2009.
Emecen, Feridun M. XVI. Asırda Manisa Kazası, T.T.K. yayını, Ankara, 1989.
Eravşar, Osman, Seyahatnamelerde Kayseri, Kayseri Ticaret Odası yayını, Kayseri
2000.
Faroqhi, Suraiya, Osmanlı Tarihi Nasıl İncelenir?, İstanbul 2001.
Faydalı, Nurullah, 18 Numaralı Kırşehir Şer’iyye Sicili’nin (H.1325-1326, R.1323,
M.1907-1908) Transkripsiyonu, İslâm Hukuku Açısından Tahlil ve Değerlendirmesi, Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü-Yüksek Lisans Tezi,
Kayseri 2010.
Gökbilgi, M. Tayyib, “Nahiye”, İ.A. C. 9. M.E.B. Yayınları, İstanbul 1964, s. 37.
Göyünç, Göyünç, “Hâne Deyimi Hakkında”, İÜEF Tarih Dergisi, XXXII, İstanbul
1979, s.331-348.
Güler, Yusuf, Ankara Vilayeti’nde İdari Yapının, Yöredeki Sosyo-Ekonomik Yapıya
Olan Etkileri, (1880-1919), Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü-Doktora Tezi, Samsun 2007.
50
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
Mürûr u Ubûr Edenlerin Gözüyle Hacıbektaş:
Seyahatnameler, Salnameler ve Şer’iyye Sicillerine Göre Hacıbektaş’ın Tarihi
Günaydın, Yusuf Turan, “1911 (1893) Ankara Vilayeti Salnamesi’nde Kırşehir
Sancağı”, 1. Kırşehir Kültür Araştırmaları Bilgi Şöleni, Kırşehir 2004, s.215236.
Günşen, Ahmet, “Gizli Dil Açısından Alevîlik-Bektaşîlik Erkân Ve Deyimlerine Bir
Bakış”, Turkish Studies / Türkoloji Araştırmaları Volume 2/2 Spring 2007,
s.329-351.
Halaçoğlu, Yusuf, XIV-XVII. Yüzyıllarda Osmanlılarda Devlet Teşkilatı ve Sosyal
Yapı, T.T.K. yayını, Ankara 1995.
Halme, Ayşe Şerife, 19. Yüzyılın İkinci Yarısında Nevşehirin Sosyal ve Ekonomik
Durumu, Niğde Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü- Yüksek Lisans Tezi,
Niğde 2006.
Hovarth, Béla, Anadolu 1913, Çev. Tarık Demirkan, Tarih Vakfı Yurt yayınları,
İstanbul 2010.
http://www.hacibektas.gov.tr/genelbilgiler.html Erişim: 16.09.2011
Kansu, Mazhar Müfit, Erzurum’dan Ölümüne Kadar Atatürk’le Beraber, C. II,
T.T.K. yayını, Ankara 1988.
Karaca, Zülfiye, 23 Numaralı Kırşehir Şeri’iyye Sicili (M.16.04.-24.08.1912), Transkripsiyonu ve Değerlendirmesi, Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü- Yüksek Lisans Tezi, Kayseri 2007.
Karakaya, Meliha, Seyyahatnamalerde Nevşehir, Niğde Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü-Yüksek Lisans Tezi, Niğde 2000.
Kılınçer, Yusuf İzzettin Kılınçer, Atatürk ve Kırşehir (1919–1938), Ankara Üniversitesi İnkılâp Tarihi Enstitüsü-Yüksek Lisans Tezi, Ankara 2006.
Korkmaz, Esat, Ansiklopedik Alevilik-Bektaşilik Terimleri Sözlüğü, Anahtar Kitaplar Yayınevi, Eylül 2005.
Ortaylı, İlber, Tanzimât Devrinde Osmanlı Mahalli İdareleri, T.T.K. yayını, Ankara
2000.
Örik, Nahit Sırrı, Anadolu’da Yol Notları, Bir Edirne Seyahatnamesi, Kayseri, Kırşehir, Kastamonu, Arma Yayınları, îstanbul, 2000, 126-127.
Özger, Yunus, “Yusuf Ziya Yozgadî ve Temaşâyı Celâli Hüdâ Adlı Eseri”, Karadeniz
Araştırmaları, Kış 2011, Sayı 28, s.115-150.
Pakalın, Mehmet Zeki ,”Salname”, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü,
C.3, İstanbul 1983.
“Salname”, İslam Ansiklopedisi, C.X, Milli Eğitim Bakanlığı yayını, İstanbul 1988,
s.134-136.
Selçuk, Ali, Ağaçeri Türkmenleri Tahtacılar, IQ Kültür ve Sanat Yayıncılık, İstanbul
2008
Şahin İlhan, “Kırşehir”, DİA, C. 25, 2002, s.484.
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
51
Hava SELÇUK
Şaşmaz, Musa, İngiliz Konsolosu Stewart’ın Konya Vilayetine Dair
www.Turkiyat.Selcuk.Edu.Tr/Pdfdergi/S12/Sasmaz.Pdf, Erişim. 19.09.2011
Talayhan, Mehmet Ali, Osmanlı Devlet Salnamelerine Göre Adana ve Konya Vilayetlerinin İdari Taksimatı (1851-1910), Yüksek Lisans Tezi, Niğde 2001,
s.91-114.
Taş, Mahir H.1326 Tarihli Kırşehir Şer’iyye Sicili (Kırşehir’in: Sosyal, Kültürel ve
Ekonomik Hayatı), Kafkas Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü-Yüksek Lisans Tezi, Kars 2007.
Tunalı, Ayten Can, Tanzimat Döneminde Osmanlı Kara Ordusunda Yapılanma
(1839-1876), Ankara 2003.
Uzunçarşılı, İ.Hakkı, İlmiye Teşkilâtı, T.T.K. Yayını, Ankara 1988.
Yıldırım, Birsen Edanur, Ankara Sancağı’nın Tarihi Cografya Bakımından Yerleşme
ve Nüfusu (1871-1907), Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü-Yüksek Lisans Tezi, Ankara 2006.
52
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
ORGANİK MİMARLIĞIN ÜRGÜP BÖLGESİNDEKİ
UYGULAMALARI VE GÜNÜMÜZ ORGANİK
TASARIMLARI İLE İLİŞKİLERİ
APPLICATIONS OF ORGANIC ARCHITECTURE IN
ÜRGÜP AREA AND RELATIONERS WITH PRESENT DAYS
ORGANIC DESIGN
Hülya Yavuz ÖZDEN*
ÖZET
Ürgüp bölgesinde mekânsal anlamda doğal oluşumlarla meydana
gelen peri bacalarının yanında organik formları içinde barındıran
birçok yaşam alanları ortaya çıkmıştır. İnsanların ve doğanın müdahalesiyle oluşan bu yapılar organik mimarinin farklı oluşumlarına
örnek olarak gösterilebilmektedir. Organik mimariyi tanımlayacak
olursak; yapının bütününün, iç mekânından oluştuğunu savunan
mimarlık akımına organik mimarlık denilmektedir. Aynı zamanda
doğa, geometrik olmayan mimari formlar için model oluşturmuştur.
Ürgüp bölgesinde de organik tasarımla bağlantılı olarak, yöre insanları, yerleşim yerlerinde doğanın getirdiği organik formları kullanmıştır. Bu yörede malzemenin kolay oyulabilmesinden dolayı kolay
işlenebilen taşları kullanarak organik mekânlar oluşturmuşlardır. İçten
dışa doğru oluşturulan mekânsal özelliğin organik mimarlıkta sıkça
kullanılan bir uygulamadır. Bu özelliklerinden dolayı bu çalışmada
organik mimarlık örnekleriyle Ürgüp yöresi yerleşimleri ile ilgili karşılaştırmalar ve öneriler yer alacaktır. Ürgüp bölgesi de tüm bu organik
formları içinde barındırmasıyla turistik açıdan dikkat çekmektedir.
Bu çalışmada Ürgüp yöresindeki mimari, iç mimari oluşumlar ve tasarımlarla, 20. yüzyıldan sonraki dönemde oluşan organik tasarımların karşılaştırmalı incelemesi yapılacaktır. Ayrıca ekolojik ve organik tasarımların kullanıcı üzerindeki etkileri incelenecektir.
Anahtar Kelimeler: Organik Tasarım, Ekolojik Mimarlık
* Arş. Gör., Haliç Üniversitesi Mimarlık Fakültesi İç mimarlık bölümü, e-posta:[email protected]
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
53
Hülya Yavuz ÖZDEN
ABSTRACT
As per spatial sense in Urgup region; besides fairy chimneys, there
are many areas of life which includes organic forms has been emerged. The intervention of human beings and nature of these structures can be displayed as an example of the different formations
in organic architecture. If we try to describe organic architecture;
whole structure formed in the interior of defending the current
architecture is called organic architecture. In the meantime, nature
creates a model with non-geometric architectural forms.
In connection with the organic design in Urgup, local people used
organic form which is inspered by nature. In this reason, they can
easily carve the materails therefore they had built up organic places. Spatial feature created from the inside out is frequently used
as an application organic architecture
Because of the properties of this area, in my research there will
be organic architecture examples and encounterings ,suggestions
about Ürgüp area settlement Urgup shelters all these organic forms
and therefore Urgup really draw a huge attention to the tourist.
In this study, I have made a comparative study on architecture&interior
formations&designs with organic designs and Urgup region occurred after 20. Century. Furthermore, ecological and organic designs
on the effects of user will also be examined.
Key Words: Organic Design, Ecologic Architecture
1. Giriş
Doğadan esinlenerek elde edilen tasarım, tarihin başlangıcından beri kullanılan bir yöntemdir. Buna rağmen ilk defa isim olarak adlandırılışı 1960’da
“Bionic” kelimesi ile tanımlanmıştır. Doğadan esinlenerek veya doğanın verdiği malzemeleri onun formuna göre uygulayarak oluşturulan tasarım yapım
zorluklarından dolayı sıkça uygulanmasa da ilgi çekici bir konuma gelmiştir.
Organik kavramı ise, kelime anlamı olarak canlı bir şeyin parçası veya canlıdan oluşmuş bir şeyi anlatmak için kullanılır. Bu genel kanının aksine bu çalışmada bahsedilen “organik” kelimesi doğadan esinlenen formların mekân
tasarımı ve mobilya tasarımlarında uygulama şekillerinden oluşmaktadır.
Kapadokya bölgesinin en önemli ve çoğunlukta olan malzemesi taş olduğu için yapılarda taş kullanılmıştır. Volkanik yapısından dolayı bu taş malzeme ocaktan çıktıktan sonra yumuşak olmasına rağmen hava koşullarında sertleşerek yaşam alanı için uygun bir malzeme haline dönüşmektedir.
54
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
Organik Mimarlığın Ürgüp Bölgesindeki Uygulamaları ve
Günümüz Organik Tasarımları İle İlişkileri
Yumuşak yapısı işlenmesinde de kolaylık sağlamakta ve bölgenin genel
yapısının vermiş olduğu organik formlar yapıların iç mekânlarında da uygulanmaya devam etmektedir. Engebeli arazide kademeli olarak yerleşen
evler birbirinin görüşünü engellemediği için manzara faktörüne de sahip
olmuştur. Organik dokunun hâkim olduğu bölgede evlerin de bu doku ile
bütünleşmesi sonucu birbirinden kopmayan yapılar zinciri oluşturmuştur.
Biçimsel olarak bakıldığında malzeme bütünlüğünün görüldüğü yerleşim
bölgesinde geometrik formların oldukça az sayıda olduğu görülür. Geometrik ve doğal formların birlikte bir uyum içerisinde sergilendiği mekânın
iç mekânlarına bakıldığında oyma yöntemi ile oluşturulmuş formlar karşımıza çıkmaktadır. Bu durumu organik görüşe bakarak incelenebilir;
1.1.Organik Formların Mekân Tasarımına Etkileri
“Biçim ve şekil, her biri organik ya da geometrik diye de tanımlanabilir.
Tipik olarak karla kaplı çakıl taşları gibi organik biçimler düzensiz taslaklardır ve asimetriktirler. Organik biçimlerin daha çok doğal olarak oluşmuş
oldukları düşünülür. Bazı tasarlanmış biçimler kuralsız, düzensiz tasarımlara sahiptir.”Gerçekten de evrende bulunan varlıkları morfolojik olarak
sınıfladığınızda, sivri köşeleri, dümdüz yüzeyleri, keskin kenarları ve sert
yapıları ile bu tür varlıklar insana kendini bağdaştırabileceği biçimde gelmezler. (Coşkun, 2004)
Organik mimarlığın çok yönlülüğünden etkilenerek tekniği ve
tarihi araştırıldığında az bilinen, aynı zamanda tarihi, geçtiğimiz
yüzyıla dayanan serbest biçimli organik tasarımın sade ve dikkat
çekici dünyasını keşfetmek mümkün olmuştur. Hayvansal formlar,
duyusal doğal anlatımın hâkim olduğu organik mimarlık, doğrusal
geometrinin hâkim olduğu konvansiyonel mimarlığa karşı çıkmıştır. Yaygın olarak kabul görmemesine rağmen organik mimari hareketi popülerliğiyle mimarların medyada dikkat çekebilmesinde
etkili olmuştur. Öklid1 olmayan geometri aynı zamanda karmaşık
mühendislik sorunları yaratması nedeniyle bilimsel yapı analizleri
1
Öklid geometrisinin aksiyomları* şunlardır:
1. Aynı şeye eşit olan şeyler birbirlerine de eşittirler.
2. Eğer eşit miktarlara eşit miktarlar eklenirse, elde edilenler de eşit olur.
3. Eğer eşit miktarlardan eşit miktarlar çıkartılırsa, eşitlik bozulmaz.
4. Birbirine çakışan şeyler birbirine eşittir. Bütün, parçadan büyüktür.
*Başka bir önermeye götürülemeyen ve kanıtlanamayan, böyle bir geri götürme ve kanıtı da gerektirmeyip, kendiliğinden apaçık olan ve böyle olduğu için öteki önermelerin temeli ve ön dayanağı olan temel önermeye aksiyom (belit) denir
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
55
Hülya Yavuz ÖZDEN
ve profesyonel tasarım uzlaşmasını beraberinde getirmiştir. Bu tür
tasarımı araştırmış olan tasarımcılar Eugene Tsui, Kendrick Kellogg,
Antti Lovag, Luigi Colani gibi tasarımcılardır. Bunun yanında daha önceden de bahsedildiği gibi doğadan esinlenen formlara biyonik adlandırması
yapılmaktadır.
Farklı disiplinlerde biyonik, biyomimesis, (biyos – hayat ve mimeris – taklit etmek) biyognosis, terimleri ile kullanılır. Daha önceleri doğayı gözlemleyerek deneyimler elde eden insanoğlu artık doğayı gözlemlemektense doğayı bir model olarak almaktansa, bir akıl hocası olarak dersler
almaktadır.1990’lı yıllardan bu yana doğadaki yapılaşmalardan ve oluşumlardan esinlenilmiş tasarımlar “biyomimesis” kavramıyla özdeşleştirilmiştir.
Şekil 1.5.Doğadan esinlenilen strüktürler
56
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
Organik Mimarlığın Ürgüp Bölgesindeki Uygulamaları ve
Günümüz Organik Tasarımları İle İlişkileri
Şekil 1.1. Doğadan esinlenen strüktürler, Samarra’daki caminin minaresi
ve istiridye kabuğu arasındaki benzerlik ilişkisi
Yukarıdaki resimde deniz kabuğunun kıvrımları ile Samarra’da bulunan
minare arasında da form benzerliği görülmektedir. Küçük şeylerden büyük şeylere geçerken kabuk fikirleri, renk, malzeme ve form fikirleri alırız.
20. yüzyılın ortalarına kadar çok farklı metaforlardan yararlanıldığı görülmektedir. Sanayi devrimi ve onu izleyen teknolojik gelişmeler bilgisayar
ve bilişim teknolojilerinin bilim dünyasındaki yerlerini almasıyla doğa ile
ilgili gözlemler çeşitlenmiştir. (Selçuk S., 2007)Bu yapının aynı zamanda
Kapadokya örneğinde görüldüğü gibi çevresindeki doku ile bütünleşmiş
olduğu da görülmektedir.
Biyomorfizm mimarlık dışında birçok alanda kullanılmakta olan bir akımdır. Resim, heykel sanatı, tasarımın her alanında karşımıza çıkmaktadır.
Biyomorfizm ya da doğadan esinlenen formlar denildiğinde mimari açıdan bakıldığında 20. yüzyılın başlarındaki en önemli isim Antoni Gaudi
olmuştur. Günümüzde halen bu tasarladığı yapılarla günümüz mimarlarına esin kaynağı olmayı sürdürmektedir. Gaudi, Fransız mimar Eugene
Viollet-le-Duc ve “süsleme, mimarinin kaynağıdır” diyen İngiliz düşünür
John Ruskin’in teorilerinden etkilenmiştir. Zamanla 19. yüzyılın baskın
tarihî stillerinin ötesine geçerek, kendi sınıflandırılması güç estetiğini yaratmıştır. Tasarlamış olduğu Casa Mila konut projesi, Sagrada Familya kilisesi, Park Güell gibi yapılarlarla tanınmaktadır. Casa Mila’nın terasında
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
57
Hülya Yavuz ÖZDEN
bulunan bacaların formu, yapının eğrisellikler içeren mimari yapısı ve kullanılan malzemenin dokusu Kapadokya bölgesindeki yapılarla benzerlikler
taşımaktadır.
Şekil 1.2. Solda Gaudi tasarımı Casa Mila baca görünümü, Sağda Ürgüp
yöresi peri bacaları
Yukarıdaki resimde görüldüğü gibi yoğun olarak Ürgüp, Uçhisar, Avanos
arasında kalan vadide görülen peri bacalarının doğal oluşumlardan oluşan formu, Gaudi’nin tasarladığı ve doğadan esinlenen formları barındıran Casa Mila’nın terasındaki heykelsi formlarla benzerlikler içermektedir.
Gaudi bu doğal formun görüntüsünü oluştururken üzerinde kahverengi
tonlarında mozaik malzemeden yararlanmıştır. Bu tonlarda kullanılan dış
cephesi ve terasındaki heykelsi formlar doğal taş görünümü ya da kayanın
oyulması ile elde edilen bir yapı görünümü kazandırmaktadır.
58
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
Organik Mimarlığın Ürgüp Bölgesindeki Uygulamaları ve
Günümüz Organik Tasarımları İle İlişkileri
Gaudi dışında yine 20. yüzyılın ikinci yarısından sonra mimarlar organik
tasarımla ilgili çalışmalarını sürdürmüştür. Kapadokya bölgesindeki taş
yapıların ve onların iç mekânı ile benzerlikler gösteren yapılar bulunmaktadır. Bob Masters tasarımı Xanadu evleri, Peter Vetsch tasarımı Earth
Houses gibi yapılar bu dönemde görülen aykırı yapılara örnek verilebilir.
Peter Vetsch; tasarım yöntembilimine göre organik mimarlık yapıların içlerine önem vermesi, oda hücrelerini ana tasarım unsuru almasıyla bilmektedir. Odaların yer aldığı alanın karakteristiği ve yapı içerisinde istenen
hareket akımına göre bu hücresel alanların toplamı organik formla bütünleştirilmiştir. Tam anlamıyla işlevsel olmayan, çeşitli soyut ve hayvansal
formlar bütün tasarımı etkileyerek, hücrelerin yapısını daha fazla değiştirebilir. Genellikle iç mekânları kullanışlı, rasyonel olmayan yapıların dışı
biçimsiz ve sorunlu olmaktadır. Dış yüzeyin üzerine yeşilliklerle kaplayarak
kıvrımlı dış görünümü saklamak da mümkün olmuştur.
Şekil 1.3. Earth Houses Peter Vetsch, İsviçre.
Şekil 1.4. Earth Houses iç mekanı, Peter Vetsch, İsviçre.
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
59
Hülya Yavuz ÖZDEN
Yukarıdaki resimde görüldüğü gibi mekân, tek renkten oluşan sade bir
yaşam alanı izlenimi vermektedir. Oluşturulan eğrisel formlar hem yapının
dış cephesinde hem de içinde yer alan şömine, kapı ve pencere pervazlarında görülmektedir. İç mekânın duvarları ve kullanılan öğelerin mekânla
bütünleşerek hem kullanışlı hem de bütünlük sağlayan yapı da olması Kapadokya yöresi evleri ya da otellerinin iç mekânını anımsatmaktadır. Elde
edilebilen iç mekân görünümleri otellerin oda tanıtımı ile sınırlı kalmaktadır. Aşağıdaki resimlerde kesme taş ve volkanik oluşumlu kayalardan oluşan bir iç mekân görülmektedir. Eğimli, tavan ve eğrisel oyuntular odanın
kullanımı ve eşyaların yerleştirilebilmesi için oluşturulmuş boşluklardır. Koltuk ya da yataklar bu oyuntulara yerleştirilerek mekânda yer sağlanmıştır.
Şekil 1.5. “Cappadocia Palace” Oteli Oda Görünümleri
Şekil 1.6. “Cave Suit” Otel Görünümü
Kapadokya bölgesinde eğimin fazla olduğu, yamaçlarda yer alan konutların birçoğunda zemin kat kaya oymalarla birleşerek kaya içlerine kadar
uzanmaktadır. Eski tarihli olan oyma konutlarda herhangi bir plan şemasından bahsetmek mümkün olmamakla birlikte, tüfün kolayca işlenebilen bir malzeme olmasından dolayı, ihtiyaç duyuldukça oyularak yeni
60
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
Organik Mimarlığın Ürgüp Bölgesindeki Uygulamaları ve
Günümüz Organik Tasarımları İle İlişkileri
mekânlar elde edilmiştir. Bunların boyutlarında herhangi bir standart yoktur. Boyutlarını kullanım amacı belirlemiştir. Bir mekândan diğerine geçilmiştir.( Kalaycı G.,2006)Yörede bu yüzden yarı oyma yarı yığma plan
şemaları oluşturulmuştur.
Şekil 1.7. Yarı oyma yarı yığma plan şeması
“Başlangıçta sığınak amaçlı kullanılan kaya oyma evlerin geçmişi M.Ö.
2000’li yıllara kadar uzanmaktadır”.En eski hali tek birim olan bu konutlar, zamanla ihtiyaçlar doğrultusunda, oyma mekânların eklenmesiyle büyümüşlerdir. Bu doğal ve oyarak oluşan formların yanında, batıdaki organik tasarım öğelerine baktığımızda malzeme olarak ferro çimentonun
kullanıldığını görebiliriz. 90’lı yıllara gelindiğinde ise dönemin mimarlarından Kellogg’un tasarladığı yapılar heykelsi formlarının yanında organik
çizgilerde taşımaktadır. Kellogg ileri modernist ve eklektik estetiğinde sık
rastlanılan bir durum olan kompozisyonların melezleştirilmesini, sıklıkla
kullanmıştır. Ferro çimento kadar ahşap, doğal taş ve bunun gibi malzemeleri de kullanır. Kellogg’un tasarlamış olduğu bu yapıda mekânın kendisinde kullanılan strüktür mobilyaların oluşturulmasında da kullanılarak
bütünlük sağlanmıştır. Şömine, yatak ve pencerelerde organik formlar
kullanılmış ve mekânın genel yapısıyla bütünlük kazanılmıştır.
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
61
Hülya Yavuz ÖZDEN
Şekil 1.8. Xanadu evleri, 1984
Organik tasarımda sıkça kullanılan ferro çimento2 geçen yüzyılda ortaya
çıkmış, yeni olmasına rağmen insanoğlunun sıkça kullandığı çok yönlü,
basit ve güçlü bir inşaat teknolojisidir. Ferro çimento tekniği basit olması nedeniyle tercih edilmiştir. Çelik hasır yapıya elle, “tirolessa” adındaki püskürteçle çimento karışımı uygulanır. Çimento katmanı kayar kalıp
çimento yapıya göre daha incedir ve ferro-çimentoda gücün ağırlığına
oranı yüksektir. Organik tasarıma etkisine bakacak olursak göz önüne getireceğimiz her formu alabilmesi yönü oldukça önemlidir. Güçlü ve emniyetli formlar yapılmasına olanak sağlamıştır. Başka bir dünyadan gelen
mimariyi anımsatan formlarıyla insanların beğenisini kazanmış bir form
oluşturabilir.
2
62
Demirli çimento olarak da adlandırılan ferro çimento, tel örgü ve çimentodan oluşan kompozit bir yapı
malzemesidir. Tahıl depoları, su depoları, kayıklar, yük tekneleri ve dubalar gibi ince duvar gerektiren
ünitelerin yapımında kullanılan betonarme betonunun özel bir çeşididir. Uygun şekilde tasarımlandığı ve
inşa edildiği zaman, demirli çimento, betonarme betonu ile kıyaslandığında, daha iyi mekanik özellikler
ve dayanım sergiler.
Özellikle çatlamaya karşı olan üstün mukavemeti en önemli özelliğidir. Demirli çimentonun en
önemli bileşeni tel örgüdür.
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
Organik Mimarlığın Ürgüp Bölgesindeki Uygulamaları ve
Günümüz Organik Tasarımları İle İlişkileri
Bu gibi yapıların oluşturduğu etki sonradan elde edilmiş doğal oluşumlar
olmasa da oldukça büyüktür. Tasarımın pek çok alanında geniş yer bulan
organik tasarım ya da biyomimesis akımları kişinin doğa ile olan bütünleşmesini anımsatmaktadır.
2. Sonuç
Ürgüp bölgesindeki yapılarda uygulanacak olan yapılanma koşulları içerisinde, yörenin geleneksel malzemesi olan kesme taş kullanılması ve üzerine sıva ve boya yapılmaması yörenin doğal yapısının ve bütünlüğünün
bozulmaması açısından önemlidir. Turistik açıdan çok önemli olan bu bölgedeki yapıların gelecek olan turist sayısını karşılayabilmek için yeni yapılar yapmak yerine var olan yapıları kullanarak, gelen kişilere bu organik
dokunun yaşatılması sağlanmalı, böylece önceden kullanılıp terk edilmiş
yaşam alanları veya bölümleri korunmalıdır.
Dış görünümü dışında iç mekânları ile de dikkat çeken bu yapıların bazı
bölümlerinin iç mekânlarının da insanlar üzerinde yarattığı etki büyük olacağı için bu tür oyma yapıların iç mekânlarının da gelen kişiler tarafından
görülüp ziyaret edilebilme olanağı sağlanması gerekmektedir. Genellikle
otel ya da butik otel olarak kullanılan yapıların bazılarının orada kalan
turistler dışında diğer gelen kişilere de haftanın belli günleri ziyarete açılabilmesi bu mekânların daha iyi kavranmasına ve ülkemizde bulundurduğumuz bu zenginliğin herkes tarafından bilinmesine olanak sağlayabilir.
Bu yapılarda dış cephe malzemesi olarak sıva, boya vb. ürünlerin kullanılmaması doğal çevrenin bozulmamasına ve renksel olarak bir bütünlük oluşmasına katkı sağlamaktadır. Yine iç mekâna baktığımızda doğal
etkinin oyma odalarda sürdürüldüğü görülmektedir. Doğal malzemenin
kullanıldığı oyuntularla birlikte yine bu yörenin iç mekânlarına benzer
malzemelerle mobilya ve tasarım ürünlerinin kullanılması yöre insanına
katkı sağlayacak ve yörenin tanıtımında kullanılabilecektir. Türkiye genelinde bu türden yaşam alanlarının sayısının oldukça az olduğu bilindiği
için ve kentsel tasarımda estetik algıdan yoksun şehirlerde de doğal malzemenin kullanımına geniş yer verilmesi gerekmektedir. Geri dönüşümlü
malzemeler, ya da çevreye zarar vermeyecek olan ürünler kullanarak hem
doğal yapının korunması sağlanmış hem de doğanın insan psikolojisine
olan olumlu etkisinden yoksun kalınmamış olur. Bu süreçte yine hem Ürgüp bölgesinde aynı zamanda büyük şehirlerde yaşam alanlarının yeşil
alandan yoksun bırakılmaması gerekmektedir. Uzun yıllar kullanılabilecek,
doğal malzemeler kullanılması uygun olacaktır.
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
63
Hülya Yavuz ÖZDEN
Kaynaklar
Coşkun, Nihal ;(2004); “Yaşayan Organik Kent Bir Örnek: Üsküdar,” Mimar Sinan
Güzel Sanatlar Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Mimarlık Anabilim Dalı/
Bina Bilgisi Programı.
Kalaycı G.,2006, Geleneksel Ürgüp Konutları Ve Dereler Mahallesi Koruma Geliştirme Önerisi,Gazi Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, Şubat 2006
Selçuk S. ve Gönenç A.,2007,Mimarlık Tasarımı Paradigmasında Biomimesis’in
Etkisi, Gazi Üni. Mimarlık Fakültesi Dergisi,451-459, Ankara
http://www.turkiyeinternette.com/galeri/29-5-kapadokya-peri-bacalari.html
http://www.forumdas.net/nevsehir/peribacalari-nevsehir-92732/
http://www.cappadociacavesuites.com/en/photo.asp?gallery_id=14
www.fabiofeminofantascience.org
64
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
NEVŞEHİR VE ÇEVRESİNDEKİ ÜZÜM BAĞLARININ
KULLANILMAYAN ASMA YAPRAKLARININ ÜLKE
EKONOMİSİNE KAZANDIRILMASI ÜZERİNE BİR ÇALIŞMA
UNUSED GRAPE LEAF IN THE NEVŞEHİR AND THE SURROUNDING
VINEYARDS ACQUIRE THE COUNTRY’S ECONOMY
Hüseyin BENLİ*
ÖZET
Bu çalışmanın amacı; Nevşehir ili ve ilçelerinde yetiştirilen üzüm bağlarının hiç kullanılmayan asma yapraklarını Nevşehir ve ülke ekonomisine katkı sağlayacak bir meta haline getirmektir. Bu amaçla yöreden sonbahar aylarında toplanan asma yaprakları kurutularak toz
haline getirilmiştir. Toz haline getirilen bu yapraklar yünlü kumaş/
ipliklerin ve pamuklu kumaşların boyanmasında doğal boyarmadde
kaynağı olarak kullanılmıştır. Boyama işlemlerinden önce kumaşlar
önceden mordanlama işlemlerine tabi tutulmuştur. Mordan maddesi olarak KAl(SO4)212H2O, CuSO4.5H2O ve FeSO4.7H2O kullanılmıştır. Mordanlama işleminden sonra yünlü ve pamuklu kumaşlar ayrı
ayrı boyanmıştır. Boyama işleminden sonra renk verimleri Konika/
Minolta 3600d yansıma spektroskopinde Realcolor yazılımı kullanılarak K/S değerleri elde edilmiştir. Kubelka-Munk denklemine göre
hesaplanan K/S değeri yorumlanmış ve CIELAB (L*, a*, b*, c* ve
h°) koordinatları tespit edilmiştir. Tatmin edici renk tonları elde edilmiştir. Ayrıca numunelerin yıkama, sürtme, ve ışık haslıkları tespit
edilmiştir. Işık haslık sonuçları 4-6 arasında, yıkama, sürtme ve ter
haslıkları da 3-5 arasında değişmiştir. Bütün sonuçlar tatmin edici
düzeydedir.
Anahtar Kelimeler: Asma Yaprağı, Yün, Mordan, Doğal boyalar,
* Öğr. Gör., Erciyes Üniversitesi Mustafa Çıkrıkçıoğlu Meslek Y.O. Kimya Teknolojisi, 38039 Kayseri /
TURKEY e-posta: [email protected]
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
65
Hüseyin BENLİ
ABSTRACT
The purpose of this study; Unused grape leaf which is grown in
the grape vine lands in Nevşehir to make it into in a meta that
will contribute to the country’s economy. For this purpose, dried
and powdered leaves have been suspended region collected during the autumn months. The leaves are pulverized wool fabric/
yarn and dyeing of cotton fabrics were used as a source of natural
dyes. All fabrics were made before the pre-mordant dyeing process. copper sulfate (CuSO4.5H2O) iron sulfate (FeSO4.7H2O) and
alum (KAl(SO4)2.12H2O) used three different article of the mordant.
Sources of natural dye materials separately after being dyed with
the color yields Konika/Monilta 3600d Realcolor software reflection
spectroscopy using the K/S values were obtained. Kubelka-Munk
equation calculated from the K/S value is interpreted and CIELAB
(L*, a*, b*, c* ve h°) the coordinates were determined. Satisfactory
color tones are obtained. Also wash samples, rubbing, perspiration and light fastness were identified. Light fastness results ranged
from 4-6. Washing, rubbing and perspiration fastness is satisfactory
and ranged from 3-5. All results are satisfactory.
Key Words: Grape leaf, Wool, Mordant, Natural Dyes,
1. Giriş
Doğal boyalar 19. y.y.’ın sonlarına kadar Anadolu’da ve Dünya’da oldukça
yaygın bir şekilde kullanılmıştır. Özellikle Türk Kırmızısı veya Edirne Kırmızısı olarak bilinen Kök boya (Alizarin) dünya boya literatürüne girmiştir.
Cehri, ceviz kabuğu, nar kabuğu ve safran gibi diğer bitkilerde oldukça
fazla bilinen doğal boyarmadde kaynaklarıdır (Öztürk:1999).
Fakat özellikle 1850’li yıllardan sonra Organik kimyadaki gelişmelere paralel olarak doğal boyaların kimyasal yapıları keşfedilerek sentezlenmeye başlanmış ve sentetik boyaların kullanılması hızla artmaya başlamış ve
doğal boyarmaddelerin kullanımları azalarak bitme noktasına gelmiştir.
Günümüzde ise tekstil endüstrisinde doğal boyarmaddelerin kullanılması
yok denecek kadar azdır.
Doğal boyarmadde kaynakları bitkilerin köklerinden, yapraklarından, sap
ve gövdelerinden, meyvelerinden ve kabuklarından elde edilebilmektedir.
Bitkisel materyallerde bulunan fenolik bileşikler, fenolik asit ve flavono-
66
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
Nevşehir ve Çevresindeki Üzüm Bağlarının Kullanılmayan Asma Yapraklarının
Ülke Ekonomisine Kazandırılması Üzerine Bir Çalışma
idler (Manojloviç:2005,244) olarak bulunmaktadır. Flavon terimi ilk defa
1895 yılında kullanılmaya başlanmış ve Latince’de “sarı renk” veren anlamına gelen “Flavus” teriminden türemiştir (Kostanecki:2003). Flavon
tipindeki boyarmaddeler bitkilerin çoğunda bulunur. Bunlar kimi zaman
bitki yapraklarında kimi zamanda meyve, kök, kabuk vb. bölgelerinde bulunmaktadır. Kimyasal olarak bakıldığında bu yapılar aromatik halkalı bileşikler olup renkli yapıları meydana getirmektedirler. Şekil 1(Dweck:2003,
Nizamlıoğlu:2010,20-35 Sun:2006).
Asma yaprakları ise yukarıdaki tanıma uyan önemli bir boyarmadde türü
olan Quercetin’i (Downey 2003,110) içermektedir. Bu boyarmadde uygun
bir şekilde izole edilerek çeşitli ipliklerin boyanmasında kullanılabilmektedir.
1.1. Asma Yaprağının (Vitis vinifera L.) Kimyasal Yapısı
Asma yapraklarında kimyasal açıdan Quercetin, Quercitrin ve Karotin gibi
boyarmaddeler ihtiva etmektedir (Baldi: 1995, 2104 Kammerer: 2004,
4360 Anonim: 1991, 26 Kennedy:2000).
Şekil 1: Asma yaprağında bulunan boyarmaddenin kimyasal yapısı
1.2. Yün ile Boyarmadde Arasındaki Kimyasal Bağ
Yün kimyasal yapı itibariyle hem amino gruplar hem de karboksilik gruplar içermektedir. Bu nedenle hem asidik, hem bazik hem de nötr ortamda
boyama yapılabilmektedir. Mordan olarak ilave edilen metal tuzları yün
ile boyarmadde arasında bir tuz köprüsü kurmak suretiyle boyamalar gerçekleşmektedir.
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
67
Hüseyin BENLİ
Şekil 2: Yün-Mordan-Boyarmadde arasındaki kimyasal bağ ilişkisi
(Önal1996)
1.3. Pamuk ile Boyarmadde Arasındaki Kimyasal Bağ
Şekil 3: Selülöz’ün Quercetin ile yapmış olduğu muhtemel kimyasal bileşik
2. Materyal ve Metod
2.1. Materyal
Bu çalışmada kullanılan materyaller daha önce ön terbiye işlemi görmemiş
%100 yünlü kumaş, Şeker kasar yapılmış %100 pamuklu kumaşlardır.
Doğal boyarmadde kaynağı olarak öğütülmüş ve toz halindeki asma yaprağı kullanılmıştır. Kullanılan Mordan maddeleri ve art işlem kimyasalları
analitik saflıktadır.
2.2. Mordan ve Mordanlama Metodu
Mordan kelimesi Latince bir kelime olan “Mordere” ‘den gelmektedir.
“Isırmak” anlamına gelir ve üzerine tutturmak anlamında kullanılmıştır
(Dean:2003). Bilinen üç farklı mordanlama yöntemi vardır. Bunlar önce-
68
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
Nevşehir ve Çevresindeki Üzüm Bağlarının Kullanılmayan Asma Yapraklarının
Ülke Ekonomisine Kazandırılması Üzerine Bir Çalışma
den mordanlama, birlikte mordanlama ve sonradan mordanlama metotlarıdır (Ranjana:2005,363,Önal:1996). Bu çalışmada önceden mordanlama yöntemi kullanılarak materyaller boyamaya hazır hale getirilmiştir. Şap
(KAl(SO4)2.12H2O)(M1), Bakır sülfat (CuSO4.5H2O)(M2) ve Demir Sülfat
(FeSO4.7H2O)(M3) olmak üzere üç farklı mordan maddesi kullanılmıştır.
Miktarlar materyal ağırlığı üzerinden hesaplanmış olup 1:1 dir. Boyanacak kumaşla Şekil 10’da gösterilen prosese göre ayrı ayrı mordanlanmıştır.
Mordanlama reçeteleri Tablo 1’de gösterilmektedir.
Şekil 4: Yünlü ve pamuklu kumaşların mordanlama prosesi
2.3. Boyama Metodu
Mordanlama işleminden sonra en az bir gün bekletilen kumaşlar Şekil
11’de gösterilen geleneksel çektirme boyama prosesine göre boyanmıştır.
Bütün mordanlama ve boyama işlemleri HT Roaches Model-MB marka
laboratuar tipi boyama makinesinde, 200 ml’lik paslanmaz çelik tüplerde
ve gliserin banyosunda yapılmıştır. Boyamaya oda sıcaklığında başlayarak
1,5-2°C/dk ısıtma hızıyla 100°C’ye yükseltilmiş ve bu sıcaklıkta 60 dk. çalışılmıştır.
Mordanlama işlemleri ile yüne bağlanmış olan metal iyonları (Me+) sayesinde bitkilerde bulunan Fenolik asit ve Flovanoid türevleri gibi kimyasal
yapılar (Şekil 4 ve 5) yüne bağlanmaktadır. Yün, Mordan ve boyarmadde
arasındaki kimyasal mekanizma Şekil 8’de pamuk ile boyarmadde arasındaki muhtemel bağ ise şekil 9’da gösterilmektedir (Önal:1996). Kullanılan boyarmadde, kumaş ağırlığı ve mordan maddesi arasındaki ilişki Tablo
1’de gösterilmektedir.
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
69
Hüseyin BENLİ
Şekil 5: Yünlü ve pamuklu kumaşların boyama prosesi
Tablo 1: Mordanlama ve boyamada kullanılan mordan ve boyarmadde
miktarları.
M1
M2
M3
Mordan
ağ.(%)
30
2,5
2,5
Kumaş
ağ. (gr)
2,5
2,5
2,5
Boyarmadde
ağ.(gr)
2,5
2,5
2,5
2.4. Yıkama İşlemleri
Boyama işlemleri tamamlanan bütün numuneler yıkama işlemlerine tabi
tutulmuştur. Yıkama prosesi olarak geleneksel çektirme yıkaması yapılmış
olup “sıcak durulama-sabunlama (1 g/lt sabun)-sıcak durulama-ılık durulama” şeklinde yapılmıştır. Yıkama işlemleri tamamlanan kumaş numuneleri oda sıcaklığında kurutulduktan sonra haslık özelliklerine geçilmiştir.
2.5. Haslık Özelliklerinin Ölçülmesi
Yıkama haslığı testi 60°C’de 5 g/lt yıkama maddesi (ECE) ve 2 g/lt soda
olacak şekilde hazırlanan banyo ile 30’ Gyrowash standart yıkama makinesinde muamele edilmiştir. Flotte oranı 1:50 dir. Daha sonra durulanmış
ve 60°C’de kurutulmuştur. Lekeleme ve renk değişimleri Gri-skala ile değerlendirilmiştir. Işık haslığı değerleri Xenon arc lambası ile suni ışık kullanılarak yapılmıştır.
2.6. CIE Lab Koordinatları
Boyalı yünlü kumaşların renk verimleri Konika/Minolta 3600d yansıma
spektroskopinde Realcolor yazılımı kullanılarak K/S değerleri elde edilmiştir. Kubelka-Munk denklemine göre hesaplanan K/S değeri yorumlanmış-
70
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
Nevşehir ve Çevresindeki Üzüm Bağlarının Kullanılmayan Asma Yapraklarının
Ülke Ekonomisine Kazandırılması Üzerine Bir Çalışma
tır. Boyalı numuneler ayrı ayrı renk koordinatları CIELAB (L*, a*, b*, c*
ve h°) değerleri aşağıdaki denklemler kullanılarak hesaplanmıştır (Ingamels:1993, Park: 1993, Duran:2001,66). R: Reflektans, K: Absorpsiyon
Katsayısı, S: Saçılma Katsayısı.
L = 10y1/2
a = 17,5 (1,02x-y) / y1/2
b = 7 (y-0,84z) / y1/2
(1 − R )
K/S=
2
2R
3. Bulgular
Üç farklı mordan maddesi ve iki farklı tekstil materyali kullanılarak kumaşlar boyanmıştır. Boyama sonrasında bütün kumaşlara ayrı ayrı yıkama,
sürtme, ter ve ışık haslığı testleri uygulanmıştır. Sonuçlar Tablo 2-3’de görülmektedir. Ayrıca Spektrofotometre kullanılarak numunelerin K/S değerleri de hesaplanmış ve sonuçlar Şekil 12’de verilmiştir.
Pamuk
Yün
Tablo 2: Asma yaprağı ile boyanmış yünlü ve pamuklu kumaşların haslık
değerleri
KAl(SO4)2
CuSO4
FeSO4
Sürtme H.
Y*
K*
5
5
5
5
5
4/5
KAl(SO4)2
CuSO4
FeSO4
Y*:Yaş, K*: Kuru,
5
5
5
5
5
5
Ter H.
Asidik
Bazik
L*
R*
L
R
5
5
5
5
4/5 4/5 4/5 4/5
5
5
5
5
Yıkama H.
L
R
5
5
4/5
4
5
5
5
4/5
4/5
5
4/5
4/5
5
4/5
4/5
5
4/5
4/5
5
4/5
4/5
Işık H.
5
4
4
3
6
4
2/3
2/3
2/3
L*:Lekeleme, R*:Renk değişimi
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
71
Hüseyin BENLİ
Şekil 6: Asma yaprağı ile boyanmış yünlü ve pamuklu kumaşların Işık Haslığı değerleri
Tablo3: Asma yaprağı ile boyanmış yünlü ve pamuklu kumaşların CIELAB
değerleri
KAl(SO4)2
Yün
CuSO4
FeSO4
Pamuk
L*
69,36
a*
5,43
b*
26,31
C*
26,87
h°
78,35
46,34
6,93
33,47
34,18
78,31
16,2
1,11
20,12
20,15
86,85
10,57
1,28
53,26
KAl(SO4)2
77,32
2,45
26,44
26,55
84,7
CuSO4
65,32
5,47
19,65
20,39
74,45
FeSO4
59,76
1,56
10,87
10,98
81,84
K/S
3,17
1,88
1,99
4.SONUÇ VE ÖNERİLER
Bütün boyanmış materyaller için yıkama haslıkları sonuçları oldukça iyi
olup 4-5 puan aralığında gerçekleşmiştir. Sonuçlar oldukça tatmin edicidir.
Sürtme haslıkları ise hem yaş hem de kuru olarak yapılan testler sonunda
çok iyi sonuçlar elde edilmiştir. 4-5 puan aralığında gerçekleşmiş olup bu
sonuçlar.
Işık haslıkları değerlendirilecek olursa; Genel olarak bakıldığında ise bütün
çalışmalar için ışık haslıkları 4-6 puan aralığında görülmektedir. Daha iyi
72
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
Nevşehir ve Çevresindeki Üzüm Bağlarının Kullanılmayan Asma Yapraklarının
Ülke Ekonomisine Kazandırılması Üzerine Bir Çalışma
haslık sonuçları için bütün çalışma parametreleri ayrı ayrı optimize edilmesi ileriki çalışmalarda önerilmektedir.
Kumaşlara ait renk verimleri incelendiğinde; Yünlü kumaşların oldukça
verimli boyamalar gerçekleştirildiği görülmektedir. Pamuklu kumaşlarda
başarılı sayılacak renk verimlerine sahip oldukları görülmektedir. Hem pamuklu kumaşların renk verimlerini artırmak için kullanılan boyarmadde
miktarları artırılabilir. Böylece daha koyu renkler elde edilebilir. Bu çalışmada materyal ağırlığı kadar boya bitkisi kullanılmıştır. Yünün fonksiyonel
grupları fazla olduğu için diğer kumaşlara nazaran daha güçlü boyamalar
elde edilmektedir.
Şekil 7: Asma yaprağı ile boyanmış yünlü ve pamuklu kumaşların L* değerlerinin karşılaştırılması
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
73
Hüseyin BENLİ
Şekil 8: Asma yaprağı ile boyanmış yünlü ve pamuklu kumaşların K/S değerlerinin karşılaştırılması
Kaynaklar
Anonim, Bitkilerden Elde Edilen Boyalarla Yün Liflerinin Boyanması. Sanayi ve tic.
Bakanlığı, Ankara, 1991
Baldi A., et.al. “HPLC/MS Application to Anthocyanins of Vitis vinifera L. J.Agric.
Food Chem., 43, 2104-2109, 1995
Dean J., The Craft of Natural Dyeing. England, 2003
Downey O. Mark, John S. Harvey and Simon P. Robinson. Synthesis of flavonols
and expression of flavonol synthase genes in the developing grape berries
of Shiraz and Chardonnay (Vitis vinifera L.). A.J. Grape and Wine Res. 9,
110-121, 2003
Duran K., Tekstilde Renk Ölçümü ve Reçete Çıkarma. E.Ü. Tekstil ve Konfeksiyon
Araştırma-Uygulama Merkezi yayın No: 17, 2001
Dweck A,C., Natural Ingredients for colouring and styling. T Klin J. Cosmetol.
UK. 2003
Ingamels W., Colour for textiles a user’s handbook. SDC, UK. 1993
Kammerer D., et.al. Polyphenol Screening from Red and White Grape Varieties
(Vitis vinifera L.) by HPLC-DAD-MS/MS. J. Agric. Food Chem. 52, 43604367, 2004
Kennedy A. James et al. Development of seed polyphenols in berries from Vitis
vinifera L. cv. Shiraz. A.J. Grape and Wine Res. 6, 244-254, 2000
74
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
Nevşehir ve Çevresindeki Üzüm Bağlarının Kullanılmayan Asma Yapraklarının
Ülke Ekonomisine Kazandırılması Üzerine Bir Çalışma
Kostanecki S.von and J.Jambar, Ber. Deut. Chem. Ges.28,2302 (1895)
Manojlovic N.T., Antifungal activity of Rubia tinctorum, Rhamnuz frangula and
Caloplaca cerina. Fitoterapia, 76, 244-246, 2005
Nizamlıoğlu N.,M., Nas, S., Meyve ve sebzelerde bulunan Fenolik Bileşikler; Yapıları ve önemleri, 5(1) 20-35, 2010
Önal A., Extraction of Dyestuff from Onion and its application in the dyeing of
wool, feathere-leather and cotton, Tr. J. of Chemistry, 20(1996), 194-203
Önal A., Extraction of Dyestuff from madder plant and dyeing of wool, Feathered-leather and cotton. Tr. J. of Chemistry, 20(1996), 204-213
Öztürk İ., Doğal Bitkisel Boyalarla Yün Boyama. Dokuz Eylül Yayınları, İzmir,1999
Park J. Instrumental Colour Formulation. SDC, Perkin House, Bradford, UK, (1993)
Ranjana B., Saikia C. N., Isolation of colour components from native dye-bearing
plants in northeastern India. Bioresource Tech. 96, 363-372, 2005
Sun B. et al. Fractionation of red wine polyphenols by solid-phase extraction and
liquid chromatography. J. Chromatography A. 1128, 27-38, 2006
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
75
CUMHURİYET DÖNEMİNDE NEVŞEHİR’DE
BASIN-YAYIN ORGANLARININ TARİHSEL GELİŞİM SÜRECİ
(GAZETE, DERGİ VE BÜLTEN)
HISTORIC DEVELOPMENT PROCESS OF PRES AND PUBLISHING
ORGANS IN NEVSEHIR IN THE PERIOD OF REPUBLIC
Hüseyin SARAÇ*
ÖZET
Şehir ve ona bağlı yerleşim birimlerinde yaşayan insanlar o yörelerde
çıkan gazete ve dergilerin okumalarıyla toplumsal, kültürel, sosyal
ve ekonomik özelliklerini detaylı biçimde öğrenebilirler. Ulusal basın
ve yayın organlarına göre dağıtımı daha dar olan ancak yakın çevreye ilişkin çok daha geniş bilgi yüküne sahip olan yerel basın organları gelişmiş ülkelerde de büyük önem taşırlar. Bunlar demokrasinin
temeli, aynı zamanda halkın hem sesi ve hem de bilgi kaynağıdırlar.
Bu basım ve yayın organları sayesinde yöredeki her türlü faaliyetler
hakkında bilgi edinmek mümkün olduğu gibi şehir ve beldelerindeki sorunlar, ekonomik ve sosyal gelişmeler ayrıca mahalli idari birimlerinin aldığı kararları değişik çerçeveden görmek ve bunların değerlendirilmesini yapmak mümkün olmaktadır. Basın-yayın sektörünün
hızlı bir gelişim göstermesi, yerel gazete ve dergilerin hem nicelik
hem de nitelik olarak artması matbaanın yaygınlık göstermesiyle
destek bulmuştur. Tebliğimde Cumhuriyet döneminde Nevşehir’de
merkez ve ilçelerinde faaliyet gösteren gazete, dergilerin ve bültenlerin yayın hayatlarına başlamaları ve tarihsel gelişim süreçleri yıllar
içerisinde değerlendirilecektir.
Anahtar Kelime: Nevşehir, Gazete, Dergi, Bülten
ABSTRACT
People live in cities and settlements connected to these cities may
learn their social, cultural and economic characteristics in a detailed way by means of reading newspapers and journals published
* Arş. Gör., Nevşehir Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü.
e-posta:[email protected], [email protected]
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
77
Hüseyin SARAÇ
in their surroundings. According to national pres and publishing
organs, local pres organs, which are short in distribution but have
big range of information about close neighbourhood, have great
importance in developed countries too. These are the principal of
democracy and at the same time heyt are not also voice of the
public but also the resource of information. Thanks to these pres
and publishing organs, it is possible to get information about all the
activities in the neighbourhood. Also it is possible to see the problems in city and towns, economic and social developments, and it
is possible to evaluate decisions made by local administrative units.
Quick improvement of pres- publishing sector, increasing in local
newspaper and journal in terms of guality and quantity found support by prevalance in printing houses. In my notification, starting
broadcasting sector of newspapers, journals and bulletins in Nevsehir center and its counties and its historic development processes
will be evaluated year by year.
Key Words: Nevsehir, Newspaper, Journal, Bulletin
Giriş
Türk gazetecilik tarihini dolayısıyla basın yayın hayatını Osmanlı Devleti’ne
kadar götürmek mümkündür. Osmanlı döneminin ilk yerel gazetesi İstanbul’da çıkarılmıştır. 1795 yılında yayın hayatına başlayan gazete,
Fransız Büyükelçiliği tarafından yayın hayatına sokulmuştur. Gazetenin dili
Fransızca’dır. Bu gazeteyi çıkarmaktaki maksatları Fransız devrim düşüncelerini yayılmasında öncü görev üstlenmek istenmesidir. İstanbul’un ardından İzmir’de de Fransızca gazeteler yayımlanmıştır. Yine Mısır’da 1828
yılında Vakayi Mısriyye adlı bir yerel gazete çıkarılmıştır1. Takvim-i Vakayi
ise Osmanlıların ilk yaygın Türkçe gazetesi olarak 1831 yılında çıkmıştır.
Ancak gazete, Osmanlı toplumunun kullandığı tüm dillerde düzenli bir
şekilde çıkarılmamış olması ve çıkartılan sayıların ülke genelinde dağıtımında görülen aksaklıklar, vilayet merkezlerinde Türkçe ve gerek duyulursa mahalli dille yayım yapan bir resmi gazetenin basılmasını gerekli
kılmıştır. Vilayet gazetelerinin yayım hayatına başlaması taşrada kurulan
vilayet matbaalarının kurulmasıyla mümkün olmuştur. Matbaalar ise basılan gazetelerin yaygınlık kazanması ve gelişmesine katkı sağlayarak öncülük etmiştir. Osmanlı Devleti’nde gerçek anlamda gazetecilik faaliyetlerine
1
78
Murat Özgen, Türkiye’de Basının Gelişimi ve Sorunları, İ.Ü. İletişim Fak. Yay., İstanbul, 2004, s. 7-8.
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
Cumhuriyet Döneminde Nevşehir’de
Basın-Yayın Organlarının Tarihsel Gelişim Süreci (Gazete, Dergi ve Bülten)
ancak 1860’dan sonra başlanabilmiştir. Matbaacılık alanındaki yeni gelişmeler ise gazetecilik faaliyetlerini şekillendirmiş, matbaanın getirmiş olduğu yeni imkânlarla gazetecilik alanında hızlı gelişmeler görülmüştür2. Bu
matbaalar devlet tarafından desteklenerek valilik bünyesinde resmi vilayet
gazetelerinin yanı sıra; salnameler, takvimler, ilmî, dinî ve edebî eserler
basılmıştır. Yönetmelikler, yasalar, tayinler, valilerin yaptıkları konuşmalar, resmi tebliğler, asayiş ve buna benzer haberler vilayet gazetelerinde
yayımlanan yazıları oluşturmuştur. Resmi haberlerin dışında araştırma ve
inceleme yazıları, şiirlere de yer verilmiştir. XX. yüzyılın başında Şura-yı
Devlet kararıyla, vilayet gazetelerinde yörenin tarımı, doğal kaynakları,
halk kültürü ve yörenin gelişimine katkıda bulunacak haberlere ağırlık verilmesi, gazetelerin halkın anlayacağı dille yazılması istenmiştir3.
Vilayet gazeteleri, matbaanın gelişme gösterip yaygınlaşmasına paralel
olarak zamanla İstanbul tekelinden çıkarak Osmanlı Devleti’nin egemenliği altında bulunan yörelerde yaygınlaşmıştır. Halk, bölge, yurt ve dünya
olaylarından haberdar olmaya başlamış, şehirlerde sosyo-kültürel hayatta
önemli gelişmelere katkısının yanında değişmeler yaşanmasına, taşra ve
şehirlerde yeni sivil gazetelerin çıkarılmasına kılavuzluk etmiştir.
Nevşehir, Adının Nisa olduğu dönemlerde Romalılar, İranlılar ve Araplar,
Türkler’in eline geçtiği dönemlerden itibaren Muşkara, uzun yıllar Osmanlı
hâkimiyetinde kalmıştır. Osmanlı hâkimiyetinin XVIII. yüzyılın ilk çeyreğinden itibaren de Nevşehir olarak adlandırılmaya başlanmıştır. Osmanlılar
hâkimiyeti altında iken bir dönem Karaman Vilayet’in Niğde sancağına
bağlı olan Nevşehir4, 1780 yılında Kırşehir sancağına, 1902 yılında Ankara
vilayetine bağlandı. XX. Yüzyılın başlarında ise Niğde mutasarrıflığının sınırları içinde idi. Cumhuriyet sonrası Niğde il yapılıp Nevşehir bu ilin ilçesi
oldu. 20 Temmuz 1954 tarihinde ise5 kabul edilen 6429 sayılı kanunla vi2
3
Orhan Koloğlu, Osmanlı’dan Günümüze Türkiye’de Basın, İletişim Yay., İstanbul, 1994, s. 14.
Vilayet Gazeteleri Hakkında bkz. Bülent Varlık, “Yerel Basının Öncüsü: Vilayet Gazeteleri”
Tanzimat’tan Cumhuriyet’e Türkiye Ansiklopedisi, C.I, İstanbul, 1985, s. 99 vd.; Hediyetullah Aydeniz, “Tarihsel ve Literal Açıdan Yerel Gazetecilik”, Türkiye’de Yerel Basın, İ.Ü. İletişim Fak. Yay.,
İstanbul, 2007, s. 11-15.
Ünsal Çığ, “19. Yüzyılda Osmanlı’da Gazetecilik Hareketleri: Takvim-i Vekayi’den Vilayet ve Özel
Girişim Gazetelerine”, Türkiye’de Yerel Basın, İ.Ü. İletişim Fak. Yay., İstanbul, 2007, s. 29-76.
4 Remzi Rehber, Nevşehir ve Göreme, Yeni Matbaa, Ankara, 1961, s. 3-9.
5 Emrullah Güney-Hatice Güney, Hüseyin Güney-Sonsel Güney, Nevşehir İli Kapadokya, Yeni Cenup
Ofset, Mersin, 1988, s. 32-33.
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
79
Hüseyin SARAÇ
layet merkezine dönüştürüldü6. Damat İbrahim Paşa’nın ölümüyle devlet
tarafından gördüğü yoğun desteği yitiren Nevşehir, il statüsüne yükseltilene kadar çeşitli il merkezlerine bağlı kalması pek çok alanda olduğu gibi
basın-yayın alanında da gelişmesine engel teşkil etmiştir. Basın-yayın faaliyetlerine başlanabilmesi Nevşehir’in il statüsüne yükseltilmesinden kısa bir
süre önce 1950 yılında mümkün olabilmiştir. Bu alandaki yoğunlaşmalar
ise il olduktan sonraki tarihlerde görülebilmiştir.
1. Gazeteler
Gazeteler, yayımlandığı bölgedeki insanların sorunlarını dile getiren, yerel
unsurları öne çıkararak kamuoyu oluşturma konusunda oldukça önemli
bir role sahiptirler. Yerel basının işlevlerinden biri de yaşanan çevre, toplum, ülke ve uluslararası ortamdaki gelişen olaylara karşı bireyleri haberdar ederek olaylar karşısında belli kanaatleri uyandırtmak ve bunlara karşı
görüş bildirme yeteneğini kazandırmaktır7. Zaten okuyucuların yerel basından beklentileri de bu yönde olmaktadır8. Yerel basın araçlarından biri
olarak görülen gazeteler, yurdun değişik yerlerinde il, ilçe ve beldelerde
günlük, haftalık, aylık yayınlanan ve bu yayınlandığı bölgenin haber ve sorunlarını dile getiren araçlardır. Ayrıca halkın isteklerini ve ihtiyaçlarını da
yetkililere bildirmeyi amaç edinen yazılı basın organlarından biridirler. Küreselleşme olgusu bağlamında yerel gazetelerin toplum hayatındaki yeri
gittikçe önem kazanmıştır. Günümüzde yerel gazetelerin toplum hayatındaki önemi çok büyüktür. İl, ilçe ve yörelerin birer parçası olduklarından
ulusal gazeteciliğin ulaşamadıkları yerlerde, yerel basın bu boşluğu doldurmada büyük önem arz etmektedir. Yerel gazeteler, önem derecesinin
fazla olduğu haberleri ulusal basına aktarımda da ayrıca bir köprü görevi
üstlenirler.
Nevşehir yerel gazetelerin yapıları küçük ölçekli ticari işletmeler şeklindedir.
Amaçları her ne kadar habercilik yaparak kamu hizmetinde bulunmaksa
da ticari anlamda kar ederek hayatlarını devam ettirdikleri görülmektedir. Ancak Nevşehir’deki her yerel gazete sadece kar etmek ya da sadece
kamu hizmeti yapmak amacına sahip değildir. Nevşehir yerel gazeteleri
6
Rehber, a.g.e., s. 9.
7 Atilla Girgin, “Türkiye’de Yerel Basın ve Resmi İlan”, Türkiye’de Yerel Basın, İ.Ü. İletişim Fak. Yay.,
İstanbul, 2007, s. 243.
8 Beste Nigar Erdem, “12 Eylül İhtilalı’nın Yerel Basının Haber Seçimleri Üzerindeki Etkisi: Hâkimiyet
Gazetesi Örneği” (Editör: Suat GEZGİN, B. Nigar ERDEM), Türkiye’de Yerel Basın, İ.Ü. İletişim Fak.
Yay., İstanbul, 2007, s. 111.
80
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
Cumhuriyet Döneminde Nevşehir’de
Basın-Yayın Organlarının Tarihsel Gelişim Süreci (Gazete, Dergi ve Bülten)
kuruluşu, yayın politikası, içerik ve amaç gibi özelikleri bakımından farklılık
göstermişlerdir. Nevşehir’de basım hayatı başladıktan bu yana gazetelerin
çıkartılma sebeplerini aşağıdaki gibi sıralamak mümkündür:
* Gazeteciliği asıl işi olarak yapma amacı taşıyanlar; bu gazetelerin çoğu
uzun yıllar öncesinden kurulmuş olup, gazetecilik mesleği babadan oğla
geçmiştir.
* Matbaa sahipleri tarafından çıkartılan yerel gazeteler; bu tür gazeteler
genellikle gazetecilik dışında kâr amacının artırılmasına yönelik olarak reklamlar, el ilanları dağıtmak gibi çeşitli çalışmalar yapmaktadırlar.
* Siyasi olarak çıkartılan gazeteler.
* Resmi ilanlardan reklam alarak kar amacı güden gazeteler.
* Seçim döneminde çıkan fakat seçim atmosferi bitiminde kapanan gazeteler.
Yerel medya yerelliğini ve bağımsızlığını koruduğu sürece gelişebilir ve yayın hayatını sürdürebilir. Nevşehir yerel medyası çalışanları ile yaptığımız
röportajlar sonucunda, yerel medyanın ciddi ekonomik ve yasal zorluklarla karşı karşıya bulunduğu anlaşılmıştır. Nevşehir’de çıkartılan gazetelerin
temel sorunlarını teknoloji, sermaye, yetişmiş eleman, satış ve içerik sorunu olarak karşımıza çıkmaktadır. Ulusal medyanın teknoloji üstünlüğüne
karşın yerelde çıkan gazetelerin ilişkisi olduğu çevreye fiziki ve toplumsal
yakınlığı vardır. Bu durum yerel gazeteleri avantajlı kılmaktadır. Araştırmalar sonucunda, Nevşehir kentinin yerel medyası, bütün olumsuzluklara
rağmen ayakta durmaya çalıştığı ve önemli sorunları gündeme taşıyarak
kısmen de olsa demokratik kültürün yayılması ve gelişmesine önemli katkılar sağladığını söylemek mümkündür. Nevşehir yerel medyasının yaşadığı temel sorunlar diğer illerimizdeki yerel medyaların yaşadığı sorunlarla
aynı paraleldedir. Bu konuda ekonomik açıdan ve yasal bakımdan yerel
medyanın desteklenmesi, ülkemizdeki demokrasi kültürünün yerleşmesi
ve gelişmesi bakımından son derece önemli olacaktır.
Nevşehir il olduktan sonra yayın sektöründe gelişmeler olmuştur. İl statüsüne yükseltilmeden önce sadece bir gazete yayın hayatı olmuş ve o
da kısa sürede yayın hayatını sonlandırmak zorunda kalmıştır. İl olduktan
sonra ise il ve ilçe merkezlerinde yayın hayatı bulan gazetelerin sayısı ise
otuzu aşmıştır. Nevşehir’deki basın-yayın hayatının ilk dönemlerinde matbaanın yeteri derecede yaygın olmamasından kaynaklanan nedenlerden
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
81
Hüseyin SARAÇ
dolayı basımı civar illerde yapılıp Nevşehir il ve ilçe merkezlerinde dağıtımı yapılan gazeteler de olmuştur. Ancak bunların yayın hayatı çok uzun
ömürlü olmamıştır. Yeni Muşkara, Nevşehir’in Sesi, Demokrat Ürgüp, Gülşehir Haberleri bu tür gazetelerden bazılarıdır. Bu gazeteler sadece bir
sene gibi kısa süre yayın hayatlarını sürdürebilmişlerdir. İçlerinden bazılar
ise birkaç sayı çıkarabilmiştir.
Nevşehir ili genelinde basılan gazetelerin içeriğini, Türkiye ve ilin sorunlarını dile getiren yazılar oluşturmaktadır. Dünya genelindeki haberlere yer
veren gazeteler de mevcut olmuştur. Genelde iki, dört, altı, sekiz ve on
sayfa olan gazetelerin ilk sayfalarında Dünya, Türkiye ve ilde meydana
gelen haberlere yer verilirken, son sayfalar reklamlara ve spor haberlerine
ayrılmıştır. Nevşehir’deki gazetecilik hayatı daha sonraki senelerde de kısa
süreli yayın hayatıyla dalgalı bir süreç göstermiştir. 1960 yılından itibaren
yerel gazetelerin yayın hayatı daha uzun süreli olmasına rağmen 1970
yılında yayın hayatına başlayan sadece bir gazetenin yayın hayatı 2011 yılı
itibariyle sürmektedir.
Nevşehir il genelinde yayınlanmış ve yayınlanmakta olan gazetelerin geçmiş tarihten günümüze kadar ki gelişim süreci aşağıda işlenecektir. Burada
öncelikle gazetelerin hangi tarihte yayın hayatlarına başladıkları ve sona
erdikleri, gazetelerin kimler tarafından kurulduğu, çıkış amacı, ne kadar
ücretle satıldığı, hangi matbaalarda basıldığı, kurucusu, ebadı, resmi ilan
alıp almadığı, haftalık, günlük ve aylık olduğu gibi konular işlenecektir.
Gazetelerin yayın süreci aşağıda tablo haline getirilmiştir. (Bkz. Tablo-1).
1.2. İl Merkezinde Çıkartılan Gazeteler
1.2.1. Yeni Muşkara
Nevşehir’de dağıtımı yapılan ilk gazetedir. İlk sayısı 9 Ağustos 1950 tarihinde okurlarıyla buluşmuştur. Ankara’da bulunan Güney Matbaası posta
kutusu no: 278 adresinde basılan gazetenin sahibi Turgay Sutekin’dir. Adı
geçen gazetenin bir sayısına ulaşılabilmiştir. Ulaşılan sayıda gelecek sayıda yayımlanacak bazı haberlerin konu başlığından anlaşılacağına göre ilk
sayıdan sonraki sayıların basılacağı anlaşılsa da hangi tarih aralığında, kaç
sayı yayımlandığı konusundaki bilgiye henüz ulaşılamamıştır. Gazetenin
adının yazıldığı bölüm renklidir. “Halkın ve Hakkın Emrindedir” sloganıyla çıkartılan gazete haftalıktır. Fiyatı 10 kuruştur. Gazetenin ilk sayısında
gazetenin adının neden “Yeni Muşkara” koyulduğu açık bir şekilde ifade
82
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
Cumhuriyet Döneminde Nevşehir’de
Basın-Yayın Organlarının Tarihsel Gelişim Süreci (Gazete, Dergi ve Bülten)
edilmektedir. Spor sayfası da bulunan gazete dört sayfa olup, reklam almıştır ve renksiz olarak basılmıştır. 40x28,5cm ebadındadır9.
1.2.1. Demokrat Nevşehir
Demokrat Nevşehir, 14 Ağustos 1954 tarihinde yayın hayatına başlamıştır.
Gazetenin sahibi Durmuş Dedeoğlu’dur. Yazı işleri müdürü ise Ahmet Kamil Dedeoğlu’dur. Dizgi ve baskısı Kayseri’deki Sümer Matbaası’nda yapılmıştır. Geçen tarihteki telefon numarası 12-67 dir. “Haftalık Siyasi Gazete” sloganıyla çıkmıştır. Gazete ilk çıktığında 10 kuruşa satılmıştır. Renksiz
olarak basılan gazete, 40x28,5cm ebadında dört sayfa olarak basılmıştır.
Resmi ve özel ilan almıştır10.
Dördüncü sayıdan itibaren gazetenin sağ üst köşesinde damat İbrahim
Paşa’nın resmi ile Nevşehir’in resmi bir kareye alınmıştır. Yerel gündeme
ağırlık veren gazete, ülke geneli ile ilgili haberlere de yer vermektedir11.
On birinci sayısından itibaren gazetenin yeni fiyatı 5 kuruş olarak belirlenmiştir12. Bir sene sonra tekrar eski fiyatı olan 10 kuruştan satışa sunulmuştur. Bu sayıdan itibaren de gazetenin spor sayfası oluşturulmuştur. Düğün,
kutlama v.b türden ilanlara yer verilmiştir13. 1955 yılında yazı işleri müdürü
Selahattin Başer Bey yapılmış14 ancak birkaç sayı sonra bu birimin başına
Faik Demirbaş getirilmiştir. Sahibi ise değişmemiştir15. Bir sene sonra ise
Tevfik Kolbaşı getirilmiştir. Bu dönemde gazetenin basım yeri aynı kalmıştır16. 23-06-1956 yayımlanan sayısından itibaren “Haftalık Siyasi Gazete”
sloganının haftalık kısmı çıkartılarak “Siyasi Gazete” şeklinde değiştirilmiştir. Ayrıca Damat İbrahim Paşa’nın resmi de çıkartılmıştır17. Bir sene
sonra çıkartılan resim tekrardan eklenmiştir18. Dört sayfa olarak çıkartılan
gazete, 1957 senesinde altı sayfa olarak basılmıştır. Haftada bir cumartesi
günleri basılmıştır19. 11 Mayıs 1957 tarihinden itibaren başlığı renkli diğer
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
Yeni Muşkara, 9 Ağustos 1950.
Demokrat Nevşehir, 14 Ağustos 1954.
Demokrat Nevşehir, 4 Eylül 1954.
Demokrat Nevşehir, 23 Ekim 1954.
Demokrat Nevşehir, 14 Nisan 1956.
Demokrat Nevşehir, 3 Ocak 1955.
Demokrat Nevşehir, 10 Aralık 1955.
Demokrat Nevşehir, 14 Nisan 1956.
Demokrat Nevşehir, 23Haziran 1956.
Demokrat Nevşehir, 19 Ocak 1957.
Demokrat Nevşehir, 23 Mart 1957.
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
83
Hüseyin SARAÇ
sayfaları renksiz olarak çıkmıştır20. Aynı yılın mayıs ayında tekrar dört sayfa olarak okurlarına buluşturulmuştur. Yazı işleri müdürü Ahmet Kemal
Dedeoğlu getirilmiştir. İdarî amiri ise Tevfik Kolbaşı’dır21. 1 Ocak 1959’da
tamamı renksiz basılmış, fiyatı 10 kuruş kalmış ve altı sayfa çıkarılmaya
tekrardan başlamıştır. Spor bölümü ve köşe yazarlarına yer verilmiştir22.
17 Mart 1960 tarihinden itibaren müstakil pazar hariç her gün 2 sayfa
olarak çıkmıştır. Fiyatı yine aynı kalmıştır23. 1961 yılında “Günlük Müstakil Siyasi Halk Gazetesi” şeklinde sloganı değiştirilmiştir. Gazete, basın
ve ahlak yasına uymayı taahüt etmiştir. 1961 yılında Gazetenin sahibi de
değişmiş yeni sahibi M. Tevfik Kolbaşı olmuştur. Yazı işleri müdürlüğüne
ise Hacı Paylaşan getirilmiştir24. 1 Ocak 1962 tarihinde fiyatı 15 kuruş olan
gazete,25 31 Aralık 1963 tarihinde yayın hayatı son bulmuştur. Yaklaşık on
yıl yayın hayatında olan gazete 1408 sayıya ulaşmıştır26.
1.2.3. Nevşehir’in Sesi
Gazetenin sahibi Yaşar Akyüz, yazı işleri müdür ise Avukat Tahir Tüzün’dür.
Gazetenin idarehanesi keçeciler caddesi No: 7 Nevşehir’dir. Fiyatı 10 kuruş
olan gazetenin ilk sayısı 09-04-1956 tarihinde basılmıştır. Sloganı “Pazartesi Günleri Çıkan Haftalık Siyasî Gazete” şeklindedir. İlk sayısında başlama yazısı kaleme alınmıştır. Bu yazının devamı ikinci sayfadadır. Gazete
dört sayfadır ve renksidir. 40x28 ebadında olan gazete, dizgi ve baskı yeri
İstanbul Cad. No: 117 Yeni Matbaa, Kayseri dir. Basımı şehir dışında yapılıp dağıtımı Nevşehir’de dağıtımı yapılan gazetelerdendir. Gazete resmi
ve özel ilan almaktadır. Spor sayfası bulunmaktadır27. Gazete 1956 yılında
yayın hayatı son bulmuştur28.
1.2.4. Yeni Nevşehir
Gazete, 14 Mayıs 1959 tarihinde ilk sayısıyla okurlarıyla buluştu. “Demokrat Yolunda” sloganı ile yayın yapan gazetenin sahibi Zeki Seviğ, yazı işleri
müdür ise Avukat Hüsamettin Beşer’dir. Fiyatı 10 kuruştan yayın hayatı20
21
22
23
24
25
26
27
28
84
Demokrat Nevşehir, 11 Mayıs 1957.
Demokrat Nevşehir, 11 Mayıs 1957.
Demokrat Nevşehir, 1 Ağustos 1959.
Demokrat Nevşehir, 17 Mart 1960.
Demokrat Nevşehir, 29 Mart 1961.
Demokrat Nevşehir, 1 Ocak 1962.
Demokrat Nevşehir, 31 Aralık 1963.
Nevşehir’in Sesi, 9 Nisan 1956.
Nevşehir’in Sesi, 9 Haziran 1956.
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
Cumhuriyet Döneminde Nevşehir’de
Basın-Yayın Organlarının Tarihsel Gelişim Süreci (Gazete, Dergi ve Bülten)
na başlayan gazete, sadece adının yazıldığı bölüm renkli diğer bölgeleri
renksizdir. İki sayfadır. Reklam almıştır. 40x28cm ebadında olup, idarehanesi Hükümet Cad. No: 57 dir. Tertip ve baskı yeri Marmara Matbaası
Nevşehir’dir. Günlük olarak çıkan ilk gazetedir. Pazar günleri hariç hergün
çıkmıştır. Bazı sayılarında “Siyasi Gazete Pazardan Mada Hergün Çıkar”
sloganını kullanmıştır. Dünya, ülke ve yerel gündemdeki olaylara temas
etmiştir29. 31 Aralık 1959 tarihinden itibaren yayını durmuştur30.
1.2.5. Gündüz
Basın ve ahlak yasasına taahüt eden gazete “Siyasi Sabah Gazetesi” sloganını kullanarak okurlarıyla buluşmuştur. Pazar günleri hariç hergün çıkmıştır. Ahmet Köylü ve Oğuzhan Alp sahipleridirler. Yönetim yeri Camii
Kebir Cad. No: 42 Nevşehir adresinde yer alırdı. Dönemdeki telefon numarası 362 idi. fiyatı 25 kuruş olan gazetenin ilk yayın tarihi 15 Ağustos
1966’dır. Yayına başladığı tarihte gazetenin yayın hayatına başlamasını
ele alan köşe yazısı mevcuttur. Dünya, ülke ve yöre genelinden haberlere
yer verilmiştir. Gazete dört sayfadır. İlan tarifesi ise şöyledir: Resmi ilanlar
10 TL, özel ilanlar tek sütün halinde 4 TL, yıllık 60 TL, 6 aylık 35 TL dir.
Gazetenin şikâyetler köşesi diye bir köşesi vardır. Dizgi ve baskı işleri Gündüz Basımevi Nevşehir’de yapılmıştır. Gazetenin sadece adı renkli, diğer
sayfaları renksizdir. Karikatür ve magazin bölümü vardır. İlk dönemlerinde
33x43.5cm ebadında çıkmıştır31. 1972 yılında fiyatında artış olmuş ve 50
kuruştan satılmıştır32. İki sene sonra ise ebadında değişiklik yapılarak ebadı 55x40cm yapılmıştır. Bu tarihten itibaren tamamı renksizdir. Yazı işleri
müdürü de S. Hayriye Köylü olmuştur33. Daha sonra fiyatı biraz daha artırılarak 75 kuruşa satılmıştır34. Her yönüyle yerel gazetelerin en donanımlı
olanlarındandır. Gündüzün yayın hayatı 1976 yılında son bulmuştur.
1.2.6. Lale Gazetesi
Gazete 15 Mayıs 1970 tarihinde yayın hayatına başlamıştır. “Günlük Tarafsız Sabah Gazetesi” sloganıyla okurlarıyla buluşmuştur. Yönetim yeri
Camii Kebir Cad. No: 39 Nevşehir adresinde idi. yukarıda verilen tarihte
29
30
31
32
33
34
Yeni Nevşehir, 14 Mayıs 1959.
Yeni Nevşehir, 31 Aralık 1959.
Gündüz, 15 Ağustos 1966.
Gündüz, 1 Temmuz 1972.
Gündüz, 28 Mart 1974.
Gündüz, 10 Nisan 1974.
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
85
Hüseyin SARAÇ
telefonu 545 idi. Sahibi ve idare müdürü Bahattin Sesveren mesul müdürü de Selahattin Sesveren idi. muhabirleri Tevfik Hamarat, spor işlerini
yürüten Ömer Hamarat’tır. Gazete resmi ve özel ilan almıştır. Resmi ilanın
tek sütundaki santimi 17 TL, mahkeme ilanlarının santimi ise 4 TL fiyatını uygulamıştır. Tüzük, zaviye ve hususi ilanlar pazarlığa tabiidir. Gazete
ilanlardan mesul almamıştır. Gazetenin abone tarifesi de vardır. Yıllık 80,
altı aylık 40, üç aylık 20 liradır. Dizgisi ve baskısı Nevşehir’deki Garanti
Matbaası yapılan gazete 1972 yılına kadar iki sayfa olarak35, 3 Ocak 1972
tarihinden itibaren dört sayfa olarak çıkarılmıştır. 3 ocaktan itibaren ayrıca
gazetenin adı ve simgesi olan “Lale” renkli olarak basılmıştır. Dünya, ülke
ve yerel kaynakla haberlere yer verilmiştir. Gazetenin spor sayfası da mevcuttur. Pazar günleri hariç hergün basımı yapılmıştır36. 5 Ağustos 1972 tarihinde fiyatı 20 kuruş37, 8 Ağustos 1972 tarihinden itibaren de 50 kuruş38
üzerinden satışı yapılmıştır.
1973 yılından itibaren “Lale” yazısının yazı şekli değiştirilmiştir. Aynı tarihte gazetenin de sahibi değişmiştir. Sahibi Tevfik Hamarat, mesul müdürü
Ömer Hamarat, muhabirler ise Özay Sevimli ve Mehmet Abanoz şeklinde
olmuştur. Bu tarihten sonra gazetenin abonmanlığı yıllık 160 TL, altı aylık
80.5 TL, üç aylık 40 TL şeklinde düzenlenmiştir. Gazete el değiştirmesine
rağmen aynı matbaada basım faaliyetlerini sürdürmüştür. Sloganında da
bir değişiklik yapılmamıştır39. 1973 senesinin ileriki sayılarında fiyatı 25
kuruşa yükseltilirken40, sloganı da “Haftalık Tarafsız Gazete” yapılmıştır.
Haftalık olduktan sonra gazete dört sayfa olarak perşembe günleri çıkartılmaya başlanmıştır41. 11 Mayıs 1973 tarihinden itibaren tekrar iki sayfa
olarak basılmıştır. İki sayfalık olarak basılmaya başlandığında günlük olarak okurlarıyla buluşturulmuştur. “Tarafsız Sabah Gazetesi” sloganını tekrar kullanmıştır42. 1 Ocak 1973 tarihinden itibaren Lale Gazetesi’nin başlığının yanındaki lale resmi çıkartılarak Türk bayrağı ve M. Akif Ersoy’un
“Bayrakları Bayrak Yapan Üstündeki Kandır. Toprak, Eğer Üstünde Ölen
35
36
37
38
39
40
41
42
86
Lale Gazetesi, 15 Mayıs 1970.
Lale Gazetesi, 3 Ocak 1972.
Lale Gazetesi, 5 Ağustos 1972.
Lale Gazetesi, 8 Ağustos 1972.
Lale Gazetesi, 4 Ocak 1973.
Lale Gazetesi, 4 Ocak 1973.
Lale Gazetesi, 16 Şubat 1973.
Lale Gazetesi, 11 Mayıs 1973.
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
Cumhuriyet Döneminde Nevşehir’de
Basın-Yayın Organlarının Tarihsel Gelişim Süreci (Gazete, Dergi ve Bülten)
Varsa Vatandır” mısralarına yer verilmiştir43. 1976 yılında ise tekrar başlık renklendirilerek çıkartılmış, sol üst köşesindeki bayrak resmi kalmış,
“Hâkimiyet Kayıtsız Şartsız Milletindir” yazısı eklenmiştir44. Gazetenin
ebadı 1970-83 arası 40x28cm, 1984’te 40x56cm, 1985’te 33x48cm,
1988’den itibaren ise gazetenin ebadı tekrar 40x56cm olmuştur. “Günlük
Müstakil Siyasi Gazete” sloganıyla çıkmıştır. Bu tarihten itibaren dört sayfa
olarak basımı yapılmıştır. Bayrak resmi de çıkartılmış onun yerine Atatürk
resmine yer verilmiş yanına da yine Atatürk’ün “Basın Halkın Müşterek
Sesidir” sözüne yer verilmiştir45. 2 Nisan 1984’ten itibaren gazete haftalık
olarak pazartesi çıkartıldı. Gazetenin manşeti beyaz zemin üzerine kırmızı
renkte başlık ve peri bacası resmine yer verildi. Lale resmi çıkartıldı “Haftalık siyasi Gazete” olarak değiştirildi. Gazetenin sahibi Ali Biçimseven, yazı
işleri müdürü Nejdet Demirsoy, müessese müdürü Tevfik Hamarat yapıldı.
Gazete Garanti Matbaası’nda basılmaya devam edildi46. 4 Kasım 1985
günü “Günlük Müstakil Siyasi gazete” sloganıyla basılmaya başlandı.
Köşe yazılarına yer verildi. Bu tarihten sonra da ebadında küçülme oldu47.
1986 yılında yazı işleri müdürü değiştirilerek bu birime Selçuk aydın getirildi. Müessese müdürü değişmezken muhabirlik işlerine de Ali Gençtürk
getirildi48. 1 Ocak 1986 tarihinden itibaren gazete altı sayfa olarak basıldı49. 7 Mayısta yazı işleri müdürü Yüksel Demirsaoy yapıldı. Haber yönetimine Şahin Kaya, spor yönetimi Mustafa Sesveren’e teslim edildi50. 13
Kasım 1987 tarihinden itibaren sayfa sayısı altıdan dörde düşürüldü sarı
zemin üzerine kırmızı yazı ile gazetenin adı yazıldı51. 1 Ocak 1988’e kadar
Garanti Matbaası’nda basılan gazete bu tarihten itibaren Lale Gazete ve
Matbaacılık Ticaret Koll. Şti’nde basımı yapıldı. Dört sayfa olarak çıkartılan
gazete özel ve resmi ilanlar aldı52. 2 Ocak 1989’dan itibaren yazı işleri
müdürü Fatma Biçimseven yapıldı. 1995 yılına kadar yayımını sürdüren
gazete aynı yılda yayınına son verdi.
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
Lale Gazetesi, 1 Ocak 1973.
Lale Gazetesi, 1 Ocak 1976.
Lale Gazetesi, 1 Ocak 1976.
Lale Gazetesi, 2 Nisan 1984.
Lale gazetesi, 4 Kasım 1985.
Lale gazetesi, 6 Ocak 1986.
Lale gazetesi, 1 Ocak 1986.
Lale gazetesi, 7 Mayıs 1986.
Lale gazetesi,13 Kasım 1987.
Lale gazetesi, 1 Ocak 1988.
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
87
Hüseyin SARAÇ
1.2.7. Nevşehir Göreme
Gazete, okurlarıyla ilk defa 9 Kasım 1970 tarihinde buluşmuştur. Yönetim
yeri Nar Cad. 92/A Nevşehir’dir. Gazetenin çıkış fiyatı 25 kuruştur. “Nevşehir Bir Tarihse Bir Hazinedir” sloganı ile yayın hayatına başlamıştır. Lale
ve peri bacası iç içe geçirilerek logo haline getirilmiştir. İlk sayısında Nevşehirli senatör Ragıp Üner’in yazısı bulunur. Basın ve ahlak yasasına uymaya
söz veren gazetenin bir başka sloganı da “Türk, Öğün, Çalış, Güven”dir.
Dört sayfa olarak basımı yapılan gazetenin spor sayfası mevcuttur. Hikâye,
dini sohbet, reklam köşesi bulunmaktadır. Sahibi İkbal Erdoğan ve Gümüş
Sosyal’dir. Yazı işleri müdürü ise Yahya Yılmaz’dır. Doğan Erdoğan ve Şahin
Kaya muhabir olarak görev almıştır. Günlük olarak “Günlük Tarafsız Siyasi
Gazete” olarak çıkartılmıştır. Dizgi ve baskı yeri Doğan Matbaası Nevşehir adresindedir. Yıllık 75 kuruş, aylık 40 kuruştur. Hususi, mahkeme ve
düğün ilanları almaktadır. Gazetenin ilk yıllarındaki edabı 28x40cm dir53.
İkinci yılından itibaren gazetenin ebadı 48x33cm ebadına genişletilmiştir.
Gazetenin köşe yazısı bulunmaktadır. Damat İbrahim Paşa’nın resmine
de yer veren gazetenin ayrıca sanat, şiir ve edebiyat köşesi vardır54. Gazetenin fiyatı 1972 yılında artırılarak 50 Kuruş yapılmıştır55. 1974 yılında
ebadı bira daha büyütülerek 55.5x51cm yapılmıştır. Bu tarihten itibaren
de başlık yazısı renklendirilmiştir56. Aynı yıl sahibi değişmiştir. Gazetenin
yeni sahibi Taner Erdoğan olmuştur. Neşriyat müdürlüğüne de Mustafa
Erdoğan getirilmiştir. Nişan, ölüm, nikâh ve teşekkür ilanları da almıştır57.
1975 yılından itibaren gazete Nar Cad. İş Bankası yanı Göreme Matbaası Nevşehir adresinde basılmıştır58. 1993 yılının temmuz ayından itibaren
gazetenin adında yer alan Nevşehir ibaresi çıkartılarak sadece “Göreme”
başlığı kullanılmış ve bu şekilde sahibi değişmeden yayım hayatına devam
etmiş59. 2008 yılında imtiyaz sahibi Nuri İven, yazı işleri müdürü Meliha
İven, 2002 yılından da gazete kapanana kadar muhabir Salim Kürklü iken
ve on iki sayfa olarak basımı yapılırken bilinmeyen nedenlerden dolayı
yayın hayatına son verilmişti60.
53
54
55
56
57
58
59
60
88
Nevşehir Göreme, 9 Kasım 1970.
Nevşehir Göreme, 23 Kasım 1971.
Nevşehir Göreme, 1 Ocak 1972.
Nevşehir Göreme, 1 Nisan 1974.
Nevşehir Göreme, 28 Ağustos 1974.
Nevşehir Göreme, 11 Şubat 1975.
Göreme, 5 Temmuz 1993.
Muammer Başer, Hamdi Oğlu, 28-09-1961 Doğumlu, 12-11-2011 Tarihinde Yapılan Röportaj.
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
Cumhuriyet Döneminde Nevşehir’de
Basın-Yayın Organlarının Tarihsel Gelişim Süreci (Gazete, Dergi ve Bülten)
1.2.8. Nevşehir’in Sesi
İlk sayısı 23 Nisan 1974 tarihinde çıkan gazete, “Günlük Tarafsız Siyasî
Gazete” sloganı ile okurlarıyla buluşmuştur. Gazetenin sahibi Faruk İven,
yazı işleri müdür Ahmet Akpınar’dır. İdarî merkezi Çelikler Pasajı No: 55
Nevşehir’dir. Dizgi ve baskı işlemleri Tüfekçioğlu Matbaası Nevşehir adresinde yapılmıştır. Dört sayfa olarak çıkartılan gazetenin fiyatı 50 kuruştur.
Ülke genelinden ve yerel gelişmelerden haberlere yer verilmiştir. Gazetenin spor köşesi de bulunmaktadır61. Gazetenin adının yer aldığı başlık
kısmı iki ay sonra renkli olarak basılmıştır62. Bir sene sonra fiyatı 25 kuruşa
indirilen gazete iki sayfa ve renksiz çıkartılmıştır63. İlan ve fıkra köşeleri
bulunur. Gazetede resmi ilan bölümüne iki sene sonra rastlanmıştır64. Gazetenin yayın hayatı 1977 yılında son bulmuştur.
1.2.9. İç Anadolu
Gazete, 1975 yılında yayın hayatına başlamıştır. “Günlük ve Bağımsızdır”
sloganı ile çıkartılan gazetenin tüm sayfası renksizdir. Başyazı bölümü vardır. Yurttan ve yerel haberlere yer verilmiştir. Dört sayfa olarak basımı yapılan gazetenin logosunda elinde üzüm salkımı olan bir bayan resmi ile peri
bacası resmi bulunur. İlk yıllarındaki fiyatı 50 kuruştur. 51x30cm ebadındadır. Sahibi Yüksel İven olan gazetenin sorumlu müdürü Atilla Koçer’dir.
Başyazarı Durmuş Dedeoğlu’dur. İlan tarifesi; resmi ilanlar 20 TL, altı aylık
75 TL, yıllık 150 TL’dir. Yönetim evi Gazhane Cad. İç Anadolu Gazetesi
Nevşehir’dir. Dizgi ve baskı Ömür Matbaası Nevşehir adresinde basılmıştır.
Ziraat, şiir, folklor köşesi bulunur65. Gazetenin ebadında bir sene sonra
değişiklik yapılarak ebadı 40x28.5cm den basımı yapılmıştır. Ebadı değiştirilmeye başlanmasıyla beraber gazetenin de basım yeri değiştirilerek Tüfekçioğlu Matbaası yapılmıştır. Bu matbaa da Nevşehir’de bulunur66. Gazetenin fiyatı daha sonraki sayılarında artırılarak 100 kuruşa çıkartılmıştır.
Sadece gazetenin adının yer aldığı bölüm renklidir. Diğer bölümler renksizdir. Tüfekçioğlu Matbaası’nda basılmaya başlamasıyla gazetenin ebadı
57x41cm oldu. Resmi ve özel ilanlar aldı. Gazetede folklor, fıkra, spor ve
61
62
63
64
65
66
Nevşehir’in Sesi, 23 Nisan 1974.
Nevşehir’in Sesi, 13 Mayıs 1974.
Nevşehir’in Sesi, 1 Ocak 1976.
Nevşehir’in Sesi, 25 Haziran 1976.
İç Anadolu, 8 Mart 1976.
İç Anadolu, 19 Temmuz 1976.
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
89
Hüseyin SARAÇ
bulmaca köşesine yer verildi67. 1979 yılında fiyatı 250 kuruş olan gazete68,
1985 yılında 30 TL, son sayısında da 40TL yapılmıştır69. Gazetenin aynı yıl
içinde yayın hayatı son bulmuştur.
1.2.10. Nevşehir Ticaret
Nevşehir Ticaret ve Sanayi Odası aylık yayın organı olarak 1990 yılında
yayına başlamıştır. İmtiyaz Sahibi Nevşehir Ticaret ve Sanayi Odası adına
sahibi Yılmaz Özaltın’dır. Özaltın bu görevi 1995 yılının kasım ayına kadar
sürdürmüştür. Bu tarihler arasında sorumlu yazı işleri müdürlüğünü Alaattin Uluer yapmıştır. 1995 yılından 1999 yılına kadar “oda” adına imtiyaz
sahibi Osman Kul, sorumlu yazı işleri müdürlüğünü ise İ. Hakkı Aydoğan
sürdürmüştür. 1999 yılında gazetenin imtiyaz sahibi yeniden değişerek
yeni başkan M. Arif Parmaksız olurken sorumlu yazı işleri müdürlüğünde
bir değişiklik yapılmayarak İ.Hakkı Aydoğan gazetenin yayınını durdurduğu tarih olan 2008’e kadar bu görevi sürdürmüştür. Gazete, Nevşehir
Ticaret ve Sanayi Odası üyelerini, mesleki ve ekonomik konularda bilgilendirmek, odanın çalışmaları hakkında üyeleri haberdar etmek amacı taşımıştır. Ücretsiz dağıtımı yapılan gazete, Aylık olarak yayınlanmıştır. Tüm
sayfaları renksiz olarak basımı yapılmıştır. Gazete, Nevşehir’de faaliyette
bulunan matbaalardan olan Lale ve Osmanlı Matbaası, Avanos’taki Kızılırmak matbaasında basıldığı da olmuştur. 28x39cm ebadında olan gazete,
sekiz sayfa olarak basılmıştır. Aylık baskı adedi ise iki bin beş yüz’dür. Nisan 2008 yılından buyana yayınlanmamaktadır.
1.2.11. Nevşehir Ercan
01-07-1992 tarihinde kuruldu. Kuruluşundan 01-01-2003 tarihine kadar
Ercan Dağlı gazetenin imtiyaz sahipliğini ve tazı işleri müdürlüğünü yapmıştır. Haftalık olarak yayın hayatına giren gazete 01-01-2003 tarihinden
sonra gazetenin sahibi Hacer Dağlı olduktan sonra gazete haftalıktan
günlüğe döndü70. 01-08-2010 tarihinde tekrar haftalık olarak yayınlanmaya başlandı. Gazetenin ebadında bir değişiklik olmadı. Yayına başladığı
tarihten bu yana ulusal gazete boyutu ebadında basımı yapılmıştır. Dört
sayfa olarak basımı yapılan gazete, 2008-2010 yılları aralığında sekiz say67
68
69
70
90
İç Anadolu, 14 Aralık 1976.
İç Anadolu, 3 Temmuz 1976.
İç Anadolu, 5 Temmuz 1985.
Nevşehir Ercan, 01Ocak 2003.
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
Cumhuriyet Döneminde Nevşehir’de
Basın-Yayın Organlarının Tarihsel Gelişim Süreci (Gazete, Dergi ve Bülten)
fa olarak basımı yapılmıştır. Bu tarih aralığında Nevşehir’de yayımlanan ilk
günlük gazete idi. Pazar günleri ve bayramlarda da basımı yapılmaktaydı.
Gazete yayına başladığı dönemlerde 100 kuruş, 2005 yılından bu yana 1
TL olmuştur. 2010 yılına kadar Mustafa Parmaksız Caddesi No:13 adresinde bulunan Ercan Matbaacılık’ta basımı gerçekleştirilmiştir71. 2010 yılından sonra Gülşehir’de aynı matbaa adıyla basım işlemleri sürdürülmüştür. Gazete günlük olarak basıldığı dönemlerde bayiler kanalıyla dağıtımı
gerçekleştirilirken haftalık olunca dağıtım gazetenin kendi elemanlarıyla
ücretsiz olarak okurlarına ulaştırılmıştır. Günlük yayın hayatı sürdürüldüğü dönemde resmi ilan alabilen gazete haftalık olarak çıktığı dönemlerde
özel ilanlar alarak finansmanı sağlanmaya çalışılmıştır. Genel olarak mahalli haberlere yer verilirken ulusal haberler de işlendiği olmuştur. Gazete
sadece başlık kısmı renkli diğer sayfaları renksiz olarak basılmıştır. Şehir
merkezine dağıtımı yapılan gazetenin köşe yazıları da mevcuttur. Spor
haberleri de zaman zaman işlenmiştir. Nevşehir tarihinde basın yoluyla
dönemin valisi Alaaddin Turan’a hakaret ettiği gerekçesiyle cezaevinde
53 gün yatan gazeteci Ercan Dağlı bu gazetenin yazı işleri müdürüdür72.
1.2.12. Nevşehir Haber
Gazete, 1997 yılında faaliyete geçmiştir. 41.5x30.5cm ebadındadır. Sadece başlığı renklidir. Peribacası resminin altında Kapadokya yazısı bulunur.
Sağ köşesinde de peri bacası üzerinde lale resmi vardır. 2004 yılındaki fiyatı 150.000 TL dir. Günlük siyasi gazete olarak çıkartılmıştır. Gazete 2004
yılından beri altı sayfa olarak basılmıştır. Dünyadan ve yurttan haberler yer
verilmiştir. Ağırlıklı olarak yerel haberler ön plana çıkmaktadır. Gazetenin
imtiyaz sahibi Saime Çapacı, yazı işleri müdürü ise Asım Çapacı’dır. Haber müdürü Muhammer Başer, muhabir Kemal Varış ve Muzaffer Kıraş’tır.
Anadolu Ajansı üyesi olan gazetenin idare ve baskı merkezi; Çekirdekçiler
İş Merkezi Kat:4 /147 Nevşehir’dir. Telefonu ise: 384 213 0042 dir. Kültür,
sanat, sağlık köşesi vardır. Günlük, şiir, spor, önemli sözler köşesi bulunur.
Resmi, özel ve reklam almıştır. Resmi ilanın fiyatı 4.250.000TL dir. Reklam
250.000, kongre ilanı 50.000.000, zayi ilanı ise 7.5000.000TL olarak belirlenmiştir73. 2007 yılında gazetenin ebadı 56x37cm yapılarak genişletilip
71
72
73
Nevşehir Ercan, 01 Ağustos 2010.
Ercan Dağlı, Mehmet Oğlu, 01-07-1963 Doğumlu, 14-11-2011 Tarihinde Yapılan Röportaj.
Nevşehir Haber, 1 Temmuz 2004.
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
91
Hüseyin SARAÇ
sekiz sayfa olarak tamamı renksiz olarak basımı yapıldı. Bu yıldaki reklam
ilanı 6.00YTL, reklam 25 YKRŞ, kongre 50.00YTL olarak belirlenmiştir74.
2008 yılına kadar yayın hayatını sürdüren gazete, Nevşehir Kent Haber
Gazetesi’nin şimdiki sahiplerinden olan Osman Koca tarafından Nevşehir
Haber satın alınmıştır. 5 Kasım 2009 tarihi itibariyle de Nevşehir Haberin
yerini Nevşehir’de Yenigün gazetesi almıştır75.
1.2.13. Kapadokya
18 Eylül 2000 tarihinde yayın hayatına başlamıştır. Sahibi Faruk İven, yazı
işleri müdürü ise Yasin Şahin’dir. İlk dönemlerinde gazetenin idarehanesi
Eski Üzümlü Pazarı Nar Yolu, Belediye Hamam Altı Nevşehir idi. İlk yıllarında gazete haftalık olarak Tüfekçioğlu Matbaası’nda basılmıştır. Resmi
ve özel ilan almıştır. İlk dönemlerinde altı sayfa olarak okurlarıyla buluşan gazete, sonraki sayıları arttırarak sekiz ve on iki sayfa çıkarıldığı da
olmuştur. Günümüzde on iki sayfa olarak basımı devam ettirilmektedir.
Gazetenin ebadında da bir değişiklik olamamıştır. İlk çıktığından bu yana
30x47cm ebadında olmuştur. Sadece gazetenin yazdığı kısım renkli diğer
sayfaları renksizdir76. 1 Mart 2006 tarihinden itibaren gazetenin sahibi
Faruk İven’in kızı Nazik Hezenci, Nazik Hanımın eşi Bülent Hezenci Bey
de yazı işleri müdürü olmuştur. Gazete ilk çıktığından kısa bir süre sonra
günlük olarak çıkartılan gazeteler kervanına katılmıştır. Sahibi değiştikten
sonra Kapadokya Ofset Mahbaacılık Nevşehir adresinde basımı yapılmıştır.
Sadece pazar günleri çıkarılmamıştır. Gazetenin spor sayfası vardır. Uzun
soluklu yayın hayatı olan gazetelerden biridir. Ülke ve ağırlıklı olarak yerel
haberler işlenmektedir. 2011 yılı itibariyle gazetenin yayın hayatı sürmektedir77.
1.2.14. Nevşehir Kent Haber
Gazetenin yayın hayatı 25 Aralık 2004 tarihinde başlamıştır. İlk yayınlandığı dönemlerdeki fiyatı 250.000TL olarak Kent Matbaası Nevşehir adresinde basılmakta idi. gazetenin fiyatı 1 Ocak 2004 tarihi itibariyle 25 kuruştu.
Günlük olarak basımı yapılan gazete dört sayfadan ibaretti. Gazetenin ilk
ve son sayfaları renkli, diğer sayfaları renksiz idi. Gazetenin köşe yazıları
bulunmaktadır. 37.5x55.5cm ebadında olan gazetede spor sayfası köşesi
74
75
76
77
92
Nevşehir Haber, 20 Eylül 2007.
Nevşehir’de Yenigün, 5 Kasım 2009.
Kapadokya, 18 Eylül 2000.
Kapadokya, 1 Mart 2006.
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
Cumhuriyet Döneminde Nevşehir’de
Basın-Yayın Organlarının Tarihsel Gelişim Süreci (Gazete, Dergi ve Bülten)
de bulunmaktadır. Yayın sahibi Nevşehir Kent Haber Gazetecilik ve Matbaacılık adına imtiyaz sahibi Süleyman Keskin’dir. Yazı işleri müdür ise
Hamit Oktar’dır. Genel yayın yönetmeni Şemseddin Çetinöz’dür. Nevşehir Kent Haber Gazetecilik ve Matbaacılık tesislerinde basımı yapılmıştır78.
Gazete aynı tesiste basılmaya devam etmektedir. On altıncı sayısından
itibaren yazı işleri müdürü Mahmut Tursun yapılmıştır79. 2005 yılından itibaren de tüm sayfalar renksiz olarak basılmıştır. Astroloji, öykü, karikatür,
şiir ve günün sözü gibi köşeleri bulunmaktadır80. 21 Ocak 2006 tarihinden
itibaren resmi ilan almaya başlamıştır81. 21 Ocak 2006 tarihinden itibaren
de imtiyaz sahibi değişmiştir. Yeni sahibi Mümtaz Koca olmuştur82. 2007
yılının haziran ayından itibaren sadece gazetenin başlık kısmının bulunduğu yer renklendirişmiş ve bu şekilde basımı yapılmıştır83. Gazete ilk sayısından itibaren sayfa sayısında değişmeler yaşanmıştır. Dört sayfa ile yayın
hayatına başladıktan sonra sekiz zaman zaman on iki genel olarak on
sayfa olarak çıkartılmıştır. Ocak 2008 yılından itibaren gazetenin bir ortağı
daha olmuştur. Osman Koca babasının gazetesine resmen ortak olmuştur.
Yazı işleri müdürü de Kemal Varış olarak değişmiştir84. Nevşehir’in yanı sıra
Kayseri, Niğde, Aksaray, Kırşehir il merkezlerinde dağıtımı yapılan gazetenin, yayın hayatı 2011 yılı itibariyle sürmektedir.
1.2.15. Nevşehir Postası
Gazete okurlarıyla 5 Aralık 2005 tarihinde buluşmuştur. Slogan olarak
“Günlük Siyasî Gazete” olarak tercih edilmiştir. İlk sayısında “Merhaba
Nevşehir” manşetiyle çıkmıştır. Sadece başlığı renkli olan gazetenin sağ üst
köşesinde M. Kemal Atatürk’ün gazeteciler için söylediği “Basın Milletin
Müşterek Sesidir” sözüne yer vermiştir. Bir başka köşede ise “Kapadokya Üniversitesi Nevşehir’in Hakkıdır” yazısı bulunmaktadır. 40x28cm ebadındaki gazetenin Nam Basın Ajans Tur. Gıd. Teks. İnş. San. ve Tic. Ltd. Şti.
adına imtiyaz sahibi M. Alper Turan’dır. Yazı işleri müdürü ise Muammer
Başer’dir. İdare ve baskı merkezi Yavuz Kolu Kısa İş Merkezi Kat: 5 No: 103
Nevşehir dir. Telefonu 384 212 38 37 dir. Anadolu Ajansı üyesi olan gaze-
78
79
80
81
82
83
84
Nevşehir Kent Haber, 25 Aralık 2004.
Nevşehir Kent Haber, 12 Ocak 2005.
Nevşehir Kent Haber, 31 Mayıs 2005.
Nevşehir Kent Haber, 21 Ocak 2006.
Nevşehir Kent Haber, 21 Ocak 2006.
Nevşehir Kent Haber, 1 Haziran 2007.
Nevşehir Kent Haber, 1 Ocak 2008.
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
93
Hüseyin SARAÇ
te on sayfa olarak çıkartılmıştır. Fiyatı ise 25 kuruştur. Resmi ve özel ilanlar
alan gazetenin reklam sayfası mevcuttur. Ayrıca spor sayfası ve nostalji
köşesi de bulunur85.
1.2.16. Nevşehir’de Yenigün
Gazete 5 Kasım 2009 tarihi itibariyle yayın hayatına başlamıştır. Günlük
siyasi gazetedir. 27.5x37cm ebadındadır. Gazetenin bütün sayıları tamamen renksizdir ve sekiz sayfadan ibarettir. İmtiyaz sahibi Asım Çapacı,
yazı işleri müdürü ise Salim Kürklü’dür. Basım yeri Sevgi Ofset Matbaacılık
Camii Cedit Mah. Camii Kebir Cad. Nevşehir adresindedir. Gazete özel
reklam almıştır. Kent Haberin sahibi Osman Koca Nevşehir Haber gazetesini satın aldıktan sonra bu gazetenin adını Nevşehir’de Yenigün olarak
değiştirerek Nevşehir’de Yenigün adıyla yayın hayatı sürdürülmüştür. Ülke
ve yerel kaynaklı haberler işlenmiştir. Spor sayfasına genel olarak yer verilmemiştir. Ancak spor köşesine rastlanılan sayıları da görmek mümkün
olmaktadır86. Aralık 2010 itibariyle de resmi ilan almaya başlayan gazete87
2001 yılı itibariyle yayın hayatını devam ettirmektedir.
1.2.17. Kapadokya Muşkara Haber
28 Mayıs 2010 tarihinde yayın hayatına başlayan gazetenin imtiyaz sahibi Simtel Ofset Matbaacılık adına Bayram Ekici, yazı işleri müdürü ise
Hilal Göktaş’tır. Ebadı 32x45cm olan gazete, resmi ilan almaya henüz
başlamamıştır. Yaklaşık bir sene sonra resmi ilan alabilecektir. Fiyatı 50
kuruştur. Sadece adının bulunduğu kızım renkli olan gazetenin diğer bölümleri renksizidir88. Günlük olarak basımı yapılmaktadır. 16 Mayıs 2011
tarihinden itibaren altı sayfa olarak basımı yapılan gazete, on sayfa olarak
okurlarıyla buluşmaktadır. Genel itibariyle haber kaynağını Nevşehir ve
yöresinden alır. Nevşehir merkezinde bulunan Simtel Ofset Matbaasında
basımı yapılmaktadır. İdare yeri; Karasoku Mahallesi Meydan Sokak No:3
Merkez/NEVŞEHİR adresindedir. Telefon numarası 3842133866’dır89.
Günde beş yüz adet basılan gazetenin dağıtımı YAYSAT dağıtım aracılığıyla bayilere ulaştırılmaktadır. Logosunda peribacasını çevreleyen ay
85
86
87
88
89
94
Nevşehir Postası, 5 Aralık 2005.
Nevşehir’de Yenigün, 5 Kasım 2009.
Nevşehir’de Yenigün, 9 Aralık 2010.
Kapadokya Muşkara Haber, 28 Mayıs 2010.
Kapadokya Muşkara Haber, 16 Mayıs 2011.
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
Cumhuriyet Döneminde Nevşehir’de
Basın-Yayın Organlarının Tarihsel Gelişim Süreci (Gazete, Dergi ve Bülten)
yıldız bulunmaktadır. Sloganı ise; “Düşünmeden Okumak Körletir, Okumadan Düşünmek Yanıltır” ibaresi yer alır. Gazetenin patent sürecine altı
ay kalmıştır. Köşe yazı bölümü, spor sayfası ve zayi ilanlarına yer verilmiştir. Ayrıca dostlar köşesi de bulunur. Esma Önçül, Alparslan Körükçü,
Muzaffer Cengiz ve Erdal Kesici gazetenin muhabirleridirler. Gazetenin
aynı zamanda www.muskarahaber.com internet adresi de bulunmaktadır.
Nevşehir’de günlük olarak basımı yapılan üç gazeteden biri olan gazetenin yayın hayatı 2011 yılı itibariyle devam etmektedir.
1.2.18. Gazete Balyoz
İlk yayını 28 Haziran 2010 tarihinde yapılan gazetenin sahibi ve yazı işleri
müdürü Muammer Başer’dir. Kendisi aynı zamanda Nevşehir Gazeteciler Cemiyeti’nin başkanıdır. Haftalık olarak basımı yapılıp dağıtımı yapılan
gazete, dört sayfadadır. Bayram, seçim gibi özel günlerde altı ve sekiz
sayfa olarak çıktığı da olmuştur. Genel itibariyle sadece gazetenin adının
bulunduğu kısım renkli ve diğer sayfaları renksiz olup tüm sayfaları renkli basımı yapıldığı da görülmüştür. Renkli ilan almayan gazetenin ebadı
38x53cm olup salı günleri basımı yapılarak il ve ilçe merkezlerine dağıtımı
yapılmaktadır90. Her ne kadar gazetenin üzerinde 1 TL fiyatında olduğu
belirtiliyor olsa da gazete, sahibi tarafından finanse edildiğinden ücretsiz
olarak okurlarına dağıtılmaktadır. Resmi kurumlar ve bazı özel şahsiyetler
gazeteye abonman yapılmıştır. Yerel haberlere yer verilen gazetede köşe
yazıları ve spor sayfası bulunur. Yazışma adresi; Lale Caddesi Çekirdekçiler
İş Hanı Kat:5 No:169 Merkez/NEVŞEHİR’dir. Telefonu 3842130908 olup
Nevşehir merkezinde bulunan Sevgi Matbaası’nda basımı yapılmaktadır.
Özel günler olarak değerlendirilen bayramlar, seçim ve tamamen renkli
basılacağı dönemlerde talebi zamanında karşılayabilmek için Kayseri’de
bulunan Kardeşler Matbaası’nda basıldığı da olmuştur91.
1.2.19. Nevşehir Taraf
Gazete, “Gerçek ve Tarafsız Haber” sloganı ile 20 Eylül 2010 tarihinde
yayın hayatına başladı. 1 TL fiyat bedeli ile okurlarıyla buluştu. 29x40cm
ebadında olup haftalık olarak pazartesi günleri basımı yapılmaktadır. Resmi ilan almayan gazetenin ilk ve son sayfaları renkli diğer sayfaları renk-
90
91
Gazete Balyoz, 28 Haziran 2010.
Muammer Başer, Hamdi Oğlu, 28-09-1961 Doğumlu, 12-11-2011 Tarihinde Yapılan Röportaj.
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
95
Hüseyin SARAÇ
sizdir. İmtiyaz sahibi Coşkun Sağlamdin’dir92. Yazı işleri müdürlüğünü ise
yayına başladığı dönemden 19 Eylül 2011’e kadar Ali Çamur, verilen tarihten sonraki dönemlerde ise gazetenin imtiyaz sahibi olan Coşkun Sağlamdin sürdürmüştür. Yayın hayatına başladığından itibaren sekiz sayfa olarak
basımı yapılmıştır. Gazetenin basımı Kapadokya Ofset Matbaacılığı’nda
yapılmaktadır. Spor sayfasına aralıklarla yer verilen gazetede genellikle
Nevşehir ve yöresi haberleri işlenmiştir93. Gazetenin il ve ilçelere dağıtımı
yapılmaktadır. Nevşehir’in ilk Renkli gazetesidir. Gazete ayrıca il merkezindeki ilköğretim ve liselere dağıtımı yapılan tek gazetedir. Gazetenin eğitime yönelik köşe yazısı da bulunmaktadır. Bu gün itibari ile yayın hayatını
sürdürmektedir94.
1.2.20. Nevşehir Esnaf Gazetesi
01-02-2011 tarihi itibariyle yayın hayatına başlayan gazetenin imtiyaz sahibi Nevşehir Esnaf ve Sanatkârlar Odaları Birliği, yazı işleri müdürü ise
Ahmet Özgün’dür. Ayda bir basımı yapılmakta olup ücretsiz bir şekilde
esnaf ve kamu kuruluşlarına dağıtımı yatılmaktadır. “Esnafın Sesi” sloganı
bulunmaktadır. İlgili daire müdürleri ve birlik hukuk danışmanları gazetede köşe yazıları yazmaktadırlar. Ayda iki bin adet basılmaktadır. İbrahim
Paşa Mah. Eski Sanayi Meydanı No:60 Nevşehir yazışma adresidir. Nevşehir merkezde bulunan Simtel Ofset Matbaası’nda basım işleri sürdürülmektedir. Dört sayfası renkli dört sayfası renksiz olarak toplam sayfa sayısı
sekizdir. Esnaf ve sanatkârı ilgilendiren konularda bilgilendirmek, birlik
başkanlığı ve odalarımızın esnaflarla alakalı faaliyetleri duyurmak amacıyla
yayın hayatına başlama gereksinimi duyulmuştur. Esnaflarla ilgili mevzuat
haberleri, odaların tanıtımı, birlik başkanlarının o ayki faaliyetleri ve her ay
bir mesleğin tanıtımı yapılmaktadır.
1.2.21. Nevşehir Manşet
03 Ekim 2011 tarihinde okurlarıyla buluşan gazetenin imtiyaz sahibi İsmail
Ersu, yazı işleri müdürü ise Ali Çamur’dur. Gazete sekiz sayfa olup ilk ve
son sayfaları renklidir. Ulusal gazete ebadındadır. Fiyatı 1 TL olan gazetede
yöre haberlerine yer verilmiştir. Sevgi Matbaası’nda film baskı ile basımı
yapılmaktadır. İnternet adresi de mevcuttur. Logosunda peri bacası üze-
92
93
94
96
Nevşehir Taraf, 20 Eylül 2010.
Nevşehir Taraf, 19 Eylül 2011.
Coşkun Sağlamdin, Ömer Oğlu, 06-04-1984 Doğumlu, 12-11-2011 Tarihinde Yapılan Röportaj.
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
Cumhuriyet Döneminde Nevşehir’de
Basın-Yayın Organlarının Tarihsel Gelişim Süreci (Gazete, Dergi ve Bülten)
rinde Türk bayrağı resmi bulunur95. Merkez İş Hanı Kat 4 Nevşehir adresi
idarehane merkezidir96.
1.2.22. NEÜ Aktüel
Nevşehir Üniversitesi aylık gazetesidir. Kasım 2011 tarihinde ilk sayı ile
okurlarıyla buluşmuştur. 27x39cm ebadında olan gazetenin sahibi Nevşehir Üniversitesi adına Prof. Dr. Filiz Kılıç (rektör), sorumlu yazı işleri müdürü
ise Çetin Pekacar (rektör yardımcısı, en-edebiyat fakültesi dekanı)’dır. Yayın koordinatörü Uzm. Mehmet Akbaş’tır. Nevşehir Üniversitesi Basım ve
Halkla İlişkiler Birimi gazetenin yazışma adresidir. Gazete sekiz sayfa olup
tüm sayfaları renklidir. Gazetenin baskısı Nevşehir’de faaliyet gösteren
Simtel Ofset Matbaacılık’ta yapılmıştır. Nevşehir Üniversitesinde yapılan
etkinliklerden Nevşehir’de yaşayan tüm kesimleri haberdar etme amacı taşımaktadır. İlk sayısında Nevşehir Üniversitesi’nden Van’a deprem yardımı,
2011-2012 eğitim öğretim yılı açılış töreni, kadın haklarıyla ilgili çalışma,
bilinçli gençler kulübünün faaliyetleri, üniversitenin cumhuriyet etkinlikleri, üniversiteye başlarken yaşanan uyum güçlüklerinin nasıl aşılacağı gibi
konu başlıkları ile okurlarına merhaba demiştir97. Gazetenin yayın hayatı
2011 yılı itibariyle devam etmektedir.
Tablo-1 Nevşehir İl Merkezinde Çıkartılan Gazetelerin Tarihsel Gelişim Süreci
Gazetenin Adı
Sahibi
Yani Muşkara
Turgay Sutekin
Demokrat
A. Kamil Dedeoğlu
Nevşehir
Nevşehir’in Sesi
Yaşar Akyüz
Yeni Nevşehir
Zeki Seviğ
Ahmet Köylü
Gündüz
Oğuzhan Alp
Lale Gazetesi
Bahattin Sesveren
Nevşehir
İkbal Erdoğan
Göreme
Gümüş Sosyal
Nevşehir’in Sesi
Faruk İven
İç Anadolu
Yüksel İven
95
96
97
HaftalıkGünlükAylık
Haftalık
Basıldığı
Yer
Yayın Tarihi
Ankara
1950
Haftalık
Nevşehir
1954-1963
Haftalık
Günlük
Kayseri
Nevşehir
1956
1959-1970
Günlük
Nevşehir
1966-1976
Günlük
Nevşehir
1970-1995
Günlük
Nevşehir
1970-1993
Günlük
Günlük
Nevşehir
Nevşehir
1974-1977
1975-1985
Nevşehir Manşet, 03 Ekim 2011.
Ali Çamur, Osman Oğlu, 17-07-1973 Doğumlu, 12-11-2011 Tarihinde Yapılan Röportaj.
NEÜ Aktüel, S. 1, Kasım, 2011.
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
97
Hüseyin SARAÇ
Nevşehir Ticaret
Nevşehir Ercan
Nevşehir Haber
Kapadokya
Nevşehir Kent
Haber
Nevşehir Postası
Nevşehir’de
Yenigün
Kapadokya
Muşkara Haber
Gazete Balyoz
Nevşehir Taraf
Nevşehir Esnaf
Gazetesi
Nevşehir
Manşet
NEÜ Aktüel
1.1.3.
Nevşehir Sanayi ve
Ticaret Odası
Hacer Dağlı
Saime Çapacı
Faruk İven
Haftalık
Günlük
Haftalık
Nevşehir 1992-(Devam)
Nevşehir
1998-2008
Nevşehir 2000-(Devam)
Süleyman Keskin
Günlük
Nevşehir
2004-(Devam)
M. Alper Turan
Günlük
Nevşehir
2005-2006
Asım Çapa
Günlük
Nevşehir
2009-(Devam)
Aylık
Nevşehir
1990-2008
Simtel Ofset
Matbaacılık Adına
Bayram Ekici
Muammer Başer
Coşkun Sağlamdin
Nevşehir Esnaf ve
Sanatkârlar Odaları
Birliği
Günlük
Nevşehir
2010-(Devam)
Haftalık
Haftalık
Nevşehir
Nevşehir
2010-(Devam)
2010-(Devam)
İsmail Ersu
Haftalık
Nevşehir
2011-(Devam)
Nevşehir
Üniversitesi Adına
Sahibi
Prof. Dr. Filiz Kılıç
(Rektör)
Aylık
Nevşehir
2011-(Devam)
Aylık
Nevşehir 2011-(Devam)
İlçe Merkezlerinde Çıkartılan Gazeteler
1.2.3.1. Demokrat Ürgüp
Gazete, 20 Mayıs 1955 tarihinde yayın hayatına başlamıştır. Sahipleri Ali
Baran Numanoğlu, Mustafa Bağcı ve H. Kanıktır. Gazetenin sahiplerinden olan Ali Baran Numanoğlu aynı zamanda yazı işleri müdürlüğünü
de üstlenmiştir. İdare yeri Hayatı Efendi Alanı No: 159 Ürgüp’tür. “Haftalık Siyasî Gazete” şeklinde sloganı ile çıkmıştır. Resmi ve özel ilan almıştır. 40x28cm ebadındadır. On kuruştan okurlarıyla buluşan gazetenin
yıllık abonmanlığı 5 TL, altı aylığı ise 2.5 TL dir. Basıldığı yer Kayseri’deki
Hâkimiyet Matbaası’dir. Dört sayfa olarak çıkartılan gazete, 34 sayı sonra
aynı yıl yayın hayatı son bulmuştur98.
98
98
Demokrat Ürgüp, 20 Mayıs 1955.
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
Cumhuriyet Döneminde Nevşehir’de
Basın-Yayın Organlarının Tarihsel Gelişim Süreci (Gazete, Dergi ve Bülten)
1.2.3.2. Turistik Ürgüp
Gazete, 1960 yılında yayın hayatına başlamıştır. Sadece yayın hayatına
başlama tarihini tespit edebildiğimiz gazetenin örnek sayısına ulaşılamadığından dolayı gazete hakkındaki ayrıntılı bilgi verilememiştir.
1.2.3.3. Gülşehir Haberleri
Sahibinin Burhan Kaman olan gazete, 1965 yılında yayın hayatına başlamıştır. Mesûl müdürlüğünü Avukat Ali İhsan Açıkgöz yapmıştır. Fiyatı 10 kuruş olan gazetenin dizgi ve baskı yeri Niğde’de bulunan Tuğrul
Matbaası’dir. Müstakil gazete olarak çıkmıştır. İlk sayısında “Şimdilik 15
Günde Bir Çıkar” yazısı yer alır. Gazetenin ilk sayısında yayın hayatına başlama yazısı yer almaktadır. Burada yayına başlamalarının gerekçeleri anlatılmıştır. Spor bölümü mevcut olan gazete, yıllık abone ücreti 250 kuruş,
resmi ilan tek sütun 10 liradır. Hususi ilanlar pazarlığa tabidir ibaresi yer
alır. Resmi ve özel ilan almıştır. Gazetenin ebadı 40x28cm dir99. Üçüncü
sayıdan itibaren gazetenin adındaki Gülşehir yazısı çıkartılarak basılmaya
devam etmiştir. Adı “Gülşehir” olarak değiştikten sonra da haftalık olarak
çıkmaya başlamış ve dört sayfa olmuştur. Köşe yazıları bulunan gazete
ülke ve yerelden haberlere yer verilmiştir100. 3 Kasım 1965 tarihinde son
sayısını çıkartan gazetenin yayın hayatı son bulmuştur101. 1 Ocak 1966
tarihinden itibaren “Gülşehir” adıyla ilk sayı ve ilk tarihi ile ayrıca sahiplerinde de bir değişiklik olmadan yayın hayatını sürdürmüştür102.
1.2.3.4. Gülşehir
1 Ocak 1966 tarihinde yayın hayatına giren gazetenin sahibi Burhan
Keman’dır. Mesûl müdürü Avukat Ali İhsan Açıkgöz dür. Gazetenin ilk
sayıları haftada bir çarşamba günleri çıkmıştır. Gazetenin amblemi Açıksaray’daki bir peri bacası resmi tercih edilmiştir. Renksiz olarak basımı yapılan gazetede köşe yazıları mevcuttur. Dört sayfadır. “Haftalık Bağımsız
Siyasî Gazete” sloganıyla çıkmıştır. Fiyatı ise 25 kuruştur. Zayi ve çeşitli resmi ilanlara yer verilmiştir. Yıllık abone ücreti12 lira, resmi ilanın tek sütun
10 lira, hususî ilanlar ise pazarlığa tabii dir. 41x28cm olan gazete Sümer
Matbaası Kayseri adresinde bazımı yapılmıştır. Ziraat köşesi buluna gaze-
99
100
101
102
Gülşehir Haberleri, 1 Eylül 1965.
Gülşehir, 29 Eylül 1965.
Gülşehir, 3 Kasım 1965.
zGülşehir, 1 Ocak 1966.
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
99
Hüseyin SARAÇ
te, ülkenin yanı sıra ağırlıklı olarak yerel haberlere yer vermiştir. Gazetenin
spor sayfası da vardır103. 1966 yılının eylül ayından itibaren “Hayatta En
Hakiki İlimdir” sloganı atılarak çıkartılmıştır. Nişan, düğün davetiyeleri ilanı
yapılır. Bulmaca köşesi de mevcuttur104. 1972 yılında gazetenin yayın hayatı son bulmuştur105.
1.2.3.5. Yeni Avanos
Yeni Avanos gazetesinin kuruluş yılı 1969 dur. Sahibi Ahmet İllez olan
gazetenin yazı işleri müdürlüğünü M. Haydar Oğuz yapmıştır. “Memleket
Her Şeyin Üstündedir” sloganı ile çıkmıştır. 6 aylığı 12 lira, 12 aylığı 24 lira
olan gazetenin fiyatı 50 kuruştur. Başlama yazısı bulunmaktadır. Haftalık
çıkan gazete dört sayfadır. Resmi ve özel ilan almıştır. Dizgi ve baskısı Nedim Matbaası Gürgünler Pasajı No: 22 Nevşehir adresinde basılmıştır106.
Arşivde bulunan son sayısı 1972 yılına aittir107.
1.2.3.6. Peri Bacaları Diyarı Ürgüp
Gazetenin ilk basımı 1970 yılında yapılmıştır. Ebadı 40x28cm dir. Sahibi
ve başyazarı Veli Kırcı olan gazete ”Haftalık Siyasî Tarafsız Gazete” şeklindeki sloganıyla okurlarıyla buluşmuştur. Yönetim yeri Kayseri Cad. No: 14
Ürgüp’tür. Fiyatı ise 50 kuruştur. Başlama yazısı bulunan gazetenin sadece
başlığı renkli olup diğer sayfaları renksizdir. Dünya ve ülke genelinden haberler yer verilmiştir. Resmi ilan ve özel ilan almıştır. Haftalık çıkan gazete
dört sayfadan ibarettir. Basın ve ahlak yasasına uymaya söz vermiştir. Spor
sayfası da bulunmaktadır. Doğan Matbaası Nevşehir adresinde basılmıştır.
Yazı işleri müdür Hamit Kaya olan gazetenin muhabirlik görevini ise Şahin
Kemal Bayer üstlenmiştir. Yıllık aboneliği 24 TL, altı aylık 12 TL dir. Gazetenin tamamı da renksiz çıktığı olmuştur108. 1977 yılından itibaren yönetim
yeri Hal Mevkii No: 4 Ürgüp şeklinde değişmiştir. Bu adrese taşındıktan
sonra gazetenin hem yönetim yeri hem de basım işi Peri Matbaası’nda
yapılmıştır109. 1987 yılından itibaren fiyatı 150 kuruş olmuştur. Ayrıca Peri
Matbaası da Açık Pazar Yeri Ürgüp adresine taşınmıştır110. 1997 yılında
103
104
105
106
107
108
109
110
100
Gülşehir, 1 Ocak 1966.
Gülşehir, 7 Eylül 1966.
Gülşehir, 26 Eylül 1972.
Yeni Avanos, 08 Eylül 1969.
Yeni Avanos, 28 Şubat 1972.
Peri Bacaları Diyarı Ürgüp, 20 Mayıs 1970.
Peri Bacaları Diyarı Ürgüp, 15 Ocak 1977.
Peri Bacaları Diyarı Ürgüp, 3 Ocak 1987.
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
Cumhuriyet Döneminde Nevşehir’de
Basın-Yayın Organlarının Tarihsel Gelişim Süreci (Gazete, Dergi ve Bülten)
fiyatı 50.000TL olmuştur111. Fiyatında bir yıl sonra yine değişiklik olmuş ve
fiyatı 250.000TL yapılmıştır112. 2007 yılında ise fiyatı 0.50 kuruş oldu. Aynı
yıl el değiştirip 6 sayfa olarak basımı devam ettirilen gazete, ilk sayı ve ilk
yıl olarak yeni döneminde de altı sayfa olarak basımı tercih edilmiştir. Gazetenin sloganı ve başlığı aynı bırakılarak sadece adının yazıldığı bölümün
yazı biçimi değiştirilmiştir113. Gazetenin yayın hayatı sürmektedir.
1.2.3.7. Göreme Turizm Gazetesi
Göreme Turizm Gazetesi, özel sayı olarak 1971 yılında çıkmıştır. Gazetede
Göreme’nin turistik güzellikleri anlatılmaktadır. Turistik yerler ayrıntılı bir
şekilde işlenmiştir. Dört sayfa olan gazete renksiz olarak basımı yapılmıştır
ve reklam almıştır. “Zambak Mecmua ve Gazete Yayınları” adına gazetenin sahibi Bahtiyar Özgür’dür. İdare yeri Yıba Çarşısı Kat: 3 No: 636
Ankara adresidir. Gazete 40x28cm ebadındadır114.
1.2.3.8. Kozaklı
1972 yılında basıldığı bilgisini tespit ettiğimiz gazetenin sayılarına ulaşılamamıştır.
1.2.3.9. Yeni Avanos
Gazetenin ilk sayısı 4 Şubat 1985 tarihinde yayın hayatına girmiştir. Fiyatı
20 TL olan gazete dört sayfadır. Sadece adının bulunduğu kısım renkli
diğer sayfaları renksizdir. Gazetenin sahibi Ali Biçimseven, yazı ileri müdürü ise Ferit Eren’dir. Abone tarifesi yıllığı 1040 TL, altı aylık 520 TL dir.
Yeni Avanos Matbaasında basılan gazete haftalık olarak pazartesi günlerde okurlarıyla buluşmuştur. Çeşitli reklamlara yer verilmiştir115. Aynı yıl
temmuz ayından itibaren de spor sayfası oluşturulmuştur. Spor sayfasının
başlığı da tıpkı gazetenin adı gibi renklidir116. Arşivde 13 Kasım 1985 tarihindeki sayısına ulaştığımız gazetenin117 1969 yılında çıkartılan Yeni Avanos Gazetesi ile isim benzerliğinden başka bir bağlantısı yoktur.
111
112
113
114
115
116
117
Peri Bacaları Diyarı Ürgüp, 11 Ocak 1997.
Peri Bacaları Diyarı Ürgüp, 11 Temmuz 1998.
Peri Bacaları Diyarı Ürgüp, 7 Nisan 2007.
Göreme (Turizm Gazetesi), 20 Temmuz 1971.
Yeni Avanos, 4 Şubat 1985.
Yeni Avanos, 31 Temmuz 1985.
Yeni Avanos, 13 Kasım 1985.
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
101
Hüseyin SARAÇ
1.2.3.10. Yeni Gülşehir
Gazete, 12 Kasım 1986 tarihinde okurlarıyla buluşmuştur. Sahibi Ünal
Güneş’tir. Yazı işleri müdürü Av. Yılmaz Küçük olan gazetenin idarehanesi
Belediye İş Hanı Kat:1 No: 113 Gülşehir’dir. Hâkimiyet Matbaası Kayseri
adresinde basılmıştır. Gazete on beş günde bir çarşamba günleri çıkmıştır.
Resmi ve özel ilan alan gazete, genelde yerel haberler işlenmiştir. Spor
sayfası mevcuttur ve dört sayfa olarak basılmıştır118. Ebadı 40x28cm dir. Fiyatı 100 TL olan gazete arşivdeki son sayısı 1988 yılının ekim ayın aittir119.
Muhtemelen verilen yılda yayın hayatına son verilmiştir.
1.2.3.11. Kozaklı Haber
1987 yılında yayın hayatına başlamıştır. Haftalık siyasî bağımsız gazetedir.
Gazetenin sahibi Sabit İnce, haber koordinatörü Hayri Aral’dir. Abonmanlığı yıllık10.000 TL, altı aylık 5.000 TL dir. Yurt dışı fiyatı ise 50 DM dir.
Dizgi ve baskı işleri Kayseri’de bulunan Erciyes Siteleri Çankaya Cad. No:
27/A adresindeki Hâkimiyet Matbaası’nda yapılmıştır120. Duyuru bölümü
bulunan gazete, reklam almıştır. İlk ve son sayfaları renkli olan gazetenin
ebadı 40x28cm dir. Arşivdeki en son sayısı 1989 yılının mart ayına aittir121.
Aynı tarihte yayınına son verildiği muhtemeldir.
1.2.3.12. Kızılırmak
Gazete, yayın hayatına 20-08-1982 tarihinde başlamıştır. Sahibi Kemal
Çelik, yazı işleri müdürü Yusuf Zeki Kuş idi. İki sayı yazı işleri müdürlüğünde bulunan ikinci sayısından sonra yani üçüncü sayıdan itibaren ise 1989
yılına kadar Mehmet Çelik yazı işlerini yürüttü. Gazete sahibi Kemal Çelik,
1 Ocak 1989 tarihinden itibaren gazetenin sahibi Abdullah Çelik oldu.
Abdullah Çelik, Kemal Çelik’in kardeşidir. Abdullah Çelik’in imtiyazlığını
yapan gazetenin göreve başladığı tarihten 25 Mayıs 1992 yılına kadar yazı
işleri müdürlüğünü Ergün Çelebi yürütmüştür. Bu tarihten sonra yazı işlerini babaları Mehmet Çelik’in kontrolüne geçmiştir. Baba Mehmet Çelik’in
18 Nisan 2001 yılında vefat etmesi üzerine yazı işleri müdürlüğüne Mehmet Hançer getirilmiştir. Mehmet Hançer de görevi 06 Haziran 2001 yılına
kadar yürüttükten sonra bu tarihten itibaren yazı işlerini Mehmet Çelik’in
118
119
120
121
102
Yeni Gülşehir, 29 Eylül 1986.
Yeni Gülşehir, 19 Ekim 1988.
Kozaklı Haber, 27 Şubat 1989.
Kozaklı Haber, 20 Mart 1989.
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
Cumhuriyet Döneminde Nevşehir’de
Basın-Yayın Organlarının Tarihsel Gelişim Süreci (Gazete, Dergi ve Bülten)
eşi Sevgi Çelik devam ettirmiştir. Sevgi Çelik bu görevi 07 Ocak 2009
tarihine kadar yürütmüştür. Bu tarihte de gazete el değiştirmiş gazetenin
sahibi Mehmet Çelik’in oğlu Mehmet Çelik olmuştur. Oğul Mehmet Çelik
yazı işleri müdürlüğüne gazetenin sahibi olduktan sonra Nejmi Bektaş’ı
getirmiştir. Halen aynı ekip gazetenin basım ve yayın işlerini sürdürmektedirler122.
Gazete yayın hayatına başladığı günden itibaren haftalık olarak yayın
hayatını sürdürmüştür. Kurulduğu tarihten 1992 Şubat 14’üne kadar iki
sayfa olarak basılmıştır. Başlık kısmı hariç diğer bölümleri renksidir. Verilen tarihten sonraki haftalarda ise dört sayfa olarak çıkartıldı. Bu tarihten
itibaren bilgisayar dizgi tekniği ile gazete hazırlanmaya başlandı. Ofset
baskı tekniği ile de baskıları yapıldı123. 1 Ocak 2009 tarihi itibariyle de altı
sayfaya olarak basılmıştır124.
Gazetenin kuruluş tarihinden 14 Şubat 1992 tarihine kadar 36x28cm
ebadında bu tarihten itibaren 39x28cm ebadında basılmıştır. Gazetenin
bütün sayıları Avanos’ta bulunan Kızılırmak Ofset Matbaacılık Alaaddin
Mahallesi Atatürk Caddesi No: 144 adresinde basılmıştır. Telefon numarası 3845114791’dir.
Gazetenin haftalık tirajı 750 adettir. Gazete Avanos merkez ve Avanos’a
bağlı beldelerde dağıtılmaktadır. Gazete her haftanın çarşamba gününde
basımı yapılır.
Kızılırmak Gazetesi kurulduğu dönemden önce Nevşehir’de Tüfekçioğlu
Matbaası’nda basılıp Avanos’ta dağıtımı yapılan Yeni Avanos Gazetesinin
kısa zamanda yayın hayatına son vermesi ve bu ilçe merkezinde yazılı basında meydana gelen bir boşluğu doldurmak üzere ihtiyaca binaen yayın
hayatına başlamıştır.
Gazete 1982 yılında 200 TL fiyatında idi. Günümüzdeki fiyatı ise 15 kuruştur. Şiir köşesi ve köşe yazısı vardır. Ayrıca sağlık yazılarına ve spor haberlerine yer verilmiştir. Gazete kurulduğu günden itibaren resmi ilan almaktadır. Bugün itibariyle yazılı basında Avanos’ta yayın hayatını sürdüren
tek gazetedir.
122
123
124
Kemal Çelik, Mehmet Oğlu, 20.03.1963 Doğumlu, 12.11.2011 Tarihinde Yapılan Röportaj.
Kızılırmak, 14 Şubat 1992.
Kızılırmak, 1 Ocak 2009.
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
103
Hüseyin SARAÇ
1.2.3.13. Gülşehir’in Sesi
1994-1995 yılları arasında yayın hayatı olduğunu tespit etiğimiz gazetenin çıkan sayılarına ulaşılamamıştır.
1.2.3.14. Ürgüp Ticaret
Ürgüp Ticaret ve Sanayi odası aylık yayın organıdır. 1997 yılında faaliyete
geçmiştir. Aylık olarak çıkartılan gazete, ekonomi haber gazetesi niteliğindedir. Ürgüp Ticaret ve Sanayi Odası adına sahibi Mehmet Toybıyık’tır. Yazı
işleri müdürlüğü ile Rıza Yavuz ilgilenmiştir. Rıza Yavuz aynı zamanda adı
geçen sanayi odasının genel sekreterliği görevini de yürüten kişidir. İlk ve
son sayfaları renkli diğer sayfalar renksizdir. Dört sayfa olarak basımı yapılan gazetenin basıldığı yer Kızılırmak Bilgisayar Ofsetleri Tel: 3843414133
Avanos’tur. Gazete 40x28cm ebadında olup 2000 yılında yayın hayatı
durmuştur.
1.2.3.15. Gülşehir Ercan
01-07-2005 tarihinde yayın hayatına başlayan gazetenin sahibi Hacer
Dağlı, yazı işleri müdürü ise Zübeyde erdem’dir. Haftalık yayın yapan gazete niteliğinde olup Gülşehir’deki Ercan Matbaası’nda basımı gerçekleştirilmektedir. Gazete, Ankara, Kayseri ve Kırşehir il merkezlerinde de dağıtımı
yapılmaktadır125. Resmi reklam almayan gazete özel ve zayi ilanları almaktadır. Başlığı renkli diğer sayfaları renksizdir. 1 TL fiyatındadır. Reklam karşılığı olarak ücretsiz dağıtılmaktadır126.
1.2.3.16. Ürgüp Haber
2008 yılında yayın hayatına başlayan gazetenin imtiyaz sahibi Toytek İnşaat Yayıncılık Mühendislik Turizm ve Limitet Şirketi adına Mehmet Toybıyık, yazı işleri müdürü Bahtışen Toybıyık, sayfa editörü Durşen Egedemir, muhabiri ise Muhammet Çelikli’dir. Haftalık olarak yayınlanan gazete perşembe günleri okurlarıyla buluşur. Haftalık basım adedi üç yüz elli
dir. Ankara, İstanbul, Antalya gibi şehirlere de aslen Ürgüplü olan kişilere
ulaştırılmaktadır. 2009 yılından itibaren resmi ilan alan gazetenin ebadı
29x38cmdir. Gazete resmi ilan almaktadır. Dizgi ve baskısı Ürgüp’teki Yenigün Matbaası’nda yapılmaktadır. Daha çok yerel haberler işlenen gazetenin köşe yazıları mevcuttur. Ürgüp ve civarı ile ilgili bilinmeyen yazılar
125
126
104
Gülşehir Ercan, 01 Temmuz 2005.
Ercan Dağlı, Mehmet Oğlu, 01-07-1963 Doğumlu, 14-11-2011 Tarihinde Yapılan Röportaj.
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
Cumhuriyet Döneminde Nevşehir’de
Basın-Yayın Organlarının Tarihsel Gelişim Süreci (Gazete, Dergi ve Bülten)
ele alındığı konu başlıklarıyla işlendiği için gazetenin arşivi ayrıca tarihi bir
değere sahiptir. Gazetenin yayın hayatı 2011 yılı itibariyle sürdürülmektedir127.
1.2.3.17. Can Gazetesi
Gazete, 01-01-2010 tarihinde yayın hayatına başlamıştır. İmtiyaz sahibi ve
genel yayın yönetmeni Dilaver Can, yazı işleri müdürü Medine Akkuş’tur.
Haftalık olan gazete perşembe günleri çıkmakta olup Can Gazetesi Matbaacılık Gülşehir’deki adresinde basımı gerçekleştirilmektedir. Haftada
yüz elli adet basılarak Gülşehir ilçe ve beldelerinde dağıtımı yapılmaktadır.
Fiyatı 1 TL olan gazete resmi ve özel ilan almaktadır. Altı sayfa ve renksiz
olarak basımı yapılan gazete altı sayfadır. Haber yoğunluğu olduğu dönemlerde zaman zaman sekiz sayfa da çıktığı olmuştur. Gazetede köşe
yazılarına yer verilmektedir. Bu köşelerde Gülşehir tarihi, güncel olaylar,
kültürel etkinlikler değerlendirilmektedir. Spor sayfasına yer verilmemiştir.
Gazetenin yayın hayatı 2011 yılı itibariyle sürmektedir128.
1.2.3.18. Gülşehir Medya
Gülşehir Medya gazetesi 10-11-2010 tarihinde yayın hayatına başlamıştır.
İmtiyaz sahibi Volkan Parlar, yazı işleri müdürü Mine Ekim, genel yayın
koordinatörü ise Tuğba Batır’dır. Gazetenin ebadı 59x34cm dir. Resmi ilan
almayan gazete sekiz sayfadan ibarettir. Sadece başlık yazısı renkli diğer
sayfaları ise renksizdir. Çarşamba günleri basılıp haftalık olarak okurlarıyla
buluşmaktadır. Köşe yazısı bulunan gazetede sağlık, tarih ve güncel konular işlenmektedir. Abonman çalışmalara yeni başlanmasına rağmen şu
aşamada seksen abonesi olup gün geçtikçe bu sayı yükselmektedir. Gazete özel ilan almaktadır. Gazetenin spor sayfası da mevcuttur. Gazetenin
ayrıca internet sitesi üzerinden yayını da bulunmaktadır129.
127
128
129
Gamze Toybıyık, Mehmet Kızı, 21-09-2983 Doğumlu, 21-11-2011 Tarihinde Yapılan Röportaj.
Dilaver Can, Celal Oğlu, 13-10-1972 Doğumlu, 22-11-2011 Tarihinde Yapılan Röportaj.
Volkan Parlar, Ahmet Oğlu, 05-04-1978 Doğumlu, 22-11-2011 Tarihinde Yapılan Röportaj.
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
105
Hüseyin SARAÇ
Tablo-2 Nevşehir İlçe Merkezlerinde Çıkartılan Gazetelerin Tarihsel Gelişim
Süreci
Gazetenin Adı
Sahibi
Haftalık- Basıldığı
Günlük
Yer
A Baran Numanoğlu
Mustafa Bağcı
Haftalık
Kayseri
H. Kanık
Turistik Ürgüp
15 Günde
Gülşehir Haberleri
Burhan Kaman
Niğde
Bir
Gülşehir
Burhan Kaman
Haftalık
Niğde
Yeni Avanos
Ahmet İlleez
Haftalık Nevşehir
Peri Bacaları
Nevşehir
Veli Kırcı
Haftalık
Diyarı Ürgüp
Ürgüp
Göreme Turizm
Bahtiyar Özgür
Özel Sayı Ankara
Gazetesi
Kozaklı
Kızılırmak
1982
Haftalık
Avanos
Yeni Avanos
Ali Biçimseven
Haftalık
Avanos
15 Günde
Kayseri
Yeni Gülşehir
Ünal Güneş
Bir
Kozaklı Haber
Sabit İnce
Haftalık
Kayseri
Gülşehir’in Sesi
Ürgüp Ticaret ve
Ürgüp Ticaret
Aylık
Avanos
Sanayi Odası
Gülşehir Ercan
Hacer Dağlı
Haftalık Gülşehir
Toytek İnşaat
Yayıncılık
Mühendislik Turizm
Ürgüp Haber
Haftalık
Ürgüp
ve Limitet Şirketi
Adına İmtiyaz Sahibi
Mehmet Toybıyık
Can Gazetesi
Dilaver Can
Haftalık Gülşehir
Gülşehir Medya
Volkan Parlar
Haftalık Nevşehir
Demokrat Ürgüp
Yayın Tarihi
1955
1960
1965
1966-1972
1969-1972
1970-(Devam)
1971
1972
1982-(Devam)
1985
1986-1988
1988-1989
1994-1995
1997-2000
2005-(Devam)
2008-(Devam)
2010-(Devam)
2010-(Devam)
2. Dergiler
Dergiler, gazeteler gibi sık sık olmasa da belli bir zaman diliminde yayımlanan oldukça yaygın okuma araçlarıdırlar. Çoğu, gazetelerden daha nitelikli
kâğıtlara basılırlar. Çeşitli konulara ilişkin haber, makale, eleştiri, inceleme
ve araştırmanın yanı sıra, birçok renkli fotoğraf ve resimler yer almaktadır.
106
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
Cumhuriyet Döneminde Nevşehir’de
Basın-Yayın Organlarının Tarihsel Gelişim Süreci (Gazete, Dergi ve Bülten)
Nevşehir’de çıkan dergiler, Nevşehir’de ilk çıkarılan gazeteler kadar malessef
yoğunlukta olmamıştır. 1969 yılında özel sayı olarak yayınlanan Nevşehir’in
ilk dergisi olan Turistik Avanos, çeşitli bakanlıkların Nevşehir ve ilçesiyle alakalı olarak merkezde aldığı kararlara yer vermiştir. Nevşehir il bazında çıkartılmış dergilerin ikinci tecrübesini 1994 yılında yine bir ilçesinin adı ile yayın
hayatına sokulmuştur. “Ürgüp” ismiyle çıkan dergi, şahıs değil Ürgüplüler
Turizm Tanıtma Kültür ve Dayanışma Derneği tarafından 26 sayıya ulaşabilen dergi, 2000 yılına kadar yayın hayatını sürdürebilmiştir. Nevşehir Belediyesinin bir yayın organı olan ve 2005 yılında yayın hayatına giren “Nevşehir”
dergisi Nevşehir il, ilçe ve köylerindeki tarihi, kültürel yapıyı ortaya çıkarmayı
amaç edinen çalışmalar yapmaya başlamış ve bu alandaki boşluğu kısmen
doldurmuştur. Derginin bir diğer özelliği de belli sayıdan sonra hakemli bir
dergi halini almasıdır. 2011 yılı itibariyle yayın hayatına başlayan bir diğer
hakemli dergi de Nevşehir Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü dergisidir.
İçeriği tamamen bilimsel nitelik taşıyan eserlerden oluşan çalışmalara yer
verilmektedir. Nevşehir’de yayımlanmış ve yayımlanmakta olan dergiler aşağıda tablo halinde gösterilmiştir. (Bkz. Tablo-3).
2.1. Nevşehir İl ve İlçe Merkezlerinde Çıkartılan Dergiler
2.1.1. Turistik Avanos
Dergi, özel sayı olarak 1969 yılında okurlarıyla buluşmuştur. Avanos Okutma ve Kalkındırma Derneği adına sahibi Ahmet Önertürk’tür. Sorumlu müdürü ise Dr. Şahap Yalçın’dır. Ankara’da bulunan Yargıçoğlu Matbaası’nda
basılmıştır. Nevşehir genelinde tespit edebildiğimiz ilk dergidir. “Çıkarken”
başlığı altında başlama yazısı bulunmaktadır. Derginin ikinci sayfasında Nevşehir senatosu Prof. Dr. İbrahim Şevki Atasagun’un kısa özgeçmişi kaleme
alınmıştır. Üçüncü sayfasında da M. Kemal Atatürk’ün resmi yer almıştır.
Derginin Avanos’u anlatan kısmı 24 sayfadır ve tamamı renksizdir. Tek başına bir dergi olmayıp Erzincan iline bağlı Armağan Köyü’nü anlatan bir
başka çalışma ile bir bütün olarak çıkartılmıştır. “Sorunlarımız” başlığı adı
altında dönemin belediye başkanı Ahmet Çekgeloğlu’nun yazısı dördüncü
sayfada bulunmaktadır. İç İşleri Bakanlığı, Bayındırlık ve İskân Bakanlığı, Tabii ve Enerji Bakanlığı ve Maliye Bakanlığı’nın Nevşehir il geneli ile ilgili almış
olduğu kararlara ait bilgiler bulunmaktadır. Gençlik problemi, ekonomik
durum, Kızılırmak’tan damlalar, Avanos Göreme havalisinden anılar, konu
başlıkları adı altında çeşitli meseleler işlenmiştir. Reklam alan dergide şiir
köşesi de bulunmaktadır. Dergi, 26x19cm ebadındadır.
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
107
Hüseyin SARAÇ
2.1.2. Ürgüp
Ürgüplüler Turizm Tanıtma Kültür ve Dayanışma Derneği yayın organıdır.
Temmuz-ağustos-eylül ayında çıkan ilk sayı 1994 yılına aittir. Dernek adına sahibi Ali Akuzun, yayın koordinatörü ise Ahmet Cemiloğlu’dur. Baskı
Mine Ofset Matbaacılık San. Ticaret Ltd. Şti. Kumrular Sok. 20/21 Kızılay/Ankara adresinde basılmıştır. Derginin tüm sayfaları renklidir. Yönetim
merkezi de Sıhhiye/Ankara’dır. Başlama yazısı bulunur ve bu yazıyı dernek
başkanı kaleme almıştır. Çeşitli konu başlıkları ile Ürgüp anlatılmaya çalışılmıştır. Ürgüp’te yaşam, Ürgüplü büyüklerimiz, Ürgüp yöresi, Kapadokya
konu başlıklarının bazılarını oluşturmuştur. Her sayı otuz dört sayfadan
oluşmuştur. Reklam ve bulmaca köşesi bulunmaktadır. Ürgüp’le ilgili şiir
ve şarkı köşesi de mevcuttur. 26 sayı yayımlanan derginin 3. sayısı TRT Basım-Yayım Müdürlüğü Ofset Tesisleri Ankara adresinde, 5-14. sayıları Gri
Ajans Ankara Adresinde, 15-18. sayıları Mine Ofset, 19-22. sayılar dizgi
ve baskı Bülent Sezer Ankara adresinde, 22-26. Sayılar Altınoğlu Matbaası
Ankara adresinde basılmıştır. Dergide zaman zaman finansman olan kişiler hakkında teşekkür ilanları verilmiştir. 8. Sayıdan itibaren derginin yönetim merkezi Sağlık Sok. No: 71/11 Yenişehir/Ankara adresine taşınmıştır.
Derginin 20. Sayıdan itibaren dernek adına sahibi Firiha Ünal olmuştur.
Koordinatörlüğe ise derginin eski başkanı emekli Albay Ali Akuzun sürdürmüştür. Tebrik, başsağlığı, mesajları yayınlamıştır. 27x19cm ebadında
olan derginin son sayısı 2000 yılına aittir.
2.1.3. Cappadocia Life
2001 yılında yayınlandığını tespit ettiğimiz derginin sayılarına ulaşılamamıştır.
2.1.4. Nevşehir (Kültür ve Tarih Araştırmaları)
Nevşehir Kültür ve Tarih Araştırmaları Dergisi Nevşehir Belediyesinin yayın
organıdır. Derginin ilk sayısı 2005 yılında çıkmıştır. İlk sayısında kapağında
bulunan resim Nevşehir kale ve çivarının çok eski görüntüsü tercih edilmiştir. Her sayının kapak resmi faklıdır. Derginin bütün sayıları renkli olarak
basılmıştır. İmtiyaz sahibi Nevşehir Belediyesi adına Hasan Üver, yazı işleri
müdür ise Yusuf Kaya yayın koordinatörü ise Celal Korkmazer’dir. İlk sayısının ilk sayfasında belediye başkanının “Merhaba Kıymetli Hemşehrilerim” yazısıyla Nevşehir’de olan ve olması gerekenler anlatılarak derginin
yazım hayatı başlamıştır. Basılan derginin bütün sayılarında Nevşehir’le
alakalı ve bağlantılı olan konular işlenmiştir. Ayrıca belediye tarafından
108
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
Cumhuriyet Döneminde Nevşehir’de
Basın-Yayın Organlarının Tarihsel Gelişim Süreci (Gazete, Dergi ve Bülten)
yapılan faaliyetleri de dergide bulmak mümkün olmaktadır. Derginin ilk
yılında dört sayı çıkmıştır130. İkinci yılında dört131, üçüncü yılında üç, dördüncü, beşinci132 ve altıncı133 yılında ise birer sayı çıkmıştır. Dergi, sekizinci
baskısına kadar Uyum Ajans’ta, dokuz ve onuncu sayısı Anıt Matbaası’nda
yapılmıştır. Bu iki masım yeri de Ankara’da bulunmaktadır. On bir, on iki
ve on üçüncü baskıları ise Nevşehir’de bulunan Simtel Ofset’te yapılmıştır.
İlk üç sayı 48, dördüncü sayı 64, beşinci ve altıncı sayılar 72, yedinci sayı
80, sekizinci ve dokuzuncu sayı 72, onuncu sayı 64, on birinci sayı 80, on
ikinci sayı 72, on üçüncü sayı 80 ve on dördüncü sayısı ise 72 sayfadan
ibarettir134. Altıncı sayıdan itibaren hakem kurulu oluşturularak hakemli
dergi haline getirilmiştir135. Sadece kitap ve dergi tanıtımlarına yer verilen
dergide reklama yer verilmemiştir. On birinci sayıdan itibaren “Nevşehir”
adının bulunduğu başlık kısmının üst tarafına “Geçmişten Geleceğe Nevşehir” şeklinde bir düzenleme yapılmıştır136. Dergide yer alacak çalışmaların hangi standartlarda “Olması Gerektiği Yayın İlkeleri” başlığı adı altında
sayıların ilk sayfalarında açıklanmıştır. Derginin yayın hayatı 2011 yılı itibari
ile devam etmektedir.
2.1.5. Nevşehir Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi
Dergi, 2011 yılı itibariyle yayın hayatına başlamıştır. Derginin imtiyaz sahibi
Nevşehir Üniversitesi Adına Nevşehir Üniversitesi rektörü Prof. Dr. Filiz Kılıç,
dergi editörü ise Prof. Dr. Şevki Özgener’dir. Hakem heyeti ve bilim kurulu
üyeleri bulunur. Açık dergi sistemi üzerinden şeffaf bir yayın hayatı olduğundan kullanıcılar sistemin bütün aşamalarına müdahil olabilmektedirler.
Bu durumu dergiyi diğer dergilerden daha özellikli hale getirmektedir. On
üç bölüm alanında makaleler kabul etmektedir. Bölüm alanları şunlardır;
İşletme, iktisat, turizm, kamu yönetimi, uluslararası ilişkiler, bankacılık ve
finans, Türk dili ve edebiyatı, tarih, sanat tarihi, eğitim bilimleri, sosyoloji,
arkeoloji ve güzel sanatlar alanlarıdır. Nevşehir’in müstakil üniversite olmasından sonra yayın hayatına başlayan Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi yayın
hayatına Nevşehir Üniversitesi bünyesinde devam etmektedir.
130
131
132
133
134
135
136
Nevşehir, Ocak-Şubat-Mart, 2005.
Nevşehir, Kasım, 2007.
Nevşehir, Temmuz, 2010.
Nevşehir, Mart, 2011.
Nevşehir, Mart, 2011.
Nevşehir, Kasım, 2006.
Nevşehir, Şubat, 2009.
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
109
Hüseyin SARAÇ
Tablo 3. Nevşehir İl ve İlçelerinde Yayınlanmış Dergilerin Tarihsel Gelişim
Süreci
Derginin Adı
Turistik Avanos
Ürgüp
Cappadocia Life
Nevşehir
(Kültür ve Tarih
Araştırmaları)
Nevşehir Üniversitesi
Sosyal Bilimler
Enstitüsü Dergisi
Sahibi
Avanos Okuma ve
Kalkındırma Derneği
Ürgüplüler Turizm
Tanıtma Kültür ve
Dayanışma Derneği
Nevşehir Belediyesi
Adına Hasan Üver
(Belediye Başkanı)
Nevşehir Üniversitesi
Adına
Prof. Dr. Filiz Kılıç
(Rektör)
Basılığı Yer
Basım Yılı
Ankara
1969
Ankara
Ankara
ve
Nevşehir
Nevşehir
1994-2000
2001
2005-(Devam)
2011-(Devam)
3. Bültenler
Devlet örgütleri, özel kuruluşlar ya da yetkili kişilerce, halka iletilmek üzere, kısa ve özlü bir biçimde verilen resmi bilgiler, duyurulardır. Bunlar belirli
bir formatta yazılırlar. Sadece kendi kurum çalışanlarını bilgilendirilmesi
amacıyla yayımlanmazlar. Kurumdaki gelişmelere kamuoyu ilgisini çekme
görevini de üstlenirler.
Aşağıdaki tabloda Nevşehir’de çıktığı tespit edilen bültenler tablo halinde
sunulmuştur (Tablo-4).
3.1. Nevşehir İl Genelinde Yayınlanmış Bültenler
3.1.1. Nevşehir Üniversitesi Haber Bülteni
Nevşehir Üniversitesi’nin kuruluşunun ikinci yılından itibaren yayın hayatına başlayan haber bülteni ilk sayısını 2009 yılının ağustos ayında çıkarmıştır. Nevşehir Üniversitesi adına sahibi Prof. Dr. Filiz Kılıç, genel yayın
yönetmeni Prof. Dr. Ahmet Çihan yazı işleri müdür ise Prof. Dr. Çetin
Pekacar’dır. Bültenin ilk üç sayısı Önder Ofset Yenidoğan Mah. Matbaacılar Sitesi No: 32 Kayseri adresinde basılmıştır137. Dördüncü ve beşinci sayısı
ise Nevşehir’de bulunan Simtel Ofset Matbaacılık Basın Yayın San. Tic. Ltd.
137
110
Nevşehir Üniversitesi Haber Bülteni, Sayı 1, Ağustos, 2009.
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
Cumhuriyet Döneminde Nevşehir’de
Basın-Yayın Organlarının Tarihsel Gelişim Süreci (Gazete, Dergi ve Bülten)
Şti. Karasoku Mah. Meydan Sok. No:3’te basılmıştır. Dördüncü sayıdan itibaren bültenin sorumlu ekibinde Prof. Dr. Ahmet Cihan yer almamıştır138.
Türkçe ve İngilizce olarak yayınlanan derginin ilk sayısı 89 sayfa Türkçe 23
sayfa İngilizce139, ikinci sayısı 93 sayfa Türkçe 27 sayfa İngilizce140, üçüncü
sayısı 114 sayfa Türkçe 36 sayfa İngilizce141, dördüncü sayıda 94 sayfa
Türkçe 44 sayfası İngilizce142, beşinci sayısı ise 76 sayfa Türkçe 30 sayfası
İngilizce’dir. Derginin bütün sayfaları renklidir ve 28x21cm ebadındadır.
Bülten, Üniversitenin tüm alanlarıyla ilgili yapılan faaliyetleri hakkında bilgi
vermektedir.
3.1.2. Özel Nevşehir Lara İlköğretim Okulu Yayın ve İletişim Kulubü
Gündoğumu Bülteni
İlk sayısı 2009 yılında çıkan Özel Nevşehir Lara İlköğretim Okulu Yayın ve İletişim Kulubü Gündoğumu Bülteninin imtiyaz sahibi İbrahim
Gümüştüfek’tir. Okulun Türkçe öğretmeni Fatma Aydar ve iletişim Kulubü öğrencileri, bülteni basıma hazırlayanlar arasındadırlar. Bültenin
ilk iki sayısının ebadı 29.5x42cm, Mayıs 2011 yılında çıkartılan sayısı ise
25.5x35cmdir. Bültenin her sayfası renkli olup sekiz sayfa olarak okurlarıyla buluşturulmuştur. İlk iki sayısı İbrahim Paşa Mahallesi Eski Sanayi
Sitesi Bl. No: Nevşehir adresinde yer alan Kapadokya Ofset Matbaacılıkta basımını yapılan bültenin üçüncü sayısı Kapucubaşı Mahallesi No:20/A
Nevşehir adresinde yer alan Osmanlı Ofset Matbaası’nda gerçekleştirilmiştir. Okul faaliyetleri ve öğrenci etkinliklerini halka duyurma görevini
sağlamaktadır. Özel reklam alan derginin yayın hayatı 2011 yılı itibariyle
sürdürülmektedir.
3.1.3. Kardelen Koleji Bülteni
Aylık olarak yayın faaliyetlerini sürdüren gazetedir. İmtiyaz sahibi Kardelen
Eğitim Kurumları adına Ali Kaplan, yazı işleri müdürü ise Özgün Saygın’dır.
Ekim 2010 yılında yayın hayatına başlamıştır. Ücretsiz dağıtımı yapılan gazete aylık olarak beş bin adet basımı yapılmaktadır. Zaman zaman iki bin
beş yüz adet basıldığı da olmuştur. Okulun tanıtılması ve öğrencilerin faaliyetlerine yönelik haberlere yer verilir. Okulun aylık faaliyetleri hakkın138
139
140
141
142
Nevşehir Üniversitesi Haber Bülteni, Sayı 4, Mart, 2011.
Nevşehir Üniversitesi Haber Bülteni, Sayı 1, Ağustos, 2009.
Nevşehir Üniversitesi Haber Bülteni, Sayı 2, Mart, 2010.
Nevşehir Üniversitesi Haber Bülteni, Sayı 3, Ağustos, 2010.
Nevşehir Üniversitesi Haber Bülteni, Sayı 4, Mart, 2011.
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
111
Hüseyin SARAÇ
da bilgi verilmektedir. Sekiz sayfadan oluşan gazetenin dört sayfası renkli
dört sayfası renksizdir. Yayın kurulunda yer alan kolej öğretmenleri ise
Yeliz Özer ve Funda Tatar’dırlar. Grafik tasarımı ile kolej öğretmenlerinden
bilgisayar öğretmeni Nergis Ağaçdelen tarafından yapılmaktadır. Basın
danışmanlığı görevini Coşkun Sağlamdin üstlenmiştir143.
3.1.4. Özel Nevşehir Lara İlköğretim Okulu Yayın ve İletişim Kulubü
Lara Katre Bülteni
Bültenin ilk sayısı 1 Haziran 2011 tarihinde çıkmıştır. Derginin imtiyaz sahibi okul müdürü İbrahim Gümüştüfek, genel yayın yönetmeni Meral Arıkan, yazı işleri sorumlusu Tuncay Bozot’tur. Yirmi dört sayfa olan derginin
bütün sayfaları renklidir. 21x29cm ebadındadır. Reklam almıştır. Resimler,
Türkçe hakkında, sözüm insan olan herkese, uyan anne, yabancı sözcüklere Türkçe karşılıklar, süper dörtlü, doğru yazalım doğru konuşalım,
göreme, Mehmet Akif’in ideal genci, Çanakkale, Çanakkale Geçilmez,
Mevsimler, Çocukluğum, Canım Öğretmenim, sınıf annelerimiz, kitap sınavları, şiirlerle yarışıyoruz, anlamlı sözler, bulmacalar, bilmeceler v.b konu
başlıkları adı altında konular işlenmiştir. Basım işleri Kapucubaşı Mahallesi
No:20/A Nevşehir adresinde yer alan Osmanlı Ofset Matbaası’nda gerçekleştirilmiştir. Derginin 2011 yılı itibariyle yayın hayatı devam etmektedir.
Tablo 4. Nevşehir İl Genelinde Yayınlanmış Bültenlerin Tarihsel Gelişim Süreci
Bültenin Adı
Nevşehir Üniversitesi
Haber Bülteni
Sahibi
Basılığı Yer
Basım Yılı
Nevşehir Üniversitesi
Kayseri
Adına
&
2009- (Devam)
Prof. Dr. Filiz Kılıç
Nevşehir
Özel Nevşehir Lara
İlköğretim Okulu Yayın
ve İletişim Kulubü
İbrahim Gümüştüfek
“Gündoğumu” Bülteni
Kardelen Eğitim
Kurumları Adına Ali
Kardelen Koleji Bülteni
Kaplan
Özel Lara İlköğretim Okulu
Yayın ve İletişim Kulubü
İbrahim Gümüştüfek
“Lara Katre” Bülteni
143
112
Nevşehir
2009-(Devam)
Nevşehir
2010-(Devam)
Nevşehir
2011-(Devam)
Coşkun Sağlamdin, Ömer Oğlu, 06-04-1984 Doğumlu, 12-11-2011 Tarihinde Yapılan Röportaj
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
Cumhuriyet Döneminde Nevşehir’de
Basın-Yayın Organlarının Tarihsel Gelişim Süreci (Gazete, Dergi ve Bülten)
Sonuç
Nevşehir’in, Osmanlı döneminde ve Cumhuriyet’in ilk yıllarında Niğde’ye
bağlı bir kaza olması, şehrin pek çok alanda olduğu gibi, basın alanında
da gelişmesine engel teşkil etmiştir. Nevşehir ilindeki matbaalarda 1950 ve
1960 yıllarının baskı makineleri kullanılmaktadır. Bu durumun değişmeye
başlaması 2000 yılından buyanadır. Nevşehir’deki matbaa işiyle uğraşanların bu alandaki teknolojik gelişmeleri yakından takip ettiği fakat başta
ekonomik sebepler olmak üzere bu sektörde yeni modern aletlerin alınamadığı ve mevcut eski makinelerin kullanılmasına devam edildiği, bazı
matbaaların ise 2005 yılından itibaren bilgisayar destekli baskı tekniklerini
kullanarak faaliyetlerini sürdürdükleri tespit edilmiştir. Matbaa alanında
yetişmiş profesyonel bir kadronun oluşmadığı, iş yeri sahiplerinin hemen
hemen tamamı baba mesleği olarak matbaacılık işini sürdürdükleri de ayrıca görülmüştür.
1954 yılında Nevşehir’in il olmasıyla kısa süre içinde pek çok gazete yayın
hayatına başlamıştır. Fakat şehirde yeterli sayıda matbaa olmamasından
dolayı gazeteler başta Kayseri, Niğde ve Ankara gibi yerlerde basılmıştır.
Gazetelerin il dışında basılıp ve Nevşehir’de dağıtımının yapılması gazete
sahiplerine yüksek maliyete sebep olmuştur. Bu durum kısa süre sonra
gazetelerin yayınlarına son vermeleriyle neticelenmiştir. Nevşehir’de gazetecilik daha sonraki senelerde de kısa süreli yayın hayatıyla dalgalı bir
süreç göstermiştir. 1980 yılından itibaren yerel gazetelerin yayın hayatı
daha uzun süreli olmuştur. Ancak 2000 yılından sonra yayın faaliyetlerine
başlayan gazetelerin büyük bölümü günümüzde de yayınlarını devam ettirmektedirler.
Nevşehir’de ilk çıkarılan gazetelerin uzun ömürlü olmaması gibi Nevşehir’de
çıkan dergiler de çok az sayıda, yetersiz ve aynı zamanda maalesef uzun
ömürlü olmamıştır. 1969 yılında ilk sayısı (özel sayı) Turistik Avanos dergisinin yayınlanan sadece bir sayı çıkartılabilmiştir. Daha sonra 1994-2000
yılları arasında çıkan Ürgüp dergisinin de 26. sayısından sonra akıbeti aynı
olmuştur. 2005 yılından sonra çıkartılan ve aynı zamanda bir kurum dergisi niteliği taşıyan Nevşehir (Kültür ve Tarih Araştırmaları) dergisi ve 2011
yılı Aralık ayı itibariyle ilk yayını gerçekleştirilecek olan Nevşehir Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi yayın hayatını devam ettiren dergiler
olmuşlardır.
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
113
Hüseyin SARAÇ
Kaynaklar
Aydeniz, Hediyetullah, “Tarihsel ve Literal Açıdan Yerel Gazetecilik”, (Editör: Suat
GEZGİN, B. Nigar ERDEM), Türkiye’de Yerel Basın, İ.Ü. İletişim Fak. Yay.,
İstanbul, 2007.
Bilge, Arif, Nevşehir ve Lale Devri Tarihi, Nazımbey Basımevi, Konya, 1966.
Çığ, Ünsal, “19. Yüzyılda Osmanlı’da Gazetecilik Hareketleri: Takvim-i Vekayi’den
Vilayet ve Özel Girişim Gazetelerine”, (Editör: Suat GEZGİN, B. Nigar ERDEM), Türkiye’de Yerel Basın, İ.Ü. İletişim Fak. Yay., İstanbul, 2007.
Erdem, Beste Nigar, “12 Eylül İhtilalı’nın Yerel Basının Haber Seçimleri Üzerindeki
Etkisi: Hakimiyet Gazetesi Örneği” (Editör: Suat GEZGİN, B. Nigar ERDEM),
Türkiye’de Yerel Basın, İ.Ü. İletişim Yay.,İstanbul, 2007.
Girgin, Atilla, Türkiye’de Yerel Basın ve Resmî İlan, Türkiye’de Yerel Basın, İ.Ü.
İletişim Yay.,İstanbul, 2007.
Güney, Emrullah-Güney, Hatice, Güney, Hüseyin-Güney, Sonsel, Nevşehir İli Kapadokya, Yeni Cenup Ofset, Mersin, 1988.
Koloğlu, Orhan, Osmanlı’dan Günümüze Türkiye’de Basın, İletişim Yay, İstanbul,
1994.
Rehber, Remzi, Nevşehir ve Göreme, Yeni Matbaa, Ankara, 1961.
Özgen, Murat, Türkiye’de Basının Gelişimi ve Sorunları, İ.Ü. İletişim Fak. Yay.,
İstanbul, 2004.
Özkaya, Yücel, Milli Mücadele’de Atatürk ve Basın (19919-1921), Atatürk Araştırma Merkezi Yay., Ankara, 2007.
Varlık, Bülent, “Yerel Basının Öncüsü: Vilayet Gazeteleri” Tanzimat’tan
Cumhuriyet’e Türkiye Ansiklopedisi, C.I, İstanbul, 1985.
114
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
NEVŞEHİR İLİNDE GELENEKSEL DOĞUM UYGULAMALARI1
THE PRACTICES OF TRADITIONAL BIRTH IN NEVSEHIR
Hüseyin SEVİNDİK*
ÖZET
Bildirimizde, toplumlar arası ilişkilerin geliştirilmesinde önemli bir
yere sahip olan turizm sektöründe pilot bölgelerden olan Nevşehir
İlinde, faaliyet gösteren turistik işletmelerde ticari amaç etrafında
sunumu yapılan, kültürel değerler Halkbilime dayalı bakış açısıyla
ele alınacaktır. Giriş kısmında metodolojik yaklaşımın yanında, turizm, kültürel değer, kültürel animasyon kavramları tanımlanacaktır.
Materyalin sunulduğu bölümde, Daha çok hediyelik eşya satışı ve
kültürel animatörlük alanlarında karşımıza çıkan bu değerlerin tespiti için yapılan alan araştırmasından elde edilen materyalin tasnifli
sunumu yapılacaktır. Bu sunumda kültürel değerlerin geleneksel yapısıyla, sektör içindeki uygulamaları ortaya konarak benzeşme ve
farklılıklar noktasında kıyaslama yapılarak, nedenleri irdelenecektir.
Sonuç kısmında ise; öncelikle kültürel değerlerin turizm alanında
değerlendirilmesinin önemi vurgulanarak; Nevşehir İlinde gerçekleşen mevcut uygulamaların eksiklerinin neler olduğu, doğrularının
nasıl olması gerektiği konularından bahsedilecektir.
Anahtar Kelimeler: Turizm, Kültürel Değer, Kültürel Animasyon.
ABSTRACT
Release here, which has an important role in the development of
inter-communal relations in the tourism sector with pilot regions
for the province of Nevsehir, operating around the presentation of
tourist enterprises in the commercial, cultural values will be discussed with a view based on Folklore. Methodological approach in the
Introduction, as well as tourism, cultural value, cultural animation
concepts will be defined. Section of the material presented, more
* Halkbilimci, Nevşehir İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü Şube Müdürü,
e-posta: [email protected]
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
115
Hüseyin Sevindik
souvenir sales, and areas of cultural animation encountered in the
field research for the determination of these values will be the presentation of material obtained decomposition. In this presentation,
the structure of the traditional cultural values, and differences in
the affinity with identifying the applications in the sector at the
comparison made, the reasons will be discussed.
In part a result firstly of cultural values, emphasizing the importance
of evaluating the field of tourism, what are the shortcomings of
existing applications that occur Nevsehir Province, lines, referred to
issues of how it should be.
Key Words: Tourism, Cultural Value, Cultural Animation.
Doğum olgusunun, genel anlamda iki temel boyutu bulunmaktadır. Birincisi, tıp terminolojisinde, “Gebelik süresini sonunda yani 270-280 gününe
sonunda dölütün(Cenin) doğması ve ilişkilerinin atılmasıyla sonuçlanan
kassal ve mekanik olayların oluşturduğu bir bütündür”2 biçiminde tanımlanan, ilk canlıdan günümüze kuralları değişmeyen, üreme ilkesine dayalı
olan biyolojik boyutudur.
Diğer boyutu ise kültüreldir. Bu kapsamda geçmişten günümüze değin
toplumların var oluşunun esasını teşkil eden insan olgusunun var edilmesine, bunun yanında var olmasının sınırlanması, gelecek yaşam için başlangıç ve hazırlık dönemine yönelik toplumsal anlayışları içermektedir.
Doğum olgusunun, biyolojik ve kültürel boyutları etrafında oluşan uygulamalar, günümüzde geleneksel ve bilimsel yöntemlerle yerine getirilmektedir. Teknoloji çağı olan günümüzde, kültürel yapıda yaşanan hızlı değişim,
geleneksel doğum anlayışında da etkisini göstererek, kapalı kültür ortamında oluşan birçok uygulamanın terk edilmesi sonucunu getirmiştir. Söz
konusu değişim doğumla ilgili bazı uygulamalarda hızlı olmakta birlikte,
bazı uygulamalarda ise değişime karşı direnme görülmektedir. Hatta çağdaş uygulamaların önüne bile geçebilmektedir.
Bu bakış açısıyla ele alınan Nevşehir İli geleneksel doğum uygulamalarıyla
ilgili bilgiler aşağıda verilmiştir. Morfolojik sınıflamaya tabi tutulan bilgiler,
üç temel safhaya ait ondokuz başlık altında ele alınmıştır. Bunlar:
1 Doğum süreciyle ilgili tasnifte, Prof. Dr. Orhan Acıpayam’lının “Türkiye’de Doğumla İlgili Adet ve
İnanmaların Etnolojik Etüdü” adlı kitabından faydalanılmıştır.
2 Sağlık Ansiklopedisi
116
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
Nevşehir İlinde Geleneksel Doğum Uygulamaları
I-DOĞUM ÖNCESİ
Bu dönem toplumda doğumla ilgili yargı ve telkinlerin eşlere ve çocuk
yapmak için karar vermede etkisinden başlayarak, gebelik döneminin sonuna kadarki uygulamaları içine almaktadır.
a. Doğumla İlgili Yargılar ve Eşlerin Kararına Etkisi
Çocukluktan itibaren ilerde erkeği baba, kadını anne olabilme bilinciyle
yetiştirmeye çalışan aileler, çocukluktan başlayarak oyunları, oyuncakları ve giysileriyle gelecekte erkek ve kadının üstleneceği rol ve statülere
uygun seçmektedir. Bu uygulamalar, erkek için, önce babadır, güçlüdür,
çocukları ve ailesi olur, bunlara bakmakla yükümlüdür ve erkek babasının
mesleğini öğrenmelidir; kadın için ise, kadın önce annedir, çocuk doğurur,
onlara bakıp büyütmekle yükümlüdür, evin işleriyle ilgilenir ve erkeğine
hizmet eder biçiminde normları getirmektedir.
Eşlerin çocuk sahibi olmaya karar vermesinde geleneksel yetişme tarzının
ve yargıların önemli bir fonksiyonu olduğu gözlenmektedir. Eşlerin yetişme dönemlerinde toplumdan aldığı telkinlerin yanında, toplumun kınama
küçük düşürme gibi yaptırımları karşısında da çocuk sahibi olmak istedikleri tespit edilmiştir. Bu bağlamdaki tespitlere baktığımızda, çocuğu olmayan çiftler, meyvesiz bir ağaca benzetilmişlerdir. Diğer yandan ilk çocuklar
eşlerin cinselliklerinin ispatlanması olarak algılanmaktadır. Bu görüşü açıklar nitelikte şu kalıp sözle karşılaşıyoruz. “-El aleme karşı bir çocuk şart”
diğer önemli bir yargı da çocuğa ailenin sürekliliğini sağlayan unsur olarak
bakılmasıdır. Bu noktada erkek çocuk öncelikle istenmektedir. Bu düşünce
“-Eve bir bekçi lazım.” kalıp sözüyle ifade edilmektedir.
b. Gebe Kalmak İçin Yapılan Uygulamalar:
Nevşehir ilinde çocuğu olmayan kadınlar “Kısır” olarak adlandırılmaktadır.
Kısırlık tedavisiyle ilgili uygulamalardan tespitlerimiz şunlardır:
- Süt kaynatılarak, üzerine kısır kadının oturtulur ve etrafı sarılır. İltihap
sökerse çocuk olur.
Doğum süreciyle ilgili tasnifte, Prof. Dr. Orhan Acıpayam’lının “Türkiye’de
Doğumla İlgili Adet ve İnanmaların Etnolojik Etüdü” adlı kitabından faydalanılmıştır.
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
117
Hüseyin Sevindik
- Ebem gümeci pişirilerek üzerine oturtulur ve bir miktarda rahime gönderilir.
- Tavuk pisliği kaynatılır ve üzerine oturulur. Şayet iltihap sökerse çocuk
olur.
- Kısır kadın hamama giderek, sıcak suya girer. İltihap sökerse çocuk olur.
- Kısır kadının beli çekilerek eğri rahim düzeltilir.
c. Gebe Kalmamak İçin Yapılan Uygulamalar:3
Toplumda çocuğun biyolojik bir oluşumdan ziyade, Allah vergisi olduğu ve
rızkını da onun verdiği görüşü, toplumda çocuk sayısını belirlemede kaderci anlayışı hakim kılmıştır. Dolayısıyla fazlaca kısıtlamaya gidilmemiştir.
”Rızkını Allah verir, ağırlığını da yer alır.” Sözüyle de çocuğun aileye yük
olmadığı ifade edilmekle birlikte, diğer taraftan gebe kalmamak için de
yöntemlerin uygulandığı tespit edilmiştir. Bunların başlıcaları:
- İlişkiden önce rahim ağzına tuz konmak suretiyle tohumların kestirilmesine çalışılır.
- Diğer bir uygulamada ise Tohumların kestirilmesi için sabun kullanılır.
- İlişkiden hemen sonra kadın ayağa kalkar.
d. Gebe Kalınıp, Kalınmadığını Anlamak İçin Yapılan Uygulamalar:
Gebe kalınıp, kalınmadığını öğrenme konusunda nesnel objelerle yürütülen tekniklere rastlanmamıştır. Sonucun öğrenilebilmesi için belirtilerden
hareket edilerek yorum getirilmektedir. Bu belirtiler:
- Aşırı uyuma,
- İç dönmesi,
- Aybaşı halinin görülmemesi,
- Kusmak,
- Yemeklerin gebe kadını rahatsız edecek şekilde kokması,
- Gözlerin ferinin azalması,
- Kirpiklerin top top olmasıdır.
3
Şerife SAĞLAM: Kaynak Kişi, Ürgüp-Yeşilöz, D.T 1927, Okur-Yazar Değil , Ev Hanımı, Evli
118
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
Nevşehir İlinde Geleneksel Doğum Uygulamaları
e. Gebelik Dönemi:4
Nevşehir İlinde gebe kadın “Yüklü” veya “İki canlı” terimleriyle ifade edilmektedir. Gebelik dönemi “aybaşı” halinin görülmediği ay içinde başladığı kabul edilerek, dokuz ay,on gün sayılmaktadır.Doğumun belirtilen
günü aşması durumunda “Dokuzun dokuzuna sürdü” şeklinde açıklama
getirilmektedir. Zamanından erken olan doğuma ”Günsüz doğum” denmektedir. Gebelik döneminde yapılan uygulamaları üç başlık altında ele
almak mümkündür. Bunlar:
1- Yirikli Hali (Aşerme) Dönemi
Bu dönem, ceninin kan halinden, organ haline geçmeye başladığı andan
başlayarak organların hareket etmeye başladığı ana kadar geçen zaman
dilimindeki uygulamaları içeren dönem olarak algılanmaktadır. Diğer bir
ifadeyle, gebeliğin kırkıncı gününden başlayarak, erkeklerde dördüncü
ayı, kızlarda ise altıncı ayı arasında geçen zamanın adıdır.Gebelikte erkeklerin daha önce hareket ettiğine inanılmaktadır. Bu dönemde, baş dönmesi, mide bulanması, yediği yemekleri geri çıkarma, yiyeceklerin kötü
kokması gibi belirtilerle geçmektedir.
2- Düşük Yapmayla İlgili Uygulamalar:
Gebe kalındıktan sonra çocuğun istenmemesi(düşük) durumda yapılan
uygulamalar, şunlardır:
-Katran tenekeye konarak ısıtılır ve buharına oturularak düşürülmeye çalışılır.
- Mil veya kibrit çöpü ile zar yırtılarak düşük yapılır.
- Ceviz anası rahime sokulur acı olması sebebiyle düşük olur.
- Kara süpürge çöpü rahime sokulur; zehirli olması sebebiyle düşük olur.
- Tavuk teleğiyle zar yırtılır.
- Yüksekten atlanır.
- Gebe kadın korkutulur.
3- Çocuğun Durmaması Halinde Yapılan Uygulamalar:
Bölgede çocuğun durmamasına sebep olarak, rahim ağzının geniş olması
gösterilmektedir. Bu durumu önleyici mahiyette tek uygulama olarak:
4
A.G.Ş.
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
119
Hüseyin Sevindik
-Karın bölgesine sıkıca havlu bağlanmak suretiyle çocuğun düşüğün engellenmesi biçiminde uygulama tespit edilmiştir.
f. Cinsiyetin Tayini:
Beklenen cinste çocuğun doğup, doğmayacağı konusundaki ilgi ve meraktan kaynaklanan, cinsiyet tayinine yönelik uygulamalar, geçmiş tecrübelerden hareketle, gebe kadının fiziki yapısındaki değişim ve davranışlarına bakarak, doğacak çocuğun cinsiyeti arasında bağ kurma üzerine yoğunlaşmaktadır. Bölgede bu anlamda tespit edilen uygulamalar şunlardır:
-Gebe kadının karnı çıkık sivri olursa erkek olur.
-Her yeri dolgun olur, kalça geniş olursa kız olur.
-Gebe kadının yüzü sisli olursa kız, güzel olursa erkek olur.
-Meme başı açık renkli olursa kız, siyahlaşırsa erkek olur.
-Gebe kadın boncuk bulursa kız, demir bulursa erkek olur.
-Gebe kadının yirikli hali uzun sürerse kız, kısa sürerse erkek olur.
g. Doğacak Çocuğun Fiziki ve Ruhi Yapısını Etkilemeye Yönelik Uygulamalar:
Bu gruptaki uygulamaların temelinde, gebe kadının yapacağı hareketlerin
doğacak çocuğu fiziksel ve ruhsal yönden etkileyeceği inancı bulunmaktadır. Bu etkilenmelere en çok maruz kalınan dönem olarak da “Yirikli”
dönemi gösterilmektedir. Bu dönemin, çocuğun cenin halinden organ haline geçmeye başladığı dönem olması sebebiyle dış etkilerin kalıcı olacağı
inancı bulunmaktadır. Bu gruptaki uygulamalar daha çok kaçınmaları ve
gebe kadının hareketlerini kontrollü davranma ilkelerini içermektedir. Bu
grupla ilgili tespit edilen uygulamaları şöyle sıralayabiliriz.
-Gebe kadın ölüye bakarsa, çocuğun yüzü sararır.
-Gebe kadın yılana bakarsa, çocuğun yüzü çilli olur.
-Gebe kadın güzele bakarsa, çocuğuda güzel olur.
-Gebe kadın yer elmasını yerse, çocuk altı parmaklı olur.
-Gebe kadın çekirgeye bakarsa, doğacak çocuğun kafası çekirgeye benzer.
-Gebe kadın seğriyen ete bakarsa, çocukta seğrir.
-Gebe kadın birinin hal ve hareketlerini kınarsa çocukta ona benzer.
-Yirikli kadın, dalak, ciğer yemez şayet yerse vücudunda elini değdiği yer
dalak gibi kararır.
120
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
Nevşehir İlinde Geleneksel Doğum Uygulamaları
-Yirikli kadın kiraboğlu veya kiraz yerde elini bir yerine değerse çocuğun o
yerinde kızarıklık olur.
h. Doğuma Hazırlık:
Hazırlık işlemleri doğuma bir buçuk, iki ay kala başlamaktadır. Öncelikle
çocuğun doğumuyla birlikte ilk etapta giydirilecek olan, giysilerin hazırlanmasına başlanmaktadır. Söz konusu giysilere “Kundak takımı” denmektedir. Kundak takımı, toprak bezi, zıbın, kundak bezi ve kundak bağından
oluşmaktadır. Diğer taraftan da yatak takımı hazırlanmaktadır. Bunun için
“Tilar” denen bebek yatağı, yastık,”Bağıtlak” adı verilen çocuğun düşmesini engelleyen bez, iki yorgan üzerine nazar boncuğu takılmış battaniye,
yelek ve bebek toprağı hazırlanır. Diğer bir hazırlık aşaması da doğumun
yaklaşmasıyla, doğumu kolaylaştırmaya yönelik hazırlıklardır. Bunun için
doğum sancısının sıcakta daha çok artacağına inancından hareketle, doğum odası fazlaca ısıtılır. Diğer bir hazırlıkta doğum yapan kadının yaslanabilmesi için yataklar üst üste koyularak hazır edilir.
II- DOĞUM ESNASI:5
Bu safha doğumun başlamasının işareti olarak kabul edilen, sancının başlaması mührün bozulması(kan gelmesi) durumlarıyla, göbek bağının kesilmesi işlemine kadarki uygulamaları kapsamaktadır.
Bölgede, doğum yaptıran kadınlara ”Köy ebesi” denmektedir. Köy ebeleri
herhangi özel bir eğitimi bulunmamakla birlikte, geleneksel aktarımlarla
bilgi birikimine sahip olmuşlardır. Doğum yaptırma işlemini deneyerek öğrenmektedirler. Ebede aranan en önemli özellik el uzluğudur. Köy ebelerinin yaptırdığı geleneksel doğum şu şekilde gerçekleşmektedir:
Sancısı başlayan kadının doğumunu çabuklaştırmak için ayakta gezdirilir
ve sedir denen yüksek yerden atlatılır. Şayet ayakta duramazsa üst üste
koyulmuş yatağa yaslandırılır. Doğum esnasında mecbur kalınmadıkça doğum yapan kadına şalvarı çıkarttırılmamaktadır. Ara sıra köy ebesi
eliyle şalvarın üstünden çocuğun ters mi, düz mü geldiğini anlamaya çalışmaktadır. Yapılan işlemler sonunda gelmeye başladığı anlaşılınca, ebe
doğuracak kadını oturağına gelecek biçimde dizi üstüne oturtur. Böylece
çocuğun ileri tarafa kayması sağlanarak doğum gerçekleştirilir. Yapılan bu
işlemler neticesinde doğum gerçekleşmeyecek olursa, orda bulunan kadı5
Semiha TAŞAN: Kaynak kişi,Ürgüp- Akçaören, D.T.1940, İlkokul, Ev Hanımı, Evli
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
121
Hüseyin Sevindik
nın biri doğum yapacak kadınla sırt sırta vererek çırpmak suretiyle doğumun gerçekleşmesi sağlanır.
Doğum olduktan sonra, göbek bağı çocuk tarafından bir kalacak biçimde
kesilerek, o kısma bir düğüm atılır ve işlem tamamlanmış olur.
Doğumun normal seyrini kolaylaştırmaya yönelik olarak tespit olunan uygulamalar bulunmaktadır. Bunlar:
- Doğum yapacak kadın kendi annesinden çocuğunu kıskanır ve çocuğun
geri gitmesine sebep olur; diye doğum yapan kadının annesi doğum odasına alınmaz.
- Doğum güçleşirse başında ezan okunarak, Allah’ın yardımı dilenir.
- Kadının başında yılan gömleği yakılarak sonucu odada bulunan kötü
ruhlar kovulmaya çalışılır.
- Fadimeanasaçı otunun suyu doğum yapan kadına içirilerek, Fadime ananın yardımı sağlanmaya çalışılır.
III-DOĞUM SONRASI6
Bu safha çocuğun anneden ilişiğinin kesilmesinden başlayarak, son kırklama dönemine kadar geçen zaman dilimindeki uygulamaları kapsamaktadır.
a- Doğum Sonrası İlk Uygulamalar:
Çocuk anneden ilişiğinin kesilmesinden sonra, leğende yıkanır ve gelecekte ağzının
kokmaması, aynı zamanda pişkin olması için tuzlanır. Sonra çocuğun kundaklanması işlemine geçilir. Bunun için önce yeleği giydirilir. Kundak bezi
serildikten sonra onun üzerine de küçük bir bez serilir. En üste toprak bezi
serilir, üzerine ısıtılmış toprak konduktan sonra bebek yatırılır. Üstte bulunan iki bezle bebeğin belden aşağı kısmı sarılır. Sonra çocuğun vücudu dik
olacak şekilde, elleri içeri alınarak, kundak beziyle sıkıca sarılarak, kundak
bağıyla bağlanır. Kundaklama işleminden sonra bebeğin yüzüne yemeni
örtülür. Sarılığı önlemesi amacıyla yemenilerin sarı renkte olmasına dikkat
edilmektedir. Bu haliyle bebek anne yatağına konmaktadır. Diğer taraftan
eşi düşen anne için yatağa naylon serilir, üzerine de kül dökülür ve tuz
6
A.G.Ş.
122
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
Nevşehir İlinde Geleneksel Doğum Uygulamaları
atılır. Bu uygulamada külün demi yatağa geçirmesi, tuzun da yaraları pişirmesi amaçlanmaktadır. Sözü edilen malzemelerin üzerine bir bez serilerek
lohusa üzerine oturtulur. Ve anne, çocuğunu kucağına alır. O pozisyonda
ikisinin üzerini kapatacak biçimde çarşaf örtülür. Üzerlerine de bir kalburdan geçecek şekilde az su dökülerek ilk “Kırklama” işlemi yapılmaktadır.
Sonrasında kadının alnına soğan asılmak suretiyle “Nazara” karşı korunmaya çalışılmaktadır. “Albasmasına” karşı, yastık altına orak konarak tedbir alınmaya çalışılmaktadır.
Anneye dönük yapılan bu uygulamaların yanında, çocukla ilgili uygulamalar da tespit edilmiştir. Bunları şu şekilde sıralayabiliriz:
-Zihni açık olsun diye kulağına bağırılır.
-Kibar olsun diye, burnu sıkılır.
-Gözü büyük olsun diye göze sürme çekilir.
- Eli, ayağı düzgün, boyu uzun olsun diye sıkıca kundaklanır.
-Bebek aynaya baktırılmaz. Ömrü kısa olur diye.
-Esnerken ağzı kapatılır. Kapatılmazsa şeytan girer.
b. Loğusalık Dönemi7
Doğum sonrasının önemli bir uygulama grubu olan loğusalık, doğum yapan kadının doğumundan başlayarak 40. güne kadar geçen zamandaki
durumudur. Erkek çocukta kırk gün olan lohusalık dönemi kız çocuğunda
otuz beş dün olarak uygulanmaktadır. Bu durum araştırma yapılan yerleşimlerde kızların “Eksikli” denmesinin sebebi olarak gösterilmiştir.
Loğusalık döneminin en önemli özellikleri arasında, doğum sebebiyle
büyük ölçüde kan kaybedip yıpranmış olan annenin her türlü dış etkiye açık olması düşüncesinden hareketle bir kaçınmalar dönemi olmasıdır.
Doğumdan sonra loğusa zayıf, güçsüzdür, zararlı güçlerin ve kötü niyetli
kişilerin tehlikesiyle karşı karşıyadır. Neticesinde kolayca hastalanıp ölebilir
şeklinde geleneksel düşünce, araştırma köylerinde yaygın olarak kullanılan
“Loğusanın mezarı kırk gün açık dururmuş” sözüyle ifade edilmektedir. O
halde olumsuzlukları büyük ölçüde açık olan loğusa, gelebilecek tehlikelere karşı koymak için bazı uygulamaları yerine getirmek gerekmektedir.
7
Şaheste ÖZMUTLU: Kaynak Kişi, Ürgü-Yeşilöz, D.T. 1949, İlkokul, Ev Hanımı, Evli
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
123
Hüseyin Sevindik
Loğusanın sağlığını etkileyen bu oluşumları ve bunlara karşı yerine getirilmeye çalışılan uygulamalar nelerdir? Konusuna baktığımızda:
Albasması: Loğusanın baygınlık geçirmesi, zayıflaması gibi belirtilerde
loğusayı etkilediğine inanılan, al renkte ve kadın kılığında gözüken kötü
güç olarak anlaşılmaktadır. Alkarısını davet eden sebep olarak, İstediği
cinste çocuğu doğuramadığı için kadının üzülmesi ve Çok kan kaybetmesi
gösterilmektedir.
Albasmasını önlemek amacıyla, loğusanın başucuna orak konmaktadır.
Albastığında ise loğusanın yanında birinin olması gerektiği ve bu kişinin
loğusanın elini kolunu hareket ettirmek suretiyle ayıltması gerektiği, aksi
takdirde loğusanın öleceğine inanılmaktadır. Diğer bir uygulama ise yöredeki “Al ocağından” bir parça bez alarak loğusanın başına bağlanmak
şeklinde görülmektedir.
Karavura Basması: Loğusayı uyku halindeyken etkilendiğine inanılan ve
büyük bir karartı, olarak tarif edilen kötü güçten bastığı anda kurtulmak
için, o anda uyanıp besmele çekerek bütün kuvvetiyle ayağa fırlamak suretiyle kurtulunduğuna inanılmaktadır.
Dem İkizi: Çocuk doğduktan sonra, fazlaca dem(kan) gitmesi neticesinde loğusanın aniden bayılması durumu “Dem İkizi” olarak bilinmektedir.
Bu duruma düşülmesine sebep olarak ta, loğusanın besmelesiz hareket
etmesinden dolayı, şeytanın loğusanın gözlerinin ferini alması gösterilmektedir. Dolayısıyla “Dem İkizi” olmamak için, loğusalara besmelesiz iş
yapmamaları önerilmektedir.
Umma Olma: Loğusanın görüp umduğu bir yiyeceği bulamaması durumunda titreme gelmesi ve göğüslerinin şişmesi halidir. Ummadan kurtulmak için yapılan uygulamalar:
-Loğusanın haberi yokken sırtına vurularak korkutulmaya çalışılır.
-Umduğundan bu olsun-diyerek önüne yiyecek atılarak, onu yemesi sağlanır.
-Dağa giden çobana bir çörek ekmek verilir. Çobanda ekmeği dağı dolaştırarak geriye getirir ve loğusaya yedirilerek sütün gelmesi sağlanır.
-Bir tandır ekmeği tandırdan çıktığı sıcak haliyle loğusanın sırtına sararak,
sütün gelmesine çalışılır.
124
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
Nevşehir İlinde Geleneksel Doğum Uygulamaları
Nazar: İnsan hayatının birçok dönemindeki etkili olduğuna inanılan nazar
loğusalık döneminde de etkilerine inanılan bir durum olarak algılanmaktadır. Sonucunda da, kem gözlü kişilerin istediği durumun loğusada daha
kolay oluşarak, sütünün kesileceğine inanılmaktadır. Nazardan korunmak
içinse:
-Sütü kem gözlerden korumak için, aile bireyleri haricindeki kişilerin yanında çocuk emzirilmez.
-Nazara karşı mavi boncuk, iğde çalısı, sarımsak kabuğu, üzerlik otu, çörek otu, it boncuğu ve kurşundan oluşan nazarlık yapılarak kadının elbisesinin içine dikilir.
c. Doğan Çocuğun Duyurulması:
Çocuk doğduğunda kız tarafına ve evdeki kaynataya “Mürceci” gönderilmektedir.
Buna mukabil kız tarafı mürceciye basma, para ve çeşitli yiyeceklerden
oluşan hediyeler vermektedir. Kaynata hediye olarak para verir. Diğer bir
uygulama olarak ta, doğan çocuğun akraba dışına duyurulmamaya özen
gösterildiği tespit edilmiştir. Buna sebep olarak ta çok sayıda kişinin çocuğun yanına gelmesiyle kem gözlerin zararının dokunacağına inanılmaktadır.
d. Ad Verme:
Ad verme işlemi doğumdan sonraki iki hafta içinde olmaktadır. Bu işi dedeler yapmaktadır. Bunun için bebeğin kulağına ezan okunduktan sonra
“-Senin adın …….. olsun” diyerek ad verme işi yerine getirilmektedir.
Ad vermede etkili olan diğer bir faktörde, konacak adın Kur’anda geçiyor
olması özelliğinin aranmasıdır. Dolayısıyla da isimlerin çoğunluğu Arapça
kökenlidir.
Araştırmada “göbek adı” koyma geleneğine de rastlanmıştır. Göbek adı
göbek bağı kesilirken verilmektedir. Kızların göbek adı, Fatma, erkeklerin
ki ise Mustafa olarak konulmaktadır. Bu uygulamanın kökeninde “ahrette
insanların göbek adlarıyla çağırılacağı” inancı yatmaktadır.
Ad vermede değişik bir uygulama olarak da, çocuğu olup da yaşamayanların çocuklarına ad verme işlemi tespit edilmiştir. Buna göre:
- Yedi evden bez toplanıp gömlek dikilerek, çocuk doğunca giydirilir ve
çocuğa ocak adı olan, havvadudu, erkek ise Mehmet adları verilerek yaşatılmaya çalışılır.
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
125
Hüseyin Sevindik
- Babası gibi uzun süreli yaşasın diye, baba adı verilir.
- Çocuğu kısa sürede ölenler için Yaşar, Durmuş, Dursun, Dudu gibi isimler
verilir.
e. Loğusa ve Çocuğun Beslenmesi:
Loğusaya doğumla birlikte yaralarının iyileşmesi ve sütünün bol olmasını
sağlayıcı türlerde besinler verilmeye çalışılmaktadır. Komşular bu türden
yemekler yaprak loğusayı ziyarete gitmektedirler. Loğusanın ilk haftadaki
beslenmesi komşuların getirdikleri yemeklerle olmaktadır.
Loğusanın yaralarının çabuk iyileşmesi için, ceviz, kuru üzüm, bal, bulamaç, helva, lokum gibi tatlı ağırlıklı yiyecekler verilmeye çalışılmaktadır.
Loğusanın sütünün çoğalması içinse, bulgur çorbası, şerbet, kayısı ezmesi
gibi sulu yiyecekler ağırlıkla yedirilmekle birlikte, diğer yemeklerden de
çok çok yedirmek suretiyle sütünü artırmaya çalışılmaktadır.
Bunların yanında loğusalık döneminde beslenirken, soğuk içeceklerden
kaçınılır ve loğusalık çıkana kadar su ılık olarak içilir.
Çocuğun beslenmesi ise, ilk iki ay yalnızca anne sütüyle yerine getirilmektedir. Daha sonraki günlerde ise kuru üzümün ezilmişinin yemeni arasına konmasıyla yapılan “üzüm sormuğu”, un kavurması, bunun içinse un
kavrularak suda pişirilir ve çocuğa yedirilir. Bir diğer yiyecekse haşlanmış
patatesin ezilmiş haline, süt ve şekerin karıştırılmasıyla yapılarak çocuğun
beslenmesinde kullanılmaktadır.
f. Kırk basması ve Kırklama işlemi:
Çocuğa yönelik bir tehlike olarak kabul edilen “Kırk basması”, doğumdan
sonra kızları otuz beş, erkekleri ise kırk gün etkilediğine inanılan bir majik
güç olarak anlaşılmaktadır. Kırk basmasının belirtileri ise:
- Çocuğun zayıf ve cansız olması,
- Emdiğini sarı renkte kusması,
- Renginin sararması biçiminde tanımlanmaktadır.
Kırk basmasının sebebi olarak aşağıdaki unsurlar gösterilmektedir:
- Çocuğu ölen kadınların, kırkı çıkmamış çocuğun yanına girmesi,
- Cenazeden gelen birinin direk çocuğun yanına girmesi,
126
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
Nevşehir İlinde Geleneksel Doğum Uygulamaları
- Eve gelene birinin direk çocuğun yanına gitmesidir.
Kırk basmasını engellemeye yönelik olarak şu uygulamalar tespit edilmiştir:
- Kötü niyetleri karşılaması için, kapı eşiğine hecirget konur.
- Ölü evinden direk çocuğun yanına girilmez; önce tuvalete sonra çocuğun yanına girilir. Böylece ölünün kırkının tuvalete dökülmesi sağlanır.
- Misafir çocuğun üstüne götürülmez, çocuk misafirin üstüne götürülür.
Kırklama İşlemi:
Loğusalık döneminde, daha önce bahsedildiği gibi ilk önce doğumla birlikte
yapılmaktadır. Bundan sonra birkaç defa daha tekrarlanmaktadır. Lohusalığın bitiminde de son kırklama işlemi yapılmaktadır. Kırk basması olayının
çocuğa karşı olduğuna inanılmasına rağmen, “kırklama işlemi” anneyle
birlikte yapılmaktadır. Bu durum hakkında kaynak kişilerce net bir açıklama getirilmemiştir. Ancak doğum yapan kadının kirli ve cünüp olmasının
kötülükleri davet edeceğinden kaygılanılmaktadır.
Kırklama işlemi şu şekilde uygulanmaktadır: Anne bebeğini kucağına alır.
Üstlerine çarşaf örtüldükten sonra, üzerlerine kalburdan su serpilir. ilk kırklamada çocuk ve anne giysili halde iken üzerlerinden su dökülür. Son kırklamada ise, Anne ve çocuğun vücudunun tamamı yıkandıktan sonra çıplak
halde üzerlerine kalburdan su dökülmek suretiyle kırklama işlemi yapılır.
g. Tıvga inancı:
Bazı kadınlarda var olduğuna inanılan, çocuğun doğduktan kısa bir süre
sonra ölümüne yol açan olumsuz güç. Yeni doğan çocuklara zarar verdiğine inanılan bu gücü, üzerinde taşıyan kadınlara ise tıvgalı kadın denmektedir. Tıvgadan kurtulmak için yapılan uygulamalar:
- Tıvgalı kadın, yeni doğan köpek veya kedi yavrusunun üzerinden geçerek tıvgasını dökmeye çalışır. Şayet yavrular ölürse tıvgadan kurtulunduğuna inanılır.
- Tıvgalı kadın, aybaşı halindeyken yeni doğum yapmış kadının yanına
gelip, haberi yokken, tıvgasını üzerine çırparsa üzerinde taşıdığı gücü ona
aktarmış olur. Doğum yapan kadının haberi olursa, dışarı çıkar ve tuvalete
girer, oradan çıkarak herhangi bir yere gider, orda üç ihlasla bir Fatiha suresini okuyarak, üç kere de üzerini çırpar ve “-Tü pis günahın senin olsun”
diyerek tıvgayı kendisinden uzak tutmaya çalışır.
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
127
Hüseyin Sevindik
Tıvga basan çocuğun kurtulmasıyla ilgili uygulamalar:
- Güneş doğmadan önce, bardağı yere koymamak şartıyla yedi çeşmeden
su doldurulur ve dolan bardak asılı bir vaziyette ısıtılır. Sonra dört yolun
ortasında, suyu hiç yere dökmeden bir leğende yıkanır. Ve kullanılan su
tekrar bardağa doldurulur. Bu işlem yedi gün sonra tekrar edildikten sonra
su ayak basılmayacak bir yere dökülür.
- Yedi çeşmeden su alınır, bu suyla çocuk yeni ölmüş kişinin mezarı üstünde yıkanır.
- Tıvga ocağındaki akan suyun üzerinde bulunan çarkın üzerine, tıvga
basmış çocuğun gömleği bırakılır. Şayet gömlek çarka takılırsa çocuğun
yaşayacağına, takılmazsa öleceğine inanılır.
b.Çocuk hastalıkları:8
Çocuğun Sürekli Ağlaması Hali: Sebebi nazara dayandırılmaktadır. Nazardan kurtulmak için yerine getirilen uygulamalar şunlardır:
- Çocuk ocaklı birisine okutturulur. Şayet okuyan insan esner ve geğirirse
nazarın geçeceğine inanılır.
- Soğan, sarımsak kabuğu, çörek otu, üzerlik otu yakılarak çocuk dumanına tutulur.
- İt boncuğu, mavi boncuk, iğde çalısı, kaplumbağa yavrusunun kurusu ve
kurşundan oluşan nazarlık çocuğun sırtına takılır.
Çubuk Hastalığı: Ökçe, kulak arkası ve vücudun bazı yerlerinin kabarması şeklinde ortaya çıkan rahatsızlığa verilen addır.Tedavi olarak:
- Hocaya yağ okutulur. Sonra okunan yağda, çubuk ateşi üzerinde yumurta pişirilir ve çocuğun annesi yumurtayı yer.
Kurbağacık ve Dilaltı: Çocuğun konuşamaması durumudur. Tedavi olarak:
- Çocuğun dilinin altı jiletlenmektedir.
Küpleme: Bir evdeki iki çocuğun birbirlerini kıskanması sonunda çocuğun
karnının şişmesi olarak tanımlanan hastalıktır. Tedavisi ise:
- Çocuğun karnı külle ovalanarak,diğer taraftan da parmakla hafif hafif
vurmak suretiyle iyileştirilmeye çalışılır.
8
Ayşe DUMAN: Kaynak Kişi, Ürgüp-Yeşilöz, D.T. 1926, Okur-Yazar Değil, Ev Hanımı, Dul
128
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
Nevşehir İlinde Geleneksel Doğum Uygulamaları
Bıngıldak Çıkması: Bıngıldak olarak adlandırılan kafatasının ortasının dışarıya fırlamasını engellemeye yönelik uygulamada:
- Bu bölge bıçakla hafif hafif kesilerek sertleştirmeye çalışılır.
Ikra: Çocuğun hıçkırığa tutulması haline denilmektedir. Hıçkırığı giderebilmek içinse:
- Bir ayakkabıcıya gidilerek, demir para atılmak suretiyle, kayıştan kenarı
kıymıklı parça kesilerek, çocuğun beşiğine takılır.
Çocuğun Kıvranarak Ağlaması: Durumunda yapılan uygulama ise:
- Çocuğun sırtı bıçakla kesilerek pis kan akıtılır. Sonra üzerine tavuk böceği ezilerek sarılır. Böylece çocuğun rahat uyuması sağlanır.
i. Aş Götürme Töreni: Aş götürmeyi doğum yapan kadının ailesi tarafından, doğan çocuğun genel ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla hazırlanan
eşyaların getirildiği gün, yapılan törensel uygulama olarak tanımlayabiliriz.
Aş töreni için şu eşyalar hazırlanmaktadır: Beşik, beşik yatağı, yorgan, yastık, iki metre bezlik kumaş, iki gömlek, iki astarlı yelek, çocuğun ayakkabısı, başlığı, bebeği sarmak için ince yorgan, iki pijama ve takı olarak da altın
hazırlanmaktadır. Çocuk haricinde, anneye şalvar, küstü, çorap. Babaya
bir kat iç çamaşırı, çorap, mendilden oluşan grup bir havlu içerisine sarılarak verilmektedir. Diğer taraftan kaynanaya dizlik veya kolçak kaynataya,
havlu içinde, çorap, mendil, kayına bir çorap, görümceye de bir yemeni
hazırlanmaktadır.
Aş töreni, hazırlıklar tamamlandıktan sonra, iki gün önceden çocuğun
doğduğu eve haber gönderilerek aş getirileceği duyurulur. Yapılacak törene akraba ve komşularda davet edilmektedir. Doğan çocuğun evinde aş
gününde gelecek davetlilere ikram edilmek için yemek hazırlanır. İki tarafında hazırlığı tamamlandıktan sonra, doğum yapan kadının akrabaları
davetlileriyle birlikte öğle vaktinde, erkek evine gelmektedirler. İlk önce
misafirlere yemekler sunulmaktadır. Sonra getirilen aş misafirlere gösterilir. Bunu takiben önce kız tarafı olmak üzere, iki tarafın da davetlileri
hediyelerini atarlar. Hediyelerin verilmesinden sonra, eğlencelere geçilir,
tefle çalınıp söylenmek suretiyle eğlenilir. Akşama doğruda aş töreni tamamlanır ve evlere dönülür.
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
129
TÜRK SOY, BOY VE OYMAK ADLARININ NEVŞEHİR YÖRESİ
YER ADLARINA YANSIMASI
THE REFLECTION OF TURKISH ANCESTRY, TRIBE AND
TROOP NAMES ON THE TOPONOMY OF NEVŞEHİR REGION
İbrahim Ethem ÖZKAN*
ÖZET
Nevşehir ve yöresindeki yer adları taranarak bunların Türk soy, boy
ve oymak adları ile ilgileri tespit edilecektir. Buradan hareketle yer
adlarının tarihi değişimi ve izleri bulunacaktır. Her biri ait olduğu
millet ve o milletin dilinin tarihinden, kültüründen ortaya çıkan yer
adları, aynı zamanda bizlere içinde bulunulan coğrafya hakkında da
bilgiler vermektedir. Biz çalışma sahamızda yerleşen Türk boy, soy ve
oymak adlarından hareketle oluşturulan yer adlarını tespit ederek
incelemeye çalışacağız.
Çalışmanın hem bölgenin yerleşim durumunu hem de adlardan hareketle bölgenin yapısını ortaya çıkaracağını düşünmekteyiz.
Anahtar Kelimeler: Yer Adı, Nevşehir, Türk Soy, Boy ve Oymak
Adları.
ABSTRACT
By scanning the toponomy in Nevşehir region, their relation with
Turkish ancestry, tribe and trop names will be determined.Thus, the
change of tponomy in history and it’s signs will be identified.The
toponomy each of which emerges from the nation they belong
to and the history of its Language, also, informs us about the geography in which it is.We will try to analyse the toponomy with
reference to Turkish ancestry, tribe and trop names that settled in
our working site.
* Yrd. Doç. Dr., Nevşehir Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü,
e-posta: [email protected]
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
131
İbrahim Ethem ÖZKAN
We believe that this study will reveal both the status of the regions
settlement and structure.
Key Words: Toponomy, Nevsehir, Turkish Ancestry, Tribe and Troop
Names.
Roma İmparatoru Augustus zamanında Antik Dönem yazarlarından Strabon 17 kitaplık ‘Geographika’ adlı kitabında (Anadolu XII, XIII, XIV) Kapadokya Bölgesi’nin sınırlarını güneyde Toros Dağları, batıda Aksaray, doğuda Malatya ve kuzeyde Doğu Karadeniz kıyılarına kadar uzanan geniş
bir bölge olarak belirtir. Bugünkü Kapadokya Bölgesi Nevşehir, Aksaray,
Niğde, Kayseri ve Kırşehir illerinin kapladığı alandır. Daha dar bir alan olan
kayalık Kapadokya Bölgesi ise Uçhisar, Göreme, Avanos, Ürgüp, Derinkuyu, Kaymaklı, Ihlara ve çevresinden ibarettir.
Biz çalışmamızda günümüzde Kapadokya bölgesi olarak bilinen Nevşehir
yöresi yer adlarına yer verdik. Bu yer adlarının bilinen kaynaklardaki Türk
soy, boy ve oymak adlarıyla ilgilerini tespit etmeye çalıştık.
Ad bilim çalışmaları içinde, bütün dünyada en geniş yeri, yer adları bilimi
(toponomastik) tutmaktadır. Alman dilcisi Adolf Bach’ın “Alman Yer Adları” adlı çalışmasından da anlaşılacağı gibi, batılıların yer adları konusunda
kent, kasaba, köy, cadde, sokak gibi yerlerin adlarını titizlikle gözden geçirdikleri; bunların tarihi süreçlerini çok iyi bir şekilde irdeledikleri; adların
değişim ve gelişimlerinin sistemli bir şekilde izlendiği görülmektedir. (Aksan 2000, 101).
Yer adları, özel adların bir kolu olarak dilbilim çalışmalarına dâhil edilmenin öncesinde sadece tarihe ışık tutma veya tarihsel kaynak olarak değerlendirilmekteydi. Ancak daha sonra bunların sadece toplumların tarihine
ışık tutmadıkları, dil açısından da önemli bir malzeme oldukları anlaşılmıştır. Buna paralel olarak yer adları üzerine yapılan çalışmaların; dil, tarih,
kültür, halk bilimi, sosyoloji gibi alanlar için oldukça önemli kaynaklar olduğu gündeme gelmiştir.
Anadolu’daki güncel yer adlarına bakıldığında eski yaşamın izlerini görmek mümkündür. Bugün Anadolu’da yaşayan Bayındır, Kınıklı, Karaevli
(Karaevli > Karaali > Karalı), Afşar<Avşar, Karahisar gibi yer adları XVI.
yüzyılda da geçmektedir. Bu Oğuz Boylarının, Anadolu’da halen yaşamaya
devam ettikleri sonucu çıkarılabilir. Ayrıca bu boyların yaşam tarzları üze-
132
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
Türk Soy, Boy ve Oymak Adlarının Nevşehir Yöresi Yer Adlarına Yansıması
rine yapılan araştırmalar da kültürel, tarihsel ipuçları verebilir. Yine Evliya
Çelebi Seyahatnamesi’ne göre, bugünkü Kastamonu ve civarında, dīvān
sözüyle biten Birdivan, İkidivan, Üçdivan gibi yer adları ile karşılaşılmıştır.
Yapılan araştırma neticesinde Anadolu Selçukluları döneminden itibaren
kullanılan divan kelimesi, ‘Coğrafi imkânların uygun olduğu küçük iskân
yerlerine verilen ad’ yani nahiyelerden daha küçük, köy altı denebilecek
bir yerleşim birim adı olduğu anlaşılıyor (Baykara 2000, 28).
Yer adları, yukarıdaki örneklerde de görüldüğü gibi geçmiş ile gelecek arasında köprü kuran, toplumların geçmişlerini daha sağlıklı bir şekilde araştırmalarına imkân veren, kültürün devamlılığını tesis eden ve bu yüzden
üzerinde hassasiyetle çalışılması gereken önemli kaynaklardır. Bu bilgileri D. Aksan şu satırlarla desteklemektedir: “Bilindiği gibi, bugün Türkiye
Türkçesinin (ortak dilin) söz varlığı 32.000 sözcük dolayındadır. Biz çeşitli
ses ve biçim değişmelerini ya da özelliklerini incelerken bu söz kadrosunu
temel olarak alırız. Ancak Türkiye’de 40.000 kadar köy adı bulunduğu,
bunların birbirinin aynı olan adlar bir yana bırakılırsa yine binlerce sözcük,
bileşik sözcük, tamlama oluşturduğu göze çarpar. Öte yandan semt, mahalle, otlak, kışlak, akarsu, dağ adları, büyük bir çeşitlilik göstermektedir.
İşte, adbilimin önemi burada kendini göstermektedir.” (Aksan 2000, 105).
Yer adları ile ilgili çeşitli sınıflandırmalar yapılmıştır. Biz bunlardan Türk boy
ve oymak adları ile ilgili olanları üzerinde duracağız. Tespit ettiğimiz yer
adları Prof. Dr. Zeynep Korkmaz hocamızın “Nevşehir ve Yöresi Ağızları”
adlı eserinde gösterdiği ve günümüz valilik sitesinde yer alan yer adlarıdır.
Nevşehir (Muşkara) (1977) Nevşehir ve Yöresi Ağızları Adlı Eserde
Tespit Edilen İlçe ve Köy Adları
Sıra
Nu.
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
Ürgüp
Avanos
Merkez
Gülşehir
Hacıbektaş Kozaklı
Ağcaşar
Ulaşlı
Salur
Karakaya
Ortahisar
İbrahimpaşa
Karacaören
Boyallı
Kara İn
Mustafapaşa
Merdanlı
Kapaklı
Üçkuyu
Paşalı
Topaklı
Kalaba
Çalış
Akarca
Altıpınar
Sarılar
Sulusaray
Basansarnıç
Tatlarin
Bağlıca
Yuva
İnallı
Acıgöl
Karacaviran
Karapınar
İcik
Abuşağı
Emmiler
Çirikler
Terlemez
Nermek
Eğrikuyu
Sivasa
Kızılkaya
Kızılköy
Karahüyük
Gözyurdu
Hasanlar
Kıran
Karaova
Maksutlu
B.Burunağıl
Kayaaltı
Çiğdem
Belbarak
Tepesi Delik
Seydin
Kabakhin
Karasenir
Bayramuşağı
Karahasanlı
Koçkışla
Pinili
Kalaycı
İmran
Gerce
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
133
İbrahim Ethem ÖZKAN
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
Ayvalı
Cemel
Togar
Başköy
Taşkınpaşa
Mazı
Şahinefendi
Zelve
Karacauşağı
Mahmut ipşir
İğdelikışla
Kuyulukışla
Genezin
Göynük
Göreme
Kızılcan
Ağıtlı
Topaç
Kuruağıl
Doğala
Çakıllı
Kuyulutatar
Suvermez
Güvercinlik
Kerlah
Til
Derinkuyu
Hacılar
Salanda
Dadağı
Güveleköy
Âşıklar
Abdiuşağı
Aşağı Barak Taşlıhöyük
Kütükçü
Bağlıca
Karaburç
Engel
Yeni Yapan
Eski Yapan
Nevşehir (Muşkara) Valilik Sitesinde Yer Alan İlçe ve Köy Adları
Sıra
Nu.
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
134
MERKEZ
ACIGÖL
AVANOS
DERİNKUYU GÜLŞEHİR HACIBEKTAŞ ÜRGÜP
KOZAKLI
Çiftlik
Basansarnıç
Çat
Sulusaray
Alacaşar
Balcin
Nar
Uçhisar
Göreme
Boğaz
Özyayla
İcik
Kaymaklı
Çardak
Kavak
Güvercinlik
Göre
Çavuşin
Çullar
Bağlıca
Kozluca
Yuva
Tatlarin
İnallı
Tepeköy
Karapınar
Ağıllı
Topaç
Kurugöl
Karacaviran
Üçkuyu
Paşalı
Topaklı
Kalaba
Çalış
Akarca
Altıpınar
Sarılar
Karacauşağı
Mahmatlar
Özkonak
Bucaklı
İğdelikışla
Kuyulukışla
Büyük Ayhan
Küçük Ayhan
Göynük
Bozca
Zelve
Kızılçukur
Aktepe
Mahmut İşbir
Özlüce
Çakıllı
Doğala
Kuyulutatlar
Suvermez
Yazılıhöyük
Til
Güneyce
Özce
Hızıruşağı
Karahasanlı
Karasenir
Kanlıca
Kaşkışla
Hacıfakılı
Büyük Yağlı
Küçük Yağlı
Taşlıhöyük
Merdaneli
Kapaklı
Akpınar
Kuruağıl
Dörtyol
Doyduk
Aylı
İmran
Kalecik
Boğaziçi
Gerce
Abdi
Çağşak
Belekli
Yamalı
Abuşağı
Şahinler
Karahöyük
Yeşilli
Hacılar
Yeşilyurt
Gümüşkent
Yüksekli
Eski Yaylacık
Alkan
Civelek
Yeni Yaylacık
Yeşilöz
Gümüşyazı
Alemli
Dadağı
Fakıuşağı
H. Osman
Hacıhalilli
Emmiler
Hamzalı
Tuzla
Tuzköy
Başköy
Hasanlar
Yurtyeri
Karaova
Büyük Karaova
Sadık
Yiğenağa
B. Burunağıl
K. Burunağıl
Kayaaltı
Kızılağıl
Köşektaş
Belbarak
Aşağıbarak
Killik
B. Kışla
Tepesidelik
Hıdırlar
Avuç
Aşağı İlicek
Orta İlicek
Yukarı İlicek
Kütükçü
Engel
Sarıhıdır
Sofular
Karakaya
Çökek
Ulaşlı
Aksalur
Ortahisar
İbrahimpaşa
Mustafapaşa
Karain
Bahçeli
Karacaviran
Akköy
Boyalı
İltaş
Karlık
Demirtaş
Akcaviran
Başdere
Yeşilöz
Cemil
Taşkınpaşa
Şahinefendi
Mazı
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
Türk Soy, Boy ve Oymak Adlarının Nevşehir Yöresi Yer Adlarına Yansıması
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
Eğrikuyu
Karacaşar
Gülpınar
Kızılkaya
Oğulkaya
Yakatarla
Terlemez
Yalıntaş
Gökçetoprak
Bölükören
Ovaören
Geygel
Ayvalı
Yenice
Anapınar
Yukarı Topayın
Akçataş
Aşıklar
Karaburna
Kayı
Kisecik
Karaburç
Çivril
Mikail
Çiğdem
Yeniyapan
Çayiçi
Yassıca
Küllüce
Burnukara
Kuşaklı
Bu adlar üzerinden hareketle Cevdet TÜRKAY’ın “Başbakanlık Arşivi
Belgelerine Göre Osmanlı İmparatorluğunda Oymak Aşîret ve Cemaatlar” adlı eseri ile Orhan SAKİN’in “16.YY. Osmanlı Arşiv Kayıtlarına Göre
Anadolu’da Türkmenler ve Yörükler (Boylar-Kabileler-Cemaatler)” adlı
eserlerinden faydalanarak tespitler yapmaya çalıştık.
Salur (Aksalur) (24 Oğuz Boyu içerisinde yer almaktadır.) Türkmân taifesi
Karacaören (Karacaviran) Türkmen Yörükan taifesinden
Boyallı (Boyalı)
Yörükân taifesinden
Ayvalı (Ayvalu)
Yörükân taifesinden
Cemel (Cemelü)
Yörükân taifesinden
Merdanlı (Merdanlu)
Yörükân taifesinden
Kapaklı
Türkmen cemaati
Topaklı (Topaklu)
Türkmân Yörükânı
Kalaba
Yörükân taifesinden
Çalış
Türkmân Yörükânı
Akarca
Yörükân taifesi
Sarılar (Sarular)
Konar-Göçer Türkmân Yörükânı
Karacauşağı
Türkmân taifesi
Mahmud ipşir
Yörükân taifesinden
Göynük
Yörükân taifesinden
Tatlarin (Tatlar)
Yörükân taifesinden
Yuva (Yıva)
Yörükân taifesinden
İnallı (İnallu)
Türkmân Yörükânı taifesi
İcik
İcik cemaati Kız Kapanlu taifesi
Doğala
Göçebe Türkmen taifesi
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
135
İbrahim Ethem ÖZKAN
Çakılı
Abu uşağı
Nermek (Nernek)
Sivasa (Sivaslu)
Hacılar
Salanda
Dadağı (Dadak)
Kırân
Maksudlu
Burunağıl
Belbarak (Barak)
Yapan (Yeni-eski)
Yapallu
Kabak
Karasenir (Senir)
Bayramuşağı
Karahasanlı
Kalaycı
Gerce (Gerceler)
Abdiuşağı
Yörükân taifesinden
Yörükân taifesinden
Yörükân taifesinden
Yörükân taifesinden
Konar-Göçer Türkmân Ekrâdı Yörükân taifesi
Yörükân taifesinden
Yörükân taifesinden
Koştimur cemaati
Yörükân taifesinden
Selmânlı cemaati
Yörükân taifesinden
Yörükân taifesinden
Yörükân taifesinden
Türkmân taifesi
Türkmân Ekrâdı taifesi
Yörükân taifesinden
Yörükân taifesinden
Yörükân taifesinden
Yörükân taifesinden
Türkmân Yörükânı taifesi
Sonuç olarak Nevşehir ve yöresi için, bilinen tarihten önce, Bizans dönemlerinden başlayarak Türk boylarının yerleştiği ve vatan edindiği, yurtlaştırdığı bir bölge olduğunu söyleyebiliriz.
Kaynaklar
Aksan, Doğan, 2009, Her Yönüyle Dil, Cilt III, TDK Yayınları: 439, Ankara.
Baykara, Tuncer, 2000, Anadolu’nun Tarihi Coğrafyasına Giriş I Anadolu’nun İdari
Taksimatı, TKAE Yayınları: 160, Ankara.
Gülensoy, Tuncer, 1996, “Alka-Evli” ve “Beg-Dili” Boy Adları ve Anadolu’daki
İzleri, Uluslar arası Türk Dili Kurultayı 1988, TDK Yayınları: 655, Ankara,
s.177-180.
Korkmaz, Zeynep, 1977, Nevşehir ve Yöresi Ağızları, Ankara Üniversitesi DTCF
Yayınları: 142, Ankara.
Sakin, Orhan, 2010, 16.YY Osmanlı Arşiv Kayıtlarına Göre Anadolu’da Türkmenler ve Yörükler, Ekim yayınları: 11, İstanbul.
Sümer, Faruk, 1992, Oğuzlar Tarihleri, Boy, Teşkilat ve Destanları, İstanbul.
Türkay, Cevdet, 1979, Başbakanlık Arşivi Belgelerine Göre Osmanlı İmparatorluğunda Oymak, Aşîret ve Cemaatlar, Tercüman Kaynak Eserler Dizisi: 1,
İstanbul.
136
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
NEVŞEHİR’DE YEŞİL YILDIZ PROJESİ’NİN
UYGULANAMAMASININ GEREKÇELERİ
THE IDIOMS USED IN NEVŞEHİR DIALECTS
İbrahim İLHAN* - Emine Yıldız KALE** - Neşe ACAR***
ÖZET
Bu çalışmanın amacı Türkiye’de önemli turizm varış yerlerinden biri
olan Nevşehir’de 4 ve 5 yıldızlı otel yöneticilerinin yeşil yıldız projesini uygulamamalarının gerekçelerini belirlemek ve sorunların çözümüne ilişkin bazı önerilerde bulunmaktır. Bu amaçla Nevşehir’de
otel yöneticilerinden görüşme ve sonra anket tekniği ile bilgi toplanmıştır. Araştırma sonunda işletmelerin çoğunluğunun yeşil yıldız
kriterlerine zaten uydukları, kriterlere uymanın avantajlarını bildikleri, çevreyle ilgili standart ve sertifikalarla ilgili yeterli bilgiye sahip
oldukları görülmüştür. Buna rağmen yeşil yıldız projesine başvurmamalarının en önemli gerekçeleri (1) Nevşehir’e gelen turistlerin
çoğunluğunun tur operatörleri ve acenteler aracılığı ile gelmesi, tur
operatörleri ve acentelerin ise yeşil yıldızı otel tercihinde hiç dikkate almamaları ve (2) Otellerin eski olması ve projenin uygulanması
için gerekli dönüşüm maliyetinin yüksekliğidir. Yeşil yıldız projesine
başvuruların ve uygulamalarının arttırılması konusunda çalışma iki
temel öneri sunmaktadır: (1) Tur operatörleri ve seyahat acentelerinin bu konuda duyarlılık göstermeleri. (2) Eski otellerin yeşil yıldız
projesi kriterlerine uygun şekilde dönüştürülmesinin yüksek maliyetlerini azaltmak için teşvikler sağlanmasıdır
Anahtar Kelimeler: Eko-etiketleme, Yeşil Yıldız Projesi, Nevşehir
ABSTRACT
The purpose of this study was to identify the reasons of 4 and 5
star hotel managers about non-application for green star project
in Nevsehir, which is one of the most important tourism destina*
Yrd. Doç. Dr., Nevşehir Üniversitesi, Turizm Fakültesi, Rekreasyon Yönetimi Bölümü
e-posta:[email protected]
** Dr., Nevşehir Üniversitesi, Meslek Yüksekokulu, e-posta: [email protected]
*** Yrd. Doç. Dr., Nevşehir Üniversitesi, Meslek Yüksekokulu, e-posta: [email protected]
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
137
İbrahim İLHAN - Emine Yıldız KALE - Neşe ACAR
tions in Turkey, and to make some suggestions with regard to the
alleviation of these problems. In accordance with the purpose of
the study, interview technique and afterward survey questionare
technique were used to gather data from the hotel managers in
Nevsehir. In the light of the gathered data, two main reasons of
non-application for green star project were (1) green star were not
to be used as a hotel selection criteria by tour operators and travel
agents and (2) to act in accordance with rules of green star project,
older hotels have to bear high renovation costs. Two main suggestions were made as follows: (1) green star should be taken as hotel
selection criteria by tour operators and travel agents and (2) high
renovation costs of older hotels should be subsidised.
Key Words: Eco-label, Green Star Project, Nevsehir
1. Giriş
Konaklama işletmeleri çeşitli biçimlerde doğal çevreyle etkileşim içindedir.
Bu etkileşim sonucunda çeşitli kaynaklar (enerji, su, yiyecek, odun ve plastik gibi) tüketip (CO2, CFC2, gürültü, koku, duman gibi) istenmeyen bir
çok emisyon ve atıklar ile doğal çevreye zarar vermektedir. Endüstri ile ilgili
bu konular tek tek ele alındığında zararsız gibi görülse de sonuçta büyük
zararlara neden olmaktadır. Bu yüzden kullanılan atıkların azaltılması ve
uygun bir şekilde yok edilmesi gerekir ( Kirk: 1995, 3) Örneğin, etkili atık
yönetimiyle, bir otel müşterisinin tahminen bir günde ürettiği 1 kilo atığın
büyük bir oranı (% 50-60) geri döndürülebilir veya kullanılabilir (Bohdanowicz: 2006, 666).
Çevresel yönetimin başarısında ön şart üst yönetimin bu konudaki farkındalığı ve duyarlılığıdır (Enz ve Siguaw: 1999; Anderson ve Bateman:
2000; Bansal ve Roth: 2000; Banerjee: 2001, Bohdanowicz: 2005; Kasim:
2007; Tzschentke et al 2008). Her işte olduğu gibi yönetimin kararlılığı ve
liderliği çevresel yönetimin ön koşuludur. Ancak yeterli değildir. Otellerin
çevre yönetimini etkileyen diğer başlıca unsurlar (Gil vd.: 2001, 457; Kasim: 2007; Banerjee, S.B: 2001; Lee ve Rhee: 2007; Bohdanowicz: 2005;
Tzschentke et al: 2008) aşağıdaki gibi sıralanabilir:
· Yönetimin çevre bilinci
· Tesislerin yaşı ve büyüklüğü,
· Zincir olup olmaması,
138
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
Nevşehir’de Yeşil Yıldız Projesi’nin Uygulanamamasının Gerekçeleri
· Paydaşların çevreci baskıları,
· Operasyon yönetim tekniklerini kullanma durumları,
· Ulusal durum, yasa ve yönetmelikler,
· İşletme politikası,
· Finansman yapısı,
· Ortakların bakış açısı,
· İşletme sahiplik ve faaliyet türü,
· Sahip ve yöneticilerin etik kaygıları.
Çevresel yönetimin faydaları ise aşağıdaki gibi sıralanabilir: (Kirk: 1998;
Bohdanowicz: 2005; Mensah: 2006; Manaktola ve Jauhari: 2007,364; Gil
vd.: 2001, 457; Molina-Azorin vd.: 2009, 516)
· Yerel halkla ilişkileri güçlendirir,
· Çalışanların sosyal sorumlulukla ilgili motivasyonlarını arttırır,
· İşletmecilik maliyetlerini azaltır,
· Finansal başarıyı olumlu etkiler,
· Müşteri sayısını artırır,
· Rekabet avantajı sağlar,
· Otel imajını olumlu geliştirir,
· Güvenli, temiz ve sağlıklı bir çevre sağlamaya yönlendirir,
· Hizmetin kalitesini artırır,
· Çevresel zararların maliyetinin azaltır.
Çevresel yönetimin sağladığı bu tür faydalardan yararlanabilmek için ekoetiketleme uygulamaları geliştirilmiştir.
Eko-etiketleme bir ürünün çevreye karşı duyarlı ve çevre dostu olduğunu
gösteren sertifikadır. Eko-etiketleme ile çevreye daha az zararlı uygulamaların ve yeniliklerin yapılabilmesi için üreticilerin özendirilmesi ve tüketiciler
arasındaki çevreye karşı sorumlu satın alma alışkanlıklarının teşvik edilmesi amaçlanmaktadır (McKerlie: 2002, 1). Dünyada ilk olarak 1978 yılında
Almanya’da Blue Angel ile başlayan eko- etiketleme uygulamaları daha
sonra diğer ülkeler tarafından da örnek alınarak uygulanmaya başlamış-
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
139
İbrahim İLHAN - Emine Yıldız KALE - Neşe ACAR
tır (http://www.blauer-engel.de/en/blauer_engel/index.php Erişim Tarihi:
16.02.2011). Turizm sektöründe ise çevreye duyarlılığı ve sürdürülebilirliği
ifade eden Blue Flag, Green Globe 21, Ecotel gibi eko-etiketleme uygulamaları söz konusudur (Sasidharan ve diğ.:2002, 162; Font: 2002, 199).
Ülkemizde de turizm sektöründe çevreye duyarlılık bilinci artmış olup bu
konuda yapılan çeşitli eko-etiketleme uygulamaları vardır. Bu çalışmada
çevre ile iç içe faaliyet gösteren konaklama işletmeleri için önemli olduğu
düşünülen Yeşil Yıldız projesi ele alınmaktadır.
Sürdürülebilir turizm kapsamında, çevrenin korunması, çevre bilincinin
geliştirilmesi amacıyla, Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından “Turizm İşletmesi Belgeli Konaklama Tesislerine Çevreye Duyarlı Konaklama Tesisi
Belgesi Verilmesine Dair 2008/3 no’lu Tebliğ” ile yeşil yıldız projesi başlatılmıştır. Yeşil yıldız; bu proje kapsamında Bakanlık belgeli konaklama
tesislerine, belirlenen kriterlere uymaları koşuluyla plaketlerinin üzerinde
çevreye duyarlı tesis ibaresinin yazıldığı ve yıldızların yeşil olarak gösterildiği bir çevre etiketi (eko-label) uygulamasıdır ( http: //www.kultur.gov.tr)
Yaşadığımız yüzyılın en büyük sorunu olarak çevre sorunları, hem global
hem de ulusal bir endişe kaynağıdır. Bu sorunlar sadece yakın çevreye değil, bir bütün olarak dünya toplumuna ve gelecek nesillere ağır maliyetler
yüklemektedir. Çevresel düzenlemelerin oluşturulmasında kullanılacak eylem planları aynı zamanda konaklama işletmelerinin de masraflarının azaltılmasında etkili olacaktır. Bu kapsamda yeşil yıldız uygulamasının amaçları
aşağıdaki gibi sıralanabilir (http://www.kultur.gov.tr) :
· Çevrenin korunması,
· Çevre bilincinin geliştirilmesi,
· İlgili kurum ve kuruluşlarla işbirliği yapılması, eğitim sağlanması,
· Turistik konaklama işletmelerinde çevreye duyarlı yapılaşmanın ve işletmecilik özelliklerinin teşvik edilmesi,
· Enerji, su, çevreye zararlı maddelerin tüketiminin ve atık miktarının azaltılması, enerji verimliliğinin arttırılması,
· Yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımının teşvik edilmesi,
· Konaklama işletmelerinin çevreye uyumu, çevreyi güzelleştirici düzenlemeleri, etkinlikleri ve ekolojik mimari geliştirilmesi.
140
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
Nevşehir’de Yeşil Yıldız Projesi’nin Uygulanamamasının Gerekçeleri
Yeşil Yıldız Projesine başvuran tesisler, 10 başlık altında toplanan, farklı
puanlara sahip 122 kriter1* üzerinden, yıldız sayısı ve tatil/şehir tesisi olması gibi özelliklerine göre değerlendirilerek, asgari puana ulaşan konaklama tesisi “çevreye duyarlı tesis belgesi” almaktadır.
Turizmin sürdürülebilir gelişimi için bütün paydaşların sürdürülebilirlik ilkelerine uygun davranış sergilemesi önemlidir. Bu paydaşlardan biri de
konaklama işletmeleridir. 2009 istatistik verilere göre Türkiye’de 2625
turizm işletme belgeli tesis bulunmaktadır (http://www.kultur.gov.tr). Bu
tesislerden sadece 10 konaklama işletmesinin yeşil yıldız sertifikasına sahip olduğu görülmektedir. Nevşehir’de ise bu projeye hiçbir işletme başvurmamıştır. “Yeşil Yıldız” projesinin uygulamada yeterince ilgi görmemesi, yeşil yıldız projesinden umulan yararların elde edilemeyeceği anlamına gelmektedir. Bu ilgisizlik araştırmacıların dikkatini çekmiştir. Bunun
gerekçelerinin neler olduğu araştırmanın çıkış noktasını oluşturmaktadır.
Bu noktada araştırma keşifsel bir araştırmadır ve iki temel konu üzerine
odaklanmaktadır: Konaklama işletmeleri ve yöneticilerinin (1) Yeşil yıldız
projesinde belirtilen kriterlere yaklaşımları ve faaliyetlerinin uygunluğu; (2)
Yeşil yıldız projesine başvurmamalarının gerekçeleri.
2. Araştırmanın Metodolojisi
Araştırmanın uygulaması Nevşehir’de faaliyette bulunan 4 ve 5 yıldızlı konaklama işletmeleri yöneticileri üzerinde yapılmıştır. Bu nedenle araştırma
sonuçlarını genelleştirmek mümkün değildir. Nevşehir İl Kültür ve Turizm
Müdürlüğü’nden turizm belgeli konaklama tesislerinin listesi alınmıştır.
Listeden tespit edilen 20 turizm belgeli 4 ve 5 yıldızlı konaklama işletmesi
ana kütleyi oluşturmaktadır.
Araştırma için gerekli olan birincil veriler, anket metodu uygulanarak toplanmıştır. Verilerin toplanmasında iki yol izlenmiştir. Yüz yüze görüşme yöntemi
ve yöneticilerle yüz yüze görüşme imkanı olmadığında ise “bırak ve topla”
yöntemi uygulanmıştır. 20 konaklama işletmesinden sadece 3 konaklama
işletmesinden anket alınamamıştır. 17 anket ile geri dönüş oranı % 85 tir.
2.1. Anket Formunun Oluşumu
Anket formunda yeşil yıldız kriterleri ile ilgili 32 (Kültür ve Turizm
Bakanlığı’nın sitesinde yer alan yeşil yıldız kriterlerinden yararlanılarak
1
Geniş bilgi için bkz. http://www.kultur.gov.tr/TR/dosya/1-139129/h/20080922-3-1.doc
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
141
İbrahim İLHAN - Emine Yıldız KALE - Neşe ACAR
oluşturulmuştur) yeşil yıldızın tercih edilmesine ilişkin 17 ve avantajlarına
ilişkin 11 (Yöneticiler -Dedeman, PeriTower, Lykia Lodge, Altınöz, Yıltok,
Altınyazı, Taşsaray- ile yapılan yarı yapılandırılmış görüşmelerden elde edilen bilgilerden oluşturulmuştur) olmak üzere toplam 60 ifade bulunmaktadır. Yöneticilerden ifadeleri beşli Likert ölçeğine göre değerlendirmeleri
istenmiştir. Konaklama işletmeleri ve yöneticiler ile ilgili demografik özellikleri belirlemeye yönelik sorulara da yer verilmiştir. Yeşil yıldız kriterlerine
ilişkin ifadelerin Cronbach Alpha güvenirlik katsayısı % 85, yeşil yıldızın
tercih edilmemesine ilişkin ifadelerin Cronbach Alpha güvenirlik katsayısı
%87, yeşil yıldızın avantajlarına ilişkin ifadelerin Cronbach Alpha güvenirlik katsayısı ise% 93 olarak tespit edilmiştir.
3. Verilerin Analizi ve Değerlendirilmesi
Araştırma sonucunda elde edilen veriler, “ Sosyal Bilimler için İstatistik
Paket Programı” (Statistical Program for Social Sciences- SPSS 17 for Windows) aracılığıyla değerlendirilmiştir.
Tablo 1 de katılımcıların profili yer almaktadır. Katılımcıların büyük çoğunluğunun erkek (% 82) ve yüksekokul/fakülte (% 65) mezunu olduğu
görülmektedir. % 36’sı 35 yaş ve altı, % 35’i 46- 55 yaş arası kişilerden
oluşmaktadır. Yöneticilerin % 41 i 10 yıl ve daha fazla süredir aynı işletmede çalışmaktadır. % 47’sinin 1- 5 yıl arası ve % 35’inin 10 yıl ve üzeri
yönetici konumunda çalıştıkları görülmektedir. Sonuçlara göre cevaplayıcıların konaklama işletmesi ve faaliyette bulunduğu çevre hakkında bilgi
sahibi oldukları söylenebilir.
Tablo 1: Katılımcılara ve Konaklama İşletmelerine Yönelik Bilgiler
Değişkenler
Cinsiyet
Kadın
Erkek
Eğitim
Lise
Meslek Yüksekokulu
Yüksekokul/Fakülte
Master/Doktora
142
F (%)
Değişkenler
İşletmenin Kategorisi
3 17,6 4 yıldızlı otel
14 82,4 5 yıldızlı otel
İşletmenin Faaliyet Yılı
5 yıldan az
3 17,6
6-10 yıl arası
2 11,8
11-15 yıl arası
11 64,7
16 yıl ve fazlası
1 5,9
F
(%)
12
5
70,6
29,4
4
3
3
7
23,5
17,6
17,6
41,2
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
Nevşehir’de Yeşil Yıldız Projesi’nin Uygulanamamasının Gerekçeleri
Yaş
35 yaş ve altı
36-45 yaş arası
46-55 yaş arası
56 yaş ve üzeri
Bulundukları
işletmedeki çalışma
yılı
1 yıldan az
1-5 yıl arası
6-10 yıl arası
10 yıl ve fazlası
Bulunulan
Konumda Çalışma
Yılı
1 yıldan az
1-5 yıl arası
6-10 yıl arası
10 yıl ve fazlası
İşletmenin Niteliği
6
35,5 Mevsimlik
4
23,5 Sürekli
6
35,3
1
5,9
Oda Sayısı
100 ve daha az odalı
101-200 odalı
201-300 odalı
3 17,6 301 ve daha fazla odalı
3 17,6
4 23,5
7 41,2 İşletmenin Yöneticisi
İşletme Sahibi
Profesyonel Yönetici
1
5,9 Sahiplik Durumu
8
47,1 Bağımsız Otel
2
11,8 Zincir Otel
6
35,3
2
15
11,8
88,2
5
8
2
2
29,4
47,1
11,8
11,8
6
11
35,3
64,7
14
3
82,4
17,6
İşletmelerin üçte ikisi (% 71) dört, üçte biri (% 29) beş yıldızlıdır. Faaliyet
süresine bakıldığında yarısına yakını (% 41,2) 16 yıl ve üzeri faaliyette
bulunmaktadır. Dolayısıyla çoğu işletme binasının eski olduğu söylenebilir.
% 88,2 si sürekli faaliyette bulunan, kalan % 11,8 mevsimsel otellerdir.
Otellerin % 82,4 ü bağımsız, % 17,6 sı zincir otel durumundadır. Büyük
bir bölümü (% 47,1) 101-200 arası oda ile orta büyüklükte işletmelerden
oluşmaktadır. Yöneticilerin % 64,7’si profesyonel, % 35,3’ü ise sahipyöneticidir.
Tablo 2’de konaklama işletmeleri tarafından yeşil yıldız kriterlerine ne derece uyulduğunu belirlemeye yönelik 32 ifade ile ilgili bulgular yer almaktadır. İfadeler aritmetik ortalamalar dikkate alınarak sıralanmıştır.
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
143
İbrahim İLHAN - Emine Yıldız KALE - Neşe ACAR
Tablo 2: Yeşil Yıldız Kriterlerine İlişkin Bulgular
Değişkenler
Kullanılan tüm tesisat ve
donanımların koruyucu bakım
ve onarımı periyodik olarak
yaptırılmaktadır.
Merkezi ısıtma sistemi
kullanılmaktadır.
İşletmenin ısı yalıtımı iklim
şartlarına uygun, minimum enerji
ile yeterli soğutma ve ısıtma
imkânı sağlayacak şekildedir.
Odalardaki elektrik sistemi,
müşteri odadan ayrıldığında
otomatik olarak kapanmaktadır.
Enerji tüketimi raporları
hazırlanmaktadır.
Kimyasal maddelerin kullanım
düzeyi takip edilmektedir.
Kullanılan makineler yüksek
verimli ve az elektrik tüketecek
teknolojide seçilmektedir.
Aydınlatmada az enerji tüketen
lambalar kullanılmaktadır.
Peyzaj düzenlemesi ve
ağaçlandırma çalışmaları vardır.
Personele deterjan-dezenfektan
kullanımı ve tasarrufu eğitimi
verilmektedir.
Harekete veya ışığa duyarlı
aydınlatma sistemleri
kullanılmaktadır.
Bahçe sulamasında, gereksiz
su tüketimini engelleyen
damlama, fıskiye vb. teknolojiler
kullanılmaktadır.
Kullanılan yağlar toplanmakta ya
da mevzuata uygun bir şekilde
imha edilmektedir.
Personele çevre bilinci ile ilgili
eğitim verilmektedir.
144
N
1
2
(%) (%)
3
(%)
4
(%)
5
St.
0rt.
(%)
Sap.
17
-
1
5,9
1
5,9
7
8
4,29 0,84
41,2 47,1
17
1
5,9
1
5,9
-
6
9
4,23 1,14
35,3 52,9
17
-
1
5,9
17
17
17
17
3
5
8
4,17 0,95
17,6 29,4 47,1
1
2
2
5,9 11,8 11,8
-
12
4,17 1,38
70,6
-
1
5,9
1
5,9
3
7
6
4,05 0,89
17,6 41,2 35,3
2
9
5
4,05 0,82
11,8 52,9 29,4
-
2
11,8
1
5,9
8
6
4,05 0,96
47,1 35,3
1
2
2
2
10
4,05 1,34
5,9 11,8 11,8 11,8 58,8
1
5
4
7
17
4,00 1,00
5,9 29,4 23,5 41,2
17
17
-
3
17,6
1
5,9
8
5
3,88 1,05
47,1 29,4
17
1
5,9
1
5,9
2
8
5
3,88 1,11
11,8 47,1 29,4
17
1
5,9
1
5,9
4
5
6
3,82 1,18
23,5 29,4 35,3
17
-
17
-
2
5
4
6
3,82 1,07
11,8 29,4 23,5 35,3
-
7
6
4
3,82 0,80
41,2 35,3 23,5
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
Nevşehir’de Yeşil Yıldız Projesi’nin Uygulanamamasının Gerekçeleri
Personele su ve enerji tasarrufu
eğitimi verilmektedir.
Kâğıt tüketimini azaltmak
için elektronik sistemler
kullanılmaktadır.
Çevre politikası ve eylem planı
vardır.
Menüde yerel ürünler
bulunmaktadır.
Duş başlıkları ve musluklarda,
akan suyun tasarrufuna yönelik
özel armatürler kullanılmaktadır.
İşletmenin yapısı görsel olarak
doğa ile uyumludur.
Çevreye duyarlılık konusunda
paydaşlar ile ortak çalışma ve
etkinlikler düzenlenmektedir.
Atıklar çeşitlerine (plastik, kağıt,
cam vb.) göre ayrılmaktadır.
Artan yiyecekler hayır kurumlarına
(bakım evleri, yurtlar, hayvan
barınakları vb.) verilmektedir.
Çevre koruma organizasyonlarına
düzenli olarak katkıda
bulunulmaktadır.
Satın alımlarda çevre etiketli,
geri dönüşümlü ürünler tercih
edilmektedir.
Kahvaltıda tek kullanımlık ürünler
(tereyağ, reçel, bal, peynir vb.)
kullanılmamaktadır.
Müşterilere yastık kılıfı, çarşaf,
nevresim ve havluların onların
isteğiyle değiştirileceği konusunda
bilgilendirme yapılmaktadır.
Menüde organik ürünler
bulunmaktadır.
Müşterilerin çevreye duyarlılık
faaliyetlerine katılımı
sağlanmaktadır.
17
1
5,9
1
5,9
3
7
5
3,82 1,13
17,6 41,2 29,4
17
2
2
7
5
1
3,76 1,20
5,9 11,8 11,8 41,2 29,4
-
2
3
10
2
3,70 0,84
11,8 17,6 58,8 11,8
2
5
6
4
3,70 0,98
11,8 29,4 35,3 23,5
17
-
3
5
4
5
3,64 1,11
17,6 29,4 23,5 29,4
17
3
17,6
17
2
1
11,8 5,9
17
17
-
4
3
7
3,64 1,49
23,5 17,6 41,2
3
7
4
3,58 1,27
17,6 41,2 23,5
17
-
4
3
7
3
3,52 1,06
23,5 17,6 41,2 17,6
17
-
3
6
5
3
3,47 1,00
17,6 35,3 29,4 17,6
16
2
12,5
17
1
2
6
6
2
3,35 1,05
5,9 11,8 35,3 35,3 11,8
17
2
3
3
6
3
3,29 1,31
11,8 17,6 17,6 35,3 17,6
17
4
2
3
2
6
3,23 1,64
23,5 11,8 17,6 11,8 35,3
-
5
7
2
3,43 1,15
31,3 43,8 12,5
2
2
7
2
4
3,23 1,30
11,8 11,8 41,2 11,8 23,5
6
2
2
4
3
17
35,3
3,23 1,25
11,8 11,8
23,5 17,6
17
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
145
İbrahim İLHAN - Emine Yıldız KALE - Neşe ACAR
Odalarda tek kullanımlık
(şampuan, sabun, duş bonesi,
4
3
6
4
17
3,17 1,59
bardak, tabak, çatal bıçak
23,5 17,6
35,3 23,5
takımları vb.) malzemeler
kullanılmamaktadır.
Tek kullanımlık içecek
3
2
7
4
1
yerine premix vb. ürünler
17
2,88 1,16
17,6 11,8 41,2 23,5 5,9
kullanılmaktadır.
Soğutma ve havalandırma (klima
vb.), pencere ve kapıların açılması
4
4
2
5
2
2,82 1,42
17
durumunda otomatik olarak
23,5 23,5 11,8 29,4 11,8
kapanmaktadır.
(1- Kesinlikle katılmıyorum, 2- Katılmıyorum, 3- Ne Katılıyorum Ne Katılmıyorum, 4- Katılıyorum, 5- Kesinlikle Katılıyorum)
Tablo 2’den de görüleceği üzere, yöneticilerin en çok katıldıkları ifadeler;
kullanılan tüm tesisat ve donanımların koruyucu bakım ve onarımının periyodik olarak yaptırılması, merkezi ısıtma sistemi kullanılması, işletmenin
ısı yalıtımı iklim şartlarına uygun, minimum enerji ile yeterli soğutma ve
ısıtma imkânı sağlaması, odalardaki elektrik sisteminin müşteri odadan
ayrıldığında otomatik olarak kapanması, enerji tüketimi ile ilgili raporların
hazırlanması şeklindedir.
Müşterilere yastık kılıfı, çarşaf, nevresim ve havluların onların isteğiyle değiştirileceği konusunda bilgilendirme, harekete veya ışığa duyarlı aydınlatma sistemleri kullanılması, personele deterjan-dezenfektan kullanımı ve
tasarrufu eğitimi verilmesi konusunda çıkan sonuçlar daha önceki çalışmaların (Eren ve Yılmaz 2008; Erdogan ve Baris 2007) sonuçlarını desteklemektedir. Personele çevre bilinci ile ilgili eğitim verilmesi konusunda
ise önceki çalışmaların tersine yöneticiler olumlu düşünmektedir. Emeksiz
(2007) tarafından yapılan araştırma sonuçlarının tersine çevre konusunda
müşterilerin bilgilendirildiği ortaya çıkmıştır. Çevreye duyarlılıkla ilgili Eren
ve Yılmaz (2008) tarafından yapılan çalışmanın tersine müşterilerin çevreye duyarlılık faaliyetlerine katılımı da sağlanmaktadır.
Tablo 3: Yeşil Yıldızın Tercih Edilmemesine İlişkin Bulgular
Değişkenler
Yeşil yıldız alma
konusunda yeterli
teşvik uygulanmaması
146
N
1
(%)
17
-
2
(%)
1
5,9
3
(%)
3
17,6
4
(%)
8
47,1
5
(%)
5
29,4
0rt.
4,00
St.
Sap
0,86
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
Nevşehir’de Yeşil Yıldız Projesi’nin Uygulanamamasının Gerekçeleri
Eğitimli personelin
olmaması
Seyahat acenteleri ve
tur operatörlerinden
bir talep olmaması
Kurulum maliyetinin
yüksek olması
Bu konuda yeterli
bilginin olmaması
Maliyetli olması
17
-
17
2
11,8
17
Bürokratik işlemlerin
olması
Çevreye duyarlılık
konusunda yasal
yaptırımın olmaması
Müşterilerden çevreye
duyarlılık yönünde
talep olmaması
Çevredeki diğer
otellerin böyle bir
sertifikaya sahip
olmamaları
Müşteri sayısının
artmasına bir etkisinin
olmaması
Binaların yapısının
uygun olmaması
Rekabet avantajı
sağlamaya etki
etmemesi
Uluslar arası bir belge
olmaması
Diğer belgelerin (örn:
gıda güvenliği belgesi)
daha avantajlı olması
Çalışmaların zaman
alması
Kârlılığın artmasına
etkisinin olmaması
17
1
5,9
3
17,6
2
12,5
2
11,8
-
17
16
17
2
11,8
1
5,9
4
23,5
-
7
41,2
11
64,7
4
23,5
3
17,6
3,76
0,97
3,70
1,21
1
5,9
1
5,9
-
9
52,9
6
35,3
9
56,3
6
35,3
6
35,3
2
11,8
5
29,4
1
6,3
3
17,6
3
17,6
3,58
1,00
3,52
1,46
3,43
1,09
1
5,9
5
29,4
4
23,5
2
11,8
4
25,0
5
29,4
3
17,6
3,41
1,22
3,41
1,12
17
1
5,9
5
29,4
2
11,8
6
35,3
3
17,6
3,29
1,26
17
1
5,9
4
23,5
4
23,5
5
29,4
3
17,6
3,29
1,29
17
3
17,6
3
17,6
1
5,9
8
47,1
2
11,8
3,17
1,38
2
12,5
17
2
11,8
1
6,3
2
11,8
8
50,0
7
41,2
4
25,0
5
29,4
1
6,3
1
5,9
3,06
1,06
3,05
1,08
17
1
5,9
17
3
17,6
5
29,4
3
17,6
4
23,5
4
23,5
6
35,3
7
41,2
1
5,9
-
3,05
1,08
2,88
1,16
17
3
17,6
7
41,2
5
29,4
2
11,8
6
35,3
4
23,5
-
2,82
1,13
2
11,8
2,82
1,28
16
3
17,6
17
2
11,8
(1- Kesinlikle katılmıyorum, 2- Katılmıyorum, 3- Ne Katılıyorum Ne Katılmıyorum, 4- Katılıyorum, 5- Kesinlikle Katılıyorum)
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
147
İbrahim İLHAN - Emine Yıldız KALE - Neşe ACAR
Tablo 3 de, konaklama işletmelerinin “çevreye duyarlı konaklama işletmesi belgesi” yani yeşil yıldız almama nedenlerine ilişkin ifadeler yer almaktadır. Yöneticilerin bu ifadelere katılma düzeylerine bakıldığında en çok yeşil yıldız alma konusunda yeterli teşvik uygulanmaması, eğitimli personel
olmaması, seyahat acenteleri ve tur operatörlerinden bir talep olmaması,
kurulum maliyetinin yüksek olması, bu konuda yeterli bilginin olmaması
ifadelerine katıldıkları görülmektedir. En az katıldıkları ifadeler ise; diğer
belgelerin (örn: gıda güvenliği belgesi) daha avantajlı olması, çalışmaların
zaman alması ve karlılığın artmasına etkisinin olmamasıdır.
Tablo 4: Yeşil Yıldızın Potansiyel Avantajlarına İlişkin Bulgular
1
2
(%) (%)
İşletmemizin imajını olumlu
1
17
yönde etkiler.
5,9
Çevreyle ilgili çalışmalarımızı
1
17
sistematik hale getirir.
5,9
Çalışanların çevreye
17
duyarlılıklarını arttırır.
1
1
Hizmet kalitemizi arttırır.
17
5,9 5,9
4
Rekabet avantajı sağlar.
17
23,5
5
Müşteri sayısını arttırır.
17
29,4
1
3
Kamuoyu desteğini arttırır.
17
5,9 17,6
1
Müşteri tatminini arttırır.
17
5,9
5
Maliyetleri azaltır.
17
29,4
4
Yasal problemleri azaltır.
17
23,5
5
Yasal cezaları azaltır.
17
29,4
Değişkenler
N
3
(%)
3
17,6
2
11,8
6
35,3
2
11,8
1
5,9
3
17,6
2
11,8
7
41,2
5
29,4
7
41,2
6
35,3
4
(%)
5
29,4
9
56,3
6
35,3
9
56,3
7
41,2
3
17,6
7
41,2
6
35,3
4
23,5
4
23,5
4
23,5
5
(%)
8
47,1
5
29,4
5
29,4
4
23,5
5
29,4
6
35,3
4
23,5
3
17,6
3
17,6
2
11,8
2
11,8
0rt.
St.
Sap
4,11 1,11
4,05 0,82
3,94 0,82
3,82 1,07
3,76 1,14
3,58 1,27
3,58 1,22
3,58 1,00
3,29 1,10
3,23 0,97
3,17 1,01
(1- Kesinlikle katılmıyorum, 2- Katılmıyorum, 3- Ne Katılıyorum Ne Katılmıyorum, 4- Katılıyorum, 5- Kesinlikle Katılıyorum)
Tablo 4 de görüldüğü üzere yöneticilerin yeşil yıldız uygulamasının sağlayacağı avantajlarla ilgili ifadelerde yasal problemleri ve yasal cezaları azaltması
konusunda kararsız kaldıkları diğer ifadelere ise katıldıkları görülmektedir.
148
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
Nevşehir’de Yeşil Yıldız Projesi’nin Uygulanamamasının Gerekçeleri
Sonuç ve Öneriler
Mevcut çalışma ile konaklama işletmeleri ve yöneticilerinin (1) Yeşil yıldız projesinde belirtilen kriterlere yaklaşımları ve faaliyetlerinin uygunluğu ve (2) Yeşil
yıldız projesine başvurmamalarının gerekçeleri belirlenmeye çalışılmıştır.
Araştırma kapsamında yer alan işletmeler yeşil yıldız projesine başvurmamışlardır. Ancak aynı işletmelerin “yeşil yıldız kriterlerine” ne derece uyduklarını gösteren ifadelerin ortalamalarına bakıldığında yeşil yıldız kriterlerine
zaten uydukları ve kriterlere uymanın avantajlarını bildikleri görülmektedir.
Daha önceki çalışmaların (Erdoğan ve Barış: 2007; Eren ve Yılmaz: 2008)
aksine yöneticilerin çevreyle ilgili standart ve sertifikalarla ilgili yeterli bilgiye sahip oldukları görülmektedir.
“Yeşil Yıldız Projesine” başvurulmaması, işletmelerin çevresel duyarlı işletmeler olmadıkları, yeşil yıldız kriterlerinin önemini algılamadıkları anlamına gelmemektedir. Çünkü yeşil yıldız projesi kriterlerine uymanın avantajları ile yeşil yıldıza sahip olmanın avantajları aynı değildir.
Nevşehir’e gelen turistlerin çoğunluğunun tur operatörleri ve acenteler
aracılığı ile gelmesi, tur operatörleri ve acentelerin ise yeşil yıldızı otel tercihinde hiç dikkate almamaları, işletmelere kapılarındaki yıldızların yeşile
boyanmasının sağlayacağı imajın otellerinin tercih edilmesinde olumlu bir
etki yaratmayacağını düşündürmektedir. Böyle bir avantaj sağlamayacaksa, bakanlık denetimine girmek gereksiz bir külfet olarak görülmektedir.
Çevreye duyarlılık konusunda duyarlı ve bilgi sahibi olmalarına rağmen konaklama işletmelerinin yeşil yıldız projesini uygulamamasının diğer önemli
bir nedeni otellerin eski olması ve projenin istenildiği şekilde uygulanması
için gerekli dönüşüm maliyetinin yüksekliğidir.
Yeşil yıldız projesine başvuruların ve uygulamalarının arttırılması konusunda çalışma iki temel öneri sunmaktadır. (1) Tur operatörleri ve seyahat
acentelerinin bu konuda duyarlılık göstermeleri (2) Eski otellerin yeşil yıldız
projesi kriterlerine uygun şekilde dönüştürülmesinin yüksek maliyetlerini
azaltmak için teşvikler sağlanması.
Bu çalışma sadece Nevşehir ile sınırlıdır ve Türkiye’ye bir genelleme yapılamaz. Ancak, Nevşehir’deki gibi Türkiye genelinde de turizmin tur operatörlerine bağımlı olması, bu çalışmanın sonuç ve önerilerini diğer çalışmalar için önemli bir varsayım haline getirmektedir.
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
149
İbrahim İLHAN - Emine Yıldız KALE - Neşe ACAR
Kaynakça
Banerjee, S.B. (2001). Corporate environmental strategies and actions. Management Decision, 39 (1), 36-46.
Bansal, P., & Roth, K. (2000). Why companies go green: A model of ecological
responsiveness. Academy of Management Journal, 43(4), 717-736.
Bohdanowicz, P. (2005). European hoteliers’ environmental attitudes. Cornell
Hotel and Restaurant Administration Quarterly, 46(2), 188-204.
Bohdanowicz, Paulina (2006); “Environmental Awareness and Initiatives in the
Swedish and Polish Hotel Industries- Survey Results”, Hospitality Management Vol.25, pp: 662-682.
Erdogan, N., & Baris, E. (2007). Environmental protection programs and conservation practices of hotels in Ankara, Turkey. Tourism Management, 28, 604614.
Eren, Duygu; İbrahim Yılmaz (2008); “Otel İşletmelerinde Yeşil Pazarlama Uygulamaları: Nevşehir Örneği”, 13. Ulusal Pazarlama Kongresi, Bildiriler Kitabı,
Nevşehir ,ss:290-300.
Font, Xavier (2002); “Environmental certification in tourism and hospitality:
progress,process and prospects”, Tourism Management 23,pp:197–205.
Gil, M. J. A.; J. B. Jimenez ve C. Lorente (2001); “An Analysis of Environmental
Management, Organizational Context and Performance of Spanish Hotels”, Omega, 29, pp: 457-471.
Kasim, Azilah (2007); “Corporate Environmentalism in the Hotel Sector: Evidence
of Drivers and Barriers in Penang, Malaysia”, Journal of Sustainable Tourısmi, Vol. 15, No. 6,pp:680-699.
Kirk, D. (1998). Attitudes to environmental management held by a group of hotel managers in Edinburgh. Hospitality Management, 17, 33-47.
Kirk, David (1995); “Environmental Management in Hotels”, International Journal of Contemporary Hospitality Management, Vol.7, No:6, pp:3-8.
Lee, S.Y., & Rhee, S.K. (2007). The change in corporate environmental strategies:
a longitudinal empirical study. Management Decision, 45(2), 196-216.
Manaktola, K., & Jauhari, V. (2007). Exploring consumer attitude and behavior
towards green practices in the lodging industry in India. International Journal of Contemporary Hospitality Management, 19(5), 364-377.
McKerlie, Kate (2002); Implıcatıons Of An Eco - Certıfıcatıon Programfor Alberta
; Discussion Paper C3-04 , Climate Change Central, July.pp:1-57.
Mensah, I. (2006). Environmental management practices among hotels in the
greater Accra region. Hospitality Management, 25, 414-431.
150
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
Nevşehir’de Yeşil Yıldız Projesi’nin Uygulanamamasının Gerekçeleri
Molina-Azorin, J. F. ; E. Claver- Cortes; J. Pereira-Moliner, J. J. Tari, (2009) “Environmental Practices and Firm Performance: an Empirical Analysis in the
Spanish Hotel Industry”, Journal of Cleaner Production, Vol.17, pp. 516524.
Sasidharan, Vinod,, Ercan Sirakaya, Deborah Kerstetter (2002); Developing countries and tourism ecolabels”; Tourism Management 23, pp: 161–174.
Tzschentke, N., Kirk, D., & Lynch, P.A. (2008), Going green; Decisional factors in
small hospitality operations. International Journal of Hospitality Management, 27(1), 126-133.
http://www.blauer-engel.de/en/blauer_engel/index.php Erişim Tarihi:16.02.2011.
http://www.kultur.gov.tr/TR/belge/1-63779/turizm-belgeli-tesisler.html Erişim Tarihi:16.02.2011.
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
151
NEVŞEHİR EKONOMİSİNİN SEKTÖREL ANALİZİ
SECTORAL ANALYSIS OF NEVSEHIR ECONOMY
İbrahim İLHAN* - Ersan ERSOY**
ÖZET
Çalışmanın analiz birimini Nevşehir ili, çalışma konusunu ise ilin
mevcut ekonomik yapısı oluşturmaktadır. Çalışma hazırlanırken
ikincil verilerden yararlanılmıştır. Çalışmanın amacı Nevşehir’in ekonomik yapısının mevcut durumunu sektörler itibari ile incelemektir.
Çalışmada sanayi, tarım ve turizm sektörleri bazı istatistiki göstergeler ile incelenmektedir. Nevşehir’in ekonomik gelişiminin incelenmesinin amacı, sektörlerin durumunu, karşılaştığı sorunları belirlemek,
sorunlara çözüm önermek ve bölgede gelecekte yapılacak plan ve
yatırımlara yön göstermektir.
Anahtar Kelimeler: Nevşehir, Ekonomik Yapı, Sektörler Analizi
ABSTRACT
In this study, the main analysis unit is Nevsehir and the main subject
is the economic structure in Nevsehir. The purpose of this study is to
evaluate the current situation of economic structure in Nevsehir. Tourism, agriculture and manufacturing sectors of the economy were
examined in terms of some statistical indicators and secondary data
was used. By examining the history of economic development in
Nevsehir, it has been aimed to investigate the current problems of
sectors faced in order to provide solutions to them and to lead the
future planning and investment activities which will be carried out
in the region.
Key Words: Nevsehir, Economic Structure, Sectors Analysis
* Yrd. Doç. Dr., Nevşehir Üniversitesi, Turizm Fakültesi, Turizm İşletmeciliği Bölümü, Rekreasyon Yönetimi Bölümü, e-posta:[email protected]
** Yrd. Doç. Dr., Nevşehir Üniversitesi, Turizm Fakültesi, Turizm İşletmeciliği Bölümü, Rekreasyon Yönetimi Bölümü, e-posta: [email protected]
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
153
İbrahim İLHAN - Ersan ERSOY
Giriş
Kaynakların korunup geliştirilerek kullanılması sürdürülebilir kalkınmanın
en yalın ifadesidir. Sürdürülebilir kalkınmanın birinci ilkesi ise planlı gelişimdir. Rasyonellik, ekonomiklik, verimlilik, etkililik ve karlılık gibi ekonominin temel ilkelerine uygun katma değeri yüksek bir üretim tarzı planlı
yönetimde temel yaklaşımdır. Birey, işletme, bölge, ülke, kamu veya özel
sektör olsun her ölçekte verilecek vizyon, misyon, politika, amaç, hedef,
strateji, program, bütçe gibi plan kararları yukarıda sayılan ölçütler ile değerlendirilecek güncel, doğru, geçerli ve tutarlı bilgilere dayanmalıdır. Bir
sistemin nasıl işlemesi gerektiği konusunda sisteme yön verecek planlar
oluşturulabilmenin, ekonominin aktörlerine tavsiyelerde bulunabilmenin
dayanağı ve öncülü, sistemin yapısının ne ve işleyişinin nasıl olduğunun
belirlenmesidir. Bu nedenle ekonominin mevcut durumunun ve işleyişinin
saptanması önemli bir araştırma konusudur.
Çalışmanın analiz birimini Nevşehir İli, çalışma konusunu ise ilin mevcut
ekonomik yapısı oluşturmaktadır. Çalışmanın amacı Nevşehir’in ekonomik
yapısının mevcut durumunu sektörler itibari ile incelemektir. Sanayi, tarım
ve turizm gibi Nevşehir’in ekonomik yapısını oluşturan sektörlerden biri
yerine, bütünsel bir yaklaşım ile sektörler bir arada incelenmektedir.
Çalışma hazırlanırken, konunun doğası gereği, ikincil verilerden yararlanılmıştır. TUİK (Türkiye İstatistik Kurumu) tarafından iller itibariyle iktisadi faaliyet kollarına göre Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (GSYH) verileri sadece 19872001 dönemi için verilmektedir. 2001 yılından sonra söz konusu veriler
il bazında hesaplanmadığından, bu yıldan sonra Nevşehir için GSYH’nın
iktisadi faaliyet kollarına göre dağılımı incelenememiştir. Sadece yıllık verilerine ulaşılabilen alt sektörlerin geçmişten günümüze gelişiminin incelenebilmesi çalışmada önemli bir kısıt olmuştur. Çalışmada sanayi, tarım
ve hayvancılık ile turizm sektörleri incelenmekte, durum betimlenmekte,
sonuç kısmında öneriler sunulmaktadır.
1. Nevşehir Ekonomisinin Genel Durumu
İç Anadolu Bölgesi’nde yer alan Nevşehir ili bulunduğu jeolojik yapısı gereği
ülkemizin önemli turistik yerlerinden biridir. Bölgenin jeolojik yapısı Erciyes,
Hasandağı ve Güllüdağ’ın püskürttüğü lav ve küllerin oluşturduğu yumuşak
tabakaların milyonlarca yıl boyunca yağmur ve rüzgar tarafından aşındırıl-
154
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
Nevşehir Ekonomisinin Sektörel Analizi
masıyla ortaya çıkmıştır. Peribacaları gibi ilginç jeolojik yapısının yanı sıra,
kayalara oyulan yerleşim yerleri ender doğal ve kültürel merkezlerdendir.
1987 yılı verilerine göre iktisadi faaliyet kollarına (sektörler) göre alıcı fiyatlarıyla Nevşehir’de GSYH’nın dağılımı Tablo 1’de verilmiştir. GSYİH’da
en fazla paya sahip olan sektör tarım sektörü olmuştur. 1987 yılı itibariyle
GSYİH’nın dağılımı incelendiğinde, tarımın %57, ticaretin %10, ulaştırma ve haberleşmenin %15, sanayinin ise sadece %4’lük bir pay aldığı
görülmektedir. 1987’den 2001’e kadar, 15 yıllık süre içinde sektörlerin il
ekonomisindeki paylarının gelişimi incelendiğinde, tarım sektörünün payının %57’den %27’ye, inşaat sanayinin payının ise %5’den %3’e gerilediği görülmektedir. Ayrıca sanayinin payı %4’den %10’a yükselmiş,
ticaretin payı %10’dan %25’e yükselmiş, ulaştırma ve haberleşmenin
payı ise %15’den %22’ye yükselmiştir. Mali müesseseler, konut sahipliği
ve serbest meslek hizmetlerinin paylarında ise çok önemli bir değişiklik
yaşanmamıştır.
Tablo 1’de dikkat çeken en önemli nokta, tarım sektöründeki yaklaşık
%31’lik azalış ile ticaretteki %15’lik yükseliştir. Nevşehir’deki sektörel dönüşüm; tarım en yüksek paya sahip olmakla birlikte, sırasıyla turizm ve
ticaret, ulaştırma ve haberleşme ile sanayi yönündedir. Sanayideki artışın
temel kaynağı imalat sanayindeki artıştır. Turizm ve ticaretteki %15,1’lik
artışın temel kaynağı ise otel lokanta hizmetlerinde yaşanan %14,3’lük
artıştır. Ana sektörler itibariyle en fazla artış turizm ve ticarette, alt sektörler itibariyle en fazla artış ise otel lokanta hizmetlerinde yaşanmıştır. Bu
durum, 1987-2001 döneminde Nevşehir ekonomisinde tarımdan turizme
doğru bir dönüşüm yaşandığını göstermektedir.
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
155
Tablo 1: İktisadi Faaliyet Kollarına Göre Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (Cari Fiyatlarla) ve Sektör Payları
1987
1988
1989
1990
1991
1992
1993
1994
Milyon Sek. Milyon Sek. Milyon Sek. Milyon Sek.
Sek. Milyon Sek.
Sek. Milyon Sek.
Milyon TL
Milyon TL
TL Pay. TL Pay. TL Pay. TL Pay.
Pay. TL Pay.
Pay.
TL
Pay.
251.900 57,4 300.356 48,4 519.939 46,8 1.167.171 54,3 1.388.205 47,61.852.525 40,6 3.950.908 43,3 6.523.67138,5
Tarım
- Çiftçilik ve Hayvancılık
251.643 57,4 299.879 48,4 519.382 46,8 1.165.946 54,2 1.386.324 47,61.848.630 40,5 3.945.747 43,3 6.515.00738,4
- Ormancılık
0 0
0 0
0 0
0 0
0 0
0 0
0 0
0 0
- Balıkçılık
258 0,1
477 0,1
557 0,1
1.225 0,1
1.881 0,1
3.895 0,1
5.161 0,1
8.664 0,1
18.229 4,2 32.716 5,3 54.860 4,9 94.049 4,4 128.222 4,4 192.380 4,2 654.802 7,2 1.483.138 8,7
Sanayi
- Madencilik ve Taş Ocakçılığı
808 0,2
739 0,1
7.390 0,7 10.410 0,5
8.992 0,3
1.590 0 16.131 0,2
14.254 0,1
- İmalat Sanayi
14.693 3,4 26.583 4,3 39.551 3,6 68.624 3,2 91.433 3,1 149.766 3,3 569.549 6,2 1.311.614 7,7
- Elektrik, Gaz ve Su
2.728 0,6 5.394 0,9
7.919 0,7 15.015 0,7 27.797 1 41.024 0,9 69.122 0,8 157.270 0,9
21.056 4,8 39.057 6,3 71.276 6,4 107.239 5 189.586 6,5 287.625 6,3 491.481 5,4 866.245 5,1
İnşaat Sanayi
44.530 9,9 73.761 11,9 127.912 11,5 221.608 10,3 330.775 11,3 673.649 14,8 1.290.728 14,1 2.975.96617,5
Ticaret
- Toptan ve Perakende Ticaret 21.357 4,9 37.138 6 61.796 5,6 109.842 5,1 171.582 5,9 299.160 6,6 546.009 6 1.107.912 6,5
- Otel Lokanta Hizmetleri
22.173 5,1 36.623 5,9 66.116 6 111.766 5,2 159.193 5,5 374.489 8,2 744.719 8,2 1.868.054 11
65.451 14,9 114.793 18,5 193.656 17,4 324.839 15,1 504.547 17,3 850.843 18,6 1.517.028 16,6 3.213.29818,9
Ulaştırma ve Haberleşme
9.226 2,1 18.222 2,9 32.310 2,9 55.447 2,6 62.077 2,1 111.463 2,4 181.673 2 223.129 1,3
Mali Müesseseler
14.151 3,2 19.506 3,1 27.819 2,5 38.149 1,8 63.894 2,2 109.092 2,4 195.338 2,1 352.334 2,1
Konut Sahipliği
3.359 0,8 4.912 0,8 11.868 1,1 21.934 1 33.052 1,1 55.252 1,2 105.829 1,2 195.109 1,2
Serbest Meslek Hizmetleri
6.152 0,6 32.603 1,5 53.817 1,8 65.488 1,4 122.427 1,3 298.165 1,8
(Eksi) İzafi Banka Hizmetleri 8.392 1,9 16.224 2,6
418.510 95,4 587.099 94,7 1.033.488 93,1 1.997.833 93 2.646.541 90,84.067.341 89,1 8.265.359 90,6 15.534.72591,6
Sektörler Toplamı
17.071 3,9 28.594 4,6 70.964 6,4 140.945 6,6 249.218 8,6 448.058 9,8 758.846 8,3 1.226.660 7,2
Devlet Hizmeti
Kar Amacı Olmayan
402 0,1
641 0,1
1.068 0,1
1.285 0,1
1.542 0,1
2.417 0,1
4.278 0
2.441 0
Özel Hiz.Kur.
435.984 99,4 616.334 99,4 1.105.520 99,5 2.140.063 99,6 2.897.301 99,44.517.816 99 9.028.483 99 16.763.82698,8
Toplam
2.502 0,6 3.775 0,6
5.112 0,5
9.186 0,4 17.273 0,6 47.095 1 93.950 1 195.565 1,2
İthalat Vergileri
438.486 100 620.110 100 1.110.632 100 2.149.250 100 2.914.574 1004.564.911 100 9.122.433 100 16.959.390 100
GSYIH Alıcı Fiyatlarıyla
İbrahim İLHAN - Ersan ERSOY
156
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
1995
Milyon TL
1996
1997
1998
1999
2000
2001
Sek.
Sek.
Sek.
Sek.
Sek.
Sek.
Sek.
Milyon TL
Milyon TL
Milyon TL
Milyon TL
Milyon TL
Milyon TL
Pay.
Pay.
Pay.
Pay.
Pay.
Pay.
Pay.
12.367.021 38,2 28.683.449 41,4 60.069.82742,2 125.495.215 47,7137.567.08938,7 206.557.472 36,6 212.685.481 26,7
Tarım
- Çiftçilik ve Hayvancılık
12.343.785 38,2 28.630.855 41,3 59.969.22142,1 125.335.149 47,6137.346.22138,7 206.318.647 36,5 212.388.540 26,7
- Ormancılık
0 0
0 0
0 0
0 0
0 0
0 0
26.094 0
- Balıkçılık
23.236 0,1
52.594 0,1
100.606 0,1
160.066 0,1
220.868 0,1
238.825 0
270.847 0
2.609.796 8,1 4.756.385 6,9 11.620.004 8,2 14.657.935 5,6 30.097.397 8,5 46.862.938 8,3 79.929.698 10
Sanayi
- Madencilik ve Taş Ocakçılığı
25.965 0,1
56.914 0,1
162.521 0,1
209.584 0,1 1.401.002 0,4 1.305.085 0,2
266.391 0
- İmalat Sanayi
2.410.747 7,5 4.177.635 6 10.786.188 7,6 13.363.981 5,1 26.340.397 7,4 41.954.230 7,4 72.700.525 9,1
- Elektrik, Gaz ve Su
173.084 0,5 521.836 0,8
671.295 0,5 1.084.370 0,4 2.355.998 0,7 3.603.623 0,6 6.962.782 0,9
1.533.879 4,7 5.311.400 7,7 8.700.160 6,1 11.715.082 4,5 17.075.434 4,8 21.425.577 3,8 26.566.809 3,3
İnşaat Sanayi
5.772.568 17,8 11.184.050 16,1 24.437.09617,1 42.695.690 16,2 59.575.65516,8 107.008.122 18,9 200.139.048 25,1
Ticaret
- Toptan ve Perakende Ticaret 2.307.270 7,1 4.094.699 5,9 7.635.005 5,4 13.268.205 5 19.012.314 5,4 31.840.655 5,6 45.804.122 5,7
- Otel Lokanta Hizmetleri
3.465.298 10,7 7.089.351 10,2 16.802.09111,8 29.427.485 11,2 40.563.34111,4 75.167.467 13,3 154.334.926 19,4
6.427.831 19,9 11.985.252 17,3 22.824.059 16 39.896.067 15,2 60.348.704 17 106.643.848 18,9 175.732.385 22,1
Ulaştırma ve Haberleşme
654.678 2 1.458.561 2,1 3.153.350 2,2 6.034.216 2,3 7.428.747 2,1 9.304.108 1,6 11.986.076 1,5
Mali Müesseseler
583.506 1,8 879.650 1,3 1.472.681 1 3.048.182 1,2 5.486.617 1,5 10.849.250 1,9 14.532.077 1,8
Konut Sahipliği
370.869 1,1 791.422 1,1 1.533.633 1,1 2.792.829 1,1 3.564.395 1 5.642.617 1 7.513.516 0,9
Serbest Meslek Hizmetleri
(Eksi) İzafi Banka Hizmetleri 475.524 1,5 619.762 0,9 1.160.159 0,8 2.090.094 0,8 2.786.408 0,8 3.000.696 0,5 7.475.821 0,9
29.844.624 92,2 64.430.407 93 132.650.65193,1 244.245.122 92,8318.357.63089,6 511.293.236 90,5 721.609.268 90,6
Sektörler Toplamı
2.062.500 6,4 4.080.074 5,9 8.420.374 5,9 16.393.691 6,2 33.223.780 9,4 46.308.203 8,2 67.883.548 8,5
Devlet Hizmeti
Kar Amacı Olmayan
4.338 0
8.242 0
14.240 0
29.870 0
80.439 0
137.168 0
267.330 0
Özel Hiz. Kur.
31.911.462 98,6 68.518.723 98,9 141.085.265 99 260.668.682 99,1351.661.849 99 557.738.607 98,7 789.760.146 99,1
Toplam
442.292 1,4 771.846 1,1 1.417.554 1 2.407.857 0,9 3.547.486 1 7.117.225 1,3 7.095.424 0,9
İthalat Vergileri
32.353.754 100 69.290.569 100 142.502.819 100 263.076.539 100355.209.335 100 564.855.832 100 796.855.570 100
GSYIH Alıcı Fiyatlarıyla
Kaynak : www.tuik.gov.tr
Tablo 1’in Devamı
Nevşehir Ekonomisinin Sektörel Analizi
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
157
İbrahim İLHAN - Ersan ERSOY
Tablo 2’de Türkiye ve Nevşehir’e ait GSYH ile ilgili veriler yer almaktadır.
Tablo incelendiğinde, 1987-2001 döneminde Nevşehir’in GSYH’dan almış
olduğu payın; 1991, 1994 ve 1996 yıllarında artış olmakla birlikte, yıllar
itibariyle azalarak %0,59’dan %0,45’e gerilediği görülmektedir. 1987 ve
2001 yılı GSYH rakamları karşılaştırıldığında, Türkiye’nin GSYH’nda %48,
Nevşehir’in GSYH’nda ise %13’lük bir yükseliş yaşanmıştır. GSYH rakamlarına göre Nevşehir ekonomisi, Türkiye ekonomisindeki büyümeye paralel bir büyüme gösterememiş ve GSYH’dan aldığı pay azalmıştır.
Tablo 2: Sabit Fiyatlarla GSYH
Türkiye
Nevşehir
Sabit
Sabit
1987
1987
Fiyatlarla
Fiyatlarla
Sabit Fiyatlarla
Fiyatlarıyla
Fiyatlarıyla
Gelişme
Gelişme Hızı
Payı (%)
(000.000 TL)
(000.000 TL)
Hızı (%)
(%)
1987
74.416.097
438.486
0,59
1988
76.143.294
2,32
433.173
-1,21
0,57
1989
76.364.109
0,29
396.842
-8,39
0,52
1990
83.370.708
9,18
428.840
8,06
0,51
1991
84.271.019
1,08
544.566
26,99
0,65
1992
88.892.781
5,48
458.601
-15,79
0,52
1993
96.390.529
8,43
505.095
10,14
0,52
1994
91.599.731
-4,97
486.647
-3,65
0,53
1995
97.728.752
6,69
500.933
2,94
0,51
1996 104.939.937
7,38
562.193
12,23
0,54
1997 112.892.073
7,58
573.831
2,07
0,51
1998 116.541.203
3,23
539.334
-6,01
0,46
1999 111.082.911
-4,68
496.974
-7,85
0,45
2000 119.146.716
7,26
531.770
7,00
0,45
2001 110.266.804
-7,45
494.228
-7,06
0,45
Kaynak: www.tuik.gov.tr
Yatırımların belirli bölge ve illere yönelmesindeki en önemli etkenlerden
birisi de uygulanan teşvik sistemidir. 1954 yılında il olan Nevşehir’in sanayi, tarım ve turizm sektörlerindeki mevcut potansiyeli il ve ülke menfaatleri doğrultusunda tam olarak değerlendirilememiştir. (NTSO:2004b,
1). Nevşehir 1997 yılında kalkınmada öncelikli yöreler kapsamına alınmış
fakat Türkiye genelinde illerin önemli bir bölümünün ve komşu illerin de
bu kapsama alınmış olması sebebiyle, Nevşehir bu statüsünden önemli bir
fayda sağlayamamıştır. Ayrıca organize sanayi bölgesi kurma çalışmalarında yaşanan sorunlar da Nevşehir’in yatırımcı potansiyelinin diğer illere
158
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
Nevşehir Ekonomisinin Sektörel Analizi
yönelmesine neden olmuştur (NTSO:1999b, 7). Nevşehir’in ekonomik yapısını oluşturan sanayi, tarım ve hayvancılık ile turizm sektörleri sırasıyla alt
başlıklar altında incelenmektedir.
2. Sanayi
Nevşehir’de imalat sanayi büyük ölçüde tarıma dayanmaktadır. Nevşehir
imalat sanayisinin en gelişmiş ve çeşitlenmiş kolu gıda ve içecektir. Bağcılık
gıda sanayi için önemli bir potansiyel arz etmektedir. Yetiştirilen üzümler,
yaş olarak şarap imalathanelerinde, pekmez atölyelerinde, üzüm suyu ve
sirke üretiminde değer kazanmakta, kuru olarak da kuruyemişte ve rakı
imalatında değer kazanmaktadır (AKA:2010, 68; NTSO:2004a, 17-18).
Resmi kayıtlara göre gıda sanayinde ilk adım, 1944 yılında kurulan Tekel
Şarap Fabrikası ile atılmıştır. 1950 yılında bir şarap fabrikası daha kurulmuştur. İlde sanayileşmenin yöredeki üzüm potansiyelini değerlendirmeye
yönelik olarak devlet eliyle kurulan şarap fabrikaları ile başladığı söylenebilir. 1970’li yıllara kadar gıda sanayinde hiçbir gelişme olmamıştır. Bu
yıllardan itibaren gıda sanayi canlanmaya başlamış, şarap fabrikalarının
yanı sıra özellikle un fabrikaları başta olmak üzere çeşitli gıda işletmeleri kurulmaya başlanmıştır. 1990’lı yıllarda ise Nevşehir Rakı Fabrikasının
yanı sıra yeni fabrikalar da kurulmuştur (NTSO:1998, 30; NİY:1999, 364).
1990’lı yıllardan sonra KOBİ’lerin teşvik edilmesiyle birlikte gıda, otomotiv
yan sanayi, tekstil, taşa toprağa dayalı sanayi, turizm sektörlerinde önemli
sayıda küçük ve orta ölçekli işletme kurulmuştur (NTSO:1999b, 3).
Gıda sanayinin en gelişmiş kuruluşlarının başında un imalathaneleri gelmektedir. İlde kurulan 54 un fabrikasından 45 tanesi tam kapasite ile
faaliyetlerini sürdürmektedir. 45 faal fabrika 1.250.000 ton/yıl buğday
işleme kapasitesi ve 1.000.000 ton/yıl un üretme kapasitesine sahiptir
(NTSO:2004a, 17). Kayıtlı üretici firma sayısı 37 olarak görünmekte ve
toplam 899 kişi istihdam edilmektedir (AKA:2010, 62).
Patates üretiminin büyük kısmı Mersin, İzmir, İstanbul ve Trabzon gümrüklerinden aracı firmalar tarafından ihraç edilmektedir. Üretim potansiyeli
yüksek olan patates, gerek maliyetinin yüksek oluşu, gerekse yeterli pazar oluşturulamaması nedeni ile istenilen kapasiteyi yakalayamamaktadır
(NTSO:1999a, 47). Büyük bir üretim potansiyeli bulunan patatesin işlenmeden ihracı; il ekonomisinin bu üründen yeterince faydalanmasına engel
olmaktadır (NTSO:2004a, 18).
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
159
İbrahim İLHAN - Ersan ERSOY
Turizmin gelişmesiyle birlikte, Ürgüp ve Avanos ilçelerinde dokuma sanatının bir türü olan halıcılık önem kazanmıştır. Avanos ve Ürgüp ilçeleri
ve köylerinde birkaç atölyede kök boyalı Avanos’a özgü desenli halılar
üretilmekte, ilçe merkezlerinde bulunan büyük atölyelerde el dokuması
halılar dokunmaktadır (NTSO:2004a, 19). Son yıllarda halı dokumacılığı
sektöründe daralma yaşanmasına rağmen, 2009 yılında 17.535.893 dolarlık ihracat gerçekleşmiştir (AKA:2010, 75).
Nevşehir ili metalik madenler yönünden önemli bir varlığa sahip değildir.
Ancak bölge jeolojisi nedeniyle endüstriyel hammaddeler açısından büyük
bir zenginliğe sahiptir. Bölgedeki yoğun volkanik faaliyetler sonucunda
oluşan volkanik ürünler, Nevşehir’in önemli ekonomik zenginlikleri arasındadır. Bölgedeki yaygın volkanizma ilde önemli ponza, perlit, kaolen ve
kum-çakıl yataklarının oluşumuna neden olmuştur. Perlit yatakları Acıgöl
ilçesinde yer almakta olup, ilçedeki perlitlerin genleşme oranları 2.3 ile 16
arasında değişmektedir. Yatakların toplam rezervi 450 milyon ton civarındadır. Derinkuyu ilçesindeki sahalarındaki orta kaliteli perlitlerin genleşme
oranı 3.2-4.5 arasında değişmekte olup, sahalarda toplam 320 milyon
ton olarak jeolojik rezerv belirlenmiştir. Avanos ilçesi kaolen ve kum-çakıl
yatakları bakımından önem arz etmektedir. İlçedeki kaolen oluşumları alunitli olup kağıt sanayi hammaddesi olarak zaman zaman işletilmektedir.
Yatakların toplam görünür rezervi 1.325.000 ton, muhtemel rezervi ise
2.325.000 olarak belirlenmiştir. İlçedeki kum-çakıl hammaddeleri ise orta
kalitede olup, yaklaşık 20 milyon m3 mümkün rezerve sahiptir. İlde geçmiş
yıllarda işletilen yataklar arasında Gülşehir ilçesindeki barit ve kaya-tuzu
yatakları sayılabilir. Gülşehir-Tuzköy sahasındaki % 92 NaCl içerikli ve 75
milyon ton görünür, 96 milyon ton muhtemel ve 960 milyon ton mümkün
rezerv belirlenmiş yatak geçmiş yıllarda Tekel tarafından işletilmiştir. Ayrıca
sahada neojen yaşlı tüfler içerisinde zeolit minerallerinin varlığı da tespit
edilmiştir. Gülşehir-Arafa sahasındaki % 92.75 BaSO4 içerikli baritlerde
ise 2.500 ton görünür rezerv vardır (MTAGM).
Türkiye’nin önemli ve iyi kalitede ponza yataklarına sahip olan Nevşehir
ilinde, İl Merkezi ve Ürgüp ilçesinde çok sayıda halen işletilen ve işletilmiş
ponza yatakları yer almaktadır. Bu yatakların toplam rezervi yaklaşık 450
milyon m3 civarındadır. Türkiye’de tekstil sektöründe kullanılan iyi kalitedeki ponzaların büyük bir bölümü bu ilden karşılanmakta ve ihraç edilmektedir. Söz konusu yer altı kaynakları dışında ilde Gülşehir-Arafa yöresinde
5000 Kcal/kg ortalama alt ısıl değerine sahip linyit sahası bulunmakta
160
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
Nevşehir Ekonomisinin Sektörel Analizi
olup, saha geçmişte işletilmiştir. Kozaklı ilçesinde sıcaklığı 29ºC ve debisi
10 lt/sn olan jeotermal kaynak tespit edilmiştir. Bu alanda yapılan sondajlarda 80-93ºC arasında değişen sıcaklık, 275 lt/sn debi ve 63.3 MWt güce
sahip akışkan görünür hale getirilmiş ve ülke ekonomisine kazandırılmıştır.
Bunun dışında Acıgöl ve Avanos yörelerinde de sıcaklıkları 25ºC ile 27.5ºC
arasında değişen jeotermal kaynaklar bulunaktadır (MTAGM). Termal turizm, kaplıca tesisi, sera ve Kozaklı ilçesinin ısıtılmasında kullanılmaktadır.
Taşa toprağa dayalı sanayi olarak nitelendirebilecek olan tuğla-kiremit
fabrikaları, bimsten mamul hafif yapı elemanları fabrikaları, briket fabrikaları ve imalathaneleri il imalat sanayinde önemli bir yer tutmaktadır.
1970’li yıllarda 4, 1980’li yıllarda 5 tuğla fabrikası kurulmuştur. Çanak,
çömlek ve turizme yönelik tabak üretimi yapan birçok işletme ve özel sektöre ait tekstil ponzası üretimi yapan tesisler bulunmaktadır. Ponza (perlit),
linyit, tuz ve oniks ekonomik bakımdan önemli yer altı kaynaklarıdır. En
önemli kaynak olan ponza, Avanos-Ürgüp-Derinkuyu ilçeleri arasında geniş bir alana yayılmakta ve açık ocak işletmeciliği ile üretilmektedir. İnşaat
sektöründe, sanayi sektörünün çeşitli dallarında (boya, kimya, metal ve
plastik, alaşım, cam, mobilya, elektronik ve seramik) ve tarım sektöründe
kullanılan bu maden, Avrupa ülkelerine de ihraç edilmektedir. Türkiye’de
bulunan ponza sahaları içerisinde en iyi kalitede ve en fazla kullanım alanı
bulunanı (inşaat sektörü dışında) Nevşehir ponzalarıdır. Ponza ihracatının
büyük bölümü Nevşehir’den yapılmaktadır. Bu üretim alanının son yıllarda gelişen bir alt dalı bimsden mamul hafif yapı elemanları üretimidir ve
bu dalda büyük ölçekli kuruluşlar yer almaktadır. Nevşehir ve civarındaki
ocaklardan temin edilen volkanik menşeli, granüler dokulu oldukça hafif
ve ısı iletkenliği düşük bir madde olan bims otomatik makinelerle işlenerek
mamul hale getirilmektedir. Bimsden mamul yapı blokları, hafif olmasının
yanı sıra ısı direnci, ses emici ve yangına karşı direnç gibi çağdaş inşaatlarda aranan en iyi özelliklere sahiptir. Ayrıca üretimi açık ocak işletmeciliği
şeklinde gerçekleşen ve yapı malzemesi olarak kullanılan sarı taş, son yıllarda özellikle Akdeniz ve Ege bölgesindeki çeşitli illerden yoğun bir şekilde talep edilmektedir. Ponza ve perlit madenlerinde yüksek potansiyele
sahip olan Nevşehir’de, yıllık yaklaşık 549.053 ton ponza ve 350 m3 perlit
üretimi gerçekleşmektedir. Ancak, inşaat sektöründe önemli yere sahip
olan bu madenlerin sadece hammadde olarak üretilmesinden ve firma
sayılarının çokluğu neticesinde yaşanan rekabetten dolayı bu madenlerin
ucuza pazarlanması, yeterli katma değerin bölgeye kazandırılamaması-
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
161
İbrahim İLHAN - Ersan ERSOY
na yol açmaktadır. (NTSO:1998, 30; NTSO:1999a,42-49; NİY:1999, 377;
NTSO:2004a, 18-19; AKA:2010, 68).
Nevşehir imalat sanayinde metal eşya ve makine imalatı önemli bir yere
sahiptir. Motorlu kara taşıtları bakım ve onarımıyla uğraşan, tarım araç
ve gereçleri üreten işletme sayısı oldukça fazladır. İmalat sanayinde, çeşitli traktör yedek parçaları ile fiberglas oto yedek parçaları üretimi, derin
kuyu su pompaları imalatı ve karoser ekipmanları imalatı önemli bir yer
tutmaktadır (NTSO:2004a, 17). Nevşehir sanayisinin gelişimi üç dönemde incelenebilir. Bunlar 1970-1982 yılları arası, 1982-1995 yılları arası ve
1995’den bugüne kadar olan dönemdir. Her dönemde de Nevşehir sanayisinde küçük ölçekli imalata yönelik işletmeler önemli rol oynamıştır.
1970-1982 dönemi, Nevşehir sanayisinin en canlı ve parlak dönemidir.
Bu dönemde karoser imalatçıları Türkiye’nin birçok ilinden gelen talebi
karşılamakta güçlük çekmişlerdir. Fakat 1982 yılı sonlarına doğru, Türkiye
ekonomisinde yaşanan olumsuzluklar, üretimde seri imalata geçilememesi, aşırı yükselen hammadde fiyatları ve yüksek girdi maliyetleri nedeniyle
üretim düşmüş, birçok karoser imalatçısı işletmesini kapatarak değişik işler
yapmaya başlamışlardır (NTSO:1999a, 46; NTSO:2004a, 16). Bu durum
karoser imalatçıları ile birlikte demirci, boyacı, döşemeci gibi diğer meslek
dallarını da olumsuz etkilemiş ve bu alanlarda da önemli bir iş hacmi kaybına neden olmuştur (NTSO:1995, 8). 1982-1995 döneminde Nevşehir
sanayisi büyük bir durgunluk ve gerileme içerisine girmiştir. 1995 yılından
sonraki dönem ise Nevşehir sanayisi için yeni bir atılım dönemi olmuştur.
Bu dönemden itibaren Nevşehir sanayisinde özellikle imalata yönelik küçük işletmelerin sayısında önemli bir artış yaşanmıştır (NTSO:1999a, 46).
Fakat ilde mevcut bir organize sanayi bölgesi olmaması nedeniyle bu işletmeler fabrikasyona yönelik gerekli sıçramayı yapamamış, teknolojik yeniliklere ayak uydurmada büyük sıkıntılar yaşamışlardır. Çevre illerde birbiri
ardına kurulan organize sanayi bölgeleri, ildeki yatırımcıların çevre illere
yönelmesine neden olmuştur (NTSO:2004a, 16). İmalat sanayinin yaklaşık
%71’i 10-49 kişi çalıştıran işyerlerinden oluşmakta ve ilde 500 ve daha
fazla kişi çalıştıran hiçbir işyeri bulunmamaktadır (NTSO:1999a, 47). Yeterli sermayeye sahip olmadığı için yüksek faizlerle düşük miktarlarda kredi
desteği almak zorunda kalan müteşebbisler, imalata yönelik, fabrikasyona
yönelik çalışmalara sıcak bakmamaktadırlar. Bankalardaki mevduat açısından ülke genelinde ön sıralarda yer alan Nevşehir, banka kredilerinden
yararlanma açısından sıralamaya bile girememiştir (NTSO:1995, 8).
162
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
Nevşehir Ekonomisinin Sektörel Analizi
Nevşehir-Acıgöl Organize Sanayi Bölgesi (OSB), 160 hektar alanda kurulmuş olup 99 parsele sahiptir. Gıda imalatı ve yapı malzemeleri alanlarında 2 firmanın faaliyette 3 firmanın da inşaat halinde olduğu OSB’de
elektrik, su ve kanalizasyon altyapısı mevcuttur. Nevşehir Ticaret ve Sanayi
Odası’nın (NTSO) girişimleri ile Nevşehir-Boğazköy mevkiinde merkeze 6
km. uzaklıkta olan bölgede arazi alımı yapılmış ve burada yatırım yapacak
firmalara parsel tahsis edilmiştir. Resmi bir statüsü olmadığı için devlet
teşviklerinden ve yatırımlarından faydalanılamayan bu sanayi bölgesinde
40 firma kendilerine tahsis edilen 85 parselde faaliyetlerine devam etmektedir. Nevşehir’e yakınlığı ve özel girişimler yoluyla hızlı yapılaşmaya gidilmesi nedeniyle Acıgöl OSB’den daha önce faaliyete geçmiştir. Buradaki
altyapı çalışmaları NTSO’nın koordinasyonunda yürütülmektedir. Yakın zamanda özel bir yönetim oluşturulması ve OSB’nin tüzel kişilik haline getirilerek kurumsal bir yapının oluşturulması planlanmaktadır (AKA:2010, 70).
Nevşehir’de toplam 9 küçük sanayi sitesinde 1226 işyeri bulunmakta ve
bu işyerlerinde 2.482 kişi istihdam edilmektedir. Nevşehir’de küçük sanayi
siteleri, sırasıyla adı, iş yeri sayısı ve istihdam edilen kişi olmak üzere Acıgöl KSS 50-75, Kozaklı KSS 96-165, Avanos KSS 88-174, Hacıbektaş KSS
58-180, Ürgüp KSS 98-112, Lale KSS 420-960, Yeni KSS 220-420, Metal
İşleri KSS 96-213, Gülşehir KSS 100-183’dür (AKA:2010, 71). Nevşehir’de
sanayi sicil belgeli 191 sanayi kuruluşunda 3.817 kişi istihdam edilmektedir.
3. Tarım ve Hayvancılık
İklim, toprak ve doğal mağaraların depolama koşulları ancak birkaç çeşit ürünün yetiştirmesine olanak vermektedir. Bunlar tahıllardan buğday ve arpa; endüstri ürünlerinden üzüm, şeker pancarı ve patatestir
(NTSO:1999a, 39). Nevşehir’de tarım sektörü, sırasıyla tarımda alan kullanımı, tahıllar ve diğer bitkisel ürünler, sebzeler ve meyveler, hayvancılık, su
ürünleri, tarımda verimliliği ve üretimi artıran faktörler alt başlıkları altında
incelenmektedir.
3.1. Tarımda Alan Kullanımı
Nevşehir ilinde 341.593 hektarlık alan tarıma elverişlidir ve bunun neredeyse tamamı kullanılmaktadır. İl genelinde sulu tarıma elverişli alan
100.000 hektardır, ancak 50.000 hektarlık alanda sulu tarım yapılmaktadır (NTSO:2004a, 13). Tablo 3’de tarım alanlarının kullanımıyla ilgili veriler
yer almaktadır. 2010 yılı itibariyle tarım alanlarının %92,5’ini işlenen tarım
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
163
İbrahim İLHAN - Ersan ERSOY
alanları oluşturmaktadır. İşlenen tarım alanlarının %78’inde tahıllar ve diğer bitkisel ürünlerin üretimi yapılmakta, %17’si ise nadasa bırakılmaktadır. Veriler Nevşehir’deki alan kullanımının ağırlıklı olarak tahıl ve diğer
bitkisel ürünlerin üretimi amacıyla kullanıldığını göstermektedir. Tahıllar
ve diğer bitkisel ürünler ile ilgili ayrıntılı bilgiler Tablo 4 ve Tablo 5’de yer
almaktadır.
Nadas alanların daraltılması için çekirdeklik kabak, nohut, mercimek üretim projeleri uygulanmaktadır. Hububatla değişimli olarak ekilebilen çekirdeklik kabak nadas alanlarının daraltılmasında etkin rol oynamış, il ekonomisine önemli katkı sağlamıştır (NİY:1999, 354).
Tablo 3: Alan Kullanımı (Hektar)
Yem
Toplam
İşlenen Tarım Alanı
Uzun Ömürlü Bitkiler
Bitkileri
İşlenen
Tarım
Meyveler,
Zeytin
Tahıllar
Alanı ve
Sebze
İçecek ve
Ağaçve Diğer
Bağ
Uzun Toplam
Nadas Bahçe- Toplam Baharat
larının
Bitkisel
Alanı
Ömürlü
leri
Bitkileri
Kapladığı
Ürünler
Bitkiler
Alanı
Alan
1.570 23.601
975
2001 338.722313.551 243.709 66.308 3.534 25.171
1.701 23.102
678
2002 329.028304.225 223.676 77.971 2.578 24.803
1.727 23.847
603
2003 314.115288.541 226.072 59.850 2.619 25.574
1.594 23.607
2.597
2004 334.459309.258 250.662 55.250 3.346 25.201
1.556 23.161
3.721
2005 325.318300.601 238.601 58.250 3.750 24.717
1.550 23.056
5.095
2006 321.423296.818 236.850 56.321 3.647 24.606
1.790 23.473
9.798
2007 330.421305.158 235.092 63.857 6.209 25.263
1.818 23.258
6.478
2008 330.460305.384 224.563 73.833 6.988 25.076
1.777 23.257
4.209
2009 320.952295.918 215.717 70.295 9.906 25.034
2010 324.159299.922 233.318 51.470 15.134 24.238
Kaynak: www.tuik.gov.tr; TUİK:2010, 118; TUİK:2011, 118.
Not: Bilgi CPA sınıflandırmasına göre verilmiştir. Meyve alanları plantasyon (toplu) alanlar olup, dağınık
ağaçların alanları dahil edilmemiştir. Sebze bahçeleri alanına örtü altı alanları da dahildir. 2010 yılı
verileri geçicidir.
3.2. Tahıl ve Diğer Bitkisel Ürünler
Nevşehir tarımının en önemli unsurları patates, şeker pancarı, buğday ve
arpadır. Tablo 4’de tahıllar ve diğer bitkisel ürünlerin hasat edilen alan
ve üretim miktarı ile ilgili veriler yer almaktadır. Hasat edilen toplam alanın %88’inde tahıl üretimi, %7’sinde patates, kuru baklagiller, yenilebilir
kök ve yumruların üretimi, %2’sinde şeker imalatında kullanılan bitkilerin
164
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
Nevşehir Ekonomisinin Sektörel Analizi
(şeker pancarı) üretimi, %2’sinde ise saman ve ot üretimi yapılmaktadır.
2010 yılı itibariyle toplam üretimin %39’unu tahıllar, %31’ini patates,
kuru baklagiller, yenilebilir kök ve yumrular, %23’ünü şeker imalatında
kullanılan bitkiler (şeker pancarı), %7’sini saman ve ot üretimi oluşturmaktadır.
Tahıllar grubu içerisinde; buğday (%52,88), arpa (%38,01), çavdar
(%6,13), yulaf (%2,89), tritikale (%0,08) ve mısır (%0,01) yer almaktadır. Patates, kuru baklagiller, yenilebilir kök ve yumrular grubunda; patates (%97,56), nohut (%1,06), fasulye (%0,99), mercimek (%0,39) ve
yer elması (%0,001) yer almaktadır. Şeker imalatında kullanılan bitkiler
grubunda şeker pancarı (%100), yağlı tohumlar grubunda aspir (%65)
ve ay çiçeği (%35) yer almaktadır. Saman ve ot grubunda ise silajlik mısır
(%36,2), fiğ (%30,6), yonca (%24,7), korunga (%7,7) ve hayvan pancarı
(%0,8) yer almaktadır. Parantez içindeki bilgiler 2010 yılı için ilgili ürünün
kendi grubundaki oranını göstermektedir.
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
165
Tablo 4: Tahıllar ve Diğer Bitkisel Ürünlerin Üretimi (Ton)
Parfümeri,
Eczacılık
Patates, Kuru
vb. Bitkiler,
Baklagiller,
Şeker İmalatında
Yıl
Toplam
Şekerpancarı
Saman ve Ot
Tahıllar
Yağlı Tohumlar
Yenilebilir Kök ve
Kullanılan Bitkiler
ve Yem
Yumrular
Bitkileri
Tohumları
Hasat
Hasat
Hasat
Hasat
Hasat
Hasat
Hasat
Üretim
Üretim Edilen Üretim
Edilen Üretim Edilen Üretim Edilen Üretim Edilen Üretim
Edilen
Edilen
(Ton)
Alan (Ton)
(Ton)
(Ton)
(Ton)
Alan
(Ton) Alan (Ton) Alan
Alan
Alan (Ha
Alan (Ha)
(Ha)
(Ha)
(Ha)
(Ha)
(Ha)
80 44.185 875.816
847
7.519 196.804 405.942 2.705 2.314
3.543
165.108
1991 248.357 1.456.779 273
99 43.798 910.521
843
7.112 198.872 476.657 2.420 2.004
1992 246.203 1.396.393 270
52 42.631 981.846
927
8.034 205.292 454.954 2.677 2.202
3.918
172.603
1993 255.711 1.619.691 266
3 42.200 818.844
920
6.758 202.437 350.753 2.660 1.494
2.333
73.583
1994 250.755 1.251.435 205
18 39.704 1.188.543
991
9.270 195.383 411.263 3.060 2.436
2.413
95.774
1995 241.811 1.707.304 260
2 43.268 1.082.533
972
9.882 196.496 423.420 2.748 2.651
4.155
148.885
1996 247.943 1.667.373 304
27 41.772 417.720 1.017 15.086 204.396 444.441 1.592 1.425
5.460
241.382
1997 255.355 1.120.081 1.118
34 40.680 1.085.859 1.085 13.870 210.406 555.137 1.764 1.636
6.528
326.076
1998 261.226 1.982.612 763
30 38.926 1.136.526 10.72 11.084 202.739 424.651 1.309 1.264
5.184
237.398
1999 275.517 1.810.953 786
33 37.266 991.187 1.094 14.275 203.467 478.910
992
931
6.325
311.111
2000 249.932 1.796.447 788
65 38.376 794.562
975 31.241 176.068 304.664
713
553
5.595
166.659
2001 222.279 1.297.744 552
26 38.154 861.470
674 20.300 176.017 386.513
601
545
6.054
262.626
2002 222.725 1.531.480 1.225
36 37.579 922.320
603 16.346 177.980 389.317
518
302
4.316
168.686
2003 222.182 1.497.007 1.186
10
31 37.141 988.935 2.597 33.306 205.991 492.735
700
998
4.223
175.467
2004 250.662 1.691.472
- 19.929 397.159 3.721 65.716 209.569 542.403
542
602
4.112
201.742
2005 237.873 1.207.622
15
27 22.614 572.685 5.095 55.206 204.907 502.694
418
502
3.799
174.046
2006 236.850 1.305.160
20
13 20.109 474.940 9.248 70.726 197.104 313.092
269
373
3.367
138.477
2007 230.117 997.621
20
15 17.292 451.037 6.448 62.489 175.523 288.638
276
310
4.263
211.807
2008 203.821 1.014.296
10
10 16.525 437.241 4.209 60.661 187.084 422.418
299
433
5.217
323.383
2009 213.344 1.244.146
10
10 16.858 414.221 4.067 91.707 206.548 520.028
552 1.452
5.283
307.798
2010 233.318 1.335.216
Kaynak: www.tuik.gov.tr; TUİK:2011,123.
Not: İşlenmemiş tütün ve tekstilde kullanılan ham bitkiler toplamda verilmiştir. Bilgi CPA sınıflandırmasına göre verilmiştir. 2010 yılı verileri geçicidir.
İbrahim İLHAN - Ersan ERSOY
166
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
Nevşehir Ekonomisinin Sektörel Analizi
1991 yılı verileri ile karlılaştırıldığında 2010 yılında patates, kuru baklagiller, yenilebilir kök ve yumruların gerek hasat edilen alanında gerekse üretim miktarında %50’den fazla düşüş yaşanmıştır. Saman ve ot, tahıllar ve
şeker imalatında kullanılan bitkilerin (şeker pancarı) üretim ve hasat edilen
alanında ise yıllar itibariyle genel olarak artış yaşanmıştır. Tahıllar ve diğer
bitkisel ürünlerin hasat edilen toplam alan ve toplam üretim miktarının
yıllar itibariyle dalgalı bir seyir izlediği görülmektedir. 1991 yılı ile karşılaştırıldığında 2010 yılında hasat edilen toplam alanda %6’lık, toplam üretim
miktarında ise %8’lik bir azalış gerçekleşmiştir. Üretim miktarındaki azalışın en önemli nedeni patates, kuru baklagiller, yenilebilir kök ve yumruların üretim miktarındaki azalıştır.
Tahıllar ve diğer bitkisel ürünler grubu içerisinde toplam üretim miktarı
içerisinde en fazla paya sahip olan ürünler ile ilgili veriler Tablo 5’de sunulmuştur. Patates (%30), şeker pancarı (%23), buğday (%21) ve arpanın
(%15) toplam üretim miktarı, 2010 yılı toplam üretim miktarının %89’unu
oluşturmaktadır. İşlenen tarım alanlarının %78’inde tahıllar ve diğer bitkisel ürünlerin üretiminin yapıldığı hatırlanıldığında, patates, şeker pancarı,
buğday ve arpanın il tarımında çok büyük bir öneme sahip olduğu ortaya
çıkmaktadır. 1957 yılından 2010 yılına kadar geçen süre zarfında, buğday,
arpa, nohut, mercimek, patates, ayçiçeği ve şeker pancarının üretim miktarının arttığı, çavdarın üretim miktarının azaldığı, fasulyenin (kuru) ise üretim
miktarında önemli dalgalanmaların yaşandığı ve 2010 yılında yaklaşık olarak tekrar 1957 rakamlarına yaklaştığı görülmektedir. Yağmurlama sistemi
ile sulamanın yaygınlaşması ve kaliteli tohumluk kullanımı ile birlikte özellikle patates üretiminde verim artışı yaşanmıştır (Nevşehir Valiliği:2004, 83).
Tablo 5: Seçilmiş Bazı Tahıllar ve Diğer Bitkisel Ürünlerin Üretim Miktarı
Fasulye
Şeker
Yıl Buğday Arpa Çavdar Nohut Mercimek
Patates Ayçiçeği
(Kuru)
Pancarı
486 4.065 92.875
25 19.556
1957 103.994 49.336 43.320 463
255 3.170
1962 93.714 32.040 23.000 640
663 2.666
1967 151.931 53.127 30.102 743
928 1.450
1972 231.700 53.554 27.639 1.308
1.446 2.085
1977 360.991 80.321 45.612 3.751
2.110 2.549
1982 363.335 83.970 26.840 9.235
12.086 2.816
1987 347.635 94.530 16.099 16.642
4.673 1.018 892.100
2.004
1992 400.801 89.320 18.450 12.748
2.379 1.215 998.875
1.425 241.382
1997 379.530 118.946 18.212 10.619
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
167
İbrahim İLHAN - Ersan ERSOY
2002 248.903 117.937 13.519 9.412
2007 162.475 121.518 20.996 5.744
2010 275.014 197.657 31.873 4.387
Kaynak: www.tuik.gov.tr; NİY:1999, 350.
Not: 2010 yılı verileri geçicidir.
1.261
1.525
1.605
1.209 848.730
918 466.750
4.107 404.119
545 262.626
373 138.477
506 307.798
3.3. Sebze ve Meyve Üretimi
Domates ve kabak (çerezlik) üretimi, Nevşehir’deki sebze üretiminin temelini teşkil etmektedir. Tablo 6’da 1991-2010 dönemi için yetiştirilen
sebzelerin üretim miktarı ile ilgili bilgiler sunulmuştur. Sebzelerin toplam
üretim miktarının yıllar itibariyle genel olarak azaldığı görülmektedir. 1991
yılı ile karşılaştırıldığında 2010 yılında sebzelerin toplam üretim miktarı
%30 oranında azalmıştır. Sebzeler içerisinde üretimi en fazla azalan kök
ve yumru sebzeler, 1991 yılında sebze üretiminde %25’lik bir paya sahipken, bu oran 2010 yılında %4’e düşmüştür.
2010 yılı itibariyle sebze üretiminin %95’ini meyvesi için yetiştirilen sebzeler oluşturmaktadır. Kök ve yumru sebzeler grubunda taze ve kuru soğan (%71), taze ve kuru sarımsak (%19), pırasa (%4), havuç (%2), turp
(%3), kırmızı pancar, vb. sebzeler yer almaktadır. Meyvesi için yetiştirilen
sebzeler grubunda domates (%50), kabak (çerezlik) (%28), kavun-karpuz
(%8), hıyar(%5), biber(%4), bamya, patlıcan(%3), fasulye (taze) (%1), vb.
sebzeler yer almaktadır. Diğer sebzeler grubunda ıspanak (%40), lahana
(%33), marul (%24), maydanoz, nane, kültür mantarı, pazi vb. sebzeler
yer almaktadır. Parantez içindeki bilgiler 2010 yılı için ilgili ürünün kendi
grubundaki oranını göstermektedir.
Tablo 6: Sebzelerin Üretim Miktarı (Ton)
Yıl
1991
1992
1993
1994
1995
1996
1997
1998
1999
168
Toplam
55.213
49.140
52.805
50.435
44.487
45.115
41.866
51.639
48.642
Kök ve
Yumru
Sebzeler
13.655
14.185
10.182
8.014
10.457
9.619
9.332
8.880
7.939
Meyvesi İçin
Diğer Sebzeler
Yetiştirilen
(Başka Yerde
Sebzeler
Sınıflandırılmamış)
40.556
1.002
33.826
1.129
41.732
891
31.966
10.455
33.536
494
35.067
429
32.066
468
42.438
321
40.399
304
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
Nevşehir Ekonomisinin Sektörel Analizi
48.576
7.912
40.381
283
2000
35.172
12.126
22.781
265
2001
25.881
1.603
23.977
301
2002
24.901
2.021
22.526
354
2003
25.932
1.608
23.962
362
2004
28.857
2.809
25.694
354
2005
22.840
1.099
21.113
628
2006
25.636
1.736
23.450
450
2007
27.985
2.238
25.331
416
2008
30.908
1.390
29.068
450
2009
38.466
1.549
36.502
415
2010
Kaynak: www.tuik.gov.tr; TUİK:2011, 125.
Not: Sebze üretimine, örtüaltı üretimi de dahildir. Bilgi CPA sınıflandırmasına
göre verilmiştir. Sebzelerde, birden fazla ekilişlerin yarattığı mükerrer alanlardan
dolayı ürün ekiliş alanları verilmemektedir. 2010 yılı verileri geçicidir.
Tablo 7: Seçilmiş Bazı Sebzelerin Ekiliş Alanı ve Üretim Miktarı
Yıl
1957
1962
1967
1972
1977
1982
1987
1992
1997
2002
Kavunkarpuz
Ekiliş Üretim
(Ha) (Ton)
637 10.832
960 17.280
1.410 26.575
1.267 20.674
770 19.342
-
3.199
Çekirdeklik
Domates
Kabak
Ekiliş Üretim Ekiliş Üretim
(Ha) (Ton) (Ha) (Ton)
650
195
39
682
710
213
45
787
880
264
99 1.840
1.100
330
86 1.628
1.710
547 114 2.120
1.822
473 205 3.669
2.515
628 318 5.928
1.200
216 330 10.169
1.645
643 396 10.014
-
-
- 15.657
Biber
Fasulye (Taze)
Ekiliş Üretim Ekiliş Üretim
(Ha) (Ton) (Ha) (Ton)
22
104
12
73
28
135
16
98
62
305
14
87
67
329
91
640
77
365 176
1.232
102
489 247
1.605
120 1.310 288
2.028
99
486 259
939
78
935 143
755
-
1.383
-
- 5.787
- 1.891
- 11.395
- 1.398
2007
- 2.907
- 10.374
- 18.355
- 1.532
2010
Kaynak: www.tuik.gov.tr; NİY:1999, 352.
Not: Sebze üretimine, örtüaltı üretimi de dahildir. 2010 yılı verileri geçicidir.
290
296
449
Tablo 7’de seçilmiş bazı sebzelerin ekiliş alanı ve üretim miktarı ile ilgili bilgiler verilmiştir. 1980’li yıllardan 2000’li yıllara kadar; yıllar itibariyle oran
değişse de sebze üretiminin %90’lık kısmını kavun-karpuz ve domates
üretimi oluşturmuştur. Aynı yıllarda sadece kavun-karpuz üretiminin top-
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
169
İbrahim İLHAN - Ersan ERSOY
lam sebze üretiminden aldığı pay %50 ile %70 arasında değişiklik göstermiştir. 2000’li yıllardan sonra kavun-karpuz üretiminde yüksek oranda
düşüş yaşanmış, domates üretiminde yaşanan artışla birlikte domates üretiminin toplam üretim içindeki payı %20’lerden %50’li rakamlara ulaşmıştır. Sonuç olarak 2000’li yıllara kadar Nevşehir’deki sebze üretiminin
temelini kavun karpuz ile domates ürünleri teşkil etmiştir. 2010 yılına gelindiğinde ise sebze üretiminin temelini domates ve kabak (çerezlik) teşkil
etmektedir.
Meyvecilikte Nevşehir’de üretimi yapılan temel ürün üzümdür. Diğer meyveler içerisinde üretimi en fazla olanlar ise elma ve armuttur. Tablo 8’de
Nevşehir’de üretimi yapılan meyvelerin üretim miktarları ile ilgili 19912010 dönemine ait veriler yer almaktadır. Toplam üretiminin %87,5’ini
üzüm, %11,7’sini diğer meyveler, taş çekirdekliler ve yumuşak çekirdekliler, %0,8’ini ise zeytin ve diğer sert kabuklular oluşturmaktadır. Meyvelerin toplam üretim miktarı yıllar itibariyle dalgalı bir seyir izlemiştir. 1991
yılı ile karşılaştırıldığında 2010 yılında toplam üretim miktarında %5’lik bir
büyüme, üzüm üretiminde %15’lik bir büyüme, diğer meyveler, taş çekirdekliler ve yumuşak çekirdekliler grubunda %39’luk bir küçülme, zeytin
ve diğer sert kabuklular grubunda ise %68’lik bir büyüme söz konusudur.
Tablo 8: Meyvelerin Üretim Miktarları (Ton)
Yıl
Toplam
Üzüm
1991
1992
1993
1994
1995
1996
1997
1998
1999
2000
2001
2002
2003
2004
156.489
171.063
159.075
190.656
206.151
215.321
217.316
216.344
144.722
202.704
175.175
189.483
179.689
173.113
124.175
136.386
124.909
161.115
188.148
192.350
195.916
183.025
116.497
166.049
141.155
161.426
152.984
150.503
170
Diğer Meyveler,
Taş Çekirdekliler Zeytin ve Diğer Baharat Bitkileri
ve Yumuşak
Sert Kabuklular
(İşlenmemiş)
Çekirdekliler
31.523
791
33.959
718
33.486
680
28.937
604
17.419
584
22.451
520
20.889
511
32.224
1.095
27.422
803
35.620
1.035
33.011
938
71
27.064
893
100
25.816
849
40
21.956
623
31
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
Nevşehir Ekonomisinin Sektörel Analizi
24.504
546
2005 175.529 150.479
41.705 37.960
3.671
74
2006
23.003
864
2007 165.025 141.158
25.338
915
2008 160.845 134.592
34.411
1.531
2009 177.647 141.705
19.086
1.327
2010 163.750 143.337
Kaynak: www.tuik.gov.tr; TUİK:2011, 127.
Not: Bilgi CPA sınıflandırmasına göre verilmiştir. 2010 yılı verileri geçicidir. 2010 yılı
verileri geçicidir.
Diğer meyveler, taş çekirdekliler ve yumuşak çekirdekliler grubunda elma
(%41,6), armut (%21,9), kayısı (%11,5), zerdali (%10), erik (%5,0), vişne
(%2,5), kiraz (%2,1), ayva (%1,7), çilek (%1,3), şeftali (%1,2) ve iğde,
dut ve muşmula yer almaktadır. Zeytin ve diğer sert kabuklular grubunda
ceviz (%85) ve badem (%15) yer almaktadır. Baharat bitkileri grubunda
ise kimyon (%100) yer almaktadır. Parantez içindeki bilgiler 2010 yılı için
ilgili ürünün kendi grubundaki oranını göstermektedir.
Tablo 9’da seçilmiş bazı meyvelerin ağaç sayısı ve üretim miktarı ile ilgili 1957-2010 dönemine ait veriler sunulmuştur. 1957 yılından günümüze kadar geçen süreçte, armut (%37) ve kayısının (%53) üretim miktarı
artarken, elma (%32) ve zerdalinin (%47) üretim miktarı azalmıştır. Bu
meyvelerin hepsinde meyve veren yaştaki ağaçların sayısı azalmıştır (elma
%29, armut %66, kayısı %44 ve zerdali %71). Ağaç sayısında azalma
olmasına rağmen armut ve kayısının üretim miktarının artması meyvecilikte verimliliği ve üretimi artıran faktörler ile açıklanabilir. 1950’li yıllardan
1980’li yıllara kadar meyve ağacı sayıları ve meyvecilik yapılan alanlarda
önemli bir artış yaşanmıştır. 1980’li yıllarda yağmurlama sistemi ile sulamanın hızla yaygınlaşması ile birlikte meyve bahçelerinin yerini patates
ve diğer endüstri bitkileri almaya başlamıştır (Nevşehir Valiliği:2004, 79).
Diğer meyveler, taş çekirdekliler ve yumuşak çekirdekliler grubunda yer
alan bu meyvelerden elma (%41,6) ve armut (%21,9), 2010 yılı itibariyle
grubun toplam üretim miktarının %63,5’ini oluşturmaktadır.
Tablo 9: Seçilmiş Bazı Meyvelerin Ekiliş Alanı ve Üretim Miktarı
Elma
Yıl
Armut
Kayısı
Zerdali
Ağaç Üretim Ağaç Üretim Ağaç Üretim Ağaç Üretim
(Adet) (Ton) (Adet) (Ton) (Adet) (Ton) (Adet) (Ton)
1957 583.200 11.664 380.900
3.047 238.400
1.430 360.680
3.606
1962 617.100 12.342 487.170
3.897 237.350
1.898 345.600
1.382
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
171
İbrahim İLHAN - Ersan ERSOY
1967 756.019 10.397 507.075
3.358 239.900
774 398.250
3.584
1972 788.410 51.070 631.905
4.772 239.190 20.267 425.000
3.400
1977 675.110 11.476 581.176
6.398 238.700
2.148 371.000
2.968
1982 718.660 14.373 572.780
5.155 241.100
3.616 317.900
3.179
1987 839.972 27.100 564.540
2.896 245.700
495 505.970
277
1992 543.500 16.324 267.450
8.908 147.380
3.342 167.560
2.244
1997 389.720 11.021 247.107
3.644 142.289
1.648 193.259
2.163
2002 370.102 14.859 169.772
4.699 119.373
1.681 148.819
2.292
2007 359.727 12.318 159.342
4.257 112.553
1.525 98.185
1.353
2010 411.877
4.184 133.282
2.187 103.750
1.909
7.940 128.570
Kaynak: www.tuik.gov.tr; NİY:1999, 353.
Not: Ağaç sayıları, meyve veren yaştaki ağaç sayılarıdır. Ağaç sayılarına dağınık
ağaçlar dahildir. 2010 yılı verileri geçicidir.
Tablo 10’da türlerine göre üzüm üretim miktarı ve bağ alanları ile ilgili veriler yer almaktadır. 1957 yılında 35.153 hektarlık bir alanda bağcılık yapılırken, 2010 yılında bağcılık yapılan alan %36,4 azalarak 22.342 hektara
düşmüştür. Fakat üretim miktarı 1957 yılında 123.035 ton düzeyindeyken, 2010 yılında %16,5 artarak 143.337 tona yükselmiştir. Bağ alanlarında azalış olmasına rağmen, üretim miktarının artması bağcılıktaki verim
artışından kaynaklanmaktadır. 2010 yılı itibariyle toplam üzüm üretiminin
%42’si şaraplık üzüm, %33’ü kurutmalık üzüm, %25’i de sofralık üzüm
üretimidir. Tabloda yer alan veriler incelendiğinde, sofralık, kurutmalık ve
şaraplık üzüm üretimindeki verimliliğin (Üretim Miktarı/Bağ Alanı) ve bu
ürünlerin toplam üzüm üretimindeki paylarının yıllar itibariyle değişiklik
gösterdiği görülecektir.
Tablo 10: Türlerine Göre Üzüm Üretim Miktarı ve Bağ Alanı
Sofralık
Kurutmalık
Şaraplık
Toplam
Bağ Alanı Üretim Bağ Alanı Üretim Bağ Alanı Üretim Bağ Alanı
(Hektar) (Ton) (Hektar) (Ton) (Hektar) (Ton) (Hektar)
Üretim
(Ton)
1957
-
-
-
-
-
-
35.153
123.035
1962
-
-
-
-
-
-
30.360
159.160
1967
-
-
-
-
-
-
41.965
117.559
1972
-
-
-
-
-
-
42.968
193.350
1977
-
-
-
-
-
-
35.216
158.472
1982
-
-
-
-
-
-
31.326
156.630
172
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
Nevşehir Ekonomisinin Sektörel Analizi
1987
-
-
-
-
-
-
25.535
166.439
1991
-
-
-
-
-
1992
-
-
-
-
-
-
-
124.175
-
22.970
136.386
1993
-
-
-
-
1994
-
-
-
-
-
-
-
124.909
-
-
-
161.115
1995
-
-
-
-
-
-
23.131
188.148
1996
-
-
1997
-
-
-
-
-
-
23.262
192.350
-
-
-
-
23.533
195.916
1998
-
1999
-
-
-
-
-
-
23.009
183.025
-
-
-
-
-
23.052
116.497
2000
2001
-
-
-
-
-
-
23.226
166.049
-
-
-
-
-
-
23.601
141.155
2002
-
-
-
-
-
-
23.102
161.426
2003
-
-
-
-
-
-
23.847
152.984
2004
6.494 41.693
7.358 42.953
9.755 65.857
23.607
150.503
2005
6.354 40.614
6.801 42.063
10.006 67.802
23.161
150.479
2006
6.341 10.667
6.726 12.782
9.989 14.511
23.056
37.960
2007
6.258 40.302
7.137 36.590
10.042 64.266
23.437
141.158
2008
5.931 36.344
6.799 28.526
10.528 69.722
23.258
134.592
2009
5.930 39.505
6.799 36.553
10.528 65.647
23.257
141.705
2010
5.875 35.991
6.774 46.789
Kaynak: www.tuik.gov.tr; NİY:1999, 352.
Not: 2010 yılı verileri geçicidir.
9.693 60.557
22.342
143.337
Bağ alanlarında da meyvecilikte olduğu gibi genel bir düşüş gözlenmektedir. Ancak meyvecilikte olduğu gibi verimde önemli bir artış meydana gelmiştir. Bağ alanlarının düşük bir kısmında modern bağcılık yapılmaktadır
(Nevşehir Valiliği:2004, 83). Üzümün ekonomik olarak önem kazanması, bağların mekanik aletlerle tekniğine uygun olarak işlenmesi bağcılığın
verimini ve önemini artırmıştır. Bu uygulama sonucunda bağ alanlarının
daralmış olması verimi etkilememiştir (NİY:1999, 352).
Tablo 11’de örtü altı sebze ve meyve üretimi ile ilgili veriler yer almaktadır. Nevşehir’de örtü altı meyve üretimi yapılmamaktadır. Toplam örtü
altı sebze üretimi, Tablo 6’da yer alan sebzelerin üretim miktarı toplamı
ile karşılaştırıldığında, Nevşehir’deki örtü altı sebze üretiminin son derece
düşük düzeylerde olduğu görülecektir. Örtü altı sebze üretiminin %92’sini
domates (%70) ve hıyar (%22) üretimi oluşturmaktadır.
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
173
İbrahim İLHAN - Ersan ERSOY
Tablo 11: Örtü Altı Sebze ve Meyve Üretimi (Ton)
Yıl
Toplam Biber Marul Domates
Fasulye
Kabak
Hıyar
Diğer
(Taze)
(Sakız)
2002
219
14
18
103
-
58
-
26
2003
244
4
23
99
3
58
-
57
2004
253
6
26
103
-
76
-
42
2005
287
6
26
133
-
78
-
44
2006
195
-
24
119
-
32
-
20
2007
237
8
16
142
-
37
-
34
2008
129
-
6
106
-
15
-
2
2009
127
-
4
106
-
15
-
2
2010
273
4
5
192
-
60
-
12
Kaynak: www.tuik.gov.tr; TUİK:2011, 129.
Not: Örtü altı üretimde, birden fazla ekilişlerin yarattığı mükerrer alanlardan
dolayı ürün ekiliş alanları verilmemektedir. 2010 yılı verileri geçicidir. Örtü altı
meyve üretimi sıfırdır.
Volkanik toprak içine oyulmuş depolar, kültür mantarı yetiştiriciliği için
uygun bir ortam sağlamaktadır. Doğal ortamlarda yetiştirilmeye başlanan
kültür mantarının üretimi gün geçtikçe önem kazanmakta ve artan talebe
bağlı olarak üretimi de artmaktadır (NTSO:2004a, 14). İlin diğer bölgelere
nazaran daha uygun çevre koşullarına sahip ve kaya depoların boş olduğu ilkbahar başından sonbahar sonuna kadar kültür mantarı yetiştiriciliğine uygun olduğu tespit edilmiştir. İl Tarım Müdürlüğü tarafından ilk defa
1989 yılında kompost yaparak çiftçilere dağıtılmış ve yetiştiriciliği pratik
olarak çiftçilere öğretilmiştir. Bu teşvikten sonra küçük aile işletmeleri çoğalmış ve üretim tesisleri kurulmaya başlanmıştır (NİY:1999, 354).
3.4. Hayvancılık
Tablo 13’de 1957-2010 dönemine ait hayvan mevcutları ile ilgili veriler
yer almaktadır. 1957 yılı ile karşılaştırıldığında 2010 yılı itibariyle, büyükbaş, küçükbaş ve tek tırnaklı hayvan sayısında ciddi bir azalış yaşanmıştır.
Büyükbaş hayvan sayısında %42, küçükbaş hayvan sayısında %83, tek
tırnaklı hayvan sayısında ise %96 azalış olmuştur. Arı kovanı sayısında
%27’lik bir artış yaşanmıştır. Kümes hayvanı sayısında ise 2,9 katlık bir
artış yaşanmıştır.
174
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
Nevşehir Ekonomisinin Sektörel Analizi
İlde mera alanlarının çok dar olması nedeniyle özellikle büyükbaş hayvancılık entansif hayvancılık (ahır hayvancılığı) şeklinde yapılmaktadır. Tablo
13 incelendiğinde, özellikle küçükbaş hayvan mevcutlarında önemli bir
azalış olduğu görülecektir. Bunda en önemli faktör tarımda mekanizasyonun artması ve bu nedenle mera alanlarının ekili alanlara dönüştürülmesidir. Ayrıca ülke genelinde olduğu gibi Nevşehir’de de sanayileşme ve şehre
göç, köylerdeki hayvancılıkla uğraşan nüfusun azalmasına ve bu nedenle
hayvan mevcutlarının düşmesine neden olmuştur (NİY:1999, 366). Ancak
hayvan mevcutlarının azalması hayvansal üretimi etkilememiş tersine ciddi
oranlarda artış kaydedilmiştir. Çünkü 1950 ve 1960’lı yıllardaki sığır ırklarının çok büyük bir kısmı yerli kara ve doğu Anadolu kırmızısı iken 2010
yılı itibariyle sığır ırklarının %95’i kültür (%42) ve melez (%53) hayvanı
ırkıdır. Sığır ırkında yaşanan bu dönüşüm elde edilen et ve süt miktarını
2-3 katına çıkarmıştır (Nevşehir Valiliği:2004, 86).
Nevşehir’de sulanabilen ekim alanının az olması nedeniyle mevcut hayvan
varlığına yetecek kadar yem bitkisi üretimi yapılmamaktadır. Ayrıca hayvancılık için mevcut mera alanları yetersizdir. Mevcut meralar, yıllık yağış
ortalamasının az olası ve kontrolsüz otlatılması nedeniyle istenilen seviyede değildir (NİY:1999, 355).
Tablo 13: Hayvan Mevcutları
Büyükbaş Hayvan Sayısı
Küçükbaş Hayvan Sayısı
Kültür Melez Yerli Toplam Koyun Keçi Toplam
1957 400 7.800 77.525 87.725 286.437
1962 556 8.320 60.460 69.336 269.883
1967 712 10.122 60.587 71.421 281.021
1972 1.470 13.450 47.092 62.012 270.357
1977 2.530 19.785 39.540 61.855 227.730
1982 4.123 23.080 39.764 66.967 246.795
1987 7.302 30.005 25.671 62.978 209.229
1992 10.600 34.100 9.440 54.140 117.110
1997 11.940 34.230 9.690 55.860 146.510
2002 10.678 25.799 5.542 42.019 79.821
2007 14.788 28.805 2.855 46.448 66.150
2010 21.032 26.611 2.862 50.505 58.705
Kaynak: www.tuik.gov.tr; NİY:1999, 352.
82.355
99.338
86.543
62.593
36.170
23.970
9.037
6.860
4.990
3.149
2.735
4.414
368.792
369.221
367.564
332.950
263.900
270.765
218.266
123.970
151.500
82.970
68.885
63.119
Tek
Tırnaklı
Hayvan
Sayısı
44.310
48.639
46.745
38.552
23.449
18.772
16.844
10.340
9.580
6.149
2.086
1.657
Kümes
Arı
Hayvanı Kovanı
Sayısı Sayısı
282.000
294.000
328.000
367.000
405.000
449.000
457.000
500.304
763.370
596.255
725.960
820.040
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
8.200
10.050
11.000
11.150
11.510
12.932
9.222
16.107
15.363
10.041
8.762
10.395
175
İbrahim İLHAN - Ersan ERSOY
3.5. Su Ürünleri
Tablo 12’de su ürünlerine ilişkin veriler yer almaktadır. Nevşehir’de su
ürünleri üretimi düşük düzeylerdedir. 1996-2009 döneminde su ürünlerinin üretim miktarı azalmıştır. Su ürünlerinin büyük kısmını avlanan tatlısu
ürünleri oluşturmaktadır. Yetiştiricilik (kültür balıkçılığı) grubunda alabalık,
avlanan içsu (tatlısu) ürünleri grubunda levrek (sudak), sazan, yayın, siraz
ve diğerleri yer almaktadır.
Tablo 12: Su Ürünleri İstatistikleri (Ton)
Avlanan İçsu (Tatlısu)
Ürünleri
286
1996
258
2000
47
2005
23
2009
Kaynak: www.tuik.gov.tr
Not: 2009 verileri geçicidir.
Yıl
Yetiştiricilik (kültür
balıkçılığı)
40
43
37
9
3.6. Tarımda Verimliliği ve Üretimi Artıran Önemli Faktörler
Tarımsal mekanizasyon, sulama, gübreleme, zirai mücadele ve çiftçi eğitimleri tarımda verimliliği ve üretimi artıran önemli faktörlerdir. Tarımsal
sulamada çoğunlukla yer altı sularından faydalanılmakta ve %90 oranında yağmurlama sistemi ile sulama yapılmaktadır. 1950’li yıllarda zirai mücadele tamamen sırt pülverizatörleri ve el tulumbaları ile yapılmaktayken,
günümüzde modern tarımın gelişmesiyle birlikte modern zirai mücadele
alet ve makineleri kullanılmaya başlanmıştır. Bunlar arasında en çok kullanılanı tarla ve bahçe pülverizatörleridir. Tarımda mekanizasyonu sağlayan
traktör, ilaçlama, ekim, dikim, hasat ve benzeri tüm zirai alet ve makinelerde sayı ve kapasite yönüyle önemli gelişmeler kaydedilmiştir (Nevşehir
Valiliği:2004, 87). Tablo 14’de tarımda verimliliği ve üretimi artıran tarımsal alet ve makinelerin sayıları verilmiştir. 1957’den günümüze kadar
geçen zaman zarfında tüm tarımsal alet ve makinelerin sayısında önemli
düzeylerde artış yaşanmıştır.
176
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
Nevşehir Ekonomisinin Sektörel Analizi
Tablo 14: Tarımda Verimlilik ve Üretimi Artıran Tarımsal Alet ve
Makineler
Yıl
1957
Traktör
350
Satrifuj
Pulluk Moto-Pomp Derinkuyu Mibzer Pülverizatör
Pompası
360
-
-
135
Römork
-
317
1962
620
635
-
-
312
-
589
1967
1.046
1.118
15
45
414
3.200
993
1972
1.580
1.593
221
1.720
540
6.805
1.495
1977
3.212
3.267
782
2.981
1.153
7.310
3.019
1982
6.517
6.075
1.697
3.773
2.304
8.421
6.480
1987
9.465
9.271
2.153
5.755
3.639
9.525
9.363
1992
10.966
11.712
2.950
4.357
4.891
11.774
11.103
1997
13.414
14.497
4.342
4.782
5.325
15.488
12.931
2002
15.819
17.736
4.557
5.068
5.724
17.551
14.359
2007
16.254
18.538
4.691
5.414
5.847
18.793
15.513
2010
15.976
20.595
16.129
Yıl
4.628
Kimyevi
Biçerdöver Gübre Kültüvatör
Dağıt.
21
-
1962
68
1967
133
1972
230
1977
283
1982
345
1987
409
1992
1997
6.078
Patates
Patates
Ekme
Sökme
Makinesi Makinesi
35
-
-
-
63
-
-
425
-
220
982
1.002
1.700
2.103
3.890
430
452
2002
2007
2010
1957
Yağmurlama
Tesisi
Sellektör
2
-
-
9
-
-
45
-
-
72
59
-
-
213
55
258
2.621
12
421
54
2.103
4.753
56
913
57
4.277
5.838
5.687
113
1.091
51
4.870
8.125
7.771
811
1.951
56
5.517
410
8.533
8.020
1.372
2.375
53
5.765
467
8.852
8.208
1.389
2.327
53
5.885
503
10.242
9.291
1.587
3.779
47
5.268
Kaynak: www.tuik.gov.tr; TUİK:2011, 133; NİY:1999, 358.
Not: 2010 yılı verileri geçicidir.
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
177
İbrahim İLHAN - Ersan ERSOY
4. Turizm
Günümüzde turizm sektörü dünyanın en çok gelir getiren sektörlerinden
biri haline gelmiştir. Dünya genelinde turizm, küresel istihdamın %7,6’sını
oluşturan yaklaşık 210 milyon kişiye iş alanı sağlamakta, 5.474 milyar
dolarlık hacmiyle dünya ülkelerinin gayrisafi yurtiçi hasılaları toplamının
%9,4’ünü oluşturmaktadır. Dünya’da 2008 yılında en çok turizm gelirine sahip ilk 10 ülke sıralamasında Türkiye 8. sıradadır. Türkiye’nin turizm
gelirleri ise 2007’den 2008’e önemli bir artış göstererek 18,5 milyar dolardan 22 milyar dolara çıkmıştır. (Başbakanlık Yatırım Destek ve Tanıtım
Ajansı:2010, 4). Turizm, ekonomik getirilerinin yanı sıra, doğru kullanıldığında ülkelere sosyal ve kültürel anlamda da katkı sağlayan etkili bir
araçtır.
Hizmetler sektörü, son yıllarda artan istihdam oranı ve katma değeri ile
dünyada ve Türkiye’de sürekli gelişmekte olan bir sektördür. Türkiye’de
2010 yılında hizmetler (%48,6), tarım (%25,2), sanayi (%19,9) ve inşaat
(% 6,3) olmuş, tarımın payı düşerken hizmetler başta olmak üzer diğer
sektörlerin payı büyümüştür. İstihdamın iktisadi faaliyet kollarına dağılımına bakıldığında tarım %23,7, sanayi %26,8 ve hizmetler % 49,5’dir.
Hizmetler sektörü, turizm ön planda olmak üzere ulaşım, ticaret, haberleşme ve finansman gibi alanlarda ağırlıklı olarak Nevşehir ekonomisine
de katkıda bulunmaktadır. TR71 Bölgesi’nde (Aksaray, Kırıkkale, Kırşehir,
Nevşehir, Niğde) tarım sektöründen (% 34,9) sonra en çok istihdam yaratan sektör, turizmin de içinde bulunduğu hizmetler sektörüdür (%29,9).
TR71 Bölgesi’nde bulunan 25.346 yatağın 21.895’i (%86) Nevşehir’dedir. Nevşehir doğal ve kültürel çekicilikleri, hem fiziksel hem de kurumsal
turistik alt ve üst yapısının yanı sıra nüfusundan (282.337) fazla sayıda
çektiği turist sayısı (659.211) ile ülkemizin önemli bir turizm bölgesidir.
4.1. Nevşehir’e Yönelik Turizm Talebi ve Konaklama Tesisleri
İstatistik verilerin kıyaslanmasının kolaylığı açısından, Nevşehir’e yönelik
turizm talebi, konaklama tesisleri yatak arzı ve aralarındaki uyum birlikte
değerlendirilmektedir. Nevşehir’de turizm gelişim süreci, bu süreçte niceliksel olarak arz ve talebin uyum derecesinin belirlenmesi ve incelenmesi;
hem geçmişi değerlendirme hem de geleceğe yönelik öngörülerde bulunabilmek açısından önem taşımaktadır. Bugünü değerlendirirken, bugünlere
nereden gelindiğinin unutulmaması önemlidir. Kapadokya’nın seyyahlar
tarafından ilk keşfi 1720 yılına kadar gitmektedir. İlk seyyahların yazdık-
178
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
Nevşehir Ekonomisinin Sektörel Analizi
ları yazılar Kapadokya’nın tarihinde yeni bir evre açmıştır. Kapadokya’nın
bugün gördüğü büyük ilgiye, köklü bilimsel araştırmalara, arkeolojik kazılara, koruma projelerine ve günümüzdeki turizm canlılığına giden yol,
o seyahatnamelerden kaynaklanmaktadır (Rıfat:1998, 483). Kaşifler diye
adlandırılabilecek ilk ziyaretçiler 1950’li yıllarda görülmeye başlamış, köşeleri Nevşehir, Ürgüp ve Avanos İlçeleri olan Turistik Kapadokya’ya gelen yabancı ziyaretçilerin sayıları 1960’lı yıllarda artmaya başlamıştır (Pekşen:1988, 103). 1965 yılı öncesine ait turist sayıları konusunda tatmin
edici bilgi bulunmamaktadır. Turistlerin ana ziyaret merkezleri Hacıbektaş,
Göreme ve civardır. Diğer belli başlı merkezler Gülşehir ve Derinkuyu’dur.
Gülşehir ve Derinkuyu’yu ziyaret eden turistlerin çoğunluğunu ise Göreme
ve civarını ziyaret için gelenler oluşturur. Nevşehir’de 1965 yılında 527
yatak bulunmaktadır. Ancak turistlerin konaklayabilecekleri yatak sayısı
138’dir. Nevşehir merkezinde bulunan Şehir Palas Oteli’nin odalarında
duş, diğerlerinde ise genel banyo bulunmaktadır. Ortahisar’daki turistlerin
konaklayamayacakları kalitedeki Göreme Oteli’nde ise, Göreme’ye yakınlığından dolayı özellikle Almanlar olmak üzere yabancı turistler konaklamaktadır (Nevşehir Turizm Planlaması:1965, 64). 1972 yılında 66.547
yabancı, 80.221 yerli olmak üzere 146.768 turist ili ziyaret eder ve otelmotel-pansiyon olmak üzere ilde toplam 757 oda, 1739 yatak, 8 diskotek
bulunmaktadır. İlde kalan turistlerin ortalama geceleme sayısının iki, ildeki
müzelerin gezi ücretleri 2 liradır (Cumhuriyetin 50.Yılında Nevşehir:1973,
129-137).
Tablo 15: 1965 Yılında Nevşehir’deki Konaklama Tesisleri
Tesisin Adı Tesisin Yeri
Şehir Palas
Tusan
Peri
Pansiyon
Toplam
Nevşehir
Ürgüp
Ürgüp
Ürgüp
Turistik Belediye
·
·
·
·
Oda
14
21
17
10
62
Yatak İmkanlar
28
43
37
30
138
Lokanta
Lokanta/Bar
Lokanta/Bar
-------------
Kaynak: Nevşehir Turizm Planlaması, Ankara, 1965, s. 64.
Gerçekleşen turistik yatak arzı ve talebi temel alınarak Tablo 16 ve 17
düzenlenmiştir. Turizm belgeli yatak sayısının yıllar itibari ile gelişimi Tablo
16’da, Nevşehir’de konaklayan kişi ve geceleme sayısının gelişim seyri ise
Tablo 17’de verilmektedir.
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
179
İbrahim İLHAN - Ersan ERSOY
Günümüzde, 274 konaklama tesisinde 9.036 oda ve 21.895 yatak, yerli
ve yabancı toplam 659.211 konaklama ve 1.188.573 gecelemeye ulaşılmıştır. Turizm işletme belgeli oda sayısı 3.988, yatak sayısı 8.895 olmak
üzere 48 konaklama tesisi bulunmaktadır (5 adet 5 yıldızlı, 16 adet 4
yıldızlı, 4 adet 3 yıldızlı, 4 adet 2 yıldızlı, 18 adet özel belgeli ve 1 adet pansiyon). Mahalli idarelerce verilen işletme belgesi sahibi 5.048 oda, 13.088
yatak olmak üzere 226 konaklama tesisi bulunmaktadır (NİKTM:2011).
Konaklama olanakları ile ilgili değerlendirme; konaklama hizmeti ile ilgili
binaların fiziksel yapısını, tesislerin türünü, sunulan hizmetler ve kalite düzeyini de kapsamalıdır. Konaklama tesislerinin sınıflandırılması sisteminin
ciddi bir şekilde uygulandığı varsayılırsa bu sınıflandırma bir ölçüt olarak
kabul edilebilir. Bu rakamlar ile ülkemizin önemli bir turizm merkezi haline
gelen Nevşehir’de ekonomik ve sosyal yapı içerisinde turizm çok önemli
bir konumdadır. Taşlanan kiliselerin onarılması, turizmin ekonomik faydalarından daha fazla yararlanılması için uğraşılmaktadır. Hepsi Alman diye
bilinen yabancıların milliyetleri ve dilleri öğrenilmiştir. Turistlere ikramda
bulunmak isteyen yerel halkın yerini turistlere hediyelik eşya satmaya çalışan bir yerel halk almıştır.
Dünyada yaşanan terör olayları, Yugoslavya’nın parçalanması, 1991 Irak
krizi ve turist gönderen ülkelerde yaşanan ekonomik ve siyasi olaylar gibi
nedenlerle bazı yıllar bir önceki yıla oranla turist sayılarında azalma olsa bile
genel eğilim turist sayılarının artmasıdır. Nevşehir’e yönelik turistik talep
gelişme eğilimi içerisindedir. Nevşehir’de açılan Tuzköy Havalimanı’nın ulaşım sorununun çözümüne sağlayacağı katkı ile turist sayısının daha da artacağı beklenilmektedir. Birkaç kaşif turistten paket turlar ile kitle turizmine doğru bir yöneliş yaşanmıştır. Nereden nereye gelindiğine bakıldığında
sevindirici olan bu durum, ekonomik, sosyal, kültürel ve çevresel anlamda
sürdürülebilir kalkınma ilkeleri açısından incelendiğinde sorgulanabilir bir
durum söz konusudur. Çünkü toplamda 274 konaklama tesisinde 9.036
oda ve 21.895 yatak bulunmaktadır. Nevşehir bir yıl içerisinde, 365 gün
x 21.895 yatak = 7.991.675 geceleme kapasitesine sahiptir. Nevşehir’de
konaklama tesislerinin 1995-2011 yılları arasında ortalama doluluk oranının %37,89 olduğu görülmektedir. Mevcut yatak talebi, mevcut yatak
arzından az olunca, ortalama oda doluluk oranlarının düşük kalacağı açıktır. Son verilere göre; 659.211x1.8 / 365x0.38 = 1.188.573/ 138 = 8.623
yatak talebi mevcut iken 21.895 yatak bulunmaktadır. [(Gelen Turist Sayısı
x Ortalama Konaklama Süresi)/(Yıldaki Gün Sayısı x Oda Doluluk Oranı)].
180
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
Nevşehir Ekonomisinin Sektörel Analizi
Bölgenin sunduğu yatak arzı ve bölgeye yönelik mevcut yatak talebi dikkate alındığında yatak arzı fazlası bulunmaktadır. Bu durum fiyat rekabetini artırmakta, düşük doluluk oranları ve oda fiyatları ise sunulan hizmetin
gerçek değerini bulamamasına neden olmaktadır. Sorunun temel nedenini turizmin mevsimsel olması ve turizm talebinin birçok faktörden kolaylıkla etkilenmesi olarak açıklamak kolaycılığa kaçmak olacaktır. Nevşehir’de
temel sorun, plansız turizm gelişimidir. Bölgede yatak arzı fazlalığı, turizmde yeterli tanıtım ve pazarlama eksikliği nedeni ile yaşanan fiyat rekabeti
konaklama işletmelerinin hizmet kalitesini olumsuz yönde etkilemektedir.
Bölgede yaşanan fiyat rekabeti sonucu oluşan düşük gelirler nedeni ile
personele yeterli ücret verilemediği ve nitelikli işgücü istihdam edilemediği
gözlenmektedir. Fiyat rekabetinin olumsuz sonuçları ise fiyat rekabetini de
olumsuz yönde etkileyen şu döngünün ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Fiyat rekabeti - Konaklama işletmeleri gelirlerinin azalması - Başka hiç
bir giderde kısıtlama yapamayan işletmelerin personel giderlerini kısmaya
çalışması - Nitelikli işgücü istihdamı sorunu - Hizmet kalitesinin düşmesi Hizmet kalitesinin düşüklüğünü bahane eden seyahat acentelerinin fiyat
kırdırma bakısı - Fiyat rekabeti. Bu döngü içinde yıllardır rekabet etmeye
ya da ayakta kalmaya çalışan işletmeler gerçek kardan yoksun ve günü
kurtardıklarına şükrederek umutlarını hep bir sonraki yıla bağlamışlardır.
Amortismanlar sadece vergi avantajlarından faydalanılmak için ayrılmış
ancak eskiyen araç-gereç yenilenmemiştir. 1980’li yılların ortalarından
sonra kurulan ve rekabet avantajı olarak görülen yeni konaklama tesisleri
günümüzde eskiyen binalara dönmektedir.
Tablo 16. 1964-2011 Yılları Arasında Nevşehir’deki Tesis ve Yatak
Sayıları
Yıllar
Tesis Sayısı
Yatak Sayısı
1964
4
593
1970
5
711
1972
6
819
1983
7
1.292
1984
8
1.552
1985
12
2.246
1986
16
2.785
1987
26
5.014
1988
31
6.074
1989
37
6.760
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
181
İbrahim İLHAN - Ersan ERSOY
1990
1992
1993
1994
1995
1996
1997
1998
1999
2000
2001
2003
2004
2005
2006
2007
2008
2009
2010
2011
23
27
28
30
27
27
32
45
45
46
49
38
41
41
42
41
41
44
44
48
3559
5030
5273
5629
5756
5624
6449
7897
7821
7913
8052
7390
7.784
7.272
7.344
8.094
7.990
8.324
8.417
8.895
Kaynak: Nevşehir İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü; Nevşehir İl Yıllıkları, Kültür ve Turizm Bakanlığı İstatistiklerinden derlenmiştir.
Konaklama tesis sayısındaki istikrarsız gelişme, işletmelerin bir yıl kapanıp, bir sonraki yıllarda el değiştirerek veya yenilenerek tekrar açılamasıyla
açıklanabilir. Yatak sayıları incelendiğinde, yatak sayısı gelişiminin nispeten daha istikrarlı olduğu söylenebilir. Tesis sayısının istikrarsız gelişimine
göre yatak sayısının nispeten istikrarlı artışı, mevcut tesisler bünyesine ek
bina ve ek katların inşa edilmesiyle açıklanabilir. Nevşehir, belediye belgeli konaklama tesisi ve yatak sayısı ile İç Anadolu bölgesinde başkent
Ankara’dan sonra ikinci sırada, Kapadokya bölgesinde ise birinci sırada
yer almaktadır. Belediye belgeli yatak sayısına göre Kozaklı birinci, Ürgüp
ikinci, Göreme üçüncüdür. Belediye belgeli motel yatak sayısına göre Kozaklı birinci, Avanos ikinci, Göreme üçüncüdür. Belediye belgeli otel yatak
sayısına Kozaklı birinci, Ürgüp ikinci, Nevşehir Merkez üçüncü sıradadır.
Belediye belgeli butik otel yatak sayısına göre Uçhisar birinci, Ürgüp ikinci,
Mustafapaşa üçüncüdür. Pansiyon yatak sayısına göre Göreme birinci, Uçhisar ikinci, Mustafapaşa üçüncüdür. Göreme pansiyonculukta en gelişmiş
beldedir (İlhan ve Coşkun:2005).
182
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
Nevşehir Ekonomisinin Sektörel Analizi
Tablo 17. 1982- 2009 Yılları Arasında Nevşehir’de Konaklayan Kişi
ve Geceleme Sayıları
Yıllar
1982
1983
1984
1985
1986
1987
1988
1989
1990
1991
1992
1993
1994
1995
1996
1997
1998
1999
2000
2001
2002
2003
2004
2005
2006
2007
2008
2009
Konaklayan Kişi Sayısı
Yerli
Yabancı
Toplam
12.723
39.619
52.342
17.186
53.317
70.503
17.290
61.441
78.731
25.519
92.182 117.701
25.274
112.337 137.611
19.441
143.440 162.881
22.155
150.742 172.897
24.389
145.034 169.423
35.794
130.665 166.459
53.231
73.721 126.952
65.785
173.124 238.909
70.191
185.835 256.026
72.230
142.653 214.883
108.673
179.897 288.570
96.485
247.343 343.828
107.786
361.894 469.680
132.377
399.445 531.822
133.769
208.080 341.849
161.690
202.777 364.467
142.518
343.308 485.826
165.736
325.325 491.061
186.282
216.583 402.865
163.029
271.084 434.113
147.993
351.932 499.925
183.220
257.624 440.844
163.837
374.112 537.949
113.804
442.602 558.512
240.604
418.607 659.211
Geceleyen Kişi Sayısı
Yerli
Yabancı
Toplam
18.988 130.056
149.044
25.616 109.791
135.407
29.382 118.950
148.332
40.950 156.063
197.013
35.733 211.891
247.624
31.549 294.566
326.115
40.104 284.815
324.919
38.293 280.896
319.189
64.361 268.015
332.376
96.539 148.840
245.379
129.963 382.473
512.436
141.774 381.975
523.569
129.583 267.736
397.319
219.676 368.038
587.714
229.424 481.756
711.180
244.136 726.750
970.886
249.880 745.615
995.495
252.634 397.010
649.644
251.522 359.415
610.937
219.304 625.989
845.293
281.951 612.991
894.942
326.539 406.286
732.825
274.885 520.090
794.975
225.712 672.519
898.231
290.194 459.620
749.814
267.481 675.527
943.008
178.124 800.449
978.537
380.563 808.010 1.188.573
Kaynak: T.C. kültür ve Turizm Bakanlığı, Konaklama İstatistikleri Bültenler
i(1982-2009). Kültür ve Turizm Bakanlığı, İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü.
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
183
İbrahim İLHAN - Ersan ERSOY
Tablo 17 incelendiğinde, 1982 yılında, yerli (18.988 geceleme/12.723
konaklama = 1,49) ve yabancı (130.056 geceleme/39.619 konaklama =
3,28) toplam 52.342 turist Nevşehir’de konaklamış, 149.044 geceleme
ile ortalama 2,85 gün kalmışlardır. 1992 yılında, yerli (129.963 geceleme/65.785 konaklama = 1,97) ve yabancı ( 382.473 geceleme/173.124
konaklama = 2,21) toplam 238.909 turist Nevşehir’de konaklamış,
512.436 geceleme ile ortalama 2,14 gün kalmışlardır. 2002 yılında, yerli
(281.951 geceleme /165.736 konaklama = 1,70) ve yabancı (612.991
geceleme/325.325 konaklama = 1,88) toplam 491.061 turist Nevşehir’de
konaklamış, 894.942 geceleme ile ortalama 1,82 gün kalmışlardır. 2009
yılında, yerli (380.563 geceleme/240.604 konaklama = 1,58) ve yabancı
(808.010 geceleme/418.607 konaklama = 1,93) toplam 659.211 turist
Nevşehir’de konaklamış, 1.188.573 geceleme ile ortama 1,8 gün kalmışlardır. Nevşehir’de geceleme sayısını artırmak için turistlerin Nevşehir’de
kalış süresini uzatmak mantıklı bir öneridir. Ancak yukarıdaki rakamlara
bakıldığında 1982’de 2,85 gün olan ortalama kalış süresi 2009 yılında 1,8
gün ortalama kalış süresine düşmüştür.
Nevşehir, doğal ve kültürel çekicilikleri, hediyelik eşya mağazaları ile tur
yaratan bir turistik bölgedir. Konaklama tesislerinin sadece gecelemeye
yönelik olarak planlanmış olması ve boş zaman değerlendirme olanaklarının yetersiz olması, insanların tatil için daha fazla kalmalarını engellemektedir. O nedenle gelen turistler 2 günden fazla gecelememektedir. Doğal
ve kültürel çekicilikleri ile ilişkilendirilecek, turistlerin isteğine uygun boş
zaman değerlendirme faaliyetlerinin artırılması kalış süresini uzatabilir.
Tablo 18. Nevşehir’in Türkiye Aktif Dış Turist Sayısındaki Payı
Yıllar
1982
1983
1984
1985
1986
1987
1988
1989
184
Türkiye’ye Gelen
1.148.000
1.507.000
1.855.000
2.190.000
2.397.000
2.906.000
4.265.000
4.516.000
Nevşehir’e
Gelen
39.619
53.317
61.441
92.182
112.337
143.440
150.742
145.034
%
3,45
3,53
3,31
4,20
4,68
4,93
3,53
3,21
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
Nevşehir Ekonomisinin Sektörel Analizi
1990
1991
1992
1993
1994
1995
1996
1997
1998
1999
2000
2001
2002
2003
2004
2005
2006
2007
2008
2009
5.398.000
5.553.000
7.104.000
6.525.000
6.670.000
7.726.000
8.614.000
9.689.000
9.752.000
7.483.000
10.412.000
11.618.000
13.246.875
8.991.456
10.981.763
12.952.616
11.896.571
14.794.270
13.647.606
14.388.998
130.665
73.721
173.124
185.835
142.653
179.897
247.343
361.894
399.445
208.080
202.777
343.308
325.325
216.583
271.084
351.932
257.624
374.112
442.602
418.607
2,42
1,32
2,43
2,84
2,13
2,32
2,87
3,73
4,09
2,78
1,94
2,95
2,45
2,40
2,46
2,71
2,16
2,52
3,24
2,90
Ort. Turist
Sayısı
7.793.863
218.026
2,98
Kaynak: Konaklama İstatistikleri Bültenleri (1982-2009). Kültür ve Turizm
Bakanlığı, İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü.
Tablo 18 incelendiğinde Nevşehir’in Türkiye aktif dış turist sayısındaki payının, bazı yıllar dalgalanma olsa bile 1980’li yıllara göre düştüğü görülmektedir. Bunun temel gerekçesi Nevşehir’deki turizmin doğasının, Türkiye’nin
diğer bölgelerinden farklı olmasıdır. Türkiye’ye yönelik turist sayısı “her
şey dahil” sistemi ile 1992’ye göre 2009 da ikiye katlanmıştır. Böyle bir
sistem olmamasına rağmen aynı başarıyı Nevşehir’de göstermiştir. Ancak
Nevşehir’de kalış süresi sadece iki gün olduğu için aynı orandaki turist sayısı
artışı, otellerin doluluk oranlarına aynı şekilde yansımamaktadır.
Nevşehir’i ziyaret eden yabancı turistlerin geceleme sayılarına göre ortalaması alındığında sırasıyla ilk altı ülke Fransa, Japonya, İspanya, Almanya,
İtalya ve Amerika Birleşik Devletleri’dir. Nevşehir’i ziyaret eden yabancılar,
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
185
İbrahim İLHAN - Ersan ERSOY
geliş amaçlarını gezi ve eğlence (%55) ve kültür (%22) olarak ifade etmektedir. Yabancıların Nevşehir’i ziyaret amaçları içinde sportif ilişkiler %
0,11, yakınları ziyaret % 0,66, sağlık % 0,01, dini % 0,09, alışveriş %
0,05, toplantı % 0,32, konferans, kurs, seminer % 0,32, görev % 0,52,
ticari ilişkiler ve fuar % 0,32 ve diğer amaçlar ise % 0,19 olarak yer almaktadır (İlhan ve Coşkun:2005, 109-111).
4.2. Yiyecek ve İçecek Hizmetleri
Bir otele bağımlı ya da bağımsız olsun turistler tarafından kullanılan restoranlar, barlar ve diğer yeme-içme işletmelerinin envanteri sunulan mutfak
tipi ve çeşidi, yiyecek ve içecek servisinin kalitesi, yiyecek ve içeceklerin
fiyat düzeyi, sağlanan temizlik ve hijyen düzeyi, fiziksel çekicilik ve konfor
düzeyi, konaklama tesisleri ve tur güzergahlarına göre yeme-içme tesislerin yerleşimi gibi ölçütler ile değerlendirilebilir. Otellerin bünyesinde bulunanlar dışında, Göreme, Avanos, Ürgüp ve Uçhisar bölgenin yeme-içme
ve eğlence merkezleri olarak bilinmektedir. Bu yerleşim yerlerinin dışındaki
yerlerde bulunan yeme-içme tesisleri çoğunlukla yerel halka hizmet veren
işletmelerdir. Yeme-içme ve eğlence yerlerinin sayısı yetersizdir. Konaklama tesislerinin dışındaki bar, disko ve şarap evlerinin kapasiteleri çok
büyük olmamakla beraber buralarda samimi bir atmosfer yaratılmakta,
bazılarında canlı müzik bulunmaktadır. Yeme-içme tesislerinin turistik açıdan en meşhurları kaya oyma restoranlardır. Bölgede dokuz adet kaya
oyma restoran bulunmaktadır. Kaya oyma restoranlarda değişik eğlence
hizmetleri sunulmaktadır. Birkaçının dışında yiyecek içecek işletmelerinde
mutfaklara ayrılan alanlar ise çok dar olup, temizlik, hijyen ve sanitasyon
düzeyi çok düşüktür. Çok iyi yönetilen bazı restoranların dışında yeme-içme işletmelerinde sunulan hizmetin düzeyinin vasatın altında olduğu söylenilebilir. Çoğu yeme-içme ve eğlence yerlerinde çalışan personeli, özel
kıyafetleri olmadığı için başkalarından ayırmak bile güç olmaktadır (İlhan
ve Coşkun: 2005).
4.3. Seyahat Acentesi, Rehberlik ve Turist Bilgilendirme Hizmetleri
Nevşehir’de TÜRSAB’ın bölge temsilciliği bulunmaktadır. Nevşehir bölgesinde toplam olarak 2011 yılı itibari ile 83 A Gurubu seyahat acentesi
bulunmaktadır. Bölgede turizm hareketleri daha çok grup turlarından
oluşmaktadır. Bölgede bulunan seyahat acentelerinin yoğun olarak faaliyette bulundukları hizmet alanı, bölge içinde günlük tur düzenlenmesidir. Bölgeye yönelik turistik talebin zaten organize turlar ile gelen turist-
186
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
Nevşehir Ekonomisinin Sektörel Analizi
lerden oluşması ve münferit olarak gelenlerin azlığına rağmen 83 adet
seyahat acentesinin hizmet vermeye çalışması iş alanını daraltmakta ve
acenteler arasında bir rekabet oluşmaktadır. Kapadokya Turist Rehberler
Derneği’nin (KARED) görüşlerine göre Nevşehir’de hizmete hazır her dilde rehber bulunmaktadır. Ancak bölgede İspanyolca, Yunanca, Korece
dillerinde yeterince rehber bulunmadığı bilinmektedir. KARED’e göre en
önemli sorun acentelerin rehberlere günlük tarifenin altında ücret teklif
etmesidir. Bilgilendirme hizmetleri, turizm danışma büroları ve rehberler
tarafından sağlanmaktadır. Turizm danışma büroları; yerleri, çalışan kişi
sayısı, çalışanların eğitim durumları, yabancı dilleri ve tanıtım materyalleri
açısından yetersizdir.
4.4. Hediyelik Eşya Mağazaları
Hediyelik eşya mağazaları turistik üst yapının önemli bir unsurdur. Hediyelik eşya mağazaları konumları, binaları, personel sayıları ve nitelikleri
açısından değerlendirilebilir. Hediyelik eşya mağazalarının aralarında ölçek
bakımından çok büyük farklar bulunmaktadır. Bakı noktalarındaki seyyar
satıcılardan, bir iki kişinin işlettiği atölyelerden, elli ve daha yukarı kişinin
çalıştığı mağazalara kadar değişik ölçeklerde hediyelik eşya satış noktaları ve mağazaları bulunmaktadır. Hediyelik eşya mağazaları halı, kuyumoniks ve çanak-çömlek konularında ihtisaslaşmışlardır. Nevşehir’de toplam
183 alışveriş mağazası bulunmaktadır. Avanos 59 alışveriş mağazası ve
dükkan sayısı ile birinci, Göreme 37 ile ikinci, Ürgüp 33 ile üçüncü sıradadır. Avanos 47 çanak-çömlek alışveriş mağazası ile Nevşehir’in çanak
çömlekçilik merkezidir. Halı alışveriş mağazası sayısında ise 22 mağaza ve
dükkan ile Ürgüp birinci sıradadır. Kuyum ve Oniks’de 4 mağaza ile Uçhisar birincidir. Hediyelik eşya mağazası sayısında 27 mağaza ile Göreme
birinci konumdadır. Görüldüğü gibi sadece mağazalar değil yerleşimler de
halı, kuyum-oniks ve çanak-çömlek konularında ihtisaslaşmışlardır. Ancak
bölgedeki hediyelik eşya satışlarının % 90’ı büyük alışveriş mağazalarında,
%10’u bölgedeki diğer küçük ölçekli alışveriş mağazalarında yapılmaktadır. Büyük ölçekli hediye satış mağazalarının müşterilerinin neredeyse
tamamı grup turlardan acente bağlantısı ile sağlanmaktadır. Büyük ölçekli bir halı mağazasına bir yıl içinde ortalama 30.000 kişi girmektedir. Bir
otobüs dolusu ziyaretçi, yaklaşık 40 kişi, bir grup kabul edilmektedir. Aynı
anda 10-15 grubu birden karşılayabilecek bir kapasiteye sahip halı mağazaları bulunmaktadır. Her gruba 2-3 saat içerisinde halının tarihçesi,
nasıl üretildiği ve çeşitlerinin tanıtımını içeren gösteriler eşliğinde satış işle-
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
187
İbrahim İLHAN - Ersan ERSOY
mi gerçekleşmektedir. Hediyelik eşya mağazaları aynı zamanda bölgenin
önemli turistik çekiciliklerini oluşturmakta, alışveriş turizmi sayesinde bölgeye yönelik önemli bir turistik talep yaratmaktadır. Hediyelik eşya mağazalarının ortak sorunu; müşteri çekmek için acente ve rehberlere ödedikleri komisyon oranlarının dünyada kabul gören %10-15 gibi oranları çok
aşmış olmasıdır. Yüksek komisyonlar ile artan maliyetler ya yüksek fiyatlar
ile müşterilere yansıtılmakta ya da işletmelerin kar marjını düşürmektedir.
Bu ise müşteri memnuniyetsizliğine ve işletmelerin ekonomik sıkıntılara
girmesine neden olmaktadır. Her ne kadar yüksek komisyonlar ile çalıştırılabildiği söylense de mevcut sistemin sürdürülebilirliği, Nevşehir turizmin
sürdürülebilirliği açısından tehdit oluşturmaktadır (İlhan ve Coşkun:2005)
4.5. Nevşehir’in Turistik Çekicilikleri
Turizm faaliyetlerinin devamı için turizm sisteminin bütün elemanları önemli olmasına rağmen, bölgesel çekicilikler ve çekim kaynakları bu
sistemi harekete geçiren itici gücü oluşturur. Bir bölgede yeterli düzeyde çekicilik olmadığı zaman turizmin geliştirilmesi mümkün olmayabilir.
Bölgenin ne tür çekiciliklere sahip olduğu ve çekiciliklerinin özellikleri; ne
tür çekicilik kaynaklarını geliştirebileceği ya da koruyacağını, çekicilik kaynaklarına dayalı olarak hangi turistik faaliyetlerin geliştirebileceği ya da
birleştirebileceği ve turistik alt (fiziksel ve kurumsal) ve üst yapının şeklini
ya da durumunu ortaya çıkarır. Öncelikle bölgede var olan çekicilikler ve
çekim kaynakları tanımlanmalı, özellikleri belirlenmeli ve stratejilere ışık
tutacak şekilde belirli ölçütlere göre değerlendirilmelidir. Çekiciliklerin yeri
ve ulaşılabilirliği, turizm açısından önemi ve tanınmışlığı, taşıma kapasitesi, özgünlüğü, bölgenin sunduğu ortam (çevresel kalite, misafirperverlik
ve ödenen para ve zamana değmesi) çekiciliklerin değerlendirilmesinde
dikkate alınması gerekli ölçütlerdir. Turizm planlamasında özellikle önemli
olan konu turistlere uygun çekiciliklerin kapsamının açık bir şekilde belirlenmesidir. Çekiciliklerin kapsamı çok çeşitli ve yaygın bir dağılım gösterebilir. Neredeyse hesaplanamayacak kadar geniş olan bu dağılım, turizm
politikasının belirlenmesinde planlamacının görevini daha karmaşık hale
getirir. İlgili değişkenlerin çokluğu nedeni ile turistik çekiciliklerin geliştirilmesinde akılcı bir seçimin yapılabilmesi, politikacılar, planlamacılar, yatırımcılar ve yöneticiler için de ortak ve oldukça zor bir görevdir. Bu zor
görevi kolaylaştırmanın yollarından biri de bölgedeki çekiciliklerin ayrıntılı
bir şekilde sınıflandırılmasıdır. Bölgesel çekicilikler ile ilgili verilerin toplanabilmesi için çekicilikler ve pazarlar ayrı ayrı incelenmesine rağmen, bölge
188
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
Nevşehir Ekonomisinin Sektörel Analizi
turizminin başarılı olabilmesi için bölgesel çekicilikler ve faaliyetlerin bölgenin hedef turizm pazarları ile uyumlu olması gerekir. Turistik çekiciliklerinin araştırılması ve değerlendirilmesi için bölgedeki çekicilik türlerinin
anlaşılması gereklidir. Çalışma amacını aşmamak için burada Nevşehir’in
sahip olduğu temel çekicilikler başlıklar halinde verilecektir. Doğal çekicilikler; dünyada eşi ve benzeri olmayan peri bacaları ve vadilerin oluşturduğu doğal güzelliklerdir. Volkanik kaynaklı jeolojik bir yapıya sahip olan
Nevşehir, rüzgar ve yağmur erozyonunun meydana getirdiği ve peribacası
olarak tanımlanan ilginç doğal oluşumların ve vadilerin yer aldığı bir bölgedir. Nevşehir kış sporları için uygun olmamakla birlikte bir uydu çekicilik
olarak kabul edilebilecek Erciyes Dağı, dağcılık ve trekking açısından Hasan Dağı, Aladağlar, Boklar Dağları bölgenin önemli turizm çekim gücüne
sahip doğal kaynaklarıdır. Fiilen bu dağlarda atlı turlar ve yürüyüş turları
düzenlenmektedir. İlin belli başlı akarsuyu Kızılırmak’tır. Özellikle Gülşehir
ve Avanos ilçelerinde Kızılırmak’dan rekreatif amaçlı faydalanmak mümkündür. Doğal görüntüsünün cazibesinin yanı sıra kenarlarında dinlenme
ve eğlence yerleri, kampingler yapılmasına uygundur. Ancak akarsu sporlarına elverişli olup olmadığının tespiti için ayrıntılı araştırmaya ihtiyaç vardır. Nevşehir’de çok sayıda içme ve kaplıca vardır. Nevşehir’deki içmeler ve
kaplıcalar, özellikle Kozaklı’da, gelişen turizme paralel olarak değerlendirilmeye başlanmıştır. Ancak yeterli düzeyde değildir.
Nevşehir’in önemli kültürel çekicilikleri; kilise ve manastırlar, yeraltı şehirleri, antik kentler, Selçuklu ve Osmanlı mimari eserleri, bölge mimarisi,
müzeler, geleneksel el sanatları ve etnografi değerler, sosyal ve kültürel
etkinlikler ve yöresel beslenme biçimleri ve yiyecek-içecek (özellikle şarap)
çeşitleridir.
Çekicilikler; çevre turları ve uzun süreli kalış sağlayan çekicilikler olmak
üzere sınıflandırılabilir. Birinci grup çekicilikler (yol güzergahındaki manzaralı alanlar, önemli doğal alanlar, kamp alanları, özgün yapılar, dini ve
kültürel yerler, yiyecek-içecek ve eğlence yerleri, tarihi binalar, anıtlar ve
alanlar) tur talebi yaratan ve yeniden kullanılmayan çekiciliklerdir. İkinci
gurup çekicilikler (resort oteller, avcılık ve su sporu alanları, tatil kompleksleri, festival ve kutlamalar, kongre ve toplantı yerleri, kumar merkezleri, spor alanları, ticaret alanları, bilim ve teknoloji merkezleri, eğlence
parkları) aynı ziyaretçiler tarafından tekrar kullanılma olasılığı yüksek olan,
bir yerde uzun süre kalmayı gerektiren ve bir bölge ya da bölge yakınında
toplanmış olan çekiciliklerdir. Nevşehir’in sahip olduğu çekicilikler dikka-
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
189
İbrahim İLHAN - Ersan ERSOY
te alındığında Nevşehir’in birinci grup çekiciliklere sahip olduğu ve tur
yaratabildiği görülmektedir. Yapılan talep analizleri ve bölgedeki ortalama iki gece bir gündüz konaklanması da bu tespiti desteklemektedir. Bu
nedenle Nevşehir’de ikinci sınıf çekicilik türlerinin geliştirilmesine ihtiyaç
bulunmaktadır. Sahip olunan bütün doğal ve kültürel çekiciliklerin çekim
güçlerinin artırılabilmesi için turistler kadar yerel halkın ihtiyaçlarını da dikkate alarak, bu çekicilikler ile ilişkili rekreatif faaliyetlerin zenginleştirilmesi
gerekmektedir.
Sonuç
1987-2001 döneminde Nevşehir’in GSYH’dan almış olduğu pay
%0,59’dan %0,45’e gerilemiştir. 1987 ve 2001 yılı GSYH rakamları karşılaştırıldığında, Türkiye’nin GSYH’nda %48, Nevşehir’in GSYH’nda ise
%13’lük bir yükseliş yaşanmıştır. GSYH rakamlarına göre Nevşehir ekonomisi, Türkiye ekonomisindeki büyümeye paralel bir büyüme gösterememiş ve GSYH’dan aldığı pay azalmıştır.
1987-2001 döneminde GSYH’dan en fazla pay alan sektör tarım sektörü olmuştur. Ancak bu dönemde tarım sektörünün payında yaklaşık
%31’lik azalış, ticaretin payında ise %15’lik yükseliş yaşanmıştır. Ticaretteki %15’lik artışın temel kaynağı otel lokanta hizmetlerinde yaşanan
%14,3’lük artıştır. 1987-2001 döneminde Nevşehir ekonomisinde tarımdan turizme doğru bir dönüşüm yaşanmıştır.
1954 yılında il olan Nevşehir sanayi, tarım ve turizm sektörlerindeki potansiyellerini yeterince kullanamamıştır. 1997 yılına kadar kalkınmada öncelikli yöreler kapsamına alınmaması nedeniyle teşvik sisteminden yararlanamaması, kamu yatırımlarından yeterince faydalanamaması, organize
sanayi bölgesi kurulması konusunda yaşanan sorunlar yatırımların çevre
illere kaymasında etkili olmuştur.
Nevşehir ekonomisinde turizm önemli ve öncü bir sektördür. Ancak, ekonominin bütün sektörlerinin ilin kalkınmasında ayrı ve önemli bir yeri
vardır. TR71 Bölgesi’nde ihracatın ithalatı karşılama oranı 1,54 çıkarken,
Türkiye’de ise bu oran 0,72 olarak görülmektedir. Bölgede ihracat yüksek
olmasına rağmen ithalatın düşük olması, bölgenin ekonomik yapısından
dolayı yatırım malları ithalatının Türkiye’ye oranla daha düşük olmasından kaynaklanmaktadır. Ülkemizin cari açık sorunu dikkate alındığında
190
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
Nevşehir Ekonomisinin Sektörel Analizi
Nevşehir’de sanayi, tarım ve turizm sektörlerinin birlikte teşvik edilmesinin
önemi ortaya çıkmaktadır. Nevşehir’de tarım, sanayi ve turizm, üç sektörde de ihracatçı konumundadır. Ancak, tarım ve özellikle taşa toprağa
dayalı sanayide ürünler işlenmeden ihraç edilmektedir.
Hayvancılıkta arı kovanı sayısında %27’lik bir artış, kümes hayvanı sayısında ise 2,9 katlık bir artış yaşanmıştır. Büyükbaş hayvan sayısında %42, küçükbaş hayvan sayısında %83, tek tırnaklı hayvan sayısında ise %96 azalış
olmuştur. Ancak hayvan mevcutlarının azalmasına rağmen sığır ırklarındaki değişiklik, hayvansal gıda üretiminde yüksek oranlarda artış sağlamıştır.
Nevşehir’de su ürünleri üretimi düşük düzeylerdedir ve yıllar itibariyle su
ürünlerinin üretim miktarı azalmıştır.
Yağmurlama sistemi ile sulamanın yaygınlaşması, zirai mücadelede daha
modern alet ve makinelerin kullanılması ve traktör, ilaçlama, ekim, dikim, hasat ve benzeri tüm zirai alet ve makinelerin sayısında yaşanan artış
tarımda verimliliğin ve üretimin artmasını sağlamıştır. Tarım sektöründe
üretimi yapılan temel ürünler patates, şeker pancarı, buğday, arpa ve
üzümdür. Sebze üretiminde en fazla paya sahip olan ürünler domates ve
kabaktır (çerezlik). Meyvecilikte ise üretimi yapılan temel ürünler üzüm,
elma ve armuttur. Nevşehir’de örtü altı sebze üretimi çok düşük düzeydedir. Ancak Kozaklı’da termal seracılık için önemli bir potansiyel bulunmaktadır. Nevşehir’de imalat sanayi büyük ölçüde tarıma dayanmakta ve sanayi kuruluşları gıda sanayinde yoğunlaşmaktadır. Gıda sektörüne yönelik
yatırımlar, özellikle patates ile üzüm ve mamullerinin işlenmesine yönelik
yatırımlar için önemli bir potansiyel bulunmaktadır.
Ponza taşı, ihracat ve büyük bir istihdam kaynağıdır, ancak işlenmeden
ihraç edilmektedir. Ponza taşını işleyerek katma değerini artıracak işletmelere ihtiyaç vardır. Türkiye’nin bir deprem ülkesi olduğu ve birçok bölgesinde yoğun kış ikliminin hüküm sürdüğü dikkate alındığında, hafiflik, dayanıklılık ve ısı yalıtımı açısından önemli üstünlükleri olan perlit ve ponza
madenleri inşaat sektöründe değerlendirilerek ülke ekonomisine önemli
katkılar sağlayabilir.
Çevrenin kalitesini ve yerel halkın isteklerini dikkate alan bölgesel sürdürülebilir sosyo-ekonomik kalkınmaya bütün sektörlerin katkısını artırmak için
Nevşehir’e gelen yerli ve yabancı turist sayısını, kalış sürelerini ve harcamalarını artırmak, yerel halk için mevcut rekreasyon fırsatlarını muhafaza et-
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
191
İbrahim İLHAN - Ersan ERSOY
mek ve geliştirmek, yerel halka turizmde istihdam ve gelir artırıcı imkanlar
sağlamak (turizm ve ekonominin diğer sektörleri arasında ileriye ve geriye
dönük bağlar geliştirmek, ekonominin küçük ölçekli kesimlerine yardımcı
olmak ve danışmanlık hizmeti vermek), çevre üzerindeki mevcut ve potansiyel olumsuz etkileri kontrol etmek (büyük öneme sahip kaynakların
veya alanların belirlenmesi ve arazi kullanım planlaması için programlar
ve yönetim rehberleri oluşturmak, katı atık toplama sisteminin etkinliğini
artırmak, turizmim tutundurulması için sosyokültürel mirası korumak veya
geliştirmek, bunun için yerel halkta ilgi uyandırmaya yönelik örgütler kurmak, fonlar oluşturmak, danışmanlık etmek), yerel çıkar gruplarına turizm
kalkınması konusunda görüşlerini bildirme fırsatları vermek, mevcut danışmanlık ve katılım sisteminin düzeyini yükseltmek, turizmden elde edilen vergi, kira ve yatırımlar yolu ile bölgesel geliri artırmak gerekmektedir.
Turist memnuniyetini sağlamak ve artırmak için turist-yerel halk arasındaki
iyi ilişkileri güçlendirmek, misafirlerine karşı iyi davranmalarının gerekliliği
ve turizmin öneminin anlaşılması için yerel halkın eğitilmesi, yerel değerleri ve gelenekleri anlaması için turistleri bilgilendirmek, turistlere sunulan
mal ve hizmetlerin kalitesini ve fiyatlarını kontrol etmek, turizm hizmetleri
için kalite kontrol ve sertifikasyon sistemleri kurmak, turizm endüstrisi ile
ilgili yerel halk için danışmanlık ve eğitim sağlamak gerekmektedir.
Yatırımcılar üzerindeki maliyet zorluklarını azaltmak için karlı yatırımı teşvik eden yasalar/düzenlemeler/politikalar oluşturmak, yatırım projelerinin
uygulanmasını kolaylaştırmak, uygulama süreci ile ilgili hükümet birimleri
arasındaki işbirliğini geliştirmek, mevcut idari uygulama ve düzenlemeleri daha elverişli hale getirmek, yatırımlarda ve pazarlamada kamu/özel
sektör arasındaki işbirliği ve yardımlaşmayı geliştirmek, kamu sektörünün
bütçesinin turizm geliştirme projeleri için artırılması, daha iyi işbirliğine
olanak sağlaması için hem özel hem de kamu örgütlenme yapısında değişiklikler yapılması, yatırım için potansiyeli olan mevcut ve yeni alanlarda
altyapının artırılması ve iyileştirilmesi gerekmektedir.
Özel ilgi turizm türlerinin (kongre, gastronomi, termal vb.) ve rekreatif olanakların artırılması, hem turist sayısını artıracak hem de turistlerin bölgedeki kalış süresini uzatarak atıl yatak kapasitesinin kullanılmasını sağlayacaktır. Bu nedenle bu alanlardaki olanakların tespiti için yeni araştırmalara
ve tespit edilen alanlarda da yeni yatırımlara ihtiyaç vardır.
192
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
Nevşehir Ekonomisinin Sektörel Analizi
Kaynaklar
AHA, 2010, Ahiler Kalkınma Ajansı, TR71 Bölgesi (Aksaray, Kırıkkale, Kırşehir,
Nevşehir, Niğde) Bölge Planı - 2010-2013, T.C. Başbakanlık, Devlet Planlama Teşkilatı, Kayseri.
Başbakanlık Yatırım Destek ve Tanıtım Ajansı, 2010, Turizm Sektörü Raporu.
Cumhuriyetin 50.Yılında Nevşehir, 1973, Tisa Matbaası, Ankara.
İlhan, İbrahim ve Mevlüt Coşkun, 2005, Nevşehir İli Turizm Gelişiminin Mevcut
Durumu ve Geleceğine Yönelik Öneriler, s.1-179, (Kültür ve Turizm
Bakanlığı’na rapor olarak sunulmuştur), İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü,
Nevşehir Valiliği, Nevşehir.
Nevşehir Turizm Planlaması, Ankara, 1965
MTAGM, Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü, Ankara.
Nevşehir Valiliği, 2004, Nevşehir’in 50. Yılı, Osmanlı Ofset Matbaası. 2004.
NİY, 1999, Nevşehir İl Yıllığı 1998, Başbakanlık Basımevi, Ankara.
NİKTM, 2011, Nevşehir İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü.
NTSO, 1995, Nevşehir Ticaret ve Sanayi Odası İktisadi Raporu, Mart 1995.
NTSO, 1998, Nevşehir Ticaret ve Sanayi Odası Rehber’98, Ağustos 1998.
NTSO, 1999a, Nevşehir Ticaret ve Sanayi Odası Rehber 99, Devran Matbaacılık.
NTSO, 1999b, Nevşehir İline Ait Genel ve Ekonomik Bilgiler, 15 Mayıs 1999.
NTSO, 2004a, Nevşehir Ticaret ve Sanayi Odası İktisadi Raporu, Şubat 2004.
NTSO, 2004b, “Nevşehir İlinin Sürdürülebilir Ekonomik Gelişmeyi Yakalayabilmesi İçin Çözüm Bekleyen Öncelikli Sorunlar” (Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali
Coşkun’a Sunulmak Üzere Hazırlanan Rapor), 20 Şubat 2004.
Kültür ve Turizm Bakanlığı. Turizm İstatistikleri Bültenleri 1982-2005. T.C. Kültür
ve Turizm Bakanlığı, Ankara.
Kültür ve Turizm Bakanlığı. Konaklama İstatistikleri Bültenleri 2005-2009. T.C.
Kültür ve Turizm Bakanlığı, Ankara.
Pekşen, Yalçın, 1988, Nevşehir’den Newyork’a: Gezi Notları, Dördüncü Basım,
Varlık Yayınları, İstanbul.
Rıfat, Samih, 1998, “Gezginlerin Kapadokyası” , Kapadokya, Ayhan Şahenk Vakfı, İstanbul.
T.C.K.T.B. (2008), T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Konaklama İstatistikleri.
TUİK, 2011, Bölgesel Göstergeler TR71 (Kırıkkale, Aksaray, Niğde, Nevşehir, Kırşehir) 2010, TUİK Matbaası, Ankara.
TUİK, 2010, Bölgesel Göstergeler TR71 (Kırıkkale, Aksaray, Niğde, Nevşehir, Kırşehir) 2009 TUİK Matbaası, Ankara.
www.tuik.gov.tr
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
193
NEVŞEHİR AĞIZLARINDA KULLANILAN DEYİMLER1
THE IDIOMS USED IN NEVŞEHİR DIALECTS
İdris Nebi UYSAL*
ÖZET1
Bu çalışmada Nevşehir ağızlarında kullanılan deyimler üzerinde
durulmuş; bunlar yapı, anlam, yazı dilindeki şekil, Türkiye Türkçesi
ağızlarındaki kullanım durumu bakımından karşılaştırılıp incelenmiştir. Örnekler, bölge ağızları hakkında malzeme bulunduran kaynaklardan alınmıştır. Ağzını yıldızlara vermek, arkasını başını görmek,
belaya tırmık çekmek, (bir) ayran içirmek, bir ocaktan olmak, eli
yüzü yumak, (birinin) sadarına takılmak, tuzu dökmek, yükü tutmak
yöre insanına ait ortak hafızanın ürünü olan deyimlerden yalnızca
birkaçıdır. Nevşehir ağızlarında var olan deyimlerin büyük bir kısmı
tek ögeden oluşur. Deyimlerde ağız, baş, boyun, el, yüz gibi organ
adlarına sıkça rastlanır. Bu durum, organ adlarının işlevselliğini anlatır. Bir bölümü Derleme Sözlüğü’nde ve Türkçenin güncel sözlüklerinde yer almayan bu yapılar, kuşkusuz, dile ve anılan sözlüklere
birer katkıdır. Örneklerin tamamı yöre halkının dile, eşyaya ve doğaya hâkimiyetini, anlatım gücünü, hayata bakışını ve bunu dile getiriş
şeklini göstermektedir.
Anahtar Kelimeler: Nevşehir Ağızları, Deyimler
ABSTRACT
This study focuses on the idioms (ağzını yıldızlara vermek, arkasını
başını görmek, belaya tırmık çekmek, (bir) ayran içirmek, bir ocaktan olmak, eli yüzü yumak, (birinin) sadarına takılmak, tuzu dökmek, yükü tutmak etc) used in Nevşehir dialects. Examples which
* Yrd. Doç. Dr., Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı
Bölümü Karaman. e-posta: uysal_idris@hotmail.
1
Türkçede deyimler ad (ipucu vb.), sıfat (eli açık vb.), zarf (ucu ucuna vb.) veya fiil (göze gir- vb.) işleviyle kullanılabilmektedir. Dilimizde deyimlerin yapı yönüyle de çeşitlendiği görülür. Kimi deyimler
bir fiil (yol ver- vb.), kimisi bir söz öbeği yapısındadır: elinin körü, püsküllü bela gibi. Bazı deyimler
ise cümle niteliğindedir: iğne atsan yere düşmez gibi. Biz bu yazıda Nevşehir ağızlarında yapı ve
işlev yönüyle birleşik fiil niteliği sergileyen deyimleri ele almak istiyoruz.
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
195
İdris Nebi UYSAL
analysed in article have taken from resource books related with
region dialects. Then the idioms have examined in points of structure, meaning and usage. Accoarding to the study many of idioms
has one part. Some of them have organ names, like face, hand,
head, mouth, neck. This situation expresses the importance of organ names. Today some of the idioms aren’t in Turkish Dictionary
(TDK, 2005) and Compilation Dictionary (TDK, 2009). Of course,
this situation encountered in Nevşehir dialects is a contribution to
Turkish language and mentioned dictionaries.
Key Words: Nevşehir Dialects, Idioms
Giriş
“Belli bir kavramı, belli bir duygu ya da durumu dile getirmek için birden
çok sözcüğün bir arada, seyrek olarak da tek bir sözcüğün yan anlamında
kullanılmasıyla oluşan söz” (Aksan 2000: 35) şeklinde tanımlanan deyimler, Türkçenin söz varlığında önemli bir yer tutar. Çok şeyi en az sözcükle
anlatma çabasının ürünü olan bu sözler, yazı dilinde ve ağızlarda sıkça
karşılaşılan ifade şekilleridir. Çeşitli olay ve durumlarla kişilerin bu olay ve
durumlar karşısında takındıkları tavır ve gösterdikleri tepkilerin anlatılmasında yararlanılan deyimler; mizahi yönü bulunan, şiirsel değeri olan ve
anlatıma güç katan söz öbekleridir.
Türkçede deyimlerin büyük bir kısmı bir söz öbeği görüntüsündedir. Bu
durum, aynı şekilde olan kimi yapıların da deyim olarak algılanmasına neden olmuştur. Bir söz öbeğinin deyim özelliği kazanması, öbeği oluşturan
sözcüklerin kendi anlamlarından sıyrılarak ortaklaşa yeni bir anlamı yansıtmalarına bağlıdır (Aksan 2006: 172). Bu, bir yapının deyimleşmesini sağlayan ilk adımdır. Deyimleşmenin ikinci basamağında ise kalıplaşma ve kalıp
halinde kullanılma vardır. Dolayısıyla birden fazla sözcükten meydana gelen bir yapının deyim olup olmadığına karar verirken bu iki hususu dikkate
almak gerekir. Ancak kalıplaşma, ağızlar için sağlam bir ölçüt olmayabilir.
Belki ağızlarda yerel/yöresel bir kalıplaşmadan bahsedilebilir.
Türkçede deyimler üzerine birçok çalışma yapılmıştır. Yapılan çalışmaların
ortak tarafı, incelemelerin bu sözlerin anlam yönü üzerinde yoğunlaşmış
olmasıdır. Oysa bu gizemli sözler; yapı, diziliş ve işlev yönleriyle de kendi
içinde birtakım farklılıklar göstermekte ve ayrıca incelenmeyi gerektirmektedir. Öyle ki bugün dilimizde deyim olarak işletilen kuyruk acısı, çetin ce-
196
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
Nevşehir Ağızlarında Kullanılan Deyimler
viz, yufka yürekli, ele güne karşı, hem suçlu hem güçlü, eli uzun, dişe diş,
çantada keklik, kıldan ince kılıçtan keskin, körü körüne, ekmek elden su
gölden, el mi yaman bey mi yaman, çoğu gitti azı kaldı, yere bakan yürek
yakan, diş gıcırdatmak vb. söz öbekleri, bu incelemenin bir zorunluluk
olduğunu anlatmaktadır. Örneklerden de anlaşılacağı üzere deyimlerin bir
kısmı tamlama (ad, sıfat), bir bölümü sözcük grubu (edat grubu, bağlama
grubu, birleşik fiil vb.) şeklinde iken bazıları da bir cümle niteliğinde olabilmektedir. Kimi deyimler ad (alın teri vb.) olarak işletilirken kimileri sıfat
(çetin ceviz vb.), zarf (körü körüne vb.) ya da fiil (gözden düş- vb.) olarak
kullanılabilmektedir. Örnekler bize deyimleri yapı, dizim ve işlev farklılıklarını dikkate almadan incelemenin sağlıklı sonuç vermeyeceğini göstermektedir.
Biz bu çalışmada yukarıdaki değerlendirmeler ışığında Nevşehir ağızlarında kullanılan deyimler üzerinde durmak istedik. Yöre ağızları, deyimler
bakımından hayli zengindir. Var olan bu zenginliği bir bildirinin sınırlarını
aşmayacak şekilde sizlere sunmayı düşündük. Örneklem olarak “birleşik
fiil yapısında olan deyimler”i seçtik. Bu kapsamda inceleyeceğimiz örnekler yöre ağızları hakkında malzeme bulunduran kaynaklardan alınmış olup
konuya ilişkin çalışmalarda genellikle “birleşik fiil yapısında olan deyimler”
başlığı altında yer almaktadır2.
C. Demir (2008: 432), “birleşik fiil yapısında olan deyimler”in kip ve kişi
ekleri almadan kalıplaşmış sözler olduğunu, bu yönleriyle cümle niteliğindeki deyimlerden ayrıldıklarını söyler. Bu deyimler cümlede yüklem olduğu
zaman yüklem durumundaki fiil, kip ve kişiye göre çekimlenebilmektedir.
Örneğin birleşik fiil niteliğindeki gözden düş- deyimi, “gözden düştük,
gözümden düştü, gözünden düşersin” şekillerinde çekime girebilmektedir. Şekil, anlam, diziliş yönleriyle dil biliminin farklı alanlarına konu olan
bu fiillerin bir diğer özelliği, bazen birleşiğin fiil ögesinin bazen de grubun
tamamının anlam kaymasına uğramış olmasıdır.
2
Bu kapsamda ele alınacak örnekler Z. Korkmaz (2009: 153-157, 837-861)’ın “Anlam Kaymasına
Uğramış ve Deyimleşmiş Olan Birleşik Fiiller”, D. Aksan (2006: 174-175)’ın “Eylemlikle Kalıplaşmış Yüklemsel Sözcük Bağdaştırmaları”, T. N. Gencan (2007: 368-369)’ın “Öbekleşmiş Eylemler:
Deyim Biçiminde Öbekleşmiş Eylemler”, L. Karahan (1999: 39)’ın “Anlamca Kaynaşmış Birleşik
Fiiller” ve C. Demir (2008: 432)’in “Birleşik Fiil Yapısında Olan Deyimler” başlığı altında verdiği
yapılardır. Bu konuda yapılan çalışmalardan biri de Deniz Öztürk’e aittir. Öztürk (2008) eserinde
“Anlamca Kaynaşmış-Deyimleşmiş Birleşik Fiiller” ifadesini kullanmıştır.
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
197
İdris Nebi UYSAL
İnceleme:
Bu bölümde Nevşehir ağızlarındaki birleşik fiil yapısında kullanılan deyimleri, abecesel sıraya göre verip bunlar üzerinde değerlendirmeler yapmak
istiyoruz.
Ağrısı tutmak (NYA, 65/4) : (Ö+F) yapısında, tek ögeli bir deyimdir. “Gebe
kadının doğum sancıları başlamak” anlamındadır. Yazı dilindeki yapı ve
karşılıkla aynıdır. Derleme Sözlüğü’nde bulunmayan bir söz öbeğidir.
Ağzını havaya vermek (NYA, 29/54) : (N+YT+F) yapısında, iki ögeli bir
deyimdir. “Kandırılmak, beklediğini elde edememek” anlamına gelir. Alay
yollu söylenen bir sözdür. Yazı dilinde ağzını havaya (poyraza) açmak (TDK
2005: 37) şeklinde kullanılır. Derleme Sözlüğü’nde yer almayan bir sözdür.
Ağzını yıldızlara vermek (NYA, 14/52) : (N+YT+F) yapısında, iki ögeden
oluşan bir deyimdir. Yazı dilinde ve Derleme Sözlüğü’nde bulunmayan,
yöre ağızlarına özgü bir sözdür. “Geceyi açık bir alanda, yıldızlara bakarak
geçirmek” karşılığındadır.
Aklı başına gelmek (ÜAYA, 18/23) : (Ö+YT+F) şeklinde, iki ögesi bulunan bir deyimdir. Anlamı “kendine gelmek”tir. Yazı dilinde de çok kullanılan bir ifade şeklidir.
Aklı ermek (NYA, 29/55) : (Ö+F) yapısında, tek ögeli bir deyimdir. “Anlayabilmek” anlamında olup yazı dilinde de görülen bir sözdür.
Aklı kavramak (NYA, 10/26) : (Ö+F) kuruluşunda, tek ögeli bir deyimdir.
“Anlamak, farkına varmak” anlamlarındadır. Yöreye özgü bir deyiştir.
Aklına gelmek (NYA, 4/28; ÜAYA, 2/10) : (YT+F) şeklinde, tek ögeden
oluşan bir deyimdir. “Hatırlamak” anlamını verir. Yazı dilinde de sıkça karşılaşılan bir sözdür.
Alıp satmak (NYA, 12/12) : (Z+F) yapısında, tek ögeli bir deyimdir. “Cinsel ilişkiye girmek” karşılığındadır. Argo niteliğinde bir sözdür. Yazı dilinde
ve argoya ait sözlüklerde bulunmamaktadır.
Alnının terini yemek (BAAD-I, 227) : (N+F) kuruluşunda, tek ögeli ve ögesi belirtili ad tamlaması olan bir deyimdir. “Kazancını çalışarak sağlamak”
anlamındadır. Yazı dilinde ve Derleme Sözlüğü’nde görülmeyen bir yapıdır.
Altını sermek (ÜAYA, 7/8) : (N+F) yapısında, tek ögeli bir sözdür. “Birinin yatacağı yeri, yatağını hazırlamak” demektir. Yazı diline ait sözlüklerle
Derleme Sözlüğü’nde yoktur.
198
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
Nevşehir Ağızlarında Kullanılan Deyimler
Arkasını başını görmek (NYA, 13/17-62/75) : (N+F) kuruluşunda, tek
ögeli ve ögesi bir ikilemeden oluşan bir deyimdir. “Giysi vb. ihtiyaçlarını
karşılamak” anlamındadır. Yöre ağızlarına özgü bir ifade şeklidir.
Avurdunu domalttığından Ömer diyeceğini anlamak (BAAD-II, 104)
: (Z+N+F) yapısında, iki ögeli, her iki ögesi de yancümleden oluşan bir
deyimdir. “Birinin ne diyeceğini önceden bilmek” anlamındadır. Yöreye
özgü bir deyiştir.
Ayağı kademli olmak (BAAD-I, 241) : (Ö+F) yapısında, tek ögeden oluşan bir deyimdir. Deyimin fiil ögesi, ol- yardımcı fiiliyle yapılan bir birleşik
fiildir. “Uğurlu gelmek” anlamındadır. Yazı dilinde kademli olsun şeklinde
cümle niteliğine sahip bir deyim vardır. Ancak bu yapı, yazı diline ait sözlüklerle Derleme Sözlüğü’nde yoktur.
Ayı günü gelmek (NYA, 65/3) : (Ö+F) şeklinde, tek ögeli ve ögesi ikilemeden oluşan bir deyimdir. “Doğum zamanı yaklaşmak” anlamındadır. Bu deyim Niğde’de ayı günü yitmek, Yozgat’ta ayı günü yakın (TDK
2009a: 416) şeklinde söylenirken Afyon’da (TDK 2009ç: 4436) Nevşehir
ağızlarındaki yapının işletildiği görülür. Ancak sözü edilen yerdeki anlam,
diğer yörelere göre daha geniştir. Bu deyim Afyon ağızlarında “doğum zamanı gelmek” anlamının dışında “önceden saptanan zaman sona ermek,
zamanı gelmek” anlamlarına da sahiptir.
Babasının ocağını tüttürmek (BAAD-I, 245) : (N+F) yapısında, tek ögeli
ve ögesi ad tamlamasından oluşan bir deyimdir. “Nesli devam ettirmek”
anlamındadır. Yazı diline ait sözlüklerle Derleme Sözlüğü’nde karşılaşılmayan bu yapı, kuşkusuz, anılan eserlere bir katkıdır.
Başa çıkmak (ÜAYA, 18/69) : (YT+F) yapısında, tek ögeli bir deyimdir.
“Bir şeye gücü yetmek” anlamına gelir. Yazı dilinde de kullanılan bir ifade
şeklidir.
Başı başına gelmek (ÜAYA, 27/112) : (Ö+YT+F) kuruluşunda, iki ögeden oluşan bir sözdür. “Bir işte kâr, zarar etmeden durumu kurtarmak”
demektir. Yazı dilinde görülmeyen bu deyim, Nevşehir ağızlarından Türkçenin sözlüklerine bir katkıdır.
Başına gelmek (NYA, 6/39) : (YT+F) şeklinde, tek ögeden oluşan bir deyimdir. “Kötü bir durumla karşılaşmak” anlamındadır. Yazı dilinde de bulunan bir söz öbeğidir.
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
199
İdris Nebi UYSAL
Başından geçmek (ÜAYA, 36/39) : (YT+F) yapısında, tek ögeli bir deyimdir. Yazı dilinde de aynı anlam ve yapıya sahiptir. “Daha önce aynı duruma
uğramış olmak” demektir.
Bayırın budalası olmak (BAAD-I, 251) : Ol- fiiliyle kurulan bir birleşik fiil
olup (F) yapısındadır. Öge almadan kullanılmıştır. “Yerli yersiz azarlanan
biri olmak” anlamındadır. Yöre ağızlarına özgü bir sözdür.
Belaya tırmık çekmek (BAAD-I, 252) : (YT+N+F) şeklinde, iki ögeli bir
deyimdir. Yöre ağızlarına özgü bir ifade şekli olup “bela aramak, kendisini
sıkıntıya sokacak işlere bulaşmak” demektir.
Beli bükülmek (NYA, 62/112): (Ö+F) kuruluşunda, tek ögeli bir deyimdir.
Yazı dili ile aynı anlam ve yapıya sahiptir. “İş göremez hale gelmek” anlamındadır.
Belini bükmek (ÜAYA, 10/12) : (N+F) yapısında, tek ögeli bir sözdür. Yazı
dilinde de görülür. “Çaresizlik içinde bırakmak” demektir.
Bir ayran içirmek (NYA, 29/98) : (N+F) yapısında, tek ögeli ve ögesi sıfat
tamlaması olan bir deyimdir. “Bir yararı dokunmak” karşılığında kullanılan
bu söz, yöreye özgü ifade şekillerinden biridir.
Bir hoş olmak (ÜAYA, 35/31) : (F) şeklinde, ol- yardımcı fiiliyle elde edilmiş bir deyimdir. Anlamca yazı dilinden ayrılır. “Bir olay veya durum karşısında olumsuz etkilenmek” anlamındadır. Afyon, Düzce ve Konya’da
“tuhaflaşmak, şaşırmak, üzüntüden eli ayağı kesilmek” (TDK 2009a: 701)
anlamlarıyla kullanılır.
Bir kuyuya taş atmak (ÜAYA, 22/18) : (YT+N+F) yapısında, iki ögeli, ilk ögesi sıfat tamlaması olan bir deyimdir. “Birlikte çalışmak ve kazancını tek yerde
biriktirmek” anlamına gelir. Yazı dilinde kullanılmayan bir söz öbeğidir.
Bir ocaktan olmak (NYA, 67/17) : (F) yapısında, ol- yardımcı fiiliyle elde
edilmiş bir deyimdir. Yazı dilinde bulunmayan bir yapıdır. “Aynı aileden
olmak, aynı soydan gelmek” anlamındadır.
Boyun eğmek (NYA, 59/65) : (N+F) yapısında, tek ögeli bir deyimdir.
“Katlanmak, kabul etmek” karşılığında kullanılır. Yazı dilinde de olan bir
söz öbeğidir.
Canı istemek (NYA, 5/19) : (Ö+F) yapısında, tek ögeli bir deyimdir. “Heves etmek, istek duymak” anlamına gelir. Yazı dilinde de kullanılır.
200
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
Nevşehir Ağızlarında Kullanılan Deyimler
Canı sıkılmak (NYA, 16/25) : (Ö+F) yapısında, tek ögeli bir deyimdir. “İçi
sıkılmak, tedirgin olmak” anlamında olup yazı dilinde de aynı şekil ve anlamda işletilir.
Dört kuruş para kazanmak (ÜAYA, 29/17) : (N+F) yapısında, tek ögeli
ve ögesi sıfat tamlaması olan bir deyimdir. “Az kazanmak, emeğinin karşılığı olarak çok az gelir elde etmek” anlamlarını taşır.
Dünya malına gark etmek (NYA, 51/54) : (YT+F) yapısında, tek ögeli ve
ögesi ad tamlaması olan bu deyimin fiili, et- yardımcı fiiliyle kurulan bir
birleşik fiildir. Yazı dilinde gark etmek şeklinde kullanılan bu deyim, “birine bir şeyi bolca vermek” anlamındadır.
Dünyaya gelmek (NYA, 21/1) : (YT+F) yapısında, tek ögeli bir deyimdir.
“Doğmak” anlamını veren bu söz öbeği yazı dilinde de vardır.
Ekşisine ekşi, yavanına yavan dememek (BAAD-I, 298) : (YT+N+F)
kuruluşunda, öge dizimi tekrar eden bir deyimdir. “Her şeyi olduğu gibi
kabullenmek” anlamına gelir. Yazı diline ait sözlüklerde görülmez.
El koymak (NYA, 9/2): (N+F) yapısında, tek ögeli bir deyimdir. “Yetkili
organ bir malı veya kuruluşu kendi yönetimine almak” anlamındadır. Yazı
dilinin yaygın sözlerinden biridir.
Eli yüzü yumak (NYA, 29/22) : (N+F) şeklinde, tek ögeli bir deyimdir.
Ögesi ikileme yapısındadır. “Eli boş dönmek” anlamındadır. Yöre ağızlarının Türkçenin söz varlığına bir katkısıdır.
Elinden gelmek (NYA, 46/46) : (YT+F) kuruluşunda, tek ögeli bir deyim
olup “yapabilmek” anlamına gelir. Yazı dilinde de kullanılır.
Elini uzatmak (ÜAYA, 26/80) : (N+F) yapısında, tek ögeli bir deyimdir.
“Yardım etmek” anlamını taşır. Yazı dilinde el uzatmak ya da elini uzatmak şekillerinde görülür.
Ere gitmek (ÜAYA, 38/43) : (YT+F) yapısında, tek ögeli bir deyimdir. Yazı
dilinde ere gitmek (varmak) şeklinde iki yapısı vardır. “Kadın veya kız evlenmek” anlamındadır.
Ev olmak (NYA, 51/81) : (F) yapısında, ol- yardımcı fiiliyle elde edilmiş bir
deyimdir. “Evlenmek, yuva kurmak” anlamında olup yazı dilinde görülmez. Bu söz, Niğde’de “geçinmek, bağdaşmak, uyuşmak” anlamlarıyla
kullanılır (TDK 2009b: 1813).
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
201
İdris Nebi UYSAL
Fırıl fırıl fıllandırmak (NYA, 4/48) : (Z+F) şeklinde olup tek ögelidir. Ögesi, aynı sözcüğün tekrarıyla oluşan yansıma sözcükten kurulu bir deyimdir.
Yazı dilinde kullanılmaz. “Acıdan kıvrandırmak” anlamındadır3.
Gelin almak (NYA, 25/32) : (N+F) yapısında, tek ögeli bir deyimdir. Yazı
dilinde de kullanılan bu söz öbeği “erkeğe eş bulmak” anlamındadır.
Gönül eğlemek (NYA, 28/19) : (N+F) yapısında, tek ögeli bir deyimdir.
“Hoşça vakit geçirmek” anlamındadır. Yazı diline ait sözlüklerde de yer
almaktadır.
Gurbete açılmak (ÜAYA, 5/22) : (YT+F) yapısında, tek ögeli bir sözdür.
Yazı dilinde “gurbete çıkmak, gurbete düşmek” şeklinde kullanılan bu
deyim “doğup yaşanılan yerden uzaklaşmak” anlamındadır. Deyim bu yapısıyla Türkçenin sözlüklerine bir katkıdır.
Gücü yetmek (NYA, 12/48) : (Ö+F) yapısında, tek ögeli bir deyimdir. Yazı
dilinde de kullanılır. “Üstesinden gelmek, imkân bulmak” anlamlarına gelir.
Gücüne gitmek (NYA, 4/61) : (YT+F) yapısında, tek ögeli bir deyimdir.
Yazı dilinde de kullanılır. “Gönlü kırılmak, onuruna dokunmak” karşılığındadır.
Hatırına değmek (NYA, 59/66) : (YT+F) yapısında, tek ögeli bir deyimdir.
Yöreye özgü bir deyimdir. “Üzmek, kalbini kırmak” anlamlarına gelmektedir.
Herif avrat olmak (NYA, 51/18) : (F) ol- yardımcı fiiliyle elde edilmiş,
birleşik fiil yapısında bir deyimdir. Ad ögesi herif avrat ikilemesinden oluşmaktadır. “Karı koca olmak” demektir. Yazı dilinde örneği yoktur.
İçerisi kan ağlamak (ÜAYA, 19/34) : (Ö+F) yapısında, tek ögeli bir deyimdir. Deyimi oluşturan fiil (kan ağla-) de Türkçede deyim olarak kullanılan
başka bir yapıdır. Yazı dilinde içi kan ağlamak şeklinde yer alan bu deyim
“çok üzüntü duymak” anlamını verir.
İdaresini temin etmek (NYA, 45/157) : (N+F) yapısında, tek ögeli bir deyimdir. Yüklemi, et- yardımcı fiiliyle yapılan bir birleşik fiildir. Yöreye özgü
bir ifade şeklidir. “Her türlü ihtiyacını tedarik etmek” anlamındadır.
3
Fıllanmak, Niğde ağızlarında “dolanmak, çevresinde dönmek” (TDK 2009c: 1852) demektir.
202
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
Nevşehir Ağızlarında Kullanılan Deyimler
Kafası tatlı olmak (ÜAYA, 38/53) : (Ö+F) yapısında, tek ögeli bir sözdür.
Fiili ol- yardımcı fiiliyle sağlanmış bir birleşik fiildir. “Akli dengesi yerinde
olmamak” anlamına gelir.
Kafayı vurup yatmak (NYA, 66/9) : (Z+F) yapısında, tek ögeli, ögesi zarffiil grubu olan bir deyimdir. “Uykusu geldiğinde hemen yatmak” anlamındadır. Yazı dilinde vurup kafayı yatmak şeklinde kullanılır.
Kantarın kulpu kopmak (ÜAYA, 2/14) : (Ö+F) şeklinde, tek ögeli bir
deyimdir. Fiilden önceki bölüm, bir ad tamlamasıdır. Yazı dilinde kantarın
topunu kaçırmak şeklinde kullanılan bu söz, “ölçüyü kaçırıp aşırılığa gitmek” anlamını taşır.
Kaygı çekmek (NYA, 59/27) : (N+F) yapısında, tek ögeli bir sözdür. “Tasalanmak” anlamındadır. Yazı dilinde de kullanılır.
Kaynayıp gitmek (ÜAYA, 4/1) : (Z+F) yapısında, tek ögeli bir sözdür.
“Yok olmak, kötü duruma düşmek” anlamlarındadır.
Kemalini bulmak (ÜAYA, 22/26) : (N+F) yapısında, tek ögeli bir sözdür.
Yazı dilinde kemal bulmak şeklinde kullanılır. “Kemale ermek” demektir.
Kısmeti açılmak (NYA, 5/35) : (Ö+F) yapısında, tek ögeli bir deyimdir.
Yazı dilinde de kullanılır. “Kendisiyle evlenmek isteyen biri çıkmak” anlamındadır.
Kirasız kilim ucuna yapışmamak (BAAD-I, 353) : (Z+YT+F) yapısında,
iki ögeli, cümlede yer tamlayıcısı olan ikinci öge bir ad tamlamasıdır. “Karşılık görmeden bir işe girişmemek” anlamına gelir. Yazı diline ait sözlüklerle Derleme Sözlüğü’nde yoktur.
Kocaya varmak (NYA, 62/33) : (YT+F) yapısında, tek ögeli bir deyimdir.
Yazı dilinde kocaya gitmek şekli de vardır. “Kız, kadın evlenmek” anlamına gelir.
Köpük kusmak (ÜAYA, 12/2) : (N+F) yapısında, tek ögeli bir deyimdir.
Yöreye özgü bir deyim olup “uzun süre aç kalma” durumunu anlatır.
Kudreti yetmek (NYA, 43/3) : (Ö+F) yapısında, tek ögeli bir deyimdir.
Yazı dilinde gücü yetmek şeklindedir. “Üstesinden gelmek, imkân bulmak” anlamlarına gelir.
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
203
İdris Nebi UYSAL
Küküm kalmak (NYA, 62/25) : (Z+F) yapısında, tek ögeli bir deyimdir.
Yöreye özgü bir söz olup “dul kalmak, bir başına kalmak” anlamındadır4.
Lisana gelmek (NYA, 51/17) : (YT+F) yapısında, tek ögeli bir deyimdir.
“Dile gelmek; konuşma kudreti, yeteneği, olmayan varlık konuşmak” anlamındadır. Derleme Sözlüğü bu deyime yer vermemiştir.
Meydanda kalmak (NYA, 62/79) : (YT+F) yapısında, tek ögeli bir deyimdir. “Ortada, kalmak, çaresizlik içinde olmak” anlamındadır. Bu deyim,
yazı dilinde “meydanda bırakmak” şeklindedir.
Muradına ermek (NYA, 65/Başlık) : (YT+F) yapısında, tek ögeli bir deyimdir. “İsteğine kavuşmak, arzusu yerine gelmek” anlamlarına gelir. Yazı
dilinde de kullanılır.
Muradına koşmak (NYA, 4/24) : (YT+F) yapısında, tek ögeli bir deyimdir.
“İsteğine kavuşmak, arzusu yerine gelmek” anlamlarına gelir. Yazı dilinde
muradına ermek şekli esastır.
Ocağı batmak (NYA, 62/9) : (Ö+F) yapısında, tek ögeli bir deyimdir. Yazı
dilinde de kullanılır. “Soyu tükenmek” karşılığındadır. Halk ağzında kimi
zaman ocağı(n) batsın, ocağı batasıca şekillerinde bir ilenç ifadesi olarak
da kullanılan bu söz için Gümüşhane’de “kimsesi kalmamak, bütün yakınları ölmek” anlamlarına gelen ocağı karalmak (TDK 2009c: 3264) deyimi kullanılmaktadır.
Oturduğu yeri satın almak (ÜAYA, 4/3) : (N+F) yapısında, tek ögeli bir
deyimdir. İlk ögesi bir sıfat tamlamasıdır. Fiili ise birleşik fiil olarak kullanılan satın al- yapısıdır. “Akıllı uslu olmak” anlamına gelir. Yazı dilinde
kullanılmaz.
Ödü sıtmak (NYA, 5/21) : (Ö+F) yapısında, tek ögeli bir deyimdir. Yazı
dilinde “ödü kopmak (patlamak)” şeklindedir. “Çok korkmak, ödü patlamak” anlamına gelir. Korkuyu anlatan bu deyim; ödü sıdmak, ödü yarılmak, ödü çatlamak (TDK 2009c: 3314) gibi değişkenleriyle ağızlarda
oldukça geniş bir alana yayılmıştır.
4
Küküm sözcüğü için Derleme Sözlüğü (2009ç: 3027), “elden ayaktan düşmüş, çok ihtiyar” karşılıklarını vermekte; bu sözcüğün Çanakkale, Sivas, Çorum, Kırşehir, Yozgat, Ankara ve Nevşehir’de
kullanıldığını belirtmektedir.
204
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
Nevşehir Ağızlarında Kullanılan Deyimler
Pili bitmek (ÜAYA, 19/26) : (Ö+F) yapısında, tek ögeli bir deyimdir. Yazı
dilinde de görülür. “Gücü tükenmek, ekonomik gücünü kaybetmek” anlamlarındadır.
Rüyasına girmek (NYA, 65/12) : (YT+F) yapısında, tek ögeli bir deyimdir.
Yazı dilinde de görülür. “Rüyasında görmek” demektir.
Sadarına takılmak (birinin) (BAAD-I, 377) : (YT+F) yapısında, tek ögeli
bir deyimdir. Yazı dilinde görülmez. Sadar yöre ağızlarında “dayak olarak
kullanılan sırık, direk” (TDK 2009c: 3513) demektir. Bu durumda söz konusu yapı, “birinin sayesinde geçinmek” anlamına gelmektedir.
Soğuk almak (NYA, 17/22) : (N+F) yapısında, tek ögeli bir deyimdir. Yazı
dilinde insanlar için kullanılan bu deyim yöre ağızlarında bitkilere yönelik
işletilmektedir. “Aşırı soğuk nedeniyle bitki kurumak” anlamındadır. Böyle
durumlar için yazı dilinde soğuk vurmak (yakmak) deyiminden yararlanılır.
Söz kesmek (NYA, 2/10) : (N+F) şeklinde, tek ögeli bir deyimdir. Yazı
dilinde de kullanılır. “Evlenmek için anlaşıp kesin karar vermek” anlamını
verir.
Şafak atmak (NYA, 35/11) : (Ö+F) yapısında, tek ögeli bir deyimdir. Yazı
dilindeki şafak sökmek deyiminin karşılığıdır. “Sabahleyin ortalık ağarmaya başlamak” demektir.
Şöhret bulmak (NYA, 36/21) : (N+F) yapısında, tek ögeli bir deyimdir.
Yazı dilinde şöhret bulmak (kazanmak) şeklinde kullanılır. “Ün sahibi olmak, ünlenmek, üne kavuşmak” anlamlarına gelir.
Tuzu dökmek (NYA, 14/30) : (N+F) yapısında ve tek ögeli bir deyimdir.
Yöreye özgü bir sözdür. Yazı diline ait sözlüklerle Derleme Sözlüğü’nde
yoktur. “Ağlamak, gözyaşı dökmek” demektir.
Türkü yakmak (NYA, 30/50) : (N+F) yapısında, tek ögeli bir deyimdir.
Yazı dilinde de yaygındır. “Türkü sözü bestelemek” demektir. Bu deyim
Rize’de “türkü takmak” şeklinde tespit edilmiştir (TDK 2009ç: 4780).
Umur görmek (NYA, 57/30) : (N+F) yapısında, tek ögeli bir deyimdir. İlk
ögesi Arapça kökenli bir sözcüktür. Yazı dilinde deneyimli, görgülü, olgun
kişileri anlatmada “umurgörmüş” şeklinden yararlanılır. Bu söz, Nevşehir
ağızlarında birleşik fiil şeklinde yer almıştır. “Çok şey görmek, yaşamak”
demektir.
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
205
İdris Nebi UYSAL
Üstüne evlenmek (NYA, 27/1) : (YT+F) yapısında, tek ögeli bir deyimdir. “Evliyken kocası ikinci evlilik yapmak” anlamındadır. Yöre ağızlarının
Türkçenin söz varlığına sunduğu bir sözdür.
Üzerine çocuk düşmek (NYA, 65/2) : (YT+Ö+F) yapısında, iki ögeli bir
deyimdir. “Gebe kalmak” demektir. Yöreye özgü bir deyimdir.
Yalana kulak asmamak (ÜAYA, 22/70) : (YT+N+F) yapısında, iki ögeli bir
deyimdir. “Doğru söze itibar etmek” anlamındadır. Yöre ağızlarındaki kullanıma göre kişi doğru söylediğini belirtmek için bu söze başvurmaktadır.
Yazısı devre yazılmak (BAAD-I, 400) : (Ö+Z+F) yapısında, iki ögeli bir
deyimdir. “Kaderi kötü olmak” anlamına gelir. Yazı diline ait sözlüklerle
Derleme Sözlüğü’nde yoktur.
Yedisini yitirip bıyığını bitirmek (BAAD-I, 401) : (Z+N+F) yapısında, iki
ögeli bir deyimdir. Yazı dilinde görülmez. “Büyüyüp gelişmek, sorumluluk
alacak yaşa gelmek” anlamındadır.
Yol göstermek (NYA, 62/72) : (N+F) yapısında, tek ögeli bir deyimdir.
“Çare bulmak, ne yapılacağını anlatmak” anlamlarına gelir. Yazı dilinde
de kullanılır.
Yol vermek (NYA, 62/21-44) : (N+F) yapısında, tek ögeli bir deyimdir.
Nevşehir ağızlarında iki farklı anlamı vardır: “İzin vermek, çare bulmak.”
Deyim, anlam yönüyle yazı dilinden ayrılır. Ancak Derleme Sözlüğü’nde
(2009ç: 4294) Sivas kaydıyla gösterilen “izin vermek” karşılığıyla örtüşür.
Yola düşmek (NYA, 12/5) : (YT+F) yapısında, tek ögeli bir deyimdir. “Yola
çıkmak, yol almaya başlamak” demektir.
Yükü tutmak (NYA, 24/39) : (N+F) yapısında, tek ögeli bir deyimdir. “Hazırlık yapmak” anlamındadır. Yöre ağızlarından Türkçenin söz varlığına bir
katkıdır.
Yüzü ekşimek (ÜAYA, 35/30) : (Ö+F) yapısında, tek ögeli bir deyimdir.
“Bir olay ya da durum karşısında sararıp solmak” anlamındadır. Yöre ağızlarının Türkçenin söz varlığına bir katkısıdır.
Yüzüne bakmamak (ÜAYA, 13/22) : (YT+F) yapısında, tek ögeli bir deyimdir. “Önem vermemek, ilgilenmemek” demektir. Yazı dilinde de kullanılır.
Zihninde kalmak (NYA, 1/52) : (YT+F) yapısında, tek ögeli bir deyimdir.
“Zihninde yer etmek, çıkmamak üzere belleğe yerleşmek” anlamındadır.
Yazı dilinde zihinde (zihninde) yer etmek şeklinde kullanılır.
206
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
Nevşehir Ağızlarında Kullanılan Deyimler
Sonuç:
Bilindiği üzere deyimlerin en belirgin özelliği, onların az sözle çok ileti
gönderebilecek anlam yoğunluğuna sahip olmalarıdır. Yukarıdaki değerlendirmeler, yöre ağızlarında tespit edilen birleşik fiil yapısındaki deyimlerin büyük çoğunluğunun (% 82) tek ögeden oluştuğunu ortaya koymaktadır. Bu rakam, söylenecek olanı en az sözcükle aktarma çabasının
yöre insanında ulaştığı noktayı anlatır. Tek ögeli deyimlerden 27’si (N+F),
23’ü (YT+F), 19 tanesi de (Ö+F) şeklindedir. Bir oluş ya da durum bildiren
fiillerle kurulan deyimlerin söz dizimi genellikle (Ö+F) yapısında gerçekleşmektedir. Gel-, git-, kal- fiilleri, birleşik fiil kalıbında görülen bu deyimlerde
sık kullanılan sözcüklerdir. Deyimi oluşturan fiillerin çoğu geçişsiz ve yalın
(basit) yapılıdır.
Nevşehir ağızlarında yaşayan birleşik fiil yapısındaki deyimlerden bir kısmı
şekil ve anlam bakımından yazı diline ait sözlüklerle Derleme Sözlüğü’nde
bulunmamaktadır. Ağzını yıldızlara ver-, aklı kavra-, alnının terini ye-, başı
başına gel-, bir ayran içir-, bir kuyuya taş at-, ev ol-, eli yüzü yu-, herif
avrat ol-, köpük kus-, tuzu dök-, yükü tut- bunlardan bazılarıdır. Bu sözler
Türkçenin söz varlığına bir katkı olarak düşünülmelidir.
Yöre ağızlarında bulunan deyimlerden bir bölümü, yazı dilindeki kullanıma göre birtakım yapısal farklılık sergilemektedir. Ağzını havaya ver-,
kudreti yet-, soğuk al-, şafak sök-, zihninde kal- gibi deyimler bu duruma
örnek olarak verilebilir. Nevşehir ağzının söz varlığını oluşturan kalıplaşmış
birleşik fiiller içinde yapı olarak yazı diliyle benzeşmesine rağmen anlam
yönüyle yazı dilinden ayrılan örnekler de vardır: Bir hoş ol-, yol ver- gibi.
Alıp sat- kalıplaşmış birleşik fiili, Türkçenin argo sözlüğüne katkı olabilecek bir veri olarak kaydedilmelidir.
Deyimler, millî değerlerin başında gelir. Dolayısıyla bu sözler, yabancı etkisinin az ya da sınırlı olduğu yapılardır. Yöre ağızlarındaki deyimlerde
karşılaşılan alıntı sözcükler akıl, can, dünya, gurbet, hatır, murat, zihin
gibi Doğu kökenli ancak çeşitli ses değişiklikleriyle Türkçe söyleyişe uydurulmuş ve herkesçe bilinen yapılardır. İnceleme kapsamındaki örneklerde
Batı dillerinden alındığı belirlenen sözcükler şunlardır: Kulp, kuruş ve pil.
Rumca bir sözcük olan kulp yerel özelliklerin bir etkisi olarak düşünülebilir.
Türkçe deyimler beden sözcükleriyle doludur. Bu durum, Nevşehir ağızları için de geçerlidir. Yöre halkı karşılaştığı kimi olayları ya da durumları
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
207
İdris Nebi UYSAL
daha iyi anlatabilmek için somutlaştırma yoluna gitmiş, böyle durumlarda özellikle beden dışında bulunan organ adlarından sıkça yararlanmıştır.
Ağız, avurt, ayak, baş, bel, boyun, el, kulak, yüz yöre insanın deyimlerde
kullandığı organ adları arasındadır. Bu tablo, organ adlarının işlevselliğini
anlatır. Ayrıca, bir dilin millîlik vasfı kazanmasında organ adlarının rolü
büyüktür. Yapısında Türkçe organ adlarına sıkça yer veren deyimler, bu
yönüyle Türkçenin öz varlığını oluşturan ögelerin başında gelir.
Ağızlar, anlatımın sınırlı olduğu konuşma şekilleri olarak görülmemelidir.
Aksine ifade şeklinin birtakım kalıplardan sıyrılarak çeşitlilik gösterdiği ortamlardır. Bu yönüyle yazı diline göre zengindir ve onu besleyen bir güce
sahiptir. Kudreti yet-, ödü sıt-, soğuk al- deyimleri sözü edilen duruma
örnek teşkil eden yapılardır.
Deyimler, bugün arkaik diye nitelendirilebilecek kimi sözcüklerin yaşadığı
yapılardır. Sıt- (<sı-: kırmak) bunun güzel bir örneğidir. Bugün yazı dilinde
tek başına kullanılmayan, ancak bulunduğu yapıda bir anlam ifade eden
sözcüklerin deyim vb. yolla yazı dilinde kendisine yer buldukları görülür.
Özellikle ağızlar, bu sözcükler için adeta bir yaşam alanı olmuştur.
Bir bölümü gerek Derleme Sözlüğü’nde gerekse Türkçenin güncel/genel
sözlüğünde yer almayan bu yapılar, kuşkusuz, dile ve anılan sözlüklere
birer katkıdır. Karşılaşılan örneklerin tamamı yöre halkının dile, eşyaya ve
doğaya hâkimiyetini, anlatım gücünü, hayata bakışını ve bunu dile getiriş
şeklini gözler önüne sermektedir.
Kısaltmalar ve Kaynakça:
BAAD : Bölge Ağızlarında Atasözleri ve Deyimler I-II
F
: Fiil
N
: Nesne
NYA
: Nevşehir ve Yöresi Ağızları
Ö
: Özne
TDK
: Türk Dil Kurumu
ÜAYA : Nevşehir İli Ürgüp ve Avanos Yöresi Ağızları
YT
: Yer Tamlayıcısı
Z
: Zarf
Aksan, Doğan (2000), Her Yönüyle Dil Ana Çizgileriyle Dilbilim, Ankara: TDK Yay.
Aksan, Doğan (2006), Türkçenin Sözvarlığı, Ankara: Engin Yayınevi.
208
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
Nevşehir Ağızlarında Kullanılan Deyimler
Demir, Celâl (2008), “Türkçede Deyimlerin Dizimsel Özellikleri”, Türk Dili, S: 677,
s. 428-444.
Gencan, Tahir Nejat (2007), Dil Bilgisi, Ankara: Tek Ağaç Eylül Yayıncılık.
Karahan, Leyla (1999), Türkçede Söz Dizimi, Ankara: Akçağ Yayınları.
Korkma, Zeynep (1994), Nevşehir ve Yöresi Ağızları, Ankara: TDK Yay.
Korkmaz, Zeynep (2009), Türkiye Türkçesi Grameri (Şekil Bilgisi) Ankara: TDK Yay.
Öztürk, Deniz (2008), Türkiye Türkçesinde Anlamca Kaynaşmış-Deyimleşmiş Birleşik Fiiller, Ankara: TDK Yay.
Türk Dil Kurumu (1996), Bölge Ağızlarında Atasözleri ve Deyimler I-II, Ankara:
TDK Yay.
Türk Dil Kurumu (2005), Türkçe Sözlük, Ankara: TDK Yay.
Türk Dil Kurumu (2009a), Derleme Sözlüğü-I, Ankara: TDK Yay.
Türk Dil Kurumu (2009b), Derleme Sözlüğü-III, Ankara: TDK Yay.
Türk Dil Kurumu (2009c), Derleme Sözlüğü-V, Ankara: TDK Yay.
Türk Dil Kurumu (2009ç), Derleme Sözlüğü-VI, Ankara: TDK Yay.
Yeşilöz, Zafer (1993), Nevşehir İli Ürgüp ve Avanos Yöresi Ağızları, (Basılmamış
Yüksek Lisans Tezi), Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kayseri.
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
209
KÜRESELLEŞME VE KÜLTÜRLER ARASI İLETİŞİM SÜRECİNDE
NEVŞEHİR İLİ DESTİNASYONLARINDA BİR İMAJ GELİŞTİRME
GİRİŞİMİ OLARAK WEB TASARIMI MODELİ
WEB DESIGN MODEL AS AN INITIATIVE OF IMAGE
DEVELOPMENT IN NEVSEHIR DESTINATIONS IN INTER-CULTURAL
COMMUNICATION PROCESS AND GLOBALIZATION
İlknur AYDOĞDU KARAASLAN*
ÖZET
Kültürler arası iletişim alanlarından biri olarak turizm faaliyetlerinin
sanal ortamlarda sürdürülmesi, küreselleşmenin dinamikleri içinde
zorunlu hale gelmiştir. Yeni iletişim ve ulaşım teknolojilerinin gelişmesiyle küçülen dünyada, serbest zaman etkinlikleri içinde seyahat
etme, gezme görme taleplerinin artmasıyla, turizm sektöründe bu
yönde önemli gelişmeler yaşanmaktadır. Ancak yerel kültürel zenginliklerine rağmen halen ülkeler ve çeşitli coğrafyalar turizmdeki
hedeflerine ulaşamamışlardır. Birçok yönden önemli bir potansiyele
sahip olmalarına rağmen, destinasyonların yeterince gelişme seviyelerine ulaşmama nedenlerinden biri de, etkili imaj çalışmalarının
yeterince gerçekleştirilmemiş olmasıdır.
Web sitelerinin dünyanın her yerinden ulaşılabilir olmaları, tanıtım
hizmetlerinin yanı sıra, birçok turizm işleminin de sürdürülebilmesini kolaylaştırmaktadır. Veri tabanı yönetimi ve ilişkisel pazarlama
olanakları içinde destinasyonlar, çevresi ile yirmi dört saat iletişime
açık hale gelmektedir. Bu ortamlarda, tüketicilere renkli ve hareketli görsel malzeme ile oluşturulmuş bir imaj üzerinden hizmetin ve
malların tanıtımı, maliyetin düşürmekte erişim kolaylığı nedeniyle
asla vazgeçilemeyecek olanaklar sunulmaktadır. Giderek bilgisayar
okuryazarlığının arttığı ve gündelik yaşama girdiği bir dünyada söz
konusu web sitelerine talep artmaktadır.
* Yrd.Doç.Dr., Ege Üniversitesi, İletişim Fakültesi, Gazetecilik Bölümü, Bilişim AnaBilim Dalı,
e-posta:[email protected]
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
211
İlknur AYDOĞDU KARAASLAN
Bu çalışmanın amacı; Nevşehir ili destinasyon çalışmalarına yeni bir
imaj kazandırma ve interaktif bir iletişim sağlama yoluyla başarılı
bir web tasarımı geliştirmektir. Söz konusu web sitesinde tüketiciler
Nevşehir ilinin tarihi, kültürel ve coğrafi değerlerine, yöresel etkinliklerine, ulaşım ve konaklama bilgilerine, görsel imgelerle desteklenen imaj oluşumu içinde gereken bilgilere daha kolay ulaşmaları
sağlanacaktır. Böylelikle etkili web tasarım yoluyla sağlanan iletişim,
turizm sektöründe tüketicilere karar vermede kolaylıklar getirmiş
olacaktır.
Anahtar Kelimeler: Destinasyon, Turizm, Kültürler Arası İletişim,
Küreselleşme, İnternet , Web Tasarımı.
ABSTRACT
Carrying on tourism activities in virtual domains as one of the inter-cultural communication fields became mandatory within the
dynamics of globalization. With the increase of demands for travel, sight-seeing and visiting in leisure activities in the world got
small by development of new communication and transportation
technologies, important developments are being experienced in
this respect. However, albeit their local and cultural prosperities,
countries and various geographies have not still reached their goals
in tourism. Even though they possess a significant potential in many
respects, one of the reasons why destinations have not reached
sufficient development levels is that effective image studies have
not been performed enough.
In addition to promotion services, web sites being accessible from
everywhere in the world facilitates being able to carry on many tourism operations. Destinations in database management and relational marketing opportunities become 24-hours open for communication with their surroundings. Promotion of service and goods
to consumers via an image formed by colored and dynamic visual
material in these environments decreases the cost and present opportunities never to be given up due to easiness of access. Demand
for the said web sites increases in a world, where computer literacy
gradually increases and enters into daily life.
The objective of this study is to gain a new image to destination
studies for Nevsehir and develop a successful web design via providing an interactive communication. Consumers in the web sites
in question will be ensured to access more easily to the history,
cultural and geographical values and local activities of Nevsehir,
information for transportation and accommodation and necessary
212
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
Küreselleşme ve Kültürler Arası İletişim Sürecinde Nevşehir İli Destinasyonlarında
Bir İmaj Geliştirme Girişimi Olarak Web Tasarımı Modeli
information in image formation supported by visual images. Thus,
communication enabled via effective web design will bring easiness
to consumers for decision-making in tourism sector.
Key Words: Destination, Tourism, Inter-Cultural Communication,
Globalization, Internet, Web Design.
Giriş
Günümüzde turizm; ekonomik büyümenin ve gelişmenin en önemli kaynaklarından biri olarak görülmektedir. Küreselleşme hareketleri ve yaşanan ekonomik değişimler, turizm destinasyonu içindeki geleneksel destinasyonların işleyiş biçimini değiştirmiştir. Çünkü, turizm sektörü, uluslararası birçok destinasyon bölgesine daha fazla yabancı turist çekmek
ve turizm gelirlerini arttırmak için rekabet etmektedir (Bahar:2007,62).
Dolayısı ile iletişim ve bilgi teknolojilerindeki gelişmeler, bilgisayarın ve
internetin yaygınlaşması, ulusal ve uluslararası ticaret ağlarının genişlemesi, yabancı yatırımların ve uluslararası şirketlerin artması gibi temel
gelişmeler küreselleşmeyi hızlandırmıştır. Küreselleşmenin yarattığı yeni
yapı, insanlar arasında bağlantıların, köprülerin kurulmasını sağlamaktadır
(Çalık&Sezgin:2005,57).
İletişim olanakları 20.yy’da hızla geliştiğinden bilgi akışının hızlanması ve
bilişim teknolojilerinin giderek yaygınlaşması, uzaklık kavramını ortadan
kaldırmakta ve bilgi transferini kolaylaştırmaktadır. Böylece, küreselleşme
uluslararası ilişkiler süreci olduğundan, kültürlerarası iletişimde hız kazanmaktadır. Toplu iletişim araçları ve özellikle internet küreselleşmeye önemli
bir katkı sağlamaktadır (Göksu: 2000,60). Ayrıca, dünyadaki iletişim araçlarının gelişmesi, toplumların birbirlerini etkilemelerini kolaylaştırmaktadır.
Bilgi ve iletişim teknolojilerinin artması ile, ulaşım araçlarındaki gelişmeler
ve küreselleşme insanların değişik kültürleri görme, öğrenme, tanıma merakını uyandırmakta ve kültürel turizmi doğurmaktadır (Emekli:2006,54).
Kültürel farklılıklar bölgeden bölgeye farklılık gösterdiğinden kültürel turizm herkes tarafından çekici hale gelmektedir. Farklı mekânlarda farklı
kültürlerin ortaya çıkması turizmi geliştiren noktaların başında gelmektedir. Farklı çevrelerden gelen insanları bulundukları mekânları görmek, oranın değişik kültürlerini tanıma ve eğlenme istekleri turizmi doğurmuştur.
Her destinasyonun kültürel turizmi, kış turizmi, doğa yürüyüşleri, yamaç
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
213
İlknur AYDOĞDU KARAASLAN
paraşütü, gibi kendine ait bir turizmi vardır. Dolayısı ile bu turizm çeşitliliği,
ülkemizdeki destinasyon bölgesinin imajını yaratmada çok önemlidir (Yılmaz &Çizel:2000, 457). Bilişim ve iletişim alanında ortaya çıkan teknolojik
yeniliklerle birlikte, özellikle küreselleşme dünya ekonomisinde ve dolayısıyla turizm sektöründe yeniden yapılanmayı zorunlu hale getirmektedir.
İnternet ve teknolojiye erişimin küresel bir gerçeklik olduğu günümüzde, turizm sektörü elektronik ortamda giderek gelişmektedir. Turizm sektöründe
destinasyon pazarlaması, reklam ve tutundurma aşamalarında internet ve
web teknolojilerine büyük rol düşmektedir (Hançer&Ataman:2006,194).
Bu bakımdan, pazarlama iletişiminde bilgilendirme, hatırlatma, ikna etme
ve gezi planı gibi fonksiyonlar dikkat çekici olmaktadır. 1990’lı yılların sonlarında internet teknolojisinin hızla gelişmesiyle, web tabanlı tanıtım ve
iletişim ile çok yönlü bir ortam sağlanmıştır. Web teknolojilerinin gelişmesiyle, turizm destinasyonlarının tanıtılması da ayrı bir boyut kazanmıştır. Ayrıca, teknoloji gelişimi daha az maliyetle daha fazla kişiye ulaşma
imkânı da vermektedir.
Küreselleşme ve Turizm
Küreselleşme sürecinin etkilerinin hissedildiği önemli alanlardan biri de turizmdir. Küreselleşme, ülkeler arasındaki ekonomik, siyasi sınırları ortadan
kaldırırken, turizm de kültürel sınırları ortadan kaldırmaktadır. Yaşanan
hızlı küresel hareketler, uluslararası turizmin doğasını değiştirmiş ve bugün
turizmi dünya ölçeğinde ekonominin en önemli sektörü haline getirmiştir.
20.yy.daki bilimsel ve teknik gelişmelerin bir sonucu olarak ortaya çıkan
küreselleşme eğilimleri, artık dünya genelinde yaşanmaktadır. Dünyanın
yaşamakta olduğu hızlı değişim, tüm sektörleri olduğu gibi turizm sektörünü de etkilemektedir. Turizm, dünyadaki farklı kültürleri görsel ve işitsel
öğrenmek isteyenlere bu kültürleri yakından tanıma olanağı sunmaktadır.
21. yüzyıl başlarında dünya turizmini etkileyen etkenlerin başında insan
ve teknoloji gelmektedir. Birbirinden bağımsız olmayan bu iki etken küreselleşmenin getirdiği, getireceği tüm yeni bilgi ve koşulları da üzerinde
taşımaktadır (Özbey:2002, 138). Küreselleşmenin hızlanmasında turizmin
sosyal ve kültürel katkısı bulunmaktadır.
Küreselleşme, dünyanın üç temel hizmet sektöründen biri olan turizm
sektörü üzerinde büyük bir etki oluşturmuştur. Küreselleşme, Avrupa turizmi başta olmak üzere dünya turizminin büyük ölçüde gelişmesine ne-
214
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
Küreselleşme ve Kültürler Arası İletişim Sürecinde Nevşehir İli Destinasyonlarında
Bir İmaj Geliştirme Girişimi Olarak Web Tasarımı Modeli
den olmuştur. Böylece ülkeler arasındaki rekabet ve sunulan turizm ürün
kalitesi artmış ve geçmişe oranla çok daha fazla turist turizm hareketine
katılmıştır (Bahar:2007,62). Günümüzde pek çok ülke, turistlere ülkeye
girişlerinde kolaylıklar sunmakta hatta vize almayarak turizmi teşvik etmektedir (Lin&Huang:2006,1201).
Küreselleşmenin hız kazanmasının ardından, özellikle ulaştırma, iletişim
ve konaklama sektöründeki gelişmeler, turizm sektörünün dünyadaki
ekonomik faaliyetler içerisinde önemli olduğunu göstermektedir. Ayrıca,
küreselleşme sonucu sektörde bilgisayarlı rezervasyon sistemleri, global
dağıtım sistemleri, telekonferanslar, video broşürleri, bilgisayarlar, yönetim bilgi sistemleri, havalimanı elektronik bilgi sistemleri, elektronik malzeme transferleri, dijital telefon şebekeleri, mobil iletişim cihazları, internet ve tüm telekomünikasyon hizmetleri büyük bir gelişme göstermiştir.
Bu durumda, tüketicilere daha fazla bilgi sunma imkânı doğmuş, giderek
artan bir biçimde talep ve tercih yapısı farklılaşmış, değişmiş, bireyselleşmiş ve böylece turizm sektöründeki rekabetin artması sağlanmıştır (Bahar:2007,66). Dünyadaki değişimin diğer bir boyutu ise dünyanın pek çok
ülkesinde yaşayan kişilerin aktif olarak turizm talebinde bulunmaya başlamalarıdır. Küreselleşme eğilimleri, makro düzeydeki turistik ürün üzerindeki etkileri oluşturmuş ve turizm sektörleri, değişen yeni şartlara uyum
sağlama süreci içerisine girmişlerdir (Özbey:2002, 139).
Bilişim Teknolojileri ve Web Tabanlı Turizm
Bilgi, turizm sektörü için önem taşımaktadır. Turizm işletmelerinde bilginin yaratılması, toplanması, işlenmesi ve iletilmesi gerekli olduğundan
bilgi teknolojileri beklenmedik bir şekilde sektörde yerini almıştır. Bu
nedenle bilişim teknolojileri, turizm pazarlaması, dağıtımı, promosyonu ve koordinasyonunda artan bir şekilde önemli bir rol oynamaktadır
(Akdoğdu&Şahin:2005)
İnternet, turizm sektöründe, bilgi hizmetlerinin sağlanmasında, ürünlerin
dağıtılmasında, pazarlamada, reklam yapmada oldukça etkilidir. İnternet
teknolojisinin ilerlemesiyle turizm endüstrisi, destinasyonun pazarlanmasında web teknolojisini kullanmaktadır. Web teknolojisi bölgesel turizm
destinasyonunda pahalı olmayan bir teknolojidir (Lin&Huang:2006,1202).
İnternetin ve özellikle web’in gelişimi, turizm işletmelerine çeşitli avantajlar sunmakta, pek çok işletme ve müşteriyi pazara çekmektedir. Böylece turistin pazarlama faaliyetlerini internet aracılığı ile gerçekleştirmeleri
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
215
İlknur AYDOĞDU KARAASLAN
sağlanmaktadır. Bununla birlikte imaj ve teknoloji arasındaki bağ güçlü
olduğundan destinasyon yönetim örgütleri, teknolojik sistemleri çağdaş,
etkili ve dinamik bir imaj yaratmada araç olarak kullanmaktadır (Özdemir:2007,892). Web, turistlerin karar verme süreçlerine yardımcı olabilmek için kapsamlı, zamanlı ve gerekli bilgiyi sanal çevreden rahatlıkla elde
edebilmelerini sağlamaktadır (Özdipçiner:2010,16).
Küreselleşme ile gelen teknolojik gelişmeler; her sektörü etkilemiştir. Müşteri tatmininin temel olduğu, turizm sektöründe de bilişim teknolojilerinin belirgin etkileri ve faydaları bulunmaktadır. İnsanlar web sayesinde,
gitmek istedikleri destinasyon bölgesi hakkında bilgi edinirken, yine web
üzerinden alışveriş hatta konaklama rezervasyonu yapabilmektedir. Bilişim
teknolojilerindeki gelişmeler, turizm ekonomisine katkı sağlamaktadır. Ayrıca, bilişim teknolojileri, turizm sektörünün yapısal değişiminin dinamiği
haline gelmiştir (Akdoğdu&Şahin:2005). Bir iletişim aracı ve dağıtım kanalı olarak web, turistlerin destinasyon hizmetleri hakkında kolayca bilgi
sahibi olmalarını sağlamaktadır. Ayrıca turistler, gezilerini istekleri ve bütçeleri doğrultusunda organize ederek planlamalarını yapmaktadırlar. Web
tabanlı turizm, turistlerin karar verme süreçlerine yardımcı olabilmek için
kapsamlı, zamanlı ve gerekli bilgiyi sanal çevreden rahatlıkla elde edebilmelerini sağlamaktadır (Özdemir:2007,891).
Turizm sektörü, bilgi teknolojilerinin en yoğun ve en yaygın kullanıldığı
alanlardan birisidir. Buna ek olarak, bilgi teknolojilerinin bir türü olan sanal gerçeklik (virtual reality) programları, turistlere bulundukları yerden
seçtikleri tatil merkezinde dolaşıp ne yapabileceklerini, neleri yiyip içebileceklerini ve neleri satın alabileceklerini gösterebilmektedir (Sarı&Kozak:
2005,850). Web, uluslararası turizm açısından bilgi kaynağı olurken, pazarlama ve ticaret aracı olarak da etkilidir. Turizm işletmelerinin kendi web
sitelerini hazırlamaları, tüketicilerin işletme hakkında daha fazla bilgi sahibi olmasına, ne gibi olanaklar bulunduğunu görmesine ve diğer işletmelerle karşılaştırmalar yapabilmelerine olanak tanır. Ayrıca, web siteleri üzerinden rezervasyon imkânını sunan işletmeler, zaman tasarrufuna önem
veren tüketiciler için oldukça avantajlı durumda olmaktadırlar.
Turizm endüstrisindeki en son bilişim teknolojileri yeniliklerinden biri de,
destinasyona yönelik sistemlerin geliştirilmesidir. Destinasyonların turizm
endüstrisi açısından önemi dikkate alındığında, destinasyon yönetim sistemlerinin yararları da açığa çıkmış olacaktır (Akdoğdu&Şahin:2005). Bir-
216
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
Küreselleşme ve Kültürler Arası İletişim Sürecinde Nevşehir İli Destinasyonlarında
Bir İmaj Geliştirme Girişimi Olarak Web Tasarımı Modeli
çok turist merak ettiği ve ilgi duyduğu destinasyonla ilgili daha fazla bilgi
edinme arayışı içindedir. Bu nedenle turizmin web tabanlı olmasının anlamı, internetin, turizm hizmetlerinin dağılımında ve ilerlemesinde giderek
artarak kullanılmasıdır. Kullanım kolaylığı, etkileşim ve web tabanlı ara
yüzün esnekliği, destinasyon pazarlamada web teknolojisi için önemli rol
oynar. Turizm destinasyonlarının web sitelerinin içeriği, özellikle önemlidir. Çünkü içerik, destinasyon imajını direk etkiler ve turistler için görsel
deneyim sağlar. Bu deneyim, web siteleri etkileşimi sağladığında değeri
artar (Doolin& Burgess &Cooper :2002,557). Etkili web sitesi, dünyanın
her yerinden yirmi dört saat erişme sağladığından küresel bir ses getirir.
Turizm destinasyonlarında, fotoğraflar web sitesi içeriğinde oldukça popülerdir. Bu yüzden web sitesi fotoğrafları, turizm pazarlamasında önemlidir (Lin&Huang:2006,1203).
Destinasyon yönetim örgütleri web tabanlı turizm aracılığı ile yalnızca olası
turistlerle değil, seyahat acenteleri ve tur operatörleri ya da otel, restoran
gibi turizm isletmeleri ile de aynı kolaylık ve hızla iletişim kurabilmektedir.
Destinasyon web siteleri, turizm işletmeleri için de bir bilgi kaynağı işlevini görmektedir (Özdemir, 2007). Web sitesinde sunulan bilginin içeriği
ve sunum sekli, potansiyel bir turisti ikna edebilmek için çok önemlidir
(Özdipçiner:2010,16). Özellikle son yıllarda gelişen web sitesi oluşturma
yazılım teknolojileri turizm işletmelerine dinamik ve etkileşimli web siteleri kurma olanağı tanımaktadır. Böylelikle turizm işletmeleri Internet’i tanıtım faaliyetlerinin yanında, doğrudan satış, dağıtım ve müşteri ilişkileri
gibi diğer pazarlama faaliyetlerinde de kullanabilmektedirler (Sarı&Kozak:
2005,857).
Web Tabanlı Destinasyon Turizmi
Turizm sektöründe tanıtım amacıyla kullanılan web siteleri giderek yaygınlaşmaktadır. Web sitelerinin özellikleri ve kullanılışı, gezi planlaması yapılırken ve nereye gideceği planlanırken çok önemlidir. Özellikle destinasyon
pazarlama şirketleri, maliyet etkili pazarlama tekniklerinden biri olan web
destinasyon pazarlamasını kullanmaktadırlar. Web destinasyon sitelerinin etkinliği, (dolaşım, renk erişebilirlik, müşteri görünümü) web sitesinin özelliklerinin performansına bağlıdır (Kaplanidou &Vogt :2006,204).
Web, internet üzerinde en çok kullanılan grafik tabanlı ve etkileşimli bir
araç olduğundan internet’te var olan çeşitli sistemlerden yararlanarak kullanıcıyı her türlü bilgiye ulaştıran, ideal bir sistemdir (Çubukçu:2010). Des-
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
217
İlknur AYDOĞDU KARAASLAN
tinasyon web sitesi, turiste ziyaret etmek için deneyim sağlar. Destinasyon
içeriği, web sitesini ziyaret eden turistler için anahtar faktördür (Cai &,
Card& Cole :2004,219).
Birçok turist merak ettiği ve ilgi duyduğu destinasyonla ilgili daha fazla
bilgi edinmek istemektedir. Web’in yaygın kullanımı ile destinasyon yönetim örgütleri daha çok kişiye ulaşabilmek için destinasyon web siteleri
kurmuşlardır. Destinasyonlar, internetin sağladığı yararlar doğrultusunda
turistlerle web siteleri aracılığı ile iletişim kurma yolunu seçerek turizm
hareketlerine ivme kazandırmayı amaçlamaktadırlar. Bir destinasyon, web
sitesi aracılığı ile daha çok turiste ulaşmakta ve tanıtımını sağlayarak turist
portföyünü genişletmektedir. Yeni sayfaların eklenmesi, web sitesinin her
zaman güncel kalmasını ve dinamizm kazanmasını sağlamaktadır (Özdemir, 2007).
Turizm web sitelerinin amacı, genellikle hedef kullanıcıyı baz alır. Turistlere uygun, elverişli bilgi sağlar. Yabancı ülkeden veya bölgeden gelen çok
sayıda turist olduğundan turizm web siteleri, kültürel farklılıklara göre de
düzenlenmelidir. Böylece, hazırlanan site, farklı dil, kültür, geleneğe sahip
olan kullanıcılara da hizmet sağlamış olur. Turizm web sitelerinin başarısını etkileyen faktörler, bilginin yönü, yerel bilgiye erişim, etkileşim, açık
tanımlama, çoklu kültür ve çoklu dile göre düzenlenmelidir. Turistler bütçe
ve plan yapmak için açık ve kapsamlı bilgiye ihtiyaç duyarlar. Bu nedenle
etkileşim ve kolay kullanılan bir harita veya benzer araç turistlerin rahatça
plan yapmaları için önemlidir. Görsellerin kalitesi, sanal turlar çok faydalıdır. Ek olarak, turistlerin destinasyon sitesi ziyaretinde, yabancı dil kullanımı, tasarım için her zaman artı bir özelliktir (Zhou & DeSantis:2005,79).
Web tabanlı destinasyon ile tanıtım faaliyetlerinde oldukça önemli tasarruflar sağlanmaktadır. Bilgi hızlı ve ucuz yoldan küreselleşen dünyamıza aktarılmaktadır. E-posta, sohbet programları ile etkileşimli iletişim
sağlanmaktadır. Web tabanlı destinasyon sitelerinin düzenli olarak içerik
ve bilgilerinin güncellenmesi gerekmektedir. Destinasyon web sitelerinde
bulunması gereken birtakım temel özellikler, elektronik posta, konaklama
ve rezervasyon yapmaya yönelik bilgiler, online rezervasyon, promosyon
uygulamaları ve indirimlerle ilgili bilgiler, diğer konaklama işletmeleri ile
bağlantı kurabilme, geri bildirim formu, online ödeme yapabilme, birden
fazla yabancı dilde bilgilendirme yapabilme, görsel ve işitsel özellikler, işletme sahipliği ile ilgili bilgiler, sıkça sorulan sorulara cevap şeklinde sırala-
218
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
Küreselleşme ve Kültürler Arası İletişim Sürecinde Nevşehir İli Destinasyonlarında
Bir İmaj Geliştirme Girişimi Olarak Web Tasarımı Modeli
nabilir (Karamustafa &Biçkes&Ulama:2002,55). Destinasyon web siteleri,
gezi planı yapan kişilere anlık bilgi kaynağı sunarken, aynı zamanda bilgi
toplamak, içerik, erişebilirlik, dolaşım gibi özelliklerin birbirleriyle olan ilişkilerinin sonucudur (Kaplanidou &Vogt :2006,205).
Destinasyon Turizminin Web Ortamında Tasarımı
Turistler, internet kullanarak destinasyonlar hakkında kolay bilgi sağlamaktadır. Destinasyon turizminde web sitesinin kolay ulaşımı o sitenin etkililiğini göstermektedir. Destinasyon web sitelerinin amacı, bölgeyi doğrudan
tüketiciye tanıtmak, bölge imajı oluşturmada ve bölgeyi markalaştırmada
temel görev üstlenmektir.
Etkin bir web sitesi tüm dünyaya ulaşmakta ve 24 saat dünyanın herhangi
bir yerinden ulaşılabilmektedir. Bu sebeple web sitesinin içeriği çok önemlidir ve diğer sahalarda olduğu gibi turizm pazarlamasında da düzenli bir
şekilde güncellenmelidir (Lin & Huang,:2006,1203). Seyahat edenler, turizm web siteleri üzerinden bilgi araştırmaktadır. Sitelerin içeriği, tekrar
ziyaret edilmelerinde en önemli faktör olmaktadır. Etkileşimsel site tasarımları, turizm organizasyonlarında tüketicilerin tercihlerini belirlemekte
ve katılımcıları teşvik etmektedir. Dolayısıyla, sitelerin tekrar ziyaret edilme
olasılıklarını artırmaktadır. Bu durum, turizm organizasyonlarının turistlerin tercihlerini anlamalarını ve bireysel olarak turistlerle iletişim kurmalarını,
kişiselleştirilmiş hizmetler vermelerini sağlamaktadır. Web sitelerinin bilgiyi, fotoğrafı sunma şekli bu mesajların izleyici tarafından algılanmalarını
etkilemektedir (Rosen & Printon, 2004). Bu sebeple, birçok ziyaretçi resmi
turizm sitelerinin kullanılması ile cezp edilebilecektir (Çubukçu:2010).
Turizm destinasyonu web sayfası tasarlarken, daha yaratıcı, renkli, canlı ve
dikkat çeken reklamlar animasyonlu, görüntülü ve sesli olarak web sayfalarında yerlerini almalıdır. Ayrıca içerik düzenine (sayfa başlıkları, sayfa uzunluğu, güncelleme, sayfanın amacına uygunluğu) ve metin yapısına(değişik
karakterlerin kullanılmaması, gereksiz grafikler olmamalı, ses, flash animasyon, iç ve dış bağlantılar, sayfa büyüklüğü, görsel etki, çevre bağımsızlığı) da dikkat edilmesi gerekmektedir (Susser &Ariga:2004,399). Banner
reklamlarında önemli olan, insanların ilgisini destinasyona çekmek ve destinasyonla ilgili merak uyandırmak yönünde mesaj vermektir. Turizm sektöründen bağımsız bir web sitesinde dahi destinasyonla ilgili bir banner
reklamına yer verilerek site ziyaretçisinin ilgisini çekmek mümkün olabilmektedir (Özdemir, 2007). Ayrıca, internette sunulan bilginin doğruluğu
ve kalitesi o destinasyonun en güçlü silahı sayılmaktadır.
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
219
İlknur AYDOĞDU KARAASLAN
Destinasyonlarla ilgili internette araştırma yapan potansiyel bir turisti,
sunulan bilginin içeriği ve sunum şekli ile ikna edebilmek çok önemlidir.
Ayrıca, web sayfası tasarlanırken, bir site haritası, her sayfadan ana sayfaya açılan bağ, her sayfada bir ana içerik bilgisi, alt menüler, arama sonuçları, diller, yol gösterici haritalar, para birimi dönüştürücüsü, e-posta
kartı, hava durumu gibi site özelliklerine gereksinim duyulmaktadır. Ayrıca, destinasyon sitesinin adı tam olmalı, logosu, tarihi, kültürel olayları,
parklar, alışveriş, otel, oyun ve eğlence, doğa görünümleri, yerel yemekler, sporlar, harita, fotoğraflar kültürü, yardımcı bilgiler, döviz kuru, hava
durumu, acilde müracaat edilecek yerler, bölgenin etkileşimli haritası, üye
olma özelliği, forum-sohbet, iletişim bölümleri bulunmalıdır (Choi& Lehto& Morrison:2007, 118).
Destinasyon sitelerinde, turizm bölgesinin, kültürel tarihi turistik çekicilikleri, yöresel etkinlikleri, ulaşım, konaklama, yeme içme vb. konularında
bilgi verilmelidir. Hızlı arama, güvenli bilgi, sitede gezinirken kaybolmama önemli ayrıcalıklardır. Web sitelerinin güvenirliliğini değerlendirmede
görsellik, içerikten daha önemlidir. Aynı zamanda destinasyon sitesi, bilgilendirici, çekici ve interaktif olmalıdır. İnternette destinasyon imajının
oluşturulması ve geliştirilmesi, çeşitliliğin artırılması ve yönetimlerin teşvik
edilmesi açısından önem taşımaktadır. Destinasyon imajı etkileyici, teşvik
edici ve anlaşılır olmalıdır (Duran:2008,11).
Destinasyon imajı belli bir turist pazarının destinasyon hakkında algılamış
olduğu imajdır. Destinasyon imajı, bölgelerin sahip oldukları yapılabilir turizm türlerinin çeşitliliğine göre şekil alabilmektedir. Destinasyon imajı seyahat edenlerin karar verme sürecinde en güvenilir kaynaktır. Bu nedenle
destinasyon imaj yönetiminde bir destinasyonu ziyaret edenlerin tutum
ve ilgilerini bilmek önemli rol oynamaktadır. Destinasyon imajı iki faktöre
bağlıdır. Bunlardan ilki destinasyonun benzersiz ve özel olması, ikincisi ise
ziyaretçileri destinasyona nasıl çekeceğidir (Kılıç&Akyurt:2011,212).
Ziyaretçileri destinasyona çekmede kullanılan web sitelerinin başarılarını
etkileyen faktörler; bilginin kalitesi, kullanım kolaylığı; online rezervasyonlar, e-posta servisi, hizmetlere erişim, bilgi iletimi, online yardım, depolama ve bilgi transferinde bilginin korunması, görünüm; güven; etkileşim;
bilgilendirme, zamanında dağıtımdır (Park &Gretzel:2007,47). Web sitelerinin başarılarını değerlendirmek ve tanımlamak için gereken faktörler
220
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
Küreselleşme ve Kültürler Arası İletişim Sürecinde Nevşehir İli Destinasyonlarında
Bir İmaj Geliştirme Girişimi Olarak Web Tasarımı Modeli
turizm, pazarlama, bilgi sistemleri, reklam gibi çok çeşitli alanlarda ortaya
çıkmaktadır. Etkili web tabanlı pazarlama, iletişimde web sitelerinin tüm
avantajlarını ele almayı gerektirmektedir. Turizm pazarlaması, bilgi, eğitim,
reklam-ikna, eğlence gibi amaçlara hizmet etmektedir.
Bilgi, web sitelerinin başarı faktörleri modelinin birleştirilmiş şeklini ifade
eder. Diğerleri, etkileşim ve kişiselleştirme yoluyla yakalanabilir. Web siteleri, özel hedef pazarlamada ikna edici etkiye sahiptir. Etkileşim faktörü,
etkileşim özellikleri yoluyla web site içeriği ile ilgili kullanıcılara destinasyon web sitelerinin etkililiğini vurgular. Sosyal gelişme, web site etkileşiminin iletişim boyutlarını vurgular. Ayrıca, etkileşim ve teşvik web siteleri
yönünden, reklam ölçümünde de etkilidir. Destinasyon pazarlamasının bir
önü, ziyaret edilecek yerlere insanları teşvik eder. Web siteleri kişileri ikna
etmeye yardımcı olur.
Web site tasarımında 2 adımdan söz edilmektedir (Marsico&Levialdi:
2003,385).
1.Sunulacak bilgi yapısı planlaması (uygun eksiksiz ve kullanıcının ihtiyacına yönelik)
2. Görünümün tasarlanması.
Bu bakış açısından hareketle, bir web sitesinin etkinliğinin ölçülmesi, sadece tasarımcıların ve araştırmacıların algılaması değil, aynı zamanda kullanıcıların memnuniyetinden oluşmaktadır. Bir web sitesinin kalitesi ise,
kullanıcının web sitesi hakkındaki fikirlerinin olumlu olmasına, işletmenin
sağlandığı kimliğin doğru algılanmasına ve değerlendirmenin etkinliğine
bağlıdır. Destinasyon web siteleri bilgi verici olma, etkileşimli çekicilik gibi
özelliklere sahip olması gerekmektedir.
Web tabanlı destinasyon özellikleri, o sitenin gezi planında faydalı olarak
algılanmasını etkileyebilir. Destinasyon web sitesinin yararlılığı, tasarımına,
içeriğine ve teknolojik özelliklerine bağlıdır. Başka bir deyişle, birey web
sitesi ile nasıl etkileşim kuracağını anlamak için kolay bilgi elde eder. Destinasyon web sitesinin yararlı olarak algılanması, erişebilirliliğine, teknolojik yaratıcılığa ve dolaşım kolaylığı fonksiyonlarına bağlıdır (Kaplanidou
&Vogt :2006,205). Dolaşım kolaylığı, iyi bir web site tasarımı için gereklidir. Tüketiciler arasında web sitesinin sahip olması gereken 3 önemli element, etkili dolaşım, içerik ve erişebilirliktir (Zhang: 2001,79).
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
221
İlknur AYDOĞDU KARAASLAN
Etkili dolaşım, web siteleri sayfaları yoluyla başarılı hareket olarak algılanır.
Ana sayfada ve her bir diğer sayfadan kolaylıkla ana listeye ulaşılmalıdır.
İyi bir dolaşım sistemi yaratmak için ilk adım, web sitesinin bütün ana
ve alt başlıklarının olduğunu belirten bir site haritası hazırlanmalıdır (Kuegler,2000:211). Web sitesinin içeriği, destinasyon gezisi için plan yapan
kullanıcıyı özendirmek için fonksiyonel bilgi içeriği ve görselliğin birleşmesi olarak tanımlanabilir. İçerik, internet iletişimi için önemlidir. Çünkü
internet, bilgi değişimi için geliştirilir. Web sitesi en az her ay güncellenebilen ve kullanıcıyı memnun eden bir içerik sağlamalıdır. İçerik, web site
tasarımını en önemli özelliklerinden biridir. Metin, destinasyonun değerini
artırmak için video, grafik, resimler ile etkili olarak birleştirilmelidir. İçerik,
destinasyon görüntüsünün algılanmasını direk olarak etkiler ve tüketici
için sanal deneyim sağlar. Bu deneyim, internet üzerindeki etkileşimli özellikler sağlanarak geliştirilir (Doolin, Burgess, Cooper, 2000). Erişebilirlik,
web sitesinin ve alt sayfalarının download edilmesi hızının yanı sıra kolay
ulaşılabilmesidir. Download zamanı, grafiklerin miktarına ve özelliklerine,
internet bağlantı tipine bağlıdır. Web sitesi teknik olarak desteklendiğinden kolaylıkla erişilebilir.
Gezi web siteleri, kullanıcıların aradıkları bilgiye ulaşmaları bakımından
çok faydalıdır. Seyahat eden kişiler bir önceki deneyimlerinden etkilendiklerinde tekrar ziyaret etmek istemektedirler. Seyahat eden kişiler, diğer
bilgi arama formları yoluyla destinasyondan haberdar olurlar. Kaplanidou
ve Vogt’e göre, gezi planı yapılmasında destinasyon web sitelerinin faydalı
olması %60’ı içerik, dolaşım ve erişilebilirlik değişkenleri ile açıklanıyor.
Turizm içeriğinde, online bilgi arama önemli uygulamalarda, seyahat, ürün
ve hizmetlerden yararlanmak için online rezervasyon yaptırmak turistler
arasında en büyük eğilimdir. Web sitesinin kalite boyutları, en çok turizmin online özelliğine dayalıdır. Destinasyon web siteleri, bilgi ve süreç,
iletişim, güven, tasarım, kullanılabilirlik gibi popular özelliklere sahiptir.
(Law&, Buhalis :2010,298).
Uygulama
Nevşehir İli Destinasyonlarında Bir İmaj Geliştirme Girişimi Olarak
Web Tasarımı Modeli
Nevşehir hem kültürel hem de termal turizm bakımından özgün değerlere sahip destinasyonlardan birisidir. Turistler seyahat edecekleri bölgeleri
222
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
Küreselleşme ve Kültürler Arası İletişim Sürecinde Nevşehir İli Destinasyonlarında
Bir İmaj Geliştirme Girişimi Olarak Web Tasarımı Modeli
ziyaret etmeden bilgi sahibi olmak istemektedirler. Bu nedenle, destinasyon turizmini tanıtan web sayfaları giderek önem kazanmaktadır. Bilişim
teknolojilerinin getirdiği avantajlarla görsel ve dinamik destinasyon siteleri
hazırlanabilir.
Bu çalışma kapsamında önerilen turizm amaçlı web sitesi; diğer sitelerden
farklı şekilde ele alınmaktadır. Tasarım, yurt dışındaki diğer destinasyonlar incelenerek ve var olan Nevşehir destinasyonları da dikkate alınarak
hazırlanmıştır. Destinasyonu ziyaret edecek turistler için web sitesinde
oluşturulacak görseller önem taşımaktadır. Bu nedenle Nevşehiri tanıtım
amacıyla hazırlanan web sitesi dinamik ve görsel olarak bir intro ile başlamaktadır (Şekil 1).
Şekil 1: Başlangıç İntrosu
İntro bitiminde destinasyonun ilk tanıtım sayfası gelmektedir (Şekil 2) Bu
sayfa hazırlanırken, üç bölümden oluşan frame kullanılmıştır. Frame’in üst
bölümünde Nevşehiri anlatan bazı resimler yer almaktadır. Sol bölümdeki menüde, web sayfasının içeriğinde yer alan bağlantılar görülmektedir.
Öncelikle menü Nevşehir’e genel bakış, Nevşehir’de yapılacaklar ve Seyahat öncesi gerçekleştirilecek olan faaliyetler olmak üzere bölümden oluşmaktadır.
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
223
İlknur AYDOĞDU KARAASLAN
Şekil 2: Nevşehir Destinasyonu Giriş Sayfası
Genel bakış bölümü, sisteme giren ziyaretçilerin Nevşehir hakkında ilk
bilinmesi gerekenler faaliyetlerden oluşmaktadır. Bu faaliyetler içerisinde, destinasyonla ilgili sanal tur ve tanıtıcı videolar, turizm amaçlı basında çıkan yazılar, forum bölümü, ziyaret öncesi turistlerin hava durumu
hakkında bilgi edinmeleri, döviz kurları, seyahat sigortası, vize alımı gibi
bilgileri içeren pratik bilgiler yer almaktadır. Sanal tur ve videolar içerisinde
Nevşehiri destinasyon bölgesine ait ilçelerin veya tarihi yapıların tanıtımı,
turizmi, yemekleri, el sanatları gibi videolar bulunmaktadır (Şekil 3).
Şekil 3: Nevşehir ile ilgili Videolar Bölümü
224
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
Küreselleşme ve Kültürler Arası İletişim Sürecinde Nevşehir İli Destinasyonlarında
Bir İmaj Geliştirme Girişimi Olarak Web Tasarımı Modeli
Nevşehir’e ilişkin e-dergi bölümünde Nevşehir’i ve çevresini tanıtan, Nevşehir ile ilgili haberleri yazan, bölgeye ilişkin tarihi yapıları anlatan bir
e-dergi tasarımı web sayfasında verilebildiği gibi, daha önceden var olan
sayfalara da bağlantılar verilebilir. Hazırlanan web sitesinde daha önceden
yapılmış e-dergi bağlantısı sağlanmıştır (Şekil 4). E-dergi içerisinde bulunan ikonlara tıklanarak, sayfa sayfa inceleme yapılabilir, istenildiği kadar
sayfa büyüklüğü ayarlanabilir, istenilen bölüm yazdırılabilir.
Şekil 4: Nevşehir E-dergi Bölümü
Basında çıkan yazılar ile turistler bölge hakkındaki etkinlikleri, yazıları takip edebilirler. Forum bölümü ile turistler birbirleri ile iletişimde bulunabilir
ve fikirlerini paylaşabilirler. Turistlerin ziyaret öncesi yanlarında bulundurmaları gereken kıyafetler konusunda hava durumu bölümünün etkisi olacaktır. Döviz alım satımında veya kurları takip etmek için pratik bilgiler
bölümünde yer alan döviz işlemleri faydalı olacaktır.
Yapılacaklar bölümünde, destinasyonu ziyaret edecek yerli ve yabancı
turistler için orada yapacakları aktiviteleri içermektedir. Ziyaret ettiklerinde gidebilecekleri eğlence mekânları görsel ve iletişim bilgileri ile burada
yer almaktadır. Alışveriş yapmak isteyen turistler için alışveriş merkezleri hakkında bilgiler yer almaktadır. Turizm aktiviteleri turistlerin özellikle
bilgi sahibi olmak istedikleri bölümdür. Nevşehir’e ait turizm aktiviteleri
içerisinde, kültür, termal, kongre, bisiklet, kamp ve karavan turizmlerinin
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
225
İlknur AYDOĞDU KARAASLAN
yanı sıra, dağ ve doğa yürüyüşü, yamaç paraşütü, balonla seyahat, dağ ve
doğa yürüyüşü, jeep safari gibi aktiviteler görsellerle desteklenerek verilmiştir (Şekil 5). Görseller seçildiğinde ilgili bölümlerin bağlantıları ekrana
gelmektedir. Örneğin; kültür turizmi tıklandığında, müzeler ve ören yerleri
resimlerle gösterilerek, bu görsellere bağlantılar verilmiştir. Web sayfalarında metin ve görseller birbiri ile desteklenmelidir.
Şekil 5: Turizm Aktiviteleri Bölümü
Yapılacaklar bölümü içerisinde yer alan kültürel detaylar faaliyeti, Nevşehir
yöresine ait dil-anlatım, türküler, maniler, tekerlemeler, el sanatları, Festivaller ve yöre mutfağı gibi bölümleri içermektedir. Burada Nevşehir iline
ait kültürel faaliyetler video ve mp3 olarak verilmektedir. Şekil 6’da Nevşehir türkülerinden bazılarına yer verilmiştir. Türküler tıklandığında ziyaretiler tarafından dinlenebilir. Dolayısı ile bu bölüm turistlerin destinasyon
bölgesini daha yakından tanımasını sağlar.
226
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
Küreselleşme ve Kültürler Arası İletişim Sürecinde Nevşehir İli Destinasyonlarında
Bir İmaj Geliştirme Girişimi Olarak Web Tasarımı Modeli
Şekil 6: Nevşehir Türküleri Bölümü
Restoranlar bölümünde gidilebilecek farklı kategorilerde olan restoranların iletişim bilgileri ve menüleri yer almaktadır. Bu bölüm için ayrı bir tasarım yapılabileceği gibi web’de yer alan bağlantılar da kullanılabilir. Turlar,
turistleri için önemlidir. Çünkü, turizm amaçlı yapılan gezilerde, turistler
destinasyon bölgesinde gidip görmedikleri yer kalmamasını isterler. Bu
nedenle Nevşehir ili için yapılacak olan günlük turlar web sayfasında yer
almaktadır.
Gerçekleştirilecekler bölümü, turistlere Nevşehir iline gitmeden önce seyahat esnasında gerekli olabilecek bilgileri sağlamaktadır. Bu bölümde
gezi için alış-veriş, araba kiralama, seyahat bilgileri, hotel arama, sanal tur
siteleri yer almaktadır. Turistler geziye çıkmadan önce mutlaka alış veriş
yapmaktadırlar. Bu nedenle gittikleri bölgeyi web sayfasından takip edebilme imkânı bulabilmektedirler. Destinasyon bölgesine giden turistler,
orada rahatça gezip dolaşabilmek için gitmeden araba kiralama acentaları
ile iletişim kurup araba kiralayabilirler. Seyahat ile ilgili ulaşım bilgileri de
önemlidir. Bu nedenle, hazırlanan siteden, gün, saat, fiyat konusunda ulaşım bilgileri edinebilirler. Geziye gitmeden önce kalacakları yer ile ilgili konaklama bilgilerine de sahip olmaları gerekmektedir. Çünkü, gittiklerinde
bu bakımdan zorlukla karşılaşmazlar. Ayrıca gitmeden önce destinasyon
bölgesi ile ilgili sanal turları gösteren siteler aracılığı ile de bölgeyi daha
yakından tanıma fırsatı bulurlar. Dolayısı ile gerçekleştirilecekler bölümü,
turistlere gezi planı öncesinde kolaylıklar sağlamaktadır. Ayrıca web sayfasının daha geniş kitlelere ulaşabilmesi için farklı dil seçeneği de eklenebilir.
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
227
İlknur AYDOĞDU KARAASLAN
Sonuç
Dünya genelinde yaşanan hızlı küresel hareketler, uluslararası turizmin
doğasını değiştirmiş ve bugün turizmi dünya ölçeğinde ekonominin en
önemli sektörü haline getirmiştir. Bu nedenle destinasyon bölgesine turist
çekmek için rekabet de artmaktadır. Uluslararası rekabetin yoğun olduğu
turizm sektöründe anahtar farklılaşmaktır. Çağdaş ve yaratıcı, dinamik ve
görsellerle sağlanmış bir web sitesi tasarımı destinasyonun genel imajını etkilemekte ve farklılaştırmaktadır. Bu durum, destinasyon ürününün
farklı ve özel olduğunu gösterir.
İnternetteki gelişmelerin sürekli ve de hızlı olması turizm sektörünü dinamik ve dikkatli olmaya itmektedir. Günümüzün vazgeçilmez araçlarından
biri olan web, bilginin sağlanması bakımından her sektörde olduğu gibi
turizm sektöründe de önemlidir. Birçok turist ziyaret edeceği destinasyon
bölgesine gitmeden önce bilgi edinmek ve plan yapmak istemektedir. Dolayısı ile web tabanlı turizm destinasyonu da önem kazanmaktadır. Turizm
web sitelerinin çekiciliği, yerli ve yabancı turistlerin destinasyon bölgesi
seçiminde önemli rol oynamaktadır. Web üzerindeki çoklu medya ve etkileşim, turizm üzerinde büyük etkiye sahiptir. Turistleri bilgilendirici ve plan
yapmalarını sağlayıcı birçok bilgi turizm destinasyon sitelerinde verilmelidir. Web tabanlı turizm destinasyonları görsel ve metinlerle desteklenerek
verilmelidir. Turistlerin talebi, web tabanlı destinasyon tanıtımı ile değişebilir.
Nevşehir, müze ve ören yerleri ile birlikte, Türk dönemi eserleri, el sanatları, türküleri, mutfağı, özel gün kutlamaları gibi özellikleri ile eşsiz olanaklara sahiptir. Bu nedenle turizm sektöründe oldukça iyi temsil edilmesi
gerekmektedir. Nevşehir iline ait destinasyonlar incelenmek istenildiğinde
etkili bir web sayfası bulunmamıştır. Bu durum bölgenin tanıtımı için büyük bir eksikliktir. Nevşehir İl kültür ve Turizm Müdürlüğü’nün hazırlamış
olduğu web sayfası ve diğer Nevşehir destinasyon siteleri incelendiğinde
bilginin eksik ve görsellerin yetersiz olduğu görülmüştür.
Avrupa ülkelerinin destinasyon sitesi incelenerek ve geliştirilerek hazırlanan web sitesi tamamen Nevşehir’i tanıtmak amacıyla tasarlanmıştır. Sadece Nevşehir için hazırlanan destinasyon sitesine Nevşehir İl kültür ve
Turizm Müdürlüğü tarafından hazırlanmış site dışında rastlanmamıştır.
Nevşehir’de destinasyon olarak tanıtılan Kapadokya, Avanos, Ürgüp gibi
228
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
Küreselleşme ve Kültürler Arası İletişim Sürecinde Nevşehir İli Destinasyonlarında
Bir İmaj Geliştirme Girişimi Olarak Web Tasarımı Modeli
bölgeler için hazırlanan sayfalarda sadece genel tanıtıcı bilgiler verilmektedir. Var olan sitelerde metinler fazla kullanılarak görseller çok az kullanılmıştır. Web’de arama yapıldığında Nevşehir’e ait yöresel tanıtım videoları
bulunmaktadır. Ancak turizm amaçlı hazırlanan web sitelerinde konaklamadan, gezilecek yerlere, restoranlara, ulaşım bilgilerine kadar bütün
bilgiler görsellerle desteklenirse, turistler tarafından da aktif kullanılabilir.
Bu nedenle Avrupa ülkelerindeki destinasyon siteleri incelenmiş, bu doğrultuda etkin, dinamik, etkileşimli bir site önerilmiştir.
Hazırlanan web tabanlı turizm destinasyon sitesi; turistlerin dikkatini çekmek amacıyla bir intro ile başlamaktadır. İntro’da Nevşehir iline ve bölgelerine ait tarihi yapılar efekt ve görsellerle verilmiştir. İntro bittikten sonra
gelen destinasyon sayfasında turistler için bölgeye gitmeden, gittiklerinde
yapabilecek aktiviteler verilmesinin yanı sıra, Nevşehir genel olarak tanıtılmıştır.
Web tabanlı Nevşehir destinasyonu frame’ler kullanılarak tasarlanmıştır.
Böylece menüler arasındaki geçişler daha etkilidir. Frame ile hazırlandığından sayfa aşağıya çekildiğinde menülere her zaman ulaşabilirsiniz.
Üst frame’de Nevşehir fotoğraflarla gösterilmiştir. Destinasyon sitesinde,
Nevşehir’e genel bakış, Nevşehir’de yapılacaklar ve gitmeden gerçekleştirilecekler olmak üzere üç ayrı bölüme değinilmiştir. Her ölüm kendi içinde
bölümlendirilmiştir.
Genel bakış bölümü, sisteme giren ziyaretçilerin Nevşehir hakkında ilk
bilmesi gerekenler faaliyetlerden oluşmaktadır. Bu faaliyetler içerisinde,
destinasyonla ilgili sanal tur ve tanıtıcı videolar, Nevşehir e-dergisi, turizm
amaçlı basında çıkan yazılar, forum bölümü, ziyaret öncesi turistlerin hava
durumu hakkında bilgi edinmeleri, döviz kurları, seyahat sigortası, vize
alımı gibi bilgileri içeren pratik bilgiler yer almaktadır. Sanal tur ve videolar içerisinde Nevşehir’i her bakımdan tanıtan videolar yer almaktadır.
Destinasyon bölgesine ait ilçelerin veya tarihi yapıların tanıtımı, turizmi,
yemekleri, el sanatları gibi videolar bulunmaktadır. Basında çıkan yazılar
ile turistler bölge hakkındaki etkinlikleri, yazıları takip edebilirler. Forum
bölümü ile turistler birbirleri ile iletişimde bulunabilir ve fikirlerini paylaşabilirler. Turistlerin ziyaret öncesi yanlarında bulundurmaları gereken kıyafetler konusunda hava durumu bölümünün etkisi olacaktır. Döviz alım
satımında veya urları takip etmek için pratik bilgiler bölümünde yer alan
döviz işlemleri faydalı olacaktır.
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
229
İlknur AYDOĞDU KARAASLAN
Yapılacaklar bölümünde, destinasyonu ziyaret edecek yerli ve yabancı turistler için orada yapacakları aktiviteleri içermektedir. Alışveriş yapmak isteyen turistler için alışveriş merkezleri hakkında bilgiler yer almaktadır. Turizm aktiviteleri turistlerin özellikle bilgi sahibi olmak istedikleri bölümdür.
Nevşehir’e ait turizm aktiviteleri içerisinde, kültür, termal, kongre, bisiklet,
kamp ve karavan turizmlerinin yanı sıra, dağ ve doğa yürüyüşü, yamaç paraşütü, balonla seyahat, dağ ve doğa yürüyüşü, jeep safari gibi aktiviteler
görsellerle desteklenerek verilmiştir. Restoranlar bölümünde gidilebilecek
farklı kategorilerde olan restoranların iletişim bilgileri ve menüleri yer almaktadır.
Gerçekleştirilecekler bölümü, turistlere Nevşehir iline gitmeden önce seyahat esnasında gerekli olabilecek bilgileri sağlamaktadır. Bu bölümde
gezi için alış-veriş, araba kiralama, seyahat bilgileri, hotel arama, sanal tur
siteleri yer almaktadır. Turistler geziye çıkmadan önce mutlaka alış veriş
yapmaktadırlar. Bu nedenle gittikleri bölgeyi web sayfasından takip edebilme imkânı bulabilmektedirler. Destinasyon bölgesine giden turistler,
orada rahatça gezip dolaşabilmek için gitmeden araba kiralama acenteleri ile iletişim kurup araba kiralayabilirler. Seyahatle ilgili ulaşım bilgileri
de önemlidir. Bu nedenle, hazırlanan siteden, gün, saat, fiyat konusunda
ulaşım bilgileri edinebilirler.
Sonuç olarak; internet kullanımı ile elde edilebilecek avantajlardan maksimum düzeyde yararlanabilmek için Nevşehir iline ait farklı bilgiler destinasyon
tanıtımı için web tabanlı tek bir sitede toplanırsa, turist çekme bakımından
daha etkili olacaktır. Ayrıca web sitesindeki bazı bilgiler için daha ayrıntılı olarak hazırlanmış bağlantılar sağlanarak sitenin güncelliği sağlanabilir. Önerilen
site Nevşehir İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü tarafından kullanılabileceği gibi
turizm sektöründe rekabet eden şirketler de uygulamaya koyabilir.
Kaynakça
Akdoğdu P.,Şahin M.(2005), Bilişim Teknolojilerindeki Gelişmelerin Turizm Sektörüne Etkisi Ve Kullanım Alanları, http://www.projepelit.com/proje3/kaynaklar/ Makale%205.doc, Erişim Tarihi:8.9.2011.
Bahar O.,(2007), “Küreselleşme Sürecinde Türkiye’de Turizm Sektörüne Sağlanan
Teşvikler”, Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi,Cilt 9,
Sayı: 1, s.61-78.
Cai L.,Card J.A., Cole S.T. (2004), Content delivery performance of world wide
web sites of US tour operators focusing on destinations in China, Tourism
Management 25 (2004) 219–227.
230
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
Küreselleşme ve Kültürler Arası İletişim Sürecinde Nevşehir İli Destinasyonlarında
Bir İmaj Geliştirme Girişimi Olarak Web Tasarımı Modeli
Choi S., Lehto X.Y,Morrison M, (2007), Destination image representation on the
web: Content analysis of Macau travel related websites, Tourism Management 28 (2007) 118–129.
Çalık T.,Sezgin F., (2005), “Küreselleşme, Bilgi Toplumu ve Eğitim”, Kastamonu
Eğitim Dergisi, 2005, Cilt:13 No:1 55-66
Çubukcu M.İ., (2010), “Konaklama İşletmeleri Web Site İçeriklerinin Değerlendirilmesi, Http://İuyd.Netrevart.Com/İndex.Php/İuyd/Article/Viewfile/8/6,
Erişim Tarihi: 10.5.2011
Doolin B., Burgess L., Cooper J.,(2002) Evaluating the use of the Webfor tourism marketing: a case study from New Zealand Tourism Management 23
(2002) 557–561.
Duran N., (2008), Destinasyon Tanıtımında Resmi Web siteleri: Türkiye’nin Rakip
Destinasyonlarının Web sitelerinin Değerlendirilmesine yönelik Bir araştırma, Adnan menderes Üniversitesi, sosyal Bilimler Enstitüsü, Aydın, http://
www.belgeler.com, Erişim tarihi:8.5.2011
Emekli G., (2006), “Coğrafya, Kültür Ve Turizm: Kültürel Turizm”, Ege Coğrafya
Dergisi, 15 (2006),51-59, İzmir
Göksu S., (2000), “Küreselleşme ve Planlamanın Sonu”, 3. Binyılda Şehirler:
Küreselleşme, Mekan-Planlama, Dünya Şehircilik Günü, 23. Kolokyumu,
8-10 Kasım 1999, (ed: Dinçer, İ.), YTÜ, İstanbul, s. 59-68.
Hançer M. ,Ataman M., (2006), Seyahat Acentalarında İletişim Teknolojilerinin
Kullanımı Ve Web Sitelerinin Değerlendirilmesi: Ege Bölgesi Örneği, Dokuz
Eylül Üniversitesi, Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt:8 Sayı:3, İzmir, s.193-207.
Karamustafa K.,Biçkes D.M. , Ulama Ş. (2002), “Türkiye’deki Konaklama İşletmelerinin İnternet Web Sitelerini Dğerlendirmeye Yönelik Bir Çalışma”,
Erciyes Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, Sayı: 19, Temmuz-Aralık 2002 ss. 51-92.
Kaplanidou K., Vogt C. (2006), A Structural Analysis of Destination Travel Intentions as a Function of Web Site Features, Journal of Travel Research 2006
45: 204-216
Kılıç B. & Akyurt H., (2011), Destinasyon İmajı Oluşturmada Hüzün Turizmi: Afyonkarahisar ve Başkomutan Tarihi Milli Parkı, Gaziantep Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 10(1):209 – 232
Kuegler, J. T. (2000). Web Advertising and Marketing. Roseville, CA:Prima Tech.
Law R., Qi S., Buhalis D., (2010)Progress in tourism management: A review of
website evaluation in tourism research Tourism Management 31, 297–
313.
Lin Y., Huang j. (2006), İnternet Blogs As A Torism Marketing Medium :A Case
Study,Journal Of Business Research, c.59, s.10/11, p.1201-1205.
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
231
İlknur AYDOĞDU KARAASLAN
Marsico M.&Levialdi S. (2003),”Evaluating Web Sites: Exploiting User’s Expectations, Human-Computer Studies, 60:381-416.
Özbey, F. R. (2002), “Sustainable Tourism Development In Globalization Progress” Globalization and Sustainable Development, International Scientific
Conference, Varna Book:4, pp.135-150.
Özdemir G.(2007), Destinasyon Pazarlamasında İnternetin Rolü, Journal of Yasar University, 2(8), 889-898, http://www.mitosweb.com/browse/50904/
05_ozdemir.pdf, Erişim tarihi:30.6.2011.
Özdipçiner N. S.(2010), Turizmde Elektronik Pazarlama, İnternet Uygulamaları ve
Yönetimi Dergisi, Cilt 1, Sayı 1, http://iuyd.netrevart.com/index.php/ iuyd/
article/viewFile/6/4, Erişim tarihi: 10.5.2011
Park Y. A. &Gretzel U., (2007) Success Factors For Destination Marketing Web
Sites: A Qualitative Meta-Analysis, Journal of Travel Research,46: 46
Rosen, D.E., Printon, E. (2004). Website Design:Viewing The Web As A Cognitive
Landscape, Journel of Business Research,57(7), 787-794.
Sarı Y.& Kozak M. (2005),Turizm Pazarlamasına İnternetin Etkisi, Destinasyon
Web Siteleri İçin Bir Model Önerisi, Akdeniz İ.İ. B. F. Dergisi, s.9 ,ss.248271
Susser b., Ariga T. (2004), “Teaching E-Commerce Web Page Evaluation And Design:
Apilot Study Using Torism Destination Sites, Computer&Education,c.47,s.4,
p.399-413. http://www.sciencedirect.com, Erişim Tarih:10.5.2011
Yılmaz, Y.& Çizel, B., (2000). ‘Türk Turizminde Günü Kurtarmak Değil, Marka
Yaratmak’, 1. Ulusal Türkiye Semp, (2-3 Kasım 2000), Türkiye Turizmini
Araştırma Enstitüsü Yay., 455-464.İzmir.
Zhang, P., G. M. von Dran, P. Blake, and V. Pipithsuksunt (2001). “Important
Design Features in Different Web Site Domains.” Human Resources Abstracts, 37 (4): 77-91.
Zhou Q., & DeSantis R., (2005), Usability Issues in City Tourism Website Design:
A Content Analysis , IEEE International Professional Communication Conference Proceedings, p.789-796.
232
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
GELİŞMİŞ AVRUPA ÜLKELERİNİN DESTİNASYONLARIYLA
NEVŞEHİR TURİZM DESTİNASYONU WEB SİTELERİ
ÜZERİNDE KARŞILAŞTIRMALI BİR ANALİZ : FARKLILIKLAR,
BENZERLİKLER, ÖNERİLER
A COMPARATIVE ANALYSIS ON WEB SITES OF DESTINATIONS
OF DEVELOPED EUROPEAN COUNTRIES AND
NEVSEHIR TOURISM DESTINATION WEB SITE:
DIFFERENCES, SIMILARITIES, SUGGESTIONS
İlknur AYDOĞDU KARAASLAN* - Nimet ÖNÜR**
ÖZET
Günümüzde bütün turizm faaliyetleri bilgi ve iletişim teknolojileri
üzerinden dünya turizm sektörüne eklemlenmektedir. Dolayısıyla
doğrudan ya da dolaylı olarak küresel endüstrilerin bir parçası olan
destinasyonların işletilmesi, bilgi ve iletişim teknolojileri alt yapısı
üzerinde gerçekleşmektedir. Söz konusu teknolojiler hem tüketicilere hem de şirketlere bu alan üzerinden mal ve hizmetleri buluşturmaları önemli kolaylıklar getirmektedir. Destinasyonlara sanal
alanda erişim web siteleri üzerinden gerçekleşmektedir.
Web siteleri, turizm ile ilgili kullanıcılara bir çok dokümanı bir arada
tutmakta, biriktirmekte, çeşitli amaçlar için kullanma ve karar verme
konusunda kolaylıklar getirmektedir. Turizm destinasyonunu yönetimi bu site üzerinden daha da kolaylaşmaktadır. Böylelikle turizm
endüstrilerinin bir iletişim panosu olarak çevresiyle olan etkileşimini
sağlaması bakımından önemlidir. Bu erişim alanı, sadece bir iletişim
işlevi sağlamakla kalmamakta, aynı zamanda sanal alanda işletmenin ve destinasyonun imajını da temsil etmektedir. Bu nedenle web
siteleri, mal ve hizmetleri tüketicilerle buluştururken, web sitesinin
tasarım biçimi, endüstrinin önemli bir vizyonunu ve imajını oluşturmaktadır. Günümüzün küresel rekabet koşulları, turizm endüstri* Yrd.Doç.Dr., Ege Üniversitesi, İletişim Fakültesi, Gazetecilik Bölümü, Bilişim AnaBilim Dalı,
e-posta:[email protected]
** Prof.Dr., Ege Üniversitesi, İletişim Fakültesi, Radyo Televizyon ve Sinema Bölümü, İletişim Bilimleri
AnaBilim Dalı, e-posta:[email protected]
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
233
İlknur AYDOĞDU KARAASLAN - Nimet ÖNÜR
lerinin web sitelerini, salt ulusal değil, küresel dünyanın çeşitli kültürlerinden gelen tüketicilerin taleplerine yanıt verebilecek biçimde
tasarlanmasını zorunlu hale getirmiştir.
Bu çalışmada; Avrupa’da en yüksek marka imajına sahip dokuz
turizm destinasyonunun (Fransa/Paris, İngiltere/Londra, İspanya/
Barcelona, Almanya/Berlin, Hollanda/Amsterdam, Almanya/Münih,
İsveç/Stockholm, Çek Cumhuriyeti/Prag, İtalya/Roma) web siteleri
ile Nevşehir ili destinasyonunun web sitesi karşılaştırılacaktır. Küresel turizm coğrafyaları içinde bir çok açıdan sahip olduğu zengin
potansiyeline rağmen, hak ettiği gelişme düzeyine ulaşamamış olan
Nevşehir turizm destinasyonu için bir web sayfası tasarımı üzerinde durulacaktır. Bölgenin imajının yükseltilmesi için, mevcut bilgiye
erişim olanakları temelinde, gelişmiş ülkelerin destinasyonları içerik
analizi tekniği ile karşılaştırılacaktır. Benzerlikler, farklılıklar tespit
edilerek, bundan sonraki dönemlerde yararlı olabilecek, daha iyi
imaj ve vizyon, daha verimli ve kolay kullanımlı interaktif bir web
sitesi tasarımı için öneriler getirilecektir.
Anahtar Kelimeler: Turizm Destinasyonları, Web Siteleri, Avrupa
Ülkeleri Destinasyonları, Nevşehir Destinasyonu, Web Analizi.
ABSTRACT
In our day, tourism activities are articulated to the world tourism
sector via information and communication technologies. Consequently, operation of each destination, which is directly or indirectly
part of global industries, is carried out on the infrastructure of information and communication technologies. The said technologies
provide significant conveniences for both consumers and companies to offer goods and services over this field. Access to destinations
in virtual domain is achieved via web sites.
Web sites provide convenience to users interested in tourism for keeping and accumulating a lot of documents together and regarding
using for various objectives and making decisions. Management of
tourism destination is further facilitated via this site. Thus, it is important with regard to ensure interaction of tourism industries with their
surrounding as a communication board. This field of access does not
only provide a communication function but also represents the image of business and destination on virtual domain. Therefore, while
web sites bring goods and services together with consumers, the
form of design of web site constitutes an essential vision and image
of the industry. The present global conditions for competition rendered designing of web sites of tourism industries not merely national
but in a way that responds to demands of consumers coming from
various cultures of the global world imperative.
234
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
Gelişmiş Avrupa Ülkelerinin Destinasyonlarıyla Nevşehir Turizm Destinasyonu
Web Siteleri Üzerinde Karşılaştırmalı Bir Analiz : Farklılıklar, Benzerlikler, Öneriler
In this study, web sites of the most developed nine tourism destinations of the world tourism ( France/Paris, England/London, Spain/
Barcelona, Germany/Berlin, The Netherlands/Amsterdam, Germany/
Munich, Sweden Stockholm, Czech Republic/Prague, İtaly/Rome)
and the web site of destination of Nevsehir will be compared. Albeit its rich potential that it possesses within tourism geographies in
many respects, the design of a web site for Nevsehir tourism destination, which has not yet reached to level of development it deserves,
will be dwelt upon. To elevate the region’s image, it will be compared
to destinations of developed countries by content analysis technique
on the basis of access opportunities to available information. Suggestions for more productive and an easy-to-use interactive web site
design with a better image and vision that will be beneficial for next
stages will be offered by determining similarities and differences.
Key Words: Tourism Destinations, Web Sites, Destinations of European Countries, Destination of Nevsehir, Web Analysis.
Giriş
Dünyada bilgi ve iletişim teknolojilerinde meydana gelen değişmeler, pazarlanma sürecinde önemli değişiklikler yaratmıştır. Mal ve hizmetlerin
tasarlanması, tanıtılması ve yeniden yapılandırılması için bu teknolojilerin
olanakları bir alt yapı oluşturmaktadır. En önemli bilgi teknolojilerinden
biri olan internetin bu alanda önemli bir bilgi zemini oluşturduğu, mal
ve hizmetlerin değişim, dağıtım ve iletişim alanında kolaylıklar sağladığı
görülmektedir. Turizmde mal ve hizmetlerin sağlayacağı faydalar, ulusal
ve uluslar arası pazarların potansiyel müşteri gruplarına daha kolay bir
biçimde tanıtılmakta ve ulaştırılabilmektedir. Böylelikle bilgi ve iletişim
teknolojileri, turizmin ulusal küresel alanda kendisini geliştirebilmesinde
olanaklar sağlamaktadır.
Şehirlerin turistlere etkin bir şekilde pazarlanabilmesi için hedef kitleye uygun ürün ve hizmetler geliştirerek sunulması gerekmektedir. Genel olarak
turistlere sunabilecek ürünler 4 grupta toplanabilir. Bunlar (Giritlioğlu &
Avcıoğlu:2010,77);
· Şehirlerdeki faaliyetler, tiyatrolar, gösteriler, müzeler, konserler, spor faaliyetleri, kumarhaneler, gece kulüpleri ve festivaller
· Şehrin canlılığı, yerel gelenekler, folklor, diller, güvenlik, yerel halkın yaşamı, kentin fiziksel ve sosyokültürel özellikleri
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
235
İlknur AYDOĞDU KARAASLAN - Nimet ÖNÜR
· Oteller, yeme içme işletmeleri, seyahat acenteleri, sahip olunan pazarlar
ve alışveriş imkânları
· Şehre ulaşılabilirlik, enformasyon ve bilgilendirme ofisleri ve otopark olanaklarıdır.
Şehir merkezlerinin yanı sıra pazarlanabilir doğal parkların ve coğrafyaların
da tanıtıma açılması ve turistik olarak pazarlanması gerekmektedir. Ülkelerin doğal, kültürel, sosyal ve estetik değerlerle harmanlanarak, yeni teknolojilerin sağladığı olanaklar içinde, çekici hale getirilmiş temsillerin web
sitelerinde yerlerini almasıyla turizmde önemli stratejiler geliştirilebilmektedir. Günümüzün küreselleşme dinamikleri içinde söz konusu teknolojiler,
turizm faaliyetlerini küresel pazara açmıştır ve birçok ülke için turizm önemli
bir kalkınma aracı haline gelmiştir. Bu nedenle küresel turizm firmaları içinde, rekabet oldukça derinleşmiştir Bu alanda öne çıkmak ve başarılı turizm
etkinliklerinde bulunmak için web sitelerinin kullanılması vazgeçilmez bir
hale gelmiştir. Web siteleri aracılığıyla destinasyonun küresel dünyada tanıtılması, ürün ve hizmetlerin ulaştırılması ve tercih kolaylığının sağlanması,
erişim, vb. konularda kolaylıklar getirirken, tüketicilerle destinasyon turizmini yönetenler arasında çeşitli düzeylerde aracı bağlantıların kurulmasında
önemli bir işlevini yerine getirmektedir. Turizm reklamlarının hedef kitlesini
oluşturan ve destinasyonun turizm zenginliklerini tüketim potansiyeli olan
yerli yabancı tur operatörleri, çeşitli seyahat acenteleri, bir tura bağlanmadan kendi kendinin seyahat tercihlerini yöneten tüketicilere enformasyon
aktarımı bakımından web siteleri bilgi ve iletişim kaynağıdır.
İnternet ortamında farklı coğrafyaların turizm zenginliklerinin söylem biçimleri, web siteleri üzerinden temsil edilirken, aynı zamanda yöre, küresel turizm zenginlikleri içinde yerini alabilmektedir. Bilgi teknolojilerinin
ve artan ulaşım olanakları ve ülkeler arası ilişkileri, turizme olan ilginin
artmasını sağlamıştır. Ülkelerin destinasyonların web sitelerinde farklılıklar
olduğu gibi, gelişmiş turizm sektörünün destinasyonlarının web siteleri ile
küreselleşmiş dünyanın toplumsal dinamikleri içinde varolma mücadelesi
veren gelişmekte olan dünyanın web sitelerinde de farklılıklar söz konusudur. Çünkü yazılım, donanım, personel bakımından gerekli yatırım, bilgi
ve güncellenmesi gereken rutinlerinin işleyişi bakımından bilgi birikimi,
yazılım ve donanım eksiklikleri mevcuttur.
Bu çalışmada Nevşehir ili destinasyonu için hazırlanmış olan web sitesinin
dünyanın gelişmiş ve bir endüstriye gelişmiş dönüşmüş turizm destinasyonlarının web siteleriyle karşılaştırılacaktır. Böylece farklılıklar tespit edi-
236
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
Gelişmiş Avrupa Ülkelerinin Destinasyonlarıyla Nevşehir Turizm Destinasyonu
Web Siteleri Üzerinde Karşılaştırmalı Bir Analiz : Farklılıklar, Benzerlikler, Öneriler
lerek, gelişme için vizyon, Türk turizmi içindeki misyonunun ve özelliklerinin öne çıkmasının sağlanabilmesi için, web sitesindeki yapılması gereken
değişimler tespit edilmeye çalışılacaktır.
Turizm İşletmelerinin Pazarlama Çalışmalarında İnternet Ve Web
Siteleri
İnternetin yayınlaşmasıyla birlikte turizm işletmeciliği küresel dünyada
daha kolay yaygınlaşma fırsatı yakalamıştır. Turizm yönetiminde bu teknolojiler, mekân ve zaman sınırlarının aşılmasında hem işletmelere hem de
tüketicilere önemli avantajlar sağlamaktadır. Destinasyon turizminin yönetilmesinde; tüketicilere ve diğer rakip destinasyonların aralarındaki hızlı
bilgi akışında ve bilgi yönetiminde, çevrim içi bağlantı olanağı sağlanmaktadır. Tüketicilerin web üzerinden birçok bilgiye erişimleri kolaylaşmaktadır. Tanıtım için çeşitli bildiriler, haber ve basın bültenleri, slaytlar, çeşitli
biçimlerde tanıtım amaçlı hazırlanmış sunumlar, ses dizileri, video klipler
ve bunları sanal ortamda indirme, sürekli kullanma ve işlem yapma olanakları için verilen bir e-posta adresi, vb. bulunmaktadır. Aynı zamanda
site yönetimine, site trafiğini ve siteyi doğrudan denetleme olanağı sunan
mali ve sosyal konuların entegrasyonunu sağlayan bir işletim sisteminin
olması turizm aktivitelerine dinamizm, birimler arasında eşgüdüm, örgüt
yönetimi bakımından da bir yönetişim olanağı, örgüt iklimi yaratılmasına
alt yapı sağlamaktadır. Destinasyonun internet ortamına dayalı sürdürülebilirlik için gerekli olan paydaş analizleri, gündelik olarak işleyen doğal ve
kültürel çevre analizleri, gereksinimlere yanıt verecek raporlama sistemleri,
internete dayalı bilgi teknolojilerinin kullanımı ile insan gücü, örgüt ve
şirket eşgüdümü bu site üzerinden sağlanabilmektedir. Böylelikle web siteleri çok uzak mesafelerde yaşayanların da turistik gereksinimlerini karşılama temelinde biçimlenmekte ve uluslararası turizm hareketlerine katılım
sağlamaktadır. Turizm pazarlama olanaklarının gerisinde kalma açısından
tehdit, ancak durum analizini yapabilmek, eksikleri gidermek bakımından
avantaj sağlamaktadır.
Küreselleşmenin en dikkat çekici sonuçlarından birisi, uluslararası turizm
hareketlerinin çoğalmasıdır (Chao vd.:2004,141). Süreç, uluslararası dinamiklerin belirleyiciliğinde gerçekleşmektedir. Şirketler pazar paylarını
artırmak için, bir rekabet yarışı içindedirler. Turizmin bir endüstri halini
aldığı ülkelerde, şirketler tanıtım alanına yaptıkları yatırımlarda sanal alana oldukça çok pay ayırmak durumunda kalmaktadırlar. Böylelikle bu tu-
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
237
İlknur AYDOĞDU KARAASLAN - Nimet ÖNÜR
ristlerle, tedarikçi diğer işletmelerle, hükümetler ve diğer kamu kurumları
arasında önemli bir bilgi akışı gerçekleşmektedir. Hizmet sektörünün bir
alt birimini oluşturan bu alan kültürlerarası insan ilişkilerinin kurulmasının
önemli bir nedenidir.
Günümüzde ülkeler, kendilerine özgü etkin iletişim, tanıtım ve pazarlama modelleri geliştirmektedir. Çünkü turizm sektörünün ilk sıralarında yer
alabilmek için, adeta aralarında yarışmaktadırlar. Kültürel küreselleşmenin
etkilerinin en fazla hissedildiği sektörlerden biri olarak, turizm gelişiminde,
ülkeler birbirini tanımak ve iyi bir imaj geliştirmek için birbirleri ile bu alanda rekabet etmektedirler (Crouch&Ritchie :1999, 144). Sürdürülebilir kalkınmada bu sektörün geliştirilmesi, bir çevre dostu sektör olması dolayısıyla da giderek önem kazanmaktadır (Cai:2002,727). Bütün bu etkinlikler
yoluyla sunulan ürünün soyut ve stoklanamaz olması, sürekli üretilebilir ve
tüketilebilir olması, yerelin özelliklerini içerdiğinden dolayı farklılıkların pazarlanması ve birçok kültürel özelliğin bir arada sunulması için, birleşik bir
ürün olmasıyla kültürel bir etkileşin alanının ortaya çıktığı görülmektedir.
Turizm, bir kültürel etkileşimdir, kültürler üzerinde olumlu ve olumsuz
sonuçlara yol açabilmektedir. Kültürler arası temasın niteliğini, turistlerin
profili ve beklentileri, temasın gerçekleştiği ortamın özelliği ve kültür pazarlayıcılarının (turist rehberi vb.) rolü belirlemektedir (Lea 2001).
Dünya Turizm Örgütü’ne göre uluslararası turistlerin % 37’si kültür amaçlı seyahat etmektedir (du Cluzeau: 2000). Başlangıçta geleneksel olarak
bilinen deniz-kum-güneşten yararlanma amaçlılığı temelinde gelişen bu
sektör, iletişim ve ulaşım olanaklarının gelişmiş olması dolayısıyla, ortaya çıkan alternatif turizm çeşitlerine katılım gösterenlerin giderek sayıca
arttığı görülmektedir. Turistler, web siteleri üzerinden bilgilenerek tercihlerini belirleyebilmektedirler. Bu nedenle web sitelerinin, günün talepleri
temelinde organize edilmeleri önemli olduğundan, sürekli değişen yeni
talepler ve teknolojilerin sağladığı olanaklar temelinde güncellenmeleri
gerekmektedir.
İnternet ortamı, turizm sektöründe, bilgi hizmetlerinin sağlanmasında,
ürünlerin dağıtılmasında, pazarlamasında, reklam yapmasında oldukça
etkilidir. Turizm endüstrisi, web teknolojisi ve internetin pazarlamada ve
destinasyonda önemli rol oynadığını gösterir. Web teknolojisi bölgesel
turizm destinasyonunda pahalı olmayan bir teknolojidir. Etkili web sitesi
dünyanın her yerinden 24 saat erişme sağladığından küresel bir ses getirir. Turizm destinasyonlarında, fotoğraflar web sitesi içeriğinde olduk-
238
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
Gelişmiş Avrupa Ülkelerinin Destinasyonlarıyla Nevşehir Turizm Destinasyonu
Web Siteleri Üzerinde Karşılaştırmalı Bir Analiz : Farklılıklar, Benzerlikler, Öneriler
ça popülerdir. Bu yüzden web sitesi fotoğrafları, turizm pazarlamasında
önemlidir (Lin&Huang:2006,1202). Web sitesi, turiste ziyaret etmek için
deneyim sağlar. İçerik, web sitesini ziyaret edenler için anahtar faktördür
(Cai &, Card& Cole :2004,219).
Web sitelerinin geliştirilmesi, destinasyon pazarlama organizasyonları
tümüyle satışı artırmanın bir parçası içinde yer aldığı için, büyük ölçüde
yatırımlar gerektirmektedir. Söz konusu sitelerin kullanım sıklığının artırılmasında, başarıyı etkileyen faktörler; bilginin kalitesi, kullanım kolaylığı;
kullanılabilirlik süreci, erişebilirlik, dolaşım, mantıksal yapı, online rezervasyonlar, cevap verme, e-posta servisi, hizmetlere erişim, bilgi iletimi, online yardım bölümü, depolama ve bilgi transferinde bilginin korunması,
estetik, dikkat çekmek, şekil taşımak, sanal turlarda sohbet gibi etkileşim
olması gerekmektedir (Park &Gretzel:2007,47). Ayrıca sitede tanıtıcı bilgilerin yanı sıra, destinasyonun pazarlamasında yardımcı olacak çok çeşitli banner reklamlara da yer verilmesi gerekmektedir. Bu reklamlar siteyi
de estetize edecek biçimde düzenlenmesi gerekir. Site bütünlüğü içinde,
renkli canlı ve animasyonlu sesli ve görüntülü olarak yerlerini alabilmektedir. Reklamlar tüketicilerin ilgisini çekebilecek biçimde farklı içeriklerde
yaratılabilmektedir. Önemli olan destinasyona ilgi çekmek ve bu ilgi ile
yönelim karşılığında yaratılan çeşitli mitler aracığıyla merak uyandıracak
bir biçimde bilgi verilmesidir. Ayrıca yapılacak düzenleme ve uygulamalarla kolaylıkla site yönetilerek, organize edilip turizm aktiviteleri için de
yönetilebilmektedir.
Uluslararası turizm pazarında rekabetçi kalmak isteyen destinasyonlar, fırsatları en iyi şekilde sunabilmek ve değerlendirebilmek, daha çok turiste
ulaşabilmek için çeşitli hizmetleri de sunabilecekleri biçimde destinasyon
web sitelerini oluşturmuşlardır. Böylelikle web sitelerinin ziyaretçileri, destinasyonla ilgili gerekli bilgiye en hızlı ve kolay şekilde ulaşabilmektedirler
(Özdemir:2007,890). Destinasyon sitelerinde, turizm bölgesinin, kültürel
tarihi turistik çekicilikleri sağlayacak yöresel etkinlikleri, ulaşım, konaklama, yeme içme vb. konularda bilgi verilmektedir (Şahbaz, 2000, Roney &
Özturan 2006, Ling & Hung 2006, Cooper & Levis 2001). Böylece destinasyonlarla ilgili internette araştırma yapan bir turisti, sunulan bilginin
içeriği ve sunum sekli ile ikna edebilmek çok önemlidir (Law vd.: 2004,
100-107). Çünkü turist, diğer destinasyonların web siteleri ile ister istemez karsılaştırma yapacaktır. Destinasyon web siteleri, turizm işletmeleri
için de bir bilgi kaynağı işlevini görmektedir (Özdemir:2007,891). Potan-
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
239
İlknur AYDOĞDU KARAASLAN - Nimet ÖNÜR
siyel gücü bu kadar yüksek olan bir aracın en etkin şekilde kullanılması ve
yönetilmesi gerekmektedir.
Dünya turizm hareketlerine bakıldığında, çektiği turist sayısı açısından
Türkiye, 2007 yılı rakamlarına göre tüm ülkeler arasında 10. sırada yer
almaktadır. Ne yazık ki, Türkiye pazar payı açısından tüm dünya turizm pazarının sadece % 2,5’ine sahiptir (T.C.Kültür ve Turizm Bakanlığı, 2008).
Turistlerin Türkiye’ye geliş nedenlerini ortaya koyabilmek için yapılan araştırmaya göre, yaklaşık %50’sinin tatil amaçlı geldiği tespit edilmiştir (Emir
& Durmaz: 2009,26). Türkiye’nin uluslararası turizm pazarından yeterince
pay alamamasının en önemli nedenleri arasında, katma değerin yüksek
olması, turizm tanıtımı ve pazarlamasının etkin bir şekilde yapılamaması
gösterilmektedir. Bu nedenle destinasyonun pazarlanması önem taşımaktadır.
Turizm destinasyonları web sayfaları üzerinden dünya turizmine açılmaktadırlar. Türkiye’de turizm varlıklarının gereken hak ettiği yere gelememesindeki nedenlerden biri de web sayfalarının kullanımı, kullanılabilirliği bakımından yeterince hak ettiği yerde olmamasıdır. Oysa web siteleri üzerinden destinasyonların dünya turizmine eklemlenmeleri ile zaman ve mekân
sınırları aşılarak hizmet üretilebilme olanakları yaratılmaktadır. Dolayısı
ile geçmişten gelen klasik turizm faaliyetlerinin eksik kalan ya da aksayan
hizmetleri tüketicilere daha kolay sağlanabilmekte, aksaklıklar hızlı bir şekilde giderilebilmektedir. Hedef kitleye ürün ve hizmet promosyonları çok
hızlı bir şekilde ulaştırılabilmektedir. Hizmetlerin ulaştırılmasında aracılar
devre dışı bırakıldığından, hem tüketicilerin hem de işletmelerin karlılığı
artmıştır. Sermayesi küçük işletmeler bile, web siteleri üzerinden tüketiciler tarafından keşfedilmesi halinde, küresel dünyaya bağlanma olanağı
yakalamaktadır. Hemen her ölçekteki işletme e-ticaret olanaklarını web
üzerinden sağlayabilmektedir.
Destinasyon Turizmini Artırmada Web Sitelerinin Özellikleri
Günümüzde internet kullanımı yaygın hale geldikçe, turizm kuruluşları destinasyonlarını geliştirmek, daha çok tüketiciye ulaştırmak, değişen
tüketici taleplerine daha çok, kaliteli hizmet verebilmek için, doğrudan
erişim olanaklarının web sitelerinin özelliklerini geliştirerek artırmak durumundadırlar. Çünkü birçok alanda internetin kullanıcı sayısı giderek artmaktadır.
240
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
Gelişmiş Avrupa Ülkelerinin Destinasyonlarıyla Nevşehir Turizm Destinasyonu
Web Siteleri Üzerinde Karşılaştırmalı Bir Analiz : Farklılıklar, Benzerlikler, Öneriler
Pompe,2007; Graeupl, 2006 ‘da yaptıkları çalışmalara göre; 50 yaş ve
üzeri yetişkinlerin, artan sosyo-ekonomik özelliklere bağlı olarak eğlence
ve keyif amaçlı harcama eğilimi de artmaktadır. Temel gereksinimlerin ötesine geçmiş olan harcamalar nedeniyle insanlar turizm web sayfalarının
sadık tüketicileri haline gelme eğilimindedirler. Turizm açısından, “güvenilir ve yararlı” olarak algılanan destinasyon web siteleri, bilgi kaynağı
olarak algılandıklarından daha çok kullanılmaktadırlar (Law,R.& Fuchs
M.&Ricci F:2011,75).
Web siteleri destinasyonları, turizm coğrafyasının internet ortamındaki
temsilcisidir. Dolayısıyla turizm işletmecilerinin fark yaratması kaçınılmazdır. Tüketiciler için internetin ve teknolojiye erişimin küresel bir gerçeklik
olduğu günümüzde, turizm sektörü de elektronik ortamda giderek gelişmektedir. Söz konusu sektörde destinasyon pazarlaması, reklam ve tutundurma aşamalarında internet ve web teknolojilerine büyük rol düşmektedir (Hançer&Ataman:2006,194).
Turizmin web tabanlı olmasının anlamı, küreselleşmeye yaklaşımı ve çoklu
medya kapasitesini öneren internetin, turizm hizmetlerinin dağılımındaki
ve ilerlemesindeki kullanımının giderek artmasıdır. Kullanım kolaylığı, etkileşim ve web tabanlı ara yüzün esnekliği, destinasyon pazarlamada web
teknolojisi için önemli bir işleve sahiptir.
Destinasyon web sitelerinin amacı, bölgeyi doğrudan tüketiciye tanıtmak,
bölge imajı oluşturmada ve bölgeyi markalaştırmada temel görev üstlenmektir (Sarı & Kozak :2005,255). Web sitesinde tarihi yapılar ve kalıntılar,
kültürel olaylar ve etkinlikler, parklar ve bahçeler, alışveriş merkezleri, turizm olanakları ve altyapı, eğlence, kuşbakışı doğal görünümler, mutfak
ve yemekler, aktiviteler yer almalıdır (Choi&Lehto& Morrison: 2006,118).
Destinasyon web sitesinin yararlılığı, tasarımına, içeriğine ve teknolojik
özelliklerine bağlıdır. Başka bir deyişle, birey web sitesi ile nasıl etkileşim
kuracağını anlamak için kolay bilgi elde eder. Destinasyon web sitesinin
yararlı olarak algılanması, erişebilirliliğine, teknolojik yaratıcılığa ve dolaşım kolaylığı fonksiyonlarına bağlıdır (Duran:2008,205). Bilginin içeriği,
görsel materyaller, etkileşimli elementler, kullanıcının ilgilendiği web sitesi
özellikleridir ve gezi planı yaparken fayda sağlar. Değişen tüketici talepleri
içinde “tatil paketi “ anlayışı giderek yaygınlaşmaktadır. Bu paket farklı
demografik özellikler taşıyan tüketicilerin talepleri ve kişisel farklılıklarından dolayı oluşan farklı tercihlerine cevap verebilmelidir.
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
241
İlknur AYDOĞDU KARAASLAN - Nimet ÖNÜR
Web sitesi, e- ticaret açısından bilgi arama davranışı ve satın alma arasındaki ilişkiyi canlı tutabilecek nitelikleri içinde barındırmalıdır. Silver, ve
Pompe’nin yaptığı çalışmada, turizm elli yaşın altındaki genç müşterilere
daha çok fiyat ve hizmet tedarik etmeyi ön planda tutarken yoğun internet
kullandıkları ve web sayfasından yararlandıkları, elli yaş üzerinde olanlar
ise daha az internet kullanmakta bilgi kaynağı olarak arkadaş ve tanıdık ve seyahat katoloğu toplamak gibi arayışlar içindedir (Law,R.&Fuchs
M.&Ricci F. :2011,77). Bu nedenle farklı demografik özelliklerdeki hedef
kitle özellikleri dikkate alınması gerekmektedir. Yaş, eğitim, vb. faktörler
talepler üzerinde önemli bir değişken olduğu düşünülerek web siteleri
hazırlanmalıdır. O nedenle web siteleri oldukça yalın, site haritası kolay
anlaşılabilir olması bu sorunun aşılmasını kolaylaştıracaktır.
Web sitelerinde olması gereken içerikler, işletmenin hedef kitlesinin talepleri temelinde belirlenmektedir. Küresel dünyanın artan ve genişleyen
toplumlar arası ve kültürler arası e-ticaretin gelişmesi ile birlikte web sitelerinin önemi ortaya çıkmakta site verimliliği ve site trafiği ilgili performans ölçümleri yapılarak, düzenlemeye gidilmektedir. Sitenin kullanıcılar
tarafından nasıl gezindikleri, sitede yer alan web kütüklerinde(weblog)
ve benzeri kriterler temelinde analiz edilmektedir. Günlük, aylık ve yıllık
siteye giren ziyaretçi sayısı ve onların daha çok girdikleri web sayfaları ve
bu sayfaların inaktif olanlarının aktif hale getirilesi için sürekli düzenleme
yapılmaktadır. Web sayfalarının kaç kişi tarafından ziyaret edildiği, hangi
bilgilere ulaşılmaya çalışıldığı, gelen mesajlardan kontrol edilerek site içi
dolaşımın sürekli kontrol edilmesi, hangi şehirlerden ve ülkelerden siteye
bağlanıldığı, hangi anahtar kelimeler kullanılarak siteye ulaşmaya çalıştıkları, en son web’in hangi sayfasından sonra ayrıldıkları tespit edilebilir
olmalıdır. Bunlarla ilgili çeşitli yazılımlar geliştirilebilir.
Web Sitelerinin İçerikleri
Web sitelerinin içeriği, destinasyon gezisi için plan yapan kullanıcıyı özendirmek için fonksiyonel bilgi içeriği ve görselliğin birleşmesi olarak tanımlanabilir. Ancak tek tip bir web sitesinden söz edilemez. Ancak dönemin
gereksinimleri içinde değişebilir ve yenilenebilir. Bunun için yeni yazılımlar
gerekmektedir. Yazılımla içerik yeniden düzenlenmiş olmalıdır.
Web sitelerinin içeriği, internet iletişimi için önemlidir. Çünkü web siteleri,
internet ortamında bilgi değişimi için geliştirilmektedir. Web siteleri her ay
güncellenebilen ve kullanıcıyı memnun eden bir içerik sağlamalıdır. İçerik,
242
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
Gelişmiş Avrupa Ülkelerinin Destinasyonlarıyla Nevşehir Turizm Destinasyonu
Web Siteleri Üzerinde Karşılaştırmalı Bir Analiz : Farklılıklar, Benzerlikler, Öneriler
web site tasarımının en önemli özelliklerinden biridir (Jung & Baker:1998).
Metin, destinasyonun değerini artırmak için video, grafik, resimler ile etkili
olarak birleştirilmelidir (Nielsen,1998).
Etkileşimli elementler, sohbet odaları, çevrimiçi geribildirim formları,
e-posta gibi eklenebilir özelliklerdir. Bu özelliklerin eklenebilmesi, içeriğin çekici, etkili, kolay anlaşılması için önemlidir. İşlevsel içerik, kullanıcıya
doğrudan iletişim ve etkileşim fırsatı sağlar. Özel olaylar, fiyat veya promosyon gibi gezi paket turlar hakkındaki bilgi destinasyonu seyahat edecek kullanıcıyı doğrudan etkiler. Ayrıca destinasyonun özellikleri hakkında
sorulacak olası sorular için, otomatik sorulara cevaplar verilebilme, ya da
soru- cevap biçiminde bir eklentinin konulması yararlı olacaktır.
Turizm web sitelerinin başarılarını değerlendirmek ve tanımlamak için gereken faktörler turizm, pazarlama, bilgi sistemleri, reklamlar gibi, birçok
alanda bilgiyi kapsamaktadır. Web sitelerinin bu alanlardaki yaklaşımı bir
ölçüde farklı olabilmektedir ancak yine de benzerlikler yoğunluktadır.
Etkili web tabanlı pazarlama, iletişimde web sitelerinin tüm avantajlarını ele almayı gerektirmektedir. Turizm pazarlaması, bilgi, eğitim, reklamikna, eğlence gibi amaçlara hizmet etmektedir. Web sitelerindeki bilgi,
web sitelerinin başarı faktörleri modelinin birleştirilmiş şeklini ifade eder.
Web siteleri, özel hedef pazarlamada ikna edici etkiye sahiptir. Etkileşim
faktörü, etkileşim özellikleri yoluyla web site içeriği ile ilgili kullanıcılara
destinasyon web sitelerinin etkililiğini vurgular. Sosyal gelişme, web site
etkileşiminin iletişim boyutlarını vurgular. Ayrıca, etkileşim ve teşvik web
siteleri yönünden, reklam ölçümünde de etkilidir. Destinasyon pazarlamasının bir yönü, ziyaret edilecek yerlere insanları teşvik eder. Web siteleri
kişileri ikna etmeye yardımcı olur (Park &Gretzel:2007,47).
Araştırmanın Yöntem Tekniği
Bu çalışma da Avrupa’da en yüksek marka imajına sahip dokuz turizm
destinasyonunun (Fransa/Paris, İngiltere/Londra, İspanya/Barcelona, Almanya/Berlin, Hollanda/Amsterdam, Almanya/Münih, İsveç/Stockholm,
Çek Cumhuriyeti/Prag, İtalya/Roma) (Giritlioğlu & Avcıoğlu:2010,77)web
siteleri ile Nevşehir ili destinasyonu içerik analizi tekniği ile karşılaştırılmaktadır. Bu şehirler, destinasyonların web sitelerinin özellikleri dikkate
alınarak oluşturulan kriterler temelinde incelenmiştir. Siteleri inceleme kriterleri, destinasyon tarihi, destinasyonun basında çıkan haberleri, forum,
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
243
İlknur AYDOĞDU KARAASLAN - Nimet ÖNÜR
hava durumu, pratik bilgiler, oteller, site haritası, eğlence, restaurantlar,
görülecek gezilecek yerler, ilave turlar, gezi için alış veriş, ucuz uçuşlar, otel
arama ve seyahat sigortası,vb. oluşmaktadır.
Araştırma Verilerinin Değerlendirilmesi
Yapılan çalışmada; Avrupa ülkelerine ait, seçilen destinasyon bölgelerinin
web siteleri incelenmiştir. Genel olarak web siteleri değerlendirildiğinde
aşağıdaki özellikler dikkati çekmektedir.
Siteler değerlendirildiğinde, ilk dikkati çeken içeriklerde; bölgenin tarihi,
ulaşımı, bölgeye ilişkin çeşitli konularda yazılmış makaleler, hava durumu,
pratik bilgiler, forum, oteller ve destinasyon haritası yer almaktadır. Ayrıca
turizm bölgesi içinde çalışarak, eğitimini sürdürmek isteyen öğrenciler için
de yer ayrılmış olduğu görülmektedir. Bu durum, gelişmiş Batı toplumlarında eğitim alanının ticarileştiğinin ve çevre ülkelere bu konuda model
oluşturması nedeniyle merkezin çekiciliğinin de bir göstergesi olmaktadır.
O nedenle ülke dışından gelebilecek eğitim sürecinde olan birçok öğrenci konumundaki gençler için web sitesinde bu şekilde bir içeriğin olması
önemli gözükmektedir. Çalışarak eğitimini sürdürmek isteyen öğrenciler
için nerede çalışacaklarına ilişkin kategoriler bulunmaktadır. Web sayfasında, merak edenlerin gereksinimlerinin giderilmesine yönelik olarak,
destinasyonun tarihi, metin şeklinde yer almıştır. Ancak bunlarla ilgili görsellere yer verilmemiştir. Görsellik destinasyon web sitelerinde turistleri
ikna etmek için etkili bir yol olduğundan önemlidir. Ulaşımla ilgili olarak,
gezi dokümanları, biletler, ulaşım seçeneklerine ilişkin iletişim bilgileri yer
almaktadır. Ayrıca basında çıkan yazılar da gerçekte tanınabilirlik hususunun yaratılmasında destinasyon bölgesini ziyaret edecek kişilerin önceden
fikir edinmelerini sağlamaktadır. Turizm bölgesinin içindeki ve etrafındaki
oteller sınıflandırılarak verilmiştir. Oteldeki kalma süresi boyunca, çeşitli
etkinliklerin listesi verilerek, gezi öncesinde ziyaretçilere kalacakları yer konusunda fikir verilmektedir. Ayrıca ziyaretçilerin birbirleri ile fikir alışverişini
sağlayan bir forum bölümü bulunmaktadır. Web sayfalarının tasarımında
en önemli unsur, destinasyonun çalışanları ve çevresi arasında etkileşimin
kurulmaya çalışılmasıdır. Çünkü ziyaretçilerin kendi aralarında veya turizm
bölgesi içinde ilgili birimlerle iletişim içinde olması onların kendilerini daha
güvenli hissetmelerini ve geçici de olda bir aidiyet bağlantısı içinde olması
sağlanmaya çalışılmaktadır. Pratik bilgiler kapsamında, gezi maliyeti, sağlık, güvenlik, vize işlemleri, seyahat sigortası ile ilgili bilgiler bulunmaktadır.
244
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
Gelişmiş Avrupa Ülkelerinin Destinasyonlarıyla Nevşehir Turizm Destinasyonu
Web Siteleri Üzerinde Karşılaştırmalı Bir Analiz : Farklılıklar, Benzerlikler, Öneriler
İkinci bölüm olarak destinasyonda konaklama süresince yapılacaklar aktiviteler, eğlence, canlı müzik, restoranlar, alışveriş, görülecek yerler kategorilendirilmiştir. Destinasyon bölgesi içinde, gidilecek yerler, müzeler, önemli
ziyaretler yerlerine de yer verilmektedir. Geleneksel ve otantik olanın farkına varma hususunda oldukça önemli olan “yemekler” konusuna ayrıca
yer verilmiştir. Restoranlar yemek çeşitlerine göre kendi içinde sınıflandırılmıştır. Aktiviteler kapsamında turlar ve geziler hakkında bilgilere değinilmiştir. Eğlence bölümünde ise, kulüpler, barlar gibi eğlence mekânlarının
tanıtımı üzerinde durulmuştur. Canlı müziğin olduğu mekânlar ayrıca
gösterilmiştir. Ziyaretçilerin alışveriş yapabilecekleri alışveriş merkezleri ve
güzellik salonu gibi gerek duyabilecekleri yerler belirtilmiştir. Görülecek
yerler bölümünde, müzeler, galeriler, kumsallar, kültür merkezlerine yer
verilmiştir. Destinasyon bölgesinde iken gerçekleştirilebilecek turlar hakkında bilgi verilmiştir. Sitede, gezi rehberi için kitaplar bulunmaktadır. Fiyatı uygun ulaşım tarifelerine de yer verilerek destinasyon bölgesini ziyaret
edecek ziyaretçilere önceden daha ekonomik bir gezi planı sunulmakta ve
seyahat sigortası ile ilgili bilgilere de yer verilmektedir.
Londra’nın Lisbon destinasyonun web sitesinde, diğer destinasyonlardan
farklı olarak, hava durumu, pratik bilgiler kapsamında, para, maliyet, para
dönüştürme, sağlık, vize işlemlerine yer verilmiştir. Ayrıca burada özellikle
öğrencilerin faydalanabilecekleri yurt dışında hem çalışma hem de okuma
olanakları olduğundan, bu konuda da ziyaretçiler bilgilendirilmiştir. Destinasyon bölgesine ait önemli kasabalar ve köyler hakkında da bilgiler yer
almaktadır( http://www.lonelyplanet.com/). Bütün aktiviteler, restoranlar,
alışveriş merkezleri, gezilecek yerler gibi diğer seçeneklerin hepsine her
bölümden kolaylıkla ulaşılabilmektedir. Ayrıca her bölüme ilişkin kaç adet
mekânların ve aktivitelerin, sayıları da belirtilmektedir. Destinasyon bölgesini tanıtımında ve pazarlanmasında reklamlar çok önemli bir etkiye sahip
olduğu içinde reklamlar oldukça fazla yer almaktadır.
İncelenen destinasyon bölgelerindeki tarihi yerlerin diğer sitelerle olan bağlantıları görsellerle verilmiştir. Destinasyon içinden dışına örneğin, tarihi yerlere ve diğer bölgelere tercih edilebilir ulaşım türleri, güzergâhları verilmiştir.
Önemli tarihi yerlere, manastır ve tapınak gibi ibadet yerlerine de özellikle
yer verilmiştir (http://www.sacred-destinations.com/). Destinasyon bölgelerini tanıtıcı haritalar, kitaplar ve fotoğraflarda sitede gösterilmiştir. Ayrıca yol
güzergâhının kullanılması için kiralama acenteleri olarak ulaşım olanaklarına da değinilmektedir. Bu verilen hizmet sayesinde ziyaretçiler destinasyon
bölgesinde rahatça gezebilecek imkana sahip olabileceklerdir.
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
245
İlknur AYDOĞDU KARAASLAN - Nimet ÖNÜR
Nevşehir ili Kültür ve Turizm Müdürlüğü’nün sitesinde Nevşehir ili destinasyonu içinde Kapadokya ile ilgili sadece bilgiye yer verilmiştir. Ürgüp
bölgesinde, ulaşım, gezilecek yerler, kısa ve özet şeklindedir. Müzelerin
sadece isimlerine yer verilmiş ancak detaylandırılmamıştır. Açıklamalar oldukça özetlenmiş metin biçimindedir. Görseller öğelere çok az yer verilmiştir. Önemli telefon ve adres bölümü bulunmaktadır ancak bu bölüm
içinde sadece telefon numaraları yer almaktadır. Bağlantılar bölümünde
bağlantı adları mevcuttur ancak bağlantıların içi boştur ve gerektiği biçimde doldurulmamıştır. Bu durum sitenin güncellenmesinin sıklıkla yapılmadığını göstermektedir. Bu durum önemli bir boşluktur. Destinasyonun
içinde değişen yeni durumlara göre sık aralıklarla güncellenmediği için,
aktif bir işletmenin olmadığı anlamını yaratmaktadır. Yapmadan dönme
bölümünde o bölgeye has yapılabilecek aktivitelerden bahsedilmektedir.
Avanos ve Göreme bölgeleri için de aynı bölümler mevcuttur (kültür.gov.tr)
Nevşehir iline ilişkin kültür ve termal turizminden söz edilmektedir. Kültür
turizmine ilişkin, genel bilgiler, kültürel detaylar, dil-anlatım, aşık edebiyatı, anlatmalar, anonim şiirler, destanlar, türküler, maniler, tekerlemeler,
kalıplaşmış sözler, geleneksel dayanışma, el sanatları, halk oyunları, müzik
kültürü, inanışlar, törenler, festivallar, yöre mutfağına değinilmiştir (Nevşehirkültürturizm. gov.tr). Bu açıklamalar sadece yazı olup, görsellikten
uzaktır. Özellikle yurt dışından gelen turistler için bu durum çekicilikten
uzaktır.
Nevşehir Belediye’sinin sitesinde Kapadokya için ayrı bir bölüm oluşturulmuştur. Tarihi, sosyal ve kültürel olayları, doğal çevre, turizm, yerleşim yerleri bölümlerine yer verilmektedir. Ayrıca Ürgüp için hazırlanan site açılmıyor. Avanos destinasyonunda Avanosa ilişkin web sitelerine yer verilmiştir.
Ziyaretçilerin bilgi alabilecekleri Avanos kaymakamlığı, Avanos gazetesi,
polis teşkilatı, medya, haberler ve sanal tur gibi bölümler yer almaktadır.
Dünyanın Gelişmiş Destinasyonları İle Nevşehir Web Sitesinin Karşılaştırılması
Tablo 1a, 1b ve 1c’ye bakıldığında, öncelikle her şehre ilişkin özelliklerin
19 bölümden oluştuğu görülmektedir. Bu bölümler, tarih, basında çıkan
yazılar, forum, hava durumu, pratik bilgiler, çalış ve oku, hotel, eğlence,
alışveriş, aktivite, restoran, görülecek yerler, turlar, gezi için alışveriş, ucuz
uçuşlar, hotel arama, seyahat sigortası, araba kiralamadır. Söz konusu
bölümler sınıflandırıldığında destinasyona genel bakış(tarih, basında
246
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
Gelişmiş Avrupa Ülkelerinin Destinasyonlarıyla Nevşehir Turizm Destinasyonu
Web Siteleri Üzerinde Karşılaştırmalı Bir Analiz : Farklılıklar, Benzerlikler, Öneriler
çıkan yazılar, forum, hava durumu, pratik bilgiler, çalış ve oku, hotel), yapılacaklar (eğlence, alışveriş, aktivite, restoran, görülecek yerler, turlar)
ve gerçekleştirilmesi gerekenler (gezi için alışveriş, ucuz uçuşlar, hotel
arama, seyahat sigortası, araba kiralama) başlıkları altında 3 kategoride
yer almaktadır.
Tablo 1a’da destinasyonun tarihine bütün şehirler ’de yer verildiği dikkat
çekmektedir. Çünkü tarih o ülkenin geçmişini göstermektedir. Ayrıca o
şehrin tarihi, turistlerin ilgisini çekmektedir. Yeryüzündeki çeşitli beldelerin
geçmişi ve o dönemlerden günümüze gelen kültürel mirası, turisti harekete geçirebilecek önemli etkenlerden biridir. Yörenin tarihi, geçmişten
gelen doğa- toplum ve insan ilişkilerinin izlerini yansıtmaktadır. Bu nedenle dışardan gelenler için oldukça cazip gelmektedir. Ayrıca tarih, yörenin
özgünlüğünü öne çıkaran özelliklerin başında gelmektedir.
Basında çıkan yazılar kısmı, destinasyonu ziyaret edecek turistler için
önemli bilgi kaynağıdır. Ancak Nevşehir ilinde bu bölüme değinilmemiştir.
Etkili web tasarımında önemli olan etkileşim bölümüdür. Her şehirde bu
bölüm var iken Nevşehir ilimizde yoktur.
Hava durumu, destinasyonu ziyaret edecek turistlerin seyahat esnasında
yanında bulundurmaları gereken eşyaları hazırlarken önem taşımaktadır.
Münih, Stockholm ve Nevşehir şehirlerinde hava durumuna değinilmemiştir. Pratik bilgiler, herkes için faydalı özellikle yabancı ülkede çok önemlidir. Örneğin, para dönüştürme, vergiler destinasyon gezisi sırasında bütçe ayarlamada oldukça yardımcı olmaktadır. Bu bölüm de Nevşehir’de
yoktur.
Çalışarak okumak her öğrencinin yurt dışına çıkma fırsatı yakalamasını
sağlamaktadır. Bu nedenle öğrencilerin kaçırmak istemeyecekleri olanakları sunmaktadır. Öğrenciler bu yolla, yabancı dil eğitimlerine de sürdürebilmekteler ve dil pratiği yapma imkânına kavuşmaktadır. Tablo 1a’da,
özellikle tercih edilen ülkeler için bu bölümler yer almaktadır. Gelişmiş
destinasyonlardan Münih, Stockholm de olduğu gibi Nevşehir’de de “çalışarak eğitim alma bölümü” yoktur. Destinasyon bölgesindeki en uygun
otelleri bulmak ve otellere ait bilgilere ulaşmak her turistin aradığı bir bölümdür (Tablo 1b). Çünkü turistler gitmeden önce rezervasyon yaptırarak,
gittiklerindeki nerede kalacakları belirsizliğini ortadan kaldırmış olurlar.
Yapılan incelemede Nevşehir hariç bütün şehirlerde kalma gereksinimlerini gidermeye yönelik otel ile ilgili bilgiye yer verilmektedir. Harita ile gös-
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
247
İlknur AYDOĞDU KARAASLAN - Nimet ÖNÜR
terim turistler için kolaylık sağlamaktadır. Gitmek istedikleri yakın şehirleri
buradan görebilmektedirler. Yine Nevşehir ili hariç bu bölüm de bütün
şehirlerde mevcuttur.
Turistler gittikleri bölgeden hatıra amaçlı çeşitli hediyeler almaktadırlar.
Bu nedenle alışveriş onlar için vazgeçilmezdir. İstediklerine nereden ve nasıl ulaşabileceklerini bilmek de turistleri memnun edebilecek bir husustur. Ancak bu bölüm Nevşehir şehrinde yoktur. Destinasyon bölgesinde
yapılacak aktiviteleri bilmek turistler için önemlidir. Gitmeden aktivitelere
göre plan yapabilmektedirler. Turistler, günlük geziler, turlar ile ilgili aktivitelerini planlayabilirler. Alınan destinasyonlar incelendiğinde Amsterdam
şehrine ait aktivite programı yoktur. Destinasyon bölgesinde yeni tatlar
denemek ve ulaşım bilgilerini elde etmek isteyenler için, restoranlar incelemede kafeler, publar, farklı ülkelerin yemeklerinin olduğu restoranlar
gibi sınıflandırılarak verilmektedir. Her restorana ilişkin harita, adres, tel,
fiyat bilgileri yer almaktadır. Bu bölüm Nevşehir’de yoktur. Turizm amaçlı tüm görülecek yerler mutlaka destinasyon sitelerinde yer almalıdır. Bu
nedenle incelenen destinasyonlarda müze, kutsal mekânlar gibi turistin
ilgisini çekebilecek yerler mevcuttur.
Turlarla ilgili bilgiler her destinasyon sitesinde bulunmamaktadır (Tablo
1c). Turlar bölümünde, belirli seyahat acenteleri tarafından hazırlanan turlar hakkında bilgiler yer almaktadır. İngiltere, Amsterdam, Münih, Stockholm ve Nevşehir şehirlerine ilişkin tur bölümleri yer almamaktadır. Her
turist gezi planı yaptığı zaman gideceği destinasyonla ilgili bilgi sahibi olmak ister. Bu nedenle seyahat edilecek destinasyonla ilgili seyahat rehberi,
aktivite rehberi, hediyelik eşyalar, ve yabancı dil ile ilgili kalıplaşmış sözlerin bulunduğu bir kitapçığı edinmek isteyebilir. Bu nedenle özellikle hazır
cümlelerden olan bu kitapçıkları kullanmak oldukça faydalı olabilir. Gezi
için alışveriş bölümü birçok destinasyon sitesinde yer alırken incelenen
destinasyon bölgeleri içinde Nevşehir’de yoktur. Bütçe, turist için oldukça
önemlidir. Turistler, az maliyetle çok yer dolaşmak isterler. Bu nedenle destinasyon sitelerinde en uygun uçuş ve seyahat tarifeleri yer almalıdır. Ucuz
uçuşlar adı altında bu bölüm sadece Nevşehir ilinde yoktur.
Otel arama bölümünde seyahat edenlere nerede ve hangi fiyata kalabilecekleri oteller gösterilmektedir. Her bölümde olduğu gibi burada da yurtlar, misafirhaneler, oteller, apartlar olarak sınıflandırma yapılmıştır. Ancak
yine Nevşehir ilimiz için yapılan araştırma da bu bölüme rastlanmamıştır.
248
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
Gelişmiş Avrupa Ülkelerinin Destinasyonlarıyla Nevşehir Turizm Destinasyonu
Web Siteleri Üzerinde Karşılaştırmalı Bir Analiz : Farklılıklar, Benzerlikler, Öneriler
Turistin yurt dışında olduğu dönemde yararlanabileceği bir seyahat sigortasına ihtiyacı olmaktadır. Bu bazı kişiler tarafından gereksiz gibi görünse de yurtdışına çıkarken mutlaka olması gerekmektedir. Gelen turistler
destinasyon bölgesinde istedikleri gibi dolaşmak istemektedirler. Ancak
bu durum tur şirketleri ile pek de mümkün olmamaktadır. Bu nedenle
destinasyon bölgesine gitmeden önce bir araba kiralamak isteyebilirler.
Bu durumu dikkate alarak araba kiralama şirketlerinin bir listesi verilebilir.
Sonuç
Genel olarak incelendiğinde, Nevşehir için var olan web sayfaları etkili bir
tasarıma sahip değildir. Günümüzün bilgi toplumu gereksinimleri içinde
etkileşimli olarak hazırlanmamıştır.
Nevşehir ili de web sitesi gelişmiş ülkelerle karşılaştırıldığında; rezervasyon bilgileri, para değişim yeri, hava durumu vb. gibi yukarıda sözü edilen eksikliklerin giderilmesi gerekmektedir. Bu durum, turizmin bir sektör
olarak gelişme sürecinde olduğunun ve endüstrileşmediğinin göstergesi
olarak değerlendirilebilir. Eksikliğin giderilmesinde gerek özel sektör gerekse Turizm Bakanlığı’nın yatırımları artırmasının gereği ortadadır. Gelişmekte olan ülkeler içinde olan Türkiye turizmi içinde önemli bir yeri olan
Kapadokya’nın dünya turizmine eklemlenebilmesi için yeni bir yazılım ve
web sitesi düzeni gerekmektedir. Gerek tüketiciler gerekse tur operatörlerinin gereksinimleri olan ulaştırma, seyahat, konaklama, kültür ve eğlence
bilgilerinin, yörenin tercih edilme nedenleri öne çıkarılacak bir biçimde
daha detaylı ve görsel öğelerle mitleştirilerek düzenlenmesi gerekmektedir.
Sitede yerel özellikler yani otantizm öne çıkarılmalıdır. Tercih edilme nedeni olarak yörenin farkı olan otantik unsurları, endüstriyel görselliklerle desteklenerek yararlanılması gerekmektedir. Gerek batı gerekse doğu
toplumları için, bu önemli bir unsurdur. Otantik özelliklerin çoğu şu anda
web sitesinde yerini almıştır. Ancak dijital görüntü tekniklerinden yararlanarak yörenin otantik özellikleri mitleştirilememiştir. Görselliği öne çıkarıldığı ve tüketiciye adeta sanal bir gezi ve eğlence deneyimi yaşatacak
videoların sitede yerini alması gerekmektedir. Doğa güzellikleri de benzer
şekilde değerlendirilmelidir. Reklamlar gelişmiş ülkelerin sitelerinde de yer
almaktadır. Kapadokya için de önemlidir. Reklam olmaksızın pazarlama
etkinliklerinin günümüzde başarı şansı azdır. Bu nedenle reklam ilavesi
yapılabilir ve mevcut durum korunabilir. Önemli olan bir diğer konu site
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
249
İlknur AYDOĞDU KARAASLAN - Nimet ÖNÜR
içinde rahatça turistin dolaşabilmesidir. Tüketici site içinde kaybolmamalı
ve istediği menüye her zaman ulaşabilme imkânına sahip olmalıdır. Bu
nedenle web sayfası tasarlanırken frame’ler yararlanılabilmektedir. Frame’lerle tanıtım yapıldığı takdirde, turist istediği gibi destinasyon sitesine
hakim olabilir. Yanı sıra farklı bannerlar kullanılarak, sitenin çekiciliği artırılabilir. Ancak web sitesi bütünlüğünün bozulmaması için sitenin bütün
sayfalarının birbiriyle uyumlu ve birbirinin tümleyeni olacak biçimde düzenlenmesi gerekmektedir.
Çağımızda “bireysellik” önemlidir. Kişileştirilmiş iletişim hizmetlerinin de
yeniden düzenlenmesi gerekmektedir. Bilgi akışının daha verimli olabileceği yönünde getirilen bir düzenleme ile, yer zaman uygunluğu, fiyat
seçenekleri, rezervasyon ve konfirmasyon, seyahat belgeleri, biletlerin tedarik edilmesi vb. yöreye gelme konusunda tercih de bulunduğunda sistem içinde kendi kendine düzenleme yapabilmelidir. Hatta beklenilmeyen
olaylarda planların değişmesi halinde yeni bir düzenlemeye olanak veren
bir yazılımla düzenlenmesi gerekmektedir.
Yeni teknolojilerin yarattığı bu olanaklar kadar, bir pazarlama mantığı içinde tüketim fırsatları, indirimler, turistin harcamaları ve karşılığında elde
edeceği avantajların bire bir değerlendirebileceği bilgi akışı, güvenilir çevrimiçi ödeme olanakları, ürün ve hizmetler için farklı fiyat seçeneklerine
yer verilmelidir. Fiyatlar, hizmet bilgileri ve bunların farklı tüketimi düzeyinde tercih edilebilme olanakları yaratılmalıdır.
Sonuç olarak Kapadokya web sitesi; kullanıcıların ortak yüzey alanı, yukarıda söz edilen bilginin çeşitliliğinin artırılarak, çevrimiçi rezervasyon
hizmetlerinin daha aktif hale getirilecek şekilde düzenleme gereksinimi
vardır. Dolayısıyla bilgilendirme içeriği yeniden ele alınıp düzenlenmelidir.
Görselliğin de yeniden tasarlanması gerekmektedir. Kapadokya kimliğinin
öne çıkmasını sağlayacak arayüz kullanım kolaylığı, site bilgileri, turistik
etkinliklerin kolayca tüketilebilmesi için bağlantılar ve rezervasyon işlemleri konularında sürekli kullanıcı ölçümleri yapılarak, değişikliklerin elde
edilen veriler yönünde gerçekleştirilmesi gerekmektedir.
250
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
Gelişmiş Avrupa Ülkelerinin Destinasyonlarıyla Nevşehir Turizm Destinasyonu
Web Siteleri Üzerinde Karşılaştırmalı Bir Analiz : Farklılıklar, Benzerlikler, Öneriler
Tablo 1a: Dünyanın Gelişmiş Destinasyonları İle Nevşehir Web Sitesinin
Karşılaştırılması
Fransa/Paris
Basında
Hava
Pratik Çalış ve
Tarih Çıkan
Forum
Durumu bilgiler oku
Yazılar
Var Var
Var
Var
Var
Var
İngiltere / Londra
Var
Var
Var
Var
Var
Var
İspanya/Barcelona
Var
Var
Var
Var
Var
Var
Almanya/ Berlin
Var
Var
Var
Var
Var
Var
Hollanda/Amsterdam Var
Var
Var
Var
Var
Var
Almanya/Münih
Var
Var
Var
Yok
Var
Yok
İsveç/Stockholm
Var
Var
Var
Yok
Var
Yok
Çek Cumhuriyeti/
Prag
Var
Var
Var
Var
Var
Var
İtalya/Roma
Var
Var
Var
Var
Var
Var
Türkiye/Nevşehir
Var
Yok
Yok
Yok
Yok
Yok
Tablo 1b: Dünyanın Gelişmiş Destinasyonları İle Nevşehir Web Sitesinin
Karşılaştırılması
Var
Var
Var
Var
Var
Var
Görülecek
Yerler
Var
İngiltere / Londra Var
Var
Var
Var
Var
Var
Var
Var
Var
Var
Var
Var
Var
Var
Almanya/ Berlin Var
Var
Var
Var
Var
Var
Var
Var
Var
Var
Var
Var
Var
Var
Almanya/Münih Var
İsveç/Stockholm Var
Var
Var
Var
Var
Var
Var
Var
Var
Var
Var
Var
Var
Var
Var
Var
Var
Var
Var
Var
Var
Var
Var
Var
Var
Yok
Yok
Yok
Var
Yok
Var
Otel Harita Eğlence Alışveriş Aktivite Restaurant
Fransa/Paris
İspanya/
Barcelona
Hollanda/
Amsterdam
Çek Cumhuriyeti/
Var
Prag
Var
İtalya/Roma
Türkiye/Nevşehir Yok
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
251
İlknur AYDOĞDU KARAASLAN - Nimet ÖNÜR
Tablo 1c: Dünyanın Gelişmiş Destinasyonları İle Nevşehir Web Sitesinin
Karşılaştırılması
Gezi için
Turlar alışveriş
Ucuz
Uçuşlar
Hotel
arama
Seyahat
sigortası
Araba
Kiralama
Fransa/Paris
Var
Var
Var
Var
Var
Var
İngiltere / Londra
Yok
Var
Var
Var
Var
Var
İspanya/Barcelona
Var
Var
Var
Var
Var
Var
Almanya/ Berlin
Var
Var
Var
Var
Var
Var
Hollanda/
Amsterdam
Yok
Var
Var
Var
Var
Var
Almanya/Münih
Yok
Var
Var
Var
Var
Var
İsveç/Stockholm
Yok
Var
Var
Var
Var
Var
Çek Cumhuriyeti/
Prag
Var
Var
Var
Var
Var
Var
İtalya/Roma
Var
Var
Var
Var
Var
Var
Türkiye/Nevşehir
Yok
Yok
Yok
Yok
Yok
Yok
Kaynakça
Anatolia(2005), Turizm Araştırmaları Dergisi, Cilt 16, Sayı 2, Güz : 127-138.
Akdoğdu P. & Şahin M., Bilişim Teknolojilerindeki Gelişmelerin Turizm Sektörüne
Etkisi ve Kullanım Alanları, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, http://
www.projepelit.com/kaynaklar/MAKALE%205.doc
Boylu Y. & Tuncer A., (2008), “Konaklama İşletmelerinin yönetim Yapılarının
Web Tabanlı Pazarlama Faaliyetlerine Etkisi Üzerine Bir Araştırma, İstanbul
Ticaret Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Yıl:7 Sayı:13 Bahar 2008 s. 1130, http://www.iticu.edu.tr/kutuphane/ dergi/s13/11-30.pdf
Buhalis, D. &Darcy S., Accessible Tourism: Concepts and Issues, Edit:Dim,itrios
Buhalis and Simon Darcy , Channel View Publicing, Canda, http://books.
google.com.tr/, Erişim tarihi:1.9.2011.
Cai, L.A. (2002), Cooperative branding for rural destinations, Annals of Tourism
Research, Vol. 29, No. 3, 720-742.
Cai L.,Card J.A., Cole S.T. (2004), Content delivery performance of world wide
web sites of US tour operators focusing on destinations in China, Tourism
Management 25 (2004) 219–227.
Chao, C., Bharat R.H. & Pasquale M.S. (2004), Tourism, globalization, social externalities, and domestic welfare, Research in International Business and
Finance, Vol. 18, 141-149.
252
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
Gelişmiş Avrupa Ülkelerinin Destinasyonlarıyla Nevşehir Turizm Destinasyonu
Web Siteleri Üzerinde Karşılaştırmalı Bir Analiz : Farklılıklar, Benzerlikler, Öneriler
Choi S., Lehto X.Y,Morrison M, (2007), Destination image representation on the
web: Content analysis of Macau travel related websites, Tourism Management 28 (2007) 118–129.
Crouch, G.I. & Ritchie, J.R.B. (1999), Tourism, Competitiveness, and Societal
Prosperity, Journal of Business Research, Vol. 44, 137–152.
Doolin B., Burgess L., Cooper J.,(2002) Evaluating the use of the Webfor tourism marketing: a case study from New Zealand Tourism Management 23
(2002) 557–561.
Du Cluzeau, C. O. (2000). Le Tourisme Culturel. Paris: Presses Universitaires de
France.
Duran N., (2008), Destinasyon Tanıtımında Resmi Web siteleri: Türkiye’nin Rakip
Destinasyonlarının Web sitelerinin Değerlendirilmesine yönelik Bir araştırma, Adnan menderes Üniversitesi, sosyal Bilimler Enstitüsü, Aydın, http://
www.belgeler.com, Erişim tarihi:8.5.2011
Emir O. & Durmaz G. (2009), Afyonkarahisar’ın Termal Turizm İmajı Üzerine Bir
Değerlendirme, Anatolia: Turizm Araştırmaları Dergisi, Cilt 20, Sayı 1, Bahar: 25-32.
Giritlioğlu İ. & Avcıkurt C. (2010), Şehirlerin Turistik Bir Ürün Olarak Pazarlanması,
Örnek Şehirler Ve Türkiye’deki Şehirler Üzerine Öneriler, Adıyaman Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Yıl:3 Sayı 4, Haziran 2010, 74-89.
Göztaş A. &Köker N. E., (2010), Digitalization of The Cities: An Analysis of City
Municipality Web Sites as a Part, Journal of Yasar University 20(5) 33313347.
Gretzel U.& Law R.& Fuchs M., (2010), Information and Communication in Tourism 2010, SpringerWien NewYork.
Hançer M. ,Ataman M., (2006), Seyahat Acentalarında İletişim Teknolojilerinin
Kullanımı Ve Web Sitelerinin Değerlendirilmesi: Ege Bölgesi Örneği, Dokuz
Eylül Üniversitesi, Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt:8 Sayı:3, İzmir, s.193-207.
Karamustafa K.& Biçkes D.M. &Ulama Ş., (2002), Türkiye’deki Konaklama İşletmelerinin İnternet Web Sitelerini Değerlendirmeye Yönelik Bir Çalışma,
Erciyes Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, Sayı: 19, Temmuz-Aralık, ss. 51-92
Zanger T, Gattringer C.,Groth A. .(2011) “Silver Surfers & eTourism: Web Usability and Testing: Methods for the Generation 50plus” Edit:Law R.,Fuchs
M,Ricci FInformation and Communication Technologies in Tıurism, January 26-28, Proceedings of The International Conference in Innsbruck,
Austria,,New York.Springer Wien
Law, R., Leung, K. & Wong, J. (2004). The Impact of The Internet on Travel Agencies, International Journal of Contemporary Hospitality Management,
16(2) 100-107.
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
253
İlknur AYDOĞDU KARAASLAN - Nimet ÖNÜR
Lea, J. (2001). Tourism and Development in the Third World. London: Routledge.
Lin Y., Huang j. (2006), İnternet Blogs As A Torism Marketing Medium :A Case
Study,Journal Of Business Research, c.59, s.10/11, p.1201-1205.
Mardan, C.,(2007), Uluslararası Destinasyon Markası Oluşturulmasında Kimlik
Geliştirme Süreci: Adana Örneği, Çukurova Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü İşletme Anabilim Dalı Adana. http://library.cu.edu.tr/tezler/6170.
pdf
Middleton V.T.C.vd. (2009), Marketing in Travel and Tourism, Butterworld Hienemann, Slovenia.
Oter Z. & Ozdoğan O.N., Kültür Amaçlı Seyahat Eden Turistlerde Destinasyon
İmajı: Selçuk-Efes Örneği
Özdemir G., Destinasyon Pazarlamasında İnternetin Rolü, Journal of Yasar University, 2(8), 889-898, http://www.mitosweb.com/browse/50904/05_ozdemir.pdf, Erişim tarihi:30.6.2011.
Özdipçiner N.S. ,Turizmde Elektronik Pazarlama, Dokuz Eylül Üniversiesi, İşletme Fakültesi Turizm İşletmeciliği Bölümü, http://iuyd. netrevart.com/index.
php/iuyd/article/viewFile/6/4.
Park Y. A. &Gretzel U., (2007) Success Factors For Destination Marketing Web
Sites: A Qualitative Meta-Analysis, Journal of Travel Research,46: 46
Sarı Y. Kozak M. (2005),turizm pazarlamasına internetin etkisi, Destinasyon Web
siteleri İçin Bir model Önerisi, Akdeniz İ.İ. B. F. Dergisi, s.9 ,ss.248-271
Şahin B., Türkiye’nin ve Türk Turizm İşletmelerinin Avrupa Turizm Pazarlarında
Pazarlama Stratejileri, http://sbe.balikesir.edu.tr/dergi/makaleler/ reddedildi/ 5/TIO103. doc
Tanrıverdi, H. & Cömert, C. (2003), Turizm İşletmelerinde Tutundurma Karmasının İncelenmesi:Seyahat Acentaları ve Otel İşletmeleri Örneği, Pazarlama
Dünyası, Sayı: 2003-4, 12-17.
T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı (11.11.2008), Dünyada ve Türkiye’de Turizm Raporu, Araştırma ve Değerlendirme Daire Başkanlığı, URL: http://www.kultur.gov.tr/TR/Tempdosyalar/242656__sonturizmraporu.doc, [06.09.2011]
http://www.lonelyplanet.com/
http://www.sacred-destinations.com/
http://www.kultur.gov.tr
254
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
İSLAM-BİZANS MÜCADELESİ’NDE
ORTA KAPODOKYA BÖLGESİ (640–962)
ISLAM-BYZANTIUM COMBAT IN
CENTRAL CAPPADOCIA REGION (635-962)
İlyas GÖKHAN*
ÖZET
Bu bildiride Dört Halife devrinden başlayarak Emevi ve Abbasi Hilafetleri döneminde Kapadokya’nın orta kısmını oluşturan Nevşehir
ve çevresinde Müslüman Araplarla Bizanslılar arasındaki mücadeleler
konu edinilecektir. Müslüman Araplar 634 yılından itibaren Suriye’yi
(Şam) Bizanslılardan aldıktan sonra Anadolu’ya girmeye başladılar.
Kısa süre içinde Antakya ve Çukurova’ya giren İslam orduları Gülek
Boğazından Kapadokya bölgesine girdiler. Günümüzdeki Niğde, Aksaray, Kayseri ve Nevşehir taraflarına ilerleyen İslam orduları ile Bizans
güçleri arasında çetin muharebeler oldu. Hz. Osman zamanında İslam Ordusu 646’da Kayseri’yi 10 kuşatmış ve haraca bağlayarak geri
dönmüştü. Yine Maraş ve Malatya üzerinden ilerleyen İslam Orduları
Kapadokya bölgesine girerek Kayseri’yi fethettiler. Toroslardan ilerleyen İslam orduları ile Maraş ve Malatya üzerinden ilerleyen İslam
orduları Kapadokya bölgesinde birleşerek Anadolu içlerine doğru Bizans topraklarını fethe giriştiler. Bilhassa Nevşehir bölgesi İslam ordularının uğrak yeri olmuştur. Hatta buradan ilerleyen Müslüman Araplar Amasya, Çankırı ve Çorum taraflarını ele geçirdiler. Müslümanlar
Tarsus’tan başlayarak Maraş ve Malatya’ya kadar olan bölgelerde
Avasım (Sugur) şehirlerini oluşturarak Bizans’a karşı bir savunma hattı meydana getirdiler. Buna karşılık Bizans da Kızılırmak nehrinden
Toroslara kadar olan bölgeyi Kayseri Themalığı’ndan ayırarak Kapadokya Themalığı’nı kurarak Müslümanların Anadolu içlerine ilerleyişini durdurmaya çalıştı. Söz konusu bölgede İslam- Bizans mücadelesi
300 yıl sürmüş ve Hamdani Emiri Seyfüddevle’yi mağlup eden Bizanslılar bölgeyi 960’larda ele geçirdiler.
* Doç. Dr., K.Maraş Sütçü İmam Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölümü e-posta:[email protected],
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
255
İlyas GÖKHAN
İslam ve Bizans kaynaklarında Kabâduk (Kapadokya) bölgesi olarak geçen Nevşehir ve çevresinde Osiane- Soanda (Nevşehir),
Melekûbiyye (Derinkuyu), Antigu (Altınhisar), Salimun (Selime), Tyena (Kemerhisar), Venesa (Avanos), Arebsun (Gülşehir), Nyssa (Nevşehirin batısında bir yer), Mokissostan (Kırşehir), Dogra (Hacıbektaş), Siccasene-(İncesu-Viranşehir) gibi yerleşim yerlerinin isimleri
geçmektedir. Ayrıca bu bölgelerde yeraltı mağaralarının bulunduğu
belirtilmektedir. Bu mağaralarda buğday saklandığı da kayıtlıdır.
Bu çalışma Taberî, Belezurî, İbn Hurdazbih, Yakubü’l- Hamevi vs İslam ve dönemin Bizans kaynaklarından istifade edilerek hazırlanacaktır. Ayrıca C.Texier, V.Minorky, E. Honigmann ve W. M. Ramsey
gibi müelliflerin tetkik eserlerinden de faydalanılacaktır.
Anahtar Kelimeler: İslam, Bizans, Kapodokya, Nevşehir
ABSTRACT
Starting from the time of the Four Caliphs period known as the
Umayyad and the Abbasid Caliphate, the article have dealt with
long struggles took place between Arabs Byzantines in the middle
part of Cappadocia, Nevsehir, and around the surrounding regions. Since, 634 BC the Muslim Arabs of Syria began to enter the
Damascus-Byzantine Anatolia regions and after a short period of
time Antakya and in Çukurova region of Cappadocia was occupied by Islam Armies up to Gulek region. Today, Nigde, Aksaray,
Kayseri and Nevsehir had Tough battles between the parties which
had advanced their armies of Islam and the Byzantine forces. During Hz. Osman’s time in 646 B.C the Islamic Army had surrounded
and under tributed Kayseri 10 times. However, the Islamic armies
conquered the Cappadocia region by entering through Maras, Malatya and Kayseri regions. The Muslim armies advancing from the
Taurus Mountains in Maras and Malatya had merged over the advancing armies of Islam in the Cappadocia region into the interior
of Anatolia and Byzantine. In particular had been a place frequented by Muslim armies in Nevsehir. Muslim Arabs here or even later
in Amasya, Çorum and Çankırı captured aspects of by creating a
line of defense against the Byzantines brought in the Tarsus Army,
which was up to the Muslims from the Maras and Malatya regions
to protect. Avasım (Sugur) cities, In contrast to the Taurus Mountains with the Red River region in the Byzantine Cappadocia, Kayseri
Themalı establishment tried to stop the progress of the interior of
Anatolia by separating the Muslims. The struggle lasted for 300 years in the region in question, and Hamdani, the Emir of the Islamic-
256
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
İslam-Bizans Mücadelesi’nde Orta Kapodokya Bölgesi (640–962)
Byzantine Seyfüddevle who defeated the Byzantines conquered the
area around 960B.C.
Islamic and Byzantine resources had names such as Kabâduk (Cappadocia), as the area in and around the Nevsehir-Soanda. Osiane
(Nevsehir), Melekûbiyye (Derinkuyu), Antigu (Altınhisar), Salimun
(Selime), Tyena (Kemerhisar), Venesa (Avanos), Arebsun (Gülşehir) , Nyssa (a place west of Nevsehir), Mokissostan (Kirsehir),
Doğra(Hacibektas), Siccasene-(Incesu-Viransehir) passes the names
of settlements. Also mentioned in these regions where the underground caves which stored wheat.
In this study, al-Tabari, Belezurî, Ibn Hurdazbih, Yakubü’l-Hamevi
ect. Islam and the Byzantine period will be prepared by exploiting
its resources. In addition, C. Texier, V., Minorky, E., Honigmann, and
W. M. Will be utilized to examine the works of authors such as
Ramsey.
Key Words: Islam, Bizans, Kapodokya, Nevşehir
1. Kapadokya Bölgesinin İlk Sakinleri
İlkçağ’da Kapadokya bölgesi geniş bir alanı kapsamaktadır. Kapadokya’nın
sınırları güneyde Kilikya, Kuzeyde Karadeniz, doğuda Fırat ve batıda da
Lidya ve Frikya’ya kadar uzanmaktadır. Daha anlaşılır bir tanımla güneyde
Çukurova, doğuda Malatya, Kuzeyde Samsun- Amasya ve Sinop batıda ise
Konya’ya kadar olan alan Kapadokya olarak bilinmektedir. Bizim burada
inceleyeceğimiz kısım ise Nevşehir, Kayseri, Aksaray ve Niğde ile sınırlı olan
orta Kapadokya bölgesidir. Kapadokya bölgesinin en önemli akarsuyu Kızılırmak olup incelediğimiz bölge bu nehrin güney ve güneydoğu kısmına
düşmektedir. Orta Kapadokya bölgesinde iki büyük dağ olup bunlar Erciyes ve Hasandağ’dır. İlkçağ’da bölgede iki büyük yerleşim merkezi vardır.
Bunlar Tyana (Niğde-Kemerhisar) ve Mazaka’dır. (Caseria- Kayseri). Ancak
Antikçağ’da bunların yanında şimdiki Nevşehir’in bulunduğu yerde başta
Nyssa olmak üzere pek çok kale ve yerleşim yeri bulunmaktadır.
Kapadokya ismi Antikçağ’dan beri söylenip gelmektedir. Bölgenin ilk sakinleri Hititler olup daha sonra Kapadok halkı burada yaşamaya başlamıştır. Heredotos’a göre bu bölgede yaşayan Kapadok halkına Grekler Suriyeli ismini verirlerdi. Bölgede önce İranlı bir unsur olan Medler daha sonra
da yine İranlı olan Persler hâkimiyet sürmüştür. Bölge hâkimiyeti yüzünden
Perslerle Lidyalılar savaşmış ve Persler galip gelmişlerdi. Pers istilası sonrası
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
257
İlyas GÖKHAN
Kapadokya’da onların kültürü ve dilleri yaygınlaşsa da bölge halkı varlığını devam ettirmiştir. Bu dönemler hakkında Heredotos bilgi vermektedir.
Onun eserinde Kapadokya ve Kapadok halkı ile Halys Nehri (Kızılırmak)
sıkça geçmektedir (Herodotos:2007, 41–54) Roma İmparatorluğu devrinde Kapadokya Bölgesinin halkına Kapadok denilmeye devam edilmiştir.
Bu halk Helen değildi ancak onlara özenerek Helen dilini konuşmaktaydı.
İlkçağ gezginlerinden olan Strabon, (M.Ö. 68 M S.18) Kapadokya hakkında bilgiler vermiştir. Ona göre Kapadokya, güneyde Kilikya Dağları, doğuda Ermenia ve Kolkhis, kuzeyde Kızılırmak nehrinin ağzına kadar Eukseinos ve batıda Paphlagonia ve Phrygia ile çevrilidir. İlkçağ’da Kapadokya
10 valiliğe bölünmüştür (Strabon:1987,1–2). Kapadokya bölgesi görüldüğü gibi geniş bir alanı kapsamaktadır. İlkçağ coğrafyacısı Batlamyos,
Kapodokya’nın merkezi olan Tyana hakkında bilgiler vermektedir. Ondan
alıntılar yapan Yakut el-Hamevî de bu şehirden bahsetmektedir.(Yakut:
1906, III, 65)
Kapadokya bölgesinde yaşayan halkın çoğunluğu aynı dili konuşmaktaydı. Bunlar muhtemelen İranî bir kavim olup İran inanç sisteminden etkilenmişlerdi. Kapadokya bölgesinin dinî merkezi Komana olup Strabon’un
verdiği bilgiye göre burada Mâ dedikleri Enyo tapınağı bulunurdu. Müellif
Komana’da kadın ve erkek olmak üzere 6000’den fazla dinî hizmetle uğraşan insan olduğunu belirtmektedir. Kapadokya’nın Katonia bölgesi olarak adlandırılan Komana’nın rahibi kraldan sonra gelirdi. Buradaki Apollo
tapınağını bütün Kapadokyalılar örnek almaktaydılar (Strabon:1987,4–6).
Kapadokya Perslerden sonra Makedonya İmparatorluğuna daha sonra da
Selefkosların idaresine girmiştir. Yine Strabon’un ifadesine göre Makedonyalılar burayı ele geçirdikleri zaman burası Persler tarafından iki straplığa
ayrılmıştı. Makedonyalılar ülkenin bir kısmını istemeyerek straplıktan krallığa çevirmişlerdi. Bu krallıktan biri asıl Kapadokya olup Toros yakınındaki
Kapadokya veya Büyük Kapadokya’ydı. Diğerine ise Kapadokya Pontika
yani Pontus Kapadokya’sı ismini vermişlerdi. Kapadokya kralı Arkhelaos’ün
ölümünden sonra Roma İmparatoru Sezar zamanında senato kararıyla
Kapadokya bir eyalete dönüştürülmüştür. Arkhelos ve daha önceki krallar zamanında büyük Kapadokya beş valiliğe ayrılmıştı. Bunlar Melitine,
Kataonia, Kilikya, Tynatis (Hasandağ ile Toroslar arasında), Garsauritis’dir
(Aksaray ve Çevresi). Diğer valilikler de Laviansene (Malatyanın Kuzeydoğusu), Sargarausene (Pınarbaşı- Gürün Arası), Sarauene (Yozgat- Sarıkaya), Khamanene (Kırşehir- Kaman) ve Morimene’dir (Avanos- Gülşehir Tuz
258
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
İslam-Bizans Mücadelesi’nde Orta Kapodokya Bölgesi (640–962)
Gölüne uzanan Saha). Burada Kapadokya Straplığı kurulmuş olup M. S.
17’de Roma hâkimiyetine girmiş ve zamanla bölge halkı da Helenleşmiştir.
1830’larda bölgeyi ziyaret eden Texier, eski kaynaklardan faydalanarak
Orta Kapadokya’da Tyana, Mazaka, Kastabala (Bor yakınlarında Narezen
Köyü), Kybistra (Yeşilhisar), Erciyes Dağı (Argaious), gibi önemli yerlerin
olduğunu yazmaktadır (Texier:2002, III,55). Onun verdiği bilgilere göre;
Nevşehir, Rumların Antik çağda Nyssa olduğunu söyledikleri yerdir. Ancak
Nevşehir’in eski bir şehir olduğuna dair eski bir kaynak bulunmamaktadır.
Buranın yakınında bulunan Nar adlı yerleşim yerinde pek çok eski eser
vardır. Nevşehir’in ilk yeri Nar olup daha sonra XII. Yüzyılda buranın halkı
şimdiki Nevşehir’in olduğu yere taşınmış olabilir ( Texier:2002, III,95).
2. Bölgeden Geçen Roma Yolları
Ankara’dan doğuya giden yol üzerinde bulunan Nyssa,’dan (Nevşehir ve
çevresi) Roma döneminde yollar geçmekteydi. Bir yol Podandos (Pozantı)
üzerinden Nevşehir olduğu düşünülen Nyssa üzerinden Kayseri’ye (Caseria) çıkmaktaydı. Yine Archelais-Soandos-Sadakora (Nyssa yakınları)- Kayseri yolu geçmekteydi. Nyssa şehri Kızılırmak üzerinde bulunmakta olup
(Ramsey:1961, 281) Kırşehir’den (Mokissos-Justinianopolis), Hacıbektaş
(Dogra) ve Zoropasos’dan geçilerek Nevşehir’e (Nyssa) ulaşılmaktaydı.
Nevşehir yolların kavşak noktasındaydı (Ramsey:1961, 297). 1880’lerde
yöreyi gezen Ramsey, Osiana’nın Soando olarak tespit edilen yer olduğunu ve burasının da Nevşehir olduğunun belirtmektedir. Ona göre, Osiana kelimesi Soanda’nın bozuk şeklidir. Soanda’dan Siccisane’ya kadar 32
mil olup burası İncesu yakınlarındaki bir yerleşim yeridir. Şimdiki İncesu
yakınlarındaki Viranşahir burasıdır. Yine yakınında bulunan Süksün kasabasının ismi de Siccisane ismin bozulmuş şeklidir (Ramsey:1961, 298).
Kapadokya hakkında bilgi veren Texier burada oyulmuş kayalıklara çok
eski zamanlarda gelip yerleşen bir kavim olduğundan bahseder. Ona göre
bu kavim hakkında pek bilgi bulunamamaktadır. Onlara ait olan eserler
de tahrip edilmiştir. Aynı müellif Kayseri’den İncesu (Süksün) ve Nyssa
üzerinden Antakya’ya bir yol geçtiğinden bahseder. Ürgüb ve çevresinde
Bizans dönemine ait pek çok eser bulunmaktadır. Bilhassa bölgede pek
çok ikona yapılmıştır. Göreme de aynı şekilde eski eserlerin çok olduğu bir
yerdir. Eskiden Ürgüp yanında Osiana adlı bir şehir vardı. Burası Ovaören
kasabası yakınlarında olup Ürgüp olduğu tahmin edilmektedir. Ürgüp’te
Ortaçağ’da arka tarafta şehri koruyan bir dağ üzerinde bir hisar bulunmaktaydı (Texier:2002, III, 78–84).
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
259
İlyas GÖKHAN
Roma döneminde Kapadokya kuzey ve güney olmak üzere ikiye ayrılmıştır. Nyssa güney bölgede yer alıp yolların kavşak noktalarından biriydi.
Nyssa, Güney Kapadokya’nın merkezi sayılan Mazaka’ya (Kayseri) bağlıydı. Kapadokya’da İslam- Bizans mücadelesi öncesinde Sasani- Bizans
mücadelesi yaşanmıştır. Roma hâkimiyetinden sonra Bizans dönemi başladı. İlkçağ’da Nevşehir’in yerinde veya yakınında Nyssa olarak bilinen şehir
vardı. Roma döneminde buranın adı Soandos olmuştur. Bunun yanında
Doara (Hacıbektaş) ve Mokissos (Kırşehir) şehirleri de önemli gelişme göstermiştir. Bizans döneminde bu üç kent arasında yollar inşa edildi. Bu yolla
büyük önem kazandı. (Honigmann:1970, 19)
İslam öncesi dönemde Kapadokya bölgesinde Bizans-Sasani mücadelesi
vardı. 608–611 ve 623 yılları arasında Nevşehir ve Kayseri bölgesi Sasanilerin akınlarına uğramıştı. Bu akınlara karşı koyan Bizanslılar ile Sasaniler
arasında büyük savaşlar oldu. Bir süre bölgeyi ellerlinde tutan Sasaniler
daha sonra geri çekilmek zorunda kaldılar (Yurt Ansiklopedisi:1983, VIII,
6066).
3. Dört Halife Devri (632–661)
Dört Halife devrinde Müslüman Araplar Suriye’yi fethederek Anadolu’ya
girmeye başladılar. İslam orduları kısa süre içinde Urfa, Dülük (Antep), Antakya, Maraş, Adana, Ayn-ı Zerbe (Anavarza) Misis ve Tarsus gibi şehirleri
fethederek İç Anadolu bölgesini zorlamaya başladılar. İslam ordularının
Anadolu’daki fetihleri hakkında bilgi veren pek çok İslam kaynağı bulunmaktadır. Bunlar günümüzdeki Nevşehir ve çevresi ile de ilgili bilgiler de
vermişlerdir. Meçhul bir müellif tarafından kaleme alınan Hududu’l-Âlem
adlı coğrafya kitabında Anadolu’daki 14 bölge arasından birinin de Kapadok (Cappadocia) olduğu ve burada birçok şehir ve ırmak bulunduğu
belirtilmektedir. ( Hudûdü’l-Âlem: 2008, 157).
Orta Kapadokya bölgesi hakkında Arap tarihçileri ve coğrafyacıları arasında en eski bilgileri el- Belâzurî vermektedir. Belâzurî, şimdiki Nevşehir ve Aksaray arasında olan Zu’l-Kıl’ hakkında bilgi vererek buranın bir
kale olduğunu, üç büyük kaleden meydana geldiğini belirtmektedir. Bu
ismin Rumca yıldızlarla birlikte olan kale anlamına geldiğini de ifadelerine
eklemektedir (el-Belazuri:1987,244). Arap müelliflerinden İbn Hurdazbih
(ö.912–13) ise Kapadokya ve orada bulunan yerleşim yerleri hakkında en
ayrıntılı bilgileri vermektedir. Onun verdiği bilgiye göre Kilikya geçildikten
sonra Kabâdok bölgesine girilmektedir. Bölgenin sınırı Tarsus Dağları’ndan
260
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
İslam-Bizans Mücadelesi’nde Orta Kapodokya Bölgesi (640–962)
başlamaktadır. Kapadok bölgesinde Kura (Ortaköy yakınlarında bugünkü
Küre), Antîgû (Niğde Altınhisar) ve Ecrab kaleleri bulunmaktadır. Burada
aynı zamanda Zü’l-Killâ vardır. Burası üzerinde bacalar bulunan bir dağdır.
Araplar bu dağa Za’l-Killâ demektedirler. Bu isim bozularak Zi’l-Killâ şekline dönmüştür. Buranın ismi Cusastarûn’dur. Bu kelimenin yıldız sesi anlamına geldiğini belirten müellifin kendisinden önce yaşamış el-Belazuri’den
faydalandığı anlaşılmaktadır. Müellif bölgede 14 kale olduğunu yazarak
bunlardan bazılarının isimlerini vermiştir. Bunlar Matâmîr, Mâcide, Benlese, Melendise, Kûniye, Melekûbiye, Beddâle, Bârenû ve Sâlimen’dir.
Melekûbiyye’nin anlamı değirmen ocağı demektir. Bu dağdan değirmen
taşları kesilmektedir ( İbn Hurdazbih: 2008, 93) Melekubiyye denilen yer
şimdiki Derinkuyu denilen kazadır.
İslam ve Bizans kaynaklarında Kabâduk (Kapadokya) bölgesi olarak geçen Nevşehir ve çevresinde Osiane- Soanda (Nevşehir), Melekûbiyye (
Melehubiyye-Derinkuyu), Antigu (Altınhisar), Salimun (Selime), Tyana
(Kemerhisar), Venesa (Avanos), Arebsun (Gülşehir), Nyssa (Nevşehir- Nar),
Mokissostan (Kırşehir), Dogra (Hacıbektaş), Siccasene-(İncesu-ViranşehirSüksün) gibi yerleşim yerlerinin isimleri geçmektedir. Ayrıca bu bölgelerde
yeraltı mağaralarının bulunduğu Matamir (Aksaray- Nevşehir arası) adlı
yerden sıkça bahsedilmekte olup bu mağaralarda buğday saklandığı da
belirtilmektedir. Bu bölge hakkında bilgi veren Arap müellifleri şimdiye
kadar görmedikleri böyle bir yere hayret etmişlerdir. Nevşehir bölgesinin doğu kısmında Kızılırmak üzerinde şimdiki Kayseri’ye bağlı Yemliha
Kasabası yakınlarında günümüzde harabeleri olan ve Eskişehir denilen
yer de Justianopolis şehri de bulunmaktadır. Ramsey kitabında bu şehri
Kızılırmak’ın batısında göstermiştir. Onun verdiği bilgilerden iki Justianopolis şehri olduğu anlaşılmaktadır. Bunlardan biri şimdiki Kırşehir olup diğeri de bahsettiğimiz Yemliha yakınındaki şehirdir.
İslam orduları her yıl iki defa Anadolu’ya sefer düzenlerlerdi. Bu seferlerden biri kışın yapılır ve buna eş- şatiya diğeri de yazın yapılır ona da
es- sayifa denirdi. Daha çok yıpratma ve ganimet için yapılan bu seferlerin
başlangıcında İstanbul’a kadar gidilmişse de daha sonra Anadolu’nun iç
kesimleri ile sınırlı kalmıştır. İslam orduları Kapadokya bölgesinden geçip
Eskişehir (Amuriyye), Amasya ve Lâdik (Denizli) hudutlarına kadar ulaşıp
daha sonra üsleri olan Tarsus ve Maraş gibi yerlere dönerlerdi. Bu seferler
sırasında Nevşehir ve çevresi savaş alanı olmuş, yıkılıp harap hale gelmiştir.
Nevşehir bölgesinde bulunan yeraltı mağaraları Hıristiyanlığı kabul eden
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
261
İlyas GÖKHAN
bölge halkının Roma İmparatorluğu orduları karşısında saklanma ve sığınma yeri olduğu gibi bölgeye gelen İslam ordularından da saklanma ve
sığınma yeri olmuştur.
İslam orduları tarafından ele geçirilen Çukurova, Malatya, Antakya ve
Maraş bölgesine Avasım adı verildi. Bölgeye bazı zaman da sugur (yarıkhudut- geçit)dendi (Yinanç:2009,23). Araplar Orta Kapadokya bölgesine Tarsus’tan Pozantı yoluyla Gülek boğazından geçerek ulaşırlardı. En
önemli ve en çok kullanılan yol buydu. Buranın kuzey ucuna Kilikya kapıları denirdi. Yol buradan birkaç bölüme ayrılırdı. Pozantı’dan Kayseri tarafına giden yoldan başka Pozantı, Lüle (Ulukışla), Tyana yoluyla Kayseri’ye
varıldığı gibi Pozantı üzerinden Ereğli-Konya ve İznik’e gitmekte de mümkündü. Arap akınları başladığında Bizanslılar İstanbul’a haberi ulaştırmak
amacıyla Lüle’de ilk ateşi yakarlardı. Bundan sonra önceden belirlenmiş
olan Hasan Dağında daha sonra ileriki mesafelerde bu ateşler yakılarak
İstanbul’a kadar haber ulaştırılırdı (Uçar:1990,60). Çukurova üzerinden
Kapadokya’ya girmek için kullanılan diğer bir yol da Misis-Anavarza-Sis
(Kozan)-Haçin (Saimbeyli) ve Komana (Şar- Tufanbeyli) güzergâhıydı. Bu
yol biraz daha doğudan Kadirli-Andırın-Geben-Göksun üzerinden geçerek diğer yolla Komana’da birleşir ve Kayseri’ye ulaşılırdı. Ancak bu yolları
aşmak güç olduğundan pek kullanılmazdı. Ayrıca askeri yoların kavşağında olan Maraş’tan da bir yol Ceyhan Irmağı kıyısı ve Tekir vadisi üzerinden
Göksun’a ulaşırdı. Bu yolun biraz doğusundan Hades (Adata- Göynük)Derbü’l-Hadid (Akçaderbent)-Elbistan ve Arabissos üzerinden de bir yol
geçerdi. Ayrıca Samsat- Malatya, Zibatra (Doğanşehir)-Agra (Akçadağ)
üzerinden de Kapadokya bölgesine girilebilirdi.
Hz. Osman zamanında Muaviye komutasında bir İslam ordusu 647’de
Tarsus’tan ilerleyerek Kilikya geçitlerinden geçip Kapadokya’nın önemli
merkezlerinden biri olan Kayseri’ye yürüdü. Olayı anlatan Süryani tarihçisi
Abu’l-Farac, İslam ordularının dağ geçitlerini aştıktan sonra köylerin zengin
olduğunu gördüklerini yazmaktadır. Kayseri yakınlarına gelen Müslümanlar
burada çadırlarını kurmuşlar on gün savaşmışlardır. Muaviye askerlerinin
azlığı sebebiyle ele geçirdiği ganimet ve esirlerle birlikte Şam’a dönmüştür.
Bir süre sonra yine Kapadokya’ya ilerleyen Müslüman Araplar, Kayseri önlerine gelmişlerdir. Kayseri’de bulunan Bizans güçleri Araplara karşı koyamadılar. Onlar canlarına dokunulmaması şartıyla Müslümanlarla bir anlaşma
yaptılar. Araplar, Kayseri’ye girip şehrinin zenginliğini görünce yaptıkları anlaşmadan pişman oldular ama verdikleri sözlere de sağdık kaldılar. Yapılan
262
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
İslam-Bizans Mücadelesi’nde Orta Kapodokya Bölgesi (640–962)
anlaşma gereğince Kayseri Müslümanların eline geçmiş ancak Hıristiyanlar
vergiden muaf tutulmuşlardı(Abu’l-Farac:1999,I,165; Ostrogorsky:1999,10
8;Savaş:2000,446). 647 yılı olaylarından bahseden el-Belâzurî, Muaviye’nin
Anadolu seferine çıkarak Amurriye’ye kadar gittiğini belirtirken, Kapadokya
hakkında bilgi vermemektedir. (Belazurî:1987, 234) Bu sefer hakkında bilgi
veren diğer bir müellif İbnü’l-Esir, Muaviye’nin Kapadokya bölgesindeki faaliyetlerinden bahsetmemektedir.(İbnü’l-Esir:1991,III, 91).
653’te Müslüman ordusu bir kez daha Kilikya üzerinden Kapadokya’ya
girmiş, Aksaray, Ereğli ve Hasan Dağ gibi yerlerden geçerek Ankara’ya
kadar ilerlemiştir (Uçar:1990,73).
4. Emeviler Devri (661–750)
Emeviler Döneminde (661–750) İslam-Bizans çatışmaları hızlanmıştı.
Muaviye’nin Hilafeti zamanında (661–680) 664’de Halid b.Velid’in oğlu
Abdurrahman, Kilikya geçitlerinden Kapadokya’ya girerek Aksaray ‘a
(Kolonia) kadar gelmiş ve Beyşehir gölünde bulunan Uzunada’yı almak
istediyse de başarılı olamamıştı (İbnü’l-Esir:1991, III, 447; Savaş: 2000,
447). 668’de Süfyan b. Avf el-Ezdî komutasındaki İslam ordusu bu defa
Malatya üzerinden Kayseri’ye gelmiş ve Nevşehir topraklarını talan ederek
Amurriye ve Eskişehir üzerinden ilerleyerek Kadıköy’e kadar ulaşmıştır (
Savaş:2000,447).
Muaviye’nin ölümünden sonra Bizans Ordusu karşı saldırıya geçerek Müslümanların eline geçen yerleri işgal etti. Bizans saldırılarına cevap veren
Müslümanlar 681’de Kayseri’ye kadar ulaştılar. Bu sırada İslam ordularının
komutanlığını yapan Abdullah b. Esed b. Kurz el-Kasrî, Kayseri ve bölgesinde faaliyetlerini tamamlayarak geri döndü (Halife b. Hayyât: 2001, 290;
Yakut:1906, III, 65). Bu sırada İslam dünyasında cereyan eden karışıklıklar
sebebiyle Halife Abdülmelik, Bizans akınlarına karşı koyamamış ve onların
saldırılarını durdurmak amacıyla 685’te Bizans’a haraç ödemek zorunda
kalmıştı. Bir süre sonra iki taraf arasında yapılan anlaşmayı Bizans İmparatoru II. Justinianos bozmuştu. Bu arada Emeviler dâhili karışıklıkları önledikten sonra Bizanslıların üzerine yürüdüler. Abdülmelik’in Anadolu’ya
gönderdiği ordu 690’da Kilikya geçitlerinden Kapadokya’ya girerek Kayseri civarında Bizans ordusunu mağlup etti ( Savaş:2000, s.450).
Mesleme b. Abdülmelik komutasındaki bir İslam ordusu 705’te Çukurova bölgesinde başlattığı askeri seferini Tyana’ya kadar sürdürdü. Abu’l-
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
263
İlyas GÖKHAN
Farac, Mesleme’nin Tyana önünde çadırlarını kurduğunu ve bu şehir 9 ay
muhasara ettiğini belirtmektedir. Taberî ise Müslümanların Rum diyarında
birçok kaleyi alıp Tyana’yı kuşattıklarını belirtmektedir. Müellifin verdiği
bilgiye göre fethedilen bu kalelerin sayısı 30’u geçmektedir. Bu mücadelelere Mesleme b. Abdulmelik yanında Abbas b. Velid b. Abdulmelik de katılmıştır. Müslümanların saldırılarını karşı koymak üzere İmparator II. Justinianos bir ordu gönderdi. Ancak bu orduyu Müslümanlar ağır bir yenilgiye
uğratarak 40.000 kadar Bizans askerini öldürmüşler ve geri kalanları da
çekilmek zorunda bırakmışlardır. Bu arada Malatya üzerinden ilerleyen diğer bir İslam ordusu Darende ve Elbistan’ı da almıştı( et-Taberî: 1901,VII,
64–65; Halife b. Hayyât: 2001,362; Zehebî, 1369;IV 303–304:İbnü’l- Esir,
1991,IvV473–476;Abu’l-Farac:1999, I, 190; İbnü’l- Verdi:1996,I,170).
709’da yine bir İslam ordusu Kilikya Geçitlerini aşarak Tyana’ya ulaştı. Burası uzun süre kuşatıldı. Arapların karşısına çıkan Bizans ordusu mağlup
edildi. Hıristiyanların ileri gelenleri öldürüldü veya esir edildi. Kuşatmaya
dayanamayan Tyana şehri düştü (Ostrogorsky:1999,133; Topal:2005, 19).
Bu olayları anlatan el-Belazurî tarih vermeden bölgede Müslümanlarla Hıristiyanlar arasında çetin savaşların olduğunu ve Meymun el- Cürcümâni
adlı Müslüman komutanın bu savaşta şehit düştüğünü ve halifenin bu
duruma çok üzüldüğünü belirtmektedir (Belâzuri:1987,230; Halife b. Hayat:2001, 350).
711-12’de Abbas b. Velid Bizans’a gazaya çıkarak Sivas ve Malatya tarafları ile Tarsus’u fethetti. Mesleme b. Abdülmelik de Bizans’a karşı başarılı
muharebler yaptı (İbnü’l-Esir,1991, IV, 219). Bu akınlar sırasında Araplar
hiçbir mukavemetle karşılaşmamışlar ve Üsküdar önlerine kadar ulaşmışlardır (Ostrogorsky:1999,134).
Mesleme’nin komuta ettiği bir İslam birliği 726’da Kapadokya’ya girerek
Kayseri’yi yeniden fethetti. Abdulmelik’in iki oğlu Muaviye ve Süleyman,
Mesleme ile birlikte Anadolu içlerine Bizans’ı yıpratıcı savaşlar yaptılar.
(Halife b. Hayyât: 2001, 403–404;İbn Kesir: 1995, IX, s.418; Avcı:2003,
85) 729–30 yıllarında Muaviye b. Hişam Doğu Akdeniz sahillerini vururken, Said b. Hişam da Kapadokya (İç Anadolu) seferine çıkarak Kayseri’ye
kadar ilerledi( İbn Kesir: 1995, IX, 495).
738-39’da Mesleme, Matamir’i fethetti. Taberi bu fetih olayı hakkında
bilgi vermektedir. Burası günümüzde Nevşehir Niğde ve Aksaray arasında
kalan ve yer altı şehirlerinin bulunduğu bölgedir (İbnü’l-Verdî:1996,I,175;
Uçar:1990,123).
264
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
İslam-Bizans Mücadelesi’nde Orta Kapodokya Bölgesi (640–962)
5. Abbasiler Devri (750–1258)
Abbasilerin 750’de hilafeti ele geçirmelerinden sonra bir süre ara verilen
Anadolu akınlarını, halife Ebu Cafer Mansur yeniden başlattı. 762’de Halife Ebu Cafer, Salih b. Ali’yi Anadolu’ya gönderdi. Silifke ve Tyana’ya kadar
devam eden bu seferde Müslümanlar İç Anadolu’da bazı yerleri fethettiler (Halife b. Hayyât:2001, 504). Aynı halife zamanında 779’da bir İslam
birliği Anadolu’ya girerek Kayseri’nin doğusunda bulunan Arabissos’a kadar gelerek Ceyhan’ın kollarından biri olan Hurman çayını geçti (İbnü’lEsir,1991, VI,60–61;Abu’l Farac:1999,I,204). Abbasiler döneminin büyük
halifelerinden Harun Reşid (786–809) Çukurova ve Kapadokya bölgesine
seferleri hızlandırdı. Bizans’ın iç ayaklanmalarından istifade eden Harun
Reşid, Kilikya üzerinden bir orduyu Tyana’ya gönderdi. Burası fethedildi. İslam ordusu Ankara’ya kadar ulaştı. Bizans İmparatoru I. Nikephoros
(802–811) haraç ödeyerek Harun Reşit’le bir anlaşma yapmak zorunda
kaldı (Ostrogorsky:1999,182).
Harun Reşid ve oğulları döneminde İslam orduları orta Kapadokya bölgesine seferlere devam ettiler. Harun Reşid (786–809) 797-98’de günümüzde Nevşehir, Niğde ve Aksaray arasında ulunan Melendiz dağ bölgesinde
Matmure’i fethetti. (İbn Kesir:1995, X, 299). Burası bir süre sonra yeniden
Bizans idaresine geçti. İbnü’l- Verdî’nin verdiği bilgiye göre Harun Reşid
805’te 135 bin askerle Anadolu’ya girmiştir. Halife, Ereğli’yi 30 gün kuşatmıştır. Anadolu içlerine yayılan İslam orduları pek çok kale ve şehri ele geçirilmişlerdir. Ele geçirilen yerler arasında Nevşehir ve çevresinde bulunan Safsaf
ve Melukiniye de (Derinkuyu) bulunmaktadır. Müslümanların bu başarıları
üzerine Bizanslılar vergi vermek zorunda kalmışlardır. (Halife b. Hayat:2001,
547;İbnü’l-Verdî, 1996, I,200). 807-808’de Harun Reşid, Matmure’yi almak
için Sabit b. Nasr b.Malik’i Bizans hudutlarına göndermiştir. Matmure’ye
ilerleyen Nasr burayı fethetmiştir (İbn Kesir:1995, 350).
Harun Reşid’in oğulları döneminde Müslümanların Kapadokya bölgesine akınları devam etti. Halife Me’mûn (813–833) Anadolu’ya dört sefer
gerçekleştirdi. Başta Tyana olmak üzere Kapadokya bölgesi bu seferlerle ele geçirilip talan edildi. 831’de Kapadokya bölgesine sefer yapan
Me’mun bölgenin başta Matmure(Matamir) olmak üzere 30 kalesini ele
geçirmiştir. Bu sefer esnasında Me’mun Antigû’ya (Niğde-Altınhisar) geldi. Buranın halkının sulh istemesi üzerine buradan Ereğli tarafına geçti.
Me’mun’un adamlarından Yahya b. Eksem bölgede yağma hareketle-
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
265
İlyas GÖKHAN
rine girişmiş ve bazı yerleri yakıp yıkarak aldığı esirlerle geri dönmüştür
(Yakut: 1906, III,66; İbnü’l-Esir:1991, VI,363; Abu’l-Farac:1999,I,222;To
pal:2005,22). 832’de Me’mun Lüle’ye kadar gelip burada 100 gün kalmış ve bölge ele geçirilip komutanlarından Uceyf’e bırakılmıştır. Ancak
Bizanslıların karşı saldırısı ile Lüle kuşatma altına alınmıştır. Bunun üzerine
Me’mun ona yardımcı kuvvet gönderince Bizanslılar geri çekilmek zorunda kalmışlardır. (Yakut: 1906, III, 66; İbnü’l-Esir, 1991,VI,365). Tyana çok
önemli bir şehirdi. Mesudî Anadolu’dan Tarsus ve Amid tarafına bu şehir
üzerinden geçildiğini belirtmektedir. Müellifin verdiği bilgiye göre Halife
Me’mun son seferinde bölgede on beş kaleyi ele geçirmiştir ( Mesudî:
1938, III,363;Yinanç:2004,23–24).Bu kalelerden bazılarının Tyana’nın
öbür tarafında yani Nevşehir ve Aksaray taraflarında olması muhtemeldir.
Me’mun Tyana’yı yeniden inşa ettirmek istemekteydi. Ancak bunda başarılı olamadı. Gerek Me’mun gerekse kardeşi Mutasîm Kilikya geçitlerinden
Kapadokya bölgesine gelip pek çok sefere katılmışlardır. Onlar bu bölgeyi
çok severlerdi. Halife Me’mun Pozantı Çayına ayaklarını daldırıp suyundan
içerdi. Ancak bir gün halife taze hurma yiyip bu çayın suyundan içerek
humma hastalığına yakalanıp vefat etmiştir(Mesudî; 1938: III, 328; İbnü’lEsir, 1991, VI, 372, İbnü’l- Esir:1996,I,211).
Me’mun’un ölümünden sonra kardeşi Mutasîm (833–842) Kapadokya
bölgesine seferlere devam etti. O, ağabeyinin imar etmek ve surlarını tamir ettirmek istediği Tyana’yı tahrip etti. 838’de Halife Mutasım yanında,
başta Afşin Bey olmak üzere pek çok Türk komutanla birlikte Anadolu’ya
sefere çıktı. Amacı Amurriye’yi almaktı. Mutasım Çukurova üzerinden
Torosları, Afşin Bey Malatya ve Elbistan üzerinden Kapadokya’yı geçerek
Amurriye önüne geldiler. Uzun süre kuşatılan şehir fethedildi. Burada on
beş gün kalan halife geri Tarsus’a döndü ( Mesudî:1938, IV,14–15; İbnü’lEsir:1991, VI, s.418–425;İbnü’l-Verdî:1996,I,213).
Halife Mutemit zamanında 876’da harekete geçen Bizans İmparatoru I.
Basileios, Kayseri ile Maraş arasındaki bölgeyi ele geçirdi. Kilikya’da Lülü
kalesi, Eğeğli ve Tyana kesin olarak Bizanslıların eline geçti. Bölgede bulunan İslam birlikleri geri püskürtüldü (Grousset:2005, 466).
Arap akınlarının etkisiyle, tasvir yanlısı bir kısım Hıristiyan keşiş VII. yüzyılda
Matiane (Maçan-avcılar), Korama (Göreme), Ürgüp ve Avanos taraflarına sığınmıştı. Bunlar Nevşehir yöresindeki peribacaların içlerini oyarak yerleştiler.
Bizans İmparatoru Leon, ülkede Hz. İsa, Hz. Meryem ve havarilerinin ikona-
266
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
İslam-Bizans Mücadelesi’nde Orta Kapodokya Bölgesi (640–962)
larını yasaklamıştı. Bizans’ta tasvir kırıcı akım olarak güç kazanan bu hareket
(725-843) sebebiyle Kapadokya bölgesine sığınan Hıristiyanların sayısı artmıştı
(Ostrogorsky,137-196) Bunlar yeraltı mağaraları ve peribacaların içine oydukları kiliselerin duvarlarına korkusuzca kutsal kabul ettikleri ikonaları yaptılar.
6. Kapadokya Themalığının Kurulması
Müslümanların İç Anadolu’ya giriş kapısı olan orta Kapadokya bölgesine
Bizanslılar Kapadokya themalığını kurarak burada bir direniş merkezi oluşturdular. Arapların dağ geçitlerine karşı Bizanslılar da buranın karşısında
Küçük Kapadokia, Kolonia (Aksaray) themalığını kurdular. Burası önce küçük bir askeri garnizon olup daha sonra kleisuralığa (dağ geçidi) çıkarıldı. (Honigmann:1970,45–46; Ostrogorsky:1999,194). Küçük Kapadokya
garnizonu 850’lerde themalığa yükseltildi. Burası Anadolu temalığından
ayrılmış bir yerdi. Bu klesisure Kızılırmak’tan Toros dağlarına kadar olan
sahayı kapsamakta olup merkezi Tayna’ydı (Honigmann:1970,42).
Abbasi Hilafetinin zayıflamasıyla sugur (Avasım) bölgesinin idaresi Hamdanilere geçti. Bu devletin Halep kolu hâkimi Seyfüddevle b. Hamdan
940’lardan itibaren Bizanslılarla 25 yıl devam eden savaşlara girişti. Başlangıçta Seyfüddevle Malatya, Maraş, Tarsus, Hades gibi yerleri alıp İç
Anadolu’ya geçerek Tyana, Kayseri ve (Harşana) Amasya’ya kadar ulaştı.
Bizans ve Hamdaniler arasında ciddi muharebeler oldu. Bu savaşların bazılarını Bizanslılar bazılarını da Hamdaniler kazandı.
948 yılı Eylül ayında Seyfüddevle Tarsus üzerinden 4000 askerle
Kapadokya’ya girdi. Kayseri’ye kadar ulaştı. Kapadokya bölgesi zengin bir
yerdi. Bu mıntıkada sayısız kale ele geçirip pek çok ganimet ve esir aldı.
Buradan Samantu( Samantı) bölgesine girdi. Daha sonra Harşana’ya (Sivas- Amasya yakınları) yürüdü. Buradan Sariha’ya (Sivas yakınlarında bir
yer)geldi. Burası İstanbul’a yedi günlük mesafedeydi. Seyfüddevle bu mıntıkalardaki savaşları kazanarak bol ganimetle Haleb’e döndü (İbnü’l-Esir,
1991, VIII, 467;Canard:1934,87–88). 950’de Seyfüddevle bir kez daha
Samantu üzerinden Kayseri’ye kadar geldi. Defalarca geçtiği Kızılırmak’ı
bir defa daha geçmiştir. Buralarda sayısız kale ve kiliseyi ele geçirmiş ve bol
ganimet almıştır (Canard:1934,87–90).
Kayserili bir Bizans komutanı olan Nikefor 960’larda Seyfüddevle’ye karşı
harekete geçerek arka arkaya onu mağlup etti. 962’de Kayseri’den hareket
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
267
İlyas GÖKHAN
eden Nikefor, (Nicephoros Fokas 963–969) Kilikya geçitlerini aşarak Tarsus’a
ulaştı. Önüne çıkan Tarsus hâkimi İbn Zeyyat’ın 4000 kişilik ordusunu yenerek onu öldürdü (İbnü’l-Esir:1991,VIII, 464–465;Canard:1934,140).
X. Yüzyılın ikinci yarısında Kapadokya bölgesinden Müslümanlar tamamen çıkarıldı (Yurt Ansiklopedisi:1983,6066). 963’te Nikefor, Kapadokya
üzerinden Kilikya’ya girerek Arapların elinden Tarsus, Adana, Anabarza ve
Misis’i aldı. Arapları Antakya kapılarına kadar sürdü. (İbnü’l-Esir,1991,VIII,
478: İbn Kesir: 1995, XI, 412; Simbat, 2) Kapadokya’nın merkezinden ve
aslen Arap asıllı Cebele b. Eyhem soyundan geldiği iddia edilen Nicephoros Fokas başarılarının neticesinde İmparator (963–969) oldu. Bir bilgiye
göre onun atası Gabala (Cebele b. Eyhem) Kapadokya bölgesine gelerek
Hıristiyan olmuş bir Arap’tı.(Abu’l-Farac:1999,I, 208). Bizans’ın karşı saldırısı ile Müslümanların elinden alınan Kapadokya bölgesi, artık Uç thema
özelliliğini yitirdi (Grousset:2005, 468).
968’de Antakya tarafından gelen Müslümanlar ve Horasanlılar (Türkler)
Çukurova’yı aşarak 3000 kişiyle Kapadokya bölgesine girdiler. Bölgeyi
ele geçiren Müslümanların üzerine 40.000 kişilik bir Bizans ordusu geldi. Müslümanlar ağır bir yenilgiye uğrayarak toptan kılıçtan geçirildiler.
(Abu’l-Farac:1999,I,266). Bu yenilgiden sonra, Türklerin Anadolu’ya gelişine kadar Müslümanlar bir daha İç Anadolu’ya giremediler.
Sonuç
Hititler, Kapadoklar, Sasaniler, Makedonyalılar, Selefkoslar, Sasaniler, Romalılar ve Bizanslılar gibi devletlerin idaresi altında kalan Kapadokya bölgesi pek
çok savaşa ve istilaya ev sahipliği yapmıştır. Müslüman Arapların Suriye’yi fethi
arkasından Kilikya bölgesinden girdikleri Kapadokya bölgesi fethedilmek istenen İstanbul yolu üzerindeydi. Müslümanlar Kapadokya, hem Kilikya hem
de Maraş ve Malatya üzerinden girmişlerdir. Bölge birçok defa Müslümanların
eline geçmiş ve savaş alanı haline gelmiştir. Bundan dolayı da tahribata uğramıştır. Yapılan bu mücadeleler sırasında Nevşehir ve çevresinde bulunan yerler çeşitli vesilelerle geçmektedir. Kapadokya bölgesi üzerindeki İslam- Bizans
mücadelesi 647’de başlamış olup 962’de sona ermiştir. İki taraf arasındaki bu
hâkimiyet mücadelesi 300 yılı aşkın devam etmiş olup Bizans’ın üstünlüğü ele
geçirmesiyle bölgeden Müslümanlar çekilmiştir.
Nevşehir Osmanlı döneminde kurulan bir şehir olsa da bölgede pek çok eski
yerleşme ve kale bulunmaktadır. Bölge yeraltı mağaraları ve peribacaları ile
dikkat çekmiştir. Kapadokya bölgesi hakkında bilgi veren İslam müellifleri
bölgedeki yeraltı mağaraları ve yerleşim yerlerinden bahsetmişlerdir.
268
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
İslam-Bizans Mücadelesi’nde Orta Kapodokya Bölgesi (640–962)
Kaynaklar
Abu’l-Farac, 1999, Gregory, Abu’l-Farac Tarihi, C.I-II, (Süryancadan çev.
R.A.W.Budge, Türkçe çev. Ö.R.Doğrul), TTK Yay., Ankara.
Avcı, Casim,2003, İslâm Bizans İlişkileri, Klasik Yay., İstanbul .
Canard, Marius,1934, Sayf al Daula, Paris Paul Geuthner, Paris
El- Belazurî,1987, Fütuhu’l- Büldân (çev. M. Fayda), Kültür bakanlığı Yay., Ankara
Grousset, René, 2005, Başlangıçtan 1071’e Kadar Ermenilerin Tarihi, (S. Dolanoğlu), Aras Yay., İstanbul.
Halifet B. Hayyât, 2001, Tarihu Halifet b. Hayyât, (Çev.: A. Bakır), Bizim Büro
Basımevi, Ankara.
Heredotos, 1997, Tarih (çev.M. Ökmen), Türkiye İş B. Yay, İstanbul.
Honigmann, Ernest, 1970, Bizans Devletinin Doğu Sınırı, (terc. F. Işıltan), İstanbul
Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yay, İstanbul.
İbnü’l-Esir, 1991, İslam Tarihi, (el-Kâmil fi’t-Tarih), C. III-VIII, (çev. A.Ağırakça), Bahar Yay., İstanbul.
İbn Hurdazbih, 2008, Yollar ve Ülkeler Kitabı, (çev. M. Agari), Kitabevi Yay., İstanbul.
İbn Kesir, 1995, el- Bidaye ve’n-Nihaye, (çev. M. Keskin), C. X, çağrı yay, İstanbul.
İbnü’l-Verdî, Tarihu İbni’l-Verdî, C. I ,Darü’l-Kütübi’l-İlmiye, Beyrut 1996.
Minorksky, V., 2008, Hudûdü’l-Âlem Mine’l-Meşrik ile’l-Magrib, (çev:A. DumanM. Agari), Kitabevi Yay., İstanbul.
Nevşehir, 1983, Yurt Ansiklopedisi, C. VIII, İstanbul.
Ostrogorsky, Georg, 1999, Bizans Devleti Tarihi, (çev. F. Işıltan), TTK Yay.,
Ankara.
Ramsey, W. M., 1961, Anadolu’nun Tarihi Coğrafyası, (çev:Mihri pektaş), Meb
Yay, İstanbul.
Savaş, Rıza, 2000, Emeviler Devrinde Sâive Seferleri ve Kayseri, III. Kayseri Ve Yöresi
Tarih Araştırmaları Sempozyumu Bildirileri (06-07 Nisan 2000), Kayseri.
Simbat, Vekayinamesi 951–1334), (Çev. Hrant D. Andreasyan), TTK Basılmamış
Tercümeler Kısmı.
Strabon, 1987, Coğrafya, Anadolu (Kitap:XII, XIII, XIV) (çev. A. Pekman ) Arkeoloji
ve Sanat Yay. İstanbul.
Et-Taberi, (1901) Tarihü’l-Ümem ve’l- Mülük, C.VII, Kahire.
Texier, Charles, 2002, Küçük Asya (çev. A. Suavi- yay. K. Y. Kopraman-Musa Yıldız)Enfermasyon Dökümasyon Hizmetleri Yay, Ankara.
Topal, Nevzat 2005,Tyana ve Çevresine Yapılan Arap Akınları, Niğde Tarihi Üzerine, İstanbul.
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
269
İlyas GÖKHAN
Uçar, Şahin, 1990, Anadolu’da İslâm- Bizans Mücadelesi, İşaret Yay., İstanbul.
Urfalı Mateos, 1987, Vekâyinâmesi ve Papaz Grigor’un Zeyli, (Türkçeye çev. H.D.
Andreasyan, Notlar: E.Dulaurer, M. H. Yinanç, TTK Yay., Ankara.
Yinanç, Mükrimin Halil, 2004, Maraş Emirleri, (yay. S. Kaya), Kahramanmaraş.
Yinanç, Mükrümin Halil, 2009, Türkiye Tarihi Selçuklular Devri, (yay. R. Yinanç)
Ekol Yay., Ankara.
Yakut’ül-Hamevî, 1906, Mucemü’l- Büldân, C.I-IV, Matbaatü’s- Saadet, Kahire.
Zehebî, (H.1369), Tarihü’l-İslam, Mektebetü’l-Kudüs, CIV, Kahire.
270
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
HIRKA DAĞI’NDAKİ ARDIÇ AĞACI ÜZERİNE
ANLATILAN EFSANELER
DIEGETIC LEGENDS ABOUT JUNIPERUS COMMUNIS
AT HIRKA MOUNTAIN
İmran Gündüz ALPTÜRKER*
ÖZET
Anadolu’da gönülleri aşkla, insan sevgisiyle, birlik ve beraberlik çerağıyla tutuşturan, büyük bir “veli”, büyük bir “mutasavvıf” olan
Hacı Bektaş Veli, Nevşehir yöresinde Sulucakarahöyük’e yerleşmiş,
Orta Anadolu’yu dolaştıktan sonra Anadolu kültürünü, Anadolu
insanının gelenek ve göreneklerini özümseyerek yeni bir bilim ve
öğreti merkezi kurmuştur. Birçok önemli şahsiyette olduğu gibi Hacı
Bektaş Veli’nin hayatı ve kerametleri ile ilgili olarak da birçok efsane mevcuttur. Bu çalışmada efsane türünün tanımı ve özellikleri
verilerek kült ve ağaç kültüne değinilmiştir. Nevşehir sözlü kültür
ortamından derlenmiş olan Hırka Dağı’nda Hacı Bektaş Veli’nin ardıç ağacına dönmesiyle ilgili olarak anlatılan efsanelerde, Türklerin
İslamiyet öncesi inançlarından ağaç kültünün izleri görülmektedir.
Bildirimizde bu efsanenin varyantlarından yola çıkılarak Türklerin İslamiyeti kabul etmelerinden sonra Anadolu’da ağaç kültünün yansımaları ve ne şekilde yaşatıldığı irdelenmeye çalışılmıştır.
Anahtar Kelimeler: Efsane, Ağaç Kültü, Hırka Dağı, Hacı Bektaş Veli
ABSTRACT
Hacı Bektaş Veli, a great Saint, a great sufi who ignited the souls
with love, philanthropy, kindle of unity and solidarity, settled into
Sulucakarahöyük in vicinity of Nevşehir and after strolling around
Anatolia, he founded a new science and ism centre by internalizing
traditions of Anatolian people. There are lots of recital about the
life and miracles of Hacı Bektaş Veli like a lot of important people. In
* Nevşehir Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Ana Bilim Dalı Yüksek Lisans
Öğrencisi, e-posta:[email protected].
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
271
İmran Gündüz ALPTÜRKER
this endure it is adverted the cult and the cult of tree by giving the
description and feature of legend. It is seen the cult of tree which
belongs to marks of beliefs of Turkish people before Islam in the
diegetic legends related to turning into juniperus of Hacı Bektaş
Veli at Hırka Mountain which was compiled from the verbal culture
of Nevşehir. By being derived the variant of this legend, it is tried to
examine reflections of cult of tree and how it is kept alive after the
acception of Islam by Turkish.
Key Words: Legend, Cult of Tree, Hırka Mountain, Hacı Bektaş Veli
Tarihin hemen her devrinde Türk dünyasında ve Anadolu’nun birçok yerinde kutsal mekân anlayışına bağlı olarak ortaya çıkan birçok inanış ve
uygulama kendini göstermektedir. Bu kültürel değerler, Türk mirasının
temelini oluşturan en önemli hazine sayılmış ve hâlen de sayılmaktadır.
Çeşitli dinlere mensup olarak yaşamış olan Türk halkı, bu inanış ve uygulamaları birbirine bağlayarak birçoğunu günümüze kadar taşımıştır. Eski
bir yerleşim alanı olan Kapadokya, tarih boyunca hem toplumsal hem de
kültürel açıdan önemli olaylara sahne olmuştur. Birçok uygarlığa ev sahipliği yapmış olan, değişik dinleri ve kültürleri buluşturan Nevşehir, köklü
bir tarihe, zengin bir kültürel mirasa ve bunun sonucu olarak birçok sözlü
kültür ürününe sahiptir.
Gülşehir’in Eskiyaylacık köyündeki Hırka Dağı’nda yer alan ardıç ağacıyla ilgili olarak anlatılan efsaneler çalışmamızın konusunu oluşturmaktadır.
Nevşehir il merkezine 18 km uzaklıkta olan Hırka Dağı, Hacıbektaş–Yeşilöz
köyü yönünde uzanmakta olup alanının büyük bir kısmı Gülşehir ilçe sınırları içerisindedir. Araştırmamızda çalışmanın temel malzemesini oluşturan
efsaneler yazılı ve sözlü kaynaklardan yararlanılarak tespit edilmiştir. Daha
sonra tespit edilen bu efsanelerde, İslamiyet öncesi Türk inanışlarından ağaç
kültünün yansımaları ve ne şekilde yaşatıldığı incelenmeye çalışılmıştır.
İnceleme kısmına geçmeden önce, efsane türünün özelliklerine ilişkin kısa
bilgi vermenin uygun olacağı kanaatindeyiz. Pertev Naili Boratav, 100 Soruda Türk Halk Edebiyatı adlı eserinde, “Efsanenin başlıca niteliği, inanış
konusu olmasıdır. Onun anlattığı şeyler doğru, gerçekten olmuş diye kabul edilir. (...) Efsane, kendisine özgü bir üslubu, kalıplaşmış kuralları, biçimleri olmayan, düz konuşma dili ile bildirilen, bir anlatım türüdür.”1 der.
1
Pertev Naili Boratav. 100 Soruda Türk Halk Edebiyatı, İstanbul: 1969, s. 166.
272
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
Hırka Dağı’ndaki Ardıç Ağacı Üzerine Anlatılan Efsaneler
Bilge Seyidoğlu ise, Erzurum Efsaneleri adlı eserinde, “Efsaneler tarihi
devirler içinde teşekkül etmişlerdir. Konusu bir olay, tarihi veya dinî bir
şahsiyet yahut bir yer olabilir. Tarihi devirler içinde teşekkül ettikleri için
efsaneler mitlerden bu konuda ayrılırlar. Mitlerde zaman başlangıç zamanıdır. Mitlerin kahramanları tanrılar ve yarı tanrılardır. Efsanelerde kahramanların olağanüstü güçleri vardır; fakat tanrı veya yarı tanrı değillerdir.
Mitolojiler ilkel dönemlerin ve ilkel kültürlerin mahsulleri oldukları hâlde
efsaneler günümüzde oluşabilir ve tarih sahnesine çıkabilirler.”2 der.
Alman Grimm Kardeşler, masal üzerine yaptıkları çalışmada efsaneyi masalın alt başlığı olarak değerlendirmiş ve şu şekilde tanımlamışlardır: “Efsane, gerçek veya hayalî, muayyen şahıs, hadise veya yer hakkında anlatılan bir hikâyedir”.3 Max Lüthi, masalın efsane, menkıbe, mit, fabl ve fıkra
gibi anlatı türlerinden farkını değerlendirdiği bir yazısında efsaneyi şöyle
tanımlamıştır: “Efsane kavramı, duygusal bir anlatımla, anlatıcı tarafından
bilinçli olarak gerçek olaylar anlatıldığını iddia eden, dinleyicilere bu olayın gerçek olup olmadığını, gerçek ise nasıl olduğunu düşündüren ve bu
gerçekten haberdar olmayı isteten, nesilden nesile sözlü aktarım yoluyla
geçen ve karakteristik bir şekle sahip anlatım türünün adıdır. Dar anlamda
masal ile efsane arasında benzerlik varsa da, olayların gerçekliği bakımından büyük farklılık bulunur”.4 Lüthi, masal ile efsanenin farklarını ortaya
koymayı denediği çalışmasında şu sonuca ulaşır:“Efsane duygusal, ahlaki
(etik), objektif, zamana ve mekâna bağlı bir anlatım türüdür. Masal şiirsel
bir anlatıma sahipken efsanede tarihi ve didaktik bir anlatım vardır. Bu anlatım türlerinden bir tanesi üzerinde yoğunlaşıldığında işlevsel farklılıklar
ortaya konabilir. Halk anlatılan efsaneye halkın saf ve eleştirisiz hayatını
anlattığı için inanmak isterken, masalda, kimi ironik bitirme formellerinin
de işaret ettiği gibi herhangi bir inandırma kaygısı yoktur”.5 “Halkbilimcilerin ortak görüşüne göre efsane, sanatsal olarak formüle edilmiş, üçüncü
bir şahsa anlatılan ve geçmişte ya da tarihsel geçmişte kurulmuş geleneksel bir hikâye ya da anlatıdır. Aslında gerçek değildir ancak anlatıcı ve
dinleyicileri tarafından gerçek olduğuna inanılır”.6
2
3
Bilge Seyidoğlu. Erzurum Efsaneleri, İstanbul: 1997, s. 13.
Saim Sakaoğlu, Anadolu-Türk Efsanelerinde Taş Kesilme Motifi ve Bu Efsanelerin Tip Kataloğu,
Ankara: 1980, s. 4.
4 Gülin Öğüt Eker, vd. Halk Biliminde Kuramlar ve Yaklaşımlar, Ankara:2003, s.314.
5 Gülin Öğüt Eker. age., s.315.
6 Linda Degh. Günümüz Bağlamında Efsane Üzerine Teorik Düşünme ve Efsanenin Tanımı, çev.
Selcan Gürçayır, Halkbiliminde Kuramlar ve Yaklaşımlar, 2, haz. M. Öcal Oğuz, Selcan Gürçayır,
Ankara:2005, s.345.
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
273
İmran Gündüz ALPTÜRKER
Günümüze kadar pek çok araştırmaya konu olan ve pek çok araştırmacı
tarafından birçok tanımı yapılmış olan efsane türünü şekil, yapı, içerik,
işlev ve yaratım özelliklerini dikkate alarak şu şekilde tanımlamak mümkündür: Halk edebiyatının anlatmaya dayalı türleri arasında yer alan ve
yaratılış temelinde mitolojik, tarihi, dini ve sosyal hayata ilişkin unsurlar
içeren efsaneler; anlatı türleri içinde, masal, destan ve halk hikâyesine
göre daha kısa olan; içinde abartma, olağanüstülük ve inandırıcılık bulunan ve sanatsal bir şekilde formüle edilemeyen nesir anlatılardır. Herhangi
bir yerde, herhangi bir zamanda ve herhangi bir kişi tarafından anlatılabilen; konuları doğadaki oluşumlar, insan, insanüstü ve doğal varlıklar olan,
somut kanıtlar ortaya koydukları için de anlatılanların gerçek olduğuna
inanılan bu anlatmalarda olağanüstülüklerle yapılan açıklamalar önemli
bir yer tutar. Efsanelerin, nedeni belli olmayan varlık, olay ve oluşumlara
açıklama getirme, belirli durum, olgu, varlık, davranış ve geleneklerin kökenine açıklık getirme, toplumsal kurumları geçerli kılma gibi işlevleri vardır.7 Türk tarihinde yer etmiş dini ve tarihî şahsiyetlerin (evliyalar, erenler,
önemli devlet büyükleri) hayatları ve kerametlerinden bahseden efsanelere “menkıbe” adı verilir. Menkıbeler bazen ayrı bir tür gibi görülmekteyse
de, anlatmalar şekil ve yapı, içerik ve işlev ve de anlatım özellikleriyle efsanelerin bir alt türü olarak ele alınmaktadır.
Türkler dini tarihleri içerisinde, çok eski dönemlerden itibaren, dağ, ağaç,
su, kaya vb. varlıkların birer ruhunun bulunduğuna inanarak bunları kutsallaştırıp kült hâline getirmişlerdir. Kült, Türkçe Sözlük’te tapma, tapınma, dinî tören, ibadet, âyin8 olarak tanımlanmaktadır. Kavram olarak,
“Tanrı veya Tanrı olarak kabul edilen şeylere [tabiat üstü güçlere] saygı
göstermek ve tapınmak, onlara bağlılığı ifade eden söz ve hareketlerde
bulunmak”9 veya “yüce ve kutsal olarak bilinen varlıklara nesnelere karşı
gösterilen saygı, onlara tapınış”10 şeklinde tanımlanan kült, antropolojik
mana itibariyle, Tanrı veya Tanrılarla ilişki içindeki belirli bir gruba ait inançları ve ayin [ritüel] gibi dinî eylemleri ifade eder. Bu nitelik ve nicelikleriyle
kült kavramı, ilkel inançlardan ilahi ve beşerî dinlere kadar bütün inanç
7
Adem Öger. Uygur Efsaneleri Üzerine Bir Araştırma (İnceleme ve Metinler), Ege Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü Yayımlanmamış Doktora Tezi, İzmir: 2008, s. 80.
8 Türk Dil Kurumu. Türkçe Sözlük C. 2, Ankara: 1998, s. 1436.
9 Sosyal Bilimler Ansiklopedisi C. 2, İstanbul: 1991, s. 351.
10 Sedat Veyis Örnek. 100 Soruda İlkelerde Din, Büyü, Sanat, Efsane, İstanbul: 1988, s. 102–103.
274
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
Hırka Dağı’ndaki Ardıç Ağacı Üzerine Anlatılan Efsaneler
sistemleri içinde görülmektedir.11 Türk inanç sisteminde de dağ ve ağaç
kültü önemli bir yer tutar. Türk kültüründe dağ, Gök Tanrı’ya yakın olması
ve bazen de ona ev sahipliği yapmasıyla kutsal kabul edilmiştir.
Ağacın yerin dibine kadar inen kökleri, göğe doğru dik bir tarzda yükselen
gövdesi ve gökyüzüne dağılan dal, budak ve yapraklarıyla olduğu kadar
mevsimden mevsime kendini yenilemesi ve daha pek çok özelliğiyle de
iptidai insanın birtakım dini telakkilere sahip olmasında hayli payı vardır.
Ayrıca ağaç çoğu defa hayatın ve edebiliğin timsali olarak da benimsenmiştir.12 “Bay Terek”, “Temir Kavak”, “Hayat Ağacı” veya “Evliya Ağaç”
gibi adlarla anılan kutsal ağaçlar, Gök Tanrı’nın simgeleri arasındadırlar.
Bu ağaçlar da bazı kutsal dağlarda olduğu gibi gökte bulunan ve Tanrı’nın
yaşadığına inanılan cennete kadar yükselmektedir. Türklerin dünyayı algılayışının merkezinde de üç âlemi birbirine bağlayan, dünya düzeninin
teminatı olan ve her biri ayrı bir anlama sahip olan ağaç vardır. Kozmik
düzeni sağlayan ağaç sembolleri bütün Türk dünyasının ortak sembolleridir. Kutsal kabul edilen ağaçların başında ise kayın, çam, dağ servisi, ardıç
ve çınar gelmektedir”.13
Ağaç çeşitli Türk boylarının yaratılış efsanelerinde de yerini almıştır. Oğuz
Kağan destanına göre Oğuz ikinci karısını bir ağaç kavuğunda bulmuştur. Uygurlar, Tuğla ve Selenka nehirlerinin birleştiği yerde var olan fıstık ve çam ağaçları arasına gökten inen ışıktan türediklerine, atalarının
bu ışığın o ağaçları gebe bırakması sonucu dünyaya gelmiş olduklarına
inanırlardı.14 Uygurlar arasında türeyiş efsanelerinde kutsal sayılan ağaç,
Manihaizm’de de çok önemli bir unsurdur. Mani dinine mensup olanlara
göre beş “hayat ağacı” beş de “ölüm ağacı” vardır.15 Altay yaratılış destanında gök ağaçlarının dokuz tane dalları vardır. Bu gök ağaçları genel
olarak gökteki bir dağa veya bir tepenin üzerine oturtulmuşlardır. Ağacın
bir yanında ay, bir yanında güneş bulunur.16 Yine Altay mitolojisine göre
gökyüzüne doğru çok büyük bir çam ağacı yükselir, gökleri delip geçen
bu ağacın tepesinde ise Tanrı Bay –Ülgen– otururdu. Manas Destanı’nda
11
12
13
Metin Özarslan. “Türk Kültüründe Ağaç ve Orman Kültü”, Türkbilig, S. 5, 2003, s. 94.
A. Yaşar Ocak. Bektaşi Menakıbnamelerinde İslam Öncesi İnanç Motifleri, İstanbul: 1983, s. 84.
Adem Öger. Uygur Efsaneleri Üzerine Bir Araştırma (İnceleme ve Metinler), Ege Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü Yayımlanmamış Doktora Tezi, İzmir: 2008, s. 168.
14 Adem Öger. age., s. 195.
15 Bahattin Ögel, Türk Mitolojisi 1, Ankara: 1989, s. 90.
16 Bahattin Ögel. age., s. 91.
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
275
İmran Gündüz ALPTÜRKER
ise kısır kadınların kutsal elma ağacının altında oynamaları ile çocuklarının
olacağı anlatılır. Yakutlara göre dünya sekiz köşeli idi. Ortasında kutup
yıldızına kadar uzanan bir ağaç vardı. Bu ağaca Demir Kazık derlerdi.17
Yakut kadınları, evlat sahibi olmak için mukaddes ağacın altında ruhlara,
onlara evlat vermesi için yalvarırmış. Çünkü ağaç, mitolojik inanca göre
ongondur, dünya ağacının varyantıdır, kendisi de bazen ana, bazen de
ata başlangıçtır. Ağaç oyukları, insanların ulu atalarının, öncelikle hakanın anası ve dahası doğumu ve artımı koruyan ilahenin bulunduğu yerdir.
Çoğu zaman ağacın kendisi çocuk doğurur ve doğum ilahesi ve çocukların koruyucusu Umay’la birlikte faaliyet gösterir.18
Başkurtlarda da ağaç kültünün derin iz bırakmış olduğu bilinmektedir.
Başkurtlarda son yıllara kadar “kayın” ve “ardıç” [artış] ağaçlarına karşı
saygı gösterilirdi. Ulu Katay Urugu Başkurtlarından Sigay köyü halkının
mübarek saydıkları “Bay Kayın” yahut “Bay Savul” dedikleri bir kayın
ağacı vardı. Nezir kurbanları bu ağaç yanında kesilir, yağmur duaları burada kılınırdı.19 Ayrıca Abdükadir İnan, Lepechin’den, Başkurtların ardıç
ağacını takdis ettiklerini “Tura-Tav’da bir ardıç ağacının dalını koparmıştım. Başkurtlar adak adamadan ardıcın dalını nasıl koparıyorsun diye itiraz
ettiler.”20 şeklinde aktarmaktadır.
Tanrıların ve perilerin ağacı olmasından dolayı kutsal kabul edilen ardıcın
Şaman inanışındaki yerine dikkat çeken Melikoff, Şaman ayininde yakılan ardıcın kokusunun çok güçlü bir duman olarak yükselmesi nedeniyle
insanlarla doğaüstü âlem arasında bir iletişim vasıtası olarak kabul edildiğini söylemektedir. Yükselen kesif dumanın yeri göğü dağlamasıyla trans
hâline geçen Şaman ateş, sema ve müziğin yarattığı aşkla olağanüstü boyutta bir güce ulaşır.21
Ardıç ağaçları, ölen insanların yok olmadıklarını ve ayakta durduklarını
sembolize eder. Yitip giden ve unutulması istenmeyen mücadeleci insan-
17
18
19
20
21
Yılmaz Göksoy. “Tarihimizde Ağaç ve Yozgat Yöresindeki Ulu Ağaçların Öyküleri”, Milli Folklor, C.
2/S. 16, Kış 1992, s. 43.
Fuzuli Bayat. Türk Mitolojik Sistemi Ontolojik ve Epistemolojik Bağlamda Türk Mitolojisi 1, İstanbul: 2007, s. 180.
Abdülkadir İnan. Türk Boylarında Dağ, Ağaç ve Pınar Kültü, Reşid Rahmeti Arat İçin, Ankara:
1966, s. 276. – Abdülkadir İnan, Makaleler ve İncelemeler II, Ankara: 1991, s. 257.
Abdülkadir İnan. Türk Boylarında Dağ, Ağaç ve Pınar Kültü, Ankara: 1966, s. 277.
İrene Melikoff. Anadolu İslam Gizemciliğinin Orta Asya Kökenleri, çev. İlhan Cem Arseven, İstanbul: 1997, s. 127.
276
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
Hırka Dağı’ndaki Ardıç Ağacı Üzerine Anlatılan Efsaneler
ların mezarları başına ardıç ağacı dikmek suretiyle, ardıcın yaşarken ve
ölüp kuruduktan sonra 500 yıla yakın çürümemesi ölen kişiye özgülenmiş
olmaktadır. Ölen; ama ayakta kalan mağrur kahramanların ağacıdır ardıç.
Ardıç kelimesinin de bu özelliklerinden dolayı “arda kalan, yok olmayan”
anlamında oluştuğu düşünülmektedir. Orta Asya Türk mezarlarına da ardıç ağacı dikilmesi bir gelenekti. Ardıç, bütün Türk dünyasında sevilen
ve saygı duyulan bir ağaçtır. Ardıç ateşle yapılan temizlenmeyi ve aynı
zamanda kötü ruhların kovulmasını sembolize eder. Yakut Türkleri ardıcı
kutsal bilirler; bu yüzden ev, ahır ve diğer yerleşim yerlerini ardıç ile tütsülerler. Şeytana ve her türlü kötülüğe karşı ardıç tütsüsü yapılır. Altay
Türklerinde bir eve hastalık geldiğinde ardıç tütsüsü yapılmaktadır. Ardıç
dalı alınmadan, ağaca çaput bağlanmalıdır. Ardıç ağacından dalı için izin
alınmalıdır. Kazak Türklerinde de kötü ruhları ve hastalıkları kovmak için
bebek beşiği ve ikamet alanları ardıçla tütsülenmektedir.22
Eski bir yerleşim alanı olan Kapadokya, hem toplumsal hem de kültürel
açıdan önemli olaylara sahne olmuştur. Birçok uygarlığa ev sahipliği yapmış olan, değişik dinleri ve kültürleri buluşturan Nevşehir, köklü bir tarihe,
zengin bir kültürel mirasa ve bunun sonucu olarak birçok sözlü kültür
ürününe sahiptir. Anadolu’da gönülleri aşkla, insan sevgisiyle, birlik ve beraberlik çerağıyla tutuşturan, büyük bir “veli”, büyük bir “mutasavvıf”
olan Hacı Bektaş Veli, Nevşehir yöresinde Sulucakarahöyük’e yerleşmiş,
Orta Anadolu’yu dolaştıktan sonra Anadolu kültürünü, Anadolu insanının
gelenek ve göreneklerini özümseyerek yeni bir bilim ve öğreti merkezi
kurmuştur. Birçok önemli şahsiyette olduğu gibi Hacı Bektaş Veli’nin hayatı ve kerametleri ile ilgili olarak da birçok efsane mevcuttur. Gülşehir’in
eski adı Deller olan Eskiyaylacık köyündeki, adını kimi rivayetlere göre Hacı
Bektaş Veli’nin hırkasını burada yakması sonucu alan, Hırka Dağı’nda yer
alan ardıç ağacıyla ilgili bir efsane anlatılmaktadır. Metinler bölümünde
tamamına yer verilen ve varyantları bulunan efsaneye göre Horasan’dan
kendisine yurt olarak gösterilen Sulucakarahöyük’e doğru yönelen Hacı
Bektaş Veli, uzun ve yorucu bir yolculuktan sonra Eskiyaylacık köyüne ulaşır. Karnı açtır. Velayetname’ye göre yolda karşılaştığı bir gelinden yiyecek
bir şeyler ister. Gelin evine koşar, kaynanasının karşı çıkmasına aldırmadan
“Hak içindir” diyerek çömleğin dibinde birazcık kalmış olan yağdan bir
22
Hasan Torlak. “Anadolu ve Türk Kültüründe Ardıç Ağacı”, Yolculuk Dergisi, Kâmil Koç Yayını, S.
63, Eylül 2009, s. 97.
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
277
İmran Gündüz ALPTÜRKER
parça alır, ekmeğe sürer ve Hacı Bektaş’a getirir. Hacı Bektaş “Artsın eksilmesin, taşsın dökülmesin.” diye niyaz eder. Yemek pişirmek için evine
dönen gelin, boş olan çömleğin ağzına kadar yağ ile dolu olduğunu görür.
Çömleği kaynanasına gösterir. Durumdan tüm köy halkını haberdar ederler. Köylüler bu tanımadıkları dervişin ulu bir kişi, bir eren olduğunu anlar
ve onun hayır duasını almak için peşinden koşarlar. Oysa Hünkâr çoktan
Kızılırmak’ı geçmiş ve Hırka Dağı’na çıkmaya başlamıştır. Hırka Dağı’nın
tepesinde bir ardıç ağacı görür. Köylülerin peşine düştüğünü bilen Hünkâr
ardıca “Beni yapraklarınla ve sürgülerinle altında gizle, ben de sana kıyamet zamanında yardımcı olurum.” diye seslenir. Ardıç güney yönüne
doğru eğilir, bir çadır gibi Hünkâr’ın üzerini kapatır. Hırka Dağı’na çıkan
köylüler Hünkâr’ı tüm aramalarına karşın bulamazlar ve yorgunluktan bitmiş bir şekilde dönerler.
Bir başka efsaneye göre ise Hacı Bektaş Veli köyde yufka ekmek yapan kadınlardan yiyecek bir şeyler ister. Kadınlar da yaptıkları ekmekten verirler.
Hacı Bektaş Veli “Artsın eksilmesin, taşsın dökülmesin.” der ve selelerdeki
unlar, siniye dizdikleri ekmekler kabarmaya başlar; ama dökülmez. Bunu
gören kadınlar unlarına, ekmeklerine nazar ettiği düşüncesiyle Hacı Bektaş Veli’yi kovalamaya başlarlar. Hacı Bektaş Veli “Bre deliler siz benim
kim olduğumu biliyor musunuz da beni kovalıyorsunuz?” der. Eskiyaylacık
köyünün eski adı Deller’dir. Adını bu olaydan alır, Deliler zamanla Deller
olur. Sonra da “Kavganız olsun, kanınız olmasın.” diye beddua eder. Hırka Dağı’na geldiğinde ortaya birden bir ardıç ağacı çıkar, Hacı Bektaş Veli
ağacın arasına saklanır, sonra da ağaca: “Ardıç göğün gitmesin, kadın
sizin de işiniz bitmesin.” der.
Bir başka efsanede de köylüler, Hacı Bektaş Veli’ye bugünkü ardıç ağacının olduğu yerde yetişirler ve Hacı Bektaş Veli’yi taşlamaya başlarlar. Hacı
Bektaş Veli onların şaşkın bakışları önünde ardıç ağacı şekline bürünür.
Köylüler ardıca dönüşen dervişin ulu bir kişi olduğunu anlarlar. Ardıç ağacı
o günden beri yörede kutsal bilinmektedir.
Ulu ağaçların Tanrı ile ilişki içinde olduğu inancı, onlara Tanrı’yı sembolize
etme hakkı tanımıştır. Ancak Tanrı’yı sembolize eden veya Tanrısal niteliklere sahip ağaçlarda bazı özellikler aranmıştır. Bu ağaçlar, genellikle tek,
diğer ağaçlara nazaran eşsiz ve hep canlıdırlar.23 Efsanedeki ardıç ağacı da
23
Celal Beydili. Türk Mitolojisi Ansiklopedik Sözlük, Ankara: 2005, s. 25–26.
278
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
Hırka Dağı’ndaki Ardıç Ağacı Üzerine Anlatılan Efsaneler
yaz kış yapraklarını dökmemesi ve yaz kış yeşil olmasıyla dikkat çekmekte,
bu özelliğiyle Tanrı’nın sonsuzluğunu sembolize etmektedir. Çevresinde
herhangi bir ağaç olmadığı gibi bitki örtüsü açısından son derece zayıftır.
Ağacın yapraklarını dökmemesi, meyvesiz olması ve çorak bir arazide bulunması yine kutsal ağaç düşüncesi ile örtüşmektedir. Şu anda dağdaki tek
ağaç olan ardıç, efsanelere göre dağda önceleri biri erkek, biri dişi olmak
üzere iki tanedir. Köyde çobanlık yapan bir kişi ardıçlardan birini keserek
evine götürür. Çardağında direk olarak kullanır; fakat hemen sonrasında
annesini ve kızını kaybeder, evi yanar. Peş peşe gelen felaketlerin nedenini
kestiği kutsal ardıca bağlayarak geri götürür. Kesilen ardıcın yerinden tekrar bir ardıç daha çıkar; ama bu diğerine göre küçük bir ağaçtır ve etrafı
tellerle çevrilerek koruma altına alınmıştır. Bu kutsal ağacı kesip götürenin
iflah olmayacağı aktarılırken ağaca ve ağacın ruhuna yapılan saygısızlığın
cezalandırılacağı ve ağaç kültünün yaptırım gücü vurgulanmıştır. Kesilen
ağacın yerinden yenisinin çıkması da yine kutsal ağaçlarda görülen bir
özelliktir. Ağacın güneye doğru eğimli olması halk tarafından yönü bile
kıbleye doğru bu bir tesadüf olamaz, şeklinde yorumlanmaktadır. Ayrıca
köyden bir kişinin rüyasında gördüğü bir zatın “Ben yağmurda yaşta ıslanıyorum, üşüyorum.” demesi üzerine köy halkının bu zatın Hacı Bektaş
Veli olduğu kanaatine vararak ağacın yanına küçük bir bina yaptırması da
ağacın kutsiyetinin kabulünün bir göstergesi olarak kabul edilmelidir.
Türk sosyal hayatında ağaç, insan hayatı üzerinde etkileri olduğuna inanılan kutsal varlıklardır. Buna bağlı olarak da ağaç iyelerini memnun etmek
için birtakım uygulamalar yapılmaktadır. Pek çok Türk topluluğunda rastlanan ve günümüzde de farklı kesimlerde, oldukça çeşitli uygulamalarla
varlığını sürdüren ağaç kültüyle alakalı inanış ve uygulamalar, Hırka Dağı’ndaki ardıç ağacında da kutsallarla örülü bir kült hâlini almıştır. Eski Türk
inanışları içinde en yaygın uygulamalardan biri olan yağmur yağdırmak
için kuraklık dönemlerinde ardıca kurbanlar sunulmaktadır, dilek sahipleri
yakın tarihe kadar çaput bağlayıp dilekler dilemiştir. Derleme yapmak için
gittiğimiz Eskiyaylacık köyünden insanlarla görüştükten sonra, iki kişinin
eşliğinde ardıç ağacının olduğu yere çıkmak üzere vedalaştığımızda dağa
çıktığımızda dilek dilememizi tembihlediler. İnandırılıcığını kuvvetlendirmek için daha önce Bilkent Üniversitesinden de araştırmacıların geldiğini,
bir de kurban alıp kestiklerini anlattılar.
Sonuç olarak ağaç kültü, Türk kültür ve inanç sistemlerinin en eski çağlarından günümüze kadar varlığını sürdürmüş önemli bir inanç ve kültür
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
279
İmran Gündüz ALPTÜRKER
unsurudur. İncelediğimiz efsanelerde, ağaç kültü ile veli kültünün birleştiği ve bu kültlerin bir mekân etrafında belli ritüellerin kaynağı olduğu
görülmektedir. Bu kültür unsurunun kült hâline geliş seyri tam ve kesin
olarak tespit edilememekle beraber; ağaç etrafında teşekkül eden inanç
neticesinde ağacın kutsal sayıldığı, sevgi ve saygı gördüğü ve özellikle Şamanizm dönemi inanç sisteminde oldukça kuvvetli bir rol üstlendiği, bu
konuda yapılan araştırmalarla ortaya konmuştur. İslamiyetten önceki Türk
inanışlarında, özellikle Şamanizm’de görülen bu kült anlayışı İslamiyete
geçişle birlikte yeni anlamlar üstlenerek devam etmiştir. Kültlerin etrafında şekillenen bu inançların kaynakları unutulmuş ve söz konusu inançlar
bizzat İslam’ın kendisinden zuhur etmiş gibi kabul görmeye başlamıştır.
Kaynak kişiler ağacın eğiminin güneye, yani kıbleye doğru olduğunu ve
bu durumun ağacın kutsallığının bir nedeni olarak algılandığını özellikle
vurgulamışlardır. Bu bağlamda ağacın kült olması yanında İslami bir boyut
kazandığı da görülmektedir. Ağaca saygı gösterme ve kutsal addetme,
günümüzde de hususi şartları içinde yaşamakta ve mistik, folklorik ve kültürel bir unsur olarak fonksiyonlarını sürdürmektedir. Gerek halk kültürü
gerekse dini bir inanış konusu olan nazar olgusu da efsanede görülen
bir motiftir. Hacı Bektaş Veli’nin kovalanmasının temelinde ekmeğe, una
nazar etmesi gerekçe olarak gösterilmiştir. Hacı Bektaş Veli’nin halktan
kaçarken ardıca dönüştüğünün aktarıldığı varyantta ise şekil değiştirme
motifi görülmektedir.
METİNLER
Hırka’daki Ardıç
Veliyullah Efendi Sulusaray tarafından çıkmış, bu taraflara doğru yol almış.
Tabi yolda acıkmış, bizim köye geldiğinde bi bakmış kadınlar yufka ekmek
yapıyormuş, ekmeğin kokusunu alıyor. Allah rızası için yiyecek bi şeyler
istemiş; kadınlar da yaptığı ekmekden virmişler. Veliyullah Efendi de “Artsın, eksilmesin; daşsın, dökülmesin.” demiş. Selelerde un varmış, unlar,
siniye dizdikleri ekmekler Allah tarafından dolmuş, kabarmış; ama dökülmemiş. Kadınlar da unumuz, ekmemiz araya gidecek; bu bizim unumuza, ekmemize nazar itdi diyi Veliyullah Efendi’yi govalamaya başlamışlar.
Hırka Dağı’nın aşşasına geldiğinde Allah tarafından bi ağaç bitmiş, yani
insan eliyle dikilmemiş. Veliyullah Efendi ağacın arasına saklanmış sonra
da ağaca: “Ardıç göğün gitmesin, kadın sizin de işiniz bitmesin.” demiş.
Beddua etmiş yani. Gerçekten de didiği gibi ağaç yaz kış gök, kadınların
280
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
Hırka Dağı’ndaki Ardıç Ağacı Üzerine Anlatılan Efsaneler
da işi hiç bitmez. Halbuse bu evliyaymış, rızık datıcı. Allah’ın hikmetine
bak! Gayanın başında, su yok; dualı olduu belli yani. 2002’den sonra 8
sene hiç yamur yamadı, her yer gurudu bu gurumadı. Bana galırsa bunun
suyla da alakası yok, eğildi yöne bi baksanıza kıbleye doğru. Ardıç ağacı
ardıç ağacı, sensin başımın tacı.
İlerden belli, taa çocukluumuzdan belli, yamur olmadıında aramızda para
toplar gurban alırız; yağmur duasına çıkar orda gurban keseriz.
Çocuklumuzdan belli bildimiz ağaç, gayanın başında hiçbir yeri değişmedi; ibretlik yani. Ağaç hatta başta iki taneymiş. Biri erkek biri dişiymiş.
Bizim köyden biri dişisini kesmiş, hemen sonra da annesi ölmüş. O da
rahmetli oldu zaten, çobandı o zaman. Meyve veren ağacı keserken dahi
insan bi tuhaflaşıyo, mecburi galmazsan meyve veren ağacı kesmemek
lazım. Sonra kesilen ağacın alt tarafından Allah tarafından bi ardıç daha
çıktı. Hacı Bektaş Kültür Merkezi etrafını tel örgüyle korumaya aldı, hayvanlar yemesin diye.
Eskiyaylacık’tan bi vatandaş rüyasında bi zat görüyo, ben yamurda yaşda
ıslanıyom, üşüyom diyo, sonra köy halkı karar alıyo bu damı yaptırıyor
(K.K. 1, 3).
Hırka Dağı’nda Bir Ardıç
Hacı Bektaş Veli bizim köye geldiğinde kadınlar yufka ekmek yapıyormuş.
Uzun yoldan gelmiş, karnı açmış; kadınlar da yaptığı ekmekten vermişler.
Hacı Bektaş Veli de “Dolsun, eksilmesin; taşsın, dökülmesin.” demiş. Dizilen ekmekler kabarmaya başlamış. Kadınlar da ekmeğimize nazar etti
diye kovalamaya başlamışlar. Hacı Bektaş Veli “Bre deliler siz benim kim
olduğumu biliyor musun da beni kovalıyorsunuz?” demiş. Eskiyaylacık köyünün eski adı Deller’di. Adını bu olaydan almış, Deliler zamanla Deller
olmuş. Sonra da “Kavganız olsun, kanınız olmasın.” diye beddua etmiş;
doğru, birbirimize barırız çarırız, çok kavga ederiz; ama öyle ileri gitmeyiz,
silah ya da bıçak alıp vurmayız. Ölümüz olmaz yani. Kanımız olmaz yani.
Hırka Dağı’na geldiğinde Allah tarafından bi ağaç bitmiş, Hacı Bektaş Veli
ağacın arasına saklanmış sonra da ağaca: “Ardıç göğün gitmesin, kadın
sizin de işiniz bitmesin.” demiş. Bu da doğru, ağaç yaz kış yeşil, kadınların
da işi hiç bitmez.
Allah tarafından yaratılıyor, yaratıldığı yere bir bakın, taşın başı hem de
içine bir girdiğinizde dışardan görülmek imkânsız. Biz de çocukluğumuzda
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
281
İmran Gündüz ALPTÜRKER
inek gütmeye geldiğimizde altına saklanırdık. Cenab-ı Allah yaratmış işte.
Eskiden kuraklık olduğunda buraya yağmur duasına çıkar, kurban keserdik. Bir de bebesi olmayan, işe giremeyen, sınıfı geçemeyen vs. gelir çaput
bağlar, dilek dilerdi.
Ağaç başta iki taneymiş. Bizim köyden bir çoban birini kesmiş hemen sonra annesi ölmüş, evi yanmış. Cahillik işte! Sonra ağaç yüzünden olduğunu
anlayıp geri getirmiş. Kesilenin yerinde yeniden, yine kendiliğinden bir ardıç çıktı tekrar (K.K. 2).
Ardıç Ağacına Dönüşen Derviş24
Çok eski zamanlarda köye bir derviş gelir. Karşılaştığı genç bir kadından
yiyecek bir şeyler diler. Genç kadın evine koşar, çömleğin dibinde azıcık
kalmış yağdan, kaynanasının tüm itirazlarına karşın biraz alır, bir yufka ekmeğe sürer ve hazırladığı dürümü dervişe verir. Derviş “Artsın eksilmesin,
taşsın dökülmesin!” der ve yoluna devam eder.
Dervişin bu kerameti kısa zamanda köy halkı arasında duyulur ve onun
gittiği yöne doğru peşinden koşmaya başlarlar. Bugünkü ardıç ağacının olduğu yerde dervişe yetişirler ve dervişi taşlamaya başlarlar. (Dervişin neden
taşlandığını anlatanlar da bilmiyor) Ancak derviş onların şaşkın bakışları
önünde ardıç ağacı şekline bürünür. Köylüler ardıca dönüşen dervişin ulu
bir kişi olduğunu anlarlar. Ardıç ağacı o günden beri kutsal bilinmektedir.
Vilâyet-nâme’deki Ardıç25
Horasan’dan kendisine yurt olarak gösterilen Sulucakarahöyük köyüne
doğru yönelen Hacı Bektaş, uzun ve yorucu bir yolculuktan sonra Açıksaray köyüne (bugünkü Gülşehir) ulaşır. Karnı açtır. Yolda karşılaştığı bir
gelinden yiyecek bir şeyler ister. Gelin evine koşar, kaynanasının karşı çıkmasına aldırmadan “Hak içindir” diyerek çömleğin dibinde birazcık kalmış
yağdan bir parça alır, ekmeğe sürer ve Hacı Bektaş’a getirir. Hacı Bektaş
“Artsın eksilmesin, taşsın dökülmesin.” diye niyaz eder. Yemek pişirmek
için evine dönen gelin, biraz önce boş olan çömleğin ağzına kadar yağ ile
dolu olduğunu görür. Çömleği kaynanasına gösterir. Durumdan tüm köy
24
Ulaş Dinçer. “Baktım Durdum Hırka’daki Ardıça”, Hacıbektaş Derneği Bülteni, S. 61, 2002, s. 14
-15.
25 Ulaş Dinçer. age., s. 15. Abdülbâki Gölpınarlı. Vîlâyet-nâme Menâkıb-ı Hacı Bektâş-ı Velî, İstanbul:
1995, s.24–25.
282
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
Hırka Dağı’ndaki Ardıç Ağacı Üzerine Anlatılan Efsaneler
halkını haberdar ederler. Köylüler bu tanımadıkları dervişin bir ulu kişi, bir
eren olduğunu anlar ve onun hayır duasını almak için peşinden koşarlar.
Oysa Hünkâr çoktan Kızılırmak’ı geçmiş ve Hırka Dağı’na çıkmaya başlamıştır. Hırka Dağı’nın tepesinde bir ardıç ağacı görür. Köylülerin peşine
düştüğünü bilen Hünkâr ardıca “Beni yapraklarınla ve sürgülerinle altında
gizle, ben de sana kıyamet zamanında yardımcı olurum.” diye seslenir.
Ardıç güney yönüne doğru eğilir, bir çadır gibi Hünkâr’ın üzerini kapatır.
Hırka Dağı’na çıkan köylüler Hünkâr’ı tüm aramalarına karşın bulamazlar
ve yorgunluktan bitmiş bir şekilde dönerler.
Velayetname’deki öykü böyle. Hacı Bektaş’ın köylülerden neden saklandığı, tıpkı ilk öykülerinde dervişin neden taşlandığının bilinmediği gibi, bilinmiyor. Ardıç ağacının altında çile çıkartan Hacı Bektaş buradan yolculuğunun son durağı olan Sulucakarahöyük’e yöneliyor.
Hacı Bektaş Veli Açıksaray’da26
Büyük Türk-İslam düşünürü Hacı Bektaş-ı Veli, Türkistan Piri Hoca Ahmet
Yesevi’nin kültür ocağında yetişmiş olup bilgi dolu olarak Anadolu’yu İslamlaştırmak için bölgeye gelmiştir. Bizans ve Hıristiyanlığın önemli merkezi olan Kapadokya’da ilim ve irşad faaliyetlerine başlamıştır. Hoşgörü
ve insan sevgisini yaymaya çalışan bu büyük, öncelikle köyleri dolaşmıştır.
Dolaştığı köylerin biri de Açıksaray Höyüğü’dür. Abdulbaki Gölpınarlı’nın
hazırladığı Menakıb-ı Hacı Bektaş-ı Veli eserinde şöyle anlatılmaktadır:
Hacı Bektaş-ı Veli bazı köyleri gezdikten sonra Açıksaray adlı köye geldi.
Köyde bir kadına: “Dervişlere bir yiyecek var mı? Varsa getiriver.” dedi. O
da “Durun, gideyim olanından getireyim.” dedi. Kadın evine geldi, kaynanasına: “Ana dedi. Dervişler geldi. Allah için lokma ister. Küpte biraz yağ
var. Allah yerine verir, biraz ekmekle bir parçacık yağ verelim”. Kaynanası:
“Yağ az kaldı, dokunma!” dedi. Gelini: “Allah için istiyor. Ben vereceğim.” deyip bir ekmek içine biraz yağ koydu. Götürüp Hünkâr’a verdi.
Hacı Bektaş-ı Veli: “Artsın, eksilmesin; taşsın, dökülmesin.” dedi.
Gelin eve dönünce bir de gördü ki küp, ağzına kadar yağ ile dolmuş.
Kaynanasını çağırdı, gösterdi. Kadın bu hâli görünce “O dervişin sözüyle
oldu, gerçek erenlerdenmiş; keşke eline ayağına düşüp himmetini alsaydık, varayım köyün etrafını arayayım.” dedi. Gelinle beraber yola düştüler.
26
Ömer Akar. Gökçetoprak Köyü, Yayımlanmamış Çalışma, s. 66.
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
283
İmran Gündüz ALPTÜRKER
Kızılırmak kıyısına vardılar. Mevsim ilkbahardı. Kızılırmak coşup taşmıştı.
Baktı ki Hünkâr seccadesini suya sermiş, üstüne oturmuş gidiyor. Öte yana
geçince seccadesini sudan alıp silkip, omzuna koydu, yürüyüp gitti. Gelin
kaynana köye geldiler. Bu hâli köylüye bildirdiler. Köy halkı: “Yazıklar olsun! Böyle bir Allah dostu buradan geçti de görmek nasip olmadı. Hayır
duasını alamadık.” dediler. Hepsi birden Kızılırmak kıyısına koştular. Bu hâl
Hünkâr’a malum oldu. Hünkâr Hırka Dağı’na yöneldi. O dağın tepesinde
bir ardıç ağacı vardı. Ardıç ağacının oyuğuna saklandı. Orada dua etti.
Şimdi o ağaca Devcik Ardıç derler.
Hırka Dağı Efsanesi27
Günlerden bir gün Hacı Bektaş Veli, kendi adamlarıyla birlikte dergâhtan
ayrılarak Hırka Dağı’nı seyre çıkar, dağda üşüyünce büyük bir ateş yakarlar ve orada ibadet ederler. O sırada Hünkâr hırkasını çıkarıp ateşe atar.
Hırka tamamen yanarak küle dönüşür, Hünkâr bu külleri avucuna alarak
savurur. Küllerin düştüğü yerden odun düşmesi için dua eder. O andan
itibaren bölgede ağaç günden güne çoğalır. Bu yüzden o dağa “Hırka
Dağı” dendiği söylenmektedir.
Hırka Dağı28
Nevşehir’in Hacıbektaş ilçesine 15 km uzaklıkta volkanik bir dağ olan Hırka Dağı 1.670 m. yüksekliğindedir. Adını bir söylenceden almış olup Velayetname’deki bu efsaneye göre; “Karahöyük’ün sert kışı ve soğuğundan
Hacı Bektaş Veli’ye şikâyet eden dervişler ‘Havası daha iyi yere gidelim.’
demişlerdir. Hacı Bektaş Veli de ‘Hakikate ulaşmak için, bu yerden daha
yüce bir yer olsa idi orada otururdum.’ ” demiştir.
Bir gün Hacı Bektaş Veli, halifeler ve dervişlerle Hırka Dağı’na gelmiş. Orada bulunan, ardıcın dibinde oturmuş, ateş yakılmış. Alevler iyice yükselince Hacı Bektaş Veli ateşin etrafında kırk defa dönmüş. Sonra da sırtındaki
hırkayı çıkarıp ateşin üstüne bırakmış. Hırkanın külünü alıp havaya savurmuş. Etrafındakilere “İşte bu kül zerrelerinin her birinin düştüğü yerde bir
ağaç bitsin ve bu kıyamete kadar devam etsin.” demiştir.
27
28
Bilinmeyen Kapadokya Gülşehir, s. 125.
http://www.kenthaber.com/ic-anadolu/nevsehir/hacibektas/Rehber/dogal-guzellikler/hirka-dagi,
15.08.2011.
284
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
Hırka Dağı’ndaki Ardıç Ağacı Üzerine Anlatılan Efsaneler
Kaynaklar
Sözlü Kaynaklar
Tuncay Poyraz, 1960 doğumlu, çiftçi, ilkokul mezunu, Eskiyaylacık/Gülşehir.
K.K. 2- Kasım Gürbüz, 1949 doğumlu, PTT’den emekli, lise mezunu, Eskiyaylacık/Gülşehir.
K.K. 3- Gürbüz Poyraz, 1943 doğumlu, Almanya’dan emekli, ortaokul mezunu, Eskiyaylacık/Gülşehir.
Yazılı Kaynaklar
Akar, Ömer. Gökçetoprak Köyü, Yayımlanmamış Çalışma.
Beydili, Celal. Türk Mitolojisi Ansiklopedik Sözlük, Ankara: Yurt Kitap Yayın, 2005.
Bilinmeyen Kapadokya Gülşehir, s.125.
Bayat, Fuzuli. Türk Mitolojik Sistemi Ontolojik ve Epistemolojik Bağlamda Türk
Mitolojisi 1, İstanbul: Ötüken Neşriyat, 2007.
Boratav, Pertev Naili. 100 Soruda Türk Halk Edebiyatı, İstanbul: 1969.
Dinçer, Ulaş. “Baktım Durdum Hırka’daki Ardıca”, Hacıbektaş Derneği Bülteni, S.
61, 2002, s. 14.
Degh, Linda. “Günümüz Bağlamında Efsane Üzerine Teorik Düşünme ve Efsanenin Tanımı”, çev. Selcan Gürçayır, Halkbiliminde Kuramlar ve Yaklaşımlar,
2, haz. M. Öcal Oğuz, Selcan Gürçayır, Ankara: Geleneksel Yayınları, 2005.
Göksoy, Yılmaz. “Tarihimizde Ağaç ve Yozgat Yöresindeki Ulu Ağaçların Öyküleri”, Milli Folklor, C. 2 /S. 16, Kış 1992, s. 43–45.
Gölpınarlı, Abdülbâki. Vîlâyet-nâme Menâkıb-ı Hacı Bektâş-ı Velî, İstanbul: İnkılâp
Kitabevi, 1995.
İnan, Abdülkadir. Tarihte ve Bugün Şamanizm, Ankara: Atatürk Kültür, Dil ve
Tarih Yüksek Kurumu Yayınları, 1954.
İnan, Abdülkadir. Türk Boylarında Dağ, Ağaç ve Pınar Kültü, Reşid Rahmeti Arat
İçin, Ankara: Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü Yayınları, 1966.
İnan, Abdülkadir. Eski Türk Dini Tarihi, Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, 1976.
İnan, Abdülkadir. Makaleler ve İncelemeler II, Ankara: Atatürk Kültür, Dil ve Tarih
Yüksek Kurumu Yayınları, 1991.
Melikoff, İrene. Anadolu İslam Gizemciliğinin Orta Asya Kökenleri, çev. İlhan Cem
Arseven, İstanbul: 1997.
Ocak, A. Yaşar. Bektaşi Menakıbnamelerinde İslam Öncesi İnanç Motifleri, İstanbul: 1983.
Ocak, A. Yaşar. Alevi Bektâşi İnanışlarının İslam Öncesi Temelleri, İstanbul: 2000.
Ögel, Bahattin. Türk Mitolojisi 1, Ankara: Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Yayınları, 1989.
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
285
İmran Gündüz ALPTÜRKER
Öger, Adem. Uygur Efsaneleri Üzerine Bir Araştırma (İnceleme ve Metinler), Yayımlanmamış Doktora Tezi, Ege Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İzmir:
2008.
Örnek, Sedat Veyis. 100 Soruda İlkelerde Din, Büyü, Sanat, Efsane, İstanbul:
1988.
Özarslan, Metin. “Türk Kültüründe Ağaç ve Orman Kültü”, Türkbilig, S. 5, 2003,
s. 94–102.
Seyidoğlu, Bilge. Erzurum Efsaneleri, İstanbul: 1997.
Seyidoğlu, Bilge. “Efsane”, Türk Dünyası EI Kitabı, Üçüncü Cilt, Edebiyat (Türkiye),
Ankara: 1998.
Sosyal Bilimler Ansiklopedisi C. 2, İstanbul: 1991.
Torlak, Hasan. “Anadolu ve Türk Kültüründe Ardıç Ağacı”, Yolculuk Dergisi,
Kâmil koç Yayını, Eylül 2009, S. 63, s. 94–97.
Türk Dil Kurumu. Türkçe Sözlük, Ankara: 1998.
Ünver, Günay- Güngör, Harun. Başlangıçtan Günümüze Türklerin Dini Tarihi, İstanbul: 2003.
http://www.kenthaber.com/ic-anadolu/nevsehir/hacibektas/Rehber/dogal-guzellikler/hirka-dagi, 15.08.2011.
286
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
Hırka Dağı’ndaki Ardıç Ağacı Üzerine Anlatılan Efsaneler
Hırka Dağı’ndaki Ardıç Ağacı ile İlgili Fotoğraflar
1. Ardıç Ağacı, Hırka Dağı, Gülşehir
2. Kesilen Ardıç Ağacı, Hırka Dağı, Gülşehir
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
287
İmran Gündüz ALPTÜRKER
3. Kesilen Ardıcın Yerinden Çıkan Ardıç Ağacı, Hırka Dağı, Gülşehir
4. Kesilen Ardıç Ağacı ve Onun Yerinden Çıkan Ardıç Ağacı, Hırka Dağı,
Gülşehir
288
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
Hırka Dağı’ndaki Ardıç Ağacı Üzerine Anlatılan Efsaneler
5. Ardıç Ağacı ve Köylülerin Yaptığı Bina
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
289
FRAŞERİ KARDEŞLERİN ARNAVUT'LUKTAKİ
BEKTAŞİLİĞE KATKILARI
CONTRIBUTIONS OF FRAŞERİ BROTHERS
TO THE BEKTASHISM IN ALBANIA
İrfan MORİNA*
ÖZET
Arnavutluk bağımsızlık hareketinin öncülüğünü Bektaşiler yapmışlardır. Böylece Balkanlardaki ulusçuluğun Arnavutluk’taki yansımasına Arnavut Bektaşileri öncülük etmişlerdir. XIX. yüzyılın sonlarına
doğru bu ulusçu hareketin önderliği Arnavutluk’un ünlü ailelerinden Fraşerilerin elindedir. Bağımsız Arnavut devletinin kurulması
hareketine Abdül Fraşeri önderlik etmektedir. Kardeşi Dalip Fraşeri
Fuzuli’nin ünlü Kerbela destanını Arnavutça’ya çevirmiştir. Kardeşlerinden biri ‘Kamus-ül Alem’ yazarı Şemseddin Sami, diğeri ise Arnavutluk resmi tarihinin köşe taşlarından ve ulusal şair olan Naim
Fraşeri’dir.
XVI.- XIX. yüzyıl arasında Arnavut Alevi-Bektaşi-Şii edebiyatında önemli gelişmeler olur. Naim Fraşeri, Dalip Fraşeri ve Şahin
Fraşeri bu dönemin önemli simalarıdır. Fraşeri ailesi, Arnavutluk
ulusal-mezhepsel edebiyatında olduğu gibi, bağımsızlık hareketinde de önemli yer edinmişlerdir. O dönemler Osmanlı toprağı olan Arnavutluk’ta da bu alanda önemli Osmanlı toprağı olan
Arnavutluk’ta da bu alanda önemli ve yoğun çalışmalar vardır.
‘Kerbela’ yazarı Naim Fraşeri 1848 yılında Güney Arnavutluk’un
Bektaşilerin yoğun olduğu yöresi Fraşeri’de doğmuştur. Müslüman
bilginlerden Arapça, Farsça ve Türkçeyi öğrenmiştir. Farsça’ya ilgisi
oldukça fazladır. Daha öğrenciyken 200 sayfalık ‘Tahayyulat’ı yazmıştır. Yazdığı diğer eserlerinde Farsça’nın etkisi görülür. Osmanlılara karşı bağımsızlık hareketinin önderi olan Naim Fraşeri, Osmanlılara karşı 25 yıl savaşmış Arnavut ulusal kahramanı olan İskender
* Prof. Dr., Priştine Üniversitesi, Türkoloji Bölümü, e-posta: [email protected]
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
291
İrfan MORİNA
Bey’in anısına ‘Tarih ve İskender Bey’ adlı kitabını yazar. Aynı yıl
İmam Hüseyin ve onun hareketine olan inancını gösteren ‘Kerbela’ eserini yazar. 1893’de ansiklopedi biçiminde olan makalelerinin
toplamını ‘Dersler’ adı altında yayınlar.
Naim Fraşeri, Alevi-Bektaşi tarikatının Arnavutluk’un resmi mezhebi olmasını istemiştir. Bütün eserlerinde, özellikle mezhepsel içerikli
yazılarında bu anlayışı işlemiş ve Bektaşi-Şiilerin ‘uluhiyet’ ve ‘tevhit’
konularındaki görüşlerini yansıtmıştır.
Yüzyılın Bektaşi edebiyatının önemli ürünlerinden biri de Dalib
Fraşeri’nin ‘El-Hadika’sıdır. Fuzili’nin ‘Hadikatü’s-süeda’sını örnek
almıştır, Ebü’l Mecid Gaznevi’nin ‘Hadika’sında da esinlenmiştir. Yapıt, Arnavutluk edebiyatının ilk ve en uzun hamasi manzumesidir.
65 bin beyitten oluşur. Bu kitabı, onun Farsçayı çok iyi bildiğini, bu
dilde irfani eserleri okuduğunu gösterir.
Anahtar Kelimeler: Bektaşilik, Arnavutluk, Fraşeri Kardeşler.
ABSTRACT
Bektashis led to the independence movement of Albania and so
Bektashis were the pioneers of nationalism in the Balkans in Albania. At the end of 19. Century the leadership of this nationalism
was in Fraşeri family’s power. Abdül Fraşeri guided the movement
of founding the independent Albania state.His brother Dalip Fraşeri
translated the famous Karbala Epic of Fuzuli into Albanian. Also
Şemseddin Sami writer of ‘Kamus-ül Alem’ and Naim Fraşeri a national poet are his brothers.
There were important developments in Albanian Alewi- BektashiShiite literature between XVI.- XIX centuries. Naim Fraşeri, Dalip
Fraşeri and Şahin Fraşeri were personages of this era. Fraşeri Family
took an important place in the independence movement of Albania
as well.There were important and extensive efforts in this field in
Albania a part of Ottoman Empire in this period.
Naim Fraşeri writer of the “Karbala” was born in Fraşeri the region
in South Albania where the Bektashis intensively live. He learned
Arabic, Persian and Turkish from Muslim scholars. He was interested in Persian and he wrote 200 paged “Tahayyulat” when he was
a student. There was the effect of Persian in his other works as
well. Naim Fraşeri, the leader of independence movement against
Ottoman Empire, wrote “Tarih ve İskender Bey” in memory of İskender Bey Albanian natinal hero fighted for 25 years against Ottoman Empire. In the same year he wrote “Karbala”. In 1983, he
292
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
Fraşeri Kardeşlerin Arnavut'luktaki Bektaşiliğe Katkıları
published his articles in the shape of encyclopedia under the name
of “Dersler”.
Naim Fraşeri wanted Alewi-Bektashi Sect to become the official religion of Albania. He mentioned and discussed this sect in all his
works and he reflected the thoughts of Bektashi – Shiites on “Goghead” and “Oneness”.
El-Hadika of Darip Fraşeri is one of the important works Bektashi
literature in this period. He took an example by ‘Hadikatü’s-süeda”
of Fuzuli and also he was inspired by “Hadika” of Ebü’l Mecid Gaznevi. This work is the first and the longest epic poem of Albanian
literature. It has 65.000 couplets. This book means that he had a
very good Persian and he read cultural works in this language.
Key Words: Bektashism, Albania, Fraşeri Brothers.
Bektaşi tarikatı Anadolu’da kurulmuş olmasına rağmen Osmanlı yönetiminin son üç yüzyılı boyunca Balkanlara büyük akınlar yaptı. Çünkü Bektaşiliğin tarihi Yeniçeri Kolordusuyla yakından bağlantılıydı. Yeniçeriler Osmanlı
ordusunun özünü oluşturuyordu ve üyeleri aslen İslam’a dönüştürülmüş
Hristiyan altyapıdan geliyorlardı. Öyle ki ezici bir şekilde Bektaşi’ydiler.
“Hacı Bektaş’ın Oğulları” (Hacı Bektaş Oğulları) olarak bilinirlerdi ve üniformaları, organizasyon ve liderliği tarikat ile bağlantılıydılar.1826’da Sultan II. Mahmut’un emriyle Yeniçerilerin ortadan kaldırılmasıyla, Bektaşiler
kendi tarihlerinde ‘gjëma e parë e Bektashizmës’ veya Bektaşilerin ilk trajedisi olarak adlandırdıkları sıkıntılara maruz kaldılar.
Tekkeleri ve zaviyeleri (küçük localar) kapatıldı, yok edildi veya diğer Sufi
tarikatlarına devredildi. Bektaşilerin pek çoğu yalnızca Nakşibendilere
dönüşerek veya Batı Balkanların bakımsız arazilerinde gizlenerek ve hatta Ticani, Rufai gibi başka tarikatlara ait olduklarını iddia ederek ve benzer şekilde yaşayabilirken dervişleri sürüldü. Yeniçerilerin Arnavutluk’ta
Bektaşiliğin ana taşıyıcıları olarak görülmelerine rağmen, tarikatın menşei belirsiz kalmakta ve sıklıkla araştırmacıları yanıltmaktadır. Güvenilir
deliller Bektaşiliğin ortaya çıkışının Arnavutluk’un kitlesel İslamileşmesiyle de uyumlu bir şekilde on yedinci yüzyılın dönümünden daha erken
tarihlenemeyeceğini göstermektedir. Bununla birlikte Bektaşiler Osmanlılardan önce Arnavutluk’ta yer aldıklarını iddia etmektedir. İddialarının
biri 13. yüzyıl Sarı Saltık efsaneleri temeline dayanır. Hacı Bektaş Velinin
kitabı Vilayet namede Sarı Saltık kendi disiplinleri olarak zikredilmekte-
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
293
İrfan MORİNA
dir.18 Sarı Saltık Balkanlar’a İslam’ı vaaz etmek için gelen ilk dervişlerden
biri olarak kaynakların bir çoğunda ilan edilmektedir. En meşhur Osmanlı
seyyahı, Evliya Çelebi, kitabı Seyahatname ‘de, Sarı Saltık’ın tarikatlarını Hoca Ahmet Yesevi yoluyla Türkistan’dan aldığına dikkat çekmektedir: “… Rum diyarına gitmek için. Yedi krallığın diyarına git ve meşhur
ol. “ Efsane Sarı Saltık’ın 700 dervişiyle birlikte Anadolu’ya gittiğini ve
Rumeli’ye İslam’ın mesajını yaydığını da söylemektedir. Bektaşiler Sarı
Saltık hakkında pek çok halk hikayesi miras bırakmışlar ve onun kendilerinden biri olduğunu iddia etmişlerdir. Hafızasındaki tekkeyi bile merkezi
Arnavutluk’taki Kruja dağ şehrinde inşa ettiler. Orada, misyonu ve fedakarlığının anısına yıllık toplantı düzenlemektedirler. Sari Saltık’tan ayrı
olarak, kaynakların pek çoğunda zikredilen Dimetoka tekkesinin Bektaşiliğin Rumeli’de yayılmasındaki en önemli merkezlerden biri olduğu
görülmektedir.
Bektaşi tarihçiler Bektaşiliğin Arnavutlar arasında yayılmasının Kosova’nın
Pir Sultan Abdal’ı ve inancını yayarken şehit edilen Elbasan’ın Şah Kalender’i
gibi pek çok derviş tarafından gerçekleştirildiğine dikkat çekerler. Bektaşi
mitolojisi dervişlerini, pirlerini ve evliyalarını ejderhalarla savaşırken, atlarla uçarken, yerel rahiplere mucizelerle meydan okurken, prensleri İslamlaştırırken ve insanları adaletsizlik ve baskıdan kurtarırken gösterirler.
Bektaşilerin Arnavut nüfuslu bölgelerin yanına kurulduğuna inandıkları ilk
tekke Durbali Sultan tarafından kurulan Yunanistan’daki Thessaly tekkesidir. Buradan Bektaşi mesajı Batı Balkanlar’daki Arnavut nüfuslu bölgelere
yayıldı. Resmi Baba liderliği altında, Bektaşiler Tetova’da tekke kurdular ve
sonra Kërçova, Prizren ve Gjakova’da yayıldılar. Arnavutluk’taki ilk uygun
tekke Asım Baba tarafından 17. yüzyılda Gjirokastra’da inşa edilen tekkeydi. Daha sonra Kruja şehrinde Shemimi Baba tekkesini, Jefai İbrahim
Baba vs. tarafından yapılan Elbasan tekkesini inşa ettiler. Bektaşiler sultan
Mahmut II’ nin etkilerinin kendilerini Arnavutluk’ta bile takip ettiğini iddia
takipçileri tarafından yakıldı. Hakikat ne olursa olsun, Bektaşiler Tazminat
reformları Çağı boyunca Osmanlı Balkanlarında büyük bir özgürlük buldular ve gelişme gösterdiler. Birge, 19. yüzyılın ortalarında Osmanlı elitleri
arasında çok etkin olduklarına ve bazılarının sultan Abdülaziz’in annesinin bile Bektaşi olduğunu iddia ettiğine dikkat çekmektedir. Bektaşilik
tarihi, ikinci dönüm noktasına Kemal Atatürk Türk Cumhuriyeti kurulduğunda tanık oldu. 1925’te Sufi tarikatların yasaklanmasıyla, Bektaşiler
Hacı Bektaş’ta (Kayseri ve Kırşehir arasında) bulunan kendi pir – evlerini
294
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
Fraşeri Kardeşlerin Arnavut'luktaki Bektaşiliğe Katkıları
terk etmeye ve Arnavutluk’a göç etmeye zorlandılar . Bektaşilerin kendi
ikinci ‘gjëmë’ - felaketleri olarak adlandırdıkları bu dönem tarikatın Arnavut bölümünün Türk - Osmanlı tarikatından Arnavut tarikatına dönüşümüne neden oldu.
Tarikatın Arnavut olan büyük dedesi Sali Niazi Dede Tiran’a gitmek üzere Ankara’yı 1931 yılınca terk etti. Yeni kurulan Arnavut devleti Bektaşi İslam’ın anti-Türk versiyonunu sıcak bir şekilde karşıladı. Tekke’nin
Anadolu’dan Arnavutluk’a taşınmasını hazırlamak için, 28 Eylül 1929’da
Arnavut Bektaşiler Arnavutluk’taki Prishta Tekke’sinde Baba Kamber liderliğinde büyük bir konferans düzenlediler ve tarikatın ilk modern anayasasını tesis ettiler. Arnavut hükümeti tarafından kucaklanan bu anayasa
şunları ilan etti:
a. Bektaşiler Arnavutluk’taki Kryegjyshata (dedelik) kurumu tarafından
temsil edilen bir İslam tarikatıdır.
b. Tarikat şunlar tarafından yönetilir 1. kryegjysh (baş – dede), 2. Gjyshërit
(dedeler), 3. prindërit (babalar), 4. dervişler ve 5. diğer görevliler.
c. Tarikatın dili Arnavutçadır.
d. Bektaşi Tarikatı altı gjyshëri (dedelik) tarafından yönetilmektedir:
1. Kruja’daki Gjyshëri, 2. Elbasan’daki Gjyshëri, 3. Korça’daki Gjyshëri,
4. Frashër’deki Gjyshëri, 5. Prishta’daki Gjyshëri ve 6. Gjirokastra’daki
Gjyshëri.
Anayasa hususundaki hüküm, baş dede veya diğer dedelerin devletle çatışmaları durumunda fonksiyonlarını kaybedecekleri yolundaydı. Bektaşi
Tarikatının kendi Dünya Merkezini Tiran’da kurmasından sonraki politik
dönüşümü tarikatın doğası için zararlıydı. Anti-Türk İslam’ı yaratmakla ilgilenen yeni oluşan Arnavut devleti, Sünniliği reddetti, Bektaşilerin eski
rüyası olan kendi devletlerini oluşturmak ülkede İslam’ın Arnavut versiyonunu teşvik etmek için onları kullandı. Arnavut ulusalcılığının büyük
Bektaşi yorumcularından biri olan Mehdi Frashëri, Arnavutluk’ta ‘ülkenin
sahip olduğu dört dinden Katolik ve Bektaşiler ulusalcılığın destekleyicileri
olduklarını ileri sürmektedir. Sünnilik ve Ortodoksluk buna karşıdır şeklinde belirtmektedir.
Arnavut ulusalcısının arzusu 1920’den sonra ilk Osmanlı sonrası Arnavut
hükümeti oluşturulduğunda Bektaşiliği İslam’dan ayrı bir din olarak teşvik
etmekti ve Bektaşiler Müslümanların diğerlerinden farklı bir dini topluluğa
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
295
İrfan MORİNA
ait kimseler olarak zikredilmişler ve sunulmuşlardı. Bektaşi tekkelerinin Osmanlı İmparatorluğunun son günlerinde Osmanlılık karşıtlığının merkezleri olduğu gerçeği Arnavut ulusalcılar tarafından Bektaşilikle ilintili modern
ulusalcılık miti yaratmada kullanıldı. Bektaşiler tarafından kullanılan “Biz
ne Türk’üz ne de Gavur, biz Arnavut’uz” sloganı yeni Arnavut devletinin
ihtiyacı olan şeydi. Naim ve Sami Frashëri gibi Bektaşi muhipleri en iyi örnek olarak Bektaşiliğe sahip olunmasıyla ve dini kendi kimliğinin dışında
tutulmasıyla modern Arnavutluk’un oluşumunu gözlerinde canlandırdılar.
1879 yılında yazılan ‘Arnavutluk nasıldı, şimdi nasıl ve nasıl olacak’ adlı
kitabında Şemseddin Sami:
... gerçek ve iyi Arnavutlar ve Arnavutluk’u kurtarmak isteyenler daima
ulusu inancın önüne koymalıdırlar; kardeşleri kendi dindaşları değil fakat
ulustaşıdır. Gerçek Arnavutlar birbirleriyle hakiki kardeşlerdir; kardeşlikleri hiçbir şeyin kendilerini bölemeyeceği veya onlara nüfuz edemeyeceği
kadar güçlü olmalıdır. Hakiki Arnavutlar birbirleriyle hakiki kardeş olan
masonlar ve Bektaşiler gibi olmalıdır… diye yazmıştır. Arnavut Bektaşi
muhiplerinin Bektaşiliği dini topluluk seviyesine yükseltme arzusu kendilerini pek çok kongre düzenlemeye itti. 1929 yılında, Bektaşiliğin statüsünü tarikattan dini topluluğa değiştirmek için çalıştılar. Bununla birlikte,
Dervişler bu etiketi reddettikleri için ve kendilerini bir İslam tarikatı olarak görmeyi tercih ettikleri için başarısız oldular. Bektaşileri Arnavutluk’ta
ağırlamak isteyen Kral Zog I tarikatlarını yeni Arnavut devletinin başkenti olan Tiran’a yerleştirmeleri hususunda kendilerini ikna etmede önemli
bir rol oynadı. Bu olumlu tutumu 1930 yılında Dünya Merkezlerini Hacı
Bektaş’tan Tiran’a nakletmeleri amacıyla Bektaşileri nihai karar vermeye
ikna etme hususunda zararlı oldu. Bazen kendisinin ve Enver Hoca’nın
Bektaşi asıllı olduklarına inanıldığı için Bektaşilerin kendi tarikatları için
güçlendirdikleri Arnavutluk’taki Türk karşıtı efsanelerin ve inançlarının Kral
Zog’u cezbettiği görülmektedir. Bektaşi Tarikatının statüsü Arnavutluk’ta
ancak 1946’da komünistler Dördüncü Bektaşi Kongresini topladıklarında dini topluluk seviyesine yükseltildi. Bektaşilerin Müslüman tarikattan
dini topluluğa dönüşümü Arnavutluk’taki Komünist Parti üyesi Baba Faja
Martaneşi ve Baba Fejzo gibi bazı Bektaşi Babaların doğrudan baskısıyla
gerçekleşti. Reformist Babalar’ın talebi doğrultusunda komünistlerin Tarikatı taşımak istedikleri değişiklikler muhafazakar dervişlerin büyük bir
çoğunluğu tarafından istenmiyordu. 1947 yılında Baba Faja Martaneşi ve
Baba Fejzo büyük – derviş Abas Hilmi Dede’yi tarikatın bekarlık kanununu
296
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
Fraşeri Kardeşlerin Arnavut'luktaki Bektaşiliğe Katkıları
değiştirmeye zorladıklarında, o önce reformist babaları sonra da kendisini
öldürdü. Bu olaydan sonra, komünistler pek çok derviş ve babayı görevlerinden alarak, hapsederek ve infaz ederek tarikatı yok ettiler. 1990’da
Arnavutluk’ta dini uygulamaya tekrar izin verildiğinde, Bektaşi Tarikatı
kendini yeniden kurdu. Bununla birlikte, tarikat günümüzde 2000 yılında Hakk’a yürüyen ve Tiran’daki Bektaşi merkezinin yeni müdahaleleriyle
mücadele eden Baba Selim Kaliçani dışında gerçekten bilgili hiçbir dervişe
sahip değildir. Bektaşiler günümüzde Arnavutluk’ta pek çok tekkede faaliyet göstermektedirler. Tarikatın günümüzdeki lideri Hacı Reşat Bardi ve
ana tekke Tiran’daki Kryegjyshata’dır. Günümüz Arnavutluk nüfusunun
%15’inin Bektaşi olduğu düşünülmektedir ve aslen Arnavutluk’un Güneyinde yoğunlaşmışlardır, Tarikat Arnavutluk’taki genel Müslüman topluluğun çok önemli bir bölümünü oluşturur Fraşer Bektaşi dergahı Arnavut
Bektaşilerinin merkezi haline gelmiş ve bu tekkede de Arnavutların en
büyük şairlerinden biri olan Naim bey Fraşeri yetişmiştir. 1826 yılından
başlayarak Arnavutluk hem siyasi hem de kültürel açıdan Bektaşilin merkezi haline dönüşmüştür. Arnavutluk’ta bulunan Bektaşi tekkelerine Osmanlı devletinin birçok bölgesinden Bektaşi babaları gelip yerleşmişlerdir.
Neticede de bu tekkeler ilim ve sanat merkezleri haline dönüşmüşlerdir.
Arnavut Bektaşîlerinden büyük bir çoğunluğunun çalışmalarını en hızlı
yürüttükleri alan hiç şüphesiz şiirdir. Tasavvuf geleneğinden de etkilenerek
Osmanlı döneminde yetişen birçok Arnavut asıllı şair Bektaşîlerin arasından çıkmıştır. Bu dönemde Fraşer Bektaşi Dergahı Arnavut Bektaşilerinin
merkezi haline gelmiş ve bu tekkede de Arnavutların en büyük şairlerinden biri olan Naim Bey Fraşeri yetişmiştir.
Arnavut edebiyatının en meşhur simalarından biri olan Naim Bey Fraşeri
değişik konularda yazdığı şiirlerin arasında tasavvufî içerikli olanları da vardır. Naim Bey Fraşeri büyük mutasavvıflar ve Bektaşi şairlerinin eserlerinden en çok etkilenen Arnavut şairlerinden biridir. O, eserlerinde vahdet-i
vücudu, ilahî aşkı, insanı işlerken tasavvuf şiirinden oldukça etkilendiği
açıkça ortadadır.
Bilindiği gibi Arnavutluk bağımsızlık hareketinin öncülüğünü Bektaşiler
yapmışlardır. Böylece Balkanlardaki ulusçuluğun Arnavutluk’taki yansımasına Arnavut Bektaşileri öncülük etmişlerdir. XIX. Yüzyılın sonlarına doğru
bu ulusçu hareketin önderliği Arnavutluk’un ünlü ailelerinden Fraşerilerin
elindedir. Bağımsız Arnavut devletinin kurulması hareketine Abdül Fraşeri
önderlik etmektedir. Kardeşi Dalip Fraşeri Fuzuli’nin ünlü Kerbela desta-
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
297
İrfan MORİNA
nını Arnavutça’ya çevirmiştir. Kardeşlerinden biri ‘Kamus-ül Alem’ yazarı
Şemseddin Sami, diğeri ise Arnavutluk resmi tarihinin köşe taşlarından ve
ulusal şair olan Naim Fraşeri’dir. Arap alfabesini kaldırarak Latin yazısını
kullanmışlardır.
Fraşeriler, Alevi- Bektaşiliğin Arnavutluk’un resmi mezhebi olmasını amaçlar ve bu uğurda çalışmalar yürütürler.
XVI.- XIX. Yüzyıl arasında Arnavut Alevi-Bektaşi-Şii edebiyatında önemli
gelişmeler olur. Naim Fraşeri, Dalip Fraşeri ve Şahin Fraşeri bu dönemin
önemli simalarıdır. Fraşeri ailesi, Arnavutluk ulusal-mezhepsel edebiyatında olduğu gibi, bağımsızlık hareketinde de önemli yer edinmişlerdir.
O dönemler Osmanlı toprağı olan Arnavutluk’ta da bu alanda önemli ve
yoğun çalışmalar vardır. Arnavut Bektaşilerinden Naim Bey Fraşeri, Bektaşi
inanç ve töresini (akaidini) ele alan Arnavutça kitaplar yazar. Bu dönem,
‘Arnavutluk Milli Vatan Hareketi’nin ünlü şairi Naim Fraşeri (1848- 1900)
Kerbele destanı manzumelerinin en büyüğünü bırakmıştır. Ayrıca; ‘Tahayyület’, ‘Ez- Zire’a ve’l- Meşiye’, ‘Ezherü’s-sayf’ gibi önemli divanları vardır.
‘Kerbela’ yazarı Naim Fraşeri 1848 yılında Güney Arnavutluk’un Bektaşilerin yoğun olduğu yöresi Fraşeri’de doğmuştur. Müslüman bilginlerden
Arapça, Farsça ve Türkçeyi öğrenmiştir. Farsçaya ilgisi oldukça fazladır.
Daha öğrenciyken 200 sayfalık ‘Tahayyulat’ı yazmıştır. Yazdığı diğer eserlerinde Farsçanın etkisi görülür. Osmanlılara karşı bağımsızlık hareketinin
önderi olan Naim Fraşeri, Osmanlılara karşı 25 yıl savaşmış Arnavut ulusal
kahramanı olan İskender Bey’in anısına ‘Tarih ve İskender Bey’ adlı kitabını
yazar. Aynı yıl İmam Hüseyin ve onun hareketine olan inancını gösteren
“Kerbela” eserini yazar. 1893’de ansiklopedi biçiminde olan makalelerinin toplamını ‘Dersler’ adı altında yayınlar.
Naim Fraşeri, Alevi-Bektaşi tarikatının Arnavutluk’un resmi mezhebi olmasını istemiştir. Bütün eserlerinde, özellikle mezhepsel içerikli yazılarında
bu anlayışı işlemiş ve Bektaşi-Şiilerin ‘uluhiyet’ ve ‘tevhit’ konularındaki
görüşlerini yansıtmıştır. Yüzyılın Bektaşi edebiyatının önemli ürünlerinden
biri de Dalib Fraşeri’nin ‘El-Hadika’sıdır. Fuzili’nin ‘Hadikatü’s-süeda’sını örnek almıştır, Ebü’l Mecid Gaznevi’nin ‘Hadika’sında da esinlenmiştir. Yapıt,
Arnavutluk edebiyatının ilk ve en uzun hamasi manzumesidir. 65 bin beyitten oluşur. Bu kitabı; onun Farsça’yı çok iyi bildiğini, bu dilde ‘irfani eserleri’ okuduğunu gösterir. Dalib Fraşeri, bu kitabını 1842’de yazmıştır. Bu
kitabında Kerbela destanını ve Ümam Hüseyin’in kahramanlıklarını anlatır.
298
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
Fraşeri Kardeşlerin Arnavut'luktaki Bektaşiliğe Katkıları
Yine aynı yüzyılın ikinci yarısında Dalib Fraşeri’nin kardeşi Şahin Fraşeri’nin
Arnavutça’ya çevirisi olan 12 bin beyitlik ‘Muhtarname’si önemli bir eserdir.
Kitap, Kerbela’nın öcünü almak için harekete geçen Muhtar üs Sekafi’nin
ayaklanmasını Arnavut dilinde öyküler. Bu yapıt, Naim Fraşeri’nin ünlü
‘Kerbela’ manzumesini örnek almıştır, çeviri, 1868’de tamamlanır. Elyazmaları vardır. Bu aileden ünlü bilginlerden Şemseddin Sami Bey 1901 yılında ‘Ali bin Ebu Talib’ adıyla, Hz. Ali’nin divanından seçmeler olan, Aleviliğe
ilişkin kitabını Türkiye’de yayınlamıştır. Aynı dönemde Leskovik’de ünlü bir
tekkenin de kurucularından olan Baba Zeynel Abidin de Türkçe ve Arnavutça etkin şiirler söylemiştir.
Arnavutluk’ta zamanla bir Bektaşi edebiyatı doğmuştur. Genel Arnavutluk
edebiyatı içerisinde Bektaşilik edebiyatı, ‘Kerbela edebiyatı’ biçimindedir.
Çünkü genellikle Bektaşi edebiyatı, On iki imamların övgüsünü ve Kerbela
şehitlerinin başına gelenleri konu edinmiştir.
1826 kıyımı, Bektaşi edebiyatını da vurmuştur. Bektaşi tekkelerinin kütüphaneleri ve Bektaşiliğe ilişkin kitaplar yakılmıştır. Bunun en belirgin örnekleri Berat kentindeki Aliku, Manastır’daki Köprülü ve Korça’da ki Melçani
tekkeleridir.
Arnavut Bektaşi edebiyatı Alevi öğeleri içerir. Hz. Ali, On iki imamlar ve
Ehlibeyt temasını işleyen öyküler ve söylenceler yaratılmıştır. Özellikle Arabistan ve Irak’taki Alevi- Şii inanç merkezlerinin görülmesi ve kimi Iraklı
babaların Arnavutluk’taki tekkelere gelerek uzun zaman kalmaları bu tür
bir edebiyatın yaratılmasında önemli bir etken olmuştur.
Arnavutluk’ta Bektaşi şiiri bireysel değil, toplumsal bir nitelik gösterir. Tinsel aşkı ve benliğin yok edilmesini konu edinmiştir. Farsça yazılmış tasavvuf edebiyatından da etkilenmiştir. Özellikle Farsça, Arapça ve Türkçeyle
verilmiş Alevi-Bektaşi şiiri Arnavut Bektaşi şiirinin biçimlenmesinde temel
etken olmuştur. Bu etkenlerden yola çıkarak Arnavut Bektaşiliğinin ilk şairi
Sersem Ali Baba olur. Bektaşiliğin kurumlaşmasında ve yönetim mekanizmasının başlatılmasında önemli bir yeri olan şair, XVI. Yüzyılda yaşamıştır. Arnavutluk’ta Bektaşi edebiyatı XVIII. Yüzyılda oldukça gelişir. XIX.
Yüzyılın başlarında Kemaleddin Şemimi vardır. Şemimi Baba, Bektaşiliğin
Arnavut toplumunun geneline yayılmasında rol oynar. Şemimi Baba’dan
sonra ülkede Bektaşi edebiyatının Arnavutça ürünleri verilir. Bu dönemin
ilk şairi Baba Nasibi Tahir’dir. Bektaşilik için önemli bir merkez olan Fraşer
Köyü’nde olan şair Irak’ın kutsal yerlerini gezdikten sonra Bektaşilerin ya-
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
299
İrfan MORİNA
şamında ve Arnavutluk milliyetçiliğinin uyanmasında önemli bir yeri olan
tekkesini kurmuştur. Yine bu alanın önemli şairlerinde biri de Korça’da
tekkesini kuran Baba Abdullah Melçani (öl. 1852)’dir.
XX. Yüzyılın başlarında Irak’taki kutsal yerleri gezdikten sonra ülkelerine
dönen ve tekkelerini kuran Baba Adem Vicahi, Baba Ahmet Turani, Baba
Meliç, Baba Übrahim, Baba Salih, Baba Selim Ruhi, Baba Ali Tomari ve
Baba Ahmet Seri gibi ünlü şairler yetişmiştir. Hepsi de Arapça, Farça ve
Türkçe gibi Alevi-Bektaşiliğe malzeme sağlayan dilleri bilmektedirler.
Yakova’da Baba Adem Vicahi (1841- 1927) Irak’ın kutsal yerlerini gezmiş; Türkçe, Arapça ve Farsça’yı öğrenmiş, Arnavutluk ulusal hareketinin merkezi olan Prizren Bektaşi tekkesinde ‘babalık’ makamını üstlenmiştir. Tasavvufi şiirler söylemiştir. Çağdaşlarından Baba Ahmet Turani de
Irak’ın Ehlibeyt merkezlerini gezmiş, 1908’den itibaren Turan Köyü’nün
‘babalığı’nı yapmıştır. 1912’lerde Yunan yıkımından sonra tekkesine dönerek yeniden canlandırmıştır. Tasavvufi- Bektaşi şiirleri vardır.
XIX. Yüzyılın sonları ve XX. Yüzyılın başlarında Kahire tekkesinde derviş
olan Baba Meriç Arnavut dilinin yayılmasına öncülük etmiş, sağlam ve
zengin dil öğeleri taşıyan şiirler üretmiştir. Ulusal-vatani konuları işlemiştir.
Irak tekkesinin ‘baba’larından Baba İbrahim de din ve ulusal öğeleri işleyen
şiirler yazar. Bu dönemin şairlerinden Baba Salih toplumsal, ulusal, dinsel
ve edebi konuları işler. Fuzuli’nin ‘Hadikatü’s Süeda’sını çevirir. 1908’lerde
Cirokastra’da Baba Ali tekkesinin yönetimini üstlenen Baba Salim Ruhi
(1869- 1944) eğitimini tamamladıktan sonra Türkçe, Arapça ve Farsça
öğrenir. Yurtseverlikle dinsel- mezhepsel duyguları edebi çalışmalarında
birlikte yürütür. Ağının büyük aydınlarındandır. Üretken bir şairdir. Arapça
üç şiir divanı vardır. Son dönemlerinde Arnavutça gazeller de yazmıştır.
Bektaşi Tarikatı’nın bir başka şairi de Yanya medresesinde eğitim gören ve
daha sonraları Prişta tekkesinde derviş olan Baba Ali Tomari’dir. Arapça’nın
dışında Fransızca’yı da öğrenmiştir. Kerbela ve Ümam Hüseyin’i konu alan
şiirleri vardır.
Dönemin son şairi 1942 yılında Kahire tekkesinin yönetimini üstlenen
Baba Ahmet Seri’dir. 1961’de ölür. ‘Ahmet Seri, Bektaşi Tarikatı’nın Anlatımı’ ile ‘Üddi’a-yı Bektaşiyye’ adlı iki yapıtı Arapça’ya çevrilmiştir.
Arnavutluk edebiyatçılarının en belirgin özellikleri hepsi de tarikatın
içinden gelmeleri, tekke kurucuları veya ünlü bir tekkede yöneticilikler
yapmış olmalarıdır. Yani, inancın ve kültürün uygulayıcılarındandırlar.
300
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
Fraşeri Kardeşlerin Arnavut'luktaki Bektaşiliğe Katkıları
Genellikle, hepsi de Arnavut ulusçusu ve yurtseveridirler. †lkede Arnavutluk ulusçuluğunun doğmasında, yayılmasında önemli ölçüde rol oynamışlardır.
Naim Fraşeri 1846 yılında Arnavutluk’un Pırmet kazasının Fraşeri köyünde doğdu. Babası Berattan gelip Fraşeri’ye yerleşmiş bir akıncı ailesinden
olan Halit Bey’dir. Naim Bey ilk tahsilini Fraşer köyünde tamamladı, aynı
zamanda ailece mensup oldukları Bektaşi tekkesinde Farsça ve Arapça
öğrendi.1865 yılında kardeşi Şemsettin Sami ile beraber Yanya Zosimea
Rum Lisesine kaydoldu. Lisede Yunanca, Fransızca ve İtalyanca öğrendi.
1871 yılında İstanbul’a gitti, ancak verem hastalığına yakalandığından
dolayı beş altı ay sonra Arnavutluk’a geri döndü. 1871-1882 yılları arasında değişik idari vazifelerde bulundu, fakat takibata uğradığından dolayı 1882 yılında ailesiyle beraber İstanbul’a yerleşti. 1884 yılında “Drita”
adlı Arnavutça aylık bir dergi çıkarma iznini aldı ve yayınladı. 19 Kasım
1900’de Erenköy’deki evinde öldü ve Merdivenköy Şahkulu Bektaşi Dergahının kabristanına defnedildi. Naaşı 1978 yılında Arnavutluk’a nakledilmiştir.
Eserleri: Këndonjetorëja (Okuma kitabı),Vjersha për mësonjëtorët e para
(İlkokul Talebelerine Şiirler), Bagëti dhe Bujqësi (Hayvancılık ve Ziraat ismini
taşıyan sembolik uzunca bir şiirdir), Lulet e Verësë (Yaz Çiçekleri),Mësime
(Öğretiler), Fletore e Bektashinjët (Bektaşiler’in Defteri), Istori e Skenderbeut (İskender Beyin Tarihi), Qerbelaja (Kerbela).
Türkçe yazdığı eserler de şunlardır:
Kavait-i Farisi’ye der Tarz-ı Nevin, İhtiraat ve Keşfi yat, Fusul-ı erbaa. Farsça
da “Tahayyülat” adlı bir şiir mecmuası yazmıştır.
Naim Bey aynı zamanda değişik dillerden Arnavutçaya tercümeler de yapmıştır. Homer’in İlayda’sını Türkçe ve Arnavutçaya tercüme etmiştir. Şiirlerin tamamında büyük ölçüde tasavvufi hava hissedilmektedir. Arnavut
edebiyatının en meşhur simalarından biri olan Naîm Bey Fraşeri, değişik
konularda yazdığı şiirlerin arasında tasavvufî içerikli olanları da vardır. Naim
Bey Fraşeri büyük mutasavvıflar ve Bektaşi şairlerinin eserlerinden en çok
etkilenen Arnavut şairlerinden biridir. O, eserlerinde vahdet-i vücudu, ilahî
aşkı, insanı işlerken tasavvuf şiirinden oldukça etkilendiği açıkça ortadadır.
Bu etki en iyi şekilde Naim Bey’in “Fyelli (Kaval)” şiirinde görülmektedir.
Naim Bey’in bu şiiri Mesnevi’nin ilk on sekiz beytine çok benzemektedir.
Bu şiirin tamamını Türkçe tercümesiyle veriyoruz:
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
301
İrfan MORİNA
Fyelli
Pa degjo fyellin ç’thotë
Tregon mërgimet e shkreta
Qahet nga e zaza botë
Me fjalë të vërteta
Kaval
Dinle kaval ne söylüyor
Perişan ayrılıktan anlatıyor
Kara dünyadan şikayet ediyor
Hakikat dolu sözlerle
Që kur se më kanë ndarë
Nga shok e nga miqësia
Gra e burra kanë qarë
Nga ngashërimet e mija!
Eş ve dosttan beni
Ayırdıkları zamandan beri
Feryatlarımdan ağlamayan
Kadın erkek kalmadı.
Krahërore e kam çpuar
E kam bërë vrima vrima
Dhe kam qarrë e kam rënkuar
Me mijera psherëtima
Sinemi deldim geçtim
Delik deşik ettim
Ağladım, inledim
Binlerce ah çektim
Dhe me botën e gëzuar
Bëhëm shok edhe marr pjesë
Dhe me njerëz të helmuar
Bëhëm mik me besa besë
Neşeli dünya ile
dost olur katılırım
zehirlenmiş insanlarla ise
söz vererek dost olurum
Puna si do që të bjerë
Unë qanj me mallëngjime
Me ç’do vent e kurdoherë
Psherëtin zemra ime
Durum ne olursa olsun
Ben acı ile feryat ederim
Her yer ve zamanda
Kalbimle inlerim.
Gjithë bota më dëgjojnë
Po se jashtmi më shohin
dëshirën sma kuptojnë
Zjarr e brendëshme sma njohin
Dünya feryadımızı duydu
Sadece dışardan gördü
İsteğimi anlayamadı
İçimdeki ateşi tanıyamadı
Njerëzit me mua rrinë
Unë qaj e mallëngjohëm
Po dufn e fshehtë sma dine
Andaj kurrë sperdellehëm
İnsanlar benimle oturdu
Ben ağladım sızladım
İçimdeki ahı bilemediler
Ve asla anlayamadılar
Gjith ata qe janë ndarë
Fyellit shoke ju bane
Shkallët e tij disa fare
Na shkalluan mendjën
Ayrı düşenlerin tamamı
Kavala dost oldular
Onun değişik perdeleri
tane Aklımızı perdeledi
302
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
Fraşeri Kardeşlerin Arnavut'luktaki Bektaşiliğe Katkıları
O rrëmet i njerezisë
Zëri i fyellit sështë erë
Ky është zjarr i dashurisë
Që i ra kallamit mje
Ey insanlar kalabalığı
Kavalın sesi rüzgar değildir
Aşkın ateşidir
Zavallı kavalı çalan
İ ra qiellit e ndriti
İ ra zemrës e nxehu
İ ra verës e buçiti
İ ra shpirtit dhe e dehu
Semaya düştü aydınlattı
Kalbe düştü ısıttı
Şaraba düştü coşturdu
Cana düştü sarhoş etti
İ dha ere trindafilit
İ dha dritë bukurisë
İ dha këngë bilbilit
İ dha shije gjithisise
Güle koku verdi
Güzelliğe ışık verdi
Bülbüle türkü verdi
Kâinata tat verdi
Ay zjar ra në qiej
Edhe duke përveluar
U bënë kaq yj e diej
Qe i mba Zoti ndër duar
O ateş semaya düştü
Düştüğü yeri yakıp kavurdu
Bunlarca yıldız ve güneş oldu
Hepsini Allah elinde tutuyor
Nga ky zjarr Zoti i vërtetë
Që ka ngrehur gjithesinë
Hoth një shkendije në jetë
Dhe bëri sojë njerinë
Kâinatı yarattığı
Bu ateşten Yüce Allah
Bir kıvılcım dünyaya attı
Ve insanı yarattı
O morre zjarr i bekuar
Unë me ty jam përzjerë
Pa jam tretur e kulluar
Po të kam shpirt mos më lerë
Ey mübarek ateş
Ben seninle karıştım
Sende eridim sızıldım
Canımsın beni bırakma
Naim Bey’in “Kaval” isimli şiirinde büyük ölçüde Hazreti Mevlana’dan
etkilendiği gibi, diğer eserlerinde de Hazreti Mevlana’nın konuyu işleyiş
tarzını ve temalarını mahallî tiplemelere de yer vererek güzel bir şekilde işlemiştir. Naim Bey Arnavutların millî meselelerini bile işlerken Hazreti
Mevlana’nın Mesnevîsinin birçok yerinde hissedilen sosyo -kültürel arka
planı hissettirmektedir. Naim Bey’in Hazreti Mevlana’dan etkilenmesi başlı
başına bir araştırma konusudur. Bugüne kadar bu konuda, üç beş yüzeysel makalenin dışında, kapsamlı bir çalışma yapılmamıştır.
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
303
BİRKAÇ NEVŞEHİR TÜRKÜSÜ VE ONLARIN AVRASYA
PARALELLİKLERİ HAKKINDA
A FEW NEVŞEHIR SONGS AND THEIR EURASIAN RELATION
János SİPOS*
ÖZET
Kimi halkların ve bölgelerin kendine has kültürü, müziği varken her
kültürel birim direkt ya da endirekt şekilde mutlaka başka kültür
çemberler ile bağlantılıdır. Tebliğimde TRT Repetuvarında bulunabilen 44 Nevşehir melodisini gözden giçirip Nevşehir halk müziğin genel bir tablosunu çizmeye çalışırım. İlk olarak melodileri sınıflandırıp
Türkiye halk müziği repertuvarındaki yerini tespit etmeye çalışırım.
Bu aşamada İncelenmiş Nevşehir ezgilerinin ayırt edici özellikleri var
mı? Türkiye’nin ya da Avrasya’nin hangi bölgelerinde benzer ezgiler
bulunur? gibi sorulara cavap vermek isterim. Sonunda bir ezgi seçip
onu daha detayi inceliyorum.
Anahtar Kelimeler: Etnomusikoloji, Halk Müziği, Türk Halkları,
Nevşehir
ABSTRACT
Though some people and area have special culture and music,
every culture has indirect or direct contacts to other cultures. In
my paper I overview 44 Nevsehir songs from the Repertoire of the
Turkish Radio and Television and try to draw a general picture of
these melodies.
After that I classify the songs and try to determine their place
among Anatolian folk songs. Here I a looking for an answer to
suchlike questions: Do these songs have any special and distinctive
* PhD. Macar Bilimler Akademisinin Müzik Enstitüsünün etnomuzikologu, Budapeste Franz Liszt
Müzik Akademisinin profesörü. e-posta:[email protected]
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
305
János SİPOS
features? Are there similar songs in other parts of Turkey and in
Eurasia? Finally I choose a single song and examine it more closely.
Key Words: Ethnomusicology, Folk Music, Turkic People, Nevsehir
Günümüzde halk türküleri araştırmaları, derlenmesini ve karşılaştırılmasını
mümkün kılan çok çeşitli bilimsel araçlarla yapılmaktadır. Bu araştırmalar
hem ilginç hem de öğreticidir; çünkü kimi halkların ve onların içindeki
küçük grupların ya da yörenin kültürü, müziği çoğu kez özgünlük (tekçil
bir özellik) gösterir, aynı zamanda dolaylı ya da dolaysız olarak daha geniş
kültür çevrelerine de bağlanır.
Tebliğimde TRT Müzik Dairesi Yayınları arasında yer alan 44 tane Nevşehir türküsünü inceleyeceğim. İlk önce türkülerin genel özelliklerinden söz
edecek, sonra ise tüm Türkiye repertuvarında nasıl bir yere sahip olduklarını göstereceğim.
TRT Repertuvarı’ndaki Nevşehir türküleri 1
İlk önce TRT repertuvarındaki Nevşehir ezgilerini ele alalım. Bu repertuvarda yakın türkü varyantların yer almaması büyük bir avantajdır. Böylece
Türkiye’nin çeşitli bölgelerine ait bu 5 000’den fazla ezgi, neredeyse aynı
sayıda ezgi tipi anlamına gelmektedir. Dezavantajı ise, repertuvardaki ezgilerin Türkiye’nin başka hangi bölgesinde ortaya çıktığını göstermemesidir. TRT repertuvarından içinde notaların yanı sıra özetleyici bir katalogun
yer aldığı CD de hazırlanmıştır, Bu katalog repertuvardaki Nevşehir türkülerini ayırt etmemizi kolaylaştırmıştır.
Sonraki işim ezgilerin aynı şekle çevrilmesiydi, çünkü bu karşılaştırmayı
büyük ölçüde kolaylaştıracaktı. Bunun için ezgileri ortak la kapanış sesine
transpoze ettim ve sanatçıdan sanatçıya farklılıklar gösteren karmaşık bezemeleri dikkate almadım. Örnek 2’de 155 No.lu ezginin TRT repertuvarındaki şekli ile standarda çevirilmiş şekli görülmektedir.
Şimdi 44 ezgiyi müzikal özelliklerine göre gözden geçirelim:
a) Dizi: Anadolu’da sık görülen Buselik, Kürdi, Uşşak, Hüseyni makam dizileri burada da çoğunluk oluşturmaktadırlar. Hicaz dizisi ise diğer yerlere
1
TRT repertuvarındaki Nevsehir türkülerinin No.ları: 155, 156, 157, 217, 228, 384, 609, 1033,
1072, 1155, 1408, 1411, 1448, 1496, 1672, 1709, 1741, 1811, 2211, 2369, 2411, 2412, 2413,
2438, 2486, 2672, 2703, 2733, 2735, 2792, 3322, 3385, 3595, 3603, 3661, 3819, 3853, 3930,
3975, 4230, 4231, 4232, 4258, 4266.
306
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
Birkaç Nevşehir Türküsü ve Onların Avrasya Paralellikleri Hakkında
oranla daha yaygındır. Buna karşılık Do majör (Çargah) dizisinde çalınan
ancak bir tek ezgi bulunmuştur.2 (Örnek 1a)
b) Ölçü: Anadolu’dakilerin tersine burada 2/4’lü ve 4/4’lü ölçü hakimdir;
aksak ritim çok azdır (üç tane 9/8’li ve bir tane 5/8’li).3 (Örnek 1b)
c) Dize uzunluğu: a) kısa, b) 2- ya da 4-ölçülü uzun ve c) 3-ölçülü uzun dizelerden oluşan ezgilerin sayısı dengelidir.4 Bu, Anadolu’daki genel durum
ile büyük ölçüde uyum sağlamakta, hatta biraz daha „gelişmiş” bir durum
göstermektedir. (Örnek 1c)
d) Şekil: İki ve dört dizeden oluşan şekiller çoğunluktadır, tek yada üç
dizeli ezgilerden yalnızca birer tane vardır. Dize içinde genişletme sık sık
görönür. Bu da Anadolu’nun diğer bölgelerinde görülen duruma aşağı
yukarı benzemektedir.5 (Örnek 1d)
e) Ana durak sesi: Çoğunlukla dizelerin seyri inici yada tepe karakterinde
olan Anadolu halk türküsü kültüründe dizenin son sesi ezginin seyriyle
ilgili pek çok şey anlatmaktadır. İncelediğim iki ve dört dizeli ezgilerin ortasında ana durak sesi olarak do, re veyahut mi sesi en baskındır. Buna
karşıt do diyez ancak iki kez, si ise bir tek kez ana durak sesi olarak yer almaktadır.6 Bu da Anadolu’daki genel duruma benzemektedir.7 (Örnek 1e)
2
3
4
5
6
7
Küçük üçlü: 156, 1155, 1741, 1811, 2211, 2369, 2412, 2413, 2486, 2733, 2735, 3385, 3661,
3930, 4266; fis: 384, 1033, 2792, 3322, 4230, 4232, 4258; b: 155, 217, 1411, 1448, 1486,
2703, 3603; Büyük üçlü: 2411; genişletilmiş ikili: 157, 609, 609b, 1072, 1672, 2672, 4231;
b-des: 3853, 3975; fis-es: 2438; b-fis: 1408; gis: 3819.
2/4: 155, 157, 609, 609b, 1072, 1411, 1486, 1672, 1741, 1811, 2411, 2438, 2486, 3322, 3385,
3595, 3661, 3819, 3975; 4/4: 156, 217, 384, 1408, 1448, 1709, 2211, 2672, 2703, 2733, 2792,
3603, 3853, 3930, 4230, 4231, 4232, 4258; 3/4: 1033, 2413; 9/8: 1155, 2369, 4266; 5/8: 2412.
Kısa: 1811, 155, 156, 157, 384, 609b, 1072, 1411, 1448, 1486, 1741, 2413, 2703, 2733, 3661,
4231, 4258, 4266; uzun: 2211, 2369, 1033, 1155, 1709, 2412, 2672, 3603, 3819, 3853, 3930,
4232; üç ölçülü dizelerr: 1672, 2411, 2438, 2486, 2792, 3322, 3385, 3595, 3975, 4230. özelc:
217, 609, 1408, 2735
İki dizeli: AB: 157, 609b, 1408, 1448, 1709, 1741, 2672, 2703, 3322, 3603, 3819, 3930, 4231,
4266; AB+: 1811, 2486, 3385, 3975, 4230; A+B: 3853, 609 (l. 609b); ABkB: 1155; Dört dizeli: ABCD: 155, 1072, 1411, 1486, 2211, 2411, 2733, 2792, 3661, 4258, 1033; AB+CC: 156;
AB+CD: 2369, ABCD+: 2438; A5BAC: 2412, AvBCB: 2413, AABC: 384, AbCD: 4232; Birdizeli:
3595; Üç dizeli: 1672.
Melodilerinin ortasında do, re ve mi sesleri büyük rol oynar. İki dizeli ezgilerinin ana durak sesleri
(1): 1709, 3595, 3853; (2): 3819; (3): 609, 2672; (3b): 1155, 2486, 2703, 3322, 3603, 3930,
3975, 4266; (4): 157, 1741, 1811, 4231; (5): 609b, 1448, 3385, 4230.
Dört dizeli ezgilerin ana durak sesleri genellikle do, re ve mi. Dört ezgi ikinci dizesinin sonunda ana
sese iner – bunlar iki dizeli ezgiler ile akrabalık göstermektedir. Birer ezginin ana durak sesi VII.,
3. veya 7.: (1 - 3b(1)2: 2369; 4(1)1: 1486; 4(1)3b: 156, 2413; b3 - 3b(3b)1: 3661; 5(3b)1: 2412;
5(3b)3b: 155, 2733, 4232; 8(3b)3b: 4258; 4 - 4(4)4: 2211; 8(4)3b: 1408; 8(4)4: 2438; 5 - 5(5)3b:
2792, 7(5)7: 1033; VII - 4(VII)4: 1072; 4(3)1: 2411; 7(7)4: 1411)
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
307
János SİPOS
a. Dizi 1)Buselik/Uşşak (29); 2)Hicaz (9); b. Ölçü 1) 2/4; 2) 4/4; 3) 9/8; 4) 5/8
3) Çargâh
c. Uzunluk . 1) kısa; 2) 2/4 ölçülü; 3) 3 d. Şekil 1) iki dize; 2) dört dize; 3) üç
dize; 4) bir dize
ölçülü
e. Ana durak ) b3; 2) 4; 3) 5; 4) 3; 5) 2
Örnek 1: Nevşehir ezgilerinin müzikal özelliklerini gösteren grafikler a)
Dizi, b) Ölçü, c) Dize uzunluğu, d) Şekil, e) Ana durak sesi
Seyir: Yukarıdaki özellikler tatmin edici olmakla beraber ezgilerin seyrini
daha yakından incelemek çok daha bilgi vericidir. Anadolu ezgilerinin çoğunu inici yapı ve yan yana gelen seslerde ilerleyen seyir karakterize eder.
Nevşehir ezgilerinde de buna tanık oluruz.
Dört dizeli Nevşehir ezgilerinde seyrine göre iki büyük grup göze çarpar.
En yaygın olan dört dizeli biçim Bartók’un 1936’daki Anadolu derlemesinde de bulunmaktadır. Bu ezgilerin seyri şöyle özetlenebilir: a) birinci
dize 5. derecede (ya da 5-7. derecede) başlayıp 5/4. derecede kapanır, b)
308
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
Birkaç Nevşehir Türküsü ve Onların Avrasya Paralellikleri Hakkında
birbirine benzeyen 2. ve 3. dizeler orta yükseklikte (b3-5)8 ve c) 4. dize
4-5. dereceden temel sese iner. (Örnek 4b).9
Türkiye’nin birçok bölgesinde benzer ezgiler bulunmaktadır. Bu, Türk halk müziğinin önemli temel bir şeklidir; ve benzerlerine Güney–Kazakistan, Karaçay ve
Macar halk müziğinde de rastlamak mümkündür (Sipos 2001, 2004). Ezginin
TRT Müzik Dairesi Yayınları’nda çıkmış şekli, en çok tutulan Anadolu makam
dizisinde çalınsa da (Örnek 2a) birçok sanatçı (örneğin İbrahim Tatlıses) Hicaz
makamında söylemektedir. Şimdi bir varyantını dinleyelim. Gösterdiğimiz örnekte Çubuklu Ercan ilk önce Nevşehir’de alışılan Hicaz makamını kullanmakta,
sonra Anadolu’da daha yaygın olan Hüseyni makamına dönmektedir.
8
9
3ncü dizenin sonunda ana sese iner.
Dört tane kısa dize: 155, 2411, 2733, 3930, 3603, 4232, 2672, 2703. Benzer üç-ölçülü ezgiler:
2486, 3975, 3322, 1741, 1811 (2-es főkad); daha tiz olan kısa dizeler: 1155, 358, 4266; ana
durak sesi 4 olan: 4231; huraya ait ana durak sesi 1 olan 4 dizeli ezgiler: 2369, 2735.
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
309
János SİPOS
Örnek 2 TRT No 155 „psalmodik” ezgi a) TRT repertuvarındaki şekli, b)
ezgi çizgisinin genel biçimi
Bir başka büyük ve değişken dört dizeli ezgi grubunu Zalim felek, değirmenin döndü mü adlı türkü çok iyi temsil etmektedir. (Örnek 3a). Bu tür
ezgilerin genel seyri şu şekilde özetlenebilir: a) ilk dize yüksek 7/8. derecede okunur ve aynı derecelerde de kapanır, b) 2. ve 3. dizeler de yüksek
sesle söylenir, ancak dizenin sonunda daha alçak perdeye inilebilir (ayrıca
3. dize 2. dizeden genellikle daha alçaktır) ve c) son dize 5. derecenin
dolaylarından temel sese iner (Örnek 3b)10
Örnek 3 TRT 2438 No.lu ezginin repertuvardaki şekli, b) ezgi iskeleti
Diğer dört dizeli Nevşehir ezgileri birbirinden oldukça farklı olduğu için şimdi
onlardan detaylı olarak bahsetmeyeceğim.11 Zaman da kısıtlı olduğundan iki ya
da üç dizeli ezgilerden ve özel ezgilerden ancak basılan nüshada konuşabilirim.
Çift- ve üçdizeli ezgiler
Benzerine Türkiye’nin birçok yerinde rastlanan iki dizeli ezgi grubu nispeten çok melodi içerir. Uzun ilk dizesi yüksek bir tepe formundadır ve
4üncü ya da 5inci dercede kapanır. İkinci dizesi 5inci dereceden temel
sese iner.12 Diğer iki dizeli ezgiler büyük bir grup oluşturmamaktadır.
Üç ezginin her dizesi yüksek bir tepe şeklindeki hareketten son temel sesle
kapanır.13 Bu tür ezgiler Türkiye’nin pek çok yerinde yaygın olmakla birlikte Nevşehir’de enderdir.
10
Bu ezgilerin genelde dört tane uzun çesidi vardır, ama aralarında seyrek olarak iki uzun dizeden
oluşan da bulunur (1408, 4230).
11 Birkaç pestte hareket eden dört dizeli ezgiler durak seslerinden daha pestte de girer - bu
Anadolu’da çok alışılmamış bir seyir (3661, 3819). Türkiyenin pek çok yerlerinde sevilen bir ezgi
inen seyvensli ölçülerden meydana gelmektedir No.156 (Kız anası). Türkiye başka bölgelerinde
seyrek 2nci dizesinde ana seste kapanan 4 dizeli ezgiler de vardır Nevşehirde (1486, 2413). Pest
birinci ve daha tiz ikinci dizesi ile No.1972 özel bir melodi sayılabilir.
12 TRT 157, 1448, 3385
13 TRT 609, 3595, 3853
310
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
Birkaç Nevşehir Türküsü ve Onların Avrasya Paralellikleri Hakkında
Son olarak diğerlerinden farklı, özel bir seyir gösteren birkaç ezgiden söz
etmek istiyorum. 1709 No.lu ezginin sonunda dönen bir motife görünür.
Bu tür dönüş Anadolu’da sık olmasa da çocuk oyunlarında bol bol vardır
(örneğin Yağ satarım). 609b No.lu ezginin ilk dizesi çıkıcıdır. İncelediğim
Nevşehir repertuvarında bu seyir tek olup bu tür çıkıcı ilk dizeli ezgilere
Anadolu’da sık olmasa da rastlanır. 1072 No.lu ezginin seyrinde ise yukarı-aşağı-yukarı dalgalanma görülür, bu da Türkiye’de bilinmez değildir,
ama çoğunlukla ya özel bir bölgeye ya da özel bir eser tarzına bağlıdır.
Örneğin Trakya Bektaşileri’nin nefeslerinde rastlanır, gerçi orada da daha
çok bestesi yapılan ezgilerde görülür.
Bir Nevşehir ezgisinin Anadolu hikayesi
İncelediğim tüm Nevşehir ezgilerinin Anadolu arka planını tebliğimde anlatamayacağımdan dolayı örnek olarak bir tanesini seçtim.14 3322 No.lu
Al yorgan atılmıyor ezgisi Nevşehir’in Hacıbektaş İlçesi’nde derlenmiştir. İlk
önce onu dinleyelim (Örnek 4).
Örnek 4 Hacıbektaş’tan „Al yorgan atılmıyor” ezgisi (No.3322)
Ezginin ikinci dizesi, birinci dizesinden aşağı yukarı dört ses daha pesttir.
Son ölçünün Bir tek sesi hesaba katmazsak ezgi pentatonik dizide seyreder. Bütün bunlar Türk ezgilerinin özelliği olmamakla beraber Çuvaş, Tatar, Moğol ve Macar ezgilerinde mevcuttur. Bu ezgilerin başka bir özelliği
ise dizelerin üç ölçüden ibaret olmalarıdır.
Acaba benzer ezgiler Türkiye’nin başka bölgelerinde var mıdır?
Daha önce Anadolu halk müziğini araştırıp sınıflandırdım ve TRT repertuvarındaki ezgilerin indeksini hazırladım.15 Bunlara dayanarak söz ettiğimiz
ezginin TRT repertuvarındaki benzer şekilleri arayıp buldum.
14
15
TRT 3322, derleyen Gürbüz Sapmaz.
Sipos 1994, 1995, 2000 ve 2001
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
311
János SİPOS
TRT repertuvarında bu ezginin tam aynısı olmasa da birkaç tane çok yakın
ve benzer varyantı vardır.16
Türkiye’nin çeşitli bölgelerinde bir sürü benzer, fakat biraz daha pestte seyreden ezgilere rastlanır. Daha pest seslerle başlayan bu ezgileri de karşılaştırmaya dahil edebiliriz, çünkü bazı Anadolu halk müziği üsluplarında pest ve tiz
sesler ile başlama arasında sıkı bir bağ vardır. Seslendirenin pest ya da tiz sesle
başlama arasında seçim yapması da sık görülür. Harput’ta derlenmiş 2426
No-lu Hafo’mun Evi Kaya Başında türküde de bunu görebiliriz. (Örnek 5).
Örnek 5 Harput ezgisi (No 2426) pest ve tiz sesler ile başlayan dörtlük +
video (Hafo’mun Evi) (~1’30”)
16
Örneğin Akseki’den No. 2499 ve Burdur’dan 1490 yada Elazığ’dan No. 594 ve Edirne’den No.36
312
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
Birkaç Nevşehir Türküsü ve Onların Avrasya Paralellikleri Hakkında
Şimdi „Al yorgan atılmıyor” ezgisine geri dönelim ve ona az çok benzeyen
TRT repertuvarındaki ezgilere bakalım. (Örnek 6a)
Pest sesle başlayan bazı ezgilerde dizenin üçe bölünüşü, do ana durak sesi
ve komşu sesler üzerinde seyir görülmektedir. Ancak ilk ve ikinci dizeleri
neredeyse aynı yükseklikte seyrettiği için17 bu tür ezgileri incelediğimiz
ezginin tam akrabası olarak kabul edemeyiz (Örnek 6b).18
Biraz daha tiz başlayan ezgiler TRT repertuvarında oldukça çoktur. Bunlardan
çoğunun ilk ve ikinci dizesi birbiriyle örtüşen ses şeridindeyken, bazılarının dizeleri (ilk ölçü hariç) birbirini genellikle üç ses uzaklıktan takip etmektedir. Bu ezgilere rahatlıkla incelediğimiz ezginin yakın benzeri olarak bakabiliriz (Örnek 6c).19
Örnek 6 Al yorgan ezgisinin Türkiye’nin çeşitli bölgelerinden benzer
örnekleri:a) Al yorgan atılmıyoir ezginin iskeleti (TRT 3322), b) pestte başlayan ezgi Diyarbakır’dan (TRT 2219), c) daha tiz varyantı Kızılcahamam’dan
(TRT 1882), d) Bartók 38 No’lu ezgisinin basitleştirilmiş formu.
17
18
Do-re-mi-mi (mi-mi-mi-mi) / mi-mi-mi-mi / mi-re do
Benzer melodiler bu yörede bulunabilir: Harput (2426), Ardahan (1271), İstanbul (2555), Boğazlıyan (889, 1409), Diyarbakır (1729, 2219), Afyon (468), Erzurum (1573), Sungurlu/Çorum (3145),
Elazığ (1831), Arguvan/Malatya (2837), Rumeli (1150), Kars (173), Çorum (34),
19 Erzurum (2340), Divriği/Sivas (112), Şarkışla/Sivas (1192), Trabzon (304), Elbistan (356), Sungurlu/
Çorum (3145), Orta Anadolu (2532), Zile (513), Ürgüp (2486), Batı Trakya/Bulgaristan (2405), Diyarbakır (2504), Sivas (1431), Elazığ (1750), Kızılcahamam (1882), Emirdağı/Afyon (2464), Eskişehir
(497), Konya (1074), Edirne (620), Mut/İçel (2127), Sincanlı/Afyon (2910) ve Kastamonu (924).
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
313
János SİPOS
Son olarak incelediğimiz ezgilerden birinci dizesi daha tiz başlayan ezgilerden
bahsetmek istiyorum. 20 Bunlarda iki ezgi dizesinin ses şeridinin birbirinden
daha da çok ayrılması beklenir. Ama buraya dahil edebileceğimiz yedi ezginin çoğunda -Anadolu tarzına uygun bir şekilde- ikinci dize de tiz başlıyor,
böylece iki dizenin ses şeridi pek birbirinden ayrılmıyor. Bu ezgiler bu yüzden
incelediğimiz ezgi ile ancak daha uzaktan akraba sayılmakta. Béla Bartók’un
1936 yılı Anadolu derlemelerindeki 38 No.lu ezgi da buraya ait (Örnek 7).21
Örnek 7 İlk dizesi daha tiz seyreden ezgi (Bartók 1936: XII/38)
20
21
sol-la-la-sol / sol-sol-sol-mi / mi-re do
Buraya ait olan ezgiler: Çankırı (572), Elmalı (1512), Afyon Dinar (1896), Uşak (1199, 2905), Adana (2674), Béla Bartók: XII/38 (Adana/Kelköy)
314
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
Birkaç Nevşehir Türküsü ve Onların Avrasya Paralellikleri Hakkında
Sonuç
Elimizdeki bu birkaç ezgi sayesinde Nevşehir halk türkülerini analiz etmeye ve ezgilerin Anadolu repertuvarıyla mevcut ilişkisini gözden geçirmeye
çalıştık.
Dizi, ölçü, dize uzunluğu, şekil, ana durak sesi, seyir gibi bazı müziksel
özellikler incelendiğinde Nevşehir halk türkülerinin birçok bakımdan Anadolu türkülerine genel olarak uyduğu görülmüştür. Hicaz dizisinin çok,
Çargah dizisinin az ve aksak ritimlerin ender olması da bu yöreye has bir
özellik olarak kabul edilebilir. Ayrıca dizelerin uzunluğu ve melodilerin şekilleri Anadolu’da alıştığımızdan daha gelişmiş bir durum göstermektedir.
Ezgilerin seyri incelendiğinde iki tane büyükçe dört dizeli grup ortaya
çıkmıştır. Bunlar Anadolu’nun pek çok yerinde sevilen ezgilerdir. Hatta
grupların birisindeki ezgilerin Güney-Kazak, Karaçay ve Macar benzerleri
vardır. En büyük iki dizeli Nevşehir ezgi grubunun da Türkiye’nin birçok
yöresinde sayısız paralelleri bulunmaktadır.
Bazı ezgilerde özel bir seyir, örneğin dalgalanan ya da çıkıcı ilk dize gözükmektedir. Bu biçim Anadolu’nun diğer bölgelerinde ender olduğundan
özel dikkate ve incelemeye değerdir.
Tebliğimin ikinci bölümünde pentatona yakın dizisi ve „ayrı” yapısından
dolayı oldukça özel bir Nevşehir ezgisi seçmiş ve onun yakın ve uzak akrabalarını aramıştık. Ezginin tam da aynısına rastlayamadık, ama yakın
varyantları Türkiye’nin pek çok yerinde bulduk.
Bugünkü tebliğim doğal olarak Nevşehir türkülerinin gözden geçirilmesine sadece bir ilk denemeydi. Bunu daha büyük bir ezgi hazinesi, daha
özgün bir malzeme üzerinde tekrarlamak gerekiyor.22 Nevşehirdeki özel
toplulukların, örneğin Bektaşilerin müziğini analiz etmeyi de bu sefer gerçekleştiremedik. Sınırlı da olsa böyle bir araştırmanın hem müzik hem diğer bakımlardan önemli olduğunu sanıyorum.
Kaynakça
Sipos J. (1994), Török Népzene I. (Turkish Folk Music 1), Budapest, MTA ZTI, 412 p.
Sipos J. (1995), Török Népzene II. (Turkish Folk Music 2), Budapest, MTA ZTI, 426 p.
22
Üstelik incelemede en çok melodilerinin iskeletini, onları en güzel şekilde temsil eden melodi çizgilerini dikkate alıyorum.
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
315
János SİPOS
Sipos J. (2001), Bartók nyomában Anatóliában - Hasonló magyar és anatóliai
dallamok (similar Hungarian and Anatolian melodies), Budapest, Balassi
Kiadó. 201 p.
Sipos J. (2001), Kazakh Folksongs from the Two Ends of the Steppe, Budapest,
Akadémiai Kiadó, 302 p. ö
Sipos J. (2004), Azeri folksongs - At the Fountain-Head of Music, Budapest,
Akadémiai Kiadó, 623 p.
Sipos, J. (2005), In the Wake of Bartók in Anatolia (2nd ed.), Budapest, European
Folklore Institute, [CD-ROM]
János Sipos, Macar Bilimler Akademisi Müzik Enstitüsü’nün baş araştırmacısı,
Franz Liszt Müzik Akademisi’nin profesörü. 20 senedır çeşitli Türk halkları
arasında karşılaştırmalı halk müziği araştırmaları yürütmektedir. Bu konuda beş İngilizce, dört Macarca ve bir Azerice kitabı vardır. 2009 yılında PAN
Yayımevi Bartók’un izinde Anadolu’da adlı kitabını yayımlamıştır.
316
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
NEDİM'İN ŞİİRLERİNDEN HAREKETLE
DAMAT İBRAHİM PAŞA VE FAALİYETLERİ
DAMAT IBRAHIM PASHA AND HIS ACTIVITIES
AS REFERENCED IN NEDİM’S POEMS
Kadri H. YILMAZ*
ÖZET
XVIII. yüzyılın en önemli devlet adamlarından biri olan Damat İbrahim Paşa’nın, bir taraftan ilim ve fikir faaliyetleri ile îmar alanındaki
çalışmaları, bir taraftan da giderek yaygınlaşan zevk ve safâ düşkünlüğü, Osmanlı tarihinin dikkat çekici bir dönemini oluşturmuştur.
Bu dönemde padişah ve sadrazamın yanında seçkin bir zümrenin
katılımı ile gerçekleştirilen ve günlerce süren eğlenceler ve helva
sohbetleri düzenlenmiştir. Bu eğlencelerin en önemli davetlilerinden biri de; günlük hayata dair pek çok sahneyi, dönemin tarihî ve
sosyal olaylarını şiirlerine başarıyla yansıtan Nedim olmuştur. Nedim
Divanı’nda İbrahim Paşa’ya çeşitli vesîlerle yazılmış 21 kaside, 23
kıt’a bulunmaktadır. Bildirimizde, Damat İbrahim Paşa ve döneminde yapılan faaliyetler Nedim’in şiirlerinden hareketle ele alınacaktır.
Anahtar Kelimeler: Nedim, Damat İbrahim Paşa, XVIII. yüzyıl.
ABSTRACT
Damat Ibrahim Pasha was one of the most important statesmen
of the XVIII. Century, which was a remarkable period in Otoman
history. While the idea of learning and development activities was
prevalent in this period, this competed with the pervasive affinity to
luxurious lifestyles.During this period, there were festivities lasting
several days in which the Sultan, Grand Vizier and the elite class
participated. As a participant in these festivities, Nedim was able to
capture and portray the essence of these gatherings in his poems In
* Arş. Gör., Nevşehir Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü,
e-posta: [email protected]
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
317
Kadri H. YILMAZ
Nedim’s Divan, there are 21 kasides and 23 kıt’as written in honor
of Ibrahim Pasha about different occasions. In this paper, Damat
Ibrahim Pasha and his activities in that period, will be dealt with in
reference to Nedim’s poems.
Key Words: Nedim, Damat Ibrahim Pasha, XVIII. century.
Klasik Türk edebiyatının önemli temsilcilerinden biri olan Nedim’in asıl adı
Ahmed’dir ve 1681 yılında dünyaya geldiği tahmin edilmektedir. Nedim iyi
bir eğitim görmüş, döneminin klasik ilimlerini, Arapça ve Farsça’yı bu dillerde şiir yazacak kadar öğrenmiştir. Tahsilini tamamladıktan sonra Şeyhülislam Ebezâde Abdullah Efendi’nin de bulunduğu bir jüri tarafından yapılan
sınavda başarılı olarak hariç medresesi müderrisliğini elde etmiştir. Bu tarihler, aynı zamanda Sultan III. Ahmed döneminin başlarına rastlamaktadır
(Ahmet Refik, 1924: 276-301; Ali Canip, 1925: 173-184; Macit, 2010: 11).
Bu dönemin diğer önemli kahramanı ise Nevşehirli Damat İbrahim Paşa’dır.
İbrahim Paşa’nın Osmanlı kültür ve sanat hayatında gerçekleştirdiği hamlelere Nedim şiirleri, Itrî besteleri ve Levnî de nakışlarıyla ruh vermişlerdir.
Nedim Osmanlı şairleri arasında devriyle birlikte anılan, hatta özdeşleşen
müstesnâ şairlerdendir. Onun için Türk şiirinde Lale Devri ve Nedim isimleri
birlikte anılır. Bir döneme adını veren “lale”, yönetimde Damat İbrahim
Paşa’nın, şiirde de Nedim’in, başrollerini oynadığı ihtişamın devri olmuştur
(İrepoğlu 1999: 235-243; a.y.2003; Macit, 2010: 18).
Bu dönemin hükümdarı Sultan III. Ahmed, sadrâzam ise Ali Paşa’dır. Ali
Paşa’nın Varadin’de şehit düşmesinden sonra yerine Halil Paşa getirilir. Bu
sırada İbrahim Paşa’nın yıldızı parlamaktadır. 1716’da mîrahurluğa, ardından da üç tuğlu vezirlik rütbesi verilerek kâîm-makamlığa yani sadrâzam
vekilliğine atanır. (Mazıoğlu, 1988: ) Nedim de bu atamayla ilgili olarak bir
tarih manzûmesi yazar.
Şehenşâh-ı cihanın mîr iken ıstabl-ı hâsında
Rikâbından çıkup üç tuğ ile kâim-makâm oldu Kıt.6/12
Cihan padişahının has ahırında mirâhur iken padişahın huzuruna çıkıp üç
tuğ ile sadrazam vekili oldu.
Verüp meydânın İbrâhîm Pâşâ edhem-i ‘azmin
Rikâba yümn ü câh u şân ile kâim-makâm oldu H. 1128 Kıt.6/22
İbrahim Paşa azim ve karar atını meydana sürüp makam ve şan uğuruyla
sadrazam vekili oldu.
318
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
Nedim'in Şiirlerinden Hareketle Damat İbrahim Paşa ve Faaliyetleri
Bu tarihten kısa bir süre sonra da İbrahim Paşa, Ali Paşa’nın ölümü üzerine
Fatma Sultan’la evlenerek önce padişaha damat, ardından da sadrazam
olur. Bu tarih daha sonra Lâle Devri (1718-1730) olarak adlandırılan dönemin başlangıcıdır. İbrahim Paşa’nın sadrazam olmasıyla Nedim de en büyük
koruyucusunu bulmuştur. Artık Damat İbrahim Paşa’nın hemen her faaliyeti
Nedim’in dikkatini çeker. Nedim kıt’a ve kasideleriyle her fırsatta hâmisine
bağlılığını ifade eder. Bir yandan İbrahim Paşa’nın faaliyetlerini şiirleriyle
överken diğer yandan da Lâle Devrinde teşekkül ettirilen tercüme heyetlerinde görev alarak hâmisinin her hamlesine destek verir (İpşirli 1987: 3342). Nedim Divanı’nda Damat İbrahim Paşa’ya hitaben yazılmış 21 kaside,
23 de kıt’a bulunmaktadır. Bu 21 kasidenin 19’u İbrahim Paşa’ya hitaben,
2’si de devrin hükümdarı III. Ahmed ve sadrâzam Damat İbrahim Paşa’ya
birlikte yazılmıştır. Paşa’ya sürekli sunduğu şiirlerinde, onun getirdiği sulhle
halkın huzura kavuştuğunu, ilim ve marifet ehlinin değerinin bilindiğini,
onun devrinde artık herkesin rahat içinde yaşadığını uzun övgülerle anlatır.
Bi-hamdi’llah yine feyz-i safâ şâmil cihan üzre
Cihan âsâr-ı hükm-i sulh ile emn ü âmân üzre
Zamân-ı rezm geçdi şimdi vakt-i bezmdir söylen
Çemen nakş eylesin nakkaşlar püşt-i keman üzre K.6/1, 2
Şükürler olsun ki, dünyaya yine zevk ve sefa feyzi yayıldı, dünya barış hükmünün eserleriyle emniyet ve güven buldu.
Savaş zamanı geçti, şimdi eğlence vaktidir, Söyleyin nakkaşlara yaylarının
arkasını çemen nakışlarıyla süslesinler. Bilindiği gibi askerler savaş dışındaki boş zamanlarında yaylarının arkasını süslerler.
İbrahim Paşa öyle bir vezirdir ve âsâyiş o denli sağlanmıştır ki, onun döneminde yılan bülbül yuvasına bekçilik etmektedir.
Sen ol hidîv-i cihansın kim ahd-i lûtfunda
Nigehbanlık eder âşiyân-ı bülbüle mâr K.7/48
Nedim, İbrahim Paşa’ya yazdığı medhiyelerde onun devlet idaresindeki
tedbir ve maharetini, yaptığı yenilikleri, cömertliğini, ilim ve sanat erbabını
korumasını parlak zekâsı ve yer yer mübalağalı tasvirleriyle anlatmıştır.
Nedim hazretinden o kadar iyilik görmüştür ki, bu denli lutfu, gül bahçesi
bahar bulutundan görmemiştir.
O denlü lûtf u kerem gördü hazretinden kim
O lûtfu görmedi ebr-i bahardan gülzâr K.7/61
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
319
Kadri H. YILMAZ
Aşağıdaki beyitte de İbrahim Paşa güneşe benzetilmiş ve onun cömertliğinden büyük küçük herkes nasiplenmiştir.
Ol âftâb-ı mekârimsin âsafâ sen kim
Umûm-ı feyzin ile sîrdir kibar u sıgâr K.7/64
Ey vezir, sen cömertlikler güneşisin ki, feyzinin cümlesiyle büyük küçük
herkes toktur.
Nedim bir bahâriyyesinin mehdiye kısmında pek rastlanmayan bir yöntem
kullanarak III. Ahmed ve İbrahim Paşa’yı birbirlerine övdürür.
Önce İbrahim Paşa’nın ağzından sultan övülür.
Burada sultan güneş İbrahim Paşa da zerredir ve Paşa’nın bütün ikbâli
onun lutfu ve feyziyledir.
Senin lütfun senin feyzinledir hep cümle ikbâlim
Ki ben bir zerreyim sen devlet ile âfitâbımsın K.19/11
Benim bütün ikbâlim senin feyzin, senin lütfunladır ki ben bir zerreyim sen
de benim devlet ile güneşimsin.
Nedim, Sultan Ahmed’in ağzından da Paşa’ya şöyle seslenir.
Nizâm-ı tâze buldu memleket sa’y-i belîğinle
Tırâz-ı haşmetim zîb-i der-i devlet-me’âbımsın
Nedim, “Güzel gayretinle memleket yeni bir düzen buldu, sen haşmetimin süsü, devletli kapımın ziynetisin” diyerek İbrahim Paşa’nın sadrazam
olmasıyla ülkede oluşan sükûnu dile getirir.
Cihan içre Melikşah’ın Nizâmü’l-mülki var ise
Benim de sen nizâm-ı devlet-i nusret-me’âbımsın K. 19/20, 21
Divan edebiyatında vezirler övülürken çoğu zaman Süleyman peygamberin veziri Âsâf’a ve Selçuklu hükümdarı Melikşah’ın veziri Nizamü’l-mülk’e
benzetilirler. Burada da, sultan İbrahim Paşa’ya, “Dünyada Melikşah’ın
Nizamü’l-mülk’ü varsa, sen de benim zaferlerin sığınağı olan devletimin
nizâmısın” der.
Aşağıda yer verdiğimiz iki beyitte Nedim, İbrahim Paşa’dan kendisini himaye etmesini talep eder. Paşa güneş, Nedim de zerredir.
Nedim kendi kulun kendi müstmendindir
Unutma zerreni ey âftâb-ı feyz-âsâr
Ey feyz saçan güneş, Nedim senin kendi kulundur, senden yardım görendir, zerreni unutma.
320
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
Nedim'in Şiirlerinden Hareketle Damat İbrahim Paşa ve Faaliyetleri
Himâyet et ki senin bir yanar çerâğındır
Ta’arruz eylemesin rüzgâr-ı bed-kirdâr K.7/62, 63
Nedim senin yanan bir mumundur, onu himaye et ki, kötü huylu rüzgar
ona sataşmasın, saldırmasın.
Daha sonra İbrahim Paşa’nın referansıyla müderris olan Nedim, Paşa’ya
teşekkür mahiyetinde yazdığı kasidesinde bu durumu âdetâ okuyucunun
gözünde canlandırarak şöyle ifade eder.
Ki gerçi matlabım va’d etdi ol sadr-ı kerem-güster
Husûl-ı kâma kıldı gûşe-î ebrusu îmâyı
Gerçi o keremli sadrazam isteğimi vadetti, arzuma kavuşacağımı da kaşının ucuyla îmâ etti.
Velîkin bunca eşgâl-ı umûr-ı saltanat varken
Nice der-hâtır eyler ben gibi bir bî-ser ü payı
Lakin saltanatın bunca işi varken benim gibi bir yoksulu nasıl hatırlar.
Pes etdim ‘azm kim ol dergeh-i cüda edüp rû-mâl
Kılam peyvend-i dâmân-ı kerem dest-i temennayı
Sonra temenna eliyle kerem eteğini tutayım diye o cömertlik sarayına gidip yüz sürmeye karar verdim.
Kaçan geldim der-i ikbâle ol demdest-i ihsanın
Kef-i nâ-kâmıma sundu ru’ûs-ı sîm-sîmâyı
Saadet kapısına vardığımda senin bağış elin murat görmemiş avucuma
gümüş gibi parlak müderrislik kağıdını sundu.
Alup bûs eyleyüp baş üzre koydum şükr edüp bin kez
Tamâm oldu işim bahtımdan etmem gayri şekvayı K.9/38-42
Alıp başımın üzerine koyarak bin kere şükrettim, işim halloldu artık şikayet
etmem.
Veliyy-i ni’metim ümmîdgâhımsın efendimsin
Nedir emrin buyur ey zîb-i sadr-ı kâr-fermâyî K.9/47
Ey emir sahibi sadrazam, velinimetimsin ümit bağladığım yersin efendimsin, buyur emrin nedir?
İbrahim Paşa Nedim’in isteğinin gerçekleşeceğini vaat etmiş ve bunu da
kaşının ucuyla îmâ etmiştir. Fakat Nedim, saltanatın bunca işi varken benim gibi bir yoksulu nasıl hatırlar diyerek, duruma şüpheyle bakmaktadır.
Sonra Paşa’nın cömertliğine güvenerek saraya gidip yüz sürmeye karar ve-
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
321
Kadri H. YILMAZ
rir. Saraya vardığında ise İbrahim Paşa Nedim’e müderrislik kağıdını sunar
yani günümüzdeki gibi ataması gerçekleşmiş olur. Bunun üzerine kağıdı
alır, Paşa’ya teşekkürlerini sunar ve artık şikayet etmeyeceğini söyler. Sonrasında da onun emrinde olduğunu ve bağlılığını belirtir.
Yukarıda bahsedilenler aslında günümüzde de böyledir. İş arayan bir kimse önce gidip o kurumun âmiriyle görüşür ve özgeçmişini sunar. Görüşme
olumlu geçtiyse bazı sözlerden ve mimiklerden çıkarımlarda bulunur ve
umutlanır. Fakat kendisini olumsuzluklara karşı da hazır tutar ve haber
bekler. Sonrasında sabırsızlanır ve bir şekilde sonucu öğrenmek için tekrar
görüşmeye çalışır. İş olumlu sonuçlanınca da âmirine, elinden gelen her
şeyi yapıp çok çalışacağını ve güvenini boşa çıkarmayacağını söyleyerek
bağlılığını belirtir.
İbrahim Paşa’nın sanata olan merakı âşikârdır.. Zevk ve sefayı seven İbrahim Paşa’nın meclislerinin ve helva sohbetlerinin değişmez ismi olan Nedim de şiirleriyle Paşa’nın gönlünü okşamayı ustalıkla becermiştir. Nedim
müderris olduktan sonra bir ara İbrahim Paşa’ya şiir yazmayı ihmal etmiş
olacak ki, Paşa da ona şöyle seslenecektir: Bazen de birkaç mısra söyleyerek şiir yazmaya özenmiştir
Ki ya’ni bendene lûtf-ı hitâb edüp buyurdun kim
Gel ey bîgâne-meşreb bî-vefâ İstanbul oğlanı
Kuluna hitâb etme lutfunda bulunup şöyle buyurdun. Ey farklı huylu vefasız İstanbul oğlanı gel.
Muradın hâsıl oldu gayri istiğnaya çekdin sen
Gelüp hiç etmez oldun ‘arz-ı kâlâ-yı sühandânî
Amacına ulaştın, artık kendini naza çektin, o güzel söz söyleyen -şairlikkumaşını hiç gelip arz etmez oldun.
Meğer kim kesret-i şuğl-ı hükûmetden elin değmez
Kalem alup ele zeyn etmeğe evrâk-ı dîvânı K. 23/4, 5, 6
Yoksa devlet işlerinin çokluğundan divan sayfalarını süslemeye -şiir yazmaya- elin kaleme değmiyor mu?
Nedim de bu sözlere karşılık İbrahim Paşa’ya şunları söyleyecektir.
O sözlerden heman destûr-ı zî-şân-ı keremkârın
Murâdı bendesin tatyîb idi ben anladım anı K.23/11
O sözlerden hemen kerem sahibinin şanlı izniyle, amacı ben kulunu mutlu
etmekti ben anladım onu der, sonra da hem kendi şiirini yüceltecek hem
322
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
Nedim'in Şiirlerinden Hareketle Damat İbrahim Paşa ve Faaliyetleri
de Paşa’nın gönlünü okşayarak onun himâyesinde olduğunu belirtecek şu
beyitleri söyler.
Bâkî’nin şiiri Nedim’e mîrâs kalmıştır ve onun beyitlerini tazmin edip adını
hiç zikretmese şaşılmamalıdır. Bu dünyada İbrahim Paşa gibi bir hâmisi
varken de Nef’î ve Bâkî ihsanı gelip Nedim’den ummalıdır.
Bana mîras kalmışdır benimdir şi’ri Bâkî’nin
Aceb mi beytini tazmîn idüp hiç anmasam anı K.23/22
Bâkî’nin şiiri bana miras kalmıştır, benimdir. Onun beytini tazmin edip onu
hiç anmasam şaşılır mı?
Senin gibi veliyyü’n-ni’metim varken cihan içre
Gelüp Nef’î vü Bâkî benden umsun lûtf u ihsanı K.23/24
Bu dünyada senin gibi bir velinimetim varken Nef’i ve Baki lutf ve ihsanı
gelip benden umsun.
Görüldüğü gibi; İbrahim Paşa Nedim’in çoğu şiirinde kendisini hissettirmektedir. Hemen hemen her faaliyeti doğrudan veya dolaylı olarak şiirlerde geçmektedir. Gelenekte devlet büyüklerinin medhiyeleri çoğunlukla
kasidelerde ya da bazen de tarih kıt’alarında görülürken, Nedim divanında
yer alan çoğu nazım şeklinde Damat İbrahim Paşa kendine yer bulur. 12
bendlik meşhur tardiyyesinde, Paşa’ya şöyle seslenir.
Hoş geldin eyâ hidiv-i ekrem
Lutfunla gönüller oldu hurrem
Şâd oldu mekâriminle âlem
Her gûne meâ’sirin dem-â-dem
Ârâyiş-i ‘arsa-i cihândır Mus.5/1
İbrahim Paşa’nın lutf ve iyilikleriyle gönüller mutludur ve sürekli yaptırdığı
çeşitli eserleri de cihanı süslemektedir.
Nedim İbrahim Paşa’nın tıraş olmasına dahi şiirlerinde yer vermiştir. Şöyle
ki; 5 bendlik mütekerrir murabbası Paşa’nın tıraş olmasına yazılmıştır.
Cemâl-i bâ-kemâlin buldu revnak nûr u behcetle
Tıraş oldun efendim afiyetler izz ü devletle
Şükürler kim yine buldun kemâl icrâ-yı sünnetle
Tırâş oldun efendim afiyetler izz ü devletle Mus.39/1
Dikkati çeken bir diğer şiiri ise, İbrahim Paşa’nın atış tâlimi yapması ve testi
kırmasına dair yazdığı “Tarih-i Tüfeng-endahten ü Sebû-şikesten-i Sadrâzam
İbrahim Paşa” başlıklı şiiridir. Paşa’nın nişancılığını şöyle dile getirir.
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
323
Kadri H. YILMAZ
Hatâ etmez tüfeng-i desti ger tarîk-i şebde
Nişangâh olsa sîne-i mûr içre olan râz Kıt. 32/6
Eğer gece karanlığında ona karıncanın sinesindeki sır nişangâh olsa, tüfeği yine de hedefi şaşırmaz.
Neticede Nedim Divanı’na bakıldığında, birçok şiirinde Damat İbrahim Paşa’nın izlerini sürmek mümkündür. Onun İstanbul’da yaptırdığı
Sâdâbâd, Hurrem-âbâd, Şevk-âbâd, Kasr-ı Neşât, Kasr-ı Cinân gibi kasırlar, Nevşehir’de yaptırdığı kütüphane (Tarih-i Kütübhâne Der-Nevşehir),
medrese (Tarih-i Medrese-i İbrahşm Paşa Der-Nevşehir), camiî (Tarih-i
Câmi-i İbrahim Paşa Der-Nevşehir), imâret (Tarih-i İmâret-i İbrahim Paşa
Der-Nevşehir), kervansaray (Tarih-i Kârbansarây Der-Nevşehir), hamam
(Tarih-i Hammâm-ı Nüh Kıbâb Der-Nevşehir) ve çeşmelerin her biri (Tarih-i
Çeşme Der-Nevşehir, Tarih-i Çeşme Der-Ürgüp, Tarih Berâ-yı Tavukçu Çeşmesi Der-Nevşehir) ayrı ayrı Nedim’in şiirlerine konu olmuştur. Hâmiliğini
gördüğü İbrahim Paşa’nın faaliyetleri, yaptırdığı binalar, onunla ilgili sosyal
hayata dâir izler Nedim’in şiirlerinde kendilerine yer bulmuştur.
Yazımızda yer verdiğimiz örnek beyitler Muhsin Macit, Nedim Divanı, Akçağ Yayınları, Ankara 1997 isimli eserden alınmıştır. Beyitlerin yanında yer
alan K., Kıt. ve Mus. sırasıyla kaside, kıt’a ve musammatın kısaltmalarıdır.
İlk rakam şiirin, ikincisi ise beyit veya bent karşılıklarıdır.
Kaynaklar
Ahmet Refik, Lale Devri, İstanbul 1331.
Ali Canip Yöntem, Nedim’in Hayatı, Türkiyat Mecmuası S.1, 1925.
İpşirli Mehmet, Lale Devrinde Teşkil Edilen Tercüme Heyetine Dâir Bazı Gözlemler,
Osmanlı İlmî ve Meslekî Cemiyetleri, İstanbul 1987.
İrepoğlu Gül, Lale Devrinin Çelebi Nakkaşı: Levnî, Sanat Dünyamız, YKY S.73,
s.235, İstanbul 1999.
İrepoğlu Gül, Gölgemi Bıraktım Lale Bahçelerinde, Doğan Kitap, 5. Bsk. İstanbul 2007.
Kortantamer Tunca, Nedim’in Şiirlerinde İstanbul Hayatından Sahneler, Eski Türk
Edebiyatı Makaleler, Ankara 1993.
Macit Muhsin, Nedim Divanı, Akçağ Yayınları, Ankara 1997.
Macit Muhsin, Nedim, Hayatı, Eserleri ve Sanatı, Akçağ Yayınları, Ankara 2010.
Mazıoğlu Hasibe, Nedim, Kültür Bak. Yayınları, Ankara 1988.
Sevgi Ahmet, Nedim’in Nevşehirle İlgili Tarihleri Üzerine, Yedi İklim, C.IV, S. 36, 1993.
Uzunçarşılı İsmail Hakkı, Osmanlı Tarihi, Osmanlı Tarihi, C. IV, 1978.
324
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
ARŞİV BELGELERİ IŞIĞINDA NEVŞEHİRLİ
ULEMA VE HİZMETLERİ
NEVŞEHİR’S ULEMÂ AND THEIR WORKS IN THE LIGTH
OF OTTOMAN ARCHIVAL MATERİAL
Kemal GURULKAN*
ÖZET
Osmanlı klasik döneminde personel kayıtlarının tutulduğu resmî
atama ve azillerin işlendiği Divan-ı Hümayun Ruûs ve Tahvil Kalemi
kayıtları, devletin idarî mekanizmasında meydana gelen değişiklikler
neticesinde farklılaşmış ve personel sicillerinin tutulduğu büro ve bu
bürolarda üretilen evraklar ve bu evraklara ait kayıtların tutulduğu
defter serileri oluşmaya başlamıştır.
Tebliğimizde Osmanlı bürokrasisi içerisinde Nevşehirli ulemaların sicil
dosyalarından hareketle biyografilerine ait bilgilere, bürokratik işleyişe,
dönemi içerisinde Nevşehir'de bulunan eğitim ve kültür müesseselerine ait bilgilere ulaşabildiğimiz gibi Nevşehirli ulemanın hizmetlerine ve
üretmiş oldukları eserlere ait bilgilere de ulaşma imkanımız olmaktadır.
Anahtar Kelimeler: Nevşehir, Meşihat, Ulemâ, Sicil Defterleri.
ABSTRACT
During the classical period of the Otoman era, the registry of accreditation and transfer of petty officers by the chancellor’s office in the
Imperial Court, in which appointments and dismissals were held, has
been devolved into personnel registry offices and official annals.
In our paper, within the registries of the Nevşehir’s ulema in the Ottoman Bureaucracy, we have tried to put together the various informations concerning biographical data, the Ottoman bureaucratic
mechanism, contemporary educational and cultural establishments
in Nevşehir and Nevşehir ulema’s works.
Key Words: Nevşehir, Sheyh-Ul-İslam’s Office, Ulema, Ottoman Registries.
* Arşiv Uzmanı, Başbakanlık Osmanlı Arşivi, İstanbul-Türkiye, e-posta:[email protected]
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
325
Kemal GURULKAN
Osmanlılarda modern anlamda tarih tetkiklerinin başladığı XX. yüzyılın ilk
çeyreğinden itibaren yazılı ve basılı eserlerin yanı sıra arşiv vesikaları da bu
tetkiklerin vazgeçilmez parçası oldu. Osmanlı arşiv vesikaları pek çok tarih
çalışmasının sağlam temellere oturtulmasını sağlayarak tarihî eserlerdeki
bilgilerin tenkit ve tashihinde önemli bir rol üstlendi.
Osmanlılar biyografi yazıcılığına önem vermiş ve XVI. yüzyıldan itibaren
Osmanlı şairleri ile ulema ve şeyhlerin biyografilerinin yer aldığı tezkire ve tabakat kitapları yazmışlardır. Daha sonra ise şeyhülislam, hattat,
musikişinas, sadrazam ve reisülküttab gibi çok çeşitli devlet görevlileri ve
sanatkârlara mahsus olmak üzere tercüme-i ahvâl eserleri telif edilmiştir.
Bu biyografi eserlerine vekayinameler, resmî atama ve azillerin işlendiği
Divan-ı Hümayun Ruus ve tahvil kalemi kayıtları ile diğer pek çok resmî ve
gayr-ı resmî belge ve bilgiler kaynaklık etmiştir1.
Ancak Osmanlı bürokrasisinde XIX. yüzyıla kadar personel sicillerini tutmakla görevli resmî bir kurum yoktu. Bu dönemde bir göreve talip olan
kişi dilekçesinde daha önce bulunduğu görevleri belirtir, ilgili birimlerde
bilgilerin doğruluğu tahkik edilerek dilekçeye derkenar olarak kaydedilirdi2. Tanzimat’tan sonra ise devletin memur politikası ve bunların özlük
hakları konusunda yeni düzenlemeler yapıldı. Bu düzenlemelerden biri de
devletin istihdam ettiği personeli hakkında gerekli bilgilere en kolay ulaşabilme ihtiyacından doğdu. Bu konuda yapılmış bazı özel düzenlemeler
olmakla birlikte ilk kez daha kapsamlı bir şekilde 1879 yılında bu amaca
matuf olarak Sicill-i Ahval Komisyonu kuruldu. Tarihi süreç içinde de tüm
nezâretler ve diğer idari birimler kendi sicil şubelerini kurdular. Bu şubelerden biri de Bâb-ı Fetva Sicill-i Ahval Şubesi idi3.
Sicill-i Ahval dosya ve defterlerinin hazırlanması için matbu sicil varakaları hazırlanmış ve bunlar merkez ve taşradaki ilmiye mensubu memurlara
gönderilmiştir. Sonradan her bir memura bir sicil numarası verilerek iade
edilen varakalar bu sicil numarasına göre dosyalara konmuştur4. Matbu
1
Bilgin Aydın-İlhami Yurdakul-İsmail Kurt, Bâb-ı Meşihat Şeyhülislamlık Arşivi Defter Kataloğu,
İsam Yay., İstanbul 2006, s. 83
2 Özdemir, Hüseyin, Osmanlı Devleti’nde Bürokrasi, İstanbul 2001, s. 224.
3 Sarıyıldız, Gülden, Sicill-i Ahval Komisyonu’nun Kuruluşu ve İşlevi (1879-1909), İstanbul 2004, s.
4-28.
4 Meşihat Arşivi’ndeki ulemaya ait sicill-i ahvâl dosyaları ilk olarak Ebulula Mardin tarafından Huzur
Dersleri (I, İstanbul 1951, II-III, İsmet Sungurbey’le birlikte 1966) kitabında yer alan ulemanın hal
tercümelerinin tespit ve yazımında kullanılmıştır.
326
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
Arşiv Belgeleri Işığında Nevşehirli Ulema ve Hizmetleri
sicill-i ahvâl varakalarının başında es’ile ve ecvibe başlıklarıyla bulunan bölümde matbu olarak sorulan soruya ilgili ilmiye mensubunun kendi el yazısı ile cevap vermiş olmasıdır5. Bu husus incelemesi yapılan her memurun
kendisine ait el yazısına ulaşılması anlamına gelmektedir.
Bugün İstanbul Müftülüğü olarak kullanılan eski Fetvahane ve İstanbul
Kadılığı’nın bulunduğu bina 1982-1985 yılları arasında tamamen yıktırılarak aslına uygun şekilde yeniden yaptırıldı. Ayrıca giriş kapısının hemen
sağındaki iki katlı bina hâlâ yaklaşık 10.000 cilt sicilin muhafaza edildiği
İstanbul Şer‘iyye Sicilleri Arşivi olarak varlığını muhafaza etmektedir. Giriş kapısının solunda ise, yazma ve matbu bütün muteber fetva kitapları
başta olmak üzere, zengin fıkıh eserleri ile Şeyhülislamlık (Bâb-ı Meşihat)
Arşivi defter ve belge koleksiyonları bulunmaktadır6.
Şer‘iyye Sicilleri Arşivi, Sicillat-ı Şer‘iyye Dairesi ismiyle Bâb-ı Meşihat’a bağlı olarak kurulmuş bir müessese olduğu için bu iki müessesenin arşiv malzemesi de birbirlerini tamamlar mahiyettedir7. Şer‘iyye Sicilleri Arşivi’nde
muhafaza edilen ve Sicill-i Ahvâl Müdüriyeti’ne ait olan ve ulemaya ait
Sicill-i Ahval Defterleri ise kadı, müderris, müftü, naip ve mahkeme görevlilerinin tercüme-i hal varakalarından derlenmiş olan bilgilerle vücuda
getirilmiştir8.
Tebliğimizde zikretmiş olduğumuz meşihat arşivi sicillerinde bulunan Nevşehirli ulemanın dökümünü yaptıktan sonra tercüme-i hâlini, görev yaptığı
yerleri zikrederek bir örnekleme sunacağız.
Meşihat-i İslâmiye’nin neşretmiş olduğu 1916 tarihli İlmiye Salnamesi Osmanlı hizmetinde bulunmuş olan Şeyhülislamların biyografilerini sunmuş,
ayrıca dönemin ilmiye sınıfına mensup bürokratlarının bir de dökümünü
yapmıştır9.
5
6
7
Sarıyıldız, Gülden, age, s. 125.
Aydın-Yurdakul-Kurt, age, s. 21.
Terim olarak sicil, resmi belgelerin kaydedildiği kütük, görevlilerin her türlü davranışlarının geçirildiği dosya veya devlet memurlarının resmi vukuatlarını hâvi defter anlamlarına gelirken, geniş
anlamda tapu, vakıf ve mahkemelerde ahid, mukavele ve hükümlerin kaydedildiği defter gibi
anlamları da ihtiva eder, bknz. Pakalın, M. Zeki, Tarih Deyimleri ve Terimleri, C. III, İstanbul 1983,
s.210.
8 Son Devir Osmanlı Uleması isimli eser Ulema Sicil Defterlerinin özetlerinden oluşan bir çalışmadır.
Bknz. Sadık Albayrak, Son Devir Osmanlı Uleması, İstanbul 1980 c. I-V.
9 İlmiye Salnâmesi (1916 tarihli), Ed. A. Nezih Galitekin, İstanbul 1998.
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
327
Kemal GURULKAN
1916 tarihli İlmiye Salnamesi’nde bulunan Nevşehirli ulemâ:
Ürgüplü Mustafa Hayri Efendi, Şeyhülislam ve müfti’l-enâm, Şeyhülislamlığa atanma tarihi 1914, süresi 2 sene 1 ay 21 gündür ve 6 Mayıs 1916
tarihinde Şeyhülislâmlık ve nâzırlıktan istifa etmiştir10
Ürgübî Mehmed Efendizâde Mustafa Âsım Efendi, Fetvahâne memurlarından, mahrec pâyelilerden, ruûs tarihi 1 Eylül 190511.
Ürgüplü Mustafa Hasbî Efendi, Fetvahâne memurlarından, devriyye
mevâlisi, ruûs tarihi 23 Mart 190912
Halil Efendizâde Kâzım Efendizâde Mehmed Feyzullah Efendi, Devriyye
Mevâlilerinden, ruûs tarihi 29 Kasım 190513.
Mustafa Efendi, Alay müftülerinden, Cedîde-i Mar‘aşî Fethullah Efendi
Medresesi, İstanbul ruûsunun Hareket-i Dahil derecesini hâiz, ruûs tarihi
14 Aralık 190714.
Ürgübî Ahmed Efendi, Dersiyye-i Behzad Medresesi, İstanbul ruûsunun
Hareket-i Hâric derecesini hâiz, ruûs tarihi 6 Şubat 190515
Halil Efendi, Salise-i Abdullah Efendi Medresesi, Kısm-ı âli ilm-i kelâm
müderrislerinden ve Fetvahâne müsevvidlerinden, İstanbul ruûsunun
Hareket-i Hâric derecesini hâiz, ruûs tarihi 6 Şubat 190516.
Hasan Efendi, Rabi‘a-i İsmetiyye Medresesi, İstanbul ruûsunun Hareket-i
Hâric derecesini hâiz, ruûs tarihi 14 Aralık 190717.
Ahmed Efendi, Fâsih Efendi Medresesi, İstanbul ruûsunun Hareket-i Hâric
derecesini hâiz, ruûs tarihi 14 Aralık 190718.
Ürgübî Mahmud Efendi, Sâniye-i Kirâmeddin Efendi Medresesi, memuriyeti: Hindiye Kadısı, İstanbul ruûsunun Hareket-i Hâric derecesini hâiz,
ruûs tarihi 14 Mayıs 191019.
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
İlmiye Salnâmesi, Mustafa Hayri Efendi’nin birkaç kuşak dedeleri de Ürgüp ulemâsından olan
şahıslardır, s. 514-521.
İlmiye Salnâmesi, s. 62
İlmiye Salnâmesi, s. 68
İlmiye Salnâmesi, s. 67
İlmiye Salnâmesi, s. 107
İlmiye Salnâmesi, s. 116
İlmiye Salnâmesi, s. 117
İlmiye Salnâmesi, s. 121
İlmiye Salnâmesi, s. 122
İlmiye Salnâmesi, s. 123
328
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
Arşiv Belgeleri Işığında Nevşehirli Ulema ve Hizmetleri
Ürgübî Mehmed Efendi, Rabi‘a-i Avniyye Medresesi, İstanbul ruûsunun
İbtidâ-i Hâric derecesini hâiz, ruûs tarihi 27 Ocak 191320
Mehmed Tevfik Efendi, Akdağmandeni Kadısı, neş’et tarihi 191221
Dosya
İsmi
No
225c
Abdullah Hilmi Efendi
Görevi
1044
1885
Bayezid Dersiamlarından
Camiiatik imam-hatibi
Ali Efendi
Devriyye Müderrislerinden
Abdullah Efendi
Hamidiye Kazası Nâibi
Mehmed Şükrü Efendi
Arapsun Nâibi
İsmail Efendi
Mecan Medresesi Müderrisi
Nevşehir-İhsaniye Medresesi
Mehmed Efendi
Müderrisi
Nar Karyesi’nde Fethiye
Ahmed Hamdi Efendi
Medresesi Müderrisi
Nevşehir İbrahim Paşa’nın
Habib Efendi
Medrese-i Bâlâsında
Müderris
Süleyman Vehbi Efendi
Nevşehir Müftüsü
Abdurrahman Hilmi Efendi Ertuğrul Nâibi
1890
Mustafa Nuri Efendi
Avanos Naibi
2561
2631
Hasan Fehmi Efendi
Ahmed Tevfik Efendi
2632
Mustafa Efendi
Eski Eskişehir Müftüsü
İptidâiye Muallimi
Kapıcıbaşı Medresesi
Müderrisi
Kapıcıbaşı Medresesi
Müderrisi
Koçhisar Müftüsü
Arapsun Naibi
Nevşehir Mahkeme-i
Şer‘iyye Katibi
573b
579
588
612
642
643
644
2632M Sofizâde Ahmed Efendi
2731
2743
Mehmed Şükrü Efendi
Mehmed Hilmi Efendi
2755
Hasan Tahsin
2795
Ali Rıza Efendi
Koçhisar Müftüsü
3192
3565
Ahmed Hazim Efendi
İbrahim Efendi
Sungurlu Naibi
Fatih Dersiamlarından
20
21
Doğum yeri
Nevşehir
Nevşehir
Nevşehir
Enar Karyesi Nevşehir
Nevşehir
Nevşehir
Nar Karyesi’nin Baş
Mahallesi
Kapıcıbaşı Mahallesi
Nevşehir
Nevşehir
Nevşehir
Camiikebir Mahallesi
Nevşehir
Nevşehir
Nevşehir
Kapıcıbaşı MahallesiNevşehir
Nevşehir
Enar Karyesi-Nevşehir
Nevşehir
Camiicedid Mahallesi
Nevşehir
Beğdik Mahallesi
Nevşehir
Nevşehir
Nevşehir
İlmiye Salnâmesi, s. 134
İlmiye Salnâmesi, s. 613
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
329
Kemal GURULKAN
Meşihat Arşivi’ndeki Belgelere Göre Nevşehirli Alim Profiline Örnekler
Yukarıda dosya numaraları ile birlikte dökümü verilen Nevşehirli ulemâdan
225. numaralı sicil dosyasında evrakı bulunan Bayezid Dersiamlarından
Abdullah Efendi ile 1044 sicil dosyasında evrakı bulunan ve Nevşehir Müftülüğü yapan Süleyman Vehbi efendilerin sicil dosyalarını örnek olarak
sunmak istiyoruz.
225 Sicil numaralı Abdullah Efendi:
Dâire-i Meşihat-ı İslâmiye
Sicil Şubesi
Sual
Cevab
Sâhib-i tercümenin kendisiyle pederinin ismi
ve mahlas ve şöhreti ve lakabı ve gerek kendisi
ve gerek pederi ismiyle mi mahlasıyla mı veya
hem ismi ve hem de mahlasıyla mı veyahud
şöhretiyle mi yâd olunduğu ve kendisi ve babası
beğ midir, efendi midir, ağa mıdır, paşa mıdır
ve babası me’murînden ise son me’muriyet ve
rütbesi ve değil ise hangi sınıfdan ve nerelidir
ve ber hayat mıdır değil midir ve milliyet ve
tabiiyeti nedir ve ebeveyni cihetinden ma‘rûf
bir sülâleye mensup mudur
İsmim Abdullah olup onunla yâd
olunmakdayım. Mahlasım Hilmi olup
ulemâdan Hacı Mehmed Efendi hafîdi
denmekle ma‘rûfum pederimin ismi
müteveffâ Hacı Mustafa Ağa’dır.
Mahall ve tarih-i velâdeti: Sene-i Hicriye ve ona
Bin iki yüz elli beş tarihinde Nevşehir’de
müsâdif sene-i Mâliye’nin mümkün mertebe
tevellüd ettim.
şuhûr ve eyyâmı tasrîh olunarak gösterilmelidir
330
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
Arşiv Belgeleri Işığında Nevşehirli Ulema ve Hizmetleri
Hangi memleket ve mekteplerde ve hangi ilim
ve fenn ve sanat ve lisanları ne dereceye kadar
tahsil eylediği ve şehadetnâme ve tasdiknâme
ve icazetnâme alıp almadığı ve hangi lisanlarla
kitâbet veyahud yalnız tekellüm eylediği beyan
olunmalıdır. Ancak tekellüm ve kitabetle
me’lûf ve ma‘rûf olmadığı lisanların usul ve
lügatını adi bilmekte olanlarla tekellüm ve
kitabet ederim denilmeyip okurum, aşinayım o
lisanları tekellüm ve kitabetle me’lûf ve ma‘rûf
ise tekellüm ve kitabet ederim denilmelidir ve
kütüb ve risâilden bâ ruhsat-ı resmiye tab‘ ve
neşr olunmuş bir eser ve te’lifi var ise neye dair
olduğu ve hangi tarihte ve nerede tab‘ ve neşr
olunduğu ve ihtirâ‘at-ı fenniye ve sanaiye ve
saireye dair bâ berât-ı âli bir imtiyazı haiz olduğu
halde hangi fen ve sanata dair hangi şeyi ve
nerede ve hangi tarihte ihtirâ‘ etmiştir. Ve bir
memuriyete dair intihabnâmesi var ise hangi
mahalden verilmiştir ve hangi memuriyete dair
ve on memuriyetin kaçıncı sınıfındandır ve tarih
ve numarası nedir gösterilmelidir
Nevşehir sıbyan mektebinde ve
medresesinde
ulûm-ı
müte‘arifeyi
tahsil ile bin iki yüz seksen tarihinde
Dersa‘âdet’de meşâhir-i ulemâdan Ayaşlı
merhum Mustafa Tevfik Efendi’nin
halka-i dersine müdavemetle bin iki yüz
seksen yedi tarihinde icâzetnâme ahzına
muvaffak oldum. Bin iki yüz seksen sekiz
tarihinde Bayezid Cami-i Şerîfi’nde
tedrise mübaşeret ve bin iki yüz doksan
bir tarihinde bi’l-imtihan bâ ibtidâ Haric-i
İstanbul Müderrisliği ruûsuna nâil
oldum. Bin üç yüz beş tarihinde halka-i
tedrisimde tekmil nush eyleyen talebe-i
ulûma icazetnâme i‘tâsına dahi muvaffak
oldum.
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
331
Kemal GURULKAN
Hizmet-i devlete hangi tarihte ve kaç yaşında ve
nerede ve muvazzafan mı veyahud mülâzemetle
mi dahil olmuştur ve ondan sonra sırasıyla
maaşlı ve maaşsız gerek dâimi ve muvakkat ve
gerek asâlet veya ilave-i memuriyet suretleriyle
hangi memuriyetlere geçmiştir ve her birinden
ne kadar maaş veya maaşa mukabil veyahud
fevkalade harcırah ve yevmiye ve ücret-i
maktu‘a ve gayr-ı maktu‘a ve aidât-ı saire
almıştır veya muayyenâtca daimi ve muvakkat
ne kadar zamâim ve tenzilat vuku‘bulmuştur
ve her hizmet ve memuriyetinde hangi tarihte
işine mübaşeret etmiş ve maaşını istifaya
başlamış ve hangi tarihte iş başından ayrılıp
hangi tarihe kadar ve ne miktar maaş almıştır
ve kezâlik sırasıyla hangi rütbe ve nişanlara
ve ne sebeplerle nâil olmuştur ve hizmet-i
devlete duhûlünden tercüme-i hâlini tanzim
eylediği tarihe kadar bazen açıkta kalmış mıdır
ve müddet-i mazûliyeti ne mikdâr imtidâd
etmiş ve o müddetde ma‘zuliyet maaşı almış
mıdır, almış ise miktarı nedir ve ecnebi nişanı
hâmil olanlar nerede ve sebeple hangi devletin
hangi nişanını almıştır ve bunun kabul ve ta‘lîki
hakkında hangi tarihte irâde-i seniyye-i hazret-i
padişâhi şerefmüte‘allik buyrulmuşdur ve
hizmet-i devlette bulunmadığı esnada hizmet-i
hususiyede bulunmuş ise nerede ve kimin
hizmetinde ve ne kadar müddet bulunmuştur.
Bunları sene-i Hicriye ve ona müsadif sene-i
Maliye tarihlerinin mümkün mertebe şuhûr
ve eyyâmı tasrîhiyle tahrîr olunmalıdır. Şâyed
sahib-i tercümenin işbu tarihler tamamıyla
mazbut değil ise takriben filan sene filan ayın
evâil ve evâsıt veya evâhirinde ibaresiyle iktifâ
kılınır bunlara dair yedinde evrâk-ı müsbite-i
resmiye olup olmadığı ve var ise neden ibaret
idüği tasrih olunmalıdır.
332
Bin iki yüz doksan bir sene-i hicriyesine
müsadif fî 1 Kânûn-ı Sâni 1290 tarihinde
otuz altı yaşında olduğum halde elli guruş
müderrislik maaşına nail ve ba‘dehu tevârih-i
muhtelifede ceste ceste vuku‘bulan zamâim
ile ancak yedi yüz otuz guruşa bâliğ olmuş
iken fî Ağustos 1325 tarihinde vuku‘a gelen
tensikâtda maaşım bin beş yüz guruşa iblâğ
olunmuşdur. Bin iki yüz doksan yedi
tarihinde huzûr-ı hümâyûn ders-i şerîfi
muhataplığına ta‘yin ve bu esnâda
dördüncü rütbe-i Mecidî ve Osmanî
nişanlarına nâil oldum.
6 Cemâziyelâhir [1]328 / 21 Mayıs [1]326
Bayezid
Cami-i
Şerîfi
Mümeyyiz
Dersiâmlarından ve Huzûr-ı Hümâyûn Ser
muhatablarından
ed-dâi
Abdullah Hilmi
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
Arşiv Belgeleri Işığında Nevşehirli Ulema ve Hizmetleri
Hizmet-i devlete duhulünden varakası tarihine
kadar infisali vuku‘bulmuş ise esbab-ı hakikiyesi
ve bir zan ve şüphe ve şikayet üzerine işten el
çektirilmiş ise ne sebebe mebnî ve ne tarihte el
çektirilmiştir ve neticesi ne olmuştur ve tekrar
işine mübaşeret edenler ne müddet sonra
ve ne tarihte memuriyete irca‘ edilmiştir ve
aradaki eyyâm maaşı nasıl tesviye olunmuştur
ve taht-ı muhakemeye alınmış ise töhmet veya
beraattan ne hükme netice vermiştir ve ceza
görmüş müdür ve yedinde berâ’et-i zimmet
evrâkı var mıdır.
Mülahazat
Abdullah Efendi’nin hizmet döküm cetveli:
İstid‘â
Son
Hizmete
Târih-i tevellüdü
tarihi Memuriyeti
duhûlü
1254
23
Mümeyyiz-i 1 Kânûn-ı Sâni
Mart
Dersiâmlık
[12]90
[1]329
Maaşı Ünvân-ı
İnfisal süresi
Görev süresi
Memuriyet
Kuruş
Gün Ay Yıl Gün Ay Yıl
50
100
140
180
250
300
270
208
Mümeyyiz-i
Dersiâmlık
Mümeyyiz-i
Dersiâmlık
Mümeyyiz-i
Dersiâmlık
Mümeyyiz-i
Dersiâmlık
Mümeyyiz-i
Dersiâmlık
Mümeyyiz-i
Dersiâmlık
Mümeyyiz-i
Dersiâmlık
Mümeyyiz-i
Dersiâmlık
0
0
0
0
0
1
0
0
0
0
3
0
0
0
0
0
4
0
0
0
0
28
11
0
0
0
0
2
11
0
0
0
0
0
2
1
0
0
0
0
6
0
0
0
0
8
11
1
Bayezid Cami-i Şerîfi mümeyyiz-i
dersiâmlarından Nevşehirli
müteveffâ Abdullah Hilmi Efendi
ibn-i Hacı Mustafa Ağa
Başlangıç
Bitiş
1 Kânûnısâni
[12]90
Gâye-i
Kânûnıevvel
[12]91
1 Kânûnısâni Gâye-i Mart
[12]91
[12]92
1 Nisan [12]92 Gâye-i Temmuz
[12]92
1 Ağustos
28 Temmuz
[12]92
[12]93
29 Temmuz
Gâye-i Haziran
[12]93
[12]94
1 Temmuz
Gâye-i Ağustos
[12]94
[12]95
1 Eylül [12]95 Gâye-i Şubat
[12]95
1 Mart [12]96 8 Şubat [12]97
9 Şubat
[12]97
17 Teşrinievvel
[12]98
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
333
Kemal GURULKAN
230
327,50
350
380
410
427
450
488
475,75
648,68
688,68
728,42
757,89
Mümeyyiz-i
Dersiâmlık
Mümeyyiz-i
Dersiâmlık
Mümeyyiz-i
Dersiâmlık
Mümeyyiz-i
Dersiâmlık
Mümeyyiz-i
Dersiâmlık
Mümeyyiz-i
Dersiâmlık
Mümeyyiz-i
Dersiâmlık
Mümeyyiz-i
Dersiâmlık
Mümeyyiz-i
Dersiâmlık
Mümeyyiz-i
Dersiâmlık
Mümeyyiz-i
Dersiâmlık
Mümeyyiz-i
Dersiâmlık
Mümeyyiz-i
Dersiâmlık
1500
0
0
0
9
8
0
0
0
0
13
11
0
0
0
0
0
6
2
0
0
0
0
4
1
0
0
0
0
1
2
0
0
0
0
1
0
0
0
0
0
9
3
0
0
0
0
2
1
0
0
0
6
11
5
0
0
0
24
9
2
0
0
0
15
4
2
0
0
0
15
11
1
0
0
0
0
10
1
0
0
0
13
133
6
3
141 26
18 Teşrinievvel
[12]98
1 Teşrinievvel
[12]99
1 Nisan [13]02
Gâye-i Eylül
[12]99
Gâye-i Mart
[13]02
Gâye-i Temmuz
[13]03
1 Ağustos
Gâye-i Ağustos
[13]03
[13]03
1 Eylül [13]05 Gâye-i Eylül
[13]05
1 Teşrinievvel Gâye-i Haziran
[13]05
[13]09
1 Temmuz
Gâye-i Ağustos
[13]09
[13]10
1 Eylül [13]10 6 Ağustos
[13]16
7 Ağustos
Gâye-i Mayıs
[13]16
[13]19
1 Haziran
15 Teşrinievvel
[13]19
[13]21
16 Teşrinievvel Gâye-i Eylül
[13]21
[13]23
1 Teşrinievvel Gâye-i Temmuz
[13]23
[13]25
1 Ağustos
13 Şubat [13]28
[13]25
Tarih-i vefâtı: 14 Şubat [1]328
1044 sicil numaralı Süleyman Vehbi Efendi:
Dâire-i Meşihat-ı İslâmiye
Sicil Şubesi
Es’ile
Sâhib-i tercümenin isim ve mahlas veya
künyesiyle pederi ismi ve pederi memuriyetten
ise memuriyet ve rütbesi ile beraber ma‘ruf
zevâtdan ise hangi sülâleye nisbet ve şöhreti
Târih ve mahall-i velâdeti
334
Ecvibe
İsmim Süleyman, mahlasım Vehbi.
Şöhretim el-Hâc Kara. Pederimin ismi elHâc Süleyman Efendi, şöhreti Davudzâde
ulemâdan Nevşehir’de kürsî şeyhi olduğu.
Bin iki yüz kırk iki tarihinde Nevşehir
Kasabası’nda tevellüd etmişim.
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
Arşiv Belgeleri Işığında Nevşehirli Ulema ve Hizmetleri
Mekâtib-i İptidâiye ve resmiye veya
muallim-i mahsusdan nasıl ilim ve fenleri
layıkıyla veya muhtasar kırâ’at ve ta‘lim
eylemişdir ve hangi lisanlarda kitâbet veyahud
yalnız tekellüm eder. Bir eser ve telifi de var
ise neye müte‘allikdir ve ruhsat-ı resmiye ile
intişâr etmiş midir ve mekteb şehâdetnâmesi
ve bir memuriyete intihabnâmesi var mıdır?
Hizmet-i devlete muvazzaf veya mülâzım
olarak kaç yaşında ve nerede dâhil ve bi’tterfî ne kadar maaş veya harcırah ve ücret
ve aidât-ı sâireye nâil olup refte refte nasıl
memuriyetlerde bulunmuş ve ne rütbe ve
nişanlar ihsan buyrulmuşdur ve muayyenâtının
daimi ve muvakkat zamâyim ve tenzilâtıyla
infisâl ve müddet-i ma‘zuliyetinde maaşa
nâiliyet ve tekrar mensubiyeti vâki‘ olmuş
mudur ve bazı zevât-ı kirâm kitâbet ve maiyeti
gibi hususi işlerde bulunmuş ise keyfiyeti
vukuatın şuhûr ve eyyâmı tasrih ile tarihleri
gösterilmelidir ve ecnebî nişanını hâmil ise ne
sebep ve vesile ile hangi tarih ve memuriyette
aldığı dahi beyan olunmalıdır.
Sadr-ı esbak İbrahim Paşa’nın
Nevşehir’de inşa eylediği medresede Arabî
ve Farisî ta‘lim ve ta‘allüm ettim. Telifâtım
yoktur. Mekteb-i ibtidâiye veya resmiye
ol vakit beldemizin bulunmadığından
mekteb-i
mezkûrede
bulunamadım.
İlm-i hattan el-Hâc Mehmed Lütfi ve
Süleyman Arif Efendilerden icâzet aldım.
Kal‘avîzâde el-Hâc Mustafa Efendi’den
on altı sinlerinde ilm-i kırâ’etten ve bin
iki yüz yetmiş tarihinde Dersa‘âdet’de
Filibevî Halil Efendi’den Arabiye’den
icâzet aldım. Dersa‘âdet’de inşa-i tahsilde
bir müddet Sultanahmed ve bir müddet
Giritlizâde medreselerinde sâkin oldum
ve ilm-i kırâ’atdan bazı talebe-i ulûma ve
ilm-i hattan bazı talebegâna ve bin iki yüz
doksan sekiz tarihinde bazı talebe-i ulûma
ve muahharan bin üç yüz sekiz tarihinde iki
defa hılâl-i âharlarında ulûm-ı Arabiye’den
min gayr-ı liyakat icâzet verdim.
Bin iki yüz yetmiş tarihinde Dersa‘âdet’de
Ayasofya Cami-i Şerîfi’nde ulûm-ı Arabiye,
yine sene bin iki yüz yetmiş Zilkade on dokuz
tarihinde İslambul ruûs-ı hümâyûnuna
nâil oldum. Tarih-i mezkûrdan çend sene
muahharan iki yüz yetmiş guruş maaşa nail
olup mevleviyet zamanına kadar ahz etmiş
olduğum Devlet-i Aliyye veya ecnebîden
nişanım olmadığı ve bin üç yüz senesi
Şevvâli’nin on beşinci günü tarihiyle bâ
menşûr-ı âli Nevşehir Kazâsı Müftülüğü’ne
nâil oldum ve bin üç yüz yedi senesi
Zilhiccesi’nin dokuzuncu günü tarihiyle bâ
fermân-ı âli Kudüs-i Şerîf mevleviyetine nâil
oldum ve muhassasâtını aldım.
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
335
Kemal GURULKAN
İnfisâlin esbab-ı hakikiyesi nedir
şikayetle munfasıl olup taht-ı muhakemeye
alınmış ise töhmet ve beraatdan ne hüme
netice vermişdir ve ceza görmüş müdür ve
bulunduğu hidemâtdan ve tebri’esi lazım sâir
hususâtdan berâ’et-i zimmetine dair şayân-ı
i‘timâd evrâkı var mıdır vukuat tezkiresinin
muahhar tashih-i istidâsına isti‘lamlarla izâ‘a-i
vakt ve sahiplerinin dahi intizarlarına mahal
kalmamak için kemâl-i dikkat ve ihtimam
ile ve mümkün ise kendi hatt-ı destiyle
yazılması ve ruûs ve fermân-ı hümâyûnlar ile
berevât-ı âliye ve mekteb şehâdetnâmeleri
ve intihab ve icâzetnâme ve berâ’etnâme
vesâir evrâk-ı mevsûka ve müteferri‘a suver-i
musaddıkasının veyahud iâde kılınmak üzere
asıllarının işbu varakaya rabtı lazım gelir.
Mülahazat
El-yevm umûr-ı fetvâ-yı şerîf hizmetinde
müstahdem oldum. Bir gûnâ taht-ı
muhakemeye alınacak töhmeti mûcib
olacak hiçbir madde vuku‘ bulmadı.
Merbûten takdim kılınan suret-i fermân-ı
âli vesâireden keyfiyet müstebân olacağı
gibi işbu tercüme-i hâl varakasının bâlâyı sütun-ı mahsuslarında mufassalan arz
ve beyan kılındığı vechile tercüme-i hâl-i
dâiyânem bundan ibaret idüği ma‘ruzdur,
ol bâbda.
8 Saferu’l-hayr [1]310/19 Ağustos [1]308
ed-dâ‘î
Müftî-i Kazâ-i Nevşehir
Süleyman Vehbi
Bâbıâli
Memurîn-i Mülkiye Komisyonu
Nevşehir Müftüsü el-Hâc Süleyman Vehbi Efendi
El-Hâc Süleyman Vehbi Efendi. Nevşehir Kürsî Şeyhi Davudzâde el-Hâc Süleyman Efendi’nin mahdûmudur. Bin iki yüz kırk iki sene-i hicriyesinde (1241
sene-i Maliye) Nevşehir Kasabası’nda tevellüd eylediği tezkire-i Osmaniyesi
suret-i musaddıkasında muharrerdir. Kasaba-i mezkûrda sadr-ı esbak İbrahim Paşa Medresesi’nde Arabî, Farisî tahsil ederek Kal‘avîzâde el-Hâc Mustafa Efendi’den ilm-i kırâ’etden ve ahîren Dersa‘âdet’de Filibevî Halil Efendi’nin
dersine devam ile ulûm-ı aliyye ve âliye-i Arabiye’den icâzetnâme almıştır.
Bin üç yüz senesi Şevvâli’nin on beşinde (7 Ağustos [12]99) hasbî olarak
Nevşehir Kazâsı Müftülüğü’ne ta‘yin edilmişdir ve bin iki yüz yetmiş senesi Zilkadesi’nin on dokuzunda (1 Ağustos [12]70) yüz guruş ruûs maaşı
tahsis ve maaş-ı mezbûr yetmiş üç senesi Rebiulâhirinin on beşinde (1
Kânunısâni [12]72) yüz elli guruşa ve Cemâziyelulâsının on yedisinde (1
Kânûnısâni [12]72) iki yüz elli guruşa ve yetmiş beş senesi şehr-i Ramazan-ı
Şerîfi’nin onunda (1 Nisan [12]75) üç yüz guruşa iblâğ ve seksen üç senesi
Zilkadesinin yedisinde (1 Mart [12]83) iki yüz elli guruşa ve seksen sekiz senesi şehr-i Receb-i Şerîfi’nin yirmi dokuzunda (1 Teşrînievvel [12]87) iki yüz
336
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
Arşiv Belgeleri Işığında Nevşehirli Ulema ve Hizmetleri
otuz yedi guruşa tenzil edilerek doksan iki senesi Muharremü’l-harâmının
yedisinde (1 Şubat [12]90) iki yüz seksen yedi buçuk guruşa terakki ve
doksan altı senesi şehr-i Ramazan-ı Şerîfinin yedisinde (1 Eylül [12]95) iki
yüz elli sekiz guruş otuz paraya ve doksan yedi senesi Rebiulâhiri gurresinde (1 Mart [12]96) iki yüz beş guruşa ve şehr-i Şevvâlinin sekizinde (1 Eylül
[12]96) iki yüz guruşa tedennî ederek doksan sekiz senesi Zilhiccesinin
dördünde (15 Teşrînievvel [12]97) iki yüz yetmiş guruşa bâliğ olup ve üç
yüz sekiz senesi Zilhiccesinin yirmi üçünde (1 Teşrînievvel [1]306) maaş-ı
mezkûr kat‘ edilip şehr-i mezbûrun yirmi beşinde (3 Teşrînievvel [1]306)
üç yüz dokuz senesinden Rebiulevveli gurresine kadar (22 Eylül [1]307) üç
bin sekiz yüz doksan beş guruş maaşla bilâd-ı mahrecden Kudüs-i Şerîf
Mevleviyeti’ni zabt eyleyip üç yüz on dokuz senesi Rebiulevveli gurresinden itibaren (5 Haziran [1]317) bir sene müddetle zabt eylemek
üzere bilâd-ı hamseden üç bin sekiz yüz guruş maaşlı Bursa Mevleviyeti tevcih kılınmış ve bin iki yüz yetmiş senesi Zilkadesinin on dokuzundan bâ İbtidâ Haric İstanbul Müderrisliği Ruûs-ı Hümâyûnu’na nâil
olarak yetmiş yedi senesi şehr-i Şa‘ban-ı Şerîfinin yirmisinde Hareket-i
Haric ve yetmiş dokuz senesi Zilhiccesinin yirmi birinde İbtidâ Dahil ve
seksen iki senesi Rebiulevvelinin üçünde Hareket-i Dahil ve seksen dört
senesi Rebiulevvelinin yirmi beşinde Musıla-i Sahn ve seksen sekiz senesi
şehr-i Receb-i Şerîfinin yirmi beşinde Sahn ve Zilkadesinin beşinde İbtidâ
Altmışlı ve doksan senesi şehr-i Receb-i Şerîfinin üçünde Hareket-i Altmışlı ve doksan üç senesi Cemâziyelâhiresinin yirmi birinde Musıla-i Süleymaniye ve doksan yedi senesi şehr-i Ramazan-ı Şerîfinin yirmi beşinde
Hamse-i Süleymaniye raddelerine terfi‘ ve bin üç yüz sekiz senesi Rebiulevveli gurresinde üç bin sekiz yüz doksan sekiz guruş maaşlı Kudüs-i
Şerîf Mevleviyeti tevcih buyrularak ve üç yüz on dokuz senesi Rebiulevveli gurresinde Bursa Mevleviyeti tevcih buyrulmuşdur.
Ruûs maaşına nâiliyeti ve defaatle vukubulan zamâim ve tenzilât miktar ve
tarihleri ve Kudüs-i Şerîf Mevleviyeti müddet-i zabtı ile kemmiyet-i maaşı
ve rüteb-i ilmiyesinin tarih ve derecâtı ve Bursa Mevleviyeti tarih-i zabtı ve mezkûr mevleviyete muhassas maaş mikdarı ilmiye muhasebesinden mahrec 15 Şubat [1]308 tarihli kayıt suretiyle Bâb-ı Vâlâ-yı Fetvâ Sicil
Şu‘besi’nin 25 Kânûnıevvel [1]318 tarihli tezkiresi tatbik edilmiş ve evrâk-ı
mezkûre ile müftülük menşûru ve Kudüs-i Şerîf Mevleviyeti fermân-ı
âlisinin ve iki kıt‘a icâzetnâme ile nüfus tezkire-i Osmaniyesi’nin suver-i
musaddıkası asl-ı tercüme-i hâl varakasıyla hıfz edilmiştir.
Tescil tarihi: 14 Safer 1321 / 29 Nisan 1319
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
337
Kemal GURULKAN
DEVLET-İ ALİYYE-İ OSMANİYYE TEZKİRESİDİR
Tarih ve
İntihâb
Sanat ve
Pederinin ismiyle
İsim ve
Mezhebi
mahall-i
Sinni
Salâhiyeti
sıfat-ı maişeti
mahall-i ikâmeti
Şöhreti
velâdeti
Tedris-i ulûm
Süleyman
1242
Süleyman Efendi
Hanefi
Medrese-i
Efendi
(1826-1827)
Nevşehir Kazâlı
Tetimmede
Davudzâde
Mahall-i ikâmeti
Eşkâl
Alâmet-i
Nev‘-i
Mesken
Bıyık
Sokak Mahalle Daire Memleket fârika-i
Göz Boy
Mesleği Numarası
sakal
sâbitesi
44
Camiatik
Nevşehir
Elâ Orta
Bâlâda isim ve şöhret ve hâl ve sanatı muharrer olan faziletlü Süleyman Efendi bin
Süleyman Efendi Devlet-i Aliyye’nin tabiiyetini hâiz olup o suretle cerîde-i nüfusda
mukayyed bulunduğunu müş‘ir işbu tezkire i‘tâ kılındı
5 Kânûnıevvel [12]99 /[17 Aralık 1883]
İşbu tezkire-i Osmaniye sureti aslına mutâbık olduğu tasdik kılınır.
4 Şa‘ban [1]320 / 23 Teşrînievvel [1]318
Nevşehir
Nüfus Memuru
338
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
XX. YY. BAŞLARINDA NEVŞEHİR HAPİSHANESİNİN
GENEL DURUMU
GENERAL SITUATION OF NEVŞEHİR PRISON IN THE BEGINNING
OF 20TH CENTURY
Kevser DEĞİRMENCİ*
ÖZET
Osmanlı arşiv kayıtları esas alınarak yapılan bu çalışmada, ilk olarak
Osmanlı’da suç, ceza ve hapis kavramları ile hapishanelerin Osmanlı
Devletine girişi ve yaygınlaşması ile ilgili genel bilgilerin ardından
mikro ölçekte Nevşehir Hapishanesi ele alınacaktır.
Nevşehir Hapishanesi’nde bulunan mahkumların sayıları, hangi suçlardan dolayı mahkum oldukları, hapishane çalışanları ve fiziki durumu, yapılan tamirat ve ıslahatlar, firarlar ve aflar hakkında Nevşehir
yerel tarihine katkı sağlayacağı düşünülen bir çalışma yapılacaktır.
Anahtar Kelimelier: Osmanlı, Nevşehir, Hapishane, Tevkifhane,
Mahkum
ABSTRACT
This study, which is based on the archieve records of Ottomans,
primarily deals with the terms of imprisonment, crime and punishment during the Ottoman Era and after giving an outline about
entrance and spreading of prison to Ottoman State Nevşehir prison
will be discussed in micro scale.
A study is going to be carried out which is thought to contribute
to the local history of Nevşehir, about the number of convicts in
Nevşehir Prison, the crimes for which they were prisoned, the staff
of prison, its physical condition, repairs and renovation, jailbreak
and releases .
Key Words: Ottoman, Nevşehir, Prison, Jail, Convict
* Arş.Gör., Dumlupınar Üniversitesi, Fen Edebiyat Fak. Tarih Bölümü, e-posta:[email protected]
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
339
Kevser DEĞİRMENCİ
Giriş
Hapis, sanık veya suçlunun yargı kararıyla bir yere kapatılarak hürriyetinin kısıtlanması anlamında kullanılan bir terimdir. Arapça bir kelime olan
hapis, sözlükte alıkoymak, engellemek anlamına gelir. Örfi kullanımda bir
şahsı bir yere kapatmak, bir süre alıkoymak, hukuk dilinde ise sanık veya
suçluyu belli bir mekânda cebren alıkoyarak şahsi hürriyetini kısıtlamaktır.
Hapis hürriyeti bağlayıcı cezaların en başında gelir. Bu cezanın infaz edildiği yere habs, mahbes, hapsedilen kişiye de mahpus denilir.1
Hapis ilk dönemlerde suçluyu cezalandırmaktan çok, cezası belirleninceye
veya infaz edilinceye kadar bir yerde tutulması anlamını taşımıştır. Yerleşik
hayatın ve devlet otoritesinin hâkim olduğu dönem ve bölgelerde daha
yaygın şekilde uygulandığı görülmüştür. Roma hukukunda, Cahiliye devri kimi Arap topluluklarında, Eski Türklerde ve İslam dönemlerinde hapis
cezasının olduğu bilinmektedir. Osmanlı döneminde ise önceleri asli ve
yaygın bir ceza olarak görülmezken giderek yaygınlaşmış ve çeşitli infaz
yöntemleri ortaya çıkmıştır.2 Hafif ve orta derecedeki suçlarda para cezasının yanı sıra hapis cezası da kullanılırken, ağır suçlarda ise XVI. yy.dan
itibaren kürek ve XVIII. yy.dan itibaren de kalebentlik cezası uygulamaya
konulmuştur. 3
Tanzimat dönemine kadar hapis eyleminin mekânı olan mahbes için kullanılan yerler tersane, kale ve zindanlar olmuştur. 4 Zindan olarak ise genellikle kale burçları ya da korunaklı herhangi bir yapının mahzeni kullanılmıştır. En yaygın olanlar ise Baba Cafer, Tersane, Yedikule ve Galata
zindanlarıdır. Bu zindanlar suçun türüne göre tasnif edilmiştir. Örneğin;
Yedikule zindanına yabancı siyasi suçlular, elçiler ve siyasi suç işleyen Osmanlı devlet erkânı, Tersane zindanına suçlu tersaneli ve bahriyeliler, Ga1
Ali Bardakoğlu, “Hapis”, Diyanet İslam Ansiklopedisi, C. XVI, s.54; Avrupa’daki hapishane kavramının sosyolojik bir değerlendirmesi için bkz: Michel Foucault, Hapishanenin Doğuşu, Ankara
2006
2 Osmanlı hukuk düzeni hakkında geniş bilgi için bkz: Ahmet AKGÜNDÜZ, Osmanlı Kanunnameleri
ve Hukuki Tahlilleri, İstanbul, 1990-1996; Coşkun Üçok-Ahmet Mumcu-Gülnihal Bozkurt, Türk
Hukuk Tarihi, Ankara 2010; Ekrem Buğra Ekinci, Tanzimat ve Sonrası Osmanlı Mahkemeleri, İstanbul 2004; M.Akif Aydın, Türk Hukuk Tarihi, İstanbul 1999
3 Gültekin Yıldız, Osmanlı Devleti’nde Hapishane Islahatı (1839-1908), Marmara Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, Danışman: Prof.Dr. Mücteba İlgürel, İstanbul
2002,s.21
4
Klasik dönemden 19.yy. başlarına kadar mahpes olarak kullanılan mekânlara Farsça’da “karanlık,
sıkıntı ve dehşete düşürücü yer” anlamına gelen zindan adı verilmiştir.
340
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
XX. yy. Başlarında Nevşehir Hapishanesinin Genel Durumu
lata zindanına ise katil ve hırsızlar ile borç ve zina mahkûmları atılmıştır.
İstanbul zindanları 1831’de kaldırılmış ve Sultanahmet’te Mehterhane
olarak anılan İbrahim Paşa sarayının bir bölümünde Hapishane-i Umumi
kurulmuştur. İstanbul dışında ise kale burçlarının zindan olarak kullanılmasına devam edilmiştir.5
Osmanlı Devleti’nde hapis cezasının etkin bir cezalandırma yöntemi olarak görülmesi ve ceza infaz hukukunda sağlam bir yer edinmesi Tanzimat
döneminin 1840 (1256), 1851 (1267), 1858 (1274) tarihli ceza kanunları
ile olmuştur.6 1840 tarihli ilk ceza yasası “Ceza Kanunname-i Hümayunu”
adıyla çıkarılmıştır. 1851’deki yasada suçlar yeniden tanımlanarak birtakım değişikliklere gidilmiştir. Ağır hasta olan hükümlülerin iyileşinceye kadar kefaletle salıverilmesi, yoksul olanların ise beslenme ve giyim giderlerinin devlet tarafından karşılanması şeklinde kararlar alınmıştır. 1858 tarihli
yeni ceza yasası ile kürek cezası, kalebentlik7 ve hapis cezalarının hürriyeti
bağlayıcı cezalar olduğu kabul edilmiştir. 8
Osmanlı Devleti’nde hapishanelerin ve tevkifhanelerin olumsuz koşullarının düzeltilmesine dair ilk hükümlere ise Islahat Fermanı’nda yer verilmiştir. Hükümlü ya da tutukluların bulundukları bütün hapishanelerde, tutukluluk koşullarının düzeltilmesi gereğinden bahsedilmiştir.9 Ayrıca Fermana
göre, cezaevlerinde devlet tarafından konulmuş disiplin kurallarına uygun
olan işlemler dışında, işkence ve eziyet tümüyle menedilmiş, yapanların da
cezalandırılacağı belirtilmiştir. Hapishane ıslahı ile ilgili çalışmalar yapmak
amacı ile yurt dışından konu ile ilgili yabancı uzmanlar getirilerek devlet
5
6
7
8
9
Timur Demirbaş, “Hürriyeti Bağlayıcı Cezaların ve Cezaevlerinin Evrimi”, Hapishane Kitabı, (Editörler: Emine Gürsoy Naskali-Hilal Oytun Altun), İstanbul, 2005, s.29; Ömer Şen, Osmanlı’da
Mahkûm Olmak- Avrupalılaşma Sürecinde Hapishaneler, İstanbul 2007,s. 7; Yıldız, agt, s.23
Bardakoğlu,agm, s.63
Yasaya göre kalebentlik, bazı ağır suçlar için devletçe belirlenen kalelerin birinde ömür boyu veya
bir süreliğine tutulma iken; hapis, daha hafif suçlar için devlet hapishanesinde hüküm giyilen süre
boyunca tutulma cezası olarak öngörülmüştür. Demirbaş, agm, s. 30
Şen, age,s. 18; Osmanlı ceza hukuku ile ilgili olarak geniş bilgi için bkz: Mustafa Avcı, Osmanlı
Hukukunda Suçlar ve Cezalar, İstanbul 2004; Uriel Heyd, Studies in Old Ottoman Criminal Law,
Oxford, London 1973; Uriel Heyd, Türk Hukuk ve Kültür Tarihi Üzerine Makaleler, (Tercüme ve
Derleme:Ferhat Koca), Ankara 2002
Osmanlı Devleti’nin Islahat Fermanı’nda taahhüt ettiği hapishane ıslahatı konusunu bizzat takip
eden kişi İngiltere’nin İstanbul’daki büyükelçisi Sir Straford Canning olmuştur. Canning, İstanbul’daki bütün hapishaneleri konsoloslar ile birlikte gezerek incelemiş ve yapılması gereken düzenlemeleri belirlemiştir. Şen,age,s.19; Yıldız, agt, s.93; Tekin, Saadet, “XX. Yüzyılın başlarında Aydın
vilayeti ve mülhakatındaki hapishanelerin genel durumu” Celal Bayar Üniversitesi Sosyal Bilimler
Dergisi, 2006/2 Güz sayısı, Manisa 2006, s. 66-70
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
341
Kevser DEĞİRMENCİ
hizmetine alınmıştır.10 1859 yılında çıkarılan nizamnameye göre zaptiye
reislerinin görevlerinden bahsedilmiş, hapishanelerin daima iyi durumda
olmasını sağlamaları, mahkûmları sefaletten korumaları, hasta olduklarında layıkıyla bakılmalarını sağlamaları ve konu ile ilgili gerekli gördükleri
ıslahatları Babıâli’ye arz etmeleri istenmiştir.11
Tanzimat süreci ile başlayan Islahat Fermanı ile peyderpey devam eden
hapishane ıslah çalışmaları ile ilgili düzenlemeler meşrutiyet döneminde
de devam etmiştir. 1879 yılında hapishanelerin tanzim ve ıslah konusu
tekrar gündeme gelmiştir. Adliye Nezareti tarafından hazırlanan bir layihada hapishanelerin kötü durumda olduğu ve tanzim edilmesinin gereği
belirtilmiştir. Çalışmalar sonucunda 1880 yılında cezaevleri ile ilgili ilk genel hükümlerin yer aldığı “Memalik-i Mahruse-i Şahane’de Bulunan Tevkifhane ve Hapishanelerin Dâhili İdarelerine Dair Nizamname” ile tutukevi
ve cezaevleri için yeni düzenlemeler yapılmıştır. Bu düzenleme ile tutuklu ve hükümlüler birbirinden ayrı tutulmuş, hapishane ve tevkifhanelerin
yiyecek harcamaları devletçe karşılanması kararı alınmıştır. 18 yaşından
küçükler ile kadınlar için mümkün olduğunca ayrı koğuşlar sağlanması ve
hükümlülere çalışma zorunluluğu getirilmesi gibi maddeleri ihtiva etmiştir.
Bu tarihte Adliye Nezareti’ne bağlanan hapishaneler daha sonra Dâhiliye
Nezareti’ne bağlı ceza infaz kurumlarına dönüştürülmüştür. 12
1880 tarihli nizamnameye göre iki tip hapishane projesi belirlenmiştir: Birincisi, her kaza, liva ve vilayet dahilinde birer tevkifhane ve hapishane açılmasıdır. Tevkifhaneler, soruşturma aşamasındaki sanıklara, hapishaneler ise
mahkumlara mahsus olacaktı. İkincisi ise, beş yıldan fazla kürek cezasına
çarptırılan mahkûmlar için uygun yerlerde “umumi hapishaneler” kurulmasıdır. Kaza hapishanelerinde kabahat ve cünha suçlarından dolayı üç aya kadar mahkûm olanlar, sancak hapishanelerinde üç yıla kadar mahkûm olanlar, vilayet hapishanelerinde ise üç yıldan fazla mahkûm olanlar kalacaklardı. Nizamnamede hapishane ve tevkifhanelerde Adliye Nezareti’nin tayin
edeceği bir müdür, bir başkâtip, gereği kadar kâtip, başgardiyan, gereği
kadar gardiyan, doktor, çamaşırcı, hastane hademesi, aşçı, imam, kadınlara
mahsus dairede bayan gardiyan bulundurulacağı belirtilmiştir.13
10
11
İngiltere’den bu konuda uzman olan Binbaşı Gordon getirtilerek devlet hizmetine alınmıştır.
Gülnihal Bozkurt, Batı Hukukunun Türkiye’de Benimsenmesi-Osmanlı Devleti’nden Türkiye
Cumhuriyeti’ne Resepsiyon Süreci (1839-1939), Ankara, 1996, s.109-110
12 Şen,age,s.32
13 Bozkurt,age,s.112; Alev Çakmakoğlu Kuru, Sinop Hapishanesi, İstanbul 2004,s.15
342
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
XX. yy. Başlarında Nevşehir Hapishanesinin Genel Durumu
Çalışmamıza konu olan Nevşehir hapishanesi de Konya Vilayeti Niğde
Sancağı’na bağlı bir kaza hapishanesi olması sebebiyle, her kaza, liva ve
vilayet dahilinde bulunacak olan hapishaneler sınıfında yer almaktadır. Bu
bildiride, 20.yy. başlarında Nevşehir hapishanesinin fiziki durumu, yapılan
tamirat ve ıslahatlar, hapishanede bulunan mahkûmların sayıları, hangi
suçlardan dolayı mahkûm oldukları, hapishane çalışanları, firarlar ve aflar
üzerinde durulacaktır.
1.Nevşehir Hapishanesi İle İlgili Belgeler Hakkında
Çalışmamızın ana kaynağını teşkil eden Osmanlı arşiv kayıtlarında Nevşehir hapishanesi ile ilgili belgeler genellikle hapishanenin tamirat ve ıslahatı
konularını kapsar. Sıkça rastlanan belgeler arasında yoklama cetvelleri de
yer almaktadır. Bunların dışında çok fazla bilgi veren belge olmamakla
birlikte firar, af ve intihar olaylarından, gardiyan maaşı, hasta ve kadın
mahkûmlardan bahseden belgelere de rastlanılmıştır. Ayrıca Niğde sancağı merkez ve kaza hapishanelerine ait izahat varakaları da bu çalışmada istifade edilen belgeler arasındadır. Belgelerin genellikle tamirat konuları ile
ilgili olmasını o dönemin şartları çerçevesinde değerlendirmek gerekmektedir ki, 20.yy. başlarında Osmanlı Devleti’nin içinde bulunduğu durum
göz önünde bulundurulacak olursa gayet doğal karşılanmalıdır. Bu durumun sadece Nevşehir için değil tüm vilayet, sancak ve kaza hapishaneleri
için geçerli olduğunu konu ile ilgili yapılmış olan diğer çalışmalardan anlıyoruz.14 20.yy. başlarında Konya Vilayeti Niğde Sancağı’na bağlı Nevşehir
kazasının yanı sıra Akşehir, Ürgüp, Arapsun, Bor, Aksaray, Burdur, Ereğli,
Develi, Ulukışla ve Kayseri’de de hapishanelerin olduğu anlaşılmaktadır.15
2.Fiziki Durum
Nevşehir hapishanesinin üzerinde çalıştığımız dönemde fiziki durumu ve
yeri ile ilgili çok düzenli ve açıklayıcı bilgiler olmamakla birlikte, 1916 yılında Niğde Mutasarrıflığı Tahrirat Kalemi’nden Dâhiliye Nezareti’ne yazılmış olan izahat varakalarından biri Nevşehir hapishanesine ait olup bu
vesikada bazı bilgilere rastlanmaktadır. Bu bilgiler ışığında Nevşehir kaza14
Ufuk Adak, “XIX.yy.Sonları XX.yy.Başlarında Aydın Vilayetindeki Hapishaneler”, Ege Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, Danışman: Prof. Dr. Sabri SÜRGEVİL,İzmir 2006; Kemal Daşçıoğlu, “Osmanlı Belgeleri Işığında Denizli Sancağı Hapishaneleri”, Uluslar arası Denizli ve
Çevresi Tarih ve Kültür Sempozyumu Bildiri Kitabı, C.I, 2006; Mehmet Temel, “XX. yy. Başlarında
Menteşe Sancağı Hapishaneleri”, Türkiyat Araştırmaları Dergisi, Sayı:26, Güz 2009
15 BOA, DH.TMIK.S., nr. 73/61 ; BOA, DH. MB..HPS.M., nr.32/16
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
343
Kevser DEĞİRMENCİ
sında birer tane hapishane ve tevkifhane olduğu, müdürünün olmadığı
onun yerine “Hüseyin Efendi” adlı bir gardiyan tarafından idare edildiği,
kâtiplerinin olmadığı ve bir adet gardiyan16 olduğu tespit edilmiştir. Ayrıca
izahat varakasındaki bilgilerine göre tevkifhanede 13 erkek, 5 kadın ve
henüz 18 yaşında bulunmayan 3 çocuk ile toplam 21 mevkuf ve hapishanede ise 3 erkek mahkûm olmak üzere toplam 24 kişinin mevcut olduğu
anlaşılmaktadır.
Hapishanede tüketilen gıda maddelerinin hapishanenin kendi mutfağından mı yoksa bir Cemiyet-i Hayriye tarafından mı karşılandığı da belirtilmektedir ki izahat varakasından edindiğimiz bilgiye göre Nevşehir hapishanesinin gıda ihtiyacını karşılama işinin Ahmet Ağa adlı bir müteahhit
tarafından üstlenildiği tespit edilmiştir.17
Nevşehir hapishane binasının muhtemelen belediyeye ait bir bina olup
kira ile kullanılmakta olduğu anlaşılmaktadır. 1315 senesine ait elli guruş
olan aylık kira bedelinin bir süredir ödenmemiş olduğu da görülmüştür.18
Ayrıca hapishane binasının müstakil bir mekan olmayıp hükümet konağı
dahilinde bulunduğu da anlaşılmaktadır ki Nevşehir hapishanesinin adı tamirat ve ıslahat içerikli belgelerde umumiyetle hükümet konağı ile birlikte
zikredilmiştir. 19
Nevşehir hapishanesinde hasta mahkûmlar için mahpushane hastanesi
olarak kullanılan bir oda mevcuttur. Bu odanın kirasının belediye gelirlerinden ödenmekte olduğu anlaşılmaktadır.20
Osmanlı Devleti sınırları içerisinde pek çok kazada olduğu gibi Nevşehir
kazasında da 1892 yılına kadar kadınlara mahsus bir hapishane mevcut
değildir.21 Bu tarihten sonra da Nevşehir kazasında nisa hapishanesi yapıldığı konusunda bir bilgi olmamakla birlikte yeni bir tevkifhane inşa edilinceye kadar aylık yirmi beş kuruş kira ile bir yer ve yine yirmi beş kuruş ma16
17
18
19
20
21
Bu gardiyanın aynı zamanda hapishane müdürü yerine görev yapan Hüseyin Efendi ile aynı kişi
olup olmadığı konusunda bir bilgiye sahip değiliz. Ancak bu verilere dayanarak hapishanede tek
bir gardiyan olup bunun hem hapishane müdürlüğü görevini ve hem de gardiyanlık görevini sürdürdüğünü söylemek mümkündür.
BOA, DH.MB.HPS.M. nr. 27/01
BOA, BEO. nr. 1002/75119
BOA, DH.MB.HPS. nr. 18/17
BOA, DH.MKT. nr.1342/21
Denizli sancağına bağlı Buldan hapishanesinde de kadınlara mahsus bir hapishane mevcut olmadığı anlaşılmaktadır. Şenol Çelik, “XX.yy. Başlarında Buldan Hapishanesinin Genel Durumu (19061920)”, Uluslar arası Denizli ve Çevresi Tarih ve Kültür Sempozyumu Bildiri Kitabı, C.I, s.431
344
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
XX. yy. Başlarında Nevşehir Hapishanesinin Genel Durumu
aşla bir gardiyan istihdamının lüzum görüldüğü gündeme gelmiş ancak
Dâhiliye Nezaretince uygun bir mahal olmadığı için bundan vazgeçilmesi
şeklinde cevap gelmiştir.22 1916 yılında tamirat yapılması ile ilgili Dahiliye
Nezareti’ne yazılmış olan tahrirata bakıldığında da Nevşehir kazasında erkek ve kadın hapishanelerinin ayrı olduğu anlaşılmaktadır.23
Gardiyan maaşları ile ilgili verilere bakıldığında Niğde ve Nevşehir hapishanelerinde istihdamına lüzum görülen gardiyanlara tahsis edilecek maaş
için mahallince karşılık bulunması gereği Dâhiliye Nezareti tarafından
Konya Vilayeti’ne bildirilmiştir.24
3. Nevşehir Hapishane ve Tevkifhanesindeki Mahkûm ve Mevkuflar
Osmanlı Devleti idare sistemi içerisinde, vilayetlerin merkez ve kazalarında
bulunan hapishane ve tevkifhanelerinde mevcut mahkûm ve mevkufların
sayılarını gösteren defterler tutulmuş ve bu defterler XX. yy. başlarına kadar Zaptiye Nezaretine gönderilmiştir. Daha sonra ise yoklama cetvelleri
hazırlanmış ve 1909 yılında Zaptiye Nezareti’nin kaldırılmasından sonra
bu cetveller Dâhiliye Nezaretine sunulmaya başlanmıştır. 25
Yoklama cetvelleri yılda üç kez dörder aylık dönemler halinde KasımŞubat, Mart-Haziran, Temmuz-Teşrinisani olmak üzere Rumi aylar esas
alınarak hazırlanmıştır. Tek sayfa halinde olan yoklama cetvelleri sağda
mahkûm 26 ve solda mevkuf 27 miktarını gösteren iki sütundan oluşmaktadır. Ortada mülahazat bölümü vardır. Ancak incelenen yoklama cetvellerinin hiçbirinde bu bölümde bir açıklamaya rastlanılmamıştır. Mahkûm
ve mevkuflar da kendi aralarında zükur28 ve inas29 başlıkları altında ikiye
ayrılmışlardır. Bu cetvellerde hükümlü ve tutukluların miktarları ile birlikte,
işledikleri suçların tasnifi de yapılmıştır. Yoklama cetvellerinde suç çeşitleri
her iki sütunu kapsayacak şekilde cinayet30, cünha31 ve kabahat32 adı al22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
BOA, BEO, nr.8/563
BOA,DH.MB.HPS.,nr.11/37.Niğde Mutasarrıflığı’ndan Dahiliye Nezareti’ne yazılmış olan bu belgede kadın ve erkek hapishanelerinin tamiri için 2986 kuruşun sarfına lüzum görüldüğü belirtilmiştir.
BOA,DH.MKT.,nr.597/44
Şen,age., s.63
Mahkum: Bir mahkeme tarafından hüküm giymiş kimse.
Mevkuf: Tevkif (alıkoyma) edilmiş kimse, tutuklu.
Erkekler.
Kadınlar, kızlar.
Cinayet: Adam öldürme veya o derecede ağır sayılan suç, canilik.
Cünha: Ufak cürüm, küçük kabahat, küçük suç.
Kabahat: Çirkin hareket, uygunsuz iş, kusur, suç.
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
345
Kevser DEĞİRMENCİ
tında üç grupta alt alta sınıflandırılmıştır. Genellikle hapishane gardiyanı,
bazen de jandarma ve polis tarafından hazırlanan mühürlenen cetveller,
önce kaza hapishanenin bağlı bulunduğu mutasarrıflığa daha sonra da
merkez vilayete ve oradan da Dâhiliye Nezaretine sunulmuştur.33
Nevşehir kazası hapishanesine ait olduğu tespit edilen on adet yoklama
cetveli mevcuttur. Bu cetveller de öncelikle Niğde mutasarrıflığına sonra
Konya Vilayetine ve daha sonra da Dâhiliye Nezaretine sunulmuştur.
Aşağıda Nevşehir kazası hapishanesine ait on adet yoklama cetveline ait
rakamlar esas alınarak hazırlanan Tablo 1’de XX. yy. başlarında Nevşehir
hapishanesinde bulunan tutuklu ve hükümlü sayıları ile bunların hangi
suçlardan dolayı mahkûm ya da mevkuf oldukları hakkında aydınlatıcı bilgiler yer almaktadır.
Tablo 1: Nevşehir Kazası Hapishanesindeki Mahkûm ve Mevkufların Dörder Aylık Yoklama Cetvelleri34353637
Yoklama Dönemleri
34
Kasım 1913-Şubat 1914
Mart 1914- Haziran 191435
Temmuz1914- Ekim 191436
Kasım 1914-Şubat 191537
33
34
35
36
37
Suçun
Cinsi
Cinayet
Cünha
Kabahat
Yekün
Cinayet
Cünha
Kabahat
Yekün
Cinayet
Cünha
Kabahat
Yekün
Cinayet
Cünha
Kabahat
Yekün
Mahkum
Zükur İnas
0
0
69
20
80
20
149
40
0
0
72
18
0
0
72
18
0
0
10
0
11
3
21
3
0
0
23
1
0
0
23
1
Mevkuf
Zükur İnas
0
0
40
8
0
0
40
8
0
0
27
2
0
0
27
2
2
0
17
1
11
0
30
1
1
0
23
0
0
0
24
0
Yekün
0
137
100
237
0
119
0
119
2
28
25
55
1
47
0
48
Çelik,agm,s.432; Zafer Atar, “20.yy. Başlarında Turgutlu Hapishanesinin Genel Durumu”, Celal
Bayar Üniversitesi SBE Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt:9, Sayı:1, Mart 2011, s.93
BOA,DH.MB.HPS.,nr.14/73
BOA,DH.MB.HPS.,nr.14/62
BOA,DH.MB.HPS.,nr.152/32
BOA,DH.MB.HPS.,nr.21/4
346
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
XX. yy. Başlarında Nevşehir Hapishanesinin Genel Durumu
Kasım 1915-Şubat 191638
Kasım 1916-Şubat 191739
Mart 1917- Haziran 191740
Temmuz 1917-Ekim 191741
Kasım 1917-Şubat 191842
Mart 1918- Haziran 191843
Cinayet
Cünha
Kabahat
Yekün
Cinayet
Cünha
Kabahat
Yekün
Cinayet
Cünha
Kabahat
Yekün
Cinayet
Cünha
Kabahat
Yekün
Cinayet
Cünha
Kabahat
Yekün
Cinayet
Cünha
Kabahat
Yekün
0
18
0
18
0
23
0
23
0
0
0
0
0
36
0
36
0
23
23
46
0
72
0
72
0
1
0
1
0
0
0
0
0
2
0
2
0
5
0
5
0
4
4
8
0
18
0
18
8
0
0
8
37
0
0
37
57
57
0
114
0
0
28
28
0
41
41
82
0
27
0
27
0
0
0
0
1
0
0
1
4
4
0
8
0
0
10
10
0
6
6
12
0
2
0
2
8
19
0
27
38
23
0
61
61
63
0
124
0
41
38
79
0
74
74
158
0
119
0
119
Nevşehir hapishanesi yoklama cetvelleri esas alınarak hazırlanan tabloya genel olarak baktığımız zaman, yoklamanın yapıldığı beş yıl içerisinde
tutuklu ve hükümlü sayılarının en fazla olduğu dönem 1913 yılı sonu ile
1914 yılının başı olduğu görülür. Mahkûm ve mevkuf sayılarının en az
olduğu zaman ise 1914 yılının Temmuz-Ekim ayları arasındaki dönemdir. Hapishanede cünha suçundan 415 kişi, kabahat suçundan 141 kişi
mahkûm olmuştur. Mevkufların ise 255’i cünha, 94’ü kabahat, 110’u cinayet suçundan tutuklu olduğu anlaşılmaktadır. Nevşehir hapishanesinde
Kasım 1913’den Haziran 1918’e kadar geçen yaklaşık 5 yıl zarfında kalan
mahkûmların 96’sı kadın, 460’ı erkek, tutukluların ise 44’ü kadın, 417’si
erkek olmak üzere toplam 1017 kişi olduğu anlaşılmaktadır.
38
39
40
41
42
43
BOA,DH.MB.HPS.,nr.24/37
BOA,DH.MB.HPS.,nr.29/36
BOA,DH.MB.HPS.,nr.30/95
BOA,DH.MB.HPS.,nr.32/16
BOA,DH.MB.HPS.,nr.33/6
BOA,DH.MB.HPS.,nr.161/33
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
347
Kevser DEĞİRMENCİ
Tablo suç türlerine göre sıralandığında, en fazla tutuklu ve hükümlünün
toplam 670 kişi ile cünha suçundan dolayı kaldığı görülmektedir. Suç türlerinde ikinci sırada toplam 237 kişi ile kabahat suçluları yer almaktadır.
Yoklama cetvelindeki bilgiler ışığında en az tutuklunun 110 kişi ile cinayet
suçluları olduğu tespit edilmiştir. İncelen dönem içerisinde Nevşehir hapishanesinde cinayet suçundan hüküm giymiş hiç mahkûm olmadığı tespit
edilmiştir. Cünha suçundan dolayı tutuklu ve mahkum olanların sayısının
en fazla 1913 yılı sonu ile 1914 yılı başlarında 137 kişi ve yine aynı dönemde kabahat suçlularının da 100 kişi ile en fazla olduğu görülmüştür.
Cinayet suçundan dolayı tutuklu bulunan kadın ve erkek sayısının en fazla
olduğu dönem ise toplam 61 kişi ile 1917 yılı bahar aylarıdır. Hapishanede
bazı zamanlar cinayet ve kabahat suçlularının hiç bulunmadığı görülmüş
olsa da cünha suçlularının her dönemde mevcut oldukları anlaşılmaktadır.
Mahkûm ve mevkuflar cinsiyetlerine göre kategorize edildiğinde her dönemde tutuklu ve hükümlü kadınların sayısının erkeklere oranla daha az
olduğu görülmüştür. Suç türlerine göre tek tek incelediğimizde, kadınların
cinayet suçundan dolayı hiçbir yoklama döneminde mahkûm olmadığı sadece 1917 yılında toplam 5 kadının tutuklu olarak kaldığı tespit edilmiştir.
Nevşehir hapishanesinde 5 yıl içerisinde yapılan 10 yoklama döneminde
cünha suçundan toplam 69 tane kadın mahkûm edilmiş, 23’ü de tutuklu
olarak kalmıştır. Cünha suçundan dolayı kadın tutuklu ve hükümlü sayısının en fazla olduğu dönem 1913 yılı sonu ile 1914 yılı başlarında yapılan
yoklama dönemidir ki bu dönem yukarıda da bahsi geçtiği üzere beş yıl
içinde her türlü suçlu rakamının en fazla olduğu dönemdir. Kadınlar, kabahat suçundan dolayı da hüküm almışlardır ki bunların sayıları toplam
27’dir. Aynı suçtan dolayı tutuklanmış ve mahkemenin vereceği kararı
bekleyen 16 tane kadın mevkuf vardır.
Söz konusu dönemde Nevşehir hapishanesinde kalan erkek suçlu sayılarına bakıldığında kadınlara oranla rakamların daha da arttığı görülmektedir.
Örneğin; cinayet suçundan dolayı tutuklu halde mahkeme kararı bekleyen
toplam 105 erkek mevcuttur. Bu tutukluların en fazla olduğu dönem ise
57 kişi ile 1917 yılı bahar aylarıdır. Cünha suçundan tutuklu halde bekleyen erkek sayısı 232 iken, erkek mahkûm sayısı 346’dır. Kabahat suçu ile
hapishanede bulunan erkek tutuklu ve mahkûmlara on yoklama döneminden dördünde rastlanılmıştır. Erkekler arasında kabahat suçunun en
fazla görüldüğü dönem ise yine 1913 yılı sonu, 1914 yılı başıdır.
348
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
XX. yy. Başlarında Nevşehir Hapishanesinin Genel Durumu
Osmanlı Devleti’nde mahkûmlar için bazı dönemlerde af kararları da alınmıştır. Nevşehir hapishanesinde bulunan bazı mahkûmlar işledikleri suçlar sebebi ile çıkan af kararnamesinden istifade edememişlerdir.44 Mesela
Nevşehir hapishanesinde tutuklu bulunan Milli oğlu Hüsnü’nün durumu
buna örnek gösterilebilir. Milli oğlu Hüsnü ve arkadaşı duvar delmek suretiyle hırsızlık, zina vb. suçlar işlediğinden hapse atılmıştır. Daha sonra çıkan
af kanunundan istifade etmek istemişlerdir. Ancak Dahiliye Nezareti’nden
gönderilen bir yazı ile Milli oğlu Hüsnü ile arkadaşının yukarıda bahsedilen
suçlar nedeni ile aftan yararlanamayacakları ifade edilmiştir. Buradan anlaşılıyor ki, hırsızlık ve zina gibi suçların af kanunu dışında tutulduğu daha
küçük ve adi suçların af kanunu içine dâhil edildiği anlaşılmaktadır. Ayrıca
asker kaçakları da af kanunu kapsamına alınmamıştır.45
4. Nevşehir Hapishanesinde İntihar ve Firar Olayları
Nevşehir hapishanesinde intihar olaylarına da rastlanılmıştır. Belgede intihar olayını gerçekleştiren şahsın adı Topal Hatice’nin torunu Halil olarak
geçmektedir. İntihar olayının gerçek sebebi bilinmezken şahsın kendisini
yaraladığı ve sonucunda vefat ettiği belirtilmiştir.46
Nevşehir hapishanesinde firar olayları ile de karşılaşılmıştır. Elimizdeki verilerden birkaç mahpusun uygunsuzluğa cüret ederek neticede firar ettikleri,
firarilerin ise yakalanmaya çalışıldığı belirtilmiştir.47 Nevşehir hapishanesindeki firarlarda tabur ağasının ihmali olduğu şüphesi gündeme gelmiş ve
hakkında çeşitli yolsuzluklarda bulunduğu iddialarının üzerine yapılan tahkikat sonucunda görevinden alınmış, hakkında gereken işlem yapılmıştır.48
5.Nevşehir Hapishanesinin Geçirdiği Islahat ve Tamiratlar
Nevşehir hapishanesinin küçük ve sağlık koşullarına uygun olmadığı gerekçeleri ile tamirat ve ıslahat yapılması sık sık gündeme gelmiştir. İhtiyaca
cevap veremeyen Nevşehir hapishanesinin ıslahı ile ilgili ilk girişim mevcut
belgelere göre 7 Ocak 1893 tarihlidir. Hapishanenin yetersiz ve tamiratın
gerekli olduğu, ihtiyacı karşılayamadığı gerekçeleri ile ilk ıslah talebi yapılmıştır. 49 1908 yılında Nevşehir ile birlikte Akşehir, Ürgüp, Develi, Arapsun,
Bor ve Aksaray ile Niğde merkez vilayet hapishanelerinin de talimata ve
44
45
46
47
48
49
BOA, DH.EUM.AYŞ.,nr.65/15,lef 2.
BOA, DH.EUM.AYŞ.,nr.65/15,lef 3
BOA, MVL,nr. 634/64
BOA,DH.MKT.,nr.1442/63
BOA,DH.MKT.,nr.2181/7; BOA,DH.MKT, nr.2183/72
BOA,DH.MKT.,nr.2029/18
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
349
Kevser DEĞİRMENCİ
sağlık koşullarına uygun olmadığından gereken tamirat ve ıslahatın yapılması için tahsisat ayrılması talep edilmiştir.50 1910 yılı sonlarında ise Nevşehir hapishanesinin yıkılan yerlerinin tamiri için gereken 275 kuruşluk
havalenamenin acele olarak gönderilmesi talebi Konya Vilayeti’ne, oradan
Dahiliye Nezareti’ne yazılmış sonra da Maliye Nezareti’ne ulaşmıştır. Tamiratın sebebi duvarın mahpuslar tarafından delinmiş olmasıdır ki böylece
tutuklulardan bazıları firar etmiştir. Bunun üzerine hapishane tamiratı hemen yapılmış ve 275 kuruşluk masraf mahalli belediye veznesinden borç
alınarak karşılanmıştır. Bu meblağ daha sonra maliyeden talep edilmiştir.51
Osmanlı Devleti’nin içinde bulunduğu durum göz önüne alındığında binaların durumu ve gerektirdiği tamiratlar normal karşılanmalıdır ki o dönemde hemen hemen tüm kaza ve sancak hapishanelerinin durumu aynı idi.52
Bu durum sadece hapishane binaları için değil bazı hükümet konakları için
de geçerli olmuştur. Nitekim 1912 yılında Nevşehir hapishanesi ile birlikte
hükümet konağının da tamiratı için 2372 kuruşluk havalename talebinde
bulunulmuştur.53 Hapishane binasının hükümet konağı dahilinde olduğu
düşünülecek olursa bu durum normal karşılanmalıdır. Tamir taleplerinin
hangilerinin karşılanıp karşılanamadığı konusunda net bir bilgiye sahip
olmamakla birlikte diğer hapishanelerin durumları ile kıyaslandığında genellikle karşılanamadığı yönünde bir kanaat oluşmaktadır.
1916 yılı yaz aylarında Nevşehir kazası erkek ve kadın hapishanelerinde
yapılacak döşeme tamiratının elzem olduğu, ertelenmesinin uygun olmadığı belirtilmiştir. Ancak tamirat için gerekli olan 2986 kuruşluk miktar hazırlanan keşif varakasında ve masraf cetvellerinde belirtilmediği için ikinci
bir keşif varakası hazırlanarak bu kez açık bir şekilde miktarın beyan edilmesi şartı ile istek kabul edilmiş ve tahsisat ayrılmıştır.54
1919 yılı sonlarında Nevşehir hapishanesinin durumu o kadar vahim bir
hal almıştır ki hapishanedeki tutuklu ve hükümlülerin başka hapishanelere
nakli bile düşünülmüş, mümkün olursa da tamiratının yapılması istenmiş-
50
51
52
BOA,DH.TMIK.S.,nr. 72/78; BOA,DH.TMIK.S.,nr.73/61
BOA,DH.MUİ.,nr. 96-2/21
Diğer sancak ve kaza hapishanelerindeki tamiratlar için bkz: Çelik, agm, s.434; Sebahattin Şimşir,
“Bigadiç Hapishanesi”, Zindanlar ve Mahkumlar, Emine Gürsoy Naskali-Hilal Oytun Altun, İstanbul
2006, s.73-74; Temel, agm, s: 115-121; Çelik, agm, s:434; Muharrem Uslu, “Erzincan’da Suç,
Suçlu ve Hapishane (XIX.yy.Sonu-XX.yy.Başı)” Erzincan Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, Erzincan 2010, s:43
53 BOA,DH.MB.HPS.,nr.18/17
54 BOA,DH.MB.HPS.,nr.11/37
350
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
XX. yy. Başlarında Nevşehir Hapishanesinin Genel Durumu
tir.55 Hapishanede meydana gelen hava devinimi problemi sonucu oluşan
kötü kokular hükümlülerin sağlık durumlarını tehdit eder bir hal almıştır.
Öyle ki hayatları bile tehlikeye girmiştir. Bu durum Nevşehir hükümet tabibi tarafından tespit ve tasdik edilmiştir.
Nevşehir hapishanesinin tamiratı ile ilgili mevcut son belge 1919 yılına aittir. Niğde mutasarrıflığından Dahiliye Nezareti’ne gönderilmiş olan yazıda
yine Nevşehir hapishanesi ve hükümet konağının tamiratı için gereken
havalenamenin bir an evvel gönderilmesi hususu üzerinde durulmuştur.56
Sonuç
XX. yy başlarında Osmanlı Devleti dâhilindeki tüm kaza hapishanelerinde olduğu gibi Nevşehir hapishanesi ile ilgili olarak da en fazla bilginin
yoklama defterleri ve izahat varakalarında mevcut olduğu anlaşılmaktadır.
Bu vesikalardan yola çıkarak mahkûmların sayıları, hangi suçlardan dolayı
mahkûm oldukları, hapishane çalışanları ve fiziki durumu hakkında bir
kanaat oluşmaktadır. Nevşehir hapishanesi ile ilgili olarak tespit edilen diğer vesikalarda ise genellikle tamirat ve ıslahatlar, firarlar ve af olaylarına
vurgu yapılmıştır.
Nevşehir hapishanesinde incelenen dönem içerisinde en fazla tutuklu ve
hükümlünün bulunduğu suç türünün küçük suçlardan sayılan cünha ve
kabahat olduğu tespit edilmiştir. En az sayıda tutuklunun bulunduğu suç
türü ise büyük suç gurubundan olan cinayettir.
Kaynaklar
A-Arşiv Belgeleri:
BOA, DH.MB.HPS, 11/37, 14/73, 14/62, 18/17, 21/4, 21/63, 24/37, 29/36,
30/95, 33/6, 152/32, 161/33, 163/76
BOA, DH.MKT, 1342/21, 1442/63, 2181/7, 2183/72, 2029/18, 597/44,
BOA, DH.MB.HPS.M,.32/16, 27/01
BOA, BEO, 1002/75119, 8/563
BOA, DH.TMIK.S, 73/61,72/78
BOA, DH.EUM.AYŞ, 65/15
BOA, MVL, 634/64
BOA,DH.MUİ, 96-2/21
55
56
BOA,DH.MB.HPS.,nr.163/76
BOA,DH.MB.HPS.,nr.21/63
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
351
Kevser DEĞİRMENCİ
B- Kitaplar, Süreli Yayınlar, Makaleler, Ansiklopediler:
Adak Ufuk, “XIX.yy. Sonları XX.yy. Başlarında Aydın Vilayetindeki Hapishaneler”,
Ege Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, Danışman:Prof.
Dr.Sabri Sürgevil, İzmir 2006
Akgündüz Ahmet, Osmanlı Kanunnameleri ve Hukuki Tahlilleri, İstanbul, 1990-1996
Atar Zafer, “20.yy. Başlarında Turgutlu Hapishanesinin Genel Durumu”, Celal Bayar Üniversitesi SBE Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt:9, Sayı:1, Mart 2011
Avcı Mustafa, Osmanlı Hukukunda Suçlar ve Cezalar, İstanbul 2004
Bardakoğlu Ali, “Hapis”, Diyanet İslam Ansiklopedisi, C. XVI
Bozkurt Gülnihal, Batı Hukukunun Türkiye’de Benimsenmesi-Osmanlı Devleti’nden
Türkiye Cumhuriyeti’ne Resepsiyon Süreci (1839-1939), Ankara, 1996
Çakmakoğlu Kuru Alev, Sinop Hapishanesi, İstanbul 2004
Çelik Şenol, “XX.yy. Başlarında Buldan Hapishanesinin Genel Durumu (19061920)”, Uluslar arası Denizli ve Çevresi Tarih ve Kültür Sempozyumu Bildiri
Kitabı, C.I,2006
Daşçıoğlu Kemal, “Osmanlı Belgeleri Işığında Denizli Sancağı Hapishaneleri”, Uluslar
arası Denizli ve Çevresi Tarih ve Kültür Sempozyumu Bildiri Kitabı, C.I, 2006
Demirbaş Timur, “Hürriyeti Bağlayıcı Cezaların ve Cezaevlerinin Evrimi”, Hapishane
Kitabı, (Editörler: Emine Gürsoy Naskali-Hilal Oytun Altun), İstanbul, 2005
Ekinci Ekrem Buğra, Tanzimat ve Sonrası Osmanlı Mahkemeleri, İstanbul 2004;
M.Akif Aydın, Türk Hukuk Tarihi, İstanbul 1999
Foucault Michel, Hapishanenin Doğuşu, Ankara 2006
Heyd Uriel, Türk Hukuk ve Kültür Tarihi Üzerine Makaleler, (Tercüme ve
Derleme:Ferhat Koca), Ankara 2002
Şen Ömer, Osmanlı’da Mahkûm Olmak- Avrupalılaşma Sürecinde Hapishaneler,
İstanbul 2007
Şimşir Sebahattin, “Bigadiç Hapishanesi”, Zindanlar ve Mahkumlar, Emine Gürsoy Naskali-Hilal Oytun Altun, İstanbul 2006
Tekin Saadet, “XX. Yüzyılın Başlarında Aydın Vilayeti ve Mülhakatındaki Hapishanelerin Genel Durumu” Celal Bayar Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi,
2006/2 Güz sayısı, Manisa 2006
Temel Mehmet, “XX. yy. Başlarında Menteşe Sancağı Hapishaneleri”, Türkiyat
Araştırmaları Dergisi, Sayı:26, Güz 2009
Uslu Muharrem, “Erzincan’da Suç, Suçlu ve Hapishane (XIX.yy.Sonu-XX.yy.Başı)” Erzincan Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, Erzincan 2010
Üçok Coşkun, Ahmet Mumcu, Gülnihal Bozkurt, Türk Hukuk Tarihi, Ankara 2010
Yıldız Gültekin, Osmanlı Devleti’nde Hapishane Islahatı (1839-1908), Marmara
Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, Danışman:
Prof.Dr. Mücteba İlgürel, İstanbul 2002
352
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
XX. yy. Başlarında Nevşehir Hapishanesinin Genel Durumu
EK:1 BOA. DH.MB.HPS. nr.14/62 Nevşehir Hapishanesine ait bir yoklama cetveli.
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
353
Kevser DEĞİRMENCİ
354
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
NEVŞEHİR İLİ ÜRGÜP İLÇESİNDE DÜĞÜN ADETLERİ VE
ÇEYİZ GELENEĞİ
WEDDING CUSTOMS AND TROUSSEAU TRADITIONS IN URGUP,
NEVSEHIR
Kezban SÖNMEZ*
ÖZET
Düğün evlenmeyi kutlamak üzere yapılan bir tören ve eğlence olarak tanımlanmaktadır. Evlilik müessesesinin kurulduğu ilk devirlerden bu yana yapılmaya devam eden bir gelenektir. Türkiye coğrafyasında da, düğün gelenekleri önemlidir. Bu gelenekler, birçok
şehirde, çok değişik karakterler gösterir. Bu araştırmada Nevşehir
İli Ürgüp İlçesinde devam eden düğün ve çeyiz geleneği üzerinde
durulmaya çalışılacaktır. Çeyiz, Türk Kültüründe evlenen bir kızın
evliliğe maddi katkıları olarak düşünülmektedir. Bunlar çoğunlukla
el emeğı ile üretilmiş halılar, işlemeli örtüler, oyalı yemeniler, yastıklar, yorganlar, havlular vb. eşyalardır.
Bu araştırmada öncelikle yazılı kaynaklar taranarak düğün ve çeyiz geleneği ile ilgili bilgiler verilecek, daha sonra Ürgüp ilçesinde
yapılacak saha araştırmasında karşılıklı görüşmeler yapılarak Ürgüp
yöresinin geleneksel düğünleri ve çeyiz geleneği hakkında bilgiler
alınacaktır. Bu görüşmeler sırasında çeyiz geleneğinde en sık karşılaşılan ürünlerin fotoğrafları çekilecek ve bildiride bu fotoğraflara da
yer verilecektir. Bu araştırmanın amacı, Nevşehir İli Ürgüp İlçesindeki
geleneksel düğün ve çeyiz adetlerini anlatmak ve bu adetlerin günümüzde tanıtılmasına ve yaşatılmaya çalışılmasına katkı sağlamaktır.
Anahtar Kelimeler: Düğün, Çeyiz, Ürgüp
ABSTRACT
Weddings are defined as a ceremony and entertainment arranged
to celebrate the marriages.They are traditions that have been held
* Arş. Gör., Selçuk Üniversitesi, Mesleki Eğitim Fakültesi, El Sanatları Eğitimi Bölümü
e-posta:[email protected]
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
355
Kezban SÖNMEZ
since the times first marriages were established. Customs of weddings are significant in Turkey and neighbouring countries, as well.
These customs exhibit many different characteristics in different
parts of the country. In the study, the existing traditions of weddings and trousseau were aimed to be investigated. Trousseau is
considered to be economic contribution to the newly married couple in Turkish culture. These are mostly the goods, such as handmade carpets, embroidered clothes, hand-painted hankerchieves,
pillows and cushions, quilts, and towels.
In this study, firstly, the information on the traditions of wedding
and trousseau will be given after scanning the written documents
and sources, and then the data related to the traditions of marriages and troueseau in Urgup and neighbouring area via the interwievs performed in the same area will be obtained. During the interwievs, the mostly encountered materials will be photographed, and
the photos will also be displayed in the presentation of the study.
The objective of the study is to enlighten the customs and traditions
of the weddings and trousseau in Urgup, Nevşehir, and to provide
contributions to the introduction and publicity of the data to the
general public.
Key Words: Wedding, Trousseau, Urgup
1. Giriş
Toplumsal yapının temel taşı olan aile, kavram olarak erkeğin ve kadının
çocuklarıyla oluşturdukları, işbölümüne dayanan toplumsal ve ekonomik
temel birlik olarak tanımlanabilmektedir. Türkçemizde aile olmanın karşılığı olarak, ev açma anlamına da gelen evlenme kavramı kullanılmaktadır.
(Sevindik: 2005, 12)
Bu araştırmada Nevşehir ili Ürgüp ilçesinde geçmişten günümüze devam
etmekte olan evlenme gelenekleri ile ilgili tespitler anlatılmaya çalışılacaktır.
Doğum, evlilik ve ölüm insan yaşantısında üç temel dönemi meydana getirir. Bu dönemlerin her biri çeşitli gelenek ve görenekleri içinde barındırır.
Bu bildiride evlilik dönemindeki çeyiz geleneği ele alınmıştır.
Günümüzde her anne-baba ekonomik durumlarına göre, yörelerindeki gelenek ve göreneklere bağlı kalarak, evlenecek kızlarının çeyizlerini
kendileri hazırlamaya çalışmaktadırlar. Bildirinin amacı; Nevşehir ile Ürgüp
356
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
Nevşehir İli Ürgüp İlçesinde Düğün Adetleri ve Çeyiz Geleneği
ilçesindeki geleneksel düğün ve çeyiz adetlerini anlatmak ve bu adetlerin
günümüzde tanıtılmasına ve yaşatılmaya çalışılmasına katkı sağlamaktır.
2. Ürgüp İlçesinin Genel Özellikleri
Ürgüp, Orta Anadolu’da Kızılırmak yayı içindedir. Bugün Kapadokya’nın
en önemli konaklama merkezlerinden biridir. (Türkmen: 1999, 12) Ürgüp
turizm açısından büyük değer taşımaktadır. Bunun birinci nedeni doğanın
olağandışı görünümü ise, ikinci nedeni de bu etkili doğa güzelliğini dinsel
etkilemeye taşıyan ilk Hristiyanların yaptığı kilise ve manastırlardır. (Kaya:
1994, 17)
Ürgüp Nevşehir’e 20 km. uzaklıkta tarihi en eski olan bir ilçedir.(Anonim:
1990, 100) 574 kilometrekare yüzölçümüne sahiptir. İlçe güneyini Hodul
dağı, doğusunu Topuz dağı, kuzeyini Aktepe dağı ve Damsa çayı vadisi,
batısını Nevşehir merkez ilçe ile Uçhisar kasabası sınırlar. İlçenin doğal bitki
örtüsü bozkırdır. (Kaya: 1994, 8)
Ürgüp, tarihsel ve toplumsal gelişimindeki özelliklerden dolayı daima
Nevşehir’in en kalabalık ilçesi olmuştur. (Kaya: 1994, 13) Nevşehir ilinin
ekonomik bakımdan gelişmiş ilçelerinden olan Ürgüp’te başlıca geçim
kaynağı bağcılıktır. Üretilen üzümün büyük bir bölümü şarap yapımında
kullanılır. Damsa çayı vadisinde elma yetiştirilir. Eski önemini yitirmiş olmakla birlikte hala halıcılık sürmektedir. Son yıllarda, ilçenin en önemli
geçim kaynağı turizm olmuştur. Akarsularca açılmış vadi olukları içinde
oluşmuş, halk arasında “Peribacası” diye adlandırılan tepeleriyle ilginç bir
doğal yapısı olan Ürgüp yöresi en çok turist çeken kesimdir. (Anonim:
1990, 100)
Ürgüp Osiona adıyla Kapadokya’ nın önemli merkezlerinden biriydi.
Emeviler zamanında Anadolu’ yu ele geçirmeye çalışan Arap akıncıları
Bizans’ ın elinde bulunan bu yöreyi elde etmek için kanlı savaşlar yapmışlardır. Alpaslan’ ın komutanlarından Afşin Bey, Kapadokya şehirlerini bir bir
ele geçirip Bizans sınırlarını batıya doğru daraltırken, Ürgüp’ te Selçukluların
eline geçmiştir. Anadolu Selçuklu Devleti kurulunca, Ürgüp eski önemini
korumuştur. ( Güney: 1974, 154) Ürgüp Osmanlı İmparatorluğu devrinde
önce Niğde’ ye, sonra Konya’ ya bağlı kadılık merkezi idi. Damat İbrahim
Paşa’ nın sadrazamlığı zamanında kadılık Nevşehir’ e alındı ise de, Lale
Devri sonunda tekrar Niğde’ ye bağlandı. 1935 yılında bu defa Kayseri’
nin ilçesi yapıldı. 1954 yılında Nevşehir’ in il olması nedeniyle Nevşehir’ in
ilçesi oldu. (Anonim: 1973, 55)
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
357
Kezban SÖNMEZ
3. Ürgüp’ te Düğün Adetleri
Düğün evlenmeyi kutlamak üzere yapılan bir tören ve eğlence olarak tanımlanmaktadır. Evlilik müessesesinin kurulduğu ilk devirlerden bu yana yapılmaya devam eden bir gelenektir. Türkiye coğrafyasında da, düğün gelenekleri önemlidir. Bu gelenekler, birçok şehirde, çok değişik karakterler gösterir.
Ürgüp düğünleri Nevşehir ilinde yapılan düğünlerle benzer özellikler göstermektedir. Ürgüp’ te düğünler Nevşehir’ de olduğu gibi bayrak kaldırma
ya da bayrak dikme gibi adlar alan bir törenle başlamaktadır. Bu törenin başlama zamanı yerleşim birimlerine göre değişiklik göstermektedir.
Genellikle Perşembe akşamı, Cuma sabahı veya Cuma camiden çıktıktan
sonra bayrak töreni yapılmaktadır. Bu tören, camiden alınan bayrağın duası yapıldıktan sonra, erkek evinin görünür bir noktasına dikilmesiyle sona
ermektedir. Bayrak töreninde farklı bir uygulamaya, Ürgüp ilçesinin birkaç
köyünde rastlanmaktadır. Bu köylerde bayrağın dikilmesi, silah atışlarıyla kutlanmaktadır. (Sevindik: 2005, 15) Bayrak dikme töreninden sonra
sırasıyla kız hamamı, kına günü, gelin alma ve gale günleri gerçekleştirilmektedir. Kız hamamında kadınlar arasında eğlenceler düzenlenerek gelin
kıza banyo yaptırılmaktadır. Gelinin tüm arkadaşları ve akrabaları toplanarak hamam kiralanır. Evde hazırlanan yiyecekler ve içecekler götürülerek
göbek taşı üzerinde yenirken, tefler çalınarak eğlenilir. Kına günü kız tarafında yapılır. Kadınların katılımıyla gelin ve arkadaşlarına kına yakılarak,
müzikli eğlenceler düzenlenir. Kına gecesinde misafirlere bisküvi, lokum,
çerez, şerbet gibi yiyecekler ikram edilir. Kına yakıldıktan sonra gelinin yakın arkadaşları gelinle kalarak geceyi birlikte geçirirler. Kız tarafında kına
gecesi yapılırken erkek tarafında güvey donatma töreni yapılır. Bu törende
damada kız tarafından bohça içinde gelen kıyafetler dualarla giydirilir.
Ürgüp düğünlerinde diğer ilçelerde görülmeyen geleneklerden biri nahıl
övmedir. Nahıl renkli kağıtlarla süslenmiş ve ağaçtan yapılmış bir düğün
süsüdür. (Güney: 1974, 151) 1,5-2 m. yüksekliğindeki tahta iskeletten ve
düz, bükümlü, gül v.b. şekiller verilmiş grafon kağıtlarından yapılmaktadır.
(Fotoğraf No: 1) Nahıl evlenecek erkeğin uğrunun açılması ve toplumda prestijinin yükselmesi içindir. Erkeğin gelecek hayatının aydın olacağı
inancıyla nahıl üzerine dört mum konulur. Bunların yanında geçmiş dönemlerde nahıl ağacının üzerine gerçek ve balmumundan kuşlar ve çeşitli
meyveler takıldığı da görülmüştür. Düğünlerde çarşambayı perşembeye
bağlayan gece “güvey donatma” töreni yapılır. Bu tören sırasında gündüz
358
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
Nevşehir İli Ürgüp İlçesinde Düğün Adetleri ve Çeyiz Geleneği
hazırlanan nahıl, güveyin yanına konarak mumları yakılmaktadır. Nahılın
övme işlemine güvey donatmadan sonra geçilmektedir. Övme işi bağlama, klarnet ve keman eşliğinde sözleri Mahfi Bab’ya ait olan bir ezgi ile
yapılmaktadır. Bu ezginin sözleri şöyledir: (Anonim: 1998, 200)
Acayip bir nesne gördüm, dallerine aferin
Bahçede yeni açmış güller var kimi sarı kimi pembe
Allarına aferin,
Şam, Halep, İstanbul’u gezdim
Görmedim böyle bir telli dıray
Anca Ürgüp’ lü verir şanlı şöhreti
Bunu yapan ustaların ellerine aferin
Mahfi’ anın hizmeti var üstadın pirine
Adet sakin olduysa gayrı kaldırın yerine (Güney: 1974, 151)
Övgü bitiminde, damat nahılın dibine para atar. Güvey vekilleri ve arkadaşları da para atarak damadı kurtarırlar. Bu paralar nahılcının olur. Daha
sonra nahıl alınarak gerdek odasında bir köşeye konur ve düğün bitimine
kadar orada bekletilir. (Anonim: 1998, 201) Kına gecesinin ertesi günü
gelin alma merasimi düzenlenmektedir. Bu merasimde erkekler ve kadınlardan oluşan bir topluluk kız tarafına giderek gelini erkek evine getirir.
Gelin evden çıkmadan önce erkek kardeşi tarafından beline kırmızı bir kuşak bağlanır. Bu kızın bekaret kemeridir. Gelin erkek evine geldiğinde içinde bozuk paralar ve buğday bulunan bir testiyi kırar. Düğün günü erkek
evinde de kız evinde de gelen misafirlere yemekler ikram edilir. Düğünden
bir sonraki gün gelinin arkadaşlarından ve akrabalarından oluşan bir grup
kadın gelinin evine giderek, tefler eşliğinde müzikli eğlenceler düzenlenir.
Burada gelin ve arkadaşlarından bir kaçı yöresel kıyafetler giyerek başlarına fes takar. Bu sırada gelinin kakülü kesilerek genç kızlıktan gelin olmaya
geçişi ilan edilir. Bu törene halk arasında kakül kesme ya da gale denir. Bu
törenden sonra düğün tamamen sona erer.
4. Ürgüp’ te Çeyiz Geleneği
Çeyiz, Türk Kültüründe evlenen bir kızın evliliğe maddi katkıları olarak
düşünülmektedir. Bunlar çoğunlukla el emeğı ile üretilmiş halılar, işlemeli
örtüler, oyalı yemeniler, yastıklar, yorganlar, havlular v.b. eşyalardır. Çeyiz
kültürü kökleri binlerce yıllık adetlerle, inançlarla beslenen bir hayat ağacı,
çok yönlü bir olgudur. Bir yanıyla ekonomiyle, adetlerle, inançlarla ilgili bir
sosyoekonomik olay, bir yanıyla aşk, özlem, ümit, ihtiras, şefkat, sadakat,
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
359
Kezban SÖNMEZ
gurur, kıskançlık, küskünlük gibi insani duyguların, nakışlarla, renklerle
ifade edildiği duygu yüklü bir sanat olayıdır. (Kademoğlu: 1999, 99) Çeyiz
her toplumda yüzyıllardır süregelen bir gelenek olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu gelenek ailelerin maddi durumlarına, yaşam tarzlarına ve yörelere
göre farklılıklar arz etmektedir. Bu farklılıklar genellikle çeyizde kullanılan
malzeme, tür ve teknik olarak karşımıza çıkmaktadır. (Sönmez: 2006, 423)
Ürgüp’ te kız çocukları için çeyiz hazırlığı küçük yaşlarda başlamaktadır.
Geçmişte bir genç kızın çeyizinde el dokuması halı (Fotoğraf No: 2) , el
dokuması kilim (Fotoğraf No: 3), somya, birkaç hasır yastık, hasır yastıkların üzerine yaymak için yapılan ve yörede somya örtüsü (Fotoğraf No: 4-6)
denilen birkaç işleme, yine somyalar üzerinde kullanılmak üzere yapılan
işlemeli kırlentler (Fotoğraf No: 7,8), örgü çoraplar (Fotoğraf No: 9,10)
v.b. eşyalar bulunurdu. Somya örtüsü ve kırlentler genellikle çapraz iğne
(kanaviçe) tekniği ile yapılırdı. Ailenin ekonomik durumuna göre kızlara
bir de çeyiz sandığı alınırdı. Bu sandıklar ailenin maddi gücüne göre çok
süslü ya da sade olurdu (Fotoğraf No: 11,12). Bunun dışında her genç
kıza mutlaka bir yemeni sandığı (Fotoğraf No:13) alınırdı. Yemeni sandığının içinde en az 40-50 adet yemeni (Fotoğraf No:14-16) bulunmaktaydı. Yemenilerin yarısı renkli ve desenli olup çeşit çeşit oyalarla bezenir,
diğer yarısı ise beyaz tülbent olarak yapılıp boncuk oyalarıyla süslenirdi.
Ürgüp’te her genç kız kendi çeyizi için, el emeği göz nuru dökerek, en az
bir halı dokumaktaydı. Ancak günümüzde bu el dokuması halıların yerini makine halıları almıştır. Bunların dışında çeyizlerde aliminyum tabaklar,
tahta kaşıklar, birkaç bardak v.b. oluşan mutfak gereçleri bulunurdu.
Günümüzde çeyizler bir evi donatacak zenginlikte ve çeşitte yapılmaktadır.
Ürgüp’ te bir genç kızın çeyizinde yine ailelerin maddi gücüne göre oyalı
yemeniler, işlemeli karyola etekleri (Fotoğraf No: 17,18), işlemeli seccadeler (Fotoğraf No: 19), işlemeli örtüler (Fotoğraf No: 20), tenteneler (dantel)
(Fotoğraf No: 21,22) , halılar, yorganlar, yastıklar, yatak takımları, pikeler gibi
ele emeği göz nuru dökülerek hazırlanan ürünler yer almaktadır. Yemeni
sandığı geleneği günümüzde hala devam etmektedir. Yemeni sandıklarında geçmişte olduğu gibi çok sayıda yemeni bulunmaktadır. Yemenilerin
kenarları iğne oyası, mekik oyası, boncuk oyası denilen tekniklerle bezenmektedir. Karyola etekleri ve seccadelerde çapraz iğne (kanaviçe) denilen
teknik uygulanmaktadır. Çeyizlerde en az üç adet yatak takımı ve en az
üç adet işlemeli seccade bulunmaktadır. Tenteneler modaya uygun şekilde
örülmektedir. Bu teknikte çeşitli oda takımları, perdeler, yatak takımları v.b.
360
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
Nevşehir İli Ürgüp İlçesinde Düğün Adetleri ve Çeyiz Geleneği
hazırlanmaktadır. Günümüzde çeyizlerdeki halılar genellikle makine halısı
şeklindedir. Ancak yine ailelerin ekonomik gücüne göre el dokuması halılarda çeyizin bir parçasıdır. Fakat bu halılar geçmişte olduğu gibi kız çocukları
tarafından dokunmayıp, satın alma yoluyla çeyize konmaktadır. Bu hazırlıkların dışında Ürgüp’ te mutfak eşyaları ve yatak odası için gerekli eşyalar da
kız çocuklarının aileleri tarafından hazırlanmaktadır.
5. Sonuç
Bu araştırmada Nevşehir ili Ürgüp ilçesinde alan araştırması yapılarak yöre
halkı ile görüşmeler yapılmış, bu görüşmeler sırasında ortaya çıkan bulgular aktarılmaya çalışılmıştır.
Ürgüp’te düğün adetleri her ne kadar değişime uğramışsa da, bazı gelenekler devam ettirilmeye çalışılmaktadır. Bunun en önemli göstergesi nahıl
övme geleneğidir. İlçe merkezinde çok nadir olmakla birlikte bazı köylerde
bu geleneğin devam ettiği tespit edilmiştir. İlçe merkezinde geleneksel düğünlerin yerini salon düğünleri almıştır. Ürgüp’ te çeyiz geleneği geçmişten farklı özellikler göstermekle beraber halen önemini yitirmeden devam
etmektedir. Sosyal ve ekonomik durumu ne olursa olsun, genç kızlar evlerinde kullanacakları eşyalarını emek vererek, güzel duygu ve düşünceler
içinde hazırlamaktadır. Günümüzde değişen toplum yapısı ve ekonomik
sebepler nedeniyle erkek tarafının da çeyize katkıları olmaktadır.
Fotoğraflar
Fotoğraf No 1: Nahıl
Fotoğraf No 2: El dokuması halı
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
361
Kezban SÖNMEZ
Fotoğraf No 3: El dokuması kilim
Fotoğraf No 4: Çapraz iğne tekniği ile yapılan somya örtüsü
362
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
Nevşehir İli Ürgüp İlçesinde Düğün Adetleri ve Çeyiz Geleneği
Fotoğraf No 5: Çapraz iğne tekniği ile yapılan somya örtüsü
Fotoğraf No 6: Çapraz iğne tekniği ile yapılan somya örtüsü
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
363
Kezban SÖNMEZ
Fotoğraf No 7: Çapraz iğne tekniği ile yapılan kırlent
Fotoğraf No 8: Çapraz iğne tekniği ile yapılan kırlent
364
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
Nevşehir İli Ürgüp İlçesinde Düğün Adetleri ve Çeyiz Geleneği
Fotoğraf No 9: El örgüsü çorap
Fotoğraf No 10: El örgüsü çorap
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
365
Kezban SÖNMEZ
Fotoğraf No 11: Çeyiz sandığı
Fotoğraf No 12: Çeyiz sandığı
366
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
Nevşehir İli Ürgüp İlçesinde Düğün Adetleri ve Çeyiz Geleneği
Fotoğraf No 13: Yemeni sandığı
Fotoğraf No 14: Oyalı yemeniler
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
367
Kezban SÖNMEZ
Fotoğraf No 15: Oyalı yemeniler
Fotoğraf No 16: Oyalı yemeniler
368
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
Nevşehir İli Ürgüp İlçesinde Düğün Adetleri ve Çeyiz Geleneği
Fotoğraf No 17: Çapraz iğne tekniği ile yapılan karyola eteği
Fotoğraf No 18: Çapraz iğne tekniği ile yapılan karyola eteği
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
369
Kezban SÖNMEZ
Fotoğraf No 19: Çapraz iğne tekniği ile yapılan seccadeler
Fotoğraf No 20: İşlemeli örtü
370
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
Nevşehir İli Ürgüp İlçesinde Düğün Adetleri ve Çeyiz Geleneği
Fotoğraf No 21: Tentene (dantel)
Fotoğraf No 22: Tentene (dantel)
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
371
Kezban SÖNMEZ
Kaynak Kişi Künyeleri
Adı-Soyadı: Hatice Şahin
Yaşı: 55
Mesleği: Ev hanımı
Adı-Soyadı: Halime Kebapçı
Yaşı: 52
Mesleği: Ev hanımı
Adı-Soyadı: Hanife Temur
Yaşı: 60
Mesleği: Ev hanımı
Adı-Soyadı: Ayşe Kartal
Yaşı: 52
Mesleği: Ev hanımı
Adı-Soyadı: Zeliha Öztürk
Yaşı: 31
Mesleği: Öğretmen
Adı-Soyadı: Dilek Çakır
Yaşı: 30
Mesleği: Ev hanımı
Adı-Soyadı: Murat Güzelgöz
Yaşı: 62
Mesleği: Ticaret
Kaynaklar
Anonim, “Ürgüp”, Nevşehir 90, İzmir, 1990, s. 100-104
Güney, Emrullah, v.d., Nevşehir İli Yakın Çevre İncelemeleri, İstanbul, 1974
Kademoğlu, Osman, Çeyiz Sandığı, İstanbul, 1999
Kaya, Mustafa, Geçmişten Günümüze Ürgüp, Ankara, 1994
Korkmaz, Zeynep, Nevşehir ve Yöresi Ağızları, Ankara, 1994
Nevşehir İl Yıllığı, Ankara, 1973
Nevşehir İl Yıllığı, Ankara, 1998
Sevindik, Hüseyin,”Nevşehir İlinde Evlenme Geleneği Üzerine Tespitler”, Nevşehir
Kültür ve Tarih Araştırmaları, Sayı: 2, Ankara, 2005, s.12-16
Sönmez, Kezban, “El İşlemelerinin Sürekliliğini Sağlayan Çeyiz Geleneği ve Konya
Örnekleri”, I. Uluslararası Ev Ekonomisi Kongresi Sürdürülebilir Gelişme ve
Yaşam Kalitesi, Ankara, 2006, s. 423-432
Türkmen, Kemal Talih, Bilinmeyen Kapadokya’ dan Bir Kesit Ürgüp, Ankara, 1999
372
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
“ÜRGÜPLÜ REFİK BAŞARAN VE TÜRK
MÜZİK KÜLTÜRÜNE KATKISI”
“REFİK BAŞARAN, HIS REGION (URGUP) AND CONTRIBUTIONS
TO OUR TURKISH MUSIC CULTURE”
Kubilay KOLUKIRIK* - Günsu YILMA**
ÖZET
Türkiye, sayısız güzellikleri içerisinde barındıran bir tarih ve kültür
ülkesidir. Eski zamanlardan bu yana çeşitli kültürlerin bir arada bulunması ile kültürler arası etkileşimin olması kaçınılmazdır. Dolayısıyla, bu etkileşim birçok alanda olduğu gibi sanat alanında da kendisini göstermiştir. Bu bağlamda, yapılan bu araştırma ile; bir kültür
mozaiği olan Türkiye’nin, Nevşehir Ürgüp yöresindeki değerli halk
ozanlarından birisi olan Refik Başaran’ın yaşadığı çevre ele alınarak
onun yöresine ve ülkemiz müzik kültürüne sunduğu katkıları incelenmiştir. Bu araştırmanın, ülkemiz müzik eğitimi ve müzik sosyolojisine sunduğu katkı açısından önem taşıdığını söyleyebiliriz.
Araştırmada temel bir yaklaşım olarak durum saptamasına elverişli
betimsel tarama modeli benimsenmiştir. Bu araştırma sonucunca
elde edilen veriler; bulgular, tablolar ve grafikler yardımı ile yorumlanmıştır.
Anahtar Kelimeler: Müzik, Türk halk müziği, Ürgüp Yöresi, Müzik
sosyolojisi.
ABSTRACT
Turkey is a country of history and culture which involves countless
of beauties inside. Since the early years variety of cultures’ being
together affected many areas as well as art.
* Yrd. Doç.Dr. Nevşehir Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Müzik ve Sahne Sanatları Bölümü
Öğretim Üyesi, e-posta:[email protected]
** Arş. Gör. Nevşehir Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Müzik ve Sahne Sanatları,
e-posta:[email protected]
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
373
Kubilay KOLUKIRIK - Günsu YILMA
In this context, the research “Turkey, a mosaic of cultures” is conducted to introduce the musical contributions of the creativity of
Refik Basaran who is a bard in Nevsehir Urgup to our country. Besides, the research is essential because of analyzing the life of this
valuable bard, his contributions to Turkish folk music which is also
important in terms of music education and sociology of music.
As a basic approach depictive/descriptive survelliance model convenient to case determination is adopted. The data gathered at the
end of this research is interpreted by means of findings, tables, and
graphs.
Key Words: Music, Turkish Folk Music, Urgup Region, Sociology
of music.
Giriş
İnsanoğlu varoluşlarından bu yana topluluklar halinde yüzyıllar boyunca
yaşamışlardır. Bunun nedenini dayanışma, yardımlaşma, savunma gibi
daha kolay ve daha tehlikesiz yaşama biçimine bağlayabiliriz. Bu süreç
içerisinde gelişen zekâsı sayesinde insanoğlu, birlikte yaşama becerilerini geliştirip zamanla yaşama biçimine, sanatı katmıştır. İlkel müziklerden
halk müziklerinin, halk müziklerinden de sanat müziklerinin doğuşu ile
süregelen bu gelişim, toplum içerisinde var olan iletişim duygusu ile yarattığı kültürün ürünleri olarak ortaya çıkmıştır. İnsan, onun var ettiği kültürün tarihsel boyutu içerisinde birer toplumsal etkileşimin ürünü olarak
yer almaktadır. Müzik, bireysel olduğu kadar bireylerin içinde büyüdükleri
kültürce biçimlenmiştir. Bu sebeple müziği sosyolojiden ayrı tutmak, ayrı
düşünmeye çalışmak, söz konusu olan müzik ve sosyolojiye gerekli ağırlığı
vermek açısından boşunadır. Böylece müzik sosyolojisinin, genel sosyoloji ile de eşgüdümlü olarak düşünülmesinde yarar görülmektedir (Günay,
2006). İnsanoğlunun yaşam serüveninde birbirleri ile etkileşim içinde yaşadıkları toplumlardan etkilenmesi, ardından bir kültür sentezlenmesini
de meydana getirdiğini söylemek mümkündür. Bu etkileşim yüzyıllar boyu
sürmüş, günümüze kadar devam etmiştir. Nevşehir bölgesi de diğer bölgeler ve iller ile etkileşim halinde olmuş, birbirleri ile kimi zaman müzik
kültürü açısından ortak bir tarz yaratmışlardır.
Anadolu’nun tam ortasında yer alan Nevşehir bölgesi, halk türküleri açısından oldukça zengin bir yapıya sahiptir. Nevşehir bölgesinden derlenmiş
yaklaşık 120 türkü olduğu belirtilmektedir. Bu türkülerin yaklaşık %75’i
374
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
“Ürgüplü Refik Başaran ve Türk Müzik Kültürüne Katkısı”
kırık hava formunda, %25’i ise uzun hava formundadır. Bu türkülerin
beslendiği kaynaklar olarak Kırşehir bozlak geleneği, Konya’daki oturak
âlemleri ve türküleri, Alev-î Bektaşî kültürü ve buna bağlı olan deyiş ve
semahları gösterebiliriz. Nevşehir türkülerini daha çok aşk, ayrılık, sıla özlemi, gurbet, sevinç ve keder gibi duyguları barındıran lirik yapıdaki türküler olarak vasıflandırabiliriz. Nevşehir türküleri, Orta Anadolu türküleri
kapsamında yer almıştır. TRT repertuarına da girmiş olup birçok sanatçı
tarafından seslendirilmiştir (İşçen, 2011).
Halk türkülerinin, ezgilerinin geçmişten günümüze ulaşmasında icracıların
önemli rol oynadığını söyleyebiliriz. Onlar, bir tarih ve kültür ülkesi olan
ülkemizin farklı yörelerinden çeşitli eserler icra etmeselerdi, kuşaktan kuşağa taşınan türkülerimiz yeniden hayat bulamazdı. Bu aktarım ve paylaşımda ülkemizin hemen her yöresinde sayısız ozanlarımız, icracılarımız
müzik kültürümüz açısından önemli bir yer teşkil etmişlerdir. Ayrıca kendilerinden sonra gelecek olan halk müziği temsilcilerimize de ilham kaynağı olmuşlardır. Her yörede olduğu gibi, Nevşehir yöresinde de şüphesiz
geçmişten günümüze birçok icracı ve ozan bulunduğu söylenebilir. Ayrıca
Ürgüp; Nevşehir Yöresi’nin en eski ve en köklü yerleşim birimlerinden biri
olarak oldukça zengin yerel bir müzik kültürüne, bu kültüre katkıda bulunan yöresel sanatçılara sahip dikkat çekici bir yerdir.
Nevşehir yöresinde Türk halk müziğine emek vermiş kişiler arasında Ürgüplü Refik Başaran başta olmak üzere; Hacı Bektaşlı Veli Kangal, Avanoslu Selahattin, Avanoslu Cevat Bala, Nevşehirli Cafer, Nevşehirli Sazcı
Hüseyin, Ürgüplü Fadime, Ürgüplü Kamil, Ürgüplü Şevket Uçar, Ürgüplü
Ali, Ürgüplü Âşık Mehmet, Misali Uraz’ı sayabiliriz.
1.1.Refik Başaran’ın Hayatı (1907-1947)
Refik Başaran 1907 yılında, Ürgüp’ün eski adı Damsa olarak bilinen günümüz Taşkınpaşa Köyü’nde dünyaya gelmiştir. Çok küçük yaşlarda müziğe
ilgi duymaya başlaması, eline aldığı ağaç parçalarını göğsüne sürterek saz
çalıyormuşçasına türkü söylemesi onun belki de ileride ünlü bir halk müziği sanatçısı olacağı, ülkesine önemli eserler bırakacağının erken habercisi
idi. O günleri ve sonrasını bu değerli sanatçımızın kendi adını taşıyan torunu, şu ifadelerle nakletmektedir: “Refik Başaran henüz on beş yaşında
iken abisi Fettah onun bağlama çalmayı öğrenip, ilerde iyi bir sanatkâr
olmasını istermiş. Bunu gerçekleştirmek için Kırşehir’e giderek bir bağlama satın almıştır. Daha sonra da Kayseri’nin Yeşilhisar ilçesine bağlı Kavak
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
375
Kubilay KOLUKIRIK - Günsu YILMA
Köyü’nden Topal Hasan, her öğreteceği türkü için bir sarı lira almak şartı ile Refik Başaran’a bağlama dersleri vermeyi kabul etmiştir” (Başaran,
1996).
1915 yılında o dönem tek öğretmenli okulda üç yıl okuyan, abisi Fettah’ın
Topal Hasan’ın bu teklifini kabul etmesi ile birlikte müzik derslerine de
başlayan Başaran’ın abisinin bu değerli halk ozanımızın yeteneğini geliştirmesi ve ileride ülkemiz müzik kültürüne önemli katkıları olacak olan
kardeşinin hayatında büyük önem taşıdığını söyleyebiliriz. Abisi Fettah,
Sineson Medresesi’ni bitirmiş Kurtuluş Savaşı’nda ise subay olarak görev
almış ileri görüşe sahip bir insandır. Refik Başaran’ın küçük yaşta babası
Mustafa Çavuş’u kaybetmiştir. Annesi Emine Hanım kendisini yürekten
desteklemiştir. On yedi yaşında, kendisi ile aynı yaşta olan Fadime Hanım
ile evlenip, eşinin de kendisini desteklemiş olması; Başaran’ın ozanlık yolunda yapı taşlarını oluşturmasında önemli bir yer teşkil etmiştir.
Tarlaya, bağa gitmediği zamanların dışında Refik Başaran, iki yıl boyunca,
altı kilometre uzaklıktaki ustasının yanına yürüyerek gitmiş ve ondan bağlama dersi almıştır (Gürkan, 1997). Bu dersleri ilerletebilmek, daha iyi saz
çalabilmek için Damsa’daki evinden sıksık kaçıp Yazı Dağı’nın eteklerindeki bir mağarada on-on iki gün boyunca kaldığı belirtilmektedir (Sapmaz,
2000).
Başaran’ın askerlik dönemini ve herkes tarafından nasıl tanınmaya başlandığını Gürkan: “Refik Başaran askere gidinceye dek düğünlerde bağlama
çalıp söylemiş ve bu yolla ünü İç Anadolu’da hızla yayılmıştır. Ününün yayılmasıyla kendisine yörenin dışından da teklifler gelmeye başlamış ve bu
suretle değişik illeri ve yöreleri gezme şansına sahip olmuştur. Askerliğini
jandarma olarak yapan Başaran, önce Kütahya ardından da Niğde’de görev yapmış ve bu şekilde askerliğini sona erdirmiştir. Askerliğini bitirdikten
sonra Damsa’ya dönmüş ve düğünlerde bağlama çalmaya devam etmiştir.
Kendi yaktığı türküleri okudukça İç Anadolu’da ünü dalga dalga yayılmış
ve herkes tarafından sevilen bir sanatkâr haline gelmiştir.” şeklinde ifade
etmiştir (Gürkan,1997).
Refik Başaran’a “Başaran” soyadını Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi
Mustafa Kemal Atatürk tarafından verilmesini TRT sanatçısı Gürbüz Sapmaz şu şekilde ifade etmiştir: “Ankara’da Hacer Buluş, Safiye Ayla gibi sevilen sanatkârların katıldığı, Atatürk için verilen bir konsere Refik Başaran
da çağrılmış, konser sonunda ulu önder sanatkârı çok beğenmiş, Başaran
376
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
“Ürgüplü Refik Başaran ve Türk Müzik Kültürüne Katkısı”
soy ismini kendisine vermiştir” (Sapmaz, 1996). Aynı konuda Karabulut
ise: “Cumhuriyet’in ilanından önce soyadı yasası çıkmadığından Başaran
ailesine lakap olarak ‘Aliağagil’ deniyordu. 1934’te soyadı yasasının Büyük Millet Meclisi tarafından kabul edilmesiyle birlikte Aliağagillerin Refik,
Atatürk’ün de onur verdiği bir konserde çok başarılı olmuş ve bu başarılı
konserden sonra Atatürk, Refik’e ‘Başaran’ soyadını vermiştir.” Şeklinde
dile getirmiştir (Karabulut, 2002).
1947 yılına kadar birçok zorluklara, yolculuklara sığan zorlu hayatı
Başaran’ın Ankara’nın Ayaş ilçesinde vefat etmesi ile son bulmuştur. Ölüm
sebebi kesinlikle bilinmemek ile birlikte birkaç söylenti de mevcuttur. İlki,
eşi Fadime Hanım’ın naklettiğine göre, muhtemelen şu şekildedir: “Refik, Ayaş’a düğüne gider. Bulunduğu köyle Ayaş arası dört saat kadardır. Birlikte yaşadığı Hafize ismindeki kadın, Refik’in tekrar dönmeyeceği
korkusuna kapılarak, onu öldürmeleri için üç adam tutar. Kiralık katiller,
Refik’e yolda eşlik eder. Daha kestirme olacağını söyleyerek yolu değiştirirler. Bir çukura gelince, aralarına alıp döverler, boğazını sıkarlar, bıçaklarlar.
Civarda bulunan bir çoban, Refik’in bağırtısını duyar. Yanına geldiğinde
onu yatıyor görürse de adamların tehdidi yüzünden sesini çıkaramaz. Katiller, Refik öldükten sonra heybesini ve sazını getirip Hafize’ye verirler.
Hafize, olay yerine gider ve Refik’i bir kayanın üzerinde, eli yüzü diken
içinde, ağzından akan kanlar göllenmiş olarak bulur. Kimilerinin anlattığına göre ise, “Ayaş’taki bir düğünden sonra Ankara’ya dönerken Gökler
köyü ile Ayaş arasında bindiği eşekten düşerek, bir söylentiye göre de 6
Mayıs 1945’te Hıdırellez törenlerini kutlarken birden fenalaşarak ölmüştür” (Kaya, 1994). Bir diğeri ise Tokel tarafından: “ Ömrünün son üç yıl
geçirdiği Anayurt Köyü’ndeki hayatı da günün birinde gerçekten trajik bir
sonla noktalanır. Bir yaz günü Ayaş pazarından yol arkadaşıyla köye dönerken bir pınarın başında biraz mola verirler. Bir süre sonra herkes Pazar
heybeleri sırtında tekrar yola revan olur; fakat Başaran gitmeyip orda kalır;
sanki ölümle randevusu vardır ve sözünde durmalıdır. Ve çok geçmeden
ölüm bu usta sanatçıyı, daha kırk yaşının henüz başında iken gelir, bulur.
Kimse yoktur yanında, yöresinde; dağ başında bir yalnız ölümdür onunki.
Tam bir garip ölümü. Yunus’un söylediği, ölümü üç günden sonra duyulan gariplerden…Sevenleri 1947 yılının yazında, gözyaşları içinde Ayaş’ta
toprağa verirler” şekilde anlatılmaktadır (Tokel, 2000).
Mezarı, Ayaş’ta Abdüsselâm Dağı’nın eteğinde iki söğüt ağacının arasında iken daha sonra doğduğu köye ölümünden tam otuz yıl sonra 1977
yılında intikal ettirilmiştir.
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
377
Kubilay KOLUKIRIK - Günsu YILMA
Şekil 1. Refik Başaran’ın Taşkınpaşa (Damsa) Köyü’ne Nakledilen Mezarı
378
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
“Ürgüplü Refik Başaran ve Türk Müzik Kültürüne Katkısı”
Şekil 1’de Başaran’ın 1977 yılında köyüne nakledilen mezarı görülmektedir. Mezar taşı o döneme ait olup, üzerindeki türbe ve çevresindeki yazılar
yakın zamanda inşa edilmiştir. Mezarının hemen sağındaki “Duygularımızı
Türküye Dökerek Sonsuza Taşıyan HALK OZANLARIMIZI Asla Unutmayacağız” cümlesini, halkın Başaran’a duyduğu sevgi ve vefa borucunun bir
göstergesi olduğunu söyleyebiliriz.
Başaran’ın hayatı ve müzikal yaşamına baktığımızda; kuşkusuz ki yaşadığı çevre, aile yapısı ve tutumu önemli bir yer tutmuştur. İnsanlık tarihi
kadar eskilere uzanan müziğin, konuşulan dilden türetilen ezgiler ile harmanlanması, günümüzde türkülerin akıllarda kalması, kuşaktan kuşağa
severek okunması ve dinlenmesi açısından da ayrı bir önem taşımaktadır.
Gittiği her ilde verdiği her konserde bu değerli sanatkarımız bulunduğu
bölgeden, yöreden etkilenmiş, müziğine başarılı bir şekilde yansıtmayı başarmıştır.
1.2. Refik Başaran’ın Yaratıcılığı ve Sanatçı Kişiliği
Refik Başaran’ın köyüne duyduğu özlem yansınamayacak kadar büyük
olup, yazdığı, yaktığı her türküde özlemini, sevgisini dile getirmesi, halkın
gönlüne taht kurması, ortak temalar ile bir bütün oluşturmasına etken
olmuştur. Gittiği her yörede iyi bir gözlemci olmuş, toplum içerisinde yaşadıklarını müziğine yansıtmayı başarmıştır. Duygulu, yumuşak, içli kişiliği
aynı zamanda gururlu bir karaktere sahip olması kimi zaman takdir toplamış, kimi zaman ise zorlu bir hayat geçirmesine sebep olmuştur. Refik
Başaran’ın ezgilerinde hasretlik ve ayrılık temalarını ağırlıklı olarak işlemesi
ile ilgili olarak dedesinin adını taşıyan torunu: “Refik Başaran plak yapmak
için sık sık İstanbul’a gidip köyünden uzak kalmış ve sıla özlemi çekmiştir.
Bundan ötürü genelde söylemiş olduğu sözlü ezgilerde hasretlik ve ayrılık temalarını ağırlıklı olarak işlemiştir.”şeklinde ifade etmiştir (Başaran,
1996).
Başaran’ın işini ciddiye alması, disiplinli bir sanatçı/icracı, prensip sahibi,
maddiyata önem vermeyen bir sanatçı olması değerli halk ozanımızın sanatına duyduğu sevgi ve saygıyı gözler önüne seren bir yapıya sahip olduğu söylenebilir. Arkadaşlık ve insani ilişkiler de onun için önemli bir yer
teşkil eder. Avanoslu Selahattin ile kurmuş olduğu yakın dostluk çocukluk yıllarına dayanır. Birlikte birçok düğünde türkü söylemişler, çalmışlar
âşık atışmalarına benzer eğlenceler yapmışlardır. Yörenin gelenekselleşen
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
379
Kubilay KOLUKIRIK - Günsu YILMA
oturak âlemlerinde de yer almışlar, zaman zaman yakın arkadaşları ile
buluşup sazlı sözlü eğlence düzenlemişlerdir. Başaran’ın oğlu Hikmet ve
Selahatti’nin oğlu Muharrem bu dostluğu anlatmaktadırlar (İşçen: 2011,
121).
Başaran, Ürgüp’te doğduğu ve Ürgüplü olduğu halde burada duramamış;
Ankara, Afyon yörelerinde gezici bir ozan yaşamını tercih etmiştir. Uzun
yıllar Ürgüp’ten ayrı olması, ölümüne dek türkülerini koyu bir Ürgüp şivesi
ile söylemesini engellememiştir (Kaya, 1994).
Ozanımızın 1918-1947 yılları arasındaki yaratıcılık dönemini Gürkan: “Anadolu’nun saz ve söz kahramanı olarak ün yapan, özellikle İç
Anadolu’da adeta fırtına gibi esen, her gittiği yerde sazıyla sözüyle ününe
ün katan bu büyük bağlama ve ses üstadı Refik Başaran; söz ve sanatında
gösterdiği kendine has tavırsal özelliği ile, sadece Nevşehir ve yöresinde
kalmayarak, dalga dalga bütün Anadolu’ya yayılmış ve düğünlerin, nişanların, derneklerin aranılan bir sanatkârı olmuştur” şeklinde anlatmaktadır
(Gürkan, 1997).
Bağlamayı ve türküyü geniş kitlelere ulaştıran, sevdiren bu önemli sanatkarımızın aynı zamanda Orta Anadolu Yörük, Türkmen Kültürü’nün
en karakteristik ifadesi olan geleneksel türkü formunun usta bir icracısı olduğunu belirten Karabulut; türkülerini, günümüz ölçülerinde
oldukça ilkel bulunabilecek, genellikle üç tek telli, küçük tekneli, perde ölçüleri hatalı sazı ile gerçekleştirdiğini belirtmektedir (Karabulut,
2002).
Başaran’ın sazını ustaca kullandığı, zaman zaman perdesiz olarak da çaldığı bilinmektedir. Başaran için saz, türkülere eşlik etmek, daha iyi türkü
okumaya yardımcı olmak için vardır. Kendi sesini de başarı ile kullanması; bozlak, uzun hava, halay, deyiş ve oyun havası repertuarının oldukça
önemli bir bölümünü önemli sayılacak derecede başarı ile yorumlanmasına katkılı olmuştur.
Yorumculuğu ve icracılığı ile ilgili Kalabulut: “Bütün perdelerde rengini
ve tınısını muhafaza eden duygulu sesiyle türküleri adeta dantelâ gibi işler. Kendine has gırtlak nağmeleri ile iç içe geçmiş triller, Refik Başaran
tavrının en belirgin yönünü oluşturur. Onu dinlerken hiç köşeli ve keskin
bir ses duymayız; köşeleri ve sivrilikleri yuvarlaklaştırılmış, yumuşak geçki-
380
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
“Ürgüplü Refik Başaran ve Türk Müzik Kültürüne Katkısı”
lerle süslenmiş ve adeta birbirine ulanmış nağmeler selidir gönlümüze ve
kulağımıza dolan…” şeklinde belirtmiştir (Karabulut, 2002). Önaldı ise:
“Ürgüplü Refik Başaran (do-sol-do)düzeni yapmıştır. Çünkü plakta çaldığı ezgilerde karar verdiği tezenenin vuruş tavrı içinde (üst,üst,alt vuruş)
periyodik olarak fa sesi duyulmaktadır…”şeklinde görüşte bulunmuştur
(Önaldı, 1997). Torunu Refik Başaran da kendisi ile yapılan röportajda birçok ünlü icracılar, sanatçıların Başaran hakkında olan görüşlerinde, kendisinin ayrı bir üsluba sahip olduğunu, kendi tarzı ile Nevşehir Yöresi’nde
önemli bir yer edindiğini vurgulamaktadır ( Refik Başaran, kişisel görüşme,
Eylül 2011).
Sınırlı imkânlar içerisinde halk müziğini icra eden değerli sanatkarımızın78
devirli taş veya çift plakları, tüm Anadolu’ya yayılmış ve satış rekorları kırmıştır. Ayrıca kuvvetli bir hafızaya sahip olan Refik Başaran, çevresinden
derlediği tespit ettiği türküleri hafızasına kaydederek İstanbul’da plak haline getirmek suretiyle onların kaybolmasını önlemiş, nesilden nesile geçmesini sağlamıştır. Bugün TRT’de, düğünlerde, gazinolarda, eğlencelerde
çalınan ve söylenen pek çok türkünün bestesi veya güftesi Ürgüplü Refik
Başaran’a aittir. Okuduğu türkülerin çoğunu kendinin bestelediği çeşitli kaynaklarda da belirtilmiştir (Şahin, 1991; Gürkan, 1997; Karabulut,
2002; İşçen, 2011) .
1.3. Refik Başaran’ın Türk Müzik Kültürüne Katkısı
Refik Başaran’ın tahminen 1935 ile 1947 yılları arasında 200’e yakın türkü
okuduğu bilinmektedir. Ayrıca her gittiği yerde oradaki yaşadığı günlük
olaylarla ilgili çeşitli uyarlamaları da mevcuttur. Bu uyarlamalar dilden dile
dolaşmış ve ancak bir kısmı günümüze dek ulaşabilmiştir. Çeşitli icracılar
tarafından çeşitli şekillerde yorumlanarak günümüze kadar dillerde dolaşmaya devam etmektedir.
İlk okuduğu türkülerin genellikle anonim türküler olduğu sanılmaktadır.
Türkülerin sözleri şiir kuralları açısından çok güçlü olmadığı söylenebilir.
Türkülerinin sözlerinde özellikle Ürgüp civarındaki Orta Anadolu ağzını
kullandığı için, farklı bir karakteristik özellik taşır.
Muzaffer Sarısözen’in TRT Radyosu’na daveti üzerine, 1943 yılında kısa
bir süre kendisi gibi icracı olan Sarı Recep ile birlikte Yurttan Sesler’e sazı
ile eşlik etmiştir. Yine bu yıllarda Hamiyet Yüceses, Safiye Ayla, Nuret-
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
381
Kubilay KOLUKIRIK - Günsu YILMA
tin Selçuk, Müzeyyen Senar gibi ünlü sanatçılara da sazı ile eşlik etmiştir
(Sapmaz: 2000, 34). 1935 yılında, henüz 28 yaşında iken, çıkan ilk taş
plağında, Tokatlı Hamit’e ait olduğu bilinen “Tokat Yaylasına Yaylayamadım” isimli türküyü ve ozanımızın kendisine ait “Nenni De Feride’m” isimli
türküyü icra ettiği bilinmektedir. Başaran bu iki eseri başarılı bir şekilde
yorumlamış, icralarında da yer almıştır.
Refik Başaran’ın okumuş olduğu plaklarla ilgili olarak Şahin: “Sanatkâr ilk
taş plağını 1935 yılında okumuştur. Bu doldurduğu ilk plağının adı “Tokat
Mahlesinde (Mahallesinde Yaylayamadım)’dır. 1935 yılından, ölümü olan
Mayıs 1947 yılına kadar geçen 12 yıl içerisinde pek çok sanatkâra nasip
olmayacak sayıda (70 dolayında) plak doldurmuştur. Plağa okuduğu son
türkünün veya son doldurduğu plağının adı da Azize’dir. Hatta bu plağın bir yüzü başka sanatkâra aittir. Merhumun en çok sevdiği plağı ise
Hürünüm’dür” görüşlerinde bulunmuştur (Şahin, 1991).
Birçok plak şirketi ile beraber çalışmış olan Refik Başaran, doksan civarında türkü okumuştur. Bu türkülerden başlıcaları Tablo 1-2-3’te ayrıntılı
olarak yer almaktadır.
Tablo 1. Refik Başaran’ın Çalıştığı “Sahibinin Sesi” İsimli Plak Şirketi ve
Türküleri (Kaya, 1993; s. 5-9)
Şirketin Adı
Plakların Sayıları ve Yüzleri
1
SAHİBİNİN SESİ
2
3
A: Tokatlı Hamit’in
Türküsü
A: Tokatlı Hamit’in
Türküsü
A: Yüksek
Odalarda
B: Malatya Türküsü
B: Nenni De
Feride’m
B:Karabiber
Tablo 1’de Başaran’ın, Sahibinin Sesi isimli plak şirketinde kayıtlı olduğu
A ve B yüzlerinden oluşan toplam üç plağının bulunduğu görülmektedir.
382
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
“Ürgüplü Refik Başaran ve Türk Müzik Kültürüne Katkısı”
Tablo 2. Refik Başaran’ın Çalıştığı “Odeon” İsimli Plak Şirketi ve Türküleri
Şirketin
Adı
Plakların Sayıları ve Yüzleri
4
5
A: Bir Yavrunun
Destanı
6
7
A: Keten Gömlek A: Süpürgesi
A:Hürünüm
(Filfili)
Yoncadan
B: Anadolu Saz
B: Altın Dişli
B: Uzun Kavak
B: Konya Develisi
Havası
Karam
8
9
10
11
A:Nevşehir Şarkısı
A:Karadır Kaşların A: Hacılar Köyü(I)
A: Yaşar
(Yaşar)
B: Karşı Dağda
B: Karanfilim
B: Ayvalığın Kara
B: Avşar Güzeli
Sırasıra Bademler
Saksılarda
Taşı
12
13
14
15
A: Karadır
A: Karadır
A: Karadır Kaşların
Kaşların Gözlerin
Kaşların Gözlerin A: Çiçek Dağı
Gözlerin Mestan
Mestan
Mestan
B: Saat Üç Buçuk
B: Elinde Süt
B: Bad-ı Saba Oyun
B: Küstüm Bu Dünyaya Sularında Pazarı
Güğümü
Havası
Gezdim
16
17
18
19
A: Gurbet Ellerinde
A: Yozgat
A: Naciye
A: Kayseri Mektebi
Alma Canımı
Sürmelisi
B: Sevdanın
B: Atı Olan El Atına
B: Lirayı Bozdurayım B: Sarı Kız
Denizi
Biner Mi?
20
21
22
23
A: Yine Çırpına
A: Burhan’ın Destanı A: Naciye
A: Hüdayda
Çırpına
B: Nar ağacı Budam
B: Keziban Gelin
B: Saffet Efendi B: Sarı Çiçek
Budam
24
25
26
27
A:Benim Anam
ODEON
A:Bana Derlerdi
A:Kurban Olan Habib
A: Mezar Arası
Yol Üstüne Yatarsa
B:Kınamayın
B:Kara Kuşun
B:Süre Süre İndirdiler
B:Düğünü Ekberi
Komşularım
Cücüğü
28
29
30
31
A: Berber
A: Ulu Kavak
A:Şeftali Ağaçları A:Maraş Maraş
B:Köprüden Geçti
B: Mezarımı Derin B: Güzelin Yanağı
B: Kersi Bağı
Gelin
Eşin
(Balım Kengeri)
32
33
A: Şen Olasın Ürgüp A: Avanoslu Naci
B: Manavgat Yolları B: Ayva Dibi
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
383
Kubilay KOLUKIRIK - Günsu YILMA
Tablo 2’de, Başaran’ın Odeon isimli şirkette A ve B yüzlerinin bulunduğu,
her birinin çoğunun farklı türkülerden oluştuğu toplam otuz adet plağı olduğu görülmektedir. Ayrıca “Karşı Dağda Sıra Sıra Bademler” isimli türküyü Başaran’ın eşi Fadime ve köylüsü Fadik ile birlikte okuduğu belirtilmektedir (Karabulut: 2002, 133). Ayrıca bu türkü, farklı kaynaklarda Avanoslu
Selahattin ve Refik Başaran’a ait olarak gösterilmiş, her iki ozanımızın da
plak kayıtlarında bu türkünün yer aldığı belirtilmiştir (İşçen: 2011, 122).
Tablo 3. Refik Başaran’ın Çalıştığı “Polidor” İsimli Plak Şirketi ve Türküleri
Şirketin Adı
34
A: Hacılar
Köyü (II)
B: Hacıbey
POLİDOR
38
A:Raşit
B:Aksine
Çevirdi
Plakların Sayıları ve Yüzleri
35
36
37
A: Osman Efe
A: Tello Can
A: Ceylan
B: Sevdanın
Denizi
39
A: Gurbet Elleri
B: Emine Hatun
B: Mehmet Bey B: Nar Ağacı
Türküsü
40
A: Seher Yeli
B: Erciyes’ten
Kar Geliyor
Tablo 3’te ise sanatkârımızın Polidor isimli şirket ile de çalıştığı, yine bu şirket ile A ve B yüzü olmak koşuluyla toplam yedi adet plakta on dört farklı
türkü seslendirdiği görülmektedir.
Tablo 4. Refik Başaran’ın Çalıştığı “Columbia” İsimli Plak Şirketi ve Türküleri
Şirketin Adı
Plakların Sayıları ve Yüzleri
42
43
44
A: Sokaklardan
A: Konya Develisi
A:Yekde Oyun
A: Ürgüp Develisi
atlayarak Yürüme
(Çek Deveci
Havası
(Güzelsin Derler)
Develeri Engine)
B: Bahar Geldi Yine
B:Hatice (Aksaray
B: Avşar Güzeli
B: Bidanem Yar
Yollar İşledi
Türküsü)
45
46
47
48
A: Koyun Gelir Yata A: Gece mi Geçtin
A: Yeni Sürmeli
A: Mehmet Bey
Yata
(Kayalık Özü)
B:Odana Serdim Halı B: Aşlamayı Aşlarım B: Kırat
B: Tello Can
49
50
51
52
A: Köprüden Geçti
A:Vızdık
A:Güle Çıktım
A: Gelin Gelin
Gelin
B: Sebep
B:Keziban Gelin B:Aşağıdan Gelen
COLUMBIA B: Kestanenin İrisi
53
54
A: Kırk Güzelin İçinde
A: Ağ Gelin
(Pınar)
B: Raşit
B: Seyrani Baba
41
384
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
“Ürgüplü Refik Başaran ve Türk Müzik Kültürüne Katkısı”
Tablo 4’te kendisinin Columbia isimli şirkette A ve B yüzleri olmak kaydı ile
toplam on dört farklı plakta toplam yirmi sekiz türkü seslendirdiği anlaşılmaktadır. Ayrıca, bilinen bu üç farklı şirketten çıkarttığı plaklara okuduğu
türkülerin zaman zaman aynılık göstermesi, onun, başarılı icrası ve yorumuyla döneminde popüler bir kimlik taşıması ile ifade edilebilir.
Tablo 5. Refik Başaran’ın Tespit Edilemeyen Plakları
55
A:Karinli Ah Çeker
B:Aziziye
56
A:Kurban Olam Habib
B:Aziziye
57
A:Raşit Derler Bir Cahil Uşak
B: ?
58
A:İlahi
B: ?
59
A: İmana Gel Gavur Kızı İmana
B: ?
60
A:Osman’ın Bindiği Küheylan
B: ?
61
A: Ak Kağıt Üstünde Yeşil Piyade
B: ?
62
A:Hapishane
B: ?
63
A:Aziziye
B:Bir Türkü (Son Plak)
Başaran’ın tespit edilemeyen birkaç plağı da mevcuttur. Bazılarının genellikle B yüzleri tespit edilememiştir (Bkz. Tablo 5). “İstanbul Yolunda
Bir Pınar Senin”, “Sağ Yanında Sazlar Var”, “Kozan Dağı”, Sabah Ettim”
ve “Dalma Çaylar Derindir” isimli türküleri eşi Fadime ve köylüsü Fadik
ile beraber okudukları belirtilmektedir. Ayrıca “Kara Tevfik” adlı türkünün Fadime ile köylüsü Haceri’in koştuğu bilinmektedir. “Karadır Kaşların,
Gözlerin” diyerek başlayan türküyü ise Başaran, eşi Fadime’den öğrenmiştir. Başaran’ın sık sık gurbete gidip gelmemesi, eşine ve çocuklarına
para gönderememesi, sözlerinde durmadığı için Fadime Hanım bir dönem
eşine küsmüş, bildiği birkaç türküyü de öğretmemiştir. Bu yüzden sanatkarımızın çeşitli vaatler ile eşi Fadime’yi kandırıp ondan türkü öğrenmesi,
bu türküleri ondan öğrendiğini de kimselere söylememesi çeşitli şekillerde
anlatılmaktadır (Karabulut: 2002, 133). Başaran’ın saydığımız bu türkülerinin haricinde sadece ezgi ile doldurduğu bir plağa daha sahip olduğunu
Şahin ve Kaya: “Şirket ve numaralarını tespit edemediğimiz şu türküleri de
plağa okumuştur: Aslan Karam, Bana Deli Derler Neden Deliyim, Devran-ı
Felek Bize Gam Yutturdu, Devran Kırat, Fettan Kardeşim, Gurbet Bir Ateş,
Kozan Dağı, Köprüler Yaptırdım, Nazmiye, Sürmeli ve Yemenimin Beyazı”
şeklinde belirtmişlerdir (Şahin: 1990, 32-53; Kaya: 1991, 49-53).
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
385
Kubilay KOLUKIRIK - Günsu YILMA
Ayrıca Başaran’ın son yıllarda kendi adını taşıyan Kalan Müzik Arşivi’nden
bir adet CD’si de yayınlanmıştır. Bu CD içerisinde sanatçıya ait yirmi adet
türkü bulunmaktadır.
Başaran’ın türkülerinde yöre şivesi yaygın olarak duyulmaktadır. En ünlü
türküsü Şen Olasın Ürgüp’ün sözlerinde de bu şiveyi rahatlıkla işitebiliriz:
Şen olasın Ürgüp dumanın gitmez
Gıratım acemi gonağı dutmaz
Oğlum(da) pek güccük yerini tutmaz.
(BAĞLANTI)
Cemal’ım Cemal’ım algın Cemal’ım
Alganlar(ın) içinde galdın Cemal’ım
Ürgüp’ten de cıgtığımı görmüşler,
Başgadı(nın) pınarına inmişler,
Beni öldürmeye garar vermişler.
BAĞLANTI
Cemal’ın giydiği gadife şalvar,
Dügganın gilidi belinde parlar,
Güccük Mustafa’sı beşigde ağlar.
BAĞLANTI
Başaran’ın yukarıdaki “Şen Olasın Ürgüp” isimli türküsünün nazım şiir türünde
yazıldığını görmekteyiz (6+5,8+3). Seyri inici ve çıkıcı olup, uşşak makamında
olduğu söylenebilir (Gürkan: 1997, 43-44). Köylüsünün yaktığı bir ağıttan doğan (Sapmaz: 2000, 70) türkünün notasyonuna baktığımızda ise, ozanımızın
hiçbir bilgisi olmadan kulaktan doğma yeteneği ile bizlere teknik açıdan icrası
pek de kolay olmayan, hatırı sayılır bir eser bıraktığını görmekteyiz:
386
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
“Ürgüplü Refik Başaran ve Türk Müzik Kültürüne Katkısı”
Şekil 2. Başaran’ın “Şen Olasın Ürgüp” isimli Türküsünün Notaları
Refik Başaran hakkında TRT’de, ikisinin 1982’de gerçekleştirildiği üç program hazırlanmıştır. Sabri Uysal’ın hazırladığı programların ilkinde, Refik
Başaran’ın türkülerine ve Fadime Başaran ile yapılmış bir röportaja yer verilmiştir. Diğerinde ise Tamer Göksel’in İstanbul Radyosu’nca hazırlanmış
olduğu programda Mehmet Erenler onun türkülerinden örnekler vermiştir. Üçüncü program da, 1989’da Mansur Kaymak tarafından yapılmıştır. Refik Başaran ile ilgili olarak Kültür Bakanlığı HAKAD arşivinde yine
Fadime Başaran ile yapılmış bir konuşmanın bandı da bulunduğu belirtilmektedir. Ayrıca İş ve İşçi Bulma Kurumu Genel Müdürlüğü A.P.K uzmanı
Hasan Şahin’in “Ürgüplü Refik Başaran Hayatı Eserleri ve Türk Halk Müziği içindeki Yeri” adlı kıymetli bir çalışması da vardır (Karabulut, 2002).
Ozanımız hakkında TRT tarafından halen hazırlanmakta olan bir belgesel
de mevcuttur (Refik Başaran, kişisel görüşme, Eylül 2011).
Başaran anısına Ürgüp’te bir meydan kurulmuştur. Meydanın hemen arkasında, doğduğu köye giden araçların kalktığı noktada, bir heykeli de
bulunmaktadır.
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
387
Kubilay KOLUKIRIK - Günsu YILMA
Şekil 3. Refik Başaran Meydanı ve Heykeli
Şekil 3’te Başaran’ın anısına Ürgüp’te adına yaptırılan meydanı ve heykelini görmekteyiz. Ayrıca doğum yeri olan Damsa (Taşkınpaşa) Köyü’nün kütüphanesinde Başaran’ın sazı ve plakları da mevcuttur. Son iki yıl öncesine
kadar çevre ilçede yapılan Hacıbektaş Kültür ve Sanat Etkinlikleri’nden
bir hafta on gün önce Damsa (Taşkınpaşa)’da Refik Başaran Türkü Şenliği
düzenlendiğini biliyoruz (R.Başaran, kişisel görüşme, Eylül 2011). Ayrıca,
bu değerli ozanımızın Nevşehir ilinde 2000 evler Toki civarında kendi adını
taşıdığı “Refik Başaran Sokağı” da bulunmaktadır.
Nevşehir Yöresi’nde yetişerek Türk halk müziğine önemli katkılar sağlamış olan Refik Başaran hakkında bu güne kadar bilimsel anlamda yapılan
çalışmaların yok denecek kadar azlığı gözden kaçmamaktadır. Bu değerli
sanatkarımızın eserlerinin çeşitli akademik çalışmalar ile gelecek nesillere taşınması, daha sonraki çalışmalara ışık tutması açısından önem taşımaktadır. Onun kendi sesi ile çalıp söylediği bazı türkülerin notaya alınması, notaya alınan türkülerinin üzerlerinde çalışılması ve geliştirilmesi,
Başaran’ın uslubunu gelecek nesillere taşınması açısından da büyük bir
ihtiyaç arz etmektedir. Böyle bir ihtiyacın gerekliliği, ardından gelecek olan
çeşitli çalışmalara da şüphesiz katkı sağlayacaktır. Başaran’ın hayatı, yaşamı, geride bıraktıkları ve eserleri diğer bilim alanları ile de ortak çalışılmalı,
çeşitli konular ile de ilişkilendirilmelidir. Ayrıca iki yıl öncesine kadar adına
düzenlenen şenliklerin aralıksız olarak yapılması, sanatkarımızın hatırlanması, hatıralarının ve bıraktıklarının yitip gitmemesi açısından da gereken
çaba gösterilmelidir.
388
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
“Ürgüplü Refik Başaran ve Türk Müzik Kültürüne Katkısı”
Kaynaklar
Günay, E., (2006), “Müzik Sosyolojisi, Sosyolojiden Müzik Kültürüne Bir Bakış”,
Bağlam Yayıncılık, İstanbul.
Gürkan, K. ,(1997) , “Ürgüplü Refik Başaran’ın San’atçı Kişiliği ve Yöreye Kazandırdığı Ezgilerin İncelenmesi”, İstanbul Teknik Üniversitesi, Sosyal Bilimler
Enstitüsü,Yüksek Lisans Tezi, Haziran.
İşcen, Y. , (2011), “Avanos Halk Bilim Araştırmaları ve Avanoslu Selahattin”, Avanos Belediyesi Kültür Yayınları, Ankara.
Karabulut, M. , (2002), “Nevşehir Yöresi Müzik Folklorunun İncelenmesi”, Hacettepe Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Doktora Tezi, Ankara.
Kaya, D. (1993),“Ürgüplü Refik Başaran (1907,1945)”, Milli Folklor, (Yaz 1991),
I(10), s.49-53./(Bahar1993), Milli Folklor, III(17), s.33-36.
Kaya, M. ,(1994), “Geçmişten Günümüze Ürgüp”, Ankara 1994, s.109.
Sapmaz, G., (2000), “Şen Olasın Ürgüp Refik Başaran Hayatı/Türküleri”, Zembil
Basım Yayın, Ankara, 2000.
Şahin, H. , (1991), “Ürgüplü Refik Başaran”, Türk Halk Kültürü Araştırmaları,
1991/1, Ankara.
Trt Müzik Dairesi Başkanlığı, (2004), “Türk Halk Müziğinden Seçmeler-1-”, TRT
Müzik Dairesi Yayınları, Ankara 2004, s.408-410.
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
389
KAPADOKYA’DA BUTİK OTEL İŞLETMECİLİĞİNİN
GELİŞİMİ VE SORUNLARI
DEVELOPMENT AND PROBLEMS OF THE
BOUTIQUE HOTELS IN CAPPADOCIA
Lütfi BUYRUK*
ÖZET
Tarihi ve doğal çevreyle uyumlu ve çevreye zarar vermeden inşa edilen ya da eski ev ve benzeri yapıların restore edilmesi suretiyle turizme kazandırılan tesis türüne örnek olan butik oteller; günümüzde
özellikle üst gelir grubundan yerli ve yabancı turistlerin konaklama
tesisi tercihlerinde ön plana çıkmaktadır.
Türkiye’de tarihi dokunun turizme yönelik kullanımının artan biçimde görüldüğü bölgelerden birisi de hiç şüphesiz Kapadokya turistik
bölgesidir. Özellikle son on yılda, bölgedeki otelcilik anlayışında değişmeler gözlenmekte ve eski evler restore edilerek butik otel tarzı
konaklama işletmeleri olarak faaliyete geçirilmektedir.
Bu çalışmada, butik otel kavramı, butik otellerin sundukları hizmetler ve özellikleri, dünyada ve Türkiye’de butik otel işletmeciliğinin
gelişimi ele alındıktan sonra, Kapadokya bölgesindeki butik otel işletmeciliği üzerinde durulacaktır. Konuyla ilgili bir alan araştırması
tasarlanmış olup; başta Ürgüp, Göreme, Avanos, Uçhisar ilçelerindeki butik oteller olmak üzere, bölgedeki butik otel sahip ve yöneticileriyle, nitel araştırma tekniklerinden, yarı yapılandırılmış görüşme
yoluyla, butik otel işletmeciliğinin sorunları ortaya konulacaktır.
Anahtar Kelimeler: Butik otel, Turizm, Kapadokya.
ABSTRACT
Boutique hotels which are given as examples for accommodation
facilities built without harming the environment and in harmony
* Yrd. Doç. Dr., Nevşehir Üniversitesi, Turizm Fakültesi, e-posta: [email protected]
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
391
Lütfi BUYRUK
with history and natural environment or open to tourism through
the restoration of old houses or similar structures stand out in the
preference of accommodation of local or foreign tourists especially
in the upper income class.
Cappadocia is one of the regions where historical environment is
increasingly used in tourism. Particularly in the last decade, there
have been changes in the understanding of hospitality in the region
and old houses have been restored and run as boutique hotel-style
accommodation facilities.
In this study, after the concept of boutique hotel, the services they
offer and their features, development of boutique hotels in Turkey
and in the world are introduced, boutique hotels management in
Cappadocia will be emphasized. A related field study is designed
and a semi-structured interview, one of the qualitative research
techniques, is carried out with the owners and managers of the
boutique hotels in the region especially in Ürgüp, Göreme, Avanos
and Uçhisar and the problems of boutique hotels will be presented.
Key Words: Boutique hotel, Tourism, Cappadocia.
1. Giriş
Günümüzde, özellikle üst düzey gelir grubundan turistlerin, yeni konaklama biçimlerini talep etmelerine, eşsiz tarihi ve/veya doğal bir çevrede,
daha özgün mekanlarda geceleme ve yüksek kalitede hizmet alma arzularının yükseldiğine tanıklık etmekteyiz. Küçük fakat samimi atmosferiyle,
özgün tasarımı, yüksek kalitede, kişiye özel hizmetiyle butik oteller; turizm
endüstrisinde son yıllarda oluşan bu talebe cevap veren konaklama işletmeleri olarak karşımıza çıkmaktadırlar.
Bu çalışmada, butik otel kavramı, butik otellerin sundukları hizmetler ve
özellikleri, dünyada ve Türkiye’de butik otel işletmeciliğinin gelişimi ele
alındıktan sonra, Kapadokya bölgesindeki butik otel işletmeciliğinin gelişimi üzerinde durulacaktır. Konuyla ilgili yapılan alan araştırmasında elde
edilen veriler doğrultusunda, Kapadokya turistik bölgesinde butik otel işletmeciliğinin gelişimi ve sorunları ortaya konulacaktır.
2. Butik Otel Kavramı
Butik oteller, yapısal özelliği, mimari tasarımı, tefriş ve dekorasyonu bakımından özgünlük arz eden, yüksek kalitede hizmet veren, küçük ve orta
ölçekli konaklama tesisleri olarak tanımlanabilir.
392
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
Kapadokya’da Butik Otel İşletmeciliğinin Gelişimi ve Sorunları
Butik (boutique) kelimesi Fransızca kökenli olup, “küçük, modaya uygun
dükkan”, “büyük bir alışveriş merkezindeki küçük dükkan” ve “yüksek
özellikli mal veya hizmet sunan küçük işletme” şeklinde tanımlanmaktadır
(www.merriam-webster.com). Wikipedia online ansiklopedide butik otel,
“Kuzey Amerika ve İngiltere’de moda olan, genellikle lüks veya özgün
oteller” olarak ifade edilmektedir. Bir butik oteli zincir veya marka olmuş
otellerden ayıran yanı ise, kişiye özgü hizmet ve konaklama sağlamasıdır.
Butik oteller yine, hizmetlerindeki rahatlık, samimiyet, bireysellik ve misafirperverlikleriyle, homojen hizmet sunan geniş ölçekli zincir otel gruplarından ayrılmaktadırlar. Butik ve butik otel tanımlarındaki ortak yan “küçüklük” ve “özellikli veya özgün hizmet” olarak karşımıza çıkmaktadır.
Butik oteller hakkında kaleme alınan çalışmalarda, onları geleneksel otellerden ayıran beş yönü üzerinde durulmaktadır. Bunlar, otel yapısının benzersiz karakteri, kişiye özel hizmet, ev ortamındaymış gibi bir konaklama
hissi, yüksek standartlarda kaliteli hizmet, fiziksel konumunun katma değeri ve hizmet sunanların bilgi ve kültürü olarak sıralanmaktadır (Rogerson, 2010, 428).
Uluslararası literatürde butik oteller tanımlanırken nicelik olarak farklı oda
sayılarından söz edilmektedir. Bazı yazarlar butik oteli “en az dört yıldız
seviyesinde 20-150 odalı tesisler”, bazı yazarlar 100 odaya bazıları da en
fazla 200 odaya sahip oteller şeklinde tanımlamaktadır.
Ülkemizde yürürlükte olan Turizm Tesislerinin Belgelendirilmesine ve Niteliklerine İlişkin Yönetmeliğin yedinci bölümünde, özel tesisler başlığı altında, madde 43’te butik oteller : “Yapısal özelliği, mimari tasarımı, tefriş,
dekorasyon ve kullanılan malzemesi yönünden özgünlük arz eden, işletme ve servis yönünden üstün standart ve yüksek kalitede, deneyimli veya
konusunda eğitimli personel ile kişiye özel hizmet verilen en az on, en
fazla altmış odalı otellerdir” şeklinde tanımlanmaktadır.
3. Butik Otellerin Özelikleri ve Sundukları Hizmetler
Butik oteller, beş yıldızlı lüks otellere daha küçük ölçülerde, adeta birer
rakip olarak ortaya çıkmıştır denilebilir. Daha az sayıda odaları, farklı dekorasyonu ve mobilyaları, samimi ve kişiye özel hizmeti, aile atmosferi ile
geleneksel, yüzlerce odaya sahip büyük otellerin sunamayacağı tarzda,
üstün standartlarda bir hizmeti konuklarına sunabilmektedirler.
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
393
Lütfi BUYRUK
Butik otellere özgü beş önemli nitelikten bahsedilebilir. Bunlar (Rogerson,
2010, 428) :
- Küçük bir otel ve daha fazla samimiyet hissi
- Tasarımcının döşeme ve demirbaşlar üzerindeki vurgusu ve uygun elektronik eşyalar
- Bazı durumlarda bir marka ya da zincire ait olmasına rağmen, her otelin
ayrı bir kimliğe sahip olarak görülmesi
- Önemli tasarımcıları kullanarak, modern tarzlar üzerinde odaklanıp konseptler geliştirmek
- Restoranlar ve barlar gibi tam hizmet sunulacak birimlerin her zaman
olmamasına rağmen, kişiye özel hizmet.
Bunlara ek olarak (Wheeler,2006,8) ;
- Eşsiz bir yer duygusu uyandırması, şık ve çağdaş olması,
- Hoşluk ve rahatlığa odaklı olması,
- Eski kentsel yapıların restore edilip otele uyarlanması,
- Lobi, restoran ve odalar gibi alanların daha küçük ölçülerde olması,
butik otellerin diğer özellikleri arasında sayılabilir.
Turizm Tesislerinin Belgelendirilmesine ve Niteliklerine İlişkin Yönetmelikte, butik otellerin nitelikleri ise şöyle sıralanmaktadır:
a) Modern, röprodüksiyon, antika gibi özelliği olan mobilya ve malzemeler ile tefriş ve dekorasyon.
b) Beş yıldızlı otel odaları için belirlenen nitelikleri taşıyan konforlu odalar.
c) Kapasiteye yeterli kabul holünü de kapsayan lobi, lobi alanının yeterli
olması hâlinde lobinin bir bölümünde düzenlenmiş oturma mahalli veya
ayrı bir oturma salonu.
d) Yönetim odası.
e) Kapasitesi elli kişiden az olmamak kaydıyla, tesis yatak kapasitesinin en
az yüzde yetmişbeşine alakart hizmet verilen asgarî ikinci sınıf lokanta.
f) Genel mahallerde klima sistemi.
g) Yirmidört saat oda servisi.
394
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
Kapadokya’da Butik Otel İşletmeciliğinin Gelişimi ve Sorunları
h) Çamaşır yıkama ve kuru temizleme hizmeti.
i) Otopark hizmeti.
j) Odalara, müşteri tarafından seçilen en az bir adet günlük gazete servisi
ile müşteri yatak odasının gece kullanımına hazırlama hizmeti.
k) Birden fazla katta düzenlenmiş tesisler için müşteri asansörü ve merdiveni.
l) Tesis müşteri yatak kapasitesinin en az yüzde ellisi oranında eğitimli personel ile hizmet verilmesi.
m) Kadın ve erkek personel için ayrı soyunma yerleri, dolapları, duş ve n)
Aşağıda yer alan ünitelerden en az birinin bulunması:
1) Kişi başına 1.2 metrekare alan düşecek şekilde en az elli kişilik pasta salonu; elli kişilik kabare, sinema, tiyatro etkinliklerinin yapılabileceği salon;
en az 60 metrekare büyüklükte kütüphane ünitelerinden en az bir adedi.
2) Açık veya kapalı yüzme havuzu.
3) Jimnastik salonu, bovling-bilardo salonu, kütüphane; Türk hamamı,
buhar banyosu, kar odası, tuz odası, tuzlu buhar odası, sıcak taş odası,
alarm sistemi bulunan sauna, masaj üniteleri, aletli masaj üniteleri, cilt
bakım üniteleri, spor sahası, tenis kortu, kayak pisti, duvar tenisi salonu
veya benzeri imkânlar sağlayan ünitelerden en az üç adedi.
4. Butik Otel İşletmeciliğinin Dünyadaki Gelişimi
Butik otellerin 1980’li yılların başında ortaya çıktığı düşünülmektedir.
1981 yılında dünyanın ilk butik otellerinden ikisi kapılarını hizmete açmıştır. Bunlardan birisi ünlü bir stilist, Anouska Hempel tarafından tasarlanmış
olan, Londra’da South Kensington’ta açılan The Blakes Hotel’dir. Diğeri
ise, San Fransisko’da açılan ve 2000’li yılların başında Kimton Group tarafından işletilen 34 butik otelin ilki olan Bedford otelidir. 1984 yılında
New York’un ilk butik oteli, Murray Hill’de Morgans Hotel adıyla işletmeye
açılmıştır (Anhar,2001).
1990’lı yılların sonunda, Asya-Pasifik bölgesi dünyadaki en hızlı gelişen
turistik destinasyonlardan birisi olmuş ve otel yatırımcılarını bölgeye çekmiştir. Her türden konaklama tesisi yatırımlarının yanı sıra, o yıllarda butik
otel yatırımlarının popülerliği de dikkati çekmiştir. 100 odadan daha küçük olan bu işletmelerin bazıları bağımsız yatırımcılar tarafından yapılanlar
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
395
Lütfi BUYRUK
bazıları ise uluslar arası zincirler tarafından inşa edilenlerdir. Örneğin Singapur merkezli Banyan Tree Hotels, Tayland’ın Phuket adasında 86 villadan oluşan butik otel inşa etmiş ve beş yıl içinde Asya’da 9 benzer yatırımı
daha planlamıştır (Hing vd.,1998).
2000’li yıllarda Tayland’ta sayıları giderek artan butik oteller, ülkeye olan
turistik talebin de hızla artmasında etken olmuştur. Tayland Turizm Otorite’sinin (TAT) verilerine göre, 2008 yılı itibarıyla ülkedeki belgeli butik otel
sayısı 100’ün üzerindedir ve bu sayıya her geçen yıl yenileri eklenmektedir.
(Nakpradit vd., 2009).
Son yıllarda butik otel işletmeciliğine uluslararası zincir otel şirketleri de
ilgi göstermeye başlamıştır. Hilton, Intercontinantel, Marriot ve Starwood
gibi küresel otel zincirlerinin gerçekten bir butik otel işletip işletmeyecekleri otoritelerce tartışılırken, Hilton “Denizen” markasıyla, Intercontinantel
Hotel Group “Indigo”, Ritz Carlton “Bulgari”, Le Meridien “W” markalarıyla butik otel pazarında çoktan yerlerini almışlardır (Manson, 2009).
5. Butik Otel İşletmeciliğinin Türkiye’deki Gelişimi
Dünyada hızla yükselen butik otel trendinin ülkemizdeki ilk örnekleri
İstanbul’da hizmete açıldı. İstanbul Sultanahmet semtinde ilk butik oteli
(Yeşil Ev) zamanın Otomobilcilik ve Turing Kurumu başkanı Çelik Gülersoy
açmıştır. Bu ilk butik otel, 19.yüzyıl İstanbul evlerinin son örneklerinden
biri olan ve 1977’de harap bir durumda iken ‘’Turing’’ tarafından alınarak,
eski tarzına uygun olarak yeniden inşa edilmiş olup, Yeşil Ev Butik Otel
olarak 1984’te hizmete açılmıştır (www.sultanahmet.gen.tr).
1986 yılında ise Soğukçeşme sokağı, Turing tarafından eski haline uygun
şekilde restore edilerek adeta yeniden hayat kazanmış ve 19. yy. Osmanlı
tarzında dekore edilen evleriyle, çiçekler içinde, trafiğe kapalı bir sokak
halinde turizme açılmıştır. Bu sokaktaki Ayasofya Konakları, İstanbul’da
hizmete açılan ikinci butik otel olarak kabul edilebilir (www.ayasofyakonaklari.com).
Türkiye’de özellikle kültür turizminin etkin olduğu bölgelerde butik otel
sayıları hızla artmaktadır. Kapadokya, Safranbolu, Amasya, Alaçatı, İstanbul, Adalar ve Çanakkale’de her yıl yeni butik oteller hizmete girmektedir.
Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, 2008 yılı Ocak ayında ülke turizmi ve arkeolojik alanlarla ile ilgili yaptığı bir açıklamasında “Anadolu’daki
otel ve butik otel sayısının yıl sonuna kadar ikiye katlanacağını bekliyoruz”
demiştir (www.tourexpi.com).
396
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
Kapadokya’da Butik Otel İşletmeciliğinin Gelişimi ve Sorunları
Türkiye Özel Belgeli Özel Nitelikli Turistik ve Butik Otelciler ve İşletmeciler Birliği Derneği (ÖZBİ) Başkanı Hasan Gülkaynak, Eylül 2008’de yaptığı
açıklamada, 1996 yılından beri faaliyette olan derneklerine son üç yılda
80 üyenin kaydolduğunu ifade etmiştir. İstanbul’da 150, tüm Türkiye’de
600 butik otelin faaliyette olduğunu belirtmiştir (www.milliyet.com.tr).
Ancak ülkemizde butik otel belgesine sahip olmadığı halde, butik otel
olarak faaliyete bulunan otel sayısı hızla artmaktadır. Kültür ve Turizm
Bakanlığı’nın 2009 yılı verilerine göre ülkemizde 7’si yatırım belgeli, 189’u
işletme belgeli olmak üzere toplam 196 özel tesis bulunmaktadır. Yine
2009 verilerine göre, 58’i yatırım belgeli, 18’i işletme belgeli olmak üzere
toplam 76 butik otel bulunmaktadır. Uygulamaya baktığımızda, “butik
otel” ile “küçük otel” ülkemizde karıştırılmakta ve “butik otel” olarak pazarlanan pek çok otel, aslında aile işletmesi ve mahalli idarelerden belgeli
küçük oteller olmaktadır.
6. Kapadokya’da Butik Otel İşletmeciliğinin Gelişimi
Günümüzde Türkiye’nin en önemli kültür turizmi merkezlerinden birisi
konumuna gelen Kapadokya turistik bölgesi, turizm ile ilgili yayınların çoğunda dile getirildiği gibi, Avrupalılar tarafından 20. yüzyılın başlarında
keşfedilmiştir. Guillaume de Jerphanion isimli Fransız misyoner ve sanat
tarihçisi (1877-1948), özellikle Göreme’deki kaya kiliseler ile ilgili çizim ve
araştırmalarını yayınladıktan sonra, Kapadokya daha çok tanınır hale gelmiştir. National Geographic gibi bazı dergilerde Kapadokya’nın hem tarihi
hem de doğal güzellikleriyle ilgili, özellikle kaya kiliseler ve duvarlarında
yer alan fresklerin fotoğraflarını içeren yayınlar, turistlerin bölgeye olan
ilgisini arttırmıştır (Tucker; Emge, 2010,7). Ancak, 1960’lı yıllardan önce
Kapadokya’da turistik hareketlilik yok denecek kadar azdı.
1970’li yıllarda sırt çantalı ve bağımsız olarak seyahat eden yabancı turist
sayısında ve bunların talep ettiği ucuz konaklamaya uygun, pansiyon tarzı
konaklama işletmeciliği sayısında bir artış gözlemlenmiştir. 1980’li yılların sonundan itibaren devletin turizm teşviklerinin de katkılarıyla yörede
büyük konaklama işletmeleri kurulmaya başlanmıştır. Halen, turizm işletme belgeli bu işletmelerin konuklarının büyük bölümünü, paket turlarla
Türkiye’ye gelen ve Kapadokya’da 1 veya 2 gece kalan yabancı turistler
oluşturmaktadır.
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
397
Lütfi BUYRUK
2000’li yıllardan itibaren dünyadaki butik otel modası, yüksek kalitede ve
özgün hizmet talep eden yabancı turistlerin bölgeye olan ilgisinin artmasına paralel olarak, Kapadokya’da da yaygınlaşmaya başlamıştır. Ürgüp
ilçesinde ilk örnekleri görülen, daha sonra Uçhisar, Göreme, Avanos, Mustafapaşa gibi merkezlere yayılan butik otel tarzı konaklama işletmelerinin
sayısı son on yılda hızla artmıştır.
7. Kapadokya’da Butik Otel İşletmeciliğinin Sorunları Üzerine Bir
Alan Araştırması
7.1. Yöntem
Araştırmada yöntem olarak nitel araştırma tekniklerinden yarı yapılandırılmış görüşme kullanılmıştır. Bilindiği üzere görüşme, sosyal bilim araştırmalarında sıklıkla kullanılan tekniklerden birisidir. Bunun temel nedeni,
görüşmenin bireyin tutum, duygu, düşünce ve inançlarına ait bilgileri elde
etmede etkin bir yöntem olmasıdır. Karasar’a (2005) göre görüşme (mülakat, interview), sözlü iletişim yoluyla veri toplama tekniğidir. Görüşme
tekniği, önceden belirlenmiş ve ciddi bir amaç için yapılan, soru sorma ve
yanıtlamaya dayalı, karşılıklı ve etkileşimli bir iletişim süreci olarak tanımlanabilir (Yıldırım ve Şimşek, 2004).
Görüşme tekniği çeşitli şekillerde sınıflandırılmaktadır. Katılanların sayısına
göre, bireysel ve yığın olarak iki gruba ayrılırken; kuralların katılığına göre
yapılandırılmış, yarı yapılandırılmış ve yapılandırılmamış görüşme olarak
üç gruba ayrılmaktadır (Karasar, 2005).
Yapılandırılmış görüşme tekniğinde amaç, görüşülen bireylerin verdikleri
bilgiler arasında paralelliği ve farklılığı saptamak ve buna göre karşılaştırmalar yapmaktır. Bu yöntemde araştırmacı, araştırmaya katılan her bir
kişiye aynı soruları, aynı biçimde ve aynı sözcüklerle sormaktadır (Yıldırım
ve Şimşek, 2004).
Bu araştırmada kullanılan yarı yapılandırılmış görüşme tekniği, yapılandırılmış görüşme tekniğinden biraz daha esnektir. Yapılandırılmış görüşme tekniğinde olduğu gibi, araştırmacı sormayı planladığı soruları içeren
görüşme formunu önceden hazırlar. Buna karşın araştırmacı görüşmenin
akışına bağlı olarak, değişik yan ya da alt sorularla görüşmenin akışını
etkileyebilir, kişinin yanıtlarını açmasını ve ayrıntıya girmesini sağlayabilir
(Türnüklü, 2000). Yarı yapılandırılmış görüşme tekniğinin araştırmacıya
sağladığı en önemli kolaylık, görüşmenin önceden hazırlanmış görüşme
formuna bağlı olarak sürdürülmesi nedeniyle daha sistematik ve karşılaştırılabilir bilgi sunmasıdır (Yıldırım ve Şimşek, 2004).
398
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
Kapadokya’da Butik Otel İşletmeciliğinin Gelişimi ve Sorunları
7.2. Evren ve Örneklem
Araştırmanın evrenini Nevşehir ili sınırları içindeki butik otel olarak faaliyet
gösteren işletmeler oluşturmaktadır. Kültür ve Turizm il müdürlüğünden
alınan bilgiler doğrultusunda, yörede 40 civarında butik otel statüsünde
faaliyette bulunan işletme olduğu saptanmıştır. Bunların çoğu eski taş evlerin restore edilerek otel haline getirildiği işletmelerdir. Bu işletmelerden
oda sayısı en az 10 ve bir günlük oda konaklama ücreti 150 TL ve üzerinde
olan toplam 20 işletme ile görüşme hedeflenmiştir. Ancak, çeşitli nedenlerden dolayı (randevu alamama, görüşmeyi kabul etmeme vb) otellerin
16 adedinin sahip veya yöneticileri ile görüşme imkanı sağlanabilmiştir.
Tablo 1 de bu bilgiler yer almaktadır.
Bu araştırmada örneklem belirlemede amaçlı örneklem (purposeful sampling) yöntemi kullanılmıştır. Bu yöntem nitel (kalitatif) araştırmalarda kullanılmakta ve incelenen konu ile doğrudan ilgisi olan kişilerin araştırma
kapsamına alınmasını içermektedir. Dolayısıyla araştırma evreninde yer
alan ve araştırmanın belirlenen kriterlerine uygun otellerin sahip veya yöneticileriyle yapılan görüşmeler analiz edilmiştir.
7.3. Veri Toplama ve Analiz
Yarı yapılandırılmış görüşme tekniği uygulanarak veriler derlenmiştir. Görüşmede sorulacak sorular literatür taraması ve iki otel yöneticisiyle ön görüşme yapılarak, iki bölümden oluşan bir form halinde önceden hazırlanmıştır. Görüşme sorularının ilk bölümü, araştırmaya dahil edilen otellerin
profillerini, ikinci bölümü ise otellerin sorunlarını ortaya koymak için otel
sahip veya yöneticilerinden oluşan kişilere yöneltilmiştir. Soru formunda
otel hakkında yer alan sorulardan sonra, yöneticilere 4 adet soru sorulmuştur. Bunlar; (1) Otel kurulum ve inşaat aşamasında hangi sorunlarla karşılaştınız? (2) Belediye hizmetleriyle ilgili sorunlarınız nelerdir? (3)
Pazarlamayla ilgili sorunlarınız nelerdir? (4) Personelle ilgili sorunlarınız
nelerdir? Sorulan sorular görüşmenin akışına göre çeşitlenmiş ve kişinin
yanıtlarını detaylandırmasına çalışılmıştır. Samimi bir ortam oluşturularak,
sorulara rahat, dürüst ve doğru bir şekilde cevaplar alınma gayreti içinde
olunmuştur.
Elde edilen veriler içerik analizine tabi tutularak çözümlenmiştir. Veriler
arasında karşılaştırmalar yapılmış, uyum ve örtüşmelerin olup olmadığına
bakılmıştır. Bulgular frekans analizi tekniği ile tablolaştırılarak yorumlanmıştır.
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
399
Lütfi BUYRUK
Nitel araştırmalarda amaç sayılar yoluyla sonuçlara ulaşmak değil, konu
ile ilgili okuyucuya betimsel ve gerçekçi bir resim sunmaktır. Ancak yine
de nitel yöntemlerle toplanan veriler üzerinde bazı sayısal analizler yapmak mümkündür (Yıldırım ve Şimşek, 2004). Bu çalışmada da butik otel
işletmelerinin sorunlarıyla ilgili yüzde ve frekansların verilmesi yoluna gidilmiştir.
8. Araştırmanın Bulguları
Araştırmaya dahil edilen otellerle ilgili bilgiler Tablo 1’de yer almaktadır.
Tabloda yer alan bilgilere ek olarak, görüşme yapılan kişilerden 11 tanesi
otel yöneticisi, 5 tanesi ise hem sahip hem de yöneticidir.
Nevşehir il Kültür ve Turizm Müdürlüğü’nün 2010 yılı verilerine göre, il
sınırları içinde toplam 48 adet turizm işletme belgeli konaklama tesisi bulunmaktadır. Bunlardan 18 adedi özel belgeli konaklama tesisidir ve yine
bunlardan 10 adedi butik otel nitelikleri taşımakta ve web sayfalarında
butik otel olarak pazarlanmaktadır. Nevşehir ilinde 2010 yılı itibarıyla Bakanlıktan belgeli butik otel bulunmamaktadır. Mahalli idarelerce belgelendirilen konaklama tesisleri içinde, butik otel niteliklerine sahip ve kendilerini butik otel olarak tanıtıp, pazarlayan 30’un üzerinde konaklama
işletmesinin bulunduğu tespit edilmiştir.
Tablo 1: Oteller hakkında genel bilgiler
Otel Adı
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
400
A
B
C
D
E
F
G
H
I
İ
J
K
L
M
N
O
Faaliyette
olduğu yıl
10
2
1
7
9
2
5
3
6
5
1
6
4
5
6
4
Personel
sayısı
20
4
5
8
35
10
7
5
6
6
5
7
5
10
10
5
Oda
sayısı
34
10
10
17
30
12
18
10
15
12
11
22
11
25
12
10
Ortalama
oda ücreti (TL)
300
150
350
200
700
300
300
150
140
250
200
200
250
200
500
200
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
Kapadokya’da Butik Otel İşletmeciliğinin Gelişimi ve Sorunları
8.1. Otel Kurulum ve İnşaat Aşamasında Karşılaşılan Sorunlar
Otel kurulum ve inşaat aşamasında karşılaşılan sorunlar arasında ilk sırada
restorasyon projesi onayının zaman alması bulunmaktadır (Tablo 2). Otellerin hemen hepsi sit alanı içerisindeki yerleşim yerlerinde bulunan eski ev,
konak vb yapıların restore edilmesi suretiyle faaliyete geçirilmiştir. Dolayısıyla Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurulundan hazırlanan proje için
onay almak, girişimcilerin önünde bir sorun olarak durmaktadır. Binanın
ve yöre mimarisinin aslına uygun proje hazırlandığında, bu sorun büyük
ölçüde aşılmaktadır. Ancak, bazı yöneticilerin ifadelerine göre, onay sürecinin 2 yıla varan bir zaman alması, en önemli sorundur. Maddi kaynak
sağlamada yaşanan sorunlar, kalifiye restorasyon elemanı, özellikle taş ustası bulamamak diğer sorunlar olarak sıralanmaktadır.
İki görüşmeci, Bakanlıkta butik otelleri sınıflandıracak uzman olmamasını
da bir sorun olarak belirtmişlerdir. Bunlardan birisi, işletmesine butik otel
belgesi almak için başvurduğunu ancak, Bakanlık bünyesinde butik otelleri sınıflandıracak uzman olmadığı için, çeşitli bahanelerle, kendilerine
butik işletme belgesi yerine özel işletme belgesi verildiğini ifade etmiştir.
Tablo 2 : Otel Kurulum ve İnşaat Aşamasında Karşılaşılan Sorunlar
Sıra
1
2
3
4
5
Otel Kurulum ve İnşaat Aşamasında
Karşılaşılan Sorunlar
Restorasyon proje onayının zaman alması
Maddi kaynak-kredi sağlamada zorluk
yaşanması
Kalifiye restorasyon elemanı bulamamak
Taş ustası bulamamak
Bakanlıkta butik otelleri sınıflandıracak uzman
olmaması
f (*)
%
13
81
8
50
7
5
44
31
2
13
(*) Bazı görüşmeciler birden fazla sorun belirtmişlerdir.
8.2. Belediye Hizmetleriyle İlgili Sorunlar
Çoğu görüşmeci, belediye hizmetleriyle ilgili önemli sorunlar yaşamadıklarını ifade etmişlerdir. Bazı görüşmecilerin bulundukları yerleşim yeri belediye-altyapı hizmetleriyle ilgili dile getirdikleri sorunlar arasında, çöplerin
düzenli toplanmaması ilk sırayı almıştır. Kış mevsiminde karların yollardan
temizlenmemesi, ifade edilen sorunlardan diğeridir. Bir görüşmecinin ise,
“belediye yönetiminin turizm mantalitesi açısından eksik” olduğunu dile
getirmesi dikkati çekmektedir.
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
401
Lütfi BUYRUK
Tablo 3 : Belediye Hizmetleriyle İlgili Sorunlar
Sıra
1
2
3
4
5
6
Belediye Hizmetleriyle İlgili Sorunlar
Çöplerin düzenli toplanmaması
Su kesintileri
Yolların ıslah edilmemesi
Kışın karların yollardan temizlenmemesi
Elektrik kesintileri
Turizm mantalitesi eksikliği
f (*)
8
6
6
4
3
1
%
50
38
38
25
19
6
(*) Bazı görüşmeciler birden fazla sorun belirtmişlerdir.
8.3. Pazarlamayla İlgili Sorunlar
Görüşme yapılan yöneticilerin çoğunluğu, pazarlama ile ilgili önemli sorun
yaşamadıklarını ifade etmişlerdir. Bunun en büyük nedeni olarak, özellikle son 4-5 yıldır internet rezervasyon siteleri ve işletmelerin kendi web
sayfaları üzerinden doğrudan satışların artması gösterilmektedir. Bununla
birlikte, bazı görüşmeciler Tablo 4’te yer alan hususları pazarlama ile ilgili
sorunlar olarak dile getirmişlerdir.
Tablo 4: Pazarlamayla İlgili Sorunlar
Sıra
1
2
3
Pazarlamayla İlgili Sorunlar
Bölgeye olan talebin 12 aya yayılamaması
Web rezervasyon sitelerinin komisyon oranları
Dünyada Kapadokya’nın hala çok tanınmamış
olması
f (*)
5
3
%
31
19
2
13
(*) Bazı görüşmeciler birden fazla sorun belirtmişlerdir.
8.4. Personelle İlgili Sorunlar
Görüşme yapılan yöneticilerin önemli kısmı, kalifiye eleman bulamama sorunu yaşadıklarını belirtmişlerdir. Turizm eğitimi almış eleman bulamama
sorununu, yabancı dil bilen eleman bulamama sorunu takip etmektedir.
Personel devir hızının yüksekliği de bir diğer sorun olarak ifade edilmiştir.
Tablo 5: Personelle İlgili Sorunlar
Sıra
1
2
3
Personelle İlgili Sorunlar
Turizm eğitimi almış yeterli eleman
bulamamak
Yabancı dil konuşabilen eleman eksikliği
Personel devir hızının yüksek olması
f (*)
14
%
88
10
6
63
38
(*) Bazı görüşmeciler birden fazla sorun belirtmişlerdir.
402
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
Kapadokya’da Butik Otel İşletmeciliğinin Gelişimi ve Sorunları
Sonuç ve Öneriler
Kapadokya turistik bölgesindeki butik otel olarak işletilen ve pazarlanan
konaklama işletmelerinin sorunların araştırıldığı bu çalışmada, otel kurulum ve inşaat aşamasında karşılaşılan sorunlar ile personelle ilgili sorunlar
ön plana çıkmaktadır. Otel inşaat aşamasında restorasyon proje onayının
zaman alması ve turizm eğitimi almış personel eksikliği yaşanan en önemli
sorunlardır. Yabancı dil konuşabilen eleman eksikliği de işletme yöneticileri tarafından dile getirilen önemli bir sorundur. Pazarlama ile ilgili ve
belediye-alt yapı hizmetleri ile ilgili olarak işletmeler, önemli sorunlar yaşamamaktadırlar.
Kapadokya turistik bölgesinde butik otel yatırımlarının önümüzdeki yıllarda da süreceği tahmin edilmektedir. Tüm dünyada olduğu gibi, ülkemizin
bazı bölgelerinde ve Kapadokya’da butik otellere olan talepte kayda değer bir artış gözlenmektedir. Üst gelir grubundan, özellikle yabancı turistlerin geleneksel büyük oteller yerine, daha samimi bir atmosfere sahip,
bulundukları yöreyle mimarileri uyumlu, kişiye özel ve kaliteli hizmet sunan küçük otelleri tercih etmeleri bunda en büyük etkendir.
Öte yandan, butik otellere olan talebi fırsat bilen bazı küçük otellerin ve
pansiyonların, düşük hizmet standartlarıyla kendilerini özellikle internet
üzerinden “butik otel” olarak pazarlamaları, haksız bir rekabet ve önemli bir sorun olarak dikkati çekmektedir. Bakanlık tarafından denetimlerin
arttırılması ve sadece Bakanlıktan “butik otel belgesi”ne sahip konaklama
işletmelerinin pazarlama sürecinde bu sıfatı kullanmalarına izin verilmesi
sağlanmalıdır. Yakın gelecekte Kapadokya’nın bir “butik otel çöplüğü”
mü yoksa bir “butik otel cenneti” mi olacağı buna bağlıdır. Hiç şüphesiz,
butik otel işletmeciliği tarihi ve doğal çevreyle uyumlu, sürdürülebilir çevre
ve turizm açısından Kapadokya bölgesine uygun bir konaklama işletmesi
türüdür. Butik otel işletmeciliği Bakanlık tarafından desteklenmeli ve gerekli yasal düzenlemeler yapılmalıdır.
Kaynaklar
Anhar, L. (2001) “The Definition of Boutique Hotels”, Hospitality Net, http://
www.hospitalitynet.org/news/4010409 (erişim: Ağustos, 2011).
Hing, N., McCabe, V., Lewis, P., Leiper, N. (1998) “Hospitality Trends in the AsiaPasific: A Discussion of Five Key Factors” International Journal of Comtemporary Hospitality Management, 10/7, pp. 264-271.
Karasar, N. (2005). Bilimsel Araştırma Yöntemi, Nobel Yayınları, Ankara.
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
403
Lütfi BUYRUK
Manson, E. (2009) “Can the Brands do Boutique?”, Caterer & Hotelkeeper,
3/19/2009, Vol. 198, Issue 4569.
Nakpradit, C., Tassanasongtham, C., Wisetpheng, S. (2009) Customer’s Expectations and Satisfactions Toward Service Quality of Boutique Hotels in Bangkok, Academic Paper, Naresuan University, Bangkok.
Rogerson, J.M. (2010) “The Boutique Hotel Industry in South Africa: Definition,
Scope, and Organization”, Urban Forum (2010) 21, pp. 425-439.
Tucker, H., Emge, A. (2010) “Managing a World Heritage Site: The Case of Cappadocia”, Anatolia: An International Journal of Tourism and Hospitality
Research Volume 21, Number 1, pp. 1-14.
Türnüklü, A.(2000) “Eğitimbilim Araştırmalarında Etkin Olarak Kullanılabilecek
Nitel Bir Araştırma Tekniği: Görüşme”, Kuram ve Uygulamada Eğitim Yönetimi Dergisi, Sayı:24, Pegem A Yayıncılık, Ankara.
Wheeler, D.,F. (2006) Understanding The Value of Boutique Hotel, Master Tezi,
Massachusetts Institute of Technology. http://dspace.mit.edu/bitstream/
handle/1721.1/37449/123449893. pdf?sequence=1 (Erişim: 03.05.2011)
Yıldırım, A., Şimşek, H. (2004) Sosyal Bilimlerde Nitel Araştırma Yöntemleri, Seçkin Yayıncılık, Ankara.
http://en.wikipedia.org/wiki/Boutique_hotel (Erişim: Ağustos,2011)
http://www.merriam-webster.com/dictionary/boutique (Erişim: Ağustos,2011)
http://www.tourexpi.com/tr-tr/news.html~nid=9325 (Erişim: Ağustos,2011)
http://www.sultanahmet.gen.tr/yesil-ev-otel-sultanahmet.html (Erişim: Ağustos,
2011)
http://www.ayasofyakonaklari.com/tr/index.jsp (Erişim: Ağustos,2011)
http://www.milliyet.com.tr/butik-otel-yapmak-icin-magara ariyorlar/ekonomi/
haberdetayarsiv/14.09.2008/990787/default.htm (Erişim: Ağustos,2011)
404
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
NEVŞEHİR VE ÇEVRESİNDEKİ
OSMANLI CAMİLERİNDEN ÖRNEKLER
EXAMPLES FROM THE OTTOMAN MOSQUES
IN NEVŞEHİR AND IT'S SURROUNDINGS
M. Fatih MÜDERRİSOĞLU*
ÖZET
Nevşehir ve ilçeleri tarih boyunca siyasi, sosyal ve kültürel gelişmişliği ile öne çıkmaktadır. Özellikle Kapadokya Bölgesi’nin doğal ve
kültürel zenginliği şehrin hızla büyümesi ve gelişmesinde etkilidir.
Bölgenin 16-20. Yüzyıllar arasındaki döneme damgasını vuran
Osmanlılar, eski adıyla Muşkara (Nevşehir) ve çevresinin imarına
çeşitli boyutlarda katkı sağlamışlardır. Bir bölümü Osmanlı Saray
çevresinden, kimisi de bölgenin yerel halkı yada ileri gelenleri tarafından yaptırılan eserler içerisinde camiler çoğunluktadır. Bu aşmada incelenen camiler yakın çevreden Ürgüp, Avanos, Göreme ve
Ortahisar’da yer almaktadır. Camilerin çoğu bugüne kadar ayrıntılı
incelenmemiştir. Bani, mimar ve tarihleme gibi bazı sorunsallarla
yüz yüze olan yapılar, mimari ve bezeme özellikleriyle bölgesel kimlik aşırlar.
Nevşehir ve çevresindeki camilere örnek olarak Ürgüp Hacı Mustafa Ağa/Çarşı/Yeni, Avanos’taki Cami-i Kebir/Yer altı, Orta Mahalle
ve Alâeddin; Göreme Halil Ağa ile Ortahisar’da Çukur Camilerini
verebiliriz.
Anahtar Kelimeler: Osmanlı, Nevşehir, Cami.
ABSTRACT
Nevşehir and its historical cities come to the front with their political, social and cultural development.
* Yrd. Doç. Dr., Hacettepe Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Sanat Tarihi Bölümü Öğretim Üyesi,
e-posta: [email protected].
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
405
M. Fatih MÜDERRİSOĞLU
The Ottomans who leave their mark on the period of the region
of the region between 16-20. centruies contributed to the reconstruction of Muşkara Nevşehir and its surroundings, wich is the old
name, in various dimensions. Mosques are predominant among the
works some of which were done by Ottoman Palace neighbourghood and some of which were done by the local people of the
region or the establishment. The mosque examined in this study
are situated in Ürgüp, Amanos, Göreme and Ortahisar which are
near surroundings. Most of the mosques have not been examined
in detail till now. The constructions which face some problematicals
such of constructive, architecture and dating reflect regionall identity with the features of architecture and decoration.
As an example of mosques in Nevşehir and its near surroundings,
we can examplify Ürgüp Hacı Mustafa Ağa/Çarşı/Yeni; Avanos
Cami-i Kebir/Yeraltı, Orta Mahalle ve Alâeddin, Göreme Halil Ağa
and Ortahisar Çukur mosques.
Key Words: Ottoman, Nevşehir, Mosque.
Nevşehir ve Çevresindeki Osmanlı Camilerinden Örnekler
Geçmişten günümüze değin yaygınlıkla Kapadokya adıyla tanımlanan
geniş bir coğrafi alanın içinde konumlanan Nevşehir, hiç şüphesiz eşsiz
kültürel ve doğal değerleriyle Türkiye’den dünya miras listesine seçilen on
yerden biri olmuştur.
(Lev.1 İl Haritası,
Turizm İl Müdürlüğü).
406
Özellikle 16-20. Yüzyıl arasında bölgeye
damgasını vuran Osmanlı Döneminde, geçmişin önemli merkezleri Kayseri, Niğde, Aksaray ve Ürgüp ile yeniden kurularak kent
haline dönüştürülen Muşkara-Nevşehir,
Gülşehir ve İncesu’ya külliye ya da kayda
değer eserler inşa edilmiştir. Köy, belde konumundaki Avanos, Göreme ve Ortahisar
vb. yerleşimlere ise bölge çapında nüfusta
bağlantılı kimi dini ve sivil yapılar inşa ettirilmiştir. Bu bağlamda Ürgüp, Avanos, Göreme ve Ortahisar’da yeterince tanınmayan
bazı cami örnekleri dikkatimizi çekmiştir.
Bani, mimar, konum ve tarihleme açısından
bazı sorunsallarla karşı karşıya olan bu camiler, bölgesel mimari yansıtmaları açısın-
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
Nevşehir ve Çevresindeki Osmanlı Camilerinden Örnekler
dan benzerlik gösterirler.1 Günümüzde Nevşehir’e bağlı ilçe ve belde konumundaki bu dört ilçedeki toplam altı cami makalemizin ana konusunu
oluşturacaktır. Ayrıca ilgili yerleşimlerinde özetle tanıtımı yapılacaktır.
Nevşehir’in 20 km. doğusundaki ÜRGÜP, bölgenin en önemli yerleşimlerindendir. Tarihte “Prokopis”, “Başhisar”, “Bürüngüp”, Cumhuriyet
Dönemiyle birlikte “Ürgüp” adlarıyla tanınmıştır (Türkmez 1999: 3vd.).
XI. yüzyılda Türkmen akınlarına sahne olan Ürgüp, XV. yüzyıl sonunda
Osmanlı hâkimiyetine girmiştir. XVI. yüzyılda, altı mahallede 1250 kişiden
oluşan nüfusuyla Niğde Sancağı’nda, içinde kadının da oturduğu kaza
merkezi olarak belirlenen Ürgüp, Nevşehir’in kurulduğu XVIII. yüzyıl başına kadar bu özelliğini korumuştur. XIX. yüzyıla gelindiğinde ise Türk,
Rum ve Ermeni halklarından oluşan 8000 nüfusuyla ilçe, 1924 yılına kadar
çok kültürlülüğünü devam ettirmiştir (Sakaoğlu, 2010: 136-37). Ürgüp’ün
eski kent merkezi Temenni Tepesi adı verilen doğal bir yükseltinin altına
ve yamacına kurulmuş, zamanla erozyon tehdidi nedeniyle düzlük alanlara, doğu ve güneye doğru genişleme göstermiştir. Ürgüp, günümüzde
kentsel sit alanı içinde olmasının yanı sıra, bölgenin coğrafi yapısından
kaynaklanan özelliğiyle aynı zamanda doğal sit alanı içine de girmektedir.
Çarşı Camii: Halk arasında ve çeşitli yayınlarda “Çarşı”, “Yeni” ve “Hacı
Mustafa Ağa” adlarıyla da tanınan cami, kent merkezinde, İstiklal Caddesi üzerinde Dutlu Camii mahallesindedir. Günümüzde zamanla yapılan
yıkım ve çevre düzenlemeleriyle rastgele oluşan bir meydanın kenarında
kalmıştır. Karşısında Yeni Hamam gerisinde ise bazı konutlar yer alır.
Cami, merkezi konumuyla, kitabeleriyle ve mimari özellikleriyle Ürgüp’ün
Osmanlı Dönemi camileri arasında farklı bir yere sahiptir. Eğimli bir alana
inşa edilen yapının tarihlendirilmesinde orijinal kitabe ve vakfiyenin bulunmamasından kaynaklanan sorun söz konusudur. Günümüze ulaşan üç
kitabe de Türkçedir. İlk kitabe “Ürgüp H. Mustafa Ağa Camii T. 1807”
bilgisini içerir. Kitabedeki bilgiler halk tarafından caminin banisi ve yapım
tarihi olarak kabul edilse de bu bilgileri doğrulayacak belgeler olmadığından kesinlik taşımaz. İkinci kitabe yeni minareye ait olup 1966’da H. Ali
Yenidünya adlı bir hayırsevere işaret eder. Üçüncü ve son kitabe ise avluda
şadırvan üzerindedir ve Mahmut Diker, 1967 bilgisine ulaşılır.
1
Bildirinin konusu bölgede iki ayrı tarihte 2008 ve 2009’da Prof. Dr. Sacit PEKAK ile yapılan alan
çalışmasının sonucudur. Görsel belgelerin sağlanması konusundaki katkılarından dolayı kendisine
teşekkür ederim.
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
407
M. Fatih MÜDERRİSOĞLU
Cami, ilk yapım evresinden günümüze değin hem cephelerde hem de ibadet
mekânında yapılan bazı ekleme ve müdahalelerle değişiklikler geçirmiş orijinalliğinden kısmen uzaklaşmıştır. Bununla birlikte
Ürgüp ve Ortahisar’daki bazı camilerle olan
plan, cephe ve mimari öğe benzerliği nedeniyle 18. yüzyıl içinde yapıldığı kabul edilmektedir (Eravşar, 1993: 83). Bugün İstiklal
Caddesine bakan kuzey cephe, bir zaman(Lev. 2. Çarşı Camii, Kesit,
lar giriş cephesi iken kapısı örülerek iptal
Kapadokya Mimarlık Bürosu). edilmiştir (Lev. 2). Doğu cephe ise sonradan
giriş cephesi olarak düzenlenmiş ve son cemaat yeri, servis amaçlı bir mekân ve iç avlu/bahçe ile şadırvan yaptırılarak
cephe vurgulanmıştır. Güney cephe doğal tüflü kayalara rastlanır ve mihrap dışa çıkıntılıdır. Batı cephe ise sağır tutulmuştur.
Cami, ibadet mekânı, giriş mekânı, iki farklı tipteki minare ile şadırvanlı
bir iç avludan oluşur (Lev. 3). Kareye yakın biçimdeki ibadet mekânında
mihraba paralel uzanan üç sahın yer alır. İbadet mekânı beden duvarları
ile merkezde bulunan dört sütunla taşınır ve üzeri beşik tonozla örtülüdür. Örtü sistemini desteklemek için sivri tipte takviye kemerleri atılmıştır.
Yapının içi çeşitli seviyelerde açılan pencerelerle aydınlatılmıştır. Taş malzemeden yapılan minber ve mihrabın üzerine gelecek şekilde üst seviye
pencereleri göze çarpar (Sezgin, 2002:91) (Lev. 4). Örtü sisteminde bir
geleneksel külahlı köşk minare adını verdiğimiz kısa tipte minare diğeri de
yeni inşa edilen minare olmak üzere iki minare ile karşılaşılır (Lev.2). Cami,
günümüzde bakımlı olup konumundan dolayı cemaati fazladır.
Lev.3. Çarşı Camii, Plan (O. Eravşar).
408
(Lev. 4. Çarşı Camii, İbadet mekanı).
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
Nevşehir ve Çevresindeki Osmanlı Camilerinden Örnekler
Nevşehir’in 18 km. kuzeyindeki AVANOS, günümüzde ilçe konumundaki
eski bir yerleşim yeridir. İçinden akan Kızılırmak Nehri kenti Kuzey ve Güney Yaka olmak üzere ikiye ayırır. Eski kent merkezi ve tarihi yapılar nehrin
kuzey yakasında arkasını dağ eteğine, önünü ise nehir ve ovaya verecek
şekilde kurulmuştur. İlçe bugün hem kentsel hem de doğal sit alanı içindedir.
Avanos’un tarihi bölgenin tarihi ile benzerlik gösterse de, nehrin ve çamurun getirdiği avantajla çanak-çömlek yapımcılığı Hititlere kadar indirgenir. Geçmişte olduğu gibi günümüzde de Kayseri – Nevşehir – Aksaray
– Konya yolunun Avanos’tan geçmesi yerleşime canlılık getirmiştir. Antik
dönemde “Venessa” adıyla bilinen ilçenin, Anadolu Selçukluları Döneminde “Evenüz” adını taşıyan bir köy olduğu sanılır. Günümüzde hala
bir mahalle ve caminin Alâeddin adını taşıması da tesadüfî olmasa gerek.
Osmanlı döneminin başlarında Niğde sancağında Ürgüp kazasına bağlı
bir köy iken, 19. Yüzyıl ikinci yarısında yapılandırılarak 1888’de Kırşehir
Sancağında bir kaza konumuna yükseltilmiştir (Emiroğlu, 1993: 227-32).
Cumhuriyet Döneminde ise 1954’de Nevşehir’e bağlı bir ilçe haline dönüştürülmüştür.
Çukur Camii: Çarşı içinde Cami-i Kebir Mahallesinde konumlanan yapı,
“Ulu Cami”, “Cami-i Kebir” ve “Yer altı Camii” adlarıyla da tanınır.
Kitabe ve vakfiye gibi birinci el kaynakların mevcut olmaması tarihlendirmede sorun teşkil etse de, bazı mimari özellikler 18. Yüzyıl Osmanlı Dönemi yapısı olduğunu düşündürür (Mülayim 19896:141; Aydın,
1997:1345).
Cami, ilk yapım evresinden günümüze kadar hem cephelerde hem de iç
mekânda yapılan ekleme ve müdahalelerle değişime uğramış ve kısmen
özgünlüğünü kaybetmiştir. Camiye, yol seviyesinin 2.82m. aşağısındaki iç
avluya merdivenlerle inilerek ulaşılır. Avludaki bazı bölümler sonradandır.
Yapının içine güney cephe eksenine yakın konumda açılan bir kapıyla girilir. Kapı üzerinde “Cami – i Kebir ve Y.T.1302” yazılı bir levha göze çarpar.
Bu tarihe güvenirsek 1885 tarihli olmaktadır. Kapıdan sonra tonoz örtülü eğimli bir koridor aracılığıyla ibadet mekânına ulaşılır. Avludan 1.02m.
daha aşağı kot seviyesindeki ibadet mekânı doğu – batı doğrultusunda
dikdörtgen planlıdır. Üzeri beşik tonozla örtülmüş takviye kemerleriyle de
desteklenmiştir (Lev.5).
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
409
M. Fatih MÜDERRİSOĞLU
Lev.5. Çukur Camii Plan (U. Sezgin).
Lev.6. Çukur Camii, Üstten görünüm.
Kuzey duvar sağır bırakıldığı için
cami diğer cephelere açılan altı pencere ile aydınlanır. Güney duvarda iki
farklı mihrap nişi, minber ve niş göze
çarpar. Yapı günümüzde iyi durumda
ve ibadete açıktır. Cepheden yeterince algılanamasa da (Lev.6), merkezde yer alması nedeniyle cemaati
fazladır.
Orta Camii: Kızılırmak Nehrinin kuzey kıyısında aynı adla tanınan mahallede yer alır. Karşısında tarihi bir hamam bulunur. Cami aslında zaman
içinde yapılan eklemelerle yapı topluluğuna dönüşmüştür (Lev.7).
Lev.7. Orta Camii, Genel görünüm.
410
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
Nevşehir ve Çevresindeki Osmanlı Camilerinden Örnekler
Vakfiyesi tespit edilemeyen caminin giriş kapısı üzerinde kitabeyle karşılaşılır. Tam okunamayan kitabeden anlaşıldığı kadarıyla Hüseyin el Hacı
adı ile H.1211 tarihi dikkati çeker. Bu kişi olasılıkla yapının banisi 1796 M.
tarihi de inşa tarihi olmalıdır.
Günümüzde
birbirine
bitişik
mekânlardan oluşan camide merkezdeki mekân depo, doğudaki
mekân ise Kur’an kursu olarak değerlendirilmektedir. Sonuçta bazı
eklemeler karmaşayı getirmiştir.
Yapı hafif meyilli bir saha üzerindedir. Camiye ulaşmak için avlu cümle kapısından giriş sağlanır. Girişten
sonra küçük bir avlu göze çarpar.
Lev.8. Orta Camii, Taşıyıcı ayaklar.
Avludan da üzerinde bir kitabenin
yer aldığı kapıyla ibadet mekânına
geçilir. İbadet mekânı, “Ters T” plan şemalıdır ve kendi içinde iki ayrı bölüme ayrılır. Güneyde minber ve mihrabın da bulunduğu bölüm eyvan şeklinde olup beşik tonozla örtülüdür ve takviye kemerleriyle desteklenmiştir.
Ana eyvanın kuzeyinde dikdörtgen planlı ve kendi içinde iki ayrı düzenlemeyi yansıtan yan sahınlar göze çarpar. Yan sahınlar mihrap eksenine yerleştirilen bodur tipteki paye ve kemerlerle ayrı düzenleme gösterir (Lev.8).
Üzerini beşik tonozlar örter ve yine takviye
kemerleriyle desteklenir. Üst kat ise galeri
şeklinde olup kadınlar mahlefine ayrılmıştır.
İç avludaki abdest muslukları ve helâ hücrelerinin yer aldığı yamuk planlı bölümden
sonra depo amaçlı kullanılan dikdörtgen
planlı, payelerle bölüntüye uğratılmıştır iç
içe iki odaya geçilir. Bu odalarda sokağa açılan kapı bulunur.
Lev.9. Orta Camii, Bölgeye
özgü mimari üslubuyla
minarenden bir görüntü.
Kuzeydeki yan avlunun içerisinden, mescit, çatıya ve minareye çıkış merdivenleri ile
Kur’an Kursu olarak değerlendirilen mekâna
geçilir. Mescit olarak tanımlanan yer sonradan inşa edilen küçük boyutlu bir odadır.
Yanında dama çıkış merdivenleri bulunur
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
411
M. Fatih MÜDERRİSOĞLU
minare damda sivri külahlı köşk tipindedir (Lev. 9). Kur’an Kursu olarak
değerlendirilen dikdörtgen planlı mekân altta tonoz üste kırma çatı yapılarak diğer bölümlerin düz dam olan örtüsünden farklılaşır. Bu bölümün
altı kapıyla girilen iç içe doğal mağara odaları şeklindedir. Cami onarılmış
olup bazı kısımları kullanılmaktadır.
Alâeddin Camii: Nehrin kuzey yakasında aynı adla tanınan mahallededir. Orta Camii ile yakın güzergâhtadır. Tarihlendirmede caminin ilk evresi
sorun oluşturmaktadır. Belge bulunmadığı halde kimi yayınlarda Alâeddin
Keykubad (1220-37) döneminden söz edilir.
Cami, gerek cephe anlayışı gerek iç düzenlemelerden de anlaşılacağı üzere farklı tarihlerde yapılan ekleme ve onarımlarla değişikliğe uğramış ve
orijinal halini kaybetmiştir. Caminin ibadet mekânı ile diğer amaçlar için
kullanılan bölümlerine giriş kuzeydendir (Lev. 10).
Lev.10. Alâeddin Camii, Giriş cephesi.
Önce baldeken tarzında kubbeli küçük bir birimle karşılaşılır ve iç koridora
geçilir. Yol kot seviyesinden 0.84 m. aşağıdaki iç koridor dikdörtgen planlı
olup üzeri beşik tonozla örtülüdür. Koridorun her iki yanında karşılıklı olarak açılmış simetrik odalar günümüzde cami personeli için değerlendiril-
412
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
Nevşehir ve Çevresindeki Osmanlı Camilerinden Örnekler
miştir. Koridorun sonundan doğu – batı doğrultusundaki ibadet mekânına
geçilir. Burada zemin seviyesi girişe göre 1.30m. aşağıdadır. İbadet mekânı
kendi içinde iki farklı özellik yansıtır. Özgün olduğu düşünülen doğudaki
küçük birim kubbeyle örtülüdür. Bu bölümün ilk evreye Anadolu Selçuklu
Dönemine, belki de adını taşıdığı Alâeddin Keykubat zamanına ait olacağı
düşünülebilir. Batı kısım ise daha geniş tutulmuş olup üzeri beşik tonozla
örtülüdür ve takviye kemerleriyle desteklenmiştir (Lev. 11).
Lev.11. Alâeddin Camii, İbadet mekanı.
Mihrap ve minber batıdaki bölümde yer alır. Batı bölümün Osmanlı Döneminde belki 16. yüzyılda Hacı Mehmed adlı bir kişi tarafından eklendiği
iddia edilir. Caminin diğer kısımları ve yeni minaresi ise 1950-60 onarımları sırasında eklenmiştir.
İl merkezi Nevşehir’e 15km, bağlı olduğu ilçe Ürgüp’e ise 6km uzaklıkta
konumlanan GÖREME, bir zamanlar Kayseri – Konya kervanyolu üzerinde, günümüzde ise ana karayolu ile bağlantılı alandadır. Belde, bölgenin
diğer yerleşimleri gibi hem doğal hem de kültürel sit alanı içindedir. Tarihte
“Korama” adıyla tanınan Göreme özellikle vadisiyle tanınır.
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
413
M. Fatih MÜDERRİSOĞLU
Halil Ağa Camii: Yapı, kent merkezinde, oldukça eğimli bir alan üzerindedir. Çevresi Cami ve Konak sokaklarıyla çevrilidir. Vakfiyesi tespit edilemeyen ceminin tarihlendirilmesi hitabe ve mimari özelliklerine göre yapılır.
İbadet mekânına giriş kapısı üzerindeki sekiz satırlık Osmanlıca kitabede
geçen 1257 H./1841 M. tarihi caminin yapım yılı olmalıdır. Kitabede bani
el – hacı Osman adıyla bilinen kişinin caminin yaptıranı olduğu kabul edilebilir. Kitabede adı geçen Abdullah Ağa’nın yapıyla bağlantısı anlaşılamamaktadır. Camiye adını veren Halil Ağa’nın adına ise kitabede rastlanmaz.
Olasılıkla sonraki banisi yada onarımını yaptıran kişi olmalıdır.
Caminin ilk yapım evresinden günümüze değin bazı eklemeler ve onarımlar gördüğü günümüze ulaşan kimi izlerden özellikle de malzeme – teknikten anlaşılmaktadır. İbadet mekânı içinde, son cemaat yeri ve avluda
kayda değer değişiklikler olmuştur.
Cami, ibadet mekânı, son cemaat yeri ve ona sonradan eklenen bir
mekân, minare, iç avlu ile avlu içinde konumlanan hazire, helâ ve abdest
musluklarından oluşur (Lev. 12). Sokaktan camiye giriş batı cephenin avlu
duvarı içine açılan bir kapıyla sağlanır. İç avlu çevre koşulları ve mülkiyet sınırları ölçüsünde yamuk bir plan şeması yansıtır. Avluda yenilendikleri veya
sonradan yapıldıkları anlaşılan abdesthane, çeşme ve abdest muslukları
gibi müştemilatla karşılaşılır.
Lev. 12. Halil Ağa Camii, Avlu ve son cemaat yeri.
414
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
Nevşehir ve Çevresindeki Osmanlı Camilerinden Örnekler
İbadet mekânına son cemaat yerinin merkezindeki bir kapıyla girilir. Doğu
– batı doğrultusunda dikdörtgen planlı harim, merkezde yer alan dört
sütunla üç sahınlı olarak düzenlenmiş, sahınlardan merkezdeki daha geniş
tutulmuştur. Sütunlar arasına sivri kemerler atılmıştır. Örtü sistemi kuzey –
güney doğrultusunda atılan sivri beşik tonoz olup tonozları desteklemek
için aralara takviye kemerler yerleştirilmiştir. Sütun başlıkları fiyonk biçimiyle oldukça bezemeli olup iki sıra halindedir. Benzer şekilde orta bölümde takviye kemerlerinin başlangıç ile kemer araları da bezemelidir. Yapı,
çeşitli yönlere açılmış pencerelerle aydınlanır. Duvarlar zeminden 2,5m.
yüksekliğe kadar lambri ile kaplıdır. Harim içinde mihrap, minber, vaaz
kürsüsü ve kadınlar mahlefi göze çarpar. Mahlef kuzey duvarın önünde
üst kattadır. (Lev.13)
Lev. 13. Halil Ağa Camii, İbadet mekanı.
Son cemaat yeri doğu batı yönünde dikdörtgen planlıdır. Merkezdeki iki
sütunla bölüntüye uğramıştır. Üzeri sivri tipte beşik tonozlarla örtülü olup
takviye kemerleriyle desteklenmiştir. Bu bölümün güney duvarının eksenine
giriş kapısı açılmış, onun üzerine de sekiz satırlık kitabe yerleştirilmiştir. Son
cemaat yerinin kuzeybatısında ise çatıya minare için çıkış merdiveni bulunur.
Son cemaat yerinden bir kapıyla da dikdörtgen ek bir bölüme geçilir.
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
415
M. Fatih MÜDERRİSOĞLU
Kuzey cephe orijinalde üç kemerle düzenlenmişken zaman içinde örülmüştür. Kuzeybatı cephede köşk tipi minareyle karşılaşılır. Baldeken tarzlı
taş külahlı minare zeminden 6,5m. yüksekliktedir. Bu cephe sağır tutulmuştur (Lev. 14). Güney cephe sokakla ilintilidir. Doğu cephe ise yapılarla çevrili olduğundan sokaktan algılanması zordur. Yapının bazı köşeleri
arasında 0,44 m. Kot farkı vardır. Caminin ibadet mekânı ve son cemaat
yerinin üzeri düz dam şeklindedir. Cami günümüzde bakımlı olup ibadete
açıktır.
Lev.14. Halil Ağa Camii, Batı Cephe ve yol bağlantısı.
İl merkezi Nevşehir’e 14 km., bağlı olduğu ilçe merkezi Ürgüp’e ise 6
km. uzaklıkta yer alan ORTAHİSAR, 3492 nüfuslu bir beldedir. Ortahisar,
Ürgüp – Nevşehir karayolunun Göreme yolu ile birleştiği noktanın güneyinde, ana yoldan yaklaşık 1 km. içeridedir. İki vadinin kesiştiği yerde
volkanik arazi üzerine kurulmuştur. Platonun merkezinde de kasabaya
adını veren ve hisar adıyla tanınan kaya kütlesi bulunur. 50m. yükseklikteki hisar yerleşiminin siluetini oluşturur. Dikçe bir fayın kenarına konumlanan belde de eski kent kalenin etrafında ve yamaçlarındadır. Merkezde
ve etrafta çok sayıda manastır, kilise, kaya damları, güvercinlik ve cami,
hamam, çeşme vb. Türk dönemi eserlerine rastlanır. Aslında yerleşiminin
416
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
Nevşehir ve Çevresindeki Osmanlı Camilerinden Örnekler
adını kökeni bilinmese de bir söylenceye göre Anadolu Selçukluları Döneminde bu adı almıştır.
Çukur Camii: Yapı, hisarın alt tarafında, tarihi kent dokusu içinde Cami-i
Cedid Mahallesinde Hüseyin Bey Caddesi üzerindedir. Vadiye inen bir yol
üzerindeki caminin inşa edildiği alan oldukça meyilli olduğundan tıraşlama
yöntemi ile teraslama yapılmıştır. Bu bağlamda farklı kodlarda kademeli
inşaat söz konusu olmuş, güney cephe en üst kat seviyesini oluşturmuştur.
Dolayısıyla yol seviyesinin altındaki camiye ulaşmak için merdivenlerle inilir.
Aslında cami tek başına olmayıp mekânları kendi içinde bağlantılı bir yapı
topluluğu şeklindedir. Aralarında geçiş bulunan caminin yazlık ve kışlık
bölümleri dışında, güneydeki sokakta bağlantıyı sağlayan merdivenli koridor, zemini eyvan şeklinde dışa açılan ve gerisinde işlevi tam olarak bilinmeyen bir mekân ile, onun üzerinde yer alan iki bölüm ve bu bölümler
arasında ilişkiyi düzenleyen küçük bir iç avlu kendi içinde bütünlük gösterir (Lev. 15).
Lev. 15. Ortahisar Çukur Camii, Genel görünüm.
Yapının tarihlendirilmesinde sorun söz konusudur. Belge eksikliğinden
dolayı kesin bir tarihleme yapılamamaktadır. Ancak Ortahisar merkez ve
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
417
M. Fatih MÜDERRİSOĞLU
bölgedeki diğer benzer örneklerden yola çıkarak Osmanlı Döneminin 18.
Yüzyılında inşa edilmesi olasıdır.
Yazın kullanıldığından yazlık adıyla tanınan bölümün cepheleri sokaktan
rahat algılanır. Mihrap dışa yansıtılmamıştır. Caminin en üst kat seviyesi
güney olup sokakla bağlantılıdır. Batı cephe vadiye bakar. Kuzey cephede
de oldukça yüksek görüntü verir. Yazlık bölüm dikdörtgen planlı olup eksendeki iki paye ile kendi içinde iki sahınlı olarak düzenlenmiştir. Sahınlar
mihraba dikey uzanır ve üzerleri sivri beşik tonozla örtülüdür. Tonozlar
takviye kemerleri ile desteklenmiştir. Güney ve kuzey duvarın pencereleri
mazgal tiplidir. Güney duvarda aştan yapılmış bezemeli minber ile mihrap
yer alır (Lev. 16).
Lev. 16. Çukur Camii, Yazlık ibadet mekanı.
Kışlık bölüm kaya dolgu tüflü bir alanın değerlendirilmesiyle oluşmuş yamuk planlı bir bölümdür. Ulaşımı iki kapıdan sağlanır. Her iki bölüm arasında geçiş söz konusudur. İçte düzensiz yerleştirilen üç taşıyıcı ayak bulunur. Düz tavanı sonradan ahşapla kaplanmıştır (Lev. 17). İki pencereyle
aydınlanır.
418
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
Nevşehir ve Çevresindeki Osmanlı Camilerinden Örnekler
Lev.17. Çukur Camii, Kışlık ibadet mekanı.
Cami dışında kullanılan mekânlara gelince; merkezdeki iç avluya bakan ve
kuzeydoğu köşeden camiye bitişik fevkani bir düzenleme görülür. Zemin
katı avluya bir eyvanla açılan ve gerisinde bir mekânın yer aldığı düzenlemenin üst katı, girişin kuzeydoğu sokaktan ve daha üst seviyeden sağlandığı birbiriyle bağlantılı iki oda şeklindedir. Bu bölümün işlevi tam olarak
bilinmiyorsa da şadırvan, mutfak veya kiler şeklinde kullanıldığı sanılmaktadır. Üst kattakiler odalar iç içe düzenlenmiş olup dikdörtgen planlı iki
odadır. Zemin ahşap kaplamadır. Odaların üzerleri sivri beşik tonoz örtülüdür. Pencerelerle aydınlatılan bu mekânlar yakın tarihe kadar imam odası olarak kullanılmıştır. Orijinalde mekân kuruluşu sibyan mektebi olarak
kullanımına daha uygundur. Caminin ana bölümünün üzerinde de köşk
minare göze çarpar (Lev. 18).
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
419
M. Fatih MÜDERRİSOĞLU
Lev.18. Çukur Camii, Dış görünüm ve minare.
Sonuçta, konu kapsamına alınan camiler için ortak değerlendirme yapabiliriz.
1. Yapımlarında bölgenin tipik Nevşehir taşı kullanılmıştır.
2. Örtü sisteminde hemen hemen beşik tonoz ve beraberinde takviye
kemeri tercih edilmiştir.
3. Kimi örneklerde orijinal tüflü kayalardan mekân ve destek için yararlanılmıştır.
4. Eğimli arazilerde inşaat söz konusu olduğundan camilerin ilgili
mekânlarında farklı kot seviyeleri söz konusu olup yolun alt kotundadır.
5. Bani, mimar ve usta sorunları olduğu gibi tarihlendirmeye yardımcı
olacak vakfiye ve kitabelerin eksiklikleri de sorun teşkil etmektedir.
6. Eklentiler ve değişiklikler zaman içinde nüfus artışına bağlı olarak ve
yeni ihtiyaçlar doğrultusunda yapılmış olmalıdır.
7. Tonoz örtünün üzeri genelde düz dam yada toprak örtülüdür.
8. Özgünün de külahlı köşk minare adı verilen bölgesel minare kullanımı
mevcut iken sonradan bazı camilerde 1950 sonrasında klasik minare
tipi eklenerek çift minare kullanımı karşımıza çıkmaktadır.
420
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
Nevşehir ve Çevresindeki Osmanlı Camilerinden Örnekler
9. Tarihlendirmede 18-19. Yüzyıllar hakim durumdadır.
10. Bezeme camilerde birinci derece etkili olmamış kimi örneklerde taş,
alçı, kalem işi bezemeye minber, mihrap, minare ve sütun başlıklarında
yer verilmiştir.
11. Çalışma konusu oluşturulan altı yapı da yöresel üslupla yapılmış olup
Başkent etkisi yoktur.
Seçilmiş Genel Yayın Listesi
Anonim, 1973. Nevşehir İl Yıllığı.
Anonim, 1998. Nevşehir İl Yıllığı.
Aslanapa, Oktay, 1986. Osmanlı Devri Mimarisi, İstanbul.
Ateş, Mehmed, 1996. Kapadokya’nın Başkenti Nevşehir, Ankara.
Aydın, M., 1997. “Nevşehir”, Eczacıbaşı Sanat Ansiklopedisi, C. II., s.1345.
Emiroğlu, K. V.d. (haz). 1325/1907. Ankara Vilayet Salname , Resmisi, Ankara.
Eravşar, Osman, 1993. Ürgüp ve Çevresinde Türk – İslam Devri Yapıları. Konya
Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yayımlanmamış Yüksek Lisans
Tezi.
Evliya Çelebi, 1970. Seyahatname (haz. Z. Danışman), C. V. İstanbul.
Mülayim, Selçuk, 1996. Nevşehir’de Türk Dönemi, İstanbul.
Nişanyan, Sevan, 2010. Adını Unutan Ülke, İstanbul.
Özkul, Abdurrahman, 1991. Dünden Bugüne Nevşehir ve Yöresi Tarihi, Kayseri
Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi.
Ramsay, W. M., 1890. The Historical Geography of Asia Minor, London.
Sakaoğlu, Necdet, 2010. 20. Yüzyıl Başında Osmanlı Kentleri, İstanbul.
Sağcan, Faruk, 2005. “Nevşehir İli Mimari Eserlerine Genel Bir Bakış”, Nevşehir,
Y. 1, S. 1, s. 25-27.
Sezgin, Uğur, 2002. XVIII. Yüzyılda Nevşehir ve İlçelerindeki Osmanlı Dönemi Mimari Eserleri, Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Sanat
Tarihi Anabilim Dalı Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi.
Sözen, Metin v.d., 1998. Kapadokya, İstanbul.
Strabon. 1987. Coğrafya Anadolu (Kitap XII, XIII, XIV). (Yay. Haz. N. Başgelen)
İstanbul.
Tuğlacı, Pars, 1985. Osmanlı Kentleri, İstanbul.
Tuncel, Metin, 1986. Nevşehir Yöresi, İstanbul.
Türkmen, K. Talih, 1999. Ürgüp, Ankara.
Umar, Bilge, 1993. Türkiye’deki Tarihi Adlar, İstanbul.
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
421
NEVŞEHİR KAZÂSI’NIN EĞİTİM, DİNÎ VE SOSYAL YAPILARI
(1700-1800)
EDUCATIONAL, RELIGIOUS AND SOCIAL STRUCTURE
OF TOWN OF NEVSEHI (1700-1800)
M. Murat ÖNTUĞ* - Hüseyin SARAÇ***
ÖZET
Bu tebliğde, Osmanlı Devleti’nin taşra teşkilatı hakkında önemli bir
kaynak olan Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivi’nin bir kısmını oluşturan Hurufât Defterleri tasnifi içinde XVIII. yüzyılın tamamında birlikte ifade edilen Nevşehir ve Ürgüp kasabasına ait kısımların tamamı
incelenmiştir. Bu sayede Nevşehir şehrinde ve Ürgüp kasabasında
bulunan eğitim kurumları; muallimhâne ve medreseler ile dinî yapılar arasında bulunan; camiler, mescitler ve sosyal yapılar; han ve
hamamların tanıtımı yapılmıştır. Anadolu’da yer alan Nevşehir şehrinde ve Ürgüp kasabasında bulunan eğitim, dinî ve sosyal yapılarda
görevli personel ve bunların görevlerine atanması, görevlerinin sona
ermesi, görev değişikliğinin ne şekilde olduğu, atamalarda yetkili
olan kişiler ve bu kurumlarda çalışanların aldıkları ücretler konusuna da açıklık getirilmeye çalışılmıştır. Böylece XVIII. yüzyılında İç
Anadolu’da bir taşra kazası olan Nevşehir’in kaza merkezi ve Ürgüp
kasabasında bulunan mahalle ve mevki adları; medrese, mektep,
cami, mescit, han, hamam gibi yapıların kimler tarafından yaptırıldığı, bu müesseselerin sayısı, görevlileri, aldıkları ücretler ortaya
çıkarılmıştır.
Anahtar Kelimeler: Nevşehir, Ürgüp, Cami, Medrese, Görevliler
ABSTRACT
In this notification, in regimentation of Hurufat notebooks that
constitue a few parts of the General Directorate of Foundations’
archive and that is very important resource about provincial organi* Doç. Dr., Uşak Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü,
e-posta:[email protected]
* Arş. Gör., Nevşehir Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölümü, e-posta:[email protected]
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
423
M. Murat ÖNTUĞ - Hüseyin SARAÇ
zation of Otoman Empire, all parts of town of Nevsehir and Urgub
were examined.By this means, educational corporations in Nevsehir and Urgub town, madrasahs, religious buildins such as mosques, hermitages and social buildins, inns and Turkish Baths will be
presented. Also it will be made clarifications about staff members
who are employeed in educational, religious and social institutions
appointment of these staff members, their end of employement
and how they are out of job, their shift in working place, people
authorized in appointment and wages that the emploees get in
these corporations. Thus, in 17th century, street and place names in
the center of Nevsehir and Urgub town that is a Central Anatolian
Town, constructerers of madrasahs, schools, mosques, hermitages,
inns and baths, the numbers of these institutions, people authorized, wages that they get will be searched out.
Key Words: Nevsehir, Urgub, Mosque, Madrasah, Employees
Giriş
Köyden Şehre Bir Değişim Süreci: Damat İbrahim Paşa ve Nevşehir
Nevşehir İç Anadolu’da Kızılırmak vadisinin güney yamacındadır. Bugünkü
şehrin olduğu yerde Osmanlı döneminde Muşkara adlı bir köy mevcuttu.
Damat İbrahim Paşa’nın doğum yeri olan Muşkara Köyü Osmanlı idarî
teşkilatı içinde 1518 yılında Karaman Vilâyeti’nin Niğde Sancağı’nın Ürgüp Kazası’na bağlı Uçhisar Nahiyesi’nin köyleri arasında yer almaktaydı. Bu köyün bağlı bulunduğu Ürgüp, Türkiye Selçuklularının en önemli
merkezlerinden biriydi. XVI. yüzyılın ilk çeyreğinde 1518 yılında Muşkara
Köyü’nde tamamı gayri Müslim yaklaşık 450 kişi yaşıyordu1. 1584 yılında vergi mükellefi 185 neferden 46’sının Müslüman olması köyde artık
sadece gayri müslimlerin yaşamadığını göstermesi açısından önemlidir.
Bundan sonraki yıllarda nüfusun Müslümanlar lehine arttığı muhakkaktır.
XVII. yüzyılda Celali isyanlarından dolayı nüfusta belirgin bir azalma meydana gelmiştir2.
Muşkara Köyü’ne Türkiye Selçukluları devrinde güvenlik ve asayişi sağlamak amacıyla bir kale yaptırılmıştı. Bu kale İbrahim Paşa’nın gayretleriyle
1
İlhan Şahin, “Nevşehir mad.” DİA, C.33, İstanbul, 2007, s.65; Fahri Çerçi, Damat İbrahim Paşa ve
Nevşehir, İlya Yay., İzmir, 2003, s.42.
2 Şahin, a.g.m, s.65.
424
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
Nevşehir Kazâsı’nın Eğitim, Dinî ve Sosyal Yapıları (1700-1800)
tamir edilip sur eklenmek suretiyle genişletilmiş ve içindeki asker sayısı
arttırılmıştır3. Köyün idari yapısında XVIII. yüzyıla kadar önemli bir değişim
yaşanmamıştır. Muşkara Köyü’nün fizikî, demografik ve sosyo-ekonomik
değişimi XVIII. yüzyılın ilk çeyreğinde Damat İbrahim Paşa’nın sadrazamlığı döneminde olmuştur4. Lale devrinin meşhur sadrazamı İbrahim Paşa
doğduğu Muşkara Köyü’nde büyük bir imar faaliyetine girmiştir. Köyde imar işleri devam ettiği sırada idarî açıdan önemli değişikler yaparak
Ürgüp’te kurulan pazarı Muşkara’ya taşımış, yine Ürgüp’te oturan kadı
buraya yerleşip, davalara burada bakmaya başlamıştır. Bu sayede Muşkara
Köyü şehir özelliklerine sahip olunca 1725 yılında Nevşehir adını almıştır5.
Damat İbrahim Paşa yeni kurulan şehirde imar faaliyetlerini sürdürdüğü
sırada nüfusun azlığından dolayı askerî, eğitim ve dinî personelin sayısını
da arttırmış, şehre göçü özendirmek maksadıyla halkın bütün vergilerinin kendi vakfından ödenmesini ve ev yapmalarını kolaylaştırıp civarda
yaşayan konar-göçer aşiretlerin şehre yerleşmesini sağlamıştır. Nevşehir’e
gelip yerleşenler arasında Boynu İnceli Türkmenlerine mensup mahalle-i
oymak-ı Boynu İncelü, mahalle-i oymak-ı Sıdıklu, mahalle-i oymak-ı Kürt
Mahmutlu, mahalle-i oymak-ı Herikli, mahalle-i oymak-ı Turasanlu, Danişmendlü, Kütüklü, Karaca Kurtlu, Hacı Ahmetlü gibi konar-göçer topluluklar bulunmaktaydı6. Nitekim XVIII. yüzyılda şehre yerleştirilen aşiretlerin
3
Kaledeki askerlerin büyük kısmı Nevşehir’e bağlı köylerdendi. Soğanlı Köyü Nevşehir Kalesi
müstahfızları köylerinden biriydi. “Nevşehir kalesi müstahfızları kuralarından Soğanlı karyesinde mescide minber vaz’ olunup hitabeti yevmi nim akçe ile Mehmet’e… Zilkade 1190 (AralıkOcak/1776-1777)”. Bkz. Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşiv Defteri (Kısaca: VAD.) VAD. no:1151,
s.182.
4 Damat İbrahim Paşa’nın hayatı ve hayır eserleri hakkında bkz. İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı
Tarihi, C.IV, 1. Bölüm, 2. Baskı, TTK, Ankara, 1978, s.147-171; İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı
Tarihi, C.IV, 2. Kısım, 2. Baskı, TTK, Ankara, 1989, s.310-316; M. Münir Aktepe, “Nevşehirli Damat
İbrahim Paşa’ya Ait İki Vakfiye”, Tarih Dergisi, C.XI, S.19, İstanbul, 1960, s.149-160; M. Münir
Aktepe, “Nevşehirli İbrahim Paşa”, İA, C.IX, İstanbul, 1964, s.234-239; M. Münir Aktepe, “Damat İbrahim Paşa Nevşehirli” DİA, C.8, İstanbul, 1993, s.441-443; Nevşehirli Damat İbrahim Paşa
tarafından İstanbul’da XVIII. yüzyılın ilk yarısında yaptırılan iki ayrı külliye için bkz. Semavi Eyice,
“Damat İbrahim Paşa Külliyesi”, DİA, C.8, İstanbul, 1993, s.443-447; Nevşehirli Damat İbrahim
Paşa tarafından XVIII. yüzyılın ilk yarısında Nevşehir’de yaptırılan külliye için bkz. İlknur Aktuğ Kolay, “Damat İbrahim Paşa Külliyesi”, DİA, C.8, İstanbul, 1993, s.447-449; İlknur Aktuğ, Nevşehir
Damat İbrahim Paşa Külliyesi, KBY, Ankara, 1992; Fahri Çerçi, Damat İbrahim Paşa ve Nevşehir,
İzmir, 2003; Mehmet Ekiz, Nevşehir’de Türk Dönemi Mimari Eseleri, (Basılmamış Doktora Tezi),
Ankara, 2006; Şevki Gedik, Nevşehir Damat İbrahim Paşa Külliyesi, (Basılmamış Yüksek Lisans
Tezi), İstanbul, 1993.
5 Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, C.IV, 1. Bölüm, s.156; Şahin, a.g.m, s.65.
6 Şahin, a.g.m, s.66; Remzi Rehber, Nevşehir ve Göreme, Yeni Matbaa, Ankara, 1961; Arif Bilge,
Bazı Abideleri ve Kitabeleri ile Nevşehir ve Lale Devri Tarihi, Konya, 1966, s.70.
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
425
M. Murat ÖNTUĞ - Hüseyin SARAÇ
büyük kısmının ismiyle Nevşehir ve Ürgüp kasabasında yeni mahalleler
kurulmuştur7.
Nevşehir’e yapılan iskân hareketleri sayesinde şehirdeki nüfus kısa sürede
artış göstermiş ve 1730 yılında birkaç bine ulaşmıştır8. İbrahim Paşa şehre
yeni yerleşen halkın güvenliğini sağlamak amacıyla mevcut kaleyi tamir
ettirmiş ve kaleye dizdar, topçu neferatı ve cephaneyle birlikte mehter
takımı yerleştirmiştir9.
Damat İbrahim Paşa sadrazamlığı döneminde İstanbul10 ve Nevşehir’de
birçok hayır eserleri yaptırmıştır. Tebliğimizin ana konusunu teşkil eden
Nevşehir’deki dinî, eğitim ve sosyal yapıların nüvesini İbrahim Paşa’nın
Muşkara’ya yaptırdığı cami, medrese, sıbyan mektebi, imaret, kervansaray, hamam ve iki çeşmeden oluşan külliyesi oluşturmaktadır. Eğimli
bir araziye inşa edilen külliyede cami, medrese, sıbyan mektebi ve imaret istinat duvarı ile sınırlandırılmış bir platform üzerinde inşa edilmiştir.
Orta kısmından Cami-i Cedit Caddesi geçen bu manzumenin doğusunda
cami, batısında muallimhane, medrese ve imaret ile biri cami avlusunun
güney duvarının dışında, diğeri muallimhane avlusu köşesindeki istinat
duvarı üzerinde olmak üzere iki çeşme yer almaktadır. Bu manzumenin
kuzeyindeki eğimli alan üzerinde hamam bulunmaktadır. Şimdiye kadar
yapılan çalışmalarda bu külliyeyi oluşturan yapılar hakkında birçok çalışmalar yapılmıştır11. Bununla birlikte İbrahim Paşa külliyesinin inşası devam
7
8
9
10
11
Hurufat Defterleri kayıtlarında XVIII. yüzyılda Nevşehir kazası ve Ürgüp kasabasına yerleşen aşiretlerin kurdukları mahallelere rastlanmaktadır. Örneğin, Danişmendlü Mahallesi için bkz. VAD.
no:1152, s.4; no:562, s.146; no:1148, s.238; Herikli Mahallesi bkz. VAD. no:1154, s.107; no:564,
s.23; no:1154, s.109; Karaca Kurt Mahallesi bkz. VAD. no:563, s.122; no.1151, s.181.
Şahin, a.g.m, s.66.
Şahin, a.g.m, s.65.
Nevşehirli Damat İbrahim Paşa İstanbul’da yaptırdığı eserleri eşi Padişah III. Ahmet’in kızı Fatma Sultan’la birlikte Şehzadebaşı’nda dârülhadis, mescit, kütüphane, sebil, çeşme ve seksen iki
dükkândan oluşan bir külliye, Hocapaşa semtinde bir mektep ile bunun altında bir sebil, Sirkeci’de
Yeni Postahâne’nin arkasında Acı Musluk Mescidi civarında dârülhadis ve hamam oluşan bir manzume, yine Babıâlî’nin karşısına eşi Fatma Sultan adına cami, Sadabad’da cami ve kasır, Çırağan
mevkiinde Beşiktaş Mevlevihânesi yanında yalı, Topkapı civarında köşk, Nuruosmaniye’de Çuhacılar Hanı, Kanlıca, Hünkar İskelesi, Sultaniye, Yalıköyü, Bahariye, Ortaköy, Üsküdar, Fatih ve
Çubuklu’da çeşmeler ve bunların su-yolarını yaptırmıştır. Daha detaylı bilgi için bkz. Aktepe, “Damat İbrahim Paşa”, s.442; Eyice, “Damat İbrahim Paşa Külliyesi”, s.443-447; Uzunçarşılı, Osmanlı
Tarihi, C.IV, 1. Bölüm, s.156-157.
Aktuğ, Nevşehir Damat İbrahim Paşa Külliyesi, Ankara, 1992; Çerçi, Damat İbrahim Paşa ve Nevşehir, İzmir, 2003; Mehmet Ekiz, Nevşehir’de Türk Dönemi Mimari Eseleri, (Basılmamış Doktora Tezi),
Ankara, 2006; Şevki Gedik, Nevşehir Damat İbrahim Paşa Külliyesi, (Basılmamış Yüksek Lisans
Tezi), İstanbul, 1993.
426
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
Nevşehir Kazâsı’nın Eğitim, Dinî ve Sosyal Yapıları (1700-1800)
ettiği yıllarda ve külliyenin tamamlanmasından sonra, yani XVIII. yüzyılın birinci çeyreğinden itibaren Nevşehir şehri ve Ürgüp kasabasının nasıl
bir yapısal değişim yaşadığı ortaya konulmamıştır. Nevşehir ve Ürgüp’te
iskân ettirilen halkın eğitim ve dinî ihtiyaçlarını İbrahim Paşa’nın yaptırdığı
külliyenin karşılaması mümkün değildi. Yeni kurulan mahallelerde hayırsever insanlar cami, mescit, medrese, sıbyan mektepleri yaptırmışlardır.
Hurufat Defterleri’nin12 içinde Nevşehir ve Ürgüp kasabasına ait kısımlar
yer almaktadır13. Bu çalışma esnasında Hurufat Defterleri’ndeki Nevşehir
kazasına ait sayfaların tamamı incelenmiştir. Araştırma sahası olan XVIII.
yüzyılda Nevşehir kazası ve ona tabi Ürgüp kasabasında İbrahim Paşa’nın
yaptırdığı hayır eserleri haricinde diğer hayırseverler tarafından tesis edilmiş eğitim kurumları: muallimhâne ve medreseler, dinî yapılar: cami ve
mescitler sosyal yapılar: hamam ve çeşmeler gibi yapıların bânileri, inşa
edildikleri yerler, bu yapılara ait vakıflar, görevli personel ve aldıkları ücretler ortaya çıkarılmaya çalışılmıştır. Böylece Nevşehir ve Ürgüp’ün XVIII.
yüzyıldaki mahalleleri ve bu mahallelerdeki yapıların ayrıntılı bir envanteri
çıkarılmıştır14. Nevşehir ve Ürgüp kazası Şer’iyye Sicilleri otuz adet olup
bunların en erken tarihlisi XVIII. yüzyılın sonunda yani 1799 yılında başlamaktadır. Nevşehir’in kaza merkezi olduğu 1727 tarihinden itibaren 1799
yılına kadar tutulan Şer’iyye Sicilleri’nin bulunmaması Hurufat Defterleri’nin
12
Hurufat Defterleri temel alınarak yapılan bazı çalışmalar için bkz. Tuncer Baykara, Osmanlı Taşra
Teşkilatında XVIII. Yüzyılda Görev ve Görevliler (Anadolu), Vakıflar Genel Müdürlüğü Yay, Ankara,
1990; Halit Çal, “1192 Numaralı 1697-1716 Tarihli Hurufat Defterine Göre Bulgaristan’daki Türk
Mimarisi”, Balkanlar’da Kültürel Etkileşim ve Türk Mimarisi Uluslar arası Sempozyumu Bildirileri
(17-19 Mayıs 2000 Şumnu-Bulgaristan) C.I, Atatürk Kültür Merkezi Yay, Ankara, 2001, s.121284; Halit Çal, “Hurufat Defterlerine Göre 19. Yüzyılda Küre Kazası”, Prof. Dr. Zafer Bayburtluoğlu Armağanı Sanat Yazıları, Kayseri, 2001, s.125-166; Murat Öntuğ, “Hurufat Defterlerine
Göre Uşak’taki Eğitim Müesseseleri (1702-1824)”, AKÜ. Sosyal Bilimler Dergisi, S.3, Afyon, 1999,
s.149-171; Murat Öntuğ, “XVIII. Yüzyıl Uşak Tekke ve Zâviyeleri”, 21. Yüzyılın Eşiğinde Uşak
Sempozyumu, (25-27 Ekim 2001), C.I, İstanbul, 2001, s.421-434; Murat Öntuğ, “18. Yüzyıl Denizli’deki Eğitim Kurumları ve Dini Yapılar”, Uluslar arası Denizli ve Çevresi Tarih ve Kültür Sempozyumu, 6-8 Eylül 2006 Uluslar arası Denizli Sempozyumu, 2006, Denizli. s.189-199; Murat Öntuğ,
“Osmanlı Dönemi Uşak’taki Dini Yapılar: Camiler ve Mescitler”, CIEPO, Uluslar arası Osmanlı Öncesi ve Osmanlı Tarihi Çalışmaları 4. Ara Dönem Sempozyumu, 14-17 Nisan 2011, Uşak, 2011,
s.959-992;
13 Hurufat Defterleri tasnifi içinde “Nevşehir maa Ürgüp”, “Nevşehir kazasında nefs-i Ürgüp” ve
“Nevşehir kazasına tabi’ Ürgüp kasabası” şeklinde yer alan defterler numarasına göre şöyledir:
VAD. no:559, 560, 561, 562, 563, 564, 569, 1139, 1142, 1145, 1146, 1148, 1149, 1150, 1151,
1152, 1154, 1155.
14 Günümüz Nevşehir ve ilçeleri Acıgöl, Avanos, Derinkuyu, Gülşehri, Hacıbektaş, Kozaklı ve Ürgüp’ü
içine alan hacimli bir Nevşehir Kültür Envanteri çıkarılmıştır. Bkz. Komisyon, Nevşehir Kültür Envanteri, Nevşehir Valiliği, Nevşehir, 2010.
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
427
M. Murat ÖNTUĞ - Hüseyin SARAÇ
önemini daha da arttırmıştır. Çünkü kadılardan gelen atama kayıtlarının hülasasını oluşturan bu defterlerin başlangıç tarihi XVII. yüzyılın hemen sonlarıdır.
Defterlerde tutulan kayıtlar XIX. yüzyılın ortalarında kadar gelmektedir. Bu bakımdan Nevşehir ve Ürgüp’ün incelenen dönemdeki yapısal gelişimini ortaya
çıkarabilecek sürekliliği en önemli kaynak Hurufat Defterleri’dir.
Elbette bu yapılar sadece Nevşehir ve Ürgüp merkezinde toplanmış değildi. Ürgüp, Türkiye Selçukluları döneminde önemli bir merkez durumundaydı. Bu sebepten köylerde Selçuklu sultanları zamanında yapılmış camiler bulunmaktaydı. Bunlardan en meşhuru Ürgüp kasabasına tâbi Avanos
Köyü’ne Sultan Alâeddin tarafından yaptırılan camidir. XVIII. yüzyılda cami
personeli arasında caminin ibadet, temizlik ve su işlerinden sorumlu görevliler bulunmaktaydı. Bunlar ifa ettikleri hizmetler karşılığında dönemin
şartlarına göre oldukça yüksek ücretler almaktaydılar. Örneğin, Sultan
Alâeddin Camiinde Şevval 1188 (Aralık-Ocak 1774-1775) tarihinde Cuma
vaizi Mehmet oğlu Seyyit Cafer günde beş akçe ve yılda on kile buğday
almaktaydı15. Bu kişi aynı zamanda günde üç akçeyle müezzinlik, iki akçeyle muslukçuluk, bir akçeyle bevvablık, iki akçeyle cabi ve bir akçeyle
vakfın nazırlık görevini birlikte yürütmekteydi16. Seyyit Cafer’in vefatından
sonra da oğlu Seyyit Mehmet bu vazifeleri birlikte yürütmeye devam etmiştir17. Değişik alanlarda birçok vazifenin aynı kişi tarafından ne kadar
layıkıyla yapıldığı tartışmalıdır. Camide Şevval 1190 (Kasım-Aralık 1776)
tarihinde Seyyit Hasan Halife günde iki akçeyle kayyumluk, Osman Receb
1188 (Eylül-Ekim 1774) tarihinde günde bir akçeyle ferraş, aynı tarihte
Mustafa günde beş akçeyle Cuma müezzinliği vazifesini yapmaktaydı18.
Sultan Alâeddin Camisi’nde görevli personelin tamamı maaşlarını Avanos
Köyü Sultan Alaeddin evkafından Sarâb Sâlâr/ Sarây Sâlâr19 medresesi
15
16
17
VAD. no:1154, s.109; no:563, s.125.
VAD. no:1151, s.182;
Bu durum XIX. yüzyılın ilk yarısında da devam etmiştir. Cemaziyelevvel 1243 (Kasım-Aralık 1827)
tarihinde Seyyit Mehmet’in vefat etmesi üzerine oğlu Seyyit Cafer bu görevleri birlikte yürütmüştür. Bkz. VAD. no:563, s.125.
18 VAD. no:1154, s.111; no.1154, s.108.
19 Bu vakfın adını 1718-1719 senelerine ait bir kaç belgede ‘’Ürgüp kazasına tâbi Avanos nam kalede vâki Sultan Alâeddin vakfı’’ medresesi “sellâb-sâlâr”, “sarây-sâlâr”, “şarâb-sâlâr” şekillerinde
tespit eden merhum Nejat Göyünç, aynı zamanda bir zâviye adı olarak “Zâviye-i şarâb-sâlâr”,
“şarâb-sâlâriyye zâviyesi” bu zâviye ve medresenin isminin “şarâb-sâ” şeklinde yazıldığını da ifade etmektedir. Şarâb-sâlâr Anadolu Selçuklu Devleti’nde mühim bir saray memurunun unvanıdır.
Antalya-Alanya yolunda II, Gıyaseddin Keyhüsrev tarafından yaptırılan bir başka hanın adı da bu
şekilde ifade edilmektedir. Bkz. Nejat Göyünç, “Türk Kültür Tarihi Bakımından Arşivlerimizin Önemi”, Belleten, S.147, C.XXXVII, Temmuz, 1993.
428
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
Nevşehir Kazâsı’nın Eğitim, Dinî ve Sosyal Yapıları (1700-1800)
vakfından almaktaydılar20. Selçuklu hükümdarı Sultan Alâeddin, Nevşehir
ve Ürgüp’e bağlı Avanos Köyü dışında, XVIII. yüzyılda kaydına rastlayabildiğimiz Kızın21, Kara-Ebin22, Orta Hisar23, Karlık24, Kozluk25, Karacaviran26
ve Sulu Saray27 Köyleri’ne de cami yaptırmıştır.
Nevşehir’e bağlı Ürgüp’te Damsa Köyü’ne Taşkın Paşa’nın yaptırdığı cami28
ve oğlu ile birlikte tesis ettikleri Taşkın Paşa ve oğlu Tahireddin bin Şeyh
Hamza zaviyesi XVIII. yüzyılda faal durumda olan diğer yapılardandır29.
Taşkın Paşa Camisi’nde vazifeli personel maaşlarını Taşkın Paşa vakfından
almaktaydılar. Camide imam günde iki akçe, cüz-han günde bir akçe, müezzin bir akçe, kayyum ve ferraş günde bir akçe ücret almaktaydı30. Cuma
günü vaizlik yapanın ve vakıf mütevellisinin aldıkları ücret tespit edilememiştir31. XVIII. yüzyılda Nevşehir kazasına bağlı köylerde inşa edilmiş cami,
mescit ve muallimhâneler bulunmaktaydı32.
Aşağıda ilk önce Nevşehir ve Ürgüp’te yer alan eğitim kurumları medrese
ve muallimhâneler tanıtılacaktır. Klasik dönemin en önemli eğitim kurumu
bu müesseseler Cumhuriyetin ilanına kadar büyük bir değişim yaşamadan
özelliklerini sürdürmüşlerdir.
I. Nevşehir ve Ürgüp Kasabası’ndaki Medrese ve Muallimhâneler
1. Medreseler
1.1. Afşar-zâde İbrahim Efendi Medresesi: Nevşehir kazası Kapıcıbaşı
Mahallesi’ne Afşar-zâde İbrahim Efendi’nin bina eylediği medresenin müderrisi atanmadan vâkıf İbrahim vefat etmiştir. Uzun süre müderris ataması yapılmayan medrese kapalı kaldığı için harap olmuş, Şaban 1242
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
VAD. no:1152, s.182; no:563, s.125; no:1154, s.109.
VAD. no:1155, s.125.
VAD. no:1148, s.237.
VAD. no:1148, s.236; no:562, s.145.
VAD. no:1154, s.110; no:1151, s.181; no:1150, s.89; no:1145, s.312.
VAD. no:563, s.125.
VAD. no:1154, s.107.
VAD. no:562, s.144; no:564, s.23.
Taşkın Paşa Cami’nin ağaçtan oyma mihrabı meşhurdur. Bkz. İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Anadolu
Beylikleri ve Akkoyunlu, Karakoyunlu Devletleri, 3. Baskı, TTK, Ankara, 1984, s.235.
VAD. no:563, s.122; no:1155, s.127; no:1155, s.127.
VAD. no:1154, s.107,108,111; no:560, s.127; no:562, s.144.
VAD. no: 1154, s.112; no:1155, s.127.
Örnek için bkz. Avanos Köyü Hacı Bektaş Ağa Camii, Avanos Köyü Halil Beşe Camii, Avanos Köyü
Musa Beşe mektebi, Orta Hisar Köyü Hüseyin Bey mektebi, Arvan Köyü Yusuf Bey mektebi, Dere
Köyü mektebi. VAD. no:1151, s.181,182,188; no:1154, s.107,108,109.
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
429
M. Murat ÖNTUĞ - Hüseyin SARAÇ
(Şubat-Mart 1827) tarihinde Nevşehirli Mehmet Efendi’ye müderrislik
berâtı tevcih olunmuştur33.
1.2. Hacı Mustafa Medrese Mescidi: Nevşehir maa Ürgüp Kasabası’na
Hacı Mustafa Efendi’nin inşa ettirdiği medresenin derunundaki mescitte
yer almaktaydı. Medrese mescidinde Şevval 1194 (Eylül-Ekim 1780)’de
bâ-muayyene ile imam olan Ömer’in vefatıyla yerine oğlu Seyyit Hüseyin
atanmıştır34.
1.3. Hacı İsmail Medresesi: Nevşehir maa Ürgüp Kasabası’na Hacı İsmail
tarafından yaptırılmıştır. Medresede Şaban 1188 (Ekim-Kasım 1774) tarihinde müderris Mehmet Efendi görevini yürütmekteydi35. Bu zat medresede
yaklaşık yirmi beş yıl müderrislik yapmış ve vefatı üzerine Muharrem 1213
(Haziran-Temmuz 1798) tarihinde yerine oğlu Mehmet müderris olmuştur36.
1.4. Ordu-oğlu Medresesi: Nevşehir’de Kapıcıbaşı Mahallesi’nde Ahmet
oğlu Veliyyüddin Efendi’nin müceddeden camiye dönüştürdüğü mabedin
bulunduğu yerdeydi37.
1.5. Tahta Mahalle/ Ashab-ı Hayrat Medresesi: Nevşehir Kazası Ürgüp
Kasabası Tahta Mahallesi Tahıl Pazarı’na hayır sahibi kişilerce yaptırılmıştır.
Ramazan 1190 (Ekim-Kasım 1776) tarihinde medresenin hasbi müderrisliğini yapan Seyyit Cafer’in vefatıyla yerine oğlu Seyyit Mehmet atanmıştır38. Bu kişi Rebiyülahir 1242 (Kasım 1826) tarihinde elli yıl sonra bile
müderrislik görevini yürütmekteydi39.
2. Muallimhâneler
2.1. Demirci/ Bucak/ Bıcak Mahalle Muallimhânesi: Nevşehir maa Ürgüp Kasabası Demirci (Bucak/Bıcak) Mahallesi’ne mahalle ahalisince yaptırılmıştır40. Muallimhânede XVIII. yüzyıl boyunca görev yapan muallimler
günde yarım akçe ücret almışlardır41.
33
34
35
36
37
38
39
40
41
VAD. no:563, s.125.
VAD. no:1151, s.186.
VAD. no:1154, s.108.
VAD. no: 562, s.145.
“Nevşehir’de Kapıcıbaşı Mahallesi’nde Ordu-oğlu Medresesi civarında Veliyüddin bin Ahmet bâ
izni hümâyûn müceddeden binası cami imam ve hatip lazım olmağla Hafız İbrahim bin Hasan’a…
Şevval 1245 (Mart-Nisan 1830)” Bkz. VAD. no:559, s.94.
VAD. no:1151, s.181.
VAD. no:563, s.124.
VAD. no:1139, s.370; no:1152, s.3.
VAD. no:1152, s.4; no:1154, s.111; no:1151, s.185; no:1155, s126.
430
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
Nevşehir Kazâsı’nın Eğitim, Dinî ve Sosyal Yapıları (1700-1800)
2.2. Ebubekir Ağa ve Hacı Mehmet Muallimhânesi: Nevşehir Kazası
Ürgüp Kasabası Tahta Minareli Cami/ Tahta Mahallesi’ne Ebubekir Ağa
ve Hacı Mehmet Efendi tarafından yaptırılmıştır. Muallimhânenin nukud-ı
mevkufesine günde dört akçe ücretle Şevval 1179 (Mart-Nisan 1766) tarihinde Ebubekir bin Süleyman mütevelli atanmıştır42. Aynı tarihte muallimlik görevini günde dört akçe ücretle Abdullah adlı kişi yürütmekteydi43.
2.3. Ganim-zâde Mustafa Muallimhânesi: Nevşehir Kazası Ürgüp Kasabası Sübhan-verdi Mahallesi’ne Ganim-zâde Mustafa Efendi tarafından
yaptırılmıştır. Hafız Ahmet Safer 1155 (Nisan-Mayıs 1742)’te muallim-i
sıbyanlık görevini hasbi yürütmekteydi44.
2.4. Hacı Halil Muallimhânesi: Nevşehir Kazası Ürgüp Kasabası Kadim
Pınar Mahallesi kurbinde Hacı Halil Efendi tarafından yaptırılmıştır. Mektebin muallimi Halil Efendi Ramazan 1156 (Ekim-Kasım 1743) tarihinde
görevini kendi isteğiyle Ömer’e bırakmıştır45.
2.5. Hacı İvaz Muallimhânesi: Nevşehir Kazası Ürgüp Kasabası Kadim
Pınar Mahallesi’ne Hacı İvaz Efendi tarafından yaptırılmıştır. Hacı İvaz,
muallimhânenin yanına önceden bir mescit inşa ettirmiştir. Mektebin
muallimleri günde bir akçe ücret almaktaydılar. Şevval 1195 (Eylül-Ekim
1781) tarihinde Hacı İvaz cami ve mektebinin nukud-ı mevkufesine günde
bir akçeyle mütevelli olan Hacı İbrahim aynı zamanda günde bir akçeyle
mektepte muallimlik ve günde yarım akçeyle camide imamlık görevini birlikte yürütmekteydi46.
2.6. Hacı Osman Muallimhânesi: Hacı Osman Efendi tarafından Nevşehir
İsmail Bey Mahallesi’ne yaptırılmıştır. Mektebin nukud-ı mevkufesine Cemaziyelahir 1190 (Temmuz-Ağustos 1776)’da Hacı Osman mütevelli atanmıştır47.
2.7. Hacı Yahya Muallimhânesi: Nevşehir Güz Mahallesi’nde bulunan
muallimhânenin bânisi Hacı Yahya Efendi’dir. Mektebin Muharrem 1163
(Aralık-Ocak 1749-1750) tarihinde muallimliğini Seyyit Hacı İbrahim mahlulünden günde yarım akçeyle Seyyit Osman yürütmekteydi48.
42
43
44
45
46
47
48
VAD. no:1152, s.8.
VAD. no:1150, s.90,91; no:1154, s.107.
VAD. no:1148, s.237.
VAD. no:1148, s.237.
VAD. no:1151, s.187.
VAD. no:1151, s.181.
VAD. no:1148, s.240.
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
431
M. Murat ÖNTUĞ - Hüseyin SARAÇ
2.8. Karabıcak-zâde Hüseyin Ağa Muallimhânesi: Nevşehir maa
Ürgüp Kasabası’nda Bekdik Mahallesi’ne Abdurrahman Efendi’nin
yaptırdığı muallimhâneyi Karabıcak-zâde Hüseyin Ağa tamir ettirmiştir. Muallimhânede Receb 1221 (Eylül-Ekim 1806) tarihinde Hafız Halil
bervech-i hasbi muallim-i sıbyanlık görevini yürütmekteydi49.
2.9. Mustafa Muallimhânesi: Nevşehir maa Ürgüp Kasabası’nda bulunan mektebi Mustafa adlı kişi yaptırmıştır. Muallimhânenin Cemaziyelahir
1197 (Mayıs-Haziran 1783) tarihinde günde yarım akçe ücretle muallimi
olan Hacı Ömer’in vefatıyla Seyyit Hasan bin Hacı Mehmet atanmıştır50.
2.10. Sabuncu Hacı Ali Muallimhânesi: Nevşehir Kazası Ürgüp Kasabası Dere Mahallesi’ne Sabuncu Hacı Ali’nin yaptırdığı muallimhânenin
vazife-i muayyene ile muallimliğini Abdullah bin Mehmet’in vefatı üzerine
Hafız Hüseyin Cemaziyelevvel 1215 (Eylül-Ekim 1800)’de atanmıştır51.
2.11. Seyyit İsa Muallimhânesi: Nevşehir Kazası Kadim Pınar
Mahallesi’nde bulunan mektebin bânisi Seyyit İsa’dır. Gurre Zilkade 1175
(24 Mayıs 1762)’te muallim Abdurrahman’ın vefatıyla oğlu Mehmet hasbi görevlerini yürütmüşlerdir. Daha sonraki yıllarda mektepte muallimlik
yapan kişiler günde bir akçe ücret almaya başlamışlardır52. Örneğin, Mektepte Rebiyülevvel 1184 (Ağustos-Eylül 1770) tarihinde günde bir akçe
ücretle görev yapan ve yine günde bir akçe ücretle Hacı İvaz Mescidi’nde
imamlık vazifesini ifa eden Seyyit Mustafa’nın vefatıyla boşalan her iki
göreve de kardeşi Hafız Mehmet getirilmiştir53.
2.12. Seyyit Ali Muallimhânesi: Nevşehir Kazası Ürgüp Kasabası Dere
Mahallesi’ne Seyyit Ali tarafından yaptırılmıştır. Mustafa Efendi’nin Ramazan 1156 (Ekim-Kasım 1743) tarihinde vefatıyla boşalan muallimlik görevine oğulları Seyyit Mehmet ve Seyyit Ahmet müştereken atanmışlardır54.
Üç yıl sonra Seyyit Mehmet’in vefatıyla hissesi aynı zamanda müştereki
olan kardeşi Seyyit Ahmet’e tevcih olunmuştur55. Muallimhânede otuz
beş yıldır muallimlik yapan Seyyit Ahmet’in Rebiyülevvel 1189 (Mayıs
1775) tarihinde görev berâtı yenilenmiştir56.
49
50
51
52
53
54
55
56
VAD. no:561, s.147.
VAD. no:1151, s.189.
VAD. no:562, s.147.
VAD. no:1152, s.3.
VAD. no:1146, s.89.
VAD. no:1148, s.237.
VAD. no:1148, s.239.
VAD. no:1154, s.110.
432
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
Nevşehir Kazâsı’nın Eğitim, Dinî ve Sosyal Yapıları (1700-1800)
XVIII. yüzyılın sonlarında Hacı Muharrem Dede’nin yine Dere Mahallesi’ne
bina ettirdiği mescidin vakıf gelirlerinin neması olan 50 kuruş mescide
imam ve Seyyit Ali mektebinde muallim olanlara maaş olarak şart edilmiştir57. Böylece bu tarihe kadar hasbi görevlerini ifa eden imam ve muallimlere daimi gelir tedarik edilmiştir.
2.13. Terelik Mescidine muttasıl Muallimhânesi: Nevşehir maa Ürgüp
Kasabası Dere Mahallesi’ndeki mescidin yanında bulunmaktaydı. Mektebin muallimliği Zilhicce 1159 (Aralık-Ocak 1746-1747)’da günde yarım
akçe ücretle Seyyit Hacı Abdullah’a tevcih edilmişti58.
2.14. Zeynep Hatun Muallimhânesi: Nevşehir’de İsmail Bey Mahallesi’ndeki muallimhânenin bânisi Zeynep Hatun’dur. Cemaziyelevvel 1188
(Temmuz-Ağustos 1774) tarihinde Seyyit Ali muallimhânenin muallimliğini yürütmekteydi59.
II. Nevşehir ve Ürgüp Kasabası’ndaki Cami ve Mescitler
1. Camiler
1700-1800 tarihleri arasında Nevşehir şehri ve Ürgüp kasabasında bulunan cami ve mescitler tespit edilerek, bu dinî yapılarda görev yapan imam,
müezzin, hatip, vaiz, cüz-han, kayyum gibi vazifeliler ve bunların aldıkları
ücretler ortaya çıkarılmaya çalışılmıştır. Aşağıda alfabetik olarak Nevşehir
ve Ürgüp şehir merkezinde bulunan camiler ve mescitler ile buradaki görevliler tanıtılacaktır.
1.1. Aydın Bektaş Camii: Nevşehir Kazasına tabi Ürgüp’te Sübhan-verdi
Mahallesi’ne Aydın Bektaş adlı hayırsever kendi malıyla cami inşa ettirmiştir. Yeni inşa edilen caminin hitabeti Şevval 1156 (Kasım-Aralık 1743)
tarihinde Ömer Halife’ye tevcih edilmiştir60. Camide imam günde yarım
akçe ücret almakta olup ferraş hasbi görevini yürütmekteydi61.
1.2. Hacı Hasan (Kethüda) Camii: Ürgüp’te Dere Mahallesi’nde bulunan caminin bânisi Hacı Hasan Kethüda’dır. Camiye ait bir para vakfı mevcut olup görevliler maaşlarını bu vakıftan almaktaydılar62. Müezzin olanlar
57
58
59
60
61
62
VAD. no:564, s.22.
VAD. no:1148, s.239.
VAD. no:1150, s.91.
VAD. no:1148, s.237.
VAD. no:1154, s.110; no:1148, s.237.
VAD. no:1152, s.184.
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
433
M. Murat ÖNTUĞ - Hüseyin SARAÇ
günde iki akçe, caminin temizliğinden sorumlu olan ferraş ise günde bir
akçe ücret almaktaydılar63. İmam ve hatip atamalarına dair kayıtlar mevcutsa da ne kadar ücret aldıkları tespit edilememiştir64.
1.3. Hacı İsmail Bey Camii: Nevşehir’de İsmail Bey Mahallesi’ne Hacı İsmail
Bey tarafından yaptırılmıştır. Yeni kurulan Nevşehir şehrinin gelişimine büyük katkı sağlayan Hacı İsmail Bey’in yaptırdığı bu cami kentte yeni yerleşim
alanı sağlamıştır. XVIII. yüzyılın ikinci yarısında inşa edildiği anlaşılan caminin
Şaban 1179 (Ocak-Şubat 1766) tarihinde imam ve hatip olarak ber vech-i
hasbi Ahmet oğlu Ali atanmıştır65. Vakıf gelirlerinin tamamı cami mürtezikasına vakfedilmiş olup vakfın tevliyeti Cemaziyelevvel 1190 (Haziran-Temmuz 1776) tarihinde Halil’e tevcih edilmiştir66. Camide imam ve hatiplik
vazifesini birlikte yürütenler günde yarım akçe ücret almışlardır67.
1.4. Hacı Mehmet Ağa Camii: Nevşehir maa Ürgüp Kasabası Sübhanverdi Mahallesi’ne Hacı Mehmet Ağa tarafından yaptırılmıştır. Bâni Hacı
Mehmet Ağa ve oğlu Mehmet Ağa cami etrafında bulunan kendilerine ait
dükkânların kiralarını cami mürtezikası için vakfetmiştir68. XVIII. yüzyılda
camide görevli imamlar günde yarım akçe, hatipler ise günde bir akçe
ücret almaktaydılar69.
1.5. Hacı Nasuh Camii: Nevşehir Kazası Ürgüp Kasabası Herikli
Mahallesi’ne yerleşen Herikli aşiretinden Musa oğlu Hacı Nasuh tarafından yaptırılmıştır. Hacı Nasuh Ağa’nın camiyi XIX. yüzyılın başında minaresiz olarak yapıldığı ifade edilmektedir70. Lakin cami bu tarihten önce
yapılmış olmalıdır. Çünkü Muharrem 1189 (Mart-Nisan 1775) tarihinde
günde yarım akçe ücretle hatiplik vazifesini ifa eden Musa’nın berâtı yenilenmiştir71. İmamlar ise ber vech-i hasbi görevlerini sürdürmüşlerdir72.
1.6. Hacı Osman Camii: Nevşehir’de Karaca-Kürt Mahallesi’ne ilk inşa
edildiğinde mescit olan yapı, minber ilave edilerek camiye çevrilmiştir.
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
VAD. no:1152, s.184.
VAD. no:1151, s.187; no:563, s.122.
VAD. no:1152, s.8.
VAD. no:1154, s.111.
VAD. no:560, s.128; no:563, s.123.
VAD. no:563, s.123.
VAD. no:1151, s.183; no:1154, s.107; no:562, s.145.
Çerçi, a.g.e, s.104.
VAD. no:1154, s.109.
VAD. no:1154, s.107; no:564, s.23.
434
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
Nevşehir Kazâsı’nın Eğitim, Dinî ve Sosyal Yapıları (1700-1800)
Mescit ve caminin bânisi Hacı Osman Efendi olup Cemaziyelevvel 1190
(Haziran-Temmuz 1776) tarihinde imam ve hatiplik ber vech-i hasbi Osman bin Yunus’a tevcih edilmiştir73.
1.7. Hacı Ömer (Kalaycı/Kılıççı) Camii: Nevşehir’de Cami-i Cedid
Mahallesi’ne Kalaycı/Kılıççı Hacı Ömer tarafından yaptırılmıştır. Caminin
H.1210/ M.1795-1796 yılında inşa edildiği ifade edilmişse74 de bu tarihten
önce camiyle ilgili vakıf kayıtları mevcuttur. Caminin vakıf gelirleri; eşrafın
topladığı ve vakfettiği paradan oluşmaktaydı. Cemaziyelahir 1199 (NisanMayıs 1785) tarihinde camiye günde on yedi akçe ile vâkıf-ı merhumun
hüddamı babaları Seyyit Ebubekir’in vefatı üzerine Seyyit Hasan, Seyyit
Hüseyin, Seyyit Ali, Seyyit Mehmet ve Seyyit Ahmet’e müştereken tevcih
olunmuştur75. Cami vakfına mütevelli ve hatip, imam olanların ücretleri
tespit edilememekle birlikte76 yüksek olmalıdır. Çünkü camide müezzinlik
yapanlar günde beş akçe ücret almaktaydılar77.
1.8. Hacı Süleyman Camii: Nevşehir Kazası Danişmendlü Mahallesi’ne
Hacı Süleyman tarafından yaptırılmıştır. Camide Rebiyülevvel 1195 (ŞubatMart 1781)’te imam ve hatiplik görevini yürüten Süleyman oğlu Feyzullah
günde bir akçe ücret almaktaydı78.
1.9. Halime Hatun Camii: Ürgüp’te Kadim Pınar Mahallesi’ndeki camii
Piri Bey’in kızı Halime Hatun tarafından yaptırılmıştır. Camide Ramazan
1156 (Ekim-Kasım 1743)’da bâ-muayyene imam Hafız Halil kendi rızasıyla
Ömer Halife’ye görevi bırakmıştır79.
1.10. Hasan Ağa Camii: Nevşehir Kazası Ürgüp Kasabası Sübhan-verdi
Mahallesi’ne Hasan Ağa’nın yaptırdığı caminin Muharrem 1179 (HaziranTemmuz 1765)’da imam-ı sanisi Kara Hasan Halife cami evkafından olan
dükkân icaresinin yarım hissesiyle bu göreve atanmıştır80. Bu zatın imamlık
berâtı Receb 1188 (Eylül-Ekim 1774) tarihinde yenilenmiştir81.
73
74
75
76
77
78
79
80
81
VAD. no:1151, s.181; no:563, s.122.
Çerçi, a.g.e, s.103.
VAD. no:1155, s.124.
VAD. no:1150, s.91.
“Nevşehir’de Cami-i Cedid Mahallesi’nde Hacı Ömer binası camiin müezzini olmayıp lazım olmağla müezzinlik-i mezkûre ehli eşrâfın cem’ ve vakıf eylediği nukûd ve mevkufe nemasından almak
üzere ve mütevellisi yedinden almak üzere yevmi beş akçe ile müceddeden Şeyh İsmail…Rebiyülevvel 1211 (Eylül-Ekim 17969” bkz. VAD. no:562, s.144.
VAD. no:1151, s.186; no:562, s.147.
VAD. no:1148, s.237.
VAD. no:1152, s.8.
VAD. no:1154, s.108.
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
435
M. Murat ÖNTUĞ - Hüseyin SARAÇ
1.11. Kapıcıbaşı Hacı Osman Ağa Camii: Nevşehir’de Sazlu Mahallesi’ne
Dergâh-ı Mualla Kapıcıbaşlarından Hacı Osman Ağa tarafından yaptırılan
caminin Muharrem 1189 (Mart-Nisan 1775) tarihinde Mehmet oğlu Hüseyin hasbi hatip atanmıştır82. Camide günde on akçe ücretle imam olan
Hafız Musa’nın vefatı üzerine Safer 1216 (Haziran-Temmuz 1801) tarihinde Seyyit Hafız Ali atanmıştır83.
1.12. Karaman-oğlu İbrahim Bey Camii / Cami-i Kebir: Nevşehir Kazası Ürgüp Kasabası’na Demirci/Bucak/Bıcak Mahallesi’ne Karaman-oğlu
İbrahim Bey’in tesis ettirdiği ilk ve en büyük camidir. Ürgüp çevresindeki
köy ve mezraaların bir kısmı Cami-i Kebir evkafıydı. Vakıf malının nüvesini Karaman-oğlu İbrahim Bey’in vakfettiği köy ve mezraalar oluşturmaktaydı. Ayıca Tegri-vermiş Şah Pir Mehmet evkafı köyleri ve mezraalar84,
Şeyh Durasan Vakfı Sultan mezraası85, Ürgüp kasabasında bazı hayırseverler kimselerin vakfettikleri para86 ile Ürgüplü Ebubekir Bey’in Damsa
Köyü’ndeki değirmenin on iki sehiminden bir buçuk sehimini87 Cami-i
Kebir’e vakfetmiştir.
Ürgüp İbrahim Bey camiinde Seyyit Abdurrahman’ın vefatıyla yerine Safer
1184 (Mayıs-Haziran 1770) tarihinde Cuma vaizi atanan Hoca Mehmet
vazifesi karşılığında günde iki akçe ücret ve Şeyh Durasan vakfı Sultan
mezraasından yılda otuz kile buğday, Zeyli ve Eski Köyü mahsulünden yılda on kile buğday almaktaydı. İmam-ı sani Süleyman oğlu Mehmet vakıf
parasının nemasından günde bir akçe88, Salı günü camide vaiz olan Seyyit
Şeyh Osman Damsa Köyü’ndeki bir buçuk değirmen hissesini, cami vakfının tevliyetini günde bir akçe ile Rebiyülahir 1197 (Mart-Nisan 1783)
tarihinde Seyyit Abdullah Halife yürütmekteydi89. Camide imamlar aynı
zamanda cüz-hanlık da yapmaktaydılar90.
1.13. Kaya Camii: Muşkara Köyü’ne 1684 yılında Süleyman Dede isminde bir zat tarafından kayadan oyularak mescit şeklinde tesis edilmiştir91.
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
VAD. no:1154, s.109; no:1152, s.183.
VAD. no:562, s.148.
VAD. no:1148, s.239,240.
VAD. no:1146, s.89.
VAD. no:1154, s.108.
VAD. no:1154, s.110.
VAD. no:1154, s.108; no:1154, s.108.
VAD. no:1151, s.188.
VAD. no:560, s.127.
Çerçi, a.g.e, s.106.
436
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
Nevşehir Kazâsı’nın Eğitim, Dinî ve Sosyal Yapıları (1700-1800)
XVIII. yüzyılda Nevşehir’de Bâlâ Mahallesi’nde yer alan yapı muhtemelen
bu yüzyılın ilk yarısında camiye dönüştürülmüştür. Cami evkafında bulunan paranın istirbahından almak üzere günde beş akçeyle vaiz Seyyit
Ebubekir ve imam Ahmet ve Ali görevlerini yürütmekteydiler92.
1.14. Mehmet Ağa Camii: Nevşehir Kazası Ürgüp Kasabası Tahta
Mahallesi’ne Mehmet Ağa tarafından yaptırılmıştır. Camide görevli imam,
hatip, müezzin ve sair hizmetlinin maaşlarının tedariki için vakfedilmiş
olan dükkânlar ve sair evkafın icarelerinin tahsili için ber verch-i hasbi
Ömer oğlu Hüseyin atanmıştır93.
1.15. Piri-zâde Hacı Ali Bey Camii: Nevşehir’de Pazar yeri nam mahalde
Piri-zâde Hacı Ali Bey bir cami inşa etmiştir94. Bugünkü belediye caddesiyle
Tahmis caddesinin kesiştiği yerdeydi. 1940 yılında yeri satılarak yıkılmış,
yerine işhanı yapılmıştır.
1.16. Sarı İbrahim/ Hoca İbrahim Camii (Mescit): Nevşehir’de Eski-il
(Eskili) Mahallesi’ne Hoca İbrahim Efendi’nin ilk yaptırdığında mescit olarak inşa edilen yapı, mahallede hiç cami olmaması sebebiyle merkezden
alınan izinle minber ilave edilerek camiye çevrilmiştir95. Cami evkafında
bulunan 170 kuruş mum ve diğer giderlerin karşılanması için vakfedilmişti96. Ayrıca camide ve vakfında görevli mütevelli, müezzin, imam, hatip ve
bevvab da maaşlarını bu vakıftan almaktaydılar97.
1.17. Seyyit Hacı Davud Ağa Camii: Ürgüp Kasabası Kaya Kapı Mahallesi’ne
Seyyit Hacı Davud Ağa tarafından yaptırılan caminin Safer 1157 (Mart-Nisan
1744) tarihinde hasbi müezzin ve ferraşı Mehmet adlı kişidir98.
1.18. Şerife ve Hatice Hatun Camii: Nevşehir Kazası Ürgüp Kasabası
Kaya Kapı Mahallesi’ne Şerife ve Hatice hatunların gayretleriyle inşa edilmiştir. Camide Şevval 1202 (Temmuz-Ağustos 1788) tarihinde günde bir
akçe ile imamlık ve günde yarım akçeyle hatiplik işini Kasım’ın oğulları
İbrahim ve Mustafa karındaşlar müştereken yürütmekteydiler99.
92
93
94
95
96
97
98
99
VAD. no:1152, s.4; no:1154, s.112.
VAD. no:1151, s.181.
VAD. no:559, s.94.
“Nevşehir’de Eski-il Mahallesi kurbinde cami-i şerif olmayup lazım ve mühimm olmağla müceddeden bâ fermân minber vaz’ olunub mescid-i şerif cami-i şerif olmağın hitabet bervech-i hasbi
Seyyit İsmail bin İbrahim’e…Gurre Zilhicce 1175 (23 Haziran 1762)” bkz. VAD. no:1152, s.3.
VAD. no:1152, s.3
VAD. no:1152, s.3,4.
VAD. no:1148, s.237.
VAD. no:1155, s.127; no:562, s.147.
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
437
M. Murat ÖNTUĞ - Hüseyin SARAÇ
1.19. Tahta Minareli Camii: Sadrazam İbrahim Paşa Nevşehir’e tesis ettiği külliyenin 1727 yılında bitmesiyle, Ürgüp Kasabası’na da birçok hayır
eserleri yaptırmıştır. Bunlardan biri de Tahta Minareli Cami Mahallesi’ne
yaptırdığı Tahta Minare demekle ma’rûf cami-i şeriftir. Camiye vakfedilen
paranın günde dört akçeyle mütevellisi ulemadan Musa’nın Cemaziyelevvel 1178 (Ekim-Kasım 1764) tarihinde görev berâtı yenilenmiştir100.
1.20. Yahya Efendi (Defterdar) Camii: Nevşehir Kazası’na tabi Ürgüp
Kasabası’na Defterdar Seyyit Yahya Efendi tarafından yaptırılmıştır. Ürgüp’teki ilk camilerden olup Şevval 1120 (Aralık-Ocak 1708-1709) tarihinde Cuma müezzinliğine Ömer günde bir akçe ücretle mütevelli Ali arzıyla
atanmıştır101. Camide Rebiyülevvel 1211 (Eylül-Ekim 1796) tarihinde Hacı
Hasan Efendi’nin oğlu Hafız Mehmet hasbi imamlık vazifesini yürütmekteydi102.
2. Mescitler
2.1. Çapur-zâde Hacı Ali Mescidi: Nevşehir Kazası Ürgüp Kasabası Sübhan-verdi Mahallesi’ne Çapur-zâde Hacı Ali tarafından yaptırılmıştır. XVIII.
yüzyılın sonlarında Cemaziyelahir 1200 (Nisan 1786) tarihinde mescidin
cemaati fazla olduğu için bâni Hacı Ali’nin merkezden aldığı izinle camiye
çevrilmiştir103. Cami vakfının gelirleriyle vakıf ve cami görevlilerinin ücretleri karşılanmaktaydı104.
2.2. Demirci İbrahim Mescidi: Nevşehir maa Ürgüp Kasabası Demirci/
Bıcak Mahallesi’ne Demirci İbrahim Efendi tarafından yaptırılmıştır. Mescit
vakfı nukut akçesi istirbahıyla vakıf görevlileri ve mescitteki din görevlilerinin maaşları tedarik ediliyordu105. Mescidin imamlığı Gurre-i Zilhicce 1175
(23 Haziran 1762) tarihinde günde yarım akçe ücretle Abdullah, Mehmet
ve Hasan kardeşlere müştereken tevcih edilmiştir106.
2.3. Hacı Ali Mescidi: Nevşehir’de Danişmendlü Mahallesi’nde Hacı Ali
tarafından yaptırılmıştır. Mescidin Safer 1158 (5 Mart 1745) tarihinde
100
101
102
103
104
105
106
438
VAD. no:1152, s.7.
VAD. no:1139, s.370.
VAD. no:562, 144.
VAD. no:1155, s.124.
VAD. no:560, s.127,128.
VAD. no:562, s.145; no:1155, s.127.
VAD. no:1151, s.185; no:1152, s.3.
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
Nevşehir Kazâsı’nın Eğitim, Dinî ve Sosyal Yapıları (1700-1800)
imamlığını günde bir akçe ile Ali Halife yürütmekteydi107. XVIII. yüzyılın
ikinci yarısında bazı ashab-ı hayrat mescide nukut akçe vakfetmişlerdir.
Vakfın Cemaziyelahir 1176 (Aralık-Ocak 1762-1763) tarihinde mescidin
yaklaşık yirmi yıllık imamı Ali Halife günde beş akçe vazifeyle atanmıştır108.
Mescit XIX. yüzyılın başlarında bakımsızlıktan dolayı harap bir hale gelmiştir. Mescidi Ahmet adlı hayır sahibi bu yüzyılın başında tamir ettirerek
müceddeden minber yaptırıp camiye dönüştürmüştür. Ayrıca bu zat cami
evkafına nukut vakfedip, tevliyetine de kendisi atanmıştır109.
2.4. Hacı İvaz Mescidi: Ürgüp’te Kadim Pınar Mahallesi’ndeki mescidin
yanında Hacı İvaz Efendi’nin yaptırdığı bir muallimhâne de bulunmaktaydı. Mescidin imamına ve mumuna vakfedilen paranın tevliyetine Şevval
1195 (Eylül-Ekim 1781) tarihinde günde bir akçe ücretle Mehmet feragatinden Hacı İbrahim atanmıştır110. Bu kişi ayrıca günde bir akçe ile mektepteki muallimlik, günde yarım akçe ile mescidin imamlığıyla üç ayrı vazifeyi
birlikte yürütmekteydi111.
2.5. Hacı Kasım/ Abdülkasım Mescidi: Nevşehir Kazası Ürgüp Kasabası Kaya Kapı Mahallesi’ne Hacı Abdülkasım Efendi yaptırmıştır. Mescidin
ilk imamı aynı zamanda mescidin bânisi Hacı Abdülkasım’dır112. Mescitte
imamlık yapanlar günde yarım akçe ücret almaktaydılar113.
2.6. Hacı Muharrem Dede Mescidi: Nevşehir Kazası Ürgüp Kasabası
Dere Mahallesi’ne XVIII. yüzyılın sonlarında Hacı Muharrem Dede tarafından yaptırılmıştır. Bâni Hacı Muharrem Dede yaptırdığı mescidin imamına
ve Dere Mahallesi’ndeki Seyyit Ali muallimhânesinde muallimlik yapanların maaşlarını tedarik etmek amacıyla; bir bab menzil, bir kıta bağ, iki
Kebüter-hâne (Güvercin-hâne), Güre Köyü’ndeki Oluk Değirmeni’nin 12
sehiminden bir sehim değirmen hissesi ve 100 kuruş nukutun neması,
107
108
109
110
111
112
113
VAD. no:1148, 238.
VAD. no:1152, s.4.
“Nevşehir mahallatından Danişmendlü Mahallesi’nde vaki mescid-i şerif mürur zaman ile haraba
müşrif olmağla Ahmet nam sahibü’l-hayr mescidi tamir ve termim ve müceddeden minber vaz’
eyleyip cami-i şerif inşasıyla mevkuf olan Hacı Ahmet vakf ve şart eylediği nukud-ı mevkufenin
tevliyeti vâkıf evladına şart ve tayin eylediği vakıf mamûl bahasından dahi… Receb 1214 (KasımAralık 1799)” bkz. VAD. no:562, s.146.
VAD. no:1151, s.187.
VAD. no:1151, s.187.
VAD. no:1148, s.240.
VAD. no:562, s.146; no:1151, s.188.
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
439
M. Murat ÖNTUĞ - Hüseyin SARAÇ
toplam 50 kuruşu vakfetmiştir114. Vakfın tevliyetini Dere Mahallesi ahalisinden Ömer oğlu Seyyit Hüseyin yürütmekteydi. Mescidin imamlığını
ve Seyyit Ali mektebi muallimliğini yapanlar günde yarım akçe ücretlerini
bu vakıftan almaktaydılar115. Şevval 1177 (Nisan-Mayıs 1764) tarihli vakıf
kaydına göre; Hacı Muharrem Mescidi zaman içinde tamiri yapılmadığından dolayı harap hale gelmiştir. Ashab-ı hayrattan İbrahim Ağa mescidi
tekrar tamir ettirmiş ve yeniden ibadete açmıştır, mescidin imamlığına da
uzun yıllardır bu hizmeti ifa eden Seyyit Ahmet yeniden atanmıştır116.
Mescitte Ramazan 1156 (Ekim-Kasım 1743) tarihinde günde yarım akçe
ücretle imamlık yapan Seyyit Mustafa’nın vefatı üzerine oğulları Seyyit Mehmet ve Seyyit Ahmet müştereken atanmışlardır117. XVIII. yüzyılda olduğu
gibi XIX. yüzyılda da mescitte imam ve Seyyit Ali mektebinde muallimlik
yapanlar günde yarım akçe ücretle bu vazifelerini devam ettirmişlerdir118.
2.7. Hüseyin Odabaşı Mescidi: Nevşehir Kazası Ürgüp Kasabası Sübhan-verdi Mahallesi’ne Hüseyin Odabaşı adlı kişi bina ettirmiştir. Şevval
1179 (Mart-Nisan 1766)’da mescidin imamlığını Ömer oğlu Osman hasbi
olarak yürütmekteydi119.
2.8. Ketebe Mescidi: Nevşehir maa Ürgüp Kasabası Kaya Kapısı Mahallesi’ndeki mescide talebelerin ders görmesi amacıyla muallimhâne inşa
ettirilmişti. Mescidin ve muallimhânenin bânisi tespit edilememiş olup her
iki yapı da XVIII. yüzyılda inşa edilmiştir. Seyyit Ahmet’in Şaban 1224 (Eylül-Ekim 1809)’te günde yarım akçe ücretle yürütmekte olduğu imamlık
ve muallimlik görevlerini kendi hüsnü feragatiyle oğlu Seyyit Mehmet’e
bırakmıştır120.
2.9. Kilise Mescidi: Nevşehir’de Kaya Kapısı Mahallesi’ndeki mescidin bânisi tespit olunamamıştır. Mescitte Ramazan 1159 (Eylül-Ekim
1746)’da babası İsa mahlûlünden günde yarım akçe ücretle imamlık yapan Mahmut’un vefatıyla yerine kardeşi Seyyit Ahmet Halife atanmıştır121.
114
115
116
117
118
119
120
121
440
VAD. no:564, s.22.
VAD. no:560, s.126; no:564, s.23.
VAD. no:1152, s.7.
VAD. no:1148, s.237. Zilhicce 1159 (Aralık-Ocak 1746-1747) tarihinde Seyyit Mehmet’in vefatıyla hissesi müştereki olan kardeşi Seyyit Ahmet’e tevcih edilmiştir. Bkz. VAD. no:1148, s.239.
VAD. no:1154, s.110; no:559, s.94.
VAD. no:1152, s.8.
VAD. no:560, s.127.
VAD. no:1148, s.236.
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
Nevşehir Kazâsı’nın Eğitim, Dinî ve Sosyal Yapıları (1700-1800)
2.10. Molla Abdurrahman Mescidi: Nevşehir maa Ürgüp Kasabası Ulukuyu yakınındaki Bekdik Mahallesi’ne Molla Abdurrahman Efendi’nin
yaptırdığı mescit XVIII. yüzyılın sonlarında Piri-zâde Hacı Ömer Ağa tarafından tamir edilip minber eklenerek cami yapılmıştır122. Muharrem 1190
(Şubat-Mart 1776) tarihinde caminin hitabeti ber vech-i hasbi Osman
oğlu Şeyh Ali’ye tevcih edilmiştir123. Camide imam, hatip gibi ibadetten
sorumlu kişilerde görevlerini hasbi yürütmüşlerdir124.
2.11. Sağır Mescit: Nevşehir Kazası Ürgüp Kasabası Yürür (Bürür)
Mahallesi’ne XVIII. yüzyılın sonlarında inşa edilen mescidin bânisi tespit
edilememiştir. Mescit imamına meşruta olan nukud-ı mevkufenin günde bir akçe ile mütevellisi Rebiyülahir 1202 (Ocak-Şubat 1788) tarihinde
Seyyit Mehmet’in oğlu Seyyit Ömer’dir125. Bu kişi aynı zamanda günde bir
akçeyle mescidin imamlık vazifesini de yerine getirmekteydi126.
2.12. Seyyit Ömer Ağa Mescidi: Nevşehir Kazası Ürgüp Kasabası Demirci Mahallesi’ne Seyyit Ömer Ağa tarafından yaptırılmıştır. Mescidin
mumuna ve sair ihtiyaçlarına Seyyit Hac İbrahim nısf hisse tülbent dükkânı
ve para vakfetmiştir. Safer 1201 (Kasım-Aralık 1786) tarihinde vakfın mütevellisi Hacı Ali oğlu Seyyit Osman’dır127. Mescitte mütevelli dışında görevli diğer personel hakkında vakıf kayıtlarında belgeye rastlanmamıştır128.
2.13. Şakire Hanım, Emine Hanım, Ayşe Hanım ve Mehmet Efendi
Mescidi: Nevşehir’de Eski-il (bugün=Eskili) Mahallesi’ne Şakire, Emine,
Ayşe hanımlar ve Mehmet Efendi’nin katkılarıyla inşa edilmiştir. Şakire Hanım, Sadrazam İbrahim Paşa’nın torunudur129. Yapı 1754 yılında mescit
şeklinde inşa edilmiş olup, XVIII. yüzyılda Mustafa’nın oğlu İbrahim Efendi
tarafından camiye çevrilmiştir. İbrahim Efendi camiye 300 kuruş para vakfetmiştir. Bu paranın nemasından almak üzere günde beş akçe vazife ile
Mehmet’in oğlu Mustafa Receb 1212 (Aralık-Ocak 1797-1798) tarihinde
atanmıştır130.
122
123
124
125
126
127
128
129
130
VAD. no:561, s.146.
VAD. no:1151, s.181.
VAD. no:562, s.146; no:561, s.147; no:563, s.122.
VAD. no:1155, s.127.
VAD. no:564, s.23.
VAD. no:1155, s.126.
VAD. no:560, s.126; no:561, s.148.
Çerçi, a.g.e, s.106.
VAD. no:562, 145.
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
441
M. Murat ÖNTUĞ - Hüseyin SARAÇ
2.14. Terelik Mescidi: Nevşehir maa Ürgüp Kasabası Dere Mahallesi’ndeki mescide muttasıl muallimhâne de bulunmaktadır131. Mescidin bânisi ve
ibadetten sorumlu kişiler hakkında vakıf kayıtlarında bilgi tespit edilememiştir.
2.15. Usta Nasuh Mescidi: Nevşehir maa Ürgüp Kasabası Demirci (Bucak/ Bıcak) Mahallesi’ne Usta Nasuh tarafından yaptırılmıştır. Mescitte
Muharrem 1199 (Kasım-Aralık 1784) tarihinde günde yarım akçe ücretle Seyyit Hüseyin atanmıştır132. Usta Nasuh Mescidi’nin tamiri için Emine
hatun Suru Taş adlı değirmenin yarım hissesini değirmenin tamirine diğer
yarım hissesini de mescidin tamirine vakfetmiştir133. Usta Nasuh XVIII. yüzyılın sonlarında merkezden aldığı izinle mescide minber yaptırıp camiye
çevirmiştir134.
2.16. Zeliha Hatun Mescidi: Nevşehir Kazası Ürgüp Kasabası Dere
Mahallesi’ne Zeliha hatun tarafından yaptırılmıştır. Mescitte görev yapan
imam ve müezzinler XVIII. yüzyıl boyunca günde yarım akçe almaktaydılar135.
III. Nevşehir ve Ürgüp Kasabası’ndaki Diğer Yapılar
Hurufat Defterleri’nde şehrin suyolları ve şadırvanlar hakkında da bilgiler mevcuttur. Nevşehir kazası su açısından çok zengin olup, şehir merkezinde ve köylerinde hayırseverler tarafından yaptırılmış pek çok çeşme
bulunmaktaydı136. Su halkın günlük ihtiyacının karşılanmasının yanı sıra
hamam, cami ve mescitlere gelenlerin temizlenip abdest almaları için de
çok önemliydi. Evlere suyolları tesis edilinceye kadar mahallede veya sokaklarda bulunan çeşmeler evlerin günlük su ihtiyaçlarını karşılamak için
kullanılıyordu. Ayrıca evlerinde hayvan bulunan özellikle konar-göçer topluluklar bu çeşmelerin yalaklarında hayvanlarını suluyorlardı. İbrahim Paşa
bu sebeplerden ötürü Nevşehir ve Ürgüp’e gelip yerleşen halkın en öncelikli ihtiyacı olan suyun şehre getirilmesi için suyolları tesis etmiş, 1721
yılında Ürgüb’e on tane, Muşkara’ya da bir tane çeşme yaptırarak137 her
131
132
133
134
135
136
137
442
VAD. no:1148, s.239.
VAD. no:1155, s.124.
VAD. no:562, s.147; no1155, s.125.
VAD. no:1155, s.127.
VAD. no:1148, s.236; no:1152, s.8; no:1154, s.112.
Mustafa Dinleyen, Sularımız ve Nevşehir Çeşmeleri, Nevşehir, 2008.
Aktuğ, a.g.e, s.6.
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
Nevşehir Kazâsı’nın Eğitim, Dinî ve Sosyal Yapıları (1700-1800)
iki yerleşim yerini şenlendirmiştir. İbrahim Paşa 1722-1728 tarihleri arasında Nevşehir şehrine sekiz çeşme daha yaptırmıştır138. Böylece şehrin su
ihtiyacı büyük ölçüde gidermiş olmalıdır ki; Hurufat Defteri kayıtları içinde
çeşme tesisi ile ilgili kayıta rastlanmamıştır.
Hoca Şaban Hamamı: Nevşehir kazasına tabi Ürgüp Kasabası’na merhum Hoca Şaban Efendi’nin yaptırdığı hamam Hurufat kayıtlarında geçen
bu türdeki tek yapıdır. Nevşehir’de İbrahim Paşa külliyesi dâhilindeki hamam dışında burada da başka hamam tespit edilememiştir. Muhtemelen
her iki yerdeki hamamlar şehir halkı için XVIII. yüzyılda yeterli geldiğinden
yeni bir hamam inşa edilmemiştir.
Hoca Şaban Efendi inşa eylediği hamamın gıllesinden on iki sehimden
on sehimini hamam ve cami-i şerif kurbinde vaki çeşmenin suyolunun tamirine vakfetmiştir. Vakfın Rebiyülahir 1195 (Mart-Nisan 1781) tarihinde
mütevellisi ve nazırı olan Mehmet vefat edince evlat-ı vâkıftan olan büyük
kızları Ayşe ve Ümmügülsüm müştereken atanmışlardır139.
Sonuç
Nevşehir, Damat İbrahim Paşa’nın sadaretine kadar Karaman Vilayeti Niğde Sancağı kazalarından Ürgüp’e bağlı Muşkara diye adlandırılan bir köyden ibaretti. İbrahim Paşa sadrazam olmasıyla birlikte doğup büyüdüğü
Muşkara Köyü’nde büyük bir imar faaliyeti başlatmıştır. Köyde Kaya Camii
adında bir cami ve hamam tesisinden hemen sonra bugünkü Belediye
caddesinin batısında cami, han, hamam, medrese, muallimhâne, kervansaray ve imaretin yer aldığı külliyeyi 1727 yılında tamamladı. Bu külliyenin
bitimiyle gelişen Muşkara Köyü şehir statüsü kazanmış ve bugünkü adı
Nevşehir olarak isimlendirilmiştir. Nevşehir ve ona tabi Ürgüp XVIII. yüzyılın ilk çeyreğinden itibaren her alanda hızlı değişim süreci yaşamıştır. İbrahim Paşa’nın Nevşehir’e yaptırdığı külliye, çeşmeler, suyolları, Ürgüp’te
tesis ettiği cami ve çeşmeler bu değişimin ilk nüvesini teşkil etmiştir. Bu
yüzyılın ikinci yarısında ve sonraki yıllarda Nevşehir ve özellikle Ürgüp’te
yeni mahalleler teşekkül etmiştir. Mahallelerin isimleri genellikle sonradan
şehre yerleşen Herikli, Danişmendlü, Karaca Kurt gibi konar-göçer aşiretlerin isimlerinden gelmektedir. Hayırseverler bu yeni mahallelere pek çok
cami, mescit, medrese, muallimhâne ve çeşme tesis etmişlerdir.
138
Bu çeşmelerin isimleri ve yapıldıkları yerler hakkında bkz. Dinleyen, Sularımız ve Nevşehir Çeşmeleri muhtelif sayfaları.
139 VAD. no:1151, s.187; no:1154, s.110.
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
443
M. Murat ÖNTUĞ - Hüseyin SARAÇ
Nevşehir ve Ürgüp’te Damat İbrahim Paşa’nın yaptırdığı külliye ve diğer
yapıların dışında XVIII. yüzyılda tamamı hayırsever kişilerce tesis edilmiş
eğitim kurumlarından; beş medrese, on dört muallimhâne/mektep, dinî
yapılardan yirmi cami, on altı mescit, sosyal yapılardan; bir hamam tespit
olunmuştur. Bu çalışmayla yapılar, görevliler ve aldıkları ücretler ile vakıflar
hakkında Nevşehir ve Ürgüp’ün ayrıntılı bir envanteri çıkarılmıştır. Maalesef bu yapılar günümüze kadar ilk inşa edildikleri halleriyle ulaşamamışlardır. Bunun çeşitli sebepleri vardır. Deprem, yangın gibi afetlerin dışında
tarihi yapıların bakımsızlığı ve bilinçsiz yapılan restorasyonlar şehrin tarihi
dokusuna büyük zarar vermiştir.
Kaynaklar
Aktepe, M. Münir, “Damat İbrahim Paşa Nevşehirli” DİA, C.8, İstanbul, 1993,
s.441-443.
Aktepe, M. Münir, “Nevşehirli Damat İbrahim Paşa’ya Ait İki Vakfiye”, Tarih Dergisi, C.XI, S.19, İstanbul, 1960, s.149-160.
Aktepe, M. Münir, “Nevşehirli İbrahim Paşa”, İA, C.IX, İstanbul, 1964, s.234-239.
Aktuğ, İlknur, Nevşehir Damat İbrahim Paşa Külliyesi, KBY, Ankara, 1992.
Baykara, Tuncer, Osmanlı Taşra Teşkilatında XVIII. Yüzyılda Görev ve Görevliler
(Anadolu), Vakıflar Genel Müdürlüğü Yay, Ankara, 1990.
Bilge, Arif, Bazı Abideleri ve Kitabeleri ile Nevşehir ve Lale Devri Tarihi, Konya,
1966.
Çal, Halit, “1192 Numaralı 1697-1716 Tarihli Hurufat Defterine Göre Bulgaristan’daki Türk Mimarisi”, Balkanlar’da Kültürel Etkileşim ve Türk Mimarisi
Uluslar arası Sempozyumu Bildirileri (17-19 Mayıs 2000 Şumnu-Bulgaristan) C.I, Atatürk Kültür Merkezi Yay, Ankara, 2001, s.121-284.
Çal, Halit, “Hurufat Defterlerine Göre 19. Yüzyılda Küre Kazası”, Prof. Dr. Zafer
Bayburtluoğlu Armağanı Sanat Yazıları, Kayseri, 2001, s.125-166.
Çerçi, Fahri, Damat İbrahim Paşa ve Nevşehir, İlya Yay., İzmir, 2003.
Dinleyen, Mustafa, Sularımız ve Nevşehir Çeşmeleri, Nevşehir, 2008.
Ekiz, Mehmet, Nevşehir’de Türk Dönemi Mimari Eseleri, (Basılmamış Doktora
Tezi), Ankara, 2006.
Eyice, Semavi, “Damat İbrahim Paşa Külliyesi”, DİA, C.8, İstanbul, 1993, s.443447.
Gedik, Şevki, Nevşehir Damat İbrahim Paşa Külliyesi, (Basılmamış Yüksek Lisans
Tezi), İstanbul, 1993.
Göyünç, Nejat, “Türk Kültür Tarihi Bakımından Arşivlerimizin Önemi”, Belleten,
S.147, C.XXXVII, Temmuz, 1993.
444
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
Nevşehir Kazâsı’nın Eğitim, Dinî ve Sosyal Yapıları (1700-1800)
Kolay, İlknur Aktuğ, “Damat İbrahim Paşa Külliyesi”, DİA, C.8, İstanbul, 1993,
s.447-449.
Komisyon, Nevşehir Kültür Envanteri, Nevşehir Valiliği, Nevşehir, 2010.
Öntuğ, Murat, “Hurufat Defterlerine Göre Uşak’taki Eğitim Müesseseleri (17021824)”, AKÜ. Sosyal Bilimler Dergisi, S.3, Afyon, 1999, s.149-171.
Öntuğ, Murat, “XVIII. Yüzyıl Uşak Tekke ve Zâviyeleri”, 21. Yüzyılın Eşiğinde Uşak
Sempozyumu, (25-27 Ekim 2001), C.I, İstanbul, 2001, s.421-434.
Öntuğ, Murat, “18. Yüzyıl Denizli’deki Eğitim Kurumları ve Dini Yapılar”, Uluslar
arası Denizli ve Çevresi Tarih ve Kültür Sempozyumu, 6-8 Eylül 2006 Uluslar arası Denizli Sempozyumu, 2006, Denizli. s.189-199.
Öntuğ, Murat, “Osmanlı Dönemi Uşak’taki Dini Yapılar: Camiler ve Mescitler”,
CIEPO, Uluslar arası Osmanlı Öncesi ve Osmanlı Tarihi Çalışmaları 4. Ara
Dönem Sempozyumu, 14-17 Nisan 2011, Uşak, 2011, s.959-992.
Rehber Remzi, Nevşehir ve Göreme, Yeni Matbaa, Ankara, 1961.
Şahin, İlhan, “Nevşehir mad.” DİA, C.33, İstanbul, 2007, s.64-67.
Uzunçarşılı, İsmail Hakkı, Osmanlı Tarihi, C.IV, 1. Bölüm, 2. Baskı, TTK, Ankara,
1978.
Uzunçarşılı, İsmail Hakkı, Osmanlı Tarihi, C.IV, 2. Kısım, 2. Baskı, TTK, Ankara,
1989.
Uzunçarşılı, İsmail Hakkı, Anadolu Beylikleri ve Akkoyunlu, Karakoyunlu Devletleri, 3. Baskı, TTK, Ankara, 1984.
Vad. no: 559, 560, 561, 562, 563, 564, 569, 1139, 1142, 1145, 1146, 1148,
1149, 1150, 1151, 1152, 1154, 1155.
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
445
M. Murat ÖNTUĞ - Hüseyin SARAÇ
EK-1
VAD. no: 1154, s.107-108.
446
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
Nevşehir Kazâsı’nın Eğitim, Dinî ve Sosyal Yapıları (1700-1800)
EK-2
VAD. no:1152, s.3-4.
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
447
M. Murat ÖNTUĞ - Hüseyin SARAÇ
EK-3
VAD. no:1150, s.89-90.
448
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
Nevşehir Kazâsı’nın Eğitim, Dinî ve Sosyal Yapıları (1700-1800)
EK-4
VAD. no:569, s.153-154.
1 . U l u s l a r a r a s ı N e v ş e h i r Ta r i h v e K ü l t ü r S e m p o z y u m u
449