MAHSUNİ ŞERİF

Transkript

MAHSUNİ ŞERİF
Jahr /Yýl: 2
BÜYÜK OZAN
Ausgabe
/Sayý: 14
1 Juni 02
MAHSUNÝ ÞERÝF
1,00 EURO
ARAMIZDAN AYRILDI
Çaðýmýzýn aþýklýk geleneðinin en güçlü ozaný, halkýn
içinden geldiði toplumu ve vatanýný devamlý barýþ
içinde yaþatmaya özenen, þiirleri ve þarkýlarýyla
çok deðerli sanatçý ve gazetemiz yazarý, ikinci
Pir Sultanýmýz, Aþýk Mahsuni Þerif aramýzdan
ayrýlýp, hakkýn yoluna yürüdü.
En derin dileklerimizle yüreðimizdeki
acý ile yakýnlarýna ve tüm
sevenlerine baþsaðlýðý diliyor,
Mahsuni Þeriflerin gönüllerde
yaþayacaðýna inanýyoruz.
O sadece bedenen bizlerden
ayrýldý, deyiþleri, ruhu ve
sözü, þarkýlarda, sazlarda
yaþatýlacaktýr.
Topraðýn bol olsun usta
Seni unutmayacaðýz….
Monatliche Kultur, Kunst u. Informations-Zeitung
Europas Paradoxie:
Europäische Einigung
und Nationale Abschottung
E
uropa durchlebt zur Zeit ein politisches
Erdbeben der mittleren Richterskala:
Das politische Establishment ist wegen der
Wahlerfolge der Rechtspopulisten in zahlreichen
europäischen Ländern irritiert, um nicht zu sagen,
sayfa 9da
schockiert.
sayfa 10‘da
AVRUPA‘DA SAÐCILAR EMNÝYETTE, DEMOKRASÝ TEHLÝKEDE
ORTAK SLOGAN YABANCI
DÜÞMANLIÐI
A
vusturya aþýrý saðýnýn baþarýsý
Avrupa’nýn diðer ülkelerindeki
aþýrý sað partilere de ilham
kaynaðý oldu. Fransa, Hollanda,
Belçika, Almanya, Ýtalya, Danimarka´da
ve Norveç´te hükümetlerinin aþýrý
saðcýlara karþý etkileyici bir karþý
strateji uygulayamadýlar. Aþýrý
sað partilerin sürekli slogan haline
getirdikleri yabancýlara karþý giriþim,
ülkenin iç güvenlik sorunu, eðitimsizlik,
iþsizlik ve benzer sorunlar’ da bir
düzeltme çabasýnda olmadýlar. Avrupa
demokrasisinin tehlikeye düþmesini
engelleyecek bir etkileyici politika da
izleyemediler.
Gençler önyargýlardan þikayetçi
T
ürk gençlerinin baþarýsýzlýklarýndan dert
yanan konuþmacýlara itiraz eden gençler,
baþarýsýzlýklarýn
nedeninin
ayrýmcý
uygulama
ve politikalar
olduðunu
söylediler.
sayfa 3‘de
Milli Görüþ
HAMBURG DEM GECESÝNDE MÝSAFÝRLER
MÜZÝK VE ÞÝÝRLE BULUÞTULAR
1 Mayýs-30 Haziran
tarihleri arasýnda Japonya
ile Güney Kore‘de
yapýlacak Dünya Kupasi tüm
hazýrlýklar gözden geçirilerek
kupaya katýlacak takýmlar da,
hýzlý bir çalýþmanýn ardýndan
hazýr hale geldiler. sayfa 19‘da
6 Mayýs 2002 tarihinde yapýlan
DEM gecesi ve þiir dinletisinde
müzik ziyafetinin yanýnda,
dinleyiciler doyasýya þiiri yaþadýlar. Türkü
ile dost oldular, þiirlerde geçmiþlerine
gidip, hayal ve özlemlerini buldular...
3
2
sayfa 20‘de
G
azetemiz DEM’in 1.yýllýný doldurmasý
vesilesiyle düzenlemiþ olduðumuz þiir
yarýþmasý sonuçlarý belli oldu. Yarýþmaya
dünyanýn çeþitli yerlerinden 160 kiþinin
toplam 470 þiirle iþtirak etti. Birinciliðe
Ýsveç’ten katýlan Hamdi Özyurt laik
görülürdü.
sayfa 18‘de
M
illi Görüþ teþkilatý 25. yýl
kutlamalarýný 2000 kiþinin
katýlýmýyla gerçekleþtirdi.
Heilbronn belediye salonu
Harmoni de yapýlan kutlamalara
Saadet Partisi Grup Baþkan
Vekili ve Çorum Milletvekilli
Yasin Hatipoðlu, Avrupa Ýslam
Toplumu ve MG teþkilatý Baþkaný
Mehmet Sabri Erbakan ve IGMG
Stuttgart bölge baþkaný Sami
Geniþoðlu‘nun salona giriþleri ile
kutlama baþladý.
sayfa 6‘da
11 Eylül destekli Almanya‘nýn
yeni terör yasasý
1
sayfa 3‘de
DÜNYA KUPASI ÝÇÝN HER
ÞEY HAZIR!
DEM 1. YIL ÞÝÝR YARIÞMASI
SONUÇLARI BELÝ OLDU!
25. yýlýný kutladý
B
atý Avrupa´nýn kalýplaþmýþ
politikalar endiþe veriyor.
Yabancý düþmanlýðýný merkezi
bir slogan haline getiren siyasi partilerin
parlamentolarda ve hükümetlerde yer
almasý kaygýlarý artýrýyor. Göçmenlere
karþý sloganlar dile getiren siyasi partilerin
sayýsý gittikçe artýyor. Geleceklerinden
endiþelenen kesimler tarafýndan
desteklendiklerini savunan ýrkçý partiler
ve çevreler, ülkelerinin iç güvenliðini
garantiye alacaklarýný, temiz ve geliþmiþ
bir toplum yaratacaklarýný siyasi slogan
haline getirmiþ bulunmaktalar.
1 Eylül‘ de
New York‘ ta
meydana gelen
terör saldýrýlarýnýn
ardýndan, 17 yeni
kanun içeren
paketi 1 Ocak‘ tan itibaren yürürlüðe geçirdi.
Güvenlik Paketi II olarak isimlendirilen yeni
yasalar, yabancýlar hukukunu sertleþtirecek,
gizli istihbarat, sýnýr koruma teþkilatý ve kriminal
dairesinin yetkisini geniþletecek.
Yýlmaz Güney‘in
anýsýna Film Festivali
B
erlin dünyanýn dört bir
yanýndan sinemacýlarý
aðýrlamaya hazýrlanýyor. 7-I6
Haziran tarihleri arasýnda,
Yýlmaz Güney‘in anýsýna
düzenlenecek Film festivaline,
dünyaca tanýnmýþ bir çok
sinemacý bir araya geliyor...
sayfa 11‘de
DEM
GAZETESÝYLE
ÇALIÞMAK
ÝSTERMÝSÝNÝZ?
O halde bizimle
iletiþime
geçiniz!
Tel:
0711 3000 711
E-mail
[email protected]
Sayý 14
Haziran 2002 www.dem-ajans.de
Çocukla iliþki
hakký nedir?
Ç
ocukla yaþamayan taraf, çocukla iliþki hakkýna sahiptir. Bu
hakka iliþki ve ziyaret hakký
denilir. Bu hakka velinin olduðu gibi,
çocukda sahiptir. Muamele hakký velinin
çocukla ilgili devam eden sorumululuðunun ifadesidir. Bu hak ve sorumluluk
çocukla akrabalýk ilþkisinin sürdürülüp
geliþtirilmesini, çocuðun saðlýklý geliþtiðini
denetleyebilmeyi, yabancýlaþmayý önlemeyi ve hem çocuðun, hemde velinin
sevgi ihtiyacýnýn karþýlanmasýný amaçlamaktadýr.
Ziyaret hakký hangi sürelerle
kullanýlabilinir?
Prensip olarak þunu belirtmek gerekir: Ziyaret hakký ne kadar geniþ
kullanýlýrsa, o kadar çocuðun saðlýðýna
ve olumlu geliþmesine hizmet edilmiþ
olunur! Ancak bu konuda sabit kurallar
yoktur. Mahkemeler 4
ve 14 yaþlarý arasýndaki
çocuklar için genellikle
þöyle, yasal zorunluluðu olmayan kuralý
uygulamaktadýr:
Her ikinci haftasonu,
noel tatili ve paskalya
(Ostern) tatil günlerinin,
dini bayramlarýn (þeker
ve kurban bayramý)
ikinci günü, okul tatillerinin yarýsý çocuðu
yanýna alma hakký.
Küçük
çocuklarla
ilgili sadece her iki
haftada bir, gecelemeden ziyaret hakký.
Çocuðun istekleri
dikkate alýnmalýmýdýr?
Çocuðun istekleri
öncelikli
olarak
dikkate
alýnmalýdýr.
Kendi çýkarlarýnýzý bir kenara býrakmak
zorundasýnýz.
Ýliþki hakký tamamen elden
alýnabilinirmi?
Tabii bu çocuðun saðlýðý ve çýkarlarý
ve ancak bu durumda mümkündür. Bu
en aþýrý örnek olarak, çocuðun cinsel
açýdan kötüye kullanýlmasý þüphesinde
söz konusudur.
Ýliþki hakkýnýn uygulanmasý için
mahkeme kararýna gerek varmýdýr?
Hayýr. En güzeli
taraflarýn anlaþarak
iliþki
biçimlerini
ayarlamalarýdýr. Bu
konuda Jugendamt
zaman
yardýmcý
hazýrdýr.
size
her
o l m a y a
Mahkemenin bir kere vermiþ
olduðu
iliþki
uygulama
kararý
deðiþtirilebilinirmi?
Tabii. Bu tür kararlar çocuðun çýkarlarý
çerçevesinde ve deðiþen þartlar durumunda her zaman deðiþtirilebilinir.
Ýliþki hakký konusunda anlaþmazlýk
yaþandýðý zaman ne yapýlmalý?
Mahkemeye somut bir iliþki dilekçesi
için baþ vurulmalýdýr. Dilekçe verilmediði
sürece mahkeme karar vermez.
Dilekçenin yanýnda uygulamaya uyul-
madýðý durumda uyuglanacak ceza
kararý unutulmamalýdýr. Bu durumlarda
avukata baþ vurunuz.
Çocuðu diðer tarafa ziyaret için
kim getirip götürmelidir?
Ýliþki hakkýna sahip olan taraf çocuðu
almalý ve geri getirmelidir. Çocuðu
yanýnda yaþayan taraf arada sýrada
çocuðu diðer tarafa götürüp alýrsa,
çocuða ayrýlýkla ilgili psiklojik problemlerini çözmesinde yardýmcý olacaktýr.
BÝZÝM SAYFA
Çocuk
geri
getirilmediði
durumda
ne
yapýlabilinir?
Þayet
mahkme
kararý mevcut olup,
böyle bir durumda
ceza ayarlanmýþsa,
mahkmeye
baþ
vurarak
cezanýn
somut belirlenmesini
istemek mümkündür.
Mahkemeler
bu
konuda genellikle DM
2.000,00 miktarýnda
devlet
kasasýna
ödenecek
zorlama
para cezasý uygulamaktadýrlar.
Þayet iliþki hakký ile ilgili bir karar
yoksa, aþaðýda çocuðun kaçýrýlmasý
ile ilgili açýklamalar þeklinde hareket
edilmelidir. Zor durumlarda Jugendamt’ý
devreye sokmak tavsiye edilir.
Bir taraf çocuðu kaçýrdýðý zaman
ne yapýlabilinir?
Buna yanýt, çocuðun ülke içerisindemi, yoksa ülke dýþýnamý kaçýrýlmýþ
olmasýna, ayrýca velayet hakkýnýn her iki
tarafamý, yoksa tek tarafamý ait olmasýna
baðlýdýr.
Çocuk bir ziyaret sonrasý eve dönmediði zaman, diðer taraf mahkemeye baþ
vurarak çocuðun verilmesini talep edebilir. Bu talep çocuðun çýkarlarý ve saðlýðý ile
uyumlu olmalýdýr. Kaçýrma durumlarýnda
genellikle acil davranýlmasý gerektiði için
mahkemeye itihati tedbir dilekçesi ile baþ
vurulup acil karar alýnmalýdýr. Mahkeme
çocuðun saðýlýðý ve çýkarlarý esasýnda
durumu acil deðerlendirirse, hemen veya
karþý tarafýn görüþlerini aldýktan sonra
gereken kararý verir.
Çocuðu kaçýran taraf bu karara
uymadýðý durumda kendisne karþý
zorlama para cezasý veya zorlama
tutuklama kararý verilebilinir. En kötü
durumda çocuk bu karar esasýnda icra
memuru ve polis tarafýndan alýnýp eve
geri getirilir. Polis tek baþýna hiç bir zaman
çocuðu alma yetkisine sahip deðildir!
Çocuðu kaçýran taraf bu davranýþý ile
çocukla iliþki hakkýný tamamen yittirebilir.
Ülkeler çocuðun ülke dýþýna
kaçýrýlmasý
durumu
için
hangi
anlaþmalara sahiptirler?
Ülkeler bu konularda 25.10.1980
Haag anlaþasý, 20.05.1980 Velayethakký
anlaþmasý ve Haag reþit olmayanlarý
koruma anlaþmasýna sahiptir. Tüm bu
anlaþmalar çocuðu kendisinden kaçýrýlan
veliye geri getirlmeyi garanti altýna almayý
amaçlamaktadýr.
Bu
anlaþmalardan
hangisine
Türkiye katýldý?
Türkiye
sadece
Haag
reþit
olmayanlarý
koruma
anlaþmasýna
katýlmýþtýr. Bu anlaþma Almanya,
[email protected] sayfa
Fransa, Lüksemburg, Hollanda, Portekiz,
Ýspanya, Ýsviçre ve Türkiye için geçerlidir.
Çocuðu geri getirtmek için ne
yapýlmalýdýr?
Çocuðu bu anlaþma esasýnda geri
getirtebilmek için aile mahkemesinden
gayrýmeþru belgesi (Widerrechtlichkeitsbescheinigung) alýnmalýdýr. Ondan sonra
en basit ve hýzlý yardýmý Federalyargýtay
Baþsavcýsýný (Generalbundesanwalt am
Bundesgerichtshof) arayarak saðlayabilirsiniz. Orda bu konularla yetkili
memurlar oldukça motivasyonlu ve kalifikasyonludur. Size derhal yardýmcý olunacaktýr.
Yeni bir hayat arakdaþý edinmeniz
ziyaret hakkýnýzý etkileyebilirmi?
Hayýr. Taraflarýn birisinin sadece yeni
bir hayat arkadaþý edinmesi ziyaret hakkýný etkilemez. Ancak çocuk hemen ayrýlýk
sonrasý böyle bir durum ve sorunla
karþýlaþtýrýlmamalýdýr. Önce çocuða ayrýlýk
probleminin altýndan psikolojik olarak
kalkmasýna fýrsat verilmelidir. Fakat daha
sonralarý çocuðun anne veya babasýnýn
yeni hayat arkadaþý ile iliþkisi teþvik
edilmelidir. Çünkü bu kiþi anne veya
babasýnýn yaþam alanýnda bulunan
önemli biridir.
Çocuklar büyük velilerini ziyaret
hakkýna sahipmidir?
Çocuk bunu istediði durumda büyük
velilerinide ziyaret hakkýna sahiptir. Bu
mahkeme tarafýndan kararlaþtýrýlabilinir.
Çocuk diðer tarafý ziyaret ederken
þýmartýldýðýnda ne yapabiliisiniz?
Çoðu zaman malesef velayet hakkýna sahip olan taraf, çocuðun ziyaret
sýralarýnda þýmartýldýðýndan, kendisine
karþý kýþkýrtýldýðýndan yakýnmaktadýr. Bu
durumlarda
Jugendamt’ý
devreye
sokmak tavsiye edilir. Bu konular Jugendamt ve mahkemeler tarafýndan bilinmekte ve gereði görülmektedir. Taraflara
bu durumlarda saðduyu tavsiye edilir.
Çünkü bu davranýþlarla çocuk zor
durumda býrakýlýp, asýl zarar ona verilmektedir. Bu davranýþlar velilerin yetersizliklerini göstermektedir. Çocuklar böyle
sorunlarda her iki veli tarafýndan terk
edilmiþ olduklarýný hisederler. Kendinizi
çocuðun yerine koymaya çalýþýnýz!
Ayný zamanda çocuðu yanýna alan
ve sadece iliþki hakkýna sahip olan velinin
çocuðu belli bir sýnýra kadar þýmartmasý
normaldýr. Çünkü kendisi çocuða onu
sevdiðini gösterip kanýtlamakla karþý
karþýyadýr.
Çocukla
yaþamayan
veliyi
çocuðu ziyaret etmeye zorlamak
mümkünmü?
Yasal olarak böyle bir mahkeme
kararý almak teorik olarak mümkündür.
Ancak böyle bir kararýn saçmalýðýda açýktýr. Çünkü çocuk bu veli tarafýnda isten-
SÝZDEN GELENLER
BÝREY VE TOPLUMSAL BILINÇ
D
oða gibi, tarih ve
toplumlarýn da kendiliðinden bir geliþmesi vardýr. Doða tarihinin belli
aþamasýnda insan oluþmuþ ve
bilinçli insan bir evreden sonra
bu kendiliðinden geliþmeye yön
vermeye baþlamýþtýr. Böylece
insan bilinçli eylemiyle hem
doðayý hem kendini ve dolayýsý
ile toplumu etkilemeye ve
dönüþtürmeye baþlar. Çünkü
insan toplumsal bir varlýk olduðu
kadar, bulunduðu üretim iliþkileri ve toplumsal çevresi ile
örgütlü bir varlýktýr da. Artýk
kendiliðinden geliþmeler insan
bilinci olmadan olanaksýzdýr.
Birey bilinci ile toplumsal devinim arasýndaki bu diyalektik bað
ayný zamanda toplumsal geliþmenin ve devrimlerin özüdür.
Siyasal bir hareketin önderliði
olmaksýzýn bile kendiliðinden
geliþen her toplumsal harekette
bir bilinç unsuru vardýr ona yön
veren.Ýnsan bilinci de toplumsal
geliþmeye paralel olarak deðiþkendir. Her süreçte birbirini var
eden ve geliþtiren ve deðiþtirendir. Çoðu zaman deðiþmemeyi bir erdem olarak görür ve
bununla övünürüz: „Ben deðiþmedim“, ya da „ben deðiþmem“
vb. Oysa en sabit fikirli bir insan
bile farkýna varmadan deðiþir.
Düþünen ve üreten insan var
olanla, verilenle yetinmez.Var
olaný yeniden en üst düzeyde
üretmek için sonsuz ve bitmez
tükenmez bir çaba içindedir.
Deðiþmemekle
övünmenin
anlamsýzlýðý kadar her yeniliðe
gözü kapalý olarak kapýlmak da
saðlýklý bir anlayýþ deðildir
elbette. Ama her iki anlayýþýn da
sosyal bir temeli vardýr.
Deðiþme, kuskusuz otomatik olarak her þeyin bir anda
deðiþmesi deðildir. Toplumsal
deðiþimler ise uzun tarihi bir
süreci kapsar. Bu süreç
toplumun içsel bir çatýþma
surecidir. Toplumlar tarihi bu
çatýþmanýn ezen egemen azýnlýk ile ezilen çoðunluk arasýndaki sýnýf savaþýmlarý olduðunu
gösterir. Her toplumda mevcut
düzenin devamýnda çýkarý
olanlarla, çýkarlarýný yeni bir
toplumsal düzende saðlamayý
isteyen sýnýf ve toplumsal tabakalar arasýndaki bu mücadele
günümüzde de geçerliliðini
korumaktadýr. Zengin ve yoksul
ülkelerden, toplumlardan bireylere kadar bu çeliþkiler çok çarpýcýdýr. Dünyanýn en zengin 20
ülkesi dünya gelirinden %86 pay
alýrken %20 en yoksul ülke %1
pay almaktadýr. Ayrýca en zengin
3 kiþinin geliri 48 ülkede yaþayan 600 milyon insanýn gelirine
eþit. Sadece bu örnekler bile
dünyada globalleþen sorunlarýn
temelinde bu adaletsizliðin
olduðunu
göstermesi
bakýmýndan yeterlidir. Gelinen
noktada birey ve toplum olarak
dünyadaki geliþmelere karþý ne
kadar duyarlýyýz? Herkes üzerine düþenin ne kadarýný yerine
getiriyor?çocuklarýmýza nasýl
bir
dünya
býrakmak
istiyoruz?Sorular daha da uzayabilir ama ne var ki bunlara
olumlu yanýt verebilmek çok
zor. Müthiþ bir toplumsal bilinç
bozulmazý yaþanmaktadýr.
Ýnsanlar sabah kalktýðýn da
parayý düþünmeye baþlýyor;
bütün günü onu elde etme
çabasýyla geçiyor .Öyle ki Artýk
insani iliþkilerde bile para belirleyici hale gelmiþtir. Zenginse en
kiþiliksiz bir insan bile toplumda
saygý ve itibar görür. Para Artýk
sadece alýnýp satýlan mallarýn
deðerini deðil insanlarýn deðerleri için de bir ölçüdür. Kýsacasý
„paran kadar adamsýn“ insaný
insan yapan deðerler kýstas
deðil. Toplumsal bilinçteki bu
bozulma bireylerde de yaygýn
olarak karamsarlýk, bencillik,
ikiyüzlülük, saldýrganlýk olarak
kendini göstermektedir. Geleceðe umudunu ve güvenini kaybeden yýðýnlar yada bireyler
yaratýlan bilinç bulanýklýðý ve
manipulasyon ile yönlendirilerek
etkisizleþtirilmektedir. Günümüzün teknolojik imkanlarý kitlelerin
nabzýný elinde tutmak için büyük
olanaklar
sunmuþtur.Bugün
Avrupa ülkelerinde aþýrý ýrkçý partiler bile sayýsý hiçte azýmsanmayacak emekçi kitlelerden oy
alabilmektedir. Egemen kültür
geniþ yýðýnlarýn ona baðýmlýlýðýnýn yeniden örgütlenmesine
dayanýr.buna karþýt olarak
toplumsal geliþmenin örgütlü
HATÝCE ELDENÝZ
S
on
günlerde
okuduðum,
duyduðum terimler bir kez
daha bana insanlarýn hangi
düsünceyle
deðerlere
yaklaþtýðýný
gösterdi. Kendimce küstüm, kendimce
kahýrlandým ve kinlendim. „ neden“
lerim çoðaldý ve anlam veremediklerim gittikçe artti. Tabi ilk
duyduðumda ve okuduðumda bu terimleri ilk reaksiyonum böyle
olmuþtu. Kaybedilen bir deðerin arkasýndan ne böyle konuþmak,
nede kendilerini meydanlara sergilemek için bir gerekçe olarak
kullanmak insanlýða sýðmayan bir tarz olarak gördüðüm içindir
ki ilk etapta böylesi düþüncelere girdim. Daha sonra duygusallýðý
bir kenara býrakýp da düþünmeye fýrsat bulduðumda, aslýnda her
zaman birileri için bir deðer teþkil eden baþkalarý için önemsiz
de olabiliyor ve böylesi durumda haliyle birisi pýrlanta diye
yorumlarken, diðer birisi onun pýrlanta deðilde sýradan bir taþ
olduðunu savunabiliyor. Fakat insanýn duygularý pýrlanta diye
deðerlendirdiðine sýrada bir taþmýþ gibi yaklaþýmlarý kabul
etmekten zorlanýyor. Hem duygularýnda inciyor, hemde deðerine
bir saldýrý olarak gördüðü için karþý tarafa ille de pýrlanta dedirtme
çabasýna giriyor.
Evet son günlerde bu durum çokca yaþandý. Elbette benim
için deðer sayýlan baþkalarý için illede bir deðer sayýlmasý,
benim sahip çýktýðým bir olguya baþkalarýda illede sahip çýkmasý
gerekmiyor. Fakat üzüldüðüm olay benim deðerlerime baþkalarý
neden sahip çýkmýyor olayý deðil, kendi deðeri de olduðu halde,
onu neredeyse hiç yokmuþ gibi gösterenlerdi. Onca zaman o
deðerlerin üzerine hareket
etmiþ veya düþüncesini
ona göre biçimlendirmiþ
veya yansýtmýþ insanlarýn
kalkýpta birden bire „
aslýnda o kadarda büyük
bir deðer deðildi, demeleri,
onu „ pýrlanta deðil sýradan
bir taþtýr“ diyenlerden
daha çok yaralamakta ve
üzmektedir.
Bu konuyla
ilgili sadece Pir Sultan Abdalýn þu dizelerini eklemek istiyorum:
ÞU KANLI ZALIMIN ETTÝÐÝ
Þu kanlý zalýmýn ettiði iþler
Garip bülbül gibi yareler beni
Yaðmur gibi yaðar baþýma taþlar
Dostun bir fiskesi yaralar beni
Dar günümde dost düþmaným belloldu
On derdim var ise þimdi elloldu
Ecel fermaný boynuma takýldý
Gerek asa gerek vuralar beni
Pir Sultan Abdalým can göðe aðmaz
Haktan emrolmazsa ýrahmet yaðmaz
Þu ellerin taþý bana deðmez
Ýlle dostun gülü yaralar beni
Büyük bir deðer kaybetti. Ýnsanlara gittiði yol boyunca her attýðý
adýmdan irili, ufaklý deðerler býrakmýþtýr. Bu deðerleri býrakýrken
insanlar aslýnda bunun farkýnda olmamýþtýr. Ancak o deðeri
kaybettiklerinden bunun farkýna varmýþlardýr. Kimileri kaybolan
deðerin arkasýndan irili ufaklý bireysel hesaplar içerisine girdiler,
kimileri „ bugüne kadar neden sahiplenmedinizde, ölümünden
sonra büyütüyorsunuz“ ifadelerini kullandýlar. Kimileri haberi alýr
almaz sahip çýkmak için yollara çýkarken, en çok deðere sahip
çýkacaklar diye beklenenlerin „ eh artýk zamaný geldi geçti“
ifadelerini kullandýlar. Aslýnda bu konuda söylenenler söylendi.
Benim için büyük deðer teþkil eden ve benden bitmeyipte
devam vereceðim düþüncemin oluþmasiýda büyük katkýsý
olan Aþýk Mahzuni ªerif´in yaþadýðý süreç içerisinde bugünün
deðerini yaratmasý için çabaladýðýný üstenlendiði misyonu yerine
getirdiðini kanýtladý. Ýnsanlar her hangi birilerinin komutu ile
deðil yüreklerindeki sevgiyle onu uðurladýlar son yolculuðunda.
Hack str. 3
70190 Stuttgart
Tel: 07113000711/ 12
Fax: 0711 4205003
gelen dalga kuþaklar arasý bir
kopuþ da yaþanmaktadýr.Bugün
Avrupa da yaþayan mülteci kitlesine alman veya baþka bir
ülkenin kültürünün dayatýlmasý
kadar ailelerin yeni kuþaklara
kendi kültürlerini dayatmasý da
yanlýþtýr. Sorunu daha da
vahimleþtirmektedir.
Rýza Doðan/ Fransa
Kavgayý, Bir yapraðýn üzerine yazmak isterdim
Kavgayý, Bir yapraðýn üzerine yazmak isterdim
Sonbahar gelsin yaprak dökülsün diye.
Öfkeyi, Bir bulutun üzerine yazmak isterdim
Yaðmur yaðsýn, bulut yok olsun diye
Nefreti, karlarýn üzerine yazmak isterdim
Güneþ açsýn karlar erisin diye
Ve dostluðu ve sevgiyi
Yeni doðmuþ tüm bebeklerin yüreðine yazmak isterdim
Onlarla birlikte büyüsün, bütün dünyayý sarsýn diye
ABDURRAHMAN GÜNEÞ
BATMAN/TURKEY
heldeniz@dem-
„Ýlle dostun gülü
yaralar beni“
DEM® NACHRICHTEN
UND WERBEAGENTUR
bileþkeni olarak toplumsal bilinç
ve kültür nasýl geliþtirilebilir?
Toplumcu ilerici güçler ileriye
donuk çok yönlü bilinçli bir
çabayla alternatif bir kültür ve
toplumsal bilinç yaratabilir.
Avrupa da yaþayan milyonlarca
mültecinin en temel sorunlarýndan biridir bu. Çünkü bu toplum
derin bir kimlik ve kültür bunalýmý
içindedir. Söz gelimi Avrupa da
yabancý Türkiye de ise Almancýdýr. Daha da önemlisi dipten
2
Hatice Eldeniz
Herausgeber/ Geschäftsführerin
Þükrü Yýldýz
Chefredakteur
www.dem-ajans.de
[email protected]
Der Verlag übernimmt keine Haftung für den Inhalt der Anzeigen
und Anzeigentexte. Die von Verlag
gestalteten Anzeigen sind urheberrechtlich geschützt.
Sayý 14
Haziran 2002 www.dem-ajans.de
HABER
[email protected] sayfa
AVRUPA‘DA SAÐCILAR EMÝNÝYETTE DEMOKRASÝ TEHLÝKEDE!
ORTAK SLOGAN YABANCI DÜÞMANLIÐI
A
vrupa‘nýn batýsýnda yabancý
düþmanlýðý yapan partilerin
etki alanlarý geliþirken, Doðu
Avrupa´da dazlak hareketi gittikçe
büyüyor. Dazlaklar doðu Avrupa‘nýn yaný
sýra bilhassa Rusya‘da ilerliyor. Bunun
ana nedenleri ise, ekonomik
sorunlar ve geleceðin korkularýdýr. Ýlk baþta Romen ve Yahudilere saldýran dazlaklar, daha
sonra göçmenlere karþý þiddetlerini yönlendirdiler.
Batý Avrupa´da ise kalýplaþmýþ politikalar endiþe veriyor. Yabancý düþmanlýðýný
merkezi bir slogan haline getiren siyasi partilerin parlamentolarda ve hükümetlerde yer
almasý kaygýlarý artýrýyor. Göçmenlere karþý sloganlar dile
getiren siyasi partilerin sayýsý
gittikçe artýyor. Geleceklerinden
endiþelenen kesimler tarafýndan desteklendiklerini savunan
ýrkçý partiler ve çevreler, ülkelerinin iç güvenliðini garantiye
alacaklarýný, temiz ve geliþmiþ
bir toplum yaratacaklarýný siyasi
slogan haline getirmiþ bulunmaktalar.
Aþýrý sað eðilimli partilerin Batý
Avrupa´da, Doðu Avrupa’ya nazaran
daha fazla ve hýzlý bir geliþme kaydetmesi konuyla ilgili arþatýrma yapanlarý
þaþýrtmakta.
Ýki yýl önce Avusturya hükümetinin
baþýna gelen Jörg Haidar Avrupa Birliði
kurumlarýnda büyük tepki aldýysa da,
Avusturya aþýrý saðýnýn baþarýsý
Avrupa’nýn diðer ülkelerindeki aþýrý sað
partilere de ilham kaynaðý oldu. Fransa,
Hollanda, Belçika, Almanya, Ýtalya,
Danimarka´da ve Norveç´te hükümet-
lerinin aþýrý saðcýlara karþý etkileyici bir
karþý strateji uygulayamadýklarý gibi aþýrý
sað partilerin sürekli slogan haline getirdikleri yabancýlara karþý giriþim, ülkenin
iç güvenlik sorunu, eðitimsizlik, iþsizlik ve
buna benzer sorunlar’ da bir düzeltme
çabasýnda olmadýlar. Avrupa demokrasisinin tehlikeye düþmesini engelleyecek
bir etkileyici politika da izleyemediler.
Fransa’da yýllardýr geliþmesi önlenemeyen Le Pen ve partisinin Cumhurbaþkanlýðý seçimlerinde 2.sýraya kadar
yükselmesine yol açan en temel konularýn baþýnda Yabancý düþmanlýðý var.
Bunu güvenlik sorunuyla bütünleþtirerek
yabancýlarý bundan sorumlu tuttu. Bilindiði gibi son bir kaç yýldýr güvenlik
sorunu Fransa’nýn gündeminin devamlý
baþlarýnda oldu.
Genel seçimlerde büyük bir oy patlamasý yapan Pim Fortuyn Listesi ve
Leefbar (Yaþanabilir) Hollanda Partisi
uzun yýllar Hollanda’nýn ayrý ayrý kentlerinde, ülkenin gündemini belirleyen
saðlýk alanýnda ki yetersizlikler, okullarda öðrenim eksikliði, ulaþýmda yaþanan sýkýntýlar ve ülkenin iç güvenliðini
saðlamasý amacýyla göçmenlerinentegre etme sorununa karþý giriþimciler
olarak ortaya çýktýlar. Ve giderek güçlendiler.
Danimarka’da aþýrý saðý Danimarka
Halk Partisi temsil ediyor. Geçen yýl
yapýlan parlamento seçimlerinde 179
sandalyeden 22’sine sahip oldu. Her
ne kadar Danimarka yabancýlara karþý
ýlýmlý politikalarý ile tanýnsa da aþýrý saðcý
parti hýzla oy kazandý. Artan suç oraný
ve yabancý düþmanlýðý Danimarka Halk
Partisi’ni ülkenin üçüncü büyük partisi
haline getirdi.
Almanya politikasýnýn kilit partisi Hýristiyan Demokrat Parti’nin de aþýrý saða
karþý daha ýlýmlý yaklaþmasý, bir çok
kesimi korkutuyor. Hem muhafazakar-
lar hem de aþýrý sað partiler göçmenlere karþý politikalarýyla göze çarpýyor.
Ýngiltere’de de Avrupa kýtasýnýn tümünde
görüldüðü üzere özellikle göçmenlere
ve yabancýlara karþý duyulan tepki aþýrý
saðýn yükselmesine yol açýyor.
Ýsviçre Halk Partisi, 4 partili koalisyonun oluþturduðu Federal hükümette
tek bakanlýk ile yer alýyor. Parti özellikle
ülkenin doðusundaki Almanca konuþulan bölgelerinden oy alýyor. Ancak son
seçimlerde göçmenlere ve yabancýlara
karþý politikalarý ülkenin batýsýndaki
Fransýzca konuþulan bölgelerinden de
oy aldý.
Belçika’da Vlaam Bloðu Parti, etnik
bölünmeyi savunuyor. Ülkenin kuzeyindeki Flaman bölgesinde hakim bir siyasi
parti haline gelen Vlaams Bloðu ayrýca,
yabancý düþmanlýðýný da körüklüyor ve
Fransýzca konuþulan güney bölgelere de
karþý.
Türkiye’de ise MHP, 18 Nisan Genel
seçimlerinde oy patlamsý yaparak ikinci
parti olarak iktidar ortaðý konumunda
bulunuyor.
Saðçý ve ýrkçý partiler, geliþtirilmek
istenen Yeni Dünya Düzenine karþý
hoþnutsuzluklarýný dile getirmek isteyen
kesimlerin sýðýndýklarý yerler oluyor. Irkçý
partilerin giderek güç kazanmasý göçmenler baþta olmak üzere, herkesi korkutuyor. Hollanda ýrkçý partisinin lideri
sokak ortasýndan öldürülmesi, olasý
geliþmelerin kötü bir habercisi olduðunu
göstermekte.
Gençler önyargýlardan þikayetçi
Türk gençlerinin
baþarýsýzlýklarýndan dert yanan
konuþmacýlara itiraz eden
gençler, baþarýsýzlýklarýn nedeninin ayrýmcý uygulama ve
politikalar olduðunu söylediler.
Stuttgart ve Çevresinde
Yaþayan Türk Vatandaþlarý
Ýçin Eðitim Ataðý
“BoS” tarafýndan Stuttgart Halk Yüksek
Okulunda (VHS) gerçekleþtirilen Ýki Dilde
Eðitim ve Bilgilendirme Günlerinde Türk
gençlerinin içinde bulunduklarý olumsuz
þartlar ve nedenleri tartýþýldý. Eðitmenler,
vatandaþlar ve gençlerden oluþan
konuklarýn katýldýðý toplantýya sosyal
danýþman Gökay Sofuoðlu, Belediyeler
Üst Kurum Temsilcisi Manfred Stehle,
Esnaf ve Sanatkarlar Odasý temsilcisi
Huber, Stuttgart Belediyesi Uyum Dairesi
temsilcisi Gari Pavkoviç ile Gençlik
Mahkemeleri temsilcisi Biess konuþmacý
olarak katýldýlar.
Almanca öðrenilmeli
Türk gençlerinin okul, eðitim, iþ
bulma ve meslek edinme gibi konularda
baþarýlarýnýn
giderek
gerilediðinin
, Türkler ile Almanlar arasýndaki
uçurumun giderek arttýðýnýn belirtildiði
toplantýda, yaþanan sorunlarýn temel
nedeni olarak Almanca dil yetersizliði
gösterildi. Almancayý öðrenmeden okula
baþlayan çocuklarýn okulda baþarýsýz
olduklarý, yeteneklerinin keþfedilemediði,
becerilerinin geliþtiremediði, eðitimini
diploma almadan yarýda býrakan ve
meslek eðitimi yapmayan gençlerin ileri
yaþamlarýnda da iþ bulamadýklarý dile
getirildi.
Ýtiraz ettiler
Toplantýyý izleyen bir grup Türk genci
yaþadýklarý sorunlarýn nedeni olarak dil
yetersizliðinin gösterilmesine itiraz ettiler.
Mükemmel Almancalarý ile sorunlarýný
dile getiren gençler, okulda, sokakta, iþte
ve yaþamýn her düzeyinde ayrýmcý muameleye tabi tutulduklarýndan yakýndýlar.
Doðup büyüdükleri Almanya’da sürekli
olarak yabancý muamelesi görmekten,
ayrýmcýlýða uðramaktan, olumsuz önyargýlardan, sürekli kendilerenini savunma
durumunda býrakýlmaktan ve
ikinci sýnýf vatandaþ muamelesi görmekten býktýklarýný
söylediler. Alman yaþýtlarýyla
eþit þartlara hiçbir zaman
sahip olmadýklarý için baþtan
baþarýsýz olmaya mahkum
olduklarýný belirttiler.
Almanya’da
yaþamaya
kararlý olduklarýný da açýklayan gençler yaþadýklarý
toplum içinde önyargýsýz
kabullenilmeleri, bu toplum
içinde kendilerini rahat
hissetmeleri
ve
sürekli
karþýlaþtýklarý ayrýmcý uygulamalara son verilmesi durumunda Türk gençlerine yönelik özel
hiçbir önlem ve desteðe de ihtiyaç kalmayacaðýný söylediler.
Mazeret aranmasýn
Yaþanan sorunlarýn nedeninin
almaca dil yetersizliðine baðlanmasýný
kolay çözüm olarak niteleyen gençler
eþit þartlara ve haklara sahip olarak
yaþamak istediklerini söylediler.
3
ÞÜKRÜ YILDIZ
eflatunî
Demimizde can
olup gelecek
Mahsuni Þerif
Ý
çinden geldiði toplumun yüreði ve sesi olmayý
baþarmýþ, duygu ve düþüncesiyle bir halk adamý olan
Aþýk Mahsuni Þerif’in aramýzdan ayrýlmasý, bizleri derin
bir üzüntüye boðmuþtur. O çaðýmýzýn yetiþtirmiþ olduðu en
büyük ozanlarýndandý. Kimi zaman ateþ, kimi zaman su,
kimi zaman topraktý.
Ateþti; meydanlardaki gençler için... Bir 68 kuþaðýný titretti.
Suydu, Fýrattý Kerbelaya ermek istedi... Topraktý, kökleri derinden gelen bir miras gibi... Aþýk Mahsuni Þerif bir kiþi deðil,
ezgileri ve deyiþleriyle bir cemaat insanýydý. Oyle bilindi ve
öyle sevildi. Sevdiklerimizi de biz en çok onun sazýndan
sevdik. Yüreðimiz olmasýný bildi.... Yüreðimzin sesi olmasýný
bildi... Topraðýný unutmadý, geldiði yeri unutmadý... Ezgilerinin en güzel köþelerinde konuk etti, Berçeneði, Afþini,
Elbistan’ý Pazarcýk’ý....
Onun gibi sevmek ister her insan memleketini...
Daðýný, taþýný, suyunu...
Onu gibi sevmek ister her insan, memleketlisini...
Delisini, akýlýsýný, güzelini, çirkinini...
Onun gibi bir yürek ister her insan...
63 yýl dayanabilsin diye çilesine..
Geride býrakmýþ olduðu miras yüzlerce yýl bu halkýn dilinden düþmeyecek. Her dem vuruþumuzda bin olup gelecek... Ezgileriyle, sazýyla gelecek... Kimseye aldýrýþ etmeyen
ve borçlu olmayan sözleriyle gelecek. Demimizde can olup
gelecek... Canýmýzda cem olup, pervane dönecek...
Her gün yeni bir merhaba Mahsuni Þerif...
Merhaba Mahsuni dostlarý....
YORARLAR BENÝ
Ne dedimse halka hiç yaramadý
Ben gittikten sonra ararlar beni
Boþa cahillerin gözü karardý
Kuru çene ile yorarlar beni
Duman eksik olmaz her yüce daðda
Bülbül eksik olmaz her yeþil baðda
Atomun patlayýp bittiði çaðda
Onun ötesinde sorarlar beni
Ebedi deðildir þu yüce daðlar
Ebedi deðildir þu yeþil baðlar
Öz gardaþým ama bizim softalar
Mezarýmda bile kýrarlar beni
Mahzuni Þerif’im gayri gam yemem
Ondan ötesini kimseye demem
Ufak vucuduma kefen istemem
Varsa insanlýkla sararlar beni.
e-mail: [email protected]
Deðerli büyüðümüz
HASAN KURT‘u
Bir derya olan halk ozanýmýz
AÞIK MAHZUNI ÞERÝF
Bedenen ayrýlmýþ olsanda
Her sazýn telinde, her dinlediðimiz türkülerinde
Yüreðimizde yaþayacaksýn.
Ailesinin ve tüm sevenlerinin baþý saðolsun.
Ýsviçre‘den Bekooðlu ve Öðüt aileleri
Büyük Ozan, deðerli insan
Aþýk Mahzuni Þerif’in
aramýzdan ebediyen ayrýlýþý yüreklerimizi derin bir acya boðdu.
Ozanlýðý ve bilge kiþiliði ile
Türkiye halklarýnýn bilincinde ve yüreðinde
büyük bir yer edinen Aþýk Mahzuni‘nin
tüm sevenlerinin baþý sað olsun.
Çaðdaþ Pir Sultan, Mahzuni baba topraðýn bol olsun.
ELDENÝZ AÝLESÝ
talihsiz bir kaza sonucu kaybettik,
topraðý bol olsun. Hep gülüþünle
aklýmýzda kalacaksýn...
Ailesine ve sevenlerine
baþ saðlýðý diliyoruz.
Hüsniye ve Þükrü Yýldýz
Sayý 14
Haziran 2002 www.dem-ajans.de
Gazi çocuk yurdu açýldý
Sami Tombul-Karamürsel
G
AZÝ Çocuk Vakfý’nýn Ýzmit Karamürsel’de
yaptýrdýðý140 çocuk kapasiteli Çocuk
Yuvasý Kompleksi,
yapýlan büyük bir
törenle hizmete
girdi.
Marmara
depreminin
hemen ardýndan
kurulan GAZÝ
Çocuk Vakfý, ilk
büyük projesini
geçtiðimiz günlerde resmen faaliyete geçirdi. Ýzmit
Karamürsel’de
bulunan ve 11.000 m2 alan üzerinde inþaa
edilen Çocuk Yuvasý Kompleksi’nin resmi
açýlýþýný Sosyal Ýþlerden Sorumlu Devlet Bakaný
Hasan Gemici ve Gazi Çocuk Vakfý Baþkaný
Dr.Eduardo Garcia beraber yaptýlar.
140 çocuðun istihdam edildiði komplekste
birçok aktivite yapýlabiliyor. Amacý, depremde
en çok maðdur olan çocuklara yardým etmek
olan GAZÝ Çocuk Vakfý, spor, kültür, ekonomi
ve politika camiasýndan ünlü kiþiler, dernekler
ve kurumlar tarafýndan destekleniyor. Geçen
AUDÝ de Ýþçi
Temsilciliðine 4 Türk
seçildi
Dem/Heilbronn
H
eilbronn
Neckarsulm
da bulunan ve 13 700
kiþinin çalýþtýðý Audi
Araba fabrikasýnda iþci
temsilciliðine bu yýl 4 Türk
seçildi. Ýsimler Fuat Topaloðlu (46),Sadi Altýnýþýk
(31) ,Vahit Cavaþ (59) ,Gamze Aydýn (28) olarak
girerken ,Ayný zamanda Personel komisyon
üyesi olan Fuat Topaloðlu konuþmasýnda ,
“Türk iççilerinin Audi de çalýþan sayýsý 900
kiþiyken 1450’ e yükseldi Bu durum, Türk
sendika temsilcilerinin de sayýsýný artmasýný
beraberinde getirdi. Türkler arasýnda artýk
çok yönlü ve kalifiyeli çalýþanlarýn sayýsý da
yükseldi. Mevcut durumda 10 usta baþý ve bazý
bölümlerde mühendis arkadaþlarýmýzýn olmasý
da bizlere gurur vermektedir”. Topaloðlu, Audi
de þu an iþlerin iyi olduðunu fakat son ÝG-Metal
Sendikasý’ nýn zam isteðini yerine getirilmesi
için direndiklerini, uyarý grevlerinin devam
edeceðini, vurgularken, Neckarsulm de günlük
toplam 910 adet araba üretildiðini Ekim ile
Kasým aylarýnda yeni çýkacak A8 modelleri için
3 vardiya çalýþýlacaðýný ve tekrar iþçi alýnacaðýný
dile getirdi.
Baþkonsolos baþarýlý
gençleri kutladý
S
tuttgart Baþkonsolosu Funda Tezok
Mannheim’da düzenlenen Almanya
Türk Halk Danslarý Yarýþmasýnda birinci
olan Stuttgart Kültür ve Ýnsiyatif Derneðinin
foklor ekibini makamýnda kabul etti. Edirne
yöresinin oyunlarýyla birincilik kazanan ekibin
elemanlarýný tebrik ederek baþarýlarýndan
dolayý kutladý.
[email protected] sayfa
11 Eylül destekli Almanya‘´
nin yeni terör yasasý
tesislerinin müþteri datalarýný
rahatça inceleyebilecek. Yurtdýþý
edilme iþlemleri kolaylaþacak
ve Almanya‘ da oturma izni
alma zorlaþacak. Bunlarýn yaný
sýra kimliklere vesikalýk resim ve
imzanýn haricinde, parmak izi
veya el geometrisi eklenecek.
Ayrýca Alman uçaklarýna silahlý sýnýr
koruma teþkilatý görevlileri yerleþtirilecek.
A
lmanya teröre karþý önlem
alarak, 11 Eylül‘ de New
York‘ ta meydana gelen
terör saldýrýlarýnýn ardýndan, 17 yeni
kanun içeren paketi 1 Ocak‘ tan itibaren yürürlüðe geçirdi. Güvenlik Paketi
II olarak isimlendirilen yeni yasalar,
yabancýlar hukukunu sertleþtirecek,
gizli istihbarat, sýnýr koruma teþkilatý
ve kriminal dairesinin yetkisini
geniþletecek.
Bu yasanýn içerisinde Oturma
izni koþulu sertleþtirilecek
Federal Meclis yeni güvenlik
paketini büyük bir çoðunlukla kararlaþtýrmýþtý. Böylece 1 Ocak‘ tan itiba-
Bugüne kadar yeterli olan
Fotoðraf ve parmak izleri yetmiyor
Almanya‘ ya mülteci olarak
baþvuranlarýn sesi, geldikleri bölgeyi
tespit edebilmek için bantlara kaydedilecek. Parmak izleri ve þahsa ait
özellikler data banklara alýnacak ve
on yýl muhafaza edilebilecek. Güvenlikten sorumlu makamlar, yabancýlarýn merkez data bankýndan daha
kolay bilgi edinebilecek ve vize konusunda daha titiz davranacak.
ren gizli istihbarat görevlileri banka,
uçak þirketleri ve telekomünikasyon
Bush, Berlin’de
böyle karþýlandý
A
vrupa gezisinin ilk duraðý olan
Almanya’ya 19 saatlik bir resmi
ziyarette bulunan ABD Devlet Baþkaný George W. Bush, baþkent Berlin’de protesto gösterileriyle karþýlandý. 20 binden fazla
kiþinin katýldýðý gösterilerde polis ve eylemciler arasýnda çatýþmalar çýktý.
Olaylarda aralarýnda bir Japon televizyon
muhabirinin de bulunduðu bazý kiþiler yaralandý. Onlarca gösterici gözaltýna alýnýrken,
polis, bakanlýklara giden yollarý da kapatttý.
Polis, Bush’un kaldýðý otel ve hükümet konaðý
çevresini yaya ve araç trafiðine kapattýldý.
Bush, kurmaylarýyla birlikte geldiði
Berlin’de Baþbakan Gerhard Schröder’in
onuruna verdiði akþam yemeðine katýldý.
Yemeðin yendiði bina çevresindeki 4 kilometrekarelik alan da trafik ve yaya trafiðine
kapatýldý. Schröder, Bush ile terörizm, silahsýzlanma ve Ortadoðu gibi konularý ele aldýlar.
Bush ile Berlin’e gelen Dýþiþleri Bakaný Powell,
“Bazý görüþ ayrýlýklarýmýz var. Bunlar üzerinde
çalýþacaðýz” dedi.
yýl yapýlmasý planlanan ancak, elde olmayan
nedenlerden dolayý açýlýþý ertelenen Çocuk
Yuvasý Kompleksi’nde çocuklar bir yýldýr
barýnýyor:
Yurt çocuklara birçok imkanlar tanýyor
1999 sonbaharýnda yaþanan Marmara
depreminin hemen ardýndan kurulan GAZÝ
Çocuk Vakfý, ilk büyük projesini geçtiðimiz günlerde gerçekleþtirdi. Ýzmit Karamürsel’de bulunan ve 11.000 m2 alan üzerinde inþaa edilen
Çocuk Yuvasý Kompleksi’nde 140 çocuk istihdam
edilebiliyor. Amacý, depremde en çok maðdur
olan çocuklara yardým etmek olan Vakýf, spor,
kültür, ekonomi ve politika camiasýndan ünlü
kiþiler, dernekler ve kurumlar tarafýndan Destekleniyor. Tanýnmýþ Alman futbol antrenörü Christoph Daum’un da her zaman büyük destek
verdi.
HABER
Ceyhun “ Türkiye bulunduðu
konumu hak etmiyor“
Ozan Ceyhun 2002
sonuna kadar AB ile
adaylýk görüþmelerini
baþlatmayý hedefleyen
Türkiye’nin þansýnýn çok
az olduðunu söyledi.
klandýðýný belirten Ceyhun, AB’nin
uzun yýllar Türkiye’yi kandýrarak,
oyaladýðýný söyledi.
TÜRKÝYE’SÝZ OLMAZ
ABD BASTIRIYOR
Türkiye’nin AB’ye alýnmasý konusunda en büyük baskýyý ABD’nin yaptýðýný belirten Ozan Ceyhun Avrupa
parlamentosunu ziyaret eden Amerikalý ve Ýsrailli parlamenterlerin istekleri arasýnda Türkiye’nin üyeliðinin
de bulunduðunu, 11 Eylül olayýndan
sonra Türkiye’nin öneminin daha da
T
ürkiye’nin bir Avrupa ülkesi
olduðunu, AB’nin Türkiye’ye
ihtiyacý olduðunu belirten
Ceyhun, Türkiye’nin duygusallýða
kapýlmadan, gereken þartlarý yerine
getirip kendine sunulan þansý deðerlendirmesi gerektiðini kaydetti.
ATA Consult Þirket Danýþmanlýk ve
Hizmet Merkezi tarafýndan düzenlenen Sohbet Akþamlarý’na konuþmacý
olarak katýlan SPD Avrupa Parlamentosu milletvekili Ozan Ceyhun Avrupa
Birliði ve Türkiye iliþkileri konusunda
bilgi verdi.
Stuttgart Baþkonsolosu Ahmet
Funda Tezok ile çok sayýda
vatandaþýn katýldýðý toplantýda
Ceyhun, Türkiye’nin 13 aday ülke
sýralamasýnda
Bulgaristan
ve
Romanya’dan sonda yer aldýðýný
ve bu konumu hak etmediðini söyledi. Türkiye’nin bugün yaþadýðý
sýkýntýlarýn nedeninin geçmiþte
yapýlan politik hatalardan kayna-
Türkiye’nin Avrupalý bir ülke
olduðunu, menfaatleri açýsýndan AB
dýþýnda alternatifi olamayacaðýný
belirten Ozan Ceyhun AB’nin de Türkiyesiz olamayacaðýný belirtti. AB’nin
Orta Doðu, Balkan ve Kafkasya’daki
barýþýn saðlanmasý konusunda
Türkiye’ye ihtiyacý olduðunu belirtti.
Türkiye’nin kendisine Helsinki zirvesinde sunulan þansý iyi deðerlendirmesi gerektiðini kaydeden Ceyhun,
Kopenhag kriterlerinin yerine getirilerek bu þansýn iyi deðerlendirilmesi
gerektiðini ama Türkiye’nin bu þansý
iyi kullanamadýðýný söyledi.
arttýðýný, orta doðuda çýkabilecek bir
sorunun Türkiye’nin adaylýk sürecinin
kýsalmasýnda etkili olabileceðini de
açýkladý.
VAKÝT NAKÝT: AB konusunda
Türkiye’nin
hýzlý
davranmak
zorunda olduðunu belirten Ceyhun
Adaylýk görüþmelerini baþlatmak
isteyen Türkiye’de idam cezasý,
Kürtçe Televizyon seçim yasasý gibi
konulara çözüm getirilmiþ olmasý
gerektiðini söyledi.
ALÝ KÖYLÜCE
4
[email protected]
OZAN
MAHSUNI‘NIN
ARDINDAN
B
üyük Ozaný Mahsuni Baba
Hakka yürüdü. Ruhu þad olsun. Mahsuni‘nin
sevenleri için bu yolculuk elbette çok zor
karþýlandý. Ancak gerçek deðiþmiyor. Ama Mahsuni‘nin de
sevenlerininde inandýðý bir þey vardýr. “Ölürse beden ölür,
Canlar ölesi deðil.“´ Mahsuni babanýn´da aramýzdan sadece
bedeni ayrýldý. Ruhu eserlerinde yaþayarak, bizimle olacaktýr.
Mahsuniyi her yönüyle anlatmak elbette kolay deðildir.
O kýrk yýllýk Türkiye gerçeðinin bir kahramaný ve Alevi-Bektaþi
felsefesinin bir çýðýr adamýdýr. Gerek ezilen emekçi yýðýnlarýn,
gerekse ilerici insanlýðýn ve halkýn haklarýný ve taleplerini dile
getirdi. Bunun için bedel ödedi. Bu yolun kendisinden önceki
gönül erleri gibi baþý dik gitti. Zalimin karþýsýna dikilmenin
zor olduðu zamanlarda, o sazý ve sözü ile halkýn arasýnda
bir cesaret abidesi gibi dolaþtý. Korkusuzca ve halkýn dili ile
söyledi vede direndi. Ýþkenceler gördü. Sahneler, salonlar
televizyonlar ve basýn ona kapatýldý. 12 Mart ve 12 Eylül darbelerinde taþýdýðý misyonun bedelini aðýr iþkencelerle zindanlarda ödedi.
Ancak bu yazýmda asýl söylemek istediðim þey bunlar
deðildir. Elbette bunlarý daha ayrýntýlý yazmak gereklidir. Yazýlacaktýr.
Ozanýn ölüm haberi tez yayýldý. Bütün Avrupa ve Türkiyede
haber telefonlarla evden eve ulaþtý. Sevenleri büyük bir acý ve
üzüntü içinde haberi duydular ve duyurdular. Bu acýyý birlikte
paylaþtýlar. Ancak Türkiyenin basýný ve yayýný devekuþu gibi
baþýný kuma gömdü. (Savaþ Ay‘ýn, kendi þahsi duyarlýlýðiyla
programýnda bu konuya yer ayýrmasý dýþýnda kayda deðer
bir þey olmadý. Bütün TV‘ler ve gazeteler küçük birer haber
olarak verdiler.
Halbuki Zeki Müren, Barýþ Manço veya Kemal Sunal gibi
sanatcýlar öldüðünde TV‘ler ve gazeteler günlerce gündemin
baþ sýrasýnda yer verdiler. Cenaze törenleri canlý yayýnlandý.
Dini ayinleri devlet erkanýnýn taziye mesajlarý ve devlet töreni
izliyordu.
Mahsuni gibi yýllarca bu devlete ve düzene kafa tutmuþ,
hesap sormuþ birine elbette devlet töreni beklenemezdi. Ama
halk kendi vefasýný imkanlarý dahilinde dile getirdi. iyi etti mi?
Hayýr. Burada bir gerçeði daha iyi gördük .
Basýn-Yayýn alanýnda ki eksikliðimizi daha iyi gördük. Bizi
ve deðerlerimizi anlatacak, ve tanýtacak, ozan Mahsuni gibi
nice deðerleri sahiplenecek, zor günde dar günde veya
sevinçlerimizi paylaþacak bir eksikliði çok hisettim. Gönül isterdiki kendi kanalýmýzda „acýyý bal eyleyeydik.“ Ama olmadý.
Ýçimiz buruk kaldý.
Bu nedenle Aþýk Mahsuni‘nin de yazý yazdýðý DEM gazetesi Mahsuniye ve onun inandýðý deðerlere gereken deðeri
ve yeri vereceðine inanýyorum.
20 Milyon olduðunu söyleyen bir toplumsal gurubun bir
televizyon kanalýnýn olmayýþýna üzülüyorum.
DEM gazetesinin basýn alanýnda bu topluma tercüman
olmasý gerektiðine inanýyorum.
Bu toplumun da DEM gazetesini daha çok sahiplenerek
gereken desteði vermesi gerekmektedir.
DEM gazetesinde yazan Mahsuni babanýn köþesini onun
anýsýna (eðer yazmak isterse) oðlu Ali Mahsuniye ayrýlmasýný
öneriyorum.
Ozan Mahzuninin ailesine, dostlarýna ve tüm sevenlerine
baþsaðlýðý diliyorum.
Mekaný Cennet olsun.
Sayý 14
Haziran 2002 www.dem-ajans.de
HABER
Sezer, RTÜK Yasasý´nýn Ýptali Ýçin
Anayasa Mahkemesi´ne Baþvurdu
C
umhurbaþkaný Ahmet
Necdet
Sezer,
kamuoyunda
RTÜK
Kanunu olarak bilinen 4756 sayýlý
„Radyo ve Televizyonlarýn Kuruluþ
ve Yayýnlarý Hakkýnda Kanun,
Basýn Kanunu, Gelir Vergisi
Kanunu ile Kurumlar Vergisi
Kanununda Deðiþiklik Yapýlmasýna Dair Kanun“un kimi maddelerinin iptali ve yürürlüðünün
durdurulmasý istemiyle Anayasa
Mahkemesi’ne baþvurdu.
Cumhurbaþkaný
Ahmet
Necdet Sezer, RTÜK Kanunu ile
ilgili Anayasa Mahkemesi’ne yaptýðý iptal baþvurusunun gerekçesinde, yasada belirtilen yasaklarýn
açýkça tanýmlanmadýðýný belirterek, yayýn kuruluþlarýnda tedirginlik yaratacaðýný kaydetti. Sezer,
bu hükümlerin „haber alma“ ve
„basýn özgürlüðü“ ilkelerine aykýrý
düþtüðünü ifade etti.
Cumhurbaþkanlýðý
Basýn
Merkezi’nden yapýlan açýklamada, söz konusu yasanýn, Resmi
Gazete’nin bugünkü sayýsýnda
yayýmlanarak yürürlüðe girdiði ve
Cumhurbaþkaný Sezer’in de bu
kanunun kimi maddelerinin iptali
ve yürürlüðünün
durdurulmasý istemiyle
Anayasa
Mahkemesi’ne
baþvurduðu belirtildi.
Açýklamada,
Sezer’in Anayasa
Mahkemesi’ne
baþvuru dilekçesine de yer verildi.
Buna
göre,
Sezer, Yasa’nýn 2.
maddesiyle deðiþtirilen 3984 sayýlý
Radyo ve Televizyonlarýn Kuruluþ ve Yayýnlarý Hakkýnda Yasa’nýn 4. maddesinde,
radyo, televizyon ve veri yayýnlarýnda uyulmasý gereken yayýn
ilkelerine yer verildiðini anýmsatarak, anýlan maddenin ikinci
fýkrasýnýn (k) bendinde, „..... korku
salacak yayýn yapýlmamasý“, (v)
bendinde de „Yayýnlarýn karamsarlýk, umutsuzluk, ....eðilimlerini
körükleyici .... nitelikte olmamasýnýn“ yayýn ilkeleri arasýnda
sayýldýðýna iþaret etti.
Anayasa’nýn 38. maddesinin
birinci fýkrasýnda, hiç kimsenin
30. Uluslararasý Ýstanbul Müzik
Festivali için her þey hazýr
yasanýn suç saymadýðý bir
eylemden dolayý cezalandýrýlamayacaðý; üçüncü fýkrasýnda
da, ceza ve ceza yerine geçecek
güvenlik önlemlerinin,
ancak
yasayla konulabileceði kurala
baðlanarak,
ceza hukukunun
temeli
olan
„kanunsuz suç ve
ceza olamayacaðý“
ilkesinin
benimsendiðini
kaydeden Sezer,
þöyle devam etti:
„Bu
ilkenin
gereði
olarak,
yasaklanan ve
yaptýrým öngörülen eylemlerin
ögelerinin yasada açýk biçimde
belirtilmesi ve bu eylemlerin, kuþkuya yer býrakmayacak belirginlikte düzenlenmesi zorunludur.
Oysa, yukarýda belirtilen bentlerde düzenlenen yayýn ilkeleri,
baþka bir anlatýmla yasaklar,
açýkça tanýmlanmamýþ, içeriði
tartýþmalý genel kavramlarla
anlatýlmýþtýr.
Gerçekten, bir yayýnýn korku
salacak ya da karamsarlýk ve
umutsuzluk eðilimlerini körükleyici
nitelikte olmasý, kiþilere göre
deðiþtiðinden bu ilkeler, belirgin
ve açýk olmayan, nesnel içerikten
yoksun ve soyut ilkelerdir.
Üstelik, 3984 sayýlý Yasa’nýn
4756 sayýlý Yasa ile deðiþik 33.
maddesinde, yukarýda belirtilen
ilkelere aykýrý olarak yapýlan yayýnlar için uyarýdan programýn yayýndan kaldýrýlmasýna, yayýn ilkesi
ihlalinin yinelenmesi durumunda
yüksek tutarlarda idari para
cezasýna ve son aþamada yayýnýn
durdurulmasýna kadar varan aðýr
yaptýrýmlar öngörülmüþtür. Bu tür
aðýr yaptýrýmlarýn yargý organlarýnca hükmolunan cezalarla
benzer etki ve sonuç yaratacaðý
kuþkusuzdur.
Bu nedenle, söz konusu
bentlerdeki
anýlan
kurallar,
Anayasa’nýn 38. maddesindeki
„kanunsuz suç ve ceza olamayacaðý“ ilkesine aykýrý düþmektedir.“
Cumhurbaþkaný
Sezer,
Anayasa’nýn 12. maddesinde,
herkesin, kiþiliðine baðlý dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez
temel hak ve özgürlüklere sahip
olduðunun belirtildiðini, 26. maddesinde düzenlenen düþünceyi
açýklama ve yayma özgürlüðü ile
28. maddesinde düzenlenen
basýn özgürlüðüne, temel hak ve
özgürlükler arasýnda yer verildiðini hatýrlattý.
çoðunluðu oluþturuyor. “Berlin
Filarmoni Orkestrasý Kemanlarý”
ve viyolonselci Steven Isserlis gibi
günümüzün önde gelen isimleri
Festival kapsamýnda 23 etkinlik yer alýyor. Aya Ýrini Müzesi,
Ýþ Sanat Konser Salonu ve Beyoðlu Surp Yerrortutyun (Üç Horan)
Kilisesi’nde gerçekleþecek bu
etkinlikler içinde 3 orkestra konseri, ikisi korolu olmak üzere 6
oda orkestrasý konseri, 5 resital,
2 geleneksel müzik dinletisi ve bir
koro konseri yer alýyor. Ayrýca artýk
gelenekselleþen Genç Solistler
Dizisi kapsamýnda bu yýl 11 yetenekli gencin dinletisi üç grup olarak
yer alýyor. 30. Uluslararasý Ýstanbul Müzik Festivali’nde ayrýca,
Gidon Kremer & Kremerata
Musica Topluluðu iki, Berlin Filarmoni Orkestrasý Kemanlarý ve
Bang On A Can All-Stars Topluluðu birer konserle müzikseverlerin karþýsýna çýkýyor
M
üzik
yaþamýn
vazgeçilmez unsurlarýndan biri konumundaki Uluslararasý Ýstanbul
Müzik Festivali, bu yýl 8 Haziran
– 1 Temmuz 2002 tarihleri
arasýnda 30. kez sanatseverlerle
buluþuyor. Ýstanbul festival düzenleme amacýyla çalýþmalarýna
1973’te baþlayan Ýstanbul Kültür
ve Sanat Vakfý; kentin sanat
yaþamýna ayrý bir renk ve soluk
kazandýran Uluslararasý Ýstanbul
Müzik Festivali’nin 30. yýlýný Türk
ve yabancý pek çok sanatçýyla
birlikte kutlamaya hazýrlanýyor.30.
Uluslararasý Ýstanbul Müzik
Festivali’nin bu yýlki programýnda,
önceki festivallerde büyük bir
beðeniyle izlenilen ünlü sanatçýlar
MEHMET ELDENÝZ
Araba
kiralamada
önemli bilgiler
Deðerli okuyucularým
eçmiþ yýllarda sadece
Tatil
döneminde
altýmýzda
bir
arabamýz olsun ve zaten kýsa
olan izin döneminde olabidliðinde cok
yerler görelim diye arabamýza binip binlerce
kilometrelik yol katediyorduk. Yollarda ki
tehlikeleri hepizim az çok biliyoruz. Fakat
tatile arabasýz gittiðinizde de her yeri daha
rahat dolaþabilme imkaný bulabiliniyor. Son
yýllarda özellikle gelistirilen Araba kiralama
durumu Türkiyede bir hayli yaygýnlaþtý ve
çok sayýda insan Araba kiralayarak izinlerini
geçirmekteler. Ýþte
Bu yazýmda sizlere
türkiyede geçireceðiniz izin döneminde
kiralamak istediðiniz arabalar hususunda
G
de ilk kez Ýstanbullularla buluþacak.
genel bir bilgi aktarmak istiyorum.
Bilinmek üzere çok sayýda araba
kiralama þirketleri mevcuttur. Tatiliniz için
araba kiralamak istiyorsanýz Almanyada
Seyahat için biletinizi aldýðýnýz her
seyahat acentasýnda ayný zamanda
araba
kiralamanýzda
mümkündür.
Sizlere bilgileri þöyle sýralamak istiyorum:
Yurt
dýþýnda
ihtiyacý
duyulan
kiralamalara iliþkin rezervasyon talepleri
Araba kiralama þirketleri ofisinde bir
kaç saniye süre içersinde ve garantili
bir þekilde saðlanýr. Daha fazla bilgi için
seyahat acentanýzý veya Araba kiralama
þirketleri ofislerini arayýnýz.
Üst Bagaj ve Bebek Koltuðu gereksinimleri, 48 saat önce haber vermek koþulu ile
temin edilir. Ücret için seyahat acentanýzý veya
Araba kiralama þirketleri ofislerini arayýnýz.
Yurt içi ve yurt dýþýnda ihtiyacý duyulan
Þöförlü Lüks Araç talepleriniz için seyahat
acentanýzý veya Araba kiralama þirketleri ofislerini arayýnýz.
Araba kiralama þirketleri ofislerinin bulunduðu þehir ve beldelerde, belediye sýnýrlarý
içersinde olmasý koþulu ile, araçlarýn müþteriye teslimi ve müþterinden teslim alýnmasý
ücretsizdir. Ancak Araba kiralama þirketleri
ofisinin bulunmadýðý þehir ve yörelerde yapýlacak teslim etme ve teslim alma hizmetlerine,
ücret uygulanýr. Daha fazla bilgi için seyahat
acentanýzý veya Araba kiralama þirketleri ofislerini arayýnýz. Fiyatlara araçlarýn sýnýrsýz kilometrede kullaným hakký, yaðlama ve teknik bakým
giderleri dahildir. Akaryakýt, Hasar Sorumluluk Sigortasý (Kasko), Hýrsýzlýk Sigortasý, SOS Süper
Ferdi Kaza Sigortasý, TekYön Ücreti, Teslim Etme/
Teslim Alma Ücreti, Bebek
Koltuðu Ücreti, Port Bagaj
Ücretleri ayrýca hesaplanýr. Araçlarýn müþteriye
teslimi tam dolu depo
benzin ile yapýlýr. Eksik
veya boþ depo benzin ile
iade edilen araçlarda,
yakýt farký, hizmet ücreti
ile birlikte alýnýr. Fiyatlara
%18 Katma Deðer Vergisi
dahildir. Aracýn, kiralayan þahýs dýþýndaki
kiþi/kiþilerce kullanýlabilmesi; ilave sürücü/
sürücülere ait Sürücü Belgesi bilgilerinin, ücret
karþýlýðýnda olmak üzere, Kira Sözleþmesinin
üzerinde gösterilmesi ile mümkündür. Aksi
durumun belirlenmesi ve/veya her hangi kaza
[email protected] sayfa
yeterki kararmasýn
5
Selçuklu döneminde yapýlan ilavelerle daha görkemli hale getirilirken , onlarca Aydýnýmýzýn þiirlerini
yazýp, þarkýlarýný besteleyip haykýrdýðý
hapishane olarak da kullanýlmýþtýr.
Doðu Karadeniz’e Artvin’e doðru
uzandýðýnýzda Ferhat ile Þirin efsanesinin geçtiði yer olarak da bilinen
Ferhatlý Kalesini de görmek mümkün
olabilirken. Trabzon’un Maçka ilçesinde vadi tabanýndan 200 metre
yüksekte daðýn dik yamacýnda yer
alan maðara içine ve önüne inþa
edilen Sümela Manastýrý , yerli ve yabancý
turistler tarafýndan Karadeniz’in en fazla ziyaret edilen tarihi yapýsýdýr. Bütün bu tarihi
güzelliklere doða harikasý yaylalar , Rafting
yapýlacak Nehirler, Trekking için yürüyüþ parkurlarý da eklenince keyifli bir tatil için idealdir
Karadeniz, keyiflidir Türkiye .
Marmara’ya uzandýðýnýzda altýn renkli
kumu, temiz denizi, dantel gibi iþlenmiþ
koylarý ve kendine özgü özel þarabýyla sizi
karþýlar AVÞA sizi karþýlar özgün tarihi
dokusuyla, ülkemin en büyük adasý
Gökçeada, müstakil koylarý üzüm baðlarýyla
Bozcaada. Geçtiðinizde Ýç Anadolu’ ya
uðradýðýnýzda
Avanos’a,
Nevþehir’e,
Hacýbektaþ’a, Kapadokya’ya göreceksiniz
çamurun nasýl oya gibi iþlendiðini , peri bacalarýnýn eþsiz görüntülerini, Hacý Bektaþ Veli’
nin müze olarak kullanýlan, külliye biçimindeki dergahýný, misafirlerine bütün yüreðini
açan Hacýbektaþ halkýný, oyularak yapýlmýþ
çok sayýda gizemli yer altý þehirlerini.
Uzandýðýnýzda Akdeniz Bölgesinde Sarýgerme, Köyceðiz, Dalyan, Göcek, Fethiye, Kaþ,
Finike, Kemer, Belek, Alanya , Anamur, Silifke,
göreceksiniz kendini bilmez ahlaksýzlara inat
nasýlda ayakta kalabiliyor o muhteþem tarihi
ve cenneti andýran doðasý , deniziyle Akdeniz.
Unutma gelmiþken biz görememiþ olsak da
tarih kokan, özlem kokan, sevgi kokan onlarca yýldýr hep aðýtlar yükselen Diyarbakýr’ý,
Elazýð’ý , Tunceli’yi dört bir yanýný doðunun ve
güneydoðunun .
Ýnanýyorum ki tatil için tercih ettiðinizde
ülkemizi hem ona karþý bir kez daha sorumluluklarýmýzý yerine getirip, cennet ülkemizi
cehenneme çeviren yalancý politikacýlara inat,
katkýda bulunmaya devam edeceðiz, ülkemiz
kalkýnmasýna, çocuklarýmýzýn aydýnlýk yarýnlarýna....
Verdiði söz kiþinin aynasýdýr diyor, sevgiyle selamlýyorum tüm hak edenleri.
[email protected]
OLGUN ÞENSOY
YAZ
GELÝYOR
ÜLKEME
I
MF’ nin dayatmasýyla
iþsizliðin
çýð
gibi
büyüdüðü,
çalýþabilenlerin
de
yaþam
koþullarýnýn
her gün daha da kötüye giderek, icra ve
iflaslarýn canlarý yakmaya devam ettiði
Haziran sabahýnda; zengin servetine servet
katmaya devam ederken , çalýþabilen iþçi ve
memurlarýn maaþlarý arasýndaki uçurumlar
her gün daha da büyüyor.
Ama her þeye raðmen sevinçle karþýlýyor
ülkem insaný güneþli sabahlarý, sevinçle
karþýlýyor evsizler, iþsizler, sokak çocuklarý,
çünkü yaz boyunca üþümeyecekler, doðanýn
bize sunduklarýyla da doyurabilecekler karýnlarýný .
Ülkem insaný yaþadýklarý bütün olumsuzluklara raðmen sýcaðýn artmasýyla birlikte yönetenler tarafýndan kýymeti bilinmeyen
doðal güzelliklerin, sahip çýkýlmayan tarihi
yerlerin, peþkeþ çekilen vakýf arazilerinin çeþitli
ülkelerden gelen konuklarýmýz tarafýndan
gezilip görülmesiyle birlikte ülke ekonomisine sunacaðý katkýlarý sevinerek izliyor ve
alkýþlýyor. Alkýþlýyoruz gerek ülke dýþýnda,
gerekse ülke içinde çocuklarýmýz ve ülkemizin
aydýnlýk geleceði için çaba sarf eden emek
koyan herkesi .
Bugün tekrar seçilme kaygýsýný taþýyan
Politikacýlarýn, tarih hýrsýzlarýnýn, doðayý
yaðmalayarak rant saðlamaya çalýþan
ahlaksýz mafya bozuntularýnýn bütün olumsuz uðraþlarýna raðmen Karadeniz’den,
Marmara’ya, Ege’den Ýç Anadolu’ ya,
Akdeniz’den Doðu Anadolu’ya ve Batý
Karadeniz’e uzanabildiðinizde inatla direnen bir tarih, cenneti aratmayacak derecede
güzel doðayla baþ baþa kalýyor ve hayranlýkla izliyor insan.
Bugün tarihi açýdan da çok zengin olan
Karadeniz, son yýllarda yayla turizmiyle de
misafirlerini aðýrlamanýn, ülke ekonomisine
katkýda bulunmanýn sevinciyle UMUTLA
bakýyor yarýnlara. Çoðaltýrken kendi olanaklarýyla konuklarýnýn iyi anýlarla dönmesi
adýna konaklayýp eðlenebileceði mekanlarý.
Sinop Kalesi 8.yüzyýlda yapýlmýþ Anadolu
durumunda tüm sigortalar geçersiz sayýlarak
gerek kiralayan ve gerekse aracý kullanan kiþi/
kiþiler ayrý ayrý ve müþtereken sorumlu tutulurlar. Fiyat ve ayrýntýlý bilgi için seyahat acentanýzý ve Araba kiralama þirketleri ofislerini
arayýnýz. Araçlarýn geriye tesliminde 3 saate
kadar olan geçikmelerde, her saat için, sözleþmeye uygulanan
kira fiyatýnýn 1/3’ü,
3 saati aþan geçikmelerde 1 günlük
kira fiyatý alýnýr.
Araba kiralama þirketleri, müþterilerini
gerek kanunlarýn
emrettiði þekilde ve
gerekse tercihleri
doðrultusunda
sigortalanmalarýný
görev sayar. Bu
nedenle iki tür sigortayý müþterilerinin
hizmetine sunar. Birincisi; kanun gereði
zorunlu sigorta kapsamýnda olan Trafik Sigortasý, diðeri ise müþterilerinin ihtiyaçlarý doðrultusunda güven ve emniyeti saðlamaya yönelik
hazýrlanan isteðe baðlý sigortalar kapsamýndaki Hasar Sorumluluk (kasko), Hýrsýzlýk ve SOS
Süper Ferdi Kaza Sigortalarýdýr. Ayrýntýlý bilgi
seyahat acentanýz veya Araba kiralama þirketleri ofislerinden temin edilebilir. Kiralamanýn
toplam tutarý sözleþmenin baþlangýcýnda Visa,
Master Card kredi kartlarýndan biri ile tahsil
edilir. Atatürk Hava Limaný Dýþ Hatlar Terminalinden yapýlacak kiralamalarda Havaalaný
Hizmet Ücreti, ayrýca hesaplanýr. Fiyat için seyahat acentanýzý veya Araba kiralama þirketleri ofislerini arayýnýz.
ÖNEMLÝ NOTLAR
Her hangi kaza veya aracýn çalýnmasý
durumunda, aracýn yeri deðiþtirilmeden en
yakýn polis veya jandarma karakoluna baþvurularak kaza, hýrsýzlýk ve alkol tespiti raporlarý
alýnmalýdýr. Aksi halde satýn alýnan tüm sigortalar geçersiz sayýlarak meydana gelen her
türlü zarar, 3’cü þahýslara verilen maddi ve
manevi kayýplarý da içermek üzere, kiracýdan
tahsil edilir. Daha fazla bilgi için seyahat acentanýz veya Araba kiralama þirketleri ofislerinden Araba kiralama þirketleri Sigorta Çeþitleri
& Bilgileri broþürü isteyiniz. Aracýn arýzalanmasý veya herhangibir nedenle desteðe
ihtiyaç duyulmasý durumunda, aþaðýdaki telefonlardan yardým temin edilebilir.
[email protected]
RESÝM SERGÝSÝ
FÝNANZBERATER
SERVÝCBÜRO
Inh.
Hüseyin UÇURUM
è
è
è
PRÝVAT KREDÝ
EV KREDÝSÝ
SATLIK DAÝRELER
Almanya‘nýn
her yerinde
Bütün krediler birleþtirilerek
tek kredi haline getirilerek eizene kredi verilir!
STUTTGARTER STR. 6, 71522 BAKNANG
Tel: 07191 36 72 84 Fax: 07191 367285
Mobil: 0173 9735 380
[email protected]
8 Devletin vermiþ olduðu dönüþümü olmayan Teþviklerden
yararlanýyormusunuz?
8 Emlak için ucuz faizli kredilerinizin olduðunu biliyormusunuz?
8 Yatýrým fonlarýnýn avantajlarýný biliyormusunuz?
8 iþveren teþvikli 400 Euro tasaruf sigortasýndan yararlanýyormusunuz?
8 Sigortalarýnýyýn yararlarýný ve zararlarýný biliyormusunuz
8 Arabanýz ucuz sigortalýmý? Deðilse Kasým ayýna kadar müracat edebilirisiniz.
8 Yeni ehliyet alanlara özel, çok ucuz araç sigortasý imkaný!
09 Haziran 2002
tarihlerine kadar açýktýr
Solitude- Solitudenstrasse
121, 70499 Stuttgart’da
Ressam
Þükrü Kýlýnç’ýn
resimleri sergileniyor
Sayý 14
Haziran 2002 www.dem-ajans.de
Dr. HÜSEYÝN NAZLIKUL
[email protected]
Her ölüm erkendir,
bu asrýn pir sultaný
olunca daha da
erkendir
Nem Kaldý
Parsel Parsel Eylemiþler Dünyayý
Bir Dikili Taþtan Gayrý Nem Kaldý
Dost Köyünden Ayaðýmý Kestiler
Bir Akýlsýz Baþtan Gayrý Nem Kaldý
Padiþah Deðilem Çeksem Otursam
Saraylar Kursam Da Asker Yetirsem
Hediyem Yoktur Ki Dosta Götürsem
Ýki Damla Yaþtan Gayrý Nem Kaldý
Mahzuni Þerifim Çýksam Daðlara
Rastgelsem De Avcý Vurmuþ Marala
Doldur Tüfeðini Beni Yarala
Bir Yaralý Döþten Gayrý Nem Kaldý
Evet Mahzuni bu halkýn sorunlarýndan sonra bir yaralý döþten
baþka þeylerde hak etti!
T.C. Kültür Bakanlýðý arþivlerinde : Mahzuni Þerif
1940’lý yýllarýn baþýnda doðmuþtur. On iki yaþýndan bu yana halk ozanlýðý
geleneðini devam ettirmektedir. Toplumsal sorunlarýn neden ve
sonuçlarýný sorgulayan, toplumsal müzik yapan sanatçý olarak
yer almaktadýr.
Çocukluðumun eriþilmez bilgini, hep kulaklarýmýzdaki ninnileri ile büyüdüðümüz büyük ozan ve çaðýmýzýn büyük pir sultan
abdalý arkasýndan neler yazýla bilinir ki. Her bir eseri derin felsefe
içeren ve üzerinde kitaplar yazýlacak kadar bir ummaný barýndýran analizleri tesellimiz mi olacak? Mahzuni sazýný eline aldýðý
günden bu yana her türlü sömürüye karþý savaþýn içinde birleþtirici söz öðelerini kullanmýþ ve yeri zor doldurulacak böylece kendine özgü bir yol çizmiþtir.
Son elli yýlda bu topraklarda yapýlan müzik Mahzuni Þerif’siz
anlatýlamaz.
Mahzuni þerif hiç köþesine çekilmedi ve konserleri hiç býrakmadý çünkü hep halkýn içinde olmayý ilke edindi. Kuþaðýndan
pek çok âþýk köþesine çekilse de, Mahzuni Þerif ayakta kaldý.
Hastalýk yakasýný býrakmadý. Sona yaklaþtýðýný anlamýþ, bu kez
kendisini anlatmýþtý:
„Bin bir ümit ile çekip tuttuðum dallar
Uzadýkça yokuþ oldu gittiðim yollar
Mahzuni birlikte doðup yýllar
Acý sonun geldiðinden haberin var mý caným?“.
Mahzuni Þerif, Âþýk müziðinin son kalelerinden birisiydi. Âþýk
Mahzuni Þerif, 62 yaþýnda Köln’de hayata veda etti. Yüzlerce
türkü ve albüme imzasýný atan sanatçý, kendisine kaynak olarak
daima halkýný gösteriyordu. Çünkü o her zaman halkýn omurgasý olmasýný bilen nadir sanatçýlardan biriydi.
Ölümünden sonra nerdeyse devlet törenini andýran bir
törenle kaldýrýlan Aþýk Mahzuniyi, maalesef bu ülkenin yasalarý
hiç ama hiç sevmedi .
Yýllar boyu defalarca saldýrýya uðrayan, mahkemelik olan,
tutuklanan, iþkence gören, hapse atýlan Âþýk Mahzuni, Alevi,
Bektaþi kültürü ve Anadolu ezgilerinin tanýtýlmasýna önemli katkýlarda bulundu. Yaþamý boyunca muhalif kiþiliðinden taviz vermedi.
Ellinin üzerinde albüm yapan, türküleri sekiz kitapta toplanan ozan, son yýllarda sýk sýk saðlýk sorunlarý yaþýyordu. 1997
yýlýnda Almanya’dayken beyin kanamasý geçirmiþ, 2001’de kalp
ve solunum yetmezliði nedeniyle hastaneye kaldýrýlmýþtý. Gerek
1997 gerekse 2001 yýlýndaki ciddi rahatsýzlýklarýnda yanýnda
olan biri olarak onu þimdi kaybetmiþ olmak içimde büyük bir
sýzý yaratmýþ tarifi zor üzüntüler yaþatmýþtýr. Deðerli Aþýk Mahzuni nin muhalif kiþiliðini en güzel þekilde özetleyen ise onun
‘yuh yuh ‘ eseridir.
TOPLUM
Heilbronn‘da Milli Görüþ 25. yýlýný
DEM/Heilbronn
H
eilbronn Milli Görüþ teþkilatý
25. yýl kutlamalarýný 2000
kiþinin katýlýmýyla gerçekleþtirdi. Heilbronn’nun en büyük belediye salonu olan Harmoni de yapýlan
kutlamalara IGMG Stuttgart bölge baþkaný Sami Geniþoðlu, Saadet Partisi
gurup baþkan vekili ve de Çorum Milletvekilli Yasin Hatipoðlu, Avrupa Ýslam
Toplumu ve de MG teþkilatý baþkaný
Mehmet Sabri Erbakan’ýn salona giriþleri
ile birlikte kutlamalara baþlandý.
Kutlamalarý Abdül Samet’in kuran ve
ardýnda Ýstiklal Marþýn okunmasýndan
sonra kutlamaya eðlence ve günün
konuþmalarýyla devam edildi. Mmisafirler
-kadýn ve erkekler ayrý ayrý yerlerde otururken- Heilbronn MG teþkilatýnýn geliþini
bir sinevizyon gösterisiyle misafirlere izletildi. Necmettin Erbakan’ýnda konuþma
metnin bulunduðu kaset ise teknik hatalardan dolayý dinlenemedi.
“Vatandaþlýða geçin
çaðrýsý yapýldý”
Mehmet Sabri Erbakan konuþmasýnda, Avrupa da kalýcý olduklarýný ve
en hýzlý bir þekilde bulunduðu ülkenin
vatandaþlýðýna
girmelerinin
þart
olduðunu, geleceðin iyi hesaplanmasý
gerektiðini, olayý siyasi platforma götürmeleri gerektiðini söyledi. MG gayri Müslimlere iyi anlatýlmasý gerektiðini, Avrupa
da 17 milyon Müslüman kardeþlerinin
Ceyhun“AB destekli
fonlardan yararlanýlmalý”
Avrupa Birliðinin
uyum için çok para
harcadýðýný açýklayan
Ozan Ceyhun
uyum saðlayacak
tespitlerin doðruluðu
konusunda endiþeler
olduðunu söyledi.
Avrupa Parlamentosu SPD milletvekili Ozan Ceyhun Stuttgart’ta düzenlenen basýn toplantýsýnda Avrupa Sosyal
Fonlarý ile bu fonlarýn kullanýmý konusunda açýklamalarda bulundu. Avrupa
ülkelerinde
yaþayan yabancýlarýn
uyumlarý için bugüne kadar uygulanan destek programlarýndan alýnan
sonuçlarýn çok olumlu olmadýðýný da
belirten Ceyhun, önümüzdeki üç yýl
içinde yabancýlarýn uyumu konusunda
yaþadýðýný ve bunun da %5 teþkil ettiðini
söyledi.
“Türkiye siyasi parti mezarlýðý”
Yasin Hatipoðlu ise gayetemize
yapmýþ olduðu açýklamada “Yurtdýþýndaki
Türk toplumunun sýkýntýlarýný görmek için
bazen bu tür ziyaretleri yapýyoruz. Avrupa
ülkelerine gelip vatandaþýn sorunlarýný
dinliyor ve bunlarý gerekli mercilere taþýyýp
çözüm bulmaya ve isteþarlar yapmaya
çalýþýyoruz”. Dedi. Hatipoðlu Anavatan
partisine çatarak Türkiye de bir anti
demokratik siyaset partisi olduðu
68.madde ye uygun bir yapý sergilemediðini söylerken, Türkiye’nin bir siyasi
Parti mezarlýðýna döndüðünü vurguladý.
TC Anayasasýnýn parti kapatma ve de
konuþma suçlusu olduðunu belirten Hatipoðlu, demokratik olmayan bu tutuüye ülkelere 3 milyar Euro tutarýnda
destek verileceðini söyledi. Ceyhun
yaþanan ülkenin dilinin öðrenilmesi,
yaþanan ülkenin tanýnmasý,
gençlere, çocuklara ve yetiþkinlere yönelik eþit eðitim
þansý ve sosyal çalýþmalar
konusundaki çalýþmalarýn
destekleneceðini kaydetti.
Olumsuz yanýt
Türkler ile Almanlar
arasýndaki
uçurumun
giderek arttýðýný belirten
ekonomist Dr. Ahmet Ertekin Avrupa
Birliði Sosyal Yardým Fonlarýnýn yerel
düzeyde ve yabancýlarýn eksikliklerinin
giderilmesine yönelik kullanýlmasýnýn
önemine
deðindi.
Teknolojik
geliþmeler, farklýlaþan pazar, yeniden
yapýlanma ve yeni trendler nedeniyle
bu geliþmeleri takip etme eðitim ve
bilgisine sahip olmayan yabancý
iþverenlerin pazar içinde varlýklarýný
sürdürebilmelerinin
tehlikeye
düþtüðünü açýkladý.
Uzaktan yakýndan yuh çekme bana
Sana senin gibi baktým ise yuh
Efendi görünüp bütün insana
Hakkýn kullarýný yýktýn ise yuh
Bu kadar milletin hakkýn alanlar
Onlarý kandýrýp zevke dalanlar
Diplomayla olmaz hâkim olanlar
Suçsuzun baþýna çöktüm ise yuh
Ben insaným benden baþlar asalet
Asillere paydos, beye nihayet
Þu insanlýk derde girerse þayet
Ona yar olmaktan býktým ise yuh
Âþýk Mahzuni Þerif i en iyi tanýyan sanatçýlarýmýzdan Edip
Akbayram þöyle tanýmlamaktadýr. ‘Çok üzüntülüyüm. Benim
için Âþýk Mahzuni Þerif’in çok büyük bir anlamý var. Mahzuni bu
ülkenin yeri doldurulamayacak, güzel ve dürüst bir sanatçýsýydý.
Toplumcu müzik tarzý, ozan duruþuyla hep yol göstericim
olmuþtur. Ülkemizin tüm aydýn insanlarýnýn baþý sað olsun. Büyük
bir deðeri kaybettik.’ Onun için Edip’ inde dediði gibi tüm aydýn
insanlarýn baþý sað olsun, Mahzuni baba sen her zaman gönlümüzün, yüreðimizin ve sevgimizin kýsacasý dünya bakýþýmýzýn
ana kaynaklarýndan biri olarak ebediyen yaþayacaksýn... Rahat
uyu bayraðýný devir alan taþýyacak milyonlarca Mahzuni senin
býraktýðýn yolda onurluca yürüyecektir. 62 yýlda dünya ya sýðmayacak kadar büyük ve onurlu bir yaþam býraktýn. Asýl görev iþte
þimdi senin býraktýðýn deðerlere sahip çýkmak onlarý Türkiye ile
sýnýrlamak yerine tüm dünya ya taþýmak. Dünya da hak ettiðin
yere seni taþýmak gibi onurlu bir görevi devraldýk.
6
geçirme zamanýmýz gelmiþ ve de geçiyor” dedi.11 eylül olayýnda sonra Avrupa
da yaþanan sýkýntýlarýn olduðunu, kendilerinin bu olaya hiç, uzakta yakýnda ve
iþaretle, delaletle iliþkilerinin olmadýðýný,
bu olayý MG Teþkilatý ve Saadet Partisinin de karþý olduðunu tüm dünyaya
anlatýldýðýný ve de anlatýlmasý gerektiðini,
Avrupa da yaþayan bu toplunun bu tür
ithamlarla cezalandýrmalarýnýn doðru
Yuh Yuh
Yuh yuh soyanlara
Soyup kaçýp doyanlara
Ýnsanlara kýyanlara
Yuh nefsine uyanlara yuh
[email protected] sayfa
Can dostumuz
HASAN KURT‘u
talihsiz bir kaza sonucu kaybettik,
acýmýz büyüktür.
Ruhu þad olsun.
Ailesine ve sevenlerine
baþ saðlýðý diliyoruz.
Çaldir Ailesi adýna
Sakîne ve Mehmet Çaldýr
munun da en kýsa zamanda deðiþmesi
gerektiðini söyledi. “Bunu Avrupa istememeli, biz kendi siyasi organlarýmýzla
gereken demokratik kanunlarý meclis de
sorularla hukuk
olmadýðýný, olmamasý gerektiðini ve de
bu konuda vatandaþlarýn iþte çýkartýlmalarýný da kýnadýðýný söyledi.
geç 30 gün sonrasý
için
belirlediði
duruþma gününü,
dilekçe ve belgeleri
de
ekleyerek
malike
davetiye
ile
adresleri
bulunamayanlara
da ilan yoluyla
tebligat
yaparak
bildirir.
M a h k e m e
kamulaþtýrmayý
gazete de ilan eder.
Mahkeme Duruþmada öncelikle
bedel konusunda taraflarý anlaþmaya
davet eder.Bedelde anlaþma olursa
hakim, taraflarca anlaþýlan bedeli
kamulaþtýrma bedeli olarak kabul eder
ve iþlem yapar.
Bedelde anlaþma saðlanamazsa
hakim,en geç 10 gün içinde keþif
yapar.Bilirkiþi en geç 15 gün içinde malýn
deðerini belirten raporu mahkemeye
sunar.Deliller toplanýnca Mahkemece
ilgili idare adýna tescil kararý verilir
Av. MUSTAFA DOÐAN
KAMULAÞTIRMA
Kamaulaþtýrma (Ýstimlak) Nedir?
Ýdarelerin,
kamu
yararýnýn
gerektirdiði hallerde, kanunlarla
kendilerinin yapmak yükümlülüðünde
bulunduklarý kamu hizmetlerinin
ve
teþebbüslerinin
yürütülmesi
için gerekli gerçek ve özel hukuk
tüzel kiþilerinin mülkiyetinde bulunan
taþýnmaz mallarýný, kaynaklarý, irtifak
haklarýný, bedellerini nakden ve peþin
olarak veya belirtilen özel hallerle sýnýrlý
olmak kaydýyla eþit taksitlerle ödeyerek
almasýdýr.
Kamu yararý kararýný verecek
makamlar ve kamu yararý kararýnýn
onay mercii kanunla düzenlenmiþtir.
Kamulaþtýrma yapabilecek idarelere
örnek vermek gerekir ise; belediye, bakanlýklar, Hazine vs.
Kamulaþtýrmadan önce yapýlan
iþlemler nelerdir?
a-Kamulaþtýrmayý yapacak idare,
kamulaþtýrýlacak gayrimenkulün ölçekli
planýný yapar. Belediye uygulama planý
olmayan yerlerde 5-25-50 bin ölçekli
uygulama planlarýný Büyükþehir Belediyeleri yapabilir. 1/1000 ölçekli uygulama planlarýný ilçe belediyeleri
yapabilir.Uygulama planlarýnda okul.
cami, hastane, yeþil alan veya konut
yerleri belirlenebilir.
Türkiyede
bulunan
taþýnmaz
mallarýnýz, uygulama planý olmayan bir
yerde ise, ileride belediye tarafýndan
burada uygulama planý çalýþmasý
yapýlýrsa,taþýnmazýn % 35’ini rýza aranmaksýzýn ve bedelsiz olarak Belediyeye
terk etme zarureti vardýr.Bu nedenle gayrimenkul alýnýrken uygulama planý olup
olmadýðý Belediye’den incelenmelidir.
b-Ýdare gayrimenkulün maliklerini
tesbit etmek için; tapu, nüfus, vergi dairelerine yazý yazar. Özellikle gayrimenkulü olan vatandaþlarýmýzýn, Türkiye’de
kendilerine güvenli bir avukat tayin
etmeleri yararlarýna olacaktýr. Böylece
idarelerin yaptýðý iþlemlerde vekillerine
tebligat yapýlacak ve her iþleme karþý
avukatý tarafýndan gerekli davalar
açýlabilecektir.
c-Ýdare vergi dairesinden gayrimenkulün vergi beyan ve deðerlerini ister.
d-Kamulaþtýrma kararý verilince tapu
siciline þerh verdirilir. Türkiye’de bulunan
gayrimenkulünüzün durumunu tapu
dairesi,vergi dairesi, belediye ve nüfus
dairesine müracaatla öðrenebilirsiniz.
e-Kamulaþtýrma kararýndan sonra
kýymet takdir komisyonu kurulur. Gayrimenkulde keþif yapýlýr.
f-Ýlgili idare tüm belgeleri (kroki,
kamulaþtýrma kararý, kýymeti,paranýn
yattýðýna dair belge, hangi idare
yararýna
kamulaþtýrma
yapýldýðý,
açýlacak davada husumetin kime
yöneltileceði) bir dilekçeye ekleyerek
taþýnmaz malýn bulunduðu yer asliye
hukuk Mahkemesine müracaat eder.
Ve adýna tescili talep eder. Mahkeme en
Tüm bu aþamalarý vatandaþýmýzýn
yurtdýþýnda ve habersiz olmasý
nedeniyle geçmiþ bir kamulaþtýrmaya
karþý ne yapýlabiliriz?
Öncelikle belediyenin uygulama
planýna karþý bedele dönüþtürme
davasý açýlabilir.
Belediyeler uygulama planýna rýzai
terk için ilgililere yazý da yazabilir.Bu tür
bir yazýya karþýda dava açýlabilir.
Yukarýda 6 adýmda kamulaþtýrmadan önce yapýlan iþlemleri belirtmiþtik.
Kamulaþtýrmaya konu taþýnmazýn maliki
tarafýndan mahkemece yapýlan tebligat
gününden,kendilerine tebligat yapýlamayýp ilan yapýlan kiþiler de ilan
tarihinden itibaren 30 gün içinde kamulaþtýrma iþlemine karþý idari yargýda ve
maddi hatalara karþý adli yargýda düzeltim davasý açma hakký vardýr.Açýlan
davanýn sonuçlarý dava açmayanlarý
etkilemez.Tebliðden itibaren 30 gün
geçince kamulaþtýrma kesinleþir buna
karþý hiçbir hukuki yol (malsahibinin
madde 23’e göre geri alma hakký hariç)
kalmaz.
Malsahibinin geri alma hakký
nedir? Nasýl kullanýlýr?
Kamulaþtýrma kanunu madde 23.
Kamulaþtýrma bedelinin kesinleþmesi
tarihinden itibaren 5 yýl içinde, kamulaþtýrmayý yapan idarece veya devir
veya tahsis yapýlan idarece, kamulaþtýrma ve devir amacýna uygun hiçbir
iþlem veya tesisat yapýlmaz veya kamu
yararýna yönelik bir ihtiyaca tahsis edilmeyerek taþýnmaz mal olduðu gibi
býrakýlýrsa,mal sahibi veya mirasçýlarý
kamulaþtýrma bedelini aldýklarý günden
itibaren iþleyecek kanuni faiziyle birlikte ödeyerek taþýnmaz malýný geri
alabilirler.Doðmasýndan itibaren 1 yýl
içinde kullanýlmayan geri alma hakký
düþer.
Ýrtibat Telefonlarý:
00 90 212 621 73 60 (4 Hat)
Sayý 14
Haziran 2002 www.dem-ajans.de
ÝLAN
[email protected] sayfa
7
Sayý 14
Haziran 2002 www.dem-ajans.de
BAKIÞ/ DEUTSCH
[email protected] sayfa
HASAN AYDIN
8
[email protected]
“Ýðneyi kendine,
çuvaldýzý baþkasýna”
21.yüzyýlýn enerji siyaseti:
Petrol politikalarý
Hazar bölgesinin dünya
ekonomisi ve siyasetinde
ortaya çýkýþý, ister istemez
yarým yüzyýldýr Avrasya üzerinde kurulmuþ olan bütün
dengelerin yýkýlmasýna yol
açmýþtýr. (R.A)
P
etrol ve doðal gaza yeni bir alternatif bulunana kadar, 21. yüzyýlýn
ilk yarýsýnda da bu iki enerji kaynaðý mevcut stratejik önemini sürdüreceðe benzemektedir. Petrol ve doðal gaz,
sömürgeci güçlerin eline geçtiði günden bu
yana, dünyamýz savaþlara, isyan ve ihtilallere, acýmasýz katliam ve kýyýmlara maruz
kalmaktadýr. Günümüzde de bu mücadele, petrolün ve doðal gazýn yoðun olarak
bulunduðu ve rezervlerin henüz tükenmediði, Ortadoðu, Kuzey Afrika, Rusya Federasyonu, Kafkaslar ve Orta Asya’da hala
devam etmektedir.
Doðal Mücadele
Alaný: Avrasya
Sovyetler Birliði’nin yýkýlmasýyla Yeni
Dünya Düzeni’nin ilan edildiði doksanlý
yýllar, dünya enerji ve petrol kaynaklarýnýn
el deðiþtirmesi ve yeniden bölüþülmesi
mücadelesinin hýzlanmasýna tanýklýk
etmiþtir. Bundan en fazla nasibini alan da
Avrasya olmuþtur.
Dünya üzerinde siyasi ve ekonomik
olarak etkisi olan devletlerin büyük çoðunluðu Avrasya bölgesinde bulunmaktadir.
Bu bölgeye hakim olacak herhangi bir
gücün ayný zamanda çok büyük bir siyasi
nüfuza sahip olmasý kaçýnýlmazdýr.
Tüm bunlar, Avrasya’daki enerji kaynaklarý üzerinde son 150 yýldýr devam eden
çýkar savaþlarýna neden olmaktadýr. Bu
coðrafya üzerinde, özellikle Sovyetler
Birliði’nin hakimiyet alanýnda kalmýþ olan
topraklarda, petrol ve doðal gaza sahip
ülke ve toplumlarýn hiçbirinde savaþlar,
darbeler ve katliamlar eksik olmamýþtýr.
Hazar bölgesi ve Orta Asya’daki enerji
havzalarý, Sovyetler Birliði’nin daðýlmasýyla
birlikte dünya gündemine gelmiþ ve sahip
olduðu petrol ve doðal gaz potansiyeli
ile bütün ilgileri üzerine çekmiþtir. Ýkinci
Dünya Savaþý’nýn ardýndan enerji politikalarýný Ortadoðu’daki zengin ve ucuz rezervlere göre ayarlayan Batý Avrupa ve ABD
izledikleri siyasette deðiþiklikler yapmak
zorunda kalmýþlardýr.
Hazar Bölgesinin Önemi
Dünya siyasetinin en önemli aktörleri
bu bölgede söz sahibi olabilmek amacýyla
söz konusu mücadeleye dahil olmuþlardýr.
Bölgenin en batý ucunu oluþturan Avrupa
devletleri, kaybettiði gücünü tekrar kazanmaya çalýþan Rusya, “Asya’da uyanan dev”
olarak adlandýrýlan Çin ve bölgeyle coðrafi
bir baðlantýsý olmadýðý halde en önemli
güç olan ABD, Avrasya merkezli bu çatýþmada yerlerini almýþlardýr.
Bir bütün olarak ele alýndýðýnda
Hazar’ýn sahip olduðu rezervler asla
Ortadoðu’yla eþdeðer olamaz. Ayrýca bu
bölgeden çýkarýlan petrolün maliyeti daha
fazladýr. Buna raðmen ABD’nin yaklaþýmý,
bu bölgeyi desteklemek ve böylece Körfez
bölgesine olan baðýmlýlýðý bir ölçüde
azaltmak yönündedir. Ayný þekilde enerji
alanýnda Avrupa Topluluðu’nun da Kafkasya ve Orta Asya’ da benzer stratejik
çýkarlarý vardýr. Özellikle doðal gaz ihtiyacýnýn büyük bölümünün Rusya’dan
karþýlanýyor olmasý, Avrupa’yý yeni kaynaklarýn arayýþýna itmektedir. Bunun en büyük
sebebini ise böylesine önemli bir ihtiyaç için
sadece Rusya’ya baðýmlý kalma endiþesi
oluþturmaktadýr. Bundan dolayý doðal gaz
ihtiyacýnýn, Türkiye üzerinden geçecek bir
boru hattý ile Kafkasya ve Ortadoðu’dan
karþýlanmasý AB’nin bu konudaki politikalarýndan bir tanesidir.
Ekonomisi kötü durumda olan Rusya,
bu geniþ kaynaklarý kaybetmek istememektedir. Uzakdoðu krizinden dolayý en fazla
kalkýnma hýzýna sahip Uzakdoðu ülke-
Krankenkassen nutzen marktbeherrschende
Stellung in der häuslichen Krankenpflege aus
- Pflegeverbände fordern Schiedsstelle
D
er Gesundheitsausschuss des
Bundestages darf bei der morgigen Sitzung am Mittwoch, den
15. Mai bei seiner Beratungen zur Pflege
das Thema “Schiedsstellen für die häusliche
Krankenpflege” nicht unter den Tisch fallen
lassen. Dies fordern die Bundesarbeitsgemeinschaft der Freien Wohlfahrtspflege, der
Bundesverband privater Anbieter sozialer
Dienste, der Bundesverband Ambulante
Dienste und der Verband Deutscher Altenund Behindertenhilfe. Die Verbände werfen
den Krankenkassen vor, ihre marktbeherrschende Stellung auszunutzen, um ambulante Pflegedienste bei Leistungs- und
Vergütungsverhandlungen an die Wand zu
spielen. Teilweise verlangten die Krankenkassen von den Diensten, ihre Preisforderungen für Leistungen um bis zu 20 Prozent
zu senken - obwohl die Preise immer noch
auf dem Niveau von 1995 liegen. Versuchten Pflegedienste, sich rechtlich dagegen
zu wehren, müssten sie häufig bis zu drei
Jahren warten, ehe die überlasteten Sozialgerichte entscheiden.
Nachdem der Ruf der Verbände nach
einer Konflikt-Schlichtungsstelle bislang
keine Konsequenzen zur Folge hatte,
verleihen sie ihrer Forderung jetzt nochmals Nachdruck. “Angesichts der vielen strittigen
Finanzierungsfragen im
Bereich der häuslichen
Krankenpflege benötigen wir dringend eine
solche Stelle”, betonen
sie. Ohne eine Schiedsstelle als geeignetes
Konfliktlösungsinstrument wird es für die
ambulanten Pflegedienste keine gesicherten
Verträge und Vergütungen geben. Dies sind
jedoch
Voraussetzungen für eine leistungsstarke häusliche
Krankenpflege, denn die
Zahl der Menschen, die
zu Hause ambulant versorgt werden müssen, nimmt angesichts
der demografischen Entwicklung und der
kürzeren Verweildauer im Krankenhaus
drastisch zu. Die Leidtragenden mangelhaf-
lerinin
petrol taleplerini kýsmalarý nedeniyle
petrol fiyatlarý %30 dolayýnda düþmüþtür.
Bunun sonucunda ise petrol ihraç eden
OPEC ülkeleri ve Rusya Federasyonu’nun
ihraç gelirlerinde de %30 dolayýnda bir
gerileme görülmüþtür. Bundan dolayý OPEC
üyesi ülkelerle, zor durumdaki Rusya Federasyonu petrol fiyatlarýný yükseltecek her
türlü senaryoyu desteklemektedirler.
Hazar Stratejileri Geliþtirmek
Bütün bunlardan çýkarýlan sonuç, hem
kendi ihtiyaçlarýný karþýlayabilmek ve
korumak, hem de diðer ülkelerin enerji yollarý üzerinde hakimiyet saðlayabilmek için
bütün uluslararasý aktörlerin dikkatinin bu
yöne döndüðü yönündedir.
Türkiye Cumhuriyeti ise coðrafi olarak
bu mücadelenin tam ortasýnda bulunmaktadýr. Mevcut durum iyi analiz edildiði
ve buna uygun stratejiler gerçekleþtirildiði
için, Türkiye’nin bölgede etkin bir rol almasý
mümkün olmuþtur.
Herþeyden önce, mevcut petrol ve
doðal gazýn uluslararasý pazarlara istikrarlý
biçimde nakli Türkiye açýsýndan önemli bir
fýrsattýr. Türkiye geniþ Akdeniz sahil þeridi
ve Kýbrýs’la olan siyasal baðlarý dolayýsýyla
Ortadoðu ve Hazar havzalarýndan temin
edilen petrol ve doðal gazýn dýþ pazarlara
ulaþým ve daðýtým yollarýný kontrolü altýna
alma imkanýna sahiptir.
Ayný zamanda Türkiye bütün bu bölgelerle tarihi ve kültürel baðlarla sýký sýkýya
baðlýdýr. Geçmiþinden sahip olduðu yöneticilik mirasý, Türkiye’yi bölgede bir kere
daha lider olmaya zorlamaktadýr. Türkiye
jeo-stratejik ve jeo-ekonomik olarak bu
bölgede kilit bir noktada yer almaktadýr.
Ayný zamanda geliþtireceði stratejilerle tüm
Ortadoðu, Kafkasya ve Orta Asya’yý kapsayan bu alanda kalýcý barýþý temin edebilecek ve bunun sonucunda da böyle bir
birliktelikten oluþacak ekonomik gücü idare
edebilecek tarihi birikime sahiptir.
ter Regelungen dürfen nicht die Patienten
sein. “Ebenso wie anderen Berufsgruppen,
zum Beispiel Ärzten und Apothekern, muss
auch den Pflegediensten eine Schiedsstelle
gewährt werden, die in Konfliktfällen eine
außergerichtliche Einigung anstrebt”, fordern die Verbände. Deshalb sind noch in
dieser Legislaturperiode im Rahmen des
Fünften Sozialgesetzbuches
die
gesetzlichen Grundlagen für die Einrichtung
einer
Schiedsstelle
zu
schaffen. Konkret
schlagen die Verbände eine Änderung des SGB V vor,
mit welcher festgeschrieben wird,
dass die Landesverbände der Krankenkassen und der
Leistungserbringer
im jeweiligen Bundesland gemeinsam
eine
Schiedsstelle
zur
häuslichen Krankenpflege bilden.
Diese Schiedsstellen können in strittigen
Vertragsfällen für beide Seiten akzeptable
Lösungen erzielen.
Archimedes
A
rchimedes ist ungefähr
268 vor Christus in Syrakus (Sizilien) geboren.
Das war zu der Zeit, als Syrakus
noch ein unabhängiger griechischer
Stadt-Zustand mit einer Geschichte
von 500 Jahren war. Archimedes ist
211 oder 212 vor Christus gestorben.
Er starb in Syrakus. Er wurde von
einem römischen Soldaten getötet.
Doch der Soldat, der ihn ermordete
wusste nicht wer Archimedes war!
Zu seiner Ausbildung gibt es
nicht viel zu berichten. Wahrscheinlich hatte er in Alexandria (Ägypten)
studiert. Er war vermutlich einer der
Nachfolgern von Euklid.
Sein Vater wurde Phidias
genannt und war ein Astronom. Er
hing vermutlich mit dem König von
Syrakus, Hieron II zusammen. Es ist
nicht bekannt, ob Archimedes noch
andere Geschwister hatte.
Archimedes war ein Mathematiker, Ingenieur und ein technischer
Berater . Er war bei den Königen
tätig.
Er erfand Kriegsmaschinen, und
die Wasserschraube die zur Bewässerung von Feldern dient. Es wird
mit ihr Wasser Hochgepumpt. Die
Wasserschraube wird in vielen Orientalischen Ländern immer noch
verwendet. Im gebiet der Physik
erfand er den Auftrieb und die
Hebelgesetze. Er fand außerdem
heraus das Pi 3 10/71 und 3 1/7
liegt. Weiterhin zeigte er, dass das
Volumen einer Kugel gleich 2/3
des Volumens eines Zylinders ist,
in den die Kugel einbeschrieben
ist. Auf diese Entdeckung war er so
stolz, dass er sich erbat, eine entsprechende Zeichnung auf seinem
Grabstein abzubilden.
Er gehört hiermit zweifellos zu
den drei größten Mathematikern
aller Zeiten zu den auch Isaac
Newton
( Engländer geb. 1643-1727) und
Gauss Carl Friedrich
(Deutscher 1777-1855) gehörten.
Melike Köylüce
T
arih tekerrür mü ediyor,
geçen yüzyýlýn baþýndan
dünyanýn
yaþadýklarý
bunalýmlar çýkar ve üstünlük
anlayýþý dünyamýzý birinci dünya
savaþýna sürükleyerek var olan sorunlarýný savaþla
açmaya çalýþýldý ve birinci bunalým aþamasýnda insanlýk
aðýr bedeller ödemesine raðmen arzuladýðý noktaya
gelmekten ziyade ciddi bir kamplaþma oldu. Dünyamýz
sistemlere, bloklara ayrýldý, bu bloklaþmaya karþý kasýtlý
ve amaçlý geliþtirmek istenen ýrkçýlýk kurtarýcý bir anlayýþla
harekete geçti. sonuç ikinci dünya savaþý, milyonlarca
insanýn hayatýna mal olduðu gibi, sosyal,psikolojik ve
ekonomik yýkýmlara da yol açtý.
Yeni yüzyýlda da dünyayý yönetenler, yeni umutlar
daðýtarak insanlara bir çok vaatlerde bulundular ve bir
çok yeni kavram çerçevesinde gericiliðe yatýrým yapýldý,
milliyetçilikle sistem beslendirilmeye çalýþýldý ve bugün
eðer tehlikeli bir noktaya gelinmiþse bunda sistemin
baþýný çekenlerin payý büyüktür. Global dünya denilerek
kültürlerin iç içe geçmesi ve genel insani deðerlerin öne
çýkmasýndan en çok bahsedilmesine raðmen, yeni yüzyýla
böylesine anlamlar yükleyerek söylemlerinin eksenine,
insan hak ve hürriyetlerini oturttuklarýnýn anlayýþý ile ýrkçýlýk
ve ýrkçý düþünce çýð gibi büyümeye baþladý. Sistem
eþitsizliði,adaletsizliði ortadan kaldýrmasý için kendini
örgütlenmeyi amaçlarken, temel felsefesi olan kardan
vazgeçmedi. Mantýk bu olunca, insani deðerler, kiþilik
haklarý doðal olarak ikinci plana düþtü. Dünyamýz yaþlandýkça daha fazla ýrkçýlýk,daha fazla kire batýyor ve gericileþiyor.
Avrupa’ya bakýn bir çok demokratik ve hümanist
deðerler yaratmasýna raðmen, Faþizmde ýrkçýlýktan çok
çektiði halde geçmiþini unutarak ýrkçýlýktan medet
ummaya baþlamaktadýr. Avrupa halklarý Hitler’i, Franko’yu,
Mussolini’yi unutmamalýdýr, bu ýrkçý liderler dünyayý
egoist,çýlgýn ve sorumsuz politikalarla yok etmeye sürüklediler. Buna karþý çýkmak, geliþmekte olan ýrkçý mantýk ve
politikalardan endiþelenmek tarihi bilen herkesin görevidir, ancak baþkasýnýn milliyetçisini, ýrkçýsýný gördüðü kadar
da kendi ýrkçýsýný da görmesi gerekir diye düþünüyorum.
Adil olmak, mantýklý olmak ve insanlýðýmýzýn yaþadýðý
acýlara karþý bir insan olarak durmak kendi faþistini de
görüp karþý çýkmalýdýr. Dolayýsýyla çuvaldýzý baþkasýna
batýrýrken, iðneyi de kendimize batýrmayý da unutmamalýyýz. Dýþarýdaki milliyetçiliði nasýl da orkestra sesiyle
kýnýyoruz, ama bizim ülkemizde bu politika yönetimdedir, Býrakalým Avrupa’yý biz kendimize bakalým. Avrupa
halký iyiyi, kötüyü bizden çok daha erken görecektir, kendileri için iyi olaný sonunda seçebilme kabiliyeti ve yaþam
kültürü çok daha ileridir. Hele, hele Fransa halký için hiç
endiþelenmemek gerekir Fransa halkýnýn Fransa devrimi,
Paris komünü gibi deðerleri vardýr.
Aslýnda geliþen ýrkçý dalgasýndan herkesten çok Türkiyeliler zarar görecektir ve bundan dolayý Avrupa’da
yaþayan emekçi insanlarýmýzda daha duyarlý davranmak zorundadýrlar. Buradaki ýrkçýlýðýn mantýðý ne ise ülkemizdeki ýrkçýlýkta odur ve hatta daha da fiili olarak
suça bulaþmýþ bir yapýsý vardýr. “Ya sev yada terk et”
sokak ortasýndaki linç giriþimleri, farklý kültürlere karþý
aþaðýlayýcý ve küçümseyici yaklaþýmlar inkar ve asimilasyoncu mantýk bizim ülkemizdeki milliyetçiliðin temel
anlayýþýdýr. Avrupa’daki ýrkçýlýk dalgasýnýn mantýðý da dýþarlamayý amaçlamaktadýr. Bunlar ikiz kardeþ gibidirler, ikisi
de evrensel,özgürlükçü, genel insani deðerlere karþýdýrlar.
Biz dünyayýz, dünya ne efendilere, ne de intihar politikalarýna boyun eðmeyecektir. Egoist çýlgýn sorumsuz azýnlýðýn bizi yok etmesine izin vermeyecektir, gezegenimizi
mahvedenler havayý,doðayý kirletenler insanlýðýn geleceðinin ve soyunun kurutulmasýna karþý çok az kaygý
duymaktadýrlar. Umutsuz yaþanýlmaz fakat gördüðümüz
resim hiç te umut verici deðildir.
Dr. HALÝS ÖZKAN
Yazarýmýz tatilde
olduðundan, yazýsýný
bize ulaþtýramamýþtýr.
[email protected]
Sayý 14
Haziran 2002 www.dem-ajans.de
Nem kaldý
Mahzuni ?
Beyler parsel parsel etmiþ dünyayý
Bir dikili taþtan gayri nem kaldý
Dost köyünden ayaðýmý kestiler
Bir akýlsýz baþtan gayri nem kaldý
W
erden die
Balladen
des großen
alevitischen Künstlers
Mahzuni Serif je an ihrer
gesellschaftspolitischen
Aktualität und Aussage
einbüßen? Wohl kaum.
Mahzuni hat in seinen
mehr als 1000 Liedern
den Humanismus im
Allgemeinen und die
alevitische Philosophie
im
Speziellen
als
Maßstab
seines
künstlerischen Weges
genommen.
Mit
Sehnsucht haben wir immer auf seine
neuen Werke gewartet und Millionen
von uns sind damit groß geworden.
Viele andere Künstler haben seine Lieder
weiter gesungen und sind damit berühmt
geworden. Mazuni Serif, der 1939 im
kleinen Dorf Percenek geborene “kleine”
große Asik (Volksmusiker, die Texte ihrer
Balladen selbst dichten und auch die
Melodie dazu selbst komponieren), der
in seinen Liedern die Ungerechtigkeit und
Willkür, Unterdrückung und Ausbeutung,
Ausgrenzung
und
Stigmatisierung
sowie religiöse Dogmen anprangerte,
Gerechtigkeit und Recht, Wohlstand
und Menschenrechte für alle, Respekt
gegenüber
Andersdenkende
und
Andersglaubende forderte, ist nicht mehr
unter uns. Mit 62 Jahren starb er am 17.
Mai in Köln an Herzinfarkt.
Er war Absolvent der Militärakademie
und hätte als Offizier der türkischen Armee
eine der sichersten Karriere in der Türkei
machen und ein gutes Leben führen
können. Stattdessen nahm er seine “Saz”,
ein Seiteninstrument, in die Hand und
machte sich auf den beschwerlichen
und, - wie er später immer wieder
erleben musste -, lebensgefährlichen
Weg, auf seine Art und Weise Aufklärung
unter dem Volk zu betreiben. Den
staatlichen Institutionen in der Türkei
war er wegen seiner provozierenden
und zum demokratischen und kritischen
Ungehorsam auffordernden Liedern
ein Dorn im Auge, und das war Grund
genug für zahlreiche Inhaftierungen
und gerichtliche Verfahren gegen ihn.
Für einige linke Dogmatiker war er “zu
weich” und für einige Hartgesottene
sogar “Sozialfaschist”, weil er sich deren
meist wirklichkeitsfremden Theorien nicht
anschloss. Seine Kreativität gepaart
mit seinem tiefen Humanismus und
seiner alevitischen Überzeugung gaben
ihm die nötige Kraft und Motivation,
seine unbeugsame Haltung gegen
all diese Angriffe zu wahren und uns
wunderbare tiefsinnige von Liebe und
Kinderrechte
uneingeschränkt
anerkennen
Menschlichkeit geprägte Lieder zu
hinterlassen. Mit diesen Liedern ist er mit
Sicherheit der größte Dichter und Sänger
in Anatolien nach Pir Sultan Abdal,
der im 15. Jahrhundert von damaligen
Herrschern mit der Todesstrafe bestraft
und aufgehängt wurde. Mahzuni wurde
von vielen zurecht als “der Pir Sultan”
unserer Zeit bezeichnet. Er hat selbst
von Pir Sultan gesungen und hat ihn in
seine Kompositionen miteinbezogen, wie
er in einem seiner bekanntesten Lieder
zweifelnd fragt, ob er wie Pir Sultan den
Weg zum Galgen wagen soll oder nicht
(Pir Sultanlar gibi dar agacini, bilmem
boylasam mi boylamasam mi?). Mahzuni
ist der Galgen, Gott sei dank, erspart
geblieben,
nicht
jedoch
Verfolgung,
Folter, Ausgrenzung
und Ignoranz sowie
Zensur
staatlicher
Stellen. Oft wurde
die
Herausgabe
seiner Platten noch
vor der Erscheinung
durch
staatliche
Stellen blockiert. Bis
vor wenigen Jahren
waren die Türen
der Rundfunk- und
Fernsehanstalten der
Türkei für Mahzuni
geschlossen. Diesem
bedeutenden Künstler
wurden auch Preise und staatlichangeordnete Auszeichnungen nicht
zuteil. Auf die Frage, wie Mahzuni dies
bewerte, sagte er, dass er dies als
eine große Ehre empfinde, von solchen
Ehrungen und Auszeichnungen verschont
geblieben zu sein. Traurig ist auch, dass
die von der Kommerz geprägte und
von der westlichen Kultur dominierte
Musikwelt nicht in der Lage ist, Künstlern
wie Mahzuni Raum zu bieten, so dass
seine künstlerische Werbung für Frieden,
Humanismus, Toleranz und Akzeptanz
leider nicht noch weitere Teile der Welt hat
erreichen können, was wünschenswert
wäre.
Mahzuni hinterlässt insbesondere
den nachkommenden Generationen
alevitischer Künstler ein Vermächtnis,
das verpflichtet und zugleich eine
große
Herausforderung
darstellt.
Die durch seinen Tod entstandene
große Lücke kann nicht durch ein
bloßes Kopieren geschlossen werden,
sondern erfordert Kreativität und
Standhaftigkeit sowie Nähe zum Volk
bei
gleichzeitig
avantgardistischer
Vision. Dies zusammen zu bringen
stellt einen schweren Balanceakt dar
und erfordert eine große künstlerische
Gabe, gesellschaftskritische Weitsicht,
Zivilcourage und unbeugsame Haltung
gegenüber den Mächtigen an der Seite
der Schwächeren sowie unbeirrbare
humanistische Grundeinstellung und
Internationalität. In seinem Nachruf hat
der beste Interpret der “Saz”, Arif Sag,
zurecht folgendes gesagt: In wenigen
Jahren wird keine Notiz von denen
zu finden sein, die Mahzuni unrecht
getan haben, Mahzuni selbst wird
jedoch mit seinen Liedern noch in 500
Jahren im Gedächtnis der Menschen
leben. Er wusste, dass dieser größte
und wertvollste Preis ihm sicher ist. Mit
Respekt und in tiefem Trauer verneigen
wir uns vor dem großen Menschen und
Künstler Mahzuni Serif.
Bundesländer gescheitert. Die
Beauftragte fordert anlässlich des
Weltkindergipfels die Bundesländer
A
nlässlich des
Weltkindergipfels der
Vereinten Nationen in
New York erklärt die Beauftragte
der Bundesregierung für
Ausländerfragen, Marieluise Beck:
Die UN-Kinderrechtskonvention
ist ein bedeutender Meilenstein
zum Schutz und Ausbau von
Kinderrechten weltweit. Um
so bedauerlicher ist es, dass
die Bundesrepublik zu dieser
Magna Charta der Kinderrechte
bei ihrer Ratifizierung 1992
eine einschränkende Erklärung
abgegeben hat. Die Rücknahme
dieser Erklärung wäre daher
ein deutliches kinderpolitisches
Signal, dass dem Kindeswohl
auch im Ausländer- und
Flüchtlingsrecht selbstverständlich
das entscheidende Gewicht
zukommt. Bisher ist die Rücknahme
dieses ausländerrechtlichen
Vorbehaltes an der Haltung der
DEUTSCH
9
Europas Paradoxie: Europäische
Einigung und Nationale Abschottung
E
uropa durchlebt zur Zeit ein politisches
Erdbeben der mittleren Richterskala:
Das politische Establishment ist wegen
der Wahlerfolge der Rechtspopulisten in zahlreichen europäischen Ländern irritiert, um nicht zu
sagen, schockiert. Die gemeinsame Erklärung
des britischen Premiers Tony Blair und des deutschen Kanzlers Gerhard Schröder, in der beide
auf die von Rechts drohende Gefahr aufmerksam machen, zeugt gleichzeitig von Hilflosigkeit. Man muss sich `mal vorstellen, dass noch
vor einigen Monaten alles im Lot zu sein schien:
Europas Einigung war vollbracht, eine gemeinsame Währung wurde Anfang des Jahres eingeführt, und ein neu installiertes Konvent sollte
eine europäische Verfassung auf Grundlage der
Gewaltenteilung erarbeiten. Der Prozess schien
unumkehrbar und unaufhaltsam. Kein Mensch
konnte sich auch nur im Geringsten vorstellen,
dass die heutige Situation in einer solch kurzen
Zeit eintreten würde. Die sogenannte politische
Mitte, hauptsächlich besetzt durch Sozialdemokraten und Christdemokraten, traf diese Entwicklung völlig unvorbereitet. Daher rührt die
derzeitige Fassungslosigkeit und die Konzeptlosigkeit unter der politischen Elite Europas.
Ob Bossi in Italien, Le Pen in Frankreich,
Haider in Österreich und Rasmussen in Dänemark oder der ermordete Fortuyn in Holland;
alle haben eins gemeinsam: Sie gewinnen zur
Zeit an Stimmen durch Parolen, die an nationale Werte appellieren, den Nationalstaat in
den Vordergrund stellen, die europäische Einigung jedoch ablehnen und Institutionen der
EU diskreditieren, die Gefühle der Menschen
über “Heimat” und “Geborgenheit” ansprechen
bei gleichzeitiger Angstmacherei vor der angeblich drohenden Überfremdung und dem Verlust der nationalen “Leitkultur”. Hinzu kommen
die “Gefahren” für die innere Sicherheit und
die Folgen der Globalisierung, die von den
Rechtspopulisten demagogisch geschickt ausgeschlachtet werden. Das erschreckende der
derzeitigen Entwicklung ist, dass diese demagogischen Parolen auf fruchtbarem Boden fallen
trotz der sehr guten wirtschaftlichen Lage z.B. in
Frankreich und in Holland.
Auch wenn die Demokratien in Europa nicht
akut gefährdet sind, so darf das Gefahrenpotential aus dem rechtspopulistischen und
rassistischen Spektrum nicht unterschätzt und
verharmlost werden. Die demokratischen Kräfte
haben sich vor allem in Frankreich durch
Massendemonstrationen vehement dagegen
gewährt und das ist gut so. Allerdings ist deutlich
erkennbar, dass sie keine für die Wähler schlüssigen Antworten auf die wesentlichen Herausforderungen unserer Zeit zu bieten haben, und
das macht die Gefahr größer.
Was ist also zu tun? Zunächst ist festzustellen, dass auf die wesentlichen Herausforderungen unserer Zeit nicht mit alten Schablonen und
klassischem Links-Rechtsschema geantwortet
werden kann. Im Zuge der Globalisierung ist die
Kluft zwischen den wenigen reichen und den
vielen armen Ländern größer geworden. Mittels
moderner Kommunikation wird diese Kluft in
allen Teilen der Welt täglich bewusst und erhöht
den Migrationsdruck aus den armen in die reichen Länder. Unter der Bevölkerung der reichen
Länder entstehen Ängste und Phobien, die dann
Nährboden für Rechtspopulisten und Rassisten
darstellen. Andererseits erzeugt die Globalisierung auch Ängste hinsichtlich der Geborgenheit
und der kulturellen Werte. Die Folgen der Globalisierung kann man nicht mit Maßnahmen
in einzelnen Ländern und im Rahmen eines
Nationalstaates in Griff bekommen, sondern es
bedarf dringend neuen demokratischen und
gerechteren Weltinstitutionen, die für eine bessere Verteilung sorgen, somit den Migrationsdruck reduzieren und die Migration an sich
regulierbarer machen.
Ein weiterer wichtiger Aspekt, der nach dem
11. September immer mehr in den Mittelpunkt
gerückt ist, ist der Konflikt zwischen den Kulturen.
Dieser Konflikt findet für viele europäische Länder
nicht außerhalb ihrer Grenzen statt, sondern
sie sind vielmehr, bedingt durch ihren hohen
Migrantenanteil, Schauplatz solcher Auseinan-
Wer verfrühstückt wen?
D
er Hamburger Innensenator Roland B. Schill hat
auf dem Bundesparteitag
seiner Partei der Rechtsstaatlichen
Offensive in Hamburg gesagt: “Die
Ausländer verfrühstücken unseren
Wohlstand.”
Diese Aussage hat sowohl in der
Lokalpresse als auch bundesweit
Empörung und Betroffenheit ausgelöst. Der frühere GAL-Abgeordnete Mahmut Erdem sah sich sogar
gezwungen, gegen den Innensenator Strafanzeige zu erstatten.
Dass der Innensenator sich dem
Rechtspopulismus bedient, wissen
wir zu gut aus seinem Wahlkampf
um die Hamburger Bürgerschaft im
letzten Jahr. Teile solcher Verhaltensweisen hätte man als Wahlgetöse ad acta legen können, wenn
er in seiner neuen Eigenschaft als
Innensenator der von seinem Amt
erwarteten Integrität und Gesamtverantwortung gerecht werden
würde. Seine oben genannten
Äußerungen auf dem erfolglosen
Parteitag zeugen jedoch von einer
tiefsitzenden Abneigung gegenüber Fremden.
Dabei geht es nicht darum, dass
die Benennung der Probleme tabuisiert werden soll, sondern darum,
wie diese Probleme von den
Verantwortlichen dem Volk dargestellt werden. Die von Schill
gewählte Form und Sprache entspricht keinesfalls einer sachlichen
Darstellung, sondern führt zur
Stigmatisierung und steigert die
Fremdenfeindlichkeit.
Dieser an sich nicht zu übertreffende Vorfall wurde dennoch
überboten durch den Vorsitzenden
dersetzungen. Dies führt zu einer Zunahme der
Ängste und Phobien um die innere Sicherheit.
Die Antwort der Rechten hierauf ist die nationale
Abschottung, am liebsten sogar soweit, dass
die Europäische Einigung rückgängig gemacht
wird. Diesem Irrsinn kann man nur so entgegenwirken, indem man die Europäische Einigung weiter vorantreibt und durch Einrichtung
demokratischer und mit Kompetenzen ausgestatteter Institutionen, zu erwähnen wären hier
insbesondere das Europaparlament und ein
Europäisches Grundgesetz, eine internationale Europäische Identifikation schafft. Innerhalb
dieser verschiedene Kulturen überspannenden
Identifikation wird es leichter sein, Menschen
mit anderem kulturellem Hintergrund zu tolerieren und zu akzeptieren. An die Adresse der
verschiedenen Migrantenvereine und Organisationen ist der deutliche Appell zu richten, für
Europäische Einigung zu werben und nicht in
Resignation oder Gleichgültigkeit zu verfallen.
Aus einem sehr engen ideologischen Blickwinkel
heraus die Europäische Einigung als kapitalistisches Werk abzutun, hilft nur den Nationalisten
und Rechtspopulisten.
Andererseits müssen auch die demokratischen Kräfte die Sorgen der einfachen Bevölkerung nicht nur in materieller sondern auch in
kultureller Hinsicht ernst nehmen. Insbesondere
müssen Konzepte innerhalb der Europäischen
Einigung entwickelt werden, die die regionale
Vielfalt in Europa viel stärker berücksichtigen als
bisher und somit das fehlende Gefühl der Geborgenheit auf einer rationalen Ebene zurückgeben.
Zu berücksichtigen ist, dass die Führer des
Rechtspopulismus in Europa sich einerseits der
altbekannten Fremdenfeindlichkeit bedienen,
sich aber andererseits ein politisches Vokabular
angeeignet haben, welches sie von ihren neofaschistischen Vorgängern unterscheidet und
somit salonfähig und wählbar macht.
Die sich abzeichnende Entwicklung zielt eindeutig auf nationale Abschottung sowohl innerhalb als auch außerhalb Europas. Würde dies
eintreffen, so würde Europa in Nationalstaatentümmelei zurückfallen. Dies hätte katastrophale
Folgen nicht nur für Europa, sondern für die
ganze Welt. Noch haben wir die Zeit und Möglichkeit, dieses Horrorszenario zu verhindern.
der Hamburger CDU, Dirk Fischer,
indem dieser in einem Interview
des Hamburger Abendblattes vom
21.05.2002 die Äußerungen von
Herrn Schill folgendermaßen kommentierte: “Damit hat er sehr
plastisch ausgedrückt, dass wir in
den vergangenen Jahrzehnten
überwiegend keine Zuwanderung
in unseren Arbeitsmarkt, sondern
in unsere Sozialsysteme gehabt
haben.” Dabei ist Fischer noch so
großzügig, dass er “nicht alle miteinander in einen Topf geworfen
wissen” will.
Dabei ist die Frage, wer hier
wen verfrühstückt, von immenser
Bedeutung.
Tatsache ist, dass die Migranten seit vierzig Jahren den Wohlstand dieses Landes durch harte
Arbeit mitentwickelt und gesichert
haben. Dies haben sie unter solchen Lebensbedingungen getan,
die es erlauben zu sagen, sie haben
ihr Leben für den Wohlstand dieses
Landes verfrühstücken lassen. Man
hat sich nicht einmal die Mühe
gemacht, diesen Menschen durch
das Erlernen der deutschen Sprache die Teilnahme am gesellschaftlichen Leben zu ermöglichen.
Hinzukommt, dass alle statistischen Daten der Behauptung,
dass Ausländer aus dem Sozialsystem mehr herausnehmen als sie
einzahlen würden, widersprechen.
Vielmehr liegt die Wahrheit darin,
dass sie das Überleben des Renten-, Kranken-, und Sozialversicherungssystems sichern.
Vor diesem Hintergrund erscheinen sowohl die Äußerungen von
Herrn Schill als auch die nachgelieferten Rechtfertigungen von Herrn
Fischer als eine große Frechheit.
Sie nähren lediglich rassistisches
Gedankengut.
Statistik
Rund 7,3 Millionen mit ausländischem Pass
Ausländische Betriebe
ie
Zuwanderungspolitik
schlägt
hohe
Wellen.
brauchen mehr Unterstützung
Wie
die
Grafik
zeigt
K
auf, das Ziel der Bundesregierung,
völkerrechtliche Verträge ohne
jegliche Einschränkungen
anzuwenden, nicht mehr länger
zu blockieren. Das Wohl des
Kindes und die uneingeschränkte
Einhaltung internationaler
menschenrechtlicher
Verpflichtungen sollten nicht an
den inhaltlich obsoleten Bedenken
einiger Leander scheitern.
[email protected] sayfa
ontakte zu deutschen
Institutionen
haben viele der
ausländischen Unternehmer
in Bonn - zu Banken, zur IHK
oder zum Finanzamt. Aber
diese Verbindungen belaufen
sich oft auf Formalitäten,
wie Steuern, Kreditraten
oder Mitgliedsbeiträge.
Für Beratungen oder zur
Unterstützung nehmen die
Unternehmer ausländischer
Herkunft deutsche Institutionen
nur selten in Anspruch. So
klagt fast jeder dritte befragte
Unternehmer über finanzielle
Probleme, doch Fördermittel
nahmen nur 18 Prozent in
Anspruch. Der Grund dafür
ist ein Informationsdefizit der
ausländischen Unternehmer.
Existenzgründung,
Existenzsicherung /
Förderprogramme und
Unternehmensführung sollen
gezielt für Unternehmer
ausländischer Herkunft
angeboten werden.
Unternehmensstammtische
und Informationsveranstaltung
sollen die neuen Angebote publik
machen. Auch vorhandene
Sprachprobleme können durch
spezielle Kurse abgebaut
werden. Und weil 94 Prozent der
befragten Unternehmen nicht
ausbilden.
D
hat sich Deutschland zu einem
Einwanderungsland entwickelt, bei
einem Blick auf die Zahlen, werden
jedoch Scharfmacher, die mit Parolen
wie “Das Boot ist voll” bewusst
verunsichern wollen, entlarvt. 1997 und
98 war der Wanderungssaldo sogar
negativ.
Wie das Statistische Bundesamt mitteilte, lebten in Deutschland am 31.
Dezember 2000 knapp 7,3 Millionen Einwohnerrinnen mit ausländischer Staatsangehörigkeit; das waren 8,9 Prozent
der Gesamtbevölkerung Deutschlands.
5,86 Millionen oder 80,3 Prozent der
ausländischen Bevölkerung in Deutschland besaßen die Staatsangehörigkeit
eines europäischen Staates. 11,5 Prozent
stammten aus Asien, gefolgt von Afrika
(4,1 Prozent) und Amerika (2,9 Prozent)
sowie Australien und Ozeanien (0,1 Prozent oder 10.400 Personen).
Unter
den
ausländischen
Bürgerinnen europäischer Herkunft
stellten die Türken mit knapp 2 Millionen
Personen die zahlenmäßig größte
ausländische Bevölkerungsgruppe in
Deutschland (27,4 Prozent) noch vor
den Einwohnern aus den anderen
EU-Ländern (1,87 Millionen oder 25,7
Prozent).
Im Jahr 1999 sind 116.000 Deutsche
aus Deutschland fortgezogen und
haben sich im Ausland niedergelassen,
darunter 40.000 oder 34,4 Prozent in
anderen EU-Ländern.
Sayý 14
Haziran 2002 www.dem-ajans.de
DEM ÖZEL
[email protected] sayfa
10
AÞIK MAHSUNÝ ÞERÝF
ARAMIZDAN AYRILDI
Figen Genç-Ankara/ Hacý Bektaþ
A
þýk Mahzuni Þerif’in
dünyadaki son yolculuðuna ,
Türkiye ve dünyadan katýlan
yüzbinler, ailesi, türküler, þiirler, alkýþlar,
semahlar eþlik etti. 19 Mayýs’ta Ankara
Kültür Bakanlýðý önünde baþlayan
yürüyüþün ardýndan, yüzlerce araba
konvoy oluþturarak Hacý Bektaþ’a
devam etti.
Yirminci yüzyýlýn Pirsultan’ý olaraktan kabul edilen büyük ozan Mahzuni
Þerif için tüm ozanlar adýna saygý
duruþu yapýldý. Hacý Bektaþ Belediyesi
önündeki törende Aþýk Mahzuni Þerif’in
kendi sesiyle türküleri dinlendi, þiirler,
konuþmalar gerçekleþti. Çilehane de
Arafat daðýnda, Hacý Bektaþ, Yunus
ve Ozanlar anýtýnýn bulunduðu yerde
sevenleri tarafýndan topraða verildi.
Mahzuni Þerif Hacýbektaþ’ta törene
katýlan sanatçý ve ozanlarýn Aþýk Mahzuni Þerif’le ilgili duygu ve düþüncelerini sizlerle paylaþýyorum.
ezilmiþin yanýnda olan iyi bir emek
savunucusuydu. Kendisinin de ifade
ettiði gibi, türküleri sadece gül-bülbül
hikayeleri ile geçiþtirmedi. Kimi zaman
varoþlarýn öfkesini, bir ananýn aðýdýný,
kimi zaman da umudun, aþkýn,
dostluðun sesini dillendirdi.
Bir sanatçý ve yayýncý olarak þöyle
düþünüyorum, bizlere 1500 tane eser
býraktý, her biri onun çoçuklarýydý, bize
düþende onun çoçuklarýný öksüz býrakmamak, onu anlayarak, doðru sahiplenerek yarýnlara taþýmaktýr. Aþýk
Mahzuni Þerif’in ýþýðý sönmeyecek.
Þengül Koparer
A
þýk Mahzuni Þerif, sanatýný
kiþiliði ve yorumuyla, dünyaya
aydýn bakýþýyla bütünleþtirmiþ nadir
insanlarýmýzdan biriydi. Pir Sultan
Abdal’ý nasýl düþüncelerimizde,
yüreðimizde yaþatýyorsak Aþýk
Mahzuni Þerif’i de öyle yüreklerimizde
yaþatacaðýz. Yüreklerimiz büyük
bir aþýðýný kaybetti. Hepimizin baþý
saðolsun.
Emrah Mahzuni
M
ahzuni deyince evet biz
oðluyuz ama; Hacýbektaþ’a
geldiniz, oradaki o yoðunluðu
birikimi gördünüz. Türkiye’nin kalbi
orda atýyordu. Bizim babalýðýmýzdan
çýkýp, Türkiye’ye dünyaya mal olmuþ
bir insan. Kývanç duyduk; gurur
duyduk;kaybetmenin acýsýný yaþadýk
ama, o insan selini görünce de çok
sevindik. Biz babamýn nerde olduðunu
biliyorduk ama çok þaþýrdýk . Mahzuni
herþeydi. Mahzuni barýþtý, sevgiydi,
kavgaydý, baþkaldýrýydý. Uyandýrandý.
Ruhi Karadað
B
u kitleyi bu hale getirebilecek en
son insan da gitti. Umarým bu
kitle devamlýlýðýný korur. Önümüzdeki
süreçte toplumun buna ihtiyacý var.
Mahzuni biraraya getirdi.
Berrin Sulari
D
edem Aþýk Sulari, Mahzuni
Þerif’in ustasýydý. Dede dostum.
Dedemden sonra Pir Sultan, Davud
Sulari ve Mahzuni Þerif’tir benim için.
Sonsuza dek yaþatacaðýz.
Beyhan Aksoy
B
ana göre Aþýk Mahzuni
Þerif, ozanlýk geleðeninin en
son temsilcilerindendi. Her zaman
toplumsal gerçekliði ele alan,
Dertli Divani
Y
unus Derya ölür ise ten ölür
canlar ölesi deðil. Canlar ölmez
bizim inancýmýza göre. Mahzuni
Þerif de can olduðu için ölmedi
o sonsuzluða intikal etti, sadece
aramýzdan ayrýldý. Mahzuni Þerif
halkýn tercümaný, ozanýydý eserleriyle
yaþayacaktýr. Evlat baba iliþkimiz vardý.
Halk onu Pir Sultaný olarak gördü.
Bugün de bu ýspatlandý. Çok yönlü bir
insandý
Ozan Sinemi
(Ozanlar Vakfý Baþkaný)
alkýn vefalý olduðunu
Hacýbektaþ’da yüzbini aþkýn
insaný görünce birkez daha anladým.
Mahzuni Þerif Cumhuriyet tarihinin
en büyük ozanýydý. 1960’lý yýllarda bu
halkýn karþýsýna çýktý hiç eðilmeden
ozanlýk geleneðini en baþta sürdürdü.
Bir örnek aldýk. Törende 500 civarýnda
ozan vardý.
H
Hasan Yükselir
M
ahzuni’nin bu kadar üretip
de bunun rahatýný yiyemiyen
bir adam olarak görüyorum.
Yüzlerce türküsü halkýn diline düþtü.
Çok trajik bir durum. Ölümüne
ayrýca üzülüyorum. Mahzuni Þerif
Anadolu ozan geleneðinin en önemli
ÇEKER GÝDERÝM
Ben de bir peygamber olmuþ olsaydým
Birlik tohumunu eker giderdim
Önce yasaklardým kula kulluðu
Ýnsan Hak’týr deyip çeker giderdim
Bakmazdým zalimin gözü yaþýna
Sabýra baðlamazdým boþu boþuna
Ýtikat etmezdim mezar taþýna
Taþ yerine çiçek eker giderdim
Ýnsan olduðu yön kýbledir bana
Ben böyle inandým çünkü insana
Çok sebeptir diye kavgaya kana
Bütün hududlarý söker giderdim
Cehalet insana pusudur pusu
Kolay bilinmiyor iþin doðrusu
Hocam çekmeseydi ahret korkusu
Dünyaya bal gelir þeker giderdim
Mahzuni hüner yok þah’ýn tacýnda
Aþk yanamaz cehennemin sacýnda
Son isim isterse dar aðacýnda
Ýnsan der boynumu büker giderdim.
temsilcilerinden biriydi. Kitaplarý da
vardýr. Mahzuni sanki sondu. Tekti.
Mustafa Özcivan
(Hacýbektaþ Belediye Baþkaný)
ost Mahzuni ile biz bunu yýllar
önce konuþmuþtuk. ”Ben
öldüðüm zaman beni Hacýbektaþ’a
gömeceksiniz” demiþti. Genç öldü.
Alevi-Bektaþi toplumunun en kutsal
mekaný Çilehane de Arafat daðýnda,
Hacýbektaþ, Yunus ve Ozanlar Anýtýnýn
bulunduðu dördüncü nokta olarak
büyük ozan Mahzuni’yi defnettik.
Dostlarýn söylediði gibi defnetmedik,
tohum gibi topraða ektik. Katýlým
organize bir hareketle olmamýþtýr.
Bu kadar insan beklemiyorduk. En
az elli bin insan vardý. Büyük bir
sevgi seli var yurt içi ve yurt dýþýndan
Ozana yakýþýr bir anýt yapýlacak ama
türbeleþtirmeden; sömürü sistemine
dönüþmeden. Mahzuni bir baþýma taþ
dikin, üzerime baston ekin derdi. Kýrk
yýldýr çizgisini deðiþtirmedi.
D
Sadýk Gürbüz
B
u bir aðýt töreni olmaktan
çýktý. Bu bir kültür temsilcisinin
topraða ekilmesi þölenine dönüþtü.
Mahzuni’ye yakýþýr bir þölenle
uðurlanýyor. Heyecanýmýz doðru,
üzüntümüz yanýnda. Çok erken yaþta
gönderdiðimiz büyük bir deðer. Çok
uygun bir yerde ekiliyor topraða.
Ýlyas Salman
S
evgili dostum üzülmek ,
üzüldüm demek yetmiyor.
Elimizde bir deðer vardý, saðlýklý
kullanamadýk ve onu harcadýk. Bizim
namusumuza Mahzuni’yi en az
seksenbeþ yaþýna kadar yaþatmak
yakýþýrdý. Nazým Hikmet ne diyor
“Elveda dünya merhaba kainat”
Ozan Turabi
B
ir çýnar düþtü fakat kökü
toprakta nasýl ki Pir Sultanlar,
Yunuslar, Veyseller iz býraktýysa
Mahzuni de don deðiþtirdi, ölmedi.
Ölümsüzleþti. Tekrar sahip çýktýk. Biz
eðer sistemin kölesi olsaydýk, Mahzuni
sussaydý, bugün saraylarý, gümüþ
merdivenli evleri olurdu. Cezalardan
, hastalýklardan kurtulamadý. Stresten
hastalandý.
Rýza Aydoðmuþ
T
arifsiz acý içindeyim.
Günümüzün Pir Sultanýydý.
Yokluða yoksulluða karþý direniþin
sembolüydü. Yüreði insan sevgisiyle
doluydu.
Yasemin Göksu
Ç
ok büyük bir ozan. Ozanlýk
geleðenin son halkasý.
Siyasi yönetimlerin ancak bugün
hatýrlamasýný ve resmi tören yapmasýný
kýnýyorum. Mahzuni Þerif’in sýrtýndan
pek çok para kazanmýþ bugün
burda göremediðim müzik þirketleri,
sanatçýlarý kýnýyorum. Iþýklar içinde
yatsýn
Mazlum Çimen
H
alk müziði geleneðindeki
son beyinlerden biriydi,
bunu herkes biliyor. Mahzuni Þerif’in
medyadaki yeri çok düþündürücü
noktada. Medyanýn deðer
(yapýsýný)devletin sahiplenmesini çok
garipsiyorum. Saðlýðýnda hiç temasa
geçmeyen devlet þuanda sahiplenmiþ
durumda. Ýnsanlar örgütlenmeden
buraya kadar gelmiþ olmasý;
Mahzuniyi anlamýþ olmanýn verdiði bir
þölen var.
Kývýrcýk Ali
M
ahzuni Þerif koskaca bir
daðdý. Ama o dað devrilmedi.
Bize ýþýk tutan bir insandý. Anadolu
kültürünün ýþýðýydý. Bizim babamýzdý,
pirimizdi. Sadece Alevi Bektaþi
Kültürünün ozan deðil tüm dünyanýn
ozanýydý. Çarpýk düzenin karþýsýnda
oldu. Son yolculuðuna uðurluyoruz.
Yeri cennet olsun. Mahzuni Þerif’i
türküleriyle yaþatacaðýz. Çok
sevdiðimiz bir ozandý.
Aydýn Özkan (Özgür Rd. )
H
alk müziðinde bir devrin
bittiðini , yeni bir devrin
baþlayacaðýný düþünüyorum. Büyük
bir çýnarýn devriliþi olarak görüyorum.
Yeni yetiþen gençler ozanlar o bayraðý
alacaklar.
Aydýn Öztürk
M
ahzuni Þerif’i vicdanýmýzýn
ozaný sayýyorum. Çünkü
bütün incinmiþ yanlarýmýzý hayata karþý
sorumluluklarýmýzý bir ozanýn çaðýna
tanýklýk duygusunu, diðer taraftan
bir ozanýn yaþamýný yaptýðý sanata
dahil olmasý gerektiði konusunda
kendime örnek aldýðým insanlardan
bir tanesi Mahzuni Þerif. Tarih
gösterdi ki, eðer bir ozan toplumun
Sayý 14
Haziran 2002 www.dem-ajans.de
KÜLTÜR-SANAT
Yýlmaz Güney‘in anýsýna Film Festivali
B
erlin dünyanýn dört bir yanýndan
sinemacýlarý aðýrlamaya hazýrlanýyor.
7-I6 Haziran tarihleri arasýnda, Yýlmaz
Güney‘in anýsýna düzenlenecek Film festivaline, dünyaca tanýnmýþ bir çok sinemacý
bir araya geliyor…
Berlin Kürt Filmleri Festivali adýyla
düzenlenecek festival programýnda
toplam 30 uzun, kýsa ve dokümanter film
yer alýyor…
Türkiye, Iran, Suriye, Irak, Ýsrail, Yunanistan, Ermenistan, ABD, Federal Almanya, Ýsviçre ve Fransa‘dan ya da“Kürtleri
konu alan filmler” katýlýyor.
Yýlmaz Güney‘in anýsýna düzenlenen
Festival, programýnda toplam 3O
uzun metrajlý, kýsa ve belgesel
film yer alýyor. Festival toplam
on gün boyunca sürecek…
Berlin Kültür Senatörlüðü,
Die Tageszeitung ve RadioMulti-Kulti tarafýndan desteklenen Kürt Film Festivali, Doðu Berlin‘deki
tarihi “Filmkunsthaus Babylon“ adýndaki
Cinema merkezinde gerçekleþecek.
Festivale 35 yakýn yönetmen, oyuncu
ve yapýmcý yirmiye yakýn yönetmen, festival
boyunca düzenlenecek seminer ve panellerde sinemaseverlerle birlikte olacak.
Festival Kreuzberg‘deki Babailyona ve
Berlin Mitte‘de bulunan Filmkunsthaus
Babilyon e.V ortak çalýþmasý sonucu
düzenlendi.
Yýlmaz Güney‘in “Sürü” ve “Yol”
Filmleri’nin yaný sýra, Güney‘in yaþamýný
konu alan“ Adana–Paris“ isimli belgesel
film de Berlinli seyircilerin karþýsýna bir
defa daha çýkacak.
Festival Komitesi‘nýn baþkaný belgesel
Film çalýþmalarýyla tanýnan Mehmet
Aktaþ,
bu festivalin Yýlmaz Güney anýsýna
düzenleme nedenini þöyle açýkladý:
“Yýlmaz Güney hayatý boyunca hep
güzel bir dünya için kavga etti. O Türkiye
halklarýnýn kardeþçe, eþitçe yaþamasý için
gerçek bir demokrasi mücadelesi verdi.
Yaptýðý filmlerle de kendisinden sonra
gelen bir çok sinemacýyý etkiledi. Bu festivale katýlan yönetmenlerin çoðu da, onun
sinema anlayýþýndan etkilenen kiþiler, Bu
açýdan bu festivalin onun anýsýna yapýlmasý bizim için çok önemliydi“.
Festivali Gohbadi açýyor!
Festival‘de aðýrlýk Iran yapýmlarýnda…
Bu yýl Cannes Film Festivali‘nin “Altýn
Kamera yarýþmasý”nda Jüri üyesi olan
Bahman Gohbadi Berlin Kürt Film
Festivali‘nin açýlýsýný da yapacak Festival‘in
hazýrlýk
çalýþmalarýna
da
katýlan
Gohbadi‘nin ilk sinema denemeleri olan
Sessizliðin Sesi
film de festival açýlýþýnda gösterilecek...
Bahman Gohbadi‘nin kardeþi ve asistaný olan Betin Gohbadi de „Mutlaka
Bugün„ isimli kýsa filmiyle Berlin‘e geliyor.
Festivalin Iran‘dan diðer konuk yönetmenleri; Bejan Zemane Pera, Farzad Fooladi
ve Feribaze Kamkari.
Ünlü yönetmen, Abbas Kirostami‘nin
bir Kürt köyünde geçen olaylarý anlattýðý
„Rüzgar Bizi Götürecek“ isimli yapýtý da
Iran‘dan gelen filmler arasýnda...
Berlin Kürt Film Festivali‘nde ilgi çekmesi beklenen filmlerden birisi de Ýsrail
Kürtleri‘nin ülke özlemini anlatan Ruth
Walk‘in „Pinka‘nin Hayali“ isimli filmi.
uluslararasý bir çok ödülün sahibi
yönetmen Mano Xalil; „Demir`in Zaferi„ ve
„Tanrýnýn Uyuduðu yer„ isimli kýsa metrajlý
filmleriyle Berlin`e geliyor. Festival de ilk
defa seyirci karþýsýna çýkacak filmlerden
birisi de Mansur Tural`in „Hevi„ isimli filmi.
2OO2 yýlý, Fransýz yapýmý olan filmin orijinal dili Kürtçe.
Türkiye‘den ise, MKM yapýmý Kazým
Öz‘ün “Fotoðraf“ ve “Ax” filmlerinin yaný
sýra, Yeþim Ustaoðlu‘nun “Güneþe Yolculuk” isimli filmi de festival boyunca Berlinli
seyircilerin, karþýsýna çýkacak.
Festival boyunca tek tek rejisörlerle
yapýlacak sohbet toplantýlarýnýn yaný sýra
üç de seminer yapýlacak.
Festival açýlýsý 7 Haziran‘da “Babylonia
Sinema Sanatý Merkezi”nde sinema, politika ve sanat çevrelerinden davetli Alman,
Türk, Fars, Arap ve Kürt davetlilerin katýlýmý
ile gerçekleþecek. Berlin Kültür Senatörü
Thomas Friel de bir konuþma yapacaðý
festivalde, sanatçý Þener´de dinleyicilere
bir müzik dinletisi sunacak.
darbe de yesek ihanet mührü kapýmýza da
OZAN ÞAH TURNA rantçýlardan
yazýlsa. Son ve kalýcý zaman ve zemin tünelinde bizler
OZANLIK BITMEDI!...
TÝMSAH GÖZYAÞLARI!
Sevgili Canlar,Dostlar…
O
„Misafir„ “Ovadaki Kýzýn Melodisi“ ve
„Allah‘in Baliði“ gibi filmleri de ilk defa
Berlin‘de
seyircilerin
karþýsýna
çýkacak.Gohbadi‘nin uluslararasý bir çok
ödül almýþ ve Oscar‘a da aday gösterilmiþ;
„Sarhoþ Atlar Zamaný“ filminin kamera arkasýný
anlatan kýsa bir
belgesel
tuzbeþ yýllýk sanat ve
yol
arkadaþým,deðerli
Ozan Dostum Aþýk Mahzuni‘yi
kaybetmenin acýsýný tarif etmek zor. Topraðý bol
olsun. Canlarýmýzýn baþý sað olsun!...Ama, ben klasik,
alýþýlagelmiþ beylik laflardan ziyade; çok önemli bir
olguya parmak basmak istiyorum: Saðlýðýmýzda
gerçek deðerler, kadir-kýymetlerimiz pek bilinmez!
Ama, ölünce de, timsah gözyaþlarý dökülüyor!.. Bu
tezatta vurgu yapmak, çeliþkilere ve riyakarlýklara
parmak basmak daha anlamlýdýr kanýsýndayým.
Gerçeklere ýþýk tutmasý açýsýndan da daha elzemdir.
Böylece, Merhum Aþýk Mahzuni ye, daha anlamlý ve
gerçek dostluk görevi yerine getirilmiþ olur. Bizlerin
yapýtlarýmýz ve ödediðimiz bedellerle bir yerlere gelip,
köþe baþlarýný tutanlar; adýmýzý bile ya anmadýlar, ya
da öylesine geçiþtirerek topu taca attýlar. Ama, kitlelere
karþý, sanatýmýzý ve bedellerimizi kullanmak içinde,
ismimize sarýldýlar. Ya da, deðerlerimizin ardýndan
timsah gözyaþlarý döktüler! Riyakarca, kullanarak. Zira,
ayný vefasýzlýk ve deðer bilmezlikleri ben de yaþadým,
en aðýr þekilde! Hani, bir deyim vardýr: Çeken bilir!.
Evet, dostlar, “çeken bilir karlý daðýn ardýný” deyiþimiz,
ne güzel de tamamlýyor bu acý gerçeðimizi.
Bu acý gerçeklerden kaçamayýz. Aynayý biraz
yüzümüze tutmasýný bilelim. Kendisini sorgulamayan
toplumlar inançlar ve davalar, hata ve zaaflarýndan
arýnamazlar. Karanlýklardan aydýnlýða çýkamazlar. Biz,
gerçek Halk Ozanlýðýnýn özünde olan “gerçekleri, eðrilikleri ve olumsuzluklarý” dile getirme misyonumuzu
yerine getirdik ve getirmeye de devam edeceðim! Ki
“Doðru söyleyen dokuz köyden kovulur” misali, onuncu
köylere sürüldük! Eh,merhabalar doðru ve güzelliklerin
gül açtýðý „onuncu köylerin „ baðlarýna, kýraç topraklarýna. Hakký hakikate arayan bulur elbet. Nerede ve
koþullar ne olursa olsun. Ama, “kim” ve “ne” ye aldýrmadan!
Zalimin zulmünde denek taþý olsak ta, öðütülsek
te sabýr-direnç ve çile tezgahýnda; acýlarý bal eðledik
Pir sultanlar gibi. içimizdeki hýnzýr paþalardan,
yol alýyoruz. Yapýtlarýmýz, ereklerimiz; umudumuz,
sevdamýz hep çaðlayacak yüreklerde, ereklerde.
Ýnsanlýk tarihinin solmaz sayfalarýnda kalýcýlaþarak.
Ama,deðer yargýlarýmýzda objektifliði ve ölçüyü
elden býrakmamamýz gerekiyor. Þark -Ortadoðu
toplumlarý, meselelere ve objelere ya “hep” ya da
“hiç” anormal mantýk yapýsýyla yaklaþtýklarýndan; ipin
ucunu kaçýrýyorlar maalesef. Nitekim, yaþamlarýnda
hakaretlere ve saldýrýlara uðrayan; hatta hain ve
döneklik vs. nice aðýr ithamlarla suçlanan insanlar,
öldükten sonra, hemen birer kahraman ilan ediliyorlar.
Hatta, efsaneleþtirilerek birçok kutsal sýfatlar takýlýyor
adlarýna. Yahut, çok deðer verilen, göklere çýkarýlan bir
çoklarýmýz; kimilerinin iþlerine gelmediðinde, en ufak bir
sorundan dolayý hemen saldýrýlara uðruyoruz. Hedef
tahtasý seçiliyoruz. Oysa, Ýnsanlar hatalarý ve sevaplarý
ile objektif ve sübjektif yönleriyle insandýr... Hele ki, put
deðildir. Dolayýsý ile, ilimle ve bilimle baðdaþmayan,
yaþamýn gerçekleri ile örtüþmeðin anormal deðer
yargýlarýndan kaçýnmak doðrusu, daha ahlaki ve
daha kalýcýdýr. Ýfrat ve tefrit, her ikisi de uç noktalardýr.
Ki,yanlýþa götürür!
ÖLMEM ÖLMEM!…
Bu yapýtýmýn dizelerini, aramýzdan ayrýlanlarýn; ama
gönüllerimizde yaþayan birçok deðerlerimizin anýsýna
adýyorum…Sevgili deðerlerimizi saygýyla yad ediyorum…
Can çekilir, tenim düþer topraða
Kokarým güllerle ben ölmem ölmem
Sarýlýrým, sarý-yeþil yapraða
Akarým Sellerle ben ölmem ölmem
Ömrüm kýsa yolum uzun sürecek
Kim ölecek, kim güzel gün görecek
Umut -sevgi „duvaðýný“ örecek
Takarým ellerle ben ölmem ölmem!...
“Köþeleri tutanlara, suyun baþýndaki kirlilere”
mavi boncuk daðýtan çerçi olmamalý gerçek bir Halk
Ozaný. Bireysel kaygýlara, bencilliðine, yaðdanlýðýna
düþmemeli bir ozan… Adýndan belli halk ozaný.
Ama, halk dalkavukluðu da yapmamalý. Halkýn geri
duygularýna hitap ederek, onlara þirin görünerek’te
Ozan olunmaz. Zor dönemlerde, zar gönençlerde
bizlerden ve gerçekleri haykýrdýðýmýz için, ödediðimiz
aðýr bedellerden kaçanlar, þimdi riya kokan sevgi ve
ethiyeler seremonisine dönüþtürdüler. Gerçek Ozan
sýradan deðildir. Sýra dýþýdýr. Tarihin Ýnsanlýk köprüsünde
katardýr... O köprüden, güzel sevgi alaylarý geçer. Kine,
kibire yer yok tur! Yürek daðlayan mazlumlarýn sesine,
Turnalar ses katar, koro olur, eþlik ederler... Edilgen
deðil; etkendirler. Ozanlýk bir misyon adamýdýr. Dava
adamýdýr. Sadece, çalgýcý, türkücü-deyiþçi deðildir.
Sevdadýr, Barýþ güvercinidir, haksýzlýða karsýn,
haykýrandýr, umuttur. Piyasa kuru medya sanatýndan
ayýran da bu güzelliklerimizdir!
”Suya sabuna dokunmamak” bir misyonu olmayanlarýn, sanatý bir kariyer ve rant aracý görenlerin iþidir.
Geçicidir, saman alevi gibi yanýp sönen þöhretler… Ýnsanlýða kalýcý ve yanýcý eser býrakanlar yaþar ancak! Tarihin her döneminde, gerçekleri haykýranlar, yapýtlarýný
nakýþ-nakýþ, ilmik-ilmik örenler hep itilip-kakýlmýþlardýr.
Maalesef, pek çok demokrat görünen çevrelerde bile
kafakol ve feodal çýkar iliþkileri hüküm sürüyor. Ama,
deðerlerimizin üstüne oturanlar da saltanat sürdüler ve
sürüyorlar. Deðer ölçüsü:Kim kimin yakýnýdýr?!
Buradan hareketle, yüzlerce yapýtlara imza atanlar
ve bedeller ödemiþ Ozanlar olarak maalesef,
saðlýðýmýzda gereken ilgiyi göremedik!… Ama, ardýmýzdan timsah gözyaþlarý dökülür ve yapýtlarýmýz, anýlarýmýz
standlar da satýþa sunulur, birçoklarýnýn rant aracý
oluruz! Yazýk insanlýk adýna, deðer adýna. Demokratlýk,
Yurtseverlik ve Pir Sultanlýk adýna… Toplum uyanmalý,
sorgulamalý artýk! Ýsli-puslu gidiþata dur denmeli. Yürekli olmalý!
Sevgili Dostlar, ilericilik savýndaki kimileri,
burjuva,gerici düzenlerin hatasýna düþerek,baþka
kulvarlarda;ama ayný hatalarda koþuyorlar. Gerici
sömürü düzenleri:Aþýk Veysel öldü, Ozanlýk bitti demiþlerdi(?..) Oysa, ya, þam, sevgi, umut, barýþ, kavga, çekinkiler sürdüðü sürece sanat ve ayrýlmaz olgusu Halk
Ozanlýðý da sürecektir. Pir Sultanlar ve diðer büyük üstat
ve eylem dava adamlarý göçtüler… Ama, ozanlýk bitti
mi? Hayýr... Bir Sanatçý -ozan daha çok yapýtlarý ve
deðeri ile gönüllerde büyük yer edinebilir. Yerinin doldurulmasý zor olabilir.
Ama, bu o sanat dalýnýn bittiði anlamýna gelmez
asla. Üstelik,bu tür soyut ve dayanaksýz yaklaþýmlar,
hem yolumuzun,inanç ve felsefemizin yorum ve yapýsýna
aykýrýdýr; hem de büyük deðerlerimize de saygýsýzlýktýr!.
Toprak bedenimi sarar,sarýþýr
Kemiklerim erir, toza karýþýr
Dargýn kimse kalmaz hepsi barýþýr
Bakarým ellerle ben ölmem ölmem
Þah Turna doymadan daha yaþýna
Hep direndi, yazýn mezar taþýna
Caným koydum Özgürlük ataþýna
Yakarým küllerle ben ölmem ölmem!...
Merhum Ozan dostum Asýk Mahzuni‘ye rahmet,
canlara, dostlara ve yaþamý paylaþanlara metanet diliyorum
[email protected] sayfa
11
METE ALP
meteseler
HAZÝRAN KOÞA KOÞA
ACILARIMIZLA
VE SEVÝNÇLERÝMÝZLE
ÖPÜÞMEYE GELDÝ
A
klýma olmadýk iþler geliyor.
Bahardan mý? Sýrtýmýzdan
aylardýr inmeyen yaðmur ýslaklýðýnýn kýþkýrtmasýndan mý?
Yine Haziran’a koþuyoruz. Haziran aç, Haziran gebe,
Haziran kan ter içinde. Haziran’ýn belleði dipdiri. Belki de
Haziran bize doðru koþuyor.
Þair Hasan Hüseyin Korkmazgil “Haziran’da Ölmek
Zor” dedi ya bir kere... Gel de Nazým’ý düþleme, düþünme.
“Uyarýna gelirse tepemde bir de çýnar olsun” diyerek
ölümde bile özlemini vatanýna taþýyan þair. Aslýnda Gurup
Yorum’un yýllar önce seslendirdiði türküyle bir kez daha birlikte büyüyen Nazým Hikmet ve Hasan Hüseyin Korkmazgil’i
bir aya sýðdýrmak çok güç.
Beylerimiz vatandaþlýk verelim mi vermeyelim mi diye
utangaç, korkak tartýþadursunlar, Nazým çoktan tüm dünya
uluslarýnýn yüreðinde Victor Jara, Yesenin, Mayakovski,
Gorki, Ehrenburg, Neruda, Aragon ve adýný sayamayacaðým nice edebiyatçýnýn ve vatan kahramanýnýn yanýnda
yerini aldý. Þimdi, paylaþamýyor beyzadelerimiz Nazým’ý.
Ya Hasan Hüseyin Korkmazgil’i unutturma sessizliði.
Onlarcasý bestelenebilir olan þiirinde armoniyi ustaca
yakalayan, dizelerine ezgi tadýnda renkler veren, sessiz
toplumun sesi olan, yaþamýný þiirlerini satarak kazanan
koca Hasan Hüseyin’i unutturmaya kimin gücü yetebilir.
Çýðlýk....
Biz en çok da belleðimize, gençliðimize kazýnan 15-16
Haziran’ý düþünelim. Yine ayný hayasýzlýkla unutturulmaya
çalýþýlan 15-16 Haziran.
27 Mayýs öncesi öðrenciler akademik ve demokratik
haklarýný ifade etmek için yürüdüklerinde baþlarýna neler
geldiyse 15-16 Haziran’da benzer haklar için yürüyen
iþçilerin baþýna ayný þeyler geldi. Canlar verdiler. Safça,
dupduru düþleriyle insanca yaþanabilir bir Türkiye ve dünya
için öldüler. Bugün, canlarýn ölümlerine sebebiyet verenler
cinayetle bile yargýlanabilir (!)....
bu nasýl bir dünya anne.
ekmeðimi kazanmak için derim yüzülüyor.
çalýþýrken mutluyum ben.
birileri
iþledikleri cinayetlerin
kanderelerinde yüzerek mutlu
sen beni
bu dünyaya
bu dünyanýn affedilmez haksýzlýklarýný
bilerek doðurmadýn
deðil mi anne.
ille de
babam istedi diye
dünyaya getirmedin deðil mi beni.
ille de
benim de bir çocuðum olsun diye
doðurmuyor yavrularýný anneler
deðil mi anne
iyi ki doðurdun beni anne
Þimdi gündem nasýl da deðiþti. “Hafýza-i beþer nisyan
ile malüldür”. Belki baþka bir türlü ifade ediliyordur bu deyiþ.
Ýnsan belleði unutmaya yatkýndýr ya !...
Toplumun gündemini hýzla deðiþtirmek için bu kadar
canbazlýk yapmayý baþarabilen, ne þimdiye kadar gelip
geçen hükümetler, ne de medya dünyanýn baþka hiçbir
ülkesinde yoktur sanýrým. Bir de buna toplumsal unutkanlýðýmýz eklenirse....... Ama havalar daha çok ýsýnacak.
Önümüz yaz......
Bir yýldýz daha kaydý aramýzdan. Yürekli türküleriyle çocukluðumuzu gençliðimize, gençliðimizi geleceðe taþýyan
Aþýk Mahzuni Þerif bir el salladý hepimize ve armaðan
türküler býrakarak vedalaþtý, sessizce sonsuz güzellikteki
sevinçlerine koþtu. Keþke bu kadar acele etmeseydin be
Mahzuni Usta......
Gerçekten Haziran’da ölmek zor.
[email protected]
Suzan (Suzi)
ve Kýrklardaðý
D
göndermiþ. Arkalarýndan habersizce Adil de gelmiþ.
Hizmetçilerin kurban kesme
telaþýndan yararlanan Suzi,
Adil’le beraber, daðýn arkasýna
dolanmýþlar ve orada seviþmiþler. Kýrklar Ziyareti, bu beraberliði baðýþlamamýþ ve ziyaret
Suzi’yi çarpmýþ. Kýz On Gözlü
Köprü’nün orada, Dicle’de
boðularak ölmüþ. Suzi’nin ölümünden sonra, Adil de aklýný
yitirmiþ.
iyarbakýr’ýn
güneybatýsýnda, Dicle Nehri
kenarýnda, Kýrklardaðý vardýr. Bu
Kýrklardaðý’nýn arkasýnda Kýrklar
Ziyareti vardýr. Çocuðu olmayanlar, buraya gelip dilek dilerler.
Bir Süryani zengin ailenin
de hiç çocuklarý olmuyormuþ.
Kadýn, Kýrklar Ziyareti’ne Suzan - Suzi Türküsü
gelip dilek dilemiþ, adak
adamýþ. Bir kýzý doðmuþ. Kýrklardaðý’nýn yüzü
Adýný Suzi (Suzan) koymuþlar. Karanlýk sardý düzü
Her yýl doðum gününde,
annesi onu süsler, giydirir ve Ben öleydim
Kýrklar’a
götürerek,
bir Suzi-Suzi Ziyaret çarptý bizi
kurban kestirirmiþ. Suzan Köprüaltý kapkara
böylesine
bin
nazlarla Anne gel beni ara
büyüyüp, güzel bir genç kýz
Saçlarým kumlara batmýþ
olmuþ. Müslüman komþularýnýn oðlu Adil’le, bir- Tarak getir de tara
birlerine aþýk olmuþlar. Yine Köprünün orta gözü
bir doðum yýl dönümünde, Sular apardý düzü
annesi Suzi’yi, hizmetçilerle Ben öleydim
beraber kurbanýný kesmek
üzere, Kýrklar Ziyareti’ne Suzi-Suzi Dicle ayýrdý bizi
Sayý 14
Haziran 2002 www.dem-ajans.de
KÜLTÜR-SANAT
William Bouguereau
ondan özellikle
u z a k l a þ t ý r ý l ý yordu. Tablolarý
e n g e l l e n i y o r,
unutturuluyordu. Bu durum
kaçýnýlmazdý; çünkü Picasso vardý ve dünya
Picasso
ve
Bouguereau’nun
birlikte
varolabilecekleri denli tutarsýz bir yer
olamazdý.
Bouguereau’nun
ölümünün
hemen ardýndan
ortaya çýkan çirkin
akýmlarla birlikte
sanatçýný resimleri
tarihin
tutarlýlýðý
gereði
bir
süreliðine rafa kaldýrýldý ve sonunda
onu ve onunla birlikte sayýsýz güzel
sanat kahramanýný
yeniden gün ýþýðýna
çýkaran kübizmin
ve yalýn yaþam biçimin temizliðini, suçsuzluðunu idealize etmek toplumda yaygýn görülen birþeydi.
Bu açýdan Bouguerau’nun bir romantik
olduðu görüþü doðru olabilir. Derin bir
toplumsal duyuncu vardý, ve yoksul köy çocuklarýný, dilencileri çizerken anlatmak istediði
yalnýzca estetik deðildi. Toplumsal türesizlik
onu yaþamý boyunca rahatsýz etmiþti (bunun
en iyi örneði yaþamý boyunca destek verdiði
genç ve yoksul ressamlardý), ve çevresindeki
insanlara yaptýklarý þeyde bir þans tanýmak
yaþamýnda hiçbir zaman ayrýlmadýðý ilkelerinden biriydi. Ama yine de Bouguereau’nun
çocuk resimleri yapýyor olmasýný yalnýzca
duyunç kaygýlarýna baðlamak yanlýþ olur.
Bouguereau hiçbir zaman Realist bir ressam
olma savýnda deðildi—çizdiði en yoksul kýzlarýn bile elleri, ayaklarý, giysileri tertemizdi,
hepsi iyi beslenmiþ, iyi geliþmiþ görünüyordu. Ayrýca hiçbirinin bedenleri zorlu ve acýlý
köy iþlerinin izlerini taþýmýyordu. Niye? Çünkü
Bouguereau için güzellik ve gerçeklik birbir-
yarattýðý býkkýnlýktan, karamsarlýktan usanan
insanlar oldu.
...
Bouguereau özellikle köy çocuklarýný konu
alan çalýþmalarýyla tanýnýr. Güzel köy çocuklarý çizdiði için de sýk sýk bir Romantik olarak
görülürdü. Romantizm için köy yaþamý onurlu
ve arý bir yaþam biçimini temsil ediyordu.
Çiftlik ve köy insanlarýnýn yalýn, karmaþýklaþmamýþ yaþamlarý birçok kötülüðü ve gereksiz zorluðu barýndýran kent yaþamýna göre
daha deðerli ve anlamlý görülüyordu. Köylülerin dünyadan uzak yaþýyor olmalarý, tüm
yaþamlarýnýn kilise çevresinde geçiyor olmasý
genelde Romantiklere göre çok önemli eksiklikler deðildi. Ne de köy yaþamýnýn yoksulluðu ve kötü yaþam koþullarý bu güzelliði
lekelemeye yetiyordu. Krallýk ve cumhuriyetçiliðin birbiriyle amansýz bir savaþ içinde
olduðu bir dönemde bireyleri kutsallaþtýrmak,
toplumsal türesizliði gün ýþýðýna çýkarmak
lerinden ayrýlabilecek þeyler deðildi, tablolarýnda toplumsal gerçekçilikten önce her
zaman sanatsal gerçekçilik geliyordu. Bu
da herþeyden önce güzellik anlamýna geliyordu.
Resimde bir idealistim. Sanatta yalnýzca
güzel olaný görüyorum, ve benim için sanat
güzel olandýr. Niye doðada çirkin olaný yeniden yaratalým? Bunun niye gerekli olabileceðini anlayamýyorum. Gördüðümüzü
yalnýzca olduðu gibi çizmek, yok hayýr —
ya da en azýndan çok yetenekli oluncaya
dek deðil. Yetenek herþeyi kefaret eder ve
herþeyi baðýþlayabilir. Bugünlerde ressamlar fazla ileri gidiyorlar, týpký yazarlarýn ve realist romancýlarýn yaptýðý gibi. Çizgiyi nerede
çekeceklerini göstermek olanaksýz. Her biri,
kendine özgü beðenileri ile þairleri yeðlerim.
William Bouguereau (Adolphe adýný kullanmazdý) Fransa’nýn atlantik kýyýsýndaki La
Rochelle’de, 30 Kasým 1825’de doðdu. Çok
(1825-1905)
B
ouguereau’nun resimleri ilk çýktýklarýndan bu yana modernist ressamlar ve eleþtirmenler tarafýndan
sürekli eleþtiri konusu edildi. Resim sanatýný
kurtarmaya soyunan bu
„ilericiler“ Bouguereau’nun
tablolarýnda iyi bir resimde
olmamasý gereken herþeyi
görebiliyorlardý. Ne var ki
Bouguereau’nun yaþam
sürecinden bu modernistler henüz alana egemen
deðildiler, henüz güzellik
ve suçsuzluk insanlarý
kendine çeken deðerler
olmayý sürdürüyordu, ve
sanatçý 1905’de öldüðünde
Fransa’nýn en sevilen ve
tanýnan ressamýydý. Elbette
(Lawrence
AlmaTadema’da olduðu gibi,
Waterhouse’da
olduðu
gibi, Bouguereau durumununda da) sanatçýnýn
ünü ölümünün hemen
ardýndan sona erdi, ve
1970’lere gelininceye dek
adý bir daha neredeyse hiç duyulmadý. Yapýtlarý iki dünya savaþýyla, faþist ve ortaklaþacý
devrimlerle karanlýða gömülen bir Avrupa
için hiç kuþkusuz fazlasýyla duygusal, fazlasýyla güzel ve gerçektiler. Bu deðerlere derin
bir duygudaþlýk besleyenler hiçbir zaman
eksik olmasalar da, modernizm, fütürizm,
dadaizm, ekspresyonizm gibi uç ve tek-yanlý
modern akýmlarý güzel ve anlamlý sanatýn
çoðunu yaptýðý gibi Bouguereau’yu da unutulanlar arasýna gömmeyi baþardýlar.
1970’lere gelindiðinde ise durum deðiþim
kýpýrdýlarý
gösterir
gibi
oldu
ve
Bouguereau’nun tablolarý yeniden sergilerde
az buçuk görülür oldu. Ancak bu estetik
ilgi kýsa bir sürede Bouguereau tablolarýnýn
parasal deðerlerinin de artmasýna götürdü
ve sonuçta bu kez de sanatçýnýn tablolarý
güzelliðin deðil ama paranýn deðerinde
ölçülür oldular. Yine de dünya henüz
Bougureau’yu unutmuþ olmayý sürdürüyordu.
1990’larda ise Ýnternetin yayýlmasýyla
koleksiyoncularýn ve pahalý basýmlarýn tekelinden kurtulan Bouguereau tablolarýna
yönelik bir ilgi patlamasý yeniden yaþandý.
Bugün Ýnternette yapýtlarý en hýzla yayýlan
ressam kuþkusuz Bouguereau’dur. Onun
adýna sayýsýz kiþisel siteler kurulmuþtur, ve
böylesine büyük bir sanatçýyý daha önce kapsamlarýna bile almayan belli sanat galerileri,
kitaplarý, koleksiyonlarý, incelemeleri vb. ilk
kez bu yolla Bouguereau ile tanýþmaktadýr.
Bouguereau’nun yalnýzca ilgisizlikle
karþýlaþmamýþ olduðu olgusu önemlidir. Her
zaman onu kabul etmeye hazýr bir kamu oyu
vardý, Bouguereau görüldüðü yerde insanlarý etkiliyordu. Ve bu kamu oyu sürekli olarak
Ýbn Haldun (1332 - 1406)
1
4. yüzyýlýn büyük Arap
tarihçisi
Ýbn
Haldun
Doðu’da ve Batý’da ilk tarih
filozofu, hatta bazen sosyolojinin
habercisi
olarak
tanýnmýþtýr.
Arapça’dan Latince’ye eserlerin
çevrilmesi hareketi zayýfladýðý için
ibn
Haldun’un
düþünceleri
Avrupa’ya oldukça geç, 19. yüzyýl
ortasýnda girdi. Fýrtýnalý hayatýný
Umumi tarihine ek olarak yazdýðý
kýsýmdan öðreniyoruz. Tunus’ta
1332’de (H. 732) doðan Ýbn Haldun
Hadramut’tan Ýspanya’ya göçmüþ
çok eski bir aileden geliyordu. 12.
yüzyýlda Ýspanya’nýn Üçüncü Ferdinand tarafýndan zaptýndan sonra
Ýbn Haldun’un ailesi Tunus’a sýðýndý
ve filozof Kuzey Afrika’nýn bu en
önemli þehrinde doðdu.
Ýbn Haldun Ebu’ Abdullah M.
al-Ansari’den ders aldý. Erkenden
bilginlerin meclisine girdi. Bir seyahatte Fas Emiri Ebu Ýnan’ýn veziri
oldu. Kendisini kýskanan memurlarýn iftiralarý yüzünden hapsedildi.
Bu emirin ölümünden sonra yerine
geçen, onu serbest býraktý ve ona
umumi katipliðini verdi. Fakat bu
da uzun sürmedi ve kabilelerin
isyaný üzerine emir, iktidarý kaybetti. Memleketin siyasal hayatýndan rahatsýz olan Ýbn Haldun
Endülüs’e gitmek için izin aldý. O
zaman onu Gýrnata emiri Abdullah b. Ahmer’in sarayýnda görüyoruz (1364). Gýrnata, Ýspanya’da
Ýslam devletinin son sýðýnaðýydý.
Tarihçi Ýbn al-Hatib orada vezirdi.
Ýbn Haldun, orada tarihi çalýþma-
larý için en elveriþli ortamý
buldu. Abdulah onu
Kastil kralýna elçi
olarak gönderdi.
Ýbn Haldun ile
Ýbn
Hatib
arasýnda içten
r e k a b e t
birinciyi
Gýrnata’dan
ayrýlmaya ve
Becaye emiri
A
b
u
Abdullah’ýn
devletini kabule
mecbur etti. Bu
memlekette
vezir
oldu. Becaye ile Constantin arasýndaki gerginliklerin halli ile uðraþtý ve siyasi
hayatýn devamlý huzursuzluðu onu
yeniden memleketi býrakmaya ve
Telemsan’da bilimsel çalýþmalarý
için yerleþmeye zorladý. Fakat
siyasal hýrsý ve yönetme yeteneðinden faydalanmak için çaðýranlarýn çokluðu onu tekrar faal
hayata soktu. Telemsan sultaný Ebu
Hamu onu sýnýrlarýný koruyan kabilelerin baþkaný tayin etti. O sýrda
Ýbn Haldun’un askerlik görevinde
görüyoruz: Bu ona sahra halkýný
tanýma ve göçebeler hakkýnda
derin tetkikler yapma imkanýný
verdi. Tarih felsefesinin önemli bir
kýsmýný bu tecrübelerden çýkaracaktýr.
Tunus’ta Beni Hafs, Cezayir’de
Beni Abd-el-Vaad, Fas’ta Beni
Merini hanedanlarý vardý. Fakat
gerçekte her þehirde ayrý
bir hükümet olup
sahra da hiçbir
güce
baðlý
deðildi. Hanedanlar arasýnda
savaþ, þehirlerin güvensizliði, kervanlar
ve köylerin
kabileler
tarafýndan
yaðma edilmesi
onlarý
istikrarlý bir hayatta býrakmýyordu.
Ýbn Haldun Kuzey
Afrika’dan yeise düþtü
ve Endülüs’e dönmek istedi.
Fakat Gýrnata emirinin iyi karþýlamasýna raðmen onun hakkýnda
Ebu Hamu’nun casusudur þeklinde
yapýlan dedikodular onu yeniden
Ebu Hamu’yu aramaya mecbur
etti. 47 yaþýndaydý. Devamlý okumalarý ve siyasi tecrübeleri ile
büyük bir bilgi biriktirmiþti. Bundan
sonra siyasi hayatý býrakmaya ve
kendi deyimiyle „yeni bir bilim“i
yazmaya karar verdi. Bu suretle
Umumi Tarihi’nin baþý olan
Mukaddime’yi
(Prolegomenes)
yazdý ve onu kütüphanesinde
tamamlamak için Tunus’a yerleþti.
Tunus sultaný bu önemli eseri yazýlmasýyla çok ilgilendi. Eserini
sultana ithaf etti ve yazma nüshayý kütüphaneye verdi. Ve Ýbn
Haldun hacca gitti. Dönüþünde
hayranlýkla karþýlandýðý Mýsýr’a yer-
[email protected] sayfa
erken bir yaþta resime ilgi duymaya baþladý.
Denir ki týpký Mozart gibi o da daha çok küçük
yaþta resme olaðanüstü bir yetenek gösterirdi.
Önce þarap, ardýndan da zeytinyaðý
tüccarlarý olan Bouguereau ailesi, genç
William’ýn da aile iþine girmesini istediler.
O da girdi. Bir müþteri babasýný genç
Bouguereau’yu Güzel Sanatlar’da okutmaya
inandýrdý. Ýzleyen yýllarda Bouguereau iþ ve
çalýþmayý birlikte götürdü; resim yapmak için
sabahýn erken saati ve akþamýn geç saatleri
onundu. Bunun yanýsýra reçel ve konserveler
için etiketler yaparak ek para kazanýyordu.
1844’de yalnýzca iki yýllýk yarý-zamanlý öðrenime karþýn genç Bouguereau beti çiziminde
bir birincilik aldý. Artýk geleceðinden hiçbir
kuþkusu kalmamýþtý.
Gene de sanat dünyasýnýn özeði
Bordeaux deðil, Paris’ti. Bouguereau’nun
babasýnýn durumu da onu oraya göndermeye el vermiyordu. Bunun üzerine bir
papaz yardýmcýsý olan amcasý devreye girip
belirli bir ücrete karþýlýk kendi bölgesinde
(‘parish’) yaþayanlarýn resimlerini yapmasýný
istediðinde Bouguereau bu iþi kabul etti. 33
adet portre ona 900 frank kazandýrdý. Bir
teyze kalan eksiði tamamladý, ve 1846’da
Bouguereau 21 yaþýnda Paris’in yolunu tuttu.
Bordeaux’da yaþayan Alaunx’un salýk vermesiyle Bouguereau François-Edouard Picot’nun
stüdyosuna kabul edildi, ardýndan da Paris’in
Güzel Sanatlar’ýna. O sýralar Paris’teki akademi tüm genç sanat öðrencilerinin resmi
kabul görebilmek için hedefledikleri okuldu.
***
19. yüzyýlýn birçok ressamý gibi Bouguereau da biçem ve uygulayým konusunda
kendini dikkatle eðitti. Klasik yontmacýlýk ve
ressamlýkla ilgilendi ve bu alanlarda kendini
geliþtirdi. Kendini Raphael’in bir öðrencisi
sayar ve Ýzlenimcilerin çalýþmalarýný olsa olsa
bitmemiþ taslaklar olarak görürdü. Bu açýdan
Ön-Rafaelitlere yakýn durduðu söylenebilir.
Bir resmi çizmeye baþlamadan önce nesnesinin tarihini iyice gözden geçirir ve resmin
sayýsýz taslaðýný tamamlardý. Erken resimlerinin çoðu klasik tarih ya da mitolojiden
alýnan çýplak betiler ve dinsel konular üzerineydi. Renk sayýsýnýn düþmesi ve çocuk
resimlerine yönelmesi yaþamýnýn daha sonraki dönemlerine rastlar.
Öldüðünde Bouguereau yedi yüzün üzerinde resim tamamlamýþ, ün ve varsýllýk elde
etmiþti. Yine de zor günlerini hiçbir zaman
unutmadýðý, gizlice genç sanatçýlara kendilerini geliþtirmelerinde destek olmayý sürdürdüðü bilinir. Çocuklarý portrelemedeki
sýcaklýðý, uygulayýmsal yeteneði, klasiklere
olan baðlýlýðý, ve usta renk kullanýmý
Bouguereau’un resimlerinin en dikkatçekici
yanlarýdýr.
«Her gün stüdyoma sevinçle dopdolu
giderim; akþam karanlýk nedeniyle durmam
gerektiðinde, neredeyse sabahýn geliþini bekleyemem. Çalýþmam yalnýzca bir haz deðil,
ama bir zorunluk oldu. Yaþamýmda baþka ne
denli þeyim olursa olsun, eðer kendimi sevgili resmime veremezsem, sefil olurum.»
«Ýnsan Güzellik ve Gerçekliði aramalý,
bayým!»
leþti. El-Ezher’de ders verdi
ve Kadi-ül-Kudat (kadýlarýn
kadýsý) tayin edildi. Bazý
hoþnutsuzluklara raðmen
hukuki reformlar yaptý ve
küçük bir aralýktan sonra
yeniden ayný iþe tayin edilerek
ölümüne kadar kaldý. Timurlenk
Bayezit’i yendikten sonra Mýsýr’ý
zapta kalkmýþtý. Melik Nasýr tehlikeyi atlatmak için Ýbn Haldun’u
Þam’a elçi olarak gönderdi. Gerçekten bu görev Mýsýr’ý istiladan
kurtardý.
Ýbn Haldun büyük Arap tarihçilerinden. En önemli eseri de
Mukaddime’dir.
Orada
onu
modern tarih filozoflarýna ve sosyologlara yaklaþtýran bir tarih kuramý
yaptý. Mukaddime önce Paris’te
Quatremere tarafýndan, Kahire’de
(Bulak) Mustafa Fethi tarafýndan
bastýrýldý. Ýlk çeviriler, Türkiye’de
Pirizade, Cevdet Paþa tarafýndan
yapýldý. 18. yüzyýla kadar Batý, bu
filozofu tanýmýyordu. 19. yüzyýl
baþýnda Sylvestre de Sacy onun
önemini gördü. Garcin de Tassy
Ýbn Haldun’un eserinden birkaç
bölümü çevirdi. Quatremere eseri
Prolegomenes adýyla yayýnlamýþtý.
Özet halinde Fransýzca’ya çevirdi.
Fakat bitiremedi. Ýlk defa tam
çevirisini Baron de Slane yaptý
(1862-1886). O zamandan beri batý
memleketlerinde Ýbn Haldun’dan
çok bahsedilmektedir.
Yaþamýn Güzelliðine
12
FÝGEN GENÇ
“BÝZÝM ÝÇÝN
CANSIN”
O
nunla
ilk
karþýlaþmam
R a d y o
Çankaya’da oldu. Orada
çalýþýyordum. Mahzuni
Þerif stüdyoya girdi ve
elindeki uzun metni halka iletmeye baþladý. Uður
Mumcu’nun ölümü üzerine kaleme aldýðý bu yazý
beni çok etkilemiþti.
Kaleminin gücünü yaþadýðým Mahzuni, inanýlmaz bir deðer olarak yüzyýlýmýza, yeni yüzyýllara
ismini kazýmýþtýr. Çünkü hem halkýn, hem de
sanatçý ve yazarlarýn ortak fikri o ki, 20. yüzyýlýn
Pir Sultan’ýydý Aþýk Mahzuni Þerif. Bini aþkýn müzik
eserinin yanýnda kitaplarý da vardý. Yani o hem
sanatçý, hem düþünür, hem güvenilir bir yön vericiydi.
Radyo Çankaya’da oðlu Ali Mahzuni ile
beraber yayýn yapýyorduk. Sonraki günlerde evlerine bir ziyaret yapma ve tüm aileyle tanýþma
imkaný bulmuþtum. 19 Mayýs’ta Hacýbektaþ’ta
Mahzuni’nin topraða ekiliþi , onun gerçek ailesinin ne kadar geniþ olduðunu herkese gösterdi.
Yüz bini aþkýn insan vardý orada. Acýnýn ötesinde düþünce aðýr basýyordu. Tören sýrasýnda ve
sonrasýnda sohbet ettiðim, görüþtüðüm insanlar
duygularýndan öte düþüncelerini dile getirdiler.
Ankara’daki törende kendi ailemin gözyaþlarýný
da gördüm.
Mezarýna bostan ekilmesini istemiþ, gelenler
açsa karýnlarýný doyursun diye.
Mahzuni’nin ölümünü gittiðim bir konserde
konser baþlarken duydum. Konser, onun Çeþm-i
Siyah’ýyla baþladý. Konserdeki pek çok dinleyici
gibi, duygularýma ve gözyaþlarýma hakim olamadým. Sonradan gelen neþeli þarkýlarda bile acý
büyüdü içimde. Ama iki gün sonra Hacýbektaþ’taki
insan seli, yani Mahzuni sevgisi yüreðimi, beynimi güçlendirdi, acýmý hafifletti. Biz sanki orada
birbirimizin acýsýný hafiflettik. Çocuklarýyla yaptýðým sohbetlerde de gördüm ki, onlarýn acýlar da
zaman içinde huzura ve gurura dönüþecek.
Dertli Divani’nin de belirttiði gibi O bir candý...
Canlar ölmez… Biz, sevenleri, Aþýk Mahzuni Þerif’i
gönlümüzde yaþatacaðýz ve topluma malolmuþ
eserlerini her zaman, yüreðimizi sesimize katarak, gelecek kuþaklara aktaracaðýz.
[email protected]
Sanatçý olmak kolay mý?
Hasan Aydýn
Ü
lkemizde sanatçý olmak hiçte zor
olmamaktadýr. Ve artýk türkü söylemek, kendini sanatçý ilan etmek moda
olmuþtur. Hiç bir alt yapýsý olmadan sanatçý olmak
sadece magazin programlarýna konu olmayý
baþarmaya baðlýdýr. Herkesin çok kolay ulaþabileceði ve ulaþmak istediði bir yoldur. Fakat
Dr. Levenet bu yollarý seçmedi. Sanatçý olmanýn
bir kültür, eðitim meselesi olduðunu bildiði gibi,
nasýl bir dünyada yaþadýðýný bilmesi gerekiyordu.
O halkýnýn yüreðindeki sesini duymak, özlemlerini bilmek ve bunu çok sesli bir biçimde seslendirip dünyaya taþýmanýn sanatçý olmanýn önünde
duran bir görev olduðunun bilinciyle hareket etti.
Dr. Levent her þeyden önce bir kültürün
mimozasý olmayý baþardý. Ve ardýnda hem sanat
hem de santçý olmayý baþardý. Bu baþarýyla bir
çok uluslararasý kültürel etkinliklere imza attý. O
bu baþaraýlarýyla hiç bir zaman yetinmedi ve tüm
bu baþarýlarýný büyük bir olgunluk ve mütevazilikle karþýlaþmýþtýr. Bir çok ödül almýþ olmasýna
raðmen hiç bir yanýlsamaya düþmeden, sanat
emekçisi olmayý esas alan bir yol izlemiþtir.
2002 yýlýnýn baþýnda Dr. Levent Seçer’in temiz,
sade ve çocuksu duygularýný en iyi yansýtan þiir
kitabýyla yeni bir baþarýya daha imza attý. Sevginin, dostluðun tüm insansal deðerlerin çýkarla
iliþkilendirildiði bir dünyada Dr. Levent insanýn
gerçek iddialarýný çocukluk hayallerini esas alan
temiz duygularýyla gerçek sevgi resminide bu
kitapta çok açýk bir biçimde ortaya koymuþtur.
Bu hümanist ve insani doku günümüz insaný için
ekmek ve su kadar gerekli olduðu için önemsiyor
ve deðerlendirmeyi okuyucunun taktirine býrakýyoruz.
Sayý 14
Haziran 2002 www.dem-ajans.de
Þiir nedir?
Þ
iir, neredeyse dilin doðuþuyla beraber ortaya çýkan bir yazýn türüdür.
Þiiri tanýmlamak için binlerce ifade
kullanýlmýþsa da doðru ve deðiþmeyecek bir
tanýma ulaþmak olanaksýz gibi görünmektedir. Ancak, kendine ait bir dil ya da söylem
kullanmasý, müzik ve sesle yakýn iliþki içinde
bulunmasý ve estetik bir etkileme gücünün
olmasý herkes tarafýndan kabul edilebilecek
özelliklerdir.
Þiirin ortaya çýkýþý, insanýn sesini bulmasý ve
özellikle konuþarak iletiþim kurmasýný saðlayan bir dil geliþtirmesi ile yaþýttýr. Ýnsan günlük
konuþma dilinin yaný sýra özellikle deðiþtirebileceði ya da yansýtabileceðini düþündüðü
doðayý etkilemek için bir büyü dili oluþturmuþtu. Bu dilin ritmik özellikleri þiir dilinin
öncülü olarak algýlanabilir. Platon da þiiri
t a n ý m larken
oluþturmak, insan-doða iliþkisini düzene
koymak, sýradan insanýn gözlemleyebildiði
halde ifade edemediði olaylarý ve olgularý
güzel ve farklý bir dil kullanarak gündeme
getirmek ve böylece toplumun sözü olmak gibi
iþlevleri vardýr þiirin. Þiirin iþlevi yazýldýðý ya da
söylendiði döneme baðlý olarak farklýlýk göstermiþtir. Topluma kazandýrýlmak istenen deðerlerin sözcülüðünü yapmýþ, yenilikleri tanýtmaya
çalýþmýþ, demokrasi ve özgürlük kavramlarýnýn
kalýcý olmasýnda önemli pay sahibi olmuþtur.
Þair kimdir?
Þair öncelikle bir yazýn insanýdýr. Þiir yazan
ve söyleyen kiþidir. Ýlkçaðlardan günümüze
kadar toplumun ileri gelenlerinden, bilici ve
sözcü
olduðu için
toplumun
kutsa d ý ð ý ,
toplumun
ortak duygu
ve
duyarlýklarýnýn kaynaðý olarak
görülen ilerici
ve dönüþtürücü
bir kiþidir. Ortak
duyarlýklar
ve
deðerler
toplumdan
topluma
deðiþeceði
için þairl e r e
„büyülü
söz“ ifadesini kullanmýþtýr.
Ç a ð l a r
boyunca türküler þiirsel
metinler
olarak sözlü yazýn örnekleri olarak yaþamýþlardýr. Her kültürün günlük dil kadar sýk kullandýðý
türkülerin sosyolojik boyutu yazýnsal boyutundan daha önde görülmüþtür. Ýþlerini yaparken
türkü söyleyen insanlar bireysel ya da grupsal
gereksinimlerinden dolayý farklý türlerde þiir
geliþtirmiþlerdir. Bu gereksinim sonucu ortaya
çýkan türler Yunan kültürü etkisi altýnda geliþmiþtir. Bu baðlamda ilk geliþen türler lirik, epik
ve dramatik þiirdir. Bunlarýn dýþýnda pastoral,
didaktik ve satirik diye adlandýrýlan türler de
þiirde iç farklýlaþmanýn diðer örnekleridir.
Topluma ortak bir duyarlýk ve bazen vicdan
roman
ÝBRAM ERDEM
ANADÝL 1
D
ü þ ü n e n
uluslar, ulus
olmanýn
bilincini
tüm türevleriyle yakalamýþlar, öðrenmiþler
ve kazandýklarýný yeni yeni bilgilerle,
bulgularla, deneylerle geliþtirmiþler. Bu
tür uluslar zamanla iktidar olma erkini
ellerinden kaçýrsalar da, kültürel, düþsel,
düþünsel, etik kazanýmlarý nedeniyle
olumsuzluða düþmemiþlerdir. Ýktidarlarýn,
imparatorlarýn, padiþahlarýn yanýnda
güçlerini sürdürmüþlerdir. Çünkü en
büyük güç bilgidir. Çünkü en büyük silah
kalemdir. Dil gücüdür.
Örnek ortada; Osmanlý büyük bir imparatorluk olduðunda bile kendi öz dilini
evrensel
özel deðerler
yüklemek doðru olmayabilir. Yine de þair kendi
toplumunda düþünen, güzel söz söyleyen ve
sözü dinlenen bir kiþi olarak kabul ve saygý
görmüþtür.
Þairin toplumdaki iþlevi ilkel çaðlarda daha
keskin çizgilerle belirlenmiþ iken günümüzde
belirli bir þair rolünden söz etmek daha zordur.
Bunun nedeni düþüncenin ve sözün yerini
alan yeni deðerlerdir diyebiliriz.
Þair yaþadýðý dünyayý, olaylarý ve insanlarý herkesten farklý algýlayan bir kiþidir ya
da olmalýdýr. Ýzlenimlerini halka aktarýrken
diðer sanatçýlar kadar rahat deðildir çünkü
ne günlük konuþma dilini kullanabilir ne de
kullanamamýþ, öne çýkaramamýþtýr. Bu
imparatorluk, sanatta, edebiyatta büyük
yapýtlar verebilseydi bugünkü Ýngilizcenin
durumuna benzerdi Türkçenin durumu.
Oysa bu görkemin içinde Osmanlý Türkçeyi küçümsemiþ, hatta horlamýþ ve
Arapçanýn, Farsçanýn (kendi isteðiyle ve
ilginçtir gönüllü olarak) egemenliðini
benimsemiþtir. Sonra ortaya karman
karýþýk bir dil çýkmýþtýr. Halkýn anlamadýðý,
anlaþamadýðý, konuþmadýðý bir dil. Saray
çevresindeki bir azýnlýðýn kullandýðý lüks
bir dil.
Bu kýsa tarihçe bugünkü durumumuzu
anlatmak için yapýlmýþ olsa da yeterli
deðildir. Bugün bir halklaþmadan sözedilebilir. Belki Dil devrimi küçümsenebilir
ama azýmsanmamalýdýr. Bir ulus kendi
diliyle oynuyorsa, oynanmasýna izin veriyorsa, kuþkusuz o dilin sorunlarý büyüyecektir. Ama
olumsuzluklarýn önüne
geçilemez anlamýna gelmemelidir bu.
Soru sorma düþünmenin ilk eylemidir.
Düþünme baþlamýþsa o dilde yaratým da
baþlamýþ demektir. Bu da dilin iþleyiþinin
ÞÝÝR
düzyazý tekdüzeliðini. Þairin dili diðer tüm
yazýn türlerinin dilinden üstün ve zahmet vericidir.
Þiir ve dil bilinci
Þiir dili gündelik dilden birçok özelliðiyle
ayrýldýðý için dil merkezli her türlü yaklaþýmýn
odaðýnda yer almýþtýr. Sessel ve semantik
(anlamsal) düzeylerde konuþma dilinden
ayrýlýr. Þiir olmayan metine anlamý yazarý
tarafýndan yüklenirken þiir kendi anlamýný
kendi üretir. Þiirde anlamda çok okurun
anlamlamasýndan söz edebiliriz. Roman
Jakobson’a göre þiir dilin güzelduyusal iþlevindedir.
Þiir dilinin kendine özgü yapýsý konuþma
dilinden sapmalarla, öne çýkartma ve düzenliliklerle saðlanmaktadýr. Gündelik dilden
sessel, sözcüksel, sözdizimsel, anlamsal her
türlü sapma ile yineleme (uyaklar ve sözcük
yinelemeleri) ve koþutluklar þiir dilinin öne
çýkartýlan özellikleridir. Ancak bu özelliklerin
þiirin derin yapýsýnda bir baðlýlaþýk bulma þartý
vardýr. Yani yapýlan bir öne çýkartma anlama
bir etkide bulunmuyorsa sadece yüzeyseldir
ve þiirsel bir iþlevi yoktur. Bazý sözcük ve dilbilgisi oyunlarý sadece moda olduðu için kullanýldýðýnda þiire yarardan çok zarar verirler.
Þiiri düzyazýdan ayýran dilsel özelliklerden
en önemlisi anlamýn düzyazýda çizgisel
olmasý, þiirde ise çizgisel olmayýp dolaylý
olmasýdýr. Düzyazýda yani þiir olmayan bir
metinde anlam hazýr olarak vardýr ve gösteren-gösterilen iliþkisi açýktýr. Þiirde ise gösteren için birden fazla gösterilen olabilir ve her
okur farklý gösterileni anlam olarak algýlayabilir. Yani belli ve tek bir anlamýn varlýðýndan
söz etmek zordur.
Þiirin teknik sorunlarý
a) Þiirde Ýmge
Ýmge, þiirde anlama ulaþma yolunu daha
etkili ve canlý hale getiren, anlamla baþka
þeyler arasýnda ilinti kuran bir zihinde canlandýrma biçimidir. Bir bakýma bir hayal yaratmadýr. Hayal söz konusu olduðu için seçilen
þeyler dünyada varolan bildik cisimler ya
da olaylar olmak zorundadýr. Þiirin de kullandýðý asýl madde insan yaþantýsý olduðu için
bu yaþantýyý þiirleþtirmek iþi imgeye düþer.
O zaman þair kullandýðý sözcüklerle algýlarýn
zihindeki bazý resimlerle eþleþmesini saðlar.
Bunu baþarabilen bir imgeye de biz iyi imge
diyebiliriz.
Ýmgenin þiirde nasýl ve ne kadar kullanýlmasý gerektiði tartýþma nedeni olmuþtur.
Örneðin Garip akýmýna karþý bir tepki olarak
geliþen Ýkinci Yeni direkt olarak anlatýlan
günlük yaþantýnýn yerine imgeyi koymuþlardýr.
Ýmge bir bakýma anlam yolculuðunun bizde
býraktýðý güzel manzaradýr.
b) Þiirde Uyak ve Ses
Ne tür þiir yazýlýrsa yazýlsýn ses ve uyak
þiirin vazgeçilmez öðelerindendir. Günümüz
þiirinde halk ve divan þiiri örneklerinde olduðu
gibi sistemli bir uyak kullanýlmasa da þiire
serpiþtirilen ve düzenli olmayan ses benzeþmeleri þiiri canlý tutmanýn gereðidir. Þiirde kullanýlan redif, zengin uyak, tam uyak ve yarým
uyak ile içses uyumu þiirin daha kolay akýlda
kalmasýný, akýcýlýðý saðlar ve bazen verilmek
istenen duyguyu yansýtýr.
c) Þiirde Anlam
Yýllardýr tartýþýlan bir konudur: Þiirde anlam
olmak zorunda mýdýr? Ülkemizde bu tartýþmayý baþlatan Ýkinci Yeni þiir akýmýdýr. Þiirin
ses, sözcük ve biçem kaygýsýný anlamýn önüne
koyan Ýkinci Yeni’ye þiir çevrelerinden tepkiler
gelmiþtir. Anlamýn rastlantýsal olduðu iddiasý
da yine Ýkinci Yeni kaynaklýdýr.
Daha önce de sözünü ettiðimiz gibi, þiir
dilinin özelliklerinden biri þiirde anlamýn çizgisel deðil dolaylý olmasýdýr. Þiirsel bir metnin
[email protected] sayfa
çok anlamlýlýðý okurun
onu anlamlamasýndan
kaynaklanýr. Þiirde, þiir
olmayan metinlerin tersine, anlam þair tarafýndan hazýr verilmez ve
anlama ulaþma okurdan beklenir. Öyleyse
þiir okuma her türlü okumanýn üzerindedir ve
okurun iþbirliðini gerektirir. Bir metne sonsuz
sayýda okuma yapýlabileceðine göre „þiirde
anlam sonsuzdur“ gibi
bir yargýya da ulaþabiliriz.
ZÜLFÝKAR YALÇINKAYA
13
[email protected]
ALAGEYÝK
Ç
ocukluðumda hep bu türküyü
dinledim.
Hem
Radyo‘dan
hem de Hafýz olan rahmetli Mehmet
dayýmdan. „Ala geyik gibi boyun
sallarsýn
kement atýp yollarýmý baðlarsýn.“
Yollarýma kement atana da çok rastladým. yediðim kazýklarý,
geldiðim oyunlarý düþündükçe bazen kahýrlanýyorum, bazen de
üzülüyorum. ilk okul da Türkçe Dersinde þunu okuturlardý.“bir
ormanda bir Ala geyik yaþarmýþ, orman güzel mi güzel,temiz
mi temiz, derelerden akan su sesleri kuþ sesleri ormanýn fýsýldamasý, her türden çiçekler, aðaçlar, kuþlar, arýlar ve bitkiler insaný
mest edermiþ. O kuytular çok güzel sýðýnaklar Maðaralar insaný
ve hayvanlarý yaðmurdan, yaþtan doludan ve kardan fýrtýnadan
korurmuþ. avcýlar ormana avlamaya gelince eleri boþ dönermiþ.
geldiklerinde Ala geyik bir sýðýnaða girer kurtulurmuþ. Avcýlar
Alageyiði bulamayýncaya döner giderlermiþ.
Günler günleri, aylar aylarý, yýllar yýllarý kovalamýþ bir türlü
alageyiði avcýlar yakalayamamýþ. ala geyik sýðýnaklarý, orman
aðaçlarýný unutup kendini gizleyeni koruyaný unutmuþ kendinde
kerametler aramaya baþlamýþ. kendi kendine bu avcýlar benim
kerametimden bulamýyorlar beni göremiyorlar benim sihirli
boynuzlarým onlarý þaþýrtýyor demiþ. ben inime girerken bu
çalýlar bana engel oluyor, bu çalýlarý temizleyim diyerek baþlamýþ
sýðýnaðýn yapraklarýn yemeye, yedikçe yemiþ dallarý kýrmýþ
sýðýnaðýn önünü cýscýbýr býrakmýþ. kendisi de kel aynak kuþlarý
gibi ýþýldamaya baþlamýþ.Avcýlar yine bir gün bunu kýstýrmýþlar
bu can havli ile sýðýnaða dalmýþ, dalmýþ amma kendisini koruyan
ne dal var nede budak. Avcýlar bu Alageyiði yakalayýp boðazlamýþlar
Avcýlar avladýklarý hayvanlarý ziyafet vermek için bütün köy
halkýný çaðýrmýþlar. Avcýlar baþý þu geyiðin beyni, dili nerde? diye
sorar.
oradaki kurnaz bir avcý zamanýnda iþi hal keyif ettiði için
söyle seslenir! „ efendim bunlarýn beyni olmaz ki! avcý baþý
neden olmaz diye sorar! Kurnaz avcý cevap verir.
-efendim beyni olsaydý kendini koruyan dallarý yapraklarý
yermiydi. Bizlere de içki maslarýnda meze olmazdý der. Ne
yazý ki günümüzde kendinde keraneti gören Ala geyikler
kendini koruyan, dalarý, yapraklarý, hatta ve hatta Çýnarlarý
bile kesmekte. Sonunda da içki masalarýna meze olmaktan
d) Þiir ve Toplum
Þiir
toplumun
sorularýný dile getiren
bir araç mýdýr? Þair
bu sorunlar ne derece
duyarlý olmalýdýr? Þiir ve
ideoloji arasýndaki iliþki
nedir?
Bu
sorular
günümüzde
dahi
sýcaklýðýný
koruyan
tartýþma
konularýdýr.
Þiirin yaþamý yansýtmasý
gerektiði
(mimesis)
görüþü Gerçekçiliðin
temelini
oluþturmuþ,
gerçekliði sorgulamak
ve
eleþtirmek
ise
Toplumcu Gerçekçilik
ile gündeme gelmiþtir.
Toplumcu gerçekçi tavýr
edebiyatýn
sosyalist
deðerler
üzerinde
yükselmesi, yapýtlarda
halkýn sorunlarýnýn dile
getirilmesi, sosyalizmin
yüceltilmesi gerekliliðini
savunur. Kiþilerin iç
dünyasýný
yansýtan,
bireyciliði öne çýkaran
ve burjuva yaþam
tarzýný yansýtan yapýtlara karþý çýkar. Sanat
sadece Marksist etik ve estetik ölçütleriyle
deðerlendirilir. Sanat sanat için deðil,
toplum içindir. Þiir de bu yaklaþým içerisinde
önemli bir iþleve sahiptir. Coþturucudur ve
yönlendiricidir.
duyarlý davranmak sadece þairlerin deðil
herkesin görevidir. Þair, bir aydýn olarak ne
zaman halkýn yanýnda olacaðýný bilir ve ona
göre tavýr gösterir. Onun tavrý da topluma
bir bakýþ açýsý kazandýrmasý bakýmýndan
gereklidir.
e) Þiir ve Çeviri
“Þiir öyle ayrý bir dildir ki
baþka hiçbir dile çevrilemez;
*Ýçinizde olmayan þiiri hiçbir yerde bulamazsýnýz. (Shelley)
hatta yazýlmýþ göründüðü
*Þairin kullandýðý sözcüklerde insanlar için çeþitli
dile bile.“ diyor Jean Cocteau.
anlamlar vardýr; herkes beðendiðini seçer. (Tagore)
Þiiri baþka dillere çevirmenin
*Þiirin ilkesi, insanýn üstün bir güzelliði özlemesidir. Bu ilke
doðru
olup
olmadýðý
bir coþkunlukla, bir ruh taþkýnlýðýnda kendini gösterir. Bu
tartýþýlan önemli konulardan
coþkunluk, aklýn yoðurduðu gerçeðin dýþýndadýr. (Baudebiridir. Anlamlamanýn okur
laire)
merkezli olmasý, bir dildeki
*Þiir sanatý, eksiklikleri güzelliklere çeviren bir simya
ses ve biçemin diðer dilde
bilimidir. (Aragon)
yakalanmasýnýn çok zor olmasý,
*Ne masayý anlatacaðým diye masa sözcüðünü kullanadillerin
sözcüklerinin
her
caksýnýz, ne kuþu anlatacaðým diye kuþ sözcüðünü; ne
zaman birbirini karþýlayamýyor
de aþký anlatacaðým diye aþk sözcüðünü. (Cocteau)
olmasý þiir çevirisini zorlaþtýran
*Þiir olmayan yerde insan sevgisi de olmaz.
etkenlerdir.
Ancak
þiirin
Ýnsaný insana ancak þiir sevdirir. Þiir, insaný insana
çevrilememesi
durumunda
yaklaþtýran þeydir. (Sait Faik)
da farklý ülkelerden þairleri
*Þiirin konularý hiç eksik olmayacaktýr; çünkü dünya o
tanýmak ve okumak olanaksýz
kadar büyük, o kadar zengin, yaþam o kadar deðiþik
bir duruma gelmektedir. O
manzaralý ki... Hiçbir gerçek konu yoktur ki þair onu
zaman þiir çevirisinde çeviren
gereði gibi iþlemesini bildiði andan itibaren þiirden
kiþinin elinden gelenin en iyisini
yoksun olsun. (Goethe)
yapmasý ve þiirin havasýný en
*Gerçek þiirin, asýl sanat eserinin kendi varlýðýndan
yüksek düzeyde korumasý
baþka bir amacý yoktur. Kendisinde baþlar, kendisinde
gerekmektedir. Ancak bu çeviri,
biter. Bütün soyluluðu da buradan gelir. (Valéry)
ne kadar baþarýlý olursa olsun,
çevirmenin anlamlamasý ev
yeniden yaratmasý etkisinde
Bugün þiir dergilerini karýþtýrdýðýnýzda
olacaktýr.
Bu
yüzden, bazý þiirlerin altýnda
bu konudaki tartýþmalara tanýk olabilirsiniz.
„çeviren“
ifadesi
yerine „Türkçe söyleyen“ ya
Artýk þiirle devrim yapýlamayacaðýný herkes
bilmektedir. Þiire ve þaire aðýr görevler da „yeniden söyleyen“ ifadelerine rastlarýz.
yüklemek yanlýþtýr; çünkü toplumsal olaylara Þiirleri kadar çevirileri ile ünlenmiþ þairler de
kanýtýdýr.
Kuþkuya yer yok: Dili koruyup kollayacak olanlar o dilin þairleridir, yazarlarýdýr, “dil düþünürleri”dir. Buna kalkan
olacak, destekleyecek olan da tabi ki
yönetenlerdir. Bu unsurlardan birinin eksik
olmasý demek, dilin zayýflamasý, küçülmesi demektir. Bu düzeltilmezse dilin
nereye gideceði açýktýr. Bugün Türkçe bu
olumsuz durumla karþý karþýyadýr. Hatta
bu olumsuzluk dilin içini kemirmektedir.
Öyleyse herkes sorumluluðunun bilincine
göre hareket etmelidir. Bu cümle bir dilek
kipidir. Dilek kipleri insanlarý pek harekete
geçirmezler. Hele bizim gibi sorunlarý son
anda bile fark edemeyen toplumlarda.
Tablo böylesine karanlýk, çürük, param
parça olsa da burada yaptýðýmýz gibi
bir yerden baþlamak gerekiyor. Bu uðraþ
yukardaki sorumlularca tümden sahiplenilip hayata geçirilirse Türkçe kazanacaktýr. Biz kazanacaðýz. Çünkü Türkçe
bizim anadilimizdir. Çünkü biz rüyalarýmýzý
Türkçe görüyoruz. Türkçe küfrediyor,
Türkçe seviyoruz.
Þiir üzerine sözler
T
a
v
e
r
n
e
Timbales
Die kleine gemütliche Musikkneipe
Inh. Ali Osman „Alex“
Reitzensteinstrasse 36, 70190 Stuttgart (Ost) Tel: 0711 262 37 71
Sayý 14
Haziran 2002 www.dem-ajans.de
ÝLAN
Takýda farklý bir çizgide...
[email protected] sayfa
14
Sayý 14
Haziran 2002 www.dem-ajans.de
Stress, gençlerde
sivilcelerin nedeni
SAÐLIK-YAÞAM
[email protected] sayfa
Ýþkolik olduðunuzu nasýl anlarsýnýz?
G
ençlerde
sýk
gördüðümüz
ve ergenlik diye
geçiþtirdiðimiz
ciltte ortaya
çýkan sivilce
olayýnýn aslýnda
stresle baðlantýlý
bir hormon
tarafýndan yaratýldýðý belirlendi. Araþtýrmacýlar
bu hormonun ciltte bir tür yað salýverdiði ve
bu cilt yaðýnýn da sivilcelere neden olduðu
görülmüþ. Daha önce stress ile sivilceler
arasýnda bir bað olduðu belirlenmiþ ancak
nedeni bulunamamýþtý. Uzmanlar þimdi
doðrudan sivilcelerle mücadele yerine tersine
strese baðlý hormonu düzene sokacak bir ilaç
üzerinde çalýþmalarýný yoðunlaþtýrdý.
Evinizdeki küf ve nem,
öldürücü hastalýklara
neden olabilir
A
merikalý
saðlýk
uzmanlarý
yaþam
Ý
þkolik
insanlar
denilince
aklýmýza, iþlerinden baþka bir
þey düþünmeyen, zamanlarýnýn çoðunluðunu iþyerinde geçiren, yaþamýn yegane anlamýnýn iþ ya
da iþyeri olan kiþiler gelmekte. Yani
kiþinin kendini çalýþmaya zorunlu
hissetmesi, kendini kontrol altýna
alamamasý ve sürekli çalýþmaya
olan dürtüsüne yenik düþmesi iþkolikliði tanýmlayan özelliklerdir. Eðer
merak ettiyseniz “ben de mi iþkoliðim
yoksa diye” size bir ipucu, Ýþkolikler
temelde üç davranýþ sergilerler;
· Ýþleriyle olan meþguliyetleri nedeniyle ailelerini, sosyal çevrelerini önemli
derecede ihmal ederler ve dinlenme ya
da boþ zaman aktivitelerinde bulunmazlar.
· Ekonomik ihtiyaçlarýnýn ötesinde ve
iþ ortamýnda kendilerinden beklenen
performansýn üzerinde çalýþýrlar.
· Fiziki olarak iþlerini yapmýyor olduklarý zamanlarda iþlerini ýsrarla ve sürekli olarak düþünürler.
· Ýþkolikler, sadece çalýþmayý düþündüklerinden dolayý, sosyal çevreleri,
arkadaþlarý ve aileleri tarafýndan sürekli
eleþtirilmektedirler. Bu tiplerin kiþilik
yapýlarý mükemmelliyetçi kiþilik tipine
yakýndýr. Sürekli yaptýklarý iþi iyi yapabilme kaygýsý taþýmaktadýrlar, yapmak
için de aþýrý zaman harcamakta hatta
bu nedenle iþleriyle yatýp kalkmaktadýrlar denilebilir.
MÜKEMMELÝYETÇÝLÝK
BU HALE GETÝRÝYOR
Ýþkolikler genellikle hayattaki gerçek
sorunlarýyla yüzleþmekten kaçtýklarý için
veya ailedeki diðer iþkoliklere benzeme
çabasý yüzünden (mükemmeliyetçilik) bu
hale gelirler. Bu kiþilik tipinde olan kiþilerin çoðunlukla stres altýnda olduklarý
görülmektedir. Bu yapýdaki kiþilerin stres
altýnda olmalarý saðlýklarý açýsýndan
zaman zaman problemler yaþatabilmektedir. Özellikle kalp rahatsýzlýklarýnda
bu tür kiþilerin daha çabuk etkilendikleri
görülmektedir. Bu durmak bilmeyen
koþturmaca, kiþiye depresyon, endiþe,
stres, huzursuzluk ve bitkinlik yaþayacaktýr.
Ýþkolikler hakkýnda birkaç ilginç
sonuçtan bahsetmek mümkün, iþ
doyumlarý genelde düþüktür, kendilerine
saygýlarý ve güvenleri yetersizdir, aileleri
ile genelde mesafelidirler. Ýþkolikliði
çok çalýþma ile karýþtýrmamak gerekmektedir. Çalýþmaya odaklanmýþ
olanlar ile iþkoliklerin farký, iþkoliklerin sürekli iþlerini düþünmeleri, iþe
büyük zaman ayýrmalarý ve kendilerinden istenenden fazla çalýþmalarýdýr. Ýþkolik olanlarýn tedavisi belki
alkolik olanlar kadar kolay gözükmüyor, ancak yine de burada bir
takým önerileri sýralamak mümkün,
Öneriler:
· Çevredeki ilginç þeylerin farkýna varýn.
· Hayattan, her þeyden zevk alýn, iþinizde zevk alarak çalýþýn.
· Oyunlarý her zaman kazanmak için
oynamayýn.
· Oturun, dinlenin, gevþeyin.
· Aile, arkadaþ, balýk tutma gibi destek
sistemlerini geliþtirin
· Ýçinde bulunduðunuz atmosferi
deðiþtirin, ara verin, yemek için dýþarý
çýkýn, yýllýk izin kullanýn.
· Zamanýn tutsaðý olmayýn.
· 7-8 saat uyuyun.
Çok çalýþmak olmazsa olmaz koþul
olmamalý, hayatý doyasýya yaþamak da
önemli. Deðiþik aktiviteler, deðiþik mekanlar, deðiþik arkadaþlar bize hayat verecektir. Hayatýmýzý basit bir çemberin
içinde görüp bu tür bir yaþantýda içinde
yer almaktan vazgeçip, yaþamýmýzý çeþitlendirmek bizi daha fazla mutlu edecektir.
Tükenmiþlik Sendromu
mekanlarýnda ortaya çýkan nem ve öteki
nedenlerle oluþan küf ve yosunlanmanýn insan
saðlýðýný tehdit edici boyutlara ulaþabileceði
uyarýsýnda bulundu. Amerika Bulaþýcý
hastalýklarla Mücadele Dairesi Doktorlarýna
göre evlerde büyüyen bazen gözle bile
görünmesi zor olan mantar ve küflerin bir
kýsmýný zehirli olduðu ve sonuçta solunum
yoluyla alýnan bu küflerin sporlarýnýn insanlarda
baþ aðrýsý, öksürük, bazý hallerde hafýza kaybý
ve iþtahsýzlýk yaptýðý bildirildi. Doktorlara göre bu
tür küf ve mantarlara bazan çalýþma yerlerinde
ve okullarda bile rastlandýðý sonuçta durumun
ciddiye alýnmasý gerektiðini vurguluyor.
Çay içindeki
maddeler kemikleri
kuvvetlendiriyor
A
Yaþam kaynaklarýnýzýn
kurumasýný istemiyorsanýz kendinize kulak
verin.?
Ý
þe giderken sabah ayaklarýnýz
geri geri mi gidiyor? Çalýþma
hayatýnýz rutin bir sýkýntý haline
mi geldi? Konsantrasyon eksikliði mi
hissediyorsunuz? Baþkalarýnýn hakkýnda sýkça olumsuz duygular besleme mi baþladýnýz? En kötüsü de,
„Nasýl olsa çoðu insan böyle hissediyor; o yüzden yaþadýðým bu
durum çok normal“ demeye mi baþladýnýz? Durum böyleyse tükenmeye
baþlamýþsýnýz demektir. Tükenmeyi
yadsýdýðýnýz andan itibaren yalnýzlýða, bunalýma ve umutsuzluða
sürüklenir ve çýkýþ yollarý olup
olmadýðýný bile araþtýrma ihtiyacý
duymazsýnýz. Tükenmenin ciddi bir
durum olduðunu kavramalý ve
ondan kurtulmaya çalýþmalýsýnýz.
Tükenmek, danýþman Ruth Luban’ýn
sözleriyle: „Enerji ve canlýlýk duygusunun kronik, uzun süreli strese
baðlý olarak yavaþ yavaþ yok
olmasýdýr ve fiziksel, zihinsel ve duy-
gusal bir çöküþ ile sonuçlanýr. (...)
Fiziksel etkinleri kronik yorgunluk,
kaslarda gerginlik, uyku bozukluðu
ve hastalýklara karþý baðýþýklýðýn
azalmasý olarak ortaya çýkar.“
Davulun Sesi Uzaktan Hoþ...
Yaþam kaynaklarýnýzýn kurumasýný istemiyorsanýz kendinize
kulak vermeniz gerekli. Genellikle
kendini idealistlik uðruna helak
eden insanlar diðerlerine oranla
daha çabuk tükeniyorlar çünkü her
iþi üstlenmeye çalýþmalarý yetmiyormuþ gibi bir de o iþlerin mükemmel
olmasý için didiniyorlar. Dolayýsýyla
baþkalarý 10 yýlda tükeniyorlarsa
onlar 5 yýlda tükeniyorlar. Mükemmeliyetçilik dýþarýdan çok arzulanan
bir özellik gibi görünse de davulun
sesi uzaktan hoþ gelir. Mükemmel
olacaðým derken etrafýnýzdaki insanlarý kýrmaya baþladýðýnýzý fark
edersiniz. Halbuki biraz iþ paylaþýmý,
saðlam bir ekip çalýþmasý ve
anlayýþla
da
mükemmeli
yakalayabilirsiniz.
Tükeniþi çabuklaþtýran baþka bir
etken de takdir ve desteðin eksikliðidir. En üst düzeydeki yöneticiden piramidin en altýna kadar
herkes motive olma
ihtiyacýndadýr. Çünkü
insan kendini iyi hissettikçe
çabalarýnýn
karþýlýðýný aldýðýný düþünür ve yeni
projelerde kendinde daha canla
baþla
çalýþma
isteði bulur. Takdir
görmeyen birinin
“Yapsam da bir
yapmasam da”
demesi iþten bile
deðil.
S t r e s
Yönetimi
Kendinize
özen
gösterip
günlük
stres
y ö n e t i m i
kurallarýný
uygularsanýz
tatillerinizden
daha
da
d i n l e n m i þ
olarak dönersiniz. Sadece bizim
tavsiyelerimize uymayýn, kendinize
iyi gelecek stratejileri kendiniz de
geliþtirebilirsiniz.
* Tükendiyseniz bu durumu
kabullenin.
* Duygularýnýzdan kaçmayýn ve
onlarý saðlýklý bir biçimde dile getirin
Aspirinin
bir baþka
yararý
daha
ortaya
çýktý
A
merikalý
ve Ýngiliz araþtýrmacýlar aspirinin yalnýz
kaný inceltmediðini ayrýca kanda
iltihaplanmayýda önlediðini buldu. Biliyorsunuýz
iltihaplanma vücudun baðýþýklýk sisteminin
yaralanma sýrasýnda yaralanan dokularýn
iyileþmesine yardýmcý olan zarar gören dokularý
kontrol altýnda tutan bir tepkisi. Ýltihaplanma
bir ameliyat sonrasý iyileþme süreci içinde
Dr. FAHRETTÝN ADSAY
saðlýðýnýz
KARACÝÐER
ÝLTÝHAPLAÞMASI
K
araciðer iltihabýnýn Týp
dilindeki ismi Hepatitis,
halk arasýnda genellikle sarýlýk
diye geçer.
Karaciðer iltihabýnýn sebebi Bakteri diye bildiðimiz
mikroplardan yüz binlerce defa daha küçük olan Virüsler sebebiyet veriyor. Hepatitis’e ( Karaciðer iltihaplanmasý) sebebiyet veren virüsler Tip dilinde A´dan E´ye
kadar alfabe tarifiyle isimlendirilir. Mesela hepatitis –Aveya Hepatitis –B- virüsü gibi..
Hepatitis hastalýðýnýn bulaþmasý
Hepatiti virüsleri genellikle temiz olmayan yemeklerle, cinsel iliþki, kan nakli, uyusturucu müptelalarýnýn
iðne deðiþ tokuþu ile insandan insana bulaþýr. Hepatitis
virüsleri genellikle sýcak, saðlýk ve temizlik düzeyi düþük
olan ülkelerde daha yaygýn görülür.
Hepatitis hastalýðýndan nasýl korunmalý
Karaciðer iltihabý hastalýðýna yakalanmýþ bir
hastanýn kabýndan ve tasýndan yiyecek alýnmamalý,
hasta ile öpüþmek ve daha yakýn iliþkiyi hastalýðýn
akut devresinde durdurmasý lazým. Hasta genellikle 3-4
hafta sonra Hepatitis B ve D kronikleþtiði takdirde interferon ve virustulika ilaçlarý ile tedavisi yapýlabilir. Bu ilaçlar hastalýðý %50 dolayýnda ya tamamen yada kýsmen
önler.
Hepatitis C ve E için her hangi bir aþý yoktur. Hepatitis C %60 dolayýnda kronikleþir. Bu hastalýkta interferon
ve virustulika ile tedavi edilebilir.
* Çalýþýrken dinlenme aralarý
verin. Biraz kalkýp mutfaða gidin ve
su için. Sürekli ekrana bakýyorsanýz
arada bir gözlerinizi ayýrýp uzak bir
yere bakýn.
* Ýþlerinizi programlayýn. Zaman
yönetimine özen gösterin.
* Beslenmenize dikkat edin.
Öðle yemeðini sürekli olarak bisküvi
ve tost yemekle geçiþtirmeyin.
* Uykunuza özen gösterin.
Zaman
yönetimi
yaparsanýz
uykunuzu
da
düzenlersiniz.
Yapacak çok önemli bir iþiniz yoksa
Mantar
Zehirlenmelerinde
Nasýl
merikalý
araþtýrmacýlar, çayýn
içinde bulunan bileþimlerin kemiklerin
güçlenmesine neden olduðunu ileri sürdü.
Yalþaýk 1000 kadar 30 yaþ üzerinde kadýn ve
erkek denk üzerinde yapýlan araþtýrmalarda
son 10 yýl içinde her türlü çaydan düzenli
olarak içen kiþilerin kemiklerinin mineral
yoðunluðunda yüzde beþlik bir artýþ belirledi.
Doktorlara göre çay içinde bulunan fluoride,
faytoestrogen ve flavonoids olarak bilinen
amtioksidantlarýn birlikte çalýþmasýnýn kemikleri
koruduðu ortaya çýkmýþ. Doktorlar özellikle enaz
haftada bir çay içen kiþilerin bile kemiklerinde
geliþme tesbit etmiþ. Uzmanlara göre yeþil .ay
veya oolong ile siyah çay içen kiþilerin bellerinin
arka kýsmýndaki kemiklerin kuvvetlendiði ortaya
çýkmýþ.
15
Davranacaksýnýz?
Y
apýlacak ilk iþ; hiç
zaman kaybetmeden
bir doktora görünmektir.
iþleri bir kenara býrakýp uyuyun.
Yoksa ertesi sabah yaptýðýnýz iþlerin
yarým yamalak olduðunu ya da
hazýrladýðýnýz sunumu hakkýyla
sunamadýðýnýzý fark edersiniz.
* Ýþ dýþýnda sürekli
iþlerden konuþmayýn.
Hatta bir hobiniz olsun
ki dinlenmek için uzun
süreli ve sadece senede
bir iki kere yapýlacak
tatilleri iple çekmeyin.
Örneðin el sanatlarý
kurslarýna gidin, maket
yapýn, kendiniz için
de olsa yazý yazýn,
günlük tutun, spor
yapýn, müzik aleti çalýn,
dans derslerine gidin,
koleksiyonculuk yapýn,
kitap okuyun, puzzle
yapýn, düzenli olarak
kültürel etkinlikleri takip
edin. Böylece iþ dýþýnda
da yeni arkadaþlar da
edinirsiniz ve hayata
daha fazla katma deðeriniz olur.
* Yardým edin ama herkesin her
istediðini yerine getirmek için kendinizi hýrpalamayýn. Yardým isteyen
insanlara kendiniz dýþýnda da
çözüm yollarý önerin. Unutmayýn ki
ihtiyacý olana balýk tutmayý öðretmek balýðý tutup vermekten daha
faydalýdýr.
Eðer imkan varsa doktordan
önce;
· Hasta kusturulmalýdýr.
(küçük dile dokunarak; ipeka
þurubu, tuzlu ýlýk
su içirilerek.)
· Hasta
ateþli ise,
alnýna ve
beline
buz
kompresi
konulmalýdýr
· Gerekirse kalp
faaliyeti, kuvvetli
koyu kahve ile veya
tuzlar koklatýlarak tahrik
edilmelidir.
· Hasta baygýn ya da þuursuz
ise yüzüne soðuk su serpmeli
veya amonyak buharý teneffüs
ettirilmelidir. Hastayý ayýltmak için
asla alkollü içki kullanýlmamalýdýr.
Aðýz yolu ile ilaç alýrken (hapý yutarken!) bilmemiz gerekenler
B
asit gibi görünse de aslýnda aðýz
yoluyla ilaç alýmý son derece kompleks bir mekanizma. Yuttuðumuz
ilacýn etkili olabilmesi için herþeyden önce
midede çözülerek ve bozulmadan kana
karýþmasý gerek. Ýlacýnýzý yeterli miktarda
suyla (en az yarým bardak) ve oturarak
yada ayakda ama dik bir pozisyonda alarak
bu iþlemi kolaylaþtýrabilirsiniz. Ayrýca bir
iki dakika bu pozisyonda kalmanýz ilacýn
yemek borunuza yapýþarak zarar vermesini
yada etkinin gecikmesini önleyecektir. Eðer
tablet- kapsül vb ilaç yemek borunuza
yapýþmýþsa bu durumda bir lokma ekmek
ve bol suyla aþaðýya indirmeniz faydalý olacaktýr.
Yutulmasý çok zor gelen büyük tabletlerin
bazýlarý ufalanarak yada meyve sularýna
karýþtýrýlarak alýnabilirse de bu iþlem hekim
veya eczacýya danýþmadan yapýlmamalýdýr.
Zira bazý ilaçlar yavaþ salýným veya uzatýlmýþ
salýným dediðimiz formlarda üretilmiþtir ve
bunlarýn parçalanarak alýnmasý birden bire
fazla miktarda ilacýn kana karýþmasýyla
zehirlenme tablolarýna neden olabilir.
Dikkat etmemiz gereken bir diðer nokta
da ilaçlarýn alýnma zamaný. Doz aralarýnýn
eþit uzunlukta olmasý ve her gün ayný saatlerde alýnmasý çok önemli. Örneðin günde 3
kez alýnmasý söylenen bir ilaç gün içerisinde
eþit aralýklarla 3 defada alýnýyor olabileceði
gibi 24 saat içerisinde her 8 saatte bir
alýnmasý gerekiyor da olabilir. Bu nedenle
ilacýnýzýn hangi þekilde alýnacaðýný kullanmadan önce hekim veya eczacýnýza sorarak
mutlaka öðrenmelisiniz.
Yine benzer þekilde bazý ilaçlarýn emiliminin tam olmasý için aç karnýna alýnmasý
gerekli iken bazý ilaçlar da tok karnýna veya
yiyeceklerle beraber alýndýðýnda daha etkili
olmaktadýr. Aç karnýna alýnmasý söylenen
bir ilacý yemeklerden en az 1 saat önce
yada 2-3 saat sonra almalýsýnýz. Bazen birlikte alýnan gýda türü de ilaç etkisinde rol
oynayabilir. Örneðin süt ve süt ürünleri bazý
ilaçlarý baðlayarak emilip kana karýþmasýný
engelleyebilmektedir.
Sayý 14
Haziran 2002 www.dem-ajans.de
ÇOCUK
Çocuklar için Internet
Kullaným Önerileri
·
Internette sohbet
ederken, mesaj panosuna
mesaj gönderirken, ya da
mektup arkadaþýnýzla mektuplaþýrken, adýnýz,
soyadýnýz, adresiniz, telefon
numaranýz gibi kiþisel bilgilerinizi ve kredi kartý numaranýzý asla vermeyin
·
Diðer kiþilere Internette kullandýðýnýz adýnýzý ya
da parolanýzý söylemeyin
·
Web sitesinin
„Güvenlik Politikasý“na bakýn
ve sitenin sizden istediði bilgileri ne amaçla kullanacaðýný öðrenin
·
Internette ailenizle
birlikte gezinin. Eðer ailenizin zamaný uygun deðilse,
ziyaret ettiðiniz siteleri ailenize söyleyin
·
Ziyaret ettiðiniz
sitenin „Güvenlik Politikasý“ný
ailenize söyleyin. Böylece siz
ve aileniz, sizin hakkýnýzda
istenen bilgilerin, sitede ne
amaçla kullanýlacaðý konusunda bilgi sahibi olacaksýnýz
·
Bir aktiviteye ya da
oyuna katýlabilmeniz için
sitenin çok fazla kiþisel
bilgiye ihtiyacý yoktur. Bu
nedenle gereðinden fazla
bilgi vermeyin, gerekirse
siteyi terkedin
·
Bazý insanlarýn kötü
niyetli olabileceklerini ve
çocuk olmadýklarý halde
çocuk gibi
davranabileceklerini
unutmayýn.
Bu
nedenle
Internette
tanýþtýðýnýz
kiþileri
ailenize
söyleyin.
Ayrýca
yeni
tanýþtýðýnýz
kiþilerden aldýðýnýz mesajlarý
ailenize gösterin ve onlarýn
onayý olmadan bu mesajlara cevap vermeyin
·
Ailenize sormadan
Internet aracýlýðýyla hiçbir þey
satýn almayýn ve hiçbir
koþulda kredi kartý numarasý
vermeyin
·
Ailenizle konuþmadan Internet aracýlýðýyla
sorulan sorulara cevap vermeyin. Hiçbir formu doldurmayýn ya da hiçbir
yarýþmaya katýlmayýn. Ayrýca
girdiðiniz sitenin bir güvenlik
politikasý olup olmadýðýný
kontrol edin ve verdiði
bilgilerin baþkalarý ile
paylaþýlmayacaðý konusunda güvence verip vermediðine bakýn. Aksi halde
hiçbir þekilde kiþisel bilgi vermeyin
·
Internette hiçbir tartýþmaya ya da kavgaya
katýlmayýn. Eðer biri sizinle
tartýþmaya ya da kavgaya
yeltenirse, ona cevap vermeyin ve ailenizi konudan
haberdar edin
·
Eðer hoþlanmadýðýnýz bir þeye rastlarsanýz ya da ailenizin, sizin
görmenizden hoþlanmaya-
caðýný düþündüðünüz bir
þeye rastlarsanýz, geri
tuþuna basýn ya da oturumdan çýkýn
·
Eðer bazý kiþilerin
çocuklara söylenmemesi
gereken bir þey söylediðine
rastlarsanýz ailenize söyleyin
·
Internetle ilgili konular hakkýnda hiçbir þeyi ailenizden saklamayýn
·
Eðer birisi size
resim gönderir, gitmemeniz
gereken bir siteyi ziyaret
etmenizi önerir ya da uygun
olmayan bir dille konuþmayý
önerirse, ailenizi durumdan
haberdar edin
·
Eðer birisi yapmamanýz gereken bir þeyi
yapmanýzý isterse, ailenize
söyleyin
·
Ailenizin onayý
olmadan internette
tanýþtýðýnýz hiç kimseyi aramayýn
·
Aileniz yanýnýzda
olmadan ve onaylamadan
Internette tanýþtýðýnýz kimseyle buluþmayýn
·
Internette
tanýþtýðýnýz kimseye, ailenizin
izni olmadan hiçbir þey göndermeyin
·
Eðer Internette
tanýþtýðýnýz birisi size herhangi bir þey gönderirse
ailenize söyleyin
·
nternette iyi bir dil
kullanýn ve nazik olun
·
Sadece þaka
yapýyor olsanýz bile kimseyi
korkutmayýn ya da tehdit
etmeyin
·
Ailenizin sizin
güvenliðinizi ve saðlýðýnýzý
düþündüklerini bilin. Bilgisayar ve Internet konusundaki kurallara uyma
konusunda ailenizle iþbirliði
içinde olun ve Internet
yüzünden baþýnýza ne
gelirse gelsin onlara söyleyin
[email protected] sayfa
Hazýrlayan: Döne Köylüce
Gutenberg Lisesindeki Cinnet Olayý (Amoklauf)
E
rfurt Johan Gutenberg Lisesinde
yaþanan Kabus 17 insanýn ölümüne sebep oldu. 19 yaþýndaki
Robert Steinhäuser bu Liseden atýlmýþ eski
öðrencilerindendi. Robert Steinhäuser, 13
öðretmeni, 1 Polisi, 2 öðrenciyi ve en
son kendini gözünü kýrpmadan öldürdü.
Bütün kini, kendisinin bu okuldan kötü
notlar yüzünden atýlmýþ olmasýydý.
Öðretmenler ve Öðrenciler Robert
Steinhäuser‘in sessiz ve
çekingen biri olduðunu dile
getirdiler. Hatta Robert
Steinhäuser Okulla biten
iliþkisini yaklaþýk bir yýl
boyunca sakladý. Robert”in
düþüncelerini kimse bilmiyordu. Robert Steinhäuser
bir Korunma derneðinin
üyesiydi (silah atýþ eðitimi yapan bir
dernek). Ölümlü ve Öldürmeyi anlatan
Müzik tarzý ve Acýmasýz Bilgisayar Oyunlarý Robert’in hobileriydi. Buradan þunu
düþünebiliriz, Robert”in psikolojik sorunlarý olduðunu, içinde bunaldýðýný, kendisini yalnýz hissettiðini, kimsenin onu
anlamadýðýný ve ciddiye alýnmadýðýný söyleyebiliriz. Robert’in Arkadaþ ortamý nok-
Filler
F
illerin
hafýzalarý çok
güçlü.
Örneðin,
7
yaþýnda olan bir Çocuk
bir Filin hortumunu cimcikler. 20
sene sonra bu çocuk yetiþkin
olarak ayný Filin yanýna gelir. Fil
bu kiþiyi görür görmez hatýrlar
ve insanlarýn içinde sadece ona
hortumuyla su fýþkýrtýr. Filler 60-70
sene yaþaya biliyorlar. Bir Filin
hamilelik süresi 2 sene´dýr. Fil
yavrusu doðduðundan hemen
sonra 100 Kilogram aðýrlýðýndadýr, 1 – 2 Dakika sonrada
yürümeyi öðreniyor. Bir Fil doðduktan sonra 3 yýl annesi tarafýndan bakýlýyor. Fillerin Hortumlarý
Filer için çok önemli bir organ,
çünkü hortumlarýyla kokluyorlar,
hava alabiliyorlar ve bir þeyleri
sandý.
Psikologlar bu gibi gençlerin sorunlarýnýn her zaman kendilerinden kaynaklanmadýðýný, ailenin büyük Rolü
olduðunu sürekli gündeme getiriyorlar.
Anne veya babalarýn her gün en az
15 dakika çocuklarýyla okul ve arkadaþ
çevresi hakkýnda çocuklarýný kýrmayacak
þekilde konuþmalarýný tavsiye ediyorlar.
Çocuklar ciddiye alýndýklarýný görebiliyorlar ve önem
taþýdýklarýný hissediyorlar. Bu gibi
sorumluklalar
sadece aile ile
deðil öðretmen
ve
öðrenci
arasýnda
da
ciddiye
alýnmasý gerekiyor, yani öðretmen notlarý kötü olan bir
öðrencinin
sorunlarýyla da
ilgilenmelidir. Çünkü kötü Notlar sadece
tembellikten kaynaklanmaz, stres ve
bunalýmlarda neden olabilir. Öyle bir
çaðdayýz ki, teknolojini ile adým attýðýný
görüyoruz. Bilgisayar oyunlarý çocuklarýn
en sevdiði oyunlardýr, bu konuda da aile-
ler dikkat edip
çocuklarýna
Zarasýz oyunlar
tavsiye etmelidirler. Psikologlar
ve
politikacýlar bu
gibi oyunlara
yasak getirilmesinden yana
olduklarýný dile getirdiler. Ama ne yazýk ki
bu gibi Oyunlar Internet’ten bir iki dakika
içerisinde kopyalana biliniyor. Çocuðun
okul hayatý onu bunaltmamak, özellikle
öðrencilerin kendi aralarýnda bir birini
dýþlamadan geçinebilmeleri, çocuk için
en önemli noktalardan biridir.
Gençlik gelecek olduðu için ve geleceðin kinle sürüklenmemesi için, bazý
hatalarýn düzeltilmesi gerekiyor.
Burada kendimize bir pay çýkarabiliriz. Eðer Robert yabancý uyruklu olsaydý,
burada yabancýlara daha negatif bir göz
ile bakýlacaktý, özellikle yabancý gençlere
potansiyel suçlu gözüyle bakýlacaktý.
11 Eylül World Trade Center Ikizler
kulesine Usama Binladen tarafýnda
yapýlan saldýrý, gözlerin burada yaþayan
yabancýlarýn üzerine dönmesine neden
olmuþtu.
tutabiliyorlar. Filler günde 18 Saat
yemek yi yiyorlar. Günde 150-170
Kilogram yaprak yi yiyorlar ve
100 Litre Su içiyorlar. Bu yapraklarý bulmak için 5-25 tane Fil
anlardan hariç baþka düþmanlarý yok. Ýnsanlar Fillerin
diþlerinden dolayý Filleri öldürüyorlar. Ýnsanlar Fildiþlerini el
sanatlarýnda kullanýyorlar. Filler
beraber uzun yolculuklarda
arýyorlar.Bir büyümüþ Fil 6000
kilogram aðýrlýktadýr. Fillerin ins-
dünyamýzda çok az kalan bir
hayvan türüdür.
Mercanlar Can Çekiþiyor
D
ünyanýn en
büyük mercan
kayalýðý olan
Avustralya’daki Great
Barrier, son dört yýlda
ikinci kez beyazlanýyor.
Araþtýrmacýlar, bu
durumun salgýn
hastalýk gibi Pasifik
Okyanusu’nun güneyinde bulunan mercan
adalarýna da
yayýldýðýný belirtiyorlar.
Beyazlanma, yüksek
deniz sýcaklýklarýnýn
mercanlara rengini veren suyosunlarýný olumsuz
etkilemesinden kaynaklanýyor. Bu durum, genellikle havalar soðuyunca normale dönüyor.
Ancak, su sýcaklýðý suyosunlarýnýn dayanamayacaðý kadar aþýrý artarsa, suyosunlarý ölüyor. Bu,
mercanlarýn da ölmesi anlamýna geliyor;
bu durumda mercan kayalýklarý parçalanmaya baþlýyor.
Araþtýrma raporlarýna göre, Great
Barrier’in yaný sýra, Güney Pasifik’teki Tahiti,
Cook Adalarý, Yeni Kaledonya ve Fiji’de
de mercan kayalýklarýnýn renginin açýlmaya ve mercanlarýn ölmeye baþladýklarý
gözlenmiþ. Ancak, bu yýkýmýn nerelere
kadar yayýldýðýnýn tam olarak anlaþýlabilmesi uzun sürecek. Mercan kayalýklarý
ve onlarla iliþkili olan denizçayýrý ekosistemleri, biyolojik çeþitlilik bakýmýndan
dünyanýn en zengin yaþam alanlarý.
Mercan kayalýklarý, bulunduklarý ülkelerin
ekonomileri açýsýndan da büyük önem taþýyorlar.
Mercanlar, yeni ilaçlarýn geliþtirilmesi için
hammadde saðlýyor, kýyý bölgeleri fýrtýnalardan
koruyorlar.
TÝKOCA OYUNU
Sie können das alles bei uns zu angemessenen Preisen geniessen
Als Beigeschmack
bieten wir Ihnen
auch Getränke an!
Preisliste:
Erwachsene 5,-/Std.
Sch+ler 4.-/Std.
Öffnungszeiten:
täglich 9:00 bis 24:00
16
Ihn.
A. Akgün
Özel telefon
görüþmeleri için
odalarýmýz vardýr
Tel: 0231 98 12 840
Fax: 0231 98 12 84 22 Händy: 0173 270 62 78
BORSIGPLATZ 12, 44145 DORTMUND
D
eðiþik sayýlardan
oluþan iki gruptan
oluþur. Oyun baþlamdan önce
bir grubun „Tikoca“ olacaðý
merkezi bir alan ile onu çevreleyen oyunun oynanacaðý bir
dýþ alan belirlenir. Gruplar bu
belirlenen alanlara
yerleþir.Tikoca olanlar yalnýzca
kendi alanlarýnda çift ayakla
basabilirler. Dýþ alanda ise tek
ayakla basmak zorundadýrlar.
Dýþ alanda olanlar ise her
þeyde serbesttirler, ama
merkez alana giremezler.
Oyun, tikoca olan grubun
merkezi alandan dýþ alana
doðru tek bacak sýçrayarak çýkmasýyla baþlar. Diðer grup, bu
halde tikoca grubu elemanlarýný yakalamaya çalýþýr. Çift
ayakla basmýþ iken yakalanan
oyunz,cu yanar ve oyundan
çýkar. Dýþ alana çift ayakla basmýþken merkezi alana kaçabilen kurtulur. Bu oyun böylece
tikoca grubu elemanlarýnýn
yakalanmasýyla son bulur.
Çarþýya giden
Nasreddin hoca
B
ir gün hoca çarþýya
gitmeye karar verir.
Karþýsýna kýsa bir
süre sonra bir papaðan
satýcýsý çýkar. Hoca fiyatýný
öðrenmeye teþebbüs etmeye
yeltenirken, satýcý kendisine
papaðanýn 5 milyon TL deðerinde olduðunu söyler.Buna
karþýn hoca kuþun neden
bu kadar pahalý olduðunu
sorar ve ”Benim kuþum çok
özeldir çünkü konuþmasýný
bilir” diye cevap alýr. Hoca
biraz düþünür ve oradan
ayrýlýr. Ertesi gün bir hindi ile
papaðan satýcýsýna gider ve
hindisinin 10 milyon TL
deðerinde olduðunu öðrenir.
,,Nasýl olurda, senin hindin
benim papaðaným´dan daha
pahalý oluyor,“ diye sorar
hoca.
„Senin papaðanýn konuþabilir, benim hindim ise konuþmadan önce düþünür ,“ diye
cevap verir.
Gönderen: Serhat Köylüce
ARI
V
ýzýltýsý ve çalýþkanlýðý ile
ünlü olan bu yaratýk,
lorena
makenýt
eþliðinde sallanma dansý yapmayý pek sever.
Arýlarýn bi çok çeþidi vardýr.
Eþek arýsý, eþekoðlu eþek arýsý,
döþek ve ikinci kuþak arýsý bunlardan bazýlarýdýr. Bi kovanda
en çok kovulan arýlar ise erkek
ve de ayný zamanda iþçi olan
arýlardýr. Zaten arýlarýn bulunduðu yerlere sýk sýk kraliçe arý
tarafýndan kovulan diþçi aman
iþçi arýlar yüzünden „kovan“ adý
verilmiþtir. Fakat iþçi arýlarýn
gözünde o yer kovulsak da, bi
daha gidemesek de
bizim yerimizdir.
Arýlarýn
i l k b a h a r,
yaz, sonbahar, kýþ... yani her mevsim en
moda renkleri sarý ve siyahdýr.
Bir rivayete göre borisya
dortmund’u tutmaktadýr bu výzýltý
seven yaratýklar. Lorena makkenýttan baþka bi de gaydirigubbak cemilem þarkýsýný
severler. Ýðneleri uzundur. Son
çare kendilerine batýrýrlar.
Çuvaldýzý
kendilerine
batýrmakta ustadýrlar.
Bu açýdan her cins insana
örnek olmalarý gerekmektedir.
Sayý 14
Haziran 2002 www.dem-ajans.de
YAÞAM
ZELÝHA
kýz kulesi...
Yazarýmýzýn hastalýðý dolayýsýyla bu sayýya
yazý hazýrlayamamýþtýr.
Okuyucularýmýzdan özür diliyoruz.
Merhaba
Bundan böyle bu köþemde
sizin sorularýnýza ve sorunlarýnýza
cevap vermeye çalýþlacaðým.
„Yaþadýklarýmdan öðrediklerim“
diye izah ettiðim bilgilerimi sizinle
paylaþmaktan mutluluk duyacaðým. Bana sorunlarýnýzý ve
sorunlarýnýzý mektup veya e-mail
ile iletebilirsiniz.
Adress: Hack str.
70190 Stuttgart
e-Mail:
[email protected]
Benim gözlerimle görün dünyayý
G
AYLIK FALINIZ AYLIK FALINIZ AYLIK FALINIZ AYLIK FALINIZ AYLIK
eçtiðimiz günlerde
MannheimSchwetzingen’de yapýlan
gecede Yasemin Gündoðdu kitaplarýný tanýttý. Çok sayýda davetlinin
hazýr bulunduðu tanýtým gecesinde,
Yasemin Gündoðdu, kitapýndaki
siirleri arkadaþlarýyla birlikte
“Benim gözlerimle görün dünyayý”
ve “Bir dünya istiyorum” kitaplarýndan okuduðu þiirleriyle, güzel
dakikalar yaþattý.
Þiirlerinde duyguyu, özgürlüðü,
özlemi ve sosyal temalarý iþleyen
Gündogdu, misafirleri tarafýndan
bol bol ayakta alkýþlandý. Gecede
sazlar eþliðinde MAHZUNÝ ÞERIF
anýsýna türküler söylendi.
Yasemin Gündoðdu, Almanya’nýn
Schwetzingen
þehrinde
oturmakta.
1970’de
Çorum’un Çayhatap köyünde
doðan ve
öðretmen ailenin ilk çocuðu
olan Yasemin ,
evli ve iki çocuk
annesi. Þiir
yazmaya
küçük yaþda
baslayan Gündoðdunun ilk
kitaplarý Gül
Yayýnevi
tarafýndan
piyasaya
sunuldu.
Ýsteyenler kitapa, Frankfurt Türk
Kitapevinden tehmin edebilecekler.
KOÇ (21 Mart - 19 Nisan)
Kalýcý bir iliþki çýkabilir. Ama bu zorluklarý hýrs
ve gayret ile aþýyorsunuz, bazý yeni atýlýmlar
gerçekleþtirebilirsiniz. Hatta yeni bir ortaklýk
teklifi dahi alabilirsiniz. Yalnýz bu teklife bir
cevap vermeden önce enine boyuna düþünmenizi tavsiye ederim. Çünkü çevrenizde
sizden yararlanmak isteyen kimseler olabilir.
BOÐA (20 Nisan - 20 Mayýs)
Eðer eðitim konularýnda bir iþiniz varsa istediðiniz sonuçlarý alacaksýnýz. Ne var ki bütün
olay yine sizde düðümleniyor. Kafanýzý en
iyi þekilde çalýþtýrmalý, nerede, ne zaman,
nasýl hareket edeceðinizi bilmelisiniz. Yani
her þey bir bakýma zamanlamayý iyi yapmanýza baðlý olacak. Daha temkinli ve dikkatli
olduðunuz sürece sorunlarý kolaylýkla halledebiliyorsunuz. Bu yönde biraz gayret göstermeniz yetecektir.
ÝKÝZLER (21 Mayýs - 21 Haziran)
Aile ve iþ yaþamýnda geliþebilecek ani sorunlar da kendiliðinden çözüme kavuþacaklar.
Bu dönem her türlü konuda yenilikler ve
deðiþiklikler düþünebilirsiniz. Hatta bunlarýn
çoðunu da gerçekleþtirme fýrsatý yakalayacaksýnýz. Belki de kendinizi tamamen yenilenmiþ hissedeceksiniz. Bunlarýn dýþýnda yeni
dönemin sizde yaratacaðý rahatlýk duygusuna kapýlarak tembelleþebilirsiniz.
[email protected] sayfa
FAL DÜNYASI
Kehanet ve Fal: Eski Yunan
döneminden tutun da, Tevrat
çaðlarýndan beri süre gelen
bir
olgudur..Ayný
alýþkanlýk
yada inanç günümüzde de
hala
sürmektedir,
sadece
sistemlerde az da olsa bir nüans
farký olmaktadýr. Günümüzde
dünya yüzünde sayýsýz fal
çeþidi vardýr.. Ancak hedef
hepsinde aynýdýr; Geleceði
Görmek! Bunlarýn bazýlarý üst
seviyede bilgi gerektiren mistik
yada okült yöntemlerdir. Daha
da ötesi, doðuþtan gelen
bazý
olaðanüstü
algýlama
kabiliyetleri
gerektirmektedir.
Pek çok ülkede falcýlar yada
medyumluk
kabiliyeti
olan
insanlar, bu sistemler ýþýðýnda
bazý,
gerçekleþen
veya
gerçekleþmeyen kehanetlerde
bulunmaktadýrlar. Hatta pek çok
batý ülkesinde bu iþ, büyük bir
endüstri durumuna gelmiþtir.
Fallar ve Falcýlýk: Fal
kelimesinin sözlük manasý,
gelecekten
haber
almak
bakýmýndan deðiþik nesnelerden
mana çýkarma diye bilinmektedir.
Ýnsanlar ilkçaðlardan itibaren,
geleceklerinin kimi nesneler
kanalýyla
belirtilerden
öðrenilebileceðine inanmýþlardýr.
Bu nedenle de deðiþik yollara
baþ vurmuþlardýr. Ýsa’dan Önce
dört bin yýllarýnda Mýsýr, Babil,
Çin bunun gibi bölgelerde
falcýlýk
yapýldýðý
bulunan
belgeler neticesinde
saptanmýþtýr.
El,
ayna, kahve telvesi,
bakla,
iskambil
kaðýdý gibi nesnelere
bakmak, yýldýzlarýn
devinimlerinden,
kuþlarýn seslerinden,
uykuda
görülen
düþlerden manalar
çýkarmak yolu ile
gerçekleþtirilen
deðiþik fallar vardýr.
Bütün mitolojiler ünlü
falcýlarýn öyküleriyle
doludur.
Mesela,
Yunan mitolojisinde
tanrý
Apollon,
evlenmek istediði Kassandra’ya
falcýlýk yeteneði vermiþ, ancak
genç kýz yine de ona yüz
vermeyince kimsenin kendisine
inanmayacaðý bir falcý vasfýna
dönüþtürmüþ,
Kassandra
gelecekte olacaklarý kesinlikle
bildiði halde, hiç kimse ona
inanmazmýþ.
Antikçaðýn
Pythagoras,
Platon
ve
benzeri gibi ünlü düþünürleri
bile, fala, falcýlýða inanmýþlardýr.
Kehanet:
Bir
olayýn
gerçekleþeceðini çok daha
önceden bilmektir. Kehanet,
kahinliðin tarihi oldukça çok
eski dönemlere dayanmaktadýr.
Haruspis’ler ismi verilen eski
Etrüsk kahinleri, kehanet için
gerekli olan bilgileri Etruska
Disiplina denilen bir kitapta
toplamýþlardý. Bilimsel, istatistik
verilere dayanmayan, bundan
dolayý da bir boþ inanç türü
olarak bilinen kehanet, falcýlýktan
da ayrýlmýþtýr. Eski roma
Augur’larý da bir nevi kahinlerdi,
falcý
deðillerdi.
Kahinlik,
falcýlýktan farklý olarak, çok daha
geniþ kapsamlýdýr, nedensiz
sezileri de içermektedir. Eski
uluslarýn çoðunda, özellikle
Roma’da devlet kahinliði kurumu
gerçekleþmiþtir.
Savaþlardan,
barýþlardan önce kahinlere
sorulurmuþ, onlarýn bildireceði
þekilde davranýlýrmýþ. Önceden
bilme, genel olarak da, tanrýlarýn
o konuda ne düþündüðünü, nasýl
TERAZÝ (23 Eylül - 22 Ekim)
Sizi doðrudan ilgilendiren konularda ve özel
iþlerinizde aracý kullanmamaya daima dikkat
edin. Söylentilere neden olabilecek tavýrlar
almamaya gayret edin. Size verebilecekleri
zarar fazla deðildir. Ancak yine de tedbirli
davranmanýn önemi gerçekten çok büyük.
Aþýrý gergin tavýrlarýnýzla sevdiðiniz insanlarý
kýrabilir ve onunla aranýzýn açýlmasýna neden
olabilirsiniz.
AKREP (23 Ekim - 21 Kasým)
Bu hafta yapacaðýnýz uzun yolculuklarý ertelemelisiniz. Ayrýca yabancýlarla ve yurtdýþýyla
ilgili iþlerinizde de fazla hayalci davranmamalýsýnýz. Olmayacak iþlerin peþinde koþmak
size zarar verebilir. Somut durumlarý ve süregelen iþlerinizi daha ciddi bir biçimde takip
etmeniz sizin açýnýzdan çok daha yararlý olabilir...
YAY (22 Kasým - 21 Aralýk)
Aile içinde, özellikle erkeklerle olan iliþkilerinizde bazý gerginlikler yaþayabilirsiniz. Tartýþma ortamlarýndan uzak kalmanýz daha
sakin günler geçirmenize yardýmcý olacaktýr.
Sabýrlý olduðunuz ve diðer alanlardaki olumsuzluklarýn sizi etkilemesine izin vermediðiniz taktirde, daha baþarýlý olmanýz mümkün
olabilir
YENGEÇ (22 Haziran - 22 Temmuz)
Harcamalarýn da bu dönemle birlikte artacaðýný hatýrlatýrým. Tabii ki bu dönemdeki
þansýn da yardýmý ile fazla büyük zorluklarla
karþýlaþmayacaksýnýz. Çevrenizdeki deðiþimlerin yaný sýra bu dönemde kiþisel deðiþiklikler
de öne çýkacaktýr. Bu dönemde hayalciliðiniz
ve fantezileriniz oldukça yoðun olacak.
OÐLAK (22 Aralýk - 19 Ocak)
Beraber çalýþtýðýnýz kiþilerle saðlayacaðýnýz
uyum, yardýmcý olabilir. Ýkili iliþkilerinizde çok
fazla hassas olduðunuzda ani iliþkiler oluþabilir, bunlarýn seksüel aðýrlýklý olmasý büyük
bir ihtimaldir. Kendinizi kontrol edebildiðiniz
taktirde bunun getireceði olumsuz etkilerden
uzaklaþmanýz ve duygusal olarak doyurucu
bir dönem geçirmeniz mümkün olabilecektir
ASLAN (23 Temmuz - 22 Aðustos)
Sosyal iliþkileriniz sizin için son derece zaman
zaman kendinizle ilgili problemleri, zaman
zaman da duygusal iliþiþinizle ilgili problemlerin yoðunlaþacaðýný gösteriyor. Kýzgýnlýk
sizi belirlememeli buna izin vermemelisiniz.
Sonra bazý durumlarda aþýrý karamsar bir ruh
haline bürünebilirsiniz. Eðer arkadaþlarýnýzla
aranýzda sorun olan bir konu varsa çözümlemenin tam zamaný
KOVA (20 Ocak - 18 Þubat)
Evliyseniz, biraz temkinli olmanýz gerekiyor.
Eþiniz daha kýsa bir yoldan hedefinize ulaþmanýzý saðlayacaktýr. Biraz sabýr ve acelecilikten uzak tutumlar size yardýmcý olacaktýr.
Egoistlikten uzak kalmanýz daha iyi iletiþim
kurmanýzý saðlayabilir, öte yandan amaca
giden yollarý aramanýz ve bazý sürprizler
hazýrlamanýz yararýnýza olur. Saðlýk açýsýndan da temkinli olmanýz gerekiyor
BAÞAK (23 Aðustos - 22 Eylül)
Dostlarýn size olan sevgisi ve inancýný avantaj olarak kullanabilir ve aksaklýklarý ortadan
kaldýrabilirsiniz pek çok þey yapabilecekken
karamsarlýða kapýlmak size zarar verir. Sizde
varolduðunu bildiðiniz kararlýðýnýzý ve yaptýrým gücünüzü geliþmelerin olumlu yönde
ilerlemesini saðlayacak biçimde kullanýn.
Böylece yaþamdan zevk alabilir ve doðru
zamanda doðru atýþý yaparak kazanç
saðlayabilirsiniz.
BALIK (19 Þubat - 20 Mart)
Umulmadýk ve ani geliþebilecek rahatsýzlýklara
karþý açýk olacaksýnýz. Gereken tedbirleri alýn.
Bazý konularda aþýrý sinirli davranýþlarýnýzýn
zararýný görebilirsiniz. Ýliþkilerinizin zedelenmesini önlemek, tamamen sizin kontrolünüze
baðlý. Vücudunuzda büyük zararlara sebep
olabilir. Ne oluyor böyle? Mesleðinizin size
sempatik gelmemesi ya da çevrenizdeki kiþilerin baskýsýyla bu mesleðe adým atmýþ olmanýn
piþmanlýðýný yaþayabilirsiniz
bir yol çizmiþ olduðunu bilme
manasýndadýr. Bu manada
kehanet, her þeyin önceden
tanrýlarca saptanmýþ olduðunu
belirten kadercilik anlayýþýna
dayanmaktadýr.
Kehanet,
hiç bir araç kullanýlmaksýzýn
yapýlabilmekle de falcýlýktan çok
daha farklýdýr.
Augurium
Öðretisi:
Geleceðin
bilinebileceði
inancýna
Augurium
denir.
Eski
Roma’da
Collegium
Augurium ismini taþýyan, Roma
imparatoru tarafýndan atanan
resmi kahinler kurulu gizli bir
bilimle uðraþýrlardý. Augurium
öðretisi, bu gizli geleceði bilme
bilimini
dile
getirmektedir.
Devlet bir iþe giriþeceði zaman
durumu
onlardan
sorardý.
Augur’lar da gök belirtilerinden,
özellikle de kuþ, hayvan
davranýþlarýndan
manalar
çýkararak iþin pozitif veya negatif
sonuçlanacaðýný
saptarlardý.
Devletin her iþini durdurabilecek
derecede güçlüydüler. Roma
imparatorluðu
döneminde
uzun yýllar bu boþ inançlara
devlet çapýnda deðer verilmiþtir,
öðreti
bütünüyle
Roma
kökenlidir, baþka bir kaynaðý da
bulunmamaktadýr.
Ýslam’ da Fallar ve Fallara
Bakýþ Açýsý: Ýslamiyet dünyasýnda
kabul edildiði günden bu güne
kadar fallara ve beraberinde
bu gibi geleceði veya geçmiþi
öðrenmek bakýmýndan yapýlan
her iþe karþý olmuþ bir dindir.
Fakat Ýslam Tarihi, gizli de olsa
fal ve falcýlýðý
d e n e m i þ
beraberinde de
uygulamýþtýr.
Ýslamiyet’in
kitabý
olan
K u r a n - ý
Kerim’de
Fal
veya
fallara
mahsus kesin
ve açýk uyarýlar,
Allah kelamlarý
ve
neden
dolayý yasak
olduðu ayrýntýlý
bir
biçimde
açýklanmýþtýr.
Bütün bunlara
en baþ neden olarak da sihir
ve beraberinde de fala inanan
eski kavimlerin, bu türdeki
yapýlan iþleri dini inanýþlarla
karýþtýrmalarý gösterilmektedir.
Ýslamiyet’ten oldukça çok önce
Cahiliye dönemi Araplarý fal ve
beraberinde de falcýlýða çok
inanýrlardý. Ýþte o zamanlarýn
„Yýldýzlarýn Savaþý“
baþladý
Y
aygýn
bir
þekilde
oynamadan
reklamý yapýlan
ve merakla
beklenen
sinema filmi
„Yýldýz Savaþlarý
2 - Klonlarýn
Saldýrýsý“
nihayet
gösterime
girdi ve rekor kýrarak, tam 74 ülkede birden
baþlayan filmin daha bir dizi rekora imza
atacaða benziyor.
George Lucas’ýn yönettiði bilimkurgu
masalýnýn, sadece ABD’deki kopya sayýsý
6100. Dünyanýn birçok ülkesinde ayný günlerde olman üzere hayranlarýn hücumuna
uðrayan film, ayrýca 17 ülkede 94 sinemada
birden dijital projeksiyonla oynatýlarak yeni
bir rekor kýrýyor.
„Yýldýzlar Savaþý 2“nýn ilk açýklanan
rakamlara göre, sadece ABD’ndeki gece
yarýsý gösterimlerinde elde ettiði hasýlatýn altý
ile sekiz milyon dolar arasýnda olmasý bekleniyor. 1999 yýlýnda gösterime çýkan ve toplam
925 milyon dolar ile dünya çapýnda tüm
zamanlarýn en fazla hasýlat yapan filmler
listesinde „Titanic“ ve „Harry Potter“in ardýndan üçüncü sýrada bulunan „Yýldýz Savaþlarý
Bölüm 1 - Karanlýk Tehdit“ de ilk gece yarýsý
gösterimlerinde benzeri hasýlat toplamýþtý.
Ancak gözlemciler, ikinci bölümün, 1977 yýlýndan bu yana „Yýldýz Savaþlarý“ný kaçýrmayan
hayran kitlesi arasýnda daha fazla kabul
göreceði ve „Klonlarýn Saldýrýsý“nýn bir milyar
dolar hasýlat sýnýrýný aþacaðý görüþünde.
Filmin yapým maliyetinin ise yaklaþýk 104
milyon dolar olduðu bildiriliyor.
17
Eski Baþkan yardýmcýsý
Quayle eski sözlerini
savunmaya devam etti
A
BD Baþkan
Yardýmcýlarýndan
Dan Quayle
Amerikan ailesi
konusunda yýllar
öncesi yaptýðý
açýklamaya
bugün de
sahip çýktýðýný
vurguladý. 1992
yýlýnda zamanýn baþkan yardýmcýsý Ulusal
Basýn Kulübünde yaptýðý bir konuþmada TV
dizilerinden Murphy Brown’da babasýz çocuk
sahibi olmayý teþvik etmenin Amerikan kültür
ve aile yapýsýna zarar verdiðini savunarak tüm
liberal guruplarý karþýsýna almýþtý. Bir süre önce
Bush’un adaylýðýna karþý aday olmak istemiþ
ancak sonra bu giriþimden vazgeçmiþti. Quayle
son yaptýðý açýklama da 10 yýl önceki çýkýþýnýn bir
siyasi hata olduðunu kabul etmedi ve bugünde
ayný fikirleri taþýdýðýný vurguladý.
McCartney, „Hey Jude“
adlý þarkýnýn söz ve
müziði için mücadele
ediyor
B
eatle gurubu
elemanlarýndan Paul
McCartney, „Hey
Jude“ adlý þarkýsýnýn el yazýsý ile
yazýlmýþ söz ve
notalarýný kapsayan kaðýtlarýn
satýþýný mahkeme
kararý ile durdurdu. Sanatçý 116 000 dolara
satýlmasý beklenen kaðýtlarýn evinden alýndýðý
veya çalýndýðýný ileri sürüyor. Konu Londra’daki
Temyia mahkemesine gönderildi. Þarký genç
Julian Lennon’a babasý John Lennon ‘un annesi
Cynthia’dan boþanmasý sýrasýnda çocuðu neþelendirmek için duygusal olarak yazýlmýþ.
Ünlülerin düðünleri
büyük gelir kaynaðý
Ü
nlülerin nikahlarý ve anlý þanlý düðünleri
ayný zamanda bu kiþilere reklam þansý
yaratýrken bir yandan da büyük bir
sanayii
oluþturdu.
Madonna
ile Guy
Ritchie’nin
Ýskoçya’da
bir þatoda
yapýlan
düðünleri
2.1 milyon
dolara
çýkmýþtý.
Düðün düzenleyen Amerika’daki sanayii 120
milyar dolarlýk bir iþ kolu olduðuna iþaret eden
uzmanlar ortalama mütevazi bir düðünün 22
000 dolara mal olduðu belirtiliyor. Bratt Pitt’in
Jennifer Aniston ile evlendiði düðününün bir
milyon dolara çýktýðý Cindy Crawford’un 160
000 dolar harcadýðý Catherine Zeta Jones ile
Michael Douglas’ýn 1.4 milyon dolarlýk bir düðün
yaptýðý bildiriliyor.
Son Yýldýz savaþlarý filmi
vizyona girdi
K
urgubilim dalýnda bir klasik haline gelen
Yýldýz savaþlarý film dizisinin sonuncusu
ancak dizide yeri gereði ikinci olan
Klonlarýn saldýrýsý son digital ve bilgisayar
teknolojisinin yenilikleri ile donatýlmýþ durumda
vizyona girdi. Bu tür filmin hayranlarýnýn sinema
kapýlarýnda uzun kuyruklar oluþturmasý filmin
tekrar giþe rekorlarý yapacaðýný gösteriyor.
Gösterim sonrasý bir çok eleþtirmen, filmde
daha önceki filmlerde yapýlan bir dizi hatanýnda
bu filmde düzeltildiðini ve bilgisayar teknolojisinden azami yararlanýldýðýný belirtiyorlar.
Sayý 14
Haziran 2002 www.dem-ajans.de
ÞÝÝR
[email protected] sayfa
DEM 1. YIL ÞÝÝR YARIÞMASI
HAMDÝ ÖZYURT‘A
SONUÇLARI BELÝ OLDU!
DEM ÞÝÝR YARIÞMASI BÝRÝNCÝLÝK ÖDÜLÜ
1
964’te Muþ’ta doðdu.
Ýstanbul
Üniversitesi
Edebiyat Fakültesi Felsefe
Bölümü’nden ayrýldý. Ýsveç’e
yerleþti. Çizgi roman, animasyon
ve deney film eðitimi gördü.
Ýsveç’te Arapça, Farsça ve
Türkçe yayýmlanan Prizma isimli
derginin Türkçe versiyonunun
düzeltmenliðini, her üç versiyonun
da illustratörlüðünü yapýyor. Ýsveç
Yazarlar Sendikasý ve Türkiye
Edebiyatçýlar Derneði üyesi.
Þiir, biyografi, öykü ve karikatür
albümü olmak üzere yayýnlanmýþ
yedi kitabý var. Bir karikatür
albümü önümüzdeki
günlerde Londra’da
Mantra Publishing
t a r a f ý n d a n
basýlacak. Ayrýca
yayýnlanmaya
hazýr iki çocuk
kitabý, bir roman
bir de öykü dosyasý
var.
1999 yýlýnda Alleben dergisinin
düzenlediði þiir yarýþmasýna
mansiyon aldý.
2000 yýlýnda Samim Kocagöz
öykü yarýþmasýnda birincilik aldý.
2001 yýlýnda Beþparmak
dergisinin
düzenlediði
þiir
yarýþmasýnda
birincilik aldý.
2001 yýlýnda
Saðlýk Emekçileri
Derneði’nin
düzenlediði
yarýþmada
özendirme ödülü
aldý.
DEM ÞÝÝR YARIÞMASI ÝKÝNCÝLÝK ÖDÜLÜ
RESMÝYYA SABÝR‘A
K
endi anlatýmýzla
Resmiyya Sabir: Xahiþ
edirem menim þerlerimi
müsabiqe üçün qebul edin.
Resmiyya Sabir, Azerbaycanda
anadan olub, Azerbaycan Yazýçýlar
Birliyinin, Dünya Genc Türk Yazarlar
KÖÇESEN DEYE
Sýneme çekdýyýn daðýn üstünden,
Gözlerým yol çekir keçesen diye.
Axýr üreyýme gözümün suyu,
Ne zaman gayýtsan içesen diye.
Zaman ömrümüzden il alýb keçir,
Elinde qayçýsý bize don biçir,
Senli að günlerim saçýma köçür,
Sen aðý qaradan seçesen diye.
Bu yolu sonadek men gedeceyem,
Feleyin özüne görk edeceyem,
Dünyaný göz açýq terk edeceyem,
Ölende gözüme köçesen diye.
Resmiyya Sabir
G
azetemiz DEM’in
1.yýllýný doldurmasý
vesilesiyle düzenlemiþ
olduðumuz þiir yarýþmasý
sonuçlarý belli oldu. Yarýþmaya
dünyanýn çeþitli yerlerinden
160 kiþinin toplam 470 þiirle
iþtirak etti. 100 üzerinden
verilen puanlama sornasýnda
birinciliðe Ýsveç’ten katýlan
Birliyinin üzvüdür.Türkiyede
keçirilen Füzuli þer yarýþmasýnýn
qalibi olub. 60 dan artýq þerine
mahný bestelenib. “SENÝ ARADIM”
adlý müellif kasseti ve diski iþýq
üzü görüb, Þerleri “PERVANE”,
“TÜRKÜN SESÝ”, “VAHÝD”
almanaxlarýnda çap olunub.
Yolumu göylerden yere çevirdim,
Aðlým kesmeyeni sýrre çevirdim,
Men seni milyondan bire çevirdim,
Sen meni ayýrdýn minden ,ilahi
Bir az gec doðuldum bir azca erken,
Menim sebirimden uzunmuþ örken,
Sene üreyimden yollar var iken,
Körpüler eyledin dinden ,ilahi
Resmiyya Sabir
Hamdi Özyurt laik görülürken,
ikinciliði Azerbeycan’ dan
katýlan Resmiyya Sabir alırken,
üçüncülük yerine üç özendirme
ödülü verildi. Özendirme
ödüllerine Nurettin Aslan, Asker
Sakınmaz ve Bengisu Bozkurt
layık görüldüler.
Yarýþma sonuçlarýnýn beli
olamsýna paralel Almanya’nýn
BU BENÝM SON ÖLÜMÜM
býrakýp gitmeleri de al giderken
galonlarý, mahzenleri, serin þadýrvanlarý
uykuda konuþur gibi söven fahiþeleri
al en beyaz çýplaklýðýný kitap aralarýndan
kaçýr koltuk altlarýnýn o çaðla kokusunu
kaldýrýp kum göçünü kaskatý yataðýmdan
yollarýn bittiði yere götür gözyaþý ordusunu
çiselemezdi belki seni ýslatan yaðmur
bindiðin o beyaz vapurlara binmezdim
güvertelere bir bir düþmeseydi martýlar
-ihtimal, geçtiler bir an alnýnýn tüneðindenkaldýrýp yerden kokladým herbirini
ah o ýlýk ter tadý dudaklarýma deðen
býrakýp gitmeleri de al giderken
günahkar kenti de götür mavnalarýyla
bilgiç amfileri de al hünerli fabrikalarý da
güneþten kopmuþ gibi hâlâ sýcak bak
saçlarýndan seken o yorgun rüzgar
polat tutkularý da al oldu olacak
sen böyle sarsýlarak yarým kalmazdýn seviþlerde
makiler yandýkça sýcaktýn
kar yaðdýkça meþeler kanadýkça
sen böyle vurmazdýn kýrlangýçlarý bensizliðe
istim salmazdý seni almazdý gardan trenler
susmasaydýn totem totem deltasýnda vur emrinin
saçlarý zencefil kokmazdý gerilla ölülerinin
býrakýp gitmeleri de al giderken
erksiz fetiþleri de al cenevizli tacirleri sabahla
sök beynimin izleðinden sana ait ne varsa
cenup korsanlarýný da al, paralý askerleri de
züllü de al zulmü de al bir þey býrakma
git kirlet dudaklarýný frengi öpüþlerle
bu benim son ölümüm, unutma
Hamdi Özyurt
YAÞ GELÝR
Qaçýb gizlenmeye ümid yeri yox,
GÝTMEK DÝPSÝZ BÝR KUYUDUR
Dörd yandan hesretin mene tuþ gelir.
Ne zaman göndersem senin arxanca, dað ateþlerinin uslanmaz rüzgarýnda
Xeyalým qayýdýb eliboþ gelir.
seni kardeþ bir sýðýnak gibi sevdim
mor kýr lalelerinin
Felek bu sevginin durub qesdine,
ÝLAHÝ
çeltiklerin
Bilmirem menimle axý qesdi ne?
Bizim aramýzda min illik yol var,
pamuk balyalarýnýn
Ýllerin saçýma sepdiyi dene,
Özüme yaxýnsan menden ,ilahi.
sarý zerenlerin
Arabir seadet adlý quþ gelir.
Ýçi cah callallý cahan vermisen ,
ýrgatlarýn kokusunu
Durub seyr edirem genden ,ilahi.
kirli çýðlýklarla yakýlan otellerin
Bu qem bazarýna men baxa –baxa,
halý tezgahlarýnýn
Qem menim yoldaþým keder sevgilim, Bir ceza aldým ki ömürden baha,
yaman maceralarýn
Menim göz yaþlarým quruyub daha,
Sözle doðranýram men dilim dilým,
köprü altlarýnda yatan yetimlerin
Qelemin gözünden indi yaþ gelir.
Yerden ayaðlarým üzülüb elim ,
kokusunu
Resmiyya Sabir
Asýlýb semadan senden ilahi
ergen memebaþlarýnda
taþýmayý beceren düzenbaz
BULMACA
seni yasak bir kitap gibi sevdim
gidersen oyuk bir çift göz gibi bakar kitaplýk
kent, gidiþinle yanmasa bir daha yanmaz
adýn haylaz gazetelerde pankart rengi manþetler
gizli bir konferanstýr suretin yeraltý evlerinde
þu yýkýk köprü seni esmer bilir
þu iki kere kör dilenci sarýþýn bilir
ACI KAYBIMIZ
„ Hüznü kollarýný düştüğünü görmedik,
Umutsa hiç terketmedik. Seni ve sen
bizimleyken tebessüm hiç eksilmedi
gözlerinden“
Türkülerin
SOLDAN SAÐA
1. Arkasý görünen, saydam, þeffaf (iki
sözcük) — Fas’ýn plaka iþareti. / 2. Antalya
Körfezi doðusunda denize dökülen bir çay
— Fransa’da bir kent. / 3. Su — Terlemekten ya da sýcaktan vücutta oluþan küçük
pembe kabartýlar. / 4. Atlas Okyanusunda
Portekiz’e baðlý adalar — Dogma, inak. /
5. Kanunlar, yasalar — Tavlada bir sayý. /
6.Oðuz han ...“ (þair) — Mermer, tebeþir,
alçýtaþý gibi birçok taþýn maddesini oluþturan kalsiyum, oksit. / 7. King Cole“ (Kadife
sesli þarkýcý) — Bir alet ya da taþýtýn hareket saðlayan mekanizmasý. / 8. Ustalýk. /
9. Ýtalya’da bir kent — Felsefede düþünce.
/ 10. Bilgisayar oyun makineleriyle tanýnan
bir firma — Malezya halkýna özgü
öldürücü bir ruhsal hastalýk.
YUKARIDAN AÞAÐIYA
1. Ser — Voltamperin simgesi. / 2. Kekliðin
boynundaki siyah halka — Kýsýrlýk, verimsizlik. / 3. Mili amperin simgesi — Bir
tanrýnýn, özellikle Viþnu’nun, sarsýlan
dharma’yý düzeltmek için insan ya da
hayvan biçiminde yeryüzüne inmesi. /
4. Tek renk üzerine kendinden desenli
damasko türü, eski bir kumaþ türü —
Deðersiz, önemi olmayan, aþaðý. / 5. Eski
yunan mitolojisinde, Argonautlar seferinin
kahramanlarýndan birisi — Bir halk þiiri
türü. / 6. Ýri taneli bir üzüm cinsi. / 7. Ýngilizce „Kötülük,zarar,bela“ — Eski yunan
mitolojisinde, zaferin kiþileþmiþ biçimi. /
8. Çin düþüncesinde diþi ilke — Tartým,
dizem. / 9. Kuzey Amerika Kýzýlderililerinin
giydiði deriden yapýlmýþ, tek parça ayakkabý — Bir nota. / 10. Ýki tarla arasýndaki
sýnýr — Alternatif.
babasý, zalimin karþýsýnda
mazlumun yürekli
sesi, demokrasinin
yýlmaz savunucusu,
sevginin,
dostluðun,
Hoþgörünün
sembolü tarihi
çýnar aðacý AÞIK
MAHSUNÝ ÞERIF
ARAMIZDAN ayrýldý.
Yaþadýðý sürece onurlu bir
yaþam çizgisi sürdüren, türküleriyle halkýna
umut aþýlayan türkü tadýnda yaşayan bu
güzel insani yokluðunda büyük bir özlemle
anýp, yüreklerimizde sürekli yaşatacaðýz.
Tüm Türkü Dostlarýn, Ailesinin ve sevenlerinin
baþý saðolsun.
Hamburg´tan bir grup Türkü dostu adýna
Ali Akdemir, Ali Rýza Al, Şampiyon Bruce
Özbek, Kemal Tosun, Tacettin Akbayýr,
Ozan Direnç, Fevzi Gül, Ali Berk, Diyap
Gökduman
Hamburg þehrinde bir þiir gecesi
organize edilerek katýlýmcýlar
onure edildi. Ödül olarak da,
birincilik için iki hafta, iki kiþilik
tatil, ikinci ve üçüncü olanlar için
bir haftalýk iki kiþilik tatil verildi.
Yine yarýþmaya gelen þiirler
bir þiir kitabýnda toplanarak
basýma hazýrlandý.
yaðmur, saçýn diye okþasa antenleri
namuslu bir polis kendini vurur
haritalar da haksýz, devindikçe hayasýz
hiçbir coðrafyaya çýkmaz kenardaki ray
kitapçýlar seni alim bilir
karakollar mücrim bilir
duvarlarý böyle törpülemese sesin
benzin yan yana yatan kaçak ölüler
suya gidiþ deðil bu, biliyorum
ateþe, sevdaya, gurbete gidiþ deðil
sen ki
giderken patiska bir örtü gibi
bembeyaz aðlayansýn
eskirken kubbeleri kentin
gül biterken asfaltýnda
sokaðýma kasvetli ikindiler salarak
gitme çaðam
sevdiðim, umudum, balam
gitmek dipsiz bir kuyudur
yýldýzsýz gökler altýnda
anneler ýsrarsýz kilitlerken masallarý
þaþmak belki bir ülkedir, senin hiç bilmediðin
serçeleri siste ölür, askerleri sakallý
gidersen çaresiz dürerler bayraklarý
sözcüklerin esrarý tütsüler mahreminde
gidersen ayazda üryan kalýr þiirler
anýlar seni ýslak bilir
tramvaylar utangaç
gitme
sensiz katýðýma ayný tadý kim verir?
Hamdi Özyurt
NERGÝS BARÝKATI
sokaklar taþýmýyor aðýrlýðýmý
yokluðunuzun yükü omuzlarýmda
iki hasret yumrusu gözlerim içe dönük
ustura gibi gergin ellerim kollarýmda
su kadar kýyýcýydýnýz su kadar mülayim
gençlik kapýsýz kafeste kuþtur, gençtiniz
elleriniz kargýlý çýktýnýz mitoslardan
civanmert yüreklerle gökdepremler geçtiniz
gönülleriniz kavi aþklar silüetiydi
ölümü batan günle inilen bir mezra bellerdiniz
bölüp fetretini en derin suskunluðun
üþüdükçe üstünüze þafaklar çekerdiniz
maðrurdunuz gergin kanatlý kartallar kadar
dingin su nilüferleri gibi uslu deðildiniz ah
iki yüzüydünüz daðýn beyaz gecede
nergis barikatýydýnýz kazanýlan her sabah
bahadýr yerlerindeydiniz söylencelerin
denginizde amansýz takiplerin belasý
ipek yollarýnda esmer izdüþümlerle
kaþlarýnýz kapkara bitiþirdi masalsý
nicedir tok kalktýðým yok sofralardan
gittiniz ekmeðin tuzu gitti sizinle
uykularým alev-ateþ düþlerim yanýkara
pusuya mý düþtünüz yastýðýmda bu kan ne?
Hamdi Özyurt
18
HÜSNÝYE ERGÜN
Kirlenen Ýnsanlar,
D
eðerli okuyucular, yazýmýn baþlýðýný okuduðunuzda sizlerde yapacaðý çaðrýþýmý, þimdiden az buçuk kestirebiliyorum. Hiyejenlik, temizlik
yada kirliliði düþündürecek sanýrsam. Buradaki ‘kirlilikten’ kastým bu deðil. Yani insanlarýn temizliliði veya
kirliliði deðil benim deðinmek istediðim. Deðinmek
istediðim kirlenen insan ruhlarý ve bozulan karakterleri.
Yaðmurlu, tipik bir Hamburg günü. Elimde Dem
gazetesi, okuyorum. Bir þey dikkatimi çekiyor.
Haberler ve köþe yazarlarý ne çokta “INSAN” dan
bahsetmiþlerdi. Ne güzel insaný sevmek, insana
inanmak ve deðer vermek. “ Önce insan” diyor Dem
gazetesi. Benim güzel filozofim, yani Aleviliðin güzel
filozofisinin en temel öðesi ÝNSAN’ý burada bulmak
ne hoþ ve sýcak ediyor yüreðimi. Derken birden
bu güzelliklerden kopup çýplak gerçeðe dönüveriyorum.
Realite ne? Nerede o kadar deðer verdiðimiz
güzel insanlar? Sorular, sorular kaplýyor bütün beynimi.
Dönüp bakýnýz etrafýnýza, yakýn çevrenize, kaç
tane güzel insan bulabiliyorsunuz kirlenen, çirkefleþen bu dünyada? Dost diye bildiklerinizin kaç
tanesi gerçek dost, yalansýz, dolansýz ve yalýn?
Çevreyi kirleten ÝNSAN,
Savaþlar yapan, yaratan ÝNSAN,
Olmadýk ulemalara inanýp arkasýndan koþan, can
alan INSAN,
Uyuþturucu yapýp parasýna para katma peþinde
koþan insan katili olan INSAN,
Cins ayrýmý yapýp karþý cinsini ezen INSAN,
Kendi hegemonyasýný sürdürmek için baský,
zulüm yapan, bomba atan, mayýn döþeyen INSAN,
Kendi gibi olmayan, kendi gibi düþünmeyeni horlayýp yok etmekle uðraþan INSAN,
En acý olaný da dost bildiðin, can yoldaþým dediðin
yok mu hele! Þahsi ihtiraslarý yüzünden yürek parenizi arkadan vuran, yalanla dolanla gemisini yürüterek yüreðinizi param parça eden dost, yine INSAN.
Bütün bunlarýn arasýnda “güzel insaný” kirleten
nedir? diye düþündüm durdum. Þüphesiz toplumsal
ve sosyolojik nedenleri çok bu iþin. Bunlarý saymaya
gerek yok ama benim için önemli bulduðum bir noktaya deðinmeden geçmek istemiyorum. Kiþinin kendi
koyduðu ve savunduðu deðerlere ters davranmaya
baþladýðý zaman kirlilik iþte o zaman baþlar.
Tamda bu noktada yýllar önce, 1996 da yeni
yüzyýlda okuduðum Ahmet Altan’ýn yazýsý geldi
aklýma. Sayýn Altan insanda çöküntünün ne zaman
baþladýðýný yazmýþtý.
“Bir insan için çöküntü ne zaman baþlar bilir misiniz, toplumun ahlak kurallarýna, geleneklerine, göreneklerine, deðerlerine uymadýðý zaman deðil, bir
insan, kendi koyduðu ve savunduðu deðerlere aykýrý
davranmaya baþladýðý zaman çöküntüye girmiþ
demektir.
Kumarýn kötülüðünü savunan biri kumara baþladýðýnda, zinayý lanetleyen zina yaptýðýnda, içkinin
haram olduðunu ileri süren içkiye oturduðunda kiþilik çöküntüsü de ortaya çýkar. O insanlarý çökerten
içki, zina, kumar deðildir, o insanlarý çökerten, kendi
ölçülerine, deðerlerine, inançlarýna ihanet etmeleridir”. Ne de doðru yazmýþtý sayýn Altan.
Ýþte ben bu çöküntüyü “kirlilik” diye tanýmlýyorum.
Ne de karamsar yazmýþsýn diyecek bazý dostlarým. Güzel Ýnsan, iyi insan yok mu? diye soracaklar
elbette. Var tabii ki. Olan güzellikleri yaratanlar da
insan.
Karanlýðý görmeyenler aydýnlýða çýkamaz dostlar. Realiteyi, kirlenen insanlarýn kirlettiði dünyayý,
karamsarlýkla karýþtýrmayalým lütfen.
Alevi Bektaþi felsefesinin çaðdaþ taþýyýcýsý
büyük Ozan Mahzuni Þerif Baba´nýn
hakka yürümesinden dolayý tüm ailesine,
sevenlerine,
dostlarýna, alevi
toplumu ve insanlýk
alemine baþsaðlýðý
diliyoruz.Mekaný
cennet olsun,
topraðý bol olsun.
Mahzuni baba
eserleri ile alevi
felsefesine hizmete
devam edecek ve
aramýzda daima
yaþayacaktýr.
H A K - E V Ý
Hamburg ve çevresi Alevi Kültür Evi e.V.
[email protected]
Büyük Ozan Mahsuni Baba Hakka
yürüdü. Ruhu þad olsun.
Mahsuninin sevenleri için bu yolculuk
elbette çok zor karþýlandý. Ancak
gerçek deðiþmiyor. Ama Mahsuni‘nin
de sevenlerininde inandýðý bir þey
vardýr. “Ölürse beden ölür, Canlar
ölesi deðil.“´ Mahsuni Babanýn‘da
aramýzdan sadece bedeni ayrýldý.
Ruhu eserlerinde yaþayarak, bizimle
olacaktýr.
Köylüce ve Ergün aileleri adına
YILDIZ KÖYLÜCE ve
HÜSNİYE ERGÜN
Sayý 14
Haziran 2002 www.dem-ajans.de
GÜNEÞ
KENDÝNDEN
EMÝN
SPOR
T
FATÝH TERÝM
GALATASARAY´I
TERCÝH
ETMESÝNÝN
SEBEBÝNÝ
AÇIKLADI
ÜMIT DAVALA YUVAYA
DÖNDÜ
ilem istedi cimbom dedim”
Ailesinin hayatýndaki en
önemli kararlarda büyük
bir rol oynadýðýný belirten Terim,
“ iþ hayatýmla ilgili Aile içi bir
toplantý yaptýk. 12 yaþýndaki kýzým
Buse,- senin yurtdýþýnda kalmaný
istemiyorum. Ben çok yalnýz
kalýyorum- dedi. Eþim Fulya ve
büyük kýzým Merve de ayný görüþü
savununca Galatasaray´a dönme
kararý verdik”.
ürkiye’yi 2002 Dünya
kupasý´nda Türk Milli
takýmýnýn Teknik Direktörü
Þenol Güneþ, son derece
iyimser ve umutlu olduðunu
söyledi.
Türkiye, 48 yýl sonra yeniden
2002 dünya kupasýna katýlýyor.
Son yýllarda Avrupa’da takýmlar
arasýnda yer alan ve Dünya kupasý´na katýlmak için mücadele
ederek 32 takým arasýnda yer alan Türkiye Milli takýmýn þansýnýn
yüksek olduðu söylendi.
F
atih Terim´in Galatasaray´a
dönmesiyle birlikte, geçen sezon
Ýtalyan´nýn AC Milan takýmýna transfer
olan Ümit Davala tekrar Galatasaray’a
dönmenin mutluluðunu yaþýyor.
BEÞÝKTAÞ
SEZONU
KUPASIZ
GEÇÝRDÝ
B
eþiktaþ 20012002 sezonunda
ligde Þampiyon
olamazken, Türkiye
kupasý´nda da
istediðini elde edemedi
ve müzesine kupa
götüremedi.
Sezona „ 2 Kupa“
iddiasýyla baþlayan
Kartal, Türkiye
kupasýn´da Finale çýkmasýna raðmen, finalde Kocaeli spor´a 4-0 gibi
farklý bir skorla yenildi ve kupayý rakibine kaptýrdý.
ZONGULDAKSPOR´DA
ÞAMPÝYONLUK SEVÝNCÝ
B
ir zamanlar birinci lig´de fýrtýnalar estiren “ Karaelmas” diyarý
Zonguldak spor, 3. Lig 3. Grup´ta Þampiyon olarak 2. Lig´e
merhaba dedi ve yeniden Birinci Lig´e geleceðinin sinyallerini
verdi. Ligin son haftasýnda AÞAS´ý 4-1 maðlup eden Zonguldak
spor´da büyük sevinç yaþanýrken halk sokaklarda þampiyonluðun
tadýný çýkardý.
ALTAY´IN DÖNÜÞÜ
[email protected] sayfa
yorum
Mehmet Ali Erbey
ÞAÝBE VARMIYDI?
B
A
DÜNYA KUPASI TAKVÝMÝ
H
er 4
yýlda bir
yapýlan,
bu yýlda 17.´si
yapýlacak olan
Dünya kupasý, 31.
Mayýs-30. Haziran tarihleri
arasýnda Japonya
ile Güney Kore´de
yapýlacak dev Organizasyonda tüm hazýrlýklar
gözden geçirilerek kupaya
katýlacak takýmlar da, hýzlý bir
çalýþmanýn ardýndan hazýr
hale geldiler.
Tarihinde ilk defa bu Asya
ülkesinde yapýlacak olan
Dünya kupasý 20 kentte, 20
Stadyumda Futbolun devleri
karþý karþýya getirilecek.
Dünya kupasý´nin ilk maçý
31 mayýsta Senegal ile son
Þampiyon Fransa arasýnda
yapýlacak. 4 Takýmdan
oluþan 8 grup halinde mücadele edecek takýmlarýn grup
maçlarý 14 haziranda sonra
erecek.
Grup maçlarýnda ilk ikiye
girecek takýmlar 15-18
Haziran´da yapýlacak
maçlarla ikinci tura yükselecekler. Bu turdan itibaren „
Altýn gol“ kuralýyla tek maçlý
eleme sistemi uygulanacak.
21-22 Haziran´da çeyrek
Finaller, 25-26, yarý
finaller 29
Haziran´da ise
üçüncülük maçý oynanacak. 30
Haziran´da ise
Japonya´nin Yokohama kentinde
yapýlacak karþýlaþma
ile dev Kupa sahibini
bulacak. Türkiye Milli
Takýmý ise ilk maçýný
3 Haziran´da Brezilya
ile yapacak, 5
Haziran´da Seul´e
geçecek, 9
Haziran´da Kosta
Rica ile 13 Haziran´da
Cin ile Seul´de
karþýlaþacak.
A MÝLLÝ TAKIM DÜNYA
KUPASI KADROSU
Galatasaray
Bülent Korkmaz
Arif Erdem
Ergün Penbe
Hasan Þaþ
Emre Aþýk
Beþiktaþ
Tayfur Havutçu
Ýlhan Mansýz
Gaziantepspor
Ömer Çatkýç
Kocaelispor
Cihan Haspolatlý
Parma
Hakan Þükür
Ýnter
Okan Buruk
Emre Belözoðlu
Milan
Ümit Davala
Real Sociead
Tayfun Korkut
Nihat Kahveci
Fenerbahçe
Rüþtü Reçber
Abdullah Ercan
Fatih Akyel
Ümit Özat
Serhat Akýn
Ankaragücü
Zafer Özgültekin
Gençlerbirliði
Ýsmail Güldüren
Trabzonspor
Metin Aktaþ
Blackburn
Rovers
Tugay Kerimoðlu
Hakan Ünsal
Aston Villa
Alpay Özalan
Bayer
Leverkusen
Yýldýray Baþtürk
Leicester City
Mustafa Ýzzet
ÝSTANBULDAKÝ EVÝNÝZ SÝZLERÝ BEKLÝYOR
T
ürkiye birinci süper lig´inde önümüzdeki sezonda yer almasý
kesinleþen Altay, 2 yýllýk aradan sonra tekrar birinci lig´de.
Ýzmir´de 1914 yýlýnda kurulan ve birinci lig´in köklü klüplerinden
olan Altay 2. lig A kategorisinde Þampiyon olarak tekrar birinci lige
döndü.
SERHAT FENERBAHÇEDE KALDI
Tarih kokan bir
Atmosfer
Osmanlý Mutfaðý
Türk mezeleri
Kahvaltý, Öðlen ve
Akþam servisleri
19
Ayrýca:
500 kiþilik
düðün bahçesi,
canlý Müzik ve
Fiks Menüler
Veliefendi Hipodromu karþýsý. Bakýrköy/ Ýstanbul
Tel: (0212) 571 32 38, ( 0212) 571 32 39
u sezon Galatasaray Þampiyon oldu ve Þampiyonluða gölge düþürmek isteyen bir çok
ses çýktý. Yok efendim Galatasaray hakemlerin
sayesinde Þampiyon oldu, yok efendim hakem hatalarý
ile Þampiyon oldu vs..
Aslýnda Fenerbahçe Þampiyon olabilirdi ancak
yönetimin bazý yanlýþlarý vardý. Bunlardan en önemlisi
Sezon baþýnda Mustafa Denizli hocayý göndermek
oldu. takýmýn baþýna Alman hocayý getiren yönetim,
tekrar Þampiyon olacak takýmýný´da elinin tersiyle itmiþ
oldu.
Lorent´in çok yanlýþlarý oldu, mesela Yusuf, Ceyhun
ve Ali Akdeniz´den yeterince yararlanamadý. Her maçta
farklý 11´le sahaya çýkan Sari-Lacivertli takým bir türlü
istediði performansý ortaya koyamadý.
Beþiktaþ ise ligin en iyi futbol oynayan, seyrine
doyum olmayan, hýzlý hücuma çýkan ve rakip filelere en
çok gol atan takýmlardan bir tanesidir. Ancak hakem
hatalarý ve þansýzlýklar yüzünden bir türlü istediði yere
gelemedi. Daum´un sýk sýk Almanya´ya gidiþ geliþleri
Takýmý olumsuz yönde etkiledi.
Hal böyleyken Beþiktaþ taraftarý þampiyonluk bekliyordu, ancak nafile.
Sezon baþýnda en iyi oyuncusu Nihat´i satarak
Beþiktaþ hata etmiþtir. Çünkü onun yerine alýnan oyuncularýn toplamý bile bir Nihat edemiyor.
Trabzon spor ise zaten sezona þampiyonluk iddiasý
ile baþlamýþtý. Geleceðin takýmýný yaratma çabasý
içinde oldular teknik heyet ve yöneticiler. Ancak Trabzon
spor´un transfer bütçesi, þampiyonluk için yinede yeterli
olmayacaktýr.
Galatasaray´in durumu sezon baþýnda belli idi. Bir
çok as futbolcusunu satan yönetim, yerlerine alýnan hiç
tanýnmadýk oyuncularla ve Lucesku´nun sistemi devam
ettirmesi ile Þampiyon oldular. Bu þampiyonluk herkesi
þaþýrttý. Ancak Sari-Kýrmýzýlý oyuncular baþtan beri Þampiyonluða inanmýþlardý. Yeni sezonda daha kaliteli bir
lig izleme dileðiyle..
Her þey gönlünüzce olsun...
TRABZONSPOR´DA
AYBABA SEVÝNCÝ
T
rabzon spor kulübü Baþkan yardýmcýsý
Ahmet Aðacoðlu Samet Aybaba´ya
güvendiklerini, karakterli ve Aslan gibi bir
insan olduðunu söyledi. Bizim için Türkiye´de
teknik heyet konusunda gecen isimlerin en
doðrusu kendisiyle yeni sezonda basarili
olacaðýmýza inanýyorum dedi.
D
ÞÝÝR BAÐIÞLAMAYANDIR
Hamdi Özyurt *
S
ACI KAYBIMIZ
em gecesi insanlarý Anadolu da özleriyle
buluþturdu izleyiciler türküde kendilerini
bulduklarý gibi Dem’e katýlýp Dem oldular.
Dem de türkü, deyiþ ve þiir vardý. Türkü ve þiirlerle
insanlar geçmiþlerine ve tarihe yolculuk yaptýlar bu
yolda insani deðerleri, ezilmiþliði ve yüreklerinin
derinliklerinde özlemlerinin hepsine rastlamak
mümkündü. Bu yolculukta Baba Ýshak’lar Þeyh
Bedrettin’ler, Pir Sultan’lar, Nazým Hikmet’ler,
Mahsuni Þerif’ler, Ahmet Arif’ler ve niceleri vardý.
Hep beraber insanýn ilk çaðýna gittik ve o
güne kadar sade, hilesiz, menfaatsiz, eþitlikçi
ve özgürlükçü insan resmini bulduk ve bugüne
gelerek çocukluðumuzu özledik yalanýn kinin,
nefretin olmadýðý bir dünya ve önce insan diyen
Dem’ede tam da bu yakýþýrdý. Hamburg da
yapýlan Dem gecesine yaklaþýk 150 kiþi katýldý.
Açýlýþ konuþmasýný Dem Kuzey Almanya temsilcisi
Ali Köylüce yaptý ve ardýnda Mahsuni Þerifle
sinevizyon gösterimi Dem okuyucularý tarafýnda
dikkatle izlendi.
Dem gecesine Türkiye de gelen Figen Genç
ve Þeriban Ebem katýlýp bizi Anadolulumuza
götürenlerdi. Türküyle türkü olmuþ bu deðerli
sanatçýlarýmýzýn þahsýnda Anadolu kültür mozaiðini
gördük ve bu Dem’le birebir örtüþmekteydi. Dem
eþittir Anadolu, Anadolu eþittir türkü ve türküde
Dem’dir.
Program yerel sanatçýlarla devam ederek
Direnç, Garip, Hatice ve Þener Mahsuni’yi
yaratan türküleriyle tekrar aramýzda olduðunu
ortaya koydular. Dem gazetesi Hatice Eldeniz
konuþmasýna Dem gazetesine katký sunanlara
teþekkür ederek baþladý. Dem’in amaç ve
hedeflerine vurgu yapan Eldeniz “sesi olmayanlarýn
sesi” olduklarýný belirtti.
Ardýnda Dem’in düzenlediði þiir yarýþmasýnýn
sonuçlarýnýn açýklanmasýna geçildi.
Türkiye’den jüri üyeleri olan Þair Olgun Þensoy
ve Mete Alpsar kendi þiirleriyle duygulu anlar
yaþatýrken, Dem gazetesi genel yayýn yönetmeni
Þükrü Yýldýz Dem 1. Yýl Þiir Yarýþmasý sonuçlarýný
açýkladý. Birinciliði Ýsveç’ten Hamdi Özyurt, ikinciliði
Azerbaycan’dan Rasmiya Sabir alýrken, üçüncülük
ödülü yerine üç özendirme ödülü verildi. Özenme
ödülüne Nurettin Aslan, Asker Sakýnmaz ve
Bengisu Bozkurt aldýlar.
Ozan geleneðinin temsilcilerinden sanatçý
Diyap Gökduman besteleriyle geceye renk
katarken, Aþýk Vicdani bir þiiri eþliðinde tüm
sanatçýlarý ve Dem çalýþanlarýný sahneye çaðýrdý.
Hep birlikte Aþýk Mahsuni Þerifin „Ýþte gidiyorum
çeþmi siyahým“ parçasýný okuyarak sonuçlandý.
Gecede bir çok misafirin yaný sýra, Dem
çalýþanlarýndan Prof. Dr. Süleyman Ergün, Hasan
Aydýn, Dr. Fahrettin Atsay, Hüsniye Ergül, Zülfikar
Yalçýn Kaya, Döne Köylüce ve Derya ve hazýr
bulundular.
Mahsuni benim gözümde bir
dünya, kiþi deðil.
Mahsuni bizi gönülden yaraladý.
Onu yaþatmak gerek.
Bireysellik yetersiz.
Bütün kesimlerin deðeridir.
Anadolu değerli ozanı
Aşık Mahsuni Şerifi
kaybetti.
Acımız derindir.
Ailesi ve sevenlerinin
başısağolsun...
Seni unutmayacağız
Mehmet Ali Genç / Ankara
Hasan Aydın
özcüklerin mistik sembollere dönüþtüðü ilahi
bir yolculuk gibidir þiir; onun insaný çeken,
kendine baðlayan akýlalmaz bir büyüsü vardýr. Birer
anlam ve imge taþýyýcýsý olan harflerin, kesinlikle
doðru yerde durmasý gereken kodlar olduðunu,
bunun bir savaþ düzeni kadar hayati önem taþýdýðýný
þiirle ciddi bir þekilde uðraþan herkes bilir. Beyinsiz,
belleksiz, þuursuz sözcükler yýðýný deðil, ancak
doðru yerden doðru sinyaller gönderen saðlýklý
harfler silsilesi þiire mana kazandýrýr. Þair, kapýldýðý
elektriði yazýya dönüþtürür. Yazý, karþý tarafta yeniden
elektriðe dönüþebiliyorsa þairin askerleri olan harfler,
kaðýt üzerinde doðru konuþnamýþ demektir.
Þiir uðraþý hoþ, ama çetindir, karmaþýktýr,
tuzaklarla doludur. Þiir, þairine sadýktýr ama ihaneti
de affetmeyendir. Nazlýdýr; ilgi, özen ister; kendisine
zaman ayýrýlmasýný ister, onun uðruna þairin
birþeyleri feda etmesini ister. Aksi halde þairini
üzer, yüzüstü býrakýr, utandýrýr. Þiir iyi bir yandaþ
ve mücadele arkadaþýdýr, ama bir lejyoner gibi
kullanýlmaktan da nefret eder. Baþarýsýn ölçüsü
kalitesidir, yani kalitesi oranýnda amacýna yaklaþýr
þiir, amacýný baðýrýp çaðýrmasý yetmez.
Þiir, felsefeye en yakýn sanat dalýdýr, daha doðrusu
felsefedir. Dolayýsýyla her ciddi þair; hayatý, hayatýn
anlamýný, evreni ve insaný kendince tanýmlayan bir
filozoftur aslýnda. Bu estetik felsefe, yani þiir, diðer
edebiyat tarzlarýndan daha az beceri ve birikim
gerektirmediði halde, þiir yazanlarýn öykü ve roman
yazanlardan sayýca çok daha fazla olmasý þiirin biraz
da yanlýþ anlaþýldýðýný, suiistimal edildiðini gösteriyor.
Tabii ki insanlara þiir yazmayýn diyemezsiniz,
ama soyutluk, anlaþýlmazlýk adýna þiirin böylesine
hýrpalanmasýna sessiz kalmak da zor geliyor. Þiir
üzerinde hak iddia etmek gibi algýlanmasýn, ama
bu iþle uðraþacaðým diye birçok þeyden vazgeçen
insanlar, doðal olarak þiiri biraz savunmak zorunda
hissediyorlar kendilerini. Türkiye’de, ya da Türkçede
bu kadar çok þiir yazýlmasýnýn altýnda yatan sosyal
ve psikolojik nedenleri araþtýrmak uzmanlarýn iþi,
ama ortada bir kalite sorunu olduðu da kesin. Yoksa
Anadolu’nun iyi þairler yurdu olmasý bizi ancak
gururlandýrýr. Birçok þair isimi uçuþuyor havada,
ama bu isimlere ait bir tek dize kalmýyor aklýmýzda.
Kimin yazdýðýný iyi anýmsayamadýðýmýz, ama
nerdeyse ezbere bildiðimiz þiirler var öte yanda. Ýyiyi
kötüden, doðruyu yanlýþtan, kaliteyi kalitesizlikten
ayýran mekanizma her zaman, her yerde çok doðru
iþlemiyor ne yazýk ki. Ýsimden, nicelikten, sonra
bakýlýyor ne yazýldýðýna.
Aslýnda teknolojik geliþmenin aksine moral ve
entelektüel anlamda oldukça yoksul bir çaðdayýz.
Bir-iki istisna dýþýnda, dünyanýn herhangi bir yerinde
yaþayan çok iyi bir siyasetçi, bir þair, bir filozof
yok. Bunda sermayedarlarýn da biraz katkýsý var
bence. Ahlaki ve felsefi anlamda ileri bireylerden
oluþan toplumlarda tüketimin böyle histerik bir hal
almayacaðýna göre, entelektüel ve moral yoksulluðu
sorgularken, tüketimi kamçýlayan güçlerden
kuþkulanmaya biraz hakkýmýz var sanýrým.
Yine de insana karþý umudun yitirilmemesi
gerektiðini düþünenlerdenim. Yukarýdaki olumsuz
tablo iyi bir þairin okuyucu kitlesiyle buluþmasýný
geciktiriyor. Her þeyin en kötü olduðu zamanlarda
bile þaire iyi, daha iyi yazmaktan baþka kurtuluþ
yolu yok. Bir keþmekeþi, bir adaletsizliði þikayet etme
hakkýný da bize saðlayan budur aslýnda. Ve biraz
gecikmek, hiç ulaþamamaktan her zaman daha
iyidir.
* DEM 1. Yýl Yarýþmasý brincilik ödülü sahibi.

Benzer belgeler