Untitled - TMMOB Şehir Plancıları Odası İstanbul Şubesi

Transkript

Untitled - TMMOB Şehir Plancıları Odası İstanbul Şubesi
2012
ISBN: 978-605-01-0448-6
Basım: Aydan Yayıncılık Sanayi veTicaret A.Ş. - ANKARA
Kapak Görseli: http://earthobservatory.nasa.gov (NASA)
TMMOB Şehir Plancıları Odası İstanbul Şubesi
Adres
Tel Faks e-posta Web Adresi : Cihannüma Mahallesi Akdoğan Sokak Başar Apt. No: 30 D:6-7 Beşiktaş/İstanbul
: 0212 275 43 67 – 0212 288 99 60
: 0212 272 91 19
: [email protected][email protected]
: www.spoist.org – www.spo.org.tr
TMMOB Şehir Plancıları İstanbul Şubesi
2013 Ocak
Yayına Hazırlayanlar
Öznur Akalın
Gürkan Akgün
Zeynep Arman Akyürek
Akif Burak Atlar
Süleyman Balyemez
Çare Olgun Çalışkan
Tuba İnal Çekiç
Tayfun Kahraman
Aysun Koca
Ahmet Kıvanç Kutluca
Ece Özden Pak
Evrim Yılmaz
Tasarım-Düzenleme
Ece Özden Pak
KISALTMALAR
AİHM: Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi (ECHR | European
Court of Human Rights)
AKUT: Arama Kurtarma Derneği
AKP: Adalet ve Kalkınma Partisi
BİMTAŞ: Boğaziçi İnşaat Müşavirlik
A.Ş.
CHP: Cumhuriyet Halk Partisi
KANİP: Koruma Amaçlı Nazım
İmar Planı
UIA: The International Union of
Architects
KAUİP: Koruma Amaçlı Uygulama
İmar Planı
UİP: Uygulama İmar Planı
KGM: Karayolları Genel
Müdürlüğü
KVKK: Kültür Varlıklarını Koruma
Kurulu
ÇDP: Çevre Düzeni Planı
MO İST: TMMOB Mimarlar Odası
İstanbul Büyükkent Şubesi
ÇŞB: Çevre ve Şehircilik Bakanlığı
NİP: Nazım İmar Planı
DATİ: Denizciler Ataköy Turizm ve
İnşaat A.Ş.
MSGSÜ: Mimar Sinan Güzel
Sanatlar Üniversitesi
ICOMOS: Uluslararası Anıtlar
ve Sitler Konseyi Türkiye Milli
Komitesi (International Council on
Monuments and Sites)
ŞPO: TMMOB Şehir Plancıları
Odası
İBB: İstanbul Büyükşehir Belediye
Başkanlığı
İETT: İstanbul Elektrik Tramvay ve
Tünel İşletmeleri
İKK: İl Koordinasyon Kurulu
İMO: TMMOB İnşaat Mühendisleri
Odası
İTÜ: İstanbul Teknik Üniversitesi
TBMM: Türkiye Büyük Millet
Meclisi
TCDD: Türkiye Cumhuriyeti Devlet
Demiryolları
TDİ: Türkiye Denizcilik İşletmeleri
TMMOB: Türk Mühendis Mimar
Odaları Birliği
TOKİ: Toplu Konut İdaresi
Başkanlığı
UNESCO: Birleşmiş Milletler
Eğitim, Bilim ve Kültür Kurumu
(United Nations Educational,
Scientific and Cultural
Organization)
YPK: Yüksek Planlama Kurulu
YTÜ: Yıldız Teknik Üniversitesi
SUNARKEN
İstanbul Almanağı’nı, TMMOB Şehir Plancıları Odası İstanbul Şubesi olarak İstanbul
gündemini kamuoyu ve meslektaşlarımız ile paylaşmak üzere bu yıl ilk kez hazırladık.
İstanbul’un bir yıllık gündeminde bazen keyifle bazen ise kızarak okuyacağınız haberlere,
demeçlere ve yazılara yer verdik. Tabii ki bu akış içerisinde Odamız tarafından
gerçekleştirilen çalışmaları ve açıklamaları da yeniden hatırlattık. Ve sizlere İstanbul’un
uzun soluklu, bol projeli bir yılını aktarmaya çalıştık.
Almanak, İstanbul’un bir yılını ve o yıl gündemde olanları sizlere özetlemek için kaleme
alınan bir arşiv belgesidir. Fakat elinizdeki İstanbul Almanağı size farklı bir almanak
tecrübesi sunuyor. Bu eser ile İstanbul kent gündemine ilişkin her ayın öne çıkan
haberlerine yer verilirken, ayrıca o ay şehrimize damgasını vuran konu başlığı da masaya
yatırıldı. Bunlara ek olarak da, o ayın konu başlığında ek alınan gündem hakkında çıkan
yazılara yer verildi. İstanbul’a dair toplu bir gündem sunulurken, İstanbul’da dillerden
düşmeyen projeler, planlar ya da yıkımların kendi tarihleri aktarılmaya çalışıldı.
İstanbul gündemini bu şekilde aktarırken Ocak ayında Afet Yasası, Şubat ayında Taksim
Meydanı, Mart ayında Tarihi Yarımada, Nisan Ayında Üçüncü Köprü, Mayıs ayında
Çamlıca Camii, Haziran ayında Sulukule, Temmuz Ayında Sevda Tepesi, Ağustos
ayında Haydarpaşa, Eylül ayında Okmeydanı, Ekim ayında Galataport, Kasım ayında
Maslak 1453, Aralık ayında Kanal İstanbul için ayrı birer parantez açtık. Parantez içinde
İstanbul’da sıkça konuşulan gündemlere eğilerek ilk gündeme gelişlerinden bugüne
kronolojilerine yer verdik.
Kollektif çaba ürünü İstanbul 2012 Almanağı, yıllarca sürecek bir geleneğin miladı olması
temennesi ile hazırlandı. Bu eserin ilerleyen yıllarda da zenginleşerek devam etmesi
elbette en büyük dileğimiz. Sizlere 2012 yılında İstanbul’da yaşananlara dair bir hatırlatma
ve yeniden düşünme olanağı tanıyan İstanbul Almanağı’nı, beğeni ile karşılamanız
temennisi ile sunuyoruz.
TMMOB Şehir Plancıları Odası
İstanbul Şubesi
Yönetim Kurulu
6
OCAK 2012
1
05
2
Tokludede
(Ayvansaray)
yerleşmesinde
l2012 yılının ilk günü itibariyle
tahliyeler tamamlandı.
Haydarpaşa-Ankara, HaydarpaşaKiracıların hepsi
Eskişehir, Haydarpaşa-Adapazarı
yerleşmeyi terk etti,
seferlerine son verildi.
lÇevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan yerleşmede mülk
sahibi ve yaşamaya
Bayraktar: “İstanbul’da deprem
devam eden sadece 10
riskli bölgedeki sağlam bina da
aile kaldı (bianet.org).
yıkılacak.”
01
3
10
İstanbul Boğazı’na
3. Köprü yapımını
da içeren Kuzey
Marmara Otoyolu
ihalesi teklif
gelmediği için
gerçekleştirilemedi.
4
13
Kültür ve Turizm
Bakanı Ertuğrul Günay:
“Başbakan İstanbul’da
silueti bozan binalara
gerekirse yıkın talimatını
verdi. İstanbul’da
yıkılamayacak yapı yok”
(radikal.com.tr).
14
5
İBB Meclisi “Tarihi Kent Merkezi
Görünümünü (siluetini) Etkileyen
Alanlarda Olumsuz Yapılaşma Koşullarının
Engellenmesine Yönelik 1/5.000 Ölçekli
NİP Plan Notu İlavesi”ni oybirliğiyle kabul
etti. 1/100.000 ölçekli ÇDP’ye eklenen
düzenlemenin ardından ilçeler bazında
binaların yükseklik seviyeleri de belirlendi.
İstanbul’un siluetini etkileyeceği düşünülen
Bağcılar, Bahçelievler, Bakırköy, Bayrampaşa,
Esenler, Eyüp, Gaziosmanpaşa, Güngören,
Küçükçekmece ve Zeytinburnu’nda
belirlenen yüksekliklerden fazla inşaat
yapılamayacak.
7
OCAK 2012
28
21
Mimarlar Odası:
“Afet Yasası eliyle
Türkiye TOKİ’ye
bağlanıyor”
Afet Riski Altındaki
(Cumhuriyet).
Alanların Dönüştürülmesi “Afet Yasası İmar
Hakkında Kanun Tasarısı
Darbesidir”
Bakanlar Kurulu’nda
(Özgür Gündem).
imzaya açıldı.
18
lİBB
19
Başkanı Kadir Topbaş
siluet hakkında: ‘‘Tarihi
Yarımada’ya etki edecek
alanların maketi çıkarılacak.
Gökdelen yapıldığında bu
makete oturtulacak. Siluete
etkisi değerlendirildikten
sonra imar izni verilecek.
Kuşbakışı alana etki edecek
yapılar için de çalışmalar
yapıldı’’ dedi
(radikal.com.tr).
lÇevre ve Şehircilik Bakanı
Erdoğan Bayraktar kentsel
dönüşüm projelerinin
36 milyon doları bulacağını
açıkladı (Sabah).
ŞPO İstanbul Şubesi’nin dava konusu ettiği
Sancaktepe 1/5000 ve 1/1000 ölçekli imar
planlarının plan hükümlerine yönelik,
plan bütünlüğünü bozarak sosyal-teknik
donatı dengesini ortadan kaldırması ve
plan kademeleri arasındaki uyuşmazlığın
doğurabileceği zararlar nedeni ile yürütmeyi
durdurma kararı alındı.
23
TMMOB:
Afet Yasası ile
imar yetkisi
Başbakanlık’ta
toplandı.
24
Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan
Bayraktar: “2B arazilerinin sahiplerine
satışı için yasa taslağında son aşamaya
geldik, 20 gün içerisinde yasayı
çıkartacağız.” (TOKİ Haber)
25
İMO Afet Yasası
hakkında açıklama yaptı:
“Kentsel dönüşüm değil
rantsal bölüşüm olacak”
(BirGün).
30
7
Haydarpaşa
Dayanaşması’nın
başlattığı
Haydarpaşa
Nöbeti’nin ilki
gerçekleştirildi.
26
2B alanlarında yenileme ve kentsel dönüşüm
projelerinin süper yetkilerle donatılmış genel
müdürlükte toplanacağı, başına da tecrübeli
bürokrat Vedat Gürgen’in getirileceği
açıklandı (Türkiye).
31
Haydarpaşa Garı yenileme projesinin yürütücüsü Prof.
Dr. Atilla Dikbaş; ‘’Tarihsel, kentsel ve işlevsel süreklilik
kriterleri kapsamında buranın bir istasyon binası dışında
her hangi bir işlevle restorasyon projesini yürütmedik.
Burası bir istasyondu, istasyon olarak kalacak’’
açıklamasında bulundu (ntvmsnbc.com).
6
8
l
l
l
l
AFET RISKI ALTINDAKI ALANLARIN DöNüSTüRüLMESI HAKKINDA KANUN
l
Taşıyan Alanlarda Dönüşüm”
adıyla hazırladıkları yasa taslağını
Başbakanlığa gönderdiklerini açıkladı.
6 Aralık 2011
Kanun,
Bakanlar
imzasına açıldı.
Kurulu’nun
01 Ocak 2012
Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan
Bayraktar: “İstanbul’da deprem
riskli bölgedeki sağlam bina da
yıkılacak.”
02 Subat 2012
l
Afet Riski Altındaki Alanların
Dönüştürülmesi Hakkında Kanun
Tasarısı, TBMM Başkanlığı’na
sunuldu.
8
l
TARIHLERLE AFET YASASI
l
23 EkIm 2011
21 Subat 2012
l
ŞPO, Kanun Tasarısı hakkında
değerlendirme raporu yayınladı.
Tabanlı 23 Subat 2012
Saat 13.41’de Van’ın
köyünde 7,2 büyüklüğünde bir
deprem meydana geldi. Başbakan
R. Tayyip Erdoğan: “Seçimleri
kaybetmek pahasına da olsa,
çürük, çarık, kaçak binaları yıkıp,
yerine sağlam, depreme dayanaklı,
kentsel
dönüşüm
sistemine
geçeceğiz.”
23 Kasım 2011
Çevre ve Şehircilik Bakanı
Erdoğan Bayraktar, “Afet Riski
l
Kanun Tasarısı, TBMM Bayındırlık,
İmar, Ulaştırma ve Turizm
Komisyonu’nda
kabul
edildi
(haberturk.com).
23 Subat 2012
l
YTÜ’lü akademisyenler Kanun
Tasarısı ve Kentsel Dönüşüm
uygulamalarına dair açıklama
yaptı: “Sürdürülebilir kentleşme
ve hakça yaşanabilir kentler
yaratmak üzere Yıldız Teknik
Üniversitesi’nde Şehir ve Bölge
Planlama alanında emek veren
ve aşağıda adları bulunan bizler,
“Afet Riski Altındaki Alanların
Dönüştürülmesi
Hakkında
Kanun Tasarısı”nın ve kentsel
dönüşüm adı altında yapılmış ve
yapılabilecek olan uygulamaların
kayıtsız şartsız savunucuları ve
uygulayıcıları
olmayacağımızı
beyan ediyoruz.”
l
02 NIsan 2012
Başbakan R. Tayyip Erdoğan:
“Şimdi gideceğiz gerekirse evleri
yıkacağız. Bunun yetkisini aldık mı
aldık. Yasal düzenlemeleri buna
göre, kentsel dönüşüm değişimle
beraber
yaptık,
yapıyoruz,
yapacağız” (ntvmsnbc.com).
l
11 Nisan 2012
ŞPO, Kanun Tasarısı ile ilgili bir
değerlendirme yaptı ve broşür
bastı.
l
17 Nisan 2012
Kanun Tasarısına dair bilgilendirme
metni, altında birçok sivil toplum
kuruluşunun imzasıyla birlikte
İnsan Hakları Yüksek KomiseriKonut
Hakkı
Raportörü’ne
(OHCHR) gönderildi.
9
12 MaYIs 2012
19 Mayıs 2012
İstanbul Barosu Çevre ve Kent
Hukuku Komisyonu, İTÜ Mimarlık
Fakültesi Şehir ve Bölge Planlama
Bölümü ile ŞPO İstanbul Şubesi
tarafından “Afet Yasası ve
Kentsel Dönüşüm” konulu forum
düzenlendi.
TBMM tarafından onaylanan
Yasanın yol haritası manşetlere
yansıdı.
Vatandaşları
bilgilendirmek üzere kentsel
dönüşüm
ofisleri
kurulacağı
açıklandı (Milliyet).
16 mayis 2012
“Afet Riski Altındaki Alanların
Dönüştürülmesi Hakkında Kanun”
yasalaştı.
17 Mayis 2012
ŞPO, Yasanın Meclis Genel
Kurulu’ndan geçmesi üzerine
bir basın açıklaması yayınladı:
“Afet Riski Altındaki Alanların
Dönüştürülmesi Hakkında Kanun”
İnsan Haklarına ve Anayasa‘ya
Aykırıdır.”
18 MayIs 2012
Kanuna yönelik bir birçok meslek
örgütü, inisiyatif ve sivil toplum
kuruluşu tarafından imzalanan
“Kentsel Dönüşüm Yasası Yaşam
Alanlarımızı Talana Açan En
Büyük Afettir!” başlıklı “Ortak
Deklarasyon” Çevre ve Şehircilik
İstanbul İl Müdürlüğü binası
önünde okundu.
19 Mayıs 2012
Yasaya karşı Ortak Deklarasyon
metninin okunduğu eylem, ulusal
medyada gündem oldu: “Hayatlar
rayiç bedelden satılık değildir”
(Radikal).
31 Mayıs 2012
“Afet Riski Altındaki Alanların
Dönüştürülmesi
Hakkında
Kanun”un tam metni Resmi
Gazete’de yayınlandı.
31 Mayıs 2012
CHP İstanbul Milletvekili Gürsel
Tekin: “Kentsel dönüşüm değil,
rantsal dönüşüm. 400 milyar dolar
kentsel dönüşümle peşkeş çekildi.”
04 Agustos 2012
“Afet Riski Altında Alanların
Dönüştürülmesi
Hakkında
Kanunun Uygulama Yönetmeliği”
Resmi Gazete’de yayımlandı.
l
05 EkIm 2012
Kentsel dönüşümde büyük yıkım
başladı.
6,5
büyüklüğündeki
depreme dayanıklılık baz alınarak
belirlenen 35 ildeki 6 bin 500 binayı
kapsayan yıkım süreci başladı.
15 Aralık 2012
Afet Riski Altında Alanların
Dönüştürülmesi
Hakkında
Kanun’un Uygulama Yönetmeliği
Resmi Gazete’de yayınlanarak
tekrar yürürlüğe girdi. 4 Ağustos
tarihli yönetmelik yürürlükten
kaldırıldı.
9
Getirdikleriyle Afet Yasası
• Anayasaya aykırılığı,
• Şeffaflık içermemeyi, belirsizlikleri,
• Yaşayanları görmezden gelmeyi,
• Barınma
hakkından
yoksun
bırakılmayı,
• Yargıya başvurma hakkını devre
dışı bırakmayı, hak arama
özgürlüğünü
kısıtlamayı
ve
cezalandırmayı,
• Temel
yaşamsal
kamu
hizmetlerinden
mahrum
bırakılmayı,
• Kentsel sosyal altyapı alanlarının
tasfiyesini,
• Doğal alanların tahrip edilmesini,
• Yerel yönetimlerin yok sayılmasını,
katı bir merkezileşmeyi,
• Bütüncül
planlamanın
yok
edilmesini,
• Şehircilik ve planlama ilkelerinin
bir kenara bırakılmasını,
• Yeni ve büyük kentsel riskler
oluşmasını,
• Maliyeti halka fatura ederken
inşaat sektörünü ihya etmeyi, • Usulsüz ihalelerin önünü açmayı,
• Diğer tüm yasaları hükümsüz
kılmayı
getirmektedir.
10
YORUMLARLA AFET YASASI
Emlak Konut GYO Genel Müdürü
Murat Kurum: Bu yasa rantsal değil
deprem odaklı dönüşümün önünü
açıyor. Sektördeki inşaat firmaları,
sivil toplum örgütleri ve özellikle de
riskli binalarda yaşayanlar için bu
yasanın önemi büyük. Dönüşümün
maliyetinin 400 milyar olacağı
düşünüldüğünde ülke ekonomisine
ve istihdama katkısının büyük
olacağı görülecektir. İstanbul’un
çehresini değiştirecek bu yasaya
sahip çıkmak vicdani bir borç ve
sorumluluktur
(sabah.com.tr,
13.03.2012).
AKUT Yönetim Kurulu Başkanı
Nasuh Mahruki: Afet dönüşümünü
dört gözle bekliyoruz. Afet
dönüşümünün
kamuoyunda
10
karşılığı var. Yeni yeni mahalleler
kurulmalı, afete dayanıklı yeni
binalar yapılmalı, herkes yeni
kentler, yeni mahalleler kurma
konusunda birbiriyle çalışmalı (AA,
13.03.2012).
Sulukule Derneği Av. Hilal
Küey: Bu tasarıya getirilecek en
temel eleştiri ‘asla mahkemede
yürütmeyi durdurma verilemez’
maddesi. Yürütmeyi durdurma
kararının
hangi
koşullarda
verileceği İdari Yargılama Usul
Kanunu’nun 27’nci maddesinde
düzenlenmiştir ve her olayın
özelliğine göre hakim tarafından
karar verilir. Bu konuda idarenin
önceden bir yasa maddesi
düzenlemesi,
yargının
yetki
alanına müdahale anlamını taşır,
bu da anayasaya aykırıdır (emlak.
ensonhaber.com, 16.03.2012).
MO Genel Başkanı Eyüp Muhcu:
Yasayla imar ve çevre alanında
yürürlükte bulunan tüm yasalar
‘uygulanmayacak
mevzuat’
kılınacak, kentlerin tümü ‘riskli
alan’ ilan edilebilecek. Bakanlık
gerekli gördüğünde yıkabilecek,
kamulaştırabilecek, kamulaştırma
değerleri de reel değerler
üzerinden değil, emlak vergisi
bedelleri üzerinden yapılacak.
Yapınızı
yıktırmamak
için
direnemeyeceksiniz, aksi halde
hakkınızda suç duyurusunda
bulunulacak (emlak.ensonhaber.
com, 16.03.2012).
Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan
Bayraktar: Bu işi yasalara, bilime
dayalı olarak belediyelerle birlikte
yapacağız ve vatandaşlarımızı
incitmemek birinci görevimiz
( e m l a k . e n s o n h a b e r. c o m ,
16.03.2012).
MSGSÜ - Şehir ve Bölge Planlama
Bölümü Doç. Dr. Murat Cemal
Yalçıntan: Afet Yasası tasarısı doğal
afetlere ve kentsel meselelere
çözüm getirmek üzere değil, inşaat
sektöründeki büyüme oranlarını
yükselterek kısa dönemli ekonomik
hedeflerin gerçekleştirilmesi ve
küresel ekonominin gereklerinin
yerel siyaseti güçlendirecek şekilde
kullanılması olarak okunmalı
(bianet.org, 17.04.2012).
11
Çevre ve Şehircilik Bakanı
Erdoğan Bayraktar:
‘Milli bir
politika’
izlenecek.
Şehirler
yeniden yapılandırılacak. İlk etapta
hedefte 6 milyon konut var. Önce
ev sahibine ‘Sen yık’ denecek.
Yıkmazsa da kaçış yok. Devlet
düzenleyici olacak, fiyatlar aşağıya
çekilecek. Yani tam da halk ekmek
modelinde olduğu gibi... Yasal
dayanağımız sağlam. Vatandaş için
bunu göze alıyoruz... Oy verirmiş
vermezmiş
dinlemeyeceğiz...
( h a b e r. g a z e t e v a t a n . c o m ,
18.05.2012)
İTÜ - Şehir ve Bölge Planlaması
Bölümü Prof. Dr. Nuran Zeren
Gülersoy: İstanbul gibi bir kentte
tarihi yapıların “yıkılıp yapılması söz
konusu olamayacak. İstanbul’da
25 binin üzerinde sadece sivil
mimarlık örneği dediğimiz tescilli
yapı var. Sosyal, kültürel boyutun
ötesinde işlevsel ve ekonomik
boyutu var. Bunların hepsinin
birlikte ele alınıp bir planlama
anlayışı çerçevesinde süreç içinde
değerlendirilmesi
gerekiyor
(aksam.com.tr, 18.05.2013).
Greenpeace Türkiye: Afet yasası
biyoçeşitlilik adına bir afettir
( g r e e n p e a c e . o r g / t u r ke y / t r,
22.05.2012).
ŞPO İstanbul Şube Başkanı Tayfun
Kahraman: Afet Yasası Afet gibi
(haberdar.com.tr, 24.05.2012).
Cihan Uzunçarşılı Baysal (AGFE
Yerel Heyet Üyesi / Yerel Temsilci):
Yıkım odaklı, yasalar üstü bir yasa
(sendika.org, 25.05.2012).
CHP İstanbul Milletvekili Melda
Onur: “Kentsel Dönüşüm” adı
altında “Kentsel Katliam” (BİA
Haber Merkezi, 29.06.2012).
Beyoğlu Belediye Başkanı Ahmet
Misbah Demircan: İnsanlar Afet
Yasası’nı devlet kafadan atlayacak
her yeri yıkacak sanıyor. Afet yasası
aslında bir imtiyaz yasası, yeşil kart
gibi bir şey. Başvurduğunda İmkan
sağlıyor devlet. Başbakan aslında
ne diyor? ‘Siz bir araya gelin ben
size yardım edeceğim kardeşim.
Önünüze çıkan adamları da ben
bertaraf edeceğim’ diyor (radikal.
com.tr, 30.09.2012) m
BASINDA AFET YASASI
BAYRAKTAR’IN AFET ÖNLEMLERİ
Milliyet Ekonomi, 24.12.2011
tamamlandığını ifade eden Çevre
ve Şehircilik Bakanı Erdoğan
Bayraktar:
•“Çürük
binalar
röntgen
cihazlarıyla tespit edilecek. Binası
çürük çıkana yıkması için bir süre
vereceğiz. Bu sürede yıkılmazsa
biz yıkacağız ve masrafını da bina
sahibinden alacağız”
•“Yıkım
sonrası,
binanın
bulunduğu alan hisseli arsa haline
gelecek”
•“Yıkıma
itiraz
için
dava
açılamayacak. Bina yıkıldıktan
sonra ortaya çıkacak arsanın
değerlendirilmesi
konusunda
üçte iki çoğunluk sağlanamazsa
bu kez de devlet devreye girerek
arsayı rayiç değer üzerinden
kamulaştıracak”
Türkiye genelinde 19 milyon konut
bulunduğunu söyleyen Çevre
ve Şehircilik Bakanı Erdoğan
B a y r a k t a r,
% 40’ının
Başbakan
Erdoğan’ın
Van
Depremi sonrası adım atılması
yönünde talimat verdiği “depreme
dayanıksız binaların yıkılmasıyla
ilgili” yasa tasarısı netleşti.
Almanya’dan röntgen cihazları
geldi, çürük binalar tespit edilecek.
Yıkımlarda 3’te 2 çoğunluk
aranacak. Van Depremi’nin
ardından ortaya atılan kentsel
dönüşüm projesiyle ilgili tasarının
11
12
yenilenmesi gerektiğini söyledi.
Bayraktar, “Bu 7,6 milyon konut
demek. Ancak bunu öyle hemen
yapılacakmış gibi düşünmemek
lazım. Bu 20 yıllık bir proje olacak.
Bunun için de 400 milyar dolar
gibi bir para gerekiyor” şeklinde
konuştu. Bu dönüşümü tüm
partilerin ve halkın mutabakatıyla
yapmak istediklerini söyleyen
Bayraktar,
‘Parayı
nereden
bulacaksınız’ sorusuna, “Kaynak
bulmayı Başbakan Yardımcısı Ali
Babacan düşünsün” dedi.
GAYRİMENKUL LİDERLERİ
“KENTSEL DÖNÜŞÜM” İÇİN
BULUŞTU!
ntvmsnbc.com, 16.03.2012
Riski
Altındaki
Alanların
Dönüştürülmesine İlişkin Yasa
Tasarısı” ile ilgili olarak sektörün
önde gelen isimleri dün Dedeman
İstanbul’da
gerçekleşen
1.
Gayrimenkulde Liderler Zirvesi’nde
değerlendirmelerde bulundu.
Teknik Yapı Holding Yönetim
Kurulu Başkanı- İNDER Başkanı
Nazmi Durbakayım da Kentsel
Dönüşüm
Yasası’nın
milat
olacağını belirterek “Sektör için
büyük bir canlılık olacak ancak
kontrollü olmamız, denetimi elden
bırakmamız gerekiyor” dedi.
‘AFET YASASI’ SERMAYE
DİKTATÖRLÜĞÜNÜN GELDİĞİ
NOKTAYI GÖSTERİYOR!
Sol haber, 04.04.2012
Gayrimenkul sektöründe birçok
başarılı proje üreten inşaat
şirketlerinin patronları, kentsel
dönüşüm için bir araya geldi.
Meclis
Genel
Kurulu’nda
görüşülmeye başlanan “Afet
12
AKP
Genel
Merkezi’nde
düzenlenen Yerel Yönetimler ve
Aile Sempozyumu’nda konuşan
Başbakan R. Tayyip Erdoğan, ustalık
dönemlerinde Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı’nı kurarak çok önemli
bir adım attıklarını vurgulayarak,
“Şimdi gideceğiz, gerekirse evleri
yıkacağız. Bunu yetkisini aldık mı
aldık. Yasal düzenlemeleri buna
göre, kentsel dönüşüm değişimle
beraber
yaptık,
yapıyoruz,
yapacağız” sözleriyle “afet yasası”
olarak pazarlanan yasa tasarısıyla
kentlerin ve kentlilerin geleceğinin
nasıl bir felakete sürükleneceğini
tekrar gözler önüne serdi.
23 Şubat’ta yasayla ilgili Meclis’te
gerçekleştirilen 4. toplantıda
TBMM Bayındırlık, İmar, Ulaştırma
ve Turizm Komisyonu’ndan geçen
ve 20 Mart’ta TBMM Genel
Kurulu’nda ilk 12 maddesi kabul
edilen yasanın önüne birtakım
engeller çıktıkça yasa askıya
alınıyor ve yenileniyor. Son olarak,
“Afet Riski Altındaki Alanların
Dönüştürülmesi Hakkında Kanun
Tasarısı”nın, 2B Orman Arazilerinin
Satışı Hakkındaki Yasa Tasarısı
Meclis’te görüşüldükten sonra
komisyonda yeniden ele alınacağı
Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan
Bayraktar tarafından açıklandı.
KENTSEL YIKIM YASALAŞTI
BirGün, 18.05.2012
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile
TOKİ’ye geniş yetkiler veren ve
kamuoyunda rantsal yıkım projesi
olarak bilinen “Afet Riski Altındaki
Alanların
Dönüştürülmesi
Hakkında Yasa Tasarısı” TBMM’den
geçti. Meslek odaları ve halk
yasaya tepkili.
•
Deprem
bahanesiyle
risk taşımayan yapılarda oturan
kişilerin hukuksal güvenceleri,
konut dokunulmazlığı ortadan
kalkacak.
•
Altyapı
maliyetlerinin
konutları yıktırılanlara ödetilmesi,
13
yoksul kesimlerin borç miktarını
büyütecek.
•
Ülkenin tüm kıyılarında,
tarım
alanlarında,
orman
alanlarında ve hatta sit alanlarında
yaygın bir talanın önünü açılmış
olacak.
•
Sosyal devlet ilkesi hiçe
sayılarak riskli alanlardaki yapılara
verilen kamusal hizmetler (elektrik,
su, doğalgaz) durdurulacak.
•
Bakanlığa tanınan yetkiler,
belediyeleri kentlerinde yetkisiz
bırakacak, halk ile belediye,
belediye ile bakanlık karşı karşıya
gelecek.
KONUT GÜVENCESİ ARTIK BİTTİ
Cumhuriyet, 18.05.2012
Afet Riski Altındaki Alanların
Dönüştürülmesi
Hakkında
Kanun önceki gün TBMM Genel
Kurulu’nda kabul edildi. TMMOB
Şehir Plancıları Odası’na göre hiç
kimsenin konutu ve barınma hakkı
güvende olmayacak.
TMMOB Şehir Plancıları Odası
Genel Başkanı Necati Uyar,
afet riski gerekçe gösterilerek
hazırlanan kentsel dönüşüm
yasası ile doğal varlıkların talan
edileceğini ve halkın devlet eliyle
afet yaşayacağını belirtti. Uyar, “hiç
kimsenin konutu ve barınma hakkı
güvende olmayacak” uyarısında
bulundu.
AFET YASASI BİYOÇEŞİTLİLİĞİ YOK
EDECEK
Uyar, yasanın insan haklarına
ve anayasaya açıkça aykırı
olduğu
değerlendirmesini
yaparak, yasayla en temel insan
haklarından biri olan barınma
hakkını savunmanın ve dayatılan
anlaşmaya
karşı
çıkmanın
cezalandırılacağı bilgisini verdi.
Uyar, “barınma hakkı direnişlerine
karşı geliştirilen bu tehdit,
bugünden sonra dönüşüme konu
olan alanlarda hukuk kurallarının
yerini mafya kurallarının alması
anlamına gelecektir” ifadelerini
kullandı. Riskli alanlara elektrik,
su ve doğalgaz hizmetlerinin
verilmeyeceğini, verilen hizmetin
ise durdurulacağını kaydeden
Necati Uyar, bu tür yapılarda
yaşayan insanların önemli sağlık ve
güvenlik sorunları ile karşı karşıya
kalacağını belirtti.
Risk
taşımayan
yapıların
da
“uygulama
bütünlüğü”
gerekçesiyle yasa hükümlerine
tabi olacağını belirten Uyar,
böylece güvenli yapılarda oturan
kişilerin hukuksal güvenceleri,
barınma hakları ve konut
dokunulmazlıklarının
ortadan
kalkacağını kaydetti.
Bianet, 22.05.2012
Biyoçeşitlilik
gıda
dahil
insanların temel ihtiyaçlarının
karşılamasındaki canlı kaynakların
temeli. Greenpeace Türkiye’nin
verdiği bilgilere göre, Avrupa’nın
sahip olduğu bitki çeşitliliğinin
dörtte üçü Türkiye’de bulunuyor.
Türkiye’deki 800 cins altında
toplanan, bir kısmının türü
tehlikede olan 9000 bitki çeşidinin
üçte birini endemik türler
oluşturuyor.
Afet Yasası’yla birlikle, bir süredir
birçok kanun ve yönetmelikte
afet yasasına uyumlu olacak
değişiklikler yapılmaya başlandı.
Örneğin Afet Yasası Meclis’te
kabul edildikten hemen bir gün
sonra, 17 Mayıs’ta Bakanlar
Kurulu TBMM’ye Tabiatı ve
Biyolojik Çeşitliliği Koruma Kanunu
Tasarısı’nı
gönderdi.
Orman
Kanunu’nda yapılan değişikliklerle
orman arazilerinin tarıma ve imara
açılmasına izin verildi.
Afet Yasası’na göre, bu yasadan
doğan uygulamaların Kültür ve
Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu,
Orman Kanunu, Toprak Koruma
ve Arazi Kullanımı Kanunu, Mera
Kanunu, Zeytincilik Kanunu, Kıyı
Kanunu’nun hükümleriyle çeliştiği
13
14
durumlarda bu kanunların çelişen
hükümleri geçersiz kılınıyor.
Söz konusu kanunlar ise biyolojik
çeşitliliği doğrudan etkileyen
kanunlar. Ancak Afet Yasası’nın
hükümleri tüm bu kanunların
üzerinde kabul ediliyor. Dahası Afet
Yasası’yla, bu yasanın uygulanması
ile
ilgili
açılan
davalarda
mahkemelerin
yürütmeyi
durdurma
kararı
vermesi
yasaklanıyor. Bu durum fiilen
mahkemelerin kadük hale gelmesi
ve biyolojik çeşitliliğin korunması
konusunda yargı erkinin devre dışı
bırakılması anlamına geliyor.
Bizler, “insanca, güvenilir, sağlıklı,
kimlikli alanlarda barınma hakkımızı”
sonuna kadar savunmaya devam
edeceğimizi kamuoyu ile paylaşıyor,
bu mücadelede rant hırsına karşı
“yaşamdan, adaletten, dayanışmadan
ve eşitlikten” yana olan herkesi bir
arada durmaya çağırıyoruz.
Hayatlar Rayiç Bedelden Satılık Değildir
Deklarasyonu, 18.05.2012
14
KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN
İÇSELLEŞTİRİLMESİ LAZIM
EKONOMİYE OTORİTER KATKILAR!
Nihal Kemaloğlu, Akşam, 22.05.2012
Cumhuriyet, 14.12.2012
Çevre ve Şehircilik Bakanı
Erdoğan Bayraktar, Marmara
Belediyeler Birliği ve Yıldız Teknik
Üniversitesi (YTÜ) tarafından
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın
desteğiyle düzenlenen ‘’Medya ve
Halkla İlişkiler Boyutuyla Kentsel
Dönüşüm
Sempozyumu’nda
konuştu.
Bayraktar,
Türkiye’de
6,5
milyon konutun zaman içinde
mutlaka yenilenmesi gerektiğini
vurgulayarak, ‘’Bu tabii zor
bir iş. Dünyanın en zor işi. Bu
iş için çok ciddi kaynak lazım.
Demokrasilerle
idare
edilen
ülkelerde vatandaşa rağmen bir
adım atamazsınız, devlete rağmen
de bir şey yapamazsınız. Vatandaş
ve devletin bu işi içselleştirmesi,
kabul etmesi lazım’’ diye konuştu.
Şehirlerin
marka
değerinin
arttırılması gerektiğine işaret
eden Bayraktar, konuşmasını şöyle
sürdürdü:
‘’Türkiye’nin, hatta dünyanın
en
önemli
meselesi
kentsel
dönüşümdür.
Bunu
anlatmamız,
benimsetmemiz,
kabullendirmemiz,
gönüllülük
boyutunu
yakalamamız,
vatandaşların rızasını almamız
lazım.”
2012 yılı, ‘otoriter’ kapitalistleşme
süreci olarak, halka ‘milli politika’
adıyla pazarlanan ama halkın
yaşam alanına ve mülkiyet hakkına
el koyan yasalarla bina edilecekti.
Dünya cari açık ikincisi Türkiye,
ekonomik kırılganlığını telafi etmek
üzere inşaat ve emlak sektörüne,
adında ‘afetli-risk’ geçen yasalarla
sınırsız kaynak aktaracaktı.
Zamanın küreselleşmeci ruhu,
popüler siyasi rantını 11 imar affıyla
dağıttığı gecekondu tapusuna
borçlu ve çarpık kentleşmeyi
emzirerek yıllarca ‘muhafazakar’
oy deposu olarak kullanan popülist
siyasete sermayeperver müteahhit
aklını buyuruyordu.
Dolayısıyla her milim toprağından
‘rant’
fışkıran
İstanbul’dan
başlanacak milli yıkım/yapım
seferberliğiyle inşaat sektörü 7
milyon konut üretecekti ve devlet
2002 yılından beri toplanan 44
milyar lira Deprem Vergisi’ni
otoyollara ve duble yollara
döktüğünden
daha
otoriter
yasalara ihtiyaç vardı.
Böylelikle milli gelirdeki payı %6
olan inşaat sektörünün etkinliği,
%25’lere
çıkarken
yabancı
sermayenin konut projelerine ve
şişecek konut stokumuza ilgisi
15
tetiklenip, bizler de önümüzdeki
2-5-10-20 yıllık dilimlere yayılan
süreçte topyekûn ‘her an olası
bir depreme dayanıklı’ hale
gelecektik.
Ayrıca inşaat ve emlak piyasalarını
uçurarak,
şişirerek
büyüme
modelimizin selameti adına en
az 400 milyar dolarlık kaynak
transferi ve ekonomik dinamizm
söz konusuysa, sahiden de
‘demokrasi’ ikincildi.
Afet Ya sası tahakkümcü vasfı
tartışılmadan sessizce yasalaştı
ve %90 deprem bölgesi ve %70
kaçak yapılaşma diyarı ülkemizde
depreme karşı yegane ve sanki tek
çözüm dayatmasıyla medyada PR
propagandası başlatıldı.
Yasa
‘afet
riskli
alanların
dönüştürülmesi’ başlığıyla her
türlü mülkiyet ihlali ve hak
gasplarına karşı ‘zırhlandırılmış’
ve antidemokratik özü mahirce
‘gerekirse oy kaybetsek de
yıkarız, yakarız’ cebri söylemine
vardırılmıştı.
Böylesi büyük sosyal-ekonomikdemografik yer değiştirme ve kamu
kaynaklarının sermayeye transferi
‘vatanın depreme karşı korunması’
milli politikası retoriğinin ardına
yerleştirilmişti.
TO K İ - H ü k ü m e t- B a ka n l ı k ’ t a n
mürekkep
merkezi
otorite,
Afet Yasası gereğince verdiği
yıkım kararlarına yargı yolunu
kapatmakla kalmıyor, itiraz eden
olursa sonra suç duyurusunda
bulunacağı eğer iflah olmazsa
biber gazıyla ‘çıkar amaçlı çete
kurmakla’ suçlayacağı vatandaşa,
‘senin yaşam alanı hakkına ben
vesayet ederim’ derken anayasal
barınma hakkını da süresiz askıya
alıyordu.
Yasanın 5. maddesi yıkım kararı
sonrası tahliye edilen yapı
sahiplerine, işyeri sahiplerine,
kiracılarına geçici konut ve işyeri
tahsisi yapabilir diyor yani ‘kesinlik’
içermeyen bir olasılığı ima ediyor.
Açıkçası ‘yapabilir de’ ya da
‘yapmayabilir de’ müphemliğiyle
merkezi
rantlı
bölgelerde
evlerinden çıkartılan emekli,
yaşlı, yoksul kesimler, belki 60
km uzakta bakım masraflarını
bile yüklenemeyecekleri konut
adresleri gösterilip sonra sokağa
bırakılabilirler.
Hükümetin belirleyeceği kurulların
‘riskli alan’ ve ‘riskli yapı’ kararları
yargı dışı- totaliter nitelikte olurken
binanız depreme dayanıklı olsa
bile, bilimsel raporlarla kanıtlansa
dahi eğer riskli alanda yer alıyorsa
60 gün içinde yıkılacaktı.
Çünkü muhtemelen konutunuz
‘milli kentsel dönüşümümüz’
dahilinde TOKİ tarafından taltif
edilmiş bir yapı firmasının çok katlı
marka konut projesine hanidir
katılmış olacaktı.
Yasanın
sınırsız
yıkım/yapım
kepçesinin kapsamına afet riski
taşımayan, koruma altındaki
kamuya ait taşınmazlar, tarım,
mera alanları, zeytinlikler, orman
arazileri ve sitlerin katılmasının
depreme dayanıklı yapı üretmeyle
ilgisi tabii ki yoktu ama imara
açılmalarıyla tartışılamaz ilişkileri
vardı. m
Görseller
1.haber.sol.org.tr
2.haber.marmara.edu.tr
3.kayitsizkalamamak.blogspot.com
4.gorkorg.blogspot.com
5.yurttahaber.com
6.istanbulium.blogspot.com
7.iguneltr.wordpress.com
8.Mustafa İzberk
9.Mustafa İzberk
10.blublu.org
11.Kent Hareketleri - AGFE Eylemi 2012
12.Atilla Özer
13.blublu.org
14.Armand Homsi
15.haberturk.com.tr
15
16
SUBAT 2012
l
03
Taksim Platformu Taksim Gezi Parkı’nın bir kültür varlığı
olarak korunması gerekliliği talebiyle 2 Numaralı KVKK’ya
tescil başvurusu yaptı.
lKültür ve Turizm Bakanlığı, AKM’de tadilat, tamirat ve
güçlendirme yapmak üzere ihaleye çıkılacağını açıkladı.
lUNESCO’nun danışman kuruluşu olan ICOMOS Beyoğlu,
İstiklal Caddesi, Taksim ve Tarlabaşı’nda gerçekleşen plan,
proje ve kentsel uygulamalar hakkında yayınladıkları ortak
açıklamayla ilgili kurumları şeffaf ve açık olmaya, gerçek
katılımcı planlama sürecini uygulamaya davet etti.
lİBB Meclisi’nin oy birliğiyle onayladığı Taksim Meydanı
Yayalaştırma Projesi, İstanbul II Numaralı KTKK’den ‘plan
tadilatı’ adı altında geçti (Agos).
l
1
01
Uzun zamandır
üzerinde
tartışılan
2B orman
arazilerine
yönelik yasa
tasarısı,
TBMM’ye
gönderildi.
02
lİBB
Başkanı Kadir Topbaş Haydarpaşa
Garı’nın fonksiyonunun değişeceğini ifade
etti: “Trenler mevcut Marmaray’ı kullanmak
suretiyle kesintisiz geçecekler. Yani bir
gar ihtiyacı kalmayacak. Haydarpaşa tren
garını, kısmen belki bir konaklama fırsatı
verebilecek şekilde değerlendirilebileceğiz”
(Radikal).
lUlaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı
Binali Yıldırım, İstanbul’a 3. Köprü için 5
Nisan’da teklif alacaklarını anımsatırken,
“Eğer yine talep olmazsa, C planımız da hazır.
Bu köprüyü her halükarda yapacağız.” dedi
(Hürriyet).
lYTÜ Senatosu “üretilecek kentsel dönüşüm
projelerinin mutfağında yer almak istiyoruz”
açıklamasını yaptı.
09
Projesi için teklifi
iki yıl önce alınan
Taksim Camii
ve Dinler Tarihi
Müzesi halka
açıklandı.
2
4
12
Taksim Platformu’nun
çağrısıyla İstanbullular, Taksim
Projesi kapsamında kesilecek
Gezi Parkı’ndaki ağaçları
sahiplendiler. Eyleme katılan
milletvekili, sanatçı, yazar
birçok kişi isimlerini ağaçlara
yazdı.
14
10
Taksim Yayalaştırma
3. Köprü Yerine Yaşam
Projesi, İBB
Platformu tarafından
Başkanlığı tarafından
Karayolları Genel
onaylanarak askıya
Müdürlüğü önünde
çıkarıldı.
“Yaşam İhaleye
Çıkarılamaz” protestosu
gerçekleştirildi.
3
5
17
SUBAT 2012
l
15
lİETT arazisinde eski plana dönüldü.
Belediye ile ŞPO ve İMO arasında
hukuk savaşına neden olan “eski imar
planı” İBB Meclisi’nde oy çokluğuyla
kabul edildi (Hürriyet).
lMO İstanbul Büyükkent Şubesi
tarafından yapılan dayanışma çağrısı
üzerine 70’e yakın kuruluşun katılımıyla
Taksim Dayanışması adı altında
toplanıldı. Dayanışma sekretaryasının
MO İstanbul Büyükkent Şubesi ile
ŞPO İstanbul Şubesi tarafından
yürütülmesine karar verildi.
16
Kadıköy Göztepe Parkı’nda
7 yıl önce mahkeme kararı
ile yapımı durdurulan cami
projesi, Danıştay’ın bozma
kararı ile İBB Meclisi’nin
gündemine yeniden geldi
(Hürriyet).
6
20
İBB Meclisi, Danıştay’ın
“Kadıköy’de ibadet
alanına ihtiyaç var”
kararına dayanarak
Göztepe Parkı’nın
bir kısmında cami
yapımına onay verdi.
8
21
ŞPO, “Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun
Tasarısı” hakkında kamuoyu açıklamasında bulunarak yasanın amaca
hizmet etmekten uzak olduğunu vurguladı.
22
19
YTÜ Şehir ve Bölge Planlama Bölümü’nden bir grup öğretim üyesi
yaptıkları açıklama ile Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi
Hakkında Kanun Tasarısı’nın ve kentsel dönüşüm adı altında yapılmış
ve yapılabilecek olan uygulamaların kayıtsız şartsız savunucuları ve
uygulayıcıları olmayacaklarını beyan etti.
lTürkiye mega projelerle İstanbul’u baştan yaratıp,
trafiği düzeltmek amacıyla 2020 Olimpiyatları’na
adaylığını resmileştirdi (Sabah).
lBizans Tarihi, Sanatı, Mimarlığı ve Arkeolojisi
Uzmanları yayınladıkları açıklama ile yetkilileri ve
İstanbul halkını Tarihi Yarımada’ya sahip çıkmaya
çağırdı.
7
9
18
l
TAKSIM MEYDANI
l
l
TARIHLERLE Taksim Meydanı 1887
1731
Taksim Meydanı’na adını veren
tarihi su maksemi Sultan I.
Mahmut
Dönemi’nde
şehre
hizmet vermeye başladı. Maksem
bugünkü halini 1839’da aldı.
Meydan’ın önemli anıt eserlerinden
Aya
Triada
Kilisesi
inşaatı
tamamlandı.
1928
Taksim Cumhuriyet Anıtı törenle açıldı.
1939
Lütfi Kırdar döneminde Atatürk’ün
onayıyla görevlendirilen şehirci
ve mimar Henri Prost’un planları
kapsamında Topçu Kışlası’nın
yıkımına ve 2 No.lu Park alanı
olarak
adlandırılan
Taksim
Gezisi’nin düzenlenmesine başlandı.
1940
Gezi Parkı’nın meydana bakan
tarafına İsmet İnönü heykeli için
büyük bir kaide yerleştirildi fakat
heykelin açılışı gerçekleşmedi.
Uzun yıllar meydanda yer alan
kaide 1982’de Maçka’ya taşındı.
1943
Taksim Gezi Parkı tamamlanarak
kamusal kullanıma açıldı.
1960
27 Mayıs Darbesinin ardından
Taksim Meydanı’na Süngü Anıtı
yerleştirildi. Anıt 12 Eylül 1980
darbesinin ardından meydandan
kaldırıldı.
1969
Taksim Meydanı’nın ve Cumhuriyet
Dönemi’nin simge yapılarından
Atatürk Kültür Merkezi hizmete açıldı.
1977
1 Mayıs Kutlamalarında kalabalığa
ateş açılması sonucu çıkan olaylarda
34 kişi hayatını kaybetti. Bu olay
tarihe Kanlı 1 Mayıs olarak geçti.
1988
Belediye Başkanı Bedrettin Dalan
dönemindeTarlabaşıBulvarı’nınaçılması
sebebiyle Şişhane ve Tarlabaşı’nda
yıkımlar gerçekleşti. Meydan’ın araç
trafiği zamanla yoğunlaştı.
9
19
1990
İstiklal Caddesi’nin araç trafiğine
kapatılmasıyla caddenin Taksim
Cumhuriyet Anıtı ile ilişkisi
güçlendi.
1999
İstanbul 1 Numaralı Anıtlar Kurulu,
Taksim Meydanı, AKM, Tarihi Su
Maksemi ve Taksim Gezi Parkı’nın
bir bütün olarak korunması
gerektiği yönünde karar verdi.
2007
Kanlı 1 Mayıs’ın 30. yıl dönümünde
sendikaların 1 Mayıs’ı yeniden
Taksim Meydanı’nda kutlama
talebine İstanbul Valiliği üç yıl
boyunca izin vermedi. 2010
yılında Taksim yeniden 1 Mayıs
kutlamalarının adresi oldu.
2009
Beyoğlu Kentsel Sit Alanı’na ilişkin
Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı
yürürlüğe girdi. Planda Taksim
Meydanı’na ilişkin yeraltı ulaşım
projesi ve Taksim Gezi Parkı’na
Topçu Kışlası’nın ihya kararı yer
almıyordu.
2010
33 yıl sonra Taksim Meydanı
yeniden 1 Mayıs Kutlamalarına
açıldı.
2011
Beyoğlu Kentsel Sit Alanı’na ilişkin
Koruma Amaçlı Uygulama İmar
Planı yürürlüğe girdi.
2011
71 yıl önce yıkılan Topçu Kışlası II
No.lu Anıtlar Kurulu tarafından
korunması gerekli kültür varlığı
olarak tescil edildi.
2011
Taksim Meydanı Projesi ve
Topçu Kışlası 12 Haziran Genel
Seçimlerinden önce Başbakan R.
Tayyip Erdoğan’ın seçim programında
yer alan Çılgın Projelerden biri olarak
kamuoyuyla paylaşıldı.
03 SUbat 2012
l
İstanbul Büyükşehir Belediye
Meclisi’nin oy birliğiyle onayladığı
Taksim Meydanı Yayalaştırma
Projesi, İstanbul II Numaralı
KTVKK tarafından onaylanan plan
değişikliği ile yasal zemin kazandı.
14 Subat 2012
l
Taksim
İstanbul
Yayalaştırma
Projesi
Büyükşehir Belediye
Başkanlığı tarafından askıda ilan
edildi.
l
30 Ekim 2012
Taksim Meydan düzenlemeleri
kapsamında tünel inşaatları için ilk
kazma Zambak Sokak’a vuruldu.
06 Kasım 2012
Taksim
Meydanı
düzenleme
projesi kapsamında Tarlabaşı ile
Cumhuriyet Caddeleri bariyerlerle
kapatıldı. İnşaat fiilen başladı.
08 Kasım 2012
Taksim Gezi Parkı’na yapımı
onay bekleyen Topçu Kışlası
için kesilecek ağaçların yanı sıra
avlusunda buz pisti yapılacağı
açıklandı.
Projenin
mimarı
Halil Onur “Keşke yarışmayla
tasarlansaydı.”
açıklamasında
bulundu (Radikal).
10
20
l
l
TARIHLERLE Taksim
Dayanısması
l
24 Kasım 2012
Taksim Meydanı Projesi’nin ilk
etap ihalesi gerçekleştirildi. Taksim
Dayanışması
ihaleye
girecek
şirketlere çekilme çağrısı yaptı.
Silahtaroğlu
İnşaat
ihaleden
çekilirken en uygun teklifi veren
Kalyon İnşaat ihaleyi kazandı.
8 Aralık 2012
23 AGustos 2012
02 Mart 2012
Taksim Dayanışması tarafından
Taksim Meydanı projesine karşı bir
Ortak Deklarasyon metni kamuoyu
ile paylaşıldı.
12 Mart 2012
Taksim Yayalaştırma Projesi’ne
itiraz hakkını kullanan ŞPO İstanbul
Şubesi Yönetim Kurulu üyesinin İBB
tarafından işine son verildi, Taksim
Dayanışması İBB binası önünde
basın açıklaması gerçekleştirdi.
l
14 Ekim 2012
Taksim Meydanı düzenlemelerine
karşı
Taksim
Dayanışması
tarafından
yapılan
basın
açıklamasının
ardından,
çalışmaların başlayacağı yer olan
Cumhuriyet Caddesi’nde insan
zinciri oluşturuldu.
13 Mart 2012
Taksim Yayalaştırma Projesi’ne
yönelik MO, ŞPO ve sendikalar
işbirliğiyle toplanan bireysel itiraz
dilekçeleri İBB’ye teslim edildi.
4 Kasım 2012
Taksim
Dayanışması
Taksim
Nöbeti’ne başladı. 30 gün boyunca
Taksim
Meydanı’nda
nöbet
tutuldu, bilgi broşürleri dağıtıldı ve
imza standı açıldı.
17 Mart 2012
Taksim
Dayanışması
Tünel
Meydanı’ndan Taksim Meydanı’na
kadar ilk yürüyüş eylemini
gerçekleştirdi.
l
06 Haziran 2012
Taksim
Projesi’nin
Taksim
Dayanışması bileşenlerince yargıya
taşındığına ilişkin basın açıklaması
Gezi
Parkı
merdivenlerinde
yapıldı. l
27 Haziran 2012
Taksim İhalesi hakkında basın
açıklaması
yapan
Taksim
Dayanışması, sembolik Taksim
Meydanı tapularını da dağıttığı
etkinlik
ardından
meydanda
sabahlayarak nöbet tuttu.
11
Taksim Dayanışması “Bu Akıl Dışı
Projeyi Derhal Durdurun” başlıklı
bir basın açıklaması yaptı.
Gezi Parkı’nda her cumartesi
devam edecek olan “Taksim
Nöbetleri”nin ilki gerçekleşti.
18 Aralık 2012
Taksim Projesi’ne karşı toplanan
50.000 imza II No.lu KVKK’ya
teslim edildi. m
l
TAKSIM DAYANISMASI
ORTAK DEKLARASYONU
l
Çağdaş
ve
demokrat
bir
ülkede kabul edilemez karar
mekanizmaları, Taksim Projesi ile
tekrar karşımıza çıkmıştır. Bilimsel,
teknik ve demokratik süreçler
çalıştırılmadan
kamuoyuna
sunulan meydan düzenlemesinin
geri dönülmez yanlışlara yol
21
açacak olması bizleri bir araya
getirmiş ve Taksim Meydanı’na
sahip çıkmamızı gerektirmiştir.
Taksim
Projesi
ilk
olarak
seçimlerden
önce
Başbakan
tarafından açıklandı. Peşinden,
kamuoyuna
yayalaştırma
projesi adı altında sunulan plan
değişikliği İstanbul Büyükşehir
Belediye Meclisi ve 2 numaralı
Kültür Varlıklarını Koruma Bölge
Kurulu tarafından onaylandı. Plan
değişikliği, evrensel şehircilik
değerleri göz ardı edilerek, ulaşım
planlama ve projelendirme bilim
ve tekniği gözetilmeden, üstelik
koruma ve hukuk kurulları ihlal
edilerek ilan edildi. İlan edilen,
aslında
bir
“betonlaştırma”,
“insansızlaştırma”
ve
“kimliksizleştirme”
projesidir.
Bu proje aynı zamanda, araç ve
yaya güvenliğini tehdit eden dalış
ve kentimizin en önemli kamusal
alanıdır. Projenin bir oldubittiye
getirilmeden,
acil
olarak
durdurulmasını talep ediyoruz.
Taksim’in, daha bütüncül bir
yaklaşımla, sahip olduğu sosyal,
tarihi, toplumsal, kültürel ve
ekolojik değerler göz önünde
bulundurularak, evrensel kuram
ve kurallara uygun, dürüst,
şeffaf, katılımcı ve demokratik
yöntemlerle
düzenlenmesini
istiyoruz.
12
rampaları ve istinat duvarlarıyla, Taksim Meydanı, Cumhuriyet
yayaların
meydana
erişimini dönemi kent düzenlemelerinin ilki
engelleyen
koridorlaştırılmış ve belki de en önemlisidir. Taksim,
kaldırımlarıyla, tarihi bir ortamın tüm bayramlarımızı, şenliklerimizi,
görsel ve yaşamsal bütünlüğünü sevinçlerimizi, tepkilerimizi ve
hak taleplerimizi dillendirdiğimiz
yok eden bir yeraltı projesidir.
Plan değişikliğine gayrihukuki demokrasi meydanımızdır.
bir
şekilde
eklemlenerek, Taksim Meydanı’na hep birlikte
kamuoyuna Topçu Kışlası’nın sahip çıkıyoruz.
ihyası adı altında yeni inşaatlar Çünkü TAKSİM HEPİMİZİN! m
dayatılmaktadır. Hepimize açık,
hepimizin hakkı olan, şehrimizin YORUMLARLA TAKSIM MEYDANI
merkezindeki yegane park alanı,
depremde sığınacağımız Gezi Dr. Murat Belge: Taksim’in Topçu
Parkı elimizden alınmakta, ağaçlar, Kışlası’nı yeniden yapmak iyi bir
yürüme, buluşma ve dinlenme fikir mi? Bence değil. 1939’da da
alanları betonlaştırılmaya ve bunu yıkmaya karar vermişler
ticarileştirilmeye çalışılmaktadır. ve yıkmışlar, bugünküne benzer
Bir kez daha kamuoyu yanıltılarak bir süreçle. O iyi bir karar mıydı?
güç ve paranın prestij kazanması Bence o da iyi bir karar değildi.
hedeflenmektedir.
Koskocaman bir bina var, kötü bir
Taksim, bir bütün olarak koruma mimari olduğunu iddia edemezsin;
altına alınmış kültür varlığımızdır bu büyüklükte bir bina bulunduğu
l
22
l
BIRKAÇ YAZI...
RÜKÜŞ, İSRAFKAR, GÖRGÜSÜZ
Prof. Dr. İhsan Bilgin, Taraf, 19.02.2012
13
yerin karakterini de belirler.
Geliyorsun, yıkıyorsun. Ama şimdi,
aradan 73 yıl geçmiş. Taksim’i
Topçu Kışlası’yla görmüş kaç kişi
olabilir hayatta? İstanbulluların
özledikleri,
yeniden
görmek
istedikleri bir şey olmaktan çıkmış
(Taraf, 13.02.2012).
Mimar Prof. Dr. Uğur Tanyeli:
Taksim’de yapılacak çok iş var; en
azından otobüs duraklarındaki
o pejmürdelik giderilebilir. Ama
radikal bir değişikliğe Taksim’in
ihtiyacı yok. Hele hele otoları yere
gömmeye hiç gerek yok. Üstelik
alt geçit girişlerinin ne kadar
kötü olacağını hesap edersek,
Taksim’i düzenlememek sonucuna
varacağını söyleyebilirim. Sonunda
Aksaray’a benzeyen bir yere
dönüşebileceği riskini herkes
dikkate almalıdır.
1930’larda ortadan kaldırılmış
bir kışla binası. “İlle de ben
bunu
yeniden
yapacağım”
demek çocuksu bir inat. Reel
bir talep, yeniden yapılmasını
gerektiren hiçbir neden yok.
Kışla çoktan yok edilmiş, yerine
Erken Cumhuriyet’in en önemli
kentsel
düzenlemelerinden
biri gerçekleştirilmiş. O park,
yerinde konumlandığı eski Topçu
Kışlası’ndan
mimari
anlam
bağlamında daha önemli. İlla
bir rekonstrüksiyon yapılacaksa
İstanbul için başka öneriler olabilir
(Milliyet, 20.02.2012). m
Evet, kentlere ve özellikle
de İstanbul’a yatırım yapılıp
yapılmaması, ekonomik ve sosyal
hareketliliğin hem göstergesidir,
yani
sonucudur,
hem
de
sebeplerinden biri. Bulunduğumuz
tarihsel anda hem bazı yatırımcılar,
hem de AK Parti’de siyaset yapmayı
kariyer hedefi haline getirmiş
“Erman hoca” misali “hoca”
olan, sözde duayen, kimi kentle
ilgili meslek sahipleri, İstanbul’a
mutlaka büyük ve sansasyonel
proje gerektiğini empoze ederek
başbakanı ve belediye başkanını
yanıltıyorlar. Bu yanıltmayı da
“vizyon” gibi bazı sözcüklerin
ardına saklayarak yaptıklarından,
olabileceğinden daha cazip bir
paket içinde sunmuş oluyorlar.
‘Vizyoner’ projeye gerek var mı?
Marmaray/ metro... köprü, kanal
vs..
Oysa iki nedenle bugünkü
Türkiye’nin, İstanbul’un ve siyasi
iktidarın “vizyon” adı altında
paketlenmiş büyük yatırımlara
ihtiyacı yok:
1. Türkiye bu dönemde zaten
tarihindeki en hareketli ekonomik
ve siyasal dönemlerinden birini
23
yaşıyor; işte giderek efsaneleştirilen
ekonomik büyüme trendleri, işte
ilk defa artık çözülmenin eşiğine
gelinmiş vesayet rejimi sorunları,
işte nihai adım bir türlü atılamasa
da Kürt sorunu konusundaki
önceden hayal bile edilemeyecek
kıpırdanmalar.
2. Hem İstanbul’un hem de
siyasi iktidarın “vizyon” sözcüğü
ile paketlenmiş büyük, rüküş,
israfkar ve görgüsüz projelere
ihtiyacının olmamasının ikinci
nedeni, bu dönemde zaten Asya
ve Avrupa yakasının demiryolu
ağlarını
birbirine
bağlayacak
olan Marmaray projesiyle -belki
Konstantin’den beri- tarihinin en
büyük ve dönüştürücü projesine
kavuşmanın eşiğinde olmasıdır.
Bırakınız Kanal gibi mimari ve
kent planlama olarak israftan;
dolayısıyla görgüsüzlükten başka
bir anlama gelme şansı olmayan
ve doğayı taklit etmek gibi tarihte
de emsali olmayan Zihni Sinir
projelerini; Boğaz Köprüsü gibi
yakın tarihe damgasını vurmuş
Demirel ve Özal gibi politikacıların
da iştahını kabartmış büyük yatırım
ve eser verme heveslerini bile
manasız hale getirmektedir. Evet,
Marmaray ve aracılığıyla 100 yıllık
gecikmeyle İstanbul’un demiryolu
ağını
kapatacak,
dolayısıyla
metrosunu tamamlayacak bir
projeye imza atacak bir başbakanın
ve belediye başkanının ne kanala
ne köprüye ne de Taksim’e
ihtiyacı var. Çünkü zaten bunların
hepsinden misliyle önemli bir
projeyi,
İstanbul’un
makro
formunu yeniden şekillendirecek
ve şehri herkes tarafından kolayca
ulaşılabilir kılacak bir hamleyi
gerçekleştirmenin eşiğindeler. Her
yeni arayış eldeki tarih değiştirici,
eşik atlatıcı projenin önemini
azaltmakta, inisiyatörlerinin ona
sahip çıkmadığı izlenimi vermekte,
İstanbul’un kadim tarihinin en
önemli
projesi
gölgelenmiş
olmaktadır.
Aksaray, Dolmabahçe, Tahtakale
Ve... Taksim...
Ve en sonunda da Taksim; tıpkı
Boğaz’a köprü gibi Taksim de
kalıcı
iktidarların
müdahale
etmekten kendilerini alamadıkları
bir yer olmuştur. Bunda herhalde
çok merkezli bir metropol olan
İstanbul’un en önemli merkezi
olmasının payı büyüktür; farklı
sınıfların, kimliklerin, kuşakların,
alt kültürlerin karşılaşma, “görme
ve görülme” mekanıdır Taksim.
Dolayısıyla kozmopolitlik için
örnek gösterilecek ilk yerdir.
Metropollerdeki tecrit yaşama
biçimlerinin ve alışkanlıklarının
başlıca
küresel
konulardan
ve sorunlardan biri olduğu
bir dünyada herkesi herkesle
karşılaştıran bir yer olarak
Taksim’in, aynı zamanda da bir
trafik kavşağı olması, tek önemli
özelliği değildir. Bu saptamalar
Taksim
projesinin
başlıca
14
24
meşruiyet zeminini (trafik yerine
yaya!) kaydırmakta ve geçerliliğini
ortadan
kaldırmaktadır.
Meydanda zaten her türlü sosyal
sınıf ve tabakadan, kuşaktan, etnik
gruptan ve semtten insanlar ve
gruplar bulunmaktadır. İstanbul’da
bayram öncelerinin Eminönü ve
Tahtakale’sinden başka böyle
bir yer de yoktur. Dolayısıyla
Eminönü-Tahtakale ile birlikte
İstanbul’un yayalaştırılmak ve
yaya çekmek üzere müdahale
edilebilecek en son iki yerinden
biridir Taksim. Bu nedenlerle
bugün Taksim’in orta yerinde
durulup çevreye bakıldığında
esas hareketliliğin 5-10 belediye
otobüsüyle 20-30 sarı taksiden
ziyade, caddelere de taşmış yaya
sirkülasyonundan kaynaklanması
ve araçların caddelerdeki yaya
sirkülasyonunu kesintiye uğratır
pozisyonda kalmaları da tesadüf
değildir.
Gelelim yeni projeye ve onun
muhtemel sonuçlarına; iddia
edilenin aksine asıl projeden
sonra zaten büyük oranda
15
yaya sirkülasyonu ile dolu olan
İstanbul’un bu en büyük boşluğu,
trafik tarafından kalıcı bir biçimde
işgal edilmiş olacaktır. Trafik,
sadece seyir halindeki araçların
toplamı demek değildir. Kentlerde
trafik uğruna kaybedilmiş alanlar
varsa bunların büyük bölümünü,
beceriksizlik ve sakarlıkla kente
serpiştirilen trafik akışı için
yapılmış inşaatların ve dev
altyapıların oluşturduğu aşikardır,
yoksa sabah ve akşam arka arkaya
dizilmiş araçlar değil. Ne de olsa
araçlar geçicidir gelir -geçerler (adı
üstünde: otomobil) ama trafik için
yapılmış inşaatlar kalıcıdır, gece
-gündüz, yaz -kış kıpırdamadan
dururlar (adı üstünde gayrimenkul).
Gözümüzün önüne İstanbulAnkara otoyolunun Hereke, Darıca
gibi yerleşim alanları ile kesişme
noktalarını getirelim. Buraları
yaşanmaz kılan trafik, arka arkaya
dizilmiş araçlar mıdır, yoksa
bunların üzerinden geçmesi için
yapılmış viyadükler mi? Aynı şey
Kağıthane vadisindeki viyadükler
için de geçerlidir. Günümüz
kentlerinde viyadüklerden ve
dalışçıkış tünellerinden daha
hacimli kütle bulunmamaktadır.
Öyle ki tek başlarına bu viyadük
ve kavşak çözümleri, BadenBaden gibi sevimli bir Ortaçağ
kentini dev bir otoyol kavşağının
yan
tesislerine
dönüştürüp
cehenneme çevirebilmektedir. Bu
viyadük ve kavşak çözümlerinin
Los Angeles gibi bazı yığılma
bölgeleri için çözüm olabildiklerini
de unutmamak gerekir tabii. Ama
bu çözümler yığılmanın değil de
kentleşmenin sözkonusu olduğu
yerler için her zaman sorun
oluştururlar. Öyle ki, Boston gibi
Amerika’nın en makul ölçekli
kentlerinden birinin limanı ile
yönetim merkezi bile denize teğet
geçen bir dalış -çıkış tüneli ve
viyadük tarafından darmadağın
edilebilmekte ve bütün şehri
ayağa kaldıracak bir huzursuzluğun
kaynağı olabilmektedir. Bir an
için Valide Camii’nin yanındaki
(Pertevniyal Lisesi’nin altı) Aksaray
kavşağının 1970’ler öncesini
getirelim gözümüzün önüne; ve
25
kavşağın ortasındaki dairesel
çim refüjün çevresine dizilmiş
birkaç 1950 model damalı taksi
ile Bakırköy minibüsünü. Bir de
şimdiki viyadüğü düşünelim. Değer
miydi bu taksileri ve minibüsleri
kent peyzajından silmek uğruna
bu viyadüğe katlanmaya? O kadar
uzaklara ve gerilere gitmeye
gerek de yok. Dolmabahçe Stadı
ile Dolmabahçe Sarayı arasındaki
kavşağın bir şimdiki halini bir
de İstanbul’un genel trafik akışı
bakımından son derece faydalı
olan tünellerden önceki halini
sırayla
getirelim
gözümüzün
önüne. Hangisinde trafik o alanı
daha çok işgal ediyor? Tünellerin
genel faydası bir yana; değer miydi
araçları görünmez kılmak uğruna
şehrin o kıymetli noktasındaki dalış
ve çıkış tünellerine katlanmaya?
Hangisi daha trafik odaklı, eskisi mi
yenisi mi? Hangisi daha hesaplı?
Hangisi daha efektif?
İşte Taksim’i de bekleyen sonuç:
Aksaray ve Dolmabahçe için
sorduğumuz
karşılaştırmalı
soruları 10-15 yıl sonra Taksim
Meydanı için sorduğumuzda;
dalış-çıkış tünelli, viyadüklü proje
sonrası Taksim’i değil de bugünün
sözde trafiğin işgaline uğramış
Taksim fotoğraflarını tercih ediyor
olacağımız şimdiden belli değil
mi? Üstelik bu kez feda edeceğimiz
sadece kent peyzajı olmayacak.
Muhtemelen
İstanbul’un
en
kozmopolit, canlı ve cazibeli
alanını, tüm vaatkar ilişkileri ve
ötekiyle karşılaşma imkanlarıyla
birlikte yitirmiş olacağız. Bir kez
daha hep birlikte Taksim’in alacağı
o dalış-çıkış tünelli, viyadüklü
kasvetli peyzajı canlandıralım
gözümüzde; gerçekten istiyor
muyuz kozmopolitliğin üzerine
dökülecek o, büyük ihtimalle
öncülleri gibi beceriksizce inşa
edilecek kütleleri? Değer mi?
Üstelik de ne uğruna?..
Konu Taksim olunca ister istemez,
12 Eylül sonrası yönetimlerinin
istikrarla sürdürdükleri burayı
siyasal/ sosyal hareketliliklere
kapatma kararlılığı ile Taksim’in
sosyal
bellekteki
simgesel
anlamlarını bir arada akla
getirince acaba diye düşünmeden
edemiyor insan. Bütün bunlar
kastedilmeyen sonuçlar değil de
sonuçları bilinerek ve istenerek
alınan kararlar mı? İktidarların
bu kozmopolit bellekle sosyal
hareketliliğin buluşması halinde
olacaklara ilişkin bizler tarafından
kestirilemeyen bir bilgileri ve
sezgileri var da haberimiz olmadan
birbirlerine
mi
aktarıyorlar?
Birbirlerinden öğreniyor olabilirler,
ama başkalarına kapalı oldukları
belli. Yoksa mimarlık okullarının
ve Mimarlar Odası’nın en gözde
konularından olan bu meydana
(örneğin Bilgi Üniversitesi Santral
kampusu mimarlık binası girişinde
Bilgi
mimarlık
atölyelerinde
üretilmiş
alternatif
Taksim
çalışmaları ve projeleri halen
sergilenmeye devam edilmekte)
göz göre göre bu ölçüde kaba -saba
ve elleri titremeden davranmaları
bu kadar da kolay olmazdı.
Tabii Taksim gibi şehrin en
hareketli, cazip ve göz önünde
alanı sözkonusu olduğunda konu
viyadük ve dalış-çıkış tünelleriyle
16
26
17
de kapanmıyor. Anti-mimari ve
anti-kentsel her türlü ideoloji ve
klişe saçılıveriyor ortalığa. Mimari
olarak anlamlı olabilecek pek çok
konu kuyrukta projelendirilmeyi ve
kaynak ayrılma sırasını beklerken
bu klişeler hemen somut projeye
dönüşüveriyorlar. İşte 1940’ların
sakarlığıyla ortalığı temizlemek
uğruna alelacele yıkılıvermiş
Taksim kışlasını yeniden-inşa etme
projesi; tıpkı Gülhane Parkı’nın
Topkapı Sarayı’nı şehirden tecrit
etmesi gibi Yıldız ve Dolmabahçe
saray komplekslerini şehirden
tecrit etmek üzere bırakılmış
Maçka
Parkı
boşluğunun
çeperlerine bu tecridi iyice
tahkim etmek üzere yerleştirilmiş
Gümüşsuyu-Taksim-TaşkışlaHarbiye-Maçka kışlalar zincirinin
parçası olan bu kışla - Topçu Kışlası,
tıpkı diğerleri gibi gerçekten de iri
cüssesi ve modüler kurgusuyla
birçok farklı işlevi barındırabilecek
bir kapasiteye sahiptir. Ancak tıpkı
40’larda yıkılmasının anlamsız
ve faydasız olması gibi bugün
replikasının yeniden-inşası da
alternatif
çözümlere
oranla
daha
otomatiğe
bağlanmış,
yaratıcılığa ve mimarlığa uzak bir
düşüncesizlik örneğidir. 1940’larda
Berlin yeniden inşa edilerek ayağa
kaldırılırken Topçu Kışlası yerle bir
ediliyordu. 2010’larda ise Berlin
müze adası üzerindeki “Neues
Museum” döneminin en dikkat
çeken girişimlerinden ve mimari
projelerinden biri olarak David
Chipperfield tarafından bütün
meslek camiasının hayranlığını
kazanacak bir zarafet ve incelikle
restore edilirken; bunun yerine
Topçu Kışlası için 90 sonrası
Berlin’inin en çok eleştirilen
projesi olan, yine müze adası
üzerindeki 2. Dünya Savaşı’nda
yıkılan şehir sarayının yeniden
inşası projesi model alınmış
oluyordu.
Şehir,
yöneticiler
tarafından mimariden ve aklıselim
planlama pratiklerinden ısrarla
kaçırılıyor. Restorasyonun ve
yeniden kullanımın, mimarinin
ve planlamanın konusu olacağı
durumda bina yıkılıyor, tam da
yeni bir yorumla inşa edilmesinin
mimarinin ve planlamanın içinde
kalacağı durumda tedavülden
çıkmış inşaat tekniklerinin ve
artizanal
pratiklerin
sırtına
yüklenerek, önceki dönemin
inşaatını yapmanın maliyetleri ve
teknik zorlukları apaçık ortadayken
her şey göze alınarak replikasının
yeniden inşası yoluna gidiliyor;
yine aynı soru: peki ne uğruna?
En azından İstanbul’un yegane
tasarlanmış
modern
kentsel
peyzajı
olan
ve
Taksim’in
tamamına çeki-düzen vermek
bakımından kışladan çok daha
kullanışlı olabilecek Gezi Parkı’nın
restorasyonu ve yeni bir yorumu
için ayrılabilecek kaynağı, devri
geçmiş, gazı kaçmış bir hayalet
imgeyi taklit ederek diriltmek için
kullanmak uğruna...
İSTANBUL’DAN NASIL KAÇTIM?
Bekir Coşkun, Cumhuriyet, 13.11.2012
Yan yan yürüyor insanlar...
Ki karşıdan gelenler geçebilsin...
Karşıdan
gelenler
de
yan
yürüdükleri için herkes yola
sığıyor...
Yan yan yürüyenler şehri İstanbul...
Karşıdan karşıya geçişlerde ise “Z”
geçişi mesela...
Gelen
arabanın
tamponuna
değmemek için kalça sağa
atılırken, giden arabanın bagajına
arkadan kapanmamak için ise üst
gövde sola yatırılarak “Z” şeklinde
hiçbir yere değmeden geçebiliyor
insanlar karşıdan karşıya...
Tanınmaz halde güzelim...
İnsanlar Taksim’de kayboluyorlar
mesela...
Yolu bana sordular, ben de
kaybolduğum için söyleyemedim...
27
Birlikte çıkış aradık...
Yok...
Zaten
Taksim’de
kaybolmuş
gruptan birisi çukura düşerek
eksildi... Yol bulsan da artık adamı
bulamazsın...
Kimliğini yitirmiş İstanbul...
“Finans merkezi yapacağız” derken
aynalı çirkin binalarla dünyanın en
çirkin şehrini yaratmış görgüsüz...
Tarihin en büyük kent faciası bu...
Ünlü siluet gitmiş, ortasından
metro geçiriyorlar, Haliç bitmiş...
Yeşil görürseniz, demek ki
mezarlık...
İstanbul’da
yaşayıp
denizi
görmemiş olanların iktidarı kenti
yönetiyor, yeri göğü yağmalayıp
satmışlar...
Altgeçit, üstgeçit, metro, tünel,
köprü, yol, kaldırım, meydan,
sokak, cadde yetmiyor tıkış tıkış
nüfusa...
İnsan şehri, şehir insanı boğuyor...
Şoföre “kaçalım” dedim...
“Kapalı” dedi...
Ters istikamete gidersek daha hızlı
gideceğimizi söyledi...
Ters istikamete bastırdı...
Gidilecek yere varmak yerine,
uzaklaşarak varamazken “Oh...”
dedim şoföre:
“Oh... Ne kadar da güzel
gidemedik...”
Yeryüzünün muhteşem güzel
kentini hırsızlığa, talana ve
görgüsüzlüğe
teslim
ederek
bitirdiniz ya...
Helal olsun size...
O söz tersine döndü bende:
“İstanbul’un Ankara’ya dönüşü
güzel...”
Ben kaçtım...
Siz kaçamazsınız da...
TARZANCA PLANLAMA
Doğan Kuban, Cumhuriyet, 16.11.2013
Taksim Meydanı uygulamasını
Berlin’deki
uygulamalarla
karşılaştıracağım. Çünkü birkaç
gün önce Berlin’i yine gördüm.
Berlin sanki bir park içinde
yapılmışa benzer bir kenttir.
İstanbul ise deniz kenarında bir çöl
ve Boğaz kıyısında birkaç vahadır.
Berlin’in Branderburger Tor denen
taçkapısından doğuya doğru
Unter den Linden (Ihlamurlar
Altı) Bulvarı başlar. Berlin’in tarihi
çekirdeği eski Doğu Berlin’dedir.
Soğuk Savaşta Doğu ve Batı Berlin
arasındaki duvar Brandenburger
Tor’dan geçerdi.
Bu yeşil ve görkemli cadde
sarayların, operanın, Humboldt
Üniversitesinin ve müzelerin
yoğunlaştığı Alman İmparatorluk
merkezinin gösteri caddesiydi.
Müzelerin yoğunlaştığı alana
Müzeler Adası denir. Bergama
Müzesi de burada. Almanlar
Savaşta Amerikan ve İngiliz
uçaklarının korkunç ve insanlık dışı
yok etme saldırılarıyla harap olan
bu yolun çevresini hala restore
ediyorlar.
Bu cadde üzerindeki yıkımın
ortadan kaldırılması sırasında
pek çok eski yapı onarıldı.
Fakat yeni tasarımların önü
de kesilmedi. Pei’nin Louvre
Sarayının bahçesinde yaptığı cam
piramitten sonra dünya yeni ile
eski arasındaki ilişkilerin sadece
arkeolojik davranışlarla olması
gerekmediğini daha büyük bir
açıklıkla gördü. Berlin’de Unter den
Linden üzerinde çok güzel bir tarih
müzesi var (Historisches Museum).
Pei’nin bu müzeye eklediği ve bir
tünelle eski yapıya bağlanan ek
yapı, eskinin restorasyonu yanında
çağdaş mimari ve sanatın da
kent yenileme uygulamalarında
uluslararası duyarlıklarla ve büyük
bir sanat endişesiyle gerçekleştiğini
gösteren çok güzel ve itina ile inşa
edilmiş bir usta mimar yapıtı.
Norman Foster eski Reichstag’ın
yıkılmış kubbesi yerine camdan
yepyeni bir kubbe tasarladı.
Reichstag
restorasyonundan
önce olayın estetik alt yapısını
vurgulamak amacıyla ve uzun
sürecek restorasyonu sırasında
kentin bir şantiye gibi görünmesini
engellemek için (Bizim toplum
henüz buralara gelmedi!) ünlü
28
sanatçılar Christo ve Jean Claude
tarafından, en güzel çağdaş
‘installation’ örneklerinden biri
olarak kabul edilen, bir örtü
tasarlandı. Bu uygulama sanat
tarihlerine geçti. (Şimdi bir de
Taksim’den geçin!) Berlin’de benzer
uygar davranışlar saymakla bitmez.
Çirkin Binayı Neden Akıl Ettiler
Bir de İstanbul’a bakalım:
Sorumlular
Taksim
meydanı
trafiğini yeraltına alarak buraya
tasarlanacak meydanı sadece
yayalara bırakmak düşüncesini
savunabilirler. Fakat olay yer
üzerinde. Osmanlı mimari tarihinin
öğrenilmemiş yarım bilgileriyle
kente müdahele edilmesi acıklıdır.
Daha 2. Mahmut zamanında
topa tutularak yıktırılan Taksim
kışlası en az bilinen, bir çok kez
değişmiş, meydan cephesi ise
Türkiye’de hiç geçerli olmamış,
Fransız uydurması ‘Style Sarrasin’
(İspanyol ve Kuzey Afrika İslam
Mimarisi üslubunda) bir bezeme
ile olasılıkla Abdülaziz döneminde
yenilenmiş, çok çirkin bir geç
dönem yapısıdır. İstanbul’da kalan
kışlaları yüzeysel olarak inceleyen
herkes bunu görebilir. Bunu hangi
nedenle akıl etmişler acaba?
İstanbul gibi bir dünya kentinde
sanat ve tarih uzmanlarına ve aydın
kamuoyuna, hiç duyurmadan, ve
dolayısıyla hiç saygı duymadan
–ki bu, olayın tarihi, sanatsal ve
kentsel önemi hakkında hiçbir fikir
sahibi olmamak anlamına geliyorİstanbul için çok önemli bir projeyi,
hiçbir yapısıyla tanınmayan -ben
adını da öğrenmedim- bir mimara
yaptırıyoruz.
Peki, Norman Foster, Christo gibi
dünya ünlüleri Berlin’de, ve adını
kimsenin bilmediği bir mimar da
Taksim’de.
Bu mimar iyi bir proje de yapmış
olabilir. Ama kimse bilmiyor.
Oysa Berlin’de yok olmuş
Krallık sarayının restore edilip
edilmemesi yıllardır tartışılıyor.
Bizimki sadece kamuya saygısızlık
değildir. Böyle bir konunun
evrensel ve tarihi konumu
bağlamında hiçbir sorumluluk hissi
taşıyan düşüncenin geliştirilmediği
anlamına gelir. Ha bir alış veriş
merkezi, ha bir Taksim Meydanı.
Bu tür uygulamalar entelektüel
örgütlenmesini
yapamamış
toplumlar için tipik göstergelerdir.
Fakat bu tümce’nin sorumlular
için bir anlam taşıyacağını
sanmıyorum. Gerçi halk için de bir
anlam taşımaz. Zaten onun için
sorun olmuyor.
O Ucube Ortadan Kaldırılacaktır
Sur içinde Topkapı Sarayından
başlayıp
Sultanahmet’e,
Eminönü’nden Beyazıt’a uzanan
iki büyük anıtsal yoğunlaşma var.
Bunların çevresinin bit pazarına
benzeyen gelişmesinden söz
açmayalım. Boğaz kıyılarında
da
Tophane’den
başlayıp
Çırağan Sarayı’na ve Yıldız Sarayı
Bahçesi’ne uzanan bir anıtsal geç
imparatorluk aksı daha var.
Bizim ülke Osmanlı’nın ne
olduğunu hiç öğrenmemiş, ama
Osmanlı olma sevdalısı olanlarla
dolup taşıyor. Almanlar eski
saraylarını müze yapıyorlar. Biz
de otel yapıyoruz. Bu büyük bir
sevgi gösterisi olmalı! Müze tarih
ve bilim kültürünü, otel turizmticaret kültürünü vurgulayan
kullanımlar. Osmanlı’nın tüccarları
yeni zamanlara gelene kadar,
Yahudiler, Ermeniler, Rumlar ve
Levantenler idi. Annem ‘tüccarların
mahkemede tanıklık etmelerine
izin bile verilmezdi.” derdi. Biz bu
denli tüccar ne zaman olduk?
Taksim için düşünülen kışla
yenilemesi utanılacak bir olgudur.
Meydanın parka açılan cephesini o
çirkin cephe ile tıkamak her zaman
yüzümüzü kızartacak bir tasarım
olacak.
Taksim
yaya
meydanını
derinleştirecek bir tasarımla yeni
bir cephe oluşturulması, doğru
bir çözüm olmasa bile, o çirkin ve
sahte cephenin yinelenmesinden
çok daha iyidir. Yakın bir gelecekte
sağduyulu insanlar o gerçek
29
ucubeyi ortadan kaldıracaklardır.
Bilgi Yoksa Zeka İşe Yaramaz
Sevgili Okuyucular,
Berlin’e ve İstanbul’a yan yana
bakınca neden hala gelişmemiş
bir kültür çengelinde çırpındığımız
anlaşılıyor. Tarih bilmemek bir
yana, dünyayı anlamakta da zorluk
çekiyor bu toplum. Dünya tıp
araştırmalarında önemli bir yeri
olan Northwestern Üniversitesi’nin
Öğrenme Bilimleri Enstitüsü’nün
direktörü olan profesör Roger
C. Schank’ın ‘Dinamik Hafıza’
(Dynamic Memory) adlı bir kitabı
var; Cambridge University Press,
1999.) Shank ‘eğer bilgi yoksa
zeka’nın bir işe yaramadığını’
laboratuvar
çalışmalarına
dayanarak ileri sürer.
Türkler zeki ve dinamik dünya
fatihleri idiler. Binicilikleri ve
at üzerinde ok atmaları öteki
ordulardan daha iyi oldukça
hep başarılı oldular. Sonra ne
olduklarını ise tarihler yazıyor.
Anadolu’yu
fetheden
göçer
Türkler,
Osmanlı
döneminin
sonuna kadar cahil olarak yaşadılar.
İşlerini de İranlılar, Araplar,
Rumlar, Ermeniler, Levantenler ve
devşirmeler gördü. 18. yüzyıldan
sonra Avrupalıları da kullandılar.
19. yüzyılda Osmanlı başkentinde
uzmanlık isteyen işlerin başına
getirilenlerin bir listesini yaparsanız
bunu görürsünüz. Yirminci yüzyılın
başında % 90’ı köylerde yaşayan
Türklerin içinde kaç tanesi okuma
yazma biliyordu?
Entelektüel kurumlaşmasını hiçbir
zaman gerçekleştirememiş bir
toplumun çocuklarıyız. Bugün
cehaletin niteliği değişti. Fakat
öğrenilmesi
gerekenler
de
olağanüstü arttı. Şimdi okuyarak
cahil kalmaya devam ediyoruz.
Uzman düşmanlığı devam ediyor.
Yetişen uzmanları dışlayıp uslu
diplomalılarla iş görüyoruz.
Bu bilgi düşmanlığının planlama
ve tasarım uygulamasını, Taksim
Meydanı’nda
yaşayacağız.
İstanbul 1950’den bu yana
bu çorbasal gelişmelere çok
sahne oldu. Yanlışlığın suçu
Ahmet ya da Mehmet’te değil.
Toplum entelektüel gelişmesini
tamamlayamadı. Sokağı kirleten
ya da kural dışı davranan vatandaş
ile onun seçtikleri arasında fark
olamıyor.
Biz otomobilli ve telefonlu bir
ortaçağda yaşıyoruz. Fakat bu
kadar tutarsız ve çirkini ne Ortaçağ
Bağdat’ında,nedeSelçukIsfahan’ında
vardı. Bu toplumun kaderi mi? Yoksa
nedenini keşfedemediğimiz bir
yeteneksizlik mi?
Bizim
toplum
entelektüel
k u r u m l a ş m a s ı n ı
gereçekleştiremedikçe teklemek
zorunda. Bu benim kişisel görüşüm.
Birinci sorunumuz teklemenin
varlığından çok, neden bukadar
geri kaldığımızı anlamak iradesini
gösterememek;
İkinci
sorun
meydan planlamakla, buzdolabı
satmak arasındaki niteliksel farkı
öğrenememek! m
Görseller
1.konsensushaber.com
2.zugurduncenesi.com
3.halkevleri.org.tr
4.yesilgazete.org
5.yesilgazete.org
6.bianet.org
7.gundem.milliyet.com.tr
8.sporx.com
9.yildiz.edu.tr
10.Pervititch|Beyoğlu Kazası-Taksim
Nahiyesi Kocatepe Mahallesi,
Gümüşsuyu Mahallesi
11.iscibirligi.info
12.Taksim Dayanışması - 27 Haziran
Eylemi
13.Taksim Dayanışması - 18 Aralık Eylemi
14.Özcan Yüksek - kesfetmekicinbak.com
15.haberturk.com
16.Ece Özden Pak
17.Murat Meriç - radikal.com.tr
30
MART 2012
09
2
02
Taksim
Dayanışması
tarafından Gezi
Parkı’nda geniş
katılımlı basın
açıklaması
gerçekleştrildi.
1
06
S.O.S. İstanbul adlı sivil toplum
örgütü tarafından Haliç Metro
Geçiş Köprüsü için başlatılan
“Başka Bir Köprü Mümkün”
imza kampanyasında
toplanan 4700’ü aşkın imza
MSGSÜ’de basın açıklamasıyla
duyuruldu.
İBB Başkanı Kadir Topbaş
Levent İETT arazisi
hakkında açıklama yaptı:
“Levent’te ihalesi iptal
edilen İETT arazisinin
satışı için yeniden ihaleye
çıkacağız. Kayıplarımızı
arsanın satışından elde
edeceğiz” (yapi.com.tr).
07
“Haydarpaşa İçin
Yürüyoruz” etkinliği
gerçekleştirildi.
3
13
İBB’ye Taksim Yayalaştırma
Projesi’ne yönelik MO, ŞPO
ve sendikalar işbirliğiyle
toplanan bireysel itiraz
dilekçeleri teslim edildi.
12
15
Kıyı Alanları Eşgüdüm
Taksim Yayalaştırma Projesi’ne itiraz hakkını
kullanan ŞPO İstanbul Şube Yönetim Kurulu Toplantıları’nın ilki YTÜ’de
gerçekleştirildi.
üyesinin İBB tarafından işine son verildi,
Taksim Dayanışması konu ile ilgili İBB binası
önünde basın açıklaması gerçekleştirdi.
4
31
MART 2012
5
17
Taksim Dayanışması Tünel
Meydanı ile Taksim Meydanı
arasında ilk yürüyüş eylemini
gerçekleştirdi.
20
Afet Alanlarının
Dönüştürülmesi Hakkında
Kanun Tasarısı’nın ilk 12
maddesi TBMM’de görüşüldü.
2B Yasa Tasarısı ile çelişkili
olan maddeler tespit edilince
görüşmeler ileri tarihe
ertelendi.
21
7
27
ICOMOS Türkiye Dünya Mirası
Alanları İzleme Toplantıları’nın
ikincisi İTÜ’de gerçekleştirildi.
Salı Pazarı Limanı’na
(Galataport) dair imar planları
KVKK’dan geçti.
29
26
lHaliç Metro Geçiş
Köprüsü’nün deniz
üzerinde duracak
ayaklarının inşasına geçildi
(ntvmsnbc.com).
lİstanbul’a bağlı Adalar’a
fayton yerine elektrikli araç
getirilmesi fikri sunuldu
(ntvmsnbc.com).
Okmeydanı yenileme projesi hakkında
uzman görüşlerini almak isteyen mahalleli
ilk katılım toplantısını düzenledi.
6
8
32
l
l
TARIHI YARIMADA
Arkeolojik Park, Süleymaniye
Camisi ve çevresini içine alan
Süleymaniye Koruma Alanı, Zeyrek
Camisi ve çevresini içine alan
Zeyrek Koruma Alanı ve Tarihi
Surlar Koruma Alanı UNESCO’nun
Dünya Miras Listesi’ne alındı.
1990
9
l
l
l
TARIHLERLE TARIHI YARIMADA
1937
İstanbul Şehrinin Umumi Planı ile
Henri Prost, Tarihi Yarımada’nın
anıt yapılarıyla birlikte bir
bütünü tamamlayacak biçimde
uzaktan algılanmasını sağlamayı
hedeflemekteydi. Bu nedenle
tarihi anıtların çoğunluğunun
ortak zemin kotu olan artı 40
metre kotunun üzerinde, sadece
3 katlı yapılaşmaya izin vererek
günümüzde de geçerli olan yeni
imar durumunu belirledi.
1985
Dünya Miras Komitesi tarafından 9
Aralık tarihinde Tarihi Yarımada’nın
bir bölümü (Hipodrom, Ayasofya,
Aya İrini, Küçük Ayasofya Camisi
ve Topkapı Sarayı’nı içine alan
Prof. Dr. Gündüz Özdeş tarafından
hazırlanan 1/5000 ölçekli İstanbul
Tarihi Yarımada Koruma Amaçlı
Nazım İmar Planı’nda 02.11.1990
tarihinde onaylandı. Onaylanan
planın amacı; “Tarihi Yarımada’nın
eşsiz tarihi, kültürel ve doğal
değerlerinin korunması ve yaşayan
bir kentsel alan olarak gelecekteki
gelişmesinin tarihi ve kültürel
yönden var olan potansiyelini
olumsuz yönde etkilemeyecek
biçimde düzenlenerek, bu eşsiz
yerin İstanbul, Türkiye, hatta dünya
insanının yararına sunulması”
olarak tanımlanmıştır.
1995
Tarihi Yarımada’nın (Eminönü ve
Fatih İlçeleri’nin) yaklaşık 15 m2
yüzölçümlü alanı 12 Temmuz’da
verilen 6848 sayılı kararla I. derece
arkeolojik, kentsel- arkeolojik ve
kentsel- tarihi sit alanı ilan edildi.
2006
İBB Meclisi 27 Ekim tarihinde;
Tarihi Yarımada (Fatih) ve
etkileşim sahasında bulunan,
Zeytinburnu, Eyüp, Beyoğlu,
Kağıthane, Sarıyer, Beşiktaş,
Beykoz, Üsküdar ilçelerinde yer
alan ve bir bütünlük gösteren, sit
alanlarını kapsayan ve daha sonra
sınırları kesinleşecek bölgenin
öneri yönetim alanı olarak
belirlenmesi ve bu bölgenin
oluşturduğu yönetim alanında,
İstanbul Sit Alanları Alan
Yönetimi Başkanlığı görevinin
başlatılmasına yönelik karar aldı.
2009
29 Mart tarihinde yürürlüğe giren
5757 sayılı kanunla Eminönü ve
Fatih ilçeleri birleştirildi.
2010
Büyük kısmı Tarihi Yarımada
altından geçen Marmaray Tüp Geçiş
Projesi’nin tünel çalışmalarında
Ekim
ayında
gerçekleştirilen
patlamalar sonucu, Fatih Sultan
Mehmet döneminde inşa edilmiş
Topkapı Sarayı ile Sur-u Sultani
olarak anılan sarayın surlarının
büyük hasar gördüğü açıklandı
(haber.sol.org.tr).
33
2011
İstanbul Sit Alanları Alan Yönetimi
Başkanlığı Eşgüdüm ve Denetleme
Kurulu tarafından onaylanan
‘Tarihi Yarımada Yönetim Planı’
Aralık ayında İBB Meclisi tarafından
kabul edildi.
05 Ocak 2012
Tokludede
(Ayvansaray)
yerleşmesinde
tahliyeler
tamamlandı. Kiracıların hepsi
yerleşmeyi terk etti, yerleşmede
mülk sahibi ve yaşamaya devam
sadece 10 aile kaldı (bianet.org).
13 Ocak 2012
Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul
Günay: “Başbakan İstanbul’da
silueti bozan binalara gerekirse
yıkın talimatını verdi. İstanbul’da
yıkılamayacak yapı yok” (radikal.
com.tr).
edilecek binaların yüksekliğinin
sınırlanması teklifi oy birliği ile
kabul edildi. İBB Şehir Planlama
Müdürlüğü tarafından yapılan
çalışma kapsamında Bağcılar,
Bahçelievler, Bakırköy, Bayrampaşa,
Esenler, Eyüp, Gaziosmanpaşa,
Güngören, Küçükçekmece ve
Zeytinburnu’ndaki yapılar için
deniz seviyesine göre maksimum
bina
yükseklikleri
sınırlandı.
Bakırköy ve Zeytinburnu gibi
denize sınır ilçelerde inşaat
yüksekliği 35 m ile 70 m olacak,
buna karşın diğer ilçelere göre
Tarihi Yarımada’ya görece uzak
ve deniz seviyesinden yüksek
ilçelerde, seviye 45 m ile 135 m
arasında belirlendi.
19 Ocak 2012
18 Ocak 2012
İBB
Başkanı
Kadir
Topbaş
siluet hakkında açıklama yaptı:
‘‘Tarihi Yarımada’nın ve Tarihi
Yarımada’ya etki edecek alanların
maketi çıkarılacak. Gökdelen
yapıldığında bu maket üzerine
oturtulacak. Örneğin siluete etkisi
değerlendirildikten sonra imar
izni verilecek. Sadece siluet değil,
kuşbakışı alana etki edecek yapılar
için de çalışmalar yapıldı’’ (radikal.
com.tr).
İBB Meclisi Ocak ayı 5.
toplantısında aldığı kararla birlikte,
Tarihi Yarımada’nın siluetinin
korunması amacıyla 10 ilçeye inşa
30 Aralık 2011 tasdik tarihli Tarihi
Yarımada 1/5000 Ölçekli Koruma
Amaçlı Nazım İmar Planı İstanbul
14 Ocak 2012
Sulukule olarak bilinen Neslişah
ve Hatice Sultan Mahalleleri
Yenileme Projesini kapsayan, 90
bin metrekarelik bölgede, 640
konutun kurasının Mart ayında
çekileceği ve yeni sahiplerine
teslimatının
Mayıs
ayında
yapılacağı açıklandı (Cihan Haber
Ajansı).
27 Ocak 2012
Tarihi Yarımada ya da Suriçi; Haliç,
İstanbul Boğazı ve Marmara Denizi
ile çevrili olan; İstanbul şehrinin
ilk kurulduğu ve geliştiği bölgeye
verilen addır. Bizans döneminden
kalma şehir surları yarımadanın batı
sınırını oluşturmaktadır. Osmanlı
döneminden bu yana yarımada
‘Suriçi’ olarak da adlandırılmaktadır.
Cumhuriyetin ilk kurulduğu yıllarda
İstanbul’un merkez ilçesi statüsünde
bulunan bölgede 2009 yılına değin
Fatih ve Eminönü olmak üzere iki ilçe
bulunuyordu. Bu tarihte Eminönü
Belediyesi fesholunarak Fatih ilçesine
bağlandı.
Büyükşehir Belediyesi tarafından
askıya çıkarıldı.
9 Subat 2012
l
Sultanahmet’te 1. derece koruma
bölgesinde yer alan Bizans
Sarayı’na ait kalıntıları yıkarak 1
ay içerisinde inşa edilen 5 katlı
otelin, KVKK kararı doğrultusunda
yıkılmasına
yönelik
belediye
tarafından
harekete
geçildi.
Konu ile ilgili olarak Arkeolog
Nezih Başgelen: “Önemli bir
kırılma noktasındayız. Bu olayda
aklıselim bir çözümün ivedilikle
10
34
hayata geçirilmesi kültürel mirasın
geleceği açısından büyük önem
taşımaktadır.”
açıklamasında
bulundu. Olayla ilgili olarak Bizans
tarihçileri
ortak
deklarasyon
imzalayıp, sosyal medyada paylaştı
(Radikal).
06 Mart 2012
S.O.S. İstanbul adlı sivil inisiyatif
tarafından Haliç Metro Geçiş
Köprüsü için başlatılan “Başka
Bir Köprü Mümkün” imza
kampanyasında toplanan 4700’ü
aşkın imza MSGSÜ’de basın
açıklamasıyla duyuruldu.
11 Mart 2012
İngiliz
mimarlık
dergisi
Architectural Review önderliğinde
Fransa’nın
Cannes
şehrinde
organize edilen yarışmada Fatih
Belediyesi’nin Gedikpaşa Kentsel
Yenileme projesi birinci seçildi
(Sabah).
26 Mart 2012
09 MayIs 2012
Koruma Kurulu onayı beklenirken
Ayvansaray’da kentsel yenileme
adı altında hafriyat başladı. 1,5
hektarlık bir alanda 64 parselden
oluşan Ayvansaray Türk Mahallesi,
İstanbul surlarının çevrelediği ve
sahabe mezarlarının bulunduğu
küçücük bir adacıktan oluşmakta.
‘Müze
uzmanları
olmadan
kesinlikle kazılamaz’ denilen sit
alanında kepçelerle inşaat kazısına
başlandı.
Fatih
Belediye
Meclisi
Toplantısı’nda Tarihi Yarımada
1/1000 Ölçekli Koruma Amaçlı
Uygulama İmar Planı teklifini
içeren meclis komisyon raporları
oylamaya sunuldu. CHP grubunun
ret oyu verdiği teklif, oy çokluğuyla
kabul edildi.
29 Mart 2012
Haliç Metro Geçiş Köprüsü’nün
deniz üzerinde duracak ayaklarının
inşaatı başladı (ntvmsnbc.com).
21 Mart 2012
ICOMOS Türkiye Dünya Mirası
Alanları İzleme Toplantıları’nın
ikincisi İTÜ Taşkışla binasında
gerçekleştirildi.
İstanbul
Kalkınma
Ajansı
ve
İstanbul
Üniversitesi’nin
işbirliğinde hazırlanan “İstanbul
Bilgi Odaklı Küresel Rekabet
Projesi-İstanbul Rekabet Endeksi
2012” isimli akademik araştırmaya
göre Fatih İlçesi diğer 39 ilçe
arasından turizmde 1. sırada yer
aldı. Tarihi Yarımada İstanbul
genelinde turizmde birinci oldu.
l
09 Nisan 2012
17 Mart 2012
Yerebatan Sarnıcı’na verdiği 11
zarar nedeniyle tartışılan eski
İl Genel Meclisi binası yıkıldı.
Binanın arsası üzerinde KVKK’nın
onayladığı, cam ve çelikten
tasarlanan tek katlı kafeteryalar
yükselecek (Star).
10 MayIs 2012
06 MayIs
İBB, 2004-2012 yılları arasında,
1 milyar 997 milyon TL’lik kültür
ve turizm yatırımı geliştirdiğini
açıkladı. ‘İstanbul Tarihi Kentte
Yeniden Doğuş’ adlı kitapta verilen
bilgilere göre İBB tarafından
yürütülen restorasyon çalışmaları
kapsamında 262 milyon TL
harcandı (Ayrıntılı Haber).
BİMTAŞ ile İstanbul 2010 Avrupa
Kültür Başkenti Ajansı arasında,
22 Ekim 2010 tarihinde imzalan
“Yenikapı Transfer Noktası ve
Arkeopark Alanı Uluslararası
Davetli
Mimarlardan
Proje
Temini Hizmet Alımı” sözleşmesi
doğrultusunda Uluslararası Seçici
Kurul tarafından davet edilen “9”
mimari ekip çalışma gerçekleştirdi.
Sürecin
sonunda
‘Eisenman
Mimarlık & Aytaç Mimarlık’,
‘Atelye 70 & Francesco Cellini &
Insula Architectura E Ingegneria’
ve Cafer Bozkurt Architects &
35
Mecanoo Architects’ gruplarına
ait projelerin seçildiği ilan edildi.
l
16 NIsan 2012
James Bond filminin “Skyfall”
İstanbul çekimlerinde motosikletli
kovalamaca sahnesi için Kapalı
Çarşı’nın Mahmutpaşa Kapısı
üzerine kurulan platform asırlık
kiremitlerin kırılmasına neden
olurken, platformdan kopan parça
fırlayarak 330 yıllık ahşap bir
yapının da zarar görmesine neden
oldu (sabah.com.tr).
24 Mayıs 2012
19 Haziran 2012
Haliç
Unkapanı
Köprüsü
bağlantılarından ayrıldı. İddialara
göre Haliç Metro Geçiş Köprüsü
için çakılan 2,5 metrelik 40
ayağın oluşturduğu basınç, 38
yıl önce hizmete giren köprünün
çökmesine neden oldu (haberturk.
com).
Karayolları Genel Müdürü Cahit
Turhan Fatih Sultan Mehmet ve
Haliç köprülerinde devam eden yol
bakım çalışmalarına dair açıklama
yaptı: “Tatilini İstanbul dışında
geçirme imkanı olanlar İstanbul
dışına çıkarsa İstanbullular da biz
de memnun oluruz.”
4. İdare Mahkemesi Sulukule
Yenileme Projesi’nin sit alanı
üzerine, KVKK kararlarına aykırı
olarak inşa edildiği ve mülkiyet
hakkının ihlal edildiği sebebiyle
yürütmenin durdurulması ve
projenin iptali kararını aldı.
Sulukule Yenileme Projesi’nin
iptalinin ardından, Fener-BalatAyvansaray’da yürütülen yenileme
projesi de 5. İdare Mahkemesi
tarafından iptal edildi. Gerekçe
olarak projenin tarihi dokuya zarar
verdiği belirtildi.
ŞPO İstanbul Şube Başkanı Tayfun
Kahraman Sulukule projesi iptali
kararı için; “Sulukule kararı
olumlu ama çok geç alınmış bir
karar. İnşaatlar bitti. Aynı avan
proje yenilenmiş gibi onaylanacak
ve inşaata devam edilecek.
İstanbul’da tüm iptal kararları
birlikte sonuçlandı.” şeklinde
açıklama yaptı.
Yenikapı’da 578 bin metrekarelik
dolgu miting alanı inşası için
yapılan çalışmaların Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı’ndan onay
beklediği açıklandı. Uzmanlar,
proje
uygulandığı
takdirde
İstanbul’un
UNESCO
miras
listesinden çıkartılacağını belirtti
(Radikal).
l
12 Haziran 2012
l
13 Haziran 2012
12
l
17 Nisan 2012
Süleymaniye Kentsel Yenileme
Projesi
kapsamında
Hoca
Gıyaseddin Mahallesi’nde yıkımlar
başladı.
l
22 Nisan 2012
Kültür Bakanı Günay, “İstanbul’da
iki yeşil alan var, Taksim ve
Sultanahmet.
Tarihi
doku
için seferberlik ilan edilip
yapılaşma durdurulsun. Bıraksak
Sultanahmet’e AVM dikecekler.
Taksim’de kışlaya değil meydana
ihtiyacımız var” açıklamasında
bulundu (cnnturk.com).
l
l
18 Haziran 2012
Haliç Köprüsü, Fatih Sultan
Mehmet (1. Boğaz Köprüsü)
ile birlikte bakıma alındı. Yaz
boyunca devam edeceği açıklanan
bakım süreci ilk gününden halkın
saatlerce yollarda beklemesine
neden oldu (Vatan).
l
21 Haziran 2012
l
23 Haziran 2012
03 Temmuz 2012
Tarihçi Prof. Dr. İlber Ortaylı 7 yıldır
sürdürdüğü Topkapı Sarayı Müzesi
Başkanlığı’ndan ayrıldı.
06 Temmuz 2012
Yenikapı’nın
Nişanca,
Katip
Kasım, Muhsine Hatun, Küçük
Ayasofya ve Şehsuvar Bey
Mahalleleri Bakanlar Kurulu’nun
36
2007 tarihli kararı ile yenileme
alanı olarak ilan edilmesinin
ardından, Fatih Belediyesi Etüd
Proje Müdürlüğü’nce etaplar
halinde gerçekleştirilecek proje
çalışması başlatıldı. Buna göre
Ermeni Patrikliği ve kiliselerinin
olduğu Kumkapı ve Nişanca
bölgesinin ilk etapta yer aldığı
ve kültür merkezi yapımına
dair avan projenin Yenileme
Kurulu’ndan onay beklediği
açıklandı (Agos).
11 Temmuz 2012
Fatih
Belediyesi’nin
“Sürdürülebilir Bisiklet Paylaşım
Sistemi Projesi”nde sona gelindi.
Proje için sipariş edilen 250
bisikletten 100’ü teslim edildi.
Sistem, Ağustos ayında Tarihi
Yarımada’da uygulamaya geçecek
(Milat).
12 Temmuz 2012
2011 sonu, 2012 başında
gündemde sıkça yer alan siluet
tartışmalarının
ardından,
Tarihi
Yarımada’da
silueti
korumak üzere İBB inşaatlara
90 m. yükseklik sınırı getirdi.
Ancak
Bayrampaşa’da
son
bir yıl içerisinde gerçekleşen
yapılaşmalar
sonucunda
Edirnekapı’daki Mihrimah Sultan
Camii’nin de siluet etkisini
kaybettiği ortaya çıktı (Radikal).
l
20 Temmuz 2012
01 Ekim 2012
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı
başta İstanbul olmak üzere tarihi
kentlerin dokusunu değiştirecek
proje için çalışmalara başladı.
Projenin esin kaynağı Avrupa’nın
tarih ve kültür başkenti Roma
olurken dönüşüm, kar amacı
güdülmeden
devlet
eliyle
yapılacak. Proje ile İstanbul’un
meydan sıkıntısı da çözülecek,
bunun yanı sıra bakanlık tarafından
tüm şehirlere dış cephe ve
restorasyon kriterleri getirilecek
(Anadolu Ajansı).
Tarihi Yarımada Sit Alanı Yönetim
Planı’nın
İngilizce
versiyonu
UNESCO Dünya Miras Merkezi’ne
iletilmek üzere Kültür ve Turizm
Bakanlığı Kültür Varlıkları ve
Müzeler Genel Müdürlüğü’ne,
Dışişleri Bakanlığı’na ve UNESCO
Daimi Temsilciliği’ne sunuldu.
01 AGustos 2012
Türkiye Otobüsçüler Federasyonu,
Türk otobüsçülüğünün 150. yılı
olan 2014’te hayata geçirmeyi
planladığı ‘Bustanbul’ projesi
ile 1930’lu yıllardan başlayarak
günümüze
değin
kullanılan
nostaljik otobüslerle İstanbul’un
tarihi
ve
turistik
yerleri
gezilebilecek. Uygulamaya Tarihi
Yarımada’dan başlanacak.
11-13 Eylül 2012
“Yenikapı-Mimarlık Altyapı ve
Arkeoloji Sempozyumu” İTÜ,
Fatih Belediyesi ve Politecnico
di Milano Mimarlık Okulu’nun
işbirliğinde İstanbul’da gerçekleşti.
Sempozyum başlıkları; Kültürel
Miras ve Değer Tahlili, Yenikapı
Transfer Noktası ve Proje Yönetimi
idi.
l
15 Ekim 2012
Tarihi Yarımada 1/1000 Ölçekli
Koruma Amaçlı Uygulama İmar
Planı Fatih Belediyesi tarafından
askıya çıkarıldı.
l
16 Ekim 2012
Fatih Belediyesi tarafından, ABD
merkezli Sürdürülebilir Ulaşım
Derneği – EMBARQ danışmanlığı
ile Ocak ayında başlatılan
“Tarihi Yarımada Yayalaştırma
Projesi” kapsamında 256 sokak
yayalaştırılarak trafiğe kapatılması
Sultanahmet ve Laleli gibi turistik
semtlerde en çok mağazalara yaradı.
l
18 Ekim 2012
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nca
27 Eylül 2012 tasdik tarihli Fatih
İlçesi, Yenikapı Bölgesi Rekreasyon
ve Meydan Amaçlı 1/5000 Ölçekli
Nazım İmar Planı ve 1/1000 Ölçekli
Uygulama İmar Planı (Yenikapı
Dolgu Meydan Alanı) askıya çıktı.
l
28 Ekim 2012
Mimar Korhan Gümüş Yenikapı
Miting Alanı hakkında yaptığı
açıklamada “Taksim’i yok ederek
37
Yenikapı’ya kontrollü bir miting
alanı yapacaklar. Bugüne kadar hep
istenen şey miting alanının kentle
ilişkisini koparmaktı. Miting şehrin
sokaklara açılan meydanında olur.
Herkes yürüyerek alana ulaşır. Bu
projede herkes toplu taşıma ile
miting alanına gidecek, kontrollü
bir alanda mitingini yapıp gidecek.
Kimse görmeyecek, duymayacak”
dedi (Aydınlık).
10 Kasım 2012
2012 İstanbul Tarihi Yarımada
1/1000 Ölçekli Koruma Amaçlı
Uygulama İmar Planı’nda 212 tarihi
eserin yer almamasına tepkiler
sürüyor. Ancak UNESCO’dan ses
çıkmadı (Milat).
23 Aralık 2012
Tarihi Haydarpaşa Garı’nda çıkan
yangın ardından Kapalıçarşı’da
da yangın çıktı. Örücüler Kapısı
tarafında bulunan Çukurhan’da
çıkan yangın çok geçmeden
kontrol altına alındı.
24 Aralik 2012
Kapalıçarşı’nın
ardından
Cağaloğlu’ndan da yangın haberi
geldi. Cağaloğlu’nda bulunan
İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü
binasına zamanında müdahale
edilemeyince tarihi ahşap bina
büyük hasar gördü. m
l
l
20 KasIm 2012
YORUMLARLA TARIHI
YARIMADA
UNESCO Dünya Miras Merkezi
ve ICOMOS ortak heyeti, inşaatı
devam eden Haliç Metro Geçiş
Köprüsü’nü incelemek için 3 yıl
aradan sonra İstanbul’a geldi.
Heyet, Kültür ve Turizm Bakanlığı,
İstanbul Büyükşehir Belediyesi
ile Fatih, Eyüp, Zeytinburnu,
Bayrampaşa
belediyelerinin
yetkilileri ve STKlar ile bir araya
geldi. İnşaatı hızla devam eden
köprünün, başta Süleymaniye
Camii olmak üzere, Dünya Mirası
Listesi’ne kayıtlı Tarihi Yarımada’nın
görüntüsünü bozduğu daha önceki
komite raporlarında belirtilmişti
(yapi.com.tr).
KORUMA
ICOMOS (2012 Raporu): Haliç
Metro Köprüsü’nün zararları
hiçbir çözüm yöntemiyle ortadan
kaldırılamaz. Kaynakları israf
etmeyi göze alarak metro geçişi
için yeni bir süreç başlatılmalıdır.
Sulukule’de
devlet
eliyle
soylulaştırma süreci gerçekleşmiş,
eski mülk sahiplerinin artık bu
bölgede tutunamayacakları ortaya
çıkmıştır. Geçen ay içinde FenerBalat’ta alınan acele kamulaştırma
kararı ve Ayvansaray’daki yıkımlar,
benzer sürecin bu bölgelerde de
yinelenebileceğine yönelik ilk adımlar.
Yenikapı kıyı bölgesinde yapılacak
büyük dolgu, tarihi Yarımada’nın
peyzajını değiştirecektir.
Bunlar,
ICOMOS
Türkiye’nin
İstanbul’un Evrensel Değeri’nin
kaybedilme riskinin artmakta
olduğuna
yönelik
kanısını
güçlendirmektedir.
UNESCO Türkiye Somut Kültürel
Miras Komite Üyesi Doç. Dr.
Yonca Erkan Kösebay: İstanbul için
Tehlike Altındaki Miras Listesi’ne
alında tehdidi 2003, 2004, 2006,
2009 ve 2012’da dile geldi. İzleme
Misyon çalışmasını tamamladıktan
sonra, raporunu karar verici
konumundaki
Dünya
Miras
Komitesi’ne sunacak ve karar
Haziran 2013’te verilecek. Komite,
söz konusu alanlarda yapılan
uygulamaların olumlu yönde
geliştiğine karar verirse, alandaki
gelişmeleri
yıllık
raporlarla
izleyecek (Hürriyet, 02.12.2012).
Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul
Günay: Sit alanları belliyken
tahribat yapılıyorsa bu cezasız
kalmamalı. Ortaya telafisi güç
bir ortam ve tahribatlar çıkar.
Kurul kararı olmasına rağmen,
yetkili makamlar uyardığı halde
arkeolojik ve tarihsel ya da doğal
sitler yağmalanıyorsa burada
belirsizlikten
söz
edilemez.
(…)Anayasa
mahkemesinin
sit alanlarını tahrip edenlere
38
ceza öngören maddesini iptal
etmesine yönelik kararı daha
büyük belirsizlik ortamını ortaya
çıkarmasından, tarihi alanları
tahribe uğratanlara yeni fırsatlar
çıkarmasından endişe duyuyorum.
(…)İlgili mevzuatı en kısa zamanda
geniş çerçevede gözden geçirip
yasal boşluk doğmaması için
ivedilikle gerekeni yapacağız.
Hemen yasal düzenleme yapar
Meclise sunarız. Yaptırım olmadan
sit alanlarını koruyamayız.
İBB Başkanı Kadir Topbaş:
Fatih İlçesi’nde tekrardan inşa
edilen Altı Poğaça Mescidi’nin
açılışının ardından Topbaş Tarihi
Yarımada’da yer alan tescilli ve/
veya kayıp kültür varlıkları hakkında
Topbaş;
“Tarihi
Yarımada’da
bulunan eserlerin tekrar ihyası için
çalışıyoruz. Fatih’in imar planını
yaparken daha önce kayıt altına
alınmadan yok olan 808 tane eser
tespit ettik. Eski eserlerin ihyası
için 140 milyon dolar harcadık”
(İstiklal, 13.01.2012) .
CHP İstanbul Milletvekili Kadir
Gökmen Öğüt: Öğüt’ün soru
önergesine Kültür ve Turizm
Bakanı Ertuğrul Günay’ın verdiği
yanıt İstanbul’un tarihi siluetinin
bürokrasi
kurbanı
olduğunu
ortaya koydu. İstanbul’un çarpık
kentleşme yüzünden hem tarihi
dokusundan hızla uzaklaştığını
hatırlatan Öğüt, Bakan Günay’ın
sorusuna verdiği uzun yanıtın kağıt
üzerinde bir çok önlem alınmasına
rağmen bu önlemlerin fiilen
uygulanmaya
konulamadığını
gösterdiğini ifade etti (Aydınlık,
02.07.2012).
CHP Genel Başkan Yardımcısı,
İstanbul Milletvekili Gürsel Tekin:
UNESCO, İstanbul’u kültür mirası
listesinden çıkarma noktasına
geldi. Tarih tahrip edildi, hala da
ediliyor. Bir ülke kendi tarihine
saygı duymuyorsa, gelişmişlikte
geridedir.
UNESCO
neden
denetliyor bizi? Neden sahip
çıkamıyoruz?..
KENTSEL DÖNÜŞÜM
Henri Prost [Academié des BeauxArts (Güzel Sanatlar Akademisi)]:
İstanbul’un modernleştirilmesini
çok
hassas
bir
ameliyata
benzetebiliriz. Yapılan iş, bakir bir
alanda yeni bir şehir yaratmak
değildir; tam anlamıyla bir sosyal
dönüşümün yaşandığı eski bir
başkenti,
zenginliğin
gelişim
süreçleri ve belki de düzeylerinin
farklılaşması sonucunda yaşam
koşullarının da değişeceği bir
geleceğe doğru yönlendirmektir
(1947 Paris).
Gedikpaşa Kentsel Dönüşüm
Projesi Mimarı Gökhan Avcıoğlu:
Biz kentsel dönüşüm projeleriyle
o dönemdeki hayatın kalitesini
yeniden kurgulamaya çalışıyoruz.
Yani fabrika ayarlarına dönüyoruz
(İstanbul, 28.04.2012).
Fatih Belediye Başkanı Mustafa
Demir: Fatih Belediyesi 11 alanda
yenileme çalışmaları yürütüyor.
Bunlar arasında medyanın en
çok ilgisini çeken ve 2005 yılında
başlayan Sulukule, Yani Neslişah
ve Hatice Sultan Mahalleleri
yenileme projesi bitme aşamasına
gelmiş. %98 oranında uzlaşmayla
gerçekleştirilen bir proje ve
Haziran ayında teslim edilmeye
başlanacak…
Fener-Balat’ta
Evlerin dikey ilişkilerini yatay
ilişkilere dönüştürerek ili evi
birleştirip bir ev oluşturulabilir.
Dışarıdan bakınca iki bina gibi
görünür. Bu gibi çalışmalarla
binaları hem koruyoruz hem de
günümüz koşullarına uygun hale
getiriyoruz (VIP Diplomat Dergisi,
01.04.2012).
HALİÇ METRO GEÇİŞ KÖPRÜSÜ
İBB Başkanı Kadir Topbaş: Haliç
Metro Geçiş Köprüsü UNESCO
tarafından onaylandı ve yapım
çalışmaları hızla sürüyor. (…)
Haliç’in altında 65 metre çamur
olması nedeniyle kazıklı köprü
yapmak zorundayız. Yüzer köprüde
hafif bir oynamada metro raydan
çıkardı. Halatlı ve az kazıklı bir
39
sistem yapmak zorundayız. (…)
İnsanlar Haliç ve Tarihi Yarımada
manzarasına bu köprünün yaya
geçişinden bakacak. Bir de köprüye
360 dereceden bakmak lazım. Tek
noktadan bakmak yeterli değil. (…)
Köprünün çevreyle uyumlu olması
için renk çalışması dahi yapıyoruz…
(Habertürk, 16.10.2012).
Yalçın Bayer: ”(…) Dünyanın
harikalarından
bir
tanesinin
önüne, Haliç’in ortasına iki kuleli
köprü daha proje safhasında
UNESCO Dünya Mirası Merkezi’nin
dahi itirazlarına neden olurken,
Başkanım Mimar Kadir Abim
bu duruma nasıl izin verdi
bilemiyorum,
çözemiyorum.
Zeytinburnu’nda yapılan ancak
bazı açılardan Tarihi Yarımada’nın
İstanbul’u
İstanbul
yapan
siluetine, ufuk çizgisine limon
sıkan kulelerin gözden kaçmış
olmasını belki bazıları affedebilir…
Süleymaniye’nin bağrına göz göre
göre iki kazık çakılmasını ne kimse
ne de tarih affeder”… (Hürriyet,
18.12.2012).
İstanbul
Serbest
Mimarlar
Derneği: Haliç’te kent siluetini
olumsuz
etkilemeyecek
bir
köprü yapmak mümkün. Proje
yeniden tasarlanmalı (Yapı Dergisi,
01.03.2012).
HALİÇ DA VINCI KÖPRÜSÜ
Mimar Prof. Dr. İhsan Bilgin:
Projenin
kendisini
mimarlık
camiasında
kanıtlamamış
bir kişinin eline bırakılmasını
kesinlikle uygun bulmuyorum
(Taraf, 24.10.2012).
Şehir Plancı Erhan Demirdizen:
Hakan Kıran eğer bu projeyi
yapacaksa Da Vinci’nin orijinal
çizimleri
dışına
çıkmamalı.
Haliç Metro Köprüsü nasıl
Süleymaniye’nin
siluetini
bozuyorsa, bir başka köprü de
Eyüp
Sultan’m
Piyerloti’nin
siluetini bozacaktır. 500 yıl
önce çizilen bir köprü bu günün
ihtiyaçlarını karşılar mı onu da iyi
edit etmek lazım” dedi. Mimar
İhsan Bilgin: Projenin kendisini
mimarlık camiasında kanıtlamamış
bir kişinin eline bırakılmasını
kesinlikle uygun bulmuyorum
(Taraf, 24.10.2012).
MSGSÜ Şehir ve Bölge Planlama
Bölümü Yard. Doç. Erbatur
Çavuşoğlu: Hakan Kıran’m daha
önce çizdiği metro köprüsü
İstanbul’a bir ihanetti, bir cinayetti.
Herhalde bu projeyi bir günah
çıkarma olarak görüyorlar. Biz
daha önce yaptık olmadı bu sefer
bakın güzel bir şey yapıyoruz
diye. Projenin bir inşaat projesi
olarak yapılmasıyla ilgili kaygılarım
var. Yapılacaksa da aslına uygun
yapılmalı.” (Taraf, 24.10.2012).
Mimar Korhan Gümüş: Topbaş’ı
tanıyor diye bir mimarın bu
projeyi üstlenmesi Leonardo’ya
haksızlıktır. Yaratıcı bir proje
olduğu için projeyi yaratıcılığa
13
40
14
açmak
gerekir.
İstanbul’un
geçmişte böyle bir ilgiye mazhar
olması kullanılması gereken bir
hazinedir. Bunu basit bir inşaat
uğruna öldürmemek gerekir. İnşaat
projesi olarak düşünüldüğünde bu
durum Da Vinci’nin kemiklerini
sızlatacaktır.” (Taraf, 24.10.2012).
MARMARAY
İstanbul Arkeoloji Müzesi Müdürü
Zeynep Kızıltan: Marmaray ve
metro projeleri İstanbul için büyük
şans, İstanbul’da yaşayan insanlar
Yenikapı’da yapılan kurtarma
kazıları ile somut bir kimlik kazandı
ve şehrin tarihi 8 bin 500 yıl gerilere
taşındı (Önce Vatan, 24.01.2012).
Mimar Doç. Dr. Tansel Korkmaz:
Değişimle
korumayı
birlikte
düşünmek
gerekiyor,
temel
soru şu: Bu anda ve durumda
neyi, nasıl koruyacağız ve
neyin, nasıl dönüşümüne zemin
hazırlayacağız? (XXI Mimarlık
Dergisi, 01.06.2012)
Mimar Prof. Dr. Süha Özkan:
Şimdiki durumda İstanbul’un
kimliğini kim saptayacak? Bu çok
önemli. Yani İstanbul gelecek 30,
40, 50 yıl için kendine bir kimlik
tanımlamak durumunda (XXI
Mimarlık Dergisi, 01.06.2012).
Mimar Korhan Gümüş: Bizde
kamu yaratıcı enerjiyi kullanmayı,
geliştirmeyi,
desteklemeyi
beceremiyor. Tam tersine anonim
kalıplar altında onu döndürüyor
(XXI Mimarlık Dergisi, 01.06.2012).
YENİKAPI METRO İSTASYONU
Fatih Belediye Başkanı Mustafa
Demir: Açılan bu kapı sadece bölge
sakinlerini etkilemeyecek. Ulaşım
boyutuyla tüm İstanbulluları,
tarih boyutuyla tüm insanlığı ve
bölgenin yeniden yapılanması ve
değer kazanması ile tüm çevre
sakinlerini etkileyecek… Yenikapı
Fatihliler için, İstanbul için, insanlık
için çok önemli bir kilit noktasıdır.
O kilidi açmak için, geçmişi iyi
bilmek, geleceği doğru öngörmek
gerekir (Bizim Anadolu).
YENİKAPI DOLGU MEYDAN ALANI
ŞPO İstanbul Şube Başkanı Tayfun
Kahraman: İzin alınmadan ihaleye
çıkılması ‘usulsüzlük’. Yenikapı’da
İstanbul’un tarihi 8 bin yıl öncesine
götüren arkeolojik kazılar yapılıyor.
Bölgeye çekilecek 1 milyon insanın
bu alanlar üzerinde baskı yapacağı
15
41
aşikar. Burası otoyol alanı değil,
aksine lastik tekerlekli araçları
buradan uzaklaştırmamız lazım.
Kıyı kanununa göre ancak zorunlu
halde dolum yapılabilir, burada
hiçbir zorunluluk yok, tamamen
keyfi (Radikal, 23.06.2012).
MO İstanbul Büyükkent Şubesi
Mücella Yapıcı: Burada denizin
içine doğru devam eden bir
arkeolojik kültür hazinesi var.
UNESCO’nun
gözü
buranın
üzerinde. Tarihi Yarımada’nın
kıyılarında böyle proje dünyaya
anlatılamaz (Radikal, 23.06.2012).
Mimar Korhan Gümüş: Nasıl olsa
deniz bedava diye düşünülüyor.
Theodosius Surları’nın önünde
böyle bir dolgu komik. Yapılırsa
burası UNESCO Dünya Kültür
Mirası Listesi’nden çıkar (Radikal,
23.06.2012).
SİLUET
AKP Grup Başkan Vekili Ergün
Turan:
Tarihi
Yarımada’nın
arkasında kalan tüm silueti
etkileyecek her bir noktada
inceleme yapıldı ve planlarda
yüksekliklere kısıtlama getirildi.
İBB Eski Genel Müdürü, Mimar
Yılmaz Güvenç: Artık Tarihi
Yarımada siluetini koruma endişesi
kalmadı (01.02.2012).
CHP Genel Başkanı Kemal
Kılıçdaroğlu: CHP’nin Silivri’de
düzenlenen ‘Yerel Yönetimler
Strateji Belgesi ve Eylem Planı
Toplantısı’nda AKP’li belediyeleri
eleştirdi. Başbakan R. Tayyip
Erdoğan’ın her söyleminin başında
‘ecdadımız’ dediğini hatırlatarak;
“Sayın Başbakan sizin ecdadınız
mı bu hale getirdi İstanbul’u? Sizin
ecdadınız İstanbul’a çok önemli
katkılar yaptı. Sultanahmet Camii’ni
kazandırdı. Siz o Sultanahmet
Camii’ni katlettiniz.” açıklamasıyla
siluetin
bozulmasıyla
ilgili
eleştiride bulundu (Anadolu’da
Vakit, 25.05.2012).
ŞPO İstanbul Şube Başkanı Tayfun
Kahraman: İBB Meclisi’nin siluet
ile ilgili aldığı karardan önce
yapılan binalar maalesef hem
İstanbul siluetine hem de Tarihi
Yarımada’nın dokusuna zarar
verdi. Ancak burada önemli olan
nokta, yerel yönetimin bu binalara
izin verirken binaların ileride
sorun yaratacağını kestirememesi
(Radikal, 12.07.2012).
Siluet bir kentin kimliğidir. Kentleri
kimlikleri ve kendi özgün yapıları
diğerlerinden ayırır ve biricik kılar.
Bugün İstanbul’a denizden gelen
yabancı bir kişinin ilk düşüneceği
şey İstanbul’un kafasının çok
karışık olduğu olacaktır. Çünkü bir
kule, bir alçak yapı, bir kule, bir
cami ve minarelerinden oluşan,
etrafı tamamen denizle çevrili
bir kentin plansızlığıdır ortadaki
tablo. Tarihi 8 bin yıl öncesine
giden üç imparatorluğa başkentlik
yapmış bir kentin silueti değil,
Dubai gibi çölün ortasındaki bir
kentin siluetini görüyoruz sanki
(Habertürk, 19.11.2012).
TURİZM
İstanbul İl Kültür ve Turizm
Müdürü Prof. Dr. Ahmet Emre
Bilgili: TUREB Başkanı ile tanıtımını
yaptıkları proje toplantısında
‘İstanbul’a gelen turistin süresini
ve niteliğini arttırmak gerektiğini’
açıklayan Ahmet Emre Bilgili;
bunun yolunun yeni rotalar
keşfetmek olduğunu söyledi.
Başlattıkları
“Alternatif
Tur
Rotaları” projeleri için İstanbul
Kalkınma Ajansı’ndan 285 bin
TL destek aldıklarını açıkladı
(Ekonomi, 22.12.2012). m
16
42
17
l
BIR YAZI...
İSTANBUL’A ‘PLANLI’ DARBE
Edip Pınarlı,
01.02.2012
Sultanahmet
Gazetesi,
İmar
planına
göre
Tarihi
Yarımadada
altta
bodrum
yapmanın, üstte kat çıkmanın
mümkün olmadığını, binalara
yapılan her müdahalenin şehrin
karakterini bozduğunu ifade eden
İstanbul Belediyesi, Bayındırlık
Bakanlığı İmar eski Genel Müdürü,
Mimar Yılmaz Ergüvenç, Paris ve
Roma’da çatı katlarının şehre ayrı
bir güzellik kattığını belirterek, “Son
yıllarda, Sultanahmet’teki turistik
işletmeler teraslarını turizme açtı,
ama hiçbir yerde görülmeyen çok
kötü bir yapılaşma ortaya çıktı.
Böyle tarihi bir şehrin kent dokusu
nasıl bu kadar estetikten yoksun
hale gelir, anlamıyorum” dedi.
Mimar Yılmaz Ergüvenç İstanbul’u
bir plan çerçevesinde ilk defa
ele alan kişinin en önemsediği
nokta şehrin silueti olmuş. Bütün
dünyanın bu siluet ile tanıdığı,
tarihi ve coğrafi güzellikleriyle
ön plana çıkan asıl İstanbul. Yani,
halkı ve yöneticisiyle gözümüz gibi
sakınmamız; üstelik korunması
gereken bir dünya mirası;
bugünkü İstanbul’un yüzde biri
bile etmeyen küçücük Yanmada.
Bu kadar değerli ve önemli olan
bu Tarihi Yarımada’nın yıllardan
beri imar planını yok. Çünkü itiraz
üzerine, yapılan imar planlarını
mahkemeler yasalara aykırı bularak
iptal etti. Nihayet geçtiğimiz ay
yeni plan Büyükşehir meclisinde
onaylanarak askıya çıktı, ama yine
karşı çıkılan maddeleriyle, yine
iptal edilme tehlikesiyle dolaşır.
Zaten işi de uzak değildir.
Kapalıçarşı, hanlar bölgesinde
veya Haliç kıyısındadır. Böyle güzel
yerleşimi zamanla yangınlar silip
süpürdü. Suriçi’nin yapı dokusu,
cami gibi büyük yapılar, iki üç katlı
ahşap evler ve yangın yerlerinden
ibaretti.
Yangınlarda
evlerini
43
kaybedenlere ev yapılmasına
karar verilmişti. Laleli’de bugün
otel olarak kullanılan Türk Hava
Kurumu binası bu amaçla yapılan
ilk bina oldu. Ancak savaş çıkınca
buna devam edilemedi.
1930’lara
geldiğimizde
apartmanlaşma
da
başladı.
Betonarmenin keşfiyle ahşap
binalar teker teker yıkılarak
yerine üç katlı, dört beş katlı
binalar ortaya çıktı. Bu tabii
Tarihi
Yarımadanın
kubbeler
ve minareler kompozisyonunu
zedelemeye başladı.
1936 yılında Atatürk’ün davetiyle
Fransız Mimar ve şehirci Henri
Prost İstanbul’un planını yapmak
üzere geldi. Dönemin iyi bir
şehircisi ve mimarı olan Prost,
Bizans hayranıydı, yani Osmanlıya
yabancıydı. Prost İstanbul siluetine
hayran oldu.
Minareler,
kubbeler,
yarım
kubbelerle ve Topkapı Sarayı’yla
harika bir manzara. Bu siluetin
bozulmaması gerek. O nedenle
planlarına bir madde koydu; deniz
seviyesinden itibaren 40 rakımın
üzerinde kalan binalar üç katı
geçemez dedi. Mesela Beyazıt 40
rakımın üzerindedir. Bu çok önemli,
o zamana kadar olmayan bir şey.
Bu kurala uzun yıllar uyuldu.
Adnan Menderes, 40 rakımın
üzerinde
olan
İstanbul
Üniversitesinin
Süleymaniye
Botanik binasının bir katını
İstanbul’un
imarına
merak
sardığı zaman yıktırdı. Çünkü
bina, Süleymaniye Camii’ni belirli
noktalardan
örtüyor,
silueti
zedeliyordu.
Prost’un İstanbul planı tam
anlamıyla olmasa da büyük ölçüde
uygulandı.
Sultanahmet Meydanı Arkeolojik
Park Alanı olarak tespit edildi,
Dolmabahçe vadisi korundu. Kara
surlarının her iki yanının korunması
bir ölçüde gerçekleşti. Atatürk
Bulvarına gelince, bir bulvar olarak
çok güzel ama, bu yol açılırken
Osmanlı eserlerini sildi süpürdü.
18
44
Burası Yarımada’nın omurgasıdır
dedi. Yarımadayı trafikle diğer
bölgelere çok iyi bağlıyor. Prost
iyi bir şehirci mi, ben kararsızım
ama o dönemin basını çok şükür
pislikten kurtuluyoruz diye yazdı.
Prost’un bir hatası da Haliç’i sanayi
bölgesi yapmasıdır. Hammadde
geliyor, imal edilerek mamul
madde çıkıyor. Haliç’i bir sanayi
suyolu olarak düşündüğü için böyle
oldu. Daha sonra gecekondular
türedi”.
Bu bozulma nasıl başladı
“Peki, bugün neden İstanbul
siluetinin korunmasından söz
eder duruma geldik. Üç katlı
binaların üzerinde çatı katlan,
teraslar vardı. İstanbul Büyükşehir
Belediyesi eski başkanı Bedrettin
Dalan döneminde ‘bu çatı katları
tam kata dönüştürülebilir’ diye
karar çıkınca binalar dört kat
oldu. Bu katlar plan tadilatıyla
onay görünce yükseliş hızlandı.
Dört katla da kalmadı, bunların
da üstüne kaçak kat yapıldı. Şimdi
belediyelerin yapması gereken
çok sıkı takip ederek kat ilavesine
izin vermemek. Zeytinburnu’ndaki
gökdelenin siluet içine girmesi
rezalet. Bina tazminat ödenerek
pekala yıkılabilir. Bedeli ne olursa
olsun, İstanbul siluetinin değeriyle
karşılaştırılamaz bile. Neyse ki
geçen ay bunu önleyecek karar
çıktı. Fakat Marmara’dan deniz
yoluyla gelirken görülen İstanbul
silueti ise çoktan kayboldu.
Çağımızda gökdelen yapılacak,
başka çare yok. Ama Tarihi
Yanmada bir müze, ne olursa olsun
koruyacaksınız.
‘Artık Tarihi Yarımada siluetini
koruma endişesi kalmadı’
Fransız
şehirci-mimar
Henri
Prost’un yaptığı ilk planlamada
Tarihi Yarımada’da yapılacak
bina
yüksekliklerinin
deniz
seviyesinden itibaren 40 metre
yükseklikten sonra (+40 rakımı
üzerinde) 9,50 metreyi, yani
3 katı geçemeyeceğini karara
bağladığını vurgulayan Mimar
Yılmaz Ergüvenç, yeni imar planı
ile ilgili olarak şu yorumu yaptı:
“Plan, +50 rakımı üzerindeki
yapılaşmaların 9,50 metreyi,
yani 3 katı geçemeyeceği şartını
getirmiş. +40 rakımı ile +50 rakımı
arasındaki yapılaşmaların 12,50
metreyi, yani 4 katı geçemeyeceği,
+40 rakımı altındaki yapılaşmaların
15.50 metreyi, yani 5 katı
geçemeyeceği karara bağlanmış.
Ayrıca Fatih Fevzipaşa ve Millet
Caddeleri üzerindeki yapıların +50
rakım üzerindekilerin 12,50 metre,
yani 4 kat, +40 rakımı ile +50
rakımı arasındaki yapıların 15,50
metre, yani 5 katı geçemeyeceği
karara bağlanmış. Bu durumda
Prost planına nazaran İstanbul
siluetini etkileyebilecek şekilde
+bir kat taviz verilmiş oluyor. Buna
karşın yeni planın iyi noktası şu:
Cankurtaran - Sultanahmet bölgesi
SİT alanında yeni yapılaşmaların
yüksekliği 9.50 metreyi, yani 3 katı
geçemeyecek. Ayrıca bu bölgede
bodrum kat ve derin temel kazısı
yapılamayacak.
Sur-i
Sultani
(Topkapı Sarayı) bölgesinde ise
yapılaşma yasak. Diğer iyi nokta,
kaçak yapıların yıkılması. Yıkılmış
veya yanmış eski eserler, eldeki
bilgi ve belgeler doğrultusunda
ihya edilebilecek. Eğitim, sağlık,
yönetim tesislerinin genişlemesine
izin verilmeyecek; onarım ve
45
güçlendirme
yapılabilecek.
Anıtsal eserlerin korunma değeri
olmayan eklentileri temizlenecek”
(Not: Rakım sözcüğünün anlamı
“Yükselti”).
İstanbul’un yüzde biri olan Tarihi
Yarımada korunamıyor
İstanbul’u planlayan Prost’un
o tarihte hesaplamadığı bir şey
vardı, Anadolu’dan İstanbul’a
gelecek olan büyük göç. Ama o
yıllarda göç, henüz şehirler için bir
tehlike teşkil etmiyordu. Bugün
nüfusu 15 milyon olan İstanbul
350 bin hektar. Kıyı bölgeleri,
Üsküdar, Suriçi, Galata bugünkü
İstanbul’un yüzde biri. Bütün eski
İstanbul 10-15 bin. Tarihi Yanmada
ise, 140 hektar.
Menderes, meydan kazılsın ve
tarih ortaya çıkarılsın istedi
Adnan Menderes İstanbul’u hallaç
pamuğu gibi atarken birşey daha
söyledi. ‘Ortadaki havuz ve gelişi
güzel dikilen ağaçlar Sultanahmet
Meydanının kimliğini yok etmiş.
Meydanda arkeolojik kazı yapılsın
ve tarih ortaya çıksın. Hipodromun
Bizans döşemesine kadar inilsin.
Burası Roma gibi bir turizm
merkezi olsun’ dedi. Ama 27 Mayıs
ihtilalı oldu ve bu iş yapılamadı. Bu
haber sadece o dönemin iktidar
yanlı gazetesi Zafer veya Son
Havadis’te çıktı galiba. 1950’lerde
Meydan’da yapılan son arkeolojik
kazı bu emirle yapılan kazı olabilir.
Koruma kurulları göstermelik
1951 yılında Anıtlar Yüksek
Kurulunu da kuran Adnan
Menderes’in, İstanbul’un imarı
sırasında bu kurumla kavgaları
oldu. Kurulun Başkanı Tahsin Öz
yapılanlara karşı çıkıyordu. Çünkü
üyeler emirle değiştirilemez, ancak
öldüklerinde yerine yenisi atanırdı.
Bu kurullar bugün göstermelik
hale geldi.
Her kurum plan yapıyor
Planları belediye yapar belediye
meclisi onaylar. Bizde ise Toki,
Özelleştirme İdaresi de plan
yapıp uyguluyor. Tastik için bile
belediyeye sunmuyor. Köprüler
insan taşımıyor Köprü olmasaydı
İstanbul bu kadar gelişmezdi ama
bu köprüler insan taşımıyor, araç
taşıyor. Toplu taşıma olması lazım.
Nazım planlarda MİA (Merkezi İş
Alanı) diye birşey çıktı. Şişli’den
Maslak’a ihtiyaç gerekçesiyle
gökdelenler yapıldı. 3. Köprü
yapılınca Kilyos’a kadar böyle
olacak. Önüne geçilemiyor. Rant
dedikleri bu. m
Görseller
1.radikal.com.tr
2.yapi.com.tr
3.Haydarpaşa Dayanışması
4.evrensel.net
5.Taksim Dayanışması
6.halevleri.org.tr
7.taraf.com.tr
8.Henri Prost
9.tr.visit2istanbul.com
10.mimarizm.com
11.nationalturk.com
12.doganhasol.net
13.gazetepress.com
14.rayhaber.com
15.ibb.gov.tr
16. ogedaytravel.com
17.we.so.gen.tr
18.mehmetakinci.com.tr
19.eskiistanbul.net
19
46
l
NISAN 2012
02
1
lBaşbakan R. Tayyip Erdoğan, “Şimdi gideceğiz gerekirse evleri yıkacağız. Bunun yetkisini aldık mı aldık.
Yasal düzenlemeleri buna göre, kentsel dönüşüm değişimle beraber yaptık, yapıyoruz, yapacağız” dedi
(ntvmsnbc.com).
lTapularının hazineye ait olduğunu öğrenen Küçükçekmece Kanarya Mahallesi sakinleri, kendilerinden
ecrimisil adı verilen işgaliye bedellerini ödeyebilmek için börek ve poğaça satarak eylem yaptı (Bianet).
15
Emek Sineması’nın yıkımına karşı biraraya
gelen topluluk, Tarlabaşı’nın yenilenmesi ve
Taksim Meydanı’nın yayalaştırılmasını da tepki
göstermek üzere İstiklal Caddesi’nde yürüyüş
gerçekleştirdi.
2
47
l
NISAN 2012
17
lSüleymaniye Kentsel
Yenileme Projesi kapsamında
Hoca Gıyaseddin
Mahallesi’nde yıkımlar
başladı.
lAfet Riski Altındaki Alanların
Dönüştürülmesi Hakkında
Kanun’a dair bilgilendirme
metni, altında birçok sivil
toplum kuruluşunun imzasıyla
birlikte İnsan Hakları Yüksek
Komiseri-Konut Hakkı
Raportörü’ne (OHCHR)
gönderildi.
18
3. Köprü Yerine
Yaşam Platformu
İstanbul Adliyesi
önünde basın
açıklaması yaptı,
ardından 3.
Köprü hakkında
suç duyurusunda
bulunuldu.
3
20
4
21
Kentte 2 milyon konutun
dönüştürüleceğini söyleyen TOKİ
İstanbul Emlak Dairesi Başkanı
Ali Seydi Karaoğlu, “Master
planını görmeden müteahhide
evinizi vermeyin. Evinizin yerine
okul veya cami yapılabilir”
açıklamasında bulundu.
Ankara
Karayolları Genel
Müdürlüğü’nde
3. Boğaz
Köprüsü ihalesi
gerçekleştirildi.
Genel
Müdürlüğün
önünde 3.
Köprü Yerine
Yaşam Platformu
tarafından
basın açıklaması
gerçekleştirildi.
22
lKültür
Bakanı Ertuğrul
Günay, “İstanbul’da iki
yeşil alan var, Taksim ve
Sultanahmet. Tarihi doku
için seferberlik ilan edilip
yapılaşma durdurulsun.
Bıraksak Sultanahmet’e AVM
dikecekler. Taksim’de kışlaya
değil meydana ihtiyacımız
var” açıklamasında bulundu
(cnnturk.com).
lBelediye Meclisi’nden
Haydarpaşa port’a onay!
(Yeni Gün)
5
27
Tarihi Yarımada (Fatih) 1/5000
Ölçekli Koruma Amaçlı Nazım İmar
Planı ŞPO İstanbul Şubesi tarafından
yargıya taşındı.
29
Taksim Gezi Parkı’nda
“EKÜMENOPOLİS: Ucu
Olmayan Şehir” filminin
piknikli sokak galası yapıldı.
48
3. KÖPRÜ
6
l
3. KÖPRÜ PROJESI
Geçmişte
İstanbul
Boğazı’na
yapılan her köprü, bir sonraki
köprünün habercisi olmuş ve yeni
köprü tartışmalarını başlatmıştı.
Boğaza
1973’te
ilk
köprü
yapıldığında, 2. Köprü’nün de
çok geçmeden yapılacağı konusu
tartışılır olmuştu. Köprü yapımının
hemen ardından 1973’ten 1974’e,
boğazı geçen motorlu taşıt sayısı
% 200 artarken taşınan yolcu
sayısındaki artış sadece % 4 kadar
olmuş ve bu sonuç köprünün asıl
etkisinin insan değil araç taşımaya
dönük olduğunu göstermişti.
Boğaziçi Köprüsü’nden 15 yıl
sonra (1988’de) hizmete açılan 2.
köprünün (Fatih Sultan Mehmet
Köprüsü-FSM) kurdelesi kesilirken
3. ve 4. köprülerin de müjdesi(!)
verilmişti. Köprüden kameralar ve
bir gazeteci ordusu eşliğinde ilk
geçişi yapan Turgut Özal’ın kendi
kullandığı araçta yanında oturan
eşine “Haydi bir kaset koy da şöyle
bir neşelenelim Semracım” deyişi
ve köprüyü engelsiz geçişi, iktidar
için köprü açmış olmanın keyfini,
imza bırakma hevesini gösteren
önemli bir kesittir.
FSM Köprüsü yapıldıktan sonra
boğazdan geçen taşıt sayısı % 1180
artarken, yolcu sayısındaki artış
sadece % 170 olmuştur. Bu sonuç,
ilkinde olduğu gibi ne kadar köprü
yapılırsa yapılsın artan değerin
köprüden geçen insanların değil
araçların sayısı olduğunu tekrar
göstermişti. FSM Köprüsü’nün
açılışından sadece 5 yıl sonra bu
kez 3. köprünün yapımına dair
bir gündem yaratılmış, devlet
yatırım programlarına 3. köprü
projesi dahil edilmişti. 90’lı yıllarda
başta Arnavutköy halkı ve semt
girişiminin karşı duruşu olmak
üzere yaratılan örgütlü tepkiler, 3.
köprü yapımının askıya alınmasını
sağlayabilmişti. Siyasiler, karar
vericiler Arnavutköy’e sokulmayışı,
İETT otobüslerinin üzerine çıkan
akademisyen direnişleri o yılların
akıllarda kalan anlarıydı.
2000’li
yılların
başındaki
ekonomik krizin aşılması ve
hükümet değişimi sonrasında 3.
49
köprü yeniden devletin yatırım
programında öne plana çıkarıldı
ancak bu süreç düşük bir hızla
ilerledi. 2. köprüden beri var olan
3. Köprü gündemi, 2010 yılında
merkezi yönetimin güzergah
çalışmaları ve uygulamaya yönelik
artan baskısı ile yeniden ağırlık
kazandı ve güzergahı İstanbul’un
en kuzey kesiminde, GaripçePoyrazköy hattı olarak belirlendi.
Bundan sonrası geçmişe oranla
artık daha hızlı bir süreç izlemeye
başladı… m
l
TARIHLERLE 3. KÖPRÜ
27 Eylül 2009
İstanbul’da yapılan 10. Ulaştırma
Şurası’nda konuşan Başbakan, 3.
köprüye karşı çıkanları eleştirdi
ve olaylara ideolojik olarak
yaklaştıklarını ve iki tarafı kapalı
bir şekilde baktıklarını ileri sürdü.
Erdoğan, “Bugün karşı çıkanlar
birinci köprüye de karşı çıkmışlardı.
Ama sonra utanmadan, sıkılmadan
o birinci köprü üzerinden seyahat
ettiler. Sonra 2. köprüye itiraz
ettiler aynı şekilde onun da
üzerinden seyahat ediyorlar. Şimdi
3. köprüye de karşı çıkıyorlar…”
dedi. Halbuki 27 Nisan 1995’de
dönemin İBB Başkanı iken Erdoğan,
“Üçüncü köprü bir cinayettir. Böyle
bir teşebbüs İstanbul’un çağdaş
kentleşmesi ve şehir içi ulaşım
sistemi için ölümcül sonuçlar
doğurur” ifadelerini kullanmış
ve hazırlattığı kent ve ulaşım ana
planlarında 3. köprüye asla yer
vermemişti.
l
29 Nısan 2010
Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme
Bakanı Binali Yıldırım, İBB Başkanı
Kadir Topbaş ve Karayolları Genel
Müdürü Mehmet Cahit Turhan
ortak basın toplantısıyla 3. köprü
ve bağlantı yollarını da barındıran
Kuzey Marmara Otoyolu Projesi’nin
kesinleşen güzergahını ve proje
detaylarını ilk kez duyurdu. Daha
çok transit trafiği kuzeye kaydırma
gerekçesi, 6 milyar dolarlık proje
maliyeti,
köprünün
GaripçePoyrazköy arasında inşa edileceği,
sadece karayoluna hizmet edeceği,
çoğunlukla orman arazisi ve su
havzaları üzerinden geçeceği gibi
konular akıllarda kaldı.
l
16 Hazıran 2010
İBB Meclisi, 1/100.000 Ölçekli
İstanbul ÇDP plan uygulama
hükmünde yapılan değişikliği ve
yeni ilave edilen bir plan uygulama
hükmünü kabul etti. Böylece
ÇDP’de yer almayan 3. köprü
projesi için üst ölçek plan ile olan
uyumsuzluk ortadan kaldırılmaya
çalışıldı.
l
17 Haziran 2010
İBB Meclisi, üzerinde sadece
3. köprü ve bağlantı yollarının
güzergahı yer alan 1/25 000 ölçekli
İstanbul İli Kuzey Marmara Otoyolu
Nazım İmar Planı’nı kabul etti.
01 Temmuz 2010
ŞPO İstanbul Şubesi bünyesinde
3. köprü projesi ile ilgili kapsamlı
bir çalışma ve rapor hazırlığı
yapılabilmesi
için
birçok
akademisyen,
ilgili
meslek
odalarından uzmanlar, gazeteci,
araştırmacı ve STK temsilcilerinin
7
50
yer aldığı “3. Köprü Çalışma
Komisyonu” kuruldu.
Eylül 2010
8
9
10
11
ŞPO İstanbul Şubesi bünyesinde
3 aylık bir sürecin ardından
tamamlanan “3. Köprü Projesi
Değerlendirme Raporu” kamuoyu
ve meslek alanı ile paylaşıldı.
Rapor, www.spoist.org adresinden
Türkçe ve İngilizce olarak ücretsiz
indirilebilir hale getirildi.
Raporun
kitlesel
dağıtımı
yapılmaya başlandı. Bu dağıtım,
sadece bir rapor gönderimi
olmayıp, yerel ve merkezi siyasal
aktörleri, meslek örgütleri, medya
ve basını, akademiyi bir arada
düşünmeye ve tartışmaya itmeyi,
yan yana gelebilmeyi amaçladığı
için bir dönüm noktası oldu.
Basın ve medya alanında politik
yapısı ne olursa olsun ulusal TV
kanallarının tüm haber editörleri
ve ilgili program yapımcılarına,
ulusal gazetelerin genel yayın
yönetmenleri ve tüm köşe
yazarlarına,
ulusal dergilerin
editör ve yazarlarına, internet
tabanlı haber sitelerine, yerel
yönetimler ve yerel siyaset
alanında başta İstanbul Valisi
ve İBB Başkanı olmak üzere
valilik ve İBB’nin ilgili tüm daire
başkanlıklarına, müdürlüklerine,
ilçe
belediyelerinin
belediye
başkanlarına, ilgili tüm daire
başkanlıklarına ve müdürlüklerine,
bakanlıkların il temsilciliklerinin
tamamına ve ilgili alt birimlerine,
tüm siyasi partilerin İstanbul il
başkanlıklarına, merkezi yönetim
ve merkezi siyaset alanında ise
başta Cumhurbaşkanı ve Başbakan
olmak üzere ilgili tüm bakanlara,
bakanlık alt birimlerine, tüm
İstanbul milletvekillerine, tüm
siyasi partilerin genel merkezlerine,
başkanlarına, ilgili meslek odaları
ve STK’lara, üniversitelerin ilgili
fakülte dekanlıklarına, bölüm
başkanlıklarına hazırlanan bu
rapor, yönetici özeti ve konuyla
ilgili görüşme talebimizin yer
aldığı randevu metni posta yoluyla
gönderildi.
Medyada ve basında geniş yer
bulan Değerlendirme Raporu ve
ortaya koyduğu bilimsel içerik,
öngörü ve çözüm önerileri siyaset
ve yönetim zemininde genel
anlamda yanıtsız bırakıldı. Yapılan
kitlesel dağıtımın ardından bir
bakan, mecliste temsil edilmeyen
bir siyasi parti genel başkanı ve bir
İstanbul milletvekili dışında görüş
veya davet bildirimi olmadı.
l
2 Ekim 2010
Yeşiller Partisi’nin, İstanbul Orman
Bölge Müdürlüğü tarafından Çevre
ve Orman Bakanlığı için hazırladığı
resmi bir belgeye ulaşarak Mayıs
2010 dönemine kadar Hasdal-
51
Tayakadın bağlantı yolu için 896
bin ağacın kesilmiş olduğunu
ve toplamda 2.5 milyonu aşan
sayıda ağaç kesimi yapılacağını
öğrenmesi ardından kalan ağaçları
kurtarmak ve projeye dur demek
için başlattığı “İstanbul için 2
milyon İstanbullu” adlı kampanya
kentin boğaz kıyılarındaki 22 ayrı
noktada çeşitli etkinliklere ev
sahipliği yaptı.
25 Aralik 2010
Kurulduğu Mart 2007’den beri 3.
köprü projesine karşı mücadele
veren ve bünyesinde birçok siyasi
partinin, STK ve meslek odalarının,
mahalle ve semt derneklerinin,
demokratik kitle örgütleri ve
sendikaların yer aldığı “3. Köprü
Yerine Yaşam Platformu” en
büyük eylemini Kadıköy İskele
Meydanı’nda bir miting ile
gerçekleştirdi, binlerce insan 3.
köprüye hayır dedi.
l
1 Eylül- 1 Ekim 2011
3. köprü projesini, planlama
bakımından uygun hale getirmek
için atılan iki temel adım İBB
Meclisi’nin kabulü ve Başkanlık
onayının ardından İBB’de bir ay
boyunca askıya çıkarıldı. İlki ÇDP’yi
3. köprü projesi için uygun hale
getirmeyi hedefleyen plan notu
değişikliği ve ilave plan notu,
ikincisi ise 3. köprü projesinin
güzergah ve bağlantı yollarının
yer aldığı 1/25.000 Ölçekli Kuzey
Marmara Otoyolu (İstanbul 3.
Çevre Yolu ve Bağlantı Yolları
dahil) Planı idi. Askı süresince
her iki konuda da İBB’ye ilgili
meslek odaları, STK’lar, mahalle
dernekleri ve vatandaşlarca çok
sayıda itiraz dilekçesi verilmiş
ancak yasal süre zarfında İBB’den
yanıt alınamamıştı.
5 Ocak 2011
ÇŞB, 3. köprü projesinin raylı
sistem barındıracak şekilde ihale
edileceğini duyurdu. Raylı sistemin
ek maliyetini 250-300 milyon dolar
olarak hesaplayan ÇŞB, köprünün
şerit sayısının da 4x4’ten 5x2’ye
çıkacağını belirtti.
21 Ocak 2011
TMMOB’ye bağlı ilgili meslek
odalarınca, ÇDP’yi 3. köprü
projesi için uygun hale getirmeyi
hedefleyen plan notu değişiklik
ve ilavesi ile 3. köprü projesine
yer veren 1/25.000 Ölçekli Kuzey
Marmara Otoyolu İmar Planı’na eş
zamanlı davalar açıldı ve davalar,
takip eden günlerde geniş katılımlı
bir basın toplantısı ile kamuoyuna
duyuruldu.
23 Temmuz 2011
3. Köprü Yerine Yaşam Platformu,
3. köprü projesinin doğal alanlar
üzerinde yarattığı tahribatı yerinde
incelemek
ve
gözlemlemek
üzere Ömerli Havzası’na bir gezi
düzenledi. Alanda Ömerli Baraj
Gölü’ne birkaç yüz metre mesafede
devam eden yol genişletme ve yeni
yol açma çalışmaları belgelendi.
16 Kasim 2011
3. köprü projesi New York Times’da
“Bridge to Nowhere” başlığı ve
geniş bir içerikle konu edildi.
10 Ocak 2012
3. köprü projesini de içeren Kuzey
Marmara Otoyolu ihalesi, ihale
dosyası alan 18 firma olmasına
rağmen teklif gelmediği için
gerçekleştirilemedi. İhale saatinde,
Karayolları Genel Müdürlüğü
önünde Yaşam Platformu’nun
öncülüğünde yapılan bir basın
açıklaması ile hem proje, hem
de ihale süreci protesto edildi
ve “Yaşam İhaleye Çıkarılamaz”
mesajı verildi. Kar yağışı altında
yapılan etkinlikte farklı siyasi parti
ve demokratik kitle örgütlerinden
temsilciler de yer aldı.
l
18 Nisan 2012
Yaşam Platformu, 20 Nisan’da
yapılacak 3. köprü ihalesine karşı
Başbakan Erdoğan, Ulaştırma
Bakanı Binali Yıldırım, Orman ve
Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu,
Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan
Bayraktar, Tarım Bakanı Mehmet
Mehdi Eker ve İBB Başkanı
Kadir Topbaş hakkında “görevi
kötüye kullanma, kamuyu zarara
uğratma, kanuna aykırı işlem”den
52
suç
duyurusunda
bulundu.
Çağlayan Adliyesi önünde yapılan
açıklamada proje ile ilgili farklı
ölçeklerde süren dava süreçleri
bitmeden şirketlere imtiyazlar
tanınarak yapılacak ihale süreci
kınanarak;
ihale
sürecindeki
ısrarın insanlığın doğal ve kültürel
mirasına, hukuka, İstanbul kentine
ve topluma karşı bir suç olduğu
vurgulandı.
l
20 Nisan 2012
Ankara’da, Karayolları Genel
Müdürlüğü’nde 3. Boğaz Köprüsü
projesinin ihalesi gerçekleştirildi.
Aynı saatlerde, bir önceki
ihalede olduğu gibi yine 3. Köprü
Yerine Yaşam Platformu’nun
öncülüğünde yapılan bir basın
açıklaması ile hem proje hem de
ihale süreci protesto edildi.
l
29 Nisan 2012
3. Köprü ile birlikte İstanbul’un
son dönemde yaşadığı kentsel
dönüşüm sürecini konu alan ilk
belgesel film “Ekümenopolis: Ucu
Olmayan Şehir”in sokak galası
Taksim Gezi Parkı’nda yapıldı.
4 Mayis 2012
Ekümenopolis: Ucu Olmayan
Şehir filmi, İstanbul ve Ankara’da
vizyona girdi.
16 MayIs 2012
ŞPO İstanbul Şubesi ve MO
İstanbul Şubesi ortak çağrısıyla
Ekümenopolis filminin Beyoğlu
Cinemajestic sinemasında Oda
üyeleri ve öğrenciler tarafından
ücretsiz izlendi.
10 Temmuz 2012
3. köprü güzergahını da içeren
Kuzey
Marmara
Otoyolu
projesinin Sakarya ilindeki kısmı,
ŞPO İstanbul Şubesi’nin açmış
olduğu dava sonucu Sakarya 1.
İdare Mahkemesi’nin kararıyla
iptal edildi.
05 Eylül 2012
Poyrazköy-Garipçe arasına inşa
edilecek 3. Köprü’nün ilk sondaj
çalışmaları başladı.
l
31 Ekim 2012
3. Köprü güzergahının 17 farklı
noktasında öngörülen 1/5000
Ölçekli NİP Değişiklikleri ŞPO
İstanbul Şubesi ve ilgili 9 meslek
odasının açtığı ortak bir dava ile
yargıya taşındı. m
l
ISTANBUL’UN ULASIMI ve 3.
KÖPRÜ KISA KISA...
l
İstanbul’daki araçlı yolculukların
sadece % 11’ini kentin iki yakası
arasındaki
boğaz
geçişleri
oluşturmakta ve bu geçişlerin
yarısından fazlası iş amaçlıdır.
Sabah ve akşam saatlerinde
yaşanan trafik yoğunluğunun
asıl nedeni köprülerin yetmeyişi
ya da transit trafik değil, iki
yaka arasındaki nüfus-istihdam
dengesizliğidir.
Dünya metropollerinde toplu
ulaşım ağının bel kemiğini
raylı sistemler oluşturur. Bu
bakımdan İstanbul’un %10’luk
payı; Londra’nın %72, Paris’in
%87, Moskova’nın %77, New
York’un %77 ve Tokyo’nun %96’lık
raylı sistem oranlarının oldukça
gerisindedir.
Londra’nın 400, Paris’in 290,
Moskova’nın 301 ve New York’un
370 km’lik metro hatlarına karşın,
İstanbul’un mevcut metro hattı
uzunluğu 40,2 km’dir.
İstanbul’da motorlu araç ve özel
otomobil sayılarındaki artış hızı,
nüfus artış hızının 5 katıdır.
İstanbul’da son 10 yılda nüfusu
%25 ve üzeri oranlarda artan
ilçeler, 3. Köprü güzergahından 1.
derece etkilenecek olan ve yayılma
riski taşıyan ilçelerdir.
İstanbul, son 40 yılın en büyük
net göçünü 2. köprü döneminde
almıştır.
İstanbul’da
boğaz
köprüleri
yokken kentin 2/3’ü doğal alanlar
iken, günümüzde bu oran 1/3
seviyesindedir.
2. Köprü’nün yapım sürecinde
Anadolu
Yakası’nda,
TEM
Otoyolu’nun geçtiği bölgede,
orman
niteliğini
yitirdiği
gerekçesiyle 11.856 ha’lık alan
53
orman sınırları dışına çıkarılmıştır.
3. köprü projesi yapıldığı takdirde,
kentin kuzey kesimleri üzerindeki
yapılaşma ve nüfus baskısı, düşük
yoğunluklu yapılaşma bile olsa
kentin kuzeyine 7,3 milyonluk bir
nüfusun eklenmesi ve 2023 yılında
20 milyonu aşan bir kent nüfusu
söz konusudur.
İstanbul’un kuzey kesimindeki
yapılaşmaya
açılabilecek
alanlar, 3. Köprü ve bağlantı
yolları sonrasında yeni nüfus ve
yatırımlarla çeşitli alt ve üst yapı
hizmetlerine sahip olacak ve bu
alanlarda yıllarca sürecek hızlı bir
inşaat süreci yaşanacaktır. Bu yeni
gelişmelerin ekonomik değeri
hesaplandığında, yaklaşık olarak
350-400 milyar dolarlık bir pazarın
oluşumu söz konusudur.
3. Köprü’nün üzerinden geçeceği
kuzey ormanlarının ürettiği temiz
hava, kuzeyden güneye esen hakim
rüzgarlar sayesinde kentin hava ve
yaşam kalitesini artırmaktadır.
Köprü ve bağlantı güzergahları
için düşünülen 150 metrelik
kamulaştırma işlemi sonucunda
hattın geçeceği bölgede 680 ha
doğal sit alanı, 931 ha tarım alanı,
2,5 milyondan fazla ağaç ve 1453
ha’lık orman alanı tamamen yok
olacaktır.
İBB bünyesinde hazırlanan doğal
yapı analiz çalışmaları sonucu
hazırlanan “Doğal Eşik Sentezi,
Mekansal Sürdürülebilirlik Sentezi
ve Doğal Yapı Tolerans Analizi”
başlıklı çalışmalar, 3. Köprü
güzergahına imkan tanımayan
veriler ortaya koymaktadır.
3. Köprü güzergahının tespiti
amacıyla Karayolları 17. Bölge
Müdürlüğü’nce hazırlanan etüt
raporunda
Garipçe-Poyrazköy
güzergahı için, “Etüt edilen
güzergahın uzunluğu, uzun
bağlantı yolları yapılması ihtiyacı,
şehir içi trafiğinden trafik yükü
almaması gibi şartlar sebebiyle;
bu seçenekte hem mali, hem de
ekonomik fizibiliteye ulaşılması
mümkün
görülmemektedir.”
ifadesine yer verilmiştir.
Ulaşım
bilimci
ve
kent
plancılarına
göre
yaka
geçişlerinde deniz ulaşımının
12
54
payının arttırılması, yük trafiğinin
etkisini azaltmak için yüklerin varış
ve kalkış merkezlerinin yeniden
planlanması ve yük taşımacılığının
yaka geçişlerinde raylı sistem
ve deniz ulaşımına kaydırılması,
kentin iki yakası arasında daha
dengeli bir nüfus-istihdam yapısı
kurularak
köprü
geçişlerinin
azaltılması, günde 1 milyon yolcu
taşıyabilen Marmaray Projesi’nin
hizmete başlamasının beklenmesi
ve kent içi toplu ulaşımında raylı
sistem ve diğer türler arasında
aktarma merkezlerinin çoğaltılması
gibi çözümlerle 3. köprüye gerek
kalmaksızın sorunlar aşılabilir.
2009’da onaylanan ve “İstanbul’un
Anayasası” olarak duyurulan
1/100.000 Ölçekli Çevre Düzeni
Planı kuzeyde üçüncü bir boğaz
köprüsüne
yer
vermeyerek
kesin bir dille karşı politikaların
savunuyor ve yeni bir boğaz
geçişinin İstanbul’un kentsel
gelişimi
açısından
olumsuz
sonuçları, FSM Köprüsü sonrasında
ortaya çıkan kentsel gelişme
deseni ile açıkça görüldüğünden,
bu süreçlerin tekrarlanmaması
vurgulanmıştır.
Ayrıca ÇDP, ulaşım konusunda
kuzeyde yeni bir boğaz köprüsü
geçişini “tepeden inme merkezi
proje” tanımıyla bir tehdit olarak
kabul etmektedir. m
Görseller
1.haberkulesi.com
2.milliyetsanat.com
3.emlakkulisi.com
4.emlaktasondakika.com
5.kopruyerineyasam.blogspot.com
6.TMMOB SPOİST 3. Köprü Proje Raporu
7.TMMOB SPOİST 3. Köprü Proje Raporu
8.2 milyon İstanbullu eylemi - haber.sol.org.tr
9.3. Köprü Yerine Yaşam Platformu 12 Aralık
Basın Açıklaması - mimdap.org
10.3. Köprü Yerine Yaşam Platformu İnsan
Zinciri Eylemi - mimdap.org
11.3. Köprü İhalesi Karayolları Eylemi kopruyerineyasam.blogspot.com
12.TMMOB SPOİST 3. Köprü Proje Raporu
13.TMMOB SPOİST 3. Köprü Proje Raporu
14.TMMOB SPOİST 3. Köprü Proje Raporu
55
13
14
56
MAYIS 2012
1
01
Emeğin, dayanışmanın
ve mücadelenin
günü TMMOB, DİSK
ve KESK’in yoğun
katılımıyla Taksim
Meydanı’nda ve Gezi
Parkı’nda kutlandı.
02
04
Ekümenopolis:
Ucu Olmayan
Şehir filmi
sinemalarda
gösterime girdi.
ŞPO İstanbul Şubesi
tarafından dava
konusu edilen,
Şehrizar Konakları
olarak bilinen,
Üsküdar Burhaniye
1326 Ada muhtelif
Parsellere İlişkin
KANİP Değişikliği
hakkında İstanbul
6. İdare Mahkemesi
tarafından işlemin
iptali kararı verildi.
06
3
Haydarpaşa
Nöbeti ŞPO
İstanbul Şubesi
tarafından
gerçekleştirildi.
4
10
Mecidiyeköy TEKEL-Likör Fabrikası
yıkımı başladı. TOKİ-Emlak Konut
GYO arazi üzerindeki gökdelen
projesini açıkladı (sabah.com.tr).
15
05
Afet Riski Altındaki Alanların
Dönüştürülmesi Hakkında
Kanun TBMM’den geçti.
Ahırkapı sokaklarında yasaklanıp, sahilde
kutlanmaya başlanan Hıdrellez bu yıl Park
Orman’da ücretli etkinlik olarak kutlandı.
2
57
MAYIS 2012
24
18
“Afet Kanunu”na
Yönelik “Ortak
Deklarasyon” Çevre
Devam etmekte olan
ve Şehircilik İstanbul
Tarlabaşı Kentsel
İl Müdürlüğü binası
Yenileme Projesi
önünde okundu.
hakkında uzmanlar
Eylem, ulusal haberde
açıklama yaptı; “Bir
gündemi doldurdu.
kentin dönüşümü
“Hayatlar rayiç
müteahhitlere
bedelden satılık
bırakılamaz, bırakılırsa
değildir” açıklaması
kamu görevi askıya
yapıldı (Radikal).
alınmış olur” (Akşam).
23
22
Mecidiyeköy Tekel-Likör Fabrikası’nın
yıkımı tamamlandı. Tescilli endüstri mirası
olmasının yanı sıra dünyada doğrudan
meyveden likör üreten tek fabrikanın
arsasına iki gökdelen inşa edilmesi öngörülen
projede, yerin altına da otopark yapılacak.
5
lŞPO
lKentsel dönüşüme dair Kalkınma Planı Hazırlık
Toplantısı gerçekleştirildi.
lHaliç Unkapanı Köprüsü bağlantılarından ayrıldı.
İddialara göre Haliç Metro Geçiş Köprüsü için çakılan
2,5 metrelik 40 ayağın oluşturduğu basınç, 38 yıl
önce hizmete giren köprünün çökmesine neden oldu
(haberturk.com)
26
Hukukçular Afet Yasası’nı yorumladı:
“Bu savaş yetkisiyle dönüşüm”
(Günlük Evrensel).
25
İstanbul Şube
Başkanı Tayfun Kahraman
açıklama yaptı: “Afet
Yasası afet gibi”
(Haberdar).
lYasanın kabulünün
akabinde Başbakan R.
Tayyip Erdoğan’ın Van
Depremi ardından yaptığı
açıklama tekrar gündeme
geldi:“İktidarı kaybetmek
pahasına da olsa bu yasayı
çıkaracağım“ (Agos).
lAfet
31
Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi
Hakkında Kanun’nun tam metni Resmi Gazete’de
yayınlandı.
lBaşbakan R. Tayyip Erdoğan Çamlıca Tepesi’ne
cami yapılacağını açıkladı (Milliyet).
lBaşbakan Erdoğan’ın Çamlıca Tepesi’ne
yapılacağını duyurduğu caminin yeri belli oldu,
TV kulelerinin yanına yapılacak cami için Üsküdar
Belediye Başkanı: “Cami alanın sadece %6’sını
kapsayacak, Marmaray kapsamında Üsküdar’dan
buraya bir teleferik hattı düşünüyoruz” dedi
(Milliyet).
58
l
ÇAMLICA TEPESI
“Değerli bir tepeye cami yapalım
diye bir kaygımız tarih boyunca
olmamıştır” açıklamasında bulundu.
4 Temmuz 2012
6
l
l
TARIHLERLE ÇAMLICA TEPESI
30 Mayis 2012
Başbakan R. Tayyip Erdoğan
Çamlıca’ya dev cami yapılacağını
açıkladı: “Çamlıca’daki televizyon
kulesinin yanında 15 bin metrekare
üzerinde bir cami yapacağız. Bunların
da proje çalışmaları son safhalarına
geldi. Öyle zannediyorum ki 2
ayda dozerler çalışmaya başlar.
Bunların altında hat, tezhip bütün
bu çalışmalara yönelik imkanlar
olacak. Yani buralar geçmişte nasıl
kenarda medrese odaları varsa,
bugünkü anlamda yine çalışmalarını
mimarlarımız yapıyorlar.”
l
7 Haziran 2012
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı
tarafından Üsküdar İlçesi, Çamlıca
Mevkii, Kısıklı Mahallesi’nde yer
alan çoğunluğu kamu mülkiyetine
kayıtlı 160 pafta, 804 ada, 13,
14, 56 ve 57 numaralı parselleri
kapsayan, Büyük Çamlıca Özel
Proje Alanı 1/5000 ölçekli Revizyon
Nazım ve Uygulama İmar Planı
askıya çıkarıldı.
Kahramanmaraş’ta yaptığı Abdülhamit
Han Camii’nin Başbakan Erdoğan
tarafından
çok
beğenilmesi
üzerine Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı Müşavirliği’ne atanarak
İstanbul’a transfer edilen Mimar
Hacı Mehmet Güner, 20 gündür
çizimini yaptığı projeyi anlattı:
“Proje büyüklük olarak çok iddialı.
Ecdadın yaptığından da geniş
kubbe kullanacağız. Minareleri
dünyadaki en yüksek cami olacak.
Medine-i Münevvere’yi (Minaresi
105 metre) bile geçeceğiz.
Minimum 6 minare olacak ama bir
sürpriz de olabilir” (Milliyet).
l
13 Haziran 2012
Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul
Günay, Çamlıca’ya büyük bir cami
yapılacağı yönündeki haberlerin
hatırlatılması üzerine, bu konuda
bir projenin olmadığını söyledi.
7
59
19 Temmuz 2012
26 Temmuz 2012
22 Agustos 2012
Üsküdar
Belediye
Başkanı
Mustafa Kara: “5 mimar Çamlıca
Camii için 5 ayrı proje üzerinde
çalışıyor.” dedi. Kara, Mimar
Sinan modeli camilere mesafe
koyarak; “Kendi dönemimize
ait bir mimari tarzımız, kendi
dönemimizin bir damgası olsun
istiyoruz, yani 2000’li yıllarda
Sünni İslam’ın tarifinin olduğu
bir cami,” diye açıklamasını
sürdürdü (Vatan).
İstanbul Çamlıca Camii Mimari
Proje Yarışması hakkında MO
Merkez Yönetim Kurulu bir
açıklama metni yayınladı: “Bu
ortamda, özgün ve aynı zamanda
İstanbul’un simgelerinden biri olan
tepenin “asla ve hiçbir koşulda
yapılaşmaya açılamayacağı, bir
kamu değeri, bir doğal sit alanı
olarak korunması ve yaşatılması
gerektiği” düşüncesi gözardı
edilmektedir.”
Serbest Mimarlar Derneği konuyla
ilgili şu değerlendirmeyi yaptı:
“(…)İstanbul’da gerçek ihtiyaç ve
öncelikler gözetilmeksizin, salt
politik ve ideolojik rantlar öne
alınarak işlevselleştirmeye çalışılan
bu yarışma sürecinin gerek İstanbul
kenti gerekse Türkiye mimarlık
ortamı için çok boyutlu ve geri
dönülmez sorunlar yaratacağını
ve bu nedenle yarışmanın iptal
edilmesi gerektiğini düşünüyoruz.”
İstanbul Cami ve Eğitim-Kültür
Hizmet Birimleri Yaptırma ve
Yaşatma
Derneği
tarafından
“İstanbul Çamlıca Camii Mimari
Proje Yarışması” ilan edildi.
Projenin teslimi için verilen süre
40 gün. Çamlıca’ya inşa edilecek
cami için açılan proje yarışmasının
seçici kurulundaki 9 isimden 5’i
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile
TOKİ’de görevli mimarlar.
Büyük Çamlıca Özel Proje Alanı
1/5000 ölçekli Revizyon ve
Uygulama İmar Planı itirazlar
değerlendirilerek yeniden askıya
çıkarıldı.
ŞPO ve MO tarafından Büyük
Çamlıca Özel Proje Alanı Revizyon
Nazım İmar ve Uygulama İmar
Planı’nın iptaline ilişkin dava açıldı.
23 Temmuz 2012
31 Temmuz 2012
07 AGustos 2012
Mimarlık dergisi XXI’nin tepki
amaçlı düzenlediği Serbest Atış/
Absürt Fikirlere Çağrı: Alternatif
Çamlıca Camii Yarışması’na pek
çok absürt proje başvurdu.
15 Agustos 2012
l
23 Ekim 2012
15 Kasim 2012
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’ndan
yapılan yazılı açıklaya göre,
İstanbul’un siluetine ve kent
dokusuna uygun, Osmanlı-Türk
mimarisi üslubunu yansıtacak,
gelenekten geleceğe uzanacak
ve kentin sembollerinden biri
İBB Meclisi’nde Çamlıca’ya cami
gerginliği yaşandı. Saraçhane
Belediye Sarayı’ndaki Meclis
Salonu’nda
gerçekleştirilen
toplantıda söz alan CHP’li Meclis
Üyesi Doğan Tekel, Üsküdar’da
yapılan imar değişikliğine ve
Çamlıca tepesine cami yapılmasına
karşı çıktıklarını söyledi.
8
9
60
olacak cami için; “Çamlıca yeni
siluetinin mimarını arıyor” adıyla
düzenlenen yarışmaya, 62 proje
başvurusu yapıldı.
Kasım ayındaki son değerlendirme
toplantısının ardından yarışmanın
kazananları belli oldu. Yarışmada,
hiçbir proje birinciliğe layık
görülmezken, birinciye verilecek
300 bin lira para ödülü sahipsiz
kaldı.
16 Kasim 2012
İstanbul Cami ve Eğitim-Kültür
Hizmet Birimleri Yaptırma ve
Yaşatma Derneği, yarışmada
ikincilik ödülüne layık görülen
projelerden Bahar Mızrak ve
Hayriye Gül Totu’nun hazırladığı
projeyi uygulama kararı aldı.
17 Kasim 2012
Mardin
Artuklu
Üniversitesi
Mimarlık
Fakültesi
Dekanı
Prof. Dr. Uğur Tanyeli: “Projeye
baktığım zaman birisi hepimize
şaka yapıyor, diye düşünüyorum.
Proje Sultanahmet Camii’nin
10
beceriksizce
yapılmış
bir
kopyası. Sonucu karikatür olarak
değerlendiriyorum” (Milliyet).
4 Aralik 2012
Ertuğrul Günay, cami yapılması
gündeme gelen Çamlıca’ya, Kırım
ve Kazan’da da olan Ak Mescit’in
inşa edilmesini istedi.
15 Aralik 2012
26 Kasim 2012
27 Kasim 2012
Çamlıca’nın kentsel planlaması ile
cami projesinin jüri başkanlığını
yapan Çevre ve Şehircilik Bakanlığı
Mekansal Planlama Genel Müdürü
Mehmet Ali Kahraman, cami
projesiyle ilgili ilk kez konuştu;
“Projeyi beğendim, taklit olarak
görmüyorum. (…)Taklitse de
dünyanın en iyi eserleri taklit
edilmiş oluyor. O, önemli değil”
(Vatan).
28 Kasim 2012
Başbakan R. Tayyip Erdoğan
Çamlıca Camii için seçilen projenin
içine sindiğini dile getirdi.
Çamlıca Platformu’nun “Çamlıca
yarışmasının iptalini talep ediyoruz”
başlıklı açıklaması yayınladı.
İstanbul’da Çamlıca Tepesi’ne
yapılacak
camiye,
Üsküdar
Belediyesi tarafından ruhsat verildi.
20 Aralik 2012
CHP’li İBB ve Üsküdar Belediye
Meclis Üyesi Doğan Tekel, Çamlıca
Tepesi’ne cami yapılmasına ilişkin
dava açtı (Cumhuriyet). m
l
Planlama Alanina Dair
Faydali Bilgiler
l
l
Planlama Alanı, 09.10.2009 tasdik
tarihli 1/5000 ölçekli Boğaziçi
Geri Görünüm ve Etkilenme
Bölgesi Koruma Amaçlı Nazım
İmar Planı’nda, resmi kurum
ve ağaçlandırılacak alan (TRT)
olarak planlanmıştır. Söz konusu
işlevler
dahilinde
kamunun
faaliyet alanında ve yapılaşmaya
kapalı olan bu alan, dava konusu
planılarla yaklaşık 14.500 m2lik
turizm alanı ve eğitim, kültür vb.
fonksiyonların inşa edilebileceği
dini tesis alanı, rekreasyon ve park
alanı olarak planlanmıştır.
Kesinlikle yapılaşmaya açılmaması
gereken ve İstanbul’un kentsel
kimliğinin simgesel ve karakteristik
61
öğelerinden biri olan Çamlıca
bölgesine önerilen turizm alanı
fonksiyonu ile kamu yararı açıkça
ihlal edilmektedir. Planda getirilen
bu fonksiyon kararı ile birlikte
kamusal işlevini sürdüren sosyalteknik donatı alanı, özel kullanıma
konu edilecek biçimde, kullanımı
değiştirilmiştir.
Küçük ve Büyük Çamlıca Tepeleri
ve çevresi Kentsel (Kültürel) ve
doğal sit alanıdır. Mevzuata göre
bu alanlarda kesin yapı yasağı
bulunmaktadır. Ayrıca bu alan,
Boğaziçi
Kanunu’na
tabidir.
Boğaziçi
Kanunu’nun
amacı;
“İstanbul
Boğaziçi
Alanının
kültürel ve tarihi değerlerini ve
doğal güzelliklerini kamu yararı
gözetilerek korumak ve geliştirmek
(…)”tir.
Planlama alanı çevresinde erişim
mesafesi içerisinde 14 adet dini
tesis yer almaktadır. Bu açıdan
değerlendirildiğinde 57 hektar
büyüklüğünde ayrılmış olan Dini
Tesis Alanının bölgede yaşayan
nüfusun ihtiyaçları doğrultusunda
planlanmadığı açıktır. Mevcut
durum
itibariyle
bölgede
nüfus barındıran bir yapılaşma
bulunmamakta, çevresi ise genel
itibariyle düşük yoğunluklu konut
alanında kalmaktadır.
Boğaziçi gibi kuşların son derece
önemli bir göç yolunda bulunan
alan, kuşların bu bölgede en uzun
süreli ve en net gözlemlenebileceği
noktadır. m
ll
Sayilarla Çamlica Camii
Caminin 6 değil, 7 minaresi olacak.
Dış avlunun ortasına yapılacak
sekizgen
şeklindeki
‘zaman
minaresi’nde bir saat yer alacak.
Caminin, yerden 72,5 metre
yüksekliğe
sahip
kubbesiyle
İstanbul’da
yaşayan
72,5
milleti, 107,1 metrelik minare
uzunluğunun
ise
Malazgirt
Zaferi’ni
simgelediği,
kubbe
çapının da İstanbul’u simgelemesi
adına 34 metre olduğu belirtildi. m
ll
YorumlarLa Çamlica Camii
Ahmet Turkan Alkan: “Başbakan’ı
severim lakin Çamlıca’yı daha
çok severim (…) Çamlıca’ya
yapılacak en büyük kamu hayırı,
antenleri söktürüp gözden nihan
etmektir. Yerine ise hiçbir şey
yapılmamalıdır. Cami bile. Çamlıca
öyle güzel çünkü. Onun siluetinin
tabii güzelliği kendine yetişir,
ayrıca İslami makyaj filan da
gerekmez.
İs-te-mi-yo-ruuum!”
(Zaman, 10.06.2012)
Emre Aköz: “(…) Ben de Çamlıca
Tepesine devasa bir camiye
karşıyım. (…) Ama kimse kimseyi
kandırmasın: Çamlıca Camii’nin
inşa amacı ibadet etmek değil,
gösteriş
yapmak”
(Sabah,
25.07.012)
Dücane Cündioğlu: “(…) Bir
Budist derviş olaydım, hayvanların
sırtlarını dağlar gibi, Çamlıca’nın
omuzunu o çirkin dövmeyle
dağlayacaklarının farkında bile
olmayan ekabiri engellemek
amacıyla ve hem de halkımı bu
utançtan kurtarmak niyetiyle,
hiç tereddüt etmeksizin, üzerime
benzin döküp kendimi yakmak
isterdim.” (Yeni Şafak, 22 Kasım
2012)
Kadir Cangızbay: “(…)Hükümet
programındaki baş hedeflerden
‘piyasa toplumu’nun camii de ister
istemez böyle olur: Her şey nicelik
üzerinden belirlenmiş; en büyük,
en çok, en uzun.” (BirGün, 25
Kasım 2012)
11
62
Ertan Altan: “(…) İstanbul’daki
toplam cami sayısı üç bin 28. Eski
YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan’ın
yaptığı ve iç göçün zirveye çıktığı
80’li yılların sonunu kapsayan
bir araştırmaya göre, il ve ilçe
merkezlerinde nüfus artışı %111
iken cami oranındaki artış %92. Bu
oran belde ve köylerde ise %10’luk
nüfus artışına karşı %38’lik cami
artışı şeklinde. Mimari tarihçisi
ve İslam mimarisi uzmanı Doğan
Kuban’a göre ise 50 yılda yapılan
cami sayısı 100 bin civarında.”
(Taraf, 26 Kasım 2012)
Gökhan Özcan: “(…) Sonra bir gün
bir yarışma açacağız ve içimizden
bir Sinan çıkacak! Çok bekleriz biz
onu.” (Yeni Şafak, 26 Kasım 2012)
m
l
Bir Yazi...
Irkçı, Sığ, Estetikten
Yoksun Proje
Mehmet Yılmaz, Hürriyet, 19.11.2012
Başbakan’ın “İstanbul’un her
yerinden
görülecek
cami”
hayalinde yeni bir aşamaya geçtik.
İstanbul Boğazı’nın binasız kalmış
son tepelerinden birine, kentin
bütün siluetini değiştirecek bir
“ucube” kondurulacak!
Öyle bir “eser” ki, proje
yarışmasında birinciliğe de layık
görülmemiş!
Irkçı kokular taşıyor: Caminin
72,5 metrelik kulesi, “İstanbul’da
yaşayan 72,5 millete” gönderme
yapıyormuş! Ben söylemiyorum,
binanın iki mimarı söylüyor!
Hem “Yaratılanları, yaratandan
ötürü seviyorlar”, hem de ırkçılık
yapmaktan, bir etnik kimliği
“buçuklamaktan”
kendilerini
alamıyorlar!
Hadi ırkçılığınızı düzeltemiyorsunuz,
kafanızın içinden bazı insanların
“buçuk
olduğu”
fikrini
atamıyorsunuz. Bunu bari camiye,
dine bulaştırmayın! Allah taş eder,
ben söylemiş olayım!
Ortaya konulan proje, en başından
beri bize söylenenlerin somut
sonucu:
Selatin
camilerine
benzemesi isteniyordu, Sultan
Ahmet’in kötü bir kopyasını
önümüze koydular!
O zaman niye proje yarışması vs.
ile uğraşıyorsunuz?
Fatih, Sultan Ahmet, Süleymaniye,
Selimiye camilerinin projelerini
“tek tip” haline getirin, her yere
birer tane yapılsın!
Bu proje ortaya atıldığında,
Başbakan’ın kendisinden sonra
bir iz bırakmak istediğini, bu
nedenle bu cami işine giriştiğini
düşündüğümü yazmıştım.
Bırakılmak
istenen
sadece
kişisel bir iz de değildir diye
düşünüyorum.
Türkiye’nin değişen iktidar yapısının
altı böylece kalın bir kalem
tarafından da çizilmiş olacak.
Kamusal mimari ile iktidar gücü
arasında bir ilişki olduğu sır değil.
Her iktidar, kendi ideolojisini
pekiştirmek
için
bundan
yararlanmaya çalışır. Mimari,
zaman içinde o yaratılan mekan
ve çevrede yaşayan insanların,
o ideolojinin gücüne boyun
eğmesine yardım eder.
Eski Roma’da o büyük tapınaklar
neden yapıldı zannediyorsunuz?
Mussolini,
Hitler,
Stalin’in
bildiklerini, elbette bugününün
diktatörleri de, heveslileri de iyi
biliyorlar. Yanlış anlaşılmasın,
mimariyi
sadece
diktatörler
kullanmadı elbette. Demokrasilerin
de mimariyi toplumu dönüştürmek
için kullandıklarını söylemeliyiz.
Dikkat çekmek istediğim şey, bu
güç ve mimari ilişkisidir sadece.
Şimdi bu ucube oraya inşa
edilecek, belli ki buna artık kimse
engel olamayacak.
Ne Başbakan’da var olduğu iddia
edilen İstanbul sevgisi, ne de
başka bir güç İstanbul’un tarihi
ve doğal dokusuna bu tecavüzü
önleyemeyecek.
Bizler zamanla ölüp gideceğiz.
Aradan 50 yıl, 100 yıl geçtiğinde bu
kentte yaşayan insanlar, o binaya
63
bakıp ne düşünecekler acaba?
21. yüzyılın başlarında Türkiye’de
iktidara gelen İslamcı kadroların ne
kadar sığ ve estetik zevkten uzak
olduğunu mu? Kentte kendisinden
önce yapılmış onlarca biblo gibi
cami varken, bu garip binanın
neden ille de kentin en güzel
tepelerinden birine yapıldığını mı?
Ne düşüneceklerini bugünden
tahmin etmek zor değil.
Buna neden olanları da hayır ve
rahmetle anmayacakları da kesin! m
Görseller
1.turnusol.biz
2.emlaktasondakika.com
3.Aysun Koca - 06 Mayıs Haydarpaşa Eylemi
4.medyagunebakis.com
5.emlaktasondakika.com
6.emlaksergisi.com
7.haberturk.com.tr
8.gundem.milliyet.com.tr
9.emlakkulisi.com
10.ntvmsnbc.com
11.kolokyum.com
12.Haslet Soyöz
12
64
l
HAZIRAN 2012
01
Çamlıca Tepesi’ne
yapılması
öngörülen cami
hakkında ŞPO
İstanbul Şube
Başkanı Tayfun
Kahraman:
“Ortada plan yok,
proje yok.”
13
lKartal
Yakacık Mahallesi Muhtelif Parsellere İlişkin “Şehir Parkı” alanından “Dini
Yüksek İhtisas Merkezi” olarak kullanılmak üzere “Eğitim Tesisleri Alanı ve Park Alanı”na
alınmasını öngören 1/5000 Ölçekli Nazım İmar Planı Değişiklileri son derece serbest bir
yapılaşma hakkı tanıması, tüm kamuya hizmet edecek olan donatı alanlarını ortadan
kaldırması gerekçeleriyle yargıya taşındı.
lŞPO İstanbul Şube Başkanı Tayfun Kahraman Sulukule projesi iptali kararı hakkında:
“Sulukule kararı olumlu ama çok geç alınmış bir karar. İnşaatlar bitti. Aynı avan proje
yenilenmiş gibi onaylanacak ve inşaata devam edilecek. İstanbul’da tüm iptal kararları
birlikte sonuçlandı.” dedi.
06
Taksim Meydanı ve çevresinin düzenlenmesine dair
projenin ikinci etabı olan Topçu Kışlası’nın ihyası, Gezi
Parkı’nda bir araya gelinerek protesto edildi.
1
lTaksim
08
ÇŞB, Çamlıca
Tepesi için
öngörülen
camii ve külliye
için 1/1000
ve 1/5000’lik
imar planlarını
tamamladı.
12
4. İdare Mahkemesi; Sulukule
Yenileme Projesi’nin sit alanında,
Koruma Bölge Kurulu kararları ile
kamu yararına aykırı olarak inşa
edildiği ve Romanların mülkiyet
hakkının ihlal edildiği sebebiyle
yürütmenin durdurulması ve
projenin iptali kararını aldı.
14
camii projesine ilişkin, ŞPO İstanbul Şubesi tarafından Taksim’in sit olarak tescil edilmiş olması ve projenin meydanın
tarihsel kimliğine zarar vereceği gerekçeleriyle, fonksiyon değişikliğinin iptali istemi üzerine açılan dava, 4. İdare Mahkemesi
tarafından “Bölgenin Müslüman nüfus yapısı değişti. 100 yıldır cami yapılmadı. Cuma günleri cadde ve sokaklarda ibadet ediliyor.
Yörede cami ihtiyacı aşikar. Hukuki bir engel yok.” şeklinde sıralanan, bilimsel verilere dayalı olduğu belirtilen gerekçelerle
reddedildi.
lHukukçular Sulukule kararını yorumladı: “İdare mahkemelerinin iptal kararının derhal uygulanması gerekir, Sulukule’de de ne
yapılıyorsa derhal durdurulması gerek. Bölgenin tarihsel dokusuna uygun bir proje üretilmesi gerek. Mahallelilerce açılan, AİHM
tarafından da kabul edilen bir dava bulunmakta, bu kararın uygulanmaması halinde Türkiye’nin çok büyük tazminatlar ödemesi
gerekir” (Haber Türk ve Ekonomi Gazeteleri).
65
l
HAZIRAN 2012
lTaksim
20
Yayalaştırma Projesi
kapsamında Gezi Parkı’nda ağaç
kesimine başlandı.
lÇağlayan’da inşa edilen Avrupa’nın
en büyük adliye sarayı gece etrafının
ıssızlaşmasından ötürü çevre halkının
güvenlik sıkıntısı yaşamasına da neden
olmaya başladı (Radikal).
17
İBB Meclisi Boğaziçi’nde
yer alan Sevda Tepesi’ne
yapılaşma izni verdi
(Radikal).
18
1. Boğaz
Köprüsü ve
Haliç Köprüsü
bakıma alındı.
Yaz boyunca
devam
edeceği
açıklanan
bakım süreci
ilk gününden
halkın
saatlerce
yollarda
beklemesine
neden oldu
(Vatan).
19
Karayolları
Genel Müdürü
devam eden
yol bakım
çalışmalarına
dair açıklama
yaptı: “Tatilini
İstanbul dışında
geçirme imkanı
olanlar İstanbul
dışına çıkarsa
İstanbullular da
biz de memnun
oluruz.”
21
24
Sulukule lİBB Başkanı Kadir Topbaş,
Yenileme
yol bakım çalışmalarıyla
Projesi’nin yoğunlaşan İstanbul trafiği
iptalinin için: “Bu durum 3. Köprü
ardından,
ihtiyacını da kanıtlıyor.”
Fener-BalatlİBB Başkanı Kadir
Ayvansaray’da Topbaş Sevda Tepesi için:
yürütülen “Rahmetli Özal döneminde
yenileme projesi
Arap turizmine önemli
de 5. İdare
bir etki sağlayacağı
Mahkemesi
düşüncesiyle destek
tarafından iptal
verilmişti, ‘Yeşil yok
edildi. (radikal. edilecek’ şeklinde empoze
com.tr).
edenleri ayıplıyorum.”
23
Yenikapı’da 578 bin m2lik
dolgu miting alanı inşası için
yapılan çalışmaların Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı’ndan onay
beklediği açıklandı. Uzmanlar
ise projenin uygulandığı
takdirde İstanbul’un UNESCO
miras listesinden çıkartılacağını
belirtti (Radikal).
lÜsküdar
2
25
lArnavutköy
Ömerli Delikkaya Bölgesi 1/5000 Ölçekli
Nazım İmar Planı’na, ŞPO
İstanbul Şubesi tarafından
itiraz edildi.
lAtaşehir Finans
Merkezi’nin 1/1000 Ölçekli
Uygulama İmar Planı Çevre
ve Şehircilik Bakanlığı tarafından ilan edildi.
27
28
3
ŞPO, kamuoyunda
Levent İETT Garajı
(Dubai Towers)
olarak bilinen alana
ilişkin nazım imar
planı, ŞPO İstanbul
Şubesi tarafından
bir kez daha yargıya
taşıdı.
29
Burhaniye 1326 Ada
lZekeriyaköy
Muhtelif Parsellere İlişkin KANİP
Toplu Konut
Değişikliği (Şehrizar Konakları)
Alanı KANİP
iki kez yargıya taşınmış ve
ve KAUİP ŞPO
yürütmesi durdurulmuştu.
İstanbul Şubes
Yargı kararlarına rağmen isim itarafından dava
değişikliği ile yeniden onanan
edildi.
plan bir kez daha yargıya taşındı.
lSulukule Yenileme Projesi’ndeki
yeni hak sahipleri için kuralar
çekildi (Habertürk).
lTaksim İhalesi hakkında
basın açıklaması yapan Taksim
Dayanışması, sembolik Taksim
Meydanı tapularını da dağıttığı
etkinlik ardından meydanda
nöbet tuttu.
66
SULUKULE
Sulukule, Neslişah ve Hatice Sultan
mahallelerinin sınırı içinde, Fatih’te
kara surlarının hemen kıyısında
konumlanmış olan eski bir yerleşmeydi.
Sulukule, Osmanlı döneminden bu
yana burada yaşayan Romanlarla ve
onların işlettikleri ve kentin eğlence
hayatında belirli bir yere sahip olan
eğlence evleri ile birlikte anılan bir
mahalleydi. Birçok aileye geçim
kaynağı sağlayan eğlence evlerinin
1990’larda kapatılmasıyla bölgenin
temel ekonomik aktivitesi değişmiş
oldu ve bölge köhneme sürecine terk
edildi. Zamanla uyuşturucu, fuhuş,
hırsızlık gibi suç unsurları ile beraber
anılan ve belli bir saatten sonra
girilmesi tehlikeli olarak simgeleştirilen
bir bölge haline geldi.
4
2005’ten 2012’ye;
Sulukule’de bitemeyen
dönüSüm
l
l
Sulukule,
5366
sayılı
yasa
kapsamındaki kentsel dönüşüm
projelerinin ilkiydi. Yasal altyapısı
2005
yılında
tamamlandı.
2006 yılında başlayan yıkımlar,
2009 yılında son evin yıkımı ile
tamamlanmış oldu.
Yıkım
sonrasında
Taşoluk’a
gönderilen yaklaşık 317 ailenin 2’si
dışında, tamamı yeniden Sulukule
yakınlarına, Ayvansaray, Balat ve
Karagümrük civarına yerleşti.
MO ve ŞPO’nun projeye karşı
açtığı dava 2012 yılının Haziran
ayında ‘yürütmeyi durdurma’
sonucuyla karara bağlanmış olsa
da Sulukule’de artık mahalleye ait
hiçbir kültür kalmamıştı. Çok kısa
bir süre sonra da mahkemenin
iptal ettiği projeye karşılık yeni
bir avan proje İBB Meclisi’nden
ve koruma kurulundan geçti.
Yıkımların hemen ardından başlayan
inşaat artık bitmek üzere, yeni
sahipleri de teslimat için gün sayıyor.
Mahkemenin kararı Sulukule
için geç alınmış olsa da, kentsel
dönüşüm tehdidi altındaki başka
mahalleler için emsal teşkil
edebilecek değerde.
Sulukule kentsel dönüşümün
en sosyal projesi olarak ilan
edilmişti. Ancak yerinden etme,
sürme, yoksullaştırma, dışlama
kültürünü en ağır biçimde yaşadı.
Sulukule’nin dönüşüm halleri
2005’ten 2012’ye hala sürmekte… l
67
l
TARIHLERLE SULUKULE
2005
l5366
sayılı “Yıpranan Tarihi
ve Kültürel Taşınmaz Varlıkların
Yenilenerek
Korunması
ve
Yaşatılarak Kullanılması Hakkında
Kanun” kabul edildi.
lSulukule, bu kanun kapsamında
(5366 sayılı) Yenileme Alanı olarak
ilan edildi.
2006
lSulukule Yenileme Alanı, Bakanlar
Kurulu’nca kabul edildi.
Fatih Belediyesi ve TOKİ
arasında Sulukule Yenileme Projesi
kapsamında protokol imzalandı.
lSulukule için acele kamulaştırma
kararı çıktı.
lSulukule’de yıkımlar başladı.
lİBB,
onaylandı. Projeye ilişkin Fatih
Belediye Başkanı Mustafa Demir,
projenin 2 Kasım 2007 tarihinde
Yenileme Kurulu’nda onaylandığını
belirterek, “Bu proje, Türkiye’de
Yenileme
Kurulu
tarafından
onaylanan ilk yenileme projesi”
açıklamasında bulundu.
lAvrupa
Birliği
İlerleme
Raporu’nda
Sulukule
ile
ilgili
bölümler
yayımlandı.
Raporda yıkımlar çerçevesinde
belediyelerin
Romanlar
için
sığınak, temel sağlık hizmetleri,
sosyal ve ekonomik önlemler
almaması eleştirildi.
lProje kapsamında hak sahibi
tespit edilenlerin yerleşeceği
Taşoluk’taki TOKİ evlerinin kuraları
çekildi.
yıkıldı. Konuya ilişkin bir dilekçe
Sulukule Platformu tarafından
koruma kuruluna teslim edildi.
lMimarlar Odası ve ŞPO ‘Sulukule
Yenileme Projesi’ hakkında dava
açtı.
lOECD (Organisation for Economic
Co-operation and Development/
İktisadi İşbirliği ve Gelişme
Teşkilatı) raporunda Sulukule’ye
ayrıntılı olarak yer verildi. Raporda
“Fatih ve Beyoğlu ilçelerinin
kentsel
yenilenme,
barınma
ve kentsel gelişim hedeflerinin
entegrasyonunu sağlayacak ve
düşük gelirli semt sakinlerini
koruyacak kapsamlı bir hukuki
ve finansal çerçeveden genel
anlamda yoksun olduğu açıkça
görünmektedir. ” denildi.
6
5
2007
lİBB,
Fatih Belediyesi ve TOKİ
işbirliğiyle Sulukule olarak bilinen
mahallelerde 620 ev, bir otel,
bir ticaret, kültür ve eğlence
tesisini içeren yenileme projesi,
Yenileme
Kurulu
tarafından
2008
lSulukule’de
belediye görevlileri
yıkılacak evlere kırmızı boya ile
işaret koydu.
lİstanbul
4 Numaralı Kültür
ve Tabiat Varlıklarını Koruma
Kurulu’nun kararıyla sivil mimari
örneği olarak tescillenmiş iki adet
yapı Fatih Belediyesi tarafından
7
lABD
Helsinki Komisyonu Eş
Başkanı Demokrat Parti Maryland
Senatörü Ben Cardin, Helsinki
Komisyonu temsilcileri Joseph R.
Pitts ve G. K. Butterfield, Başbakan’a
Sulukule
ile
ilgili
mektup
gönderdi. Mektupta Sulukule’nin
yıkılmaması talep edilmişti. Söz
68
konusu talep “İstanbul Dönüşüm
Projesi kapsamında, 1054 yılından
bu yana Roman toplumuna ev
olan Sulukule’nin, villa tarzı
evlerle yer değiştirmek üzere
yıkılmasının
planlanmasından
derin bir rahatsızlık duymaktayız.
Bu şehir yenileme projesinin
talihsiz sonucu, sadece tarihi bir
mahallenin yıkımı olmayacak ve
3 bin 500 Sulukule sakini, kentin
40 kilometre dışındaki Taşoluk
bölgesine veya sokağa taşınmaya
zorlayacak”
şeklinde
ifade
edilmişti.
8
lAvrupa
Parlamentosu’nun
Sulukule’deki insan hakları ihlali
konusunda görevlendirilen 3
üyesi (Els de Goren, Cem Özdemir,
Gisela Kakkenbach); Başbakan
R. Tayyip Erdoğan’a Sulukule’de
yaşananlarla ilgili olarak olumlu ve
önlem alıcı bir tavır oluşturulması
ve tarafların çıkarlarını gözetecek
ortak bir çözüm bulunmasına dair
beklentilerini dile getirdikleri bir
mektup gönderdi.
lUNESCO
Kültür Mirası Komitesi
uzmanlarından oluşan heyet
Sulukule’yi ziyaret etti.
Forced Evictions/Zorla Tahliyeler
Konusunda Danışmanlar Grubu)
mahalleyi ziyaret etti.
lUNESCO
raporunda Sulukule
yeniden yerini aldı. Raporda
Sulukule ile ilgili olarak “tescilli
binaların yıkılmasının yanı sıra yerel
yöneticiler tarafından uygulanan
soylulaştırma programı sonucu
yerel toplulukların dağıtıldığı ve
bölgenin somut ve somut olmayan
değerlerinin kabul edilemez bir
şekilde yok edildiği” tespitinde
bulunan UNESCO heyeti, önceki
yıllarda incelemelerde bulunan
UNESCO heyetlerinin Hükümet’e
sundukları inceleme raporlarının
da dikkate alınmadığı belirtildi.
9
lFatih
Belediyesi’nin üstlenmiş
olduğu
Sulukule
Yenileme
Projesi’nin yanlışlarına ve mevcut
yıkımlara dur demek isteyen ve
bu nedenle bir araya gelerek
STOP (Sınır Tanımayan Otonom
Plancılar) adını alan bir grup
gönüllü akademisyen, öğrenci
ve kent aktivisti, alternatif proje
çalışmalarına başladı. Sulukule
Platformu, Roman Kültürünü
Geliştirme ve Dayanışma Derneği
ve mesleklerinde uzman kişiler,
akademisyenler,
aktivistler,
öğrenciler
ve
gönüllüler
Sulukule’de, insana değen bir
projenin mümkün olduğunu
düşünerek “Sulukule Toplumsal
Gelişme – Ekonomik Kalkınma
Planı ve Mekansal Stratejileri”ni
ortaya koydu.
2009
lBirleşmiş
AGFE
Milletler HABITAT
(Advisary Group on
10
lAvrupa
Konseyi İnsan Hakları
Komiseri Thomas Hammarberg
Sulukule’yi ziyaret etti.
lMahalledeki son ev yıkıldı.
2010
lTOKİ
tarafından ihale yapıldı ve
Özkar İnşaat projeye başladı.
lSulukule’de
arkeolojik
kazı
tartışması başladı. 1995 yılında
69
kentsel sit alanı kapsamına alınan
Tarihi Yarımada üzerinde bulunan
Sulukule’deki tüm inşaatların
Yenileme
Kurulu
tarafından
arkeolog gözetiminde devam
etmesi gerektiğine karar verildi.
lSulukuleliler ‘mülkiyet haklarının
ihlal, kendi kültürlerini yaşayan
insanların mahallelerinin yok
edildiği’
beyanıyla
AİHM’ye
başvurdu.
Davalı,
Türkiye
Cumhuriyeti’nden
uygun
görülecek miktarda tazminat
talebinde
bulundu.
AİHM
başvuruyu kabul etti.
kararını verdi.
Birliği İlerleme Raporu’nda
Sulukule 6. kez yer aldı. Raporda
Romanların sağlık hizmetlerine
erişimde yaşadıkları güçlüklere
özellikle yer verildi.
lSulukule projesi ‘iptal edilse’
de evlerin yeni sahipleri kurayla
belirlendi. Bir hak sahibi, proje
öncesinde imzalanan sözleşme
ile 120 metrekare talep etmesine
rağmen kurada kendisine 80
metrekare çıktı.
lMahkemenin iptal ettiği Sulukule
Yenileme Projesi’nin ardından, yeni
bir avan proje İBB Meclisi’nden ve
Yenileme Kurulu’ndan geçti.
lAvrupa
l
PLANLAMA ALANINA DAIR
FAYDALI BILGILER
l
l
Fatih Belediyesi ve TOKİ ile
ortaklaşa gerçekleştirilen proje,
571 aileyi etkiledi.
Sulukulelilerin %4’ü aylık 300 TL
altı, %20’si aylık 300-500 TL arası
gelirle yaşayan insanlardı.
TOKİ’nin
müteahhit
rolünde
gerçekleştirdiği
bu
projenin
bütçesi ise yaklaşık 40 milyon TL
olarak açıklandı.
Proje kapsamında 390 bina yıkıldı,
yerine 58.901 metrekarelik alana
577 bina yapıldı.
TOKİ tarafından 300 Roman aileye
kurayla dağıtılan Taşoluk’taki
konutlarda bugün sadece iki ailenin
kaldığı, diğerlerinin ise doğalgaz,
elektrik, su ve kapıcı ücretlerini
ödeyemediği için konutlarını ucuza
11
satıp eski mahallesine döndüğü
12 biliniyor.
2012
lEvleri yıkılan 900 hissedar arasından lProjedeki evlerin metrekare fiyatı Projede 31.07.2005 öncesinden
hak sahibi olan 50 aile için projede 1.250’den 2.500 liraya çıktı. Hak beri Sulukule’de ikamet ettiğini
ispatlayamayan
kiracılar
için
kura çekimi yapılacağı duyuruldu. Hak sahiplerinin borcu ikiye katlandı.
sahiplerine kendi evlerinin olduğu lRomanlardan istimlak tehdidiyle herhangi bir hak sahipliliği
yerden ve istedikleri büyüklükte ev metrekaresi 500 liradan 15-50 bin uygulaması yapılmadı.
verilmeyeceği ortaya çıktı.
TL arası rakamlarla satın alınan Proje alanında 12 ada, 354 parsel,
lMO ve ŞPO’nın açtığı dava dairelerin yerine inşa edilen ve yapımı 22 tescilli eser yer alıyor. Tescilli
‘yürütmeyi durdurma’ sonucuyla süren dairelerden 116 metrekarelik eserlerin 17’si sivil mimarlık
karara bağlandı. İstanbul 4. İdare bir daire “İstanbul’un göbeğinde örneği, 5’i anıt eserdir.
Mahkemesi tarafından
“Kamu villa” sunumuyla, 950 bin liradan Projede konut alanları surlardan
itibaren 2, 3 ve 4 katlı, iç avlu
yararına uygun değil, iptal edilmeli.” satışa çıktı. m
sistemi oluşturularak tasarlanmış,
70
bodrum katlar otopark alanı
olarak değerlendirilmiş ve her
bağımsız birim için bir otopark
planlanmıştır.
Zeminde
acil
ihtiyaçlar dışında taşıt trafiği
kaldırılmış ve yollar tamamen yaya
alanına dönüşmüştür. Projede
konutlar dışında, bir ilköğretim
alanı, konaklama ünitesi ve bir
de kültür ve eğitim merkezi
bulunmakta. m
YORUMLARLA SULUKULE
SULUKULE’DE YENİ AVAN
PROJE “İki Ayda Kamu
Yararı Nasıl Sağlandı”
bianet . org, 29. 08. 201 2
Mahkemenin iptal ettiği Sulukule
için yeni bir avan proje Belediye
Meclisi’nden geçti. Mimar Kıyak,
avukat Küey ve CHP meclis üyesi
Yedekçi, kamu yararı gözetilmediği
için iptal edilen bir projenin iki ay
içinde düzelemeyeceğini söylüyor.
Yıkılan Sulukule’de mahkemenin
avan projesini iptal etmesinden
sonra
Fatih
Belediyesi’nin
hazırladığı yeni avan projesi
Belediye Meclisi’nden geçti.
Mimar Aslı Kıyak ve avukat
Hilal Küey, yeni avan projesi
kararında mahkemenin belirttiği
olumsuzluklarda herhangi bir
iyileşme olmadığını söylüyor.
Fatih Belediyesi CHP Meclis üyesi
Gülay Yedekçi ise avan projesini
görmeden kararın geçtiğini
belirtiyor.
Sulukule’de mahkemenin iki
buçuk ay önce projeyi “kamu
yararına
uygun
bulmadığı”
gerekçesiyle iptal etmesinin
ardından Fatih Belediyesi davayı
Danıştay’a taşımıştı.
Belediye Başkanı Mustafa Demir,
Danıştay’ın kararı bozacağından
emin olduğunu ve bu sayede
yeni afet yasasının uygulanması
için de bu kararın emsal teşkil
edeceğini söylemişti. Bu süre
zarfında Sulukule’de inşaatlar
devam ettiği gibi evlerin kurası
da çekilmişti.
Fatih Belediyesi, mahkeme süreci
devam ederken yeni bir avan
projesi hazırladı; proje Belediye
Meclisi’nden ağustos ayı içinde
24 kabul 10 red oyla kabul edildi.
Büyükşehir Belediyesi’nden onay
bekliyor.
2. Numaralı Koruma Kurulu’nda
kabul edilen yeni avan projesi
kararında, kentsel yenileme
sürecinde
sona
yaklaşıldığı
vurgulandı ve sosyo-kültürel
yapının
ıslah
edilmesinden
özgün tarih ada morfolojisinin ve
sokak rejiminin yeterli düzeyde
korunmasına kadar her şeyin
uygun olduğu belirtildi.
Yedekçi: “Avan projeyi yine
göremedik”
CHP Meclis üyesi Gülay Yedekçi,
Sulukule’nin ilk avan projesini
de yenisini de kendilerine
göstermediklerini belirtti.
“CHP olarak Belediye’de tek itiraz
yöntemimiz olan önergeyi sunduk
ve şunu sorduk; kamu yararı
olmadığı için iptal edilen bir proje
bu zaman zarfında nasıl kamu
yararına düzenlendi? Bir yanıt
alamadık; ne gibi değişiklikler
yapıldığını öğrenemeden karar
Meclis’ten geçti.”
Küey:
“Hukukun
etrafında
dolanıyorlar”
Avukat Küey, mevcut projeyle ilgili
dava süreci henüz bitmeden yeni
bir projenin kabul edilmesinin
hukuk dışı olduğunu söylüyor.
“Mahkemenin iptal kararını yeni bir
avan projesi ile aşmaya çalışıyorlar.
Avan projeyi göremesek de kurul
kararından anladığımız kadarıyla
diğeriyle aşağı yukarı aynı projeyi
hazırlayarak yeni bir projeymiş
gibi sunuluyor. Kısacası hukukun
etrafında dolanıyorlar.
“Kültür Bakanlığı’nın ilke kurulu
kararı var; der ki ‘Koruma kurulu
kararı yargıya taşınmışsa yargı
kararı kesinleşmeden, ikinci kez
aynı konuyla ilgili koruma kurulu
kararı alamaz.’”
Kıyak: Daha önce de 22 kez
71
değiştirdiler
Mimar Kıyak, mahkeme kararında
değiştirilmesi gereken hususların
bir buçuk ay içinde düzelmesinin
mümkün olmadığını söylüyor.
“Dört yıl içinde mahkeme süreci
devam ederken bir tahtanın
yerini değiştirip projeyi 22 kez
değiştirdiler. Bilirkişi de her
seferinde
‘hiçbir
değişiklik
yapılmamış’ dedi. Şimdi de aynı
şey. Basit bir iki binanın yerini
değiştirmekle düzelecek şeyler
değil. Sur bandı geçilip üç katlı
binalar
yapılmış,
sokakların
karakteri değişmiş vb. Bunları
düzeltmek demek orayı yıkıp
yeniden yapmak demek. Bunları
bir çırpıda yıkmadan hangi teknikle
yapacaklar? Ki bu konunun
fiziki boyutu, yerlerinden edilen
insanlarla ilgili sosyal boyutu zaten
düzeltilemez.”
Mahkeme “kamu yararı yok”
demişti
Mahkemenin
iptal
kararının
gerekçesinde, Sulukule projesinin
5366 sayılı Yenileme yasasına
aykırı olduğu ve kamu yararına
uygun bulunmadığı belirtilmişti.
Kararda şu hususlara yer verilmişti:
*
Sulukule’nin
yer
aldığı
topografyanın tarihi önemi var;
proje koruma amaçlı imar planı
yapılmadan geliştirildi.
* UNESCO Dünya Miras alanı
olan İstanbul karasurları koruma
bandı %50 oranında değiştirildi
ve Türkiye ‘nin UNESCO Miras
Listesi’ne girerken taahhüt ettiği
sorumlulukları gözetmedi.
* Aslında 12 yapı adasından
oluşan alanda 24 adet yapı adası
oluşturuldu. Halkın kullanımına
ayrılmış Bostan’da yapılaşmaya
gidildi. Parklara ve yeşil alanlara
yer verilmedi. Mevcut tarihi
yapılardan çok daha yüksek 3-4
katlı bir yapı tipolojisi yaratıldı.
Yeni avan projesinde “her şey
uygun” deniyor
2. Numaralı Koruma Kurulu’nda
kabul edilen yeni avan projesi
kararında,
kentsel
yenileme
sürecinde
sona
yaklaşıldığı
vurgulandı ve şöyle dendi:
“Yenileme avan projesinde sosyokültürel yapının ıslah edildiği,
tescilli kültür varlığı yapıların
korunduğu, yeşil alan, konut,
ticaret, kültür, turizm ve sosyal
donatı alanlarına yer verilerek
yeni bir dokunun oluşturulduğu,
alanın mekansal, sosyal ve
ekonomik ıslahı ve yeniden işlev
verilmesi sonucu yenilendiği,
özgün tarih ada morfolojisinin ve
sokak rejiminin yeterli düzeyde
korunarak
mevcut
dokunun
iyileştirildiği, Belediyesinin hüküm
ve tasarrufunda bulunan 2524
adadaki
taşınmazın
projeye
katılması ile yenileme avan
projesinin hedeflerini desteklediği,
çöküntüye neden olan unsurların
kaldırılarak veya değiştirilerek
sağlıklı bir kentsel çevrenin şehre
kazandırılmasının
hedeflendiği
ve yenileme alan sınırları içindeki
tüm
taşınmazların
yenileme
avan projesi hükümlerine tabi
olduğundan iletilen yenileme avan
projesinin düzeltmelerle uygun
olduğu...” m
l
l
BiR SÖYLESi...
l
Haklıydık ve Haklılığımız
Hukuki Olarak Belgelendİ
Merve Akı, yapi.com.tr, 27.06. 2012
TMMOB Mimarlar Odası İstanbul
Büyükkent Şubesi tarafından,
Neslişah ve Hatice Sultan
Mahalleleri Yenileme Alanı ile ilgili
olarak açılan dava sonucu alınan
iptal kararı ile ilgili olarak Sulukule
Platformu’ndan Hacer Foggo’nun
görüşlerini aldık. Foggo, kararın
her şeye rağmen önemli bir
kazanım olduğunu vurguladı.
Sulukule Platformu olarak iptal
kararını nasıl yorumluyorsunuz?
Öncelikle tarihi bir karar olduğunu
söylemek gerekiyor. Yaklaşık altı
yıldır Sulukule Platformu olarak
Sulukule’de mücadele ediyoruz.
72
13
Altı yılın sonunda, geç de olsa
böyle bir kararın verilmesi, kamu
için yararlı bir proje olmadığına
yönelik bir ‘karar’ çıkması bütün
sürecin en önemli kırılma noktası.
Çünkü 2006 senesinde insanların
evlerine
dağıtılan
tebligatın
üzerinde “önce insan” yazıyordu. O
dönemi çok iyi hatırlıyorum… Söz
konusu tebligatla mahalle sakinleri
gruplar halinde Fatih Belediye’sine
çağırılmış
ve
bir
çırpıda,
Sulukulelilere proje anlatılmıştı.
Bu ilk toplantıda insanlar aslında
ne olduğunu, ne olacağını tam
olarak
anlamamışlardı...
Üç
farklı
seçenek
sunulmuştu:
ya evlerini satacaklardı ya
evleri
kamulaştırılacaktı
ya
da Sulukule’de yapılacak lüks
konutlardan birini satın alacaklardı.
Her şeyden önce Sulukuleliler
çok yoksul insanlar. Roman ya da
değiller, ama roman mahallelerinde
çok fazla çalıştığım için şunu
rahatlıkla söyleyebilirim; herhangi
bir gecekondu mahallesinde
karşılaşacağınız yoksulluktan daha
dipte bir yoksulluk yaşıyorlar.
Aslında sürecin bu noktaya
gelmesinin temel nedeni bu oldu.
Bu proje neden kamu yararını
gözetmiyor? Çünkü “kamu”yu
oluşturanlar aslında Sulukule’nin
yerel halkı ve onlar bu projeye
14
73
dahil edilemediler. Bu projenin bu
koşullarda
gerçekleşemeyeceği
belliydi çünkü Belediye tarafından
sunulan söz konusu koşullar
o insanlar için uygun değildi.
Bununla birlikte bu koşulları kabul
etmeme gibi bir özgürlükleri de
olmadı. Bu, aynı zamanda bütün
kentsel dönüşüm projelerin de en
büyük sorunu; insanlara özgürlük
seçeneği sunulmuyor. Yaşama
ve barınma haklarını ellerinden
alacak seçenekler sunuluyor.
“Ben burada oturmak istiyorum”,
“Ben evimden memnunum”,
“Evimi restore ettirebilirim” gibi
seçenekler olmalıydı. Bu anlamda
kamulaştırma yetkisi de ayrı bir
önem taşıyor. Yerel yönetimin
bir alanda kamulaştırma hakkına
sahip olması durumunda zaten
sizin yapabileceğiniz hiçbir şey
kalmıyor. Sulukule’de de süreç bu
şekilde ilerledi.
Sonuçta ne oldu? Bin yıldan beri
orada oturan yerel halk, bütün
geçmişini, evini, mezarını bırakarak
orayı terk etmek durumunda kaldı.
Biz Sulukule Platformu olarak,
2007 Yaz’ında hem oradaki ev
sahiplerinin hem de kiracıları
kapsayacak bir alan araştırması
yapmıştık. Sonuçta Sulukulelilerin
aylık gelirlerinin 500 TL’nin
altında olduğunu saptamıştık.
Bir de bu aylık gelirlere sahip
olan insanlara sunulan koşulları
düşünün. Nasıl ödeyebilirler ki?
Doğal olarak mülklerini “yeni hak
sahipleri”ne satmayı tercih ettiler.
Bir de evlerin çok hissedarlı olması
ayrı bir sorun oluşturmuştu.
Bir kentsel dönüşüm projesi
yapıyorsanız bütün bunları da göz
önüne almak durumundasınız.
Bizim o dönemde Belediye ile
görüşmelerimiz yoğun bir biçimde
devam etti ancak kurduğumuz
bu diyalog maalesef bir şeyler
üretmeye, çözüm oluşturmaya
yönelik bir sonuca dönüşmedi
çünkü başından beri onların
kafasında bir “hayal” vardı.
Mahkemenin kararına bakacak
olursak; “kamu yararı”nın olmadığı
yönünde karar verilmiş, çünkü
kamuya hiçbir şey sorulmadı.
Siz sadece kendi hayalinizi
gerçekleştirirken orada insanlar
bedeller ödüyorlar. O insanlar
yerlerinden ediliyor, eskisinden
daha
yoksul
hale
geliyor,
kiralarını ödeyemiyor, çocuklarını
okullardan almak durumunda
kalıyorlar. “Dünyanın en sosyal
projesi”, insanları doğdukları
15
74
yerlerden
kilometrelerce
ötelere gönderiyorsa o proje
“sosyal” bir proje değildir. Bu
iptal kararı tam olarak bu proje
“sosyal” bir proje olamadığı için
çıktı. Projenin odağında “önce
insan” olsaydı bugün böyle
bir sonuç söz konusu olmazdı.
Şimdi yeni hak sahipleri ne
diyor; “Biz çok zor durumdayız.
Mimarlar Odası nasıl bunu yapar?
Sivil Toplum Örgütleri nasıl bunu
yapar?” İyi de bu davalar 20072008’de açılmıştı ve sizler o zaman
bu evleri satın almamıştınız bile.
Ya da satın almaya gittiğinizde
16
size Fatih Belediyesi’nin açık
ve şeffaf olması gerekiyordu.
Bu projenin büyün pürüzlerini
size anlatması gerekiyordu. O
dönemde Belediye daha açık ve
şeffaf olsaydı yeni hak sahipleri
de mağdur olmayacaklardı. Şu
anda yerlerinden olan eski hak
sahipleri, yerlerinden olan kiracılar
ve yeni hak sahipleri açısından
çok ciddi mağduriyet yaşanıyor.
İptal kararı alındı, bundan sonra
süreç nasıl devam edecek?
Sulukule Roman Derneği’nin
avukatı Hilal Küey’in de belirttiği
üzere Belediyenin önünde bir aylık
bir süre bulunuyor. Fatih Belediye
Başkanı Mustafa Demir yapmış
olduğu
basın
açıklamasında
mahkeme kararını bir ay içinde
Danıştay’a götüreceklerini belirtti.
Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan
Bayraktar ise, “Evler yıkılmaz ama
gerekirse tazminat öderiz” dedi.
Yeni hak sahipleri bir mağduriyet
yaşıyor elbette ama ne kadar
kolay, rahat rahat “evler yıkılmaz”
diyebiliyorlar. 2007-2008’de bu
insanların evlerini bu kadar kolay
yıkmışlardı. Şimdi kendi yaptıkları
evler çok değerli. Gülsüm teyze için
de “şato” dediği evi çok değerliydi.
Fatih Belediyesi, bir takım
düzeltmeler yapıp, yeni proje
diye Kurul’a sunacaktır ve büyük
ihtimalle onu onaylatacaklar.
Bu projenin şu anda durması
lazım. Şu anda iş makinelerinin
orada çalışmaması lazım ama
ben geçen hafta ordayken
herkes harıl harıl çalışıyordu.
Burada bir hukuk ihlali var.
Mahalleli için bu karar nasıl
bir
anlam
ifade
ediyor?
Aslında buruk bir sevinç var ama
aynı zamanda şok yaşıyorlar. Onlar
da kendi yerlerine geri dönmek
istiyorlar ama bu evlere değil
elbette. Bununla birlikte geri
dönemeyeceklerini de biliyorlar.
Yeni yapılan evler üzerinde hak
sahibi olan 20 adet eski hak sahibi
75
var, onlar tabii biraz kızgınlar
karara. Bu süreçte Mücella
Yapıcı’nın da basın toplantısında
belirttiği gibi yürütmeyi durdurma
kararının önemi ortaya çıkıyor.
Bu karar başka bir ülkede böyle
bir karar çıkmış olsaydı, bu proje
yeniden ele alınır, gerekirse bu
evler yıkılır, giden insanlarla
yeniden görüşülürdü. Orada
yaşayan insanlara nasıl bir evde,
mahallede yaşamak istedikleri
sorulurdu ve bu insanların
mahallelerine
geri
dönüş
koşullarının sağlanması söz konusu
olurdu. Ama bütün o, altı yıllık
süreçte o kadar çok şey yaşandı
ki, net bir şey söyleyemiyoruz.
Kimin
hukuku
işliyor?
Mahalleli şunu biliyor, bütün
olanlara rağmen, bir karar artık
onların lehine çıktı. Bir karar
mevcut projenin kamu yararına
olmadığını onayladı. Mahalleli
şunu söylüyor; “Biz haklıydık ve
haklılığımız da şu an hukuken
belgelendi”. Bunun önemli bir
kazanım oluğunu düşünüyorum ve
bu karar bütün kentsel dönüşüm
projelerine emsal olmalı. m
Görseller
1.ulusalkanal.com.tr
2.skyscrapercity.com
3.eselerdesonhaber.com
4.Ece Özden Pak
5.Najla Osserian
6.Sulukule Atölyesi
7.Aysun Koca
8.Najla Osserian
9.Sulukule Atölyesi
10.Sulukule Atölyesi
11.Aysun Koca
12.Aysun Koca
13.Najla Osserian
14.Najla Osserian
15.Sulukule Atölyesi
16.Ece Özden Pak
76
TEMMUZ 2012
12
Siluet tartışmalarının ardından, Tarihi Yarımada’da silueti korumak üzere İBB inşaatlara 90 m yükseklik
sınırı getirdi. Bayrampaşa’da son bir yıl içerisinde gerçekleşen yapılaşmalar ile Edirnekapı’daki
Mihrimah Sultan Camii’nin de siluet etkisini kaybettiği ortaya çıktı (Radikal).
08
İstanbul’un iki yakasını birbirine bağlayacak Marmaray Projesi’nin
işletmesine talip İBB ve Devlet Demir Yolları arasındaki
rekabetin galibi belli oldu. DLH Marmaray Bölge Müdürü Haluk
İbrahim Özmen’in yaptığı açıklamaya göre Marmaray Projesi
tamamlandığında işletmesi TCDD İşletmesi Genel Müdürlüğü
tarafından üstlenilecek (Bloomberg Businessweek Türkiye
Dergisi).
06
Yenikapı’nın Nişanca, Katip Kasım, Muhsine Hatun,
Küçük Ayasofya ve Şehsuvar Bey Mahalleleri
Bakanlar Kurulu’nun 2007 tarihli kararı ile yenileme
alanı olarak ilan edilmesinin ardından, Fatih
Belediye’since etaplar halinde gerçekleştirilecek
proje çalışması gerçekleştirdi. Buna göre; Ermeni
Patrikliği ve kiliselerinin olduğu Kumkapı ve Nişanca
bölgesinin ilk etapta yer aldığı ve kültür merkezi
yapılabilmesi için hazırlanan avan projenin Yenileme
Kurulu’ndan onay beklediği açıklandı (Agos).
1
10
3. Köprü’nün
Sakarya İli’ndeki
bağlantısı,
Sakarya 1. İdare
Mahkemesi’nce
iptal edildi
(Cumhuriyet).
2
13
lŞPO İstanbul Şubesi Kuzey
Marmara Karayolu’nun
Sakarya bağlantısının iptali
hakkında basın açıklaması
yaptı: 3. Köprü’nün bir ayağı
çukurda!
lŞPO İstanbul Şubesi
tarafından dava konusu
edilen Sancaktepe NİP ve
UİP Uygulama Hükümleri
hakkında İstanbul 5. İdare
Mahkemesi’nce yürütmenin
durdurulması ve uygulamanın
iptali kararı verildi.
15
ŞPO İstanbul Şubesi tarafından dava konusu edilen Ataşehir İSKİ Depolama
Alanı Plan Değişikliği ile İstanbul Büyükşehir Belediyesi kendi mülkiyetindeki
parselleri “Depolama Alanı” fonksiyonundan “Ticaret + Turizm Alanı”
fonksiyonuna almasının beraberinde, planlama yetkisini kullanan İBB, kendi
mülkiyetindeki arazinin değerini arttırarak özel mülkiyete konu olacak
şekilde yeniden işlevlendirip, planlama alanına çevre yapılanma koşullarının
üzerinde bir yapılanma hakkı tanıdı. Söz konusu plan değişikliği İstanbul 7.
İdare Mahkemesi’nce 08.12.2011 tarihinde temyiz yolu açık olmak üzere iptal
edildi,buna karşıİstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nca kararın bozulması
yönünde yapılan itiraz, Danıştay 6. Dairesi tarafından reddedildi.
77
TEMMUZ 2012
20
3
18
Uluslararası Af
Örgütü Beyoğlu
Belediyesi’ne
Tarlabaşı’ndaki
zorla tahliyeleri
durdurması
için uyarıda
bulundu (www.
amnesty.org.tr).
Sakarya Milletvekili
Hasan Ali Çelik
Kuzey Marmara
Karayolu’nun Sakarya
bağlantısının iptalinin
lKuzguncuk Bostanı,
ardından:“Güzergahta
İstanbul 6 Numaralı
herhangi bir değişiklik
KVKK kararı ile 2. grup
yok. Sadece hukuksal koruma statüsüne alındı.
bir problem yaşanıyor.
lCHP İstanbul
Kısa sürede çözüme
Milletvekili Gürsel Tekin
kavuşacak. Ardından
Afet Kanunu hakkında:
da proje aynı şekliyle
“Bunun adı Kentsel
uygulanacak” (Sakarya Dönüşüm Yasası değil,
Halk).
Ferman Yasası’dır” dedi.
25
21
17
ŞPO İstanbul
Şubesi tarafından
“Bölge Parkı”
fonksiyonu
“Üniversite
Alanı” olarak
değiştirildiği
için dava
edilen Maltepe
Üniversitesi
Yerleşkesi
planlarına
İstanbul 6. İdare
Mahkemesi’nce
yürütmeyi
durdurma kararı
verildi.
4
19
31
Konserlere ev sahipliği yapan Kuruçeşme
Arena’nın 600 bin metrekarelik arazisi satıldı. 200
metreye yakın Boğaz cephesine sahip arazinin
satışının otel yapılmak üzere gerçekleştirildiği
açıklandı (ekonomi.haberturk.com).
30
ŞPO İstanbul Şube Yardımcısı Akif Burak Atlar:
Yapı Denetim Tasarısı kamuoyuna
“Galataport onaylanırsa yine yargı yolunu
duyuruldu. Yeni tasarıya göre
deneriz. Daha önceki gerekçelerimiz geçerliliğini
teknik müşavirlik firmalarının
devam ettirmekte ve kazanılmış davalarımız
yapı denetimi yaparken proje
var. Konu hakkındaki görüşlerimiz, itirazlarımız
de hazırlayabilmelerine imkan
devam ediyor. Peşini bırakmayız.”(Cumhuriyet)
verildi (Taraf).
Özelleştirme İdaresi Başkan Vekili Ahmet Aksu tarafından Galataport için yeni ihale sürecinin başlatıldığı açıkladı.
Aksu: “Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Anıtlar Yüksek Kurulu’nun görüşlerini aldık. Çevreyle uyumlu bir proje ve en
gözde çekim merkezi olacak” dedi (Vatan).
lİstanbul Ataşehir’deki Finans Merkezi’nde özel şahıs mülkiyetindeki 10 bin metrekarelik arsa İş GYO tarafından
satın alındı. Yapılan işlem İstanbul’da daha önce satışı gerçekleşen İETT, Karayolları ve Ali Sami Yen gibi büyük
satışların arasında yerini aldı.
5
78
l
l
l
SEVDA TEPESI VE BOGAZIÇI ALANI
l
l
TARIHLERLE SEVDA TEPESi VE
BOgAZiÇi ALANI
l
l
22 Kasim 1983
2960 Sayılı Boğaziçi
yürürlüğe girdi.
Kanunu
l
21 Haziran 1984
3029 sayılı kanun yürürlüğe girdi.
Kanun ile, Tapu Kanunu ve Köy
Kanunu’nun ilgili maddelerine
“hangi
ülkelere
karşılıklılık
ilkesinin uygulanmayacağı, hangi
bölge ve illerde kısıtlamalardan
hangi ülkelere istisna tanınacağı
Bakanlar Kurulu’nca belirlenir”
ifadesi konularak, Suudi Arabistan,
Kuveyt, Oman Sultanlığı, Bahreyn,
Katar, Birleşik Arap Emirlikleri
uyruklu gerçek kişilerin karşılıklılık
koşulu aranmaksızın belediye
sınırları
içerisinde
taşınmaz
edinmelerine imkan tanındı. Fakat
Anayasa Mahkemesi’nin 1984/14
Esas No’lu Kararı ile 3029 sayılı
Kanun iptal edildi.
21 Agustos 1984
6
84/6359 sayılı Bakanlar Kurulu
Kararı Resmi Gazete’de yayınlandı.
Bu
karara
göre;
“Yabancı
hakiki şahısların mütekabiliyet
şartı aranmaksızın Türkiye’de
gayrimenkul edinmeleri hakkında
esasların yürürlüğe konulması;
21.06.1984 tarihli ve 3029 sayılı
Kanun ve 20.2.1930 tarihli ve 1567
sayılı kanun hükümlerine göre
Bakanlar Kurulunca 31.7.1984
tarihinde kararlaştırılmıştır.”
l
22 Nisan 1986
3278 sayılı kanun yürürlüğe girdi.
Anayasa Mahkemesi’nin iptal
kararından sonra dönemin Özal
Hükümetince yabancılara toprak
satışının
önündeki
engellerin
kaldırılmasına yönelik ikinci bir girişim
olarak sözü geçen kanun çıkartıldı.
Bu kanuna göre; Suudi Arabistan,
Kuveyt, Bahreyn, Birleşik Arap
Emirlikleri, Oman Sultanlığı, Katar
ülkeleri ile ilgili ülke uyruklu gerçek
kişilerin karşılıklılık ilkesi aranmadan
belediye sınırları içerisinde taşınmaz
edinimi serbest bırakıldı. 3278 sayılı
Kanun ile yabancı gerçek kişilerin
taşınmaz edinmesinin ötesinde
yabancı ülkelerin de Türkiye’de
taşınmaz ediniminin önü açılmış
oldu. Böylelikle “Karşılıklılık ilkesi”
kaldırıldı. Anayasa Mahkemesi
de ikinci kez yabancılara toprak
satışının önündeki engelleri kaldıran
bu yasayı 1986/24 sayılı kararı ile
iptal etti.
79
7
17 Agustos 2011
648 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararname yürürlüğe girdi. Koruma
Hükmünde Kararname (KHK) ile
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın
yetki alanı genişletildi. KHK ile
Özel Çevre Koruma Kurumu
kapatılırken görevleri de Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı bünyesinde
kurulan Tabiat Varlıklarını Koruma
Genel Müdürlüğü’ne devredildi.
Değişiklikle; Milli Parklar, Tabiat
Koruma Alanları, Tabiat Anıtları,
Tabiat Varlıkları, Doğal Sitler, Sulak
Alanlar ve Özel Çevre Koruma
Bölgeleri’nin tespit, tescil ve
ilanının tek elden yürütülmesinin
önü açıldı. Buna göre, bir alanda
mevcut birden çok statü olsa
da yetki tek idareye verilmekte,
planların tek elden yapılması
ve onaylanması sağlanmakta,
daha önce Kültür ve Turizm
Bakanlığı’nın
sorumluluğunda
olan tabiat varlıkları ve doğal sitler
de Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na
devredilmekte. KHK ile devlet
taşınmazlarına ilişkin her tür ve
ölçekteki etüt, harita, plan, imar
planları, imar plan tadilatları
ve imar uygulamaları Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı’nca yapılmakta
ve onaylanarak yürürlüğe konulmakta.
31 Mayis 2012
İmar planı değişikliği için plan
teklifinin sahibi Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı Mekansal Planlama
Genel Müdürlüğü tarafından
hazırlanan dosyanın, 31 Mayıs
2012 tarihli yazı ile İBB Meclisi’ne
gönderildiği tutanaklara geçti.
l
15 Haziran 2012
İmar ve Bayındırlık Komisyonu
tarafından 15 Haziran 2012
tarihli İBB Meclisine sunulan
turizm konaklama fonksiyon teklifi
kabul edilerek karara bağlandı.
Kabul edilen plan teklifinde;
planlama alanı içerisindeki peyzaj
değeri yüksek nitelikli ağaçların
geliştirilerek muhafaza edilmesi,
ağaç rölevesinin çıkarılmadan
uygulama yapılmaması, Boğaziçi
siluetini bozmaması, çevre ile
uyumlu olması, taban alan kat
sayısı (TAKS) 0,06’yı Hmax: 7,50
metreyi
geçmemesi,
çekme
mesafelerinin mimari avan proje
ile belirlenmesi ve bina dışında
bodrum kat yapılmaması şartı
ile konaklamaya yönelik turizm
tesisleri yapılabileceği hükümleri
bulunmakta olup, bu hükümlerin
açıklaması; “Toplamda 57 bin 470
metrekare olan alanda verilen
koşullar doğrultusunda (TAKS
0,06 olması halinde), toplamda
3 bin 448 metrekare inşaat
alanı elde edilebilmekte. Bu da
2 kat ve bodrumsuz bir imar
demektir. Uygulama projeleri
Tabiat Varlıkları Koruma Bölge
Komisyonu
kararı
alınması
şartı ile geçerli olup, turizm ve
konaklama kullanışı Boğaziçi
bölgesinin en doğal, önemli ve
tercihli kullanış kararlarından
biridir. Turizm ve konaklamanın,
günübirlik yeme-içme-eğlenmedinlenme ve konaklama gibi iki
farklı boyutunun Boğaziçi’nde yer
alması gerekmektedir.” şeklinde
yapılmakta.
8
80
l
18 Haziran 2012
CHP İstanbul Milletvekili M. Akif
Hamzaçebi, TBMM Başkanlığı’na
Başbakan R. Tayyip Erdoğan
tarafından cevaplanması için
konuyla dair yazılı soru önergesi
verdi. Soru önergesiyle “Söz konusu
taşınmaz tapuda kimin adına
kayıtlıdır? İmar planı değişikliği
teklifine ilişkin işlemlerin, İstanbul
Büyükşehir Belediye Meclisi İmar
ve Bayındırlık Komisyonunun
15.06.2012 tarih ve 290 numaralı
raporunda da görüldüğü üzere
hızla yürütülerek imara açılmasının
gerekçesi nedir? Söz konusu
taşınmazın gerek anılan satış
öncesi, gerekse satış sonrasında
imara
açılmaması
yönünde
bugüne kadarki hükümetlerin
tutumlarının devam ettirilmesini
düşünmüyor
musunuz?
İstanbul’un siluetine vurulan
gökdelen darbesinden sonra bakir
yeşil alanı, eşsiz manzarası ile
İstanbul’un simgelerinden biri olan
Sevda Tepesi’nin imara açılmasına
2960 sayılı Boğaziçi Kanununun 5.
maddesini de göz önüne alarak
onay vermeme yönünde Çevre
ve Şehircilik Bakanlığı’na bir
talimatınız olacak mıdır?,Tarihi
dokusu ve doğal güzelliği ile
yüzyıllardır
tüm
toplumların
gözdesi olmuş İstanbul’un önce
rant uğruna siluetinin bozulması,
şimdi de Sevda Tepesi’nin imara
açılması ile endişe verici boyutlara
ulaşan
tahribatı
Boğaz’daki
koruların nüfuzlu kişilerin eline
geçerek imara açılması ile mi
devam
edecektir?”
soruları
cevaplanmak üzere yöneltildi.
07 Eylül 2012
18 Haziran 2012 tarihinde
CHP İstanbul Milletvekili M.
Akif Hamzaçebi’nin Başbakan
R. Tayyip Erdoğan tarafından
cevaplanması için vermiş olduğu
yazılı soru önergesi Erdoğan
Bayraktar tarafından cevaplandı.
Cevapta “İstanbul ili, Üsküdar
ilçesi, Kandilli Mahallesi, 945
ada, 12 parsel numaralı ahırı
olan tarla vasıflı taşınmazın
tamamı Abdullah Bin Abdülaziz
adına kayıtlıdır. …. . İstanbul ili,
Üsküdar ilçesi, Kandilli Mahallesi,
945 ada, 12 numaralı parsele
ilişkin Abdullah Bin Abdülaziz’in
sahibi olduğu taşınmaza ilgili
mevzuatlar çerçevesinde çevre
imar bütünlüğünü bozmayacak
şekilde yapılaşma hakkı verilmesi
talebi
28.05.2012
tarihinde
Bakanlığımıza 2960 sayılı Boğaziçi
Kanunu 2. Maddesinde belirlenen
ve 22.07.1983 onay tarihli
plana göre Boğaziçi alanında
gösterilen “Boğaziçi Sahil Şeridi”
ve “Öngörünüm” bölgelerindeki
uygulamaların İmar Kanunu’nun
46. Maddesinde yer alan hüküm
gereğince İstanbul Büyükşehir
Belediye Başkanlığınca yapılması
hüküm altına alınmıştır. Söz konusu
kanunun 10. maddesinde yer
alan “Kurulun sekretarya görevini
Bayındırlık ve İskan Bakanlığı
(Çevre ve Şehircilik Bakanlığı)
yürütür” hükmü uyarınca İstanbul
Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nca
(Boğaziçi
İmar
Müdürlüğü)
Bakanlığımıza gönderilen imar
planı teklifleri Boğaziçi İmar
yüksek Koordinasyon Kurulu’nun
onayına sunulmakta olup, Boğaziçi
alanında imar planlarının ve
değişikliklerinin
onaylanması
konusunda Bakanlığımız sekretarya
görevini yürütmektedir. Bu itibarla,
söz konusu teklif 31.05.2012 tarihli
ve 8398 sayılı yazımız ile 2960 sayılı
Boğaziçi Kanununun 10. Maddesi
uyarınca Meclis Kararı alınması
ve Bakanlığımıza gönderilmesi
istemiyle İstanbul Büyükşehir
Belediyesi Başkanlığı’na (Boğaziçi
İmar Müdürlüğü) iletilmiştir.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi
Boğaziçi İmar Müdürlüğü’nün
25.06.2012 tarihli 3621 sayılı
yazısı ile söz konusu parsele
ilişkin plan değişikliği teklifi
Belediye Meclis kararı alınarak
Bakanlığımıza sunulmuştur. Sunulan
plan değişikliği teklifi Boğaziçi
alanında imar planlarının ve
81
değişikliklerinin
onaylanması
konusunda Bakanlığımızın yürüttüğü
sekretarya görevi gereği Boğaziçi
İmar Yüksek Koordinasyon Kuruluna
sunulacaktır.” denilmektedir. m
l
PLANLAMA ALANINA DAiR
FAYDALI BiLGiLER
l
l
Üsküdar İlçesi, Kandilli Mahallesi
945 Ada, 12 Parsel sınırları
içerisinde yer alan Sevda Tepesi,
Kıbrıslı Mehmet Emin Paşa
Yalısı’nın korusu konumundadır.
İstanbul ili, Üsküdar ilçesi, Kandilli
Göksu Caddesi’nde bulunan,
Sadrazam Kıbrıslı Mehmet Emin
Paşa yalısı günümüze kadar iyi bir
durumda gelebilmeyi başarmış
olup, yalının oldukça da uzun
bir
geçmişi
bulunmaktadır.
Boğaziçi’nden söz eden eski
kaynaklar yalının ilk sahibinin
Sultan I. Abdülhamit (1725–1789)
devri sadrazamlarından İzzet
Mehmet Paşa olduğunu ileri
sürmektedir. İzzet Mehmet Paşa,
Kara Vezir adı ile anılan Silahtar
Mehmet Paşa’nın ölümünden
sonra ikinci kez sadrazamlığa
getirilmiştir. Bu nedenle de
yalı, Kara Vezir Yalısı olarak da
anılmaktadır. İzzet Mehmet Paşa
Rum Mehmet Paşa’nın torununun
oğlu olup, Şehreminliği yapmış,
ikinci sadareti sırasında azledilerek
1783’te Belgrat Valisi iken
ölmüştür. Paşa’nın ölümünden
sonra yalı, Osmanlı devletinin
İkinci Mirahuru (sarayın ahır ve
atlarından sorumlu) olan oğlu
Sait Mehmet Bey’e geçmiştir. Sait
Mehmet Bey bu yalıda bir süre
oturmuş, daha sonra da 1794
yılında yalıyı Sultan III. Selim’in
sadrazamlarından İzzet Paşa’ya
kiralamıştır. Sait Mehmet Bey’in
ölümünden sonra oğlu Mehmet
Ataullah Bey bu yalıda yaşamış,
Ataullah Bey’in 1887 yılında
ölümünden sonra varisleri 1840
yılında yalıyı satmıştır. Yalının
bundan sonraki sahibi, yalıya
günümüzdeki adını da veren,
Kıbrıslı Mehmet Emin Paşa’dır.
Sevda Tepesi’nin de içerisinde
bulunduğu arazi, Kıbrıslı Mehmet
Emin Paşa ailesine ait olup, harp
yıllarında köye vakfedilen mezarlık
arazisidir. Bu nedenle de tepe
eskilerde “Şehitlik Tepesi” adıyla
anılmaktadır. 2 Temmuz 1931‘de
gerçekleşen iki aşık gencin
trajik hikayesinin ardından ise
“Sevda Tepesi” olarak anılmaya
başlamıştır.
4 Temmuz 1931 tarihli Cumhuriyet
Gazetesi’nde “Vaniköy’de Müthiş
bir Aşk Faciası” başlığıyla yer alan
habere göre “Bir daktilo ile zabit;
ölü olarak bulundu. Dün Kandilli
polis merkezine bir hanım koşa
koşa gelmiş ve heyecandan kısılan
bir sesle şunları anlatmıştır: Benim
ismim Hatice’dir. Şimdi Vaniköy’üne
gidiyordum. Vaniköy’üne giden
patikanın
arkasındaki
servi
ağaçlarının altında bir erkekle
kadını kanlar içinde yatarken
gördüm. Koşunuz, koşunuz bir
cinayet var!”. Yıllar sonra “Atlas
Tarih” dergisinden Filiz Salıcı, bu
trajik olayı “Belkıs’la Vahit yıllarca
sevdalarının ismiyle anılacak bir
tepe bırakarak hayatlarına son
verdiler.” şeklinde kaleme almıştır
(Ağustos 2012 Sayısı).
21 Aralık 1984 – Sevda Tepesi,
Suudi Arabistan Veliaht Prensi
Abdullah Bin Abdülaziz tarafından
27 milyon dolara Kıbrıslı Mehmet
Emin Paşa’nın varislerinden satın
alındı.
Temmuz 2005 – Prens Abdülaziz,
21 yıl imar izni verilmeyen koruyu
gazete ilanıyla satışa çıkardı.
28 Mayıs 2012 – Suudi kralı
Abdullah Bin Abdülaziz 28 Mayıs
2012 tarihinde İBB’ye gönderdiği
dilekçe ile “1984 yılından beri
maliki
bulunduğu
parselde
mağduriyetin giderilmesi amacıyla
ilgili mevzuat çerçevesinde imar
bütünlüğünü bozmayacak şekilde
yapılanma
hakkı
verilmesi”
talebinde bulundu. m
82
l
YORUMLARLA SEVDA TEPESi
VE BOgAZiçi ALANI
l
l
İBB Başkanı Kadir Topbaş:
“Rahmetli Turgut Özal’ın davet
ettiği ve satışını yaptığı böyle
bir yer için ‘artık yapamazsanız’
denildiği zaman bu çok yanlış
olur. Yapılanma Boğaziçi İmar
Kanunu’nun gerektirdikleri ve
alanın doğal sit alanı olmasından
Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu
karaları doğrultusunda düzenleme
yapılabilir.
‘Hayır
kesinlikle
yapılamaz’ diye bir şey çıkarsa
milletimizin onuru adına bu yerin
bedelini ödeyeni geri almalıyız. Bu,
oradaki arazide çok büyük siteler
yapılacak anlamına gelemez.
Mütevazı ölçekte o bölgeyi
rahatsız etmeyecek, Boğaz’ın
kendi kanununa uygun bir şey
yapılabilir mi ona bakılacak.”
(Sabah, 14.09.2006)
ŞPO İstanbul Şube Başkanı
Tayfun Kahraman: “Şimdiye kadar
2960 Sayılı Boğaziçi Kanunu,
Sevda Tepesi’ni korudu. Şimdi
artık bu kanunun Boğaziçi’ni
koruyamayacağını
görüyoruz.
1984’ten beri Boğaziçi Kanunu
gündeme geldiğinde hemen Kral
Abdullah telaffuz ediliyordu.
Artık sadece Sevda Tepesi’ni
kaybetmeyeceğiz,
emsal
teşkil edeceği için Boğaziçi ön
görünümündeki tüm alanlar
tehlikededir. Oysa Sevda Tepesi,
dünyaya korumakla söz verdiğimiz
1. derecede sit alanıdır. Bu kararla
Boğaziçi’nin
betonlaşmasının
önü açılırken, İstanbul da hızla
Dubaileştirilecek.” (Cumhuriyet,
17.06.2012)
“İstanbul Boğazı’nda binlerce
dönüm yeşil alan, koru ya da
sit alanı olduğu biliniyor. 1983
yılındaki Boğaziçi Kanunu’yla
birçok alanın yeşil alan ilan
edilmesinin ardından Yargıtay’ın
aldığı emsal karar, Boğaz için
büyük önem teşkil ediyor. Çünkü
belediyelerin Boğaz’daki yeşil
alanları kamulaştıracak bütçesi
bulunmuyor. Türkiye’nin en pahalı
arsalarının bulunduğu İstanbul
Boğazı’nda yeşil alan ilan edilen
arsaların büyüklüğünün 10 milyar
dolarları bulduğu ifade ediliyor.”
(ntvmsnbc.com, 19.06.2012)
İBB Başkanı Kadir Topbaş:
“Burasıyla ilgili Çevre ve Şehircilik
Bakanlığımız bir plan yaptı. Binde
6 emsalli bir yapılanma koşulu
ile bir plan yapma kararını bize,
meclisimize gönderdi. Bu ne
demektir? 57 metrekarelik alan
Sevda Tepesi ve özel mülkiyet,
çitlerle çevrilmiş, tamamen şahıs
arazisi. %6 emsal ne demektir? Şu
demektir, 57 bin metrekarede bin
700 metrekare taban oturumlu,
57 binde %3 gibi bir alanda taban
oturumlu toplamda bir yapı
yapabilme imkanı veriyor. Ama
basında gördüğüm şu, sanki bütün
bu alan, yeşil ortadan kaldırılıyor.
Şu andaki Sevda Tepesi görüntüsü
’yeşil yok edilecek’ anlamı şeklinde
değerlendirildiği için ben bunu bu
şekilde empoze edenleri burada
ayıplıyorum. Bu yanlış bir bakış
açısı. Orada 57 bin metrekarenin
sadece %3’ü kadar taban oturumlu
bir alan kullanılacak. Ama diğer
tarafı koru ve özel mülkiyet.”
(Milliyet, 23.06.2012)
Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan
Bayraktar: “Kral ailesi, Türkiye’ye
10 milyar dolarlık hibede bulundu.”
(ntvmsnbc.com, 23.06.2012)
Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan
Bayraktar: “Kral ailesi oraya otel
yapmayacak. Ailesi için villa inşa
edecek, belki 4 tane. Kendisi
oturacak. İmar değişikliği, orada
sadece turizm amaçlı yapılabilir.
Sonuçta bu da turizm yatırımı.
Adam 20 küsur yıl önce satın almış,
yazıktır. İmarı da çok verilmedi.
Arazisi 57 dönüm, imar bin 700
metrekareden iki kat, yani 3 bin
400 metrekareye verildi. Tek bir
ağaç bile kesemez. Bence oraları
da korur, güzelleştirir. Süreç daha
bitmedi. Büyükşehir onayladı şimdi
6 bakan ile Başbakan’ın onayından
geçecek. 25 yıllık sorun çözülmüş
83
olacak.” (Akşam, 23.06.2012)
Çevre ve Şehircilik Bakanı
Erdoğan
Bayraktar:
“Kralın
mağduriyetini giderelim dedik.
Mütekabiliyet Yasası’nı çıkardık.
Körfez ülkelerinden ciddi şekilde
yatırım
düşünülüyor.
İmar
verdiğimiz insanlara imarlarını
garanti edeceğimiz imajını verirsek
yatırımın da artacağını düşündük.
Gelip kalacak birçok yatırımcıyı,
Körfez yatırımcısını çekecek. Böyle
bir rakama tabi olabileceğini,
bunun
cebimizde
olacağını
düşündük. Sonuçta devlet de kar
edecek. Yatırımı gelmiş kabul ettik.
Böyle bir rakam değil (10 milyar
dolar) ‘Bu rakama kadar çıkabilir’
dedik. Körfez ülkelerinden ciddi
talep var. Bunlara jest yaparsak,
güvenleri artacak, aidiyetleri
artacak, Türkiye’ye yönelmeleri
artacak. Biz bu tepeyi koruyoruz.
Burada sahipsiz olan yerler
sahiplenilmiş olacak. Burada
hiçbir ağaç kesemeyecek. Temelde
%3’üne oturacak.” (Hürriyet,
25.06.2012)
ŞPO İstanbul Şube Başkanı Tayfun
Kahraman: Plan, Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı’na bağlı Tabiat Varlıklarını
Koruma Komisyonu tarafından ele
alınacak. Komisyonun kararına
göre süreç devam edecek.
Komisyon
Meclis’ten
geçen
plana onay vermezse bu işlem
uygulanamaz. Zaten plan 2960
sayılı Boğaziçi Kanunu’na aykırı”
dedi. Komisyondan sonra Boğaziçi
Yüksek İmar Kurulu’na geleceğini
de kaydeden Kahraman, “Son kararı
bu kurul verecek. Bu yanlıştan
dönme umudumuz tıkanmış değil.
Ama vazgeçilmezse, Boğaziçi’nde
bugüne kadar koruduğumuz özel
orman statüsündeki korularda
yapılaşma gündeme gelecek.”
(25.06.2012)
Cüneyt Özdemir: “Eğer Çevre
Bakanı, Körfez ülkelerinden para
mimarlık sorunu olarak ele
alıyordum, yanılmışım. Meğer üç
kuruş para gelmesi uğruna imara
açılan İstanbul’un Sevda Tepesi
değil bir ülkenin haysiyetiymiş.”
(Radikal, 26.06.2012)
Ege Cansen: “Güngör Uras
Milliyet’te “nerede bu 10
milyar dolar” diye mizahi bir
şekilde yorumlayınca kıyamet
koptu. Bakan Bayraktar, Güngör
Uras’ı aramış, “sözlerim yanlış
anlaşıldı; ben, bu kadar ’yatırım’
gelebilir dedim, onlar ’yardım’
9
gelebilir ihtimalini düşünerek
Suudi Kralına Sevda Tepesi’nin
imarını hediye ediyorsa yazıklar
olsun bu ülkeye... Maddi değeri
bir yana, manevi olarak İstanbul’u
bugüne kadar hiç kimse üç kuruş
para için yabancılara hediye
etmemişti. Ben meseleyi bugüne
kadar bir imar, şehircilik veya
anlamışlar” demiş. Ağızdan kaçan
her kelime, insanın kafasının
gerisini anlatır. Dışarıdan gelen
parayla ekonomisinin çarklarını
maşallah iyi çeviren Türkiye’de
tüm kararlar yabancı para
akımının durmamasını sağlamaya
yöneliktir. Bakan da kendi
sorumluluk alanında “gel para
84
10
gel” kampanyasına katkı yapmak
istemiştir. Olay budur.” (Hürriyet,
27.06.2012)
Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan
Bayraktar: “Suudi Kralı, satın aldığı
zaman imarı vardı. Aldıktan sonra
iptal oldu. Bu da insanları üzüyor.
Mütekabiliyet yasası çıkarttık. Bu
hak teslim edilirse, gayrimenkul
talebi artacak. Haksızlık giderilirse
imajımız kuvvetlenecek.” (Milliyet,
30.06.2012)
Can
Ataklı:
“Eğer
bir
hukuk
devletiysek,
kişiye
özel
yasa
çıkaramayız.
Bundan 27 yıl önce Boğaz’daki
imar yasağı sadece Sevda
Tepesi’ni etkilemedi. O sırada
başlayan ve başlaması planlanan
pek çok inşaat da durduruldu,
doğa kurtarıldı. Şimdi siz kalkıp
Kral’a özel bir düzenleme
yaparsanız, hukuk gereği emsal
olur ve zamanında İstanbul’un
en güzel yerlerine sahip olmuş
ama inşaat yapamamış olanları
da iştahlandırırsınız. “Emsal”
nedeniyle bu çığır bir açıldı mı,
artık önünü nasıl alabilirsiniz, bunu
bilemezsiniz.” (Vatan, 04.07.2012)
Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan
Bayraktar: “Sevda Tepesi tapuda
‘ahırı olan tarla’ vasıflı olarak
görünmekte, Sevda Tepesi’ne imar
izni konusunda son sözü Boğaziçi
imar Yüksek Koordinasyon Kurulu
söyleyecek.” (18.09.2012) m
l
l
iKi YAZI...
SEVDA TEPESi’NiN UNUTULAN
HiKAYESi
Gürkan Hacır, Akşam, 24.06.2012
Demek bir yandan dış ticaret
açığı verirken öte yandan bütçe
fazlası vermemizin izahı Abdullah
Bin Abdülaziz’miş, onun Sevda
Tepesi’ne
sevdalanmasıymış.
Geçen gün, İstanbul Belediyesi
meclis
üyesi
arkadaşım
Özgen
Nama’ya
rastladım.
‘Gürkancığım, Sevda Tepesini
imara açtılar, haberin yok mu?’
dedi. ‘Artık senden bir ‘Sevda
Tepesi’ yazısı bekliyoruz’ diye
de
ekledi.
‘Hazırlanıyorum’
dedim. Hafta başından beri
bu
konuyu
çalışıyordum.
Derken dün bizim gazetenin
genel yayın yönetmeni İsmail
Küçükkaya’nın manşetlik haberini
okuyunca artık ‘iyi ki bu dosyayı
hazırlamışım’ dedim. Çünkü çevre
Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın
dediğine göre İstanbul’un bu
en güzel tepesi bize kayıt dışı
para aktaran Arap şeyhine
jest olarak sunulmuştu. Buna
yazının
sonunda
değinelim.
Kandilli’deki Kıbrıslı Yalısı
Ama isterseniz Sevda Tepesi’nin
hikayesine
bir
uzanalım.
Sevda Tepesi’ni anlamak için
Kıbrıslı Ailesi’ni ve Kıbrıslı Yalısı’nı
bilmemiz gerekiyor. Sadrazam
Kıbrıslı Mehmet Emin Paşa’nın
Kandilli’deki yalıya ‘Kıbrıslı Yalısı’
deniyordu. Yalının hemen ardı sıra
Kandilli sırtlarına doğru uzanan
koru da Kıbrıslı Ailesi’nindi.
Korunun en tepesindeki yer ‘Sevda
Tepesi’ olarak anıldı. Ama tarihsel
kronolojiyi
karıştırmayalım.
Bu isimle anılması yıllar sonra
oldu. Önceden Ömür Tepesi
olarak anılıyordu. Cumhuriyetin
ilk yıllarında içinde bir çay
bahçesi vardı. Türk sinemasına
plato
görevi
görüyordu.
Belkıs’la Vahit’in Sevdası
O zaman bir parantez açalım. Ve
‘Sevda Tepesi’ adı nasıl kondu, ona
bir bakalım. ‘Yalıdakiler’ kitabında
Tayfun Er, bakın nasıl anlatıyor:
‘Bir zabıta memurunun fakir ama
yakışıklı oğlu Vahit, Mabeynci Remzi
Bey’in torunu ve Kaymakam Sefer
Bey’in kızı Belkıs’a aşık olur. Belkıs
da bu yakışıklı genci sever ama
Amerikan Kolejli Belkıs’ın ailesi,
85
Vahit’i (eminim soylu bulmadıkları
içindir) istemez. Belkıs’ın zengin
birisiyle
evleneceğini
duyan
Vahit, 2 Temmuz 1931’de Belkıs’ı
Kıbrıslı Yalısı’nın korusuna çağırıp
orada öldürür ve intihar eder.’
Parantezi kapatıp devam edelim.
Sadrazam
Kıbrıslı
Mehmet
Emin Paşa’nın tek çocuğu
oldu.
Atiye
Hanım!
Atiye Hanım’ın ise evliliğinden
4
çocuğu
dünyaya
geldi:
Nazım, Azize, Refika ve Şevket!
Refika Hanım, felsefeci İbrahim
Ethem Dirvana ile evlendi. Bu
evlilikten onun da 4 çocuğu oldu.
Emin, Mahit, Selim ve Süleyman!
Şevket Bey, Mısır Hidivi Abbas
Hilmi Paşa’nın kızı Prenses Atiye
ile evlendi. Atiye Hanım’ın, Şevket
Bey’den önceki evliliğinden 2
oğlu vardı. Arnavut olan eşinin
soyadını
taşıyan
çocukları
Sinan Vlora ve Abbas Vlora’ydı.
Soyağacına çok daldık biliyorum.
Ama durun, toparlayacağım ve
hepsini birbirine bağlayacağım.
Nazım Kıbrıslı’nın çocuğu olmadı.
Azize Kıbrıslı’nın ise yine 4
çocuğu oldu. Nazlı, Leyla,
Müzeyyen
ve
Nimet!
Şevket Kıbrıslı’nın eşi Prenses
Atiye’nin
kardeşi
Prens
Abdülmümin
de
Osmanlı
prenseslerinden Neslişah Sultan ile
evliydi. Bunu da bir yere not edin!
Şevket Bey’in Aşkları
Kıbrıslı Ailesi’nin veliahtlarından
Şevket Kıbrıslı hovarda bir adamdı.
Her anlamda hovarda. Hem çok
para harcamayı seviyordu hem
de kadınlara çok meraklıydı.
Çapkınlıklarının ünü İstanbul’a
yayılmıştı. Prenses Atiye bu
duruma daha fazla dayanamadı.
Boşanmadılar ama ayrı yaşamaya
başladılar. Şevket Bey, ayrı
yaşamaya başlayınca daha bir
rahatlamıştı! Hız kesmedi. Ünlü
seramik sanatçımız Füreyya ile aşk
yaşamaya başladı. Evlenmediler
ama hızlı bir aşk yaşadılar.
Füreyya
başarıyla
ürettiği
seramik eserlerinden düzgün
bir kazanç elde edemiyordu.
Şevket Bey ona destek veriyordu.
Yurtdışı
seyahatler,
geziler,
İstanbul’da rahat bir yaşam.
Füreyya
sevgilisi
sayesinde
rahatça sanat üretebiliyordu.
Ama paraların suyunu çekmesi çok
sürmedi. Şevket Bey kolay kolay
tükenmeyecek bir serveti kısa
sürede bitirmeyi başardı. Kıbrıslı
Yalısı’na hacizler gelmeye başladı.
Elbette
söylememe
gerek
yok sanırım. Füreyya ile olan
aşkları da zaten son bulmuştu!
Prenses
Atiye
Hanım
ayrı
yaşadığı ama kağıt üzerinde
evli olduğu kocasının borçlarını
üstlendi. Tüm borçlarını kapadı.
Şevket
Bey
bir
süre
sonra
yaşamını
yitirdi.
Kıbrıslı Yalısı ve tabii ki Sevda
Tepesi de 3. kuşak mirasçılara kaldı.
Peki
kimdi
onlar?
Refika Hanım’ın İbrahim Ethem
Dirvana’yla evliliğinden olan 4 oğlu.
Emin, Mahit, Selim ve Süleyman.
Süleyman
Dirvana
doktor
oldu. Aynı zamanda denizciydi.
Yelkene
meraklıydı.
İstanbul
Yelken Kulübü’nün başkanlığını
yaptı. (Meraklısı İstanbul Yelken
Kulübü’ndeki Süleyman Bey’in
Seddülbahir
teknesinin
yeni
renuve edilmiş halini görebilirler)
Süleyman Dirvana’ya gelmişken
biraz magazin vereyim. (Bu
bilgiyi özgün biyografilerde bile
bulamazsınız.) Süleyman Bey
Zeynep Dirvana Hanımefendi’yle
evlenmeden
önce
Osmanlı
hanedanlarından
Neslişah
Sultan’ın da sevgilisiydi. Tutkulu bir
aşk yaşıyorlardı. Süleyman Dirvana
yakışıklılığı ve çapkınlığıyla ünlüydü.
Hatırladınız değil mi? Az önce
yukarıda bahsetmiştim. Neslişah
Sultan Süleyman Dirvana’nın
kuzenlerinin
büyük
dayısı
11
86
Abdülmümin Bey’in eski karısıydı.
Yani Prenses Atiye’nin erkek
kardeşi Abdülmümin Bey’in.
Neslişah
Hanım
anlaşılan
bu
aileden
vazgeçememişti.
Misafir Yahya Kemal
Neyse Sevda Tepesi’ne geri dönelim.
Kıbrıslı
Yalısı’nın
kalıcı
misafirlerinden biri de ünlü
şairimiz Yahya Kemal Beyatlı’ydı.
Şevket Kıbrıslı’nın yakın arkadaşı
olan Yahya Kemal bu yalıya
misafirliğe gelmişti ama tam
3 yıl kalmıştı. Sık sık Sevda
Tepesi’ne çıkardı. Bir rivayete göre
‘Sana dün bir tepeden baktım
ey aziz İstanbul’ şiirini Sevda
Tepesi’nden esinlenerek yazmıştı.
Ailede birçok kişi reddi miras
yapmaya başlayınca ‘Tepe’nin
büyük mirasçısı olarak Şevket
Kıbrıslı’nın iki üvey oğlu kaldı.
Sinan Vlora ve Abbas Vlora!
Bir
de
küçük
hissedar
olan
Dirvana
Ailesi...
(Belirtmeden geçmeyeyim. Şu
an İstanbul’un en güzel eğlence
mekanlarını içinde barındıran
Çubuklu
korusu
ise
bizim
Kıbrıslıların
aile
bostanıydı.)
İstanbul’da Talan Rüzgarı
1980’li yılların başında ise arazi
talanı başlamıştı. İstanbul parsel
parsel satılmaya başlanmıştı. Yani
yatay soygun yeni başlamıştı.
(Şimdi İstanbul’da talan edilecek
arazi pek kalmadığından dikey
soygun yapılıyor. Yani mevcut
arsa veya binalara imar değişikliği
yaparak rant imkanı veriyorlar.
Son 20 yılda İstanbul’da bu yolla
sağlanan rantın yaklaşık 100
milyar dolar olduğu söyleniyor.
Kimlerin cebine gitti bu para?)
Bedrettin
Dalan,
İstanbul
Büyükşehir Belediye Başkanıydı.
Suudi kralının adamlarıyla o
görüştü. Turgut Özal’ın talimatıyla
İstanbul’un boğaza hakim en güzel
tepesi Araplara satılacaktı. Ancak
buranın iki küçük engeli vardı.
Birincisi imara açık değildi.
Yani ev işyeri vs. yapılamazdı.
İkincisi ise burası askeri nişangah
alanıydı. Yani askeri stratejik
önemi olan ve boğaz güvenliğini
sağlayan bir nişangah yeriydi.
Ancak
hepsi
halledilebilirdi.
Turgut Bey devreye girdi. Ancak iki
büyük mirasçı Sinan ve Abbas Vlora
kardeşler satma yanlısı değillerdi.
Kıbrıslı Yalısı zaten ellerinden
gitmişti. Bir de o güzelim koruyu
ve Sevda Tepesini kaybetmek
istemiyorlardı. Ancak baskı büyük
yerdendi. Hafif gözdağı veriliyordu.
Abbas Vlora erken pes etti. ‘Bu
işin altından b.k çıkacak’ dedi.
Ve hissesini satmayı kabul etti.
Sinan ondan daha inatçıydı.
Zaten sürekli yurt dışına gidip
geliyordu.
Onu
Türkiye’de
bulmaları pek kolay değildi. Yurt
dışı seyahatlerinde arabasını
kullanıyordu. Bir geziye çıkmadan
önce arabası Kapıkule’den geri
çevrildi. Apar topar Bedrettin
Dalan’ın ofisine davet edildi.
Sinan
da
ikna
olmuştu.
Toplam 1 milyon dolara hisseler
devralındı. Peki Arap Kralı Abdullah
Bin Abdülaziz ne kadar ödemişti?
26 Milyon Dolar Uçtu mu?
Suud
Kralı’nın
açıklamasına
göre 27 milyon! E aradaki 26
milyon dolar nereye uçmuştu?
57 bin metrekarelik arazi. Yani
57 dönüm. İmarsız bir araziye
Arap kralı 27 milyon dolar
saymıştı. O günlerde bu konu
epey tartışılmıştı. Aradan yıllar
geçti, unutuldu. Ama 26 milyon
dolar çoktan buhar olmuştu.
2006 yılında Abdullah Bin
Abdülaziz buranın imara açılması
için Tayyip Bey’den ricacı oldu.
Geçtiğimiz hafta imar izni çıktı.
Şimdi
gelelim
finale...
Dünkü Akşam Gazetesi’nde flaş
haberi İsmail Küçükkaya patlattı.
Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan
Bayraktar imar izni eleştirilerini
cevaplarken
şöyle
diyor.
‘Kral ailesi oraya otel yapmayacak.
Ailesi için villa inşa edecek, belki
4 tane. Kendisi oturacak... Adam
20 küsur yıl önce satın almış,
yazıktır. İmarı da çok verilmedi.’
87
Sonra şu bilgiyi de ekledi.
‘Kral
ailesi
Türkiye’ye
yardımcı oluyor. On milyar
tutarında bir yardımı oldu.’
İsmailKüçükkayaüsteliyor.‘Hibemi?’
‘Evet. Ben öyle biliyorum.’
Suud Kralının Hibesi
Vay be... Demek bizim bütçede
izah edilemeyen gelir fazlasının
kaynağı
Suudi
Kralıymış.
Üretimi arttırmadığımız halde
ekonomik krize yakalanmayışımızın
sebebi demek kralın bize hibesiymiş.
Demek bir yandan dış ticaret
açığı
verirken
öte
yandan
bütçe fazlası vermemizin izahı
Abdullah
Bin
Abdülaziz’miş.
Onun
Sevda
Tepesi’ne
sevdalanmasıymış.
Vay be...
Daha neler duyacağız...
Evet bu sevda masalı da böyle
bitti...
Arap Kralı sevdasına da tepesine
de kavuştu. Ama biz kerevitine
çıkamadık.
Sadece elimizde iki küçük soru
kaldı.
Arap Kralı bize niye 10 milyar hibe
etti?
Ve...
Sevda Tepesi’nin satışından buhar
olan 26 milyon dolar nereye gitti?
- Süleyman Dirvana’yla Neslişah
Sultan tutkulu bir aşk yaşamışlardı.
Kıbrıslı
Yalısı’nın
kalıcı
misafirlerinden biri de Yahya Kemal
Beyatlı’ydı. ‘Sana dün bir tepeden
baktım ey aziz İstanbul’ şiirini Sevda
Tepesi’nden esinlenerek yazdığı
rivayet edilir.
SEVDA TEPESİ: 27 YIL ÖNCE
VE SONRA! NEDEN İLLE DE
SUUDİLERE AÇILIYOR BOĞAZ’IN
GÜZELLİKLERİ?..
Hasan Cemal, Milliyet, 12.08.2012
“Boğaz’ın
güzelliklerinde
insanlarımızın zaman zaman da
olsa soluk alabilmelerini sağlamak,
bize kalırsa, çağımıza daha yaraşır
bir hizmet olur. Arap dostlarımıza
yazlık saray için Boğaziçi’nden
daha başka yerler de bulunabilir.
Ülkemiz yeterince büyüktür. Ayrıca,
petro-dolarlardan daha değerli
moral ölçüler de vardır hayatta...
Milliyetçi-muhafazakar dostlara
bir kez daha anımsatıyoruz.”
Turgut Özal Başbakan, Bedrettin
Dalan
İstanbul
Büyükşehir
Belediye Başkanı’ydı. 1984’ün
sonları, 1985’in başları olmalı.
Cumhuriyet’te
Genel
Yayın
Yönetmeni’yim.
Belediyeden haber aldık ki,
Boğaz’daki Sevda Tepesi Suudi
Arabistanlı zenginlere satılıyor.
Haberi, acar belediye muhabiri
Kemal Küçük getirdi.
Öğrendik ki, bunun için Ankara’da
Boğaziçi Yasası’nın delinmesi,
değiştirilmesi
gündemde.
Haber
manşette
patladı:
“Boğaziçi’yle oynamayın!”
Boğaziçi’ne sahip çıkılması için
gazetede yorum ve haberlerle
başlattığımız kampanya kamuoyunda
tuttu.
Zamanın ANAP iktidarı ve Özal’ın
yakın çevresi, Cumhuriyet’i topa
tutmaya başladı. Bundan ben
de payımı aldım. Hatta Özal’ın
ekonomiyle ilgili bir yüksek
bürokratı tarafından uluorta vatan
hainliği ile suçlandım.
Zamanın
iktidarına
göre,
Cumhuriyet
gazetesi
Sevda
Tepesi‘nin satışına taş koyarak,
Türkiye’ye akabilecek “Suudi
sermayesi”ni,
petro-dolarları
engelliyordu.
Bir gün Büyükşehir Belediye
Başkanı Dalan, Cumhuriyet’in
kapısını çaldı. Genel Yayın
Müdürü’nü atlayıp doğrudan
patron ve başyazarımız Nadir
Nadi‘yi ziyarete geldi.
Hiç unutmuyorum.
Bedrettin Dalan öfkeliydi.
Çünkü,
Sevda
Tepesi
kampanyasından dolayı kamuoyu
yoklamalarında inişe geçtiğini
elindeki araştırmalardan biliyordu.
Koltuğunun altında Cumhuriyet’in
yayınlarından oluşan kalın bir
dosyayla benim yüzüme bile
bakmadan doğruca Nadir Nadi’nin
88
odasına girdi.
Beni şikayete gelmişti.
Ama Nadir Bey biraz sonra beni
odasına çağırdı. Dalan’ın Sevda
Tepesi dosyasını bana uzattı.
Muhatabının kendisi değil, Genel
Yayın Müdürü olduğunu Dalan’a
nazik biçimde hatırlatmış oldu.
Ertesi gün ben imzalı bir yazı daha
yazdım Cumhuriyet’in birinci
sayfasından.
Şu satırlar vardı: “Aklı başında
hiç kimse Boğaziçi’nin doğal
güzelliğini, tarihsel ve kültürel
değerini yadsımaz. Sağduyu sahibi
hiç kimse, bütün bu güzelliklerin
korunup geliştirilmesine karşı
tutum almaz.
Ve her uygar kişi, bu iş yapılırken
kamu yararı gibi çağdaş bir
ölçüyü savunur. Şimdi İmar
Yasası’nda
yapılacak
bir
değişiklikle Boğaziçi Yasası’nı
12
delmek gibi bazı hazırlıklardan
söz
ediliyor
Ankara’da.
Yazık!
Boğaziçi’nin
güzelliklerini,
sözgelimi ulusal park olarak ortak
hizmete açmak varken, Suudi
prenslerin sarayları için kapatma
girişimleri büyük bir talihsizliktir.
Boğaz’ın
güzelliklerinde
insanlarımızın zaman zaman da
olsa soluk alabilmelerini sağlamak,
bize kalırsa, çağımıza daha yaraşır
bir hizmet olur. Arap dostlarımıza
yazlık saray için Boğaziçi’nden
daha başka yerler de bulunabilir.
Ülkemiz yeterince büyüktür.
Ayrıca,
petro-dolarlardan
daha değerli moral ölçüler
de vardır hayatta... Milliyetçimuhafazakar dostlara bir kez daha
anımsatıyoruz.”
Bu yazımın Cumhuriyet’teki tarihi,
1 Mart 1985.
Aradan 27 yıl geçmiş.
Bugün de farklı düşünmüyorum.
Ama değişen birşey 27 yıldır
yapılamayanı,
anlaşılan,
Ak
Parti iktidarı yaptı ve Sevda
Tepesi Suudi Kralı’na gitti.
Üstelik hiç ses seda çıkmadan...
Yazık değil mi?
İyi pazarlar! m
89
Görseller
1.Sinan Doğan - flickr.com
2.bianet.org
3.brandtjana.wordpress.com
4.beylerbeyi.org
5.www.lojiport.com
6.hanimlarindunyasi.com
7.googleearth
8.emlaktasondakika.com
9.esenlerdesonhaber.com
10.haber7.com
11.cornucopia.net
12.posta.com.tr
90
AGUSTOS 2012
04
1
01
Çevre ve Şehircilik Bakanı
Erdoğan Bayraktar:
“Ataşehir Finans Merkezi
Projesi’nin hayata
geçirilmesi için çalışmalar
8 Ağustos’ta başlayacak
ve İFM 3,5 yılda
tamamlanacak” (Ataşehir
Kültür Dergisi).
03
lAfet Riski Altındaki Alanların
Dönüştürülmesi Hakkında
Kanun’un Uygulama Yönetmeliği
çıktı.
lİstanbul Ataköy Turizm Merkezi
Kazlıçeşme Deniz Turizmi
Tesisleri’nin “1/5000 Ölçekli
Nazım İmar Planı” ve “1/1000
Ölçekli Uygulama İmar Planı”na
MO tarafından açılan dava
sonucunda, İstanbul 6. İdari
Mahkemesi’nden projenin iptali
ve yürütmenin durdurulması
kararı verildi. (Vatan).
06
ŞPO İstanbul Şube Başkanı
ŞPO İstanbul Şubesi
Tayfun Kahraman: “1995
tarafından; 1/100.000
yılında da 2008’de de
Ölçekli İstanbul Çevre
Ayamama Deresi’ndeki
Düzeni Plan kararlarına
taşkında çok sayıda yapı
aykırı kararlar içeren,
su altında kalmıştı. O
yürürlükten kalkmış ve
günlerde ‘planları iptal
güncelliğini tümüyle
ediyoruz ve buradaki
yitirmiş olan 29.07.1980
yapıları engelleyeceğiz’ onanlı plan kararları esas
söyleminden sonra
alınarak hazırlandığı için
bölgede yeni yapılara izin
yargıya taşınan 1/50.000
verildi ve bölgede risk Ölçekli Hadımköy (İstanbul)
durumu devam ediyor.”
Metropoliten Alan Planı
(Taraf) yargı tarafından iptal edildi.
07
08
3
4
13
Sulukule ve Ayvansaray
İstanbul 3.
Yenileme Projeleri’nden
Havalimanı’nın
sorumlu idari kuruluş
Eyüp ile Arnavutköy
Fatih Belediyesi
arasına yapılacağı
hakkında mahalleliler
Bakanlar Kurulu
suç duyurusunda
tarafından ilan edildi
bulundu.
(radikal.com.tr).
14
Başbakan Erdoğan’ın ‘İstanbul’a iki
İBB Başkanı Kadir Topbaş
yeni şehir’ açıklamasının ardından
metrobüs hakkında:
ŞPO İstanbul Şube Başkanı Tayfun
“Otobüsler için şikayetler
Kahraman: “İstanbul’u zorlamayın. geliyor. Dünya literatüründe
İstanbul’un kuzey sınırları zorlanırsa, normalde otobüslerle yolcu
İstanbul ölür” dedi (Cumhuriyet).
taşıma kapasitesi saatte
12 bin ya da 15 bindir.
Biz 33 bin kişiye çıkmışız.
Yani bu otobüslerle olacak
iş değil. Bu kadar yolcuya
hafif metro ve raylı sistem
olması gerekiyor. Çünkü 35
bin- 50 bin yolcu demek
hafif metro demektir” dedi
(Takvim).
2
91
AGUSTOS 2012
28
21
16
Taksim Dayanışması, Taksim
Meydanı Projesi’nin ilk etabı için
yapılan ihaleye katılan 11 şirkete
kamuoyuna örnek olma çağrısı
yaptı. Metinde proje ile ilgili yargı
sürecinin devam ettiği anımsatıldı.
ŞPO İstanbul
Şubesi, İBB
Başkanı Kadir
Topbaş’ın ulaşımla
ilgili açıklaması
ardından basın
Mecidiyeköy Tekel-Likör
açıklaması yaptı: Fabrikası’nın arsasında yeni
Metrobüs’te geri
projenin inşaatı başladı
adım!
(Cumhuriyet).
20
19
Beyoğlu Eğlence Yerleri
Derneği (BEYDER)
tarafından organize
edilen festival ile
Beyoğlu Belediyesi
tarafından sokaklardaki
masa ve sandalyelerin
kaldırılmasının 1 yılı
protesto edildi.
6
CHP İstanbul Milletvekili İhsan Özkes,
gündemde yer alan camii projeleri ile
alakalı olarak Diyanet Başkanı Mehmet
Görmez’in “Mimarlarımız 80 yıldır
camilere küsmüşlerdi” açıklaması
üzerine:“Görmez iktidarın adamı. İslam
ile AKP’:“Son 10 yılda yapılan camilerin
tümü Mimar Sinan’ın 15. yüzyılda
yaptıklarının birer kopyasıdır. Tabii ki
camiler Cumhuriyet dönemine uygun
olmalıdır. Son zamanlarda gündeme
gelen cami tartışmalarında önemli
olan mimarisinden çok yapılacağı
alanlardır” dedi (Yurt).
24
29
Bakırköy sahilindeki 670 bin m2 kullanım
Başbakan R. Tayyip Erdoğan’ın “İstanbul’a
alanına sahip Ataköy Turizm Kompleksi’nin
iki şehir” projesinin ayrıntıları kamuoyuna
ihalesinin 17 Ekim’de gerçekleştirileceği
yansıdı. İlki Kemerburgaz’a yapılması
açıklandı. Açıklama, TOKİ İstanbul Emlak
planlanan 500 bin kişilik çılgın şehirlerden
Dairesi Başkanı Ali Seydi Karaoğlu, DATİ
ikincisinin Tuzla’ya inşa edileceği belirtildi.
Yatırım Holding Yönetim Kurulu Başkanı Şile ve Ağva’dan vazgeçme gerekçesi olarak
Gökhan Kıran ve DATİ Yatırım Holding ormanları korumak gösterilirken, metronun
Genel Müdürü Dr. Ulvi Süvarioğlu
yanı sıra kara ve denizyolu ile erişebilir
tarafından yapıldı. Satışa sunulan arazinin olmasının Tuzla’yı ön plana çıkardığı belirtildi
yanı sıra Ataköy’de mega yat limanı için
(Sabah).
‘167 bin metrekarelik bir alana dolgu
gerçekleştirilmesinin planlandığı’ kamuoyu
ile paylaşılan diğer bilgiler arasındaydı
(Cumhuriyet).
5
7
92
l
HAYDARPASA GARI ve ÇEVRESI
l
planlama-yasama süreci 25. UIA
Genel Kurulunda tartışıldı ve
oy birliğiyle “Kenti etkileyecek
öneme sahip mimarlık ve kent
planlama projeleri demokratik,
şeffaf ve kamu katılımına açık
nitelikteki yasa ve yönetmeliklerle
gerçekleştirilmelidir”
cümlesi
sonuç metinde yer aldı.
8
12 Temmuz 2005
l
TARIHLERLE HAYDARPAsA
l
17 Eylül 2004 tarihinde 5234-5
sayılı ve 21 Nisan 2005 tarihinde
5335-32 sayılı yasalarla TCDD’nin
arazilerinde plan yapma yetkisi
Bayındırlık ve İskan Bakanlığı’na
verilerek Gar ve Çevresindeki
1 milyon m2lik alana inşaatlar
yapılmasının önü açıldı.
MART 2005
İBB Başkanı Kadir Topbaş;
Uluslararası
Cannes
Emlak
Fuarı’nda İstanbul’u görücüye
çıkardıklarını ilan ederek, 20
vizyon
projesi
belirlendiğini
açıkladı. Bu projeler arasında;
Çamlıca, Karayolları Kuleleri, Tarihi
Yarımada projelerinin yanında
Haydarpaşa Gar ve Liman Alanı
Dönüşüm Projesi de bulunuyordu.
l
27 Nisan 2005
Sosyal güvenlik değişikliklerini
de içeren Cumhurbaşkanı’nın
Meclis’e iade ettiği 5335 sayılı
“Torba Yasa”, Resmi Gazete’de
yayınlanarak yürürlüğe girdi. Bahsi
geçen yasanın 32. maddesiyle
Haydarpaşa Gar ve Liman
alanındaki taşınmazların satış,
devir, plan ve projelendirme
yetkisi TCDD Genel Müdürlüğü’ne
devredildi.
l
28 Nisan 2005
Haydarpaşa
Kampanyası’nı
oluşturmak üzere ilgili meslek
odaları, sivil toplum örgütleri ve
sendika temsilcileri ilk kez ortak
basın açıklaması yaptı.
8-10 Temmuz 2005
Haydarpaşa
Dünya
Merkezi Projesi ve
Ticaret
izlenen
Liman-İş
Sendikası;
TCDD’ye
devredilen Haydarpaşa Limanı’nın
TCDD Ana Sözleşmesi ve Taşınmaz
Mallar İhale Yönetmeliği’nde
yapılan
değişiklikle
getirilen
”yapımlı kiralama” yöntemiyle,
özelleştirme ve kamu ihale
mevzuatına
tabi
olmaksızın
99
yıllığına
devredilmesinin
önünü açan ve bu konudaki tüm
yetkileri TCDD Genel Müdürü ve
Yönetim Kurulu Kararı’na bırakan
yönetmeliğin iptali ve yürütmenin
durdurulması için Danıştay’a
başvurdu.
13 Temmuz 2005
Başbakan R. Tayyip Erdoğan, ABD
gezisi dönüşü yaptığı açıklamada
”projede ısrarlı olduklarını ve
Haydarpaşa Lisesi binasını da
aldıklarında projenin daha da
iyi olacağını; Haydarpaşa ve
93
Galataport projesi ile İstanbul’un
çehresini değiştirmeye kararlı
olduklarını” bildirdi.
9 Eylül 2005
Liman-İş Sendikası; TCDD ana
Sözleşmesi ve Taşınmaz mallar
İhale Yönetmeliği Değişikliği ve
YPK’nın TCDD’nin ana statüsünü
değiştirmeye yönelik kararına karşı
dava açtı. Danıştay 10. Dairesi
istenen değişikliği Anayasa’nın
37, 38, 161 ve 162. maddelerine
de aykırı bularak, iptal istemi
ile
Anayasa
Mahkemesi’ne
iletti. Anayasa Mahkemesi ilgili
yönetmeliğin ve YPK kararının
yürütmesini durdurdu.
l
10 Ekim 2005
TCDD
Genel
Müdürlüğü
tarafından 1.000.000 m2 proje
alanının yapılacak kıyı dolguları
ile 1.300.000 m2’ye yükseltildiği
açıklandı.
l
18 Nisan 2006
“Dünya Anıtlar ve Sitler Günü”nün
2006 teması ICOMOS tarafından
“Dünya
Endüstri
Mirasının
Korunması”
olarak
belirledi.
ICOMOS Türkiye Ulusal Komitesi
bu önemli günü “HaydarpaşaEndüstriyel Miras ve Koruma”
başlıklı panelle kutladı.
l
26 Nisan 2006
İstanbul 5 Numaralı Kültür ve
Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge
Kurulu Haydarpaşa Garı ve
Haydarpaşa garında
1941 baharında
saat on beş.
Merdivenlerin üstünde
güneş
yorgunluk ve telaş
Bir adam
merdivenlerde duruyor
bir şeyler düşünerek.
Zayıf.
Korkak.
Burnu sivri ve uzun
yanaklarının üstü çopur.
Merdivenlerdeki adam
-Galip Ustatuhaf şeyler düşünmekle
meşhurdur:
“Kaat helvası yesem her
gün” diye düşündü
5 yaşında.
“Mektebe gitsem” diye
düşündü
10 yaşında.
“Babamın bıçakçı
dükkanından
Akşam ezanından önce
çıksam” diye düşündü
11 yaşında.
“Sarı iskarpinlerim olsa
kızlar bana baksalar” diye
düşündü
15 yaşında.
“Babam neden kapattı
dükkanını?”
Ve fabrika benzemiyor
babamın dükkanına”
diye düşündü
16 yaşında.
“Gündeliğim artar mı?”
diye düşündü
20 yaşında.
“Babam ellisinde öldü,
ben de böyle tez mi
öleceğim?”
diye düşündü
21 yaşındayken.
“İşsiz kalırsam” diye
düşündü
22 yaşında.
“İşsiz kalırsam” diye
düşündü
23 yaşında.
“İşsiz kalırsam” diye
düşündü
24 yaşında.
Ve zaman zaman işsiz
kalarak
“İşsiz kalırsam” diye
düşündü
50 yaşına kadar.
51 yaşında “İhtiyarladım”
dedi,
“babamdan bir yıl fazla
yaşadım.”
Şimdi 52 yaşındadır.
İşsizdir.
Şimdi merdivenlerde durup
kaptırmış kafasını
düşüncelerin en tuhafına:
“Kaç yaşında öleceğim?
Ölürken üzerimde yorganım
olacak mı?”
diye düşünüyor.
Burnu sivri ve uzun.
Yanaklarının üstü çopur.
Denizde balık kokusuyla
Döşemelerde
tahtakurularıyla gelir
Haydarpaşa garında bahar
Sepetler ve heybeler
merdivenlerden inip
merdivenlerden çıkıp
merdivenlerde duruyorlar.
Nazım Hikmet Ran
9
94
10
çevresini “Tarihi ve Kentsel Sit
Alanı” ilan eden 85 Numaralı
kararını aldı.
l
21 Haziran 2006
Kültür ve Turizm Bakanlığı sit
kararını tekrar görüşmek üzere
İstanbul 5 Numaralı Kültür ve Tabiat
Varlıklarını Koruma Kurulu’na geri
gönderdi. Kurul kararının doğru
olduğu ve değiştirilmesine gerek
olmadığı gerekçeleriyle kararını
yineledi.
l
17 Ekim 2006
İstanbul 5 Numaralı Kültür
ve Tabiat Varlıklarını Koruma
Kurulu’nun Haydarpaşa ile ilgili sit
kararı kamuoyuna açıklandı.
l
25 Haziran 2007
TCDD Genel Müdürlüğü sit
kararına karşı 2007/1294 esas
sayılı dosya ile dava açtı.
30 Kasim 2007
İBB ile Devlet Demiryolları
İşletmesi
Genel
Müdürlüğü
arasında imzalanan protokol ile
Haydarpaşa Limanı ve geri sahasını
kapsayan bölge için “1/5000
Ölçekli Haydarpaşa Gar, Liman ve
Geri Sahası Koruma Amaçlı Nazım
İmar Planı” çalışmasının yapılması
karara bağlandı (İHA).
İstanbul 5 Numaralı Kültür ve
Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu
Kararı’nda
“Planlama
alanı
Haydarpaşa Garı, Liman ve Geri
Sahası sınırlarının tamamından
oluşmakta olup, Üsküdar ve
Kadıköy ilçe sınırları içerisinde
yer almaktadır. Planlama alanı
bulunduğu konum itibariyle görsel
ve tarihi kimlik açısından bir
bütünlük arz eden Tarihi Yarımada,
Galata, Beyoğlu, Beşiktaş, Kadıköy,
Üsküdar ve Selimiye bölgeleri
kapsamında kalmaktadır. Plan
bölgesi kuzeyinde yer alan l. Ordu
Komutanlığı Karargahı olan Selimiye
Kışlası, Marmara Üniversitesi
Tıp Fakültesi, Haydarpaşa Askeri
Hastanesi, Gülhane Askeri Tıp
Akademisi ve Haydarpaşa Gar
binası bölge açısından önemli
bir tarihi ve bütüncül kimlik
oluşturmaktadır.”
denilerek
kamuya ait mevzu bahis alanın;
taşıdığı tarihi, doğal, ekonomik,
sosyal ve toplumsal değerlerin
öncelikle
İstanbul
ardından
ülke için sürdürülebilirliğinin ve
içerisinde yer aldığı bölgenin plan
bütünlüğünün planlama ilkeleri
ile sağlanabileceğinin önemi
vurgulanmıştır.
30 Ocak 2008
TCDD’nin açtığı dava yargı
tarafından reddedildi. TCDD’nin
temyiz ettiği karar Danıştay
tarafından da reddedildi.
16 Temmuz 2008: İBB tarafından
“1/5000 ölçekli Haydarpaşa Gar,
Liman ve Geri Sahası K.A.N.İ.P.
ve 1/1000 ölçekli Haydarpaşa
Gar Liman ve Geri Sahası
K.A.U.İ.P.’na
yönelik
Analitik
Etütler, Danışmanlık ve 3-Boyutlu
Kent Modelleme hizmet alımı işi”
ihalesi gerçekleştirildi.
l
16 Ekim 2009
İBB Şehir Planlama Müdürlüğü’nün
1/5000 ölçekli Haydarpaşa Gar,
Liman ve Geri Sahası ile Kadıköy
Meydanı ve Çevresi Koruma
Amaçlı Nazım İmar Planı çalışması
tamamlanıp,
İBB Meclisi’ne
sunuldu (Kültür ve Tabiat
VarlıklarınıKoruma
Kurulundan
görüş alınmadan).
8 Aralik 2009
1/5000 ölçekli Haydarpaşa Gar,
Liman ve Geri Sahası ile Kadıköy
Meydanı ve Çevresi Koruma Amaçlı
Nazım İmar Planı İBB Meclisi’nden
oy çokluğuyla geçti.
26 Kasim 2010
Haydarpaşa Tren Garı tarihinin
en ağır hasarlarından birini aldı.
Garın çatısı restorasyon sırasında
tamamen yandı.
95
önerilen 20 metrelik yolun ihtiyaç
durumuna göre 1/1000 ölçekli
planda değerlendirilmesi;
(6) Mülkiyet Analizi’nde Askeri
Alan olarak belirtilen alanda,
ticaret (B rumuzlu alanın bir
kısmı) ile AKOM önerildiği
11 görüldüğünden, bu alanlara ilişkin
2 Aralık 2010
mülkiyet bilgisi, askeriyenin bu
İstanbul 6 Numaralı Kültür ve alanlara ihtiyaç durumuna ilişkin
Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge görüşünün istenmesi;
Kurulu Müdürlüğü’nün 3120 sayılı (7) C rumuzlu alana plan
Kararı’nda:
notunda 27,50 metre yükseklik
(1) Gayrimenkul Eski Eserler önerildiğinden, bu alana ilişkin kot
ve Anıtlar Yüksek Kurulu’nun ve siluet çalışmalarının iletilmesi;
12.03.1977 gün ve 9728 sayılı (8) Kıyı kenar alanında kalan
Kararı ile tespit ve ilan edilen yapılaşmalarda Bayındırlık ve
Harem-Salacak ve Şemsipaşa İskan Bakanlığı yetkisi konusunun
Doğal Sit Alanı’nın (Ağaçlıklı Sırt) açıklığa kavuşturulması kararları
plana işlenmesi;
alındı.
(2) 1335 ada, 90 parseldeki çınar 25 KASIM 2011
ağacının korunması gerekli anıt İstanbul’un en önemli prestij
ağaç olarak tescil edilmesi;
projelerinden
biri
olan
(3) Tescilli yapı ve tescilli parsel “Haydarpaşa Port” projesiyle ilgili,
lejantının iptal edilerek, kültür “1/5000 ölçekli Harem Bölgesi
varlığı lejandı olarak düzenlenmesi; ile Haydarpaşa Liman ve Geri
(4) Tescilli Kültür Varlıkları’nın Sahası Nazım İmar Planı’na ilişkin
1/1000 plana işlenmesi ve yok değişiklik teklifi” İBB Meclisi’nde
olan kültür varlıklarının tespitinin oy çokluğuyla kabul edildi (milliyet.
yapılarak 1/1000 plan aşamasında com.tr).
Kurula sunulması;
19 HAZiRAN 2012
(5) Teklif plan paftasında 1312 İBB Meclisi’nde “1/5000 ölçekli
adanın doğusundan geçen 20 Harem Bölgesi ile Haydarpaşa
metrelik
yolun
halihazırdaki Liman ve Geri Sahası Nazım İmar
güzergahı dikkate alınarak yeniden Planı” onaylandı.
düzenlenmesi;
teklif
planda
l
12 EYLÜL 2012
Haydarpaşa Garı Özelleştirme
İdaresi Başkanlığı’na devredildi ve
alanın özelleştirmesine yönünde
karar verildi.
13 EYLÜL 2012
Haydarpaşa Garı ve Liman
Dönüşüm Projesi için nihai
düzenleme kararı 13 Eylül 2012
tarihinde İBB Meclisi’nden geçti.
12 KASIM 2012
1/5000 ölçekli Haydarpaşa Gar,
Kadıköy Meydanı ve Çevresi
Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı
askıya çıktı. m
PLANLAMA ALANINA
FAYDALI BiLGiLER
l
l
DAiR
l
1908 yılında İstanbul-Bağdat
hattının başlangıcı olarak hizmete
açılan Haydarpaşa Garı Birinci
Dünya Savaşı’nda (1914-1918)
cephanelik olarak kullanıldığı
dönemde sabotaj sonucu alevler
arasında kalmıştır. 1979 yılında
meydana gelen deniz kazasında
ise vitrayları zarar görmüştür. Son
olarak 2010 yılında restorasyon
çalışmaları sırasında çatısı yanarak
kullanılamaz hale gelmiştir. Yakın
çevresindeki Liman Alanı ve
bölgenin art kısmı (geri sahası
olarak
adlandırılan
Harem,
Haydarpaşa ve Kadıköy Meydan
bölgesi), İstanbul kentinin tarihine
96
12
yüzyılın üzerinde bir zamandır
tanıklık etmektedir.
Kelimenin
tam
anlamıyla
Anadolu’nun Avrupa Kıtası’na
açılma noktası olan Haydarpaşa
ve çevresi hem ulaşım ağının kilit
noktası (Anadolu’dan gelen deniz,
kara ve demiryolu taşımacılığının
başlangıç ve bitiş noktası) hem
de kent siluetinin kuvvetli bir
imgesidir. Tüm Anadolu coğrafyası
için bir uç noktası olan bölge
aynı zamanda İstanbul kent içi
ulaşımında iki yaka arasındaki
toplu taşıma sistemi bağlamında
önemli bir merkez konumundadır.
İstanbul’un 2010 yılında Avrupa
Kültür Başkenti olmasıyla resmi
kaynaklar tarafından: ”İstanbul’un
Avrupa Kültür Başkenti olmasıyla
elde edilen en önemli kazanım;
yöneten ve yönetilenlerin İstanbul
için
birbirlerine
dayanarak,
güvenerek, bilgi, birikim ve
deneyimlerini paylaşarak ortak
refahları için el ele çalışıp
üretecekleri yepyeni bir yönetişim
anlayışına kavuşmaları olacak.”
taahhüdü, yapılan pek çok plan
değişikliği gibi Haydarpaşa projesi
kurgulanırken de unutulmuş, hem
İstanbulluların hem de uluslararası
camianın iyi niyetli beklentileri
heba edilmiştir.
Planlama alanı içerisinde kentsel
ve tarihi sit alanlarının bulunması,
güney ve güney doğu komşusunun
yoğun bir sit alanının bulunduğu
“Kadıköy Merkez Bölgesi” olması,
kuzey ve kuzeydoğu komşusu
olan Üsküdar Belediyesi sınırları
içindeki Marmara Üniversitesi
binası ve Selimiye Kışlası’nın varlığı;
Haydarpaşa Gar Binası ve Liman
Geri Sahası’nın yakın çevresiyle
ele alındığı bütüncül bir koruma
anlayışı geliştirilmek üzere halka
kazandırılmasını gerektirmektedir. m
l
1/5000 ölçekli Haydarpasa
Gar, Kadiköy Meydani ve
Çevresi Koruma AmaçLI
Nazim imar Plani
l
l
l
Plan Bütünününde;
Plan alt bölgeleri belirlenmiş olup
Turizm-Ticaret Alt Bölgesinde
emsal 1,50 emsal ve h.max 4 kat
olup ticaret, hizmet ve konaklama
alanları yer alacak konaklama
tesisleri alanın en az % 60’ını
kapsayacak şekilde yapılaşmaya
açıldı.
Haydarpaşa Garı ve Çevresi ve
Geri Sahası Alt Bölgesinde;
Kültürel Tesis Alanında emsal
1,00 olup Kültür Merkezleri, halk
eğitim merkezleri, mesleki-sosyalkültürel eğitim merkezleri, kültür
evleri
kütüphane,
araştırma
merkezleri, müze tiyatro-sergikonser-konferans, kongre salonları
vb. kültürel yapılar ile alanın
%20’si kadarında ticaret yapıları
yapılabileceği belirtilmektedir.
TCDD Hizmet Alanı’nda (T.C.D.D.);
Emsal 0,30 yapılanma koşullarının
avan projeye göre belirleneceği
gar binası, yönetim birimleri,
bakım atölyesi, sosyal tesisler
vb. binaların yapılacağı İstanbulAnkara
Hızlı
Tren
Projesi
kapsamında İstasyon Alanı olarak
hizmet vermesi planlanmaktadır.
Haydarpaşa
Gar
Binasının
bulunduğu alan Gar, Kültürel
Tesis, Turizm, Konaklama Alanı
(G.K.T.K.) olarak ayrılmış olup;
“Haydarpaşa Gar Binasının zemin
katı ve ihtiyaç duyulduğu takdirde
üst katları, TCDD işletmesinin
Gar hizmetleri için kullanılacaktır.
Gar binasının geri kalan kısmı ve
zemin katları ise tarihi, kültürel
ve sosyal altyapısı ile ön plana
çıkacak (konser, kongre, sergi ve
müze vb.), kültür merkezi, sosyal
tesis ve konaklama tesisi olarak
kullanılacaktır.” şeklinde açıklama
97
getirilmektedir.
Turizm Konaklama ve Kültürel
Tesis Alanı (T.K.K.);
Planda
yaklaşık
31.500
metrekarelik alan bu fonksiyon için
ayrılmakta; Kültürel Tesis, Turizm
ve Konaklama şeklinde karma
kullanımlar öngörülmekte, bu
alanda yer alacak kültürel ve sosyal
tesisler, alanın en az %30’unu
oluşturacak olup bu alanda emsal
1,50 olarak verilmektedir.
Bölgede
yaklaşık
110.600
metrekarelik
alanı
kapsayan
Ticaret Alanı (T) için emsal 2,00
olup bu alanda ticaret fonksiyonu
ile birlikte hizmet sektörüne hitap
edecek ofis binaları, lokanta,
kafeterya, çayhane vb. birimler,
konut ve günübirlik turizm tesisleri
düzenlenmesi öngörülmektedir.
İdari Tesis Alanı olarak ayrılan alan
yaklaşık 7.850 metrekare olarak
belirlenip, bu alanlarda karakol,
zabıta, sağlık birimi, turizm
danışma merkezi vb. idari yapılar
yapılması öngörülürken yapılanma
koşulu verilmemektedir. Sözü
geçen fonksiyonların yanı sıra
iki ayrı yerde “Dini Tesis Alanı”
ayrılmış olup, bu fonksiyonun da
yapılanma koşuluna dair detay
belirtilmemektedir.
Kadıköy Merkez Alt Bölgesinde;
Kültürel Tesis Alanı olarak ayrılan
alanda yeni yapı yapılmamak üzere
13
98
14
tescilli yapılar kültür merkezi,
halk eğitim merkezi, meslekisosyal-kültürel eğitim merkezi,
kültür müze, tiyatro-sergi-konserkonferans, kongre salonu v.b.
kültürel amaçlı kullanılabileceği
belirtilmektedir.
Fuar, Panayır ve Festival Alanı (F);
Bölgenin etkinlik zamanlarında
kullanılmak
üzere
bodrum
yapılmamak
şartıyla
emsale
dahil olmayan geçici ve takılıp
sökülebilen hafif malzemeden,
bodrumsuz
ünitelerin
kullanılabileceği açıklanmaktadır.
İSKİ Hizmet Alanı (İ.S.K.İ.);
İSKİ kullanımındaki alanın mevcut
ağaçların korunarak boş alanlarında
ağaçlandırma yapılmasına dair
koşul getirilmektedir.
Aktif Yeşil Alanlar;
Her bir tesisin taban alanı 500
metrekare, emsal 0,03 ve 2 kat
olarak
belirlenen
yapılaşma
değerlerini aşmamak koşulu
ile sosyal kültürel tesisler
yapılabileceği belirtilirken, aktif
yeşil alan olarak belirlenen
bölgelerde zemin altı geçiş
güzergahında ticari birimler ve
otopark yapılabileceğine dair
açıklama ile yapılaşmaya olanak
sağlanmaktadır.
Söz konusu Haydarpaşa Garı
ile Kadıköy Meydanı ve çevresi
için yapılan planın adı ‘Koruma
Amaçlı Nazım İmar Planı’ olsa
da alanda plan eliyle korumanın
ne ölçüde gerçekleştirilebileceği
tartışma konusudur. Zira gar
binasının kuzeyinde planlanan
turizm+ticaret alanında 1.800 m2
inşaat alanı, turizm+konaklama
ve kültür alanında 47.250 m2,
gar binasının devamında yer alan
TCDD Hizmet Alanında 32.000 m2,
garın arkasındaki taşıt köprüsü ile
Tepe Natilus arasındaki planlanan
ticaret alanında da 222.000 m2
ve garın güneyinde yer alan eski
“Et ve Balık Kurumu” arazisine de
8.500 m2 olmak üzere inşaat alanı
oluşturulması öngörülmektedir.
Gar binasının ise fonksiyonu
değiştirilerek alt katına gar, üst
katlarına ise konaklama fonksiyonu
önerilmektedir.
Bölgenin yapılaşmış alanı yalnızca
eski eserler ve cami tesisinden
oluşmakta iken, yeni plan ile
bölgede yüksek oranda yapılaşma
öngörülmüş ve kamu mülkü özel
mülke konu edilmiştir. m
l
BiR YAZI...
Kimin kenti?
Cihan Uzunçarşılı Baysal, Radikal İki, 29.07.2012
Kamusal alanlar olarak meydanlar,
cadde ve sokaklar, parklar, kıyılar,
hatta mahalleler, belirli bir
düzenleme ve kontrol dışında,
cinsiyet, sınıf, dil, din, etnik köken,
yaşam tarzı fark etmeden, halktan
tüm kesimlerin kullanımlarına
açıktır.
Tarihsel
olarak
da
kullanıcılardan herhangi birine
özgü talep ve gereksinimlere
göre tanzim edilmedikleri gibi
tam aksine herkesçe erişilebilir
mekanlardır. Herhangi bir kentin
demokrasiyle imtihanı, kamusal
alanlarının genişliği veya darlığında
ya da kentsel politikalar sonucu,
kamusal alanlarının genişletilmesi
veya
daraltılmasında
başlar.
Kamusal alanlar, her sınıftan
insanın birbiriyle ve elbette
“öteki” ile rastlaşma, temas,
paylaşma mekanları olabildiğince
o kent çoğulcu, toplanma, itiraz,
muhalefet mekanları olabildiğince
de demokratiktir.
Bugün tüketim ve tüketicilik
değerleri ile mülk edicilik
üzerinden şekillenen neoliberal
etik
kuşatması
altındaki
kentlerde, kamusal alanların
kullanım değerlerinin değişim
99
değerlerine kurban edilişlerini
yaşıyoruz.
Elimizi
kolumuzu
sallayarak gittiğimiz, bu kentte
yaşıyor olmanın nimetlerinden
gördüğümüz, keyifle kullandığımız
kamusal alanlar her geçen gün
daralırken, varolanlara erişim de
giderek sınırlanıyor. AVM’leştirilen,
özelleştirilen
ve/veya
lüks
projelere açılarak soylulaştırılan ve
pahalılaşan, dolayısıyla erişilmez
kılınan kamusal alanlar, neoliberal
kentsel düzende, %99’a değil,
%1’e yönelik tasarlandıkları için
alanların kamusallığı da anlamını
yitiriyor. Görünen köy, David
Harvey’in
adlandırmasıyla,
“insanların
demokrasisi”
yerine “paranın demokrasisi”.
Kentlerini sermayeye pazarlama
yarışındaki yönetimler, kentin
kullanıcıları olarak alt ve orta-alt
gelir grupları başta olmak üzere,
emekçiler ve öğrencileri, kısaca
tüketemeyenleri gözden çıkartmış,
üst gelir grupları, varsıl turistler
ve küresel sermayenin arzu ve
ihtiyaçları doğrultusunda kentler
inşa ediyorlar...
Paranın demokrasisi tarafından
birer ikişer zaptedilerek elimizden
alınan
mahalleleri,
kentsel
mekanları, kamusal alanları ve son
kertede tüketilecek koskocaman
bir metaya dönüşecek kentin
kendini geri kazanıp ‘kent hakkı’nı
tesis etmek için, başta Taksim,
Haydarpaşa, Galata olmak üzere
tüm kamusal alanları, yıkım tehdidi
altındaki mahalleleri, pikniklerle,
şenliklerle,
toplantılarla
doldurmanın zamanıdır şimdi. Ve
öyleyse olta atma zamanıdır şimdi
tüm sahillerden. m
Görseller
1.bugun.com.tr
2.bianet.org
3.internethaber.com
4.erkanciner.blogspot.com
5.mutlukent.wordpress.com
6.emlakwebtv.com
7.sabah.com.tr
8.uludagsozluk.com
9.metrosfer.com
10.uludagsozluk.com
11.kentvedemiryolu.com
12.milliyet.com.tr
13.Haydarpaşa Gar, Kadıköy Meydanı ve
Çevresi KANİP
14.umuttolgaozcivan.blogspot.com
100
EYLÜL 2012
05
1
01
Haydarpaşa’da çıkan yangının
üzerinden 2 yıl geçmiş
olmasına rağmen kalıcı
onarımı yapılmayan binanın
çürümeye başladığı açıklandı
(Taraf).
Poyrazköy-Garipçe
arasına inşa edilecek
3. Köprü’nün sondaj
çalışmaları başladı.
Sondaj çalışması devam
ederken diğer taraftan
çam ağaçlarının
kesimine başlandı
(Radikal).
03
ŞPO İstanbul Şubesi Boğaziçi siluet
alanında kalan, Üsküdar’daki lüks
konut alanları hakkında açıklama yaptı:
“Şehrizar konaklarında süregelen
hukuksuzluk!”
2
3
09
Başbakan R. Tayyip Erdoğan son 10 yıldır iktidarda
değilmişçesine: “Allah göstermesin deprem
olduğu zaman İstanbul’un bedeli 5 milyon. Ama
evel Allah bunları aşacağız.” (Taraf)
101
EYLÜL 2012
4
16
Anadolu yakasına yeni siluet geliyor manşeti ile Haydarpaşa Port
planlarının Kadıköy bölgesine dair olanlarının İBB Meclisi’nce
onaylandığı açıklandı (Radikal).
20
24
ŞPO İstanbul Şubesi Maltepe
İlçesi muhtelif parsellere ilişkin
KANİP ve KAUİP’e itiraz etti.
5
Sulukule’de yaşayan
Roman vatandaşların
Fatih Belediyesinin
gerçekleştirdiği
yenileme projesi
sebebiyle yerlerinden
olması ve mahkeme
sonucu alınan projenin
iptali ve yürütmenin
durdurulması kararırının
ardından Sulukule Roman
Kültürünü Geliştirme
ve Yaşatma Derneği:
“Fatih Belediyesi ve
TOKİ’ye dava açacağız”
açıklamasında bulundu
(Cumhuriyet).
6
102
OKMEYDANI
7
OKMEYDANI
Okmeydanı, İstanbul’un Kağıthane
ve Şişli ilçelerine bağlı bir semt
olup, adı Fatih Sultan Mehmet’in
bu bölgede okçuluk müsabakaları
için kurdurduğu ok meydanı ve
okçuluk tekkesinden almaktadır.
Yakın komşuluğundaki caddelerde
uzun mesafelere atılan okların
düştüğü yerleri belirlemek için
dikilmiş menzil (nişan) taşları
vardır. Fatih Sultan Mehmet
Vakfı’na ait olup, 1950’li yıllara
kadar açık alan olarak korunmuş
bir bölgedir. Okmeydanı ve çevresi
97.478 m² alanıyla 1961 yılında
Gayrimenkul Eski Eserler ve
Anıtlar Yüksek Kurulu tarafından
inşaata müsaade edilmeyecek
bölge ilan edilmiş, 10 Ocak 1976
tarihli ve 8885 numaralı kararla
tarihi sit alanı olarak belirlenmiştir.
13 Mart 1986’da ise, İstanbul
2 Numaralı Kültür Varlıklarını
Koruma Bölge Kurulu 13.03.1986
gün ve 2047 sayılı kararında
planlama alanındaki 14 bölgenin
yeşil alan olmasına karar vermiştir.
Yeşil alan olarak belirlenen ve
menzil taşlarıyla çevrili alanın
hiçbir şekilde iskana açılamayacağı
ve açık hava müzesi olarak
korunması kararlaştırılan bölge
hakkında verilen kararlar; yaşanan
hızlı göç ile başlayan yapılaşma
sürecine
engel
olamamıştır.
Okmeydanı’nda yaşanan tapu ve
mülkiyet sorunlarını çözmek adına
birçok girişim olmuş, fakat başarılı
olunamamıştır. m
l
Tarihlerle OKMEYDANI
BÖLGESinin DÖNÜsÜMü
l
l
l
l
29 Haziran 2001
madde ile eklendi (4706 sayılı
Hazineye Ait Taşınmaz Malların
Değerlendirilmesi
ve
Katma
Değer
Vergisi
Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun’un geçici 4. maddesidir.
Bu maddeye 5739 sayılı kanunun
25. maddesiyle eklenen Ek fıkra
ile bu madde kapsamında Hazine
adına tescil edilen taşınmazların,
geçici 4. maddenin 1. fıkrasında
belirlenen usule göre tespit
edilecek bedel üzerinden ilgili
belediyelere devredileceği hükme
bağlandı). Kanunun geçici 4.
maddesinde yer alan hüküm
gereğince mülkiyetin bölgede
yaşayan kullanıcılara devredilmesi
hakkı tanındı. İstanbul 2 Numaralı
Kültür Varlıklarını Koruma Bölge
Kurulu 13.03.1986 gün ve 2047
sayılı kararında belirttiği yeşil
alan olmasına karar verdiği 14
bölge dışındaki parsellerin Vakıflar
Genel Müdürlüğü’nden Hazine’ye
devredilmesine ilişkin protokol
yapıldı.
4706 sayılı Hazineye Ait Taşınmaz
Malların Değerlendirilmesi ve
Katma Değer Vergisi Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun
29.06.2001
tarihinde
onaylandı.
15 Eylül 2010
Bölgede
yaşanan
mülkiyet
sorunlarının çözümünü sağlayan
hüküm 2003 yılında Geçici 4.
Okmeydanı bölgesi sit sınırları
İstanbul 2 Numaralı Kültür
ve Tabiat Varlıklarını Koruma
Bölge Kurulu’nun 15.09.2010
03 Temmuz 2003
103
tarihli kararı ile belirlendi. Söz
konusu karar ile tespit edilen
14 bölge tarihi sit alanı, geriye
kalan alanlar ise etkileşim geçiş
sahası olarak tanımlanmış olup,
İstanbul 2 Numaralı Kültür ve
Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge
Kurulu’nun kararı ardından İBB
eliyle bölge için yaklaşık 160
hektar alanı kapsayan imar planı
hazırlandı.
Mevcutta bölgede yaşayan yaklaşık
80 bin kişi ile 25 bin bağımsız
birim bulunmaktadır. Mevcut
kullanıcıların
koruma
amaçlı
imar planı sonrası tekrar bölgede
yaşamlarına devam edebilmeleri
amacıyla plan notlarına özel
hükümler getirilmiştir. Koruma
amaçlı imar planında yaklaşık 19
hektar büyüklüğündeki alan tarihi
sit alanı olarak tanımlanırken, bu
alanın yeşil ve açık alan olarak
kullanılması öngörülmüş ve ok
ve menzil taşlarının sergilemesi
amacıyla boşaltılmıştır. Mevcutta
tarihi sit alanı sınırları içerisinde
yaşayan yaklaşık 20 bin kişinin
uygulama
sonrası
planda
belirlenen
konut
alanlarına
taşınması
kurgulanmaktadır.
Okmeydanı’nda
bulunan
imalathaneler ise plan kararları
ile
kaldırılmaktadır.
Beyoğlu
Belediyesi’nin semt konağında
oluşturduğu
koordinasyon
merkezinde 60 halk toplantısı
gerçekleştirmiş olup; planlama
süreci, uygulama sonuçları ve
hedeflenenler bölge kullanıcıları
ile paylaşmıştır.
12 Ocak 2012
Okmeydanı
Bölgesi
1/5000
ölçekli Tarihi Sit Alanları Koruma
Amaçlı ve Etkileşim Geçiş Sahası
Nazım İmar Planı İBB Meclisi’nin
12.01.2012 tarihli kararı ile uygun
bulundu.
24 Mart 2012
“Okmeydanı Kentsel Dönüşüm
Projeleri” toplantısına katılan
mahalleli ŞPO İstanbul Şubesi
Yönetim Kurulu üyeleri tarafından
bilgilendirildi.
02 Mayis 2012
CHP İlçe Başkanlığı tarafından
organize edilen Afet Yasası
hakkında bilgilendirme toplantısı
ŞPO İstanbul Şubesi ve mahalle
derneklerinin
katılımıyla
gerçekleştirildi.
02 Haziran 2012
l
Okmeydanı mahalle derneklerinin
talebi üzerine ŞPO İstanbul
Şubesi tarafından Afet Yasası
hakkında bilgilendirme toplantısı
düzenlendi.
24 Temmuz 2012
4 Numaralı Kültür Varlıklarını
Koruma
Bölge
Kurulu
toplantısında, Okmeydanı KANİP
itirazları ilgili meslek odalarının
katılımı ile görüşüldü.
13 AGustos 2012
İstanbul 2 Numaralı KVKK’ca uygun
bulunan nazım imar planı 13.08.2012
tarihinde İBB Başkanlığı’nca onaylandı.
8
104
28 AGUstos 2012
Okmeydanı KANİP toplantısı
Belediye, plan müellifleri ve
meslek odalarının katılımı ile
gerçekleştirildi.
l
BiRKAÇ YAZI...
Okmeydanı artık planlı
Zeynel Yaman, Sabah, 13.01.2012
l
12 Ekim 2012
Okmeydanı Bölgesi 1/1000 ölçekli
Tarihi Sit Alanları Koruma Amaçlı ve
Etkileşim Geçiş Sahası Uygulama
İmar Planı İBB Meclisi’nin
12.10.2012 tarihli kararı ile uygun
bulunarak İstanbul 2 Numaralı
Kültür Varlıkların Koruma Bölge
Kurulu’na iletildi.
04 Kasim 2012
Okmeydanı
KAUİP
hakkında
mahalleliyi
bilgilendirme
toplantısı plan müellifleri ve
meslek odalarının katılımı ile
gerçekleştirildi.
Okmeydanı
halkının gerçekleştirdiği toplantıda
haklarının garanti altına alınmasını
isteyen mahalleliler, belediyenin
kendilerine yazılı taahhütname
vermesi gerektiğini belirttiler.
17 Aralik 2012
İstanbul 2 Numaralı KVKK’ca
uygun bulunan Okmeydanı Bölgesi
1/1000 ölçekli Tarihi Sit Alanları
Koruma Amaçlı ve Etkileşim
Geçiş Sahası Uygulama İmar Planı
17.12.2012 tarihinde İBB Başkanlığı
tarafından onaylandı. m
Büyükşehir
Belediye
Meclisi,
mülkiyet sorunları yaşanan tarihi
Okmeydanı’nın planını onayladı
Büyükşehir
Belediye
Meclisi
Beyoğlu ve Şişli ilçelerini kapsayan
Okmeydanı Tarihi Sit Alanı Koruma
Planı’nı oyçokluğuyla kabul etti.
Fatih Sultan Mehmet tarafından
vakıf arazisi olarak belirlenen tarihi
Okmeydanı’na 1940’lı yıllardan
itibaren yerleşen vatandaşların
mülkiyet ve yerleşim sorunlarının
çözülmesi için plan hazırlandı.
Planlama
Müdürlüğü’nün
hazırladığı plan İmar ve Bayındırlık
Komisyonu’na sunuldu. Komisyon
tarafından hazırlanan raporda
verilen bilgiye göre, 1961 yılında
Gayrimenkul Eski Eserler ve Anıtlar
Yüksek Kurulu tarafından inşaata
müsaade edilmeyecek alan ilan
edilen bölgenin, 1976 yılında SİT
alanı olarak belirlendiği belirtildi.
Ayrıca Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne
ait arsalar 2914 adet arsa, Hazine
arsalarıyla takas edilerek tescil
edildiği ifade edildi. Buna göre
satışa
sunularak
mülkiyete
kavuşturulacak arsaların üzerindeki
binalar imar planı olmaması
nedeniyle yeniden inşa edilemedi.
14 Tarihi Bölge
Planlama Müdürlüğü tarafından
Koruma Kurulu’na 26.08.2010
tarihinde
gönderdiği
yazıyla
bölgede korunması gerekli alanlara
açıklık getirilerek belirlenmesi
talebinde bulundu. 2 Numaralı
Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma
Kurulu da 160 hektar alanı içeren
Piyalepaşa, Kaptanpaşa, Fethipaşa
ve Keçecipiri mahalleleri sınırları
içerisinde 14 bölge ve mezarlığın
etrafı çevrili kontrollü girişi olan
açık hava müzesi kurulmasına karar
verdi. Kurul, sanat değeri açısından
önemli nişan taşlarının açık hava
müzesine taşınmasına, taşınan
taşların yerine replikalarının (tıpkı
yapım) yerleştirilmesine, yerinde
kalacak taşlarla etraflarının birlikte
düzenlenerek parmaklıklar ile
çevrilerek muhafaza edilmesine,
taşların rölöve, restitüsyon ve
restorasyon projelerinin en geç
1 (bir) yıl içinde Kurula iletilmesi
şartıyla Büyükşehir Belediyesi’ne
gönderdi. Planın hazırlık sürecinde,
ilçe sivil toplum kuruluşları ve
belediyelerle ortak toplantılar
düzenlenerek fikir alındığı belirtildi.
Tüm aşamalar tamamlandıktan
sonra belediye meclisi planı
oyçokluğuyla
kabul
edilerek
onaylandı. Yeni plan sayesinde
ilçede imara uygun binalar imar ve
iskana kavuşabilecek.
105
‘50 Yıllık Korku Bitti’
Belediye Meclisi’nde söz alan,
Beyoğlu Belediye Başkanı Ahmet
Misbah Demircan, Okmeydanı’nda
50 yıllık hasretin sonlandığı gün
olduğunu belirterek “Bugüne
kadar vatandaşımız hep yıkım
olacak korkusuyla bekledi. Çünkü
elinde ne tapusu ne imar planı
vardı. Bugün tapusu garanti altına
alındı. İçindeki korku sona erdi”
dedi. m
OKMEYDANI: Yerel halk için
dayanışmanın, egemenler
için rantın meydanı
tarafından ağırlaştırılarak, bir taşla
iki kuş vurulmaya çalışılıyor.
BirGün, 01.07.2012
Bu rant projelerinin nasıl işlediğini
‘Kentsel dönüşüm’, Türkiye’de daha iyi anlayabilmek için önce
bir yandan rantsal bölüşüm, öte Okmeydanı halkının gelinen durumu
yandan yoksul halkın barınma anlattığı aşağıdaki metni okumak,
hakkını da elinden almak şeklinde ardından Okmeydanı Çevre Koruma
kullanılmaya
devam
ediyor. Derneği Başkan Yardımcısı Rüstem
Şehircilik literatüründe kentlerin Karakuş’un sözlerine kulak vermek
daha güvenilir bir hale getirilmesi gerekiyor. Önce söz Okmeydanı’nın
için yapısal değişiklik anlamına gerçek sahiplerinde.
gelen
‘kentsel
dönüşüm’, Okmeydanı’nda Neler Oluyor?
Türkiye’de bir yandan rantsal Okmeydanı Sakinlerinin
bölüşüm, öte yandan yoksul halkın Cevapları:
barınma hakkını da elinden almak Yıllar önce fahiş fiyatlarla satın
arsalarımız,
şimdiki
şeklinde kullanılmaya devam aldığımız
yöneticiler
tarafından
“tapu
veriliyor”
ediyor. Özellikle İstanbul’da yoğunlaştırılan gerekçesiyle bize bir kez daha satılıyor.
bu projeler, Okmeydanı gibi birçok Hem de emlak vergi değerlerinin iki
muhalif yapının ve birlikteliğin misli gibi yüksek bir fiyatla!
hak
sahibi
olduğu
ilçelerde
egemenler Yöneticilerin,
olduğumuz
arsalarımızı
bize
9
yüksek fiyatlarla bir kez daha
satma
kararı
vermelerinin
arkasında yatan neden bizi işgalci
olarak kabul eden zihniyetleri ve
tapu hakkımızı ranta dönüştürme
gayretleridir.
Öte yandan, birkaç defa yıkıp
yeniden yaptığımız evlerimizi bir
kez daha yıkıp yeniden yapması
için bizi müteahhitlere teslim
eden bir plan yapıyorlar. Beyoğlu
Belediye Başkanı üç ay boyunca
Okmeydanı halkını bu plana ikna
etmek için toplantılar yaptı ve
neredeyse cennet vaat etti.
Yeni planla Okmeydanı bir tarla
haline
getiriliyor;
caddeler
ve sokakların yerleri yeniden
belirleniyor.
Tapular hisseli olduğu ve yapılan
plan büyük parsellere bina
yapma zorunluluğu koyduğu
106
için kimse kendi arsası üzerine
(bağımsız olarak) kendine ait bina
yapamayacaktır.
Bu uygulama Belediye Başkanı’nın
söylediğinin
aksine
kendi
istediğimiz ve uygun olduğumuz
zamanda başlamayacaktır. Planda
caddelerin ve sokakların yerleri
değiştirildiği için merkezi bir
kararla (TOKİ ya da Belediye)
aynı anda başlayıp bitirilmesi
gerekecektir.
Bu
dönüşümün
yetkililerin
söylediği gibi bizi mağdur
etmeyecek bir dönüşüm mü yoksa
bundan önceki örneklerde olduğu
gibi (Sulukule, Tarlabaşı) güzel
sözlerle başlayıp hüsranla biten
ve bir kısmımızın bulunduğumuz
yerden uzaklaştırılacağı, büyük
müteahhitlere rant alanı açacak
olan bir dönüşüm mü olacağı
hususu
Okmeydanı
halkının
kafasını karıştıran bir durum.
Belediye
başkanı
kendisinin
söylediği kadarıyla yaklaşık on
bin kişiyle yüz yüze görüşmeler
yaptı. Bu görüşmelerde halka
hiç kimsenin mağdur olmayacağı
vadinde bulundu. Bunu bütün diğer
kentsel dönüşüm örneklerindeki
dönüşüm
propagandacılarının
yaptığı gibi çok güzel sözlerle yaptı.
Bu toplantıların halkı ikna etme
konusunda çok büyük etkisi oldu.
Ancak toplantılarda konuşmaların
kayıt altına alınmasına müsaade
etmemesi, semtteki sivil toplum
örgütü temsilcilerinin sorularına
açıklayıcı cevaplar vermek yerine
onları azarlayan ve kötüleyen
bir üslup kullanması kafaların
karışmasına neden oldu.
Şimdi insanlar soruyor; ‘Eğer
yapacağınız
dönüşüm
halkı
mağdur
etmeyecekse,
bunu
ifade eden sözlerinizin kayıt
altına alınmasına neden izin
vermiyorsunuz?
Kameralarını
neden ellerinden alıyorsunuz?
Neden farklı sorular soran
insanlara bu kadar sert davranıp
soru sordurmuyorsunuz?’
Bu soruların yanı sıra bu güne
kadar AKP eliyle yapılan kentsel
dönüşüm
uygulamalarının
nerdeyse tamamında halkın büyük
çoğunluğunun mağdur edilmiş
olması, bu uygulamalarda halkın
yararına örnek bir dönüşümün
olmaması, dönüşümlerin esas
amacının büyük müteahhitlere,
TOKİ ya da belediyelere rant
kazandırmak olduğunun açığa
çıkmış olması, Okmeydanı Halkı’nın
bu dönüşüme güvenmemesine yol
açmaktadır.
Okmeydanı
Çevre
Koruma
Derneği ile Yapılan Röportaj
- Söz konusu dönüşüme karşı ne
yaptınız?
RÜSTEM KARAKUŞ: Dönüşüme
güven duymayan Okmeydanılılar
her görüşten ve her yöreden
insanların oluşturduğu Okmeydanı
Çevre
Koruma
Derneği
öncülüğünde çok sayıda köy ve
sivil toplum derneği temsilcilerinin
katılımıyla geniş bir komisyon
oluşturduk. Okmeydanı Tapu
ve Plan Takip Komisyonu adını
verdiğimiz bu komisyon 24 Mart’
da bir düğün salonunu tıka basa
dolduran bir halk toplantısı yaptı.
Bu sırada toplantılarına bir süre
ara vermiş olmasına rağmen bizim
toplantımızı zayıflatmak için aynı
gün aynı saatte Belediye Başkanı da
çok cılız geçen bir salon toplantısı
yaptı. Bizim toplantımızda halka
iki soru sorduk. Sorulardan biri;
‘Dönüşümden yana mıyız yoksa
değimliyiz?’ diğeri; ‘Hak sahibi
olduğumuz ve yıllar önce fahiş
fiyatlarla satın aldığımız yerlerimiz
bize tapu veriliyor gerekçesiyle
emlak vergi değerlerinin iki misli
fiyatına satılıyor. Bunu kabul
edecek miyiz yoksa etmeyecek
miyiz?’
- Halk bir dönüşüm fikrine
tamamen mi karşı, yoksa
dönüşümün böylesine mi?
R.K: Halkın büyük bir çoğunluğu
Okmeydanı’nda bir dönüşümden
yana olduğunu söyledi. Ancak
bu
dönüşümün
yerinden
dönüşüm olması ve haklarımızın
107
tamamının, yasal güvencelere
bağlanarak garanti altına alınması
kaydıyla. İkinci soruya da yüksek
fiyatlarla satın aldığımız, yıllardır
vergisini ödediğimiz yerlerimizin
halka yine yüksek fiyatlarla
satılmasına karşı çıkıldı. Böyle
bir şey olacaksa bile bunun cüzi
bir miktarda olmasını istediler.
Toplantıda Belediye Başkanı’nın
verdiği sözlerin yazılı taahhüde
dönüştürülmesini isteyen bir karar
alındı. Talep ettiğimiz hususları
içeren bir taahhütname örneği
oluşturularak ozalit haline getirildi
ve Okmeydanı’nın her yerine
asıldı. Ayrıca halkın taahhütname
talebini belediye başkanına bizzat
bildirdim. Ancak o günden bu
yana belediye başkanı ne bir
toplantı yaptı, nede taahhütname
talebimize bir cevap verdi.
Komisyonumuz
önümüzdeki
günlerde taahhütname talebimizi
imzaya
açarak
topladığımız
imzalarla belediye yetkilerine
tekrara başvuracak.
Bu
taahhütname
talebimize
olumlu yanıt verilmediği sürece biz
sözlü olarak cennet vaat etmesine
rağmen bu kentsel dönüşüm
planına
onay
vermeyeceğiz,
haklarımızı savunmak için sonuna
kadar mücadele edeceğiz.
- Bildiğimiz kadarı ile daha öncede
Okmeydanı ile ilgili bir planı iptal
ettirmişsiniz, bu nasıl oldu?
R.K: Hatırlattığınız iyi oldu. Biz
1985 yılında yapılan Okmeydanı
İmar Islah Planı’nın savunucusu
olduk.
Bütün
eksikliklerine
rağmen,
Okmeydanı’nda
yapılaşmaya izin veren o zamanki
belediye yetkililerine bu plana
uygun davranılması için ısrarlı
taleplerde
bulunduk.
Ancak
henüz onaylanmadığı için bu
planı hayata geçirmek için hiçbir
çaba göstermediler. Planı 1998 de
onayladıklarında Okmeydanı’nda
yapılaşmayan boş yer kalmamıştı.
Artık bu plan Okmeydanı’na
uymuyordu. Uygulanması halinde
bir yıkım planı haline gelecekti. O
yüzden RT Erdoğan döneminde
onaylanan
bu
plana
karşı
verdiğimiz birlerce insanın katıldığı
mücadele ve ileri sürdüğümüz
gerekçeler idare mahkemesi
tarafından haklı bulundu ve plan
iptal edildi.
Şimdiki
yöneticilerin
bunu
bir uyarı olarak görmelerini,
plan gibi bizim için hayati bir
öneme sahip bir konuda bizim
görüşümüz,
taleplerimiz
ve
rızamız alınmadığı takdirde bunun
hiçbir meşrutiyetinin olmayacağı,
halka rağmen tepeden inme bir
plan olacağı için bunun kolay
kolay hayata geçirilemeyeceğini
bilmelerini isteriz.
- Geçtiğimiz günlerde Afet Yasası
meclisten geçer geçmez siz hemen
bir eylemli basın açıklaması
yaptınız, katılım ve tepki nasıldı?
R.K: Afet yasası bütün diğer
hak gasplarının yanı sıra bizim
için 2981 sayılı Gecekondu
Kanun’dan kazandığımız bütün
haklarımızın
geri
alınmasını
sağlıyor. O yüzden komisyonumuz
henüz cumhurbaşkanı tarafından
onaylanmadan
alelacele
bir
eylem örgütleme kararı aldı.
Birkaç günde hazırlık yapılması
ve duyurulmasına, üstelik yaz
sıcağına rağmen bin kişinin
katılımıyla gerçekleştirdiğimiz bir
eylem oldu. Afet yasası henüz
yeterince anlatılmış ve halk
tarafından anlaşılmış bir yasa
değil. Söz konusu eylemi kentsel
dönüşüm ve tapu meselesi başlığı
altında yapmış olsaydık çok daha
büyük bir katılım olacaktı. Çünkü
Okmeydanı halkı kendisiyle ilgili
kritik durumlarda binlerce insanın
katıldığı mitingler yapan ve
düzenlediği toplantılara salonlara
sığmayacak kadar insanın katıldığı
bir duyarlılığa sahip olduğunu hep
göstermiştir.
108
10
Okmeydanı nasıl
dönüsecek?
Elif İnce, Radikal, 24.09.2012
Beyoğlu
Belediyesi,
yıllardır
üzerinde çalıştığı, 4 mahalleyi
kapsayan Okmeydanı Kentsel
Dönüşüm
Projesi’nde
bitiş
çizgisine yaklaştı. Belediye Başkanı
Ahmet Misbah Demircan, 21 Eylül
Cuma günü belediye meclisini
‘olağanüstü’ bir toplantıya çağırdı.
Gözlemci
olarak
katıldığımız
toplantının tek gündem maddesi
Okmeydanı dönüşüm projesinin
1/1000 ölçekli - yani en detaylı planlarıydı. Son 2 yıldır her gün bu
proje üzerine çalıştıklarını belirten
Demircan toplantıyı açarken “Kız
istendi, artık nikah masasındayız”
dedi.
Olağanüstü toplantı, CHP’li meclis
üyelerinin planı incelemek için ek
süre istemeleri sebebiyle karara
bağlanmadan sonuçlandı. Haftaya
meclisten geçmesi beklenen plan,
100 bine yakın Okmeydanı sakinini
etkileyecek.
Proje nereleri kapsıyor?
Yaklaşık 1 milyon 650 bin
metrekarelik bir alana tekabül
eden proje Piyalepaşa, Fetihtepe,
Kaptanpaşa
ve
Keçecipiri
mahallelerini kapsıyor. Şu anda
bölgenin yaklaşık 800 dönümü
üzerinde dağılmış 4 bin 500 dükkan
ve 5 bin 300 bina var. Bölgede resmi
rakamlara göre 80 bin, tahminlere
göre 100 bin civarında kişi yaşıyor.
Okmeydanı’nda yenilenecek alan,
20 bin metrekarelik alanda yapılan
Tarlabaşı yenileme projesinin 80
katına denk geliyor.
Neler yıkılacak?
Projeye göre binaların tümü
yıkılacak. Planda burası 1. Derece
Deprem Bölgesi olduğu için
hassas jeolojik etütlerin yapılması
gerektiği belirtilmiş. Bazı alanlar
‘önlemli’ olarak belirlenmiş, E 5
karayolunun ve Çevre Yolu’nun
bulunduğu kesim ise ‘yerleşime
uygun değil’ kategorisinde. İBB’nin
verilerine göre buradaki ‘orta
durumda’ yapıların oranı %61,8,
‘kötü durumda’ yapıların’ oranı
%26,05, ‘yıkık’ yapıların oranı ise
%1,16.
Yıkılan binaların yerine ne
yapılacak?
Okmeydanı, 30 civarında bölgeye
bölünerek bütünüyle yeniden
yapılacak. Şu anda mevcut
inşaat alanı yaklaşık 2 milyon
metrekareyken, yeni projede 3
milyon metrekareye çıkartılıyor.
Projenin çoğu ‘yüksek yoğunluklu’
konut alanlarına ayrılmış, buralarda
8-9 katlı binalar olacak. Plana göre
10 dönüm (hektar) başına düşen
nüfus yüksek yoğunluk alanlarında
1000-1200 kişi arasında olacak.
Bu, oldukça yoğun bir yapılaşmaya
gidileceğinin işareti...
İnşaatları kim yapacak?
Belediye
Başkanı
Demircan
toplantıda “İstenirse belediyemiz
Kiptaş gibi bir şirket kurar. Bu
şekilde
maliyetleri
düşürüp
kiracılara uygun daire verebiliriz”
diyerek
dönüşümü
bizzat
yapmak istediklerinin işaretini
verdi.
Tarlabaşı’nda
olduğu
gibi özel şirketlerle işbirliğine
gidilmesi de bir ihtimal. Örneğin
Sütlüce-Örnektepe’deki kentsel
dönüşüm projesini üstlenen,
Amplio firmasının sahibi Alaeedin
Babaoğlu’nun Alman ortağı Erwin
Graebner da basına Okmeydanı’yla
ilgilendiklerini söylemişti.
Bölgenin 50 yıllık tapu sorunu
nasıl çözülecek?
Demircan,
“Okmeydanı’ndaki
vatandaşların 50 yıllık hasreti
sona erecek. Geçmişte tapu tahsis
belgesi alan bütün vatandaşların
109
tapusu elimizde bekliyor” dese
de aslında Okmeydanı halkı için
durum oldukça karmaşık:
Arazinin mülkiyeti ağırlıklı olarak
Vakıflar
Genel
Müdürlüğü
üzerindeyken Hazine’yle (Milli
Emlak) takas edildi. Şimdi Beyoğlu
Belediyesi Hazine’den devraldığı
tapuları 4706 sayılı kanunu esas
alarak vatandaşa satıyor. Bunun
için şu anda halkın belediyeye
müracaat etmesi için çağrı
yapılıyor.
Burada halkın tepkisini çekecek
noktalardan biri satış bedelinin
emlak vergisi rayiç değerlerinin
iki katı olarak belirlenmiş olması.
Bir diğer sorunlu nokta da 2000
yılından sonra yapılan binalarda
yaşayanların
hiçbir
hakkı
olmaması. Düşük gelirli bölgede
kiracılar için hiçbir çözüm önerisi
sunulmuyor. Ayrıca buradaki tekstil
atölyeleri vb. firmaların kapanması
durumunda işsiz kalacak binlerce
kişi için bir plan yapılmamış.
Okçuluk müsabakaları
düzenlenecek
1/1000’lik planla her bölgede
maksimum
yerleşim
alanı
belirlendi.
Bölgenin
tamamı
1976’da tarihi sit alanı ilan edilmişti.
2 Numaralı Kurul, 2010’da bölgenin
içinden 14 parça ayırarak tarihi
sit alanı ilan etti. Planlara göre
bölgedeki ‘Ayak ve nişan taşlarının
tümü buralara taşınacak ve açık
hava müzesi olarak hazırlanacak.
Bu alan okçuluk çalışmaları için
düzenlenecek.’
Okmeydanı sakini ne istiyor?
Okmeydanı sakinlerinin talepleri;
2000 yılı sonrası inşaatlarını
bitirip emlak vergisi ödeyen hak
sahiplerinin de garanti altına
alınması, tapu tahsis belgesi
olmayan konut sahiplerinin emlak
beyannamesi, elektrik, su veya
telefon faturalarının belge kabul
edilmesi ve kiracıların da bölgede
kalması.
%51 ne derse o olacak, ‘Ben
evimi
kendim
yapacağım’
denilemeyecek Belediye Başkanı
Demircan dönüşüm için bölgedeki
hak sahiplerinin %51’inin onayının
yeterli sayılacağını, %49 istemese
de projenin yapılacağını söyledi.
Plana büyük parsellere bina yapma
zorunluluğu koyulacak ve tapular
hisseli verileceği için kimse kendi
arsası üzerinde, bağımsız olarak
inşaat yapamayacak.
‘Yerinde dönüşüm’ gereği herkesin
yeni evi ‘kendi bölgesinde’ olacak,
yalnızca sit alanı olan 14 bölgede
hak sahipleri, ‘bölgelerine en
yakın yüksek yoğunluklu konut
alanlarına’ gidecek.
‘Kendi evimizi yeniden satın
alacağız’
Okmeydanı
Çevre
Koruma
Derneği Başkanı Ali Çetkin:
“4706 sayılı kanun bizleri mağdur
edecek. Yasa, emlak vergi değeri
üzerinden rayiç fiyata satışa
izin verirken bize arsalarımızı
rayiç bedelin 2 misli fiyatına
satmak istiyorlar. Kanuna göre
iki
taksiti
ödeyemeyenlerin
sözleşmesi feshedilerek arsası
elinden alınacak, satış bedelinin
%10’u Hazine’ye kalacak. Üstelik
sonunda alacağımız, hisseli tapu.
Yani arsamızın yeri ve kaç ortaklı
bir parselde payımızın olacağı
sonradan belli olacak. Burada
işsizlik ortalamanın kat kat
üzerinde. Çalışanlar asgari ücretli,
birçok insan emekli. Biz zaten
buraları yıllar önce fahiş fiyatlara
satın aldık, vergilerimizi yıllarca
verdik. Üstelik 1983’te tapu
tahsis belgeleri verilecek dendi ve
herkes Ziraat Bankası’na 2 bin lira
verdi. Şimdi neden bir daha para
veriyoruz?’’ m
Görseller
1.felektenbiromur.blogspot.com
2.t24.com.tr
3.hurriyet.com.tr
4.konuthaberleri.com
5.ntvmsnbc.com
6.www.fatihhaber.com
7.emlakkulisi.com
8.openurban.com
9.beyoglugazetesi.com.tr
10.okmeydanininsesi.blogspot.com
110
l
EKiM 2012
01
15.08.2012
tarihinde askıya
çıkan Esenyurt
Örnek Mahallesi
Muhtelif Parsellere
İlişkin 1/5000
Ölçekli Nazım İmar
Planı Değişikliği’ne
planın parçacıl bir
anlayışla hazırlandığı
gerekçesiyle ŞPO
İstanbul Şubesi
tarafından itiraz
edildi.
08
Kartal Yakacık Mahallesi Muhtelif
Parsellere İlişkin 1/5000 Ölçekli
Nazım İmar Planı Değişikliği şehircilik
ilkeleri ve planlama esaslarına uygun
olmadığı gerekçesiyle ŞPO İstanbul
Şubesi tarafından yargıya taşındı.
06
Fikirtepe’de 500
bin konutluk
dönüşüm projesi
kapsamında anlaşılan
mülk sahiplerinin
tahliyesine başlandı
(Radikal).
05
11
09
35 ildeki 65 noktada 6 bin 500 konutun
AKP tarafından hazırlanan
yenileneceği kentsel dönüşüm için yıkım
Büyükşehir Belediye Kanununda
çalışmalarına Çevre ve Şehircilik Bakanı Değişiklik Yapılması Hakkında Tasarı
Erdoğan Bayraktar ve İBB Başkanı Kadir
TBMM Başkanlığı’na sunuldu.
Topbaş’ın da katıldığı ülkenin birçok şehrinde
13 yeni büyükşehir belediyesi
eş zamanlı yapılan yıkımlara canlı bağlanılarak kurulmasını öngören ve büyükşehir
Başbakan R. Tayyip Erdoğan tarafından
belediye meclislerine önemli
başlandı.
yetkiler sunan yasa tasarısı 29
il özel idaresinin, bin 591 belde
belediyesinin ve 16 bin 82 köyün
tüzel kişiliğini sona ermesine neden
oldu.
1
13
Esenyurt 1.2.3.4. Etap
ve Esenyurt Kıraç
Çevre ve Şehircilik
1.2.3.4. Etap 1/1000
Bakanı Erdoğan
Ölçekli Uygulama İmar
Bayraktar 35
Planları’na imar hakkı
ilde, 40 noktada
transferi ile donatı
toplam 1000
transferini planlama
civarında konut ve
alanında mümkün
işyerini yıkmaya
kılan ve imar planı
başlayacaklarını
bütünlük ilkesini
açıklayarak,
ortadan kaldıran plan
bunun 20 yıllık
notları değişikliklerine
bir program
ŞPO İstanbul Şubesi
olduğunu
tarafından dava açıldı.
açıkladı.
10
15
1995 yılında
sit alanı ilan
edilen Tarihi
Yarımada’nın
1/1000 Ölçekli
Koruma Amaçlı
Uygulama İmar
Planı Fatih
Belediyesi
tarafından
askıya çıkarıldı.
14
MHP Beyoğlu
Taksim Meydanı
İlçe Başkanlığı
düzenlemelerine
tarafından yapılan
karşı Taksim
ve Okmeydanı
Dayanışması
halkının da
tarafından
katıldığı toplantıda
yapılan basın
Okmeydanı
açıklamasının
Koruma Amaçlı
ardından
İmar Planı anlatıldı.
Cumhuriyet
Caddesi’nde
insan zinciri
oluşturuldu.
111
l
Ekim 2012
31
16
lAKP
iktidarında, bakanlık tarafından 10 yılda 944
imar değişikliği gerçekleştirildi. Çevre ve Şehircilik
Bakanı Erdoğan Bayraktar: “Yerel idareler plan
onama yetkisine sahip olduğu için Türkiye genelinde
yapılan imar planı değişikliği sayısına ilişkin genel bir
bilgi bulunmamakta ancak 3 Kasım 2002 tarihinden
günümüze kadar bakanlık tarafından onaylanan
imar planı sayısı 944 ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı
tarafından onaylana 944 değişikliğin 103’ü İstanbul’a
ait” dedi.
lPark Otel bilirkişi raporu tamamlandı. Raporda;
2011 yılında çıkartılan yeni imar planının
uygulamasıyla Park Otel’in tarihi, doğal çevreye ve
kentsel dokuya olumsuz etki yapacağı belirtildi.
16-17
“6. İstanbul
Buluşmaları”
Yıldız Teknik
Üniversitesi
Oditoryum’unda,
“Afet ve Kentsel
Dönüşüm
Kıskacında
İstanbul ve
Planlama”
ana temasıyla
gerçekleştirildi.
Etkinliği yaklaşık
500 kişi izledi.
19
lŞPO
22
ŞPO İstanbul Şubesi
tarafından dava konusu
edilen Kartal Kordonboyu
1/5000 Ölçekli Nazım İmar
Planı’na dair İstanbul 6.
İdare Mahkemesi tarafından
yürütmeyi durdurma kararı
verildi.
24
Özelleştirme Yüksek
Kurulu tarafından
onaylanan Salı Pazarı
Liman Bölgesi (Galataport)
1/5000 Ölçekli Koruma
Amaçlı İmar Planı Resmi
Gazete’de yayınlandı.
Türkiye Denizcilik
İşletmeleri Genel
Müdürlüğü binasından
Salı Pazarı’ndaki Deniz
Ticaret Odası’na kadar
uzanan 1,2 km’lik alanın
ihalesi böylelikle yeniden
5998 sayılı Belediye Kanunu’nda Değişiklik Yapılmasına gündeme geldi.
İlişkin Kanun’un iptal istemi Anayasa Mahkemesi
tarafından görüşüldü. Mahkeme kanun metninin bir
bölümünde yürütmenin durdurulmasına karar verdi.
18
İstanbul Şubesi tarafından, İstanbul
Finans Merkezi Nazım İmar Planı ve
Uygulama İmar Planı yargıya taşındı. Dava
konusu NİP, 2007 onaylı Revizyon NİP’da
belirlenen sosyal ve teknik altyapı alanlarını
azaltmanın yanı sıra kendi içindeki yapı ve
nüfus yoğunluğunun gerektirdiği sosyal
ve teknik altyapıyı bile karşılayamayan bir
plandır.
lBüyükşehir Belediye Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Tasarı kabul edildi; Şişli
İlçesi’ne bağlı Maslak, Ayazağa ve Huzur
Mahalleleri Sarıyer’e bağlandı.
lÜsküdar Harem Bölgesi ile Haydarpaşa Limanı ve
Geri Sahası Nazım İmar Planı; ŞPO İstanbul Şubesi
ve diğer ilgili kurumlar tarafından eşitlik ilkesi ve
kamu yararına uygun olmadığı gerekçesiyle yargıya
taşındı.
lİstanbul’un 17 ilçesinde askıya çıkarılan 3. Köprü
1/5000 Ölçekli Nazım İmar Planı Değişiklikleri ŞPO
İstanbul Şubesi tarafından yargıya taşındı.
lÜsküdar Büyük Çamlıca Özel Proje Alanı Nazım
İmar Planı ve Uygulama İmar Planı kamuya açık
olması ve korunarak yaşatılması gereken bir alanın,
özel kullanıma (turizm alanı) açılarak yapılaşmaya
maruz bırakılmasından dolayı ŞPO İstanbul Şubesi
tarafından yargıya taşındı.
27
Ulaşım
Koordinasyon
Müdürlüğü’nce
1. etap olarak
başlanan
çalışmalarda
Anadolu
ve Avrupa
yakasında
18’er kilometre
olmak üzere,
toplamda 36
kilometrelik
bisiklet yolu
hizmete alındı.
30
29
Taksim Meydan
düzenlemeleri
kapsamında
tünel inşaatları
için ilk kazma
Zambak Sokak’a
vuruldu.
3. havalimanının Eyüp
ve Arnavutköy ilçe
sınırları içerisinde
yer alacağı kamuoyu
ile paylaşıldı. Konu
hakkında ŞPO İstanbul
Şube Başkanı Tayfun
Kahraman: “Amaç yeni
yerleşim” dedi.
112
l
l
SALIPAZARI Limani ve çevresi | GALATAPORT
Çeşmesi,
Nusretiye
Camii,
Nusretiye Saat Kulesi, Tophane-i
Medrese-i Amire Binası, Sokullu
Camii gibi eserlerle aynı konumda
olup İstanbul siluetinin önemli bir
parçasıdır. m
l
TARIHLERLE GALATAPORT
17 subat 1995
l
2
GALATAPORT-SALIPAZARI
LiMAN ALANI
l
Salıpazarı Liman Alanı’nda yük
ve yolcu taşımacılığı Cenevizler
dönemine kadar dayanmaktadır.
1892 yılında inşasına başlanan
Karaköy (Galata) rıhtımı 1895’te
tamamlanmış, 1910 yılında iki
antrepo ve 1928 yılında 3 antrepo
inşa edilerek 1986 yılına kadar
faaliyetini sürdürmüştür. 1988
yılında Salıpazarı Liman Alanı yük
gemilerine kapatılarak, sadece
yolcu ve kruvaziyer gemilerin
giriş çıkışına izin verilmiştir. Yük
limanı faaliyetleri son eren alanda
antrepolar ve transit ambarlar
uzun yıllar atıl durumda kalmıştır.
Salıpazarı
Liman
Alanı’nın
İstanbul Liman İşleri Müdürlüğü,
01 Ocak 1938’de 3285 sayılı
kanunla kurulan Denizbank Genel
Müdürlüğü, 01 Mart 1952’de 5842
sayılı kanunla kurulan Denizcilik
Bankası T.A.O. bünyesinde ve
son olarak TDİ’ye bağlı ‘İstanbul
Liman İşletmesi’ olarak faaliyetini
sürdürmüştür.
Salıpazarı Liman Bölgesi; Galata
Kulesi, Kılıç Ali Paşa Camii, Tophane
Tophane-Salıpazarı
Turizm
Merkezi, Bakanlar Kurulu Kararı ile
Turizm Merkezi ilan edildi. Böylece
yerel yönetim bu alanda planlama
yetkisini kaybetti.
Karaköy Limanı ve Salıpazarı’nın
arasında kalan yaklaşık 10
hektarlık liman alanının bir “turizm
bölgesine”
dönüştürülmesi
amacıyla
Türkiye
Denizcilik
İşletmeleri
(TDİ)
tarafından
Tabanlıoğlu Mimarlık bürosuna
alanın kentsel tasarım projesi
hazırlatıldı. Projenin kamuoyu
tarafından duyulması özelleştirme
ihalesi ile gerçekleşti.
24 Agustos 2005
Türkiye Denizcilik İşletmeleri
(TDİ),
Salıpazarı-Karaköy
Kurvaziyer Liman Turizm Ticaret
Kompleksi’nin (Galataport) yap-
113
3
işlet-devret modeli çerçevesinde
yapımı için ihaleye çıktı. İhaleye
çıkan proje; kruvaziyer liman
tesisi, en az 1 adedi 5 yıldızlı
olmak üzere uluslararası zincirler
tarafından işletilecek nitelikte 2
adet otel, apart oteller, dükkanlar
vb. satış üniteleri, yeme içme
alanları, sinema, müze vb. eğlence
tesislerinin yapımı ile otopark
kapalı garaj vb. yapılar ve bunlara
ilişkin altyapı ile teknik mahallerden
oluşan turizm merkezinin yapım
ve işletimini kapsamaktaydı. Salı
Pazarı Limanı’nın 49 yıllığına yapişlet-devret modeliyle yapılan
2005’teki ihalesini 3,5 milyar
dolara Global Menkul Değerler’in
sahibi Mehmet Kutman, İsrailli
Ofer Ailesi ve Limak’ın da
bulunduğu Royal Carribean Ortak
Girişimi kazandı.
Bu ihaleden sonra Kadir Topbaş’ın
başkanlığındaki İBB ile ŞPO ayrı ayrı
imar değişikliği yetkisi konusunda
yürütmenin
durdurulması
talebiyle dava açtı. Bu arada Torba
Yasa olarak bilinen yasaya konulan
bir madde ile Özelleştirme İdaresi
Başkanlığı’na kruvaziyer liman
yapımı konusunda imar değişikliği
yapma yetkisi verildi. Ancak bu
maddenin iptali için CHP Anayasa
Mahkemesi’ne iptal davası açtı.
06 Ocak 2006
Danıştay 6. Dairesi, Kültür ve
Turizm Bakanlığı’nın Galataport’ta
‘kruvaziyer yat limanı’ yapımına
ilişkin imar planında değişiklik
yapan işlemi için İBB ile ŞPO
tarafından açılan her iki davada da
‘yürütmeyi durdurma’ kararı verdi.
15 Kasim 2006
ŞPO İstanbul Şubesi tarafından
Galataport Paneli gerçekleştirildi.
18 Kasim 2009
Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın
“Galataport için 2010’da yeni
ihale olacak” açıklamasından
sonra,
Özelleştirme
İdaresi
Başkanlığı:“Yeni
bir
model
bulacağız” dedi.
03 Mart 2010
Özelleştirme İdaresi Başkanlığı
projenin danışmanlık ihalesini
kazanan EFG İstanbul Menkul
Değerler-Mag Mühendislik- İşmen
Hukuk Bürosu Konsorsiyumu ve
Devlet Demir Yolları yöneticileri ile
ilk kez masaya oturdu. Toplantıda
o güne kadar yapılan çalışmalar
hedefler
değerlendirilerek,
proje ekibi tanıtıldı ve 3 yılda
bitirilmesi öngörülen projenin
tutarı belirlendi. Özelleştirme
İdaresi,
Danıştay’ın
dikkat
çektiği imar sorunlarını çözüme
kavuşturdu. Özelleştirme İdaresi
yetkilileri Galataport projesi için
çeşitli kamu kuruluşlarının da
görüşlerini aldıklarını belirterek:
“İhalenin bu yıl tamamlanmasında
kararlıyız. Sağlıklı bir model
ve plan için birçok kurumun
görüş ve önerilerini aldık. Proje
yarışması gündemimizde. Nihai
kararı danışmanlık firmasının
incelemelerinin
ardından
vereceğiz” dedi.
l
12 Nisan 2010
Salı Pazarı Limanı’nda kruvaziyer
liman ile turizm bölgesi inşa
edilmesini öngören projenin tekrar
gündeme gelmesi gayrimenkul
4
114
5
piyasasını
hareketlendirdi.
Bölgedeki mülkler el değiştirme
sürecine girdi; satılığa çıkarılanlar
arttı ve alıcı piyasası hızlandı
(emlakhaberleri.com).
l
22 Nisan 2011
2 girişimci tarafından 20.01.2010
tarihinde Marka Tescil Ofisi
ile
başvurusu
gerçekleşen
“Galataport” markası Türk Patent
Enstitüsü tarafından tescile uygun
görüldü. Danıştay’da ihale iptal
sürecinden sonra Özelleştirme
İdaresi Başkanlığı bir de marka
sorunuyla karşı karşı karşıya kaldı.
İhaleye çıkan projenin adı böylece
“Salı Pazarı Limanı” olarak değişti.
27 Mart 2012
Salı Pazarı Limanı’nın (Galataport)
yeni imar planları Prof. Dr. Cengiz
Can başkanlığındaki İstanbul
2 Numaralı Kültür Varlıklarını
Koruma Bölge Kurulu’nda oy birliği
ile onaylandı.
19 Temmuz 2012
Özelleştirme İdaresi Başkan Vekili
Ahmet Aksu tarafından Galataport
için yeni ihale sürecinin başlatıldığı
açıkladı. Aksu: “Kültür ve Turizm
Bakanlığı ile Anıtlar Yüksek
Kurulu’nun görüşlerini aldık.
Çevreyle uyumlu bir proje ve en
gözde çekim merkezi olacak” dedi.
21 Temmuz 2012
ŞPO İstanbul Şube Sekreteri Akif
Burak Atlar “Galataport onaylanırsa
yine yargı yolunu deneriz.
Daha önceki gerekçelerimiz ve
kazanılmış davalarımız var. Mesleki
açıdan sakıncaları olan bir proje
onaylanırsa elbette yeniden yargı
yolu denenebilir. Konu hakkındaki
görüşlerimiz, itirazlarımız devam
ediyor” açıklamasını yaptı.
115
04 Agustos 2012
İstanbul Ataköy Turizm Merkezi
Kazlıçeşme
Deniz
Turizmi
Tesisleri’nin “1/5000 Ölçekli
Nazım İmar Planı” ve “1/1000
Ölçekli Uygulama İmar Planı”na
MO İstanbul Büyükkent Şubesi
tarafından açılan dava sonucunda,
İstanbul 6. İdari Mahkemesi
tarafından projenin iptali ve
yürütmenin durdurulması kararı
verildi. Konuyla ilgili basında
yer alan haberlerde Zeyport
ile
Galataport
planlarının
benzerliğine dikkat çekerek kente
getirecekleri yoğunluğa yer verildi
(Vatan).
l
24 Ekim 2012
Özelleştirme
Yüksek
Kurulu
tarafından onaylanan Salı Pazarı
Liman Bölgesi (Galataport) 1/5000
Ölçekli Koruma Amaçlı İmar Planı
Resmi
Gazete’de
yayınlandı.
Türkiye Denizcilik İşletmeleri
Genel Müdürlüğü binasından
Salı Pazarı’ndaki Deniz Ticaret
Odası’na kadar uzanan 1,2 km’lik
alanın ihalesi böylelikle yeniden
gündeme geldi.
Salıpazarı
kruvaziyer
liman
alanında, konaklama ve dinlenme
tesislerini kapsayan turizm merkezi
de yer alacak. Ticaret alanında ise
alışveriş merkezleri ve restoranların
inşası planlanmakta. Projede
rıhtım, yeşil alan, kültürel tesis
ve taşıt yolu için de yerler ayrıldı.
İmar planıyla netleşen önemli
bir unsur ise binaların yüksekliği
oldu. Tarihi doku da düşünülerek
projede bina yüksekliği 21,5 metre
olarak belirlendi. Özelleştirme
Yüksek Kurulu, onayladığı imar
planını bilgi ve gereği için İBB ile
Beyoğlu Belediye Başkanlıkları’na
gönderme kararı aldı. m
15 Kasim 2006
Galataport Paneli:
Yorumlarla Galataport
l
Galataport projesinin Mimarı
Murat Tabanlıoğlu: “Bir kere
burası şehirden tamamıyla kopmuş
bir yer, halkın giremediği bir yer,
şöyle bir resim niye çekilmesin?”
diye bir fotomontaj yaptık. Şu
anda esasında İstanbul Modern’in
terasından ilk defa yapılabiliyor.
Eski şehirle buranın, iki yakanın
birbirine bağlanması bizim için
biraz da yetkileri etkilemek için ilk
motivasyondu.”
İstanbul 2 Numaralı KTVK Bölge
Kurulu Başkanı Prof. Dr. Mete
Tapan: Bunlardan bir tanesi bir
plan, burası biliyorsunuz Kentsel
SİT Alanı. Kentsel SİT alanı olduğu
için bize geliyor, vakıa kentsel
sit alanı olmamış olsaydı da bir
alanın bitişiğinde bir tarihi eser
varsa, Nusretiye Camii gibi veya
oradaki Kılıç Ali Paşa olduğu gibi
bize zaten yasa gereği sorulması
gerekli. En önemlisi Beyoğlu’nda
koruma amaçlı bir imar planı
yapılıyor ve burası da onun bir
parçası. Neden bu, bu şekilde
önümüze parça olarak belli bir
bölge olarak geliyor. Çok açık
çünkü buradaki plan yapma yetkisi
belediyenin değil, ilk defa kentsel
sit iken ve aynı zamanda turizm
alanıyken Turizm Bakanlığı’nındı,
daha sonra burası özelleştirmeye
devredilince buradaki plan yapma
yetkisi ve onayı özelleştirmenin
oldu. Biliyorsunuz, ben bundan
15-20 yıl evvel Büyükşehir
Belediyesi’ndeyken de özellikle
bu turizm merkezlerinin ilan
edilmesine karşı olanlardan bir
tanesiydim. Bu karşı olmam turizmi
baltalamak için değil, benim
amacım bir planın bütünlüğünü
bozmamak. Çünkü bir planı bir
yerinden bozarsanız bu plan açıkça
söylüyorum hiçbir zaman dikiş
tutmaz. Onu bütün kalbimle ve
samimiyetimle söyleyeyim; başka
çaresi yok, tabii ki planlar zaman
6
116
içerisinde tadil edilebilirler vesaire.
Siz 1 yıl evvel, 2 yıl evvel yapılmış
bir planı kalkıp ta parça parça
bölmeye kalkarsanız, o plandan
hiçbir şey çıkmaz. Onun için de
Türkiye’de planlara karşı olan bu
sadakatsizlik, Türkiye’nin bugünkü
İstanbul’umuzun
kaosunu
oluşturmuştur; bunu tekrardan
dile getirmek istiyorum.”
MO İstanbul Büyükkent Şubesi
Mücella
Yapıcı:
“Eğrisiyle
Doğrusuyla Galataport” dediğimiz
zaman önce zaten isminden
başlamak lazım. İstanbul için son
zamanlarda geliştirilen her şey bir
nevi “İstanbul portladı” anlamında
gerçekten
Haydarpaşaport,
Galataport, Zeyport, Kuşadasıport
gibi bir “port”lama dönemine
girmiş bulunuyoruz. Belki bu işi
hani “eğrisi porttur” da, “doğrusu
Galata’dır” diye kendimce bir
başlık hazırladım, ama bu port
üzerinde durmak lazım. Gerçekten
mimarımızın da en büyük endişesi
buranın port olmasından dolayı,
ama burası port olmasaydı;
Kıyı Kanunu’na göre oradaki
hiçbir şey yapılamazdı. Port
olduğu için yapılabiliyor, onun
için biz mecburen port kısmına
dayanacağız. Tan Oral İstanbul
için aslında her şeyi söylemiş.
Portlayan ve yükselen İstanbul’da
yeni bir topografya yükseliyor.
Kıyı Kanunu maalesef bir hukuk
kazası sonucu, ana muhalefet
partisi -hep beraber hatırlarsınız,
çünkü sadece partiler dava
açabiliyorlarAnayasa
Mahkemesi’ne götürdük. 3194’ün
9. maddesini kurtardık, ama bu
geçti. Bugün Kıyı Kanunu’muzda
bütün kıyılarımızı çok büyük
kruvaziyer turizmin tehdidine
sokacak bu madde durmaktadır ve
ne uğruna durmaktadır? Sadece
Galataport ve Haydarpaşa uğruna
Türkiye’nin bütün kıyıları ve
koyları şu anda kruvaziyer liman
tehdidi altındadır. Yumurtalık’tan
başlamıştır Mersin’den doğru
devam etmektedir. Geçmiş olsun.”
Galata Derneği Temsilcisi Egemen
Akalın: Dernek olarak “kullanma
maksadı ve fonksiyonu ne olsun?”
diye sorulursa -Galata Derneği ki,
birebir Galata yaşayanlarını temsil
ettiği için sorulması dileğimizdirbu bölgede gerçekten günübirlik
gezinti alanları, kültür merkezleri,
müzeler, çeşitli müzeler sadece
kültür sanat müzesi değil,
çocuklarla ilgili müzeler olabilir.
Çocukların
müzikle,
kültürle
İstanbul’la buluştuğu, İstanbul’u
tanıyacağı,
torunlarımızın
İstanbul’dan mahrum yaşasın
istemiyoruz. Bu gidişle torunlarımız
İstanbul göremeyecek, İstanbul’da
yaşayıp göremeyecek. Bu anlamda
düzenlenebilecek, ama bu geçici
olarak yapılmış binaların içinde,
ama yeni projeler üretilerek
bu
şekilde
kullanılmasını
düşünüyoruz.”
Prof. Dr. Zekiye Yenen (YTÜ
Mimarlık Fakültesi Şehir ve Bölge
Planlama Bölümü): (...) Öğleden
önceki
oturumda
tartışma
kısmında bunun sözü geçti, denildi
ki “Salı Pazarı’nın 1/5 000’lik bir
nazım planı var”. Evet, bir nazım
planı olduğu söylenilebilir yasalara
göre, ama bir plancı olarak bunun
nazım plan olduğunu söylemek
çok zordur. Çünkü bir nazım
plan -biz öğrencilerimize böyle
öğretiyoruz ve öyle olmasını da
arıyoruz- bir kere geri bölgesiyle
beraber hazırlanır. Yani geniş
bir alanı kapsar, ama Salı Pazarı
Turizm Merkezinin nazım planı
sadece kentsel sit alanının aşağı
yukarı 1/30 kadar bir büyüklüğü
bile olmayan 10 hektarlık bir alan
içindir. Bana göre bırakın kenti
bir yana, bu kentsel sit alanının
bile giriş kapısı niteliğindeki bir
alana burada bir mevzi plan
gibi bakılmıştır. Ne arazi kullanış
kararları, ne yoğunluk, ne ulaşım
kademelenmesi ne de plan
notlarıyla desteklenmemiş bir 5000
-evet kağıt üzerinde- vardır, ama
buna 5000 denilmeli midir; bunu
da görüşlerinize açmak istedim.”
117
Şehir Plancı Erhan Demirdizen:
“Burada bir hatırlatma yapmak
istiyorum.
Anayasa
aslında
kıyılarla ilgili iki temel şey
söylüyor. Bir; “kıyı vesair şeridi
kamu yararına kullanılacaktır”,
ikinci olarak da “devletin hüküm
ve tasarrufu altında olacak”
diyor. Bunlar hiç tartışmasız
biçimde çok net, hiçbir yoruma
açık olmayan anayasal hükümler.
Kamu yararı olacak, öncelikli kamu
yararı olacak, devletin hüküm
ve tasarrufunda olacak. Buranın
içersinde Anayasa’da herhangi bir
parantez yoktur. Anayasa’ya göre
çıkartılmış olan Kıyı Yasamızda
da çok net olarak; Anayasa’dan
belki biraz daha ileri giderek,
kıyılarla ilgili herkesin eşitlikle ve
serbestlikle
yararlanmasından
söz ediyor. Bu Kıyı Yasası’nın
temel düzenlemelerinden bir
tanesi diyor ki: “Herkesin eşitlikle
ve serbestlikle yararlanmasına
açık
tutulacak,
muhakkak
devletin hüküm ve tasarrufunda
bulunulacak.
Kamu
yararına
kullanılacak, ama teknik olarak
yapılması sadece kıyıda zorunlu
olan yapılar yapılabilecek”. Az
öncede söylediğim, bunların
içersinde kruvaziyer limanla ilgili
yapılar da dahildir. Liman yapıları,
balıkçılık yapıları, balıkçılıkla ilgili
yapılar, tersane ve böyle teknik
olarak kıyıda yapılması zorunlu
olan kıyıdan başka yerde yapılması
mümkün olmayan yapılar sadece
kıyıda yapılacaktır.”
İstanbul Büyükşehir Belediyesi
Başkan Danışmanı Prof. Dr.
Hüseyin Kaptan: “Bu kıyı kenar
çizgisini kaldıralım, adam gibi
plancılar yetiştirelim, adam gibi
planlar yapalım, kendi kendimizi
böyle Aziz Nesin’in hikayeleri
gibi boşluğa daireler çizip;
bunlar bizi zayıflatan şeyler.
Bu memlekette plancı yoksa
olur. Kendi kimliğimizi, kendi
gücümüzü bilgimizden alalım.
Denizin ortasına da gerekirse şehir
yapalım. Gerekirse planlarımıza
2 km yaklaşma sınırı koyalım.
Bunlar değişik ölçeklerinden, ülke
ölçeklerinden gelen kademeleri
içinde akılla verilecek olan
planlama stratejileri çerçevesinde
kararlar. Artvin, Hopa’da da 800
metre in aşağıya Mersin’de de çek,
Ege’de çek böyle bir mantıksızlık
coğrafyaya ters düşen bilgi.
Orada milletvekilleri bunalmış,
çek şunu “100 metrede bitir”
demiş bir tanesi. Biz yokmuşuz
gibi davranmışlar. Tabii gidersen,
bütün kumsalların ortasına şeyler
yaparsan, denizin içine dolarsan,
plajları da istila ederse, birisi de
çıkar böyle yapar. Her şey böyle bu
kanun işini bırakalım.”
7
8
Serbest Şehir Plancı Tavit
Köletavitoğlu: “Burada kruvaziyer
limanı filan olmaz, burada ne
olur? En fazla İstanbul’un doğru
dürüst adam gibi kruvaziyer
limanı yapılana kadar geçici bir
liman olur. Onu geçici biliriz, adını
koyarız. Ankara da bilir İstanbul da
bilir, Belediye de bilir, herkes bilir
ve herkes seferberlik halinde onun
gerçekleşmesini sağlar. Yoksa
“burası kruvaziyer olsun” deniliyor,
9
118
ama Kıyı Kanunu’nda kruvaziyer
limanını
şöyle
tanımlayalım,
oradan arkadan da dönelim,
bunu yapalım.”
Artık bunları
geçelim, artık Türkiye çok önemli
noktalara geldi. Böyle kıvraklıklarla
İstanbul’un en güzel noktalarından
birini kötü ve hak etmediği kadar
yanlış kullanmayalım, İstanbul’a
yazık etmeyelim.” m
l
Bir Yazi...
Galataport
Nuray Mert, Radikal, 20.09.2005
Biliyorsunuz,
‘Galataport’
adlı korkunç projeyi hayata
geçirmek üzere yapılan ihaleyi,
Tüpraş’ın
özelleştirilmesine
ilişkin
tartışmalarda
öne
çıkan Offer grubu aldı. Tüpraş
özellleştirmesinde önceden satılan
%14.76’lık hisse meselesi epey
konuşuldu, daha da konuşulacak,
muhtemelen satışın iptaline ilişkin
çabalar için çıkış noktası olacak.
‘Offer’ler kimdir, yatırımları turistik
midir, stratejik midir?’ konusu
da ortaya atıldı, ben şimdilik o
konuya girmeyeceğim. Şimdilik en
önemlisi, Galataport projesi için
apar topar özel yasa çıkarılması
mevzusu. Bölgenin imarını kıyı
kanunu ve SİT alanından çıkararak
özel kanunla düzenlemek neyin
nesi? Bu kanunla, Kuşadası’ndaki
Egeport ve İstanbul Karaköy’deki
Galataport projesi kapsamında
ihale alanlar neredeyse her türlü
kısıtlamadan paçayı kurtaracaklar.
İşin detayını, Sabah gazetesinde
(18 Eylül) Mahmut Övür ve
Erdal Şafak köşesinde yazdı,
okumadınızsa, lütfen üşenmeyin
bir göz atın.
AKP, ANAP’ın mirasına sahip
çıkmakta son derece samimi
olduğunu bir kez daha gösteriyor,
Unakıtan’ın deyimiyle, gözünü,
kulağını kapatıp satıyor, önüne
kanun çıkınca, teferruat addedip,
uzun boylu takılmadan değiştiriyor.
Başörtüsü yasağını kaldırmak için
seçmenine ‘Ne yapalım iktidarız
ama muktedir değiliz’ diye
mazeret buluyor, ama iş ihaleye
gelince engel tanımıyor.
Diğer taraftan, ‘muhafazakar’
demokratların neyi muhafaza
etmeye niyetli olduğu belli
değil. Hadi her şeyi bir yana
bırakalım; İstanbul gibi tarihi
bakımdan son derece önemli
bir şehrin çehresi, muhafazakar
bir hükümet tarafından tarumar
edilme tehlikesiyle karşı karşıya.
Karaköy, tarihi yarımadanın tam
karşısında, kendi tarihi dokusu
da son derece önemli bir bölge.
Nedir Galataport projesi? Bu
bölgeyi, ‘kruvaziyer turizmi’ne
açmak!
Projenin
öngördüğü
alan düzenlenmesi gazetelerde
yayımlandı,
görmüşsünüzdür;
turist gemilerinin yanaşacağı liman
ve ona uygun çevre düzenlemesi,
bol miktarda free-shop, vs. Yani,
tarihi dokusu zengin bir yere
yapılacak en büyük kötülük.
Bir de milleti avutmak için, o
bölgedeki cami, çeşme ön plana
çıkacak,
etrafı
temizlenecek
demezler mi? Bırakın dağınık kalsın,
olmaz olsun öyle düzenleme.
Böyle böyle, İstanbul’u Miniatürk
garabetine çevirecekler. Tarihten,
muhafazadan anladıkları bu. Veya
asıl dert para gelsin de, nasıl
gelirse gelsin, ne yaparsa yapsın.
Bu kafada olanların şimdiye kadar
verdikleri zarar yeter. Topkapı’ya
da fiyat biçilse, işletmesini devir
mi edeceksiniz? Sınır nerede?
Memleketin malını haraç mezat
satmaktan, bir de turizmden başka
şey bilmez misiniz? Gidin, turizm
geliri uğruna Güney sahillerini ne
hale getirdiğinizi görün, hele de
mevcut ucuz turizm stratejisiyle,
10 sene sonra, deniz çamur gibi
olacak. Ne çevreye aldıran var, ne
imar düzenlemelerine.
Üç kuruş kazanacağız diye,
güzelim
sahilleri
çöplüğe
çevirenlere kimse ses çıkaramıyor.
Şimdi sıra İstanbul’da! Tek
kaygınız para mı? Öyleyse bile,
119
görgüsüzlüğün alemi yok, İstanbul
tarihi bir değer, becerebiliyorsanız
onu pazarlayın, tarihi yarımada
karşısına, gemiden inip freeshop’lara dalacak turist denilen
dünya görme arsızlarını doldurmak
marifet
mi?
Sakın
kimse,
turizmin öneminden bahsetmeye
kalkmasın, bıktık bu edebiyattan.
Sahi nedir turizm? 10 yıllardır çoğu
müreffeh toplumların gücü yeteni,
dünyayı dört dönüyor da ne oluyor?
Bilgileri görgüleri mi artıyor, farklı
dünyalar tanıyor da, dünyaya bakışları
mı zenginleşiyor? Öyleyse, dünya
açken, sefilken, kan gövdeyi götürürken
kılları kıpırdıyor mu? Yoksa, olan biten,
dünyayı dört dönme açgözlülüğü
değil de nedir? Ekonomimizi, bu
açgözlülükten üç kuruş kazanacağız
hesabına mı ayarlayacağız?
Şehrimizi, tarihimizi, hizmetimizi bu
uğurda sorgusuz sualsiz satılığa mı
çıkaracağız? Turizm denilince neden
akan sular duracak? Bu soruları
sormanın zamanı gelmedi mi?
Galataport’a ilişkin tüm itirazlar son
derece önemli, ama bu vesileyle toptan
turizmi sorgulamakta da fayda var. m
Görseller
1.hurriyet.com.tr
2.sugraphic.com
3.emlak.kanald.com.tr
4.toplumsal.org
5.Salıpazarı Liman Bölgesi KANİP
6.cnbce.com
7.skyscrapercity.com
8.skyscrapercity.com
9.skyscrapercity.com
10.wikimedia.org
10
120
KASIM 2012
04
1
Okmeydanı KAUİP hakkında
mahalleliyi bilgilendirme toplantısı
plan müellifleri ve meslek odalarının
katılımı ile gerçekleştirildi.
Okmeydanı halkının gerçekleştirdiği
toplantıda haklarının garanti altına
alınmasını isteyen mahalleliler,
belediyenin kendilerine yazılı
taahhütname vermesi gerektiğini
belirttiler.
3
12
Haydarpaşa Garı, Kadıköy Meydanı
ve Çevresi Koruma Amaçlı Nazım
İmar Planı askıya çıktı.
08
2
Taksim Gezi Parkı’na
yapımı onay bekleyen
Topçu Kışlası için
kesilecek ağaçların yanı
sıra avlusunda buz pisti
yapılacağı açıklandı.
Projenin mimarı Halil
Onur: “Keşke yarışmayla
tasarlansaydı.”
açıklamasında bulundu
(Radikal).
121
KASIM 2012
27
19
ŞPO İstanbul Şube
Başkanı Tayfun
Kahraman Maslak
1453 adlı konut
projesi hakkında:
“Ormanlar gidiyor.
İstanbul kırmızı
çizgilerine dayandı,
sınırı geçerse kendine
yetemez” (Haber
Türk).
21
4
20
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından hazırlanan
yasa taslağına göre İmar Kanunu’ndaki değişiklikle
ortaya çıkan değer artışından devlet %45 pay alacak.
3. Havalimanı, 3. Köprü ve Çılgın Proje olarak ifade
edilen Kanal İstanbul’un getirdiği değerden alınacak
vergi sadece kentsel dönüşüme harcanacak. Konu
hakkında Başbakan R. Tayyip Erdoğan: “Köşedeki
bakkalı sıkıştırarak vergi alınmaz” dedi (Haber Türk).
Beyoğlu Belediye
Başkanı Ahmet
Misbah Demircan:
“Modern dünyanın
meydanlar için
bulduğu en
isabetli çözüm;
trafiğin yerin
altına alınmasıdır.
Tereddüdü olanlar
internet üzerinden
dünyadaki benzer
meydanlara göz
atabilirler” dedi.
29
Emlak Konut GYO
tarafından düzenlenen
İstanbul Uluslararası
Finans Merkezi’nin
rekreasyon alanı
ihalesini Ağaoğlu aldı.
24
UNESCO Dünya Miras Merkezi
Taksim Dayanışması “Taksim’e
ve ICOMOS ortak heyeti, inşaatı
sahip çık, meydanı boş bırakma!”
devam eden Haliç Metro Geçişi
çağrısıyla basın açıklaması yaptı.
5
Köprü Projesi’ni incelemek için
sonra İstanbul’a geldi. İnşaatı
hızla devam eden köprünün, lTMMOB’a bağlı odalar: “TMMOB Yasasının değiştirilmesiyle, kentimiz,
ülkemiz ve meslek disiplinlerimiz tehdit edilmektedir.”
başta Süleymaniye Camii
lİspanya gezisi sırasında Başbakan R. Tayyip Erdoğan Taksim’e
olmak üzere, UNESCO’nun
6
cami yapılacağını açıkladı ve Çamlıca Camii yarışması sonuçları
Dünya Mirası Listesi’nde
hakkında“Projeler içime sindi” dedi (milliyet.com.tr).
kayıtlı olan Tarihi Yarımada’nın
görüntüsünü bozduğu daha
lYapı Denetim Kanunu’na yeni maddeler ekleneceği iddiaları üzerine ŞPO Başkanı Tayfun
önceki komite raporlarında
Kahraman: “Sevda Tepesi’ne imar izni verilmesi örnek teşkil edecek. Bir kere taviz verildi ama
belirtilmişti (yapi.com.tr).
Boğaziçi’nde yapılaşmaya da izin verilirse 30 yıldır kanunla korunan güzelliğini kaybeder”
(Zaman).
lŞPO Yönetim Kurulu üyesi Gürkan Akgün, R. Tayyip Erdoğan’ın “Taksim’e cami yapılacak”
açıklaması hakkında “Sözde katılımcı yönetim, özde tek adam rejimi” dedi (BirGün).
28
30
122
l
MASLAK 1453 PROJESI
uygulama imar planı henüz
onaylanmadan, İstanbul 1. İdare
Mahkemesi’nin 10.03.2010 tarih,
2010/367 Esas ve 2010/338 karar
numarası ile 1/5000 ölçekli nazım
imar planına ilişkin yürütmeyi
durdurma kararı alındı.
l
01 Haziran 2010
Taşınmaz, TOKİ’ye devredildi.
11 Agustos 2010
lTaşınmaz,
7
l
TARIHLERLE Maslak 1453
1968
Proje alanı 1968’de Askeri Güvenlik
Bölgesi
kapsamına
alınarak
kamulaştırıldı.
21 Mart 2003
askeri tesis inşası olarak belirlenen
bedel karşılığında TOKİ’ye satıldı.
15.06.2009 tasdik tarihli 1/100.000
ölçekli İstanbul Çevre Düzeni
Planı’nda alan, “Askeri Güvenlik
Bölgesi” içerisine alındı.
l
27 Ekim 2009
Projenin bulunduğu 1 ada 145
parsel 21.03.2003 tasdik tarihli
1/5000 ölçekli Ayazağa Revizyon
Nazım İmar Planı’na göre Jandarma
Komutanlığı Askeri Alanı/İç İşleri
Bakanlığı Askeri Alan olarak
gösterildi.
Şişli
Belediyesi
tarafından
27.10.2009 tarihli teklif yazısı ile
İBB’ye gönderilen 1/1000 ölçekli
uygulama imar planında Jandarma
Komutanlığı Askeri Alan/İç İşleri
Bakanlığı Askeri Alan olarak
gösterildi.
Mülkiyeti
Jandarma
Genel
Komutanlığı’nda bulunan arazi,
Şişli
Belediyesi
tarafından
27.10.2009 tarihli teklif yazısı ile
İBB’ye gönderilen 1/1000 ölçekli
2008
10 Mart 2010
11.08.2010 tarih ve
4077 sayılı Başbakanlık Oluru ile
775 Sayılı Gecekondu Kanunu
kapsamında “Gecekondu Önleme
Bölgesi” ilan edildi.
lTaşınmaza
ilişkin hazırlanan
1/5000 ölçekli Ayazağa Gecekondu
Önleme Bölgesi Nazım İmar
Planı ve 1/1000 ölçekli Ayazağa
Gecekondu
Önleme
Bölgesi
Uygulama İmar Planı, 11.08.2010
tarih, 4077 sayılı Başbakanlık
Oluru ile 775 Sayılı Gecekondu
Kanunu’nun 19. maddesi ve
Uygulama Yönetmeliği’nin 59.
maddesi uyarınca TOKİ tarafından
onaylandı. 1/5000 ölçekli Ayazağa
Gecekondu Önleme Bölgesi Nazım
İmar Planı ve 1/1000 ölçekli
Ayazağa Gecekondu Önleme
Bölgesi Uygulama İmar Planına
göre 145 parsel kısmen konut
123
alanı, kısmen park alanı, kısmen
askeri alan, kısmen dini tesis alanı,
kısmen idari tesis alanı, kısmen
ilköğretim tesis alanı, kısmen
özel kreş alanı, kısmen özel sağlık
tesis alanı, kısmen sosyal kültürel
tesis alanı, kısmen yol alanında
kalmaktaydı.
askıya çıkarılan 1/5000 ölçekli
Ayazağa Gecekondu Önleme
Bölgesi Nazım İmar ve 1/1000
ölçekli
Ayazağa
Gecekondu
Önleme Bölgesi Uygulama İmar
Planları 12 Kasım 2010 tarihinde
ŞPO İstanbul Şubesi tarafından
dava konusu edildi.
17 Agustos 2010
16 Eylül 2011
17.08.2010 tarih ve 4185 sayılı
Başkanlık Oluru gereği; TOKİ ile
Emlak Konut Gayrimenkul Yatırım
Ortaklığı A.Ş. arasında satış
protokolü imzalandı.
Taşınmaz 16.09.2011 tasdik tarihli
1/5000 Ölçekli Ayazağa Gecekondu
Önleme Bölgesi Nazım İmar
Planında Emsal:2,20 TAKS:0,55
ve H serbest olmak üzere avan
projeye göre uygulama yapılacak
konut
alanında
kalmaktadır.
Söz konusu plana göre: “Konut
alanlarında belirlenen yapılaşma
emsal değerlerinden kullanılmak
kaydı ile zemin ve üst katlarda
toplam inşaat alanının %20’sinin
bağımsız ticari birimler olarak
kullanılmasına izin verilebilir.
Bu ticari birimler içerisinde iş
merkezi, ofis, büro, alışveriş
merkezleri, çok katlı mağaza, çarşı,
otel, motel, konaklama tesisleri,
sinema, tiyatro, konser salonları,
sergi salonları, moda merkezi,
restoran, kafe, bar, lokanta, gazino
gibi yeme içme üniteleri, yönetim
binaları, banka, finansal kurumlar,
apar konut rezidans kullanımları
yer alabilir. Bu alanlarda ilgili
kurumların görüşleri alınarak
özel eğitim, özel kreş, özel sağlık
Eylül 2010
TOKİ iştiraki Emlak Konut GYO
tarafından
gerçekleştirilen
ihalede en yüksek teklifi veren
konsorsiyum, imar planına ilişkin
açılan dava nedeniyle ilk taksiti
yatırmayıp ek süre talebinde
bulundu. Emlak Konut GYO ek süre
talebini kabul etmedi ve 3 milyon
250 bin liralık teklifi yaparak ikinci
sırada yer alan Akdeniz İnşaat’a
ihaleyi verdi.
l
06 Ekim 2010
17.08.2010 tarihinde imzalanan
satış protokolü uyarınca taşınmazın
Emlak
Konut
Gayrimenkul
Yatırım Ortaklığı A.Ş.’ye devri
gerçekleştirildi.
12 Kasim 2010
TOKİ tarafından hazırlanarak
onaylanan
ve
18.08.201017.09.2010 tarihleri arasında
kurumları yer alabilir. Eğimden
dolayı açığa çıkan bodrum katlarda
yukarıda sayılan ticari fonksiyonlar
herhangi bir sınırlamaya bağlı
kalmadan yapılabilir.”
26 Ocak 2012
Taşınmazın ada numarası 1, parsel
numarası 145 iken taşınmaz ifraz
nedeni ile 10622 ada 1 parsel
olarak tanımlandı ve tapu kaydı
malik Emlak Konut Gayrimenkul
Yatırım Ortaklığı A.Ş. kalmak kaydı
ile yenilendi.
13 KaSIm 2012
CHP İstanbul Milletvekili Haluk
Eyidoğan TBMM Başkanlığı’na
Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel
Eroğlu tarafından cevaplanması
için konuya dair yazılı soru
önergesi verdi. Önergede: “Son
günlerde yazılı ve görsel basın
organlarında çıkan haberler ve
reklamlardan anlaşıldığına göre
Ağaoğlu Turizm ve İnşaat A.Ş.’nin
İstanbul Maslak’ta 250 dönümlük
bir arazi üzerinde 4789 konut
ve 522 adet işyeri içeren ve
“Maslak 1453” adıyla duyurulan
bir proje faaliyeti vardır. Buna
göre aşağıdaki sorularımın yazılı
olarak cevaplandırılmasını saygıyla
talep ederim. 1-Ağaoğlu Turizm
ve İnşaat A.Ş.’nin İstanbul Maslak
1453 projesi için orman veya
orman niteliği taşıyan herhangi
bir alan için imar tadilatı talebi
124
olmuş mudur? 2-Bu hususta
Bakanlığınızca diğer kamu kurum
ve kuruluşlarından herhangi bir
görüş veya talep olmuş mudur?
3-Ağaoğlu Turizm ve İnşaat A.Ş.’ye
3’ncü köprü yolu olarak belirlenen
güzergah
üzerinde
herhangi
bir orman arazisi tahsis edilmiş
midir? Proje için ne kadar orman
alanı kullanılacaktır?” soruları
cevaplanmak üzere yöneltildi.
13 Aralik 2012
13 Kasım 2012 tarihinde CHP
İstanbul
Milletvekili
Haluk
Eyidoğan’ın vermiş olduğu yazılı
soru önergesi Orman ve Su İşleri
Bakanı Veysel Eroğlu tarafından
cevaplandı. Cevapta: “Bahis konusu
proje için Bakanlığıma ulaşan imar
tadilatı talebi bulunmadığı gibi
bu hususta herhangi bir kurum
ve kuruluşa görüş verilmemiştir.
Adı geçen firma adına sorulan
güzergah üzerinde herhangi bir
orman arazisi tahsis edilmemiştir”
denildi. m
l
PLANLAMA ALANINA DAIR
Dair FAYDALI Bilgiler
l
l
l
Maslak 1453 projesinin üzerinde
yükseldiği alan; İstanbul ili, Şişli
İlçesi, Ayazağa mahallesi, 10622
ada, 1 parselde, tamamı Emlak
Konut
Gayrimenkul
Yatırım
8
Ortaklığı A.Ş. mülkiyetinde olan
bir alandır. Söz konusu alanın
güneydoğusunda
bir
başka
rezidans
projesi,
doğusunda
Atatürk Sanayi Sitesi, kuzeyinde
Fatih Ormanı, batısında ise gecekondu
bölgesi yer almaktadır. m
Sayilarla Maslak 1453
Proje alanı, İstanbul ili, Şişli İlçesi,
Ayazağa Mahallesi’nde 201.623,32
m² alana sahiptir.
Proje 4.789 adet konut, 171 adet
2 katlı dükkan, 1 adet kafe, 1 adet
çok amaçlı salon, 87 adet çok katlı
dükkan, 2 adet çok katlı ofis, 1
adet doğalgaz çevrim santrali, 80
adet dükkan, 10 adet kiosk, 1 adet
moda merkezi, 175 adet ofis, 1
adet sinema, 1 adet spor merkezi,
2 adet tiyatro olmak üzere toplam
5.166 adet bağımsız birimden
oluşmaktadır.
Projeye
ulaşım
Büyükdere
Caddesi’nden
Ayazağa’ya
uzanmakta olan Ayazağa köy
yolu devam edilmek suretiyle
sağlanmaktadır. Proje Ayazağa
merkeze yaklaşık 1 kilometre,
Maslak Oto Sanayi Sitesi’ne
yaklaşık 2 kilometre, Büyükdere
Caddesi’ne yaklaşık 3 kilometre,
Mecidiyeköy merkeze yaklaşık 7
kilometre, Boğaziçi Köprüsü’ne
yaklaşık 8 kilometre ve Fatih Sultan
125
Mehmet Köprüsü’ne yaklaşık 6
kilometre mesafededir.
Proje alanı dört ayrı dava ile
yargıya taşınmıştır. Davalardan
üçü bireysel başvuru, biri ise ŞPO
İstanbul Şubesi’nin başvurusu ile
açılmıştır. m
YorumlarLa Maslak 1453
www.yesilist.com web sitesi Maslak
1453 projesine karşı “İstanbul
Uyan, Kabusun Gerçek Oluyor!”
başlığıyla bir imza kampanyası
başlattı
(www.yapi.com.tr,
30.10.2012).
Orman ve Su İşleri Bakanlığı, bir
inşaat firmasının Fatih Ormanı
içine inşaat yapacağı yönündeki
tartışmalarla ilgili yazılı açıklama
yaptı: “Son günlerde bazı
basın
organlarında
İstanbul
Fatih Ormanı’nın Ağaoğlu Grubu’na
konut projesi amaçlı tahsis
edildiğine ilişkin haberlerin yer
aldığını belirten Bakanlık, Söz
konusu grup tarafından yapılacak
olan inşaat projesi, Fatih Ormanı
sınırları dışında yer almaktadır.
Fatih Ormanı’ndan herhangi
bir tahsis söz konusu değildir”.
Ayrıca projenin tanıtım filminin
Bakanlığın sorumluluk alanında
yer alan Fatih Ormanı sınırları
içinde çekilmesine dair Orman
Bakanlığı’ndan alınmış bir müsaade
bulunmadığı belirtilen açıklamada
şöyle denildi: “Projenin web
sitesinde proje alanının kuzeyden
Fatih Ormanı’na komşu olduğu
ve ormanın kullanım haklarının
grubun elinde bulundurulduğu
ifadelerine yer verilmiştir. Gerçeği
yansıtmayan bu iddia, kamuoyunu
ve vatandaşlarımızı yanıltmakta
ve ayrıca Bakanlığımızın adı ticari
maksat ile hukuksuz bir şekilde
kullanılmaktadır. Bu tür yanlış
beyanlara
itibar
edilmemesi
hususu basının ve kamuoyunun
bilgisine
önemle
sunulur”
(Habertürk, 02.11.2012).
Ali Ağaoğlu: “Fatih Ormanı
yakınında yer alan projemizin
bulunduğu saha daha önce
kısmen askeriyenin atış poligonu,
kısmen de döküm sahası olarak
kullanılmaktaydı. Bu proje de
diğer projelerimiz gibi çevreci
yaklaşımımız ile geliştirilmiştir.
Bu doğrultuda inşa edilen Maslak
1453
projemiz
uluslararası
kriterlere sahip çevre dostu ‘Leed
Gold’ sertifikası adayıdır” (www.
yapi.com.tr, 02.11.2012).
İstanbul Çevre ve Şehircilik
Müdürlüğü’nden ayrılan Prof. Dr.
Mehmet Emin Birpınar, Maslak
1453 projesine dair ağaç kesme
iddialarına ilişkin: “Bu olayın iki
tarafı var. Ali Ağaoğlu’nun ata bindiği
ormanla ilgili kısımdan bahsedildi.
Fatih Ormanı, benim dönemimde
Çevre ve Orman Müdürü iken,
mesire yeri statüsünde kiralanmış
bir yerdir. Benim bildiğim kadarıyla
bu alan için Ali Ağaoğlu, o kiralayan
firmayla bir anlaşma yapmış.
Orası Orman ve Su İşleri Bakanlığı
tarafından mesire alanı olarak
belirlenmiş bir yer. Dolayısıyla oraya
herhangi bir inşai faaliyet yapmasına
kimse müsaade etmez. Ancak
mevcut kiracıyla anlaşma yapıp
yapacağı projede oturan insanları
faydalandırabilir. Buna hiçbir engel
yok. Kendi sahasına gelince, o saha
benim bildiğim kadarıyla TOKİ
tarafından Emlak Konut vasıtasıyla
açılan ihale sonucunda alınmış bir
saha. Yamaçta bir saha, üzerinde
herhangi bir ağaç olmayan bir saha.
Orada bir ağaç kesimi söz konusu
olamaz. Zaten şekilsiz bir yer. Üst
kotuyla alt kotu arasında 70 metre
fark bulunan bir arazi. Ben orada
ağaç kesimi olduğuna inanmıyorum.
Orada ağaç yok ki neyi keseceksiniz.
Öte yandan İstanbul’daki hangi
projede ağaç kesilmiyor ki. Önemli
olan ağacın statüsü ne. Anıt ağaçsa
kesemezsiniz. Orman alanı ise
kesemezsiniz. Benim bahçem var,
bahçemde bir ağaç var kesiyorum
ben bunu. Eğer orman alanı değilse
kimse bana karışamaz” dedi
(Habertürk, 03.11.2012).
126
9
10
ŞPO İstanbul Şubesi: 12 Kasım
2012 tarihinde konuyla ilgili olarak
bir basın açıklaması yayınladı.
“Maslak 1453 Adı Altında
Yapılanlar Kent Suçudur” başlığı
altında projeye dair imar planının
sakıncalı yanları kamuoyuna
aktarıldı. Açıklamada özetle: “TOKİ
tarafından hazırlanan 1/5000
ölçekli Nazım ve 1/1000 ölçekli
Uygulama İmar Planları ile son
derece ayrıcalıklı imar hakları
getirilerek kamu yararı ve şehircilik
ilkelerine aykırı bir biçimde bölge,
yapılaşmaya açılmıştır. Odamız
tarafından dava konusu edilen
bu planlara yönelik, yargılama
sürecinde haklılığımızı bilimsel
bir şekilde ortaya koyan bilirkişi
raporları ve görüşleri mahkemeye
sunulmuş iken planlarda yapılan
çok küçük değişiklikler ile bu kez
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın
16.09.2011
tarihli
Olur’u
kapsamında söz konusu planlar
tekrar yürürlüğe sokulmuştur.
Planlara
yönelik
denetleme
ve yargılama sürecini adeta
atlatabilmek amacıyla yapılan bu
uygulamaya karşı yine Odamız
tarafından dava açılarak; bilimden,
kamu yararından ve doğadan
yana mücadelemiz kararlılıkla
sürdürülmektedir. Peki, yapılan
bu planlar ile ne türlü kararlar
getirilmiştir? Öncelikle; planlar ile
donatı alanları azaltılarak bölgenin
sosyal ihtiyaçlarını karşılaması
gereken
donatı
dengesi
bozulmuştur.
Plan
kararları
ile birlikte oluşturulan yüksek
yoğunluklu yapılaşmanın yanı
sıra, sosyal donatı alanlarının dahi
ticari fonksiyonlara alınabileceğine
dair hükümler getirilerek son
derece keyfi uygulamaların önü
açılmıştır. Yaklaşık 10.000 kişilik
nüfusu barındıracak bu yerleşim
alanı ile birlikte, trafik ve yapı
yoğunluğunu artırıcı, çevreye
emsal teşkil edici ve orman
alanlarını tehdit edici nitelikte
bir yapılaşma meşrulaştırılmaya
çalışılmaktadır. Bilindiği üzere,
mevcut
Büyükdere-Maslak
hattında, trafiğin en yoğun olduğu
sabah-akşam saatlerinde sürekli
tıkanıklık yaşanmaktadır. Karayolu
altyapısının
mevcut
durumu
itibariyle günümüzdeki ulaşım
talebini karşılayamadığı bu aks,
getirilecek yeni nüfusun yaratacağı
ek trafik yükü ile ulaşım sorununu
içinden çıkılamayacak bir duruma
sokacaktır. Sonuç itibariyle yapılan
bu planlar ile ortaya çıkacak
olan inşaat, trafik ve altyapı
yoğunluğunun maliyetini yine
kamu, yani bizler ödeyecektir.
Maslak 1453 projesine konu olan
planlama alanının tamamında
Plan Yapımına Ait Esaslara Dair
Yönetmelik’e ve İstanbul İmar
Yönetmeliği’ne aykırı, yapılaşma
ve nüfus yoğunluğunu arttırıcı
kararlar
alınmıştır.
Orman
alanına bu kadar yakın bir alanın
yüksek yoğunluk verilerek imara
açılması, halihazırda giderek
kaybolan orman alanlarını ciddi
bir şekilde tehdit etmektedir.
Sonuç olarak, bu ölçekteki
bir kararın parçacıl olarak ele
alınması ve kamuya ait olan
bir alanın kamu mülkiyetinden
çıkarak özelleşmesini sağlayacak
fonksiyonlara geçirilmesi; şehircilik
ilkeleri, planlama esasları ve kamu
yararına açıkça aykırıdır. Kentsel
rantları kamu adına kamusal
işlevlerde
kullanmak
üzere
önlemesi ya da geri alması
gereken ve 2985 sayılı Toplu Konut
Kanunu’nda bu kamusal işlevleri
açıkça tanımlanan TOKİ’nin kentsel
rantlar üzerinden kendine ve belirli
127
kesimlere gelir sağlamaya çalıştığı
açıkça görülmektedir.
Kamunun sunduğu imkanlar
ile zenginleşme fırsatlarını çok
iyi değerlendiren, yeri geldiği
zaman kentlerimizi ve doğal
değerlerimizi korumak amacıyla
mücadelelerini
sürdüren
meslek odalarının, sivil toplum
kuruluşlarının
“kapatılması”
gerektiğinden
bahsedecek
kadar cüretkarlaşabilen, geçmiş
dönemlerde depreme dayanıksız
konutlar inşa ettiğini açıkça itiraf
eden bir müteahhidin devletin
kurumlarıyla işbirliği yaparak
işlediği tüm bu suçların üzerine,
benzerleri
gibi
kararlılıkla
gideceğimizin bilinmesini isteriz.”
denildi.
Ağaoğlu,
Maslak
1453’ün
reklamında izin almadan Fatih
Ormanı’nda ata bindiğine yönelik
eleştirilerin hatırlatılması üzerine:
“Tecavüzcü Coşkun orada film
çekerken izin mi alıyor?” dedi.
(Hürriyet, 14.11.2012)
Emlak Konut GYO Genel Müdürü
Murat Kurum: “Bu arazi tamamen
bizim denetimimizdedir. Alıcılara
karşı devletin bir taahhüdü var. Ne
Ağaoğlu ne de başka birinin tek
bir ağaç kesmesi bile söz konusu
olamaz” dedi. Kurum, 15 Ekim’den
bugüne kadar yapılan satışlardan
1 milyar 250 milyon TL’nin nakit
olarak Emlak Konut GYO’nun
hesabına
yattığını
söyledi.
Kurum, projede mütekabiliyetle
yabancılara 544 daire satışı
yapıldığını da belirtti (Sabah,
15.11.2012).
MO İstanbul Büyükkent Şubesi:
“Şu an alanda 2 milyon metreküpe
yakın hafriyat söz konusu, proje
3,5 milyon metrekarelik inşaat
alanına sahip. Bu rant idare
eliyle askeriyeden satın alınarak
Ağaoğlu’na verildi. Bu Türkiye’deki
en büyük rant projelerinden biri.
İstanbul, Ağaoğlu’nun ormanda
gittiği gibi dört nala felakete doğru
gidiyor.” (19.11.2012)
ŞPO İstanbul Şube Başkanı
Tayfun Kahraman: “Maslak 1453
Projesi’nin bizler için adı, ‘Ayazağa
Gecekondu Önleme Bölgesi’dir. Biz
İstanbul’da her gün gıdım gıdım
kaybedilen orman alanlarına
sahip çıkmak, kentte başta ulaşım
olmak üzere altyapıyı kullanılamaz
hale getiren plan değişikliklerinin
gerçekleştirilmesini engellemek
istiyoruz. Çünkü İstanbul artık
kırmızı çizgilerine dayandı ve
bu sınırı geçmek demek kendi
kendine yetemeyen bir kent
olması demek. Kamu arazilerine
satılacak birer mal olarak
bakma alışkanlığımızı bir kenara
bırakmamız gerekiyor. Çünkü bu
alanlar tüm kentlilere ait. Bu alan
11
ilk kez 2009’da TOKİ tarafından
yapılan plan değişikliğiyle konut,
alışveriş merkezi, özel okul
alanlarını içeren bir yapılaşma
hakkıyla donatıldı. 2009 yılında
yapılan plana açtığımız davada
bilirkişi heyeti de bizleri haklı
buldu ve planın şehircilik ilkelerine
aykırı olduğunu söyledi. Bu rapor
ardından da Bakanlığın 2011’de
yaptığı planlar ortaya çıktı. İkinci
planı da dava konusu ettik ve
şimdi İdare Mahkemesinin kararını
bekliyoruz. Bu alan ihaleye
çıktığında ihaleyi ilk olarak başka
bir firma aldı. Ağaoğlu ihalede
ikinci sırada kaldı. Fakat ihaleyi
alan firma taahhüt ettiği bedeli
ödemeyince ihale Ağaoğlu’nda
kaldı. İlk plan ikinci planla benzer
yapılaşma hakları içeriyordu. Yani
ihaleyi alanın kim olduğu değil,
kamu için esasında buradan ne
kadar alınacağı önemli. Ama az
12
128
önce de söylediğim gibi esas
sorunumuz kamu arazilerine ille
de satılması gereken, özellikle
de yapılaşma hakları maksimum
hasılatı elde etmek için neredeyse
sınırsızlaştırılan mülkler olarak
bakmamız. Arazinin düzlenen aşırı
eğimli yapısı ve alanın iki noktası
arasında 60 metreyi bulan kot
farkı, bodrum katların emsal harici,
yani planda verilen yapılaşma
hakkı harici olması kaygı verici.
Buna göre bu alanda neredeyse
sınırsız yapılaşma hakkına sahip
oluyorsunuz. Çünkü 60 metre
ek yapılaşma hakkı demek, ilk
20 katın muaf tutulması demek.
Bu örnek esasında karşımızdaki
tablonun vahametini anlatmaya
yeterli. Tabii bu kaygıya, bu alanın
orman kenarında olması ve bu
orman alanlarının da yapılaşma
baskısı altında kalacağı kaygıları
ekleniyor”
dedi (Habertürk,
19.11.2012). m
l
Bir Yazi...
Maslak 1453’te 2013
Oktay Ekinci, Cumhuriyet, 13.01.2013
Gazeteler pazar günleri emlak
pazarının
dev
reklamlarıyla
kaplanıyor. Tatil günlerini “daire
bakmak”la geçirenler için en çekici
canlandırmalarla tanıtılan “yaşam
ayrıcalıkları”nın bini bir para...
Bunlar
arasında,
sahibinin
“ormanda at koşturarak” reklamını
yaptığı “Maslak 1453” bir
süredir
“mahzun”;
ona
öykünerek ata binmek için
hiç değilse “1+1” edinmek
isteyenlerse şaşkın!
Çünkü Orman ve Su İşleri Bakanlığı
daha önce bir başka firmaya
tahsis ettiği Fatih Ormanı’nın
1453’çülere izinsiz devredildiğini
anlayınca kararından vazgeçmiş.
1453’te
İstanbul’u
fetheden Fatih’in torunu edasıyla
dedesinin adını taşıyan ormanda
devletin ağaçları arasında at
koşturan emlak kralı patron da
diyor ki: “Ormanı Hyde Park,
Central Park yapacaktım. Alsın
bakanlık yapsın...”
Bakanlık ne yapar bilinmez ama ilgili
meslek odalarına göre Maslak 1453
zaten hiç yapılmaması gereken bir
yerde... Ormanda at koşturma
olanağını yitirse bile mimarlık
ve şehircilik ilkeleriyle çelişiyor.
Mimarlar
Odası
basın
açıklamasında özetle diyor ki:
“Proje alanı, kentin en önemli
ekolojik koridorlarından birindedir.
Riskli jeolojik yapısı, dere koruma ve
taşkın alanlarıyla Cendere Vadisi’ni
de kapsayan bölge, büyükkentin
ekolojik rezerv ve rekreasyon
alanı olması gerekirken TOKİ’nin
yetkileriyle yapılaşmaya açılmıştır.”
TOKİ planları İstanbul’un yaşam
kaynaklarını değil, Maslak 1453’ü
gözeterek yapıldığından odanın
2010’da açtığı dava sürüyor... “İmar
planlama ilkelerine ve kamu
yararına aykırıdır” denilen bilirkişi
raporuyla “eşzamanlı” reklam
yapılması da dikkat çekiyor.
Ayrıca
mimarlar,
aynı
reklamda “yerlere
atılan
beğenilmemiş projeler” için de
şunu belirtiyorlar:
“Paftaların müteahhit tarafından
çöpe atılırcasına süpürülmesi,
mimarlığa en ağır hakaret olduğu
gibi sanata duyarsız kültür ve
uygarlık
yoksunluğunun
da
göstergesidir.”
Kent Suçu
Maslak
1453
için “kent
suçu” tanımı yapan Şehir Plancıları
Odası’nın görüşü ise özetle şöyle:
“TOKİ marifetiyle kamu arazileri
ayrıcalıklı imar hakları sağlanarak
lüks konut ve ticaret amaçlı
129
yapılaşmaya
açılmaktadır.
Bu örnekte de 10 bin kişilik yeni
bir yerleşimle bölgede zaten
tıkanmakta olan trafik felç
edilecektir. Ormana bitişik alanda
verilen yüksek yapı yoğunluğuyla
kentin
doğasına
tecavüz
tetiklenmektedir.”
Maslak 1453’ün 2013’teki durumu
işte böyle...
Şimdi düşünüyorum; bu talanın
patronlarını sorgulamak ne işe
yarar? Adam “yatırımcı..” rant
pazarında ne taklalar atıldığını da
biliyoruz.. Ancak, bir “Başbakan”lık
kurumu olan TOKİ, elindeki imar
yetkileriyle böylesine ayrıcalıklara
nasıl olanak sağlayabilir? Dahası
aynı rezalete nasıl ortak olabilir?
Daha da önemlisi, TOKİ’ye bu
yetkiler “kente karşı suç”lara
önayak olması için mi verildi? m
Görseller
1.altiokhaber.com
2.atasehirweb.com
3.2haber.com
4.tr-portal.net
5.Taksim Dayanışması
6.TMMOB
7.realtyproject.com
8.toplumcumeclis.og
9.maslak1453.com
10.change.org
11.havadanemlak.com
12.toplumcumeclis.org
130
ARALIK 2012
01
07
Bir zamanlar tekstil
sektörünün merkezi olan
Zeytinburnu-Bakırköy sahil
hattının son dönemde
lüks projelerle anılmasıyla
birlikte; eski gecekondu
bölgelerinin metrekare
satış fiyatının 4 bin ile
18 bin 500 TL arasında
yükseldiği, bunun yanı
sıra bölgede satılık emlak
sayısının %814 oranında
arttığı açıklandı (Emlak
Rotası Dergisi).
lBeyoğlu’nun en eski yerel işletmelerinden biri olan
ve kimliğiyle bütünleşen İnci Pastanesi, Beyoğlu
Belediyesi ekiplerince haber verilmeden zorla
tahliye edildi.
lÇevre ve Şehircilik Bakanlığı Mekansal Planlama
Müdürü Mehmet Ali Kahraman İnönü Stadı
hakkında: “İBB stadın bulunduğu alan için plan
çalışması yapmakta. Stadı, aciliyeti olduğu için bu
plandan ayırdık. Bakanlık olarak kamuya ait araziler
üzerinde plan yapma yetkimiz var. Burası da zaten
Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın. Bakanlık ile Beşiktaş
Jimnastik Kulübü anlaşarak, protokol yaparak bize
geldiler. Biz de planı onayladık. Stat yıkılıp, yerinde
yapılacak” dedi.
1
l
2012 YILI ARALIK AYI kent gündemi
13
İstanbul Kalkınma
Ajansı; İstanbul’un
sürdürülebilir
kalkınmada öncü ve
marka şehir haline
getirilmesi hedefi
ile 110 milyon
liralık bütçe ayırdığı
hibe programlarını
düzenlediği bir
toplantı ile ilan etti.
l
06
08
Kartal İlçesi Muhtelif Parsellere İlişkin NİP ve
UİP Değişikliği’ne; kamusal kullanıma ayrılan
alanların konut+ticarete dönüştürülmesinin
yanı sıra yoğunluk artışı sebebiyle plan
bütünlüğü ile hiyerarşisinin göz ardı
edilmesi ve kent-kıyı ilişkisinin plan eliyle
engellenmesine bağlı olarak ŞPO İstanbul
Şubesi itiraz etti.
12
Tescilli İnönü Stadı’nın Çevre
Kartal E-5 Kuzeyi Nazım
ve Şehircilik Bakanlığı kararıyla
İmar Planı Değişikliği’ne;
yıkımı için izin çıktı, projenin
birbirini karşılamayan
detayında 42 bin kişi kapasiteli,
yoğunluk değerleri ile
AVM’li yeni stad yer almakta.
planlama alanında sosyal
Gelişmeler hakkında ŞPO Şube
ve teknik donatı dengesi
Başkanı Tayfun Kahraman:
bozulurken, bir çözüm
“Burası tescilli kültür varlığı,
önerisi getirilmemesi
yıkılıp yeniden yapılması koruma
sebebiyle ŞPO İstanbul
ilkelerine aykırı. Burası 1936’da
Şubesi tarafından itiraz
Henri Prost’un yaptığı planlardan
edildi.
beri park. Kulüp maliyetleri
karşılamak için fonksiyon
Taksim Dayanışması, Gezi
değişikliği öneriyor fakat buraya Parkı’nın yerine Topçu Kışlası’nın
daha fazla insan çekecek bir
yapılmaması için başlatılan imza
müdahale hatalı olur, ulaşımı
kampanyasının 30. gününde
tamamen kilitler” dedi (Radikal). dilek fenerleri ile eylem yaptı.
15
2
131
ARALIK 2012
18
lÇevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar TOKİ’deki yolsuzluk iddiaları üzerine: “Yolsuzluğu şahıslar yapar,
kurumlar yapmaz. TOKİ’de şahıslar hakkında bir yolsuzluk davası yoktur. Yolsuzlukla ilgili bizim hakkımızda dava
varsa, istifa etmeyen şerefsizdir” açıklamasında bulundu (ntvmsnbc.com).
lİller Bankası yerel yönetimlerle ortak gayrimenkul projeleri başlatmak üzere harekete geçti. Maltepe’deki
170 bin metrekarelik yerleşkesinin satışından elde edilecek geliri Ataşehir’de finans merkezinde aldığı bir arsa
üzerinde Bölge Müdürlüğü inşası için kullanacak (5 Ocak).
27
20
lCHP’li İBB ve Üsküdar Belediyesi Meclis
Üyesi Doğan Tekeli, Çamlıca Tepesi’ne cami
planlarının iptali için Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı’na dava açtı (Cumhuriyet).
17
Dayanışması, Topçu
Kışlası projesine karşı topladıkları
50 bin imzayı İstanbul 2 Numaralı
Kültür Varlıkları Koruma Bölge
Kurulu’na teslim etti.
lParis Valisi Daniel Canepa
bir heyetle İBB Başkanı Kadir
Topbaş’ı ziyaret etti. Ziyaretin
amacı İstanbul ile Paris
arasındaki ilişkilerin geliştirilerek
her iki şehrin yatırım ve büyüme
potansiyellerinin arttırılması
olarak açıklandı (Bizim Anadolu).
”TOKİ Başkanlığı Satış, Devir, İntikal, Kiraya Verme,
Trampa, Sınırlı Ayni Hak Tesisi ve Arsa Satışı Karşılığı
Gelir Paylaşımı İhale Yönetmeliğinde Değişiklik
Yapılmasına Dair Yönetmelik” Resmi Gazete’de
yayınlanarak yürürlüğe girdi.
22
lTaksim
21
İstanbul’da 400 bin yolcu kapasiteli metrobüsü 800 bin kişi kullanınca
belediye aynı yola metro yapılması için Ulaştırma Bakanlığı ile işbirliğine
karar verdi. Konu hakkında İBB Başkanı Kadir Topbaş açıklama yaptı:
“Kapasite aşıldı, metrobüs hattına paralel metro yapılması düşüncemiz var.”
31
Haydapaşaport’un ‘Haydarpaşa Gar, Kadıköy Meydanı ve Çevresi
Yurttaşlık Hakları Platformu’nun
Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı’na vatandaşlar tarafından 5 bini aşkın
çağrısı üzerine Şehir ŞPO ve
itiraz gerçekleştirildi (Gazete Kadıköy).
ilgili meslek odaları tarafından
lBinaların deprem riskini ölçebilmek için lisans alan Kadıköy
3. Köprü’ye kredi veren;
Belediyesi’nin şirketi KASDAŞ, özel ekibi ile yapıları incelemeye başladı.
Garanti, Yapı Kredi, Halkbank,
Risk taşıdığı tespit edilen Bağdat Caddesi’ndeki ilk özel bina Kadıköy
İş Bankası ve Vakıfbank Genel
Belediye Başkanı’nın da katılımıyla yıkıldı (Gazete Kadıköy).
Müdürlüklerine telefon, faks
l6 ayda bitirilmesi planlanan Eyüp Sultan Türbesi’nin restorasyonunda
ve e-posta gönderilerek “kent
2. yıl bitti. Türbe içerisindeki tespit edilen sorun üzerine altyapı projesi
suçu” işlememeleri istendi.
hazırlanıp kurula gönderilen çizimlerin onay beklediği belirtilirken,
restorasyon çalışmalarının 1 yıl daha süreceği açıklandı (Hilal).
132
l
ÇILGIN PROJELER | KANAL ISTANBUL
29 Agustos 2012
Başbakan R. Tayyip Erdoğan’ın
“İstanbul’a iki şehir” projesinin
ayrıntıları kamuoyuna yansıdı.
İlki Kemerburgaz’a yapılması
planlanan 500 bin kişilik çılgın
şehirlerden ikincisinin Tuzla’ya
inşa edileceği belirtildi. Şile ve
Ağva’dan vazgeçme gerekçesi
olarak
ormanları
korumak
gösterilirken, metronun yanı sıra
kara ve denizyolu ile erişebilir
olmasının Tuzla’yı ön plana
çıkardığı belirtildi (Sabah).
21 Kasim 2012
3
l
TARIHLERLE ÇILGIN PROJELERKANAL iSTANBUL
l
23 Eylül 2010
Hıncal Uluç’un “Başbakan’dan Bir
‘Çılgın’ Proje Ki…” başlıklı yazısı ile
Başbakanın İstanbul’a ilişkin çılgın
fikirleri olduğu ortaya çıktı.
l
27 Nisan 2011
Çılgın Proje’nin Kanal İstanbul
olduğu kamuoyuyla paylaşıldı.
2012 yılında da bu kez emlak
haberleri ve Kanal İstanbul’un
geçmesi
beklenen
güzergah
üzerindeki emlak değer artışları
ile Çılgın Proje yine gündemden
düşmedi.
Bölge
emlakçıları
Çılgın Proje manzaralı arsaların
satışları ile ilgilenirken güzergah
konusunda Hükümet kanadından
yine ses çıkmamıştı. Çılgın Proje’ye
yeni çılgınlıklar ekleniyor ve bu
kez Kanal İstanbul ile bağlantılı
3. Havalimanı, İki Yeni Şehir gibi
yeni çılgınlıklar sahneye çıkıyordu.
İstanbul çılgınca büyüsün diye
gündeme gelen tüm bu projeler
sonucunda
İstanbul’un
ne
kaybedeceği ya da bu büyümenin
sonucunun ne olacağı soruları ise
2012 yılında da yanıtsız kaldı.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı
tarafından
hazırlanan
yasa
taslağına göre İmar Kanunu’ndaki
değişiklikle ortaya çıkan değer
artışından devlet %45 pay alacak.
3. Havalimanı, 3. Köprü ve Çılgın
Proje olarak ifade edilen Kanal
İstanbul’un getirdiği değerden
alınacak vergi sadece kentsel
dönüşüme harcanacak. Konu
hakkında Başbakan R. Tayyip
Erdoğan:
“Köşedeki
bakkalı
sıkıştırarak vergi alınmaz” dedi
(Haber Türk). m
133
ÇILGIN PROJE
KANAL ISTANBUL
l
Hıncal Uluç, 23.09.2010 tarihli
Sabah Gazetesi’ndeki köşesinde
Başbakan’dan Bir “Çılgın” Proje
Ki… başlıklı yazısında “… İstanbul
için AKM’den de öte müthiş
projelerimiz var, sizinle özel bir
konuşmamızda anlatmak isterim
dedi. Ve iki cümle ile projenin adını
söyledi. Telefon elimde dondum
kaldım. Bu İstanbul konusunda
bugüne dek duyduğum en çılgın
proje. Biri bana “Bin proje say”
dese, bin gün izin verse aklıma
gelmez. Öyle çılgın.” dediğinde
herkes bu çılgın proje üzerine
tahmin yürütmeye başladı. Kanal
İstanbul projesine ve devamında
gelecek olan projeler yağmuru için
kullanılan “çılgın” tanımlaması da
böylece ortaya çıktı.
Hıncal Uluç’un yaptığı açıklamadan
yedi ay sonra artık bir reklam ikonu
haline gelen ve merakla beklenen
çılgın proje 27 Nisan 2011 günü
seçim projeleri arasında kamuoyu
ile paylaşıldı. Yapılan “Çılgın”
reklam kampanyası çığ gibi
büyürken, açıklanan proje ise
bu kampanyanın büyüklüğüne
yetişemedi. Çılgın Proje önce
anlaşılmazken,
sonrasında
“Neden?” sorularına muhatap
olacaktı. Kısacası İstanbullular için
dağ fare doğurmuştu. Ertesi gün
tüm basın “Çılgın Proje” Kanal
İstanbul’u manşetten duyuracaktı.
27 Nisan günü yaptığı açıklamada
Başbakan R. Tayyip Erdoğan şunları
söyleyecekti:
“İşte böyle bir İstanbul’un hayaliyle
iş başına geldik. Gecesi sümbül
kokan ir İstanbul için kolları sıvadık.
Biz hayalleri gerçeğe dönüştürmek
için koştuk… İşte bugün bu
muhteşem şehre yeni bir hizmeti
yeni bir eseri kazandırmanın
milletçe heyecanını yaşıyoruz.
Şunu özellikle ifade etmek
istiyorum. Bugün açıklayacağım bu
muhteşem proje, şahsımın olduğu
kadar arkadaşlarımın olduğu
kadar, yüzlerce yıl öncesinde
İstanbul’un sakinlerinin de aslında
bir idir. İstanbul’a Büyükşehir
belediye
başkanı
olduğum
zaman, bu özellikle Independent
olayını yaşadığımızda, çok ciddi
rahatsızlıklar geçirmiştik. Böyle
bir felaketle baş başa kalırsan
ne yaparız, aylarca bu yangın
sürmüştü. Ne yaparız diye kendi
kendime soruyordum. Zaman
zaman bunları konuşuyordum.
Başbakan
olduktan
sonra,
Ulaştırma Bakanım ve Belediye
Başkanımla helikopterle zaman
zaman dolaştık. Türkiye bunu
başaracak güce ulaşmıştır dedik.
Artık kaynaklar noktasında da
sıkıntımız yok. Milli kaynaktan
olmasına yönelik bir sıkıntı da yok.
Türkiye 2023’e böyle büyük, çılgın
ve muhteşem bir projeyle girmeyi
hak etmektedir dedik ve bunun
adımını attık.
Bu proje çok boyutlu bir projedir.
Aynı zamanda enerji, ulaştırma,
barındırlık,
eğitim,
istihdam
projesidir. Bu proje bir şehircilik
projesi, aile projesi, konut
projesidir. En önemlisi de bu proje
bir ojesidir. İstanbul’u ve çevresini,
tabiatı, denizi, su kaynaklarını,
yeşili, hayvan ve bitki yaşamını
koruma projesidir. İki hususun
altını çiziyorum. Biz çok uzun
bir süredir bu projenin üzerinde
büyük bir titizlilikle çalıştık. Birkaç
grubu dar çerçevede çalıştırdık.
Her türlü haksızlığı önlemek
adına, projenin tam olarak
yeri ve maliyeti konusunu gizli
tutmaya devam edeceğim. Onu
açıklayacak değilim. Dünyada
içinden nehir geçen nice şehirler
vardır. İçinden deniz geçen yegâne
şehir İstanbul’dur. Başlattığımız
projemizde, İstanbul
artık
içinden iki deniz geçen bir şehre
dönüşüyor. Bu projeyle beraber
iki yarımada bir ada oluşuyor.
Anadolu Yakası zaten bir yarımada.
Fakat şimdi bir ada oluşacak. Bu
projeyle beraber bir yarımada
daha
oluşacak. İstanbul’un
134
Avrupa yakasında, İstanbul’un
batısında, Karadeniz ile Marmara
denizinin arasına yaklaşık 4550 km uzunluğunda bir kanal
yapıyoruz. İstanbul’umuza
Kanal İstanbul’u kazandırıyoruz.
Yüzyılın en büyük projelerinden
biri için bugün kolları sıvıyoruz.
TMMOB
Şehir
Plancıları
Odası’nın Çılgın Projenin tanıtımı
sonrasındaki basın açıklaması soru
işaretlerine gönderme yapıyordu:
Kim ve Ne için bu Çılgınlık?
ŞPO İstanbul Şubesinde
Basın Açıklaması: Çılgın
"Kanal İstanbul" Projesi,
İstanbul’un Gerçeklerini
Görmemek Demektir
Beklenen çılgın proje, dün Sayın
Başbakanımız tarafından açıklandı.
Açıklamaya göre İstanbul’da yeni
bir Boğaz kanalı açılacak ve kanal
çevresinde yeni yerleşim alanları
oluşturulacak. Tüm İstanbullular
4
ve bizler, dün büyük bir beklenti
içinde, çılgın proje ile İstanbul’da
artık kronikleşen Ulaşım ve
Deprem gibi problemlere çözüm
getirileceğini beklerken, ne yazık
ki proje ile yeni sorunların ortaya
çıkacağını gördük. İstanbul’un
en önemli sorunlarını çözmesi
beklenen
projeler
yerine,
İstanbul’daki sorunların üzerini
örtmek üzere yaratılmış bir perde
ile karşılaştık.
Tüm İstanbulluların bildikleri
gibi, İstanbul her gün deprem
gerçeği ile yüz yüze yaşamakta
ve trafik sorunu artık içinden
çıkılmaz bir hal almaktadır. Bunun
yanında, İstanbul bugün sağlıklı
bir kent yaşamı sunamamakta
ve kaçak yapılaşan kentsel çevre
nedeniyle kırılgan bir konut stoku
içermektedir. Fakat bu sorunlar
karşısında açıklanan Kanal İstanbul
projesi, İstanbul`un her gün karşı
karşıya olduğu bu gerçekleri
görmezden gelmek ve bu sorunlara
yeni sorunlar eklemek anlamına
gelmektedir. Güzergâhı ya da geçeceği
alanlar İstanbul içinde her
nerede olursa olsun, çok açık
olarak görünmektedir ki, proje
İstanbul`un artık tehdit altında
olan doğal ve çevresel değerlerini
kaybetmesine neden olacaktır.
Fakat Kanal İstanbul projesinin
yaratacağı
kayıp
görmezden
gelinmekte ve tartışma projenin
yeri ve güzergâhının neresi olacağı
sorusu ile sürdürülürken projenin
gerekli olup olmadığı sorusu ise
sorulmamaktadır.
Bu proje, kentin bugüne kadar
yapılan ve bu proje ile yok sayılan
tüm plan çalışmalarında da
korunan doğu - batı yönündeki
kentleşme
eksenini,
kuzeye
kaydıracak ve orman alanları
ile su havzalarının bulunduğu
kuzey bölgesinde yeni yerleşim
alanlarının oluşmasına neden
olacaktır. Kanal İstanbul Projesi,
3. Köprü ile birlikte, İstanbul’u
elindeki son doğal kaynaklarını
da tüketmiş, yaşanılamaz bir kent
haline getirecektir. Dün açıklanan çılgın Kanal İstanbul
projesi, bize siyasetin keyfiyetini ve
bilim tanımazlığını da bir kez daha
göstermektedir. İstanbul’da yapılan
tüm plan çalışmalarına aykırı olan
proje ile yöneticilerimizin plan
135
tanımazlıkları da bir kez daha gün
yüzüne çıkmıştır. İstanbul’un her
ölçekteki plan çalışmalarına aykırı
olmasına rağmen rant sevdası;
ne yazık ki İstanbul`un son doğal
değerlerini de yok edecek ve
İstanbul`un kronik sorunlarına
çözüm olmaktansa bu sorunları
daha da arttıracaktır.
Kanal İstanbul Projesi İstanbul’un
gerçek sorunlarını görmekten çok
uzak olması yanında, bu sorunların
çözümünü ertelemek anlamına
gelmektedir. m
l
BIR Yazı...
İstanbul’un Çılgın Hali
Tayfun Kahraman, Radikal İki, 08.05.2011
Çılgınlık dediğimiz şey, meğer
İstanbul’a
yeni
bir
boğaz
açmakmış.
Açıklamaya
göre
ikinci boğaz, İstanbul’u tüm
dertlerinden ve sıkıntılarından
kurtaracak, muhteşem bir proje
olacak. Düşünebiliyor musunuz?
Eski boğaz terk edilecek, artık
tankerler
bile
geçmeyecek.
Boğaziçi’nden
yalı
alamayan
zenginlerimiz yenisinden, hem de
kelepir fiyata yalı alacaklar. Ayrıca
deprem, sel gibi felaketleri eski
Boğaz’da kalanlara bırakacaklar.
Adrenalini eksik olsa da, İstanbul
için düşünmesi bile çılgın bir hayat
onları bekliyor olacak.
Her halde bu projenin yapılacağı
bölgede emlak satmaya çalışanların
reklam metinleri de aşağı yukarı
buna benzeyecektir. Bu gelecek
senaryosuna siz inanır mısınız,
bilmiyorum. Ama bu senaryonun
gerçek olacağına inanmış olanların
sayısı anlaşılan oldukça fazla.
Fakat televizyonda boy gösteren
uzmanların çoğuna göre; Kanal
İstanbul yapılabilir olmaktan
uzak. Projenin İstanbul’da nasıl
bir sorunu çözeceği ve ne için
yapılacağı ise geçeceği güzergah
kadar muallak.
Projeyi
destekleyenler
ise
genellikle inşaat sektörünün
büyük patronları ya da burada iş
almak isteyenler, teknokratlar. Bir
tane varken, ikincisini ne yapacağız
sorusuna verdikleri cevaplar da
çeşitli. İstanbul’un 30 milyon
nüfusa sahip olması kaçınılmaz
bir gerçek diyenler de var, bu
proje ile mevcut Boğaziçi’nde
yaşanan tanker tehlikesini ortadan
kaldıracağız diyen de. Hatta işi
biraz daha ileri götürüp yeni bir
İstanbul yaratacağız, hep beraber
oraya taşınacağız demeye getiren
de.
Esasında bize çok yakında bir seçim
olacağını hatırlatan da yine bu
tartışmalar. 2011 seçimleri, geçen
kısa propaganda süresi boyunca
alışılagelmiş seçim gündemlerini
pek yakalayamadı. 12 Eylül
Referandumu ve öncesi yaşanan
yarış bile genel seçimlerin bu ilk
günlerinden çok daha hareketliydi.
Fakat sakin bir şekilde devam
eden bu seçim sürecine heyecan
katan bir ayrıntı var. Genel
seçimlere ülkemiz, yerel projeler
ile gidiyor. Özellikle İstanbul’un
damgasını vurduğu bir genel seçim
sürecinden geçiyoruz.
12 Haziran genel seçimlerinde
ülke yönetimini mi belirleyeceğiz,
yoksa İstanbul’u yeni pazarlama
stratejilerini
mi
oylayacağız,
5
136
6
belirsiz. Fakat Başbakan Recep
Tayyip
Erdoğan’ın
seçim
beyannamesi ile başlayan proje
yarışı, AKP’nin ustalık döneminin
İstanbul’un
rantı
üzerinden
şekilleneceğini gösteriyor. Bu
anlamda, İstanbul’u ön plana
çıkaran ve 12 Haziran seçimlerinde
de ipi göğüslemesi beklenen
AKP’nin bu yöndeki gayretleri
gerçekten de dudak uçuklatacak
cinsten.
Bunlardan öne çıkanı, tabi ki
çılgın proje olarak altı ay boyunca
reklamı yapılan Kanal İstanbul
projesi oldu. Hatırlarsanız, konuyu
ilk gündeme getiren Hıncal Uluç’tu.
Başbakan’la yaptıkları bir telefon
görüşmesi sonrasında çılgın proje
sözünü ilk kez telaffuz eden Uluç,
Başbakanın hayal edebilmesi
oldukça güç bir projesi olduğunu
söyledi ve böylece 40 yıl düşünsek
aklımıza gelmeyecek olan projenin
reklam kampanyasını da o başlattı.
Çılgın proje açıklaması sonrasında
yapılan haberler de oldukça
ilginçti. Basın bu konuya kendini
fazlasıyla kaptırdı. Sürekli akıl
almaz
projeler
bulunarak,
çılgın projeler yarıştırıldı. Her
seferinde uzmanlara projeler
yorumlatılarak, bulunan önerinin
ne kadar çılgın olduğu ölçüldü.
Ama en isabetli tahmin nereden
geldi biliyor musunuz? İstanbul’un
özellikle Silivri-Çatalca bölgesinde
konuşlanmış
emlakçılarından
geldi.
Bölge
emlakçıları,
İstanbul’un yeni gelişme alanının
burası olduğunu açıklarken; dere
yatakları boyunca uzanacak ikinci
bir boğazın, yeni finans alanlarının
ve konut bölgelerinin de nerede
olacağını söylüyor ve işte bunların
tümü çılgın projeyi oluşturacak
diyorlardı. Tahmin konusunda bir
tek onlar yanılmadı.
27 Nisan günü tüm merakımızın
giderildiği
toplantıda
Sayın
Başbakanımız
çılgın
projeyi
açıkladığında, bu işten en kazançlı
çıkacakların da yine onlar ile
orada arazi kapatanlar olduğu
ortaya çıktı. Tanıtım sırasında
gösterilen ve İSKİ’nin yaptığı ıslah
kanallarına benzeyen yeni Boğaz
ile Avrupa Yakası’nda Marmara
ve Karadeniz’i birbirine bağlayan
ve neden yapıldığı çok da belli
olmayan bir kanal yapılacaktı.
Kanal çevresinde yeni kentler
kurulacak, böylece İstanbul’un
mevcut yapılı çevresinin yarattığı
ekolojik problemler çözülecekti.
Ama projenin yaratacağı ekolojik
yıkım hakkında bir bilgi yoktu.
O gün dikkat ettiyseniz, salonda
bulunanlar dahil, herkes önce bir
afalladı. Büyük proje, en çılgın
olanı bu muydu? Kanal İstanbul,
büyük bir hafriyat gerektiriyordu
ama sonuçları o kadar büyük
olacak mıydı? Bir proje eğer
çılgın ise, İstanbul’un en önemli
sorunlarına çare olmalı, yeni
137
sorunlar yerine mevcut sorunların
çözümünü önermeliydi. Ama ne
yazık ki, açıklanan proje ile sonuç
böyle olmadı.
Sonuç büyük bir hayal kırıklığı
yanında, İstanbul’un karanlık
geleceği oldu. Bugün deprem
gerçeği karşısında kırılgan olan,
ulaşım sorunu ile boğuşan bir
kent için siyasetçilerimizin reva
gördükleri yalnızca bu mu?
Bilmiyoruz. Tek bir bildiğimiz var;
İstanbul’un projenin uygulanması
ile bir korku filmi senaryosuna
sahne olması çılgın bir şey ise, bu
gerçekten de en çılgını oldu.
Aynı
zamanda
Başbakan’ın
açıklaması ile İBB’nin yıllarca
üzerinde çalıştığı ve milyonlarca
dolar harcadığı Çevre Düzeni Planı
da çöpe atıldı. Kanal İstanbul ile
birlikte İstanbul’da yapılacak 3.
Köprü ve İki Yeni Şehir, planın
İstanbul’un geleceği için çizdiği
kırmızı hattı, tamamen yok
saydı. Bugüne kadar doğu batı
ekseninde, kentin doğal kaynakları
olan ormanlar ile havza alanlarını
koruyan
yaklaşım
tamamen
unutuldu. İstanbul’da nüfusun
30 milyon sınırına dayanacağı
korkusu, birden bire İstanbul
için bir kazanç olarak görülmeye
başlandı. Böylece, Ekümenopolis
olmanın kazanç olacağı söylenen
ilk kent de İstanbul oldu.
Adaletli, demokratik ve bilimin
egemenliğinde
yönetileceği
söylenen bir ülkenin, aynı
toplantıda bu kavramları hiçe
sayan projeler ile tanışması,
İstanbul açısından bu seçim
sürecinin nasıl bir sonucu olacağını
açıkça gösteriyor. İstanbul, bugün
önemli bir kavşak noktasında
yer alıyor. Tüm siyasi partiler de
bunu farkında ve proje yarışı içine
girmiş durumdalar. Fakat şunu
unutmamak gerek; yaşanılabilir
çevreler
ancak
üzerinde
gerçekleşen ekonomik, sosyal
ve ekolojik faaliyetler ile barışık
olan, herkes için adil bir ortam
sağlayan mekanlarda yaratılabilir.
Aksi bir durum, ütopyalarını
gerçekleştirmek
isteyenlerin
distopyalara
sürüklenmesine
neden olacaktır.” m
Görseller
1.cnnturk.com
2.konutprofesyonelleri.com
3.bobiler.org
4.milliyet.com.tr
5.haberaktuel.com
6.birdebir.com
Hazırlayan: Aysun Koca

Benzer belgeler