KUTNA HORA`NIN GİZEMİ: KEMİKLİ KİLİSE

Transkript

KUTNA HORA`NIN GİZEMİ: KEMİKLİ KİLİSE
Dünyadaki tek örnek
KUTNA HORA’NIN GİZEMİ:
KEMİKLİ KİLİSE
O her ziyaret edenin gönlünde taht kuran Prag’ı bir kenara bırakarak, küçücük bir kasabayı
ziyaret etmek için gittim Çek Cumhuriyeti’ne…
Kutna Hora’yı ziyaret etmek için.
Köşemde Prag’ı anlatmak ilginizi çekebilir; ama hangi gezi dergisini açsanız zaten
rastlayabilirsiniz Prag ile ilgili bir yazıya. Gazetelerde bile birkaç güne bir Prag ile ilgili
haberlerin çıktığı bir zamanda, gezgin damarımız tutarak biz Kutna Hora’yı, oradaki Kemikli
Kilise’yi görmeye gittik.
Prag çok güzel bir şehir; ama özellikle Avrupa’da birçok benzeri kent var. Floransa, Belgrad,
Viyana hatta Budapeşte…
Ama iç dekorasyonu sadece insan kemiklerinden yapılmış, dünyadaki tek kilise Kutna
Hora’da. Üstelik bu kilisenin en önemli parçasını “Swarzenberg Ailesi”nin arması
oluşturuyor ve bu arma “Türk’ün gözünü oyan bir karga iskeletinden” meydana geliyor.
Şaşırtıcı biçimde şapelin her yeri kemiklerle süslenmiş. Kiliseyi ziyaret ettiğimizde bir
taraftan dekorasyonun güzelliği karşısında şaşırıyor, öbür taraftan da dekorasyonda kullanılan
malzemenin insan kemikleri olduğunu düşünerek ürperiyorsunuz.
1276 yılında Anton isimli bir keşişin bölgede gümüş madeni yatakları bulmasıyla başlıyor
Kutna Hora’nın gizemli ve fantastik öyküsü… Bulunan gümüşler bölgenin zenginleşmesine
ve Kutna Hora Kasabası’nın kurulmasına neden oluyor. Zenginleşen kasabada anıtsal yapılar
yükseliyor. Meryem Ana Katedrali, İtalyan Sarayı bunlardan bazıları.
Hristiyanlık’ın gizemli tarikatı Cizvitler de, bu zenginliğin etkisi ile olsa gerek bölgede
faaliyet gösteriyorlar, okullar açıyorlar.
Bu arada Kutna Hora’nın bir mahallesi olan Sedlec’de bir Sisteryan (En eski Hristiyan
tarikatı) manastırı kuruluyor. Manastırın bir de mezarlığı, mezarlığın yanında da orta boy
gotik mimariyle yapılmış kilisesi var.
Efsaneye göre Sedlec Manastırı Baş rahibi Heinrich, Çek Kralı II. Otokar tarafından 1278
yılında Filistin’e kutsal topraklara elçi olarak gönderiliyor. Heinrich Kudüs’ü terk ederken
aldığı bir avuç toprağı manastırın mezarlığına serpiyor. Böylece o mezarlığın Kutsal
Topraklar’ın bir parçası olduğu düşünülmeye başlanıyor. Tüm Orta Avrupa’dan insanlar bu
mezarlığa gömülmek istiyorlar. 14. yy.’da bölgede büyük bir veba salgını çıkıyor. Çok insan
ölüyor. Sadece 1318 yılında 30 bin kişi bu mezarlığa gömülüyor. Daha sonra iç savaşlar, din
çatışmaları. Derken mezarlık büyüyor ve yetmez oluyor.
16. yy.’da ise mezarlık daraltılmak isteniyor; ama bu mezarlığa gömülmek isteyenlerin sayısı
çok fazla. Bunun üzerine eski mezarlıklar açılıp çıkarılan kemikler önce kilisenin bahçesine,
daha sonra da (1511) yarı kör bir Sisteryan keşişi tarafından kilisenin içine yığılıyor. Keşiş
kemikleri piramit biçimde (6 adet) yığmak suretiyle, yaşam sırasında ölümü hatırlatarak
insanlara ders vermeye çalışıyor.
KİLİSESNİN İÇ DEKORU SADECE İNSAN KEMİKLERİNDEN OLUŞUYOR
1703 – 1710 yılları arasında İtalyan asıllı Çek Mimar SANTINI kiliseyi restore ederken,
kilisenin avizelerini ve piramitlerin üzerindeki taçları kilisedeki kemikleri kullanarak dekore
ediyor. Swarzenberg Ailesi özellikle 16. yüzyılda Bohemya’nın sayılı ailelerinden biri. Bu
saygınlıkları biraz da, o günlerde dünyaca saygın ve güçlü kabul edilen Türkleri bir savaşta
durdurabilmelerinden kaynaklanıyor. Türkler o kadar önemsemiyor ki, onları biraz
duraklatabilenler bile önem kazanıyor.
İçindeki kemikler ve mezarlıktaki gizemler nedeniyle bir dönem büyücülük iddiasıyla kilise
imparator II. Josef tarafından kapatılıyor. 19. yy.’da ise kilise, manastırla birlikte
Swarzenberg Ailesi’nin eline geçiyor.
Kilise’nin Swarzenberglerin eline geçmesinden sonra, Çek ahşap oymacısı Frantişek RINT, 6
kemik piramidin ikisini bozarak, kilisenin her tarafını bu kemiklerle süsleyen dekorasyonu
yapıyor. Hatta bu iki piramidin kemikleri yetmediği için, mezarlıktan yeni mezarlar açılarak,
elde edilen kemikler de kullanılıyor.
TÜRK’ÜN GÖZÜNÜ OYAN KARGA
Avlusundan pencere kenarlarına kadar kilisenin her köşesi kemiklerin birbirine ustaca
eklenmesiyle süsleniyor. Bu arada en gösterişli yere yine kemiklerden Swarzenberg Ailesi’nin
büyük bir arması işleniyor. Armanın en önemli elemanı ise, “Bir Türk’ün gözünü oyan
karga” betimlemesi. Bu betimleme 1591 yılında yapılan Raab Savaşı’nda Swarzenberg
Ailesi’nin Türkleri yenmelerini sembolize ediyormuş.
Şapelde yaklaşık 40 bin insanın kemiği bulunmaktadır.
Şapel görevlilerine göre bu yapıt insanlara, “Ebediyetin değerini ve gerçeğini”
hatırlatmaktadır.
“Ebediyetin değeri ve gerçekliği” sizi pek fazla ilgilendirmiyor olsa bile, “İnsanın estetik
zekâsının sınır tanımazlığı ve acımasızlığı” uğruna kiliseden çok etkileneceğinizi
zannediyorum.
Bence turist ile gezgin arasındaki fark burada başlıyor.
Turist herkes tarafından bilinen marka olmuş yerleri ziyaret edip, âdeta onu gördüğünü ispat
etmek istercesine önünde fotoğraf çekilirken, gezgin çok fazla bilinmeyen gizemleri çözmek
için gezer. Gezdiği yerleri fotoğraflayarak birikimlerini başkalarıyla paylaşır.
Bu yüzden Kunta Hora ve Kemikli Kilise gezginlerin ilgisini çekecekler diye düşünüyorum.
Zaten gitmişken Prag’ı da görebilirsiniz.
Kutu Olacak
KUTNA HORA’YA Nasıl Gidilir?
Prag şehirlerarası otobüs terminalinden, saat başı Kunta Hora’ya otobüs kalkmakta. Prag’dan
yaklaşık 1 saat sürüyor. Otobüs ücreti yaklaşık 5 euro civarında. Kunta Hora küçücük bir
kasaba. Meryem Ana Katedrali’ni, Madenciler Müzesi’ni yürüyerek ziyaret edebilirsiniz.
Kemikli Kilise’ye ise 5 euroya geçmeyen bir fiyatla taksi tutarak ulaşabilirsiniz.

Benzer belgeler

Tur Programını İndir

Tur Programını İndir Sabah kahvaltımızın ardından dileyen misafirlerimiz ile Sefiller filminin bir bölümünün çekildiği, eski gümüş madenleri ile ünlü Kutna Hora gezisi için otelimizden hareket ediyoruz. Kutna Hora Turu...

Detaylı