inFovet 148 - Infovet Dergi
Transkript
inFovet 148 - Infovet Dergi
AYLIK HAYVAN SAĞLIĞI SEKTÖRÜ DERGİSİ NİSAN 2016 148 Retensiyo sekundinarum, etiyolojisinde birçok farklı sebebi barındıran, süt sığırcılığında ciddi ekonomik kayıplara yol açan bir hastalıktır. Uygun bir sürü yönetimi, RS’nin önlenmesinde en iyi çözümdür. VİSAD, sektörü Avrupa standartlarına taşıyor SAYFA 42 Teknovet’in yeni üretim tesisini ziyaret ettik SAYFA 81 Yatırıcımların gözdesi; Nurdağ & İslahiye SAYFA 114 EDİTÖR İNFOVET NİSAN SAYI 148 YAYIN TÜRÜ Süreli Yerel SAHİBİ Mat Medya Tanıtım Hizmetleri Tic. Ltd. Şti. Mehmet Aktop GENEL KOORDİNATÖR Barış Kolgu [email protected] ORGANİZASYONLARLA DOLU BİR AYI YİNE GERİDE BIRAKTIK Geçtiğimiz ay VİSAD yönetim kurulu üyeleri ile gerçekleştirmiş olduğumuz ve bu ay yapılacak olan Bakanlık-VİSAD-Sektör Değerlendirme Toplantısı ve firmaların GMP geçiş süreçlerini konuştuğumuz röportajı kapağımıza taşımıştık. İki senede bir gerçekleştirilen bu büyük organizasyon, veteriner sağlık ürünleri sektöründeki gelişmeleri, uygulamada yaşanan sorunları, çözüme yönelik önerileri ve gelecek öngörülerini görüşmek ile birlikte, tüm sektörünün içerisinden geçtiği zorlu sürecin, motivasyon ve inanç temelinde yürütülmesine destek vermek açısından çok değerliydi. Sektörün omuz omuza olduğunu görmek ve Bakanlık yetkilileri ile samimi bir ortamda, içtenlikle sorunları paylaşabilmek, VİSAD’ın yıllar içinde Bakanlık ile kurmuş olduğu bağın başarılı bir yansımaydı. Böylesine başarılı geçen bir etkinliğin mutluluğuyla, diğer etkinlikler için yollara düştük. Yorulduk demeden; İzmir, Trakya ve Muğla’yı ziyaret ettik. Firmaların etkinliklerine katıldık; yetiştiricilerle, veteriner hekimlerle konuştuk ve sizler için kaleme aldık. Durmadık; Güneşli A.Ş. sponsorluğunda gerçekleştirdiğimiz, kanatlı damızlık sektörü projemiz için Ankara, Bolu ve Sakarya’ya uğradık. Yetkili isimlerin, tesis içerisindeki üretim proseslerini detaylıca ve adım adım büyük bir ciddiyetle almış olmak, Türkiye’de ticari yumurtacı ve etlik tesislere oranla çok daha düşük faaliyet alanı olan damızlık kanatlı sektörü için umut vericiydi. Tüm bunların yanı sıra, kapağımıza genç ve başarılı bir veteriner hekimin araştırmasına konu olmuş ve süt sığırcılığında ciddi ekonomik kayıplara yol açan bir hastalığı taşıdık. Dünyadan ve Türkiye’den güncel haberlerle ve etkinliklerle dolu Nisan sayımızdan, umarız keyif alırsınız. Sevgiyle kalın… Veteriner Hekim Gizem Kutun ADRES: İ. Karaoğlanoğlu Caddesi Yayıncılar Sokak No: 10/4 34418 Seyrantepe / İstanbul Tel: 0212 324 50 56 - 0212 324 50 59 Faks: 0212 324 50 06 www.infovetdergi.com [email protected] Yazı işleri sorumlusu Veteriner Hekim Gizem Kutun [email protected] KATKIDA BULUNANLAR Prof. Dr. Erol Şengör Veteriner Hekim Berker Bademli Veteriner Hekim Enikö Kiraly Avcı Veteriner Hekim Gökçem Türkan ART DİREKTÖR Ebru Dereli [email protected] GRAFİK TASARIM Emel Vural [email protected] SOSYAL MEDYA SORUMLUSU Banu Sayınç [email protected] DANIŞMA KURULU Prof. Dr. Şakir Doğan Tuncer Prof. Dr. U. Tansel Şireli Prof. Dr. Ahmet Ergün Prof. Dr. Sezgin Şentürk Prof. Dr. Erol Şengör Prof. Dr. Murat Fındık Prof. Dr. İsmail Bayram Prof. Dr. Tolga Güvenç Prof. Dr. Necmettin Ceylan Prof. Dr. Doğa Temizsoylu Doç. Dr. Süleyman Bacınoğlu Yrd. Doç. Dr. Seval Çetin Dr. Sait Koca Süleyman Öztürk RENK AYRIMI ve BASKI Gezegen Basım Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi 100 Yıl Mahallesi Massit Matbaacılar Sitesi 2. Cadde Gezegen Binası No: 202 / A Bağcılar - İstanbul Sertifika No: 12002 Dergimizde yayınlanan röportaj ve ilanların sorumluluğu sahiplerine aittir. Fotoğraflar izinsiz kullanılamaz. İnfovet Dergisi veteriner hekimlere ve ecza depolarına yönelik bilimsel içerikli, mesleki, ücretsiz sektörel bir yayındır. İNFOVET 4-5 İÇİNDEKİLER 114 130 140 158 30 78 100 İnterhas ana sponsorluğunda öğrenci ve sektör buluşması Muğla, “birlik ve beraberlik” dedi Tecrübeyle gelen kalite; Bolu & Ankara& Sakarya 36 MSD Hayvan Sağlığı, Civciv Kalite Değerlendirmesine önderlik ediyor 42 VİSAD, 25. yılında sektörü Avrupa standartlarına taşımaya kararlı 68 Bayer V. Sürü Sağlığı Sempozyumu’na yoğun ilgi İNFOVET 6-7 81 Teknovet’in yeni üretim tesisinde üstün kalite ve hizmet 90 Biochem, profilaktik alanda Türkiye lideri olmayı hedefliyor 92 BESD-BİR ve akademisyenlerden beyaz et konusundaki gerçekler 108 Alltech’ten antibiyotiksiz hayvansal üretim programlarıNA YENİ YAKLAŞIMLAR 112 Monogliseridler sayesinde ARTIK savunmasız değiliz 114 GAZİANTEP’TE Yatırıcımların gözdesi; Nurdağ & İslahiye 124 Brezilya’DAKi KANATLI İŞLETMELERİNDE Ticari tavuklarda enterik virüslerin ETİYOLOJİSİ VE önemi 130 KAPAK KONUSU: Retensiyo sekundinarum tedavi yöntemlerinin karşılaştırılması 138 YENİ DOĞAN BuzağıLARDA ishalİN ETKİLERİNE farmakoekonomik yaklaşım 140 Ortadoğu ve Afrika ülkelerinde hayvan refahı kavramı 148 İthalattaki durgunluğun Çek kanatlı endüstrisine etkileri 152 VetAnka SEMPOZYUMU ile öğrenciler geleceklerini planlıyor 158 Tavuklardaki dokuz farklı ibik tipi NOTLAR Kanatlı yemlerindeki deniz yosunun faydaları Deniz yosunu, kanatlı hayvanların bağışıklık sistemlerini destekler, sindirim yolundaki mikrobiyal yükü azaltır ve kanatlı eti ile yumurtanın kalitesini pozitif yönde etkiler. Kalsifiye deniz yosunları broylerlerin kalsiyum ihtiyaçlarını karşılamak için mükemmel bir alternatiftir. Bu organik kalsiyumlar, deniz yosununda kireç taşı gibi minerallerin içerdikleri inorganik kalsiyumlardan daha yüksek miktarda bulunmaktadır. Yüksek miktarda verilen inorganik kalsiyumlar fosfor sindirimini azaltınca, daha düşük miktarda verilmesi yeterli olan kalsifiye yosunlardaki organik kalsiyumlar kemiklerin sağlığına ve gelişmelerine büyük katkı sağlar. Yeni hindi genotiplendirme çalışması için kanatlı derneklerinin işbirliği Amerika Birleşik Devletleri kanatlı üretici dernekleri, hindi sağlığını ve et kalitesini geliştirmek üzere hindi genotip araştırmaları ile ilgili yeni bir çalışma başlattılar. Çalışmanın sonucu olarak geliştirilecek, sağlığı ve fertiliteyi etkileyen etkenlere özel markerler, hem üreticilere hem de bilim insanlarına fayda şağlayacak. Proje, işletmelerin sürekli artan tüketim taleplerini karşılaşmalarına da yardımcı olacak. Önümüzdeki sene gerçekleşecek olan Şükran Günü’nde, Amerika Birleşik Devletleri’nde 45 milyon hindinin tüketilmesi beklenmekte. FAO, açlığı sona erdirme çalışmalarına son hız devam ediyor Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) çeşitli ülke ihtiyaçları ve kapasitelerine göre uyarlanmış ulusal düzeydeki tarım sayımlarını yürüten hükümetlere yardımcı olmak amacıyla güncel bir rehber hazırladı. Söz konusu rehber, FAO’nun 10 yılda bir yayınladığı rehberin son baskısı oldu. FAO açıklamasında, bu sayımların tarımsal ve kırsal kalkınmaya teşvik etmek, arazi erişimi sağlamak, gıda güvenliğini artırmak ve tarımsal faaliyetlerin olumsuz çevre etkilerini azaltmak amacıyla hükümetlerin kanıtlara dayalı politikalar uygulaması için oldukça önemli olduğunun altını çizdi. İNFOVET 08-09 NOTLAR İrlandalı et üreticilerinin Türkiye’ye ilgisi büyük Dünya Gıda Haber Sitesi’nden Özlem Erol’un haberine göre İrlanda, Avrupa’nın en büyük kırmızı et tedarikçileri arasında yer alıyor. Tarım ve hayvancılık konusuna oldukça önem verilen ülkede, nüfusun % 8’i tarım ve hayvancılık ile uğraşıyor. Erol, Board Bia’nın daveti üzerine İrlanda’ya yaptığı üç günlük ziyarette genel konunun İrlandalı et üreticilerinin Türkiye’ye ihracat yapma istekleri olduğunu belirtiyor. Geçtiğimiz yıl artan kırmızı et fiyatları ile birlikte hükümetin et ithalatına izin vermesi, nüfusu göz önüne alındığında Türkiye’yi iyi bir hedef pazar haline getirmiş. Ancak Türkiye’nin dondurulmuş ve kemiksiz et almaması ve vergilerin yüksekliği İrlanda’lı üreticileri Türkiye pazarından uzak tutuyor. TÜİK verilerine göre, Türkiye’de 2015 yılı itibariyle büyükbaş sayısı 14 milyon 128 bin baş, toplam küçükbaş hayvan sayısı ise 41 milyon 924 bin baş, koyun sayısı 31 milyon 508 bin baş, keçi sayısı da 10 milyon 416 bin baş olarak kayda geçti. Geçen yılın verilerinde ise toplam büyükbaş hayvan sayısında Türkiye, Fransa’dan sonra ikinci sırada yer aldı. Fransa yaklaşık 19 milyon baş ile ilk sırada Türkiye ise 14,1 milyon baş ile Fransa’dan sonra ikinci ülke oldu. Türkiye’yi sırasıyla Almanya, İngiltere ve İrlanda takip etti. Fransa 2015 yılında yaklaşık 21’lik paya sahip. TÜİK: “Türkiye, büyükbaş hayvan sayısında Avrupa ikincisi” YUM- BİR verilerine göre, 20062015 yılları arasında kişi başı üretim sayısı 114’ten 218’e yükselmiştir. YUM-BİR 2015 Sektör Verileri’ne göre 2006 yılında ülkemizde 8.401 milyon adet olan yumurta üretimi, 2015 yılında 17.206 milyon rakamına ulaştı. İNFOVET 10-11 NOTLAR ONE: Alltech Fikirler Konferansı’na kayıtlar başladı Özlenen bir gezegen için neler mümkün? Bu sorunun cevabını bulabilmek üzere 2225 Mayıs’ta ABD, Kentucky, Lexington’da gerçekleştirilecek olan ONE:Alltech Fikirler Konferansı’na katılın. Katılımcılar sadece büyüleyici sanal dünyaya dahil olmakla kalmayıp, Apple kurucu ortağı Steve Wozniak, Ford eski CEO’su Alan Mullay ve ünlü yazar ve su uzmanı Seth M. Siegel’i ONE: Alltech Fikirler Konferansı’nda dinleme fırsatına sahip olacaklar. Atafen, Aksaraylı üreticilere seminer düzenledi AtaFen 17 Mart 2016 tarihinde Aksaray’da süt sığırcılığı yapan üreticilere seminer verdi. Aksaray‘da özel kliniği olan Veteriner Hekim Y. Ozan Sarıkurt’un katkılarıyla düzenlenen seminerde Tahir S. Yavuz, ”buzağı kayıplarının nedenleri ve önleme yolları, döl tutma sorunları, yemleme hataları” konularında bilgiler aktardı. Tahir S. Yavuz, seminer esnasında, yemek molasında ve seminer bitiminde çok sayıda soruyu da yanıtladı. İVHO’dan doğa için çağrı Son yıllarda çeşitli nedenlerle giderek artan oranda doğanın zarar görmesiyle birlikte canlıların yaşam alanları, özellikle yabani hayvanların yaşam alanları giderek daraldı. Ekosistemin değişmesi ileride insanlar dahil tüm canlılar için önü alınamaz olumsuz sonuçlara neden olacak. İVHO, bu gidişe dur deme çabasına karınca kararınca katılmak için bir sosyal sorumluluk projesi başlattı. Projede Keşan’da seçilen bir alanda “İVHO HATIRA ORMANI” oluşturulacak. Projede sizlerin de katkılarıyla “Her Veteriner Hekimin Bir Dikili Ağacı Olacak” parolasıyla yola çıkılacak projenin sürdürülebilir olması için çalışmalar sürekli hale getirilecek. Proje 30 Nisan Dünya Veteriner Hekimler Günü’nde başlayacak. Projeye destek vermek isteyenler internet sitesindeki şartları inceleyebilirler. İNFOVET 12-13 NOTLAR Küresel gıda fiyatları, 2015 yılı ile birlikte birbirini izleyen dördüncü yılı da düşüşle kapatmış durumda. FAO Süt Ürünleri Fiyat Endeksi, geçen yıl 160,3 puan ortalamasıyla, 2009’dan bu yana en düşük değerini aldı. Yani küresel süt ürünleri fiyatları, tam 6 yıldır aşağı yönlü bir seyir izliyor. Tüm İlaç Firmalarının Dikkatine 03/01/2011 tarihinden itibaren yapılan ruhsat başvuruları elektronik ruhsat başvurusu şeklinde alınmaya başlanmıştı. Ancak, bazı firmaların varyasyon başvurusunda şablon kullanmadıkları tespit edilmişti. 04.04.2016 tarihinden itibaren bu varyasyon başvuruları firma şablon yüklenmeden kabul edilmeyecek. Avustralya Çin’deki süt çiftliklerinin hızlı gelişimine ayak uydurabilecek mi? Avustralya süt endüstrisi son on yılda artış gösterse de Çin, süt üretiminde daha keskin bir artışa sahip. Çin’de süt ürünleri üretim ve tüketimi, 2000 yılından beri yıllık ortalama %12,8 büyüme oranıyla hızlı bir şekilde artıyor. Bir grup Avustralyalı süt üreticisi Ocak ayında bu büyümeyi gözlemlemek ve Çinli üreticilerin yöntemlerini ilk elden görmek için Çin’e gitti. Alltech Okyanusya Teknik Satış Temsilcisi Steve Ralston konu ile ilgili şunları söylemiştir. “Çinliler zorunda kalmadan önce değişikliklere uyum sağlayarak harika bir iş çıkarıyor. Ziyaret ettiğimiz çiftliklerdeki yeniliklerin seviyesini gördükten sonra, Avustralyalı üreticilerin yeniliklere yeterli hızla uyum sağlamamaları nedeniyle Çin’in kolaylıkla bizi sollayacağına inanıyorum. Biz daha ucuz yeme, daha iyi koşullara ve daha az ekstrem sıcaklıklara sahibiz; farklı ve yenilikçi düşünmeliyiz.” İNFOVET 14-15 NOTLAR Süt sektörü ihracatında kayda değer düşüş yaşanıyor Rusya pazarının, Avrupa Birliği süt ürünlerine kapılarını kapaması ile birlikte umutlanan Türkiye süt sektörü, geçtiğimiz aylarda Rusya ile yaşadığı gerilimin etkisiyle ihracatta sıkıntılar yaşamaya başladı. Süt ürünleri ihracatı Ocak-Ekim 2015 döneminde, 2014 yılının aynı dönemine göre miktar bazında % 25, değer bazında % 27 geriledi. Türkiye’nin 2015 yılında 1.18 milyar dolarlık canlı hayvan ve gıda maddeleri ihraç ettiği Rusya, uçak krizi dolayısıyla 1 Ocak 2016 itibariyle Türkiye’den yaş meyve ve sebze ile tavuk ve hindi eti, tuz ve karanfil ithalatını yasaklarken, limon, fındık, et, süt ürünleri ve balık ithalatını yasaklamadı; ancak kısıtlamaların etkisi bu tarihten itibaren belirgin şekilde hissedildi. İstanbul sizi bekliyor! Her sene dünyanın dört bir yanından veteriner hekimlik öğrencilerinin yoğun katılımıyla gerçekleşen Uluslararası Veteriner Hekimliği Öğrencileri Bilimsel Araştırma Kongresi, bu sene 18. kere 26-28 Nisan tarihleri arasında düzenlenecek. Kongre için İstanbul Üniversitesi Veteriner Fakültesi’nin özveriyle çalışan öğrencileri, sizleri davet etmekten büyük mutluluk duyuyor. Ayrıntılı bilgi ve kayıtlar için: http://vetbak.istanbul.edu.tr sitesini ziyaret edebilirsiniz. Ata Fen tüm desteği ile Vetanka Kariyer Günleri’ndeki yerini aldı Tahir S. Yavuz, Vetanka Kariyer Günleri’nde “Süt Sığırcılığı Sektöründe Geleceğin Veteriner Hekimleri“ konulu bir sunum yaptı. Tahir S. Yavuz Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi’nde 10 Mart 2016 tarihinde yapılan oturumda yaptığı sunumda geleceğin veteriner hekimliği ile ilgili bir ufuk turu yaparak öğrencilere uzmanlaşma ve branşlaşma önerdi. Bilgisayar teknolojilerinin mesleğimizde de etkin rol oynadığını kaydeden Yavuz; mevcut iş kollarına ek olarak yeni uzmanlık dallarının ortaya çıktığını, o yönlerde de gelişmeler sağlanması gerektiğini, eğitimde de bu konulara önem verilmesinin şart olduğunu vurguladı. Çok sayıda soruyu da yanıtlayan Tahir S. Yavuz’a ve diğer sunum yapanlara sunumların bitiminde Oturum Başkanı Prof. Dr. Ayhan Baştan tarafından teşekkür plaketleri verildi. İNFOVET 16-17 NOTLAR Çinli köylüler 4 ayaklı tavuk üretimine başladılar Ülkemizin zengin mutfağında nadir olarak yer almasına rağmen, tavuk bacağı Uzakdoğulular tarafından büyük bir zevkle tüketilmekte ve bu bölgelerin pazarına da önemli ekonomik katkılar sağlamaktadır. Bu ürünü değerlendiren Çinli köylüler 4 ayaklı tavuk üretimine başladılar bile. People’s Daily Online’da yayımlanan bir habere göre, tavuklardaki ekstra ayakların fizyolojik fonksiyonunun olmamasına rağmen, normal iki bacakları kadar lezzetli. Yani hayvanlar, ekstra bacaklara sahip olmalarına rağmen, iki bacaklı ırkdaşları gibi yaşamlarını sürdürebilirler. Çin’e benzer şekilde Tayland, Hindistan, İnglitere gibi ülkelerden de 4 bacaklı tavukların haberleri gelmektedir. TÜİK, yıllık değerlendirme raporunu açıkladı Türkiye İstatistik Kurumu 2015 yılı ‘Canlı Hayvan ve Hayvansal Ürün Fiyatları ve Üretim Değeri’ni açıkladı. Buna göre, kültür sığır fiyatı 2015 yılında bir önceki yıla göre % 22,3 artarak 4 bin 134 TL ve yerli sığır fiyatı % 22,2 artarak 2 bin 474 TL olarak gerçekleşti. Koyun ve keçi fiyatlarına bakıldığında, merinos koyun fiyatında % 8,3, yerli koyun fiyatında % 7,1 ve tiftik keçisi fiyatında % 0,8 artış görüldü. Kümes hayvanlarından et tavuğu fiyatı % 0,3 azalarak 11,81 TL ve yumurta tavuğu fiyatı % 4,9 artarak 13,21 TL oldu. İnek sütü fiyatı 2015 yılında bir önceki yıla göre % 12,4 artış göstererek 1,16 TL, koyun sütü fiyatı ise % 10,6 artarak 2,01 TL oldu. Kırmızı et fiyatlarına bakıldığında, sığır eti fiyatı % 23,6 artarak 21,14 TL, koyun eti fiyatı ise % 13,3 artarak 20,72 TL olarak gerçekleşti. Gıda ve Tarım Bakanlığı personel alımına hazırlanıyor Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik, Bakanlığın il, ilçe ve kuruluş müdürlüklerine toplam bin 677 sözleşmeli personel alınacağını bildirdi. 566 veteriner hekim, 550 ziraat mühendisi, 400 gıda mühendisi, 80 su ürünleri mühendisi, 10 balıkçılık teknolojisi mühendisi ve 71 harita mühendisi olmak üzere yapılacak alımlara ilişkin duyuru, Nisan ayında ÖSYM Başkanlığının internet sitesinde ilan duyurulacak. İNFOVET 18-19 NOTLAR Öğrencilerin katkılarıyla oluşturulmuş bir laboratuvar Siirt Üniversitesi Veteriner Fakültesi’nde, öğrencilere verilen ödevlerle çeşitli hayvan türlerine ait kemik ve iskeletlerin yer aldığı anatomi laboratuvarı oluşturuldu. 2014 yılında öğrenci kabulune başlanan fakültede, tam donanımlı anatomi eğitimi gerçekleştirmek amacıyla bir laboratuvar oluşturulması için öğrencilerden de destek istendi. Veteriner Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Nihat Şındak “Temel bilimlerin temelini oluşturacak bu laboratuvarın oluşturulmasında öğrencilerimizin katkısını takdirle karşılıyoruz.» Ambalajlı süt ve süt ürünleri için Çin umudu Ambalajlı süt ve süt ürünleri sanayicileri, Türkiye’den Çin’e süt ürünleri ihracatının yolunu açan protokolü sevinçle karşıladı. Ambalajlı Süt ve Süt Ürünleri Sanayicileri Derneği (ASÜD) Başkanı Harun Çallı, Çin’e yapılacak ihracatın sektöre ilaç gibi geleceğini belirterek, bu konuda gereken adımların bir an önce atılması temennisinde bulundu. Türkiye Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ile Çin Kalite Kontrolü, Denetim ve Karantina Genel İdaresi tarafından Antalya’da imzalanan Türkiye’den Çin’e İhraç Edilecek Süt Ürünlerinin Veteriner ve Sağlık Şartları Konusunda Protokolün Onaylanması Hakkında Bakanlar Kurulu Kararı, Resmi Gazete’de yayımlandı. Şap kitleri için işbirliği İngiltere’de faaliyet gösteren Pirbright Institute ve lider İtalyan araştırma enstitüsü olan IZSLER’in işbirliğinden doğan uluslararası anlaşmalar, büyükbaş hayvancılık için bir umut oldu. Program çerçevesinde yapılan araştırmalar özellikle hekimlerin kullanabileceği diyagnostik kitlerin geliştirilmesine odaklanmayı hedeflemektedir. Pirbright Enstitüsü İş Geliştirme Müdürü Dr. Michel De Baar, dünya veteriner camiası için yapılan çalışmalarımızda daha doğru ve daha hızlı teşhis sağlayan araçları üretmeyi hedeflediklerini belirtti. NOTLAR Huvepharma® Instant Soluble Enzim Teknolojisi ile ödül aldı Suda anında çözünür konsantre enzim formülasyonları OptIPhos® WSP, Hostazym® X WSP ve HuvematIc® teknolojisi ile yerinde sıvı enzim UYGULAmayı mümkün kılan HUVEPHARMA® geliştirdiği bu benzersiz konsept ile All About Feed/FIAAP Hayvan Besleme Ödülü’ne layık görüldü. yeme sprey şeklinde uygulanmasını sağlayan cihaz yani Huvematic® teknolojisi. Bu cihaz enzimlerin istenilen miktarda ve dozda yerinde uygulanmasına olanak tanıyan bir teknolojiye sahip. Huvepharma® Enzimlerden Sorumlu Ürün Müdürü Lode Nollet Bangkok’da 29-31 Mart tarihleri arasında düzenlenen VICTAM Asia’nın ilk günü Huvepharma açısından gurur verici bir tabloya sahne oldu. Fermantasyon konusundaki başarısıyla Avrupa’nın en büyük ilaç ve yem katkı üreticilerinden biri haline gelen Huvepharma®, geliştirmiş olduğu Huvematic® konseptiyle All About Feed/ FIAAP Hayvan Besleme Ödülü’ne layık görüldü. Huvematic® konsepti benzersiz 2 inovatif buluşu bünyesinde barındırıyor. Bunlardan ilki ve en önemlisi oldukça yüksek konsantrasyonda üretilmiş suda eriyen enzimler. Fitaz (Optiphos WSP) ve ksinalaz (Hostazym X WSP) primer aktivitesine sahip instant soluble enzimler normalinden çok daha konsantre bir şekilde üretiliyor ve suda anında çözünüyor. Huvepharma’nın ödüle layık görülmesindeki etmenlerin bir diğeri ise, yem fabrikalarında WSP enzimleri su içerisinde çözüp, peletleme ve ekstrüzyon işleminden (ısı uygulaması) hemen sonra İNFOVET 22-23 Broiler yem fabrikaları büyük bir yükten kurtuluyor All About Feed jürisinin enzim kullanımı ile ilgili olarak ödüle layık gördüğü bu konsept, global ölçekte giderek daha çok rağbet görüyor. Bu konsept yalnızca üstün teknolojiye sahip instant enzimler açısından değil, aynı zamanda yem fabrikalarında anında hazırlanabilen sıvı enzimin pratik bir şekilde uygulanması açısından da benzersiz. Yerinde üretim ile sıvı enzim kullanımının getirdiği stabilite, transport, depolama vb. bilinen bir takım dezavantajlar artık geride kalıyor. Hostazym X WSP ve Optiphos WSP’nin şu anda 10’dan fazla ülkede çok sayıda yem fabrikasında Huvematic® ile birlikte kullanılıyor olması da başarısının somut bir kanıtı. Huvepharma®’ya göre anında hazırlanabilen sıvı enzimler pek çok avantajı da beraberinde getiriyor. Bu inovasyon enzimin yeme uygulanmasında doz esnekliği ve sonuçta daha istikrarlı bir ürünle sonuçlanıyor. Özetle Huvepharma® AR&GE Departmanı’nın enzim ekibi ile birlikte geliştirdiği bu instant soluble enzim teknolojisi ile yem fabrikasında istenilen miktar ve konsantrasyonda sıvı enzim formüle edilebiliyor. HuvematIc® tüm dünyada büyük ilgi görüyor Instant soluble enzimlerin uygulanması için geliştirilen Huvematic® ksilanaz ve fitaz üretimi için iki farklı bölme içeriyor, yani aynı cihaz ile hem fitaz hem de ksilanaz üretebiliyorsunuz. Ödül töreninde bu yenilikçi ve benzersiz konsept ile ilgili açıklama yapan Huvepharma® Global Enzim Ürün Müdürü Lode Nollet, WSP enzimlerin kullanımına ilişkin artan ilginin ve yaşanan gelişmelerin sevindirici olduğunu belirtti: “Amerika’da hali hazırda bu konseptin hayata geçtiği 17 broiler yem fabrikası bulunuyor. Yapılan planlama dahilinde 2016 yılı içerisinde 10 yem fabrikasının daha bu konsepti kullanması planlanıyor. Avrupa’da ise 6 yem fabrikasında kurulum yapıldı ve hali hazırda kullanılıyor. Nisan ayında Meksika ve Mayıs ayında da Brezilya bu benzersiz teknolojiyi kullanmaya başlayacak. Bu ay içerisinde Asya’da 2 yem fabrikasında daha kurulum yapacağız. Özetle tüm dünyada onlarca yem fabrikası bu teknolojiyi kullanma konusunda Huvepharma® ile görüşmeler yapıyor.” NOTLAR Novometrix Inc. tarafından yürütülen bağımsız araştırmada, broylerlerde bağırsak sağlığı ve fonksiyonunu ölçmek için kullanılan Bağırsak Bütünlüğü (B2) İndeksinin, dünyanın dört bir yanındaki broyler sürülerinde günlük kilo alımı ve beslenme etkinliği gibi canlı performans sonuçlarıyla yakından ilişkili olduğu doğrulanmıştır. Araştırma bulguları, 27 Ocak Çarşamba günü, Atlanta, GA’da (ABD), Uluslararası İşleme ve Üretim Fuarı (IPPE) Tech Exchange’de sunulmuştur. Novometrix Research, Inc. firmasının başkanı Dr. Jeff Wilson, metodolojiyi, araştırma bulgularını ve B2 İndeksinin kümes hayvanı üreticilerinin, sürülerinin sağlığını ve performansını yönetmesine yardımcı olmak üzere sunduğu verilerle oluşturulmuş bilgileri gözden geçirmiştir. Novometrix, kümes hayvanları endüstrisinde sürdürülebilir tarım ve zirai gıda üretimi için çözümlere özellikle odaklanarak, veri bütünlüğü ve analitik de dahil olmak üzere epidemiyoloji alanında uzmanlaşmıştır. Şirketin B2 indeksini doğrulamasında, B2 İndeksini oluşturmak için kullanılan veri toplama süreçleri ve analitik platformun bir analizi de yer almıştır. Araştırma metodolojisi, kapsamlı bir literatür incelemesini, veterinerler de dahil olmak üzere endüstri uzmanlarıyla görüşmeleri ve B2 İndeksini destekleyen milyonlarca veri noktasının istatistiksel analizini de içermiştir. Dr. Wilson “Kümes hayvanı uzmanları uzun bir süredir, Bağırsak Bütünlüğünün korunmasının, broylerlerin sağlığı için çok önemli olduğunu biliyor. Şimdi ise, Bağırsak Bütünlüğü ve sürü sağlığı ile performansı arasındaki bağlantıyı destekleyecek araştırmalar var” demiştir. Üreticilerin sürülerine özel verileri analiz eden Sağlık Takip Sistemi(HTSi) B2 İndeksi, mide erozyonu, nekrotik enterit ve aşırı bağırsak sıvısı gibi 23 enterik koşulu içerir. Her koşula spesifik bir ağırlık verilmiştir ve toplu olarak bu ağırlıklar, Sağlık Takip Sistemi (HTSi) veritabanına girilebilecek özel, kompozit bir numara oluşturmaktadır. Elanco tarafından geliştirilen HTSi, 15 yıldan fazla süredir toplanan veriyi ve dünyanın dört bir yanında 600 binden fazla sağlıklı hayvanda yapılan nekropsi analizini bir araya getiren kapsamlı bir veritabanıdır. Enterik hastalıkları içermeye ek olarak, HTSi verileri, ortalama günlük kilo alımı (ADG), yemden yararlanma oranı (FCR) ve Avrupa Üretim Etkinliği Faktörü (EPEF) gibi bir dizi üretkenlik ölçümünü içerir. Üreticilerin sürülerine özel verileri analiz ederek B2 İndeksi, üreticilerin kendi sürülerinin sağlığını izlemesine olanak tanır ve zaman içinde operasyonlar arasında performansı karşılaştırmalı değerlendirmek için bir araç sağlar. Üreticiler, verilerden türetilen bilgileri uygulayacağından, B2 İndeksine dayanarak spesifik sürülerin sağlığını ve performansını iyileştirmek için ayarlamalar yapabilir. Bağırsak Bütünlüğü (B2) İndeksi, üreticilerin, broyler sürülerinin sağlığını ve performansını değerlendirmesini, karşılaştırmasını ve izlemesini sağlar. Sağlık Takip Sistemi (HTSi) Nedir? Elanco tarafından geliştirilen Sağlık Takip Sistemi (HTSi), 15 yıldan fazla süredir toplanan veriyi ve 600 binden fazla sağlıklı hayvanda yapılan nekropsi analizini bir araya getiren kapsamlı bir veritabanıdır. İNFOVET 24-25 Novometrix Research, Inc. firmasının başkanı Dr. Jeff Wilson “Kanatlı endüstrisinin artan global rekabetle, devamlı ve yeni ortaya çıkan hastalıkların yönetilmesiyle ve hızlı değişen yasal ortamla zorlu hale geldiği bir zamanda, B2 İndeksi, dünyanın dört bir yanındaki kanatlı üreticilerine, sürü sağlığı ve performansını izlemek ve yönetmek için veri güdümlü bir yaklaşım sağlamaktadır” KONU KANATLI Ortadoğu/Kuzey Afrika &Türkiye Hayvan Sağlığı Direktörü Dr. Jean FrederIc HItIer; “Türkiye’de hız kesmeden büyümeye devam edeceğiz” Türkiye’deki ekibimizle, tüm ihtiyaçlarınıza çözüm bulabilirsiniz Boehringer Ingelheim Hayvan Sağlığı zirveye doğru emin adımlarla ilerlemeye devam ediyor BoehrInger IngelheIm Hayvan Sağlığı Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkelerindeki iş ortaklarını gerçekleştirdiği toplantı ile Antalya’da bir araya getirdi. Boehringer Ingelheim Türkiye Hayvan Sağlığı Direktörü Dr. Mehmet Türker İNFOVET 26-27 BoehrInger IngelheIm Hayvan Sağlığı tarafından Mart ayında düzenlenen ‘İş Ortakları Toplantısı’ geçtiğimiz günlerde Antalya’da gerçekleşti. Toplantı Ortadoğu/Kuzey Afrika & Türkiye Hayvan Sağlığı Direktörü Dr. Jean Frederic Hitier’in açılış konuşmasıyla başladı. Dr. Mehmet Türker’in Boehringer Ingelheim Hayvan Sağlığı’nın Türkiye’deki hedeflerinden bahsettiği konuşmadan sonra, Boehringer Ingelheim’ın gelecekte bölge için planladıkları büyüme hedeflediklerinin mesajını veren konuşmasıyla Yükselen Pazarlar Yöneticisi Hubbert Papp sahnedeydi. Toplantı organizasyonunu gerçekleştiren Boehringer Ingelheim Ortadoğu ve Kuzey Afrika Pazarlama Sorumlusu Serkan Erkovan toplantı hakkında şunları söyledi; “Boehringer Ingelheim olarak hem Türkiye’de hem de bölge genelinde büyümeye devam edeceğiz. Bu toplantıyı Türkiye’de gerçekleştirdiğimiz için misafirlerimizden memnuniyetleri ile ilgili güzel geri dönüşler aldık.” Türkiye’nin gelişmiş pazarlar için önemi nedir? Boehringer’in Türkiye’den beklentileri nelerdir? Türkiye bizim için çok ilgi çekici bir bölge, potansiyeli yüksek bir pazar ve Türkiye ekibinden çok memnunuz. Çalışma düzeyleri örnek teşkil eden bu ekibin büyük gayretleri ile Türkiye pazarında yükselişe geçtik. Özellikle Metacam® ve Bar-Vac® ürünlerimizin bu yükselişimizde büyük katkısı var. Türkiye pazarında, 2015 yılından beri önemli gelişmeler yaşanmıyor olmasına rağmen, Boehringer Ingelheim büyümesini sürdürdü ve hız kesmeden devam edecek. Avrupa pazarında bir tıkanma olduğuna ve Türkiye ile OrtadoğuAsya bölgelerinin daha büyük önem kazanacağına katılıyor musunuz? Türkiye ve Afrika Bölge Müdürü olmadan önce Fransa’da görev aldım ve orada % 3’lük bir artış elde etmek için çok çaba sarf etmemiz gerektiğini söyleyebilirim. Görev değişikliğimden sonra, aynı performansla, çalıştığım bölgelerde % 50’den fazla yükseliş elde ettik. Yükselen pazarların Boehringer Global’ın küresel büyümesine katkısı % 28 oranında ve sanırım bu sorunuz için iyi bir cevap. NOTLAR Aviagen Anadolu Teknik Departmanı’na bir yolculuk hikayesi Kanatlı hayvan yönetimi alanında çalışmalarını sürdürmek üzere AvIagen Teknik Departmanı’nın başına gelen AfrIca Fernandez, 17 yıllık uzun ve dolu dolu mesleki serüvenini bizlerle paylaştı. Africa Fernandez Aviagen Anadolu Teknik Departman Müdürü Türk insanını, Türkiye kanatlı sektörünün sunduğu fırsatları ve getirdiği zorlukları sevdiğini belirten Aviagen Anadolu Teknik Departman Müdürü Africa Fernandez’in mesleki başarısı ve on yıl önce tanışmış olduğu Türkiye’yle ilgili görüşleri dikkate değer. Akademiden AvIagen’e… İskoçya’da Aviagen’de 17 yıl önce çalışmaya başladığım günü dün gibi hatırlıyorum. Şirketle olan ilişkim; Avrupa Birliği’nden aldığım bir hibeyle başladı ve o zamanki adıyla Ross’ta 6 ay çalıştıktan sonra; Santiago de Compostela Üniversitesi’ndeki araştırma projemin üzerinde çalışmayı sürdürmek için ana vatanım olan İspanya’ya döndüm. Leon Üniversitesi’nde vahşi yaşam yüksek lisansımı henüz bitirmiştim ve profesyonel kariyerim açısından neler yapacağıma karar vermeye çalışıyordum. Hayvan üretimi alanında çalışmak istediğimi biliyordum; kaderim ise Ross’taki Veteriner Departmanı’nın müdüründen; İNFOVET 28-29 yağmurlu bir aralık gününde aldığım ve tavuk veteriner hekimi olarak çalışmak için geri dönmek isteyip istemediğimin sorulduğu bir telefonla çizilmiş oldu. Tereddüt etmeden kabul ettim ve 3 ay sonra, Veteriner Departmanı’nda işe başlamak için “güneşli” İskoçya’ya geri döndüm. İlk başta Pedigri, GGP ve GP tesislerindeki günlük veteriner hekimlik işlerinden sorumluydum; bu işim çiftlik ziyaretleri, post mortem muayeneler; seroloji, bakteriyoloji ve viroloji laboratuvar sonuçlarının kontrolü, performans sorunlarının araştırılması, ihracat sertifikalarının hazırlanması ile araştırmacılar, kanatlı hayvan kurumları ve hükümet yetkilileri ile irtibat kurmayı içeriyordu. “Türkiye’nin sunduğu fırsatları ve getirdiği zorlukları seviyorum” Sonradan; Türkiye ve Hindistan gibi, Aviagen’in denizaşırı tesislerindeki veteriner hekimlik sorumluluklarını üstlenerek; ilk olarak GP alanında, daha sonra ise PS ve broyler alanlarında, müşterilerle doğrudan iletişim içinde olmaya başladım. Genel olarak Avrupa’da çalıştım, ancak Japonya gibi, Uzakdoğu’daki ülkelerle de ilgilendim. Ortadoğu ve Latin Amerika’ya bazı teknik ziyaretlerde bulundum. Çalışmalarımın odağı büyük ölçüde hastalık kontrolü ve biyogüvenlikti; tesislerin denetimi, aşı etkililiğinin kontrol edilmesi, veteriner tıbbi ve performansa bağlı sorunların incelenmesini kapsıyordu. Veteriner hekimlik fakültesinde öğrenim görmeye başladığımda, tavuklarla çalışacağımı hiç düşünmemiştim. Kanatlı sektöründe bütün enerjimle, 17 yıldır çalışıyorum. İskoçya’ya taşındıktan sonra ise Ekim 2015 tarihinde Türkiye’ye taşınmak üzere yine bir karar vermek durumunda kaldım. Türkiye, 10 yıl önce tanışmış olduğum bir ülke. Türk insanını, Türkiye’nin kanatlı sektörünün sunduğu fırsatları ve getirdiği zorlukları seviyorum. Yeni işim; Ankara’daki Aviagen Anadolu Teknik Departmanı’nın başına gelerek kanatlı hayvan yönetimi alanında geniş çapta uzmanlıkları olan 3 teknik müdürle çalışmak ve veri analizi gerçekleştirmekti. Veriler, günümüzde kanatlı hayvanlara dair tüm çalışmaların önemli bir parçasıdır. İşletmelerini en iyi şekilde geliştirebilmeleri adına odaklanmaları gereken alanların belirlenmesi yönünde müşterileri destekleme ve onlara yardım etme açısından veriler kritik bir öneme sahiptir. Teknik departman için ek bir destek unsuru da yeni Aviagen Anadolu laboratuvarıdır. Bu laboratuvar Türkiye’de akreditasyona sahip olan ilk veteriner laboratuvarı olma özelliğini taşımaktadır ve şirket içinde ya da müşteriler için, hayvanların sağlık durumunun belirlenmesine yönelik bir dizi tanılayıcı testin uygulanması gibi kritik bir role sahiptir. Bunun yanında, Aviagen içinde erişilebilir olan ve gerektiğinde müşterilere doğru tavsiyenin ve yardımın sağlanması için dış kurumların da erişebildiği çeşitli uzman kaynaklarına (tanı, beslenme, vantilasyon, kuluçkahaneler, işleme...) ulaşmak mümkündür. NOTLAR İnterhas ana sponsorluğunda öğrenci ve sektör buluşması VetAnka-2016 Öğrenci Sempozyumu’nun ana sponsoru İnterhas Hayvan Sağlığı, hepsi GMP’li ürünlerini geleceğin genç veteriner hekimlerine tanıttı. planlamaları yapabilmek, aynı zamanda sosyal, kültürel ve mesleki kaynaşma içinde veteriner hekimlik mesleğinin beraberliğini temsil etmek amacıyla bir araya geldiler. Türk Veteriner Hekimleri Birliği Merkez Konseyi öncülüğünde ve Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi katkılarıyla, Fakülte Öğrenci Topluluğu VetAnka tarafından ”VetAnka-2016 3. Kariyer Günleri ve Sektörle Buluşma Sempozyumu” 9-12 Mart tarihleri arasında Ankara Üniversitesi’nde yapıldı. Sempozyuma ana sponsor olarak katkıda bulunan İnterhas Hayvan Sağlığı, üç gün süren organizasyonda, gerek seminer İNFOVET 30-31 sunumları gerek tanıtım standları gerekse öğrencilere yönelik medikal hediyeleri ile genç veteriner hekim adaylarına bilgilendirme ve tanıtım yaptı. İnterhas’ın ana sponsorluğunda gerçekleşen organizasyonda Bursa, Kars, Van, Burdur, Diyarbakır, Elazığ, Samsun, Konya; kısacası Türkiye’nin dört bir köşesinden toplam 18 fakülteden gelen öğrenciler üç gün boyunca veteriner hekimliğin çalışma alanlarını daha iyi tanımak, kariyer GMP’li ürünler genç veteriner hekim adaylarına tanıtıldı Sempozyumun üçüncü gününde yaptığı sunum ile İnterhas ürünlerini tanıtan İnterhas A.Ş. Pazarlama Müdürü Gürcan Öner, katılımcılara hepsi GMP’li ve üstün özellikli ürünlerin sağladığı faydaları anlattı. İlgiyle izlenen sunumun sonunda gerçekleştirilen çekiliş ile pek çok öğrenci medikal hediyeler kazanma imkanı buldu. Veteriner hekimlik mesleğine bir adım kala düzenlenen böylesine yararlı öğrenci organizasyonlarına her zaman destek olan ve öğrencilerin her daim yanında olan İnterhas Hayvan Sağlığı’nın, mucizevi ilaç Theranekron D6 başta olmak üzere, hepsi GMP’li ve üstün Gerçekleştirilen çekiliş ile pek çok özellikli ürünleri şanslı öğrenci medikal sempozyum süresince hediyeler kazanma hep gündemdeydi. imkanı buldu. KONU KANATLI ELANCO HAKKINDA Elanco, dünya çapında 70’ten fazla ülkede hayvan sağlığının ve hayvansal gıda üretiminin iyileştirilmesi için kapsamlı ürünler ve bilgi hizmetleri sunar. Hem bilimsel araştırmalarda hem de günlük işlemlerde inovasyona değer değer veriyor ve dünya çapında neredeyse 7.000 çalışan için işbirlikçi bir çalışma ortamı geliştirmek için mücadele ediyor. Müşterileriyle birlikte, kendilerini global gıda güvenliği ve insan hayvan bağının desteklenmesine dair farkındalığı arttırmaya adıyorlar. 1954 yılında kurulan Elanco, Eli Lilly ve Şirketi’nin bir bölümüdür. Şirketin merkez ofisi Amerika-Indianapolis’te bulunmaktadır. Elanco’dan Gumboro kontrolüne önemli destek Elanco Hayvan Sağlığı, kanatlı veteriner hekimlerini, Gumboro’yu önlemek ve kontrol etmek amacıyla mevcut programlarını tekrar incelemeleri için teşvik ediyor. İNFOVET 32-33 “İncele, Uygula, Değiştir” programı, “Güncel Gumboro Tehdidi & Gumboro Aşılama Programlarının Gözden Geçirilmesi ve Optimize Edilmesi İhtiyacı” başlıklı bir web semineri ile 11 Kasım tarihinde başladı ve Barselona Özerk Üniversitesi’nden Dr. Natàlia Majó ve Uluslararası Kanatlı Sağlığından Dr. Guillermo Zavala tarafından yönetildi. Canlı web semineri kayda alındı ve şu anda WATTAgNet.com sitesindeki “talep üzerine” bölümünden görüntülenebiliyor. Konuşması sırasında Dr. Majó, IBDV’nin yavaşça, ancak sürekli olarak geliştiğine işaret etti. Avrupa’da izole edilen atipik IBDV suşlarının klasik IBDV’den farklı genetik ve patojenik paternler sunduğunu gösteren bir Elanco Sağlığı, Gumboro‘nun çalışma paylaştı. IBD önlenmesi için “İncele, aşılama programlaUygula, Değiştir” rının epidemiyolojik programını başlattı. takibinin ve revizyonunun IBD’ye karşı etkili korunma sağlanması için kritik öneme sahip olduğu sonuç olarak ortaya kondu.Dr. Zavala artan virülansa sahip virüslerin oluşmasına neden olabilecek şekilde diğer patojenlerle kompleks IBDV etkileşimini, yüksek direncini ve yüksek mutasyonunu vurguladı. Bu özelliklerin IBD’yi, belirlenmiş olan IBD aşılama programlarının yeterli IBD kontrolünün sağlanması için periyodik olarak incelenmesini, değerlendirilmesini ve test edilmesini gerektiren yerel, dayanıklı ve gelişen dünya çapında bir sorun haline getirdiği sonucuna vardı. Elanco, üreticileri ve veteriner hekimleri IBD’nin kontrol edilmesini desteklemek üzere AviPro® PRECISE ve AviPro® IBD XTREME aşılarının yanı sıra deneyimli bir teknik ekip sunuyor. Daha fazla bilgi için siteyi ziyaret edebilirsiniz: revise-try-change.com KONU KANATLI BOEHRINGER INGELHEIM HAKKINDA Boehringer Ingelheim’ın ‘Yenilikçi Hipokalsemi Yönetimi’ toplantısı Trakya’da gerçekleşti BOEHRINGER INGELHEIM HAYVAN SAĞLIĞI, LÜLEBURGAZ’DA 30 MART TARİHİNDE YENİLİKÇİ ÜRÜNLERİ BOVIKALC®’I ELE ALDIKLARI BAŞARILI BİR TOPLANTI GERÇEKLEŞTİRDİ. BoehrInger IngelheIm Hayvan Sağlığı Bölümü yenilikçi ürünleri Bovikalc®’ı ele alan ‘Benzersiz Hipokalsemi Yönetimi’ temalı toplantısını yaklaşık 100 veteriner hekimin katılımıyla Lüleburgaz’da gerçekleştirdi. Toplantı, Boehringer Ingelheim Türkiye Pazarlama Ürün Yöneticisi Ümit Cem Aksoy’un açılış konuşmasıyla başladı. Ümit Cem Aksoy’un Bovikalc® Global Performans Verileri paylaşımının ardından Boehringer Ingelheim Türkiye Teknik Müdürü Mahmut İnsel ‘Sürünüzdeki Gizli Tehdit’ adlı sunumu ile hipokalsemi hakkında faydalı bilgiler verdi. Boehringer Ingelheim Global Teknik İNFOVET 34-35 Müdürü Dr. Daniel Zaspel’in ‘Hipokalsemi’de En Yeni Yaklaşım’ sunumu ile devam eden toplantıya katılımcıların yoğun ilgisi vardı. Dr. Zaspel Amerika ve Avrupa ülkelerindeki güncel hipokalsemi yaklaşımı konusunda katılımcılarla yapılan yeni uygulamaları ve ekonomik analizleri paylaştı. Dr. Daniel Zaspel’in sunumu sonrası soru&cevap oturumu ile devam eden toplantı tüm katılımcıların ilgi ve beğenisiyle karşılandı. Akşam yemeği ile sonlandırılan ‘Yenilikçi HipoDr. Zaspel’in sunumu tüm kalsemi Yönetimi’ toplantısı katılımcıların ilgi Trakya bölgesinde olan veterive beğenisiyle ner hekimlerden tam not aldı. karşılandı. Boehringer Ingelheim, dünyanın önde gelen 20 ilaç şirketinden biridir. Genel merkezi Almanya’nın Ingelheim kentinde bulunan şirket, dünya genelinde 146 iştiraki ve 47.000’den fazla çalışanı ile faaliyet göstermektedir. Aile şirketi olarak kurulduğu 1885 yılından bu yana kendini insan ve hayvan ilaçları için yüksek tedavi değeri olan yepyeni ürünlerin araştırma, geliştirme, üretim ve pazarlamasına adamıştır. Sosyal sorumluluk konusunda üzerine düşen görevi yerine getirmek Boehringer Ingelheim kültürünün önemli bir parçasıdır. Sosyal projelere olan bağlılık ve tüm çalışanlarını önemseme, saygı, eşit fırsatlar, kariyer ve aile yaşamı arasındaki denge ortak işbirliğinin temelini oluşturmaktadır. Çevre koruması ve sürdürülebilirliği Boehringer Ingelheim’in girişimlerinde her zaman ana odak noktası olmuştur. Boehrınger Ingelheım’ın gerçekleştirdiği toplantıda güncel hipokalsemi yaklaşımı konusunda yapılan yeni uygulamalar ve ekonomik analizler paylaşıldı. KONU KANATLI MSD Hayvan Sağlığı, Kanatlı Sağlığı İş Birimi Müdürü Utku Varoğlu MSD Hayvan Sağlığı, 17 Mart tarihinde İzmir’de Civciv Kalite Değerlendirmesi üzerine düzenlediği teorik ve uygulamalı eğitimde Türkiye’nin önde gelen firmalarını bir araya getirdi. Uygulamalı eğitim katılımcılardan büyük beğeni alırken, Poultry Performance Plus şirketinden Kuluçka Uzmanı Ron Meijerhof, engin kuluçka tecrübesinden verdiği örnekler ve teorik kaynaklarda bulunmayan kuluçka bilgileriyle katılımcılardan tam not aldı. İzmir, Bolu, Bursa başta olmak üzere Türkiye’nin farklı illerinden 32 katılımcının yer aldığı toplantının uygulamalı kısmı Bornova Veteriner Araştırma Enstitüsü’nde yapıldı. Civciv Kalite Değerlendirmesi MSD Hayvan Sağlığı için ne ifade ediyor? Civciv Değerlendirme, MSD Hayvan Sağlığı’nın 2016 yılı Ocak ayında hayata geçirdikleri kuluçka ve performans programı olan Convenience Program’ın en önemli destek servislerinden bir tanesi. “Entegrasyonlar için kaliteli, sürdürülebilir civciv üretimine sahip olmanın ne denli önemli olduğunun farkındayız. Öyle ki; kaliteli civciv, iyi performansa sahip broiler olarak sahada kendini gösteriyor. Burada kritik olan nokta ise tedavi edici hekimlikten ziyade, korumacı hekimliği bu değerlendirme içinde uyguluyor olmak; yani kuluçkada kötü giden bir durumu kısa süre içinde düzeltmeye çalışmanın aksine, kötü giden bir uygulamayı belli bir zaman zarfı içinde iyileştirmek veya minumum sorunla giden bir uygulamayı çok daha iyi hale getirebilmek.” “Tecrübeli global ekibimizle birlikte, civcivlerin yaşamlarının ilk haftalarında yaşadıkları problemlerin insidansında azalma sağlamak, ilk hafta ölümlerine neden olan vakaların inkübasyon biyolojisinden başlayarak köküne inmek, farklı sürüler arası civciv kalitesini karşılaştırmak ve raporlamak amacıyla bu destek servisini hayata geçirdik.” İNFOVET 36-37 MSD Hayvan Sağlığı 2016 Ocak ayı itibariyle hayata geçirdiği kuluçka servisini sürdürülebilir kılmaya devam ediyor. MSD Hayvan Sağlığı, Civciv Kalite Değerlendirmesine önderlik ediyor MSD Hayvan Sağlığı, Civciv Kalite Değerlendirmesi üzerine düzenlediği eğitim ile Türkiye’nin birçok farklı ilinden katılımda bulunan misafirlerinden tam not aldı. Katılımcıların birebir uygulamaya dahil olmasının esas alındığı eğitimde odak civcivleri gözlemlemekten öte hissetmek oldu. Poultry Performance Plus, Kuluçka Uzmanı Ron MeIjerhof İnkübasyon; “Bir Maratonu Koşmak...” Teorik eğitim; civciv kalite değerlendirmesinde inkübasyon biyolojisi, inkübasyonun civciv kalitesine ve broiler performansına etkisi, civciv değerlendirmede karşılaşılabilecek anormal vakaları konu alan yüksek teknik altyapılı sunumlarla başladı. Kuluçka ile ilgili güçlü bilgi birikimine sahip olan Meijerhof, inkübasyon sürecinin farklı noktalarına odaklanarak; civciv kalite kontrolü, embriyo sıcaklığının üniformitesi, embriyo sıcaklığının yüksekliği, civciv çıkımının fiziksel parametreleri, nem ve karbondioksit kontrolü, embriyonun ihtiyaçları gibi ilk hafta karşılaşılan sıkıntıların kökü olabilecek konulara değindi. Bir civcivin yaşamının ilk gününün kalitesi, geleceğinin garantisidir Uygulama kanatlı hekimliğinin kalbi Ron Meijerhof’un önderlik ettiği uygulamalı eğitimde canlı civcivlere yaklaşım ve değerlendirme, civciv açma, yaşamın ilk günlerinde sarı kesenin kontrolü ve yorumlanması, sarı kesenin sindirimi, göbek problemleri, aspergillozis ve dehidrasyon konularıma değinilerek interaktif bir paylaşım ortamı oluşturuldu. Bunlara ek olarak göbek enfeksiyonları, dehidrasyon, eklem problemleri, aspergillozis ve sarı kese enfeksiyonları uygulamada değinilen diğer önemli konu başlıklarıydı.Katılımcıların birebir uygulamaya dahil olmasının esas alındığı eğitimde odak civcivleri gözlemlemekten öte hissetmek oldu. Meijerhof’un gösterdiği uygulamalar katılımcılar tarafından yoğun soru cevap eşliğinde tekrarlandı. MSD Hayvan Sağlığı, neden civciv değerlendirmeye odaklanıyor? Çünkü fertil civciv çıkım kaybı ve ilk hafta mortalitesini azaltmak, asites ile ilgili problemlerin önüne geçmek, büyüme ve yemden yararlanma oranında kayıp meydana gelmesini engellemek, kuluçka performansının maliyetini düşürmek kuluçkaya odaklanmamızı sağlayacak çok güçlü ekonomik sebeplerdir. İNFOVET 38-39 Ron MeIjerhof: “Civcivleri hissedin. Sarı keseyi hissedin. Göbeği ve omurgayı hissedin. Bu en iyi civciv kalite değerlendirmeniz olur. Hissetmek bakmaktan çok daha hızlı ve kesin bilgi verir.” Civciv kalitesi çeşitli skorlama yöntemleri ile ölçülebilir bir değerdir ve bu tür skorlamalar sonucunda ileride performanslarının ticari yansımalarını tahmin edebiliriz. Sunumlarda da bahsettiğim üzere, inkübasyon öncesinde ve esnasında civciv kalitesini etkileyen bir çok faktör vardır ve bu faktörleri belirli basamakları takip ederek kontrol altında tutabiliriz. Yetiştiricinin kuluçkayı etkileyebilen her faktör hakkında bilgi sahibi olması ve değerlendirerek çalışması ilerisi için büyük bir önem taşır. Türk kanatlı sektörü hızlı bir gelişim içerisinde; bu gelişim diğer ülkelerden de farkediliyor ve dikkatle izleniyor. MSD Hayvan Sağlığı’nın bugün organize etmiş olduğu eğitimin, bu açıdan Türk yetiştiricileri ve Türkiye kanatlı sektörü için yararlı geçmiş olacağını düşünüyorum. Toplantıya katılan teknik insanların konularına hakim olmaları ve dikkati beni mutlu etti. Kahve aralarında çok değişik sorular aldım. Bence gerçekten kaliteli ve teknik yönden bilgileri çabuk alabilen yetiştiricilere sahipsiniz. Bakanlık yetkilileri ve VİSAD üyeleri de dahil olmak üzere sektörün her kesiminden toplam 200 kişi tam bir uyum içerisindeydi. KONU KANATLI VİSAD, 25. yılında sektörü Avrupa standartlarına taşımaya kararlı Geleneksel hale gelen Bakanlık-VİSAD-Sektör buluşması, bu sene tüm Veteriner Sağlık Ürünleri sektörünün geçirdiği zorlu sürecin, motivasyon ve inanç temelinde yürütülmesi açısından takdir edilirdi. İNFOVET 42-43 İletişim ve işbirliği içerisinde tüm sektör el ele… G ıda ve Kontrol Genel Müdürlüğü (GKGM) ve Veteriner Sağlık Ürünleri Sanayicileri Derneği (VİSAD) tarafından 23-24 Mart 2016 tarihlerinde Antalya’da; Veteriner Sağlık Ürünleri sektöründeki gelişmeler, uygulamada yaşanan sorunlar, çözüm önerileri ve gelecek öngörülerinin görüşülmesi, sıkça sorulan soruların cevaplandırılması, otorite ve paydaşlar arasında bilgi alış verişi yapılması, Bakanlık-sektör iletişim ve işbirliğinin artırılması amacıyla “Veteriner Sağlık Ürünleri Değerlendirme Toplantısı” gerçekleştirildi. Bakanlık-VİSAD-Sektör buluşması olarak her yıl yapılan toplantıya Bakanlık yetkilileri, Türk Veteriner Hekimleri Birliği (TVHB), Yumurta Üreticileri Merkez Birliği (YUMBİR), VİSAD Yönetim Kurulu, VİSAD üyesi firmalar, diğer firmalar, veteriner ecza depoları, danışmanlık firmaları ve sektörle ilgi medya kuruluşlarından toplam 150 kişi katıldı. Toplantı sektör paydaşlarınca memnuniyetle karşılandı. Saygı duruşu ve istiklal Marşı’nın okunmasının sonrasında, toplantı VİSAD Yönetim Kurulu Başkanı Burçak Zorlu, YUM-BİR Başkanı Hasan Konya, TVHB Merkez Konseyi Başkanı Talat Gözet ve Dr. Semra Yılmaz’ın konuşmalarıyla açıldı. Bakanlığa ve tüm uzman kadrosuna misafirler huzurunda teşekkür VİSAD Başkanı Burçak Zorlu; konuşmasına “Bakanlık-VİSAD-Sektör” buluşması olarak adlandırdığımız ve her sene aynı tarihlerde gerçekleştirerek bir gelenek haline VİSAD Yönetim Kurulu Başkanı Burçak Zorlu, “Her sene büyük ilgi gören organizasyonumuza bu sene de duyulan ilgi gerçekten takdire şayan” Ortak bir yol haritası çizme şansımız oldu Bakanlığın veteriner ilaç ve aşı sektörünün mevzuat zemininin oluşmasında gösterdikleri gerek yaklaşım, gerek sektörü sıkıntıya düşürmeyecek şekilde gerçekleştirilen alt yapı çalışmaları takdir edici. getirdiğimiz toplantımıza, değerli katılımınız nedeniyle, VİSAD Yönetim Kurulu adına hepinize ayrı ayrı teşekkür ediyorum. Şu an itibariyle salonumuzda sektörümüzün her kesiminden toplam 200’e yakın katılımcı aramızda. Her sene büyük ilgi gören organizasyonumuza bu sene de duyulan ilgi gerçekten takdire şayan” diyerek başladı. Bakanlığın veteriner ilaç ve aşı sektörünün mevzuat zemininin oluşmasında gösterdikleri gerek yaklaşım, gerek sektörü sıkıntıya düşürmeyecek şekilde planlı olarak gerçekleştirilen alt yapı çalışmaları nedeniyle misafirler huzurunda Bakanlığa ve tüm uzman kadrosuna teşekkür eden Zorlu, sözlerine şöyle devam etti: “Gelişmiş ülkelerde olduğu gibi, ülke- İNFOVET 44-45 mizde de, sivil toplum kuruluşları ile işbirliği içerisinde ortak çalışmaların yapılıyor olmasını memnuniyetle karşılıyoruz. Kuruluşunun 25. yılında, çeyrek asırlık tecrübe ile VİSAD bugün Türkiye hayvan sağlığı ürünleri pazarının değer olarak % 80 inden fazlasını temsil eder hale gelmiştir. Derneğimize, sektörde faal 30 firma üye veya üyeler vermektedir. Ülkemize böylesine önemli bir STK kazandıran derneğimiz kurucularına, görev yapmış yöneticilerine ve bu salonda bizlerle olan tüm üyelerine ayrı ayrı teşekkür ediyorum”. Meslek büyükleri unutulmadı Çalışmalarını bağımsız bilimsel temel, uluslararası standart, dürüstlük, ortak akıl sonuçları, Altıncısı düzenlenen VİSADBakanlık-Sektör İşbirliği Toplantısı oldukça faydalı geçti. Bakanlık çalışanlarının son gelişmeler ile ilgili bilgi aktarımı ve sektörden gelen soruların cevaplandırılması tam bir uyum havası içinde geçti. Konuşulan konular uzun süredir cevabı beklenen konulardı. Gelecek toplantılarda ise daha fazla sorunu çözme eğiliminde olacağımızı düşünüyorum. VİSAD, sektörümüzün %80’ini temsil ediyor. VİSAD’ın, dernek olarak tam bir uyum içinde olduğunu ve sektörün ortak sesi olduğunu söyleyebilirim. Taner Öncel Zoetıs Gıda Kontrol Genel Müdürlüğü Çalışma Grubu Sorumlusu Mustafa Yıkılmaz Veteriner Sağlık Ürünleri kat edilen yol takdire şayan VİSAD Yönetim Kurulu Üyesi Ömer Diker VİSAD Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı İsmail Özdemir Gıda Kontrol Genel Müdürlüğü Daire Yetkilisi Dr. Musa Alkan Yumurta Üreticileri Merkez Birliği (YUM-BİR) Başkanı Hasan Konya şeffaflık ve hesap verebilir olma temelinde sürdürmekte olduklarını ve başta Bakanlık olmak üzere mesleki ve sektörel kurumlar ile yakın işbirliği içerisinde çalıştıkları belirten Zorlu, çalışma grubu üyelerine ve sektöre büyük emekleri geçmiş meslek büyüklerine de ayrıca teşekkürlerini sundu: “Sizlerin de çok iyi bildiği gibi sektörümüzde Yerli veya Yabancı Veteriner Sağlık Ürünleri ile ilgili ürünlerin ruhsatlandırılması, üretimi, dağıtımı, tanıtımı, satışı ve kontrolü alanında yaklaşık 500 veteriner hekim görev yapmaktadır. %80’nini temsil ettiğimiz bu profesyonel kadronun bir bölümü ise VİSAD bünyesinde kurmuş olduğumuz çalışma grupları içerisinde derneğimize ve sektörümüze geniş bir portföyde hizmet vermekte- İNFOVET 46-47 dir. Meslekleri alanında en iyileri olduğuna inandığımız çalışma gruplarımız üyelerine huzurlarınızda bir kez daha teşekkür ederim. Değerli veteriner hekimlerimizin sektörümüze verdikleri bu çok özel hizmetlerden bahsederken, kısa süre önce aramızdan ayrılarak Hakkın Rahmetine kavuşmuş meslek büyüğüm Sayın Mevlut Çelik ve Sayın Sinan Keskin’in aziz hatıralarını huzurunuzda anmak isterim.” Yaşanan sıkıntılara rağmen yatırımların devam etmesi memnuniyet verici Sözlerine, son dönemlerde yaşanan ekonomik sıkıntılara rağmen, finansal kaynak anlamında üyelerinin herhangi devlet desteği almaksızın İyi Üretim Uygulamalarına yönelik büyük yatırımlar yapmış, yapısal çok önemli Yumurta Üreticileri olarak yemden sonraki en önemi konunun Veteriner Sağlık Ürünleri olduğunu biliyoruz. Hem hayvanlar hem de toplum sağlığı açısından veteriner ilaçlarının kalitesi çok önemli. 2011 yılından başlayan bu süreçte gelinen mesafeyi takdirle karşılamak lazım. Özellikle VİSAD’ın sektörün kaliteli ve güvenli üretim yapmasına yönelik teşvikleri ve yönlendirmeleri göze çarpıyor. Bakanlık ve sektörün iç içe ortak akılla hareket etmesi toplum sağlığı açısından büyük önem arz ediyor. Başarılı geçen toplantı için Bakanlığı, VİSAD’ı ve sektör paydaşlarını tebrik ederim. Hüseyin Sungur Yum-Bir Genel Sekreteri Dayanışma, bizlerin geleceğe güvenle bakmamızı sağlıyor değişimler gerçekleştirmiş olmalarına vurgu yaparak devam eden Zorlu, bu alanda yatırımların aynı motivasyon ve inanç ile devam ediyor olmasını memnuniyetle izlediklerini belirtti: “Şüphesiz ki, bağlı olduğumuz mevzuatın talimatları, özel sektör uygulamaları ile yüzde yüz uyuşmalıdır. Yani Kanun, Yönetmelik, Kılavuz ve Talimatların ülkemiz şartlarına göre uygulanabilir olması en önemli unsurdur. Veteriner ilaçları ve aşılarıyla ilgili olarak son dönemde yürürlüğe giren mevzuat nedeniyle sektörde yaşanan uygulamaya yönelik sorunların çözümü için hem bakanlık hem de derneğimiz yoğun çaba harcamaktadır. Özellikle son dönemlerde yaşanan ekonomik sıkıntılara rağmen, finansal kaynak anlamında üyelerimiz herhangi devlet desteği almaksızın İyi Üretim Uygulamalarına yönelik büyük yatırımlar yapmış, yapısal çok önemli değişimler İNFOVET 48-49 gerçekleştirmişlerdir. Bu alanda yatırımların aynı motivasyon ve inanç ile devam ettiğini memnuniyetle izliyoruz” Sözlerine, geçen seneki toplantıdan bu güne 300 milyon TL civarında GMP yatırımı gerçekleştirilerek, Avrupa Birliği dahil olmak üzere uluslararası kabul görmüş en yüksek medikal üretim kalitesi çizgisine VİSAD olarak ulaştıklarını belirterek devam eden Zorlu, “sektörümüzün ihracat yönünde üretime bağlı kalitesel veya uyumlu belgelendirme alanlarında hiç bir engeli kalmamıştır. Sürdürülebilir ve kalıcı İhracat imkanlarımızın olduğu potansiyel ülkelerin büyük çoğunluğu GMP standartları olan ülkelerdeki üreticilerin ürünlerini tercih etmekte ve ancak bu ürünlerin yerelde ruhsatlanmasına izin vermektedir. Ve hatırlatmak isterim ki, bu ülkelerin kanun koyucuları ilgili mevzuatları her gün daha da geliştirmektedirler” dedi. Teknovet olarak 2011 yılından bu yana GMP sürecini yakından takip ederek yatırımlarımızı bu doğrultuda gerçekleştiriyoruz. Yerli üretimin dünya standartlarını yakalayabilmesi, ihracat olanaklarının artması için güvenli üretim kurallarının uygulanması büyük önem taşıyor. Toplantı süresince değinilen konular, VİSAD, Bakanlık ve sektör dayanışması bizlerin geleceğe güvenle bakmamızı sağlıyor. Bu organizasyonda emeği geçen Bakanlık yetkililerine ve VİSAD yönetimine teşekkür ederiz. Mehmet Şahindal Teknovet İlaç Üretim kalite ve standartlarının yükseldiğini görmek umut verici Ömer Diker, Vimar&Vilsan Genel Müdürü Burhan Hacı ile birlikte… İhtiyaçların karşılanması noktasında Bakanlığımızın yanındayız Bakanlık tarafından veteriner tıbbi ürünler için İyi Üretim Uygulamaları ilkelerini ve kılavuzunu belirleyen Veteriner Tıbbi Ürünler Hakkında Yönetmelik 24 Aralık 2011 tarihinde resmi gazetede yayınlandığı an itibariyle sektörün reform sürecine girmiş olduğunu belirten Zorlu, aradan geçen 5 yıllık süreçte GMP yatırımlarını kapsayan ilk fazı tamamladıklarını söyledi ve sırada ikinci fazın geldiğini şu sözlerle vurguladı: “İkinci faz ise GMP sürecinden hemen sonra pazarlama izni güncellemesi yönüyle önümüzde büyük bir proje olarak beklemektedir. Tahminim, ikinci fazın sektör açısından daha da zor bir dönem olacağı yönündedir. Peki bu ikinci fazı kolaylaştırmanın yolu yok mudur? Elbette ki vardır; Her ne kadar Bakanlığımızda ve sektörde birikimli insan kaynağı sürekli artıyor olsa da, özellikle uygula- İNFOVET 50-51 maya ilişkin ortak lisanı ve uzmanlarımızın algı temelini oluşturacak yol gösterici ve açıklayıcı kılavuzlara, dosya hazırlıkları için referans bilgi kaynaklarına ihtiyacımız olduğu da muhakkaktır. Bu kaynakların eksiksiz olarak masalarımızda olması, süreci rahatlatacağı gibi Bakanlık kadroları ile uzmanlarımızın sağlıklı iletişimini de sağlayacaktır. Her zaman söylediğimiz gibi, bu gibi öncelikli ihtiyaçların karşılanması noktasında Bakanlığımızın yanında olduğumuzu tekrar hatırlatmak isterim”. Bakanlığımız her zaman çalışmalarımıza olumlu yaklaşım sergilemekte VİSAD Yönetim Kurulu olarak her zaman konunun asıl muhatabı olan Gıda ve Kontrol Genel Müdürlüğü ile diyalog halinde olmayı prensip edinmiş durumda olduklarını söyleyen Zorlu, konuşmasına bu kurumsal duruş dışında “baskı” unsuru olacak yollara hiçbir zaman Veteriner ilaç sektörüne 28 yıldır hizmet veren İbrahim Etem-Menarini Grubu olarak ilaç üretim kalite ve standartlarının yükseldiğini görmek, bu sektördeki büyüme ve yatırım umutlarımızı daha da güçlendirmektedir. Bu doğrultuda bizler, ülkemiz hayvancılığına hizmet etmeyi kendimize görev bilerek büyümeye devam edeceğiz. İlaç üretimindeki kalite standartlarının GMP denetim sertifikalarıyla yükselmesi sektöre rekabet ve ihracat anlamında olumlu katkı yapacağı şüphesiz bir gerçek olmasıyla beraber, sürdürülebilir olması daha da önem arz etmektedir. Veteriner hekimliğinin her gün teknolojik, genetik ve medikal anlamda geliştiğini gözlemliyoruz. Veteriner İlaç Üreticisi olarak bizler de kendimizi geliştiriyoruz. Medya görevini başarılı bir şekilde üstlenen İnfovet Dergisi’ne de sektöre katkılarından dolayı teşekkür eder başarılı bir yıl dileriz. YALÇIN ATALİ I.E ULAGAY VİSAD, Bakanlık ve sektör arasıında köprü olma görevi tam anlamıyla yerine getirdi Gelişmiş ülkelerde olduğu gibi, STK’lar ile işbirliği içerisinde ortak çalışmaların yapılıyor olması, Türkiye hayvan sağlığı ürünleri pazarının % 80’inden fazlasını temsil eden VİSAD için de memnuniyet verici. tevessül etmediklerini ve etmeyeceklerini vurgulayarak devam etti: “Üyelerimizden ve sektörden gelen uygulamaya ilişkin sorunlar, aksaklıklar ve çözüm önerilerini kurumsal bir süzgeçten geçirdikten sonra sektörün ortak görüşü olacak şekilde Bakanlığımıza ilettik ve iletmeye devam ediyoruz. Aynı mealde Bakanlığımız da bu tür çalışmalarımıza sürekli olumlu yaklaşım sergilemekte ve bizleri teşvik etmektedir. Sıkça karşılaşılan teknik sorular ve Bakanlığımızın yanıtlarını toplu halde derneğimizin web sayfasında yayınlamaktayız. Bu soruların ve cevaplarının VİSAD web sayfasında yayınlanmasından sonra Bakanlığımız çalışanlarına aynı soruların tekrar yönetilmediğini memnuniyetle gözlemlemekteyiz. Sektör olarak Bakanlığımızın mevzuat hazırlık çalışmalarına daha aktif bir şekilde katılmayı arzu ediyoruz. Bünyemizde oluşturulan çalışma gruplarıyla Bakanlık çalışmalarına daha fazla destek olmayı sürdürüyoruz. Örneğin, Geçtiğimiz günlerde Bakanlığımız özellikle üretim yerleri için “Proses Validasyonu” konusunda İNFOVET 52-53 bir eğitim ihtiyacı olduğunu bildirdi. Bu konuda ön hazırlıklara başladık. Yabancı uzmanlarla yazışmalarımızı sürdürmekteyiz. Planlama açısından sertifikalı proses validasyonu eğitimine katılmak isteyenlerin [email protected] adresine bildirilmesini rica ediyoruz”. VİSAD ile çalışmanın ve işbirliğinin olumlu sonuçları VİSAD Yönetim Kurulu Başkanı Burçak Zorlu’nun ardından açılışta konuşan YUMBİR Başkanı Hasan Konya; sağlıklı sürülerden sağlıklı gıda üretmek için çalıştıklarını, yeni hastalıklar ortaya çıktığını, yeni ilaçlar ve aşıların geliştiğini, sahada yaşanan sağlık sorunları konusunda aşı ve ilaç sektörünün bilgi sahibi olduğunu, ilaçların arınma süreleri dikkate alınarak imha edilmesi gereken gıda maddelerinin imha sürecinde Bakanlıktan destek beklediklerini, YUM-BİR’in 2006 yılında kuruluşundan bu yana VİSAD’la birlikte çalışmaktan olumlu sonuçlar aldıklarını söyleyerek VİSAD’a teşekkür etti. Toplantı oldukça verimli geçti. Farklı görüşlerin ortak platformlarda tartışılmasının ve çözüm arayışı içinde olunmasının sektörümüzün önünü açacağı kanaatindeyim. Tabi geçiş süreçleri biraz sancılı oluyor; hala daha bazı belirsizlikler var ama bunları da zamanla aşacağımızı düşünüyorum. GMP sürecinin zorlu geçeceğini hepimiz biliyoruz; bu sürecin başlamasında öncü olan firmalardan biriyiz. Ancak gelinen sonuç bizler için de memnun edici. VİSAD’ın bu süreçte çok etkin bir rol oynadığını düşünüyorum. Bakanlık ve sektör arasında köprü olma görevini tam anlamıyla yerine getirdiler. Ahmet Gedik Egevet İletişim ve işbirliği pek çok sektöre örnek olacak Veteriner Sağlık Ürünlerinin üretimindeki gelişmeler memnun edici TVHB Merkez Konseyi Başkanı Talat Gözet ise; veteriner sağlık ürünlerinin korunma ve tedavi yönüyle ve gıda üretimi boyutuyla önemli katkılar sağladığını, global ve ulusal çok sayıda firma bulunduğunu, 2 binden fazla ilaç ruhsatı olduğunu, veteriner hekimlerin ürünlerin üretiminden dağıtımı ve güvenli kullanımı sürecinde önem arz ettiğini, veteriner kliniklerinde önemli ölçüde iyileşmeler olduğunu, veteriner sağlık ürünlerinin üretimi ve pazara sunulması aşamasında memnuniyet verici gelişmeler kaydedildiğini, hayvancılık işletmelerinde veteriner tıbbi ürün temininde son zamanlarda bazı sorunlar yaşandığını gördüklerini belirtti. Yoğun emeklerle geçen uzun bir yol Açılışta konuşan Dr. Semra Yılmaz; 2011 yılından bu yana sektörle birlikte yeni mevzuat İNFOVET 54-55 kapsamında yoğun çalışmaya başladıklarını, önce Veteriner Sağlık Ürünleri ve Halk Sağlığı dairesinin kurulduğunu, mevzuat değişiklikleri ile sistem değişikliğine yol açıldığını, süreç içerisinde Bakanlık üst yönetiminin çalışmalara destek verdiğini, çalışma ekibinin uyumlu ve yeniliklere açık yaklaşım sergilediğini, veteriner sağlık ürünleri sektörünün çalışma ve işbirliğine hazır durumda olduğunu, ilgili sivil toplum kuruluşu olarak VİSAD’ın Bakanlıkla müşterek çalışmayı tercih ettiğini, sektörün genel sorunlarını Bakanlığa ilettiğini, bu süreçte VİSAD üyesi olmayan firmaların görüşlerinin de değerlendirildiğini, Bakanlık olarak bilinçli bir sektör paydaşı ile muhatap olduklarının farkında olduklarını, yapılan çalışmalarda kamuya ait aşı üretim yerleri ve dağıtım kanallarının da sisteme entegrasyonu konusunda çaba sarf ettiklerini, üretim yerleri yanında ecza depoları ile de defaten yan yana geldiklerini, il müdürlüklerine GMP konusunda son iki senede sektör olarak çok ciddi ilerleme kaydettiğimizi söylemek isterim. Yönetmelik ortaya çıktığı ilk yıl sorulan sorular ile bugün yapılan tartışmalar arasında teknik olarak önemli bir iyileşme var. GMP sürecinin başarıyla ilerliyor olması, hayvan sağlığı alanında daha kaliteli ürünlerin sunulacağı ve sektörün ihracatta rekabet gücünü geliştireceğini düşünüyorum. Ecza depoları konusunda yapılan güncellemelerin de nasıl ilerlemesi gerektiğini Bakanlık ve sektör çalışanları karşılıklı olarak tartışma imkanı bulurken, GDP ile ilgili hazırlıklara başlanıldığının sinyalleri de Bakanlık tarafından verildi. Toplantıda uygulamada yaşanan sorunlar, çözüm önerileri ve gelecek öngörülerinin görüşülmesi ve bunun düzeyi düşünüldüğünde VİSAD, Bakanlık ve özel şirketler arasındaki iletişim ve işbirliği pek çok sektöre örnek olacak cinsten. VET. HEKİM NİHAN GANJUK KARTAL KİMYA Çözüm konusunda farklı bakış açıları kazandık Yeni yönetmelik geçişi nedeniyle her yıl düzenlenen Bakanlık ile sektörün buluştuğu bu toplantılar oldukça büyük önem taşımakta. Neler yapılması gerektiği net bir şekilde tartışılmakta ve çözümler bulunmakta. Ayrıca AB’deki uygulamaların anlatıldığı eğitim bizlere farklı bakış açıları kazandırdı. VET. HEKİM TUĞBA KUNTUZ HEKTAŞ bilgilendirici, paylaşımcı ve ufuk açıcı bir toplantıydı aynı dili konuşma amacıyla çok sayıda eğitim verdiklerini, 2015 yılında reform ve maliyet boyutuyla GMP sürecinin önemli ölçüde tamamlandığını, bu sayede uluslararası arenada rekabet gücümüzün arttığını, üçüncü kritik aşama olarak pazarlama izinlerinin yenileme sürecine girildiğini, bu zorlu süreci de enstitülerdeki uzmanlarla birlikte 26 kişilik sınırlı bir kadro ile aşmak için plan yaptıklarını, VİSAD’ın gösterdiği yaklaşım ve sağladığı desteğin çalışmalara hız kattığını dile getirdi. Veteriner Sağlık Ürünleri Sektöründeki Gelişmeler ve Genel Değerlendirme Veteriner Sağlık Ürünleri Sektöründeki Gelişmeler ve Genel Değerlendirme başlıklı oturum VİSAD Başkanı Burçak Zorlu tarafından yönetildi ve VİSAD adına Yönetim Kurulu Üyesi Ömer Diker, Bakanlık adına Dr. Semra Yılmaz açıklamalarda bulundu. Ömer Diker sunumunda; 5996 sayılı kanuna İNFOVET 56-57 dayanılarak hazırlanan yönetmelikle başlayan önemli bir değişim süreci yaşandığını, ülkemizde hayvan sağlığı ve refahının güvence altına alınması için koruyucu ve tedavi edici çalışmalar, çiftlik hayvancılığının ekonomik verimliliği için veteriner sağlık ürünlerinin yeterli kalitede, etkin, güvenli, kamu sağlığını tehdit etmeyen özelliklerde ve mutlaka erişilebilir olması önemli olduğunu, yine Avrupa Birliği normları göz önünde bulundurularak hazırlanan mevzuat alt yapısı ve uygulamalarının bu geçiş sürecini takiben bu alanda faaliyet gösteren özellikle yerli üreticilerimizin de uluslararası rekabette daha da güçlü hale gelmelerine olanak sağlayacağını dile getirdi. Sektörün öncelikli sorunlarını VİSAD olarak otoriteye her zaman sunmaya gayret ettiklerini ve uygulamada çıkabilecek sorunları iletişim kanallarını açık tutan Bakanlık çalışanları ile engellemeye çalıştıklarını, bundan sonra da VİSAD’ın çeyrek asırlık tecrübesi Önceki yıllarda olduğu gibi bu toplantımız da oldukça etkin geçti. Bakanlıkla, sektör olarak gelinen son durumu değerlendirdik. Dr. Klaus Hellmann’ın sunumu yol gösterici olması açısından çok değerliydi. Toplantıyı tanımlayacak kelimeler kesinlikle bilgilendirici, paylaşımcı ve ufuk açıcı… VET. HEKİM FATMA CİNBAT BAVET Bakanlığın net duruşu ve VİSAD’ın bütüncül bakışı takdir edilir ve birikimini bu yönde önemli bir destek unsuru olarak sunmaya gayret edeceğini, 2016 yılında ise uygulamada özellikle ruhsat yenileme sürecinin ön planda olduğu bir süreç yaşanacağını, bu sürecin sağlıklı yürütülmesi için gerekli kılavuzlara acilen ihtiyaç olduğunu, bu yılın mevzuat açısından büyük ölçüde kılavuzların yılı olacağını belirten Ömer Diker, önümüzdeki süreçte yaklaşık 2.500 dosyanın hem Bakanlığın ve hem de endüstrinin tamamını ve birçok çalışanını yakından ilgilendiren yoğun bir süreç olacağını, Veteriner Tıbbi Ürünlerine yönelik mevzuatın Avrupa Birliği müktesebatına paralel olması nedeniyle birçok atfın yine birliğin kılavuzlarının kullanılmasını gerektirmekte olduğunu, bu kılavuzların orijin dilinin İngilizce olması ve okuyucunun yoruma yönelik algısının gerçekleşmesi yorumlarda problemi yaratabildiğini, bu problemin önlenmesi için kullanılabilecek tüm kılavuzların Türkçe olarak yayınlanmış olmasının zorunlu olduğunu ve VİSAD olarak, bu çerçevede sektör Bakanlık işbirliği ile mevcut kılavuzların güncellenmesi ve ihtiyaç duyulan yeni kılavuzların kısa sürede hazırlanması için desteğe hazır olduğunu söyleyerek konuşmasını sürdürdü. İNFOVET 58-59 Süreç reel sektör ve Bakanlık açısından geniş bir perspektif ile ele alındı Aynı dili kullanmak ve aynı parametrelerle bu yenilemeleri gerçekleştirmek hem kaynak kullanımı, hem zaman planlaması açısından hem sektör temsilcileri ve hem de Bakanlığımızın bu süreci yönetmesi açısından önemli olacağını, bu konu şirketlerimizde ve Bakanlığımızda çok daha fazla kişinin birlikte çalışacağı bir süreç olacağını, bu sürece başlarken önemli bir konunun, özellikle mevcut ruhsatlı ürünlerin 31 Mayıs 2016’ya kadar Bakanlığımızca GMP Sertifikası almış bir tesise taşınmış olması gerektiğini, bu konuda GMP sertifilasyon sürecini takiben ürünlerin bu tesislere taşınıp ilgili ruhsat dosyaları için gerekli stabilite ve testlerin bu süre bitimine kadar yetişememe durumu olduğunu, bu çabayı sürdüren firmaların ürünlerinin ulaşılabilir kalmaları açısından bir süre uzatımı düşünülmesi gerektiğini ifade eden Ömer Diker, güncelleme sürecine bakıldığında her bir ruhsatın yenilemesinin en az 8-10 ay ve 2 yıla giden bir süreç olacağını tablo halinde göstererek, gerçekleştirilen geleneksel VİSAD-Bakanlık Değerlendirme toplantısının VİSAD’ın eski üyelerinden biri olarak Bakanlık-VİSAD Sektör Değerlendirme toplantılarındaki yaklaşım farklılıklarını ve değişimi gözlemleyebiliyorum. Taraflar, bir konunun nasıl hayata geçirilebileceği ve bunu yaparken aksaklıkların nelerden kaynaklanacağı konusunda hedef odaklı görüş alışverişinde bulunabiliyorlar; kural koyucu tarafla kuralları yerine getirecek taraflar birbirlerini anlamak için çaba sarf ediyorlar. Dr. Klaus Hellmann’ın tüm süreci özetleyen sunumu ve motivasyon eğitiminin kattığı renkten de bahsetmeden geçemeyeceğim. Kısacası, herkes ülke standartlarımızın artırılmasında hem bizim için hem de uluslararası mecrada rekabetçi olmak adına fayda sağlayacağına inanmış. Artık AB standartlarında ürün üretiyor ve ithal ediyoruz. Hedeflere yürürken bakanlığımızın net duruşu ve VİSAD’ın olaylara bütüncül bakışının da büyük rol oynadığına inanıyorum. Şake Yalçın Refarm A.Ş Yönetim Kurulu Başkanı KONU KANATLI Bakanlık görüşleri ışığında başarılı bir toplantıydı Yönetim ve İletişim Uzmanı Dr. Şaban Kızıldağ Bakanlık-VİSAD-Sektör buluşmasına her yıl olduğu gibi bu yıl da VİSAD üyesi firmalar ve diğer firmaların, veteriner ecza depolarının ve medya kuruluşlarının desteği büyüktü. VİSAD üyeleri için çok faydalı olduğunu, özellikle Bakanlığımızın değerlendirmeleri ve sunuları birçok konuya açıklık getireceğini ve üyelerin çalışmalarına yön verici olacağını, Veteriner Tıbbi Ürünlerinin üretimden dağıtım kanallarına kadar yaşanan süreçlerde hem Bakanlık açısından hem reel sektör açısından geniş bir perspektif içerisinde ele alındığı, bu toplantıda otoritenin ve reel sektörün aynı felsefe içerisinde hareket edebilmesi için ortak görüşler ve sonuca yönelik düşüncelerin ortaya çıkmasını umduklarını, orta ve uzun vadede gerek mevzuat alt yapısı gerek reel sektör çalışma prensipleri uluslararası normlara geçerek nihai hedef olan insan ve hayvan sağlığının yüksek standartlara ulaşacağı inancını taşıdıklarını belirterek katılımları ile sektöre büyük destek olan tüm Bakanlık personeline, VİSAD üyelerine ve sektör paydaşlarına teşekkür etti. “Sektör ve VİSAD ile işbirliği yapmaktan büyük memnuniyet duyuyoruz” Dr. Semra Yılmaz ise konuşmasında; kısaca 2015 yılında yapılanları anlattı ve önümüzdeki dönemde yapılacakları dile getirdi. 2015 yılın- İNFOVET 60-61 da; Türkiye’de 25 ve yurtdışında 14 tesise GMP sertifikası verildiğini, Türkiye’de 37, yurtdışında 27 tesiste GMP denetimi gerçekleştiğini, PIC/s üyesi olarak 80 tesisin kabul edildiğini, 122 Veteriner Tıbbi Ürün, 27 Veteriner Biyolojik Ürün dosyası incelendiğini, 24 VTÜ ve 7 VBÜ için yeni pazarlama izni verildiğini, halen ruhsatlı olarak 2.284 VTÜ ve 537 VBÜ bulunduğunu, 620 varyasyon gerçekleştiğini, 190 geçerlilik süresi kontrolü yapıldığını, pazarlama izni ile ilgili olarak elektronik başvuru sisteminin başlatıldığını, pazarlama izni için ön inceleme ve izin sonrası işlemler için bir örneklik sağlanması amacıyla standartlar oluşturulduğunu, 178 Veteriner Ecza Deposu, 11 Temsilci Veteriner Ecza Deposu, 5.727 perakende satış izni, kamuya ait 122 ve işletmelere ait 539 toptan temin izni verildiğini, ham madde olarak; 315 ton antibakteriyel, 78 ton aminoasit, 180 ton antihelmentik, antikoksidiyal, antiparaziter, antiprotozoner, ektoparaziter ve endektosit, 108 ton diğer ilaç ithal edildiğini, ithalat işlemleri için tek pencere sistemi başlatıldığını, farmasötik ürünler için ithalat işlemlerinin il müdürlüklerine devredildiğini, hammadde ithalatında istenen belgelerin yeniden düzenlendiğini, VTÜ geri Mercek altına alınan ana konulardan biri yönetmelik uyarınca pazarlama izni dosyalarının güncelleme süreciydi. Konuya ilişkin Bakanlık, görüşlerini ve yapılan hataları aktardıktan sonra Sayın Mustafa Yıkılmaz, sektörden daha önce iletilmiş sorulara hazırlanan cevapları paylaştı. Bir başka önemli konu da ithalatçı ve yerli üreticileri yakından ilgilendiren GMP uygulamalarıydı. Bu konu, veteriner ya da temsilci veteriner ecza depolarının Avrupa Standartları’nda hizmet vermesi, kaliteli ürün sunumunun devamlılığı ve sektörel ihtiyaçların etkin şekilde karşılanması açısından oldukça büyük önem arz eden bir konudur. Bakanlığımızın ve tüm sektörün bu konuya gösterdiği hassasiyet de konunun öneminin altını çizer nitelikteydi. HIPRA Türkiye olarak, toplantının hazırlanmasında emeği geçen Bakanlık ve VİSAD yetkililerine ve tüm katılımcılara çok teşekkür ederiz. VetERİNER HekİM Dr. Ayça Zeynep Güleryüzlü HİPRA çekmelerinin etkin şekilde takip edildiğini, eğitimler ve denetimlerin sıklaştırıldığını belirtti. 2016 yılında GMP denetim talimatı kılavuzu, Farmakovijilans kılavuzunda yenilemelerin yapılacağını, ortak prospektüs oluşturması ve Farmakovijilans denetim kılavuzu hazırlanacağını, eğitimlerin devam edeceğini, sektör ve VİSAD ile işbirliği yapmaktan memnuniyet duyduklarını ifade etti. TEKNİK OTURUMLAR DİKKATE DEĞERDİ Açılış konuşmalarının ardından toplantının teknik oturumlarına geçildi. Burçak Zorlu’nun başkanlığını yaptığı “İyi Üretim Uygulamaları (GMP) ile İlgili Sorunlar ve Çözüm Önerileri” başlıklı 1. oturumda; Çalışma Grubu Sorumlusu Yılmaz Çiftçi “Bakanlık Deneyimleri”, Zoetis firmasından Dr. Taner Öncel ve Arion firmasından Yiğit Altav “Sektör Deneyimleri” hakkında kapsamlı bilgi verdi. Dr. Semra Yılmaz ve Nazan Uşdu Dilsiz’in başkanlığını yaptığı “Dosya Yenileme Süreci” başlıklı 2. oturumda; Çalışma Grubu Sorumlusu Mustafa Yıkılmaz “Pazarlama İzni Dosya Güncellemelerinde Sık Yapılan Hatalar ve Öneriler” konusunda, Pendik VKE İlaç Kontrol biriminden Dr. Erdim Ozan Çakır “Variyasyon Tipleri ve Gereklikleri”, GKGM’den Dr. Musa Alkan “Veteriner Ecza Depoları ile İlgili Değişiklikler ve Uyum Süreci” ve Kimyager Yeliz Kaplan “Farmakovijilans Denetimleri” konularında sunum yaparak arkasından katılımcılarca yöneltilen sorular cevaplandırıldı. Toplantının ikinci günü de sunumlarla oldukça hareketli geçti Toplantının ikinci gününde İsmail Özdemir’in başkanlığını yaptığı 3. oturum gerçekleşti. Bu oturumda Dr. Klaus Hellmann “Avrupa Birliği’de Varyasyon Uygulamaları ve Avrupa Birliği Mevzuatında Varyasyon, (Applications for variations and EU regulations on Variations)” konusunda kapsamlı bilgiler verdi ve katılımcıların sorularını cevaplandırdı. “Sektörden Gelen Sorular ve Cevapları” başlıklı 4. oturum Dr. Semra Yılmaz tarafından yönetildi ve sorular cevaplandırıldı. Daha sonra Yönetim ve İletişim Uzmanı Dr. Şaban Kızıldağ tarafından “Mazeret Yok” başlıklı motivasyon eğitimi gerçekleştirildi. Genel değerlendirme ve kapanış konuşmaları sonrasında toplantı sonuç raporu hazırlandı. İNFOVET 62-63 Sunumların her biri, sorunların çözümüne yol gösterici olması açısından çok değerliydi. teknik oturumlar ve kapanış konuşmalarının ardından toplantı SONUÇ RAPORU hazırlandı Antalya’da 23-24 Mart 2016 tarihlerinde gerçekleştirilen veteriner sağlık ürünleri değerlendirme toplantısına sektörün her kesiminden 150 katılımcı iştirak etmiştir. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı; Gıda ve Kontrol Genel Müdürlüğü ile Veteriner Kontrol Enstitüleri temsilcileri ile katılmıştır. VİSAD Yönetim Kurulu tam kadro olarak ve üyelerinin çok büyük çoğunluğu katılım sağlamıştır. Paydaş olarak Türk Veteriner Hekimleri Birliği Merkez Konseyi Başkanı ile Yumurta Üreticileri Merkez Birliği Başkanı ve Genel Sekreteri de toplantıya katılmıştır. daha kaliteli ürünlerin sunulduğu ve sektörün ihracatta rekabet gücünün geliştiği göz önüne alınarak önümüzdeki süreçte pazarlama izinlerinin güncellenmesinin risklerini bertaraf edecek önlemlerin alınması, > Toplantı Bakanlık, VİSAD ve sektör tarafından memnuniyetle karşılanmış ve sonuç raporunda aşağıdaki hususlara yer verilmesi kararlaştırılmıştır. > Pazarlama izni yenilemeleri ile ilgili olarak Bakanlık ve VİSAD’ın daha sık yan yana gelmesi, > Bakanlık, VİSAD ve ilgili sektör paydaşları ile daha yakın işbirliğinin artarak sürdürülmesi, > Sektörün pazarlama izin yenilemelerine daha mükemmel hazırlanması ve ön komisyonun iş yükünün azaltılması için ön komisyon kontrol listesinin ve niteliklerin geliştirilerek sektörümüze duyurulması, > Sektör tarafından yöneltilen sorular ve bu sorulara verilen cevapların VİSAD web sayfasında yayınlanması, > Bakanlık ve sektörün ihtiyaç duyduğu proses validasyonu eğitimi için katılım taleplerinin alınarak eğitimin planlanması, > Sektörün ihtiyaç duyduğu kılavuzların belirlenecek öncelik sırasıyla VİSAD’dan da destek alınarak hazırlanması, > Değerlendirme toplantısında yabancı konuşmacının kapsamlı şekilde AB uygulamaları sunumu ile motivasyon eğitiminin toplantıya zenginlik katması, > GMP sürecinin başarıyla atlatılmış olmasıyla hayvan sağlığı alanında > Katılımcılar toplantıdan maksimum düzeyde yararlandığı. Dr. Klaus Hellmann, yaptığı sunum ile uzmanlara ve bakanlık kadrosuna çok yararlı bilgiler verdi. Gerekli standartlara ulaşmak için pazar araştırması şart Dr. Klaus Hellmann, katılımcıların sayısından, ilgisinden ve toplantının kalitesinden çok etkilendiğini; Türkiye’deki endüstrinin yapılandırılmasının profesyonel bir iz bıraktığını vurguladı. Dr. Klaus Hellman, AB’de varyasyon uygulamaları ve mevzuat üzerine yaptığı sunum ile toplantının ilgi odağı oldu. Biz de kendisiyle bir röportaj gerçekleştirdik ve Türkiye’de GMP geçiş sürecini konuştuk. Türkiye’nin GMP sürecine girmiş olmasının sizce sektöre etkileri nasıl olacak? Bir endüstri ihracat yapmak istiyorsa, beraberinde standartlarını ve kalitesini de yükseltmesi gerekiyor; GMP de bunun için çok önemli bir adım. Ancak takdir edersiniz ki, GMP derken, tüm dünyada aynı GMP standartlarından bahsetmiyoruz. Avrupa ve ABD, GMP standartları en yüksek olan İNFOVET 64-65 bölgeler ve Türkiye de bu kriterlerde üretim yaparsa sektörün geleceği çok parlak. Yaptığınız sunumda, AB’ye katılan bazı ülke firmalarının yaptıkları hatalardan bahsettiniz. Türkiye’de bu hatalara düşmemek için neler yapılmalı? Türkiye, Avrupa Birliği’ne aday bir ülke ve AB standartlarına ayak uydurabilmesi için, gerek üretim ve GMP standartlarını, gerekse hayvan sağlığı standartlarını AB’nin belirttiği şekilde bir an önce uygulamaya başlamalı. Önünüzdeki yeni süreç olan pazarlama izinleri için de, firmaların bütün ruhsat dosyalarını AB standartlarında hazırlamaları gerekiyor; çünkü bu konu üretimden sonra gelen en önemli konu ve firmalara çok iş düşüyor. AB’de gerekli standartlara ulaşmak için firmalar nasıl bir yol izlemeliler? Bir firmanın, Avrupa standartlarına uyum sağlamak için ilk adım olarak ürünlerini ruhsatlandırılması lazım. Teoride ne kadar anlatırsanız anlatın, her iş en iyi pratikte öğrenilir. İkinci adım ise finansal kaynakların yönetimi. Bir ürünün Avrupa pazarına çıkabilmesi için firmaların yapması gereken harcamalar oldukça yüksek. Özellikle bir ürünün çevreye olan etkisi, üzerindeki güvenilirliği ve etkinlik çalışmaları ile ilgili araştırmalar ciddi yatırımlar gerektirir. Bir firmanın bu yatırımları ve geri dönüşümleri iyi hesaplaması gerekir. Kısacası, pazar araştırması kesinlikle şart. Türkiye endüstrisini ve Türkiye veteriner sektörünü nasıl buldunuz? Katılımcıların sayısından, ilgisinden ve toplantının kalitesinden gerçekten çok etkilendim. Buradaki endüstrinin yapılandırılması gerçekten profesyonel bir iz bırakıyor. Elbette endüstrinin standartlarını yükseltmesi gerekiyor; ancak bunun ülkenin politik gelişmeleriyle de doğrudan bağlantılı olduğunu hepimiz biliyoruz. Türkiye’nin ve AB’nin politik olarak alacağı kararlar bu konuda kritik öneme sahip. KONU KANATLI Dr. Semra Yılmaz, GMP süreci ile birlikte Türkiye’nin yeni pazarlara açılma noktasında özgüven kazandığını belirtti. Yaptığımız işin kalitesi uluslararası standartta GMP’nin sektörümüze en önemli getirisinin üründen kar edilmesini gözeten, sürekli geliştirilebilir bir farmasotik kalite sisteminin kurulmasını sağlamasıdır. Bakanlık adına, Veteriner Sağlık Ürünleri sektöründe çok büyük emekleri olan Dr. Semra Yılmaz ile GMP sürecini ve sektördeki dönüşümü konuştuk. Bugün itibariyle Veteriner Sağlık Ürünleri alanındaki dönüşüm sürecini bize anlatır mısınız? 5996 sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı Gıda ve Yem Kanunu yayımı ile veteriner sağlık ürünleri sektörü yasal bir alt yapıya sahip oldu. Bakanlık yapılanmasını sağlayan 639 sayılı KHK ile de Gıda ve Kontrol Genel Müdürlüğündeki muhatabına Veteriner Sağlık Ürünleri ve Halk Sağlığı Dairesi Başkanlığına kavuştu. Veteriner sağlık ürünleri ve halk sağlığı konuları eşdeğer kurum ve otoritelerde iki ayrı yapılanma altında yürütülürken İNFOVET 66-67 Genel Müdürlüğümüz bünyesinde bir daire başkanlığı altında yürütülmesi görev ve sorumluluklarımızı fazlasıyla arttırdı. Veteriner sağlık ürünleri alanından başlatılan bu süreçte AB ile uyumlu küresel standartları gözeten bir mevzuat hazırlanması Daire Başkanlığımızın ilk önemli sınavıydı. Mevzuatın gerektirdiği reform niteliğindeki yapısal makro değişikliklerin sektörün yaşatılarak gerçekleştirilmesi ve sürecin doğru yönetilmesi ise alt basamaklara sahip ikinci büyük sınavımızı oluşturdu. Bu sınav sonucunda elde edeceği kazanımların farkında olan bir sektörle çalışmak, karşılıklı olarak güven esaslı, güçlü ve destekleyici bir yaklaşım sergilememiz, eğitimli, gelişmeye açık ve farkındalık yaratmaya kararlı uzman bir ekiple çalışıyor olmam sektörün bu konuya inanmasını sağladı. Karşılıklı güven ile Bakanlık ve sektör arasında öncelikle ortak bir dil gelişti, her iki taraf kararlılık gösterdi ve yoğun bir gayret içerisine girdi. Bugün geldiğimiz noktada ikinci sınavımızın ilk basamağı ve temel taşı niteliğindeki İyi Üretim Uygulamaları (GMP) geçişi başarıyla tamamlamanın gururunu birlikte yaşıyoruz. Bakanlığımızdan GMP sertifikası almış Türkiye’deki tesislerimizin yurt dışındaki ciddi otoritelerden GMP denetimlerini başarı ile geçirmeleri gurur duyduğum başka bir noktadır. Bu durum yaptığımız işin kalitesinin uluslararası standartlarda olduğunu göstermiştir. Sektörün büyük bir kısmı Türkiye’de veteriner tıbbi ürünler için GMP’nin en üst seviyede uygulanması noktasında kılavuz ve talimat dışı yollara girmeden Bakanlığımıza karşı gerekli yardım ve işbirliğini gösterdi ve 01 Kasım 2015 tarihi itibarı ile de GMP geçiş süreci sonlandı. Bu noktada sektörümüz Türkiye piyasasında eşit rekabete kavuşurken, ihracatta da yeni pazarlara açılma noktasında özgüven ve cesaret kazandı. Süreç içerisinde düzenlediğiniz toplantı ve eğitimler oldu mu? Süreç içerisinde Bakanlık-VİSAD işbirliği toplantıları, Pazarlama İzni ve Farmakovijilans Sistemleri Gereklilikleri ile ilgili içerisinde TAIEX katılımının da olduğu eğitimler, Veteriner Ecza Depoları, Perakende Satış Kanalları için Serbest Veteriner Hekimler, Veteriner Hekim Odaları, İl Müdürlükleri ve hayvancılık işletmelerine yönelik çok sayıda eğitim ve toplantılar düzenledi. Bu kapsamda dönüşüm sürecindeki her bir kilometre taşında en az bir defa değişik kesimlerle defalarca bir araya gelindi. Sürecin başından bugüne kadar firmalarla birebir yapılan toplantılarımız dışında 60’a yakın eğitim ve toplantı düzenlediğimizi söyleyebilirim. Son olarak bir mesajınız var mı? 01 Nisan 2016 tarihi itibarı ile Daire Başkanlığı görevinden ayrılmış olacağım. Başta VİSAD olmak üzere sektörün bu süreçte mevzuat içerisinde kalarak başarmak için çaba gösteren ve göstermeye de devam eden tüm firmalarımıza, bana inanan ve bu yolda beni yalnız bırakmayan çalışma arkadaşlarıma ve bana bu fırsatı veren İnfovet’e teşekkür ederim. Her şeyin gönlünüzce olmasını dilerim. TOPLANTI Bayer V. Sürü Sağlığı Sempozyumu Bayer V. Sürü Sağlığı Sempozyumu’na yoğun ilgi Bayer Hayvan Sağlığı, Türkiye hayvancılığının gelişmesini amaç edinen yaklaşımı ile iki senede bir düzenlediği Sürü Sempozyumları’nın beşincisini geçtiğimiz günlerde gerçekleştirdi. Bayer Hayvan Sağlığı’nın “Daha iyi bir yaşam için bilim” felsefesi ile veteriner hekimler bir araya geldi. Bayer Hayvan Sağlığı 29-31 Mart 2016 tarihleri arasında iki senede bir düzenlediği Sürü Sağlığı Sempozyumları’nın beşincisini gerçekleştirdi. Sürü Sağlığı Sempozyumu’nun bu seneki odak noktası “Endometritis, Ayak Hastalıkları ve Bovine Respiratory Disease-BRD”ydi. Bayer Hayvan Sağlığı, konuşmacıların seçiminde, hem ülkemizdeki hem de dünyadaki problemler hakkında bilgi vermek üzere, konusunda uzman dünyanın farklı ülkelerinde benzer organizasyonlara katılan ve fikir lideri konumunda olan önemli konuşmacılara öncelik verdi. Bu amaçla; toplantıya ilk konuşmacı olarak Hollanda’dan Uzman Veteriner Hekim Joost De Veer davet edildi. Kendisi özellikle sürü yönetimi konusunda dünyanın sayılı akademisyenlerinden biri olup, akademik kariyerinin önemli bir bölümünde çiftlik hekimliğinde koruma ve önleme konuları üzerine çalışmalar yürüttü. İkinci konuşmacı olan Prof. Dr. Sezgin Şentürk, Uludağ Üniversitesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı Başkanı olarak çalışmakta ve uzmanı olduğu konular arasında çiftlik hekimliği bulunmaktadır. Bir sonraki konuşmacı olan Doç. Dr. Murat Cengiz Uludağ Üniversitesi Farmakoloji ve Toksikoloji Anabilim Dalı’nda çalışmakta ve uzmanlık alanları arasında antibiyotikler bulunmaktadır. Daha sonra kürsüye gelen Bayer Hayvan Sağlığı Ürün Müdürü olarak çalışmakta olan Engin Tamur; Bayer Hayvan Sağlığı’nın bu senenin başında veteriner hekimlerin kullanımına sunduğu seftiofur etken maddesini içeren Zerosef® adlı ürünün yolculuğunu aktardı. Son konuşmacı olan Prof. Dr. İlber Ortaylı yoğun bir ilgi ve merakla beklenen, dünyada ve ülkemizde veteriner hekimlik tarihi ile ilgili sunumunu gerçekleştirdi. Bayer Hayvan Sağlığı’ndan önemli isimler kürsüdeydi Bayer V. Sürü Sağlığı Sempozyumu, Türkiye Ülke Müdürü Oliver Aue’nin açılış konuşması ile başladı. Oliver Aue, Bayer Hayvan Sağlığı’nın global vizyonundan ve ülke hayvancılığının gelişmesi için yaptıklarından kısaca bahsettikten sonra, sözlerini Bayer V. Sürü Sağlığı Sempozyumu’nun tüm katılımcılar için yararlı olması temennileri ile tamamladı. Türkiye Ülke Müdürü OlIver Aue, hayvancılığın gelişmesini amaç edinen yaklaşımlarıyla veteriner hekimlere desteklerini sürdüreceklerini belirtti. Uzman Veteriner Hekim Joost De Veer, çiftlik yönetimi ve sürdürülebilirlik konularının yer aldığı bir sunum gerçekleştirdi. Bayer Hayvan Sağlığı Ürün Müdürü Engin Tamur, veteriner hekimlerle gerçekleştirdikleri pazar araştırması sonuçlarını paylaştı. TOPLANTI Bayer V. Sürü Sağlığı Sempozyumu Prof. Dr. Sezgin Şentürk’ün sahada günlük karşılaşılabilecek sorunlara karşı verdiği pratik bilgiler, yoğun bir ilgi ile takip edildi. Daha sonra kürsüye gelen Joost De Veer, çiftlik yönetimi ve sürdürülebilirlik konularının yer aldığı sunumunu gerçekleştirdi. Joost De Veer Avrupa’nın farklı ülkelerinde çok sayıda sütçü işletmede danışman hekim olarak çalışmakta ve o çiftliklerin epidemiyolojik haritasını çıkarmakta. Ayrıca uzmanı olduğu “Cow Compass” ile çiftlik izleme sistemleri geliştirmekte ve risk faktörlerini belirleyerek sürdürülebilirliğin devamını sağlamakta. Seftİofur’un klinik kullanImI Bayer Doğu Bölge Satış Müdürü Turan Subaşı, Bayer V. Sürü Sağlığı Sempozyumu’nun sunuculuğunu üstlendi. Sabah oturumundaki son konuşmacı olarak sahneye gelen Uludağ Üniversitesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Sezgin Şentürk, seftiofurun klinik kullanımı konulu sunumunu gerçekleştirdi. Prof. Dr. Sezgin Şentürk’ün kitabi bilgilerden ziyade, sahada ve özellikle büyük işletmelerde günlük karşılaşılabilecek sorunlara karşı verdiği pratik bilgiler, sunumunun yoğun bir ilgi ve dikkatle takip edilmesini sağladı. Sunumunun sonunda tüm anlattıklarını özetleyerek maddeler halinde tekrar aktaran Sezgin Şentürk, soru cevap bölümünde de dinleyicilerin en çok ilgisini çeken ve en çok soru sorulan konuşmacı oldu. Öğleden sonraki ikinci oturum Uludağ Üniversitesi Farmakoloji ve Toksikoloji Anabilim Dalı öğretim üyesi Doç. Dr. Murat Cengiz ile başladı. Doç. Dr. Murat Cengiz akademik hayatının önemli bir bölümünde antibiyotikler ve antibiyotikler arası etkileşim üzerinde çalışmıştır. Sunumunda seftiofurun farmakolojisini anlatan Murat Cengiz, bu etken maddenin farma- Veteriner Hekim Erdoğan Yıldız Sivas Bayer kaliteli içerikli toplantılar düzenlemeye devam ediyor Veteriner hekim olarak her şeyi ne kadar bildiğimizi iddia etsek bile dünyanın farklı yerlerinden gelen akademisyenlerin sunumlarında yeni bilgilere erişme fırsatı yakalıyoruz. Aynı zamanda bu tür organizasyonlar doğru bildiğimiz yanlışları da görmemize bir vesile oluyor. Türkiye’nin farklı coğrafyalarından gelen meslektaşlarımız ile bir arada olmak ve sorunları konuşmak açısından önemli bir organizasyondu. Prof. Dr. İlber Ortaylı benim için sürpriz oldu, kendisini ilk defa dinleme şansı yakaladım. Bayer’e bu güzel organizasyon için teşekkür ederim. İNFOVET 70-71 Bu seneki toplantıda da, konusunda uzman dünyanın farklı ülkelerinde fikir lideri konumunda konuşmacılar vardı. Prof. Dr. İlber Ortaylı’nın sunumunda toplantı salonu ağzına kadar doldu ve herkes nefeslerini tutarak takip etti. kokinetiğine ve farklı dozlarda kullanımına değindi ve sütte “O” antibiyotiklerin aslında süte geçtiğini ancak EMEA tarafından belirlenen limitlerin altında olduğu için “geçmiyor” olarak kabul edildiğini aktardı. Doç. Dr. Murat Cengiz’den sonra kürsüye gelen Bayer Hayvan Sağlığı Ürün Müdürü Engin Tamur, Zerosef®’in yolculuğunu anlattıktan sonra, geçtiğimiz yıl veteriner hekimlerle gerçekleştirdikleri pazar araştırması sonuçlarını hekimlerle paylaştı. Veteriner sahanın kullanımına sundukları Zerosef®’in etkin çözüm sunduğunu ve maliyetlerde düşüş sağladığını söyleyen Tamur, yeni ürün çalışmalarının devam edeceklerini belirtti. Katılımcıların nefeslerini tutarak takip ettikleri bir sunum Herkesin heyecanla beklediği son konuşmacı ünlü akademisyen Prof. Dr. İlber Ortaylı’ydı. Sunumuna dünyada veteriner hekimliğin tarihi ile başlayan Prof. Dr. İlber Ortaylı, gelişim süreçleri aktarıp ülkemizdeki veteriner hekimlik ile sunumuna son verdi. Sunumunda veteriner hekimliğin beşeri hekimlikten ayrılamayacağını ve insan sağlığının vazgeçilmez bir parçası olduğunu belirten Ortaylı, veteriner hekimliğin neden bu kadar önemli bir meslek olduğunu tarihi gerçeklerle birleştirerek anlattı. Sunumdaki ilginç bölümlerden biri de; Mehmet Akif Ersoy gibi ülkemizdeki ilk veteriner hekimlerin Fransızca bilme zorunluluğunun olduğu, yani sadece Fransızca bilen kişilerin veteriner hekim olmak için başvurabildiğini, bu zorunluluğun ise tüm kaynakların Fransızca olmasından ve literatür takibi gerekliliğinden doğduğuydu. Prof. Dr. İlber Ortaylı’nın sunumda toplantı salonu ağzına kadar doldu ve herkes nefeslerini Doç. Dr. Murat Cengiz, sunumunda seftiofur etken maddesinin farmakolojisinden bahsetti. Veteriner Hekim ufuk sayın izmir Edindiğimiz bilgiler her alanda uygulanabilir nitelikteydi Sürü Yönetimi konusunda çok faydalandığımı söyleyebilirim. “Cow Compass” yeni bir yaklaşım; bunun ile ilgili ilerleyen dönemlerde verilecek eğitimlerin ülkemiz hayvancılığı için çok faydalı olacağını düşünüyorum. En çok da, “planla-uygula-kontrol et-önlem al”, sadece hayvan sağlığında değil yaşamımızın her alanında uygulanabilir bir yöntem. Bir de uzun zamandır işletmelerde görmeyi unuttuğumuz, ineğin arka ayağı ile kuşağını kaşıyabileceği bir ortamın hazırlanmasının önemini hatırlatan bir eğitimdi. Üzerine İlber Hoca’nın sunumu da kaymaklı kadayıf oldu. TOPLANTI Bayer V. Sürü Sağlığı Sempozyumu tutarak sunumu takip etti. Veteriner hekimler, sempozyumun bilimsel içeriğinden ve seçilen konuşmacılardan duydukları memnuniyeti dile getirerek bir sonraki sempozyumu şimdiden beklemeye başladıklarını söylediler. Misafirler, tecrübelerin paylaşıldığı toplantıdan yüksek oranda memnuniyetle ayrıldılar Bayer V. Sürü Sağlığı Sempozyumu’nun hemen sonrasında konuşma fırsatı bulduğumuz Bayer Hayvan Sağlığı Ürün Müdürü Engin Tamur’a sempozyum hakkındaki düşüncelerini sorduk. Tamur, “Öncelikle geleneksel hale gelen ve bu sene beşincisini düzenlediğimiz; 170 veteriner hekimi davet ettiğimiz Sürü Sağlığı Sempozyumu’muzun, misafirlerimizde sağladığı yüksek memnuniyetten duyduğum mutluluğu belirtmek istiyorum. Bu senenin başında veteriner sahanın kullanımına sunmuş olduğumuz Zerosef® veteriner hekimler tarafından beğenildi ve tercih edildi. Bizler, sahada kullanımın ardından veteriner hekimlerden aldığımız geri bildirimleri değerlendirip, Bayer Hayvan Sağlığı’nın gerekli birimlere taşıyarak onlara yeni çözümler sunma misyonu taşıyoruz. Bu amaçla Araştırma-Geliştirme birimimizle yakın temasta yeni ürünlerimizi peyderpey olarak ülkemizde ruhsatlandırarak veteriner hekimlerin kullanımına sunuyoruz. Veteriner hekimleri her zaman çözüm ortağımız olarak görüp, kendilerinden Türkiye hayvancılığının gelişmesi için gerekli tüm aksiyonları alıyoruz. Bugün bu düşüncelerimizin fiiliyata dönüştüğü başarılı bir sempozyum gerçekleştirdik. Tüm konuşmacılarımız sahada kullanıma yönelik pratik bilgileri veteriner hekimlere detaylı bir şekilde aktardılar. Veteriner hekimler de kendi aralarında yapmış oldukları sohbetlerde tecrübelerini paylaştılar ve vakaları değerlendirme şansını yakaladılar. Bizler de bu sebeplerle başarılı geçen bir sempozyumun ardından bir sonrakini planlama sürecine girdik. Son olarak şahsım ve Bayer Hayvan Sağlığı adına tüm katılımcılara teşekkür ediyor bir sonraki sempozyumumuzda görüşmek üzere…” dedi. Veteriner Hekim recep coşman adana İçerik verimli, toplantı ise üst düzeydi Prof. Dr. Sezgin Şentürk’ün veteriner sahaya hakim sunumu, yabancı konuşmacının konularında donanımlı olması toplantıdaki beklentilerimi kesinlikle karşıladı. Prof. Dr. İlber Ortaylı’nın sempozyuma davetli olması da katılımcılar için ayrı bir renkti. Veteriner hekimlik tarihi konulu sunumu bence çok farklıydı ve bu tür mesleki organizasyonlarda görmek istediğimiz ilginç bir konuşmacı seçimiydi. Bayer Hayvan Sağlığı’na sektöre ve veteriner hekimlerin gelişimine vermiş olduğu desteklerden dolayı teşekkür ederim. Veteriner Hekim ünal ortaç çanakkale Sürü sağlığı bu mesleğin bir gerçeği Sürü Sağlığı Sempozyumu, bu sene de benim için oldukça verimli geçti. Sürü sağlığı konusu bu veteriner hekimlik mesleğinin bir gerçeği ve hakkında gerekli donanıma sahip olmazsanız karşınıza çıkabilecek vakalarda geri kalmanız kaçınılmazdır. Bayer Hayvan Sağlığı yine önemli bir konuya değindi. Artık büyük işletmelerde tedavi edici hekimlik sürdürülebilir değil, koruyucu hekimlik bugün olduğu gibi yarın da hekimlik nosyonunun ilk sırasında yer alacaktır. Bayer’i bu önemli konuda düzenlediği toplantı için tebrik ediyorum. İNFOVET 72-73 TOPLANTI Bayer V. Sürü Sağlığı Sempozyumu Bayer Hayvan Sağlığı Türkiye Ülke Müdürü Oliver Aue ile gerçekleştirdiğimiz röportajda, bundan tam 10 sene önce başlattıkları yolculuğun, her iki senede bir düzenlenen organizasyona dönüşmesinde Türk veteriner hekimlerin desteğinin rolünün büyük olduğunu öğrendik. Bu seneki sempozyum programını şekillendirirken hangi konuları göz önünde bulundurdunuz? Bayer Hayvan Sağlığı Türkiye olarak bizler global vizyonumuza paralel olarak, sütçü ve etçi sürülerde önce koruma sonra ise terapötik yaklaşımların üzerinde durduk. Son yıllarda sütçü işletmelerin sayılarının hızla artmasıyla süt verimi ve reprodüksiyon daha da önem kazandı. Bu amaçla veteriner hekimler süte geçmeyen antibiyotikleri daha yoğun kullanmaya başladılar. Biz de 5. Bayer Sürü Sağlığı Sempozyumu kapsamında, bu senenin başında veteriner hekimlerin kullanımına sunduğumuz seftiofur etken maddesini içeren Zerosef® ve endikasyonlarıyla ilgili bir program hazırladık. Bu senenin başında sizlerin kullanımına sunduğumuz Zerosef® ile çiftlik hayvanları portföyümüzü güçlendirdik. Zerosef® sağladığı yüksek etkinlik ile sığırlarda endometritis, ayak hastalıkları ve BRD tedavisinde çözüme ulaştırmakta. Son yıllarda sütte “0” antibiyotikler sütçü sürülerde ekonomik tedavide en önemli rolü oynamakta. Zerosef® sütte “0” antibiyotik olmasıyla maliyetlerde de düşüş sağlıyor. Önümüzdeki günlerde veteriner hekimlere ne gibi yenilikler sunmayı planlıyorsunuz? Bayer geçirdiği değişimle sadece sağlık konusunda hizmet veren bir şirkete dönüştü. Bu bağlamda odaklandığı noktalar insan sağlığı, bitki sağlığı ve tabii ki de hayvan sağlığı. Bayer Hayvan Sağlığı felsefemiz olan “Daha iyi bir yaşam için bilim” in en önemli basamağı inovasyon. Bizler de bunun bilinciyle yeni moleküller ve ilaçlar Bayer Hayvan Sağlığı Türkiye Ülke Müdürü OlIver Aue Bilimsel destek vermeyi sürdüreceğiz Bayer Hayvan Sağlığı’nın, 2006 yılından beri hassasiyetle üzerinde durduğu bir kavram olan “Sürü Sağlığı”, ülkemizde araştırılan, özümsenen ve uygulanan bir kavrama dönüştü. üzerinde çalışmaya aralıksız devam ederek veteriner hekimlere yeni seçenekler sunmayı amaç edindik. Önümüzdeki yıllarda yeni ürünlerimizi peyderpey ruhsatlandırarak veteriner hekimlerimizin kullanımına sunacağız. Özellikle sütçü ve besici sürülerle, koyun ve keçilere yönelik olan bu ürünlerimiz veteriner hekimlerin elini güçlendirecek ve onlara yeni protokoller oluşturma şansı tanıyacak. Son olarak katılımcılara vermek istediğiniz bir mesaj var mı? Sempozyuma gösterdikleri ilgiden, teşriflerinden ve oturumlara aktif katılımlarından dolayı teşekkür ederim. Sizlerin önerileri ve desteğiyle, her yaptığımız organizasyonda çıtayı daha da yükseltmeye devam edeceğiz. Türkiye hayvancılığının gelişmesini amaç edinen yaklaşımımızla veteriner hekimlere bilimsel destek vermeyi sürdüreceğiz. çalışmalarımızı aralıksız sürdürerek veteriner hekimlere yeni seçenekler sunmayı devam edeceğiz Bayer Sürü Sağlığı Sempozyumu veteriner hekimlere mesleki konularda bilgi alışverişini sağlayan, tecrübelerini aktarmalarını amaçlayan ve bilimsel bilgi akışını hedefleyen bir platform. Bizler de Türkiye hayvan sağlığı takviminde önemli bir yeri olan ve Kıbrıs’ta gerçekleştirdiğimiz bu son organizasyonda 170 veteriner hekimi ağırladığımız Bayer Sürü Sağlığı Sempozyumu’yla gurur duyuyoruz. İNFOVET 74-75 TOPLANTI Bayer V. Sürü Sağlığı Sempozyumu İşletmelerdeki en büyük problemlerden bir tanesi sürdürülebilirlik Uzman Veteriner Hekim Joost De Veer, bir çiftçiye tavsiye verirken ya da bir şeyler öğretirken hekimle çiftçi arasında bir güven ilişkisinin olması gerektiğini vurguluyor. Uzman Veteriner Hekim Joost De Veer Bayer V. Sürü Sağlığı Sempozyumu’na, Hollanda’da uzman veteriner hekim olarak görev alan ve sürü sağlığı konusunda önemli deneyimlere sahip olan bir isim, Joost De Veer de konuşmacı olarak davetliydi. Biz de, İnfovet Dergisi olarak, molalarda kendisiyle bir röportaj gerçekleştirdik. Çok güçlü bir çiftlik deneyiminiz var. Sizce, veteriner hekimler en çok hangi konularda hatalar yapıyor? Bence en önemli konu, bütün hayvanlara düzenli rasyon vermek. İşi basitleştirmek için hep ortalamaya bakılır. Ama her sürüde ortalamanın hem çok üstünde hem de altında hayvanlar bulunmaktadır. Veteriner hekimler, sürüdeki düşük verimli hayvanlara da bakmalı ki, bu hayvanların da verimi İNFOVET 76-77 artsın. Şu anda en büyük problemlerden bir tanesi hem sürdürülebilirlik konusunda hem de 15 litre meselesi açısından henüz birinci ya da ikinci laktasyonunu tamamlamış ve sürüden ayrılmış bir sürü genç hayvanın olması. Bunun sebebi mastitis, buzağılama ya da başka nedenler olabilir. Ancak, biz kuru madde alımını düzenleyebilirsek ve artırabilirsek, o hayvanlar da daha iyi süt verebilecekler ve verimlerini artıracaklar. Bu şekilde genç hayvanları da kaybetmemiş olacağız. Veteriner hekimin ve yetiştiricinin iletişimi bir çiftliğin sürdürülebilmesi için neden önemli? Her şeyden önce, bir çiftçiye tavsiye verirken ya da bir şeyler öğretirken veteriner hekimle çiftçi arasında bir güven ilişkisinin olması gerekiyor. Birine güvenmezseniz, söylediklerini de ciddiye almazsınız. Seneler önce, eğitimimi tamamladığım sıralarda uygulama çok farklıydı; çiftçiye gidip yol gösteriyorduk ve onlar da uyguluyorlardı. Ancak artık durum değişti; çiftçiler son derece eğitimli, iyi yetişmiş insanlar ve bizim yapmamız gereken şey, karar verme sürecinde onları da konuya dahil etmek olmalı. Hollanda’da yürüttüğümüz bir proje var. En fazla 6-7 kişilik çiftçi gruplarından oluşan bu projede, veteriner hekimler çalışma gruplarına başkanlık yapıyor. Bu gruplarda insanlar birbirleriyle iletişim kuruyor, aralarında bir güven oluşuyor. Bu gruplar çiftliklere gidip inceleme yapıyorlar ve fikir oluşturuyorlar. Aralarında güven oluştuğu için fikirlerini daha rahat bir şekilde paylaşıyorlar. Çiftçiler bu gruplara katılmak için grubun başkanı olan veteriner hekime günde 100 Euro veriyorlar. Yani 6-7 kişilik bir grup için 700 Euro gibi bir rakam. Bu bir veteriner hekim için fazla olmayabilir ama bu grubu yöneten veteriner hekim de çiftçilerle ilişkisini güçlendirebilir ve aynı zamanda çok şey öğrenebilir, öğretebilir. Kaliteli bir kolostrum için üç altın kural nedir? Özellikle, gebeliğin son 3 haftasında iyi bir geçiş yönetimi yapılmalı; hayvana yeterli yem ve protein sağlanmalıdır. Buzağılamadan sonra, yoğun bir süt sağımını gidilmemelidir. Aynı zamanda kolostrumdaki antikor oranının yüksek olması lazım. Eğer çok fazla süt alınırsa, antikorların sayısı da o oranda azalacaktır. Son olarak hijyenik koşulların son derece önemli olduğu unutulmamalıdır. KONU KANATLI Muğla Veteriner Hekimler Odası Başkanı Serkan Alpözen Oda başkanları meslektaşlarını yalnız bırakmayarak mesleki dayanışmanın en güzel örneklerini sergilediler. Muğla, “birlik ve beraberlik” dedi Muğla Veteriner Hekimler Odası’nın her yıl geleneksel olarak düzenlediği ‘’Dostluk ve Dayanışma Gecesi’’ 26 Mart tarihinde Green Nature Dıamond Otel’de 400’e yakın veteriner hekimin katılımıyla gerçekleşti. Muğla Veteriner Hekimler Odası’nın her yıl düzenlediği “Dostluk ve Dayanışma Gecesi”ne Muğlalı veteriner hekimlerin yanı sıra ecza depoları, firmalar ve resmi kurumlarda çalışan veteriner hekimler de yoğun ilgi gösterdi. Gecenin önemli konukları arasında Muğla Gıda Tarım ve Hayvancılık İl Müdür Yardımcısı Veteriner Hekim Enver Aydın, Menteşe Gıda Tarım ve Hayvancılık İlçe Müdürü Ziraat Mühendisi Ersan Erken, Muğla Damızlık Sığır Yetiştiricileri Birliği İNFOVET 78-79 Başkanı Mehmet Aldemir ve Arı Yetiştiricileri Birliği Başkanı Ziya Şahin vardı. Muğla birlik ve beraberlik şehridir Gecenin açılış konuşmasını yapan Muğla Veteriner Hekimler Odası Başkanı Serkan Alpözen, Muğlalı veteriner hekimlerin dayanışma ve mesleki beraberliği sayesinde, Muğla’yı Türkiye’de örnek gösterilecek iller arasına taşıdıklarının altını çizdi. Bu önemli gecede, meslektaşlarını yalnız bırakmayıp, geceye katılım gösteren eski Muğla oda başkanlarına da teşekkür eden Alpözen, kendilerine verilen desteğin farkında olduklarını ve yönetim kurulunda görev alan tüm meslektaşları ile aldıkları sorumluğu layığı ile yerine getirmekten onur duyduklarını belirtti. Oda başkanlarına tam destek Isparta Veteriner Hekimler Odası Başkanı Yaşar Günaydın, Uşak Veteriner Hekimler Odası Başkanı Özgür Uğur, Manisa Bölgesi Veteriner Hekimler Odası Başkanı Merter Yıldız ve Burdur Veteriner Hekimler Odası Başkanı Kazım Üstüner, bu önemli gecede Muğlalı meslektaşlarını yalnız bırakmayarak mesleki dayanışmanın en güzel örneklerini sergilediler. Gecenin sonunda görüşlerini aldığımız Muğla Veteriner Hekimler Odası Başkanı Serkan Alpözen, Muğla ilinde görev yapan tüm veteriner hekimlerin bir aile olduğunu ve birbirine kenetlendiğini söyledi. Alpözen ayrıca mesleğin hak ettiği saygı seviyesine ulaşmasının meslektaşların birbirlerini sevmesi ve koruması ile mümkün olacağının, aksi takdirde kamplaşma ve kutuplaşmanın mesleğe ciddi zararlar vereceğinin öneminin bilinmesini istedi. Genel Koordinatörümüz Barış Kolgu, Ali İzcioğlu’na (solda) ödülünü takdim etti. Muğla Tarım İl Müdür Yardımcısı Enver Aydın, Hacı Koç’a (solda) ödülünü verdi. Muğla Veteriner Hekimler Odası Başkanı Serkan Alpözen, Mustafa Alan’a (sağda) ödülünü sundu. Isparta Veteriner Hekimler Odası Başkanı Yaşar Günaydın, Barış Saylak’a (solda) plaketini takdim etti. Genel Koordinatörümüz Barış Kolgu, Halil Yüngücü’ye (sağda) plaketini verdi. Muğla Tarım İl Müdür Yardımcısı Enver Aydın, Necati Demirel’e (solda) ödülünü sundu. Manisa Veteriner Hekimler Odası Başkanı Merter Yıldız, Birhan Karakaya’ya (sağda) plaketini sundu. Uşak Veteriner Hekimler Odası Başkanı Özgür Uğur, Hasan Talaş’a (sağda) ödülünü takdim etti. Menteşe Tarım İlçe Müdürü Ensar Erkan, Sedat Zencir’e (sağda) plaketini verdi. Uşak Veteriner Hekimler Odası Başkanı Özgür Uğur, Feride Pınar Selçuk’a (sağda) ödülünü sundu. Burdur Veteriner Hekimler Odası Başkanı Kazım Üstüner, Hurşit Öztürk’e (solda) plaketini takdim etti. Burdur Veteriner Hekimler Odası Başkanı Kazım Üstüner, Tülin Özcan’a (sağda) ödülünü takdim etti. Manisa Veteriner Hekimler Odası Başkanı Merter Yıldız, İbrahim İnel’e (sağda) plaketini verdi. Gecede, meslekte 25. yılını dolduran veteriner hekimlere de plaketleri sunuldu. İşte Muğla’da mesleğimizde gurur dolu 25 yılı dolduran veteriner hekimler Isparta Veteriner Hekimler Odası Başkanı Yaşar Günaydın, Gülsüm Çakmakçı’ya (sağda) plaketini sundu. İNFOVET 80-81 KONU KANATLI Yeni üretim tesisinde üstün kalite ve hizmet Farklı tedavi alanlarında geliştirdiği faaliyetlerle ulusal ve uluslararası planda değer yaratan ve teknolojik gelişmeleri yakından takip eden Teknovet İlaç, yeni tesisinde üretim kapasiteni 7 kat artırarak yoluna devam ediyor. röportaj: veteriner hekim gizem kutun fotoğraf: garo miloşyan G eniş ürün yelpazesi ile 2000 yılından itibaren faaliyet gösteren, ülkemizin önde gelen yerli üreticilerinden Teknovet İlaç, bizleri GMP gerekliliklerine göre dizayn edilmiş yeni üretim tesisinde ağırladı ve sizler için sorularımızı yanıtladı. Yeni üretim tesisiniz hayırlı olsun. Öncelikle okurlarımız için firmanızın vizyonu ve misyonundan biraz bahseder misiniz? İlk olarak, Teknovet İlaç ekibi olarak, yaşadığımız büyüme sürecinde, bizden desteklerini esirgemeyen, değerli iş ortaklarımıza, veteriner hekim arkadaşlarımıza, ecza depolarına ve depo çalışanlarına teşekkür ederiz. Teknovet İlaç, ürün yelpazesi en geniş firma ünvanı ile 2000 yılından itibaren faaliyet gösteren, ülkemizin önde gelen yerli üreticilerdendir. “Beşeri hekimlik insan içinse, veteriner hekimlik insanlık içindir” ve biz biliyoruz ki; sağlıklı hayvanların olmadığı bir yerde insan sağlığından bahsedilemez. Bu hizmet anlayışı ile Teknovet İlaç, Türk Veteriner İlaç Sektörüne yüksek kalitede, güvenilir, yenilikçi ürünler ile hizmet vermeyi amaç edinerek; ilacın değil, tedavinin ucuz ve etkin olmasını sağlamaya çalışmaktadır. Hayvan sağlığına katkı sağlamak için oluşturduğumuz 1 2 3 4 1. Yüksek saflıkta su (HPW) kapasitesi saatte 3000 lt, saf buhar kapasitesi saatte 800 lt, WFI kapasitesi saatte 750 lt olan su sistemi 2. Klima santrallerinin bulunduğu özel teknik alan 3. Teknovet Çerkezköy Üretim Tesisleri genel görünümü 4. Teknovet Genel Müdürü Mehmet ŞAHİNDAL teknolojik altyapı ve proaktif yaklaşımlar ile de kalite odaklı ve müşteri memnuniyeti sağlayan çözümler sunmaktayız. Tüm bunların doğrultusunda, 2000 yılında %100 yerli sermaye ile İstanbul - İkitelli OSB’de kurulmuş olan Teknovet İlaç, üretimine, Çerkezköy OSB içinde bulunan, GMP gerekliliklerine göre dizayn edilmiş yeni üretim tesisi ile devam etmektedir. Yeni üretim tesisinizin özellikleri hakkında bilgi alabilir miyiz? Çerkezköy Üretim Tesisimiz, 9417 m2’lik alan üzerine, aşağıda belirtilen temel bö- İNFOVET 82-83 lümleri içerecek şekilde inşa edilmiştir. > Depo - Hammadde / Ambalaj Malzeme Deposu - Mamul Deposu > Üretim Alanları-Non-Betalaktam, Betalaktam, Ektoparazit > Kalite Güvence > Kalite Kontrol ve Mikrobiyoloji Laboratuvarı > Yönetim ve İdari Bölümler Tesisimizin ana üretim bölümünü oluşturan A Blok yaklaşık 4251 m2, ofis ve laboratuvar bölümlerinin bulunduğu B Blok 2292 m2, penisilin, sefalosporin ve ektoparaziter ürünlerimizin üretildiği üretim bölümü- müz C Blok 1893 m2 üzerine kurulmuştur. Diğer bölümlerimiz olan, enerji binası, atık depoları, alkol deposu ve arıtma kısımları yaklaşık 942 m2’den oluşmaktadır. Mevcut tesisimizin, non-betalaktam kısmı için 30 Aralık 2015; betalaktam, ektoparazit kısmı içinse 04 Nisan 2016 tarihi itibari ile GMP süreci tamamlanmış olup, GMP sertifikası alınmıştır. GMP sertifikasının alınmasını takiben, üretime Çerkezköy’deki yeni üretim tesisimizde devam edilmektedir. Teknovet İlaç Çerkezköy Üretim Tesisleri, betalaktam, non betalaktam ve ektoparaziter üretim alanlarından oluşmaktadır. 5 6 KONU KANATLI 7 5. Teknovet Genel Müdür Yardımcısı Özer EVREN 6. Teknovet Sorumlu Yöneticisi Çiğdem DALGIÇ 7. Toplam 1000 palet kapasiteli depoda, hammadde / ambalaj malzemeleri ve bitmiş ürünler fiziki olarak ayrılmış alanlarda depolanmaktadır. Bu üretim alanlarının kapasiteleri nelerdir? Eski tesisinize göre bir artış söz konusu mu? Non betalaktam üretim alanlarında steril likit, oral likit, oral tablet ve oral çözelti tozu; betalaktam üretim alanlarında steril likit, oral çözelti tozu, meme içi süspansiyon; ektoparazit alanlarında da toz, likit üretimi ve ambalajlama prosesleri yapılmaktadır. Yeni tesisimizde, üretim kapasitemiz eski tesise göre 7 kat artmış olup, tablet üretiminde yıllık 190 milyon tablet, steril flakon üretiminde 15 milyon flakon, non-steril likit üretiminde 8 milyon şişe, toz kısmında da yıllık 5 milyon şişe, 800 bin kavanoz, 5 milyon paket toz üretim kapasitesine sahiptir. Tüm sektör için zorlu olan GMP süreci ile birlikte altyapınızda değişikliklere gidildi mi? Tesisimizde, GMP gerekliliklerine uyum için gerekli tüm ekipman ve alt yapı sağlan- İNFOVET 84-85 mış olup, gerekli validasyon ve kalifikasyon çalışmaları tamamlanmıştır. Kalite kontrol ve mikrobiyoloji laboratuvarlarımız, toplamda 400 m2’lik bir yüz ölçüme sahip olup, mevcut 11 kişilik ekip ile birlikte, cGMP ve cGLP yönetmeliklerine uygun olarak, hammadde, yardımcı madde, ambalaj malzemeleri, yarı mamul ve bitmiş ürünün spesifikasyon ve farmakopelere göre fiziksel, kimyasal ve mikrobiyolojik analizleri yapılmaktadır. Laboratuvarlarımızda, GMP gerekliliklerine uygun, kalifikasyonları yapılmış ekipmanlar kullanılmaktadır. Bu amaçla, kalite kontrol laboratuvarımızda, 8 adet HPLC, 1 adet gaz kromatografi ve tanımlı analizler için gerekli olan diğer ekipmanlar bulunmaktadır. Mikrobiyoloji laboratuvarımızda da 4 adet inkubatör, 2 adet otoklav, 3 adet biyogüvenlik kabini ve tanımlı analizler için gerekli diğer ekipmanlar bulunmaktadır. Kalite güvence bölümümüz de, farmasötik ürünlerin, GMP gereklilikleri esas alınarak, kalite standartlarına ve amaçlanan kullanım şekline göre ve Pazarlama İzin Belgeleri’ndeki esas bilgilerinin ve ürün spesifikasyonunun gerekli gördüğü şekilde üretilmesini ve kontrol edilmesini güvence altına almaktadır. Teknovet İlaç olarak Çerkezköy Üretim Tesisimiz’de teknik olarak sağlam bir alt yapı oluşturulmuştur. Örneğin, sektörde ilk olan, tüm tesisin sıcaklık, nem ve basınç değerleri, validasyonu yapılmış, 21 CFR Part 11 uyumlu, manuel kontrole ve müdahaleye izin vermeyen, tamamen otomatik bir sistem olan Bilgisayarlı Sistem Yönetimi (BMS-Building Management System) üzerinden takip edilmektedir. Ayrıca, kontaminasyon riskini minimize etmek için, 8 KONU KANATLI 9 10 8 - 9. Ambalajlama alanındaki, etiketleme ve kutulama hattından fotoğraflar 10. Steril dolum öncesi, şişe yıkama ve sterilizasyon tünelinin bulunduğu alan tesisteki havalandırma ve su sistemlerinin teknik kısımları için ayrı bir teknik alan oluşturulmuştur. Tesisimizde 20 adet AHU (Air Handling Unit)-Klima santrali mevcuttur. Ayrıca, Yüksek Saflıkta Su (HPW-High Purity Water) üretimi yapan su sistemimiz, çift reverse osmoslu olup, yüksek saflıkta su kapasitesi saatte 3000 lt, saf buhar kapasitesi saatte 800 lt, enjeksiyonluk su kapasitesi ise saatte 750 lt olacak şekilde kurulmuş ve validasyonları yapılmıştır. Peki, sektörü bir anlamda reform sürecine sokan GMP belgeleri ile ilgili düzenlemelerin firmanız ve diğer firmalar için sizce ne gibi getirileri oldu? Teknovet İlaç olarak, GMP sürecinin veteriner ilaç sektörü için çok önemli bir gelişme olduğunu kanatindeyiz. GMP sertifikasyon sürecini tamamlayan tüm firma- İNFOVET 86-87 ların Avrupa’ya ihracat kapılarını kolaylıkla açacağını ve bu piyasalarda rekabet edebilir hale geleceğini düşünmekteyiz GMP süreci ile birlikte, kalite yönetimi, personel, tesis ve ekipman, dokümantasyon, üretim, kalite kontrol ve diğer konular ile ilgili tüm prosedürlerimizi gözden geçirmiş ve gerekli revizyonları tamamlamış bulunmaktayız. Diğer taraftan şunu da belirtmek isteriz ki, GMP belgesini almak kadar, belgenin gerekliliklerini uygulamak ve sürdürebilirliği sağlamakta büyük önem taşımaktadır. Yeni bir tesis yaratma fikri çok radikal ve bu tesis için yapmış olduğunuz yatırımlar çok büyük. Bu bağlamda, önümüzdeki günlerde Teknovet İlaç’ın başka ne gibi atılımları olacak? Üretim kapasitesi eski tesise göre 7 kat artmış, GMP gerekliliklileri doğrultu- sunda üretim yapan, yeni üretim tesisimizde, Avrupa standartlarında, daha da kaliteli ürünler üreterek, ürün ve hizmet kalitemizdeki çıtayı daha da yukarılara çıkartmayı amaçlıyoruz. Yeni tesisimizde, hammadde satın alma adımından başlayarak, hammadde analizleri, üretimi, paketlenmesi, etiketlenmesi ve tüketiciye ulaştırılmasına kadar olan bütün aşamaların etkin ve güvenli olması için tüm çalışmalar GMP gereklilikleri doğrultusunda, titizlikle yürütülmektedir. Yapmış olduğumuz ciddi yatırımın sonunda ilk hedefimiz tüm üretim alanlarımız için GMP sertifikamızı almaktı. İlk hedefimizi tamamladık. Sonraki hedefimiz ise Avrupa’dan GMP Sertifikası almak. Şu anda Irak, Azerbaycan, Suriye, KKTC, Türkmenistan’a ihracat yapılmaktadır Bu ülkeler dışında da ruhsatlandırma 11 12 KONU KANATLI 13 14 11. Teknovet Kalite Kontrol Laboratuvarı ve Enstrümental Analiz Laboratuvarından görüntüler 12. Mikrobiyoloji Laboratuvarı 13. Kalite Kontrol Laboratuvarı, Yaş Kimya Analiz Laboratuvarı 14. GMP Belgeleri çalışmalarımız devam etmektedir. Hedeflerimiz doğrultusunda, yaptığımız ihracat sayısını 5 yılın sonunda 30 ülkeye, 10 yılda da 50 ülkeye çıkarmayı planlıyoruz. Ayrıca, mevcut üretim kapasitemiz ile sektördeki fason üretim ihtiyacına da cevap vermeyi planlamaktayız. İyi bir satış ve pazarlama ekibi kurmak incelikli bir iştir. Teknovet İlaç bunu başarmış firmalardan biri. Bu ekip ile birlikte satış ve pazarlamadaki gelecek planlarınızdan bahseder misiniz? Teknovet İlaç Satış ve Pazarlama ekibi olarak 18 bölgede, bölge temsilcisi arkadaşlarımızla veteriner hekim muayenehanelerine hizmet götürmekteyiz. Veteriner ilaç sektöründe günlük başarıdan çok ileriye dönük uzun vadeli sonuçlar alacağımız yatırımlara yönelmekteyiz. İNFOVET 88-89 Satış işi kısa vadeli sonuçlarla motivasyonu yukarda tutarken, uzun vadeli stratejilerle bu sonuçları sürekli hale getirme işidir. Günümüzün en önde gelen şirketleri, satış takımının kişisel gelişimine inanan, yeniliğe ve değişime açık satış yöneticilerinin yönlendirdiği şirketlerdir. Şirketimiz farklı bireylerden ve onların hareketlerinden oluşan bir tüzel kişiliktir. Her bireyin ortak yetkinlikleri ve sinerjisi şirketimizin başarısını oluşturmaktadır. Diğer bir deyişle, şirketi toplu olarak başarıya götüremezsiniz, şirketi bir yerden başka bir eşiğe taşımanız için, her bireyini ayrı ayrı eğitmeli ve onların yetkinliklerini geliştirmelisiniz. Bu düşüncelerin varlığında satış ekibimizin eğitimi ve kişisel gelişimine yönelik çalışmalar yaparak, bölgedeki çalışan arkadaşlarımızın saha motivasyonunu artırmayı hedeflemekteyiz. Bu konuda özellikle yetişmiş bölge temsilcilerimiz ile birlikte, sektörümüzde uzun süreli işbirliği yaratmak için çalışıyoruz. Bu da, Teknovet İlaç şirketinin hem veteriner hekimlere götürdüğü hizmet kalitesini artırıyor hem de marka değerimizin korunmasında ve artırılmasında bizlere yardımcı oluyor. Yeni GMP sertifikalı Çerkezköy fabrikamızın faaliyete başlaması ile birlikte oluşan yüksek motivasyon, veteriner ilaç sektöründe yaptığımız çalışma ve hizmetlere büyük ivme kazandırmıştır. Teknovet İlaç Satış ve Pazarlama ekibi olarak iyi organize olan, paylaşmayı bilen, kendilerine hedef koyan, içi başarı motivasyonuyla dolu olan, dürüst, seviyeli ve güvenilir çalışma ekibimizle değerli Türk veteriner ilaç sektörüne hizmet vermeye devam etmekteyiz. RÖPORTAJ BIOCHEM Biochem, profilaktik alanda Türkiye lideri olmayı hedefliyor Gıda Güvenliği İçin Yem Güvenliği Anlayışıyla, Geliştirdiği ürünler sayesinde hayvan besleme yoluyla profilaktik alana yeni bakış açıları sunan Biochem, üretimden satışa kadar tüm hassas noktalarda en modern üretim ve iletişim araçlarını kullanmakta. RÖPORTAJ: VETERİNER HEKİM GİZEM KUTUN koruyucu ve destekleyici ürünlerimizi Etkin İlaç firması aracılığı ile Türkiye pazarına sunuyoruz. Bununla birlikte Vimar firması glisin şelatlı organik iz mineral ürünümüzü ve canlı mayamızı tüketiciye ulaştırıyor. Bu ürünlerin dışında kalan, yem fabrikalarına ve kendi yemini yapan işletmelere dönük ürünlerimizi de bu yıldan itibaren İzmir merkezli HRC Tarım Firması ile pazara sunacağız. Bu işbirliğinin hem bizim hem de uzun yıllardır sektöre teknik ve ticari anlamda değerli hizmetler sunan HRC Tarım firması için güçlü bir sinerji yaratacağını düşünüyoruz. Biochem’in Ortadoğu’da aktif ve tercih edilir olduğu bölgeler nereler? Yem katkı maddeleri sektöründe hizmet vermek amacıyla 1986 yılında Almanya Lohne’de kurulan Biochem, kurulduğu günden beri hem hayvan sağlığını hem de insan sağlığını ön planda tutmuştur. Önemli standartlara oturtulmuş olan ürün yelpazesi ile yenilikçi ve öncü olma gayesinde olan firma her gün daha iyisini başarmayı hedefliyor. Biochem’in Türkiye organizasyonundan biraz bahseder misiniz? Murat Kılıç: Zengin bir ürün portföyümüz var Almanya fabrikamızda üretilip İNFOVET 90-91 ambalajlanan ürünlerimiz kullanım alanlarına göre farklı distributor firmalar kanalıyla Türkiye’ye getirilmekte ve pazara sunulmaktadır. Kanatlı hayvan yetiştirilen işletmelerde suya katılarak uygulanan sıvı ve suda eriyen toz formundaki ürünlerimizin tamamını Den-Ge Ezca Deposu Türkiye’ye getiriyor ve müşterilerimize ulaştırıyor. Buzağı sağlığını korumada kullanılan ürünlerimizi Çelik Çesa firması ile çalışıyoruz. Süt Biochem Türkiye önemli standartlara işletmelerine ve serbest oturtulmuş ürün veteriner kliniklerine yelpazesi ile sektörde sunumunu yaptığımız öncü olmak gayesinde! Uğur Kümbet: Türkiye’de de uzun yıllar çalışmış Bölge Müdürümüz Nasar Haydari’nin, 22 yıldır bu sektöre katkılar sağlamış olmasının da büyük etkisiyle İran’da birçok üründe pazar lideri konumundayız. Bunun dışında Mısır en güçlü dış pazarlarımızdan bir tanesi ve 7 yıldır burada kendimizi temsil ediyoruz. Tüm Arap ülkelerinde güçlü bir satış ağımız var. Suriye’deki politik duruma rağmen aktif faaliyetlerimiz mevcut. Irak’ta ise ürünlerimiz ruhsatlandırma aşamasında. Geçen yıl Arap Emirlikleri pazarına açıldık; yine Kuveyt’e yeni distribütörlükler verdik. Fas ve Libya’da güçlüyüz. Yeni ve umut vadeden Bangladeş ve Pakistan gibi ülkelerde de hızlı bir başlangıç yaptık. Peki, Türkiye pazarı ile olan ilişkinizi nasıl değerlendiriyorsunuz? Uğur Kümbet: Türkiye önemli bir pazar ve Biochem’in bu pazara duyduğu ilgi çok eskiye dayanıyor. İlk olarak 2006 yılında Türkiye’de ofisimizi açtık ve 2009 yılına kadar ürünlerimizin ruhsatlandırılması ile ilgili çalışmalarımızı sürdürdük. Başlangıçta direk satışlarımız oldu. 2011 yılından itibaren distribütörlerle çalışmayı tercih ettik. Şu an tüm gayretimiz, Biochem’i Türkiye’de hak ettiği yere taşımak. Biochem Ortadoğu Bölgesi Satış Koordinatörü Yüksek Ziraat Mühendisi Uğur Kümbet Biochem Toksin Bağlayıcılar ve Organik Asitler Ürün Müdürü Kimyager Dr. Maık Hınrıchs Biochem Türkiye Teknik Satış Müdürü Veteriner Hekim Murat Kılıç Biochem Betain ve Enzimler Ürün Müdürü Yüksek Ziraat Mühendisi Ina Hense Sektörün en güncel konusu GMP sertifikalı üretime geçiş süreci. Biochem GMP’yi neden önemsiyor? Uğur Kümbet: Yem katkı ve tamamlayıcı yemlerin insan ve hayvan sağlığını korumasının yanında en dikkat edilmesi gereken şey, ekonomik olmasını takiben ekolojik olması. Bu kriterlerin sürdürülebilir kalite ile desteklenmesi için de yem katkı maddeleri için Avrupa’nın en geçerli belgesi olan GMP Plus belgesine sahip olmak şart. Bizim amacımız ürünlerimizin müşteriye ulaştıktan sonra ürünün geri gelmesi değil; müşterinin memnuniyetle bize tekrar gelmesini sağlamak. Türkiye’deki ürün gamınızı hangi değişkenlere bağlı olarak şekillendirdiniz? Murat Kılıç: Türkiye’de ve dünyada gündemde olan en önemli konu gıda güvenliği. Dolayısıyla ürün gamımızı şekillendirirken ilk olarak güvenli gıdaya ulaşmamıza yardımcı olacak ürünleri sunmayı amaçladık. Hayvansal protein kaynağı olan canlı hayvan yetiştiriciliğini enfeksiyon riskinden ne kadar uzak tutmayı başarırsak, tüketiciye de o derecede güvenli ve akılda şüphe bırakmayacak sağlıklı ürünler sunabiliriz. 1986 yılında kurulmuş köklü bir firma olan Biochem koruyucu hekimliğe yönelik tamamlayıcı ve destekleyici ürünlere odaklandı. Bu bağlamda, probiyotik, prebiyotik ve bağışıklık sistemini destekleyen ürünleri Türkiye pazarında devamlı gündemde tutmaya çalışıyoruz; işletmelerin teknik kadrolarının da bu konuda içten ve özverili bir çabanın içinde olduğunu biliyoruz. Tüm gayretimiz sektörün bu çabalarına katkıda bulunmak ve teknik kadroların bu alanda elini güçlendirmek. Ürünleriniz hangi teknik özelliklerinden dolayı tercih ediliyor? Ina Hense: Benim de sorumluluğumda olan ürün gruplarımızın birisi enzimler. Bu BIochem, geliştirdikleri ürünleri ve Modern Firma Profili Sayesinde hayvan Besleme Alanında önemli işbirliklerine İmza Atmayı başardı. ürün grubu, genel olarak sindirilebilirliği artırıp fosfor kaynaklarının kullanımını azalttığı için bütün yem fabrikaları tarafından tercih ediliyor. Diğer bir yem katkı grubumuz ise betainler. Betainler ise ozmolitik etkisi ile sıcak stresini önlemesi ve daha iyi bir barsak florası gelişmesine yardımcı olması ile en çok tercih edilen ürün gruplarımızdan bir tanesi. Toksin bağlayıcı ürünleriniz hakkında bilgi alabilir miyiz? Dr. MaIk HInrIchs: Toksinlerin birbirleri arasında sinerjik etki mevcuttur. Mikotoksinler her kaynakta bulunabilir ve bunların hiçbir şekilde % 100 önlenmesi mümkün değildir. İyi bir ürün, toksinlerin hayvana olan zararını minimuma indirir. Yeni geliştirmiş olduğumuz ürünümüz ile biz mikotoksinlerin zararlı etkisini minimum seviyeye indirmeyi amaçlıyoruz.. Biochem, Türkiye’de hangi alanlardaki eksiklikleri doldurmayı amaçlıyor? Uğur Kümbet: Türkiye pazarında, özellikle besleme .alanındaki koruyucu hekimlikte bir eksiklik olduğunu görüyoruz. Koruyucu hekimlik alanında ürünlerimizin başında probiyotikler, prebiyotikler, organik asitler, organik iz elementler, immunoglobulinler, enzimler ve betain gibi ürünler gelmekte ve bu ürün grupları koruyucu hekimliğe doğrudan ya da dolaylı olarak hizmet etmekte. Bu ürünler direkt olarak yem içerisinde ya da içme suyunda kullanılmakta. Enerjimizi ve konsantrasyonumuzu bu alanın gelişmesine harcayacağız. TOPLANTI BESD-BİR Beyaz Et Sanayicileri ve Damızlıkçıları Birliği Derneği (BESD-BİR) Başkanı Dr. Sait Koca, ancak topluma karşı sorumluluk sahibi olan bilim insanlarının ve medyanın araştırmacı-sorgulamacı çabalarıyla tavuk eti ile ilgili yanıltıcı bilgilerden uzak olmanın mümkün olacağını belirtti. BESD-BİR ve akademisyenlerden beyaz et gerçekleri Beyaz Et Sanayicileri ve Damızlıkçıları Birliği Derneği’nin (BESD-BİR) geçtiğimiz günlerde gerçekleştirdiği “Tavuk ve Bilimsel Gerçekler” konferansına alanında uzman birçok yerli ve yabancı bilim adamı katılımda bulundu. İNFOVET 92-93 Beyaz Et Sanayicileri ve Damızlıkçıları Birliği Derneği’nin (BESD-BİR) 22 Mart 2016 günü Wyndham Grand Levent’te düzenlediği “Tavuk ve Bilimsel Gerçekler” konferansında, Memorial Şişli Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Bingür Sönmez moderatörlüğünde, TÜBA Asli Üyesi Prof. Dr. Kazım Şahin, Amerika Birleşik Devletleri Emory Üniversitesi Winship Kanser Enstitüsü Hematoloji ve Medikal Onkoloji Bölümü Prof. Dr. Ömer Küçük’ün katıldığı panelde tavuk eti ile ilgili bilimsel gerçekler açıklandı. Yerli yabancı akademisyenlerin, sektörün ve paydaşların katıldığı kongrenin açılış konuşmasını yapan BESD-BİR Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Sait Koca, sektörün sadece Türkiye’de değil, dünyada büyüyen bir sektör olduğunun altını çizerek konuşmasına başladı. Çok değerli bir protein kaynağı olan tavuğun ve ülke ekonomisi için vazgeçilmez önemde olan kanatlı sektörünün son dönemlerde bilimsel olmayan tartışmalarla baltalanmaya çalışıldığını ifade eden Dr. Sait Koca, “Medyada kaynağı belli olan/olmayan yanıltıcı birçok bilginin bir anda Tavuk eti ile ilgili tüm gerçeklerin masaya yatırıldığı konferansta uzmanlar, tavuktan özür dileme zamanının geldiğini söylediler. 1 3 4 2 5 1. Prof. Dr. Ömer Küçük ABD Emory Üniversitesi Winship Kanser Enstitüsü Hematoloji ve Medikal Onkoloji Bölümü Üyesi 2. Prof. Dr. Kazım Şahin Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA) Asli Üyesi, Fırat Üniversitesi Veteriner Fakültesi Öğretim Üyesi 3. Prof. Dr. Ahmet Ergün BESD-BİR Genel Sekreteri 4.Prof. Dr. Bingür Sönmez Memorial Şişli Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Bölüm Başkanı 5. Dr. Ender Saraç kitlelere ulaşması her alanda olduğu gibi sektörümüz ve halk açısından tehlike yaratmakla birlikte, bilgi kirliliğine de yol açıyor. Bilimsellikten uzak yanlış haberler halkımızı yediği, içtiği ile kavgalı hale getiriyor. Bilgi kirliliği ile adeta tüm toplum “obez” oldu. Gereksiz ve yanlış bilgilerle dolmak yerine, araştırma ve sorgulama yoluyla bilgi diyetine ulaşılması gerekliliktir. Bunu da topluma karşı sorumluluk sahibi olan bilim insanları ve medyanın çabaları ile gerçekleştirmek mümkün olacaktır” diye konuştu. Tavuktan özür dileme zamanı gelmiştir Konferansın moderatörlüğünü üstlenen Memorial Şişli Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Bingür Sönmez, tavuk etinde yıllardır konuşulan yanlışlar ve bilinmeyen doğruları açıkladı. Sönmez, “Kalp sağlığı için yiyin dediğim tavuk yolunda mücadeleye çıktık. Domuz, tavşan, balık yemiyoruz. Ete ulaşamıyoruz. Öncelikle şunu bilelim, tavuk veya yumurtanın yapısının laboratuvar ortamında değiştirilmesi, müdahale edilmesi mümkün değildir. Ayrıca tavuğa hormon vermek teorik ve pratik olarak mümkün olmadığı gibi, çok pahalı olduğu için ekonomik de değildir. Bu nedenle tavuk üreticileri hakkında bunu söylemek çok yanlıştır. Hormon et değil, yağ yapar. Bu nedenle de üretici kullanmaz. Tavuk eti, derisi yenmediği takdirde, en uygun, sağlıklı ve ekonomik olduğu için de en kolay ulaşılabilir protein kaynağıdır. Bilgi kirliliği ile çocuklarınıza tavuk yedirmemek protein eksikliğine neden olacaktır. Çocukların tavuk eti yemesine engel olmak en büyük yanlıştır, çocuk için en önemli ve BESD-BİR HAKKINDA Beyaz et tüzel temsilcisi durumunda bulunan BESD-BİR, sektörün sorunlarına sahip çıkmak amacıyla 1992 yılının son günlerinde “Damızlık Tavukçuluk Derneği’ olarak kurulmuş 1994 yılında beyaz et sanayicilerinin de katılımı ile “Beyaz Et Sanayicileri ve Damızlıkçıları Birliği Derneği” (BESDBİR) adını alarak geniş tabanlı yeni bir oluşum haline gelmiştir. İNFOVET 94-95 Medyada kaynağı belli olan/olmayan yanıltıcı birçok bilginin bir anda kitlelere ulaşması her alanda olduğu gibi kanatlı sektörü ve halk açısından da tehlike yaratmakta. ulaşılabilir protein kaynağı tavuktur” dedi. Sönmez, tavuğun yemi soya konusunda her gün bir şeyler söylendiğini de anımsatarak, “Bugün bebek mamasında 100 gram içerisinde 20 bin mikrogram, bir hamburgerde ise 29 bin mikrogram fitoöstrojen bulunuyor. Tavukta ise yalnızca 6 ila 12 mikrogram vardır. Bu hormon konusunda bir bilgi kirliliğidir. Bütün bu çalışmalar, araştırmalar, bilimsel incelemeler ortaya koymuştur ki; tavuktan özür dileme zamanı gelmiştir. Anneler, çocuklarınızı tavuk etinden değil, fast food’dan koruyun. Çocuklarınıza tavuk eti yedirin” diye konuştu. Soya kansere karşı en etkin gıda ‘Soyanın İnsan Sağlığı için Faydaları’ başlıklı sunumuyla konferansta ilgiyle karşılanan Amerika Birleşik Devletleri Emory Üniversitesi Winship Kanser Enstitüsü Hematoloji ve Medikal Onkoloji Bölümü Prof. Dr. Ömer Küçük, tavuk yemi olan soya fasulyesi konusunda çarpıcı açıklamalarda bulundu. Öncelikle soyaya yönelik iddialara karşı, ABD’de bugün Türkiye’nin üç katı et-tavuk tüketimi olduğunu ve tüm hayvan yemlerinin soyadan oluştuğunu söyledi. Bugün soya fasulyesinin ABD’de tüm kanserlerin önlenmesi için en etkin gıda olarak kullanıldığını vurgulayan Küçük, soya fasulyesinin değil kanser etkisi yaratmasını, tam aksine kanser, kalp krizi, prostat gibi hastalıklara karşı en etkin gıdaların başında geldiğini vurguladı. Hatta soyanın içinde bulunan genistein maddesinin kemoterapi ile birlikte verildiğinde kanserin gelişmesini ve büyümesini engellediğini belitti. Küçük, kanser hastalarına tam aksine soya sütü, soya yağı önerildiğini söyledi: “Bugün soyanın fazla tüketildiği tüm ülkelerde kanser hastalıklarının daha az olduğu tespit edilmiştir. Amerika Birleşik Devletleri’nde İNFOVET 96-97 Ülkemiz ne yiyeceğini bilemez hale geldi. İnsan için en uygun ve güçlü protein kaynağı olan tavuk eti bilmeden kötüleniyor; insanlarımız proteinsiz bırakılıyor. yapılan araştırmaya katılan 50 prostat hastası üzerinde yapılan çalışmada, hormon yerine soya ile hastalığın geriletildiği ve bu şekilde çok fazla yan etkisi olan hormon kullanımı geciktirilebildi”. Kümesleri görmeden, araştırma yapmadan tavuk hakkında konuşuyorlar TÜBA Asli Üyesi Prof. Dr. Kazım Şahin, basında spekülatif başlıklarla tavuk etine karşı yapılan haberlere dikkat çekerek, “Birçok kişi hiçbir uzmanlığı olmadan, kümesleri görmeden, hiçbir araştırma yapmadan, hayvanın metabolizması veya fizyolojisini hiç incelemeden ve görmeden konuştuğunu belirtti. Şahin; “Ülkemiz ne yiyeceğini bilemez hale geldi. İnsan için en uygun ve güçlü protein kaynağı olan tavuk etini bilmeden kötüleyerek insanları proteinsiz bırakıyorsunuz. Herkes hasta oluyor” dedi. Fırat Üniversitesi Veterinerlik Fakültesi olarak tavuk eti konusunda, tüm organ, kan ve hücre bazlı tümör araştırmaları yaptıklarını vurgulayan Şahin, bu araştırma sonucunda bugün Türkiye’de üretilen ve satılan tavuk etinde hiçbir patolojik bulguya rastlanmadığının da altını çizdi. Şahin, “Araştırma çerçevesinde hücre kültürü, kan analizleri yapıldı, hücre düzeyi de dâhil hiçbir tümöre rastlanmadı” dedi. Tavuk eti ile doğru bilinen yanlışları da sıralayan Şahin, “Şunu herkes bilmeli. Bugün Türkiye’de tavuk etinde hormon kullanılmıyor. Antibiyotik kullanımı hem Avrupa Birliği üye ülkelerinde hem de Türkiye’de yasak. Tavuk, soya fasulyesi ve mısır ile besleniyor. Lütfen basına bu açıklama yapan bilim adamları gelsinler, bizimle araştırma yapsınlar, kümesleri gezsinler. Hiçbir kümes görmeden açıklama yapıyorlar. Tüm laboratuvarlarımız açık” çağrısında bulundu. İNFOVET 98-99 SEKTÖR ZİYARETLERİ GÜNEŞLİ A.Ş. Tecrübeyle gelen kalite Bolu, Ankara & Sakarya Güneşli A.Ş. sponsorluğunda yürütmüş olduğumuz kanatlı damızlık ziyaretleri projemizde bu ay üç farklı şehirde, üç farklı büyük işletmeyi ziyaret ettik; Bolu, Ankara ve Sakarya… Kaliteli ürünlerin, kaliteli ortamlarda üretilebileceğine inanan işletmeler, bunun ilk adımının civciv olduğuna ve bu nedenle civcivin ilk gününden itibaren gerekli tüm biyogüvenlik unsurlarının uygulanmasının önemine vurgu yapıyorlar. Gerçekleştirdiğimiz röportajlarda, işletmelerin yetkili isimlerinden bu adımları detaylıca ve adım adım büyük bir ciddiyetle almış olmak, Türkiye’de ticari yumurtacı ve etlik tesislere oranla çok daha düşük faaliyet alanı olan damızlık kanatlı sektörü için umut vericiydi. İşletmelere yakın ve uzun vadede planlarını sorduğumuzda ise, Türkiye’de kanatlı sektörünün uzun yıllardan beri ekonomik kriz içerisinde olmasından kaynaklı olarak, şu an için mevcut konumlarını korumanın ve üretim verimliliklerini artırmanın yatırım planlarından önce geldiğini ve ilerisi için planlarını piyasa koşullarının şekillendireceğini öğrendik. İNFOVET 100-101 SAKARYA BOLU ANKARA Ziyaretlerimizde firmaların, broiler sahanın kendilerinden talep ettiği bir örnek civcivleri temin ederek, ülke ekonomisine katkıda bulunmanın ana hedefleri arasında olduğunu belirtiyorlar. www.gunesliasi.com.tr Bir civcivin tüm süreçlerini iyileştirmek ana hedefimiz Damızlık kümeslerinin ve kuluçkalarının tamamı kendilerine ait olan Beypiliç, kendi teknik personeli kontrolünde BOLU’DA üretim yapıyor ve biyogüvenlik, işletme için en büyük unsur. Beypiliç Damızlık Üretim Müdürü Ziraat Mühendisi, Zooteknist İsmail Ertonga, 2000 yılından beri Beypiliç bünyesinde görev almakta. leri yatırımları yapılarak, işletmemizin faaliyetleri tam entegre bir hal aldı. Ankara, Beypazarı’nda başlayan yatırımlarımız, daha sonraki yıllarda Bolu’da devam etti. Burada ikinci bir kuluçkahane, karma yem fabrikası ve kesimhane ile çok sayıda damızlık ve üretim kümesleri yatırımları gerçekleştirdik. Damızlık kümeslerinin ve kuluçkalarımızın tamamı kendimize ait ve bu konuda Türkiye’nin en büyüklerden biriyiz. Civcivlerin kümese ilk girişinden yumurtlamasına kadar olan süreç dikkat isteyen bir süreç. Siz bu dönem için işletmenizde nelere önem veriyorsunuz? Biyogüvenlik, bizim en önemli unsurumuz. Tamamen kendi teknik personellerimizin kontrolünde üretim yapıyoruz. Civcivin kümese ilk girdiği gün, yaşamının diğer günlerinin bir garantisi niteliğindedir. Bu nedenle, aşılama ve diğer biyogüvenlik unsurlarının tamamını ilk günden hayata geçiriyoruz. Yetiştirdiğiniz damızlık sürülerinden aldığınız civciv sayısı ve bu hayvanların performansları bakımından kendinizi nerede görüyorsunuz? İşletmelerimizin tamamında Ross ırkı damızlık civcivler kullanıyoruz ve hesaplarımızı birim alandan aldığımız civciv sayısı olarak yapıyoruz; sonuçlarımız oldukça iyi ve tatmin edici. Çünkü her konusunda olduğu gibi, damızlık konusunda da Beypiliç olarak, yenilikleri sürekli olarak takip edip, güncel verileri kullanma eğilimindeyiz. Tedarikçilerden ne gibi teknik destekler alıyorsunuz? Örneğin çalıştığınız bir aşı firmasından beklentileriniz nelerdir? Beypiliç için kaliteli ürünler, kaliteli ortamlarda üretilir. Kaliteli bir ürünün ilk aşaması civcivdir ve bu nedenle işletmenin emniyetli, temiz, düzenli ve biyogüvenlik unsurlarının tamamının uygulanmış şekilde olması önemlidir. İsmail Bey öncelikle sizi ve işletmenizi tanıyarak başlayalım. Ondokuz Mayıs Üniversitesi, Ziraat Fakültesi Zootekni Bölümü’nden 1998 yılında mezun oldum ve 2000 yılından bu yana Beypiliç bünyesinde görev almaktayım. 2008 yılından bu yana da damızlık üretim müdürlüğü görevini yürütüyorum. Damızlık kümesleri, kuluçkahane ve üretim kümes- civcivin ilk gününden itibaren biyogüvenlik Aşı programları ve biyogüvenlik uygulamaları, birbirleriyle paralel seyreden unsurlardır. Biz de Beypiliç olerek, bu konunun her zaman güncel tutulmasına gayret gösteriyoruz. Tek başına aşı uygulamalarının başarı getirmeyeceğini hepimiz biliyoruz ve kümes içerisindeki biyogüvenlik çalışmalarının, tüketiciye kadar yansıdığının bilincindeyiz. Bu nedenle, civcivin ilk gününden itibaren tüm süreçleri iyileştirmek ve geliştirmek ana hedefimiz. Tedarikçilerimizden, genel olarak teknik personel eğitimi konusunda yardımlar alıyoruz. Bunun dışında, çalıştığımız bir firmadan en önemli beklentimiz, ürünlerini kendilerinden zamanında ve güvenli olarak temin edebilmektir. Kısa ve uzun vadede planlarınız nelerdir? Türkiye’de giderek artan kırmızı et açığı ve buna paralel olarak ortaya çıkan hayvansal protein eksikliği nedeniyle, piliç eti üretiminde sürekli büyümeye gitmenin gerektirdiğini biliyoruz ancak yine de planlarımızı piyasa koşulları şekillendirecek. Ümidimiz, insanların daha fazla beyaz et tüketmesi yönünde. SEKTÖR ZİYARETLERİ GÜNEŞLİ A.Ş. Biyogüvenlik için tüm unsurlar titizlikle ele alınmalı Aşı uygulamaları, biyogüvenlik çalışmalarıNın sadece bir parçasıdır. Başarılı bir aşılama için, tehdit oluşturan tüm unsurların göz önünde bulundurularak mücadele programları şekillendirilmesi şarttır. Ankara’da faaliyelerini 2000 yılından bu yana sürdürmekte olan Bakpiliç firması bünyesinde, damızlık çiftlikleri, kuluçkahane, kesimhane ve yem fabrikası bulunmaktadır. Tam entegre olarak çalışmakta olan firmanın, biyogüvenlik gereği toplam kapasitesi 7 farklı işletmeye bölünmüş ve toplam damızlık kapasiteleri 320 bindir. Civcivlerin kümese ilk girişinden yumurtlamasına kadar olan süreçte işletmenizde nelere önem veriyorsunuz? Bizler bu süreci civcivle kümese yerleştirilmeden temizlik ve dezenfeksiyon işlemleri ile başladığını düşünüyoruz. Bir dönem önceden var olan atık gübrenin ortamdan uzaklaştırılması, haşerelerle mücadele, dezenfeksiyon, svap örneklerinin alınması, temiz altlığın kümese yerleştirilmesi ön hazırlık olarak değerlendirilebilir. Civcivler geldikten sonra kümes ortam ısısı ve neminin uygun olması sağlanmalı, civcivlerin yeme ve suya daha kolay ulaşımının gerçekleşmesi için yemlik ve suluk düzenlemeleri yapılmalıdır. Özellikle 24 saatlik süre sonunda civcivlerin kursakları kontrol edilerek, tamamının yem ve suya ulaştığından emin olunmalıdır. İlk hafta sonunda erkek civcivler daha hassas oldukları için standart canlı ağırlıklarına ulaştıklarından emin olunmalıdır. Yine İNFOVET 102-103 5. hafta sonunda hedef ağırlıklara ulaşılmalı, hayvanların % CV rakamları %12 ve bundan daha düşük rakamlar olarak hedeflenmelidir. 5. haftada civcivler tartılarak gruplara ayrılmalı yaklaşık 11-12 haftada bütün gruplar hedef ağırlığa yaklaştırılmalıdır. Yumurtaya giriş öncesinde genel CV oranı %8 olarak hedeflenmelidir. İlk ışık uyarımlarında tavukların pelvis kemik açıklıkları dikkate alınmalıdır. Işık artışları, süre-yoğunluk olarak tedrici artırılmalıdır. Sürünün pik öncesi yem artışları azar azar yapılarak tavukların aşırı uyarılmalarının önüne geçilmeli; aşırı kilo artışı ve yağlanma önlenmelidir. Üretim döneminde de yumurta ağırlığı, canlı ağırlıklar, yem ve su tüketimleri düzenli olarak kayıt altına alınmalıdır. İşletmenizde hangi ırkları yetiştiriyorsunuz? Yetiştirme ve performans bakımından ne gibi farklılıklarla karşılaşıyorsunuz? İşletmelerimizde Ross 308 ve Hubbard F15 etlik damızlık hayvanları yetiştirilmektedir. Ross 308 damızlıkları Hubbard F15’lere göre daha iri vücut ağırlığına sahipler. Ross 308’in yem tüketimi yaklaşık olarak Hubbard F15’den %12-15 daha fazla. Ross 308, metrekareye üretim döneminde 5.5 adet yetiştirilirken; Hubbard F15’ler 6.5 adet konulabilmektedir. Ross 308’in 64 hafta sonunda tavuk başına civciv sayısı 148 iken, Hubbard F15’in 139 adettir. Yetiştirdiğiniz damızlık sürülerinin performansları bakımından kendinizi nerede görüyorsunuz? Ross 308’in standart civciv sayısı 148 adet/ tavuktur. 2010-2011 yıllarında Bakpiliç olarak aldığımız civciv sayıları 153-155; hatta ekstrem rakamlarda 161 civciv/tavuk sayılarını elde ettik. 2013-2014 yıllarında tavuk başına, standart damızlık yumurtaların üzerinde değerler elde etmemize rağmen, kuluçka randımanlarının hedeflerin çok altında olmasından dolayı 142-143 civciv/tavuk rakamlarına düştük. Fakat son zamanlarda, gerek tavuk kayıplarının az olması gerekse yumurta verim ve kuluçka randımanlarındaki iyileşmelerden dolayı standart rakamları aşabileceğimizi düşünüyoruz. Hubbard F15 damızlık sürülerinde standart civciv sayısı 139 adet /tavuk. Bizim Bakpiliç olarak aldığımız rakamlar 135-149 civciv/tavuk aralığındadır. F15 dişileri küçük, horozları ise iri cüsseli www.gunesliasi.com.tr Ziraat Mühendisi, Zooteknist Tuncay Tikit, Bakpiliç firmasında damızlık sorumlusu olarak çalışmakta ve 23 yıldır bu sektörde görev almakta. olduğu için üretim dönemi tavuk kayıplarımız standartın en az 1.5 katı fazla olmaktadır. Fakat F15’lerin kuluçka randımanı yüksek olmakta ve metrekareye yaklaşık %15 fazla konduğundan metrekarede elde edilen civciv sayısı daha yüksek olmaktadır. Tedarikçilerden ne gibi teknik destekler alıyorsunuz ve beklentileriniz nelerdir? Tedarikçilerimizden zaman zaman teknik destek alıyoruz. Fakat her firmaya kapasiteleri oranında destek verdiklerine katılmıyorum. Özellikle büyük kapasiteli firmalara, daha fazla zaman ayırdıklarını düşünüyorum. Ayrıca tedarikçi firmalar ulusal ve bölgesel tarzda teknik toplantılar düzenlemeli, firmaların, yöneticileri ve alt kadrolardaki teknik elemanları bu toplantılara katılmaları konusunda teşvik etmelidir. Ayrıca aşı firmaları, aşılarına ait aşılama sonucu bağışıklık düzeylerini gösteren veriler konusunda teknik destek sağlayabilirler. Bölgenizde risk oluşturan hastalıklarla nasıl mücadele ediyorsunuz? Polatlı İlçesi, tavukçuluk popülasyonu yönünden seyrek bir bölge olması dolayısıyla hastalık baskısını fazla hissetmiyor. Biz yine de tedbir amaçlı personel-araç hijyeni, haşere mücadelesi, yabani hayvanların girişinin önlenmesi, aşılama ve dezenfeksiyon konularında çalışmaktayız. Aşı programları biyogüvenlik çalışmalarınızın neresinde yer alıyor? Aşı uygulamaları biyogüvenlik çalışmalarımızın sadece bir parçasıdır. Aşı, tek başına hastalıkların önlenmesinde yeterli olamaz. Bunun için, belirttiğim tüm unsurların titizlikle ele alınıp komple bir mücadele yapılması gerekmektedir. Çünkü tüm tedbirleri aldığımızı düşünmemize rağmen zaman zaman sağlık sorunları ile karşılaşmaktayız. üretim seviyelerimizi yükseltmek ana hedefimiz İlk görevimiz broiler sahanın bizden talep ettiği üniform ve bir örnek civcivler temin etmektir. Bu çalışmalardaki hedefimiz, ana damızlık firmalarının koyduğu standart ölüm oranlarının altında olmak, tavuk başına elde edilen damızlık yumurta ve civciv sayılarının mümkün olduğunca en yüksek seviyesine ulaşmaktır. Tabi ki bu çalışmalarda maliyeti düşünerek karlılığı en üst düzeye çıkartıp, çalıştığımız firmalara ve ülke ekonomisine katkıda bulunmak da hedeflerimiz arasındadır. SEKTÖR ZİYARETLERİ GÜNEŞLİ A.Ş. Ziraat Mühendisi Erhan Hubup, üretim ile ilgili verimlilikleri artırarak, maliyetleri düşürmenin öncelikli hedefleri olduğunu belirtiyor. Sakarya’da, damızlık grubunda 50 adet kümeste toplam 400 bin damızlık varlığı olan, aynı zamanda 170 adet fason üreticisi ve bu üreticilere ait 200 kümesteki 4,5 milyon broiler civciv yetiştirme kapasitesi bulunan Astavuk, piliç eti üretimlerinin büyük çoğunluğunu iç pazarda satışa sunarken, yaklaşık % 8-10’luk kısmını ihraç etmekte. Erhan Bey, öncelikle sizi ve işletmenizi tanıyarak başlayalım. Aşılama, biyogüvenlik zincirinin en önemli halkası Hastalıklarla mücadele ancak, biyogüvenlik zincirinin uygulanması sırasında boşluk oluşturabilecek tüm halkalar yeniden gözden geçirilip, önleme tedbirleri artırılarak mümkün olabilir. Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi mezunuyum. 1996 yılından itibaren kanatlı sektöründe görev almaktayım. Sektörümüzün hemen hemen her kademesinde görev aldım ve yöneticilik yaptım. Halen Astavukçuluk bünyesinde, daha çok damızlık, kuluçka, broiler üretimi ve kesimhane gibi üretim faaliyetlerinden sorumluyum. Astavukçuluk, Sakarya Kaynarca’da kurulu kesimhanesi, yem fabrikası, damızlık üniteleri; Karabük’te bulunan kuluçkahanesi; Ankara Kızılcahamam ve Ankara Kazan’daki damızlık üniteleri ile tam bir entegre kanatlı işletmesidir. İşletmemizde günlük 90-100 bin etlik piliç kesimi yapılmakta, aylık 10 bin ton civarında kanatlı yemi ve haftalık 800 bin civarında broiler damızlık yumurta üretilmektedir. Piliç eti üretimimizin büyük çoğunluğunu iç pazarda satışa sunarken, yaklaşık % 8-10’luk kısmını ihraç etmekteyiz. Ayrıca yurt ışına broiler damızlık yumurta ihracatı da yapmaktayız. Halen çalışan sayımız 600 civarındadır. Firmamızla kontratlı 170’e yakın fason çalışan üreticimiz mevcuttur. İşletmenizdeki kümes sayınız ve hayvan varlığınız nedir? İşletmemizin damızlık grubunda, 50 adet kümesimizde toplam 400 bin damızlığımız vardır. Ayrıca 170 adet fason üreticimiz ve bu fason üreticilere ait 200 kümeste 4,5 milyon broiler civciv yetiştirme kapasitesi mevcuttur. Civcivlerin kümese ilk girişinden yumurtlamasına kadar olan süreç dikkat isteyen bir süreç. Siz bu dönem için işletmenizde nelere önem veriyorsunuz? Öncelikle yeterli bir biyogüvenliğin sağlanması için kümesin çok iyi temizlenip, dezenfeksiyon uygulamasının taviz İNFOVET 104-105 SEKTÖR ZİYARETLERİ GÜNEŞLİ A.Ş. kısa vadede mevcut konumumuzu korumak istiyoruz Kısa vadede yeni bir yatırım planımız yok. Sektör uzun yıllardan beri ekonomik kriz içerisinde. Piliç eti satış fiyatları üretim maliyetlerinin uzun süredir üstünde olduğundan yıllık bazda firmalar zarar etmektedir. Ayrıca sektörün ihracatı, önceki yıllara göre hem miktarsal hem de birim satış fiyatı olarak çok geriledi. Bu neden ile kısa vadede mevcut konumumuzu korumak ve üretim ile ilgili verimliliklerimizi artırarak, maliyetlerimiz düşürmek öncelikli hedefimizdir. Uzun vadede ise yeni gelişmeleri izleyerek pazar payımızı büyütecek yeni yatırım planları geliştirmek isteriz. İNFOVET 106-107 verilmeden kuralına uygun yapılmasını sağlıyoruz. Civciv girişinden en az 24 saat önce kümes ısıtılır. Sıcaklık ve nem değerleri istenilen değerlere sabitlenir. Civciv geldikten sonra, havalandırma ve uygun sıcaklık ile nemin sağlanması ve sürekli kontrol edilmesi sağlanır. Yemlik ve suluk kontrolü yapılır, her civciv için yeterli yem alıp almadığı kursak kontrolleri ile doğrulanır. 7-14 günlük dönemde canlı ağırlık tartımları yapılır ve hedef ağırlıkla karşılaştırılır. 14-21. günlerde bireysel tartımlar yapılır ve % CV değeri hesaplanır. 50-60. günlerde hedef ağılık ölçümlerine göre sınıflandırmalar yapılır. Hedef ağırlıkların yakalanması için yem planlamaları gözden geçirilir. 130-140. günlerde seks hatalarının tamamı ayıklanır. 150-160. günlerde ışık uyarımı için sürünün tamamının birbirine yakın canlı ağırlıkta olması sağlanır. 147-161 horoz katımı yapılır. Horozların ergin olup olmadığı çok önemlidir. Ergin olmayan horozlar kademeli olarak katılır. Yetiştirdiğiniz damızlık sürülerinden aldığınız civciv sayısı ve bu hayvanların performansları bakımından kendinizi nerede görüyorsunuz? Kendi istatistikleriniz ile ana damızlık firmasının verdiği değerler birbirine ne kadar yakın? 2012 yılından itibaren damızlık üretimine başladık. Başlangıçta kadromuzun yeni olması ve aynı anda inşaat süreçlerinin devam etmesinden dolayı verimlerimiz çok düşüktü. Ancak 2014-2015 yılından itibaren ortalamada damızlık başına 144-145 civciv adedini yakalamış durumdayız. Ana damız- lık firmasının hedefi 148 civciv. Bir miktar daha eksiğimiz var. Tedarikçilerden ne gibi teknik destekler alıyorsunuz? Örneğin çalıştığınız bir aşı firmasından beklentileriniz nelerdir? Tedarikçilerimiz, teknik gelişmeler ile ilgili bizleri sürekli bilgilendiriyorlar. Yeni gelişmeler, yeni uygulamalar sürekli değişmekte. Sahada görülebilecek yeni hastalıklar ve bunlara karşı alınacak önlemler konusunda teknik desteklerini almaktayız. Bölgenizde risk oluşturan viral ve bakteriyel kanatlı hastalıkları nelerdir? Bu hastalıklarla nasıl mücadele ediyorsunuz? Bölgemizde görülen ND, ILT ve IB gibi viral hastalıklar ile E.coli enfeksiyonlarının şiddetli geçirildiği dönemlerde tüm sektör gibi bizde tedirginlikler yaşadık. Ancak sıkı biyogüvenlik zincirinin uygulanması sırasında boşluk oluşturabilecek tüm halkalar yeniden gözden geçirilerek önleme tedbirleri artırıldı. Özellikle ziyaretçiler konusunda farklı önlemler alınırken personel eğitimine de ayrı önem verildi. Aşı programları biyogüvenlik çalışmalarınızın neresinde yer alıyor? Bu sektörde aşı uygulamaları olmazsa olmaz kuralların içindedir. Özellikle programlarımızda aşı seçimi ve bu aşıların uygulanması sırasındaki özeni, biyogüvenlik zincirinin en önemli halkası olarak görmekteyiz. Monitoring programlarımızla da aşı uygulamalarımızın sonuçlarını takip edilerek hata paylarının önüne geçmeye çalışmaktayız. ADVERTORIAL ALLTECH Mannaoligosakkaritlerin kullanımı kanatlı yetiştiriciliğinde en çok başvurulan çözümdür. Antibiyotiksiz hayvansal üretim Antibiyotiksiz üretim programları ve doğal büyütme faktörlerinin kullanımı et, yumurta ve süt piyasasında gelecekte de önemli bir konu olmaya devam edecektir Yazar: AIdan Connolly, İnovasyon Birimi Yöneticisi ve Başkan Yardımcısı, Alltech Çeviri: VetERİNER HekİM Gülşah Baykal Yayın: Worldpoultry.net İNFOVET 108-109 On yıldan daha uzun bir süre önce Danimarka’da antibiyotikli büyütme faktörlerinin (ABF’ler) kullanımı yasaklandı. Ardından bu yasağı Avrupa izledi. Çok uzun bir süre önce atılmış bu adımlar göz önüne alındığında hayvanları doruk performanslarına nasıl ulaştırabileceğimizi düşünmek gerekiyor. ABF yasağı uygulandığında endüstrinin bir kısmı Avrupa’daki hayvansal üretim konusunda son derece olumsuz düşüncelere kapıldı. Neyse ki tüketici ve yönetmeliklerin isteklerini tamamen karşılama hususunda henüz çok sert kararlar alınmış değil. Ayrıca büyütme faktörü olarak antibiyotikleri kullanmadan hayvan yetiştiriciliği konusunda uzmanlık artık sadece Avrupa Birliği (AB)’ne ait değil, benzer şekilde Brezilya ve Amerika Birleşik Devletleri (ABD)’nde de yetiştiricilik yapanlar mevcuttur. Bu noktada Avrupa pazarında bir fırsat kaçırılmış mıdır ve antibiyotiksiz üretimle ilgili bir fırsat var mıdır sorularını sormamız gerekiyor. Geçmişe Bakış Eski Komisyon üyesi olan Dr. David Byrne görevdeyken AB’nin aldığı “önlem prensibi” kararını uygulamıştır ve bu karar, hayvanların rasyonlarında sürekli olarak Şekil 1. E.Coli’deki avilamisin direnci ile ilgili 2005 DANMAP bulguları Programı (DANMAP) tedavi edici ilaçlar olarak makrolidlerin kullanımında bir patlama olduğunu rapor etmişti (%150’ye kadar). Danimarka tek değil. AB’deki ABF yasağından bu yana başka ülkelerde de benzer durumlar rapor edilmiştir. Bu durum AB’nin hedefleriyle uyuşmamaktadır ve zaman zaman hükümetin çeşitli birimleri antibiyotik kullanımı konusunda kuralları çiğneyen işletme veya veteriner hekimlerin isimlerini yayınlama yoluna gitmektedir. Fakat yasal veya sosyal yoldan bireysel olarak uygulanan bu tür baskılar antibiyotik kullanımının kısıtlanması konusunda çok başarılı olmamaktadır. hayvanlar, %2-4 oranında daha hızlı büyümekte, daha az yem tüketmekte ve bu hayvanlardaki genel mortalite daha düşük olmaktadır. Kanatlı hayvanlarda söz konusu faydalardan bir tanesi de nekrotik enteritis (NE) hastalığındaki azalmadır ancak Elanco’nun (2000) yaptığı bir araştırmaya göre NE’nin maliyeti kanatlı hayvan başına 0.045 $’dan 0.05 $’a kadar değişmektedir. Firma hem ABF kullanan hem de antibiyotik kullanmayan firma ve ülkeleri araştırmasına dahil etmiştir. Görünüşe göre bu sorun doğal programlarla da çözülebilmektedir. Hızlı Etki düşük dozlarda antibiyotiklerin kullanılmasına karşı alınmıştır. AB ülkelerini Brezilya, Kore, Şili, Türkiye gibi ülkeler de izlemiştir. 28 Haziran 2010’da FDA (Ameikan Gıda ve İlaç Dairesi) “Gıda Amaçlı Üretilen Hayvanlarda Medikal Olarak Önemli Antimikrobiyal İlaçların Tedbirli Kullanılması” başlıklı bir rapor yayınlamıştır. Dünyadaki kanun yapıcı makamlar, bu ilaçların beslemenin bir parçası olmaktan çıkarıldığında hem canlı hayvanlarda hem de et, süt ve yumurtada dirençli bakterilerin varlığının azalacağına inanmaktadırlar. Antibiyotik direnci haritası ile ilgili bir harita üzerinde Danimarka, Almanya ve Hollanda’da çalışmalar yapılmıştır. Buna göre hayvanlardaki direnç yok olmadıysa bile azalmıştır (Şekil 1). 2003 yılından itibaren Danimarka Entegre Antimikrobiyal Direnci İzleme ve Araştırma Antibiyotik Büyütme Faktörlerinin Kullanımının Sorgulanması Antibiyotiklerin büyütme faktörleri olarak yaygın kullanımı pek çok bilim adamının en başta bu maddelerin neden seçildiği konusunu sorgulamasına neden oldu. Rosen’in antibiyotik büyütme faktörleriyle yapılan 12.153 araştırmayı incelemesi sonucu vakaların %72’sinde bu maddelerin olumlu sonuç verdiği onaylanmıştır (Rosen, 1995). Bu benzer incelemelerle de ortaya konmuştur: 1992-1999 yılları arasında enzim kullanımıyla ilgili yapılan araştırmaların incelenmesi (Rosen, 2003a) ve pozitif sonuçların alındığı, negatif kontrol gruplarıyla yapılmış olan broyler, domuz ve hindiler üzerinde mannanoligosakkarit kullanımıyla ilgili gerçekleştirilmiş 241 denemenin holo-analizi (Rosen 2005 a,b,c,d). Subklinik düzeylerde antibiyotik verilen ABF kullanımındaki yasaklama sonucu birçok üreticide bu maddeleri tek bir bileşik ile değiştirme isteği doğmuştur. Özellikle mannanoligosakkaritler (MOS), esansiyel yağlar, enzimler, organik asitler ve organik mineral komplekslerinin kullanımı çok artmıştır. 600’den fazla bilimsel denemede 17 hayvan türünde mannanoligosakkaritlerin (Bio-Mos) kullanımı faydalı bulunmuştur ve şu anda kanatlı yetiştiriciliğinde en çok kullanılan çözümdür. Bu araştırmalar, MOS’un bağırsak sağlığını ve bağışıklık işlevini koruyarak fayda sağladığını belirtmektedirler. Diğer oligosakkarit formları bağırsak florasındaki faydalı bakteriler için kullanılabilir substratlar olma özelliği ile yararlıdır. Fahey’nin (2003) 15 tür Yapılan araştırmalar MOS’un bağırsak oligosakkarit ile yaptığı sağlığını koruyarak çalışmada, bunların etkili fayda sağladığını olabilmeleri için göstermekte lerin uçuculuğuna bağlı olarak yem üretim işlemlerinde stabilitenin korunmasıyla ilgili sorunlar yaşanabilir. Genel olarak tek bir seçenek olarak kullanılacaksa var olan alternatifleri değerlendirmek için McCartney’nin (2005) araştırması, 5 noktalı etkili bir test olarak kullanılabilir (Şekil 2). rasyonun %1’inden daha fazla miktarda kullanılmaları gerektiğini ortaya koymuştur ve bu oran bu gün ticari olarak kullanılan preparatların kullanım oranlarının çok üzerindedir. Bacillus gibi probiyotik suşların kullanımı da artan şekilde kabul görmektedir ancak AB’de bu organizmaların ürettiği metabolitlerin toksik olması yönünde endişeler vardır. Enzim araştırmalarında besin maddesi yeterli olan bir rasyonun üzerine on-top ilave ile karma re-formülasyon stratejileri kullanılmaktadır. Enzimlerin kabul edilen faydalarından bir tanesi de ABF yokluğunda patojenik bakterilerin çoğalması sonucu oluşan substratların bağırsaklardan uzaklaştırılmasıdır. Comparative Clinical Pathology dergisinin Nisan sayısında kekik, biberiye, adaçayı ve kırmızı biber kullanımıyla, artan serum lipaz, ürik asit, üre ve aspartat aminotransferaz düzeylerinin böbrek ve karaciğerde bozulmaya neden olabileceği (Kist Traesel et al.,2010) belirtilmiştir. Bu tür aktif madde- bileşik değil birden fazla çeşitte çözümün kullanılması gerekmektedir. ABD’de kullanılan antibiyotikten ari programlar, tipik olarak hem genç hayvanlarda hem de stres dönemlerinde içme suyunda organik asitlerin kullanımını kapsamaktadır. Salmonella, E.coli ve Clostridia gibi patojenlerin vücuda girişini minimize etmek için bir günlük civcivlere sprey yoluyla spesifik probiyotik suşları verilmektedir. Genel protein ve enerji düzeylerinin düşürülerek, beklenen besin maddesi salınımının sağlanması için rasyonların yeniden formüle edilmesi yoluyla enzimlerin kullanımı çok etkili olmaktadır. Ham protein oranının düşürülmesinin bağırsak sağlığını olumlu etkilediğini ve patojen yükünü azalttığını gözlemleyen endüstrideki lider firmalar katı hal fermantasyonu ile üretilen enzimleri kullanmaktadır. Selenyum, mangan, çinko ve bakır minerallerinin organik bileşiklerinin kullanımı her yıl global pazarda %30 oranında artmaktadır. Örneğin SelPlex’in damızlık hayvanlarda döl verimini ve yaşam boyu performansı olumlu etkilediği kanıtlanmıştır. Son olarak mayadan elde edilen Actigen gibi yeni, daha spesifik, biyoaktif maddelerin kullanımı artmıştır. Gelecek ABF kullanımı olmadan büyümenin teşvik edilmesi amacıyla ABD’de yapılan çalışmalar bu konuyla ilgili geliştirilecek sağlam bir yaklaşımın faydalı olacağını göstermektedir. 2010 yılı Nisan ayında düzenlenen Western Poultry Disease isimli konferansta Stephen R. Collett “Geçmişte, ABF’lerinin kullanıldığı dönemlerde elde ettiğimiz büyüme performanslarının benzerini bu gün de Enzimlerin faydalarından bir elde edebiliriz” demiştir tanesi de patojenik (Collett,2010). Bu tür bakteri substratların bir yaklaşımda tek bir uzaklaştırılmasıdır. On Yıl Sonra Antibiyotiksiz üretim programları ve doğal büyütme faktörlerinin kullanımı et, yumurta ve süt piyasasında her zaman önemli bir konu olmaya devam edecektir. Ayrıca, bilimsel literatürde ve toplantılarda da yerini koruyacaktır. Bazı üreticilere bu konudaki ilerlemeler yavaş gelse de ve hala kötü manejman ve barınma koşulları için güvence olarak antibiyotiklerin kullanımı gerekli görülse de aynı anda birden çok doğal teknolojinin kullanıldığı, sağlam temelli yetiştirme programlarının başarılı olma şansı çok yüksektir. Şekil 2. Antibiyotiklerin yerine kullanılabilecek alternatif maddelerin avantaj ve dezavantajları Bacillus Esansiyel yağlar Bitkiler Asitler Enzim Probiyotikler Mannanoligosakkaritler Tüketici kabulü X ??? a a a ? a Güvenlik XXX ??? ? a a a a Pelet stabilitesi a ??? ??? ? XXX XXX a Etki mekanizması ? XXX XXX ?? a XXX a Tutarlılık a X ??? ??? a XXX a İNFOVET 110-111 ADVERTORIAL Savunmasız değiliz!!! Günümüzde antibiyotik kullanımının sıkı kanunlarla denetlendiği ülke sayısı arttıkça, sektör bağırsak sağlığı ve enfeksiyonların önlenmesine yönelik antibiyotiksiz alternatiflere odaklandı. Tüm dünyadaki tavuk üreticileri, sürekli olarak artan yem maliyetleri ve çeşitli patojenlerin neden olduğu hastalıkların yaygınlığına ilişkin birçok zorlukla karşılaşmaktadırlar. Tüm üretim sürecinde (et üretimi ve yumurta üretimi) üreticilerin ekonomik üretim yapmalarını hedeflerken; ekonomik karlılığını da en iyi düzeye çıkartmak için üretim yapmak ve tüm yasal düzenlemelere uygun şekilde hareket ederek üretim yapmak istemektedir. Artan hammadde fiyatları gibi bir çok unsur ve artan rekabet, yetiştiriciliği güçleştirmektedir. Bu nedenle işletmeler, üretkenliği ve karlılığı yükseltmeli ve aynı zamanda aşağıdaki hususlar için çözümler de bulmalıdır: > Artan sağlık problemleri > Yasal uygulamalarla antibiyotik kullanımında kısıtlamalar > Hammadde fiyatlarındaki değişkenlikle artan yem maliyetleri > İçindeki bileşenlerin çeşitlenme kalitesi > Patojen mikroorganizmaların artışı Tüm hayvan türlerinde ve entansif yetiştiricilikte, hayvan yoğunluğu, mevsimsel değişiklikler ve beslenme değişiklikleri gibi stres koşullarına maruz kaldıklarında, hastalıklara yakanlanma riski de artmaktadır. Hastalık kontrolü, enfeksiyon giriş noktaları kontrol altına alınarak sağlanabilir ki, çoğunlukla subklinik durumlar farkedilemez. Hastalıklara, Gram (-) ve Gram (+) bakteriler E. Coli, Salmonella spp., C. Perfringrens, Staphylococcus, Streptococcus, Protozoa, Koksidia, virüsler (yağ zarflı) ve IB ya da ND gibi viral enfeksiyonlar neden olur. Sıklıkla antibi- İNFOVET 112-113 yotikler ve aşılama programları kullanılmaktadır fakat buna rağmen tüm bakteriler ve virüsler, ekonomik ve/veya uygulamalı dezavantajları nedeni ile yok edilemez. Neden 1-monogliseridlere odaklanıyoruz? Gastrointestinal sistem (GIT - sindirim sistemi), bütün yaşayan organizmalar için, besin sindirimi ve besin emilimi gibi önemli bir fonksiyonu olan en büyük organlardan biridir. Ayrıca sindirim sistemi (GIT), bağırsak yoluyla girebilen mikrobik ve viral enfeksiyonlara karşı bir engeldir. Bunun da ötesinde, sindirim sisteminin(GIT) patojenler tarafından kolonizasyonu; daha fazla kayıplara ve karlılıkta düşüşe sebep olan yemin sindirilebilirliği, gelişim, yemden yararlanma ve performans gibi faktörleri olumsuz etkiler. Geçmişte patojenik enfeksiyonların etkilerini baskı altına almak için genellikle sub-terapötik seviyelerde antibiyotik kullanılıyordu. Bununla beraber, bu antibiyotiklerin etkisiz olduğu ve bakterilerin zaman içinde direnç kazandığı son yıllarda kanıtlandı. Günümüzde antibiyotik kullanımının sıkı kanunlarla denetlendiği ülke sayısı arttıkça, sektör, bağırsak sağlığı ve enfeksiyonların önlenmesine yö- Yağ asitlerinin ve monogliseridlerin antibakteriyel etkileri üzerine yapılan çalışmalar umut verici. Kanatlılarda monogliseridlerin kullanımı Yağ asitleri, bir gliserol molekülüne alfa pozisyonunda esterifiye edilirler ve 1-monogliseridler bir çeşit sanat teknolojisi kullanılarak üretilirler. Kullanılan yağ, asit türüne bağlı olarak 1-monogliserid; kanatlının bağırsak sağlığını destekleyecek ve antibiyotik ihtiyacını azaltarak verimliliği ve karlılığı arttıracak antibakteriyal özelliğe sahiptir. Kanatlılara 1-monogliseridlerin verilmesiyle; antibiyotik kullanımının ve buna bağlı olarak antibiyotik direncinin azaldığını ve (Desbois ve Smith, 2010) zararlı bakterilerin patojenitesinin azaldığını gösteren literatür mevcuttur (Bunkova ve ark., 2011; Thormar ve ark., 2006). nelik antibiyotiksiz alternatiflere odaklandı. Kısa zincirli yağ asitleri (SCFA) ve orta zincirli yağ asitleri (MCFA)’nin 1-monogliseridleri özel bir kimyasal davranış sergilerler; kendi kendine emülsifiye bileşikler gibi, hidro-dağılabilen yapıdadırlar. Gerçek şu ki; 1-monogliserid molekülleri hidro ve lipofilik’tirler ve bu avantaj olarak kabul edilebilir. Ayrıca kimyasal özellikleri; örneğin asitlerle gliserol molekülü arasındaki kovalent bağlar, onların pH’dan bağımsız hareket etmelerini sağlar. Bu da 1-monogliseridlerin 4 ayrı ortamda aktif olmalarını sağlar; su, yem, mide (düşük pH) ve bağırsak sistemi (daha yüksek pH), ki bu da basit organik asitlerin kullanımında en önemli avantajdır. Organik asitlerin karboksil grubunun esterifikasyonu, genel olarak, daha az aktif olan bir bileşiğe dönüşmesine sebep olur; monogliseridler istisnadır (Kabara ve ark., 1972). Monogliseridlerin patojenler üzerine etkileri Patojen, canlı varlıkta hastalığa neden olabilen herşeydir. Patojenlere tipik örnekler virüsler, bakteriler ve mantarlardır. Pek çok çalışma, yağ asitlerinden sonra, monogliseridlerin patojenler ve virüslere karşı yararlı etkileri olduğunu göstermiştir (Kabara ve ark., 1972; Thormar ve ark., 1987; Bergsson ve ark., 2001). Monogliseridler suda dağılabilen ve kendi kendine emülsifiye olan bileşiklerdir. Kimyasal özellikleri, 4 farklı ortamda aktif olmalarını sağlar: su, yem, mide ve bağırsak sistemi. 1-monogliseridle- İNCE BAĞIRSAK İNCE BAĞIRSAK KALIN BAĞIRSAK KARACİĞER kursak KARACİĞER kursak ANÜS CAECA proventrikül proventrikül TAŞLIK TAŞLIK PANKREAS DUODENUM PANKREAS ORGANİK ASİTLER rin hidro ve lipofilik özelliği, yağ asitleriyle kıyaslandığında bakterilere karşı daha aktif olmalarını sağlamada avantaj olarak kabul edilir (Batovska ve ark., 2009). Biyosidal etkinlikleri pek çok farklı virus türüne karşı in vitro olarak test edilmiştir. Yağ asitlerinin ve 1-monogliseridlerin 3 tip virüse karşı, herpes simpleks virüsü (HSV), solunum sinsitiyal virüs (RSV) ve visna virüsüne (VV) etkinliklerini, Kristmundsdottir ve ark., 1999; Hilmarsson ve ark., 2005a; Hilmarsson ve ark., 2005b; Hilmarsson ve ark., 2006 yaptıkları çalışmalarda değerlendirdiler. Bütün farklı virüsler için, laurik asidin (C12:0) en etkili olduğu tespit edildi. 1-monokaprin’in etkisi 1-monolaurin ile kıyaslanabilirken, C10 (kaprik asit) yağ asidinin virüsler üzerinde hemen hemen hiç önleyici etkiye sahip olmadığı gözlendi. Gram-pozitif bakteriler Bergsson ve ark. (1998, 2001a, and 2002) tarafından 3 ayrı çalışmada araştırılmıştır. Genel olarak kaprik asidin (C10:0) ve kaprik asit 1- monogliseridinin Gram-pozitif bakterilere karşı en etkili olduğu görülmektedir. Bundan başka, laurik asit test edilen farklı Gram-pozitif bakterilere karşı nispeten yüksek antibakteriyal etki göstermiştir. Çarpıcı olan, pek çok asidin ve bunların 1-monogliseridlerinin etkileri, Staphylococcus aureus ve Chlamydia trachomatis ile kıyaslandığında, ki inkübasyon ortamı bu iki suş için iki 1-monogliserid; bağırsak sağlığını katına çıkarılmasına rağdestekler ve antibiyotik men, streptokok suşlarına ihtiyacını azaltarak karşı güçlüydü. verimliliği artırır. MONOBÜTİRİN Monogliseridlerin hayvan düzeyindeki etkisi Sindirim sistemi düzeyindeki, sindirim sistemi florasındaki ve hayvan performansındaki etkisi nedir? Yağ asitlerinin ve 1-monogliseridlerin antibakteriyel etkisi üzerine, yapılan çalışmalar (Leeson ve ark., 2005; Antongiovanni ve ark., 2007), hayvan performansı konusunda umut verici etkileri olduğunu göstermektedir. Özellikle bütirik asit bağırsak epitelinin gelişimini teşvik eder ve villus gelişimini uyarıcı olarak bilinir. Dirençli nişasta ürünlerinin mikrobiyal fermentasyonunun yan ürünü olan bütirat’ın, epitel hücrelerinin normal gelişimi için önemli olduğu kabul edilir (Pryde ve ark., 2002). Bununla beraber, sindirim sisteminin üst bölgesinde hızlı emilmesi, bağırsak epiteli üzerindeki etkisini tehlikeye atabilir. Bolton ve Dewar (1965), serbest bütiratın sindirim sisteminin üst bölümünde hızlıca yokolduğunu, bütiratın neredeyse %60’ının kursakta sağlam iken, %1’den azının ince bağırsağın üst kısmında geri kazanıldığını göstermiştir. Bütiratın etkinliği, sindirim sisteminin üst bölgesinde hızlı bir şekilde emilmesi engellendiğinde artacaktır. Dive trigliserid formlarının karışımı, bütirik asidi sindirim sisteminin alt bölgelerine taşıyabilir. Bu, kanatlıların koksidiyal saldırıların stresine daha iyi karşı koymasının, villus yüksekliklerinde ve günlük gramaj alımındaki artışın kanıtı olarak gösterilmiştir (Leeson ve ark., 2005). HALFETİ BATIK KENTİ Gaziantep Yatırıcımların gözdesi; Nurdağ & İslahiye BAKIRCILAR ÇARŞISI GAZİANTEP MERKEZ Gaziantep’in, İslahiye ve Nurdağ ilçelerinde ziyaret ettiğimiz serbest veteriner hekimler ile bölgeye hakim olan bulaşıcı hastalıklara karşı yaptıkları savaş ve bölge yetiştiricileri hakkında konuştuk. RÖPORTAJ: VETERİNER HEKİM GİZEM KUTUN İslahiye ve Nurdağ Gaziantep, eski ve halk arasındaki adıyla Antep, şu anda Türkiye’nin en kalabalık sekizinci şehri olarak kabul görmektedir. 2016 itibarıyla 1.931.836 nüfusa sahiptir. Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde sanayi ve gelişmişlik bakımından birincidir. Ayrıca Gaziantep, Türkiye’nin hala yaşanılan en eski kenti olup dünyanın da hala yaşanılan en eski kentlerinden biridir. Bunların yanında Gaziantep, Türkiye sanayisi ve ticaretinde de çok önemli bir yer tutar. Bunun sebepleri arasında Gaziantep’in Anadolu ile Ortadoğu arasında bir konumda bulunması ve liman kentlerine yakınlığı sayılabilir. Gaziantep’in güneybatısında yer alan ve geçim kaynağı ağırlıklı olarak tarım olan İslahiye ve Nurdağ ise, idari bakımdan Gaziantep’in ilçeleri olmalarına rağmen, her iki ilçe de Akdeniz Bölgesi’nin doğu ucunda bulunmalarından dolayı iklim, bitki örtüsü ve tarımsal-hayvansal faaliyetler açısından Akdeniz Bölgesi’ni andırmaktadırlar. Bu ilçelerin yaklaşık % 35’i tarım alanı, % 55’i orman ve fundalık, % 5’i çayır ve mera, % 3’ü ise tarım dışı arazilerden oluşmaktadır. Bölgenin Suriye’ye komşu olması nedeniyle, burada görev alan veteriner hekimlerin, çoğunlukta olan aile işletmelerinin diğer bölgelerde mevcut olmayan hayvan sağlığı sorunlarıyla da karşı karşıya kalmaları gündemde. Bölgeye hakim tüm bu olumsuz havaya rağmen, Gaziantep’e yapılan önemli orandaki teşvikler ve devlet hibeleri, İslahiye ve Nurdağ ilçelerinin ulaşımlarının kolaylığı, altyapısının tam oluşu ve kesitisiz bir geçiş bölgesi olma özelliği taşıması ile yatırım anlamında insanları Gaziantep’e büyük oranda çekti. Veteriner hekimler ile röportajlarımızda ve ilçeleri ziyaretlerimiz esnasında, bizden desteğini esirgemeyen Gaziantep Veteriner Hekimler Odası Başkanı Ayhan Devamlı’ya teşekkür ederiz. Güncel sorunumuz anomalili yavru doğumları Yüzüncü Yıl Üniversitesi, 1992 yılı mezunu olan deneyimli veteriner hekim Ali Er, İslahiye’de küpeleme çalışmasını başlatan iki önemli isimden biri ve bölge hayvancılığına katkıları büyük. İslahiye hayvancılığından biraz bahseder misiniz? İslahiye’de, anaç kuzu ve toklular da dahil olmak üzere tahmini olarak, % 70’i bölgeye has Arap koyunu, % 30’u ise Merinos, Kangal, Sakı gibi ırkların melezleri olmak üzere 60 bine yakın koyun; % 70’i süt keçisi olmak üzere 50 bin keçi bulunmakta. Küçükbaş varlığının 60 bini Damızlık Birliği desteklemesi alan anaç hayvanlar, geri kalan 50 bini geçen yılın dişi ve erkek kuzuları. Damızlık inek sayımız ise 5 bin civarında. Bölgenin hastalık haritasını çıkarabilir misiniz? Suriye krizinden dolayı, Suriye’deki tüm hastalıklar bölgemize geldi. PPR, brucella, babesia-anaplazma gibi mevsimsel hastalıklar ve leptospiroz yaygın durumda ve aşılama çalışmaları olsa da bu hastalıklar kronikleşti. Çünkü aşılama çalışmaları proje şeklinde gerçekleştiriliyor ve zaman zaman bir hastalığa karşı yapılan aşı sadece küçükbaşa ya da büyükbaşa yapılabiliyor. Bizim buradaki en büyük sıkıntımız gebe hayvan- larda anomalili yavru doğumları ile karakterize bir hastalık olan Akabane. Normalde bu hastalığı geçiren hayvanın sürüden çıkarılması gerekiyor; ancak sınırlı sayıda hayvana sahip bir üreticinin hayvanını elden çıkarması beklenemez. Burada yapılması gereken meslek odalarının yakın iller bazında organize olması ve Bakanlığına aşı getirmeleri için talepte bulunmaları. Meslektaşlar arasındaki iletişim İslahiye’de ne düzeyde? İlaç satışı konusunda meslektaşlar arasında sıkıntılar yaşanabiliyor. Reçete uygulamasına geçmiş olmamıza rağmen, Bakanlık reçetelendirmeyi direkt işletmelere yapmamızı istiyor. Ancak az sayıda hayvanı bulunan ve işletmesi olmayan hayvan sahipleri için ne yapmamız gerektiğini bir türlü çözemiyoruz. Elbette veresiye de ayrı bir problem, Bakanlık “verdiğin ilacın çıkışını yapmak zorundasın” diyor; bu durumda veresiye verdiğimiz ilacın çıkışını yapmak zorunda kalıyoruz. Bu tip uygulamalar hekimler arasında da problemler yaratıyor. GEZİ GAZİANTEP Bölgedeki süt faaliyetleri besicilğe göre daha yoğun Çalıştığımız bölgenin potansiyeli oldukça yüksek Harran Üniversitesi’nden 2013 yılında mezun olan Veteriner Hekim Murat Yıldırım, mezuniyetinin ardından ara vermeden mesleğe atılmış ve 2015 Ocak ayından beri klinisyen hekim olarak görev alıyor. Yüzüncü Yıl Üniversitesi 2009 yılı mezunu olan Veteriner Hekim Abdullah Keçeyapan, mezuniyet öncesinde birçok yerde tecrübe edindiğini, mesleki başarısını da bu çabalarına borçlu olduğunu söylüyor. Nurdağ’a özel spesifik hastalıklar mevcut mu? Henüz bir yıldır kendi kliniğimi işletsem de, bu bölgede beş yıldır aktif olarak sahadayım. Nurdağ iklimi, Akdeniz iklimiyle benzerlik gösterir; bu nedenle örneğin yazın theileria karşımıza çıkıyor. Buzağı ishalleri, septisemi, mastitis Türkiye genelinde olduğu gibi Nurdağ çiftliklerinde de sıklıkla karşılaştığımız hastalıklar. Nurdağ, süt faaliyetlerinin yoğun olarak yapıldığı bir bölge ve büyükbaş hayvan yetiştiriciliği konusunda çiftlik bazında iyi durumda; ancak küçükbaş için aynı şeyi söyleyemeyiz. Profesyonel yatırımcılar sizce neden Nurdağ’ı tercih ediyorlar? 2008 yılında devletin vermiş olduğu destekler ve hibeler ile birlikte farklı sektörlerde bulunan yatırımcılar hayvancılık faaliyetleriyle ilgilenmeye başladı ve Nurdağ bu şekilde popüler oldu. Nurdağ’ın kendi insanı da elbette hayvancılık yapıyor ama bir iki inekle aile işletmeciliği tarzında. Köyler birbirinden uzak değil ve 30 İNFOVET 116-117 kilometrelik bir alan içerisinde bulunmaktalar. Çok rahatlıkla buralara da hizmet veriyoruz. Öğrencilik yıllarında sahada bulunmanın faydasını gördünüz mü? Okulda ağırlıklı olarak teorik bilgi alıyoruz ve son yılımızda intern olmadan önce mezuniyet sonrasında hangi alana yöneleceğimiz ile ilgili fikirlerimiz şekillenmiş oluyor. Klinisyen olmak isteyen arkadaşlarımız intern iken uygulamaya yönleniyorlar; ancak elbette tam anlamıyla yeterli olmuyor. Bu nedenle, gençlerin, fakülteye girdikleri ilk yıldan itibaren sahada bulunmasında büyük faydalar var. İlerisi için bu meslekten beklentileriniz nelerdir? Kliniğimi açarken meslek adına iyi işler yapmayı düşünerek yola çıktım. Ancak işin içine girince tedirginlikler yaşamaya başladım. Yetiştirici tedavi konusunda çoğu şeyi öğrendiğini düşünüyor ve hekimden sadece ilaç talep ediyor. Bu durum hekime olan güveni de sarsıyor. Hekim bu gibi zamanlarda çizgisini net olarak ortaya koymalı. Röportajımız öncesinde çok yeni bir klinik olduğunuzu söylediniz. Önümüzdeki süreçte, bölge hayvancılığı adına ne gibi farklar yaratmayı amaçlamaktasınız? Çalıştığımız bölgenin, yani Nurdağ’ın potansiyeli oldukça yüksek ve geçtiğimiz yıllardaki devlet teşvikleri ile birlikte bu potansiyel açığa çıkmış durumda; ancak ne yazık ki veteriner hekimlik faaliyetleri biraz kısıtlı kalmış. Örneğin, veteriner hekimler şu ana kadar teşhise giden en kesin yol olan laboratuvar tekniklerinden minimum düzeyde yararlanmışlar. Bir haftalık taze bir kliniğiz ve bölgedeki bu tür eksikleri kapamayı amaçlıyoruz, Bu hedef doğrultusunda her türlü laboratuvar hizmetini vermeye hazırız. Laboratuvar hizmeti veriyor olmak neden önemli? Hem doğru ve net teşhise gitmek açısından, hem de hasta sahibinin tatmin olması açısından laboratuvar hizmetleri büyük birönem taşımaktadır. Örneğin, hayvanın mastit olduğu net bir şekilde ortada olsa dahi, hastalığa neden olan etkeni saptamak ve ona göre antibiyoterapi yapmak veteriner hekimlik vasfınızı ön plana çıkaracaktır. Bölgede meslektaşlar arası dayanışma ne düzeyde? Elbette her meslekte olduğu gibi veteriner hekimlik mesleğinde de rekabet içerisine giren meslektaşlarımız ne yazık ki oluyor. Bu durumun biraz da geçmişten gelen alışkanlıklara bağlı olduğunu düşünüyorum. Ama şöyle bir gerçek de var ki, klinikler para kazanmak, masrafını karşılamak, ayakta kalmak ve devlete vergisini ödemek zorunda. Bu nedenle, meslektaşlar arasındaki en güncel problem olan ilaç satışına çözüm getirilmeli. Çözüm, satış yetkisini bir kalemde yok etmek değil, standarda oturtmak ve spot ilaç satışını sonlandırmak olmalıdır. Sağlıklı bir barkod uygulamasına bir an önce geçilmeli ve cezai yaptırımlar getirilmeli; ancak bu şekilde üretici ve veteriner hekim arasındaki güven inşa edilebilir. GEZİ GAZİANTEP bölgede, Yetiştiricilerin hekime saygısı büyük melez ırklarla birlikte, Yerli ırk hayvan varlığımız çok azaldı Veteriner Hekim Yusuf Yıldızgil, bölgedeki işletmelerin çoğunun aile işletmesi olduğunu ve büyüme potansiyeli taşıdıklarını belirtiyor. Fırat Üniversitesi’nden 1991 yılında mezun olan Veteriner Hekim Veli Bulut, Suriye sınırına yakın olmaları nedeniyle Ortadoğu’dan gelebilecek bulaşıcı hastalıklara bölge olarak açık olduklarını söylüyor. Bölge hayvancılığından biraz bahseder misiniz? Bölgemiz, Amik Ovası’nın devamı niteliğinde bir ova üzerinde. Bu nedenle, tarım arazilerimiz geniş ve bu avantaj büyükbaş hayvancılığı olumlu yönde tetikliyor. Bir tarafında Kilis’e bağlı dağlar, bir taraftan da Avanos Dağları bulunmakta. Bu da küçükbaş hayvancılığını, yani koyunculuğu, keçiciliği tetikliyor. Bence bölge olarak iyiyiz, gayet güzel bir noktadayız. İşletmelerimizin çoğu da aile işletmesi ama tabi bunlar da büyüme aşamasında. Artık kimsede 10 tane hayvan yok, işletme başı en az 40-80 hayvandan bahsediyoruz. Bunlar sadece büyükbaş. Küçükbaşların sayısı işletme bazında 300-500 civarındadır. Bölgede en çok gördüğünüz hastalıklar nedir? Büyükbaş hayvanlarda RPT dediğimiz hayvanların midesinde yabancı cisim bulunması ile sık karşılaşıyoruz. Yaz mevsiminde sarılıkla çok sık karşılaşıyoruz. Küçükbaş hayvanlarda yavru atma maalesef çok yaygın. İslahiye hayvancılığında ve bölgenin yapısında zaman içinde neler değişti? İslahiye’ye Konya’dan geldim ve benim geldiğim yıllarda Holstein ve Simmental melezlerin oranı yok denilecek kadar azdı. Bugün ise durum tam tersine döndü. Sadece %10 oranında yerli ırk hayvan varlığımız kaldı. Verdiğimiz en büyük mücadele de bu konuya yönelik. Tarım İlçe Müderlüğü’ndeki arkadaşlarımızla hayvanların tohumlama oranlarını artırmak için mücadele veriyoruz. Elbette melez ırkların verimlerinin en üst düzeyde olduğunu bizler de biliyoruz ve vatandaşın gelirine katkısı büyük olan ırklar; fakat devlet politikasından ötürü yetiştirici, ürettiği sütün pazarlaması ve yavruların değerlendirilmesi ile ilgili sorunlarla karşılaşıyorlar. İNFOVET 118-119 Mesleki sorunlarınız nelerdir? Teknolojide çok gerideyiz. Okulda bize cıvalı ateş ölçerlerle ateş ölçmeyi öğrettiler. Dünyadaki veteriner hekimler ateş ölçeri hayvanın alnına tutup ateşlerini ölçüyor. Biz ise, stetoskop hariç fazla bir şey kullanmıyoruz, kan tahlil cihazlarımız yok. Neden yok? Çünkü sahaya dönük eğitim almadık. Pratikte kullanabileceğimiz aletlerin kullanımı öğrenmedik. Kullanabileceğimiz pratik cihazların sayıları da zaten az ve üzerinde durulmuyor. Veresiye sorunundan bahseder misiniz? Yetiştiricilerin ve hekimlerin ilişkileri nasıl? Veresiye ile şahsi bir sorunum yok; çünkü ben de bu bölgenin insanıyım. Yetiştiricilerin hekime saygısı büyük. Ancak çoğu zaman hekimler arasında bu saygı çerçevesindeki ilişki yürütmeyi beceremiyoruz. Bu iş nasıl çözülmeli? Bence üniversitede deontoloji derslere daha fazla ağırlık verilmeli. Bir de veteriner hekimlik mesleğini okuyan insanların eğitim ve kültür seviyesinin yükselmesi gerekiyor. Bölgede en çok hangi hastalıklarla karşılaşıyorsunuz? Suriye sınırına yakın olmamızdan dolayı Ordadoğu’dan gelebilecek tüm bulaşıcı hastalıklar burada da bu- lunmaktadır. Örneğin, 1999 yılında üç gün hastalığı salgını yaşadık ve vatandaş çok büyük kayıplar yaşadı. Bununla birlikte, bu sene elimizde kesin veriler olmasa da Akabene hastalığı salgını çıktı. Bölgeye yakın üniversitelerle devamlı iletişim halindeyim ve akademisyenler bölgede bu hastalıktan yüksek oranda şüpheleniyorlar. Vatandaşın şu anda bu salgından dolayı %30-40 kaybı var. Bu ciddi bir rakam ve kuzu verimlerinin düşüşü ile birlikte verdiğimiz ilacın parasını dahi nasıl alacağımızı düşünür olduk. Diyarbakır, Mardin, Urfa’da Bakanlığa düşen görevi biz yapıyoruz. Kamu çalışanlarının vatandaşa mağduriyetinin karşılığını tazminat olarak vermesi gerekiyor. Ancak sadece bürokratik denetlemeler var. Devlet bir rüyada ve hekimlere sürekli olarak baskı uyguluyor. İşin formalitesiyle uğraşmaktan ziyade somut, vatandaşa yönelik çalışmalar yapsın ve vatandaşlara nasıl katkı sağlayabileceğini araştırsın. GEZİ GAZİANTEP İslahiye çok geniş bir bölge Selçuk Üniversitesi’nden 1999 yılında mezun olan Veteriner Hekim Bülent Durna, 16 yıldır serbest veteriner hekimlik yapıyor. İslahiye’deki hayvancılıktan biraz bahseder misiniz? İslahiye’deki hayvancılık ağırlıklı olarak meraya dayalı büyükbaş çiftliklerinden oluşur. Hayvan sayımız yaklaşık 12-13 bin büyükbaştır. Son yıllarda süt verimi yüksek olan Holstein ırklara dönüş oldu ama çok az da olsa kültür ırkı da bulunmakta ve genellikle yerli kara, Holstein melezler, güney kırmızı ve onların melezleri. Küçükbaş hayvan popülasyonu 7-8 bin civarında. Buradaki yetiştiriciler sizce yeterince bilgili mi? Yetiştiricilerimiz ne yazık ki bilgili değil. Türkiye’nin neresinde olursa olsun fark etmiyor. Hayvanları bulmuşuz, evcilleştirmişiz ve hücre gibi ahırlara sokmuşuz. Ben her zaman bir ülkenin hayvancılığını Avrupa ile kıyaslarım; Avrupa’nın % 99’u meradır. Bizde öyle bir besicilik yok. Avrupa, hayvanlarını meralarda otlatır, fazla kaba yemini baharda biçer. Kış geldiği zaman hayvanlara onu verir. Yüksek süt verimi için vereceği yemin doğru oranını hesaplar, gerekirse kesif yemle takviye İNFOVET 120-121 ediyor. Bizim sistemin en büyük eksikliği bu. Bölgedeki veteriner hekim meslektaşlar uyum içinde mi? Kendi şahsım adına konuşacak olursam, ne bölgedeki ne de başka illerdeki meslektaşlarımla bir sıkıntım yok. Ama bizim mesleğin en büyük genel sorunu ortada; biz kendimizi yetiştiremiyoruz. Bunun içine kendimi de katıyorum. Okulu bitireli 17 yıl oldu ve öğrencilik yıllarımda okuduğum bir hayvan besleme kitabı ile 2014 basımlı bir kitabı karşılaştırırsanız dağlar kadar fark bulursunuz. Dünya hızla ilerliyor; kendimizi geliştirmeliyiz. Fakülte sayısını artırıp, sayısız mezun vermekle ne yazık ki bu iş çözülmüyor. Genel sorunlarınız neler? Spot ilaç başlı başına bir sorun. Bakanlık, GMP belgelerine getirdiği yeni düzenlemelerle çok iyi işler çıkardı. Bu uygulama ile bence spot ilaç sorunu çözüme ulaşacak ve fiyat uçurumları son bulacak. Bir firma bir ürünü 20 liraya satarken diğeri gelip 2 liraya aynı ürünü satamayacak. Her şeyin fiyatı belli olacak. Böyle bir gelişmedin herkes karlı çıkacaktır. Mesleği yaparken sonuna kadar hakkını vermek şart Mustafa Kemal Üniversitesi’nden 2008 yılında fakülte birincisi olarak mezun olan Veteriner Hekim Mahmut Çevik, mezuniyetinden beri klinisyen hekim olarak İslahiye’de çalışıyor. İslahiye’deki hayvancılık ne düzeyde? yoğunluk hangi türlerde? Bölgemizde küçükbaş hayvan yoğunluğu fazla; yaklaşık 80-100 bin arasında. KoyunKeçi Birliği’ne kayıtlı yaklaşık 500 üyemiz var. Bunlardan 4-5 tanesi profesyonel çiftlik; geri kalanlar çoğunlukla aile işletmesi. Şu anda hayvancılık yapan insanların birçoğunun bu işle ilgili bir geçmişi yok ve farklı mesleklerden geliyorlar; dolayısıyla zaman zaman hastalıkları göz ardı ediyorlar. Sorunlar başlayınca elbette işin içinden çıkılmaz bir hal alıyor. Bizim açımızdan bölgedeki bir başka sorun veresiye. Bu yükün altından ancak devlet desteklemeleri ile kalkabiliyoruz. Hatta desteklemeler sayesinde yeni projelere atılma fırsatı yakaladık. Önümüzdeki günlerde Halep keçisi ile ilgi bir çalışma yürütmeyi düşünüyoruz. Hayvanlarda beslenme hataları ile ilgili sorunlarla sıklıkla karşılaşıyor musunuz? En büyük sorunumuz beslenme. Yetiştiricilerin kendilerine bu konudaki güvenleri ve yıllar önceki uygulamaları benimsemiş olmaları sorunlar yaşamamıza neden oluyor. Beslenme hakkında bilgilendirmeler yapsak dahi, bu konuyu ciddiye alan yetiştiriciyle, ne yazık ki çok sık karşılaşamıyoruz. Duyumlarımıza göre, son bir yıldır yavru atımları artmış. Sizce neden? Bölgemiz, sınırda bir bölge. Son zamanlarda Akabane hastalığı ile çok sık karşılaşıyoruz. Tahliller yapıldı ve hastalığın bölgede mevcudiyeti kesinleşti. Etkeni alan bir hayvan ömür boyu taşıyıcı oluyor; hekim olarak yetiştiricilerin hayvanlarını ellerinden çıkartmalarını tavsiye ediyoruz; ama elbette bu onlar için zor bir karar. Veteriher hekimlik mesleğinden beklentileriniz nelerdir? Yedi senedir bu mesleğin içindeyim ve çok şükür hayatımdan memnunum. Bu mesleği yaparken sonuna kadar hakkını vermek gerekiyor. Bu nedenle meslektaşlarımın bir anlamda mesleğe bakış açılarının değişmesi gerekiyor. Mesleğimiz kutsal bir meslek. GEZİ GAZİANTEP Dalgalı fiyatlardan dolayı küçükbaş hayvancılık geriledi Başarı yetiştiricinin size güveninden geçer İstanbul Üniversitesi’nden 1991 yılında mezun olan Veteriner Hekim Bektaş Dere, bir süre özel sektörde çalıştıktan sonra 1994 yılında beri Nurdağ’da klinisyen veteriner hekimlik yapıyor. Yüzüncü Yıl Üniversitesi’nden 1997 yılında mezun olan Veteriner Hekim Ayşegül Kardaş, mezuniyetinin ardından bir yıl süreyle vekil öğretmenlik görevi almış ve 1999 yılında kendi özel kliniğinde hizmet vermeye başlamış. Bölgeyi anlatabilir misiniz? Daha önceleri yaklaşık 30 bin küçükbaş hayvan varlığımız vardı, büyükbaş hayvancılık ise aile işletmesi tarzında yapılıyordu. Ancak, bölgede büyük çiftliklerin kurulması, girdilerin değişkenlikleri ve dışarıdan hayvan girişleri ile birlikte hayvancılık faaliyetleri değişmeye başladı. Nurdağ’ın hayvan popülasyonu tam olarak nedir? Küçükbaş hayvan sayısı 20 bine düştü. Bölgede 10-12 tane büyük çiftlik var; bunlardan 5 tanesi yaklaşık bin başlık işletmeler, diğer çiftlikler ise 100-300 arasında büyükbaş hayvan barındırıyor. Köyler için çok net bir rakam veremesek de 3 bin adet büyükbaş hayvan bakılıyor diyebiliriz. Bölgede ağırlıklı olarak süt faaliyetleri yürütülüyor. Profesyonel işletmeler neden Nurdağ’ı seçiyorlar? Teşvikler ve devlet hibeleri, yatırım anlamında insanları bu bölgeye çekti. Bunun yanı sıra Nurdağ’a ulaşım kolay, altyapısı tam ve bölge geçiş bölgesi olma özelliği taşıyor. İNFOVET 122-123 Nurdağ’ın geçiş bölgesi olması, bazı hastalıklarla daha sık karşılaşmanıza neden oluyor mu? Türkiye genelinde hangi hastalıklar yaygınsa, Nurdağ için de geçerli. Sorunuza istinaden, Şap, Afrika, üç gün hastalığı gibi geçiş bölgesinde bulunuyor olmaktan kaynaklanacak hastalıklar, Tarım İl Müdürülüğünün de ciddi çalışmaları ile nadir olarak karşımıza çıkıyor. Sizce yetiştirici teknik konularda yeterince bilinçli mi? Yetiştiriciler, yaptıkları işlerden para kazanmaya başladıkları vakit, işin teknik yanıyla da ilgilenmeye başlıyorlar. Ancak ne çok bilinçli ne de bilinçsiz olduklarını söyleyemeyiz; insanlar daha çok araştırıyorlar ve firmaların destekleri eskiye nazaran arttı. Veteriner hekimlik mesleğinin geleceğini nasıl görüyorsunuz? İnsan sağlığıyla da doğrudan bağlantılı olan bu mesleğin geleceğini aydınlık görüyorum. İş alanı oldukça geniş; hekimlerimiz yaptıkları işleri sevdikleri sürece başarı da beraberinde gelecektir. Biraz Nurdağ hayvancılığından ve taşıdığı potansiyelden bahseder misiniz? Nurdağ, içerisinde önemli potansiyeller taşıyan bir ilçe ve Gaziantep’e çok yakın bir lokasyonda ve küçükbaş hayvan ağırlıklı olmak üzere her türlü hayvan yetiştiriciliği yapılıyor ama kliniğimi açtığım ilk yıllara göre hayvan popülasyonu ciddi anlamda azaldı. Bunun nedenini yanlış hayvancılık politikalarına ve bu bölgeye yatırımlarda bulunan insanların vizyonlarına bağlıyorum. Serbest klinisyenlik yapan bir kadın veteriner hekim olarak mesleki anlamda zorluklar yaşıyor musunuz? Veteriner hekimlik mesleğine ilk başladığım yıllarda gece acil vakalara ve özellikle doğumlara çok sık gittim; ancak bir kadın veteriner hekim olarak, çocuklarıma zaman zaman yeterli vakit ayıramıyor oluşum dışında mesleki anlamda kadın oluşumdan kaynaklanacak bir sıkıntı yaşamadım. Bir veteriner hekim olarak mesleki anlamda ve yetiştiricilerle diyalog anlamında ne gibi sıkıntılarınız var? Köylü ile aramda hiçbir zaman problem olmuyor. Yetiştirici size güven duyduktan sonra sorun yaşansa bile kolaylıkla çözüm bulunuyor. Uzlaşmacı ve anlayışlı bir tavır sergiledikten sonra sorun yaşamanız için ortada bir neden kalmıyor. Özellikle yeni mezun kadın veteriner hekim meslektaşlarınıza, deneyimli bir hekim olarak ne gibi tavsiyeler verebilirsiniz? İster özel sektörde çalışacak olsunlar, ister kamuda hizmet verecek olsunlar; mesleklerini ticarete dökmeden sadece veteriner hekimlik yapmalarını tavsiye ediyorum. Gereksiz polemiklere ve anlaşmazlıklara girmeden, sadece bilgilerini ön plana çıkarmalılar. Bilgilerini konuşturdukları her alanda başarılı olacaklarına gönülden inanıyorum. KANATLI SAĞLIĞI KÖŞESİ GÜNEŞLİ A.Ş. Bakteriler ve parazitler, ticari tavukçulukta mide ve bağırsak enfeksiyonlarının primer etiyolojik ajanları olarak görülmektedir. Ticari tavuklarda enterik virüslerin önemi Bu çalışma, bağırsak enfeksiyonlarının birden fazla nedene bağlı etiyolojisini yansıtan ishal, gelişme geriliği, kilo kaybı ve ölümle karakterize olan bağırsak sorunları olan Brezilya tavuk sürülerindeki virüslerin çeşitliliğini ortaya koymaktadır. Yazarlar: Elena MettIfogo1, LuIs F.N.Nuñez1, Jorge L.Chacón1, SIlvana H.Santander Parra1, Claudete S.AstolfI-FerreIra1, José A.Jerez2, RIchard C.Jones3 ve AntonIo J.PIantIno FerreIra1 1 Patoloji Bölümü, Veterinerlik Fakültesi, Sao Paulo Üniversitesi, AvendIa Professor Orlando Marques de PaIva 87, CEP 05508-900, Sao Paulo, SP, Brezilya 2 Önleyici Veterinerlik ve Hayvan Sağlığı Bölümü, Veterinerlik Fakültesi, Sao Paulo Üniversitesi, AvendIa Professor Orlando Marques de Paiva 87, CEP 05508-900, Sao Paulo, SP, Brezilya3 Enfeksiyon Biyolojisi Bölümü, Dünya Sağlık Enstitüsü, LIverpool Üniversitesi, LIverpool CH64 7TE, Birleşik Krallık İNFOVET 124-125 www.gunesliasi.com.tr karakterizedir. Tavuk astrovirüsü (CAstV), rotavirüs, reovirüs, tavuk parvovirüsü (ChPV), alt grup I kanatlı adenovirüsü (FAdV-1) ve kanatlı nefrit virüsü (ANV) konvansiyonel polimeraz zincir reaksiyonu (PCR) ve ters transkripsiyon polimeraz zincir reaksiyonu (RT-PCR) kullanılarak araştırılmıştır. Ek olarak, bağırsak enfeksiyonunda bir role sahip olabilecek enfeksiyöz bronşit virüsü (IBV) de araştırmaya dahil edilmiştir. Tek başına ya da diğer virüslere eşlik ederek, en sık tespit edilen virüsler IBV, ANV, rotavirüs ve parvovirüs, reovirüs ve adenovirüsün izlediği CAstV oldu. Bu çalışma söz konusu hastalığın birden fazla nedene bağlı etiyolojisini yansıtan ishal, gelişme geriliği, kilo kaybı ve ölümle karakterize olan bağırsak sorunları olan Brezilya tavuk sürülerindeki virüslerin çeşitliliğini ortaya koymaktadır. 1. Giriş Son yıllarda Brezilya dahil olmak üzere dünya genelindeki ticari çiftliklerde gözlemlenmiş olan bağırsak sorunları bulunan tavukların ve hindilerin bağırsak içeriklerinde bir kaç virüs teşhis edilmiştir. Brezilya’da bu virüslerin moleküler olarak tespit edilmesiyle birlikte bu durum, bağırsak bütünlüğüne zarar verme riskinden dolayı tavuk üretimi için büyük bir tehdit haline gelebilir. Bu hastalık; ciddi ölçüde büyüme gecikmesi, düşük üniformite, letarji, sulu ishal, yem tüketiminin gecikmesi ve yemden yararlanma oranının azalmasıyla Kanatlı endüstrisinde enterik virüs enfeksiyonlarının ekonomik etkisi değerlendirilmiştir ve bu etki, önemsiz ekonomik etkilerden ciddi düzeyde olan ve yıkıcı kayıplara yol açan etkilere kadar uzanmaktadır. Bağırsak enfeksiyonları, ağırlıklı olarak genç kanatlıları etkilemeye yatkındır ancak diğer hastalıklara duyarlılığı artıran, yemden yararlanma verimini azaltan ve pazara sürme süresini uzatan bu hastalık bütün yaş gruplarında ortaya çıkabilmektedir. Şu anda hiçbir özel tedavisi bulunmamakla birlikte, bu hastalıkta yer alan virüslerden herhangi birisine karşı henüz piyasada mevcut aşılar geliştirilmemiştir. İshal, performans düşüklüğü ve ölüm gibi bağırsak sorunları olan bir broyler sürüsünden alınan bağırsak içeriği veya etkilenen kanatlıların bakteri ya da tek hücreli içermeyen bağırsak içeriklerinden elde edilen müstahzarlarla bir günlük broylerlerde deneysel enfeksiyon yoluyla bağırsak enfeksiyonu başlatıldı. Ancak tek bir patojenin aşılanmasını takiben bu hastalığı yaymaya yönelik deney çalışmaları başarısız oldu. Saha koşulları altında bu bağırsak enfeksiyonları genellikle diğer enfeksiyon ajanlarıyla etkileşimleri veya kanatlıların yaşı, beslenmesi ve bağışıklık durumunun yanı sıra bağırsak enfeksiyonlarının kendini göstermesinde bu virüslerin rolünün değerlendirilmesini karmaşık hale getiren yönetim ve çevre sorunlarıyla karmaşık bir hal almaktadır. Virüslerle ilişkili bağırsak enfeksiyonları ilk olarak 1970’li yılların sonlarında bildirilmiştir ve bu hastalıklar gelişim eksikliği, tüy gelişiminin geri kalması, ishal ve diğer anomalilerle karakterizedir. Brezilya’nın birkaç bölgesinde birkaç klinik bağırsak enfeksiyonu vakası gözlenmiş olmasına rağmen, polikrilamid jel elektroforezi (PAGE) tekniği kullanılarak yürütülen enterit rotavirüs, reovirüs ve pikobirnavirüs bulunduran broylerlerde bazı atipik rotavirüslerinin tespit edilmesine ilişkin çalışmalar haricinde bu sendroma ilişkin kapsamlı hiçbir araştırma bulunmamaktadır. Eskiden bağırsak enfeksiyonu, solgun kanatlı sendromu ve helikopter kanat hastalığı olarak adlandırılırdı ve büyüme yetersizliği ve tüy gelişiminin gecikmesiyle karakterize edilirdi. Bu semptomlar sürekli olarak ishal, artan ölüm oranı ve pankreas ve lenf atrofisi dahil olmak üzere daha az sıklıkta görülen diğer klinik belirtilerle birlikte gözlenmektedir. Bağırsak enfeksiyonları, klinik bulguların tutarlılığını en uygun şekilde yansıttığı ve bu vakalara muhtemelen aynı enfeksiyöz ajanlarının neden olduğunu gösterdiği için bu klinik seyir için en çok kabul edilen ad gibi görünmektedir. Bu çalışma kapsamında, en yüksek sayıda ajanı ve bunların Brezilya kanatlı endüstrisinde ortaya çıkışını araştırmak üzere tavuklardaki potansiyel bağırsak enfeksiyonu ajanları olarak birbiriyle ilişkili yedi virüsü taradık. 2. Materyaller ve Yöntemler 2.1. Saha Numuneleri. Aşağıda sayılan dokuz Brezilya eyaletinden gelen ticari tavuklardan iki yüz seksen (280) bağırsak içeriği numunesi toplandı: Rio Grande do Sul, Minas Gerais, Sao Paulo, Parana, Para, Rio de Janeiro, Santa Catarina, Goias ve Ceara. Numuneler 2008 ve 2010 yılları arasında toplandı. İshal, yetersiz kilo alımı, emilim bozukluğu sendromu, itlaf ve ölüm olarak tanımlanmış olan klinik bağırsak problemi belirtileri bulunan tavuklardan iki yüz on iki (212) numune toplandı ve önceden yetiştirilen son üç sürüdeki klinik bağırsak problemi geçmişleri bulunmayan Bu çalışma, tavuklardan 68 numune Brezilya’da bağırsak toplandı. Her numune, enfeksiyonlarıyla ilişkilendirilen beş tavuktan elde edilen virüslerin varlığını onikiparmak bağırsaortaya koyan ilk ğından ince bağırsağın çalışmadır. KANATLI SAĞLIĞI KÖŞESİ GÜNEŞLİ A.Ş. alt ucuna kadar bütün bağırsaktan alınan bir bağırsak içeriği havuzundan oluşuyordu. Tavuklar yaşları üç gün ile 106 hafta arasında değişen broylerler, etlik damızlıklar, piliç ve yumurta tavuğu sürülerinden oluşuyordu. Numuneler, Laboratory of Avian Diseases’a (Kanatlı Hastalıkları Laboratuvarı) (Sao Paulo, SP, Brezilya) sevk edilene kadar −20°C’de korundu ve işlemeye kadar −20°C’de tutuldu. 2.2. Bağırsak İçeriği Numunelerinin Hazırlanması: Tris-Kalsiyum tamponuyla (Tris/HCl 0.1M, CaCl2 1.5mM, pH 7.3) 1:5 oranında bir süspansiyon hazırlandı. Periyodik homojenleştirme işlemleri altında oda sıcaklığında 30 dakika bekletildikten sonra düşük hızda santrifüjleme yoluyla (15 dakika boyunca 3.300 xg) hücre debrisi alındı. Üst fazlar, analize kadar −20°C’de saklandı. Üreticinin talimatlarına göre TRIzol (Invitrogen, Valencia, CA, ABD) kullanılarak üst fazlardan DNA ve RNA çıkartıldı. 2.3. Referans Virüsler: Brezilya sürülerinden izole edilmiş olan ve kimlikleri sekanslama yoluyla teyit edilmiş olan ChPV, adenovirüs, CAstV ve ANV suşları moleküler deneylerde pozitif kontroller olarak kullanıldı. Ek olarak, bir Massachusetts aşı suşu (H120), Nebraska danası ishal virüsü ve S1133 suşları sırasıyla IBV, rotavirüs ve reovirüs için kontroller olarak kullanıldı. 3. Sonuçlar İncelenen 280 numuneden 226’sında (%80.7) en az bir virüs tespit edildi. İshal, letarji, performans yetersizliği, yetersiz kilo alımı, emilim bozukluğu ve ölüm oranı gibi klinik belirtileri bulunan tavuklardan toplanan 212 numuneden 183’ü (%65.4) taranan virüslerden bir veya daha fazlası açısından pozitifti ve 43 (%15.4) numunede, sağlıklı tavuklardan alınan numunelerde en az, bağırsak enfeksiyonlarıyla ilişkili bir virüs tespit edildi (Tablo 1). Klinik belirtilere bakılmaksızın, ticari tavuklar, etlik damızlıklar, piliçler ve yumurta tavuğu sürülerinden alınan bağırsak numunelerinde incelenen virüslerin tamamı tespit edildi (Tablo 3). Sonuçlar, klinik semptomlar gösteren ve göstermeyen (Tablo 1) tavuklardan alınan tek ve kontaminant virüsün (Tablo 1) tespiti ve virüs başına pozitif numunelerin mutlak sayısına (Tablo 2) göre analiz edilmiştir. İNFOVET 126-127 Tablo 1. 2007 ila 2010 yıllarında klinik bağırsak enfeksiyonu belirtileri bulunan ve bulunmayan tavuklardan alınan 280 bağırsak içeriği numunesinde yedi virüsün dağılımı Virüs Klinik belirtiler gösteren % Klinik belirtiler göstermeyen % Toplam (%) IBV 39 (13.9) 91 (32.5) 45 (16.1) ANV 18 (6.4) 4 (1.4) 22 (7.9) CAstV 10 (3.6) 4 (1.4) 14 (5.0) Parvovirüs 5 (1.8) 0 (0.0) 5 (1.8) Adenovirüs 12 (4.3) 2 (0.7) 14 (5.0) Rotavirüs 6 (2.1) 4 (1.4) 10 (3.6) Reovirüs 1 (0.4) 0 (0.0) 1 (0.4) Toplam bir virüs 91 (32.5) 20 (7.1) 111 (39.6) İki virüs 60 (21.4) 14 (5.0) 74 (26.4) Üç virüs 25 (8.9) 6 (2.1) 31 (11.1) Dört virüs 7 (2.5) 2 (0.7) 9 (3.2) Beş virüs 0 (0.0) 1 (0.4) 1 (0.4) Toplam eşlik eden virüsler 92 (32.9) 23 (8.2) 115 (41.1) Pozitif toplamı 183 (%65.4) 43 (%15.4) 226 (80.7) Negatif 29 (10.4) 25 (8.9) 54 (19.3) Toplam 212 (75.7) 68 (24.3) 280 (100) Eşlik Edenler • IBV: enfeksiyöz bronşit virüsü; ANV: kanatlı nefrit virüsü; CAstV: tavuk astrovirüsü; •aynı numunede eş zamanlı olarak iki ya da daha fazla virüs tespit edilmiştir. Tablo 2. Bağırsak numunelerinde tespit edilen tekil ve çoklu enterik virüs enfeksiyonu sıklıkları Tespit edilen virüs kombinasyonu sayısı IBV ANV CAstV Rotavirüs ChPV FAdV-1 Reovirüs Tek virüs 45 22 14 10 5 14 1 İki virüs 49 28 16 31 13 7 4 Üç virüs 17 25 22 4 10 4 11 Dört virüs 8 7 6 3 5 2 5 Beş virüs 1 1 1 0 1 0 1 Pozitif numune sayısı 120 83 59 48 34 27 22 Virüs başına pozitif numune yüzdesi % (n = 280) 42,9 29,6 21,1 17,1 12,1 9,6 7,9 ANV: Kanatlı nefrit virüsü; CAstV: Tavuk astrovirüsü; ChPV: Tavuk parvovirüsü; IBV: Enfeksiyöz bronşit virüsü; FAdV-1: Kanatlı adenovirüs grubu 1. www.gunesliasi.com.tr Yukarıda açıklanan her iki analiz koşulunda, azalan sırayla en fazla sıklıktaki virüsler IBV, ANV, rotavirüs ve CAstV oluşuyordu. Tablo 1’de eşlik eden numunelerde tespit edilmiş olan virüsler arasında oluşan kombinasyonların sayısı gösterilmektedir. Mutlak sayılar (Tablo 2) IBV’nin en sık teşhis edilen virüs olduğunu (%42.9) ve onu ANV (%29.6), CAstV (%21.1) ve rotavirüs (%17.1), tavuk parvovirüsü (%12.1), FAdV-1 (%9.6) ve reovirüs (%7.9) izlemiştir. Pozitif numunelerin büyük bir çoğunluğu, ilk dört haftada daha sık olmak üzere, ilk yedi haftalık yaşamları süresince broylerlerde 193 (%85.4) olarak tespit edilirken, onu pozitif numunelerin 22’si (%9.7) ile etlik damızlıklar izledi ve bağırsak enfeksiyonları en düşük, her iki kanatlıda da haftalar arasında homojen bir dağılım olmak üzere %4.9 oranıyla piliçler ve yumurta tavuklarında tespit edildi (Tablo 3). En küçük yaş, IBV ve CAstV açısından pozitif olan semptomlar bulundurmayan üç günlük etlik civcivdi. Etlik damızlıklarda ve piliç/yumurta tavuklarında, etlik damızlıklarda ilk haftadan itibaren ve piliç/yumurta tavuklarında dördüncü haftadan itibaren hemen her yaş grubunda pozitif numune tespit edildi (Tablo 3). Damızlık civcivlerden alınan iki numune, bir günlükken CAstV açısından pozitifti. 4. Tartışma Bakteriler ve parazitler, ticari tavukçulukta mide ve bağırsak enfeksiyonlarının (gastroenteritin) primer etiyolojik ajanları olarak görülmektedir. Ancak pek çok viral enfeksiyon; koronavirüs, reovirüsler, rotavirüsler, adenovirüsler, enterovirüsler ve Astrovirüs ailesinin (Tavuk Astrovirüsü-CAstV ve Kanatlı Nefrit Virüsü-ANV) üyeleri, tavuk ve hindilerin enterik hastalıklarıyla ilişkildir. Daha önce belirtilen virüslerle oluşan enfeksiyonların, başta broylerler ve hindiler olmak üzere genç kanatlıları etkileyen gelişme ve büyüme geriliği (bücürlük, bodurluk) sendromu (RSS) ekonomik açıdan önemli olan bağırsak enfeksiyonlarının patojenezinde önemli olduğuna inanılmaktadır. Son yıllarda, çalışmalar tavuklarda enteritin potansiyel etiyolojik bir ajanı olarak enfeksiyöz bronşit virüsünün (IBV) enterotropik suşlarını kapsamaktadır. IBV, gastrointestinal kanala ait pek çok hücrede gelişebilmektedir ve bazı Asya suşlarının ön midede lezyonlara neden olduğu açıklanmıştır. IBV’nin yalnızca klinik Tablo 3. Broylerler, damızlıklar ve yumurta tavuklarından elde edilen bir veya daha fazla virüse ait pozitif numuneler ve teşhis edilen civcivlerin haftalara göre ilgili yaşı. Broylerler Etlik damızlıklar Piliç/yumurta tavukları Hafta Pozitif numune sayısı Hafta Pozitif numune sayısı Hafta Pozitif numune sayısı 1 27 1 3 4 1 2 32 8 1 8 1 3 31 12 1 13 2 4 33 23 1 23 1 5 20 31 1 24 1 6 33 32 2 31 1 7 17 33 2 48 1 34 1 93 2 35 1 106 1 37 3 40 2 45 1 51 1 57 1 58 1 Toplam 22 (%9.7) Toplam 11 (%4.9) Toplam 193 (%85.4) Her kanatlı türü için pozitif numune yüzdesi % (n = 226). belirtisi olmayan genç tavukların ve yumurta tavuklarının gastrointestinal kanalında devamlılık gösterdiğine inanılmaktadır. Tavukçuluk sektöründeki bağırsak enfeksiyonunu tanımlamak için farklı adlandırma veya terimler kullanılmıştır çünkü klinik belirtiler sıklıkla görülmez veya primer veya sekonder etiyolojik ajanlar, konakçının bağışıklık ve beslenme durumu ve çevresel koşullar gibi önceki koşullardan bağımsız olarak meydana gelir. Saif’e göre, gastrointestinal kanal (GIT) vücudun gelişimin ilk aşamalarında risk altında olan ve uğradığı çeşitli hasarların besinlerden verimsiz şekilde yararlanılmasına neden olabileceği başlıca organıdır. Bağırsak enfeksiyonu için açıklanan çeşitli belirtilerden ishal ve normal gelişim eksikliği en sık bildirilen semptomlardır. Bu çalışmada elde edilen sonuçlar, Tablo 1’de gösterildiği gibi klinik semptomları bulunan tavuklarda (%65.4) incelenen yedi virüsten bir veya daha fazlasından kaynaklanan yüksek bir enfeksiyon seviyesi ortaya koymaktadır. Ancak semptom göstermeyen tavuklardan (%15.4) alınan numuneler de, bu virüsler açısından (Tablo 1) pozitif gerçekleşmiştir ve bu durum, bu iki grup arasında benzer bir görülme sıklığı ortaya koymaktadır. Bu sonuç, tavukların herhangi bir semptom göstermeyen bağırsak kanalı yoluyla virüsü atması gerektiğini göstermektedir; bu nedenle bu tavuklar potansiyel bir enfeksiyon kaynağını temsil etmekle birlikte, semptom göstermeyen taşıyıcılar veya depolar olarak görülmektedir. Diğer çalışmalar normal tavuklarda düşük seviyelerde rotavirüs enfeksiyonu (%4.1) ortaya koyarken, %30 rotavirüs bulunduran asemptomatik sürülerde daha yüksek sıklıklar ve sağlıklı hindi sürülerinden elde edilen CAstV için %30 olduğu tespit edildi. Ancak bu çalışmalar çok geniş çeşitlilikte bir virüs incelemesi gerçekleştirmemiştir. Amerika Birleşik Devletleri’nde yürütülen bağırsak enfeksiyonu bulunan Çalışmada, potansiyel bağırsak enfeksiyonu hindi sürüleri ve sağajanları olarak bilinen lıklı hindi sürülerinden birbiriyle ilişkili yedi oluşan kapsamlı bir virüs tarandı. KANATLI SAĞLIĞI KÖŞESİ GÜNEŞLİ A.Ş. araştırmada, Rotavirüslerin sağlıklı sürülerde hastalıklı sürülerden biraz daha fazla sıklıkta görüldüğü tespit edildi. Klinik hastalık ve büyük patolojik değişiklikler başlamadan önce kanatlıların bağırsak içeriklerinde astrovirüsler tespit edildi. ANV kaynaklı klinik hastalık, genç tavuklarda böbrek lezyonları olarak görülmekteyken yaşlı tavuklarda yalnızca subklinik persistan enfeksiyon olarak görülmektedir. Bu koşullar, sağlıklı görünen ve farklı derecelerde patojenisitesi olabilecek sürülerden alınan numunelerde teşhis edilmiş olan reovirüs, koronavirüs ve tavuk parvovirüsü dışındaki virüsleri yansıtmaktadır. Aslında farklı serotiplerin ve hatta aynı serotip dahilindeki suşların hastalık ve ölüme neden olma kabiliyetlerinin değişkenlik gösterebileceğine dair belirtiler bulunmaktadır. Ayrıca yaş, pasif bağışıklık seviyesi, diğer patojenlerle eş zamanlı enfeksiyon ve strese neden olan işletme hataları gibi pek çok faktör kanatlıların enterovirüslere olan duyarlılığını etkiliyor. Semptomlardan bağımsız olarak, %80.7 oranına tekabül eden numunelerin çoğunun, virüslerden bir veya daha fazlası için pozitif olduğu tespit edilmiştir ve bu durum, Brezilya tavuk sürülerinde bu virüslerin yüksek orandaki görülme sıklığını ortaya koymaktadır (Tablo 1). Bu pozitif numunelerin yaklaşık yarısında (115 numune veya tamamının %41.1’inde) aynı anda iki veya daha fazla virüs tespit edilmiştir ve bu durum, bağırsak enfeksiyonunun çok nedenli etiyolojisine ilişkin hipotezi öne çıkarmaktadır. Eşlik eden bu numunelerde söz konusu yedi virüsün dağılımı ortaya konmuş ve Tablo 1’de gösterilmektedir. Kombinasyonlar, her virüsün görülme sıklığıyla orantılı olarak dağılım göstermiştir ve bir model veya sabit bir sıklık ortaya koymamıştır. Anlamlı yinelenebilirliği olan hiç bir belirli virüs kombinasyonu gözlenmemiştir. Nadiren, tek bir ajan bağırsak enfeksiyonundaki tek etken faktördür, ayrıca farklı virüs kombinasyonlarının bulunması hastalığın görünümlerinin değişiklik göstermesine neden olabilir. IBV, tek bir virüs içeren numunelerde (Tablo 1) ve Tablo 2 kapsamında gösterilen numunelerin tamamında (120 numune/%42.9) tespit edilen en yaygın virüs Yapılan araştırmalar sonucunda incelenen oldu. IBV, enfeksiyöz 280 numuneden tavuk bronşitiyle ilişkili 226’sında (%80.7) en enfeksiyöz bir ajandır ve az bir virüs tespit edildi. İNFOVET 128-129 Brezilya dahil pek çok ülkedeki hastalık salgınlarından sorumludur. Enfeksiyöz bronşit (IB); solunum, üreme ve bazen de böbrek belirtileriyle karakterizedir. Ancak bu virüsün bazı suşlarının bağırsak hücrelerinde çoğaldığı ortaya konmuştur ve potansiyel ishal ajanları olarak adlandırılmışlardır veya en azından bağırsak enfeksiyonlarında bir rolleri olabilmektedir. Son yıllarda, enteriti bulunan ancak tipik solunum, üreme veya böbrek belirtileri bulunmayan tavukların bağırsak içeriklerinden değişken IBV suşlarını izole ettik. Bu durumlarda IBV, bütün numuneler astrovirüs, reovirüs ve rotavirüs bakımından negatifken bulunan tek patojen olmuştur. Bir günlük SPF civcivlerine, filtrelenmiş IBV değişkenleri aşılandığında, ishal veya böbrek belirtileri olmaksızın solunum belirtileri gözlenmiştir (veriler yayınlanmamıştır). Ek olarak, bu numuneler üzerinde ANV veya tavuk parvovirüsü gibi diğer muhtemel enterit ajanları açısından tarama yapılmamıştır. Ancak bağırsak içeriklerinde tespit edilmiş olan IBV suşları, bağırsak enfeksiyonunda doğrudan patojenler olarak bir role sahip olmayabilir. İncelenen virüslerden ANV, mutlak sayılara göre ikinci en yaygın virüstü ve Tablo 2 kapsamında gösterildiği gibi (%29.6) 83 numunede tespit edildi. IBV’nin neden olan primer ajan olmaması halinde, ANV bu çalışmada teşhis edilen bağırsak enfeksiyonuna neden olan en yaygın patojen olur. İlk olarak pikornavirüs olarak görülen ANV yakın zamanda, 2000 yılında, Astrovirüs Ailesi’nin yeni bir üyesi olarak nitelendirilmiştir ve Macaristan’da büyüme yetersizlikleri bulunan genç tavukların böbrek numunelerinde tespit edilmiştir. Amerika Birleşik Devletleri’nde, tavuk sürülerinde birkaç enterovirüsün varlığını tespit etmek üzere yakın zamanda gerçekleştirilmiş olan bir çalışma, ANV’nin en yaygın virüs olduğunu ve onu koronavirüs, reovirüs, CAstC ve rotavirüsün izlediğini ortaya koydu. AVN’nin yol açtığı kanatlı nefritinin karakteristik belirtileri hiç olmamakla (subklinik) ishal, büyüme geriliği, tubülonefrozlu böbrek yetmezliği, interstisyel nefrit, ürikoz ve ölümle karakterize olan salgınlara kadar değişiklik göstermektedir. Sırasıyla %21.1 ve %17.1 (Tablo 2) olmak üzere, tavuk astrovirüsleri (CAstV) üçüncü sırada yerini alırken, rotavirüsleri bu çalışmada tespit edilen en sık görülen dördüncü ajan oldu. Daha önce, analiz edilen 34 numunenin 21’inin (%61.7) CAstV bakımından pozitif olarak teşhis edildiği çalışmada Pantin-Jackwood ve diğerleri tarafından daha yüksek bir CAstV sıklığı bildirilmiştir. Astrovirüsler; insanlar, büyükbaş hayvanlar, domuzlar, koyunlar, kediler, köpekler, geyikler, fareler ve hindilerde akut gastroenteritin yanı sıra ördeklerde ölümcül hepatite neden olmaktadır veya bununla ilişkilendirilmiştir. Ancak CAstV’nin klinik önemi belirsizliğini korumaktadır. Diğer yandan, rotavirüsler sıklıkla bağırsak enfeksiyonuyla www.gunesliasi.com.tr ilişkilendirilmektedir ancak rotavirüslerin kanatlı sektörüne ilişkin ekonomik açıdan anlamlılığı henüz tanımlanmamıştır. Rotavirüsler, numunelerin %46.5’inde ve 2005 ve 2006 yıllarında test edilen Amerika Birleşik Devletleri’nin bütün bölgelerinden gelen tavuk sürülerinde görülmüştür. PAGE yöntemiyle serogruplarının sınıflandırılmasına ilişkin çalışmalar, D grubu rotavirüslerinin Birleşik Krallık sürülerinde en sık bildirilen grup olduğunu göstermiştir. Ayrıca yakın zamanda D grubu rotavirüs enfeksiyonunun, Almanya’da bulunan 5 ila 14 günlük broyler civcivlerde RSS gelişiminde etken bir faktör olduğu ileri sürülmüştür. Etlik sürülerde ayrıca A, F ve G grupları da tespit edilmiştir. Brezilya’da bir çalışma, PAGE yönetimini kullanarak dokuz farklı elektroferogrup belirlemiştir ancak bunlardan yalnızca üçü kanatlı rotavirüsünün A grubu profiliyle benzerlik göstermiştir. Çok yakın geçmişte ise, rotavirüs aynı zamanda Brezilya’daki broyler ve yumurta tavuğu sürülerinde de tespit edilmiş ve bu numunelerin yaklaşık %15’inin A grubuna ait olduğu belirlenmiştir. NSP4 geni için aynı RT-PCR testini kullanarak yürütülen daha önceki bir çalışmada, ticari hindilerden alınan numunelerde dört farklı rotavirüs genotipi tespit edilmiştir ve bu durum, insanlar ve diğer memelilerde bildirilene benzer şekilde rotavirüslerin genetik değişkenliğinin büyüklüğünü ortaya koymuştur. Parvovirüslerin memeli türlerinde gastrointestinal hastalığa yol açtığı bilinmektedir ve tavuklarda emilim bozukluğu sendromuna ve hindilerde enterite neden oldukları ileri sürülmüştür. Ancak tavuk parvovirüslerin hastalıktaki rolü henüz belirlenmemiştir. Elektron mikroskopisi kullanılarak yürütülen daha önceki çalışmalarda, bağırsak enfeksiyonu bulunan tavukların numunelerinde parvovirüs benzeri partiküller belirlenmiştir ancak PCR gibi yeni moleküler araçların geliştirilmesine kadar parvovirüslerin varlığını doğrulamak mümkün olmamıştır. Bu araştırmada, tavukların %12.1’i, reovirüs ve adenovirüs bakımından pozitif olanlardan biraz daha fazla olan ve tavuk parvovirüsünün tavuklardaki bağırsak enfeksiyonunun önemli bir etiyolojik ajanı olarak görülmesi gerektiğini gösteren tavuk parvovirüsü bakımından pozitif bulunmuştur. Amerika Birleşik Devletleri genelinde yürütülen bir araştırmada, 54 tavuk numu- nesinde tavuk parvovirüsünün görülme sıklığının yüksek düzeyde olduğu (%77) tespit edilmiştir. Kanatlı Adenovirüsü alt grup I’in bu çalışmada incelenen virüsler arasında pozitif numune sıklığı %9.6 oranındaydı (Tablo 2). Alt grup I ve II adenovirüslerinin kanatlı sektöründe geniş bir dağılım gösterdiği ve yaygın olarak bağırsak numunelerinde tespit edildiği düşünülmektedir. Adenovirüsle hastalık arasındaki ilişki alt grup II (hindi hemorajik enteriti ve ilgili virüsler ve alt grup III (yumurta azalması sendromu)) açısından iyice anlaşılmış olmakla birlikte, çoğu alt grup I kanatlı adenovirüsünün patojen olarak rolü tam olarak tanımlanmamıştır. Kanatlı reovirüsleri genellikle, bağırsak enfeksiyonu bulunan kanatlıların bağırsak kanallarında tespit edilmektedir ve geniş dağılım göstermektedir. Kanatlı reovirüsleri, bu çalışmada yalnızca %7.9 oranıyla en düşük sıklıkta belirlenmiştir (Tablo 2). 2005 ve 2006 yıllarında Amerika Birleşik Devletleri’nin bütün bölgelerinden gelerek test edilen tavuk sürülerinin %62.8’inde kanatlı reovirüsleri teşhis edilmiştir. Kanatlı reovirüsleri, viral artrit/tenosinovit, solunum hastalığı, immünosupresyon ve bağırsak enfeksiyonu veya emilim bozukluğu sendromu dahil olmak üzere çeşitli hastalık durumlarından etkilenen tavukların çeşitli dokularından izole edilmiştir. Ayrıca kanatlı reovirüslerinin sinerjistik bir etkiye neden olduğu ve tavuk anemi virüsü, Escherichia coli ve enfeksiyöz bursal hastalığı virüsü gibi diğer ajanların patojenisitesini artırdığı ortaya konmuştur. Ancak etkilerin şiddeti, reovirüsün suşuna bağlı olarak değişiklik göstermiştir. Artrit/tenosinovit ile reovirüs enfeksiyonu arasında genellikle açık bir ilişki olduğu bildirilmektedir. Ancak tavuklardaki bağırsak enfeksiyonlarıyla ilişkili diğer primer patojenler düşünüldüğünde kanatlı reovirüslerinin bağırsak enfeksiyonundaki Diğer hastalıklara duyarlılığı artıran ve yemden yararlanma verimini azaltan bu hastalık bütün yaş gruplarında ortaya çıkabilmektedir. rolü belirsizliğini sürdürmektedir. Virüslerle yaş arasındaki ilişki, virüslerin broyler civcivlerde, damızlıklarda ve piliç/yumurta tavuklarında farklı aşamalarda tespit edilebildiğini göstermiştir; örneğin özellikle broyler civcivlerde ilk haftadan son haftaya kadar virüs tespit edilmiştir. Önemli bulgulardan biri de, bir dikey bulaşma göstergesi teşkil edebilecek bir günlük damızlık civcivlerde CAstV’nin tespit edilmesi olmuştur. McNulty ve diğerlerine göre, genç tavuk sürüleri üzerinde uzunlamasına yürütülen bir çalışmada, kanatlı rotavirüsü normalde, pasif maternal bağışıklığın modülasyonu nedeniyle iki haftalık olduktan sonra tespit edilir. Ancak Tamehiro ve diğerleri bir haftalık broylerlerde rotavirüs bakımında pozitif olan numuneler olduğunu bildirmiştir. Ayrıca Pantin-Jackwood ve diğerleri yaşamları boyunca astrovirüsün var olmasının yanı sıra yerleştirilmeden önce tavuklardan toplanan numunelerde rotavirüsün var olduğunu da ortaya koymuştur. Sonuç olarak, bu çalışmada tespit edilen başlıca virüsler IBV, ANV, CAstV ve rotavirüs olmuş ve bunları tavuk parvovirüsü, adenovirüs ve reovirüs izlemiştir. Ancak astrovirüsler (ANV ve CAstV) en önemli patojenler olarak görülmelidir çünkü koronavirüs (IBV), her ne kadar numunelerde büyük bir yüzde oranıyla bulunsa da, önceki deneylerimizde bağırsak kanalında patojenisiteye neden olduğu ortaya konulmamıştır (veriler yayınlanmamıştır). Klinik hastalık belirtileri bulunan ve bulunmayan tavuklar arasında yüksek oranda virüs tespit edilmiştir ve bu durum, bu virüslerin semptom göstermeyen taşıyıcılarda görülme sıklığının yüksek olduğunu ortaya koymakta ve bu taşıyıcıların potansiyel bir enfeksiyon kaynağını temsil edebileceğine işaret etmektedir. Ayrıca bu çalışmada tespit edilen CAstV’nin bir günlük damızlık civcivlerde var olması dikey bir bulaşmayı akla getirebilir. Ek olarak bu virüslerin neden olduğu hasarlar, bu kanatlıların yaşamlarının ilk haftalarında bağırsak kanalının emilim kabiliyetini engelleyebilir ve bu durum, üretim döngüsünün geri kalanında üretkenliğin üzerindeki olumsuz etkiyi artırabilir. Bu çalışma, Brezilya’da bağırsak enfeksiyonuyla ilişkilendirilen bu virüslerin bulunduğunu ortaya koyan ilk çalışmadır. Bu virüslerin rolünü ve ticari kanatlı üretimi üzerindeki etkilerini belirlemek için deneysel çalışmalar yürütülmelidir. BÜYÜKBAŞ Retensiyo sekundinarum Retensiyo sekundinarum tedavi yöntemlerinin karşılaştırılması Retensiyo sekundinarum beraberinde, doğum sonrası ilk kızgınlık süresinin uzaması, gebelik başına düşen tohumlama sayısı artışı, düşük gebelik oranları ve boş gün sayısı artışı gibi olumsuzlukları beraberinde getirir. Yazı: Veteriner Hekim Berker Bademli R etensiyo sekundinarum (RS), ineklerde doğumun üzerinden 12 saat geçtiği halde yavru zarlarının bir kısmının ya da tümünün atılamaması durumudur. Süt işletmelerinde sık karşılaşılan bu sorun için farklı tedavi seçenekleri uygulanmaktadır. Retensiyo sekundinarum, sonrasında beraberinde getirdiği sorunlar ve ekonomik kayıplar sebebiyle üzerinde durulması gereken bir konudur. Retensiyo sekundinarium etiyolojisi Hormonla uyarılmış doğum, gebelik süresinin kısa veya uzun olması, abort, oklu doğum, güç doğum, daha önce RS geçirme, fetotomi, sezeryan, ölü doğum, doğum öncesi hormonal düzensizlik, infeksiyöz nedenler (BVDV, IBR, Brusellozis, Leptospirozis, Vibriyozis, Listeriozis), yetersiz beslenme İNFOVET 130-131 (vitamin E, selenyum ve karoten eksikliği), yavrunun erkek olması, plasentomların olgunlaşmaması, mevsim, hipokalsemi, yavru zarlarının atılmasının mekanik olarak engellenmesi, karunkul yüzeyi nekrozu, koriyonik villilerin ödemi, hiperemi, plasentitis ve kotiledonitis, akut puerperal metritis, buzağılama şartlarının iyi olmaması ve stres gibi nedenlerle açığa çıkmaktadır. Retensiyo sekundinarum neden önemlidir? Retensiyo sekundinarum beraberinde, doğum sonrası ilk kızgınlık süresinin uzaması, gebelik başına düşen tohumlama sayısı artışı, düşük gebelik oranları ve boş gün sayısı artışı gibi olumsuzlukları beraberinde getirir. Ayrıca fertilitede ve süt veriminde Uygun bir sürü yönetimi retensiyo potansiyel düşüşlere sekundinarumun neden olur. önlenmesinde Fertiliteye direkt en iyi çözümdür. etkisi farklı araştırmalarda farklı sonuçlar vermekte ve tartışılmaktadır. Ancak indirekt etkisi uzmanlarca RS ile metritis arasındaki bağlantıyla açıklanmaktadır. Tutulan yavru zarları bakteri üremesi için uygun bir ortam hazırlamaktadır. Uterus içerisindeki polimorfnükleer hücreler ve diğer lökositler tarafından gerçekleştirilen fagositoz, RS şekillenen ineklerde azalmaktadır. Süt verimine etkisi ise, RS sonrasında oluşan metritis ve ineklerin %55-65’inde görülen iştahsızlık ile ilişkilendirilmektedir. Tedavi gideri, hali hazırda düşen süt ve yavru verimi kaybı yanında işletme için bir başka kayıptır. Uygun veteriner hekim tedavisine rağmen mortalite (genellikle toksik metritise bağlı olarak) %4 olarak bildirilmiştir. Ekonomik önemi 2011 yılında Türkiye’nin farklı bölgelerinden üç şehirde süt sığırcılığı işletmelerinde BÜYÜKBAŞ Retensiyo sekundinarum yapılan bir araştırmaya göre, üç ildeki RS insidensi %5,6 olarak bulunmuştur. Bu orana göre inek başına RS kaynaklı ekonomik kayıp 515,7 TL olarak hesaplanmıştır (Tablo-1). Ekonomik kaybın 363,3 TL’si (%71,4) direkt, 147,4 TL’si (%28,6) indirekt kayıplar nedeniyle olmuştur. RS insidensi farklı araştırmalar sonucunda, Fransa’da %8,8 Hollanda’da %6,6 İngiltere’de %3-6 arası, Avusturalya’da ise %3,1 olarak bulunmuştur. Yine farklı araştırma verilerine göre RS’nin inek başına neden olduğu ekonomik kayıp, İngiltere’de iki farklı çalışmada 796 TL ve 824 TL, Hollanda’da 1260 TL olarak bildirilmiştir (Kayıplar ülke, bölge ve uygulanan tedaviye göre değişse de, araştırmalarda uygulanan hesaplama yönteminin (metodoloji) de farklı olduğu unutulmamalıdır). Korunma RS’nin önlenmesinde gebeliğin son 3-4 haftasının önemi büyüktür. Bu süre boyunca; immun sistemin güçlendirilmesine, negatif enerji dengesinin en aza indirilmesine, mineral madde alınımının düzenlenmesine, hayvan refahının arttırılmasına (stres yönetimi) dikkat edilmelidir. Ayrıca, düzenli aşılama (Brusellozis-IBR), güç doğuma karşı önlem, yem kalitesi (östrojenden zengin veya bozuk, küflü gıdaların verilmemesi), spermaların hastalık taşımamasına dikkat edilmesi RS’yi önlemek için alınacak diğer önlemlerdir. Mineral eksikliğine bağlı RS’yi engellemek için kuru dönemin sonlarında rasyona, selenyum (2-3 mg), E vitamini (70-3.000 IU), A vitamini (600mg/inek/gün) veya eşdeğeri Beta karoten, D3 vitamini, çinko ve krom katılması önemlidir. TEDAVİ YÖNTEMLERİ VE KARŞILAŞTIRMASI Retensiyo sekundinarumun bilinen 4 farklı tedavi yöntemi vardır. Elle müdahale ve arkasından antibiyoterapi, hormon tedavisi, kollajenaz solüsyonu tedavisi, Se ve Vitamin E desteği tedavi yöntemleridir. Elle müdahale ve antibiyoterapi En sık kullanılan tedavi yöntemidir. Elle kurtarmada karunkulalara zarar vermeden kotiledonlar bir bütün olarak ayrılıp uzaklaştırılmaya çalışılır. Çıkarma işlemi kotiledonlar karankulalara tutunma kenarlarından baş ve işaret parmağı ile yakalanıp düğmeyi ilikten çıkarır gibi soyma işlemi yapılabilir. Zarları ayırma kaudalden kraniale doğru yapılır. Elle müdahale esnasında ne kadar dikkatli olunursa olunsun yavru zarlarının tüm parçalarının uterustan İNFOVET 132-133 Şekil 1. İneklerde Plasentanın Fizyolojik Olarak Atılımı (J.C. Beagley et al. Physiology and Treatment of Retained Fetal Membranes in Cattle. J Vet Intern Med 2010; 24:261-268) Fötal Kortizol Artışı Progesteron’dan Östrojen Salınımına Geçiş Fötal MHC Moleküllerinin Gelişmesi / Tanınması Artmış Östrojen Oksitosin Reseptörleri Artışı Artmış PGF 2a Fötal MAO Gelişimi Maternal immun Cevap Serotonin Gelişimi Düşüşü Lökositler ve Sitokinler Myometrial Kontraksiyon Artışı Corpus Luteum’un Lizisi Relaxin Salınımı Progesteron Azalışı Kollajenaz Aktivitesinin Artışı Ayrılmış Plasentanın Atılması Fötal KotiledonMaternal Karunkul yüzeylerinin ayrılması Tablo 1. Retensiyo Sekundinarum kaynaklı kayıplar ve oranları Kayıp Kalemleri Kayıp Kalemleri Oranı 1. Direkt kayıplar 368.3 TL % 71.4 1.a. Tedavi masrafları 155.0 TL % 30.1 > İlaç masrafları 30.0 TL % 5.8 > Atık süt değeri 76.0 TL % 14.8 > Veteriner hekim ücreti 48.0 TL % 9.3 > İşçilik (fırsat maliyeti) 1.0 TL % 0.2 1. b. Net süt verim kaybı 213.3 TL % 41.3 > Süt kaybının finansal değeri 231.8 TL % 44.9 > Yem tasarrufu (süt veriminde düşme nedeniyle) -18.5 TL % -3.5 2. Endirekt kayıplar 147.4 TL % 28.6 1. BA’nın uzamasından kaynaklanan kayıplar 147.4 TL % 28.6 Toplam kayıp (1+2) 515.7 TL % 100.0 *Asgari ücret 600 TL olarak hesaplanmıştır. Türkiye’nin Farklı Bölgelerinden Seçilen İllerde Süt Sığırcılığı İşletmelerinde Retensiyo Sekundinarum İnsidensi ve Oluşturduğu Finansal Kayıplar. Erciyes Üniv. Vet. Fak. Derg. 9 (1) 1 - 6, 2012 BÜYÜKBAŞ Retensiyo sekundinarum temizlenemediği ve bu durumda vereceği zararın yavru zarlarının tamamının uterusta kalmasından farklı olmayacağı da ileri sürülmektedir. Postpartum metritis RS’nin en yaygın komplikasyonudur. Bu nedenle RS’li hayvanlarda hem tedavi edici hem de koruyucu amaçla antibiyotik kullanılmaktadır. Ancak bu uygulamaların bazen fertilite üzerine olumsuz etkileri vardır. Uterus içi uygulamaların uterusun savunma mekanizmalarına zarar verdiği ve bu tür uygulamalar sonrası fertilite oranının düştüğü bildirilmektedir. 20022009 yılları arasında 389 retensiyo sekundinarum vakası üzerinde yapılan bilimsel araştırmada sefalosporin ile tedavi edilen grupta döl verimine geri dönüş daha hızlı (105 gün) olarak tespit edilmiştir (Tablo 2). RS sonrasında oluşan metritis sonucu ateş görülen vakalarda sistematik antibiyotik ile birlikte lokal antibiyotik (intrauterin bolus) kullanımı ve sadece sistematik antibiyotik kullanımı arasında reprodüktif açıdan fark görülmemiştir. Elle müdahalenin olumlu yanları: En önemli faydası ahır hijyenidir. Elle kurtarılan yavru zarları kontrollü uzaklaştırılır, salgınlara karşı önlem alınmış olur. İneğin arkasından sarkan yavru zarının kötü görüntüsü ve pis kokusundan kurtulmuş olunur. Elle müdahalenin olumsuz yanları: Bolinder ve ark. (1988) elle müdahalenin buzağılama ve ilk fonksiyonel korpus luteum arasındaki süreyi 20 gün uzattığını tespit etmişlerdir. Ayrıca intrauterin patolojik bakteriler elle müdahale edilmiş ineklerin %100’ünde görülürken hiç bir tedavi uygulanmamış ineklerde bu oran %37’dir (Peters ve Laven, 1996). Sarkan plasentanın alınmasıyla potansiyel enfeksiyon kaynağının uzaklaştırılması, böylece endometritis ve diğer olumsuz etkileri ortadan kaldırılacağı düşünülmektedir. Ancak gerçekte sarkan plasentanın elle uzaklaştırılması endometriumda hasara ve uterin lökosit fagositozunun azalmasına yol açar. Bunlarda bakteriyel invazyona neden olur. Hormon tedavisi Sık kullanılan bir tedavi yoludur. Doğumdan sonraki 12-24 saat içinde kanda halen yoğun olan östrojen konsantrasyonundan dolayı etki gösteren oksitosin kullanılır. 24 saati geçen vakalarda vücutta östrojenik etki ortadan kalktığı için uygulanan oksitosin etkisizdir. Bu yüzden PGF2αenjeksiyonu ile atonik uterusun uyarılarak RS tedavi seçeneklerinin bütün kontraksiyonu ile yavru olumlu ve olumsuz zarlarının atılması sağyanları göz önünde lanır. Ancak uterin atoni bulundurulmalıdır. İNFOVET 134-135 Tablo 2. Retensiyo Sekundinarum vakalarında uygulanan farklı antibiyotik tedavilerinin buzağılama-gebelik aralığına etkileri Kullanılan Antibiyotik Buzağılama - Gebelik Aralığı (Gün) Sefaleksin sodyum 105 Dihidrostreptomisin sülfat + Prokain Penisilin kombinasyonu 121 Gentamisin sülfat 120 Aytekin Ö. Saha Şartlarında Tedavi Edilen Retensiyo Sekundinarum Vakalarının Fertilite Üzerine Etkileri. Dicle Üniv.Vet.Fak.Derg.2011:2 kaynaklı RS’nin insidensi düşüktür. Bostedt (1980) ve Bosu (1988) araştırmalarında RS görülen ineklere postpartum 10-12. günlerde GnRH uygulamasının buzağılama-gebelik aralığını kısalttığını bulmuşlardır. Hormon tedavisinin olumlu yanları: Elle uterus içi müdahaleye gerek duyulmaz. RS’un sonrası metritis insidensini düşürür. Gereksiz antibiyotik kullanımını önler. Hormon tedavisinin olumsuz yanları: Uterin atoni sebebiyle meydana gelen RS vakalarının oranı çok düşük olduğundan hormon tedavisinin başarı oranı düşüktür. Kollajenaz solüsyonu tedavisi Plasentanın atılımında kollajenlerin yıkımı önemli rol oynar. Kollajenaz enzimi solüsyonu infüzyonu, kotiledon - karunkul bağlantısının kopmasına yardımcı olur. Henüz yaygınlaşmamış bir tedavi yöntemidir. Mineral eksikliğine bağlı RS’yi engellemek için kuru dönemin sonlarında rasyona, selenyum, E vitamini, A vitamini, D3 vitamini, çinko ve krom katılması önemlidir. Şekil 1. İneklerde Plasentanın Fizyolojik Olarak cotyledon caruncle Kollajenaz Solüsyonu Hazırlanması; 1 Litre serum fizyolojik içine > 200.000 ünite bakteriyal kollajenaz, > 40 mg kalsiyum klorür > 40 mg sodyum bikarbonat çözdürülür. Uygulanışı; > Göbek kordonu vajina içine çekilir, Kelly forsepsi ile yakalanır, umbilikal artere enjeksiyon yapılır. > RS’un komplikasyonlarından birisi olduğu sezaryen operasyonlarında bu uygulama yavrunun alımının ardından umbilikal artere daha kolay ve hızlı şekilde uygulanabilir. > Bu tedavi buzağılamadan sonraki ilk 24-72 saat içerisinde uygulandığında %85 oranında yavru zarlarının atıldığı gözlenmiştir. Kollajenaz Solüsyonu Tedavisinin Olumlu Yanları: Uterus içine müdahale yapılmış olsa bile uterus içinde hasara yol açılmadığından uygun steril şartlarda uygulandığında metritis riski en aza inmektedir. Tedavi sonucu yavru zarlarının atılma oranı yüksektir. Yan etkisi azdır. Kollajenaz Solüsyonu Tedavisinin Olumsuz Yanları: Tedavinin uygulanabilmesi için tecrübeli uzman hekim gerekmektedir. Uygulama uzun sürmektedir. Pahalı bir yöntemdir (Clostridium histolycum bakterisinden elde edilen kollajenaz enzimlerinin fiyatı inek başına $40$50 (115TL - 144TL) arası değişmektedir). Selenyum ve Vitamin E desteği Sık görülen RS nedenlerinden birisi olan kuru dönem rasyonundaki Selenyum (Se) ve Vitamin E eksikliğine karşı uygulanan destek, koruma önlemi olarak kullanılmaktadır. Ancak İNFOVET 136-137 bazı araştırmalarda doğum sonrasında Se enjeksiyonu ve oral yolla vitamin E verilmesi RS insidensini azalttığı tespit edilmiştir. Sahada pratik kullanımı yoktur. placentome caruncles uterine duvar SONUÇ Sonuç olarak diyebiliriz ki, retensiyo sekundinarum, etiyolojisinde birçok farklı sebebi barındıran, süt sığırcılığında ciddi ekonomik kayıplara yol açan bir hastalıktır. İneklerin RS’a karşı korunması, tedavi edilmelerinden daha başarılı sonuçlar doğurmaktadır (Peters ve Laven, 1996). Uygun bir sürü yönetimi, RS’un önlenmesinde en iyi çözümdür. Tutulan fötal zarların elle kurtarılması halen dünyada en yaygın tedavi yöntemi olmakla birlikte komplikasyonların en sık geliştiği tedavi yöntemidir. En sık görülen komplikasyonu olan metritis tedavisinde, reprodüktif anlamda en başarılı yöntem sefalosporin grubu antibiyotiklerin parenteral yolla kullanımıdır. Hormon tedavisi ucuz, kolay uygulanabilir ve komplikasyon oranı düşük olmasına rağmen başarı oranı düşüktür. Kollajenaz solüsyonu tedavisi en başarılı sonuçları vermektedir. Uygulama güçlüğünün yanında fiyatının pahalı olması olumsuz görünen yanıdır. Ancak elle müdahale gibi yöntemlerin sonrasında ortaya çıkardığı metritis kaynaklı ekonomik kayıplarla karşılaştırınca daha mantıklı görünmektedir. Araştırmaların devam etmesiyle sahada daha fazla uygulama alanı bulacak bir yöntemdir. Hormon tedavisi, gereksiz antibiyotik kullanımını önlemeye yardımcı bir yöntemdir. Katıkıda bulunanlar Prof. Dr. M. Ragıp Kılıçarslan, Doç. Dr. Sinem Özlem Enginler, Veteriner Hekim Ahmet Toprak, Yağmur Şener placentome amnion chorioallantois Komplikasyonlardan birisi olan sezaryen operasyonlarında kollajenaz solusyonunun kullanılması önerilir. BÜYÜKBAŞ BUZAĞI İSHALİ Buzağı ishallerine farmakoekonomik yaklaşım Yenidoğan buzağı ishalleri, gerek sütçü gerekse etçi sığır sürülerinde karşılaşılan en büyük sorunlardan biridir. Görülme sıklığı %19,1 ve risk oranı %21,2 olarak bildirilmektedir. Buzağı hastalıkları; hastalığın tipi ve şiddetine bağlı olarak yem alımını değiştirir. Hastalık lezyonlarının etkileri, sonraki yaşamı ve üretkenliği olumsuz yönde etkiler. ABD’de sütten kesilmemiş buzağılarda, yenidoğan ölümlerinin %50’sinin nedeni buzağı ishalleridir. Ölümlerin %75’i ilk 1 aylık dönemde görülür. 24 saat - 1 hafta arasında görülen ölümlerin %75’i ishal kaynaklıdır. Genel olarak yenidoğan buzağı ishalleri etkileri açısından değerlendirildiğinde aşağıdaki parametrelerden bahsedilmektedir: 1. Erken dönem etkileri: > Tedavi giderleri > İşçi giderleri > Ölüm 2. Uzun dönem etkileri: > Hayatta kalma oranının azalması > Sütten kesme ağırlığının azalması > 1. laktasyondaki süt veriminin azalması > Kesim zamanının uzaması Bu konunun önemi irdelenirken, kolaylıkla gözlenebilen, erken dönem etkileri göze çarpmaktadır. Ölümlerden ileri gelen kayıpların yanında, azalan büyüme oranları, tedavi masrafları ve bakım için harcanan zaman ekonomik kayıplara neden olmaktadır. Yine de süt endüstrisinde buzağı kayıplarının yarattığı ekonomik etkiler iyi bilinmemektedir. Türkiye’de yıllık olarak en az %15 buzağı ölümü gerçekleştiği ifade edilmekte ve sadece ölümlerden kaynaklanan kayıp düşünüldüğünde, Türkiye için yıllık zararın 450 milyon € olduğu bildirilmektedir. Bu oranın 1/8 oranında düşürülmesi halinde bile hayvan ithalatına gerek kalmayacağı düşünülmektedir. Bunun yanında, yenido- AYNI YAŞTA OLAN HASTALIK GEÇİRMİŞ VE GEÇİRMEMİŞ HAYVANLARIN KARŞILAŞTIRILMASI İNFOVET 138-139 ğan buzağı ishalleri hayvan refahı konusunda problemlere ve çiftçiler açısından da sıkıntılara yol açmaktadır. Ancak buzağı ishallerinde, sonuçları ciddi ekonomik kayıplara neden olan ve gözden kaçan durumlar da mevcuttur. Bunlardan biri, buzağı ishallerinin takip eden dönemlerde buzağıların solunum sistemi problemlerine de zemin hazırlamasıdır. Hastalıkların sağlık ve performans üzerindeki uzun süreli etkileri değerlendirilememesi bir diğer problemi oluşturmaktadır. Hastalık geçirmiş olan buzağılarda büyüme, üreme fonksiyonu ve süt üretimi kalıcı olarak etkilenir. Buzağı hastalıkları; hastalığın tipi ve şiddetine bağlı olarak yem alımını etkiler. Hastalık lezyonlarının etkileri, sonraki yaşamı ve üretkenliği olumsuz yönde etkiler. Bütün bu etkiler değerlendirildiğinde, buzağı ölümleri, salgınla kıyaslandığında ekonomik hasarın küçük bir kısmını oluşturur. Örneklendirecek olursak; SAC (Scottish Agricultural College) tarafından yapılan araştırmada, 20 saha hekiminin farklı zamanlarda 212 ishal salgını vakasıyla karşı karşıya kalmasına bağlı olarak çıkan sonuç; kayıp buzağı başına (işgücü masrafları hariç) 44 Sterlin (yaklaşık 176 TL)’dir. Buna ek olarak, buzağılar kesim ağırlığına daha geç ulaşmış ve 1.laktasyonda daha düşük süt verimine sahip olmuşlardır. Sürü veteriner hekimi, yenidoğan buzağı ishallerini önleme ve tedavi etme konularında hayvan sahiplerine tavsiyelerde bulunacak, yönlendirecek en uygun kişidir. Bu nedenle, yetiştiriciler için bu konuda farkındalık yaratacak; oluşabilecek ekonomik kayıpların önüne geçilebilineceği hakkında aydınlatacak; neonatal buzağı ishallerinde ilk 1 aylık dönemde, Cryptosporidium, Rotavirus, Coronavirus ve E.coli’ye yönelik korumanın önemi ve bu etkenlerden Cryptosporidium’un %30-40 tek başına ishale neden olduğu hakkında yetiştiricileri bilgilendirecek kişiler veteriner hekimlerdir. Buzağı ishallerinin maliyeti, koruma için ayrılacak bütçeden çok daha yüksek olacaktır. Bu sebeple, gebe düve ve ineklerin kuru dönemde tek doz aşı ile Rotavirus, Coronavirus ve E.coli’ye karşı aşılanmaları önemlidir. Bu aşılama sayesinde uygun kolostrum yönetimi ile maternal antikorlar doğan yavrulara aktarılabilmektedir. Yenidoğan Buzağı ishalleriNe BAĞLI barsak mikrovilluslarındaki değişiklikLERİN MİKROSKOBİK GÖRÜNÜMÜ İyi yüzey alanı = İyi emilim Azalan yüzey alanı = İshal YÜKSEK YEMDEN YARARLANMA YEMDEN YARARLANAMAMA BUZAĞI İSHALLERİNDE PATOJENLERİN PREVELANSI İSHAL SALGINI MALİYETİ Hasta başına 176 TL (Doğumla ilgili maliyetler hariç) %5 %37 %28 40 80 120 160 200 Kayıp (TL) %30 Veteriner hekim maliyeti Rotavirus Ölüm Cryptosporudium Ana para Coronavirus Buzağı değeri E.coli K99 bir buzağının ilk 12 saatte vücut ağırlığının %10’u kadar (3 litresi ilk 6 saatte olmak üzere, toplamda en az 4 litre) iyi kaliteli kolostrum alması elzemdir. Bunun yanında yüksek oranda görülen bir başka etken Cryptosporidium’a karşı, doğumdan 24 saat sonra kullanılabilecek kriptosporidiyozise spesifik antiprotozoer ilaçlar ile koruma sağlanarak; ekonomik kayıplar önlenebilmektedir. Referanslar *Stott A W & Gunn. Scottish Agriculture Economics Review 1995; 8: 83-88. *Smith, 2012 *Santín ve ark., 2004 *Trotz-Williams ve ark., 2007 *Gulliksen ve ark., 2009 *Bartels ve ark., 2010 *Silverlås ve ark., 2010 *Pardon ve ark., 2013 * Meganck, V. Ve ark. (2015) *http://www.turkvet.biz/bilgi_dosyalar/arsiv/hsr_sigir_ enf_ishal.htm *Smith, B. P. (2009). Large Animal İnternal Medicine – Dördüncü Baskı Buzağı ölümlerinin Türkiye için yıllık zararının 450 milyon € olduğu bildirilmektedir. Ortadoğu ve Afrika ülkelerinde hayvan refahı kavramı Çiftlik hayvanlarının refahı, Avrupa Birliği gibi gelişmiş ülkelerin yanı sıra bazı gelişmekte olan ülkelerde de artan bir endişe konusu halini almıştır. WATT Global MedIa tarafından organize edilen “Broiler Meat Trade & Welfare: Focus Middle East/Africa” konulu seminerde BESD-BİR sponsorluğu altında Prof. Dr. Erol Şengör tarafından verilen “Animal Welfare Consideration Middle-East & Africa” isimli seminerin Türkçesini sizlerle paylaşıyoruz. Hayvan Refahı Nedir? Hayvan Refahı çoğu kez insanların hayvanların haklarını ifade etmek için kullandıkları bir terimdir. Aslında bu ikisi arasında önemli farklılıklar bulunmaktadır. A. Hayvan refahı teorisi, hayvanların hakları olduğunu kabul etmekle birlikte insanlık İNFOVET 140-141 yararı olması halinde bu hakların göz ardı edilebileceğini kabul eder. B. Hayvan hakları teorisi ise, hayvanların da insanlar gibi hakları olduğunu ileri sürerek, başkalarının menfaati uğruna bu haklardan vazgeçilemeyeceği tezini savunur. En basit anlatımıyla hayvan refahının genel kabul gören tanımı, insanların sorumlulukları altındaki hayvanlarına ihtimam göstermeleri ve onlara insanca muamele etmeleri anlamına gelmektedir. Hayvan refahı etik anlayışı Cilalı Refah standartlarına uygunluk, ticaret Taş Devri’nden bu yana anlaşmalarında gelişmekte olup insanları giderek önem sahip oldukları hayvanlara kazanmaktadır. Prof. Dr. Erol Şengör, bugüne kadar yaptığı çalışmalarla kanatlı sektörüne büyük destekler vermiştir. karşı kendi menfaatleri doğrultusunda ihtimam göstermeyi zorunlu kılan bir anlayıştır. İnsanlar eğer kendi hayvanlarına ihtimam gösterirlerse karşılığında hayvanlarının da kendilerine o oranda faydalı olacaklarını anlamışlardır. Bu durum, insanlarla kendi hayvanları arasında karşılıklı yapılmış bir nevi anlaşma gibidir. Günümüzün hayvanlarla çalışan iş dünyası hayvan refahı politikaları olarak aşağıda belirtilen maddelerin garanti edilmesini kabul etmektedir; > Taze içme suyu ve besleyici gıdanın her an için hazır bulunması > Gerekli olduğu anda en uygun veteriner sağlık hizmetlerinin bulunması > Hayvanların içinde yaşayacağı iyi ve koruyucu çevresel şartların sağlanması Genelde kabul gören temel iyi hayvan refahı gereksinimleri aşağıdaki beş hürriyet içine girmektedir: 1. Açlık ve susuzluktan ari olmak (sağlıklı bir hayat için suya ve gıdaya ulaşabilmek) 2. Rahatsızlıktan ari olmak (kendilerini korumak için uygun bir barınak ve istirahat yerine sahip olmak) 3. Ağrıdan, yaradan ve hastalıktan ari olmak (hastalıkların önlenmesi ve gerektiğinde iyi veteriner tedavilerin yapılabilir olması) 4. Normal davranışlarını gösterebilme imkânına sahip olmak (doğal davranışlarını gösterebilmek için yeterli yaşam alanı ve kendi türlerinden hayvanlarla arkadaşlık yapabilme imkânının sağlanması) 5. Korkudan ve sıkıntıdan ari olarak yaşam imkânına sahip olmak (ruhsal sıkıntılardan sakınılması için konforlu şartların ve muamelelerin sağlanması) Hayvan refahı, Avrupa ve diğer bazı ülkelerde ticari kanatlı üretiminde önemli bir konudur Çiftlik hayvanlarının refahı konusuna giderek artan bir ilgi vardır. Bazı ülkelerde bu ilgi sadece, özellikle Avrupa Birliği Ülkelerine kanatlı hayvan eti ihracatı yapabilme olanaklarının elde edilebilmesi amacıyla uygulanmaktadır. Hayvan refahı standartları için olan Hayvan refahı standartlarının gereksinimler sadece uygulanmasında en AB ile olan ticaretin önemli faktör insanların önünde değil, aynı gelir düzeyidir. İNFOVET 142-143 Hayvan Refahı çoğu kez insanların hayvanların haklarını ifade etmek için kullandıkları bir terimdir. Aslında bu ikisi arasında önemli farklılıklar bulunmaktadır. zamanda Avrupa standartlarını yakalamaya çalışan diğer bazı ülkelerle olan kanatlı ürünleri ticareti önünde de büyük engeller oluşturabilmektedir. AB standartlarına göre üretilmemiş ürünler için AB sınırında ithalat tarifeleri vasıtasıyla korumacı önlemler uygulanabilir. Kanatlı üretim sistemlerinde hayvan refahı konusuna Avrupa Birliği’nde, diğer pek çok bölgeye oranla daha fazla yasal önem verilmektedir. Buna ilaveten, politika yapıcılar, Avrupa Birliği tüketicilerinin gıda üreten hayvanların refahı konusuna olan ilgilerinin gittikçe daha fazla artmakta olduğunu iddia etmektedirler. Çiftlik hayvanlarının refahı, gelişmiş ülkelerin yanı sıra bazı gelişmekte olan ülkelerde de artan bir endişe konusudur. Hayvan refahı ile ilgili olarak artan bu kaygılar dünya çapında gıda üretimi için yetiştirilen hayvanlara karşı yapılan muameleler konusunda kamu bilincinin artmasına yardımcı olmuştur. Bu eğilim bilim dünyasını, politikacıları, sivil toplum örgütlerini, tüketicileri, hükümetlerarası organizasyonları, finans kurumlarını ve hayvansal ürün üreticilerini de kapsamaktadır. Tüketiciler açısından bakıldığında, broilerlerin yaşam kalitesi ve tükettikleri hayvansal ürünlerin güvenliği ve kalitesi konuları, broiler piliçlerin nasıl yetiştirildikleri, hangi şartlarda nakledildikleri ve nasıl kesime tabi tutuldukları konusunda yeni bir farkındalık gelişmesine yol açmıştır. Ayrıca, hayvan refahı standartlarına uygunluk, ticaret anlaşmaları ve ulusal yasalar ve politikalar geliştirilmesinde de giderek önem kazanmaktadır. Hayvan refahı uygulamaları daha önce bahsedilen beş özgürlüğü içermektedir. Tekrar hatırlatmak için, gıda üretmek amacıyla yetiştirilen hayvanlar için gerekli olan bu beş özgürlük; o hayvanların sağlık durumlarının iyi olmasını, herhangi bir hastalık ve ağrılarının olmamasını, iyi veteriner hekim hizmetine ulaşabiliyor olmasını, uygun ve iyi besleniyor olmasını, iyi ve barışçıl bir çevre içinde bulunuyor olmasını ve hiçbir stres altında olmaksızın doğasına özgü özel davranış biçimlerini sergileyebiliyor olmasını garanti edebilmelidir. Hayvan refahı kurallarına uyum sağlamakla hayvanların sağlığı iyileştirilebilir, verim yükseltilebilir ve uzun vadede üretim maliyeti düşürülebilir. Gelişmekte olan ülkelerin refah konusuna bakışı değişiyor Avrupa ve başka ülkelerdeki bazı üreticiler hayvan refahı standartlarını en düşük yasal seviyenin üzerinde sağlamakta ve ürünlerini genellikle yüksek kalite sınıf etiketi altında satmaktadırlar. Gelişmekte olan ülkelerdeki bazı üreticiler de hayvan refahı yasal standartlarının en düşük düzeyinin üzerinde standartlara ulaşmış bulunmaktadırlar. Gelişmekte olan ülkelerdeki bazı seçkin üretim zincirleri hayvan refahı konusunda Avrupa Birliği standartlarına zaten uymakta veya uyma potansiyeli taşımakta olup ürünlerini Avrupa Birliği üye ülkelerine ihraç edebilme iznini almış durumdadırlar. İnsanların gelir durumları, kültürel yapıları ve dinsel inançlarına göre değişmek üzere hayvan refahı standartlarında farklılıklar vardır. Hayvan refahı İNFOVET 144-145 standartlarının uygulanmasında en önemli faktör insanların gelir düzeyidir. Et tüketimi de gelir düzeyinin yükselmesine paralel olarak artış göstermektedir. Gelir düzeyi artıkça öncelikle hayvansal ürün tüketimi artmaktadır. Gelir düzeyindeki artış devam ettikçe tercih edilen etin kalite düzeyinde de ona paralel bir artış gözlenir. Broilerler için refah standartları Avrupa Komisyonu tarafından 2010 yılında yürürlüğe konulmuştur. Avrupa Birliği tüketicilerinin kaygı duydukları temel konu broilerlerin yerleşim sıklığı konusudur. Yürürlüğe konulan Hayvan refahı kuralları yeni yasa broilerlerin bu ülkelerde ciddi yerleşim sıklığı şekilde uygulanırsa konusunda metre kare üretim maliyetini kısa vadede artırabilir. başına 33 kg sınırını getirmiştir. Bu sınır, iyi havalandırma ve ısı kontrol sistemlerinin uygulanmasıyla 39 kg’a kadar yükseltilebilir. Ölüm oranının düşük olması şartıyla bu sınır 42 kg’a kadar artırılabilmektedir. Yasayla belirlenen diğer refah kriterleri, altlığın durumu, aydınlatmanın süre ve şiddeti ile besleme ve havalandırma gereksinimleridir. Şüphesiz ki refah standartları burada belirtilenlerle sınırlı değildir. Bacak bozuklukları, lezyon puantajı, asites ve solunum yolu problemleri de diğer refah standartları arasında bulunmaktadır. AB üyesi olsun veya olmasın bazı ülkeler bu standartlara benzer düzenlemeleri kabul etmeye başlamışlardır. Şüphesiz ki bu tür standartları henüz gündemine dahi almamış pek çok ülke de mevcuttur. Ekonomi, dini inanışlar VE MEVCUT SOSYO KÜLTÜREL DURUM, SÖZ KONUSU halkın hayvan refahı konusunda olumlu veya olumsuz yöndeki algılamaları üzerinde ana rolü üstlenmektedir. 33 kg Avrupa Komisyonu tarafından belirlenmiş broiler yerleşim sıklığı (m2 başına) Hayvan refahı algısı birçok sosyokültürel değişkenden etkilenir Hayvan refahı algılamaları ülkeden ülkeye, kişilerin zenginlik-fakirlik durumlarına, bölgenin kırsal veya kentsel yerleşim yerlerine göre değişiklikler göstermektedir. Ülkedeki vatandaşlar ve hükümetler her zaman için hayvan refahı konularının farkına varmamış da olabilirler. Hinduizm, Müslümanlık ve Yahudilik gibi dinsel ve kültürel görüşler de halkın hayvan refahı algılamalarında önemli rol oynamaktadır. Bu konudaki kaygılar özellikle hayvanlara yapılan muameleler ve onların nasıl kesilecekleri konularında yoğunlaşmaktadır. Hayvan refahı kapsamında belirlenen ana konular nakliye (yükleme, boşaltma, uzun mesafeli taşımalar ve nakliye araçlarının uygun olup olmaması) ve hayvanların usulüne uygun olmayan şekilde kesilmeleri konularıdır. FAO, hayvan refahı kavramını yerleştirmek için Ortadoğu ve Afrika bölgesinde ilgili gruplarla çalışmalar yapmaktadır. Bu konudaki eylem planının adı “Ortadoğu Bölgesel Hayvan Refahı Stratejisi (2014-2019)”dir. Diğer taraftan Wageningen Üniversitesi “Küresel Bir Perspektif İçinde Hayvan Refahı-2009” Bölge içinde ihracat potansiyeli olan ülkeler adlı bir araştırma Türkiye, Güney Afrika, düzenlemiştir. Bu Suudi Arabistan, araştırma için gerekli Ürdün ve İran’dır. İNFOVET 146-147 Hayvan refahı ile ilgili olarak artan kaygılar dünya çapında gıda üretimi için yetiştirilen hayvanlara karşı yapılan muameleler konusunda kamu bilincinin artmasına yol açmıştır. olan bilgiler Ortadoğu bölgesinde İran, Suudi Arabistan, Türkiye ve Birleşik Arap Emirlikleri’nden, Afrika kıtasında ise Mısır, Etiyopya, Kenya ve Güney Afrika’dan toplanmıştır. Bu araştırmaya göre yalnızca İsrail ve Türkiye, 2005 yılında Avrupa Birliği’ne ihracat yapabilen ülkeler olmuştur. Bölgedeki pek çok ülkede hayvan refahı kaygıları bir sorun teşkil etmemektedir. Ekonomi ve dini inanışlar, halkın hayvan refahı konusunda olumlu veya olumsuz yöndeki algılamaları üzerinde ana rolü üstlenmektedir. Bölgedeki hayvan refahı tutumu gelişmeye devam edecek Bütün bunlara rağmen hayvan refahı kavramı Ortadoğu ve Afrika bölgesinde önem kazanmaya devam edecektir. Ancak bu çaba bölge içinden gelen baskılardan ziyade dış baskılarla gerçekleşecektir. Bu durum özellikle bir yerel şirketin Avrupa Birliği’ne veya başka bir ülkeye ihracat yapmak istemesi halinde geçerli olacaktır. Bölge içindeki ülkeler genellikle küçük üreticilerdir. Bölge içinde ihracat potansiyeli olan ülkeler Türkiye, Güney Afrika, Suudi Arabistan, Ürdün ve İran’dır. İsrail yılda 500 bin tona yakın üretim yapmakla birlikte fert başı yaklaşık 70 kg piliç eti tükettiği için ancak geri kalan çok küçük miktardaki bir üretimi ihraç edebilir durumdadır. Son bir paragraf olarak; bölgede zengin ve fakir ülkeler yan yana yaşamaktadırlar. Zengin ülkelerin üretim kapasiteleri çeşitli nedenlerle çok yüksek değildir. İç tüketimleri için ithalat yaparak bir miktar da ihracat yapabilirler. Bundan dolayı hayvan refahı algısı da, onların zenginliklerine göre farklılıklar gösterebilir. Hayvan refahı kuralları bu ülkelerde ciddi şekilde uygulanırsa üretim maliyetini kısa vadede artırabilir. Yaşamlarını idame ettirmek için çok az paraları olan insanlara hayvansal protein olan gıda üretimi için hayvan refahı kurallarının uygulanması gerektiği anlatılabilir mi? Charles Köprüsü, Çek Cumhuriyeti’nin başkenti Prag’ın en önemli tarihi simgesi Çek Cumhuriyeti’ndeki kanatlı tüketimi ve üretimi, daha büyük üreticilerin, özellikle Polonya’nın, önemli derecede ithal limiti koymasıyla durağanlaştı. İthalattaki durgunluğun Çek kanatlı endüstrisine etkileri Çek cumhuriyeti İstatistik Ofisi’nin raporuna göre kanatlı et üretimi, 2014 yılında %0.8 gibi hafif bir atış kaydetti ve toplam karkas ağırlığı 149,410 metrik tona ulaştı. Amerika Birleşik Devletleri Tarım Bakanlığı’nın son raporunda belirtilen rakamlara göre, 2015 yılının üçüncü çeyreğindeki kanatlı et üretim bir önceki yılın aynı dönemine göre %0.6 arttı. Azalan kanatlı tüketimi Çek Cumhuriyeti’nde üretimdeki bu durgunluk, beyaz et tüketimindeki azalmayla İNFOVET 148-149 aşağı yukarı paralel gitmekte. Et fiyatlarındaki artışın ve toplumun medyanın etkisi ile sağlıklı bir yaşam istikrarı gösterme çabası et tüketimindeki düşüşün başlıca nedenleri arasında gösterilmekte. Kanatlı et tüketimi 1995 yılına kıyasla 2005 yılında iki katına çıkarak zirve yaptı. Çek Cumhuriyeti İstatistik Ofisi‘nin yayınladığı rapora göre, 2005 yılından beri kişi başı kanatlı eti tüketimi 25 kg civarında dalgalanırken, 2013 yılında bu rakam kişi başı 24.3 kg’a ulaşmıştır. Bununla birlikte, broyler etinin Çek cumhuriyeti İstatistik Ofisi’nin raporuna göre kanatlı et üretimi, 2014 yılında %0.8 gibi hafif bir atış kaydetti ve toplam karkas ağırlığı 149,410 metrik tona ulaştı. KANATLI ARAŞTIRMA Çek Cumhuriyeti’ndeki tavuk eti üretimi (ton) Kaynak: FAOSTAT 250.000 200.000 150.000 100.000 Salmonella kontrolü 50.000 0 2001 2003 2005 2007 2009 2011 2013 Çek Cumhuriyeti’ndeki tavuk eti tüketimi (kg başına) Kaynak: AVEC 250.000 200.000 150.000 100.000 50.000 2007 yılında, Çek Cumhuriyeti, kanatlı sürülerinin bulunduğu bölgelerde salmonellayı azaltmaya yönelik AB Genişletilmiş Kontrol Programı uyguladı. Uygulamadan sonra, hastalığa maruz kalan kanatlı sürü yüzdesi 10 katından daha fazla azalarak %1.4 oranını buldu. Bu program kapsamında 2013 yılında 186.700 milyon CZK (yaklaşık 7.333 milyon ABD $) ulaştı. 0 2001 2003 2005 2007 2009 2011 2013 yüzde birçok tüketici tarafından hindi veya sığır etleri gibi diğer etlere oranla nispeten uygun fiyatlı olması ve kolay bulunması nedeniyle, daha sağlıklı bir profil çizmesi, hızlı ve kolay hazırlanabilir olması nedeniyle son zamanlarda popülerlik kazanmıştır. dünya genelinde popüler olan Kanatlı hayvan ithalat/ İhracat pazarları Dünya genelinde ağırlıklı olarak Polanya, Brezilya ve Almanya’dan ithalatı yapılan broiler eti, 2014 yılında 87,553 metrik tona ulaştı. Bir önceki yılın aynı döneminde bu rakam 35,520 metrik tondu ve ağırlıklı olarak Slovakya ve Hollanda’ya ithalat yapıldı. 2015 İNFOVET 150-151 yılının Ocak ve Eylül ayları arasında Çek Cumhuriyeti’ndeki broyler kanatlı ithalatı ise 73,294 metrik tona, yine aynı ülkelere yapılan ihracat ise 24,842 metik tona ulaştı. Çoğunluklu olarak, belirtilen ülkelerin broyler eti tedarikçilerden temin edilen hindi etinin ithalatı ise 2014 yılında 14,330 metrik tona ulaştı ve geçtiğimiz yılın ilk üç çeyreğinde bu miktar 10,697 metrik tona düştü. Hindi eti ihracatının dünya genelinde başlıca olarak yapıldığı Avusturya’ya geçtiğimiz yılın ilk üç çeyreğinde gönderilen hindi eti ise, 1,992 metrik tonla ciddi düşüş yaşadı. 2014 yılında yine Avusturya başta olmak üzere hindi eti ihracatı, toplamda 2,916 metrik ton civarındaydı. 0.6 2015 yılında kanatlı et üretimi artışı Sempozyum boyunca düzenlenen 9 oturum ve 2 seminer Mehmet Akif Ersoy’dan Adil Şehzadebaşı’na kadar birçok meslek büyüğüne ithaf edildi. VetAnka ile öğrenciler geleceklerini planlıyor Sektörün en büyük öğrenci organizasyonu VetAnka, bu yıl da başarılı bir etkinliğine imza atarak 18 ayrı şehrin veteriner fakültelerinden toplamda 400 öğrenciyi sektörle buluşturdu. İNFOVET 152-153 Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi Öğrenci Topluluğu VetAnka tarafından; Türk Veteriner Hekimleri Birliği öncülüğünde ve Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi desteğiyle 9-12 Mart 2016 tarihleri arasında Ankara’da; Satı Baran Konferans Salonu’nda sektörün en büyük öğrenci organizasyonu 3. VetAnka Kariyer Günleri ve Sektörle Buluşma Sempozyumu’nun üçüncüsü düzenlendi. Önceki sempozyumlarda adından başarıyla söz ettiren VetAnka, bu yıl da düzenlenen öğrenci organizasyonları arasında zirvedeki yerini korudu. Sempozyum sektörün birçok değerli ve saygın isimlerinin katılımıyla gerçekleşti. “Bizim rakiplerimiz Viyana’da, Hannover’de, Urtrecht’te, Wisconsin’de!” VetAnka Öğrenci Topluluğu Başkanı Hüseyin Yılmaz yaptığı açılış konuşmasında, branşlaşmanın öneminden bahsederek ,”Henüz bu sıralarda iken ileride çalışacağımız alanı belirlemeli ve mesleki hayatımızda o alanın en iyileri arasında yer almalıyız. Aynı zamanda kendimizi gerek bilimsel alanda gerekse sosyal alanda da en iyi şekilde yetiştirmeliyiz” diye öğrenci arkadaşlarına hitap VetAnka ile geleceğin etti. Meslek içi rekabete de veteriner hekimleri dikkat çeken Yılmaz, ”Gesektörle bir araya rek öğrencilik döneminde gelme fırsatı yakaladı. KONU KANATLI TVHB Merkez Konseyi Başkanı Talat GözeT, bu tür sempozyumların adayların geleceklerini planlamada katkısı olacağına inandığını belirtti. Vimar&Vilsan Genel Müdürü Burhan Hacı, “Veteriner İlaç Sektöründe Kariyer Basamakları” isimli sunusu ile öğrencilere ilaç sektörünü anlattı. Garip Tavukçuluk Sorumlu Veteriner Hekimi Yusuf Uzun, broyler işletmelerinde veteriner hekim olmaktan bahsetti. EgeVet Genel Müdürü Tahir S. Yavuz “Sığırcılık Sektöründe Geleceğin Veteriner Hekimleri” başlığı ile bir sunum gerçekleştirdi. Veteriner Hekim Gaffar Aktoz, Türkiye’nin güneyinde klinisyen veteriner hekim olmak ile ilgili deneyimlerini aktardı. Atasancak Tarım Hayvansal Üretim ve Satış Müdürü İsmail İlker Kocaer, çiftlik hekimi olmak ile ilgili detaylı bilgiler verdi. Yum-Bir Genel Sekreteri Dr. Hüseyin Sungur, geleceğin veteriner hekimlerini yumurta sektörü hakkında bilgilendirdi. Genel Koordinatörümüz Barış Kolgu, “Biri Bize Farklı Bakıyor” başlıklı sunusuyla öğrencilere önemli yol haritaları çizdi. VetAnka Öğrenci Topluluğu Başkanı Hüseyin Yılmaz, kendilerinden desteklerini esirgemeyen herkese teşekkürlerini sundu. gerekse mezuniyet sonrası, üniversitelerarası asla etik olmayan rekabet içerisine girmek mesleki bir hatadır. Kişiler, hiçbir zaman birbirlerini rakip olarak görmemeli. Bizim rakiplerimiz Avusturya’da Viyana Üniversitesi’nde, Almanya’da Hannover Üniversitesi’nde, Hollanda da Utrecht Üniversitesi’nde. Amerika’da Wisconsin Üniversitesi’nde, Minnesota Üniversitesi’nde… Bizler buradaki meslektaşlarımızla bir rekabet içinde olmalıyız; bilimde ve fende hep onlardan bir adım önde ilerlemeliyiz” diye konuştu. Fakültenin en aktif topluluğu VetAnka Öğrenci Topluluğu Başkanı Hüseyin Yılmaz, yaptığı açılış konuşmasından sonra, sözü Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Oğuz Sarımehmetoğlu’na bıraktı. VetAnka’yı fakültenin en aktif öğrenci İNFOVET 154-155 topluluğu olarak adlandıran Sarımehmetoğlu, sözlerine şöyle devam etti: “2014 yılında kurulan Vetanka Öğrenci Topluluğu üçüncü yılında, toplamda üç defa “Kariyer Günleri ve Sektörle Buluşma Programı”, bir defa “Geçmişten Geleceğe Veteriner Hekimliği Konferansı”, iki defa “Arı Çalıştayı”, iki defa ise ayrı şehirlere kapsamlı teknik geziler düzenlemiş, mesleğimizle ilgili birçok kongre ve sempozyuma katılım göstermiştir. Fakültemizin en aktif öğrenci topluluğu olan VetAnka öğrenci topluluğuna ve değerli öğrencilerine bu özverili çabalarından ötürü tebrik ediyorum”. Geleceklerin planlanmasında önemli katkısı olacak Açılış konuşması yapan bir diğer önemli isim TVHB Merkez Konseyi Başkanı Talat Gözet idi. Gözet, VetAnka 2016 Kariyer Günleri ve Sempozyuma, çeşitli illerin veteriner hekim odaları yöneticileri, TVHB Merkez Konseyi Yönetimi, veteriner hekim dernekleri ve VİSAD Yönetim Kurulu üç gün boyunca katılım gösterdiler. Vimar&Vilsan Genel Müdürü Burhan Hacı, Elanco Kanatlı İş Birimi Kıdemli Müdürü Alper Keskiner, VİSAD Yönetim Kurulu Başkanı Burçak Zorlu, Boehringer Ingelheim Türkiye Ruminant Ürün ve Pazarlama Yöneticisi Ümit Cem Aksoy Sektörle Buluşma Sempozyumu’nun genç meslektaş adaylarının kendilerine hedefler koyarak geleceklerini planlamada önemli katkısı olacağına inandığını belirterek; veteriner hekimlik mesleğine, meslektaşlarımıza ve ülkemize yararlı olmasını diledi. Birçok farklı konuya değinildi Sempozyum dahilinde birçok değerli isim yararlı sunumlar gerçekleştirdi. “Sığırcılık Sektöründe Geleceğin Veteriner Hekimleri” ana başlığı ile Tahir S. Yavuz; “Türkiye’de Çiftlik Hekimi Olmak” ana başlığı ile İsmail İlker Kocaer; “Yumurta Üreticilerinin Veteriner Hekimlerden Beklentileri” konu başlığı ile Dr. Hüseyin Sungur; “İlaç Sektöründe ‘’Y’’ Kuşağı ve Pazarlama” konu başlığı ile Ümit Cem Aksoy; “Veteriner İlaç Sektöründe Kariyer Basamakları” konu başlığı ile Burhan Hacı, “Mezuniyet Öncesi ve Sonrası Kariyer Planlama Süreci ve Yol Haritası” konu başlığı ile Alper Keskiner gibi sektörün önemli isimleri öğrencilerle bir araya geldi. Ayrıca veteriner İNFOVET 156-157 hekim adaylarını ilgilendiren diğer konulardan “Veteriner Hekimlerin Mezuniyet Sonrası Oda ile İlişkileri”, “Veteriner Hekimliğinde Farkındalık”, “Sahada Etik Olmayan Uygulamaların Meslek Odalarına Yansıması” ve “Her İnsan İçin Önemli Bir Gereksinim Olan İnsan İlişkilerinde Etkileme Gücü” başlıkları ile seminerler düzenlendi. GELECEK PLANLARINA YÖNELİK SUNUMLAR “Veteriner Hekimliğinde Yurtdışı Olanakları”, “Büyükbaş Hayvancılık İşletmelerinde Kadın Veteriner Hekimlerinin Rolü ve Geleceği”, “Klinik Açmak: Gerekenler ve Zorluklar”, “Mezuniyet Sonrası TÜBİTAK Bursları”, “Yeni Açılan Veteriner Fakültelerinde Akademik Kariyer Olanakları”, “Mezuniyet Sonrası Hayvancılık Alanındaki Devlet Desteklemeleri”, “Veteriner Hekimler ve Türkiye Mama Sektörü Kariyer Planlaması” ana başlıklı sunumlar, öğrencilerin gelecek telaşlarını azaltmaya ve planlarını şekillendirmeye yönelikti. 3. VetAnka Kariyer Günleri ve Sektörle Buluşma Sempozyumu’na İnterhas ve Royal CanIn platin sponsor olarak; ZoetIs, HIpra, Elanco ve Vetaş ise gümüş sponsor olarak katkı sağladılar. KANATLI TAVUK IRKLARI Tavuklardaki ibik çeşitlerini ve her bir ibiğin niteliklerini bilmek, özel bir iklim ya da ortamda yetiştirilmesi en uygun olan tavuk ırkı konusunda isabetli kararlar vermenize yardımcı olabilir. Orijinal yazı: Andy Scheıder, Tavuklara Fısıldayan Adam dokuz farklı ibik tipi Tüm dünyada pek çok tavuk türü ve hepsinin farklı özellikleri var ve bu özellikler tavuk severlerin ırkları takip edebilmesine yardımcı olan özellikler. Bu özelliklere başvurarak tavuk ırklarını tanıma yöntemlerinden biri de, onların ibiklerini incelemek. Konumuzda dokuz ibik tipi yer alıyor: oldukça yaygın olan ve size tanıdık gelebilecek altı tip ve ardından daha nadir görülen ibik tipleri. İbik tipi tayini, tavuk ırklarını tanımlamada oldukça sık kullanılan bir yöntem. Balta ibik Balta ibik, en yaygın ve aynı zamanda pek çok insanın tavuk resmi yaparken hayalinde canlandırdığı ibik tipidir. Tavuğun başının üstünde düz bir hat şeklinde yüksek, düz bir ibik uzanır. Önden arkaya doğru uzanan beş-altı tarak vardır ve en yüksek tarak ortada yer alır. Bu ibik çoğunlukla dik durur ve sert görünümlüdür; ancak bazı ırklarda üst kısım devrilecek ya da bir yana doğru KANATLI TAVUK IRKLARI Gül ibiği olan diğer ırklar, Dominique, Redcap, Dorking, Nankin ve Sebright ırklarıdır. Silky ırkı tavuklarda sıklıkla ceviz ibiği bulunur. eğilecektir. Balta ibik üç kısma ayrılır: ön, orta ve ibiğin arka tarafındaki uzun kısım. Balta ibiğin önemli bir dezavantajı vardır: soğuk havalarda ibiğin tarakları donabilir ve hatta aşırı düşük sıcaklıklarda kopabilir. Soğuk iklimlerde yaşayan bazı tavuk yetiştiricileri, soğuk dönemlerde bunları izole etmek ve hasar görmesini önlemek için, ibiğin uçlarına uyguladıkları petrol jelatinini (vazelin) kullanır. Balta ibikli tavuk ırkları Rhode Island Red, Rhode Island White, Plymouth Rock, Delaware ve Sussex’dir. Çilek ibik Çilek ibik, başın üst kısmında yer alan çok alçak bir kümedir. Tahmin edebileceğiniz gibi, çileğin yüzeyine benzer bir görünüm kazandıran çukurlu bir doku ve sert pürüzlü bir yüzeyden oluşan şekli ve yapısı nedeniyle çilek ibik olarak adlandırılır. Çilek ibik tavuğun başının ön kısmına yakın bir yerde durur ve bir bölümü gagaya doğru iner. Çilek ibiğin bu şekilde yoğun olması nedeniyle, bu tip ibiği olan tavukların soğuk vurmasından etkilenmesi konusunda fazla bir endişeye gerek yoktur. Ancak bu ibiklerin tavuklara yeterince serinleme olanağı vermemesi nedeniyle, sıcak iklimlerde çilek ibikli ırklara özen gösterilmelidir. Çilek ibikli tavuk türleri Malezya ve Yokohoma ırklarıdır. İNFOVET 160-161 V şekilli ibik V şekilli ibikler, gaganın hemen üstünden başlayan ve yukarıya doğru yükselinceye kadar başın üzerinde uzanan boynuza benzer iki ayrı kısımdan oluştur ve koç boyunuzu ya da geyik boynuzuna büyük benzerlik gösterir. Nitekim V şeklindeki ibikler bazen boynuz ibik ya da geyik boynuzu ibik olarak da adlandırılır. Tıpkı balta ibikler ve düğün çiçeği ibikler gibi, V şekilli ibikleri olan tavukların da, soğuk kış aylarında soğuk vurmasından korunması gereklidir. Dolayısıyla bu tavuklar sıcak iklimlerde daha iyi gelişme eğilimi gösterir. V şekilli ibikleri olan tavukların bazen ibikleri boyunca uzanan tüyleri bulunur ve bu tüyler onlara çarpıcı ve etkileyici bir görüm kazandırır. V şekilli ibiği olan bazı tavuklar Houdan, Polonya, Sultan, Crevecoeur ve La Flèhce ırklarını içerir. Ceviz ibik Ceviz ibikler tek parça, yoğun ve orta olmak üzere farklı büyüklüktedir. Ceviz ibiğin görünümü, cevizin dış kabuğuna oldukça büyük benzerlik gösterir. Ceviz ibiğin kaynağını, gül ibikli ırklar ile bezelye ibikli ırkların Çilek ibiği olan tavukların soğuktan melezlenmesi oluşturur. etkilenmeleri Silky ırkı tavuklarda sıklıkla konusunda endişeye ceviz ibiği bulunur. gerek yoktur. Gül ibik Gül ibik tek parça ve düzdür. Boru şeklinde, geniş ve etlidir; gaganın üstünden başlar, başın arka kısmına kadar ulaşır ve giderek incelen sivri bir uçla son bulur. İbiğin ön kısmı küçük yumrular ya da tümseklerle kaplıdır. Bu kadar yoğun olması nedeniyle, gül ibiğin soğuk vurmasından etkilenme olasılığı çok daha düşüktür ve dolayısıyla gül ibikli tavuklar soğuk iklimler için daha uygundur. Gül ibik pek çok tavuk ırkında görülür ve ibiğin asıl şekli çeşitli ırklarda değişiklik gösterir. Örneğin Hamburg ırkı tavuklarda ibik kıvrılırken, Leghorn tavuklarda neredeyse düz olabilir. Wyandotte ırkında baş çevresini izler. Düğün çiçeği ibikli Sicilian Buttercup’ın ibiklerinin zarar görmesini önlemek için yardıma ihtiyacı vardır ÖZGÜN İBİK ŞEKİLLERİ Belirttiğimiz yaygın ibik tiplerine ek olarak, çok daha nadir ve sıra dışı olan birkaç ibik tipi de vardır. Karanfil ibik Karanfil ibiğe verilen bir başka isim de kral ibiğidir. Görünüşü çok ilgi çekici olan bu ibik balta ibiğe benzerlik gösterir ve arka kısımda birkaç ek lobu vardır. Karanfil ibiğe, yalnızca Kuzey Amerika’da seyrek görülen nadir bir kanatlı olan İspanya kökenli Penedesenca ırkı tavukta rastlanır. Yastık ibik Yastık ibikler, alçak olmaları ve başın üzerinde yoğun bir blok oluşturmaları dolayısıyla çilek ibiklere benzerdir. Ancak tümse dokulu olan çilek ibiğin aksine, yastık ibik son derece düzdür. Yastık ibikte çukurlar ya da tümsekler yoktur. Yastık ibik yuvarlak ve çok küçüktür; gaganın üst kısmından başlar ve başın orta kısmına kadar uzanır. Yastık Ceviz ibiğin kaynağını, gül ibikli ırklar ile bezelye ibikli ırkların melezlenmesi oluşturur. Silky ırkı tavuklarda sıklıkla ceviz ibiği bulunmaktadır. İNFOVET 162-163 Bezelye ibik ibikli tavuklar soğuk hava koşullarını tolere edebilir ve soğuk vurması endişe oluşturmaz; ancak yoğun ve küçük olan ibikleri nedeniyle bu tavuklar sıcak çarpmasına karşı duyarlıdır ve yüksek sıcaklık tehlikesi olan bölgelerde yetiştirilmemelidir. Chantecler ırkının yastık ibiği vardır. Kanada’da yetiştirilmiştir ve soğuk havayı son derece iyi tolere eder. Düğün çiçeği ibik Düğün çiçeği ibik, tavuğun başının üst kısmında duran bir taç görünümündedir ve son derece etli bir görünümü vardır. Düğün çiçeği ibiğin de balta ibik gibi aynı tipte tarakları vardır; ancak bu taraklar düz bir çizgi oluşturmak yerine daire şeklinde sıralanır. Balta ibikli tavuklarda olduğu gibi, düğün çiçeği ibikli ırkların da, soğuk hava koşullarında soğuk vurmasını ve ibiklerinin zarar görmesini önlemek için yardıma ihtiyacı vardır. İbiklerinin geniş yapısı nedeniyle, düğün çiçeği ibikli ırkları için sıcak iklimler daha uygundur. Düğün çiçeği ibikli tavukların bir örneği, Sicilya’da yetiştirilen Sicilian Buttercup ırkıdır. Bu ırk son derece nadirdir. İbiklerin bu şekilde büyük çeşitlilik göstermesi, yetiştirmek istedikleri kanatlıyı seçerken, tavuk yetiştiricilerine pek çok seçenek sağlar. Tavuklardaki ibik çeşitlerini ve her bir ibiğin niteliklerini bilmek, özel bir iklim ya da ortamda yetiştirilmesi en uygun olan tavuk ırkı konusunda isabetli kararlar vermenize yardımcı olabilir. Tüm bu ibiklerin güzelliği ve çekiciliği, tavuk yetiştirmeyi daha da zevkli hale getirir. Bezelye ibik, tavuğun başının üst kısmında yer alan alçak bir kümedir. Gaganın üst kısmından başın üst kısmına uzanan birbirine yakın üç yükselti sırasından oluşur. Bezelye ibik, ortadaki sıranın diğer iki sıradan ancak biraz daha yüksek olması nedeniyle, bir araya toplanmış üç bezelye sırasına büyük benzerlik gösterir. Bu ibiklerin soğuk vurmasına karşı dirençli olması, ancak sıcak ve nemli yaz aylarında yarar sağlamayabilmesi nedeniyle, bezelye ibiği olan bir tavuk soğuk ortam için daha uygun olabilir. Bezelye ibiği olan tavuklar Cornish, Buckeye, Brahma, Sumatra ve Ameraucana ırklarını içerir.