bozkır yelkencileri - Ankara Yelken Kulübü

Transkript

bozkır yelkencileri - Ankara Yelken Kulübü
BOZKIR YELKENCİLERİ
NİSAN 2014, YIl:4, SAYI: 14
AYK
BOZKIR YELKENCİLERİ
Ankara Yelken Kulübü
Üyeleri için haberleşme forumudur.
Üç ayda bir elektronik ortamda
yayınlanır. Para ile satılmaz.
Sahibi
Ankara Yelken Kulübü adına
Adnan Özaslan
Tanıtım, Reklam, Sponsorluk Kurulu
Sermurat KÜÇÜKGÜL (Başkan)
Tanju AKTUĞ
Hadi ATALAY
Miray BAKIR
Himmet BİROL
Cenk CENKÇİ
Mehmet ÖZÇETİN
Murat ÖZDEN
Seçgün ÖZTÜRK
Yeşim TURAN GÜREL
Zafer TÜRKYILMAZ
Ali YETKİN
Bülten Komisyonu
Editör:
Tanju AKtuğ
Üyeler:
Miray Bakır
Nesrin Özaslan
Ercan Çelik
Veysel Mete Elçi
“Yazılar yazarların görüşlerini yansıtır. Yazılardaki görüşler Ankara Yelken Kulübünü bağlamaz”
İçindekiler
Ankara Yelken’den
Kulübümüzden haberler.
Ercan Çelik, Tanju Aktuğ
Kış Kampı ve Yalıkavak Yarıyıl Kupası
Ankara Yelken Kulübü genç sporcuları kış sezonunu değerlendirdiler
Şebnem Ataçocuğu
Karayiplerde Bir Hafta Yelken Tatili…
Kış sezonunun gözde yelken diyarı Karayip adalarında bir Ankaralı
yelkenci vardı. Kulübümüz üyesi Mete Elçi bu sıra dışı deneyimini bizler
ile paylaşıyor.
Mete Elçi
Volvo Okyanus Yarışı Dünya çevresinde 40 000 deniz mili süren bu büyük mücadeleyi
tanıyoruz.
Tanju Aktuğ
Şirket-i Hayriye
İstanbul’un toplu deniz ulaşımının öyküsünde önemli bir temel taşını
tanıyoruz.
Canerhan Tipi
Balık Takvimi
Hangi balık, ne zaman yenmeli? Bu rehberi yanınızdan ayıramayacaksınız.
Mete Elçi
Geçmişten Günümüze Seyir Aletleri
El iskandili
Derinlik ve dip konusunda bilgi veren basit, ama yararlı aracı tanıyoruz..
Şems Aktuğ
Deniz Filmleri
Dünyanın Uzak Ucu - Master and Commander: The Far Side of the
World (2003)
“Rüzgarın kanatlarına binmiş, deniz ve dalga sesi severlerin izlemesi
gereken bir film”
Suat Tülek
Bulmaca
Volvo Okyanus Yarışı bilgilerimizi sınayalım.
Tanju Aktuğ
Yelken Yarışçılığının Temelleri
Belgenin dördüncü bölümü sürüyor – Yelkeni düzleştirme
Çeviren: Canberk Çelik
Yaymak mı, Toplamak mı?
Turizme açılması düşünülen yeni sahiller ve turizm politikası üzerine.
Tanju Aktuğ
"Kapak ve editörden sayfası fotoğrafları: Rick Tomlinson/Team SCA /
Volvo Ocean Race"
2/3
4/5
6/7/8
9/10/11/12
13/14/15/16
17/18
19/20
21/22/23
24/25
26/27/28
29
Editörden
Dolu bir sayı ile karşınızdan olmaktan mutluyuz.
İstanbul şehir hatları vapurlarının tarihi ile ilgili
sunumunu bizlerle paylaştığı için Sayın Canerhan
Tipi’ye teşekkür ediyoruz. Şirket-i Hayriye yazısını
büyük bir ilgi ile okuyacağınızı umuyoruz. Mete
Elçi bu kez röportajları yerine ilginç yelken tatili
ile sizlere sesleniyor. Karayip adalarında geçirdiği
yelken macerası hepimizin ilgisini çekecek mutlaka.
Bu sayıdan başlayarak Dünya yelken yarışçılığının
en önemli taşlarından birisi olan Volvo Okyanus
Yarışı ile ilgili bir dizi yazı yayınlayacağız. Böylece
yarışın başladığı Ekim ayına dek sizlere yarışı çeşitli
yönleri ile tanıtmayı ve internet ortamında yarışı
daha rahat izlemenizi sağlamayı planlıyoruz. Hatta
internet aracılığı ile kendi teknenizi yarıştırma
olanağı bile bulabileceğiniz bu yarışın, neden bu
denli ilgi çektiğini birlikte göreceğiz. Yarış ile ilgili
yazılarda kullanacağımız fotoğrafları, bu sayıda
kapakta ve bu sayfada kullandığımız fotoğrafları
yayınlama olanağını bize tanıyan Volvo Ocean
Race şirketine teşekkür ederiz.
Bültenimizin tanıdık köşeleri de karşınızda olmaya
devam ediyor. Kulübümüzden haberler, genç
sporcularımızın kış kampları ve yarışları, deniz
filmleri, antik seyir araçları, yelken yarışçılığının
temelleri, bulmacamız tanıdık dostlar olarak yine
sizleri ziyaret ediyorlar.
Bazı okuyucularımız Yelken Yarışçılığının Temelleri
dizimizin tümünü bir arada görmek istiyorlar.
Bu haklı isteğe hemen yanıt veremediğimiz için
üzgünüz. Ancak serinin bültende seri yayını bitince,
hepsini bir araya getirip, gerekli redaksiyonu da
yaparak yayınlayacağımızı söylemekle yetinelim.
Bir sonraki sayıda buluşmak üzere hoşça kalın.
Tanju Aktuğ
1
Ankara Yelken’den
Centerboard Yarışları
Kulübümüz sporcuları 30 Ocak - 3 Şubat tarihlerinde Kış Kampı için Bodrum Yalıkavak’taydılar.
Kampın ardından Türkiye Yelken Federasyonu’nun Yarı Yıl Kupası yarışlarına katıldılar. Kamp
ve yarışlar ile ilgili geniş bilgiyi ve resimleri antrenörümüz Şebnem Ataçocuğu’nun yazısında
okuyabilirsiniz.
Yat Yarışları
Kulübümüz sporcuları Bodrum, Çeşme ve Marmaris’de gerçekleştirilen kış trofelerinde kulüp
bayrağımızı dalgalandırmaya devam ediyorlar. Trofelerin sona yaklaştığı şu günlerde ince
hesaplar ile trofe dereceleri için yelkenler trim ediliyor. Gelecek sayıda trofelerin tamamlanması
ile genel sonuçları yayınlayabileceğiz.
Yeni Üyelerimiz
Kulübümüze üye olarak spor, deniz ve yelken tutkumuzu hep birlikte paylaşarak arttırmaya karar
veren dostlarımıza “hoş geldiniz” diyoruz.
İSFENDİYAR ÖZGÜR AKÇAM
GÖKHAN HAYTA
DAVUTHAN SERDAR ŞENER
NUSRET ANAFARTA
ZAFER AYKAÇNEJAT BORA SAYAN
ŞAKİR ESAT OĞANBİLENSONGÜL VAROL
CAFER SARIALTINLÜTFİ ÖZBİLEN
SADULLAH BASMACIŞEFİK EVREN ERDENER
HAKAN ULUBAYESİN ŞENER
İBRAHİM LEVENT BÜLBÜLSİNAN YALÇIN
HAKAN ÇETİN KURALVİLDAN BİLER
MUSTAFA ENDER BALCI
ADNAN ÖZTÜRK
MEHMET ALİ ERDALKENAN TÜRKKAN
CEYHAN ASİLBERK ERYAPRAK
HASAN ÖZAKINCISEZEN YÜCE
HASAN AYTEKİNBARIŞ YANIK
MEHMET CEM IŞIL
FATMA GÜL AKSOY
BÜLENT KARAİSMAİL HALUK ŞAHİN
ELVAN SUNGURREFİK EMRE İLKİN
NECATİ İLGÜNHALUK AYDIN
BÜLENT ÖZERLEVİN FİGEN OKUMUŞ
VEFİKA YALÇINTAMER KARAOĞLU
BURAK ÖZDÖVERŞABAN LEVENT GEMİCİ
2
Sohbet Toplantıları
Hakan Hamiş’i dinledik
Sıra dışı okyanus geçişi ve ülkeye dönüş yolculuğu ile internet yelken listelerinde büyük ilgi
toplayan, Ankaralı bir yelkenci olan Sayın Hakan Hamiş’i dinledik. Öncelikle Hamiş’in bir mahlas
olduğunu, gerçek soyadının İloğlu olduğunu öğrendik, ancak büyük çoğunluk kendisini
Hamiş olarak tanıdığı için başlıkta yine de “Hakan Hamiş” kullanıldı. Deniz, yelken tutkusunu
Ankara’dan okyanusa taşımasını, Karayiplerde tekne alışını ve okyanusu yeniden aşıp, ülkeye
dönüşünü kendine özgü anlatımı ile bizlerle paylaştı. Deniz, yelken kadar salsa merakı olduğunu
ve teknesinin adının da oradan geldiğini öğrendik. Hep birlikte salsa yapamadık ama “Salsa”
görüntülerini zevkle izledik.
Amatör Denizcilik Seminerleri
Kulübümüzde iki grupta 42 meraklı dostumuz amatör denizcilik seminerlerine katılarak, engin
maviliklerde daha bilinçle seyretmeye adım attılar.
Deniz Uygulamaları
Kulübümüz deneyimli kaptanları eşliğinde deniz uygulamaları sürdürüldü. 3 gün süren uygulama
seyirlerinde yeni başlayan yelkenciler ve daha fazla deneyim kazanmak isteyenler denize çıktılar.
Bu uygulamaların daha yararlı olması, bazen deneyimli kaptan bulmada yaşanan sıkıntılar nedeni
ile ilk kez sınırlı deneyimlerini geliştirmek ve gelecek uygulamalarda sorumluluk alabilmelerini
sağlamak üzere dileyen üyelerimiz ile özel bir uygulama da gerçekleştirildi.
3
Kış Kampı ve Yalıkavak Yarıyıl Kupası
Kulübümüz sporcuları bu yıl kış kampını
30 Ocak - 3 Şubat tarihleri arasında
Bodrum, Yalıkavak’ta yaptılar. 12 sporcu ile
gerçekleştirilen kampta sporcularımız deniz
deneyimlerini arttırmanın yanı sıra, yelken
yarışçılığı ile ilgili yeni bilgiler kazandılar.
Kamp aynı zamanda genç sporcularımızın
Yarıyıl Kupası Yarışları’na hazırlık süreçlerini de
oluşturdu.
İŞBİR Yatak’ın Ankara Yelken Kulübü’ne
sponsor olması gerek kamp çalışmalarında,
gerekse kamp sonrası katıldığımız yarışlarda
büyük yarar sağladı. Sporcularımız Yalıkavak’ta idareci İskender BATUR ve antrenör Şebnem
ATAÇOCUĞU yönetiminde 04-08 Şubat 2014 tarihleri arasında yapılan Yarıyıl Kupası yarışlarına
katıldılar. Yarıyıl Kupası’nda kulübümüzü 9 sporcumuz temsil etti.
4 gün süren mücadelede ayrıntıları aşağıda görebileceğiniz gibi çeşitli sınıflarda toplam 28 yarış
gerçekleştirildi.
OPTİMİST JUNIOR Sınıfında 7 yarış yapıldı.
OPTİMİST Sınıfında yapılan 6 eleme yarışından sonra
sporcularımız “GÜMÜŞ” grupta yer alıp, 3 final yarışı
yaptılar.
LASER 4.7 Sınıfında yapılan 3 eleme yarışından sonra
sporcularımız “GÜMÜŞ” grupta yer alıp, 3 final yarışı
yaptılar.
LASER RADIAL Sınıfında 6 yarış yapıldı.
Ankara Yelken Kulübü olarak yelken dünyasına yeni sporcular kazandırmanın gururu içerisindeyiz.
Kulübümüz sporcularının uzun eğitim çalışmalarının ardından ilk kez oldukça yetkin beceriler ile
katıldıkları bu yarış onlar için çok önemli bir deneyim oldu.
Genel olarak elverişsiz hava koşullarının hakim olduğu yarış süreci
sonucunda Türkiye Yelken Federasyonu’ndan ödül alma hakkına
sahip olamadılarsa da, umut vaat eden iyi bir rank sıralamasına
girmeyi başardılar. İnanıyoruz ki gelecek yarışlarda sıralama daha
üst sıralarda yer alacaklar.
İŞBİR Yatak’a verdiği destekten dolayı, Ankara Yelken Kulübü olarak
teşekkür borçluyuz.
Katılımcı sporcularımızın yarış sonucu elde ettikleri dereceler
aşağıda verilmiştir.
OPTİMİST JUNİOR:
Ahmet Cahit ÖZAKINCI - 37’inci sırada
Duru Yağmur MANTAR - 49’uncu sırada yarışı tamamladılar.
4
Şebnem Ataçocuğu
5
OPTİMİST:
Boran SEÇKİN
Onur TOPÇUOĞULLARI
Volga SAÇIK
- 61’inci sırada
- 68’inci sırada
- 69’uncu sırada yarışı tamamladılar.
LASER 4.7:
Canberk ÇELİK
Barış ÜRÜN
Barkın NİRAN
- 28’inci sırada
- 30’uncu sırada
- 31’inci sırada yarışı tamamladılar.
LASER RADİAL:
Bengü GÜRKAN
- 29’uncu sırada yarışı tamamladı.
Karayiplerde Bir Hafta Yelken Tatili…
Yelken yapmaya başladığım 2009 yılından bugüne kadar iki kez kendime “ben deli miyim” diye
sordum: Birincisi havanın 40 knotlarda estiği, sağanaklarda 50 knotlara çıktığı, dolu yağışından
göz gözü görmez koşullarda yarıştığımız BAYK Kış Trofesi 2013 1. ayak yarışındaydı. Normal
şartlarda kafamı bile dışarıya çıkarmayacağım bir havada yarışmak delilik değil de neydi? Diğerini
ise rüzgarın kafadan 30 – 35 knot estiği, kaba dalgalı bir denizde, sürekli yağmur altında, gece
4 saat dümen tuttuktan sonra, her yerim sırılsıklam ve kaskatı kesilmişken sormuştum kendime,
“45 yaşında gecenin bu saatinde burada işin ne, delilik bu”! Bana üçüncü kez bu soruyu St. John
Adası’nda karşılaştığım birisi sordu: “Taa Türkiye’den buraya sadece 1 hafta yelken yapmaya mı
geldin, sen deli misin?”!
Yelken yapmak gerçekten böylesine büyülü ve delice bir şey. Bu büyüye ve deliliğe kapılan
insanlar da bir yerlerde birbirlerini buluyorlar. Karayiplerde yelken yapmaya gitmeye de,
denizlere kaçmayı seven Erkut’la (Prof. Dr. Erkut Attar, İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın
Doğum A.B.D.) katıldığımız bir kongre sırasında karar verdik. ABD’de yaşayan bir doktor arkadaşı
(Prof. Dr. Fred Howard) yeni emekli olmuş, bir yelkenli almış ve Erkut’a yanına birini al, gel birlikte
Virgin Adalarında yelken yapalım demiş. Erkut, benim yelkene düşkünlüğümü biliyor, bana var
mısın, gidelim mi diye sorduğunda ben hemen uçak biletlerini araştırmaya başladım!
Planımız Amerikan ve İngiliz Virgin Adalarında bir
hafta yelken yapmaktı. ABD vizemiz olduğu için
sorun yok, ancak İngiliz Virgin Adaları için özel vize
almak gerekiyor. Bu vizeyi almak için de İngiliz Virgin
Adaları temsilciliği olan bir ülkeye pasaportların
gitmesi gerekiyor, yani en az birkaç ay gerekli.
Buna vakit olmadığı için sadece Amerikan Virgin
Adalarında seyir yapmaya karar verdik.
Karayiplerde yaz mevsimi kasırgalar dönemine
denk geliyor. Bu nedenle yazın tekneler güvenli,
korunaklı yerlere çekiliyor ya da bağlanıyor
ve yazın seyre çıkılmıyor. Yelken açısından en
uygun aylar Aralık – Mart dönemi. Biz de Erkut’la
uzun bir yolculuktan ve New York’ta bir gece
kaldıktan sonra 1 Mart öğle vakti Amerikan Virgin
Adalarının Başkenti olan Charlatte Amelie’ye, St.
Thomas Adası’na vardık. Küçük ama çok hareketli,
adaların havasına uygun, hemen her tarafı açık bir
havaalanına indik. Virgin Adalarında havaalanı sadece
St. Thomas’ta var. Valizlerimizi alıp çıkarken St. Thomas Adası
shot bardaklarında ikram edilen buz gibi Rom çok iyi geldi
6
Teknemiz Red Hook Koyu’nda. 2012 yapımı 42 feet
bir Jeanneau Sun Odyssey. İsmi “Dolce Far Niente”. İlk
gece St. Thomas’ta kalacağız. Bulunduğumuz tarihlerde
hava sıcaklığı gündüzleri 25 – 28°C, geceleri ise 20°C
civarlarında. Adada ulaşım ya kasası açık minibüsümsü
araçlarla, ya da taksiyle sağlanıyor. Trafik soldan işliyor,
ancak araçlar ABD’den geldiği için direksiyonlar solda!
St. Thomas Adası, mücevhercileri ile ünlü. Elmas,
pırlanta, yakut başta olmak üzere değerli taş ve saatler
vergisiz satışa sunulduğu için uygun fiyatlı ve ABD’nin
Red Hook Marina
aksine burada pazarlık yaparak oldukça iyi indirimler
almak mümkün. Dükkanlar ve mağazalar akşamüzeri
saat 5.00 civarında kapanıyorlar. Akşam yemeğini
adanın merkezinde bulunan “Water Fall” isimli ünlü
bir restoranda yiyoruz: Balık, şarap ve bol sohbet.
Sanırım adalarda ucuz olan tek şey mücevherat!
Yemekler ve diğer pek çok şey oldukça pahalı! Adanın
çoğunluğunu oluşturan Afrika kökenliler, kölelikten 19.
yüzyıl sonlarında kurtulmuş olmalarına rağmen, hala
oldukça yoksullar, adanın içlerinde ya da tek tip, bitişik
nizam küçücük evlerde yaşıyorlar. Kendi mekanlarını
oluşturmuşlar, açık havada barbekü ve içki. Ancak Marinada rom yanına atıştırmalık…
özellikle geceleri beyazlar için çok güvenli olmadığı uyarısı
nedeniyle yanlarına gidemiyoruz.
Sabah saat 06.30’da ayaktayız. Yoğurt, çay ve elmadan oluşan
hafif bir kahvaltıdan sonra St. John Adasına yelken açıyoruz.
Karayiplerde rüzgar yılın yüzde 96’sında doğu – kuzeydoğu
yönünden esiyor. Demirli bulunduğumuz Red Hook Koyu’ndan
tam doğumuzda bulunan St. John Adası’na yaklaşık 4 deniz
mili yolumuz var. 10 – 15 knot arası esen rüzgarımızla pupa –
geniş apaz seyirle St. John Adası’na ulaşıyoruz. Denizin rengi
enfes, Karayip Mavisi diyorlar. Dalgalar kaba, oldukça yüksek, ama aralıkları çok uzun. Cruz Koyu,
adalar arasında sefer yapan feribot, gemi ve büyük teknelerin giriş yaptığı büyük bir koy. Biz
adanın kuzeyine doğru koy koy çıkıyoruz: Salomon, Caneel, Turtle, Hawksnest, Denis, Trunk,
Peter, Cinnamon, Maho, Francis, Leinster… Artık demirleme zamanı. Uygun yeri bulduktan
sonra demiri döşüyoruz. Artık kendimizi okyanusun sularına bırakma zamanı. Uzun bir yüzme
molasından sonra cin tonik zamanı! Akşam yemekte mangalda et, salata ve şarap var. Gitar,
sohbet, biraz rom derken uyku ağır basıyor…
Buralarda koltuk alma alışkanlığı yok. Güvenli mesafede demir atarak alargada kalınıyor. Koylar
genellikle solugana ya da doğrudan dalgaya açık. Üstelik Amerikalı denizciler dalga ya da soluganı
çok da umursamıyorlar. Ancak güvenlik konusunda aşırı hassaslar. Seyir sırasında kokpitten /
havuzluktan ayrılamıyorsun. Mutlaka kaymaz ayakkabı giyiliyor. Gidilecek yer önceden çalışılıyor,
resif/mercan alanları, sığlıklara göre seyir rotası belirleniyor.
St. John Adası’nın yüzde 62’si doğal koruma alanı. Teknelerin en çok etrafını dolaştıkları, hemen
tüm koylarına girdikleri ve doğal park alanlarında uzun yürüyüşler yaptıkları, şnorkel ve dalış için
çok uygun yerleri olan bir ada burası. Yine sabah 6: 30’da kalıyoruz, yoğurt, elma ve çaydan oluşan
7
mütevazi kahvaltımızdan sonra St. John Adası
etrafında dolaşmaya devam. Uğradığımız beş
koydan sonra Coral Koyu’na ulaşıyoruz. Burası
doğal koruma alanı olduğu için demirleme
yasak. Deniz dibindeki resiflere, mercanlara ve
balık yuvalarına zarar vermemek için özel tonoz
sistemleri kurmuşlar. Tonoza bağlı yüzer bir
halatın ucunda bir halka oluyor. Tekne yavaşça
bu halkaya yaklaşıyor, kakıçla halka yakalanıyor
ve her iki taraftan baş halatları geçirilerek
tekne terazide bağlanıyor. Coral Koyu’nda bu
şekilde yaklaşık on tekne geceleyebiliyor. Tonoza bağlanarak gecelemenin maliyeti gecelik 15
ABD doları. Bu para doğal koruma alanlarının korunması ve bakımı için kullanılıyor. Genellikle
gönüllüler bu koruma ve bakım işlerinde çalışıyorlar. Para almaya kimse gelmiyor. Kıyıya çıkılan
belirli yerlerde, kalınan gece sayısına göre gerekli paranın konulduğu ve tekne adının yazıldığı
zarflar, oluşturdukları posta kutusuna benzer bağış kutularına bırakılıyor.
Öğlen yemeklerimiz de sabah kahvaltıları gibi hafif ve mütevazi. Tost ekmeğinin bir yüzüne
hardal, diğer yüzüne mayonez, bir kaç dilim peynir ve jambon, biraz marul, yanında bira ya da
soğuk bir içecek. Buralardaki hemen her teknede büyücek rüzgar panelleri ve güneş enerjisi
sistemleri var. Her gün yarım saat de motor çalıştırınca buzdolabını sürekli çalışır tutmak mümkün
oluyor. İçecekleri ise bolca buz doldurduğumuz, büyük, kilitli saklama kutularında tutuyoruz.
Öğlen sonrası biraz dinlenme, yüzme, sohbet. Saat 5 cin tonikleri asla kaçırılmıyor! Yemekte bu
kez mangalda balık, salata ve şarap var…
(Sürecek)
Mete Elçi
8
Volvo Okyanus Yarışı
ya da “Yelkenin Everest’i”
1969 yılında Robin Knox-Johnston ilk kez
düzenlenen The Sunday Times Golden Globe
Race adlı yelkenle dünya turu yarışını kazandı.
Hiç bir limanda durmaksızın, dışarıdan hiç bir
yardım almaksızın gerçekleştirilen bu yarış The
Sunday Times gibi prestijli bir medya organı
tarafından geniş kitlelere ulaştırıldı. Medyada
yarışın gördüğü ilgi, geniş bir kitlenin yarışa
ilgisi benzer bir yarışı kaptanlar ve ekipleri
ile gerçekleştirmenin daha fazla ilgi çekeceği
düşüncesini doğurdu. Guy Pearce ve Anthony
Yarışın çektiği ilginin işareti, start anında uğurlamaya gelen Churchill adındaki iki İngiliz eski yelkenli ticaret
tekneler ve filo. (******)
gemilerinin izledikleri rotada bir dünya turu
yarışı düşüncelerini geliştirip, Royal Naval Sailing Association yetkililerini etkilediler. Kulüp yarış
için ciddi bir sponsor arayışı içine girdi. 1971 yılında Kraliyet Yelken Kulübü’nden Otto Steiner,
bira üreticisi bir ailenin ferdi olan Bill Whitbread ile Portsmouth’daki bir barda sohbet ederken
sponsor da bulunmuş oldu. Böylelikle 1973 yılında ilk “Whitbread Round the World Yacht Race”
(Whitbread Dünya Turu Yat Yarışı) gerçekleştirildi. 2001 yılında yarışın haklarını alan İsveçli
otomotiv şirketi Volvo yarışın adını “Volvo Ocean Race” (Volvo Okyanus Yarışı) olarak değiştirdi,
daha önce dört yılda bir yapılan yarışı iki yılda bir yinelemeye başladı.
19’uncu yüzyıl ticaret yelkenlilerinin rotasında başlayan yarışa Volvo’nun otomobil pazarında
büyük pay aldığı ülkelerin eklenmesi ile rota uzadı. İlk yarış 27 500 deniz millik bir rotada iken, 2014
yarışının 40 000 millik bir rotası olacak. İlk yarışta ekipler yalnızca dört ayakta turu tamamlarken
zamanla ayak sayısı artmış ve 9-10 civarına gelmiştir. 2005 yılından başlayarak gidilen limanlarda
ekiplerle koy içi yarışlar yaparak olayın görsel seyir olanağı arttırılmıştır.
Neden para ödülü bile olmayan bu yarış yelken sporunun Everest’i olarak anılıyor? Soruyu
yanıtlamanın en güzel yolu herhalde yarışın tarihini ve gelişimini yakından incelemek. Öncelikle
ilk yarışa katılan teknelerin çoğu kişisel olanaklar ile toplanan ekiplerce yürütülüyordu. Ancak
kısa zamanda yarışa katılan teknelerin tümü büyük firmaların desteği ve isimleri ile yarışmaya
başladılar. Günümüzde her bir ekibin bütçesinin milyon avrolar ile ifade edilmesi değişimin
nedenini basit olarak yansıtmakta.
İlk yarışa 17 tekne ve 167 ekip üyesi katılmıştı.
Tekneler 32-80 feet (9,8 – 24 m) boyunda,
okyanus ötesi yolculuklar için hazırlanmış
teknelerdi. Ancak yarışta 3 ekip üyesinin
denizde yaşamını yitirmesi ile daha ikinci
yarışta güvenlik önlemleri arttırılarak 15
metreden küçük boylu teknelerin yarışa
katılması yasaklandı. İlerleyen yıllarda
teknelere daha sıkı kurallar getirildi. 1993’den
başlanarak tekne boyları için standart
uygulanmaya başlandı. 2014 için ise bir
İlk yarışta sekstant ile yer tayini yapan kaptan Skip Novak (*)
9
adım daha öne gidilerek aynı tekneler ile yarış
planlandı. Organizasyonun ” Farr Yacht Design”
firmasına tasarlattığı ve Avrupa’daki dört
tersanenin birlikte ürettiği “Volvo Ocean 65” adı
verilen tekneler yarışın standart teknesi olacak.
Bu adım ile yarışa katılan ekiplerin bütçesinin
bir kaç milyon dolar azalacağı ve yarışın daha
zevkli hale geleceği öngörülüyor. İlk yarışın genel
denizcilik olanakları ile yapılmış tekneleri bir
kaç on yılda yerini uzay mekiği teknolojisinden
yararlanarak üretilen teknelere bıraktı. Yeni
“standart” tekne de en ileri üretim teknolojileri 2014’de yarışacak yeni teknenin navigasyon üssü (**)
kullanılarak üretilmekte, teknenin ağırlığı standart bir aile arabası ile yarışmakta. Teknelerdeki
gelişimin en önemli delillerinden biri teknelerin hızlarına bakıldığında görülebilir. 1973 yarışında
Eric Tabarly yönetimindeki Pen Duick VI 24 saatte kat ettiği 305 mil ile en hızlı 24 saatin sahibi
olmuştu. 2008’de ise Torben Grael yönetimindeki Ericsson 4 teknesi 24 saatte 596,6 mil yol almayı
başardı.
İlk yarışın ilk etabını kazanan Sayula II
teknesinde ekibin her gün altı şişe şarap
tükettiği söylenmektedir. O yarışta genelde ekip
üyeleri kamaralarda kalmakta, taze yiyecekler
ile yemekler yapılmakta, teknelerde su ve içkiler
bulunmaktadır. Ancak kısa sürede teknelerin
daha hafif olması amacı ile sert önlemler
alınmaya başlandı. Ekip üyelerinin yanlarına
alabilecekleri eşyalar kısıtlanmaya başlandı. Bu
2014 yarışına Türk Alvimedica şirketi sponsorluğunda konuda çeşitli efsaneler de dillendirilmekte.
katılacak tekne. (**)
1997 yarışında bir kaptanın üç güneş
gözlüğünü teknenin iskele tarafında bıraktıkları için ekip üyelerine küfretmesi, bazı teknelerde
diş fırçalarının değişerek kullanılması en tanınmışları. Günümüzde ekip üyelerinin yalnızca diş
fırçalarını yanlarına aldıkları, iki takım giyecekleri olduğu, dondurulmuş ve kurutulmuş gıdalar ile
beslendikleri, taze yiyeceklere erişemedikleri, hamaklarda uyudukları, yağmur dışında yıkanma
olanaklarının olmadığı, suyun yalnızca deniz suyunun işlenmesi ile elde edilen tatlı su olduğu
bilinen gerçeklerdir. Genel olarak 4-5 saat tekne dışında çalışma, 2-3 saat bilgisayar başında
çalışma ve 2-3 saat uyuma biçiminde bir ritim ile yarışı sürdürdükleri bilinmektedir.
İlk yarışta tekneler istedikleri sayıda ekip üyesi
ile yarışırken günümüzde ekip üyesi sayısı ve
nitelikleri de sıkı kurallar ile belirlenmektedir.
Günümüzde bazı ayaklarda 20 güne varan
sürelerde gece gündüz yarışan ekipler 11
kişiden oluşmaktadır. Bu ekiplerde iki tıp
eğitimi almış üye yanı sıra bir yelken dikicisi,
bir mühendis ve bir özel medya mensubu
bulunmak durumundadır. Öngörülebileceği
gibi bu özel ekip üyeleri, adı geçen profesyonel
alanları dışında, yelkencilik konusunda da
uzman olmak durumundalar. Yarış boyunca
tüm ekip teknenin en hızlı biçimde hedefe
Yer belirlemek için kullaılan GPS ve medya bağlantısı için
kullanılan kamera ve uydu anteni (**)
10
ulaşması için yelken düzeni ve trimi ile uğraşmak durumunda, kendi alanları ile ilgili işlere ise
gerektiğinde bakmak durumundalar.
Yarış ilk günden başlayarak geniş seyirci kitlesi ve medya payı ile dikkati çekti. İlk yarışın startında
İngiltere Portsmouth’da 300 kadar teknenin yarışçıları uğurlamak ve yarışın ilk millerini izlemek
için denize çıktığı biliniyor. Gelişen teknoloji ile yarıştan haberler ekip üyelerinden çeşitli yollarla
alınan haberlerin dışına çıktı. Her ekibin yeri, hızı gibi bilgiler uydular yoluyla toplanıp, gerçek
zamanlı yayınlanıyor. Ayrıca her ekipten gelen görüntüler de yayınlanıyor. Böylece gerek görsel
medyada, gerekse internet kaynaklarında yarış neredeyse gerçek zamanlı izlenebiliyor. 2008
yarışını televizyonlardan 1,3 milyon kişinin izlediği tahmin ediliyor.
Yarışın ana sponsoru Volvo olmakla birlikte başka firmalar ve kuruluşlar da destek olmaktadırlar.
Inmarsat, DHL, Abu Dabi Turizm Bakanlığı, Boston Consulting Group, International Watch
Company, Cobham, Musto, GAC, B&G gibi firmalar da çeşitli biçimlerde destek olmaktadır.
Onlarca yelken yarışçısının yaşamını yitirdiği yarışı şimdiye dek kazanan tekneler ve kaptanlarının
adları aşağıdaki gibidir:
Yıl
Ayak Koy içi yarış Katılımcı
Kazanan Tekne
Kazanan Kaptan
1973–74
4
0
17
Sayula II
Ramón Carlin
1977–78
4
0
15
Flyer
Conny van Rietschoten
1981–82
4
0
29
Flyer II
Conny van Rietschoten
1985–86
4
0
15
L'Esprit d'Equipe
Lionel Péan
1989–90
6
0
23
Steinlager 2
Peter Blake
1993–94
6
0
14
NZ Endeavour
Grant Dalton
1997–98
9
0
10
EF Language
Paul Cayard
2001–02 10
0
8
Illbruck Challenge
John Kostecki
2005–06
9
7
7
ABN Amro I
Mike Sanderson
2008–09 10
7
8
Ericsson 4
Torben Grael
2011–12
9
10
6
Groupama 4
Franck Cammas
2014–15
9
10
2014 yarışına 5 ekibin katılacağı kesinlik kazandı. Bu ekiplerden birisi de bir Türk firmasının
sponsor olduğu Alvimedica ekibi olacak. Ekibin üyeleri daha tam belli değil. Kaptan Amerikalı,
bakalım ekipte Türk yelkenciler de yer alacak mı?
Tanju Aktuğ
11
İlk yarışı kazanan Sayula II teknesi. (*******)
Her zaman iyi gitmeyen işlerin işareti, broş yiyerek devrilmiş
bir tekne. (*****)
Yarışın daha iyi anlaşılmasını sağlayan karelerden
birisi…(***)
Bu da bir diğeri. (****)
Fotoğraf kaynakları
(*) Skip Novak Collection/Volvo Ocean Race
(**) Ian Roman/Volvo Ocean Race
(***) Guido Cantini/ SEA&SEE/Volvo Ocean Race
(****) Oskar Kihlborg/ Volvo Baltic Race/Volvo Ocean Race
(*****) Rick Tomlinson/ELECTRONIC IMAGE/Volvo Ocean Race
(******) Oskar Kihlborg/Team SEB/Volvo Ocean Race
(*******) Barry Pickthall / PPL
12
Şirket-i Hayriye
Pazar kayıkları
Şirket-i Hayriye öncesi Boğaziçi’nde yolcu ve
yük ulaşımı pazar kayıkları ile sağlanıyordu.
Boğaz köylerinde ihtiyaca göre iki-üç pazar
kayığı bulunurdu. Bunlar, İstanbul’a yolcu ve
yük götürür, aldığı yük ve yolcularla köye geri
dönerlerdi. Rumeli yakasında: Sarıyer, Büyükdere,
Mirgün, Rumelihisarı ve Arnavutköy’ün; Anadolu
yakasında da Beykoz, Kanlıca, Anadoluhisarı,
Kandilli’nin büyük pazar kayıkları vardı. Pazar
kayıklarıyla Sarıyer’den tuzlu balık fıçıları,
Beykoz’dan sepetçi çubuğu, Yeniköy’den kasalarla
türlü cins balık, Kanlıca’dan da her derde deva olduğuna inanılan Göztepe kaynak suyu fıçıları
nakledilirdi.
Kırım Savaşı’ndan sonra Avrupa’dan borç para
alma olanaklarının artması sonucu İstanbul
birçok varlıklı aileye dar gelmeye başladı. Boğaz
kıyılarında çok sayıda saray yavruları, yalılar,
köşkler inşa edilir oldu. Boğaz’ın iki yakasının
rağbet görerek gelişmeye başlamasını fırsat bilen
biri İngiliz, öteki Rus iki şirket, kapitülasyonların
kendilerine verdiği haklardan yararlanarak,
1837’de bu sularda birer vapur çalıştırmaya
başladılar.
Bu iki vapurun çalışmasına engel olunamayacağı için yapılacak tek şey, Boğaz’a Türk bayraklı
vapurlar koyarak onlarla mücadele etmekti. Hayli aradan sonra Tersane-i Amire bünyesinde
Hümapervaz adlı vapurla Boğaz’da yolcu taşımacılığına girişildi. Bu “Tersane-i Amire” vapurlarının
düzenli seferler yapmaya başlamasıyla özellikle yazın mesirelere, çayırlara sefa yapmaya gitmek
isteyenler artık vapurları tercih ediyordu.
Şirket-i Hayriye’nin kuruluşu
Ahmed ve Fuat Paşalar Bükreş’te bulundukları
süre içinde Tuna üzerindeki vapur gezilerinde,
Boğaz’da da bu tip vapurlar çalıştırmayı
düşlediler. Bir süre sonra İstanbul’da buluşan
bu iki aydın, yeni şirketin kuruluş hazırlıklarına
girişerek, nizamnamesini de kaleme aldılar.
Sadrazam Büyük Reşid Paşa’nın desteğiyle Sultan
Abdülmecit’in izni alınarak ilk Türk Anonim şirketi olarak 1 Ocak 1851 günü kuruldu Şirket-i
Hayriye.
13
Şirketin ilk altı adet vapuru İngiltere’ye ısmarlandı.
1-6 arası numaralandırılan vapurlara sırasıyla
Rumeli, Tarabya, Göksu, Beylerbeyi, Tophane ve
Beşiktaş adları verildi. Bu vapurlar iki yanındaki çarkları
döndürerek saatte 5-6 mil hızla yol alıyorlardı. Önde
ve arkada iki kapalı salonu, personel odaları, kadınlar
için özel birkaç yan kamara ve de tuvaletler vardı.
Yaz aylarında, açık güvertedeki sıra ve sandalyelerde
oturuluyordu.
1854 yılında dualar edildi, kurbanlar kesildi ve yeni
vapurların ilk seferi Üsküdar’a yapıldı. Önemli bir
merkez olmasına karşın Üsküdar’ın yanaşarak yolcu
indirmeye uygun iskelesi yoktu, olan iskeleler pazar
kayıkları için yapılmış tahta derme çatma yapılardı.
Yolcuların vapurdan kıyıya ulaşımı sandallarla
sağlanıyordu. Kazaları önlemek amacıyla vapurlara birer
zaptiye konmasına rağmen uygun iskeleler inşa etmek
kaçınılmaz hale gelmişti.
Kayıkçılar ekmeklerinin elden gideceği düşüncesiyle
vapurlardan hiç hoşlanmadılar. Elden geldiğince
vapurların önüne çıktılar, bağırdılar çağırdılar hatta
taşladılar bile. Ama Boğaziçi halkı vapurları çok
sevdi. Güvertede tentenin altına kurulup Boğaz’ın
tadını çıkararak gitmek isteyenler giderek arttı. Artan
yolcu talebini karşılamak üzere şirket 1857 yılında
7-11 arası numaralandırılan İstinye, Sarıyer, Mirgün,
Beykoz ve Anadolu adlarıyla 5 vapuru daha yine
aynı firmaya sipariş etti. 1860 yılında ise 12-17 arası
numaralandırılan Kabataş, Galata, Büyükdere, Beyazıt, Kandilli, Bahariye ve 1865 yılında da 18
numaralı Asayiş vapurlarını sipariş ettiler.
Hüseyin Haki Efendi
1867-1894 yılları arasında Şirket-i Hayriye’nin genel müdürlüğünü üstlenen
Hüseyin Haki Efendi yenilikçi ve gayretli kişiliği ile Türk deniz ulaşım tarihinin
önemli kişilerinden biri olmuştu. İlk iş olarak muhasebe kayıtlarında
suiistimalleri önledi ve bazı yenilikler getirdi:
Hüseyin Haki Efendi gelişmiş ilk Feribot’un yapımını tasarlamış,
memurlarından İskender Efendi ve Emekli Tersane-i Amire kalfalarından
Mehmet Usta ile beraber 1870 yılında planlarını çizmişler, Londra’da
Mandslay Sons Field tezgâhlarında bu planlara göre imal ettirerek “Suhulet”
ismi verilen 26 numaralı feribotu İstanbul’a kazandırmışlardı.
14
Birinci Dünya Harbinde Şirket-i Hayriye
Şirket-i Hayriye’nin gemileri ve kaptanları Trablus
ve Balkan harplerinde, I.Dünya Savaşı’nın en zor
ve de umutsuz günlerinde ordu emrinde, türlü zor
koşullara göğüs gererek asker, silah, mühimmat,
levazım malzemesi, kömür ve yaralı taşıdılar.
Resimde görüldüğü gibi Çanakkele’den gelen
yaralılar Sirkeci’de vapurdan indirilerek hastanelere
taşınıyorlardı.Savaşın sonunda şirketin elinde
Boğaziçi’nde sefer yapabilecek 39 vapurdan yalnızca
18 adet kalmıştı. Bunlar sırasıyla: 47-Tarzı Nevin, 48-Dilnişin, 51-Süreyya, 52-Şihap, 55-İnşirah,
54-İnbisat, 57-Tarabya, 58-Nimet, 59-Kamer, 60-Rağbet, 63-Sütlüce, 64-Küçüksu, 65-Sarayburnu,
66-Boğaziçi, 67-Kalender, 68-Güzelhisar, 69-Hüseyin Haki (Göztepe) ve 70-Ziya (Erenköy) adlı
vapurlardı.
38 baca numaralı “Nusret” şirketin en güzel ve
en sevilen vapuruydu. 44 numaralı “İntizam”
gelene kadar da vapurların en hızlısıydı. Ama
artık teknoloji ilerlemiş önce tek sonra da
çift uskurlu vapurların alınmasına gelmişti
sıra. 47-Tarz-ı Nevin ve 48-Dilnişin şirketin
ilk uskurlu vapurları idi. Glaskow’da Fairfield
tezgahlarında yapılarak 1903 yılında bir ay
arayla hizmete girdiler. Her ikisi de 1967 yılında
hurdacılara satıldılar.
Şirket-i Hayriye, faaliyet süresi boyunca 3 araba vapuru, 74 yolcu vapuru, 3 kömür vapuru ve
1 gezinti teknesi olmak üzere toplam 81 parçayı bulan vapur filosuna sahip oldu. Şirketin 77
parçadan oluşan araba ve yolcu vapurlarının 66 adedi İngiliz, 6 adedi Fransız, 2 adedi Alman,
1 adedi Hollanda yapımı idi. 75 Kocataş ve 76 Sarıyer vapurları ise Hasköy Tersanesi’nde inşa
edilmişti.
15
Ve 1927 yılında Atatürk’ün 16 Mayıs 1919’da ayrıldığı İstanbul’a ilk kez dönüşünde İzmit’ten yola
çıktığı Ertuğrul yatında onu karşılamaya çıkan İstanbul halkını taşıyan yine Şirket-i Hayriye’nin o
vefakar vapurlarıydı.
Şirket-i Hayriye’nin sonu
Cumhuriyetin ilanıyla birlikte kamu hizmetindeki
şirketler devlet tarafından satın alınmaya
başlandı. En sona kalan Şirket-i Hayriye 1 Temmuz
1944 günü tüm vapurları ve Hasköy fabrikası
ile birlikte 2,5 milyon liraya Ulaştırma Bakanlığı
tarafından satın alındı. Tüm vapurlar ve mal
varlığı kanunla “Devlet Deniz Yolları” işletmesine
devredildi. Vapurların baca numaraları kaldırıldı,
bir beyaz kuşak üzerine Deniz yollarının ayyıldızlı, çift çapalı arması monte edildi. Vapurların
numaraları kaptan köşklerinin iki yanına yerleştirildi. Pek çok bakımdan örnek bir kuruluştu
Şirket-i Hayriye. Osmanlı’dan Cumhuriyet’e devreden en iyi kurumdu.
Canerhan Tipi
16
Balık Takvimi
MART
NİSAN
MAYIS
HAZİRAN
TEMMUZ
AĞUSTOS
EYLÜL
EKİM
KASIM
ARALIK






























 
 
 










































































































































































































































































































































OCAK
ŞUBAT
BALIK TAKVİMİ…
Yaygın kanının
tersine Ankara balık severler için çok şanslı bir yerdir. Türkiye’nin tüm denizlerinden
Yaygınve
kanının
tersineürünü,
Ankara balık
severler için çoktüm
şanslı bir
yerdir. Türkiye’nin
denizlerinden türlü
türlü çeşit balık
deniz
neredeyse
denizlere
eşit tüm
mesafedeki
Ankara’ya en hızlı
çeşit balık ve deniz ürünü, neredeyse tüm denizlere eşit mesafedeki Ankara’ya en hızlı şekilde ve tap taze
şekilde ve taptaze
gelir.
Denizi
olmayan
sizmevsimde
denizci dostlarımızla
gelir. Denizi
olmayan
Ankara’nın
yelkencileriAnkara’nın
olarak siz denizci yelkencileri
dostlarımızla hangiolarak
balığın hangi
lezzetli
olduğunu
gösteren
aşağıdaki
Balık
Takvimini
paylaşmayı
istedik.
Keyifli
balık
sofraları
ve
deniz
hangi balığın hangi mevsimde lezzetli olduğunu gösteren aşağıdaki Balık Takvimini paylaşmak
sohbetleri dileklerimizle…
istedik. Keyifli balık sofraları ve deniz sohbetleri dileklerimizle…
LEVREK
MERCAN
MİNAKOP
LAHOS
SİNARİT
KILIÇ
DENİZ ALASI
TRAÇA
SARIAĞIZ
AKYA
ROFOZ
PALAMUT
TORİK
ORKİNOS
MERSİN
KIRLANGIÇ
KOFANA
MORİNA
GÜNEŞ
LİPSOZ
DENİZ YILANI
ÇİNEKOP
SARI KANAT
TEKİR
USKUMRU
GELİNCİK
KALKAN
KALK.YAVRUSU
PİSİ
DİL
17
HAMSİ
GÜMÜŞ
İZMARİT
İSKORPİT


























BULUNDUĞU
DENİZ
M.B.K
E.A.M
K.E
A.E
E.A.M
E.M
A
A.E
A.E
E.A.M
A.E
M.E.K
M.B.K
A.M.B.E
M.E.K
A.M.E.K
M.B.K
M.K
A.E
A.M.E
A
M.B.K
M.B.K
A.M.E.K.B
B.M.E.K
M.K.B
M.K
M.K
A.M.E.K
A.M.E
K.M.B
E.M.B
M.B
M.B
KALK.YAVRUSU
PİSİ
DİL
HAMSİ
GÜMÜŞ
İZMARİT
İSKORPİT
STRANGOLOS
MEZGİT
SARDALYA
BARBUNYA
MERCAN
YAVRUSU
ÇİPURA
KARAGÖZ
LÜFER
KOLYOZ
ÇİNG.
PALAMUTU
İSPENDEK
HANİ
MIRLAM
KAYA
SÜBYA
KALAMAR
AHTAPOT
LEVREK
YILAN
SAZAN
TURNA
ALABALIK
ÇİFTLİK
ALABALK
KEFAL
KAYA
YAYIN




















































































































































































































































































































































































































BOĞAZ
:
B
KARADENİZ
:
K
EGE
:
E

EN İYİ VE LEZZETLİ ZAMAN
AKDENİZ
:
A

YENİLEBİLECEK ZAMAN
MARMARA
:
M

LEZZETSİZ & YENİLMEYECEK ZAMAN
Yayına hazırlayan Mete Elçi
M.K
M.K
A.M.E.K
A.M.E
K.M.B
E.M.B
M.B
M.B
E.M
K.B
E.M
B.K.M
M.B.E
E.A
K.A.B.M.E
K.A.B.M.E
M.B
B.K
M.E.B.A
M
M.E.A.B
M.B
A.M.E
E.A
E.A
TATLI SU BALIKLARI
KALKAN
18
Geçmişten Günümüze Seyir Aletleri
El iskandili
“Ve eğer İskenderiye’nin on mil denizde yani yıldız (Kuzey) tarafında iskandil bırakırlarsa yumuşak
kumdur. Bazıları iskandil (dibi) bulamadı sanırlar. Zira iskandile bulaşmaz, otuz mil mesafede deniz
mercanla karışık kumdur”
Kitab-ı Bahriye-Piri Reis
İskandil teknenin bulunduğu yerdeki derinliği
ölçmek için kullanılan düzenektir. İlk örneklerinden
birisi olan el iskandili, savlodan (ince halat) ve ucuna
bağlı genelde kurşundan yapılan ağırlıktan oluşur.
Savlo üzerinde düğüm veya renkli bezlerle kulaçlar
(ABD:1.82 m., İngiliz:1.85 m.) işaretlenmiştir. Kurşun
ağırlık dibe değinceye kadar denize bırakılır ve su
düzeyine gelen yerden derinlik okunur. Ağırlığın
altında ufak bir boşluk vardır ve buraya kalın yağ
sürülerek deniz dibinin kum, çamur vs. olduğu
anlaşılabilir. Diğer bir deyişle el iskandili dip tabiatını
belirlemek için de kullanılırdı. Akıntı veya gemi
üzerinde sürat varsa iskandil gidiş yönünün ilerisine doğru atılarak ağırlık dibe değdiğinde
savlonun dik durumda olması sağlanır ve bu işlem maharet ister. Günümüzde ise ses dalgalarıyla
derinlik ölçen iskandiller kullanılmaktadır.
Gerçek adı Samuel Langhorne Clemens (Tom Sawyer ve Huckleberry Finn’in yazarı) olan yazarın
kullandığı Mark Twain adı iskandil kullanımından gelmektedir. Gençliğinde Mississippi nehrinde
kılavuz olmak için 3500 mil uzunluğundaki nehri tanımaya çalışırken el iskandiliyle tanışan ve
kullanan yazar, iskandildeki “ikinci işaret”, yani iki kulaç işaretine verilen adı eserlerinde kendi adı
olarak kullanmıştır.
19
Parakete
En basit seyir yöntemi, geminin bilinen bir mevkiden itibaren
rota ve süratinin haritaya çizilmesi ve zamana bağlı olarak kat
edilen yol ve rota kullanılarak yeni mevkinin hesaplanması
ve haritaya işlenmesidir. Parakete seyri (Dead Reckoning-DR)
denilen bu yöntem, gelişmiş mevki koyma araçları sayesinde
sık ve doğru mevki koyma olanağı bulunduğu için günümüzde
“seyir izi” yaratan modern elektronik haritacıların gerçekte de
en fazla kullanılan seyir yöntemidir. Ancak mevki koyma sıklığı
azaldıkça yöntem aşağıdaki nedenlerden dolayı güvenilmezdir.
- Akıntı, rüzgâr, dümenci hatası, dümen hatası, pusula hatası nedeniyle rotada sapma olması,
- Akıntı, rüzgâr, makine devri, dalga gibi nedenler ile geminin süratinde değişiklik olması.
Rotanın belirlenmesi için pusula kullanılırken,
teknenin süratini ölçmek için parakete
kullanılırdı. 14. yy. ortalarına kadar sürat
teknenin dümen suyuna bakılarak veya geminin
baş tarafından atılan tahta parçasının geminin
boyunu kat etme süresiyle bulunurdu.
El paraketesi (Chip Log) ise düğümlerle
ölçeklendirilmiş bir savlo ve buna bağlı üçgen bir
tahtadan oluşur. Tahtanın alt kenarına, denizde
dik durması için ağırlık takılır ve uçurtmalarda
olduğu gibi terazi ile savloya bağlanır. Tahta
denize atıldıktan savloya boş verilir, tahta ise suya direnç göstererek atıldığı yerde kalır. Bu esnada
kum saati ile süre tutulur. Geminin sürati; süre ve savlo boyu esas alınarak hesapla bulunur.
El paraketesiyle birlikte kullanılan kum saatleri genelde 30 saniyeliktir ve bu süre sonunda
savlodaki kulaç boyu, yaklaşık olarak bir saatte mil olarak gidilen mesafeye yani daha doğru
bir deyişle bir “knot”a karşılık gelir. Günümüzde ise basınç veya elektromanyetik olgulardan
yararlanarak sürati ölçen elektronik paraketeler kullanılmaktadır.
Şems AKTUĞ
Piri Reis Üniversitesi
20
Deniz Filmleri
Master and Commander: The Far Side of the World (2003) “Dünyanın Uzak Ucu”
2003 yapımı bu film; 2004’de 10 dalda Oscar’a aday olup 2 dalda Oscar’ı kazanmıştır (Best
Cinematography, Best Sound Editing). Çeşitli film etkinliklerinde ise toplam 57 adaylığı olup
bunun 22’sini kazanmıştır.
Ankara Yelken Kulübü’nün etkinlikleri içerisinde AYK Salonunda bu filmi daha önce meraklı
üyelerimiz ile birlikte seyretmiştik. Deniz dostları ile seyirden apayrı bir tat aldığımız filmin
künyesini ve naçizane kişisel yorumlarımı aşağıda okuyabilirsiniz.
Filmin Künyesi
Master and Commander: The Far Side of the World (2003)
Tema
: Deniz – Denizcilik - Deniz Savaşları – Doğa Bilim
Tür
: Aksiyon-Macera-Drama
http://www.imdb.com/title/tt0311113/?ref_=sr_4
http://www.rottentomatoes.com/m/master_and_commander_the_far_side_of_the_world/
Yönetmen
Yazarlar
Oyuncular
Süre
Yapımcı Ülke
Dil
Trailer [HD]
:
:
:
:
:
:
:
Rating:
iMDB
: 7,4/10 (118.956 izleyici)
21
Peter Weir (Green Card/Dead Poets Society/The Truman Show)
Patrick O’Brian (Kitabın yazarı), Peter Weir (Senaryolaştıran)
Russell Crowe, Paul Bettany, James D’Arcy
138 dakika
ABD
İngilizce – Fransızca – Portekizce
http://www.youtube.com/watch?v=Wwey6aKWlZ4
Tomatometer
: % 75
(123.555 izleyici), % 85 (208 yorumcu)
Yorum
Tam bir aksiyon bekliyorsanız bu film pek size göre değil. Ama bir deniz severseniz, denizciliğin
nasıl bir şey olduğunu, ne kadar zor olduğunu ve denizcilik ruhunu taa yüreklerinizde hissetmek
istiyorsanız filmin başından kalkamayacaksınız. Ve sonunda, keşke bitmeseydi diyeceksiniz.
“Rüzgarın kanatlarına binmiş, deniz ve dalga sesi severlerin izlemesi gereken bir film”
İlk başlarda sıkılmadan seyretmeye çalışın, sabredin, filmdeki karakterlerle empati kurun.
Kendinizi kaptanın, tayfanın, doktorun herhangi birinin yerine koyun ve seyredin filmi. Zaten
yönetmen büyük bir prodüksiyona imza atmış ve hiçbir şeyden kaçınılmamış. Gemi, kıyafetler
her şey tam dönemini yansıtıyor ve çok gerçekçi. Kameranın kullanılışı yöntemi de, sanki siz de
aynı gemide dalgalarla birlikte hareket ediyormuşsunuz ve birebir filmin içerisindeymişsiniz
hissini veriyor. Zaman ve mekan duygusunu kusursuz yaşıyorsunuz.
Napolyon savaşları döneminde, İngilizlerle Fransızlar arasında okyanuslara hakim olma
mücadelesi temelinde (İngiliz Surprise ile Fransız Acheron firkateynleri arasındaki mücadele
temelinde) deniz, denizcilik, deniz savaşları ve doğa bilim temalı muhteşem bir film.
Kurgusal ama gerçeğe çok yakın zaman/mekan senaryosuyla bir yandan da belgesel izliyormuş
gibi oluyorsunuz.
Denizcilikte emir-komuta zincirinin ne kadar fonksiyonel olduğunu, denizde beceri, cesaret,
zekanın ne kadar önemli olduğunu bu filmle birebir yaşıyorsunuz.
Gerçi biraz maskülen bir film olmuş. Maalesef filmde kadın yok sayılır. Bir dönem filmi ve belki
de o dönemde durum zaten böyleydi. Biraz da İngiliz propagandası var ama filmi yapanlara/
yapımcılarına bakılırsa, sanırım bunu da doğal karşılamak gerekir.
Bonus: Belgesel + Müzik + Şiir
22
Belgesel: Başkahramanımız Kaptan Jack Aubrey’in (Russell Crowe) yakın arkadaşı olan gemimizin
doktoru Stephen Maturin (Paul Bettany) aynı zamanda bir doğa bilimcidir. Film Darwin’den
hemen önceki dönemi anlatmaktadır (1805). Gemi doktorunun cerrahlığı yanında, uğradıkları
yerlerde yaptığı doğa araştırmaları ve filmde gösterilen Galapagos adalarından manzaralar
zaman zaman bizde “Darwinizm ve Evrim Kuramı” belgeseli tadında bir film seyrettiğimiz hissi
uyandırmaktadır.
Müzik: Bu film sayesinde Luigi Boccherini ile ve onun kemanıyla tanıştım. http://www.youtube.
com/watch?v=aPDyuulIZ1Y Gemimizin kaptanı ve doktoru Boccherini’nin bir şaheser olarak
kabul edilen “Boccherini La Musica Notturna delle Strade di Madrid. No. 6, Op. 30” eserini
çalıyorlar(mış).
Ayrıca soundtrack’da bulunan Bach’tan bir eser de çok beğeni toplamakta “Prelude (from
the Unaccompanied Cello Suite No. 1 in G Major, BWV 1007)”. http://www.youtube.com/
watch?v=DwHpDOWhkGk
Şiir: Bu yazıyı, deniz severlere bir şiir hediye ederek, her daim sinemayla kalınız diyerek bitiriyorum
Sea Fever - Deniz Humması
Yine denizlere dönmeliyim, ıssız denize, semaya
Bütün istediğim bir gemi ve yolunu gösteren bir yıldız;
Çark vursun, rüzgar söylesin, beyaz yelkenler çarpsın havaya
Ve denizde sisli bir fecir, bir fecir istediğim yalnız.
Yine denizlere dönmeliyim, dalgaların çağrısına
Öyle hoyrat, öyle saf bir çağırış ki karşı durulmaz buna;
Bütün istediğim rüzgarlı bir gün bulutların yarışı,
Savrulan köpükler, serpintiler, martıların haykırışı.
Yine denizlere dönmeliyim, serserilik hayatına,
Martılarla, balinalarla o keskin rüzgarlı yollara;
Bütün istediğim yolculuğun sonunda, bıkıncaya dek
Uyumak, rüya görmek ve bir gemici masalı dinlemek...
John Masefield – 1878 - çeviri: Melih Cevdet Anday
Suat Tülek
23
Bulmaca
Volvo Okyanus Yarışı
Soldan Sağa
1.
2.
5.
9.
12.
13.
14.
15.
17.
Müzikte bir nota
Otomobil yarışlarında benzin alınan yer
Son yarışı kazanan tekne
Kayak
Tüm üyeleri bayan olan ilk ekip
Olimpos'un baş tanrısı
2008’de 24 saatte 596,6 mil yol alarak rekor kıran takım
Konuşma olmadan oynanan tiyatro eseri
Kars'ta bir ören yeri
24
18.
20.
22.
26.
27.
28.
30.
32.
37.
38.
39.
41.
43.
44.
45.
47.
48.
49.
50.
52.
53.
Mitolojik bir enstrüman
Bir şirket kısaltması
Tüm üyeleri bayan olan İsveçli ekip
Fin hamamı
2014’de kullanılacak tek tip tekneyi dizayn eden firmanın adı
Nefesli bir enstrüman
Fasıla
At ayakkabısı
Dans
Bir mevsim
Bir meyve
Ince uzun yarış kayığı
Briçte maça
Borsada hisse birimi
Bu yıl yarışacak bir teknenin Türk donatanı
Kara a?damı
Bir meyve
Satrançta oyun sonu
Bir ilimiz
Çobanlar giyer ve altından sopa gösterilir
Savaş tanrısı
Yukarıdan Aşağıya
1.
3.
4.
6.
7.
8.
10.
11.
16.
19.
21.
22.
23.
24.
25.
29.
31.
33.
34.
35.
36.
37.
40.
42.
43.
44.
46.
51.
25
Yarışın doğmasını sağlayan yelken kulübünün ilk düzenleme tarihindeki başkanı
Yarışın ana destekçisi
Bir ülke
Güney Amerika’da bulunan sıradağ
Uluslararası para fonu
Son yıllarda yarışın başladığı kent
Bir ilimiz
Bir ilimiz
Bir Yılmaz Güney filmi
Gelir getiren mülk
1985-1986 yarışına katılan ve üçüncü olan Drum teknesinden Simon Le Bon’un solisti olduğu grup
(bu sözcük grubun adında iki kez yer alır)
İlk yarışı kazanan teknenin adı
Bir ilimiz
Banyoda kullanılır
Bir ilimiz
Japon para birimi
Satrançta bir hamle
Tanrıtanımaz
Uzak
Yarışı kazanmayı başaran Meksikalı kaptanın soyadı
Bir meyve
Yaprakları yenilebilen bir bitki
Bir göl
Tavlada bir
Yarı insan yarı keçi olan tanrı
Peru’nun başkenti
Yarışın uluslararası kısa adı
Dört yanı denizle çevrili kara parçası
Yelken Yarışçılığının Temelleri
Yelkeni Düzleştirme Notları
1- Bu tekniğe odaklanmadan önce Laçka-Trapez-Trim tekniğinin iyice öğrenilmesi gerekir. Bazen
sağanak çok ani gelirse size düzeltme zamanı kalmadan tekne yan yatabilir, rüzgaraltına kayabilir
ve hızınızı kesebilir. Bunu durdurmanın tek yolu Laçka-Trapez-Trim dir.
2- Laçka-Trapez-Trim yelkeni düzleştirme ile birlikte ve uyumlu olarak kullanılmalıdır. Yukarıda
da söz edildiği gibi sağanak çok ani ve güçlü gelirse tek yöntemle tekneyi düzeltmek mümkün
olmayabilir. Orsalama, kontrolü yitirmemek için yavaşça yapılmalıdır. Ayrıca teknenin 10
dereceden fazla yatmasına izin verilmemelidir. Çünkü yatarsa hız ve yer kaybedilir.
3- İlk yatma sadece sağanağı göstermez aynı zamanda teknenin daha da orsalamasına yardım
eder. Bu yatırmayı kullanarak orsalayın bu şekilde dümen hareketi de azaltılmış olur. Rüzgar
birden azalınca da aynı tekniği kullanın. Tekne rüzgar üstüne yatacaktır bu da sizi rüzgar altına
doğru çevirecektir.
4- Görünen rüzgar bölümünde de anlatıldığı gibi sağanağın kafayı açmakla ve rüzgarın aniden
azalmasının da orsalamayla aynı etkileri vardır.
5- Kafayı açınca kazandığınız hızı yelkeni düzleştirme yöntemiyle kendinizi rüzgar üstüne
fırlatmak için kullanın.
Beceriler: Gözü Kapalı Yelken Yapma
Üstteki teknikler iyice öğrenildikten sonra yalnızca hissederek yelken yapabilirsiniz. Bunun en
iyi çalışma yolu gözlerinizi kapatmaktır. Eğer bir ekiple çalışıyorsanız gözlerinizi bağlayıp engele
çarpmamak için ekibinizden yardım alabilirsiniz.
Bu aptalca görünebilir fakat iplikçiklere bakmadan, hissederek kullanmaya alışmak için en iyi
çalışma bu olacaktır. Amacınız tekneyi otomatiğe alıp hız ve yön vermeyle uğraşmaktır. Böylece
gözlerinizi yalnızca taktiksel ve stratejik konular için açık tutmaya alışırsınız.
Beceriler: İki Tekneli Hız Testi
Rekabetin performansınızı arttırdığını göreceksiniz ve bu yelken sporunda daha da geçerlidir.
Rüzgara karşı hızınızı arttırmak için yalnız da çalışabilirsiniz, yine de her zaman başkalarıyla
çalışmak daha güzeldir. Herkes kendi gelişimini ölçebilir ve daha hızlı gitmek için kendini daha
çok zorlar. Fakat başka bir tekneyle çalışırken gelişmeyi maksimuma çıkartmak için bilinmesi
gereken bazı şeyler vardır.
İlk olarak, hız testinin amacı tramola ve taktikler olmadan hızınızı ölçmektir. Bir süre tramola
atmanızı gerektirmeyen açık bir bölge bulun.
İkinci olarak, teknelerin birbirinin rüzgarına etki etmeyecek uzaklıkta olması gerekir, fakat aynı
rüzgarı almak için de yeterince yakın olmaları gerekir. Doğru sonucu almak için iki tekne için de
eş şartları oluşturmalısınız. Aşağıdaki şekildeki tekneler paralel rotalardalar ve aralarında 3 tekne
boyu mesafe var.
26
Şekil 18
Teknelerdeki yelkenler aynı durumda olmalı. Testin amacı becerilerinizi görmek ve geliştirmektir,
hangi tor’un daha hızlı olduğunu görmek değil.
Resimde olduğu şekilde başlayın ve bir tekne diğerinin rüzgarını kesene kadar devam edin.
Sonra tramola atın ve çalışmayı tekrarlayın. Hızınızın ve orsalamanızın geliştiğini göreceksiniz.
Vücudunuz tekneyi hızlandırmak ve rüzgar üstüne kaydırmak için yapılacak şeyleri kendiliğinden
yapmaya başlayacak. Üstteki ve alttaki bütün fikirleri kullanın Laçka-Trapez-Trim ve yelkeni
düzleştirme de dahil.
Teknik: Tekneyi Kullanarak Tekneye Yön Verme
Eğer bu kılavuzu dikkatlice okuyorsanız her fazla dümen hareketinin sizi yavaşlatacağını anlamış
olmanız gerekir. Bir tekne yalnızca yelken ve gövde ayarlarıyla döndürülebilir. Tekneyi rüzgar
üstüne yatırırsanız tekne rüzgar altına döner. Rüzgar altına yatırırsanız da rüzgar üstüne döner.
Bunu yapmak için çok yatırmaya gerek yoktur bu nedenle aşırıya kaçmamaya dikkat edin.
Şimdi tekneyi büyük bir rüzgargülü olarak hayal edin. Salmayı eksen, yelkenleri de kanatçık
olarak farz edin. Bu arada eksen noktası yanal direncin merkezi olarak ifade edilir ve salmanın
ortasındadır. Yelkenin ortasında güç etki merkezi bulunur.
27
Şekil 19
Tekne orsalamaya veya kafasını açmaya çalışmadığı zaman dengede demektir. Bir tekne
dengedeyse bunun anlamı güç merkezinin yanal direncin merkezinin tam üstünde bulunmasıdır.
Eğer güç merkezi arkaya gelirse - yani ana yelken dolarken floğun boş olması durumundaki gibi rüzgar teknenin kıçına baskı uygulayacaktır ve tekneyi orsalatacaktır. Ana yelken değil de flok
dolarsa da tam tersi durum gerçekleşecektir.
Teknede hissedilmesi istenen hakkında bir not:
Teknenin üstünde rüzgar üstüne doğru az da olsa bir döndürme etkisi olması gerekir. Çok
olmamasına dikkat edin yoksa tekneyi düz tutmak için dümen sık sık kullanılmak zorunda kalır.
Dengedeki bir tekne, üstünde biraz rüzgar üstüne döndürme etkisi olan tekne kadar hızlı değildir.
Rüzgar altına döndürme etkisi ise asla iyi değildir.
Beceriler: Dümen Kullanmadan Yelken Yapmak
Yukarıdaki bilgiler ile az çok dümensiz yelken kullanma hakkında bir bilgi edinilmiştir. Gölün
ortasına gidin ve dümeni çıkarın. Sadece kullanmamak yetmez çünkü kendiliğinden yön
vermeye devam edebilir. Şimdi öğrendiklerimizi ve aşağıda yazanları kullanarak tekneyi düz bir
çizgi üzerinde götürmeye çalışın.
Orsalamak için
-Ana yelkene hava doldurun
-Floğu laçka edin
-Tekneyi rüzgar altına yatırın
Başı Açmak için
-Floğa rüzgar doldurun
-Ana yelkeni laçka edin
-Tekneyi rüzgar üstüne yatırın
En başta daireler çizeceksiniz ama sonra yavaş yavaş kontrolü sağlayacaksınız.
Bu kontrolle dümen takılı olsa da tekneye yön vermenin yeni yollarını bulmuş olacaksınız.
Tekneyi zorlamadan kendi kendine dönmesini sağlayıp dümen hareketinin yavaşlatıcı etkisini
ortadan kaldıracaksınız.
Çeviri: Canberk Çelik
28
Yaymak mı, Toplamak mı?
Kıyı şeridinin imara açılması deniz severleri hep üzer. Yeşil bir kıyı şeridi yerine betonlaşmış,
arkalarını göstermeyen duvarlaşmış yapılar görünmeye başlar. Denizcinin “manzara” sevdası
sanılır ama sorun manzarada bitmez. O dev otellerin atıkları, gelen giden yolları, gürültüleri
gerçek sorunu yaratan parçalardır.
Hemen bir yeni söz atılır ortaya. Halk avcılığı ana malzemedir ya, “kıyıları halka açtık”… Eğer
Belek’e yolunuz düşerse, o 5-7 yıldızlı otellerin arkasından kilometrelerce yolu hiç deniz görmeden
gidersiniz. Görebildiğiniz kapıda güvenlik elemanlarının beklediği, lüks otellerin devasa kapı
kompleksleridir yalnızca. Belki arada bir o otellerin binalarını da yeşilliklerin arasından görürsünüz.
Peki “Halkımız turizmden para kazanmasın mı?” denince daha da fazla sinirlenmez mi insan?
Sanırsınız ki o otelleri o yörenin sahibi köylüler yaptırıyorlar ve de kazancını kullanıyorlar. Yöre
sakinlerinin yalnızca otellerin arkasındaki tezgahlara sahip çıkabildiklerini, hatta o tezgahları bile
birilerinin onların elinden alarak işletmeye başladığını bilmiyor gibi yapın, belki sakinleşirsiniz.
Zaten yaygınlaşan “her şey dahil” sistemi ile otellere gelen turistlerin otel dışına çıkacak hali ve
vakti kalmıyor. Dışarıdan yemek, içmek söz konusu bile değil. Belki çakma tişörtler veya benzeri
birkaç parça giysi benzeri alışveriş için biraz dışarı çıkarlar. Otel karşısında pide yapıp satmaya
çalışan minik işletme ne eylesin? Sezon sonunda dükkan kirasını takıp, kaçan kaçana. Mal sahibi
giden kirasına mı üzülsün, harap olan işyerine mi?
Genel gelir paylaşımı, turizm sektöründe de geçerli ne yazık ki. Giderek marinalarımız da bu
modaya katıldılar. Çeşme Marina örneğinden sonra, tekne bağlanacak yer değil, AVM olacak,
lüks lokantaların işleyeceği yerler aranmaya başlandı. Olan marinalar da kervana katıldılar. Daha
da vahimi benzer yaklaşım limanlarına da yansımakta. Önce küçük teknelerden “en az metrekare
şu kadar olacak, ona göre kira alırım” diye başladılar. Onları olabildiğince dışarı attılar. Sonra “girip
çıkan yelkenlilerle mi uğraşacağız, gelsin kocaman motor yatlar, nasıl olsa yılda birkaç kezden
fazla girip çıkmazlar” diyerek, lüks motoryat marinası olma yolunda hızla ilerlemeye başladılar.
“Halka açılıyor” palavrasını en iyi yansıtan olay ise, kaç yıldır az gelirlinin motorunu, minik
yelkenlisini hafta sonu denize indirip, sonra çekip götürebileceği rampa isteklerine kimsenin
yanıt vermemesi. İlle de marinaya mahkum olmak zorunda tekne sevdalısı. Kent merkezlerinde
veya çok yakınında bu tür rampalar olsa, römorku ile getirdiği teknesini denize indirip, hafta
sonu seyri yapabilse insanlar, denizlerde çok daha fazla amatör görebileceğiz.
Ancak amaç “yaymak” değil, “toplamak”. Minik, doğa içinde otel-pansiyonlar değil, lüks turizm
tesisleri, pansiyoncunun, lokantacının, esnafın kazandığı yaklaşım değil, büyük sermayenin
kazandığı bir düzen. Halkın serbestçe denizle buluştuğu bir yapı değil, kapısında bekçilik yaparak,
kendisi gibi olanları uzak tuttuğu bugünkü uygulama.
Elbet bir gün bu yaklaşım da sona erecek, gerçek sahipleri denizle daha rahat buluşacaklar…
Tanju Aktuğ
29
milyonlarca insana ulaşmış,
kalite
belgesi ile
standartlarını
onaylatmış olmanın haklı gururunu yaşayan bir firmayız.
ISO 9001
Te k n i k v e A l t y a p ı
Ses ve ışık sistemi
Görüntü Sistemleri
Konstrüksiyon Sistemleri
Özel Show ve Gösteri Ekipmanları
R e k l a m v e Ta s a r ı m
Grafik Tasarım
Kurumsal Kimlik Uygulamaları
Web Tasarımı
Organizasyon
Resmi Törenler
Açılış / Kapanış Organizasyonları
Konserler, Festivaller
Spor / Fuar Organizasyonları
Prodüksiyon
Medya İlişkileri
Film ve Müzik Prodüksiyonları
Stüdyo Kayıt
K o n g r e v e To p l a n t ı
Uluslararası Kongre Organizasyonları
Eğitim Toplantıları
Bayii Toplantıları
Teşvik Gezileri
Lansman Toplantıları
Merkez: Erciyes İşyerleri Sitesi 2. Cad. No:19 Macunköy / Ankara / Turkey
t: +90 (312) 397 56 66
f: +90 (312) 397 58 88
Şube: Barbaros Mah. Uphill Court Residence A Blok D: 106 Ataşehir / İstanbul / Turkey
t: +90 (216) 688 46 41 (pbx)
f: +90 (216) 688 46 42
Ankara Yelken Kulübü
Sancak Mah. 555 cadde No: 1/8 Çankaya / ANKARA
39° 52.010' N - 32° 52.144' E T: 312 495 36 56 F: 312 438 28 83
w w w. o r g a n i z e r. c o m . t r
Biz, yaptığı organizasyonlarla

Benzer belgeler