edak haberler

Transkript

edak haberler
n eylül - ekim 2013 n yıl-1
n sayı - 06
n YAZ BİTİYOR n OKUL
n EKLEM SAĞLIĞI
EDAKTÜEL
Yıl: 1 / Sayı: 06 / Eylül-Ekim 2013
İMTİYAZ SAHİBİ
EDAK Adına
ECZ. EMRE BACANAK
[email protected]
Sorumlu Yazı İşleri Müdürü
ECZ. AYŞEM JALE KIHTIR
[email protected]
Genel Yayın Koordinatörü
MURAT SELÇUK
[email protected]
Genel Sağlık Editörü
ECZ. MELTEM KORTEL
INDEX
08 EDAK HABERLER
12 ALZHEIMER
[email protected]
Genel Sağlık Danışmanı
DR. SEYFULLAH DAĞISTANLI [email protected]
20
ANGELINA
JOLIE’NİN TIBBİ
TERCİHİ
Reklam Koordinatörü
46 ZAYIFLAMA
ÜRÜNLERİ NASIL
ETKİ GÖSTERİYOR?
ET
58 KIRMIZI
BİLMECESİ
62
TOPLULUK
TEMELLİ TARIM
68
YERYÜZÜ
CENNETİ:
KO SAMUI ADASI
E. NİHAN KAYMAZ [email protected]
Editörler
YEŞİM ERDEMİR
ÖZNUR KAYHAN
[email protected]
[email protected]
Art Director
Sayfa Editörleri
Genel Sağlık
Dermatoloji
Ekoloji
Pedagoji
Psikiyatri
Seyahat
Yemek
Sinema
SABRİ M. ARSLAN
DR. MURAT ÖZIŞIK
DR. VİLDAN ŞENGÖZ
ECZ. AYTAÇ TOLGA TİMUR
PED. ÜLKÜ KELDAL
DR. İNCI VURAL
MUSTAFA ANDIÇ
IŞIK POLATER
CEM KARAPOLAT
24 INFLUENZA A
Bu Sayı Katkıda Bulunanlar
Op. Dr. BURAK UĞRAŞ
Uzm. Ecz. GÜRHAN ABUHANOĞLU
Fitness Eğitmeni HAZAR ÇETINKALP
Editoryal Hizmetler ve Grafik
www.fortiks.com
Yönetim ve İletişim
EDAK Ecza Koop. S.S. İzmir
Eczacılar Üretim Temin ve Dağıtım Kooperatifi
Karacaoğlan Mahallesi 6173 Sokak No:4
Işıkkent/İzmir (232) 488 19 19
[email protected]
Baskı
Metro Matbaacılık
Yahya Kemal Beyatlı Cad. No: 94 BEGOS
3. Bölge 35400 Buca/İzmir (232) 290 33 11
Edaktüel Dergisi, EDAK Ecza Kooperatifi ücretsiz yerel süreli
yayınıdır. İki ayda bir yayınlanır. Dergi tüm yayın hakları EDAK
Ecza Koop.’a aittir. Yayınlanan yazı ve fotograflar tamamen veya
kısmen dahi olsa izinsiz kullanılamaz, çoğaltılamaz. Yayınlanan
yazıların ve ilanların sorumluluğu sahiplerine aittir. Edaktüel Dergisi basım ve meslek ilkelerine uymayı kabul ve taahhüt eder.
02
•Edak Ecza Koop • edaktüel • eylül/ekim/2013
VE DAVETSİZ
30 SİNSİ
BİR MİSAFİR:
MANTAR
ŞİMDİ OKULLU
OLDUK
34
ÇEKEN
42 DİKKAT
VÜCUTLAR!
SİZİ
73 ECZACINIZ
DİNLİYOR
76
MUD:
BİR ARKANSAS
MASALI
80 DİYALEKTİK
başkandan
Sevgili EDAKTÜEL okurları
B
ilgisayardan hemen sonra
İnternet'in hayatımıza
girmesiyle birlikte tüm
dünyada son derece hızlı bir
değişim sürecini yaşamaktayız.
Gerek siyasi dengeler gerekse
ekonomik dengeler özellikle son
25 yılda çok değişti. Bu
değişimden pek tabi ki Türkiye de
nasibini almaktadır. Özellikle de
sağlık sektöründe yaşanan
gelişmeler ve değişiklikler biz
eczacıları ve hizmet verdiğimiz
hastalarımızı yakından
ilgilendirmektedir.
Sağlıkta Dönüşüm
Ecz. Emre Bacanak
EDAK Ecza Koop.
Yönetim Kurulu Başkanı
SAĞLIK
KOOPERATİFLERİNİN
KURULMASINA ONAY
VERİLMESİ İLE
“PARAN KADAR
HİZMET ANLAYIŞI”
DEĞİL HALK
SAĞLIĞININ TEMEL
ALINDIĞI BİR SAĞLIK
HİZMETLERİ MODELİ
UYGULANABİLECEK…
04
Sağlıkta dönüşüm programı;
olumlu ya da olumsuz tüm etkileri
ile birlikte sağlık sektörünün
liberal ekonomik kurallara
adaptasyonu şeklinde
değerlendirilebilir. Bu dönüşüm
programı, kamu kuruluşlarının
bilinen ataletinden sıyrılması ve
özel sektör normlarında hizmet
kalitesinin arttırılması bakımından
olumlu gelişmelere sahne
olmuştur. Diğer taraftan tüm
sağlık hizmetlerinin özel sektörün
beklentisi olan ekonomik girdilere
endekslenmesi bakımından bir
takım yan etkileri de beraberinde
getirecek gibi görünmektedir. Bu
durum bir hükümet politikası ve
tercihidir. Bu politikalar
çerçevesinde; sağlık hizmetinin
kalitesini arttırırken, diğer taraftan
bahsettiğimiz yan etkilerden
kurtulmak ve halk sağlığını
korumak için de bir takım
tamamlayıcı politikaların var
olması son derece önemlidir.
İşte tam bu noktada, Birleşmiş
Milletler’ in 2012 yılını
“Uluslararası Kooperatifçilik Yılı”
ilan etmesi ve hemen ardından
ülkemizde “Türkiye
•Edak Ecza Koop • edaktüel • eylül/ekim/2013
Kooperatifçilik Strateji Belgesi”
çalışmalarının başlamasıyla son
derece önemli ve umut verici
gelişmeler oldu. Ama önemli olan
bu politikaların bürokratik
mercilerde ve sonraki aşamalarda
finans sektöründe ve
girişimcilerde hayat bulmasıdır.
Geçtiğimiz günlerde ise bu konuda
önemli bir gelişme daha oldu;
Türkiye’deki tüm kooperatiflerden
sorumlu olan Gümrük ve Ticaret
Bakanı Hayati YAZICI Türkiye’de
yeni bir kooperatif türü olarak
“Sağlık Kooperatiflerinin”
kurulmasına izin verdiklerini
açıkladı.
Bunun anlamı şudur;
Sağlık hizmetleri sektörü yavaş
yavaş özel sektöre devrolurken
büyük bir riski de beraberinde
getirmektedir. Sermayedarlarının
kâr maksimizasyonu anlayışı
içinde günden güne “paran kadar
hizmet anlayışı” noktasına gelerek
pazarlama ağırlıklı bir sektöre
dönüşebilir. Bu yan etkilerin
bertaraf edilebilmesi için mutlak
surette bir piyasa düzenleyicisine
ihtiyaç bulunmaktadır. Piyasayı
düzenleyen yani fayda/maliyet
dengesini halkın lehine koruyan
iki aktör bulunmaktadır.
Bunlardan bir tanesi devlettir,
diğeri ise yarı kamu kuruluşu
sayılan kooperatiflerdir.
İşte bu nedenle özellikle sağlık
sektörü gibi tüm halkı ilgilendiren
bir sektörde piyasa düzenlemesi
hayati bir konudur. Sektörün
devlet denetiminden özel sektöre
devrolduğu bir noktada, Gümrük
ve Ticaret Bakanlığı’nın ikinci bir
düzenleme mekanizmasını hayata
geçirmeye çalışması ülkemiz için
son derece önemli bir gelişmedir.
Ancak bu durum sadece bir yolun
açılması anlamına gelmektedir.
başkandan
Halk Sağlığının Temel
Alındığı Sağlık Hizmetleri
Modeli
Önemli olan küçük sermayeli
sağlık profesyonellerinin
girişimciliği, ortaklığı ve
paylaşmayı odak noktasına
koyması ile açılan bu yolda
ilerleyecek cesareti
göstermesidir. Bir diğer önemli
nokta ise devletin tüm
kademelerinde sadece Gümrük
ve Ticaret Bakanlığı ve bağlı
müdürlüklerinde değil, Sağlık
Bakanlığı ve Maliye Bakanlığı
başta olmak üzere tüm
bakanlıklarda ve bağlı
müdürlüklerinde bunun bir
devlet politikası olduğu
bilinmeli ve bu anlamda
girişimcilerin önünün açılmasını
sağlayacak finansal ve
bürokratik engeller
kaldırılmalıdır.
Böylece sermaye gücü olmayan
sağlık profesyonelleri küçük
sermayelerini ortaklaştırarak çok
doğru bir ekonomik yapılanmaya
sahip olacaklardır. Kooperatif
şirketler; ortaklık yapıları
bakımından son derece insan
odaklı, iş yapma biçimi
bakımından ise
kurumsallaşmaya son derece
müsait organizasyonlardır.
Patron şirketlerinin
aksine karar
mekanizmaları daha
sağlıklı gerek çalışanlar gerek
ortaklar gerekse halk için çok
daha güvenilir bir modeldir.
Böyle bir model, yani sağlık
çalışanlarının sahibi olduğu
dolayısıyla kâr
maksimizasyonunun değil halk
sağlığının temel alındığı bir
sağlık hizmetleri modeli
gelecekte sağlık sektöründeki
birçok sorunun şimdiden
önlemlerinin alınması
bakımından çok önemli bir işlevi
yerine getirecektir.
Umuyorum ki bu konu
ülkemizdeki birçok küçük
sermayeli sağlıkçıyı harekete
geçirecektir. Bizler de EDAK
Ecza Kooperatifi olarak 35 yıllık
kooperatifçilik tecrübemizle
ülkemiz sağlığına ve
kooperatifçiliğe katkı koymak
için elimizden gelen gayreti
göstereceğiz.
KOOPERATİF ŞİRKETLER
ORTAKLIK YAPILARI
BAKIMINDAN SON DERECE
İNSAN ODAKLI, İŞ YAPMA
BİÇİMİ BAKIMINDAN İSE
KURUMSALLAŞMAYA SON
DERECE MÜSAİT
ORGANİZASYONLARDIR.
PATRON ŞİRKETLERİNİN
AKSİNE KARAR
MEKANİZMALARI DAHA
SAĞLIKLI, GEREK
ÇALIŞANLAR GEREK
ORTAKLAR GEREKSE HALK
İÇİN ÇOK DAHA GÜVENİLİR
BİR MODELDİR.
Sağlıkla kalın…
•Edak Ecza Koop • edaktüel • eylül/ekim/2013
05
sunuş
Itır saksısında artan koku,
Denizlerde uğultular
Ve işte dolgun bulutları ve akıllı toprağıyla sonbahar...
(Nazım Hikmet Ran)
B
Ecz. Ayşem Jale Kıhtır
EDAK Ecza Koop.
Yönetim Kurulu Üyesi
ir sonbaharı daha birlikte karşılıyoruz. Sonbaharın tüm hüznüne
karşın yeni başlangıçların heyecanı var içimizde...
Sonbaharda tatilin tadı da bir başka olur! Yazın tatilini
değerlendiremeyenler için ayrı bir güzeldir Eylül...
Sonbahar yeni başlangıçların zamanıdır, doğa çiçeklerini ve yapraklarını
dökerken bizler yaşamlarımızda yeni başlangıçlara yelken açarız...
Eylül ile birlikte okullar açılıyor. Birçok evde ilkokula başlama sevinci
yaşanıyor, ilk çanta, ilk defter, ilk kitaplar alındı bile...
Bizler de bu sayımızda 6. kez sizinle buluşuyor olmamıza rağmen, hala ilk
günün heyecanını taşıyoruz...
EDAKTÜEL’in 6.sayısında dopdolu bir dergi hazırladık sizler için; eklem
sağlığı dosyası, okula başlıyoruz, sonbaharda bağışıklık sistemimizi nasıl
güçlendiririz gibi dosya konularımızın yanında alışveriş sepetimizde; kışa
hazırlık ürünleri, medikal dosyamızda; sağlıklı öneriler vb. daha ilginizi
çekeceğini umduğumuz birçok konuyu bu sayımızda bulabilirsiniz...
Sonbaharı doya doya, yaşamak için...
Ne demiş şair?
Yaşamak şakaya gelmez
Büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın
Bir sincap gibi mesela
Yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiç bir şey
Beklemeden, yani, bütün işin gücün yaşamak olacak…
Sevgiyle kalın...
06
•Edak Ecza Koop • edaktüel • eylül/ekim/2013
edak haberler
EDAK FİDANLARI BÜYÜYOR!
EDAK Ecza Koop. Kurucularından Ecz. N. Işık
Boyacıgiller anısına Bornova Laka Deresi
mevkiinde, 2001 ve 2003 yıllarında dikilen
2000 fidanlık koru büyüyor. İnsan ve çevre sağlığı
için yeşil bitki örtüsünün korunması ve
iyileştirilmesini hedefleyen EDAK, yeni
ağaçlandırma projeleri hazırlıyor.
“
1995 yılında İzmir’de yaşanan sel felaketi bizim için
dönüm oldu” diyen Ege Orman Vakfı Ağaçlandırma
Uzmanı Orman Mühendisi Mesut Akbuğa bu bölgenin
ağaçlandırma için özellikle seçildiğine dikkat çekti. Yağmur
damlalarının ilk tepelere düştüğü noktalarda onları tutan
bitki örtüsü ile ancak bu felaketlerin önüne geçilebileceğini
söyleyen Akbuğa’nın ardından, EDAK Yönetim Kurulu
Başkanı Emre Bacanak da yaptığı konuşmada “yeşil
alanların artırılmasına var gücümüzle katkıda bulunmaya
devam edeceğiz” dedi. EDAK, Ege Orman Vakfı ile 100 bin
fidanlık yeni bir projeye hazırlanıyor.
‘ATIK PİL ’DE 2. OLDUK!
EDAK, Firmalar/ Kurumlar kategorisinde katıldığı
kampanyada ikiciliği elde ederken; kampanyaya destek
veren tüm eczacılarına ve halkımıza teşekkür ediyor.
08
•Edak Ecza Koop • edaktüel • eylül/ekim/2013
zmir Büyükşehir Belediyesi'nin
TAP işbirliğiyle bu yıl 16.sını
düzenlendiği 'Atık Pil Toplama
Kampanyası'nda en başarılı okul,
sivil toplum kurumu ve şirketlere
ödülleri törenle verildi. Büyükşehir
Belediyesi'nin 'çevre dostu'
kampanyasında bu yıl rekor
kırılarak 29,1 ton pil toplandı. Son
6 yıldır kampanyaya destek veren
EDAK, 615 kg atık pille kendi
kategorisinde bu sene ikinci oldu.
Taşınabilir Pil Üreticileri ve
İthalatçıları Derneği (TAP) işbirliği
yapan EDAK Ecza Koop, sağlıklı
doğal yaşam için “Atık pil toplama
kampanyası’’ nı 2008 yılından bu
yana ortak eczanelerinde
sürdürmeye devam ediyor.
Kampanyaya destek veren ortak
eczanelerimizde bulunan atık pil
toplama kutularına getirilen
kullanılmış piller doğaya zarar
vermeden imha ediliyor.
Eczacılarımızın ve halkımızın
desteği ile kampanya önümüzdeki
dönemlerde de devam edecek. Siz
de atık pillerinizi en yakın
eczanenize getirmeyi unutmayın!
İ
edak haberler
EDAK RAFI
ANTALYA’DA
EDAK Ecza Koop. ortaklarına
sunduğu hizmetlere EDAK Rafı
projesini de ekledi. Bu kapsamda
hazırlanan “EDAK Rafı” 170
eczaneye yerleştirildi.
E
DAK eczanelerinin son tüketici
gözünde farklılaşması ve bu
farkındalığı artırıcı çalışmalara EDAK
Rafı projesi ile bir adım daha atıldı. Proje
kapsamında ilk olarak İzmir’de 90’ı aşkın
eczaneye EDAK Rafı kurulumu yapıldı.
Antalya bölgesi için de ilk etapta 30
eczaneye kurulumu yapılan EDAK Rafı ile
avantajlı alım fırsatı EDAK markası altında
tüketicilerin beğenisine sunuluyor. Aydın,
Manisa, Balıkesir, Muğla, Denizli bölgeleri
eczanelerinin de katılımı ile EDAK Rafı
kurulumu yapılan eczane sayısı 170’e ulaştı.
EDAK SİZE İYİ BAKAR
n EDAK Ecza Kooperatifi’nin “EDAK size iyi
bakar” sloganıyla yılbaşından itibaren
uygulamaya başladığı proje ile hasta ve son
tüketiciye EDAK markası ile ulaşmayı
hedefliyor. Rafların pazarlama ve tanıtım
faaliyetlerinin EDAK tarafından
yürütüleceği proje kapsamında özel olarak
yaptırılan EDAK Rafları, EDAK
Eczanelerinde yer alıyor. EDAK Raf ürünleri
toplam 10-15 çeşit üründen oluşuyor ve
iki ayda bir yenileniyor.
“EDAK RAFI İLGİ ÇEKİYOR”
Ecz. Melda Merey – Antalya
n EDAK Rafı, profesyonel bir gözle hazırlanmış, gerek
tüketiciye sağladığı fiyatlar gerekse eczanelerimize
kattığı görsel zenginlik acısından ciddi çalışılmış ve
oldukça ilgi gören bir raf, bir projedir. Bu proje aynı
zamanda bizlere, SGK bağımlı reçete eczanesine
dönüşen eczanelerimizde hasta ya da müşterilerle
birebir iletişim kurma, onlara danışmanlık yapma
olanağı sağlamıştır. Hızla değişkenlik gösteren eczacılık
sektöründe, değişikliklere tek başımıza direnç
gösteremiyoruz. Bunu ancak kooperatif çatısı altında
hareket ederek sağlayabiliriz. EDAK Rafı da bu birlikte
hareketin önemli bir adımıdır. Bu konuda EDAKTÜEL
dergisini bir araç olarak iyi kullanmalı ve olabildiğince
fazla sayıda kişiye ulaştırmalıyız.
EDAKOM İZMİR TEKNOLOJİ ZİRVESİ’NDE
Turkcell tarafından organize edilen, İzmir’in önde
gelen firmalarının katılım sağladığı Teknoloji
Zirvesi’nde EDAK’ın bilişim şirketi olan
EDAKOM da yer aldı.
E
DAKOM Şirket Müdürü Taner Altan’ın “Mobil Teknolojilerle Fark
Yaratan Şirketler” konulu söyleşide konuşmacı olarak katıldığı
zirvede; EDAKOM, EDAK Ecza Kooperatifi ve ısı-nem takip
sistemi olan Edakometri’nin tanıtımını yaparak sağlık sektöründe
soğuk zincir ürünlerinin korunmasının önemine değinildi.
•Edak Ecza Koop • edaktüel • eylül/ekim/2013
09
edak haberler
İZMİR’DEN
TÜRKİYE’YE
BİR İLK
ENGELSİZ İLAÇ
Görme ve işitme engelli
hastaların ilaca ulaşmadaki
engellerini kaldıracak
Engelsiz İlaç Projesi’nin
tanıtımı yapıldı.
E
DAK Ecza Kooperatifi,
Çevreci Eczacılar
Kooperatifi (ÇEKOOP),
İzmir Kent Konseyi, Çağdaş
Görmeyenler Derneği ve Ege
Üniversitesi Eczacılık Fakültesi iş
birliğinde başlatılan proje, Kent
Konseyi’nde düzenlenen basın
toplantısıyla tanıtıldı. Projeyle,
görme engelli hastaların ilaç
kullanımına yönelik yaşadığı
sorunların en aza indirgenmesi
amaçlandığı bilgisi verildi.
İlk etapta 200 gönüllü eczanenin
yer alacağı projede, yurtdışından
getirilen özel bir aparat ile
eczacılar, ilaçların üzerine
kabartma yazıyla ilacın ismini,
kullanım şeklini ve son kullanma
tarihini yazacak. Böylece görme
engellilere ilacın kullanımında
kolaylık sağlanacak. Kabartmalı
yazıyı bilmeyen görme engelliler
için ise sesli kutu ücretsiz olarak
verilecek.
ÇEKOOP Başkanı Şule
İlkkurşunlu, Türkiye’de ilk defa
böyle bir projeyi hayata
geçirdiklerini belirterek,
“İzmir’den başlayan bu projenin,
Atık İlaç Projesi’nde olduğu gibi
tüm Türkiye’ye yayılacağını umut
ediyorum. Engelsiz İlaç
Projesi’nde yer alan cihazların
devlet tarafından geri ödeme
kapsamına alınmasını
hedefliyoruz” dedi. EDAK Yönetim
Kurulu Başkanı Emre Bacanak ise,
“Kooperatif olarak sosyal
sorumluluk projelerine destek
veriyoruz” dedi. İzmir Kent
Konseyi Başkanı Güman Kızıltan,
konsey olarak bin sesli kutu
alarak, 30 Ekim- 3 Kasım 2013
tarihlerinde düzenlenecek
Engelsizmir Kongresi kapsamında
gönüllü eczanelere dağıtmayı
hedeflediklerini söyledi.
EDAK MEDİKAL ÜRÜNLER İLE İLGİLİ
EĞİTİMLERE DEVAM EDİYOR
H
epimizin her zaman ihtiyaç
duyabileceği medikal ürünlere
eczanelerimizden rahatlıkla
ulaşabilmeniz için EDAK eczaneleri kendini
yeniliyor. Eczacılarımız da var olan bilgilerini
EDAK ve firmaların işbirliği ile gerçekleştirilen
medikal ürün eğitimleri ile güncelliyor.
Şimdiye kadar bu ürünler için ilk akla gelen
medikal malzeme satan mağazalar olsa da hasta
ve hasta yakınları açısından eczaneden,
eczacının danışmanlığı ile alınan medikal
ürünler daha cazip hale gelmeye başladı bile…
Eğitime katılan eczacılara İsmail Karaismail’in
Ortopedi Rehberi kitabı hediye edildi.
10
•Edak Ecza Koop • edaktüel • eylül/ekim/2013
“Medikal ürünler
eczanenizde!”
sağlık gündemi
BENİ UNUTMA!
A
lzheimer Hastalığı; hafızada, öğrenmede, konuşmada, akıl yürütmede, yargılamada,
iletişimde kademeli olarak azalmaya ve davranış değişikliklerine yol açan ilerleyici bir
beyin hastalığı. Halk arasında "bunama" diye adlandırılan demansın en sık nedeni. Hastalık
oldukça yaygın. Hemen her 10 aileden birinde bir Alzheimer hastası mevcut. Bakım merkezleri
varsa da, hastaların çoğu evde. Bakımları aile üyelerince gerçekleşiyor. Hastalığın henüz tam
tedavisi yok. Araştırma Enstitüleri, ilaç firmaları kesin tedavi için çok büyük bütçelerle
çalışmalarını sürdürüyor.
B12
Vitamini ve Folik
Asit; kanda homosistein
adı verilen maddeyi
baskılayarak unutkanlık,
demans ve Alzheimer
hastalığını önleyebilir.
NICE MEVCUT TEDAVİLERİN
YARARINI ONAYLADI
n Şu an için ilerlemeyi geciktiren, yaşam
konforunu nispeten artıran ilaçlar var.
Daha önce bu tedavileri karşılamayı
reddeden İngiliz Ulusal Klinik
Mükemmelleştirme Enstitüsü (NICE),
son klinik çalışmaları değerlendirerek
erken dönemde de bu tedavileri onayladı.
Kararda, hem tedavinin yararına ilişkin
bilimsel kanıtlar, hem de erken dönemde
tedaviye başlama maliyetinin hasta
başına 500 Sterlin (yaklaşık 1250 TL)
daha düşük çıkacağı hesabı etkili oldu.
NICE, kararları pek çok ülkede olduğu
gibi Türkiye’deki yetkililerce de tanınan
saygın bir enstitü. Bu bakımdan bu son
karar önemli ve hastalar için sevindirici.
12
•Edak Ecza Koop • edaktüel • eylül/ekim/2013
Dr.Seyfullah Dağıstanlı
Hekim, toksikolog, ilaç eczacılığın eski bürokratı, sektörde yönetici, köşe
yazarı ve fikir lideri. O, ilaç dâhil hayatın her öğesine farklı açılardan
bakarak anlamaya çalışan bir meraklı. Onun ayırt edici özelliği; doğal
olması, şablonlardan sıkılması. Çaydan, dostlarla derin sohbetlerden,
bazen dalga geçmekten, çalışmayı eğlenceye çevirmekten ve hep ama
hep analizden vazgeçemiyor. Hayallerinden gerçekleşenleri saymazsak
diğerleri: İyi bir film yönetmek, piyanoda “Saraydan Kız Kaçırma”dan
bir fragmanı hatasız çalmak, orijinal bir ilaca imza atmak, deniz
kenarında ama ağaç gölgesinde boşa vakit geçirmek denebilir...
sağlık gündemi
ALZHEİMER HASTASINA YAKLAŞIM
Hasta bakımı hasta yakınının sabırlı, anlayışlı, sevecen ve yaratıcı olmasını gerektirir. Alzheimer hastasının halen
hoşlanmakta olduğu şeylere odaklanmak önemlidir. Hastanın ve yakınlarının hayatını kolaylaştıracak bazı hususları
aşağıda bulabilirsiniz:
HATIRLATMA ARAÇLARI
NOTLAR, TALİMATLAR
n Günlük programı, aranabilecek
telefon numaralarını ve hastanın
durumuna göre basit işlerin nasıl
yapılabileceğini izah eden notlar,
listeler hazırlanabilir.
SAKİN YAŞAM
n Huzurlu ve istikrarlı bir ev
ortamının oluşturulması
davranışsal sorunları azaltır. Yeni
durumlar, gürültü, kalabalık,
hatırlamaya zorlamak ya da zor
bir işin yapılmasını istemek
hastada huzursuzluk yaratır ve
düşünme yetisi bozulur.
GEZİNME
n Hastanın tek başına evden
çıkıp amaçsızca gezinmesi sık
karşılaşılan bir sorun. Hasta ismi,
iletişim kurulabilecek bir
yakınının isim ve telefon
numarası yazılı bir bileklik faydalı
olabilir.
Birlikte yapılan uzun günlük
yürüyüşler, tek başına amaçsızca
dolaşmayı azaltır.
İLETİŞİM
n Alzheimer hastasıyla
konuşurken görebileceği bir yerde
durmak ve dikkatini çekmek için
ona dokunmak yararlı. Hastayla
basit cümleler kullanarak yavaş
bir tempoda konuşulmalı ve hasta
yanıt vermeye zorlanmamalı. Bir
seferde tek bir şey söylenmeli. Bir
şey söylerken jestler ve nesneleri
göstermek gibi ipuçları
kullanılmalı. Sorular sormaktan
ve zor seçimler yapmaya
zorlamaktan kaçınılmalı. Aynı
şekilde hastanın yanlışlarını
ısrarlı şekilde düzeltmeye
çalışmak, yanlış hatırlıyorsun
demek, vefat etmiş yakınlarını sağ
sanıyorsa bunu düzeltmeye
çalışmak maalesef o travmaları
yeniden yaşaması dışında bir işlev
görmez. Onun için olduğu kadar,
bakımını üstlenenlerin
de yaşamını alt üst
etmeyen herkes
için en iyi senaryoyu bulmaya
çabalamak en doğrusu olacaktır.
GÜVENLİ ORTAM
n Ev ortamı güvenli ve bildik bir
hale getirilmeli. Ev
dekorasyonunda değişiklikten
kaçınılmalı. İlaçlar, alkollü
içecekler, silahlar, zehirli
maddeler, tehlikeli araçların
durduğu dolaplar kilitli tutulmalı.
Elektrik çarpmasını önlemek için
elektrikli aletler banyoda
tutulmamalı, yanıkları
engellemek için su ısıtıcıları 50
derecenin üzerine çıkarılmamalı.
EGZERSİZ
n Alzheimer hastalarında egzersiz
hem vücut sağlığı, hem de
yakınlarıyla iletişim açısından
yararlı. Aile ile birlikte geçirilen
toplu yemek, hafif danslar, birlikte
şarkı söyleme depresyonu
azaltır, hareket becerilerinin
korunmasını sağlar ve
sakinleştirici etki yaratır.
GECE YATMA DÜZENİ
n Davranışlar genellikle
geceleri kötüleşir.
Sakinleştirici ve
gürültüden uzak bir
yatma düzeni önemli.
Gece lambası
yakılması yön
bulmada yararlı
olur.
[email protected]
•Edak Ecza Koop • edaktüel • eylül/ekim/2013
13
sağlıklı haberler
MEME KANSERİ TARİHE
KARIŞABİLİR
n ‘Journal of Controlled Release’ dergisinde yayınlanan bir
çalışmaya göre zehirli olmayan yeni bir ilacın nano dağılımla
direkt kanser hücrelerini hedef aldığı, tümör yayılımını
engellediği ve bağışıklık sistemini harekete geçirdiği belirtildi.
ABD’de yapılan çalışmada ilacın verildiği farelerin yaşam
süresinin büyük oranda uzadığı görüldü. Halen kullanılan
ilaçlardan farklı olarak sağlıklı hücrelere zarar vermeyen ve
toksik olmayan yeni ilaç için araştırmalar devam ediyor.
EMZİRMEK
ALZHEİMER’I
ÖNLÜYOR
n Cambridge Üniversitesinde
yapılan araştırmaya göre
çocuklarını emziren kadınlarda
Alzheimer riski, emzirmeyenlere
oranla daha az. Alzheimer'ın
beyindeki insülin direnciyle
bağlantılı olduğu düşünülürse,
gebelikte azalan insülin
toleransının emzirme ile eski
haline gelmesinin bu sonucu
sağlayabileceği belirtiliyor.
Ayrıca emziren annelerde artan
progesteron ve östrojen
hormonlarının Alzheimer
riskinden koruyan faktörler
olabileceğine dikkat
çekiliyor.
GERÇEK
HÜCRELERLE
KULAK ÜRETİLDİ
n ABD Boston Massachusetts
General Hospital’de insan
hücrelerinden kopyalanarak
kulak yapıldı. Laboratuvar
ortamında yapılan kulak,
titanyum bir kalıp içinde gerçek
hücrelerin çoğalmasıyla elde
ediliyor. Daha önce benzer bir
yöntemle fareler üzerinde kulak
üretmeyi başaran bilim insanları
artık uzvunu kaybedenlere
yönelik daha büyük adımlar
atma peşindeler.
14
•Edak Ecza Koop • edaktüel • eylül/ekim/2013
sağlıklı haberler
KADINLAR İÇİN
VİAGRA GELİYOR
ESKİYEN ORGANLARIMIZ
İZMİR’DE DEĞİŞTİRİLECEK
n Kadınlarda cinsel isteği artırmak amacıyla
kullanılacak olan ‘Lybrido’ adlı yeni bir
ilacın hazırlık aşamasında son fazda olduğu
duyuruldu. Uzun süredir erkeklerde
kullanılan ancak kadın libidosunda ise
çözüm üretilemeyen araştırmalarda
neredeyse sona gelindi; Hollandalı bir firma
bu sorunu çözdüğünü iddia eden bir ilaç
geliştirdiklerini duyurdu. Araştırmacı Dr.
Adriaan Tuiten sonuçların çok umut verici
olduğunu belirterek, 2016 yılı sonunda
ilacın Avrupa ve Amerika’da piyasaya
verileceğini söyledi. Dr.Tuiten, hapların
kadınlarda daha sık seks yapma isteği
sağladığı gibi orgazm şanslarını da
iyileştirdiğini iddia ediyor.
n İzmir Üniversitesi Tıp Fakültesi ‘Rejeneratif Tıp’
Bilim Dalı kurmaya hazırlanıyor. Yaşlanma, hastalık
veya travmaya bağlı zarar görmüş doku ve organların
yenilenmesi için kurgulanan bu bilim dalı, kök hücre
teknolojisi ile yeni doku transferleri üretilmesine
olanak sağlayacak. Bu amaçla İzmir Üniversitesi
Plastik Cerrahi ABD Başkanı Prof.Dr. Eray Copçu
yönetiminde Tokyo Üniversitesi ile ortak çalışma
başlatıldı. 2012 yılında kök hücre teknolojisi ile Nobel
ödülü alan Japon bilim insanları, deneyimlerini
İzmirli meslektaşları ile paylaşarak, önümüzdeki
yıllarda bu alanda bilgi transferi yapmaya
başlayacaklar. Kök hücre teknolojisi tüm dünyada
geleceğin ‘sağlık mühendisliği’ olarak tarif ediliyor ve
yaşamsal önemi bir yana ihtiyaç olan organların
yeniden yapımı ve kanser dahil birçok hastalıkların
tedavisine umut olarak görülüyor.
TAKMA DİŞLER
BİTİYOR MU?
n Daha önce insan idrarında bulunan
hücrelerden kök hücre elde eden Çinli bilim
insanları şimdi de bu kök hücrelerden diş
yapabileceklerini açıkladılar. İdrardan elde
ettikleri ve diş için ayrıştırdıkları kök hücreleri
farelere nakleden doktorlar diş yapısı
oluşturmayı başardılar. Yeni yöntemle
üretilebilecek doğal dişler, belki de önümüzdeki
günlerde takma dişlerin sonunu getirebilir.
•Edak Ecza Koop • edaktüel • eylül/ekim/2013
15
sağlıklı haberler
DANS VE MÜZİK
PARKİNSON’A İYİ
GELİYOR
n Düzenli dans eden Parkinson
hastalarında, hastalık belirtilerinin azaldığı
iki ayrı üniversitenin çalışmaları ile
ispatlandı. Washington Üniversitesi’nde
yapılan bir çalışmada Parkinson hastaları
bir yıl süre ile haftada iki gün, birer saatlik
tango dersleri aldı. Dans edenlerin
etmeyenlere göre denge, hareket ve
konsantrasyonda daha ileri oldukları
görüldü. Ayrıca yine benzer bir araştırma
ABD California Üniversitesi’nde yapıldı;
müzik dinlemenin ve dans etmenin,
Parkinson hastalarının hareketlerini
düzenlediği görüldü. Her iki çalışmada da
dans, müzik ve ritim ile hareket etmenin,
sosyalleşmeyle beraber beyni olumlu
etkileyerek hastalık belirtilerini azalttığı
ispat edildi.
YAĞLI BALIK EKLEM
İLTİHABINDAN KORUYOR
n İsveç’te 10 yıl süren ve 32 bin kadının katılımı ile yapılan
geniş kapsamlı bir çalışmanın sonuçları ‘Annals of the
Rheumatic Diseases’ dergisinde yayınlandı. Çalışmaya göre
haftada bir kez Omega-3 açısından yoğun yağlı balık tüketen
kadınlarda, eklem iltihabı (Romatoid Artrit) riskinin % 35
azaldığı ispat edildi. Araştırmada haftada ikiden daha fazla
kez balık yiyenlerde ise bu risk dramatik olarak %50 oranında
azalıyor. Romatoid Artrit, ümmin sistemi etkileyerek
eklemlerin iltihaplanmasına yol açarken, hareket kaybıyla
beraber şiddetli ağrıya yol açıyor. Genellikle kadınlarda
sıklıkla görülen sorun, daha çok 20-40 yaş grubunda ortaya
çıkıyor.
GAZLI VE ŞEKERLİ İÇECEKLER
ÇOCUKLARI SALDIRGAN YAPIYOR!
n Gazlı ve şekerli içecek tüketen çocuklara yönelik bir
çalışma ‘Journal of Pediatrics’ dergisinde yayımlandı. ABD
Columbia Üniversitesi bilim insanlarının yaptığı araştırmaya
göre günde 4 adet gazlı ve şekerli hazır içeceklerden tüketen
çocukların, tüketmeyenlere göre uyumsuzluk ve saldırgan
davranışlar sergileme riskinin iki kat arttığını gözlemlendi.
5 yaşında 3 bin çocuk üzerinde test edilen çalışmaya göre
gazlı ve şekerli içecekler ne kadar çok tüketilirse saldırgan
davranışlar ve kavgacı mizaç bir o kadar artıyor. Bu tür
içeceklerdeki doğal olmayan şeker ve kafeinin çocukların
davranışlarını etkilediği düşünülüyor.
16
•Edak Ecza Koop • edaktüel • eylül/ekim/2013
sağlıklı haberler
AZ KAHVE DAHA UZUN
YAŞATIYOR
n ABD South Carolina Üniversitesi’nde yapılan çalışmaya göre
günde 4 fincan kahve içenlerin sayısının içmeyenlere göre 2 kat
daha fazla olduğu ortaya çıktı. Araştırma 17 yıl boyunca 20-87
yaş aralığındaki 43 bin kişi üzerinde sürdü. Günde 4 bardaktan
fazla kahve içenlerin 55 yaşından önce ölme riskinin yüzde 56
oranında arttığı gözlemlendi. Kahvede bulunan uyarıcı kafein
maddesinin fazla alındığında metabolizma üzerinde olumsuz
etkilerinin bu sonucu doğurduğu düşünülüyor.
ÖLÜMSÜZLÜĞE
DOĞRU ADIM ADIM
n Daha önce Güney Kore'de ilk defa insan
embriyosu klonlanmış ve bu embriyodan
kök hücre elde edilerek hastalıklara karşı
kullanılması için çalışmalara başlanmıştı.
Bu sefer de ABD'li doktorlar ilk kez
klonlama yöntemiyle insan kök hücresi
ürettiklerini duyurdular. Üretilen kök
hücrelerden alınacak olan sağlıklı hücrelerin
gelecekte sorunlu organların yerine
geçmesi bekleniyor. Dr.Shoukhrat Mitalipov
başkanlığındaki ekibin araştırması ‘Cell’
dergisinde yayımlandı. Genetik hücre
klonlama yöntemi kanser, parkinson,
multipl skleroz (MS), kalp hastalıkları ve
omurilik yaralanmaları gibi birçok sorunu
çözebilecek yöntem olarak görüldüğü gibi
yaşam süresini de uzatabilecek değerler
içeriyor. Ancak bilindiği üzere hem dini
otoriteler hem de etik kuşkular insan
klonlamaya halen şüpheci yaklaşıyorlar.
YAZICIDAN ÇIKAN YEMEĞİ YİYECEĞİZ
n Gelecekte üç boyutlu yazıcılarımıza mürekkep değil vitaminler,
mineraller, karbonhidrat, protein tozu ve yağ kartuşları alıp yemek
üretebileceğiz. Bu kartuşların içeriği ise daha çok böcek, çimen,
yosun, ot ve doğada fazlasıyla bulunan diğer
komponentlerden karşılanacak.
Bilgisayarımızdan veya cep
telefonumuzdan oluşturduğumuz
bir menünün yazıcıdan çıkıp
tabağımıza gelmesi
geleneksel mutfağın sonu olsa
da NASA bu konuda hayli iddialı
biçimde yol almayı sürdürüyor.
Besinlerin doğal yöntemlerle
elde edilmesi elbette tercih
sebebi hatta yapay gıdaların ve
organik olmayan sebze, meyve
ve protein kaynaklarının canlıların
sağlığına olumsuz etkilerini
maalesef kötü deneyimlerle
öğrendiğimizi unutmayalım.
İNSAN GİBİ DÜŞÜNEN
ÇİPLER ÜRETİLİYOR
n Bilim insanları İsviçre Zürih Üniversitesinde bir ilke imza atarak
insan beyni gibi düşünebilen hafıza, karar alma ve karara varma
gibi durumları değerlendirebilen yeni bir cip geliştirdiler. Bu yeni
elektronik devreler insan beyni gibi çalışıyor, nöronlar gibi hareket
ediyor. Araştırmayı yürüten Giacomo Indiveri, yeni nöromorfik
çiplerin insan beyninin taklidi olduğunu ve aynı mantıkla hareket
ederek kendi karar mekanizmalarını oluşturduğunu söyledi. Bu
yeni elektronik yongalar, gelecekte hemen her eşyamıza takılarak
olası çevresel durumlara göre karar alabilen konumlarda
kullanılabilecek. Örneğin önümüzdeki yıllarda hava durumuna
göre fiziksel veya duygusal refleks geliştirebilen bir ceketimiz
veya bir cep telefonumuz olabilir…
•Edak Ecza Koop • edaktüel • eylül/ekim/2013
17
uzman gözüyle
Genel Cerrahi Uzmanı
Op. Dr. Burak UĞRAŞ
Angelina
Jolie
Her İki
Memesini de
Neden Aldırdı?
M
eme dokusunun
yapısına bakarsak; süt
üreten bezler, sütü
taşıyan kanallar, bunların arasında
yer alan yağ ve bağ dokularından
oluştuğunu görürüz. Ayrıca meme
dokusu içerisinde lenf sıvısını
taşıyan kanallar da vardır. Bu
kanallar; koltuk altı, köprücük
kemiği üzeri ve iman tahtası
denilen sternum kemiğinin
sınırındaki lenf bezlerine boşalır.
Lenf sisteminin görevi normal
dokularda olmaması gereken
yapılara cevap oluşturarak,
koruma faktörlerini taşımaktır.
NEDEN KANSER OLUNUYOR?
n Kanser hastalığı,
vücudumuzun hayatını devam
ettirebilmek için kendisini
yenilemesi sırasında (yaşam
süresi dolan hücrelerin yerine
yenilerinin oluşması sırasında)
çoğalmayı kontrol eden
faktörlerde oluşan bazı
bozukluklar sebebiyle, hücrelerin
kontrolsüz şekilde çoğalması ile
oluşur. Kanser hastalığı
yenilenmenin olduğu tüm
dokularda görülebilir. Bu
kontrolden çıkan hücreler diğer
dokulara yayılabilir.
Meme kanserleri tüm dünyada
kadınlarda en çok görülen kanser
türlerinden birisidir. Amerika
Birleşik Devletlerinde her 8
kadından birisinde meme kanseri
görülmektedir. Bu kadar sık
görülen bir hastalığın korkusunu
yaşayarak bir ömür geçirmek
yerine dikkat edilecek bazı basit
kontrollerle %85 oranında erken
20
tanı konulabilmekte ve yüksek
yaşam süreleri ve organ koruma
oranları elde edilebilmektedir.
RİSK FAKTÖRLERİ NELERDİR?
l Kadınlarda ağırlıklı görülür;
erkeklerde oluşma oranı %1’dir.
Yaş ilerledikçe risk artar. 70-74
yaş aralığında, 30-34 yaş
grubuna göre risk yaklaşık
18 kat artmaktadır.
l Anne tarafından birinci derece
akrabalarda meme kanseri
görülmesi önemli bir risk
faktörüdür. Aynı ailede takip eden
üç kuşakta ya da en az üç kişide
meme kanseri öyküsü varsa
genetik tarama testleri
yapılmalıdır.
l Âdetin 12 yaşından önce
başlaması ya da menopozun
gecikmesi, düzensiz hormonal
ilaçların kullanılması riski
arttırmaktadır.
l Menopoz sonrası beş yıldan
uzun hormonal ilaç kullanımı
riski artırıcı faktördür.
l Radyoterapi-radyasyona maruz
kalma, meme kanseri oluşumunu
tetikleyebilir.
l Beslenme ve çevre faktörleri
riski artırır. Yağ içeriği fazla
beslenme, kilo alma; özellikle
menopoz döneminde riski
arttırmaktadır. Düzenli aktivite ve
fizik egzersizler riski
azaltmaktadır.
l Kalıtsal faktörler görülme
sıklığını artırır. Meme kanseri
genleri BRCA-1 ve BRCA-2 genleri
olan kişilerde 70 yaşına kadar
%85 meme kanseri ve yumurtalık
kanserleri gelişebilir.
•Edak Ecza Koop • edaktüel • eylül/ekim/2013
ERKEN
TANI
n Yine ABD istatistiklerine göre;
2,5 milyon tedavi görmüş kadın
sağlıklı yaşamaktadır. Bu sağlıklı
yaşama şartlarının
sağlanmasında erken tanı en
önemli etkendir.
1)Kendi kendini muayene Her
kadın 20 yaşından sonra, adet
başlangıcından 5-7 gün sonra
düzenli olarak kendi kendini
muayene etmelidir. Muayene
esnasında gövdenin üzeri çıplak
olmalı, ayna karşısında ayakta
meme derisine ve dokusuna
bakarak inceleme ile
başlamalıdır. Aynada meme
cildinde kabarıklık, çökme, deride
kalınlaşma, portakal kabuğuna
benzer pütürleşme var mı
bakılmalıdır. Sonrasında
memenin karşı tarafının eli, 2-3
ve 4. parmakları ile dairesel
hareketlerle meme dokusu sıra
ile muayene edilmelidir. Meme
başının altı ve koltuk altı da
muayeneye dâhil edilmelidir. İlk
başlarda hastalar pek anlamasa
da zamanla dokularına alışacak
ve değişiklikleri erken dönemde
fark edeceklerdir. Değişiklik ya
da şüpheli bir lezyon fark edilirse,
ailede meme kanseri riski varsa,
doktor muayenesi yapılmalıdır.
2)Klinik meme muayenesi 20
yaşından sonra 1-3 yılda bir, 40
yaşından sonra her yıl doktor
tarafından yapılmalıdır.
Risk faktörlerine göre muayene
sıklığı değişebilir.
Mamografik tarama programları
ile memede çıkabilecek hastalık
odakları elle muayene ile fark
edilebilecek seviyeye gelmeden 2
yıl önce mamografi ile tanınabilir.
40-50 yaş arası kanserler hızlı
ilerleyebildiği için yılda bir önerilir.
Meme dokusu yoğun olan
kadınlarda tek başına mamografi
duyarlılığı düşüktür. Bu nedenle
USG ilave edilirse inceleme
duyarlılığı %90 civarına
yükselebilir.
Kilo kontrolü ve
fiziksel aktivite,
kanserin
engellenmesinde son
derece önemlidir.
uzman gözüyle
Geçtiğimiz
aylarda özellikle
ünlü sanatçı
Angelina
Jolie’nin tıbbi
tercihiyle her iki
memesini de
koruyucu
mastektomi
denilen yöntemle
aldırması
tartışma yarattı.
Risk yüksekse;
hasta yakın
takibe mi
alınmalı, yoksa
memesi mi
alınmalı?
•Edak Ecza Koop • edaktüel • eylül/ekim/2013
21
uzman gözüyle
MEME KANSERİNDE ERKEN TEŞHİS
TEST
YAŞ
SIKLIK
KENDİ KENDİNİ
KONTROL
20 yaşından itibaren
Her ay
MAMOGRAFİ
40 yaş altı
KLİNİK MEME MUAYENESİ
Aile öyküsüne göre kalıtsal riski olan
kişilerde mamografi ve MR incelemesi
25 yaşında başlanabilir
40 yaş ve üzeri
Her yıl
20 yaş ve üzeri
1-3 yılda bir (Aile hikâyesi ve risk
faktörlerine göre değişir)
40 yaş ve üzeri
Her yıl
Kalıtsal meme kanserleri
n Geçtiğimiz aylarda özellikle
ünlü sanatçı Angelina Jolie’nin
her iki memesini cilt koruyucu
mastektomi denilen yöntemle,
yani meme cildini koruyarak
meme içerisindeki bez ve kanal
yapılarını aldırmasıyla
profilaktik mastektomi çok
tartışılmıştır. Sanatçının
geçmişinde annesinin meme
kanseri nedeniyle kaybedildiği
ve teyzesinin meme kanseri
nedeniyle ameliyat olduğunu
görmekteyiz. Yapılan genetik
taramalarda BRCA-1 ve BRCA-2
genlerini taşıdığı ve bu nedenle
70 yaşına kadar %85 ihtimalle
meme kanseri, %45 ihtimalle
yumurtalık kanseri
gelişebileceği bilinmektedir. Bu
genetik bozukluk olan
kişilerde profilaktik
mastektomi kişinin de isteği ön
planda tutularak planlanabilir.
Bu yöntemle estetik destekle bir
görüntü kaybı yaşanmadan risk
%1 civarına düşürülebilir.
BRCA-1 ve BRCA-2 için tanı
genetik test yapılarak
konuluyor. Bu guruptaki
kişilere 18 yaşından itibaren
meme muayenesi, 25-35
yaşında mamografi, yıllık ya da
altı aylık klinik meme
muayenesi ve yıllık MR
incelemesi öneriliyor. Bu
kişilerin ayrıca 6 ayda bir
yumurtalık kanseri için
incelemelerini aksatmamaları
gerekiyor.
KENDİ KENDİNİZE MUAYENEDE DİKKAT!
l
Memede ya da koltuk altında ele gelen şişlikler
l Meme başı akıntısı (tek taraflı, kanlı ya da şeffaf akıntı)
l Meme başında içeri doğru çekilme
l Meme derisinde değişiklikler (soyulma, kabuklanma)
l Meme cildinde kızarıklık veya yara
l Meme cildinde ödem, şişlik veya içe doğru çekinti olması
l Memede tek taraflı büyüme, şekil bozukluğu veya renk değişikliği
l Bu belirtilerden biri veya birkaçı varsa doktorunuza başvurunuz
22
•Edak Ecza Koop • edaktüel • eylül/ekim/2013
medikolojik
BUNDAN 2500 YIL
ÖNCE HİPOKRAT’IN
‘BULAŞICI ÖKSÜRÜK
SALGINI’ DİYE TARİF
ETTİĞİ, YILDIZLARIN
TESİRİ İLE ORTAYA
ÇIKTIĞI DÜŞÜNÜLEN
GRİBE, İTALYANCA
‘TESİR’ ANLAMINA
GELEN ‘İNFLUENZA’
ADI VERİLMİŞ.
Grip aşısında
virüsün kendisi değil
onun antijenleri vardır.
Aşı olduktan sonra ateş
çıkması bağışıklık
sisteminin tepkisinden
kaynaklanır.
24
•Edak Ecza Koop • edaktüel • eylül/ekim/2013
Dr. Murat Özışık
Doktor, fotoğrafçı, doğasever, baba ve eş. Tüm iklimleri sever ama en
çok kızı İklim’i sever ve ilkbaharı özler eşi Çiçek’i özlediği gibi.
Romantikken mantıklı, mantıklıyken romantik olabilmek için Cemal
Süreya’dan ders alıyor. Çocukluğunun geçtiği Samsun’da fotoğraf ile
tanışıyor. Üniversite yıllarında siyah beyaz ile tanışıp, uzman olarak
atandığı Muş Bulanık ilçesinde insanın doğa ile bağlantısını fotoğraf
karelerine taşıyor. Boynunda Littman’ıyla ya da Nikon’uyla dolaşırken
görmeniz muhtemel. Çekinmeyiniz zaten en değerli aşısı güven.
K
ış geliyor! Soğuk
havaların başlamasıyla
gribal enfeksiyonların
görülme sıklığı da artıyor.
Hepimizin grip ya da soğuk
algınlığı olarak bildiğimiz bu
basit hastalığa son yıllarda
hayvan isimleri de eklenince,
bayağı bir korkar olduk.
Kışın yakın arkadaşı
n Biraz bu virüsten bahsedersek;
influenza bir RNA virüsü olup
A,B,C olarak adlandırılan 3 alt
tipe sahiptir.
İnsanlarda A ve B alt tipi hastalık
yapar. Büyük salgınlardan,
ölümlerden sorumlu olan ve
başına hayvan isimleri
eklediğimiz alt türü influenza A,
standart gribe yol açan ise
influenza B'dir. Bu virüs sanki
Herakleitos'un ‘değişmeyen tek
şey değişimin kendisidir’ sözünü
şiar edinmiş gibi sürekli
medikolojik
değişime uğrar. İnfluenza B'nin
dış yapısında nöraminidaz (N1,2)
ve hemaglütinin (H1,H2iH3) adı
verilen yapıları vardır.
Bunlardan hemaglütinin,
virüsün antijenik yapısından
yani vücut için yabancı
algılanmasından ve antikor
oluşmasından sorumludur.
İnfluenza A yapısında küçük
değişiklikler yaparsa (tıbbi adı
antijenik drift) epidemi denen
belirli bir bölgeye özgü
salgınlara neden olur. Büyük
değişiklikler (antijenik shift)
yaparsa pandemi denilen dünya
çapında salgınlara yol açar.
Yüzyılın grip
salgınları
dediğimiz ilk pandemi kaydı
1580 yılına dayanıyor.
Bu hastalık aslında I. Dünya
Savaşından önce halk sağlığı için
tehdit kabul edilmiyordu. Ama
1918-1920 arasında, o zamanki
ismiyle İspanyol Gribi
salgınında, yaklaşık 20 milyon
kişinin öldüğü düşünülüyor.
Sonrasında 1957 yılında Asya
Gribi ve 1968'de Hong Kong
Gribi salgını yaklaşık 1,5 milyon
insanın ölümüne neden oldu.
Son beş yıl içinde kuş gribi,
domuz gribi gibi influenza A
pandemilerine şahit olduk.
Hastalık milliyet,
sınır tanımıyor
n Aslında bu hastalığın
salgınları neredeyse insanlık
tarihi kadar eski. İlk tanımlayan
da Hipokrat. Büyük salgın
n Artık öyle bir dünyada
yaşıyoruz ki 5 gün önce Hong
Kong'da görülen bir hastalık, 5
gün sonra Türkiye, Amerika ve
Avustralya'da ortaya çıkabiliyor.
•Edak Ecza Koop • edaktüel • eylül/ekim/2013
25
medikolojik
AŞI GEREKLİ Mİ?
Sıkışık ve bitişik nizam şehir hayatı, büyük alışveriş
merkezleri, devasa hava limanları, klimalar ve dünyanın
her yanına ulaşım kolaylığı virüsün yayılmasını
hızlandırıyor. Buna bir de virüsün kanatlı hayvanlarda
barınabilmesi eklenince büyük kuş göç yolları üzerinde
bulunan ülkemiz için durum daha bir önem kazanıyor.
Bence aslında John Lennon şarkısı gibi sınırların sadece
kâğıt üzerinde olduğunun kanıtı bunlar. Hastalık
milliyet, sınır vs. dinlemiyor; Schengen vize, pasaporta
ihtiyacı yok. İnsanların aynı dünyayı, aynı oksijeni, aynı
toprağı ve aynı kuşları paylaştığının kanıtı hepsi. Aynı
hastalıkları da paylaşıyoruz.
Danimarkalı yönetmen Lars von Trier’in ‘Epidemic’
filminde izlediğimiz bir sahneyi, Japon yazar Haruki
Murakami'nin kitabında hissedebiliyoruz.
Türkiye'de gereksiz kullandığımız su, çöpe attığımız
ekmek, Bangladeş’teki selde erozyona uğrayan toprak,
Sibirya'da vurulan kaplan, Brezilya’da tarım arazisi için
kesilen orman hepsi kelebek etkisi misali şimdiki
zamanı ve geleceğimizi değiştiriyor. Ama her nedense
bunlar sadece bir hastalık veya bir felaketle
yüzleştiğimiz zaman algımıza dahil oluyor.
Bu dünyanın üzerinde yaşayan bizler dünyamızın daha
sağlıklı ve yaşanabilir olması için söz sahibi olmalıyız.
Bireysel yapabileceğimiz sağlık ve çevre
korumacılığından başlayabilir, daha az tüketebiliriz.
İnsanları mümkün olduğunca bilinçlendirebiliriz ve
demokrasi sandıklarında bu dünyayı halk adına kirleten,
sömüren ve çirkinleştirenlere oy vermeyerek tepkimizi
gösterebiliriz.
n Peki bunun dışında gripten korunmak için
neler yapmamız gerekli, aşı olmamız
gerekiyor mu, kimler aşı olmalı?
Birinci kural; risk faktörü bulunan herkesin
aşılanması. Bunun için siyasi otoritenin
koruyucu hekimlik hizmeti gereği aşılama
programları uygulaması gerekli. Yaşlılar ve
çocuklar, astım, KOAH, hipertansiyon hastalığı
olanlar, bağışıklık sistemi diğer insanlara göre
zayıflamış hastalıklara sahip olanlar ve
bunlarla ilgili tedavi görenler, sağlık
kuruluşlarında çalışanlar mutlaka aşılanmalı.
Diğer sağlıklı insanlar ise yaşama ve çalışma
ortamlarını sık sık havalandırmalı, ellerini iyi
yıkamalı, iyi beslenmeli, salgın durumlarında
yüksek insan yoğunluğunun bulunduğu
yerlerden(alışveriş merkezleri, sinema,
hastaneler) uzak durmalı.
Aşı olmak ya da olmamak ise tamamen sizin
seçiminiz, ama bütün mesele bu değil...
*İmkânsızın Şarkısı, Haruki Murakami, Doğan Kitap
26
•Edak Ecza Koop • edaktüel • eylül/ekim/2013
[email protected]
Z
YA
1
alısveris sepeti
Y
!
R
O
BİTİY
2
eni bir mevsimi karşılamak gerek,
yenilenmeli! Usulca hazırlıklara başlama
zamanı şimdi… Okullar açılıyor, işe dönüş
zamanı, ıskaladıklarımızı yakalamak için son
bir fırsat belki… Tatlı bir telaş sarıyor herkesi,
biraz buruk olsa da daha çok ümitli…
4
SOLGAR Nero Nutrients
1
Nero Nutrients içerisinde Ginkgo Biloba, B vitaminleri
ve C vitamini, 3 çeşit aminoasit, kolin ve lesitin yer
alıyor.
Fiyatı: 39,95 TL
3
ISIS Pharma Unitone 4 Krem
2
Yaz tatilinin enerjisini değil ama güneş lekelerini
yüzünüzden silmeniz mümkün. Lumiskin’in yanı sıra
formülde leke önleyici ve leke açıcı içerikler olan Glikolik
Asit, Alfa Arbutin, Meyan Kökü ekstresi yer alıyor.
Fiyatı: 97,50 TL (30 ml.)
Natural Colors Organik Saç Boyası
3
Kimyasal içermeyen, tamamen bitki özleri ve doğal
yağlardan oluşan ürünün içindeki E ve C vitaminleri
saçın nem dengesini koruyarak, kurumasına ve
matlaşmasına engel oluyor; saçlarınız parlaklık ve ışıltı
kazanıyor.
Fiyatı: 14,99 TL (60 ml.)
6
5
Tresan Yoğun Saç Bakım Maskesi
4
İçeriğindeki zeytinyağı, pantenol, E vitamini ile B3
vitamini karışımı saçı tekrar canlandırıp onarıyor ve
koruma sağlıyor. Ürün, saça ipeksi parlaklık, yumuşaklık
ve dolgunluk kazandırıyor.
Fiyatı: 22,00 TL (225 ml.)
Rosense Peeling Maske
5
Cildinizi derinlemesine temizleyerek tıkanmış
gözenekleri açıyor ve cildinizin nefes almasını
sağlıyor. İçerdiği papatya özü cildinizi dinlendiriyor, kayısı
partikülleri ise cildi besleyerek arınmış bir görünüme
kavuşturuyor.
Fiyatı: 15,00 TL (75 ml.)
28
•Edak Ecza Koop • edaktüel • eylül/ekim/2013
7
9
alısveris sepeti
M. Asam Vücut Peelingi
6
Ürün içeriğinde; üzüm çekirdeği özü, E vitamini ve soğuk
preslenmiş üzüm özü ile kaplanmış şeker kristalleri
yanında bergamot, misket limonu, greyfurt ve yeşil çay yer
alıyor. Ciltteki ölü hücreler peeling esnasında nazikçe ortadan
kaldırılıyor ve cildinizdeki gözenekler tazelenerek temizleniyor.
Fiyatı: 94,00 TL (600 ml.)
8
Herbaderm Yüz Beyazlatıcı Krem
7
Güneş ışınları ve cilt yaşlanması; melanin üretimini
artırarak, koyu lekelere ya da yüzde bölgesel kararmalara
neden oluyor. Ürün, ciltteki koyu lekeleri, güneş lekelerini,
sivilce izlerini azaltmaya, koyu lekelerin rengini açarak cilt
renginin homojen hale gelmesine yardımcı oluyor.
Fiyatı: 25,00 TL (60 ml.)
Solgar Male Multiple
13
10
8
Günlük ihtiyaç duyulan vitamin ve minerallerin yanında
destekleyici bitki ekstreleri de barındıran ürünün içeriğinde
3 çeşit Ginseng, Saw Palmetto, ısırgan otu, soya izoflavonları,
pygeum ve antioksidan özellikli likopen bulunuyor.
Fiyatı: 59,95 TL (60 tablet)
Dove Men Fresh Awake Duş Jeli
Energy Dry Deodorant
9
Mevsim geçişinde yaşadığınız bahar yorgunluğunun
etkisinden, sabahları yataktan kalkamama sendromundan
en kısa sürede kurtulmanız, kısacası uyanmanız ve enerji
toplamanız için erkeklere özel kişisel bakım ürünleri.
Fiyatı: 8,00 TL (250 ml. duş jeli)
7,00 TL (deodorant)
NIVEA T-Bölgesi Temizleyici Bantları
10
Sağlıklı görünen bir cilt için siyah noktaları ve pürüzleri
temizleyerek duru, temiz bir görünüm kazandırıyor.
Fiyatı: 18,50 TL
Pharmaton Efervesan Tablet
12
11
11
Güne başlamanın ideal bir yolu! Ürün, Ginseng G115,
11 Vitamin ve 7 Mineral kombinasyonundan oluşuyor.
Fiyatı: 29,99 TL (20 tablet)
Dermokil Xtreme Maske
12
Ürün, sivilce, siyah nokta ve ölü hücreleri önlemeye
yardımcı oluyor. Normal, akneli ve yağlı ciltler için kil
mineralleri ile peeling etkisi gösteriyor.
Fiyatı: 4,99 TL (15 ml.)
Zdrovit Active Guarana Efervesan Tablet
13
Zdrovit Actve Guarana, vücudun doğal dengesine
destek vitamin ve bitkisel ekstraktlardan oluşuyor.
Guarana (bitkisel) diğer etken maddeler ile etkileşime
girmeden stabilitesini koruyor.
Fiyatı: 22 TL (24 tablet)
•Edak Ecza Koop • edaktüel • eylül/ekim/2013
29
dermatolojik
Sinsi ve Davetsiz Bir Misafir
Mantar
Yaz aylarında hava sıcaklığının
artması, havuz ve deniz gibi
ortamlarda daha çok vakit geçirilmesi
mantara davetiye çıkarıyor.
M
antar hastalığının etkeni
doğada yaygın olarak bulunur.
Özellikle nemli ve ıslak
ortamlarda yaşamayı tercih eder. Gözle
görünmeyen mikroskobik canlılardır.
Ortam uygun değilse ‘Spor’ denilen
oluşumları yaparak aylarca kendisini
koruyabilir. Havuz, deniz ortamı,
vücudun aşırı terleme yapması sporların
aktif hale dönmesini kolaylaştırır.
Mantar etkenleri vücutta yerleştiği
bölgeye göre farklı bulgular vererek
kendini gösterir.
Mantar enfeksiyonları genelde ayak
parmak arası, ayak tırnağı, kasık, el ve
saçlı deride enfeksiyon oluşturur.
BULAŞMA
n Genelde insandan insana direkt
temasla olur. Hasta kişilerin
kullandığı eşyaları kullanmak
veya temas ettiği ortamlara
cildin temas etmesi, etkenin
alınmasına neden olur.
Ortak kullanılan mekânlar,
mantar sporlarının
üremesi ve yayılması için
çok uygundur. Bahçeyle
uğraşanlarda görülen
ve topraktan bulaşan
özel mantar cinsleri
de vardır.
30
•Edak Ecza Koop • edaktüel • eylül/ekim/2013
BULAŞIR?
IL
S
A
N
R
MANTA
l Aktif mantar enfeksiyonu olan
kişinin oturduğu şezlongun,
havlunun kullanılması
l Mantarı olan kişinin kullandığı
terlik veya sandaletin giyilmesi
l Havuz kenarında yürüyerek,
etkeni bırakan kişinin ardından
geçilmesi
l İyi temizlenmemiş cami
halılarında üreyen mantar
sporlarının insanlara taşınması
l Evcil hayvanların topraktan veya
diğer hayvanlardan aldıkları
sporların tüyleri arasında üremesi
ve etkenin insanlara geçmesi
l Kışla, spor salonu, okul
yatakhanesi gibi ortak kullanılan
ortamların daha hızlı zemin
hazırlaması
l
Ortak duş alınan yerlerin
dezenfekte edilmeden kullanılması
l Kuaförde tarak, makas, manikür,
pedikür vb. malzemelerin
dezenfekte edilmeden kullanımı
Vildan Şengöz
Tıp fakültesine girdiği 1990 senesinde tıbbın, klasik tedavilerin yanı
sıra bitkisel tedaviler, karışımlar ve pozitif iletişimle de insanları iyi
edeceğini hayal ederdi. En sonunda dermatolog olup bunları kendi
adına yapabileceğini keşfetti. 2004 yılından beri cilt hastalıklarının
tedavisinde en son bilimsel yaklaşımları, tamamlayıcı ve önleyici tıpla
kombine ediyor. Dalmak, ata binmek, koşmak, yelken, bisiklete binmek
ve dünyanın uzak köşelerine gidip oradaki hayatları görmek ona yasam
enerjisi veriyor. Hayati ve insanlarla iletişim halinde olmayı seviyor.
KLİNİK GÖRÜNÜMÜ
n Mantar etkeninin vücutta
tuttuğu yere göre
gruplandırılır:
SAÇ MANTARI; saçlı deride
kaşıntılı veya kaşıntısız kuru
kepeklenme yapabilir. Bazen
saçlarda incelme ve seyrelme,
dökülme olur. Bazı tiplerinde
kafa derisinde yara, akıntı ve
kalıcı saç dökülmesi olur.
Özellikle çocukluk döneminde
kalıcı kellik yapabilir. Saçlı deri
mantarı çocukluk döneminde
tanısı çok kolay atlanan bir
hastalıktır.
GÖVDE MANTARI; karın veya
sırtta, bazen kasıkta
kızarıklıklar ve parça parça
pullanmalar şeklinde olabilir.
Genelde aynı yerde sabit durur,
bazen halka halka açılmalarla
şekil değişikliği gösterebilir.
Genelde kaşıntı eşlik etse de
hiç kaşınmadan sadece
kızarıklık şeklinde görülebilir.
Kasık bölgesinde olunca
şiddetli kaşıntı yapar.
Ayrıca halk arasında ‘Samyeli’
olarak adlandırılan ve ciltte
kahverengi lekeler şeklinde
görülen durum da yüzeysel
mantar enfeksiyonu olup, aşırı
terlemeyi veya havuz- deniz
ortamını fırsat bilen bir
durumdur.
dermatolojik
AYAK VE EL MANTARI; sıklıkla
önce ayakta başlar. Ayağın 4-5.
parmak arası başladığı yerdir.
Burada kızarıklık-yarılma hali
veya yara görülebilir. Bazen
sadece beyazımsı alan şeklinde
olup kaşıntı, ağrı, yanma
yapmadan aylarca durabilir.
Buradan etrafa doğru kızarıklık
yayılması, kaşıntı, pullanma söz
konusu olur. Bazı ayak mantarı
tiplerinde sadece pullanma ve
aşırı kuruluk görüntüsü olur.
Yara veya akıntı olmaz.
Egzamayla çok sık karışır. Bu
tür mantar enfeksiyonu olunca
genelde kişinin elini ayağına
değdirmesinden kaynaklanan el
mantar enfeksiyonları da
oluşur. Böyle bir durum
olduğunda elde kızarıklıklar,
kabarıklık, bazen sıvı toplayan
kabarcıklar ortaya çıkar. Bu
hastalık bulaşıcıdır. Hem
başkasına hem de kişinin
vücudunun başka yerlerine
yayılabilir.
TIRNAK MANTARI; en sık ayak
başparmağında veya 5. parmak
tırnağında görülür. Genelde
kişinin ayak parmak arasında
mantarı vardır ya da ayak
tırnaklarında dolaşım sorunu
yaratan dar ayakkabı giyme,
tırnağın darbe alması gibi
mantara zemin hazırlayan bir
durum vardır. Pedikürde ortak
kullanılan malzemeler, mantarı
taşıyan kişinin ayakkabı veya
terliğini giymek tırnak
yatağına bu etkeni
yerleştirebilir. Tırnak
kenarından başlayıp günler
içinde orta hatta doğru
ilerleyen sarımsı yeşilimsi renk
değişikliği, bazen kalınlaşma
oluşur. Tırnak mantarı görüntü
bozukluğu dışında sıkıntı
yaratmaması nedeniyle kolay
kolay doktora getirmez. Çok
yavaş ilerler ve tedaviye de
dirençlidir. Diğer tırnaklar da
yavaş yavaş tutulmaya başlar.
Hastalık aylar yıllar içinde
ilerlediği için tedavinin baştan
yapılması çok önemlidir.
GENİTAL BÖLGE MANTARI;
vajinal bölgede beyaz akıntı
ile kızarıklık ve aşırı
kaşınma ile belirti verir.
Genital bölgenin uzun süre
ıslak kalması, gebelik, şeker
hastalığı, uzun süre antibiyotik
kullanımı vajinal mantar
enfeksiyonunun gelişmesine
neden olan faktörlerdir.
Bunların dışında bebeklerde dil
üzerinde, yanak iç yüzlerinde
ve damakta beyaz plaklar
şeklinde görülen mantar
enfeksiyonu da vardır.
TANI NASIL KOYULUR?
n Herhangi bir ilaç sürülmeden
doktora gidildiğinde sadece
muayene ile tanı konması
genelde kolaydır. Sıklıkla
egzamayla, alerjik deri
döküntüleriyle karışır. Tanı
koyarken aslında ideali mantar
kazıntısının alınıp mikroskopla
bakılmasıdır. Tırnakta etkeni
yakalamak kolay değildir. Bazı
durumlarda mantar bakısını
kültüre göndermek gerekebilir.
Rastgele birkaç gün kullanılacak
kremler etkenin direnç
kazanmasına neden olabilir.
•Edak Ecza Koop • edaktüel • eylül/ekim/2013
31
dermatolojik
TEDAVİ
n Hastalığın tanısı kesinleştikten sonra etkeni tamamen
temizlemek için yaklaşık 6 hafta kadar takip gerekir. Ayak
tırnak mantarında süre en az 3 aydır. Tedaviyi arada kesmek,
hekime danışmadan başka ilaçları, özellikle kortizonlu
preparatları sürmek etkeni güçlendirebilir.
VÜCUDUMUZDA YAŞAYAN
ORGANİZMALAR!
MANTAR ENFEKSİYONU
TANISI KOYMAK BAZEN ÇOK
KOLAYDIR BAZEN DE YILLAR
İÇİNDE SİNSİ ŞEKİLDE
İLERLEYİP BAŞKA
HASTALIKLARA DÖNEREK
SORUN YARATABİLİR.
32
•Edak Ecza Koop • edaktüel • eylül/ekim/2013
MANTAR ENFEKSİYONUNDAN
KORUNMAK İÇİN
n Havuz, sauna, hamam gibi ortak kullanılan ortamlarda
kişinin kendi havlusunu kullanmaya dikkat etmesi
gerekir. Ortak terlik kullanımı sakıncalıdır. Banyoda ve
havuz kenarında yürürken terliksiz olmak mantarın
deriye girişini kolaylaştırır. Şezlonglara otururken
kişinin kendi havlusunu sermesi gerekir.
Gövde, kasık ve genital bölge mantarında ıslak mayoyla
kalmak veya sentetik içerikli kıyafetler giymek etkenin
çoğalmasına zemin hazırlayacağından sık mayo değişimi
ve pamuklu, terletmeyen, bol kıyafet giymek doğru olur.
Saç mantarları kuaförlerden bulaşabilir. Ayrıca tırnak
mantarları da ortak malzeme kullanımıyla geçebileceği
için kuaför malzemelerinin dezenfeksiyonu önemlidir.
Hastalık tespit edildiğinde aile bireyleri de mutlaka
gözden geçirilmeli. Diğer bireylerde ve
özellikle eşte benzer yakınmalar varsa
tedaviye birlikte başlanmalıdır.
www.vildansengoz.com
pedaOmega 3
kaynağı ceviz ve
balık, çocukların
beyin-zekâ gelişimine
destek olur.
UZUN BİR YAZ TATİLİ
SONRASI OKUL TELAŞI
BAŞLADI. AİLELER DE
EN AZ ÇOCUKLARI
KADAR HEYECANLI.
EĞİTİM SİSTEMİNİN
DEĞİŞMESİYLE, OKULA
BAŞLAMA YAŞI ERKENE
ÇEKİLİNCE, GEÇMİŞTEKİ
TELAŞLI HAZIRLIKLAR
YERİNİ ENDİŞE VE
KAYGIYA BIRAKTI.
34
•Edak Ecza Koop • edaktüel • eylül/ekim/2013
Ülkü Keldal
Pedagog, Çocuk Gelişimi ve Eğitimi Uzmanı…
Sanki bu iş için doğmuş biri… Normal ve farklı
gelişen çocuklarla çalışıyor. Aile katılım
çalışmaları ile ilgili seminerler hazırlıyor. Amaç;
sağlıklı karakterli özgüven sahibi çocuklar
yetiştirmek… Tiyatrocu, çocuk oyunları yazarı,
dalgıç, dağcı ve iyi bir arkadaş...
O
kula başlama süreci
çocuklar için farklı
duygular içerebilir.
Çocukların bilişsel gelişimi, dil
gelişimi, motor gelişimi, öz
bakım becerileri, sosyal ve
duygusal gelişimleri beraber
değerlendirilerek okula hazır
olup olmadıklarına bakmak
gerekmekte.
Okula başlamanın heyecan
verici olduğu kadar sancılı
yönleri de var. Bir tarafta
merak, heyecan, mutluluk gibi
olumlu duygular yaşansa da;
diğer yanda kaygı, korku ve
huzursuzluk olabiliyor.
İlk zamanlar okula gelmek
isteyen çocuk diğer günlerde
okula gitmek istemeyebiliyor.
Bu sıkça yaşadığımız bir
durum ve ailelerin aklına şu
soru gelebilir; ‘okulun yeni
açıldığı dönemlerde gelmekten
keyif alıyordu. Şimdi ise
istemiyor acaba okulda
gözümüzden kaçan bir şey mi
oldu?’ Bunun nedenini şöyle
açıklayabiliriz; okula alışma
sürecinden sonra artık
öğrencinin sınıf kurallarını ve
bununla beraber öğrenci
sorumluluklarını yerine
getirmesi istenebilir ve çocuk
bunu reddetme sürecinde
okula gelmek istemeyebilir.
Bu durumlarda yumuşak
geçişler yaparak çocuğun
kurallara uyması,
sorumluluklarını yerine
getirmesi ve bunları keyifle
pedagojik
yapması sağlanabilir.
Çocuğun okula alışamamasının
diğer bir nedeni ise
bağımlılıktır. Temeli çocuğun
anneden ayrılma anksiyetesi
yanı sıra anneye olan
bağımlılığıdır.
Çocuğu için endişe duymak
her anne baba için geçerlidir.
Okulun güvenliği, temizliği,
öğretmenlerin ilgisi,
çocuğunun beslenmesi,
okuldaki başarısı gibi
durumlar aile için endişe verici
olsa da bunu olabildiğince
çocuğa yansıtmamak gerekir.
Okula alışma ve sevme
döneminde neler
yapabiliriz?
‘ Okul alışverişi birlikte
yapılabilir. Sonuçta okula
başlayan o ve onun tercihleri
önemli.
‘ Çocuğunuz okul hakkında
ne kadar çok şey bilirse, o
kadar az korkar. Okul
açılmadan çocuğunuza
okulunu, sınıfını, öğretmenini
ve arkadaşlarını tanıtmaya
çalışın.
‘ Okulun düzenlediği
oryantasyon programlarına
mutlaka katılın.
‘ Okulun ilk günü mutlaka
yanında olun ki kendini
güvende hissetsin.
Çocuğunuzla empati kurun,
anlattıklarını dinleyin, söz
hakkı verin.
‘ Çocuğunuz okula gitmek
istemediğini ifade ettiğinde,
net ama sevgi dolu ifadelerle
okula gitmesi gerektiğini
anlatın. Örneğin; ‘biz işe
gitmek zorundayız,
sorumluluklarımız var, senin
de okula gitmen gerekiyor’
gibi.
‘ Çocuğunuzu okula
bırakmayı bir ritüel haline
getirmeyin. Uzun ayrılık
süreçleri çocuğu daha çok
gerer ve okula gitmeyi, sizden
ayrılmayı reddeder.
•Edak Ecza Koop • edaktüel • eylül/ekim/2013
35
pedagojik
Çocuğunuz okul anksiyetesinden dolayı
bazı psikolojik sorunlar yaşayabilir
n Çocuğunuzda anksiyete düzeyine bağlı olarak bazı psikosomatik
belirtiler de görülebilir. Örneğin; baş ağrısı, mide bulantısı, kusma, mide
bozulması, yüksek ateş vs.
Yetişkinlerin de bir olaya üzüldüklerinde veya kaygı duyduklarında bu
tarz psikosomatik rahatsızlıklar yaşadıkları bilimsel bir gerçektir.
Anne ve babanın, böyle bir durumla karşılaştıklarında telaşa
kapılmamaları, okulla birlikte hareket ederek, tutarlı bir şekilde
sorunu çözümlemeye çalışmaları uygun bir yaklaşım olur.
Okuma yazmayı nasıl pekiştirebiliriz?
n Çocuklarımızla birlikte biz de el yazısını tekrar öğreniyoruz ya da
onlar bize öğretiyor.
Bu aşamada çocuklarınıza ve öğretmenine destek olun. Çocuğunuz
okulda öğrendiğini evde aynı gün içinde pekiştirmezse ertesi gün
zorlanabilir. Çocuğunuzu yormadan çok kısa bir tekrar
yaptırabilirsiniz. Okuma yazma öğreniminde bol tekrar
öğrenmeyi olumlu pekiştirir.
Okuma yazma çalışmalarını her zaman masa başında yapmak zorunda
değilsiniz, bu çocuğunuzu sıkabilir. Bunun yerine alışveriş listesi yazıp
okuyabilir, asansördeki düğmeleri sayabilir yani onu hayatın içine
dâhil edebilirsiniz ki bu en hızlı öğrenme şeklidir ve asla yanıltmaz.
Çocuklarımızın mutlu, dengeli, özgüveni yüksek, başarılı bireyler
olarak yetişmelerini istiyoruz. Unutulmamalıdır ki, okula başlamaya
hazır olan, yetenekleri doğrultusunda yönlendirilen,
okul-aile desteği ve sevgi ile yetişen çocuğun okul hayatı
ve ileriki yaşamı olumlu etkilenecektir.
MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI, “4+4+4”
YASASI VE GENELGEYLE
İLKOKULA BAŞLAYACAK 60-72
AYLIK ÇOCUKLARDA OLMASI
GEREKEN GELİŞİM
ÖZELLİKLERİNİ BELİRLEDİ.
İŞTE O ÖZELLİKLERDEN
BAZILARI; EKSİK İNSAN RESMİNİ
KOL VE BACAK ÇİZEREK
TAMAMLAMALI, TEK
AYAKÜSTÜNDE 9-10 SANİYE
DURMALI, TOPU 5-6 KEZ
SEKTİRMELİ, AYAKKABILARINI
BAĞLAMALI, EVİNİN ADRESİNİ,
EBEVEYNİNİN TELEFON
NUMARASINI SÖYLEMELİ, “KİM,
NE, NE ZAMAN, NEREDE,
NEDEN, NASIL?” GİBİ
SORULARI YANITLAMALI…
36
•Edak Ecza Koop • edaktüel • eylül/ekim/2013
[email protected]
pedagojik
Öğrenci gözüyle; şehir, okul gibi ortam değiştiren öğrencilerin içinde
bulunduğu durum ve ortama alışmaları, yeni arkadaş edinme, sosyalleşme
çabaları ve kaygılarını heyecana dönüştürme yolları…
Yeni Bir Sayfaya Merhaba!
Nazlı Pilavcı
Doğduğunuz, büyüdüğünüz,
her yerini karış karış bildiğiniz
bir şehirden ayrılmak zorunda
kaldınız mı? Ben kaldım. Bu,
çok zor bir deneyim oldu benim
için.
İlk taşınacağımızı öğrendiğimde
neredeyse yıkılmıştım. İzmir’e
hiç mi hiç taşınmak
istemiyordum. Arkadaşlarımı,
dostlarımı, öğretmenlerimi,
okulumu geride bırakıp yeni bir şehre
taşınmak üzmüştü beni başlarda.
İstanbul’dan taşınmadan önce, sosyal ağlarda
gezinirken, İzmir’de oturan birkaç kişiyle
karşılaşmıştım. Onlarla konuşurken, İzmir’in
nasıl bir yer olduğu hakkında bir fikir
oluşmuştu kafamda. Bir keresinde de,
İzmir’e bir okulun sınavına
girmek için gelmiştim. O
zaman babam, annemle
beni gezdirmişti ve İzmir
hakkında fikirlerim daha
da genişlemişti.
Sanırım burada en çok
zorlanacağım konu;
arkadaşlık. Ben arkadaşlık
konusunda şanslı
insanlardan biri olduğumu
düşünüyorum. Her zaman
etrafımda beni mutlu eden
arkadaşlarım oldu. Ayrı şehirlerde olsak da,
birbirimizden asla ayrılmayacağımıza söz
vermiştik ve hala da konuşuyoruz. Bana
gerçek dostluğu gösterdikleri ve beni hiç
yalnız bırakmadıkları için teşekkür ederim.
Başlangıçta İzmir’de neredeyse hiç
arkadaşım yoktu. Ama şans benden yana
Okula Başlarken…/ Gizem Yılmaz
Sınava girip çıktıktan sonra o büyük heyecan
başlıyor hemen. Açıklanacağı gün se zirve
yapıyor tabii. Beklemek zor! Gel zaman git
zaman, derken sonuçlar açıklanıyor. Ben de
Muğla Üniversitesi Tıbbi Tanıtım ve
Pazarlama Bölümü’nü ekranda
gördüğümde çok sevindim.
Bir iki hafta sonra kayıt için gittiğimiz yer
harikaydı. Çünkü benim bölüm binam
Marmaris merkezdeydi. Cennet gibi bir yer
burası, küçük ve çok sevimli... Kayıt olduktan
sonra biraz dolaşıp, gezdik. Sıra kalacağım
yeri ayarlamaya gelmişti. Bu konuda okul
yardımcı oldu ve bir apartla
anlaştık. Burası da çok
hoştu. Zaten Marmaris’te
yurt adına hiçbir yer yoktu.
Kendimi şanslı
hissediyorum; havuzlu bir
apart otelim, merkezde
istediğim bir okulum, tam
önümde denizim vardı.
İzmir’e geri döndük. On gün
içinde hazırlandım ve
Marmaris’e dönüş yaptım.
İlk gün okula gittiğimde
bütün önyargılarım,
Hayata yeniden…
Yasemin Varol
Kastamonu Üniversitesi Araç
Rafet Vergili Meslek Yüksek
Okulunda Tıbbi Tanıtım ve
Pazarlama Bölümünde
okuyorum.
Bir Egeli olarak Karadeniz’e
alışmak, orada yaşamak bir
hayli zor geldi ilk başta. Yeni
bir ortam, yeni bir kültür, yeni
bir yaşam tarzına alışmak
elbette kolay olmuyor.
Üniversiteye ilk başladığımda
çok farklı duygular hissetmedim. Ailemden
ve memleketimden ayrılmanın
üzüntüsü daha baskındı, belki de
onun için. Zamanla alışmaya
başladım. Tek ben değildim
ailesinden, arkadaşlarından,
evinden uzak olan; birçok
arkadaşım benimle aynı
durumdaydı ve bunu bilmek beni
biraz olsun telkin ediyordu.
Haliyle üniversite ortamında
sorun mutlaka olur gerek ev
arkadaşlarınla, gerek okul
arkadaşlarınla, gerekse çevreden
kaynaklı. Bunlara benzer
sorunlar yaşadım. Yaşadıklarım da
oldu ve oturduğumuz sitede iki yeni arkadaş
edindim. Ayrıca okullar başlayınca çevremin
daha da genişleyeceğini ve değişeceğini de
umuyorum.
Diğer zorlandığım konulardan biri de;
kesinlikle okul. İstanbul’daki okulumu çok
seviyordum; her şeyi ile mükemmeldi bence.
Ama içimden bir ses, bu sene gideceğim
okulun da çok iyi olacağını söylüyor. Burada
biraz yabancılık çekeceğim ama kendime
güvenimle yeni okuluma da kısa sürede
alışacağıma eminim.
İzmir’i ilk geldiğim günden beri sevmiştim.
Oturduğumuz semti de seviyorum ve her
şeyin daha güzel olacağına eminim!
Türkçe öğretmenim Oya Hoca’ma, eğer bir
gün, bir yazı yazarsam ona ithaf edeceğime
söz vermiştim. O da yazımı okuyacağına.
Sözümü tutarak, bu yazımı biricik Oya
Hoca’ma ithaf etmek istiyorum.
korkularım da uçtu gitti.
Hocalarımız çok iyiydi.
Arkadaşlarım da aynı şekilde...
Dersler başladığında biraz
zorlandım; ilk kez tıbbi
terminoloji, anatomi,
mikrobiyoloji, fizyoloji,
farmakoloji, fitofarmasötikler,
hastalıklar bilgisi gibi derslerle
karşı karşıya kaldım. Neyse ki
bunu da çalışarak atlattım.
Koca bir sene bitti ve artık ikinci
sınıfım. Her şey çok güzeldi, tek
dileğim bu sene de öyle olması…
gördüklerim de beni o dönemler çok
üzmüştü.
Nasıl telkin oldum? En başta orada ebediyen
kalıcı olmadığımı ve bunun bir süreç
olduğunu düşündüm.
Hayalimde hep sağlık sektöründe çalışmak
vardı. Sağlığa merakımdan ve ilgimden
dolayı bu mesleği seçmiştim ve nihayetinde
istediğim bir bölümde okuyordum. Tabii
sonraki zamanlar ne gösterir bilemiyorum...
Hayat şu an bulunduğumuz yerden ve
zamandan ibaret değil. Sonuç olarak şunu
söyleyebilirim ki, hayatta herkes üniversite
okumalı ve kendi ayakları üzerinde
durabilmeli…
•Edak Ecza Koop • edaktüel • eylül/ekim/2013
37
edaktüel dosya
Yaz tatili bitti
OKULLAR
YUVALAR
AÇILIYOR!!!
TATİL, DENİZ, KUM, EĞLENCE VE DİNLENMENİN
SONUNA GELİNDİĞİNDE, ÇOCUKLARI
DERSLERİN BAŞLAYACAĞI TELAŞI SARSA DA
ANNE BABALAR FARKLI KAYGILAR İÇERİSİNDE…
YİNE HASTALIKLAR BAŞLAYACAK… ÖKSÜRÜK,
HAPŞIRIK, BURUN AKINTISI, İŞTAHSIZLIK,
HALSİZLİK, YÜKSEK ATEŞ… OKULA
GÖNDERELİM Mİ, GÖNDERMEYELİM Mİ? ÖNLEM
ALMAK MÜMKÜN MÜ? VE DAHA NİCE SORU…
NEDEN HASTALIK MEVSİMİ?
n Havaların soğuması ile birlikte özellikle viral
enfeksiyonların artışı, düşük hijyen koşulları, el
yıkamanın olması gerekenden daha az sıklıkta
yapılması, okul ortamında sınıf havalandırmalarının
yetersiz yapılması, çocuklarda enfeksiyon değiş
tokuşu, yetersiz ve dengesiz beslenme vb. risk
faktörlerini oluşturuyor.
KORUMAK MÜMKÜN MÜ?
n Çocuklara sözlerden önce
davranışlarımızla örnek
olduğumuzu düşünürsek;
çocuklara el yıkama ve daha
birçok alışkanlığı sağlayacak
olan ebeveynlerdir. Çocuğa
kişisel hijyenin önemi ve bunu
nasıl sağlayabileceği
konusunda yardımcı olunması,
okulda kullanabileceği sıvı
sabun, kâğıt havlu gibi
malzemelerin temini gerekir.
Yapılan araştırmalar; yetersiz
uyuyan, yetersiz ve dengesiz
beslenen öğrencilerin dikkatlerinin
azaldığı, algı problemi yaşadıkları,
öğrenmede güçlük ve davranış
bozuklukları çektikleri, okulda
devamsızlık sürelerinin uzadığı ve
okul başarısının düşük olduğunu
gösteriyor… Bu nedenle sağlıklı
beslenme ve sağlıklı uyku
alışkanlığının olması da, çocuğun
bağışıklık sisteminin kuvvetli olmasını
sağlayacaktır.
Doktorunuza ya da eczacınıza danışarak
çocuğunuzun gelişme ve büyümesi için
gerekli olacak besin destek takviyelerini,
esansiyel multi-vitamin ve mineralleri
almasını sağlayabilirsiniz.
38
•Edak Ecza Koop • edaktüel • eylül/ekim/2013
edaktüel dosya
Otacı Pastisin Çocuk
Carlson Fish Oil Şurup
n Ürün; bitkisel olup
C vitaminli, karışık meyveli,
24 adet pastil içeriyor.
• Fiyatı: 10,00 TL
n Carlson Fish Oil Liquid limonlu tadıyla
kolay içiliyor, çocuğunuzun günlük
Omega-3 esansiyel yağ asidi ihtiyacını
karşılıyor. İçeriğindeki DHA beynin normal
gelişimi ile göz ve sinir sistemi
gelişmesine yardımcı oluyor.
• Fiyatı: 49,75 TL
Bit Bit / Bit Tokası
n İçeriğinde, Camphora Ağacından
elde edilen camphre ve lavandula
angustafolia maddeleri bulunan
ürün, tamamen bitkisel içerikli olup
bit ve benzer parazitleri insan
bedeninden uzaklaştırıyor. Etkinliği
açıldıktan sonra 6 aya kadar
sürüyor.
• Fiyatı: 2,75 TL
Selin Juniors
Sihirli Toplar
Dura Nyt Şampuan + Losyon
n Ürün, diğer ürünlerin aksine bitleri
zehirlemek için böcek ilacı içermek
yerine etkili formülasyonu sayesinde saç
bitlerinin solunum yapmasını
engelleyerek yaşamsal fonksiyonlarına
son veriyor. Kötü koku yaymıyor ve
renksiz, saçı ıslatmadan kuru saça
uygulanabiliyor.
• Fiyatı: 22,50 TL
n El yıkamanın eğlenceli hali
olarak tanımlanan “Selin
Junior Sihirli Toplar” ellerini
yıkarken sıkılan ve el yıkamayı
sevmeyen çocuklara el
yıkama alışkanlığı
kazandırmayı amaçlıyor. Sıvı
sabununun içindeki kapsüller
su ile köpürtüldüğünde
patlamaya başlıyor ve toplar
köpüğe renk veriyor. Kızlar ve
erkekler için pembe & mavi
olmak üzere iki ayrı renkte
sunuluyor.
• Fiyatı: 6,50 TL
Unimed Ultra
Dezenfektan Mendil
n Unimed Ultra Dezenfektan
mendil yüzey ve ellerde
bulunan patojen
mikroorganizmaları kısa sürede
yok etmeye yardımcı oluyor.
• Fiyatı: 5,90 TL
•Edak Ecza Koop • edaktüel • eylül/ekim/2013
39
edaktüel dosya
Pfizer Multi-tabs
Omega 3 Multivitaminli
Balık Yağı Şurubu
Marnys Propolmar
Propolis ve Ekinezya Şurubu
n Bal, propolis, ekinezya, arı sütü, C
vitamini, çinko ve mentol içeriyor. Sıvı bir
destek olmasından dolayı tüm yaş
gruplarınca rahatlıkla kullanılabiliyor.
• Fiyatı: 29,90 TL
n Bal ile tatlandırılmış doğal
portakal aromalı Balık Yağı
(Omega 3 yağ asidi EPA ve
DHA) ile birlikte A, B12, C, D, E
vitamin desteği sağlıyor.
• Fiyatı: 36,00 TL
Sanitabant Disney Serisi
n Çocuğunuzun en sevdiği
kahramanlar yara bantlarında.
Gözenekli, delikli ve su geçirmez
taşıyıcıları cilt nemini geçiriyor
ve cildin hava almasını sağlıyor.
Hipoalerjenik yapışkanı uzun
süreli bir yapışma sağlıyor;
neme, tere ve suya dayanıklı.
Zade Vital Çocuklar için
Omega 3 Balık Yağı
n EPA ve DHA barındıran balık
yağı; içindeki DHA beynin normal
gelişimi ile göz ve sinir sistemi
gelişmesine yardımcı oluyor.
Ürün kapsül formunda
sunuluyor.
Disney Deodorant - Cars /
Disney Mini Koku - Prenses
n Ürün anti alerjen, koruyucu ve petrol
türevi ürün içermiyor.
• Fiyatı: 8,90 TL. (150 ml. deodorant)
8,90 TL. (12 ml. mini koku)
• Fiyatı: 28,00 TL (30 Kapsül)
49,00 TL (60 Kapsül)
Signal Co-Pack
n Okula giderken çantada
taşımak için ideal; 16 ml. diş
macunu ile çocuk fırçası
içeriyor. Arabalı ve prensesli
seçenekleri ile hem kız hem
erkek çocuklara hitap ediyor.
• Fiyatı: 4,90 TL.
40
•Edak Ecza Koop • edaktüel • eylül/ekim/2013
spor
Spor
yapıyorsanız daha
fazla vitamin-mineral
ve proteine
ihtiyacınız olduğunu
unutmayınız.
T
A
K
K
İ
D EKEN
Ç
!
R
A
L
T
VÜCU
B
eğenilmek genetik
olarak her iki cinsin
doğasında var.
Kadınlar erkeklere,
erkekler de kadınlara
kendini göstermek için
önce fiziksel
görüntülerini sıkı ve
fit yapmak, bundan
sonra da kıyafetler ve
tamamlayıcı diğer
aksesuarlarla düzgün
ve alımlı olmayı
yeğliyorlar. Bu arada her
iki cins de doğadaki diğer
canlılarda olduğu gibi kendi
aralarında
tatlı bir rekabeti de ortaya
koyuyorlar çünkü içgüdüsel olarak
üreme ve yaşamı sürdürme “tercih
edilenlerle” oluyor…
Beyninizden geçenleri duyar gibiyiz:
“hayır ben beğenilmek için değil;
sağlığım için spor yapıyorum”
diyorsunuz. Haklısınız, sağlık için spor
şart ve sağlıklı bireyler daha az
rahatsızlanıyor ve daha uzun yaşıyorlar.
Şu bir gerçek ki her iki yol da aynı yere
çıkıyor; genetik iç mesajımız bizlere
“yaşamak, sürdürmek ve tercih edilmek”
için spor yapmamızı indüklüyor...
42
•Edak Ecza Koop • edaktüel • eylül/ekim/2013
spor
Erkeklerin en büyük hayali değil
midir; şöyle geniş omuzlar, kaslı
üçgen bir vücut, yağsız baklava
dilimli karın… Sonra aynada
kendinize bakarsınız, biraz
moraliniz bozulur, bir şeyler
yapmak istersiniz. Ancak ne
yapacağınızı bilmediğiniz gibi,
nasıl başlayacağınızı da
kestiremezsiniz. Hatta kendi
kendinize işi-gücü, zamanı
bahane edip iç sesinizle “biraz
diyet yaparsam, ben bu göbeği
eritirim” dersiniz. İlk vurucu
ateş, eşiniz veya kız
arkadaşınızdan gelen “hayatım
sen biraz fazla kilo mu aldın ne?”
sözüdür. Sonra sizden daha fit
olan bir arkadaşınızdan gelen
“oğlum sen bu göbekle önünü
görebiliyor musun?” gibi
seviyesiz esprilere de muhatap
olursunuz. Daha da ileride
karşılaşacağınız dramatik olaylar
sırasıyla daha iki sene önceki
fotoğraflarınızda daha zayıf
olduğunuzu fark etmeniz, geçen
sene aldığınız ve henüz iki kere
giydiğiniz pantolonunuzun
kapanmaması veya en kötüsü de
eşiniz ya da kız arkadaşınızın şu
meşhur çikolata reklamlarındaki
erkeklere bakışını yakalamanız
olabilir…
Tabii biraz gerçekçi olalım
malzeme belli ise istediğiniz o
reklamlardaki muhteşem vücuda
sahip olmak biraz hayal olabilir
ancak elbette bunlara yaklaşmak
mümkün… Öncelikle bu hedefi
yakalayabilmek için istikrarlı bir
kararlılık lazım, sonra mangal
partilerinden ve alkollü
akşamlardan biraz feragat etmek
gerekecek. Ayrıca beslenme
sisteminizdeki değişikliğe
karbonhidrat, şeker ve yağ
azaltmayı da eklediğimizde işin
teorik boyutunu tamamlamış
oluyoruz. Bundan sonraki iş,
elbette doğru egzersizleri
yaparak vücudumuzu forma
sokacak kardiyo ve ağırlık
çalışmalarına kalıyor. Bunun
için de konuyu uzmanlara
bırakmak en güzeli…
Unutmadan! Sakın ola ki özellikle
internetten ve aktarlardan
satılan, vücudunuzu kısa
zamanda forma soktuğunu iddia
eden o hayal ürünlerine
kanmayın. En doğru bilgiyi
eczacınız ve doktorunuzdan
alabilirsiniz…
Aynı sürede
daha fazla verim
n Sports International İzmir
Fitness Eğitmeni Hazar
Çetinkalp iyi bir vücuda sahip
olmanın püf noktalarından en
önemlisinin doğru antrenman
yöntemleri olduğunu anlatıyor:
‘Artık durağan ve alışılmışın
dışına çıkıp daha fazla hareketli
antrenman yöntemleri tercih
etme vakti geldi. Bugün, bu
yöntemlerden en kısa sürede, en
fazla kas grubuna hitap edebilen
fonksiyonel ve süper set
antrenman yöntemini
aktaracağız. Seçeceğimiz
egzersizlerde dikkat etmemiz
gereken nokta, hareket süresince
birden fazla kas grubunu devreye
sokabiliyor olabilmektir. Böylece
daha az sürede daha verimli bir
çalışma yapmış olacağız. İyi bir
karın bölgesine sahip olmak için
karın egzersizlerinin dışında
aldığımız ve verdiğimiz kalori
dengesi önemlidir. Karın bölgesi
yağlıysa yüzlerce mekik
çekmenin pek bir anlamı
kalmıyor, burada önemli olan
yağ dokusunu azaltmamızdır. Bu
noktada da devreye bacak
egzersizleri ve kalori harcamanın
önemi giriyor.
Antrenmanlarda, egzersizlere
mümkün olduğunca bacak kas
grubunu eklemeye özen
göstermeliyiz. Çünkü bacak
egzersizleri daha fazla kuvvet
uygulanmasını sağlar ve böylece
antrenman esnasında daha fazla
enerji harcanır. Bu da bize hem
kuvvet çalışırken hem de fazla
miktarda kalori harcamayı
sağlayacaktır.
Özellikle zıplama egzersizleri
yoğun kalori harcamamızı
sağlarken, karın kaslarımızın da
sürekli halde çalışmasını
gerçekleştirerek, sıkı bir bel ve
karın kasları için müthiş bir
avantaj sağlayacaktır.
Egzersizleri uygularken dikkat
etmemiz gerek noktalar; hareket
esnasında karın ve bel
kaslarımızın sürekli aktif olması
için, egzersiz esnasında sürekli
halde kasmalı ve doğru nefes alış
verişi yapmalıyız. Hareketlerde
zorlandığımız noktalarda (itiş
hareketlerinde iterken, çekiş
hareketlerinde çekerken) nefes
vermeliyiz. Antrenman sonunda
ve başında mutlaka streching
yapmayı unutmamalı,
antrenman başındaki streching’i
dinamik, sonundaki streching’i
ise statik şekilde uygulamalıyız.’
•Edak Ecza Koop • edaktüel • eylül/ekim/2013
43
spor
Antrenman örneği
warm up( ısınma) 15 dakika ip atlama / dinamik streching*
1
board jump / 3* 45 saniye
(ayaklar omuz genişliğinde açık
olacak şekilde board un üzerine
sıçramamızı yapıyoruz ve tekrardan
başlangıç pozisyonumuza geliyoruz)
3
squat + barbell shoulder
press / 3* 15 tekrar (bar
çene hizamızda dururken
ayaklar omuz genişliğinde açık
kalça arkada dizleri kırarak 90
derece olacak şekilde
oturuyoruz ve kalkarken barı da
yukarıya doğru kaldırıyoruz)
4
2
push up + barfix / 3* max tekrar
( eller açık pozisyonda şınav çekip
hareketin devamında hemen sıçrayıp
geniş açı barfiks çekiyoruz)
lunge + hummer curl / 3*
15 tekrar (dumbeller elde
ileriye adımlayarak iki diz de
kırılacak ve 90 dereceye gelecek
şekilde adımlayıp yürüyoruz ve
aynı anda ellerimizdeki dumbel ile
kollar sabit kalıp sadece dirsekten
dumbel ı kaldırarak hummer
curl hareketini uyguluyoruz)
5
triceps dips + lying knee raise /
3* max tekrar (ellerimizle dips
aletine tutunurken, kollar geride
kalacak şekilde dirsekten kendimizi
aşağıya doğru salıp kendimizi tekrar
kollar yardımıyla yukarıya kaldırıyoruz
ve hemen devamında ellerle yukarıya
asılıp ayaklar birleşik pozisyonda
dizlerimizi yukarıya doğru
kaldırıyoruz)*
cooldown(soğuma) 5 dakika jog / statik streching*
*Dinamik stretching; Antrenman başında ısınma evresinin verimli olması için stretching i hareketli yaptığımız esneme türüdür
*Bu birleşik hareketler arasında dinlenme kesinlikle olmayacak. Aynı setteki iki hareket üst üste yapılmalı. Sadece setler arası 1 dakika ve hareketler
arası 3 dakika dinlenme olmalı.
*Statik stretching: Stretching yaparken sabit şekilde durarak vücudumuzu esnettiğimiz streching türüne statik streching denir. Antrenman sonunda
uygulanması daha doğrudur çünkü vücut soğuma evresine geçecektir.
44
•Edak Ecza Koop • edaktüel • eylül/ekim/2013
eczacı gözüyle
Z
ONLARCA KİLO VERDİREN MUCİZE
İKSİRLERDEN VEYA BİR HAFTADA
YAĞLARINIZI ERİTTİĞİNİ İDDİA EDEN
MESAJLARDAN KAFANIZ MI KARIŞTI?
İŞTE SİZE
ZAYIFLAMA
REHBERİ
46
•Edak Ecza Koop • edaktüel • eylül/ekim/2013
ayıflama ve
benzeri amaçla
kullanılan
ürünlerle ilgili, ülkemizde
yasal düzenlemelerin
yetersizliği, denetim eksikliği
ve kullanım bilincinin doğru
yerleşmemesi nedeniyle ciddi
problemler görülebilmektedir.
Bu problemleri bertaraf
edebilecek en doğru seçenek,
konusunda uzman ve bu işin
eğitimini almış kişilerden
yardım almaktır. Böylece daha
doğru, daha amaca ulaşır, yan
etkisiz ve daha bilinçli olarak
bu ürünlere bakış açımızda bir
pencere açabiliriz.
Zayıflama için en basit temel
kural; ne kadar yiyorsak yarıya
düşürmek ve ne kadar hareket
ediyorsak iki katına
çıkarmaktır. Elbette bu arada
yardımcı ürünler ile kilo
vermeye yardımcı meyve
sebzeler de kullanabiliriz. Asıl
olan bütün bunların bir
program dâhilinde ve mutlaka
bir uzman gözetiminde
yapılmasıdır.
Türkiye piyasasında konuyla
ilgili kimyasal ve doğal
içeriklere sahip çok sayıda
ürün bulunmaktadır. Ürün
çeşitliğinin fazlalığı, bunların
kendi içinde kombinasyonları
oldukça kafa karıştıran bir hal
almaktadır. Hatta işin TL pazarı
büyük olunca kapkaç mantığı
devreye girerek insan sağlığı
hiçe sayılmaktadır. Örneğin:
Sentetik ürünlerin yanına
eklenen bitkisel ekstraktlar ile
sanki doğal izlenimi
yaratılmakta veya doğal olan
içeriklerin yanına
ruhsatlandırma sonrası gizlice
sentetik maddeler
konmaktadır…
Zayıflama amaçlı birçok ürün
kullanılabilir ve kullanılan bu
ürünlerin her birinin farklı
metabolizmik etkileri vardır.
eczacı gözüyle
Uzm. Ecz.
Gürhan Abuhanoğlu
ZAYIFLAMA ÜRÜNLERİ
NASIL ETKİ GÖSTERİYOR?
VÜCUTTAN FAZLA SUYU
(ÖDEM) ATAN ÜRÜNLER
BAĞIRSAK ÇALIŞTIRICI
ÜRÜNLER
n Bu ürünler genellikle
zayıflama ürün
formulasyonlarına yardımcı
olarak giren ve tek başına da
kullanılabilen Bromelain,
Maydanoz, Kiraz Sapı gibi
vücuttan (böbreklerden) su
atılımını artıran ürünlerdir.
n Bu ürünler ise bağırsak
problemlerine ve kabızlık
problemine bağlı olarak gelişen
şişkinlik probleminin
giderilmesini sağlarlar.
Sinameki, drog ve bitkisel
çayları, doğal bitkisel lifler bu
ürünlere örnek gösterilebilir.
YAĞ YAKICI ÜRÜNLER
METABOLİZMA HIZLANDIRICI
(TERMOJENİK) ÜRÜNLER
n Genellikle zayıflama ürün
formulasyonlarına girdiği gibi
tek olarak da kullanılabilen
L-Karnitin, CLA gibi vücuttaki
yağ yakım miktarını sporla ya da
sporsuz şekilde arttırabilen
ürünlerdir. Sinefrin etken
maddesinin yüksek dozlarda yağ
parçalayıcı ve iştah azaltıcı
etkileri tespit edilmesine
karşılık, tansiyon yükseltici
etkisi de bulunmaktadır.
YAĞ EMİLİMİNİ ENGELLEYEN
VE KOLAYCA DIŞKI YOLUYLA
ATILIMINI SAĞLAYAN
ÜRÜNLER
n Metabolizmamızın çeşitli
nedenlerle çalışma hızının
düşmesine yönelik olarak
kullanılan ürünler bu gurupta
sayılabilir. Temel özellikleri;
vücutta yakılan ya da açığa çıkan
enerji miktarını artırarak
karbonhidrat ve yağların
yakımına katkıda bulunmalarıdır.
Yeşil Çay, Kafein, Q Enzim Co10,
Biber Ekstraktları, Biberiye,
Kekik, Kakao, İyot ve iyot içeren
doğal bitkisel ürünler örnektir.
tarihinden itibaren sibutramin
taşıyan zayıflama ürünlerinin
taşıdığı yüksek risk nedeniyle
kullanılması yasaklandı.
MİKROBESLEYİCİ ÜRÜNLER
n Bu ürünler içerdikleri yüksek
vitamin, mineral, aminoasitlerle
diyet döneminde vücudu zinde
tutarken, bu eksiklikleri
karşılanan vücudun dışarıdan bu
besleyicilere ihtiyacını azaltarak,
yeme isteğinde dolaylı bir
azalmaya neden olmaktadırlar.
Yosun ürünleri, Mikroyosunlar
örnek olarak verilebilir.
KAN ŞEKERİ DENGELEYEN
ÜRÜNLER
n Bazı ürünler vücudumuza
alınan yağların sindirim
sisteminde tutulumunu
gerçekleştirerek, sindirilmeden
feçes yoluyla vücuttan atılımını
sağlarlar. Orlistat, Litramine bu
etken maddelere örnektir.
n Kan şekeri dengesinin
bozukluğu ya da düzensizliğine
bağlı sürekli atıştırma ve tatlı
isteğinin bastırılması amaçlı
kullanılırlar. Dut ekstresi, Tarçın
ürünleri ve en iyi bilineni Krom
(Krom Pikolinat) sayılabilir.
TOKLUK HİSSİ VEREN
ÜRÜNLER
BEYİNDE DOYMA HİSSİ
YARATAN ÜRÜNLER
n Büyük çoğunluğu midede
suyla ya da sıvılarla şişerek
tokluk hissi yaratan ürünlerdir.
Doğal lifleri içeren (Physillum
v.b) tüm ürünler, Redusure bu
amaçla kullanılır.
n Doğal olmayan şekilde,
beyindeki doyma sistemini
etkileyerek yapay bir doyma
hissi yaratarak etki gösterirler.
En yaygın kullanılanı
Sibutramin'dir. 21 Ocak 2010
•Edak Ecza Koop • edaktüel • eylül/ekim/2013
47
eczacı gözüyle
KARBONHİDRAT EMİLİMİNİ
AZALTAN ÜRÜNLER
n Bu guruptaki ürünler
karbonhidrat sindirimi
esnasında sindirim enzim
etkinliğini ve besinlerden
emilen kalori değerini
azaltarak etki gösterir.
Phaselite bu tür etken
maddelere örnektir.
TIBBİ CİHAZ STATÜSÜNDE
OLAN ÜRÜNLER
n Bu ürünler vücutla herhangi
bir etkileşime girmeyip, tıbbi
cihaz olarak gruplandırılan
ürünlerdir. Tıbbi Cihaz
Yönergesi AB93/42/EEC'ye
göre etkinlikleri ve vücutla
etkileşime girmedikleri
onaylanmış ürünlerdir.
Omtec19, Redusure, Litramine,
Phaselite gibi patentli aktif
içerikler ilaç olmadıkları halde
ağızdan alınarak, vücutla
etkileşime girmeden, mekanik
yollarla tıbbi cihaz olarak (IIA
Sınıfı) son zamanlarda daha
çok tercih edilir duruma
gelmiştir.
Yoğurt, Badem, Kahve, Elma,
Ispanak, Fasülye, Biber,
Brokoli, Köri, Lahana,
Salatalık, Tarçın, Yumurta,
Ceviz, Sarımsak, Yulaf Ezmesi,
Soya Sütü gibi ürünlerdir.
YARDIMCI OLARAK
KULLANILAN DİĞER DOĞAL
GIDA TAKVİYELERİ VE
DOĞAL ÇAYLAR
n Tüm bu yukarıda anlatılan
içten ve dıştan kullanılan
ürünlere ek olarak kullanılan
ya da bu sınıflandırmalara
girmeyen bazı doğal gıda
takviyeleri, bitkisel çaylar ve
yardımcı maddeler de
bulunmaktadır. Zayıflama
Çayları, Elma Sirkesi, Mısır
Püskülü vb. ürünler bu
grupta sayılabilir.
En önemlisi, bu ürünlerden
hangisinin sizin için en uygun
olduğuna bu konuda eğitim
almış olan doktorunuz,
diyetisyeniniz ya da eczacınız
karar verebilir.
VÜCUT DIŞINDAN
KULLANILAN ÜRÜNLER
n Bu ürünler ağızdan
alınmadan dışarıdan sürülen,
krem, jel vb. ürünlerdir.
Ağızdan alınan zayıflama aktif
maddelerinin bir
kısmını
içerebildikleri
gibi, doğal
bitkisel yağlar,
doğal bitki ekstreleri
de içerebilirler. Sıklıkla Kekik,
Biberiye, Limon, Portakal,
Lavanta v.b yağları içerirler.
DOĞAL GIDA ÜRÜNLERİ
n Bu ürünler beslenmemiz
sırasında kolaylıkla
alabileceğimiz ve
zayıflamamıza katkı sağlayan
ürünlerdir. Greyfurt, Yeşil Çay,
48
•Edak Ecza Koop • edaktüel • eylül/ekim/2013
ZAYIFLAMA
ÜRÜNLERİNE
DİKKAT!
1- Yetkili makamlarca onaylanmamış
ve ruhsatlanmamış hiçbir ürüne
itibar etmeyin.
2- Doktorunuz, eczacınız ya da
diyetisyeninizden profesyonel bir
yardım almadan ürün seçimi
yapmayın.
3- Özellikle internet kanalıyla satılan,
kalitesi ve ürün güvenilirliği sağlık
otoritelerince onaylanmamış hiçbir
ürüne itibar etmeyin.
4- Ürünlerle ilgili reklamlardan,
yorumlardan ziyade bu konuda
bilimsel sonuçlara ve sağlık
profesyonellerinin tavsiyelerine
güvenin.
5- Aktarlardan satılan ürünlere itibar
etmeyin; sağlığınızı bu işin eğitimini
alanlara emanet edin.
6- Zayıflamanın tek ürün kullanımı ile
değil de, diyet, egzersiz vb. desteği
ile birlikte sağlıklı olacağını
unutmayın.
7- Hiçbir ürünün ayda 5-10 kg
vermeyi sağlamadığını, çok kısa
sürede kilo vermenin sağlıklı
olmadığı bilin.
8- Özellikle Tarım Bakanlığı’ndan
ruhsatlı bazı ürünlerde yeterli
denetim yapılamadığından ürünün
prospektüs ya da kutu üzerinde
yazan içerikleri ile gerçek içeriği
arasında farklılıklar olabileceği
ihtimalini unutmayın.
9- Konusunda profesyonel ve daha
bilimsel yöntemlerle çalışan,
güvenli firmaların ürünlerini tercih
edin.
10- Zayıflamaya yardımcı yiyecekleri
mutlaka diyetinize ekleyin.
11- Seçeceğiniz zayıflama ürününün
doğal, sentetik madde içermeyen,
onaylanmış içeriklere sahip,
bilimsel destekli olmasına dikkat
edin.
12- Kilo verme ürünlerinin
etkinliğinin ve sonuçlarının kişiden
kişiye değişebileceğini bilin.
13- Bitkisel bir ürünün ‘zararsız’
olduğu anlamına gelmediğini
unutmayın.
edaktuel dosya
Oynamak ya da oynamamak
İŞTE BÜTÜN MESELE BU!
EKLEMLERİMİZ, KEMİKLERİMİZ GÜÇLÜ GÖRÜNSELER DE HASSAS DENGELERLE BİR ARADA
DURUYOR VE ÇALIŞIYORLAR. ERKEN ÖNLEM ALINMASI VE ZAMANIN ETKİLERİNE YENİK
DÜŞMEMESİ İÇİN ORTOPEDİSTLERİN DEYİMİYLE “ŞIKIR ŞIKIR” ÇALIŞMALARI ADINA,
EKLEMLERİMİZİN BİZLERDEN BAZI İSTEKLERİ VAR…
Z
aman zaman hemen hepimizin kolu, bacağı
veya beli ağrır. Genellikle bunun nedeni kilo
almamız ve/veya yaşlanmamız; yani
zamandır. Evet, hepimiz yaşlanıyoruz! Ve zaman
ilerledikçe tüm organlarımız gibi eklemlerimiz de
bundan etkileniyor. Eklem içi kıkırdaklar tahrip
olmaya ve incelmeye başlıyor. Yenisi yapılamadığı
için eklem sıvısı da azaldığından sorun zamanla
katlanarak büyüyor. Kıkırdak dokusuna zarar veren
yalnızca yaşlanmamız veya kilo almamız değil.
Genç insanlarda da düşme, travma veya aşırı yük
sonucu eklemler ve kıkırdak doku hasar görebiliyor.
Ayrıca eklem dış ve iç yüzeylerinde “kireçlenme”
oluşması ya da romatizmal sorunlar da
eklemlerimizin alarm vermesine yol açabiliyor.
Neye bağlı olursa olsun eklemlerle beraber onların
etrafında olan kas, kemik, kıkırdak ve liflerde ortaya
çıkan belirtiler çoğu zaman ağrı ve hareket kaybı
olarak kendini belli ediyor.
Eklem şikâyetleri her yaş grubunda görülebilmekle
beraber kadınlarda erkeklere nazaran daha yüksek
oranda seyrediyor. Öyle ki, her 10 eklem
hastasından 9’u kadın ve sadece 1’i erkek. Oranın bu
kadar yüksek olmasına özellikle kadınların
menopoz sendromu, fazla kiloları ve hormonal
kaynaklı sorunları neden oluyor.
50
•Edak Ecza Koop • edaktüel • eylül/ekim/2013
EKLEM AĞRISINA
YOL AÇANLAR
1. Yaşlılığa bağlı kemik ve kıkırdak kaybı
2. Menopoz
3. Aşırı kilolu olma
4. Nem ve dramatik ısı değişiklikleri
5. Soğuk hava
6. Proteinden zengin beslenme
7. Bilinçsiz spor, egzersiz
8. Eklemleri zorlayıcı hareketler
9. Ağır kaldırma
10. Düşme, çarpma, burkma
11. Bilinçsiz ilaç kullanma
12. Düzensiz beslenme
13. Uyku düzeni bozukluğu
14. Depresyon
edaktuel dosya
HAREKET, HAREKET, HAREKET
n Bütün bu sorunlardan kurtulabilmek ve rahat hareket
edebilmek için öncelikle sorunun teşhisi gerekiyor. Bunun
için Fizik Tedavi Uzmanları, Ortopedistler ve İç
Hastalıkları Uzmanına görünmek şart. Sorun teşhis
edilmeden kaplıca kullanmamak, egzersiz yapmamak çok
önemli. Ayrıca daha önceden kullandığınız ağrı kesicileri,
kas gevşeticileri kontrolsüz ve devamlı kullanmak ciddi
sorunlara yol açabiliyor. İlaçlarınızı doktorunuza
danışmadan kullanmamanız, çözüme yönelik egzersizler,
diyet programı ve kilo kontrolü sorunları bertaraf etmenizi
sağlıyor. Tabii en önemli çözüm hareket etmekten geçiyor.
Tüm eklemlerin günlük kısa kısa da olsa çalıştırılması, bu
sorunların büyük bir çoğunluğunu atlatmanızı sağlıyor.
Bunların yanında yine doktorunuza ve eczacınıza
danışarak doğal yollardan elde edilen bazı destek tedaviler
de deneyebilirsiniz. Örneğin: Glukozamin, Kondroitin
kombinasyonları ve/veya bunlara eklenen Tip II
Kollajenler ile MSM’li formlar sınırlı da olsa doku
yenilenmesini sağlayarak ağrıyı azaltmaya
yardımcı olabiliyor. Son zamanlarda
çalışmaları artan eklem içi enjeksiyonla
Hyarulonik Asit veya oral
yolla Omega-3 ve Boswelia
bitkisi ekstraktı da eklem
sorunlarında kullanılıyor.
Önemli olan galiba sorun
oluştuktan sonra değil de
oluşmadan önlem
alabilmek; bunun için de
tek yapılması gereken
sağlıklı beslenme ve
hareket olsa gerek.
Yürümek, bisiklete
binmek, dengeli spor yapmak,
kilo almamak ve dengeli bir ruh
hali bütün bunların üstesinden
gelmeye yetip de artıyor bile…
Atrilisse
n Glukozamin sülfat ve
Kondroitin sülfat, vücudumuzun
bağ dokusunun iki temel taşıdır.
Atrilisse tablet Glukozamin &
Kondroitin içeren bir gıda
takviyesi, Atrilisse jel krem ise
eklemlere ve kaslara direkt
uygulanan bir masaj jeli.
• Fiyatı: 79,00 TL
(90 Tablet+ 75 ml. Jel)
Colamerim
n Colamerium tablet, yüksek
emilime sahip kalsiyum sağlıyor.
Ürün içeriğinde; deniz alg’i
kaynaklı kalsiyum, hidrolize balık
kollajeni, kalsiyum emilimi için
gerekli olan D vitamini, C vitamini
ve çinko bulunuyor.
• Fiyatı: 69,00 TL (30 tablet)
•Edak Ecza Koop • edaktüel • eylül/ekim/2013
51
edaktuel dosya
Chondurax
n Chondurax Tablet Glukozamin,
Kondroitin, MSM, Hyaluronik Asit
ve Boswella Serrata içeriyor.
Daha etkili bir sonuç için
aromatik yağlarla
zenginleştirilmiş Chondurax Jel
Krem ile kullanılması öneriliyor.
• Fiyatı: 68,50 TL (60Tablet)
34,00 TL (75 ml. jel)
Jointace
n Ürün, Glukozamin ve
Kondroitin ile birlikte doğal
onarıcı esansiyel yağların
(Zencefil yağı, Okaliptüs
yağı, Rezene yağı, Lavanta
yağı, Karanfil yağı, Mentol,
Portakal yağı) karışımından
oluşuyor.
• Fiyatı: 35,00 TL
(75 ml.jel)
Sunlife Calcium
n Her bireyin günlük belli bir
miktarda kalsiyuma ihtiyacı var.
Sunlife Calcium efervesan tablet,
limon aromalı tadıyla günlük
kalsiyum ihtiyacını karşılıyor.
• Fiyatı: 9,75 TL
(20 efervesan tablet)
UC-FLX
n UC-FLX günde tek doz
ağızdan alınan eklemlere özel
besin desteği ve içerisinde
doğallığı bozulmamış Tip II
Kollajen bulunuyor.
• Fiyatı: 87,40 TL
(30 tablet)
Protype II
n Protype tablet, Tip II Kollajen
+ Glikozamin + Balık Yağını
(Omega 3) birlikte sunan bir
ürün. Ayrıca MSM ve
BOSWELLIA içeriyor.
• Fiyatı: 65,00 TL
(60 tablet)
52
•Edak Ecza Koop • edaktüel • eylül/ekim/2013
Zdrovit Glucosamine
Chonduraitin
n Ürün, eklemlerin ihtiyacı olan
Glukosamin, Kondroitin ve
kuşburnu içeren gıda takviyesi
olarak kullanılıyor.
• Fiyatı: : 42,00 TL
(30 efervesan tablet)
medikal dosya
SAĞLIK
ŞAKAYA GELMEZ
HANGİ YAŞTA OLURSAK OLALIM VÜCUDUMUZU DİNLEMEMİZ VE
METABOLİZMAMIZIN VERDİĞİ SİNYALLERİ ALGILAMAMIZ ŞART.
HELE HELE SİZ YA DA YAKINLARINIZ DÜZENLİ İLAÇ
KULLANIYORSA VE/VEYA TANSİYON, ŞEKER, NEFES DARLIĞI, ASTIM
GİBİ KRONİK HASTALIKLARI VARSA DAHA DA DİKKAT ETMEK
GEREKİR.
K
ronik hastalıkların tedavisini doktorunuz düzenler ancak
genellikle çoğu evde takip edilir. Yani her sabah açlık kan
şekerinizin ölçülmesi, belirli saatlerde tansiyonunuza bakılması,
inhaler ilaçların verilmesi, nebulüzatörden hava alınması vs. gibi
uygulamalar yaparsınız. Bu uygulamaları birtakım cihazlar yapar ve
bunların sonuçlarına göre tedaviniz düzenlenir. Herhangi bir sorun
yaşamamak için cihazların kalitesine ve hangisinin sizin için uygun
olduğuna karar verecek olan kişi yine bir sağlık danışmanı olmak
zorunda. Bu cihazların ölçümlerinin güvenliğine ilişkin detay ise daha
önceden sertifikalanmış kurumlar tarafından onaylandığına emin
olmalısınız. Yaşamsal öneme sahip ve uzmanlık gerektiren medikal
ürünlerin eczanelerden temin edilmesinin önemini hep vurguluyoruz.
Sağlığınızın koruyucusu olan eczacılarınız, medikal ürünlerde de
sizin en yakın sağlık danışmanınız.
56
•Edak Ecza Koop • edaktüel • eylül/ekim/2013
medikal dosya
Mesitaş Nebulizatör
br-cn116
n Nebulizatör;ses
dalgalarıyla (ultrasonik
nebulizatör) veya basınçlı
hava ( jet nebülizatör) ile sıvı
haldeki ilaçları buhar haline
getiren ve solunum yoluyla
alınabilmesini sağlayan bir
cihazdır. Nebulizatör ile küçük
çocuklarda, ÖDİ’ye uyum
sağlayamayan hastalarda ve
ağır astımı olan hastalarda,
ilaçların etkili bir şekilde
uygulanması mümkün oluyor.
2,5 bar basınçlı, kompresörlü
nebulizatör hızlı inhalasyona
sahip. Her yaşa uyumlu küçük
kasa dizaynına sahip ürün
taşıma ve saklama çantasıyla
beraber sunuluyor.
Fiyatı: 59,50 TL
Microlife BP A200 Afib Tam Otomatik
Tansiyon Aleti
n Atriyal fibrilasyonun teşhisinin önemi,
çoğunlukla ölümle sonuçlanan inmeyi
önlemektedir. Atriyal fibrilasyon ve
hipertansiyon genellikle birbirleri ile ilintili risk
faktörleridir ve kardiyovasküler hastalıkları
önlemek için etkili bir şekilde izlenmeli ve tedavi
edilmelidir. 200 hafızalı, ardışık 3 ölçümlemenin otomatik analizini
yapan Microlife ile tansiyon ölçümü sırasında atriyal fibrilasyon teşhisi de
yapılıyor.
PM795 Tansiyon Aleti
n Bilekten ölçer/konuşan tansiyon aletinin Türkçe, Kürtçe,
Zazaca, Arapça, Farsça ve İngilizce sesli yardım seçenekleri
bulunuyor. Tansiyon ve nabız ölçer 2x60 hafızalı olup, 2 kişi
için ölçüm yapıp izlenebiliyor. Osilometrik ölçüm teknolojisi
ile zaman ve tarih göstergesi de bulunan ürün,
hipertansiyon riski sınıflandırma göstergesi ve düzensiz
nabız göstergesine (IHB) sahip.
Accu- Chek Active
n Kolay kullanıma yönelik tasarımı, 5 saniyede
doğru sonuç, strip miyad uyarısı, kapiller
özelliğine sahip kanı hızlıca emebilen ölçüm
stripleri, açlık- tokluk kan şekeri işaretlemesiyle
daha iyi bir glisemik kontrol sağlıyor. Tarih ve
saat göstergesiyle birlikte 350 ölçümü
hafızasında tutabiliyor ve kızılötesi bağlantı
özelliği ile veriler PC'ye aktarılabiliyor.
Aerochamber
n PMDI inhalatörü, anti statik
gövdeli, özel nefes gösterim
valfi ve özel kullanım valfi
olan ürün her yaş için yüze
tam uyumlu maskeye sahip.
BPA içermiyor, kolay
temizlenebiliyor
Roll Film Pedli
n Ürün, kendinden yapışkanlı, steril, hipoallerjenik film
taşıyıcılı yara peti. Su ve bakteriyi geçirmiyor, yaranın
hava almasını sağlıyor. Banyo yapılmasını olanaklı
kılan ürün, yaraya yapışmıyor, sızıntıyı absorbe ediyor.
Şeffaf yapısı yara bölgesinin gözlemlenmesini sağlıyor.
3M Steri-Strip
n 3M Steri-Strip Cerrahi Cilt Kapatma Sisteminin
eşsiz, iç içe geçmeli tasarımı yara uçlarının
hizalanmasının ve güvenli bir şekilde sabitlenmesinin
cilt travmasına yol açmadan ve ayrıca anestezi
kullanmadan hızlı ve kolay bir şekilde gerçekleşmesini
sağlıyor.
•Edak Ecza Koop • edaktüel • eylül/ekim/2013
57
gastronomik
Protein
vücudumuz için
yapıtaşıdır; eksikliğinde
anemi ve kas kaybı
oluşabilir.
H
erkesin kafası kırmızı et konusunda ne kadar
karışık farkında mısınız? Medya beslenme
konusunu, beslenmeyle ilgili haberleri öylesine
yoğun şekilde veriyor ki; insanlar şaşkın ve şüphe dolular.
Kırmızı etle ilgili olarak; kolesterolü artırdığından, felç ve
kalp krizi risklerini yükselttiğinden tutun, protein kaynağı
olarak mutlaka tüketilmesi gerektiğine kadar birçok
söylem mevcut.
Hangisi doğru?
n Son yıllarda yayınladığı kitaplarla dikkat çeken Prof.
Dr. Canan Karatay, karbonhidrat yerine et ağırlıklı
protein tüketmenin sağlık getireceğini belirtiyor ve
bu diyetin kolesterol, damar sertliği, kalp krizi ve
felç riskini azaltacağını öne sürüyor.
Öte yandan, yine saygın bir bilim adamı, İç
Hastalıkları ve Kardiyoloji Uzmanı Dr. Murat
Kınıkoğlu, “taş devri diyetine itirazım var”
başlıklı yazısında şöyle söylüyor: ‘’Milyonlarca
yıl taştan alet yapmayı bile beceremeyen
insanların yiyeceklerinin çoğunun et
olduğunu düşünmek zor. İlkel insan
milyonlarca yıl boyunca bir avcıdan çok bir
av oldu. Düşünün ki avda kullanılan ok
başının tarihi yalnızca 15 bin yıl. Elinizde
bir sopa ile dağ keçisinin veya bizon
sürüsünün arasına dalın bakalım ne
olacak, kim kimi avlayacak? İnsanoğlu
evrimsel süreç içinde tabii ki et yedi
ancak temelde etçil değil otçul bir
canlıydı…”
Yine beslenme konusunda son
derece yoğun araştırmalar içinde
olan Onkoloji Uzmanı Sn. Dr.
Yavuz Dizdar’ın yayınlanmış
yazılarından da bu zamanda et ve
tavukların, üzerlerinde yapılan
işlemlerden dolayı, sağlık
için yararlı olmaktan çok
patlamaya hazır bir
bomba olarak
nitelenebileceği sonucu
çıkmakta.
58
Kırmızı
E
t
Bilmece
si
•Edak Ecza Koop • edaktüel • eylül/ekim/2013
Işık Polater
Makina Mühendisliği eğitimi alıp, 20 yıl boyunca uluslararası tekstil
alanında çalışıp, seyahat ederken; 2000 yılında vejetaryen
beslenmeye geçmesi sebebiyle, kendisine pratik hazırlanacak ve
lezzeti de eksik olmayan yemekler yapmaya başladı ve 2006 yılında
bir yemek kitabı yazdı. Kitap önce İngiltere’de, sonra Türkiye’de,
Avusturalya’da ve Brezilya’da yayınlandı. Yaratıcı oluşu ve rafine
incelikleri yaşamaya ve yaşatmaya müsait olması bakımından
yemek alanında çalışmaya başladı. Aynı zamanda gönüllü olarak
meditasyon ve kişisel gelişim konularında rehberlik ile seminer ve
atölye çalışmaları sunuyor.
gastronomik
Dünden bugüne beslenme alışkanlıklarımız
n “Besin endüstrisi “ kavramı
hayatımıza girmeden, mutfak
alışverişi, yemek pişirme ve
yeme adetleri ne kadar farklı
imiş, hiç düşündünüz mü?
Eski zamanlarda, yani insanlar
her şeyin kıymetini iyi bilirken,
global ekonomi ve tüketim
toplumu alışkanlıkları dünyayı
esir almamışken, yemek
nimetken hem et tüketim miktarı
çok azmış, hem de sıklığı...
İnsanlar daha önceleri kendi
yörelerinde, kendi emekleri ile
yetiştirdikleri ne varsa, ne kadar
varsa onu o kadar tüketiyorlardı.
Dünya üzerinde 1930’lu yıllardan
sonra karayolları ağlarının
oluşması, frigo sistemli
kamyonların üretilmesi daha
yoğun besin sevkiyatını uzun
mesafeler için mümkün kıldı ve
düzen değişti! Yeni düzende, büyük
çiftliklerde “mal” haline gelen
hayvanların suni beslenmeleri,
doğalarına aykırı ama onları
şişiren, kilolandıran mısır ve soya
yemlerinin sistemlerinde
oluşturduğu hastalıkları bertaraf
etmek için antibiyotikle
yüklenmeleri, çeşitli ticari hilelerle
yapısı bozulmuş et, besleyici
olmak şöyle dursun, sağlığa zararlı
olabilecek hale geldi.
Amerika’da ve tüm dünyada,
günümüzde obezite en yaygın ve
yoğun sağlık problemi olarak
yetkililerin ve ailelerin, aslında
herkesin önünde duruyor. Fast
food - junk food denilen yüksek
endüstriyel ürünü düşünüp,
uygulayan ve dünyaya yayanlar
da Amerikalılar bu arada. Besin
endüstrisini doğuran, yiyecek
katkı maddelerini geliştiren ve
dünyaya pazarlayan da batı
dünyası. Artık modern, kocaman
bir köy olmuş olan dünyada
sınırlar bu anlamda da kalktı.
Besin endüstrisi kuralları ve
ürünleri her yerde...
•Edak Ecza Koop • edaktüel • eylül/ekim/2013
59
gastronomik
Küresel ısınmaya karşı
daha az et tüketimi
n New York Times yemek yazarı Mark
Bitman’ın bir sunumunu izlemiştim. 20
dakikalık güzel konuşmasında Mark,
kendisinin vejetaryen olmadığını ve
muhtemelen de hayatının sonuna dek
olamayacağını söyledi, fakat şunu
vurguladı: Kesinlikle hepimiz daha az et
tüketmeliyiz. Bu önerisini destekleyen
gerekçeler ve gerçekler ise şöyleydi:
l Dünyada 1950’den bu yana nüfus 2 katı
arttı, buna karşılık et tüketimi 5 kat arttı.
İnsanlar gereğinden çok daha fazla bir
tüketim çılgınlığı içindeler.
l Hayvan yemleri yetiştirmek üzere
ayrılan tarlalarda insanların protein
ihtiyacını büyük ölçüde gideren tahıl ve
baklagiller yetiştirilecek olsa dünyada
açlık kalmaz.
l Küresel ısınma; sayıları arttırılan
büyükbaş çiftlik hayvanlarının saldığı gaz
(metan gazı) sebebiyle had safhada ve
iklim değişimini getiren en büyük
küresel tehdidi oluşturmakta.
l Yeni nesiller, endüstriyel bir ürün olan
suni “hamburger” nesli olmaktan dolayı
sağlık tehdidi altındalar.
İnsan vücudunun gereksinimi olan
protein, 1 dilim ette mevcut 23
aminoasidin 23’ünü de bünyemize
kattığımızda tamamlanıyor. O 1 dilim et;
zor sindirilmesi, toksik bir madde olması
ve bir canlının öldürülmesi vicdan
yüküyle birlikte dâhil oluyor bünyeye.
Gereksinilen 23 aminoasidin 15 tanesi
insan vücudunda zaten üretiliyor olup,
dışarıdan takviyesi gereken 8 adet
aminoasit olduğu belirtiliyor
kaynaklarda. Bu 8 aminoasidi, bitkisel
kökenli protein kaynakları ( mercimek,
kuru fasulye, nohut, soya fasulyesi…)
hayvansal kökenli kaynaklar (yoğurt,
kefir, süt, peynir…) ve ceviz, badem, fıstık
gibi omega 3 kaynakları ile
destekleyerek beslenme gereksinimini
eksiksiz tamamlamak da mümkün.
Sonuç olarak beslenme, sağlıklı yaşamı
belirleyen en önemli faaliyet ve
beslenme şeklimize kendimiz için karar
vermek en doğal hakkımız ve kendimize
karşı borcumuz...
60
•Edak Ecza Koop • edaktüel • eylül/ekim/2013
Pancarlı Salata
MALZEMELER
l 2 orta boy haşlanmış ve
soyulmuş pancar
l Kıvırcık yeşil salata
l Birkaç sap roka
l 1/2 çay kaşığı tuz
l 1-2 çorba kaşığı elma sirkesi
l 1-2 çorba kaşığı zeytinyağı
YAPILIŞI
Yıkayıp kuruttuğunuz salata ve
roka yapraklarını elle veya
bıçakla orta büyüklükte doğrayın.
Küp küp doğradığınız haşlanmış
pancarları ilave edin; zeytinyağı,
tuz ve elma sirkesini ilave edip
karıştırın ve servis edin.
Meyve Soslu Kakuleli, Vanilyalı
ve Limon Aromalı Muhallebi
MALZEMELER
l 1 lt. süt
l 4 tepeleme çorba kaşığı un
l 1 su bardağı toz şeker
l 1/4 çay kaşığı saf vanilya tozu (
yoksa 1 paket toz vanilya
karışımı)
l 1 tatlı kaşığı toz kakule
l 1’er adet elma, armut, şeftali,
kayısı veya erik( asitli olmayan
mevsim meyveleri)
l 2 tatlı kaşığı pudra şekeri
l 1 adet limon kabuğu rendesi
l 1 çay kaşığı toz tarçın
l 1-2 çorba kaşığı kuru üzüm
YAPILIŞI
n Mevsim meyvelerini ince
dilimler şeklinde doğrayın; bir
çelik sahana alıp, pudra şekerini
ve toz tarçını meyve dilimleri
üzerine serpin, kuru üzümü de
ekleyip orta derecede pişirmeye
başlayın. Kesinlikle kapak
kullanmayın ve ara sıra pişmekte
olan meyveleri karıştırın.
Meyveler önce su salıp, sonra
sularını çekeceklerdir. Kıvamlı
bir sos haline gelince sahanı
ateşten alın.
n Muhallebiyi yapmak için; süt,
un ve toz şekeri orta boy
tencerede çırpma teli ile iyice
çırpın; vanilya, toz kakule ve
limon kabuğu rendesini de
ekleyip, orta ateşte kıvama
gelene kadar sürekli karıştırarak
pişirin.
n Muhallebiyi biraz dinlendirip
ılınmasını sağladıktan sonra 3-4
dakika kadar mikserle çırpın.
n Servis kâselerine eşit
miktarda dağıtıp; meyve sosunu
ekleyip, kâseler ılındıktan sonra;
buzdolabında 30 dk. kadar
soğutun.
gastronomik
Beğendili Mantar Sote
BEĞENDİ İÇİN
l 3-4 adet kemer patlıcan ya da
1 orta boy bostan patlıcan
l 1 çorba kaşığı tereyağı
l 1 çorba kaşığı zeytinyağı
l 3 çorba kaşığı un
l 1 çay kaşığı rendelenmiş muskat
l 1 çay kaşığı tuz
l 1/2 veya 1 çay kaşığı karabiber
l 1 su bardağı süt
MANTAR KAVURMA İÇİN
l 400 gr. mantar
l 2 çorba kaşığı zeytinyağı veya
tereyağı
l 2 yeşilbiber
l 1 kırmızı kapya biber
l 1 çay kaşığı karabiber
l 1 çay kaşığı tuz
l 1-2 tatlı kaşığı karışık domates
biber salçası
l Üzeri için maydanoz, dereotu, pul
biber
YAPILIŞI
n Patlıcanları köz tepsisine ya da doğrudan ateş üzerine koyun;
çevirerek közleyin.
n Közlenmiş ve biraz dinlendirdiğiniz patlıcanı soyun, yoğun
çekirdekli bölümleri çıkarın ve kuşbaşı kesin.
n Tavaya tereyağını ve zeytinyağını koyun; 3 kaşık unu ilave edin ve
sürekli karıştırın. Hafif renk değiştirip güzel kokmaya başladığında,
tuz, karabiber ve toz muskat da ekleyip, yine çırpma teliyle karıştırın.
Muskat, beğendiyi çok daha rafine bir lezzete taşıyacaktır. 1 bardak
soğuk sütü de ekleyip, yine çırpma teliyle pürüzsüz hale gelinceye dek
karıştırın. Kuşbaşı doğramış olduğunuz közlenmiş patlıcanları da
ekleyin. İyice karıştırdıktan sonra kıvam size koyu gelirse, 1/2 çay
bardağı kadar sıcak su ekleyebilirsiniz. Beğendiyi, çok hafif ateşte
birkaç dakika karıştırarak pişirin ve dinlenmeye alın.
YAPILIŞI
et
afiy n
olsu
n Mantarları kuru olarak tek tek soyun ve bıçakla temizleyin.
Büyüklüklerine göre ikiye ya da dörde keserek doğrayın.
n Yeşil ve kırmızıbiberleri yıkayıp, kurulayıp, mantarları kestiğiniz
boyuta yakın doğrayın.
n Tavaya zeytinyağı ya da tereyağını ya da ikisinin karışımını koyun.
Öncelikle mantarları tavaya alın, karabiber ekleyerek yüksek ateşte
sote etmeye başlayın. Tuzu şimdi koymayın, mantarları sulandırır ve
lezzetinin içine mühürlenmesini engeller.
n Yeşil ve kırmızı biberleri ekleyin, bir iki dakika sote edin, tuz, küp
doğranmış domates ve salçayı ekleyip tavayı kısık ateşe getirin,
tavanın kapağını kapayın ve mantarı pişmeye bırakın. Yaklaşık
10-15 dakika sonra mantar pişmiş olacaktır.
Yemeği sunacağınız tabağa beğendiyi koyun, ortasını çukurlaştırın.
Üzerine mantar soteyi yerleştirin. Tabağı maydanoz ve dereotu ile pul
biber ve varsa cevizle süsleyin. Yemeği daha da leziz (ve maalesef
kalorili!) kılmak gerekirse, üzerine kırmızıbiberli eritilmiş tereyağı da
gezdirebilirsiniz.
[email protected]
•Edak Ecza Koop • edaktüel • eylül/ekim/2013
61
ekolojik
Topluluk temelli
TARIM
1 litre
atık yağ 1 milyon litre
suyu kirletebilir;
kullandığınız yağları
dökmeyiniz.
62
•Edak Ecza Koop • edaktüel • eylül/ekim/2013
YENİDEN CANLANDIRILAN
BİR BESİN TEDARİK
ZİNCİRİ…
DOMATESİ, BİBERİ, KABAK
YA DA ZEYTİNİ, KISACA
BİLDİĞİNİZ TÜM TARIMSAL
ÜRÜNLERİ MARKETTEN
DEĞİL DE DİREKT
BAHÇEDEN, TARLADAN
ALABİLDİĞİNİZİ DÜŞÜNÜN.
SİZE HAYAL GİBİ Mİ
GELİYOR? PEK ÖYLE DEĞİL;
BÜTÜN BUNLAR OLUYOR
VE ÜSTELİK SADECE
TARIMSAL ÜRÜNLERLE DE
SINIRLI DEĞİL…
Ecz. A. Tolga Timur
Ekolojist, yayıncı, eczacı, evli ve 2 çocuk babası…
İstanbul Üniversitesi Eczacılık Fakültesi’ni bitirdikten
sonra İstanbul Küçükyalı’daki eczanesinde eczacılık
yapmaya başladı. Yeryüzü Derneği’nde ekoloji
çalışmalarına katılıp, başta küresel iklim değişikliği,
genetiği değiştirilmiş organizmalar ve nükleer
santraller olmak üzere, gezegenin geleceğini tehdit
eden açgözlü girişimleri durdurmak için mücadele
ediyor.
ekolojik
B
ildiğimiz bazı
sözcükler yan yana
dizildiğinde, anlamını
kavramakta güçlük çekebiliriz.
Topluluk temelli tarım, tam
da böyle bir örnek. Aslında
güzel bir çiçeğin kokusu,
kendimize açtığımız bir
oksijen çadırı, ipeksi bir
dokunuş, toplumsal bir
yeniden anlamlandırma,
harekete geçme, sahip çıkma.
Geçen sayılarda anlatmaya
çalıştığımız ekoköyler, takas
şenlikleri, kompost teknikleri,
permakültür uygulamaları,
bunların her biri kendimize
açtığımız, yeni yeni
deneyimlediğimiz aykırı
yollar.
Sevgili Nietzsche'nin yazdığı
gibi: “sınamalı insan
kendisini, bağımsızlığa mı
yazgılı, boyun eğmeye mi ?”
BÜYÜK MARKETLER PARLAK
DOMATESLERİ, İRİ YEŞİL
ELMALARI VE ÇEKİRDEKSİZ
KARPUZLARI RAFLARINA DİZİP,
TALEBİ KOZMETİK YÖNÜNDE
OLUŞTURUYORLAR. VARSIN
BUNLARI YEMEK İSTEYENLER,
ALSIN SOFRALARINA
TAŞISINLAR. BİZ, BESİN DEĞERİ
YÜKSEK GERÇEK GIDAYI TALEP
EDİYORUZ.
Gerçek gıda değil
posa yediriyorlar
n Topluluk temelli tarım yeni
öğrendiğimiz bir kavram.
Hepimiz çok iyi biliyoruz ki
köyler ve köylüler yıllar
içinde eriyip, azalıyor, yok
oluyor. Köylünün, yetiştirdiği
ürünlerini değerinde satması
gittikçe imkânsızlaşıyor.
Ürünlerin besin değerinin
değil, kozmetik
görüntüsünün, albenisi
olmasının önemi artıyor/arttı.
Büyük marketler parlak
domatesleri, iri yeşil elmaları
ve çekirdeksiz karpuzları
raflarına dizip, talebi kozmetik
yönünde oluşturuyorlar.
Varsın bunları yemek
isteyenler, alsın sofralarına
taşısınlar. Biz, besin değeri
yüksek gerçek gıdayı talep
ediyoruz. Bunları küçük köylü
üreticilerden doğrudan alıp,
değerini tam ödeyip, aradan
aracıları ve onların kârlarını
çıkarmak istiyoruz.
Soframıza koyduğumuz
domatesin, ıspanağın,
portakalın özünde ne var?
Bunların her biri önemli besin
kaynaklarımız. Oysa yapılan
pek çok araştırma, on yıllar
içinde, bu besinlerin
içerdikleri vitaminlerin,
minerallerin değişik oranlarda
düştüklerini, giderek besinden
çok posa değeri taşımaya
başladıklarını gösteriyor. En
yalın olarak bunun iki nedeni
var: İlki, geleneksel
tohumlarımızı değil, hibrit
tohumları ekiyoruz. İkincisi,
bitkiyi esas olarak besleyen
toprağı iyileştirmeyi bıraktık,
tam aksine onu zehirliyoruz.
•Edak Ecza Koop • edaktüel • eylül/ekim/2013
63
ekolojik
Yediğiniz gıdayı
üreteni tanıyor
musunuz?
n Topluluk temelli tarımın en
temel ilişkisi; köylü ile
tüketicinin doğrudan iletişime
geçmesi, ürünleri beraber
seçmesi ve yetiştirme teknikleri
üzerinde uzlaşmalarıdır. Tüketici
bu hamleyle sözlüklerimize yeni
giren bir sözcükle taçlanıyor:
Türetici.
Türetici, topluluk temelli tarım
projesine katıldığı andan
itibaren, üreticisi olan köylüyle
tanışmış oluyor. Bu tanışıklık,
her şeyden evvel güven
temelinde bir alışveriş ilişkisinin
doğmasını ve gelişmesini
sağlıyor. Öyle ki, alışılmış bir
alışverişte malı alır parasını
ödersiniz. Oysa biz, yeri gelir
ekim dikim zamanında köylünün
ihtiyaçlarını karşılaması için ön
ödeme dahi yaparız!
Demek ki, daha birinci
basamakta soframıza
koyduğumuz peyniri, maydanozu
kim üretti adıyla tanıyoruz.
Dağıtım günlerinde kimisi gelip
bize küçük sunumlar yapıyor;
dağıtım bir minik foruma
dönüşüyor. Kimi zaman bizler
onu köyünde ziyaret ediyoruz.
Tarlasını, bağını, bahçesini
geziyor, bizim için yetişen
ürünler hakkında yerinde bilgiler
ediniyor, sofrasını paylaşıp aile
fertleriyle tanışıyoruz.
Bu köylüler, dekarlarca tarlalarda,
kocaman traktörlerle, monokültür
tarım yapmıyorlar. Sütünü
aldığımız teyzenin iki ineği,
cevizine ortak olduğumuz
amcanın beş ceviz ağacı, balını
yediğimiz karı kocanın on dört
kovanı var. Hâsılı, kendisi için
ürettiğinin fazlasını bize veriyor
diyebiliriz. “Küçük güzeldir” diyor
Schumacher. Topluluk temelli
tarım bu küçüklüğe, doğrudan
64
ilişkiye, üretimi birlikte
planlamaya ve dönüştürmeye
işaret ediyor. Köylünün bu
ilişkiden doğarak ürettiği besine
biz gerçek gıda diyoruz.
Akıllarımızı
birbirimize sürterek
diri kalıyoruz
n İhtiyacımız olan gıdalarımızı
tüketim birliği kurarak birlikte
sipariş veriyoruz. Gerçek
gıdalarımızın geldiği günler,
bizim için eğlenceli bir şenlik
demek. Evlerde yaptığımız
şekersiz kekleri, soğuk çayları,
limonataları, o gün gelen kaşar
peynirlerini, sızma zeytinyağına
bandığımız ev ekmeklerini
afiyetle yerken; öte yandan gıda
üzerine, tarım üzerine forumlar
yapıp, öğrendiklerimizi
paylaşıyoruz. Bu paylaşım,
zihnimize dirilik ve reklam,
dezenformasyon, ana akım
bombardımanına karşı savunma
gücü katıyor. Birimizin
•Edak Ecza Koop • edaktüel • eylül/ekim/2013
göremediği bir yalanı, ötekinin
anlatması imkânını doğuruyor.
Çünkü ana akım sürekli atakta...
Sosyal medyada, ana akım
medyada, markette, sokak
billboardlarında ve siyasilerin
söylemlerinde atak aralıksız
sürüyor. Zihnimizi diri
tutmalıyız yoksa hiç şansımız
kalmayacak.
Kendi halimizde bu projemize
devam ederken, Fransa'dan yeni
gelen bir arkadaşımız bizi çok
mutlu etti. Fransa'da topluluk
temelli tarım projesine dahil
olanların sayısı iki buçuk
milyona ulaşmış! Kulaklarımıza
inanamadık. Güzel
memleketimizde kaç kişi benzer
yöntemlerle besinini temin
ediyor, bilmiyoruz. Ama size
tavsiyemiz bu yazılanları
onaylıyorsanız, en yakın
arkadaşınıza anlatın ve onu ikna
edebilirseniz, ikiniz kendi
mahallenizde topluluk temelli
projeyi uygulamaya başlayın.
Unutmayın; en uzun yolculuklar
bile, küçük bir adımla başlar.
[email protected]
yeni ürünler
Nivea Duşta
Vücut Kremi
Nivea'nın yeni ürünü duşta
vücut kremi ile duş sonrası
tekrar bir vücut nemlendiricisi
kullanmaya gerek kalmıyor.
Deniz mineralleri içeren
"Nemlendirici" ve badem yağı
içeren "Besleyici" çeşitleri ile
nemi ıslak cilde hapsediyor.
• Fiyatı: 13,90 TL
Elidor Ekspres
Bakım Spreyi
Argan ve babasu yağ özleri ile
saçlarınızın bakımını yapıp, saça ihtiyacı
olan nemi veriyor, elektriklenmeyi
engelleyerek saçın kolay taranmasını
sağlıyor, Ürünler taşınabilir formatı ile
kullanım kolaylığı sağlıyor.
• Fiyatı: 8,75 TL
Dove Vücut Losyonu
Herkes harika bir cilde sahip
olmak ister. Dove losyon;
normal, kuru ve ekstra kuru
ciltlere yoğun besleyici yağ ve
krem formülüyle pürüzsüz bir
yumuşaklık sağlıyor.
• Fiyatı: 12,90 TL
Glena %3 Procapil Saç Spreyi
- Şampuan - Egzama
Şampuanı
Signal Professional C Vitaminli Seri
C Vitamini, dişleri sağlam bir şekilde diş etlerinde tutmak,
doku tedavisi ve yara iyileşmesinde gereken hücreler arası
bağı oluşturmak ve kuvvetlendirmek için vücudun ihtiyaç
duyduğu bir vitamin. Signal Professional C Vitaminli diş
macunu, dişlerin sağlıklı gelişimini destekliyor, antioksidan
etki gösteriyor. Ürün sadece eczanelerde satılıyor.
• Fiyatı: 13,50 TL
Detan Anti-Mite Sprey
Yatak, koltuk ve halı gibi yüzeylerde yaşayan
mite'lar; alerjik astım, burun akıntısı ve
egzama gibi sağlık sorunlarına yol açıyor.
Detan Anti - Mite sprey etkisiyle mite'lar
beslenmeyi reddediyor ve üreme döngüsü
kesintiye uğrayarak hızla yok oluyor. Ürün
uygulandıktan sonra 3 ay süreyle etkili.
• Fiyatı: 34,90 TL
66
•Edak Ecza Koop • edaktüel • eylül/ekim/2013
Ürün, kök etrafında kollagen bariyer
oluşturuyor ve saç kökünü uyarıyor.
Glena Şampuan; içeriğindeki Procapil,
Ginseng, Çinko, Sarımsak ekstraktı,
Isırgan otu, Yeşilçay ile saç dökülmesini
önlemeye yardımcı oluyor. Sağlıklı saç
derisinin oluşumuna destek oluyor.
Glena Egzama Şampuanı; egzamalı ve
kuru ciltler için geliştirilmiş özel
formülasyonu ile cildin yağ dengesini
ayarlayarak uzun süre nemli kalmasını
sağlıyor. Saçlı deride ve vücutta
kullanım için uygun olan ürün, pH 5,5
değeri ile sabun ve alkali içermiyor.
• Fiyatı: 59,50 TL (saç spreyi)
32,90 TL (şampuan)
yeni ürünler
Okey Prezervatif Sımsıkı
Rezervuar uçlu, çapı azaltılarak
daha iyi saran ve hissetmeyi
arttıran yapılı, kayganlaştırıcı
içeren, şeffaf prezervatif; hamilelik,
HIV/AIDS hastalığı ve cinsel yolla
bulaşan hastalık risklerini azaltıyor.
• Fiyatı: 18,90 TL
Hipp Organik Orman Meyveli
Elma Püresi
Tamamen olgunlaşmış, kolay sindirilebilen
meyvelerden hazırlanan Hipp meyve
püreleri, ek gıdalara geçiş dönemi için en
uygun alternatiflerden. Ürün, elma ve orman
meyveleri (çilek, ahududu, yabanmersini ve
alıç) içeriyor. Koruyucu madde, renklendirici
ve yapay aroma ve sofra şekeri içermeyen
ürün GDO'suz tohumlardan yetiştirilen
meyvelerden seçilmiş...
• Fiyatı: 3,15 TL
Otacı Argan
Sabun
Bileşiminde güzelliğin sırrı olarak bilinen
Argan Yağı yanında Vitamin E, F,C, A,
Omega 9, Esansiyel Yağ Asitleri, Naturel
Organik Squalene, Steroller içeriyor. Cildi
derinlemesine temizliyor, Organik Argan
Yağı ve E Vitamini ile yumuşak ve
pürüzsüz görünüm veriyor, bakım yaparak,
sağlık kazandırıyor.
• Fiyatı: 6,75 TL
Septilex Pastil Kids
Septilex pastil; ballı - limonlu - mentol,
portakal - C vitamini, plus, mixed ve kids
formlarına sahip. Ürün içeriğindeki A,C,D,E
vitamini ve çinko ile çocuklara şekerden
fazlasını sunuyor. Ayrıca alışılmışın dışında
içeriğinde boswellia, çinko, ginger, vitamin
C bulunuyor.
• Fiyatı: 12,50 TL
Huggies Kız ve Erkeklere Özel Bebek Bezleri
Huggies'in yeni serileri olan "kızım için"
ve "oğlum için" bezleri her bebeğin en çok
ihtiyaç duyduğu bölgelerde ekstra
emicilik sağlıyor. Kızlar için emici bölge
ortadayken, erkekler için ise ön bölgede.
Ayrıca Huggies bebek bezlerinde yumuşak
iç tabaka, ıslaklığı kilitleyen tabaka ve
nefes alan dış yüzey ile 3’lü cilt koruma
sistemi de mevcut.
Otacı Argan El ve Tırnak Bakım Kremi
Vitamin E, F,C, A, Omega 9, Esansiyel Yağ
Asitleri, Naturel Organik Squalene, Steroller
ve Antioksidan maddelerce zengin olan
Argan cilt, tırnak ve saç bakımında
yüzyıllardır kullanılmakta.. Ürün, Pantenol,
Shea Yağı ve Hyaluronik Asit gibi güçlü ve
etkili nemlendiriciler içeriyor. Uzun süre
kalıcı nemlilik sağlıyor, cildi besliyor,
pürüzsüz ve sağlıklı bir görünüm
kazandırıyor, tırnakları güçlendiriyor.
• Fiyatı: 13,50 TL
Blefarit TTO Göz Şampuanı
Özellikle göz çevresi, kaş ve kirpiklerin
hijyenine özel bir şampuan. Hassas
bölgedeki kepek, kir ve makyaj artıklarının
temizliğine yardımcı oluyor. Paraben
içermiyor. Blefari TTO şampuan kaş, kirpik
gibi hassas bölgelere 3-5 dakika masaj
yapılarak sonrasında
durulanarak
uygulanıyor.
• Fiyatı: 29,50 TL
•Edak Ecza Koop • edaktüel • eylül/ekim/2013
67
Dünyanın Yolcuları
YERYÜZÜ CENNETİ
KO SAMUI ADASI
TAYLAND DEYİNCE GENELLİKLE BAYİ TOPLANTILARI VE BANGKOK VE PATTAYA’YI
KAPSAYAN KIRMIZI IŞIKLI, BOL ŞATAFATLI GECE TURLARI AKLA GELİYOR. OYSA
Kİ; BURALARA GİDENLER DE DAHİL OLMAK ÜZERE ÇOK AZ İNSAN BU ÜLKENİN
KUZEYİNDE BULUNAN VE KÜLTÜR BAŞKENTİ SAYILAN CİHANG MAİ VE ÇEVRESİ
YANI SIRA BEMBEYAZ KUMSALLARI VE EŞSİZ DOĞASI İLE GÜNEYDE BULUNAN
ADALARINI BİLİYOR.
Yurt dışına
çıkmadan önce
www.seyahatsagligi.gov.tr
sitesini ziyaret
edebilirsiniz.
68
•Edak Ecza Koop • edaktüel • eylül/ekim/2013
Mustafa Andıç
Kâşiflik tutkusu doğuşundan beri başına bela oldu. Arkadaşları
çelik çomak oynarken, o TRT’nin siyah beyaz belgesellerinden
dem vurdu hep. Belgesellerde gördüğü, kitaplarda okuduğu
coğrafyaları bir de kendi gözleriyle keşfe koyuldu. Uzun zaman
eğitimci olarak sınıflarını sırt çantasında getirdiği coğrafyalarla
doldurdu. Bitmez tükenmez gezme tutkusu iyice kontrolden
çıkınca, işi gücü bir kenara bırakıp hayalinin peşine düştü. Halen
bir yandan henüz göremediği gizemli coğrafyalara yelken
açarken, bir yandan da bu coğrafyaları yazıyor ve fotoğraflıyor.
Dünyanın Yolcuları
D
Tapınakları ile
ünlü Tayland
’ın her köşesi
ilginç heykelle
nde birbirind
en
re rastlamak
mümkün
ünya’da çok az ülke vardır ki
turizme ve turiste karşı Tayland
kadar sıcak ve hoşgörülü olsun…
Hele hele ülkemizde ve Avrupa’da turizm
sezonunun başladığı şu günlerde, Güney
Doğu Asya’nın bu sıcak ülkesinin başkenti
Bangkok’a adımınızı attığınız andan
itibaren tıpkı iklimi gibi sıcacık insanlarıyla
karşılaşırsınız.
Eğer turist olarak değil de bir gezgin olarak
buraya ayak basmışsanız, ilk olarak hava
alanından bir araca atlayıp şehir
merkezinde bulunan ve dünyanın dört bir
yanından Güneydoğu Asya ülkelerine
gezmeye gelenlerin mutlak uğrak yerleri
olan Baglampu semtindeki Kao San Road’a
gitmelisiniz. Her şeyin gezginlere yönelik
olduğu bu caddede mütevazı bir otele
yerleştikten sonra artık etrafı keşfetmeye
çıkabilirsiniz.
Buralara kadar gelenlere tavsiyem; bir gün
içinde başkent Bangkok’un birkaç önemli
noktasını bir tuk tuk vasıtasıyla hızlı bir
şekilde gezip bitirmeli ve şehrin boğucu
gürültüsünden kaçarak, ülkenin gerçek
kalbinin attığı ya kuzey kesimlerinde ya da
bembeyaz kumsalları, palmiye ağaçları ve
birbirinden güzel konaklama yerlerinin
bulunduğu güney sahillerinde soluğu
almalarıdır.
•Edak Ecza Koop • edaktüel • eylül/ekim/2013
69
Dünyanın Yolcuları
‘DÜNYALARI BEN
YARATTIM’ HİSSİ
n Nitekim ben de öyle yaparak
daha önce günlerce kaldığım
başkentten bir akşam vakti ayrılıp
bir turist otobüsüne binerek,
yanıma aldığım favori tropikal
meyvem olan rambutanlarımı
yiyerek tam yol güneye gittim.
Burada turistlerin rahatı o kadar
detaylı düşünülmüş ki; otobüsün
koltukları adeta tamamen yatak
olabiliyor ve siz sabah
uyandığınızda çoktan ülkenin
güneyindeki sanayi kenti
Sürattani’ye varmış oluyorsunuz.
Oradan bir tekneye atlayıp iki
saat Tayland Körfezi içinde yol
aldığınızda ülkenin cennet mekân
adalarından biri olan Ko Samui’ye
ulaşıyorsunuz.
Tayland Körfezinin renk
cümbüşünden sonra turkuaz
denizle birleşen bembeyaz
kumlar, palmiye ağaçları altında
müthiş günbatımları ve işte mavi
yeşil bir dünyanın kapıları…
Cennetten koparılmış bir parçada
biraz erkence var olmanın
getirdiği durum ile dünyaları
ben yarattım hissine bile
kapılmanız mümkün.
Burası 2004 sonunda meydana
70
•Edak Ecza Koop • edaktüel • eylül/ekim/2013
Adada yeni
yapılmış bir
başka
Budist tapın
ağı
Dünyanın Yolcuları
DÜNYANIN EN SEKSİ
ADALARINDAN…
GEÇTİĞİMİZ YILLARDA
FORBES DERGİSİ
TARAFINDAN ‘DÜNYANIN
EN SEKSİ ON ADASI’
LİSTESİNDE; BORA BORA,
CAPRİ, KORSİKA,
SEYŞELLER VE SANTORİNİ
GİBİ ADALARLA BİRLİKTE
KO SAMUİ ADASI DA YER
ALMIŞTI.
Samui’de gün batımı manzarası bir başka oluyor
gelen büyük tsunami felaketinde
yerle bir olan Phuket Adaları’na
çok yakın olan bir ada olmasına
rağmen karanın diğer tarafında
kaldığı için hiçbir sorun
yaşamayan bir ada. Zaten özellikle
Phuket Adası tsunamiden sonra
bir süre harabeye dönünce,
karanın öbür tarafında olan Ko
Samui’nin önemi biraz daha arttı
ve turistler daha çok bu adayı
tercih etmeye başladılar.
NE ARARSAN VAR…
n Adaya ayak bastığınızda, ilk
defa geliyorsanız, elinize
tutuşturulan broşürlerde
bulunan onlarca sahilden birini
seçmekte gerçekten çok zorluk
çekiyorsunuz. Hangisini seçseniz
gözünüz ve aklınız diğerinde
kalıyor. Adanın uzunluğu 25 km,
genişliği ise 21 km. Birbirinden
güzel 80 tane plajı ve koyu var.
Her birinin özelliği ayrı. Yani
kısaca her türlü yaş grubuna,
tercihe ve daha da güzeli her
bütçeye göre uygun konaklama
yerleri ve sahili mutlaka var.
Adanın çevresinde küçük ve
bakir adacıklar da var. Kuzeyinde
ise kardeş ada denen
Ko Pha Ngan Ada’sı bulunuyor.
Ada turistler için çok cazip bir
merkez olduğu için ortasında
otantik bir hava alanı da
bulunuyor. Son yıllarda adı daha
çok ‘balayı çiftlerinin tercih
ettikleri ada’ olarak geçiyor.
Adanın kalbinin attığı yer
çoğunlukla gençlerin tercih
ettiği ve sabaha kadar yüksek
volümlü müziklerin çalındığı
eğlence yerlerinin bulunduğu
Chaveng. Akşamları insanlar
süslenip püslenip yol kenarlarına
sıra sıra dizilmiş dünya
mutfaklarında karınlarını
doyuruyorlar. Bu sırada bir
pikabın patlak hopörlerinden,
büyük arenada her gece yapılan
ve turistlerin de ilgisini çeken
‘kick box’ maçlarının
reklamları yapılıyor.
Yemek öncesi alışveriş vakti
olduğu için adaya ve ülkeye özgü
her türlü hediyelik eşyayı cadde
boyu dükkânlarda görmek
mümkün. Ülkede el emeği ucuz
olduğu için fiyatlar da oldukça
düşük sayılır. Hayır, ben alışveriş
ya da gece hayatı ve gürültü
istemiyorum diyorsanız başka
koylar da var. Benim de her
gittiğimde adanın (bu adaya
balayı da dahil olmak üzere dört
defa gittim) tercih ettiğim yeri La
Mai bölgesi oluyor.
Seyahatlerimde çok yıldızlı oteller
yerine temiz ve ekonomik yerleri
tercih ettiğim için kliması da
bulunan pırıl pırıl bir odada
haftalık 50 dolara hem de iki kişi
kalıyorsam, insan daha ne ister ki?
MASAJIN DAYANILMAZ
HAFİFLİĞİ
n Tropikal bahçesi olan
mütevazı ve şirin mekâna
yerleşince bizdekilerin aksine
tamamen bembeyaz sahili olan
6 km uzunluğundaki Lamai
plajında soluğu alırsınız. Hemen
bir palmiye ağacının altına yatıp
kendinizi marifetle ellere teslim
ediniz. Bir taraftan Thai
masajının kaslarınızı
•Edak Ecza Koop • edaktüel • eylül/ekim/2013
71
Dünyanın Yolcuları
gevşetmesinin dayanılmaz
hafifliğini yaşarken bir taraftan
da hemen başınızın üzerindeki
daldan koparılmış meyvelerden
taze tropikal meyve suyunuzu
yudumlayıp, bütün bir senenin
yorgunluğunu da üzerinizden
atıverirsiniz. Vücudunuza iyice
yedirilmiş hindistan cevizi yağı
hücrelerinizi yenilerken, siz de
bu dinçliğe bir katkıda
bulunarak, cam gibi deniz
suyunda kulaç atabilirsiniz.
Günün son saatlerinde güneş
ufuk çizgisine doğru yaklaşmaya
başlayınca, hemen yüksekçe bir
mekâna çıkmak ve fotoğraf
makinesinin
deklanşörüyle uzunca
bir süre halvet olmak
gerekebilir. Zira
palmiyeler arasından
süzülen güneş ve gün
batımı manzarası
belleklerde derin bir
hatırayı her daim canlı
tutuyor.
adada kalmalı. Burada insanın
aklına en son gelebilecek şey
sıkılmak olur her halde. Günlüğü
iki ya da üç dolara bir motosiklet
kiralayabilir ve adanın
etrafındaki tüm plajları ve
birbirinden ilginç yerleşim
yerlerini gezebilirsiniz. Hatta
adanın ortasında bulunan ve
yüksekliği birkaç yüz metreyi
bulan tropik ormanın içinde
fillerle safariye çıkabilirsiniz.
Turkuaz sularında dalış ya da
kano keyfi yapabilirsiniz.
‘Peki, oralarda ne yer, içeriz’ diye
sakın düşünmeyin. Bir kere en
başından her türlü deniz
ürünlerini, üstelik en taze ve en
ucuz şekliyle
NE YAPALIM, NE
YİYELİM?
n Bu cennet mekânlara
kadar gelmişken ne yapıp
etmeli ve en az bir hafta bu
72
Samui Ada
sı’nda
dev Budist
tapınaklara
rastlamak
mümkün
•Edak Ecza Koop • edaktüel • eylül/ekim/2013
bulabilirsiniz. ‘Hayır, deniz
ürünleri istemem’ derseniz,
problem yok, çoğunlukla
haşlama türlerinden oluşan ve
oldukça hafif sayılan yerli
yemekleri de tercih edebilirsiniz.
‘O da olmaz’ derseniz her türlü
fast food yiyecekler mevcut.
Hatta biraz zorlarsanız,
dönerciye bile rastlarsınız.
Tayland dünyada Budizm dininin
en etkili olduğu ülkelerden biri.
Ülkenin dört bir yanında Budist
tapınaklara rastlamak mümkün.
Ko Samui Adası’ndaki Budha
Heykeli de Asyalı turistlerin
gözdesi…
Tayland’a ve Ko Samui Adası’na
gitmek için belirli bir
mevsim yok. Ancak
Avrupalılar genellikle kış
mevsimi havalar soğuk
olduğu için o dönemde
sıcak olan ülkeyi tercih
ediyorlar. Bu nedenle
Tayland’ın yüksek sezonu
bizim kış aylarına
rastlıyor. Ancak ülkede
yılın tamamı yaz
mevsiminden oluşuyor.
Yaz mevsimi Muson
iklimi olduğu için biraz
daha yağışlı. O nedenle
yazın gidenler daha
ucuza tatil yapabilirler.
Bizden söylemesi...
ı
aj
as
m
ai
r gelinir de, Th
[email protected]
Buralara kada
dönülür mü?
yaptırmadan
bilgi bankası
Eklem sağlığımızı
korumak için neler yapmalıyız?
l
Dengeli beslenilmelidir.
l Kemiklerin ve dişlerin gelişmesi için kalsiyum ve fosfor
içeren (et, süt, yumurta, yoğurt, peynir vs.) besinlerle birlikte
D vitamini alınmalıdır. (D vitamini eksikliğinde çocuklarda
raşitizm, büyüklerde osteomalizi denilen kemik erimesi
hastalığı oluşur.)
l Kasların güçlenmesi için protein içeren besinler alınmalıdır.
l Kemiklerin gelişmesi için yeterince güneş ışığı alınmalıdır.
(D vitamininin görev yapabilmesi için)
l Sivri burunlu, dar ve yüksek topuklu ayakkabılar
giyilmemelidir.
l İskelet ve kasların gelişmesi için, yaşa uygun ve düzenli bir
şekilde spor yapılmalıdır.
l Aşırı kilolardan ve aşırı
spordan kaçınılmalıdır.
(Kemiklerde şekil bozukluğu
oluşur.)
l Ağır yük taşınmamalıdır.
l Duruş ve oturuş
biçimlerine dikkat
edilmelidir. (Sandalyeye
dik oturulmalı, kambur
durulmamalı, dik
yürünmelidir.)
l Yük taşınırken veya
kaldırılırken dengeli (iki
elle) tutulmalıdır. Çanta tek
omuzda taşınmamalıdır,
yükler dizleri bükmeden
kaldırılmamalıdır.
l Kırık, çıkık ve burkulmalarda
(kırıkçıya ve çıkıkçıya değil)
doktora gidilmelidir.
Ekinezya, bağışıklık
sistemini
güçlendirmek için
kullanılır mı?
n Ekinezya, bağışıklık sistemini
güçlendirir, doğrudan antiviral
aktivite gerçekleştirerek,
bakterilerin yayılmasını önler ve
soğuk algınlığı, grip gibi
enfeksiyonlarda semptomların
hafifletilmesinde etkilidir.
Doğum kontrol
ilaçları içilen ilk ay
etkiler mi?
n Teorik olarak âdetin ilk günü
başladığınız sürece, doğum kontrol
hapları etkilerini gösterirler. Ama ilk
ay ek bir yöntemle (prezervatif gibi)
korunma önerilir. Bunun nedeni, ilk
ay alışmakta zorluk çekildiğinden,
hap içmek unutulabiliyor veya hap
kullanımı tamamen bırakılabiliyor.
•Edak Ecza Koop • edaktüel • eylül/ekim/2013
73
Ecz. Ayşem Jale Kıhtır
bilgi bankası
Ege Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Mezunu. Aynı üniversitede Biyokimya Anabilim
Dalı’nda Yüksek Lisanslı. Mesleki dayanışmaya ve örgütlenmeye yürekten
inandığından meslek örgütlerinde görev alıyor. İzmir Eczacı Odası Denetleme
Kurulu Üyesi, ÇEKOOP Kurucu Üyesi ve 2010 yılından beri de dördüncü dönem
EDAK Ecza Kooperatifi Yönetim Kurulu Üyesi… Onu, Gazeteedak’ta “gündem”
konulu yazılarından ve 1995 yılında açtığı eczanesini günümüze “dermokozmetik
eczane” olarak geliştirdiği başarılı çalışmalarından tanıyoruz. Evli ve Can’ın
annesi… Onun dinlenme biçimi bile başkaları için yorucu gelse de o bir çalışan,
yönetici, eczacı, evlat, eş ve anne olarak her gün bir Oscar heykelciğini işten eve,
evden işe götüren alçak gönüllü insanlardan…
Doğum kontrol hapları
kısırlık yapar mı?
n Hayır… Doğum kontrol hapları sadece kullanıldığı süre
boyunca sizin yumurtalıklarınızın aktif olmasını
engelleyecektir. Çok uzun süre kullanımda bile, ilacı
bıraktıktan en fazla 6 ay içinde tekrar eski yumurtlama
düzeninize geri dönersiniz.
Kimler mamografi
çektirmeli?
n Mamografi, memesinde sorun tespit
edilen her yaştaki kadına ve herhangi bir
sorunu olmayan 40 yaş ve üstü kadınlara
(yaşa bağlı olarak belirli aralıklarla)
çekilmelidir.
Hangi kadın ne kadar
aralıklarla çektirmeli?
Risk durumu ve yaşa göre mamografi
programı şu şekilde belirlenebilir:
l Hiçbir risk faktörü olmayan kadınların,
periyodik aralıklarla meme cerrahına
muayene olarak, 40 yaşın üzerinde 2 yılda
bir, 50 yaşın üzerinde yılda bir mamografi
çektirmeleri gerekmektedir.
l Uzak akrabasında kanser varlığı ya da
erken adet görme ve geç menopoz gibi hafif
risklere sahip kadınların, 40 yaşın üzerinde
yılda bir mamografi çektirmeleri
gerekmektedir.
l Anne, kardeş, kız çocuk gibi birinci derece
akrabasında kanser varlığı gibi ciddi bir risk
söz konusu olan kadınların, 35 yaş üzerinde
düzenli mamografi çektirmeleri
gerekmektedir.
l Birden fazla birinci derece akrabada iki
taraflı kanser varlığı gibi çok ciddi bir riski
bulunan kadınların, 25 yaş üzerinde düzenli
mamografi çektirmeleri gerekmektedir.
l Bir memesinde kanser öncüsü lezyon
tespit edilmiş kadınların, 6 ayda bir düzenli
mamografi çektirmeleri gerekmektedir.
74
•Edak Ecza Koop • edaktüel • eylül/ekim/2013
bilgi bankası
Kimler grip aşısı
yaptıramaz?
l 6 aydan küçük bebekler,
l Yumurtaya karşı anaflaktik tarzda allerjisi olanlar,
(yumurta yediğinde allerjik şoka girenler)
l Hamileliğin ilk 3 ayı içinde olan bayanlar.
(Ancak doktor tarafından kesin gerekli olduğu
tespit edilirse grip aşısı olabilirler)
Grip ve soğuk algınlığı
arasındaki fark nedir
l Soğuk algınlığında ateş çoğunlukla nadir iken,
gripte ateş yüksek olup 38 derece veya üstüdür.
l Soğuk algınlığında boğaz ağrısı bazen olurken,
gripte boğaz ağrısı sıklıkla görülmektedir.
l Soğuk algınlığında baş ağrısı nadir veya az
görülürken, gripte genel baş ağrısı sıklıkla görülür.
l Genel vücut ağrısı ve kas ağrısı gibi şikâyetler de
soğuk algınlığında daha az görülürken, gripte
daha sık görülür.
l Yorgunluk hissi soğuk algınlığında hafifken,
gripte ise uzun süreli ve ağır yorgunluk
görülmektedir.
l Burun tıkanıklığı; soğuk algınlığında sık
görülürken, gripte ise burun tıkanıklığı sık
değildir.
l Hapşırık; aynı şekilde soğuk
algınlığında sıkça görülürken, gripte
nispeten nadirdir.
l Öksürük; grip ve soğuk algınlığında
farklı seyreden bir klinik bulgudur.
Soğuk algınlığında öksürük nadir
iken, gripte genellikle öksürük
görülür.
l Soğuk algınlığından kaynaklanan
komplikasyonlar (sinüzit ve otit gibi)
nispeten hafif iken gripte (zatürre ve
bronşit gibi) kimi zaman ölümcül de olabilen
ciddi komplikasyonlar görülmektedir.
l Soğuk algınlığını önlemek için aşı yoktur. Ancak
hepimizin bildiği gibi, grip aşısı ile önlem
alınabilmektedir.
Siz de sorularınızı [email protected] adresine gönderebilirsiniz…
•Edak Ecza Koop • edaktüel • eylül/ekim/2013
75
sinematolojik
BİR ARKANSAS MASALI
Missisipi Nehri’nin
etrafında geçen bu
heyecanlı hikâyeyi
izlerken kendinizi
modern bir Tom Sawyer
macerasının içindeymiş
gibi hissedeceksiniz.
76
•Edak Ecza Koop • edaktüel • eylül/ekim/2013
Cem Karapolat
Sinema-Televizyon okuyup, Kadıköy’ü mesken tutmuş
beyaz perde ve çizgi roman aşığı… Aklı beş karış
havada sessiz bir hayalperest olarak da biliniyor. Kaç
yaşına geldi, bugün bile dünyayı kurtarıp kahraman
olabilmek için dört gözle uzaylıların istilasını bekliyor.
Onlar gelene kadar ise izlemekten ve okumaktan arta
kalan vaktini, senaryo yazarak geçiriyor. Yazdığı bir
senaryo ölmeden önce çizgi filme çekilirse, gözü
arkada kalmayacak.
sinematolojik
G
ökyüzünün altında
anlatacak yeni bir şey yok
diye çok doğru bir deyim
vardır. Gerçekten binlerce yıl
önce ateşin başında dinlediğimiz
hikâyelerle, şimdi sinema
salonlarında izlediklerimiz
arasında geçen onca zamana
rağmen değişen pek de bir şey
yok. Biçimleri farklı ama aslında
içerikleri aynı. Homeros'un
Odyssea'sı, İskandinavların
Beauwulf'u, Shakespeare'in
Macbeth'i ve daha nice klasik
eser her yıl değiştirilerek sürekli
önümüze geliyor. Bizler de her
defasında koşarak onları izlemeye
gidiyoruz. Başarılı sanatçıların
eserleri karşısında, sanki
anlatılanlarla ilk kez
karşılaşıyormuşçasına, gülüyor,
ağlıyor, heyecanlanıyor ve
korkuyoruz. Diğerleri ise tarih
içinde unutulup gidiyor.
Bu ay köşemi ayırdığım Mud,
sinema tarihinin sayfalarına
geçecek olmasa da, yönetmeninin
yeteneğiyle bizlere bazı özel
duyguları tekrar yaşatmayı
başarabilen bir film. Bizlere
bilmediğimiz bir hikâye
sunmuyor, ama buna rağmen
istediklerini elde etmeyi
başarıyor.
GENÇ BİR YETENEK
n 2012 yapımı Mud’ın yönetmen
koltuğunda Jeff Nichols oturuyor.
Kendisi gelecek vaat eden genç
bir yönetmen. Shotgun Stories ile
birçok eleştirmenin dikkatini
çekmiş; ikinci filmi Take Shelter
katıldığı farklı festivallerden
toplam 33 ödülle dönmüştü.
Arkansas doğumlu Jeff Nichols
doğup yaşadığı bölgenin
hikâyelerini anlatmayı seven biri.
The Hollywood Reporter’a verdiği
bir röportajda bu tutumunda
babasının çok önemli bir etkisi
olduğundan bahsetmiş.
Anlattığına göre Nichols
lisedeyken New York’ta geçen bir
mafya hikâyesi yazmaktadır. Onu
gören babası, hayatında hiç New
York’a gitmemiş Nicholas’a,
yaşadığı Arkansas üzerine
hikâyeler yazmasını öğütler. “O
gün önümde yepyeni bir pencere
açıldı. Aniden elimde dünyada
kimsenin üzerine yazamayacağı
çok ilginç bir şey olduğunu fark
ettim. Çünkü orada sadece ben
vardım.” diyor röportajında
Nichols.
2007 yapımı Shotgun Stories,
Arkansas’ın bir köyündeki
babaları aynı iki kardeş
gurubunun hesaplaşmalarını
anlatıyordu. Oldukça düşük bir
bütçeye çekilen film, Nicholes’ın
dediğine göre, festivallerde dikkat
çekmeyi ve yapımcı bulmayı
hedefliyordu. Festivallerde çok
büyük başarılar elde edememiş
olsa da bu genç yönetmenin
yeteneği gözlerden kaçmadı.
2011 yapımı Take Shelter ise
Cannes’dan aldığı üç ödül ile
yönetmene büyük bir başarı
getirdi. İlk filmi gibi düşük
bütçeyle çekilen film, Ohio’da
yaşayan bir aile babasının
yaklaşmakta olduğuna inandığı
bir fırtınaya dair gördüğü
kâbusları ve ailesini korumak için
bir sığınak inşa etmeye
çalışmasını konu alıyordu. Farklı
senaryosu, usta yönetmenliği ve
başarılı oyunculuklarıyla Take a
Shelter 2011’in en çarpıcı festival
filmlerinden biriydi.
Nichols, son filmi Mud’da yine
yetiştiği çevreden uzaklaşmıyor.
Mud, Arkansas’lı iki çocuğun
saklanan bir kanun kaçağına
yardım etmesini konu alıyor.
Kanun kaçağı Mud, çocukluk aşkı
Juniper’a zarar verdiği için bir
adamı öldürür. Peşindekilerden
kaçmak için de çocukluğunun
geçtiği Arkansas’ta Missisipi
Nehri civarında bir adaya
saklanır. Onunla şans eseri
•Edak Ecza Koop • edaktüel • eylül/ekim/2013
77
sinematolojik
karşılaşan Ellis ve Nickbone,
Mud’ın hikâyesinden çok
etkilenir ve ona Juniper ile
kaçmaları için yardım etmeye
başlar. Fakat Mud için
Arkansas’tan kaçmak peşinde
polis ve ödül avcıları varken çok
da kolay olmayacaktır.
Mud, yönetmenin önceki filmleri
gibi aşk, bağlılık ve arkadaşlık
üzerine kuvvetli bir dram filmi.
Senaryo, izlemeye başladığınız
ilk andan itibaren sizi avcunun
içine alıyor. Missisipi Nehri’nin
etrafında geçen bu
heyecanlı hikâyeyi
izlerken kendinizi
modern bir Tom
Sawyer macerasının
içindeymiş gibi
hissediyorsunuz.
Zaten Nichols,
Guardian’a verdiği bir
röportajda küçükken
Mark Twain’den çok
etkilendiğinden de
bahsetmiş: “Tom
Sawyer’ı ilk izlediğimde
13 yaşındaydım. O
zaman fark ettim ki
Mark Twain bir çocuk
gibi hissetmenin ne
demek olduğunu en ince
ayrıntısına kadar anlatmış. Ben
de eskiden yola çıkarak nehir
üzerinde modern bir çocuğun
nasıl yaşayabileceğini
düşündüm.”
NEFES ALAN KARAKTERLER
n Mud, Nichols’un şu ana kadar
çektiği en yüksek bütçeli ve ana
akıma yakın duran filmi. Önceki
filmlerinde az tanınan
oyuncularla çalışmayı tercih
eden yönetmenin yeni filminde
yakından tanıdığımız iki yıldız
oyuncu var: Kanun kaçağı Mud’ı
Matthew McConaughey, onun
çocukluk aşkı Juniper’i ise Oscar
ödüllü Reese Witherspoon
canlandırıyor. Onlara yardım
eden iki çocuğu ise Tye Sheridan
78
ve Jacob Lofland oynamakta.
Ayrıca Nichols’ın vazgeçilmez
oyuncusu Michael Shannon’ı da
yan rollerden birinde
görmekteyiz.
Filme katkısı olan bütün
oyuncular rollerinin hakkını
fazlasıyla vermiş. İzlediğimiz
karakterler hikâyenin ilerlemesi
için oradan oraya koşturan basit
kuklalardan değil. Hepsi nefes
alan, derinliği olan karakterler.
Nichols’ın diğer filmlerinde de
görebileceğiniz bu gerçekçilik
belki de onun senaryo yazma
yönteminde gizli. Nichols
verdiği bir röportajda
karakterlerine çok değer
verdiğini ve önce onları
oluşturup sonra hikâyeyi onların
üzerine kurduğunu söylüyor. İyi
yazılmış karakterler başarılı
•Edak Ecza Koop • edaktüel • eylül/ekim/2013
oyunculukla
birleşince de filmin
seyirciyi ikna gücü
katlanarak artmış ve
zevkle izleyeceğiniz
bir film ortaya
çıkmış.
Nichols’un
büyüdüğü yerlerin
hikâyesini anlatan
bir yönetmen
olduğundan
bahsetmiştim,
fakat son filmiyle bu
yoldan biraz ayrılacak gibi
gözüküyor. Nichols’un yeni
projesinin ismi Midnight Special.
Nichols bu proje hakkında fazla
konuşmak istemiyor, ama John
Carpenter’ın 80’lerde yaptığı
Stardust’un bir benzeri olacağını
söylemiş. Verdiği röportajlarda
Steven Spielberg’e olan
hayranlığını her zaman dile
getiren Nichols’un tarzından
oldukça farklı bu filmin altından
nasıl kalkacağını göreceğiz. Her
yaptığı filmle ününü biraz daha
arttıran Nichols, bağımsız
sinemadan uzaklaşıp
Hollywood’a mı yakınlaşacak
yoksa kendi tarzında yoluna
devam mı edecek? Bu soruların
cevaplarını vermek için hala
erken, ama şu ana kadar yaptığı
işlerin kendine has bir dokusu
olduğu tartışılmaz.
[email protected]
sosyal sorumluluk
Prof. Dr. Cevval Ulman
Türkiye Spina Bifida Derneği
Başkanı
Birleş ve Paylaş!
24. Uluslararası IF Konferansı
ve 10. Ulusal Spina Bifida
Kongresi İzmir’de yapıldı.
T
ürkiye Spina Bifida
Derneği, 27-29 Haziran
2013’te, İzmir’de ‘ Birleş
ve Paylaş’ temalı 24. Uluslararası
Spina Bifida ve Hidrosefali
Konferansı ve 10. Ulusal Spina
Bifida Kongresi’ni düzenledi.
Spina Bifida ve Hidrosefali
alanında en yeni gelişmeleri
konu alan kongrede, 21 farklı
ülkeden gelen katılımcılarla
seminerler ve yuvarlak masa
toplantıları yapıldı. Genç ve genç
yetişkinler için eğitim ve kültür
alanlarında çalıştayların
bulunduğu kongre oldukça
verimli geçti.
Katılımcılar özellikle 2013-15
federasyon başkanı Prof. Dr.
Margo Whiteford’un ‘Genetik ve
Spina Bifida’ hakkındaki
konuşmasını ve Dünya Un
Zenginleştirme Federasyonu
delegesinin ‘Unlara Folik Asid
Ekleyerek Spina Bifidanın
Önlenmesi’ konulu programını
ilgiyle izledi. Ayrıca ‘Türkiye’deki
Engellilerin Hak ve Kazanımları’,
‘Engellilik ile Ötekileştirme’ ve
‘Son 10 yılda Spina Bifida
Tedavisindeki Yeni Gelişmeler’
başlıklı oturumlar da oldukça
dikkat çekti. Yine kongre sırasında
IF Federasyonunun ‘Kapasite
Geliştirme ve Güzel Örnekler’
konulu çalıştayı, ‘Psikodrama
Atölyesi’ ve ‘Engellilikte Cinsel
İhtiyaçlar ve Sorunların Çözümü’
oturumları da yer aldı. Spina
Bifida Federasyonu önceki dönem
başkanı Pierre Mertens, Spina
Bifidalı kızının doğumu ile
yaşadıklarını bir babanın
ağzından anlattığı ‘KELİMELER’
isimli kitabını imzaladı. Kitabın
Türkçe basımı dernek
merkezinden temin edilebilmekte.
Spina Bifida hastası özellikle
gençlerin bir araya gelip
fikirlerini, duygularını ve
rahatsızlıklarını dile
getirmelerini teşvik etmek amacı
ile özel bir sosyal program
hazırlandı. Sosyal program
içinde gelin hamamı, kına gecesi
eğlencesi ve gala gecesi
programları yanında tüplü dalış,
plastik makyaj, otobüs ile İzmir
turu ve ebru sanatının
uygulamalı atölyesi
bulunmaktaydı. Gençlerimiz
dünya gençleri ile birlikte
gönüllü olarak görev aldıkları
kongrede çok başarılı bir
organizasyona imza attılar.
Kongre sonunda düzenlenen
enternasyonal federasyon seçimi
genel kuruluna Türkiye delegesi
olarak katılan dernek ikinci
başkanı Avukat Nurdan Anlı,
Enternasyonal Federasyon
Yönetim Kuruluna seçilerek,
Türkiye’nin Spina Bifida ve
Engellilik adına daha büyük
başarılar kazanmasını sağlayacak
bir adım attı.
Katılımcılar, kongre bitiminde
yeni dostluklar ve planlarla 2014
yılında Arjantin’de buluşmak
üzere ülkelerine döndüler.
Spina Bifida Derneği ile ilgili her türlü bilgi ve destek için;
Adres: 858 sok.No:9/405 Konak /İZMİR / T. 0.232.4416567 / F. 0.232.4821858 //spinabifida.org.tr / [email protected]
•Edak Ecza Koop • edaktüel • eylül/ekim/2013
79
mitolojik
Diyalektik
HAYVANLARI KURBAN ETMEYİ TANRIYA KARŞI BORÇ
SAYDIĞIMIZ BUGÜNDEN ÇOK ÖNCE ATALARIMIZ,
TANRILARA YALNIZCA HAYVAN DEĞİL, İNSAN DA
KURBAN EDERLERDİ. O ZAMAN KURBANLAR DAHA
ÇOK BAKİRELER VE ÇOCUKLARDI.
80
•Edak Ecza Koop • edaktüel • eylül/ekim/2013
Öznur Kayhan
Arkeolog, eskiçağ tarihçisi, yazar, gezgin, kitap kurdu
bir optimist. Onun için en özel olan şey; düşünceleri.
Okumayı, gezmeyi, tırmanmayı, dalmayı, yemeyi,
içmeyi, kısaca yaşamayı çok seviyor. En büyük
tutkusu Evliya Çelebi misali dünyayı gezmek. Hayatı;
hem okuyarak hem de gezerek, öğrenmeye ve
bilgilenmeye çalışıyor. Sokrates’in dediği gibi; bütün
bildiğinin hiçbir şey bilmediği olduğunu düşünüyor.
D
iyalektik kavramı,
başlangıçta tartışma sanatı
ya da farklı yöntemlerle
ikna etme sanatı anlamına
geliyordu. Aslında Heraklitos'un
"aynı ırmakta iki kez yıkanılmaz"
sözü diyalektiğin başlangıç
halindeki tanımını gösteriyordu.
Sokratik yöntemde diyalektik, bir
fikirden içerdiği olumlu ve
olumsuz bütün düşünceleri
çıkarma yöntemiydi... Zenon,
diyalektik yöntemi kullanarak
hareketin olanaksızlığını, evrende
görülen çokluk ve çeşitliliğin de
yanıltıcı olduğunu söyledi; tıpkı
hareketin yanıltıcı bir görünüm
olması gibi. Hegel ise ‘mutlak fikir’
in tez-antitez-sentez üçlü
hareketiyle gerçekleşmesi ve
anlaşılması yöntemi olarak
değerlendirir diyalektiği. Marx, bu
düşünüşün tam tersini savunur;
çelişki dolayısıyla karşıtlık
kavramıyla bağlantılı olarak açılım
yapar. Marks maddenin
hareketinin diyalektik iç
çelişkilerinin ürünü olduğunu ileri
sürer ve düşüncenin diyalektiği de
bu noktada maddenin hareketinin
bilince yansımasıdır der. Bugün
kullandığımız anlamıyla en yakın
tarifi Engels vermiştir: diyalektik,
'dış dünyada ve insan
düşüncesindeki hareketin genel
yasalarını inceleyen bilimdir'
KURBANLIK KOYUN GİBİ
BAKMAYALIM
n Bütün bunları niye mi
anlattım? Çünkü tarih boyunca
"kurban" ve "bayram" gibi iki
karşıt kavram nasıl yan yana
gelmiş se, vahşet ile merhamet de
yan yana ve her hâlükârda bu
durum Marks’ı doğrular
görünmekte…
İnsanlar binlerce yıl öncesinden
kalma kurban ritüelini canlı
tutmaya çalışmasa ve kurban
keserek iyilik yaptıklarına
mitolojik
inananlar o paraları hayır
kurumlarına bağışlasalar, ya da
gerçek ihtiyaç sahipleriyle
paylaşsalar daha mı iyi olur?
Peki, o halde nedir kurban ve ne
zamandan beri kurban kesmek
adettendir?
ETME KURBAN OLAYIM
n Kurban; (İbranice korban)
Farsça’dan Türkçe’ye geçmiş; kök
olarak anlamı yakınlaşma, kelime
olarak anlamı ise dinsel ya da
kutsal amaçlarla yok etme eylemi
demek.
Kurban keserek Tanrıların
yanında yer almak insanlık tarihi
boyunca tüm kültürlerde yer
alıyor. Mezopotamya, Anadolu,
Mısır, Hint, Çin, Aztek, Maya,
Yunan ve Roma’da, İran ve İbrani
dinlerinde; kurban sunma,
bayram yapma geleneği var.
Çok tanrıcılığı "puta tapmak"
olarak niteleyen, birden fazla
Tanrı’ya inananı en büyük
günahkâr kabul eden, kendinden
önceki Yahudi, Hıristiyan din
kültürünün devamı sayılan Tek
Tanrılı İslamiyet, çok tanrıcılıktan
kalma bir inancı hala sürdürüyor.
Tek farkla, Semavi Dinler ortaya
çıktıktan sonra insan yerine
hayvan kurban ediliyor.
İslamiyet’e göre kurban kesmek,
miladi takvimle 623’ te getirilmiş
ve koşulları gene hadislerle
konulmuştur. Kurban kesilmesi,
hayvanın vasıfları ve kesme
usulleri Sadece Kuran’da değil,
Yahudilerin Kutsal Kitabında da
ayrıntılı olarak yer alıyor. Buna
rağmen, bugün ne Yahudilikte ne
Hıristiyanlıkta kurban kalmış.
Kudüs Tapınağı yıkıldıktan sonra
Yahudiler kurban sunmayı
bırakıyor. Hristiyanların inancına
göre ise en son kurban, tüm
insanlık için kurban edilen
peygamberleri İsa. Dünyada
Allah rızası için kesilen kurbanın,
sahibini ahirette kıldan ince,
kılıçtan keskin Sırat Köprüsü'nde
sırtında taşıyacağına inanılıyor
ve İslam’da kurban geleneği hâlâ
sürüyor…
TARİH BOYUNCA KURBAN
RİTÜELLERİ
l Totemik kültürde önce
totemler, sonra insan ve zamanla
hayvanlar yakılarak kurban
ediliyordu.
l En eskisine Pessinus’ta ve
sonra Roma’da rastladığımız
Kybele bayramları ve tanrıçaya
tapınma törenleri tarihin en eski
devirlerine dek uzanıyor. Bu
törenlerde Kybele’nin başrahipleri
de kanlı bir törenle kendilerini
hadım ediyorlar.(Sünnet
ritüelinin de ilk izleri olabilir mi?)
Bu şöleni kurbanlara ayrılan gün
takip ediyor. Çok doğurgan
olduklarından genellikle dişi
domuz ya da boğa, keçi kurban
ediliyor… Kurban edilen domuzlar
bütünüyle yakılıyor, en küçük
parçası bile yenmiyor ki bu kutsal
sayılan şeylerin tabulaşmasına
sebep olmuş olmalı.( Kim bilir
domuz eti yemenin günah
sayılması belki de bu en eski
gelenek yüzünden)
l Sümerlerde ve daha birçok
kültürde gördüğümüz kral ve
kraliçe ile beraber öldürülerek
gömülme olayı da kurban
ritüelinin bir prototipi olarak
düşünülebilir. Sümerlere ait
Gılgamış Destanı ile Kuzey
Kafkas Nart Destanlarında da
tanrılar için kesilen kurbandan
bahsediliyor.
l Hititlerde, en yaygın görülen
kurban ritüelini, adak ve kefaret
kurbanları ile kral ve kraliçenin
ölümünün hemen ardından
yapılan sığır kurbanı ve içki
törenleri almaktaydı…
l Eski Mısır’da bakire kadın ve
çocuklar Nil Nehri’ne bırakılarak
•Edak Ecza Koop • edaktüel • eylül/ekim/2013
81
mitolojik
kurban edilirlerdi. Herodot’un
aktardığına göre pek sevilmeyen
domuz da kurban tercihleriydi.
l Eski Yunanda Şarap Tanrısı
Dionysos törenlerinde de hayvan
yerine bir insanın kurban
edildiği söyleniyor.
Yunanistan’daki bazı bölgeler ile
Khios (Sakız) ve Tenedos
(Bozcaada) söylencelerine göre;
Dionysos'a, çocuk kurban etme
töresi yerini daha sonraları keçi
ve yeni doğmuş dana yavrusuna
bırakıyor. Yine söylenceye göre;
kurban edilecek çocuk, belli bir
ailenin kadınlarından alınıyor.
Her yıl yapılan şenlikte Dionysos
rahibi elinde yalın bir kılıçla bu
kadınları kovalıyor ve hangisini
yakalarsa öldürme hakkına sahip
oluyor. Bununla birlikte, insan
kurban etme geleneğinin hayvan
kurbanına dönüşmesi sürecinde
kurban edilen hayvana bir insan
gibi davranıldığı da olmuş.
Örneğin Tenedos'taki
seremonide; Dionysos’a kurban
edilecek yeni doğmuş bir danaya
potinler giydiriliyor, anne ineğe
doğum halindeki bir kadına
gösterilen özen gösteriliyor.
l Gelelim Homeros’un meşhur
Iliada’sına… Truva Savaşı'nda
Menelaus, hem karısını
kurtarmak hem de intikam almak
için, kardeşi ve Argos kralı
Agamemnon'un
başkumandanlığında bir ordu
topluyor. Gemilere biniyorlar
ancak Rüzgâr Tanrısı yelkenleri
doldurmuyor. Tanrılar rüzgâr
vermek için Agamemnon'un kızı
İphigenia'yı kurban etmesini
istiyorlar. İphigenia kurban
ediliyor. Başka bir anlatıya göre
Artemis son anda bir dişi ceylan
göndererek genç kızı kurtarıyor.
82
l Argonatlar
ve Altın Post
hikâyesine baktığımızda da yine
bir kurban ritüeliyle
karşılaşıyoruz. Yunanistan’da
Athamas ve karısı Nephele iki
çocukları ile mutlu bir şekilde
yaşıyorlar. Ne var ki mutlu
günler sona eriyor, Athamas
başka bir kadını sevip karısından
ayrılıyor. Yeni eş, ülkede
meydana gelen kıtlığın çocuklar
yüzünden çıktığı yalanını
kâhinlere söyletiyor. Phriksos ile
Helle isimli çocuklar tam kurban
edilecekken, anneleri gökten
altın postlu bir koç indiriyor ve
onlara Kolkhis ülkesine doğru
kaçmalarını öğütlüyor.
l Roma kurban ritüellerinde,
kurban edilen hayvanın
bağırsaklarının ve karaciğerinin
biçiminden kehanet yapıldığını
biliyoruz.
l Türklerin İslamiyet öncesi
inancına göre en önemli kurban,
at. O zaman Türkler diğer tüm
göçebe toplumlar gibi, savaşta ve
barışta devamlı at üzerindeler,
atın hem etinden hem de
sütünden yararlanıyorlar. Bu
durumda Tanrı’ya sunulacak en
değerli kurban da at oluyor tabii.
Manas Destanında birçok yerde
at kurbanı geçiyor. Eski Türk
boylarında, savaşa katılmış olan
er kişinin ölmesi durumunda
atının kuyruğunun
bağlanması/kesilmesi ve atıyla
gömülmesi de adettenmiş.
l Kutsal kitaplarda yer alan
Ademoğlu Habil ile Kabil’in
hikayesinde de Allah için yapılan
kurban ritüelini görüyoruz. Kabil
(Kain) kurbanının kabul
görmemesinden dolayı öfkelenip
ve Habil'i (Hain) öldürür. Tanrı da
toprağı ve ilkdoğan Kabil’in
•Edak Ecza Koop • edaktüel • eylül/ekim/2013
soyunu lanetler.
l İsrailoğulları gelmeden önce de
Kenan ülkesinde, yeni doğmuş ilk
çocukların kurban edildiği
biliniyor, böylece Tanrı’dan gelen
yine Tanrı’ya dönmektedir.
l İslam’ a göre; İbrahim
rüyasında üç kez Tanrı’yı
görüyor. Tanrı ondan oğlunu
kesmesini istiyor. O da İsmail’i
yere yatırıyor, tam kesecekken
Tanrı Cebrail’ le bir koç
gönderiyor ve İbrahim çocuk
yerine koçu kesiyor. Tanrı ona
"Ey İbrahim, sen rüyayı
gerçekleştirdin, bu hiç kuşkusuz
bir imtihandı, işte biz güzel
düşünüp güzel davrananları,
iyilik edenleri böyle
mükâfatlandırırız" diyor.
(Saffat suresi, Ayet: 102-11)
VELEDDALLİN AMİN
n İnsanlık tarihinde geçmişte de
var olan kurban ritüellerine
bakışımız, umarım diyalektik
düşünce sistemimizin kapılarını
açar. Aslında “insan kurban etme”
ilkelliğinden ‘hayvan kurban
etme’ ye evrildiğimiz görülse de,
tezatlar devam etmekte…
Bayram; mutluluk, kardeşlik,
birlik, beraberlik, yardımlaşma,
paylaşma demekse; açlıktan,
yoksulluktan, savaşlardan, vahşi
emperyalist politikalardan ölen
bunca insan varken bu bayram
kime ve niye?
Can Yücel ne demiş şiirinde,
Bayram nedir ki dedim kendi
kendime
Bayram bir ömürdür ben gibi bir
deliye…
İyi Bayramlar
[email protected]
kültür sanat
EN ÇOK
İZLENEN
OKUNAN
1. Cehennem / Dan Brown - Altın Kitaplar
DİNLENEN
1.Macklemore / Can't Hold Us
2. Kardeşimin Hikâyesi
Zülfü Livaneli - Doğan Kitap
2.Naughty Boy / La La La
3. Dönüş / Ayşe Kulin - Remzi Kitabevi
3.Selena Gomez / Come & Get it
4. Kaiken / Jean Cristophe Grange
Doğan Kitap
4.Icona Pop / I Love It
5.Robin Thicke / Blurred Lines
5. Ejderhaların Dansı
George R.R. Martin - Epsilon Yayınları
6.David Guetta / Play Hard
6. Bir Psikiyatristin Gizli Defteri
Gary Small - NTV Yayınları
7.Nelly Furtado / Waiting for The Night
7. Senden Önce Ben
Jojo Moyes - Pegasus Yayıncılık
9.Italobrothers / This is Night Life
8.Inna / More Than Friends
10. Demi Lovato / Heart Attack
8. Kürk Mantolu Madonna
Sabahattin Ali - Yapı Kredi Yayınları
9. Tanrı’nın Unutulan Çocukları
Craig Silvey – Martı Yayınları
10.Gezi Direnişi / Aykut Küçükkaya
Emre Kongar - Cumhuriyet Kitapları
1. Uçaklar 3D
2. Şirinler 2
3. Percy Jackson: Canavarlar Denizi
4. Dabbe: Cin Çarpması
5. Elysium: Yeni Cennet
6. Büyükler 2
7. jOBS
8. Wolverine
9. Red 2
10.Şeytan Tohumu
•Edak Ecza Koop • edaktüel • eylül/ekim/2013
83
kültür sanat
Leyla The
Band
Nazan Öncel
27 Eylül 2013 21:00 / Bornova Âşık Veysel
Rekreasyon Alanı, İzmir
Türk Pop Müziğinin ‘Sokak Kızı’ lakabıyla andığı
şarkıcı, söz yazarı ve besteci Nazan Öncel en güzel
şarkılarını İzmirliler için söyleyecek. Çıkardığı her
albüm sonrası dillerden düşmeyen şarkıları hit
olan sanatçıya İskender Paydaş gibi müzisyenler
de eşlik edecek.
06 Ekim 2013 20:00
İzmir Arena, İzmir
Son dönemin sevilen dizisi
Leyla ile Mecnun'un
oyuncularından oluşan
grup, İzmir Arena
sahnesinde olacak.
Ali Atay - Vokal
Fırat İkisivri - Gitar
Serkan Keskin - Bas gitar
Sarp Aydınoğlu - Perküsyon
Osman Sonant - Klavye
Onur Ünlü - Davul
Sarper Aksoy - Klarnet
Aşk Kokusu
Aşk ve Tango
22 Eylül 2013 / 20:00 / Bostanlı Suat Taşer
Açıkhava Tiyatrosu, İzmir
Cemal Hünal, Aslı Şahin ve Onur Şenay'ın oyunculuğunu
üstlendiği oyun, kurallarla dolu olan hayatımızda nasıl
yaşayabileceğimizi, benzer ve farklı yanlarımızı anlatıyor.
Oyun, üç karakterin içinde olduğu romantik bir komedi.
28 Eylül 2013 21:00 / Bostanlı Suat Taşer
Açıkhava Tiyatrosu, İzmir
Tango; sokağın, başkaldırının, tutkunun ve
direnişin müziği... Dünyanın her yerinde konserler
veren Didem ve Sinem Balık, şimdi İzmir’de Türk
ve Arjantin tangoların muhteşem ritmi ile sizleri
büyüleyecek.
Müjdat Gezen
Tiyatrosu - 1881
1000 Feet’ ten
Türkiye
27 Eylül 2013 / 21:00 / İzmir Kültürpark
Açıkhava Tiyatrosu, İzmir
1881... O gün Türk halkının kaderi değişti. Türkler,
ümmetten millet olmaya geçmenin ilk nefesini
duydular. Çünkü “Mustafa” doğmuştu!
İzmir Heykel Çalıştayı
02 Eylül / 02 Ekim 2013
Uluslararası 2. İzmir Heykel Çalıştayı için jüri 394 başvuru
arasından değerlendirme yaptı. Uluslararası İzmir Heykel
Çalıştayının ikincisi İnciraltı`¬nda 2 Eylül’ de törenle başlıyor.
84
•Edak Ecza Koop • edaktüel • eylül/ekim/2013
10 - 28 Eylül 2013
İzmir Fransız Konsolosluğu
1992 yılında Türk Hava Yolları’nda Flight
Dispatcher olarak çalışma hayatına atılan
Alp Alper, okul yıllarında başlayan fotoğraf
sanatı tutkusunu göklere taşıdı ve
uluslararası fotoğraf projelerinde yer aldı. 6,5
yıl boyunca, 7000 yıllık tarihin izinde
Anadolu’yu farklı bir açıyla bir kuş misali
fotoğrafladı ve fotoğraflamaya devam ediyor.
‘1000 Feet’ten Türkiye’ Fotoğraf Sergisi
şimdi İzmirli sanatseverlerle buluşuyor.

Benzer belgeler

edak haberler

edak haberler Genel Sağlık Dermatoloji Ekoloji Pedagoji Psikiyatri Seyahat Yemek Sinema

Detaylı

PDF formatı için tıklayınız.

PDF formatı için tıklayınız. Editoryal Hizmetler ve Grafik www.fortiks.com Yönetim ve İletişim EDAK Ecza Koop. S.S. İzmir Eczacılar Üretim Temin ve Dağıtım Kooperatifi Karacaoğlan Mahallesi 6173 Sokak No:4 Işıkkent/İzmir (232)...

Detaylı