Peter Greenaway

Transkript

Peter Greenaway
1
BİR İMGE DÜŞÜNÜRÜ:
PETER GREENAWAY
PROF. BALKAN NACİ İSLİMYELİ
Kimi sanatçılar lanetlidir. Ülkelerindeki
yerleşik kültür ortamında yabani otlar gibi
yükselirler. Onların diğer ülkelerdeki karşılıkları ise
ihtiyatlı bir saygınlık ya da yapay bir hayranlıktır.
Orta sınıfa ayarlı kültür sanat ortamının tekdüze
ahengini bozan bu adamlar, gizli açık dışlanmayı
da hak etmiş sayılırlar. Avrupa gibi binlerce yıllık
muhafazakar bir yapılanma içinde, bu kutsal
mimarinin din, ahlak, siyaset gibi temel direkleri ile
oynamak çok sakıncalıdır. İşte bu insanlar göze
aldıkları riskler nedeniyle de ayrıksıdırlar. Onlar
talebe göre biçimlenmeyen, yüzyıllar boyu süren
iktidar oyunlarının ahengini bozan mızıkçı
çocuklardır. Tutucu Avrupa’nın yasak alanlarından
hem beslenen hem de ona karşı durarak modern
sanat vizyonunun yaratılmasında en önemli paya
sahip yaratıcılardır onlar. Sinema gibi uyarıcı dozu
yüksek bir alanda ürün vermek hedef seçilmeyi de
kolaylaştırır, çünkü sinema provokatif özü
nedeniyle gelebilecek tepkileri de yoğunlaştıran bir
silahtır. Bu sanatçılara bir iki örnek daha eklemek
gerekirse İngiltere’den Derek Jarman, İtalya’dan
Pier Paolo Passolini, Fellini ve Polonya’dan
Polanski’yi sayabiliriz. Dinin siyasetle el ele
vererek yüzlerce acılı kuşak yetiştirdiği kıta
Avrupa’sında ürün veren bu sanatçıların ürkütücü
yanları sanatın bu güne dek özenle geliştirdiği pek
çok
silahı
özgürce
kullanarak
söylem
oluşturabilmeleri ve sinemanın içinde barındırdığı
çok katmanlı sanat dilinin gerçek sahipleri
olmalarıdır. Onlar aynı zamanda birer ressam,
yazar, şair ve sinemacı kimlikleriyle ağır tahrip
gücüne sahip silahlarla donatılmışlardır. Bu
nedenle yaratıcı değil düşman gibi algılanmaları
doğal sayılmalıdır. Hepsinin ortak alanları ve
hedefleri neredeyse aynıdır. Avrupa’daki tarihi
değerleri sorgulayarak günümüzde yaşayanları
uyarmak. Bunun için yüzleşmeleri gereken
engeller de aynıdır: Din ve iktidar baskısıyla
biçimlenen insanlığın tarihsel sorgulanması.
Ustaca tasarlanmış ve teknolojik olarak bugüne
dek yenilenen çeşitli görünmez işkence aletleri
içinde kıvranan insan ve onun karşısında
konumlanan güçlerin yarattığı kurum, ahlak ve
gelenekler. Bu özgür yaratıcıların tüm yapıtlarında
iktidarın baskıları altında varolmaya çalışan
insanın trajik ve komik öyküsünü buluruz.
Peter Greenaway saf kan bir İngiliz’dir ve Avrupa’ya
bakışı bu nedenle içeriden ve dışarıdan konumlanmış
çift yönlü bir okumadır. Avrupa tarihini çok iyi bilen,
onu kendi sözcükleriyle okuyabilen bir sanatçıdır .
Sanat tarihine olan tutkusu ve birikimi kitabi olmaktan
çok görseldir. Bu nedenle her film cümlesi görsellikle
donanmıştır. Greenaway için bir imge düşünürü
diyebiliriz. Görüntü dilindeki neredeyse aşırı
yetkinliğinin kaynağı her yapıtında açık seçik görülür;
Resim sanatının bugüne gelen bütün hazineleri..
Filmlerine bakarak Greenaway in bazı ressamlara
daha yakın olduğunu keşfetmek zor değildir. Onun
sanatı karşılaştırmalı bir sanat tarihi, çeşitli
dönemlerin, kültürlerin, üslupların, alfabelerin ve
sembollerin birlikte okunabildiği çok katmanlı bir
labirenttir. Kuşkusuz ruhunu gotik Avrupa’nın
karanlığından, gizem ve şiddetinden alır. Her tür yazı,
kaligrafi, büyü, simya ve ezatorik sembollerin devinimi
Greenaway dünyasındaki anarşinin temel ögeleridir.
Onun sanatı
kum saati içinde çalkalanan toz
parçalarının yarattığı fani bir kaos gibidir. Greenaway
in tüm anlatı dünyası bir tiyatro sahnesinde icra edilir.
Bu sahne gerçekte yaşadığımız dünyanın kendisidir.
Sanatı bu alan derinliği içinde giderek boyutlanır.
Büyük İngiliz tiyatro geleneğinin en genç ve en
yetenekli
çocuklarından
biridir
o.
Onun
sahnelemesinde tıpkı hayatta olduğu gibi sırası
gelenler rollerini ünü icra eder ve sahneden çekilirler.
2
Bu sınırlı dünya sahnesinde yönetmen insanoğlunun
tüm hırslarını, tutkularını, suçlarını, marazlarını ifade
alanı yaratabilecek bir dramaturji kullanır. Aydınlık ve
karanlığa ayarlı resim dünyası içindeki durağan
figürler birden yaşam alanına atlayıp teatral jestleriyle
ilahi bir komedya oynarlar. Ondaki mizansen duygusu
tek bir sözcükle özetlenebilir: Histeri. Bu klinik durum
sahnelemesinde ve repliklerinde çatışıp çarpışarak bir
insanlık panaroması haline getirilir. Sinemasının
resimsel özellikleri şöyle sıralanabilir: Aydınlık ve
karanlığın karşıtlığında bütünleşen ve ayrışan insanın
değişmez yazgısı. Renkleriyse kırmızı ve siyahtır. Bu
görüntü saplantısının resim tarihindeki kahramanları
Caravaggio, Rembrandt, George de La Tour, Bosh,
Bruegel, Vermeer ve diğer ışık ustalarıdır.
Greenaway’in dünyasının bir alegoriler semboller ve
metaforlar dünyası olduğunu düşünürsek, aydınlık ve
karanlığın simgesel olarak yaşamla ölüm, görünenle
gizlenen, iyilikle kötülük ve insanoğlunun tüm
karanlıklarının simgeleri olduğunu söyleyebiliriz. .
Kırmızı ve siyah ise onun sinemasında ateşle külün,
tutku ve kayıpların, seks ve ölümün metaforu olarak
film sahnesine girip çıkarlar.
Yapısal olarak baktığımızda aydınlık ve
karanlık, insanın ikiyüzlülüğünü ayırt etmemize
yarayan, sahnedeki devinimleri ile neredeyse
rol dağıtımı yapan bir otoritedir .Aydınlı ve
karanlık
resim
alanındaki
yoğunluğu
sadeleştiren ve
aynen Caravaggio’nun
sanatında olduğu gibi insan ruhunu oyuncu
yüzlerinde çözümleyen bir ustadır. Filmlerindeki
anlatım yatay ve dikey alanların çatışma
noktasında varolur . Bu düğüm noktası hac
planlı bir mimari şema olarak da okunabilir.
Sahne önündeki yoğunluk duygusu binlerce
şeffaf resim katmanının oluşturduğu metaforik
bir derinliktir. Bu katların okunabilirliği kuşkulu
belki de gereksizdir. Onun bilinçle yarattığı
sersemletici toplam okunmak için değil tarihsel
yoğunluk ve kargaşanın hissedilebilmesi için
tasarlanmıştır. Greenaway sinemasının en çok
eleştirilen yanı olan “imgesel oburluk” birbiri
üstüne biriken ve diğerini doğrulayıp yalanlayan
çelişik binlerce imgesel katmanın histerik
kargaşasından oluşur. Bu günün insanı ise bu
tarihsel karmaşanın son sayfası üzerinde
yaşayan
bir
oyuncudur.
Greenaway
sinemasının insana yönelttiği psikanalitik zoom
onun tarihsel kadrajına özel bir derinlik katar.
Bunlar birbirinin oluşturan ve yok eden iki temel
güçtür. İnsanın temel güdüleriyle çelişen düzen
duygusu
ve
onun
tarihteki
acımasız
sözcüleriyle, kurumlarıyla yaşayan insan korku,
kuşku, öç ve kıyım duygularıyla dolu kronik bir
hastadır. Hıristiyanlık bu hastalığı buyruklarıyla
çoğaltarak bir veba salgını gibi bir büyük kıtaya
yayar. Basınç ve başkaldırma arasındaki bu
kanlı serüven onun sinema sahnesine
koreografik ve histerik bir dışavurum olarak
yansır. Greenaway sanat tarihçiliği yanında bir
psikolog, sosyolog, antropolog gibi çalışır.
Cinsellikten üretilmiş yüzlerce tabuyla çatışan
insanın
karanlık
alanlarında
izleyicilerini
gezdirir. Bu küresel aynadan yüzümüze
yansıyan gerçek ise kendi portremizdir.
Greenaway’in filmlerine sonsuz bir fresko gibi
bakabiliriz.
Giotto, Massaccio, Piero Della Francesca’nın dingin
freskolarından
çıkış
yaparak
bugünün
grafiti
duvarlarına kadar uzanan tüm serüveniyle tüm
insanlığın okunduğu bir büyük resim. Onun sanatında
belirgin öğeler; çok katlılık, gizil alanlar, sonsuz
karşıtlıklar yanında dün ve bugün, cennetle cehennem,
iyilikle kötülük, erkekle dişi arasındaki dirimsel
çatışmadır. Bu çok katlılık sanatındaki post modern
yaklaşımın
göstergesi
olarak
okunmalıdır.
Greenaway’in insanlık tarihine yönelik ufku bizleri doğu
ve Uzakdoğu sanatının gizemli yolculuğuna davet
eder. Özellikle kaligrafinin, alfabelerin ve tüm yazı
sanatlarının resimsel büyüsü, tinsel ve ritüelistik
zenginliği, sayıların, harflerin ve sözcüklerin tılsımı
başlı başına bir büyü alanı yaratır. Greenaway’in çıplak
ve günahkar hıristiyan bedenleri doğunun beden ve
sex algısıyla anlam değiştirir.
Çıplaklık yazı ve
görsellik büyüsüyle sağaltılarak güzelleşen haz
bahçelerine dönüşür. Çıplaklığın makyaj giysi ve
jestlerle maskelediği hıristiyan kültürü, mitolojilerle
betimlenen bedenlerle özgürlüğünü Arar . Pilow Book’
bu karşılaştırmanın en boyutlu örneklerinden biridir..
Sinemanın bütün araçlarına hakim bir sanatçı olarak
Greenaway, görsel sanatların günümüzdeki yeni
anlatım olanaklarının da yaratıcısı ve izleyicisidir.
Enstalasyonları,
performansları,
resim
ve
fotoğraflarıyla bugünün ortasında yaratıcı bir tarih
haritasıyla dolaşır. Hayranı olduğu bilim sanat
adamlarıyla ekollerin belgesellerini yaratıcılığıyla
ödüllendirir. Greenaway’in sanatı bütün önemli
sanatçılar gibi tüm zamanlara hakim, insanın varoluş
tragedyasını derinden kavrayan, kendi alanını sürekli
yenileyebilen niteliklere sahiptir. O, geleneğe ve tarihe
ve kuş geleceğe elitist modernizmin, çarpık ve kibirli
bakış açısını düzelterek yeniden bakanbağımsız bir
ahlakçı ve yaratıcıdır.
Prof. Balkan Naci İslimyeli
27.11.2014

Benzer belgeler

Ekim - leylek - Koç Üniversitesi

Ekim - leylek - Koç Üniversitesi PETER GREENAWAY İLE SİNEMATİK BİR SOHBET Design Lab ve SGKM; öğretim üyesi, ressam ve meşhur sinema ustası Peter Greenway’i son filmi “Eisenstein Guanajuato'da” gösterimi arifesinde, tasarımcılarla...

Detaylı