Nogay Türkleri Eğitim ve Dayanışma Derneği Başkanı

Transkript

Nogay Türkleri Eğitim ve Dayanışma Derneği Başkanı
nogaytürk - 02
P D F DERGİ FORMATINDA HAZIRLAYAN : HAKAN BENLİ
NOGAY GENÇLERİ DERNEĞİ
ADINA
YAYIN KURULU,
AZİZ OZİL
SAHİBİ
Erhan BAYAR
İLYAS ORAK
EMİNE ÇAĞDAŞ
SORUMLU YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ
Aziz ÖZİL
KEVSER KIZILDAĞ
İRTİBAT ADRESİ
MÜKERREM MELİKE ATAY
Demetgül Mah.7.Sk.No:24/21
Yenimahalle / ANKARA
TEL : (0312) 309 46 ..
HAKAN BENLİ
ERHAN BAYAR
NOGAYTÜRK DERGİSİ, Nogay Gençleri Derneği yayın organıdır.
NOGAYTÜRK DERGİSİ YURTİÇİ VE YURTDIŞI TEMSİLCİLİKLERİ
Temsilcilerin iletişim bilgileri için – [email protected]
ADANA -Dr.Fatih KARAYANDI İSTANBUL -Cemil AKDAĞ – Emre ORAK
ANKARA İlyas ORAK Ankara- Eryaman : Erdem GÜNAY Ankara- Batıkent : Elif YILMAZ
Ankara- Keçiören : Asım PEKCAN - Erhan ÇAĞDAŞ Ankara - Balgat : Derya POLAT
Ankara - Demetevler : Eyüp TANATAR Ankara - Sincan : Yahya ALTINKAYA
Ankara- Etlik : M.Burak TAŞKIRAN Ş.KOÇHİSAR ( merkez ): Turhan BAYAR
Ş.KOÇHİSAR- Akin Köyü : Adem ESENBAY Ş.KOÇHİSAR- Doğankaya Köyü : Elif YILMAZ
Ş.KOÇHİSAR- Şeker Köyü : Kasım KIZILTAŞ GÖLBAŞI ( merkez ) : Abdulhamit ÖZCAN
GÖLBAŞI- Ahiboz Köyü : Z.Sebla ALSAÇ HAYMANA-Cingirli Köyü : Yavuz ÇİFTÇİ
POLATLI (Merkez): Kevser KIZILDAĞ POLATLI -Tatlıkuyu Köyü : Özgür NAYMAN
KONYA Merkez : Serkan TANDOĞDU KULU ( merkez ) : Hakan BENLİ
KULU - Seyitahmetli Köyü : Murat BENLİ KULU - Ağılbaşı – (Mandıra)Köyü : Recep
DEĞİRMENCİ KULU - Boğazören Köyü ( Köstengil ) : Engin GÜNER
KULU - Kırkkuyu Köyü : Selman YILMAZ
AMASYA Kader TANATAR ESKİŞEHİR Cihan TANRIBAK
YURTDIŞI TEMSİLCİLİKLER
K.K.T.C : C.Giray ERGİN
HOLLANDA : Mehmet PEKCAN
AVUSTURYA : Hacer TAŞYARAN – Rukiye TEKER
ALMANYA : Fatih POLAT
nogaytürk - 03
İÇİNDEKİLER
KARİKATÜR
DİNİ
Kübra
Dilek BAYAR DİNÇER
TEVHİD’E TESLİM OLMAK……………22
EDİTÖRDEN
SÖYLEŞİ
Hakan BENLİ
Erdem GÜNAY
GAFUR UZUNER
İLE SÖYLEŞİ……………………………..24
KÜLTÜRÜMÜZ
Hakan BENLİ
GÜNDEMDEKİ SABANTOY…………..06
EL SANATI
Kader (TANATAR )HOŞGÖREN
RÖPORTAJ
İstanbul Vali Yardımcısı
KIRIM – NOGAY
EL SANATLARI………………………….26
Mustafa ALTINTAŞ……………………..08
TEKNOLOJİ
Hakan BENLİ
Cemil AKDAĞ
WİMAX NEREYE GİDİYOR ?.................27
RÖPORTAJ
Hakan BENLİ
Sayıştay 1. Daire Üyesi
BİLGİ
Fehmi BAŞARAN……………………….10
Dr.Haydar POLAT
RÖPORTAJ
SULAMA VE SULAMA
YÖNTEMLERİ……………………………28
Hakan BENLİ
Nogay Türkleri Eğitim ve
Dayanışma Dernek Başkanı
MÜZİK
CENGİZ ERGEN…………………………12
MURAT GÖĞEBAKAN
İLE SÖYLEŞİ……………………………..30
İshak ORAK
GENEL
Mehmet TAŞKIRAN
TOY MU DÜĞÜN MÜ ?...........................15
EĞİTİM
Emine ÇAĞDAŞ
YENİ ÜNİVERSİTELİLERE……………..31
EDEBİYAT
Fatih POLAT
KİTAP TANITIMI………………………..16
SAĞLIK
Gülşen ÖZTÜRK
AĞIZ VE DİŞ SAĞLIĞIMIZ…………….32
GENEL
Hacer TAŞYARAN
AVRUPADAKİ NOGAYLAR……………18
GENEL
LEZZET
ŞIR BÖREK……………………………….33
Mnise ÖZİL
EĞLENCE
ÇOCUKLUK İŞTE,BAZEN
SUÇ OLABİLİR…………………………..19
Cemil SÜTBAŞ
BULMACA……………………………….34
ŞİİR
Erhan ÇAĞDAŞ
YÖRELERİMİZ
GÜZEL……………………………………35
Abdullah CİNKARA
YENİKÖY ( AZGIT )
K.MARAŞ- ANDIRIN…………………….20
SON SÖZ
NOGAYTÜRK DERGİSİ
TEŞEKKÜR………………………………36
nogaytürk - 04
EDİTÖRDEN
-------------------------------------------------------HAKAN BENLİ
Sevgili okuyucularımız, sizlerle ilk kez buluşmanın heyecanı içerisinde haklı bir mutluluk ve
gurur duygularını beraber yaşıyoruz. Mutluyuz çünkü uzun süredir arzuladığımız ilkeli, herkese eşit
mesafede ve herkese yakın bir yayın çizgisi içerisinde, amatör bir ruh ile profesyonel bir yaklaşımın
ürünü olan Nogaytürk Dergisi ile karşınızdayız. Gururluyuz çünkü Nogay Forumda bir araya gelen ve
çoğu birbirini hiç tanımayan gençlerin kaynaşarak ve anlaşarak ortaya koydukları ortak iradeyi
sergiliyoruz.
Nogay Forum, Nogaylar açısından hem sosyolojik hem kültürel hem de psikolojik olarak çok
önemli işlevlere sahne olmuştur ve olmaya da devam edecektir. Bunun en iyi örneği şu an somut
olarak elinizdedir. Buradan bu forumda emeği olan arkadaşlara bir kez daha teşekkür etmek
istiyorum.
Nogay Forum'u kuran, üye olan ve katkı sağlayan arkadaşların dergi çıkarma düşüncesi forum
tarafından heyecanla karşılandı. Bize ise bu heyecanı Nogaytürk'e yansıtmak kaldı. Bu değerli
katkılarından ötürü Nogay Forum üyelerine tek tek teşekkür ediyoruz. Ve aynı heyecanı siz
okuyucularımızdan bekliyoruz.
Nogaytürk'ü çıkarmaya karar verdiğimizde bize sorulan ilk soru neden ayrı bir dergi oldu.
Cevabımız, gerekli olduğu için oldu. Zira Nogaylara hitap eden dergilerin formatından farklı, ağırlıklı
olarak gençlere yönelik kültür, sanat, edebiyat ve haber içerikli bir dergi ihtiyacı vardı. Ve biz bu iddia
ile karşınızdayız. Hedefimiz Nogay gençlerine doyurucu bir dergicilik hizmeti verebilmek. Bu hedef
doğrultusunda boş ve gereksiz işlerin yerine belli bir amacı ve misyonu olan, topluma yararlı;
cumhuriyetimizin ilke ve inkılaplarına bağlı, dinimizle, gelenek ve göreneklerimizle bağdaşan, çevre
sorunlarına duyarlı, toplumumuzun sıkıntılarına çare arayan; siyasetten uzak, gerektiğinde yol
gösterici, uzlaştırıcı ve birleştirici bir kimlikle gençlerimizi bilinçlendirme, sosyalleştirme ve organize
hareket etmeye yönelik sivil toplum düşüncesi ekseni etrafında toplanacağımıza kuşkumuz yok.
Sevgili okuyucularımız, hiç bir Nogay derneğinin ve kollarının etkisi altında kalmaksızın, her
derneğe eşit mesafede olacağımızı buradan duyurmak zorunda kalışımız bizi üzmektedir. Zira
hedefleri ve misyonları aynı olan teşekküllerin aralarındaki yaşanan koordinasyon eksikliğinin bir an
önce çözüme kavuşturulması ve tam bir birlik ve beraberlik ortamının sağlanması öncelikli
arzumuzdur. Dolayısı ile edineceğimiz bir diğer misyon bağdaştırıcı ve yakınlaştırıcı olmaktır. Kendi
özgür irademiz ile toplumumuza yaraşır faaliyetlerin içerisinde ve arkasında olacak, yaptığımız
haberlerde ve yorumlarda her zaman tarafsızlığımızı koruyacağımıza sizlerin önünde söz veriyoruz.
Sevgili okuyucularımız, her sayımızda bir konuyu etraflıca inceleyecek, röportajlar, makaleler
ve haberleri bilginize sunacağız. İlk sayımızın konusunu ise Şereflikoçhisar'a bağlı Akin Köyü'nde 5. si
gerçekleştirilen Sabantoy Şenliği'ne ayırdık. sabantoy'un tarihsel süreci, konu ile ilgili röportaj ve
haberler ilerleyen sayfalarda karşınızda olacak. Ayrıca derginizin içinde sizi bekleyen başka sürprizler
de var.Derginizin içeriğini herkese hitap edebilmesi için mümkün olduğunca zengin tutmaya çalıştık.
Sonraki sayılarımızda yeni bölümler ekleyerek daha da zenginleştireceğiz.
İkinci sayımızda görüşmek dileği ile hepinize sevgi ve saygılarımızı sunuyoruz.
nogaytürk – 05
K Ü L T Ü R Ü M Ü Z
HAKAN BENLİ
GÜNDEMDEKİ
SABANTOY
Henüz genç sayılabilecek olan nesle ait bir kişi olarak,
bulunduğum ve yaşadığım çevre içerisinde , kısa bir zaman
öncesine kadar, Sabantoy ile ilgili neredeyse hiçbir sözlü
yada yazılı olarak aktarılan bir bilgiye şahit olmadım. Bu
aktarım eksikliği belki benden kaynaklanan bir ilgisizliğin
ve bilgisizliğin sonucuydu veya kendinden sonra gelen
nesillere , kendilerinden önceki nesillerin aktardığı bilgi ,
birikim, gelenek ve görenekleri öğretmede aksaklıklar
yaşayan veya bunu başaramayan veya bunun bilincinde
olmayan bir önceki nesilin işgüzarlığıydı…
Göreceli olan bu aktarım eksikliğinin nedeni ne
olursa olsun sonucu aynıdır, kültürün unutuluşu ve yok
oluşu…
Sabantoy, ekinlerin büyümeğe başladığı, toprağın
yeşerdiği ve tabiatın yeniden canlandığı, baharın uyandığı
dönemi temsil eder. Etimolojik olarak Saban , tarlada
öküzlerin çektiği ve insan kuvveti ile bastırılarak tarlanın
sürülmesine yarayan bir tarım aletidir. Genel adı
karasabandır. Toy ise, Orta Asya’da yaşayan Türklerin
kullandığı ve anlam olarak düğün, eğlence anlamlarını
kapsayan ve karşılayan bir kelime olarak karşımıza
çıkmaktadır. Bu iki kelimenin bileşimi olan Sabantoy , aynı
zamanda Nevruz’un taşıdığı anlamı da kendi içerisinde
taşıyarak özde, sabanın bitirildiği ve tarlaların meyvelerini
vermeye başlayacağı dönemi karşılayan bir şölendir. Bahar
ve baharı karşılama şölenidir.
Türklerin kültürlerinde ,yaşadıkları coğrafyaların
tümünde ve neredeyse tarih boyunca baharın gelişi kutlana
gelmiştir. Türk , belli bir ırka mensup birçok boyu, birbirine
yakın kültürleri temsil eden bir terimdir. Dolayısıyla aynı
ırka mensup olan ama farklı coğrafyalarda yaşayan ve
benzer isimlerle kutlamışlardır. Azeriler , Kazaklar ve
Karapapaklar ‘ da ‘’ Ergenekon Bayramı ‘’ adını alan
dönem Altay Türkleri’nde ‘’ Cılgayak Bayramı ‘’ ,
Gagavuzlarda ‘’ İlk Yaz ‘’ ,
isimlerle kutlamışlardır. Azeriler , Kazaklar ve Karapapaklar
Kumuk Türkleri’ nde ‘’ Yaz Baş ‘’ , Türkmenlerde ‘’ Teze Yıl ‘’
, Başkurt Türkleri’ nde ‘’ Ekin Bayramı ‘’ , Doğu Türkistan ‘ da
‘’ Yeni Gün, Baş Bahar’’ , Uygur Türkleri’ nde ‘’ Yeni Gün ‘’ ,
yine Kazaklar ve Karapapaklarda ‘’ Teyekemeb ‘’ , KaraçayBalkar Türkleri ‘’ Gollu , Gutan, Saban , Sabantoy, Tegri ve Toy
‘’ , Hakas Türkleri ‘’ Cılsırtı ve Ulu Kün ‘’ Mogay Türkleri ile
Nogay Türkleri ‘’ Sabantoy ‘’ olarak adlandırmışlardır.
Dünyada bilinen ve yaygın kullanılan ismi ise Nevruz ve Yeni
Gün’ dür..
Baharın gelişi Türklerin, gerek çok tanrılı gerek tek
tanrılı inanç sistemlerinde gerekse şamanist veya sonradan
benimsenen din olan İslam’a uyarlanarak kutsi bir anlam
verilmiştir.Bu olgu sadece Şamanist ve İslam Türklerine özgü
değil, aynı zamanda Yahudi ve Hristiyan Türk kavimlerinde de
görülmektedir. O’na ( Nevruz – Sabantoy ) yüklenen anlamın
dışında Türkler hayatlarını da buna göre düzenleme yoluna
gitmişlerdir. Bilinen adı ile Nevruz, eski takvimlerde yılın ilk
günü olarak kabul edilmiştir. Bu gün aynı zamanda baharın da
ilk günüdür.Tarih kayıtlarında Oğuz Kağan’ın bu günü kutsal
saydığı ve Uygur duvar resimlerinde bu konu ile ilgili
resimlerin varlıkları bilinmektedir.
Bir efsaneye göre Türk illerinde yaşayan bir Han varmış. Bu
Han’ ın Aslan Beg adında bir oğlu varmış. Yaşı büyüdükçe
serpilen Aslan Beg delikanlı olmuş. Günlerden bir gün , bir
gölün kıyısında gezen Aslan Beg , orda bembeyaz bir kuğu gibi
bir kız görüyor ve ona aşık olmuş. Babası olan Han ise O’ nun
başka bir kızla evlenmesini istiyormuş. Bu nedenle bir şölen
tertiplemiş ve Aslan Beg’ in görüp beğenmesi için her yöreden
birçok kızlar getirtmiş. Aslan Beg bunların hiç birini
beğenmemiş ve aşık olduğu kızla evlenmekte ısrar etmiş. Babası
bunun üzerine oğlunu zindana attırmış.
Zindandan bir şekilde kaçmayı başaran Aslan Beg,
sevdiği kızı aramak için yine aynı yere gitmiş. O’nu bulmuş ve
arzuladığı mutluluğa kavuşmuş.
Derler ki , O’ na kavuştuğu gün baharın başlangıcı olan
gündür. Ve o günden sonra bu kutlu gün şölenlerle kutlana
gelmiştir. Bu efsane baharın başlangıcıyla Nevruz’la, ilgili
birçok efsaneden birisidir sadece. Bu günde Hz. Ademin
yaratıldığına inanılır. Yine bu günde dünyanın yaratıldığına,
Hz. Nuh’ un gemisinin tufan sonrası karaya oturduğuna, Yunus
Peygamber’in balığın karnından kurtulduğuna, Türklerin
Ergenekon’ dan çıktığına, Hz. Muhammed ‘ e bu günde
peygamberlik geldiğine, Hz. Ali’ nin bu günde Halife olduğuna
inanılır.
Baharın başlangıcı olarak kabul edilen ve çeşitli
şölenlerle kutlanan bu dönem sadece bir güne atfedilmemiştir.
Nevruz , belli bir günde, 21 Mart’ ta kutlanıyor olmasına karşın
Nevruz’la bağlantılı olarak Navruz ayında baharın gelişini ,
bereketini, güzelliğini kutsamak adına başka günlerde de
şölenler tertiplenmiştir. Bunlardan biri de Sabantoydur.
nogaytürk - 06
Sabantoy’un kutlandığı dönemlerde Nogaylar bu
gün için, öncesinden hazırlıklar yapılmaya başlar ve
evleri temizlerlermiş. Kadınlar ve çocuklar için yeni
kıyafetler alınır veya dikilirmiş. Bu günün önemine atfen
yapılan hazırlıklar titizlik içierisinde yürütülürmüş.
Yörelere göre farklılık gösteren uygulamalara karşın
genelde şölenlere katılanlara aş hazırlanırmış. Küçük
çocuklar sabahtan, köy içerisindeki haneleri dolaşmaya
başlarlarmış.
‘’ Bızım anay tura, tura tilki tonu kiye tura, bizge
yavluk bere tura ‘’ gibi maniler söyler ve hediyelikler
alırlarmış. Bu hediyelikler kiminde yumurta, ekmek , et
iken kiminde o günün koşullarına göre çocukları
sevindirecek küçük oyuncaklar veya eşyalar oluyormuş.
Köyün belli bir meydanında toplanan halk burada at
üzerinde
yarışarak, mızrak ve ok atarak, çeşitli
yarışmalar tertip ederlermiş. Yarışmaları kazananlar
onurlandırılırmış. Oyunların oynandığı bu şölende
türküler ve maniler de söylenirmiş. Genç kızlar ve
erkekler çalgılar eşliğinde oyunlar oynarlarmış. Bu
türkülerden biri de Cavın Cırı Türküsü’ dür.
CAVIN CIRI TÜRKÜSÜ
Cav cav cavınım
Balaban bolsın kavınım
Sölde egin on bolsın
Köyde ambarlar tolsın
Cavın cavsın tarlaga
Darı biyday arpaga
Körinmesin boyından
Babam orak şalganda
Cavın cavsın koraga
Cemiş şeşek soganga
Eki kartop bir minsin
Böleşkende okkaga
Köy aldında konakay
Boyı bolsın kamıştay
Nevruz veya Sabantoy ‘ la ilgili olan ve o günlerde
söylenmekte olan türküler ve manilerin hepsi günümüze
değin ulaşabilmiş değillerdir. Zaman içerisinde unutulanların
yanı sıra halk edebiyatımızda türkü veya mani formunda yer
bularak günümüze kadar ulaşabilenler oldukça azdır. Bu
dönemlerle ilgili kültürel bilgilere, günümüze kadar ulaşan
türkü ve maniler de ışık tutmaktadır.
Sabantoy , yeni yetişen gençler için yeni sayılabilecek
bir kavramdır. Nedenine gelince; 1920’li yıllardan 1991 yılına
kadar geçen zaman içerisinde gerek ülkemizde gerekse
Türklerin yaşadığı coğrafyalarda , adı ister Nevruz olsun ister
Sabantoy olsun ister Tepreş olsun, resmi makamlar ve
dolayısıyla
devlet
protokolünde
kendilerine
yer
bulamamışlardır.
Dönemin Sovyet Rusya’sındaki baskı rejimi
nedeniyle hayat bulamayan bu adetler, aynı etkilerden dolayı
Romanya’da, Bulgaristan ‘ da , Batı Trakya ‘ da ve diğer
bölgelerde de ya görmezden gelinmiş yada baskı ile
unutturulmak istenmiştir. Baskı rejimine pek maruz kalmayan
ülkemizde ise durum hiçte farklı değildir. Ki, bu baskı
rejimlerinde yaşananlardan daha düşündürücü bir durumdur.
Türkiye’ yi vatan olarak seçen ve burada yaşamaya
başlayan Nogaylar da benzer akıbetlerle karşılaşmışlardır.
Kendi örf ve adetlerini uzun bir süre korumayı başaran
Nogaylar, bir süre sonra zamana ve günün koşullarına karşı
koyamayarak, yaşatmaya çalıştıkları gelenek ve adetlerin
bazılarını unutmaya başlamışlardır. Bunlardan biri de
Sabantoy’ dur. Uzun bir dönem kutlanmayan bu bayram yakın
bir tarihte büyük özverilerle yeniden yaşatılmaya başlanmıştır.
Sabantoy’un elimizde, net olarak tarihsel sürecini
gösteren bir yol haritası mevcut değildir.Ne zaman
kutlanmaya başlanmış, nasıl gelişmiş ve neler yapılmış ;
bunlar tam olarak dönem dönem bilinmemektedir.Ancak
Sabantoy’un bu gün ki sosyolojik işlevi , taşıdığı anlamdan
daha önemlidir. Her şeyden önce, yitirilmekte olan bir millet
bilincini yeniden diriltme yönünde; kaybolmaya başlayan bir
dili tekrar canlandırma yönünde ; unutulan bazı örf ve adetleri
yeniden günümüze taşıma yönünde işlevler ve misyonlar
yüklenmiştir.
Sonuç itibarı ile geçmişe yönelik kültürel
araştırmaların yoğunlaştırılması ve buna paralel olarak bu
yapılan araştırmalar ve çalışmalar ile Sabantoy’ların
işlevselliği artırılmalıdır. Bu, toplumsal katılımı artıracağı
gibi , unutulan ve unutulmaya başlanan kültürel değerlerimizi
yeniden canlandıracaktır.
Onı körip kuwansın
Tavık pepiş hem torgay
Kaynaklar :
1- Nevval SEVİNDİ : www.nevvalsevindi.com
2- Turkuler.com
3- Mehmetbasbug.com
4- Nogay Türklerinde Nevruz Bayramı: Ramazan
KEREYTOV / Mariyam BULGAROVA / Celalettin
ERBAY
5- Doç.Dr.Necati
DEMİR
:
http://www.byegm.gov.tr/yayinlarimiz/ANADOLUN
UNSESI/202/AND13.htm
6- Prof. Dr. Ensar ARSLAN :
e-kaynak:
http://www.akmb.gov.tr/ata/metinler/v.5.htm
http://turkoloji.cu.edu.tr/HALKBILIM/52.php
nogaytürk – 07
R Ö P O R T A J
---------------------------------------------------------------------------------------------------------------------HAKAN BENLİ
İSTANBUL VALİ YARDIMCISI
Nogay Kartağası gibi bir ünvana layık görülmek onur ve
gurur vericidir. Aynı zamanda daha .ok çalışmak, emek
harcamak için istek ve beklentidir. Beklide yapılan
çalışmalar için şükran duygusudur. Beni bu ünvanla
onurlandıranlara şükranlarımı sunuyorum.
Sn.Valim,Nogaylık bilinci ile ilgili düşünceleriniz nelerdir ?
Geçmişi olmayanın geleceği olmaz.Geçmişi unutmadan
ondan
beslenerek geleceğe doğru yol almak günün imkanlarından
yararlanarak en iyi yaşam koşulları sağlamak hepimizin
sorumluluğudur.
Nogay Türkleri Türk Dünyasının en önemli parçasıdır.
Geniş bir coğrafyada dağınık bir şekilde yaşamaktadır. Güçlü
oldukları devrelerde bölgelerinde etkin bir siyasi konuma sahip
bulundukları kaynakların incelenmesinden anlaşılmakta olan
Nogaylar, tarihi süreç içerisinde birliklerini koruyamamış ve
bulundukları alanın önemi dolayısıyla siyasi ve askeri
mücadelelerin odağında yer almışlar, bölgelerindeki çeşitli
güçler tarafından kendilerine baskılar yapılmış, zaman zaman
göç etmeye zorlanmış, katliamlara maruz kalmış ve ekonomik
zorluklar nedeniyle de sürekli olarak sıkıntıya uğramışlardır.
Kültürel yapıları da bu zorluk ve sıkıntılardan siyasal yönden
olduğu gibi etkilenmiştir.ˆ^(1) Kıpçak boyuna mensup olan
Nogay Türklerinin soyunu Göktürklere kadar bağlayan tarihçiler
bulunmaktadır.
Atalarımdan, çevremden aldığım bilgilerle Nogay
Türkü olmanın mutluluğuna eriştim.Özellikle dedem merhum
Hacı Ömer Altıntaş, babaannem Zehra ( Zayre ) Altıntaş,
Ümmühan Dağtekin, H.Yusuf Aytar Babam Cemal Altıntaş yeri
geldiği zaman geldikleri yerlerden bahsederlerdi.Araştırdım,
okudum, Nogay Türkü bilinci geliştirdim çevremdekilere örnek
oldum.
Sn. Valim, Sabantoy hakındaki eleştirileriniz nelerdir ?
Sabantoy eskiden yapılan bir etkinliktir. Günümüzde Nogay
Türklüğü bilinci geliştikçe eski gelenek ve göenekler yeniden
canlanmaya ve yaşatılmaya başlanmıştır. Yapılan etkinlikler
bunun
parçasıdır.
Sabantoyun
birliğe,
dayanışmaya,
yardımlaşmaya ve kültürün yeniden yaşatılmasına katkı
sağlayacağına inanıyorum. Aksaklıklar ve eksiklikler olacaktır
önemli olan inanmak ve başarmaktır.
Özellikle kültürü tanıyan ve geliştiren gençler, bu
etkinlikleri daha güzel yapacaklardır.
Köyler arası, dernekler arası, kişiler arası problemler
geçicidir. Önemli olan Nogay Türkleri kültürünün yaşatılması,
öğrenilmesi ve gelecek nesillere aktarılmasıdır. Küsmeye
eleştirmeye hakkımız yok, çünkü en iyisini yapmak için
düşünmeye, gayrete,emeğe ihtiyacımız vardır.
Nogay Kart Akası olarak ne gibi faaliyetlerde
bulundunuz ?
Nogay Türklüğü bilincinin gelişmesi için gücümün
yettiğince , aklım erdiğince gayret sarfettim İddialı bir söz
olacak ama söylemeliyim; Nogaylık bilincinin gelişmesinde
büyük emek verenlerden birisiyim.Bu gelinen nokta beni
sevindirmektedir. Daha 10 yıl öncesine kadar benliğinden
haberdar olmayan hemşerilerimiz, bugün kendi soyunu,
tarihini, kültürünü , gelenek ve göreneklerini öğrenmek için
gayret içindedirler. Bu konu da çok güzel heyecan vardır.
Yurtdışındaki Nogaylarla iletişim kuran, Türkiye’ye
getiren, karşılayan, ağırlayan, elimden geldiğince gücü
yetiğince dost ve arkadaşlarımın desteğiyle yardım yapmaya
çalışan kişiyim. Nogayların yaşayışlarını yerinde gören,
uluslar arası Nogay festivaline katılan, TRT ‘de Nogay
Türkleri hakkında proğram yapılmasına vesile olan,
derneklerin yaşaması ve yaşatılması için gayret gösteren
kişiyim. Benim yaptığım ve yapmaya gayret ettiğim çorbada
tuzdur, daha iyisini ve güzelini Derneklerimiz, muhtarlarımız,
hemşehrilerimiz ve gençlerimiz yapacaklardır.
Halefinizden, yeni Nogay Kart Akası olmasından ötürü,
faaliyetler konusunda beklentileriniz var mı ?
Sn. Fehmi Başaran gurur duyduğumuz
hemşehrilerimizden birisidir. En güzel çalışmaları yapacağına
inanıyorum. Çalışmalarına destek vermek yalnız bana değil
tüm hemşehrilerimize, Nogay davasına gönül vermiş
nogaytürk - 08
MUSTAFA ALTINTAŞ KİMDİR ?
1954 yıkında Ankara ili Şereflikoçhisar- Şeker Köyü’nde doğdu.İlkokulu Şekerköy İlkokulunda, ortaokulu
Haymana Ortaokulu’nda bitirdi.Parasız Yatılı Ankara İlköğretmen Okulu sınavını kazanarak, lise öğrenimini
burada tamamladı.Siyasal Bilgiler Fakültesi İktisat- Maliye Bölümü’nden 1979 yılında mezun oldu.1979 yılında
İçişleri Bakanlığı’nca açılan sınavı kazanarak, Çorum İli Kaymakam Adayı olarak göreve başladı.Kurs sonrası
açılan sınavı kazanarak, 1982 yılında Sinop Erfelek İlçesi Kaymakamlığına atandı.1985 yılında Şanlıurfa İli
Bozova İlçesi Kaymakamlığına1987 yılında Ağrı Vali Yardımcılığı’na atandı.1989 yılında İçişleri Bakanlığı’nca
düzenlenen mesleki bilgileri artırmak, uygulamaları yerinde görmek ve dil eğitimi amacıyla bir yıllığına ABD
Texas Eyaletine gönderildi.1991 tarihinde Nevşehir İli Ürgüp İlçesi Kaymakamlığına,1993 tarihinde Silifke
Kaymakamlığına,1997 tarihinde Hatay İli Kırıkhan Kaymakamlığına,2002 tarihinde Ankara İli Altındağ
Kaymakamlığına,2006 yılının Kasım Ayında İstanbul Vali Yardımcılığı görevine başlamış olup, halen bu görevi
sürdürmektedir.
Meslek hayatı boyunca hiçbir disiplin cezası almamış olan Mustafa ALTINTAŞ’ın başta
Cumhurbaşkanlığınca olmak üzere Bakanlıklar, Valilikler, değişik Makamlar tarafından taltif, takdir ve teşekkür
belgeleri de bulunmaktadır.Mustafa ALTINTAŞ, Orta Asya Türk Lehçelerini anlayıp konuşmakta, İngilizce
bilmektedir.Evli, 2 çocuk babasıdır.
Mustafa ALTINTAŞ ailesi, kişiliği ve yaptığı hizmetleri nedeniyle çevresinde ve kamuoyunda tanınan ve
sevilen bir kişidir. Nogay Türklerinin de gurur duyduğu evlatlarından ve hemşehrilerinden birisidir.
insanlara ve Türk Dünyası sevdalılarına düşer. Biz her zaman
görüşen fikir alışverişte bulunan insanlarız, bu konuda
emrindeyiz.
Kurulmuş olan dernekler ve faaliyetleri hakkında neler
düşünüyorsunuz ?
Nogay Türkleri dernekleri Nogay Türklerinin
geleceğidir,
umududur,
bu
işin
asıl
sahibidir.
Kurumsallaşması, maddi kaynaklara sahip olması, uluslar
arası etkinliklerde bulunması gereklidir. Dernekler kendi
bölgelerinde rekabetle, kaliteli işler yaparak, Nogay Türklüğü
bilincinin gelişmesinin en büyük destekçisi olacaklardır.
Öncelikle bu konuya hemşehrilerimiz sahip
çıkmalıdır. Dernekler desteklenmelidir. Daha önce web
sitelerinin ziyaretçi defterlerine yazdım, okunmasını tavsiye
ederim. Maddi destek olmadan fazla iş yapamazsınız. Ama bu
maddi destek bizde var. Ne yaptığı bile belli olmayan
derneklere değil de Nogay Türkleri konusunda çalışan
derneklere katkı sağlayalım. Biz birbirimize sahip çıkarsak
tüm güzel, yararlı, olumlu işleri yapabiliriz. Nogayların yalnız
Ankara ve Konya bölgesinde bulunduğu anlayışından
kurtulalım. Çünkü Türkiye’nin her bölgesinde Nogay
Türklerine rastlayabilirsiniz.
Sn. Valim, bundan sonrası için üstleneceğiniz misyon
nedir ?
Türkiye Cumhuriyeti Devletine, Türk Dünyasına ve
Nogay Türklerine en iyi şekilde hizmet etme imkanına
ulaşmak için gayret içindeyim. Misyonumuz daha iyi şartlarda
daha güzel işler yapabilecek konumda olmaktır. Allah nasip
ederse o günler yakındır.
Uluslararası Nogay tarihi konferansı
Uluslararası Nogay kültür etkinlikleri,
Uluslar arası Nogay edebiyat günleri yapılmalıdır.
Türkiye’deki Türk dünyası ile ilgili kuruluşlarla ortak
projeler üretilebilir.
Türk dünyasında yaşayan Nogayların eğitim, üretim, meslek
edindirme, dini eğitim konularında destek olmamız
gereklidir.
Gerek Rusyada gerekse diğer bölgelerde yaşayan
Nogay
Türklerinin
Türkiyeden
ve
Türkiyedeki
soydaşlarından daha somut ve önderlik yapacak çalışmalar
beklemektedirler. Çünkü bizim uluslar arası alanda Nogay
Türkleri olarak sorumluluğumuz fazladır. Bu sorumluluğa
uygun davranarak daha fazla çalışmak , birlik ve beraberlik
içinde faaliyetlerde bulunma vebalimiz vardır.
Bu çalışmaların yapılması bilgi, emek ve sermaye
gerektirmektedir. Bu sorumluluğu bilen, özümseyen bir
anlayışın hepimizde oluşması gereklidir.
Sn.Valim, son olarak vermek istediğiniz mesajlarınız var
mı ?
Biraz iddialı konuşma oldu ama bazı konuların
gençlere ve bilgisi olmayanlara açıklanmasında yarar vardır.
Benim bu çalışmalara katılmama destek sağlayan,
emeklerinden, zamanlarından, yaşam düzeylerinden
fedakarlık yaparak Nogay Türkleri konularıyla paylaşan
başta eşime, çocuklarıma, aileme ve dostlarıma teşekkür
ediyorum. Ayrıca bu işin esas sahipleri derneklerimize,
muhtarlarımıza, hemşehrilerimize, Nogay Türkleri ve Türk
Dünyası sevdalılarına teşekkür ediyorum. Özellikle
geleceğimize siz gençlerimize bu çalışmalarınızdan dolayı
tebrik ediyor başarılar diliyorum. Yolunuz bahtınız açık
olsun. Sevgi ve saygılarımla.
nogaytürk - 09
R Ö P O R T A J
---------------------------------------------------------------------------------------------------------------------HAKAN BENLİ
S A Y I Ş T A Y 1.
DAİRE ÜYESİ
Yapılacak pek çok proje mutlaka vardır.Ancak,bunu bir
veya birkaç kişiden beklemek yerine herkesin bu konuda
kafa yorması gerekir.En faydalı projelerden birisi,vakit
geçirmeden sözlü edebiyat ürünlerini toplamak,yazılı
olanlarını da basmaktır.Ayrıca,folklor çalışmalarını önem
verecek faaliyetleri hayata geçirmektir.
Sn. Başaran, yeni dönemde Nogay Kart Akası görevini
üstlendiniz. Hayırlı olsun. İlk sorumuz Fehmi Başaran
kimdir ?
Her şeyden önce ilginize teşekkür ediyorum.Kısaca kendimi
tanıtacak olursam;1953 yılında Kulu-Kırkkuyu'da dünyaya
gelmişim.İlkokulu köyümde bitirdikten sonra,orta öğrenim
için 1965 yılında Konya'ya gittim ve 1971'de lise tahsilimi
tamamladım.1976 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal
Bilgiler Fakültesi'nden mezun oldum.Aynı Fakültede işletme
anabilim dalında yüksek lisans (MBA) derecesi aldım.Bir
süre kaymakamlık yapütıktan sonra,1979 yılında Maliye
Bakanlığı Hesap Uzmanları Kuruluna intisap ettim.Hesap
Uzmanlığı ve Baş Hesap Uzmanlığı yaptım.1987 'de
İngiltere'de bir yıl süreyle mesleki inceleme ve araştırmalarda
bulundum.İdari görev olarak Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşar
Yardımcılığı,Çevre Bakanlığı Müsteşar Yardımcılığı ve
Müsteşar Vekilliği yaptım.Bu arada Yarımca Petrokimya
A.Ş. ve Kütahya Porselen A.Ş.'de denetçi,Türkiye Yapağı ve
Tiftik A.Ş.ve PETKİM Petrokimya Holning A.Ş.'de yönetim
kurulu üyeliklerinde bulundum.1998 yılında TBMM Genel
Kurulu'nca Sayıştay üyeliğine seçildim.Halen Sayıştay
1.Daire Üyesi olarak görev yapmaktayım.Evli ve 3 çocuk
babasıyım.
Sn. Başaran, Sabantoy
öğrenebilir miyiz ?
hakkındaki
düşüncelerinizi
Sabantoy,bütün Türk boylarının olduğu gibi Nogayların da
bahar neş'esiyle bir araya gelerek tabiatın ritmine uyup
yaşama sevincini ve dayanışmayı en üst seviye
çıkarmalarıdır.Bu etkinlik insanın kendisiyle ve içinde
yaşadığı çevreyle uyumlu ve dostça bir
ilişki kurmasıdır.Ayrıca nesiller arasında bir kültür
aktarımıdır
Bu bakımdan son derece önemlidir.Kesinlikle geliştirilerek
devam ettirilmesi gereken bir faaliyettir.
Nogay Kart Akası olarak üstleneceğiniz misyon ne
olacaktır? Ne tür faaliyetlerde bulunacaksınız, buradan
bizlere bir vaatde bulunabilecek misiniz ?
Nogay Kart Akalığı,kurumsal yönü oturmuş bir görevden
ziyade,en azından şu anda moral yönü ağır basan bir
olgudur.Bu bakımdan buna çok ağır misyonlar yüklemek
yanıltıcı olabilir.Ancak,şüphesiz bir teveccühün sonucu
olduğundan
kendiliğinden
bazı
misyonlar
içermektedir.Toparlayıcı,bütünleştirici bir şemsiye misyonu
vardır.Bu misyonun işlev kazanabilmesi de Nogayların
atfettiği öneme bağlıdır,yani karşılıklı ilişkiler ve
etkileşimler bu misyonu aktif hale getirecektir.Tepeden
inme organizasyonlar yerine daha demokratik ve katılımcı
bir yapı şahsen benim tercihim olduğundan,peşinen
vaadlerde bulunmak pek doğru olmaz sanırım.
Derneklerüstü bir kimliğe sahip olarak sadece Kulu
kökenli derneklerle mi sınırlı kalacaksınız yoksa
ülkemizin başka bölgelerindeki Nogayların da mı Kart
Akası olacaksınız ?
Türkiye'deki bütün Nogayların akası olmak çok iddialı bir
söz olur.Bu ancak tüm Nogayların oluşturacağı bir
platformun karar vereceği bir konudur.
Yeni nesilleri bilinçlendirmek ve kültürlerine sahip
çıkmaları için neler yapacaksınız ve yapılmasını
isteyeceksiniz ?
nogaytürk - 10
Bizler özbeöz Türk boyu olup Büyük Türk Milleti'nin
bir koluyuz.Bizim herhangi bir alt kimlik edinmeye
ihtiyacımız yoktur.Böyle bir çaba çok abes
olur.Ancak,”aslını inkar eden haramzadedir” diye
güzel bir atasözü vardır.Aslımızı hatırlamak
başkalarına
üstünlük
taslamak
derecesinde
olmamalıdır.Bu,bizim bu zamana kadar kimliğimizi
muhafaza etmemizi sağlayan İslam'a da aykırı olur.Bu
çerçeveyi unutmadan atalarımızın konuştuğu ve Türk
dilinin bir lehçesi olan Kıpçak lehçesinin içinde yer
alan Nogayca'nın bir kültür zenginliği olarak
korunması
gerekir.Sadece
dil
değil,gelenekler,görenekler,oyunlar da hatırlanmalı ve
engin Türk kültürünün bir şubesi olarak ihtimamla
üzerine eğilinmelidir.Ancak,bu hiçbir zaman ayrılık
vesilesi olmamalı,tam tersine milletimizin ve
ülkemizin bütünlüğüne,birliğine,dirliğine katkıda
bulunmalıdır.
Derneklerin problemlerine
olacak, öğrenebilir miyiz ?
yaklaşımlarınız
ne
Sivil toplum örgütleri,çağdaş dünyanın çok önemli
kurumlarıdır.Bunların varlık sebepleri toplumu her
türlü baskılara karşı koruyarak hak ve özgürlükleri
savunmaktır.Dernekler de birer sivil toplum
kuruluşudur.
Bu dernekler yönetimlerinde görev alan bireylere
büyük sorumluluk yüklemektedir bu bakımdan bunları
yönetenler bu derneklerin kuruluş amaçlarını ve
toplumun bunlardan beklentilerini hiçbir zaman
gözardı etmemelidirler.Yöneticilerden kaynaklanan
problemlerin çözümü çok zordur.Bu nedenle bu tür
problemlere meydan vermemeye çalışmak çok
önemlidir.Derneklerin kamu kurum ve kuruluşları ile
ilişkilerinden doğabilecek olan problemlerinin
çözümünde azami gayret göstereceğimi çok rahatlıkla
söyleyebilirim.Kamuda 33 yıllık hizmetim sırasında
edindiğim çevre bu konuda bana güvence
oluşturmaktadır.
Nogay dili ve edebiyatının yeniden diriltilmesi için
bir çalışmada bulunacak mısınız ? Önerileriniz
neler ?
Nogay dili ve edebiyatının her şeyden önce bir
durumunun tesbit edilmesi gerekir.Yani geçmişte ne
idi,ne kadar geriledi veya yerinde saydı,bunların ortaya
konulması gerekir.Bu ise kademiysen olsun olmasın
her meraklının ilk görevidir.Yazılı ve sözlü kaynaklar
taranarak bir envanter çıkarılması gerekir.Bu,sadece
Türkiye
içinde
başarılacak
bir
olay
da
değildir.Masallar,maniler,şiirler bir edebiyatın ana
direkleridir.Bunlar tesbit
edilip
karşılaştırmalı
çalışmalar yapılmalıdır ki,yeni adımlar atılabilsin.
Nogay kültürü için akademik platformda
çalışmalar ne zaman gündeme gelecek ?
Nogay kültürü hakkında bildiğim kadarıyla akademik
alanda
kısıtlı
da
olsa
bazı
çalışmalar
var.Mesela,Hakan Kırımlı'nın,Murat Arabacı'nın ve şu
anda ismini hatırlayamadığım,özellikle Selçuk
Üniversitesi'nde yapılmış bazı çalışmalar var.Tabii ki
bunlar çok güzel çalışmalar olmalarına rağmen daha
ileri çalışmalar teşvik edilmelidir.
Hayata gçirmeyi düşündüğünüz projeler var mı ,
bunlar hakkında bilgi alabilir miyiz?
Yapılacak pek çok proje mutlaka vardır.Ancak,bunu
bir veya birkaç kişiden beklemek yerine herkesin bu
konuda kafa yorması gerekir.En faydalı projelerden
birisi,vakit geçirmeden sözlü edebiyat ürünlerini
toplamak,yazılı olanlarını da basmaktır.Ayrıca,folklor
çalışmalarını önem verecek faaliyetleri hayata
geçirmektir.Çünkü bu çalışmalar nesiller arasında
kültür
değerlerinin
aktarılmasında
kilit
rol
oynamaktadır.
Biz Nogaytürk Dergisi olarak bir sözlü tarih
çalışması yapmak istiyoruz. Bu konuda önerileriniz
neler olur ?
Sözlü tarih çalışmaları için ne yazık ki biraz geç
kalındı.Atayurttan gelen nesiller çoktan bu dünyadan
göç ettikleri gibi,onlara yakın nesiller de göçtüler.Bu
bakımdan bundan nasıl bir netice alınabilir,pek emin
değilim.Ama yine de ikincil,hatta üçüncül kaynak
kişilerden
ne derlenebilir,yine de denemek
gerekir.Çünkü sözlü tarih,birincil kaynaktan elde
edildiğinde bir değer kazanır.Daha sonra efsaneye
dönüşme riski taşır kanısındayım.
Son olarak vermek istediğiniz bir mesaj var mı sn.
Başaran ?
Nogaylara acizane mesajım çok çalışmaları,genç
nesillerin öğrenimlerine önem vermeleri,topluluk
olarak sosyal ve kültürel seviyelerini yükseltmeye
çalışmaları, bu yolla Devletimizin her kurumunda ve
toplumun her kesiminde şerefle hizmet vermeleri ve
toplumda onurlu bir hayat sürmeye gayret
göstermeleridir.
Teşekkür ediyoruz.
nogaytürk - 11
R Ö P O R T A J
---------------------------------------------------------------------------------------------------------------------HAKAN BENLİ
Nogay Türkleri Eğitim ve Dayanışma Derneği Başkanı
Nogaylara adını veren Nogay Han der ki ; '' Bütün Türk
boylarını bir elin parmakları gibi görmek lazım'' . Biz bir elin
parmaklarıyız, biz bir Türk boyuyuz. Bu Nogay Türkleri
Derneği'dir.Nogayların örf, adet ve geleneklerini Türk Kültürü
esasları içerisinde yaşatmaktır.Amaç budur, hedef budur.Biz her
zaman için Türklüğümüzden ve müslümanlığımızdan ödün
vermemişiz.
Sn.Cengiz
ERGEN
Bey,Hoşgeldiniz.İlk
olarak
okuyucularımıza sizi tanıtmakla başlayalım.Kısaca
Cengiz ERGEN kimdir ?
.Cengiz ERGEN 1964 Ağılbaşı Köyü doğumlu,üç
kız çocuk babasıdır..Ve Kulu'da şu anda Halk Eğitim
Müdür yardımcısı olarak görevime devam etmekteyim.
Sizin aynı zamanda dernek başkanlığı sıfatınız var.Bu
yönden de tanıyabilir miyiz ?
Derneği 17 Mart 2004 tarihinde kurduk. 2004
Ağustos ayından bu tarafa dernek başkanlığını
yürütmekteyim.
Sn.ERGEN, dernek kurma fikri nasıl oluştu ?
Nogayları bir araya toplamak manası ile bir
dernek fikri oluştu. Ankara'da bir derneğimiz vardı,dediler
ki, biz önce derneğimizi kuralım siz sonra şube oluşturun
Kulu'da. biz de kabul ettik o sıralar fakat Ankara'daki o
dernek daha sonra yürütemedi. Biz de o anda ilgisiz kaldık
ve derneğimizi kurma çalışmalarına başladık.
Kulu'da
ilk
Sabantoy'un
kutlanması
kimin
fikriydi,gelişimi nedir ?
Nogay Türkleri Şöleni olaraktan 1998 yılında olsa
gerek, Ankara'da kurulu olan dernek Ağılbaşı Köyü'nde
yaptı bunu,şenlik olaraktan yaptı. Fakat biz 2004 yılından
bu tarafa biz bunu geleneksel hale getirdik.Her yıl yapmak
şartı ile yedi tane köyümüzü dolaşır sonra da tarih ve
mekan değişmemek şartı ile bunu geleneksel olarak
devam edeceğiz dedik.
Sn.ERGEN, bu güne değin nerelerde Sabantoy
organizasyonu gerçekleşti,şenlikleri kimler organize
etti ?
1998 Yılında Ankara 'da bulunan dernek yaptı.yalnız o
bir şenlik
olaraktan yaptı.Geleneksel hale 2004 yılından itibaren
biz getirdik.2004 Yılında Kırkkuyu Köyü'nde,
2005 yılında Şeker Köyü'nde, 2006 yılında Seyitahmetli
Köyü'nde yaptık.Bu üç köydeki şöleni Kulu'da bulunan
Nogay Türkleri Eğitim ve Dayanışma Derneği yaptı.Bu
sene 2007 yılında Akin Köyü'nde yapılan şölende dört
tane dernek bir araya geldik.Bir platform oluşturduk.
Gelecek yıl sabantoy'un Boğazören Köyü'nde
yapılacağı ilan edildi.Yapılacak hazırlıklar nelerdir ?
Şu anda takdir edersiniz ki 2007 yılının
Sabantoy'u yeni bitti. Şu anda herhangi bir hazırlık yok.
Benim iki tane hayalim vardı birisi Kulu'da dernek
kurmak; kurduk, elhamdülillah, başarıya ulaştık.Tuz
Gölü'nde güneş gibi parladık,öyle söyleniyor...İkinci bir
hayalim,hedefim,yapacağımızdan eminim,2008 yılında
Dünya Nogay Kurultayı'nı Boğazören Köyü'nde
yapmak.İşte Sabantoy'a öyle noktayı koymak.O günkü
Kültür Bakanlığı,Dışişleri Bakanlığı,Kalkınma İşbirliği
Ajansı'nın
katkıları
olacak,belediyenin
katkıları
olacak,büyük bir organizasyon.Şu andaki seçimlerden
sonra startımızı vereceğiz.
Bu Kurultay hedefi sadece sizin hedefiniz mi yoksa
diğer dernekler de aynı hedefe katılıyor mu ?
Kulu'da bulunan dernek öncülüğünde olur ama
diğer derneklerde katılır mı ? O günkü şartlar altında
bakacağız.Ama bizim ilke olarak aldığımız karar
var.Bundan sonraki Sabantoyları dört derneğin
organizasyonu altında olsun dendi ama bundan sonraki
çalışmalar nasıl olur, tabiki bir kişinin veya bir derneğin
yapacağı bir iş değildir.Bir konsorsiyum diyelim, bir
platforma ihtiyaç vardır.Onunla beraber yapılabilir.
Bunu bir çağrı olarak kabul edebilir miyiz ?
Tabii, çağrı olaraktan kabul edebiliriz.Şöyle
kabul edebiliriz; bu sene bazı aksaklıklar oldu, bu
olumsuzlukları bertaraf edebilirsek,bazı aşamalardan
geçeceğiz ama önemli olan nedir, dernekler ne için
vardır ?
nogaytürk - 12
Nogayların birlik ve beraberliği için.Örf ve
adetlerimizin,geleneklerimizin yaşatılması içindir.Bizim
gibi üç derneğinde amaçları,hedefleri budur.Bu
noktada birleşmemiz gerektiğini düşünüyorum.
Bu kurultay daha önce nerede olmuş,önemi nedir
ve neden Kulu'da olmasını istiyorsunuz ?
Şimdi bu fikir benim.Bu sene konuşmamda
bunu ifade ettim.2008'de Dünya Nogay Kurultayı'nı
Kulu'da toplayalım dedik.Bazı arkadaşlar dedi ki,burda
olmaz Ankara'da yapalım.Kulu'nun şu özelliği var; Kulu
yedi
tane
köyün
merkezi
yerinde
uzaklık
olaraktan,jeopolitik olaraktan merkezi bir yerde.
Şu
şekilde
diyorum,dünyadaki
Nogayları
toplayalım,köylere götürelim.Gece yatması için her
eve misafir verelim.Orda ağırlayalım.Kurultaydaki
amacımız bir birlik,beraberlik bir tanışmadır.Kültürün
yaşatılmasıdır.Soruya gelince, ikincisi Dağıstan'da
ikinci Dünya Nogay Kurultayı 2005 yılında Karaçay
Çerkez Cumhuriyeti'nde yapıldı.Üçüncüsünü biz
Kulu'da yapalım diyoruz.
Nogayların en yoğun olarak yaşadığı bölge
Türkiye'de Kulu ve çevresi mi ?
Kulu bölgesinin olduğunu söyleyebiliriz.Adana
Ceyhan'da ,Balıkesir'de üç dört tane köy var,orda
olduğu söyleniyor fakat örf ,adet ,gelenek ve dilini
unutmayan tek yer Türkiye'de Kulu ve Koşhisar'a bağlı
köylerimizi söyleyebilirim.
Peki Sn. ERGEN,yine Sabantoy'dan devam
edeceğiz.Türkiye'de
başka
Sabantoy
organizasyonu var mı,varsa nerelerde kutlanıyor ?
Bunlarla ilgili bir ortak çalışma,ortak bir Sabantoy
organizasyonu gerçekleştirme ihtimali var mı?
Nogay Türkleri olaraktan başka yerde
Türkiye'de Sabantoy yapılan duymadım.Fakat Kırım
Türklerinin aynı bizim Sabantoy tarihlerinde, yalnız
onlar Tepreş diyor biz Sabantoy diyoruz..
Sn. ERGEN, Başarılı çalışmalarınız olmasına
rağmen birçok kez eleştirilere maruz kalıyorsunuz.
Bu eleştiriler haklı mı ?
Evet, biz bu derneği ilk zaman kurduğumuzda
bize büyük bir tepki geldi.Yani geçmişte dernekçilikte
yapılan bazı hatalar insanımızı ürkütmüş.Biz de
kurduğumuz zaman '' Ya ne yapacaksınız, sizde mi
ayrımcılık yapacaksınız ?'' gibisinden eleştiride
bulundular.Fakat biz
eleştirilere açığız ama bu
eleştirileri kabul etmiyoruz.Kanuni bir şekilde
derneğimizi kurmuşuz. Nogaylara adını veren Nogay
Han der ki ; '' Bütün Türk boylarını bir elin parmakları
gibi görmek lazım'' . Biz bir elin parmaklarıyız, biz bir
Türk boyuyuz. Bu Nogay Türkleri Derneği'dir.
Nogayların örf, adet ve geleneklerini Türk Kültürü
esasları içerisinde yaşatmaktır.
Amaç budur, hedef budur.Biz her zaman için
Türklüğümüzden
ve
müslümanlığımızdan
ödün
vermemişiz. Ve Rusya'dan göç ederken Türklükten ve
müslümanlıktan ödün vermemek için göç etmek zorunda
kalmışız. Vatana ve milletine bağlı bir milletiz,aksi
düşünülemez.
Peki, eleştirilerden bahsetmiştik ?
Şimdi 2004 yılında biz derneği kurmadan önce
herkes bize Tatar derdi ve Nogaylar'da kendilerini Tatar
diye bilirdi. Biz bu çalışma işine girdik, bizim Tatar
olmadığımızı, bir Nogay Türkü olduğumuzu, Kıpçak
boyundan bir Türk boyu olduğumuzu broşürlerle, bu
sene bastırdığımız dergilerle halka, halkımızı buna
inandırdık, özüne döndürdük.Elbetteki bazı eleştiriler
olacaktır. Meyveli ağacı taşlarlar Bunun yanında takdir
edildiği gibi eleştiriler de olacaktır.Çünkü dernek büyüdü.
Büyüdükçe kendine, kendine siyasi bir rakip olarak kabul
edenler
çıkacaktır.Onun
için
eleştirilerde
bulunacaklardır.
Sn. ERGEN, son dönemlerde hakkınızda bazı
spekülasyonlar dile getirilmekte. Derneğin parasını
çarçur ettiğiniz ,derneği kendi kişisel çıkarlarınız
doğrultusunda kullandığınız yönünde birtakım
ithamlar var. Bu konuda neler söyleyeceksiniz ?
Şimdi ben derneği kurduğum zaman rahmetli amcam
Fazlı ERGEN dediki bana;'' Yiğenim bu işlerle uğraşma,
bırak dedi. '' Niye amca '' dedim. Dedi ki , '' dernek küçük
olur masraflarını sen kendi cebinden karşılarsın.Dernek
büyür herkes senin başkanlığına göz diker,ele geçirmek
ister dedi.Her iki türlü de uğraşırsın'' dedi.
Şimdi ilk zamanlarda bu dernek Allah razı olsun
yani, bazı arkadaşlar sayesinde bu güne getirdik. Kendi
cebimizden paralar harcadık ve dernek büyüdü,
potansiyel yönden büyüdü. Yani bu şekilde tabi bazı
eleştiriler olacaktır. Cengiz ERGEN asla ve asla
derneğin parasını yememiştir. Cebinden harcamıştır.
İkincisi ben sorarım ; bizim yönetim kurulumuz vardır.
Evraklarımız vardır.Gelirimiz giderimiz bellidir, Onu bana
eleştirenler, derneğin parasını yedi diyenler derneğe kaç
lira yardım etmişlerdir veya kimler aidatını düzenli olarak
yatırmıştır ?... Bizim aidatımız beş Ytl'dir. Ve bu beş
Ytl'den yüz tane üyemiz var,senede altı bin gelir elde
etmemiz gerekir. Fakat biz kiramızı zor ödüyoruz. İki yüz
Ytl kiramızı sağolsun bir arkadaşımız üstlendi kirayı ve
kiramızı o şekilde karşılıyoruz. Ondan haricinde kimler
bize ne para vermiş, kimler bize ne hesabını soruyor ?
Bu söylentiler yersiz. Bu sene biz, en çok eleştiri bundan
geliyor zannedersem, ilk defa sn. Fehmi Başaran
sayesinde Kültür Bakanlığı'ndan beş bin Ytl bir yardım
talep ettik ve bu çıktı. Ve bunun nereye harcanacağı da ,
projede yapılan harcama gibi olacaktır ve o paranın
takipçisi de Kültür Bakanlığı'dır.
Sn. Ergen, Nogay Kart Akası nedir, kimdir, görevleri
nelerdir ? Seçim kriterleriniz nelerdir? Son olarak
Nogay Kart Akası'nı kimlerle seçiyorsunuz ?
nogaytürk - 13
Derneğimizin
tüzüğünde,
bizim
yönetim
kurulumuzca Nogay Kart Akası seçilir diye bir ibare
vardır.
Nogaylar arasında kendini önplana
çıkartmış,mevkii, makam sahibi olmuş kişilere
veyahutta toplum arasında önde giden, hatırı sayılır
kişilere bu ünvanı verelim dedik dernek olaraktan.
2005 yılında Şeker Köyü'nden
Altındağ
Kaymakamı, şimdi İstanbul Vali Yardımcısı Mustafa
Altıntaş ağabeyimizi Nogay Kart Akası seçtik.2006
yılında Kırkkuyu'lu işadamı, Hollanda'da yaşayan,
O'nu da biz seçtik. Bu sene 2007 yılında Sayıştay
üyemiz, Fehmi Başaran Ağabeyimize bunu verdik.
O da kabul etti. Kriterlere gelince, işte bu üç tane
Nogay Kart Akası'nın özellikleridir.Kim seçer bunu ?
Bunu Cengiz Ergen seçmez. tüzüğümüzde
belirtildiği gibi yönetim kurulu tartışır, karar alır ve
gider teklif eder. Kişi de kabul ederse Nogay Kart
Agası o şekilde seçilir.
Peki Nogay kart Akası'nın belli bir misyonu var
mı ?... Bir görevi, bir sorumluluğu var mı
derneğe karşı ?
Nogayım diyen bir kişinin derneklere karşı
bir sorumluluğu varsa Nogay kart Akası'nın da o
şekilde bir sorumluluğu vardır. Yani biz ağa derken
her yıl veya ayda bir yardım bekleme talebinde
değiliz. ama en üst
kademede olduğu için
Nogaylara daha iyi hizmet verebilmek için onore
edilmiş bir kişidir.
Nogay dernekleri arasında olumsuz bir rekabet
varmış gibi bir izlenim ediniyoruz. Bu neden
kaynaklanıyor ? Bir iktidar veya rant çekişmesi
mi sözkonusu ?
Ankara'da bulunan iki tane dernekten bir
tanesi, Musa Ünsal başkanlığında daha önce
vardı.Sincan merkezli bulunan dernek, Ankara'da
olduğu için biz kuralım dediler,
daha önce söyledikleri gibi. Siz de bizim şubemiz olun
dediler. Bizde bunu tabi kabul etmedik. Biz de o
zaman derneğin kurucu üyelerinden Yönetim Kurulu
Başkanı Necmettin Köksal abimiz ile tartıştık. Abi siz
orda kurun biz de burada kuralım dedik ve rekabet
yok aramızda. Ben öyle görmüyorum. Biraz önce
dedim, dernekler Nogayları birlik ve beraberlik için,
Türk
kültürü
esasları
içerisinde
adetlerini,
geleneklerini yaşatmak için kurulmuştur. Amacımız
hedefimiz birdir.Hısım akrabalık vardır. yani o tatlı
rekabet vardır diyelim. çekişme demeyelim de...
federasyona , konfederasyona gidelim. Hollanda'da,
Almanya 'da kuruldu, İsveç'te de kurulsun, dernekler
çoğalsın ki bir federasyon çatısı altında birleşelim.
Diğer derneklerle bir federasyon gündeme geldi
mi ?
Yok,şu
anda
gelmedi
ama
düşünülür.Düşünülmesi gerekir. Çünkü hedeflerimiz,
amaçlarımız, hitap ettiğimiz toplum aynı.
Sn. Ergen, bundan sonrası için beklentileriniz
veya hedefleriniz var mı, idealiniz nedir ?
İdealim, beklentilerim bu şölenlerin geleneksel
olarak devam etmesi. Benim en büyük hedefim,
Dünya Nogay Kurultayı'nı Kulu'da toplamak. Toprak
burasıdır, anayurt burasıdır.
Peki, teşekkür ediyorum Cengiz Bey.
Ben teşekkür ediyorum
nogaytürk – 14
G
E
N E L
--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------MEHMET TAŞKIRAN
Sevgili Nogay Gençleri,
Öncelikle
bu
çalışmanızdan
dolayı
sizleri canı gönülden kutluyor ve bir
Nogay olarak
yaptığınız işten gurur
duyuyorum.
Saygıdeğer Nogay Türkleri,
Dünya teknolojinin esiri olarak maddi
anlamda küçülürken manevi olarak daha da
büyüyor ve sosyolojik anlamda mesafeler
uzayıp
gidiyor.Aynı
şehirde,aynı
mahallede,hatta
aynı
köylerde
bile
insanların birbirlerini unuttukları şu
zaman diliminde, Nogay milleti olarak
derneklerimiz tarafından organize edilen
Sabantoy
ile
bir
nebze
kaynaşma
sağlanması
bile
bizleri
unuttuğumuz
değerlerimizin kıymetini anlamaya ve
onlara sahip çıkmaya teşvik etmektedir.
Sabantoy; göçebe olarak hayat süren
atalarımızın
yerleşik
düzene
geçişlerinin
ardından,eski
göçebe
alışkanlığı ile ve birde Nogay’ların
geneline şamil bir “yaparız acelesi
yok”
anlayışına
uyup
ağır
kalan
Nogayları, baharın gelip işe koyulmaya,
toprakla
kaynaşmaya
çağırmak
için,
çalışma şevkini bir TOY havası ile
kişilere vermek amacı ile Aksakallılarca
tertiplendiği ve bunun Kafkasya ve Orta
Asya’daki
Türk
soylu
milletlere
yayıldığı ve bir kucaklaşmaya dönüştüğü
geriye
doğru
yapılan
folklorik
çalışmalarda
görülmektedir.
2000’li
yıllarla
birlikte
organize
edilmeye
başlanan Kulu ve Şereflikoçhisar’a bağlı
Nogay
köylerinin
Sabantoy’unda
genel
Nogay
köylerinin
Sabantoy’unda
genel
anlamda gayesine ulaşmakla beraber yeni
açılım ihtiyacını da hissettirmektedir.
Sabantoy;
biriktirmek
değil
paylaşmaktır,
toplamak
değil
yaymaktır,
okumak değil okutmaktır. Sabantoy solmakta
olan Nogay çiçeğine can suyudur. Bunu
seyreden topluma değil, anlayan topluma
hitap eden bir olguya çevirme zorunluluğu
vardır. Sabantoy da amaç nedir? Şu anda
köylerimizde hatta evlerimizin içinde bile
yaşayamadığımız
Nogay
kültürünü
canlandırmak ve yaşatmak değil mi?
Nogay
denince
nereden
anlaşılması
gerekir diye iyi saptamak gerekir ki buda
önce dil ile sağlanır. Yüz yapımıza bakan
bize Nogay demiyor, Tatar diyor, duymak
istediğimiz bu mu? Hayır. Bize Nogay deyin
diyeceksek
Nogay
dilini
yaşatmak
zorundayız.
Sincan
merkezli
dernek
internette bir çağrı yaptı, folklor kursu
için, sanırım hiçbir gencimiz başvurmadı.
Bu gereksinim gençliğimize iyi anlatılmalı,
kültürümüzün ritüelleri varlığımızın hayat
damarlarıdır. Bunu öğretmemiz gerek. Kafkas
ve
Kırım
ekipleri
ile
Sabantoy’da
kültürümüzün garabetini yaşamaktayız. Nogay
olmayan seslerin gürlüğünden Nogay sesleri
fısıltı ile yitip gidiyor. Kobuzumuzun
inleyen nağmeleri, saz ve davulun şaşaası
karşısında iki teyzemizin omzuna baş koyup
öz kültüründe yabancılığını yaşıyor. En
azından uzun protokol seremonisinden sonra,
Nogayca,Toy yerine yayılmalı Toy’da Düğün
olmaktan
çıkıp
Toy
bolmalı.
Savlukban
Kalınız...
nogaytürk – 15
E D
E B
İ
Y A T
--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------FATİH POLAT
Edebiyat her milletin sahip olabileceği ve gelecek nesillerine aktarabileceği en değerli miraslardan biridir.Edebiyat bir
milletin tüm kültürel değerlerini nesilden nesle aktarılması için en etkin ve geçerli yoldur.Edebiyata verilen değer aynı
zamanda o toplumun kendi kültürüne vermiş olduğu değerle eşdeğerdir. Ne var ki, özellikle yazılı Edebiyat açısından
bakıldığında, Nogay Türkleri olarak bu konuda çok eksiğimiz var.Dolayısı ile,bu kendi kültürümüze verdiğimiz değeri de
ortaya koymaktadır. Bu nedenle dergimizin ilk sayısında, siz değerli okuyuculara, zaten zengin bir sözlü Edebiyata sahip
olan Nogaylarımızın, yazılı edebiyattaki eksikliğini bir nebze de olsa gidermeye başlayan ve bu konuda yeni
edebiyatçıların yetişmesi için kapı aralayan üç eserden bahsetmek istiyorum.
NOGAY – Roman
Tanıtmak istediğim ilk eser Adana’da
özel bir hastanede Uzman Doktor
olarak görev yapan Dr. Fatih
Karayandı’ya ait olan ‘Nogay’ adlı ro
.
Türkiye’de bir Nogayın yazmış olduğu ilk
roman özelliğini taşıyan kitap aynı zamanda konusu
itibari ile Nogaylarla ilgili olan ilk roman özelliğini de
taşımaktadır.Adana’da 2005 yılında yayımlanmış olan
eser aynı zamanda Karayandı’nın ilk eseri. Roman’ın
editörlük görevini Gülşah Kılınç üstlenmiş.
Kitap’ta yazar’ın dedesi olan Derviş Bey’in
hayat hikayesi konu edilmekte. Yazar ilk olarak konu’ya
ilgiyi artırmak açısından Derviş dedesi hakkında nasıl
bilgi edindiğini kendi anılarından yola çıkarak anlatmış.
Roman’ın sonraki bölümünde Kırım’dan 19. yüzyılın
ortasında yaşanan göçü,göçte yaşanan olayları çarpıcı ve
akıcı bir üslupla kaleme alan yazar olabildiğince canlı
bir zaman- mekan ve profil üçlemesi ile okuyucuyu
olaylara dahil edebilmiş.Yazar romanında Kırım ve
yarımada’da yaşayan Türkler (Tatarlar ve Nogaylar)
hakkında bilgi ve belgelere dayalı geniş çaplı bilgiler
vermekte. Dönemin siyasi faktörlerini kitabına
yansıtmayı başaran yazar göçe sebebiyet veren etkenleri
ve göçün soğuk yüzünü kaleme almış.Aynı zamanda o
günkü koşular içinde baskı altında yaşayan ve göçe
zorlanan insanların sosyolojik yapısını, dönemin
toplumsal ögelerini de başarı ile kulanmış.Kişilerin
davranışlarından ve ruhaliyetlerinden örnekler vererek
psikolojik analizlere de yönelen Karayandı, romanının
diğer bölümler’inde Derviş bey’in çileli hayat hikayesi
başta olmak üzere Derviş Beyin çevresinde gelişen
olayları tasvir etmekte.
Roman, başarılı kurgusu ve gerçeğe dayalı anlatımı ile
dikkat çekmekte. Her ne kadar yazarın ilk eseri
olmasına karşın edebiyat alanında kendine yer
edinebilecek şekilde güçlü bir kaleme sahip olan
Karayandı, eserinde başta
Çanakkale savaşı olmak üzere, Derviş Bey’in
katıldığı Birinci Dünya Savaşı ve cepheleri hakkında
geniş bilgiler vermektedir.
Romanın kahramanı olan savaş gazisi Derviş
Bey’in sürgündeki hayatı tüm çıplaklığıyla gözler
önüne serilmekte.Sürgünde yaşanan
sıkıntılar,yokluklar, çaresizlikler, umutlar, hasretler,
ve inanç… Kahramanımız, yaşadığı tüm
olumsuzluklara rağmen direnmiş, ayakta ve başı dik
olarak kalabilmek için onurlu ve gururlu bir savaştan ,
yorgun da olsa, kesin bir zaferle çıkarak nihayet
köyüne dönmesi’de, kitapta konu edilmekte.
Eser Nogaylar’ın yurt edindikleri topraklara ne
kadar bağlı olduklarının ve bu vatan için bugün
olduğu gibi, tarih’te de seve seve can vermeye hazır
olduklarının bir göstergesidir adeta.
Akıcı bir üslüpla yazılan bu eseri okumanızı
tavsiye edeceğiz.
TİL’İM NOGAY – Şiir
İkinci olarak sizlere Türkiye’de
yayınlanan ilk Nogayca şiir kitabı ol
ma özeliği taşıyan, Boğazören
(Kulu/Konya) doğumlu
Mehmet Taşkıran’ın kaleme aldığı,
Nogay ve Türkiye Türkçesinde
yazılan ‘Til’im Nogay’ adlı şiir
kitabını sunmak isterim.
TBMM arşivinde görev yapan yazar,1989
yılında Sanayi ve Ticaret ve Tarım Orman Köyişleri
Komisyonunda görev yapmaktadır.Yazar, şiirlerinde
özellikle doğmuş olduğu köy’e duyduğu hasreti ve
vatanperverliği konu almakta. Şiirlerini 11 ‘li ve
12’li hece vezinde yazan şair, kitabında aynı zamanda
serbest vezinde kullanmış.
Türkler’i derneklerinde satışa sunulan kitap,
gerçektende Türkiye’de yaşayan Nogay Türklerinin
konuştukları lehçeyi, en iyi şekilde ortaya koyması
açısından, ve girişte de belirttiğim gibi, bir ilk olması
açısından çok önemli bir kaynak eserdir. İnşallah bu
kitap edebiyata ve kendi lehçemizde
nogaytürk – 16
şiir yazmaya meraklı olanlar için iyi bir örnek teşkil eder.
Tanıtımımı kitaba ismini veren ‘Til’im Nogay’ şiirinin
ilk dörtlüğüyle bitirmek isterim:
‘Bir kisi kördüm, şırayı apak,
Soradım, El’im Nogay dedi,
Tokta akamda konuşıyak,
Tınladım, Til’im Nogay dedi’
Coluna şıktım erten erteşek,
Egipyatır edi eki cas keyşek,
Geşgen collarına türlü şeşek,
Kokladım,Gül’üm Nogay dedi
yazarla beraber bahsi geçen mekanları geziyormuş
gibi bir hissiyatla kaleme alınan eser aynı zamanda
yazarın büyük bir özlem duyduğu yerlerle ilgili derin
psikolojik temalarıda gözler önüne sermekte. Yer yer
duygusal seramonilere yer verilen kitapta, yapılan
sohbetlerden alıntılar yapılmakta. Gezilen yerlerin
özelikleri dikkatli bir üslupla yansıtılmaktadır.
Bir gezi ve anı kitabı olması nedeni ile
gözlemlere dayanan kitapta sıkça Kırım ve Türkiye
karşılaştırmalarına da yer verilmektedir. Kırımda
yaşayan Nogayların sıkıntıları dile getirilmekte ve yer
yer çözüm önerilerine yer verilmektedir.
Önümüz’deki sayılar’da yazılı ve sözlü
Edebiyatımızın yanı sıra Türkiye dışında çıkan Nogay
yazılı Edebiyatı (Dağıstan, Karaçay Çerkez vs.)
hakkında da bilgi vermeye çalışacağız. Dergimiz
hepimize hayırlı olsun. Nice sayılara....
Avulun kayda ayt bileyim,
Colum tüsgen sayın keleyim,
Adasganda oga kelip kalayım,
Bekledim Col’um Nogay dedi.
Cibermem dedim vakit keşedir
Orunun üyümde bas köşedir,
Ak atam aytsan,atın neşedir,
Toktadım,Ul’um Nogay dedi.
Ata menim atımda Mammet aşe,
Ötüük dinyadan kelipte keşe,
Nasip bolsun bilsek, ömür neşe,
Okudum,Cıl’ım Nogay dedi.
--------------------------------------------------------------------HASAN BENLİ
KIRIM’DA HİLAL’İN YENİDEN DOĞUŞU –
Gezi/ Anı
NOGAYIM
Kitabın tanıtımına geçmeden önce yazarını
tanıtmaya çalışalım; Yazar, Hasan BENLİ 1960 yılında
Konya’nın Kulu ilçesinin Seyitahmetli Köyünde
doğdu.Anadolu İktisat fakültesini bitiren yazar 1983
yılında bir kamu bankasında göreve başladı. Banka şube
yöneticiliğinin yanı sıra çeşitli kademelerde görev alan
BENLİ halen Kulu T.C. Ziraat Bankası şubesinde
yönetmen olarak görev yapmaktadır.
Araştırmacı bir kişiliğe sahip olan yazar, Türk ve Nogay
dünyasına olan ilgisi nedeni ile bu konuda araştırmalar
yapmış ve bu konuyla ilgili akademik çevre
edinmiştir.Kırım’a yaptığı bir geziyi kitaplaştıran yazar,
kitabında gördüklerini ve yaşadıklarını kaleme almıştır.
Konya civarında yaşayan Nogaylar içerisinde
bilindiği kadarı ile bu tarz bir kitap kaleme alınmamıştır.
Dolayısı ile yazar Hasan BENLİ’nin yazdığı bu eser de
kendi alanında bir ilki teşkil etmektedir.
1996 yılında Kırıma yaptığı geziden kesitler
sunan yazar keskin gözlem gücü ile Kırımdaki sosyal
yaşayıştan, yapılaşmadan, ekonomik durumdan ve
toplumların sosyolojik yapısından örnekler vermektedir.
Kitabı okurken
Men hep seni sagındım,seni bekledim,
Artında sen dep,her esikti cokladım,
Şekarada turup catırgıdı tıkbadım,
Kel endigisi köngül şeşegi Nogayım.
Mamleketler gıdırıp karadım ızındı,
Meni süyündürgen eki satır cazındı,
Basımızga bas etsek uvılındı gızındı,
Kel endigisi avuldın aşıgı Nogayım.
Küyler ayttık atınmınan,taslarga,
Kabar ciberdik tutas adanaslarga,
Mammet ayttı batirligindi caslarga,
Kel endigisi törümdün yakışıgı NOGAY'ım
Mehmet TAŞKIRAN – TİLİM NOGAY
nogaytürk - 17
G
E
N E L
--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------HACER TAŞYARAN
Kimimiz eşini, kimimiz anne babamızı, kimimiz
çocuklarımızı geride bırakarak geldik buralara.
Neydi bizi buralara çeken, yada neydi bizim buralara
gelmemizi mecbur bırakan ?
Evet herkesin bir umut ile geldiği ve yaşamını bir
şekilde devam ettirdiği bu topraklardayız. Dünden
bugüne
birçok
zorlukla
karşılaşmış
olan
yurttaşlarımız buna rağmen büyük bir başari ve
gelişme
göstermişlerdir.
Bugün
çevremize
baktığımızda onlar tarafından yapılan lüks evler,
arabalar bahsetmek istediklerim bunlar değil tabi ki.
Çevremizdeki gençlerin değişen yüzü. Eskisi gibi
değil artık şimdiki gençler eğitimlerine ve
gelişimlerine büyük önem veriyorlar. Avrupa’da bu
konuda ciddi atılımlar yapan önemli yerlere gelen
birçok kişi var. Avrupa parlamentolarında bir çok
Türk Milletvekili yer alıyor. Türk Eğitimciler,
Hukukçular, Doktorlar, daha birçok örnek
verilebilir.Fabrikada çalışan bir işçinin okuyup
önemli yere gelen çocukları var artık. Burada
yaşayan nogaylarımızında bu gelişime ve ilerlemeye
birçok katkıları var. Nogaylarımız eğitime ve ülkeye
kendi kültürlerini de katarak Türklerin Avrupa’daki
imajının düzelmesinde büyük katkı sağlıyorlar. Biz
Nogay Türkleri
kendi toplumumuzun kültürüne sahip çıkarak onlardan
kopmadan kendimizin olmayan bu topraklarda
yaşamayı sürdürüyoruz. Kendi kültürümüzü de burada
yaşatmayı başaran nadir toplumlardanız. Kendi
gelenek ve göreneklerimize uygun olarak yapılan
düğünler, şenlikler, aile toplantıları, kutlamalar, kendi
topraklarımızı aratmıyor doğrusu. Nogaylarımız
burada yaşayan diğer Türk toplulukları arasında çok
ilgi ve merak uyandırıyor. Sadece ´´ayakçay´´ (Nogay
çayı) üzerine bir
arkadaşımla
tam
iki
saat
konuştuğumu hatırlıyorum. Bizim kültürümüz o kadar
zengin ki anlatmak ve anlamak zaman ve sabır ister.
´´Kültürümüzü anlatmak ve anlamak bir sanattır´´.
Herkesin bir umutla geldiği ve bazı zamanlar vatanı
olarak kabullendiği bu topraklarda yaşamaları
ve yaşadıkları ülkelerin gelişimlerine büyük katkılar
sağladıkları ve bu arada kendi kültürlerini de
yaşatmayı başardıkları başlı başına bir başari değil
midir zaten?
Herkesin bir sebebi bir öyküsü vardı buralara
gelirken ASIL olan´´biraz daha iyi yaşamak ve
geleceğe daha bir umutla bakmaktı.´´ Tek sebebi
buydu bana göre sizce de tüm bunları özetleyen cümle
bu değil mi?
nogaytürk – 18
G
E
N E L
--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------MUNİSE ÖZİL
Bazen hayatımızda farkında olmadan binlerce yalan
söyleriz. Özellikle de anne ya da baba isek. Evet cennetin
kapıları serilse de ayaklarının altına anneler nedense
kendilerine sunulan bu hazineyi çocuk sahibi olduktan
sonra birer birer harcar. Mübarekliğinden kutsallığından
bir şey yitirmemiştir belki ama ağzından çıkanlar
maalesef kaydedilir, sağdaki ve soldaki memurlar
tarafından.
Çocukluk işte;
doğasında
vardır.
Yaramazlık,
hareketlilik, kırıp dökmek suretiyle hafif çapta zararlar
verme ve daha nice sıfatlar. Yaradan öyle yaratmıştır, ne
yapsın çünkü o çocuk. Yaptıkları tüm yaramazlıklar ya
anne tarafından sorgulanır ya da yüksek baba
mahkemesine sevkedilir ki; bu ağır bir yaramazlığın
bedelidir. Çocuk hep babaya havale edilmekle tehdit
edilir ama nedense akşam olduğunda tutulan zabıtların
hiçbirinden söz edilmez. İşte bir yalan. Çocuk ne yapsın
bu durumda, madem anneler unutkan olurlar akşam
olunca, o zaman yaramazlığa devam.
Bazıları vardır ki uzun vadeli kandırma yöntemleri
geliştirmiştir. Hafta başında çocuğa tatilde lunaparka
götürülme sözü verilerek hafta içi tüm ayak işleri yaptırılır.
Hafta sonu gelince anne ve baba acımasız bir kararla
akraba ziyaretine götürür çocuğu. Çocuğun ümitleri bir kez
daha yıkılmıştır. Bir de çocuğu manevi yönden vurma, onu
en hassas noktadan yaralama yöntemi vardır ki;bu çok
acımasızdır. Çocuğun, o günahsız, saf, temiz varlığın
yaptığı afacanlıklar “Allah taş eder, vallahi çok günah”
ibarelerini kullanmak suretiyle engellenmeye çalışılır.
Halbuki Allah çocukları çok sever. Keşke bunu bilseler ve
öğrenseler.
Oyun ve kirlenmek onların en mutlu oldukları etkinliktir.
Maçta üstü başı çamur içinde, saçı başı dağılmış bir şekilde
eve gelen çocuğun ilk sorgusunu anne yapar;
- Nerdeydin sen?
- Şeyy, arkadaşlarla….
- Sus! Haline bakmadan birde konuşuyor!
- Söylesene neredeydin, şu haline bak!
- Anne şeyy..
Çocuğun cevap vermesine bile fırsat tanınmaz..
Çocukluk işte hep o reklamların cezbedici ürünlerini
istemek doğal bir sonuçtur. Annenin en güçlü kozudur bu
ürünler. Eğer bir çocuk kulak zarlarını yırtarcasına
ağlıyorsa kullanılacak bir tek yöntem vardır. Susturucu
merkezine (bakkala) götürme vaadiyle çocuğu
ümitlendirmek. Tabi çocuk kalbi bu ümitle saatlerce uslu
bir şekilde etrafa rahatsızlık vermekten vazgeçecektir.
Her nedense anne bakkalın yolunu bilmemesinden midir,
bu vaadi de tutmaz. Buyrun bir yalan daha.
Ve daha nice yalan, kandırma, suçlayıcı ve yargılayıcı
ifadeler.
Dikkat edin! Gelecekte kendine güvenmeyen, dara düştüğü
bir anda, kolayca, hiç düşünmeden yalana başvuran, bir
tartışma anında karşısındakini dinlemeden yargılayan,
kendi yaratıcısını hep “taş eden” olarak tanıyan bir insan
yetiştiriyor olabilirsiniz. Onlar aslında geçmişte
yaşadıklarını çok sağlam depo edip zamanı gelince
kullanırlar. Siz farkında olmasanız da onlar ağzınızdan
çıkan her cümleye değer verirler.
Sakın unutmayın birileri sizi hep dinliyor.
nogaytürk – 19
Y Ö R E L E R İ M İ Z
--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------ABDULLAH CİNKARA
Selçuklular ve Osmanlıların eline geçmiştir. Köy de
geçmiş tarihler de Ermeniler yaşamış ve o zamanki adı
Şillak’tır. Köyde bazı yerlerde toplu mezarlıklar
olduğu rivayet edilmektedir.
Azgıt’ın çevresindeki dağlar köye başka bir hava
katmaktadır. Tırıl dağı ise bir başka görünür heybetli
duruşuyla Azgıt’ta. Sümbüllü kaya bir başka
güzellikle bakar köye. Orun yurt ise bir başka hava
katar bu güzel köye. Sümbüllü kaya görülmeye değer.
YENİKÖY (AZGIT) KÜLTÜREL ÖZELLİKLERİ
Azgıt'ın tarihi çok eskilere dayanmaktadır.Doğu
Roma imparatorluğunun hüküm sürdüğü yıllarda,
ipek yolu güzergahında kurulmuş kalabalık bir
yerleşim birimiydi. Köyde bir kilise, manastır ve
kale bulunmaktaydı. Kale varlığını günümüze kadar
sürdürmüştür. Daha sonra Osmanlıların eline
geçinceye kadar Bizans imparatorluğu'na ev
sahipliği
yapmıştır.
Osmanlı
döneminde
şivilgi(mithel)'e bağlıydı. O dönemde burada
Ermeniler yaşamaktaydı. Milli mücadele döneminde
Ermeniler'in Köyü terk etmesiyle Ağaların
himayesine girdi. Ağalar mülklerini korumak ve
bakımını yapmak amacıyla birkaç aileyi buraya
yerleştirdi ve böylece Azgıt köyünün temelleri
atılmış oldu. Bu dönemde Azgıt Torlar köyü'nün bir
obasıydı. Daha sonra 1965'lere kadar Andırın'ın bir
mahallesi olan Azgıt, Andırın'dan ayrılarak Yeniköy
ismini almıştır.
Yeniköy Andırın’ın en güzel köylerinden
birisidir. Bu köyün havası bir başka suyu bir
başkadır.Bu köy de dört mevsim bambaşkadır. Kışın
karıyla, baharda yeşilliğiyle, yazın havası ve
sularıyla, sonbaharın havası ve renkleriyle
bambaşkadır
Köyün girişinde bir çok medeniyetlere ev
sahipliği yapan bir kale ve köyün için de iki kilise
mevcuttur. Kiliselerden birisi yok olmuş zamanın
şartlarına yenik düşmüştür. Diğeri ise köyün içinde
bulunmaktadır. Köy başta Hititler olmak üzere
sırasıyla Romalılar (doğu roma),
Köyün başlıca geçim kaynakları
tarım ve
hayvancılıktır. Azgıt’ta yetiştirilen belli başlı tarım
ürünleri buğday, mısır, arpa ve fiğ’dir. Bunların
dışında fasulye, domates, biber, elma, armut , ayva,
kiraz vb. tarım ürünleri yetiştirilir. Köyde günümüzde
büyükbaş hayvancılık yaygındır. Azgıt köyü’nün hane
sayısı 80’dir. Nufusu ise 350 civarındadır. Bu rakam
yaz mevsiminde yayla turizmi sayesinde yaklaşık
3 kat artmaktadır. Azgıt eski bir yerleşim birimi
üzerine kurulmuştur. Doğusunda Bostandere ve
Mehlepçik bulunmaktadır.
nogaytürk – 20
Bostandereye uzaklığı 4 kilometre, Mehlepçik’e ise
1 kilometredir.Batısında Çınargeçidi, kuzeyinde ise
Yeşiltepe
(kümbetir,Çerkezler)
bulunmaktadır.Çınargeçidi’ne ise 1 kilometredir.
Azgıt’ın güneyinde ise Arıklar Köyü bulunmaktadır.
Köyde 1 okul ve 1 cami mevcuttur.
Köyün geçim kaynağı tarıma dayandığı için yazları
çok yoğun geçer. Köy halkı temmuz ilk haftası
tarladaki ürünleri hasat ederler. Tarladaki işler
temmuz sonu gibi biter. Bahçe köydeki her evde
bulunur. Bahçe işleri de eylül sonu ya da ekim
ortasına kadar devam eder. Köylüler kışlık
yiyeceklerini tarlalardan ve bahçelerden karşılarlar.
Köyde birçok meyve ağaçları da yetiştirilmektedir.
Bunlar başta elma ağacı ve iki tane büyük elma
bahçesi bulunmaktadır. diğerleri: Kiraz, erik, armut,
dut, kızılcık kirazı,çok az miktarda fındık, ayva vb.
Köy de yayla evleri bulunmaktadır. Çevre il ve
ilçelerden yazın köye yaylacılar gelmektedir. Bu
nedenle köy de nüfus yazın artmaktadır.
Köyde hemen hemen her hafta sonu, bazen hafta içi
düğünler yapılmaktadır. Bu düğünler çok kalabalık
olmakta birlikte yöre oyunlarının hemen hemen
hepsi oynanmaktadır. Düğünler cuma günü cuma
namazından çıkılıp bayrak dikilmesiyle başlar ve
pazar günü gelinin indirilmesiyle sona erer. Düğün
yemekleri olarakta dövme pilavı, kuru fasulye,
dolma -sarma, bulgur ve pirinç pilavları, tava ve
salata yapılmaktadır.
. AZGIT KALESİ
Andırın'a 5 km kuzeyde Yeniköy (Azgıt) sınırları
içerinde sarp bir kaya kütlesinin üzerine kurulmuştur.
Göksun ve Kapadokya ovasını, Kadirli ve Klikya'ya
bağlayan stratejik yolun batı kanadında küçük bir
garnizon kalesidir. Azgıt Kalesi aynı zamanda Kalası
ve Dibi Kalesi'nden geçen Maraş yolunun (Toprak
yol) kesişimindedir. Surlarının güneyi ve batısı ayakta,
kuzeyi ve doğusu büyük oranda tahrip olmuştur. Dört
sağlam burcu ile üç kapısı mevcuttur
Kalenin güney yönündeki su sarnıçlarının üstündeki
ikinci kat duvarları sağlamdır. Sarnıçların su giriş
boruları halen sağlam olarak mevcuttur. Kaleye, üç
km. uzaktan pişmiş toprak borularla Alagedik ve
Kazan pınarı yaylalarından su getirilmiştir. Kalenin
giriş kapısı oldukça büyük, atlı araba girecek
şekildedir. İç sur alanı 1.600 m² kadardır. Dağın
biçimine göre oval bir biçimi vardır. Batı kapısında
büyük bir Roma haçı kabartması mevcut, ok ve mızrak
atmaya elverişli sekiz adet mazgal deliği vardır. Kale
doğu tarafında 150 m batı ve güneyinden 40-50 m bir
yüksekliğe sahiptir. Güneyindeki ve doğusundaki
dağların geçit verdiği bölgeye "Battal'ın Kısığı" denir.
Bu boğazlardan geçen yol, Andırın-Geben hattıdır.
Kale bu ulaşım hattı üstündeki en müstahkem
mevkidedir. Bu bölgedeki kalelerin ilk fütûhatının
Emeviler döneminde Malatya Emiri Seyyid Battal
Gazi tarafından yağıldığı söylenir. Kalenin sahip
olduğu geçidin adına "Battal'ın Kısığı" denmesinin
sebebi de bundandır. Kale Hıristiyan Roma dönemine
ait olmakla beraber, Bizans döneminde bakım ve
onarım gördüğü duvarlarından anlaşılmaktadır.
nogaytürk - 21
D
İ
N
İ
--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------DİLEK BAYAR DİNÇER
Tevhid'e
Teslim
Olmak…
“Sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarmak
için kuluna açık açık ayetleri indiren
O’dur. Şüphesiz Allah, size karşı çok
şefkatli, çok merhametlidir.” (57/9)
İslam bizim için bir kandil… Bu kandil gözlerimizi
kamaştırıyor. Ama sadece kandile bakıyoruz. Onu
elimize alıp yolumuzu aydınlatmasına izin
vermiyoruz. Ona bakmakla yetiniyoruz. Yüzümüz
aydınlanıyor, yüreğimize ilhamlar doluyor. Bir süre
aydınlandıktan sonra eski karanlık dünyamıza geri
dönüyoruz. Işığı yanımıza almayı unutuyoruz
diyemiyorum. Bilerek bırakıyoruz ardımızda…
Karanlık dünyamızın yarasalarının bu ışığı şiddetle
reddedeceğini biliyoruz çünkü… Belki de evet
unutuyoruz. Bizden öncekiler de böyle yapıyordu
çünkü… Ara sıra kandile bakmakla yetinip sonra da
eski
hayatlarına
geri
dönüyorlardı.
İslamı belli aylara, günlere ve gecelere sığdırmaya
çalıştık. Günlük hayatın saatlerine böldük biz İslamı…
Ama hayatın merkezine oturtamadık. Tevhide teslim
olan dava erlerinin yaşantıları yüreğimizde destanlaştı.
Ruhumuzda fırtınalar estirdi. Ama bizim günlerimiz
destanlaşamadı. Sosyal programımızla örtüştüremedik
İslâmı… Zorluğun, sıkıntının ve çatışmanın bir
başlangıcı mı olacaktı? “O sizi seçti ve size dinde bir
zorluk yüklemedi.” (22/78) diye buyuruyor Allahu
Teala… Vicdanımız ve hayatımız arasındaki o derin
uçurumu ne zaman kapatacağız? Evet O bizi seçti.
Başımıza gelen acı tatlı olaylar Allah’ın takdirinden
başkası değildir. Seçilmiş olduğumuz düşüncesiyle
hareket edersek önümüze çıkan engelleri yine Allah’ın
yardımıyla
aşacağımıza
inanmalıyız.
Dalâleti içeren bütün minvallerden, yollardan ve
düşüncelerden arınmak gerekiyor başta… Muttaki,
takva sahiplerinden, Salih kullardan olmak güzel bir
hayaldi.
Hayalden
öteye,
gıptadan
ötelere
gidemiyorduk. Oturuyorduk oturanlarla beraber…
Allah’ın müjdesini, övgüsünü hangi şartlar altında
kazanmışlardı? Bunları düşünüyor muyduk? Dava
erlerinin yok muydu hayalleri, zaafları? Hataya,
çelişkiye düştükleri zamanlarda oluyordu. Zaman,
mekan ve dünya değişiyordu mutlaka… Ama insan
iradesi, nefsi, zaafları, düşkünlükleri, istekleri ve
ihtiyaçları
hep
aynıydı.
Kul, Allah’ın hüdalarına sarılmalı ve hayatını İslam'ın
rengine boyamak için gayret göstermelidir. Doğruyu
yanlıştan ayırıp, Tevhidi çizgide kararlı bir duruş
sergilemelidir. Hedef Sıratı Müstakimdir. Yani
“dosdoğru olan yol” dur. Kararlılık çok önemlidir.
Mesela sabah namazına uyanmaya niyetli olan bir
Müslüman gereken tedbirlerini aldıktan sonra uykuya
dalmalıdır. Erken yatmak, saat kurmak ve kararlılık…
Uyanamazsam güneş doğunca kaza yaparım
düşüncesine fırsat vermeden beyindeki saati! kurmak
gerekiyor aslında. Hiç düşündük mü sahabeler nasıl
uyanıyordu
namaza?
nogaytürk – 22
Emin olamamak, kararsızlık, çelişki ve cesaretsizlik hata
etmeye daha yatkın duygulardır. Ama tedirginlik, endişe
kaçınılmaz sanki… Bunun yanında yüreği serinleten
imani duygular… Tevekkül, inanç ve ümit yüreğimize
güç katar . Ayağımızı sanki daha sağlam basarız bu
güçle… Bir Müslüman, ümit ve korku arasındaki o ince
çizgide
olmalıdır
aslında…
Günlük hayatın içinde birçok imtihanla karşılaşıyoruz.
Zahmet olmadan yemek olmuyor pek tabii… O
zahmetin içine girmeye gönüllü müyüz? Başta bunu
düşünmeliyiz. Her yandan kuşatılıyoruz kimi zaman…
İyinin peşinde ve iyi olma adına zorluğun pençesine
yakalanıyoruz. Geri adım atmak, yanlışı kabul etmek
işte asıl zayıflık bu değil mi? Mücadeleden kaçış değil
mi? Neyi niçin yaptığımızı ve kimin için yaptığımızı
düşününce gözlerimiz ümit kapısına çevrilecektir. İnsan
bir
şeyi
kaybedince
asıl
değerini
anlıyor.
Hastalandığımızda sağlığın kıymetini anlıyoruz. Peki bu
sağlığı veren Allah’ın bize her gün, her saat ve her
dakika yardım ettiğini anlıyor muyuz? İşte bu güç, bu
irade bizim üstümüzdedir. Tasarruf hakkı O’na aittir.
O’nun ne kadar güçlü, şefkatli ve zengin olduğunu
anlıyoruz.
Allah’a
hamd
ediyoruz.
Sabır, dua ve direniştir hayat… Şartların ve durumların
birbirinden farklı olduğu konumlardayız hepimiz. Her
peygamber farklı olaylarla imtihan edilmiş. Çeşitli
sıkıntı ve güçlüklere düçar olmuş. Hepsinin ortak
özelliği Tevhide teslim olmalarıydı. Bu teslimiyetle
birlikte kıyasıya bir mücadele başlamıştır. Sabırla,
duayla ve dirençle yapılan bir mücadeleydi bu… Yeni
uyanışlar başlıyordu gittikçe. İmanın tadını alan
dalaletle savaşıyordu.
“Direnişi sadece bir alan veya hedefle sınırlamak
yanlış bir yaklaşımdır… Hayatı komple kuşatacak,
tüm olumsuzlukları gidermeyi hedefleyecek bir direniş
felsefesi üzerinde durmak, doğru olan budur…
Şeytanlaşmaya direniş… Dünyevileşmeye direniş…
Bağileşmeye direniş… Duyarsızlaşmaya direniş…
Değersizleşmeye
direniş…
Cahilleşmeye
direniş…”(1) Sistemle, toplumla veya yerleşmiş
düşünceyle kıyasıya bir inatlaşma değildir direniş…
Direniş, çözüme giden yoldur. Tevhide teslim
olanların düsturudur. Direniş dava erlerinin teneffüs
ettiği havadır aslında… Nefes aldıkça yani gayret,
çalışma ve çaba oldukça direnç artacaktır. Direniş
bölünme kabul etmiyor. O bütün bir hayatı kapsıyor.
Topyekün
bir
direniş…
Zulmün, haksızlığın, fesatlığın ve kötülüğün yaygın
olduğu bir dünya da nasıl bir duruş sergilemenin
kaygısını taşıyor muyuz yüreğimizde? Belki dünyayı
değiştirecek gücümüz yok ama dalaletin karanlığına
bir mum yakmaya gücümüz yeter inşallah… Bir
mumun bir çok mumu yakmaya gücü yetebilir değil
mi? Her mum yanındaki muma ışığından verse bütün
dünya
aydınlanır
değil
mi?
Selam
ve
dualarımla…
(1) Ramazan Kayan, Özgün İrade, s.29, sf.37
nogaytürk - 23
S
Ö
Y
L
E Ş İ
--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------ERDEM GÜNAY
GU: Öncelikle derginiz hayırlı, uğurlu olsun. İnşallah
hayırlara vesile olur.
-Teşekkür ederiz…
görmüyoruz, neden?
Sizi
uzun
zamandır
Vizyona girmiş filmlerimden biride ‘Amerikalılar
Karadeniz’de 2’ Bunların yanında bazı tiyatro
oyunlarında oynadım. ‘Başkan ve Hayalet’ örneğin.
Tv’de
-Oyunculuğun yanında asıl mesleğiniz ressamlık değil
mi?
GU: Zaman bulamıyorum.
GU: Evet. Esasen ressamım. Gazi Eğitim Resim
-Var mı yeni projeleriniz?
nogaytürkEnstitüsü
– 18 öğrencisiydim. Bu arada yeni resim sergisi
GU: Birkaç tane var. Hatta seninle birlikte çalışıyoruz
birinde, sen yazıyorsun hatırlayamadın galiba.
açtım. Ziraat Bankası Tünel Sanat Galerisi’nde. Bu 15.
kişisel sergim.
-Başarılarınızın devamı diliyorum. Asıl
gelelim. Nogay Türk’lerini biliyor musunuz?
-Ömür Defteri’mi?
GU: Evet. Tek kişilik bir sahne gösterisi. Yazan; Gafur
Uzuner ve Erdem Günay. Oynayan Gafur Uzuner.
Hayatımdan bazı kesitleri esprili bir dil ile anlatacağım.
Tek kişilik performans.
-İyi reklamımızı da yaptık. Başka projeleriniz var mı?
-Rol aldığım bazı sinema filmleri var. Mesut Uçakan’ın
yönettiği ‘Anka Kuşu’, Murat Derman’ın yönettiği
‘Gölgeler’ filmi var. Bunlar. vizyona girmeyi bekliyor.
konumuza
GU: Biraz bilirim. Ben Ankara’lıyım. Köyümüzün
yakınlarında bir Tatar köyü vardı. Günalan köyü. Orada
babamın çok arkadaşı vardı, sürekli bize gelir giderlerdi.
Hepsinin gözleri çekikti ama, biz daha çocuk
olduğumuzdan biraz farklı gelirdi gözlerinin çekik olması.
Sonuçta Tatar kardeşlerimizin gözlerinin çekik olduğunu
anladık… Nogay tatarıydınız siz değil mi?
-Evet.
nogaytürk - 24
GAFUR UZUNER KİMDİR ?
Ankara`da doğdu. Resme ortaokul yıllarında Eşref Üren, O. Zeki Oral`dan
dersler alarak başladı. Gazi Eğitim Enstitüsü`nde Prof. Mürşide İçmeli, Vedat
Can, Nihat Kahraman ve Prof. Hasan Pekmezci`nin öğrencisi olup, resim
bölümünden 1980 yılında mezun oldu. Resimle birlikte oyunculuk yaşamını
sahne ve televizyonda sürdüren sanatçı sergi serüvenine 1981 yılında Ankara
Vakko Sanat Galerisi`ndeki karma sergi ile başladı, aynı yıl Şan Tiyatrosu`nda
Haldun Dormen`in yönettiği müzikallerde oynamak üzere İstanbul`a yerleşti.
Resim ve oyunculuk çalışmalarını halen bu kentte sürdürüyor. Resimlerini
çoğunlukla suluboya ve akrilikle yapıyor.
GU: Nereden geliyor Nogay’lar? Yani soyu kime
dayanıyor?
GU: Yapda yiyelim, anca konuşuyorsun.
-Tabi abi ne demek. Yanında ayak çayda yaparız.
-Nogayhan. Altınorda Türk devletine kadar gidiyor
kökler.
GU: Vay be. Bilindiği gibi Türkiye’de kültür çeşitliliği
çok fazla. Nogayı, Tatarı, Çerkezi, Lazı, Kürdü,
Ermenisi… Ama önemli olan tek çatı altında
yaşabilmektir bence. Hem Türk, hem Müslüman
olan azınlık değildir. Benim için önemli değil zaten
dini, dili, ırkı. Tabi şöyle bir şey var, göçerek
geldikleri için çok doğal olarak atalarına ait,
köklerine ait değerleri kaybetmek istemiyorlar.
Kesinlikle doğru bir şey insanların kültürlerini
yaşatma gayreti. İnsanlar genellikle çocukluklarında
izleri takip ederler ve mutlu olurlar. Geçmişte büyük
ninelerinin ve büyük dedelerinin giyim kuşamdan
tutun, folklorundan, geleneklerinden yaşanılmış tüm
değerleri gördükten sonra hangi değeri görse mutlu
olur. Asla istemem bir toplumun ve bu toplumun
kültürünün asimile olmasını. Bravo size, kültürünüzü
yaşatmak için elinizden geleni yapıyorsunuz.
GU: O nedir?
-Sütlü çay. Çok lezzetlidir, taba börek ile çok iyi gider.
GU: Söz verdin, bunların hepsinden yediricen bana.
-Tabi, önümüzdeki sene Sabantoy’a misafirimiz olarak
gelirseniz, hepsinden tadarsınız.
GU: Sabantoy nedir? Nogay şenliği mi?
-Evet. Her yıl sırayla Nogay köylerinde yapılır.
Şenliktir.
GU: Çok güzel. Kültürünüze sahip çıkmanız, yeni
nesillere aktarmanız çok güzel bir şey. Şahsen çok
taktir ettim sizi.
-Teşekkür ederim.
-Teşekkür ederiz. Peki Nogay yemeklerini bilir
misiniz?
GU: Maalesef. Karşıma hiç bu Nogay yemeğidir
diye bir yemek çıkmadı. Kim bilir nasıl lezzetlidir.
-Hemde nasıl.
herhalde.
Taba
böreği
hiç
duymadınız
GU: Hayır. Nasıl?
-Çok lezzetli ama yemesi çok zor. Böreğin içinde
patates ve tavuk butları var.
GU: Olsun, ben yerim. Başka?
-Şır börek var. Yarım ay biçiminde yağda kızartılan
bir börektir. İçinde soğan ve kıyma olur. Kaşık börek
var. Mantının biraz daha irisidir ve mantıdan daha
lezzetlidir.
nogaytürk - 25
E L
S
A
N A T I
Kader ( TANATAR ) HOŞGÖREN
İnsanlar sevdalarını, acılarını ve sevinçlerini
çeşitli
biçimlerde
ortaya
koymuşlardır.
Sözle
anlatabildiklerini türküye, ağıta, şiire dökmüş; sözle
anlatamadıkları ruhsal durumunu kilimine, evinin kapsına
oyduğu bir motifle, dile getirmiştir. El sanatı ile kendisine ,
çevresine yararlı olabilecek ürünü hazırlarken bir
anlamda kültürünüde yaratmıştır. İnsanoğlu taşınabilir
evi olan çadırında, savaşa çıkarken kullandığı yayında,
kılıcına çizdiği motiflerde bu ürünlerini güzel ve dekoratif
görünmesini sağlamıştır. Bu kültür
göçebede olsa
imparatorlukta olsa onun vazgeçilmeyen bir parçası
olmuştur.
Dünyanın hangi bölgesinde olursanız olun Türk
kültürü kendisini her zaman belli etmiş, halk sanatları
konusunda da zengin kaynaklara sahip olmuştur.Milli
kültür unsurlarımız arasında yer alan el sanatlarımız,
gelenek göreneklerimiz incelendiği vakit görüleceği üzere
toplum yaşantısına getirdiği olumlu etkiler gözardı
edilmeyecek bir gerçektir. Ne var ki sosyokültürel şartlar
içerisindeki bazı geleneklerimiz göreneklerimiz ve el
sanatlarımız unutulmaya yüz tutmaktadır.
Bir gecede evlerinden, yurtlarından ayrılmak
zorunda kalan Kırım-Nogay halkı el sanatları ile ilgili
aracını, gerecini, desenlerini, motif kaynaklarını, yaptığı
eşyalarını bırakarak ayrılmak zorunda bırakıldı. Uzun
yıllar hayatta kalabilmek tek mutlulukları oldu.
Vatanlarından sürülmeleri öncelikle sessiz sedasız
sürdürülürken ,bu tutum daha sonra soykırıma
dönüştürüldü.
Fakat
milletler
tarih
boyunca
imparatorluklarda kursalar bazen yok olup gitseler de
dilleri , sanatları ile var olacaklardır.
2005 ağustos ayında gelmiş olduğum Amasya’da
kültürümün insanlarıyla
burada tanışacağım, karşılaşacağım
hiç aklımın
ucundan geçmemişti..Kendimce yaptığım araştırmalar
neticesinde, Amasya’da bir tek Kırım-Nogay tatarlarının
sandıklarında, evlerinde bulunan Tel Kırma el işlemeleri,
yerini sanayi ürünlerine terk etmiş.
Genç neslin
tanımakta zorlandığı el sanatlarımıza her geçen gün
ilginin azalmasıyla unutulmaya yüz tutmuştur. 19 ve 20
nci yüzyılın başlarındaki Kırım,. , Kafkasya ve
balkanlardan gelen Kırım-Nogay Türkleri Amasya il ve
çevresindeki kültür oluşumuna katkıları oldukça
görülmektedir. Orta Asya’dan günümüze gelen el
sanatları ürünlerinin farklı olmadığını, ancak Türk boylarının
kendilerine özgün işaretleri, figürleri, motifleri , bölge iklimi
ve insanların duygu düşünceleri el sanatları ürünlerine
yansımıştır.
Yok oluyoruz! Bir halk tükeniyor mu? Ne yapalım?
bunlara benzer kaygı ve
endişelerle yüzyıllardır zengin kültürümüzü geliştirmek,
yaşatmak, korumak düşüncesi ile bir şeyler yapmanın
zamanı gelmişti artık. Toplumda dili, kültürü, sanatı koruma
ve geliştirme, yaşatma konusunda bu isteğin sağlanması
gerekliydi. Kültürümüzün canlanması ve bize verilen
emanetin gelecek nesillere aktarılması için hareket
etmeliydik. Bu yabancılaşmaya biran olsun dur demek
gerekmekteydi çünkü.
Unutulmaya yüz tutmuş, tamamen kültürümüzün
motifleriyle bezeli el işlemelerini tekrar öğretmek hayata
geçirmek kararıyla çıktığım yolda şüphesiz ki böyle bir
organizasyona katılmaktan dolayı
kendimi şanslı
sayıyordum. Kendimce yaptığım araştırmalar neticesinde
kesinlikle bu gerçekleşmeli ve yaşatılmalıydı. Benim için
çok önemli olan el işlemelerinin hayata geçirilmesi,
kültürümüz içinde önemli olacağını düşünüyordum. Ben
bunları düşünürken tahmin dahi edemediğim zorluklar
hiçbir zaman beni yıldırmadı. Karşılaştığım olumsuzluklara
rağmen, bir an için benden desteklerini esirgemeyen
büyüklerim Menşure Kandemir, Sebahat Nogay, Semiha
Özü ve kızı Hülya’ya, bunun yanında organizasyonumuzun
gerçekleşmesinde bu güzel el işlemeleri için açılan
kurslarımıza katılan adlarını tek tek sayamayacağım
hanımlarımıza da sonsuz teşekkürlerimi sunarım. Değerli
büyüklerimle birlikte yaptığım bu çalışmanın bende hayatım
boyunca unutamayacağım bir onur vesilesi olduğunu
belirtmeliyim.
Bu gün gelinen nokta ise; Amasya’da tatar halkı
tarafından unutulmaya yüz tutmuş Tel Kırma işlemelerimiz,
Amasya Halk Eğitim Merkezi, Amasya Kadın Aile Danışma
Merkezi ve Kırım Kültür ve Yardımlaşma Derneği iş
birliğiyle açılan kurslarda
bu el sanatımız tekrar
canlandırılarak yaşatılıyor.
SAVLUKMAN KALINIZ
www.amasyatelkirma.com
nogaytürk – 26
T
E K
N
O
L O
J
İ
--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------CEMİL AKDAĞ
Elektronik ve Haberleşme Mühendisi
Günümüzde kablosuz internet erişimine duyulan gereksinimin
artmasıyla birlikte bu açığı dolduracak yeni teknolojiler ortaya
çıkmaktadır. Mevcut internet erişim teknolojilerine alternatif
olarak geniş bant yüksek hızda internet bağlantısı sağlayan
Wimax sistemleri bu teknolojilerden biridir. Aynı zamanda
diğer teknolojilerle birlikte çalışabilirlik özelliğine de sahip
olmasından dolayı Wimax’ın kısa sürede dünya genelinde
yaygınlaşacağı öngörülmektedir.
Wimax, point-to-multipoint (bir noktadan çok noktaya) geniş
bant kablosuz ağlarda ortaya çıkan problemleri çözmek için
IEEE tarafından tasarlanan bir standarttır. Wimax 'ın getireceği
önemli bir yenilik, bazı üreticilerin Wi-Fi internet bağlantısı
özelliğine sahip cep telefonları ürettiği göz önüne alınırsa
internetin tek iletişim standardı olacağı şeklinde anlaşılabilir.
Bugün cep telefonlarında GSM standardı üzerinden iletişim
kurmaktayız, cepten internete bağlanmak istediğimizde ise,
GPRS protokolünü kullanmaktayız. GPRS'te belli bir hız sınırı
söz konusu olduğu için GPRS yerine cepten Wimax ile
internete bağlanmak daha verimli olacaktır.
Intel, sabit bilgisayarlarda kullanılmak üzere ürettiği Wimax’a
uyumlu “Rosedale” isimli çipinin ilk örneklerini müşterilerinin
denemelerine sunmuştur. 802.16–2004 standardına uyumlu
olan çip Wimax Forum’un sertifikasyonundan sonra 2005’in
ikinci yarısında piyasaya sürülmüştür.
Wimax sisteminin kurulum maliyeti 2006’nın ikinci yarısında
250–300$ civarında iken, bu fiyat 2007’nin başlarında 100$’a
kadar inmiştir.. Aynı zamanda baz istasyonun kurulum maliyeti
de kapsama alanına göre 5000$ ile 100,000$ arasında
değişmektedir.
Bununla birlikte, her iki standardın performansı özel uygulamalar
için büyük ölçüde değişiklik gösterebilir. Çünkü 802.16–2004
standardı sabit erişim için, 802.16e standardı sabit erişim için
kullanılabilir olmakla beraber mobil erişim için tasarlanmıştır.
Sabit ağlar 802.16–2004 Wimax Forum sertifikalı ürünlerin
sunduğu daha basit modülasyon, lisanssız bantlar, piyasaya giriş
zamanı, mobilite desteği, yüksek veri aktarımı, bina içi kapsama,
spektrum kaynaklarını yönetmede esneklik, spektrum, regülâsyon
gibi birçok avantajdan yararlanabilir.
Günümüzde birçok kablosuz geniş bant teknolojisi sadece LOS
(Line of Sight-Görüş Hattı) haberleşmeyi desteklerken Wimax
teknolojisi NLOS (Non-Line of Sight NLOS) haberleşmeyi en iyi
şekilde gerçekleştirmek için tasarlanmıştır. LOS haberleşmede
sinyal herhangi bir kırınıma uğramadan vericiden çıkarak direk
alıcıya gitmektedir. NLOS haberleşmede sinyal alıcıya yansıma,
kırınım ve saçılma ile ulaşmaktadır. Alıcıya ulaşan sinyal
dolaysız yol, çoklu yansıma yolu, saçılma enerjisi ve kırınım
propagasyon yolu gibi bileşenlerden oluşmaktadır.
Wimax teknolojisi LOS koşullarında 50 km NLOS koşullarında
ise 5 km’ye kadar kapsama alanı imkânı sunmaktadır. CPE
(Customer Premises Equipment) dediğimiz müşterilerin
kullandıkları alıcı antenler LOS ve NLOS haberleşmede farklı
şekillerde yerleştirilmelidir. LOS haberleşmede vericiyi
görebilecek şekilde yüksek bir yerde durması gerekirken NLOS
haberleşmede anten yerleştirmek için ekstra bir maliyete ihtiyaç
duyulmamaktadır. Aşağıdaki şekilde her iki haberleşmede de
antenlerin nasıl yerleştirilebileceği gösterilmektedir.
Wimax 802.16d ve 802.16e olmak üzere iki standart
kullanmaktadır. 802.16d standardı sabit erişim için 802.16e
standardı ise mobil erişim için kullanılmaktadır. Sabit ve mobil
erişimin farklı gereksinimleri vardır ve piyasada büyük ölçüde
farklı kesimlere hitap etmektedir. Her ikisi için de farklı
kullanım alanları, veri aktarım ihtiyaçları ve kullanıcı cihaz
şekil faktörleri vardır. Wimax teknolojisinin bu iki standardı da
piyasanın farklı ihtiyaçlarını karşılamak ve farklı
uygulamaların çeşitli gereksinimleri için tanımlanmıştır.
Aşağıdaki şekilde sinyalin NLOS ortamında nasıl ilerlediği görülmektedir
nogaytürk – 27
B İ L G İ
Dr. Haydar POLAT / Zir.Yük.Müh.
SULAMA VE SULAMA YÖNTEMLERİ
Sulama
Bitkinin ihtiyaç duyduğu ve yağışlarla karşılanamayan suyun
bitkinin kök bölgesine gereken yer ve zamanda verilmesidir.
Sulamada esas ilke, tarla başına kadar getirilmiş suyun, en az
kayıpla bütün tarlaya üniform bir şekilde dağıtılmasıdır. Çok
çeşitli sulama yöntemleri geliştirilmiş olup, en uygun sulama
yönteminin seçilmesinde, arazinin topoğrafik yapısı (eğim
durumu), tesviyesinin düzgün olup olmaması, yetiştirilen
mahsulün cinsi, toprağın ve toprak alt katmanlarının kimyasal
ve fiziksel özellikleri, sulama suyunun miktarı ve kalitesi, çiftçi
alışkanlıkları, bazı sulama yöntemlerinin ek yatırımı
gerektirmesi nedeniyle oradaki çiftçilerin ekonomik durumu,
bölgenin (yağış, rüzgar, sıcaklık, nispi nem, don vb. ) egemen
iklim şartları gibi faktörler önemli rol oynamaktadır. Örneğin
topoğrafyası uygun ve düzgün tesviyeli arazilerde bütün
sulama yöntemleri uygulanabileceği halde tesviyesiz arazilerde
yağmurlama sulama sisteminin seçilmesi, şiddetli hâkim
rüzgarı olan bir bölgede yağmurlama sulama sistemi yerine
damla sulama ya da karık sulama yönteminin seçilmesi daha
uygun olacaktır.
Sulama yönteminin seçiminde her ne kadar çok sayıda faktör
söz konusu olsa da bütün dünyada olduğu gibi küresel ısınma
nedeniyle susuzluk tehdidi altında bulunan ülkemizde de
sulama yönteminin seçiminde en etkili olan faktör sulama
suyunun miktarıdır. Yani en az su kullanılarak en fazla arazinin
uygun bir şekilde sulanmasını sağlayan sistemlerdir. Ancak bu
sistemlerin ek yatırımı gerektirmesi nedeniyle çiftçilerin
ekonomik durumu çoğu zaman uygun olan sistemin
seçilmesine müsaade etmemektedir. Bilinçsiz su kullanımının
başında tarım sektöründeki 'geleneksel vahşi sulama’
alışkanlığı gelmektedir.
Bu nedenle son yıllarda susuzluk tehdidi altında bulunan
ülkemizde tarım sektörü için ayrılan paranın büyük bir
çoğunluğu sulu tarım projelerinde kullanılmaktadır. Örneğin
2007 yılında Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, Hazine
Müsteşarlığı ve Ziraat Bankası’nın koordinasyonunda
hazırlanan 'Damlama ve Yağmurlama Sulama Sistemiyle
Bilinçli Sulama, Bereketli Gelecek Projesi’ gibi projelerle
çiftçilere arazilerinde damlama ve yağmurlama teknolojisini
kurabilmeleri için sıfır faizli kredi imkanları sağlanmaktadır.
Sadece söz konusu proje için 2007 yılına mahsuben 1 katrilyon
kaynak ayrıldığı belirtilmektedir.
Sulama Yöntemleri
1.Geleneksel Sulama Yöntemleri
1.1. Salma sulama yöntemi (vahşi sulama) : Bu sulama
yönteminde tarla başı kanalından tarla parseline alınan su
parsel boyunca arazi üzerinde rasgele ayılmaya bırakılır. Su
toprak yüzeyinde ilerlerken bir yandan da infiltrasyonla
toprak içerisine girer ve bitki kök bölgesinde depolanır. . Bu
uygulama biçiminde sulama doğrultusunda
eğimin %3’ü geçmemesi ve sulamaya dik yönde eğimin olmaması
gerekir. Bu yöntem sulama suyunun bol ve sulama kültürünün
olmadığı yerlerde kullanılır. Bu tip sulamada su kaybı fazla, sulama
randımanı da çok düşüktür ayrıca tarla yüzeyinde üniform bir su
dağılımı da sağlanamaz, erozyona neden olur.
1.2. Tava sulama yöntemi: Sulanacak tarla parseli toprak seddelerle
çevrilerek eğimsiz alt parsellere ayrılır. Bu alt parsellere tava adı
verilir. Tarla başı kanalından alınan su bu tavalara bir ya da birkaç
yerden verilir. Burada sulama için arazi önceden tavalara bölünür.
Sık ekilen hububat, yem bitkileri ve meyve bahçelerinin
sulanmasında kullanılır. Bu yöntemde suyun tavada kısa sürede
göllendirilmesi için 30 lt/sn üzerinde debili su kaynağına ihtiyaç
vardır. Ayrıca suyun çok fazla verilip derine sızmasını önlemek için
kontrollü sulama yapılmalı ve drenaj tedbirleri de alınmalıdır. Bu
yöntemin en olumsuz yanı da su sarfiyatı ve sulama zamanının
fazla olmasıdır.
1.3. Karık sulama yöntemi: Bu yöntemde bitki sıra aralarına karık
adı verilen küçük kanalcıklar açılır ve su bu karıklara verilir. Su
karık boyunca ilerlerken bir yandan da infiltrasyonla toprak
içerisine girer ve bitki kök bölgesinde depolanır. Sulama sırasında
mevcut debiye göre çok sayıda karığa su verilebilir. Karık sulama
yöntemi sıraya ekilen ya da dikilen tarla bitkileri, sebzeler meyve
bahçeleri ve bağlarda kullanılır. Bitkiler burada karık üzerindeki
sırtlara ekildiğinden bitki kök boğazının ıslatılması söz konusu
değildir. Bu nedenle salma sulama ve tava sulama yöntemine göre
sulama randımanı, su tasarrufu ve bitki hastalıkları yönünden en
uygun sulama metodudur. Ancak bu sulama yönteminin tuzlu
topraklarda uygulanması son derece sakıncalıdır. Çünkü su karık
içerisinde hareket ederken kapillarite ile karık sırtlarına doğru
yükselir ve bitki kök bölgesinde tuz yoğunlaşmasına neden olarak
bitkilerin zarar görmesine neden olur.
2. Kapalı borulu sulama sistemleri
Sulanacak arazilerde su dağıtımının kapalı borulu bir iletim
sistemiyle yapıldığı sistemlere kapalı borulu sulama sistemleri
denir. Bunlar da basınçlı ve basınçsız borulu sulama sistemleri
olmak üzere ikiye ayrılır.
2.1. Basınçsız borulu sulama sistemleri: Toprak altına gömülü,
basıncı 0,8 atm.’den az sistemlerdir. Bu sistemlerde su dağıtımı priz
veya vanalarla bırakılan suyun basınçsız olarak kullanıcıya teslimi
ile gerçekleştirilir. Dolayısıyla sulama pratiği ve kullanıcı yönünden
klasik açık kanal şebekeli veya kanaletli sistemden bir farkı yoktur.
Tek fark iletim sisteminin kapalı oluşudur. Bu nedenle su
kaynağında sediment mevcutsa tesiste sediment çökelmesine bağlı
olarak daralma ve tıkanmalar olmaktadır. Ayrıca bitki köklerinin de
boruya girerek tıkanmalara sebep olduğu görülmektedir. Kapalı
borulu sistemler gömülü olduğu için açık kanal ve kanaletli
sistemlere göre tarım arazisinde kayıp yoktur. Kamulaştırma alanı
diğer şebekelere göre çok azalır, işletme ve bakım onarım giderleri
düşüktür. Sulama alanında kanal ve kanaletlere oranla sanat yapısı
çok azdır. Bu nedenle makineli tarım için şartlar daha elverişlidir.
Ancak boruların işletme sırasında hasar görmeleri halinde boru
nogaytürk - 28
malzemelerinin mahallinde anında temin edilememesi sonucu
su isalesi durmakta sulama yapılamamaktadır. Bu
malzemelerin temini halinde bile tesise montajı özel işçilik
gerektirmektedir.
2.2. Basınçlı sulama sistemleri: Sulama suyunun belli bir
basınç altında araziye iletilmesini sağlayan sistemlerdir.
. Su buradan infiltrasyonla toprak içerisine girer, yerçekimi ve
kapillar kuvvetlerin etkisi ile bitki köklerinin geliştiği toprak hacmi
ıslatır. Başka bir deyişle, bu yöntemde genellikle alanın tamamı
ıslatılmaz. Bitki sırası boyunca ıslak bir şerit elde edilir ve bitki
sıraları arasında ıslatılmayan kuru bir alan kalır. Böylece, mevcut
sulama suyundan en üst düzeyde yararlanılır.
2.2.5. Basınçlı Sulama Sistemlerinin Avantajları ve Dezavantajları
2.2.1. Yağmurlama sulama:Yağmurlama sulama yönteminde
arazi üzerinde belirli aralıklarla yerleştirilen yağmurlama
başlıklarından basınç altında havaya verilen sulama suyu
buradan arazi yüzeyine düşer ve infiltrasyonla toprak içerisine
girerek bitki kök bölgesinde depolanır. Bu uygulama biçimi
doğal yağışa benzediği için yağmurlama yöntemi adını
almıştır. Suyun başlıklardan basınç altında verilmesi için
basınçlı bir boru sisteminin bulunması ve işletme basıncının ya
pompa birimiyle ya da su kaynağının yüksekte olması şekliyle
yerçekimiyle sağlanması gerekmektedir.
2.2.2. Mini sprinkler: Meyve bahçelerinin ağaç altından
sulanmasında özel olarak yapılmış küçük yağmurlama
başlıkları kullanılmaktadır. Bu sistemde her ağaç sırasına
yüzeye serili bir PE ( polietilen) lateral boru hattı döşenir ve
her ağacın altına özel olarak yapılmış küçük bir yağmurlama
başlığı yerleştirilir. Sistem bütünüyle sabittir. Sulama sezonu
sonunda yalnızca toprak yüzeyine serili lateral boru hatlarıyla
yağmurlama başlıkları toplanır. Bu tip sistemlere ağaç altı
mikro yağmurlama sistemi de denilmektedir. Bu sistemlerde
işletme basıncı 1-2 atmosfer kadardır. Bir yağmurlama başlığı
yaklaşık bir ağaç tacının çapı kadar bir alanı ıslatır. Bütün su
iletim sisteminin gömülü olması nedeniyle zirai faaliyetler
engellenmemektedir. Ayrıca normal yağmurlama sistemlerinde
ağaç tacının sulama sırasında ıslanması nedeniyle meyve ve
yapraklarda mantari hastalıklar geliştiği için çoğu zaman
kullanılamadığı halde mini springler burada emniyetle
kullanılabilmektedirler.
2.2.3. Bublers sulama: Bu sistemin esası ziraat alanını içinde
düşük basınçta su ileten bir lateral boru ve buna bağlı 10-12
mm çapında saydam polietilen su dağıtım borularından
ibarettir. Lateral borulardaki su basıncı 0.1-0.5 atm. civarında
olup basınç ihtiyacı diğer sistemlere oranla oldukça düşüktür.
Hatta tarla başında topoğrafik koşullardan yaralanarak 6- 7 m
yüksekte bir yere yapılan depo ile bile gerekli basınç
sağlanabilir. Lateraller mini spring sulama tesisinin aynı
şekilde toprağın 40-50 cm derinine gömülerek ağaç altında da
her ağaca bir tane bağlanarak ağaç gövdesine bir T parçası
eklenerek asılır. Ağaç henüz fidan durumunda iken çok yakına
verilen su ağaç büyüdükçe gövdeden uzaklaştırılır ve sulama
suyu ile kök bölgesinin çakışması sağlanır. Bublers sulama
sistemi bağ ve meyve bahçeleri için uygun olup diğer tarla
ziraatı için uygun değildir. Sistemin esas avantajı çok düşük
işletme basıncıyla çalışabilmesi ve tıkanabilecek ve
aşınabilecek herhangi bir parçasını olmaması, diğer bir deyimle
son derece basit ama fonksiyonel olmasıdır.
2.2.4. Damla sulama: Damla sulama yönteminde temel ilke,
bitkide nem eksikliğinden kaynaklanan bir gerilim yaratmadan,
her defasında az miktarda sulama suyunu sık aralıklarla
yalnızca bitki köklerinin geliştiği ortama vermektir. Bu
yöntemde bazen her gün, hatta günde birden fazla sulama
yapılabilmektedir. Damla sulama yönteminde arındırılmış su,
basınçlı bir boru ağıyla bitki yakınına yerleştirilen
damlatıcılara kadar iletilir ve damlatıcılardan düşük basınç
altında toprak yüzeyine verilir.
Basınçlı sulama sistemlerinin yararları:
- Topoğrafik yönden düzgün olmayan tarım alanları tesviyeye gerek
kalmadan bu yöntemle sulanabilir. Salma sulamaya bağlı erozyon
önlenir.
- Geçirgenliği yüksek olan topraklarda karık akışına bağlı su
kaybına neden olmaksızın tüm tarla alanında ekonomik ve üniform
olarak
yüksek
randımanla
sulama
yapılır.
- Taban suyunun yüksek olduğu yerlerde taban su seviyesini
yükseltmeden
sulama
yapılır.
- Kanalet ve kapalı borulu sistemlerde sulama yapmak için gerekli
tarla içi hendeklere gerek kalmadığından ekim alanı artmakta
sulama
işçiliği
de
azalmaktadır.
- Ticari gübreler sulama suyuyla sadece bitki kök bölgesine
verilebilir, böylece gübre ve işçilikten de tasarruf sağlanır.
- Sistem gelişmiş damla ve Bublers sulama sistemine de uygundur.
Bu sistemlerde bitki kök bölgesinde düşük gerilimle tutulan
devamlı bir nem bulunduğundan bitki suyu topraktan fazla bir
enerji harcamaksızın alır. Bu da ürün artışı sağlayan önemli bir
faktördür.
- Tohum yataklarının hazırlanması, tohumların çimlendirilmesi fide
seyreltmesi için üniform ve yeterli toprak nemi kontrollü bir şekilde
sağlanabilir.
- Sulama suyu proje sahasına istenilen miktarda denetim altında
verilir. Gerekirse bireysel olarak kullanılan su sayaç takılarak net
olarak saptanıp miktarına göre kullanım bedeli tahsil edilebilir.
Tesisin kontrolü kolaylaşır. Ayrıca bu tür tesisler modern kullanma
yöntemlerine
açıktır.
Basınçlı
sulama
sistemlerinin
sakıncaları
:
- Sistemin birim alana düşen ilk yatırım bedeli diğer sistemlere göre
yüksektir. Ancak aynı suyla daha fazla alanın sulanabilmesi, verim
artışı, drenaj sorununu azaltması, tesviye yatırımına ihtiyaç
duyulmaması, çiftçilerin gelir artışı fazla olan ürünlerin ekilmesine
yönelmesi nedeniyle yatırım maliyeti farkı kısa sürede kendini
amorti
edecektir.
- Su kaynağı kotu sulanacak arazinin kotundan fazla olmayıp basınç
pompajla sağlanıyorsa işletme gideri fazla olacaktır. Ancak getirisi
yüksek olan ürün ekimlerinde bu sistem ekonomik olmaktadır.
Bireysel çiftçi sulama sistemlerinde bu durum net olarak
gözlemlenmektedir.
- Sulama yapılacak bölgede sulama esnasında kuvvetli rüzgarın
olması, veya devamlı hakim rüzgarın olması su dağılımını olumsuz
etkiler.
- Bazı bitkilerde yağmurlama sulama çiçeklenme döneminde
tozlaşmayı olumsuz etkiler. Ayrıca mantari hastalıklara da yol
açabilir. Burada uygun sulama zamanı ve uygun sulama yöntemi
tüm
bu
sakıncaları
ortadan
kaldırmaktadır.
- Cazibeli basınçlı olarak çalışabilecek sulama tesisleri öncelikle ve
mutlaka kapalı basınçlı olarak inşa edilmelidir.
T.K.B. Tarımsal Araştırmalar Genel Müdürlüğü
Toprak Gübre ve
Enstitüsü/ANKARA
nogaytürk - 29
Su
Kaynakları
Merkez
Araştırma
M
Ü Z İ K
--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------İSHAK ORAK
Murat Göğebakan; 9 Ekim 1968 tarihinde Adana'da
doğdu.1986 yılında Hacettepe Üniversitesi devlet
konservatuarına
girdi,
tamamladığı
üniversite
eğitiminden sonra da Çukurova Üniversitesi'nde öğretim
görevlisi olarak yer aldı.Erkin Koray, Cem Karaca, Edip
Akbayram, Barış Manço, Deep Purple ve Led Zeplin
gibi isimlerden etkilendiğini belirten Göğebakan evli ve
bir çocuk babası.
1. Sanat bakımından ülkemizi nasıl değerlendirirsiniz?
Yozlaşmış görüyorum.
11. Bizler Nogayforum üyeleri olarak dergimizde
sizinle bir söyleşi yapmak istiyoruz. Nogay
Türk’lerini daha önce duydunuz mu?
Hayır duymadım.
12. Kendinizi kısaca nasıl tanımlarsınız?
Allah’ın basit bir kulu.
13. 95’te hayallerinizi gerçekleştirmek adına İstanbul‘a
gittiniz ve albüm çalışmalarınıza başladınız. Bize
bu hayallerinizi ve ilk albüm çıkarırken
karşılaştığınız zorlukları anlatır mısınız?
Bunun için inanın ki bir kitap yazdım. “Hasan’dan
olma Hatice’den doğma Murat Göğebakan” . Onun
içinde daha detaylı bilgiler var ben eğer yazmaya
kalkarsam dergide epey yer kaplar.
14. Okur sever misiniz? Ne tür kitapları okursunuz? En
son okuduğunuz kitap hangisi?
Felsefe kitaplarını seviyorum .En son Kırık Mızrap’ı
okudum.
15. Felsefeye merakınız sonucu tasavvufa ilgi
duydunuz. Sizce tasavvuf nedir?
Yaşamdır. Ahlaktır. Doğruluktur. Bana göre
güzelliktir.
Bazı
şeyler
anlatılmaz
çünkü
anlatamazsınız yaşanır.
16. Kendinize ait tarzınız olduğunu düşünüyoruz.
Kendi tabirinizle hem yazan hem okuyan yani
haykıran birisiniz. Tarzınıza M.Göğebakan diyoruz
biz.
Doğrudur. Sizin gibi bir çok insan aynı şeyi
söylüyor.
17. Orkestranızın M.Göğebakan tarzıyla tam manasıyla
bağdaşıyor. Siz neler söyleyeceksiniz?
İnsan kardeşleri için neler söyleyebilirse ben onlar
için bir fazlasını söylerim.
2. Eurovision
hakkında
düşünceleriniz
neler?
Katılırmıydınız?
Hayır katılmazdım. Çünkü orası markalar savaşı.
3. Şöhret sizde neleri değiştirdi, şöhret hakkında ne
düşünüyorsunuz?
Eşek aynı eşek sadece sırtındaki semeri değişti.
4. Estağfurlah..Kitabınızda şöhretle ilgili bir rüyanızı
anlatmışsınız. Bizimle de paylaşır mısınız?
teşekkürler.
5. Biz bir Ayyüzlüm şarkısıyla bir ömür yaşarız fakat
her geçen gün yeni bir şarkıcı ve yeni bir şarkı çıkıyor
piyasaya bu konuda düşünceleriniz neler?
Kötüler olsun ki iyinin kıymeti bilinsin. Sıcak olsun ki
soğuğun kıymeti bilinsin. Negatif olsun ki pozitifin
kıymeti bilinsin.
6. Hayatınız ve şarkılarınız sevgi üzerine kurulu. Sizce
sevgi nedir?
Aşk bir yol sevgi bu yolda topladığın meyvalardır.
7. Sevgiliye albümü dinleyiciye ulaşana kadar hangi
aşamalardan geçti? Tabi ilkönce yüreğinizin
süzgecinden geçmiş olmalı ki dinlenesi bir albüm
çıkmış ortaya..
1.200 saat sadece stüdyoda çalıştık artık geri kalanını
Allah için siz düşünün.
8. Sevgiliye’den kasıt nedir?
O’nadır.
9. Hayran kelimesinde hoşlanmadığınızı öğrendik.
Dinleyici ya da kardeş demeyi tercih ediyorsunuz.
Kardeşlerinizden beklentileriniz neler?
Bize sahip çıkmaları. Çünkü başka bir umudumuz
yok.
10. Son olarak biz gençlere tavsiyeleriniz olacak mı?
Birbirinizi sevin. Yoksa birileri gelecek hepimizi
üzecek.
NOGAYTÜRK olarak teşekkür eder başarılarınızın
devamını diliyoruz.
nogaytürk – 30
E
Ğ
İ
T
İ
M
--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------EMİNE ÇAĞDAŞ
Orta okul ve lise yıllarımda en büyük hayalimdi
üniversiteye gitmek.Mesleğimi soranlara üniversite
öğrencisiyim demeyi dört gözle bekliyordum.Mezun olunca
hangi işte çalışacağımı falan da hiç düşünmüyordum.Bu
kadar hayalini kurduğum bir şey olmayınca haliyle çok
üzülmüştüm.Neredeyse bir hafta ağladım ve yeniden
hazırlanmaya karar verdim.Şimdi ne iyi etmişim
diyorum.Hayatımın en güzel senelerini yaşadım,genç
olduğumu hissettim.
Sonuçlar açıklanıp da kazandığımı öğrenince sevinçle
hemen hazırlık yapmaya başlamıştım.Bir çok öğrenci de şu
günlerde aynı heyecanı yaşıyor.Kayıt için istenen evraklar
hazırlanıyor,fotoğraflar,ikametgah belgeleri…Şehir dışını
kazananların hazırlığı daha da karmaşık ve heyecanlı.
Kalacak yer arayanlar için seçenek çok.Konfor seviyesi
fiyatına göre değişen özel yurtlar,ki onlar sizi zaten kayıt
sırasında kurdukları standlarda bekliyor olacaklar,kredi
yurtlar kurumunun bize sunduğu dört,altı sekiz hatta bazen
on kişilik odalardan oluşan kalabalık yurtlar,bir kişiden on
kişiye kadar insanı içinde barındırmaya müsait evler…Tabi
mecburi haller dışında kim on kişiyle aynı evi paylaşmak
ister bilemiyorum ama bunlar şahit olduğum,gerçekten
yaşanmış durumlar.
Ben özel bir yurtta hiç kalmadım.Kyk(kredi yurtlar
kurumu) listelerinde de yedekteydim bir çok kişi
gibi.Sıramın gelip yerimin belli olması için belki bir buçuk
ay bekledim ve sonunda muradıma erdim.Çok eski
tarihlerden kalmış kahverengi tonlarında,gıcırdayan üç
ranza ve altı dolap vardı odada.Her zamanki iyimserliğimle
her şeyin çok güzel olacağını düşünerek arkadaşlarımla
tanıştım ama maalesef gece yarısı bu düşüncemden
vazgeçtim.Çünkü
ilk
kavgamızı
etmiştik
oda
arkadaşlarımla.Tabi insan kardeşiyle bile geçinemezken
yabancılarla sorun yaşamaması düşünülemez.Hele de
yaşayış tarzı,düşünceleri,geldikleri ortamlar bu kadar
farklıysa. Madde bağımlısı,alkol kullanan yada boş
zamanlarının tümünü disko ve barlarda değerlendiren
arkadaşlarınız olabilir.Bazılarının konuşması,davranışları
çok kaba ve itici olabilir,kavgacı olabilirler.Ama mutlaka
anlaşabileceğiniz bir nokta vardır ve belki onları çok
sevebilirsiniz zamanla.Tam tersi de olabilir bütün oda
arkadaşlarınız mükemmel insanlar olur belki ama bir arada
yaşamak yine de zor.Siz ışıkta uyuyamazsınız,o karanlıktan
korkar.Siz erken yatmak istersiniz o geç yatmayı sever
Eve de çıkabilirsiniz arkadaşlarınızla ama dikkatli
olmak gerek.Seçiminizi iyi yapmak zorundasınız.Siz
titizsinizdir,o
dağınıktır,ne
yapsanız
uyum
sağlayamazsınınız.Ailenizin size gönderebileceği para
ona gönderilen paranın yarısı kadar olabilir.Siz sakin bir
yaşantı istersiniz,o her gece arkadaşlarını eve toplayıp
parti düzenler.Sevgilisi vardır,ve o sürekli evinize gelip
gitmek isteyebilir.
Sonra değer mi diye düşünmeye başlarsınız bu kadar sıkıntı
çekmeye.Dünya malı dünyada kalır,karnımı bir şekilde
doyururum elbet,gerekirse limon satarım dersiniz.
Üniversite öğrencilerinin çoğunda migren,gastrit,ülser,uyku
ve yeme bozukluğu vardır,yoksa da oluşur,siz de bu durumun
farkına varınca,bu hastalıklara sebep olan faktörleri birebir
yaşayıp idrak edince sağlığımdan önemli değil ya diye
düşünürsünüz.Okulu bırakıp gitmek istersiniz zaman zamanBen eşyalarımı bile toplamıştım bir keresinde-Ama bırakıp
gidemezsiniz çünkü o kadar emek verip gelmişsinizdir.
Zaten ertesi gün vazgeçersiniz bu fikirlerinizden ya da en
azından bir süreliğine unutursunuz.
Mesela ertesi gün güzel bir konsere gideceksinizdir.Ya da
arkadaşlarınızla
ayaklarınız
ağrıyana
kadar
gezeceksinizdir.Belki de bahar şenlikleri vardır,birbirinden
güzel oyunlar,konserler.Ben ata bile binmiştim şenliklerde.
Arkadaşlarınızla sabahlara kadar muhabbet edersiniz.Çok iyi
arkadaşlıklar kurarsınız.Kardeş gibi olursunuz hatta.Aynı
yatakta yatarsınız,birbirinizin kıyafetlerini giyersiniz,parasız
kalınca birbirinizi idare edersiniz.
Yani
bir
daha
yaşayamayacağınız
arkadaşlıklarınız,unutulmayacak anılarınız olur.Çok şey katar
insana üniversite,çok şey öğretir.Maddi anlamda bir şeyler
öğrenmek değil kastettiğim hayatı öğrenirsiniz.Zorlukların
üstesinden tek başınıza gelmeyi,ayakta durmayı,insanlarla
asgari düzeyde de olsa geçinmeyi,bir arada yaşamayı
öğrenirsiniz.Zaman zaman bırakıp gitmeyi düşünseniz
de,hatta mezun olunca iş bulamasanız da boşa geçmiş
saymazsınız üniversitede geçirdiğiniz günleri.
nogaytürk – 31
S
A Ğ
L I K
--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------GÜLŞEN ÖZTÜRK – Diş Hekimi
Dişler sindirim sisteminin başında besinlerin koparılmasına,
ufalanıp parçalanmasına yardım eder. Konuşmayı ve
seslerin doğru bir şekilde çıkmasını sağlar. Estetik olarak
yüzle bir bütünlük içindedir.
Embriyolojik hayatta(anne karnında)ağız boşluğuna ait
oluşum belirtileri 3. haftada başlarken 7. haftadan itibaren
dişlerin tomurcukları hafta hafta belirmeye başlar. Gelişim
süreci içerisinde ilk çıkan süt dişleri 6 yaşından itibaren
yerlerini kalıcı dişlere bırakırlar.
Diş ve diş eti hastalıkları ülkemizde ve dünyada en önemli
sağlık sorunları arasındadır ancak hayatı doğrudan tehdit
etmediği için gereken önem verilmemektedir. Ağız sindirim
kanalının girişi olduğu için ağızda ki olumsuzluklar diş
sağlığının bozulmasına sindirimin olumsuz etkilenmesine
yol açar. Diş sağlığının bozulması vücuttaki diğer organları
da etkileyebilir. Bütün sistemleri olumsuz etkileyen
süperenfeksiyon odağı haline gelebilir ve kalp böbrek
eklemler vb. yapılarda önemli sağlık sorunlarına yol
açabilen enfeksiyonlara kaynaklık edebilir.
Ağız ve dişlerde yapısal ve işlevsel herhangi bir
bozukluğun olmaması, ağız ve dişlerin görevlerini tam
olarak yapabilmeleri durumu “ağız ve diş sağlığı” varlığını
gösterir.
Çürük ve oluşumu;
Diş çürüğü dişte oyuklar yaparak dişin yapısını bozan ve
kendi kendine iyileşemeyen
bir hastalıktır. Çürüğün
oluşmasında üç etmen vardır. Duyarlı bir diş yüzeyi,
mikroorganizmalar için elverişli yiyecek artıkları, bunların
parçalanmasına ve asit oluşumuna yol açacak
mikroorganizma varlığı .Besinler içinde diş çürümesine en
çok neden olanlar karbonhidratlardır.
Ağızda bulunan bakteriler gıda artıklarını metabolize
ederek asit oluştururlar. Oluşan asit dişlerin mineral yapısını
çözerek koruyucu tabaka olan minenin bozulmasına ve diş
hekimlerinin kavite dedikleri oyukların oluşmasına sebep
olurlar. Diş minesi eridikten sonra çürük hızla ilerler,
pulpaya yani diş özüne yaklaştıkça diş ağrımaya başlar daha
ileri safhada dişte apse meydana gelebilir. Diş çürük
başlangıcında tedavi edilemeyecek olursa sonrasında daha
zor karmaşık pahalı tedaviler gerekebilir. Dişlerin
ağrımaması sağlıklı olduğu anlamına gelmez. Henüz çok
ilerlememiş çürükler ağrı yapmayabilir. Başlangıç halinde
ki çürükler ve dişlerin ara yüzünde yani birbirine değen
yüzünde bulunan çürükler gözle görülmeyebilir. Bunları diş
hekimleri röntgen çekerek tespit edebilirler. Bu nedenle 6
ayda bir dişlerin muayeneden geçmesi gereklidir.
Çürüklerin erken dönemde teşhisi ve tedavisi hem sağlık ve
sosyal hem de ekonomik açıdan katkı sağlar. Takma diş
kullanım ihtiyacını azaltır ve geciktirir. Hiç bir yapılan
tedavi doğal dişin yerini tutamaz.
Ağız ve diş sağlığı nasıl korunur?
Dişlerimizi korumanın en etkili yolu düzenli fırçalamaktır.
Diş fırçalamanın ilk adımı doğru fırça seçimidir. Orta sertlikte
veya yumuşak, ağız içerisinde her bölgeye ulaşımı
sağlayabilmesi açısından küçük başlı fırçalar tercih
edilmelidir. Fırça birkaç ayda bir değiştirilmelidir. Uygun
fırça seçildikten sonra dişler günde en az iki kere düzenli
olarak fırçalanmalıdır. Fırçalama işlemi en az iki üç dakika
sürmelidir. Sağlıklı diş etlerinde fırçalama esnasında kanama
görülmez.
Sadece diş fırçalamak asla bakteri plağı mücadelesinde
yeterli değildir. Ara yüzler diş ipi ile temizlenmelidir. Günde
bir kez yatmadan önce uygulamak yeterlidir. Köprü protezi
kullananlar bu protezler için yapılmış özel diş iplerini veya ara
yüz fırçalarını tercih etmelidir ve bunların kullanımı hakkında
diş hekiminden bilgi almalıdır. Bu uygulama protezin uzun
ömürlülüğü için gereklidir.
Bakteriler dil üzerinde de yaşarlar ve kötü ağız kokusunun
başlıca nedenleri arasındadır. Rutin ağız bakımında günde iki
kez dil fırçalanmalıdır. Bu işlemle ağızdaki bakteri sayı
azalacak ve ferah bir nefese sahip olunacaktır.
Ağız diş sağlığının devamlılığı için diğer bir önlemde
şekerli gıdaları ana öğünlerde tüketmeye çalışmak ve yemek
aralarında bir şey yememeye gayret etmektir.
Diş hekimine 6 ay aralıklarla muayene olunmalı başlangıç
çürükleri vakit kaybetmeden yaptırılmalıdır.sıcak soğuk
hassasiyeti varlığında veya dişte renklenme fark edildiğinde
hemen diş hekimine gidilmelidir.
Günümüzde diş hekimliğinde ve diğer tıp bilimlerinde
koruyucu hekimlik önem kazanmıştır.Diş hekimliğinde de
koruyucu hekimlik denilince akla dişlerin çürümesini önlemek
gelir.Dişleri çürüğe karşı dirençli bir hale getirmek için
kullanılan madde FLUORİD dir.
Fluorid dişlerin çürümesini önleyen,dişlerin yapısını
kuvvetlendiren bir elementtir. Fluorid diş macunlarının içinde
bulunduğu gibi bazı besin maddelerinde de bulunur.Fakat
çocuklar çoğu zaman dişlerini fırçalamayı ihmal ettikleri için
dişlerinin çürüğe karşı direnç kazanabilmeleri için yeterli
fluorid almamış olurlar.Bu durumu bertaraf edebilmek için
profesyonel TOPİKAL FLUORİD uygulamaları yapılmalıdır..
Profesyonel Topikal fluorid tatbiki sadece diş hekimleri
tarafından uygulanılabilen bir yöntemidir. Topikal fluorid
uygulaması özellikle dişleri çürümeye meyilli çocuklarda
uygulanır. Bu sayede yeterli miktarda fluorid dişler üzerine
depolanır ve dişlerin yapısı güçlendirilerek çürüğe karşı
dirençli olur. Topikal fluorid uygulaması her 6 ayda bir
yapılırsa ancak etkili olabilir.Bunun için çocuklarınızı her 6
ayda bir düzenli olarak diş hekimine getiriniz...
nogaytürk – 32
L E
Z Z E
T
---------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Hamuru için malzemeler;
1 kg un
bir tatlı kaşığı (silme) tuz ,su
Harcı için malzemeler;
Yarım kg kıyma
2 adet soğan
1 çay kaşığı tuz
1 çay kaşığından biraz az karabiber
½ bardak su
Bir kapta un, tuz su ilave edilerek kulakmemesi yumuşaklığına gelecek kıvama gelinceye kadar karıştırılarak hamuru hazırlanır.
Diğer kapta soğanlar rendelenerek, üzerine kıyma, tuz, karabiber ve su karıştırılarak harç hazırlanır.
Meydana gelen hamurdan ceviz büyüklüğünde parçalar alınarak, yaklaşık 20 cm çapında daireler oluşturulacak şekilde hamurlar
açılır. Hazırlanan harç, daire şeklinde açılmış olan hamurun üzerine yarım ay şeklinde ince bir tabaka halinde sürülür. Hamurun
diğer kısmı harç sürülen tarafın üstüne kapatılarak, harcın dışarıya akmaması için yarım ay şekline gelen çiböreğin kenarları bir
tabakla ya da kapatma tırtılı ile kesilir.
Hazırlanan çibörekler daha önce bir tencerede kızdırılmış yaklaşık 2 kg yağa atılarak, her iki tarafı da hafif pembeleşecek şekilde
kızartılır.
Bizce bazı püf noktaları;
1- Varsa şöyin kazanda ve kuvvetli bir ateşte pişirin
2- Harcı biraz sulu olsa daha lezzetli olur, suyu akan çibörek makbuldür, bunun için de harca yarım bardak suyu bir kere ilave etmek
yerine yaptıkça, harcın suyunun azaldığını gördükçe su eklenirse çibereklerin çoğu daha sulu olacaktır.
3- Hamurlar açılırken bir birine yapışmaması için unlamak gerekir. Çiböreğin yağ emip lezzetini kaybetmemesi için harç konulup
kapatılmadan önce hamurun ununun silkelenmesi kızarırken az yağ emmesini ve lezzetli olmasını sağlar.
4- İçine harç konulduktan sonra, bekletilmeden, mümkün olduğu kadar kısa sürede yağa atılıp kızartılmalıdır.
Afiyet olsun...
nogaytürk – 33
E Ğ
L E
N C
E
--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------CEMİL SÜTBAŞ
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
SOLDAN SAĞA
YUKARIDAN AŞAĞIYA
1-Edige Destanında; hanın, at üstündeyken, yirmi köpeğin sağ ve yirmi köpeğin sol ayağından ısırılarak attan
düşürülmesi şeklindeki rüyasını yorumlayarak, yorumun doğru çıkması üzerine hanın vezirlik teklif ettiği
yiğidin adı. - Bazı ülkelerde, hükümdarların, mareşallerin, din adamlarının güç sembolü olarak törenlerde
taşıdıkları bir tür ağaç veya metalden değnek.
1-Kabakgillerden, uzun, iri meyveli, sürüngen, bir yıllık otsu bir bitki (Nogay Türkçesi).
2-Nicelik, nitelik, güç, süre, sayı bakımından eksik (Nogay Türkçesi) - Genellikle su ve sulu şeyler taşımaya,
kuyudan veya denizden su çekmeye yarayan üstünden kulplu kap (Nogay Türkçesi).
2-Nicelik, nitelik, güç, süre, sayı bakımından eksik – Yüz, beniz (Nogay Türkçesi).
3-Ekin ve ot demetlerini arabaya yüklemeye veya harmanı aktarmaya yarayan uzun saplı, üç dişli, ahşap araç Tantal elementinin simgesi
3-Bir nota - Hindistan'da prenslere verilen unvan, mihrace - Islandığı zaman kolayca biçimlendirilebilen
yumuşak ve yağlı toprak.
4-Alıp kaçmak veya kız kaçırmak (Nogay Türkçesi) – Demlenen çayın çaydanlık, Nogay çayının da tencere
içinde kalan artığı (Nogay Türkçesi).
4-Eskiden kız çocuklarının küçük ağaç ve bez parçalarını birleştirerek yaptıkları oyuncak bebek (Nogay
Türkçesi) - Eskiden at arabasına veya traktör römorkuna monte edilen ve tahıl saplarını veya saman taşımaya
yarayan ahşaptan yapılan araç (Nogay Türkçesi).
5-Farsça’da su – Sosu (Türkçesi) - Kendi cinsinden olanlara göre, dar ve kalınlığı az olan, kalın karşıtı (Nogay
Türkçesi).
5-Hani? (Nogay Türkçesi) – (Tersi) Çaresi olmayan, çaresiz.
6-Süt, tuz, ceviz, baharat gibi katkılar kullanılarak yapılan Nogay Türklerinin geleneksel çayı, Nogayşay (Nogay
Türkçesi) – Tulyum elementinin simgesi.
6-Ağır yük kaldırmaya ve bir yere taşımaya yarayan araç (Nogay Türkçesi).
7-Akıl – Konya’da bir baraj.
7-Erkek kişi (Kırım Türkçesi) - Osmanlı İmparatorluğu zamanında yüksek sivil memurlara ve albaydan üstün
rütbede bulunan askerlere verilen unvan.
8-Gerçek, doğru, hakikat (Nogay Türkçesi) – Baş derisini kaplayan kıllar, (Nogay Türkçesi).
8-“Evet” anlamında onaylama sözcüğü (Nogay Türkçesi) - Dünyanın uydusu olan gök cismi, kamer.
9-Bütün çizgileri belirgin olan, gözün bütün ayrıntılarıyla algılanan, iyi görünen - İş yaparken bele bağlanan
uzun, geniş dokuma, peştamal (Nogay Türkçesi).
9-(Tersi) Bir yere çıkmaya veya bir yerden inmeye yarayan ve ahşap basamaklardan oluşan araç (Nogay
Türkçesi, Şeker ağzı)
10-Hidrojenle oksijenden oluşan, sıvı durumunda bulunan, renksiz, kokusuz, tatsız madde - Radyum elementinin
simgesi.
10-Keten, kenevir vb. bitkilerin liflerinden yapılan ip (Nogay Türkçesi) - Aşırı sevgi ve bağlılık duygusu –
(Tersi) Cılkı (Türkçesi)
11-(Tersi) Birine karşı duyulan saygı, sevgi (Nogay Türkçesi) - Zambakgillerden, türlü renklerde çiçek açan, çok
yıllık, yumrulu bir kır bitkisi, mahmur çiçeği (Nogay Türkçesi).
11-… ESKEN (Nogay Türkleri Eğitim Kültür ve İşbirliği Derneği Yönetim Kurulu üyesi. Teşkilatlanma
Sekreteri) – Irak, yakın karşıtı (Nogay Türkçesi).
12-Süt ve sıvı yağ ile yoğrulan hamurun fırında pişirilmesiyle yapılan Nogay Türklerine ait geleneksel ekmek
(Nogay Türkçesi) - Baba (Nogay Türkçesi).
12-Küsmek, darılmak, kızmak anlamları taşıyan mecazi kelime (Nogay Türkçesi) – Çocuğu olan kadın.
nogaytürk – 34
Ş
İ
İ
R
--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------ERHAN ÇAĞDAŞ
İyice aç gözlerini
Bak dünyaya
Dünya, sen dünyaya baktıkça güzel…
Derin derin çek nefesini içine
Doldur ciğerlerini
Hava, sen nefes aldıkça güzel…
Sev, karşılık aramadan anlatmadan
Özü ruhunda senin
Sevgi,sen sevdikçe güzel…
Çekinmeden, korkmadan söyle aklındakileri
Hiç susma
Kelimeler, sen konuştukça güzel…
Hep yürekten gülümse etrafına
Dağıt gamzelerini
Gülmek, senin yüzünde oldukça güzel…
Yürü, düşünmeden at adımlarını
Uzaklara gitsen de
Yollar, sana vardıkça güzel…
Yaşa, usanmadan sevmeyi bırakmadan
Sen hayatsın
VE HAYAT, SEN VAROLDUKÇA GÜZEL…
nogaytürk – 35
S O N
S Ö Z
--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------NOGAYTÜRK DERGİSİ
SON SÖZ…
Derginin fikir olarak oluşmasına katkı sağlayanlara
Forumda dergi için isim önerenlere
Derginin logosu için Forumda çalışmalar yapanlara
Her fikri açık yüreklilikle eleştirip gerektiğinde destek olanlara
Derginin yayınlanması için defalarca toplanarak fikir alışverişinde bulunanlara
Dergiyi yayınlayabilmek için her kapıyı çalanlara
Dergiyi basabilmek için ‘ Dernek’ kurulmasına katkı sağlayanlara
Dergiyi basabilmek için ‘dernek kuranlara
Dergiyi basabilmek için ‘ dernek ‘ adına çalışmalar yapanlara
Dergiye yazı yazarak gönderenlere
Dergi için röportaj yapanlara
Dergi için resim ve karikatür hazırlayanlara
Dergi için reklam toplayanlara
Dergi için reklam verenlere
Dergi için elinden geleni yapanlara
Dergiyi bastırmak için çabalayıp uğraşanlara
Derginin bu okuduğunuz sayısını basabilmek için için tam bir yıl emek sarf edenlere
Dergi için temsilci olmaya gönüllü olanlara
Derginin basılmasını sağlayanlara
Derginin basımdan sonra dağıtımını yapanlara
Dergiyi tek tek elden ele ulaştıranlara
Dergiyi okumak için para verenlere
Dergiyi okuyanlara
Dergiyi okuyarak başkalarına verenlere
Dergi için tanıtım çalışmaları yapanlara
Dergi için İnternet sitesi hazırlayanlara
Dergi için aklımıza gelmeyen fedakarlıklara katlananlara
Ve bir yıllık çalışmanın sonunda elinizde olan bu derginin kendisine
BİNLERCE KERE TEŞEKKÜRLER…
nogaytürk – 36

Benzer belgeler

n ogayb ü lten - NOGAY TÜRKLERİ BÜLTENİ

n ogayb ü lten - NOGAY TÜRKLERİ BÜLTENİ Temsilcilerin iletiĢim bilgileri için – [email protected] ADANA -Dr.Fatih KARAYANDI ĠSTANBUL -Cemil AKDAĞ – Emre ORAK ANKARA Ġlyas ORAK Ankara- Eryaman : Erdem GÜNAY Ankara- Batıkent : E...

Detaylı

e rteng ġ - NOGAY TÜRKLERİ BÜLTENİ

e rteng ġ - NOGAY TÜRKLERİ BÜLTENİ Temsilcilerin iletişim bilgileri için – [email protected] ADANA -Dr.Fatih KARAYANDI İSTANBUL -Cemil AKDAĞ – Emre ORAK ANKARA İlyas ORAK Ankara- Eryaman : Erdem GÜNAY Ankara- Batıkent : E...

Detaylı