2 - Ankara Yelken Kulübü

Transkript

2 - Ankara Yelken Kulübü
BOZKIR YELKENCİLERİ
M A R T 2 0 1 2 , Y I L : 1 , S AY I : 5
BOZKIR YELKENCİLERİ
Ankara Yelken Kulübü
Üyeleri için haberleşme forumudur.
İki ayda bir elektronik ortamda
yayınlanır. Para ile satılmaz.
Sahibi
Ankara Yelken Kulübü adına
Adnan Özaslan
Tanıtım, Reklam, Sponsorluk Kurulu
Sermurat KÜÇÜKGÜL (Başkan)
Tanju AKTUĞ
Hadi ATALAY
Miray BAKIR
Himmet BİROL
Cenk CENKÇİ
Mehmet ÖZÇETİN
Murat ÖZDEN
Seçgün ÖZTÜRK
Yeşim TURAN GÜREL
Zafer TÜRKYILMAZ
Ali YETKİN
Bülten Komisyonu
Editör:
Tanju Aktuğ
Redaktör:
Yeşim Turan Gürel
Miray Bakır
Mehmet Özçetin
Seçgün Öztürk
Ali Yetkin
İçindekiler
Zagun Ekibi ile söyleştik
Bu sayıda Ankaralı yelken ekiplerinden Zagun teknesi ekibimiz misafirimiz
oldular.
470
Olimpik yelken sınıflarından 470 sınıfını yakından tanıyoruz.
1/2
3/4
2012 Pirat yarışları
Bu yıl Ankara ve kulübümüz önemli yelken yarışlarına ev sahipliği yapacak. Pirat
sınıfı ile ilgili bu önemli gelişmeleri sizlerle paylaşmak istedik.
5/6
Bir fotoğraf ve öyküsü - Bahar
Bodrum'un erken baharı ve baharın bizlerde uyandırdıkları ile ilgili bir deneme
7/8/9/10
Ankara Yelkenden
Kasım ayından, Şubat ayı sonuna dek kulübümüzdeki gelişmelerden,
etkinliklerden bir demet sunuyoruz.
11/12
Havuzluğu nerede 2
Yelkenli yatları çeşitli yönleri ile tanıtmayı sürdürüyoruz.
13/14
Bulmaca
Yine deniz ve yelken konusunda sözcük dağarcığımızı zorlayacağız.
Yelken yarışçılığının temelleri
Bölüm 5
Yarışçılık konusunda bilgilerimizi arttıran dizimiz sürüyor.
Fenerler
İç ışığınızın solmaması dileği ile dış ışık ile başka, geceleri bambaşka olan deniz
fenerleri üzerine bir deneme
15
16/17
18/19/20
Editörden
Ağır geçen bir kışın ardından ülkemiz bahara
merhaba diyor. Ülkenin güneyi biraz daha erken
baharı karşılarken, kuzey ve iç kesimlerde özlem
biraz daha sürecek. Baharın sıcaklığı yalnızca
bitkileri ve hayvanları etkilemiyor, bizler de
parlak güneş, sıcak hava ve cıvıldayan doğanın
etkisi ile yepyeni duygular ile canlanıyoruz.
Bodrum'dan bizi kıskandıran fotoğrafları ve
yazıları ile bültenimizi renklendiren Saner
Gülsöken yine yapacağını yapıp, bize Bodrum'un
erken baharından esintiler sunuyor.
Klasik yelkenli sınıfları tanıtımı, yarışçılığın
temel ilkeleri, bulmaca ve diğerleri bülteni
oluştururken, sanki onlar da Ankara'nın geç
gelen baharını selamlıyorlar. Lokalimizdeki
etkinliklerden haberler, yeni üyelerimiz ve son
dört aydan yelken sporu haberleri kulübümüzün
baharının müjdecisi gibi bültendeki yerlerini
alıyorlar.
Bu sayıda değerli saymanımız sizlere
seslenecek idi. Ancak kulübün planlanan
atılımlar sonucu parasal açıdan geldiği nokta
kendisini frenledi galiba. Yakında sayfalarımızı
süsleyecek yeni gelişmeler için kaynak yaratma
çabaları sonucu yazı için zaman bulamadılar.
Gelecek sayılarda kendisini konuk etmek üzere
bekliyoruz.
Ankara kokan bir röportaj ile kulübümüzden
sporcuların oluşturduğu bir yelken takımını
tanıyoruz. Giderek sayısı artan Ankaralı
sporculardan oluşan yelken takımları bizleri
onurlandırıyor, sanki Ankara yelken sporunda da
bir bahar yaşıyor.
Bahar ile renklenen doğa gibi mutlu, canlı
günler dileği ile gelecek sayıya dek hoşçakalın
diyoruz.
Tanju Aktuğ
Zagun Ekibi İle Söyleştik
Zafer Günel: Skipper
Mustafa Özgüven: Dümenci
Mesut Yalçın: Piyano
Deniz Kurt: Piyano Yrd.
Melih Çenesiz: Direk dibi
Necip Erdil: Baş adamı
Ferdi Çaylı: Genoa/Balon Vinç
Erhan Fırat: Genoa/Balon Vinç
Erman Kırımlı: Genoa/Balon Vinç
Yelkene nasıl başladınız?
Zafer Günel
Yelkene Mustafa Özgüven ile birlikte yaz tatillerinde küçük katamaran ve laser kullanarak
başladık. Daha sonra Mustafa 1987 yılında bacanağı ile birlikte para kazanmak amacıyla
çizimlerini İngiltereden satın aldığı iki direkli Bruce Roberts tipi 12 metrelik Anatolia adını verdiği
fiber tekneyi Karataş Köyünde basit bir atölyede imal etti. O zamanlar yürürlükte olan ithalat
kısıtlamaları nedeniyle, imalat aşamasında avantaj gibi gözüken parasal konular tekne imalatı
bitene kadar dezavantaja dönüştü ve tekne satılamadı. Bunun üzerine tekneyi yaz aylarında
Marmaris – Göcek – Gökova körfezlerinde kullanmaya başladık. Bu arada Yükseliş Dalış
Kulübü'nde dalış eğitimleri alan Mesut ve Melih'in gruba katılaması ile tekne ve dalış aktivitelerini
birleştirerek hafta sonları ve ilave çalınan
günlerde birlikte güzel bir atmosfer
yakaladık.
Mesut Yalçın
Mustafa'nın o günün koşulları ve kısıtlı
imkanlarıyla imal ettiği bu tekne, her türlü
navigasyon eksiğine rağmen, gece ve
gündüz seyrinde sadece fener, yıldız ve
haritalarla çok güzel zaman geçirmemizi
sağlıyordu.Uzun saatler sadece motorla
k o y l a r ı g e z i y o r, t a m a m e n g ö r s e l
navigasyonla seyir yapıyor, beğendiğimiz
koylarda dalış antremanı yapıyorduk.
Unutamadığınız anınız?
M.Y
Bir gün Knidos yakınlarındayız, çok güzel bir hava var, yelken açmak istedik, fakat iki direkli bir
yelkenli için yeterli tecrübemizin olmadığını daha sonra anlayacaktık. Sırasıyla önce birinci, sonra
ikinci, en sonda üçüncü yelkeni açtık. Orsa seyri yapıyoruz, rüzgar kuvvetli, tekne sancak tarafına
yattıkça ve su güvertede akmaya başladıkça keyfimiz yerine geldi. Herkes rüzgar üstünde yerini
aldı, ilk defa tam anlamı ile yelken yapıyor ve zevkini çıkarmaya çalışıyorduk, Bir an ne eksik diye
düşündük, tabiki içkilerimiz, hemen servise başlandı.
1
Bende dümen tutmaya hep meraklı
olduğum için dümene yapışmışım ama o
güne kadarki tecrübem sadece motor
seyrinde dümen tutmaktı. Bir yandan
dümenle güreşirken diğer elimle bana
uzatılan içkiyi almaya çalıştım,işte o anda
olanlar oldu. Dümen birden elimden
kaçtı, teknenin broşa girmesi ile birlikte
rüzgar üstüne olanların tümü bir anda
iskeleden sancak tarafına savruldu. Tarzan
Mustafa bu savrulma esnasında bile
hemen dümene atladı. Ama ne care,
tekne olduğu yerde 180 derece dönerek
geldiğimiz yöne yönelince huzur bulabildi. İlk tam yelken ve broşla tanışmamız bu şekilde
gerçekleşti. Sonra zevkle dümeni sahibine yani Mustafa'ya teslim ettim. O günden bu yana
Mustafa dümeni bırak madı, hala
yarışlarda dümencimiz odur.
Z.G
Bir keresinde de, uzun bir seyir sonrası
Marmaris Netsel Marinaya dönmüşüz. O
zamanlar aramıza yeni katılmış, şimdi
hem charter yapan iki tekne sahibi hem
de çok iyi bir kaptan olan temizlik
meraklısı bir miçomuz var. Adı önemli
değil.
Seyir sonrası tekne dağınlık ve kirli, bu
arkadaşımız hemen bizi tekneden kovdu
eline hortumu alıp tekneyi yıkamaya
başladı. İki saat sonra Mesut'la çarşıdan tekneye döndüğümüzde sevgili miçomuzun henüz
işlerini yeni bitirdiğini gördük. Mütebessim bir tavırla, tekneyi temizlediğini, üç su deposunu da
doldurduğunu büyük bir gururla bize ifade etti. Anatolianın yalnızca iki su deposu olduğunu
bildiğimizden Mesut'la birbirimize şaşkınlıkla baktık. Üçüncünün mazot deposu olduğunu
anladığımızda şaşkınlık yerini miçoyu koruma amaçlı tedirginliğe bıraktı. Daha sonra tekneye
gelen Mustafa Kaptana durumu söyleyemiyoruz ama başka çarenin olmadığını görerek
alıştırma metoduyla mazot deposuna yanlışlıkla su karışırsa ne yapılır diye konuya hafif bir giriş
yaptık. Mustafanın onun için tabletler var depoya atarsınız suyu alır şeklindeki yaklaşımlarını
görünce, çekinerek ve yavaş yavaş, bu su biraz fazla olursa, mesela deponun dörtte üçü su
olursa nasıl çözümleriz diye sorduk. Allahtan iyi saatinde, biz feryat eder diye beklerken o
soğukkanlılıkla, '' hadi üzülmeyin, mazot depoda üste çıkar, su dibe çöker, altta da tahliye
musluğu var, oradan tahliye ederiz'' dedi. Temkinli adam herşeyi düşünmüş. Miço da çok
kabahatli değilmiş aslında. O zamanlar malzeme yokluğunda 3 doldurma deliğinin tapasında
da “Water” yazıyor, miçomuzda bu eksikliğin kurbanı olmuş.
2
Yelken serüveniniz nasıl devam etti?
Z.G.
2001 yılında Marmaris'den Setur Marina
satış müzayesinden ilk teknem olan 2.el bir
katamaran satın aldım. “My Chance“ şu an
benden sonraki sahibiyle dünyayı dolaşıyor.
Böylelikle gittikçe genişleyen arkadaş çevresi
ile birlikte daha çok yelken yapma fırsatı
bulduk. Yelken becerilerimizi iyice geliştirdik,
dalışa devam ettik, geziler yaptık. Bir süre
sonra büyütmek amacıyla teknemi sattım. Bu
arada Mustafa'nın benimle aynı zamanda
icra satışından aldığı, sactan yapılmış ama
uzun süre tabiat koşulları ile elek haline
gelmiş,yeni sahibinin insan üstü gayret ve çabaları ile 1.5 yılda köle gibi çalışarak ve köle
çalıştırarak tekrar denizlerle buluşturduğu “Volante“ teknesini satması ile teknesiz kaldık. İlk
teknesi Anatolia'yı da daha önce satmıştı.
M.Y.
Daha sonra Mustafa Öztürk Beneteau Oceanis 43, satın aldı ve birlikte yarışlara katılmaya
başladık. “Debora“ ismini verdiği teknemizle Marmaris'ten Bodrum'a gidip yarışıp geri
dönüyorduk. Bu dönemde AYK ve BAYK kulüpleri ortak bir aktiviteye imza atarak kış trofelerine
başlamıştı, Mayıs aylarında ise meşhur Gant kupası yarışları yapılmaktaydı. Yol uzun ve yorucu
gelmeye başlayınca Bodrumdan kiralık “Meltem” teknesiyle antremanlara ve yarışlara katıldık.Bu
arada gerek muhabbet ve gerek takım harmonimiz dolayısıyla aramıza yeni arkadaşlar katılmaya
başladı. Grubumuz giderek genişliyordu. Yarışlarda hem zorlu mücadele, hem muhabbet derken
teknede yemek ve helva servisleri başlamıştı.Bodrum gecelerinde de elektrikler kesilmediği
zamanlarda dışarda devamlı ders çalışıyorduk !!!
Z.G
Zaman zaman Kontiki, Uzma ve diğer teknelere ekip olarak katılıp değişik yarış teknelerinde
de farklı tecrübeler ve beceriler elde etmeye çalıştık.2005 yılı Şubat ayında sonunda kendi sıfır
teknelerimizi almak kısmet oldu. Karlı bir Şubat akşamı benim teknem ZAGUN, Mesut'un teknesi
AMIGOES, Metin Acar ve ortaklarının EOS ve EOLOS isimli Bavaria 46 ve 38 feet Cruiser teknelerini
Slovenya'dan Türkiye'ye uzun ve maceralı bir yolculukla getirdik. (Bu transferde ayrı bir röportaj
konusu)Ben özellikle yarışlarda kullanmayı düşündüğüm için, o sene yeni çıkan bir model olan
Bavaria 46 Cruiser model teknemi tüm yarış donanımıyla birlikte sipariş vermiştim.
ZAGUN ekibi nasıl oluştu?
M.Y.
Arkadaşlığımız çok uzun yıllara dayanır. Dalış, moto-Cross, paragliding, pilotluk, golf ve başka
sosyal aktivitelerde de hep birlikte olduğumuz için birbirimizi çok iyi tanıyoruz, her birimizin neler
yapabileceğini, yapamayacağını iyi biliyoruz. Yaşam tarzımız gereği sportmen yapı ve mücadeleci
bir ruhumuz var, adrenalinimiz yüksek, başarıyı seviyor ve özlüyoruz. Arkadaş olarak birbirimize
çok yakınız ve her zaman birbirimize destek oluyoruz. Grup içinde güzel bir görev paylaşımımız
var, teknede herkesin yeri bellidir. Grubumuza sonradan katılan deneyimsiz arkadaşlarımızın
yetiştirilmesine de çok önem verdik, gerektiğinde daha iyi dereceler almaktan fedakarlık edip
yeni ekip elemanlarımızı çalıştırdık.
1
ZAGUN'la İlk Yarışınız?
Z.G.
Turgutreis - Kalimnos arası yapılan bir Gant kupasında, rüzgarı çok iyi almışız, koşullar tam bize
uygun, birinci sırada gidiyoruz, hakem teknesi bile arkamızda, start vermiş ama rota uzun,
offshore yapıyoruz, biz finishe yaklaşıyoruz ama hakem teknesi geride, şamandra yok, nerede
yarışı bitireceğimizi bilemiyoruz. Dürbünle bakıyoruz, finish hattı yok, içimizde birinci gitmenin
kıpırtısı yanında finish hattını görememenin de huzursuzluğu var.
Dayanamadık hakem komitesini anons ettik, marinaya yaklaşıyoruz acaba rotamız yanlış mı?
Bir de baktık iskelemizden tam gaz gelen komite teknesi hemen önümüzde şamandırayı
bırakarak bizimle saniye farkı ile finish hattını oluştudu. Çok keyiflendik, cruiser sınıfı bir tekne ile
first finish ve ardından gelen overall birinciliği! Eh tabii akşam kutlamalar da bol neşeli ve alkollü
oldu. Hiç unutamadığımız çok hoş ve değişik bir duyguydu.
Zaman içinde tekne ve yelkenlerimiz eskidikçe performansımız düşmeye başladı. ZAGUN sert
hava koşullarında performansı iyi, hafif havalar için ağır bir tekneydi, yelkenlerimiz de standart
yelkendi. Hiçbir zaman performans yelkeni yaptırmadık. Bodrum bölgesinin rüzgarları az
olduğundan yumuşak havalarda tekne istediğimiz performansı verememeye başladı.
M.Y.
Kupa sevincini tekrar özleyince farklı birşeyler yapmak istedik. O zaman Zafer'in önerisi ile bize
eski tadları anımsatacak bir tekne aramaya başladık. Pupa firmasına ait eski ama başarılara imza
atmış ve başarılı bir ekip özlemi içinde olan “First“ teknesi 38 ft First modeli bulduk. Eski ama, kurt
denizci olan tekneyi kiraladık, Marmaris'ten Bodrum'a getirdik. Bu sene onunla yarışıyoruz, şu ana
kadar AYK-BAYK yarışlarında 1.lik, BAYK'ın 1. ayağında 2.lik derecesi aldık 2. ayakta asimetrik
balonumuz olmadığı için yerine simetrik kullanmak zorunda kaldık ve istediğimiz dereceyi
yapamadık, 3 ve 4 üncü ayaklarda üçüncülükte sıkıştık kaldık, bir sponsor bulabilirsek,
yelkenlerimizi performans yelkenleri ile yenileyebilirsek, bakın o zaman teknenin ve ekibin
hakkını nasıl vereceğiz. “First” sadece adında kalmayacak first dereceleri ile de kendi haklı yerine
oturtacak.Umutluyuz.
Tüm ekip üyeleri
Bu ekipteki herkes tekneyi ve denizi çok seviyor ve bir yaşam biçimi olarak benimsemişiz. Bir
rivayete göre AYK'ın en eğlenceli ve çılgın grubu olduğuzu söylerler.Allah ağzımızın tadını
bozmasın.
ZAGUN
Ficuu, Ficuuuu, Ficuuuu
2005 GANT CUP Destek Sınıfı 3.
Koş, Koş, Kooooşşşş
2005 AYK-BAYK A Grubu 3.
KAZANILAN KUPALAR
DEBORA
2001 BIYC Klasman 2.si
2002 GANT CUP Gezi Sınıfı 3.sü
2004 GANT CUP Destek Sınıfı 2.si
FIRST
2011 AYK-BAYK Destek 1.
2012 IRC Gezi 2.
2005
2006
2006
2006
2006
2006
2006
2006
2007
2008
2009
2010
BAYK Kış Trofesi Destek 1.
Koç- Allianz 3. Ayak Destek 1.
Koç- Allianz 6. Ayak Destek 1.
GANT Destek 2.
2.Ayak Destek 1.
3.Ayak Destek 1.
4. Ayak Destek 1.
Kış Trofesi Overall Destek 1.
GANT Destek 1.
AYK-BAYK IRC A 2.
Wings Komodorluk Kupası 2.
1. Ayak Cruiser 2.
2
470 Yelkenli
470 dalgasına çıkabilen bir omurga ve Bermuda armaya sahip iki kişilik mürettebat için
tasarlanmış tek gövdeli bir yelkenlidir.
İsmini botun santimetre olarak uzunluğundan alan 470, (bot tam olarak 4.7 metre
uzunluğundadır), 1976 Olimpiyatlarından beri olimpik sınıftadır. Söz konusu sınıf başlangıçta açık
bir sınıf olarak kabul edilmiştir, ancak 1988 Olimpiyatlarından beri erkekler ve kadınlar için ayrı
yarışlar düzenlenmektedir. Dünya şampiyonaları da erkekler ve kadınlar için düzenlenirken,
karma mürettebat için de düzenleme yapılmaktadır.
470 lisanslı imalatçılar tarafından imal edilmesi gereken “one-design” bir teknedir. Sınıf
kuralları 1960'ların malzemeleri ile camla güçlendirilmiş plastikten yapılmasını gerektirmektedir.
Ön güverte oldukça hafif şekilde inşa edilmiştir ve üzerinde durmakta olan kişinin ağırlığını
destekleyecek şekilde tasarlanmamıştır.
Hem meraklılar hem de yelken okulları arasında oldukça popüler olan bir sınıf olan 470, aşırı bir
kontrol zorluğu olmadan yüksek performanslı botlar için güzel bir başlangıç teşkil etmektedir.
Yeni başlayanlar için tasarlanan bir bot değildir, çoğu 470 kullanıcısı daha stabil ve daha kolay bir
botta, sıklıkla 420 sınıfında, deneyim kazandıktan sonra 470'e geçmektedir. 470'in kullanımı
zorluklar içerebilmekte ve kimi zaman büyük yelken alanı, balonu ve trapez gerekliliği sorun
olabilmektedir
470 gençleri yetiştirmek, onları yelkenciliğe hazırlamak amacıyla tasarlanan bir bot sınıfıdır.
3
470
470
Tip
:
Hareketli salmalı tekne
Kullanıcı sayısı : 2
Tasarımcı
:
Andre Cornu
Tasarım yılı
:
1963
Gövde uzunluğu : 4.7m
En uzunluğu
: 1.7 m
Ana Yelken alanı : 9.45 m2
Flok yelken alanı : 3.59 m2
Balon alanı
: 12.16 m2
Tekne ağırlığı
: 120 kg
Uluslararası Birlik Linki
www.470.org
Türkiye Yelken Federasyonu
www.tyf.org.tr
Mehmet ÖZÇETİN
4
2012 Yılı Pirat Yarışları
2011 yılını kazasız ve başarılı geçirdikten
sonra, 2012 yılı için yavaş yavaş içimiz
kıpırdamaya başlıyor. Eminim hepimiz güzel ve
rüzgârlı havaları şimdiden çok özledik. Bu sene
kış mevsimini doya doya yaşarken kendimizi
2 0 1 2 y ı l ı y a r ı ş l a r ı n a ve f a a l i ye t l e r i n e
hazırlanıyoruz. Bu yıl Ankaralı denizciler olarak
yine ilkleri yaşamaya ve yaşatmaya hep beraber
devam edeceğiz. Pirat sınıfı olarak yapmış
olduğumuz çalışmalar sonucunda, Türkiye
Yelken Federasyonunun 2012 yılı programında
da yerini alan, bir dizi Pirat sınıfı ulusal ve bölgesel
yarışlar düzenlendi. 2012 yılı için organize edilen
yarışlardan bu yıl üç tanesini Başkentimizde,
kulübüz önderliğinde gerçekleştireceğiz.
Bunlardan ilki 28-29 Nisan da yapılacak olan
“Türkiye Bayanlar Pirat Şampiyonası” olacak.
“Pirat Bayanlar Yarışı” olarak geçen yıl
kulübümüzün başlattığı bayan katılımcılara açık
yarışı bu yıl ulusal hale getirerek devam
ettiriyoruz. Aslında bayanlar yarışını 8 Mart
Dünya Kadınlar Günü'nde yapmayı
planlanmıştık, ancak bu yıl ağır geçen kış izin
vermedi.
İkincisi 4-5-6 Mayıs da “2012 Üniversiteler
Arası Türkiye Pirat Şampiyonası” olacak. Türkiye
Üniversite Sporları Federasyonu ile yaptığımız
görüşmeler sonucunda Türkiye'de yelken
sporunun gelişmesi ve genişlemesine katkı
sağlamak amacıyla yarışların düzenlenmesi
önerimiz kabul gördü. Bu güne kadar 18
üniversite katılım için başvuruda bulundu.
Ülkemizin geleceği olan üniversiteli gençlerimizi
ağırlamaktan büyük mutluluk duyacağız.
Üçüncüsü ise 23 Eylül de “TYF Pirat Ligi 5. Etap
Yarışları” olacak. 5 etaplık seri bir çekişmeden
oluşan lig yarışlarının 3'ü İstanbul, 1'i Kocaeli, 1'i
Ankara'da gerçekleştirilecek.
5
Türkiye de ilk kez yapılacak olan yarışlara
Ankara Yelken Kulübü olarak ev sahipliği
yapacağımızdan mutluluk ve gurur duyuyoruz.
Ev sahipliğini yapacağımız ulusal yarışlara
hazırlık için bütün üyelerimizi Nisan ayının ilk
hafta sonundan itibaren hazırlık çalışmaları için
M o g a n G ö l ü Te s i s l e r i m i ze b e k l i yo r u z .
Kulübümüzün tekne parkında bulunan Pirat
sınıfı yelkenliler üyelerimizin hazırlanmaları ve
yarışlara katılımlarında önemli bir güç.
Sporcularımızın bu gücü en olumlu biçimde
kullanarak kulübümüze yeni kupalar
kazandıracaklarını umuyoruz.
Üç tarafı denizlerle kaplı olan cennet
vatanımızın başkentinde yaşayan Bozkır
Yelkencileri olarak bizler, Ankara için sıra dışı bir
spor dalı olan yelkeni bu kadar yoğun ve güzel bir
şekilde yaşayıp yaşattığımız için çok mutluyuz.
Ayrıca bu yıl kulübümüzün düzenleyeceği
bölgesel yarışları ve Gölbaşı Belediyesi yarışlarını
da heyecanla bekliyoruz. Diğer bir heyecanımız
ise biraz daha sürecek. Pirat sınıfı olarak
girişimlerimiz olumlu sonuçlandı ve 2014 Pirat
Dünya Şampiyonası ülkemize verildi. Ülkemizde
yelken sporunda büyük bir şampiyonaya ev
sahipliği yapmak hepimizi gururlandırıyor.
Bütün çalışmalarda görev alan ve alacak olan
üye ve arkadaşlarımıza katkıları için çok teşekkür
ederiz.
İyi ki varsınız,
İyi ki varsın Ankara Yelken Kulübü
Mehmet ÖZÇETİN
6
Bahar İçin Bir Derleme
Önce ayak seslerini duydum; olabildiğince yavaş ve narin, hissettirmeden, balerin adımları
adeta. Derken, her zamankinden bir az daha sonra, bir sabah uyandığımda aniden çıkıverdi
karşıma.
Yüzünden yansıyan güneş ışınları gözümü kamaştırırken, saçlarındaki papatyaları gördüm
ve etrafında uçan kelebekleri. Burnuma ulaşan kokusu, yeni bir yaşama başlama mutluluğu
tadındaydı, durmaksızın içime çektim. Kuş cıvıltılarıyla dolu sesi, “bir an önce doğaya çıkmalı”
isteği uyandırıyordu.
Çıktım...
Güzelim Anadolu'nun kıyı kenti Bodrum'a hep erkenden gelse de “bahar”, bu sene biraz
bekletti bizleri. Yeniden yeşeren otlar arasında nereden çıkmıştı, bir gün önce ortada olmayan
onca rengarenk çiçek. Toprak her zamankinden farklı mı kokuyor, duyduğum sesler, karıncaların
gerinme sesleri mi yoksa. En belirgin olan taşevlerin gediklilerinin dönmesi; bir sene önce
bıraktıkları yuvalarını onarmak için kanat çırpan kırlangıçlar. Denizin rengi daha bir mavi sanki,
üzerinde süzülen tirhandil her zamankinden daha alımlı, ya kokusuna ne demeli.
Deniz aklına sonsuzluğu getiriveriyorsa da kıyıları unutmamak gerek. Bodrumlu Gönüllüler
ve diğer STK ların azimli uğraşlarından sonra turizme kazandırılmasından! şimdilik vazgeçilen,
Kise (ya da Kisle) Bükü'nde, Halikarnas Balıkçısı bakın nasıl karşılıyor baharı, biraz da yaşlılığına
dem vurarak:
7
“Kisle Büküne yalnız gelmiştim. Bu bük, kirpikler arasından açılarak çakan yeşil bir göz gibi, sık
çalılar arasında parlayan bir koydur. Koyun pudra gibi kumları, ayağın en narinine bile, gezintilerin
en yumuşağını ve tatlısını bağışlar. Kekik, adaçayı, sedef, mersin, sakız, sandal, yaban karanfili,
yaban nanesi ve ardıçların acımtırak kokusu insanın beynini, yüreğini dinçleştirir. Her sağanak,
yeni bir tütsü üfürür, başka bir iklim yaratır.
O gün arılar, dünyanın böylesi haspalığına, şenliğine, deliliğine, ışığına, hiçbir diyecekleri
yokmuş gibi, zilzurna sarhoş, aptal aptal uğulduyorlardı. Kendi kendime; << İşte, şu cennete bak.
Hey yaratılış hey! Yıpranmış, yaşlanmış bir adam artığını, kaldırıp bu cennetin ortasına koyuyor da
iyi halt ediyor sanki! Çocuk olsaydım a!>> dedim ve madem ki beni kimse görmüyordu; kumların
üstünde bir kaç parende attım, çevreyi de candan kaynayan bir kahkahayla çınlattım...”
Cevat Şakir Kabaağaçlı'nın bu coşkusuna, Berlin'de güneşli bir bahar gününe uyanan Elif
Şafak pek katılmıyor gibi, ne dersiniz?
“.......hani kuşlar cıvıl cıvıl, sanırsın ki yeni bir bestecinin eserlerini keşfettiler; hani renkler bir
başka açılır saçılır; hani ağaçlar donanmış, kokular katmerlenmiş; şehir kendince kadrince sil
baştan donanır ve hani insanlar baskı altından kurtulmuş yay misali fırlar ya sokaklara, dışarılara,
atarlar kendilerini illaki kamusal alana; hani kimisi üşenmeyip mendil büyüklüğünde çimenlerde
piknik yaparlar ya; hani işte o dönemlerde, öyle günlerde, benim moralim bozulur oldum olası,
kendime kapanırım...... Adeta herkesin işittiği bir ritim var, bir ben sağır olmuşum, o ritmi
duymuyorum, kulaklarımı ovuşturuyorum, ne gam, onların adımları neşeli bir melodi, ben
kalıyorum beride kağnı misali; onlar sekerken ben sendeliyorum sadece, olar hızlanırken ben
duruyorum, durmak ki beni en çok ürküten. Elimde değil, güneşin altında ben donuyorum.'’
Belki Berlin'de, koca kasvetli bir şehirde olmak Elif Şafak'ı güzelim güneş altında donduran.
Can Dündar da bahardan hoşlanmayanlardan hatta korkanlardan! galiba, okuyun siz karar
verin:
“ Bahar, yalvarırım çek git işine!...
Salma üstüme çiçeklerini, aklımı çelme!...
Her zaman çimenlerin çiyden ürpererek uyanıyor bahçemde; sonra güneşle oynaşıp
tütsülenmiş gibi buğulanıyor.
Ne zaman sokağa çıksam badem ağaçları salkım saçak çiçek...
Kavaklar kıpır kıpır, ıslık ıslığa meltem...
Kırda dayanılmaz kekik kokusu, toprakta türlü çeşit börtü böcek...
Yapma bunu bana bahar,
Böyle üstüme gelme!...
Zaten damarlarımda zor zapt ediyorum kanımı...
Çoktan cemreler düşmüş beynime yüreğime...
Kalbimin buzları erimiş.
8
Göğüs kafesimde ne idüğü belirsiz bir kıpırtı geziyorum nicedir...
Krizdeyim ben... Tembelliğin sırası değil, uyamam sana...
Al git serçelerini sahlarımdan, çağlalarına, kokularına hakim ol...
Meltemlerine söyle, deli gibi ıslık çalıp sokağa çağırmasınlar beni...
Bulutların üşüşmesin başıma...
Girme kanıma benim...
Yoldan çıkarma beni...
İyisi mi, hiç azdırma ruhumu bahar...
İş açma başıma...
Git işine!
Yoldan çıkarma beni!...”
Baharı şehirde karşılayan Sait Faik, “Baharı Aramak” adlı öyküsünde, İstanbul şehrinde baharı
arayan bir yazarımız:
“Halbuki bahar oradadır. Şehirden yüz metre uzaklaşır uzaklaşmaz başlar. İlk durakta otobüsten
atlayarak geri döndüm. Şehir haricine çıktım. Önce bir takım konserve kutularının, teneke ve demir
parçalarının birbiri üstüne yığıldığı uçurumların, sonra kıpkırmızı çıplak bir saha üstüne yıkılmış
tuğla harmanlarının arasında baharı aradım.
Birtakım ağaçların üstünde parça parça bir iki yıldız... Bir iki yeşillik... Bu kel ve yarı sersem
çimenlerin üstündeki bu ortası sarı, kenarları beyaz çiçek midir bahar?
Bu göz alabildiğine aydınlık bu mavi gök, bu su. Bu şarkı söyleyen kız mıdır bahar? Kendi kendime
baharın bir yalandan, bir insan tahayyülünden başka bir şey olmadığını düşündüm... Bahar da bir
avuç papatya, bir iki kırmızı gelincik, bir kaç çingene kızının şalvarı mıdır?
Bahar da öteki mevsimler gibi fikri bir şey midir? Hakikatte bahar denilen bir şey yok mudur?
Böyle düşünürken bir yolun dönemecinde iki kişiye rastladım. Ellerini birbirlerinin beline
sarmışlardı. Bu ara bu iki kişiden dişisi bol, tatlı bir kahkaha savurdu. Köpeklerin, kuyruklarını kısarak
moloz yığınlarından yukarıya, tepeye doğru kaçtıklarını gördüm. Tuğla harmanındaki ameleler,
durup ellerini gözlerine siper ederek etrafı aradılar.
İşte o zaman, yalnız insanların baharı ne kadar arasa bulamayacağını hissettim.''
Duygusallıktan gerçekliğe yönelince, karşımıza astrofizikçi Hubert Reeves çıkıyor. Montreal
ve Paris'te kozmoloji dersleri veren Reeves'in tuttuğu günlük, onun doğaya ve insanoğlunun
doğayla ilişkisine dair gözlemlerini içeren bir çeşit “kozmik dua” adeta:
“Mayıs sabahı. Bir kurbağa bir nilüfer yaprağının üstünde durmuş, güneşte ısınıyor. Elma çiçekleri
koca koca açmış, koku saçıyorlar; çeşit çeşit böcek, yabanarıları, balarıları çiçeklerin çevresinde
dolaşıp duruyor. Bir kelebek, tam bir ustalıkla yönettiği uzun bir hortumu taç yapraklarına daldırıyor.
Becerikliliği, kendine güveni beni etkiliyor. Ne yapacağını çok iyi biliyor. Gerçekten işinin ehli.
Düşünüyorum: Kelebeğin işini kelebek bilir. Onun yaşamı kendi önüne açıkça çizilmiş. Varoluşunun
biçimini düşünmesi gereken insanın kaygısını o bilmiyor.'’
Doğa her göze farklı görünüyor. Yaşar Kemal bir bahar sabahı ve renklerini “Bir Ada Hikayesi”
üçlemesinin birinci kitabının ilk satırlarında anlatıyor:
“Tanyerleri ışıdı ışıyacaktı. Deniz sütlimandı, apaktı. Küreklerin şıpırtısından başka bir ses yoktu.
Martılar daha uyanmamıştı. Gün doğmadan önceleri, dünya dümdüzken, deniz işte böyle sonsuz bir
aklığa keser.
Karşı dağların ardı aydınlanınca deniz menevişlendi. Denizin üstünde çok mor, çok turuncu, çok
yeşil, çok sarı, çok kırmızı ışıklar kaynaşmaya başladı. Poyraz Musa, başını kaldırıp karşıya bakınca az
ilerdeki adayı gördü, hızını kesti, kayığı durdurdu, ayağa kalktı, kollarını açtı, derin bir soluk aldı,
kayık sağa sola hafiften sallanıyordu. Bir tansıkla karşı karşıyaydı.
9
Ada pespembe bir ışığa batmıştı. Pembe ışık denize yansımış inceden dalgalanıyordu... Yıldızlar
parladı söndü. Bir balık neredeyse bir çocuk boyu, denizden fırladı, havada çakarak, çelik mavisi, çelik
yeşili, çelik moru, çelik kırmızısı ışıklarını fışkırtarak geri düştü. Balıklar, büyüklü küçüklü arka arkaya
denizden fırlıyor, ışıklarını havada bırakarak denize doğru düşüyorlardı. Denizin üstü bir çocuk boyu
pul pul oldu.''
Lawrence Durrel'in “Justine” romanında ki Venedik baharı ise hiç de iç açıcı değil:
“Ertesi ilkbahar öyle kötü bir hamsin rüzgarı oldu ki, öylesini ömrümde görmedim. Güneş
doğmadan önce çöl göğü cilt bezi gibi kahverengileşmiş, daha sonra, bir yanardağdan dökülen kül
yığınları gibi Delta'nın üstünde toplanan ve koyu sarının bütün tonlarını taşıyan bulutun kıyılarına
dokunmadan yavaş yavaş kararmıştı. Kent sanki bir fırtınaya karşı bütün kepenklerini kapatıyordu. Ani
rüzgar esintileri, ince hırçın bir yağmur, bunlar göğün ışığını örten karanlığın ilk habercileridir. Şu anda
kepenkleri kapatılmış odaların karanlığında görünmeyen kum her şeyi kaplamaya başlıyor; çoktandır
dolaplarda kilitli duran giysilerde, kitaplarda, resimlerde, çay kaşıklarında, sanki sihirliymiş gibi birden
ortaya çıkıyor. Kapı kilitlerinde, tırnak altlarında. Sert, hıçkırıklı rüzgar burun deliklerinin, boğazların
zarlarını kurutuyor, gözleri iltihaplanmış gibi acıtıyor. Suyu kurumuş bulutlar sokaklarda kehanet gibi
dolaşıyorlar; kum eski bir peruğun buklelerinin arasına dolan pudra gibi denize doluyor. Mürekkebi
kurumuş dolma kalemler, kuru dudaklar Venedik panjurlarının tirizleri boyunca ince beyaz kar gibi
yığıntılar. Kanaldaki hayalet filikalar başları sarılı gulyabanilerle dolu. Arada bir tam üstten inen
çatırtılı bir rüzgar bütün kenti fır fır döndürüyor, insan sanki büyük bir girdabın anaforuna yakalanan
her şeyin ağaçların, minarelerin, anıtların, insanların sonunda geldikleri yere çöle yeniden yavaşça
döküleceklerini, dalgaların yonttuğu, bir yapıcısı olmayan kum tepecikleri kökenine geri döneceklerini
sanıyor.''
Bu derlemeyi yaparken; “bahar, çiçek, yeşil, renkler, yaratılış, insan, kapanmak, minare, İstanbul,
çelik mavisi, ayak sesleri” kelimelerine “Madımak, kurşun, kilise, Hrant Dink, komplo teorisi, faili
meçhul, zaman aşımı, bir arada yaşam, misyonerlik” kelimeleri karıştı durdu zihnimde.
Bahar geliyor ülkemize, güneyden başlayarak, duyulan tüy gibi hafif ayak sesleri onun. Peki
uzun zamandır duyulan kaba, at gözlüklü, beyaz bereli, elleri meşaleli, sakallı ayak sesleri kimlerin?
Saner Gülsöken
Yazıdaki alıntılar
Can Dündar, YARİM HAZİRAN
Elif Şafak, MED-CEZİR
Halikarnas Balıkçısı, EGE'DEN DENİZE BIRAKILMIŞ BİR ÇİÇEK
Hubert Reeves, BOŞLUK bakışımın biçimini alıyor
Lawrence Durrell, İskenderiye Dörtlüsü: 1, JUSTINE
Sait Faik Abasıyanık, BALIKÇININ ÖLÜMÜ YAŞASIN EDEBİYAT
Yaşar Kemal, Bir Ada Hikayesi 1, FIRAT SUYU KAN AKIYOR BAKSANA
10
Ankara Yelkenden
Kulübümüz Yeni Üyeleri
Eylül 2011 ile Şubat 2012 arasında kulübümüze
yeni üye olan dostlarımıza hoş geldin diyoruz.
Özlem Tezerişener / Ziraat Müh.
Deniz Öztürk / Öğretmen
Engin Öztürk / Bilişim Teknik Uzmanı
Emrecan Çubukçu / Yazılım Müh.
İbrahim Bülent Atamer / Kimya Müh.
Hayri Anamurluoğlu/ Mimar
Mehmet Ümit Ayral / Tıp Doktoru
Can Özgüven / Sistem / Test Müh.
Bedriye Selin Kartal / Arkeolog / Editör
Yavuz Yolsal / Tıp Doktoru
İlknur Ökçün / Tıp Doktoru
Metin Cömertoğlu / Filoloğ
Murat Demirhan / İnşaat Yüksek Müh.
Emre Soydaş / Eczacı
Taner Yüce / Subay
Zafer Türkyılmaz / İnşaat Müh.
Himmet Birol / İnşaat Yüksek Müh.
A. Haluk Giray / Serbest
Figen Öner / Aile Yaşantısı Eğitimi ve NLP
Uzmanı
Laser 4.7 Toplam katılımcı sayısı: 23
Sporcumuz Yeşim Bengü Gürkan 17.
Optimist, Toplam Katılımcı sayısı 45
Sporcularımız:
Hüseyin Kılıç / İnşaat Yüksek Müh.
Canberk Çelik 10.
Eray Akdağ / İktisatçı / Çalışma Ekonomisti
Atacan Üçerler 13.
Ertuğrul Ata 17.
Centerboard Yarışları
Alper Karapınar 29.
Atila Tükel 32.
Kasım 2011-Şubat 2012 döneminde Kulübümüz Tuna Yolsal 34.
sporcuları 10-13 Kasım tarihlerinde kulübümüz
Adana'da yapılan Bölge Kupası 3. Ayak yarışlarına
katılmıştır. Laser 4.7 sınnıfında bir ve Optimist
sınıfında altı olmak üzere toplam yedi
sporcumuzun katıldığı yarışlarda sporcularımız
aşağıdaki dereceleri almışlardır:
11
Yıl içinde 3 ayakta tamamlanan Bölge Kupası
Yarışlarının sonuçları yine kasım ayında TYF
tarafından ilan edilmiştir. 2011 Bölge Kupası, 5.
Bölgede yer alan 10 sporcumuzun dereceleri
aşağıdadır:
Optimist, Toplam sporcu sayısı: 77
Sporcularımız:
Canberk Çelik 6.
Ata Can Üçerler 19.
Muhsin Ertuğrul Ata 21.
Alper Karapınar 47.
Atila Tükel 50.
Tuna Yolsal 74.
Nurefşan Ata 75.
Laser 4.7, toplam sporcu sayısı: 37
Sporcularımız:
Yeşim Bengü Gürkan 10.
Aylin Akkent 27.
Laser Radyal, toplam sporcu sayısı: 26
Sporcumuz: Bertuğ Ünlü 15.
Yat Yarışları
Kulübümüzün adına gerçekleştirilen tek yat
yarışı olan AYK –BAYK yarışı 40 teknenin katılımı
ile gerçekleştirildi. Sporcularımızın yer aldığı 8
tekne de yarışta mücadele etti.
Gerçekleştirilen 4 günlük eğitim
gezilerine aynı dönemde 24 kişi katılarak
kuramsal bilgilerini tazeleme ve
uygulamaya geçirme olanağına
kavuşmuşlardır.
Diğer
Lokalimizin çalışmaya başlaması ile
birlikte üyelerimizi bir araya getiren sosyal
faaliyetler arttı.
Kulüp komodorluğumuz ve centerboard
sınıf sorumlularımız 13 Ocak 2012 tarihinde
sporcularımız ve sporcu velilerimizle yeni
kulüp binamızda akşam yemeğinde bir
araya geldiler. Ankara Yelken İl Temsilcisi
Mustafa Sırrı Akın ile başkanımız Adnan
Ö z a r s l a n d a t o p l a n t ı y a k a t ı l d ı l a r.
Sporcularımız ve tüm katılımcıların neşe
içinde paylaştıkları yemek boyunca ağırlıklı
o l a r a k A n k a r a Ye l k e n K u l ü b ü ' n ü n
centerboard sınıflarında aldığı
derecelerdeki yükselme, bu yükselmenin
önümüzdeki dönemlerde de sürekliliğinin
sağlanması ve daha da ileriye taşınması
konularında görüş alışverişi yapıldı.
Yılbaşı ve Sevgililer Günü akşamları
üyelerimiz lokalde birlikte eğlendiler. Ocak
ve Şubat aylarında iki kez “Kaynaşma ve
Tanışma Geceleri” adı ile geniş katılımlı
eğlence geceleri düzenlendi.
25 Şubat 2012'de üyelerimiz için
İstanbul'da düzenlenen Boat Show'a gezi
düzenlendi.
2012 BAYK Kış Trofesi'nde kulübümüzden 7
tekne yarışlara katılmaktadır.
2012 MİYC Kış Trofesi'nde ise iki tekne de
sporcularımız kulübümüzü temsil etmektedirler.
Eğitim Çalışmaları
Aralık ve Ocak aylarındaki Amatör Denizcilik
seminerlerimize toplam 50 deniz ve yelken
sevdalısı katılmışlardır. Seminerlerimize katılan
arkadaşlarımızın hepsi ADF sınavına girerek
başarılı olmuş ve Amatör Denizci Belgesi almaya
hak kazanmışlardır.
12
Havuzluğu Nerede? 2
Havuzluğun yerinin avantaj ve dezavantajlarını
tartıştığımız yazımız önceki sayımızda özellikle
merkez havuzluğun avantajları ile başlamıştı. Bu
kez ise arka havuzluğun avantajlarından söz
edeceğiz.
Arka havuzluğa önden gelen rüzgar ile
savrulan deniz suları ve dalgalarının gelmesi çok
daha zordur. Merkez havuzluklu teknelerde bu
serpintiyi engellemek için mutlaka bir serpinti
körüğü vardır. Çoğunlukla körük gerekeceği için
sert malzemeden kalıcı bir serpinti engelleme “ön
camı” düzeneği havuzluğun önündedir. Suyun
daha az gelmesi yanı sıra, daha rahat boşaltma
yolları bulunabildiği için arka havuzluklar çok daha
“kurudur”. Arka havuzluklu teknelerde havuzluk
daha alçak olduğu için bumba ve yelkenler de
daha aşağılara dek inerler. Güverteyi “süpüren”
yelkenlerin sonucu daha fazla yelken alanı ve daha
iyi orsa performansıdır. Ayrıca merkez havuzluktan
yelkenleri tam olarak görmek için çepeçevre
bakmak gerekir iken, arka havuzluktan yelkenler
bir bakışta görülebilir. Havuzluğun yüksekliği ve
ona bağlı armadaki değişiklikler arka havuzluklu
teknelerde ağırlık merkezinin merkez havuzluğa
göre daha aşağıda yer almasını sağlarlar. Böylelikle
alabora olma olasılığı biraz daha azalır.
Arka havuzlukta yanaşma manevralarının da
daha rahat olduğu söylenir. Bir kere teknenin sevk
yeri arkada olduğu için yalnızca teknenin önünün
uzunluğu öğrenilmek zorundadır, arkanızda kalan
bölümün uzunluğuna da alışmak zorunda
kalmazsınız. Merkez havuzluk sevenler baştan
veya kıçtan kara yanaşmaların hepsinde aynı
“kolaylık” olduğunu söyler. Ancak eğer kıçtan kara
yapılıyor ise arka havuzluğun büyük getirileri
vardır. Öncelikle yanaşılacak iskele vb engeli çok
daha yakından izleyerek manevra yapılır. Tekneyi
bağlayacak palamar halatları manevrayı sürdüren
kişi veya kişiler tarafından kolayca bağlayacak
kişilere verilebilir. Özellikle sınırlı mürettebat ile
yanaşılırken idare ve bağlama yerinin aynı yer
olması büyük kolaylık sağlar.
Arka havuzlukta dümen sistemi veya otomatik
pilot için harcanan hacim çok daha azdır. Ayrıca
yüksek oturma yerlerinin altında geniş dolap
alanları kalır. Havuzluk daha geniştir, böylelikle
daha büyük masa, daha geniş oturma yerleri ile
sosyal açıdan daha kullanışlı bir tekne ortaya çıkar.
Seyir sırasında veya sonrasında rahat yatılabilecek
boyutlarda “banklar” vardır. Arka havuzlukta
“denize daha yakın” durulur, böylelikle denizi çok
daha fazla duyumsamak olasıdır.
13
Yüzme platformuna ulaşım çok daha rahat ve
uygundur. Denize girmek ve çıkmak daha rahattır.
Arka taraf teknenin en az sallanan yeridir. Merkez
havuzluklu teknelerin iyi özelliklerinden birincisi
olarak bu bölgedeki “sahip kamarasının” az
sallanması sayılır. Yaşamın çoğunun kamarada
değil, havuzlukta geçtiği göz önüne alınır ise,
anılan “az sallantılı bölgenin” havuzluk olarak
kullanılmasının teknedeki yaşama getireceği
rahatlık ön görülebilir. Merkez havuzluk daha
yukarıda yer aldığı için sallanma daha geniş bir yay
üzerinde olur ve havuzlukta çok daha fazla
hissedilir.
Yelkenlinin iç mekanlarına bakıldığında arka
kamaraya ulaşım için harcanan “koridor”
kayıplarının kalmadığı görülür. Böylelikle salon,
mutfak yerleşimi çok daha ferah ve kullanışlıdır. Ön
kamara için de daha geniş yer kalmıştır.
Havuzlukta yer alan oturma alanları altındaki
dolapların derinliği arka havuzluklu yelkenlilerde
arka kamara yatakları üzerinde kalır. Merkez
havuzlukta ise ön, arka kamaralar arasındaki
yürüme koridorlarının, ki bazılarında mutfak
buradadır, basık olmasına yol açar.
Görüldüğü gibi her iki havuzluk yerleşiminin
de kendine göre avantaj ve dezavantajları vardır.
Bu nedenle şu tür havuzluk daha iyidir gibi genel
bir sonuç verilemez. Soğuk iklimlerde kapatılması,
ısıtılması daha kolay olan, küçük alanlı merkez
havuzluklar daha sık yeğlenmektedir. Ancak “deniz
keyfinin” daha çok yapıldığı sıcak iklimlerde, kıçtan
kara yanaşmanın yeğlendiği bölgelerde arka
havuzluk daha avantajlı durmaktadır. Zevkler ve
renkler gibi havuzluk yerini de tekne alacak kişinin
kişisel seçimine bırakarak, “havuzluğunuz nerede
olur ise olsun, rüzgarınız kolayına, pruvanız neta
olsun” diyerek bitirelim.
Tanju Aktuğ
Resimler ile ilgili genel açıklama
Yazıda kullanılan resimler aynı firmaya ait ikisi de 36 feet
uzunluğunda merkez ve arka havuzluklu teknelerin resimleridir. Küçük
teknelerdeki durumu yansıtmaları ve tam bir karşılaştırma
sağlamaları amacı ile seçilmişlerdir.
Her iki tekne tipini de resimleme olanağımız olmadığı için, satılık
teknelerin internet sitelerindeki resimlerinden yararlanılmıştır.
Merkez havuzluklu tekne resimleri üstte kullanılmıştır.
14
Bulmaca
Sitemizden bulmacanın etkileşimli çözülebilecek biçimine ulaşabilirsiniz.
Tanju Aktuğ
15
Yelken Yarışçılığının Temelleri
Mark Johnson [copyright 1/19/95]
Kısım 5
Alt Yaka Gergisi - (alt derinlik boyutu)
Yelken kontrollerinin en temellerinden birisi alt yaka gergisidir (outhaul). Ana yelkenin alt %
40'ının derinliğini kontrol eder. Yelkeni düzleştirmek için, gergi kasılır, daha fazla "torbalaştırmak",
ya da derinlik vermek için gergi boşlanır. İngilizce adından da anlaşılacağı gibi işlevi yelkenin
arkasını dışarı çekmektir.
Kulüp FJ veya Laser teknelerinde etkileşimli bir yelken kontrolü değildir. Genellikle yarışın
başında ayarlanır ve o pozisyonda kalır. Seyir sırasında ayarlamak mümkün ise, başlıca amacı orsa
ve pupa seyri arasında geçiş yapmaktır. Apaz seyrinde yelkende daha fazla derinlik daha fazla güç
verecektir. Tam pupa seyirde yelkenin daha fazla torbalaşması için alt yaka gergisi tam boşlanır.
Torbalaşma iğnecik seyrinde tekneyi yürüten güç olan yelkendeki itmeyi arttırır. Şamandra
dönüşünden önce gergi önceden işaretlenen yere dek yeniden gerilmelidir. Bu çok önemlidir,gergi boşlanmış iken rüzgarüstüne gitmeyi deneyin. İstediğiniz yere bir türlü gidemeyeceksiniz.
Kaningam - (derinlik yeri)
1920 lerdeki America's Cup yarışlarından birisinde görev alan Cunningham adlı bir kaptan adı ile
anılan yelken kontrolünü tasarlamıştır. O devirde yelkenler kanvas kumaştan yapılıyordu ve
rüzgar koşullarına bağlı olarak esneme eğilimleri fazla idi. Maksimum yelken boyutu kısıtlaması
göz önüne alınarak, yelkenler ancak fazla rüzgarda maksimum boyutlarına ulaşacak kadar küçük
kesiliyordu, ancak rüzgar az ise küçük kalıyorlardı. Cunningham yelkenin karula köşesine bir ring
ekleyip, oradan yelkeni aşağı çeker ise hafif havalarda da yelken alanını arttırabileceğini fark etti.
Kanningam artık bu amaç için kullanılmasa da yine de önemli bir kontrol yöntemidir. Bu küçük
halatın modern amacı derinliğin yerini kontrol etmektir. Kanningam kasıldığında yelken derinliği
öne ilerler.
Rüzgarın hızı arttıkça, derinlik geriye, güngörmeze doğru kayma eğilimindedir. Gereksiz güç ve
fazladan direnç oluşturduğu için istenmeyen bir durumdur. Derinlik orsa yakasından % 40 % 45
arası kadar geride olmalıdır.
Sıkı Cunningham ayarının bir diğer sonucu yelkenin güngörmez yakasının açılmasıdır. Yelken
bombanın üzerinde düzleşerek üst batten bumbaya paralel olmalı. Eğer Cunningham çok sıkı ise,
üst çıta bumbadab dışarı uzaklaşır. Geri getirmek için aşağıda açıklanacak pupa baskısı
kullanılmalıdır.
Elbette diğer bir sonuç yelkenin kısmen, düzleşmesidir. Yelkeni düzleştirmek için özel durumlar
dışında Cunningham kullanılmamalıdır, çünkü düzleştirirken derinliğin yerini de değiştirir.
Direk Eğriliği - (Derinlik boyutu)
Yukardaki şekil 4'e bakarsanız, laser yelkeni düzdür. Direğe geçirildiğinde orsa yakasının
düzleşmesi ile yelken tam biçimine kavuşur. Bu düz direk geriye doğru eğilir ise, yelken
takılmadan önceki düz biçimine yaklaşarak, ideal biçimini yitirir. Direk eğmenin ana amacı
yelkene yeniden güç kazandırmaktır ve çeşitli biçimlerde yapılabilir.
16
Kapama
Bir laser yelkenli kullanırken kısa sürede direğin biraz eğrilebildiğini fark edersiniz. Direği
eğmenin ve yelken derinliğini azaltmanın bir yolu iskotayı çok kasmaktır. Aslında rüzgarüstü
seyirde çok hafif havalar dışındaki rüzgarlarda her iki ana yelken iskotası teknenin kıçında
birbirine değmelidir.
Ön Eğme
Direk daha yelekn takılmadan eğilerek de eğrilik sağlanabilir. Bunu yapmanın bir kaç yolu varsa
da, hepsi direğin üst yarısının öne, başa doğru kuvvetle çekilmesine dayanır. Uluslararası FJ's yanı
sıra diğer modern yüksek performanslı teknelerde genellikle bu amaç için bir düzen vardır ve
güverte üzerine monte edilmiş bazı kilitler düzenlenmiştir.
Ön eğme çok rüzgarlı havalar gibi durumlarda çok düz bir yelkeni garanti eder. Böylelikle ekip
mürettebat kafalarının üzerinde çok fazla güç ile asla yakalanmaz.
Ayırıcılar
FJ teknelerinde ki ayırıcıların (direğin 1/3'ündeki sidestaylere destek olurlar) ne işe yaradığını,
özellikle neden ileri geri ayarları olduğunu düşündünüz mü? Eğer ayırıcı arkaya doğru çekilir ise,
desteklerdeki güç arkaya doğrudur, direğin üst yarısını geriye çeker ve eğer. Alternatif olarak öne
doğru çekilir ise, eğrilik azalır. Ayıcıları öne alma daha fazla güç gerektiren hafif havalarda
gereklidir.
Vang germe
Bumbayı aşağı çekme eğri bir direkte kullanılabilir, iskotanın kasılması gibi direğin üst yarısını
geriye eğer. Aslında, Laserde bu yaklaşım genellikle tercih edilmektedir, çünkü yelkenin biçimi
iskota kasılsa da, gevşetilse de aynı kalır. Tüm kontrol ana yelken iskotasına kalınca, iskota
gevşetilerek yelken güçlendirilir, kasılarak yük azaltılır. Bu yaklaşım ile yalnızca yelkenin rüzgarı
aldığı açı değiştirilmiş olur.
Boom Vang - (güngörmez biçimi)
Bir çok yelkenli teknede Bom Vang'ın ana görevi ana yelkenin güngörmez yakasının biçimini
kontrol etmektir. Vang sıkılaştırılır ise güngörmez yakası düzleşir, gevşetilir ise gevşer ve
rüzgaraltına doğru bombeleşir. Üst baten daha önce belirtildiği gibi bumbaya paralel olmalıdır.
Eğer çok çekilir ise fazla derinlik oluşur, eğer gevşek bırakılır ise yelkenin arkasında fazla güç kaybı
olur.
Bölüm Çevirisi: Tanju Aktuğ
17
Gündüz Feneri mi, Gece Feneri mi?
Deniz fenerleri seyir sırasında önemli desteklerimizdir. Özellikle gece seyirlerinde ışıkları
yolumuzu aydınlatamasa da, yolumuzu gösterir bize. Kimi kez haritada hedefimizin yakınlarında
bulduğumuz bir fenere doğru seyrederiz, gözlerimiz karanlıkta o fenerin ışığını arar. Işığını
gördüğümüz anda doğru rotada gitmenin hazzı sarar içimizi. Kimi zaman da belli bir engelin
çevresinden dolanmamız için bize yol gösterirler. Bu kez ışıklarını pruvamızda değil, istediğimiz
açıda gördükçe rahatlarız.
Deniz fenerleri sıklıkla coğrafi açıdan da önemli noktalarda konuşlanmışlardır. Burunların uçları
sık yerleştikleri yerlerdir. Güney Ege'de seyir yapıp, rotası Knidos Burnu'ndan geçen herkes
Deveboynu Feneri'nin görkeminden etkilenir. Ege ile Akdeniz'i birleştiren noktada, denizden
yükselen sarp tepenin üzerindeki fener binasının heybeti unutulamaz. Geceleri fenerlerin
desteği ile uzun seyirler yapmış denizcilerde o görkemli yapı “bana yol gösteren şahane fenerler
işte bunlar” duygusu yaratır. Denizci adeta fenere gönül verir.
18
Kıyı şeridinin uzunluğuna karşın az sayıda fener içeren ülkemizde fenerler belirgin olarak coğrafya
açısından da önemli noktalarda yer alırlar. Ayvalık Çanakkale arasında seyredenler için önemli bir
coğrafi işaret noktası Baba Burnu'dur. Midilli adasının kuzeyinde, körfezden Ege'ye kavuşulan
noktada, Anadolu'nun en batı ucunu işaret eden, navigasyon açısından önemli bir burundur.
Ayrıca tarihi açıdan da önemlidir. Osmanlı döneminde son inşa edilen kale bu burundadır.
Burunda bulunan Deveboynu Feneri'ni haritada görünce bu noktaya doğru seyrederken daha da
heybetli bir fener binası ile karşılaşacağınızı umarsınız. Fenerin adı da beklentilerinizi yükseltir:
Bababurnu Feneri. Ancak buruna yaklaştıkça hayalleriniz yıkılır. Kale duvarları üzerinde, çevredeki
yapılar ile karışmış, demir direk üzerinde gösterişsiz bir fener ile karşılaşırsınız.
Gündüz yerine gece seyri yaptığınız da ise olay tümü ile değişir. O bildiğimiz heybetli fener
binalarına pek benzemeyen Bababurnu Feneri güçlü ışığı ile sizi 18 mil uzaktan karşılar. Görkemli
Deveboynu Feneri için ise bir 6 mil daha karanlıkta seyretmeniz gerekir, ancak fenere 12 mil
kaldığında ışığı size ulaşabilir. Bu kez gönlünüzü çelen, size daha rahat bir seyir sağlayan
Bababurnu Feneri'dir.
Aslında bu tür farklara günlük yaşamdan alışığızdır. Kimi kişiler vardır ki dışarıdan gelen ışık
altında Deveboynu Feneri gibi görkemli gözükürler. Ancak yakından tanıdığınızda iç ışıklarının ne
kadar kör, yolunuzu göstermekten ne denli uzak olduğunu fark edersiniz. Öte yanda ise
“ummadık taş” misali, görüntüsü ile sizi etkileyemeyen, ancak iç ışığını fark ettiğinizde değerini
anlayabildiğiniz kişilerle de tanışırsınız. Okumuş veya okumamış, ciddi sıfatlar ile tanımlanan
mesleği olan veya olmayan o gösterişsiz Bababurnu Fenerleri içlerinden gelen ışıkları ile rotanızı
doğru yönlere uzatmanızı sağlarlar.
Acı olan gündüz görkemi ile gözlerinizi kamaştıran bazı “fenerlerin” karanlık çöktüğünde kör iç
ışıkları ile daha da karardıklarını fark etmektir. Karanlıkta da size yol göstereceğini beklediğiniz,
umduğunuz kaynağın kendini aydınlatmaktan aciz olduğunu görmek kahreder insanı. Birkaç
gün önce tanıdığınız sandalında ağlarının onarımı ile uğraşan balıkçının, köy kahvesinin bir
köşesinde gölgeler arasında kaybolmuş yaşlı çiftçinin daha sohbetinizin ilk anlarında yaydıkları
güçlü iç ışıkları boşuna ararsınız. Görüntüye aldanmamayı çok önceden öğrenmiş olsanız da, dış
ışıkların yansımaları yine de yanılsamalara yol açar. Doğal olarak duygularınız da bu algılamaları
etkileyerek yanılgıların sürmesine destek olur.
Yaşam seyrinizin Bababurnu Feneri gibi iç ışığı güçlü, Deveburnu Feneri gibi yapısı muhteşem
fenerlerin ışığında sürmesi dileği ile.
Tanju Aktuğ
19
20
milyonlarca insana ulaşmış,
kalite
belgesi ile
standartlarını
onaylatmış olmanın haklı gururunu yaşayan bir firmayız.
ISO 9001
Te k n i k v e A l t y a p ı
Ses ve ışık sistemi
Görüntü Sistemleri
Konstrüksiyon Sistemleri
Özel Show ve Gösteri Ekipmanları
R e k l a m v e Ta s a r ı m
Grafik Tasarım
Kurumsal Kimlik Uygulamaları
Web Tasarımı
Organizasyon
Resmi Törenler
Açılış / Kapanış Organizasyonları
Konserler, Festivaller
Spor / Fuar Organizasyonları
Prodüksiyon
Medya İlişkileri
Film ve Müzik Prodüksiyonları
Stüdyo Kayıt
K o n g r e v e To p l a n t ı
Uluslararası Kongre Organizasyonları
Eğitim Toplantıları
Bayii Toplantıları
Teşvik Gezileri
Lansman Toplantıları
Merkez: Erciyes İşyerleri Sitesi 2. Cad. No:19 Macunköy / Ankara / Turkey
t: +90 (312) 397 56 66
f: +90 (312) 397 58 88
Şube: Barbaros Mah. Uphill Court Residence A Blok D: 106 Ataşehir / İstanbul / Turkey
t: +90 (216) 688 46 41 (pbx)
f: +90 (216) 688 46 42
Ankara Yelken Kulübü
Sancak Mah. 555 cadde No: 1/8 Çankaya / ANKARA
39° 52.010' N - 32° 52.144' E T: 312 495 36 56 F: 312 438 28 83
w w w. o r g a n i z e r. c o m . t r
Biz, yaptığı organizasyonlarla

Benzer belgeler

İçindekile BOZKIR YELKENCİLERİ

İçindekile BOZKIR YELKENCİLERİ BOZKIR YELKENCİLERİ Ankara Yelken Kulübü Üyeleri için haberleşme forumudur. İki ayda bir elektronik ortamda yayınlanır. Para ile satılmaz.

Detaylı

Derleme: M. Cem GÜR Mart 2007

Derleme: M. Cem GÜR Mart 2007 kaçtı, teknenin broşa girmesi ile birlikte rüzgar üstüne olanların tümü bir anda iskeleden sancak tarafına savruldu. Tarzan Mustafa bu savrulma esnasında bile hemen dümene atladı. Ama ne care, tekn...

Detaylı

(Microsoft PowerPoint - B\334LTEN SAYI 6)

(Microsoft PowerPoint - B\334LTEN SAYI 6) ettiriyoruz. Aslında bayanlar yarışını 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nde yapmayı planlanmıştık, ancak bu yıl ağır geçen kış izin vermedi. İkincisi 4-5-6 Mayıs da “2012 Üniversiteler Arası Türkiye Pira...

Detaylı

bozkır yelkencileri - Ankara Yelken Kulübü

bozkır yelkencileri - Ankara Yelken Kulübü Tanıtım, Reklam, Sponsorluk Kurulu Sermurat KÜÇÜKGÜL (Başkan) Tanju AKTUĞ Hadi ATALAY Miray BAKIR Himmet BİROL Cenk CENKÇİ Mehmet ÖZÇETİN Murat ÖZDEN Seçgün ÖZTÜRK Yeşim TURAN GÜREL Zafer TÜRKYILMA...

Detaylı

İleri Trim Teknikleri

İleri Trim Teknikleri Bir de baktık iskelemizden tam gaz gelen komite teknesi hemen önümüzde şamandırayı bırakarak bizimle saniye farkı ile finish hattını oluştudu. Çok keyiflendik, cruiser sınıfı bir tekne ile first fi...

Detaylı