no tasarim.indd - Photoshop Magazin
Transkript
no tasarim.indd - Photoshop Magazin
İçindekiler 007 | Bombalarla arkadaş edinemezsiniz 008 | Hiroşima ve Nagazaki’deki atom bombası felaketinin 60. yılı 030 | Genel Tüketim Grevi Manifestosu 032 | Tasarım müdahaleleri 034 | First Things First 044 | The Graphic Imperative’den Seçmeler 082 | Reklamsız şehir Sao Paolo 084 | Bütün öğrenciler Cahumont’a: Küresel Isınma 112 | Good 50x70 162 | Farkında Olmak! Toplumsal itaatsizlik yaratmaya hazır mısın? Günümüzün acil gereksinimi, tasarımda bir savaşçı geleneği yaratmak – Bütün o nazik ve cılız ruhları, birkaç sert olanla dengelemek. Bütün bu maceracılardan; yeni, iyi yetişmiş, devrimci bir “kurtarıcı” modeli çıkacak ve şöyle diyecek: -“Serveti b -“Çürümey -“Şirket ka boşver!” eyi boşver!” karizmasını boşver!” Tüm gezegen çöküşe giderken, aklî hastalıklar artarken, ekolojik ve ahlakî tartışmaların sınırlarını tanımlayacak, yüzleşmeci ve sorgulayan geleneklerimizi yeniden canlandırmanın zamanı gelmiştir. Adbusters, Sayı 27, Çeviri: Mehmet Emir Uslu no tasarım sosyal tasarım seçkisi 1. Kitap Altı ayda bir yayımlanır 1. Baskı: 1000 Adet, Ocak 2008 ISBN 978-975-807-196-8 Yayın Yönetmeni: Savaş Çekiç Yayın Koordinatörü: Onur Gökalp Kapak ve İç Tasarım: Savaş Çekiç Düzelti: Şendoğan Yazıcı Çeviriler: Mehmet Emir Uslu, Emek Demirtaş, Hatice Çağlar Baskı: Graphis Matbaa Yüzyıl Mah. Matbaacılar Sit. 2. Cad. No: 202/A Bağcılar İstanbul t: 0212 629 06 07 f: 0212 629 03 85 w: www.graphis.com.tr Dağıtım: Ege Yayınları Aslanyatağı Sk. Sedef Palas Apt. No: 19/2 Cihangir Beyoğlu İstanbul t: 0212 249 05 20 f: 0212 244 32 09 Online Satış: www.zerobooksonline.com Bu seçkide yer alan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir. Gönderilen yazılar iade edilmez. e: [email protected] w: www.notasarim.org Bu seçki noyirmiyediyayıncılık ve Graphis Matbaa’nın ortak kültür hizmetidir. Merhaba... No Tasarım’ı senede 2 sayı olarak çıkarmayı planlıyoruz. No Tasarım’ı diğer tasarım dergilerinden farklı kılan en önemli yanı, sayfalarında sosyal tasarım kavramını bulacak olmanız. Çağımızın en önemli sosyal problemleri Yayın hayatına başlarken... karşısında tasarımcının tavrı ne olmalı sorusuna birlikte yanıt bulmayı hedefliyoruz. Meslek olarak biz tasarımcılar bu sorunların ne kadarına bulaşıyoruz, bizlerin neden olduğu problemler karşısında bilinçli davranabiliyor muyuz, ya da farkında mıyız? Bu soruları çoğaltmak ve sorulara yanıt bulmak için bir platform olacak No Tasarım. Sosyal tasarım konulu her türlü makale, çeviri yazı ve üretilmiş görsel malzemelere ve uluslararası gerçekleştirilen sosyal tasarım etkinliklerine yer vereceğiz. Amacımız bu derginin süreç içinde iletişim tasarımı konusunda bütün insanlığı ilgilendiren sonuçlara ulaşarak kendi manifestosunu oluşturmayı başarabilmesi. Bir sonuca varabilmek için bu seçkilerin bu meslekle ilgilenen herkese açık olduğunu hatırlatarak tekrar merhaba... 5 | no 27 ülkede 28.000 kişiyle yaptığı bir araştırma yayınladı. Katılımcılardan 12 ülke ile ilgili olumlu ve olumsuz etkileri belirtmeleri istendi. En olumsuzdan en olumluya doğru işte sonuçlar. BOMBALARLA ARKADAŞ EDİNEMEZSİNİZ BBC World Service olumlu olumsuz Kanada %54 %14 Avrupa Birliği %53 %19 Japonya %54 %20 %5 %21 Hindistan %37 %26 Venezuela % 27 %27 İngiltere %45 %28 Çin %42 %32 Rusya %28 %40 Kuzey Kore %19 %48 ABD %30 %51 İran %18 %54 İsrail %17 %56 Fransa Adbusters, Sayı 73 Çeviri: Hatice Çağlar 2005 yılında Hiroşima ve Nagazaki’deki atom bombası felaketinin 60. yıldönümü dolayısıyla Ogaki Poster Müzesi (Japonya) uluslararası önemli tasarımcıların katılımını sağlayarak FaxArt projesi gerçekleştirdi. Bu projeye davet edilen tasarımcılar konu için ürettikleri tasarımlarını faks yoluyla müzeye gönderdiler. Bu tasarımlar afiş boyutlarına büyültülerek sergi oluşturuldu. Bu afişlerden bazılarını seçerek müze müdürü Noboru Matsuura’nın önsözüyle birlikte sizlerle paylaşmak istedik. 2005 yılı Hiroşima ve Nagazaki’deki atom bombası felaketinin 60. yıldönümüydü. Bu ayrıca Okinawa adasının yerleşim yerlerinin savaşa teslim olup 150.000 vatandaşın hayatını kaybetmesinin de yıldönümü. Ahlaklı insanların oluşturduğu hareketler, aynı trajedinin tekrar yaşanmaması için savaşın bitiminin ardından dünyanın belirli yerlerinde filizlendi. Bu harekette oldukça aktif rol üstlenen Einstein, Naziler’in atom bombasını daha da geliştireceğinden korkup Roosvelt’e mektup yazmıştı. Bunun ardından Amerika Birleşik Devletleri Başkanı bombalarla en az Naziler kadar ilgilendi. Savaşın hemen ardından yaptığından dolayı pişmanlığını dile getirip barış için çalışmaya başladı. NPT İngiltere, eski Sovyetler Birliği ve Amerika’nın katılımıyla 1 Haziran 1968’de kuruldu, Mart 1970’de çalışmalarına başladı ve 1976 yılında Japonya da aralarına katıldı. 5 yılda bir yapılan toplantılarla nükleer silahlanma tehdidi tartışıldı. Bu yıl New York’taki Birleşmiş no | 8 Milletler Genel Merkezi’nde yapılan 4 haftalık toplantı 2 Mayıs’ta başladı. Hindistan ve Pakistan nükleer silahları olmasına rağmen antlaşmaya katılmadı. Bazı uzmanlar antlaşmaya katılan ülkelerin azlığından yakınıyor fakat nükleer silahsızlanma kadar kitle imha silahlarının da ne kadar büyük bir tehdit oluşturduğunun farkındaysak hâlâ bu antlaşma önemli bir yer tutuyor. Bundan 40 yıl önce Atom ve Hidrojen Bombası Konferansı’nın başkanlığını yapıyordum. Bu konudaki anılarım hâlâ tazeliğini koruyor. Korkuyla çarpılmıştım; hiçbir insan atom bombasının önünde duramazdı. Bu yalnızca insan var oluşunu değil Buda ve Tanrıları da hiçe saymaktı. Nükleer silahlanma karşıtlığının yalnızca politik bir aktivite değil, insanlığın onurunu kurtarmak için atılmış bir adım olduğunu düşünüyorum. Hiroşima ve Nagazaki felaketinin 60. yılında hatırlamak ve probleme daha net dokunup görsel hale getirmek için “barış ve nükleer silahlar” sorununu görsel bir dilde, yerli ve yabancı grafik tasarımcıların katılımıyla karşılıklı bir diyalog haline getirmek istedim. 1-31 Mart tarihleri arasında 84 katılımcı 218 işini bize gönderdi. Hepsi oldukça özlü, açık ve güçlü işlerdi. 20. yüzyıl “savaş ve bilim” çağı olarak anılıyor, gelin 21. yüzyılı çocuklarımıza barışçıl bir ortam olarak bırakalım. Posterler üzerinden karşılıklı yapıcı ve etkili düşünceler geliştirebileceğimizi umut ediyorum. Noboru Matsuura Ogaki Poster Müzesi Müdürü (Profesör, Kanazawa Üniversitesi) Çeviri: Hatice Çağlar 9 | no U.G.Sato, Japonya Alex Jordan, Fransa 11 | no no | 12 Wladyslaw Pluta, Polonya Michal Minor, Polonya 13 | no Wen-yen, Çin no | 14 Ronald Curchod, Fransa Takashi Akiya, Japonya 15 | no Sebastian Kubica, Polonya no | 16 Lanny Sommese, ABD 17 | no Toshiyasu Nanbu, Japonya no | 18 Yoshiro Kato, Japonya 19 | no Hiroshi Sato, Japonya no | 20 Krzysztof M.Bak, Polonya Karel Misek, Çek Cumhuriyeti 21 | no no | 22 Kyouko Wada, Japonya Katylda Saiajewski, Polonya Piotr Kossakowski, Polonya Zbigniew Piecvkolan, Polonya Piotr Nowinski, Polonya 23 | no Shinji Yamashita, Japonya no | 24 Jason Martin, Kanada 25 | no Zenmaru Takahashi, Japonya no | 26 Ondiej Misek, Polonya Peche & Melle Rose, Fransa Jan Rajlich, Çek Cumhuriyeti Holger Matthies, Almanya 27 | no Savaş Çekiç, Türkiye no | 28 Stefan Lechwar, Polonya Grzegorz Marszalek, Polonya 29 | no Tüketim toplumu oldukça can sıkıcı, adaletsiz ve içinden çıkılmaz bir hal aldı: insan ırkının yüzde 20’si dünyanın doğal kaynaklarının yüzde 86’sını tekeline almış durumda. Bu “klimalı cehennem”i genellemek imkansız, çünkü ekosistemin yenilenebilir kapasitesini çoktan aşmış durumdayız. Bu kötü ve baskın duruma bir son vermeli ve gezegenimizde gerçekten insan gibi yaşamayı öğrenmeliyiz. Bu sorumluluk sahibi bir hareket olduğu kadar aynı zamanda bir ütopyanın da sonucu.Yalnızca bu tek seçim özgürlük değerlerinin anlamını geri verebilir. Yalnızca “Genel Tüketim Grevi” olasılığı bu hiç gücü olmayan, zayıflığımızla büyüyen ve her şeyi yok eden bu ezilen azınlığa gücünü geri verebilir. Genel iş grevinin mantığı 20. yüzyıl boyunca gelişip şekillendi. Fakat bugünlerde buna kim inanıyor? Genel tüketim grevi neye benziyor? Devlet ve işverenlere karşı kolektif taleplerle gerçek bir sosyal harekete dönüşebilir. Bu grev ne basitçe yaşama biçimi ile ne de iyi hedeflenmiş bir boykotla olur, bu yalnızca kolektif bir biçimde tüketici olmayı reddetmekle gerçekleşir. İşçi grevlerinde zaman grev no | 30 yapanın aleyhinedir fakat tüketim grevinde lehine işler. Üretmeyi (bu her tür işçi grevinde oldukça derin bir anlama sahiptir) reddeden işçilerin güç kaybı tüketici olmayı reddeden tüketicilerle yeniden bulunabilir. Genel Tüketim grevi sivil itaatsizlik stratejilerinin taçlandırılmış bir zaferi olabilir. İlk olarak; tüketme emrini ihlal etmek, sistemin en kutsal ve önemli parçasını saldırıya uğratmak olacak. İkincisi; bu merkeze karşı başlatılan sosyal bir hareket olduğundan dolayı, iş verenler insan doğasına hitap eden daha legal normlar bulmaya zorlanacaklar. Bu tabii ki hazırlık, kıvraklık, taktik ve işbirliği gerektiriyor. Geleceğin eski tüketicileri grevi bir silah olarak kullanmayı öğrenmeliler. Her Kasım’da “Hiçbir şey Almama Günü”nü kutlama; basit talepler etrafında kolayca gerçekleştirilip sonuca gidebilen hareketler planlama; hedeflere ulaşan genel grevi anlamak ve sindirmek tutucu kapitalist sistemimizde oldukça zor. Fordizm*’de kalmaya devam ettikçe, kapitalizmin bizim günlük uzlaşmalarımıza ihtiyacı var. Bu tüketim grevinden tek çıkış yolu en zayıf halkanın kolektif baskısı. Gelin kendimizi kandırmayı bırakalım; sistem elbette ki tepki verecek. İşverenlik kozunu kullanıp şantaj yapacak, kovmakla tehdit edecek, dükkanlar fiyatları düşürüp tüketicileri maniple edecekler. Neyse ki üretim sistemi esnek değil, ihracat ve elitler için yapılan üretim ise zaman alıyor. Genel Tüketim Grevi diğer tüm sosyal hareketler gibi esaslı bir irade savaşına dayanıyor. Başlarda elbette ki mağlubiyet olacaktır. Aşırı tüketim kendini tekrarlayacaktır. Tohumlar ekilecek ve yavaş yavaş büyüyecektir. Bir diğer tüketim grevi yerini alacaktır. Fakat bozgunlardan birçok şey Paul Aries: No conso: vers la greve generale de la consommation, Lyon, France, Ekim 2006 *40’larla 60’lar arasındaki yıllarda Ford’un icat ettiği şerit sisteminden ismini alan, seri üretimin (mass production) seri tüketimle (mass consumption) birleşmesi sonucu meydana gelen, hızlı ekonomik gelişime yönelik akım. Adbusters, Sayı Çeviri: Hatice Çağlar öğrenebiliriz. Başarmanın garantisi olmayışının bırakmak için bir bahane olmadığını kabul ettiğimizden beri bu greve yapılacak itirazlar oldukça uygunsuz olacaktır. Unutulmuş şeyleri yeniden keşfetmek için ortak aklımıza güvenelim. Nasıl tükettiğimiz hakkında düşünelim ve minimal yaşam ihtiyaçları ölçüsünde tüketelim. Bunu dinsel, etik ve otoriter bir tutumla vatandaşlık hareketi yapacak püristlere de dikkat edelim. Bu hareketin büyümesinde ve oluşmasında ortak duyarlılığa güvenelim. 31 | no Bu, işlerine tutkuyla bağlı bireylerle; hedef kitlenin ihtiyaçlarını en iyi biçimde anladığını iddia eden yüzü olmayan şirket komiteleri arasındaki mücadele. Komiteler, işlerin özgünlüğünü, kimliğini yok ederek, fikirsiz, tutkusuz kimsenin ne seveceği ne de nefret edeceği bir kültür lapası yaratıyorlar. Şu an, bütün görsel medya, mimari, ürün ve grafik tasarımı fikirden, bireysel tutkudan yoksun bırakılmış ve şirket hizmetkarlığına dönüştürülmüş, kurumsal stratejiler uygulayıp hisse senetlerinin değerlerini yüksaltiyorlar. Yaratıcı insanlar, kâr ve gelir için çalışıyor. Dergi editörleri, editoryal bağımsızlıklarını kaybetti ve -reklam komitelerine çalışan- yayıncılar komitesine çalışmaya başladılar. Televizyon yazarlığı; yapımcıların, üreticilerin, reklamcıların, avukatların, araştırma uzmanlarının ve benzeri tabakalardan oluşan, yazılan kuşağın, “en küçük ortak payda” dedikleri grubun ilgisini çekecek kadar aptalca olup olmadığına karar veren, bir yığın maaşlı memurun boyunduruğu altında. Film stüdyoları, filmlerini odak gruplarının önüne koyup, hedef kitleyi etkileyip etkilemeyeceğine karar veriyor. Bütün arabalar birbirine benziyor. Mimari kararları muhasebeciler veriyor. Reklamlar aptalca. Tiyatro ölü. * Makalenin orijinal adı Design Interventions, ingilizcede iyilik amacıyla yapılan ilahi müdahale anlamına gelen “Divine Intervention”a gönderme yapıyor. no | 32 Şirketler, Amerika’da kültür ve zevklerin tek yargılayıcıları haline geldiler. Kültürümüz, şirket kültürü haline geldi. Kültür, bir dönem ticaretin tam karşıtı idi; hızlı tüketimin “içerik” kökenli serveti değil. Kısa süre öncesine kadar, endüstrinin kaptanları (pek de masum olmayan kazanç yöntemleriyle) milyonlarıyla kültürü desteklemenin bir sorumluluk olduğun düşündüler. Carnegie kütüphaneler, Rockefeller sanat müzeleri kurdu, Ford kendi küresel vakfını yarattı. Şimdi milyonerlerimizden ne alıyoruz? Gates’den? Ya da Eiser’den? Redstone’dan? Satış eşantiyonları, junk mail... Ancak dürüst olmak gerekirse, yukarıdakilerin yalnızca %99’u doğru. Ben mütevazı bir çözüm öneriyorum. Duvardaki çatlakları bulun. Kültürün ve tasarımın şişman cüzdanlar değil, gelecek yaratmak olduğunu anlayacak birkaç deli girişimci var. Onlar servetin bir amaç değil bir araç olduğunu anlayacaktır. Başka şartlar altında, sizyaratıcı deliler gibi olmayabilirlerdi. Ama bana inanın, onlar orada bir yerlerde ve onları bulduğunuzda, onlara iyi davranın ve onların paralarını kullanarak dünyayı değiştirin. New York, Haziran 1998 Adbusters, Sayı 37 (Design Anarchy), Çeviri: Mehmet Emir Uslu Bu sırada, yaratıcı insanlar “içerik”e ve “entelektüel mülk”e indirgendi. Dergi ve filmler, ürün mesajlarının “iletişim sistemlerine” dönüştü. 33 | no First Things First: Tarihçe Ken Garland 35 yıl önce Londra’da First Things First manifestosunu ilk yayımladığında, grafik tasarımcılara ve diğer görsel iletişimcilere öyle bir meydan okudu ki, bugün hâlâ tartışılıyor. Yüzyılın bitiminde, günün koşullarından doğan ve 21 meslektaşı tarafından imzalanan bu kısa bildiri, öneminden hiçbir şey yitirmediği gibi daha da önem kazandı. Tasarımcıların çağdaş gerekliği üretmekle meşgul olduklarını söylemek bir abartı olmaz. Bugün tasarımı her yerde yaşayıp soluyoruz. Evde, boş zamanlarımızda, şehirde, alışverişte bizi çevreleyen çoğu şey tasarım kapsamında. Tasarımı öyle benimsemiş durumdayız ki bizi nasıl avuttuğunu, rahatsız ettiğini veya heyecanlandırdığını fark etmiyoruz bile. Tamamıyla doğal. Hayat böyle. Bizler derginin, televizyon reklamlarının, makarna sosunun, parfümün ‘içeriği’ ile doğrudan ilişki kurduğumuzu sanıyoruz. Halbuki içerik tasarım tarafından belirleniyor; onu nasıl algıladığımıza ve neler hissettirdiğine tasarım karar veriyor. Marka ve pazarlama guruları bunun fazlasıyla farkında. Bir ürün rakiplerinden çok farklı olmayabilir. Bizi baştan çıkaran onun ‘imajı’. Bu imaj bize önce görsel olarak ulaşıyor; biçim, renk, resim, yazı karakteri. Ama üzerimizde etkili olacaksa, bir fikir barındırmalı: Nike! İşte tasarımın olağanüstü gücü burada. First Things First ilk yazıldığında, İngiltere ekonomisi yükselişteydi. Her sınıftan insanın gücü artıyor, kolay iş bulunuyordu. Televizyonlar, çamaşır makineleri, plak çalarlar ve arabalar zengin Avrupa ülkelerinde gündelik hayatı baştan şekillendiriyor, tüketici beklentilerini değiştiriyordu. Grafik tasarımda da, savaş sonrası yılların sadeliğini; dört renk baskının, büyük bütçelerin ve gösterişin hayal olduğu günleri geride bırakmıştı. Genç tasarımcılar girişken ve iyimserdi. Tasarımın değerini anlatan toplantılar, tartışmalar ve sergiler düzenleniyordu. Profesyonal kurumlar ve bugünün kimi önde gelen isimleri, o zamanlar meslek hayatlarına başladılar. İlkönce Öncelikler başlıklı 1964 yılında kaleme alınan, 1999 yılında tekrar yazılarak usta tasarımcıların imzalarıyla yayımlanan bu manifesto bile dünya problemlerinin katlanarak artığı şu günlerde malesef yeterli değildir. Tasarımcıların yeniden bir araya gelerek, daha fazla radikal kararlar alarak, yep yeni bir menifesto oluşturmaları ve bu manifestoyu dünya üzerinde var olan tasarımcıların hepsinin benimsemesinin amaçlaması, bir zorunluluk halini almıştır. No Tasarım Ken Garland 1950’li yılların başlarında Central School of Arts and Crafts’de tasarım okudu. Altı sene boyunca Design dergisinin (Endüstriyel no | 34 Dedi Ki, Sayı 2’nin Adbusters Sonbahar 1999 çevirileri ve Adbusters, Sayı 37 (Design Anarchy) Mehmet Emir Uslu’nun çevirisinden yararlanılmıştır. İlkönce Öncelikler 1964 Biz, aşağıda imzası bulunan grafik tasarımcılar, fotoğrafçılar ve öğrenciler, reklamcılığın teknik ve araçlarının, yeteneklerimizi kullanmak için en kazançlı, etkili alan olarak sunulduğu bir dünyada yetiştirildik. Bu inancı destekleyen, yetenek ve hayal güçlerini kedi maması, mide ilacı, deterjan, saç bakım ürünleri, çizgili diş macunu, tıraş sonrası losyonu, tıraş öncesi losyonu, zayıflama rejimleri, şişmanlama rejimleri, deodoran, maden suyu, sigara vs. satmak için kullananların işlerinin takdir gördüğü yayınların bombardımanına uğradık. Reklam sektöründe çalışanlar, ulusal refahımıza az ya da hiçbir katkısı olmayan birtakım amaçlar uğruna, fazlasıyla zaman ve enerji harcıyorlar. Tüketim dalgasının kuru gürültüden ibaret sesi, toplumda sayısı giderek artan insanların olduğu kadar bizleri de bir doyma noktasına getirdi. Uğruna yetenek ve tecrübelerimizi kullanabileceğimiz daha değerli amaçlar olduğuna inanıyoruz; sokak ve binalar için işaretler, kitap ve süreli yayınlar, kataloglar, kullanım kılavuzları, endüstriyel fotoğraflar, eğitim araçları, filmler, televizyon programları, bilimsel ve endüstriyel yayınlar gibi, ticaretimizi, eğitim düzeyimizi, kültürümüzü ve dünya görüşümüzü geliştirmeye yönelik diğer alanlar. Tüketici reklamlarının ortadan kalkmasını savunmuyoruz. Böyle bir şey tatbik edilemez. Hayatı zevkli kılan yönlerinden arındırmak istemiyoruz. Önerimiz, iletişimin daha yararlı ve kalıcı biçimleri lehine önceliklerimizi yeniden KEN BRIGGS RAY CARPENTER ROBERT CHAPMAN GERRY CINAMON ANTHONY CLIFT HARRIET CROWDER IVAN DODD GERMANO FACETTI ROBIN FIOR ANTHONY FROSHAUG KEN GARLAND JOHN GARNER BRIAN GRIMBLY BERNARD HIGTON GERALD JONES IVOR KAMLISH SAM LAMBERT IAN MCLAREN CAROLINE RAWLENCE WILLIAM SLACK GEOFFREY WHITE EDWARD WRIGHT sıralamak. Umudumuz, toplumumuzun tüccarlardan, statü satıcılardan ve kandırılmaktan sıkılıp, bizim yeteneklerimizi daha anlamlı amaçlar uğruna kullanması. Bütün bunlar ışığında, tecrübe ve fikirlerimizi paylaşmayı teklif ediyor, meslektaşlarımızın, öğrencilerin ve ilgili herkesin kullanımına sunuyoruz. 35 | no Tasarım Konseyi’nin resmi yayını) sanat editörlüğünü yaptı. 1962’de kendi şirketini kurdu; Ken Garland & Associates. Aynı yıl Nükleer Silahsızlanma Kampanyası ile ilgili çalışmalara başladı. Kendini adamış bir bomba karşıtıydı. Aldermaston to London Easter 62 afişi o dönemin protest grafiğinin klasik bir örneğidir. Her zaman açık sözlü bir insan olan Garland, sosyalist İşçi Partisi’nin faal bir üyesiydi. Garland, tarihî metnini 29 Kasım 1963’te yapılan Endüstriyel Sanatçılar Derneği’nin toplantısı sırasında kaleme aldı. Londra’nın Çağdaş Sanatçılar Enstitüsü’nde yapılan toplantının sonunda söz isteyerek, metni okudu. “Başladıktan sonra farkettim ki, metni okumaktan çok nutuk çekiyordum. O anda hepimiz bir manifestonun tamamıyla demode bir araç olduğunu farkettik” Uzun alkıştan sonra bir sürü insan orada imza için gönüllü oldu. First Things First Ocak 1964’te 400 adet basıldı. Bazı imzacılar iyi tanınmış isimlerdi. En yaşlı destekçi Edward Wright, kırklarının başındaydı; Central School’da deneysel tipografi dersi veriyordu. Anthony Froshaug da çok etkili bir tipograftır. Diğer katılımcılar arasında öğrenciler, eğitmenler, genç tasarımcılar ve fotoğrafçılar vardır. Manifesto beklenmedik bir kesimden de destek gördü. İmza sahiplerinden biri metni parlamento üyelerinden Anthony Wedgwood Benn’in eşine iletmişti. Benn, 24 Ocak’ta metnin tamamını haftalık Guardian gazetesindeki sütununda yayınladı. “Hepimiz, aleyhinde görüş bildirdikleri yetenek ziyanının sorumluluğunu taşımalıyız. İçinde yaşamak zorunda olduğumuz çirkinlik bunun kanıtı. Onu kaldırmak için, bilinçli bir şekilde bu yeteneği refah içindeki toplumumuzu süslemenin ötesinde kullanmalıyız” diye yazmıştı. O akşam, Guardian’da çıkan yazıdan dolayı Garland First Things First’ten bir kısım okumak ve tartışmak üzere BBC haberlerine davet edildi. Design, SIA Journal, Royal College of Art ve Ark dergileri 1964/65 Modern Publicity yıllığı manifestoyu tekrar yayınlandı. Metin Fransızca ve Almancaya çevrildi, İngiltere dışında da okundu. Garlan’ın arşivinde Avustralya, A.B.D no | 36 Bir şeyi olduğundan farklı göstermek-tasarım çoğunlukla bu değil mi? İşte bu noktada endişeleniyorum. Yeteneğe ve güçlü silahlara sahip tasarımcılar olarak, bu dünyada ne yapıyoruz? Oynadığımız rol nedir? Pis bir petrol şirketine ‘temiz’ imajı giydirmek, arabanın tanıtım broşürünü arabadan daha kaliteli yapmak, makarna sosunu tıpkı anneannenin tarifiymiş gibi sunmak, döküntü bir daireyi havalı göstermek. Bütün bunlar kabul edilebilir mi, yoksa çoğu tasarımcının ve profesyonelin düştüğü düzey mi? Tibor Kalman İlkönce Öncelikler 1999 Biz, aşağıda imzası bulunan grafik tasarımcılar, sanat yönetmenleri ve görsel iletişimciler, reklamcılığın teknik ve araçlarının, yeteneklerimizi kullanmak için en kazançlı, etkili ve arzu edilir alan olarak sunulduğu bir dünyada yetiştirildik. Birçok tasarım eğitmeni ve danışmanı bu görüşü savunuyor, piyasa ödüllendiriyor, yayınlar vurguluyor. Bu yönde teşvik edilen tasarımcılar ve yetenek ve hayal güçlerini köpek bisküvisi, ‘designer’ kahve, pırlanta, deterjan, saç jölesi, sigara, kredi kartı, spor ayakkabı, popo sıkılaştırıcı krem, ‘light’ bira ve ağır araçlar satmak için kullanıyorlar. Reklam sektöründe çalışmak faturaları ödemeyi her zaman kolaylaştırdı, ama birçok grafik tasarımcı yüzünden grafik tasarımcının işinin bu olduğu sanılıyor. Dünya tasarımı böyle tanıyor. Bu mesleğin zaman ve enerjisi çok da gerekli olmayan bir sürü şeye talep üretmekte kullanılıyor. Birçoğumuz tasarımın bu şekilde algılanmasından rahatsızlık duyuyoruz. Çabalarını reklam, pazarlama ve marka yaratmaya adayan tasarımcılar, bireytüketicilerin nasıl konuştuğunu, düşündüğünü, hissettiğini, tepki gösterdiğini ve kaynaştığını değiştiren bu mesajlara bulanmış zihinsel ortamı destekliyor ve açık açık doğruluyor. Bir yerde hepimiz indirgeyici ve zararlı bir kamusal söylemin kodlarını oluşturuyoruz. Uğruna problem çözme yeteneğimizi kullanabileceğimiz daha değerli amaçlar var. Eşi görülmemiş çevresel sosyal ve kültürel sorunlar ilgimizi bekliyor. Sayısız kültürel oluşum, sosyal kampanya, kitap, dergi, sergi, eğitim aracı, televizyon programı, film, hayır işi ve iletişim projesinin, uzmanlığımıza ve yardımımıza acil ihtiyacı var. Önerimiz, iletişimin, daha yararlı, kalıcı ve demokratik biçimleri lehine önceliklerimizi yeniden sıralamak; ürün pazarlamanın ötesinde bir zihniyet JONATHAN BARNBROOK NICK BELL ANDREJ BLAUVELT HANS BOCKTING IRMA BOOM S. LEVRANT DE BRETTEVILLE MAX BRUINSMA SIAN COOK LINDA VAN DEURSEN CHRIS DIXON WILLIAM DRENTTEL GERT DUMBAR SIMON ESTERSON VINCE FROST KEN GARLAND MILTON GLASER JESSICA HELFALD STEVEN HELLER ANDREW HOWARD TIBOR KALMAN JEFFREY KEEDY ZUZANA LICKO ELLEN LUPTON KATHERINE MCCOY ARMAND MEVIS J. ABBOTT MILLER RICK POYNOR LUCIENNE ROBERTS ERIK SPIEKERMANN JAN VAN TOORN TEAL TRIGGS RUDY VANDERLANS BO WILKINSON geliştirmek, yeni bir anlam keşfetmek ve üretmek. Tartışma alanı giderek daralıyor; genişletilmeli. Tüketim aldı başını gidiyor; görsel dillerin ve tasarımın kendi kaynakları aracılığıyla bu eğilime karşı durmaları gerekiyor. 1964’te yeteneklerimizin daha iyi kullanılması çağrısının orijinal metnini 22 görsel iletişimci imzalamıştı. Günümüzde küresel tüketim kültüründe yaşanan patlamayla, bu çağrı daha da önem kazanmış durumda. Bugün, onların manifestosunu yenilerken, beklentimiz özümsenmesi için onlarca yılın geçmemesi. 37 | no ve Hollanda’dan amacını destekleyen tasarım eğitmenleri ve ilgili çevrelere ait mektuplar var. First Things First’ün hassas bir noktaya değindiği kesindi. Tasarımın kendine güvenen profesyonel bir meslek haline gelmeye başladığı bir zamanda ortaya çıktı. Giderek büyüyen bir tüketim toplumunun oluşumu, yetenekli görsel iletişimciler için reklam, tanıtım ve ambalaj sektörlerinde iş imkanı demekti. New York’ta reklam sektörü kendi içinde bir ‘yaratıcı devrim’ geçirmişti; fikir özlü grafik tasarımın Amerikalı savunucularından bazıları 1960’larda Londra’nın reklam ajanslarında çalışıyorlardı. Bu bol kazançlı sektörü pırıltı ve heyecan sarmıştı. 1950’lerin sonundan itibaren, bazı tasarımcılar bu dalganın toplumun daha geniş ihtiyaç ve sorunlarına nasıl bir faydası olduğunu sorgulamaya başladılar. Bazılarına göre meslektaşlarının dağıttıkları ödüller, tasarımın sadece sığ ve geçici olanlarına veriliyor, onları teşvik ediyordu. Garland ve diğer ilgililere göre, tasarım daha kaliteli bir yaşam için vermesi gereken savaşın sorumluluğunu unutması tehlikesi ile karşı karşıya gelmişti. Manifestonun altını çizdiği kritik yol ayrımı, iletişim için tasarım (insanlara gerekli bilgileri vermek) ile, ikna için tasarım (insanları bir şey satın almaya inandırmak) arasındaki farktaydı. Destekleyicilere göre birçok tasarımcının yetenek ve enerjisi maden suyundan zayıflama rejimlerine kadar bir takım önemsiz şeylerin reklamını yapmak için kullanılıyordu. Sokak işaretleri, kitaplar, süreli yayınlar, katalog, kılavuz ve eğitim araçları gibi daha önemli ve kalıcı işler ise ikinci plana atılıyordu. Bir İngiliz tasarımcıya göre, “Kendine ikinci yolu seçen tasarımcılar ise iknadan çok bilgi, gelir gruplarından çok fizyoloji, zevkten çok verimlilik, modadan çok kolaylıkla ilgililer. Onlar için insanlara yardımcı olmak kendilerinden isteneni anlamalarını sağlamak, yeni yöntem, araç ve makineleri kolayca kullanmalarını sağlamak daha önemli” Bazıları manifestoyu saf bularak küçümsedi, ama imzalayanlar tasarımın gidişatı konusunda tamamıyla haklıydılar. Takip eden yıllarda başka tasarımcılar da sıkıntılarını dile getirdi, ama çoğu biçim ve zanaat konularına konsantre olmayı tercih etti. 1960’ların başında birkaç tasarımcının no | 38 Reklamcılığın grafik tasarım üzerindeki ideolojik etkisine karşı olduğumu her zaman baştan söylerim. Grafik tasarımın rolü ekonomik büyümeyi canlandırmak değildir. Pierre Bernard Kamuoyu sıradan reklamların görselliğine öyle şartlanmış ve alışmış ki, o ortamda sunulan alternatif mesajları kabul ediyor. Mesajları iletmek için reklam kullanmak çok ilgimi çekiyor. Bu amaç uğruna bir marka veya logo yaratmam gerekiyorsa, bunu yaparım. James Victore Hayatımızın en ciddi tasarım sorunu ile karşı karşıya olabiliriz. İyi tasarımı “iyi”yi yerleştirmek ya da daha farklı bir deyişle işimize ahlaki yönünü yeniden kazandıracak bir söylem yaratmak. Milton Glaser Artık radikal bir “yeniden düşünme” zamanı. First Things First doğrultusunda yeni bir yön bulmalıyız. Gert Dumbar 39 | no daha çizginin öbür tarafına geçip durumu dengeleyeceğini hayal etmek mümkündü. Manifesto kendi içerdiği konunun politik boyutlarına girmemişti. Garland mevcut politik ve ekonomik sistemin sorgulanması gibi bir niyetleri olmadığını belirtmişti. “Tüketici reklamlarının ortadan kalkmasını savunmuyoruz. Böyle bir şey tatbik edilemez” diye yazmıştı. Bir tasarımcı olarak çabalarını kurumsal projelere, reklama veya başka tasarım alanlarına yöneltmek, politik bir seçim. “Tasarım, tarafsız, değerlerden bağımsız bir süreç değil” diyor Amerikalı tasarım eğitmeni Katherine McCoy ve içeriği en zararsız görünen bir kurumsal çalışmanın bile politik bir önyargısı olduğunu savunuyor. Bugün First Things First’te altı çizilen dengesizlik daha da büyük. Tasarım projelerinin büyük çoğunluğu -ve tabii ki bunların arasında büyük bütçeli, geniş bir alana yayılanlar da var- kurumsal ihtiyaçlara cevap veriyor, toplumun ticari kesimini fazla önemsiyor ve grafik tasarımcının neredeyse bütün zaman, yetenek ve yaratıcılığını tüketiyor. Katherine McCoy’un dikkat çektiği gibi, bu durum toplumun sosyal, eğitimsel, kültürel, ruhsal ve politik ihtiyaçları yerine, ekonomik ihtiyaçları yönünde yapılmış bir tercih. Başka bir deyişle, statükoyu destekleyen politik bir duruş. Bu sorunun temelinde, tasarımın biçim ile yaşadığı aşk var. 1990’larda reklamcılar, tasarım dünyasının el üstünde tutulan starlarının sözümona ‘radikal’ grafik ve tipografik sihirbazlıklarını kullanmakta gecikmediler. Sözkonusu tasarımcılar da, ulusal ve uluslararası kitlelere ulaşmanın bir yolu olarak, iyi kazanç getiren bu sektöre katkılarını esirgemediler. Gençlik dergilerinde, uçuk müzik videolarında sınanmış olan tarzlar, bir anda spor ayakkabı, içecek ve banka reklamlarında görünür oldu. 1960’lardan bu yana bakıldığında, bugün reklam ve tasarım hiç olmadığı kadar birbirine yakın. Hatta 1990’larda mezun olan çoğu öğrenci için, aynı şey. Bir ilanın ne dediği veya hangi bağlamda var olduğu değil, ne kadar ‘cool’ göründüğü önemli. Tasarımcılar sadece yaptıkları biçimsel yenilikler sayesinde, iletilen mesajın doğasını ve içeriğini ileriye taşıyacaklarına inanıyorlar. Ama bunun nasıl olduğuna kimse bir türlü açıklık getiremiyor. no | 40 Manifesto’ya imza atan herkesin işlerini bilmiyorum ama bazılarının Nike, Audi, Volkswagen, Hollanda polisi ve Benetton gibi kurumlarla çalıştığını ya da çalışmış olduğunu biliyorum. Robin Kinross Tasarım ve şirket amaçları ne kadar ayrılmazdır? Ödüllü tasarımların yakın tarihinde görsel şovların dışında birşey var mıdır? Grafik tasarım sadece üretim değerlerinin dili midir, yoksa daha kompleks mesaj ve anlamlar oluşturulabilir mi? Loretta Staples Şununla yüzleşmemiz gerek: Bizim bildiğimiz grafik tasarım, serbest girişimler iç içedir. Çoğumuz günlük hayatımızda müşterilerimizin ürünlerinin daha çok satması için uğraşıyoruz. El aletleri gibi dünyevi olanlardan, kilise topluluğunun biletleri kadar kutsal olanlara dek. Bilginin kendisini tasarlarken bile müşterilerimize bağlıyız. Sonuçta paramızı onlar veriyor. İşimizi para kokusundan arındırmaya çalışmak, ikiyüzlü ve boşuna bir çabadır. David Sterling Galiba grafik tasarım giderek bir çözüm olmaktan çok, sorunun kendisi olmaya başladı. Cılız bir ihtimal, grafik tasarımcıların yüzleşmeden kaçınması. Loretta Staples 41 | no Bu arada, sansasyona aç olan tasarım basınında, tasarım yarışmalarında, tasarım kurumlarının amaç bildirgelerinde, tasarım dünyasının önde gelen isimleri ve sözcülerinin açıklamalarında, hatta eğitim kurumlarında, tasarımın reklama yönelik kullanımı dışındaki öneminden pek bahsedilmiyor. Güçlü bir bakış açısına ender rastlanıyor; herkes iyi tasarımın iş hayatında rekabet gücünü ne kadar artırdığı konusuna takılmış. Bu piyasa ortamında yetişen tasarımcılara, tasarımın daha farklı amaç ve anlamları olabileceği ihtimali bile uzak geliyor. McCoy, “Politik ve sosyal kaygıların işlerine yabancı veya uygun olmadığını düşünen profesyoneller yetiştirdik”, diyor. First Things First’ün güncelleştirilmiş haline gelen destek, bu konuların hâlâ geçerli olduğunu göstermekle beraber, çok geç kalmadan bunların tartışılabileceği yeni bir platform oluşturuyor. Johanna Drucker’e göre burada tehlikede olan, tasarımın görünüşü ve biçimi ötesinde, tasarımcının varoluşu ve bilinci. Drucker’a göre bu ticari kültürün ideolojik temelini deşifre edip ortaya çıkartma süreci, bizi tekrar tekrar sormamız gereken basit bir soruyla karşı karşıya getiriyor: Kimin adına ve ne uğruna? Böyle bir gerçekliğin oluşumu ve ‘doğal’ kabul edilmesi kime yarıyor? Bu durum iki açıdan tasarımcıyı veya görsel iletişimciyi düşündürmeli. Birincisi toplumun bir üyesi olarak; bütün bu imgelerin alıcısı bir birey olarak. İkincisi, kendi uzmanlık alanına giren simgeleme, görüntüleme, gerçekliğin sürekli değişen imgesinin, arayüzeyinin ve ifadesinin bir yaratıcısı olarak. Eğer düşünen bireylerin, artan ikna yöntemlerine karşı durmak gibi bir sorumlulukları varsa, o zaman bu yöntemlerin yaratıcısı olarak tasarımcının çifte sorumluluğu var demektir. Herşeyin alınıp satıldığı bir kültürel ortamda, bütün kör noktaları, baskıları, tutku ve çılgınlıklarına rağmen, görsel iletişimcilerin alternatif var olma biçimleri keşfetmeleri mümkün. Özünde, herşey demokrasiye dayanıyor. Gündelik hayatı esir alan bu ortamda, demokratik bir karşı duruş, hiç olmadığı kadar önemli. Rick Poynor, Adbuster’s, Sonbahar 1999 no | 42 Ticari ilişkilenmede bir sorun yok. Ticari ürünler insanlara, ihtiyaç duyduklarını, zaman zaman da istediklerini sunar. Öyle çok talep yaratan ürünler gördüm ki, Uzak Doğu’da fabrikalar açıp, işsizlere iş imkanı yarattı. Böyle ürünleri tasarlamakta utanılacak birşey yok. Simon Sholl Ben tasarımın reklamla ve pazarlama ile hayatımızın her alanına durmak bilmeden saldırmasına karşıyım. First Things First Manifesto’sunu imzaladım, çünkü katlanan etkinin hayaletini yeniden uyandırmak istedim; pazarlamanın sürekli artan sesi artık bir kirlilik halini aldı. William Drenttel MetaDesign’da, tüm dünya üzerinde 250 kişi çalıştırıyoruz. Bu insanların yarısından fazlası, insanoğlunun ilerlemesine bir katkısı olmayanlar sınıfında kabul edilebilir. Ama çek yazabilecek parayı elde etmek ve iyi bir iş ortamı oluşturmak durumundayız. Eğer ticari olmayan işler üretiyor olsaydık, 250 kişi yerine sadece on kişi çalıştırırdım. Erik Spiekermann Manifestoyu imzaladıktan sonra beklemediğim şey, oynanan kinayeli “oyunlar” idi. Bu oyunda insanlar, müşteri portfolyonuza bakar ve ticari bir iş gördüklerinde “Aha! İşte!” diye bağırırlardı. Bu manifestonun amacı, tasarımcıları tamamen ticari içerikten çekme yönünde değil, tasarımın toplum için yapabileceklerine, insani ve bilinçli bir bakış oluşturma yönündeydi. Bu tarz iğnelemeler, tartışmamız gereken konulardan bir sapmaya ve kaçınmaya yol açmıştır. Jonathan Barnbrook 43 | no 31 Temmuz - 25 Ağustos tarihleri arasında Garanti Galeri’de (Beyoğlu) Elizabeth Resnick, Chaz Maviyane-Davies ve Frank Baseman’ın son 40 yıl içinde tüm dünyada üretilen sosyal ve politik afişlerden seçerek oluşturdukları “The Graphic Imperative’den Seçmeler” başlıklı sergiyi izledik. Geçmişte, şu anda ve gelecekte tüm canlıların maruz kalacağı problemleri işaret etmesi bakımından hayli önemliydi. Seçilmiş olan bu afişlerin her biri bizlere problemleri göstermekte çok başarılı tasarımlar. Tasarımcı Bülent Erkmen’in girişimiyle ilk defa ABD’nin dışına çıkan, tamamı 121 afişten oluşan bu serginin arasından seçilen 50 tanesiydi izlediğimiz. Garanti Galeri’nin mekân probleminden dolayı 50 taneye indirilen afişlerin tamamı sergilenebilseydi eminiz çok daha güçlü bir etkinlik olurdu. Toplumların problemlerini işaret eden başarılı afişlerin sergilenmesi böylesi (steril) mekanlar yerine sokaklar olursa (ki bizce gerçek mekanlar orası) etkisinin katlanarak artacağı kaçınılmaz. Elbette bu kadarını becerebilmekte çok önemli, katkıda bulunan herkese teşekkürler... 45 | no Pierre Mendell, Almanya, 1993 Drug (Uyuşturucu) "Uyuşturucu' afişi benim şahsi çabamla ortaya çıktı ve duvarlara asıldı." Afişte uyuşturucu maddelerden bir kafatası (zehirin sembolü) oluşturularak güçlü bir metafor yaratılmış. no | 46 Luba Lukova, ABD, 1999 Sudan Afişteki görsel yemek konusunda dünyadaki yüzkarası dengesizliği, özellikle de aç kalanlarla fazla beslenenler arasındaki eşitsizlik ve farkı kınıyor. "Sudan, düşük kaloriler ve kilo vermekle uğraştığımız Batı ile, dünyanın başka yerlerinde yiyecek hiç bir şey bulamayan insanlar arasındaki tezattan bahsediyor." 47 | no “Afiş, görsel dilin başlıca deney alanıdır. Değişen fikirlerin ve estetiğin, kültürel, sosyal ve siyasal olayların sahnesidir.” Pierre Bernard Fransız Grafik Tasarımcı Çeviri: Emek Demirtaş Afişler; barış, adalet, baskıdan kurtulma ve harekete geçirerek bizi sorgulamaya itiyor. Görsel çevre ve tüm insanlık için ortaya konan çabaları metaforun ve kimi zaman da acımasız ironi ve kaydederek toplumsal değişim fikirlerini mizahın güçlerini birleştiriyorlar. Afişler muhalefet, ulaşılır kılar. Afişler önemli direniş eylemlerini özgürlük, ırkçılık, cinsiyet ayrımcılığı, insan hakları, kutlayabilir, yaratıcılık doğrultusunda alternatif bireysel haklar, çevre ve sağlık sorunları, AIDS, açıklamalar, yorumlar, anlatılar ve mitler savaş, okur-yazarlık ve hoşgörü temalarıyla değişim üretebilirler. Afişler sanatçıların toplumsal çağına açılan bir pencere rolü üstleniyor. bağlarına dair ipuçları taşır. Grafik afişler iletişim kurarak, yönlendirerek, ikna ederek, yol göstererek, kutlayarak ya da uyararak cesur mesajlar ve çarpıcı ikonografik yollarla toplumu eyleme geçmeye iter. Afişler gözle görülür muhalefetlere dönüşebilirler. The Graphic Imperative, uluslararası sosyopolitik afişlerin 40 yılını içeren retrospektif bir seçki. Ajitprop’un bu başlıca örnekleri duygularımızı no | 48 Öfke, kararlılık, cesaret ve umut mesajlarıyla zaman ve mekanın sınırlarını aşıyorlar. İnsanlık mücadelesinin can alıcı silahları haline geliyor ve toplumsal değişimin önemli aşamalarını güçlendiriyorlar. Bazıları kendimize, kurumlarımıza ve dünyamıza bakış açımızı değiştiren ikonlar haline geldiler. Grafik tasarımcılar bir amaç ya da sorunla ilgili kişisel görüş ve düşüncelerini ifade etme ihtiyacı hissettiklerinden, yaptıkları afişler de ılımlı tutumları tercih eden bir alanda duydukları Yapıt bir şekilde yaratıcı ve yenilikçidir. Yapıt, tutkuyu yansıtıyor. izleyicisine bir bakış açısını belirli bir yoldan Bu süreç boyunca yaratılan sayısız afiş arasından 121 tanesini tanımlamak, belirlemek ve derlemek hiç de kolay olmadı. Yine de birçok kültürün sosyal, siyasal ve estetik kaygılarını tek bir sergide de olsa sizlere yansıtmaya çalıştık. Temaları betimlerken siyasi gerçeklikleri göz önünde bulundurarak; değişken çağın sorunlarına odaklanmayı ve Kübalı tasarımcı Raul Martinez’in söylediği gibi “bir hareketin grafik yüzü olma”yı umut ettik. Bu sergi için kavramsal olarak güçlü ama yine de mesajını doğrudan ileten afişleri seçtik. Sergideki tüm afişlerde şu niteliklerin birleşimi vurgulanmaktadır: aktarmanın değerini benimser. Yapıt kendi disiplininde, kendi türünün üstün bir örneğidir. Yapıt geçici değil, kalıcı bir önem taşır. Yapıt serginin içeriğine güçlü bir katkıda bulunur ve üç küratörün de vizyonunu yansıtır. Yapıt grafik tasarım aracılığıyla ortaya konan yaratıcılığın kültürel özgürlük için itici bir güç sağladığı ana sergi argümanının örneğini teşkil eder. Sergide yer alan birçok afiş tasarımcısı afişlerini karşılık beklemeden Massachusettes Sanat Üniversitesi’ne bağışladı. Çağdaşlarımızla bir arada yürüttüğümüz bu güzel proje ve afiş koleksiyonu gelecek neslin öğrencileri, tasarımcıları ve araştırmacıları için hiç bozulmamış bir kaynak olarak kalacak. Küratasyon ve Organizasyon: Doç. Dr. Elizabeth Resnick Doç. Dr. Chaz Maviyane-Davies Doç. Dr. Frank Baseman Massachusettes Sanat Üniversitesi İletişim Tasarımı Bölüm Başkanı, Boston Massachusettes Sanat Üniversitesi İletişim Tasarımı, Boston Philadelphia Üniversitesi İletişim ve Grafik Tasarım, Philadelphia 49 | no Nous Travaillos Ensemble, Fransa, 2005 Tsunami Pekka Piippo, Finlandiya, 1995 Resistenza (Direniş) Bu afiş, 26 aralık 2004 günü meydana gelerek yaklaşık 221,100 kişinin ölümüne yol açan ve Endonezya, Sri Lanka, Hindistan ve pek çok diğer Güney asya ülkesinin etkilenen bölgelerini yerle bir eden Güney Asya tsunami faciasının mağdurlarına yardım kampanyalarını desteklemek için yaratıldı. Bu afiş II, Dünya Savaşı döneminin direniş hareketini anıyor. Afişte, ağızlık olarak kullanılan bir "direniş" bandıyla hareketsiz hale getirilmiş bir Alman Çoban Köpeği gösteriliyor. no | 50 Lanny Sommese, ABD, 1998 Amnesty International (Uluslararası Af Örgütü) Asela Perez Bolado, Küba, 1970 International Week of Solidarity with Latin America (Uluslararası Latin Amerika'yla Dayanışma Haftası) "Bu afişte kullandığım kavram 'umut'tu." Diğer af örgütü afişlerimden farklı olarak, buradaki fikir Af Örgütü'nün hafifletmeye çalıştığı insanlık eziyetini göstermek değil. Esas amaç, Uluslararası Af Örgütü'nün yaptığı çalışmaların olumlu yönlerine yoğunluşarak -yardım eli zorbalığın duvaklarını sarsıyor, yıkıyor vs.- ihtiyacı olanlara bir umut ışığı sunmak ve / veya yardım etmek". The Creation of Adam" (Adem'in Yaratılışı), tasarımcı için bir ilham kaynağı olmuş. Pek çok OSPaaal afişi, ABD ve Puerto Rico'daki hareketler de dahil olmak üzere Batı yarım küresindeki devrimci değişiklikleri konu etmiştir. Temsil edilen diğer ülkeler Arjantin, Bolivya, Şili, Kolombiya, Dominik Cumhuriyeti, Grenada, Venezuella'dır. Latin Amerika'daki köklü değişim konusu bu afişte mükemmel bir şekilde işlenmiştir. Afiş, OSPAAAL, Organization in Solidarity with the People of Africa, Asia and Latin America (Afrika, Asya ve Latin Amerika Halklarıyla Dayanışma Örgütü) için tasarlandı. Sayısal afiş taraması ve metin, barış ve sosyal adalet için imgelerin belgelenmesini ve dağıtımını hedefleyen Lincoln Cushing / Docs Populi tarafından sağlandı. 51 | no McRay Magleby, ABD, 1985 Wave of Peace (Barış Dalgası) Hiroşima'nın bombalanmasının 40. yıl dönümü adına yapılan bu afiş, geleneksel Japon tahta baskı örneklerini anımsatıyor. Ayrıca Washington D.C.'de, Shoshin Society'nin düzenlediği "Images of Survival" (Hayatta Kalmış Görüntüleri) sergisinde de yer almıştır. no | 52 İnternet Çağında Neden Hâlâ Afiş? Öyleyse Neden Afiş? Politik grafikler Protestan Reformu’ndan beri eğitmek, propaganda yapmak ve sosyal değişimin her dakikasına ilham vermek için kullanılmıştır. Geçtiğimiz yüzyılda, hiç kimse Rus ve Çin devrimlerini ikonik afişleri ve pankartları olmadan düşünemez. Küba devriminin güçlü afişleri uluslararası arenada aynı döneme ait protesto afişlerini güçlendirmeye yardımcı olmuştur. Amerika Birleşik Devletleri’nde aynı döneme ait politik afişlerin zirvesi, afişlerin ve protestoların eş anlamlı ve her yerde olduğu, Vietnam Savaşı (1965-75) dönemine denk gelir. Bu on yıl süresince, belli sorunlara parmak Carol A.Wells Çeviri: Emek Demirtaş 1970’lerde ve 1980’lerde, afişler Şili ve Nikaragua devrimlerinin hayallerini belgelemiştir, farklı ulusal egemenlik mücadelelerini desteklemiştir ve Güney Afrika ırk ayrımcılığına gittikçe büyüyen muhalefeti belgelemiştir. 1980’ler devam ederken Orta Amerika’daki A.B.D müdahalesine olan muhalefet afiş kullanımını arttırmıştır. Yine de bu hareket, uluslararası olmasına rağmen, Vietnam Savaşı’na olan muhalefet kadar büyük bir kalabalığı yakalayamadı, çünkü bir yandan eve ceset torbaları gelmiyordu. Seksenli yıllar aynı zamanda bambaşka bir savaşa daha birçok kayıp verdi –AIDS salgını– ve afişler bu mücadelede organizasyon ve eğitim için yine başı çekti. basan çoğu hareket ve destekçileri, afişleri farklı Politik grafiklerin üretimi hiç bitmezken, özellikle seçmen gruplarının görüşlerini ve taleplerini A.B.D’de protest afişler daha az görülür oldu dile getirmek için kullanmıştır, bunlara siyahi çünkü genelde belli bir topluluğa ve belli bir konuya grupların, Chicano’ların (Meksika asıllı Amerikan yönlendirilirlerdi. Ulusal hareketlere dikkati vatandaşları), eşcinsellerin ve kadın hakları yükseltmek yerine, yerel ve bölgesel sorunları savunucularının hareketleri dahildir. yansıttılar. Aynı zamanda kelimenin tam anlamıyla 53 | no daha az görünür oldular, çünkü onları ilan edecek üzere olduğu savaşa karşı çıkmak ve kitleleri kamuya açık alanları bulmak zorlaştı. Kamuya koordine etmek için yine gerekli olan şey İnternetti. açık alanlarda farklı fikirleri ifade eden, sayısız 10 ile 40 milyon arasında insan dünya çapında davayı destekleyen afişler için kulübeler koyan 100’den fazla şehirde toplandılar: Bu o zamana dek Avrupa’dan farklı olarak, A.B.D’de çoğu yerde afiş yapılan en büyük barış gösterisi oldu.Bu sefer tüzel ilan etmek yasa dışıdır. Üstelik, uygun bölgeler medya bu hikayenin üzerini kapadı ve protestocular de büyük, gösterişli film ve plak afişleriyle dolu tarafından düzenlenen afişler, savaş karşıtı olduğundan görsel karmaşa içinde rekabet etmek mesajlarını gazeteler ve televizyonlar aracılığı ile çok zorlaşıyor. Ancak bir ya da iki protesto afişi ulaştırdı. reklam dünyasının yüksek teknoloji ürünü pahalı olanaklarından yararlanabiliyor. Politik afişler hâlâ var, fakat fark etmek için biraz dikkatli bakmak gerekiyor. Bugün Neden Afiş? İnternet, herhangi bir kağıt parçasının ulaşabileceğinden çok daha fazla uluslararası kitleyle hemen hemen aynı anda kağıtsız bir iletişim sunduğundan, “İnternet protest afişlerin yerini mi alıyor?” sorusunu sormak mantıklı geliyor. İnternet sayesinde protestolar için kitlelerce insanı harekete geçirme imkanı katlanarak artmış durumda, oysa ki uluslararası koordinasyon 1990’ların başlarından önce hayal bile edilemezdi. İnternetin kolaylaştırdığı ilk uluslararası gösterilerden biri, Başkan George H. W. Bush Basra Körfezi Savaşı’nı başlattıktan hemen sonra, 1991’in Ocak ayında gerçekleşti: Dünya çapında bir milyondan fazla Ancak günlük yaşamda herkesin her zaman bilgisayara erişimi mümkün değil. Genellikle, bir toplum ne kadar yoksul olursa o kadar az bilgisayar erişimi oluyor. İnternet erişimiyse bir diğer masraf, üstelik tematik bir web sitesi tasarlamak belli kabiliyetler, nitelikler ya da sizin yerinize siteyi tasarlayacak birine iş vermeniz için ekonomik koşullar gerektiriyor. Buna ek olarak tematik web siteleri köşe başında asılı afişin aksine genellikle, zaten onları özellikle arayan ya da şans eseri bu sitelere erişim sağlayan kitlelere hitap ediyor. Ve açıkça söylemek gerekirse bilgisayarlar bir gösteriye taşınamaz, bildiri tahtasına iğnelenemez, çimenliğin orta yerine saplanamaz ya da komşunuzun penceresinin tam karşısına yapıştıralamaz olduğundan tüm toplumun ve dünyanın onları görmesi olanaksızlaşır. Bu nedenle siyasi posterlere hâlâ gereksinim duyuyoruz. kişi aynı günde bu savaşı protesto ettiler. (Bu İnternet yine de, tasarım sürecini kolaylaştırmanın benzersiz uluslararası koordinasyona rağmen, bir yanında protest afişler için heyecan verici tek tüzel haber mahreci bile bu hikayeyi ABD’de öneriler de sunuyor. Birçok sanatçı tasarımlarını yayınlamadı) 12 yıl sonra, 15 Şubat 2003 tarihinde gerçekleştirmek, onları yaymak ve yayınlamak için Başkan George W. Bush’un Irak’a karşı başlatmak İnterneti kullanıyor. 2004 seçimlerinde zorunlu no | 54 Shigeo Fukuda, Japonya, 1975 Victory (Zafer) Bu afiş, 1945 zaferinin 30. yıldönümü için yapılmııştır. Mermiyi namluya çevirmek, savaşın anlamsızlığını vurgulamıştır. 55 | no Fang Chen, Çin, 1998 Victory (Zafer) “Bu elin tüm insanlığı sambolize etmesi amaçlanıyor. İki parmakla temsil edilen büyük ‘V’ harfinin evrensel bir zafer sembolü olduğunu ve tüm ırklar ve kültürler tarafından anlaşılacağını düşündüm. Çin geleneklerine göre insanın avucundaki çizgiler sadece geçmişimizi kaydetmez, geleceğimizi de öngörür. Afişimde, avuçtaki bu çizgilerin insanların gerek geçmiş, gerekse gelecekte pek çok zorluk yaşayarak ve sonsuz acılar çekerek hayatta kalıp gerçek zaferi elde ettiklerini göstermesini istedim. Elin üç parmağının kesik olması, mağduriyet duygusunu yaratıyor. Her zaman iyi bir tasarımcının karmaşık ve derin anlamları basit bir şekilde ifade edebilmesi ve iyi bir afişin insanları düşündürmesi gerektiğine inanmışımdır.” no | 56 Başkan Bush’u alt etmek amacıyla telif hakkı amaçlarına odaklanmasına yardımcı olmaya gerektirmeyen birçok grafik materyale sayısız web devam ediyor. Siyasi afişler uluslararası ve yerel sitesinden reklam amaçlı kullanılmamak kaydıyla protestonun hâlâ ayrılmaz görsel parçacıklarıdır... ücretsiz şekilde erişim sağlanabiliyordu ve bu materyaller başka insanlara da ücretsiz biçimde iletiliyordu. Ancak şimdi, insanlar grafik imgeleri elektronik posta gruplarıyla ya da tanıdıklarıyla paylaşmak istediklerinde, bu imgeleri öncelikle basmak daha sonra da sergilemek, taşımak ya da yapıştırmak durumunda kalıyorlar. Yakın zamandaki gösterilerde olduğu gibi bu sergideki birçok afiş de download edildi, büyütüldü ve basıldı. Web sitelerinin afişlere dahil olması, bakan kişinin belirli bir görüntüyü yüklemesine veya daha fazlasını öğrenmek amacıyla afişi yayınlayan örgütle bağlantı kurmasına, katılmasına veya katkıda bulunmasına olanak veren bir 21. yüzyıl olgusudur. Yarın Neden Afiş? Söz konusu ‘dijital bölünme’ düşük gelirli toplumlarda kritik bir konu olmaya devam ettiği sürece, politik afiş etkili ve ulaşılabilir bir organizasyon aracı olmaya devam edecektir. Buna ek olarak, tüzel basında kaydedilen protesto raporları göstericilerin gözünden nadiren anlatıldığı için, bu imgeler de tarihi kritik ve siyasi parti temelli direnişi kaydeden dökümanlar olmuştur. Afişler bir toplumun sık anlatılmayan tarihini kayda geçer ve o toplumun vizyonunu ifade eder. Afişler sadece stratejik derslerin grafik örnekleri Protest afişler popülaritelerinin doğrudan hüküm olarak değil, aynı zamanda güç ve ilham sağlama süren siyasi havaya bağlı olduğu A.B.D’den daha potansiyelleri olarak yaşıyor: Hayatta kalan afişler çok sürekli olarak uluslararası kullanılıyorlar. gelecek nesillere geçmişe dair önemli mesajları Cumhuriyetçi hükümet çok büyük gösterilerle aktarmayı sürdürüyor, ve bu mesajlar diğer direniş protesto edilmelerine yol açan Vietnam Savaşı hareketlerine önemli örnek teşkil ediyor. konulu afişler hariç olmak kaydıyla afiş tasarım sanatını ve afişleri Demoktratlardan daha çok önemsiyorlar. Son zamanlarda artan dünya çapında, sıradışı protestolarla –IMF ve Dünya Bankası gelişmeleri ya da Irak savaşı gibi– yenilikçi görsel afişlerin yaygın kullanımı, hem el tasarımı olan hem de örgütlerce üretilen seri afişlerin desteğiyle sokak gücünde coşkun bir artış gözlemleniyor. Bu grafikler eğlendirmeye, öğretmeye, gösterilerde kitlelerin mücadele A.B.D’deki güncel medya ortaklığıyla, bize Bush yönetiminin, Fox Haberler’in, veya Clear Channel’ın yayınladıkları dışında alternatif bir bakış açısı olmadığı söylenmektedir. Alternatif yok diyenlere inat, bu sergideki imgeler aynı fikirde değil: Alternatif görüşlerini adeta bağırıyorlar. Geleceği görüyorlar. Gerçeği gözler önüne seriyorlar. İnsanların dikkatini güçlü grafikle çekiyor ardından da derin bir mesajla ilham veriyorlar: ‘Savaş Çocuklar ve Diğer Canlılar İçin 57 | no Sağlıksızdır’, ‘Petrol İçin Kana Son’, ‘Cehalet maliyetleri, düşük teknoloji gereksinimleri, ve Korkuya, Sessizlik Ölüme Eşittir.’. Afiş alternatifi nispeten yayımlarındaki kolaylık nedeniyle hâlâ gösterir; eylemin yaşama eşit olduğunu kanıtlar. tüm dünyada fonksiyonel ve popüler bir grafik Afişler uluslararası olarak barışı ve adaleti desteklerken; kirliliğe, cinsiyetçiliğe, ırkçılığa ve savaşlara karşı çıkmak içinbir araç olarak muhalefet formu olmaya devam ediyor. Kaygılar yıllar ilerledikçe değişip kıtaları aşabilir, ama politik afiş hâlâ eylemcilerin seçtikleri silahtır. kullanılıyor. Günümüzde imgeleri yaratmak ve kitlelere ulaştırmak için birçok gelişmiş teknoloji seçeneği olmasına rağmen, afişler düşük Bülent Erkmen, Turkey, 1998 Equal (Eşit) no | 58 Bat Shalom, Kudüs'ü Paylaşmak İçin İsrail: İki Başkent projesi için sipariş. tanımlamak için, "İki halkın yaşadığı eşitsizliği "eşitsizlik" (yaşayamadığı) Kudüs'ü üzerinden anlattım." Parisa Tashakori, İran, 2002 Create A Blue Sky For The Children (Çocuklar İçin Mavi Bir Gökyüzü Yaratın) "Çocuklar, Dünya üzerindeki yaratıkların en masumları." 59 | no El Fantasma de Heredia, Arjantin, 2001 Argentina Hurts (Arjantin'in canı yanıyor) Buenos Aires'in San Telmo mahallesindeki paslı bir duvarın fotoğrafından ilham alan bu afiş, Arjantin'de 19-20 Aralık 2001'deki no | 60 ulusal ayaklanma esnasında yapıldı. "1976'dan 1983'e kadar Arjantin ardında 30,000 kayıp ve istikrarsız bir ekonomik ve politik ortam bırakan kanlı bir diktatörlük yaşadı. 2001'e geldiğimizde işsizlik oranı %40'tı. Asgari ücret (aylık) 200 Amerikan doları'ydı. Ücretlerdeki azalma ve eğitim, sağlık gibi sosyal hizmetlerde yaşanan bütçe kesintileri, şehirlerde şiddetin artmasına neden oldu. Ülkenin yarısı günde sadece bir öğün yemek yiyebiliyordu. Pek çok farklı grubun bir araya gelerek otoyolları bloke edip çaresizliklerini haykırdıkları "piquete" ile durumu protesto ettiler ve istifasını istedikleri Başkan, helikopterle kaçtı. İki gün süren ayaklanmada polis pek çok insanı öldürdü. Bunu izleyen iki hafta içerisinde Arjantin'in beş farklı başkanı oldu. Fotoğraf: Annabella Salem Gunter Rambow, Almanya, 1994 Bu afiş, tüm dünyada insan hakları için ve insan haklarının istismarına karşı kampanyalar düzenleyen bir kurum olan Uluslararası Af Örgütü için tasarlandı. İmgede belirsizlik ve suistimalin karanlığından dışarı uzanmış yalnız bir el görünüyor. 61 | no Lex Drewinski, Almanya, 1998 Homo Sapiens? "Kötülük kafada başlar." no | 62 Luba Lukova, ABD, 1998 Eco Crime (Eko Suç) Nozone'un suç konulu sayısı için dört illüstrasyonluk bir diziden yaratılan 4 afişten biri. " The Living Theater, bu dört imgeyi beğendi ve performansları esnasında afiş olarak kullanıldı. Mesaj, doğayı mahvettiğimizde aslında kendimizi öldürüyoruz. 63 | no Lex Drewinski, Almanya, 1993 Racism Trptych (Irkçılık Üçlemesi) Bu üçleme, bayaz dışındaki ırklarınyani siyah, kırmızı ve sarının (ki bunlar alman bayrağının da renkleri) aşağılanmasını görsel olarak anlatıyor. Almanya'da bu afişler yabancılara karşı gerçekleştirilen saldırılara da gönderme yapıyor. no | 64 Mürekkebe Doymuş Kağıda İthafen Steven Heller Çeviri: Emek Demirtaş Mürekkebe doyurulmuş zayıf bir kağıt parçası için dizayn edilmiş, sosyal veya politik bir barışı, sosyal adaleti ve çevreyi etkileyebilir mi? düşünce ile doldurulmuş manifestolardır. Sonunda Kalın puntolu bir başlık güçlülerin maaş savaşlarına hayranlığını değiştirebilir mi? Canlı bir imge, zalimlerin zulmettikleri insanların üzerindeki hakimiyeti kaldıracak kadar etkileyici olabilir mi? Tek bir ikon yüzyıllık çevre suistimalini geri çevirebilir mi? Kuşkucular ve realistler savaşların devam ettiği dünyada, adaletin var olmasının zor olduğunu, ve çevrenin her zamankinden daha kötü durumda olduğunu düşünüyorlar. Herşeye rağmen, taraflı afişler diye anılan bu zayıf kağıt parçaları uyaran ve iyileştirici güçlere sahipler. Bu güçler belki bizi saran tüm dehşeti durdurmayabilir, ama durdurmaya çalışanlar için yararlı silahlardır. bilendiklerinde de anlam belirsizliği olmaksızın iletişim kurarlar. Akıllıca tasarlandıklarında karmaşa ve basitlik aracılığıyla anlam bildirirler. Hedefe ulaştıklarında –mesaj ve görüntü, biçim ve işlev bir olunca– beyne şimdi ya da daha sonra ortaya çıkan bilinç altı ve bilinç üstü tetiklemeler aktarırlar. Bir afişin en azından 3 metre uzaklıktan görünür olması gerektiği yazılı olmasa da yaygın olarak kabul görmüş bir kuraldır: aynı zamanda yayımlandıktan yıllar hatta asırlar sonra bile yankılanmalıdır. En etkili afişler –dünyanın en sağlam sanat eserleri gibi– döneminin yol göstericileri; geleceğin de zaman aşımına uğramayan belgeleri olmuşlardır. Yani, bir taraflı Taraflı afişler; haberdar etmek ve aydınlatmak, afişin en büyük grafik gücü bir mesajı kısa yayın uyarmak ve ilham vermek, sarsmak ve saldırmak döneminden uzun süre sonra bile yayabilmektir. 65 | no Bir kağıt parçası olmaktan çok belleği canlı tutan Herhangi başka bir bayrak gibi, taraflı afişler de tarihi kayıtlardır. Bu sergideki afişler son kırk yılın toplum içinde ya da gizli biçimde, çoğunluk veya etkileyici, dokunaklı ve güçlü öyküleri olmuşlardır. azınlık tarafından açılmışlardır. Bir inancın veya Vietnam Savaşı sırasında, Amerikan askerleri bir köyün ‘sükunetini sağlamak’ ve ‘kesin kişi sayımı’ için emir aldıklarında uçaklardan ayrım gözetmeksizin napalm bombaları gelişigüzel yağdırıldı, kadınlar ve çocuklar ölümcül çapraz ateşe maruz kaldılar. Lorraine Schneider’ın simgesel 1967 afişi ‘Savaş Çocuklar ve Canlılar İçin Sağlıklı Değildir’ dokunaklı şekilde ölen masumları gözler önüne serdi, aynı zamanda barış taraftarlarına ve savaş karşıtı duruşu benimseyen insanlara başlangıç noktası oldu. Benzer şekilde başka bir 1970 afişi kontrolsüz askeri vahşetin gerçekliğini canlı bir şekilde günlük yaşama yansıttı. R.L Haeberle imzalı yumuşak renkli bir fotoğrafla isimsiz şekilde tasarlanmış, yolda yatan bir yığın cesedi gözler önüne seren “Q: And Babies…? A: And Babies…?” (‘S: Ve bebekler…? C: Ve bebekler…’) başlıklı afiş de savaşa dair unutulmayanlar arasında yerini almıştır. Sınırlı sayıda basılmış olmalarına rağmen, Amerikan askerlerinin silahsız sivilleri katlettiklerini gösteren bu yürek parçalayan kanıtlar, bu savaşın (bununla beraber bütün savaşların) medeni insanları medeni olmayan davranışlarda bulunmaya ittiğini göstermiştir. Gerek soyut bir sembol, gerek canlı davanın sembolik ağırlığını ve felsefik önemini taşıdıklarından sadakati hak etmişlerdir. Yine de, benzerlikleri olmasına rağmen, afiş ve bayrak aynı tasarım ilkelerine sahip değildir. Boyut ve biçim gibi belli resmi geleneklere uyulmasına rağmen, bir afiş nadir bir tarz ve farklı bir ustalıkla tasarlanabilir. Etkileyici olması için güzel olması şartı yoktur. Hatta genelde göze ne kadar hitap ederse etkileyiciliğini o ölçüde kaybeder. ‘Savaş Sağlıklı Değildir’in gerçeği yansıtmak için şık bir yazı biçimine ya da cilalı bir kağıda ihtiyacı yoktu. Anın sıcaklığı ham bir duygusal tepki talep ettiğinden, bir afiş bazen tasarlanmadan yayınlansa daha iyi bile olabilir. Sık sık öfkenin ve hayal kırıklığının kontrolsüz ifadesi olmaktan yararlanır. Yine de bu iyi tasarım kötüdür ya da sağduyu hırsın yanında daha arka planda kalmalıdır anlamına gelmez. Afişe gücünü veren –ya da tersi hataya düşüren– geri dönüşü olmayan kurallar yoktur. Afişin sorumluluğu yüklenmesi muhtemelen en belirleyici faktördür, ama teröre, yoksulluğa, veya zulme dur diyen, ya da barışı, özgürlüğü, ve adaleti destekleyen taraflı afişler bile sanat ve tasarım kibriyle öyle muammalı bir hal alır ki verilmek istenen mesaj silinir gider. bir sahne, hatta hicvi bir yorum bile olsa (Seymour Zeka izleyicinin ilgisini çeker ama gerçekten Chwast’ın 1968 ‘Kötü Nefese Son’ isimli alaycı varlığını sürdürebilir bir afiş bir şekilde estetiği pankartı gibi) afişler savaşa karşı savaş için gerçek ve ifadeyi dengeler. Küstah şekilde zeki olmak savaş bayrakları olmuştur. izleyiciyi kolayca rahatsız eder ya da mesajı no | 66 Tomi Ungerer, ABD, 1967 Black Power, White Power (Sİyah Güç, Beyaz Güç) Bu afiş, 60'lı yıllarda Amerika'da yaşanan ırk çatışmalarını betimliyor. Uluslararası Afiş Galerisi'nin izniyle (Boston, Massachusetts, A.B.D.) 67 | no Paul Peter Pieich, İngiltere, 1988, Abolish Torture (İşkenceye Son) “Haftanın herhangi bir günü gazetenizi açtığınızda, dünyada bir yerlerde birilerinin görüşleri ya da inançları devleti tarafından kabul edlmediğinden ötürü işkenceye maruz kaldığını ya da öldürüldüğünü okuyorsunuz.” no | 68 değersizleştirir. Aynı zamanda çok iyi niyetli karşı sesini yükseltmeyi başardı. Bu afiş ırkçı bile olsa güvensiz ya da tasarımın öz eğitimini kutuplaşmanın ne kadar yıkıcı etkileri olabileceği almamış bir afiş tasarımcısı kolay numaralar sorusunu akla getiren bir “DUR!” işareti gibiydi kullanır. Örneğin klişeler, karmaşık poster adeta. Afişler hem soru yöneltir hem de cevap tasarımının cinlikleridir, ama onları akıllıca üretirler. Sivil haklar mücadelesinden on yıllarca dönüştürmeyi ya da eskilerini düzenleyerek yeni sonra herkesi kaygılandıran AIDS’i geri püskürten simgeler geliştirmeyi bilmek kalıcı ve ses getiren Gran Fury’nin 1991’de tasarladığı ironik ve bir afişle kısa ömürlü bir afiş arasındaki farkı trajik bir önlem mesajı niteliği taşıyan “Women yaratır. Kamekura’nın alevlerin içinde gökten Don’t Get AIDS” (Kadınlar AIDS Olmasın) isimli yağan kelebekleri yansıttığı, akıllara kazınacak afişiydi. Bu sergide yer alan birçok afiş bundan şiirsellikteki 1983 tarihli afişi Hiroshima Appeals yirmi sene önce de açığa vurulması kritik sayılan (Hiroshima Yalvarıyor), insanın kalbine bir duygu ve düşünceleri tetiklemeyi başarıyor. Çünkü hançer gibi saplanır. Böylesine etkileyici bir afiş iyi bir afiş, basıldığı parlak kağıttan çok daha tasarlayabilmek için verilecek mesaj net ve tahrik fazlasıdır. edici olmalı. Ama yine de tasarımcı bir sorun ya da kaygı ile ilgili ne kadar tutkulu olursa olsun sonuç her zaman izleyicinin vicdanına dokunacağı garantisini vermiyor. Afişler dokunaklıdır, elektronik postalar ise değildir. Asıl gerçek şu ki; afişlerin çok sayıda genişçe basılıp, görünür yüzeylerde sergilenebilir olması afişlere en etkili tiff (tag image file format- Kötümserler afişlerin multimedyanın geniş ve etiket görüntü dosya biçimi) ve giflerden (graphics rahat erişim imkanları karşısında etkilerini giderek interchange format-sıkıştırılmış görüntü biçimi) yitirdiğini düşünmekteler. Elektronik postalar bile daha kalıcı bir potansiyel sağlıyor. Sınırlı ve internet kampanyaları şüphesiz ki daha az bir sokak yaşamına hapsolsalar da afişin basılı maliyetli, daha kıza zamanda, daha çok insana varlığı onu geçici imgelere kıyasla akılda kalıcı ve ulaşıyor. Yine de, dijital erişim yoğunluğunun koleksiyone edilebilir kılıyor. Bilgisayarın günlük hareketli medya ve flash animasyonlarla dolması kulanımından mahrum olanlar için afişler eğitici ve ya da toplumun internetten download etme ve çıktı bilgilendirici bir rol oynuyor. Toplumsal ve siyasal alma kolaylıklarına rağmen, geleneksel taraflı virüslerin kurbanları için, afişler ilham verici kutsal afişler hâlâ yaşıyor. Tomi Ungerer’in 1967 tarihli kitaplara dönüşmüşler; mücadeleciler içinse motive haşin ve iç burkan “Black Power/White Power” edici tetikler olmuşlardır. Ve yine iletişim kurmayı, (Siyah Güç/Beyaz Güç) afişi A.B.D’de sadece düşündürmeyi ve muhalefet etmeyi benimsemiş güney kesimde değil; sınıf ve ırk çatışmasının üstü insanlar için afişler hizmet eden bir seçenek olmayı kapalı şekilde yaşandığı her yerde ırkçı bölünmeye daima sürdürecektir. 69 | no Euro RSCG Switzerland, İsviçre, 2001 The Games of Beijing with Tibet Free Tibet. Özgür Tibet Kampanyası, Tibetlilerin kendi geleceklerini belirleme haklarını destekliyor. Kampanya, Tibet'teki Çin işgalinin sonlandırılmasını ve Tibetlilerin temel insan haklarına saygı gösterilmesini hedefliyor. Pekin Olimpiyatları, dikkatleri Tibet'e Çin hükümeti tarafından uygulanan baskının üzerine çekmek için fırsat yaratacak. Yaratıcı Yönetmen: Frank Bodin, Fotoğraf: Jonathen Heyer no | 70 Savaş Çekiç, Türkiye, 2000 Dikkat Sistem "Bu afişi günümüzde batı kültürünün benimsediği ekonomik sistem hakkındaki endişelerimi ifade etmek amacıyla tasarladım. Afiş Türkiye'de basıldı, yayınlandı ve dağıtıldı. 71 | no Niklaus Troxler, İsviçre, 1992 Daed Trees (Ölü Ağaçlar) Brezilya'nın Rio de Jenerio kentinde gerçekleştirilen 1992 Çevre Kalkınma Konferansı, çevre konularını ana politik partilerin gündemine oturtan önemli bir olaydı. Afiş bu olay için yaratıldı, fakat "afiş reddedildi, bende serigrafçım ve bir afiş şirketinin yardımıyla onu İsviçre'de bastırdım. 600 kopyası İsviçre'nin her yanına asıldı." no | 72 Shigeo Fukuda, Japonya, 1982 Happy Earthday (Dünya Gününüz Kutlu Olsun) "İyi niyetli ve insancıl-dünyayı kurtaralım." 73 | no Woody Prite, ABD, 2003 Stop the Plant (Fabrikayı Durdurun) Fabrikayı Durdurun, New York'ta doğal güzelliğiyle tanınan Hudson Vadisi'ne St. Lawrence Çimento'nun inşa etmek istediği dev bir çimento fabrikasını durdurmak amacıyla başlatılan bir halk hareketiydi. Hudson Nehri'nin doğu yakasında kurulması planlanan bu 720 hektarlık kompleks, yılda 9 bin tondan fazla hava kirliliği yaratacaktı. Fabrikanın 40 kattan yüksek olan ve 10 kilometreye yaklaşan bir duman çıkaran yekpare bacası ise zamanında Frederick Edwin Church ve diğer Hudson Nehri Ekolü ressamlarına ilham kaynağı olan muhteşem manzaralara hükmedecekti. Yerel savunma grubu Scenic Hudson ve aynı görüşteki çevre ve koruma dernekleri ili ilgili vatandaşların örgütleri kampanyaya destek verdi. Kamu bilinci yaratmak için, bölge sakinlerinden Woody Pirte bu afişi tasarladı. Bu imge, dükkanların vitrinlerine ve evlerin ön bahçelerine konan kartlere, para toplama ve protestolar için kullanılan malzemelere ve gruba finansman sağlamak amacıyla satılmak üzere üretilen baskılara uyarlandı. Kampanya hatırı sayılır bir yerel destek gördü ve 2005 Nisan'ında New York Eyaleti, St. Lawrence Çimento'nun önerisini reddederken, gerekçeleri arasında doğal güzelliğin bozulmasına dair endişeleri de saydı. no | 74 Yuri Surkov, Rusya, 2000 Water for Human Kind (İnsanlık için su) "Çocukken, insan vücudunun neredeyse tamamının sudan oluştuğunu öğreniriz. Hayat su içinde başlar, sudan çıkar. Su hayattır, hayat sudur." 75 | no Alex Faldin, Rusya, 1987 Anti-drug Tasarımcı bu afişi, 1987'de Rusya'da başgösteren uyuşturucu soruna tepki için üretmiştir. Afyon tomurcuğuna bağlanmış balık oltası, açıklamaya gerek bırakmadan tüm kültürlerin dikkatini uyuşturucu tehlikesine çekiyor. no | 76 Luba Lukova, ABD, 1994 Hunger Crime (Açlık Suçu) Nozone’un suç üzerine olan sayısı için hazırlanan 4 illüstrasyonluk seriden biri. “Bu görsel, açlığın insanlıktan çıkartan etkilerini dile getiriyor.” 77 | no Tahamtan Aminian, İran, 2002 And Our World is Still Alive (Ve dünyamız hâlâ hayatta) Sigaranın kültürünü oluşturan kelimeler yukarıdan aşağıya şöyle: Istırap, Keder, Acı, Nefret, Tereddüt, Haset, Çaresiz, Korku, Pislik, Fuhuş, Yara, Sefalet, Cinnet, Tecrit, Gazap, Garez ve Ölümcül. Gelişme tepeden başlıyor (tiryakiliğin nedeni) ve yanarak aşağıdaki filtreye kadar iniyor (itryakiliğin sonucu). no | 78 Craig Frazier, ABD, 1998 Sober Graduation (Ayık Mezuniyet) "Yerel liselerde güvenli ve alkolsüz mezuniyet gecelerini teşvik için kullanılacak bir afiş tasarlamam istendi. Alkol kullanımının zararları üzerine bir söylev dinlemek istemeyen son sınıf öğrencileri kadar zor ve alaycı bir seyirci kitlesi herhalde olamaz. İçkili araba kullanmanın sonuçlarını açıkça gösteren bir imge kullanmaya karar verdim. Afiş, hiçbir zaman herşeyi açıkça söylemeden, seyircileren kendi sonuçlarına varabilecekleri bir dizi çıkarsama sunuyor. Afiş son sınf öğrencilerinin duvarlarında kendine yer buldu ve daha sonra Newsweek dergisi tarafından kamu hizmeti reklamı olarak yayımlandı." 79 | no Mc Ray Magleby, ABD, 1990 AIDS Washington DC'deki Shoshin Derneği tarafından ısmarlanan bu afiş, AIDS organizasyonlarının bilinç uyandırma amacıyla kullanması için yüz sanatçı tarafından üretilen afiş dizisinden biridir. no | 80 Lanny Sommese, ABD, 1997 Rape Line (Tecavüz Hattı) "Bu afişi Penn State'in yakınında kurulan Rape Line kampüsü için tasarladım. İlginç biçimde, afişler duvarlara asılmadılar - Rape Line'ı yönetenler tarafından fazla korkutucu bulunmuşlardı." 81 | no 2007 yılında dünyanın dördüncü büyük metropolü ve Brezilya’nın en önemli şehri Sao Paolo komünist dünyanın dışındaki tek ülke olarak outdoor reklamlara radikal bir tavır koydu. Bir tarafta ticari açıdan çekici bir başkent, diğer tarafta çete savaşları, şiddet ve açlık… Şehrin tutucu valisi Gilberto Kassab’ın bireysel mücadelesiyle Sao Paolo’nun “Lei Cidade Limpa” ya da Temiz Şehir Kanunları beklenmeyen bir başarı elde etti. Vali Kassab şehrin elitlerini arkasına alan reklam sektöründen ölçülenin çok ötesinde bir tepki gördü. Kassab birçok noktada reklamla bir alıp veremediği Fotoğraflar: Tony de Marco olmadığını ama bu noktada işlerin görsel aşırılığa vardığını dile getirdi. Kassab yaptığı açıklamada fikrin durduğu noktayı şöyle dile getirdi: “Temiz Şehir Kanunları” çevre kirliliğiyle mücadele etmek üzerine kuruldu. Su kirliliği, ses, hava ve görsel kirlilik. Biz de kirlilikle mücadeleye en dikkat çeken noktadan, görsel kirlilikten başlamak istedik.” O günden beri bilboardlar, outdoor video ekranları ve otobüslerdeki reklamlar temizlendi. El ilanı dağıtmak bile halka açık mekanlarda kanun dışı oldu. Sıkı denetlenen yeni kanunlar caddenin görünen yüzlerinde izin verilen bir büyüklükte ilanlara kadar düşürüldü. no | 82 Sao Paolo’nun temiz görünümü yaklaşık 8 milyon dolara mal oldu. Savaşı kaybedenlerden biri de Clear Channel Communications idi. Brezilya pazarına yeni giren şirket, şehirdeki bilboard pazarını da elinde tutuyordu. Yasaktan birkaç hafta önce karşı kampanya başlatıp şehri ilanlarla donattı: “Yeni film bilboardlarda, hangi billboardlarda? Outdoor reklam, şehir kültürünün bir parçasıdır.” Bu gelişmeler şehrin sokaklarındaki yaklaşık 15.000 bilboardu soyunuk ve boş bıraktı; çerçeveler yırtılmış ve yarı boyanmış ve bomboş kaldı. Diğer şehirlerde de aynısı uygulanır mı bilinmez ama Sao Paolo’da işe yaramış. Yeni durumu şehir nüfusunun %70’den fazlası onaylamış gözüküyor. Materyalizm, tüketim ve çete şiddeti Sao Paolo’da kirlilik olmaya devam edecek. Fakat bu görsel hoşluk, insana ait dramalara bir nebze rahatlık getirebilir. David Evan Haris, Adbuster’s, Sayı 73 Çeviri: Hatice Çağlar 83 | no Bu yıl 14 üncüsü düzenlenen “Students, All to Cahumont” poster yarışmasının konusu yaşadığımız yüzyılın en büyük sorunlarından biri olan Küresel Isınma. Chaumont Uluslararası Poster ve Grafik Sanatları Festivali kapsamında gerçekleşen yarışma dünyanın her yerinden öğrencilerin katılımına açıktı. Sanayileşmiş küresel toplumumuz birçok doğal enerji kaynağını tüketirken yerine birçok petrol ve gaz atığı üretiyor. Yerkürenin yaşadığı iklim değişiklikleri ise çevreyi olumsuz etkileyen yaşama şekillerimizi tekrar gözden geçirmemiz gerektiğine işaret ediyor. Bize ulaşan yüzlerce başvuru ve genel katılım dünyanın genç nüfusunun bu büyük sorunla oldukça yakından ilgili olduğunun kanıtı. 20 ülkedeki 118 okuldan gelen yaklaşık 1.300 poster daha önceki “Students, All to Chaumont” yarışmalarına katılım rekorlarını alt üst etti. 12 Mayıs-24 Temmuz tarihleri arasında Entrepot des Subsistances’da sergilenecek olan, 5 grafik tasarım sanatçısının oluşturduğu jüri tarafından seçilen 210 poster sergi kataloğunda yerini aldı. Yarışma ve serginin sponsorlarından olan haftalık Courrier Internatioal gazetesi de seçilen posterleri kendi web sitesinde ziyarete açtı. Küresel Isınma artık sadece Alaska ve Bangladeş’i değil tüm dünyayı ilgilendiren bir problem haline geldi. no | 84 Olivier Blond Editör Courrier International özel sayısı www.courrierinternational.com Çeviri: Mehmet Emir Uslu Üstelik bilim dünyasının tahminlerine göre bu sadece bir başlangıç. Birleşik Devletler eski başkan yardımcısı Al Gore’a göre politik sistem ve iklim sistemi arasında bir ortak nokta bulunuyor: “İkisi de bir çizgide sabit değil; bir buzul ağırlığıyla ilerliyor gibi görünür ama devrilme noktasına ulaşabilir ve aniden ivme kazanıp bardağı taşırabilir.” George W. Bush yönetimindeki Birleşik Devletler, Kyoto Protokolü’nü imzalamayı reddetmekle kalmadı aynı zamanda bu konuyla ilgili olarak bilim dünyasını da sansürledi. Şimdi yine de, olaylar çarpıcı biçimde değişkenlik gösteriyor. Bush harekete geçmeyi hâlâ reddetse de durumdan hoşnut olmayanların sesleri devletin kendi içinden dahi yükselmeye devam ediyor. Seattle başkanı Greg Nikels şöyle konuştu: “Eğer değişim üst kademeden gelmiyorsa, mutlaka tabandan gelecektir.” Başkan Nikels, 212 şehri kapsayan ve 43 milyon insanı temsil eden Birleşik Devletler Belediyeleri İklim Koruma Birliği’nin de kurucusu. Soldan sağa, Amerika, Hindistan ya da Çin’de iş ve eğlence sektörleri de dahil olmak üzere günden güne girişimci sayısı artıyor. Ancak elbetteki gezegenimizi kurtarmak için en büyük görev bize düşüyor. Henüz çok geç kalmış sayılmayız. 85 | no Aleksandra Woldanska, Academy of Fine Arts, Polonya no | 86 Alice Walter, Ecole des Beaux-Arts, Rennes / Fransa, 1. Ödülü 87 | no Andre Jauneau, Lisaa, Rannes / Fransa, 3. Ödülü no | 88 Anne Desrivieres, Ecole des Beaux-Arts, Rennes / Fransa 89 | no Ben Grove, Missouri State University, Springfield / ABD no | 90 Brice Tourneux, Esad, Strasbourg / Fransa, 2. Ödülü 91 | no Coline Aguettaz Caner Girgin, Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Grafik Bölümü, İstanbul / Türkiye no | 92 Charlotte Oden, Ecole des Beaux-Arts, Rennes / Fransa 93 | no Coline Aguettaz, Esad, Strasbourg / Fransa no | 94 Jessica Christine Charbonneau, Uqam, Ecole de Design, Montreal Quebec / Kanada 95 | no Hilde Diercks, Koninklijke Academie Voor Schone Kunsten, Antwerpen / Belçika no | 96 Thibault Brassart, Esa, Cambrai / Fransa, 2. Ödülü 97 | no Jeremy Deleuze, Academie Royale des Beaux Arts, Bruxelles / Belçika no | 98 Frederic Tacer, Ensaama Olivier de Serres, Paris / Fransa, 3. Ödülü 99 | no Jean Patrice Blanc, Ensad, Paris / Fransa no | 100 Nicolas Rroda, Intuit Lab, Paris / Fransa 101 | no Katja Schloz, Staatliche Akademie der Bildenden Kunste, Stuttgart / Almanya no | 102 Sandrine Amendola, Erba, Caen / Fransa 103 | no Juliette Guernet, Ecole Superieure d’Arts, le Havre / Fransa no | 104 Oliver Ploux, Intuit Lab, Paris / Fransa 105 | no Qiang Sun, Esad, Reims / Fransa no | 106 Onur Gökalp, Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Grafik Bölümü, İstanbul / Türkiye 107 | no Sophie Glade, Ecole des Beaux-Arts, Rennes / Fransa no | 108 Michela Vogline, Isia, Firenze / İtalya 109 | no Savaş Çekiç Yarışmanın amacı tam anlamıyla bir manifesto oluşturacak kadar önemli olan Son başvuru tarihi 10 Mayıs 2007 olan, İnternet üzerinden uluslararası bütün tasarımcılara açık gerçekleştirilen sosyal iletişim projesi kapsamındaki bu yarışmanın düzenleyicileri Pasquale Volpe ve Tommaso Minnetti’ydi. Projenin fikir babalarından olan Minnetti’nin proje hakkındaki düşüncesi: “Başlangıçta hiçbir maddi destek olmaksızın gerçekleştirdiğimiz bu projenin tüm dünyada bu derece büyük bir yankı bulacağını tahmin etmemiştik, karşılaştığımız bu yoğun ilginin bizi oldukça sevindirdiğini aynı zamanda projelerimizin daha geniş platformlara taşımak için cesaretlendirdiğini belirtmeliyiz.” Yarışmanın seçici kurulunu, dünyanın bu konudaki en ünlü tasarımcıları oluşturdu; Timo Berry (Finlandiya), Yossi Lemel (İsrail), Alain Le Quernec (Fransa), Luba Lukova (ABD), Chaz Maviyane-Davies (Zimbabve), Armando Milani (İtalya), Woody Pirtle (ABD), Shigeo Fukuda (Japonya), Massimo Vignelli (İtalya), Lourdes Zolezzi (Meksika). Çeviri: Mehmet Emir Uslu no | 112 Good 50x70 tüm tasarımcı ve öğrencilere yönelik bir yarışmadır. Yarışma, beş temel tema üzerine kuruludur: • AIDS • ÇEVRESEL ZARAR • İNSAN HAKLARI İHLALLERİ • AZ GELİŞMİŞLİK • SAVAŞ • Katkıda bulunan yardım kuruluşları Amnesty, Amref, Emergency, Lila ve Greenpeace, bu konuların her biri için yarışmacılara briefler hazırladı. Jürimiz, her kategori için 30 finalist belirleyecek ve bunlar arasından 10 tanesi seçilecektir. Bütün finalistler bir sergide toplanacaktır. Aynı işler ayrıca bir katalog için de derlenecektir. Bu yarışmanın amacı, iletişim endüstrisi içindeki insanlarda, toplumsal iletişimin önemi ve anlamı hakkında bir kamu bilinci oluşturmaktır. İtalyan OCCS'ye (Sosyal İletişim Kampanya İzleyicisi) göre 1995'ten günümüze sosyal tanıtım %395 oranında büyümüştür. Sayılar kendi başlarına etkileyici görünebilir. Ancak ağacı meyvesiyle değil, kökleriyle yargılamalıyız. Kaldı ki, sosyal iletişimin kökleri genelde zayıftır. Bu nedenle pozitif gündemi takip etmek yeterli değildir; daha sağlam bir temele ihtiyaç vardır. Her ne kadar "temel" kelimesinin kendisi de bir temel oluştursa da aynı zamanda heyecan verici bir gerçeği vurgular: iletişimciler (sadece reklam piyasasında olanlar değil) ellerinde yeni düşünüş biçimleri oluşturabilecek, büyük bir fark yaratabilecek araçlara sahiptir. Önemli bir sosyal temayı iletmek başka bir işe benzemez. Bu, büyük bir anlam potansiyeli olan, özgür bir yaratım sürecidir. Bu, yarışmanın temel amacı; önemli ve duygusal sorunları belirlemek ve onlarla yüzleşmek. Biz, kâr ilişkilerinin olmadığı bir dünya ile kendiliğinden ve radikal yaratıcılıktan bir sinerji yaratmanın mümkün olduğuna inanıyoruz. Günümüz sosyal iletişimi, nadiren buluşan iki farklı noktaya gidiyor. Bir tarafta, ajansların arada bir sosyal eğilimli müşterilerine bağışladığı işler, diğer tarafta ise kendini ajans-müşteri ilişkisinden kurtarmaya çalışan gerçekten yaratıcı çalışmalar. Yarışmamızın asıl amacı da, özgür yaratıcılığın kritik konularla yüzleştiği atölyeler oluşturup mevcut durumu sarsarken aynı zamanda topluma gerçek bir katkıda bulunmayı hedefleyerek, tecrübe yoluyla aydınlanmak. Çünkü toplumsal değişimin itici gücü başarılı iletişimdir. 113 | no Edgar Bak, Polonya, Traffic Cone (Trafik Konisi) no | 114 Belén de María Giménez, Uruguay, Safe Pleasure (Zevki Saklayın) Tuukka Tujula, Finlandiya, Unknown (Bilinmeyen) 115 | no Ali Reza Gharaguzlo, İran, No Comment (Yorumsuz) no | 116 İlhami Diksoy, Türkiye, Don’t Gamble with AIDS (AIDS’le Kumar Oynamayın) Aviram Meir, İsrail, Watch Out (Dikkat Et) 117 | no Aviram Meir Kwang-Bok Kim, Kore, Keep Your Love (Aşkını Koru) no | 118 Ali Can Metin, Türkiye, Possibility (Olasılık) Nikolay Kovalenko, Ukrayna, Infinity (Sonsuzluk) Chen Wang, Steve Gonsowski, ABD, Sex Without a Condome (Prezervatifsiz Seks) 119 | no Thomas Di Paolo, Almanya, The Laws Concerning Prostitution (Fahişelik Kanunları) no | 120 Benoni Ceratti Zorzi, Brezilya, Z+ Theodoric Eric, Endonezya, Safe Sex (Güvenli Sex) 121 | no Ali Tokmak, Türkiye, Avoid AIDS (AIDS’ten Kaçının) no | 122 Ardan Erguven, Türkiye, Shift With Care (Dikkatli Vites Atın) 123 | no Fang Chen, ABD, Stop AIDS (AIDS’i Durdurun) no | 124 Ubukata Hariko, Japonya, Afrika 125 | no Benito Cabanas Elveno, Meksika, Together Against (AIDS’e Karşı Hep Beraber) no | 126 PlanD (A. Riethmüller), Almanya, Condoms Extend Life Lines (Prezervatif Hayat Çizgisini Uzatır) Myra Irish Endonila, Filipinler, Must Wear (Kullanılmalı) 127 | no Maria Shirshova, Gürcistan, Life Demands Life Amulets (Yaşam, Yaşam Kolyeleri İster) no | 128 Diego Piccininno, İspanya, Think Feel Live (Düşün Hisset Yaşa) Sara Sotoudeh, İran, Illiterate (Okuma Yazma Bilmeyen) 129 | no Marco Piroli, İtalya, Noi E Loro (Biz ve Onlar) no | 130 Marco Dugo, İtalya, It’s Not More Different (Daha Farklı Değil) 131 | no Mikel Fammilia, İspanya, Global Warming (Küresel Isınma) no | 132 Jose Luis Martinez Rodriguez, Meksika, The Earth is The Prey (Av Olan Dünya) 133 | no Samantha Kocking, ABD, Elove (E-aşk) no | 134 Teresa Trevino, Meksika, Little Things (Küçük Şeyler) Chatri Na Ranong, Avusturalya, Light Globe (Işık Küresi) 135 | no v István Szugyiczky, Macaristan, No Title (İsimsiz) no | 136 v Katri Hernesmaa, Finlandiya, Climate is Changing (İklim Değişiyor) Armeen Kapadia, Hindistan, CO2 137 | no Seung-Hoon Nam, Kore, Save Water (Suyu Kurtar) no | 138 Erkut Terliksiz, Türkiye, Sad Generation (Üzgün Nesil) Regina Maldonado, Meksika, Green Week (Yeşil Hafta) 139 | no Onur Gökalp, Türkiye, Global Warning (Küresel Uyarı) no | 140 Gabriel Martinez & Sonia Diáz, İspanya, Flame (Alev) 141 | no Fang Chen, ABD, Make Food Not War (Savaşma Yemek Yap) no | 142 Chris Rylee, ABD, Heated Consequence (Ateşli Sonuçlar) 143 | no Vand Sabery, İran, Woman and War (Kadın ve Savaş) no | 144 Ubukata Hariko, Japonya, Back Home (Eve Dönüş) Peppe Clemente, İtalya, Bambini (Bebekler) 145 | no Özlem Durmuş, Türkiye, The Truth (Gerçek) no | 146 Hadi Hamidi, İran, A Shelter For The Peace (Barış İçin Bir Sığınak) Michaelsen Rolf, Norveç, War (Savaş) 147 | no Marco Piroli, İtalya, Theory of Evolution (Evrim Teorisi) no | 148 Nicola Grandi, İtalya, Let Them Free (Onları Serbest Bırakın) 149 | no Sajad Asadi, İran, Human Rights in İran (İran’da İnsan Hakları) no | 150 Saeed Behdad, İran, Human Rights (İnsan Hakları) Alice Beniero, İtalya, Dirty Marks (Kirli İzler) 151 | no Tuukka Tujula, Finlandiya, Human Rights (İnsan Hakları) no | 152 Dion Priyandiono, Endonezya, Don’t Lose Your Head (Aklını Kaybetme) Jeff Willis, ABD, Inside Looking Out (İçeriden Dışarıya Bakmak) 153 | no Heidi Gabrielsson, Finlandiya, More (D)Anger (Daha Çok Öfke, Daha Çok Tehlike) no | 154 Maysam Khazaei, İran, Zionism And Children (Siyonizm ve Çocuklar) Takanori Matsumoto, Japonya, We Are One (Biz Bir Bütünüz) 155 | no Tunçhan Kalkan, Türkiye, 1 May (1 Mayıs) no | 156 Feyzi Karaer, Türkiye, Untitled (İsimsiz) Nikolay Kovalenko, Ukrayna, The Law (Kanun) 157 | no Chatri Na Ranong, Avustralya, We Are Bleed The Same (Bizim de Kanımız Akıyor) no | 158 Rashed Mohammadreza, İran, Peace and Reconciliation (Barış ve Uzlaşma) 159 | no Marcin Dubiniec & Maksym Matuszewski, Polonya, Gun (Tabanca) no | 160 Studio Laucke, Dirk Laucke, Hdllanda, No Ttitled (İsimsiz) 161 | no Savaş Çekiç no | 162 Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Grafik Bölümü’nün 1-6 Mayıs 2006 tarihinde düzenlediği “Grafist 10” (Uluslararası İstanbul Grafik Tasarım Günleri) etkinliğine davet edilen tasarımcılardan biriydim. Her sene ilkbaharda gerçekleştirilen bu uluslararası etkinliğe genellikle ülkemizin dışından beş, ülkemizden ise iki tasarımcı veya tasarım grupları davet edilir. Davet edilen tasarımcılar etkinlik boyunca workshop atölyelerini yönetir, sergi açar ve öğrencilerin yanı sıra profesyonel tasarımcılara da açık olan konferanslarda grafik tasarım üzerine birikimlerini aktarırlar. Ülkemiz ve aynı zamanda grafik tasarım adına bu topraklardaki en önemli, en görkemli etkinliktir. Hem etkinliğe davet edilenler hem de etkinlikte yer alan öğrenciler için tarif edilemeyecek kadar güzel günlerdir, bu günler. Bir haftanın nasıl geçtiğini anlamazsınız bile ve bir diğerini hemen beklemeye başlarsınız. Bu süreçte başka ülkelerin öğrencilerinin yanı sıra ülkemizde yer alan çeşitli üniversitelerden gelen tasarım öğrencilerinin birbirine kaynaşması, dostluklar kurması, kendi konularında uzman olan çok önemli profesyonel tasarımcılarla çalışma ortamını bulması, onlar adına çok önemli bir durum olması kaçınılmazdır, sanırım! Ben de bu duyguyu onlarla yaşama ve aynı zamanda paylaşma şansını yakalayanlardan biriyim. Bu etkinlik için MSGSÜ Grafik Bölümü Başkanı Sayın Ayşegül İzer’den etkinlikten iki ay önce çok nazik bir davet aldım ve hemen kabul ettim. Benden yukarıda bahsettiğim üç faaliyetin hepsinde de bulunmam istenmişti. Genellikle bu etkinliğe katılan tasarımcılar tasarım yaşamları boyunca ürettikleri önemli işlerinin sergilerini gerçekleştirirken, konferansta ise tasarım dünyalarını oluşturan entelektüel birikimlerini paylaşırlar. Benden de istenen buydu. Tasarımcı olarak yıllardır üstünde çalıştığım sosyal tasarım olgusunu genç tasarımcılarla paylaşma fikri çok ağır basıyordu ve bu daveti bir fırsat olarak değerlendirmek istedim. Şimdiye kadar oluşturduğum tasarımları içeren bir sergi yerine konusu ve kendisi yepyeni işlerden oluşan bir sergi hazırlamayı yeğledim. Konferans için “Tasarımcılar neden sosyal tasarım üretmek zorundadır!” başlıklı bir bildiri hazırlayıp sundum ve aynı zamanda, o zamana kadar gerçekleştirdiğim sosyal tasarım örneklerini gösterdim. Workshop konumu ise yine sosyal tasarım konusunda oluşturarak öğrencilerimle birlikte üç gün çalıştık, çıkan sonuç beni oldukça memnun etti umarım siz de beğenirsiniz. Bu etkinlikte yer alma nedenim şimdi bu derginin oluşma nedeniyle aynıdır, bu fikirlerimi o etkinlikte öğrencilerle paylaşmıştım ve şimdi de sizlerle paylaşmak istiyorum. 163 | no İletişim tasarımcılar, neden sosyal tasarım üretmek zorunda! Küreselleşen, hızla değişen, iletişimin çılgın Pazarlama taktikleri ve teknikleri her geçen gün boyutlara ulaştığı ve hatta kirlilik boyutuna o kadar hızla değişiyor ki bütün bunların farkında vardığı, insanoğlunun teknolojik olarak hayal olan kişiler bile tuzağa düşürülüyor. bile edemeyeceği kadar gelişkin bir dünyada yaşıyoruz. Aynı zamanda bu gelişkinliğe rağmen yaşadığımız dünyada doğal yaşama yönelik bir sürü felakete de maalesef tanık oluyoruz. Bu felaketlere yönelik bir sürü önlem alınmasına ve her türlü uyarı yapılmasına rağmen bu durum azalacağına katlanarak artıyor. Küresel felaketler tüm yaşamı tehdit eder boyuta ulaştı ve geçiyor. Bir sürü canlı türü yok oluyor, soluduğumuz hava, içtiğimiz su hızla kirleniyor. Yediğimiz besinlerin bir çoğu hormonlu, yapay ortamlarda yetiştirilmiş meyve ve sebzelerden oluşuyor. Tarım yapılan topraklar bol ürün almak uğruna yapay, zehirli Evlerimiz kullanamadığımız eşyalar, giysiler, aksesuvarlarla dolup taşıyor. Alışverişlerde ihtiyacımız olmamasına rağmen hayatımızda hiç kullanmayacağımız şeyleri almaya zorlanıyoruz. Tüketemeyeceğimiz kadar yiyecek alıp yarısını bazen çoğunu bozup çöpe atıyoruz. Bizim ziyan ettiğimiz gıda maddeleri, başka yerlerde ihtiyacı olan toplumların hayatını kurtaracak olmasından haberdar olmamıza rağmen, hayatımıza hiçbir şey olmuyormuşcasına devam ediyoruz. Her şeyi kanıksıyoruz, üzüntülerimizi ve sevinçlerimizi yapaylaştırıyoruz. kansorejen maddelerle kirletilmiş durumda. Bu durumu değiştirecek ne yapmalı? İnsanlık bu Ekolojik tarım yapacak topraklar hızla azalıyor. gidişi nasıl tersine çevirecek? Dünyamızda yaşayan Tatlı su kaynakları nükleer sızıntı, zehirli atıklar, tüm canlıların en büyük sorunu. Yani bu sorunun sunni gübreler ve asit yağmurları nedeniyle hızla başlıca kaynağı olan insan, doğal yaşamı tehdit kirleniyor. Uzun ömürlü gıda maddelerinde eder durumda. bozulmayı geciktiren, kansorejen, koruyucu maddeler kullanılıyor. Çözüm, dünya kaynaklarını tüm canlıların ihtiyacı oranında kullanmak, gereksiz üretim ve tüketim İşin tuhafı tüm bunlar bilindiği halde hâlâ bu çılgınlığına hızla son vermek, bu kirliliğin oluşma şekilde üretime ve tüketime devam ediliyor. nedeni olan kapitalizm problemini çözmekten Hepimiz bu konu hakkında az ya da çok bilgi geçiyor. Yani problem sistem. sahibi olmamıza rağmen gereksiz tüketim çılgınlığı sürüyor. Tek tip insanlara dönüştürülüyoruz. no | 164 Grafist 10’da dünyanın problemlerini belirten, istatistiki bilgilere dayanan metinleri görsel hale getirmeyi amaçlayan 24 afiş üreterek sergiledim. 165 | no Bu sorunun halledilme olasılığı hayal gibi gözükse çılgınlığına yarıyacağını ve küresel markaların de, bu mücadeleden vazgeçmemek kanımca en sadece kârı düşündüğünü aklınızdan çıkarmayın. önemlisi. O küresel markalar aklınıza gelebilecek her İşte bu noktada dünyanın bu hale gelmesinin önemli faktörleri olarak iletişimi tasarlayan bizlere ciddi görevler düşmekte. Bu zamana kadar grafik tasarımcılar olarak bizler farkında olmadan ya da farkında olarak markaları ve tabii ki üretimi desteklemek, kârlılığı arttırmak, tüketim çılgınlığını körüklemek için yaratıcılığımızı kullandık. Toplumdan daha çok müşterilerimizin istediklerini gerçekleştirmek için kafa patlattık. Üretilen ürünleri marka haline getirmek kitlelerin belleklerine kazımak için gecemizi gündüzümüze şeyi kişileri, aktiviteleri, sanatsal üretimleri, yaratımları, bilimsel tezleri hemen hemen her şeyi kullanıp, ürünleştirip, markalaştırıp dolaşıma sokar ve kârlarına kâr katarlar. Bunu yaparken de tasarımcıları suçlarına alet ederler. Biz tasarımcılar ve tüm insanlık yaşadığımız dünyayı gerçekten yaşanır kılmak, tüketebileceğimiz kadar üretmek, şirketleri ve markaları aynı zamanda bu konuda direten zengin ülkeleri ikna edebilmek için mutlaka mücadeleci kamuoyu yaratmak zorundayız. kattık. Bu uğraşlarımız gereği sus payı olarak Uluslararası şirketleri aşırı kârdan vazgeçirmek, önümüze konan müşterilerimiz için komik ama kazandıkları artı değeri muhtaç olan toplumlarla bizim için büyük paralar kazandık. Onları memnun paylaşmaya zorlamak, üretimlerini dengelemeye edebilmek için hiçbir sınır tanımaksızın kavramları zorlamak çok kolay bir iş değil, biliyorum. alt üst ettik. Başarımız onların pazar paylarına Karşımızda kişiler yok, koca bir sistem var! göre belirlendi. Bu durumu insanlar bu hale getirdi, düzeltecek Genellikle okullardan mezun olan bir çoğunuz olanlar da insanlardır. Bu noktada sosyal küresel markalara hizmet eden reklam ajanslarında kampanyaların önemi çok büyük. Toplumu “insanı” işe gireceksiniz. Size çok güzel ışıltılı bir hayat bu durumdan haberdar etmek, bilinçlendirmek, her sunacaklardır. Hatta bazı ajanslar çalışma şeyin onların elinde olduğunu anlatmak, onların mekanlarının bir bölümünü kafe–bar haline mücadelesinde yanlarında olmak, yüreklendirmek, getirerek sizin oradan dışarı çıkmanızı bile dayanışmayı artırmak herhalde biz tasarımcılar engelleyeceklerdir. Sizleri kristal elmalarla için çok zor değil. Sosyal kampanyalar yaratmak, ödüllere boğup sırtınızı sıvazlıyacaklardır. Eh yaratıcılığımızı, cin fikirliliğimizi insandan yana ekonomik olarak sizin için iyi sayılabilecek maaş kullanmak artık kaçınılmaz bir zorunluluk. Şimdi da vereceklerdir, hiç şüpheniz olmasın. Bütün işi tersine çevirme zamanı. Bu tüm insanlığa olan yaratımınızın önceden bahsettiğim tüketim borcumuz. Hedef kitlemiz ise tüm insanlık. no | 166 167 | no no | 168 169 | no no | 170 171 | no no | 172 173 | no no | 174 175 | no no | 176 177 | no no | 178 179 | no Workshop konusu “Sosyal tasarımcılar için ikon tasarımı” Arif Demirsoy Küreselleşen, hızla değişen, iletişimin çılgın boyuta ulaştığı ve hatta kirlilik boyutuna vardığı, insanoğlunun teknolojik olarak hayal bile edemeyeceği kadar gelişkin bir dünyada yaşıyoruz. Aynı zamanda yaşadığımız dünyada doğal yaşama yönelik bir sürü felaketlere de maalesef tanık oluyoruz. Bu felaketlere yönelik bir sürü önlem alınmasına ve her türlü uyarı yapılmasına rağmen bu felaketler azalacağına gittikçe katlanarak artıyor. Bu durum tüm yaşamı tehdit eder boyuta ulaştı ve geçiyor. Bir sürü canlı türü yok oluyor, soluduğumuz hava, içtiğimiz su hızla kirleniyor. Geleceğin grafik tasarımcıları olarak sizlerden, günümüzde ürün veren grafik tasarımcıların, sosyal kampanyalarda tasarım üretimlerini desteklemek ve teşvik etmek üzere bir sembol (ikon), yaratmanızı istiyorum. (Yaratacağınız bu ikonun kullanım alanlarından biri mesela “rozet” olabilir. Sosyal tasarımcı olarak ben yakamda bu rozetle dolaşmaktan gurur duyarım.) Kocaeli Üniversitesi G.S.F. Fotograf ve Grafik Sanatlar Bölümü, Kocaeli, Türkiye Aynur Fomin Hacettepe Üniversitesi Grafik Tasarım Bölümü, Ankara, Türkiye Beste Birer Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Grafik Tasarım Bölümü İstanbul, Türkiye no | 180 Burcu Bor Yeditepe Üniversitesi Grafik Tasarım Bölümü İstanbul, Türkiye Christiane Albrecht The Univ. of Applied Sciences Graphic Design Augsburg, Almanya Mehmet Emir Uslu Marmara Üniversitesi G.S.F Grafik Tasarım Bölümü İstanbul, Türkiye Erdal Ergen Anadolu Üniversitesi G.S.F. Grafik Tasarım Eskişehir, Türkiye Hüseyin Altınel Simone Kammler Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Grafik Tasarım Bölümü İstanbul, Türkiye The Univ. of Applied Sciences Graphic Design Muenster, Almanya Kerimcan Zeytin Triantafyllou Hlias Filimonas Süleyman Demirel Üniversitesi G.S.F. Grafik Tasarım Bölümü Isparta, Türkiye Kevser Kayabaş Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Grafik Tasarım Bölümü İstanbul, Türkiye Merve Poray Maltepe Üniversitesi Grafik Tasarım Bölümü İstanbul, Türkiye Technological Institution of Athens Graphic Design Atina, Yunanistan Turgut Işın Beykent Üniversitesi G.S.F. Grafik Tasarım Bölümü İstanbul, Türkiye Zeynep Gürkan Bilkent Üniversitesi Grafik Tasarım Bölümü Ankara, Türkiye 181 | no