Gamze Aşnük - MB Holding

Transkript

Gamze Aşnük - MB Holding
İmtiyaz Sahibi
MB Holding adına
Muharrem Balat
Genel Yayın Yönetmeni
Gamze Aşnük
Sorumlu Yazı İşleri Müdürü
Editör
Şeyda Helvacı Kerse
Yayın Kurulu
Şeyda Helvacı Kerse
Burcu Bilgi
Lale Aras
Ömer Okuyucu
Grafik/Tasarım
Mark&Mark İletişim
Danışmanlığı
Tel: 0342 232 8081
Faks:0342 232 80 82
Basım Yeri
Gap Olay Medya Grubu
A.Ş. Mücahitler Mah. 6 Nolu
Cadde 35 Nolu Sk. No:1
Olay Medya Plaza
Şehitkamil/Gaziantep
Tel: 0342 322 86 86 (Pbx)
Faks: 0342 322 86 87
Basım Tarihi
Mayıs 2015
İletişim
MB Holding İnönü Cad. No:22
Şahinbey \ Gaziantep
Tel: 0 342 220 78 60
Faks: 0 342 220 78 64
Katkı ve önerileriniz için,
[email protected]
adresinden MB Holding Basın
ve Halkla İlişkiler ile iletişime
geçebilirsiniz.
Gamze Aşnük
Kurumsal Koordinatör
Merhaba Sevgili Dostlar,
17.Sayımıza geldik. Yine eşsiz
konuklar ve dolu dolu bir içerikle karşınızdayız. Ben genelde önsözümü dergi taslağı
tamamlandığında yazarım. İlk
defa bu kadar duygulu bir şekilde
bu satırları yazıyorum.
Sayın Hocam Yrd. Doç. Dr. Yunus
Emre Tansü ile bu sene 100. yılını kutladığımız Çanakkale zaferi
söyleşimizi okurken Atatürk’ün
eşsiz liderlik özelliklerini iliklerime kadar hissettim. Vatan uğruna, millet uğruna gencecik canlarını toprağa teslim eden bütün
askerlerimizi rahmetle anıyorum. Onların kanıyla sulanan bu
toprakları, hakkıyla korumamız
gerektiğini ve onca yokluk, kıtlık
ve imkânsızlıklar içinde neler başarılabilindiğini, laptop ’um yoksa
ben yokum zihniyetiyle yetişen
yeni nesle iyice anlatmak gerektiğini düşünüyorum.
Mustafa
Kemal
Atatürk’ün
“Muhtaç Olduğumuz Kudret Damarlarımızdaki Asil Kanda Mevcuttur” bilge sözü hatırlayarak
her adımımızı güvenle atmalıyız.
Bu vesileyle de Çanakkale’yi bizlere anlatan Yunus Hocam’a çok
teşekkürler.
Bu sayının kısmeti çokmuş diyorum ya; Gazi Üniversitesi Eczacı-
lık Fakültesi Farmasötik Kimya
Anabilim dalı Prof . Dr. Mehtap
Uysal Hocam bir konferans sebebiyle Gaziantep’ e gelmişti. Bizde
kendisiyle özellikle gençlere geri
dönüşü olmayan zararlar veren
uyuşturucularla ilgili bir röportaj yaptık. Kendisini tanımaktan
ve paylaştığı değerli bilgileri dinlemekten büyük mutluluk duydum. Değerli paylaşımları için
çok teşekkürler.
Birde bu sayıda hepimizi çok yakından ilgilendiren çalışan ebeveynlerin çocuklara yaklaşımını inceledik. Değişim Çocuk Evi
Kurucusu Psikolog Ebru Oktay
Ayhan bu konuda bize çok değerli bilgiler verdi. Bilgisi kadar
kişiliğini de çok takdir ettiğim
Ebru Hanım’a çok teşekkürler.
Hukuki konularda vermiş olduğu
pratik bilgilerle dergimizin aranan ismi olan Avukat Mustafa
Uyar ‘a, Gaziantep Valiliği Basın
ve Halkla İlişkiler Müdürü aynı
zamanda Etik Eğiticisi Muammer Karadeniz’e, eşsiz yemek
tariflerini bizimle paylaşan Ülger
Özhelvacı’ya ve emeği geçen bütün arkadaşlara teşekkürler.
Heyecanla beklediğinizi görüyorum. Hadi buyurun keyifli okumalar…
İçindekiler
Gaziantep Üniversitesi Atatürk İlkeleri
ve İnkılap Tarihi Bölüm Başkanı
Yard. Doç. Dr. Yunus Emre Tansü
Bir destandır
Çanakkale Zaferi…
RÖPORTAJ
14
HABERLER
MB Holding Avrupa’yı fethetti Sf.04
Yılın en sıcakkanlı şirketi; MB Holding oldu Sf.06
MB Holding’i Hırvatistan’da Keskinsoy temsil edecek Sf.07
Eğitime MB Holding imzası Sf.08
Ketenyeri İlkokulu Öğrencileri MEGE’de yenilenebilir enerjiyi öğrendi Sf.09
Ege Üniversitesi’ne 3teks Medikal damgasını vurdu Sf.10
Sultan Sera çalışanları kahvaltıda buluştu Sf.12
MAKALE
Avukat Mustafa Uyar;
Büyük kabus: Resmi kimliğin
çalınması ya da kaybolbası Sf.28
MAKALE
Hüseyin Turhan;
İş yerlerinde iş ekipmanlarının
periyodik kontrollerinin önemi
ve periyodik kontrol süreleri Sf.30
KİŞİSEL GELİŞİM
İmzadan karakter tahlili Sf.34
Problem misiniz? Çözüm mü? Sf.36
02
İçindekiler
Prof. Dr. Mehtap Uysal
“Çocukların
uyuşturucudan
korunması diğer
hakları gibi temel
bir haktır”
RÖPORTAJ
20
Ebru Oktay Ayhan
“Önemli olan
annenin çocuğu
ile geçirdiği
zamanın niteliği
ve onunla kurduğu
iletişimin türüdür”
RÖPORTAJ
24
GEZİ & SEYAHAT
Avrupa’nın en yeşil başkenti;
ZAGREB Sf.50
MAKALE
Şeyda Helvacı Kerse:
Viral reklamın gücü Sf.38
GAZİANTEP KÜLTÜR
Gaziantep’in gözbebeği;
ZEUGMA MOZAİK MÜZESİ Sf.54
MAKALE
Muammer Karadeniz:
Etik prensipler-1
Görevin yerine getirilmesinde
kamu hizmeti bilinci Sf.42
Ülger Özhelvacı;
Sofralarda yaz mevsimi
bereketidir; Yaz Dolması Sf.58
TEKNOLOJİ
KİTAP Sf.60
Ömer Okuyucu:
E-mail güvenliğimizi
nasıl sağlarız? Sf.46
SİNEMA Sf.61
GAZİANTEP KÜLTÜR
FIKRA Sf.62
HAYATA DAİR Sf.63
03
Haberler
MB Holding
Avrupa’yı fethetti
Türkiye’nin ilk özel jeotermal santralinin
kurucusu MB Holding, yurtdışına açılarak,
Hırvatistan’ın da ilk jeotermal santralini kuracak.
Yaklaşık 50 yıldır İnşaat, Enerji, Medikal Tekstil, Perlit, Seracılık ve Turizm konularında ülkemizde birçok ilklere imza atan
MB Holding, artık ülke sınırları dışında da faaliyet gösterecek.
Türkiye’nin ilk özel jeotermal enerji santralini kurmuş olan MB
Holding, Avrupa Birliği’nin en yeni üyesi olan Hırvatistan’ın ilk
jeotermal santralini kuracak.
04
Haberler
ğız. Jeotermal enerji yatırımına başlarken bu kaynağın torundan toruna kalacağını yani gelecek nesillere
temiz bir enerji kaynağıyla birlikte
temiz bir doğa bırakacağımızı söylemiştik. Şimdi yurtdışına açılarak diyorum ki tüm dünyaya doğa dostu bir
iz bırakmak derdindeyiz. Jeotermal
enerjiyi çıkarmakla kalmıyor bu pırlanta kaynağı korumak içinde elimizden geleni yapıyoruz” dedi.
Balat; “ Başarı
bizim için sadece işi
kapsamıyor. Doğayı,
kaynaklarımızı
koruyabiliyor
muyuz, işçilerimizin
güvenliğini
sağlayabiliyor muyuz,
ülkemize ne kadar
faydamız oluyor,
yatırım yapılan
bölgenin halkına
katkılarımız oluyor
mu bunları göz
önünde bulundurarak
çalışmalarımızı
sürdürüyoruz.
Hırvatistan’ın ilk jeotermal santralini kurmak için Ocak ayında yapılan
ihaleyi alan ve Hırvatistan’ın tamamında jeotermal kaynak arama ve
ardından da elektrik üretim santrali kurma hakkını elde eden MB
Holding, 2020 yılı itibariyle elektrik
enerjisinin %35’ini yenilenebilir kaynaklardan karşılamayı hedefleyen
Hırvatistan’da ülkemizi temsil edecek.
Jeotermal enerji konusunda birçok
ilke imza atarak, teknoloji ve yeniliklere önderlik ettiklerini ve jeotermal
enerji kaynaklarının gelişimi için öncü
rol oynadıklarını belirten MB Holding
Yönetim Kurulu Başkanı Muharrem
Balat; “ Ekonomik gelişmelere bağlı
olarak, orantılı bir şekilde artmakta
olan elektrik enerjisi talebini; alternatif, çevre dostu, yenilenebilir ve
sürdürülebilir bir kaynakla karşılamaktayız. Jeotermal enerji baz enerji olduğundan oldukça kıymetli bir
enerji kaynağıdır. Mesela bir kuyudan
petrol çekersiniz bir müddet sonra
o kuyudaki potansiyeli biterse kuyu
kapanır. Ya da kömür enerjisinde kömür havzası bitebilir. Ama jeotermal
enerji dikkatli bir şekilde re-enjekte
edilirse yenilenebilirlik vasfını asla
kaybetmez. Bizler MB Holding olarak
Türkiye’yi jeotermal enerji ile tanıştırmıştık, şimdi de Hırvatistan’ı bu
önemli enerji kaynağı ile tanıştıraca-
Aynı zamanda Uluslararası Jeotermal
Birliği Başkanı olan Muharrem Balat;
“Orta Avrupa, Balkanlar ve Akdeniz’in
kesişme noktasında bulunan Hırvatistan, yenilenebilir kaynakları
genişletme açısından geniş bir potansiyele sahip bir ülke. Çevreyi ve
insan sağlığını korumak, bireylerde
çevre bilincini oluşturmak ve geliştirmek bizim için oldukça önemli bir
konu. Ve şuan uluslararası arenada
bunu gerçekleştirmek mutluluk verici. Kurulacak olan santrallerimizde en
yüksek teknoloji donanımı seçilerek,
Hırvatistan’a hizmet verecektir” diye
konuştu.
Balat; “Jeotermal
İnsanlığa Fayda Sağlıyor”
Türkiye’de gösterdikleri başarıların
yurtdışında katlanacağını ifade eden
Balat; “ Başarı bizim için sadece işi
kapsamıyor. Doğayı, kaynaklarımızı koruyabiliyor muyuz, işçilerimizin
güvenliğini sağlayabiliyor muyuz, ülkemize ne kadar faydamız oluyor, yatırım yapılan bölgenin halkına katkılarımız oluyor mu bunları göz önünde
bulundurarak çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Bu anlamda jeotermal yatırımlarımızda sadece elektrik üretmeyip, toplumsal anlamda da katkılar
sunuyoruz. Karbondioksit emisyonunu azalttığımız gibi döviz giderlerini de azaltıyoruz ve şuan en önemli
kaynak olan insan kaynağına yatırım
yapıyoruz. Hem santrallerde hem de
entegre sahalarda bir çok kişiye istihdam sağlıyoruz. Dini, dili, ırkı ne olursa
olsun jeotermal insanlığa fayda sağlıyor ”diyerek sözlerini noktaladı.
05
Haberler
Yılın en sıcakkanlı şirketi;
MB Holding oldu
Alternatifenerji.com Türkiye’de bir ilki gerçekleştirerek enerji basını ve
enerji sektörü profesyonelleriyle birlikte Enerjide Medya’nın Yeri etkinliğini
gerçekleştirdi. Etkinlikte MB Holding “Yılın En Sıcakkanlı Şirketi” seçildi.
Alternatifenerji.com tarafından
ilki gerçekleştirilen enerji basını ile enerji sektörü profesyonelleri bir araya getirilerek düzenlenen “Enerjide Medya’nıın
Yeri” etkinliği büyük ilgi gördü.
Geçtiğimiz aylarda Bursa’da düzenlenen Alternatif Enerji etkinliğine katılan Uluslararası Jeotermal
Birliği Başkanı ve MB Holding’in Yönetim Kurulu Başkanı Muharrem
Balat, Türkiye’de bir ilki gerçekleştirdiği, jeotermal enerji yatırımlarıyla ilgili öğrencilere bilgi verdi.
Üniversite öğrencileri tarafından
yoğun ilgiyle karşılaşan, yenilenebilir enerji kaynaklarının ülkemiz
için paha biçilemez kaynaklar olduğunun altını çizen Balat’a, Bursa’daki bu etkinliğe bizzat ve sadece bu etkinlik nedeniyle katılması,
gençlerle son derece samimi ve yakın ilişkiler kurması, magmaya en
yakın enerji türü olan jeotermal
enerjide Türkiye’nin ilk ve büyük
yatırımcılarından olması ve Dora-3
Ünite-1 ve Dora-3 Ünite-2 santralini devreye alıp Dora-4 santralinin
temelini atması, her demecinde
temiz enerjiye olan inancını yenilemesi ve sıcakkanlı olması nedeniyle Yılın En Sıcakkanlı şirketi olarak MB Holding belirlendi.
Ödülü MB Holding adına Yönetim
Kurulu Üyesi Fatih Aşnük aldı. Aşnük; “ Biz Türkiye’nin ilk özel jeotermal santralini kurduk ve bu
ülke için güzel bir başlangıca imza
06
attık. Ekonomik ve çevresel anlamda enerji verimliliğini arttıran
ileri teknolojileri santrallerimizde
kullanmakta olup, ülkemizin baz
enerji arz güvenliğini sağlamak
üzere yatırımlarımızla büyümeye
devam etmekteyiz. Unutmamak
lazım ki jeotermal kaynaklar doğa
dostu, yerli ve yenilenebilir kaynaklardır. Biz bu kaynakları koruyabilmek ve gelecek nesile böyle
bir miras bırakabilmek için çok çalışıyoruz. Bu yüzden de Türkiye’nin
her bölgesine ulaşmaya çalışarak
ekonomik ve toplumsal gelişimin
yanı sıra çevre bilincinin arttırılması konusunda ve jeotermal
enerji hakkında yoğun bir bilgi
akışı sağlıyoruz. Başkanımız Muharrem Bey’in her zaman dediği
gibi başarmak bizim için en büyük
mutluluk. Ve biz holding olarak bulunduğumuz her sektörde başarıya
giderken çevreye dost bir yaklaşım
sunuyoruz. İşte bu yüzden böyle
değerli bir ödülü layık görülmek
bizleri onurlandırmıştır. Teşekkür
ederiz ”dedi.
Haberler
MB Holding’i Hırvatistan’da
Keskinsoy temsil edecek
MB Holding’in Hırvatistan’da kuracağı santralin başına uzun yıllar MB Holding’te
yöneticilik yapmış olan Osman Keskinsoy getirildi.
Türkiye’nin ilk özel jeotermal santralini kuran ve Ocak
ayında
yurtdışına
açılarak,
Hırvatistan’ın ilk jeotermal santralini kurmak için ihaleyi alan MB
Holding, çalışmalarına ara vermeden devam ediyor.
Hırvatistan’ın tamamında jeotermal kaynak arama ve ardından da
elektrik üretim santrali kurma hakkını elde eden MB Holding, 2020 yılı
itibariyle elektrik enerjisinin %35’ini
yenilenebilir kaynaklardan karşılamayı hedefleyen Hırvatistan’da ülkemizi temsil edecek. Hırvatistan’da
ki santralin başına MB Holding’de
başarılı işlere imza atmış olan Osman Keskinsoy görevlendirilecek.
Konu ile ilgili konuşan MB Holding
Yönetim Kurulu Başkanı Muharrem Balat; “ Ülkemizin ilk özel jeotermal enerji tesislerini kurarken
kaynaklarımızın gelişimi için öncü
bir rol oynadık. Şimdi Hırvatistan’da
kuracağımız tesisler, hem ülkemiz açısından hem de dünyaya güzel bir miras bırakmamız açısından
bizi oldukça gururlandırıyor. Ayrıca
Hırvatistan halkının yoğun ilgisi ve
takdiri bizlere ne kadar doğru bir karar verdiğimizi gösteriyor. Holding
olarak her yaptığımız işte çevreyi ve
insan sağlığını korumak, bireylerde
çevre bilincini oluşturmak ve geliştirmek bizim için her zaman öncelik oldu. Hırvatistan’da da jeotermal
tesislerimizi bu şartları gözeterek
yapacağız. O yüzden santralin başına çok güvendiğim ve şirketimizde
uzun yıllar yöneticilik yapan Osman
Keskinsoy’u görevlendirdim. 15 yıldır şirketimiz adına çalışan Keskinsoy ile birlikte bölgede ses getirecek
projelere imza atma hedefinde olacağız. Kendisine, üstleneceği yeni
görevinde başarılar diliyorum” dedi.
Hırvatistan’ın yenilenebilir kaynakları genişletme açısından geniş
bir potansiyele sahip olduğunu dile
getiren Osman Keskinsoy ise ; “MB
Holding çatısı altında üstlendiğim
yeni sorumluluk, beni son derece
heyecanlandırıyor. Güçlü ekibimizle
birlikte, kurum içinde yarattığımız
sinerjiyi, yeni projemize de başarıyla yansıtacağımıza inanıyorum.
Kurulacak olan santrallerimizin
Hırvatistan’a en iyi şekilde hizmet
etmesini sağlayacağız. Bu önemli görev için Başkanımız Muharrem
Balat’a teşekkür ediyorum. Bana
vermiş olduğu değerli görevi şirketimize yakışır bir şekilde yürüteceğim” diye konuştu.
07
Haberler
EĞİTİME
MB HOLDİNG İMZASI
Eğitime verdiği önemle bilinen MB Holding, Mehmet Ünsal İlkokuluna, Mehmetçik
Ortaokuluna ve Namık Kemal Ortaokuluna destek oldu.
Mehmetçik Ortaokulu
Eğitilmiş bir neslin daha
aydınlık bir gelecek sağlayacağına inanan MB Holding, eğitime verdiği desteği sürdürüyor. Bu alanda
birçok projeye imza atmış olan
ve bu kapsamda Gaziantep Kavaklık bölgesinde ki Mehmetçik
Ortaokuluna, öğrencilerin daha
iyi bir ortamda ders işlemeleri için derslik yaptıran holding,
Gaziantep Yeşilkent Bölgesinde
ise Mehmet Ünsal İlkokuluna
çocukların sosyal aktiviteleri
için Çok Amaçlı Salon yaptırdı.
Eğitimde ki desteğini sadece
Gaziantep’te ki okullarda sınırlı
bırakmayan MB Holding Kitap
isteğinde bulunan Eskişehir’de
ki Namık Kemal Ortaokulunun
boş kütüphanesini de kitapla
doldurdu.
“Başarı En Büyük Mutluluktur” misyonuyla yola çıkan MB
Holding Yönetim Kurulu Başkanı Muharrem Balat; “Eğitim,
bu ülkenin geleceğini düşünen
herkesin vazgeçilmez önceliği olmalıdır. Sağlam bir gelecek
yetiştirmek için çocuklarımı-
08
zın eğitimine önem vermeliyiz.
Unutmayalım ki ağaç yaşken
eğilir. Ülkemizin daha iyi eğitim şartlarına kavuşması ve
geleceğe daha iyi hazırlanması
sadece devletimizin değil hepimizin sorumluluğudur. Bizde
MB Holding olarak elimizden
geldiğince eğitime destek olarak çocuklarımızın yanında yer
alıyoruz. Yeni nesile verdiğimiz
bu katkıların karşılığında gözlerinde ki o tertemiz ışığı görmek
bize ne kadar doğru bir yolda olduğumuzu gösteriyor” dedi.
İstanbul Teknik Üniversitesi İnşaat Mühendisliği mezunu olan
Balat; “Hem çocuklarıma hem
de çalışanlarıma aşıladığım en
önemli ilke; eğitimdir. Eğitimi
bir zincir olarak görebiliriz. Tek
bir halkanın zarar görmesi diğer halkalarında etkilenmesine
zemin hazırlayabilir. Bu yüzden
özelikle eğitmenlere büyük görevler düşüyor. Çocuklarımıza
sıkı bir eğitim vererek farkındalık yaratırsak, gelecekte başarılı
olmak kaçınılmazdır” diyerek
sözlerini noktaladı.
Mehmet Ünsal İlkokulu
Namık Kemal Ortaokulu
Eğitimde ki desteğini sadece Gaziantep’te ki okullarda
sınırlı bırakmayan MB Holding
Kitap isteğinde bulunan
Eskişehir’de ki Namık Kemal
Ortaokulunun boş kütüphanesini de kitapla doldurdu.
Haberler
Ketenyeri İlkokulu Öğrencileri
MEGE’de yenilenebilir
enerjiyi öğrendi
MB Holding bünyesinde faaliyette olan ve Menderes
Geothermal Elektrik Üretim A.Ş tarafından işletilen
Dora-2 jeotermal sahaları ve Türkiye’nin en modern
cam seralarından olan Sultan Sera Ketenyeri İlkokulu
öğrencilerini ağırladı. Öğretmenleri Didem Yılmaz’la
geziye katılan öğrencilere jeotermal enerji ve
faydaları anlatıldı.
Ketenyeri İlkokulu 1. , 2. ,3. ,4.
Sınıf öğrencileri MB Holding’e
bağlı ve Menderes Geothermal Elektrik Üretim bünyesinde bulunan Dora – 2 Jeotermal
Enerji Santrali’ni ziyaret ettiler. Hayatlarında ilk defa jeotermal enerji
santrali gören çocuklar, MB Holding tesislerinde heyecanlı ve keyifli bir teknik gezi yaptılar.
Çevre dostu, yerli, yenilenebilir ve
sürdürülebilir enerji kaynağı olan
jeotermalden enerji üretilmesi işlemini ilgi ile dinleyen öğrenciler,
öğretmenleri Didem Yılmaz eşliğinde merak ettikleri soruları
MEGE A.Ş İşletme Müdürü Herkan
Uçak’a sordular.
Jeotermal enerjinin nasıl çıktığını, ülkemiz için faydalarını, sera da
nasıl domates yetiştiğini ilkokul
öğrencilerine aktaran Uçak, misafirlerden oldukça mutlu olduklarını, çocukların santralleri ve serayı
görünce hem şaşırdıklarını hem de
merak ettiklerini dile getirdi.
Ziyaret sırasında ilkokul eğitiminin
önemine değinen MB Holding Yönetim Kurulu Başkanı Muharrem
Balat, çocukların şimdiden belirli
bir çevre bilinci ile yetişmesinin
büyük önem taşıdığını ve çocukla-
ra bu bilincin aşılanmasının holding
için bir misyon olduğunu belirtti.
Balat, “ Ketenyeri İlkokulu çok değerli bir okuldur. Öğretmen Didem
Hanım’ın bu okulda ki çocukların
eğitimi için ne kadar savaş verdiğine defalarca şahit olduk. Kendisi
öğrencileriyle çok ilgilenen, çok
fedakâr, örnek bir öğretmendir.
Kendisine yeni nesilin yetişmesinde ki katkılarından dolayı teşekkür ederiz. İlkokul eğitimi temel
eğitimdir. Bir çocuğa temel bilgiler
ne kadar sağlam yerleştirilirse, ülkemiz o derecede kalkınacaktır.
Eğitimle geleceğimizi aydınlatabiliriz o yüzden bugün burada çocuklarımıza bir bilgi verebildiysek
bu anlamda bir faydamız olduysa
ne mutlu bizlere” dedi.
Gelecek nesillere temiz bir çevre bırakmak için elinden geleni
yaptığını anlatan Balat, jeotermal
tesislerin kapılarının tüm eğitim
kurumlarına her zaman açık olduğunu ifade etti. Çocukları tekrar ziyarete beklediklerini belirterek bu
geziye vesile olan öğretmenlerini
de tebrik etti ve öğrenci kafilesini
okullarına uğurladı.
09
Haberler
Ege Üniversitesi’ne
3teks Medikal
damgasını vurdu
Endoskopik Cerrahi ve
Laparoskopi Hemşireleri
Derneği’nin Jinekolojik Endoskopi
Derneği ve Ege Üniversitesi
Tıp Fakültesi Hastanesi Kadın
Hastalıkları ve Doğum Anabilim
Dalı’nın katkılarıyla bu yıl ikincisi
düzenlenen Laparoskopi
Hemşireliği kursunun ana
sponsoru 3teks Medikal Tekstil
standı 180 ameliyathane ve
laparoskopi hemşirelerinden oluşan
katılımcılardan yoğun ilgi gördü.
10
sene de renkli görüntülere imza attı. Ameliyathane
hemşirelerine temel laparoskopi ve ileri laparoskopi
ameliyatlarında kullanılan
tüm alet ve cihazların tanınması, kullanımı, düzeni,
hazırlanması, sterilizasyonu gibi konularda eğitim
verilen seminere 3teks Medikal Tekstil’de ana sponsor
olarak destek verdi.
İzmir Ege Üniversitesi
Tıp Fakültesi Hastanesi
Muhittin Erel amfisinde
düzenlenen Laparoskopi Hemşireliği Kursu bu
Programda
katılımcılara konu ile ilgili bilgi veren
3teks Medikal Tekstil Genel
Müdürü Ünzile Kalenderoğlu; “MB Holding bünyesinde
olan 3teks Medikal Tekstil,
2004 yılında Gaziantep Organize Sanayi Bölgesinde
25.000 m2 alan içerisinde
Haberler
bulunan, 14000 m2 kapalı alanda
üretim yapmaktadır. 3teks, modern tıbbın gereksinim duyduğu
koşullarda ve hastanelerin ihtiyaçlarını karşılayacak ürün çeşitleriyle perioperatif tek kullanımlık,
dokumasız materyalden, cerrahi
örtüler, önlükler, setler ve tek kullanımlık non-steril tekstil ürünleri,
sterilizasyon paketleri, flaster ve
yardımcı sarf malzemeleri üretmektedir. Yurt içinde 81 ilde, kamu
ve özel hastanelere, yurt dışında,
Güney Amerika, Avrupa, Afrika
ve Ortadoğu ülkeleri başta olmak
üzere 62 ülkeye ihracatımız artarak
devam etmektedir” diye konuştu.
Misyonlarının Türkiye’de ve Dünyada, tek kullanımlık ürünleriyle
sağlık sektörünün ihtiyacını karşılamak ve operasyonlar da enfeksiyon riskini minimize etmek
olduğunu dile getiren Kalenderoğlu;
“3teks Medikal Tekstil’de önceliğimiz, geleceğe yönelik öngörüler
ile yenilikleri takip etmektir. Geliştirdiğimiz ürünlerimiz, güvenlik,
ekonomik ve ekolojik özellikleri
ile incelendiğinde; tek kullanımlık ürünlerin tüm hastanelerde
ve sağlık birimlerinde yaygın olarak kullanılması halinde, hastane
enfeksiyonlarının önlenmesinde,
sağlık çalışanlarına, hastalara, doğaya, kişisel veya kamu sağlık harcama bütçelerine önemli yararlar
sağlayacaktır. Bu ürünler tüm dünyada ve Avrupa’ da olduğu gibi bizim ülkemizde de yakın gelecekte
vazgeçilmez olacaktır. Çünkü doğru ürün, doğru kullanma şekliyle,
kontrol siz sağlık ekibinde olacaktır ”dedi.
Satın alınacak ürünlerin sterilasyonuna ve üretim yerine mutlaka
bakılması gerektiğini söyleyen Ünzile Kalenderoğlu; “Bir steril ürünün, steril ortam oluşturma özelliğini yani kalitesini düşürmeden,
fiyatını düşüremezsiniz. Maalesef
en büyük sıkıntımız ülkemizde
kullanımı çok yeni olan bu ürünlerin şartnamelerinin doğru hazırlanmaması sonucunda düşük fiyat
politikası izlenerek ameliyat salonlarımıza kadar yanlış ürünlerin
girmiş olmasıdır. Tek kullanımlık
ürünlerden fayda sağlanabilmesi için 4 doğru bulunmalıdır. Bunlar; doğru materyal, doğru üretim,
doğru ürün ve doğru kullanımdır.
Her ne kadar bu doğruları bir araya
getirmek üretici firmanın görev ve
sorumluluğu olsa da denetleyenleri siz ameliyathane ekiplerisiniz.
Şartnameler ürün özellikleri dikkate alınarak hazırlanmalı, firmalar, kullanıcılar tarafından, üretim
yerleri ve koşulları bakımından
denetlenmelidir.4734 sayılı kamu
ihale kanunu mal alımları denetim
muayene ve kabul işlemlerine dair
yönetmelik madde 8 bu yetkiyi sizlere veriyor. Steril olduğuna inandığınız ürünü alıyor, güvenle operasyonlarda kullanıyorsunuz. Üretim
yerlerini görün, tüm belgelerini
inceleyin. Sterilizasyon validasyon
raporlarını isteyin. Maliyeti ve fiyat
aralığını ondan sonra değerlendirin” diyerek sözlerini noktaladı.
Sempozyum açılan stantların gezilmesi ile sona erdi.
Ünzile Kalenderoğlu; “Bir steril ürünün, steril ortam oluşturma özelliğini yani kalitesini
düşürmeden, fiyatını düşüremezsiniz. Maalesef en büyük sıkıntımız ülkemizde kullanımı çok yeni olan bu ürünlerin şartnamelerinin doğru hazırlanmaması sonucunda düşük
fiyat politikası izlenerek ameliyat salonlarımıza kadar yanlış ürünlerin girmiş olmasıdır.
Tek kullanımlık ürünlerden fayda sağlanabilmesi için 4 doğru bulunmalıdır. Bunlar; doğru
materyal, doğru üretim, doğru ürün ve doğru kullanımdır.
11
Haberler
SULTAN SERA ÇALIŞANLARI
KAHVALTIDA BULUŞTU
Sultan Sera Tarım ve Gıda A.Ş, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla çalışan
kadın personellerine kahvaltı organizasyonu düzenledi.
Tarıma elverişsiz, bataklık
toprakları ekonomiye kazandırarak Türkiye’nin en modern cam seralarından birini
ülkeye kazandıran Sultan
Sera Tesisleri, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla personeline kahvaltı düzenledi. Tesislerinde
özellikle kadın istihdamı üzerinde
duran Sultan Sera tesisleri, “Kadın
Hayattır” sloganıyla çıktığı yolda
Atça Gönül Han Restaurant’ ta kadın çalışanlarıyla bir araya gelerek neşeli bir gün geçirdiler.
Menderes Geothermal Elektrik
Üretim A.Ş ’nin entegre yatırımı
olan Sultan Sera’nın Genel Müdürü Arif Sait Birincioğlu; “Topraksız tarım metoduyla üretimde
dördüncü sezonumuzu geçirdiğimiz tesislerimizde özellikle civar
12
köylerden istihdam imkânı sağlamaktayız. Başkanımız Sayın
Muharrem Balat özellikle kadın
istihdamı konusuna çok titizlikle
yaklaşıyor. Daha önce mevsimlik
işçi olarak ve sigortasız çalışan
kadınlarımıza destek sağlayarak
ekonomiye kadın gücü katmaya
çalışıyoruz. Bugün, burada toplanarak hem kadınlarımızla bir
aktivite yapmış olduk hem de onların sorunlarını dinlemiş olduk.
Tüm kadınların 8 Mart Dünya Kadınlar Gününü kutlarım” dedi.
Seradaki kadınlara düzenli olarak
çeşitli konularda eğitim verdiklerini dile getiren İşletme Müdürü
Neslihan Budaklı ise; “ Toplumun
gelişmesi kadınlarımızın eğitimi
ve gelişimi ile mümkündür. Kadın hayattır çünkü yaptığı işi düz
yapmaz, şekillendirir hayat verir, canlılık verir. İşte bu yüzden
ekonomiye ne kadar çok kadın
eli değerse, ekonomi o derecede
canlanacaktır. Bu sene kadın cinayetlerinin artmasından dolayı
buruk bir kadınlar günü geçiriyoruz. Unutmayalım ki çocuklarımıza daha güzel bir Türkiye
bırakmak istiyorsak, şiddete dur
diyebilmeliyiz. Umarım 2015 yılı,
kadının gücünün farkına varıldığı bir yıl olur. Bugün burada
olmamızı sağlayan MB Holding
Yönetim Kurulu Başkanımız Muharrem Balat’a kadın çalışanları
olarak teşekkür ediyor, tüm kadınlarımızın bu anlamlı gününü
kutluyorum ”diye konuştu.
Düzenlenen kahvaltı fotoğraf çekimleriyle sona erdi.
Haberler
13
Röportaj
Gaziantep Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi
Bölüm Başkanı Yard. Doç. Dr. Yunus Emre Tansü;
Bir destandır
Çanakkale
Zaferi…
Üzerinden bir asrın geçtiği, büyük kahramanlıkların yaşandığı, açlık ve sefaletin
milleti yıldıramadığı, savaş alanında yaşın hesaplanamadığı… Hem savaş olarak,
hem zafer olarak tarihte eşine rastlanmayan Çanakkale, hem coşku verir
insana hem de hüzün… Büyük Komutan Mustafa Kemal Atatürk’ün askerleriyle
birlikte şanlı bir zafere imzasını attığı Çanakkale Zaferi, Necmettin Halil Onan’ın
şiirinde dediği gibidir aslında; “Dur yolcu! Bilmeden gelip bastığın bu toprak, bir
devrin battığı yerdir. Eğil de kulak ver, bu sessiz yığın bir vatan kalbinin attığı
yerdir” Çanakkale’yi bilmek yetmez, Çanakkale’yi yeni nesile öğretmek gerekir.
Çanakkale’yi sizler için Gaziantep Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi
Bölüm Başkanı Yard. Doç. Dr. Yunus Emre Tansü’ye sorduk. Ülkemiz geçmişini
doğru bilgiler ışığında yansıtmayı kendisine ilke edinmiş olan Tansü, derin bilgi
birikimini bizlerle paylaşarak Çanakkale hakkında önemli bilgiler verdi.
Merhaba Yunus Emre Bey, Vizyon Okurları için kısaca kendinizden bahseder
misiniz?
1969 yılında İstanbul, Üsküdar’da doğdum. İlk ve ortaöğretimimi babamın asker olması nedeniyle Gölcük’te tamamladım.
Daha sonra Hacettepe Üniversitesi Edebiyat
Fakültesi, Tarih bölümünü kazandım. Burada Türkiye’nin en başarılı sosyal bilimler
öğrencilerinden biri olduğum için Kültür ve
Turizm Bakanlığı’ndan karşılıksız burs alarak okudum. Tarih bölümünü birincilikle bitirdiğim için İhsan Doğramacı Vakfının özel
ödülünü aldım. Hacettepe Üniversitesinde
14
yüksek lisans ve doktorama devam ettim. Meslek hayatıma Keçiören Kamil Ocak
Ortaokulu’nda Tarih Öğretmeni olarak başladım ve Ankara’da birçok okulda görev
yaptım. Daha sonra Milli Eğitim Bakanlığı
Talim ve Terbiye Kurulunda Kurum Uzmanlığı yaptıktan sonra Milli Eğitim Bakanlığının
Merkez Teşkilatında Şube Müdürlüğü yaptım. 1996 yılında öğretim görevlisi olarak Ege
Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi
bölümüne geçtim.2004 yılında ise Yardımcı
Doçent olarak Gaziantep Üniversitesi Tarih
bölümüne geldim. Burada Tarih Bölümü Başkan Yardımcılığı, Atatürk İlkeleri Ve İnkılap-
Röportaj
ları Bölüm Başkanlığı ile Atatürk
İlke ve İnkılapları tarihi araştırma
ve uygulama merkezi müdürlüğünü yürütüyorum.
Üzerinden 100 yıl geçmesine karşın bugün bile insanları derinden etkileyen, tüyleri diken diken
eden şanlı Çanakkale Zaferi’miz
var. İsterseniz söze önce Osmanlı
Devleti’nin I. Dünya Savaşı’na girişinden, Çanakkale cephesinin
açılışından ve cephede yaşananlardan bahsederek başlayalım.
Osmanlı Devleti 1.Dünya Savaşından önce epey zamandır savaştaydı.
Trablusgarp
Savaşı,
1.Balkan Savaşı, 2.Balkan Savaşı, 2.Meşrutiyetin ilanı ve Sultan
2.Abdülhamit’in tahttan indirilmesi ve İttihat ve Terakki Partisinin iktidar olmasıyla beraber
Osmanlı Devleti bir yenilenme
sürecine girmiş, askeri alanda birçok yenilik yapılmıştır. 2.Abdülhamit döneminde Almanya’yla
yakınlaşma politikası sonucu olarak Almanya’yla işbirliği yapılmış,
Almanya’dan çok sayıda askeri
uzman ve teknik malzeme getirilmişti. Aynı zamanda Enver Paşa
bir Alman hayranıydı ve Türkçü
Turancı duygulara da sahipti. Orta
Asya’daki Türklerle birlik kurmayı, Turan imparatorluğu kurmayı
düşünüyordu. Bu düşüncenin fikir
babası da Türkçülüğün esaslarının
yazarı olan Ziya Gökalp’ti. Enver
Paşa’nın 1.Dünya Savaşında Rusya
imparatorluğunun yıkılması sonucunda Rusya esaretinde yaşayanlarla birleşme düşüncesi vardı.
Bu da Almanya’yla onu yaklaştırıyordu. İttihat ve Terakki yönetimi
zeki bir yönetimdi. 1.Dünya Savaşında ilk olarak İngiltere’ye başvuruldu ancak İngiltere bu ittifaka
sıcak bakmadı. En son Fransa’yla
bir ittifak kurulmaya çalışıldı ama
bu da sonuçlandırılamadı. Aslında
Almanya’ya mecbur kaldık. İngiltere, Fransa ve Rusya savaşın 1 yıl
gibi sürede bitmesini planlamıştı.
Ancak umdukları gibi olmadı. Osmanlı Devletinin savaşa girmesiyle
boğazlar giriş çıkışlara kapandı, boğazlar kapanınca da Rusya’ya malzeme geçişi durdu. Rusya’da açlık
tehlikesi meydana geldi. İngiltere
Krallığı ile Rus çarı akrabaydı ve bu
gidişe bir çözüm bulmak amacıyla
savaşı kısaltacak bir hamle planlandılar. Winston Churchill ve Lord
Kitchener bu hamleyle, boğazlar
üstüne madalyayla geçecek, İstanbul devleti saf dışı bırakılacak,
Rus çadırına yardım götürülecek,
Rusya’da rejim çökmekten kur-
Mustafa Kemal Paşayı, Mustafa Kemal Paşa yapan iki
büyük başarısı vardır. Bunun ilki, Çanakkale zaferinin
kazanılmasında ki büyük rolü ikincisi de Muş ve Bitlis’i
Rus işgalinden kurtulmasıdır. Bu başarı doğu cephemizdeki tek başarımızdır. Bunu yapan Mustafa Kemal
Paşa’dır. Doğu vilayetlerinde Mustafa Kemal Paşa’nın
etkin olmasının sebebi de budur.
15
Röportaj
İngiltere, Anzak
askerlerini getirdiği bu
savaşa, İngiliz evlatlarını
getirmedi. Dolayısıyla
büyük tepkiler aldılar
ve 2 tümeni sevk
etmek zorunda kaldılar.
İngilizler Anzaklara
göre daha kültürlü,
daha okumuşlardı ama
anayurt sevdaları yoktu.
Anzakların önceden
vatanları Avustralya değil
İngiltere’ydi. Fakat daha
sonra İngilizlerden, İngiliz
olmadıklarını öğrendiler.
İngiltere’ye duydukları
sadakati, İngilizler onlara
duymuyordu.
16
tarılacaktı. Bunun için İngiliz ve
Fransız armadası donanması hazırlandı. Böyle bir savaş için extra
insan gücü gerekiyordu. Bu insan
gücünü temin etmek için İngiltere,
kanun kaçaklarını gönderdiği Yeni
Zelanda ve Avustralya’dan ilk defa
ülkeleri için savaşmalarını istedi.
Böylece genç Avustralya ve Yeni
Zelandalılar Avustralya’da toplandılar ve buradan Mısıra getirildiler.
Bu askerlere Anzak adı veriliyordu. Aynı zamanda Avustralya’nın
ve Yeni Zelanda’nın bir amaç uğruna ilk defa savaşmasıydı. Böylece Avusturalya birliği ve Zelanda milletleri oluşturacaktı. İki
devlette ana millet olmalarını da
Çanakkale’ye borçlular. Anzak askerleri Mısır’a oradan da Midilli’ye
getirildiler. Başkumandan olan
Padişah bütün yetkisini Harbiye
Nazırı Enver Paşa’ya devretmişti.
Mustafa Kemal Paşa’nın ise Enver
Paşa ile arası pek iyi değildi. Enver
Paşa Mustafa Kemal Paşa’yı 19.vedük tümenine atamıştı. Vedük yedek demek. Bu tümen Gelibolu’nun
Arı Burnu, Conkbayırı savunma
bölümündeydiler. Bunlar yedek
tümenler oldukları için çok güçlü
tümenler değildi.
Mustafa Kemal’in orda olması savaşın kazanılmasına en büyük etkendir. Mustafa Kemal çıkartma
haberini duyar duymaz, bölgeye
hareket ediyor, bakıyor ki askerler kaçıyor. “Niye koşuyorsunuz ki”
diye soruyor. “Süngünüz yok mu
süngü takın” diyor. Askerler süngü takıp, yere yatıyorlar. Mustafa
Kemal daha sonra o andan “Kazandığımız an o an’dı” diye bahsetmektedir. Aynı zamanda orada tarihi bir emirde veriyor askerlerine;
“Ben size savaşmayı değil ölmeyi
emrediyorum” diyor. Ve devam
ediyor “Biz ölünceye kadar geçecek zaman içinde yerimize başka
kuvvetler ve kumandanlar gelebilir, bende sizinle beraber burada
öleceğim ama düşmanı geciktireceğiz” diyor.
Çanakkale zaferinden sonra Mustafa Kemal Atatürk’ün başarısı ve
adı Anadolu’da duyulmaya başlandı. Atatürk ‘ün lider olarak kabul edilmesinde Çanakkale’nin
payı nedir?
Dönemin Savaş Bakanı Enver
Röportaj
Rusya’nın çökmesinin sebebi 1.Dünya Savaşında Çanakkale Zaferidir. Hatta savaşın dört yıl uzamasının sebebi de Çanakkale Zaferidir. Rusya bütün cephelerde
Osmanlı’ya ve Almanya’ya yüklenseydi çoktan çökertirdi ama açlık, kıtlık bir de
savaş malzemesi yetersizliği Rusya’yı bitirdi. Rejim tehlikeye girdi. Önce 1917’de
Menşevik devrimi oldu. Menşeviklerden iktidara geldi. Ancak Menşevikler Rusya’yı,
söz verdikleri gibi 1.Dünya Savaşı’ndan çekemedi. Üstüne üstlük Almanya ve İngiltere ile müttefik oldular.
Paşa, dergi ve gazetelerde Mustafa Kemal’le ilgili haber yapılmasını yasakladı. Ancak buna rağmen
Halk Mecmuası Dergisi Anafartalar kahramanı Mustafa Kemal
Paşa Hazretleri diye bir fotoğraf
yayımladı. Derginin 218.sayısında çıkan bu fotoğraf en ücra köy
kahvelerine bile asıldı. Çünkü her
evden, her beldeden bir Çanakkale şehidi vardı. Dolayısıyla insanlar Çanakkale’de Anafartaları
alıp Conk Bayırını kazanan Mustafa Kemal Paşa’ya karşı büyük
bir sempati duyuyorlardı. Bu arada
Kazım Karabekir ve Arkadaşları
milli mücadelenin başına geçecek
bir kadro arayışındaydı. Mustafa
Kemal Paşa’yı tercih etmelerinin
sebebi de adının herkesin duymasıydı. Mustafa Kemal’i herkes tanıyordu.
Çanakkale Savaşının daha sonra
başlayacak olan Milli mücadeledeki yeri ve önemi nedir?
Mustafa Kemal Paşayı, Mustafa Kemal Paşa yapan iki büyük başarısı
vardır. Bunun ilki, Çanakkale zaferinin kazanılmasında ki büyük
rolü ikincisi de Muş ve Bitlis’i Rus
işgalinden kurtulmasıdır. Bu başarı doğu cephemizdeki tek başarımızdır. Bunu yapan Mustafa Kemal
Paşa’dır. Doğu vilayetlerinde Mustafa Kemal Paşa’nın etkin olmasının sebebi de budur.
Aynı zamanda Çanakkale olmasaydı Mustafa Kemal Paşa’da savaşa çıkamazdı. Samsun’a çıksa bile
diğer paşalardan bir farkı olmazdı
çünkü halk daha önce adını duymadığından ona zafer konusunda
güvenemezdi. Çanakkale Mustafa Kemal Paşa’nın yapacaklarına
referanstı. İnsanlar Çanakkale’de
büyük devletlere karşı direnen
Mustafa Kemal’in, Anadolu’yu da
kurtaracağına yürekten inanmışlardı.
Türk askerleri kendi vatanlarını korumak pahasına savaşırken
yaklaşık 250.000 bin Anzak askeri
bu savaşta ne uğruna savaştılar?
İngiltere, Anzak askerlerini getirdiği bu savaşa, İngiliz evlatlarını getirmedi. Dolayısıyla büyük tepkiler
aldılar ve 2 tümeni sevk etmek zorunda kaldılar. İngilizler Anzaklara
göre daha kültürlü, daha okumuşlardı ama anayurt sevdaları yoktu. Anzakların önceden vatanları
Avustralya değil İngiltere’ydi. Fakat
daha sonra İngilizlerden, İngiliz olmadıklarını öğrendiler. İngiltere’ye
duydukları sadakati, İngilizler onlara duymuyordu. Bunu acı ve sıkıntılı bir şekilde öğrendiler. Bir
araya gelmeleri Avusturyalılara
ve Yeni Zelandalılara daha sonraki
dönemlerde milliyetçilik ve millet
olma şuurunu verdi. Aslında bir
nevi Anzaklarda bu savaştan karlı
döndüler. Çünkü savaşa giderken
bir İngiliz kolonisi olan Anzakların
döndüklerinde artık ana vatanları
Avustralya ve Yeni Zelanda’ydı.
Cephelerin birbirlerine çok yaklaştığını hatta bazen Türk ve Anzak askerlerinin birbirlerine sigara
attıklarını okumuştum. Bize Çanakkale Savaşı ile ilgili anlatacağınız böyle ilginç anılar var mı?
Hem deniz savaşlarıyla ilgili hem
de kara savaşlarıyla ilgili çok anı
var. Mesela Şemsi Hatun’a kocası
savaşa giderken, sen güzelsin ben
gelene kadar dışarıya çıkma diyor ve Şemsi Hatun bir ömür boyu
dışarı çıkmıyor evinden. Her yıl
evlendiği gün gelinliğini giyip süsleniyor kocasının gelmesini bekliyor. Ama kocası gelemiyor çünkü
şehit düşüyor. Yine Çanakkale
zaferlerinden sonra bir Amerikalı
gazeteci; “Osmanlı’da her şey bitmiştir” diyor. Çanakkale’de yıkıntıya bakıyor, yıkıntının önünde yaşlı
bir kadın ateşte çorba kaynatıyor.
3 tane yetim erkek çocuk hepsinin üzerinde çuval var. Sonra büyükanneleri çocuklara sesleniyor.
“Cahit, Gazanfer, Muzaffer çorba
pişti gelin” diyor. Zor zamanlardan
geçen ülkenin evlatlarına Cahit
“savaşan” , Gazanfer “gazayı kazanan “, Muzaffer “zafer kazanan”
isimlerin konmasına şaşıran Gazeteci bu insanlar bu açlıkta, bu
sefalette çocuklarına böyle isimler
koyuyorlarsa, ben bu ülkenin bittiğine inanmıyorum, hayal güçleri
gerçeğin ötesinde” demiştir.
Birde hepimizin bildiği Seyit Onbaşı olayı var. Seyit Onbaşı, 215 kilo
mermiyi tek başına kaldırıyor, taşıyor, topun namlusuna sürerek
ateşliyor ve gemiyi vuruyor. Savaş
sonrası Seyit Onbaşı’dan mermiyi
tekrar kaldırması isteniyor fakat
bir daha kaldıramıyor. Ve meşhur
fotoğrafını tahta bir mermiyle çektiriyor.
Çanakkale’nin İngilizler için stratejik önemi İstanbul’du. Çanakkale’yi
geçip İstanbul’a gelebilselerdi ne
olurdu?
Osmanlı Devleti yıkılırdı. Osmanlı
Devleti 1.Dünya Savaşından saf dışı
olurdu böylece İngilizlerin Mısır ve
Hindistan tehdidi kalkardı. Osmanlı
Devletinin savaşa girmesiyle Almanya Hindistan ve Mısır’a müdahale eder duruma gelmişti. Güneş
batmayan İngiliz imparatorluğunun
17
Röportaj
iki zayıf karnı Mısır ve Hindistan’dı.
Süveyş Kanalından dolayı bütün
Akdeniz ticareti İngiliz denetiminde gerçekleşirdi. Kızıl Denizi ticareti
İngiliz denetiminde gerçekleşirdi.
Hint Okyanusu ticareti İngiliz denetiminde gerçekleşirdi.
Rusya’nın 1.Dünya Savaşından
çekilmesinin ve Bolşevik İhtilalin
çıkmasında Çanakkale’de alınan
başarının bir rolü var mıdır?
Rusya’nın
çökmesinin
sebebi 1.Dünya Savaşında Çanakkale Zaferidir. Hatta savaşın dört yıl
uzamasının sebebi de Çanakkale
Zaferidir. Rusya bütün cephelerde
Osmanlı’ya ve Almanya’ya yüklenseydi çoktan çökertirdi ama açlık,
kıtlık bir de savaş malzemesi yetersizliği Rusya’yı bitirdi. Rejim tehlikeye girdi. Önce 1917’de Menşevik devrimi oldu. Menşeviklerden
iktidara geldi. Ancak Menşevikler
Rusya’yı, söz verdikleri gibi 1.Dünya
Savaşı’ndan çekemedi. Üstüne üstlük Almanya ve İngiltere ile müttefik oldular. Bunun üzerine Bolşevik
Meşhur Kremlin Baskını meydana
geldi ve iktidar Bolşeviklerin eline
geçti. Kremlin’de Prens ve iki bin
yönetici kafalarına kurşun sıkılarak öldürüldüler ve Rusya’yı savaştan çektiler. Birde Brest Litovsk
anlaşmasını imzaladılar. Daha önce
aldıkları toprakları iade ettiler ve
3.sü savaş sırasında yapılmış olan
bütün gizli antlaşmaları deşifre
ettiler. Böylece savaştan önce, savaş esnasında yapılmış olan bütün
gizli antlaşmaları ortaya çıkardılar.
Orada ki anlaşmalarda anlıyoruz ki,
Osmanlı Devleti savaşa girmeseydi
de paylaşılacaktı.
Çanakkale Savaşı nasıl sona erdi?
Osmanlı Devleti için sonuçları nelerdi?
Anzaklar ikinci kara savaşlarında
sahipli birkaç kilometrelik kısma
hapsedildi. Yani adanın dağlık kesimlerinin aşıp ta boğazın iç kesimlerine geçemediler. Dışında sahipli
üç kilometrelik şeridine hapsedildiler. Bir yıldan fazla orda mahkûm
kaldılar. Tepeleri ele geçirmek için
yaptıkları mücadeleler başarısız
oldu. Neticede İngilizler buradaki
askerleri çekip başka cephelere
gönderdiler.
Çanakkale zaferi neden destanlaşmıştır?
Daha önce hiçbir savaş bizi bu kadar derinden etkilemedi. 250 bin
kaybımız oldu. O zamanki Osmanlı
Devletinin nüfusunun 10 milyon olduğunu düşürsek, on evin bir tanesinden Çanakkale’ye bir şehit çıkmış demektir. Yani daha önce bizim
milli şuurumuza, dini duygumuza
hitap eden bir savaş olmamıştır.
Yokluk içinde geçen savaşlar 1911’
de başlıyor, 1922’ de bitiyor. Dile kolay tam on bir sene sürüyor.
Çanakkale milli birliğimizin temel taşıdır. Çanakkale’ye giderseniz Edirneliyle Hakkârilinin,
Halepliyle Samsunlunun, İstanbulluyla Bağdatlının, Muşluyla İzmirlinin koyun koyuna
yattığını görürsünüz. Bu topraklar bu vatan için, dinimiz için, devletimiz için, milletimiz için,
refahımız için savaştığımız yerdir. Bu yüzden Çanakkale bizim milli birliğimizin temelindeki
yapı taşlarından bir tanesidir. Bu yüzden Çanakkale Zafer’ini yüz yıl geçmesine rağmen
tüm Türkiye’de kutluyoruz. Hozatlı bir gence sorun, bir de Bergamalıya sorun, bide Eşmeli’
ye sorun, bir de Liceli ‘ye sorun. Çanakkale deyince hep aynı duygu hissedilir.
18
Röportaj
Mahatma Gandhi’nin bu konuyla ilgili çok güzel bir sözü var.
“Türkler, İngilizleri yenene kadar,
Tanrıyı da İngiliz sanırdım.” diyor.
Yani Çanakkale Savaşıyla beyaz
ırkın üstünlüğü bitiyor, İngilizlerin yenilmez armadası yeniliyor. Çanakkale geçilemiyor. Bu
Hindistan’ı, Endonezya’yı, Kuzey
Afrika’yı ve tüm Fransız sömürgelerini derinden etkiliyor.
Çanakkale Zaferi Denince Aklınıza Ne Geliyor?
Çanakkale milli birliğimizin temel
taşıdır. Çanakkale’ye giderseniz
Edirneliyle Hakkârilinin, Halepliyle Samsunlunun, İstanbulluyla
Bağdatlının, Muşluyla İzmirlinin
koyun koyuna yattığını görürsünüz. Bu topraklar bu vatan için,
dinimiz için, devletimiz için, milletimiz için, refahımız için savaştığımız yerdir. Bu yüzden Çanakkale
bizim milli birliğimizin temelindeki yapı taşlarından bir tanesidir.
Bu yüzden Çanakkale Zafer’ini
yüz yıl geçmesine rağmen tüm
Türkiye’de kutluyoruz. Hozatlı bir
gence sorun, bir de Bergamalıya
sorun, bide Eşmeli’ ye sorun, bir
de Liceli ‘ye sorun. Çanakkale deyince hep aynı duygu hissedilir.
Çanakkale’yi burada anlattığımız
gibi ilk ve ortaöğretim çağındaki çocuklarımıza, Üniversite’deki
çocuklarımıza detaylı bir şekilde
anlatmalıyız. Onları Çanakkale’ye
götürmeli ve orada göstermeliyiz.
Ayrıca Anzakları ayakta tutan milli birliklerinin temeli de
Çanakkale’dir. Atatürk bununla
ilgili “Sizin evlatlarınız bundan
sonra bizimde evlatlarımız oldu,
rahat olun şehit anaları, bugüne
kadar bunlar sizin evlatlarınızdı,
buraya geldiler bizim memleketimizde öldüler. Bundan sonra
bizimde evlatlarımız oldular” demiştir. Burada verdiği mesaj çok
önemlidir.
Son olarak eklemek istediğiniz
bir şeyler var mı?
Son söz olarak şunu söyleyebilirim ki, Çanakkale şehitlerine ve
onların çocuklarına çok sahip çıkamadığımızı düşünüyorum. Aynı
Gaziantep savunmasında şehit
düşenlerin yakınlarına sahip çıkmadığımız gibi. Bu tür kahramanların yakınlarına onlar istemeden
yardım teklifinde bulunmak lazım.
Gerek Gaziantep’te, gerek başka yerlerde gazilere biraz özel ilgi
göstermemiz gerekiyor. Mesela
Gaziantep’te Karayılan müzesi yok, yeni yeni bazı çalışmalar
yapılmaya başlandı. Şehitkâmil
müzesi yok. Onların doğdukları
evler, yaşadıkları yerler müze haline getirilmiyor. Tarihimizi korumamız için biraz dikkat edilmesi
lazım. Gaziantep’te Çanakkale Savaşında şehit olanlarla ilgili henüz
bir çalışma yapılmadı. Bunlarla
ilgili hassasiyet gösterilmesi lazım. Gaziantep’te bütün çalışmalar Gaziantep savunması endeksli
yapılıyor ama bunun yanında da
Çanakkale’ye gidenler, Yemen’e
gidenler ile ilgili bir şeyler yapılması lazım.
Mustafa Kemal’in
orda olması savaşın
kazanılmasına en büyük
etkendir. Mustafa
Kemal çıkartma haberini
duyar duymaz, bölgeye
hareket ediyor, bakıyor
ki askerler kaçıyor. “Niye
koşuyorsunuz ki” diye
soruyor. “Süngünüz yok
mu süngü takın” diyor.
Askerler süngü takıp,
yere yatıyorlar. Mustafa
Kemal daha sonra o
andan “Kazandığımız
an o an’dı” diye
bahsetmektedir.
19
Röportaj
Gazi Üniversitesi Eczacılık Fakültesi
Farmasötik Kimya Anabilim Dalı
Prof. Dr. Mehtap Uysal:
Çocukların uyuşturucudan
korunması diğer hakları
gibi temel bir haktır”
Dünyada hızla yayılmaya başlayan, özellikle
günümüzde gençler içinde çok yaygın olan
ve önlenmediği sürece ölüme kadar götüren
uyuşturucu maddeler hakkında, Gazi Üniversitesi
Eczacılık Fakültesi Farmasötik Kimya Anabilim
Dalından Prof. Dr. Mehtap Uysal ile konuştuk.
Konuya olan duyarlılığıyla şehir şehir gezip
seminerler veren ve alanının en iyilerinden
olan Uysal, uyuşturucuların zincirleme olarak
bağımlıya, aile hayatına, iş hayatına, aile ve ülke
ekonomisine telafi edilemez zararları olduğunu
dile getirdi. Yeni nesili ve ebeveylerini oldukça
ilgilendiren bu röportajı merakla okuyacaksınız.
Merhaba Mehtap Hanım. Sizi kısaca tanıyabilir miyiz?
Isparta, Eğirdir’de doğdum. Gazi Üniversitesi Eczacılık Fakültesinden birincilik ile mezun oldum. Aynı Fakültenin Farmasötik
Kimya Ana Bilim Dalında 1991 yılında Yüksek Lisans eğitimimi tamamladım. 1991 Yılında master çalışmalarım sırasında İskoçya’da
bulundum. 1996 yılında Gazi üniversitesi doktora eğitimini tamamladım. 1998 yılında Yardımcı Doçent, 2005 yılında Doçent unvanını aldım. 2010 yılından itibaren Gazi Üniversitesi Eczacılık Fakültesi
Farmasötik Kimya Anabilim Dalında Profesör Öğretim Üyesi olarak
görev yapmaktayım. Yurt dışı ve yurt içi dergilerde yayınlanmış 52
özgün araştırma makalesi 60 Uluslararası bildirimim vardır. 1999 doğumlu “Kağan Gökçe” adında bir erkek çocuk annesiyim.
20
Röportaj
Aslında Bonzai ya da doğru yazılışı
ile “Bonsai” ne demektir?
Bonzai ve aslında doğru yazılışı ile
BONSAİ Japonca bir sözcüktür ve
tepsi (tabak) anlamına gelen “bon”
ve bitki anlamına gelen “sai” sözcüklerinden türetilmiştir. Saksıdaki ağaç veya bitki anlamına gelir.
“Bonsailer” şehirlerde insanların
doğaya olan özlemlerini minyatür
olarak karşılamaktadırlar (1). Özgün özelliklere sahip bonsailer çok
yüksek fiyatlara alıcı bulabilmektedir.
yanlış ise, bonzai isimli bu uyuşturucunun sentetik cannabinoid
olduğudur. Fakat 25 Ocak 2014 tarihli 28893 sayılı Resmî Gazete’de
de yayınlandığı üzere uyuşturucunun asıl adı Phenazepam’dır ve
Türkiye’ye sokulması ve satışı bu
tarihte resmen yasaklanmıştır. Fakat tüm dünyada bilinenin aksine
ne yazık ki ülkemizde Bonsai adı
altında satılan uyuşturucu sadece
fenazepam değildir ve karışımlar halindedir. Bonzai sokak isimli
ürün etkisini artırmak ya da fiyatını azaltmak amacıyla fenazepam
yanında sentetik kannabioidlerin
ve çok zehirli sentetik bileşiklerin
(insektisit, pestisit, vs) bazı otlara
emdirilmesi suretiyle ülkemizde
satışa sunulmaktadır.
ölümcül etkiler yaratabildiği için
çağımızın bu yeni uyuşturucusuna
bonzai ismi verilmiştir.
Bu görüntülerin ve bilgilerin tam
aksine BONZAİ isimli uyuşturucu;
kullanan kişilerin hayatına kast
eden ve en önemlisi çok ucuz olarak bulunabilen bir bileşiktir. Muhtemelen bir bitki ya da ot çağrışımı
yapmak için belki de çok düşük
dozlarda bile inanılmaz tehlikeli ve
Bonzai’nin içeriğindeki sentetik
uyuşturucu ya da uyuşturucular
nelerdir?
Yasa dışı satışını artırmak için kullanılan söylemlerin aksine ve etkileri esrarın etkileri ile özdeşleştirilse de bonzai, kesinlikle esrar
türevi değildir! Esrar davetleri, “sigara gibi bir şey” denilerek yapılır.
Şu anda da bonzai davetleri “esrar
gibi bir şey” denilerek ve esrardan
beklenen etkiler vaat edilerek yapılmaktadır. Bonzai doğal bir ot ya
da bitki değildir.
Türkiye’de son zamanlara kadar yaygın olarak bilinen diğer bir
Uyuşturucu Madde kavramını
açıklayabilir misiniz?
Uyuşturucu kavramı;
sadece
uyuşturma özelliğine sahip maddeler gibi düşünülse de esasen
keyif veren, uyuşturan, kışkırtan,
hayal gördüren, yatıştıran ve uyanıklık sağlayan maddeler içinde
kullanılan ve anlamı toplumumuzun büyük bir bölümünün de anladığı şekilde geniş kapsamlı düşünülmesi gereken bir kavramdır.
Uyuşturucu kelimesi ile anlatılmak
istenen, maddenin merkezi sinir
sistemi üzerindeki etkisi değil bu
etkilerinden bağımsız olarak belirli
birtakım özellikleri taşıyan madde
türlerinin tamamıdır . Dünya Sağlık
Örgütü [World Health Organization (WHO)], uyuşturucu bağımlılığı
yerine madde bağımlılığı terimini
kullanmaktadır Madde bağımlılığı
dünyada olduğu gibi ülkemizde de
başta gençler arasında olmak üzere herkesi etkileyebilen biyolojik,
Yasa dışı satışını artırmak için kullanılan söylemlerin aksine ve etkileri esrarın etkileri
ile özdeşleştirilse de bonzai, kesinlikle esrar türevi değildir! Esrar davetleri, “sigara
gibi bir şey” denilerek yapılır. Şu anda da bonzai davetleri “esrar gibi bir şey” denilerek
ve esrardan beklenen etkiler vaat edilerek yapılmaktadır. Bonzai doğal bir ot ya da
bitki değildir.Türkiye’de son zamanlara kadar yaygın olarak bilinen diğer bir yanlış ise,
bonzai isimli bu uyuşturucunun sentetik cannabinoid olduğudur. Fakat 25 Ocak 2014
tarihli 28893 sayılı Resmî Gazete’de de yayınlandığı üzere uyuşturucunun asıl adı
Phenazepam’dır ve Türkiye’ye sokulması ve satışı bu tarihte resmen yasaklanmıştır.
21
Röportaj
Yüz yılı aşan uğraşlara rağmen, uyuşturucu maddelerin yasadışı imali, kaçakçılığı
ve kullanımı dünya toplumlarının sağlığını tehdit
etmeye devam etmektedir.
Bu başarısızlığın nedeni, her
ne kadar uluslararası sözleşmeler uyuşturucu arz ve
talebiyle mücadeleye eşit
önem verilmesi gerektiğini
belirtse de, uyuşturucu arzı
ile mücadeleye daha fazla
kaynak ayrılması ve bağımlılar cezalandırıldığı takdirde
kullanımın caydırılabileceğinin sanılmasıdır.
ruhsal ve sosyal boyutları olan bir
toplum sorunudur.
Uyuşturucunun toplumlar üzerindeki olumsuz etkileri nelerdir?
Her ülkede değişen oranlarda olmakla beraber, hemen hemen bütün ülkeler uyuşturucudan olumsuz yönde etkilenmektedir. İlk
akla gelen sorunlar Şiddet ve suç,
AIDS (Acquired Immuno Deficiency
Syndrome) başta olmak üzere bulaşıcı hastalıklar ve sosyal yapıda
meydana gelen çökmedir. Madde kullanımı bireyin özgürlüğünü
kısıtlayan ve bireyi köleleştiren
bir durum olarak görülmektedir.
Uyuşturucuların zincirleme olarak
bağımlıya, aile hayatına, iş hayatına, aile ve ülke ekonomisine telafi
edilemez zararları bulunmaktadır.
Genç kuşağı madde kullanmaya
yönlendiren ve özendiren faktörler
nelerdir?
Meclis Araştırma Kurumu Raporu
uyuşturucu kullanımının sorunun
özellikle kentsel nüfusun artışı ve
kente gelen gençlere madde kullanımına hayır diyebilecekleri ve
onları spor ve kültürel etkinliklere
yönlendirecek uygun imkanların
sağlanamaması nedeniyle son yıl-
22
larda arttığını görmekteyiz. İşsiz ve
eğitimsiz ebeveynler ve ekonomik
sorunların ağır olarak yaşandığı
elverişli yaşam ve ders çalışma ortamları sunulamayan çok çocuklu
ailelerin artması 1 liraya bile satılabilen ve maalesef kolay ulaşılabilen sentetik uyuşturucuların kullanımı yaygınlaştırmaktadır. Son
yıllarda uyuşturucu kullanma yaşının ilkokul seviyesine ve çocukluk yaşlarına kadar indiği ne yazık
ki çok acı bir gerçektir. Bunlardan
başka toplumda hemen hergün
medyada görünen bir tanınmış bir
oyuncu ya da şarkıcının uyuşturucu operasyonlarında yakalandığında ben sadece kullanıcıyım
diyerek normal hayatına dönmesi,
reklamlarda oynaması, dizi çekimlerine devam etmesi, daha zengin
ve daha ünlü olması ve en önemlisi hiçbir ceza ya da tıbbi yardım
almaması uyuşturucu kullanımını
özendiren önemli faktörlerden biridir. Aslında çocukların uyuşturucudan korunması da diğer hakları
gibi temel bir hakdır. Çocuk haklarının etkin bir şekilde korunması
ve koordinasyonunu sağlanması
için “Türkiye Çocuk Hakları Strajesi Belgesi hazırlanmış ve 14.12.2013
tarih ve 2013/33 sayılı karar no ile
Resmi Gazete’de yayınlanmıştır Bu
belgede tüm çocukların bağımlılık
türlerinden korunması için gereken önlemlerin alınması konusunda hükümler ortaya konulmuştur.
Uyuşturucu Mücadelesi kavramını
açıklarmısınız? Bu konudaki başarısızlıkların sebebi nedir?
Yüz yılı aşan uğraşlara rağmen,
uyuşturucu maddelerin yasadışı imali, kaçakçılığı ve kullanımı
dünya toplumlarının sağlığını tehdit etmeye devam etmektedir. Bu
başarısızlığın nedeni, her ne kadar
uluslararası sözleşmeler uyuşturucu arz ve talebiyle mücadeleye
eşit önem verilmesi gerektiğini belirtse de, uyuşturucu arzı ile mücadeleye daha fazla kaynak ayrılması
ve bağımlılar cezalandırıldığı takdirde kullanımın caydırılabileceğinin sanılmasıdır. Talebin olmadığı
yerde, gelir elde edilemeyeceği için
arzın da anlamsızlaşacağı açıktır.
Bu yüzden taleple mücadele büyük önem taşımaktadır. Uyuşturucu madde kullanımı ve bağımlılığı yasal ya da ahlaki çerçeveden
çıkartıp, ait olduğu bilim ve tıbbın
alanına yerleştirdiğinde, bilimsel
kanıtlara dayalı önleme, erken araya girme, tedavi, bakım, iyileştirme
Röportaj
ması ve bıraktıktan sonra tekrar
bu maddeleri kullanmaya başlanmasının önlenmesidir. Bunun bir
diğer parçası ise, madde kullanımı
ile ortaya çıkan zararların önlenmesidir. Burada amaç, bulaşıcı enfeksiyonlardan korunmak, suça
iten nedenleri azaltmak ve diğer
fiziksel zararlardan korunmak, en
azından bu zararları düşük düzeye
indirmektir.
ve sosyal reentegrasyon yöntemlerini desteklediklerinde, uyuşturucuyla mücadelede başarılı olunabilineceği unutulmamalıdır.
Bağımlılık nasıl tanımlanır? Bağımlılar hasta mı yoksa suçlumudur?
Kalp hastalığı ve kanser, yaşamı
boyunca hiç sigara içmemiş ya da
her zaman sağlıklı beslenen kişilerde de görülebilir. Hiç kimse,
kalp hastası ya da kanser olan bir
kişinin tedavisi, bu hastalıklara yol
açan ve kontrolü elinde olmayan
nedenlerin ortadan kaldırılması
ya da başkalarına kalp hastalığı ve
kanser bulaştırmaması için başvurulacak yöntemler arasında hastaya ceza vermeyi, onu hapsetmeyi
hayal bile edemez. Benzer şekilde
madde bağımlılığı ve bunun yol açtığı sağlık sorunlarının tedavisinde
ceza adalet sisteminin devreye sokulamayacağı açıktır. Bağımlıları
hapsetmek, bağımlılık tedavisi talep edenlerin ya da tedavi hizmeti
verenlerin önüne yasal engeller
koymak, uyuşturucu madde bağlantılı olsun ya da olmasın bağımlı
mahkumları tedavi etmemek, in-
san ve hasta haklarına karşı olan
uygulamalardır.
Uyuşturucu madde bağımlılığının
önlenmesi için yapılması gereken
çalışmalar nelerdir?
Uyuşturucu kullanımının engellenmesi 2 şekilde yapılır. İlki arzın
engellenmesidir yani uyuşturucu
maddenin satışının engellenmesidir ve bu emniyet güçlerinin işidir.
Ben burada arzın engellenmesinden daha çok önem taşıyan bir konudan yani talep’in azaltılması yani
uyuşturucuya duyulan ihtiyacın
engellenmesi, önlenmesi ve bilinçlendirme hususlarından bahsedeceğim.
İlk hedef henüz hiç kullanmamış
ama risk taşıyan gruplardır (Ergenler, işyerleri vb). Eğitim yolu ile
madde kullanımının engellenmesine çalışılmaktadır. Kitle iletişim
araçlarının bu amaçla kullanımı
önem taşımaktadır. Ergenlere yönelik eğitim ise çeşitli basamakları içerir. İkinci aşama erken tanı
koymayı, bağımlılık gelişmeden
önlemlerin alınmasını içerir. Son
aşamada amaç madde kullanan
kişilerin madde kullanmayı bırak-
Son olarak yine Bonzai kavramına dönmek istiyorum. Bonzai yani
sentetik uyuşturucuların bırakılması mümkün müdür?
Kesinlikle evet fakat zor ve uzun
zaman alan bir süreçtir.İlk önce kişinin bağımlılıkla ilgilenen bir psikiyatra gitmesi, gerekirse hastanede
yatması, bu tür ortamlardan uzaklaşması ve kullanan arkadaşlarını
uyarıp maddeyi bıraktığını söylemesi, telefon kartını değiştirmesi,
ortam değişikliği yapması, kendini
kandırmadan zararlarını iyi analiz
edip her aklına geldiğinde kötü sonuçlarını ve ailesini düşünerek bir
adım geri atması gerekir ama yetmez. Tedavinin ikinci aşaması, vücudun maddeden temizlendiği detoksifikasyon dönemidir. Vücuttan
arındırma
evresinde maddenin
birden bırakma zamanında meydana gelen yoksunluk belirtilerine
göre psikiyatr kontrolü ve tedavi
ile bu belirtileri ortadan kaldırmak
esastır. Son aşama ise kişinin terapi ile maddeyi neden kullandığını,
maddeye nasıl bir ihtiyacının olduğunu, neden diğer insanlar gibi
madde almadan yaşayamadığını
kişinin anlamasıdır. Bu da psikoterapi ile olmaktadır. Sonuç olarak
en iyisi hiç başlamamaktır . Bunun
için toplumsal bilinç oluşturmak
ve gençlerimizi uyuşturucuya iten
sebepleri tamamen ortadan kaldırmak için her türlü çalışmayı
yapmalı ve toplumsal desteği sağlamalıyız. Sevgi ve saygılarımla..
Uyuşturucu kavramı; sadece uyuşturma özelliğine sahip maddeler gibi düşünülse de
esasen keyif veren, uyuşturan, kışkırtan, hayal gördüren, yatıştıran ve uyanıklık sağlayan maddeler içinde kullanılan ve anlamı toplumumuzun büyük bir bölümünün de
anladığı şekilde geniş kapsamlı düşünülmesi gereken bir kavramdır.
23
Röportaj
Değişim Çocuk Evi Kurucu ve Eğitim Koordinatörü
Ebru Oktay Ayhan:
“Önemli olan annenin çocuğu
ile geçirdiği zamanın niteliği
ve onunla kurduğu
iletişimin türüdür”
Çalışan anneleri en çok zorlayan meselelerden biri iş ve ev hayatı arasında
denge kurmaya çalışırken çocuklarına arzu ettiklerinden çok daha az vakit
ayırabilmeleri ve beraberinde gelen suçluluk hisleri ile vicdan azabıdır. Çalışan
anneler ve çocukları hakkında bu sayımızda Değişim Çocuk Evi Kurucu Müdürü
Ebru Oktay Ayhan ile bir röportaj gerçekleştirdik. Ebru Hanım’ın bu röportajı
siz ebeveynlerin fikir edinmelerinde destek sağlayacağını düşünüyor, lafı
uzatmadan Ebru Hanım’ın pırlanta değerinde ki sözlerine yer veriyoruz.
Merhaba Ebru Hanım, öncelikle sizi kısaca tanıyabilir miyiz?
Hacettepe Üniversitesi Çocuk Sağlığı ve
Eğitimini bitirdikten sonra, Gaziantep
Üniversitesi Eğitim Bilimlerinde Yüksek
Lisansımı tamamladım. Bir süre Gaziantep
Çocuk Yuvası, İstanbul Çocuk ve Gençlik
Merkezinde çalıştıktan sonra, 2003’ten bu
yana Değişim Çocuk Evi’nde Eğitim Koordinatörü ve Yönetici olarak mesleğimi sürdürmekteyim. Evli ve üç çocuk annesiyim.
Günümüzde çalışan kadın sayısı oranı günden güne artıyor. Bu durum ülkemiz ekonomisi için avantajken çocuklar için evde annenin yokluğu dezavantaj olabilir mi?
İdeal olan özellikle 0-2 yaş döneminde be-
24
beğe annenin bakmasıdır. Tabi, bu ideal
olan. Bu ne kadar hayata geçirilebilir, hayat
koşulları buna ne kadar izin verebilir orası
tartışılır. Çalışan anneler ve çocuklar üzerinde yapılan araştırmalar sonucu annenin
çalışmasının çocuğu olumsuz yönde etkilemediğine varılmıştır. Yine bu konuda yapılan
çalışmalar çalışan annelerin çocuklarının
okul başarılarının ve sosyal gelişimlerinin,
çalışmayan annelerin çocuklarına göre daha
üstün olduğu yönündedir.
İyi anne olmayı, ev işleriyle uğraşıp çocuğu ile evde ilgilenmek olarak gören anneler
yanlış bir algıya düşmektedir. Çalışan anne,
çocuğuna dengeli ve yeterli bir şekilde ilgi,
sevgi ve bakımı gösteriyor ise çocuk sağlıklı
bir sosyal gelişim göstermektedir. Yapılan
Röportaj
pek çok çalışma göstermiştir ki, bu
annelerin çocukları bağımsız, sorumluluk sahibi, başarılı ve güvenli
bireyler olarak yetişmektedir.
Çalışan bir annenin çocuğu ile iletişimi nasıl olmalıdır?
İşten eve dönen anne öncelikle
çocuğu ile günü konuşmalı, onu
dinlemelidir. Onun yapmayı istediği şeyleri yapmalı ve daha sonra
günlük işlerini yapmalıdır. Anne
günlük işlerini yaparken çocuğun
yaşına göre küçük sorumluluklar
vererek birlikte geçirdikleri zamanı
daha fazla arttırarak anne-çocuk
arasındaki bağıda güçlendirmiş
olur.
Anne bu şekilde hem çocuğunu
hem de kendini mutlu etmiş olacaktır. Anne olmak, 24 saati çocuğuyla geçirmiş olmak değil, çocuğa
ihtiyaç duyduğunda yanında olabileceğini, her zaman onu dinleyip
anlayabileceğini en önemlisi güven
duygusunu vermektir.
Çalışan anneler bazen yetersizlik
ve boşluk hissine kapılabiliyor, anneler böylesine bir hissiyata neden
kapılıyorlar iyi anne tüm zamanını
çocuğuna harcayan anne midir?
Çalışan anne çocuklarına minimum ne kadar zaman ayırmalıdır?
Çalışan annelerin çocuklarını evde
bırakmak konusunda suçluluk duyarlar ve bunun kısa ve uzun vadeli
etkileri konusunda endişe duyarlar, çünkü bu durumun gelecekte
çocuklarının gelişimini etkileyebileceği kaygısı taşırlar.
Anneler yaşadıkları yoğun suçluluk duygusu nedeniyle işten eve
döndüklerinde çocuklarının her
istediğini yapma ve onları şımartma eğilimindedirler. Oysaki anneden bir ebeveyn olarak beklenilen en önemli şey çocuğuna ilgi,
şefkat vermesi, kurduğu iletişim
ile çocuğunun “ben değerliyim” ,
“güvendeyim”, “mutluyum” duy-
gusunu yaşamasını sağlamalıdır.
Ayrıca çocuk güvende olduğunu
hissetmeye, annesine karşı yakınlık hissetmeye ihtiyacı vardır.
Bütün bunların sağlanabilmesi için
de 24 saate ihtiyaç yoktur. Önemli
olan annenin çocuğu ile geçirdiği
zamanın niteliği, onunla kurduğu
iletişimin türüdür.
Anne çocuğu ile geçirdiği vakitte konuşup, oyunlar oynayıp, onu
çok sevdiğini söyleyip bunu hal ve
tavırları ile belli edebilir. Çocuğa
bir annenin verebileceği en büyük
armağan her gün kısa da olsa bir
zaman dilimini nitelikli ve sürekli olarak geçirmemesidir. Bu tavır
çocuğun zamanla annesinin çalışmasına alışmasına yardımcı olacaktır.
Çocuklar anneleri işe giderken ge-
nelde çok ağlarlar. Çocuğa annenin
neden her gün işe gittiğini nasıl
açıklamak gerekir? Çocuk bu durumu ne kadar süre de algılayabilir?
Öncelikle bir çocuk annesi onu bırakıp giderken neden ağlar bunu
açıklamak istiyorum. Duygu motor
yeteneği geliştikçe, giderek çevrenin farkına varmaya başlayan
çocuk, uzun süreli annesini çevredeki objelerden farklı değerlendirir. Anne, çevreye ait değil onunla
özdeştir. Çocuk annesi ile kendini
özdeşleştirdiği anneyi kendinden
ayrı düşünemediği ya da algılayamadığı için onun yokluğuna tahammül edemez. Annenin çocuğu
evde bırakıp bir yere gitmesi, adeta
olay olur. Çocuk etinden et koparmışçasına ağlar.
İdeal olan özellikle 0-2 yaş döneminde bebeğe annenin bakmasıdır. Tabi, bu ideal.
Bu ne kadar hayata geçirilebilir, hayat koşulları buna ne kadar izin verebilir orası
tartışılır. Çalışan anneler ve çocuklar üzerinde yapılan araştırmalar sonucu annenin
çalışmasının çocuğu olumsuz yönde etkilemediğine varılmıştır
25
Röportaj
Çalışan anneye en iyi destek,
iyi bir babadır. Çocuğun
temel ihtiyaçlarını karşılarken
anneye destek olmalı, sevgi,
şefkat ve ilgi göstermeli,
duygularında ölçülü, dengeli
ve kararlı olmalıdır.
dışı zamanlarında çocuğu ile oyun
oynamalı, kitap okumalı, dertleşmeli, belli konuları tartışıp, gezi
programları yaparak, evde belirli
sorumlulukları hem kendisi üstlenerek, eşini de eşinin çalışmasını
her zaman onaylamalıdır.
Bir buçuk yaşına doğru annenin
kendinden ayrı bir canlı olduğunu
kavramaya başlar. Artık ufak ufak
annenin onu bırakıp bir yere gitmesi eskisi kadar şiddetli olmaz.
“Anne gidebilir, gitse de döner”
düşüncesini taşır. O halde, bir çocuğun annesi onu evde bırakıp giderken ağlaması bir buçuk en çok
iki yaşına kadar doğaldır.
Bu ağlamanın önlenmesi, daha
doğrusu en aza indirilmesi ya da iki
yaşına kadar uzamayıp bir an önce
ortadan kalkması, o güne kadar
çocuğa olan yaklaşımla mümkün
olabilir.
Çocuk dil bilişsel gelişiminde belli
bir aşamaya ulaştıktan sonra soru
sormaya başlar. Sorular ve cevaplar da yaşla orantılı olarak değişir.
3 yaşındaki bir çocuğun sorduğu
sorular ile 5 yaşındaki çocuğun
soruları farklı olacağı gibi verilecek yanıtlarda farklı olmalıdır. Yaş
küçüldükçe daha somut çocuğun
anlayabileceği kelimeler ve kısa
cümlelerden oluşan cevaplar verilmelidir.
Anne işe gitmeye başladığında, ilk
zamanlar, gitmesi gerektiğini akşam ( akşamı bilmiyorsa güneş
gidince kullanılabilir) tekrar geleceği, birlikte olacakları, oyun oynayacaklarını söylemesine rağmen
çocuk bir süre annenin peşinden
ağlayacaktır. Annenin sözünde
durduğunu, gidince geri döndüğünü gören çocuk zamanla bu duruma uyum sağlayacaktır. Bu neden-
26
le çocuğa doğruyu söylemek ve
söylenen söze uymak, sözü yerine
getirmek çocukta hem anneye,
hem de ileride diğer insanlara güvenin gelişimi açısından önemlidir.
Çocuk bakımında babalara ne gibi
görevler düşüyor? Çalışan annelere babaların nasıl katkıları olabilir?
Baba, çocuğu doğmadan anne karnında iken ona ilgi duymalı, sevgi ve şefkat beslemelidir. Babalar
çocuğunu dokuz ay taşımadığı ve
emzirmediği için, çocuğun ilk yıllarında, kendini anneden daha az gerekli zanneder. Oysaki çocuk dünyaya geldiği andan itibaren baba
sevgisi ve ilgisine ihtiyaç duyar. Çocuk, babasının kucağında kendisini güven içinde hisseder. Çoğu zaman babasını akşamdan akşama
gören çocuk, onun eve dönmesini
heyecanla bekler, onunla oynamak, konuşmak ister. Çocuğun bu
isteğine cevap veren, yorgunluğuna rağmen ona zaman ayıran babalar azınlıktadır. Babaların büyük
bir kısmı, iş dönüşü evde gürültü
istemez, çocuğu ile ilgilenmek, eşine destek olmak yerine, dinlenmeyi ve TV izlemeyi tercih eder.
Çalışan anneye en iyi destek, iyi bir
babadır. Çocuğun temel ihtiyaçlarını karşılarken anneye destek olmalı, sevgi, şefkat ve ilgi göstermeli,
duygularında ölçülü, dengeli ve kararlı olmalıdır. Baba çocuğuna zaman ayırmalı, çocuğu ile iyi iletişim
kurmanın yollarını aramalıdır. İş
Bazı anneler doğum nedeniyle çalışmaya, daha sonra dönmek üzere
ara veriyorlar. Bu anneler için en
uygunu çocuklar kaç yaşında iken
işe dönmelidir?
Annenin çalışmasının çocuk üzerinde yaratacağı etkiler bazı faktörlere bağlıdır. Bu faktörler annenin işi, çalışma nedenleri, çalışma
koşulları, çalışma saatleri, annenin
eğitim düzeyi, anne-çocuk iletişimi, aile içi ilişkiler, annenin yokluğunda çocuğa bakan kişinin özellikleri, sağladığı bakımın uygun ve
devamlı oluşu gibi pek çok faktörleri göz önünde bulundurulmalıdır.
Koşullar ne olursa olsun, annenin
çalışması 0-3 yaş çocuğu ile 3-6
yaş çocuğunu farklı şekilde etkileyeceği gibi, okul çocuğu ile ergeni
de farklı şekilde etkileyecektir.
Yaşı kaç olursa olsun, her çocuğun
anneye ihtiyacı vardır. Bu ihtiyacın
şiddetli olduğu dönem, yaşamın ilk
yıllarıdır. İlk yıllarda çocuğun temel
ihtiyaçları anne tarafından karşılanmalıdır.
Doğumdan sonra annelere verilen
112 günlük izin için neler söylemek
istersiniz? Yeterli buluyor musunuz?
Bu tartışmasız bir konu. Bugün
psikoloji bilimlerinde ki bütün gelişmeler gösteriyor ki bebek ne kadar uzun süre anneyle ya da temel
bakım veren insanla kalırsa o kadar çok ruh sağlığı yerinde oluyor.
Sonraki kişilik gelişimi daha sağ-
Röportaj
Çalışan annelere
verebileceğiniz pratik
öneriler nelerdir?
• Güvendiğiniz ve sizin
ebeveynlik şeklini
destekleyen bir yetişkine
çocuğunuzu bırakın.
• Gün boyu beraber
olamadığınızda, beraber
olduğunuz zamanı en iyi
şekilde değerlendirin.
lıklı ilerliyor.
Kesinlikle yeterli görmüyorum.
Çocuğun ilk aylarda gerek biyolojik, gerek psikolojik açıdan
annesine duyduğu gereksinim
büyüktür. Çocuğun anne sütü
ile beslenmesi, sağlığı açısından
ne kadar önemliyse, duygusal
gelişimi içinde o kadar önemlidir.
Ünlü uzman Bowlby ‘nin dediği
gibi “ Yaşamın ilk yıllarında çocuğun bedensel gelişimi için vitamin ve protein ne kadar önemli
ise, zihinsel ve duygusal gelişimi
için anne sevgisi o kadar önemlidir.”
Bir bebeğin uzun süre annesinden ayrı kalması bazı psikolojik
sorunlara neden olabiliyor, bunların başında anneyi kaybetme
korkusu, bu durumu ağlama,
bağırma, içe kapanma, endişe,
anne-babaya karşı soğuk durma gibi davranışlar ortaya çıkabiliyor. Hiç olmazsa 24 ayını
tamamlayıncaya kadar çocuğun
annesi tarafından büyütülmesinde büyük yarar olduğu inancındayım.
Ayrıca benim önemsediğim bir
diğer konu ise annenin de çocuğu ile beraberliğe gereksinimi olduğudur. “ Her ne kadar annelik
içgüdüsel bir davranış ise de, bu
davranış, anne-çocuğu ile birlikte oldukça gelişir. Bu beraberliğe,
çocuk kadar annenin de ihtiyacı
vardır, bu beraberlikten, çocuğunda annenin de zevk alması,
mutlu olması önemlidir.
Kadına birçok sorumluluk yükleniyor anne olmak, eş olmak,
çalışma hayatı gibi. Kadınlar
hepsinde en iyi olmak için koştururken yıpranıyor, o böylesine dönemlerden geçen annelere
tavsiyeleriniz var mı?
Yaşamı bir sahne olarak algılarsak çalışan anne başrole talip olmaktadır. Toplum, başrol
oyuncusundan oyunu neredeyse
tek başına götürmesini bekliyor.
Başrolü seçen kadın da ev kadını,
iş kadını, anne ve eş olarak tüm
rolleri başarıyla oynayacağını
göstermek için canını dişine takmak zorunda hissediyor.
Önceliklerinizi belirleyin ve kendinizi buna göre planlayın. Başkalarının sorumluluklarını üstlenmeyin. İzin verin, onlar kendi
sorumluluklarını yerine getirsin.
Başkalarının gözüne girmek ve
aferin almak için kendinizi sıkıntıya sokmayın. Gerektiğinde kendinize, eşinize, anne ve babanıza
“hayır” deyin. En yakınlarınızda
olsa başkalarının sizin yaşamınıza evinize ve yaptıklarınıza
müdahale etmesine izin vermeyin. Yanlışlarınızı, hatalarınızı ve
başarısızlıklarınızı kabul edin ve
bunlardan ders çıkarın. Olumsuz
giden durumlarda olumlu yönleri sıralayın. Ve en önemlisi süper
kadın olmaya çalışmayın.
• Annenin belli bir
çalışma programı
olmalıdır. Bu program
sık sık değişmemelidir,
çünkü çocuk çok sık
değişen programa uyum
sağlamakta güçlük çeker.
• Annenin çalışması aile
bireyleri tarafından,
özellikle baba tarafından
onaylanmalıdır. Annenin
çalışması aile içi
ilişkileri zedelememeli,
evde tartışma konusu
edilmemelidir.
• 24-36 ayını tamamladıktan
sonra güvenilir bir okul
öncesi eğitim kurumu
tercih edilmelidir.
• Önemli olan öpmek,
kucaklamak, sarılmak,
çocukla duygularınızı
paylaşmak, onunda
duygularını ifade etmesine
fırsat vermek, yardımcı
olmaktır.
• Onları hediyelere boğmak
yerine, sevgiye dayalı
ve hoşgörülü bir ilişki
kurulduğunda sorunlar
çözülür.
27
Makale
BÜYÜK KÂBUS:
Mustafa UYAR
Avukat
RESMİ KİMLİĞİN
ÇALINMASI YA DA
KAYBOLMASI
Hemen hepimizin en az birkaç kez yaşadığı bir durumdur,
elinizi cebinize attığınızda cüzdanınızın olmadığını fark
etmek. Paniklersiniz, soğuk terler dökersiniz, nerde
unuttuğunuzu ya da kaybettiğinizi hatırlamaya çalışırsınız
evde ya da arabanızda unutmuş olmayı umarak.
Bu durumu kâbusa dönüştüren oldukça geçerli nedenler
var. Aslında cüzdanınızdaki
paralar bu nedenlerin en sonunda yer alır. Asıl kâbus kredi
kartları, banka kartları, ehliyet ve
en önemlisi Nüfus Cüzdanımızdır.
Bankanızın müşteri temsilcisi arayarak, kredi ve banka kartlarınızı
birkaç dakika içinde iptal ettirebilir, en fazla bir hafta içinde yenilerini alabilirsiniz. Biraz zaman alsa da
ve zahmetli olsa da nüfus cüzdanı
ve ehliyetinizin yenilerini de kısa
sürede çıkartmak mümkündür.
Bu olayı kâbusa döndüren asıl neden, resmi kimlik belgelerinin kötü
niyetli kişilerin eline geçmiş olma
ihtimalidir.
Bu arada belirtmekte yarar ki yasa
gereği, resmi iş ve işlemlerde kabul edilen kimlikler yalnızca, nüfus
cüzdanı, ehliyet ve pasaporttur.
Bağlı bulunduğunuz meslek teşekkülünden alınan kimlik, emekli
kartı, işyerinizden alınan personel
tanıtım kartları ve benzeri belgeler,
resmi işlerde ve bankalarda geçerli
kimlik olarak kabul edilmez.
Kaybolan ya da çalınan nüfus cüzdanınızı bulan kötü niyetli kişiler
neler yapabilir bir bunlara göz atalım,
28
1. Bu kimlikle, şirket ya da şirketler
kurabilir,
2. Vergi dairesinde mükellefiyet
kaydı yaptırabilir,
3. Sahte fatura düzenlemek suretiyle, yasa dışı gelir elde edebilir,
4. Adınıza hesap açtırıp, çek karneleri alabilir,
5. Akla gelmeyecek daha birçok
olumsuz işte ya da faaliyette kullanabilir.
6. Daha önemlisi, nüfus cüzdanı
kaybolan ya da çalınan kişi, aleyhine açılan davalardan (örneğin
naylon fatura düzenleme ile ilgili
davalardan, karşılıksız çek düzenlemekten) haberdar olmadan hüküm giyebilir, İtiraz etmediği, daha
doğrusu edemediği kararlardan
dolayı, hakkında çıkan arama kararı üzerine yakalanıp hapse atılabilir.
MERKEZİ SİCİL KAYIT
SİSTEMİ (MERSİS)
Bu olumsuzluklar, Gümrük ve Ticaret Bakanlığının, Merkezi Sicil
Kayıt Sistemi’ni (MERSİS) tamamlayarak ülke genelindeki ticaret
sicili müdürlüklerinin tamamının
birbirine bağlanması ile büyük ölçüde önlenebilir hale gelmiştir.
Bunun için, nüfus cüzdanı, ehliyet
ya da pasaportun kaybolduğunu
ya da çalındığını fark eder etmez,
herhangi bir Ticaret Sicili Müdürlüğüne bir dilekçe ve kimlik bilgileri
ile müracaat etmek, sizi büyük ölçüde bu belalardan kurtaracaktır.
Müracaatla birlikte, anında T.C.
Kimlik numarası ve Adı-Soyadı
bilgileri MERSİS’ teki ‘KISITLILAR’
listesine dâhil edilecek, bu listede kısıtlılık kaydı olduğu sürece,
adınıza yeni bir şirket ya da ticari
işletme kurulamayacaktır. Yeni
kimlik çıkardıktan sonra yeni bir
dilekçe ile talep etmeniz halinde bu
listedeki kayıt silinecektir.
Bu sistem sayesinde şirketlere ait
güncel bilgiler internet üzerinden
her yerden herkes tarafından görülebildiğinden, güncel olmayan
sicil tasdiknameleri ile bankalardan çek karnesi çıkarılması da
imkânsız hale gelmiştir.
VERGİ DAİRESİNE
BİLDİRİM KALKTI
Bu konuda, Maliye Bakanlığı’nın da
bir düzenlemesi vardı. Gelir İdaresi
Başkanlığı’nın “Vergi Kimlik Numarası” 2007/1 No.lu İç Genelgesi
ile nüfus cüzdanları kaybolan ya
da çalınanların, durumu bir dilekçe
Makale
ile Vergi Dairesine bildirmeleri isteniyordu. Başvuruda bulunmayanlar, yukarıda belirtilen olumsuzlukları yaşayabiliyor, “Acaba nüfus
cüzdanımı ne gibi kanunsuz bir işte
kullandılar?” diye korkulu rüya görüyorlardı.
Vatandaşların çoğu, vergi dairesine
başvurmaları gerektiğini bilmedikleri için, yukarıda örnek gösterilen bazı sorunları yaşıyorlardı.
Hatta içlerinde hapse girenler bile
vardı. Ortada garip bir durum vardı. Maliye bir genelge yayınlamış ve
bütün vatandaşların bu genelgeyi
bileceğini varsayıyordu. Vatandaşların ise yüzde 99’unun böyle bir
genelgeden haberi yoktu.
2010/1 NO.LU VERGİ KİMLİK NUMARASI İÇ GENELGESİ ile nüfus
cüzdanı çalınan ya da kaybolanların, Vergi Dairesine bildirme
mecburiyetine son verildi. Nüfuz
cüzdanının çalındığı ya da kaybolduğunun, Nüfus Müdürlüğüne bildirilmesinin yeterli olacağı belirtildi.
Yeni uygulamaya göre, Vergi Dairesi; MERNİS/Kimlik Paylaşım
Sistemi’nden, nüfuz cüzdanının
kayıp veya çalıntı olup olmadığını
sorgulayacak. Bu sorgulama sonucuna göre de “mükellefiyet kaydı”
yapacak ya da yapmayıp durumu
bir yazı ile emniyet müdürlüklerine
bildirecek.
Bu yeni düzenleme, vatandaşları
kaybolan veya çalınan nüfus cüzdanları nedeniyle vergiler, naylon
fatura ve hapis cezaları yönüyle
“korkulu rüya” görmekten kurtardı.
VERGİ KİMLİK NUMARASI
İÇ GENELGESİ
SERİ NO:2010/1
Bilindiği üzere,06.07.2007 tarih
ve 2007/1 Seri No.lu Vergi Kimlik
Numarası İç Genelgesinde gerçek
kişilerin, nüfus cüzdanlarının kaybolduğunu veya çalındığını belirterek kaybolan veya çalınan nüfus
cüzdanları ile mükellefiyet tesis
edilmesinin engellemesi yönünde
müracaatları üzerine vergi dairelerince yapılacak işlemler açıklanmıştır.
MERNİS Kimlik Paylaşım Sisteminden kayıp ve çalıntı sorgulaması
imkânı getirildiği için 2007/1 Seri
Bu arada belirtmekte yarar ki yasa gereği, resmi iş ve işlemlerde kabul edilen kimlikler yalnızca, nüfus cüzdanı, ehliyet
ve pasaporttur. Bağlı bulunduğunuz meslek teşekkülünden
alınan kimlik, emekli kartı, işyerinizden alınan personel tanıtım kartları ve benzeri belgeler, resmi işlerde ve bankalarda
geçerli kimlik olarak kabul edilmez.
No.lu Vergi Kimlik Numarası İç Genelgesi uygulamadan kaldırılmıştır.
Bu nedenle kaybolan ve çalınan
nüfus cüzdanları ile mükellefiyet
tesis edilmesinin engellenmesi için
aşağıda açıklandığı şekilde işlem
yapılması uygun görülmüştür.
Vergi Dairesinde müracaat ederek;
- Mükellefiyet tesisi yaptırmak isteyen Türkiye Cumhuriyeti tabiiyetindeki gerçek kişilerin,
- Türkiye Cumhuriyeti kimlik numaralarını vergi kimlik numarası
olarak bildiren, mevcut ve yeni kurulacak sermaye şirketi ortakları,
yönetim kurulu başkan ve üyeleri
ile genel müdürlerinin
İbraz ettikleri nüfus cüzdanlarının,
mükellefiyet tesisi yapılmadan ve/
veya dosya numarası verilmeden
önce, MERNİS/Kimlik Paylaşım
Sisteminden kayıp veya çalıntı olup
olmadığı sorgulanacaktır.
Yapılan sorgulama sonucunda;
- İbraz edilen nüfus cüzdanın kayıp/çalıntı olmadığının tespit edilmesi halinde mükellefiyet tesisi
yapılması ve/veya dosya numarası
verilmesi için gerekli işlemler yapılacaktır.
- İbraz edilen nüfus cüzdanın kayıp/çalıntı olduğunun tespit edilmesi halinde nüfus cüzdanındaki
kişi adına mükellefiyet tesisi yapılmayacak ve/veya dosya numarası
verilmeyecektir. İbraz edilen nüfus
cüzdanı iade edilmeyip durumu
anlatan bir yazı ekinde ilgili nüfus
müdürlüğüne gönderilecektir.
Ayrıca ibraz edilen belgelerin ve
nüfus cüzdanının fotokopisi durumu anlatan bir yazı ile emniyet müdürlüklerine de bildirilecektir.
KİMLİK FOTOKOPİNİZ
MUTLAKA PARAFLAYIN
Bilindiği gibi, her kurumda işlem
yaparken, telefon hattı alırken, bir
yerlere abone olurken, kargo alıpverirken, havale işlemlerinde kim-
lik fotokopisi istenmektedir.
Aslında bu yasal değildir. Sadece koca formu doldurmak yerine
kimliğinizin fotokopisini istiyorlar.
Bu kimlik fotokopiniz ile:
-Adınıza bir yerlere üye olunabilir.
-Adınıza abonelik açılabilir.
-Sizi bir şey için kefil edebilirler.
En çok görülen vakalardan biri de
şu: ADINIZA BIR SÜRÜ TELEFON
HATTI AÇTIRIP, AÇIK HAT OLARAK
SATABILIRLER ve bu hatları alanlar
herhangi bir suç işlediklerinde, hat
sahibi yani kimlik fotokopisi kullanılarak adına hat açılan kişi suçlanacaktır.
Kimlik bilgilerimizle isteğiniz dışında işlem yapılmasını önlemek için
yapabileceğiniz en etkili önlem;
form doldururken ve kimlik fotokopisini verirken, “SADECE 0 5XX
123 45 67 HATTIN ABONELIK ISLEMLERI / AKTIVASYONU IÇINDIR
yazıp paraf atmanız olacaktır.
CEZA YÖNÜ
Nüfus Cüzdanı, ehliyet ve pasaport
resmi belgedir. Çalıntı ya da buluntu nüfus cüzdanı, ehliyet ya da
pasaportun kullanılması, kullanılış
yerine ve şekline göre Resmî belgede sahtecilik, ya da dolandırıcılık
suçlarını oluşturur,
Türk Ceza Kanunun, “Resmî belgede sahtecilik” başlıklı 204. Maddesine göre;
(1) Bir resmî belgeyi sahte olarak
düzenleyen, gerçek bir resmî belgeyi başkalarını aldatacak şekilde
değiştiren veya sahte resmî belgeyi
kullanan kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Görevi gereği düzenlemeye yetkili olduğu resmî bir belgeyi sahte
olarak düzenleyen, gerçek bir belgeyi başkalarını aldatacak şekilde
değiştiren, gerçeğe aykırı olarak
belge düzenleyen veya sahte resmî
belgeyi kullanan kamu görevlisi üç
yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası
ile cezalandırılır.
29
Makale
İŞYERLERİNDE İŞ EKİPMANLARININ
Hüseyin TURHAN
A Sınıfı İş
Güvenliği Uzmanı
(MB Holding İSG Müdürü)
Çalışma hayatının en
önemli öğesi olan
çalışanların; eğitimi,
mesleki yeterliliği,
yıllık periyodik sağlık
kontrolleri, uygun işe
yerleştirilmeleri, kişisel
koruyucu kullanımları,
yaptıkları işlerin tanımı, yaptıkları işlerle
ilgili olarak iş güvenliği
açısından dikkat edilmesi gereken kurallar
içeren talimatlar… gibi
konularda yapılması
gereken yasal gereklerin olduğu bilinmektedir. Fakat iş yaşamının iş güvenliği ile ilgili
diğer aktörü olan iş
ekipmanlarının iş sağlığı açısından bakımları
ve kontrolleri de çok
önem arz etmektedir.
30
PERİYODİK
KONTROLLERİNİN
ÖNEMİ VE PERİYODİK
KONTROL SÜRELERİ;
İş ekipmanı: İşin yapılmasında
kullanılan herhangi bir makina,
alet, tesise ve tesisata denir. İş
ekipmanının çalıştırılması, durdurulması, kullanılması, taşınması, tamiri, tadili, bakımı, hizmete
sunulması ve temizlenmesi gibi iş
ekipmanı ile ilgili her türlü faaliyetin iş
güvenliği açısından yasaya ve yönetmeliklere uygun yapılması; iş veriminin artırılması ve güvenli çalışma ortamının oluşturularak iş kazalarının
önlenmesi açısından önemlidir.
İş ekipmanlarına bakım ve iş ekipmanları ile ilgili diğer hizmetlerin dışında, en önemlisi periyodik
kontrollerinin yapılmasıdır. Periyodik kontrollerinin sonunda eksiklik
yoksa o periyod için iş ekipmanınızı
güvenli kullanabiliriz demektir. Eksikler tespit edilmişse, o tespit edilen
eksikler yerine getirildikten sonra o
periyod için o iş ekipmanın güvenli
kullanılabilir, eğer eksikler göz ardı
edilirse; güvenli kullanımdan söz edilemez.
Periyodik kontrollerin yasal dayanağı: Çalışma Bakanlığı tarafından
yayınlanmış (İŞ EKİPMANLARININ
KULLANIMINDA SAĞLIK VE GÜVENLİK ŞARTLARI YÖNETMELİĞİ Resmi
Gazete Tarihi: 25.04.2013 Resmi Gazete Sayısı: 28628)’nin 7nci maddesidir.
Periyodik kontrol: İş ekipmanlarının,
Yönetmelikte öngörülen aralıklarda
ve belirtilen yöntemlere uygun ola-
Makale
rak, yetkili kişilerce yapılan muayene, deney ve test faaliyetlerini,
ifade eder.
Periyodik kontrolleri yapmaya
yetkili kişi: Bu Yönetmelikte belirtilen iş ekipmanlarının teknik özelliklerinin gerektirdiği ve EK-III’te
yer alan istisnalar saklı kalmak
kaydıyla ilgili branşlardan mühendis, tekniker ve yüksek teknikerleridir.
PERİYODİK
KONTROLLERİN AMACI
1-İşyerinde bulunan her türlü makine ve tesisin fiziki özelliklerini
önceden belirlemek,
2-İşletme şartlarından dolayı oluşan aşınma, yıpranma gibi durumların varlığını araştırmak,
3-Gerekli hallerde tamir, bakım,
onarım ya da işletme şartlarında
yapılması gerekli değişiklikleri ve
alınacak tedbirleri belirlemek,
4-Bir sonraki periyoda kadar güvenli bir şekilde çalışıp/çalışmayacağı konusunda fikir ve kanaat
oluşturmaktır.
Bilindiği gibi İş Sağlığı, yapılmakta
olan işin çalışanların sağlığına ve
hastalık halinin işin verimine olan
etkilerini inceleyen; hem çalışanla-
rın sağlığını optimum düzeyde tutmaya çalışan, hem de işin verimini
arttırmaya çalışan bilim dalıdır.
İşletmelerde aşağıda listede verilen
iş ekipmanlarından mutlaka birileri ile çok yakından çalıştığımızı görebiliriz. İşletmelerimizde bize çok
yakın olup, verdikleri hizmetlerle
işimizin oluşunu sağlayan, iş verimimizi artırıp azaltabilen, farkında
olduğumuz ya da olmadığımız bu
işyeri aktörlerinden hangileri ile ilgilenebiliyoruz inceleyelim;
Periyodik kontrolleri yapmaya yetkili kişiler in, Periyodik Kontrol Mühendis Yetki Belgesi olması şarttır.
İş ekipmanlarının bakımları da
(günlük, haftalık, aylık, üç aylık, altı
aylık ve benzeri), ilgili standartlarda belirlenen veya imalatçının belirlediği şekilde, imalatçı tarafından
yetkilendirilmiş servislerce veya
işyeri tarafından görevlendirilmiş
kişilerce yapılır.
İş ekipmanlarının, her çalışmaya
başlamadan önce, operatörleri tarafından kontrollere tabi tutulmaları sağlanmalıdır.
PERİYODİK KONTROL SÜRELERİ:
BASINÇLI KAP
VE TESİSATLAR
Makine mühendisleri ve
makine tekniker veya yüksek
teknikerleri tarafından yapılır.
Söz konusu periyodik kontrollerin
tahribatsız muayene yöntemleri
ile yapılması durumunda, bu
kontroller sadece TS EN 473
standardına göre eğitim almış
mühendisler ve aynı eğitimi almış
tekniker veya yüksek teknikerler
tarafından yapılabilir.
EKİPMAN ADI
KONTROL PERİYODU
(azami süre) (ilgili standardın
ön gördüğü süreler saklı
kalmak koşuluyla)
PERİYODİK KONTROL
KRİTERLERİ
Buhar kazanları
Standartlarda süre
belirtilmemişse
1 Yıl
TS 2025 ve TS EN 13445-5
standartlarında belirtilen
kriterlere uygun olarak yapılır.
31
Makale
Kalorifer kazanları
Standartlarda süre
belirtilmemişse
1 Yıl
Taşınabilir asetilen tüpleri
TS EN 12863 standardında
belirtilen sürelerde
TS EN 12863 standardında belirtilen
kriterlere uygun olarak yapılır.
Manifoldlu asetilen tüp
demetleri
Standartlarda süre
belirtilmemişse
1 Yıl
TS EN 12755 ve TS EN 13720
standartlarında belirtilen kriterlere
uygun olarak yapılır.
Manifoldlu tüp demetleri
Standartlarda süre
belirtilmemişse
1 Yıl
TS EN13385 ve TS EN 13769
standartlarında belirtilen kriterlere
uygun olarak yapılır.
Sıvılaştırılmış gaz
tankları (LPG, ve benzeri)
(yerüstü) (1)
10 Yıl
TS 55, TS 1445, TS 1446, TS
EN 12817 ve TS EN 12819
standartlarında belirtilen kriterlere
uygun olarak yapılır.
Sıvılaştırılmış gaz
tankları (LPG, ve benzeri)
(yer altı) (1)
10 Yıl
TS EN12817, TS EN12819
standartlarında belirtilen kriterlere
uygun olarak yapılır.
Kullanımdaki LPG tüpleri
Standartlarda süre
belirtilmemişse
1 Yıl
TS EN 1440:2008+A1:2012,TS
EN14767,TS EN14795,TS
EN14914standartlarında belirtilen
kriterlere uygun olarak yapılır.
Basınçlı hava tankları(2), (3)
Standartlarda süre
belirtilmemişse
1 Yıl
TS 1203 EN 286-1, TS EN
1012-1:2010, TS EN 134455 standartlarında belirtilen
kriterlere uygun olarak yapılır.
Kriyojenik tanklar
TS EN:13458 - 3
standardında
Belirtilen sürelerde.
TS EN 1251-3, TS EN:13458
- 3, TS EN 13530-3 ve TS EN
14197-3,standartlarında belirtilen
kriterlere uygun olarak yapılır.
Tehlikeli sıvıların(4)
bulunduğu tank ve
depolar
10 Yıl(5)
API 620, API 650, API 653, API
2610 standartlarda belirtilen
kriterlere uygun olarak yapılır.
32
TS EN 12952-6 standardında
belirtilen kriterlere uygun
olarak yapılır.
Makale
LPG tanklarında
bulunan emniyet valfleri
ise 5 yılda bir kontrol ve
teste tabi tutulur.
(1)
Tehlikeli sıvılar:
aşındırıcı veya sağlığa
zararlı sıvılardır.
Seyyar veya sabit
kompresör hava tankları
ile basınçlı hava ihtiva
eden her türlü kap ve
bunların sabit donanımı.
(2)
(4)
Kademeli sıkıştırma yapan
kompresörlerin her kademesinde
hidrostatik basınç deneyi, basınçlı
hava tankları ile bunların sabit
donanımlarının, o kademede
müsaade edilen en yüksek
basıncının 1,5 katı ile yapılır.
(3)
Tahribatsız muayene
yöntemleri kullanılır.
(5)
Tezgâhlar
Makine ve tezgâhların periyodik kontrolleri
EK-III, madde 1.4.’te yer alan hususlara uygun
olarak yapılır.
Makine ve tezgâhların periyodik kontrolleri,
makine mühendisleri, makine tekniker veya
yüksek teknikerleri tarafından yapılır.
Elektronik kumanda sistemi ile donatılmış
makine ve tezgâhların periyodik kontrolü;
makine veya mekatronik mühendisi ile elektrik mühendisleri ve/veya bunların teknikerleri tarafından birlikte yapılır.
SONUÇ;
Periyodik kontrolü yapılan iş ekipmanları,
kontrol raporunun kanaat bölümünde eksik
tespiti yapılmamışsa raporda geçen sürede
güvenle kullanılabilir demektir.
Eğer eksikler tespit edilmişse, bu eksikler giderildikten sonra güvenli kullanılabilir hale
gelecektir demektir. Eksikler giderilmezse; o
ekipman iş güvenliği açısından uygun değildir.
İşletmeler, iş ekipmanlarının periyodik kontrollerini yaptırarak, iş verimi ve iş güvenliğine
büyük katkılar sağlayacaklardır. Unutulmuş,
bakılmamış, ilgilenilmemiş, her iş ekipman
birer tehlike kaynağı olarak işletmemize büyük zararlar verebilir.
33
Kişisel Gelişim
İMZADAN
KARAKTER TAHLİLİ
Attığınız imzalarla
karakterinizi, ruh
ve beden yapınızı
anlamak mümkün.
Bir bilim dalı olan
Grafoloji, kişinin
imzasından onu tahlil
edebilecek verilere
ulaşıyor. Grafoloji,
Avrupa ve Amerika’da
sıklıkla başvurulan
bir ilim dalı. İstihbarat
teşkilatları olayları
çözümlemek, büyük
şirketler eleman
alımında isabetli karar
vermek, eğitimciler
öğrencilerini daha iyi
tanıyabilmek için imza
ve yazıdan karakter
tahlili yapmaya
sıkça başvuruyor.
Türkiye’de çok
fazla uygulama
alanı bulunmayan
bu dal, Adli Tıp
Kurumu’nda genellikle
sahtecilik olaylarını
çözümlemede
kullanılıyor.
34
İmzadan karakter okuma ilminin temel taşları
• İmza uzun olursa kişi sabırlıdır.
• İmza kısa ise insan mantığını iyi kullanır.
• İmza keskin çizgiler içeriyorsa kişi keskin fikirli, esprili, keskin mantıklı
ve dilini kılıç gibi kullanan ve dilinden çok çekecek bir insandır.
• İmza düzgünse insan düzgün karakterli, güvenilir, iyi ahlaklı, uyumludur.
• İmzada yuvarlaklık varsa kişide lider özellikleri vardır.
• İmzada 3 nokta varsa kişi keskin nişancı, avcılığa yatkın ve nüktecidir.
• İmzada geri dönüşler varsa kişinin hafızası kuvvetlidir.
• İmza sanatsal çizgiler içeriyorsa kişi güzel sanatlara yatkındır.
• İmza kısa ve üstünkörü ise kişi boş vermiştir.
• İmzanın başı büyük harf ve gösterişle başlıyorsa kişi özgüvenli, başlangıçta
kendini iyi, karizmatik tanıtandır.
• İmzanın başı, ortası ve sonu büyükse başta, ortada ve sonda kendini iyi
takdim eden ve iyi iş takibi olan birisidir.
• İmzanın sonu büyük harfle bitiyorsa başladığı işleri iyi bitiriyor demektir.
• İmzanın baş harfinden sonra gelen kısım ince ise kişi ince karakterli ve
duygusal, kalınsa kişi kabadır ve duygusal değildir.
• İmzanın sonunda ileri veya yukarı doğru giden bir çizgi varsa kişinin hedefi
büyüktür. Aşağı doğru çizgi varsa kişi içine kapalıdır. Karamsardır.
• İmza sağa yatıksa kişi sosyal, diplomat; geriye yatıksa anti sosyaldir.
• İmza uçuk kaçıksa insan uçuktur.
• İmzada 3–4 farklı karakter varsa kişi tiyatroya yatkındır.
ABD Demokrat Parti Başkan Adayı
Hillary Rodham Clinton
Çok sabırlı biri. Ağlayan bir bebeğe Pratik çözüm üretmeden uzun sure sabırla
bakar. Barack Obama’ya gore daha az
duygusal ve erkek gibi bir kadın. Lider
özellikleri var. En büyük eksiği pratik
çözüm üretmemesi ve kıvrak zekaya az
başvurması. Kıvrak kararlar almaması
aslında sağlıklı ve ABD’nin uzun vadeli
geleceği için faydalı kararlar almasına
sebep olabilir. Zadık bir dost. Bush’ta
olan hayalperestlik, fantezi ve maceraperestlik Bayan Clinton’da yok.
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin
V.Putin diye Rusça yazarak imza atıyor.
Ancak V ve P harfinin etrafına birkaç
tane daire çizerek tüm bilgilerini gizleyip koruma altına alıyor. Hatta o iki harfi kimse okuyamasın ve keşfedemesin
diye üst üste yazıyor. Putin’in imzasında büyük bir lider olma öne çıkan özellik. Liderin özellikleri diye kitaplarda
yazan özelliklerin yüzde 95’ini taşıyor.
Kendi adamlarını koruyor, himaye ediyor. O bir bilgi gizleme ve kendine yakın
sadık insanları koruma uzmanı. Bazen
içine kapanmayı seviyor. Hedefi büyük.
Çünkü imza soldan sağa yükseliyor.
Kişisel Gelişim
Bill Gates
Dürüst biri. Az kırılan, sosyal biri. Adaletli,
mantıklı ve güzel sanatlara eğilimli.
Beethoven
Güzel sanatlara çok başarılı olduğu zaten açık bir şekilde imzada görülüyor.
Müziklerinin başında ortasında başarılı
ama sonuna doğru başarısı azalıyor.
Hitler
Tam bir dictator imzası. Diktatörlük
ağır basmadan önce adaletli biri olarak görünüyor.
8. Cumhurbaşkanımız Turgut Özal
Çok adaletli biri. T harfinin tepesiyle
z harfinin sonu simetrik. İsimle imza
atanların temel özellikleri dürüst ve
açık insan olmalarıdır. Çok hazır cevap ve nükteci. Dilini kılıç gibi kullanabilir. İyi bir şovmen ve tiyatrocu
olabilir. Duygusal ama çok ince ruhlu
değil.
Oscar Wilde
Hedefi büyük. Büyük düşünen. Çok
sade biri. Nükteci. Adaletli. Düzensiz,
sıra dışı. Doğal olarak hayatında da kopukluk ve yarım bırakılmış işler var.
İmzası gibi o da farklı düşünen, farklı
yaşayan biri.
Stalin
İmza ve uygulamalar olarak Hitler’e
benzeyen biri. Diktatörlük ağır basmadan once fazla adaletli biri olarak
görünmüyor. Mantığını Hitler’den biraz
daha hızlı kullanıyor. Sistemsiz biri.
Albert Einstein
Çok sabırlı ve hedefi çok büyük olan biri.
İmzanın soldan sağa doğru yükselmesi
ve t harfinin kuşağının ileri abartılı uzaması bu insanın çok sabırlı olmasını gösterir. Nükteci biri. Duygusal, ince ruhlu ve
çok iyi özgüveni olan biri.
Picasso
Picasso’nun imzasında p harfinde ve ss
harfinde iyi bir sanatçı olduğu ortaya çıkıyor.İsmiyle yazdığı için açık, dürüst insan. Morali iyi iken aşağıdan yukarı doğru
imza atıyor. Morali bozukken yatay imza
atıyor. Özgüveni olduğu ve kendine değer
verdiği için imzasının altını çiziyor .
ABD Başkanı George Bush
Bush’un imzasında sanata yatkın
olduğu görülüyor. Ayrıca o bir hayalperest. Çünkü imza saga sola
uçuyor, taşıyor. Hayal kurma ve fantezide başarılı. Maceracı. Ayrıca imza
arasındaki kopukluk olması unutkanlığa işarettir. Sistemsiz ve kopuk
çalışan, bir işten diğerine hoplayan
bir şahsiyet. Hedefi büyük. Çünkü
son harfi ileri doğru uzuyor. Sosyal
ama çok hata yapan biri.
Fransa Cumhurbaşkanı
Nicolas Sarkozy
İmzası gibi birisi. Daldan Dala konar.
Çok unutkandır. Bir iş bitmeden diğer işe başlar. Duygusal ve hayalcidir. Duygusal kararlar alır. Sağlıklı ve
objektif kararlar almak için aklıselim
danışmanlara ihtiyacı var. Hayalleri ile
yaptıklarını ve yapacaklarını karıştırabilir. Prensipli değil. Uçak yolculuğunu sever.
35
Kişisel Gelişim/Test
PROBLEM MİSİNİZ?
ÇÖZÜM MÜ?
Kimileri için bazı insanlar sürekli sorun yaratır, kimileri ise sorun çözmede
ustadır. Bu açıdan problemle veya çözümle özdeşleşiriz. Peki ya siz,
problem misiniz, yoksa çözüm mü; işte test edin ve görün!
1. Arkadaşlarınızın sizin için sürpriz bir doğum
günü partisi hazırladıklarını öğrendiniz. Nasıl
davranırsınız?
a) Fena halde sinirlenirsiniz, ani bir yolculuğa
çıkarsınız.
b) Hoşunuza gider, haberiniz yokmuş gibi
davranırsınız.
c) Haberiniz yokmuş gibi davranırsınız, siz de
onlar için özel hazırlık yaparsınız.
d) Çok sevinirsiniz, o gün her zamankinden daha
şık olursunuz, habersizmiş gibi davranırsınız.
2. Diyelim ki dövme yaptırıyorsunuz.
Desenini seçin.
a) Yılan.
b) Gül.
c) Kelebek.
d) Kertenkele.
3. Sloganınızı seçin.
a) Hızlı yaşa genç öl.
b) İğneyi kendine, çuvaldızı başkasına batır.
c) Her gecenin bir sabahı vardır.
d) Savaşma seviş.
4. A rkadaşınızın bir yalanını yakaladınız.
Aklınızdan geçenler?
a) Hemen yalanını yüzüne vurursunuz.
b) Yalan söylemesine ne gerek vardı?
c) Belki yalan değildir, belki zor durumdaydı.
d) Bu ilk mi, yoksa hep mi yapıyordu?
5. Güç nedir?
a) İktidar.
b) Çok kolay kötüye kullanılan bir şeydir.
c) Şansın kardeşidir.
d) Bazılarının elinden alınması gereken bir şeydir.
36
6. İnanılmaz marifetleri olan yeni
bir robot geliştirildi. Ama bir özelliği
sizi rahatsız ediyor. Ne olabilir?
a) Çalışırken vınlıyor.
b) Size yapılacak iş bırakmıyor.
c) Size hep ‘sahip’ diye hitap ediyor.
d) Sizin adınızı koymuşlar.
7. Size bir ödül verilseydi ne olurdu
(Bu sorunun yanıtını
bir arkadaşınız onaylamalı?)
a) Huysuzluk ödülü.
b) Marko Paşa ödülü.
c) Vericilik ödülü.
d) Kanber ödülü.
8. Aynalarla aranız nasıl?
a) Nefret edersiniz.
b) Olması gerektiği gibi.
c) Aynaya bakmak sizi eğlendirir.
d) Aynasız bir mekân düşünemiyorsunuz.
9. Kendi kendinize sıkça tekrarladığınız
yakınma cümlesi hangisi?
a) Eminim yine aksilik beni bulur.
b) İnsanlar neden küçük şeyleri büyütürler ki?
c) Zaman geçiyor, yaşlanıyoruz.
d) Hayat ne kadar adaletsiz!
10. Toplu halde çekilen fotoğraflarda
nasıl çıkarsınız?
a) Yüzünüzde hep alaycı bir ifade olur.
b) Hep gülümsersiniz.
c) Hep gülersiniz, çok neşeli çıkarsınız.
d) Bazen gülümser gibi olursunuz.
Kişisel Gelişim/Test
DEĞERLENDİRME
(a)’lar çoğunluktaysa
PROBLEMSİNİZ
Zor bir insansınız. Hep kötü bir şeyin
beklentisi içinde tetiktesiniz. Ama
sessiz bir beklenti hali değil bu. Her
şeyden şikâyet ediyor, durmadan
kusur buluyor ve rahatsızlığınız her
fırsatta dile getiriyorsunuz. Dünyanın sorumluluğu sizin üstünüzde. İyi
de, kimse bunu sizden istemedi ki!
Lider bir kişiliğiniz var ama kök söktürücü bir liderlik bu!
(b)’ler çoğunluktaysa
ÇÖZÜMSÜNÜZ
Çözümden başka ne olabilirsiniz. Bir
mantık ustası olduğunuz söylenebilir. Hem başkaları, hem kendiniz için
mükemmel bir dostsunuz. Bütün
problemleri gerçek boyutlarıyla görüp, onların sizi şaşırtmasına ya da
bocalatmasına izin vermeden orada
ve anında çözüyorsunuz. Ama bu
özelliğiniz sayesinde bütün problemlileri çekiyorsunuz. Neyse ki bu
sizin için problem değil!
(c)’ler çoğunluktaysa
KENDİNİZ İÇİN PROBLEM,
BAŞKALARI İÇİN ÇÖZÜMSÜNÜZ
Adeta başkaları için yaşıyorsunuz.
Başkaları için dünyayı cennete çevirmeyi görev edinmişsiniz ama,
kendinize gelince yeteneklerinizi,
gücünüzü küçümsüyor; sorunlar
karşısında dünyayı kendinize cehennem kılıyorsunuz. Her şeye o kadar
başkaları için bakmaya alışmışsınız
ki, kendinize dair görüşlerinizde yanılıyorsunuz. Başkalarına yardım da
bu kadar usta birine yakışmıyor bu!
(d)’ler çoğunluktaysa
KENDİNİZ İÇİN ÇÖZÜM,
BAŞKALARI İÇİN
PROBLEMSİNİZ
Biraz abartılı bir ifade olsa da, kendiniz için çözüm, başkaları için problemsiniz. Biraz ben merkezcisiniz.
Her durumda önce kendiniz ve çıkarlarınız geliyor. Bu, kimi zaman
birilerini kızdırdığınız, hatta kırdığınız
anlamına da geliyor. Ama siz keyifliyken sizden iyisi de yok! Bir sorunla karşılaştığınızda ise mutlaka
çözüyorsunuz, çünkü kendinizi düze
çıkarmada kural tanımıyorsunuz!
37
Halkla İlişkiler
Şeyda HELVACI
KERSE
Basın ve Halkla
İlişkiler Yönetmeni
Her gün gelişen
yaşantımızda,
reklamlar da durduğu
yerde durmuyor,
sürekli bizi daha çok
şaşırtacak teknikler
ortaya çıkıyor. Bu
noktada sizlere merak,
heyecan ve ilginç
olma üçlemesinin aynı
mevkide buluştuğu
Viral Reklamlardan
söz edeceğim. Viral
reklamların püf
noktası ‘gizli reklam’
içermesi. Böylece
üretici, tüketiciye
reklam olduğunu
hissettirmeden reklam
yapıyor ve bu tür
reklamlar tüketiciye
çok daha sıcak geliyor.
38
VİRAL
REKLAMIN
GÜCÜ
Viral reklamı anlatmak için
anlamından yola çıkmak lazım
diye düşünüyorum. Viral reklam, internet üzerinde büyük
çoğunlukla video yapımı olarak,
e-posta yolu veya video paylaşım
sitelerinde kullanıcıların kulaktan
kulağa ya da ağızdan ağıza yöntemi
ile yaydıkları, bu yüzden de viral denilen yani virüse benzetilen, kendi
kendine yayılan yeni nesil bir reklam
metodudur. Viral reklamda ki amaç,
diğer reklam türlerinde de olduğu
gibi marka bilinirliğini ve ürün satışlarını arttırmaktır. Eğer doğru bir
mesajla, doğru bir zamanlama yapılırsa viral reklam satış rakamlarınızı ciddi bir şekilde arttırabilir. En
önemlisi markaya ciddi bir sempati
toplayabilir, takipçi sayınızı arttırabilir ve müşteri sadakatinizi üst seviyelere taşıyabilir.
Bu saydığım özellikler şirketler için
hiç te yabana atılacak gibi değil. Viral
reklamların isminden de anlaşılabileceği üzere birkaç günde milyonlara ulaşması hedeflenmektedir. Peki,
milyonlara günümüzde nasıl ulaşabiliriz? Tabi ki internet ve sosyal
medya araçlarıyla. 2014 yılı sonunda 288 milyon aylık aktif kullanıcısı bulunan Twitter, kullanıcı sayısı 1
milyar 250 milyona ulaşmış Facebook ve video cenneti Youtube gibi
araçlar, viral reklamlar için biçilmiş
kaftan. Özellikle Facebook’un paylaş
butonunun olması, Twitter’ın ise retweet özelliği, viral reklamların yayılması için önemli mecralardır.
Viral reklamın ilginç olması ve haber
değeri taşıması bu işin en temel kısmıdır. İnsanlar gerçekten ilginç bulduğu şeyleri, diğer insanlarla paylaşırlar. Yani diğer bir deyişle tahrik
Viral reklamda ki amaç, diğer reklam türlerinde de olduğu gibi marka bilinirliğini ve ürün satışlarını arttırmaktır.
Eğer doğru bir mesajla, doğru bir zamanlama yapılırsa
viral reklam satış rakamlarınızı ciddi bir şekilde arttırabilir. En önemlisi markaya ciddi bir sempati toplayabilir,
takipçi sayınızı arttırabilir ve müşteri sadakatinizi üst
seviyelere taşıyabilir.
Halkla İlişkiler
gücünün yüksek olması gerekir.
Tahrik ne kadar çoksa, paylaşım o
kadar çok olacaktır. Tahrikten anlatmak istediğim ise yapılacak işin
büyük bir kesim tarafından merakla izlenmesi. Yani sadece belirli
bir hedef kitlenin dikkatini çekerse
reklam istenildiği gibi paylaşılmaz.
İlgi görmeyen reklam ağızdan ağıza yayılamaz ve viral reklam olmaz. Viral reklamcılığın temelinde
olan şey, yayılımı kolaylaştıracak
ve insanların gördükleri şeyi başkalarıyla paylaşmalarını sağlaya-
cak öğeler yerleştirmektir.
Viral reklamlar ikiye ayrılmaktadır; Gerçek kullanıcı tarafından
yapılan viral reklamlara genelde
video paylaşım sitelerinde rastlanmaktadır. Tesadüfen bir kullanıcı, herhangi bir ürünü hedef alan
veya onu savunan bir video çeker
ve bu video çok başarılı ise yayılır.
Genelde firmalar daha sonra bu
reklamı satın alma yoluna giderler.
Reklamı yapan firma tarafından
yapılanlar ise firmanın profesyo-
Viral reklamlar ikiye ayrılmaktadır; Gerçek kullanıcı tarafından yapılan viral reklamlara genelde video paylaşım
sitelerinde rastlanmaktadır.
Reklamı yapan firma tarafından yapılanlar ise firmanın
profesyonel bir ekibe sipariş
olarak bir viral reklam vermesiyle gerçekleşir.
Gittigidiyor.com: “Aldatılan kız, Fulyanın İntikamı”
39
Halkla İlişkiler
BAŞARILI BİR VİRAL
VİDEO NASIL OLMALI?
• Bir kere kesinlikle uzun
olmamalı ve insanları
sıkmamalıdır. Bunun
için maksimum 2 dakika
yeterli olacaktır.
• Kesinlikle hile
yapılmamalıdır.
Unutmayın yıl 2015.
Mutlaka farkına varan
olacaktır, bu da rüzgârın
ters dönmesine sebep
olabilir. Ve markanız
için kaş yaparken, göz
çıkarabilirsiniz.
• Yaratıcı ve akılda kalıcı
olmalıdır. Korkutmak, çok
güldürmek, şok etmek vb.
• Reklamı gizlenmiş
olmalıdır. Reklamı bariz
belli olan bir videoyu
kimse paylaşmaz.
• Kolayca yayılabilecek
bir veya bir kaç mecrada
paylaşılmalıdır.(Twitter,
Facebook, vb.)
• Aile ve arkadaşlar ile
paylaşmaya değer bir şey
olması gerekir.
40
Türk Hava Yolları: “Üç aydır dünyanın
14 ülkesine gidip geldim…”
nel bir ekibe sipariş olarak bir viral reklam vermesiyle gerçekleşir.
Ama buradaki en önemli nokta
bunun amatör bir çekim olarak
gözükmesidir. Viral reklamlarda
amatörce çekimler favori olsa da
bunlara film, video klip gibi içeriklerde de rastlanabilir.
NEREDEN
BAŞLAMAK LAZIM?
Viral Reklam tam benlikmiş diyenler için nereden başlamalı bir
bakalım;
*Viral reklamlarda ilk önce düşünülmesi gereken şey; videonun
içine müşteriler nasıl dâhil edilebilir sorusudur. Daha sonra sırasıyla; zamanlama, hedef kitle gibi
tanımlamalar için tarama yapmak,
endüstri bazlı şirket ve kuruluşlardan destek almak, arama motorları ve bloglarda kendine yer
edinmek, mobil telefon ve cihazları
kampanyaya dâhil etmek, çeşitli yazılı reklamlar ve direkt reklamlar kullanmak, arama motoru
optimizasyonu edinmek, sosyal
medya yönetimini düzgün kullanabilmek, televizyon, radyo ve diğer geleneksel medya organlarını
iyi tanımak gibi metotlar kullanılmalıdır.
TÜRKİYE’DE VİRAL REKLAM
YAPAN EN BAŞARILI
ÖRNEKLER;
Anadolu Efes Basketbol Kulübü:
Türkiye’de viral reklam deyince ilk
başta aklımıza Anadolu Efes Basketbol Kulübünün reklamı aklıma
geliyor. Tüyleri diken diken eden,
son derece etkileyici bir viral örneği. Çoğunuzun hatırladığı gibi
önceki yıl taraftarları için “Senden Daha Güzel” şarkısını söyleyen oyunculara, bu kez taraftarlar,
sürpriz bir şekilde ortaya çıkarak,
aynı şarkıyı oyunculara söyledi.
Klasik müzik dinletisi diye salona
getirilen Efes oyuncuları salona
yerleşti ve orkestra “Senden Daha
Güzel” şarkısının müziğini çalmaya başladı. Ardından taraftarlar
bir bir ayağa kalkarak şarkıyı söylemeye başladılar. “Senden Daha
Güzel” sürprizi ilk 3 günde 80.000
kişi tarafından paylaşıldı ve bu
süre zarfında video Youtube’ta 2
milyondan fazla izlenirken, diğer
mecralarla beraber toplam izlenme oranı 4 milyonu aştı. Facebook
üzerinden ise toplam erişim yaklaşık 4 milyon civarında oldu. Ayrıca 60 gazete ve 120 televizyon kanalı videoya yer verdi. Tüm bunlar
toplandığında, karşımıza yaklaşık
30 milyonluk bir kitle çıkıyor. Bu
Halkla İlişkiler
Anadolu Efes Basketbol Kulübü
da Anadolu Efes viralinin ne kadar
üstün bir başarıyı yakaladığını çok
net gösteriyor.
Gittigidiyor.com: Youtube arama
çubuğuna; “Aldatılan kız, Fulyanın
İntikamı” yazdığınızda sevgilisinden intikam almak için eski eşyalarını Gittigidiyor’da satan tepkili bir
bayan görürsünüz. İşin aslı intikam
değil, Gittigidiyor.com’un reklamını
yapmaktır. En başarılı viral reklam
örneklerinden biridir. Gittigidiyor.
com viral reklamı birçok ana haber
bülteninde en az 10 dakika kendisinden bahsettirdi, bir gün sonra
ulusal gazetelerin baş sayfasında
yerini aldı, 1 ayda tam 4.750.000
kişiye ulaştı. Hakkında 47 cevap videosu çekildi. Yeni kayıtlı kullanıcı
sayısı %97 arttı. Gittigidiyor kelimesinin arama hacmi Google’da %20
0’den fazla arttı.
Türk Hava Yolları: THY’nin viral reklamı olan videoda söze “Üç
aydır dünyanın 14 ülkesine gidip
geldim…” diye başlayan genç, kız
arkadaşına ufak bir video hazırladığını söylüyor. Uçak masrafının da
bedavaya geldiğini belirterek kredi
kartını gösteriyor, uçak biletinden
de hangi havayolunu kullandığını
görüyoruz. Genç videosunda gittiği
ülkelerdeki yabancıları konuşturarak evlenme teklifi ediyor. Genç bir
adamın sevgilisine yaptığı evlenme
teklifi YouTube’da iki milyon kişi
tarafından izlendi. Ve Türk Hava
Yollarına birçok yeni müşteri kazandırdı.
Burada sizler için birkaç örnek verebildim. Fakat internetten viral
reklamlar diye aratırsanız daha
fazlasını da bulabilirsiniz. Türkiye
pazarı viral reklamda aslında daha
çok yeni. Fakat ileriki tarihlerde
çok iyi işlerin çıkacağı sinyalini de
vermekten geri kalmıyor. E, bize de
heyecanlı bir şekilde beklemek düşüyor. Sevgiyle Kalın.
Viral reklamın ilginç
olması ve haber değeri
taşıması bu işin en temel
kısmıdır. İnsanlar gerçekten ilginç bulduğu
şeyleri, diğer insanlarla
paylaşırlar. Yani diğer bir
deyişle tahrik gücünün
yüksek olması gerekir.
41
Makale
ETİK PRENSİPLER -1
Muammer
KARADENİZ
Etik Eğiticisi
Görevin yerine
getirilmesinde
kamu hizmeti
bilinci
Devlet, vatandaşının vergileriyle hizmet üretmektedir. Bu hizmetin yanında, vatandaşın insanca yaşama hak ve hürriyetini
sağlamak, bireysel ve toplumsal ilişkileri adalet ilkesine göre
düzenlemek, devletin temel görevidir.
Devlet adına bu görevleri yapan
kamu görevlilerinin, kanunlarla
düzenlenmemiş ve sınırları net
olmayan konularda, toplum yararına olması ve bu prensiple hareket etmesi gerekiyor.
Kamu vicdanını ve sosyal adalet duygusunun korunması açısından bu
husus çok önemlidir. Günden güne
artan toplum bilinci ve çağın sağladığı iletişim imkânları, vatandaşın
devletine olan güveninin korunması
ve artması için kamuoyunun, yönetimde etik değerlere uyulduğuna,
“ikna” edilmesini gerekmektedir.
Bu nedenle kamu görevlilerinin, etik değerleri
doğru yorumlayarak,
öncelikle kendilerinin
yasal düzenlemeler ve
etik kurallara uygun
davranması beklenilir.
Etik kalitesi yüksek bir
kamu yönetimi, hiyerarşik düzenlemeye göre,
en alttan en üste kadar
bizlerin gösterdiği duyarlılıkla
42
oluşacaktır. Bu noktada “Etik” kavramının yeterince bilinmesi, olgun bir
“Etik Değerler” bilincin idare ve idare
edilenlerden oluşması gerekiyor.
Etik değerlerin bizzat yaşanarak ve
yaşatılarak uygulanacağına ve gelecek kuşaklara “temiz toplum” bilincinin doğru bir şekilde aşılanması ve
aktarılmasının zorunluluğuna inanıyoruz. Bu amaçla; Başbakanlık Kamu
Görevlileri Etik Kurulu tarafından hazırlanan ve 13.04.2005 tarih ve 25785
sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak
yürürlüğe giren “Kamu Görevlileri
Etik Davranış İlkeleri ile Başvuru Usul
ve Esasları Hakkında Yönetmelik’te
kamu görevlilerinin uymaları gereken Etik Davranış İlkeleri Sayılmıştır.
18 Ana başlıkta toplanan bu ilkelerin
birincisi; “Görevin Yerine Getirilmesinde Kamu Hizmeti Bilinci” olarak
yer almaktadır.
NEDEN KAMU
HİZMETİ BİLİNCİ
Bu ilke kamu görevlilerinin, görevlerini yerine getirirken uymaları gereken
çağdaş yönetim anlayışını da tanım-
Makale
lamıştır. Buna göre; yönetmelikte;
“kamu görevlileri, kamu hizmetlerinin yerine getirilmesinde; sürekli
gelişimi, katılımcılığı, saydamlığı,
tarafsızlığı, dürüstlüğü, kamu yararını gözetmeyi, hesap verilebilirliği,
öngörülebilirliği, hizmette yerindeliği ve beyana güveni esas alırlar”
denilerek, ideal kamu idaresi de tanımlanmış bulunuyor.
Kamu görevlisinin görevlerini yerine getirirken dikkate alacağı çağdaş yönetim ilkelerini daha yakından inceleyecek olursak;
Sürekli Gelişim;
Geleneksel yönetimde kamu görevlisi kurallara sıkı bir şekilde bağlı
ve makine dişlisi gibi hareket eden,
değişen şart ve ihtiyaçlara göre hareket gücü sınırlı, bürokrasinin işleyişine müdahalesi son derece az
bir mahiyettedir. Bu da yetkilinin
zamana karşı yenilik ve değişime
kapalı olmasına neden olmaktadır.
“Yönetimde tutuculuk” şeklinde
tanımlanabilen bu hastalığa yakalanan kamu görevlisi, geçmişten
beri yaptığı iş ve alışkanlıkları yeni
şartlara göre değerlendirmekten
kaçınır, eski yapı ve uygulamalara
sadakatle bağlıdır.
Oysa, zaman sürekli değişken ve
şartlar da değişimi zorunlu kılar.
Kamu görevlisinin yaptığı işlere
farklı bir gözle bakması ve parçası
oldukları süreçler “sürekli gelişim”
açısından yeniden ele alınmalıdır.
Japonların “Kaizen” felsefesine
dayanan ve daha iyiye ulaşmagelişme olarak tarif edilen sürekli
gelişme ilkesi, kuruluş ve örgütlerin, hizmet süreçleri ve personelinin niteliğini iyileştirmek suretiyle
daha kaliteli ve verimli mal ve hizmet üretmelerini gerektiriyor.
Dolayısıyla yönetimi yenilik ve gelişmelere açık, hizmet sunulanların beklentilerini zaman, fayda ve
kalite yaklaşımıyla verimlilik ve
maliyet esasıyla yeniden realize
edilmelidir.
Katılımcılık
Yönetime katılım, kamu hizmetleriyle ilgili kararların alınması sürecine, çalışanların ve hizmetten
yararlananların katkıda bulunabilmesidir. Geleneksel yönetim anlayışında tüm kararlar üst yönetim
tarafından alınıp, çalışanlar ve hizmet bekleyenler bu sürece dahil
edilmemektedir.
Günümüzde yönetime katılma anlayışı önem kazanmış, üst yönetim
ile çalışanlar ve vatandaşlar arasında çok yönlü etkileşim ve işbirliğine dayalı bir anlayış öne çıkmıştır.
Yapılan memnuniyet araştırmaları,
stratejik planlama çalışmaları, paydaş analizleri, kent konseyi uygulamaları gibi örnekler önemlidir.
Saydamlık;
Geleneksel idarenin içeriğinde
“gizlilik” önemli bir yer sahibidir.
Bunun önemli bir dayanağı, halkın
eleştirilerine karşı idareyi bu etki-
den korumak olarak ifade ediliyor.
Yakın bir tarihe kadar ülkemizde
de bilgi verme yükümlülüğü yoktu.
İstenilen bilgi ve belgeler “gizlilik”
gerekçesiyle talep sahiplerine verilmezdi.
Saydamlık ve şeffaflık ilkesinin benimsenmesiyle, gizlilik yerini açıklığa terk etmiştir.
Artık idare, kanunda belirlenen
istisnalar dışındaki her türlü bilgi
veya belgeyi talep sahiplerinin bilgilerine sunabiliyor. Hatta bununla
ilgili düzenlemeler öyle önlemler
getirmiştir ki “gizlilik ve resmi sır”
kavramları arkasına saklanmanın
dahi imkânı kalmamıştır.
Tarafsızlık;
Tarafsızlık kamu yönetiminde etik
değerlerin en önemli ilkelerinden birisi olarak yer almaktadır.
Tarafsızlık ilkesinin tam olarak
uygulanamadığı durumlarda “kayırmacılık” gündeme gelir ki, etik
kavramının sınırları bu duruma sıkı
sıkıya kapatılmıştır.
Kamu hizmetine giriş, terfi, ödüllendirme gibi personel işlerinde,
hizmet sunumunda tanıdık, eş
Etik değerlerin bizzat yaşanarak ve yaşatılarak uygulanacağına ve gelecek kuşaklara
“temiz toplum” bilincinin doğru bir şekilde aşılanması ve aktarılmasının zorunluluğuna
inanıyoruz. Bu amaçla; Başbakanlık Kamu Görevlileri Etik Kurulu tarafından hazırlanan
ve 13.04.2005 tarih ve 25785 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren
“Kamu Görevlileri Etik Davranış İlkeleri ile Başvuru Usul ve Esasları Hakkında
Yönetmelik’te kamu görevlilerinin uymaları gereken Etik Davranış İlkeleri Sayılmıştır.
43
Makale
dost, akraba, arkadaş, hemşeri ya
da siyasi veya ideolojik yakınlık
gibi faktörlerin hepsi “kayırmacılık” olarak tanımlanabilir.
Kamu idaresinde hizmet sunumunda dil, din, felsefi inanç, siyasi
düşünce, ırk, cinsiyet ve benzeri
sebeplerle ayrım gözetilmemesi
temel esastır. Aksine durum tarafsızlığı gölgeleyecektir.
Dürüstlük;
İnsani-vicdani
değerlerin
en
önemli ögesidir. Kamu personelinin bu erdeme sahip olması, görevlerini yürütürken, yasaları ve
alınan kamu politikası kararlarını
doğru, dürüst, adil ve haktanır bir
şekilde uygulaması beklenir.
Kamu görevlileri, kamu kaynak
ve imkânlarını kullanırken dürüst
davranmalı, yolsuzluktan ve etik
dışı davranışlardan uzak durmalı
ve bu davranışların ortaya çıkmasına imkan ve fırsat vermemelidir.
Kamu Yararını Gözetmek;
Kamu görevlisi belli bir kişi veya
grubun çıkarı için değil, kamunun
menfaatleri doğrultusunda çalışır. Ancak zaman zaman kişisel
çıkarlar ile kamu çıkarları arasında ikilemde kalabilmektedir. Böyle durumlarda kişisel çıkarlardan
fedakârlıkta bulunmak ve kamu
yararını gözetmek gerekir.
Hesap Verebilirlik;
Yönetimde alınan kararlar, yapılan
işlem ve harcamalar ilgili otoriteler
tarafından zaman zaman deneti-
44
me tabi tutulur. Dolayısı ile kamu
görevlisi hizmetlerin yerine getirilmesinde kamusal değerlendirme ve denetime her zaman açık ve
hazır olmalı, üst yönetici, seçilmiş
siyasiler, mahkemeler, Sayıştay,
müfettişler ve kamu denetçileri
gibi makamlara hesap verebilmelidirler.
Öngörülebilirlik;
Devletin neyi ne zaman ve nasıl
yapacağı önceden tahmin edilebilmelidir. Alınan karar ve işlemlerle
ilgili süreçler birbiriyle uyumlu olmalı, vatandaşın güven duygusunu
sarsacak tutum ve davranışlardan
uzak durulmalıdır. Devletin tutarlılığı vatandaşın güven ve memnuniyet seviyesini artıracaktır.
Hizmette Yerindelik;
Yerellik ya da yerindelik tanımıyla
hizmetin en yakın birim tarafından
icrası, en uygun yerde ve en uygun
yöntemlerle icrası, hizmetin vatan-
daşın ayağına götürülmesidir.
Kamu teşkilatının taşra veya mahalleye kadar şube, büro veya iletişim merkezi gibi birimler kurması,
elektronik iletişimin kullanılması,
evde bakım hizmeti gibi uygulamalar sayılabilir.
Beyana Güven;
Geleneksel kamu yönetiminde
idare-vatandaş ilişkilerindeki güvensizlik, bürokratik tasdik zincirini de zorunlu hale getirmiştir. Bir
makamdan tasdik edilmeyen bilgi
yetersiz/geçersiz sayılmış, tasdikin tasdikine uzanan “bürokratik
eziyet” komedi gösterilerine konu
edilmiştir.
“Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz” öyküleri dün gibi hafızalardadır.
Günümüz yönetim anlayışı beyanı
ve beyana güveni esas alıp, aksi iddia ve ispat edilinceye kadar beyanın doğruluğu kabul edilmiştir.
Yukarıda bileşenleriyle birlikte
ele aldığımız Etik Prensiplerinden
“Görevin Yerine Getirilmesinde
Kamu Hizmeti Bilinci” ilkesinin; insanımızın layık olduğu ideal kamu
hizmetinin, bu bilince sahip kamu
görevlileri tarafından yerine getirilmesi, vatandaşın vergileriyle finanse edilen kamu idaresinin, yine
vatandaş lehine en iyi hizmeti, en
hızlı ve verimli şekilde sunması dileğiyle, Vizyon Dergisi okuyucularını saygıyla selamlıyorum.
Makale
45
Teknoloji
Ömer OKUYUCU
Bilgi İşlem Yönetmeni
E-mail
güvenliğimizi
nasıl sağlarız?
İnternetin getirdiği en önemli farklılıklardan biri elektronik mesaj sistemlerini herkesin kullanımına açmak olmuştur. Kurumların elektronik mesaj sistemlerini internete
bağlaması ve internette dağıtılan ücretsiz posta kutuları e-mail kullanımını hızla yaygınlaştırmıştır. E-mail, yazılı iletişime düşük maliyet, yüksek hız ve esneklik kazandırırken diğer yandan elektronik ortamların zaafları, büyük kurumsal ağların ve internetin
güvenlik sorunları e-mail güvenliğini doğrudan etkilemiştir.
E-MAİL SİSTEMLERİ
NASIL ÇALIŞIR?
Geleneksel posta sistemini düşünelim.
Mektubunuzu yazarsınız. Zarfın üzerine
adres yazıp, mektubu zarfa koyarsınız. Postaneye veya mektup kutusuna gidip mektubu
atarsınız. Posta işleme merkezinde mektubunuz gideceği adrese göre ayrılır. Önce ilgili
posta dağıtım merkezine gönderilir. Sonra
postacı mektubunuzu yazdığınız adrese teslim eder. Mektubunuz, postaneye teslim ettiğiniz andan, alıcıya ulaşana kadar yasaların güvencesi altındadır. Kimsenin zarfı
açmaya, kaybetmeye, yanlış adrese teslim etmeye hakkı yoktur.
Özellikle “taahhütlü” gönderiyi tercih etiyseniz mektubunuz bir kat daha güvencede
demektir. Tabi “özel ulak” veya APS
gibi gelişmiş başka seçenekler de vardır.
Mektubunuz gideceği yola bağlı olarak en az
bir kaç saat içinde alıcıya ulaşabilir.
46
Teknoloji
Gelelim e-mail sistemine. Uygun
bir e-mail kullanıcı programı
ile mesajınızı yazarsınız. Adres
satırına alıcının e-mail adresini
yazarsınız ve mesajı gönderirsiniz. Bağlı bulunduğunuz e-mail
sistemi mesajınızı alır ve alıcının
bağlı bulunduğu e-mail sistemine gönderir. Mesajınız, alıcının
e-mail kullanıcı programı hazır
olduğunda alıcıya ulaşır. Bütün
bu süreç birbirine bağlı elektronik sistemler üzerinde gerçekleşir. Mesajınızın güvenliği,
mesajınızın şifrelenmesi ve kullandığınız e-mail sistemlerinin
güvenli olmasına bağlıdır. Mesajınız en az bir kaç saniye içinde
alıcıya ulaşır.
Genel yapıları açısından geleneksel posta sistemi ile e-mail
sistemleri arasında büyük benzerlik vardır. Temel fark ise, geleneksel sistemde mesajınız
nesnel bir ortamdadır (kâğıt vb),
e-mail mesajı ise elektriksel ve
manyetik ortamdadır. Ortam
farklılığı dolayısıyla mesajlarınızın güvenliği önemli ölçüde farklılıklar göstermektedir.
E-MAİL GÜVENLİĞİNE
DÖNÜK TEHDİTLER
NELERDİR?
Geleneksel postada mektup zarfınızı sıkıca yapıştırır, zarfın ek
yerlerini damga, mum gibi nesnel olanaklarla işaretlerseniz
zarfın alıcıya ulaşana kadar açılıp açılmadığından emin olabilirsiniz. Mektubu götüren sistemin
güvenilir olması ise kaybolması
veya saldırıya uğraması olasılığı-
nı çok azaltır. Zarfa zarar vermeden, içindeki mesajın okunması,
kopyalanması, değiştirilmesi ise
-bildiğim kadarıyla- olanaksızdır. Oysa elektronik sistemlerde
buna denk bir güvenlik sağlamanız bugünün olanaklarıyla
mümkün değildir.
Buna karşılık, elektronik ağların
ve sistemlerin yapısı, mesajların
kolayca izlenmesini, kopyalanmasını, silinmesini veya değiştirilmesini mümkün kılıyor. Özel
koruma önlemleri alınmadığında
mesajların güvenliğini sağlamak
mümkün olmadığı gibi, gerçekleşen tehditleri tespit etmek de
çoğu zaman mümkün olmuyor.
İÇERİK SALDIRILARI
VE VİRÜSLER
Bulduğu bir telefon numarasını
arayıp, karşılaştığı kişiyi rahatsız
eden telefon sapıkları gibi e-mail
sapıklarına da rastlanmaktadır.
Başkalarına ait mail adreslerini
kullanarak mesaj gönderilmesi de sıkça rastlanan saldırılardandır. Eğlenmek, bir tür başarı
sergilemek veya amaçlı olarak
zarar vermek için virüsler üretip
yaymak ise neredeyse kurumlaşmış bir tehdit türüdür.
Belirli adreslerden gelen, istenmeyen mesajlara karşı önlem
alınması nedeniyle bu adresler
yerine başkalarının e-mail adreslerinin kullanılması yoluyla
istenmeyen mesajlar gönderilmesi giderek artan bir uygulamadır. Gönderdikleri istenmeyen
içerikli mesajların durdurulduğunu gören saldırganlar, bulduk-
Bir biçimde buldukları e-mail adreslerine rahatsız edici saldırgan mesajlar gönderen kişilere giderek daha çok rastlanmaktadır. Bunu yapanlar çoğunlukla kendi e-mail adresini
gizlenmekte ya da gerçek kaynağı bilinmeyen e-mail adresleri kullanmaktadır. Mesaj içeriği alıcının hoşuna gitmeyen,
kişisel ve ahlaki değerlere saldıran tehdit, küfür ve hakaretler içerebilir. Bu türden mesajlar gönderici adresleri belirlendikten sonra e-mail kullanıcı programları veya e-mail server
sistemleri tarafından engellenebilirler.
E-MAİL GÜVENLİĞİ
NASIL SAĞLANABİLİR?
Yukarıda değindiğimiz
tehditlere karşı uygulanan
önlemlerden bazılarını
kısaca tartışacağız.
Bozucu, aksatıcı ve içerik
saldırısı biçimindeki
tehditlerin büyük
bölümünde anti virüs
uygulamaları veya e-mail
kullanıcı programlarında
yapılacak ayarlamalar
e-mail güvenliğimizi
korumamızda
büyük faydalar
sağlayabilmektedir.
Ancak kullanıcı
seviyesinde yapılan bu
uygulamalar kurumsal
seviyede yetersiz
kalmakta ve uygulanması
zor yöntemlere
dönüşmektedir. Buna
karşılık e-mail server
sistemleri ve kurumsal
ağlar üzerinde daha etkin
ve uygulanması kolay
uygulamalar yapmak
mümkündür.
47
Teknoloji
İnternet bağlantısı
dışardan gelecek
saldırılar için kanal
oluşturmaktadır.
Dolayısıyla iyi korunmalıdır. İnternet
bağlantısında sadece
istenen tipte veri
trafiğine izin veren
firewall sistemleri
kullanılmalıdır. Firewall sistemlerinin bazıları sadece
trafik tipini süzmekle
kalmaz, içerik tarama araçları ve anti
virüs programları ile
entegre çalışarak
trafiğin içeriğini de
kontrol edebilirler.
Gerekli durumlarda
birden fazla firewall
ağın değişik katmanlarını korumak üzere
birlikte kullanılabilir.
48
ları başkalarına ait e-mail adreslerini
kullanarak mesajlarını göndermeye
devam etmektedir. Bu yolla gönderilen mesajlar zararsız reklamlar içerebildiği gibi genel ahlak kurallarına
aykırı ve alıcıyı rahatsız edecek şeyler de içerebilmektedir.
Bir biçimde buldukları e-mail adreslerine rahatsız edici saldırgan
mesajlar gönderen kişilere giderek
daha çok rastlanmaktadır. Bunu
yapanlar çoğunlukla kendi e-mail
adresini gizlemekte ya da gerçek
kaynağı bilinmeyen e-mail adresleri
kullanmaktadır. Mesaj içeriği alıcının
hoşuna gitmeyen, kişisel ve ahlaki
değerlere saldıran tehdit, küfür ve
hakaretler içerebilir. Bu türden mesajlar gönderici adresleri belirlendikten sonra e-mail kullanıcı programları veya e-mail server sistemleri
tarafından engellenebilirler.
Başka bir içerik saldırısı biçimi gönderilen mesajların içine yerleştirilen
zararlı program kodlarıdır. Program
kodları içeren mesajlar, çoğunlukla
ilgisi olmayan masum kişilerin posta
kutusunu kullanarak gönderilmektedir. Bunun için, e-mail kullanıcı
programlarının HTML, JavaScript gibi
program kodlarını çalıştırma özelliğinden yararlanılmaktadır. Alıcı farkına varmadan, zararlı kod içeren
mesaj kendini alıcının e-mail adres
listesindeki herkese gönderebilmektedir. Böylece zincirleme bir reaksiyon oluşturmakta ve alıcılara olduğu
kadar e-mail server sistemlerine de
zarar vermektedir. Zararlı kod bazen sadece kendini yaymak üzere
düzenlenmiş oluyor. Ancak kullanıcı
bilgisayarları üzerindeki verileri bozmaya veya truva atı yerleştirmeye
dönük kodlara da sıkça rastlanıyor.
E-mail kullanıcı programlarının istenmeyen kodları otomatik olarak
çalıştırmaması için programın ayarlanması mümkündür. Ayrıca bu kodların anti virüs programları ile bulunması ve silinmesi de mümkündür.
Doğrudan çalıştırılabilir program
dosyaları biçimindeki virüslerin
e-mail yoluyla gönderilmesi de sıkça
rastlanan bir başka yöntemdir. Küçük bir oyun programı, ekran koruyucu, elektronik kart gibi alıcının çalıştırması ile harekete geçen virüsler
kullanıcı bilgisayarlarındaki veya
server sistemlerindeki verilere büyük zararlar verebilmektedir. E-mail
yoluyla gelen bu küçük programların
güvenilir olduklarından emin olmadan çalıştırılmaması ve anti virüs
programları ile kontrol edilmesi gerekir.
Teknoloji
KURUMSAL GÜVENLİK
POLİTİKASI
Kurumun sahip olduğu bütün
elektronik sistemleri kapsayan
bir güvenlik politikasına sahip olması büyük avantaj sağlayacaktır.
Güvenlik politikası dokümanları,
kuralların farklı ve yanlış anlaşılmasını önlemek, ilgilileri eğitmek,
muhtemel sorunları önceden tespit
edebilmek, kriz durumlarında hızlı hareket edebilmek gibi faydalar
sağlar. Yasal boşlukların olduğu
durumlarda, kuruluşun saldırganlardan korunabilmesi için, politika
dokümanları, yasal destek oluşturur.
Güvenliğin sağlanmasında insan
hatalarının giderilmesi ve kullanıcıların sürekli eğitimi en etkin
önlemlerden biridir. Sağlıklı ve yaşayan bir güvenlik politikası kullanıcıları ve sistem yöneticilerini
eğitmek açısından sağlayacağı
faydanın yanında önlemlerin sürekliliğini sağlama konusunda da
yararlı olacaktır.
Güvenlik politikası, muhtemel saldırıların önceden belirlenmesi ve
gerçekleşen saldırılara karşı etkin önlem alınması konusunda
yol gösterici bir hareket planı olarak kullanılabilir. Ayrıca saldırılara
karşı alınmış olan önlemlerin bir
bütünlük içinde düzenlenmesi konusunda da yardımcı olur.
sajlar içindeki program kodlarının
belirlenmesinde büyük etkinlik
gösterirler. Bununla birlikte asıl
faydaları mesajları belirlenen ölçütlere uygun olarak sınıflama ve
kurum politikalarına uygun işlemlerden geçirmeye olanak vermeleridir.
Kurumlarda çalışanları spam mesajlardan ve e-mail sistemini spoof
ve relay gibi tehditlerden korumakta içerik tarama programlarından
yararlanılabilir. Bu uygulamalar iş
ortamının korunması ve çalışana
zaman kazandırılabilmesi açısından yararlı olurlar.
Gelişmiş e-mail içerik tarama
araçları da mesajları şifreleme ve
şifreli mesajları çözme işlemlerini
gerçekleştirebilirler.
E-MAİL İÇERİK
TARAMA ARAÇLARI
KURUMSAL AĞ
GÜVENLİĞİNİN
SAĞLANMASI
Bu araçlar mesajları e-mail server
sistemlerine ulaşmadan hemen
önce taramak ve zararlı içerikleri
tespit etmek için kullanılmaktadır.
Anti virüs programları ile birlikte
kullanıldıklarında virüsler ve me-
Büyük kurumsal ağların tehditlere
karşı korunması e-mail güvenliği
açısından da önemlidir. Kullanıcı
bilgisayarları, aktif ağ donanımı,
kablolar ve server sistemlerinin
fiziksel güvenliğinin sağlanması
gerekir. İstenmeyen kişilerin bu
unsurlara erişmesi önlenmeli; erişmesi halinde sistemlere verecekleri zararın azaltılması için önlem
alınmalıdır.
İnternet bağlantısı dışardan gelecek saldırılar için kanal oluşturmaktadır. Dolayısıyla iyi korunmalıdır. İnternet bağlantısında sadece
istenen tipte veri trafiğine izin veren firewall sistemleri kullanılmalıdır. Firewall sistemlerinin bazıları
sadece trafik tipini süzmekle kalmaz, içerik tarama araçları ve anti
virüs programları ile entegre çalışarak trafiğin içeriğini de kontrol
edebilirler. Gerekli durumlarda birden fazla firewall ağın değişik katmanlarını korumak üzere birlikte
kullanılabilir.
İnternet bağlantı noktalarından
geçen trafiğin düzenli olarak izlenmesi saldırıların belirlenmesini
ve önlem alınmasını kolaylaştırır.
Özellikle saldırıların belirlenmesini
ve engellenmesini sağlayan izleme programları geliştirilmiştir. Bu
programlar trafiği izlemekte, tekrar
eden kural ve güvenlik aşma girişimlerini belirleyebilmektedir. Girişim belirlendikten sonra, girişimi
yapanın sisteme erişimi durdurulabilmektedir.
Ağ yapısının segmentler halinde
düzenlenmesi ve geçiş noktalarında güvenlik sağlayıcı önlemler
alınması ağın korunmasında yararlı olacaktır. Geçiş noktalarında
alınacak önlemlerle sniffer gibi uygulamaların diğer segmentleri izlemesi zorlaştırılabilir.
Yedekleme, gerçek zamanlı sistem
eşleme (mirroring, clustering vb)
gibi yöntemler de temel güvenlik
yöntemleri olarak değerlendirilebilir.
Sonuç olarak güvenli e-mail haberleşmesi için tehditlerin farkında olunması ve etkin
önlemler alınması gereklidir. Kullanımı yaygınlaştıkça e-mail mesajlarında gizli veya
çok önemli bilgilerin dolaşması kaçınılmaz olmaktadır. Kurumların çalışmaları, finans
bilgileri, personel bilgileri; kişilerin ise özel bilgileri e-mail yoluyla iletilebilmektedir.
Diğer yandan, burada değindiğimiz tehditlere ve önlemlere sürekli olarak yenileri
eklenmektedir. Özetle, e-mail güvenliği konusunun ciddiyetle ele alınması ve özellikle
kurumlarda özenle uygulanan politikalara dönüştürülmesi gereklidir.
49
Gezi&Seyahat
Avrupa’nın en yeşil başkenti;
ZAGREB
Orta Avrupa, Balkanlar
ve Akdeniz’in kesişme
noktasında bulunan
Hırvatistan’ın başkenti ve
aynı zamanda en kalabalık
şehridir Zagreb… Yeşili bol,
havası temiz bu şehirde
dört mevsimi yaşayabilir,
atmosferin etkisiyle
melankoli bir havaya bürünüp
şair bile olabilirsiniz.
50
Y
Yeşilin tüm tonlarını görebileceğiniz Zagreb şehri özellikle Avusturya, Almanya ve
İtalya’dan olmak üzere, yılda 1 milyon turist
almaktadır. Yaz aylarında Dalmaçya kıyılarına
Avrupa’dan akın eden çokça turist Zagreb’e
uğrar. Aynı zamanda şehir, uluslararası bir ticaret ve iş merkezi olarak öne çıktığı için, ülke
genelinden ayrı olarak, burada yaşayan insanların milli geliri,
çok daha yüksektir. Ülke firmalarının üçte biri, bu şehirde faaliyetlerini sürdürmektedir. Şehrin iklimi nispeten ılımandır.
Yani, kış aylarının en soğuk günlerinde bile, şehirdeki hava sıcaklığı 1 derecenin altına düşmez. Zagreb, Gornji Grad ve Donji
Grad olmak üzere iki bölümden oluşmaktadır.
Zagreb yeşil olduğu kadar eğlenceli bir şehirdir de… Her an bir
festivale, bir sokak gösterisine denk gelebilirsiniz. Kültür sanat aktiviteleri, konserleri ile de ünlü olan şehir, yıl içinde birçok müzik festivali ve ünlü şarkıcıların konserlerine de sahne
olmaktadır.
Şehrin en hareketli olduğu yer Ban Josip Jelacic Meydanıdır. Aslında tüm hayat burada geçiyor desek yanlış olmaz
Gezi&Seyahat
herhâlde. Tüm kafeler, ünlü markalar, müzeler ve daha niceleri bu
meydanın çevresine toplanmış şekilde ve diğer Avrupa şehirlerine
nazaran fiyatlarda oldukça uygundur.
GEZİLECEK YERLER
Ban Josip Jelacic Meydanı
Bu meydanda “Ban Josip Jelacic”
heykeli görülmektedir. Ban, vali
demektir. Vali Ban Josip Jelacic
heykelinde at üzerinde, kılıcı havada durur görülmektedir. Valinin
Macarlarla yapılan savaşlarda şehri korumaya çalıştığını, ancak başarılı olamadığını söylüyorlar. Yine
de, heykeli buraya dikilmiş. Noel
kutlamaları burada düzenleniyor.
İstanbul’da Taksim nasıl şehrin
merkezi kabul ediliyorsa, Ban Josip
Jelacic’da Zagreb’in merkezi olarak
kabul ediliyor.
St.Stephen – Zagreb Katedrali:
Zagreb Katedrali, Hermann Bollé
tarafından neo-gotik stilde restore
edilmiş ve bugünkü hâlini almıştır.
Ayrıca binaya 105 m uzunluğunda
iki kule eklenmiş ki, bu kulelerden
Zagreb şehrini kuşbakışı izlemek
oldukça güzel bir manzara sunuyor.
Katedralin hemen önünde ise altın
renkli, dört sütun bulunuyor. Bunlar Melek ve Meryem Ana sütunlarıdır. Melek heykellerinin hemen
altında ise şırıl şırıl suların aktığı bir
çeşme bulunuyor.
St. Mark Kilisesi
Kilisenin tavanındaki freskleri görmenizi öneririz. Kilise 13’ncü yüzyılda inşa edilmiştir. Üç kubbelidir.
Avrupa’nın bu bölgesindeki en özgün dini yapıların başında gelmektedir. Kilisenin çatısı Hırvat bayrağını andırır bir şekilde, seramiklerle
kaplanmıştır. Bu özelliğiyle, başka
bir benzeri yoktur. Kırmızı, beyaz
51
Gezi&Seyahat
ve mavi damalı zemin üzerinde, iki
tane hanedanlık arması görülüyor.
Bunlardan; sağdaki arma, Zagreb
şehrini, soldaki arma ise Hırvatistan, Slovenya ve Dalmaçya üçlü
krallığını temsil ediyormuş.
Lotrscak Kula – Hırsız Kulesi
Buraya çıkış için isterseniz yaya
yolunu, isterseniz finüküleri kullanabilirsiniz. Özellikle, yaklaşık
100 yıllık, finüküleri kullanmanızı
öneririz. Bu kule, yapıldığı dönemde, şehirdeki hırsızların gözlenmesi için yapılmıştır. Günümüzde
ise, buradan harika şehir manzarası izlenebiliyor. Özellikle çatıların
fotoğraflarını çekmek mümkün.
Lotrscak Kulesi’nin bir de ilginç
özelliği bulunuyor. Halkın saatlerini
doğru ayarlayabilmesi için kuleden
yüz yıldan fazla süredir top atışı
yapılıyor.
NE SATIN ALINIR: Şehirde birçok butik, dükkân, alışveriş
merkezi ve hediyelik eşya satılan mağazalar var. Buralarda kaliteli giysiler, kekler, hasır ya da hasır sepetler ve
kristal objeler satın alabilirsiniz. Ayrıca şehirden, kravat
veya boyunluk eşarp satın alabilirsiniz.
Arkeoloji Müzesi (Arheoloski Muzej u Zahrebi)
Zagreb, gezisini tarihle süsleyenler
için görülmeye değer birçok müze
ve sanat galerisine sahip. Bunlardan bir tanesi, 400 bin parçalık
bir koleksiyona sahip olan Arkeoloji Müzesi. Müzede; tarih öncesi
dönemler, Hırvatistan, Mısır, Yunanistan, Romalılar, Bizans İmparatorluğu ve daha birçok farklı
kültüre ait eserler yer alıyor. Tarihi
eserlerin en önemlilerinden biri
Zagreb Mumyası olarak isimlendirilen Mısırlılardan kalma bir mum-
ya. Ayrıca müzenin dışında yer alan
“Lapidarium” bölümündeki Roma
taş anıtları da görülmeye değer.
Jarun Gölü:
Şehrin, Jarun mahallesinin Güneybatısındadır. Sava Nehri girişi
tarafından oluşturulmuştur. Gölde
kürek, yelken, sörf, yüzme, koşu,
paten ve kaykay gibi açık hava etkinlikleri düzenlenmektedir. Göl
çevresindeki çakıllı plajlardan, göle
girerek yüzmek ve güneşlenmek
mümkündür.
Mimara Müzesi
Müzede 20’nci yüzyıla kadar, tarih öncesinden kalan eserler sergilenmektedir. En ünlü sergiler:
Lorenzetti, Raffaell, Giorgione, Caravaggio, Canaletto ve Hollandalı
Rembrant, Van Goyen gibi sanatçıların eserlerine aittir.
Dolac Pazarı
Şehrin
en
canlı
bölgesidir.
Hırvatistan’ın her yerinden gelen insanların ürünlerini sattıkları
bir yer olarak biliniyor. Buradaki
tezgâhlar arasında gezinebilirsiniz.
52
Gezi&Seyahat
Şehrin en hareketli olduğu yer
Ban Josip Jelacic Meydanıdır.
Aslında tüm hayat burada
geçiyor desek yanlış olmaz
herhâlde. Tüm kafeler, ünlü
markalar, müzeler ve daha
niceleri bu meydanın çevresine
toplanmış şekilde ve diğer
Avrupa şehirlerine nazaran
fiyatlarda oldukça uygundur.
Burası her türlü sebze, et, meyve,
peynir, hediyelik eşya vs. nin satıldığı dükkân ve tezgâhların bulunduğu bir yer olarak önem kazanıyor.
Ulusal Park
Burası, dünyaca ünlü bir park olarak öne çıkmaktadır. Tam bir cennet denilebilir. Birçok ziyaretçi, sırf
bu park için, şehri ziyaret etmeyi
tercih etmektedirler.
Ahşap bilet gişelerinden bilet alarak girdikten sonra büyükçe bir göl
karşımıza çıkıyor. Gölün öbür ucuna ulaşmak için tekneye binmek
gerekiyor. Teknenin motoru yok,
çelik bir halat üzerinde gidip geliyor. Karşı kıyıya çıktıktan sonra,
parkı gezmeye devam edebilirsiniz. Parkın her noktası, ayrı bir güzelliktedir. Toplam 260 km. karelik
alanda muhteşem güzellikler sizi
bekliyor. Tek sahip olmanız gereken, kuvvetli bacaklar. Bu yürüyüş
yolları, ziyaretçilerin tercihine göre
değişiyor. Yani 1 saatlik bir yürü-
yüş te yapabilirsiniz, 10 saatlik bir
yürüyüşte mümkün. Hatta bu yürüyüş sırasında, çeşitli hayvanlarla, geyik ve tavşanlarla karşılaşma
şansınız da var. Küçük yürüyüş
parkurunun bitiminde ise bir kafeterya var, burada dinlenme molası
vererek, kahvenizi içebilirsiniz.
Ayrıca Ulusal Parkın içinde 15 tane
göl olduğu söyleniyor. Göller şelaleler yardımıyla, birbirlerine bağlanmış durumdalar. Bitki derseniz,
park tam bir bitki cenneti. Park
içinde, broşürlerde yazdığına göre
75 çeşitten, 1400 civarında bitki
çeşidi bulunuyor. Özellikle 50 çeşit
civarında orkide bulunuyormuş.
ULAŞIM
İstanbul-Zagreb arasındaki havayolu uçuş süresi; 1 saat 45 dakikadır. Zagreb havaalanı, şehir merkezine 17 km. uzaklıktadır. Havaalanı
ile şehir merkezindeki bu uzaklık
20-25 dakikada alınabilmektedir.
Şehir merkezinden havaalanına
gitmek isterseniz otobüs terminali
Merkez Otogar Marin Drzic Caddesi
üzerinden araç bulabilirsiniz.
NE YENİR
Şehir, pastaneleri ve kahve evleriyle ünlüdür. Burada özellikle kalp
şeklindeki “Paprenjak” yani “Ba-
haratlı Bisküvi” yemelisiniz. Yemek
olarak ise, Zagreb Bifteği (peynir ve
jambonlu dana eti ile hazırlanan)
deneyebilirsiniz.
Şehre özgü diğer lezzetlerin başında; krpice sazeljem (kavrulmuş
lahana), kotlovina (komposto et),
strukli (bir tatlı çeşidi), bureg (kıymalı böreği) önerebiliriz. Alkolsüz
içecek olarak, yörede en çok kullanılan içki, kava. Bu bizim bildiğimiz
Türk kahvesidir. Buna aynı zamanda espresso da deniliyor.
ŞEHİR İÇİ ULAŞIMI
Sokaklarının birçoğu araç trafiğine
kapalıdır. Zagreb şehir içi ulaşımında, tramvayın büyük önemi var.
Tramvay şehrin birçok bölgesine
ulaşımı sağlıyor. Şehirde düzenli
şehir turları da bulunuyor. Zagreb
temalı şehir turları, eğlenceli ve interaktif tur olarak düzenleniyor.
53
Gaziantep Kültür
Gaziantep’in gözbebeği;
ZEUGMA MOZAİK
MÜZESİ
Köklü bir tarihe tanıklık eden Gaziantep’te, tarihin her döneminden izler
görebilir, bunun yanı sıra şehrin doğal güzelliklerine de sıkça şahit olabilirsiniz. Ama bir yer var ki mutlaka ziyaret etmelisiniz. İşte burası dünyanın
en büyük mozaik müzesi olarak bilinen Zeugma Mozaik Müzesi… Müzenin
büyülü atmosferinde bambaşka bir yolculuğa çıkacaksınız…
Tarihte, Zeugma Roma’nın
doğu sınırındaki en büyük
kentidir. 20.000 dönümlük bir
alana yayılan kentin her köşesinde ayrı bir ihtişam göze çarpar. Özellikle konut mimarisi çok
görkemli detaylarla süslenmiştir.
Zeugma, M.S. 256 yılına kadar bu
ihtişamla hayatına devam eder.
54
Fakat sonunda Roma, bölgenin
hâkimiyetini Sasani’lere kaptırır.
Şehir yıkılır ve yağmalanır. Daha
sonraki dönemlerde yerleşme devam etse de Fırat Nehri üzerindeki
bağlantı noktasının Birecik’e kayması ile Zeugma önemini yitirir.
Bu büyük ve ihtişamlı şehir, yüzyıllarca toprağın altında kalır.
Gaziantep Kültür
Gaziantep Büyükşehir Belediye arşivinden
Mozaik Müzesinde, son
teknolojiden epeyce faydalanılmıştır. Dionysos’un
bir bölümü çalınan düğün
sahnesinin lazer yöntemiyle
yansıtılmasının yanı sıra,
müzede pek çok üç boyutlu film gösterisi, tabanlara
yerleştirilmiş ışık oyunları ve
interaktif mozaik pano bulunmaktadır. Gezi güzergâhı
üzerinde bulunan kiosklar,
dokunmatik ekran aracılığı
ile ziyaretçilerine mozaiklerin tarihçesi, kazı alanı ve
müze içerisindeki konuma
yönelik bilgiler sunmaktadır.
Zeugma Antik Kenti’nde, 1987 yılından bu yana Gaziantep Müze
Müdürlüğü ve çeşitli ekipler tarafından kazılar yapılmaktadır.
Uzun yıllar Müze Müdürlüğü tarafından, Gaziantep Valiliği’nin
desteği ile sürdürülen kazı çalışmaları, 2000 yılında ortaya çıkarılan eserlerden dolayı dünyanın
ilgi odağı haline gelmiştir. Yapılan
kazılar neticesinde ikiz villalar
olarak adlandırılan Poseidon ve
Euphrates Villaları ortaya çıkarılmış, bu villalarda yüzlerce metrekare taban mozaiği, duvar resmi,
Mars heykeli ve pek çok küçük
eser bulunmuştur.
Günümüze baktığımızda ise gerek mimarisi, gerekse teknolojik
açıdan dünyanın önde gelen bir
müzelerinden biri olan Zeugma
Mozaik Müzesi şehrin turistler
tarafından en çok ziyaret edilen yerlerden biridir. Koleksiyonunda bulunan 1450 metrekare
mozaik, 140 metrekare duvar
resmi, 4 Roma dönemi çeşmesi,
20 sütun, dört kireç taşı heykel,
bronz Mars heykeli, mezar stelleri ve lahitlerle müze oldukça
kapsamlı bir müzedir. Böylesine
kapsamlı bir müze olan Zeugma
Mozaik Müzesi’nin projelendirilmesi, bir senaryo üzerine kurgulanmıştır. Bu senaryonun temelini Zeugma’nın sanatsal ve
kültürel yönü ile günlük yaşamın
detayları oluşturmaktadır. Zeugma Mozaik Müzesi bu temel
fikir etrafında şekillendirilmiştir. Bu nedenle Zeugma Mozaik
Müzesi’nde yapılan sergilemede;
o dönemde kentte yaşamış olan
insanların inançları, kültürü ve
günlük yaşantısını, geçirdiği ortam, birebir mimarisine uygun
olarak, sokağı, çeşmesi, duvarı
ve tüm yapı taşları ile gerçek ölçüsünde ziyaretçilere sunulmaya
çalışılmıştır.
HER ŞEY ORİJİNAL
HALİNDE
Müze gezisi, bulundukları şekliyle
kurulmuş Poseidon ve Euphrates
villalarıyla başlamaktadır. Mozaikler, duvar resimleri, çeşmeler,
sütunlar ve duvarlar 2000 yılı kazılarında elde edilen veriler doğ-
55
Gaziantep Kültür
Gaziantep Büyükşehir Belediye arşivinden
Gaziantep Büyükşehir Belediye arşivinden
MARS HEYKELİ
Müzenin kıymetlilerinden
biri, 2000 yılı kazılarında
Poseidon villasında bulunan
Mars heykeli. Mars Heykeli,
2000 yılı kazılarında Poseidon
Villası içerisinde, kiler olarak
adlandırılabilecek alanda
yiyecek küplerinin altına
gizlenmiş olarak bulunmuştur.
Gerçekte bir meydan heykeli
olduğu bilinen Mars heykeli,
Zeugma’nın koruyucusu ve
meydan heykeli olarak müzede
sergileniyor. Mars heykelinin
yüzünde öfke ve kızgınlık
hakimdir. Göz bebeği gümüş
üzerine altın kakma tekniğiyle
yapılmıştır. Savaş Tanrısı
Mars’ın (Ares) bronzdan yapılmış
çıplak heykelinin gövdesi S
hareketi yaparak ayakta durur.
Dirseğinden bükerek yukarı
kaldırdığı sağ elinde bir mızrak
tutmaktadır. Sol elinde ise kıvrık
dallı çiçek tutar. Hem savaşı hem
bereketi simgelemektedir.
56
rultusunda orijinal yerleşimleri
ve boyutlarıyla sunulmaktadır.
Villalar oluşturulurken odalara
Zeugma’da bulunan heykeller
ve bazı kullanım malzemeleri
yerleştirilmiş ve böylece ortam hareketlendirilmiş.
Müzenin girişine Kommagene Kralı Antiokhos’un hükümranlığını pekiştirmek ve
yönetim planını oluşturmak
amacıyla yaptırdığı, Herakles
ve Helios betimli anlaşma stelleri konulmuştur. İki kabartmanın ortasında, Herakles ile
Antiokhos’un tokalaşmasını
gösteren stelin arkasında bulunan yazıt ise bir cam üzerinde, Türkçe ve İngilizce bir
şekilde tanıtılmaktadır.
Müzede tanıtılması gereken bir
çok parça olmasına rağmen biz
size en ünlü 3 parçadan bahsedeceğiz;
Bunlar
Çingene
Kızı,
Dionysos’un Düğü’nü ve Mars
Heykeli...
ÇİNGENE KIZI
Çingene kızı, Zeugma Antik
Kenti’nde bulunan bir villanın
yemek odasının taban mozaiğidir. Bu mozaik büyük ölçüde
tahribata uğramıştır. Resimli panoda yalnızca kadın başı
figürü kalmıştır. Bu mozaikte kadın figürü sağına doğru
bakmaktadır. kabarık saçları
ortadan ikiye ayılmış ve ensesinden bir eşarpla bağlanmıştır. Dar alınlı, elmacık kemikleri çıkık ve dolgun yüzlüdür.
Kulaklarında iç içe geçmiş iri
halka küpe bulunmaktadır.
Bu nedenle ilk bulunduğunda
“Çingene Kızı” olarak adlandırılmıştır.
Bir görüşe göre bu figür, saçlarının ortadan ayrılmış olması
gözleri ve burun yapısıyla Büyük İskender olarak yorumlanmaktadır. Bir başka görüşe
göre ise Toprak Ana Gaia olmalıdır. Ancak başının yanındaki
asma filizlerinden dolayı Dianysos şenliklerinde yer alan
Mainad olma olasılığı kuvvetlidir. Çingene Kızı mozaiği,
Gaziantep Müzesi Müdürlüğü
başkanlığında Zeugma Antik
Kenti’nde 1998 yılı sonbaharında yapılan kurtarma kazılarında bulunmuştur.
Şuanda müzenin ikinci katının
özel bir odada sergilenmektedir. Labirent şeklinde tasarlanmış bu gizemli oda Çingene Kızı’nın buğulu bakışlarını
ön plana çıkarmaktadır. Aynı
odanın dış duvarında Çingene Kızı-Mainad Mozaiği’nin
bulunduğu ve kaçakçılar tarafından büyük oranda tahrip
edilen mozaik yer almaktadır.
Mozaik içerisinde Mainad’ın
yeri gösterilerek eski eser kaçakçılarının eserler üzerinde
nasıl tahribatlar yaptıkları konusuna dikkat çekilmeye çalışılmıştır.
DIONYSOS’UN DÜĞÜNÜ
Müzenin bir diğer kıymetlisi
Dionysos’un bir bölümü çalınan düğün sahnesi mozaiği-
Gaziantep Kültür
Gaziantep Büyükşehir Belediye arşivinden
dir. Birinci katın son bölümündeki
duvarda “Dionysos’un Düğünü”
mozaiğinin çalınan bölümünün
fotoğrafı, mozaiğin eksik olan
kısma yansıtılmak sureti ile bu
mozaiğin çalındığı ve parçalarının
bugüne kadar bulunamadığı vurgulanmaya çalışılmıştır. Böylece
belki biri tanır ve ihbar eder diye
düşünülmektedir.
TEKNOLOJİYLE TARİHİ
BİRLEŞTİREN MÜZE
Mozaik Müzesinde, son teknolojiden epeyce faydalanılmıştır.
Dionysos’un bir bölümü çalınan
düğün sahnesinin lazer yöntemiyle yansıtılması yanı sıra,
müzede pek çok üç boyutlu film
gösterisi, tabanlara yerleştirilmiş
ışık oyunları ve interaktif mozaik pano bulunmaktadır. Gezi
güzergâhı üzerinde bulunan kiosklar, dokunmatik ekran aracılığı ile ziyaretçilerine mozaiklerin
tarihçesi, kazı alanı ve müze içerisindeki konuma yönelik bilgiler
sunmaktadır.
Ayrıca aileler, çocuklarını mozaik
yapımı ile ilgili bilgi alabilecekleri
Zeugma Çocuk Sanat Atölyesi’ne
bırakabiliyor, kendileri daha deta-
Çingene kızı, Zeugma Antik Kenti’nde bulunan bir villanın yemek
odasının taban mozaiğidir. Bu mozaik büyük ölçüde tahribata uğramıştır. Resimli panoda yalnızca kadın başı figürü kalmıştır. Bu
mozaikte kadın figürü sağına doğru bakmaktadır. kabarık saçları ortadan ikiye ayrılmış ve ensesinden bir eşarpla bağlanmıştır.
Dar alınlı, elmacık kemikleri çıkık ve dolgun yüzlüdür. Kulaklarında iç içe geçmiş iri halka küpe bulunmaktadır. Bu nedenle ilk bulunduğunda “Çingene Kızı” olarak adlandırılmıştır.
yı bir gezi yapma olasılığına sahip
olabiliyorlar.
Işıklandırma, sergileme ve bilgilendirme açısından özenle yapılmış Zeugma Müzesinde, müzeyi
gezen herkes o dönemdeki in-
sanların inançlarını, kültürünü ve
günlük yaşantısını zihninde canlandırabiliyor… Son olarak şunu
diyebiliriz ki, Mozaik Müzesi hem
ülkemiz hem de şehrimiz kültürüne eşsiz bir değer katıyor.
57
Gaziantep Kültür
Sofralarda yaz mevsimi bereketidir
YAZ DOLMASI
Kışın kuru dolmalıklarla
yapılan, yazın ise
bereketinden faydalanıp
taze dolmalıklarla
yapılan Yaz Dolması,
Gaziantep’in tatmanız
gereken lezzetlerindendir.
Kırmızının, yeşilin, morun
tabağınızda bir cümbüş
oluşturduğu bu yemek,
taze sebzelerin doğal
rengi ve canlılığıyla hem
gözünüzü hem karnınızı
doyuracak. Yaz dolmanızın
yanında ayran, turşu,
turp, tere de sofranızı
şenlendirip dolmanızın
yanında olmazsa olmazlar
arasında kendilerine yer
bulacaktır.
Yaz mevsimine girdiğimiz
şu günlerde Yaz dolması her
Gazianteplinin
sofrasında
yerini alırken biz bu tarifi, Siz Vizyon Okurları için
ödüllü bir Usta’dan alalım istedik. Denediğinize pişman olmayacağınız bu lezzetin tarifi
Ülger Özhelvacı’dan. Daha önce
yaptığı yemeklerden ödülü olan,
Gaziantep’in maharetli ellerinden Ülger Hanım özel tarifini
bizlerle paylaşırken en önemlisinin yemeği yaparken içine sevgi
katmak olduğunu dile getirdi.
Sevgiyle yapılan ve yenen leziz
Yaz Dolması tarifini merak ettiyseniz buyurun efendim.
Merhaba Ülger Hanım sizi kısaca tanıyabilir miyiz?
Ben Gaziantepliyim, 1950 doğumluyum. 3 çocuğum var iki
kız bir oğlan. Kızımın biri Kolej
vakfında Matematik Öğretmeni,
diğeri İstanbul’da Mimar, oğlum
da babası ile çalışıyor.
Ne zamandan beri bu yemeği
yapıyorsunuz?
Ben çocukluğumdan beri yapıyorum yaz dolmasını. 50 yıl diyelim daha fazla da olabilir.
Yemek yapmayı kimden öğrendiniz?
Ortaokul yıllarımdan beri mutfağa hevesim var. Annemde müsaade ederdi. Ben mutfağa girip
yemek yapmayı ve mutfakla
uğraşmayı çok severim. Çocuklarım bana; “Anne senin hayatın
mutfak” derler. Devamlı mutfakla uğraşmayı seviyorum.
58
Ülger Özhelvacı
Peki, yemekleriniz beğenilir mi?
Yani en çok kim beğenir yemeklerinizi?
Genellikle arkadaşlarım, dostlarım hep beğenirler. Torunum
“Anneanne senin nanenin rengi
bile çok güzel ” der. Hatta Gaziantep içerisinde istek olursa bazı
yerlere yemek yapıp gönderiyorum ve çok olumlu geri dönüşler
alıyorum.
Ödülleriniz var mı, biraz bunlardan bahseder misiniz?
Evet var. Gaziantep Belediyesinin bir yemek yarışması vardı,
orda bir Kilis kebabından bir de
Antep’in yaz dolmasından birincilik ödüllerim var.
Peki, bize kısaca Antep mutfağını değerlendirir misiniz?
Antep mutfağı çok zengin bir
mutfaktır. Antep mutfağının her
yemeğini biz çok beğenerek yapar ve yeriz.
Gaziantep Kültür
YAPILIŞI
HAZIRLANIŞI
MALZEMELER
• 10 dolmalık biber
• 10 dolmalık patlıcan
• 10 orta boy domates
• 500 gr. Yağlı kıyma
• 500 gr. Pirinç
• 3 orta boy kuru soğan
• 1 baş sarımsak
• 2 yemek kaşığı biber salçası
• 2 yemek kaşığı domates salçası
• 3 limonun suyu veya
biraz limon tuzu
• Nar ekşisi
• Sumak ekşisi
• Zeytinyağı
• Karabiber, kırmızıbiber, tuz
Yaz dolması isteğe göre taze
dolmalık kabak, patlıcan, kırmızıbiber, yeşilbiber, domatesle
yapılır. Bu sebzelerin içi güzelce
oyulur. Soğan ve sarımsak doğranır. Doğradığımız sarımsak ve
soğanı tencereye koyup, üzerine
karabiber tuz atıp iyice kavrulur.
Sonra iki yemek kaşığı biber
salçası, iki yemek kaşığı domates salçası, bir yemek kaşığı pul
biber ilave edilir. İyice kavurduktan sonra eti ilave edilir. Eti
ilave ettikten sonra özleşinceye
kadar karıştırılır. Diğer taraftan
da pirinci yıkanır. Kavrulmuş
malzeme pirincin üzerine alınır
ve tuzu, ekşisi, limon tuzu,
sumak ekşisi ve birazda zeytinyağı ilave edilir. Daha sonra
içine bir bardak su koyup, tüm
malzemeler iyice karıştırılır.
Hazırlanan malzeme dolmalara
doldurulur.
Püf Noktaları;
*Hazırlanan harç dolmalıklara
doldurulurken, pirinç şişip dışına
çıkmasın diye bir parmak kadar
boşluk bırakıp, dolmalar öyle
kapatılır
*Daha leziz olması için kuyruk
yağı ile ilave edilebilir.
* Dolmayı pişirirken üzerine dolma taşı yerine tabak kullanırım.
Çünkü o zaman bana göre dolma eziliyor. Tencerenin genişliği
kadar bir tabak koymak, dolmaların ezilmesini önlemektedir.
* Dolmalar kısık ateşte pişerse
daha lezzetli olur. Tencerenin
içinde ki su, kaynamaya başladıktan 1 saat sonra dolmalar pişer. Pişmiş olduğunu üzerindeki
dolmaların tanelerinden kaşıkla
birkaç tane alarak anlayabilirsiniz. Eğer tam olarak yumuşamışsa olmuş demektir.
* Su koyacağımız zaman, suyu
tam üstüne
taşmayacak şekilde
konulmalıdır.
Suyun içine
çok az da tuz
eklenmelidir.
Kaynadıktan
sonra tadına
bakmalı ve eksik kalan malzemeler (limon tuzu, nar ekşisi,
sumak ekşisi vs. olabilir) ilave
edilmelidir.
*Ben dolmaya en çok sumak
ekşisini yakıştırıyorum. Fakat
fazla konulunca sumak ekşisi
dolmanın rengini esmerleştirir.
O yüzden biraz limon tuzu, biraz
sumak ekşisi koymak daha iyi
olur. Mesela 1 çay kaşığı sumak
ekşisi koyuyorsanız yarım çay
kaşığı limon tuzu koyabilirsiniz.
Kişilerin damak tadına göre ekşi
oranı ayarlanabilir.
**** Bu güzel yemeklerden bizde yemek istiyoruz diyorsanız Ülger Hanım’a
ulaşıp sipariş verebilir, hem ailenize hem de misafirlerinize doyumsuz lezzetler
sunabilirsiniz. Ülgen Hanım İletişim;0 553 303 99 92
59
Kitap
DİRİLİŞ
ÇANAKKALE 1915
Turgut Özakman
KURTULUŞ Savaşı’nın taç kapısı,
girişi olan Çanakkale Savaşının
destanı... Tarihin en eski milletlerinden birinin dirilişi… Ateşten
geçerek, kan içinde, bir daha uyumamak, benliğini unutmamak,
kandırılmamak, sömürülmemek,
ezilmemek, ölmemek üzere çığlık
çığlığa dirilişi... Çanakkale Savaşı
hiç böyle yazılmadı.
Turgut Özakman’ın, 353 baskı
yaparak milyonlarca okura ulaşan Şu Çılgın Türkler kitabının da
içinde bulunduğu üçlemenin ilk
kitabı.
Yazarın, Çanakkale ile ilgili dünyadaki bütün kitapları, internet
sitelerini tarayarak yıllarca üzerinde çalıştıktan sonra, ucuz kahramanlık hikâyelerine, hamaset
edebiyatına, şovence anlatıma yer
vermeden kaleme aldığı, olağanüstü zaferin hikâyesi.
KÜÇÜK PRENS
Antoine De SaintExupéry
AntoIne de Saint-Exupéry tarafından New York’ta bir otel odasında yazılan Küçük Prens yayımlandığı günden
bu yana milyonlarca insanın kalbini
fethetmeye devam etti. Gezegenindeki çiçeğiyle pek anlaşamadığı için biraz
uzaklaşmaya karar veren, yolculuğu
sırasında Dünya’ya da uğrayan Küçük
Prens Sahra Çölü’nde bir pilotla karşılaşır. İşte olan biteni de bu pilot anlatır bize. Kimdir Küçük Prens, neden
sürekli sorular sorar, çiçeğiyle neden
anlaşamamıştır, gittiği diğer gezegenlerde kimlerle karşılaşmıştır ve neler
öğrenmiştir? Bu öyküyü dinlerken Küçük Prens’in yaşadıkları ve öğrendikleri sayesinde hayatımıza tekrar bakıyoruz ve yaşamı anlamlandırmada “ne
kadar da büyüdüğümüzü” görüyoruz.
Küçük Prens’in de dediği gibi “Büyüklere her şeyi açıklamak gerekir zaten.”
TERAPİ ODASI KONULARI / Tülay Kök
İnsanlar kendilerine acı veren ve bir türlü çözülemeyen sorunları olduğunda son çare olarak terapiste giderler. Terapi odası
bir anlamda son duraktır. Terapist seanslarda akıl vermez, önerilerde bulunmaz, kişisel fikirlerini ortaya koymaz. Ancak fikirlerinden ve önerilerinden oluşan bir kitap yazabilir.
Bakalım insanlar en çok nelerden şikâyetçi? Hangi sorunlarla
başa çıkamadıkları için bir terapistin kapısını çalıyorlar?
60
ODAK,
MÜKEMMELLİĞİN
GİZLİ ANAHTARI
Daniel Goleman
DanIel Goleman, uluslararası çok satan kitabı Duygusal Zekâ’dan sonra belki de en
önemli eseri olan ODAK: Mükemmeliğin Gizli Anahtarı’nda
internet çağının enformasyon
ve eğlence seli içinde kıt bir
kaynak haline gelen DİKKAT ve
ODAKLANMA yetilerini araştırıyor.
Yeni araştırmalar ve bulgularının ışığında, Goleman, internet
bağımlılığının gençlerin beyinlerinde alkol ve uyuşturucu bağımlılarında görülen türde değişimler doğurduğunu, karmaşık
bir dünyada var olabilmek ve
kaliteli bir yaşam sürebilmek
için odaklanmayı öğrenmemizin bugün her zamankinden
daha önemli olduğunu söylüyor.
Sinema
DANNY COLLINS
Vizyon yılı:
2015
Yönetmen:
Dan Fogelman
Orta yaşlarını geçmiş olan dünyaca ünlü müzisyenin, gerçek
hayat hikâyesinden yola çıkılarak
oluşturulmuş öyküsünü perdeye
aktaran film; Danny adındaki bir
rock yıldızının geçmişi ile olan samimi yüzleşmesini konu alıyor.
70´li yıllarda epey popüler ve yetenekli bir rock yıldızı olarak nam
salan Danny, oldukça çılgın bir
hayat yaşamış, kendisine sunulan
bu hayatın tüm olanaklarını sonuna kadar kullanmış ancak artık
bütün o parıltılı ve albenili günleri geride bırakmıştır. Menajeri
John Lennon tarafından kendisine
tam 40 yıl önce yazılmış olan bir
mektup eline ulaştığı gün, son kez
beste yapmaya ve geçmişte hem
yapmayı fırsat bulamadığı hem
de yapmaktan pişmanlık duyduğu şeyleri telafi etmeye karar verir. Bir yandan ailesiyle arasında
gevşeyen bağları güçlendirmeyi
hedefleyen Danny, diğer yandan
da kaldığı oteldeki görevliyle yakınlaşmaya başlar.
KOCAN KADAR
KONUŞ
Vizyon yılı:
2015
Yönetmen:
Kıvanç Baruönü
Şebnem Burcuoğlu’nun çok satan Kocan Kadar Konuş romanından uyarlanan film bu toprağın kadınlarının daha çocukken
nasıl koca bulmaya programlandıklarını anlatıyor.
Bu kadınların arasında 30 yaşındaki Efsun gerçek aşkı, sevgiyi,
dürüstlüğü arar ama diğer kızlar
gibi numara yapmayı, trip atmayı, erkeği parmağının ucunda
oynatmayı bilmez. Bu yüzden bu
yaşına kadar düzgün bir ilişkisi
olmamıştır.
Efsun’un kadınlığın kitabını yazmış İzmirli ailesi ise ona kadınlığı
öğretmeye kararlıdır.
Efsun da nihayet kendini Türk
kızlarına emanet eder. Ailesi
tepeden tırnağa yeniledikleri
Efsun’u takdim etmeye hazırlanırken Efsun’un karşısına hiç
unutamadığı, üstüne yenisini
koyamadığı lise aşkı Sinan çıkar.
KURALSIZ
Vizyon yılı:
2015
Yönetmen:
Robert Schwentke
Beş farklı fraksiyona bölünen
bir toplumun tüm yaşantısının
bu hiyerarşik yapı üzerine inşa
edildiğini ve belli bir yaşa gelen
gençlerin kendileri için biçilen
sınıflardan birine dâhil edilerek
eğitilmelerini izlemiştik. Bu hiyerarşik yapılanma içerisinde
kendine has bir kategoriye sahip
olan Tris ise, öykünün finalinde
hem çevresindeki insanları hem
de işleyen bu düzeni değiştirecek güce sahip olduğunu keşfetmişti.
Veronica Roth’un öyküsünden
beyazperdeye aktarılan serinin
devam filminde ise; Tris’in kişisel
tercihinin tercihinin sonucunda
bir devrim hareketi başlatırken,
yayılan bu isyanın hiyerarşik yapıyı yavaş yavaş çözdüğünü var
olan düzenin değişmesine tanık
olacaksınız.
61
Fıkra
GAZOZ
Ruh ve sinir hastalıkları
hastanesinde yatan bir hasta,
hastanede çalışan görevliye
yanıma gel diye çağırır. Hemen
marketten bana 6 gazoz al gel
der. Görevli hastaya kızarak 6
defa tokat atar al marketten
gazozlarını aldım der. Bu olayın
üzerinden biraz zaman geçer.
Hasta yine hastane görevlisini
yanına çağırır ve hastane
görevlisine 6 tokat atar. Ne
olduğunu anlamayan görevli
sorar;
– Ne Oldu?
Hasta yanıtlar;
-Boş şişeleri getirdim.
ÇİMİYK TAMA
Bizim Antepli Mısdava Ammiden, arvadı
Firdöös Deze denize giderler. Firdöös
Deze ne var ne yok çıkına doldurur. Tabi
hamam tasını da unutmaz.
Firdöös Deze: Herif, acı bi kirimi pislimi
atıymda geliym aha der.
Oradan denize doğru firdöös deze bakar ki çoluk
çocuk, denize giriy. Hemen çıkını açar hamam
tasından yeşil sabını çıkardır denize dalar. Bir sabın,
bir tas su, bir sabın ,bir tas su derken bakar ki millet
bağırıy
- “ Kaçın, kaçın” diye
Tabi bizim Firdöös dezening gözü sabınlı ya bakamıy
etrafa. Anca gözünü bir açar ki bir tene köpek balığı.
Tabi bizim Antepli köpek balığından korkar mı? Bizim
Firdöös deze gayet sakin bir şekilde hamam tasıyla köpek
balığının kafasına bir tane patlatır;
“ Goda get nalet, çimiyk tama”
FADİMENİN KEDİSİ
Temel, Fadime’nin kedisinden
nefret etmektedir. Bir gün kararını verir ve Fadime evde yokken
kediyi yakalayıp, arabasına koyar.
1-2 kilometre kadar ileride, bir
köprünün yanına bırakıp evine
döner. Kapıyı açıp eve döndüğünde bir de bakar ki, kedi sepetinde
oturuyor. Ertesi gün, Fadime’nin
evden çıkmasını bekleyip, kediyi
yine arabaya atar. Bu kez 5-6 kilometre ötedeki bir kasabada, bir
çöp konteynerinin içine bırakır.
Eve döner, kapıyı açar, kedi yine
başköşeye kurulmuş, Temel’e
kötü kötü bakıyor...
HAYVANAT BAHÇESİ
62
Ertesi gün işi iyice inada bindirir,
kediyi yakaladığı gibi 10-15 kilometre direksiyon sallar, bulduğu
her tali yola girer, kedi yönünü
kaybetsin diye çeşitli şaşırtmaca
yollara girer, daireler çizer. Sonunda yaptığı işten iyice emin
olunca, arabayı durdurur ve kediyi
bırakır. Arabasına atlayıp, evinin
yolunu tutar.
Saatler sonra Temel, Fadime’ye
telefon açar;
- Uy Fadime, kedi yanında mı?
- Evde, niye soriysun da?
- Onu versene telefona, ben kayboldum…
OTEL
Hayvanat bahçesine bir Zürafa gelir.
Hayatlarında ilk defa Zürafa gören insanlar toplaşırlar başına.
Temel İngiltere’de lüks bir otele yerleşmiş… Oda servisini
arayıp:
- “Tu ti tu tu tu” demiş
İstanbullu: Enteresan bir hayvan!
Konyalı: Gurban olduğum Allah neler
yaratıyor!
Kayserili: Satsak ne kadar eder
acaba?
Gaziantepli: Eti yeniy mi ola bunun?
Oteldekiler telaşa kapılmış. Bu
mesajı çözmek için oraya buraya haber salmışlar. Sonunda konsolosluktan bir çevirmen bulmuşlar ve
Temel’in ne dediği anlaşılmış;
-”2 çay, 222’ye !”
Hayata Dair
Hayata Dair
Zor olduğu için
cesaret edemediğimiz
şeyler, aslında biz
cesaret edemediğimiz
için zordur.
Seneca
İnsan kendi gölgesini
ziyaret etmelidir, zira kendi
gölgesiyle barışmayan,
kötülüğü sadece
başkalarında görür.
Carl Gustav Jung
Kapı açılır, sen yeter ki vurmayı bil! Ne
zaman, bilmem! Yeter ki o kapıda durmayı bil!
Mevlana
Zayıf insanlar affedemezler.
Affetmek güçlülere has bir
özelliktir. Gandhi
63
Fıkra
64
Hayata Dair
65

Benzer belgeler

Gamze Aşnük - MB Holding

Gamze Aşnük - MB Holding İmtiyaz Sahibi MB Holding adına Muharrem Balat Genel Yayın Yönetmeni Gamze Aşnük Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Editör Şeyda Helvacı Kerse Yayın Kurulu Şeyda Helvacı Kerse Burcu Bilgi Lale Aras Ömer Ok...

Detaylı