Kasım 2012 - Sayı: 167 - TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası
Transkript
Kasım 2012 - Sayı: 167 - TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası
TMMOB İNŞAAT MÜHENDİSLERİ ODASI İZMİR ŞUBESİ haber bülteni Yıl: 27 - Sayı: 167 - Kasım 2012 İki ayda bir yayınlanmaktadır. BAŞYAZI Başyazı 2 YAYIN KURULUNDAN Sahibi: İnşaat Mühendisleri Odası İzmir Şubesi adına İnş. Müh. Ayhan EMEKLİ Sorumlu Yazı İşleri Yönetmeni: İnşaat Mühendisleri Odası İzmir Şubesi adına İnş. Müh. Hülya ALTUN Yayın Kurulu Ayhan EMEKLİ Hülya ALTUN Erhan ARSLAN Şahin TÜZEN Gürkan ERDOĞAN Erkin ÖZER Vedat YORULMAZEL Yayın Koşuları: Gönderilen yazıların yayınlanıp yayınlanmamasına Yayın Kurulu karar verir. Yazılardaki görüşler yazarlarına aittir. Gönderilen yazılar geri verilmez. Yazılar yaygın kullanılan kelime işlem programlarından birinde yazılmış olarak CD ile veya [email protected] adresine e-posta ekinde gönderilmelidir. İyi bir baskı kalitesi için yazılarda kullanılan fotoğraf, şema, tablo gibi görsel malzemeler tek sütun için en az 8 cm eninde, çift sütun için 16,5 cm eninde ve en az 300 dpi çözünürlükte olmalıdır. Bültenimizin bir sayfasında görsel malzeme bulunmayan yazılar yaklaşık 580 kelime (4.500 boşluklu karakter) içermektedir. Yazıların sayfa düzeni yeniden yapıldığı için yazar tarafından bültene uygun bir sayfa düzeni yapılmasına gerek yoktur. Yönetim Yeri: Anadolu Cad. Tepekule İş Merkezi, No: 40, Kat: 1 Bayraklı/İZMİR Telefon : 232 462 56 55 - Faks: 232 462 11 67 web: www.imoizmir.org.tr e-posta: [email protected] Merhaba3 ŞUBEDEN Ekim-Kasım 2012 Etkinliklerimiz 5 Tahsin Vergin Gençlik Günleri Etkinliklerimiz 7 İzmir Büyükşehir Belediyesi İmar Yönetmeliği 11 Karayolları Genel Müd. Atama Yönetmeliği Hk. Şube Görüşümüz 13 Meslekte 25, 40, 50. Yılını Dolduran Üyelerimiz 14 2012 Sonbahar Kış Dönemi Etkinliklerimiz 16 İMO’dan 17 TMMOB’den 18 21 TMMOB İKK’dan İNCELEMELER Yüksek Yapıların Temel Kütle Betonunda Sıcaklık Kontrolü 23 İŞÇİ SAĞLIĞI VE İŞ GÜVENLİĞİ İş Güvenliği Uzmanlarının Görev, Yetki ve Sorumlulukları ile Eğitimleri Hakkında Yönetmelik Taslağı Üzerine TMMOB Görüşü 34 HUKUK Büyükşehir Belediyelerinin Sayısı Artırılırken Bir Yasa Tasarısının Düşündürdükleri 36 Tasarım ve Sayfa Düzenleme: Erkan Kara Bu sayı 6000 adet basılmıştır. Şube üyelerine ücretsiz dağıtılır. Yayın Türü: Mesleki, Yerel, Süreli Yayın Baskı: Altındağ Grafik Matbaacılık 2839 Sokak No: 28 1. Sanayi Sitesi / İZMİR Tel: 0 232 457 58 33 - Faks: 0 232 457 89 99 Basım Tarihi: 23 Kasım 2012 genç-İMO genç-İMO Etkinliklerimiz 39 genç-İMO HES Çalıştayı 40 KÜLTÜR ve SANAT Kitaplar Arasında 41 Tarihte Bugün 42 Mizah43 OYUN Bulmaca44 Başyazı Ayhan EMEKLİ İMO İzmir Şube Başkanı Değerli Meslektaşlarım, Bültenimizi baskıya hazırladığımız gün dostumuz, kardeşimiz, arkadaşımız, meslektaşımız, Dikili Belediye Başkanımız Osman Özgüven’in hiçbir temeli olmayan ve haksız yargılandığı davaların Yargıtay’da onandığı haberini aldık. Bu kararla Belediye çalışanlarına ve Osman Özgüven’e bedel olarak biçilen toplam 8 yıl 4 ay ceza kesinleşmiş oluyor. Hepimiz Özgüven’den ve Belediye çalışanlarından eminiz ki bütün amaçları, yaptıkları, görevlerini yapmak ve halka daha iyi hizmetti. Ama ne için yargılanmışlardı? Yargılamaya konu bu iki davadan birincisi Belediyenin şirketine ait aracın halkın hizmetinde kullanılmak üzere Belediyeye kazandırılmasıydı. Bir tarafında Belediye, diğer tarafında ise Belediye şirketi olan bu işlemde kime nasıl bir çıkar ya da ayrıcalık yapılabilirdi. Diğer dava ise eğitim, sağlık başta olmak üzere Belediye görevlerinde halka daha iyi hizmet verilmesi için kaynak sağlanması amaçlı bir arsanın satılması ihalesiydi. Osman Başkan art niyetli kişilerin olduğunu görmüş, bunun önüne geçmişti. Davaları hükme bağlayan iddia olan “ihaleye fesat karıştırmak” biryana, yapılan işlemlerde ihalelere fesat karıştıracakları, kötü niyetlileri engellemiş, halkın, kamunun çıkarını korumuştu. Dikili halkına suyu bedava kullandıran, Belediye fırınında ekmeği maliyetine üreten, jeotermal enerjinin evlerde kullanımını sağlayan Osman Başkan, öğrencilere ücretsiz servis ve halkına bedelsiz sağlık hizmeti sağladı, “Barış” şenliklerini hayata geçirdi. Suyu bedava kullandırdığı zaman ve sonraki uygulamalarında kendisine ve Belediye çalışanlarına dava açıldı. Bu davalardan hep başı dik olarak çıktı ama hedefe konmuştu bir kere. Kendisinin de açıklamasında söylediği gibi “Emekten, eşitlikten, özgürlükten yana olmanın, Cumhuriyetin kazanımlarına sahip çıkmanın, bu doğrultuda mücadele etmenin, baş eğmemenin faturası ödettiriliyor. Biz ne ilkiz ne de son olacağız. Cezaevleri tıka basa dolu. Yazı yazanlar, gazeteciler, muhalif siyasetçiler, öğrenciler yani iktidara baş eğmeyen ve mücadele edenler ya cezaevlerine atılıyor ya da dışarıda yalnızlaştırılıyor. İktidar kendinden olmayan herkesin hayatını zorlaştırıyor. Ahmet Şık dokunan yanar demişti, öyle oluyor. Sözkonusu dava dosyalarını Yargıtay’da görev yapmışlar da dahil birçok hukukçu inceledi ve hepsi davaların düşmesi gerektiği yorumunu yaptı. Ne var ki Bülent Arınç’ın beni işaret eden açıklamaları sonrasında dosyaların incelenmesi hızlandırılmış ve bugünkü karara ulaşılmıştır”. “Hakkımızda verilen kararla Adalet bir darbe daha almıştır. Fiziklerimize zarar verebilirler, kimi acılar yaşatabilirler ama beyinlerimizi yüreklerimizi hiçbir zaman teslim alamayacaklar”. 2 Kasım 2012 - 167 Çokuluslu sermaye ile işbirliğindeki iktidar bugün ülkemize ve insanlarımıza en acımasız koşulları yaşatmaktadır. Ülkemizde 12 Eylül 1980 darbesi anlayışının 12 Eylül 2010 referandumu ile yenilenerek daha da geriye götürüldüğü süreçte bizlere demokrasi yerine otoriter yönetim anlayışının öne çıktığı yeni bir dönem dayatılmaktadır. “Yeni Türkiye Cumhuriyeti” diye adlandırılan bu süreç; Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da Amerika ve Avrupa’nın çıkarları doğrultusundaki savaştan yana politikalarında müdahil olma, görev alma rolüyle belirginleşmiştir. Bunun gereği olarak halka dayatılan eğitimin ve sağlığın paralı hale gelmesi gibi piyasalaşan kamu düzeni, özelleştirmeler, zamlar, artan vergiler, çalışanların haklarının geriletilmesi karşısında aydınların, gazetecilerin, öğrencilerin toplumsal muhalefetine iktidarın tahammülsüzlüğü sonucu baskıcı ve zora dayalı uygulamalar artmıştır. İktidarın Türkiye’yi yeniden dizayn etme, Cumhuriyeti bütün kurumlarıyla ve toplumsal yapısıyla değiştirip dönüştürmeye yönelik hukuka uymayan yasa düzenlemeleri ve uygulamaları, uluslararası sermaye ve işbirlikçilerinin de elbirliğiyle tüm hızıyla sürdürülmektedir. Muhalif, halktan emekten yana yapılarıyla demokratik kitle örgütleri, Meslek Odaları da iktidarları rahatsız eden, yeniden biçimlendirilip susturulması gereken örgütler olmuştur. Yaşamın her alanında kıyasıya süren bu kuşatma Devlet Denetleme Kurulu’nun devreye sokulmasıyla örgütsel yapımıza da yönlenmiş ve TMMOB bütünlüğünü hedef almıştır. Nisan ayındaki yönetmelik değişiklikleri, Bakanlık genelgeleri, Meslek Odalarının kamusal denetim görevini yapmasından duyulan rahatsızlık süreçlerinin ardından son zamanlarda duyumunu aldığımız TMMOB yasasının değiştirilmesi önümüzdeki günlerde yine bir gece yarısı torba yasa işleyişiyle gündeme düşecektir. Bizlerin yapması gereken hep birlikte dayanışma içinde mesleğimize, meslek örgütümüze, geleceğimize ve ülkemize sahip çıkmak, örgütlü yapımızı, Meslek Odamızı savunmak olacaktır. Tahsin Başkanımızı sonsuzluğa uğurlayışımızın üzerinden iki yıl geçti. Bu yıl onun anısına “Tahsin Vergin Gençlik Günleri” adıyla 3-11 Kasım haftasında bir dizi etkinlik düzenledik. Tahsin Vergin’in yaşama bakışına, insanlara yaklaşımına uygun olacağını düşündüğümüz etkinliklerde gençleri biraraya getirmeyi, diyaloğu, paylaşımı, katılımcılığı amaçladık. Tahsin Abinin Sevgili Eşi Canan Vergin’in de katıldığı etkinliklerde Satranç, Briç, Futbol turnuvalarını birlikte gerçekleştirdik. “Tahsin Vergin’i dostları anlatıyor” toplantısını 6 Kasımda hep birlikte onu anlatarak, konuşarak ve Yayın Kurulundan ardından şiirlerle, türkülerle anarak yaptık. Ege Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Beno Kuryel ve Dekan Yardımcısı Prof. Dr. Kambiz Ramyar’ın yönetip yönlendirdiği “Bir Mühendislik Sohbeti” konulu söyleşide mühendisliği konuştuk. Tüm katılanlara ve katkı koyanlara, dostlara teşekkür ederiz. Tahsin Vergin’in “Hepimiz karanlığa karşı birer alev olmalıyız” dediği gibi Osman Özgüven ve çalışma arkadaşları Dikili ve Ülkemiz için karanlığa birer alev oldular. Osman Özgüven’in de dediği gibi “Eninde sonunda İYİLİK; KÖTÜLÜĞE üstün gelecektir. Dik ve baş eğmez duruşlarımızla yürümeye devam edeceğiz. Utanılacak hiçbir şeyimiz yok.” Osman Başkana güvenimiz hiç değişmeyecek, onun onurlu davasında, yürekli duruşunda, halkından yana mücadelesinde birlikte, yanyana yürüyeceğiz. Onsuz çok eksik olan bizler; Tahsin Vergin’i saygıyla anıyoruz. Ülkesi, mesleği ve meslek örgütü için yaptığı mücadelesini hep hatırlayacak, unutmayacağız. Saygılarım ve Selamlarımla… Merhaba; runluluk olmuştur. Bültenin bu sayısında sizlerle yine yoğun bir gündemle birlikteyiz. Şube Başkanımız Tahsin Vergin’in aramızdan ayrılışının üzerinden bir yıl daha geçmiş, bu özlemle buruk bir biçimde merhaba diyoruz sizlere bu sayımızda. Hayat devam ediyor bir biçimde. Ülkenin halkın ve bizlerin sorunları da devam ediyor katmerleşerek. Amaçları arasında, “mühendislik ve mimarlık mesleği mensuplarının, ortak gereksinimlerini karşılamak, mesleki faaliyetlerini kolaylaştırmak, mesleğin genel menfaatlere uygun olarak gelişmesini sağlamak, meslek mensuplarının birbirleriyle ve halk ile olan ilişkilerinde dürüstlüğü ve güveni hâkim kılmak üzere gerekli düzenlemeleri yapmak” olan Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği’nin (TMMOB) kurucu odalarından olan, Elektrik Mühendisleri Odası, İnşaat Mühendisleri Odası, Makina Mühendisleri Odası ve Mimarlar Odası arasında “Ortak Mesleki Uygulamalar ve Teknik İşbirliği Protokolü” yapılmıştır. Kapsamı “sağlıklı kentleşme, nitelikli yapılaşma, kültürel, tarihî ve doğal çevre değerlerinin korunarak geliştirilmesi, meslek onurunun korunması, mesleğin geliştirilmesi ve kamusal hakların korunmasını” oluşturmak üzere bir protokol imzalanmıştır. Aynı zamanda bu sayımız Van depremlerinin, Düzce Depremi’nin de yıldönümlerine denk gelmiştir. TMMOB “Depreme Duyarlılık Yürüyüşünü” bu yıl Van’da gerçekleştirmiştir. Bu etkinlikte, TMMOB ve Van Belediyesinin ortaklaşa yaptırdığı “deprem anıtı” açılarak, deprem ve siyasi iktidarın yapmamış oldukları, depremi ranta çevirmek isteyenlere itirazlar, bilimi dışlayan toplumsallığı gözetmeyen devletin, doğal afetlerde sınıfta kaldığı vurgulanmıştır. Öte yandan hazır sırası gelmişken Afet Yasası’nın Anayasa ve hukuka aykırılığını, yasanın sadece afet riskli alanları değil bunun dışındaki alanları da kapsadığını, amacının afet değil rant aktarımı olduğunu, Afet Yasası’nın uygulanmasında tek yetkili mercii haline gelen Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın nereye nasıl rant aktarırım amacıyla kurulmuş bir bakanlık haline geldiğini, Yasanın mülkiyet hakkına da aykırı olduğunu, kendisine engel olarak gördüğü bütün yasaları bertaraf ettiğini, kapsam ve diğer hükümler açısından incelendiğinde yasanın afet için değil ranta yönelik olduğunu, halkın deprem konusundaki acıları ve korkuları kullanılarak yasanın yürürlüğe girdiğini, yasanın tüm yapıları ve konutları kapsadığını, bu yasa ile İmar Kanunu, Orman Kanunu, Boğaziçi Kanunu, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu, Kıyı Kanunu, Mera Kanunu, Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu gibi kanunların durumlu olarak yürürlükten kaldırılmış olduğunu, yaygın bir talanın önünün açıldığını ve talancı ve rantçı inşaat sektörünün hizmetine sunulduğunu, yaşanabilir çevreler üretilmesinin engellendiğini belirtmek te zoİMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr İmzalanan bu protokol ile Meslek Odaları arasında teknik işbirliği zeminlerini geliştirerek, sağlıklı kentleşme ve nitelikli bir yapılaşma faaliyeti için gerekli olan mimarlık ve mühendislik hizmetlerinin ilgili mevzuata, bilimsel esaslara ve mesleki kurallara uygun olarak yerine getirilebilmesini sağlamak; meslek onurunun korunması ve mesleğin geliştirilmesi için tarafların ortak sorumluluklarının tarih, kültür, doğa ve çevre değerlerine sahip çıkarak ve karşılıklı dayanışma içerisinde yerine getirilmesini sağlayarak, meslek mensuplarının faaliyetlerinde kamu yararının gözetilmesinin şartlarını oluşturmak olduğu unutulmamalıdır. TMMOB Yönetim Kurulu ve oda başkanları, AKP’nin kapalı kapılar ardında TMMOB Yasası’nda yapmayı planladığı değişiklikler üzerine 12 Kasım 2012 tarihinde bir araya gelerek konu üzerinde değerlendirmelerde bulunmuştur. Bu toplantıdan çıkan sonuçlara göre önümüzde çok dikkatli, etkili bir çalışma döneminin bizleri beklediği unutulmamalıdır. TBMM‘den alelacele geçirilen ve ilgili kurumların, beKasım 2012 - 167 3 Yayın Kurulundan lediyelerin ve meslek örgütlerinin görüşleri alınmadan hazırlanan “Büyükşehir Belediyesi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”yla demokrasinin vazgeçilmez unsuru olan yerel yönetimlerin sayısı azaltılmakta, merkezi otorite daha da güçlendirilmek hedefine siyasi iktidar bir adım daha atmıştır.. Son sayımızdan bu yana mesleğimizi ve mesleki örgütümüzü ilgilendiren konulara yukarda kısaca değinebildik, sayfamızın bize tanıdığı sınırlarda. Meslek örgütü mensupları olarak, insan olmanın onuru ile çevremizde gelişen sosyal, toplumsal, ekonomik konuları da bu sayfadan tartışmamız gerektiği açıktır. Ancak son aylarda o kadar çok gelişmeyi birlikte yaşadık ki, sadece başlıklar halinde bu konuları gündemimizde canlı tutmaya çalışacağız. Ülkemiz, yeniden, düşüncenin suç sayıldığı, düşünceyi açıklamanın ağır ceza ile karşılaştığı, uzun tutukluluk sürelerinin cezalandırmaya döndüğü, öğrencilerin, gazetecilerin hapse atıldığı bir ülke haline gelmiştir. 29 Ekim kutlamalarına getirilen yasak ve polisin uyguladığı şiddet nedeniyle, sorunu çözmek doğrultusunda girişimde bulunan Cumhurbaşkanına karşı Başbakanın medya önünde takındığı eleştirel tavır, geleceğe dönük kaygılarımızı artırırken, Siyasi iktidarın vatandaşlarına karşı beslediği hasmane tutumu ve tahammülsüzlüğü anlamak ve kabul etmek mümkün değildir. Nitekim Ankara Ulus’ta bulunan birinci Meclis önünde toplanarak, Anıtkabir’e yürümek isteyen binlerce yurttaş polisin gaz bombalı, basınçlı sulu müdahalesine maruz kalmış, her zaman olduğu gibi polis, ellerinde sadece dövizleri ve bayrakları bulunan insanlara karşı orantısız güç kullanmış, kadınlar, yaşlılar, çocuklar ve gençlerden oluşan kalabalık zor kullanılarak dağıtılmak istenmiştir. Dış basın yayın organları bile, Cumhuriyet kutlamalarına polisin saldırmasını hayretle karşılamıştır. Bu saldırı ne ilktir, ne yazık ki ne de son olacak gibi görünmektedir. Çünkü siyasi iktidar, her türlü muhalif harekete, her türlü demokratik hak arayışına, kendi egemenlik ilişkisi dışındaki her türlü etkinliğe karşı tahammülsüz davranmaktadır. Bir başka konu da, Kürt sorunu merkezli, ana dilde eğitim, ana dilde savunma hakkı gibi alt başlıklardan bazılarını da kapsayan; yüzlerce tutuklunun ve mahkûmun başlattığı ve 60 günü geçen açlık grevleridir. İMO’nun basın açıklamasında belirttiği gibi; sorunun çözüm adresi cezaevi ve yöntemi de açlık grevi değildir. Sorun kendi demokratik mecrasında çözülmelidir. Kürt sorununun çözümü için kendisine rol düşen aktörler bellidir; parlamento bu konu ile ilgili insiyatifi ele almalıdır. Son 30 yılda 50 bin insanımızın ölümüne yol açan çatışma ortamını nihayete erdirerek, barışın ve kardeşliğin tesisini sağlamak, eşit, özgür bir toplumsal hayatın inşa edilmesi doğrultusunda ilk adımı atmak parlamentonun çözebileceği bir konudur. Parlamento 4 Kasım 2012 - 167 çalışmalarına meşruiyet sağlayarak rahatlatacak olan toplumsal mutabakat ise, kardeşlik duygularından beslenecektir. Barışı hangi gerekçelerle istiyorsak, genç insanların ölümü hangi duygularla canımızı acıtıyorsa, cezaevlerinde devam eden açlık grevlerine aynı hassasiyetle yaklaşıyoruz. Ülkenin temel sorunlarının çözümünde toplumsal konsensüs aramayıp, tüm kesimlerin sorgusuz sualsiz, politikalarına biat etmesini isteyen siyasal iktidar, açlık grevleriyle ilgili yapılan önerilere, getirilen çözümlere, taleplere ve beklentilere gözünü, kulağını tamamen kapatmaktadır. Bu nedenle, takiye yapmayı, gerçekleri saptırmayı mübah görmektedir. Başta “inkâr” ve “tecrit” politikaları olmak üzere dünün iktidar sahiplerine karşı getirdikleri bütün suçlamaları bugün kendileri yapmaktadır. Bir başka konu; siyasal iktidarın komşularımızla “0” sorun söylemiyle başlayan süreçtir. Bugün gelinen noktada Suriye ile fiili bir savaş, halihazırda sürmektedir. Siyasi iktidar, Suriye‘deki iç savaşı sürdüren grupların en önemli bileşeni olmuştur. Savaşın tarafları ortadaki şiddetten payına düşeni almaktadır. Ancak, siyasi iktidarın ortağı olduğu iç savaşın bedelini Akçakale’de evine havan mermisi düşen aile ödemektedir. Siyasi iktidarın emperyalizm ile arasındaki derin bağ ve üzerine aldığı bölgesel rol ülkemize ölüm olarak dönmüşken, tüm yaşananlar yetmezmiş gibi Meclis’in gündemine Suriye’ye müdahalenin kapısını aralayan tezkere getirilmiş, üzerinde varılan mutabakatla alelacele Meclis’ten geçirilmiştir. Emperyalizmin yönelimleri çerçevesinde gelişen derin ilişkiler ve ittifaklar oylamada da kendisini göstermiştir. Coğrafyamızda yaşayan halklar savaşın ne anlama geldiğini ve sonuçlarını çok iyi bilmektedir. Savaş ve işgal politikalarına karşı durmanın gereklerini; sonuçlardan, özellikle emekçileri ve yoksul halkı nelerin beklediğini hepimiz çok iyi görmekteyiz. Halkını ölüme götürmekte tereddüt etmeyen zihniyetlerin ve muhataplarının tarih önünde hesap verdiği de uzak ve yakın tarihte yazılıdır. Bizler bu ülkenin aydınları olarak aynı zamanda; dünyayı, ülkemizi ve yaşadıklarımızı bilen, düşünen, sorgulayan, yorumlayıp toplumun çıkarlarını koruyabilecek bilgi ve becerideki meslek mensupları olarak elbette yapılacak işimiz çıkaracak sesimiz vardır. Hepimiz; karanlığı aydınlatacak birer alev olmasını da biliriz. Mesleğini bilen, onu halkın hizmetinde kullanan inşaat mühendislerinden, ülkesinin her işini yapabilecek nicel ve nitel gücü bulunan teknik elemana, kalkınmamızın ve gelişmemizin denetiminden meslek düzeyimizin geliştirilmesine, ülke meslek ve meslektaş sorunlarının çözümüne kadar amaç, iş ve eylemleri gerçekleştirmek için elbette çıkaracak sesimiz söyleyecek sözümüz vardır. Sevgilerimizle... Şubeden Karşıyaka Deprem Duyarlılığı Etkinliği 6 Ekim 2012 Karşıyaka Belediyesi ile çeşitli sivil toplum örgütleri tarafından “Duyarlı Olmaya Davet Ediyoruz” başlığı ile düzenlenen, deprem, afet ve kan bağışı konusunda duyarlılık yaratmayı amaçlayan etkinliğe İMO İzmir Şubesi olarak katılarak stant açtık. Stantta Şubemizce hazırlanan deprem broşürlerini dağıttık. rilmesi konularında Laboratuvar Çalışma Grubu’nun yetkili kılınmasına karar verilmiştir. BIM Graitec Firması Ürün Tanıtım Semineri 11 Ekim 2012 BIM Graitec yazılım firması tarafından yapılan ürün tanıtım semineri Şube Konferans Salonumuzda gerçekleşti. TMMOB Danışma Kurulu Toplantısı 6 Ekim 2012 Ankara’da Milli Kütüphane Toplantı Salonu’nda yapılan TMMOB 42. Dönem I. Danışma Kurulu toplantısına Şubemizden TMMOB Danışma üyeleri katıldılar. İMO Laboratuvar Toplantısı 7 Ekim 2012 Odamız laboratuvarlarının mevcut durumunu değerlendirmek ve laboratuvarların bundan sonraki sürecini planlamak amacıyla laboratuvarı bulunan Şubelerin Başkanları ve yöneticileriyle 6 Ekim 2012 Cumartesi günü İMO Güney Özcebe salonunda yapılan toplantıya Şube Başkanımız Ayhan Emekli katıldı. Toplantıda oluşan görüşler doğrultusunda İMO Yönetim Kurulu tarafından; »» Antalya, Erzurum, İstanbul ve Konya Şube laboratuvarlarının faaliyetlerinin devamına, »» Devam etmesi öngörülen Şube laboratuvarlarına, kalite el kitabı hazırlanması ve TSE’den yetki almasına, »» Bursa Denizli; Diyarbakır, Gaziantep, İzmir, Samsun ve Uşak Şube laboratuvarları ile Amasya, Merzifon, Tokat ve Yalova Temsilcilik laboratuvarlarının kapatılmasına, »» Kapatılan laboratuvarlardaki malzemelerin, faaliyetlerine devam etmesi öngörülen labaratuvarlara gönderilmesi ve ihtiyaç fazlası malzemenin değerlendi- İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr İşyeri Temsilcileri Toplantısı 11 Ekim 2012 Şubemizde yapılan İşyeri Temsilcileri Toplantısında işyeri temsilcileri tarafından işyerlerinde üyelerimizin durumu ve yaşanan sorunlar hakkında yapılan bilgilendirmelerden sonra bu dönemde üyelerimize yönelik yapılacak etkinliklerin içeriği hakkında görüş alışverişinde bulunuldu. Karayolları 2. Bölge Müdürlüğü’nde Görev Yapan Üyelerimizle Ortak Toplantı Yapıldı 12 Ekim 2012 Şube Yönetim Kurulumuz, Karayolları 2. Bölge Müdürlüğü’nde çalışan üyelerimiz ile, Odamız-Şubemiz çalışmaları hakkında bilgilendirme yapmak, görüş alış verişinde bulunmak, Kamuda çalışan meslektaşlarımızın talep ve önerilerini değerlendirmek amacı ile, MüdürKasım 2012 - 167 5 Şubeden lükte ortak bir toplantı düzenlenmiştir. Toplantıda, ayrıca 14 Eylül 2012 tarih ve 28411 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren “Karayolları Genel Müdürlüğü Memurlarının Yer Değiştirme Suretiyle Atanmalarına İlişkin Yönetmelik” değerlendirilmiştir. Konuya ilişkin görüşlerimiz, Bültenimizin “Şubemizden” bölümünde yer almaktadır. 18. Yapı Fuarı - İzmir 11-14 Ekim 2012 İzmir Kültürpark fuar alanında gerçekleştirilen 18. Yapı Fuarı’nda Şubemiz tarafından bir stand açılarak fuar ziyaretçilerine Odamız hakkında bilgi verildi. Şubemiz tarafından hazırlanan deprem broşürleri dağıtılarak afet toplanma bölgelerini içeren haritalar sergilendi. Fuar standımızdaki çalışmalarımıza katılan üyelerimize ve genç-İMO üyelerine teşekkür ederiz. Geoteknik Kursu 13-14, 20-21 Ekim 2012 İMO Meslekiçi Eğitim Kurulu’nun hazırlamış olduğu Geoteknik Kursu Şubemiz Konferans Salonu’nda gerçekleşti. Prof. Arif Ş. Kayalar, Prof. Dr. Sadık Bakır, Doç. Dr. Recep Yılmaz, Doç. Dr. Gürkan Özden, Doç. Dr. Selim Altun, Doç. Dr. Yeliz Yükselen Aksoy, Yrd. Doç. Dr. Nurhan Ecemiş ve Yrd. Doç. Dr. Okan Önal’ın eğitmen olarak katıldığı bölgesel kursa toplam 66 İMO üyesi katıldı. Mühendislik Mimarlık Haftası Etkinlikleri 15-17 Ekim 2012 Mühendislik ve Mimarlık Haftası etkinlikleri kapsamında 15 Ekim Pazartesi günü saat 11.00`de Yenişehir’de bulunan TMMOB Birlik Parkı’nda TMMOB İzmir İl Koordinasyon Kurulu adına Ferdan Çiftçi tarafından bir basın açıklaması yapıldı. 6 Kasım 2012 - 167 Etkinlikler kapsamında 16 Ekim Salı günü Tepekule Kongre ve Sergi Merkezi’nde Ege Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Beno Kuryel’in konuşmacı olarak katıldığı “Mühendislik, Matematik ve Felsefe Örgüsü” konulu bir söyleşi düzenlendi. Etkinliklerin son günü olan 17 Ekim Çarşamba günü saat 13.30’da ise yine Tepekule Kongre ve Sergi Merkezi`nde “Son Yasal Düzenlemeler Kapsamında Kentsel Dönüşüm, Değişim” başlıklı bir panel gerçekleşti. Panelin ilk oturumuna konuşmacı olarak İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Semahat Özdemir, Mimarlar Odası İzmir Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Hasan Topal, İnşaat Mühendisleri Odası İzmir Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Ayhan Emekli, Şehir Plancıları Odası İzmir Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Zeki Yıldırım, Jeofizik Mühendisleri Odası adına Prof. Dr. Atilla Uluğ ve Jeoloji Mühendisleri Odası adına Bülent Turhanlar konuşmacı olarak katıldı. İkinci oturuma ise Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü’nü temsilen Erkan Yaşacan, İzmir Büyükşehir Belediyesi’ni temsilen Turan Dilek ve İzmir Barosu’nu temsilen Av. Ayşegül Altınbaş konuşmacı olarak katıldılar. Mühendislik ve Mimarlık Haftası etkinlikleri 17 Ekim Çarşamba akşamı saat 21.00’de Ziraat Mühendisleri Odası İzmir Şubesi Lokali önünde gerçekleşen Hüsnü Arkan konseri ile sona erdi. Şubeden Nemetschek-Frilo Ürün Tanıtımı 15 Ekim 2012 Nemetschek Frilo yazılım firması tarafından yapılan ürün tanıtım semineri Şube Konferans Salonumuzda gerçekleşti. 10. Ulaştırma Kongresi Hazırlık Toplantısı 2 Kasım 2012 2013 yılı Eylül ayında İzmir’de yapılması planlanan İnşaat Mühendisleri Odası 10. Ulaştırma Kongresi’nin ilk hazırlık toplantısı Şubemizde yapıldı. Kent Expo Şehircilik ve Kent İhtiyaçları Fuarı 1-4 Kasım 2012 İzmir Kültürpark Fuar Alanı’nda gerçekleşen fuarda Şubemiz tarafından bir stand açılarak fuar ziyaretçilerine odamız hakkında bilgi verildi. Fuar standımızdaki çalışmalarımıza katılan üyelerimize ve genç-İMO üyelerine teşekkür ederiz. Tahsin Vergin’i andık 6 Kasım 2012 6 Kasım 2010 tarihinde kaybettiğimiz Şube Başkanımız Tahsin Vergin’i ölüm yıldönümünde andık. Tahsin Vergin’in mezarı başında üyelerimizin katılımıyla yapılan anmada Şube Başkanımız Ayhan Emekli bir konuşma yaptı. Ayhan Emekli tüm etkinliklerimizde, tüm mücadelelerimizde Tahsin Vergin’i hatırladığımızı hiçbir zaman unutmayacağımızı söyledi. Buradaki anmadan sonra Tahsin Vergin Parkı’ndaki anıt da topluca ziyaret edildi. İksa Sistemlerine Genel Bakış - Palplanş İksa Çözümü 1 Kasım 2012 İller Bankası İzmir Bölge Müdürlüğü’nde görev yapmakta olan üyemiz İnş. Müh. Gülbin Aşçı tarafından sunulan seminer Şube Konferans Salonumuzda gerçekleşti. Seminerde genel olarak iksa sistemleri anlatıldıktan sonra örnek bir betonarme boru donatılandırma projesi incelendi. İMO Danışma Kurulu 10 Kasım 2012 İnşaat Mühendisleri Odası 43. Dönem Danışma Kurulu 2. Toplantısı 10 Kasım 2012 tarihinde İMO Teoman Öztürk Kongre ve Kültür Merkezi`nde gerçekleştirildi. Divan Başkanlığını Serdar Harp`in, yardımcılıklarının ise İMO İzmir Şube Yönetim Kurulu Sekreter Üyesi Hülya Altun ve İMO Hatay Şube Yönetim Kurulu Sekreter Üyesi Cemil Tileylioğlu`nun yaptığı Danışma Kurulu’na 84 üye katıldı. Danışma Kurulu İMO Yönetim Kurulu Başkanı Taner Yüzgeç`in konuşmasıyla başladı. Açılış konuşmasının arİMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr Kasım 2012 - 167 7 Şubeden dından Danışma Kurulu üyeleri, Cansel Malatyalı eylemi ve hükümetin gündeminde olan TMMOB yasa tasarısı ile ilgili görüş ve düşüncelerini kurulla paylaştı. İMO Yönetim Kurulu Başkanı Taner Yüzgeç, TMMOB yasasıyla ilgili olası değişiklikler hakkında Kurulu bilgilendirdi. Danışma Kurulu, Sonuç Bildirgesi’nin oybirliği ile kabul edilmesinin ardından sona erdi. Danışma Kurulu’na Şubemizden Şube Başkanımız Ayhan Emekli, Şube Yönetim Kurulu Sekreter Üyemiz Hülya Altun ve Necati Atıcı ile İMO Onur Kurulu üyesi Prof. Dr. Ömer Zafer Alku, İMO Denetleme Kurulu üyeleri Ergin Tatar ve Sait Çağlar katıldılar. Kamulaştırma Bilirkişilik Kursu 10-11 Kasım 2012 İlk kez “Bilirkişi Yetki Belgesi” alacak üyelerimize yönelik düzenlenen Kamulaştırma Bilirkişilik Kursu Şubemizde gerçekleştirildi. Hakim Mehmet Şenol ve üyemiz Altay İnal’ın eğitmen olarak katıldığı kursa 96 üyemiz katıldı. Kurs sonunda yapılan sınavda başarılı olan üyelerimiz Bilirkişi Yetki Belgesi almaya hak kazanacaklar TMMOB İzmir İKK’nın Bornova Belediye Başkanını Ziyareti 13 Kasım 2012 TMMOB İzmir İl Koordinasyon Kurulu’na bağlı Meslek Odası Temsilcileri, Bornova Belediye Başkanı Prof. Dr. Ka8 Kasım 2012 - 167 mil Okyay SINDIR’ı makamında ziyaret etti. Toplantıda, sağlıklı bir kentleşme ve nitelikli bir yapılaşma faaliyeti için yerel yönetimlerin ve ilgili meslek odalarının işbirliği ve dayanışma içinde çalışmasının önemi vurgulandı. Prof. Dr. Kamil Okyay SINDIR, kamu yararını gözeten her tür karar ve uygulamada, kamu tüzel kişiliğine sahip Meslek Odalarının bilgi ve deneyiminden yararlanmanın hem yasal bir gereklilik hem de toplumsal bir görev olduğunu belirtti. Yapı Denetim Kuruluşları ile Toplantı 14 Kasım 2012 Yapı Denetim kuruluşları yetkilileriyle Şubemiz Yapı Denetim Komisyonu yürütücülüğünde ortak bir toplantı düzenlendi. Toplantıda, Yapı Denetim Kuruluşlarının yerel yönetimlerde yaşadıkları sorunlar, yapı ruhsatı, hakediş ve diğer imar işlemleri, imar mevzuatı kapsamında değerlendirildi. Uygulamaların iyileştirilmesi adına Belediye bürokratlarıyla ortak toplantılar düzenlenmesi kararlaştırıldı. Şubeden TAHSİN VERGİN GENÇLİK GÜNLERİ ETKİNLİKLERİMİZ 3-11 Kasım 2012 6 Kasım 2010 tarihinde kaybettiğimiz Şube Başkanımız Tahsin Vergin anısına “Tahsin Vergin Gençlik Günleri” adıyla 3-11 Kasım 2012 tarihleri arasında çeşitli etkinlikler düzenlendi. Bu kapsamda anma programı, anma toplantısı ve dinleti, sohbet toplantısı, briç turnuvası, futbol turnuvası ve satranç turnuvası etkinlikleri gerçekleştirildi. Genç Mühendisler Komisyonu üyelerimizin de önerileri alınarak planlanan etkinliklerle ilgili bilgiler aşağıdadır. Dostları Tahsin Vergin’i Anlatıyor 6 Kasım 2012 tarihinde gerçekleşen ve Şube Başkanımız Ayhan Emekli’nin açış konuşmasıyla başlayan etkinlikte Tahsin Vergin’in eşi Canan Vergin’in yaptığı konuşmanın ardından salondan söz alan katılımcılar Tahsin Vergin ile ilgili anılarını, onunla ilgili düşüncelerini aktardılar. Tepekule Kongre Merkezi Akdeniz Salonu’nda gerçekleşen etkinlikte Prof. Dr. Can Ceylan tarafından bir şiir dinletisi, Dr. Gökhan Ekim ile Hüseyin Koçak tarafından da bir müzik dinletisi sunuldu. Etkinlikte Tahsin Vergin’in odamızda yer aldığı çeşitli etkinliklerden fotoğraflar da gösterildi. Etkinliğe katılan Prof. Dr. Can Ceylan, Dr. Gökhan Ekim ve Hüseyin Koçak’a teşekkür ederiz. dığı 11 Kasım 2011 tarihinde yapılan törende Şampiyon takıma kupası ve dereceye giren takımların tüm oyuncularına madalyaları verildi. Törene Şube Yönetim Kurulu üyelerimizle birlikte Tahsin Vergin’in eşi Canan Vergin, T.C.K. Genel Müdür Yardımcısı Erol Altun ve 2. Bölge Müdürü Abdulkadir Uraloğlu katıldılar. Turnuva boyunca tüm karşılaşmaları yöneten Gaziemir Belediyesi İşyeri Temsilcimiz Sayın Ergün Sakartepe’ye teşekkür plaketi sunuldu. Ayrıca birinci olan takım üyelerine çeşitli hediyeler verildi. Turnuvaya katkılarından dolayı Karayolları 2. Bölge Müdürlüğü yetkililerine teşekkür ederiz. Briç turnuvası 4 Kasım 2012 tarihinde Bornova Briç Spor Kulübü’nde yapılan turnuvaya toplam 74 oyuncu katıldı. N-S kategorisinde Refik Özyurt – Selim Aydın, EW’de Pamir İşyar – İhsaner Alkım, Senyör’de Derman Abalı – Birol Bora, Gençlerde Murat Şensoy – Deniz Ünalan, Mix’te İsmen Köymen – Şebnem Ertenoğlu birinci oldular. Birincilere Şubemiz tarafından kupa verildi. Briç turnuvasının düzenlenmesindeki katkılarından dolayı Bornova Briç Spor Kulübü’ne teşekkür ederiz. Bir Mühendislik Sohbeti Satranç Turnuvası 8 Kasım 2012 tarihinde Şubemiz Konferans Salonu’nda gerçekleşen etkinliğe Prof. Dr. Beno Kuryel ile Prof. Dr. Kambiz Ramyar konuşmacı olarak katıldılar. Katılımcılarla sohbet şeklinde gerçekleşen etkinlikte Mühendislik eğitiminin durumu, Mühendislik yazılımları, teknoloji ve mühendislik, Üniversite ve sanayi ilişkisi, Mühendislik eğitimi, bilgi bilimi ve felsefe konularına değinildi. Satranç turnuvası 10 Kasım 2012 tarihinde Tepekule Kongre Merkezi Ege Salonu’nda yapıldı. Turnuvada Ata Topçuoğlu birinci, Tuğrul Baştan ikinci, Raif Gürkan ve Kubilay Tuna üçüncü oldu. Dereceye girenlere madalya verildi. Turnuvanın düzenlenmesindeki katkılarından dolayı üyemiz Sayın Ata Topçuoğlu’na teşekkür ederiz. Halı Saha Futbol Turnuvası 3-11 Kasım 2012 tarihleri arasında Karayolları 2. Bölge Müdürlüğü Halı Sahasında yapılan turnuvaya İMO ve genç-İMO üyelerinden oluşan 14 takım katıldı. Turnuva Şampiyonu Ege Üniversitesi öğrencilerinden oluşan FC Hollywood takımı oldu. Karayolları 2. Bölge Müdürlüğü’nde çalışan üyelerimizden oluşan Yol Spor ikinci, Başarır Yapı Denetim şirketinde çalışan üyelerimizden oluşan Başarır Yapı Denetim Spor üçüncü oldu. Final maçının yapıl- İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr Kasım 2012 - 167 9 Şubeden Bir mühendislik sohbeti Halı Saha Futbol Turnuvası Briç Turnuvası Satranç Turnuvası 10 Kasım 2012 - 167 Şubeden İZMİR BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ İMAR YÖNETMELİĞİNİN BAZI MADDELERİNDE DEĞİŞİKLİK YAPILDI İzmir Büyükşehir Belediyesi İmar Yönetmeliği’nin bazı maddeleri, 13 Temmuz 2012 tarih ve 05/713 sayılı İBŞ Belediyesi Meclis Kararı ile onanarak 7 Ağustos 2012 tarihli yerel Yenigün Gazetesinde yayınlanmış ve yürürlüğe girmiştir. Bazı maddeleri ise 12 Ekim 2012 tarih ve 05/951 sayılı Meclis Kararı gereğince onaylanmış ve yürürlüğe girmiştir. İzmir BŞB’nin ilk İmar Yönetmeliği 1987 yılından 2002 yılına dek uygulanmış, 10 Mayıs 2002 tarihinde bu yönetmeliğin tamamı değiştirilerek yeni yönetmelik yürürlüğe girmiştir. Ancak günümüze dek uygulanmış olan bu yönetmelik, son on yılda çok sayıda Kanun ve Yönetmeliğin değiştirilmesi nedeni ile, özellikle Belediye Kanunu, İmar Kanunu, Yapı Denetim Kanunu, 1/25000 ölçekli İzmir Kentsel Bölge Nazım İmar Planı Uygulama Hükümleri gibi temel esaslara, ayrıca değişen diğer uygulama yönetmeliklerine (yangın, yapı denetim, binalarda enerji performansı yönetmeliği, işyeri açma-çalıştırma yönetmeliği vb.) bu mevzuata uyumlu hale getirilmesi çabası, olumlu bir adım olarak değerlendirilmektedir. Söz konusu yönetmelik değişikliğine ilişkin değerlendirmeler, 2 yılı aşkın bir süredir İzmir’in gündeminde yer almaktadır. Belediye’nin, ilgili Kurumlar, sivil toplum kuruluşları ve meslek odalarından görüş ve önerilerini talep etmesi üzerine, Şubemizde 2010 yılında bir komisyon oluşturulmuş, uygulamada karşılaşılan sorunların tespiti, farklı yorumlar ve tereddütlerin giderilmesi, uygulama birliğinin sağlanmasına esas olacak şekilde, diğer Büyükşehirlerde uygulanan İmar Yönetmelikleri de incelenerek, kapsamlı bir çalışma yapılmış ve gerekçeli madde önerileri İzmir Büyükşehir Belediyesine iletilmiştir. Şube önerilerimizin ancak bir kısmının yönetmeliğe yansıtıldığını belirtebiliriz. Yönetmeliğin değişen bazı maddelerinin ana başlıkları şunlardır; »» Yönetmeliğin İzmir 1/25000 ölçekli NİP ve 5216 sayılı BŞ Belediye Kanunu gereğince, Belediye ve mücavir alan sınırlarını kapsaması »» İmar planlarına ilişkin tanımlamalarda değişiklik »» Yapıya ilişkin tanımlamalarda değişiklik (taks, kaks, mevcut bina vb..) »» Minimum parsel genişlikleri »» Minimum parsel alanları »» Yapı ruhsatına ilişkin tanımlarda değişiklik »» Binalar-bloklar arası mesafenin tanımlanması »» İç bahçenin tanımlanması İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr »» Bina kitle ve yükseklik ölçüleri, eksik katlı yapılaşma »» Kırsal yerleşmelerde ve imar planı bulunmayan yerlerde yapılanma koşulları (İzmir 1/25000 ölçekli NİP hükümleri, yönetmelikte yer aldı) »» Binaların kotlandırılması »» Çatı arası kullanımı »» Çıkma ölçüleri »» Bina piyes ölçüleri, bina iç yükseklikleri »» Asansörler, yürüyen merdivenler, taşıyıcı platformlar »» Isınma sistemleri »» Bodrum katlarda iskan koşulları »» Kapıcı dairesi »» Yapı ruhsatı ve yapı kullanma iznine ilişkin esaslar »» Fenni mesuliyet, şantiye şefliği, fen adamları »» Kazı izni, kazık temel imalatları »» Özel öğretim kurumları »» Ekmek fırınları »» Akaryakıt ve LPG ikmal istasyonları »» Engelliler ile ilgili hükümler »» vb..... Yönetmelik değişikliği hakkında üyelerimizi bilgilendirmek ve görüşlerini almak amacıyla Şubemizde ve Temsilciliklerimizde etkinlikler planlanmaktadır. Yönetmeliğin Yapı Denetim ve Planlı Alanlar Tip İmar Yönetmeliğine Uyumu! Son değişiklerle Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca, işlemlerin basitleştirilmesi ve bürokrasinin azaltılması gerekçesi ile Nisan 2012’de yayımlanan Planlı alanlar Tip İmar Yönetmeliği ve Yapı Denetimi Uygulama Yönetmeliği değişiklikleri, İzmir BŞB İmar Yönetmeliğinin ilgili tüm maddelerine yansıtılmış, Meslek Odalarının yapı ruhsatı öncesinde, her iş için üyesinin sicilini tutma (işin adı yazılı sicil durum belgesi düzenlenmesi zorunluluğu), mesleki denetimini yapmasına ilişkin hükümler ortadan kaldırılmıştır. Konuya ilişkin görüşlerimiz, Şubemiz Bülteni 166. Sayı- 31. sayfasında “İzmir’de Yapı Denetiminde Kamusal Denetim Ortadan Kaldırılmış ve Kuralsız Sağlıksız Yapılaşmanın Önü Açılmıştır” başlıklı TMMOB İzmir İKK Basın Açıklamasında yer almaktadır. Ayrıca Şubemiz Bülteni 165. Sayı Hukuk Köşesi- 48. sayfasında “Bürokrasiyi Azaltalım Derken” başlığıyla, yapılan uygulama Kasım 2012 - 167 11 Şubeden hukuki boyutuyla ele alınmıştır. Zira Meslek Odalarının yapı ruhsatı düzenlenmesi öncesinde, üyesi olan teknik elemanı kayıt altına alması, sicilini tutması ve belgelendirmesi bürokratik bir işlem değildir. Aksine, Meslek Odaları, yapı proje üretimini de, uygulama sürecini de kamusal bir sorumluluk olarak görmektedir. Odamız, oluşturulan bu yasal boşluk ile, Belediyeler tarafından kapsamlı ve nitelikli bir denetim yapılamayacağı görüşündedir. Gerek meslek pratiğini düzenleyen ilgili mevzuatın, gerekse imar mevzuatının (deprem, yangın, yapı denetim, otopark, sığınak vb yönetmelikler) uygulanması aşamasında yaşanacak aksaklıklar, birçok yapı ruhsatının iptaline yol açacak ve yapı sahipleri ile, sorumluluğu üstlenen Yapı Denetim Kuruluşları süreç içinde maddi-manevi sorunlar yaşayacaktır. Sonuç İmar Yönetmelikleri yapılaşma ve denetim süreçlerinin sağlıklı bir şekilde sürdürülmesi, mühendislik ve mimarlık hizmetlerinin yürütülmesinde temel araçlardan biridir. İmar yönetmelikleri, üst ölçekli kentsel plan kararlarından, tek yapı ölçeğinde hazırlanmış birçok düzenlemeyi kapsadıklarından, uygulama süreçlerinde ilgili kurumların idari yetkileri, teknik hizmetler ve hukuk kuralları ile etik ilkeler bir bütün olarak karşımıza çıkar. EKİM-KASIM 2012’DE YAYINLANAN YASA VE YÖNETMELİKLER 1. Maliye Bakanlığından: Kamu Taşınmazlarının Yatırımlara Tahsisine İlişkin Usul ve Esaslarda Değişiklik Yapılması Hakkında Usul ve Esaslar (16 Ekim 2012 Tarih, 28443 Sayılı R.G.) 2. Çevre ve Şehircilik Bakanlığından: Yapı Malzemeleri Yönetmeliği (89/106/Eec) Kapsamında Uygulanacak Teknik Şartnamelerin Yayımlanması Hakkında Tebliğ (Tebliğ No: Mhg/2012-09) (17 Ekim 2012 Tarih, 28444 Sayılı R.G.) 3. Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığından: Limanlar Yönetmeliği (31 Ekim 2012 Tarih, 28453 Sayılı R.G.) 4. Çevre ve Şehircilik Bakanlığından: Dolayısıyla bu yönetmeliğin düzenlenme süreçleri kadar uygulanma süreci ve yorumlanması da önem taşır. Günümüzdeki yasa enflasyonu, yasa yönetmelik maddelerindeki ayrıcalık/istisnai maddeler, uygulayıcıları karmaşaya sürüklemekte, yasal boşluklar oluşturmakta ve tüm bu karmaşadan yararlanan kişi/grup ve toplulukların oluşmasının önünü açmaktadır. Yapı Malzemeleri Yönetmeliği (89/106/Eec) Kapsamında Cpc Belgelendirme Muayene ve Deney Hizmetleri Tic. Ltd. Şti.nin Onaylanmış Kuruluş Olarak Görevlendirilmesine Dair Tebliğ (Tebliğ No: Mhg/2012-10) (31 Ekim 2012 Tarih, 28453 Sayılı R.G.) İyi kurgulanmış imar yasa ve yönetmelikleri, sağlıklı, güvenli, planlı bir kentleşme ve yapılaşma için tek ve yeter koşul değildir elbette. Bu yasal düzenlemeleri kamu yararını gözeterek uygulayan, yorumlayan yönetim kadrolarına emanet edilmesi gerekmektedir. Bir yasa veya yönetmeliğin, teknik açıdan yeterli olması kadar, genellik – objektiflik – adalet – hakkaniyet ilkelerini gözeten kamu görevlileri tarafından uygulanmaları da büyük önem taşır. Taşınmaz Kültür Varlıklarının Korunmasına Ait Katkı Payına Dair Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik (8 Kasım 2012 Tarih, 28461 Sayılı R.G.) Bu bağlamda, özellikle yerel yönetimlerde teknik hizmetleri üstlenen gerek yöneticiler, gerekse teknik personele önemli görev ve sorumluluklar düşmektedir. Halka ve dezavantajlı toplum kesimlerine hizmet etmenin en temel ilkesi, hukuk kurallarıyla uyumlu yasa/yönetmelikler çerçevesinde, nitelikli kamusal denetimdir. Saygılarımızla... İMO İZMİR Şubesi Yönetim Kurulu 12 Kasım 2012 - 167 5. Kültür ve Turizm Bakanlığından: 6. Kamu İhale Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Kanun No. 6359 Kabul Tarihi: 1/11/2012 (10 Kasım 2012 Tarih, 28463 Sayılı R.G.) 7. Kamu İhale Kurumundan: Elektronik İhale Uygulama Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik (14 Kasım 2012 Tarih, 28467 Sayılı R.G.) 8. Maliye Bakanlığından: Kamu Taşınmazlarının Yatırımlara Tahsisine İlişkin Usul ve Esaslarda Değişiklik Yapılmasına Dair Usul ve Esaslar(15 Kasım 2012 Tarih, 28468 Sayılı R.G.) Şubeden KARAYOLLARI GENEL MÜDÜRLÜĞÜ YER DEĞİŞTİRME SURETİYLE ATAMALARA İLİŞKİN YÖNETMELİK HAKKINDA ŞUBE GÖRÜŞLERİMİZ Karayolları Genel Müdürlüğünce hazırlanan ve 14 Eylül 2012 tarih ve 28411 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren “Karayolları Genel Müdürlüğü Memurlarının Yer Değiştirme Suretiyle Atanmalarına İlişkin Yönetmelik” e ilişkin görüşlerimiz aşağıda özetlenmiştir. 1. Madde 8 “Yer Değiştirme Suretiyle Atamalarda Göz Önünde Bulundurulacak Hususlar” başlığında nesnel, objektif kriterler ortaya konmamıştır. Şöyle ki, düzenlemede, yer değiştirme kurulu Genel Müdürün atadığı kişilerden oluşacak olup, kurulun değerlendirme kısasları net değildir. Bu da kurul kararlarında, imtiyaz ve kayırmacılığa meydan verecektir. 2. Madde 23/3 Başmühendis ve üst makamlar için zorunlu hizmet süresinin uzatılması 1 yıl ile sınırlandırılmıştır. Bu sınırlandırma hakkı diğer mühendislere verilmemiştir. Dolayısıyla özellikle doğu bölgelerinde çalışan mühendislerin tayin taleplerinin karşılanması güvence altına alınmamış, tamamen idarenin keyfiyetine bırakılmıştır. 3. Yönetmelik Batı bölgelerinde çalışan mühendislerin Doğu Bölgelerine atamasını kolaylaştırırken, Doğu bölgelerinden çalışan mühendislerin batı ilerine atanabilmesi güvencesini getirmemiştir. 4. Diğer kurumların (örneğin MEB) çıkardığı benzer yönetmeliklerde ZORUNLU HİZMET, yürürlüğe girdiği tarihten sonraki atamalarda uygulanmaktadır. Karayollarında daha önceki tarihlerde atanan mühendislerin çalışma koşulları değiştirilmiş (kazanılmış hakları yitirilmiş), zorunlu hizmet sorumluluğu oluşturulmuştur. 5. Özellikle ihaleli işlerde Denetim Görevlisi olarak çalışan inşaat mühendisleri, Zorunlu Hizmet ve Rotasyon ile baskı altına alınabilecektir. 6. Yönetmelikle getirilen Rotasyon mühendisler için mesleki gelişime katkı sağlayacak şekilde düzenlenmemiştir. Yönetmelikte, bölge içi ve servisler arası rotasyon koşullarına yer verilmemiştir. 7. Değiştirme, Başvuru Değerlendirme Formu’nda puanlamaya esas kriterler liyakat ve mesleki başarıyı içermemektedir. 8. Yönetmelik sadece Teknik Hizmet Sınıfı’nı kapİMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr samaktadır. Genel İdari Hizmetler sınıfını kapsamamaktadır. Dolayısıyla mühendis çalışanların hedeflendiği açıktır. 9. KPSS ‘de başarılı olup, özel sektördeki işlerini bırakarak, istedikleri illere atanmayı başaran mühendisler, bu yönetmelik ile mağdur edilmektedir. 10. Karayollarında çalışan mühendislerin hayat kurması, ev alması, çocuklarının geleceklerini oluşturması engellenmektedir. Anayasa Mahkemesi Kararı ile, Kentsel Dönüşüm Uygulayan Belediyelere Yetki Sınırı Getirildi Anayasa Mahkemesi, Ana Muhalefet Partisinin, Belediye Kanunu’nun 73. maddesinin bazı hükümlerinin, Anayasa’nın temel hükümlerine aykırı olduğu gerekçesi ile açtığı davayı değerlendirdi. Belediyelerin “kentsel dönüşüm” projelerini uygulayabilmesini öngören 5393 Sayılı Belediye Kanunu (5998 s. Kanunun 1. maddesi ile değişik), 73. maddesinin bazı hükümlerinin yürütmesinin durdurulmasına ve karar verilmesine yer olmadığı kararına varılmışken, 73. maddenin 11. fıkrasının ikinci, üçüncü ve dördüncü cümlelerinin iptali, kararın Resmi Gazetede yayımlanacağı güne kadar yürürlüğünün durdurulması kararı alınmıştır. Kentsel dönüşüm ve gelişim alanı ilan edilen yerlerde, her tür imar işlemleri ve yapı ruhsatı verilmesine ilişkin işlemler Belediye iznine tabi olduğundan, yasa belediyelere, bu alanlarda devam eden ve projeye uygunluğu belediye tarafından kabul edilenler dışındaki diğer inşatları, 5 yıl süreyle durdurma, bu süreyi uzatma yetkisi vermiş, bu sürenin de 10 yılı geçemeyeceğini hüküm altına almıştı. Mahkeme Kararı ile, Belediyelere, bu alanlarda devam eden inşaarları durdurma ve durdurma süresinin uzatılması yetkisini veren hükümler iptal edilmiştir. Anayasa Mahkemesi’nin, Esas No: 2010/82, Karar No: 2012/34, 18/10/2012 günlü kararı, 23/10/2012 tarih ve 28450 s. R.G. de yayınlanmıştır. Kasım 2012 - 167 13 Şubeden 19 Aralık 2012 tarihinde, mesleğinde 50, 40 ve 25. yılını dolduran üyelerimize eğitim dönemlerindeki hocalarımızın da katılacağı törenle plaket verilecektir. Üyelerimizi kutlar, sağlıklı nice yıllar dileriz. Şubemiz kayıtlarına göre meslekte 50, 40 ve 25. yılını dolduran üyelerimizin listesi aşağıda bulunmaktadır. Aynı liste şubemizin internet sitesinde de yayınlanmaktadır: www.imoizmir.org.tr Listedeki üyelerimizin Şubemiz kayıtlarındaki adreslerine yazılı davet gönderilecektir. Listede herhangi bir yanlışlık görülmesi durumunda Şubemize telefonla bilgi verilmesini rica ederiz. Telefon: 462 56 55 • e-posta: [email protected] SİCİL ADI SOYADI SİCİL ADI SOYADI SİCİL ADI SOYADI 4014 4072 4073 4085 4102 4132 4150 4167 4188 4199 4275 4479 4533 4548 4706 4721 4840 BURHAN YEDEKKESİCİ ERSELİ ERSOY ÖNDER DAĞISTAN MUSTAFA KAPANCIOĞLU MURAT SERDAROĞLU A. İHSAN ÇALIŞ NEVZAT SÜVARİ MUHİTTİN ÇINAR CEMAL AĞCA ERKAN ÖZAKMAN MEHMET CENGİZ FİKRET MADRALI TURGUT SAYIN İ. EROL GÖNDERTEN ÖMÜR ÖNDER FAHRİ DERELİOĞLU GÜLTEKİN OYBİR SİCİL ADI SOYADI SİCİL ADI SOYADI SİCİL ADI SOYADI 8046 8240 8245 8283 8362 8397 8417 8423 8449 8450 8462 8484 8492 8496 8518 8536 8544 8545 8617 8638 8644 8649 8659 8664 8670 8707 8728 8735 8764 8777 8778 8793 8824 8825 8832 8833 8841 8842 8848 8861 8866 8867 8868 8899 8906 8921 8985 8986 8995 8997 9004 9023 9024 9025 9031 9059 9060 9072 9073 9085 9088 9089 9095 9159 9206 9222 9225 9228 9234 9235 9244 9245 HİCRİ GÜRDENİZ OKYAY GÜNAY MESUT ÖZCAN HASAN HÜSEYİN ÇIĞIRKAN BAHRİ TAMTÜRK HIDIR HALUK GÖKMEN YAVUZ İSMET KÜRÜMOĞLU MEHMET AYKUT MUSTAFA MOKAN RECEP GÜRSOY OSMAN MUTLU EROL DEMİR MEHMET EMİN AKÖZEK ONUR ZUNGUR MUSTAFA KAYA TÜFEKÇİOĞLU ATALAY COŞKUNER ABDÜLKADİR GÜRÇAY SÜLEYMAN TÜRKÜRESİN REFİK TÜNAYDIN VECİHİ BAŞAR FERRUH ÜLGEN HASAN ALİ PAR MUSTAFA ŞEFİK ERDOĞAN FUAT ALTAN IŞIK 14 Kasım 2012 - 167 FEYYAZ ALTAN CELAL ÖZSÖNMEZ NECATİ ERPEK BEDRİ YEŞİLMEN AHMET TURAN SÖZEN GÜNAY BADAY OSMAN ARICAN SELİM ERTEM HÜSEYİN BULAKERİ MUSTAFA MUTLU SEYRAN DAMBA AHMET CENGİZ TANJU DÜMROL SÖZDEN EDEN KEMAL TÜRKASLAN ERTAN ALAYAT İSMAİL HAKKI CENAP BİLGİLİ İLHAN YAPICILAR NAZIM YILMAZ TAYFUR YİĞİT ABDULLAH BİZDEN ALPER TANER ERGÜN OLGUN HALİL KARAKURUM AHMET HAMDİ ALPASLAN ŞAMİL KAHRAMAN NEZİHE KISMET GÜRSEL ADNAN SABIRLI ALİ SÖZER MEHMET KORKMAZ EROL ÖZTÜRK YÜCEL PABUŞCU CEMAL ALTINTAŞ MAHMUT BAHATTİN OKTAÇ ALİ YAVUZ ERİŞTİ BEKİR ÖZCAN ŞİŞMAN BEKİR SAĞLAM HALDUN TUNCER TANIL ÖZEREN İSMAİL ERDEM KANDEMİR METİN ÇAÇTAŞ İSMAİL BURSALIOĞLU VEDAT KURT ALİM ŞADAN BÜNYAMİN AÇIL ORHAN KARALOM HASAN HALUK SÖNMEZ SADETTİN UÇKUN Şubeden SİCİL ADI SOYADI SİCİL ADI SOYADI SİCİL ADI SOYADI 9261 9263 9274 9291 9302 9321 9354 9356 9392 9424 9426 9427 9430 9431 9432 9433 9442 9448 9461 9463 9509 9559 9574 9581 9603 9604 9605 9606 9609 9681 TURGUT ARAT 9692 ŞÜKRÜ GÜVEN 9693 ALİ İHSAN DERELİ 9699 MUHARREM KAÇIKOÇ 9753 ALİ RIZA TOKUL 9756 MELİH BAŞKAN 9761 KEMAL ALTINDAĞ 9762 B.SEMİH OKÇULAR 9763 HİDAYET ŞAHİN 9772 OSMAN ÇINARLI 9796 FERHAT TÜRKMEN 9802 METİN KILIÇ 9833 MÜNEVVER EZBERCİ 9834 ALİ AKARSEL 9835 SEMİH GÜLEÇER 9836 İSHAK ABDULLAHOĞLU 9838 MUSTAFA KALE 9864 ÖZCAN YAVUZ 9886 ERDOĞAN ERDEMCİ 9897 AHMET TEOMAN ÖZKANER 9898 ŞUAYYIP ŞENÖZHÜR 9901 SÜLEYMAN SAİM EFELERLİ 9905 ETHEM ÖNER 9966 LEVENT ALPGÜLTAŞ 9967 ALİ OKTAY ULUSOY 10026 FARUK TEKİNŞEN 10038 SUAT GÜNER 10039 MEHMET SAYIN 10040 LÜTFİ ÜLÇAY 10051 OSMAN KAYA 10061 ALİ ÖZLER ÖRNEK 10064 ALİ RIZA AKŞEHİR 10101 SEVGİ GÖNENÇ 10125 REŞAT CABA 10189 MEHMET NACİ AKYIL 10219 ADNAN FİDAN 10222 NEVZAT CİHAN 10357 ŞENGEZER GÜLÇE 10359 CEVDET GÜLGÜN 10493 MUSTAFA ARKUN 10494 ATİLLA GÜNERKEN 10496 SEFA TÜRKSOY 10547 ALAADDİN ERGÜN 10612 MUSTAFA TUNCAY ÖZATALAY 10753 AHMET LEVENT ALGAN 10790 ÖMER ZAFER ALKU 10965 MAHMUT ÇETİN 11734 TUNCAY KARANACAK 14686 MEHMET ALİ MOTUR 14795 ATTİLA ORBAY 15456 REFİK ÖZDEŞ 15693 NAZMİ TÜRK 17361 SÜLEYMAN ÜNCÜ 18408 ERGÜN YÜCE 20510 FERHUN BÜYÜKKEÇECİ 24325 ZİYA NAZLI SİCİL ADI SOYADI SİCİL ADI SOYADI SİCİL ADI SOYADI 34017 HALİL ANGÜN 34020 MEHMET AYHAN DİMLİOĞLU 34027 HALDUN SADIK DERBENT 34064 MERAL KARAALANLI 34099 SERDAR SUAT BALCIOĞLU 34101 RAHMİ KUTSAL 34187 SAVAŞ EŞKİYAKIRAN 34189 HAKKI NASIF 34190 ZAFER ERDEM 34196 HİKMET YILDIZ 34277 DAVUT ÖZTÜRK 34301 MEHMET HAKKI ÖZGENÇ 34305 FİKRİ ÇELİK 34353 BUKET ATTAROĞLU 34354 NUMAN ŞAHİN 34385 ŞEMSİ YAZICI 34396 SEDAT YETİM 34426 FARUK YILDIRIM 34446 RASİM BAŞ 34477 MURAT ALİ KİPER 34500 MUSTAFA UÇAR 34519 BENGİ AKŞAN 34545 HASAN ERMANAV 34568 HÜSEYİN AYGÜN 34569 CANAN KARADAĞ 34570 SELİM PARMAKSIZ 34571 MUSTAFA ULUER 34582 HATİP TOK 34605 KENAN KESKİN 34618 AHMET HASAN ADALI 34619 AHMET GÜRKAN AKÇAGÜL 34621 BİLHAN İLGÜN 34622 GÜLGÜN KÜÇÜK KOCAMIŞ 34709 YÜKSEL SELEK 34710 HAYDAR TAMER TEMİZEL 34714 ERCAN SAYIN 34741 ALİ BAYRAM BAL 34760 ERCAN ÖZGÜVEN 34804 ATIL TUNGA GÜVENER 34822 İRFAN SERHAN ÖZTUNA 34835 İLHAN ÖNAL 34848 TİMUÇİNHAN AYİÇİ 34858 ALPASLAN ÇELİK 34887 SERHAT DOĞAN 34899 MEHMET HALUK GÖĞÜŞ 34903 BİROL ÖZDEMİR 34933 HÜSEYİN YOLDAŞ 34981 SUAT DAĞ 34983 PERVİN TOĞU 34985 METİN ÇAĞRI 35072 KURT ANDREAS ÖNEROĞLU 35074 MEHMET BURAN 35075 KAYHAN TÜNER 35133 M. LÜTFİ Y. KARACASULU 35167 ALİ YAVUZ 35169 HALUK ERTEN 35185 CAN MUSTAFA KOPARAL 35193 NİHAT KÖŞGER 35403 SÜHEYLA (TUĞAN) SARICA 35645 ALİ ERGÜZER 35696 YETKİN YENİCİ 35815 BAYRAM KILIÇOĞLU 36177 OĞUZ ÖZDEKER 36328 MUSTAFA YAVAŞ 37132 TAYFUN KUNÇ 37370 DARÇİN AKIN 38217 TEMEL GÜRBÜZ 41459 ŞÜKRAN DURMUŞOĞLU 42713 MEHMET HAKAN UĞUR VAHİT AYDEMİR AHMET ÇAMPINAR RAGIP TAYFUR HASAN HİLAL CEMAL GÖRKEY ATİLLA ECE MEHMET YILMAZ BOZKURT MEHMET ŞEFİK GÜNGÖR YUSUF CAN GEDİK MUHSİN KARAGÖZ NURETTİN YETİŞ NURETTİN SUNU SALİH TÜMER ÖNGEL NURÜLHÜDA ERDOĞAN İNCİ GÜN MEHMET NEJAT AKPINAR TUNCEL ÜÇER SELİM YILDIRIM TÜRKMEN HASAN ATAOL YUSUF KAPLAN KOÇ ERTAÇ TOKER AHMET GÜREL MEHMET ÖMER ERŞAN GÜNER GÜLBAHAR OSMAN NURİ ÖZGÜVEN ALİ ÖZGEN ÇIKAL İSMAİL HAKKI ÖZDEN AHMET LÜTFİ GİRGİN FAHRİ TÜTÜNCÜ İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr Kasım 2012 - 167 15 Şubeden 16 Kasım 2012 - 167 İMO’dan İNSAN HAYATI VE KAMU YARARI KORUNMASI GEREKEN TEMEL DEĞERDİR İnşaat Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu’nun, Van depreminin birinci yıldönümü dolayısıyla yaptığı açıklama. 22 Ekim 2012 Geçtiğimiz yıl 23 Ekim Pazar günü merkez üssü Van`ın Tabanlı köyü olan depremde nedeniyle 604 insanımızı kaybettik. Deprem hayatı olumsuz yönde etkiledi; özelikle Erciş ilçemiz büyük bir drama sahne oldu. Birçok bina oturulamaz hale geldi, afet sonrası müdahalede yaşanan sorunlar, günlük hayatın asgari düzeyde devam ettirilmesini bile zorlaştırdı. Van ilk depremin şokunu henüz atlatmamışken, acılar hâlâ sıcakken, kent kelimenin tam anlamıyla afete teslim olmuşken, bu kez de 9 Kasım`da merkez üssü Edremit ilçesi olan bir diğer deprem ile sarsıldık, ikinci depremde ise 32 insanımızı kaybettik. Anıları karşısında saygıyla eğiliyor yakınlarını kaybeden herkese bir kez daha başsağlığı diliyoruz. İnşaat Mühendisleri Odası olarak Van depreminin ilk gününden beri kalbimiz Van halkıyla birlikte attı. Depremin üçüncü gününde gözlemde bulunmak için bölgeye gittiğimizde tüm örgütlülüğümüz dayanışma malzemelerini toplamak ve bölgeye ulaştırmak için çoktan çalışmalara başlamıştı. Bizler mesleğimizin birikimlerini de yara sarmak için seferber ettik. Birinci depremin ardından ön hasar tespit çalışmalarında gönüllü meslektaşlarımızın yer alması için Valiliğe başvurduk. Hasar tespit çalışmalarında görev alma talebimiz ikinci depremin ardından karşılık bulabildi. Valilik ve Belediye ile imzalanan protokol doğrultusunda meslektaşlarımız deprem bölgesindeki hasar tespit çalışmalarında üç hafta boyunca bilfiil görev aldı. İlk günden beri Van`da olan bizler, sadece yıkılan binaların birçoğunda seçilen taşıyıcı sistemlerin hem tasarım hem de imalat açısından depreme dayanıklı yapı tasarımı ilkelerine uymadığına, beton dayanımının elle ufalanabilecek düzeyde kalitesiz olduğuna değil aynı zamanda çadır yaşamının barındırdığı risklerin ölümlere neden olduğuna, yakınlarını kaybetmenin yanı sıra ağır yaşam koşullarıyla mücadele etmek durumunda kalan Van halkının kentten göç etme dışında çare bulamadığına da tanıklık ettik. 5 Ekim`de ise 33 ilde aynı anda 150 kamu binasının yıkımları ile başlatıldı. Yıkımların neye göre belirlendiği konusunda bilinen tek şey, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı`nın Haziran ayında riskli alan ve riskli yapıların tespit çalışmalarının başlatılması için 81 il Valiliği ve Belediyeye bir genelge göndererek talimat vermiş olmasıydı. Valilik ya da belediyelerin nasıl bir çalışma yaptığı, yıkımların hangi plan, veri ve önceliğe dayanılarak gerçekleştirildiği bir muamma olarak kaldı. Aynı yasa, yapı denetimden muaf tutulan TOKİ`ye rezerv alanlarının belirlenmesi gibi önemli bir yetki daha vererek asıl amaçlananın ne olduğunu açıkça ortaya koymuş oldu. Ülkemizin tüm kentleri adeta, Van ili özelinde jeolojik etüt çalışmaları tamamlanmaksızın inşaatlara başlayan ve hatta birçok inşaatını tamamlayan TOKİ`nin insafına terk edildi. Bu gerçekler, siyasi iktidara mesaj, kamuoyuna uyarı, bizlere ise sorumluluk bildirmektedir. Van depremlerinin birinci yıldönümünde, mesleki ve toplumsal sorumluluğumuz gereği, kentsel dönüşüm sürecini “oy kaybetme pahasına uygulayacağını” ifade eden iktidara sesleniyoruz: Deprem tehdidiyle kentsel dönüşüm projelerini meşrulaştırmaktan vazgeçin. Olası depremlerin yol açacağı yıkım önlenmek isteniyorsanız, kentsel planlama ve uygulama süreçleri başlatın, dönüşüm alanlarını, sosyolojik ve çevresel değişkenleri ve bu bölgelerde yaşayanların ihtiyaçları göz önüne alarak belirleyin, rant yaratacak uygulamalardan kaçının ve kamu yararı ilkesinden ayrılmayın. Mühendislik mesleğini itibarsızlaştıracak ve meslek örgütlerini güçsüzleştirecek uygulamalardan vazgeçin. Van depremlerinde yaşananlar ile 1999 Marmara depremlerinde yaşananlar Türkiye`nin Doğusu ile Batısını ortak bir paydada buluşturdu. Öyle ki ne depremin yıkıcı etkisi önlenebildi ne de deprem sonrası yaşanan afete müdahale ve krizi yönetme noktasında doğru adımlar atılabildi. Yetmezmiş gibi Van depremleri kamuoyunda “Kentsel Dönüşüm Yasası” olarak bilinen “Afet Riskli Altındaki Alanların Dönüştürülmesi” hakkındaki kanun sayesinde popülizme malzeme edildi. Mayıs ayında meclis genel kurulundan geçen “Kentsel Dönüşüm Uygulamaları” herhangi bir veri veya envanter çalışmasına dayanmaksızın İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr Kasım 2012 - 167 17 TMMOB’den TMMOB DEPREMİN 1. YILDÖNÜMÜNDE VAN’DAYDI TMMOB, Van depreminin 1. yıldönümünde tüm sorumluların ve yetkililerin dikkatini bir kez daha deprem gerçeğine çekmek için Van’daydı. İnşaat Mühendisleri Odası’nın yürütücülüğünde 8-9 Kasım 2012 tarihlerinde gerçekleştirilen etkinliklerle kamuoyu depreme duyarlı olmaya çağrıldı. TMMOB Van İl Koordinasyon Kurulu tarafından 8 Kasım Perşembe günü Van Sanat Sokağı’nda düzenlenen kitlesel katılımlı basın açıklamasıyla başlayan “depreme duyarlılık” etkinliği aynı gün düzenlenen “Van Depremi ve Sonrası” konulu panelle devam etti. Etkinliklerin ikinci günü ise “depreme duyarlılık yürüyüşü” ve anıt heykel açılışı gerçekleştirildi. Van Depremlerinin Birinci Yıldönümünde TMMOB Dün Olduğu Gibi Bugün de Van‘da Van İKK tarafından 8 Kasım 2012 tarihinde yapılan “Van Depremlerinin Birinci Yıldönümünde TMMOB Dün Olduğu Gibi Bugün de Van‘da” başlıklı basın açıklamasına çok sayıda TMMOB üyesi katıldı. TMMOB Van İKK Sekreteri Şemsettin Bakır tarafından okunan açıklamada, Van‘ın birinci derece deprem kuşağında yer almasına karşılık yetkililerin önlem almadığına dikkat çekildi; merkezi idare ve yerel yönetimler, TMMOB‘nin uyarılarını dikkate almaya çağrıldı. “Van Depremi ve Sonrası” paneli Basın açıklamasının ardından Van Ticaret ve Sanayi Odası (VATSO) toplantı salonunda “Van Depremi ve Sonrası” konulu bir panel düzenlendi. Panele konuşmacı olarak katılan TMMOB Şehir Plancıları Odası 2. Başkanı Ümit Özcan “Van‘ın yeniden planlanması”, TMMOB Van İl Koordinasyon Kurulu Sekreteri Şemsettin Bakır “Hasar tespitleri, geçici ve kalıcı konutlar”, Yapı Denetim Kuruluşları Birliği Başkanı Hüseyin Kaya “Van‘da yapı denetimi”, Van Ticaret ve Sanayi Odası Eski Genel Sekreteri Necdet Takva “Depremin Van‘ın ekonomik yapısına etkisi”, Van Kadın Derneği Üyesi Aylin Çelik “Depremin sosyolojik etkileri”, Van Haber Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Naif Yaşar “Medyada Van depremi” konularında bilgi verdi. Depreme Duyarlılık Yürüyüşü Etkinliklerin ikinci günü olan 9 Kasım‘da ise saat 11.30‘da Kültür Kavşağı‘nda toplanılarak Milli Egemenlik Cad. Hastane Cad. - Beşyol Kavşağı - Akköprü güzergâhında yüzlerce mühendis, mimar, şehir plancısı ve Vanlıların katılımıyla “depreme duyarlılık yürüyüşü” ve anıt heykel açılışı gerçekleştirildi. Burada İnşaat Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Taner Yüzgeç, TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Soğancı ve Van Belediyesi Başkanvekili Sabri Abi birer konuşma yaptılar. İMO YÖNETİM KURULU BAŞKANI TANER YÜZGEÇ’İN VAN’DA YAPTIĞI KONUŞMA METNİ Sn. Belediye Başkanım, Değerli yurttaşlarım, Değerli meslektaşlarım, Değerli Basın mensupları, Van depremi anısına yapılan anıtının açılışına hoş geldiniz. Aslında 23 Ekimde aranızda olacak, hep birlikte yürüyecek ve bu anıtın açılışını hep birlikte yapacaktık. Ancak o tarihte arzu ettiğimiz Depreme Duyarlılık Yürüyüşü ne yazık ki Valilik engeline takıldı. Bizler TMMOB bileşenleri ve İnşaat Mühendisleri Odası olarak 4 yıldan buyana Depreme Duyarlılık Yürüyüşlerini 1999 Marmara Depreminin yıldönümlerinde, Marmara bölgesindeki çeşitli yerleşkelerde ve en önemlisi depremin yaşandığı günde gerçekleştirdik. Bu yürüyüş ve etkinliklerdeki amacımız, depremlerin sıradan bir doğa olayı olduğunu, fakat yıkım ve acının doğal bir sonuç olmadığını vurgulamaktı. Bilim, teknik 18 Kasım 2012 - 167 ve mühendisliğin rehber edilmesi halinde afetlerin felakete dönüşmeyeceğini anlatmaktı. Biz TMMOB ve İMO olarak bu defa, geçen sene yaşanmış olan Van depremi felaketinin akabinde sizlerle bir araya gelerek, hem devlet kurumlarının, hem vatandaşların hem de teknik elemanların sorumluluklarını konuşmak ve Van bölgesine yönelik toplumsal ilgiyi odaklamak arzusundaydık. Fakat ne yazık ki, Sn. Başbakanın bölgedeki varlığı ve etkinlikleri, bizlerin varlığının önüne geçti. 23 Ekim de Van ili, bilimi ve tekniği temsil eden bizlerle, aynı anda burada bulunan Başbakan ve devlet erkanına dar geldi. Dolayısıyla, 23 Ekim depreminin ikinci yıkıcı dalgasının yaşandığı 9 Kasım`ın yıl dönümünde bir araya gelebiliyoruz ancak... Değerli Katılımcılar, 23 Ekim 2011`de Van depremi yaşandığında ilk iş ola- TMMOB’den sosyal yapıya ve doğaya uyumlu kentleşme ve yapılaşma anlayışı güden uygulamalar, doğal afetlere karşı verilen mücadelenin de, toplumsal,sosyal barışın da anahtarı olacaktır. Değerli yurttaşlarım, değerli meslektaşlarım, İlk kayıtlı deprem olan 1580 Van depreminden, 2011 depremine kadar geçen zaman zarfında Van toprakları, büyük acılar yaşadı ve büyük yıkımlar gördü. Hayatını kaybeden insanlar, yerle bir olan yapılar ve üzerine bastığımız bu toprağı ikiye ayıran fay hatları Van`da büyük izler bıraktı. Biz istesek de istemesek de toplumsal hafızamızın zayıflığına rağmen bu izler geleceğe taşınacak. rak dayanışma konvoylarını yola çıkaran ve hemen devamında mesleki-teknik destek için yola koyulan mühendis ve mimarlar, bugün burada, acılı coğrafyanın kederli insanlarıyla, yoksulluğa, yoksunluğa ve en çok da unutulmaya itiraz etmek için toplandı. Van halkıyla omuz omuza depremi unutmayacağımızı, deprem önlemlerinin alınması, nitellikli yapı üretimin sağlanması doğrultusunda ısrarımızı sürdüreceğimizi, kentlerimizin rantiyeye teslim edilmesine izin vermeyeceğimizi söylemek için bu gün bir araya geldik. Geçen sene yaşanan depremlerin devamı günlerde yardımlaşma, dayanışma duygusu önemliydi. Bugün ise yani depremin yıl dönümünde, toplumsal hafızanın taze tutulması önem kazanmıştır. Değerli yurttaşlar, değerli meslektaşlarım, Türkiye`nin doğuyla batısı arasında, siyasi, ekonomik ve idari açıdan çok fazla farklılıklara sahip olduğu bilinen bir gerçektir. Hatta 23 Ekim`de burada olamayışımız bile buna örnektir. Fakat 2011 Van depremi ile 1999 Marmara depremi arasındaki benzerlik, Türkiye`nin Doğusu ile Batısını ortak paydada buluşturan bir öneme işaret etmektedir. Sorunlar ortaktır. Türkiye, temel insani ihtiyaçları karşılamada, nitelikli, standardı yüksek, yaşanabilir kentler oluşturmada, sağlıklı, güvenlikli konut üretmede, yaşamı afet tehlikesini gözeten bir şekilde tanzim etmede, afet öncesi ve sonrası organizasyonda sınıfta kalmıştır. Bilimi dışlayan, üniversiteleri görmezden gelen, sosyal devlet uygulamalarını ortadan kaldıran, toplumsallığı gözetmeyen, mühendislik ve mimarlık mesleğini itibarsızlaştıran, mesleki denetimin içini boşaltan, meslek odalarını işlevsizleştirmek isteyen, TOKİ binalarını ve kamu yapılarını denetimden muaf tutan, plansız ve rant amaçlı anlayışlar var olduğu sürece, bu ülke sınıfta kalmaya da devam edecektir. Bu duruma karşı sorunların ortak olduğu gibi çözümü de ortaktır ve basittir. Rant ve sermayenin değil toplumun ihtiyaçlarını gözeten, bilim ve tekniğin rehberliğine inanan, topluma, İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr Bugün, Van`da yaşanan acının ve yıkımın unutulmaması için Deprem Anıtı`nın açılışını yapıyoruz. Bu anıt bize, bir doğa olayının nasıl bir yıkıma dönüştüğünü hatırlatacak. Doğa olaylarına karşı, akıl ve bilimin rehberliğinde hareket edilmediği takdirde sonuçlarının acı ve gözyaşı olacağını hatırlatacak. Kar hırsının, rant sevdasının, insan hayatından ve toplumsal kayıplardan daha değerli olmadığını hatırlatacaktır. Değerli meslektaşlarım, İnsana ve doğaya önem verenlerin, mühendislik hizmetlerinin önemini kavrayanların geçmişin acı sonuçlarından ders çıkaracağına inanıyorum. Bu anıt, toplumsal ve insani değerlere önem verenlere, akla ve bilime göre adım atanlara rehber olacaktır. Unutmamak ve unutturmamak için sorumluluk alanlara ve elini taşın altına koyanlara kolaylıklar diliyorum. Bu anıt rehberimiz olsun; unutmayalım, unutulmasına izin vermeyelim diye. Konuşmamı sonlandırırken bu anlamlı etkinliğin gerçekleşmesini sağlayanlara teşekkürlerimi sunmak istiyorum. Başta bu eseri ortaya çıkaran Sezer Chaner Keser`e,Nihat Sezer Sabahat ve ekibine İnşaat Mühendisleri Odası Van Şubesine, Van İKK bileşenlerine, Van Belediyesi`ne, yerel yöneticilere, sivil inisiyatiflere, kurumların yönetici ve çalışanlarına ve yerel basına gösterdikleri ilgi için ne kadar teşekkür etsek azdır. Özellikle, depremin akabinde hasar tespit çalışmalarını gerçekleştirmek amacıyla Van`a gelen TMMOB ve Odamız heyetlerine her türlü olanağı sağlayan ve yardımcı olmak için elinden geleni fazlasıyla yapan, fakat bugün aramızda olmayan Van Belediye Başkanı Sayın Bekir Kaya`ya huzurlarınızda teşekkür ediyor ve selamlarımı iletiyorum. Son olarak, unutmamak unutturmamak için bir araya geldiğimiz depremde yaşamını yitiren vatandaşlarımızın anısı önünde saygıyla eğiliyorum. Kasım 2012 - 167 19 TMMOB’den DİSK, KESK, TMMOB, TTB: BU KEZ YAŞAM KAZANSIN DİSK, KESK, TMMOB ve TTB, devam eden açlık grevlerine dikkat çekmek için 11 Kasım 2012 Pazar günü Türkiye’nin dört bir yanında kitlesel basın açıklamaları yaptı. Açlık grevlerinde kritik aşamaya çoktan gelindi... Hükümet ‘taraf‘ olmayı bırakıp, acil çözüm konusunda ‘muhatap‘ olmalıdır! Cezaevlerinde başlatılan süresiz-dönüşümsüz açlık grevleri yeni katılımlarla birlikte 10 bin kişiyi bularak 61. gününe girdi. Açlık grevleri bir ülkede demokrasinin, eşitliğin ve özgürlüğün olmadığı siyasal sistemlerin bir sonucudur. 1980‘den bu yana yaşanan açlık grevlerinin sayısı, içinde bulunduğumuz baskı ve zorba düzeninin, karanlığının da bir kanıtıdır. Ülkemizde 12 Eylül‘le başlayan eşitlik ve özgürlüklerin rafa kalktığı bu karanlık, bugün AKP‘nin gölgesinde derinleşerek devam etmektedir. Cezaevlerinde açlık grevlerinde bulunan yüzlerce tutuklu ve hükümlünün içinde yeterli besin desteği ve sağlık hizmeti almayanların ciddi ve geri dönüşümsüz sağlık sorunları ile karşı karşıya oldukları bilinmektedir. Cezaevlerinde bir cezaevi hekimi bulunmadığından bu görev aile hekimlerine devredilmiş olup bu durum tedavinin devamlılığını bozmaktadır. Ayrıca gelen doktor raporları ve hükümlü başvurularında tutukluların doktor kontrolünü kabul etmedikleri ve TTB gibi bağımsız kuruluşlar tarafından bu hizmetin verilmesini istedikleri de bilinmektedir. İnsanların sakat kalmaması, ölümlerin yaşanmaması için Adalet Bakanlığı‘nın başta tabip odaları olmak üzere insan hakları savunucularının açlık grevi yapılan cezaevlerini ziyaret etmesine izin vermesi gerekmektedir. Sağlıklı içme suyu, tuz, şeker ve yaşamsal önemi olan B1 vitaminin mutlaka temin etmeli ve isteyen grevcilere ulaştırmalıdır. Açlık grevlerinde en riskli günlere girildiği ve ölüm haberlerinin gelmesinin an meselesi olduğu bu kritik aşamada bile AKP, hadi bırakalım çözüm konusundaki siyasi sorumluluğunu, hükümet olarak, yaşam hakkının kutsallığı ve insani değerlerin korunması yükümlülüklerini dahi yerine getirmekten kaçınmakta ve adeta ölümlere davetiye çıkartmaktadır. Dahası, insanların ölüm sınırında gezindiği bu sorunda da hükümet, tıpkı başka toplumsal sorunlarda olduğu gibi “Ben ne dersem o olur” iktidar anlayışıyla hareket etmekte ve sağlıklı diyalog yolları kurmak yerine, sorunu siyasi bir manevra alanı olarak kullanmaktadır. 20 Kasım 2012 - 167 Özgürlük ve demokrasi alanını toplumsal yaşamın her alanında giderek daraltan AKP hükümeti, Kürt sorununda izlediği otoriter, baskıcı, tekleştirici yöntemlerle ve sürdürdüğü anti demokratik devlet anlayışı ile bugüne kadar yeterince ölüme, acıya ve gözyaşına neden olmuştur. Bugün taleplerini ifade etmek için açlık grevlerine başvuran mahpuslara karşı içinde bulunduğu duyarsızlık, aymazlık hali ise geçmişten hiçbir ders almadığını, sorunu çözmek yerine derinleştirme anlayışından vazgeçmediğini göstermektedir. Açlık grevlerinin bugün diyalog yöntemi ile çözülmesi, bugüne dek AKP hükümetinin askeri ve siyasi operasyonlarla derinleştirdiği Kürt sorununda da çözüme doğru atılacak önemli bir adım olacaktır. Ülkenin temel sorunlarının çözümünde toplumsal konsensus aramayıp, tüm kesimlerin sorgusuz sualsiz, politikalarına biat etmesini isteyen AKP hükümeti, açlık grevleriyle ilgili yapılan önerilere, getirilen çözümlere, taleplere ve beklentilere gözünü, kulağını tamamen kapatmaktadır. Bu nedenle, takiye yapmayı, gerçekleri saptırmayı mubah görmektedir. Başta “inkâr” ve “tecrit” politikaları olmak üzere dünün iktidar sahiplerine karşı getirdikleri bütün suçlamaları bugün kendileri yapmaktadır. Tecrit ve izolasyon politikaları, egemenlerin iktidarını tesis etme amacıyla insani özellikleri köreltmek için uygulanan ve Türkiye‘deki tüm muhalifleri bekleyen, insanlık dışı bir uygulamadır. Açlık grevlerinin başlamasına neden olan siyasi ve insani talepleri diyaloglarla çözmek yerine, sorunu değil de, sorunu ifade eden insanları ölüme sürüklemesinin veya sürüklenmesine seyirci kalınmasının, ülkemizde onarılması imkânsız derin yaralar açacağına inanıyoruz. Bu nedenlerle, açlık grevlerine seyirci kalmak, ölümlere seyirci kalmaktır. Bizler emek ve meslek örgütleri olarak hükümeti bu konuda sorumluluğunu yerine getirmeye davet ediyoruz. Bir kez daha ifade ediyoruz, Bu Kez Ölüme Karşı Yaşam Kazansın! TMMOB İKK’dan TMMOB İzmir İKK Mühendislik Mimarlık Haftası Basın Açıklaması: SAVAŞ DEĞİL BARIŞ, KİN VE NEFRET DEĞİL SEVGİ VE KARDEŞLİK, RANTSAL DEĞİL KENTSEL DÖNÜŞÜM, SAĞLIKLI GÜVENLİ GELİŞEN VE KALKINAN İZMİR VE TÜRKİYE İSTİYORUZ. Mühendislik Mimarlık Haftası nedeniyle Yenişehir’deki TMMOB Birlik Parkı’nda yapılan basın açıklaması. 15.10.2012 Değerli basın mensupları, Sözlerime başlamadan, başta sevgili başkanımız Teoman ÖZTÜRK olmak üzere TMMOB`in 58 yıllık onurlu yürüyüşünde yitirdiğimiz tüm değerlerimizi saygıyla ve özlemle anıyorum. 27 Ocak 1954‘te Türkiye Büyük Millet Meclisi`nde kabul edilen 6235 sayılı “Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği Kanunu” 4 Şubat 1954 tarihinde 8625 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. Aynı yıl yapılan düzenlemelerle Bayındırlık Bakanlığı bünyesinde bir kurucu genel kurul oluşturulmuş ve bu genel kurul 1821 Ekim tarihleri arasında toplanmıştır. O günden sonra 18 Ekim tarihini kapsayan hafta TMMOB‘nin Mühendislik ve Mimarlık Haftası olarak kabul edilmiştir. Ve her yıl TMMOB ve odaları tarafından kutlanmaktadır. TMMOB üyesi Mühendisler, mimarlar, şehir plancıları olarak Mühendislik Mimarlık Haftası`nı kutlamanın yanında bu hafta içerisinde Dünyayı, ülkeyi ve yaşamı tanıyan, anlayan ve ona göre politikalar üreterek yaşama geçiren, bir çalışma anlayışı ile dünyamız, ülkemiz ve kentimize ilişkin tespit ve önerilerimizi kamuoyuyla paylaşmayı görev kabul ediyoruz. Sevgili arkadaşlar; 2012 yılının sonlarına yaklaştığımız bu günlerde AKP iktidarı tarafından uygulanan neoliberal, faşizan politikalar mesleğimiz, halkımız ve ülkemizin içinde bulunduğu baskı ve sömürü koşullarını giderek ağırlaştırmaktadır. Ortadoğu`da yaşanan gelişmeler, Suriye`ye emperyalist müdahale girişimleri içerisinde ülkemize biçilen rol ve Kürt sorununda tırmandırılan şiddet ortamı geleceğimiz açısından daha karanlık günlerin bizleri beklediğini işaret etmektedir. Güzel ülkemiz AKP iktidarı tarafından koşar adımlarla bir savaşın içerisine çekilmektedir. ABD`nin Ortadoğu`daki emperyalist politikalarının taşeronluğuna soyunan AKP İktidarı MHP`nin desteğiyle Meclisten geçirdiği teskere ile Suriye ile savaşa girmenin koşullarını yaratma gayreti içerisindedir. Hatay, Antep, Urfa Mardin gibi Suriye sınırındaki kentlerimizde yaşayan halkımızın can güvenliği kalmamıştır. Teskere öncesinde Akçakale`de 5 yurttaşımız Suriye`den atılan top mermisiyle hayatını yitirmiştir. Komşularla sıfır politika diyenler bugün tüm komşularıyla savaş sınırına gelmiş bir Türkiye yaratmışlardır. Buradan bir kez daha hükümete sesleniyoruz savaş çığırtkanlığından bir an önce vazgeçin, olası bir savaş halinde İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr yitireceğimiz canlarımızın sorumlusu sizler olacaksınız. Biz her zaman savaşı değil barışı savunmaya devam edeceğiz. Diğer yandan, AKP, hiçbir bilimsel yanı olmayan 4+4+4 sistemi ile zorunlu eğitimi fiilen 4 yıla indirmiştir. 4+4+4 düzenlemesi ile eğitim sistemi piyasaya açılırken, ihtiyaç duyulan işgücü ve itiraz etmeyen dindar bir nesil okullar aracılığı ile yaratılmış olacaktır. Ekonomik altyapıda sağlanan neoliberal dönüşüme eşlik edecek bir toplum yapısı bu eğitim sistemi eliyle yaratılacaktır. Buna karşı durmak temel görevlerimiz arasındadır. AKP iktidarının uyguladığı neoliberal ekonomi işsizliği yoksulluğu derinleştirmekte, emek alanı esnetilip, güvencesizleştirilerek sömürü kurumsallaştırılmaktadır. Ulusal İstihdam Stratejisi ve İş İlişkileri Kanunu Tasarısına bakıldığında bu durum tüm çıplaklığı ile görülmektedir. Komisyonlardan geçerek Meclis gündemine gelen ‘`Toplu İş İlişkileri Yasa Tasarısı ‘` ile de Türkiye ucuz, güvencesiz, emek cenneti haline getirilmekte, örgütlenme önündeki barikatlar güçlendirilmekte sermayeye dikensiz gül bahçesi verilmekte, kamu çalışanları güvencelerini yitirmektedirler. Son yapılan elektrik, benzin, mazot, doğalgaz ve ÖTV zamları savaş bütçe hazırlanmıştır. Savaşa değil emekçiye, emekliye, sağlığa, eğitime bütçe istiyoruz. AKP iktidarı 12 Eylül referandumu ve 211 seçimleri sonrasında elde ettiği güçle tüm muhalif kesimleri saf dışı bırakmak için baskı ve şiddet politikalarını hızlandırmış öğrenci, işçi, politikacı, asker, gazeteci tüm karşı çıkanlar cezaevlerine tıkılmıştır. Aynı bakış açısıyla AKP TMMOB`ye de müdahale etmeye çalışmaktadır. Devlet Denetleme Raporu ile çizilen yol uygulamaya geçirilmiş, TMMOB ve bağlı odaları etkisizleştirilip yetkisizleştirilmeye çalışılmaktadır. Bu çerçevede görev edindiği görülen Çevre ve Şehircilik Bakanlığı çıkarttığı yönetmelik ve tebliğlerle meslek odalarının kamusal denetimlerini hukuksuz bir şekilde kaldırmayı amaçlamıştır. Ne yazık ki İzmir`de de yerel yönetim buna boyun eğmiş yasallığın arkasına sığınarak İzmir Büyükşehir Belediyesi Meclisi kabul ettiği İzmir İmar Yönetmeliği ile Odaları yapı denetim sürecinden uzaklaştırmıştır. İzmir Büyükşehir Belediyesi Meclisi`nin 12 Ekim günü yapılan toplantısında ise kendi ifadeleri ile önceki değiKasım 2012 - 167 21 TMMOB İKK’dan şiklikte unutulan göz ardı edilen bölümler düzeltilerek nihai amaca ulaşılmıştır. CHP ve AKP grupları birbirlerine teşekkür ederek ne kadar uyumlu çalıştıklarını ifade etmişlerdir. Bu da bizim için anlamlı ve not edilmesi gereken bir durumdur. Bizler TMMOB İzmir İl Koordinasyon Kurulu olarak İzmir`i sağlıksız, güvensiz, niteliksiz yapı üretiminden, plansız gelişmekten korumak için, mesleğimizin onurunu korumak için, mesleğimize ve meslektaşlarımıza sahip çıkmak için tüm çabamızı sürdüreceğimizi buradan bir kez daha ifade ediyoruz. Değerli Basın Mensupları, Tüm bu değerlendirmelerimiz dışında önümüzdeki süreçte kentimiz ve ülkemiz için çok önemli gördüğümüz konu Kentsel Dönüşüm sürecinin başlatılmış olmasıdır. AKP iktidarının yeni bir rant alanı yaratma girişimlerinin ürünü olan bu süreci bu hafta yapacağımız etkinliklerimizin ana teması olarak seçtik. Hafta içerisinde yapacağımız etkinliklerimizde Kentsel Dönüşüm`ü tartışacağız. 15-17 Ekim 2012 tarihleri arasında gerçekleştireceğimiz ekte ayrıntısını verdiğimiz Söyleşi, Panel ve Konserden oluşan ‘`Mühendislik Mimarlık Haftası`` Etkinliklerimize siz değerli basın mensuplarımızı, meslektaşlarımızı, yerel yöneticilerimizi, milletvekillerimizi ve Tüm İzmirlileri bekliyoruz. TMMOB 58 yıllık onurlu geçmişinden aldığı güçle kamu çıkarlarını korumaya, mesleğin ve meslektaşın haklarını savunmaya, emekten ve emekçiden yana politikalar üretmeye, eşit özgür ve demokratik bir Türkiye`de barış içinde bir arada yaşamı savunmaya devam edecektir. Yaşasın Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği! Yaşasın Örgütlü Mücadelemiz! TMMOB İZMİR İL KOORDİNASYON KURULU 22 Kasım 2012 - 167 DUYURU: YÖNETİM KURULU GÖREV DEĞİŞİKLİĞİ 43. Dönem Şube Yönetim Kurulu üyemiz Ilgaz CANDEMİR, çalışma hayatına Ankara’da devam edeceğinden, Yönetim Kurulumuzdan istifa etmiştir. Bu nedenle 1. sıradaki Şube Yönetim Kurulu Yedek üyesi Vedat YORULMAZEL, 15 Ekim 2012 tarihinde asil üyeliğe davet edilmiştir. Sayın Ilgaz CANDEMİR’e katkılarından dolayı teşekkür eder, Sayın Vedat YORULMAZEL’e yeni görevinde başarılar dileriz. 43. Dönem Şube Yönetim Kurulumuz aşağıdaki gibi şekillenmiştir. Ayhan EMEKLİ (Başkan) Hülya ALTUN (Sekreter Üye) Erhan ARSLAN (Sayman Üye) H. Şahin TÜZEN (Üye) Gürkan ERDOĞAN (Üye) Erkin ÖZER (Üye) Vedat YORULMAZEL (Üye) İncelemeler YÜKSEK YAPILARIN TEMEL KÜTLE BETONUNDA SICAKLIK KONTROLÜ A. Atacan ÜTE İnşaat Yüksek Mühendisi Özet İzmir’in Bayraklı semtinde yapımı devam eden, ofis ve rezidans olarak yaklaşık 180 m yükseklikte projelendirilen bir yüksek yapıya ait C40/50 beton sınıfında tasarlanan temel kütle betonunda termal sıcaklıkların kontrol altına alınması için beton yüzeyinden 15, 50 ve 150 cm derinliklere termocouple kablolar yerleştirilmiş, bu kabloların ucuna 3 girişli data logger termometreler monte edilerek betonun iç sıcaklık ölçümleri kaydedilmiştir. Beton çekirdek kısmındaki iç sıcaklık ile beton yüzeyindeki sıcaklık farkının ilk 10 gün 20 ºC’yi aşmamasına dikkat edilmiştir. 20 ºC’yi aşan durumlarda gerekli önlemler alınarak sıcaklık farkının korunması sağlanmıştır. 10 günden sonraki beton iç sıcaklığı ile beton yüzeyi arasındaki sıcaklık farkının tespiti; inşaat hızını maksimum seviyede tutabilmek ve aynı zamanda termal gerilmelerden dolayı oluşması muhtemel çatlakların minimum düzeyde kalmasını sağlamak amacıyla gerilme analizi ile yapılmıştır. Ayrıca yerleştirilen betonun ulaşabileceği maksimum sıcaklıklar ile ilgili tahminler yapılmış ve elde edilen sıcaklıklar ile kıyaslanmıştır. durumlarda da belirgin termal çatlak görülebilir. Maksimum müsaade edilebilir sıcaklık farkı; termal genleşme, çekme dayanımı, elastisite modülü ile beton elemanların boyut ve kısıtlanma faktörü gibi betonun mekanik özelliklerinin bir fonksiyonudur. ACI 207.2R spesifik yapılar için betonun mekanik özelliklerine dayanarak termal çatlaklardan korunmak için maksimum müsaade edilebilir sıcaklık farkının hesaplanması için rehberlik sağlayabilmektedir. Şekil-1.1 tipik proje şartnamesinde belirtilen sıcaklık farkı ile ACI 207.2R’ye göre hesaplanan sıcaklık farkını kıyaslamaktadır. Şekil-1.1’den beton dizayn dayanımına ulaştığında hesaplanan maksimum müsaade edilebilir sıcaklık farkı 19 ºC’nin çok çok üzerinde olduğu görülmektedir. [1] Anahtar sözcükler: hidratasyon ısısı, beton sıcaklığı, termocouple, termal gerilme analizi 1. GİRİŞ Çimentonun hidratasyonu büyük miktarda ısı açığa çıkaran ekzotermik bir reaksiyondur. Kütle betonlarda dış yüzey iç çekirdeğe oranla daha hızlı soğumaya çalışır. İç kısım sıcaklık arttıkça genleşmeye, dış yüzeye yakın kısım ise ısı kaybettikçe büzülmeye çalışır. Gerekli tedbirler alınmadığı sürece genleşme ve büzülme sonucunda termal çatlakların oluşması kaçınılmazdır. Oluşan bu termal çatlakların genişliği ile derinliği; betonun fiziksel özelliklerine, oluşan sıcaklık farkına ve donatı durumuna bağlıdır. Proje şartnamelerinde genellikle maksimum müsaade edilebilir sıcaklık farkının 19 ºC olması istenir. Bu sıcaklık farkı Avrupa’da bundan 50 yıl önce donatısız kütle betonlarında tecrübe edinilmiş genel bir bilgiye dayanmaktadır. Sıcaklık farkının 19 ºC olarak sınırlandırıldığı durumlarda hatta daha yüksek sıcaklık farklarında da termal çatlak oluşmayabilir. Öte yandan sıcaklık farkının 19 ºC’den az olduğu İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr Şekil.1.1. Kütle betonda çekirdek ile yüzey kısmı arasında oluşabilecek en yüksek sıcaklık farkı- basınç dayanımı ilişkisi Termal genleşme katsayısı düşük kaba agreganın kullanılması, kütle betonda oluşan ısıl gerilmeleri yarı yarıya azaltabileceği bildirilmektedir. Kireç taşı gibi termal genleşme katsayısı düşük agregaların termal iletkenliği yüksek olacağından çekirdekteki ısının yüzeye doğru transferi daha hızlı olacaktır. Beton karışımlarında agrega diğer bileşenlere göre daha fazla olduğundan agreganın termal genleşme katsayısı betonun termal genleşme katsayısını yansıtmaktadır. [2] Bazı kaynaklara göre; granit veya kireçtaşı gibi termal genleşme katsayısı düşük agregalardan oluşan betonlarda hidratasyon ısısından kaynaklanan maksimum iç sıcaklık ile yüzey sıcaklık farkının sırasıyla 25 Kasım 2012 - 167 23 İncelemeler ºC ve 31 ºC olabileceği belirtilmiştir. [6] Çalışmalar göstermiştir ki betonun yerleştirilmesini müteakip iç sıcaklığın 68-74 ºC aralığını aşması durumunda gecikmiş etrenjit formasyonu oluşabilir. Gecikmiş etrenjit formasyonu beton yerleştirildikten uzun yıllar sonra içsel genleşme ile betonun çatlamasına yol açabilir. İç sıcaklığın 88 ºC’nin üzerine çıkması basınç dayanım kaybına sebebiyet verebilir. Öte yandan beton iç sıcaklığının düşük tutulması betonun soğuma sürecini kısaltarak ısı farkından dolayı oluşması muhtemel termal çatlakları minimize edecek, bunun neticesinde inşaat sürecine de etki edecektir. [1] The Texas Department of Transportation (TxDOT) Specification 420 beton yerleştirme sıcaklığını maksimum 24 ºC, beton iç sıcaklığını gecikmiş etrenjit formasyonundan sakınmak için maksimum 71 ºC ve beton içerisindeki maksimum sıcaklık değişimini 20 ºC olarak belirlemiştir. [3] Şekil.1.2. Kalıp alınması sonrası yüzey çatlakları için kabul edilen kritik sıcaklık farkı Şekil 1.2’de kütle betondaki sıcaklık artışı, soğuma ve sıcaklık farkı arasındaki ilişki gösterilmektedir. Isı kaybını engelleyen kalıplar erken alındığında beton iç kısmındaki sıcaklık ile yüzey sıcaklığı kritik sıcaklık farkı olan 20 ºC yi aştığında çatlaklar oluşabileceği gözlemlenmiştir. Daha yüksek sıcaklık farkına müsaade edildiğinde kalıplar daha geç zamanda sökülebilir. Büyük hacimli beton dökümlerini müteakip yapılan yüzey izolasyonları için birkaç haftaya ya da daha uzun zamana ihtiyaç duyulabilir. Dış ortam ile beton iç yüzeyi arasındaki sıcaklık farkının 20 ºC ya da daha az olarak kısıtlanması halinde beton, çatlak oluşmadan daha yavaş soğuyacaktır. [6] İzmir Yeni Kent Merkezinde (Bayraklı Salhane/Turan Bölgesi- Konak Alsancak Liman Arkası Kesimi ve Salhane Bölgesinde) Yapılacak Yüksek Binalar İçin Zemin, Geoteknik ve Yapı/Deprem Mühendisliği Proje ve Raporlarında Uyulması Gereken Teknik Önermeler’in 9. maddesinde; temel betonu döküm kalınlığının, hid- 24 Kasım 2012 - 167 ratasyon nedeni ile beton tabakasının orta noktası ile yüzeyi arasında meydana gelen sıcaklık farkına bağlı olarak belirlenmesi gerektiği, bu sıcaklık farkının hiçbir durumda 20 ºC’yi geçmemesi gerektiği bildirilmiştir. [5] Kütle betonlarda beton yerleştirme sıcaklığı çok önemlidir. Beton yerleştirme sıcaklığı ne kadar düşük olursa, hidratasyon gelişimi yavaşlayacak, mikro yapının (transition zone olarak tanımlanan çimento hamuru ile kaba agrega arasındaki geçiş bölgesi) gelişimi daha sağlam olacak ve elde edilen maksimum iç sıcaklıkta o kadar düşük olacaktır. Düşük sıcaklıkta kütle beton elde etmek için; »» Hidratasyon ısısı düşük çimentoların kullanılması, »» Çimento yerine bir miktar mineral katkı eklenmesi, »» Karışıma giren malzemelerin önceden soğutulması, (çimentonun üretildikten sonra hemen karışıma girmemesi, stok sahasında bekletilerek soğutulması, karışım suyunun çiller vasıtası ile soğutulması, karışıma buz eklenmesi, agregaların gölgede stoklanması yada agregaların su emme kapasitesi doğru hesaplanıp düzenli olarak agregalara su püskürtme ile sıcaklıklarının düşürülmesi gibi) »» Priz geciktirici kimyasal katkılar kullanılması, »» Ülkemizde henüz uygulanmayan sıvı nitrojen uygulaması ile karışımın sıcaklığının düşürülmesi önerilmektedir. 2. KULLANILAN MALZEMELER VE ÖZELLİKLERİ 2.1 Çimento: C40/45 temel beton karışımında hidratasyon ısısını düşürmek amacıyla %34 kalker ve yüksek kireçli uçucu kül içeren CEM II/B-M(L-W) 42.5 R puzolonik çimentosu kullanılmıştır. Üretici firmadan alınan bilgiler doğrultusunda uygulamada kullanılan çimentonun bazı kimyasal özellikleri Çizelge 2.1’de, mekanik ve fiziksel özellikleri Çizelge 2.2’de gösterilmiştir. Klinker’e ait kimyasal analiz ise Çizelge 2.3’te gösterilmiştir. 2.2 Uçucu Kül: C40/50 temel beton karışımında hidratasyon ısısını düşürmek amacıyla kullanılan Kütahya/Tunçbilek Akçim uçucu külünün kimyasal kompozisyonu Çizelge 2.4 de gösterilmiştir. Bağlayıcı malzemenin %37’si oranında mineral katkı kullanılmıştır. İncelemeler Çizelge 2.1. Uygulamada kullanılan çimentonun kimyasal özellikleri İçerik (%) TS standart limitleri CaO 53,07 SiO2 24,66 Al2O3 8,80 Fe2O3 2,78 MgO 2,18 Na2O 0,17 K2O 0,95 Kızdırma kaybı 4,06 ≤ % 5,00 ; TS EN 196-2 0,0085 SO3 2,74 ≤ % 0,10 ; TS EN 196-2 ≤ % 4,00 ; TS EN 196-2 Serbest CaO 3,21 Na2O + 0,658xK2O Toplam Alkali 0,80 Toplam Katkı 34,81 Klorür (Cl ) - 21> B < 35; TS EN 196-4 Çizelge 2.2. Uygulamada kullanılan çimentonun fiziksel ve mekanik özellikleri Değer TS standart limitleri 0,090 mm elekte kalıntı, (%) İçerik 0,20 TS EN 196-6 0,032 mm elekte kalıntı, (%) 12,60 TS EN 196-6 Özgül yüzey, (cm /g) 4232 Özgül ağırlık 2,91 2 günlük dayanım, (MPa) 22,10 ≥ 20MPa ; TS EN 196-1 28 günlük dayanım, (MPa) 57,60 ≥ 42,5 MPa, ≤ 62,5 MPa ; TS EN 196-1 Priz başlangıcı, (saat: dakika) 3 : 50 ≥ 60 dakika ; TS EN 196-3 Priz sonu, (saat : dakika) 4 : 45 TS EN 196-3 Hacim sabitliği, (mm) 3,00 ≤ 10 mm, TS EN 196-3 2 Çizelge 2.3. Uygulamada kullanılan çimentonun klinker fazına ait kimyasal özellikleri Parametre Değer (%) Parametre Değer (%) CaO 65,68 Na2O 0,22 SiO2 20,99 K2O 1,02 Al2O3 6,11 Cl Fe2O3 2,43 Kızdırma kaybı 0,30 MgO 2,73 Serbest kireç 2,26 SO3 0,51 Çözünmeyen kalıntı 0,07 İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr - 0,005 Kasım 2012 - 167 25 İncelemeler Çizelge 2.4. Uygulamada kullanılan uçucu kül’ün kimyasal kompozisyonu Özellik TS EN 450-1 sınırları Kızdırma kaybı En çok %5 Klorür En çok %0,1 SO3 En çok %3 Serbest CaO Reaktif CaO Değer % 1,00 % 0,0014 % 0,47 En çok %2,5 % 1,01 En çok %10 % 4,11 Toplam CaO - % 4,45 İncelik (45 mikron üstü) En çok %40 % 44,3 2.3 Agrega: Hazırlanan beton dizaynında 0-2 mm (ağırlıkça %25), 0-4 mm (ağırlıkça %16), 4-16 mm (ağırlıkça %29) ve 16-22 mm (ağırlıkça %30) kırma kireç taşı agrega olarak kullanılmıştır. Kullanılan agregaların gradasyonu Şekil.2.1’de gösterilmiştir. betonuna ait beton karışım tablosu Çizelge 2.5’te gösterilmiştir. 3. DENEYSEL ÇALIŞMA ve SONUÇLARIN İRDELENMESİ Bu çalışma İzmir’in Bayraklı semtinde yapımına başlanan, ticari ofis ve rezidans olarak tasarlanan yaklaşık 180 m yüksekliğindeki yüksek yapının temel kütle betonunda hidratasyon ısısından dolayı oluşan termal sıcaklığın kontrol altına alınmasını kapsamaktadır. Yükselen blok’un temel otuma alanı 51.0 x 54.4 m, radye temel yüksekliği 3 m’dir. Yapı ikiz kule şeklinde inşa edilecek olup; her bir kule 2 bodrum + zemin + 43 kattan oluşmaktadır. Radye temel beton sınıfı C40/50 olarak projelendirilmiştir. Radye temel betonu döküm öncesinde farklı çimento tipleri ile bir takım ön dökümler ve ölçümler yapılmıştır. Bu deneyler ile betonun yerleştirme sıcaklığı, betonun ulaştığı maksimum iç sıcaklığı, istenilen mukavemeti sağlayıp sağlamadığı vb. veriler elde edilip çimento tipine karar verilmiştir. Şekil 2.1. Beton karışımında kullanılan agreganın gradasyon eğrisi 2.4 Kimyasal Katkı: Projede kimyasal katkı olarak priz geciktirici katkı kullanılmıştır. Ege Üniversitesi Mühendislik Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümü danışmanlığında tasarlanan ve Batı Beton tarafından temin edilen C40/50 temel Projede radye temel beton miktarı yaklaşık 10.000 m3’tür. İnşaat alanı yeterli sayıda beton pompasının Çizelge 2.5. Yüksek yapı C40/50 radye temel betonuna ait karışım oranları Beton Sınıfı C40/50 Su Çimento Uçucu kül İnce agrega 0/2 mm İnce agrega 0/4 mm Kaba agrega 4/16 mm Kaba agrega 16/22 mm Kimyasal katkı S/Ç oranı (kg/m3) (kg/m3) (kg/m3) (kg/m3) (kg/m3) (kg/m3) (kg/m3) (kg/m3) (kg/m3) 168 260 155 448 285 521 539 4,2 0,48 26 Kasım 2012 - 167 İncelemeler Çizelge 3.1. Beton dökümüne ilişkin veriler Beton döküm tarihi Beton miktarı (m3) Pompa adedi Pompa kapasitesi (m3/sa) Döküm süresi (sa) Beton yerleştirme sıcaklığı (ºC) Ortalama slump (cm) Ortam sıcaklığı (ºC) 1.etap 01.03.2012 1.746 5 41 8.5 11,6 – 14,8 [13,2]* 24 -1 ile 7 2.etap 09.03.2012 1.884 3 42 15 18,3 – 21,2 [19,8]* 25 8 ile 18 3.etap 13.03.2012 3.230 4 43 19 14,9 – 17,6 [16,2]* 24 7 ile 14 4.etap 16.03.2012 2.834 5 44 13 13,5 – 16,3 [14,9]* 25 4 ile 9 * Ortalama değeri ifade etmektedir. mobilize edilmesine olanak sağlamadığı için tüm kütle tek seferde dökülememiş, radye temel Şekil 3.1’de gösterildiği gibi 4 etapta dökülmüştür. Şekil.3.1’den görüleceği üzere asansör çukurunun olduğu yerde yüksekliği 4 m’yi bulan yapısal kütleler bulunmaktadır. Her etapta beton yaklaşık 50 cm’lik katmanlar halinde tek seferde dökülmüştür. Çizelge 3.1’de her etap’a ait döküm bilgileri gösterilmiştir. Slump değeri mikserde S5 sınıfı, pompa ucunda ise S4 sınıfı olacak şekilde dizayn edilmiştir. Laboratuvar koşullarında yapılan priz deneylerinde betonun priz başlangıcı 9 saat 40 dakika olarak hesaplanmıştır. Bu veriler ışığında her etap yaklaşık 50 cm katmanlar halinde dökülmüştür. Katmanlar arasında kaynaşmayı sağlamak için üst katmandaki beton prizini almadan vibrasyon alttaki kademeye 10-15 cm daldırılarak yapılmıştır. Beton dökümünü müteakip mastarlama işlemi tamamlandıktan sonra yüzey Şekil 3.2’de gösterildiği gibi yorganlarla kaplanarak yüzeyden ısı ve buhar kaçışı engellenmiş, beton kendi buharı ile kür edilmiştir. Filiz yerlerinde 5 cm kalınlığında taş yünü kullanılmıştır. Beton yüzeyinden 15, 50 ve 150 cm derinliklerde termocouple kablolar yerleştirilmiş bu kabloların ucuna 3 girişli data logger termometreler monte edilerek betonun iç sıcaklık ölçümleri yapılmıştır. Her etapta 1’i yedek olmak üzere toplam 2 adet termocouple kablolar yerleştirilmiştir. Aynı zamanda ortam sıcaklığı ölçümleri de yapılarak her katmanda ölçülen sıcaklıklar ile zaman grafik haline getirilmiştir. Elde edilen grafikler Şekil 3.3, Şekil 3.4, Şekil 3.5 ve Şekil 3.6’da gösterilmiştir. Şekil 3.1. Beton döküm etapları ve termocouple yerleşim planı İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr Kasım 2012 - 167 27 İncelemeler Şekil 3.2. (a) Termocouple kablolarının 3 girişli data logger montajı, (b) betonun yorganlar ile korunması Şekil 3.3. 1. etap beton iç sıcaklık değerleri ile ortam sıcaklıklarının zamana bağlı değişimi Şekil 3.4. 2. etap beton iç sıcaklık değerleri ile ortam sıcaklıklarının zamana bağlı değişimi 28 Kasım 2012 - 167 İncelemeler Şekil 3.5. 3. etap beton iç sıcaklık değerleri ile ortam sıcaklıklarının zamana bağlı değişimi Şekil 3.6. 4. etap beton iç sıcaklık değerleri ile ortam sıcaklıklarının zamana bağlı değişimi Grafiklerden beton iç sıcaklıklarının maksimum değere beton dökümünü müteakip 96 ile 120 saat arasında eriştiği gözlemlenmiştir. Her etapta elde edilen maksimum iç sıcaklık değerleri sırasıyla 60 ºC, 66,4 ºC, 62,7 ºC ve 61,5 ºC’dir. 1. etap’ta elde edilen iç sıcaklığın diğer etaplarda elde edilen sıcaklıklara kıyasla daha düşük olmasına beton yerleştirme sıcaklığı sebep gösterilebilir. Şekil 3.3’te 96-120. saatler arasında yüzeyde hızlı bir biçimde sıcaklık düşüşü görülmektedir. Burada, yağmur sonrası Şekil.3.1’deki çukurda biriken yağmur suyunun zamanla hava sıcaklığını yüzeye yansıtarak yüzeyde hızlı soğumaya neden olduğu tespit edilmiştir. Bu sebeple pompa ile çukurda biriken su çekilerek, yüzey ile çekirdek arasındaki sıcaklık farkının açılmaması sağlanmıştır. İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr Şekil 3.4’ten görüleceği üzere beton dökümü sonrası 48 – 96’ncı saatler arasında yüzeyde sıcaklık azalışı gözlemlenmiş olup; mevcut yalıtımın üzerine 1 kat daha yorgan serilmiş ve sıcaklık farkının 20 dereceyi aşmaması sağlanmıştır. Şekil 3.4’te 336. saatteki düşüşün sebebi 2. kat yorganlamanın kaldırılmasıdır. Grafiklerden her etapta dökülen betonların çekirdek kısmının çok geç soğuduğu, günlük yaklaşık 1 derece azalış gösterdiği görülmektedir. Beton çekirdek kısmındaki iç sıcaklık ile beton yüzeyindeki sıcaklık farkının ilk 10 gün 20 ºC’yi aşmamasına dikkat edilmiştir. 20 ºC’yi aşan durumlarda gerekli önlemler alınarak sıcaklık farkının korunması sağlanmıştır. 10 günden sonraki beton iç sıcaklığı ile beton yüzeyi arasındaki sıcaklık farkının müsaade edilebilirliği Formul 1.1’de belirtilen gerilme analizi ile yapıl- Kasım 2012 - 167 29 İncelemeler Çizelge 3.2. Beton küp basınç dayanım sonuçları (silindir basınç dayanımları) 7 günlük (Mpa) 14 günlük (Mpa) 21 günlük (Mpa) 28 günlük (Mpa) 90 günlük (Mpa) 1.etap 22,6 (18) 27,7 (23) 35,6 (29) 41,2 (33) 54,3 (45) 2.etap 23,4 (19) 28,3 (23) 40,5 (32) 43,5 (34) 57,6 (47) 3.etap 24,5 (20) 31,4 (25) 42,8 (33) 44,2 (34) 57,0 (47) 4.etap 25,6 (20) 38,6 (30) 41,5 (32) 42,2 (33) 57,4 (47) mış, ayrıca Şekil 1.1’deki tablo ile de kıyaslanmıştır. Betondan alınan numunelere ait 7 günlük basınç dayanımının 20 MPa olduğu tespit edilmiştir. Şekil 1.1’den görüleceği gibi 20 MPa’ya karşılık gelen sıcaklık farkı yaklaşık 31 derece olup, uygulamada da 7 gün sonrasında beton belli bir mukavemete eriştiğinden çekirdek kısmı ile yüzey arasındaki maksimum sıcaklık farkında bu kısıta göre hareket edilmiştir. Her etapta dökülen betonlara ait 7, 14, 21, 28 ve 90 günlük basınç dayanımları Çizelge 3.2’de gösterilmiştir. Çekirdek (h= 1,50 m) ve yüzey kısmındaki sıcaklık farkından kaynaklanan çekme gerilmeleri Formül 1 ile hesaplanmıştır. [2] (Formül 1) Burada; σt : sıcaklık farkından dolayı oluşan çekme gerilmesi, MPa Kr : beton elemanın kendisine ait kısıtlanma faktörü (içsel kısıtlanma faktörü), E α : elastisite modülü, MPa : betonun termal genleşme katsayısı, ºC-1 Δt : betonda iç kısım ile yüzey arasındaki sıcaklık farkı, ºC φ : sünme katsayısı Formül 1.1 ile hesaplanan termal sıcaklıktan dolayı oluşan çekme gerilmelerinin, betonun yaşına göre sahip olduğu çekme gerilmesini aşmamasına dikkat edilmiştir. Bu takip beton yerleştirilmesini müteakip 28 gün boyunca yapılmıştır. Hesaplanan gerilmelere ait özet grafikler Şekil 3.7, Şekil 3.8, Şekil 3.9 ve Şekil 3.10’da gösterilmiştir. Bu grafiklerden beton yüzeyi ile iç kısmı arasındaki sıcaklık farkının maksimum 30 ºC olduğu durumunda dahi oluşan termal gerilmelerin çekme gerilmesinin altında kaldığı görülmektedir. Ayrıca çekirdek kısmında oluşan termal gerilmelerin yüzey kısmına kıyasla daha yüksek değerde olduğu gözlemlenmiştir. 28. gün sonrasında mevsimsel şartlar beton bakımı için iyi hava koşulları oluşturduğu için ölçümlemeler sonlandırılmıştır. Şekil 3.7. 1’nci etap beton iç kısmı ile yüzeyi arası sıcaklık farkının oluşturduğu termal gerilme ile müsaade edilebilir gerilme ilişkisi 30 Kasım 2012 - 167 İncelemeler Şekil 3.8. 2’nci etap beton iç kısmı ile yüzeyi arası sıcaklık farkının oluşturduğu termal gerilme ile müsaade edilebilir gerilme ilişkisi Şekil 3.9. 3’nci etap beton iç kısmı ile yüzeyi arası sıcaklık farkının oluşturduğu termal gerilme ile müsaade edilebilir gerilme ilişkisi Şekil 3.10. 4’ncü etap beton iç kısmı ile yüzeyi arası sıcaklık farkının oluşturduğu termal gerilme ile müsaade edilebilir gerilme ilişkisi İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr Kasım 2012 - 167 31 İncelemeler Çizelge 3.3. Tahmin edilen maksimum beton iç sıcaklık değerleri ile elde edilen sıcaklıklar Beton yerleştirme sıcaklığı, (ºC) Hidratasyon ısısından kaynaklı sıcaklık artışı, (ºC) Hesaplanan maksimum iç sıcaklıklar, (ºC) Elde edilen maksimum iç sıcaklıkları, (ºC) A B A+B 1.etap 11,6 – 14,8 [13,2]* 48,6 61,8 60,0 2.etap 18,3 – 21,2 [19,8]* 47,2 67,0 66,4 3.etap 14,9 – 17,6 [16,2]* 48,6 64,8 62,7 4.etap 13,5 – 16,3 [14,9]* 48,6 63,5 61,5 3.1 Maksimum İç Sıcaklık Tahminlemesi Bogue’s Equation’dan yararlanarak çimentonun klinker fazına ait majör bileşenleri sırasıyla; C3S = %61,81; C2S = %12,42; C3A = %12,08 ve C4AF = %7,39 elde edilmiştir. Hidratasyon ısısı teorik olarak Formül2’den yararlanarak 495 kJ/kg olarak hesaplanmıştır. Hidratasyon ısısı = [136.(%C3S) + 62.(%C2S) + 200. (%C3A) + 30. (%C4AF)] x 4.19………kJ/kg (Formül-2) Kütle betonda zamana bağlı adyabatik sıcaklık artışı Formül- 3.1, Formül- 3.2 ve Formül- 3.3 ile hesaplanmıştır. [4] Burada; T(t): t zamanında maksimum sıcaklığı (ºC); W: bağlayıcı miktarını (kg/m3) ; Q çimentonun toplam hidratasyon ısısı (kJ/kg); m: hidratasyon derecesi; c: betonun özgül ısısı (kJ/kgºC) ; ρ: betonun birim ağırlığı (kg/m3)’nı göstermektedir. Wçimento =169,3 kg/ m3, Wmineral katkı = (78 + 155) =233 kg/m3, betonun özgül ısısı 1 kJ/kg.ºC değerleri formülde yerine konduğunda T(4) ve T(5) için elde edilen adyabatik sıcaklık artışı sırasıyla 47,2 ºC ile 48,6 ºC elde edilmiştir. Uygulamada elde edilen sonuçların hesaplanan sonuçlara yakın değerler verdiği, yaklaşık 2 derece daha düşük sıcaklıklar elde edildiği gözlemlenmiştir. 4. SONUÇ VE ÖNERİLER Yapılan çalışmada ilk 10 gün beton iç sıcaklığı ile yüzey sıcaklık farkının 20 ºC’yi geçmemesi için yalıtım malzemeleri serilerek beton korumaya alınmış daha sonra inşaat hızını etkilememesi için Şekil 1.1’de belirtilen grafik ve Formül-1 yardımı ile sıcaklık farkının 32 Kasım 2012 - 167 oluşturduğu gerilmeler hesaplanarak çatlaksız beton elde edilmiştir. Burada mevsim şartları da önem arz etmektedir. Beton döküm esnasında hava sıcaklıkları 0- 10 derece arasında seyir etmiş, beton döküm sonrasında ise (yaklaşık 10 gün) hava sıcaklıkları 8-20 ºC arasında değişim göstermiştir. Beton yerleştirilmesini müteakip filiz dipleri her ne kadar taş yünü ile koruma altına alınsa da açık havaya maruz olan filizlerin beton ile birleştiği yerlerde sıcaklık farkından dolayı önemsenmeyecek boyutta çatlaklar oluşmuştur. Söz konusu çatlak oluşumunu engellemek için kolon yada perde filizlerinde ilave önlemler (çadır vb. malzemeler ile örtülmesi gibi) alınması önerilmektedir. Her etapta beton dökümü aralıksız 15 saat sürdüğü için uzun süreli çalışan beton pompalarının sürtünmeden dolayı yaklaşık 2-3 cm slump kaybına sebep olduğu, sürtünmeden dolayı pompada oluşan bu sıcaklığın beton yerleştirme sıcaklığını da 1-2 derece artırdığı tespit edilmiştir. Yüksek yapı inşaatlarında kütle beton temellerin tek seferde dökülmesi zaman ve maliyet (ilave kayma donatıları gerektirmemesi) açısından kademeli döküme kıyasla daha ekonomik olmaktadır. Yüksek yapı temel kütle betonlarında ülkemizde henüz uygulamayan sıvı nitrojen ile soğutma yöntemlerine başvurulması ve hazır beton fabrikalarının bu şekilde yatırım yapmaları halinde beton yerleştirme sıcaklığı yaklaşık 10 ºC daha düşük değerlerde olabilecektir. Kütle betonların tek sefer dökümlerinde maksimum sayıda beton pompasının konumlandırılması için şantiye mobilizasyon planının iyi yapılması gerekmektedir. Maksimum sayıda beton mikserinin pompa ucuna yanaşarak sahada yer alması temel kütle beton döküm sürecini kısaltacak, ilk dökülen ve altta kalan beton katmanları prizini almadan üzerine 2. kademe beton dökülebilecektir. Böylece soğuk derz oluşumu ihtimali de minimum düzeyde olacaktır. Betonun mümkün olduğunca düşük sıcaklıkta yerleştirilmesi maksimum iç sıcaklığında o derece düşük İncelemeler olmasını sağlamaktadır. İç sıcaklığın düşük olması ise beton döküm sonrasında yüzey sıcaklığı ile kıyaslandığında sıcaklık farkının daha düşük aralıkta olmasını sağlamaktadır. Yüksek yapı temellerinde asansör çukurlarında olası yağmur sonrası biriken suların tahliyesi için yüzeyin eğimli yapılması önerilmektedir. Beton yerleştirilmesini müteakip erişebileceği maksimum iç sıcaklık tahminlemesi ile ilgili olarak Formül 3.1 etkin sonuç vermiştir. Beton iç sıcaklığı termocouple kablolar ve data loggerlı termometreler ile pratik olarak ölçülebilmekte, çekirdek kısmı ile yüzey arasındaki sıcaklık farkı takibi de kontrollü bir şekilde yapılabilmektedir. Sıcaklık farkının açıldığı durumlarda gerekli önlemler alınarak termal çatlaksız beton elde edilebilmektedir. KAYBETTİKLERİMİZ Üyemiz Ayhan Akkan 6 Kasım 2012 tarhinde vefat etmiştir Üyemiz Hamdi Tahıllıoğlu 8 Kasım 2012 tarihinde vefat etmiştir. Üyelerimizin ailelerine, dostlarına ve meslektaşlarımıza başsağlığı diliyoruz. Kaynaklar [1] John Gajda, Martha Vangeem, Controlling temperatures in mass concrete, Concrete International, pp. 59-62, 2002 [2] P. Kumar Mehta, Paulo J. M. Monteiro, Concrete, Microstructure, Properties and Materials, pp. 55, 2001 [3] Kyle A. Riding, Jonathan L. Poole, Anton K. Schindler, Maria C. G. Juenger, and Kevin J. Folliard Evaluation of Temperature Prediction Methods for Mass Concrete Members, ACI Materials Journal technical paper, Title no. 103-M40, pp. 357-365, 2006 [4] Zhou Yunchuan, Bai Liang ,Yang Shengyuan, Chen Guting, Simulation Analiysis of Mass Concrete Temperature Field, 2012 International Conference on Structural Computation and Geotechnical Mechanics, Procedia Earth and Planetary Science 5, pp.5 – 12, 2012 [5] İzmir Yeni Kent Merkezinde (Bayraklı Salhane/ Turan Bölgesi –Konak Alsancak Liman Arkası Kesimi Ve Salhane Bölgesi) Yapılacak Yüksek Binalar İçin Zemin, Geoteknik ve Yapı / Deprem Mühendisliği Proje ve Raporlarında Uyulması Gereken Teknik Önermeler [6] M. L. Wilson, S. H. Kosmatka, Design and Control of Concrete Mixtures (15th ed) (EB-001), Portland Cement Association 2002, pp. 323-326, 2011 Üyemiz Hacı Halim Müftüoğlu’nun babası Mehmet Hilmi Müftüoğlu 8 Ekim 2012 tarihinde vefat etmiştir. Üyemiz İbrahim Ersin Senan’ın babası Musa Sermet Senan 12 Ekim 2012 tarihinde vefat etmiştir. Üyemiz Osman Atalay Ermiş’in annesi Perihan Ermiş 18 Ekim 2012 tarihinde vefat etmiştir. Üyemiz Turgay Alaaddinoğlu’nun eşi Üyemiz Ruken Alaaddinoğlu’nun annesi Necla Alaaddinoğlu 4 Kasım 2012 tarihinde vefat etmiştir. Üyemiz Ertuğ Ak’ın babası Erturan Ak 9 Kasım 2012 tarihinde vefat etmiştir. Üyemiz Ahmet Ferdan Omaç’ın annesi Hatice Omaç 13 Kasım 2012 tarihinde vefat etmiştir. Üyelerimizin acısını paylaşır, kendilerine ve yakınlarına başsağlığı dileriz. İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr Kasım 2012 - 167 33 İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği İŞ GÜVENLİĞİ UZMANLARININ GÖREV, YETKİ VE SORUMLULUKLARI İLE EĞİTİMLERİ HAKKINDA YÖNETMELİK TASLAĞI ÜZERİNE TMMOB GÖRÜŞÜ İş Güvenliği Uzmanlarının Görev, Yetki ve Sorumlulukları ile Eğitimleri Hakkında Yönetmelik Taslağı Üzerine TMMOB Görüşü 8 Ekim 2012 tarihinde Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğü`ne gönderildi. ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANLIĞI İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ ANKARA İLGİ: 19 Eylül 2012 tarih ve B.13.0.İSG.0.00.00.00/200/10456 sayılı yazınız İş Güvenliği Uzmanlarının Görev, Yetki ve Sorumlulukları İle Eğitimleri Hakkında Yönetmelik Taslağı Üzerine TMMOB Görüşü İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası müstakil bir yasa olarak 6331 sayı ile 20 Haziran 2012 tarihinde TBMM‘de kabul edilmiş ve 30 Haziran 2012 tarihinde Resmi Gazete‘de yayımlanmıştır. Yasada, iş güvenliği ve sağlık hizmetlerinin tüm işyerlerinde uygulanacağı belirtilmekle beraber iş güvenliği ve sağlığı kavramlarının neyi ifade ettiği açıklanmamış; yasa sistem ve kurumdan yoksun bırakılmış; hizmetin uygulama araçları piyasaya verilmiş ve en önemlisi devlet denetimi kaldırılmıştır. Bunların yanında güvenlik ve sağlık hizmeti yükümlülüğünü üstlenecek olan mühendis ve hekimlerin hak ve yetkileri düzenlenmemiş, işletme ve yetkili makam ile ilişkileri belirlenmemiştir. Somut norm uygulamasına yönelik tüm düzenlemeler de yönetmeliklere bırakılmıştır. Tarafımıza gönderilen “İş Güvenliği Uzmanlarının Görev Yetki Sorumlulukları ve Eğitimleri Hakkında Yönetmelik Taslağı” somut norm uygulamasına ilişkin yönetmeliklerden biridir. Bu yönetmelik, iş güvenliği uzmanlarının görev ve yetkilerini düzenlememiş, yasanın somut norm uygulamasına ilişkin hiçbir karanlık noktayı açmamıştır. Yönetmelik daha çok, mühendisleri eğitecek eğitim kurumu, bu kurumun yetkilendirilmesi, sorumlu müdür, TTK ile ilişkileri ve eğitim kurumunun iç mimari durumuna ilişkin hükümler içermektedir. Bu yönetmelik taslağı, iş güvenliği uzmanlarının işverenle sözleşme 34 Kasım 2012 - 167 ilişkilerini, ücretlerini, çalışanlarla ilişkilerini düzenlemiştir ve bu nedenle de yasak savmıştır. Sorunludur ve uygulamada çıkacak sorunlara hiç değinilmemiştir. Bu nedenle de bu taslak uygulama yönetmeliği niteliğinden uzaktır. Sorumluluk Mühendise Yüklenmiştir İş güvenliği mühendisleri, yasanın ana unsurlarından biri olmasına karşın, yönetmelik taslağında iş güvenliği hizmetini sunacak bir araç olarak ele alınmıştır. Devlet ve işverenlerin sorumluluğu hak ve yetkiden yoksun iş güvenliği mühendislerinin omuzuna yüklenmiştir. İş güvenliği uzmanları görevlerini mesleğin gerektirdiği etik ilkeler ve mesleki bağımsızlık içerisinde yürütür biçiminde olup; bu düzenlemeyi destekleyen, güvenceleyen başkaca bir uygulama normu getirilmemiştir. “Hizmet sunan kuruluşlar ile işyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanları, iş sağlığı ve güvenliği hizmetlerinin yürütülmesindeki ihmallerinden dolayı, hizmet sundukları işverene karşı sorumludur” denilerek; iş ilişkisinin niteliği gözardı edilerek işverenin sorumluluğu iş güvenliği mühendislerine yüklenmiştir. İş güvenliği mühendislerinin görevlendirilmesine, istihdam biçimine, eğitimine, bilgi birikimine, yetkilendirilmesine, meslek odası ile arasındaki ilişkiye dair hiç bir somut ölçüt getirilmemiştir. Görevlendirmede, işletmenin türü, büyüklüğü, işletmenin organizasyonu ve bilgi birikimi ele alınmamış; somut bir ilke belirlenmemiştir. İstihdam biçimindeki ilişkiler ele alınmamış; işçi olarak, kısmi süreli, istisna akdindeki sorumluluklar ayrı ayrı ele alınması gerekirken herkese aynı sorumluluk yüklenmiştir. Örneğin yönetici konumunda olan bir mühendis, iş güvenliği mühendisinin görevini üstlenebilir mi? Bu çalışanlarla çıkar çatışması anlamına geleceği için yöneticilere aynı zamanda iş güvenliği mühendisi görevi verilmemelidir. İş Güvenliği Mühendisinin İş Güvencesi Yok Bir başka sorun, iş güvenliği mühendislerinin İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği görevine son verme hallerinin düzenlenmemiş olmasıdır. İş güvenliği mühendisinin hangi durumlarda iş akdi feshedilir? İş Kanunu‘ndaki hükümlere göre iş akdi feshedilecek bir iş güvenliği mühendisinden iş güvenliği hizmetlerini yürütmesini beklemek gerçekçi değildir. İş güvenliği mühendisinden beklenen Devletin yapması gereken denetim ise, bu hizmete uygun koruyucu hükümlerle mühendislere güvence sağlanması gereklidir. sürece problemler sürüp gidecektir. Yönetmeliğe göre, iş kazası sonucu işyerinde ölüm veya maluliyetle sonuçlanan bir kaza meydana gelmiş ise, iş güvenliği mühendisinin belgesi 6 ay askıya alınacaktır. İhmalin tespitinde yargı kararının esas alınacağı belirtilmektedir. Bu durumda TCK‘nun 53/6 maddesi ve TMMOB Yasası gözetilmeksizin bir düzenleme yapıldığı anlaşılmaktadır. İş Hijyeni Ölçüm, Test ve Analiz Laboratuvarları Yeterlik Yönetmeliği Taslağı Üzerine TMMOB Görüşü İşyerleri Denetimsiz Bırakılmıştır. İşyerlerinde iş sağlığı güvenliğinin sağlanmasından asıl sorumlu işverenlerdir, çalışanların iş sağlığı güvenliği önlemlerine uyması, önlemleri etkisiz hale getirmemesi, eğitimlere katılması vb. görevleri bulunmaktadır. Devlet ise, mevzuat hazırlamanın yanında işyerlerini denetlemek ve eksiklikler olduğunda eksikliklerin giderilmesi için ceza yanında bir çok tedbiri öngörmelidir. Mevzuatın hazırlanma süreci, tarafların görüşlerinin alınması ve içeriği konusunda tartışmalar bir yana, denetleme görevinde büyük aksaklıklar olduğu, işyerlerinin denetlenmediği açıktır. Müfettiş sayısı ve denetlenen işyeri sayısı çok düşüktür, en iyimser rakamlarda bile, işyerlerinin ancak % 5‘inin denetlendiği belirtilmektedir. Türkiye, iş kazası sayısı bakımından Avrupa‘da birinci, Dünya‘da üçüncü sıradadır. İş kazaları sonucu ölümlerde, 2010, 2011, 2012 yıllarındaki büyük artışın da sonucu olarak, İş Sağlığı Güvenliği Kanunu TBMM‘ye sevk edilerek tepkiler azaltılmaya çalışılmıştır. Ancak hem kanun, hem de yönetmelik taslağı konunun diğer taraflarını unutmuş, iş kazalarının, meslek hastalıklarının önlenmesinde tek unsur olarak iş güvenliği uzmanlarını görmüştür. İş kazaları yalnızca iş güvenliği uzmanlarına yüklenilerek önlenemez, kazaların önlenmesinde işverenin, devletin görev ve sorumluluklarının ihmal edilmesi, görülmemesi doğru değildir. Olayın özü buradadır, bu çözülmediği İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr İş Sağlığı ve Güvenliği Risk Değerlendirmesi Yönetmeliği Taslağı Üzerine TMMOB Görüşü İş yerlerinin birçoğunda bu güne kadar bilinmeyen ve dikkate alınmayan bir konunun gündeme alınarak risk analizinin temeline inen kılavuz niteliğinde bir yönetmelik olarak mütalaa edilmiştir ve bu konudaki memnuniyetimizin bilinmesi gerekmektedir. Bugüne kadar işyerlerinde akredite olmamış kurullarca herhangi bir esasa bağlı olmadan yapılan ölçümlerin yapılması için kurulacak laboratuvarların şartlarının belirlenmesi tarafımızdan olumlu olarak karşılanmıştır. Kurulacak laboratuvarların ticarileşerek güvenirliliğinin düşmemesi için yapılması gereken denetimlerin etkin olması gerektiğine inancımızı belirtmek isteriz. Genel olarak bugüne kadar yapılan çalışmalarda görüşlerimizin dikkate alınmamasına rağmen kamusal görevimiz nedeniyle Yönetmelik Taslaklarına ilişkin görüşlerimiz Ek‘te ayrı ayrı verilmiştir. Bilgilerinize sunarız. Saygılarımızla. N. Hakan GENÇ Genel Sekreter EK: 1- İş Güvenliği Uzmanlarının Görev, Yetki ve Sorumlulukları İle Eğitimleri Hakkında Yönetmelik Taslağı Üzerine TMMOB Görüşü 2- İş Sağlığı ve Güvenliği Risk Değerlendirmesi Yönetmeliği Taslağı Üzerine TMMOB Görüşü 3- İş Hijyeni Ölçüm, Test ve Analiz Laboratuvarları Yeterlik Yönetmeliği Taslağı Üzerine TMMOB Görüşü Not: İlgili ekler TMMOB web sitesinin “Görüşler” bölümünden indirilebilir: www.tmmob.org.tr Kasım 2012 - 167 35 Hukuk BÜYÜKŞEHİR BELEDİYELERİNİN SAYISI ARTIRILIRKEN * BİR YASA TASARISININ DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ Avukat Baki OKAN Mevcut iktidar tarafından çıkarılan hemen hemen tüm yasal düzenlemelerde olduğu gibi hazırlık aşaması kamuoyunun bilgisi dışında gerçekleştirilen “Büyükşehir Belediyesi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”, ilgili meslek odalarını, üniversiteleri, bu yasadan etkilenecek yerel yönetimlerin dahi görüşü alınmaya gerek duyulmaksızın TBMM’ye sevk edildi. Bugünlerde de meclis genel kurulunda görüşülmeye başlandı. Aslında kestirmeden söylemek gerekirse, iktidar partisi kendi ideolojisi doğrultusunda yaşamın tüm alanlarını yeniden yapılandırırken bir yandan da Anayasayla belirlenmiş yönetim sistemini de bu çerçevede yeniden biçimlendirmektedir. Peki bu salt kendi tercihi midir derseniz, yazımda bunun yanıtını bulacaksınız. Anayasa ile oluşturulmuş olan yönetim sistemini ‘yasa’ ile yani Anayasaya aykırı olarak değiştiren tasarı ile, halihazırda 16 olan büyükşehir belediyesi sayısını 29’a çıkarılırken, büyükşehirlerin görev ve yetki alanları il sınırlarına genişletilip, bu illerdeki İl Özel İdareleri kapatılmakta, köyler ve belde belediyeleri, tüzel kişiliklerine son verilerek mahalleye dönüştürülmektedir. Tasarı ile ilgili olarak, parlamento içi muhalefetin bir kanadı, üniter yapının ortadan kaldırılmak istendiğine vurgu yaparken, diğer kanadı ise, köy ve belde belediyelerinin kapatılmasının demokrasi ve yerinden yönetim ilkesi açısından sakıncalarına dikkat çekiyor. Dernekler, odalar, demokratik kitle örgütleri, meclis dışındaki siyasi partiler tasarı ile ilgili görüşlerini kamuoyuyla paylaşıyorlar. Yasa tasarısı hakkında iktidar partisi ve yandaşları dışında olumlu bir yaklaşım ortaya koyan yok gibi. Bu kapsamda TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası da kamuoyuna yaptığı açıklamada; siyasi iktidarın, ‘kamu hizmetlerinde verimlilik yaratılması hedefleniyor` gerekçesiyle tasarıyı kamuoyu nezdinde meşrulaştırmaya çalıştığı ve en ücra köşedeki köyün bile büyükşehir belediyesinin olanaklarından ve hizmetinden yararlanacağı yanılsaması yaratılarak, vatandaşların desteğinin alınmak istendiği, yeşil alanlar, su havzaları, meralar ve kamuya ait arazilerin büyükşehir belediyelerinin tasarrufu altına gireceği ve bu bölgelerin kentsel dönüşüm projelerinin uygulama alanları olarak değerlendirileceği belirtildi. Açıklamanın sonunda şu ifadelerle tasarının geri çekilmesi talep edildi: “İnşaat Mühendisleri Odası, Büyükşehir Belediyesi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’na itiraz etmektedir. Kentlerimiz sağlıksız yapılaşma, çarpık kentleşme girdabındayken, kentler alt ve üst yapı sorunlarının yarattığı sıkıntılarla boğuşurken, ulaşımdan kirliliğe, mevcut sorunlar kentleri her gün biraz daha yaşanılabilir olmaktan uzaklaştırırken, katılımcılıktan, şeffaflıktan nasibini almamış, yerinden yönetim ilkesini ortadan kaldıran özelliği ile kentlerimize yeni sorunlu alanlar katmaktan, yağma ve talan alanlarını çoğaltmaktan başka bir amaca hizmet etmeyecek tasarının geri çekilmesini talep ediyoruz.” Belediyelerin mali sorunları açısından bir değerlendirme Elbette konu değişik yönleriyle ele alınıp yasa tasarısı hakkında farklı görüşler ve eleştiriler ortaya konulabilir. Örneğin, Tasarının yerel yönetimlerin mali sorularını ve borç yüklerini artırıcı sonuçlar doğuracağı görüşü de ciddiye alınması gereken bir konudur. Bu bağlamda, tasarının iki olası sonucu olacağı öngörülmektedir; 1) Mevcut borçların altında ezilen ve ciddi faiz giderlerini üstlenmek zorunda kalan belediyelerin, tasarıyla artırılan görev ve sorumlulukların altından kalkabilmek için belediyelerce üretilen kamu hizmetlerinin (ulaşım, su, çöp, vb) fiyatlarını artırmak zorunda kalmalarıdır. Peş peşe seçimlerin olduğu üç yıllık bir döneme girerken, siyasi nedenlerle bu yolu tercih etmeyen belediyelerin ciddi ödeme zorlukları ile karşılaşması kaçınılmaz hale gelecek, siyasi nedenlerle bu yolu tercih etmeyen belediyeler, son dönemde Avrupa’da, Amerika’da örneklerini çokça görmeye alıştığımız yerel yönetim iflasları ile karşı karşıya kalabileceklerdir. 2) Kamu hizmetlerinin kamu hizmeti olmaktan çıkarılması, imtiyaz devri yoluyla özelleştirilmesidir. Bu sürecin sonucunda, belediyelerin siyasi nedenlerle yapmaktan kaçındıkları zamlar, İDO deneyiminde yaşandığı gibi, hizmet imtiyazını alan ve doğal olarak kar etmek isteyen, kar etmek zorunda olan şirketlerce yapılmak durumunda kalınacak, su, temizlik gibi kamu hizmetlerinin bedellerinin, tekel olmalarının da avantajıyla özgürce artırılması, parası olmayanların, Güney Amerika örneklerinde çokça gördüğümüz gibi insan hakkı niteliğindeki temel kamu hizmetlerinden yararlanamaması gündeme gelecektir. * Yazı konusu yasa tasarısı bültenin basımı sırasında TBMM’de kabul edilmiştir. 36 Kasım 2012 - 167 Hukuk Gelişme hangi yönde olursa olsun, Avrupa’da, Amerika’da yaşanan benzer örneklerde olduğu gibi temel kamu hizmetlerinin piyasalaştırılması tek çözüm olarak topluma sunulacak, her halükarda bedeli vatandaş ödeyecektir.1 Yerel yönetimler reformunda yeni bir kavşak Siyasal iktidarın süreç içinde yerel yönetimleri de yeniden yapılandırmaya yönelik yasal düzenlemeler yaptığı, yazıya konu yasa tasarısının bu kapsamda güncellik taşıdığı, 2014’de yapılacak yerel seçimlerde oy büyüterek nüfuz alanını genişletmeyi hedeflediği herkesce görülebilmektedir. Sonuç istenildiği gibi olur mu, bunu yerel seçimler yapılmadan görmek kolay olmasa da görünen ‘belediye’ kılavuz istemez! Türkiye’de yeni belediyelerin ya da büyükşehir belediyelerinin kurulması özellikle seçim öncesi partilere önemli oy kaynağı olması bakımından siyasal amaçlı olarak çok sık kullanılabilmektedir. Yasa tasarısının gerekçesinde belirtildiği gibi hizmetlerin etkili, verimli ve ekonomik bir şekilde yürütülmesini ve dağınık yerleşmelerin toparlanması sayesinde kaynak israfının önlenmesine katkı sağlayacağı da kuşkuludur. Bilindiği gibi, normlar hiyerarşisinde üst norm olan Anayasadan sonra uluslararası sözleşmeler gelmektedir. Yasaların Anayasa ve uluslararası sözleşmelere aykırı olmaması temel kuraldır. Sözü getirmek istediğim nokta da burasıdır. Tartıştığımız bu tasarı acaba Anayasa ve uluslararası sözleşmelere uygun mudur? Anayasanın 90.maddesine göre, Usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz. (Ek cümle: 7/5/2004-5170/7 md.) Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır. Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı Türkiye tarafından 1988 yılında Fransa’nın Strazburg kentinde imzalandı. Türkiye Büyük Millet Meclisi 8 Mayıs 1991 tarih ve 3723 sayılı Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun 1 Nisan 1993 tarihinde yürürlüğe girdi. Bilindiği gibi, ülkemizde köy dışındaki mahalli idarelerin meclis dışında bir de encümen adı altında bir danışma ve karar organı bulunmaktadır. Encümenlerin vali, büyükşehir belediye başkanı ve belediye başkanı dışında kalan üyelerinin yarısı ilgili mahalli idare meclisinin seçilmiş üyeleri arasından seçilmekte, diğer yarısı ise o mahalli idarenin birim amirleri arasından vali, büyükşehir belediye başkanı veya belediye başkanı tarafından atanmaktadır. Bu durum hem Anayasanın 127. maddesine hem de Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’na aykırılık oluşturmaktadır. İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr Mahalli İdarelerin Sınırlarının Korunması Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’nın 5. maddesi şu şekildedir: “Mahalli idarelerin sınırları değiştirilirken, kanunların elverdiği durumlarda, mümkünse bir referandum yoluyla ilgili mahalli idareye önceden danışılacaktır.” Buna göre mahalli idarelerin sınırları değiştirilirken ilgili mahalli idareye danışılacak ve kanunlar elveriyorsa bu konuda bir referandum yapılacaktır. Hukukumuza göre yeni kurulan bir belediyenin sınırları Belediye Kanunu’nun 5. maddesindeki esaslara göre belediye meclisince tespit edilir. Belediye meclisinin aldığı bu kararın kesinleşmesi kaymakamın görüşünün alınması üzerine valinin onayına bağlıdır. Yeni kurulmuş olmayan belediye ve köyler arasındaki sınır uyuşmazlıkları karara bağlanırken, bu uyuşmazlıklar il ve ilçe sınırlarında bir değişiklik gerektirmiyorsa ilgili belediye meclisi veya köy ihtiyar meclisinin görüşleri de alınır. İl ve ilçe sınırlarında değişiklik gerektiren sınır uyuşmazlıklarında ise il genel meclislerinin görüşü alınır. Ayrıca büyükşehir belediye sınırları içinde kalan belediyelerin sınır değişikliklerinde büyükşehir belediye meclisinin de görüşü alınır. Bir belde, köy veya bunların bazı kısımlarının Belediye Kanunu’nun 8. maddesine göre başka bir belediyeye katılmak istemeleri durumunda ise, katılınacak belde sakinlerinin oylarına başvurulmaksızın katılmak isteyen köy veya belde veya bunların kısımlarında başvuruya ilişkin oylama yapılır. İl özel idaresinin sınırını teşkil eden il sınırlarının tespitinde de ilgili il özel idaresinin bir organı olan il genel meclisinin görüşü alınmaktadır. Görüldüğü gibi belediye ve il özel idarelerinin sınırlarının değiştirilmesinde ilgili belediye ve il özel idaresinin görüşü alınmakta, bir belde veya köyün başka bir belediyeye katılmaları halinde de, katılacak belde veya köylerde referandum yoluna başvurulmaktadır. Tasarının bu açıdan Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’na aykırı olduğu söylenebilir. Küresel sermaye ve kamu hizmetinin ticarileşmesi Konunun hukuksal yönünden ayrılarak bir başka açıdan irdelediğimizde bakın neler göreceksiniz. İktidarın uygulamaya koymak istediği neoliberal yerel yönetimler reformu, yerel yönetimler için özerklik, daha fazla yetki ve daha fazla kaynak talep etmektedir. Ancak bu talep, yerel yönetimleri halka yakınlaştırmak yerine bu kurumların sermaye birikimine, bundan böyle küresel sermaye birikimine kaynak aktarma mekanizmaları olarak güçlendirilmesine dönüktür. Bu talep, yerel yönetimleri kendiliğinden ya da doğası gereği demokratik kabul eden yaygın algıdan sonuna kadar yararlanmakta ve bu kurumları gerçek demokratikleşme sürecinin “demokrasi kırıcıları” olarak kullanabilmektedir.2 Aslında iktidarın uygulamaya koyduğu yerel yönetimKasım 2012 - 167 37 Hukuk ler reformu, üç dış dinamiğin etkisi altındadır. Bunlar Birleşmiş Milletler, Dünya Bankası, Avrupa Birliği’dir. Reformun temel kavramı ise “yerellik”tir. Bu üçlünün dayattığı yerellik/yerelleşme nasıl tanımlanmaktadır. Kısaca devlet örgütlenmesinin aşağıdan yukarıya kurulmasını öngörmektedir diyebiliriz. Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’nda varolan özerklik ilkesinin aynı kavramı ifade ettiği belirtilmektedir. Oysa bu ilke Anayasa’da yeralan iderenin bütünlüğü ve üniter devlet ilkesi ile değil asıl olarak federal siyasal yapı ile uyumludur. Özetle bu küresel odaklardan gelen yerel yönetim reformu kapsamındaki önerinin/dayatmanın merkezi yönetim-yerel yönetim dengesinin kurulmasını değil özelleştirme ve federalizmi hedeflediği görülmelidir. Yerel yönetimlerin küresel sermaye ile ilişkileri var mıdır, varsa ne boyuttadır? Bu noktada dış kredi kullanımı ve bunun boyutlarını yerel yönetimler bakımından incelediğimizde borç alan kurumların asıl olarak büyükşehir belediyeleri olduğunu görüyoruz. Bu alanda kullanılan dış borcun toplam %85’i büyükşehir belediyelerine aittir. Böylelikle dış kredi, belediye maliyesini doğrudan küresel para piyasalarına bağlamaktadır. Bakınız durum daha netleKARE BULMACA VEda SUDOKU ÇÖZÜMLERİ şiyor değil mi? İşte tam bu sebeple Dünya Bankası belediyelere kamu kredisi sağlayan İller Bankası yolu1 2 3 4ve 5bu 6bankanın 7 8 ortadan 9 10 kaldırılnun terkedilmesini masını yerel 1 savunmakta T A K Rve talep İ Z etmektedir. S E Böylece T yönetimlerin özerkleşeceği ve demokratikleşeceği ileri 2 O R A N L A M A K E BULMACA VE SUDOKU ÇÖZÜMLERİ sürülmektedir.W 3 Z A L A R İ Y E T Bu modelin yerel yönetimi ulusal bağlarından koparıp K6 7 K8 A9 10 V A R A A 1 2 3 küresel 4 45 sermayeye bağladığını görmeye başladığımızT A K da, R yerel İ Z S E T 5 Ohalkın K gereksinmelerini V E F A küresel S B sermayenin dönüştürdüğünü açıklıkla ayırdeO R A kar N alanına M ÇA AK 6L PA A E de Y aynı F E L debiliriz. Bu modelin ortaya koyduğu sonuç ortada; Z A L 7A AR Nİ AY NE ET T A D A yerel kamu hizmetlerinin ticarileşmesi/piyasalaşması. K K Başka A 8VbirRA AR KAbuEgirdilerle TA elde E T E Kçıktı budur. deyişle, edilecek O K V 9E AF LA A S İ B S T İ F A Genel olarak yerel yönetim reformu diye günümüzde P A Ç sürdürülen A 10 NE ve Y bugün L S A Nbelediyelerinin NF OE K R büyükşehir çoA N A ğaltılması, N E T küçükAbelde D ve A ilçe belediyelerinin kapatılması sonucunu doğuracak olan yasa tasarısının, kamuR A K E T E T E K oyunda çokça konuşulduğu SUDOKU ( kolay ) gibi iktidar partisinin oy A L A artırma İ amacından S T İ daha F A derin ve çok boyutlu anlamlar taşıdığını bilmem anlatabildim mi? N N O K S A N R 2 7 3 9 4 8 1 5 6 Küresel sermayenin 4 1 9 saldırısının 6 5 7 süreceği 3 8 2 kesin, o halde sorunların gerçek yüzünü görmeye ve deşifre etmeye 8 5 6 2 1 3 4 9 7 UDOKU ( devam kolay )edilmeli. 5 9 4 3 2 6 7 1 8 2 7 3Kaynaklar 9 4 1 8 2 1 7 5 5 6 8 4 9 6 3 4 1 9 6 5 6 7 3 3 8 8 1 2 7 9 5 2 4 1.Ahmet Müfit, odatv.com 8 5 62.http://www.birgulaymanguler.net/files/pdf/devletreformu 2 1 7 3 4 1 9 8 7 6 5 2 3 9 5 9 43.http://www2.tbmm.gov.tr 3 2 9 6 8 7 2 1 4 8 3 1 6 7 5 4.Yard. Doç. Dr.6 Tahir Muratoğlu, Avrupa Yerel Yönetimler 3 5 7 1 2 7 5 8 4 9 6 3 9 2 8 4 1 KARE BULMACA VE SUDOKU ÇÖZÜMLERİ KARE BULMACA VE SUDOKU ÇÖZÜMLERİ 2 3 4ÇÖZÜMÜ 5 6 7 8 9 10 KARE 1 BULMACA 1 T A K R 1 2 3 4 5 6 7 8İ Z9 10 S E T 1 2 3 4 5 T A 2K O R 3A O R Rİ A Z N Z L M N A L A R A İ Z A 4L K A K 5K O V A K V A R K 6 P A Ç A V E F O K 8 P A 7Ç A N A N 8A R N A E R A 9K A E L T 9 A L 10 A N 6 7 10 N AE M T A K R K İ Y E T V A Y A E RT A E S B A F A A ES YB F E L A E N Y E F TE L A D A K A D E A T E K T E T A E T İ SE TK İ F A R İ N S O T Kİ SF A A N N O K S A N R SUDOKUÇÖZÜMLERİ ( kolay ) SUDOKU SUDOKU ( kolay ) 2 7 3 9 4 4 2 7 3 9 41 89 16 55 4 1 9 68 55 76 32 81 8 5 6 25 19 34 43 92 KOLAY 5 9 SUDOKU 4 31 22 67( orta 75 1)8 SUDOKU 4 2 9 5 8 6 1 2 7 56 83 4 2 6 3 8 17 74 9 5 7 4 1 89 68 8 6 9( orta 8 2) 43 36 3 6 5 73 94 1 8 3 15 79 7 6 2 54 98 3 7 9 71 32 6 1 8 22 85 8 9 5 66 14 48 1 91 7 52 3 15 26 86 23 55 97 42 91 8 58 6 24 7 67 81 97 31 44 59 23 3 4 1 7 5 9 2 3 4 7 6 1 8 67 3 26 2 33 9 79 48 5 4 8 7 6 23 76 84 39 5 45 4 91 1 52 12 6 7 1 5 6 3 8 2 4 9 7 7 9 5 9 2 8 6 2 8 5 4 6 1 6 2 6 3 3 7 5 4 7 2 1 8 3 4 7 9 1 5 4 1 9 3 8 6 8 1 9 2 1 3 7 4 6 7 ORTA 9 3 8 5 7 3 5 4 6 8 1 9 2 2 8 9 5 1 3 7 4 6 6 1 4 2 7SUDOKU 9 3 8 ( zor 5 ) SUDOKU ( zor ) 5 9 2 1 6 3 5 9 4 1 7 8 3 6 2 2 1 7 6 3 4 9 5 8 6 3 8 2 9 5 1 4 7 9 8 ZOR 4 1 7 8 4 7 6 3 4 1 8 2 9 5 7 3 5 6 2 3 6 3 4 1 7 5 3 2 9 3 6 6 1 5 5 6 2 8 1 4 3 4 1 7 2 9 2 7 8 9 6 3 5 8 8 1 4 8 6 7 9 4 5 1 2 2 4 2 3 5 7 6 7 9 1 6 2 8 3 4 8 5 7 4 9 1 9 6 3 8 1 7 9 5 2 4 9 7 8 5 4 2 1 7 8 9 6 3 5 7 4 1 8 6 5 2 3 9 9 838 2Kasım 4 2012 3 1- 1676 7 5 3 6 5 7 9 2 8 4 1 1 8 9 4 2 3 5 7 6 7 4 5 9 1 6 2 8 3 3 6 2 8 5 7 4 9 1 Özerklik Şartı ve Türk Hukuku L S A A genç-İMO genç-İMO Üniversite Tanışma Toplantıları Ekim 2012 Ekim ayı içerisinde İzmir ve Manisa’daki üniversitelerde genç-İMO tanışma toplantıları düzenlendi. Tanışma toplantıları sırasıyla 2 Ekim 2012 tarihinde Ege Üniversitesi, 16 Ekim 2012 tarihinde Dokuz Eylül Üniversitesi 19 Ekim 2012 tarihinde İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü’nde ve 22 Ekim 2012 tarihinde Manisa Celal Bayar Üniversitesi’nde gerçekleşti. Toplantılara sınıf ve üniversite temsilcilerimizin yanı sıra şube başkanımız Ayhan Emekli de katıldı. İnşaat Mühendisliği öğrencilerine TMMOB oda politikaları, İMO, genç-İMO hakkında bilgi verildi genç-İMO’nun sene içindeki etkinliklerinden bahsedildi. Tanışma toplantılarından sonra okullarda açılan genç-İMO stantlarında İMO’yla ilgili sorusu düşüncesi önerisi olan öğrenciler ile bir araya gelindi, ayrıca üye olmak isteyen öğrenci arkadaşlarımızın gençİMO’ya üyelikleri gerçekleştirildi. Toplamda 300 inşaat mühendisliği öğrencisinin katıldığı tanışma toplantılarına ve stant çalışmalarına Gediz Üniversitesi ile devam edilecek. Teknik Gezi 10 Kasım 2012 10.11.2012 tarihinde 70 kadar genç-İMO üyesinin katılımıyla Adnan Menderes İç hatlar terminal binası Şantiyesi ve İş GYO yüksek yapı şantiyesine teknik gezi düzenlendi. İç hatlar terminal binası şantiyesinde yapılan uygulamalar şantiye işleyişi ve eski iç hatlar binasının geri dönüşüm uygulamaları hakkında inşaat yüksek mühendisi Aynur Hürriyet Şeşen tarafından bilgi verildi. Daha sonra şantiyeye gidilerek uygulamalar yerinde görüldü. Ardından yüksek yapı şantiyesine hareket edildi burada diyafram duvar ve ankraj uygulaması teknik ofis sorumlusu Murat Öz tarafından anlatıldı. Yapılan uygulamalar üretim aşamaları genç-İMO üyeleri tarafından sahada incelendi. Bir çok uygulamayı aynı anda inceleme fırsatı bulan genç-İMO üyeleri geziden son derece memnun ayrıldılar. Teknik gezilerimizdeki yardımlarından dolayı ilgili firma yetkililerine teşekkür ederiz. İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr Kasım 2012 - 167 39 genç-İMO genç-İMO HES Çalıştayı Volkan BUL (Ege Üniversitesi 4. Sınıf Öğrencisi) HES Çalıştayımız 5-6-7 Ekim tarihlerinde, 50’ye yakın üniversiteden genç-imo üyesinin katılımıyla İnşaat Mühendisleri Odası Trabzon Şubesinin ev sahipliğinde gerçekleşti. ‘Medeniyet, Mühendislik, Yaşam Birini Seçmek Zorunda Mıyız’ sorusuna cevap aranan çalıştayda ‘Türkiye’deki HES Süreci’ değerlendirildi. Çalıştayın ilk günü olan 5 Ekim Cuma günü ‘Özel Mülkiyete Kasıt’, ’Suyun Ticarileştirilmesi’, ‘Dünya Su Hakkı Mücadelesi’ başlıkları sırasıyla Recep Nişancı, Murat Gökdemir, Metin Yeğin tarafından yapılan sunumlarla katılımcılara anlatıldı. Suyun serbest piyasa rekabetine açılması ve tamamen yönetiminin özel şirketlerin kar amacı doğrultusunda yapılmasıyla başlamış olan sorunlu bir sürece değinildi. Yaşam kaynağının hoyratça kullanılmasıyla daha şimdiden 1.2 milyar insanın temiz su bulmazken gelecek nesillerin kaçınılmaz sorunlarına da dikkat çekildi. En basit şekliyle de suyun ticarileştirilmesi örneği belediye şebekesinden 1 kuruşa doldurduğunuz suyun markette 50 kuruşa satılmasıydı. Seminer bitiminde METİN LOKUMCU’ya adanmış ‘SUDAKİ SURETLER’ adlı belgesel film gösterimi yapıldı. Belgesel gösterimi ile HES projelerinin Türkiye’nin dört bir yanında özellikle bölge halklarının yaşamını ne kadar etkilendiği örneklendi. Çalıştayın ikinci gününde sabah programında ‘HES Nedir? Nasıl Yapılır?’ ve ‘Can Suyu Nedir’ seminerleri Taylan Ulaş EvcimenK; ‘Havza Planlaması Nedir?’ semineri Prof. Dr. Ömer Yüksek tarafından verildi. Nehir tipi HES’lerle suyun yatağının nasıl değiştiği,daha 2008’e kadar HES’lerin Can Suyu zorunluluğun olmaması (şu an yürürlükte olan haliyle yüzde %10 kadar olup yetersizdir,can suyu seviyesi projenin yapıldığı alanın ekolojisine göre %60 seviyesine kadar çıkmaktadır), yetersiz ve eksik yapılan balık geçitleri,kesilen ağaçlar ve yapılmayan ağaçlandırmalar,proje bölgesinde rastgele dökülen hafriyatlar, ÇED raporlarının olması gerektiği gibi yürütülmediği (ÇED raporlarıyla beraber sadece artvinde HES’lere kesilen ceza 1.5 milyar tl olup Türkiye’de henüz HES cezası ödeyen şirket yoktur), yapılmayan havza planlamaları ve sayılacak bunun gibi bir çok nedenden dolayı Türkiye’deki HES süreci tamamen eksik olduğu tekrar dile getirildi ‘HES’ler ve Özelleştirme Politikaları’, ‘HES’lerin Çevreye Etkileri’, ‘Enerji Eşitsizliği’ Gökhan Marım, Yard. Doç. Dr. Oğuz Kurdoğlu, Ateş Koç’un sunumlarıyla katılımcılara anlatıldı. Çalıştayda 10 yılda HES’lerin özelleştirme politikalarıyla nasıl hızlandığı (nehirlerimiz 2003 yılında resmi gazete- 40 Kasım 2012 - 167 de ilan edilmiş haliyle 49 yıllığına kiralanmıştır), yapılacak HES’lerle beraber bölge halklarının zorunlu göçlerinin olacağı ve sosyo ekonomik anlamda sarsılacaklarını, Avrupa’nın insan nüfusunun sadece %13’üne sahipken buna tezat şekilde enerji kaynaklarının % 80’inine sahip olduğuna değinildi. Yapılan bu yanlışlar silsilesi içerisinde ÇÖZÜM ise olabildiğince yenilenebilir ve sürdürülebilir enerji kaynaklarını çeşitlendirerek kamu kontrolünde sürdürmek, üniversitelerde yalnızca para saymayı bilen değil toplumcu,ahlaklı ve doğru bilgilerle donantılmış mühendisler yetiştirmek, özel olarak HES’ler için suyun bedava yakıt HES’i ise para basma makinesi görüntüsünden kurtarmak ve hala otopark ile milli park farkını öğrenememiş zihinleri aydınlatmak olduğuna değinildi. Çoruh’tan Munzur’a bu topraklarda HES sürecine tepki gösteren halk sadece belli bir siyasi görüşe bağlı kesim olmadığı mühendislik penceresinden bakıldığında sayısız hata ve eksik barındıran bu konunun şirket sahiplerinin kontrolünden bir an önce alınması gerektiğine ve Rant düzeninde işleyen bu sistemin böyle devam etmesi halinde geri dönüşü olmayan yaralar açılmaya devam edeceği sonucuna varıldı. HES çalıştayında ortaya çıkan sonuç değerlendirmesi ise şöyleydi genç-İMO yenilenebilir ve sürdürülebilir yöntemlerle elektrik enerjisi üretilmesine karşı değildir. Enerji bahanesiyle halkın yaşam alanlarının tahrip edilmesine, en önemli yaşam kaynaklarının yok edilmesine, suyun ticarileştirilmesine karşıdır. Halkın ihtiyacı dışında, sermayenin daha fazla kar edebilmesi için her gün artan elektrik ihtiyacının sorumlusu halk değildir. Bu yüzden bunun faturasını halk ödemeyecektir. Doğanın herhangi bir parçasının alınır satılır hale getirilmesi, telafisi mümkün olmayan sonuçlar ortaya çıkaracaktır. Çünkü yaşam hakkı, temiz ve içilebilir su kaynaklarına ulaşma hakkını da kapsamaktadır. Çünkü su hayattır ve bu yüzden HAYAT SATILAMAZ! Kültür ve Sanat İnş. Müh. Alim ŞADAN BİLİM: DÖRT BİN YILLIK BİR TARİH Patricia Fara Metis Yayınevi Bilim: Dört Bin Yıllık Bir Tarih, adından da anlaşılacağı gibi bir bilim tarihi kitabı. Ama onu ana akım bilim tarihi anlatılarından farklı kılan birçok özelliği var. Yazarı Patricia Fara kitabın girişinde şöyle diyor: “Tarih yazmak, olguları düzenli bir şekilde bir araya getirmek ve olayları doğru bir şekilde sıralamaktan ibaret değildir; neyi dahil edeceğiniz ve kimi hariç tutacağınız gibi konularda seçimler yaparak geçmişi yeniden yorumlamayı, dünyayı yeniden çizmeyi de içerir.” Bilim tarihine yönelik Avrupamerkezci yaklaşımın nesnellikten uzak olduğuna dikkat çeken Fara, “dâhi biliminsanı” mitini sarsmayı da ihmal etmiyor. Fara’ya göre bilim tarihi ideal kahramanlarca inşa edilmiş düz ve pürüzsüz bir yol değil; hatalar yapan, rekabet eden, hatta kimi zaman ellerindeki bulguları çarpıtan etten kemikten insanların açtığı dolambaçlı bir patika. Bu patikada kimin öne geçeceği ise iktidar kavramıyla yakından bağlantılı. “Geçmişe yepyeni bir açıdan baktığımızda, hangi soruların sorulması gerektiğini bilmek, yeni bilgiler ortaya çıkarmak kadar önemlidir,” diyen Fara, dinin bilim üzerindeki etkisinden simya ve büyünün bilimle ilişkisine, kadınların bilim tarihindeki rolünden farklı bilim türlerine kadar birçok konuda kritik sorular soruyor. Yazarın kendisinin de belirttiği gibi, kitap bu tür sorulara mutlak cevaplar verme iddiasında değil; amacı daha ziyade okuru düşünmeye ve genel geçer varsayımları sorgulamaya teşvik etmek. Geleceği iyileştirmenin yolu geçmişi doğru yorumlamaktan geçtiğine göre, insanlık tarihinin çok önemli bir parçası olan bilim tarihine daha nesnel, kapsamlı ve yenilikçi bir bakış hepimizin ihtiyacı. Fara’nın kitabıysa bunun için güzel bir başlangıç. İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr DÜNYAYI DEĞİŞTİREN BEŞ DENKLEM Matematiğin Gücü ve Şiirselliği Michael Guillen TÜBİTAK Yayınevi Harvard Üniversitesi’nde fizik ve matematik dersleri veren, Amerikan ABC televizyonunda bilim editörü olarak görev yapan Michael Guillen, Dünyayı Değiştiren Beş Denklem’de, günlük hayatımızı kalıcı bir biçimde değiştiren beş denklemin hem matematiğini hem de öyküsünü anlatıyor. Bu denklemlerin öyküleri bir yandan beş büyük bilim adamının portresini çizerken bir yandan da okuyucuya 17. yüzyıldan günümüze değin bilimin ve bilim-insan ilişkisinin kesintisiz bir tarihsel kaydını sunuyor. Çok soyut gibi görünseler de, etkileri son derece somut olan bu beş denklem, aslında bilimin o meşhur elmadan kötü şöhretli atom bombasına doğru çıktığı yolculuğun beş önemli kilometre taşı... KENTSEL PLANLAMA ANSİKLOPEDİK SÖZLÜK Derleyen: Melih Ersoy Ninova Yayınevi Yarım yüzyılı aşan bir süredir kent planlaması eğitimi verilen Türkiye’de, kentsel planlama alanında ilk kez hazırlanan Ansiklopedik Sözlük kitabı, ülkemizdeki tüm planlama bölümlerinden 92 akademisyen ve uzmanın katılımı ile gerçekleştirilen ve son derece geniş bir ilgi alanına sahip olan mekânsal planlama konusunda yapılmış kapsamlı bir çalışmanın ürünüdür. • Bu çalışma ile kentsel planlama alanında yayımlanmış sözlük çalışmalarının bir adım ötesine geçilerek, kapsam bakımından, ansiklopedi ile sözlük arasında kalan bir alanın doldurulması hedeflenmiştir. • Kentsel Planlama: Ansiklopedik Sözlük kitabında, planlamada analiz teknikleri, bölge planlama, çevre ve yaşam kalitesi, ekoloji ve planlama, ifade teknikleri, imar hukuku, kent ekonomisi, sosyolojisi, tarihi, kent, kentleşme, kentsel koruma, kentsel standartlar, kentsel politika, kentsel riskler, kentsel tasarım, kentsel yenileme ve dönüşüm, sanayi, konut, kıyı, turizm planlaması, ulaşım ve lojistik hizmetler v.b. konu başlıkları 250 madde halinde okurların incelemesine sunulmaktadır. Kasım 2012 - 167 41 Kültür ve Sanat İrlanda’da açlık grevi eylemleriyle 1980/81 yıllarında 10 kişi hayatını kaybetti. Bobby Sands de dahil olmak üzere 10 kişinin öldüğü 1980/1981 açlık grevleri, siyasi bir silah olarak açlık grevlerinin en meşhur kullanım örneğidir. Açlık grevi İrlanda toplumunda uzun bir geçmişe sahiptir. Yaşanılan bir haksızlığa karşılık hissettikleri nedeniyle Tanrının dikkatini çekmek ve böylece onu bir çözüme zorlamak için erken İrlanda toplumunda toplumun ortak bir özelliğiydi. 1980 yılında İngiltere hükümetinin uyguladığı sert politikalar nedeniyle hapishanedeki siyasi tutsakların durumu çok kötü bir hal almıştır. Tutsaklara yasak olmayan bireysel eşyalar; sabun, diş macunu, diş fırçası, tarak ve aylık dört ufak paket tuvalet kâğıdından ibaretti. Hiç kıyafetleri olmadığı için tutsaklar battaniyelere sarınıyorlardı ve bu yüzden “battaniye adamlar” diye anılır olmuşlardı. Bu tutsaklar beş yıl boyunca haftanın her günü 24 saat süresince kapalı tutulmuşlardı. Hücrelerinden yalnızca Pazar günleri blok kafeteryasındaki dini törenlere katılmak ve ayda bir kez yarım saatliğine arkadaşları veya aileleri ile görüşmek üzere ayrılabiliyorlardı.Bu kısıtlı koşullarda inanılması güç olan gerçekleşti; tutsaklar rejime karşı birkaç yıl sürecek olan toplu direnişi başlattı. Otoriteler her protesto eylemine dehşet verici yeni cezalandırmalar ve mahrumiyetlerle cevap verdi. Gardiyanlar tutsakların duşa girmelerine izin vermemeye başladılar; tutsakların dışkı kovalarını, ağızlarına kadar dolu olmalarına rağmen, boşaltmayı reddettiler. Köpükten yapılma döşekleri haricinde, tutsakların tüm eşyalarına el koydular. Tutsakların ellerine geçen tek şey ayda bir kez ailelerinden edinebildikleri ufak paket tuvalet kâğıtlarıydı. Tutsaklar biriken idrarı hücre kapılarının altından atmaya çalıştığında gardiyanlar bunu hücrelerine geri süpürüyor ve bu da köpük döşeklerinin idrarla sırsıklam olmasına neden oluyordu. Dışkılarını pencereden dışarı attıklarında ise, gardiyanlar bunları hücrelerine geri atıyordu. Nihayetinde, tutsaklar duvarları dışkılarıyla sıvanmış, köşelerine yemek artıkları yığılmış hücrelerinde çırçıplak yatmaya zorlandılar. Her yeni ceza şaşırtıcı bir şekilde tutsakları daha da güçlü kılmıştı. En mühimi ise, IRA destekçilerine ya da onların siyasi partisi Sinn Fein üzerindeki yasaklara rağmen, tutsaklar beş yıllık bu sü- 42 Kasım 2012 - 167 reçte İrlanda’daki herkesin siyasi mahkûmların kaldığı H-Bloklarında ne olup bittiğini bilmesini sağlayan bir kamuoyu hareketi oluşturabilmişti. Her tutsağın sigara kâğıtları üzerine günde birkaç tane mektup yazdığı ve bunların dışarı sızdırılıp dünya çapındaki etkili isimlere ulaştırıldığı bir “propaganda fabrikası” inşa etmişlerdi. Bobby Sands, tutsakları destekleyen kitlesel bir kamuoyu hareketinin taslağını çizen bir mesaj dışarı sızdırmış ve şöyle yazmıştı.”İnsanlara ulaşma fikrinin amacı onlara basit bir mesajı iletmektir. Herkese gönderdiğimiz mesaj basitçe şöyle olabilir: “H-Blokları Parçala”... Sands’in önerisine göre hareket kapsamında “milyonlarca afiş” asılacak, sloganları “H-Blokları Parçala” olacak ve bu, İrlanda’daki hatta İngiltere’deki tüm duvar, köprü, otoban ve kamu binalarına yazılacaktı. Ayrıca, “Babamın H-Blok’ta Ölmesine GözYumma”yazılı tişörtler giyen ya da görseller taşıyan çocukların resimleri halka gösterilecekti. Bunlar gerçekleşti. İngiltere ve İrlanda’da medyanın kör edilmesine karşın, IRA tutsaklarının mesajları kısa süre içinde herkesçe bilinir oldu. Gittikleri her yerde, hatta harcadıkları paralarda bile bu gerçekle karşılaştılar (insanlar paralarının üzerine harcamadan önce “H-Blok” yazmışlardı). Sonrasındaysa mesaj, Kuzey Amerika, İngiltere ve Avustralya’daki kalabalık İrlandalı göçmen toplulukları arasında yayıldı. Boby Sands eyleme başladıktan 40 gün sonra boşalan bir milletvekili koltuğu için seçime girip milletvekili seçildi. Sands açlık grevinin 66. gününde 39 kiloya düşmüş olarak can verdi. Ardından 9 arkadaşı daha hayatını kaybetti. Bu ölümler neticesinde tutsaklar haklarını kazandı. Fidel Castro bu ölümlerin anlamına dair; “Altmış gün boyunca açlık grevinde kalarak idealleri uğruna ölme kudretine sahip insanların huzurunda despotların eli ayağı titrer! Bunun yanında, yüzyıllar boyunca insani feda ruhunun simgesi haline gelen İsa’nın çarmıhtaki üç günü nedir ki?” sözlerini söylemiştir. Kültür ve Sanat İnş. Müh. Tuğrul BAŞTAN İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr Kasım 2012 - 167 43 Oyun ALİ İHSAN ARGIT İNŞAAT MÜHENDİSİ İnş. Müh. Ali İhsan ARGIT SUDOKU (Kolay) KARE BULMACA 1 2 3 4 5 6 1 7 8 9 2 3 4 2 4 1 9 8 9 3 6 6 2 5 3 6 9 5 9 SUDOKU ( orta ) 3 9 SOLDAN SAĞA 7 6 2 9 4 6 3 1 4 6 7 9 2 4 3 4 2 7 1 1 6 9 1 4 2 7 9 8 SUDOKU ( zor ) YUKARIDAN AŞAĞI 1– Çok fazla rüzgârl yer için söylenen söz. 2 – İki şeyi birbirinden ayran uzaklk, açklk – Baz bölgeleri sulamak için açlmş suyolu. 3 – Yat emrinin aksi – Parldayan, şk veren anlamnda bir isim. 4 – Radon elementinin simgesi – Kötü işlerde birine yardm eden kimse, yardakç. 5 – Ek – Ahlak, ahlaksal, ahlakbilim. 6 – İncelik, güzellik, zariflik – Nazi askeri polis örgütünü simgeleyen harfler. 7 – Ayn ilk günleri – İspanya’da illegal bir örgüt. 8 – Ayakkabnn yumuşak olan üst bölümü – Zeki, akll, anlayşl kimse. 9 – Bilgili, deneyimli, olgun, yetişkin – Deniz hayvanlarnn kabuğunda bulunan, prltl, beyaz, sert bir madde. 10 – Başkasnn adna gezerek satclk yapan kimse. 4 8 4 1 – Bir esere yazlmş olan övücü tantma yazs – Ateşli silahlarda namlunun içindeki çkntl bölümü. 2 – Karşlaştrmak, kyaslamak. 3 – Ak saçl ve yaşl insan – Belli bir taşnr maln kullanlmasnn, geri verilmek şartyla bedelsiz olarak bir kimseye braklmas. 4 – Bal alnmş petek. 5 – İlkel bir silah – İstanbul’da bir semt – Antimon elementinin simgesi. 6 – Pantolonun uç ksm – Paris’in sembolü. 7 – Cinsel güçsüzlük – Etraf su ile çevrili kara parças. 8 – Masa tenisi aleti – Bayan giysisi. 9 – İyi, pekiyi – İşten ayrlma isteğini bildirme. 10 – Eksik, eksiklik, kusur. 8 7 1 1 6 9 3 5 3 4 8 6 2 7 8 1 6 9 9 5 10 10 9 4 1 7 6 8 9 5 1 1 8 5 3 4 7 6 4 4 9 7 1 8 3 5 Çözümleri sayfa 38’de 44 Kasım 2012 - 167 Çözümleri sayfa …….. da