Untitled - Ayrıntı Dergisi

Transkript

Untitled - Ayrıntı Dergisi
BAKÜ NOTLARI
ÖZET: “Türkçe konuşan Azerilerin kültürel ve tarihî olarak Türkiye ve İran’la bağları bulunmaktadır. 10. ve 12. yüzyıllarda Türk kabileleri Azerbaycan’ı ele geçirdiler ve mevcut pers çoğunluk nüfusu asimile
ettiler. Perslerin siyasi nüfuzu muhafaza etmesine rağmen, Türkler sayısal
ve kültürel etkinliklerini devam ettirdiler. 1812 ve 1828 yılları arasında
pers İmparatorluğu ve Rusya bir sınır antlaşması imzaladı. Azerbaycan
toprakları iki ülke arasında paylaşıldı. 1917’de Rusya’daki Bolşevik İhtilâli’nden sonra Azerbaycan bağımsızlığını ilân etti.
Bakü kent merkezi oldukça muhteşem binalarla tezyin edilmiş.
Kent oldukça bakımlı görünüyor. Son dört ve beş yıla kadar bakımsız olan
Bakü’nün özellikle Türk iş adamları sayesinde çehresinin değiştiği söyleniyor. Sovyetler zamanında Azerbaycan, kendine özgü sosyo-kültürel
yapısı sebebiyle ihmal edilmiş dolayısıyla da Bakü çok bakımsız kalmıştır.
Ruslardan kalma birbirine bitişik, ruhsuz binalar kararıp köhnemiş, yollar, kaldırımlar dökülmüş, her yer gecekondu mahallesi gibi olmuş. Fakat
Bakü’yü yeni bir şehircilik ve kentsel dönüşüm hamlesiyle 4-5 yıl içinde
adeta yeniden tikmişler.
Kaldırımlar, caddeler, parklar, sahil kenarları, çevre düzenlemeleri, lamba, bank, rögar kapağı gibi sokak mobilyaları kusursuz. Geceleri
resmi binalar, oteller, sokaklar, sahil kenarı her yer ışıl ışıl. Çok sayıda
park göze çarpıyor. Sahil kenarı halkın ve dışarıdan gelen insanların tercih ettiği güzel bir yer.”
ANAHTAR KELİMELER: Azerbaycan, Bakü, Türkçe, sanat, kültür, Adem Efe.
ABSTRACT: “Turkish-speaking Azerbaijanis as cultural and
historical strong ties with Turkey and Iran. 10. 12. Azerbaijan seized the
Turkish tribes of Persia in the centuries they have assimilated into the
majority population and existing. Retained, although the political influence of the Persians, the Turks continued numerical and cultural activities. Between 1812 and 1828, the Persian Empire and Russia border treaty
was signed. The territory of Azerbaijan between the two countries were
shared. After the Bolshevik revolution in Russia in 1917, Azerbaijan declared its independence.
Baku city centre has been quite tezyin with magnificent buildings. The city also looks very well maintained. The last four and five of Baku
thanks to the Turkish businessmen, especially that’s been neglected for
years, is said to have changed the face of the landscape. In Soviet times,
Azerbaijan, unique socio-cultural, is neglected due to the structure, and
hence also Baku has been very neglected. Dating from the Russians adjacent to each other, soulless, while obsolete buildings, roads, sidewalks
poured, the place looks like a slum. New urbanism and urban transformation of Baku but within 4-5 years with almost the move re-they were tics.
Sidewalks, streets, parks, beach, landscaping, lamp, bench, street
furniture, such as a manhole cover is perfect. At night, public buildings,
hotels, streets to the beach, it’s bright and clear. Numerous parking stands
out. The people of the coast and preferred by people from outside it’s a
beautiful place.”
KEYWORDS: Azerbaijan, Baku, Turkish, art, culture, Adem
Efe.
Göller Bölgesi Aylık Hakemli Ekonomi ve Kültür Dergisi Ayrıntı/ 13
Yüzölçümü 33.774 milkare olan
Azerbaycan toprakları eski Sovyetler Birliği’nin toplam yüzölçümünün % 0,4’ü kadardır.
Türkçe konuşan Azerilerin kültürel ve tarihî olarak Türkiye ve İran’la bağları bulunmaktadır. 10. ve 12. yüzyıllarda
Türk kabileleri Azerbaycan’ı ele geçirdiler
ve mevcut pers çoğunluk nüfusu asimile
ettiler. Perslerin siyasi nüfuzu muhafaza
etmesine rağmen, Türkler sayısal ve kültürel etkinliklerini devam ettirdiler. 1812
ve 1828 yılları arasında pers İmparatorluğu ve Rusya bir sınır antlaşması imzaladı.
Azerbaycan toprakları iki ülke arasında
paylaşıldı. 1917’de Rusya’daki Bolşevik
İhtilâli’nden sonra Azerbaycan bağımsızlığını ilân etti. Kısa bir süre sonra 1920’de
savaştığı Bolşeviklere teslim oldu. Azerbaycan, Ermenistan ve Gürcistan 1922’de
Sovyet Transkafkasya Cumhuriyetine katıldı. Stalin döneminde Azerbaycan, diğer
cumhuriyetlerde olduğu gibi devletleştirme ve politik düzenlemelere katlanmak
zorunda kaldı. Kruşçev ve ardından Brejnev, 1950 ve 1960 yıllarında Azerbaycan
Komünist Partisi (AKP) liderlerini ideolojiden sapma ve milliyetçi çalışmalardan dolayı görevlerinden aldı. AKP lideri Haydar
Aliyev, Gorbaçov tarafından bu nedenle
1987 yılında Sovyet Politbürosundan çıkarıldı, fakat giderek artan bir milliyetçi
ve antiemperyalist çalışmayla geniş bir
kamuoyu oluşturdu. 1990’da Azerbaycan
ve Nahçıvan özerk Cumhuriyeti Yüksek
Göller Bölgesi Aylık Hakemli Ekonomi ve Kültür Dergisi Ayrıntı/ 14
Sovyetine seçildi. 1988 yılında Dağlık Karabağ, Ermenistan’ın bir parçası olmak için
müracaat etti. Bu müracaat beraberinde
etnik çatışmalar ve göçmen problemlerinde bir artış meydana getirdi. Ermeniler
Sumgait’te halka eziyet etti. 1990 yılında
Moskova, Bakü’deki isyancıları durdurmak
ve çatışmaları kontrol etmek için Kızıl Ordu’yu kullandı. Halk bu duruma tepki gösterdi. Zamanın AKP lideri görevde ihmal
sebebiyle Moskova tarafından görevden
alındı, yerine Ayaz Muttalibov atandı. Kızıl
Ordu 20 Ocak 1990 tarihinde 30 000 kişilik birlikle (Bakı) Bakü’ye girdi, isyancı olup
olmama, yaşlı genç ayrımı yapmadan
200’ü aşkın kişiyi katletti.
Ancak SSCB’nin kısa sürede çökmesi, bağımsızlık mücadelesinin daha
erken sonuçlar vermesine yol açmış ve
Azerbaycan 30 Eylül 1991 tarihinde bağımsızlığını resmen ilan etti. Bağımsızlıktan sonra yapılan ilk cumhurbaşkanlığı
seçiminde, o zamana kadar yönetimde
bulunan Ayaz Muttalibov’un yerine Azerbaycan Halk Cephesi başkanı Ebülfeyz
Elçibey oyların % 59,4’ünü alarak Cumhurbaşkanı oldu. Fakat 4 Haziran 1993 tarihinde askeri bir ayaklanmayla Elçibey bu
görevinden uzaklaştırıldı.
3 Ekim 1993’te yapılan cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Haydar Aliyev
Cumhurbaşkanı seçildi. Görev süresinin
bitmesinden sonra 15 Ekim 2003 tarihinde cumhurbaşkanlığı seçimi yapılmış ve
seçimde oğul İlham Aliyev cumhurbaşkanı seçildi. Yeni cumhurbaşkanı iç ve dış
politikada babası Haydar Aliyev’in izlemiş
olduğu politikayı devam ettirmektedir.1
Bugün ülkenin her yerinde H. Aliyev’in
fotoğrafları ve sözleri göze çarpmakta;
bütün resmi ve özel kurumlarda H. Aliyev
köşeleri yer almaktadır.
Azerbaycan’da 5.8 milyon (%82.7)
Azeri, 392.000 (% 5.6), Rus, 391.000 (% 5.6)
Ermeni, 171. 000 (%2.4) Lezgin ve 262.00
diğerleri bulunmaktadır (1989 sayımına
göre).2
***
Türkiye saatiyle 14.15 havalanan
Türk Hava Yollarına ait uçağımız Azerbaycan yerel saatiyle 19.00’da Haydar Aliyev
Havaalanına iniş yaptı. Türkiye Azerbaycanlılara vizeyi kaldırdığı halde havaalanında bize vize uygulaması yapıldı. Ardından üniversiteye ait küçük bir otobüsle
kalacağımız otele doğru ilerliyoruz. Havaalanından Bakü’nün merkezine doğru
giderken “Bakü bu mu?” diye bir hayal
kırıklığı yaşıyorsunuz. Zira havaalanından
şehir merkezine doğru gelirken Hәydәr
әliyev prospәkti (bulvarı) boyunca yolun
her iki tarafında tikilmiş (inşa edilmiş) iki
1 Elnur Kazımlı, “Azerbaycan Anayasasında
Temel Hak ve Özgürlükler”, Avrasya Etütleri,
29-30, 2006, s. 191-205; İrfan Ülkü, Moskova’yla İslam Arasında Orta Asya, Kum Saati
Yay., İstanbul 2002, s. 305-314.
2 Ülkü, s. 308.
üç metre yüksekliğinde zarif duvarlar görülüyor. Bazı kısımlarında inşaatlar devam
ediyor. Kilometrelerce devam eden bu duvarlar geceleri ışıklandırılıyor, iki üç metre
yüksekliğinde zarif duvarlar var. Ara ara
küçük kapılarla içeriye geçit veren bu duvarların kentin çirkin, fakir, bakımsız, sefil
yerlerini gözlerden gizlemek için dikilmiş
olduğunu anlıyorsunuz. Asgari maaş 120
dolar.
Ama asıl kent merkezi ise oldukça
muhteşem binalarla tezyin edilmiş. Kent
oldukça bakımlı görünüyor. Son dört ve
beş yıla kadar bakımsız olan Bakü’nün
özellikle Türk iş adamları sayesinde çehresinin değiştiği söyleniyor. Sovyetler zamanında Azerbaycan, kendine özgü sosyo-kültürel yapısı sebebiyle ihmal edilmiş
dolayısıyla da Bakü çok bakımsız kalmıştır.
Ruslardan kalma birbirine bitişik, ruhsuz
binalar kararıp köhnemiş, yollar, kaldırımlar dökülmüş, her yer gecekondu mahallesi gibi olmuş. Fakat yeni bir şehircilik ve
kentsel dönüşüm hamlesiyle 4-5 yıl içinde
adeta yeniden tikmişler Bakü’yü.
Eski binaların sadece dışlarının temizlenip, kübik taş dedikleri bizim Isparta
(köfke taşı deniyor), Nevşehir, Niğde taraflarında bulunan ve Şam’da da görülen
sarı renkli taşlarla giydirmeler yapılıyor,
bu nedenle dış cepheler oldukça süslü.
Özellikle Hazar Denizi yakınlarında yeni
dikilen modern binaların büyük çoğunluğu da son derece zevkli tasarlanmış. 4 milyon nüfuslu Bakü, geçen yıl Avrupa’nın en
güzel on şehri arasında seçilmiş. Ağırlıklı
olarak 1800’lerin ikinci yarısı ve 1900’lerin ilk yarısının mimari karakterini yansıttığı söyleniyor. UNESCO’nun 2000 yılında
Dünya Mirası Listesine aldığı “İçeri Şehir”
dedikleri surlar içindeki tarihi bölümde
ise çok daha da eskiye dayanan binalar
var. Şehre geçen sene turizm sayesinde
7 milyon euro girmiş.3 Petrol ve turizmden gelen para cadde ve sokaklarda lüks
arabalara ve şatafatlı evlere, malikânelere
dönüşmüş. Her adım başında bir cipe ve
her köşe başında bir şatafatlı ev görmek
mümkün. Bunun karşısında Lada’dan da
mebzul miktarda var. Hatta Türk Malı Toros ve Şahin’lerden de görmeniz olası. Karaca, İstikbal vb. ile bazı Türk bankalarının
şubeleri de görülüyor.
Kaldırımlar, caddeler, parklar, sahil kenarları, çevre düzenlemeleri, lamba,
bank, rögar kapağı gibi sokak mobilyaları
kusursuz. Geceleri resmi binalar, oteller,
sokaklar, sahil kenarı her yer ışıl ışıl. Çok
sayıda park göze çarpıyor. Sahil kenarı
halkın ve dışarıdan gelen insanların tercih
ettiği güzel bir yer.
Bakü aynı zamanda bir kültür ve
sanat merkez konumunda. Çok sayıda si3 Krş. Mutlu Tönbekeci, “Türkçe konuşan bir
Paris istemez misiniz?”, Vatan, 22.05.2010.
nema, tiyatro, resim salonları, heykel atölyeleri var. Modern Sanat Müzesi Galerinin
(Müasır İncesenet Müzeyi) kendisi bile bir
sanat eseri. Şehrin Nizami Gencevi (11411209), Mirze Eleskәr Sabir (1862-1911)4
gibi şairlerin devasa heykelleri dikilmiş. İçşehir’de bulunan şair Aliağa Vahid’in saçlarında da çeşitli insan figürleri bulunuyor.
Azerbaycanlılar şiiri çok seviyor. Sokaktan
birini çevirseniz sanki şiir okuyacak gibi
geliyor.
***
ADAM’ın artık gelenekselleşen
yurt dışı paydaşlı konferanslarından üçüncüsü (ilki 2009 yılında Bosna’da, ikincisi
geçen yıl Şam’da yapılmıştı) 20-21 Mayıs
2010 tarihlerinde “İmproving relations
among Turkey Caucasus and Central Asia
Through Cooperation in Trade and Energy
and Cultural Entegration” ana başlığıyla
Bakü’de Azerbaycan Üniversitesi ile ortaklaşa düzenlendi. Konferans Türkiye’nin
çeşitli üniversitelerinden çok sayıda bilim
adamı ile Azerbaycan Üniversitesi’nden
muallimlerin (üstad) katılımı ile gerçekleştirildi.
Üniversite ve Azerbaycan’daki eğitim durumu hakkında servis otobüsünde şu kısa
notları alabildim. Nәsimi rayonu, R. Safarov küçesinde (cadde/sokak)
4 Sabir’in en önemli eseri Hophopname’dir.
Bu eser 1975 yılında Mecit Doğru tarafından
dilimize çevrilmiştir.
Göller Bölgesi Aylık Hakemli Ekonomi ve Kültür Dergisi Ayrıntı/ 15
bulunan Azerbaycan Üniversitesi 1991
yılında ülkede kurulan ilk özel üniversite
olma özelliğini taşıyor. İktisat ağırlıklı olan
üniversitede Matematik, Azerbaycan Dili
ve Edebiyatı, Yabancı Diller Öğretmenliği
(İngilizce), Tarih Öğretmenliği, Gazetecilik
ve Sosyal İş Bölmeleri (bölüm) bulunuyor.
Ülkede çok sayıda dövlet (devlet) ve özel
üniversite bulunmaktadır. Ancak bizde
bölüm halinde bulunan öğretmenlik bölümü burada başlı başına üniversitesi halinde ihdas olunmuş: Pedagociya Üniversitesi. Bu da eğitime, eğiticilere verdikleri
önemden kaynaklanıyor olmalı. Zira Azerbaycan’da okullaşma oranı neredeyse %
100’ler civarında.
İlk ve orta öğrenim 11 yıl olan ülkede üniversite eğitimi 4 yıl(il)dır. Yüksek
öğretime “әli tәdris” yahut Batılı veya Rusça’dan kalma olaraktan “Bakalorya” deniyor. Bütün üniversiteler (devlet ve özel)
Tahsil Nәzarәtine bağlı. Üniversitedeki
maaşlara gelince pek yüksek gözükmüyor.
Usub (Yusuf ) beyden öğrendiğimize göre
öğretim elemanları ve hizmetliler 200 manat, bir profesör 450-500 manat almaktadır. 1 Manat=1 Avro=0.80 dolar. Yusuf Bey
bir toya (düğün) giden bir ses sanatçısı
10.000 manat alıyor derken bir anlamda
içinde bulunduğu durumu açıklamak istiyordu. Buna karşın bir otağlı (odalı) bir
evin kirası 250 manat, geniş evlerin kirası
da 1000 manat civarında seyretmektedir.
Göller Bölgesi Aylık Hakemli Ekonomi ve Kültür Dergisi Ayrıntı/ 16
***
20 Mayıs 8.30’da başlayan açılış oturumunda Azerbaycan Üniversitesi
Rektörü Prof. Dr. Akif Musayev ile ADAM
başkanı Prof. Dr. Mehmet Bulut kısa birer
konuşma yaptılar. Çay-kahve molasından
sonra hemen oturumlara geçildi.
Sabah 9.00’da başlayan 1. Oturumda sırasıyla (Azeriler sıraya nöbet diyorlar):
• Dr. Vugar Bayramov: “Do rich energy
sources assure sustainable develpoment fort he Central Asia and Caucasus.”
• Dr. Rosvshan İbrahimov: “Azerbaijani-Turkish-Relations in Energy Sectors:
Historical Overwiev and Perpectives.”
• Dr. M. Murat Arslan: “Globalization,
integration to global economy and
Azerbaijan.”
• Dr. Adalat Muradav: Regional integration or bilateral collaboration”.”
• Dr. İsa Aliyev: “Economic relations in
the globalization context between
azerbaijan and Turkey.” başlıklı bildirilerini sundular.
• II. Oturumda da
• Dr. Metin Toprak&Dr. Erdal Karagöl:
“Future of Nabucco and Azerbaijan.”
• Dr. Rıvshan Guliev: “Regional rapid integration model.”
• Dr. Fuat Oğuz: “Harmonization of economğic regulations in Turkic Count-
ries.”
• Dr. Bagish Ahmadov: “Features of The
formation of interest and assessment
of its impact on investment activity in
the national economy.”
• Dr. Ulvi Mansurov: “Evaluation of results of reform in agrarian sector of
Azerbaijan.” unvanlı tebliğlerini sundular.
13.00’a doğru biten sunumların
ardından öğle yemeği için Ağdaş Şadlık
Sarayı’na gittik. Yemekte yeşillik, büyük
bir kasede çorba ve kebap yendi. Yemeğin ardından öğle namazı için hemen yanında Diyanet İşleri Başkanlığı Türk Lisesi
bulunan Azerbaycan İlahiyat Fakültesi Camii’ne gittik. Camiinin binası güzel. Fakülte ile camii ayrı yerlerde konuşlanmış olduğundan İlahiyat Fakültesini göremedik.
14.30 gibi üniversiteye döndük ve
hemen 3. oturuma geçildi. Bu oturumda
• Dr. İbrahim Güran Yumuşak: “Human
capital in Turkic Countries.”
• Dr. Vilayet Valiyev: “The main directions of Azerbaijan integration with
Turkic Countries.”
• Dr. Hüsnü Kapu: “The effect of social
capital in business deals between Turkish and Azeri business.”
• Dr. Kudret Bülbül: “Turkey and Azerbaijan from the civilation perspective.”
• Dr. Mehmet Dikkaya&Dr. Adem Çaylak: “Past, Present and Future of Turksih-Azeri relations.” başlıklı sunumlarını yaptılar.
Çay ve kahve molasından sonra 4.
oturuma geçildi. Bu oturumda da sırasıyla
• Dr. Nazim Hajiyev: “Study of competition policy and innovation.”
• Dr. Ramazan Gözen&Dr. Nasuh Uslu:
“The impact of new Turksih Foreign
Policy in Caucasus and Central Asia.”
• Dr. Adem Efe: “La Mondialisation: les
differences dans les similitudes.”
• Dr. Mehmet Barca: “İmproving cooperation in Caucasus through trade nad
energy. “ başlıklı bildirilerini sundular
ve o günkü program sona erdi.
Bu arada saat 19’u geçiyordu. Akşam yemeği için Abbas Sahhat 3’de yer
alan bir Türk’ün işlettiği Happy İnn Hotel’e
geldik.
21 Mayıs Cuma günü başta Dr. S.
Mehmet Şen, Dr. M. Bulut, Dr. Usub Usubov, Dr. Mustafa Cufalı, Dr. R. Guliev, Dr.
Murat Yülek, Dr. Hakan Yaman, Dr. H. Hüseyin Tekin olmak üzere bütün katılımcı-
ların iştirak ettiği yuvarlak masa ve değerlendirme oturumunda ise iki ülke arasında
işbirliğinin geliştirilmesi hususu vurgulandı. Oturum biter bitmez yine Ağdaş Şadlık
Sarayı’na giderek öğle yemeğini yedik ve
Cuma namazı için yola çıktık. Uzun sayılabilecek bir güzergahtan әjdәr Bәy Mәscidi/Göy Mәscid/Gök Mescid’e geldik ama
cuma namazı sona ermişti vardığımızda.
Cami restorasyon halinde olduğundan
caminin hәyәtinde/avlusunda öğle namazını kılabildik. Caminin dış duvarında yer
alan “nezir qutusu” yazısı dikkatimi çekti.
Konferansların, kongrelerin ve
sempozyumların genelde iki işlevi vardır.
Birincisi yeni fikir ve görüşlerin sunulup
paylaşıldığı bilimsel yanı; diğeri de gezilerdir. Bilim adamlarının birçoğu bu vesileyle birçok ülkenin, kentin, insanlarını, tarih ve kültürel unsurlarını yerinde görüp,
bizzat tanırlar.
Bu cümleden olarak biz de Suraxani rayonunda bulunan Ateşgâh’a gittik. Ateşgâh (Ateşgede yahut Ateş Tapınağı) Zerdüştilerin tapınağı. Ateşgâh alçak
duvarlı, kale benzeri bir yapı. İzahçının
bize verdiği bilgilere göre MÖ. 10-9. yüzyılda inşa edilmiş, dünyanın eski mabetlerinden birisidir. Giriş kapısının üstünde
Sanskrit alfabesi ile yazılmış bir kitabe ve
onun üstünde ise iki aslan göze çarpıyor.
Aslan veya Azerilerin dediği gibi şir, koruyuculuk simgesi imiş. Ana kapıdan içeri girer girmez ise etrafı küçük odalarla çevrili,
ortasında mabedin bulunduğu bir komplekse giriyorsunuz. Bu yapı bizdeki medrese yapılarına çok benziyor. Ateşgâh’ta
yanan ateş etrafında küçük küçük odalar
bulunmaktadır. Toplam 26 adet bu odaların küçük birer penceresi ateşi görmektedir. Oda kapıları ise alçak, böylece eğilerek
girebiliyorsunuz ve saygı göstermiş oluyorsunuz. Her odada duvar içine yapılmış
bir baca var, amaç oda içinde yanan ateşin sönmemesi. Eskiden hac için buraya
gelen Zerdüştler bu odalarda konaklar,
pencereden sürekli ateşi izler ve kendilerine çeşitli işkenceler yaparak ibadetlerini
gerçekleştirirlermiş. Kendilerine işkence
yaparak günahlardan temizleneceklerine
inanırlarmış. Ateşe yaklaştıkları zaman
yüzlerini ateşe zarar vermemek için örterlermiş. Çilehane dedikleri bu odacıklarda
yapılan eziyetler arasında sönmemiş kireç
üstüne yatmak ve sırtlarına 30 kilogram
kadar ağırlığında zincirler asmak gibi eziyetler varmış. Şimdi bu odalar müze haline dönüştürülmüş, içerisine bilgi içeren
tablolar, o günleri anlatan eşya, maket
ve figürler konmuş. Hindistan’dan hala
daha Ateşgâh’ı ziyarete gelenler varmış.
Azerbaycan adını da bu ateşlerden almış.
Anlamı odlar yurdu imiş. Azerbaycan İslamiyet’i kabul edince Zerdüştler buradan
Hindistana göçmüşler, bir kısmı da başka
ülkelere dağılmış. Ancak ateş hala daha
Azerbaycan’da önem taşımaktadır. 26
adet olan bu odaların 19’unun girişlerinde
Sankristçe, birinde Farsça kitabe var. Çok
küçük kubbeli bir odada asılı bir çan göze
çarpıyor, bu çanın amacı inananları ibadete çağırmakmış.
Zerdüştlükte 3 rakamı önemliymiş, çünkü yaratan, koruyan ve dağıtan
üçlemesini sembolize edermiş. Bunun
yansımasını ise mabedin üstündeki üç
uçlu çatalda görüyorsunuz. Yine mabedin üstünde koruyuculuğun simgesi aslan
figürleri ve de hayatı temsil eden gamalı
haç bulunuyor. Hitler, bu sembolün ne
anlama geldiğini bilmeden kullandığı da
söylenenler arasında idi. Yine bir önemli rakamın ise 4 olduğunu öğreniyoruz:
hava, ateş, toprak ve su. Azerbaycan, İslamiyet’i kabul ettikten sonra Zerdüştlerin
büyük bir kısmı Hindistan’a kaçmış ve mabede olan ilgi azalmış. 1883 son Zerdüşti
gidince buradaki doğalgaz azaldığından
ateş sönecek hale gelmiş. Bunun üzerine bu dine tapanlar “Tanrı bizi terk etti”
demişler. Ancak Hindistan ile ticaretin
yeniden canlanmasıyla, buradaki mabetleri yeniden önem kazanmış. 19.yüzyılda
Ateşgâhın restorasyonunu üstlenen kişi
ise İndra Ghandi’nin babası olmuş. Bilindiği gibi Hindistan’da ölüler bizdeki gibi
toprağa konulmaz, yakılır; bunun temeli
Zerdüştlüktür. Ayrıca iki kaşın arasına boyanan kırmızı nokta da ateşi temsil ediyor.
Zerdüştlüğün etkisi sadece Hindistan ile
sınırlı değil elbette, Azerbaycan’daki günlük hayatta hâlâ etkileri görülüyor. Zerdüştlükte güneş önemli bir semboldür.
Ateşi de güneşin yeryüzüne inmiş hali olarak inanırlar. Ayrıca onlara göre ateş bereket anlamına da gelmektedir. Mabette din
adamlarının ve seyyahların resimleri, odalarda maketleri var. Bu din adamlarının
üzerinde üzerlerinde temizliğin, saflığın
rengi olan beyaz renkli peştamal diyebileceğimiz sadece bel bölgesini kapatan
örtüler vardı.
Komplekste kutsal kitapları Avesta’dan alıntılar, tüccarların isimleri, Zerdüştlerin sembol ve önemli şahsiyetleri,
Hindistan’dan buraya kadar takip ettikleri
yolu gösteren harita ve Evliya Çelebi’nin
Seyahatnamesi’nden bir alıntı var. Meşhur
seyyahımız buralara da gelmiş dedim.
Mabette yaşayanlar dünyevi hiçbir iş yapmıyorlar, tüccarların, seyyahların
yardımlarıyla dünyalık maişetlerini sağlıyorlar. Komplekste hiçbir kadın resmine
yahut maketine rastlamadım. Rehbere
bunu sorduğumuzda kadınların burada
tapınmadıklarını, onların başka yerlerde
ibadetlerini yerine getirebildiklerini söyledi. Rehberin anlattığına göre Zerdüştiler,
Göller Bölgesi Aylık Hakemli Ekonomi ve Kültür Dergisi Ayrıntı/ 17
ölülerini şehirlerden uzak, “Dokhma” denilen ölü kulelerine bırakırlarmış. Bu kuleler,
4-5 metre yüksekliğinde, silindir biçiminde yapılarmış. Ölülerini kulelerin teraslarına çıplak olarak yan yana dizerler ve yırtıcı
kuşların etleri kemirerek yemeleri için bırakırlarmış. Kemikler de güneş sayesinde
kuruyunca bunları kule içindeki depolara
yerleştirir ve basarlarmış (gömerlermiş).
Böyle yaparak temiz kabul ettikleri toprağı kirletmediklerine inanırlarmış.
Türk dünyasında ve Azerbaycan’da baharın gelişi ‘nevruz’ bayram olarak kutlanıyor. Bizde bazı yörelerde nevruz
kutlanılıyor elbette ata topraklarındaki
gibi değil. Zaten en büyük bayram kabul
ediliyor, yani kurban ve ramazan bayramı
kutlamaları yok olmaya yüz tutmuş gibi.
Ancak Türkiye’den giderek buralarda faaliyette bulunan birtakım STK’lar özellikle iftar, bayramlar ve Kurban kesim işlerini deruhte ettiklerinden bayramlar kutlanmaya
başlanmış. Bir önceki cümleye dönersek
burada Nevruz hazırlıkları çok önceden
başlıyormuş. Nevruzdan bir ay önce her
hafta bir mum yakılırmış, her bir mum yukarda da bahsettiğimiz hava, su, toprak
ve ateşi temsil edermiş, son mum ise ateşi
anlatan mum imiş. Nevruzda pişirilen pilavın üstünde yine mutlaka mum olurmuş.
Ayrıca bu bayram için hazırlanan baklava
da dörtgen şeklinde kesilirmiş, yani amaç
dört rakamını vurgulamak. Nar da ateşe
benzediğinden mabedin içine 4 adet de
nar koyup etrafında 4 defa saat istikametinde dönerlermiş.
Suraxani aynı zamanda ülkenin büyük
petrol rezervlerine sahip bir rayon. Ateşgâh’ın karşı tarafında, yerleşim yerinin heGöller Bölgesi Aylık Hakemli Ekonomi ve Kültür Dergisi Ayrıntı/ 18
men yanı başında yüzlerce at başı pompa
inip kalkıyor.
Suraxani’den sonra şehir merkezinde bulunan Kız Kalesi’ne geldik. Burasının da bizdeki Kız Kulesi’nin benzeri bir
hikâyesi var. Kız Kalesi’nin en üst kısmından Bakü’nün her tarafı görülüyor. Bol bol
fotoğraf çektirdik. Gün akşam oldu ve kaldığımız otele geldik. Akşam yemeğinden
sonra beş altı kişilik bir grup halinde yaya
olarak Hazar Denizi’nin sahilinde akşam
gezmesine çıktık. İzmir Kordonboyu gibi
geldi bana burası. İskelede bir dürbün
var. Oradan denizin ortasında bulunan
lotus çiçeğine bakılıyor. Namaz kılacak ve
ardından çay içecek bir yer ararken Türkiye’den bir arkadaş A. Yılmaz bizim sesimizi
duymuş “Gelin ben sizi bir Türk kahvesine
götüreyim. Hem çayınızı içersiniz hem de
namazınızı kılarsınız” dedi. “Tamam” diyerek Türk Kahvesine yollandık. Çay benim
için sudan sonra en önemli içecek. Onun
için Türk çayı içecek olmam beni ziyadesiyle sevindirdi. Çay deyince bahsi açmak
gerekir. Bakü’de çok sayıda çay evi, pire evi
(birahane) ve cafe bulunmakta. Ancak çay
içme alışkanlıkları bizden farklı. Azerilerde
çay tek başına içilmiyor. Çoğunlukla çayın
yanında reçel, çikolata, gofret vs.den oluşan bizdeki kahvaltı tabakları gibi tepsilerin içinde servis ediliyor. Çoğu zaman çay
yemekten önce içiliyor. Tabii çaya şeker
atılmayıp, yanındaki tatlılarla içiliyor. Burada bizdeki çayı demleme adeti yok. Ama
biz beş-altı kişilik grup (İstanbul Eyüplü)
İlhan adlı gencin işlettiği bir Türk kahvesi
keşfettik ve burada tavşankanı misali çaylarımızı yudumladık. Çayları yudumlarken
İlhan ile Azerbaycan üzerine sohbet yap-
tık. Sohbet de çay da harikaydı. Dışarıya
bir çıktık ki bardaktan boşanırcasına yağmur yağıyor. Aytekin beyin de yardımıyla
hemen bir taksi çağırarak otele yollandık.
22 Mayıs Cumartesi günü Bakü’nün Sultanahmet’i olan ‘İçerişeher’i (Köhneşehir) geziyoruz. Bir kısmı surlarla çevrili
‘İçerişehir’ Bakü’nün görülmesi gereken
yerlerinden en önemli birini oluşturuyor.
İlk olarak ünlü Azeri Şairi Aliağa Vahid’in
büstü ile karşılaşıyorsunuz. Burada ağaç
şeklinde tasarlanmış olan büstte şairin
saçlarında çeşitli insan figürleri resmedilmiş. Oldukça ilginç. Ardından “İrәli İctimai Birliyi” adını taşıyan STK’nın önünden
geçiyorduk. Oraya doğru yönelince bizi
buyur ettiler ve oldukça sıcak karşıladılar.
Birlikte çeşitli dil, bilgisayar ve yaz kursları
tertiplendiğini öğrendik. Oradan Şirvanşahlar Saray Kompleksi’ne doğru ilerlerken Minyatür Kitaplar Müzesi dikkatimizi
çekti. Azerbaycan’ın ünlü ressamlarından
Tahir Salahov’un kız kardeşi Zarife Hanım
tarafından 2002 yılında hizmete açılan
müzede 65 ülkeye ait 6500 adet minyatür kitaptan 4870’inin sergilendiğine şahit
olduk. Küçük kitaplar şirin bir o kadar da
muhteşem görünüyordu.
Ardından komplekse dahil olduk.
İzahçımız (rehber) sanat tarihçisi Şebnem
hanımın açıklamalarını takip etmeye çalışırken bir yandan da fotoğraf çek(ebil)
meyi başardık. Kompleksin gezilecek,
görülecek çok yeri vardı. Buna karşın vaktimiz çok sınırlı idi. Şebnem hanım güzel
açıklamalar yapmasına rağmen bazı yerleri hızlı geçmek zorunda kalıyorduk. Bununla birlikte aldığımız notlar çerçevesinde Kompleks üzerine şunları söyleyebiliriz.
Kompleksin inşası daha önce başlanmış
olmasına karşın tam tikilişi I. Halilullah’a
nasip olmuştur. Görünüşü ve içerisindeki
saray, divanhane, türbe, mescid, minare
ve hamam vb. gibi müştemilatı münasebetiyle 15. yüzyılda Azerbaycan’da inşa
edilmiş en azametli yapılarından birini
oluşturmaktadır. Bakü’nün en yüksek yerlerinden birinde yapılmış olan Kompleks
1997 yılında UNESCO tarafından koruma
altına alınmıştır. Esas bina iki kat 52 odadan müteşekkil iken 1857 yılında Rusların
işgaliyle eski halinden pek bir eser kalmamış. Tarihi verilere göre yeniden düzenlemişler. 1917 yılında Bakü’de soykırım
yaşanmış ve girişin hemen yanındaki duvarlarda kurşun izleri hâlâ mevcut. Nuri
Paşa’nın yardımları unutulmamış.
Burada dokuz kısımdan müteşekkil olmakla birlikte ana kısımlar şöyledir.
1. Divanhane (1450). Divanhanenin
yanında türbe var. Giriş kapısının üstünde sağ ve sol tarafta altıgen iki
madalyon kazınmış. Bunların birinde
kelime-i şehadet yazılı diğerinde “Ali
Allah’a yakındır” ibaresi yazılı. Ayrıca
birbirine geçmeli Ali yazıları da mevcut. Taç giyme merasimlerinin yapıldığı alan 2000’li yılların başında Alman
ve Azeri sanatçılar tarafından restore
edilmiş.
2. Seyyid Yahya Bakuvi Türbesi(1450).
Seyyid Yahya Bakuvi Halvetiyye tarikatının pir-i sanisi, tarikatın sistemini
kuran ve yayan, XV-XIX. asırlarda Halvetiliğin, İslam dünyasının en büyük
tarikatlarından bir haline gelmesini
sağlayan Seyyid Yahya Baküvî’dir. Tam
adı es-Seyyid Cemaleddin Yahya b.
es-Seyyid Bahaeddin eş-Şirvanî el-Baküvî olan şahıs XIV. asrın sonlarında
Şirvan’ın payitahtı Şamahı’da dünyaya
gelmiştir. Soyunun İmam Musa Kazım’a dayandığı rivayet edilmektedir.
Şiirlerinde ‘Seyyid’ mahlasını kullanmıştır. Baküvi lakabıyla da tanınmaktadır.
İyi bir tahsil gördüğü anlaşılan
Seyyid Yahya, eserlerini, Türkçenin yanı
sıra Farsça ve Arapça yazmış olması onun
bu dillere hâkim olduğunu göstermektedir. Tahsilini o devirlerde iyi bir eğitim
veren medreselerin olduğu Şamahı’da
tamamlayan Baküvi, Şemseddin Ahsıketî,
Hafizüddin el-Gerderî, Tacüddin ve Kudbüddin es-Serabî gibi âlimlerden Arapça,
Farsça, Tefsir, Hadis, Kelam, Fıkıh ve diğer
ilimlerde dersler almış ve kendini yetiştirmiştir.
Seyyid Yahya, mürşidi Şeyh Sadreddin ile çok genç yaşlarında iken tanışır
ve seyr ü sülûkunu Şamahı’da onun yanında tamamlar. Şeyhinin vefatı üzerine
Bakü’ye göç eder. Bakü’ye gelince burada Şirvanşah Halilullah Han’ın himaye ve
yardımı ile Halvetiliğin ilk hankâhını saray
yakınındaki Keykubat Mescidi’nde kurar.
Seyyid Yahya’nın hayatı tasavvufi zühd ve mücahede içinde geçmiştir. O,
sıcak aylarda, azıksız ve susuz sahralara
çıkar, oralarda günlerde kalır, ibadetle
meşgul olurdu. Ömrünün sonlarında tamamen dünya hayatından uzaklaşarak
zühdi bir hayat yaşamıştır. Öyle ki yeme
ve içmeyi on beş günde bir ancak iftar
edecek seviyeye düşürmüştür. Vefatından
önceki son altı ayda hemen hiçbir şey yiyip içmediği nakledilir. 868/1466 yılında
Bakü’de vefat etmiştir. Kabri Şirvanşahlar
Sarayı’nın yanında dergâhına bitişik sekiz
köşeli kümbet tarzı inşa edilmiş merdi-
venle aşağıya inilen yapının içindedir.
Seyyid Yahya’nın kaynaklarda yirmi bine yakın müridi olduğu, bunlardan
üç yüz atmışına hilafet verdiği bildirilmektedir. Önemli halifeleri Muhammed
Bahaeddin Erzincanî, Dede Ömer Ruşenî,
Habib Karamanî, Pir Şükrullah, Alaaddin
Rumî, Yusuf Ziyaeddin Müskürî ve Seyyid
Ahmed Sünnetî’dir. Halvetiyye tarikatı
kendisinden sonra halifeleri aracılığıyla Azerbaycan, Orta Asya, Anadolu, İran,
Orta Doğu, Kuzey Afrika ve Balkanlar’da
yayılmıştır.
S. Yahya görüşlerini sadece halifeleri vasıtasıyla değil, aynı zamanda yazdığı yirmiden fazla eserle Halvetiyye’nin
prensip ve felsefesini ortaya koymuştur.
Bu şekilde söz konusu tarikatın düşünce
sistemi ve usûlleri değişmeden günümüze kadar gelmiştir. Müridlerin günlük
Göller Bölgesi Aylık Hakemli Ekonomi ve Kültür Dergisi Ayrıntı/ 19
olarak okumaları için düzenlediği Virdü
Settar devrinde yazılmış en güzel eserlerin başında geldiği söylenmektedir.
Türkçe yazdığı eseri Şifaü’l-Esrâr onun
en hacimli eseri sayılmaktadır. Dili sade
olup Azeri ve Anadolu Türkçesi özelliklerini taşımaktadır. Tek yazma nüshası İstanbul’dadır. Eserde bir müridin mürşitliğe giden yolda aşması gereken yetmiş makam
ve bu makamlara erişmek için yapılması
gereken vazifeler anlatılmaktadır. Bunun
yanı sıra eserde tasavvuf yolunun takipçileri için ilmin mutlak gerekli olduğu, diğer bazı tasavvufi meseleler, ibadetlerin
hakikatleri, zikrin çeşitleri ve hikmetleri
ayet ve hadislerle açıklanmaktadır. Eserlerinden anlaşıldığına göre ilmin kaynağı
olarak sezgiyi kabul eden sufilerle beraber
aklı kabul eden kelamcıların görüşlerine
büyük önem vermesi onun Gazali ve Sühreverdî ekolüne mensup, şeriat esaslarına
bağlı sufilerdendir.5
Süt kuyusu denilen bir yerden
bahsediliyor. Ama ben görmedim veya
rehberi anlatırken kaçırmış olabilirim.
Halk inanışına göre yeni doğum yapmış,
süt emziren annelerin sütleri herhangi bir
nedenden dolayı kesilirse bu anneler bu
kuyuya ziyaret edip dilekte bulunduklarında sütleri tekrar gelirmiş.
3. Hamam (1450)
4. Mezar (1435)
5. Şah Mescidi (1441)
5Mehmet Rıhtım, “Yusuf Hemedani’den Mir
Hamza Nigariye Azerbaycan Sufileri”, Keçmişdәn Günümüzә Xoca Ahmәd Yәsәvi Adlı
Beynәlhalq Simpozium Materialleri, Bakı,
21-23 Noyabr 2008, s. 119-159.
Göller Bölgesi Aylık Hakemli Ekonomi ve Kültür Dergisi Ayrıntı/ 20
Divanhanenin yanında türbe var. Giriş kapısının üstünde sağ ve sol tarafta altıgen
iki madalyon kazınmış. Bunların birinde
kelime-i şehadet yazılı diğerinde “Ali Allah’a yakındır” ibaresi yazılı. Ayrıca birbirine geçmeli Ali yazıları da mevcut. Taç giyme merasimlerinin yapıldığı alan 2000’li
yılların başında Alman ve Azeri sanatçılar
tarafından restore edilmiş.
Türbenin giriş kapısının alınlığında “Merhametli Büyük Sultan Halilullah
hicri 839-(1436)’da bu mukaddes türbeyi
anasının ve oğlunun hatırasına yaptırmıştır.” yazısı bulunan türbede şahın kendisinin beş oğlunun lahdi bulunmaktadır. Bir
de boş bir lahit yer almaktadır.
Bakü’de büyük bir şehitlik tepesi
var. 1918’de şehit düşen askerlerimiz ve
Karabağ şehitleri orada yatıyor. Türkiye
heybetli bir abide diktirmiş. Şehitlerimize
ve Nuri Paşa’nın ruhuna Fatihalar okuyoruz. Burada şehrin en büyük camisi var.
Türkiye Diyanet Vakfı tarafından yaptırılmış. Azerbaycan Millî Meclis binasının karşısında, şehitliğin yanı başında. Şehitliğin
tam karşısında Titanic Otel adıyla devasa
bir otel tikilmeye başlamış. Biz buradayken okul çocukları var idi ziyaretçi olarak.
Ayrıca bando takımı da gösteri için hazırlıklar yapıyordu. Buradan Gençliye Yardım
Fondu adlı kuruluşa geçtik. Bu fond 1992
yılından itibaren çalışmalara başlamış
1994’te resmen kurulmuş. Tek odalı bir
yerden bugün 3-4 katlı geniş bir mekana kavuşmuş. Hoş bir mekânda bizi hoş
karşıladılar. Çay, çerez, meyve ve baklava
eşliğinde güzel bir tanışma imkânı oldu
burası. Faaliyetleri arasında sosyal, kültü-
rel, toplumsal, basın-yayın, insani yardım
gibi etkinlikler var. Burada her kesimden
insana yardım ediliyor. Bu bağlamda
“Mezhep Ayrı Seçkiciliği” yok dediler. ‘Hayriyecilik’ (hayır işleri), vakıfçılık önde gelen
hizmetleri. Burada Bakü’de bulunan 300
kadar STK ile işbirliği yapıyorlarmış kendi
ifadelerine göre. Ayrıca bu kuruluşun açtığı Kur’an Kurslarında 160’tan fazla hafız
yetiştirilmiş ve bunlar Azerbaycan’ın ilk
hafızları imiş.
Azerbaycan’da dini hayat konusuna gelince şunlar söylenebilir. İslam
fetihleri zamanında Azerbaycan’da kuzey bölgelerde Hıristiyanlık, Güneyde
Mecusilik hâkim idi. Sasaniler devrinde
Azerbaycan’ın güneyinde siyasi nüfuzlarını artırmak için Zerdüştlük’ten istifade etmişlerdir. Sovyetler döneminde ise
dini yok etme çabaları artmıştır. Sovyet
hükümetleri dini yok etme planları üç
aşamada tatbik edilmiştir. Birinci aşamada 1920-28 yılları arasında din devletten
ve eğitim sisteminden ayrılmıştır. İkinci
aşama 1928-1941 yıllarını içine alır. Bu
devirde bütün dini teşkilatlar lağvedilmiştir. Üçüncü aşama II. Dünya Savaşı’ndan
sonraki devirde ise dine ait ferdi toplumsal ne varsa hepsinin ortadan kaldırılması
planlanmıştır. Bu devir dindarların sayısının azalması ve dini ibadetlerin yerine
getirilmesinde azalmaların ortaya çıktığı
zaman dilimidir. Sovyet Anayasası’nın
52. maddesi olan “SSRİ vәtәndaşlarının
etiqad azaldığı, yәni her hansı dinә etiqad
etmәk, dini ayinlәri icra etmәk vә ya heç
bir dinә etiqad etmәmәk,ateizm tәbliğatı
etmәk hüququ vardır. Dini etiqadla әlaqәdar olarak әdavәt vә nifaq çıxarmak qadağan edilmişdir. SSRİ-dә din dövlәtden,
tahsil dindәn ayrılmışdır.”6 Bu kanuna göre
Sovyet devleti inananların dini hayatlarını
ferdi şekilde devam ettirmelerine izin vermiş, toplumsal bazda hareket eden birçok dindar ve dinadamı muhtelif cezalara
çarptırılmıştır. Buna rağmen halk arasında
“Paralel İslam”ın gelişmesi devam etmiştir.7 Bağımsızlıktan sonra Azerbaycan’da
Resmi İslam’ı temsil eden Qafkas Müsәlmanları Ruhani İdaresi 1920 yılındaki
6 SSRİ Kontitutyası (әsas Qanun), Azerbaycan
Dövlet Neşriyatı, Bakı 1977, s. 17’den aktaran
Asәf Qәnbәrov, “Azәrbaycanda Dini Hayat,
Bakı İslam Üniversitesi Elmi Mәcmuә, No:5,
2010, s. 117-125.
7Bu konuda geniş bilgi için bkz. Alexandre
Bennigsen-Chantal
lemercier-Quelquejay,
Sufi ve Komiser Rusya’da İslam Tarikatları,
Çev.:Osman Türer, Akçağ Yay., Ankara 1988.
Yanvar faciasından sonra ilk defa Moskova’ya sert şekilde karşı çıkmıştır. Bağımsızlıktan sonra dini itikat azaldığı için
kanunda değişiklikler yapıldı (1992). Bu
değişiklik dinsel canlanmalara yol açtı.
Yeni Anayasa maddesine göre “Hәr bir vәtandaşa, hәr hansı bir dinә tәk başına vә
ya başqaları ilә birlikdә inanma hüququ
verildiyi kimi, dini inancı ilә bağlı fikirlerini
ifadә etmә vә yayma hüququ da verilir.”8
Bu kanundan sonra dini kurumlar tarafından çok sayıda mescid açılmıştır.9
Ancak son zamanlarda dini hayatta kısmî sıkıntıların olduğu gözlenmekte.
Yaklaşık 4.000.000 nüfuslu Bakü’de 5-6
caminin olduğunu öğrendik. Ancak buradaki dini hayatı Türkiye kökenli STK’ların
canlandırdığı ifade ediliyor. Bunlardan bir
kısmı cami, mescit ve Kur’an Kursu yaptırırken bir kısmı da Ramazan ve Kurban
Bayramları’nın ihya edilmesi konusunda
çalışmalarda bulunuyorlar.
Azerbaycan’da bir miktar Hıristiyan nüfusun yanında Rus döneminin etkisiyle dinle ilgisiz bir kesim olduğu için az
da olsa domuz eti mevcuttur. (Domuzun
bir türüne Gaban denir.) Ancak domuz eti
satılan yerlerde genelde bu yazıyla veya
resimle belirtilir. Et mamullerinin satıldığı
birçok yerde “helal et” veya “helal tuyuk”
ibaresi yazılmış durumda. Bakü’de daha
çok dana (mal) etinin yaygın olarak yendiği gözlenmiştir.
Bakü’de çok sayıda Türk kebapçısı,
lokantası mevcut olduğunu gözlemledik.
Erzurum Restoranı, Konya Et Lokantası,
Adanalı Restoranı, Antalya Lahmacun vb.
gibi sadece bizim birkaç içinde gözümüze
çarpanlar. Birçok köşe başında bir dönerciye, tantuniciye rastlamanız mümkün.
Çorbaları bol etli ve sebzeli, kâseleri de
oldukça büyük olduğundan doyurucudur.
Kentte adım başı ‘Avto Yuyucu’
yani araba yıkama servisleri mevcut. Bunlardan bir tane de Türklerin işlettiği bir yer
olarak ‘Kırşehir Avto Yuyucu’ gözüme ilişti.
Anlaşmaya gelince genel olarak
iki lisanın birbirine çok yakın olduğunu
söylemek mümkün. G’nin biraz kalını Q,
Bizdeki şapkalı a’ya benzeyen ters ә ve h-k
arası bir ses olan x Türkiye Türkçesinden
farklı olarak Azerbaycan’da kullanılıyor.
Genelde soru eki “mi?”, “mu?” kullanılmıyor, meram tonlama ile ifade ediliyor. “Olmak” mastarı yaygın kullanılıyor. Mesela
“girebilir miyim” yerine “girmek olar?” (gir8 Azerbaycan Kanstitutyası, mad. 48 (I, II)’den
aktaran, Qәnbәrov, s. 123.
9 Qәnbәrov, s. 123.
mek olur mu anlamında) denir. 15-20 gün
halkın içinde kalınsa hiçbir sıkıntı çekmeden anlaşabileceğinizi söylemek herhalde
abartı sayılmaz.
Temel bazı kelime ve cümleler:
Ağıl: akıl.
-Allahaısmarladık: Sağol, Hәlәlik, Salamatla.
Anahtar: Açar.
Anladım: Başa düştüm vs.
Anladın mı: Başa düştün?
Anlamak: Başa düşmek.
Ata: baba.
Azan: ezan.
Baş vermek: ortaya çıkmak.
Böyük: büyük.
Bulmak: Tapmak.
-Bunun fiyatı nedir: Bu nәçәyәdir?
Camә (mәscid): cami.
Civan, iğit: genç.
Çıxış: bildiri.
Çirklәnmә: kirlenme.
-Doğru konuş: Düz danış.
Doğru: Düz.
Dolandırıcı: yönetici.
Domates: Pamidor
-Dövizi nerede bozdurabilirim: Valyutayı
harada dәyişbilәrәm?
Döyüşmә: savaş.
-Durun, burada ineceğim: Saxlayın, düşen
var.
-Dәğmәz: (Teşekkürden sonra) bir şey değil.
Dәstәman: abdest.
Dolandırıcı: Yürütücü.
Ekmek: Çörek.
Erzindә: içerisinde, zarfında.
Görpә: bebek.
Gözlemek: beklemek.
-Günaydın: Sabahınız xeyir.
Güzgü: ayna.
Hamınız: hepiniz.
Hansı: Hangi.
Hardan: nereden.
Hәmkar: meslektaş.
İcazәt verin: izin verin.
İstilәşmә: ısıtma, ısınma.
İyi: Yaxşı, Son zamanlarda gözel kelimesi
kullanılmaya başlamış.
-İzninizle kendimi tanıtayım: İcazә verin
özümü tәgdim әdim.
Kızıl: altın.
Kiçik: küçük,
Kişi salonu: berber; (Kadın salonu: kadın
kuaförü).
Konuşmak: Danışmak (Yaxşı danışır: İyi konuşur).
Köhnә: eski, yaşlı.
Kötü: Pis.
-Lütfen, rica ederim: Xahiş edirәm.
Maşın: araba.
Muallim: üstad.
Narahat: rahatsızlık. (İnşaat halindeki yerlerde “әtrafә virdiğimiz müvaqqit narahatlığa görә özr dilәyirik”) şeklinde yazılar mevcut. Göre kelimesi için anlamında
kullanılıyor. Ayrıca üçün kelimesi de kullanımda.
-Nasılsınız: Necesiniz?
-Ne zaman?: Ne vaxt?
Nöbәt: sıra.
Nәhәr: Gündüz.
-Nuş olsun: afiyet olsun.
Göller Bölgesi Aylık Hakemli Ekonomi ve Kültür Dergisi Ayrıntı/ 21
Otağ: oda.
Oxucu: okur.
Öten zaman: geçmiş zaman.
Ötür: sonra.
-Özrsirәm: özür dilerim.
Para: Pul.
Qabak: ön, önce.
Qadagan: yasak.
Qonaq: misafir.
Ruzi: rızık.
-Saat 3’ü 10 geçiyor: Saat 4’e 10 işleyip.
-Saat Kaç: Saat nәçәdir?
-Sabah erken bekliyorum: Sәhәr tәzdәn
gözlüyrәm.
Saklamak: durmak, parketmek.
Salatalık: Hıyar.
Selam: Salam.
Sözsüz: şüphesiz.
Subay: bekar.
Sәhәr: sabah.
Şirniyyat: tatlı.
Tedbir: tören.
Teleserial: TV dizisi.
Televizor: TV. (Azeri kanalının birinde
Show TV’de yayımlanan “Yemekteyiz”
programının benzeri “Yağ Kimi” programı
vardı).
-Teşekkürler, iyiyim: Sağol, yaxşıyam.
Tikinti: bina, inşaat.
Tuyuk: tavuk.
Uca: yüce
Uşak: çocuk.
Xoşbest: mutlu.
Yay: yaz.
Yazıçı: yazar.
Yeyinti: gıda.
Yoğurt: Gatık.
Yuxu: uyku.
Zeng etmek: çaldırmak. (“Çaldır” kelimesi
Azericede argo imiş ve yanlış anlama ge-
Göller Bölgesi Aylık Hakemli Ekonomi ve Kültür Dergisi Ayrıntı/ 22
liyormuş).
Ziyalı: aydın.
***
Haftanın günleri bizdeki gibi doğrudan isimleriyle değil de sırayla adlandırılıyor. Mesela 1. Gün (Bazar ertesi, 2. Gün
(Çarşanba axşamı), 3. Gün (Çarşanba), 4.
Gün (Cüma axşamı), 5. Gün (Cüma), 6. Gün
(Şanba), 7. Gün (Bazar).
Aylar ise Yanvar, Fevral, Mart, Aprel, May, İyun, İyul, Avgust, Sentyabr, Oktyabr, Noyabr ve Dekabr şeklinde isimlendiriliyor.
Müzelere, belediye otobüslerine
ücret çıkarken ya da inerken veriliyor. Belediye otobüs ücretleri 20 kapiq ( 40 kuruş), 500 ml’lik su da aynı fiyata satılıyor.
Su deyince Bakü’de daha ziyade gazlı suyun tercih edildiğini gördük. Bu suyu içmek meşakkatli, şöyle ki çalkalamasanız
bile kapağını açarken çok dikkatli olmanız
gerekiyor, dikkatli açmazsanız adeta fışkırıyor. Konferans başlamadan önce farkında olmadan birçok Türkiyeli arkadaş başta
bendeniz olmak üzere böyle bir “kaza”ya
maruz kaldık. Bu durum hemen hemen
bütün yemekler boyunca devam etti. Böylesi kazalar çoğu zaman Azerilerin gülüşmelerine sebep oldu. Bu türden ıslanmalar olmasın diye mümkün olduğunca gazlı
su yerine normal su getirmeye çalıştılar.
Milli geliri 6.000 dolar düzeyinde
olan Azerbaycan’da sanayi üretiminin olmadığı söyleniyor. Petrol en önemli gelir
kaynakları sonra havyar üretimi geliyor.
Batılı ülkeler tarafından çok tercih edilen
havyarın kilosu 500 USD’dan alıcı bulabiliyormuş. Buna mukabil çok sayıda banka
var. Sanki iki kişi bir araya gelmiş banka
kurmuş. Kentte Yapı Kredi Bankası’nın bir
şubesini gördük.
Mal (dana) eti 4.80 manat (yaklaşık 10 lira). Yemekleri genellikle etli. Yemeklerde tatlı servis edilmiyor. Son gün
otelde yemek yerken “burada yemeklerde
tatlı (şirniyyat) ikram edilmez mi?” diye
sorduğumuzda Antepli Aydın “Ben size
son gün bir şirinlik yapayım” dedi ve nihayet bir miktar kuru pasta getirdi. Bakü’de
unlu mamullerin çok tüketildiğini öğrendik. Bu yüzden olsa gerek kentte çok sayıda unlu mamul dükkânı göze çarpıyor.
Sebze ve meyve Türkiye’ye göre daha az
yetiştiriliyor. Dolayısıyla bu ürünler biraz
pahalı gibi gözüküyor. Azadlık (Özgürlük)
Meydanına doğru ilerlerken bizim Anadolu’da rastladığımız gibi bir kadın önüne
biraz marul, yeşil soğan, limon vb. şeyler
koymuş sıcağın altında rızkını çıkarmaya
çalışıyordu.
Metro var ama yavaş çalıştığı için
pek tercih edilmediği söyleniyor.
22 Mayıs Cumartesi günü 17.00 sularında otelden ayrılarak havaalanına doğru
yola çıktık. Sıkı kontrollerden sonra uçağı
bekliyoruz. Cüzdanlar bile bakılınca bir arkadaş “daha da buraya gelmem” deyince
gülüşmelere yol açtı. 20.05’de kalkışa geçen uçak Türkiye saatiyle 21.00’da İstanbul
havaalanına iniş yaptı. Bakü ile İstanbul
arasında yaklaşık iki saat fark var.
İndiğimizde İstanbul’da müthiş
yağmur yağıyordu.
İki ülke arasındaki anlaşmaları
sağlayan, diğer bir deyişle konferansın
mimarı Dr. Recai Aydın doçentlik sınavı olduğu için gelemedi. Başta ona, Dr. Bulut
hocaya, Dr. Usub beye ve katılan herkese
çok teşekkürler.

Benzer belgeler

20. asrın başında azerbaycan`da modern bir eğitim kurumu: tağıyev

20. asrın başında azerbaycan`da modern bir eğitim kurumu: tağıyev yük  çocuklar  kabul  edilirdi.  Medreselerde  eğitim  ücretsiz  idi.  Buralarda  Arapça,  dini  ilimler,  edebiyat,  felsefe,  mantık,  psikoloji  ve  İslam  tarihi  öğretilirdi.  Tahsil  süresine...

Detaylı