7,50 TL - EDAK RAFI

Transkript

7,50 TL - EDAK RAFI
edaktüel içindekiler
Yıl 2 • Sayı 12
Eylül - Ekim 2014
İmtiyaz Sahibi EDAK Adına
Ecz. Emre Bacanak
[email protected]
Sorumlu Yazı İşleri Müdürü
Ecz. Ayşem Jale Kıhtır
[email protected]
Yayın Koordinatörü
İ.Hakkı Kesirli
[email protected]
Genel Sağlık Editörü
Ecz. Meltem Kortel
[email protected]
Genel Koordinatör
Yeşim Erdemir
[email protected]
10 Yeni hedefler…
Dosya: Yaz sonu, eylül başı, yeni hedefler zamanı…
18 "Komşudan ilaç
almayın, doğa dostu
ürünler kullanın"
Çevreci Eczacılar Koop. Başkanı
Eczacı Şule İlkkurşunlu ile söyleşi
[email protected]
20 Toplum Düşmanı:
Bonzai
26 Şehirden kaçanlar
Türkiye'de permakültürün doğuşu
30 Dert ortağı, sağlık
danışmanı Eczacılar
32 Doğum kontrol
yöntemleri ve gelişmeler
Op. Dr. Kenan Ertopçu yazdı
4
edaktüel eylül•ekim 2014
70 Lübnan Mutfağı
Dört ülke etkisi, tek lezzet...
76 Parmak uçlarında
Hürriyet Bulvarı 10, Hür Han Kat:7
35210 Çankaya İzmir • 232.445-3055
31 Ağustos 2014 tarihinde basılmıştır
Seferihisar'ın saklı lezzeti
Fikirlerini tavizsiz savunan şair
Shift-İzmir
Edaktüel Dergisi EDAK Ecza Kooperatifi ücretsiz yerel
süreli yayınıdır. İki ayda bir yayınlanır. Dergi tüm yayın
hakları EDAK Ecza Koop'a aittir. Yayınlanan yazı ve
fotoğraflar tamamen veya kısmen dahi olsaizinsiz
kullanılamaz, çoğaltılamaz. Yayınlanan yazıların ve
ilanların sorumluluğu sahiplerine aittir. Edaktüel Dergisi
basın ve meslek ilkelerine uymayı kabul ve taahhüt eder.
68 Armola Peyniri
72 Aşiyan Müzesi ve
Tevfik Fikret
İçerik ve tasarım
Yahya Kemal Beyatlı Cad. 94, BEGOS 3. Bölge
35400 Buca İzmir • 232.290-3311
Ayvalık zeytinyağının hikayesi
Doç. Dr. Zeki Yüncü aydınlatıyor
Karacaoğlan Mahallesi 6173 Sokak 4,
35030 Işıkkent İzmir • 232.488-1919
[email protected]
Baskı
Diş Hekimi Çağdaş Kışlaoğlu
64 Zeytinyağı'nın
başkenti Ayvalık
Ecz. Erol Özdayı ile mini söyleşi
Metro Matbaacılık
54 Çocuklarda okul
öncesi diş bakımı
Eczanede güvenli alışveriş
• Alpay Sönmez • Deniz Çaba
• Elif Aydoğdu
• Nazlı Beste Çelikasker
EDAK S.S. İzmir Eczacılar
Üretim Temin ve Dağıtım Kooperatifi
Prof. Dr. Suat Turgut
60 Yeni ürünlerle
yenilenin
Yayına Hazırlayanlar
Yönetim ve İletişim
52 İşitme testleri
Beyoğlu Hazzopulo Pasajı'nda...
Burcu Yaylacık
• Prof. Dr. Suat Turgut
• Doç. Dr. Zeki Yüncü
• Op. Dr. Kenan Ertopçu
• Uz. Dr. Gülten Karasu
• Uz. Dr. Ali Kılınç
• Diş Hek. Çağdaş Kışlaoğlu
Uz. Dr. Ali Kılınç
56 Katya'nın şapkaları
Ürün/Reklam Koordinatörü
Bu sayıda katkıda bulunanlar
50 Bebeğim iştahsız
Balerin Burcu Olguner ile söyleşi
40 Machu Picchu
Dağın doruklarındaki İnka şehri
46 Nezle mi, yoksa
paçavra hastalığı mı?
Ecz. Meltem Kortel yazdı
48 Her bebek anne
sütü ile beslenmeli
Uz. Dr. Gülten Karasu
80 Monaco'nun Grace'si
eylülde sinemalarda
Monaco Prensesi Grace Kelly'nin
Hayat Hikayesi sinemalarda
82 Yeni Teknolojiler
Yeni geliştirilen ürünlerle tanışın
84 Kitaplar
Bunları mutlaka okumalısınız
edaktüel başkandan
Ecz. Emre Bacanak
EDAK Yönetim Kurulu Başkanı
Madde bağımlılığı
çocuklarımızı tehdit ediyor
Sevgili EDAKTÜEL okurları,
Yaz ayları artık bittiğine ve “Cumhurbaşkanlığı seçimi” gibi
bir formaliteyi de ulus olarak yerine getirdiğimize göre
artık o huzur ve keyif dolu yaz dünyasından çıkıp
sorumluluklarımızla örülü ailemiz ve dostlarımızla birlikte
omuzlayacağımız gerçek hayatımıza geri dönebiliriz.
Çeşitli tatil versiyonları ile bir miktar şarj olduk ve artık daha
motiveyiz. Sanırım bu motivasyon olmasa her sezonun yeni
beklentilerini karşılayamazdık.
En önemli yeniden başlangıçlardan bir tanesi çocuklarımızın
okullarıdır. Yaz aylarında bir taraftan dinlenirken diğer
taraftan çocuklarımızın geleceğini daha iyi kurgulayabilmek
için eğitim sistemindeki yenilikleri, yeni sınav sistemlerini,
devlet tarafından yönlendirildiğimiz özel okulların yeni sezon
fiyatlarını kısaca yeni sorun ve soruların cevaplarını araştırdık.
Bir şekilde bize uygun seçenekler içerisinden en iyisi
olduğunu düşündüğümüz bir yola doğru çocuğumuzu
yönlendirdik. Artık hazırlıklar tamamlandığına göre yeni
öğrenim sezonu başlayabilir.
Ya eğitim ve bilinçlendirme sezonu?
Eğitim sistemimiz içerisinde çocuklarımızın sadece
öğreniminden değil eğitiminden de öğretmenlerimizi
sorumlu tutabildiğimiz yılları çok geride bıraktık. Türk
toplumu, kısaca ve kabaca “eti senin kemiği benim hocam”
diyerek, aslında öğretmenini kendi çocuğunun üzerinde bir
otorite kumasına ve böylece toplumsal kuralları ve ahlaki
değerleri ona öğretmesine onay verirdi. Bu cümle aynı
zamanda ebeveynlerin çocuklarının okulda geçirdiği süre
boyunca öğretmenlerinin dışarıdan gelen tehditlere karşı
çocuk üzerinde belli bir disiplini uygulama hakkını da
vermekteydi. Şimdilerde çocuğumuzun kendine olan
güvenini ve psikolojisini daha düzgün tutacağımız inancıyla
öğretmenlerimizin elinden bu yetkiyi aldık.
Tabii ki geçen yıllar içerisinde öğretmenlerimizin bu konudaki
yetkinliklerinin de sorgulanır olması etkili olmuştur. Ancak bu
durumun çok önemli bir yan etkisi ortaya çıkmaya başladı.
Okulda çocuklarımızın etrafını saran “Madde bağımlılığı”
tehdidi.
6
edaktüel eylül•ekim 2014
Çocuklarımızı olması gerektiğinden fazla sahip oldukları
özgürlük ve özgüven onları maalesef uyuşturucu madde
simsarlarının tuzağına düşürmekte ve otoriter yetkilerini
ellerinden aldığımız öğretmenlerimiz ve okul idareleri bu
durumu engellemekte çok zorlanmaktalar. Konunun ciddi bir
ekonomik rant kapısı olması da durumun giderek daha da
ciddi bir boyut kazanmasına neden olmaktadır.
Değerli EDAKTÜEL okurları,
Çocuklarımızın madde bağımlısı olmasının nedeni sadece
onların geçirdiği ergenlik problemleri ya da aile içi sorunların
yarattığı psikolojik boşluk olmayabilir. Çocuğumuzun kendi iç
dünyasında yaşadığı travmalar tetikleyici olabilir. Ancak
unutmamalıyız ki o yaşlardaki en önemli motive edici unsur
son derece basit bir duygudur “Merak”.
Çocuğumuzun bir şeyleri merak etmesi ve denemek
istemesinden daha doğal hiçbir şey olamaz. Özellikle de
arkadaşları ile birlikte daha cesur oldukları düşünülürse böyle
bir tuzağa düşmeleri an meselesidir. Bu nedenle uyuşturucu
ile mücadeledeki en önemli unsur çocuğumuzun biz
ebeveynler ve özelliklede sağlık profesyonelleri tarafından bu
konuda bilinçlendirilmesidir.
Çocuklarımızı bu tehdit ile temas etmesini engellemenin çok
zor olduğunu ve bu konunun çocuğumuzla sert bir
müzakere süreci ile asla çözülemeyeceğini baştan kabul
etmeliyiz. Onunla konuşurken ve uyarırken kuracağımız
cümlelerin bir ikna metodu içermesi çok iyi bir başlangıç
olabilir. Ardından bu konuda en doğru bilgiye en kısa yoldan
ulaşabileceğiniz eczacılarınız sizleri ve çocuklarınızı doğru
yönlendirebilmek adına görevlerinin başlarında olacaklardır.
Sanıyorum ki; biz eczacı kurumlarına da bu konuda çalışma
yapmak ve toplu bilinçlendirme kampanyaları düzenlemek
gibi bir toplumsal sorumluluk düşmektedir.
Yeni eğitim döneminde çocuklarımıza “Madde bağımlılığı”
gibi tehditlerden uzak başarılı bir eğitim öğretim sezonu
diliyorum.
Hepinize sevgiler…
edaktüel sunuş
Ecz. Ayşem Jale Kıhtır
EDAK Yönetim Kurulu
Sekreter Üyesi
Yenile kendini
Merhaba sevgili EDAKTÜEL okurları,
Güneşin eskisi gibi yakmadığını fark ettiniz değil mi?
akşam daha erken kararıyor hava, gece aniden serin bir
esinti yokluyor, evde bir telaş başlıyor.
“- Hanım, hani annemin ördüğü hırkam nerdeydi? O hem
inceydi hem de üşütmüyordu... Pencereyi biraz daha mı
kapatsak geceleri, bu incecik rüzgâr hasta edecek gibi…”
Serinlik ve yağmur kokuyor toprak ya, etrafta sarı turuncu
yapraklarla doldu. Ağaçlar kışa hazır kuru dallarıyla
soyundular, göçmen kuşlar da topladı pılı pırtıyı gidiyor,
tamam yine gelecekler biliyoruz da her gidiş biraz koyuyor
insana...
Ama “Hoş Geldin Sonbahar!” demek için de o kadar çok
nedenimiz var ki…
Hüzün mevsimi olarak bilinir Sonbahar oysa romantizm
mevsimidir aynı zamanda yeni başlangıçların mevsimidir…
Hepimiz için ayrı bir heyecan, ayrı anlam taşır, kimimiz için
yeni bir okul, kimimiz için yeni bir iş, yeni başlangıçların
mevsimidir. Neden mi? Evlerde telaş vardır, her
sonbaharda okul hazırlığı bir taraftan sürerken, diğer
taraftan kış hazırlığı başlar, turşular kurulur, tarhanalar
yapılır, salçalar sıkılır, reçeller yapılır. Yenilenme mevsimidir,
yazlık rehavetten kurtulup kışa bedenen ruhen hazırlanma
ve yenilenme zamanıdır…
Biz de yenilendik
EDAKTÜEL ailesi olarak bizlerde yenileniyoruz, büyüyor ve
değişiyoruz. Bu sayımızla birlikte yeni bir ajansla birlikte
çalışmaya başlıyoruz. İlk sayımızdan itibaren beraber
çalıştığımız ve çok güzel işler yaptığımız “Fortiks” ailesine
bugüne kadar verdikleri her türlü katkı ve emeklerinden
dolayı çok teşekkür ediyoruz.
İleride başarılı işlerde tekrar birlikte olmak umuduyla
8
edaktüel eylül•ekim 2014
uğurluyoruz onları... Yeni dönemde EDAKTÜEL’ imizi Shift
Ajans ile hazırlayacağız. Onlara da aramıza “hoş geldiniz!”
diyoruz. Ve yine dopdolu bir sayı hazırladık.
“Yenile kendini” başlığıyla ruhen ve bedenen yenilenmeye
hazır mısınız? diye soruyoruz. Her mevsim değişikliğinde
yaşanan depresif ruh haliyle nasıl baş etmeli?
-Kendimizi yenilemeye hazır olarak! Bugünlerde
hayatınızda bir şeyleri değiştirmek istiyorsanız, düşünelim
örneğin evinizde bir değişiklik, mobilyaların yerini
değiştirmek ya da saç /giyim tarzınızda bir ufak değişiklik
hoş olabilir, belki düşüncelerde bir değişiklik yapar
kendimizi yenilemeye okuduğumuz kitapları yenilemekle
başlarız… Yeter ki yenilenmiş hissedelim… Koca bir yaz
geçti ne de olsa…
Mevsim değişikliğinde hazır bekleyen virüslere karşı
kendimizi korumak için grip aşısı yaptırmalı mıyız?
“-ben, çocuğuma, yaşlı anneme yaptırttım / -yok, ben
yaptırtmadım abicim” sözleri havada uçuşmadan okuyun
derim, “eczacı gözüyle” köşesinde sizi bilgilendiriyoruz.
Ve çocuklarımızı da unutmadık. Eylül demek, okullar
açılıyor demek ne de olsa Okula hazırlık dosyamızda
“çocuklara okula gönderirken ne demeli / ne dememeli, ne
almalı?” kafanızı karıştıran sorularına karşı öz ve kısa
cevaplar ile güzel bir rehber hazırladık. Renkli alışveriş
sayfalarımız ile yeni ürünlerimiz konusunda bilgi edinip,
ayrıntılarını eczanenize danışabilirsiniz…
Yani bizim için öyle bir sayı oldu ki Murathan Mungan’ın
dediği gibi,
Kış güneşinin mutlu ettiği bir kedi gibi
mutlu, emin, tasasız
Sere serpe ve keyifli olmak tek isteğim
ve dileğim senin ve benim, yani bizim için...
Hepimiz için mutlu olmak için...
Mutlu Olun…
edaktüel gündem
Yeni hedefler peşinde…
Yaz sonu, eylül başı, yeni hedefler zamanı…
Yeni bir mevsim, karar almak için de
en iyi başlangıç evresi demek. Takvimlerinizi ayarlayın…
Bir sır daha var, çözdüklerinden başka
Bir ışık daha var, bu ışıklardan başka
Hiçbir yaptığınla yetinme, geç öteye
Bir şey daha var, bütün yapıtlardan başka…
Ömer Hayyam
H
ayatın karmaşası ve rutini içinde
çoğu zaman koyduğumuz hedefleri unuturuz, hatta zihni yorgunluktan mütevellit hedef koymaktan bile
imtina ederiz. Hayatımızı daha mutlu kılmak için elzem olan “hedefler”, günlük
koşuşturma içinde heba olur, gider. Oysa
hedefi olmayan insanların motivasyon ve
güven kaybı yaşadıkları bilimsel gerekçelerle
pek çok kez açıklandı.
Hedeflerimizi belirlemiş olmak, bize yaşamımızı kontrol etme gücü veriyor. Zamanı
daha iyi değerlendirebiliyor ve tutarlı davranarak başarıya ulaşabiliyoruz. Hedef konula10 edaktüel eylül•ekim 2014
madığı ya da konulan hedefler unutulduğunda ise önce zaman kaybı başlıyor. Sonra
insanlar benlik saygılarını, özgüvenlerini yitiriyor; kısırdöngü kaçınılmaz hale geliyor.
Madem bir mevsimi kapatıp yenisine başlıyoruz, yeni hedefler belirleme zamanı. Ruh
ve beden sağlığımız, kariyerimiz, ailemiz
için…
Yine dene!
Samuel Beckett diyor ki: “Hep denedin, hep
yenildin, olsun. Gene dene, gene yenil, daha
iyi yenil.” Hedef koymak da böyle bir şey.
Olmadığında yılmamak, yeni hedefler üretebilmek gerekiyor. Çünkü ancak hedeflerimiz
Peter F. Drucker’ın söylediği gibi: “Sorunlara
değil imkânlara odaklanın. Sorun çözümü
zararı engeller, ama imkânları kullanmak
sonuç üretir. Değişimi bir fırsat olarak kullanın ve bir tehdit olarak görmeyin.”
• Zaman yönetimi konusunda bir program
oluşturun. Hedefe ulaşmanız konusunda
koyduğunuz zaman ne çok esnek ne de çok
bağlayıcı olsun.
• Hedefiniz “başarıya” endeksli olmasın.
Başarı bir sonuçtur; mutluluğu amaçlayın.
• Hedefleriniz için yapmanız gerekenleri
ertelemeyin. “Şu işimi halledeyim, sonra
yaparım” demeyin. Erteleme, nedeni ne
olursa olsun, kişide huzursuzluk yaratır,
umutsuzluğa sürükler.
• Önce kendinizi değiştirin. Ancak bunun
için mutlaka kararlılık, sabır ve hareket gerekiyor. Bir kişi değişim ve gelişim sürecini
yaşamaya başladığında, bu durumun devamı için de çalışmalarını aralıksız sürdürüyor.
• Hedeflerinize ulaşma konusunda güvenilir
bir arkadaşınızdan destek talep edin.
• Zihninizin bahane bulma sürecine girmesine izin vermeyin ve ilk adımı atın.
Peki, Cengizhan’ın 13 yaşından itibaren
“Ben bir hakanlar hakanı olacağım” diye
hedef belirlediğini duymuş muydunuz?
Kariyerinizle ilgili gelecek
planlarınız hazır mı?
sahip olduğu kalifiye özelliklerin değerini
yitirmesine neden olacak dışsal faktörler ise
tehditleri oluşturuyor ve bunların da belirlenmesi gerekiyor. Örneğin kişinin bildiği
bir yabancı dil önemini yitirebilir veya
uzman olduğu alanda birçok uzman yetişebilir. Bu durum bariz bir tehdittir.
• Tek hedefe kilitlenme; seçenekler iyidir.
• Kariyer gelişimi dendiğinde genellikle
hiyerarşik olarak yükselmek akla gelir. Siz
mutlu olabileceğiniz bir kariyere odaklanın.
Bu girizgâh, en çok da iş hayatıyla ilgili sıkıntıları ve mutsuzlukları olanları ilgilendiriyor
olmalı. Peki sizin kariyer hedefleriniz nedir,
hiç bunları planlayıp-yazdınız mı? Kâğıt ve
kalemi elinize alın, aşağıdaki rotayı izleyin:
• Kendinizi tanıyın: Bireyin kendi özelliklerini, zevklerini, tercihlerini, ilgi alanlarını
tanıması kariyer planının etkinliğinde oldukça önemli. Kendinize yeni bir rota belirlemek istiyorsanız, geç oldu demeyin, bu
kuralı dikkate alın.
• Güçlü ve zayıf yönleriniz ile fırsat ve tehditleri yeniden gözden geçirin: Yine kendinizi tanımaya çalışıyorsunuz aslında. Sadece
biraz daha derinlemesine. Fırsat ve tehditlerin analizi ise daha çok dış dünyaya yönelik
öngörüleri içeriyor. Fırsatlar bireyin güçlü
yönlerini kullanabileceği imkân alanlarıdır.
Bu fırsat alanlarının mümkün olduğunca
geniş tutulmasında da yarar var. Bireylerin
olduğunda yaşam anlam kazanıyor; hedefler
bizi geliştiriyor, dinamizm ve enerji veriyor.
Peter Drucker, “Gideceğiniz yeri bilmiyorsanız, vardığınız yerin bir önemi yoktur” derken de bunu kastediyor aslında. Mutlu
olmak sadece ve sadece bizim elimizde.
Hedef oluşturmak için
bazı püf noktaları
Hedef belirlemek düşünüp-taşınmadan
yapılacak bir iş değil. Enine-boyuna planprogram yapmak gerek. İşte size bu yolda
birkaç öneri:
• “Ne istiyorum?”, “Bu hedefe ulaşmak için
gerekli donanıma sahip miyim?” gibi sorular
sormalı ve bunlara gerçekçi yanıtlar üretmelisiniz.
• Önce neyi değiştirmek istediğinize emin
olun ve bununla ilgili bütün detayları içeren
bir hayali vizyon oluşturun: Nereden başlayacağım, nerede olacağım, bunu yaparken
çevremde kimler olacak gibi. Sonra değişim
için nelere, kimlere ve içinizdeki hangi kaynaklara ihtiyacınız olduğunu listeleyin.
• Hedef çok uzak ya da olanaksız görünüyorsa adımlar ve aşamalar belirleyin. Küçük
hedeflerin toplamını amaç edinin. Yani
öncelikle küçük, ulaşılabilir hedefler koyun.
• Umutsuzluğa kapılmayın.
Anthony Robbins, “Kişiler tembel değildir.
Sadece, kendilerine esin kaynağı oluşturacak
kadar güçlü hedefleri yoktur” der.
Çok doğru.
Örneğin siz Fatih Sultan Mehmet’in çocukluğundan itibaren her türlü oyun ve oyuncaklarını İstanbul’un fethi üzerine kurguladığını biliyor muydunuz?
2014 eylül•ekim edaktüel 11
edaktüel gündem
Güvenli bölgeden
dışarı çıkın ve
bir hobi edinin
Hayatınıza anlam katmanın en iyi
yollarından biri de içinde güvenli
hissettiğiniz kişisel bölgenizden çıkmanızdır. Rutine ara vereceğiniz
kişisel bir alanınız olsun. Yeni bir
şeyler öğrenin, hobi edinin.
n Bisiklet yollarında yürümeyin. Bir
bisiklet edinin ya da kiralayın.
n Doğal taşlar ve şifalı bitkiler
huzur verir. Araştırın ve kullanın.
n Ayda bir kere daha önce hiç gitmediğiniz bir yere gidin. Kentinizin
hiç geçmediğiniz bir sokağında
dolaşın ya da tarihi bir mahallesine
uğrayın.
n Bahçeniz yoksa balkonunuzda
organik ürünler yetiştirin, mümkünse küçük bir bahçe köşesi yapın.
n Aynı anda birden fazla kitap
okuyun.
n Kötümser insanlardan uzak
durun.
n İyi bir müzik dinleyicisi olun.
n Felsefeyle ilgilenin.
n Kendinizi gerçekleştirmeye çalışın. Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşini
hatırlayın ve en üst hedef olan “kendini gerçekleştirme gereksinimi
(erdem, yaratıcılık, doğallık, problem çözme, önyargısız olma, gerçeklerin kabulü)” üzerine düşünün.
n Yerel demokrasi ve iyi bir yurttaş
olmak için neler yapabileceğinizi
düşünün. Sosyal sorumluluk projelerine katılın.
12 edaktüel eylül•ekim 2014
• Kariyer hedeflerini belirlerken soyut değil
somut düşünün. Net başlıklar belirleyin.
• Mevcut işinizi sürdürmek ama daha verimli bir sistem kurmak istiyorsanız iş yerinde
geçirdiğiniz bir günü düşünün.
Sorumluluklarınızı, gün içinde yaptıklarınızı,
yapamadıklarınızı listeleyin.
• Zaman hırsızlarını belirleyin: Verimsiz
geçen uzun toplantılar, çok konuşanlar, uzun
telefon görüşmeleri, gereksiz mail trafiği…
Bunların üstesinden gelmek için kişisel stratejilerinizi geliştirin.
• Belirlediğiniz adımları uygun sürelerde
uygulayın. Ve aksaklıklar olduğunda çözüm
üretip tekrar hedeflerinize devam edin.
• Şu an bulunduğunuz pozisyon için değil,
ulaşmak istediğiniz pozisyon için giyinin.
Çalıştığınız kuruma, yaptığınız işe, müşteri
hedef kitlenize, iş yemeklerine, toplantılara
uygun bir stil bulun.
• İyi beslenin, kendinize yasaklar koymayın,
hedefiniz ölçülü beslenmek olsun. Miktar
kontrolü ve beslenme çeşitliliğini sağlayın;
her gün 100 kalori eksik beslenmek bile yılsonunda 5 kg kaybetmenizi sağlar.
• Vücudunuzu toksinlerden arındırın.
• Yaşam standartlarınızı değiştirin. Bu yıl
yıpranma payınızı geçen senelere göre en
aza düşürün.
• Kahvaltı yapmayı alışkanlık edinin. Yulaf
kepeği ve kahvaltılık tahıl kullanın.
• Her gün 3 litre su için ve her gün üç porsiyon meyve yiyin.
• Sürekli kepek ekmeği tüketmek yerine tam
buğday ekmeğini tercih edin.
• Tatlıdan vazgeçin. Vazgeçemiyorsanız haftada birle sınırlayın.
• Her gün bir bardak süt için ve kefir tüketin.
• Sürekli diyet ürünler tüketmeyin ve her
hafta bir kere kurubaklagil yiyin.
Hedefinizde spor var mı?
Gençseniz hergün
2-3 km. ya da daha
fazla koşabilirsiniz. Yaşınız
biraz ilerlemişse en iyisi
yürüyüştür her gün 1 km.
yürümek kaliteli bir yaşam için
gerekli. Yürüyün , sağlıklı
beslenin ve mutlu yaşayın...
Bu sonbahar sağlığınızla
ilgili kararlar alın
Hedeflerinize zamanında ulaşabilmek istiyorsanız, sağlığınıza özen göstermeniz
gerek. Her şeyin başı sağlık olduğuna göre
yeni hedeflerde öncelik bu alana giriyor:
• Sağlık problemleriniz varsa bunun çözümünü bulmaya çalışın. Ertelediğiniz ama
olmanız gereken bir ameliyat varsa hemen
planlama yapın.
• Sigarayı bırakın ama destek alın.
• Stresinizi kontrol etmeyi öğrenin. En çok
nelerin stres seviyenizi yükselttiğini araştırın.
• Özel hayatınızda ihmal ettiğinizi düşündüğünüz alanları belirleyin. Kendiniz için yapmak istediklerinizin yanı sıra, eşiniz, çocuklarınız, yakınlarınız, arkadaşlarınız sizden ilgi
bekliyor olabilir. Ama unutmayın herkesi
her zaman memnun etmek imkânsız.
Gerçekten ihtiyacınız ne, siz ne istiyorsunuz
bunu belirleyin.
edaktüel gündem
Aile bağları iyi hissettirir
İletişim ilkeleri"
Aile içi ilişkilerde en önemli hedef
ise doğru iletişimi kurmak olmalı.
Bunun için de iletişim ilkelerine
uymayı hedef edinebilirsiniz:
n Dinlemeyi bilin, sabırlı olun ve
insanları terslemeyin.
n Birbirinizle net, direkt ve "ben
dili" kullanarak konuşmaya özen
gösterin.
n Aile içindeki açmazları konuşmaktan kaçınmayın.
n Gereksiz eleştirilerden kaçının.
n Adil davranın.
n Görüşlerinizi başkalarına zorla
kabul ettirmeye çalışmayın.
n Yüz ifadenizi kontrol edin ve
gereksiz yere zıtlık yapmayın.
n Biri sizinle konuşurken işinizle
meşgul olmayın.
n Ne zaman susmak gerektiğini
bilin. Sözünüzü güçlü bir tonla bitirin.
n Suçlayıcı olmayın, birbirinizde
sevdiğiniz tarafları söylemekten
kaçınmayın.
n Gerçekçi beklentiler içinde olun.
n Çözüme ulaşmak için kendinize
ve karşınızdakine zaman tanıyın.
n "Ben onun için daima en iyisini
düşünürüm" demeyin. İyi niyet ve
birbirimiz için kaygılanmak mutlu
bir aile için elbette ki gereklidir.
Ancak birilerinin yerine her şeyi
düşünmeye çalışmak, o kişiyi pasif
kılarken sizi tüketir."
14 edaktüel eylül•ekim 2014
Aile ilişkilerini her zaman dengede tutmak
mümkün olmuyor. Fazlasıyla yoğunuz ve
modern çağın bireyci insanlarıyız. Ama hem
işe, hem kendimize, hem de sevdiklerinize
zaman ayırmak çok da zor değil.
Sadece hedef belirleyin, o kadar…
-Birlikte kaliteli zaman geçirin
Ailenizle olan ilişkilerinizin yolunda gitmediğini düşünüyorsanız, her şeyi yeniden gözden geçirmelisiniz. İlişkilerinizdeki anlaşmazlıklar hangi konularda? Beklentiler
neler? Bunların belirginleşmesi birbirinizi
daha iyi anlamanız için gerekli. Birlikte vakit
geçirmek ve eğlenmek aranızdaki bağı kuvvetlendirmek için yeni bir hedef olabilir.
Örneğin beraber olduğunuz zamanın kalitesini yükseltmek için bir film izleme gecesi
hazırlayabilirsiniz. Birlikte video oyunları
oynayabilir, yemek masasında geçirilen saat-
gularınızı kontrol altına almaya çalışın, aksi
halde hata yapmanız mümkün.
Affetmeyi bilin,
empati kurun
“Bağışlayıcılık arada sırada uygulanacak bir
davranış biçimi değil, sabit ve kararlı bir
duruş sergilemektir” der Martin Luther
King. Bunu düstur edinmek, yeni hedefiniz
olsun. Empati kurun, yani onun cephesinden de olayları tahlil etmeye çalışın. O
zaman affetmek kolaylaşacaktır. Hem bu sizi
daha güçsüz yapmaz. Mahatma Gandhi’nin
söylediği gibi: “Zayıflar asla affedemez, affetmek güçlü kişilere ait bir özelliktir.”
Anı yaşa
Her anın kıymetini bilmeyi öğrenin. Aile ile
ilgili bilinen en temel yanlış, sonsuza kadar
sevgi garantisini hissetmektir. Oysa o garanti
leri uzatabilirsiniz. Çünkü aile-içi iletişiminin düşüklüğü giderek insan arası ilişkileri
de zayıflatıyor.
ancak sevgi ve saygı ile kendini var edebilir.
Kırmadan, üzmeden…
Ailenin farklı bireyleri duygu ve düşüncelerinin paylaşımını ev dışına taşıyor. Ev içinde
zayıflayan iletişime karşın ev dışında canlanan ilişkiler, insanlar arasındaki yabancılaşmayı artırıyor.
Mesafeye teknolojiyle
direnmek önemli
Özgürlük alanlarınızı
daraltmayın
Önemli noktalardan biri de, aile bireylerinin
özgürlüğünü tanıma. Fazla kontrol, hüsran
ve hayal kırıklığı getiriyor. Bu konuda duy-
Aileniz ve sevdiklerinizle aranızda mesafeler
varsa teknolojiden pek hala yararlanabilirsiniz. Video paylaşım siteleri, hayatı paylaşmak için iyi bir araç. Torunlarınızın ilk kelimelerini duyabilir ya da ilk yürüyüş denemelerini bu sayede izleyebilirsiniz. Skype
gibi programlar sayesinde anında görüntülü
konuşmak da mümkün. Biraz teknoloji bilgisi yeterli.
edaktüel gündem
koyun. Önünüzdeki yıl için hedeflerinizi
okuyun ve bu listeyi de yine sağınıza koyun.
• Birkaç dakika için sessizce oturun.
Hayallerinize, ilgi alanlarınıza ve hedeflerinize bakın. Bunlardan herhangi birine bağlı
olan enerjiniz (örneğin dilemek ya da istemek) şu anda da size dönebilir. Enerjinizin
şu anda varolması durumunda bu hayaller
hakkında kendinizi çok daha iyi hissetmenizin mümkün olduğunun farkına varın.
• Tamamen bu anda olmanıza izin
verin. Geçmiş yılın tüm başarıları ve faaliyetlerinin daha önceki bir anda gerçekleştirilmiş olduğunun, gelecekteki başarı ve deneyimlerinizin tamamının gelecekte bir anda
gerçekleşeceğinin farkına varın.
Eğitime yeni hedefler
Eğitim Yöneticisi Jamie Smart’ın önerilerine
bir göz atalım ve yaşamın sürekli bir eğitim
olduğunu asla unutmayalım:
• Son bir yıl içinde başardığınız her şeyle ve
hatırlanmaya değer deneyimlerinizle ilgili bir
beyin fırtınası yapın. Yapmayı başardığınız
her şeyin listesini yapmak için birkaç dakikanızı ayırın.
• Hayatınızda artık istemediğiniz şeyler hakkında beyin fırtınası yapın. Arkanızda bırakmak istediğiniz şeylerin bir listesini çıkarın.
• Gelecek hayalleriniz hakkında düşünebilirsiniz. Hayatınıza ne katmak istiyorsunuz?
Nasıl deneyimler yaşamak istiyorsunuz?
Edinmek istediğiniz yeni beceriler neler? Ne
yapmak istersiniz? Nasıl olmak istersiniz?
Hayallerinizi hatırlamayı kolaylaştırmak için
notlar alın, resimler çizin ya da ses kayıt cihazı kullanın.
• Hayatınıza katmak istediğiniz şeyler hakkında beyin fırtınası yapın. Gelecekte daha
fazla yaşamak istediğiniz şeyler, deneyimler,
vasıflar ve varoluş biçimleri nelerdir?
Bunların bir listesini yapın.
• Önünüzdeki yıla dair hedeflerinizin bir listesini yapın. Neyi başarmak istersiniz? Ne
öğrenmek istersiniz? Ne elde etmek istersiniz? Kiminle tanışmak istersiniz? Hedef
belirleme hakkında çok çeşitli iddialar var;
kesin olan ise şu: Ne olduğunu bildiğinizde
bir hedefi tutturma olasılığınız daha yüksektir. İnsan nörolojisi hedef peşindedir; bu yüz16 edaktüel eylül•ekim 2014
den bilinçaltınızı yanınıza alın ve başarmak
istediklerinizin bir listesini yapın.
• Başardıklarınızın listesini okuyun ve bunlar
için kendinizi tebrik edin. Bu listeyi solunuza
koyun. Arkanızda bırakmak istediklerinizin
listesini okuyun. Yaptığınızı hissettiğiniz
hatalar için kendinizi affedin ve bu listeyi de
solunuza koyun. Hayallerinizle ilgili materyalleri alın ve bunları önünüze koyun.
Yaşamınıza katmak istediğiniz şeylerin listesini gözden geçirin ve bu listeyi sağınıza
"Köye ya da bir sahil kasabasına yerleşeceğim"
Herkesin yeni hedefler listesinde bu
cümle başköşeye oturur. Ancak bu
hayali enine-boyuna hiç irdelediniz
mi? İşte size birkaç ipucu:
n Bunu yapmayı gerçekten istiyor
musunuz, yoksa sadece bunu
düşünmek sizi rahatlatıyor mu, bunu
belirleyin.
n Eğer gerçekten istiyorsanız tatil
zamanlarında, bu olası sahil kasa-
balarını ziyaret edin. Bir müddet
yaşayın ve tanıyın.
n Gitmeden önce orada kuracağınız
hayatı detaylı bir şekilde kafanızda
kurgulayın, orada ne yapacaksınız,
nasıl geçineceksiniz, sıkılacak mısınız? Hala size uygun olup olmadığına bakın, uygunsa kararınızı verin ve
uygulayın.
n Herşey tamam ise yerleşin.
edaktüel haber
Çevreci Eczacılar Kooperatifi Başkanı Eczacı Şule İlkkurşunlu:
Çevreci Eczacılar Kooperatifi
(ÇEKOOP) Yönetim Kurulu
Başkanı Eczacı Şule İlkkurşunlu
ile ÇEKOOP’un gelecek
hedeflerini ve “Atık ilaç” konusunu konuştuk. Cesur ve girişimci özelliği ile tam bir
İzmirliyim diyen İlkkurşunlu;
“İnsan, sağlık ve doğa varsa
ÇEKOOP da var” dedi ve özellikle hanımlara seslendi.
İsterseniz söyleşiye atık ilacı
nasıl tanımladığınız sorusu
ile başlayalım?
Atık ilaçlar, ya süresi dolmuş ya
da iyileştiğimiz için kullanmadığımız ama evlerimizde duran
ilaçlar olarak tarifleyebiliriz. Bu
ilaçların evde kalması da oldukça sakıncalı. Çocukların ilaç
zehirlenmelerinin büyük bir
bölümü evdeki ilaçlar nedeniyle
gerçekleşiyor. Atık ilaçları evlerde saklamamalıyız diyoruz ama
bunları çöpe ya da kanalizasyona atmak da aynı derecede
sakıncalı. Çöpe attığımız ilaçlar
sokak hayvanlarına zarar verir,
doğaya sularımıza karışabilir ve
sularımızdan da asla ayrıştırılamadan hem yediğimiz gıdalar
ile hem içtiğimiz su ile bize geri
dönebilir. Ciddi sakıncaları var.
Lütfen, ilaçlarımızı çöpe ve
kanalizasyona atmayalım.
İzmir’imiz aynı zamanda
emekli cenneti olarak da
anılır. Dolayısıyla raporlu
ilaç kullanımının yanı sıra
gereksiz reçetelendirilen
ilaçlarda yoğun denebilir.
Atık ilaç hareketi aynı
zamanda akılcı ilaç kullanımını da benimsetmeye çalışıyor diyebilir miyiz?
Akılcı ilaç, her hasta için uygun
ilacın uygun dozda ve en az
maliyetle kullanılması demektir.
18 edaktüel eylül•ekim 2014
"Komşudan ilaç almayın,
doğa dostu ürünler kullanın"
Çevreci Eczacılar Kooperatifi
(ÇEKOOP) Yönetim Kurulu
Başkanı Eczacı Şule İlkkurşunlu
Söz konusu doğa olunca ister çalışan olun ister
ev hanımı olun, çevrenizde naylon torba kullandırtmayın. Artık denizlerimizde naylon poşetler kalmasın.
Bio torba kullanımını benimseyelim.
Bu nedenle lütfen hastalarımız
ilaçlarını komşularından aldıkları öğütler ile kullanmaya çalışmasınlar. Bitirmeleri gereken
ilaçları yarım bırakmasınlar.
Doğru dozda, doğru zamanda
kullansınlar. Mutlaka doktor ve
eczacılarına danışarak alsınlar.
Atık ilaç denince
ÇEKOOP‘tan da söz edelim. Kuruluşu nasıl gerçekleşti, etkinlikleri neler?
2010 yılında ÇEKOOP’u
kurarken ilk amacımız atık ilaçların doğaya karışarak hem çevreye hem de insan sağlığına
zarar vermesini önlemek ve
bunun ülkemizde yaygınlaştırılarak uygulanmasını sağlamaktı.
Bu nedenle bir kooperatif çatısı
altında organize olduk. O
zamandan beri sürekli atık ilaç
topluyoruz. Hem eczanelerimizdeki hem de özellikle İzmir
ve yakın çevresindeki illerdeki
halkın elindeki atık ilaçları toplayıp imhaya gönderiyoruz.
Yaklaşık 4 yıldır bu işi yapıyoruz. Şu anda Çevreci Eczacılar
Kooperatifi (ÇEKOOP) üyesi
olan eczanelerimizle bunu
devam ettiriyoruz.
Kaç üye eczaneniz var?
Türkiye çapında 589 üye eczanemiz oldu. Hızla çoğalıyoruz.
Türkiye’nin her tarafından bize
üye olarak ellerindeki atık ilaçları gönderiyorlar.
Halkımıza atık ilaçlarını
nereye götürsünler, nasıl bir
yol izlemelerini önerirsiniz?
Sürekli gittikleri eczaneye gidip,
Çevreci Eczacılar Kooperatifi
üyesi olup olmadığını sorsunlar.
Eğer üyeyse zaten Atık İlaç topluyordur. Üye değilse neden üye
değilsiniz diye sorsunlar. Çünkü
biz bu işi ancak üyelerimizle
yapabiliyoruz. Üye sayımız ve
bilinçlendirilmiş halkımızın
sayısı ne kadar artarsa
Türkiye’nin ilaçtan temizlenmesi de o oranda artacaktır.
Her eczacının
sorumluluğu var
Eczacı ilacın her alanında ilacın
sahibidir, sorumludur. İlacın
üretiminden sorumludur.
Kooperatifler kanalıyla dağıtımından, hastaya yani son kullanıcıya ulaşmasından ve en son
satıldıktan sonrada doğayı kir-
letmeden imhasından sorumludur. Bu bizim mesleki sorumluluklarımızdan biridir. Ama eli ilaca
değen tüm kurum ve kuruluşların
da sorumlulukları vardır.
Peki, zaman zaman basına
da yansıyor. Evlerden toplanan kullanılmayan ilaçlar
başkalarına verilir mi? Yani
ilacın 2. Eli olur mu?
Sağlık Bakanlığı ilaçta 2. Elin
olmayacağını saklama koşullarının bilinmemesi nedeniyle başka
hastalarda hiçbir şekilde değerlendirilemeyeceğini söylemektedir.
Peki, eczanelerimize gelen
atık ilaçlar özel bir kutuda
saklanıyor değil mi?
Evet, sarı toplama konteynırlarımız var. Bunlar kilitli kutular
üstünde kapanı var. İçine atılan
ilaçlar bir daha geri alınamıyor.
ÇEKOOP olarak başka neler
yapıyorsunuz?
İçinde insan, sağlık ve doğa olan
her yerde ÇEKOOP var. Bu
anlamda eczanelerimizde bio
torba kullanımını yaygınlaştırma
amacımız var. Burada halkımıza
da çağrımız var. Lütfen gittikleri
her yerde kullanılan torbaların bio
torba olup olmadığını sorsunlar.
Söz konusu doğa olunca ister çalışan olun ister ev hanımı olun,
çevrenizde naylon torba kullandırtmayın. Artık okyanuslarımızda denizlerimizde naylon poşetler
kalmasın. Bio torba kullanımını
benimseyelim. Ayrıca doğa dostu
deterjanları kullanmayı tavsiye
ediyoruz. Burada hanımlara sesleniyoruz. Hem kendi sağlıkları için
hem de doğanın sağlığı için bunlara dikkat etmek çok önemli…
ÇEKOOP üyesi eczane, yeşil
eczanedir; Atık ilaç, plastik, elektronik, kâğıt toplar. Eczanesinde
doğa dostu deterjan kullanır.
Işıklandırması tasarruflu lambalardır. Su tasarruflu ürünler kullanır. Yakın zamandaki hedeflerimiz
arasında eczanelerimizin karbon
ayak izini imha etmek için ormanlar oluşturmaya başlıyoruz.
Türkiye’nin öncü ecza kooperatifi
EDAK
35. Kuruluş yılını kutluyor
T
ürkiye’nin en büyük ilaç
dağıtım kuruluşlarından EDAK otuzbeşinci
yaşını kutluyor. Kooperatif
ortağı eczacılarına, ilaç ve
ilaç dışı sağlık ürünlerinin
temini ve dağıtımı hizmetini yürüten EDAK; otuzbeşinci yılını hizmet verdiği
bölgelerde ortaklarıyla
biraraya geldiği bir dizi
etkinlikle kutluyor.
Kutlamaların ilk adresi
İzmir ve Adana oldu.
İzmir’de EDAK’ın
Işıkkent’teki merkez binasının bahçesinde gerçekleşen etkinlikte, Ege
Üniversitesi Eczacılık
Fakültesi Dekanı Prof. Dr.
Ulvi Zeybek, İzmir Eczacı
Odası Başkanı Eczacı
Tuncay Sayılkan ve Tüm
Eczacı Kooperatifleri Birliği
(TEKB) II. Başkanı Eczacı
Mustafa Turunç, ÇEKOOP
yönetim Kurulu başkanı,
Çağdaş Eczacılar Derneği
İzmir Şubesi Başkanı hazır
bulundu. Değerli protokol
üyelerinin yanısıra çok
sayıda eczacı ortağı ve
çalışanı ile 1000’ne yakın
davetlinin yer aldığı etkinlik, birlik mesajları verilerek sona erdi.
EDAK Yönetim Kurulu
Başkanı Eczacı Emre
Bacanak açış konuşmasında; Türkiye’de 35 yılı
deviren kurum sayısının
az olduğunu belirterek,
tam 35 yıl önce bu yapıyı
kurma yolunda önderlik
eden, 35 yıldır EDAK’a
ortak olan tüm meslektaşlarına da ayrıca teşekkür etti.
Birlikte başarıyoruz
İzmir ve Adana’da gerçekleşen etkinliklerde EDAK
yönetimi ve yöneticileri, ilk
olarak bölge meclis üyeleri ile biraraya geldi.
İlaç eczacılık gündeminin
ve mesleki olarak örgütlü
ve organize olmanın öneminin paylaşıldığı toplantının ardından gece müzik
ve yemek ile devam etti.
Yönetim kurulu üyelerinin,
kurumun en deneyimli ve
en yeni çalışanıyla birlikte
35. Yıl pastasını kesmesi
ile sona eren kutlamada
“Birlikte başarıyoruz”
mesajı verildi. EDAK 35.
Kuruluş yıldönümü nedeniyle İzmir ve Adana’nın
ardından; Afyon, Muğla,
Manisa, Aydın, Antalya,
Denizli’de de etkinlikler
devam edecek.
2014 eylül•ekim edaktüel 19
edaktüel gündem
Toplum
düşmanı
BONZAİ
Uyuşturucu ile
ilgili olarak yerelde
politikalar
oluşturulmaya
çalışılıyor, ancak
henüz ulusal bir
politikamız yok.
Sigara ve alkolle
ilgili geliştirilen
programların
sonuçları olumlu
gibi gözükse de,
ne yazık ki illegal
maddelerin
kullanımında bir
artış söz konusu.
• Doç. Dr. Zeki Yüncü •
Ü
lkemizde, hasta sağlık çalışanı ilişkisinin ilk ayağını eczacılar oluşturmaktadır. Çoğu zaman ilk yönlendirmeler, danışmanlık hizmetleri eczanelerde yapılmaktadır. Herhangi bir salgın olduğunda halkımız doğru bilgiye ulaşmak için
eczanelere koşturmaktadır. Gelişen teknolojiyle eski dönemde sağlık ansiklopedilerin
yerini artık internetten bilgi bankasının
almış olması eczacıların bu yükünü hafifletmemiştir. Öğrenilen kulaktan dolma bilgilerin doğrulanma işi yine eczacılara düşmektedir. Bu başlı başına büyük bir sorumluluktur ve ülkemizin bir gerçeğidir. Sağlık sisteminin eczanelerin varlığının tartışıldığı bir
dönemde eczane çalışanlarının bu işlevinin
göz ardı edilmemesini dilerim.
Son dönemde hepimizin tanık olduğu gibi
medyada bolca sentetik kannabinoidler
(SK, bonsai, jamaiika vb) adını duymaktayız. Sentetik kannabinoidlerin daha fazla
reklamını yapmamak için bu maddeyi, yazının devamında "SK" kısaltması ile belirteceğim. Ne yazık ki; SK'nın bu derece gündemde yer bulmasının en önemli sebebi kullanımına bağlı gelişen ölüm vakalarıdır. Gün
geçmiyor ki bu madde kullanımına bağlı
olarak ölüm vakaları gazetede yer almasın.
SK'nın da ölümlere neden olan bir bağımlılık yapıcı madde olduğu gerçeği unutulmamalıdır.
20 edaktüel eylül•ekim 2014
Ülkemiz için uyuşturucu ve uyarıcı madde
kullanımı önemli bir sorunudur. Bunun başlıca sebeplerinden biri Türkiye'nin coğrafi
konumu gereği uyuşturucu madde trafiği
üzerinde yer almasıdır. Uyuşturucu ile ilgili
farklı güzergahlar olsa da, kıtalar arasında
geçişin bir bölümü ülkemiz üzerindedir.
Tarih boyunca doğudan batıya ya da batıdan doğuya geçiş Anadolu üzerinden gerçekleşmiştir. Bu konum jeopolitik bir avantaj
sağlasa da beraberinde bu gibi riskleri de
barındırmaktadır. Narkotik polisimizin etkin
mücadelesine ve dünyada rekor olarak
tanımlanan yakalanma oranlarına rağmen
madde trafiği üzerinde bulunan ülkelerde
değişik sosyolojik gerekçelerle madde tüketimine neden olmaktadır. Olayın tarihsel
sürekliliği dikkate alındığında biz ülke olarak
madde trafiği ve kullanımı açısından sorunlar yaşamaya devam edeceğiz.
Jeoplitik durumdan bahsederken, şu
dönemde sınır komşumuz olan ülkelerdeki
karmaşayı gözardı etmemek gerekir. Terör,
savaş ve göç gibi olağan üstü durumlar
madde ticareti için uygun bir zemin oluşturmaktadır. Bu olumsuz çevresel durumdan
en azından bir başlık olarak bahsetmek istedim. Neden sonuç ilişkisinin tek yönlü
olmadığı ve karşılıklı olduğuna vurgulamak
yerinde olacaktır. Yani, tarih boyunca uyuş-
turucu ticareti ile ilgili durumlarda bir kavga
ortamının doğmasına neden olmuştur.
Ülkemizi dünyadaki yerleşiminden bağımsız olarak ele aldığımızda dinamik, genç ve
kalabalık nüfusa sahip olan bir ülke olduğumuz gerçeği ile karşı karşıya kalmaktayız. Bu
bizim ülkemizin en önemli avantajlarından
biri. Ancak bu sosyodemografik nitelikler
tüm pazarlama sistemleri için caziptir. Nasıl
uluslararası şirketler kendi ürünlerini ülkemizde pazarlamak istiyorlarsa, illegal ürünler
içinde bu geçerlidir. Dolayısıyla anayasamızda belirtildiği şeklinde devlet gençlerimizi
ve vatandaşlarımızı uyuşturucu, kumar ve
cehalet gibi her tür kötülükten korumakla
yükümlüdür. Ancak bu konuda gidilmesi
gereken zorlu ve uzun bir yol vardır.
Gençlerin kaliteli boş zaman etkinliklerinde
bulunmaması madde ve diğer riskli davranışlarda bulunma riskini artırıyor. Bunun en
basit örneğini spordan verebiliriz: Futbol
seyircisi fanatiği çok ancak oynayanı az bir
ülkeyiz. Sağlığı için ya da iyi vakit geçirmek
için spor yapan insanımız daha çok olmalı.
Fanatizimin davranışsal bir bağımlılık sorunu olduğunu hatırlatmak isterim. Bir diğer
sorun ise madde kullanım bozukluğu ya da
maddenin zararlarına yönelik, koruyucu
programlarımız yeterli düzeyde olmamasıdır. Son dönemde alkol ve sigaraya yönelik
olarak bir mücadele programı hazırlandı.
Sigara ile ilgili olan yürürlükte, alkol ile ilgili
olan yasalaşma aşamasında. Uyuşturucu ile
ilgili olarak yerelde politikalar oluşturulmaya
çalışılıyor, ancak henüz ulusal bir politikamız yok. Sigara ve alkolle ilgili geliştirilen
programların sonuçları olumlu gibi gözükse
de, ne yazık ki illegal maddelerin kullanımında bir artış söz konusu.
Genel anlamda ülkemizin bağımlılık sorununda arzı azaltma
konusunda gösterdiği başarıyı, talep azaltma konusunda
göstermediğini söylemek haksız bir eleştiri olamayacaktır.
Böyle olunca da bağımlılık bizim toplumumuz için bir
potansiyel risk faktörüdür.
Genel anlamda ülkemizin bağımlılık sorununda arzı azaltma konusunda gösterdiği
başarıyı, talep azaltma konusunda göstermediğini söylemek haksız bir eleştiri olamayacaktır. Böyle olunca da bağımlılık bizim toplumumuz için bir potansiyel risk faktörüdür.
Madde bağımlılığı oranlarımız düşük, ancak
nüfusumuz kalabalık, gencimiz fazla, eğitim
durumuz yeterli değil. Eğitimden kastım
okula devam edilen süre ya da akademik
düzey değil. Gençlerimizi edilgen bir tutumda yetiştiriyoruz. Analiz eden, yargılayan,
hayır diyebilen nitelikli gençlerimizin sayısı
sınırlı. Bir grup içinde olsa da birey olmayı
başaran insana gereksinim var. Sorun çıktıktan sonra uygulanan kendini geliştirmeye
yönelik odak grupları, daha henüz herhangi
bir sorun yokken çocuk yetiştirmede hedef
olarak alınarak uygulamaya konmalıdır.
.
Buraya kadar çok özet olarak uyuşturucu
kullanımına yönelik çevresel risk faktörlerinden bahsetmeye çalıştım. Bunlar üzerinden
mutlaka durulması gereken konular. Ve asıl
mücadele buralarda olmalı. Bireysel olarak
madde kullanan kişilerin taşıdıkları özelliklerden de söz etmem gerekir. Madde kullanımına neden olan daha ön plana çıkan bir
kişilik yapısı yoktur. Eski dönemde bazı kişilik türlerinin madde bağımlılığının gelişiminde önemli olduğuna vurgu yapılmaktaydı. Bu görüş yavaş yavaş geçerliliğini yitirmektedir. Ödüle bağımlı, yenilik arayışında
olan kişiler, sebat edemeyen, erteleyemeyen,
uzak bir gelecekte elde edeceği daha büyük
bir başarıyı yakın dönemdeki daha küçük
bir kazanç için gözden çıkaran kişiler bağımlılık açısından risklidir. Ancak tüm bu kişilik
niteliklerinin bir belirteç gibi algılanmaması
gerekir.
Bireysel risk faktörlerini belirleyen slogan
cümlemiz: bir çocuğun yetişmesinde olumsuz olarak sıralanan her tür davranış, hastalık, kaos madde kullanımı için risktir. Risk
özellikle ebeveynlerin ve sorunu olan kişile2014 eylül•ekim edaktüel 21
edaktüel gündem
rin eğitim düzeyi ile çocuk ve ergenden
uygun akademik beklenti olmaması ile doğrudan bağlantılıdır. Uygun akademik beklenti, çocuğun kişisel beceri, istek ve kapasitesine en uygun eğitim olarak tanımlanabilir.
Çocuğun akademik ortamın dışına hedefsiz,
sahipsiz olarak koyuverilmesi madde ve
diğer olumsuzlukları artırmaktadır. Öte yandan özellikle etkin danışmanlık sisteminden
bahsetmek yerinde olacaktır. Çocuk ya da
ergenin bir sorunu olduğunda uygun bir
danışmandan yardım alamaması, uygun
yönlendirme yapılmaması madde ile ilişkili
sorunları dramatik olarak artırıyor. Özellikle
yazının ilk paragraflarında belirtiğim sağlık
çalışanları olarak danışman fonksiyonunu
yeniden hatırlatmak isterim.
Toplum eğitimlerine gittiğimizde en sık şu
soru ile karşı karşıya kalıyoruz. Çocuğumun
madde kullandığını nasıl anlarım? Bu sorunun karşılığında biz klinisyenlerden beklenen yanıt ön plana çıkan fiziksel belirtileri
sıralamak. Karın ağrısı, göz altı torbaları, yorgunluk, bakımsızlık, ilgi kaybı, çarpıntı,
kramp, nörolojik belirtiler, bilinç kaybı, psi-
kotik belirtiler vb. Bu semptomlar klinisyenlerce bilinmesi gereken durumlar. Buna
bakarak hastalığın şiddeti konusunda bilgi
sahibi olabilir, eğer toksikolojik analizler
yapılamamış ve hastadan kullandığı madde
konusunda bilgi alınamamışsa kullanılan
madde tahmin edilerek tedavisi planlanabilir. Oysa aile eğer sadece bu bulgulara odaklanırsa çok vakit kaybetmiş olur. Aileler
burada birkaçı sıralanan fiziksel belirtiler
henüz daha görünür hale gelmeden davranışsal değişimleri saptamalıdır. Her zamankinin dışında ne değişimler var. Arkadaş
22 edaktüel eylül•ekim 2014
ortamı, okul başarısı, ilgi alanı, kişisel hijyeni,
giyim kuşamı, konuşma jargonu, ev içi
sorumlulukları yerine getirip getirmemesi
vb. etkinliklere odaklanılmalıdır. Kendi
yaşamlarında her zamankinden farklı neler
var? Bu tür değişimler aileler için bir belirteç
olarak kabul edilmelidir. Hiç şüphe yok ki
bu davranışlar madde kullanımı dışında
başka nedenlerden de kaynaklanabilir. Kesin
bir tanı olmadan çocuğu madde kullanıldığı
konusunda yargılamak, aile iletişimini
olumsuz yönde etkileyecektir.
Ülkemizde son dönemde tedavi merkezlerine SK kullanımı nedeni ile başvuru sayısında bir artış söz konusundur. EGEBAM (Ege
Üniveristesi Çocuk ve Ergen Alkol Madde
Bağımlılığı Araştırma ve Uygulama
Merkezi) polikliniğine son 1 yılda başvuran
olguların yüzde 50’ye yakını SK kullanmaktadır. Oysa SK’ler, son dönemde piyasaya
giren yepyeni bir madde değil. Üretim tarihi
2004 yılı. ABD İlaç Eczacılık Daire
Başkanlığı, 2007 yılında bu maddeye yasak
getirmiş. Ülkemizde ilk olarak 2009 yıllarında tek tük vaka bildirimleri olmuş. Ancak bu
yıllardan sonra giderek artan oranlarda kul-
lanım olmuş. Bugün ise özellikle ergenler
arasında en sık tercih edilen maddelerden.
Burada kullanım sıklığı ile epidemiyolojik
bir bilgi aktarımında bulunamıyorum. Yakın
zamanda yapılan saha araştırmalarında bu
madde sorgulanmamış. 2014 yılında yapılması planlanan araştırmamız bize önemli
bilgiler sunacaktır. Madde kullanım paternleri incelendiğinde piyasaya yeni bir madde
girdiğinde eski kullanıcıların bu maddeyi
kullandıkları, sonrasında bu maddenin giderek daha fazla kullanılmaya başlandığını yeni
kullanıcılar için bunun bir ilk deneme mad-
Sosyal medya
üzerinden bile
satışı yapılıyor
Bu kadar tehlikeli bir zehrin sosyal
medya üzerinden satışının yapılıyor
olması insana inanılmaz geliyor.
İnanılmaz ama gerçek… Polis, özellikle
Facebook hesapları üzerinden yapılan
bu satışlarla ne kadar mücadele ederse
etsin her gün bir yenisi açılan hesaplar
üzerinden yürütülen satışların
önlenmesi zor gibi görünüyor.
İnternetten adrese teslimat
Bu uyuşturucular internetten sipariş
edildiği gibi tütsü gibi çeşitli adlarda
adrese teslim edilebiliyor. Bu siteler ya da
sayfalar bitkisel ürün pazarlama
maskesi arkasına saklanarak kredi kartı
ile bütün dünyaya zehir saçabiliyor. Yurt
dışından yönetilen bu satışlar
gümrükten geçerken bitkisel ürün gibi
gösterildiği için hiçbir engelle
karşılaşmıyor. Bazı sitelerde açıkça
reklam bile yapılıyor. Sonuçta
pazarladıkları ürünü bitkisel olarak
gösterdikleri için bunda sakınca
görmüyorlar. Ne yazık ki pek çok genç
bu aldatmacaya inanıyor.
Arkadaş ortamında ”tek seferlik”
denemelerle başlayan kullanımlar
devamlılık kazandığında büyük
miktarlara ulaşıyor ve kaçınılmaz son,
ölüm ya da en değerli varlığımız olan
vücutta onarılmaz hasarlar meydana
gelebiliyor.
edaktüel gündem
desi haline geldiğini sonrasında bu maddenin de klasikleşmeye başladığı ve yerini
diğer bir madde ya da eski maddenin yeni
bir kullanım yoluna terk ettiğini görmekteyiz. SK içinde bu süreç tarif edildiği şekliyle
devam etmektedir. Bu maddenin özellikle
tercih edilmesinin nedenleri çok yakın
zamana kadar toksikolojik analizlerde saptanamıyor olması, ucuz olması, 2011 yılına
kadar yasal olması, kannabinoid benzeri bir
madde olduğu yönünde yanlış bilgidir.
Kannabinoidlerinde masum bir madde
olmadığını bildirmek isterim. SK kullanımına neden olan risk faktörleri diğer bağımlılık
Özetle SK etkisi altında olan kişilerin
yaşamsal işlevler açısından tıbbi kontrol
altında tutulmasında yarar var. SK' nın yoksunluk bulguları da çok şiddetli, gastrointestinal sistem belirtilerine, baş ağrılarına, kas
ağrılarına neden olabiliyor.
Sonuç olarak; ülkemizde bağımlılık alanında bütüncül politikalar oluşturulmalıdır.
Ülkemizde bu alanda iyi niyetli çalışmalar
var. AMATEM'ler açılıyor, yatak sayısı artırılıyor. Personel eğitimleri yapılıyor. Ancak
sağlık sistemi özellikle bağımlılık için iyi gitmiyor. Cerrahi branşlar, invasiv uygulamalar,
Ölümcül ve
korkunç
sonuçları var
yapıcı maddelerden temelde
farklılık göstermemektedir
SK kullanımı
sonrasında
psikotik bulguların görülme oranlarının
çok yüksek
olduğunu biliyoruz. Sosyal
medyaya yansıyan ve ilgi uyandıran bazı görüntülerin psikotik bulgularla bağlantılı olduğunu hatırlatmak isterim. Bu psikotik bulguların yüksek
oranda kalıcı olduğu bildirilmektedir. Öte
yandan bilişsel işlevleri olumsuz yönde etkilediği biliyoruz. Nörolojik hasarlara neden
oluyor. Bu nörolojik hasarların uzun süreli
etkisi konusunda bilgi sahibi değiliz.
Özellikle ölüm vakaları kalp üzerinde olan
etkileri ile açıklanıyor. Kalpte ritim bozukluklarına neden oluyor. Kullanım sonrasında hipertansif ataklar, sıvı elektrolit dengesizliği gözleniyor. Özellikle bu açıdan sağlık
çalışanlarının dikkatli olması gerekiyor.
24 edaktüel eylül•ekim 2014
yoğun
bakım
hizmetleri daha
fazla
gelir sağladığı için ön plana
çıkıyor. Oysa bağımlılık emek
yoğun bir alan, terapist, hemşire, psikolog, sosyal hizmet
uzmanı, doktor, eğitmen ekip
içinde olması gerekiyor.
Bunun yanısıra bağımlı hastaların yatış süreleri daha uzun.
Bu durum döner sermaye idareleri açısından tatmin edici olamıyor. SUT
ve BUT’ta yapılan değişiklikler de bu durumu düzeltici bir etki yaratmadı. Bağımlılık
alanı özel girişimler içinde cazip bir alan
değil. Bağımlılık sorununu tedavi aşamasından başlayarak yeniden yapılandırmak
gerek.
Tüm maddeler her sosyo ekonomik düzey
için bir riskdir. Ben şöyle bir benzetme yapıyorum. Aynı gemide seyahat eden, kaçacak
başka yeri olmayan insanlarız. Gemimizde
bir salgın çıkarsa hepimiz bu salgından etkileniriz. Gemimiz batarsa hepimiz boğuluruz.
Ya da hep beraber güneşli günler görürüz...
Bonzainin yaygın olarak kullanılan
diğer isimleri black magic, fake weed,
genie, gonjah, sentetik thc, jamaican,
jamaican gold, smiley, k2, spice, black
mamba, supernova, spice diamond,
spice tropic synergy, spice egypt,
yucatan fire, smoke, sence, chillx…
Bütün bu karmaşık isim çeşitlemeleri ile
birlikte bu sentetik maddenin içeriği çok
farklı olabiliyor. Tabii ki böylece tehlike
de çeşitleniyor.
Ne kadar az alınırsa alınsın insan
üzerindeki etkileri şöyle; Aşırı endişe,
algıda değişiklikler, varsanımlar,
gevşeme, şüphecilik, kolay
yönlendirilebilme, yükselmiş duygu
durumu, gerçeği değerlendirebilme
becerisinde azalma, olayları
algılayabilmede sorunlar, aşırı
reaksiyon gösterme, bağımlılık, kusma,
ağızda kuruluk, çekilme belirtileri, kalp
atım hızında artma, çarpıntı, kan
basıncında artma, kalp krizi,
huzursuzluk ve akıl karışıklığı...
Bu ölümcül tehlikeli sentetik, esrara
benzetilmeye çalışıldığı için, kullanımı
da genellikle sigara sarma şeklinde
gerçekleşiyor. Çok ender olarak buharı
da koklanabiliyor. Özel bir düzenek
gerektiren bu kullanım şekline kova,
bong gibi isimler veriliyor.
edaktüel çevre
Şehirden
kaçanlar
Büyük şehirlerin tozudumanından, keşmekeşinden
usanıp köylere göçenlerin
sayısı gün geçtikçe artıyor. Bu
grupların hikâyesi Türkiye’de
permakültürün doğuşunu da
anlatıyor. Onlar önce doğada
yaşamaya karar veriyor, sonra
doğayı kurtarmaya soyunuyor.
• Deniz Çaba •
Köyden kente göç tersine döndü. İnsanlar
artık küçük yerlere kaçma eğiliminde.
Orada kendi ürünlerini yetiştirecek, temiz
bir hava soluyacak ve basit bir yaşam sürecekler. Ruh ve beden sağlığını düşünenler
böyle bir karar vermekten mutlu. Onlar
hem kendini koruyor, hem de doğaya verdiğimiz zararın bilançosunu aşağıya çekmeye
çalışıyor. Sürdürülebilir yaşam, yeşil binalar,
yenilebilir enerji ya da organik tarım hep
bunun için. Permakültür ise yaşadığımız
gezegen için tüm çabaları içine alan çok
daha geniş bir perspektif çiziyor. Örneğin
toprağın verimini arttıracak çözümler sunuyor. Su sarfiyatını önlemek için damlama sistemini yeterli görmüyor, taban suyunu arttıracak yöntemler öneriyor. Temel çıkış noktası şu: “Sürdürülebilir doğal sistemleri taklit
etmek. Bu yolla hem toprağı, hem suyu
korumak.”
Marmariç’te kendilerine
yeni bir hayat kurdular
Bayındır’ın Dernekli Köyü’nde terk edilmiş
bir köy olan Marmariç, şehirden kaçanların
ilk adreslerinden biri. 2004’te bir grup arka26 edaktüel eylül•ekim 2014
daş İstanbul’dan kaçıp, özellikle yerleşimin
olmadığı bir köye taşınmak istemiş. Su kaynakları tükendiği için terk edilmiş olan
Marmariç mevkiini keşfetmiş ve toplanıp
yerleşmiş. Murat Akhuy, 2009’da Türkiye
Permakültür Araştırma Enstitüsü’nün kurulmasına giden sürecin de böyle başladığını
söylüyor: “2004’te oraya gittiğimizde tek bir
kimse bile yoktu. Ancak o zaman daha permakültürü bilmiyorduk. Tek amacımız
vardı, o da İstanbul’dan kaçmak.”
Farklı meslek
gruplarından
Hepsi farklı meslek grubundan insanlar.
Ortak noktaları, büyük şehrin keşmekeşinden bunalmış olmaları. Önce tam zamanlı
olarak iki kişi köye yerleşiyor, ardından sayı
artıyor. Ve zamanla Avusturalya’daki
Permakültür Araştırma Enstitüsü’nün bir
kolu olarak çalışmaya başlıyorlar. Köyde
permakültür uygulamalarına başlayınca,
köylü de tekrar meyve bahçelerine bakmaya
başlıyor. Geri dönmeseler de bıraktıkları
ağaçlara sahip çıkıyor.
Enstitü kurulunca grup, Birleşmiş Milletler
Kalkınma Programı Küresel Çevre Fonu
Küçük Destek Programı (SGP) desteğiyle
Marmariç’teki tüm arazileri permakültür
eğitim uygulamaları için kullanmaya başlıyor. Akhuy, şöyle açıklıyor: “Permakültür,
sürdürülebilir doğal sistemleri taklit ediyor.
Doğal ormanların eko-sistemdeki yapısını
üretim alanlarımıza taşıyoruz. Örneğin
doğal bir ormanda yedi katmanlı bir yapı
vardır. Yer örtücüler, çalılar, küçük ağaçlar,
bodur ağaçlar ve üst katman çalısı oluşturan
ağaçlar... Bu yapıyı tarımsal üretime uyguluyoruz. Bunun nedeni şu: Doğal bir ormanda
bakım diye bir şey yoktur, gübre kullanma
ihtiyacı hissetmezseniz, budamaya ve ekstra
sulamaya gerek yoktur. Permakültür buradan yola çıkıyor. Çünkü araziyi kendi haline
bırakırsanız, doğa onu onarır. Önce yer
örtücüler belirir, sonra çalılar, ufak ağaçlar
derken orman kendini yeniler. O nedenle
tarımsal alanda ufak bir tasarım ilkesi uygulanır. ‘Zaman ve mekân içinde istifleme’ diye
bir prensip var. Birincisi; her şeyi bir anda
ekmek (yerörtücü, çalı, bodur ağaç, yüksek
ağaç) ve bir anda bunların yeşermesini sağlamak. İkincisi; bunu aynı mekân içinde çok
yoğun olarak yapmak.”
edaktüel çevre
Yüzde 80 toprak
kaybedilmek üzere
Burada amaç, toprağın verimini arttırmak.
“Çünkü” diyor Akhuy: “Bugün yoğun tarım
yapılan ülkelerde arazilerin yüzde 80’i
bozulmuş, verimini kaybetmiş durumda.
Burada da öyleydi. Toprak çok asidikti;
neredeyse hiç humus kalmamıştı. Bunu
düzeltmenin en iyi yolu permakültürdür. En
başta yoğun biçimde destek türü ekiyorsu-
nuz. Destek türü nedir? Baklagil türleri.
Bunlarla beraber yer örtücü de atıyoruz.
Ağaçları da otları da hepsini buduyoruz. Ve
onları kestiğimizde buradaki bakteriler toprağa saçılıyor ve toprağa azot veriyor. Bu bir
yararı. İkincisi budama yapıldığında organik
maddeyi toprağa bırakmış oluyoruz. Bunlar
çürüyünce toprağın verimini arttırıyor.”
28 edaktüel eylül•ekim 2014
Taban suyu için yağmur
hendekleri açılıyor
Türkiye’deki tarımsal alanların yüzde 80’inin
veriminin düştüğü biliniyor. Bu verimsiz
topraklardan ürün alabilmek için yapılan ise,
yoğun suni gübre ve ot ilacı kullanmak, bir
de toprağı çokça sürmek. Oysa Akhuy, “Bu
üçü kısa vadede çok iyi toprağı bile verimsiz
hale getirir” diyor: “Bizde gübreye bile gerek
olmuyor. Çünkü bizim sürekli kesip-biçtiğimiz otlar ve ağaçlar toprağa gübre sağlıyor.
Böylece girdileriniz de azalıyor.”
Şehirde ekolojik hayat
Türkiye’de permakültür sadece Marmariç’te
yapılmıyor. Akhuy’un söylediğine göre
kuzeyde Çamtepe ve Bayramiç’te, Erdek’te
Ocaklar Köyü’nde ve Datça’da da bu yönde
oluşumlar var.
Permakültür hep kırsal alanı hedefliyor gibi
görünse de aslında mercekte şehirler var.
Çünkü permakültür, fosil yakıt kullanımının
karşısında. Yiyeceğin uzakta üretilmesi ve
fosil yakıt kullanılarak kentlere taşınması
yine çevre üzerinde tahribat demek. Bu yüzden permakültür, “kentin yiyeceği kentte
üretilsin” diyor. Akhuy, “Küçük Menderes
Ovası’nda değil, bizzat kentin içinde ve civarında” diyor: “Kent bostanları ve bahçeleri
bunun bir ayağı. Belediyelerin yapabileceği
çok şey var. Ama zorlayıcı biz olmalıyız.
Permakültür buna inanıyor. Belediye kendi
gelip ‘kent bahçesi oluşturalım’ demiyor. O
mahallenin sakinleri bir araya gelip baskı
unsuru oluşturmalı ve kendi kent bahçeleri
ve kompost alanları için mücadele vermeli.”
edaktüel gündem
Dert
ortağı
eczacılar
E
czacılar bazen bir psikolog, bazen
doktor, bazen de dost-arkadaş yerine
konuluyor. Aklımıza takılan ne varne yok danışıyoruz. Doktora gitmek gibi
para da gerektirmediği için eczaneler diyalog mekânlarına dönüşüyor.
“Karnım ağrıyor, niye olabilir”den tutun,
“Kalbim çok hızlı çarpıyor, ne yapmalıyım”a
kadar sağlıkla ilgili sorulabilecek tüm cümleleri alın ya da bir gününüzü bir eczanede
geçirip, kendiniz görün.
Eczacınız en yakın sağlık
danışmanınız!
Hergün eczanelere gelen binlerce insana
sağlık danışmanlığı yapıyor eczacılar. Reçete
okuyorlar, ilacın işlevini, nasıl tüketileceğini
anlatıyorlar. Bazen birden fazla oluyor bu
anlatmalar, bıkmadan, usanmadan anlatıyorlar.
İzmirli Eczacı Erol Özdayı ile Eczanede
geçen bir günü konuşuyoruz karşılıklı... İşin
zorluğunun üniversite yıllarında başladığından dem vuruyor. "Her eczacı zorlu bir yüksek öğrenim döneminden geçer, insan fizyolojisi, hastalıklar ve tabii ki ilaçlar... Ama ikinci öğrenim Eczanede başlıyor. Burada insan
davranışlarına tanık oluyoruz. Soru sormaya
utanandan, sorularının ardı kesilmeyenlere
kadar herkese eczacı sorumluluğu ile 'güvenilir sağlık danışmanı' kimliğimizle yardımcı
olmaya çalışıyoruz." diyor.
"Biz de eğitim neredeyse yaşam boyu sürüyor" diyerek sözlerini şöyle sürdürüyor
30 edaktüel eylül•ekim 2014
Özdayı; "Yenilenen ilaçlar ve tedavi yöntemlerinden bilgi edinmek zorundasınız.
Günümüzde ilaç tedavisi en çok başvurulan
yöntem. Ve sizin göreviniz hastanın ilacı en
etkin şekilde kullanmasını sağlamak üzere
yol göstermek. Bizde bir söz vardır. Her ilaç
doğru kullanılmadığı zaman size zarar verebilecek bir zehire dönüşebilir. Hangi ilaç
yemekle birlikte, hangisi önce, hangisi sonra
alınmalı, bunlar çok önemli. Hangi ilaç oda
sıcaklığında, hangisi mutlaka buzdolabında
saklanmalı, bazı ilaçlar da özel dikkat ister ve
bazı besinlerle birlikte alınmaları tehlikelidir."
“Kadın resmi buldum”
Sadece hastalıkla ilgili sorular sorulduğunu
da sanmayın. “Kocamın cebinde kadın
resmi buldum, ne yapmalıyım” diyen bile
var. Kedisini-köpeğini getirip “iğne vurun”
diyen mi ararsınız, yoksa her gün tansiyonun ölçtürmeye uğrayan mı…
Adres soranlar hiç bitmez zaten. Yaşama dair
sorular da onlara psikolog görevi yükleyenlerden geliyor.
Son kontrol mercii
Özdayı, bir anısını anlatıyor: “Bir gün kanter içinde birisi geldi, soğuk soğuk terliyor.
Hemen taksiye bindirip hastaneye yönlen-
dirdik. İyi de yapmışız. Üç ay sonra bay-pass
ameliyatı olmuş bir şekilde geldi. Bazen kişinin fark etmediği bir sağlık sorunu da olabiliyor. Örneğin yüzündeki ben’de renk değişimi olmuş ama farkında değil. Doktora gitmesini söylüyorum. Sonunda çok önemli
bir deri hastalığı da ortaya çıkabiliyor. Bir
diğer kişi midem ağrıyor diye geldi,
şikâyetlerini dinledik, böbrekle ilgili olabileceğini anladık ve uzman doktora yönlendirdik. Nitekim böbrek taşı çıktı.
Doktorların işini yapma gibi gayemiz yok.
Ancak reçetelerin en iyi şekilde değerlendirilip tariflerinin de doğru yapılması çok
önemli. Çünkü burası son kontrol mercii.
Buradan çıktıktan sonra hata düzeltilemez
bir noktada oluyor artık.”
İnternet üzerinden ilaç
araştırmak hatalı
Özdayı, bilgi çöplüğü olan internetin ilaç
bilgisi konusunda yanıltıcı olduğunu söylüyor. “İnsanlar internet üzerinden kafasına
göre ürün getirtiyor. Bu gibi vakalar ölümle
dahi sonuçlanabiliyor. Sonra gelip ‘Bunlar
sahte mi’ diye soruyorlar. Ben EDAK üyesiyim. EDAK'tan gelen ürünlerin geniş bir
kontrolden geçtiğini biliyorum. EDAK sayesinde ithal edilen tüm ürünlerin belgeleri
inceleniyor, kontrolleri yapılıyor.”
edaktüel sağlık dosyası
• Op. Dr. Kenan Ertopcu •
Günümüzde, hamilelikten korunma (kontrasepsiyon) yöntemlerinin çoğunluğunun
ergenlikten menapoza kadar kullanılabilmesi doğum kontrol yöntemlerindeki gelişmelerin başında gelmektedir.
Dünyada gelişen
kontraseptif teknoloji
Gelişen teknoloji etkin, güvenli, ek yararları
olan yeni korunma yöntemlerinin yaygın
kullanımını sağlamaktadır. Yan etkileri azalan, doğal hormonlara daha yakın olan sentetik hormonların üretilmesi, bunların ağızdan hap veya sıvı olarak alınması, rahim
içine yerleştirilmesi ve enjeksiyon yolu
dışında da (hormonlu haftalık patchler-cilde
yama, cilde sprey, cilt altı üç aylık enjeksiyon, ön kola deri altına implant, vajinal
halka) uygulanması yöntem uygulama seçeneklerini arttırarak kontrasepsiyonun gelişmesine katkıda bulunmaktadır. Ayrıca değişik formlarda bakırlı rahim içi araçlar, lateks
içermeyen kondom, kadın prezervatifi,
diyafram benzeri yeni bariyer yöntemler
üretilmiş, kadın ve erkekte kanalların kapatılması ile ilgili kalıcı kontraseptif yöntem
teknikleri ve fertilite bilincine dayalı yöntemler -Kadında yumurtlama zamanını
hesaplayarak veya yumurtlama zamanı değişen vaginal akıntıyı gözlemleyerek cinsel
32 edaktüel eylül•ekim 2014
Doğum
kontrol
yöntemlerinde
gelişmeler
beraberlikten kaçınılacak günleri beliirlemegeliştirilmiştir. Erkekler için de gebelikten
koruyucu hap, cilde spreyler geliştirilme aşamasındadır.
Ülkemizde yeni doğum
kontrol yöntemleri
Ülkemizde de hormon içeren rahim içi sistem, ön kola yerleştirilen implant ve vajinaya
yerleştirilen hormon içeren halka, yeni
kuşak hormon içeren doğum kontrol hapları, emzirenler için östrojen içermeyen
doğum kontrol hapı gibi yeni yöntemler
kullanıma sunulmuştur.
Korunma yöntemi seçiminde dikkat edilmesi gerekenler; yöntemin etkinliği, yan
etkileri, kişiye uygunluğu, etki süresi ve
doğurganlık hedefi (ne zaman ne kadar
çocuk yapmak istediği), başvuranın seçimi,
geri dönüşümlülüğü, kontraseptif olmayan
yararları, maliyeti ve kişiye özel olmasıdır.
Yöntemlerin tipik ve ideal kullanımlarında
etkinliklerinin farklı olduğunu bilmek
önemlidir. Örneğin; kondomun tipik kullanımında bir yıl içinde 100 kadın için gebe
kalma oranı 12 iken , ideal kullanımda bu
oran 3’e düşmektedir.
İdeal kondom kullanımı için; serin yerde
saklanması, açılırken diş ve tırnakla yırtılma-
ması, ereksiyondan-sertleşmeden hemen
sonra takılıp boşalmadan hemen sonra dikkatlice çıkarılması, ucunda boşluk bırakılarak takılması ve birlikte sadece su bazlı kayganlaştırıcı kullanılması gerekmektedir.
Gebelikten korunma yöntemlerini kimlerin
kullanabileceği, kimlerin kullanamayacağı,
ne zaman kullanıma başlanacağı, ne kadar
süreyle kullanılabileceği gibi bilgiler kanıta
dayalı araştırmalar doğrultusunda sürekli
güncellenmektedir. Hangi gebelikten korunma yönteminin kimlere, hangi tıbbi durumlarda uygulanabileceği ve hangi durumlarda
yöntemin devam ettirilebileceği konusunda
görüş birliğini sağlamak üzere Dünya Sağlık
Örgütü (DSÖ) 1994 yılında devreye girmiştir. Dünyanın her bölgesinden yaklaşık 3
yılda bir biraraya gelen konuyla ilgili uzmanlar kanıta dayalı tıba dayalı (meta analizler,
randomize kontrollü çalışmalar vb) son 50
yılın çalışmalarını tekrar tekrar değerlendirmekte ve yöntem başlangıcı ve devamlılığıyla ilgili "Kontraseptif Uygunluk Kriterlerini"
güncellemektedirler. En son güncelleme
2008’de yayınlanmıştır. Amerika Birleşik
Devletlerinde de CDC (Central for Disease
Control ) 2010’da, DSÖ kriterlerini kabul
ederek kendi vatandaşlarına uygun güncellemeyi yayınlamıştır.
enfeksiyonuna bağlı rahim ağzından iltihaplı
akıntı), endometriyal (rahim içi) veya servikal (rahim ağzı ) kanser veya uygulama
öncesi pelvik tüberkülozda RİA uygulanamaz (Kategori 4).
• Cu T 380 A (12 yıl koruyucu)
• Multiload375 Cu (5 yıl koruyucu)
• Multiload 250 Cu (3 yıl koruyucu)
Ülkemizde bakır içeren RİA modellerdir.
İçerdikleri bakır bitince gebe kalma oranları
yüzde 1’den yüzde 14’e çıkacağı için kullanım süreleri dolduğunda hemen hiç dinlendirme yapılmadan değiştirilmelidirler.
Ayrıca, uygulandıktan sonra ilk 3 ay içinde
aşağı kayma/atılma oranları daha yüksektir
ve bu nedenle de gebelik riski artacağından
sürekli olarak izlenmeli ve kontrolleri yaptırılmalıdır.
Sentetik Ötrojen ve
Progesteron (Progestin)
içeren yöntemler
DSÖ, kontraseptif uygunluk kriterlerini 4
kategoriye ayırmıştır:
1.Kategori: Güvenle kullanılabilir
- yöntem kullanımı için hiçbir sınırlama yok.
2.Kategori: Kullanılabilir
- yöntem kullanımının olumlu yönleri, genel
olarak teorik ve kanıtlanmış risklerden fazla
(kararda diğer yöntem seçeneklerinin varlığı
ya da izlem sıklığına dikkat edilmeli).
3.Kategori: İlk seçenek olmamalı
-teorik ve kanıtlanmış riskler genel olarak
olumlu yönlerinden fazla (karar diğer seçeneklerin varlığı/ulaşılabilirliği, yakın izleme
olanakları ve durumun şiddeti değerlendirilerek verilmeli).
4.Kategori: Kullanılmamalı
- kabul edilemez sağlık riski.
DSÖ, 2008 güncellemesine göre; antibiyotikler, antifungaller, antiparazitikler, tüm
kontraseptif yöntemler için kategori 1 kabul
edilmiştir (Doğum kontrol hapları, enjeksiyonlar, implantlar, rahim içi araçlar gibi tüm
yöntemlerle birlikte güvenle başlanır ve
devam ettirilebilirler.)
Rahim İçi Araçlar
Rahim içi araçlar (RİA), dış gebelik (ektopik) geçirenlerde ve rahim ağzında yara
(ektopi) olanlar da daha 2003’te güvenle
kullanılabilir olan Kategori 1 kabul edilmiş-
tir. Ayrıca ilk adet görme (menarş) <20 yaş,
hiç doğum yapmamış, postpartum <48 saatten önce (normal doğumda plasenta çıkınca
10 dakika içinde veya sezaryende rahim içi
araçlar uygulanabilir), uzamış ve şiddetli
kanama, şiddetli dismenore, uterin kaviteyi
distorsiyona uğratmayan (rahim iç tabakasına baskı yapmayan)myomlar, endometriozis, anemi, eski PID, yüksek HIV riski kategori 2’dir (Rahim içi araçlar belirtilen
durumlarda kullanılabilir).
Sadece; gebelik, doğum sonrası/düşük kürtaj sonrası sepsis (kana karışan enfeksiyon);
uygulama öncesi açıklanmayan vajinal kanama, kaviteyi distorsiyona uğratan myomlar,
uygulama zamanı pelvik inflamatuar hastalık, pürülan servisit (gonore ve klamidya
Ülkemizde öströjen ve progesteronu sentetik olarak birlikte içeren yöntemlerden
Doğum kontrol hapı, aylık intramüsküler
enjeksiyon ve yeni kullanıma sunulan vajinal
halkalar bulunmaktadır. Sentetik östrojen
içeren yöntemler kalıtımsal pıhtılaşma
bozuklukları olanlar, derin ven trombozu
geçirenlerde, bağ dokusu hastalıkları olanlarda, 35 yaş üstü günde 15’ten fazla sigara
içenlerde, 160/110 mm/Hg üstü hipertansiyonda, nefropati ve retinopatisi olan uzun
süreli diyabeti olanlarda kullanılamaz.
(Kategori 4) .
Ancak varisleri olanlar, aşırı kilolular, tiroid
hastaları, hepatit taşıyıcıları, 40 yaş üzeri sağlık sorunu olmayanlar, emzirenler (emzirenler doğum kontrol haplarını eski görüşlere
göre doğumdan 6 ay sonra ,yeni çalışma
sonuçlarına göre doğumdan 1,5 ay sonra
anne sütüne sakıncası olmadan) güvenle
kullanabilirler (Kategori 1).
Doğum kontrol hapları
Oral kontraseptif danışmanlığında, yöntemin yumurtalık ve rahim iç zarı kanseri olasılığını yüzde 50 oranda azalttığı ve bu koruyuculuğun yöntemi bıraktıktan 25-30 yıl
sonrasına kadar sürdüğü vurgulanmalıdır.
Ayrıca yumurtalıkta basit kistler yüzde 75,
kalın barsak kanserinin yüzde 20-30, myomların yüzde 30 daha az görüldüğü de bilinmektedir.
2014 eylül•ekim edaktüel 33
edaktüel sağlık dosyası
Günümüz oral kontraseptiflerinde östrojen
olarak kullanılan ethinyl estradiol dozu
thromboemboli riski nedeniyle 1960’dan
günümüze kadar 15 kat aşağı çekilmesine
rağmen gebelikten koruyuculuğunda değişme olmamıştır. Gebe kalma olasılığı düzenli
kullanımda binde birdir. Hapı bir gün unutunca bu olasılık yüzde 3 olmaktadır.
Özellikle 7 gün aradan geç yeni kutuya başlandığında veya ilk haplar unutulduğunda
gebelik riski artacaktır. Doğum kontrol haplarını üç ay ara vermeden sürekli kullanarak
adetler önlenir. Özellikle deniz sezonunda
veya şiddetli sancılı adeti olanlarda gelişmiş
ülkelerde doğum kontrol haplarının 3 aya
kadar ara vermeden kullanılması yaygındır.
Doğum kontrol haplarındaki sentetik progesteronlarda doğal progesteronlara yakın
olarak üretilen yeni kuşaklar da ülkemizde
kullanılmaktadır. Bunların antiandrojen
özellikleri kan lipid ve kolesterol düzeylerine
olumlu etkileri bilinmekte ve 40 yaş üzerinde menapoza kadar kullanım avantajlarından bahsedilmektedir.
Ülkemizde de yeni kullanıma sunulan doğal
östrojene en yakın östrodiol valerat ve yeni
kuşak progestin içeren 4 fazlı doğum kontrol hapı (QLAİRİSTA) kadın menstruel
siklusuna uygun düşük doz hormon içerenlerdendir. Tromboemboli riskinin diğer
doğum kontrol haplarından daha az olabileceği öngörülmektedir. 24 gün etkin madde
4 gün plasebo içeren bu doğum kontrol
hapı ara vermeden kullanılır.
Drospirenon içeren OC’lerin su ve tuz tutulumunu azalttığı, menstruasyon öncesi
kadınlarda ortaya çıkan şişkinlik , sinirlilik
gibi bulgular üzerinde de en az 3 ay süreyle
etkili olduğu kanıta dayalı çalışmalarda gözlenmiştir.
Bu arada ,günümüz düşük doz doğum kontrol haplarının kilo aldırmadığını ve tüm
OC’lerin tüylenme, akne ve sivilce tedavisinde faydalı olduğunu belirtmek önemlidir.
Ülkemizde daha sonra kullanıma sunulan
ve düşük doz sentetik östrojeni, drospirenonla birlikte içeren doğum kontrol hapı
(YAZZ) 24 gün etkin madde 4 gün plasebo
içermekte ve ara vermeden kullanılmaktadır.
Oral kontraseptif kullanımında adet kanamaları düzenli olacak, sancılı adet kanaması
yakınmaları hafifleyecek, şiddetli, uzun adet
kanamaları ve anemiler daha az görülecektir.
Bazen kanamalar bir, iki damlaya kadar aza34 edaktüel eylül•ekim 2014
labilecek, ultrasonografi ile rahim iç zarı çok
ince görülebilecektir. Bunun fizyolojik bir
durum olduğunu bilmekte yarar vardır.
Rahim ağzındaki akıntının yoğunlaşmasıyla
yukarı çıkacak enfeksiyonlar PID (pelvik
enflamatuar hastalık- yumurtalık iltihabı) ve
dış gebelik gibi komplikasyonları daha az
görülecektir.
Vajinal Halka
Ülkemizde östrojen ve progesteron içeren
yeni bir yöntem olarak vajinal halkalar kullanıma sunulmuştur. Östrojen dozu doğum
kontrol haplarından düşük olan bu halkalar
3 hafta vajinada kalır, 7 gün aradan sonra
yenisi yerleştirilir. Kendiliğinden düşme
oranı yüzde 2,5 olarak bildirilmiştir. Cinsel
beraberlikte farkedilme ve rahatsızlık durumunda, geçici olarak bir günde 3 saati geçmeyecek şekilde çıkartılıp ılık suyla durulayarak kadının kendisi tarafından ayakta veya
yatar pozisyonda tekrar yerleştirilebilir.
Vajinal halkanın yerleşik olmadığı 7 gün
içinde çekilme kanaması gelecektir. Artan
akıntı nedeniyle vajinal kuruluk yakınması
olanlarda iyi bir seçenektir.
AYLIK ENJEKSİYON
Çekilme kanaması iki enjeksiyonun ortasında gelecektir.
Sadece progestin
içeren yöntemler
Sadece progesteron içeren yöntemlerden
ülkemizde bulunanlar; üç aylık enjektabl
(DMPA –depomedroxiprogesteronasetat-4
aya kadar koruduğu bildirilmiştir),
5 yıl süreyle gebelikten koruyan hormon
içeren rahim içi sistem ve 3 yıllık koruyuculuğu olan cilt altı implantlardır.
Emboli riskiyle östrojen kullanamayanlar ve
doğumdan sonra 6 ay içinde emzirenler için
uygun yöntem seçenekleridir.
Bu yöntemleri kullananlarda, ilk aylarda
düzensiz kanamalar, ara kanamaları, ilerle-
yen süreçte de adet gecikmeleri ve amenorelerin (menstruasyonun aylarca gelmemesi) olacağını vurgulamakta yarar vardır.
Hormon içeren
rahim içi sistem
Ülkemizde bulunan rahim içi sistem
(MİRENA) sadece gebelikten korunma
amacıyla değil aynı zamanda idiopatik
menoraji (nedeni açıklanamayan iyi huylu
kanama düzensizlikleri) tedavisinde ve östrojen hormonu etkisiyle rahim iç duvarı
kalınlaşmasını engellemek amacıyla da kullanılır. Rahim iç zarı kanseri riskini azalttığı
bilinmektedir. Endometriozisteki pelvik ağrı
ve sancılı adet kanamalarının tedavisinde iyi
bir seçenektir.
Mirena, T şeklinde yaklaşık 4 cm uzunluğunda sapı ve uygulayıcıyla rahim içine gönderildikten sonra içeride açılan kolları olan
küçük plastik bir araçtır. Rahim içine yerleştirildiğinde sapı içindeki silindirden sentetik
bir progesteron hormonu olan levonorgestreli günde 20 mg rahim içine salgılar.
Bu progesteron sadece rahim iç tabakasında
yumurtalıklardan salgılanan östrojen hormonunun oluşturduğu kalınlaşmayı engeller ve döllenmiş yumurta rahim içine yuvalanamaz. Bu şekilde 5 yıl süreyle gebelikten
oldukça etkin bir şekilde koruyacaktır.
Mirena yumurtlamayı engellemez. Ancak
sentetik progesteron içeren tüm yöntemlerdeki gibi, başlangıçta adet düzensizlikleri
sonra da aylar süren adet gecikmelerinin
olabileceği belirtilmelidir.
edaktüel sağlık dosyası
Ön kola implant
Ülkemizde 3. kuşak progestin , etonogestrel
içeren IMPLANON bulunmaktadır. 3 yıl
süreyle etkin bir şekilde gebelikten korumaktadır.
Deneyimli bir uygulayıcı tarafından ön kola
deri altına uygun yerleştirilmediğinde,
zamanı geldiğinde veya gerektiğinde
IMPLANON'u çıkarmakta güçlükler yaşanabilir. IMPLANON kullanırken de başlangıçta adet düzensizlikleri sonra da aylar
süren adet gecikmelerinin olabileceği mutlaka belirtilmelidir.
Sadece Progestin İçeren
Doğum Kontrol Hapı
(Cerazette)
Östrojen içermediği için, emzirenler için en
uygun seçenek olarak piyasaya sunulmuştur.
Ara vermeden yeni kutuya başlanır. Çekilme
kanamaları diğer sadece progestin içeren
yöntemlerdeki gibi düzenli olmayacaktır.
3 Aylık enjeksiyon
(150 mg depoprovera –dmpa)
Güncel çalışmalarda DMPA'nın gebelikten
koruyuculuğunun 4 aya kadar uzadığı bildirilmiştir.
Sadece progestin içeren tüm yöntemler gibi,
emzirenlerde güvenle kullanabilir. Üç aylık
enjeksiyonla gebelikten korunmak isteyenler, önce uzun süren kanama düzensizlikleri
sonra aylar süren adet gecikmeleriyle karşılaşabileceklerini bilmeli ve bu durumun
geçici olduğunu ve herhangi bir tedaviyle
düzeltilemeyeceğini, yöntem bırakıldıktan
aylar sonra kendiliğinden düzelebileceğini
akıllarından çıkarmamalıdırlar.
Dönem takibine
(fertilite bilincine)
dayalı yöntemler
Fertilite bilincine dayalı yöntemlerden
DSÖ’nün önerdiği iki yeni yöntemle ilgili de
ülkemizde çalışmalar yapılmıştır.
36 edaktüel eylül•ekim 2014
Bunlardan İKİ GÜN YÖNTEMİ’nde kadın
kendine şu soruyu sorar? Bugün ve dün
akıntım arttı mı? Her iki günden birinde
akıntı arttıysa yumurtlama olasılığı vardır ve
cinsel ilişki önerilmez.
STANDART GÜNLER YÖNTEMİNDE
farklı renkleri olan tesbih benzeri bir alet
kullanılır, yumurtlama günleri civarında cinsel beraberlik önerilmez. Her iki yöntemde
de uygun olgularda de gebe kalma riski kondom kullanımındaki kadardır (~%3).
Lam (Laktasyon
Amenore) Emzirmeyle
Gebelikten Korunma
Sadece doğum sonrası 6 ay içinde, menstruasyon gelmediyse ve gece gündüz emzirildiğinde yüzde 98 oranda istenmeyen gebelikten korunulabileceği bilinmelidir.
Bariyer yöntemler
Bariyer yöntemlerden Diyafram ve
Femidom (Kadın prezervatifi) bir süre
ülkemizde bulunmuştur. Günümüzde latex
kondomlar bariyer yöntem olarak tek
seçenektirler.
Kadında ve erkekte
kanalların bağlanması
Kadında cerrahi sterilizasyon, ülkemizde
interval dönemde tercihan adet döneminin
hemen sonrası) laparoskopi ve suprapubik
minilaparotomi (kasık bölgesi ortasından
2-3 cm lik kesiyle), postpartum subumbilikal minilaparotomi (vajinal doğum sonrası
göbek altından 2-3 cm lik kesiyle) ve sezaryende uygulanmaktadır. Kadında kanallar
bağlandığında, yumurtalıklara dokunulmayacağı için adet görme düzeninin eskisi gibi
devam edecektir. Binde bir ile binde dört
arasında sperm ve yumurtanın tekrar kanaldan atlama riski nedeniyle istenmeyen gebeliklerle nadir de olsa karşılaşılabilir.
Dünyada, başta gelişmiş ülkeler olmak üzere
200 milyon kadının kanallarını bağlattığını
bilinmektedir. Günümüzde metaanalizler,
bir kadında yetmişte bir olan over (yumurtalık) kanseri riskinin kanalları bağlanan
kadında yüzde 40 daha az görüldüğünü bildirmektedirler.
Vazektomi de klasik veya non-skalpel (kansız-bıçaksız) yöntemlerle bazı merkezlerde
gerçekleştirilir. Non – skalpel vazektomi
lokal anesteziyle testis altından cilde orta
hatta yapılan küçük bir kesiyle yapılır ve
genellikle dikiş atmak gerekmez.Erkeğin
sertleşme ve boşalmasında sorun olmaz.
Semenin sadece onda birini spermler oluşturduğuna göre, toplam menide belirgin
azalma olmaz. Kanallarda kalan spermlerle
istenmeyen gebelik olabileceği için vazektomi sonrası yaklaşık 3 ay veya spermiogramda sperm görülmeyene kadar beklenmelidir.
Dünyada 100 milyon civarında erkeğe
vazektomi uygulandığı bilinmektedir.
Acil Kontrasepsiyon
Kuşkulu cinsel ilişkiden sonra tercihan ilk
72 saat içinde kullanılmalı, arkasından
bulantı ve kanama düzensizlikleri olacağı
bilinmelidir.
edaktüel sağlık dosyası
AVENT MAGIC,
Pipetli Bardak
> 45 TL
79,50 TL
• Akıtmaz uçlu yumuşak silikon pipet
• Çocuklar için kolay çevir aç kapak
• Tüm parçalar bulaşık
makinesinde yıkanabilir
• BPA İçermez
<
MAMAJOO
Dijital Mama Isıtıcı
ve Buhar Sterilizörü
BABY
Islak Havlu
< UNI
7,95 TL
Yumuşaklık, emicilik, elastiklik, direnç,
hava geçirgenliği testleriyle İsviçre
Sertifikası bulunan Uni Wipes
bebeğinizin cildini tahriş etmeden
ferahlatıcı kokusuyla el, yüz, vücut
bakımında sizin ve bebeğiniz için
temizlik canlılık ve hijyen sağlar.
NEXCARE Doğal Banyo Süngeri
Bebeğinizin hassas cildini rahatlıkla temizleyin...
Doğal elyaftan üretilen dokusu sayesinde çocukların ve
bebeklerin narin cildini tahriş etmeden güvenle kullanılır.
Bebek banyo süngeri, doğal elyaf yapısı sayesinde kullanım
sonrası hızla ve %100 kuruyarak bakteri ve
mikrop üremesini önler, hijyeniktir.
Bebeğinizin sütünü veya mamalarını
ısıtabileceğiniz gibi ayrıca biberonunu da hızlı
bir şekilde steril edebilirsiniz. İçindeki buharın
dışarı çıkmasını engelleyen kapağı sayesinde
çok yoğun mama veya gıdaları bile kolayca
ve eşit şekilde ısıtmanızı sağlar.
Tam otomatiktir ve işlem işaretleri üründeki
dijital göstergeden seçilir.
> 17,50 TL
< BEBEDOR Uyku Yastığı
27,50 TL
38 edaktüel eylül•ekim 2014
<
Bebeklerin uyku
pozisyonlarını korumaları
için idealdir. Hafif, pratik
ve kolayca taşınabilen
yastık her türlü yatak,
bebek arabası ve uyku
sepetinde kullanılabilir.
Kılıfı yıkanabilir.
STERICID Bebek Bakım Havlusu
Stericid Bebek Bakım Havlusu, 7,55 TL
saf su ile üretilmiştir.
Paraben ve alkol içermez.
Ekstra kalın yapıdaki taşıyıcı
kağıdı %100 doğal ağaç
liflerinden üretilmiştir.
edaktüel gezi
Bulutların üstünde,
Dünya’nın Güneş’e en
yakın yerindesiniz. Yani
ne yerdesiniz, ne gökte...
Çevrenizde; bir eski
dağın doruğuna şehir
kurmuş, kayıp
medeniyet İnkaların
tapınakları, tarım
alanları, evleri...
Altı yüzyıllık
merdivenleri kullanarak
yaklaşık üç bin metre
yükseğe, Machu
Picchu’ya ulaştınız ama
henüz hiçbir şey
bilmiyorsunuz.
Gizem, yeni başlıyor.
2
edaktüel eylül•ekim 2014
Tarihin bizden sakladığı bir şeyler var.
Mac­hu Picc­hu
• Alpay Sönmez •
B
ir im­pa­ra­tor­luk, yak­la­şık iki bin 500
met­re yük­sek­lik­te, de­yi­min tam an­la­
mıy­la, "ba­şı du­man­lı dağ­lar­da", bu­lut­
la­rın ara­sın­da ni­ye ya­şar? Üs­te­lik de al­tı yüz­
yıl ön­ce­si­nin im­kan­la­rıy­la ora­ya, iş­len­me­si
son de­re­ce zor gra­nit ta­şın­dan ya­pı­la­rı, te­ras­
la­rı na­sıl ku­rar?
Dün­ya, bu so­ru­la­ra çok de­ğil, yal­nız­ca son
100 yıl­dır ya­nıt arı­yor. Çün­kü sö­zü­nü et­ti­ği­
miz yer, Pe­ru And­la­rı’nın Mac­hu Picc­hu
do­ruk­la­rı, 1911’de bu­lun­du. Ya­pıl­dık­tan 500
yıl ka­dar son­ra!
Ta­rih sah­ne­sin­de en faz­la 400 yıl kal­mış,
12’nci ve 16’ncı Yüz­yıl­lar ara­sın­da ya­şa­sa da
de­mi­ri keş­fe­de­me­miş, ya­zı­yı öğ­ren­me­miş,
te­ker­le­ği bil­me­miş; bu­na kar­şın dö­ne­mi­nin
en ay­kı­rı me­de­ni­ye­ti­ni kur­muş, "gü­ne­şin
ço­cuk­la­rı" İn­ka­la­rın şeh­ri... Mac­hu Picc­hu
bu­lun­du­ğun­dan bu ya­na da fo­toğ­raf­la­rıy­la,
gö­rün­tü­le­riy­le, ef­sa­ne­le­riy­le baş dön­dü­rü­
yor.
Ki­mi­ne gö­re Mac­hu Picc­hu, İn­ka­la­rın tap­kı
mer­ke­ziy­di, ki­mi­ne gö­re tan­rı­la­ra sun­duk­la­rı
ekin­ler için ta­rım ala­nı, ki­mi­ne gö­re üre­me
şeh­ri... Ama Mac­hu Picc­hu’ya iliş­kin pek
çok şey gi­bi bu da tam ola­rak bi­li­ne­mi­yor ve
bu gi­zem, şeh­re il­gi­yi ar­tı­rı­yor; UNES­CO,
dün­ya mi­ra­sı­na al­dı­ğı ha­ra­be­le­rin za­rar gör­
me­me­si için şeh­re ge­len gün­lük tu­rist sa­yı­sı­
nın dü­şü­rül­me­si­ni is­te­se de…
Gü­neş’e en ya­kın şe­hir
Ki­mi­miz İn­ka­lar ile 1980’le­rin so­nun­da,
te­le­viz­yon­da­ki bir çiz­gi film ile ta­nış­mış­tı;
"Gü­ne­şin oğ­lu Es­te­ban" ile… Ki­mi­miz ise
bu me­de­ni­ye­ti, coğ­raf­ya ya da ta­rih ders­le­
rin­de duy­muş­tu.
On­lar­dan ön­ce Gü­ney Ame­ri­ka’da do­ğan
uy­gar­lık­la­rın ta­ri­hi, M. Ö. 10 bin yıl­la­rı­na
dek gi­di­yor­du. Bu top­rak­lar­da bir­bi­rin­den
ba­ğım­sız ka­bi­le­ler ya­şı­yor­du. İn­ka­lar da,
ta­rih sah­ne­si­ne çık­tık­la­rı 12’nci Yüz­yıl’a
yı­lın­da İm­pa­ra­tor Pac­ha­cu­ti dev­riy­le bir­lik­te
ya­yıl­ma po­li­ti­ka­sı­na baş­la­dı­lar. Top­rak­la­rı­nı
Bo­liv­ya, Pe­ru, Ek­va­dor ile Ar­jan­tin ve
Şi­li’nin bir bö­lü­mü­nü kap­sa­ya­cak şe­kil­de
ge­niş­let­ti­ler. Ele ge­çir­dik­le­ri böl­ge­le­rin yer­li
ka­dar o ba­ğım­sız ka­bi­le­ler­den bi­riy­ken,
Pe­ru’nun or­ta­sın­da­ki Cuz­co Va­di­si’n­den
ine­rek ken­di­le­rin­den ön­ce­ki halk­la­rın ya­şa­
dı­ğı böl­ge­ye yer­leş­ti­ler. Gü­ney Ame­ri­ka’nın
ba­tı kı­yı­sı bo­yun­ca uza­nan, dün­ya­nın en
uzun sı­ra­dağ­lar zin­ci­ri And Dağ­la­rı’nın Pe­ru
And­la­rı etek­le­ri­ne ya­yıl­dı­lar. Bü­yük bir
im­pa­ra­tor­luk kur­du­lar; 16’ncı Yüz­yıl’da­ki
İs­pan­yol is­ti­la­sı­na ka­dar yak­la­şık 10 mil­yon
nü­fu­sa ula­şan bir me­de­ni­yet­ti bu. 1438
hal­kı­nı yok et­me­di­ler. Bu ne­den­le, İn­ka­lar­
dan ön­ce var olan Ke­çua ve Ay­ma­ra dil­le­ri,
bu­gü­ne dek ula­şa­bil­di. Hal­bu­ki ta­rih, ay­nı
has­sa­si­ye­ti, İs­pan­yol is­ti­la­sın­da İn­ka­la­ra gös­
ter­me­ye­cek­ti.
Ko­mün ha­ya­tı ya­şa­dı­lar. Her 10 ai­le­lik gru­
bun bir ön­de­ri var­dı. Ön­der­ler, şef­le­re bağ­
lıy­dı. Her şe­fin so­rum­lu­lu­ğun­da beş ön­der
bu­lu­nu­yor­du. Ve en bü­yük oto­ri­te, im­pa­ra­
tor­du. Ço­cuk­lar ve yaş­lı­lar dı­şın­da her­kes
2014 eylül•ekim edaktüel 41
edaktüel gezi
ça­lı­şır­dı. Kim­se­nin ken­di­ne ait ma­lı mül­kü
yok­tu; her şey, dev­le­tin­di. Dün­ya­nın ilk
pa­ta­tes üre­ti­ci­si ol­duk­la­rı bi­li­nen İn­ka­lar,
mı­sır ve man­yok da ye­tiş­ti­rir­di. Kı­yı­da ya­şa­
yan­lar ba­kı­rı dö­ve­rek kap­lar ya­par, eri­til­miş
me­ta­li ka­lıp­la­ra dö­ke­rek şe­kil­len­dirir, ba­sit
tez­gah­lar­da in­ce pa­muk­lu ha­lı­ do­kur­lar­dı.
Bu­na kar­şın te­ker­le­ği bil­mi­yor­lar, yük­le­ri­ni
la­ma­la­rın sır­tın­da ta­şı­yor­lar­dı. Ya­zı­dan, pa­ra­
dan, de­mir­den ha­ber­le­ri yok­tu. He­sap­la­ma­
la­rı­nı, ip­le­re at­tık­la­rı dü­ğüm­ler­le ya­pı­yor­lar­
dı. Taş­lar­la dö­şe­dik­le­ri düz­gün ve ge­niş yol­
lar yap­tı­lar. Taş iş­çi­siy­di­ler. Bü­yük taş ka­le­ler
ve ta­pı­nak­lar yap­tı­lar.
Gök­ten gel­dik­le­ri­ne ina­nan İn­ka­lar, Gü­neş’e
ta­pı­yor­lar­dı. Baş­kent­le­ri Cuz­co’ya, "Gü­neş’in
kut­sal ken­ti" di­yor­lar­dı. Cuz­co’da­ki bü­yük
Gü­neş Ta­pı­na­ğı’nı, zen­gin top­rak­la­rın­dan
el­de et­tik­le­ri al­tın­lar ve de­ğer­li taş­lar­la süs­le­
miş­ler­di. Al­tı­nı, Gü­neş’e ada­mış­lar­dı.
Bel­ki de İn­ka­la­rın bu ter­ci­hi, te­sa­düf de­ğil­di.
Çün­kü New Sci­en­tist Der­gi­si’n­de yer alan
ha­be­re gö­re bi­li­min­san­la­rı, Cuz­co’nun, yer­
yü­zü­nün en çok Gü­neş ışı­nı alan ye­ri ol­du­
ğu­nu söy­lü­yor­du. Ult­ra­vi­yo­le (UV) ışın­la­rı­
nın yür­yü­zün­de en çok vur­du­ğu nok­ta,
Oğ­lak Dö­nen­ce­si bo­yun­ca yer alı­yor­du.
Dün­ya-Gü­neş me­sa­fe­si­nin en açık ol­du­ğu
za­man­da bi­le… Bu hat­ta Ozon ta­ba­ka­sı­nın
in­ce­len kı­sım­la­rı­nın al­tı­na denk ge­len yük­
sek te­pe­ler, UV ışın­la­rı­nın en çok vur­du­ğu
yer­ler olu­yor­du. NA­SA’nın 1997-2003 yıl­la­
rı ara­sın­da el­de et­ti­ği ve­ri­ler de, bu böl­ge­nin
Pe­ru And­la­rı ol­du­ğu­na işa­ret edi­yor­du.
de İn­ka­lar, Gü­neş Tan­rı­sı İn­ti’ye da­ha ya­kın
ola­bil­mek için bu şeh­ri in­şa et­miş. İn­ka­lar,
bu­ra­da te­ras­lı ta­rım tek­ni­ği uy­gu­la­mış ve
tan­rı­la­ra sun­duk­la­rı en gü­zel ürün­le­ri bu­ra­
da ye­tiş­tir­miş.
Ne var ki 50 yıl­da 300 ka­dar iş­çi ta­ra­fın­dan
ya­pı­lan şe­hir­de ya­şam, en faz­la 100 yıl ka­dar
sür­dü. Çün­kü, ko­mu­tan Fran­sis­co Pi­zar­ro
yö­ne­ti­min­de­ki İs­pan­yol is­ti­la­cı­lar, al­tın ül­ke­
si El­do­ra­do’yu arar­ken 1532 yı­lın­da Pe­ru’ya
gel­di. Pi­zar­ro, İn­ka İm­pa­ra­to­ru Hu­ay­na
Ca­pac’ın iki oğ­lu ara­sın­da­ki ik­ti­dar mü­ca­de­
le­sin­den ya­rar­la­na­rak ül­ke­yi iş­gal et­ti. Az
sa­yı­da İn­ka 1536 yı­lın­da Mac­hu Picc­hu’ya
kaç­tı, var­lı­ğı­nı 30 yıl ka­dar ora­da sür­dür­dü.
300 yıl ka­dar de­vam eden İs­pan­yol sö­mü­rü­
sü dö­ne­mi, 1820 yı­lın­da Gü­ney Ame­ri­
ka’nın dev­rim­ci li­de­ri Si­mon Bo­li­var ön­der­
li­ğin­de so­na er­di­ğin­de ve Pe­ru ba­ğım­sız­lı­ğı­
na ka­vuş­tu­ğun­da İn­ka­lar ta­rih sah­ne­sin­den
çok­tan si­lin­miş­ti.
Üç gün­lük yü­rü­yü­ş...
İn­ka­lar, İs­pan­yol is­ti­la­cı­lar­dan ko­ru­na­ma­dı
da; bu­lut­la­rın öte­sin­de­ki, "es­ki dağ"da­ki
Mac­hu Picc­hu sak­lı kal­dı. Ta ki 1911 yı­lı­na
dek... Gü­ney Ame­ri­ka’nın ka­yıp kül­tür­le­ri­
nin pe­şin­de­ki Ame­ri­ka­lı mi­mar Hi­ram
Bing­ham, o yıl şeh­ri "te­sa­dü­fen" bul­du. Es­ki
İn­ka şeh­ri­nin ya­kın­la­rın­da­ki Uru­bam­ba
Va­di­si’ne ge­len Bing­ham’a yer­li halk, ka­lın­tı­
lar­dan ve ora­ya git­me­nin teh­li­ke­le­rin­den söz
et­ti. Çün­kü da­ha ön­ce de bir­çok Ba­tı­lı araş­
tır­ma­cı ka­yıp ken­ti arar­ken ken­di­si kay­bol­
muş­tu. Do­kuz ya­şın­da­ki bir ço­cu­ğun reh­
ber­li­ğin­de, bal­ta gir­me­miş or­man­la­rı aşıp
da­ğın do­ru­ğu­na çı­kan Bing­ham, yo­sun­lar ve
ağaç­lar­la kap­lı ilk İn­ka ya­pı­sı­nı gör­dü. Bing­
ham er­te­si yıl böl­ge­ye, iş­çi­ler­den ve araç­lar­
dan olu­şan bir ekip­le gel­di. Böy­le­ce Mac­hu
Picc­hu, ku­rul­duk­tan 500 yıl son­ra ye­ni­den
"keş­fe­dil­di". Bing­ham, "İn­ka­la­rın Ka­yıp Şeh­
ri" ad­lı ki­ta­bın­da, bu keş­fi­ni şöy­le an­la­tı­yor­
du: "Ka­zı­lar so­nu­cu or­ta­ya çı­kan her ye­ni
ya­pıy­la bir­lik­te şüp­he­le­rim bi­raz da­ha azal­
ma­ya baş­la­dı. An­cak Mac­hu Picc­hu’yu bul­
muş ol­mam yi­ne de ina­nıl­ma­sı çok güç bir
rü­ya gi­biy­di."
Şe­hir, iş­len­me­si son de­re­ce zor olan gra­nit
ta­şın­dan in­şa edi­len 200 fark­lı bi­na­dan olu­
İs­pan­yollardan sak­lan­dı
İş­te böy­le­si bir im­pa­ra­tor­luk ku­ran İn­ka­lar;
Pe­ru And­la­rı’nın yak­la­şık iki bin 500 met­re
yük­sek­li­ğin­de, Cuz­co’nun te­pe­sin­de, gi­ze­mi
bu­gün da­hi çö­zü­le­me­yen şeh­ri kur­du­lar. Adı
Ke­çua di­lin­de "es­ki dağ" an­la­mı­na ge­len
Mac­hu Picc­hu, ki­mi kay­nak­la­ra gö­re
1450’le­re ta­rih­le­ni­yor. Ki­mi kay­nak­lar ise
1438’de in­şa­sı­na baş­la­nan şeh­rin, 1493’te
bi­ti­ril­di­ği­ni ya­zı­yor. Mac­hu Picc­hu’nun ya­pı­
lış ama­cı ko­nu­sun­da ri­va­yet­ler muh­te­lif.
Çün­kü bu­nun­la il­gi­li ola­rak gü­nü­mü­ze
ye­ter­li ipu­cu ula­şa­ma­mış. Şe­hir­de­ki 100
ka­dar in­san is­ke­le­ti­nin er­kek ve ka­dın da­ğı­lı­
mı ya­rı ya­rı­ya ol­du­ğun­dan il­kin bu­ra­sı­nın,
İn­ka­la­rın üre­me şeh­ri ol­du­ğu dü­şü­nül­müş.
Son­ra bu tez ge­çer­li­li­ği­ni yi­tir­miş. Ta­pı­nak
mer­ke­zin­den ve 700’ü aş­kın din ada­mı­na ve
asi­le ev sa­hip­li­ği yap­tı­ğı bi­lin­di­ğin­den, Mac­
hu Picc­hu’nun bir tap­kı mer­ke­zi ol­du­ğu
gö­rü­şü ha­kim ol­muş. Za­ten bir ri­va­ye­te gö­re
42 edaktüel eylül•ekim 2014
Ti­ti­ca­ca Gö­lü­’nün ef­sa­ne­le­ri
R
a­kı­mı üç bin 800 met­re olan, Cuz­co’nun
gü­ne­yin­de­ki Ti­ti­ca­ca Gö­lü, Pe­ru’da gö­rül­me­
den dö­nül­me­ye­cek yer­ler­den.
Tu­ris­tik de­ğe­ri­nin öte­sin­de bu
göl, Pe­ru­lu­lar için hâ­lâ kut­sal.
Çün­kü bu­ra­da, Gü­neş’ten gel­dik­
le­ri­ne ina­nan İn­ka­la­rın ya­ra­tı­lış
ef­sa­ne­si ya­tı­yor. Mi­to­lo­ji­ye gö­re Gü­neştan­rı, oğ­lu Man­co Ca­pac’ı, in­san­la­rı ay­dın­lat­ma­
sı için gök­yü­zü­ne gön­de­ri­yor. Ay-tan­rı da kı­zı
Ma­ma Oc­lo’yu, Man­co’ya eş­lik et­me­si için gön­
de­ri­yor. İki­si, bu­gün göl üze­rin­de bu­lu­nan
Gü­neş Ada­sı ve Ay Ada­sı üze­rin­de be­li­ri­yor ve
Cuz­co Ken­ti’­nin bu­lun­du­ğu ye­re ge­lip İn­ka
uy­gar­lı­ğı­nı baş­la­tı­yor.
Ti­ti­ca­ca Gö­lü çev­re­sin­de­ki yer­li­le­rin ana ge­çim
kay­na­ğı ba­lık­çı­lı­ğın ya­nı sı­ra saz­dan ya­pıl­ma
ürün­ler. Hat­ta gö­lün üze­rin­de, saz­dan ya­pıl­ma
ada­lar bi­le var; Uros Yü­zer Ada­la­rı.
Saz­dan ya­pıl­ma ka­yık­la­rın ta­rih ön­ce­si de­vir­ler­
den be­ri Af­ri­ka ile Gü­ney Ame­ri­ka ara­sın­da kul­
la­nıl­dı­ğı­nı sa­vu­nan Nor­veç­li ar­ke­olog Thor
He­yer­dahl, bu te­zi­ni ka­nıt­la­ma­ya gi­riş­miş. 1970
yı­lın­da us­ta­la­ra saz­dan tek­ne­ler yap­tır­mış. Pa­si­
fik Ok­ya­nu­su’nu Kon-Ti­ki tek­ne­siy­le, At­lan­tik’i
ise Ra II tek­ne­siy­le geç­miş. Ra II, göl kı­yı­sın­da­ki
bir açık ha­va mü­ze­sin­de ser­gi­le­ni­yor. Ün­lü
de­niz­ci Jac­qu­es Co­us­tau da Gü­neş ve Ay Ada­la­rı
ara­sın­da bir köp­rü ol­du­ğu­na ina­nı­yor­muş.
De­niz­ci, köp­rü­yü bu­la­ma­mış ama o gü­ne dek
bi­lin­me­yen bir kur­ba­ğa tü­rü­nü keş­fet­miş.
edaktüel gezi
şu­yor. Taş­la­rın ara­sın­da çi­men­to ya da baş­ka
bir mal­ze­me kul­la­nıl­ma­mış. O dö­ne­min
im­kan­la­rıy­la bu iş­çi­lik mu­ci­ze­si­ni na­sıl or­ta­
ya çı­kar­dık­la­rı da hâ­lâ sır. Şeh­rin baş­ka bir
gi­ze­mi de çev­re­sin­de­ki taş­tan ya­pıl­ma la­bi­
rent­ler. Öy­le ki la­bi­rent­te, şeh­re çı­kan yal­nız­
ca bir tek yol bu­lu­nu­yor. Di­ğer yol­lar ise,
Mac­hu Picc­hu’yu çev­re­le­yen 600 met­re
de­rin­li­ğin­de­ki uçu­rum­la­ra… Bu ne­den­le
ya­ban­cı­lar bu kut­sal şeh­re ula­şa­ma­mış. Bel­ki
de bu ne­den­le üç bin ba­sa­ma­ğın oluş­tur­du­
ğu 200’den faz­la mer­di­ven sis­te­mi hâ­lâ ayak­
ta ve kul­la­nı­lır du­rum­da.
Ve bu ne­den­le Mac­hu Picc­hu’ya ge­len gez­
gin­ler, tu­rist­ler ve yü­rü­yüş­çü­ler bu mer­di­
ven­ler yar­dı­mıy­la şeh­ri ge­ze­bi­li­yor. UNES­
CO, Gü­ney Ame­ri­ka’nın en çok tu­rist çe­ken
yer­le­rin­den bi­ri olan Mac­hu Picc­hu’yu 1983
yı­lın­da dün­ya mi­ra­sı ilan et­ti. Her gün iki
bin ki­şi bu­ra­yı zi­ya­ret edi­yor an­cak UNES­
CO, ha­ra­be­le­ri ko­ru­ya­bil­mek için bu sa­yı­nın
800’e dü­şü­rül­me­si­ni is­ti­yor.
Ha­ra­be­le­re ulaş­ma­nın en ra­hat yo­lu, Mac­hu
Picc­hu’nun etek­le­rin­de­ki Agu­as Ca­li­en­tes
Kö­yü’n­de bu­lu­nu­yor. Cuz­co’dan kö­ye bir
ray­lı sis­tem hat­tı in­şa edil­miş. Tren, San Ped­
ro İs­tas­yo­nu’ndan gün­de bir kez kal­kı­yor.
Üç- dört sa­at son­ra köy­de­si­niz. İs­te­yen­ler
köy­de tren­den in­dik­ten son­ra oto­büs yol­cu­
Eğer dağ­cı­lık de­ne­yi­mi­niz yok­sa da­ğın
do­ru­ğu­na çık­tı­ğı­nız­da ya­şa­ya­ca­ğı­nız bir­ta­
kım so­run­la­rı ön­ce­den bil­me­niz ge­re­ki­yor.
Dal­ga­lı de­niz­dey­miş­si­niz gi­bi yal­pa­lar­sa­nız
ya da bur­nu­nuz­dan kan ge­lir­se kork­ma­yın.
Yük­sek­lik, "dağ tut­ma­sı" ya­pı­yor. Bu­nu ön­le­
me­nin bir yo­lu ok­si­jen mas­ke­si kul­lan­mak,
di­ğer yo­lu ise yö­re­ye ait bir otu kok­la­mak.
Bu ot kok­la­nın­ca dağ tut­ma­sı da baş dön­
me­si de ge­çi­yor.
lu­ğu ya­pı­yor, is­te­yen­ler ise kü­çük ba­sa­mak­lı
pa­ti­ka­dan yü­rü­ye­rek yo­lun ka­la­nı­nı kat ede­
bi­li­yor. Mac­hu Picc­hu, dağ­la­rın zir­ve­le­rin­de
baş­la­yıp ül­ke­yi baş­tan ba­şa do­la­şan İn­ka
Kra­li­yet Yo­lu’nun son du­ra­ğı. Gez­gin­ler,
yü­rü­yüş­çü­ler tren­den 88’in­ci ki­lo­met­re­de
ini­yor ve üç-beş gün­lük yü­rü­yü­şün so­nun­da
Mac­hu Picc­hu’ya bu yol­dan ula­şı­yor. Bu­na,
In­ca Tra­il adı ve­ri­li­yor. In­ca Tra­il’e ka­tıl­mak
is­ter­se­niz, Cuz­co’da­ki her­han­gi bir acen­te­ye
baş­vu­ra­bi­lir, ge­rek­li kamp mal­ze­me­le­ri­ni de
ora­dan te­min ede­bi­lir­si­niz.
Naz­ca’nın gi­ze­mi
Pe­ru’nun sır­la­rı, Mac­hu Picc­
hu ile sı­nır­lı de­ğil. Ül­ke­nin
gü­ne­yin­de, And Dağ­la­rı ile
Pa­si­fik Ok­ya­nu­su ara­sın­da­ki
çöl top­rak­la­rı­na bin yıl ka­dar
ön­ce çi­zi­len, ki­lo­met­re­ler­ce
uzun­luk­ta­ki hay­van fi­gür­le­ri,
da­ire­ler ve sar­mal­lar­dan olu­
şan Naz­ca çiz­gi­le­ri, an­cak
500-600 met­re yük­sek­ten bir
bü­tün ha­lin­de gö­rü­le­bi­li­yor.
Al­man UFO araş­tır­ma­cı­sı
Erich von Da­ni­ken’in, bu çiz­
gi­le­ri uzay­lı­la­rın çiz­di­ği­ne ve
böl­ge­nin UFO ha­va­ala­nı
ol­du­ğu­na yö­ne­lik var­sa­yı­mı,
Naz­ca’yı po­pü­ler­leş­tir­di.
Al­man ma­te­ma­tik­çi Ma­ria
Re­ic­he’ye gö­re ise çiz­gi­ler
Gü­neş’in, Ay’ın ve ba­zı yıl­dız­
la­rın ko­nu­mu­nu yan­sı­tan
ta­rım­sal amaç­lı bir ast­ro­no­
mik tak­vim­di. Fa­kat ba­zı
44 edaktüel eylül•ekim 2014
bi­lim adam­la­rı­na gö­re bu
ku­ram, yal­nız­ca hay­van
fi­gür­le­ri­ni açık­la­ma­ya ye­ti­
yor­du. Dün­ya, Naz­ca’nın gi­ze­
mi­ni he­nüz çö­ze­bil­miş de­ğil.
Mac­hu Picc­hu odak­lı bir Pe­ru
tu­ru­na Naz­ca’yı mut­la­ka
ek­le­mek ge­re­ki­yor.
Naz­ca’ya, baş­kent Li­ma’dan
kal­kan kü­çük uçak­lar­la bir­kaç
sa­at için­de ula­şı­lı­yor. Za­ten
bu gi­zem­li çöl top­rak­la­rın­da­ki
tur, çiz­gi­le­rin gö­rü­le­bil­me­si
için uçak­la ya­pı­lı­yor. İki ya da
dört ki­şi­lik Cess­na ti­pi uçak­
lar­la çö­lün üze­rin­de tur atı­lı­
yor. Bu şe­kil­de 300 met­re­lik
kuş, 180 met­re­lik ker­ten­ke­le,
90 met­re­lik may­mun, 53
met­re­lik pe­li­kan, 46 met­re­lik
örüm­cek gi­bi de­va­sa bo­yut­lu
fi­gür­le­ri gö­re­bi­lir­si­niz.
MACHU PİCCHU’YA NASIL GİDİLİR?
Machu Picchu’ya ulaşmak için Cusco’dan – Aquas
Calientes’e kadar trene binmek veya yürümek
gerekiyor. Karayolu bulunmuyor.
Cusco’dan, Aquas Calientes’e doğru yapılan Klasik
İnka Yürüyüş Yolu, 3 gün yürüyüş ve 3 gece kamp
şeklinde geçiyor. 4. günün sabahında Machu
Picchu’ya varıyorsunuz. Dönüş Ollantaytambo veya
Cusco’ya tren ile...
Machu Picchu’ya ne zaman gidilir?
Nisan – Ekim arası kuru sezon, Kasım- Mart arası
yağışlı sezondur.
ÖNERİLERİMİZ
Otel: Hotel
Marqueses
Restoranlar:
El Truco – Chi Cha
– Andes Grill –
Pachapapa
Restaurant – Restaurant Café Bar Pucara – Al
Grano – Granja Heidi – Don Antonio.
Kafeler: La Bondiet – Trotamundos – l Buen
Pastor – Cava de San Rafael – Cafe Ayllu
edaktüel gündem
Nezle mi,
yoksa paçavra
hastalığı mı?
gelebilir. Ateş çoğu kez 38°C'nin
üzerindedir. Belirtiler genellikle
2-3 günden sonra hafifler.
İkisin farkını tabloda görebiliriz.
Eczacı Meltem Kortel
- Hapşuuuu
- Çok yaşa…
- Sende gör…
- Torun okşa…
- İyi ve mutlu yaşa…
Kış aylarında en fazla duyduğumuz bu sözler kulağa çok tanıdık geliyor değil mi? Hepimiz
her kış bir kez bizi paçavra gibi
hissettiren bu hastalığa yakalanıyoruz. Çoğu zaman nezle, bazen
grip, bazen soğuk algınlığı olarak nitelendirdiğimiz, çoğu
zaman doktora gitmeden iyi
olmaya çalıştığımız, her salgınında paniğe kapılıp, maskeler,
el dezenfektanları aldığımız bu
hastalığı şimdi biraz daha yakından tanıyalım…
Ateş ve baş ağrısı
bizim için belirleyici
Türk Dil Kurumu tarafından
geçtiğimiz günlerde açıklanan
yeni Türkçe ismiyle Paçavra
hastalığı yani Gripte, nezle de
üst solunum yolunun; burun,
boğaz ve soluk borusunun viral
46 edaktüel eylül•ekim 2014
bir enfeksiyonudur. Akut olarak
meydana gelir. Kuluçka devri
1-4 gündür.
Nezle iseniz hastalık genellikle
burun tıkanıklığı, hapşırık,
boğaz ağrısı ile başlar ve devam
eder. Diğer belirtileri ses kısıklığı, öksürük, halsizlik, kas ve
eklem ağrısıdır. Ateş genellikle
38°C'nin altındadır. Bu belirtiler
7-10 gün sürebilir.
Paçavra hastalığı Grip de ise
klasik belirtiler baş ağrısı, yorgunluk, boğaz ağrısı, burun
akıntısı, hapşırık ve kuru öksürüktür. Mide bulantısı ve kusma
özellikle çocuklarda meydana
BELİRTİLER
Ateş
Baş ağrısı
Genel vücut ağrısı
Yorgunluk
Tıkalı burun
Hapşırma
Boğaz ağrısı
Öksürük
NEZLE
nadir
nadir
az
hafif
genellikle
genellikle
genellikle
nadir
Tedavi için
uzmana danışın
Antibiyotikler viral enfeksiyonlarda etkili değildir.
Kullanılmasının bir yararı yoktur. Antibiyotiklere ancak bakterial komplikasyonlar (sinüsit,
orta kulak iltihabı v.s) geliştiği
zaman ihtiyaç vardır. Ağrı kesiciler, ateş düşürücüler ve antihistaminikler şikâyetlerin azalmasında yardımcı olur. (Rutin
olarak aspirin kullanılması tavsiye edilmez)
Soğuk algınlığınızın iyileşmesini
beklerken alınması gereken
önlemler ve korunma yöntemleri için mutlaka hekiminize ve
eczacınıza danışın.
GRİP
38-39° C
sürekli
genellikle
2-3 hafta
bazen
bazen
bazen
genellikle
Grip aşısı
Bu hastalığa eğer yaşlı ebeveyniniz ve çocuğunuz yakalanırlarsa
onları tedavi etmek vücut
dirençlerinin düşük olması
nedeniyle zordur. O halde hastalığa yakalanmadan koruma
tedbirlerini almak en iyisidir.
Dünya Sağlık Örgütü'nün
(WHO) bildirdiği rakamlara
göre dünya üzerinde her yıl yaklaşık 500 milyon insan influenza
(grip) hastalığına yakalanmakta,
bunların 3-5 milyon kadarı hastaneye yatış gerektirecek kadar
etkilenmekte ve 250-500 bin
dolayında grip hastası yaşama
veda etmektedir. İnfluenza virüsü 20-30 senelik aralıklarla normal seyrinden daha ciddi salgınlara sebep olmaktadır. Grip aşısı
uygulandığı insanlarda yüzde 70
ile yüzde 90 oranında gribe
karşı bir bağışıklılık sağlar yüzde
10 ve yüzde 30 arasında da herhangi bir etkinlik göstermeyebilir.
Grip aşısı ne tür bir korunma sağlar?
Bu kişinin verilen aşıya karşı
bağışıklık oluşturabilme yeteneğiyle ilişkilidir. Grip aşısı her ne
kadar bağışıklık oluşturmasa da
özellikle yaşlı bireylerde etkinliği gribe bağlı oluşacak kompli-
kasyonlar üzerinde çok belirgindir. Özellikle yaşlılarda görülen
zatüre, kalp krizi, felç ve ölüme
kadar götüren hastalıklar için
önemli ölçüde koruma sağlar.
Grip aşısı neden her yıl
tekrarlanıyor?
Bize o yıl için uygulanan grip
aşısı son bir yıl içinde gelişmiş
grip virüslerine karşı oluşturularak hazırlanmış grip aşısıdır.
Normalde grip virüsü çok hızlı
biçimde mutasyona yani bölünmeye uğrayarak kendinin şeklini
ve yapısını değiştirir Her yıl
değişik bir varyasyonda karşımı-
grupları şunlardır: Hamileler, 50
yaş veya daha yaşlı kimseler,
Kronik hastalığı bulunan kişiler,
Sağlık alanında çalışan doktor,
hemşire ve sağlık personelin
tümüne uygulanmalıdır.
Aşı, kimlere uygulanmaz?
Grip aşısına karşı daha önce
alerjik reaksiyonu olduğu saptanmış olan kişiler, yumurtaya
karşı alerjisi olan kişiler, grip
aşısı uygulandıktan sonra 6
hafta içinde bir otoimmün sinir
sistemi hastalığı o lan guillian BARRE sendromu adı verilen
hastalığa yakalananlar kişilere 2.
nedeni de çocuk yaşlarda gribal
enfeksiyona karşı bağışıklık sisteminin uyarılmasının ve buna
karşı oluşacak bağışıklamanın
gecikmesinden kaynaklanmaktadır.
Grip aşısının 65 yaşın üzerindekilerde yeterince
etkin olmadığı doğru
mudur?
65 yaş üstü bireylerde grip aşısının istenilen düzeyde etki göstermediği doğrudur. 65 yaşın
üzerinde bağışıklık sisteminin
yanıtı çok yavaş oluşmaktadır.
Buna rağmen grip aşısının 65
bir hijyenik uygulama bizim
bulaşıcı hastalıklara karşı en
önemli defansif mekanizmamızdır.
• Ellerinizi sabunla yoğun
biçimde yıkamalıyız.
• Gözlerinize, burnunuza ve
ağzımıza çok fazla ellerimizle
dokunmamalıyız.
• Gribal enfeksiyonun salgın
olduğu dönemlerde kalabalıkların içinde bulunmaktan kaçınmalıyız
• Öksürürken veya hapşırırken
mutlaka ağız ve burnumuzu bir
mendil ile kapatmalıyız.
Grip aşısı olmuş olmama
rağmen hastalığa yakalanma olasılığım var mı?
Grip aşısı yapılmış vücudumuzda gribe karşı bağışıklık oluşmuş olsa da vücudumuza giren
grip virüsünün grip aşısında
kullanılanlardan farklı tipte
olması halinde gribe yoğun
biçimde yakalanma olasılığımız
vardır. Gribe yakalanırsam ne
yapmalıyım?
Gribe yakalanmış bir kişi işine
ve okuluna gitmemelidir.
za çıkabilir. Dolayısıyla bir yıl
öncesinde saptanmış ve oluşabilecek grip virüslerine karşı
hazırlanmış aşılar ancak o yıl
için etkili olabilir bir sonraki
yılda grip virüsü değişik bir
yapıya bürüneceği için yeniden
grip aşısına gereksinim vardır.
Grip aşısı kimlere yapılmalıdır?
Grip aşısı grip virüsüne karşı
korunmak isteyen herkese karşı
uygulanabilir ama özellikle
uygulaması gereken hastalık
kez grip aşısı uygulanması çok
tehlikeli sonuçlar doğurabilir.
Ateşli dönemde iken grip aşısı
uygulanmaması ve bu dönemin
üzerinden tam iyileşme sağlandıktan ve 1 hafta geçmesinden
sonra grip aşısı uygulanması
uygundur.
Çocuklarda grip aşısı
neden 2 dozda uygulanır?
9 yaşın üzerindeki çocuklarda
eğer ilk kez grip aşısı uygulanıyorsa grip aşısının 2 ayrı dozda
uygulanması gerekir. Bunun
yaşındaki kişilerde uygulamasında her ne kadar bağışıklık sistemi geç oluşsa da bu yaşta oluşacak gribal enfeksiyonların ağır
komplikasyonlarından 65 yaşın
üzerindeki kişilerde ciddi bir
koruma sağladığı gösterilmiştir.
Grip aşısı olmasam da
gribe karşı kendimi koruyabilir miyim?
Grip aşısı olsak da olmasak da
gribe ve diğer virüslere karşı
kendimizi korumak, hijyenik
şartlara iyi uymamız geçiyor. İyi
Bulaşıcı bir hastalık olması dolayısı ile gribal enfeksiyonun
yayılmasında önemli bir rol
oynarsınız. Belirtileri hafifletmek amacıyla;
• Bol miktarda sıvı gıda alınız
• Gripli iken alkol ve sigara kullanmayınız.
• Gribal enfeksiyonda tedavinin
çok büyük bir anlamı olmadığı
için belirtilere yönelik tedavi
uygulanmaktadır. Bununda en
önemli belirtileri genelde ağrı ve
ateş düşürücü olarak aseteminofen çok şiddetli eklem ağrıları
ve kas ağrıları varsa bu durumda
da içinde ibubrufen ihtiva eden
ilaçları kullanabilirsiniz.
• Antivirütik ilaçların kullanımı
ancak doktor denetimi altında
olacağı için bu ilaçların rasgele
kullanılmaması gereklidir.
2014 eylül•ekim edaktüel 47
edaktüel anne ve çocuk
Her bebek
anne sütü ile
beslenmeli.
• Uz. Dr. Gülten Karasu •
Her annenin sütü kendi bebeğine özel ve
bebeğin durumuna göre hazırlanmış en
mükemmel besindir. Dünya Sağlık Örgütü
(WHO) tarafından bebeklerin ilk 6 ay
boyunca yalnızca anne sütü ile beslenmesi
önerilmektedir. Annenin yenidoğan bebeği
için yapabileceği en önemli şey, onu emzirmektir. Anne sütü, bebeğin hem besini, hem
de ilk aşısıdır. Annesiyle arasında kurulan ilk
köprüdür. Bu önemli konuyla ilgili, Çocuk
Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Uz. Dr.
Gülten Karasu görüşlerini aktarıyor.
Anne sütü, doğumdan sonra ilk 6 ay süresince bebeğin fizyolojik ve psikososyal ihtiyaçlarını tek başına mükemmel bir şekilde
karşılamaktadır. Anne sütü bebeğin gereksinimi olan tüm besinleri içerir, sindirimi
kolaydır, temizdir, hazırlama derdi yoktur,
ekonomiktir, bebeğin bağışıklık sistemini
güçlendirip onu hastalıklara karışı korur.
Ayrıca anne ile bebek arasında duygusal
bağı güçlendirir.
Emzirmenin anne sağlığı
açısından önemi
1. Emzirme, rahim kasılmalarını da uyararak, rahmin eski haline dönmesine yardımcı
olur, anneyi anemiden korur.
2. Emziren annenin sindirim sistemi daha
iyi çalışır, besin emilimi artar.
3. Emzirme, yumurtlamayı geciktirerek yeni
bir gebeliğin oluşmasını engeller.
4. Emzirme kilo vermeyi kolaylaştırır.
Kadının günlük enerji gereksinimi yaklaşık
500-600 kalori arttırır. Sağlıklı ve doğru beslenen anne, emzirme sırasında enerji harcadığından ve süt üretimi için yağ dokusu kullanıldığından daha kolay kilo kaybeder.
5. Emzirme, over (yumurtalık) kanseri,
endometrium (rahim için tabakası) kanseri
ve meme kanserine yakalanma riskini azaltır.
6. Emzirme, anneyi ileride ortaya çıkacak
kemik erimesinden (osteoporoz) korur.
48 edaktüel eylül•ekim 2014
7. Annelik duygusunu geliştirir.
8. Anne-bebek arasındaki bağın kurulmasını
ve güçlenmesini sağlar.
9. Anne-bebek arasında sevgi dolu bir ilişki
oluşturur.
10. Emziren annelerin kendilerine güvenleri
fazladır ve bu durum süt verimini olumlu
yönde etkiler.
11. Emzirmek anne için doğal bir sakinleştiricidir ve annede strese karşı tolerans gelişmesini sağlar.
Emzirmenin bebek
sağlığı açısından önemi
Anne sütünün besin değeri yüksektir ve
bebeğin tüm beslenme gereksinimini sağlayacak içeriğe sahiptir. Bebek için hem içerdiği besin maddeleri hem de kolay, temiz ve
pratik olması nedeniyle idealdir.
1. Anne sütü alan bebekte sindirim sorunları
görülmez.
2. Bağışıklık sistemini güçlendirir. Yeni
doğan bebekte bağışıklık henüz tam gelişmemiştir. Anne sütünde vücut direncini
artıran maddelerin bebeğe geçmesi, bebeğin
gelişmekte olan bağışıklık sistemine destek
olur ve onu enfeksiyonlardan korur.
3. Sadece anne sütüyle beslenen bebeklerde
ishal ve solunum yolu enfeksiyonu görülme
sıklığı diğer bebeklere göre azalmıştır.
4. Anne sütüyle beslenme şeker hastalığı
görülme riskini azaltır.
5. Anne sütü alan bebeklerin ileriki yaşamlarında obez olma olasılığı daha düşüktür.
6. Emzirme anne ve bebek arasında yakın
sevgi dolu ilişki sağlar.
7. Emmenin yarattığı anne-bebek bağı,
bebeğin zeka gelişimini destekler.
8. Bebeğin ruhsal, bedensel ve zeka gelişimine yardımcı olur.
Bebeklerin 2 yaşına kadar anne sütüyle beslenmesi, bağışıklık sistemleri ve sağlıklı gelişimleri açısından büyük önem taşıyor.
Ancak zamanı geldiğinde, bebeklerin emzirmesinin sonlandırılması gerekiyor. Bu
dönemde anneler, emzirmeyi nasıl bırakabileceklerini bilemiyor ve bazı bebekler anneyi emmede ısrarcı olabiliyor.
Emzirme ne zaman
bırakılmalı?
Her ne kadar anneler nasıl emzirmeyi bırakacakları konusunda kaygılansalar da, uygun
zaman geldiğinde sorunsuzca bırakma gerçekleşir. Bu uygun zaman, hem anne hem
de bebeğin hazır olması anlamına gelir.
Bebeğin günlük beslenme süreci emzirme
odaklıysa, bir sorun yaşanmıyorsa, bebeğin
sağlığı açısından 2 yaşına kadar emzirmeye
devam edilmesi uygundur.
6. aydan itibaren başlanmış olan ek gıdaların, anne sütüne ilaveten alınabiliyor olması
da önemlidir. Eğer bebek ek gıdaları reddediyor, sadece anne sütüyle besleniyor ve kilo
almada sorunlar yaşanıyorsa, doktor kontrolünde olması şartıyla, uygun zamanda
kesme kararı alınabilir.
Emzirmenin
sonlandırılması için
öneriler
Emzirme, anne ile bebek arasındaki en özel
duygusal bağdır. Bu anlamda, öncelikle
emzirmenin sonlandırılmasına duygusal açıdan annenin hazır olması gerekir. Anne
yoğun stres altında ve bu konuda endişeli
ise, bu bebeğe de yansıyacak ve sütten
kesme süreci aksayacaktır.
Bebeğin ilk doğduğu anlardan itibaren başladığı anne sütünden vazgeçmesi çok kolay
olmayacaktır. Bebeğin bu konuda huysuzlanması normal karşılanmalıdır. O nedenle,
annenin sabırlı davranması gerekir.
Bebeğin rahat olması da en az annenin
rahatlığı kadar önemlidir. O yüzden, bebek
hasta ise, diş çıkarıyorsa ya da bakıcı değişikliği gibi strese neden olan durumlar söz
Yatarak: Sezaryen doğum, problemli vajinal doğum sonrası yorgun anneye dinlenme
ve emzirme kolaylığı sağlar. Bebeğin yüzü ve
bedeni size dönük olmalıdır.
Bebek memeyi daha iyi
nasıl kavrar?
Bebek ağzını iyice açarak ve dilini hareket
ettirerek emer. Bebeğinizi yavaşça memeye
yaklaştırın, ağzını meme başınıza dokundurun. Bekleyin, bebek iyice ağzını açsın.
Sonra bebeği çabuk ve yumuşak bir şekilde
memeye yerleştirin. Emzirmenin başlangıcında anne meme ucunda ağrı hissedebilir.
Ancak emzirme süresi boyunca meme ucunun devamlı acıması, bebeğin memeyi
doğru kavramadığını gösterir. Meme ucunda acı duyulmasının nedeni, bebeğin dilini
meme yerine meme ucuna karşı hareket
ettirmesidir. Meme ucu ile birlikte çevresindeki koyu kısmı da (areola) kavramış olması
gerekmektedir.
Bebek nasıl emer?
Eğer bebek memede uygun biçimde
tutulmuyorsa iyi ememez ve annenin meme
başları zedelenip acıyabilir. Bebeğin iyi
emmesi için ağzıyla yalnız meme ucunu
değil, etrafındaki kahverengi alanı da
kavraması gerekir. Bebek memeye
yaklaştırılırken, ağız mümkün olduğunca
açık olmalı ve çene memeye dayanmalıdır.
Bebeğin ağzını iyice açması için anne meme
ucunu bebeğin alt ve üst dudaklarına
değdirmelidir. Eğer bebek memeyi doğru
olarak kavramışsa her emme işlemi sırasında
çenesinin, bazen de kulaklarının hareket
ettiği görülür. Bebek sürekli emmez.
konusuysa, emzirme sonlandırma biraz ertelenebilir.
Emzirmenin sonlandırılmasında birden
bebeği sütten kesmek yerine, yavaş yavaş
bıraktırma tercih edilmelidir. Böylelikle
bebeğin vereceği tepki daha az olabilecektir.
Bu durumda da bebek stres yaşayacak ancak
etkileri gözle görülür oranda azalacaktır.
Emzirme Teknikleri
Kucaklama: En yaygın emzirme pozisyonudur. Pek çok anne için rahat bir tekniktir.
Bebeğiniz, onu kucakladığınız kol tarafındaki memeyi emer. Bu pozisyonda sırtınızı
destekleyen rahat bir koltuğa oturun.
Memenizi elinize C şeklinde tutarak destekleyin. Bebeğinizin yüzü, karnı ve dizleri size
dönük biçimde olacak şekilde karnınıza
dayayın Bebeğinizin başı dirseğinizin çukur
kısmında bulunmalıdır. Kolunuzun yorulmaması için gerekirse yastıkla destekleyin.
Ters Kucaklama: Prematüre ya da kavramada güçlük çeken bebekler için uygundur.
Emzirdiğiniz memenin tersi yönündeki
kolunuzla bebeği kavrayın, diğer elinizle
başa ya da memeye destek olun.
Koltuk Altı: İkizlerde, büyük göğüslü
annelerde, düz-çökük meme başı ya da kavrama güçlüğünde uygundur. Bebeği emzireceğiniz göğsün olduğu koltuk altına uzatın.
Kuvvetli emme hareketlerinden sonra kısa
dinlenme aralıkları olur. Emerken şapırtı sesi
duyulması ya da yanakların içeri çekilmesi,
genellikle bebeğin yalnızca meme ucunu
emdiğini ve ağzıyla yeterince meme
dokusunu kavramamış olduğunu gösterir.
Bakım gerekli mi?
Memeleri her emzirmeden önce temizlemeye gerek yoktur. Anne sütü bebeği hastalıklardan koruyucu o kadar çok madde içerir ki, bu yolla mikrop bulaşmasından korkulmaz. Bebeğe mikroplar ellerden bulaşır.
Önemli olan “ellerin yıkanması”dır. Eller
vücutta, evde hastanede veya çevrede bulunan her türlü mikrobu taşır. Anneler ve
bebeğe bakan kişiler bunu unutmamalı...
2014 eylül•ekim edaktüel 49
edaktüel anne ve çocuk
bebeğim
neden
iştahsız
• Uzm. Dr. Ali Kılınç •
Annelerin sıklıkla şikayetçi oldukları konuların başında bebeklerindeki iştahsızlık ve
kusma problemleri geliyor. Doğal bir süreçte
geliştiği düşünülen bu durum, bazı hastalıkların habercisi de olabiliyor. Çocuk Sağlığı
ve Hastalıkları Uzmanı Uzm. Dr. Ali Kılınç
bebeklerde iştahsızlık nedenleri ve tedavisiyle ilgili anne babaları bilgilendiriyor.
Bebeklerde iştahsızlık
nedenleri
Bebeklerde iştahsızlığın çeşitli nedenleri olabilir. Bebeğin diş çıkarma döneminde olması bunlardan biridir. 1 yaştan sonra hızlı
büyümenin duraklaması, yeni tatların
denenmesi fizyolojik iştahsızlığa neden olur.
İştahsızlık aynı zamanda; idrar yolu enfeksiyonları, bağırsak enfeksiyonları, gribal enfeksiyonlar, hepatitler, gastroözofageal reflü,
kronik böbrek hastalığı ve doğumsal metabolik hastalıkların varlığına da işaret ediyor
olabilir.
İştahsız bebekler
nasıl beslenmeli?
Süt ve süt ürünleri, et, yumurta, balık ve
tahıl bebeğin gelişimi için çok önemlidir.
Bebek 9 aylık olduktan sonra, anne baba
onunla birlikte yemek masasına oturmalı,
50 edaktüel eylül•ekim 2014
bebeğin önüne köfte verilmeli, bebeğin ebeveynleriyle beraber yemesi sağlanmalıdır.
Bebeklere abur cubur gıdalar yedirilmemeli,
bebeğin yemeye direnmesi halinde oyun
oynatarak yemek yemesi sağlanmalıdır.
Bebeklerde kusma
nedenleri
Yanlış beslenme şekli, bebeklerde kusmaya
neden olabilir. Bebeğin emerken hava yutması, aşırı yavaş veya hızlı emmesi, beslenme sonrası gazının çıkarılmaması kusmaya
sebebiyet verir. Bebeğin kilo alımı yeterli
değilse, kusma akciğer hastalıklarına neden
oluyorsa, mutlaka doktora danışılmalıdır.
Yutma bozukluğu
Bebekte yutma bozukluğu söz konusuysa,
çok sık kusma olur. Bebeğin çiğneme ve
yutma süresi uzar, lokmalar ağzının kenarından düşebilir. Beslenirken öksürük ve
morarma olabilir, kilo alımı ise azdır.
Düşük doğum kilosu, kalp hastalığı, gastrointestinal bozukluklar, menenjit, ensefalit,
serebral palsi yutma bozukluğu nedenleri
arasında sayılabilir.
Hastalığın tanısına göre tedavi planlanır.
Bebek için yutmayı ve beslenmeyi düzenleyecek egzersizler ve pozisyonlar önerilir.
Anatomik bozukluklar için de operasyon
gerekebilir. Tedaviye destek olarak, yutmayı
geliştirmek için bebeğe kaygan, tane içermeyen, soğuk ve ekşi yiyecekler verilmelidir.
Çünkü su ve benzeri sıvılar çok hızlı hareket
eder ve bebek açısından kontrolü zordur.
29,90 TL
Bübchen
Calendula Şampuan
21,90 TL
Bübchen Bakım Kremi
>
Calendula Şampuan, doğal
(Organik) kalendula özü içerir.
Saçı yumuşak şekilde temizler,
cilt ile uyumludur.
Hassas saç derisi için idealdir,
kuruma yapmaz.
Cildin pH’ını dengeler.
Pantenol içerir.
Sentetik parfüm içermez.
Doğal içeriklidir, koruyucu ve boyar
madde içermez. Dermatolojik
olarak test edilmiştir.
>
Günlük kullanım için uygun el ve yüz
bakım kremidir. Bitkisel içeriklidir,
badem yağı, balmumu ve SheaButter
(karite yağı) ve E Vitamini içerir.
İçeriğindeki Allantoin tahrişleri giderir,
cildin tazelenmesini sağlar. Doğal
içeriklidir, mineral yağ, boyar madde
ve paraben içermez. Sentetik parfüm
içermez. Bübchen bakım kremi
yetişkinler için de idealdir.
Dermatolojik olarak test edilmiştir.
45 TL
< Excipial Bebek Losyonu
57,50 TL
Yaygın, gündelik uygulama
için idealdir. Hoşa giden
kremsi kıvamı sayesinde
kolaylıkla uygulanabilir ve
kolay emilir. Lipid içeriği
%27,7'dir. İçeriğinde
renklendirici, parfüm, pge
emülsiyon ajanı ve mineral
yağ ilavesi yoktur.
185 TL
> Kraft Bebek Telsizi
Bebeğin uyuma, ağlama ve gülme durumunu LCD
ekran üzerinde simgesel olarak takip edebilme
• 16 frekans düzeyi • Duyarlılık kontrolü
• 2 kanal • 800metre kapsama alanı
• Kapsama alanı dışına çıkıldığında uyarı sinyali
• Pil bittiğinde uyarı sinyali
18,50 TL
Nasatol Pediatrik Kit
Bebekler ve çocuklarda burun
yollarını onarır, korur, nemli tutar.
Doğuştan var olan
bağışıklık sistemini güçlendirir.
Burnun daha uzun süre
nemli kalmasını sağlar
Burunla ilgili semptomları gidermede
sadece tuzlu suya göre çok daha
etkili olduğu kanıtlanmıştır.
>
Termos Biberon
> Kraft
200 ml
Kraft Termos Bebek
Biberonu yenidoğan
bebeklerden 5 Yaş'a kadar
kullanılabilir.
10 Saate kadar sıcak veya
soğuk tutma özelliğine
sahiptir. Seyahatte veya
dışarıda kullanmak için ideal
bir üründür.
Ürün paslanmaz çelikten
imal edilmiştir.
Kraft Termos Bebek
Biberonunun iç bölümünde
yer alan ölçek kullanım
kolaylığı sunar.
BPA, PVC ve Fitalat
maddeleri içermez.
2014 eylül•ekim edaktüel
5
edaktüel anne ve çocuk
Okul öncesinde yapılan
işitme testleri, çocukların
okul başarısını artırıyor
• Prof. Dr. Suat Turgut •
Çocuğunuza uzaktan
seslendiğinizde cevap
vermiyorsa, söylenen
sözleri tekrarlatıyorsa,
konuşulan kelimeleri
ayırt etmede güçlük
çekiyor ise, televizyonu
yakından izliyor veya
yüksek sesle dinliyorsa
mutlaka işitme kontrolü yapmak gerekir.
İşitme seviyesini objektif olarak ölçen işitme
testi; Odyogram denilen aletlerle sessiz
kabin içinde girilerek, değişik şiddette ses
verilmesi ve verilen cevaba göre işitme
düzeyinin belirlenmesi esasına dayanıyor.
İşitme kaybı, doğumsal olabildiği gibi sonradan da ortaya çıkabiliyor. Yeni doğan döneminde BERA ve Otoakustikemisyon adı
verilen testlerle, çocukların işitip işitmedikleri kolaylıkla anlaşılabiliyor. Okullar açılmadan önce çocuklara uygulanacak olan işitme
testlerinin, çocukların kulak sağlığı açısından
önemli olduğunu belirten KBB, Baş ve
Boyun Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Suat
Turgut, konuyla ilgili anne babaları bilgilendiriyor.
52 edaktüel eylül•ekim 2014
Çocukları okul öncesi
dönemde bekleyen
kulak hastalıkları
Okul öncesi dönemde görülen hafif ve orta
düzeyde işitme kayıpları; çocukların şikayetlerini algılayacak ve ifade edecek olgunlukta
olmamalarından kaynaklı olarak çoğunlukla
gözden kaçıyor.
Bu dönemde en sık görülen kulak hastalığının, orta kulakta sıvı birikimiyle öne çıkan
Seröz Otit hastalığı olduğunu ifade eden
Prof. Dr. Suat Turgut, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Okul öncesi dönemde Seröz Otit’in yanı
sıra; doğumsal işitme kayıpları, enfeksiyonlara bağlı özellikle kabakulak hastalığına
bağlı tek taraflı işitme kayıpları, uzun süre
kulağa zarar veren antibiyotik ve ilaçların
oluşturduğu işitme kayıpları ortaya çıkabilir.
Günlük yaşamda bu durumlar ebeveynlerin
dikkatinden kaçabilir. Bu durumun dikkatten kaçmaması, ailenin çocuğu dikkatle gözlemlemesi çocuğun kulak hastalıklarından
korunması açısından oldukça önemlidir.”
Çocuklar işitme kaybını
fark edebilirler mi?
Çocukların kendi işitme kayıplarını tanımlayıp ifade edemeyebileceklerini, ancak
çocukların bazı davranışlarıyla işitme kaybıyla ilgili işaret verebileceklerini söyleyen
Prof. Dr. Suat Turgut,
“Çocuğunuza uzaktan seslendiğinizde cevap
vermiyorsa, söylenen sözleri tekrarlatıyorsa,
konuşulan kelimeleri ayırt etmede güçlük
çekiyor ise, televizyonu yakından izliyor
veya yüksek sesle dinliyorsa mutlaka işitme
kontrolü yapmak gerekir.
Bazen kabakulak ve diğer sebeplere bağlı
olarak, tek taraflı işitme kayıpları fark edilmez. Çocuğun tek kulağıyla işitmediği anlaşılamaz. Bu durumda, sesin geldiği yönü
tayin etmede sıkıntılar yaşanır.
Çocukların sağlıklı işitmesi, okul başarıları
açısından önemlidir. Bu yüzden çocuklar
okula başlamadan önce, işitmelerinin normal olup olmadığının bilinmesi gerekir.
İşitme testleriyle kolayca teşhis edilebilen
işitme kayıpları, erken yaşta müdahale ile
tedavi kolayca edilebilmektedir."
edaktüel anne ve çocuk
• Dr. Çağdaş Kışlaoğlu •
Diş Hekimi ve Protez Uzmanı
Erken yaşlarda diş hekimi ile tanışan çocuklar, koruyucu ve önleyici uygulamalarla
ömür boyu sağlıklı dişlere sahip olabilirler.
Bu bakım için yılın en uygun zamanından
biri de sonbahar. Sonbaharın gelişiyle birlikte miniklerin diş bakımı ve diş kontrollerine
de önem verilmesi gerekiyor. Yazın fazla
tüketilen soğuk, şekerli, asitli içecekler ve
dondurma, çocukların dişlerinde kalıcı
hasarlara neden olabiliyor. Dışarıda uzun
geçirilen zamana da bağlı olarak diş fırçalamanın azaldığı yaz aylarında, ağızda oluşan
bakterilerin tam temizliği yapılamıyor.
Diş bakımının ihmali ise çocuklar da diş
çürüklerine, diş minesinde çatlak ve diş hassasiyeti gibi ciddi sağlık problemlerinin oluşmasına zemin hazırlıyor. Oysa ki ağız sağlığı
küçük yaşlarda eğitimle başlar ve düzenli
kontrollerle sürdürülebilir. Tatil dönüşü
nasıl bir yol izlenmeli? Diş Hekimi ve Protez
Uzmanı Çağdaş Kışlaoğlu'na sorduk...
Neler diş minesine zarar veriyor?
Soğuk asitli içecekler ve dondurma; diş
çürükleri, diş minesinde çatlak ve diş hassasiyeti gibi sorunlara neden olabilir. Diş
minesi, bazı yiyecek ve içeceklerin fiziksel ve
kimyasal etkilerine karşı dişi koruyan, çevresini saran ve iç tabakaların zarar görmesini
engelleyen bir yapıya sahiptir. Diş minesinin
sert olan yapısı, fiziksel ve kimyasal bazı
etkenlere maruz kalarak zarar görebilir.
Çocukların, aile kontrolü dışında okulda ve
arkadaş ortamlarında bilinçsiz ve ölçüsüzce
tükettikleri soğuk yiyecek ve içecekler, diş54 edaktüel eylül•ekim 2014
Okul başlamadan önce
çocuklarda diş bakımı
lerde önemli sağlık sorunlarını beraberinde
getirebilmektedir. Dişlerde ağrı ve sızılara
neden olabilen bu durum, özellikle de yaz
aylarında kendini göstermektedir.
Tatil dönüşü diş kontrolü neden
gerekli?
Yaz aylarında daha çok özen gösterilmesi
gerekirken aksatılan diş fırçalama, diş sağlığını korumada yetersiz kalınmasına neden
olmaktadır. Soğuk, şekerli, asitli içeceklerin
ve dondurmanın yoğun olarak tüketilmesi
de söz konusuysa, diş çürükleri ve diş hassasiyetleri kaçınılmaz hale gelecektir. Bu
nedenle, tatil dönüşünde mutlaka bir diş
hekimine başvurulmalı ve çocukların diş
kontrolleri yapılmalıdır.
Bebeklere gelirsek, bebeklerde süt
dişleri ilk ne zaman görülür?
Süt dişleri değişken olabilmekle beraber
ortalama 6 aydan sonra genel olarak alt ön
bölgeden başlayarak çıkar ve yine değişebilmekle beraber yaklaşık olarak 3 yaşında
tamamlanır. Bu dönemde çocuğunuzun
ağzında toplam 20 adet süt dişi alt ve üst
çenede simetrik olarak yerleşir.
Süt dişlerinin ağız sağlığı açısından
önemi nedir?
Toplumumuzda yer edinen 'süt dişleri zaten
değişecek o yüzden çürümesi ve çekilmesi
önemli değildir' inancının aslında tamamen
yanlış. Süt dişleri doğumu takiben süren ve
buluğ çağına kadar uzanan süreçte görev
gören dişlerdir. Eğer süt dişleri zamanından
erken çürür ve çekilirse yan dişler kayacak
ve alttan gelen kalıcı dişlere yer olmayacağı
için kalıcı dişler çapraşıklık oluşturarak ortodontik tedaviye ihtiyaç olacaktır. Eğer çekilmeyip kronik bir iltihap oluştururlarsa da
hem alttan gelen kalıcı dişin kalsifikasyonu
hem de çocuğun genel sağlığı etkilenecektir.
Ayrıca süt dişlerinin alttan gelen kalıcı dişlere rehberliği söz konusudur.
Çocukların dişleri büyüklere nazaran
neden daha hızlı çürüyor?
Süt dişleri daimi dişlere oranla daha çok
organik madde içerirler, bu nedenle çürüğe
daha yatkınlardır, daha kolay ve hızlı çürürler. Çocuklar, çürüğün erken döneminde
görülebilen soğuk sıcak hassasiyeti ve hafif
ağrı gibi sinyalleri zamanında yorumlayamazlar. Olayı ancak dayanılamayacak kadar
ağrı olduğunda fark ederler ki bu durumda
çok geç kalınmış olabilir. Çocuklar ağız
bakımına yetişkinler kadar dikkat edemezler. Çocuğun el becerisi, merakı ve ebeveynlerinin tutumu diş fırçalama alışkanlığını
belirler. Beslenme düzensizliğinden dolayı
da dişler çürümeye yatkın hale gelir.
Çürük oluşumu tamamen engellemek mümkün mü?
Çürüğü tamamen engelleyebilecek bir aşı ya
da ilaç henüz geliştirilemedi, ancak çürük
sayısını azaltmaya yönelik malzemeler günümüzde kullanılmaktadır. Fissur örtücüler
olarak adlandırılan tedavi yöntemi hastalara
uygulanmaktadır.
Fissür Örtücü nedir?
Azı dişlerinin çiğneme yüzeyinde “Fissür”
denilen küçük çukurcuklar vardır. Fissür
örtücüler, arka dişler üzerindeki bu oluklara
uygulanır. Beyaz ve şeffaf renkte olup sıvı
şeklinde plastik esaslı maddelerdir. Diş
minesine yapışarak çürük oluşumunu engeller ve akışkan bir kıvamı olduğu için diş
oluklarına tamamen tutunur. Bu şekilde
işlem diş yüzeyinde herhangi bir aşınma
yapılmadan uygulanır.
Kaç yaş grubundaki çocuklarda bu
işlem uygulanabilir?
Fissür Örtücü tedavi yöntemi 6 yaşından itibaren kalıcı azı ve küçük azı dişlerinde kullanılabilir. Özellikle daimi dişleri yeni çıkmış
çocuklarda uygulanabilir.
Fissür Örtücülerin çocukların ağız
sağlığı açısından önemi nedir?
Çocuklar erişkinlere göre diş sağlığı konusunda daha korumasızdırlar. Dişlerinde
yemek yeme sonrasında oluşan artıklar
çürük oluşumunda büyük etkendir.
Dolayısıyla çocuklarda ve gençlerde çürük
oluşumu daha sık görülür. Diş üzerinde herhangi bir aşındırma işlemi yapılmadığından
ağrısız bir işlemdir ve çocuklarda bu tedavi
yöntemi ile çürük oluşumu daha rahat
yavaşlatılabilir. Daha sonraki kalıcı dişlerin
sağlıklı oluşması içinde önemli bir tedavidir.
Fissür Örtücüler (Sealantlar) çürüğü
nasıl önler?
Çocuklar dişlerin üzerindeki girinti ve çıkıntıları rahatlıkla temizleyemez. Yiyecek artıkları ve bakteriler de bu girintilere yerleşip
dişlerin çürümesine sebep verir. Fissür örtücüler sıvı ve akışkan bir kıvamda oldukları
için azı dişlerinin çiğneme yüzeyinde bulunan Fissür denilen küçük çukurların en
derin noktasına kadar ulaşabilirler ve bu bölgeleri tıkayarak yiyecek artıkları ve bakterilerin yapışmasını engellemiş olurlar.
DERMOLİFE
ARI SÜTÜ
POLEN JUNIOR – 240 GR.
17,00 TL
Arı sütü; binlerce çiçekten alınan polen özlerini
ve arılardan özel olarak elde edilen birçok
vitamin, mineral gibi insanlara ciddi oranda
faydası bulunan içeriği bünyesinde barındırır.
HELLO KİTTY
FIRÇA MACUN SETİ
12,90 TL
Hello Kitty'nin sevimli diş fırçası, küçük diş
macunu ile çocukların seyahatte ve okulda
hep yanında olacak, yumuşak başlığa
sahiptir. Hello Kitty diş fırçası çocuğunuzun
diş fırçalama alışkanlığı kazanmasına
yardımcı olur. Çocuk diş ve dişetlerine
uygun yumuşak DuPont Tynex kılları
kullanılmıştır. Kapağı sayesinde diş fırçasını
kirden ve tozdan korur, hijyeniktir.
BATMAN ÇOCUK
Ağız Çalkalama Suyu
12,00 TL
Batman Çocuk Ağız Çalkalama Suyu
diş çürüklerini önlemeye ve diş minesini
korumaya yardımcı olan ağız çalkalama
suyudur. Çocukların ağız hijyenini daha
fazla iyileştirip, çürüklere karşı daha
yüksek koruma sağlar.
2014 eylül•ekim edaktüel 55
edaktüel portre
Katya
Hanım'ın
şapkaları
• Elif Aydoğdu •
Tatil bitti, her tatil sonunda
hayat yenilenir gibi gelir bana.
Belki yeni bir iş, belki yeni bir
atak, belki de yeni bir tarz...
Şapka da her insan için yeni bir
tarz olarak algılanır. Şimdi sizleri; İstanbul’da Beyoğlu’nda 56
yıldır bir modelinin ikincisi
olmayan, her modelini kendisi
çizen, çok özel şapkalar üreten
Butik Katya’nın sahibesi Katya
Kiracı ile tanıştırmak istiyorum.
Bir zamanların İstanbul’unda
Beyoğlu’ndan Tünel’e kadar çok
sayıda şapkacı varken bugün
Galatasaray Lisesi’ni geçip
Tünel’e doğru yürüdüğünüzde
hemen sağ tarafta bulunan
Hazzopulo Pasajı’ndan içeri
girerseniz, geriye kalan tek şapka
butiği olarak pasajın 37 numarasında Butik Katya ile karşılaşacaksınız.
Şapka dünyasında gezinmeden
önce size çok sevdiğim
Hazzopulo Pasajı’ndan söz
etmeliyim. Ondokuzuncu yüzyıl sonlarında İstanbul’un ünlü
Rum bankerlerinden ve
Adalar’ın eski Belediye
Başkanları’ndan Kiryako John
Hacopulos tarafından 1871
yılında inşa ettirilen Hazzopulo
Pasajı bugün oldukça harap
halde.
56 edaktüel eylül•ekim 2014
başarılı oldu. O zamanlar
Beyoğlu’nda hiçbir kadın dışarı
şapkasız çıkmazdı. Beyoğlu
şapka dükkânlarıyla doluydu.
Annem Fransa’ya, İtalya’ya gidiyordu malzeme almaya ve
modelleri izlemeye. Bir süre
sonra işleri büyüdüğünde
Hazzopulo Pasajı’ndaki bu
dükkânı da satın aldı. Burada da
şapka butiği açtı. Bu dükkânda
başka kızlar çalışırdı. Yarım gün
burada yarım gün Aznavur
Pasajındaki butik de olurdu.
İstiklal Caddesini Tepebaşı’na
bağlayan pasajda bir zamanlar
iplikçi, ibrişimci, düğmeci, şapkacı, terzi türünden ticaret ve
zanaat erbabı barınırmış. Yine o
dönemde 14 numaralı
dükkânda Ahmet Mithat Efendi
Matbaası olduğundan ve
Namık Kemal’in İbret Gazetesi
bu matbaada basıldığından Jön
Türkler’in de buluşma yeriymiş.
Ahmet Haşim pasajdaki İran
lokantasının müdavimiymiş.
Bu pasajın demir kapıları vardır
her akşam kapatılan. Bir kapısı
da Panayia (Meryem Ana)
Rum kilisesine açılır. Bugün
girerseniz pasaja kocaman avlusunda onlarca insanı taburelere
oturmuş çay ya da kahve içerken görürsünüz. Bu han 136 yıllık tarihinde pek çok olaya,
insan hayatına tanıklık etti.
Kısacası yolunuz Beyoğlu’na
düştüğünde pasaja uğrayıp
Mehmet Usta’nın kahvesini için
ve hayatınızın özel bir anı için
size özel şapkalar yapan Katya
Butiğin kapısından içeri girin.
Hatta önce vitrinin tadını çıkarın. Renoir'ın tablolarındaki
gibi uçuk eflatun, açık sarı, açık
mavi, renk renk şapkalara bakın.
Vitrinin diğer tarafında ise
payet, inci, boncukla süslü gelinnişan başları ve ilkbaharı düşündürten yaka çiçekleri var.
Kendinizi onları takarken hayal
edin. Vitrine bakarken şapkaların arasında bulunan küçük
tabelanın üzerindeki yazı dikkatimizi çekiyor: "Vitrinde olan
bütün şapkalar modeldir, satılmaz."
İçeri de de herkesin fotoğraf
çekmesine izin vermiyor,
modellerinin çalınmasından
yorulmuş. ‘Bari iyi yapsalar ben
de desem ki ya almışlar ama
benden daha güzel yapmışlar.
Alıp rezil ediyorlar.
Üzülüyorum’ diyecek kadar da
işine tutkun ve titiz.
Katya Kiracı ile bir yandan bir
gün sonra katılacağı defilenin
telaşı, bir yandan dükkâna gelen
müşterilerin ziyaretleri arasında
görüştük.
Şapkacılığa nasıl başladınız?
Bu işte 56. yılımız. Annem Eva
tarafından 1955 yılında açıldı
ilk butiğimiz. Annem çok genç
yaşta babasını kaybetmiş.
Kardeşlerinin sorumluluğunu
da üstlenince kendini erkek gibi
hissetmiş. O yıllar İstanbul’un
zor yılları. Evi geçindirme mesuliyeti ile çalışmaya başlamış.
Annem şapka yapmayı,
Beyoğlu’nun ünlü şapkacılarından Paris La Fayette'te, dönemin ünlü modacısı Pierette
Cartier'in yanında öğrenmiş.
Ustası evlenip dükkânı kapatınca annem de Aznavur Pasajı'nda
açmış ilk butiğini. Aznavur
pasajını üst katlarında tüm bir
daireyi atölyeye çevirmişti.
Yanında 30 kişi çalışırdı. Annem
çok gençti bu işe başladığında,
nasıl yapacaksın demişler, ama
o kadar seviyordu ki işini çok
Ustanız anneniz yani…
Annem bazen ‘hadi eve git derslerini yap’ derdi. Yaparım, yaparım deyip atölyede kızların yanına geçerdim hemen. 12 yaşında
öğrenmeye başladım bu işi.
Atölyelerin içinde büyüdüm
ben. Okuldan dönüşümde
hemen annemin yanına geliyordum ve derslerimi de atölyede
yapıyordum. Onların çalışmalarını göre göre gözüm alıştı. Bana
da iş verirlerdi. Bir şeyler yapardım. Elimin yatkın olduğunu
söylerlerdi. İğneler, iplikler ve
makaslar, kalıplar, tüller, satenler,
çeşit çeşit kumaşların içinde
geçen bir çocukluk döneminin
ardından işi öğrenip annemle
çalışmaya başladım. O dönemde levantenlerin çoğunlukta
olduğu Beyoğlu’nda, bizim gibi
birçok şapka yapan butik vardı.
Seksenli yıllardaki moda
değişimi sizi nasıl etkiledi?
1980’e kadar işler güzel gitti.
Seksenli yıllarda resmen işler
durdu. Çok zorlandım o yıllarda. Kapatmak istemiyordum
dükkânı. Bu iş, bu meslek kaybolsun istemiyordum... Hem
moda değişmişti hem de kimse
artık şapka giymiyordu. Tek tük
konsolos hanımları gelirdi.
Levanten ailelerden az sayıda iş
çıkıyordu. Ne yapacağımı şaşırdığım zamanlar oldu. Allahtan
bugün daha iyi durumdayız.
Moda tekrar değişince işlerimiz
biraz hareketlenmeye başladı.
2014 eylül•ekim edaktüel 57
edaktüel portre
Televizyondaki dönem
dizileri işinizi etkiledi mi?
Tabi tabi onlara çok iş yaptım,
ama hepsinin adını hatırlayamam. Hatırla Sevgili, Deli
Saraylı gibi dizilerde, at yarışlarında, hep benim şapkalarım
kullanıldı. Devlet Tiyatrolarına,
defilelere, klip çekimlerine de
şapka yapıyorum ya da kiralıyorum. Son zamanlarda da İngiliz
kraliyet ailesinin düğününden
sonra heveslendi insanlar.
Düğünler için çok sayıda şapka
yapıyorum şu aralar.
çıkar. Tabi kullanılacak tüm
malzeme elimin altında ise.
Sizden şapka da kiralanabiliyor sanırım?
Evet, özellikle defilelere kiralık
veriyorum. Bazen nikah, nişan
merasimleri için de kiralarlar.
Şapkalarım bir gün müşteride
kalır ertesi gün getirip teslim
etmeleri lazım.
Vitali Hakko, ‘Şapka demek
Katya demektir’ demiş. Ne
zaman söyledi bunu?
Aslında onların da şapka üretimi vardır biliyorsunuz. Bir gün
bana onun için çok özel olan bir
şapka getirdi. Çok yıpranmıştı.
Bunu yapabilir misin, dedi.
Yaptığım şapkayı aslından daha
çok beğendi. Çocuklarının
düğünlerinde, özel davetlerde
hatta ne yazık ki cenazesinde de
şapkaları ben yaptım. Çok kıymetli, çok değerli bir insandı.
Şapka yaparken müşterinizin hangi özelliklerine
bakıyorsunuz?
Şapkayı kullanacak kişinin
vücut yapısı çok önemli. Hangi
kıyafetle kullanacak bilmek
gerekiyor. Şişman ve kısa boylu
bir hanıma çok geniş kenarlı bir
şapka vermem. Kilosu, boyu,
yaşı her şey önemli. Nasıl bir
ayakkabı ve çanta ile kullanılacaksa, şapkaya bunlara bakıp
öyle karar veriyoruz.
40-50’li yıllarda hostes
şapka modası varmış? Hala
kullanılıyor mu?
Bakınız burada çok örneği var.
Kullanılmaz mı, hala sevilir.
Biliyor musunuz bu ilk önce
Fransa’da moda oldu sonra tabi
İstanbul’da. Eskiden Paris dolayısıyla İstanbul'da vualetsiz ve
tüysüz şapka giyilmezdi.
Siz bir dönem de feslerden
şapkalar üretmişsiniz?
İstanbul'da fes kalktıktan sonra,
bayanlar kocalarının feslerini
boyatıp, şeklini değiştirerek, tüy
ve çiçekle süsleyip başlarına giymişlerdi. Eşlerinin fötr şapkalarını getirir bazen müşterilerim,
ben onları öyle işlerim ki bambaşka bir görünüm çıkar. Minik
puantiyeleri olan zarif bir vualet,
bir çiçek veya renkli bir tüy ile
hemencecik yepyeni bir fason
kazanan şapka müşterilerimi
her zaman şaşırtır.
58 edaktüel eylül•ekim 2014
Şapka dışında birkaç aksesuar daha yapıyorsunuz
değil mi?
Evet; nikah ve nişan için taçlar,
yaka çiçekleri, eldivenler, beyler
için fötr şapkalar da yapıyoruz.
Bu sanatı başkalarına da
öğretmeye çalıştınız mı? Ya
da öğrenmek için size gelen
oldu mu?
Kızım bu işi sevdi. Birlikte çalışıyoruz. Benden sonra o devam
edecek bu işe. Buna çok seviniyorum. Bir ara biriyle birlikte
biraz çalıştık. Bana geliyorlar
‘ben bu işi öğrenmek istiyorum’
diye ama ben zaten tek başıma
bütün işe zor yetişiyorum. Bir
de sıfırdan öğretemem. Ama
biraz biliyordur, benim yanımda
geliştirmek ister o başka…
Siz müşterilerinizin eski
şapkalarını da onarıyormuşsunuz?
Tabii şapka kolay kolay elden
çıkmaz, her zaman ufak tefek
düzenlemeyle yenilenebilir. İyi
korunan bir şapka yıllarca kullanılabilir.
Bir şapkanın yapımı ne
kadar sürüyor?
Bu şapkanın modeline ve kullanılan malzemeye göre değişiyor
ama en çabuk çıkan yarım gün
en uzun çıkan da üç dört günde
Size şapka yaptırmak isteyenler mutlaka İstanbul’a
gelmeli mi?
İsteyen İstanbul’a geldiğinde
uğrar. İsteyene internetten
model gönderiyorum. Onlar
modeli beğeniyorlar. Bana
kargo ile kumaş örneği gönderiyorlar. Ya da giyecekleri kıyafetin hem modelini hem rengini
gönderiyorlar. Modele karar
veriyoruz ve ben yapıp kargo ile
gönderiyorum.
Katya Kiracı; yaptığı işe saygı
duyan, işini aşkla yapan insanlardan. Yaptığı işin hem ustası
hem çırağı.
Hayatınızın özel bir anını onun
ipek organzeden satene, kadifeden krepe kadar esneyebilen
hemen her tür kumaş ile yaptığı
bir şapka ile renklendirmek
isterseniz yolunuzu Beyoğlu’na
düşürün.
Butik Katya
Hazzopulo Pasajı No:37
Galatasaray Beyoğlu İstanbul
Telefon 212.249 4605
2,45 TL
7,50 TL
4,95 TL
GALEN
Daily Care Böğürtlen
Yağlı ciltlerin temizliğinde kullanılır.
Antioksidan özelliği içerdiği gibi A ve
E vitaminleri ile çok sağlıklı bir cilt
temizleme ürünüdür.
Medical Care Aloe Vera
Özellikle yetişkin kuru ciltlerdeki siyah
noktaların temizliğinde kullanılır.
Cildinizi kurutmaz ayrıca nemlendirir.
8,25 TL
Duru Perfume Duş Jeli
Pasifik okyanusu minerallerinin
antioksidan etkisini doyasıya yaşatan
ve yenilenme sağlayan Duru Perfume
Duş Jeli Pasifik Okyanusu Mineralli,
hücrelerin yenilenmesine yardımcı olur,
canlandırır.
DOVE
2,45 TL
Coconut Beauty Bar
Dove yasemin çiçeği ve
Hindistan cevizi özüyle
cildinizi nemlendirir.
Go Fresh Revive Beauty Bar
Dove ultra hafif nemlendirici
formülü ile taze nar ve limon
çiçeğinin birleşimiyle cildinizi
uyandırır, canlılık verir.
15,00 TL
Tabia Çörek Otu Sabunu
16,90 TL
Hylonem
Burun Spreyi
Kuru burun için %100 dogal
Super nemlendirici HA içerir.
Kuru & tıkali burnu rahatlatır
ve Nemlendirir.
Hızlı mukoza rejenerasyonu
sağlar.
Mukozada %100 doğal
koruyucu bariyer oluşturur.
Reenfeksiyon riskini azaltır.
60 edaktüel eylül•ekim 2014
Sabunun kalitesinin; yapımında
kullanılan yağın niteliğine bağlı
olduğu bilinen bir gerçektir. Tabia
çörekotu sabunu; % 90 "süperkritik
CO2 ekstraksiyonu yöntemi’’ ile tam
saflıkta, çörekotu yağı kullanılarak
üretilmiştir. İçeriğinde, kesinlikle
renklendirici, koku verici, koku tutucu,
sertleştirici, parlatıcı, köpük arttırıcı
kimyasal maddeler bulunmaz. Saflığı
nedeniyle, kimyasallara karşı tepki
veren ciltlerde, hasarlı ciltlerde ve
saçlı deride de kullanılabilir. Saç
dökülmelerine karşı, tabia çörekotu
sabunu ile köpürtülen saçlara avuç
içine alınan tabia çörekotu yağı ile
masaj yapılması ve saçların bu
işlemden sonra durulanması yararlı
olmaktadır.
12,25 TL
SteriCid
Hasta Bakım
Koku Giderici
Stericid Hasta Bakım
Koku Giderici, kökü
kokuların oluşmasını
önler, nötralizatör bir
etkiye sahiptir. Özellikle
hasta yataklarında ve
odalarında oluşan kötü
kokuların önlenmesinde
etkilidir.
4,99 TL
Dalan d'Olive
Duş Jeli
Ege’nin zeytinyağı ile hazırlanan
duş jeli cildinizi kremsi
köpüğüyle temizlerken,ipeksi
yumuşaklığa kavuşturur. Eşsiz
şeftali çiçeği kokusu ile yazın
tazeliğini yeniden hissedersiniz.
16,00 TL
Environne
temizleyici 500 ml
Environne % 100 Doğal içerikli
meyve ve sebze temizleyicisidir.
• Güçlü yağ çözme özelliği ile sebze
ve meyvelerin üzerlerindeki yağ bazlı
zirai ilaç kalıntılarını ve kimyasalları
temizler
• Meyvelerin üzerindeki yağlı ve
mumlu tabakayı ve bu tabakanın
altına hapsolmuş zararlı
mikroorganizmaları temizler…
59 TL
39,90 TL
URGO Zarar görmüş tırnaklar
Tırnak mantarı ve fiziksel
travmalar sonucu zarar
görmüş tırnakların
iyileşmesine yardımcı olan
URGO, tırnağı temizler, yeniler
ve korur. Günde sadece 1
uygulama ile kolay ve pratik
bir kullanım sağlar.
DK HAIR Beyaz Kapatıcı
Tamamen beyazlamış veya
kısmen beyazlamış
saçlarda beyazları siyah
renkte kapatmak amaçlı
kullanılır. Beyaz saçlar
kademeli olarak siyaha
dönüşürken saç bakımı
gerçekleşir.
24,90TL
WARTNER
Nasır Kalemi 4 ml
Wartner Nasır Kalemi ile 1.
haftada sonuç alacaksınız.
Nasırlı bölgeye sağlıklı dokuya
değdirmeden, aplikatör fırça ile
4 gün boyunca birer kez jel
uygulaması yapmanız yeter.
17,00 TL
Elile Yüz Yıkama Jeli
Selmaks Günlük Bakım Kremleri
Elile Akngel/Yağlı ciltler için Yüz yıkama jeli
Aşırı sebum üretimini baskılayarak akne ve siyah
noktaların engellenmesine yardımcı olur.
Praben ve etil alkol içermeyen
formülleri ve harika kokuları ile yeni
nesil günlük bakım kremleri .
Normal ve karma ciltlerin
ihtiyaçlarına cevap vermek ve cildin
doğal dengesini uzun süreli
koruyabilmek için özel olarak formüle
edilmiştir.
Cildi yoğun bir şekilde nemlendirir ve
korur, mükemmel bir yumuşaklık
hissi ve canlılık kazandırır.
39,00 TL
Elile Cleaning Cream/ Kuru ve karma ciltler için
formülüze edilmiş yüz temizleme kremi, cildin
doğal yapısında bulunan amino asitleri içerir.
39,00 TL
Elile Yumuşatıcı Losyon / Hyalüronik asit, Shea
ve macademia yağı ile güçlü bir nemlendirme ile
cildin yumuşak, esnek ve parlak olmasını sağlar.
44,00 TL
2014 eylül•ekim edaktüel 61
edaktüel dosya
DİADERMİN
LIFT BB KREM
14,50 TL
İçerdiği kolajen yapılandırıcılar
ve mikro-pigmentlerle
sıkılaştırıcı etki sağlar,
pürüzsüzleştirir, düzeltir, cilt
rengini eşitler, aydınlık bir
görünüm kazandırır, canlandırır.
DOVE
VÜCUT KREMİ 150 ml.
6,95 TL
GLENA
Deriyi canlandırmak ve kendisini
yenilemesini sağlamak için ihtiyaç
duyulan A, D, E, F vitaminlerini içerir.
YÜZ TEMİZLEME JELİ
250 ml.
19,95 TL
OCTACARE
Makyaj ve kirleri temizler,
gözenekleri açar, ferahlık
sağlar, Glena tonik makyaj ve
kir kalıntılarını temizler,
gözenekleri sıkılaştırır, cilde
anında pürüzsüzlük ve ışıltı
kazandırır. Daha sonra
uygulanacak olan ürünlerin
daha etkili olması için uygun
ortam sağlar.
JEL TOPUK BANDI
12 TL
Ayak ve Topuk bölgesinde oluşan vuruntularda, su
içeren jel formu serinlik hissi verir ve etkin koruma
sağlar. Yumuşak yapısı sürtünme ve baskıyı önler.
Şeffaflığı sayesinde topukta görünmez ve estetiktir.
ECOLOGICA
69,90 TL
Bacaklarda dolaşım problemleri
nedeni ile meydana gelen sorunlar
ile başa çıkabilmeniz için özel
olarak geliştirilen formül.
LaNaturel
DOĞAL DEODORANT
9,75 TL
Doğal içeriğinden dolayı
birçok üstünlüklere sahiptir.
Tende beyaz kalıntı bırakmaz.
Elbisede leke yapmaz.
Yapış yapış olmaz. Ter bezlerini tıkamaz.
24 Saat güvenli ve sağlıklı koruma sağlar
Anti-alerjiktir.
Dermatolojik olarak test edilmiştir.
62 edaktüel eylül•ekim 2014
12,50 TL
GOOD & HEALTH
OZONLU SABUN
Ozonlu Sabun toz ve kirle kaplanan cildin,
gözeneklerini açarak cilde bol miktarda oksijen
almasını sağlar. Cildin canlı ve pürüzsüz görünmesinde
etkilidir. Ozonlu sabunun içerisindeki nemlendiriciler
sayesinde cildinizi kurutmadan temizler ve besler.
Alerjen ve boya içermez.
yenilenmek güzeldir
CLEAN CLEAR
17,50 TL
Zamanla cilt üzerinde biriken yağ,
kir ve ölü cilt hücreleri gözenekleri
tıkar ve siyah noktaların oluşumuna
sebep olur. Siyah nokta temizleme
serisi, siyah noktaların görünümünü
kullanıldığı ilk andan itibaren
iyileştirmeye başlar. Siyah
noktalarla savaşan özel madde,
gözeneklerin içine nüfuz ederek
hapsolmuş kiri ve yağı temizleyerek
siyah noktaların oluşumunu
önlemeye yardımcı olur.
28 TL
DALAN d'OLİVE
HEDİYELİ TEMİZLEME JELİ
HACİM VEREN ŞAMPUAN
VE SAÇ KREMİ
7,00 TL
6,50 TL
Ege’nin zeytinyağı ve pirinç
proteini ile hazırlanan
şampuan ve saç kremi
saçınızı ağırlaştırmadan
derinlemesine temizlerken
saçlarınızın hacimli bir
görünüme kavuşmasını
sağlar. Saçlarınızdaki
değişimi her yıkamadan
sonra fark edersiniz.
TABİA
JOHN FRIEDA FRİZZ - EASE
VİŞNE DAMLASI
EKSTRA GÜÇLÜ FORMÜL
Vişne, yararlarından ötürü süper meyve olarak
da anılır. Tabia vişne çekirdeklerinden Dünyanın
en ileri ekstraksiyonu yöntemi ile tam saflıkta
elde ettiği vişne çekirdeği yağını; kullanım
kolaylığı sağlamak amacıyla damla formunda
da üretti. Tabia vişne damlası içerdiği doğal A
ve E vitamini, doymamış yağ asitleri ile güçlü
antioksidan aktivitesiyle doğal bir kozmetiktir.
Bu içerik zenginliğinden ötürü tabia vişne
damlası; Kendine özgü kokusu ile düzenli
kullanıldığında cildi ölü derilerden temizleyerek
canlılık kazandırabilmektedir.
Elektriklenme ve kabarma
problemine karşı kalın telli
saçları korumayı destekler.
KAPEDERM KREM
39 TL
DERMOSİLVER
GÜMÜŞ İYONLU ŞAMPUAN
İçeriğinde bulunan saf gümüş iyonu
saçın sağlıklı uzamasına yardımcı olur.
Saça esneklik kazandırır.
Boyadan ve kimyasal işlemlerden
kaynaklanan yıpranmalara karşı onarıcı
bir etki sağlar. İçeriğinde bulunan
organik bitki özleri sayesinde saç
diplerini nemlendirir. Saça yumuşaklık
ve parlaklık verir. Günlük kullanıma
uygundur. Dermatolojik testleri
25 TL
yapılmıştır. Ph : 5,5, 200 Ml ELİDOR KERATİNOLOGY
22,50 TL
Kapederm krem’in en önemli özelliği içerisinde
kullanılan her bir aktif ürünün tamamen doğal
olmasıdır. Kremin üretimininde kullanılan suyun termal
özellikli ve hücresel yenilenmeyi hızlandırıcı, cilt
elastikiyetini artırıcı ve antioksidan özellikleri bulunan
selenyum, magnezyum ve bor elementlerinden zengin
olması da kremin etkinliğini artıran faktörlerin başında
gelmektedir. Kapederm kremde selenyum ile birlikte
E vitamini kullanılmaktadır.
27,50 TL
Aşırı yıpranmış saçları sadece iki adımda profesyonel
bakımın kusursuz güzelliğiyle tanıştırır. Normal bakım
kremine oranla on kat daha fazla protein içerir ve saça
yoğun ve hızlı bir bakım sağlar. İlk Aşama: İçeriğindeki
Pico besleyici molekülleri saçın kalbine nüfuz eder ve çok
hızlı bir onarım başlatır. Durulanır.
İkinci Aşama: Saç telini bir film gibi sararak Pico keratin
kompleksi saçın içine hapsedilir ve mükemmel
yapılandırma ve bakım için durulanmadan bırakılır.
2014 eylül•ekim edaktüel 63
edaktüel gündem
Zeytinyağının
başkenti Ayvalık
• A. Nedim Atilla •
Ayvalık’ta bağbozumu oluyor muydu?
Ayvalık Limanı’nın önemli bir ihracat üssü
olduğu 1906 yılında tutulan Hüdavendigar
(Bursa-Balıkesir) Vilayeti’ne ticari emtiaya
ait kayıtlar, çok sayıda içkinin ‘’ihraç’’ edildiğini gösteriyor. 14 bin 900 okka konyak, 8
bin 600 okka şarap… Genç kızların eteklerini toplayıp pembe topuklarıyla üzüm salkımlarını ezdikleri, tüm üzümler ezilip sıkıldıktan sonra da bağlarda kurulan şölen sofralarında yiyip içip eğlendikleri günler
büyük olasılıkla bu topraklarda da yaşanmış.
İstemeden de olsa bu bağ bozumlarında da
kıymeti bilinmeyen üzümler olmuş. Ne
şarap olarak kullanılmış o üzümler , ne de
sofraya taze olarak sunulmuş. Birkaç tarla
kuşuna yem olmuş bazen, bazen de o bağa
sonradan gelenlere yiyecek. Bağ bozumundan arta kalan bu üzümlere ‘’Neferiye’’ deniliyor. Eskiden Ayvalık’ta yaşayan Rumlar ise
‘’Neferge’’ derlermiş…
Türkiye’de herşey hızla bozulurken, tüm
zenginliklerimiz bir bir elimizden giderken
Ayvalık, ‘’nispeten’’ korunabilmiş bir coğrafyada herşeye rağmen. Bunda 11
Haziran1977 günü tarihsel ve kentsel site
alanı ilan edilmesi önemli rol oynamış.
Son yıllarda Ayvalık ile ilgili önemli işler
yapılıyor. Sevgili Ahmet Yorulmaz, ismiyle
müsemma, yorulmak bilmeksizin Ayvalık
özelliklerini anlatıyor. Bizde sevgili Ahmet
Yorulmaz’ın bilgilerinden yararlanarak hazırladık bu bilgileri.
Ayvalık çevresindeki onlarca ada, bütün gizlenmişlikleri, korunaklı limanları, koyları,
körfezleri Antik Çağ insanı için hayli rahat
yaşama koşulları sağlamış olmasına karşın,
günümüze ‘’kırık dökük’’ birkaç bilgi kırıntısından başka bir şey ulaşmamış.
1950-1960’lardan o güzel yıllardan elimizde
diğer tarihsel kentlere oranla daha çok şey
kalmış durumda… Şimdilerde ‘’turizm’’
değerlerin önüne geçmiş. Beton yazlıklar,
toplu yazlık konutlar, denizin içine girmek
için adeta birbirleriyle yarışan ‘’denize sıfır’’
oteller bir yanda, ‘’Osmanlı’nın atladığı rönesansı yakalayan Ayvalık benim’’ diyen tarihsel kent bir yanda. Tabi ki ‘’turizm’’ bölgemiz
insanı için kalkınmanın temel taşlarından
biri… Ama turizmde kazancın sürdürebilirliği için ‘’doğayla, sanatla barışık bir turizm’’
gerektiğinde hemfikir olmak gerek.
Balkanlardan kalkıp Anadolu’nun batısında
bir kavşağa yerleşmeyi seçen Mysialılar
(Mysia-Mysi) bölgeye adlarını vermiş ama
bağımsız bir devlet kurmamışlardı. Hititler,
Eski Krallık zamanında (M.Ö 1660-1490),
denizlere doğru uzandıklarında Mysia ilk
kez bir devletin egemenliğini kabul etmiş.
Ardından Mysialılar, sırayla Frigler,
Lidyalılar, Persler, Bergama Krallığı ve
Romalıları ağırlamış. İstanbul’u iki defa
kuşatmaya giden Müslümanlar her seferinde
Mysia’dan geçtikleri için iki kültür arasında
bir tanışıklık gelişmiş.
64 edaktüel eylül•ekim 2014
Ayvalık tarihi nerdeyse 18. Yüzyıl’ın ikinci
yarısından başlatılıyor… Tarihte Cisthane
(Cisthena), Taliani, Kydonia gibi adlar almış
Ayvalık… Ayvalık’a ilk yerleşenler
Mysialılar olmuş. İonia kıyılarından kuzeye
yolculuklar yapan, Miletosluların Cunda’da
‘’Nesos’’ adıyla bir yerleşim gerçekleştirdikleri, ticaret kolonileri kurdukları biliniyor.
Yani önceleri Mysialılar ardından da Aiol
lehçesi kullanan Helenler tarafından yurt
kabul edilmiş Ayvalık ve çevresi. Bu bölümde Ayvalık ve çevresinin Antik Çağ’daki
yurttaşları olan Mysialılar ve Aiollerden söz
edelim öncelikle…
Zeytinyağı denilince
akla neresi gelir?
Zeytinyağını, yerel yönetimler, önemli bir
tanıtım aracı olarak kullanıyorlar ama bundan 30-40 yıl öncesinde zeytinyağı denildiğinde akla sadece ve sadece Ayvalık gelirdi.
19. Yüzyıl’da, Ayvalık’ı da içine alan İzmir’in
kuzey bölgesi ‘’zeytin bölgesi’’ olarak tanımlandırılmıştı. Bu yöre İngilizlerin de yatırım
yapmaları için çekici idi. Nitekim 1884 yılında, İzmir’de çeşitli fabrikaların sahibi bulunan, zeytinyağı üreticisi R. Hadkinson 1.500
sterlin değerinde makine ve araç ithali yaparak Ayvalık’ta bir bir yağ üretme tesisi kurup
birkaç yıl içinde işini genişletti. Kıyı şeridinde büyüklü küçüklü birçok fabrika yaptırdı
veya satın aldı. Karesi Salnamesi’ne göre, 19.
Yüzyıl sonlarında Ayvalık’taki toplam zeytin
arazisi 90 bin dönümdü. Yılda 12.400.000
okka-zeytin ve 20 bin kıyye üzüm yetiştirilmekteydi. Ayrıca 13 bin şinik buğday ve
2200 şinik arpa elde ediliyordu.
Bugünün marka olma aday yağı
Bugün de Madra Dağı’nın uzantıları olan
Yaylacık ve Kaplan yükseltilerinin kıyılara
doğru alçalan eteklerindeki bazıları bin
yaşından büyük zeytin ağaçlarının arasında
tiryakilik yaratan altın sarısı zeytinyağı üretilmektedir... Ayvalık’ın coğrafyadaki yeri ve
klimasının farkı lezzetlerine de yansımıştır.
Ayvalık’ta kış aylarında yaşanan karayel ve
poyraz fırtınalarının yarattığı büyük ısı farklılıkları zeytin kalitesini olumlu yönde etkiler.
1923’te Ayvalık’ı terk etmek zorunda kalan
Rum nüfusun, gittikleri yerde en çok aradıkları ürün burada lezzetine alıştıkları zeytinyağı olmuştu. Yunanistan’daki Küçük Asya
Araştırmaları Enstitüsü’nün kaynaklarında
da Ayvalık zeytinyağının Akdeniz’in en iyi
zeytinyağı olduğu ifade edilmektedir.
DYNABEILLE İsveç Şurubu
15 TL
DOĞADAN PLUS
IHLAMUR-BAL-ZENCEFİL
ŞEKERSİZ BİTKİ ŞEKERİ
Boğaz ağrılarında ve soğuk
algınlıklarında boğazın
yumuşatılmasına ve öksürüğün
kesilmesine yardımcı olur.
İçerik: Zencefil, Ihlamur, Limon
Kabuğu, Fırıncılık Balı.
İhtiyaç dahilinde 2-3 saatte
bir adet alınabilir.
9,50 TL
%97 Elma Sirkesi, %3 Bitki
Karışımı (Anason (pimpirella
anisum), Sinameki Yaprağı
(cassia acutifolia), Kakule
(elettaria cardamomum),
Mirha (commipharamolmol),
Tarçın (cinnamomum sp.),
Besbase (myristica fragrans),
Safran (crocus sativus)) içerir.
Alkol içermez
.
VOONKA
Omega 3-5-7
Omega 3-5-7 ile balık,
nar ve kır iğdesinin üçlü
etkisi tek dozda.
HÜNNAP
Keçi Boynuzu Özü
15 TL
68 TL
Akdeniz Bölgesi'nde organik olarak,
kendiliğinden yetişen, doğal şeker
oranı yüksek keçi boynuzu
meyvelerinden geleneksel tadı,
yoğunluğu, doğallığı ve zengin
içeriği korunarak steril üretim
koşullarında elde edilmektedir. Hiç
bir katkı maddesi içermeyen
Hünnap keçi boynuzu özü,
içeriğindeki vitamin ve mineraller
ve kalsiyum açısından zengindir.
NoAL Anti Alerji Pudrası
20 TL
NoAL hava kaynaklı alerjenlere karşı doğal
bir bariyer oluşturarak semptomların
oluşmasını engeller.
Aynı zamanda naneli veya çilekli,
hoş bir aromaya sahiptir.
NoAL doğal bitki kaynaklı bir ekstre olarak
hem saflık hem güvenlik standartlarını
karşılar. NoAL etkin madde içermeyen
doğal içerikli bir üründür.
NoAL’ı havada alerjen olan ortamlara
(bahçeler, tozlu yerler) çıkmadan önce veya
belirtilerin başladığı anda kullanabilirsiniz.
Splenda
Tatlandırıcı
QSPA Termal Su
14,50 TL
16.75 TL MAFLOR PLUS
Sindirim sistemini
düzenlemeye
bağışıklık sistemini
desteklemeye
yardımcı olur.
66 edaktüel eylül•ekim 2014
Splenda ® sukraloz
bazlı, şekerden (sukroz)
yapılma, şeker tadına
yakın, tatlandırıcıdır.
Splenda ® düşük
kalorili tatlandırıcı
olarak şeker yerine
kullanılabilir, Aspartam
ve Sakarin içermez.
19,50 TL
QSPA Termal Suyun zengin
doğal kompozisyonunda
bulunan başlıca mineraller;
demir, magnezyum, potasyum,
selenyum ve kalsiyum olup yer
kürenin 2500 metre
derinliğinde mineral yoğunluğu
yüksek katmanından buhar
olarak elde edilmektedir.
edaktüel lezzet keşfi
Seferihisar'ın
saklı lezzeti
ARMOLA
Rumcada “peynir suyu” demek.
Beyaz peynir, az tuzlu lor ve süzme yoğurtla
yapılanı var, yoğurtsuzu var.
Domatese, karpuza en leziz katık lakin
mahalle mandıranızda bulamazsınız.
Yüzyıllardır Seferihisar’da yapılıyor.
Bilmecemizin doğru yanıtı: Armola peyniri.
• Duygu Yayman •
Yolunuz hiç Seferihisar’a düştü mü? Düşmüş olabilir. Peki, orada hiç
Armola yediniz mi? Gezdiğiniz yerin özel tatlarını sorup soruşturan,
bulup buluşturanlardansanız armolayı tatmış olma ihtimaliniz yüksek. Ama çoğumuzun adından bile bihaber olduğunu –en azından
kenti tavaf edip duran kendi çevremizden- biliyoruz. Öyleyse soruyoruz; insan, yoğurt-peynir-lor karışımı, domatese, yeşil bibere ve
karpuza en ideal katık, böylesi hafif bir lezzet şansından nasıl habersiz yaşar? Üstelik de Seferihisar gibi, kent merkezine son derece
yakın bir turistik ilçede yüzyıllardır yapılageldiği halde...
İzmir’in çokkültürlü coğrafyasından miras, armola. Seferihisar’a
Rumlardan kalmış. Ulamış köylülerinin söylediğine göre, Rumcada
“peynir suyu” demekmiş. Seferihisar’ın tüm köylerinde yapılıyor.
Hatta sadece Seferihisar’da yapılıyor. Kendi başına yaşayan, kuş
uçmaz kervan geçmez bir ilçe olsa burası, normal; ama her yazı cıvıl
cıvıl geçiren, turistik bir ilçe olduğu halde bu ürünü ihraç etmemesi,
şaşırtıyor insanı. Nedeni, armolanın Seferihisar’daki birkaç mandıra
dışında sanayi üretimine dönüşmemiş, halen evlerde geleneksel
yöntemlerle yapılıyor olması.
Zeybekoğlu Mandırası, ilçe merkezinde “armola” denilince ilk adres
gösterilen işletme. 1965’te kurulan mandırada o yıldan bu yana
armola üretiliyor. Mandırada üretim, süzme yoğurt, az tuzlu lor ve
beyaz peynirin dört-beş saat boyunca bir tankta yoğrulmasıyla yapılıyor. Süzme yoğurt keçi sütünden, sadece armolada kullanmak
üzere ürettiliyor ve en az iki gün bekletildikten sonra peynir yapımında kullanılıyor. Lor ve beyaz peynirin malzemesinde de keçi
sütü oranının, inek sütünden çok olduğu söyleniyor.
Kekikle beslenen keçilerin sütünden
Keçi sütünün bu lezzetin püf noktası olduğu üzerinde duruyor üretici Zeybekoğlu:
“Dağlarımızda kekik, adaçayı vardır. Keçiler bu otlarla beslenir, o tadlar sütün tadına da
geçer.” Armolada yoğurt ve lor oranı daha fazla. Zeybekoğlu, loru da üç ay soğuk hava
deposunda beklettikten sonra kullandıklarını belirtiyor. “Bekleyince kokusu gidiyor” diyor.
Mandırada armola hamuru her gün değil, bittikçe yoğruluyor.
Zeybekoğlu Mandırası Armolayı Seferihisar dışına, komşu ilçeye Urla’ya çıkarmış; oradaki
şubesinde de satılıyor. Peynirin özellikle İzmir, Ankara ve İstanbul’da oturan yazlıkçılar tarafından bilinip rağbet gördüğünü söylüyor Zeybekoğlu. Kışın da İzmir’den özellikle bu peyniri almaya gelenler olduğunu ifade ediyor.
68 edaktüel eylül•ekim 2014
TABİA
BAKIM
SETİ 45,00 TL
Tariflerden tarif beğen
“-Armola, esas peynirle olur.
- Esas lorla olur, armola.
- Peynirin kokusu çıkar.
- Kokuyu tulum verir.
- Kara deriye yapılır.
- Hayır, deri sarı olacak.”
Seferihisar’ın Ulamış köyünün kahvesinde, bir ağacın altında görüyoruz
onları. Belki orada, o ağaçla birlikte yıllanmışlar ama Armola üstüne bir türlü
uzlaşamıyorlar.
Atışmalardan anladığımız, mandıra ile
köy tarifleri birbirinden farklı.
Seferihisar’ın bütün köylerinde geleneksel yöntemle, keçi derisinden elde
edilen tuluma yapılıyor Armola. Bir de
köylüler, süzme yoğurt kullanmıyor.
Bu iki noktada anlaşıyorlar. Ancak iş
ayrıntılara gelince, şöyle atışıyorlar.
- Tulum peyniri bitince tulumun kıllı
tarafını ters çevirir, içine armolayı yaparız. En çok keçi sütünden tutarız. Çok
güzel kokulu olur. İnek, koyun sütleri
öyle değil. Armola, esas peynirle olur
- Armola sütle lordan yapılır. Sarı keçi
derisi olacak. Sarı deri zayıf olur. Suyu
süzdürür, ekşitmez.
- Esas kara deriden olur. Kara deri çok
sağlamdır. Bir sene tulumu tutuyorsun
içinde, peynirin kokusu tulumu sarmış
oluyor. Sonra derinin kıllı tarafını ters
çevirip içine armolayı yapıyorsun.
Rumlardan Türklere 400-500 yıldır
hayvancılık yapılan Ulamış köyünün
evlerinde bu tulum eksik olmuyor.
Köylüler loru da beyaz peyniri de kendileri yapıyor.
Süzme yoğurtla, beyaz peynirle ya da
lorla; kara deriye ya da sarı deriye...
Hangi tarifle yapılanı olursa olsun,
yeter ki armola olsun... İster domates
salatasına sos yapılsın, ister üstüne zeytinyağı gezdirilsin, yanına domates ve
yeşil biber konsun, karpuz eşliğinde
ekmeğe sürülsün ve de afiyetle yensin.
(KAYISI - SUSAM)
48,95 TL
SOLGAR BETA GLUCANS COMPLEX
Solgar'dan bitkisel özel takviye; Her bitkisel kapsülde; C
vitamini, Beta 1,3 Glukan, Meyve karışımı, Çinko
(pikolinat olarak), Selenyum (L-Selenometiyonin olarak),
Bakır (sitrat olarak) ve D3 vitamini içerir.
Tabia size, cildinizdeki ölü
deriden kurtulmanızı sağlayacak,
derinize soluk aldıracak ve
canlandıracak tamamen doğal
ürünlerden oluşan, bir ürün seti
sunuyor: Cilt arındırma ve bakım
seti. Yazın güneşi, kışın soğuğu
tarafından yakılmış, kurutulmuş,
nem dengesi bozulmuş bir
cildiniz mi var? Cilt arındırma ve
bakım setiniz; susam yağı
(taşıyıcı yağ) kayısı çekirdeği yağı
(bakım yağı) ve yağı alınmış
kayısı çekirdeği granülünden
oluşan set olacaktır. Arındırıcı
haftada bir-iki kere, bakım yağı
ise her sabah/akşam
uygulanıyor. Granülde bulunan
meyve asitleri, taşıyıcı yağı ile
birlikte deriyi yumuşatarak ölü
derilerden arınmasına yardım
ediyor.Deriniz gölgelerden
kurtuluyor, saflaşıyor, duru bir
görünüm kazanıyor. Tabia size
doğallığın yanı sıra saflık ve
kaliteyi de sunuyor.
TABİA NAR ÇEKİRDEĞİ KAPSÜLÜ
Doğal Punicic Asit ve E Vitamini Kaynağı Nar bilinen
fonksiyonel gıdalar arasında ilk sıraya yerleşme yolunda hızla
ilerlemektedir. Nar çekirdeği yağı alanında yapılan çalışmalar
çok yeni olmasına karşın, alınan başarılı sonuçlar bu yağın
önemini ve yağa duyulan ilgiyi tüm dünyada artırmıştır.
Yapısında Punicic Asit'in yanı sıra yüzde 0,6 oranında
antioksidan özellikteki Polifenoller, yüksek oranda
E Vitamini bulunmaktadır.
30,00 TL
2014 eylül•ekim edaktüel 69
edaktüel lezzet keşfi
Dörtlü etki, tek lezzet: Lübnan Mutfağı
• Nazlı Beste Çetinasker •
A
rap, Ege, Akdeniz ve Güneydoğu
mutfaklarının karışımı bir lezzet
harmanıdır, Lübnan Mutfağı…
Orta Doğu’da, Doğu ve Batı arasında ticaret
yolunun üzerinde bir ülke olmasına borçludur mutfaktaki zenginliğini. Lübnan Mutfağı
bir nevi köprü görevi gördüğünden, ticaret
yolları üzerinden geçenlerin kültürel etkisi
yanı sıra, mutfak kültürünü de özümsemiştir.
Deniz ürünleri, zeytinyağlılar ve yeşilliklerin
hakimiyeti Ege Mutfağı’ndan, bulgurlar, acılar ve sosların eşşiz karışımları Güneydoğu
Mutfağı’ndan, yemek sunumundaki özen ve
ortaya çıkan renk cümbüşü Arap
Mutfağı’ndan ve diğer tüm lezzetlerde
Akdeniz Mutfaklarından izler bırakarak,
ortaya bu eşsiz Lübnan Mutfağı çıkmıştır.
Üç değişik mutfak fark edebiliyoruz:
• Dağ/Vadi Mutfağı denen bu mutfak ta;
kuzu eti, peynir, yoğurt
• Sahil Mutfağında; deniz ürünleri
• Beyrut Mutfağında ise; mezeler geçidi ve
üçü birden, zeytinyağı ağırlıklıdır.
Lübnan mutfağı "meze zengini" olarak tarif
ediliyor. Evlerde, buzdolaplarında her daim
hazırda bulunan mezeler, bir çeşit ana yemek
öncesi aperatiftir. Lübnanlılar akşam yemeklerini mutlaka birkaç meze ile açarlar. Bir
rivayete göre ise: Lübnan’da her gün 60’tan
fazla meze çeşidi hazırlanır. Bu mezelerin en
70 edaktüel eylül•ekim 2014
Tabule Salatası
sevilenleri ise; Hummus bi tahini, Baba
ghannouj ve Bakdounis bi tahini’dir.
Lübnan Mutfağı’nda keşfe çıkacaksanız
hazırlıklı olun. Çünkü; mezelerin yanında
verilmeye başlayan sacta ekmek her yemeğin
yanında karşınıza çıkacak. Ve bu ekmeğin
adı "Khoubiz sorj".
Dünyada bir Türk bir de Lübnan
Mutfağı’nda bu kadar çok yoğurt
kullanılıyor
Lübnanlılarda yoğurdun eşsiz lezzetinin
tadına varmışlar. Hemen her yemekte, mezede, sosta, çorbada yoğurt kullanıyorlar.
Yoğurt genel olarak her evde yoğurt yapılıyor ve yoğurt yapımı anneden kıza bir miras
gibi gelenekselleşmiş bu coğrafyada.
Yoğurdun yanı sıra bulgur, baharatlar ve soslar da bu mutfağın vazgeçilmezlerinden.
Lübnan Mutfağı’nın en bilinen yemekleri
Kıbbeh, Labneh makbus ve Tabouleh... Bu
yemeklerin hepsinde bulgur hakimiyeti var.
Gelelim Lübnan Mutfağı'nın sebzeli ve etli
böreklerine... Bu börekler hem gözünüze
hitap eder hem de eşsiz lezzetleri ile tadları
damağınızda kalır.
Malzemeler:
250 gram ince bulgur, yarım
demet taze nane, yarım demet
maydanoz, 1 çay kaşığı toz
tarçın, yarım çay kaşığı toz yeni
bahar, 1 domates, yarım demet
taze soğan, 1 çay bardağı
zeytinyağı, yarım limon suyu,
marul yaprakları, tuz
Yapılışı:
İlk önce ince bulguru bir kaba
koyalım, kaynar suyu kaba
bulgurun üzerini kapatacak
kadar ilave edelim. Bulguru suyu
çekene kadar dinlendirelim.
Taze nane, maydanoz ve taze
soğanı çok ince ince doğrayalım.
Domatesi de küp doğradıktan
sonra suyu emmiş bulgur ile
hepsini karıştıralım.
Baharatlarımızı da ilave edince
tabule hazır. Ekşi severler için bir
alternatif olarak üzerine 2 yemek
kaşığı kadar nar ekşisi eklenirse
çok harika oluyor.
Tabule salatasını servis ederken
marul yapraklarının üzerine
koymayı unutmayın.
Böreklere genellikle ayran ve limonata eşlik
ediyor. En ünlü Lübnan böreği ise Lahm
biajeen. Bu mutfakta en çok kullanılan malzemeler; bulgur, pirinç, patlıcan, kuru fasulye, nohut, yoğurt, limon, tahin, samneh ve
zeytinyağıdır. Baharatlar ve otlar ise; tarçın,
karabiber, karanfil, kimyon, yenibahar, kuru
nane ve maydanozdur.
Tatlımızı yedikten sonra mutlaka
kahvemizi de içelim..
Lübnan Mutfağının tatlıları genelde hamurişi ağırlıklı ve şerbetli olmakla beraber, kahve
onların da vazgeçilmezi. Her çeşit aromalı
kahveyi severek içebileceğiniz gibi bizim
damak zevkimizi en çok yansıtan kahve ise
‘’Cafe Turk ‘’ yani kakuleli Türk kahvesini
denemelisiniz.
7,15 TL
Sky Off Asprin
Genel Temizlik Havlusu
Sky Off Genel Temizlik Havlusu ile tüm
yüzeylerde mükemmel bir parlaklık, temizlik ve
koruma sağlayabilirsiniz. Silin Gitsin!
59,90 TL
15 TL
Lacalut Sensitive
Bakteri plakları, diş eti problemleri, diş eti
kanamaları, hassasiyet (kamaşma),asit
erezyonları, diş çürükleri ve ağız kokularının
gelişimini azaltmaya veya önlemeye yardımcı olur.
Yalnızca eczanelerde satılır.
Meyve suyu kültürünün de çok geniş
olduğu bu topraklarda bizim rakımıza çok benzeyen
ama üzümden
yapılan, içimi ferah
"Arak"tan söz
etmeden geçmek
olmaz. Arak, küçük
bir bardakta servis
ediliyor, alkol derecesi rakıdan biraz daha fazla fakat içimi
yumuşak ve son derece baştan çıkarıcı bir
içecek...
Hani bazı ülkelere gidersiniz ve gitmeden
önce kara kara düşünürsünüz ya "acaba aç
kalır mıyım? Ne yiyebilirim ki ben orada ?"
diye. Gitmeden önce internetten ve arkadaş
tavsiyeleriyle damak tadınıza uygun yerler
belirlersiniz ya... İşte Lübnan Mutfağı sizi bu
dertten kurtarıyor. Çünkü; kendinizi evinizde hissedeceğiniz kadar bizden ve mükemmel bir mutfakla karşı karşıyasınız!
75 TL
Medikoop (Çağdaş)
İş Güvenliği İlk Yardım Seti
Medikoop (Çağdaş) İş Güvenliği İlk Yardım Seti
Özel Çantasının İçersinde: Suni Solunum
Maskesi, Sargı Bezi, Steril Hidrofil Gaz Bezi,
Üçgen Sargı Bezi, Hidrofil Pamuk, Flaster,
Çengelli İğne, Makas, Elastik Bandaj, Yara Bandı,
Tıbbi Eldiven 2'li, Plastik Örtü, Not Defteri, Kurşun
Kalem, İlk Yardım El Kitabı, El Feneri, Düdük,
Cımbız, Malzeme Listesi, Alüminyum Yanık
Örtüsü, Tekstil Turnike Klipsli 50 Cm, Antiseptik
Solüsyon 50 Ml, Boyunluk bulunur.
Noble
Uyuşturucu
Testi
Madde bağımlılığından
kurtulmak ve
çocuklarınızı korumak,
madde bağımlılığı
tespiti için geniş
yelpazeli bir ürün.
"NOBLE SPLİT
SPECİMEN CUP" ile
ülkemizde ve dünyada
çok yaygın kullanımı
olan yasaklı maddelerin
kullanımı ile ilgili kesin
sayılabilecek bir bilgiye
ulaşabiliyoruz.
Bu maddeler; NİKOTİN,
ESRAR, KOKAİN,
EROİN, METADON,
METAMFETAMİN,
AMFETAMİN,
ECSTASY'dir.
Kullanımı çok kolay ve
test kapsamı ile
Türkiye'de piyasada
olan en kapsamlı ürün.
Madde test toplama
sürecinde en kritik
aşama donör örneğinin
herhangi bir şekilde
değiştirilmediğinden
emin olunmasıdır.
2014 eylül•ekim edaktüel 71
edaktüel kültürsanat
Abdülhamid döneminin yoğun baskısı,
üç kişi bir araya gelince örgüt kurmakla,
padişahı devirmekle suçlandığı,
herkesin jurnallendiği, yayın hayatının
sansürlendiği, Fransız, İngiliz ve Rusların
Osmanlı’dan taleplerinin bitmediği,
Balkanların karıştığı kısacası Osmanlı’nın en zor
zamanlarında yaşamış olmasına rağmen
fikirlerini tavizsiz savunmuş bir şair. Aşiyan Müzesi
ve Tevfik Fikret
• Elif Aydoğdu •
Fotoğraflar
• Aşiyan Müzesi Arşivi •
• 1962 ve 69 tarihli Hayat Mecmuası •
S
on yıllarda gezi rotalarına ilginç bir
alan olarak edebiyat turları da eklendi.
İstanbul’da bu konuda birkaç önemli
durak var. Rumelihisarı sırtlarında Aşiyan
Müzesi, Heybeliada da Hüseyin Rahmi
Gürpınar Evi, Burgazada da Sait Faik
(Abasıyanık) Evi, Cihangir’de Orhan Kemal
Müzesi, Dolapdere’de Polonyalı şair Adam
Mickiewicz'in Evi ilk akla gelenler. Bana
sorarsanız bu gezilere Rumelihisarı sırtlarında muhteşem bir boğaz manzarasına bakan
Aşiyan Müzesi’ni; şair, düşünür, yayıncı, ressam, eğitimci, mimar Tevfik Fikret’in evini
ziyaret ederek başlamak lazım.
mizde nefes nefese boğaz manzarasına karşı
sıralanmış banklarda soluklanmıştık.
Şiirlerini yazıp, resim yapacağı, İstanbul’a
biraz uzaktan bakacağı bu mekan Göksu
Deresi’nin karşısında, büyüleyici bir boğaz
manzarasına bakıyor.
Tevfik Fikret 1906 yılında “Aşiyan” ismini
verdiği bu eve taşınmış 19 Ağustos 1915’de
hayata burada veda etmiş.
İlk ziyaretimizde biraz hayal kırıklığına uğramış, müzeciliğin bunca değiştiği bir dönemde Aşiyan’ın zavallı, unutulmuş, kanıksanmış hali içimize dokunmuştu. Müzenin birçok bölümü kapalıydı. Yokuştan aşağı inerken suspus olmuştuk. Tevfik Fikret
Osmanlı’da ‘Hürriyet’ fikrini en gür sesle
söyleyen, devrimci ve idealist fikirleriyle Mustafa Kemal başta olmak üzere pek
çok aydını etkileyen, Türk edebiyatının batılılaşmasında büyük pay sahibi bir isim.
Müzeyi ilk 2009 yılında ziyaret etmiştim.
Mekan hem çok etkilemiş hem de çok
hüzünlendirmişti beni… Tevfik Fikret’in
bir nevi inzivaya çekildiği Aşiyan’a zorlu bir
yokuştan tırmanıp kapısından içeri girdiği-
Abdülhamid döneminin yoğun baskısı, üç
kişi bir araya gelince örgüt kurmakla, padişahı devirmekle suçlandığı, herkesin jurnallendiği, yayın hayatının sansürlendiği, Fransız,
İngiliz ve Rusların Osmanlı’dan taleplerinin
72 edaktüel eylül•ekim 2014
bitmediği, Balkanların karıştığı kısacası
Osmanlı’nın en zor zamanlarında yaşamış
olmasına rağmen fikirlerini tavizsiz savunmuş bir şair. Şimdi müze olan bu evin planlarını da
Tevfik Fikret çizmiş. Bu taslak çizimler de
müzede görülebiliyor. “Aşiyan’ın planı, süsleri, Fikret’in kendi resim ve mimari zevkinin
eseriydi; boyaları, duvarlarının kağıtları, her
odasını ayrı bir üslupta döşemesi tamamiyle
kendi zevkinin buluşlarıydı.”
Aşiyan Müzesi 2011-2012 yılları arasında
kapsamlı bir tadilata girdi. Geçtiğimiz günlerde açıldığını duyunca tekrar gitmek istedik. O kadar dik bir yokuşu var ki Tevfik
Fikret’in bu yokuşu her gün çıktığını düşününce gerçektende farsça yuva anlamına
gelen ‘Aşiyan’a sığındığını, inzivaya çekildiğini, ülkenin içinde bulunduğu durumla hiç
olmazsa arasına maddi bir mesafe koymaya
çalıştığını hissediyorsunuz. Bir de yanı
başındaki Robert Kolej’de öğretmenlik yapmaya başlayınca çalışma odasından yamaca
BANA KİMSİN DİYE
SORMA MELEĞİM
Bana kimsin diye sorma meleğim Pek güzel dinle de izah edeyim Nam-ı naçizime `Fikret' derler Şi're de nisbetimi söylerler Kaldığım varsa da gah ekmeksiz Kalmadım şimdiye dek mesleksiz Nur bekler gibi nısf-ı şebde Bekledim on iki yıl mektebde Sonra çıktım ne için bilmeyerek Bu da bir cilve-i baht olsa gerek Bab-ı Ali'ye müdavimlendim Ehl-i namus diye mimlendim Şimdi bir hayli eser sahibiyim 'Ahmed İhsan'da musahhih gibiyim Saye-i lutf-i cihan-banide Hocayım Mekteb-i Sultani'de...
Tevfik Fikret
bir merdiven yaptırmış. Buradan kolaylıkla
okuluna gidip gelebiliyor. Üç katlı bu kagir
yapının belki en büyük özelliği, evin hemen
her köşesinde, okumak, dinlenmek, çalışmak için sığınılacak küçücük köşeler yaratılmış olması. Hele mutfakta şairin Sokrat’ın
Penceresi adını verdiği müthiş bir boğaz
manzarasına bakan pencere var ki görülmeğe değer.
Müze esaslı bir tadilattan geçmişti. Burası
sadece Tevfik Fikret’in değil yakın arkadaşları Edebiyat-ı Cedide (Servet-i Fünun)
akımı içinde yer alan sanatçıların hatıraları,
Abdülhak Hamid Tarhan ve Şair Nigâr
Hanım için ayrılmış özel odaları da barındırıyor. Müze de ziyaretçiler için bir kısa, bir
de uzun tur planlanmış, kulaklıklarınızı alıp
her bir köşe hakkında ayrıntılı bilgi edinebiliyor, Tevfik Fikret’in şiirleri, tabloları, o
dönem Osmanlı siyasi ve edebiyat ortamı
hakkında birçok ayrıntı eşliğinde geziyorsunuz. Eskiden kapalı olan bodrum kattaki
yemek salonu, mutfak, çamaşırhane ve kileri
de görebiliyorsunuz. Tevfik Fikret Cuma
geceleri dostlarını Aşiyan’da ağırlamaya
bayılır, bu masalarda son derece neşelidir.
Bu toplantılardan birinde; “Ferdin saadeti
için aile huzuru, aile huzuru için toplum
huzuru, toplum huzuru için millet ve yurt
huzuru, yurt huzuru için dünya huzuru şarttı; bütün bunların hepsini sevmek insan
olmak için birinci şarttı.”diyordu.
Ressam Tevfik Fikret
Anlamadım!
Ne dediniz?
Fikret büyük şair
değil miydi?
Fikret karanlıklar içinde bir nur
görüp halkı o nura doğru
götürmeye çalışırken siz
nerelerde idiniz?
Niçin içinizden kimse
onun gibi feryat etmedi?
Ben Fikret’e erişemedim.
Onun sohbetlerinden yararlanamadım. Kendimi bedbaht
sayarım. Fakat bütün eserlerini
okudum. Birçoğu ezberimdedir.
O hem büyük şair
hem de büyük insandır.
Efendiler!
Zaten parmakla gösterilecek
kadar az olan büyük adamlarımızı küçültmeye kalkışmayalım.
Mustafa Kemal Atatürk
Tevfik Fikret şiirleri ve dergiciliği ile bir kültürel ve siyasal kavganın içindedir. Resimleri
şiirlerinin aksine kavgacı değil; sükuneti,
huzuru çağırır gibidir. Şiirlerinde anlattıklarının resimlerini de yapar. Şeker Ahmet
Paşa'dan resim dersleri almış; Mekteb-i
Sultani'de resim dersleri veren Fransız ressam Habet'nin öğrencisi olmuştur.
Dönemin ünlü ressamlarından Feyhaman
Duran "Eğer Fikret Avrupa'da bir iki yıl
resim öğrenimi görseydi Türkiye'nin en
başarılı ressamı olurdu ve bizler onun çok
gerisinde kalırdık." diyor.
“Halid Ziya Uşaklıgil, Fikret'in bütün şiirlerinde ressam fırçalarının darbelerinin görüldüğünü, Fikret'in şair olarak etkisini iki kat
yapan ressam kabiliyetinden söz ediyor.
Bedri Rahmi Eyüboğlu, Tevfik Fikret'in
aslında ne denli önemli bir ressam olduğunu fakat bu yönünün hep geri planda kaldığını söylüyor yazılarında… “ Belki buradan
Tevfik Fikret'in resmi şiirle paralel gördüğünü en azından çevresi tarafından bir ressam
olarak da önemsendiğini söyleyebiliriz.
Aşiyan’daki en çarpıcı tablolardan biri Tevfik
Fikret’in Sis şiirinden etkilenen Şehzade
Abdülmecit Efendinin yaptığı Sis tablosu..
“Serveti-i Fünun'un kapanması, baskılı yöne2014 eylül•ekim edaktüel 73
edaktüel kültürsanat
Sansür belası!
“Servetifünun’da çalıştığı dönemde Fikret’i en çok uğraştıran
konu, gazetenin büyük bir titizlikle sansür edilmesiydi. Sansür
gazetenin baş belasıydı. Gazete
provaları baskıya verilmeden
önce sansür memurlarına gönderilir ve ancak onay alındıktan
sonra baskıya verilirdi.
Elde yazılı bir kural olmadığı
halde bazı sözcüklerin kullanılması yasaktı. Neydi bu sözcükler?
Grev, suikiast, ihtilal, sosyalizm,
anarşi, dinamit, infilak, kanuni
esasi (anayasa), hürriyet, vatan,
musavvat (eşitlik), Bosna Hersek,
Makedonya, Girit, Kıbrıs, Yıldız,
büyük burun (Abdülhamit’in
burnu) istibdat, veliaht, cumhuriyet, mebus, ayan, bomba,
Mithat Paşa, Namık Kemal,
inkılâp,”
sürahilerin kullanıldığı yemekhanesiyle hem
öğrencilerinin hem de dışarıdan görenlerin
şaşırdığı bir okul yaratır.
Öğrencilere saygılı davranılması ve her
zaman onlara ‘siz’ diye hitap edilmesi konusunda çok hassastır Tevfik Fikret. Okulda
çocukların mide ve bağırsak hastalıklarından kurtulamadıklarını görünce suyu analiz
ettirir, mikroplu olduğu anlaşılınca
Hamidiye Sularının kaynağında temizlenmesi için Mazhar Osman ile uğraş verir ve
başarırlar.
timden duyduğu karamsarlık, arkadaşları Hüseyin Siret ve İsmail Safa'nın sürgüne
gönderilmesi, 1902'de kız kardeşi Sıdıka'yı
kaybetmesi, babasının Irak'a sürülmesi,
Tevfik Fikret'i çok yıpratmıştı. İstanbul’u
ahlaksızlıkla suçlayıp lanetleyen ünlü "Sis"
şiirini 1902 yılında İstanbul'un sisler altında
olduğu bir günde yazdı.”
Sarmış yine âfakını bir dûd-i muannit /
bir zulmet-i beyzâki peyâpey mütezâyit.
Gene bir sis kaplamış ufuklarını, inatçı bir sis,
/gitgide büyüyen bir ak karanlık.
Hükümdar Abdülhamid’in baskısını en ağır
şekilde eleştiren Tevfik Fikret’in SİS şiiri o
74 edaktüel eylül•ekim 2014
dönem herkesi derinden etkiler. Bu tablonun karşısına geçip uzun uzun baktığınızda
sisler içinde siluet halinde bir İstanbul görünür.
Eğitimci Tevfik Fikret
Tevfik Fikret edebiyatımızdaki öğretmen,
yayıncı şairlerden. Hayatını öğretmen olarak
kazanıyor. Galatasaray Sultanisi’nde hem
öğretmenlik hem de üç dönem müdürlük
yapıyor. Onun müdür olduğu dönemde
bugünkü İstiklal Caddesinde bulunan bina
yanmıştır. Bu binanın yerine bizzat başında
durarak modern bir okul binası yaptırır.
Jimnastik salonları, yatakhaneleri, konferans
salonları, keten örtüler ve çatal kaşık ve cam
Doktor Mazhar Osman ve Adnan Adıvar’ı
okula alır; her bir öğrencinin sağlık durumuyla ilgili dosyalar hazırlanır. Okul hekimliğini başlatır. İyi görmeyen ve işitmeyen
çocuklar bu sayede ön sıralara oturur, kalp
ve ciğerlerinde sorun olanlar beden eğitimine katılmaz. Bugünkü Galatasaray Spor
Kulubünün temelini atar. Öğrencileri de
ona tutkuyla bağlıdır. Görevinden istifa ettiğinde büyük gösteriler yapılır. Kızların da
eğitim almaları için Kandilli Kız Mektebinin
kurulmasına ön ayak olmuş; “Kızlarını okutmayan millet, oğullarını manevi öksüzlüğe
mahkum etmiş demektir” diyor bunu uygar
olmanın ön şartı olarak kabul ediyordu.
Daha sonra uzun yıllar Robert Kolejde öğretmenlik
yapar. Orada da öğrencileri üzerinde derin izler bırakır.
Aşiyan’ın müdavimleri arasında buradaki genç öğrencileri de vardır. Bu okulda da birçok ilki başlatır. Türk
öğrenciler için bir cemiyet kurar, Osmanlıca şubesi onun
sayesinde açılır. Münazaraların yapıldığı kulüpler kurulur.
Bir ara şehir dışında modern bir okul kurmak üzere kolları sıvar. Okulun tüzüğü denebilecek eğitim esaslarını
belirten bir metin hazırlar. “Kanuni Esasi nizamını emanet edeceğimiz nesilleri “sis” ortamında yetişen anababaların çevresinden uzaklaştırmak lazımdı. Yeni kuşakları ikiyüzlülük çevresinden uzakta, fakat modern ve
meşru bütün eğlence ve ihtiyaçları içinde toplayan, şehir
dışında bir yerde okul kurmak ve orada yetiştirmek üzere
teşebbüslere girişti.” Ne yazık ki gerekli parayı bulamaz
ve bu proje hayata geçmez. Ama eğitim bilimlerinde
bugün bile değerlendirilebilecek geniş kapsamlı bir
kuruluş tüzüğü bırakır.
Tevfik Fikret’in Vedası
Tevfik Fikret teşhisinde geç kalınan şeker hastalığının
yan tesirleri ile ciddi sağlık problemleri yaşar. Topluma
dair ümidini de zaman zaman kaybeder, iyice köşesine
çekilir. Ziyaretine gelen dostları ve öğrencileri ile biraz
kendine gelir gibi olursa da toparlanamaz. Çok sevdiği
Aşiyan’da 19 Ağustos’da gözlerini yumar. Vasiyeti
Aşiyan’ın bahçesine gömülmektedir. Ancak Aşiyan’ın ileride ne olacağı konusunda şüpheleri olan aile büyükleri
Eyüp’de aile mezarlığına defneder. Ancak 1945’de ev
müze olduktan yedi yıl sonra 1961’de naaşı Aşiyan’a
getirilir istediği gibi bahçesine gömülür.
Yolunuz İstanbul’a düştüğünde Aşiyan’a uğrayın. Hem
muhteşem bir boğaz manzarası seyredin hem de bir
Osmanlı münevverinin hayatına, zevklerine, inceliklerine tanıklık edin. Bahçede; sanki Tevfik Fikret’in vasiyetini yerine getirirmişçesine her daim Robert Kolej öğrencilerinden gençleri ellerinde kitapları ile göreceksiniz.
Vatan için ölmenin övgüsünü yapan hamasi şiirler kitaplar dolusudur da yüz yıl önce yaşamı kutsayan şiirler
yazan Tevfik Fikret’i belki bugünlerde bir daha anımsamalıyız.
“Vatan senden hayat umar,
Sen yaşarsan o canlanır.
Vatan için ölmek de var,
Fakat borcun yaşamaktır.”
Yararlanılan ve alıntılanan kaynaklar
• Bugünün Diliyle Tevfik Fikret / A. Kadir /1967
• Elbet Sabah Olacaktır / Hıfzı Topuz / Remzi Kitapevi / 2012
• Hayat Mecmuası 1969 / Nureddin Sevin / Ölümünün
Ellinci Yıl Dönümünde Tevfik Fikret
• Hayat Mecmuası 1962 / T. Etingü / Ressam Tevfik Fikret
• Aşiyan Müzesi Kataloğu
BİLGİ BANKASI
n
Omega 3 yağ asitlerinden
epa ve dha ne işe yarar?
Beyinin gri maddesi retina ve sinirler gibi kilit yapıların bir kısmını dha oluşturur.dha insane beyninde %15 %20 oranında bulunurken göz ve retinada %3060 oranında bulunur.bu yüzden hem beyin hemde göz sağlığı için çok
önemlidir,diğer bir omega 3 olan epa ise kalp dammar sağlığı ve allerjik hastalıklarda zihinsel sağlıgın korunmasında önemlidir.
Ş
eker yerine kullanılabilen düşük
kalorili veya kalori içermeyen yapay
veya bitkisel maddelerdir tatlandırıcılar. Normalde şeker hastalığın tedavisinde kullanılan tatlandırıcılar, kilo kontrolu ve obezite ile mücadelede de kullanılmaktadır. Aspartame vb. gibi sentetik
Tatlandırıcı
kullanmak
zararlı mıdır?
madde içeren tatlandırıcıların uzun süre
kullanımında vücutta birikme yapıp,
sinir sistemi ve beyin üzerinde yan etkileri olduğu görülmüştür.
O yüzden stevya bitkisi vb. doğal olan
veya meyve şekerlerinden elde edilen
tatlandırıcılar kullanılmalıdır.
Vitaminler iştah açar mı?
B
azı vitaminlerin eksiklğinde iştahsızlık
diğer klinik belirtilere eşlik edebilir.
Klinik belirti verecek düzeyde vitamin
eksikliği zor gelişir, sık görünmez. Ancak bu
düzeyde bir eksiklik geliştiğinde bu vitaminlerin yerine konması doğal olarak diğer
belirtilerle beraber iştahsızlık üzerinde
olumlu etki yapar. Ancak bu durum vitaminlerin iştah açtığı anlamına gelmez.
Normalde vitamin eksikliği olmayan bir
çocuğa vitamin verilmesi iştahı etkilemez.
Prebiyotik nedir? Faydaları nelerdir?
P
rebiyotik besinlerin emilmeyen ancak konakçı lehine
bazı bakterilerin büyümesi ve aktivesini olumlu etkileyen yiyecekler bileşenidir. Besin liflerinin prebiyotik
etkisi vardır. Prebiyotikler sindirilmez bağırsağa gelir ve
fermente olurlar.
• Bağırsağı korurlar,
• İmmun sistemin sağlıklı olmasını sağlarlar,
• Ergen ve menapoz sonrası kalsiyum emilimini artırır ve
kemik sağlığını korur.
2014 eylül•ekim edaktüel 75
edaktüel kültür sanat
Parmak
uçlar›nda
dünya
Burcu
Olguner
"Keşke imkân olsa da bütün
İzmir'i görsem karşımda, eğilsem
önlerinde selam versem..."
Bu sözler İzmir Devlet Opera
ve Balesi'nin (İZDOB) baş
dansçılarından Burcu Olguner'e
ait. Birçok ulusal ve uluslararası
yarışmada ülkemize ödül getiren genç balerin, başarılı sanat
kariyerini, İstanbul 2010 Avrupa
Kültür Başkenti projesi çerçevesinde düzenlenen 1. Uluslararası
İstanbul Bale Yarışması
“Büyükler” kategorisinde aldığı
üçüncülük ile taçlandırmıştı.
Olguner, başvuran 450 kişinin
arasından sıyrılıp sınavı kazanmış. Konservatuvar eğitimiyle
birlikte piyano çalmaya da başlayan sanatçı, yeteneğiyle piyano
öğretmenini öylesine büyülemiş
ki bu kez öğretmeni baleyi bırakıp piyanoya devam edebileceğini söylemiş. Ama Olguner,
sanat yaşamı içinde onu en çok
mutlu eden hayalinin peşinden
koşarak dansı seçmiş.
Balede ilk adımlarını anaokulu
yıllarında atan Olguner, o
dönemde lisanslı bir yüzücüymüş. Bir gün yüzme öğretmeninin, ailesini çağırıp “Kas ve
kemik yapısı çok iyi. Ya yüzmeye devam etsin ya da baleyi seçsin” sözleri üzerine Olguner ve
ailesinin tercihi baleden yana
olmuş. İlkokulu bitir bitirmez
konservatuvar sınavlarına giren
İZDOB'da dokuz yıldır dans
eden sanatçı, “İzmir Opera ve
Balesi ailem gibi oldu. Bir diğer
mutluluğum ise İzmir seyircisini
kazanmış olmam. Sahnede
selam verirken o kadar çok duygulanıyorum ki, çoğu zaman
gözyaşlarımı tutamıyorum.
Özellikle gözyaşlarım terle
karıştığı için kimse o anda
benim ağladığımı fark etmiyor.
76 edaktüel eylül•ekim 2014
Dans ederken seyircileri görmüyorum ama selam verirken
hepsinin gözlerini yakalamaya
çalışıyorum. En güzel duygu
alkışlanmak” diyor.
Oyunların programı ve rol dağılımı yapıldığında role nasıl
hazırladığını merak ediyoruz
Olguner'in?
Sorumuza cevabı “Bir ay sonra
Don Kişot'u oynayacaksam
onun hikayesini okuyor, rolü
canlandıracağım kişinin duygu
ve düşüncelerini içimde hissetmeye çalışıyorum. Oyunun
diğer ülkelerde sahnelenmiş
örneklerini izliyorum” oluyor.
Dansa olan tutkusu, titizliğiyle
birleşince oynadığı karakterleri
de içinde hissediyor genç balerin. Kimi zaman oynadığı rollerin etkisinden kolay kolay çıkamadığını da sözlerine ekliyor:
“Üç Silahşörler'de kötü bir kadını oynuyordum. Sert, agresif ve
oldukça zor bir roldü. Role
hazırlanırken o siniri, hırçınlığı
Biotrue çok amaçlı solüsyonun
gözlerinizin biyolojisinden
esinlenmiş ileri lens bakımını
deneyin. Biotrue, gözün kendini
doğal olarak nasıl temizlediği,
nemlendirdiği ve sağlığını koruduğu
üzerinde kapsamlı bir çalışmanın
sonucunda geliştirilmiştir.
Biotrue çok amaçlı solüsyon, üç
biyo-esinlenmiş yeniliği bir araya
getiren tek solüsyondur ve
mükemmel dezenfeksiyon sağlar.
• Sağlıklı gözyaşı pH'ı ile
uyumludur.
• Gözde doğal olarak bulunan bir
kayganlaştırıcıyı kullanır.
• Bazı yararlı gözyaşı proteinlerini
aktif olarak tutar.
SAKAL BIYIK BAKIMI
19 TL
İLERİ LENS BAKIMI
“Sahne büyülü bir dünya”
Olguner, 1996'da girdiği Dokuz
Eylül Üniversitesi Devlet
Konservatuvarı Sahne Sanatları
Bale Bölümü'nden 2005 yılında
mezun olur. Okul arkadaşlarından daha erken mezun olan
sanatçı bunun nedenini, “Rus
uzmanların disipliniyle aldığım
eğitim üniversite döneminde sınıf atlayarak mezun olmamı
sağladı” diyerek açıklıyor. Baleye
başlayan herkesin hayalinde
mutlaka solo dans etmek ve
hayalini kurduğu bir rol vardır.
Olguner de bu hayalini gerçekleştirmiş: “Kuğu Gölü
Balesi'nde iki farklı karakter var.
İlk perdede çok aşık beyaz bir
kuğuyu, ikinci perde de ise kötü
karakterli siyah kuğuyu oynadım. Oldukça zorlu bir rol aslında. Ve ben en büyük hayalim
olan Kuğu Gölü Balesi'nde 22
yaşında başrol oynadım. Bu
benim için müthiş bir duygu.”
54 TL
Sakal ve bıyık, yüzyıllardır
her kültür için erkekliğin
sembolü... Her gün tıraş
olmak birçok erkeğe zor
gelse de sakalın seyrek, az
ya da güçsüz olması,
erkekte psikolojik ve sosyal
sıkıntılar yaratabilir. ÉEOSE
Sakal Serumu sakal ve
bıyıkları beslemek ve
bakımını yapmak üzere
formule edilmiştir. Sakal
bırakılmak istenen bölge
dışında uygulanmamalıdır.
16,50 TL
ERKEK MESANE PEDİ
TENA Men Erkek Mesane Pedleri erkeklerin tüm gün
boyunca kendilerini kuru ve güvende hissetmesi için
tasarlanmıştır. Özel anatomik tasarımı sayesinde
kıyafetlerin altında farkedilmeden kullanılır ve yapışkan
arka yüzeyi sayesinde çamaşıra güvenle yapışır.
2014 eylül•ekim edaktüel 77
edaktüel kültürsanat
da içimde hissettim. Öyle ki
yüzümdeki çocuksu ve yumuşak ifadeyi kaldırmak için saçlarımı kırmızıya boyattım.”
Tüm hazırlıkların tamamlanıp
gösterinin yapılacağı gün geldiğinde ise ayrı bir heyecan başlıyor sanatçı için:
“Temsil akşam sekizdeyse saat
beş gibi İZDOB'da oluyorum.
Bir saat kadar ısınma hareketi
yaptıktan sonra saç ve makyajlarımız tamamlanıyor, kostümlerimizi giyiyoruz. Gösteriye en
fazla yarım saat kala sahne arkasında hazır bir şekilde yerimi alıyorum. Perde açıldığında ise
sahnenin büyülü dünyasına
bırakıyorum kendimi.”
“Baleyi bırakmak çok zor”
Kabarık tülden etekleri, saten
bale ayakkabıları ve parmak
uçlarında uçarcasına dans…
Zarafet ve estetiğin simgesi
olmak elbette kolay değil. Bale
eğitiminin oldukça zahmetli
olduğunu vurgulayan Olguner,
sahnedeyken ayaklarındaki
derin kesiklerin verdiği acının
tek bir ifadesini bile yüzüne
yansıtmadığını söylüyor:
“Rol gereği kimi yerde gülümse78 edaktüel eylül•ekim 2014
mem, kimi zaman da sert bir
ifade vermem lazım. Bu nedenle
acı hissetsem bile göstermemem gerekiyor. Baleye ilk başladığımda ayaklarım çok kanar ve
acırdı. Ama zamanla ayak derisi
sertleştiği için eskisi kadar acı
duymuyorum. Sadece tatil
dönüşlerinde ayaklar yumuşadığı için deriyi tekrar sertleştirecek
özel ilaçlar kullanıyorum. Hatta
ev hastane gibi. Kendi kendimi
tedavi etmeyi öğrendim.”
Olguner'in unutamadığı bir
temsili de Fındıkkıran balesi
olmuş. 39 derece ateşle sahneye
çıkan balerin, bu tür durumlar
için dansçıların yedekli çalıştığını söylüyor.
Profesyonel sanat yaşamının
yanında tüm hayatını da dans
üzerine kuran Olguner aynı
zamanda profesyonel bir tango
dansçısı. Bu alanda da birçok
ödül alan sanatçı, 2008 yılında
Ege Bölge Birinciliği'nin yanında Uluslararası Tango
Yarışması'ndan dünya ikinciliğiyle dönmüş.
Tango ile balenin nasıl buluştuğunu sorduğumuzda ise,
“Aslında bale ve tango teknik
olarak birbirinden çok farklı
danslar. Balede ayaklar açıktır,
tangoda ise birbirine paraleldir.
Ama bale, tangoda az zamanda
daha çok yol kat etmemi sağladı” diyor.
Sözlerine son verirken zor şartlar altında çalıştıklarından dem
vuran sanatçı, bale sanatına
yeteri kadar önem verilmemesinden de yakınıyor: “Rusya'ya
gittiğimde bale sanatında çok
yol kat ettiklerini gördüm.
Temsile gelen izleyicilerden
sahnenin teknik özelliklerine
kadar her şey o kadar farklı ki
ister istemez karşılaştırma yapıyorsunuz. Örneğin orada sahnenin zemini yaylıdır, biz ise
sert zeminlerde çalışmak zorundayız, kulisimiz bile çok dar.
Dileğim en kısa zamanda çalışma şartlarımızın iyileştirilmesi.
edaktüel sinema
Efsane prensesin hayatı
eylülde beyaz perdede...
M
ayıs ayında düzenlenen 67.
Cannes Film Festivali'nde yarışma dışı gösterilen "Grace of
Monaco" filmi eylül ayında gösterime giriyor. Film, bir zamanların Amerikalı efsane
oyuncu Grace Kelly'nin hayatını konu alıyor. 1955 yılında tanıştığı Monaco Prensi
Rainier ile görkemli bir törenle evlenen
Oscar ödüllü oyuncu, prensin isteğiyle
oyunculuğa veda ediyor. Yıllar geçtikten
sonra Hollywood'a dönmeyi planlayan üç
çocuk annesi Kelly bu isteğini yerine getiremeden hayatını kaybediyor. Geçen yıl gösterime girmesi beklenen fakat 2014 yılına
ertelenen filmin izleyicilerden kaç puan alacağı merak konusu...
Hollywood'un Altın Çağı'nın en büyük yıldızlarından biri olan Grace Kelly, kariyeriyle
ilgili her şeyin yolunda gittiği bir dönemde
aşık olur ve Monako prensi Rainier ile yaşadığı aşk, onu çok sevdiği mesleğine son ver-
80 edaktüel eylül•ekim 2014
mek zorunda bırakır. İkili, Yüzyılın Düğünü
olarak adlandırılan görkemli bir düğünle
evlendikten sonra ünlü aktris resmi olarak
Monako prensesi olur. Saray hayatına ve bu
çevrenin kurallarına uyum sağlamaya çalışan
'Monako Prensesi'nin karşılaştığı tek güçlük
bu olmaz. Monako'da yaşanan politik krizler
de onun yaşamını etkiler.
Şimdiden birçok tartışmaya yol açan filmin
yönetmenliğini Olivier Dahan yapmış, başrollerini ise Nicole Kidman ve Tim Roth
paylaşıyor.
Filmin tartışmalara yol açmasının nedeni ise
kraliyet ailesinin, filmin gerçekleri yansıtmadığını belirtmesi ve bu nedenle bir bildiri
yayınlaması. Yayınlanan bildiriye göre aile,
filmin ilk olarak yayınlandığı Cannes Film
Festivali'ne katılmayacaklarını ve festivali
boykot edeceklerini söylemişti. Aile, filmin
ticari çıkarlara dayanarak abartılı sahnelere
sahip olduğunu söyleyerek tepki gösterdi.
Filmde Grace Kelly'i canlandıran ve başrolü
Tim Roth ile paylaşan 1967 doğumlu
Nicole Kidman, Avusturalya ve ABD çifte
vatandaşıdır. Çocukluğunu Avustralya'da
geçiren Kidman'ın babası Anthony Kidman
biyokimyacı, psikolog ve yazar, annesi ise
hemşire ve eğitimcidir. Kendini ilk olarak
Dead Calm filmi ile gösteren güzel oyuncu
daha sonra Days of Thunder ile yükseldi.
Ona ilk Oscar'ı kazandıran ise "The Hours"
filmindeki Virginia Woolf karakteri oldu.
Özel hayatıyla da sık sık gündeme gelen
Kidman 2006'da şarkıcı Keith Urban ile
evlendi. Oyuncunun Urban'dan Sunday
adında bir kızı, daha sonra beraber olduğu
Tom Cruise'dan ise Jane ve Connor adında
iki evlatlık çocuğu var. Son olarak 2014
yılında Grace of Monaco'da yer alan oyuncu
bu film için on aday arasından seçildi.
BİLGİ BANKASI
n Tip 2 kollagenler
osteoartrit ve
romatoid artrit
tedavisinde nasıl
fayda sağlar?
Doğası değiştirilmemiş tip 2 kollagenler etki mekanizması itibarıyle bağışıklık sistemi ile birlikte çalışarak kıkırdağın yapısındaki kollagene uygulanan
baskının ortadan kaldırılması ve kıkırdağın tekrar onarılamasında ve güçlenmesini sağlayan bir ajandır.
• Eklem kıkırdağının onarılmasını des-
tekler,
• Eklem
ağrısının
azalmasına yardımcı
olur,
• Eklem hareketliliğini arttırır.
n Doğum
kontrol ilaçları
kısırlık yapar mı?
Doğum control ilaçları kısırlık yapmaz.
Etkileri içerdikleri hormanlar sayesinde
yumurtlamayı engellemektir.
Etkileri sadece 24 saatlik olduğundan
her gün düzenli kullanılmalıdır.
• Aylık ve 3 aylık enjeksiyon özel bir
teknikle yapılmalıdır. Yanlış yapıldığında ilaç dokuya geçmeden atılır ve
gebelik oluşabilir.
• Acil kontrasepsiyon hapları asla bir
doğum kontrol yöntemi değildir.
Tekrar tekrar başvurulması son derece
sakıncalıdır.
Grace tarzı...
Grace Kelly deyince akla ilk gelenlerden biri de şüphesiz ki moda.
Üst düzey şıklığı Hollywood'a
taşıyan Kelly'nin moda dünyasında hala önemli bir yeri var.
Kusursuz tarzıyla tanınan Kelly
şapkaları, eldivenleri ve çantalarıyla birçok markaya ilham oldu.
Filmde de kıyafetlerin ve takıların
görkemi oldukça dikkat çekiyor.
Çekimler için ünlü marka Cartier
tarafından özel olarak zümrüt
gerdanlık, saat ve aksesuar gibi
birçok parça hazırlandı.
n Emziren annelerin beslenmesi...
Emziren annelerin sağlıklı beslenmesi
hem anne hemde bebeğin sağlığı açısından çok önemlidir.
Bu yüzden yeni anneler bol bol sıvı
tüketmeleri, protein ağırlıklı beslenmeleri, süt, yoğurt, ayran gibi kalsiyum ve
protein ağırlıklı beslenmeleri, ayrıca
artan protein ihtiyaçlarının yanında
demir ihtiyaçlarını karşılamak için her
gün bir yumurta yemeleri gerekmektedir. Bu dönemde diyet yapmaları
uygun değildir.
Çay ve kafein fazla tüketilmemeli,
hamur işi ve tatlı yerine bol sebze ve
meyve tüketilmelidir.
2014 eylül•ekim edaktüel 81
edaktüel teknoloji
Kolunuzdaki
haberci
Sadece zaman değil, facebook,
twitter bildirimleri, hava durumu ve
diğer bilgiler artık kolunuzda şık bir
bileklikte toplandı.
Akıllı
telefonlarda
hologram
Bitkilerinizi
telefon ile
kontrol edin
Bilimkurgu filmlerinden, uluslararası
toplantılara kadar inen hologramlar,
şimdi akıllı telefonlara uygulanıyor. Bir
Kalifornia şirketi akıllı telefonlar veya
diğer cihazlarla entegre edilebilir 3D
hologram projeleri için küçük bir
projektör tasarladı, 2016 yılında
kullanıma açılması planlanıyor.
MIT öğrencileri akıllı telefonlar ile
kontrol edilebilecek bir proje
üzerinde çalışıyor.
Evdeki bitkilerinizin sulanması,
gübrelenmesi gibi işlemleri akıllı
telefonlar ile tam bir zamanlama
ile gerçekleştirebileceksiniz.
Dünyadaki en
kompakt E-araç
Katlanabilir URB-E kompakt ideal bir
şehir aracı. Tek şarj ile uygun hızda 20
km. yol alabilir, işinize ve istediğiniz her
yere çevre dostu bisikletinizle
gidebilirsiniz.
Fondue Terlik
İşte size yenilikçi bir terlik. Hem de
ayağınıza tıpa tıp uyan ve bir kalıp
gibi ayaklarınızı saran bir terlik.
Giysilere Doktor
Balıklar
İnsanlar bazı balıklara sağlık için ölü
derilerini sunar. Bu balıklara temizlikçi
denir. Bu yeni makinede bulunan küçük
balıklar ise hiçbir deterjana ihtiyaç
duymadan elbiseleri kirlerinden
arındırıyor.
82 edaktüel eylül•ekim 2014
Fixie Pizza
Kesici
Hem dekoratif hem de çok kullanışlı.
Fixie pizza kesici pizzanızı kolayca eşit
parçalara böler, size nefis tatlar kalır.
Mucize Şarap
Makinası
Bu mucize makinanın sensör, ısıtıcı
ve pompaları sayesinde size sadece
şarap türünü seçmek, üzüm
konsantresi, maya, vb gibi diğer
malzemeleri eklemek kalıyor.
Yaklaşık üç gün içinde bağbozumu
sizi bekliyor olacak.
edaktüel hobi
Balkonda
bahçe keyfi
Ş
ehirde yaşayanlar topraktanyeşilden uzak kaldıkları için
bunalmış vaziyetteler. O nedenle
balkonlarda hobi bahçeleri gittikçe yaygınlaşmaya başladı. Siz
de bunu yapabilirsiniz. Balkonda
ister renkli çiçeklerle bezeli bir
bahçecik oluşturun, ister taze
fesleğen ya da süs bitkisi yetiştirin. Hatta sebze bile olabilir.
Eviniz cadde üstünde değilse,
yani trafik pek yoksa biber,
domates, salatalık, hatta patlıcan
bile ekebilirsiniz…
40 derece sıcaklara kadar dayanabilen bu bitkiler, su istemedikleri için de bakımı kolay bitkiler
listesinde. Etli yaprakları su içerdiği için havadaki nemden bile
faydalanabiliyor. Aynı nedenle
yani bünyesinde su bulunduğu
için hava sıcaklığı sıfırın altına
düştüğü zaman donuyor. Sukulent bitkilerin hiçbiri
doğrudan güneşi sevmiyor;
aydınlık ve yarı aydınlık ortamlar
onların favorisi.
Sukulentler
Sardunya
Zahmetsiz ve dayanıklı olan
Sukulent bitkiler, yani bir çeşit
dikensiz kaktüsler son zamanlarda balkonlarda çok gözde.
84 edaktüel eylül•ekim 2014
Sardunya, bahçe ve balkonların
vazgeçilmezi. Ancak balkonunuz
kapalı ise sardunyanın her gün
dökülen çiçek ve yaprakları sizi
zor durumda bırakabilir.
Sardunya bitkisinin yetiştirilmesi, bakımı ve sulanması son derece kolay. Ancak hava akımlarından kolay etkileniyor, buna dikkat etmek gerek. Kış aylarında
sardunyanın bulunduğu
ortam da 11-12 derecenin altına
düşmemeli. Yani kış aylarında
aydınlık ama ısıtılmayan kapalı
bir yerde muhafaza edilmeli. Ayrıca sulamalar aynı günde ve
aynı miktarlarda su ile yapılmalı.
Sardunyayı çoğaltmak istiyorsanız, köklerinden ayırma yöntemini kullanabilirsiniz. Bitkinin
kökünden çıkarak üst kısımlara
uzanan ince kısımlar bitkiye
benzeyen yeni bitkiler oluşturur.
Bu yeni bitkileri alıp başka saksılara dikerek yeni bir sardunya
elde edebilirsiniz.
Açelya
Açelya farklı renklerde ve bol
çiçekleniyor. En çok toprağı
nemli olduğundan emin olunmalı ve susuz bırakmamaya dikkat edilmeli. Doğrudan güneş
ışığı istemeyen bu bitki dolaylı
ışıklardan da yararlanabiliyor.
Hava akımlarından kolay etkilendiğini de göz ardı etmeyin.
Örneğin kış aylarında açelyanın
bulunduğu ortam 14-15 derecenin altına düşmemeli.
Begonya
Begonyalar, aydınlık ve güneş
gören yerlerde iyi yetişiyor. Yarı
gölge yerlerde az çiçek açıyor.
İlkbaharda hava sıcaklığının
16-22 derece olduğu günlerde
ekilebilir. Camekânlarda yetişecekse şubat ve eylül aylarında
ekilmesi daha uygun.
Begonyaları hazır fide olarak alabilirsiniz. Yetiştirmede en önemli
kural ise kış aylarında oda sıcaklığının 15 °C’nin altında olmaması gerektiği.
Cezayir Menekşesi
Cezayir Menekşesi toprağı
örten, kirli havalara dayanan,
bakımı ve üretimi kolay bir bitki
olduğu için balkonlarda da
rahatça kullanılabiliyor. Gölge ve
yarı gölge alanları seviyor.
Yüksek yerlere, balkon kenarlarına asılırsa, aşağı doğru sarkarak
güzel bir görüntü oluşturuyor.
Mart ayında ekiliyor. Kök çeliği
ya da ayırma yöntemi ile daha
kolay yetiştirilebilir.
Saksı seçerken
dikkat edin...
• Balkonda bitki yetiştirmek için,
öncelikle bitkinin türüne uygun bir
saksı belirlemek gerekiyor. Hazır saksılar
bitkiye dar ve küçük geliyor.
Balkon bitkileri genelde yazın dikilmeye
başladığından bu küçük saksılardaki
toprağı güneş hemen kurutuveriyor.
Yeni alınan bitkiler sera ortamından
geliyorsa, üç gün sonra solabiliyor.
Bunun için, saksıların normalden daha
büyük, geniş ve derin olması gerek.
Saksıların derinliği lavanta, ortanca,
biberiye veya mevsimlik çiçekler
(begonya, sardunya, kadife, petunya,
camgüzeli ) ve bitkiler için en az 20 cm
genişlik 25-35 cm derinlikte olmalı.
• Sırsız seramik saksılar, yapıları gereği,
suyu çok hızlı kaybediyor. İçine su
koyduğunuzda renginin değiştiğini
fark edebilirsiniz. Bu yüzden sık sık
sulama zahmetinden kurtulmak için
sırlı saksıları tercih edin. • Üst üste binebilen, şaşırtmalı şekilde
dizilen plastik saksılar da yer
kazandırmak anlamında çok faydalı.
• Açık balkonlarda saksıları, aşağıya
düşmeyecek şekilde yerleştirip
sabitlediğinizden emin olun. Eczacılardan Gazze'ye ilaç yardımı
Tüm Eczacı Kooperatifleri
Birliği (TEKB) çatısı altında
bulunan İstanbul, Bursa,
Edak ve Güney Eczacı
Kooperatifleri, İsrail saldırıları sonucu binlerce insanın
hayatını kaybettiği ve aralarında çocukların da olduğu,
binlercesinin yaralandığı
Gazze’ye, "Acil İlaç" yardımında bulundu.
K
ooperatif üyesi eczacıların bağışta
bulunduğu kampanya, Sosyal
Güvenlik Kurumu (SGK) ve Türk
Kızılayı işbirliğinde gerçekleştirildi.
Kampanya kapsamında toplanan, yaklaşık 700.000 TL değerindeki, 540 koli
ilaç, 26 Ağustos 2014 Salı günü düzenlenen törenle Türk Kızılayı Marmara
Bölge Afet Yönetim Merkezi’ne teslim
edildi.
Törene, TEKB Pazarlama ve Proje
Yöneticisi Evrim Başer, İstanbul Ecza
Kooperatifi Genel Müdürü Levent
Üzün , Bursa Ecza Kooperatifi Tuzla
Şube Müdürü Emre Durmuş, Kızılay
Marmara Bölge Afet Yönetim Birim
Şefi Meryem Bilge, Sosyal Güvenlik
Kurumu (SGK) Başkanlığı adına SGK
Süreyya Paşa Sosyal Güvenlik Merkez
Şube Müdürü Ecz. Şule Kınçak ve
Ecz. Ahmet Hayri Akdağ katıldı.
Gönderilen ilaç malzemelerinin antibiyotik, ağrı kesici, merhem ve pomat
çeşitlerinden oluştuğu yardım kampanyası hakkında bir açıklama yapan
TEKB Yönetim Kurulu Başkanı Ecz.
Abdullah Özyiğit “Dünya'da çeşitli
dramlar, katliamlar yaşanmaktadır ve
ne yazık ki bitmemektedir. Gazze'de bir
insanlık dramı yaşanırken, Irak'ta başka
bir katliam yaşanmaktadır” dedi.
Kooperatif ortağı eczacıların daha
önce Somali, Pakistan ve Van için gösterdiği hassasiyeti ve yardım elini, bu
kez Gazze için uzattığını söyleyen
Özyiğit, açıklamasında dayanışma
bilinci yüksek olan meslektaşlarının,
bu dayanışma ve hassasiyeti her zaman
göstereceğine olan inancını ifade etti ve
kooperatif üyesi eczacılar ile kampanyaya verdikleri destek için SGK ve
Kızılay yöneticilerine Tüm Eczacı
Kooperatifleri adına teşekkür etti.
2014 eylül•ekim edaktüel 85
edaktüel kitap
Bir Psikiyatristin
Gizli Defteri
Gary Small, Gigi Vorgan
Gerçek hikâyeler kurgudan çok daha
tuhaftır, Dr. Gary Small da bunu gayet iyi
biliyor. Psikiyatriyle ve insan beyni üstüne
çığır açıcı araştırmalarla geçen otuz yıl
içinde Dr. Small pek çok şey görmüş. Şimdi
kariyerinin en gizemli, ilginç ve tuhaf
hastalarını anlatmaya hazır.
Bu kitap bir psikiyatristin zihnine ve onun
giderek gelişim gösteren mesleki
yaşamına yapılan aydınlatıcı bir yolculuk.
Aynı zamanda bu branşın ve daha önce
görülmemiş, tanısı koyulmamış çeşitli akıl
hastalıklarının perde arkasına da bir
bakış… Kitabı okurken kendinizi, bizi insan
yapan şaşırtıcı tuhaflıklar üstüne
düşünürken bulacaksınız.
Sıkça komik, kimi zaman trajik ve daima
etkileyici Dr. Small, sizleri kariyeri içinde
Boston'un kalabalık acil servis
koridorlarından başlayıp ülke elitlerinin
multimilyon dolarlık kayak localarına dek
uzayan bir geziye çıkarıyor. Bu gezi
sırasında birbirinden tuhaf gerçek
karakterleri anlatırken, bir yandan da
esrarengiz histerik körlükle, penisinin
küçüldüğüne inanan bir adamla, gizli
sürdürülen çifte hayatlarla ve ürkütücü
derecede psikotik romantik arzularla baş
ediyor. Akıl hocası kendi hastası
olduğunda Dr. Small'un kariyeri ve kişisel
hayatı tam bir döngüyü tamamlıyor ve
Small'un kimsenin zihinsel araştırmanın
ötesinde olmadığını anlamasını sağlıyor...
Türkçe (Orijinal Dili: İngilizce)
336 s. -- 13 x 20 cm İstanbul, 2013
Çeviri : Duygu Akın
86 edaktüel eylül•ekim 2014
Kırmızı Pazartesi
Cronica de Una Muerte Anunciada
Gabriel Garcia Marquez
Can Yayınları /
Çağdaş Dünya Yazarları Dizisi
Kolombiyalı büyük yazar Gabriel García
Márquez'in 1981'de yayımlanan yedinci
romanı Kırmızı Pazartesi, işleneceğini
herkesin bildiği, engel olmak için kimsenin
bir şey yapmadığı bir namus cinayetinin
öyküsü. Hem Kolombiya'da, hem de
yayımlandığı dünyanın dört bir yanındaki
pek çok ülkede sarsıcı etkileri olmuş bir
roman. Usta yazar, çocukluğunu geçirdiği
kasabada yıllar önce yaşanmış bir cinayet
olayını aktarıyor. Romanın kahramanı
Santiago Nasar'ın öldürüleceği daha ilk
satırlardan belli. Kırmızı Pazartesi, yalnızca
bir cinayetin arka planını değil, bir halkın
ortak davranış biçimlerinin potresini de
çiziyor. Böylece, sonuna dek ilgiyle
okuyacağınız bu kısa ve ölümsüz roman,
bir toplumsal ruhçözümü niteliği de
kazanmış oluyor.
Türkçe (Orijinal Dili: İspanyolca)
111 sayfa - 13 x 20 cm, İstanbul, 2000
Çeviri : İnci Kut
Sultanı Öldürmek
Ahmet Ümit
Everest Yayınları
Yıllardır aynı kadını bekleyen bir tarihçinin
hikâyesi bu. Şahane bir aşk için harcanmış
bir ömrün hikâyesi... Serhazinlerin son
temsilcisi Müştak Serhazin'in başından
geçen dört günlük tuhaf bir serüven.
Sapında Fatih Sultan Mehmed'in tuğrası
bulunan mektup açacağıyla öldürülmüş
bir tarih profesörü... Bir aşk cinayeti mi?
Yoksa kökleri "Ulu Hakan"ın şüpheli
ölümüne uzanan bir entrika mı?
"...Uçsuz bucaksız ovalarda at koşturan
ordular. Kılıç sesleri, savaş naraları, korku
çığlıkları. Ardı ardına düşen şehirler, ardı
ardına yıkılan devletler, ardı ardına el
değiştiren kaleler. Kırk dokuz yaşında
dünyaya nam salmış bir hükümdar. Ve
değişmez kader. Akşama kavuşan gün.
Ecel şerbetini içen insan. Ve Fatih Sultan
Mehmed'in şüpheli ölümü..."
Ahmet Ümit, kusursuz bir kurguyla ele
aldığı bu cinayet-aşk-tarih örgüsünde
edebiyat okurlarının gözündeki ayrıcalıklı
yerini bir kez daha sağlamlaştırıyor.
640 sayfa - İstanbul 2014
Tuhaf Şeyler Dükkanı
Nil Esra Başaran
Carpediem Kitap
Kırık dökük tahta oyuncaklardan, binlik tespihlere,
usturlaptan, parfüm şişelerine kadar kimsenin arayıp da
bulamadığı, düşleyip de soramadığı envai çeşit eşya ile
dolu bu dükkân... Bu bir rüya mı? Hayır değil... Bu bir
gerçek mi? Hayır değil... Ve bu dükkânda hiçbir şey
satılık değil...
Sayfa Sayısı: 180

Benzer belgeler