3-) temmuz-ağustos-eylül sayısı

Transkript

3-) temmuz-ağustos-eylül sayısı
BÖYLE Mİ
OLMALIYDI..?
İ Çİ ND EK İ L ER
Yıl: 49 • Sayı: 7-8-9 • Temmuz/Ağustos/Eylül 2012
TMMOB Orman Mühendisleri Odası
Adına Sahibi
Ali KÜÇÜKAYDIN
Yayın Sorumlusu
Prof. Dr. Devlet TOKSOY
2
BAŞYAZI
Sorumlu Yazı İşleri Müdürü
Okan ÇANÇİN
Yayın Kurulu
Sevda ERGİZ
Prof. Dr. Ender MAKİNACI
Orman ve Su İşleri Bakanlığı
İstanbul Üniv. Orm. Fak.
Hüseyin AYTAÇ
Prof. Dr. Erol BURDURLU
Orman ve Su İşleri Bakanlığı
Gazi Üniv. Tek. Eğt. Fak.
Serkan ERİKGENOĞLU
Prof. Dr. Mustafa AVCI
Orman Mühendisi
Süleyman Demirel Üniv. Orm. Fak.
Ali İzzet BAŞER
Prof. Dr. Özden GÖRÜCÜ
Orman Mühendisi
Sütçü İmam Üniv. Orm. Fak.
Fatih SARAÇ
Prof. Dr. Selman KARAYILMAZLAR
Ağaç İşleri End. Yük. Mühendisi
Bartın Üniv. Orm. Fak.
Emre TOPBAŞ
Prof. Dr. Semra ÇOLAK
Orman End. Mühendisi
Karadeniz Teknik Üniv. Orm. Fak.
Prof. Dr. Sezgin AYAN
Kastamonu Üniv. Orm. Fak.
Yayın Koşulları
Dergimizde yayınlanması istenilen yazılar bilgisayarda yazılmalı, daha önce başka bir yerde basılıp,
yayınlanmamış olmalıdır. İmzalı bir dilekçe ekinde kağıda yazılı olarak, ayrıca elektronik ortamda
dergimizin yönetim yerine posta ile gönderilmelidir. Yazılar 7 sayfayı (A4) geçmemelidir. 7 sayfayı
aşan yazıların birbirini izleyen sayılarda yayınlanabileceği düşünülerek bölümlere ayrılmalıdır.
Fotoğraf net ve temiz olmalı, slayt dışında sayısal gönderilecek fotoğrafların çözünürlüğü yüksek
olmalıdır. Yazılarda Türkçe kelimeler kullanılmalı ve Türkçe dil kurallarına uyulmalıdır. Yayınlanacak
yazı ve çevirilerdeki düşünsel ve teknik sorumluluk yazarına ait olup,oda yönetimini ve Dergi
Yayın Kurulunu sorumlu tutmaz. Dergide yayınlanan yazılardan kaynak göstermek koşulu ile alıntı
yapılabilir. Dergiye gönderilen yazılar yayınlansın ya da yayınlanmasın geri verilmez. Yazılar Yayın
Kurulu tarafından incelenir. Yayın Kurul yayınlanacak yazılarda gerekli düzenlemeleri yapabilir ve
uygun görülen yazıları yayınlar.
Yönetim Yeri
Beştepeler Mah. 31. Sok. No: 3
Beştepe-Yenimahalle/ANKARA
Tel: (0312) 215 00 33 pbx
Belgegeçer: (0312) 215 01 81
e-posta: [email protected]
www.ormuh.org.tr
TMMOB Orman Mühendisleri Odası
Hesap No: T.C. Ziraat Bankası
Necatibey Şubesi: 132953
Tasarım-Baskı
MRK Baskı ve Tanıtım Hiz. Tic. Ltd. Şti.
Uzayçağı Cad. 355. Sok. No: 2
Ostim/ANKARA
Tel: (0312) 354 54 57
ISSN 1301-3572
ORMAN MÜHENDİSLİĞİ
ORMAN ENDÜSTRİ MÜHENDİSLİĞİ
AĞAÇ İŞLERİ ENDÜSTRİ MÜHENDİSLİĞİ
4
ERZURUM ŞUBESİ
“MERALARIMIZ VE ORMANCILIĞIMIZ”
KONULU PANEL DÜZENLEDİ
AFET RİSKİ ALTINDAKI
ALANLARIN DÖNÜŞTÜRÜLMESİ
HAKKINDA KANUN
Prof. Dr. Aynur Aydın COŞKUN
9
12
6
TOMRUKLARIN HER İKİ YÖNDE
BÖLMEDEN ÇIKARILMASINDA
KULLANILAN YARI MEKANİZE
TOKK-M SİSTEMİ
Prof. Dr. H. Hulusi ACAR
AHŞAP MALZEMENİN
İŞLENMESİNDE YÜZEY KALİTESİ
Yrd. Doç. Dr. Sait Dündar SOFUOĞLU
YAYIN KURULUNDAN
16
ALTINDERE VADİSİ
MİLİ PARKINDA
YOL YAPIMINA BAĞLI
DOĞAYA AYKIRI
UYGULAMALAR
Prof. Dr. Cantürk GÜMÜŞ
Yrd. Doç. Dr. Sezgin HACISALİHOĞLU
Yrd. Doç. Dr. Saliha ÜNVER
YANGIN REJİMİ VE
ORMANCILIKTAKI ÖNEMİ
Prof. Dr. Ertuğrul BİLGİLİ
Arş. Gör. İsmail BAYSAL
26
20
AĞAÇ TÜRÜNÜN
MDF LEVHALARDA
PÜRÜZLÜLÜĞE ETKİSİ
Prof.Dr. Turgay AKBULUT
Enüs KOÇ (Mba)
MERA VE OTLAK
PLANLAMALARINDA
ORMAN MÜHENDİSLERİNİN
YERİ
Eşref GİRGİN
32
HABERLER
28
ÜYELERİMİZDEN
Zeki KAMACI
Osman TURUNÇ
Abdulvahap GÖKSEL
Yüksel YÜKSEL
F. Alptekin KARAHAN
Sabit TUNÇEL
Hasan BALTALAR
Sevgili Okurlarımız;
Dergimizin yayına hazırlandığı sırada yaşadığımız üzücü olay inanıyoruz ki tüm meslek camiamızı
özellikle kamuda çalışanları derinden etkilemiştir.
Meslektaşımız Sami Kılıç’ın geçirdiği beyin kanaması öncesi işyerinde yaşanalar hepimiz için düşündürücü.
Bu sayımızda değişik fakültelerimizden kıymetli
hocalarımızın farklı konulardaki çalışmalarına yer
verdik. Özellikle Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi hakkındaki Kanun üzerine Prof. Dr.
Aynur Aydın Coşkun’un, Prof. Dr. Cantürk Gümüş
ve arkadaşlarının Altındere Vadisi Milli Parkı’ndaki
doğaya aykırı uygulamaları içeren çalışmalar gibi
ilginizi çekeceğine inandığımız konulara yer verdik.
Dergimizi elinize aldığınız şu günlerde idrak
edeceğimiz mübarek Kurban Bayramını ve 29 Ekim
Cumhuriyet Bayramınızı tebrik ediyoruz.
Saygılarımızla…
Orman Mühendisliği Dergisi
Yayın Kurulu
43
2012 TEMMUZ/AĞUSTOS/EYLÜL ORMAN MÜHENDİSLİĞİ
1
B AŞ YAZI
Saygıdeğer Meslektaşlarımız,
Meslek ve meslektaşlarımız adına son dönemde hep olumsuz tutum ve davranışlarla karşılaşmaktayız. Bu sayımızın BAŞYAZI’sına yine içimizi sızlatan, üzüntü veren bir giriş yapıyoruz.
Dergimizin kapağına fotoğrafını ölüm haberi ile taşıdığımız saygıdeğer meslektaşımız ağabeyimiz Sami KILIÇ 5 Ekim günü saat 12.30 civarında geçirdiği beyin kanaması sonucu kaldırıldığı hastanede 4 gün sonra 63 yaşında hayata gözlerini kapadı. Sami Beyi dergimizin kapağına taşımamız
ona gösterilen ayrıcalıktan değildir. Onu tanıyanlar bilir ki böyle bir ayrıcalığı asla kabul etmezdi.
Sami KILIÇ, 1985yılında İstanbul Kemerburgaz Bölgesinde rantiyecilere karşı verdiği mücadelede, prensipleri uğruna istifa etmeyi göze almış, işsiz kalmış, onurlu bir meslektaşımızdır. Haksızlığa,
zulme zalime boyun eğmeden her zaman devletin memuru olmayı başardı. Soyadı gibi Kılıç geldi
Kılıç gibi dimdik hakka yürüdü. Yine onu tanıyanlar iyi bilir ki; o dik ve keskin duruşunun altında
adaletli ve altın gibi kalbiyle Yunus gibi bir insandı. Ailesinin ve meslektaşlarımızın başı sağ olsun… Mekanı cennet olsun.
Ankara Orman Bölge Müdür Yardımcısıydı özellikle son yıllarda bu görevden ayrılması için baskılar artmıştı. Önce Başmühendis olarak tayin edildi mahkeme kararı ile görevine yeniden döndü.
Disiplin cezası verildi. Üst kurula itiraz etti, sonuç alamazsa yine mahkemeye gidecekti. İyi niyetle
yaklaşılsa Sami Bey bu görevde ısrarcı olmazdı. 5 Ekim 2012 saat 12.00 civarı (Beyin Kanaması
geçirmeden yarım saat önce) makamında kendisine Artvin Orman Bölge Müdür Yardımcısı olarak
tayini tebliğ edildi. Anlaşılan disiplin cezası, bu tayine altlık olarak verilmişti.
Sayın Bakan, Sayın Genel Müdür,
Önceki sayılarımızda dergimizin başyazılarında ve çeşitli platformlarda, liyakat ve hakkaniyete
dayalı, çalışma barışını temin edecek bir personel reformu için defalarca sizlere seslendik. Sağır
Sultan duydu sizler duymadınız. Hiçbir kritere dayanmayan ve tamamen keyfi atamalarınıza altlık
teşkil edecek personel yönetmeliklerinizi çıkardınız. Açtığımız davalarla yürütmelerini durdurduk.
Mahkeme kararlarını hiçe sayarak 3.cü kez çıkardınız. “Elekle su taşımak” inadınızdan vazgeçmediniz. Yine dava açtık. Yapılan keyfiliklerin; çalışanların, eşlerinin, çocuklarının hayatlarını nasıl etkilediğini hiç hesaba katmadınız. Kul hakkının ne demek olduğunu ne zaman fark edeceksiniz? Yoksa
muhasebe yapamayacak kadar vicdanlarınız köreldi mi? İnsanları ötekileştirmeden hakka, adalete
dayalı personel rejimi kurmak çok mu zor?
Sorumlu davranarak bu kadarla yetiniyoruz. Ancak Hukuki yollar sonuna kadar kullanılacaktır.
2
ORMAN MÜHENDİSLİĞİ TEMMUZ/AĞUSTOS/EYLÜL 2012
Değerli Meslektaşlarımız,
Kurumsal hafızalarımızı yok etmeye yönelik uygulamalardan biri olarak Gazi Yerleşkesi devredilirken, Ankara’nın farklı bölgelerinde çoğu inşaat halinde ve eşgüdümden uzak bir şekilde motivasyonları gün geçtikçe bozulan meslektaşlarımız, maalesef kaderlerine terk edilmişlerdir. Son
Genel Kurulumuzda dahil pek çok platformda yetkililerin verdiği sözler gereği OGM’nin yeni idari
bina ve sosyal tesislerin temel atma günlerini sabırla beklemeye devam ediyoruz.
Saygıdeğer Meslektaşlarımız,
Oda Yönetim Kurulu olarak; kurumsallaşma adına, Şubelerini özellikle Orman Bölge Müdürlüklerinin dışına çıkararak hem fiziksel hem de kurumsal açıdan bağımız hale getirmeye büyük özen
göstermekteyiz. Sınırlı imkanlarımıza rağmen, son olarak Erzurum Şubesine hizmet binası satın
alınarak yine Erzurum Şubesine bağlı Artvin Temsilciliğine de hizmet yeri kiralanarak bu yöndeki
çalışmalarımıza devam ediyoruz.
Yöre koşulları göz önünde bulundurularak düzenlediğimiz bilimsel toplantılarla bölge ve ülke
ormancılığına katkı sağlamak gayretini sürdürüyoruz. Odamızın Erzurum Şubesince düzenlenen
”Meralarımız ve Ormancılığımız” konulu panelde ihmal ettiğimiz ancak bu bölge için çok önemli
olan bir konuda meslek kamuoyunun dikkatini çekmeye çalıştık. Orman içi ve orman üstü meraların Orman Mühendislerince planlanarak geliştirilmesi için eğitimden uygulamaya kadar pek
çok konuda Üniversiteler, Orman Genel Müdürlüğü ve Odamız işbirliğine ihtiyaç olduğunu sizlerle
paylaşmak isteriz.
Değerli Meslektaşlarımız,
Oda Yönetimi olarak özenle takip ettiğimiz konulardan biri de Türkiye’deki Ormancılık eğitimi
ve Orman fakültelerinin durumudur. Sayıları hızla artan Orman Fakültelerinin ve bu Fakültelerde
yaygınlaştırılan ikinci öğretim çalışmaları ile Fakültelerde yeni bölümler açma gayretlerinin hem
eğitim kalitesini hem de istihdamı düşürdüğü, genç meslektaşlarımızı zor duruma bıraktığı bilinmektedir. Özellikle Orman Endüstri Mühendisliği ve Orman Mühendisliği ikinci Öğretimleri başta
olmak üzere Üniversite sınav sonuçlarına göre tercih edilmeyerek kontenjanlarının boş kalması
ve çok düşük puanlı öğrencilerle tercih edilmesi de dikkat edilmesi gereken bir diğer husustur.
Antalya da bu konuda 2009 yılında düzenlediğimiz sempozyum çıktılarını da dikkate alarak bu
konuyu yakın bir gelecekte değerlendirmeyi sonuçlarını meslek kamuoyu ile paylaşmayı görev
kabul ediyoruz.
Saygılarımızla…
Yönetim Kurulu
2012 TEMMUZ/AĞUSTOS/EYLÜL ORMAN MÜHENDİSLİĞİ
3
ODAMI ZDAN
ERZURUM ŞUBESİ
“MERALARIMIZ VE ORMANCILIĞIMIZ”
KONULU PANEL DÜZENLEDİ
Panel Erzurum Orman Bölge Müdürlüğü
YAŞAR ÖZTAŞ Eğitim Tesislerinde gerçekleştirildi.
P
anelin açılışında konuşan Erzurum Şubesi Başkanı
Kubilay SÜVARİ, Erzurum ve yöresinde hayvancılığın ve meraların ekonomiye katkısına dikkat çekerek panelin bu ilde yapılmasının önemini belirtti.
Erzurum Orman Bölge Müdürü Cafer ORHAN, yaptığı konuşmada böyle bir panelin yapılmasından duyduğu
memnuniyeti dile getirerek ormancılık örgütünün bölgedeki mera çalışmaları hakkında bilgi verdi.
Orman Mühendisleri Odası Genel Başkanı Ali KÜÇÜKAYDIN, Panele destek verenlere ve katılımcılara teşekkür ettikten sonra orman mühendisliği meslek disiplininin meralar
konusundaki önemine dikkat çekti.
Prof. Dr. Devlet TOKSOY’un yönettiği panelde Atatürk
Üniversitesi Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ali KOÇ
“Doğal Kaynak Olarak Meraların Önemi”, OMO ARGE Başkanı Eşref GİRGİN “Mera ve Otlak Planlamalarında Orman
4
ORMAN MÜHENDİSLİĞİ TEMMUZ/AĞUSTOS/EYLÜL
2012
NİSAN/MAYIS/HAZİRAN 2012
PANEL SONUÇ BİLDİRİSİ
1- Ormanlarımıza yönelik sosyal baskıların azaltılması
amacıyla, 6831 sayılı Orman Kanunu kapsamında giren
orman içi, orman kenarı ve orman üst sınırı meraları ile
otlakların, Orman Mühendislerince yapılacak planlara
dayalı olarak geliştirilmesine ve uygulamaya aktarılmasına önem verilmeli,
2- 6831 sayılı Kanun kapsamındaki mera ve otlakların planlaması; 11.07.2012 tarih ve 28350 sayılı Resmi Gazete’de
yayımlanarak yürürlüğe giren “Ormanlarda ve Orman
İçinde Bulunan Otlak, Yaylak ve Kışlaklarda Hayvan
Otlatılmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik” hükümlerine göre en kısa sürede yapılmalı,
3- OMO Erzurum Şubesinin koordinasyonunda; 6831 sayılı
Kanun kapsamında yer alan mera ve otlak planlamasının
teknik ve yasal mevzuata uygun olarak yapılabilmesi
için, serbest ormancılık bürosu ve ormancılık şirketlerinde çalışan orman mühendisleri ile Orman Genel Müdürlüğü merkez ve taşra kuruluşlarında çalışan orman
mühendislerinin katılacağı, “Otlak ve Mera planlaması”
konulu uygulamalı eğitim, OGM ve OMO nin desteği ve
üniversiteler ile ormancılık araştırma enstitüsünün teknik katkılarıyla en kısa sürede Erzurum’da yapılmalı,
4- İki önemli doğal kaynak olan orman ve mera arasında
hukuki sorun olmadığı, ancak ilgili mevzuatın yeterince
bilinmemesinden kaynaklanan sorun varmış gibi yansıtıldığı, o nedenle, bu konularda yapılacak eğitimlerde
ilgili yasalar ile Yargıtay içtihatları iyice anlatılmalı,
5- Otlak ve mera planlamasında; otlatmadan yararlanacak
hayvan potansiyeli belirlenirken, bu alanlarda yaban
hayvanlarının da otlama haklarının olduğu hususu mutlaka göz önüne alınarak varsa yaban hayvanları envanteri de dikkate alınmalı,
Mühendislerinin Yeri”, İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Aynur AYDIN COŞKUN,
“Orman-Mera İlişkileriyle İlgili Hukuksal Sorunlar ve
Çözüm Önerileri”, OGM Mera Islah Şube Müdürü Özgen
GÜRSAN, “Orman-Mera İlişkileri, Güncel Sorunlar ve Uygulamalar”, Erzurum Orman Bölge Müdürlüğü Ağaçlandırma Şube Müdürü Selami ÖKSÜZ, ise “Erzurum Orman
Bölge Müdürlüğünün Mera Çalışmaları” konulu bildiriler
sundu.
Daha sonra soru-cevap kısmında uygulamada yaşanan sorunlar, hukuki süreçte yaşanan gelişmeler ve
bu gelişmelerin mesleğimize etkileri tartışıldı. Ardından
oturum başkanı ve katılımcıların katkıları ile şekillenen
aşağıdaki panel çıktılarının ilgili kurumlara, meslek kuruluşlarına, eğitim kurumlarına kamuoyuna duyurulması hususunda görüş birliğine varıldı.
6- Türkiye otlak ve mera alanlarının yaklaşık ¼ ünün yer aldığı Erzurum Orman Bölge Müdürlüğü ile OMO Erzurum
Şubesi arasında; Türkiye’nin her yerinden serbest meslek
mensupları ile OGM görevli mühendislerin katılabileceği, periyodik uygulamalı otlak ve mera planlama eğitimlerinin yapılması için koordineli işbirliği yapılmalı,
7- Mera ve otlak alanları aşırı otlatma yüzünden erozyona
uğrayan yerleşim yerlerinde, Orman ve Su İşleri Bakanlığı
ile Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı arasında imzalanan protokol esasları doğrultusunda, erozyon kontrol
çalışmaları ile eş zamanlı, hatta öncelikli olarak uygulamalı mera ıslahı çalışmalarına başlanmalı,
8- Mera ve otlakların; su üretimi, gıda güvenliği, kırsal kalkınma ve ormanların ekosistem yönetimi yaklaşımıyla
idaresinde çok önemli bir doğal kaynak olmaları nedeniyle, planlara dayalı koruma, geliştirme ve yönetilmelerinin çok büyük önem taşıdığı dikkate alınarak tasarrufta
bulunulmalı,
2012
TEMMUZ/AĞUSTOS/EYLÜL
2012
NİSAN/MAYIS/HAZİRAN ORMAN MÜHENDİSLİĞİ
5
UZMAN S AH AS I
Afet Riski Altındaki Alanların
Dönüştürülmesi Hakkında Kanun
Prof. Dr. Aynur Aydın COŞKUN
İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi
GIRIŞ
Son günlerde çıktı çıkacak denirken, kısa adıyla Afet Kanunu1 yürürlüğe
girmiştir. Bu şekilde ifade edilmesine
rağmen Kanun, salt afetlerin olması durumunu düzenlemekle kalmayıp afet
riski altındaki alanları ve bunların dönüştürülmesini, bu alanlarda norm ve
standartlarına uygun, sağlıklı ve güvenli
yaşama çevreleri teşkil etmeyi de hedeflemektedir.
Ülkemizin çok önemli bir kısmı,
başta deprem olmak üzere doğal afetlerin riski altında olduğu ve buna tezat
olarak da mevcut yapı stoğunun büyük
bir kısmının muhtemel afetlere karşı
dayanıklı olmadığı da bilinmektedir. Bu
durum, maalesef 1999 depreminde ve
2011 yılında Van’ı vuran felakette bir kez
daha ortaya çıkmıştır. Bu risk halen artarak devam etmektedir. Bazı illerimizin
yakın bir zaman içinde çok şiddetli bir
depremle karşı karşıya kalacağı, bilim
adamlarınca ifade edilmektedir. Bazı
yerleşim merkezlerinin jeolojik durumu
ve zemin özellikleri buralarda iskânın
tehlikeler arz ettiğini ve afet riski altında
bulunan bu yerleşim merkezlerinin bir
an önce bulundukları yerlerde dönüştürülerek buralardaki iskânın yeniden
düzenlenmesini gerektirdiği de açıktır.
Büyük bölümü afet riski altında olan
ülkemizde, olası afetler öncesinde, can
ve mal kayıplarının yaşanmasının önüne geçilmesi amacıyla gerekli önlemlerin alınmasının yanı sıra var olan yapı
stokunun olası afetlere karşı güvenli
kılınması için devlet eliyle çalışmaların
yapılması kaçınılmazdır. Zira, bu amaç
Anayasanın, herkesin sağlıklı, dengeli
ve güvenli bir çevrede yaşama hakkına
sahip bulunduğunu hükme bağlayan
1
6
ve Devlete bu hususta görevler yükleyen 56. Maddesi ve yine Anayasanın
23 «sosyal ve ekonomik gelişmeyi sağlamak, sağlıklı ve düzenli kentleşmeyi
Devletin görevi olarak belirten 23. Maddesi de ile uyumlu görülmektedir.
Bu somut gerçeklerden hareketle, Afet Kanunu ilk bakışta amaç ve
zamanlama olarak yerinde, olumlu ve
atılması gereken bir adım olarak kabul
edilmelidir. Ancak, Kanun tasarı halinde
olduğundan bu yana kamuoyunda şiddetle tartışılmakta, hakkında toplantılar
düzenlenmekte, özellikle sivil toplum
örgütleri ve konuyla ilgili meslek kuruluşları tarafından eleştirilmektedir. Bu
noktada yapılması gereken, nihai hedefi olumlu ve yerinde bir girişim olarak
planlanan Kanunu ele alıp adım adım
incelemek ve aksayan yönlerini, hatalarını ve risklerini ortaya koymak olmalıdır. Aksi halde, bu düzenlemeyi külliyen
reddeden bir anlayış içine girmek afetler
karşısında yaşanacak kayıpları artıracak
ve alınması gereken önlemleri geciktirecektir. Burada yaklaşım, bir riski engellerken, birey ve toplum açısından başka
riskleri yaratmaktan kaçınmak olmalıdır.
Afet Kanunu
Kanunun 2. Maddesi tanımlar başlığını taşımaktadır. Buna gore Kanunun
uygulanmasında, Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı yetkilidir. İlgili idareler de belediye ve mücavir alan sınırları içinde
belediyeleri, bu sınırlar dışında il özel
idarelerini, büyükşehirlerde büyükşehir
belediyelerini ve Bakanlık tarafından
yetkilendirilmesi hâlinde büyükşehir
belediyesi sınırları içindeki ilçe belediyelerini ifade etmektedir. Ayrıca, Toplu
Konut İdaresi Başkanlığı (TOKİ) da Ka-
nun içinde yetkilendirilen idarelerdendir. Bunun dışında Kanun; rezerv yapı
alanı2 ve riskli alan3 kavramlarını tanımlamıştır.
Kanun öncelike riskli yapıların belirlenmesi konusunu düzenlemiştir. Bu
tespit, masrafları kendilerine ait olmak
üzere, öncelikle yapı malikleri veya kanuni temsilcileri tarafından, Bakanlıkça
lisanslandırılan kurum ve kuruluşlara
yaptırılacak ve Bakanlığa veya İdareye
bildirilecektir. Burada, Bakanlığa belirlediği alanlardaki riskli yapıların tespitini
süre vererek İdareden de isteyebilme
yetkisi tanınmıştır.
Kanun gereğince, Hazinenin özel
mülkiyetinde bulunan taşınmazların
Kanunun gösterdiği usul ve esaslar
çerçevesinde TOKİ veya İdareye devri
öngörülmüştür. Kanun, Mera Kanunu
kapsamında olan taşınmazların da kanunun amaçları doğrultusunda tahsis
amaçları aynı maddeye göre değiştirilip
tapuda Hazine adına tescil edieceğini
düzenlemiştir.
Kanun uygulama bütünlüğü kavramını getirmektedir. Buna göre, Kanunun uygulanması için belirlenen alanların sınırları içinde olup riskli yapılar
dışında kalan diğer yapılardan “uygulama bütünlüğü” bakımından Bakanlıkça
gerekli görülenler de bu Kanun hükümlerine tabi olacaktır.
Riskli yapıların yıktırılmasında ve
bunların bulunduğu alanlar ile riskli
alanlar ve rezerv yapı alanlarındaki uygulamalarda, öncelikli olarak malikler ile
anlaşma yoluna gidilmesi esastır. Üzerindeki bina yıkılarak arsa hâline gelen
taşınmazlarda daha önce kurulmuş olan
kat irtifakı veya kat mülkiyeti, ilgililerin
muvafakatleri aranmaksızın Bakanlığın
31.05.2012 tarih v Resmî Gazete Sayı 28309 AFET RİSKİ ALTINDAKİ ALANLARIN DÖNÜŞTÜRÜLMESİ HAKKINDA KANUN, Kanun No. 6306
ORMAN MÜHENDİSLİĞİ TEMMUZ/AĞUSTOS/EYLÜL 2012
talebi üzerine ilgili tapu müdürlüğünce
resen terkin edilerek, önceki vasfı ile değerlemede bulunularak veya malik ile
yapılan anlaşmanın şartları tapu kütüğünde belirtilerek malikleri adına payları oranında tescil edilecektir. Üzerindeki
bina yıkılmış olan arsanın maliklerine
yapılan tebligatı takip eden otuz gün
içinde en az üçte iki çoğunluk ile anlaşma sağlanamaması hâlinde, gerçek
kişilerin veya özel hukuk tüzel kişilerinin
mülkiyetindeki taşınmazlar için Bakanlık, TOKİ veya İdare tarafından acele kamulaştırma yoluna da gidilebilir.
Kanunun bu bölümünde respite,
tahliye ve yıkım işleri için Bakanlığa geniş yetkiler tanındığı görülmektedir.
Bu Kanun uyarınca kamu kaynağı
kullanılarak gerçekleştirilen her türlü
mal ve hizmet alımları ile yapım işleri,
4734 sayılı Kanunun 21 inci maddesinin
birinci fıkrasının (b) bendinde belirtilen
hâllere dayanan işlerden sayılır. Kanunun bu maddesinde istisnai alım yönetimi açıklanmaktadır.
Ayrıca, Kanun gereğince Bakanlık,
TOKİ ve İdare; her türlü iş ve işlemlerini4 , 4734 sayılı Kanun kapsamındaki
idareler ile akdedecekleri protokoller
çerçevesinde 4734 sayılı Kanuna tabi
olmaksızın ortak hizmet uygulamaları
suretiyle de gerçekleştirebileceklerdir.
Kanunun 3. Bölümü Kanunda öngörülen amaçlar için kullanılmak üzere
gelir sağlanması düşünülen kalemleri
sıralamaktadır. Burada, 6831 sayılı Orman Kanununun 2 nci maddesinin birinci fıkrasının (B) bendine göre Hazine
adına orman dışına çıkarılan yerlerin
satışından elde edilen gelirlerin yüzde
doksanını geçmemek üzere Bakanlar
Kurulu kararı ile belirlenen orana tekabül eden tutarı, Afet Kanunu geliri olarak görülmektedir.
Kanunun doğal kaynaklar ve çevre
açısından en önemli sonucu ve etkisi 9.
Maddede görülmektedir. Buna gore, bu
Kanun uyarınca yapılacak olan planlar,
3194 sayılı İmar Kanununda ve imara
ilişkin hükümler içeren özel kanunlar da
dâhil olmak üzere diğer mevzuatta belirtilen kısıtlamalara tabi değildir.
Ayrıca, Kanun kapsamındaki alanlarda bu Kanunun öngördüğü uygulamaların zaruri kılması hâlinde, bu uygulamaların gerektirdiği iş ve işlemler
hakkında;
• 3573 sayılı Zeytinciliğin Islahı ve
Yabanilerinin Aşılattırılması Hakkında Kanunun,
• 6831 sayılı Orman Kanununun,
• Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısiyle Alınacak Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara Dair Kanunun,
• 189 sayılı Millî Savunma Bakanlığı
İskân İhtiyaçları İçin Sarfiyat İcrası
ve Bu Bakanlıkça Kullanılan Gayrimenkullerden Lüzumu Kalmıyanların Satılmasına Salâhiyet Verilmesi Hakkında Kanunun,
• 2565 sayılı Askeri Yasak Bölgeler ve
Güvenlik Bölgeleri Kanununun,
• 2634 sayılı Turizmi Teşvik Kanununun,
• 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun,
• 3621 sayılı Kıyı Kanununun,
• 4342 sayılı Mera Kanununun,
• 5366 sayılı Yıpranan Tarihi ve Kültürel Taşınmaz Varlıkların Yenilenerek Korunması ve Yaşatılarak Kullanılması Hakkında Kanunun,
• 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi
Kullanımı Kanununun,
• 2960 sayılı Boğaziçi Kanununun,
bu Kanunun uygulanmasını engelleyici hükümleri ve diğer kanunların bu Kanuna aykırı hükümleri
uygulanmayacaktır.
Bunun dışında, Kanunun 10. Maddesi
ile Orman Kanununa ek madde eklenmektedir. Buna göre, “ Şehrin içindeki veya yakın çevresindeki ormanlık alanların afetler
öncesinde piknik alanı, mesire yeri ve afet
sonrasında geçici barınma yeri olarak kullanılması için Orman Genel Müdürlüğünce
veya bu Genel Müdürlüğün uygun görmesi hâlinde talepte bulunan idarelerce
altyapı hizmetleri verilecektir.”
Kanuun 18. Maddesiyle İskan Kanununa eklenen madde ile “orman veya mera
vasıflı alanlardan ve Hazinenin özel mülkiyetinde veya Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan taşınmazlarda yeni
yerleşim yerleri oluşturulabileceği açıkça
hükme bağlanmıştır.
Endişe ve Eleştiriler
Yukarıda Yasayı kısaca özetledikten
sonra, beni endişeye sevkeden kafamın
karıştığı, üzerinde detaylı olarak düşünülmesi gereken konuları da aşağıda başlıklar
özetlemek istedim. Şüphesiz bu endişeleri
artırmak ve detaylandırmak mümkündür.
Burada sadece çok özet olarak konu başlıklarının verilmesi biçiminde bir değerlendirme yapılmaktadır.
Uygulama Bütünlüğü
Kavramı
Yasada yapılan düzenleme ile risk taşımayan yapıların da “uygulama bütünlüğü”
gerekçesiyle kanun hükümlerine tabi olacağı belirtilmiştir. Bu düzenleme ile riskli
yapıların yanı sıra risk taşımayan yapılar,
Bakanlığın belirleyeceği sınırların içinde
kalmaları durumunda yıkılabilecektir. Böylesi bir düzenleme, güvenli, risk taşımayan
yapılarda oturan kişilerin hukuksal güvencelerini, barınma haklarını, konut dokunulmazlığını, belirsizlik taşıyan “uygulama
bütünlüğü” kavramına dayanarak ortadan
kaldıracaktır.
Bu Kanun uyarınca gerçekleştirilecek uygulamalarda yeni yerleşim alanı olarak kullanılmak üzere, TOKİ’nin veya İdarenin talebine bağlı olarak veya resen, Maliye Bakanlığının uygun görüşü alınarak Bakanlıkça belirlenen alanları,
3
Zemin yapısı veya üzerindeki yapılaşma sebebiyle can ve mal kaybına yol açma riski taşıyan, Bakanlık veya İdare tarafından Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının görüşü de alınarak belirlenen ve Bakanlığın teklifi üzerine Bakanlar Kurulunca kararlaştırılan alanı,
4
danışmanlık, yazılım, araştırma, her tür ve ölçekte harita, etüt, proje, kadastro, kamulaştırma, mikro bölgeleme, risk yönetimi ve sakınım planı çalışmalarını, her tür ve ölçekte plan yapımı ve imar uygulaması işlerini ve dönüşüm uygulamalarını
2
2012 TEMMUZ/AĞUSTOS/EYLÜL ORMAN MÜHENDİSLİĞİ
7
UZMAN S AH AS I
İdarenin Takdir Yetkisi
ve Genişliği
Yasa ile yetkinin genel olarak Çevre
ve Şehircilik Bakanlığı`na verilmesi, yerleşmelerin asıl sorumlusu olan yerel yönetim birimlerinin devre dışı bırakılmasına neden olacaktır. Bakanlığa tanınan
yetkiler, belediyeleri kentlerinde yetkisiz bırakacak, halk ile belediye, belediye
ile bakanlık karşı karşıya gelebilecektir.
Yasa ile Hazine dışındaki kamu kurumlarına ait taşınmazların da, üstelik
bu alanların riskli alanda olma koşulu da
aranmadan Bakanlığa tahsis
edilmesi sonucunda, kentlerimizin rantı
yükselen merkezi bölgelerindeki kamu
tesislerine (okul, hastane vb.) yönelim
artacak ve kamusal fakirleşme boyut
değiştirecektir.
Yasa ile getirilen mülkiyet hakkının
kullanımının kısıtlanmasına ilişkin tanımlanan yetkiler de açıkça Anayasaya
aykırıdır. Yasa ile riskli yapıların bulunduğu alanların yanı sıra, Bakanlık tarafından belirlenecek, yapılaşmamış boş
rezerv yapı alanlarında her türlü imar ve
yapılaşma işlemlerinin geçici olarak durdurulması öngörülmüştür. Riskli alanlar
açısından yerinde olan bu düzenleme,
diğer alanlar açısından Anayasanın Hukuk Devleti ilkesine aykırı uygulamalara
neden olacaktır.
Yürütmenin Durdurulması
Kararının Verilememesi
“Uygulama İşlemleri” başlıklı 6
ncı maddede, Kanun kapsamında tesis edilecek idari işlemlere karşı dava
açılabileceği belirtilmekte, ancak bu
davalarda yürütmenin durdurulması
kararı verilemeyeceği ifade edilmektedir. Madde gerekçesinde, Kanunun
yaşama hakkı ile doğrudan alakalı olduğu, Anayasa’nın 125 inci maddesinin
altıncı fıkrasında “Kanun, olağanüstü
hallerde,kamu düzeni, genel sağlık nedenleri ile yürütmenin durdurulması
kararı verilmesini sınırlayabilir.” düzenlemesi yer almaktadır. Can ve mal emniyetini korumayı temel amaç edinen bu
Kanuna göre tesis edilen idari işlemlere
8
ORMAN MÜHENDİSLİĞİ TEMMUZ/AĞUSTOS/EYLÜL 2012
karşı açılan davalarda yürütmenin durdurulması kararı verilmesini sınırlayan
hükmün, Anayasa›ya uygunluğu her
zaman tartışıabilir durumdadır.
Türkiye’de idari yargı sisteminin
yavaş işleyişi veri iken, vatandaşın mülkiyet hakkını tanımayan bu Yasa kapsamında bir de ara karar niteliğindeki yürütmenin durdurulması kararı alınması
olanağının ortadan kaldırılması, Hukuk
Devleti İlkesi ile bağdaşmamaktadır. Özellikle davanın taraflarından biri
çevre ve doğal kaynaklar olduğunda
yürütmenin durdurulması kararı verilmemesi, geri dönüşü olmayan tahribatlara yol açabilecektir. Konu bu yönüyle
de tehlikeyi içinde barındırmaktadır.
Çevreye yönelik çok sayıda Kanunun,
uygulanamayacak mevzuat adı altında
sayıldığı da gözönüne alındığında tehlikenin sınırları daha da büyümektedir.
Uygulanmayacak Mevzuatın
Varlığı, Kanunun Üstün
Norm Niteliği
“Uygulanmayacak Mevzuat” başlıklı
9 uncu maddesi; Zeytincilik, Orman, Askeri Yasak Bölgeler, Turizmi Teşvik, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma, Kıyı,
Mera, Toprak Koruma ve Arazi Kullanım
Kanunu gibi toplam 11 kanunun, Afet
Kanununun uygulanmasını engelleyici hükümlerinin uygulanmayacağını
hükme bağlamaktadır. Kanunların bu
şekilde sayılmasının ardından getirilen
ve “diğer kanunların bu Kanuna aykırı
hükümleri” şeklinde ifade edilen torba
anlayış, Kanun kapsamındaki uygulamaların yaratacağı çevre tahribatının
şimdiden habercisi niteliğindedir.
Yasanın “Uygulanmayacak mevzuat” başlıklı maddesinde yapılan düzenleme ile ülkemizin sahip olduğu önemli
doğal ve kültürel zenginlikleri koruma
altına alan yasal düzenlemelerden sınırsız biçimde vazgeçilmektedir. Yasa
ile ülkemizin tüm kıyılarında,meralarda,
tarım alanlarında, zeytinlik alanlarında,
meralarında, orman alanlarında ve hatta korunan alanlarında olası bir tahribatın önü açılmış olacaktır.
İhale Usulü
Kanun kapsamında yapılması planlanan ihaleler 4734 sayılı Kamu İhale Kanununun hükümlerine göre yeterliliği
olan tüm firmaların katılabileceği açık
ihale yerine aynı Kanunun 21/b maddesinde tanımlanan «doğal afetler, salgın
hastalıklar, can veya mal kaybı tehlikesi gibi ani ve beklenmeyen» hallerde
kullanılması öngörülen ilansız pazarlık
(davetiye) alım usulünün esas alınması
ihalelere katılma yeterliliğine sahip firmalardan sadece idare tarafından ihalelere davet edilen firmaların bu ihalelere
katılma hakkı tanımaktadır. Bu, istisnai
alım yönteminde suistimale açık uygulamalar olabilmektedir.
Afet Kanunu Geliri Meselesi
Orman Kanununun 2 nci maddesinin birinci fıkrasının (B) bendine göre
Hazine adına orman dışına çıkarılan
yerlerin satışından elde edilen gelirlerin
yüzde doksanını geçmemek üzere Bakanlar Kurulu kararı ile belirlenen orana
tekabül eden tutarı, Afet Kanunu geliri
olarak görülmektedir. Burada konu iki
açıdan değerlendirilmelidir. 2B arazilerinin satışından elde edilecek gelirden
ayrılacak payın üst sınırı belli edilmiştir. Yani, bu gelirsen %90’ı Afet Kanunu
geliri olarak ayrılabilecektir. Oysa, Orman sınırları dışına çıkarılan arazilerin
satışından elde edilecek gelirin orman
köylülerinin kalkındırılmaları için kullanılması esastır.
Yukarıda söylediğim gibi, Kanuna
yönelik eleştirileri artırmak kesinlikle
mümkündür. İlk uygulamalarına Ekim
2012 de başlanacağı ifade edilen Kanunun bir yandan olması gerektiği
üzere afet riskini ortadan kaldırmaya
çalışırken, yeni afetlere yol açmaması
en büyük dileğimizdir. Bunun için uygulayıcılara ve yetkili idarecilere büyük iş
düşmektedir.
İlgililerin Kanunun zayıflık ve endişe yaratan hükümlerini, kamu yararına
yorumlaması ve uygulaması dileğiyle….
TOMRUKLARIN HER İKİ YÖNDE BÖLMEDEN
ÇIKARILMASINDA KULLANILAN YARI
MEKANİZE TOKK-M SİSTEMİ
Prof. Dr. H. Hulusi ACAR
KTÜ Orman Fakültesi • [email protected]
ÖZET
Ülkemizde ve dünyada orman alanları geniş alanlara yayılmış olup çoğunlukla dağlık arazide yer
almaktadır. Bu durumda ormancılık faaliyetlerinde bölmeden çıkarma aşaması güç, pahalı ve çevresel
etkileri söz konusu olan, sınırlı teknolojinin kullanılabildiği teknik-ergonomik yaygın bir faaliyet olarak
karşımıza çıkmaktadır. Bu aşama için olası teknolojik gelişmeler ise, işin yapısı gereği ve ülkemizdeki orman
işletmeciliğinin daha çok devlet tarafından yapılması sonucu yeterince gelişme gösterememiştir.
Bölmeden çıkarma faaliyetleri ülkemizde insan gücü, hayvan gücü, traktörler ve hava hatları gibi başlıca
yöntemler ile gerçekleştirilmektedir. Dünyada, bu konuda walking machine, harvester, forwarder gibi daha
gelişmiş başkaca mekanize yöntemler de mevcuttur. Ancak ülkemizde halen insan gücü ile sürütme ağırlıklı
bir bölmeden çıkarma şeklidir.
İnce çaplı odunların kontrolsuz olarak U tipi polietilen oluklar içerisinde aşağı doğru kaydırılması şekli,
Orman Genel Müdürlüğü’nün projeli desteği ile belirli bir noktaya gelmiştir. Bu konuda polietilen ve fiberglas
malzemelerden beş model tasarlanmış olup hazır koriger boruların kullanılması teknik ve ekonomik
açılardan uygun bulunmuştur.
Tomruk gibi kalın çaplı ağır odunların bölmeden çıkarılmasında ise orman yolunun mevcut olduğu
durumlarda Traktör tamburu-oluk sistemi (TOKK-T: Tomrukların oluk içerisinde tamburlu traktör gücü ile
kontrollu kaydırılması/çekilmesi) şeklinde bir yarı mekanize kombine sistem geliştirilmiştir. Bu çalışmada
ise orman yolunun mevcut olmadığı alanlarda, ormanın her noktasına üç parça halinde ulaştırılabilen
ve ormanda monte edilen tamburlu mobil motor-oluk sistemi (TOKK-M: Tomrukların oluk içerisinde
mobil motor+tambur gücü ile kontrollu kaydırılması/çekilmesi) ile tomrukların her iki yönde taşınması
sağlanmıştır. Yukarı doğru taşıma sırasında motor gücü ile çekim, aşağı doğru ise motor gücü kullanılmadan
frenleme sistemi uygulanmaktadır. Taşıma iki ya da üç istasyonlu olarak daha uzak mesafeler için de
geçerlidir.
Bu yapay güzergah üzerinde ağır tomrukların sürtünmesiz ortamda yarı mekanize bir sistemle her iki
yönde taşınabilmesi, orman içerisinde teknik, ekonomik, ergonomik ve çevresel açılardan önemli yararlar
sağlayacaktır.
Anahtar kelimeler: Bölmeden çıkarma, Tomruk, TOKK-M sistemi, Dağlık arazi
1. GİRİŞ
Ormancılık faaliyetlerinin iyi
şekilde planlanması ve insanmakine-çevre uyumu içerisinde
gerçekleştirilmesi, iş veriminin
artırılması, ergonomik çalışma
koşullarının oluşturulması, ekonomikliğin sağlanması ve çevreye
verilebilecek olası zararların minimize edilmesi açısından önemli-
dir. Orman ekosistemine bire bir
müdahalede bulunan, güç, pahalı
ve çevresel açıdan etki olan en
önemli ormancılık faaliyeti odun
hammaddesinin orman içerisinden yol kenarına kadar taşınması
aşamasıdır.
Odun hammaddesi üretimi
faaliyetleri, orman içerisinde, güç
arazi şartlarında, doğa koşullarına
açık olarak çok yönlü ve sürekli ya-
rarlanma ilkesi ışığında gerçekleştirilen faaliyetlerdir. Bu faaliyetler gerek iklim ve yöre koşulları açısından
işçilerin çalışabileceği mevsimde
olması gerekse üretilen odun hammaddesinin fazla bekletilmeden
son kullanıcıya ulaşabilmesi için
piyasa talebinin yüksek olduğu dönemlere yetişmesi açısından yılın
belirli zaman dilimleri içerisinde
gerçekleştirilmesi gereklidir.
2012 TEMMUZ/AĞUSTOS/EYLÜL ORMAN MÜHENDİSLİĞİ
9
UZMAN S AH AS I
Türkiye’de yaklaşık 10 milyon
m3/yıl yapacak ve 15 milyon ster/
yıl yakacak odun hammaddesi
ihale usulüyle orman köylüleri ya
da orman köylerini kalkındırma
kooperatiflerine yaptırılmaktadır.
Üretilen odun hammaddesi piyasa talebini yeterince karşılamamakta ve kısmen yurt dışından
ithal edilmesini de gerektirmektedir (Kaplan, 2007).
Eğimli alanlarda yapılan bir çalışmada zemin üzerinde sürütme
faaliyetleri sırasında tomruklarda
kırılma (%50), saçaklanma (%45)
ve çatlama (%5) gibi zararların
meydana geldiği tespit edilmiştir
(Ünver, 2008). Bölmeden çıkarılan
tomruklar istiflenmeden önce uç
kısımlarındaki kırılmış, çatlamış
ya da saçaklanmış kısımları kesilerek silindirik hale getirilirler. Bu
da odunlarda önemli oranda miktar kayıplarının meydana gelmesine neden olmaktadır. Gürtan
(1975), Doğu Karadeniz Bölgesinde bölmeden çıkarma çalışmaları
sırasında tomrukların %15 miktar
ve %10 kalite kaybına uğradığını
belirlemiştir. Ayrıca yapılan pek
çok çalışmada zemin üzerinde sürütme faaliyetleri sırasında kalan
ağaç, fidan ve orman toprağında
önemli zararlar meydana geldiği tespit edilmiştir (Caspersen,
2006; Solgi ve Najafi, 2007;
Acar ve Ünver, 2006; Ünver ve
Acar, 2009).
Ekonomik açıdan piyasanın
odun hammaddesine olan talebinin karşılanabilmesi; teknik
açıdan verimin artırılabilmesi; ergonomik açıdan işçi sağlığı ve iş
güvenliğinin sağlanması ve çevresel açıdan kalan meşcereye verilen zararların minimize edilerek
sürdürülebilirliğin sağlanabilmesi
için bölmeden çıkarma faaliyetlerinde mekanizasyon kullanımının
artırılması gereklidir. Dünyada
helikopter, walking machine ve
balon gibi odun hammaddesine
ve çevreye verilen zararı minimize
eden bölmeden çıkarma yöntemleri de mevcuttur.
Gelişmiş mekanizasyon araçlarının kullanımında uzmanlığa
ihtiyaç duyulması ve işin daha
az işçi ile daha kısa sürede yapılabilecek olması nedeniyle orman köylülerinin işlendirilmesini
olumsuz yönde etkileyebileceği
düşünülmektedir. Bu nedenle iş
verimini artıracak, ucuz, ergonomik ve kullanımı uzmanlık gerektirmeyecek alternatif tekniklerin
geliştirilmesine ihtiyaç vardır. Bu
amaçla kalın çaplı odunların hem
yukarıdan aşağıya hem de aşağıdan yukarıya doğru kontrollü
taşınmasını sağlayan “Tomrukların Oluk İçerisinde Mobil Motor
Gücüyle Kontrollü Kaydırılması/
Çekilmesi” (TOKK-M) sistemi geliştirilmiştir (Acar vd., 2012).
2. TOKK-M SİSTEMİ
Geliştirilen TOKK-M sistemi (Tomrukların Oluk İçerisinde
Mobil Motor Gücüyle Kontrollü
Kaydırılması/Çekilmesi) yarı mekanize kombine bir sistemdir. Bu
sistem genelde 60-70 cm çap, 5-7
m boy ve 4-8 mm kalınlığında yarım daire biçiminde plastik (polietilen) oluklardan oluşan yapay
bir güzergah ve bu sürtünmesiz
güzergahta kontrollü taşımayı
sağlayan portatif bir motor mekanizmasından ibarettir.
Oluk güzergahı, orman içerisinde herhangi bir taşıma güzergahı inşasına gerek duyulmadan
eğime dik ya da açılı olarak kurulabilir. Kurulum sırasında plastik
oluklar dişi ve erkek olarak isimlendirilen uç kısımlarından vidalarla birbirine monte edilerek yukarıdan aşağıya doğru araziye aplike edilir. Aşağıdan yukarı doğru
taşıma yapılacağı zaman aşağıdaki oluğun üst uç kısmı bir üstteki
oluğun üzerine getirilirken, yukarıdan aşağıya doğru taşımada ise
yukarıdaki oluğun alt uç kısmı bir
alttaki oluğun üzerine gelecek şekilde vidalarla monte edilmelidir.
Böylelikle hem taşıma sırasında
tomrukların olukların bağlantı
yerlerine takılarak zarar görmesi
hem de takılmadan kaynaklanacak zaman kayıpları önlenmektedir. Yaklaşık 25 kg ağırlığında olan
oluklar 2 işçi ile araziye kolaylıkla
taşınabilmekte ve kurulumu bir
gün sökülmesi ise yarım gün gibi
kısa sürelerde gerçekleştirilebilmektedir (Acar vd., 2009).
Portatif motor mekanizması;
10 BG motor, tambur, 6 mm çapında 150-200 metre uzunluğunda çelik taşıyıcı kablo, emniyet
kabloları, frenleme tertibatı, vites
kolu, pedal ve kontrol kolundan
oluşmaktadır (Şekil 1). Mekanizma; yaklaşık 150 kg ağırlığında
olup üç parça halinde ve hayvan
sırtında ormandaki üretim sahasına taşınıp monte edilebilmektedir. Mekanizma düz bir zemin
üzerine, tüm ayakları zeminle sağlam olarak temas edecek şekilde
yerleştirilmeli ve bir ya da birkaç
ağaca emniyet kabloları ile sıkıca
bağlanarak sabitlenmelidir.
Şekil 1. TOKK-M Sisteminde kullanılan motor mekanizması görüntüleri
10 ORMAN MÜHENDİSLİĞİ TEMMUZ/AĞUSTOS/EYLÜL 2012
Motor mekanizması, emniyet kabloları ile en az 2 dayanak
noktası ya da ağaca bağlanmalı,
gerek görüldüğü durumda da
sistemin ayak kısımlarına destek
amaçlı demir çubuklar çakılmalıdır. Bu kombine sistemle orman
içinde ulaşılamayan alanlardaki
tomruk transportu faaliyetleri de
rahatlıkla sürdürülebilecektir.
Bu sistemde aşağıdan yukarıya doğru taşımada, motor mekanizmasının tamburuna sarılı olan
yağlı çelik halata tomruklar teker
teker bağlanır ve motor çalıştırılarak çekilir. Yukarıdan aşağıya
doğru taşımada ise, bir tomruk
çelik halata bağlanır ve motor
çalıştırılmadan frenleme tertibatı
kullanılarak kontrollü bir şekilde
ve oluklar içerisinde yerçekimi
etkisinde aşağıya doğru kaydırılır.
Kontrollü kaydırma işi tamamlandıktan sonra motor çalıştırılıp boş
kablo tambura geri sarılır (Şekil 2).
Tüm sistemin maliyetinin en
fazla 20 000 TL civarında olacağı tahmin edilmekte olup odun
transport araçlarının (özellikle
tomruk) geliştirilmesinin güç olduğu günümüzde bu rakam ekonomik bulunmuştur. Kaldı ki ülkemizde % 80 oranında insan gücü
ile sadece aşağı doğru yerçekimi
etkisinde
kaydırma/yuvarlama
şeklinde yapılan tomruk sürütme
işlerinde tespit edilmiş % 10 kalite
ve % 15 miktar kayıpları (Gürtan,
1975) ile mevcut çevresel zararlar,
bu sistemin çok daha rantabl olduğunu göstermektedir. Zira bir-
çok üretim sahasında bölmeden
çıkarma sonrası meşçerede ve
taşınan üründe ortaya çıkan zararlar, bu gibi yapay–portabl güzergahlarda yapılacak transport
çalışmalarını olumlu kılmaktadır.
3. SONUÇ VE ÖNERİLER
TOKK-M sistemi; maliyeti, kurulum kolaylığı, çevresel etkisi,
elde edilebilirliği (ülkemiz koşullarında üretiminin mümkün ve
kolay olması), yer değiştirme kolaylığı ve çok farklı arazi şartlarında rahatlıkla kullanılabilmesi gibi
artılarından dolayı da pahalı-ithal
orman hava hatlarına karşı uygun
bir alternatif olabilecektir.
• Orman yolunun bulunmadığı
dere içleri veya sırtlarda yapılacak her iki yönlü uzun mesafeli (200m üzeri) taşımalarda
yapay–portabl oluk sistemi
ardışık 2-3 istasyon şeklinde
de kurulabilir.
• Portatif motor mekanizmasının daha hafif ve dayanıklı bir
malzemeden yapılması, güç
arazi koşullarında daha rahat
yer değiştirmesini sağlayacak
ve daha ergonomik bir hale
gelecektir. Gerektiğinde mekanizmanın orman içi hareketini kolaylaştırmak için alt kısmına kızak sistemi kurulabilir.
Mekanizmadaki düşük motor
gücünün redüktör kullanılarak
artırılması mümkündür.
• Motor mekanizması arazide
olabildiğince düz zemin üzerinde ve tüm ayakları yerle
temas edecek şekilde, en az 2
dayanak noktasına ya da kalın
ağaçlara emniyet kablolarıyla
sıkıca bağlanarak sabitlenmelidir. Aksi halde ortalama 600
kg’lık tomrukların taşınması
sırasında motor mekanizması
hareket ederek sistem ve çev-
resi için tehlike oluşturabilmektedir.
• Motor mekanizmasının sabitlenmesinde motor mekanizmasının ayak kısımlarına
destek amaçlı demir çubuklar
çakılmalıdır.
• Bu sistemle taşıma işleminin
sağlıklı gerçekleşebilmesi için
taşıma bir işçi tarafından sürekli gözlemlenmeli ve bu işçi
ile motor mekanizmasını kullanan operatör arasında telsizle iletişim ağı kurulmalıdır.
• Sistemdeki mekanizma, motor
gücü, tambur kapasitesi, cer
kablo yapısı, emniyet kabloları, yön makarası, mekanizmanın stabilizasyonu gibi unsurlar geliştirilebilir mahiyettedir.
Yine olukların araziye aplikasyonu, tomruk ve oluk bağlantıları, makara sistemleri, oluk
malzemesinin cinsi, şekli ve
arazideki stabilizasyonu gibi
teknik konular da geliştirilmeye açıktır.
1.
2.
3.
4.
5.
6.
7.
8.
9.
KAYNAKLAR
Acar, H.H., ve Ünver, S. 2006. Work Production of
Extracting of Small Size Woods by Plastic Chute
System: Its Application in the Giresun Region. Journal of Kastamonu Faculty of Forestry. 5 (2), 154-163.
Acar, H.H., Ünver, S. ve Özkaya, M.S. 2009. Controlled Sliding of Logs through Plastic Chutes on the
Forest Ground, Journal of Istanbul University. A
Sery. 59 (1), 29-36.
Acar, H.H., Ünver, S., Üçüncü, K. ve Özkaya, M.S.
2012. Kalın Çaplı Odunların Bölmeden Çıkarılmasında Alternatif Bir Yöntem: Tomrukların Oluk
İçerisinde Kontrollü Kaydırılması (TOKK). KTÜ BAP
Hızlı Destek Projesi, Proje Kod No. 2010.113.001.6,
26s., Trabzon.
Caspersen, J.P., 2006. Elevated Mortality of Residual Trees Following Single-Tree Felling in Northern
Hardwood Forests, Can. J. For. Res. 36, 1255-1265.
Gürtan, H. 1975. A Research on the Determination
of Looses during Harvesting and Extracting Activities on the Steep Forests and Rationalization of
These Activities. TUBITAK Publication. p. 250. Ankara-Turkey.
Kaplan, E. 2007. Dünya Orman Varlığı ve Odun Tüketimi. Ahşap Dergisi. 34.
Ünver, S. 2008. Endüstriyel Odun Hammaddesinin
İnsan Gücüyle Sürütülmesi Sırasında Ortaya Çıkan
Ürün Kayıpları ile Çevresel Zararların Belirlenmesi
Üzerine Bir Araştırma. Doktora Tezi. KTÜ Fen Bilimleri Enstitüsü. 138 s. Trabzon.
Ünver, S. ve Acar, H.H. 2009. Evaluation of Residual
Tree Damage in Sloping Areas Due to Harvesting
Operations by Manually. Austrian Journal of Forest
Science. 126 (3), 119-132.
Solgi, A. ve Najafi, A. 2007. Investigating of Residual Tree Damage during Ground-Based Skidding
Pakistan Journal of Biology Science. 10, 1755-1758.
Şekil 2. TOKK-M sistemi ile
tomrukların taşınması
2012 TEMMUZ/AĞUSTOS/EYLÜL ORMAN MÜHENDİSLİĞİ 11
UZMAN S AH AS I
AHŞAP MALZEMENİN
İŞLENMESİNDE YÜZEY KALİTESİ
Yrd. Doç. Dr. Sait Dündar SOFUOĞLU
Dumlupınar Üniversitesi Simav Teknik Eğitim Fakültesi • [email protected]
GİRİŞ
Ahşap malzemenin işlenmesinde iyi bir işleme kalitesi elde edebilmek için işleme koşullarının uygun
bir kombinasyonunun uygulanması
gerekmektedir. Bu çalışmada iyi bir
işleme kalitesi elde edebilmek için
gerekli olabilecek genel bilgilere yer
verilmektedir. Genel olarak ahşap
malzemenin amacına uygun bir şekilde işlenebilmesini sağlamak için gerekli koşullar; makine ve kesme aletlerinin mekanik durumu, makinelerin
ayarlanması ve çalıştırılması ve hammadde odunun seçimi ve özellikleri
olmak üzere üç ana grupta incelenebilmektedir. Bu gruplara giren çeşitli
koşulların yerine getirilmemesi veya
yeteri kadar önemsenmemesi yapılan
işlemeyi doğrudan etkilemektedir.
Ayrıca ahşap malzemenin işlenmesinde beklenen kalite, son kullanım
amacına göre de değişebilmektedir
[3,9,11].
1. İYİ BİR İŞLEME İÇİN GEREKLİ
KOŞULLAR
1.1 Makine ve Kesme Aletlerinin
Mekanik Durumu:
İyi bir işleme kalitesi elde edebilmek için; kesicilerin dengeli olarak
yerleştirilmesi, bıçak seçimine özen
gösterilmesi ve bıçakların sürekli
olarak keskin bulundurulması gerekmektedir. Makinaların kullanım ömrü
biten veya fazla kullanılan ve tahrip
olan parçalarının zamanında değiştirilmesi ve bakımlarının zamanında
yapılması gerekmektedir [11]. İşleme
kalitesinde makinanın tasarımı, titre-
12 ORMAN MÜHENDİSLİĞİ TEMMUZ/AĞUSTOS/EYLÜL 2012
şim derecesi, kullanılan kesicinin tipi
kesicinin bakımlı olması (bileme kalitesi ve bıçakların kesişe katılması) ve
kesicinin iş parçasına göre yönü vb.
diğer faktörler de etkili olmaktadır.
Örneğin çeşitli kesiş tiplerinde oluşan
yüzeyler Şekil 1’de görülmektedir [3,
8].
Şekil 1. Farklı kesiş yöntemlerinde
oluşan yüzeyler [8].
a) Şerit testere, b) Planyalama
c) Daire testere d) Zımparalama
a. Bıçak türü: Pratik çalışmalarda uzun süre keskin kalması nedeniyle, daha çok ucu sertleştirilmiş,
sert metal bıçaklar tercih edilmekte,
daha sonra sırasıyla yüksek hız çeliği
ve karbon çelik bıçaklar gelmektedir.
İşlenecek malzemeye göre uygun kesiciler seçilmelidir.
b. Bıçak keskinliği: Keskin bıçaklar ile işlemede daha iyi yüzey kaliteler elde edilebilmektedir. Keskin olmayan kesicilerin olumsuz etkisi hafif
ve yumuşak odunlardaki kesişlerden
sonra açıkça görülebilmektedir.
c. Bıçakların bıçak başlığına
yerleştirilmesi: Bıçaklar bilendikten
sonra bıçak başlığına yerleştirilirken
bütün bıçakların kesişe katılmasını
sağlamak için ve aynı kesiş dairesine
getirilmesi sağlanmalıdır.
d. Makinelerin elemanlarının
mekanik durumu ve bakımı: Makine ve elemanlarının mekanik durumu, onların kullanılma sürelerinden
daha önemli olup, işleme kalitesini
etkilemektedir. Dikkatli kullanılmayan
yeni bir makinenin verimi düşmekte,
iyi kullanılan ve bakımı yeterli olan
eski makineden da en iyi şekilde faydalanılabilmektedir [11].
1.2. Makinelerin Ayarlanması
ve Çalıştırılması
a. Kesiş açısı: Bütün durumlarda
kesiş açısını 30oden 15o’ye düşürmek
örneklerdeki yüzey kalitesini arttırmaktadır. Bununla birlikte kesiş açısının düşürülmesiyle elde edilen bu artışın bütün örneklerde aynı olmadığı
görülmüştür. Şekil 1’de iki bıçaklı bir
planya başlığındaki açılar görülmektedir.
Şekil 2: İki bıçaklı bir planya başlığında planya bıçağı kesici açıları (a.
kesiş açısı; b. kesiş açısı değişikliği için
verilen pah (açı) c. Serbest açı (pah);
d. kesiş (uçus) dairesi; 1 ve 2 planya
bıçakları) [1,4].
Kesiş açısını 30o’den 25o’ye düşürülmesi ile yüzey kalitesinde çok az bir
değişim meydana gelmektedir. Kesiş
açısının 25o’den 20o’ye düşürülmesi ile
yumuşak ağaç türlerinin yüzey kalitesinde önemli ve olumlu bir değişim
meydana gelmektedir [2].
b. Kesiş derinliği: Malzeme yüzeyindeki sığ bir kesiş en iyi sonucu
vermektedir. Kesiş derinliğinin artması ile sonuçlar kötüleşmektedir. Kesiş
derinliği işin kalitesini genel olarak
yapraklı ağaç türlerinde ibreli ağaç
türlerine göre daha az etkilemektedir.
Kural olarak iki derin olmayan kesiş
bir derin kesişe göre daha iyi yüzey
vermektedir. Çeşitli ülkelerin standartlarında kesiş derinlikleri sınırlandırılmış bulunmaktadır [11,15].
c. Kesiş hızı: İşleme kalitesi için
önemli bir etkendir. Kesiş hızı; ağaç
malzemeyi işleyen makinenin kesicisinin işlenen malzeme üzerinde birim
zamanda (saniyede) metre cinsinden
katettiği yola denilmektedir. Kesiş hızı
kesiş hareketi ile sağlanan, yani; malzeme içinde kesiş yönünde bıçakların
keserek hareket ettiği hızdır. Bu kesiş
hızı gerek kalite ve gerekse randıman
(verim) hesaplamaları için çok önemlidir [11].
Ağaç malzemeyi işleyen makinelerde kesiciler genellikle dönerek
(daire testere, planya, freze) kesiş yaptıklarından, kesiş hızı bıçağın çevresel
hızı olarak da tanımlanabilmektedir.
Bu hız bir daire testere veya planya
bıçağı başında (top) belirli bir A noktasının bir saniyede katettiği uzaklıktır. Kesici başın bağlı olduğu milin bir
dakikadaki dönüş sayısına devir sayısı
adı da verilmektedir. Çok düşük kesiş
hızı ile kaliteli yüzey elde edilememektedir.
Ağaç malzeme işleme makinelerinde kesiş hızının üst sınırı bulunmaktadır. Yüksek kesiş hızlarında oldukça
büyük bir savurma kuvveti ortaya çıkmakta ve makinelerdeki sallanmaları
engellemek için makinelerin büyük
ve stabil olarak üretilmesi ve zemine
tesbiti gerekmektedir. Orman ürünleri ve mobilya endüstrisinde kullanılan makinelerde devir sayısı genelde
dakikada 3500 ile 22000 arasında değişmektedir. Teknolojik gelişime bağlı
olarak son yıllarda kesicilerin devir
sayısı artırılmış bulunmaktadır. Ağaç
malzemeyi işleyen makinelerde kesiş
hızı makinenin yapacağı kesiş şekli ve
kesici tiplerine göre değişmektedir.
Ağaç türlerinin optimum kesiş hızı,
ağaç türü odunlarının özgül ağırlığı
ile bıçak türlerine göre de farklılıklar
göstermektedir.
d. Besleme hızı: İtme hızı, işlenecek malzemenin makineye veya
makinenin işlenecek malzemeye
belirli zaman birimi içindeki itilme
(beslenme) miktarını metre/dakika
olarak ifade etmektedir. Besleme hızı
makinenin randımanın ve dolayısıyla işletmenin verimini doğrudan
etkilemektedir. Bu nedenle pratikte
mümkün olduğunca yüksek itme hızı
kullanılmaya eğilim gösterilmektedir.
Yüksek itme hızında kesiş (bıçak) izleri uzun ve daha belirgin olmaktadır.
İtme hızı özellikle dairesel kesiş yapan
makinelerde yüzeyin kalitesi üzerinde
oldukça büyük etki yapmaktadır [11].
Besleme hızının arttırılması ile daha
kötü yüzeyler elde edilmektedir [13].
İtme hızı; otomatik besleme ve itme
donanımları olmayan makinelerde insan gücü ile sınırlıdır. Çok düşük itme
hızında kaliteli kesiş işlemi engellenmektedir. Kesicinin uç kısmı, çizilmekte, körlenmekte ve böylece dayanma
süresi de azalmaktadır. İşlenem malzemede yanma izleri de meydana gelebilmektedir.
e. Birim mesafedeki bıçak izi
sayısı: Yüzeye verilen paralel ışıkla
daha rahat görülebilen bıçak izleri
sert ağaç malzemelerde yumuşak
ağaç malzemelere göre daha rahat
izlenebilmektedir. Birim mesafedeki
bıçak izi sayısının yüzey kalitesini belirlemede önemli etkiye sahip olduğu
bilinmektedir. Genellikle yüzey kalitesindeki en büyük artış birim mesafe-
deki (2,54 cm) bıçak izi sayısının 8’den
12’ye ve 12’den 16’ya çıkarılması ile
meydana gelmektedir. Bu artış 2,54
cm’de 16 bıçak izi sayısından 20 bıçak
izi sayısına çıkarılmasında i se oldukça
küçüktür [2]. En iyi yüzey kalitesi 2,54
cm’de 20 bıçak izin sayısında beklendiği halde 10 bıçak izi sayısında
bulunmuştur [12]. Birim mesafedeki
bıçak izi sayıları ile ilgili görseller Şekil
3’de görülmektedir.
Şekil 3. Planyalamada birim
mesafedeki farklı bıçak izi sayıları
A- Kesişin bir bıçakla gerçekleştirilmesi durumunda B- Kesişin dört bıçakla gerçekleştirilmesi durumunda [5].
1.3 Hammadde Odunun Seçimi
ve Özellikleri
Hammadde odunun seçimi ve sahip oldukları özellikler yüzey işleme
kalitesini önemli derecede etkilemektedir. Odunun yüzey işleme kalitesini
etkilediği özellikleri şu şekildedir.
2012 TEMMUZ/AĞUSTOS/EYLÜL ORMAN MÜHENDİSLİĞİ 13
UZMAN S AH AS I
a. Odun rutubeti: Rutubet değişimlerinde ağaç malzeme çalışmaktadır ve boyutlarında daralma
ve genişleme ile değişim olmaktadır.
Bu yüzeydeki yapıyı da etkilemektedir. Odunun rutubet miktarlarındaki
küçük değişiklikler bile yüzey geometrisinin değişmesinde etkiye sahip
bulunmaktadır ve buda sonuç olarak
yüzey düzgünlüğünü, yüzeydeki pürüzlülüğü ve düzlüğü etkilemektedir
[8]. Odunun rutubeti yüzey işleme
kalitesini etkilemektedir. Genellikle düşük odun rutubetinde, yüksek
odun rutubetine göre daha iyi işleme
ve yüzey kalitesi elde edilmektedir.
Odun yüksek rutubet içerdiği zaman işlendiğinde genellikle, çok fazla
kalkık liflilik, pürüzlü liflilik ve yongalı
liflilik oluşmaktadır. Yonga izi, diğer
rutubet miktarlarına göre % 20 ve
daha fazla odun rutubetlerinde daha
az meydana gelmektedir. Yapraklı
ağaç odunlarında ise özgül ağırlığı
fazla olanlar, rutubet artışı etkisinden
daha az etkilenmektedir. Ortalama
olarak odun %6 odun rutubetinde %
12’ye göre % 25 odun rutubetinde, %
20 odun rutubetine göre % 50’nin üstünde daha hatasız işlenebilmektedir
[5, 11].
b. Özgül ağırlık: Odunun işlenme özellikleri özgül ağırlıkla değişmektedir. Kural olarak ağır odunlar
düzgün yüzey vermekte ve hafif
odunlara göre daha iyi işlenmektedir
[11]. Ortalama yıllık halka genişliği
ve birim mesafedeki yıllık halka sayısı
yumuşak ağaçların kalitesinin belirlenmesinde bir gösterge olmaktadır
ve mekanik ve işlenme özellikleri üzerinde önemli derecede etkilidir [12].
c. Büyüme hızı, yıllık halka genişliği ve yaz odunu katılım oranı:
Büyüme özellikleri odunun enine
kesitinde boyuna kesitine göre daha
belirgindir. Büyüme hızının etkisi
özgül ağırlıktan daha önemli bulunmaktadır [11]. Yıllık halka genişliğinin
14 ORMAN MÜHENDİSLİĞİ TEMMUZ/AĞUSTOS/EYLÜL 2012
işlenme özelliklerine olan etkisi dağınık traheli sert ağaçlarda (Örneğin;
akçaağaç ve huş) daha düşük bulunmaktadır [12].
d. Odun kusurları: Ağaç malzemenin makineyle işlenme güçlüğünü
artıran faktörlerden birisi de çapraz
lifliliktir. Hemen her kereste parçası
az veya çok çapraz liflilik içermektedir.
Çapraz lifliliğin az olduğu durumlarda
pek önemli değildir. Fakat belirgin olması halinde gözönünde bulundurulması gerekmektedir [11].
2. ahşap Malzemenin İşlenmesinde Ortaya Çıkan
Başlıca Hatalar
Kalkık Liflilik : Yıllık halkaların bir
kısmında genel yüzeyden daha fazla
bir yükselme meydana gelmektedir.
Fakat yırtılma ve kopma olmamaktadır. Ağaç malzeme planya veya kalınlık makinelerinde işlenirken, çekme
silindirleri tarafından önemli ölçüde
basınç altında bırakılmaktadır. Yumuşak olan ilkbahar odunu kısımları
yaz odununa göre fazla oranda sıkışmakta fakat basınç kalktığında genişlemektedir. Bu genişleme genellikle
yoğun yaz odunu yüzeyi seviyesinin
altında kalmaktadır. Kalkık lifliliğe neden olan faktörler arasında; bıçakların
kör olması, bıçak başlığına çok sayıda
bıçağın yerleştirilerek ancak tesviyelerinin iyi yapılmaması ve odunun rutubet oranının yüksek olması bulunmaktadır [9, 10, 11]. Kalkık liflilik, iğne
yapraklı ağaç odunlarından özellikle
göknar, ladin ve çam türlerinde oldukça sık görülmekte, buna karşılık yapraklı ağaç odunlarında strüktüre bağlı
olarak seyrek rastlanmaktadır.
Şekil 4’de ağaç malzemenin işlenmesinde ortaya çıkabilecek olan farklı
derecelerdeki kalkık liflilik kusuru görülmektedir.
Şekil 4. Amerikan karaağacı (Ulmus americana) odununda planyalamada farklı derecelerde kalkık liflilik
kusuru [5].
Pürüzlü Liflilik: İşlenen ağaç malzemede reaksiyon odununun bulunması halinde geniş ölçüde pürüzlü liflilik oluşmaktadır. Kesiş esnasında kesici
bıçakların liflerle değişik açılar altında
kesiş işlemini gerçekleştirmesi veya kör
bıçakların kullanılması nedeniyle ortaya çıkmaktadır [9,10,11]. (Şekil 5).
Şekil 5. Söğüt (Salix spp) odununda çeşitli derecelerde pürüzlü liflilik
kusuru [5].
Pürüzlü liflilik bıçakların keskin
bulundurulması, kesiş hızının artırılması ve kesiş açısının küçültülmesiyle
azaltılabilir. Odunun rutubet miktarı
%12’nin üstünde olmamalıdır. Ekstrem olmadıkça zımparalama ile giderilebilmektedir [9,11].
Yongalı Liflilik: Kesiş yüzeyinin
altında kırılan çok küçük kısımların, masif ağaç malzeme yüzeyinde
bulunması yongalı lifliliği oluşturmaktadır. Genel olarak yongalı liflilik
ağaç malzemenin spiral lifli yapısı
ile bağlantılı bulunmaktadır. Bıçağın
bu dokuyu dik olarak kestiği yerlerde yongalı liflilik ortaya çıkmaktadır.
Tamamen bir yöndeki yongalı liflilik
zımparalama işlemi ile giderilebilmektedir. Yongalı lifliliği önlemede en
basit fakat en etkili yöntem birim me-
safedeki bıçak izi sayısını arttırmaktır
[9,10,11].Yongalı liflilikten dolayı yüzeyde genellikle çukurlar meydana
gelmektedir. Ortadan kaldırılmaları
oldukça zor olup, uzun süreli zımparalama işlemini gerektirmektedir.
Şekil 6. Şeker akçaağacı (Acer
saccharum) odununda çeşitli derecelerde yongalı liflilik kusuru [5].
Yonga İzi : Emme donanımı ile
kesiş esnasında oluşan toz ve yongaların uzaklaştırılamaması nedeniyle
malzeme yüzeyinde oluşan yüzeysel
sığ çukurlardır. Yonga izi yetersiz hava
emme sisteminden meydana gelebilmektedir. Yongalı liflilik ve yonga
izinin oluşumu birkaç damla su ile
ayırt edilebilir. Yongalı liflilik bazı kırılmış parçalardan oluştuğu için sudan
etkilenmemekte, yonga izinde ise
çukurlar bir ölçüde basınç ile meydana geldiğinden suyu absorbe edip
genişlemekte ve daha az göre batıcı
olabilmektedir [9,10,11]. Şekil 7’de
çeşitli derecelerdeki yonga izi kusuru
görülmektedir.
Şekil 7. Lale ağacı (Liriodendron
tulipifera) odununda çeşitli derecelerde yonga izi kusuru [5].
Gevşek Liflilik ve Lif Ayrılması:
Masif ağaç malzemenin planyalanması veya zımparalanması esnasında
oluşmaktadır. Özellikle teğet yüzeylerde gözükmektedir. Bıçakların kör
olmasıyla birlikte yeterli olmayan
kurutma koşulları nedeniyle ortaya
çıkmaktadır [9,10,11]. Bu kusur kesici
(bıçak) lerin keskin bulundurulması,
odunun rutubet miktarının düşük tutulması suretiyle önlenebilmektedir
[Şekil 8].
Şekil 8. Ağaç malzemenin işlenmesinde ortaya çıkan gevşek liflilik
hatası [5].
3. Ahşap Malzemenin İşlenmesinde Ortaya Çıkan Hataları Önleme Çareleri
Masif ahşap malzemenin işlenmesinde meydana gelen hataların
oluşmaması için aşağıdaki hususların dikkate alınması gerekmektedir
[3,6,10,11,14].
1. İyi bir işleme için bıçakların sürekli keskin olmasına dikkat edilmelidir.
2. Bıçak başlığına çok sayıda bıçak
yerleştirilerek, tesviyelerinin yapılıp
bütün bıçakların kesişe katılması sağlanmalıdır. Ayrıca, bıçakların yerleştirildiği top ve millerin itinalı bir şekilde
makineye yerleştirilmesi ve dengelenerek makine millerinin vibrasyonunun azaltılması da sağlanmalıdır.
3. Ağaç türlerinin değişmesi ile
kısa zaman aralıklarında, bileme açılarının değiştirilmesi ekonomik olmadığından, tecrübe ve gözlemlere
dayanarak yapraklı ağaç odunları için
20°, ibreli ağaç odunları için 30°’lik
göğüs açılarının kullanılması uygun
olmaktadır. Yongalı ve pürüzlü liflilik
oluşumunda kesiş açısının küçültülmesi gerekmektedir.
4. Genellikle derin olmayan kesişler uygun bulunmaktadır. Kesişler
yüzeysel olmalı, bazen ilk olarak kaba
kesiş, daha sonra yüzeysel son kesişin
yapılması yararlı bulunmaktadır.
5. Birim mesafedeki bıçak izi sayısının artması ile yüzey kalitesi yükselmektedir. İşlemede itme hızı düşük,
devir sayısı ile yüksek olmalıdır. Malzeme salınımsız, doğru ve lif yönünde
itilmelidir.
6. Kalkık ve pürüzlü lifliliği en aza
indirmek için mümkün olduğunca
ağaç malzeme kurutulmalıdır. Bu kusurların oluşumu için %20 rutubet
miktarı oldukça yüksek bulunmaktadır.
KAYNAKLAR
[1] ASTM D 1666–87, 2004, Standart Methods
for Conducting Machining Tests of Wood and Wood
– Base Materials”, ASTM International, West Conshohocken, United States.
[2] CANTIN, E.M, 1965, The Machining Properties of 16 Eastern Canadian Woods, Department of Forestry, Publication No:1111, Canada.
[3] DAVIS E.M., 1959, Three “Musts” for Good
Machining, Forest Products Laboratory, The Wood
Worker Edition, , Madison, Wisconsin
[4] DAVIS E.M., 1962, How to Control Fuzzy Garin
in Planing, Hitchcock’s Wood Working Digest, USA.
[5] DAVIS E.M., 1962, Machining and Related
Characteristics of United States Hardwoods, U.S. Department of Agriculture – Forest Service Technical
Bulletin No.1267,Washington D.C.
[6] DAVIS, E.M., NELSON, H. 1954, Machining
Tests of Wood With the Molder, Preprint, Forest Products Research Society 561, Univ. Sta. Madison.
[7] FOREST PRODUCTS LABORATORY, 1999,
Wood Handbook Wood as an Engineering Material, Forest Products Laboratory, USDA Forest Service Madison, Wisconsin, 463p.
[8] JAKUB,S., MARTİNO, N, 2005, Wood Surface
Roughness – What is it?, Rosenheim Workshop, 29–30
September 2005, BOKU University of Natural Resources and Applied Life Sciences, Vienna, Austria
[9] KURTOĞLU, A., 1981, Odunun İşlenme Özellikleri, İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi Dergisi,
Seri: B, Cilt: 31, Sayı:2, s.179-199, İstanbul.
[10]KURTOĞLU, A.,1996, Ağaç Malzemenin İşlenmesinde Ortaya Çıkan Hatalar, Mobilya-Dekorasyon
Dergisi, Temmuz - Ağustos, Sayı :13 s.26-29.
[11]KURTOĞLU, A., 2004, Ağaç İşleme Teknolojisi
ve Makineleri Lisans Ders Notları, İstanbul Üniversitesi
Orman Fakültesi, Orman Endüstri Mühendisliği Bölümü, Basılmamıştır, İstanbul.
[12]LIHRA, T., GANEV, S., 1999, Machining Properties of Eastern Species and Composite Panels, Forintek Canada Corp. Project no:2306, Canadian Forest
Service, Vancouver, B.C.
[13]SKALJIC, N., LUCIC, R., CAVLOVIC, A., OBUCINA, M., 2009, Effect of Feed Speed and Wood Species
on Roughness of Machined Surface, Drvna Industrija 60
(4) 229-234.
[14]SOFUOĞLU, S.D., 2008, Bazı Yerli Ağaç Türü
Odunlarının İşlenme Özelliklerinin Yüzey Kalitesi Üzerine
Etkileri, İstanbul Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü
Doktora Tezi, İstanbul.
[15]VÖH, 1977, Guterichtlinien für Möbel Waren,
Verband Osterreichischer Möbelwerke.
İŞLEMEDE MEYDANA GELEN KUSURLU YÜZEYLERE ÖRNEKLER
(Metnin çeşitli yerlerinde görsel olarak kullanılabilir (Foto: SDOFUOGLU,2008)
2012 TEMMUZ/AĞUSTOS/EYLÜL ORMAN MÜHENDİSLİĞİ 15
UZMAN S AH AS I
ALTINDERE VADİSİ MİLİ PARKINDA
YOL YAPIMINA BAĞLI DOĞAYA AYKIRI
UYGULAMALAR
Prof. Dr. Cantürk Gümüş, Yrd. Doç. Dr. Sezgin Hacısalihoğlu, Yrd. Doç. Dr. Saliha Ünver
KTÜ Orman Fakültesi
Özet
Milli parklar özel yöntemlerle korunan alanlardır. Bu alanlarda esas olan doğal ve kültürel kaynakların
korunmasıdır. Bu alanlara insan müdahalesi, kaynaklara zarar vermeden kesin kural ve ilkelere bağlıdır.
Milli parklar kanunumuz da esas itibariyle bu yaklaşım çerçevesinde ele alınmıştır. Bununla birlikte
ülkemizin ender özelliklere sahip alanlarından birisi olan Altındere Vadisi Milli Parkı’nda milli park dışında
yer alan ve turistik amaçla kullanımı düşünülen bir alana, milli parkın içinden geçen yolun vahşi yöntemlerle
genişletilerek ve adeta doğal değerler yok sayılarak yol genişletme çalışması yapılmaktadır. Milli parkın
kuzeyinde yer alan boğaz bölgesinin 1.derece sit alanı olması ve boğaz niteliğindeki bu alandan tahribat
olmadan geçilmesi olanaklı olamayacağı nedeniyle genişletme olanağı görülmemektedir. Bu nedenle
yapılan tahribat anlamlı da görülmemektedir.
1. Giriş
Dünyada azalan ve bozulan
doğal kaynakların ve süreçlerin
korunması ve doğanın insanlığa
sunduğu işlevlerin gelecek kuşakların da yararlanabileceği biçimde
yönetilmesi, bilimsel açıdan da
yararlanılabilecek bir takım doğa
veya kültür değerlerinin olduğu
gibi korunması düşüncelerinden
hareketle “milli park” kavramı
oluşturulmuştur. Ülkemizde milli
park konusu ilk olarak 1956 tarih
ve 6831 sayılı orman kanununda ele alınmış ve daha sonra da
1983 yılında çıkarılan 2873 sayılı
milli parklar kanunu ile daha da
geliştirilmiştir. Yürürlükte olan bu
kanuna göre milli park, “bilimsel
ve estetik bakımdan, milli ve milletlerarası ender bulunan tabii ve
kültürel kaynak değerleri ile koruma, dinlenme ve turizm alanlarına
sahip tabiat parçasıdır” şeklinde
tanımlanmaktadır.
Trabzon ili Maçka ilçesi sınırlarında yer alan Altındere Vadisi
Milli Parkı, içerisinde barındırdığı
16 ORMAN MÜHENDİSLİĞİ TEMMUZ/AĞUSTOS/EYLÜL 2012
çeşitli bitki ve hayvan türleri açısından ekolojik olarak doğası ve
manzarası gereği de eğlenme ve
dinlenme amaçlı olarak rağbet gören bir alandır. 4800 hektar alana
sahip olan milli park, 1987 yılında
ilan edilmiştir. Maçka İlçesine 15,
Trabzon’a ise 45 km uzaklıktadır.
Milli park içinde yer alan tarihi ve
kültürel bakımdan hem yerli hem
de yabancı turistler için büyük
önem taşıyan Sümela Manastırı
gibi turistik bir zenginliğe sahiptir.
Ekolojik, sosyal ve turistik açıdan
önemsenen bu alana insan eliyle
yapılacak müdahalelerin doğal yapıyı bozmaması, ekolojik dengeyi
olumsuz etkilememesi ve doğayla
uyumlu olması zorunludur.
2. Yasal durum
Milli parklar 1983 yılından itibaren 2873 sayılı kanun çerçevesinde
özel nitelikli önlemlerle korunmakta ve yönetilmektedir. Nitekim, bu
kanunun 14. Maddesine göre;
“Madde 14: Bu kanun kapsamına giren yerlerde;
a) Tabii ve ekolojik denge ve tabii ekosistem değeri bozulamaz,
b) Yaban hayatı tahrip edilemez,
c) Bu sahaların özelliklerinin kaybolmasına veya değiştirilmesine sebep olan veya olabilecek
her türlü müdahaleler ile toprak, su ve hava kirlenmesi ve
benzeri çevre sorunları yaratacak iş ve işlemler yapılamaz,
d) Tabii dengeyi bozacak her türlü orman ürünleri üretimi, avlanma ve otlatma yapılamaz,
e) Onaylanmış planlarda belirtilen yapı ve tesisler ile Genel
Kurmay Başkanlığınca ihtiyaç
duyulacak savunma sistemi
için gerekli tesisler dışında
kamu yararı açısından vazgeçilmez ve kesin bir zorunluluk bulunmadıkça her ne
suretle olursa olsun hiçbir yapı
ve tesis kurulamaz ve işletilemez veya bu alanlarda var
olan yerleşim sahaları dışında
iskân yapılamaz.”
Buna bağlı olarak; “Milli parkın
içerisindeki yollar, ziyaretçilerin
milli parkın değerlerini görebilmesi ve yaşayabilmesi için yüksek
standartlı olmayan, basit ve doğayı
en az etkileyen şekilde yapılmalıdır. Milli park yolları milli parkların
kullanım amaçlarına uygun olarak
doğal kaynaklarla uyumlu olmalı,
ziyaretçilere azami görüş kalitesi
ve bilgilendirici bir deneyim sağlayan nitelikte olmasına çalışılmalıdır. Bu yollar arazi yapısına uygun
olarak planlanmalı, yol planlanması sırasında en az miktarda kazı
olacak şekilde iniş ve çıkışlara izin
verilmelidir” (Anonim, 1984).
B Tipi tali orman yolu özelliği
taşıyan ülkemizdeki orman yolları,
yaklaşık 4 m platform genişliğine
sahip, tek şeritli ve stabilize kaplama yollardır (Acar, 2004). Milli
park içerisinde ana trafiğin gerçekleştirildiği milli parka giriş yolu,
milli park içerisindeki bağlantı yolları ve motorlu araçlar haricinde
turizm ve rekreasyon amaçlı yapılan yollar (yaya yolu, manzara yolu,
bisiklet yolu gibi) olmak üzere üç
tip yol bulunur. Milli park içerisinde bulunan bu yolların geçecekleri
güzergahlar ormana en az zarar verecek ve doğal yapıyı en az değiştirecek şekilde planlanmalıdır.
Taşıdıkları bu özel yapıları nedeniyle milli park sınırları içerisinde
asli ya da tali ürün üretimi ve yol yapımı gibi herhangi bir müdahalede
bulunmak yasak olup, çok özel
durumlar için yapılacaklar kanun
çerçevesinde düzenlenmiştir. Bir
milli parkın içerisinde yol gibi bir
tesisin yapılabilmesi milli parklar
kanunun 14. Maddesinin “e” bendinde belirtildiği şekilde gerçekleşebilmektedir. Yasada “onaylanmış
planlarda belirtilen yapı ve tesisler
ile Genel Kurmay Başkanlığınca ihtiyaç duyulacak savunma sistemi
için gerekli tesisler dışında kamu
yararı açısından vazgeçilmez ve
kesin bir zorunluluk bulunmadıkça her ne suretle olursa olsun hiç-
bir yapı ve tesis kurulamaz” hükmü
bulunmaktadır (Bkz. Milli Parklar
Kanunu).
3. Milli parkın genel
durumu
Denizden ortalama 1300 m
yüksekte bulunan Trabzon Altındere Vadisi Milli Parkı oldukça
yüksek eğimli bir araziye sahiptir.
Altındere Vadisi Milli Parkının yaklaşık yüzde 18.5’u ormanlarla kaplıdır. Geriye kalan yüzde 81.5’lik
bölüm ise çayır mera olup (Bahat,
2011), bu alanın hemen tamamına yakınında erozyon ve aşağıdaki
resimde de görülebileceği gibi göçük (heyelan) görülmektedir. Gözlenmekte olan göçüğün en önemli
sebeplerinden birisi yol ve de özellikle tekniğine uygun yapılmayan
yol çalışmalarıdır (Şekil 1).
Şekil 1. Milli Park Arazi Yapısına
Ait Bir Görüntü
Milli parkın henüz onaylanmış
bir gelişim planı yoktur. Plan olmadığı için milli park yönetimi güçlükler çekmektedir.
Dağlık ve eğimli alanda ve çayır-mera niteliğinde olan bu alanlar erozyona hassas bölgeler olup
bu alanlarda yapılacak yollar için
zemin etüdünün çok iyi yapılması,
yol güzergahının iyi belirlenmesi
ve yol inşasının çevresel yöntemler
kullanılarak çok dikkatli yapılması
büyük önem taşımaktadır.
4. Milli Parkta Yol Çalışmaları
ve Çevresel Bozulmalar
Milli parka girişi sağlayan ana
yol, kuzeyden güneye doğru baş-
langıçta tek hat şeklinde ilerleyip
güneye gidildikçe milli park sınırları içerisinde bulunan yaylalara
ulaşımı sağlayan birçok yan yola
ayrılmaktadır.
Bu yollardan birisi olan ve milli
parkın güneyinde yapılması tasarlanan kayak tesislerine ulaşımı da
sağlayan güzergahta; milli park
içerisindeki ana yolun büyük otobüslerin dönüş yapmasına uygun
teknik boyutlarda olmaması gerekçe gösterilerek yol genişletme
çalışmaları yapılmaktadır. Bu bağlamda, bu yolun değişik alternatiflerin değerlendirilmesi yerine milli
parkın ana güzergahından seçilmiş
olması ilginçtir!
Milli parkın kuzey girişinden
itibaren yaklaşık 4 km.lik bölüm
1.derece sit alanı olarak ayrılmıştır. Bu nedenle şimdilik yol
genişletme çalışması bu bölümde
gerçekleşememektedir. Sit alanı
dışından itibaren korkunç boyutlarda bir çevresel tahribatı görebilmek mümkündür.
Yeni yol çalışmasında, Altındere Vadisi Milli Parkına girdikten 3-4
km sonrasında, vadiden itibaren
3-4 m genişliğe sahip olan yol platformu 8-12 m’ye kadar çıkartılarak
çalışmalar sürdürülmektedir (Şekil
2).
Şekil 2. Milli Parkta Yol Yapım
Çalışması
Yol genişletme çalışmasında
kazı sonucu elde edilen materyal
gelişi güzel olarak yamaç aşağı dereye doğru bırakılmaktadır. Bu du2012 TEMMUZ/AĞUSTOS/EYLÜL ORMAN MÜHENDİSLİĞİ 17
UZMAN S AH AS I
rum başta malzemenin bırakıldığı
yamaçları deforme etmekte, dere
yataklarının dolmasına neden olmakta böylece lokal flora ve faunanın tahrip olmasına, doğal yapının
bir daha onarılması çok zor ve büyük maliyetler gerektirecek şekilde
bozulmasına sonuçta milli park
karakteristiğinin tahrip olmasına
sebebiyet vermektedir (Şekil 3).
Şekil 3. Milli Parktan Yol Yapım
Çalışması
Milli parklar kanunun 14. Maddesinde “milli parklarda tabii ve
ekolojik denge ve tabii ekosistem
değeri bozulamaz, yaban hayatı tahrip edilemez, bu alanların
özelliklerinin kaybolmansa veya
değiştirilmesine neden olan veya
olabilecek her türlü müdahaleler
ile toprak, su ve hava kirlenmesi ve
benzeri çevre sorunları yaratacak iş
ve işlemler yapılamaz” hükmü yer
almaktadır.
Yol genişletme çalışmasına bakıldığında, çalışmalarda dere yataklarının doldurulduğu, daraltıldığı ve böylece ekolojik denge ve
tabii ekosistem değerinin bozulduğu açıklıkla görülmektedir. Daralan dere yatağının bundan sonra
da çeşitli sorunlara yol açabileceği
unutulmamalıdır (Şekil 4).
Şekil 7. Milli Parkta Akarsu Mecrasının Güncel Durumu
Şekil 4. Milli Parkta Akarsu Mecrasının Güncel Durumu
Öte yandan yamaçtan kazılan
materyalin şevden aşağıya, dere
yataklarına atılması şeklindeki uygulama vahşidir. Bunun yerine
mutlak suretle yol genişletilecekse bu materyalin dere yataklarına
gönderilmesi gibi bir yöntem, nasıl
açıklanabilir? Bu materyalin dere
yataklarına dökülmesi derenin doğal yapısını bozmuş ve su kaynağının kirlenmesine neden olmuştur
(Şekil 5,6,7,8,9).
Şekil 9: Dereye boşaltılan materyalin yol açtığı bozulmalar
Şekil 5. Milli Parkta Yol Şevlerinin Güncel Durumu
Şekil 6. Milli Parkta Yol Güzergahındaki Akarsu Mecrasının Güncel
Durumu
18 ORMAN MÜHENDİSLİĞİ TEMMUZ/AĞUSTOS/EYLÜL 2012
Şekil 8: Dere yatağında doğal ne
varsa yok edilmiş.
Ormanları korumak, yasaları
uygulamak ve milli parkları yönetmekle sorumlu olan kurumun
tahriplere göz yumması anlaşılır
gibi değildir!
Söz konusu yol üzerindeki genişletme çalışmaları milli parkın girişinden 3-4 km ilerledikten sonraki bölümde başlatılmış ve güneye
doğru 11 km boyunca yapılmıştır.
Milli parkın kuzey girişinden itibaren 1. derece sit alanında bulunan
ana yolun 3-4 km’lik bölümü ise
normal orman yolu standardında
ortalama 4 m genişliğindedir. Çok
miktarda harcamalar yapılarak ge-
nişletilen yoldan yararlanılabilmesi
için yolun giriş bölümünün de genişletilmesi gereklidir. Ancak bu
bölgenin 1. derece sit alanı içerisinde yer alması ve boğaz şeklinde
bir yapıya sahip olması nedeniyle
yolun başlangıç bölümünde genişletme yapılması çevresel, hukuki
ve teknik anlamda mümkün görülmemektedir.
Birinci derece sit alanı içerisinde kalan bölümünde de hukuksal
ve ekolojiksel engelleri bir şekilde
aşarak (!) kolaylıkla genişletme yapılabileceğinin düşünüldüğü çok
açıktır. Aksi taktirde kayak tesislerine gidecek olan büyük otobüslerin
yolun başlangıç kısmından geçebilmesi mümkün olmayacaktır. Bu
durum yetkili kurumlardan çok kolaylıkla izin alınabildiğini, milli park
kaynak değerlerinin ya da 1. derece
sit alanı olmasının dikkate alınmadığını ve milli park gibi özel önlemlerle korunması gereken alanlarda
bile tahribatların önlenemediğini
acı bir şekilde göstermektedir.
Bu çalışma olsa olsa 2873 sayılı
Milli Parklar Kanununun 14. Maddenin e bendine dayandırılmış
olabilir. Bu bentte “onaylanmış
planlarda belirtilen yapı ve tesisler
ile Genel Kurmay Başkanlığınca ihtiyaç duyulacak savunma sistemi
için gerekli tesisler dışında kamu
yararı açısından vazgeçilmez ve
kesin bir zorunluluk bulunmadıkça her ne suretle olursa olsun
hiçbir yapı ve tesis kurulamaz” şeklinde bir hüküm bulunmaktadır.
Konu, bu hüküm çerçevesinde ele
alınacak olursa, alanda onaylanmış
bir plan bulunmamaktadır. Genel
Kurmay Başkanlığınca bir ihtiyaç
belirtilmemiştir. Kayak tesisleri için
başka güzergah araştırmalarının
olup olmadığı bilinmemektedir.
Başka çare yoksa, yani başka güzergah yoksa heyelan tehdidini daha
da artıran, dere yataklarını dolduran ve daraltan, bu yönüyle de milli
parkın kaynak değerlerine zarar veren bir tekniğin kullanılması nasıl
açıklanabilir? Öte yandan Sümela
Manastırının bulunduğu bölgede daralan ve dikleşen vadide yol
genişletme çalışması hukuksal ve
teknik açıdan nasıl gerçekleştirilecektir? Bu bölgede yol genişletilemeyeceğine göre, yukarı havzada
yapılan çalışmada nasıl bir mutlak kamu yararı görülmektedir?
Manastırın yer aldığı dik yamaçlı
bölgede de yol genişletilecekse,
bu durum, milli parkın en önemli
kaynak değerlerinin de yok edileceği, orada yer alan çağlayanların,
sucul ekosistemin, doğal ve ortaya
çıkarılması ilgi bekleyen toprak altındaki kültürel kaynakların da yok
edilmesi anlamını taşıyacaktır.
5. Sonuç ve Öneriler
Ø Trabzon Altındere Vadisi
Milli parkının onaylanmış bir yol
planı yoktur. Milli park bir bütün
olarak değerlendirilip taşıdığı ekolojiksel, turistik, rekreatif ve sosyal
özelliklerin tamamı dikkate alınarak yol ağı planı yapılmalıdır.
Ø Milli parklar içerisine yapılacak müdahalelerde milli parkların taşıdıkları özel önem dikkate
alınarak ekonomiklikten daha önce
ekolojiklik kriterleri dikkate alınarak değerlendirmeler yapılmalıdır.
Ø Kamu yararı gereği yapılması zorunlu olan yollar çevresel
zararı en az olacak ve milli parklardan en iyi şekilde yararlanılmasını
sağlayacak tekniklerle yapılması
sağlanmalıdır.
Ø Özellikle korunması elzem olan milli park gibi alanlarda
yapılacak yollar doğanın yapısını
bozmayacak, en az habitat parçalanmasına neden olacak şekilde
yapılmalıdır.
Ø Söz konusu olan kayak
alanına gitmek için milli parktan
geçmeyen ya da çevresel açıdan
daha az zarar veren başka alternatif yollar değerlendirilmelidir.
Ø Ekonomik olarak büyük
bir yatırım yapılacak kadar önemli
olan bu yol çalışmasında ekolojiksel olarak çevreye daha az zarar
verilmesini sağlayacak inşaat teknikleri kullanılmalıdır.
Ø Yol genişletilmesi kararının alınması ve izin verilmesinde
alanın milli park niteliğinde olmasını göz önüne alındığına dikkat
edildiği konusunda önemli soru
işaretleri bulunmaktadır. Milli
parklar kanunun 14. Maddesi gereğince “kamu yararı açısından
vazgeçilmez ve kesin” olan zorunluluğun” ne olduğu kamuoyuna açıklanmalıdır.
Ø Altındere vadisi milli parkında yapılan yol genişletme çalışması milli parklar yasasının 14.
maddesine aykırı bir çalışmadır. Bu
nedenle bu yol inşası durdurulmalı
ve bu çalışmaya izin veren kurum
ve kişiler hakkında gerekli incelemeler yapılmalıdır.
Ø Böyle alanlarda yolların
planlanması ve denetimi orman
ekosistemi hakkında bilgiye sahip
uzman kişiler tarafından yapılmalıdır.
Kaynaklar
Acar, H.H. 2004. Orman Yolları Ders
Notu. KTÜ Orman Fakültesi Yayınları,
Trabzon.
Anonim, 1984: Park Road Standarts. United States National Park
Road Service, 44 s., Washington, USA.
Bahat, B., 2011: Altındere Vadisi
Milli Parkı Yaylalarının Milli Park Yönetimi Açısından Değerlendirilmesi Olanakları, Y.Lisans Tezi, KTÜ Fen Bilimleri
Enstitüsü, 102 s., Trabzon.
Milli Parklar Kanunu, 1983. 2873
sayılı Milli Parklar Kanunu. 11.08.1983
Tarih ve 18132 sayılı Resmi Gazete,
Ankara.
2012 TEMMUZ/AĞUSTOS/EYLÜL ORMAN MÜHENDİSLİĞİ 19
UZMAN S AH AS I
Yangın Rejimi ve
Ormancılıktaki Önemi
Prof. Dr. Ertuğrul BİLGİLİ, Arş. Gör. İsmail BAYSAL
KTÜ Orman Fakültesi
Özet
Orman ekosistemleri sürekli bir değişim ve gelişim içindedirler. Yangın, böcek ve fırtına gibi doğal afetler ile
insan müdahaleleri, orman ekosistemlerinde meydana gelen bu değişimin ve gelişimin en önemli belirleyici
unsurlarıdır. Yangınların yoğun olarak görüldüğü orman ekosistemlerinde önemli orman dinamiklerini
temsil eden tür çeşitliliği, yaş sınıfları, parçalılık ve süksesyon gibi belirleyici parametreler, yangın şiddeti,
yanıcı madde tüketimi, yangın mevsimi, yangın sıklığı ve yangın döngüsü gibi yangın rejimi bileşenleri ile
çok sıkı ilişki ve etkileşimler içerisindedir. Orman ekosistemlerinin doğaya uygun ve sürdürülebilir bir şekilde
planlanmasında, sistemlerin iç dinamiklerinde yer alan bu ilişki ve etkileşimlerin anlaşılması büyük önem
arz etmektedir.
Anahtar Kelimeler: Orman ekosistemleri, orman yangınları, yangın rejimi
Giriş
Orman yangınları geniş ölçekli
doğal afetlerdendir (Anderson et
al., 1998). Her yıl yaklaşık 200-500
milyon hektar büyüklüğündeki
farklı yapı ve kuruluştaki ekosistemler değişik büyüklük ve şiddetteki yangınlardan etkilenmektedir (Goldammer and Mutch,
2001). Ülkemizin de içerisinde yer
aldığı son derece sınırlı sayıdaki
ormanlık alanlarını artıran ülkeler
dışında, büyük bir ormansızlaşma
eğilimi gösteren dünya ormanlık
alanları, sürekli artan insan nüfusu ve orman-yerleşim alanlarının
etkileşimde bulunduğu yerlerde
yoğun bir baskı altındadır. Özellikle bu gibi alanlarda can ve mal güvenliğini tehdit eden orman yangınları ise mutlak surette önlenmesi ve kontrol altında tutulması
gereken yıkıcı ve yok edici bir olay
olarak karşımıza çıkmaktadır.
20 ORMAN MÜHENDİSLİĞİ TEMMUZ/AĞUSTOS/EYLÜL 2012
Yangınların baskın unsur olduğu ekosistemlerde doğal olarak gerçekleşen orman yangınları
ekosistemlerin sağlıklı bir şekilde
devamında büyük öneme sahiptirler (Kasischke and Stocks, 2000;
Bilgili, 2004). Kuzey yarımkürede,
dünya üzerindeki en büyük iki orman biyomundan biri olan Boreal
ormanlarında (Payette, 1992) her
yıl 5-15 milyon hektarlık alanda
etkili olan orman yangınları (Soja
et al. 2006), ortalama 20 ila 100
yıl arasında değişen süreçlerde
büyük ölçekli ve yüksek şiddetli
(meşcere yenileyici) yangınlarla
yenilenmektedir (Suffling, 1992).
Güney yarımkürede, iklim ve vejetasyonun birlikte etkili olduğu
Afrika ve Avustralya savanalarında 1-2 yıl gibi son derece kısa
zaman aralıklarında gerçekleşen
orman yangınları ise bu ekosistemlerin tipik bir özelliği olmuştur
(Russell-Smith et al., 1997). Yağışlı
dönemin ardından bol miktarda
gelişen ince yanıcı maddeler kurak sezonda yanarak, iklim-yanıcı
madde ikilisinin gölgesinde sürekli bir değişim geçirirler (Williams et al., 1999). Ekosistemlerdeki
bu yenilenme yeni bir başlangıcın
anahtarı olmakta ve ekosistemler
varlıklarını bu sayede sürdürebilmektedirler.
Ülkemizin de içerisinde yer
aldığı Akdeniz kuşağında, her yıl
çıkan yaklaşık 50.000 yangın sonucunda ortalama 500.000 hektarlık orman alanı yangınlardan
zarar görmektedir (Velez 2002;
San-Miguel and Camia, 2009).
Akdeniz ülkeleri orman ekosistemlerinde her geçen gün, sayı ve
etkisini artıran yangınlar, vejetasyon topluluklarının gelişiminde,
ekosistemlerin tür çeşitliliği, yapısı ve yaş sınıfları dağılımlarının
belirlenmesinde önemli bir rol
oynamaktadır (Trabaud, 1994).
Yangınların yoğun bir şekilde
etkili olduğu bu gibi alanlarda,
sistemlerin doğasında mevcut
olan yangın unsurunun, orman
ekosistemleri üzerindeki istenmeyen yıkıcı ve yok edici işleyişini
önleme ya da kontrol edilebilir bir
düzeyde tutma adına maliyeti son
derece yüksek yangın önleme ve
mücadele masrafları yapılmaktadır. Yoğun yangın önleme ve söndürme faaliyetleri ise, ormancılık
ve başkaca insan faaliyetleri ile
birlikte, ekosistemlerin doğal yapısından uzak mevcut güncel yapılarının oluşmasındaki en büyük
katkıyı sağlamaktadır. Yüzlerce
yıllık bir zaman diliminde orman
ekosistemlerinin insan-yangınorman üçlüsünün etkileşiminde
kazanmış olduğu orman yapı ve
dinamiklerinin anlaşılması, mevcut bu yapının ise doğal koşulların
dikte ettiği yapıyla örtüştürülerek
planlamalarda yer alması gerekmektedir.
Ormanlık alanların yapısında
ve dağılımında etkili olan orman
yangınları, zamansal ve mekânsal
olarak çok yönlü ele alınması ve
araştırılması gereken konuların başında gelmektedir. Orman
ekosistemlerinin şekillenmesinde
ve sağlıklı bir şekilde devamında
önemli rol oynamakta olan yangın rejimi ve bileşenlerinin açıklanmaya çalışıldığı bu çalışmada,
yangın rejimi bileşenlerinin orman kaynaklarının yönetimindeki
önem ve işlevlerine açıklık getirilmeye çalışılmıştır.
ve sıklığı (Weber and Flannigan,
1997), konumsal olarak dağılımı
ve tarihsel süreçteki rollerinin
bütünüdür (Agee, 1993; Morgan
et al., 2001). Ekosistemlerin değişiminde ve şekillenmesinde; yangın şiddeti, yanıcı madde tüketimi, yangın sıklığı ve büyüklüğü
en önemli yangın rejimi bileşenleri olarak ön plana çıkmaktadır.
Zamansal ve konumsal ölçekte
gerçekleşen yangın olaylarının ve
dolayısıyla yangın rejiminin belirleyicileri; yanıcı madde tipleri
ve özellikleri, tutuşma kaynakları,
topoğrafya ve hava halleri özellikleridir (Baker, 2003). Yangın
rejiminin ilk basamağını teşkil
eden yangın olayının başlaması
ile dakikalar, saatler, haftalar hatta
aylarca sürebilen çok hızlı bir değişim süreci başlamaktadır. Yangınların ekosistemlerdeki vejetasyon, iklim ve topoğrafya arasındaki karmaşık ilişkileri sonucunda
başlangıç anından itibaren ortaya
koyduğu yangın davranışı (yangın şiddeti ve yanıcı madde tüketimi) (Agee 1993), bu davranışın
şekillendiği zaman dilimi (yangın
mevsimi), konumsallığı (yangın
büyüklüğü ve sıklığı), bu yangınların uzun bir zaman diliminde
ortaya koydukları yapı (yaş sınıfları ve yangın döngüsü) sistem
üzerinde belirgin izler bırakmaktadır. Ekosistemlerin yenilenmesi
ve şekillenmesinde büyük paya
sahip bu izlerin belirlenmesi, etki
ve sonuçlarının anlaşılması orman
kaynaklarının yönetiminde büyük
öneme sahiptir.
Yangın rejiminin tanımı ve
Yangın şiddeti
unsurları
Yangın rejimi, bir ekosistemdeki yangınların şiddeti, yanıcı
madde tüketimi (yangın zararının
derecesi), büyüklüğü, mevsimi
Yangın şiddeti, yangın rejimi
unsurları arasında fiziksel etkileri
en kısa sürede görülebilen elemanıdır. Birim yangın hattı uzunluğunda açığa çıkan enerji miktarı
olarak ifade edilen yangın şiddeti,
genel olarak yangın davranışının
ve yangının toprak üstü bitki kısımlarına olan doğrudan etkisinin
belki de en önemli göstergesidir
(Alexander, 1982). Aktif yanma
zonunda tüketilen yanıcı madde
miktarı, yanıcı maddenin sahip
olduğu ısı miktarı ve yangın yayılma oranı değerleri kullanılmak
suretiyle aşağıdaki şekilde hesaplanmaktadır (Byram, 1959).
I = H×W×R (1)
I : Yangın hattı şiddeti (kW/m)
H : Yanma ısısı (cal/gr) = 18000 kJ/kg
W: Yanıcı madde miktarı, (kg/m2)
R : Yangın yayılma oranı (m/sn)
Yangın şiddeti, yangınlarla
mücadeledeki zorluk derecesinin belirlenmesi (Bilgili, 1999a),
mücadele yöntemleri ile kullanılacak araç ve gereçlerin seçimi
(Andrews and Rothermel, 1982)
ve vejetasyon üzerine olan etkileri
açısından önemli yangın davranış özelliklerindendir (Turner and
Romme, 1994). Vejetasyonun yangın şiddeti ile olan karşılıklı ilişki
ve etkileşim dereceleri ekosistemlerin sağlıklı işleyişinde büyük
paya sahiptir. Özellikle bazı türlerin, yangının alev ve sıcaklığına
karşı gösterdikleri uyum ve sergiledikleri hayatta kalma mücadeleleri dikkate değerdir. Jack pine (Pinus banksiana Lamb.) ve Kontorta
çamı (Pinus contorta Dougl.) gibi
bazı ibreli türler tohumlarını birkaç yıl ya da daha uzun bir süre
dallarındaki kozalaklarında dökmeden bulundurabilmektedirler.
Bu türlerde, kozalak karpellerinin
açılması ve tohumların serbest bir
şekilde dağılabilmesi için, kozalak
karpellerini bir arada tutan reçine
2012 TEMMUZ/AĞUSTOS/EYLÜL ORMAN MÜHENDİSLİĞİ 21
UZMAN S AH AS I
tabakasını eritebilecek şiddette
bir yangına ihtiyaç vardır. Bu olay
aynı zamanda, gençliğin alana
gelebilmesi ve türün neslinin devamında oldukça önemlidir (Beaufait, 1960). Göknar, huş gibi farklı
ağaç türleri ile karışım oluşturan
Red pine (Pinus resinosa Aiton.)
ormanlık alanlarında 5-20 yıl gibi
değişen zaman aralıklarında meydana gelen düşük şiddetli örtü
yangınları ise türün neslinin devamında önemli rol oynamaktadır.
Dolayısıyla, farklı yangın şiddeti
değerlerinin ekosistemlerdeki tür
komposizyonlarının devamında,
aynı yaşlı ve değişik yaşlı orman
alanlarının oluşmasındaki üstlendiği görevler belirleyici orman
dinamiklerindendirler. Yangın şiddetinin yangın araştırmacıları ve
yangınla mücadele çalışanları açısından taşıdığı önem; açığa çıkan
enerjinin yanıcı madde tüketimi
ve yangınlarla olan mücadele çalışmalarındaki belirleyiciliğinden
ileri gelmektedir.
Yanıcı madde tüketimi
Yangın yakar, yayılır ve enerji
açığa çıkarır. Yanıcı madde tüketimi (yangın zararının derecesi)
açığa çıkan bu enerjinin vejetasyon, toprak ve mikroorganizmalar
üzerinde neden olduğu ekolojik
değişim(ler)in genel bir göstergesidir (Keeley, 2009). Yangının bir
noktadaki kalış süresine bağlı olarak toprağa olan ısı geçişleri (Lea
and Morgan 1993), toprak ve küldeki renk değişimleri (Ryan and
Noste, 1985) ve alevlerin toprak
üstü vejetasyonda neden olduğu
ölüm oranları (Agee, 1993) gibi
farklı değişimlerine bağlı olarak
derecelendirilmektedir. Söz konusu değişimler topoğrafya ve hava
hallerine bağlı yanıcı madde tüketiminde görülen farklılıklar sonucu ortaya çıkmaktadır.
22 ORMAN MÜHENDİSLİĞİ TEMMUZ/AĞUSTOS/EYLÜL 2012
Yanıcı madde tüketiminin ormancılar açısından taşıdığı önem,
yangın sonrası ortaya çıkan yapı
ve bu yapının değişimine bağlı
olarak, ekosistemlerin sunmuş
olduğu ürün ve hizmetlerden faydalanmada hazırlanacak reçeteler
için gerekli bilgilerin temininde
büyük önem taşımasından ileri
gelmektedir. Bu nedenle büyük
yangınlar sonrası rehabilitasyon
ve yeniden ormanlaştırma faaliyetlerinde, yangınların neden
olduğu etkilerin hızlı, ekonomik
ve çok yönlü bir şekilde ele alınıp
belirlenmesi, ileriye dönük değerlendirilmesi ve ortaya çıkan
olumsuz koşulların önlenmesi
aşamalarında, yanıcı madde tüketimi yangın rejiminin önemli bir
tanımlayıcı unsuru olarak karşımıza çıkmaktadır.
Yangın mevsimi
Yangın mevsimi, yangınların
etkili olduğu zaman dilimi olarak
tanımlanabilir. Yangın rejimlerinin
şekillendiği zamansal, konumsal
ve belirsizlik öğelerinden oluşan
üçgenin (Cui et al., 2009) zamansal ayağını oluşturur. Mevsimsel
farklılıklar ve hava hallerindeki
değişimlerin yanıcı madde nemi
üzerinde etkisi bilinen bir gerçektir (Van Wagner, 1983; Johnson,
1992). Bu farklılıklara bağlı olarak
yangınların çıkış nedeni, sayısı,
türü ve yangınlardan etkilenen
alanlar büyük oranda değişiklik
gösterebilmektedir. Ülkemizde
uzun yangın sezonunun hüküm
sürdüğü yangına hassas ormanlık
alanlarda, bölgesel ve kurutucu
özellikteki rüzgarlı dönemlerde
(Bekereci ve ark., 2010) gerçekleşen yangınlar yıkıcı ve tahripkar
olmakta, bu tip yangınlarla mücadelelerde yüksek kaynak kullanımına rağmen geniş ormanlık
alanlar yangınlardan etkilenmek-
tedir (Akkaş ve ark., 2008; Bilgili
ve ark., 2010a). Yangınların adet
ve alan bakımından daha az etkili
olduğu Doğu Karadeniz Bölgesinde, ilkbahar başı ve sonbahar
sonları gibi kısa yangın sezonunda görülen mevsimsel sıcaklık ve
nem değerlerindeki değişimler;
yangın davranışı, yanan alan büyüklüğü ve yangın sonrası durum
üzerinde önemli ölçüde etkili olmaktadır (Bilgili ve Küçük, 2002,
Küçük ve ark., 2008; Bilgili ve ark.,
2010b). Yılın farklı zamanlarında
çıkan yangınlar tohum kaynakları
ve gençliği olumsuz etkileyebilmekte (Pausas et al., 2008), yavrulama dönemine denk geldiğinde
ise yaban hayvanları popülasyonunda önemli dalgalanmalara
neden olabilmektedir (Marshall,
1963).
Yangın mevsiminin; yangınlarla mücadele çalışmalarına yön
verilmesi, denetimli yakma zamanının belirlenmesi, üretim ve
bakım gibi önemli ormancılık faaliyetlerinin konumsal ve zamansal düzenlenmesi ile orman içi ve
bitişiği insan faaliyetlerinin kısıtlanması yada tamamen yasaklanması gibi insan-orman ilişkilerinin
düzenlenmesi konularında belirleyiciliği söz konusudur.
Yangın büyüklüğü
Bir veya birden çok noktada
çıkan yangının, yangın davranışı
üzerinde etkili hava halleri, yanıcı madde özellikleri ve konumsal
kısıtlayıcılarla birlikte (sulak alanlar, kayalık-taşlık alanlar, yüksek
eğimli alanlar vb) etkili olduğu
alanın yüzölçümü yangın büyüklüğünü verir. Yangın büyüklüğü
ve ekosistem genelindeki dağılımı; yaban hayatı ve biyolojik
çeşitlilik için önem arz eden parçalılık ve farklı gelişim çağlarında-
ki orman yapı ve tiplerinin oluşmasında (Fisher and Wilkinson,
2005), değerli orman alanlarının
korunması ve biyolojik çeşitlilik
açısından önem arz eden ekosistemlerin sürdürülebilirliklerinin
sağlanmasında büyük öneme sahiptir (Baker, 1992).
Farklı büyüklüklerde gerçekleşen yangınlar, orman ekosistemlerindeki parçalı yapının oluşması
ve bu yapının alan genelindeki
konumsal dağılımını belirler. Yangınların zamansal ve konumsal
dağılımları ise yaş sınıflarının
oluşmasında etkilidir. Özellikle
yangın başına düşen yanan alanın
büyüklüğü ve miktarının artması
orman ekosistemlerindeki yaş sınıfları dağılımında büyük dalgalanmalara neden olabilmektedir
(Boychuk and Perera, 1997; Li and
Barclay, 2001). Ormanların yaş sınıfları esasına göre planlandığı
ülkemiz yangına hassas ormanlık
alanlarında gerçekleşen büyük orman yangınları ve ortaya koydukları yapı, mevcut planların uygulanması ve planlarda hedeflenen
yaş sınıfları dağılımının elde edilmesinin önünde büyük bir engel
teşkil etmektedir.
Yangın önleme ve söndürme
çalışmalarının yangın büyüklüğü üzerinde önemli ölçüde etkisi
söz konusudur (Miyanishi and
Johnson, 2001). Çıkan yangınlara
erken müdahale ve yanan alanın
küçük tutulması odaklı söndürme
faaliyetleri, ekosistem genelinde
yanıcı madde miktarı artışında,
yanıcı madde sürekliliği üzerinde
etkili parçalılık ve yangına hassas
özellik gösteren aynı yaşlı büyük
blok alanların dağılımında değişimlere neden olmaktadır. Ekstrem hava hallerinde kontrolden
çıkarak kötü bir efendi olarak
hareket eden büyük yangınlar
ise, söz konusu bu değişimlerin
gölgesinde, oldukça yıkıcı ve tahripkar bir özellik göstermekte ve
ekosistem genelinde beklenmedik etkilerinin çıkmasına neden
olabilmektedirler (Vaillant et al.,
2009).
Orman
ekosistemlerinde,
yangın söndürme çalışmalarının
yetersiz kaldığı durumlarda, yangınların ölçek ve şiddet olarak
kontrol edilebilir, makul bir seviyede tutulması amaçlı birtakım
ormancılık faaliyetleri gerçekleştirilmektedir. Üretime alınacak
ormanlık alanların yeri ve zamanı,
birbirleriyle olan konumsallıkları
ve alan genelindeki dağılımlarının belirlenmesi (Malamud et al.,
2005), yanıcı madde amenajmanı
çalışmaları (Martell et al., 2004)
yanıcı madde yükünün azaltılması amaçlı yapılan denetimli yakmalar (Neyişci ve ark., 2002) ve yanıcı maddenin türü ve yapısında
değişiklikler (Green, 1977) yangın
büyüklüğü üzerinde etkili önemli
ormancılık uygulamaları arasında
sayılabilir.
Yangın sıklığı
Yangın sıklığı; belirli bir alanda birim zamanda meydana gelen yangın sayısı olup (Johnson,
1979), yangın tarihi ile ilgili çalışmalar için son derece önemlidir
(Agee, 1996). Çalışmaya konu
alanın sınırları içinde meydana
gelen yangınların, gerçekleştikleri
zaman süresine bölünmesiyle alanın geneli için ortalama bir yangın sıklığı değeri olarak hesaplanmaktadır. Aynı zamanda alanda
herhangi bir nokta için, çıkan yangın olayları arasında geçen ortalama zaman (yangın dönüş aralığı)
dikkate alınarak, noktasal yangın
sıklığı olarak da hesaplanabilmektedir (Merrill and Alexander,
1987).
Yangın sıklığı, türlerin devamlılığının sağlanması ve bitki komposizyonlarının belirlenmesinde
önemli rol oynamaktadır (Morgan
et al., 2001). Yangınların türlerin
tohum tutma yaşından önce meydana gelmesi durumunda, bazı
türlerin alandan uzaklaşmasına,
bazı türlerin ise baskın özellik
göstererek alanı işgal etmelerine
neden olabilmektedir. Örneğin,
yangınların 1-2 yıl gibi sık zaman
aralıklarıyla gerçekleşmesi durumunda, her yıl tohum üretebilme
yada sürgünden gelebilme özelliğinde olan tek yıllık otsu bitkiler alanda bol oranda bulunurlar.
Buna karşılık bazı çam türlerinin,
yangın dönüş aralığının kısa olduğu alanlarda neslini devam ettirebilme mekanizmaları ise düşük
olmaktadır. Avrupa ve ülkemiz
ormanlarında doğal olarak yayılış
gösteren Pinus halepensis ve ülkemiz için egzotik bir tür olan Pinus
pinaster ormanlık alanları, türlerin
tohum tutma yaşlarından önce
yangın görmesi durumunda orta
ve uzun vadede alana gençlikleri gelmediğinden, baskın özellik
gösteren makilik alanlara dönüşmektedir (Eugenio et al., 2006)
Ülkemizde en geniş yayılışa sahip
ibreli türümüz olan kızılçam türü
(Pinus brutia Ten.) için de benzer
bir durum söz konusudur (Neyişçi,
1985; Moreria et al., 2011).
Türlerin alanda bulunabilme
durumları, hayat süreleri, tohum
tutma zamanı ve alanda tutunabilme özellikleri yangın sıklığı ile
olan sıkı etkileşimleri sonucunda belirlenmektedir. Dolayısıyla
belirli bir alanda meydana gelen
yangınlar, hakim yangın rejimlerinde mevcut bitki örtüsünün
zamansal ve konumsal desenini
belirleyen en önemli unsur olarak
öne çıkmaktadır.
2012 TEMMUZ/AĞUSTOS/EYLÜL ORMAN MÜHENDİSLİĞİ 23
UZMAN S AH AS I
Yangın döngüsü
Çalışma konusu bir alanın yüzölçümüne denk gelen bir yerin
yanması için gerekli olan süreye
yangın döngüsü denilmektedir (Van Wagner, 1978; Bridge,
2001). Söz konusu süre içinde
bazı alanlar defalarca yanarken,
bazı alanlar ise yangınlardan hiç
etkilenmeyebilmektedir. Böylelikle ekosistem genelinde farklı
yaşlarda meşcerelerin yer aldığı
bir yapı ortaya çıkmaktadır. Bu
yapı içindeki aynı yaşlı meşcereler
ise ekosistem genelinde bir yaş
sınıfları dağılımı oluştururlar. Yangının ekosistemlerin şekillenmesi
ve değişiminde ana unsur olduğu
ve diğer doğal afetler ve türlerin
gençleşme dinamikleri ile birlikte
ekosistemlerde ortaya koydukları
doğal yapı, yaş sınıflarının negatif
eksponansiyel bir azalış gösterdiği ters J eğrisi şeklindedir. Yanma
olasılığının meşcere yaşından
bağımsız olduğu ortalama 100
yaşlarında böyle bir yapıya sahip orman ekosisteminde, alanın
yaklaşık 2/3›ü yangınların etkilediği ve ortalama yaşın altındaki
meşcerelerden oluşurken, geriye
kalan 1/3›lük kısım ise ortalama
yaşın üstündeki yaşlı meşcereleri
oluştururlar. Ekosistem genelindeki bu yaşlı ormanlık alanlar,
biyolojik ve konumsal açıdan çeşitliliğin oluşmasında etkili olup
(Van Wagner, 1978), farklı flora
ve fauna türlerinin yaşam alanı
bulma ve birbirleriyle olan karşılıklı veya tek taraflı etkileşimlerin
ortaya çıkması ve devamında büyük önem taşırlar. Oysa ki, yangın
döngüsüne denk gelen bir sürede
ve eşit yaş sınıfları yöntemi esasına göre işletilen ormanlık alanlarda, idare süresi sonunda ortalama
yaştan yani idare süresinden daha
yüksek yaşa sahip alanlar dikkate
alınmamaktadır. Bu durum ise tür
çeşitliliği ve etkileşimleri için büyük önem arz eden yaşlı ormanlık
alanların sistemden uzaklaştırılmasına neden olmaktadır (Harvey
et al., 2002).
Ekosistemlerin sağlıklı bir
şekilde sürekliliklerinin sağlanmasında sahip oldukları doğal
yapının devam ettirilmesi gerekmektedir. İnsanların orman
kaynakları ve yangınlar üzerine
olan faaliyetleri neticesinde ekosistemlerin sahip oldukları doğal
yapı ve işleyişler olumsuz yönde
etkilenmektedir. Yangın döngüsü sürelerinde gerçekleşen değişimler ise değişken yaş sınıfları
dağılımlarının ortaya çıkmasına
neden olmakta ve planlarda belirlenen hedeflerden sapmalara
neden olmaktadır. Bu bağlamda;
yangınların baskın unsur olduğu
orman ekosistemlerindeki ürün
ve hizmetlerden faydalanmada
ve bu faydalanmanın zamansal
ve mekansal düzenlenmesinde,
doğal yangın döngüsünün ortaya
koyduğu yapının dikkate alınması
önem arz etmektedir (Bergeron et
al., 1999; 2002; Perera et al., 2004;
Perera and Cui, 2010).
Sonuç ve Öneriler
Orman ekosistemleri genelinde cereyan eden hakim yangın
rejimleri, insanların büyük değişkenlik gösteren faaliyetlerinden
olumsuz etkilenmektedir. Yangın
şiddeti, yanıcı madde tüketimi ve
yangın büyüklüğü gibi ekosistem
genelinde oldukça kısa süreler
içinde etkileri görülebilen ve yangınlarla mücadele çalışmaları ile
yangın sonrası çalışmalara yön
veren yangın rejimi unsurlarının
Çizelge 1. Yangın rejimi unsurlarının, toprak, yanıcı madde vejetasyon ve yaban hayatı ile olan ilişkileri
Toprak
Yanıcı madde
Vejetasyon
Yaban hayatı
24 ORMAN MÜHENDİSLİĞİ TEMMUZ/AĞUSTOS/EYLÜL 2012
Toprağın fiziksel özellikleri
√
Toprağın kimyasal özellikleri
√
Toprağın biyolojik özellikleri
√
√
Yanıcı madde tipi
Yanıcı madde miktarı
√
Tür kompozisyonu
√
√
Yaş sınıfları
√
√
√
Parçalılık
√
√
Tür kompozisyonu
√
√
√
√
√
√
√
Yangın döngüsü
Yangın sıklığı
Yangın mevsimi
Yangın büyüklüğü
Yangının Etkileri
Yanıcı madde
tüketimi
Yangın şiddeti
Yangın Rejimi
tersine; yangın sıklığı ve özellikle
yangın döngüsü gibi etkileri uzun
vadede ortaya çıkan ve tür çeşitliliği, parçalılık, yaş sınıfları dağılımı gibi son derece önemli orman
dinamikleri üzerine etkili yangın
rejimi unsurlarından (Çizelge 1)
orman ekosistemlerinde yapılacak her türlü planlamalarda faydalanılması kaçınılmaz olmuştur.
Orman ekosistemleri sürekli
bir yenilenme ve değişim süreci
içindedir. Orman yangınları, ormancılık faaliyetleri ve diğer doğal afetler ile birlikte ekosistemlerin yapı ve işleyişlerinde oldukça
önemli bir yere sahip, ayrılmaz
bileşenidir. Yangınların cansız çevre, vejetasyon ve yaban hayatı ile
olan etkileşimleri, türlerin üreme
ve hayatta kalma gibi yaşamsal
faaliyetleri ile olan mükemmel
uyum ve işbirliklerinin örtüşmesinden ileri gelmektedir. Bu ise, orman ekosistemlerinden ekolojik
ve ekonomik olarak faydalanmada ekosistemlerin yürütücü gücü
olan unsurların mutlak surette
dikkate alınmasını gerekli kılmaktadır. Orman ekosistemlerinden
faydalanmada ve sürekliliklerinin
sağlanmasında, ekosistemlerin
doğasında binlerce yıldır süregelen ve farklı uyum mekanizmaları
ile varlıklarını sürdürebildikleri
yangın rejimi ve bileşenlerinin anlaşılması ve doğal şartların dikte
ettiği yapının mevcut durum göz
önünde bulundurularak planlamalarda yer alması büyük önem
taşımaktadır.
Kaynaklar
Agee, J.K. 1993. Fire ecology of Pacific Northwest forests. Island
Press, Covelo, California, USA. 493 pp.
Agee, J.K. 1996. Fire regimes and approaches for determining
fire history. In: The Use of Fire in Forest Restoration. Gen. Tech. Rep. INTGTR-341. Ogden, UT: USDA, Forest Service, Intermountain Research
Station. 12-13 pp.
Alexander, M.E. 1982. Calculating and interpreting forest fire intensities. Can. J. Bot. 60:349-357.
Akkaş ve ark., 2008. Büyük orman yangınlarının meteorolojik veriler ışığında incelenmesi.T.C. Çevre ve Orman Bakanlığı, Ege Ormancılık
Araştırma Müdürlüğü. Teknik Bülten No:36. 96 s.
Anderson, A.N., Braithwaite, R.W., Cook, G.D., Corbett, L.K., Williams, R.J., Douglas, M.M., Gill, A.M., Setterfield, S.A. & Muller, W.J. 1998.
Fire research for conservation management in tropical savannas: Introducing the Kapalga fire experiment. Australian Journal of Ecology, 23,
95-110.
Andrews, P.L. and Rothermel, R.C. 1982. Charts for interpreting
wildland fire behavior characteristics. General Technical Report GTRINT-131. Ogden, UT: USDA Forest Service, Intermountain Forest and Range Experiment Station. 21 p.
Baker, W.L. 1992. The landscape ecology of large disturbances
in the design and management of nature reserves. Landscape Ecology
7, 75–98.
Baker, W.L. 2003. Fires and climate in forested landscape in the
U.S. Rocky Mountains.
Beaufait, W.B. 1960. Some effects of high temperatures on the
cones and seeds of Jack pine. Forest Science 6:194‐199.
Bekereci, A., Küçük Ö., Çamalan G., 2010. Türkiye’yi etkileyen hava
kütlelerinin orman yangınlarındaki fön etkisi, Uluslar arası katılımlı I. meteoroloji sempozyumu, sayfa 83-95. 27-28 Mayıs 2010 Ankara.
Bergeron, Y., Harvey, B., Leduc, A. and Gauthier, S. 1999. Forest
management guidelines based on natural disturbance dynamics: Standand forest-level considerations. For. Chron. 75, 49-54.
Bergeron, Y., Leduc, A., Harvey, B.D. and Gauthier, S. 2002. Natural
fire regime: A guide for sustainable management of the Canadian boreal
forest. Silva Fenn. 36, 81-95.
Bilgili, E., 1999a. Yangın Amenajmanında Yangın Tehlike Oranları
Sisteminin Yeri. Orman Yangınlarının Önlenmesi ve Mücadelesi Semineri,
Akçay, Balıkesir.
Bilgili, E., Velez, R., Alexandrian, D., Bassil, M., Calabri, G., Cozza, F.,
Hilmi, H., Lafon, B., Malagnoux, M., Pinaudeau, C., Schwelan, D., Temerit,
A., and Vicentini, P. 1999b. Report of the working group on the Mediterranean Basin. In: FAO Meeting on Public Policies Affecting Forest Fires,
Proceedings. FAO Forestry Paper No: 375, pp. 357-361.
Bilgili, E. ve Küçük, Ö. 2002. Kastamonu – Hanönü Orman Yangınının Analizi. II. Ulusal Karadeniz Ormancılık Kongresi, Bildiriler Kitabı, Cilt
2, 614-621, Artvin.
Bilgili, E. 2004. Ülkemizde orman yangını gerçeği. Orman Mühendisliği Dergisi, Sayı 7-8-9, sayfa 14-19.
Bilgili, E., Baysal, İ., Dinç Durmaz, B., Sağlam, B., Küçük, Ö., 2010a.
Türkiye’de 2008 Yılında Çıkan Büyük Orman Yangınlarının Değerlendirilmesi. III. Ulusal Karadeniz Ormancılık Kongresi, 20-22 Mayıs, 2010, Artvin
Cilt: III Sayfa: 1270-1279.
Bilgili, E., Dinç Durmaz, B., Baysal, İ., Sağlam, B., Küçük, Ö., 2010b.
Doğu Karadeniz Ormanlarında Orman Yangınları. III. Ulusal Karadeniz
Ormancılık Kongresi, 20-22 Mayıs, 2010, Artvin Cilt: III Sayfa: 1280-1290.
Boychuk, D. and Perera, A.H. 1997. Modeling temporal variability
on boreal landscape age-classes under different fire disturbance regimes
and spatial scales. Canadian Journal of Forest Research. 27:1083-1094
Malamud, B.D., Millington, J.D.A. and Perry, G.L.W. 2005. Characterizing wildfire regimes in the United States. Proc. Natl. Acad. Sci. USA
102(13): 4694-4699.
Marshall, J.T. 1963. Fire and birds in the mountains of southern
Arizona. Proceedings of the Tall Timbers Fire Ecology Conference, 2:135141.
Martell, D. L., Hirsch, K., Malcolm, J., McAlpine, R., Wintraub, A.,
Acuna, M., Cui, W., Espinoza, A., Johnson, J., & Palma, C. 2004. A FireSmart
approach to integrated fire and forest management in the boreal forest
region of Canada. Sustainable forest management network project reports. 17 pp.
Merrill, D.F., Alexander, M.E. 1987. Glossary of Forest Fire Management Terms. Fourth Edition. National Research Council of Canada,
Canadian Committee on Forest Fire management, Ottawa, Ontario. Pub.
NRCC No. 26516.
Moreira, F., Viedma, O., Arianoutsou, M., Curt, T., Koutsias, N.,
Rigolot, E., Barbati, A., Corona, P., Vaz, P., Xanthopoulos, G., Mouillot,
F., Bilgili, E. 2011. Landscape-Wildfire interactions in southern Europe: implications for landscape management. Journal of Env. Mang.
Oct;92(10):2389-402.
Morgan, P., Hardy, C., Swetnam, T.W., Rollins, M.G. and D.G. Long.
2001. Mapping fire regimes across time and space: understanding coarse
and fine-scale fire patterns. Int. J. of Wildland Fire 10:329–342.
Miyanishi, K. and Johnson, E.A. 2001. Comment - A reexamination of the effects of fire suppression in the boreal forest. Canadian Journal of Forest Resources. 31(8): 1462-1466.
Neyişçi, T. 1985. Antalya Doyran yöresi Kızılçam (Pinus brutia Ten.)
ormanlarında yangınların tarihsel etkileri. Ormancılık Araştırma Enstitüsü Yayınları. Teknik Rapor No:29/1986.
Neyişçi, T., Şirin, G. ve Sarıbaşak, H., 2002. Batı Akdeniz Bölgesi’nde
Orman Yangını Tehlikesinin Düşürülmesinde Denetimli Yakma Tekniğinin Uygulama Olanakları, TÜBİTAK Projesi, Proje No:TARP-2170, Türkiye
Ormancılar Derneği Yayını, Yayın No:2, Ankara.
Pausas, J.G., Llovet, J., Rodrigo, A., and Vallejo, R., 2008. Are wildfires a disaster in the Mediterranean basin? International Journal of Wildland Fire, 17:713-723.
Payette, S. 1992. Fire as a controlling process in the North American boreal forest. In H. H. Shugart, R. Leemans & G. B. Bonan (Eds.), A
systems analysis of the global boreal forest (pp. 144-169). Cambridge, UK:
Cambridge University Press.
Perera, A.H., Buse, L.J. and Weber, M.G. (eds.). 2004. Emulating
Natural Forest Landscape Disturbances: Concepts and Applications. Columbia University Press, New York, NY. 352 p.
Byram, G.M. 1959. Combustion of forest fuels, In: Davis, K.P. (Ed.),
Forest fire control and use. McGraw-Hill, New York, pp. 61-89.
Perera, A.H. and W. Cui. 2010. Emulating natural disturbances as
a forest management goal: Lessons from fire regime simulations. Forest
Ecology and Management. 259: 1328-1337.
Bridge, S.R.J. 2001. Spatial and temporal variations in the fire
cycle across Ontario. OMNR, Northeast Science and Technology. NEST
TR-043, 41 pp.
Rothermel, R.C., 1972. A Mathematical Model for Predicting Fire
Spread in Wildland Fuels, Res, U.S. Department of Agriculture, Forest Service, Res., pp: 40, INT-115, Ogden.
Cui, W., Ouellette, M.R., Perera, A.H. and Gluck, M. 2009. Using
BFOLDS to characterize fire regimes: a case study from a boreal forest
landscape. Forest research report no. 173. Ontario Forest Research Institute, Ministry of Natural Resources, ISBN 978-1-4435-0820-9
Russell-Smith. J., Ryan P.G. and Durieu, R. 1997. A LANDSAT
MSS-derived fire history of Kkadu National Park, monsoonal Australia,
1980-1994: seasonal effect, frequency and patchiness. Journal of Applied
Ecology. 34; 748-766.
Green, L.R. 1977. Fuelbreaks and other fuel modification for wildland fire control. USDA Agricultural Handbook No. 499. Washington, DC,
41 pp.
Ryan, K.C., Noste N.V. 1985. Evaluating prescribed fires. p. 230-238
In ‘Proceedings, symposium and workshop on wilderness fire’. (Eds JE Lotan, BM Kilgore, WC Fischer and RM Mutch) USDA Forest Service, Intermountain Research Station General Technical Report INT-182. Ogden, UT.
Eugenio, M., Verkaik, I., Lloret, F., Espelta, J.M., 2006. Recruitment
and growth decline in Pinus halepensis populations after recurrent wildfires in Catalonia (NE Iberian Peninsula). Forest Ecol. Manage., 231:47-54.
Flannigan, M.D. and Bergeron, Y. 1998. Possible role of disturbance in shaping the northern distribution of Pinus resinosa. Journal of
Vegetation Science 9:477-482.
Fisher, J.T. and Wilkinson, L. 2005. The response of mammals to
forest fire and timber harvest in the North American boreal forest. Mammal Review 35, 51–81.
Goldammer, J.G., and R.W. Mutch. 2001. Global forest fire assessment. FAO Forest Resources Assessment Programme, Working Paper 55,
Rome, Italy, 495 pp.
Harvey, B.D., A. Leduc, S. Gauthier, and Y. Bergeron. 2002. Stand
-landscape integration in natural disturbance -based management of
the southern boreal forest. Forest Ecology and Management 155:369385.
Johnson, E.A. 1979. Fire recurrence in the subarctic and its
implications for vegetation composition. Canadian Journal of Botany.57:1374-1379.
San-Miguel, J. and Camia, A. 2009. Forest Fires at a Glance: Facts,
Figures and Trends in the EU. In: Birot, Y. (ed.). Living with Wildfires: what
science can tell us. EFI Discussion Paper 15. European Forest Institute. Pp.
11–18.
Soja, A.J., Tchebakova, N.M., French, N.H.F., Flannigan, M.D.,
Shugart, H.H., Stocks, B.J., Sukhinin, A.I., Parfenova, V.I., Chapin, F.S., and
Stackhouse, P.W. 2006. Climate-induced boreal forest change: Predictions
versus current observations. Global and Planetary Change, doi:10.1016/
jgloplacha.2006.07.028.
Suffling, R. 1992. Climate change and boreal forest fires in Fennoscandia and Central Canada. In M. Boer & E. Koster (Eds.), Greenhouse-impact on cold-climate ecosystems and landscapes (pp. 111-132).
Cremlingen-Destedt, Germany: Catena-Verlag.
Trabaud, L. 1994. Postfire Plant community dynamics in the Mediterranean Basin. In Moreno, J.M. and Oechel, W.C. ed. (1994). The role of
fire in Mediterranean-type ecosystems. Springer-Verlag, New York.
Turner, M. and Romme,W. 1994. Landscape dynamics in crown
fire ecosystems. Landscape Ecology 9, 59–77.
Johnson, E.A. 1992. Fire and vegetation dynamics: studies from
the North American Boreal Forest. Cambridge University Press, Cambridge.
Vaillant, N.M., Fites-Kaufman, J., Reiner, A.L., Noonan-Wright, E.K.,
and Dailey, S.N. 2009. Effect of fuel treatments on fuels and potential fire
behaviour in California, USA, National Forests. Fire Ecology, 5,14–29.
Kasischke, E.S., and Stocks, B.J. (Eds) 2000. Fire, climate change, and carbon cycling in the boreal forest. Ecological Studies Vol. 138.
(Springer-Verlag: New York) 461 pp.
Van Wagner, C.E. 1978. Age-class distribution and the forest fire
cycle. Canadian Journal of Forest Research 8:220–227.
Keeley, J.E. 2009. Fire intensity, fire severity and burn severity: a
brief review and suggested usage. International Journal of Wildland Fire
18:116–126.
Küçük, Ö., Kalaycık, H.H., Kapukıran, İ. 2008. Batı Karadeniz ormanlarında orman yangını gerçeği. IV. Ulusal Orman Fakülteleri Öğrenci
Kongresi, 8-9 Mayıs 2008. Düzce.
Lea, S.W. and Morgan, P. 1993. Resprouting response of ninebark
(Physocarpus malvaceus) shrubs to burning and clipping. Forest Ecology
and Management 56(1993), 199–210.
Li, C. and Barclay, H.C. 2001. Fire disturbance patterns and forest
age structure. Natural Resource Modeling. 14:495-521
Van Wagner, C.E. 1983. Fire behaviour in northern conifer forests
and shrublands. In: Wien, R.A., MacLean, D.A. (Eds.), The Role of Fire in
Northern Circumpolar Ecosystems. John Wiley & Sons, New York, pp.
65–80.
Velez R. 2002. Causes of forest fires in the Mediterranean Basin.
EFI Proc. 45: 35-42
Weber, M.G., Flannigan, M.D. 1997. Canadian boreal forest ecosystem structure and function in a changing climate: impact on fire regimes. Environ. Rev. 5, 145–166.
Williams R.J., Cook G.D., Gill A.M. and Moore P.H.R. 1999. Fire
regime, fire intensity and tree survival in a tropical savanna in northern
Australia. Australian Journal of Ecology, 24, (1), pp. 50-59.
2012 TEMMUZ/AĞUSTOS/EYLÜL ORMAN MÜHENDİSLİĞİ 25
UZMAN S AH AS I
AĞAÇ TÜRÜNÜN MDF LEVHALARDA
PÜRÜZLÜLÜĞE ETKİSİ
Prof.Dr. Turgay Akbulut
İ.Ü.Orman Fakültesi
Orman End.Mühendisliği
Enüs Koç (Mba)
Kastamonu Entegre
Kastamonu ve Samsun Fab. Direktörü
Özet
Direkt boyama veya ince laminasyon işlemlerinde, MDF levhalarında yüzey ve profil alanlarının
pürüzlülüğünün, işlem kalitesi üzerine büyük etki yaptığı görülmektedir. Bu çalışmada, bir tek ağaç türünden
ve farklı ağaç türlerinden elde edilen lifler çeşitli karışım oranlarında kullanılarak üretilen MDF’lerin yüzey
pürüzlülüğü üzerine ağaç türünün etkisi araştırılmıştır. Ağaç türünün MDF’lerin yüzey ve özellikle profil
alanlarındaki pürüzlülük üzerine önemli derecede etki yaptığı tespit edilmiştir.
GİRİŞ
MDF üretiminde pek çok faktör nihai ürünün özelliklerine tesir etmektedir. Bunlar arasında
ağaç türü, lif boyutu ve tipi, tutkal
türü ve miktarı, kullanılan katkı
maddeleri, taslak rutubet miktarı
ve presleme şartlarını sayabiliriz.
Bu faktörler içerisinde ağaç türü
en önemli değişkendir. Bazı ağaç
türleri istenilen levha özelliklerinin elde edilmesi açısından daha
uygundur (Akbulut et al. 2000,
Anonim 1993, Koç 2002, Maloney
1993).
Dünya genelinde MDF üretiminde düşük kaliteli yumuşak
ağaçlar ve sert ağaçlar tek tür
veya karışım halinde kullanılmaktadır. Gelecekteki eğilim, yumuşak ve sert ağaç türlerinin karışım halinde kullanılmasıyla farklı
yoğunluklarda levha üretiminin
yaygın hale geleceği yönündedir.
Karışık ağaç türlerinin farklı varyasyonlarda kullanımıyla gelecekte karşılaşılacak zorlu süreçlerle
başa çıkmak daha kolay olacaktır
(Maloney 1993).
Tek bir tür kullanımı halinde,
üretim süreçlerinde gerekli ayarlamaların yapılması daha kolaydır
26 ORMAN MÜHENDİSLİĞİ TEMMUZ/AĞUSTOS/EYLÜL 2012
ve levha özellikleri büyük oranda
homojen tutulabilir. Farklı ağaç
türlerinin birlikte kullanılması
halinde üretim sürecinde daha
hassas düzenlemeler yapmak
gerekir. Günümüzde odun hammaddesi temin etme zorlukları
da dikkate alındığında, üreticilerin istediği miktar ve kalitede tek
bir ağaç türünü bulması mümkün
olmadığından, farklı türleri birlikte kullanma bir zorunluluk haline
gelmektedir.
Yapraklı ve iğne yapraklı ağaçların levha endüstrisinde lif olarak
adlandırılan hücre yapıları birbirinden oldukça farklılık arz etmektedir. Bu farklı hücre tipleri son
ürün olan MDF levhalarının fiziksel ve mekanik özelliklerinin yanı
sıra yüzey pürüzlülüğü üzerine de
etki yapmaktadır.
Yüzey pürüzlülüğü derecesi
hammadde ve üretim şartlarına
bağlı olarak değişen bir değerdir.
Pürüzlülük açısından hammadde
özelliklerinden başında lif boyu
ve geometrisi gelmektedir. Ayrıca
tutkal miktarı, presleme ve zımparalama işlemleri MDF’ lerin yüzey
kalitesine tesir eden en önemli üretim parametrelerindendir.
MDF’lerin yüzey düzgünlüğü kağıt/PVC laminasyon işlemlerinde
aranan önemli bir özelliktir. Yüksek yoğunluktaki MDF’lerin daha
pürüzsüz yüzeyler elde edilecek
şekilde kesilir ve daha kaliteli direkt boya uygulamalarına imkân
verir.
MDF profillerinin ince kaplama veya boyama işleminde başarılı olabilmesi için yüzey ve profil
alanlarının düzgün ve stabil olması gerekmektedir.
MALZEME VE YÖNTEM
Ağaç türleri ve levha üretimi
MDF levhaları 488*210 cm ve
18 mm kalınlıkta yapılmıştır. Meşe,
Kayın, Çam, Kavak ve Dişbudak
cinslerinden elde edilen lifler tek
veya değişik oranlarda karıştırılmak suretiyle 750 kg/m³ yoğunluğunda 20 adet levha üretilmiştir.
Levhaların yüzeyleri sırasıyla 50,
80 ve 120 numara zımpara bandı kullanılarak zımparalanmıştır.
Tüm levhalar %65 bağıl nem ve
25 °C sıcaklıkta kondisyonlandıktan sonra, her bir levha grubundan Resim 1’ deki profil türünden
12’şer adet örnek kesilmiştir.
ORTA YÜZEY
YÜZEYE
YAKIN
YÜZEY
Resim 1: Pürüzlülük ölçümü
için üretilmiş profil modeli
Pürüzlülük testi
Hem yüzeyin hem de farklı
derinliklerdeki püzüzlülüğü tespit
etmek için Resim 1’de gösterilen
üç noktadan (yüzey, yüzeyden
5 mm derinde (yüzeye yakın) ve
profil ortası) pürüzlülük ölçümü
yapılmıştır. ISO 1997’ e göre pürüzlülük ölçümleri yapılmış ve
değerlendirmelerde ortalama pürüzlülük (Ra) parametresi kullanılmıştır.
Lif ebatları analizi
Farklı ağaç türlerinden üretilen liflerin lif boyutu analizi Imal
VU 100 analiz cihazında yapılmıştır.
Yoğunluk profili ölçümü
Her bir levha türünden üç adet
50*50 mm ölçüsünde örnekler
hazırlanarak Imal DPX 100 x-ray
taramalı cihazında levhaların dikey yoğunluk profil ölçümleri gerçekleştirilmiştir.
İstatistik Metot
Ağaç türleri ve ağaç türü karışımının MDF’ lerin yüzey ve profil
alanlarının pürüzlülük değerleri
üzerine etkisi aryans analizi (ANOVA) ve buna bağlı olarak Duncan
tesiti ile belirlenmiştir.
SONUÇ VE TARTIŞMA
Aynı şartlarda farklı ağaç türlerinden elde edilen liflerin boyutlarına bakıldığında, ortalama
lif boyutunun 0.52 – 0,83 mm
arasında değiştiği görülmektedir.
Ağaç türleri arasında lif boyutu
bakımından önemli farklılıklar bulunmaktadır.
MDF levhaların yüzey yoğunlukları 1180- 1265 kg/m3 arasında
değişmektedir. Levhaların orta
kısmındaki yoğunlukları ise 543
-587 kg/m³ arasındadır. Görüldüğü gibi ağaç türü farkı hem levha
yüzey yoğunluğunu hem de orta
tabaka yoğunluğunu etkilemektedir.
Levhaların yüzey kısımlarındaki pürüzlülük değerleri
2,5-3,53µm arasında; levha orta
kısmında ise 11-17 µm arasında
değişmekte olup, ağaç türü ve
ağaç türü karışımları pürüzlülük
üzerine önemli derecede etkili
bulunmuştur. En pürüzlü orta tabaka Meşe liflerinin fazla kullanıldığı levhalarda tespit edilmiştir.
MDF üretim parametreleri yüzey
pürüzlülüğü değerlerine doğrudan tesir etmektedir. Özellikle levhanın orta tabaka yoğunluğunun
yüksek olması yüzey pürüzlülüğünün azalmasını sağlamaktadır.
Endüstriyel
uygulamalara
göre, iyi bir yüzey işlemi için MDF
levhaların orta tabakadaki pürüzlülük değerinin 8-10 µm, yüzeye
yakın bölgelerde (1/3 kalınlık) 5-6
µm civarında olması uygun bulunmaktadır.
Profil üretimi ve kalıp işleri için
MDF dikey yoğunluk profilinin
homojen olması uygundur. Orta
tabaka yoğunluğunun 685 kg/m3
ve üzerinde olması kaliteli profil
açımı ve yüzey işlemleri için arzu
edilmektedir.
REFERANSLAR
1. Akbulut, T., Hiziroglu, S., Ayrilmiş, N., 2000: Surface absorption, surface roughness, and formaldehyde
emission of Turkish medium density
fiberboard. Forest Prod. J. 50 (6): 4548
2. Anonymous, 1993: Euro MDF
Board. A users Manuel. European Association of Medium Density Fiberboard Manufacturers. Giessen, Germany
3. Desch, H. E., 1953: Timber its
structure and properties. London
Macmillan and Co Ltd. U.K.
4. Hiziroglu, S., 1996: Surface roughness analysis of wood composites: A stylus method.Forest Prod. J. 46
(7/8):67-72
5. Koç, E., 2002: Effects of some
factors on appearance properties
of profiled MDF surface in covering.
M.Sc. Thesis. Istanbul University, Institute of Science and Technology
6. Maloney, T. M., 1993: Modern
particleboard and dry-process fiberboard manufacturing. Second edition. Miller Freeman Publications, Inc.,
San Francisco, California, USA
7. Perem, E., 1964: Tension wood
in Canadian hardwoods. Forest products research branch. Dept. of Forestry Publ. No: 1057, Canada
8. Suchland, O., Woodson, G. E.,
1986: Fiberboard manufacturing
practices in the United States. USDA,
Forest Service, Agriculture Handbook
No.640, USA
9. Unsal, Ö., Kantay, R., 2002: Investigation of surface roughness of
oak and beech wood parquets produced in Turkey. Review of the Faculty of
Forestry, University of Istanbul, Series
A, (52) 1, Turkey
10. Wang, S., Winistorfer, P. M.,
Young, T. M., Helton, C., 2001: Stepclosing pressing of medium density
fiberboard; Part 1:Inf luence on the
vertical density profile. Holz als Rohund Werkstoff (59): pp. 19-26
*) Bu yazı, yazarların “The effect
of the wood specıes on the roughness of the surface and profıled
areas of medıum densıty fıberboard (Wood Research, 51 (2): 2006
p.75-84)” isimli makalesinden özetlenerek hazırlanmıştır.
2012 TEMMUZ/AĞUSTOS/EYLÜL ORMAN MÜHENDİSLİĞİ 27
UZMAN S AH AS I
MERA ve OTLAK PLANLAMALARINDA
ORMAN MÜHENDİSLERİNİN YERİ
Eşref GİRGİN
Orman Yüksek Mühendisi & İşletmeci - OMO Ar- Ge Komisyonu Başkanı • [email protected]
AMAÇ
Orman ekosisteminin parçası
olan mera ve otlak ekosistemi yönetilirken, ana ekosistemin yani
ormanın, gereksinimleri dikkate
alınmalıdır. O nedenle, işin doğası
gereği olarak, bu konuda lisans düzeyinde eğitim ve öğretim görmüş
Orman Mühendislerinin mevzuatla
yetkilendirilmesi gerekmektedir. Bu
hizmetlerin planlanması, projelendirilmesi ve uygulanmasında, 6831
sayılı Orman Kanunu ve 4342 sayılı
Mera Kanuna paralel olarak, 5531
sayılı “Orman Mühendisliği, Orman
Endüstri Mühendisliği ve Ağaç işleri Endüstri Mühendisliği Hakkında
Kanun” 4 üncü maddesindeki “8) Orman içi, kenarı ve orman üst sınırı meraların sınırlarının belirlenmesi, ıslahı,
korunması, plânlanması çalışmalarını
yapmak.” hükmüyle, mesleki faaliyet
konuları kapsamına giren ve Kanunun 5 inci maddesiyle hak, yetki ve
sorumlulukları belirlenen Orman
Mühendisleri yetkilendirilmiştir. Bu
yetkiler, kamu kurumunda çalışan
Orman Mühendisleri ile serbest ormancılık bürolarında çalışan ruhsatlı
meslek mensuplarınca kullanılmaktadır. Bu bildiriyle, orman sayılan
alanlardaki mera ve otlakların planlanmasında, Orman Mühendislerinin ve bu mühendislerin kurdukları
serbest ormancılık büro ve şirketlerinin yetkili oldukları üzerinde durulmuştur.
GİRİŞ
Ormancılık yüksek öğretimi, 155
yıllık geçmişiyle 1857 yılından bu
yana akademik düzeyde eğitim ve
öğretimini sürdüren Türkiye’nin en
28 ORMAN MÜHENDİSLİĞİ TEMMUZ/AĞUSTOS/EYLÜL 2012
eski eğitim kurumları arasındadır.
Ortalama yılda bin civarında öğrenci
alan, 12 Orman Fakültesi ve üç gece
bölümü ile birlikte bir anlamda 15
orman fakültesinden, giriş sayısına
yakın orman mühendisi ve orman
endüstri mühendisi mezun olmaktadır. Buna karşın, Devlet kurumlarının
yılda ortalama 200-250 civarında
orman mühendisi aldığı görülmektedir. Diğer taraftan, orman mühendisliği lisans eğitimlerinde kazanılan
ve serbest piyasayı ilgilendiren bazı
mesleki faaliyet konularının, diğer
mühendislik disiplinlerce yapılması
suretiyle mesleki hakların aşındırılmasına neden olunmaktaydı.
Türkiye Büyük Millet Meclisinin
29/6/2006 tarihli 122 oturumunda,
temel kanun olarak kabul edilen
5531 sayılı Meslek Yetki Kanununun
yasalaşmasıyla birlikte, orman mühendisliği mesleki faaliyet konuları
ile bu konulara ait hak, yetki ve sorumluluklar yasal güvenceye alınmıştır. Bu bildiride, bu Kanun kapsamında yer alan orman mühendisliği
hizmetlerinin mesleki faaliyet konularından mera ve otlak planlamasına
yer verilmiştir.
1.Orman sayılan alanlardaki
mera ve otlak planlamasına dair
yasal mevzuatta Orman Mühendisliği.
Orman sayılan alanlardaki mera
ve otlaklar, 6831 sayılı Orman Kanununa göre hukuken orman statüsündedir. Orman Kanunun 1 inci
maddesinde orman “Tabii olarak
yetişen ve emekle yetiştirilen ağaç ve
ağaççık toplulukları yerleriyle birlikte orman sayılır.” olarak tanımlanmıştır. Bu tanımda yer alan yerleri
kavramıyla, üzerinde orman örtüsü
olmayan alanların dahi orman statüsünde olduğu belirtilmiş ve bu
husus Yargıtay kararlarıyla da tescillenmiştir. Ormanın bilimsel tanımında, flora ve faunaya daha geniş kapsamda yer verilmiştir. Günümüzde
orman denilince orman ekosistemi
yaklaşımı öne çıkmaktadır. Orman
ekosistemi ise, “Coğrafi konumu belli
bir yerde, bir yaşama birliği oluşturan
orman canlıları ile, bir yetişme ortamı oluşturan çevre koşulları arasında
karşılıklı dinamik ilişkilerin bulunduğu
ekolojik bir birimdir.” (Kantarcı 1978)
olarak tanımlanmaktadır.
Bu tanım analiz edildiğinde;
flora ve faunadan oluşan orman
canlıları, aynı havza içinde karşılıklı
fayda esasına dayalı bir yaşam birliği
(Biyosenöz) oluşturmaktadır. Ancak
bu yaşam birliği, çevre koşullarının
oluşturduğu bir yetişme ortamında
gerçekleşmekte ve aralarında karşılıklı dinamik ilişkiler bulunmaktadır.
Bu yetişme ortamının en önemli
öğeleri; ekolojik nitelikli toprak, su
ve hava olup, aynı ortamda her üç
öğeyi olumlu yada olumsuz yönde
etkileyen sosyal nitelikli insan unsuru yer almaktadır. İnsan unsurunun
ortaya koyacağı planlamaya dayanan, havza yönetim biçimi, orman
ekosistemini doğrudan etkilemektedir. Mera ve otlak planlamasında,
insan unsuru çok önemli bir yer tutmaktadır.
Orman ekosistemi, her havzada
ve havzanın muhtelif yerlerindeki
ekolojik farklılıklar nedeniyle, değişik yapılanma ve kompozisyonlarda bulunur. Orman ekosisteminin
ayrılmaz parçası olan mera ve otlak
planlamasının, orman kaynaklarının
havza bazında planlayan Orman
Mühendisliği disiplininden farklı disiplinlerce planlanmasının düşünülmesi, teknik ve hukuki açıdan bakıldığında mümkün görülmemektedir.
O nedenle, orman sayılan alanlardaki mera ve otlak planlamasının mevzuat alt yapısı düzenlenirken sayılan
bu özellikleri dikkate alındığı görülmektedir.
1.1- 6831 sayılı Orman Kanununda otlak ve mera planlamasına dair hükümlerde Orman Mühendisliği.
Orman Kanunun 19, 20, 21 ve
22 inci maddelerinde mera ve otlak
planlamasına ilişkin düzenlemeler
yapılmıştır. Bu maddeler hükümlerine göre;
“Madde 19 – (Değişik :
23/9/1983 - 2896/12 md.)
Ormanlara her türlü hayvan sokulması yasaktır. (Değişik ikinci
cümle: 13/2/2011-6111/182 md.)
Ancak, kamu yararı gereklerine uygun olarak, orman idaresince belirlenen orman alanlarında; orman idaresince tespit edilen usul ve esaslar
çerçevesinde hayvan otlatılmasına
izin verilebilir.
Hayvan otlatılmasına izin verilecek sahaların ve hayvan türlerinin
belirlenmesi ile otlatma zamanı ve
süresinin tayinine ve ilgililere duyurulmasına ilişkin hususlar yönetmelikle
düzenlenir.
Yangın görmüş ormanlarla, gençleştirmeye ayrılmış veya ağaçlandırılmış sahalarda hiç bir surette hayvan
otlatılamaz.
IV. Otlak ve mera işleri:
Madde 20 – Devlet ormanları
içinde bulunan yaylak, kışlak ve
otlaklarla sulama yerlerinde hakları
olanlardan buralara hayvanlariyle
yahut hayvansız olarak girip çıkmak
istiyenler; bu yerlere orman idaresinin
göstereceği yollardan geçmeye ve or-
manlara zarar vermemeye matuf tedbirlere riayete mecburdurlar.
mera ıslahı yapılarak halkın hizmetine
sunulmuştur.
Madde 21 – (Değişik :
23/9/1983 - 2896/13 md.)
1.2- 4342 Sayılı Mera Kanununda mera ve otlak planlamasına dair
hükümlerde Orman Mühendisliği.
Devlet ormanlarındaki otlaklara
dışardan toplu olarak veya sürü halinde hayvan sokulup otlatılması, tanzim olunacak planlara göre orman
idaresinin iznine bağlıdır.
Planlar otlak zamanından evvel
tanzim ve orman işletme müdürlüklerince tasdik olunur.
Madde 22 – (Değişik : 23/9/1983
- 2896/14 md.)
Tarım ve Orman Bakanlığı, Devlet
ormanları içindeki ağaçsız otlak,
yaylak ve kışlakların tanzim ve ıslahı hususunda gerekli tedbirleri
alır.” (1)
Orman Kanunu’nun bu maddelerinde, orman alanlarındaki mera
ve otlakların orman sayıldığı, buralardan yararlanmanın yapılacak
planlara göre orman idaresinin iznine bağlı olduğu vurgulanmıştır.
Ancak bu alanlarda yapılacak otlak
planlarında, yalnızca evcil hayvanlar
değil, aynı zamanda orman ekosisteminin canlı unsuru olan yaban hayvanlarının da otlatma hakları mutlaka dikkate alınmalıdır. Bu nedenle
ormanların, toprak ve su kaynaklarının geliştirilmesinin yanında, orman
ekosisteminin parçası olan orman
köylülerinin evcil hayvanları ile yaban hayvanlarının otlatma ihtiyaçlarının bütüncül yaklaşımla dikkate
alınması koşuluyla, orman sayılan
mera ve otlakların planlamasının,
orman ekosistemini yöneten sanatçı konumundaki Orman Mühendislerince yapılmasını zorunlu
kılmaktadır.
Bu güne kadar, Orman Genel
Müdürlüğü ile bu Genel Müdürlüğün bağlı olduğu Bakanlıklarda çalışan Orman Mühendisleri kanalıyla,
100 bin hektarın üzerinde orman içi,
orman kenarı ve orman üst sınırı
4342 sayılı Mera Kanunu’nun orman bölgelerinden yararlanma başlıklı
28 inci maddesinde, 6831 sayılı Orman
Kanunun kapsamındaki mera ve otlakların planlamasının özel mevzuatına
tabi olacağı belirtilmiştir. Buna göre;
“Orman Bölgelerinden
Yararlanma
Madde 28 – Orman bölgelerindeki köy ve belediyelere tahsis edilen
mera, yaylak ve kışlaklardan o köy veya
belediye halkı, bu Kanun ve 6831 sayılı
Orman Kanunu gereğince konulan
kayıtlara uymak şartı ile yararlanırlar.
Orman Bakanlığı, orman içi, orman kenarı ve orman üst sınırı mera,
yaylak, kışlak ve otlakların koruma,
bakım ve ıslahı konusunda kanunlar
ile verilen görevi yapmaya devam
eder.” (2)
Böylece 4342 sayılı Mera Kanununda; orman sayılan alanlardaki mera ve
otlaklara ilişkin planlama hizmetlerinin, bu alanların biyolojik özellikleri
gereği olarak yalnızca genel meralar
kapsamında değerlendirilemeyeceği,
6831 sayılı Kanunla verilen görevlere
devam edileceği yönünde düzenleme
yapılmıştır. Bu durumda, 6831 sayılı
Kanuna göre mera ve otlak planlama
yetkilerinin Orman Mühendislerinde
olması göz önüne alındığında, 4342
sayılı Mera Kanununun 28 inci maddesinde 6831 sayılı Kanuna atıf yapılması
nedeniyle, bu Kanuna göre planlamalarda da yetkili disiplinin Orman Mühendisi olduğu anlaşılmaktadır.
1.3- Ormanlarda ve Orman İçinde Bulunan Otlak, Yaylak ve Kışlaklarda Hayvan Otlatılmasına İlişkin
Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelikte Orman Mühendisliği
2012 TEMMUZ/AĞUSTOS/EYLÜL ORMAN MÜHENDİSLİĞİ 29
UZMAN S AH AS I
Orman Genel Müdürlüğü, 6831
sayılı Kanunun verdiği yetkiyi dikkate alarak gerek 13/8/1984 tarihli ve 18488 sayılı Resmî Gazete’de
yayımlanan mülga “Ormanlarda ve
Orman İçinde Bulunan Otlak Yaylak ve Kışlaklarda Hayvan Otlatma
Yönetmeliği” de ve gerekse halen
yürürlükte bulunan 11/7/2012 tarih ve 28350 sayılı Resmi Gazete’de
yayımlanan“Ormanlarda ve Orman
İçinde Bulunan Otlak, Yaylak ve Kışlaklarda Hayvan Otlatılmasına İlişkin
Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik”
de, ormanlık alanlardaki otlak ve
meraların planlanmasında Orman
Mühendislerinin yetkili olduğu düzenlenmiştir. Bu Yönetmeliğin planların süresi ve onayı başlıklı 9 uncu
maddesinde, otlatma planlarının
kamu kurumunda çalışan Orman
Mühendisleri ile serbest meslek
mensuplarının kurdukları Ormancılık Bürolarınca yapılacağına amirdir.
(3) Buna göre;
“Planların süresi ve
onayı”
MADDE 9 – (1) Otlatma planları orman işletme müdürlüklerince
amenajman plan süresi için şeflik
bazında tek plan olarak yapılır veya
ormancılık bürolarına yaptırılır. Yıllık
otlatma dönemi sonunda plan verilerinde değişiklik olup olmadığı yerinde tespit edilerek gerekirse planda
düzeltmeler yapılabilir. Amenajman
plan sürelerinin bitip avans dönemi
oluşması halinde otlatma planları revize edilir.
(2) Otlatma planları, orman
işletme müdür yardımcısı başkanlığında, ilgili işletme şefi, teknik
eleman ve ilgili toplu koruma ekibinde görevli orman muhafaza memurundan oluşan en az dört kişilik
komisyon tarafından EK-1’de yer
alan dispozisyona uygun olarak
hazırlanarak orman işletme müdürünün onayı ile yürürlüğe girer.
(3) Ormancılık bürolarına yaptırılan otlatma planları, orman işlet30 ORMAN MÜHENDİSLİĞİ TEMMUZ/AĞUSTOS/EYLÜL 2012
me şefinin tetkiki, işletme müdürünün onayı ile yürürlüğe girer.”
Bu Yönetmeliğin ekindeki otlatma planları dispozisyonunun imza
bloğunda, planların orman mühendisi unvanlı orman işletme şefleri ile
ruhsatlı orman mühendislerinin kurdukları ormancılık bürolarının imzalarının olması hususu yer almaktadır.
1.4- 5531 sayılı Orman Mühendisliği, Orman Endüstri Mühendisliği ve Ağaç İşleri Endüstri
Mühendisliği Hakkında Kanuna
göre mera ve otlak planlamasında
Orman Mühendisliği.
Orman Mühendislerinin mesleki faaliyet konularının belirlendiği
5531 sayılı Kanunun 4 üncü maddesi ile bu konulara ilişkin hak, yetki ve sorumlulukların belirlendiği 4
üncü maddesi 1 inci fıkrası (a) bendi
8 inci alt bendinde “8) Orman içi,
kenarı ve orman üst sınırı meraların sınırlarının belirlenmesi, ıslahı,
korunması, plânlanması çalışmalarını yapmak.” Konularının, Orman
Mühendislerinin mesleki faaliyet
kapsamında olduğu belirtilmiştir.
Kanunun 5 inci maddesinde; 4 üncü
maddede sayılan mesleki faaliyet
konularına ilişkin “MADDE 5- Meslek mensupları, 4 üncü maddede
belirtilen faaliyet konularıyla sınırlı
olmak kaydıyla; …… plân ve projeler hazırlamaya ve uygulamaya,
…. raporlar hazırlamaya, ….. ilgili
hizmetleri tek başlarına, ortak faaliyet
alanları içinde ise mevzuatta yetkilendirilmiş diğer meslek mensuplarıyla
beraber yapmaya ve yürütmeye
yetkilidir. …” hükümleri uyarınca
plan, proje ve rapor yapmaya Orman
Mühendisleri yetkilendirilmiştir. (4)
5531 sayılı Kanunun yasalaşma
sürecinde, TBMM Tarım-Orman ve
Köyişleri Komisyonunun 1/12/2005
tarihli toplantısında yapılan görüşmelerde; orman içi, kenarı ve
orman üst sınırı meraların sınırlarının belirlenmesi, ıslahı, korunması,
plânlanması konularında çok tar-
tışmalar yapılmıştır. Prof. Dr. Uçkun
GERAY’ın yaptığı konuşmada; “… orman ekosistemleri meralar olabilir,
orman içindeki meralarda orman
ekosistemidir. Yanlış anlamayalım, bakın, ormanın içindeki mera
da orman ekosistemidir. Neden;
çünkü, su üretimine ve yaban hayvanları için orası çok büyük önemi
vardır. Yani, oranın ormanın kenarı, üstü ve içindeki orman meralarının düzenlenmesi, planlanması
hem hukuken bizim uhdemizdedir. Hem de bilimsel açıdan bizim
uhdemizdedir.”orman meralarının
planlamasının hukuki ve bilimsel
açıdan Orman Mühendislerinin uhdesinde olduğunu vurgulamıştır. (5)
1.5- Orman, Orman Endüstri
ve Ağaç İşleri Endüstri Mühendisleri ile Serbest Meslek Bürolarının
Çalışma Alanlarına Dair Yönetmelikte mera ve otlak planlamasında
Orman Mühendisliği
5531 sayılı Kanunun 4 üncü ve 5
inci maddelerine dayanarak Orman
Mühendisleri Odasınca çıkarılarak
10/10/2009 tarih ve 27372 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan “Orman,
Orman Endüstri ve Ağaç İşleri Endüstri
Mühendisleri ile Serbest Meslek Bürolarının Çalışma Alanlarına Dair Yönetmelik” in “Orman içi, kenarı ve
orman üst sınırı meralarına ilişkin
çalışmalar” başlıklı 35 inci maddesinde ki,
“MADDE 35 – (1) 25/2/1998 tarihli ve 4342 sayılı Mera Kanunu ile
31/8/1956 tarihli ve 6831 sayılı Orman
Kanununun ilgili maddeleri uyarınca, orman içi, kenarı ve orman üst
sınırı meralarının sınırlarının belirlenmesi, planlanması, ıslahı, kullanılması ve korunması çalışmaları,
teknik esaslar ile idarenin mevzuatına
uygun olarak yapılır.” düzenlemeye
göre, mera ve otlakların planlamasının Orman Mühendislerinin faaliyet
konusu kapsamında olduğu belirtilmiştir. (6)
Bu mesleki faaliyet konularına
ilişkin yetkiler, kamu kurumunda çalışan mühendislerin dışında, serbest
çalışan mühendislerin kurdukları
serbest ormancılık büro ve şirketleri aracılığıyla da kullanabilmeleri
mümkündür.
Bu Yönetmeliğin serbest ormancılık bürolarının çalışma alanları başlıklı 108 maddesi 2 inci fıkrasında, Yönetmeliğin 35 inci maddede açıklanan “Orman içi, kenarı
ve orman üst sınırı meralarına ilişkin
çalışmalar” ın, Orman Mühendislerinin tek başlarına kullanacakları
hak ve yetkiler kapsamında olduğu
düzenlenmiştir. Bu maddede;
“Serbest ormancılık
büroları çalışma
alanları”
MADDE 108 – (1) Serbest ormancılık büroları, ortaklık büroları veya
şirketler; bu Yönetmelik kapsamındaki
iş ve işlemlerle ilgili olarak tek başlarına veya diğer meslek mensuplarıyla
ortak çalışmalar yapmak hak, yetki ve
sorumluluğuna sahiptirler.
(2) Serbest ormancılık büroları,
ortaklık büroları veya şirketler; bu Yönetmeliğin 17, 18, 19, 20, 21, 22, 23,
24, 25, 26, 27, 28, 29, 35, 36, 37, 38, 39,
45, 47, 48, 49, 50, 51, 52, 53, 54, 55, 56,
57, 58, 59, 60, 61, 64, 65 ve 66 ncı maddelerindeki hizmetleri tek başlarına
yerine getirirler.
(3) Bu Yönetmeliğin 30, 31, 32, 33,
34, 40, 41, 42, 43, 44, 46, 62 ve 63 üncü
maddelerinde belirtilen iş ve işlemler
Kanun kapsamı dışındaki diğer meslek mensuplarıyla beraber ortak yürütülür.” olarak düzenlenmiştir. (6)
Peyzaj Mimarları Odasınca,
108/1,2,3 maddenin peyzaj mimarlarının mesleki haklarını ihlal ettiği
gerekçesiyle iptali için Danıştay 8.
Dairesinde dava açılmıştır. İptal istemi Danıştay 8. Dairesi 20/6/2012 tarihli ve K:2012/5503 sayılı kararında
yer alan,
“… Davacının, Anayasaya aykırılık iddiası yerinde görülmeyerek
işin esasına geçildi….
Bu açıklamalar karşısında; dava
konusu Yönetmelik maddeleri ile orman mühendisleri ve serbest meslek
bürolarının mesleki faaliyetleri, çalışma esasları, hak, yetki ve sorumluluklarının ortaya konulduğu; dayanağı
olan 5531 sayılı Kanun ve gerekçesi
kapsamında peyzaj mimarlığı ve
orman mühendisliğinin faaliyet
konuları ve görev alanları dikkate
alınarak düzenlemeler yapıldığı
sonucuna ulaşılmaktadır.
Bu durumda; dava konusu Yönetmelik maddelerinde dayanağı Yasa
kurallarına, kamu yararı ve hizmet gereklerine aykırılık bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, davanın
reddine, …20.6.2012 gününde oybirliği ile karar verildi.”ifadeleriyle ret
edilmiştir. (7)
Böylece Orman Mühendislerinin, 5531 sayılı Kanundan kaynaklanan mesleki faaliyet konuları ile
mesleki hak, yetki ve sorumluluklarının açıklandığı, Odamızın hazırladığı
10/10/2009 tarih ve 27372 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan “Orman,
Orman Endüstri ve Ağaç İşleri Endüstri
Mühendisleri ile Serbest Meslek Bürolarının Çalışma Alanlarına Dair Yönetmelik” hükümlerinin, Anayasa ve
dayandığı 5531 sayılı Kanun hükümlerine uygun olduğu yüksek mahkemece de hüküm altına alınmıştır.
serbest ormancılık büroları ile şirketlerinden satın alınması gerekmektedir.
SONUÇ VE ÖNERİLER
Orman sayılan alanlar içinde yer
alan otlaklar ile orman içi, orman
kenarı ve orman üst sınırı meraları,
orman ekosisteminin parçası olup
orman Kanunu hükümlerine tabidir. Bu alanlarda, evcil hayvanlarla
birlikte yaban hayvanlarının da yararlanma hakları vardır. O nedenle,
yapılacak otlatma planlarında bu
husus dikkate alınmalı ve orman
ekosisteminin asıl unsur olan orman
dokusuna zarar verilmemelidir.
Karmaşık yapıdaki orman ekosisteminin yönetimini üstlenen Orman
Mühendisleri, bu ekosistemin ayrılmaz parçası olan otlak ve meraların
planlamasında, hukuken ve bilimsel
açıdan görevli olmaları göz önüne
alınarak, kamu kurumlarının bu konularda yapacakları hizmet alımlarında, Orman Mühendisliğinin kazanılmış mesleki haklarının ihlâline neden olacak uygulamalardan mutlaka
kaçınmaları gerekir.
KAYNAKLAR
1.31/8/1956 tarihli ve 6831 sayılı Orman
Kanunu
2.25/2/1998 tarihli ve 4342 sayılı Mera
Kanunu
3.Ormanlarda ve Orman İçinde Bulunan
Otlak, Yaylak ve Kışlaklarda Hayvan Otlatılmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik (11/7/2012 tarih ve 28350 sayılı Resmi
Gazete)
2. Orman sayılan alanlardaki
mera ve otlakların ıslahı ve uygulamasında Orman Mühendisliği.
4.29/6/2006 tarihli ve 5531 sayılı 5531
sayılı Orman Mühendisliği, Orman Endüstri
Mühendisliği ve Ağaç İşleri Endüstri Mühendisliği Hakkında Kanun
Orman Mühendisleri, yürürlükteki mevzuata göre otlak ve mera
planlarının yapılmasında yetkili oldukları gibi, aynı zamanda meraların
ıslahı ve uygulama çalışmalarında da
yetkilidir. O nedenle, kamu kurumlarının mera ıslah çalışması uygulamalarına yönelik hizmet alımı ihalesi
yapılmaları halinde, bu hizmetlerin
5.TBMM Tarim-Orman ve Köyişleri Komisyonu 1/12/2005 tarihli tutanağı (OMO 40. Dönem Faaliyet Raporu Sayfa:147)
6.Orman, Orman Endüstri ve Ağaç İşleri
Endüstri Mühendisleri ile Serbest Meslek Bürolarının Çalışma Alanlarına Dair Yönetmelik
(10/10/2012 tarih ve 27372 sayılı Resmi Gazete)
7.Danıştay 8. Dairesinin 20/6/2012 tarih
ve K:2012/5503 sayılı kararı
2012 TEMMUZ/AĞUSTOS/EYLÜL ORMAN MÜHENDİSLİĞİ 31
ÜYEL ER İ Mİ ZD EN
Sami KILIÇ abimiz...
Zeki KAMACI
Orman Mühendisi
Osman TURUNÇ
Orman Mühendisi
3 Mart 1949 tarihinde Kırşehir ili, Mucur ilçesi Yeşilyurt (eski adı Köpekli) köyünde doğdu. Yeşilyurt köyü, Ankara- Kayseri
karayolunun üç kilometre kuzeyinde sırtını
1660 metre yüksekliğindeki dağa yaslamış
bir yayla… Kuzeydoğusunda derin derelerin birleştiği bir vadi keskin hatları ile dikkatleri çekiyor. Karasal iklimin hüküm sürdüğü
bu zor tabiat şartlarında hayat mücadelesi
ile yoğruldu çelikleşti. Bu coğrafya, bu iklim,
bu hayat şartları, Orta Asya’dan getirdiği
genlerle de birleşince, her türlü zorluğa ve
zorbalığa karşı mücadeleden çekinmeyen
bir ruha sahip olarak ayrıldı köyünden.
Sami Kılıç, ilkokulu köyünde, ortaokul
ve liseyi ise Kırşehir’de okuyarak 1969-1970
döneminde mezun oldu. Aynı yıl girdiği
sınavda başarı göstererek İstanbul Üniversitesi, Orman Fakültesine kaydını yaptırdı.
İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi’ni
1975-1976 döneminde ve İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi İşletme İktisadı
Enstitüsü’nü 1976-1977 döneminde bitirdi.
Sert mizaçlı, inatçı, zulme başkaldıran,
zorluklarla mücadeleden yılmayan, haktan,
hukuktan adaletten ayrılmadan hakkını
savunan Sami ağabey, özellikle mesleğinin
son 10 yılında adeta tek kişilik ordu gibi
savaştı. İnsanların ve toplumun sistemli bir
şekilde sindirildiği, muhalefetin ve medyanın susturulduğu, seslerin kıstırıldığı bir
dönemde Sami ağabey direndi. Geri adım
atmadı. İktidarın zulmüne, haksız ve hukuksuz uygulamalarına, koca koca şirketler,
kurumlar, sendikalar, dernekler boyun eğdiler. Sami ağabey, kılıç gibi dimdik durdu,
direndi.
Gasp edilen hakları asla hazmedemedi,
isyan etti. Kişilikleri silikleştirecek nasihatlere kulak asmadı. Zulmü alkışlamadı, zalimi
asla sevmedi, gelenin keyfi için geçmişe
kalkıp sövmedi. Türk olmaktan hep gurur
duydu. Bu topraklarda türkün haklarını savundu. Onun için dışlandı. Türk olmak ve
Türkü sevmenin hakir görüldüğü son yıllarda o davasından dönmedi. Yılgınlık göstermedi.
Mesleğe Marmara Ormancılık Araştırma Enstitüsünde başladı. Yaklaşık iki yıl
çalıştıktan sonra vatani görevini yapmak
32 ORMAN MÜHENDİSLİĞİ TEMMUZ/AĞUSTOS/EYLÜL 2012
üzere buradan ayrıldı. Askerliğini tuzla piyade okulunda başladı. Dört aylık temel
eğitimden sonra yedek subay olarak Doğuda bir sınır karakolunda, karakol komutanı
olarak görev yaptı. Askerlik dönüşü İstanbul
Orman Bölge Müdürlüğü, Çatalca Orman
İşletme Müdürlüğünün Binkılıç (Çilingoz)
Orman İşletme Şefliğinde göreve başladı.
Burada dört yıl görev yaptıktan sonra, Kemerburgaz Orman İşletme Şefliğine tayin
oldu. Kemerburgaz da ormanlık alanlarda
işletilen maden ocaklarında kanun ve mevzuata uymayan uygulamalara karşı cansiperane mücadele etti. İzin sahalarında yıllardır
tahsil edilemeyen izin bedellerinin tahsilini
sağladı. Başıbozuk işletmelere düzen ve
disiplin getirdi. Bu çalışmalar birçok kişinin
kanunsuzluklarına ve haksız menfaat sağlamasına engel oldu. Haksız kazanç sağlayanların çarkına çomak soktu. Bunu neticesi
olarak, gelen baskılara direndi.
Kendisine destek olunması gerekirken,
haklı mücadelesi sebebiyle idare ile de sıkıntılar yaşamaya başladı. Sonunda dayanamayarak, memuriyetten istifa ederek ayrıldı.
Ancak meslekten kopmadı. Serbest Orman
Mühendisi olarak, mesleki faaliyetlere devam etti.
Dört yıl aradan sonra, 1990 Nisan
ayında açıktan tayin ile Ankara Orman İşletme Müdürü olarak memuriyet hayatına,
bürokrasiye geri döndü. Ankara Orman
İşletme Müdürü olarak 1997 ye kadar yedi
yıl görev yaptı. Yedi yıl içerisinde geçmişte
görev yaptığı yerlerdeki başarılı çalışmalarını burada da sürdürdü. Devletin, milletin,
köylünün, ormanla ilişkisi olan vatandaşın
ve mahiyetindeki personelin haklarını korumada gece gündüz çalıştı. Bu başarılı çalışmalardan sonra bir üst görev olan Ankara
Orman Bölge Müdür yardımcılığına terfian
tayin odu.
Kendine yapılanları affederken, milletine, devletine, çevresindeki insanlara, dostlarına yapılan en küçük haksızlığa karşı hiç
müsamaha göstermezdi. Soyadına yakışır
şekilde dimdik kılıç gibi yaşadı, zulme karşı
haksızlıklara uğrayanların kılıcı oldu. Cenaze
töreninde Orman Mühendisleri Odası Genel
Başkanı Ali Küçükaydın’ın dediği gibi “Sami
ağabey hayatı boyunca hep soyadına yakışır şekilde kılıç gibi dimdik ve onurlu
durdu. Zalime Yavuz, mazluma Yunus gibi
davrandı”.
Ankara Orman Bölge Müdürlüğündeki
görevinin son yıllarında, Orman Genel Müdürlüğünün üst kademesinde yaşanan görev değişiklikleri, Bölge Müdür Yardımcılığı
görevindeki Sami ağabeye olumsuz şekilde
yansıdı. Zaman zaman kendisine kasıtlı olarak görev verilmeyerek, toplantılara çağrılmayarak, mesleki faaliyetlerden dışlanarak,
emekliliğe zorlandı.
Sami ağabey bu oyunlara gelmedi ve
tahriklere kapılmadı, maddi manevi, psikolojik tehditlere papuç bırakmadı. Bunlardan
sonuç alamayacağını gören, içini kin, hırs ve
intikam duyguları kaplamış, malum sendikal çevreler ve bu çevrelerin güdümündeki
idare Sami ağabeyi görevden alarak başmühendis kadrosuyla atama yaptılar. Bölge
idare mahkemesine dava açtı ve haklılığı
mahkeme kararı ile de tescil edilerek asli
görevine iade edildi.
Hukuk ve adalet kendilerinden yana
olmadıkça, ona inanmayan, saygı duymayan zihniyete sahip yöneticiler, mahkeme
kararına rağmen Sami ağabeyi rahat bırakmadılar. Bölge Müdürlüğü binası dışında
başka bir binada, personeli takip ve idareye
ispiyonlama gibi Sami ağabeyin karakterine
uymayan bir işle görevlendirdiler.
En sonunda, Artvin Orman Bölge Müdür Yardımcılığı görevi ile tayinini Artvin’e
çıkardılar ve bunu da kendisine hiç de hoş
olmayan bir şekilde 5 Ekim 2012 Cuma
günü tebliğ ederek olaya şahit olan meslektaşlarımızın ifadesi ile “aniden rahatsızlanmasına” sebep oldular. Hemen Atatürk
hastanesine kaldırılan Sami ağabeye beyin
kanaması teşhisi konuldu. Yapılan her türlü müdahaleye rağmen iyileşme olmadı. 6
Ekim 2012 tarihinde saat 14:15 civarında
hakkın rahmetine kavuştu. Yiğit bir meslektaşımızı erken yaşta kaybettik. Köyünü
çok seven ve son yıllarda sıkça giderek, bağı
bahçesi toprağa ile hemhal olduğu köyünde dedelerinin yanında toprağa verdik.
Ailesinin, yakınlarının ve meslek camiamızın başı sağ olsun. Allah rahmet eylesin.
Sinami ULUOCAK’a
dair...
Abdulvahap GÖKSEL
Orman Mühendisi
Hayat denilen yolculuktan bazılarımız ömür sermayelerini tüketip teker teker aramızdan ayrılıyor ve ebedi istirahatgahlarına rücu ediyorlar. Her canlı gibi Sinami ULUOCAK
kardeşimde Yüce ALLAH’ın takdiri ile 28 Ağustos 2012 sabaha
karşı aniden ömür sahnesinden çekildi. Onu kaybetmenin
derin acısını, onu tanıyan herkes gibi iliklerime kadar hissediyorum. Onun gidişi ile hayatımda oluşan boşluğu nasıl dolduracağımı bilmiyorum. Dile kolay; tam 37 yıldır devam eden
ve hiç kesintiye uğramayan can yoldaşlığımız binlerce hatıra
ile dolu. Her gece ve gündüz sanki bir film şeridi gibi geçiyor
gözlerimin önünden ayrı ayrı. O güzel sesi ile hala ‘’Huma kuşu
yükseklerden seslenir ‘’, ’’Göç göç oldu, göçler yola dizildi’’ türkülerini söylüyor sanki bize. Ama mukadderata teslim olmaktan başka çaremiz yok. O; dünyadaki imtihanlarını tamamladı
ve hakka yürüdü. Tanrı Dağlarını aşıp uçmağa vardı.
Sinami Kardeşimin kısacık ömrü 1959 yılında Sivas’ın Koyulhisar İlçesinin Hacıilyas Köyünde başladı. Yıldızeli Öğretmen Okulundan mezun olduktan sonra 1976 yılında İstanbul
Üniversitesi Orman Fakültesine girdi. 12 Eylül öncesinin zor ve
karanlık günlerinde ülkücü öğrencilere liderlik yaptı. 1982 yılında okulunu bitirip, Orman İşletme Şefliği ve Müdür Yardımcılığı görevlerini başarı ile yaptı. 25 yıldır İstanbul’da çalışıyor
idi.
Güleryüzlü, yumuşak huylu, çevresine karşı hoşgörülü,
samimi, sevgisinde sıcak, saygısında kavi, dürüst ve örnek bir
insandı. Hiç yalan söylemezdi. Milletine, mesleğine, meslektaşlarına âşıktı. Bu özellikleri ile kendisini herkese sevdirmişti.
Cenaze töreninde yurdun dört bir yanından gelen ve İstanbul’daki meslektaşları, Kemerburgaz halkı, tüm siyasi görüşlerden insanlar muhteşem bir kalabalık oluşturdular. Ve hep
bir ağızdan hançereleri yırtılırcasına helallik verdiler. Aslında
bizim kendisinden helallik almaya ihtiyacımız var demek istediler. İmam Efendi bu manzara karşısında; ‘’Sinami Bey’i
kıskandım’’ dediğinde gözyaşları sel oldu. Koçlarım dediği
oğulları Sina ve Sima ile Sultanım dediği değerli eşi Songül
Hanım büyük bir vakar ile dimdik durdular ve eminim o an
çok gururlu idiler.
Büyük Şair Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu şu dizeleri
sanki Sinami Kardeşim için yazmış yıllar önce;
‘’ Burada başsağlığı, orada gözler aydın;
İki ayrı dünyada iki ayrı tören var.
Tanrı katından gelen bir yüce buyruk üzre,
Aramızdan ansızın çadırını deren var.
Eksilmiş bir yanımız; çarpılmış gibiyiz hep,
Tanrı korusun, sanki Bozkurtluluğa kıran var.
Yukarıdan gök mü bastı; altta yer mi çöktü ne?
Kimsede ağız, dil yok; gözleriyle soran var. ‘’
Yiğit Kardeşim, can dostum! Allah sana gani gani rahmet
eylesin. Nur içinde yat. Mekânın cennet olsun. Geride bıraktıklarına Cenab –ı Allah sabr-ı cemil ihsan buyursun.
Yüksel YÜKSEL
Orman Mühendisi
Eve girip de salonda yüzün Kabetullaha dönük yerde
up uzun uzanırken gördüm seni gardaşım… Kaderde canım kardeşimi omuzlarımda musallaya taşımak ta varmış
neyleyim.
Oldu mu ya gardaşım… Yakıştı mı sana… Kim derdiki
nice acıların ızdırapların işkencelerin yıkamadığı Sinami
ULUOCAK yumruğu kadar kalbine yenilecekti? Kim derdiki
zülme, zalime, haksızlığa dikilen dinini, devletini, vatanını
herşeyden aziz bilen onlara yönelen saldırılara gövdesini
siper eden Sinami ULUOCAK’ın ateş çemberinden geçipte
el kadar kalbine mağlup olacağını…
Ah be kardeşim halde haldaşım, sinde sindaşım, ahıret
karındaşım, hak yolunda yoldaşım… Dik yaşadın, mertçe
yaşadın ve yaşadığın gibi öldün. Öldüğün gibide defnedildin. Son yolculuğunda Kemerburgaz’ı dolduran binlerce
arkadaşının şahadeti senin adamlığının, yiğitliğinin, mertliğinin de şahidi idi.
Şapkadan çıkmış sahte kahramanların sermayesine
hiç tenezzül etmedin. Onların sırtlan sürüsü gibi saldırdığı
makam, mevki ve şöhrete göz ucuyla bile bakmadın. Yalnızlığının zirve yaptığı günlerde de inlemedin, sır vermedin. Acını ve hicranını kalbine gömdün. İşte kalbin o acı ve
ızdıraplara dayanamadı da dağ gibi bedenine ihanet etti
can dostum…
‘’Yatmam tilki gölgesine ko yesin aslan beni’’ Sen söylerdin, senin için söylenmiş. Senden beklenen fermana
baş kaldırıp milletin kutlu sinesine çekilmekti ama kahırla
düştüğün yerden kalkmadın, kalkmak istemedin. At izinin
it izine karıştığı; törenin, edebin tepelendiği ahval ve şeraite kırgındın, yaralıydın. Ovaları, düzleri ite çakala bırakıp
bozkurt gibi dağların karanlığına çekildin can gardaşım…
Menzilin mübarek mekânın cennet PEYGAMBER
EFENDİMİZ şefaatçin olsun.
2012 TEMMUZ/AĞUSTOS/EYLÜL ORMAN MÜHENDİSLİĞİ 33
ÜYEL ER İ Mİ ZD EN
KIRGIZİSTAN NOTLARI
F. Alptekin KARAHAN
Orman Mühendisi
G
üzel bir Haziran günü
yıllık izinden döndüğümde
Müdürüm
Metin KARADAĞ’ ın
beni aradıklarını öğrendim. Yanına gittiğimde; Orman Y.Müh.
Hazin Cemal GÜLTEKİN ile birlikte
Kırgızistan’a teknik inceleme görevine gitmem gerektiğini söylediği zaman heyecanıma diyecek
yoktu! Çünkü İlk yurtdışı görevim
olmasından daha çok Ata yurdunu görecek olmam fazlasıyla etkilemişti beni.
Kırgızistan, Türkistan coğrafyasında toplam yüzölçümü 199
bin kilometrekare olan bir ülke.
Başkenti Bişkek. Ülkede 5 300 000
Kırgız vatandaşı yaşar. Toplam
yüzölçümünün %96 sı dağlarla
kaplıdır. Diğer Orta Asya Cumhuriyetlerinde olduğu gibi ormanlık
alanları azdır. Ormanlar ülke alanının %4,66’sını kaplar. Çoğu kez ormanlar işletilmemekte ve korunmaktadır. Bundan dolayı yılda 160
000 metreküp civarında orman
emvali ithal etmeleri gerekiyor.
nusunda teknik incelemeler yapmak olarak özetlenebilir. Gezide,
Kırgızistan’ın yapacak ve yakacak
odun ihtiyacını karşılamak üzere 3
değişik bölgede fidanlık kurulması ve buradan elde edilen fidanların potansiyel kişilere dağıtılması
ana amacımızdı. Bunun yanında
halka seminer verecek, konunun
önemini anlatacak, iş ve işlemleri kontrol edecek uzmanların yer
alacağı “Bai El“ (Yani Zengin El)
Bölge Merkezi oluşturulması diğer bir hedefti. Bu amaçla vardığımız Kırgızistan da bizi Bayanbek
Bey ve Elmira Hanım karşıladılar.
Kavak ağaçlandırması
(Tokmak yöresi)
Kırgızistan ormanları
(Karakol yöresi)
Gezinin ana amacı Kırgızistan
ekonomisinin odun hammaddesi ihtiyacının en kısa zamanda karşılanması için hızlı gelişen
orman ağaçlarından kavak ve
söğüt türlerinin yetiştirilmesi ko34 ORMAN MÜHENDİSLİĞİ TEMMUZ/AĞUSTOS/EYLÜL 2012
Ertesi sabah Bayanbek bey
ile birlikte Kırgızistan Orman Bakanıyla görüştük ve hemen işe
koyulduk. Türkistan’ın bu bölgesini ilk kez gezeceğimiz ve Kırgız
kardeşlerimizle daha yakından
tanışacağımız için çok heyecanlıydık. Bişkek civarı ve Issık göl civarı
olmak üzere farklı 2 bölgeyi gezip
3.bölge olan Celalabat- Oş bölgesine gitmeyi kararlaştırdık.
Kumul ağaçlandırması
(Issık göl yöresi)
Bişkek hayalimizdeki bozkır
Türkistan resminden çok farklıydı. Parklarıyla, bahçeleriyle, sularıyla yeşil ve güzel bir şehirdi.
İlk durağımız, Tokmak Şehri ve
Fidanlığı’nda kavaklar ve onlarla
yarışan meşeler dikkatimizi çekti.
Bir diğer dikkatimizi çeken şeyde
tüm yol boylarının çift taraflı kavak ve söğüt ağaçları ile donatılmasıydı. Kırgızistan’ın İnceleme
konumuz olan kavak ve söğütte
yeterli gen kaynaklarına sahip olduğu ve üretim için gerekli olan
su kaynakları ve potansiyel alanının çok yüksek olduğunu gördük.
Bir sonraki durağımız kapalı
bir havza niteliğinde Issık Göl yöresiydi. Uçsuz bucaksız Issık Göl
1600 metre yükseklikte ve kışları
donmaması ile ünlü. Zaten ismi
de sıcak göl anlamına geliyor. Göl
kıyısındaki yarı çöl manzara, yüksek dağlara doğru önce bozkır
ekosistemine dönüşüyor, sonra
doğal ormanlar başlıyor ve sonrasında buzlu zirvelere ulaşıyor. Issık
göl civarında yağış çok az, yıllık
ortalama 120 mm. civarında.
Konakladığımız Karakol şehrinden yola çıkarak doğal Ladin
ormanlarını gezdik. Konuksever
Kırgız kardeşlerimize misafir olduk, sohbet ettik.
Kırgızistan yaylalarında bizlere at sürmek nasip olacak deseler
gerçekten inanmazdım ama oldu.
Sanki farklı bir ülkede değil hep
evimizdeydik. Çok istememize
rağmen ülkenin güneyindeki Oş
yöresine zaman yetersizliği nedeniyle gidemedik. Artık nasipse
bir başka sefere diyerek Bişkek’e
döndük.
söğüt gibi hızlı gelişen ağaç türleriyle yapılacak ağaçlandırmalarla
Kırgızistan ekonomisinin ve halkının ihtiyaç duyduğu odun hammaddesi ihtiyacının giderilebileceği gibi komşu ülkelere de ihraç
yapabilecek potansiyelde olduğu
kanısı bizde oluştu.
karşılaştırma adaptasyon çalışmalarının yapılması doğrultusundaki
raporumuzu dönüşte Bakanlığımıza sunduk. Günümüz itibariyle
Bakanlığımızın 2011 yılı sonlarına
doğru yeniden yapılanmasıyla biraz duraklayan proje; Çölleşme ve
Erozyonla Mücadele Genel Müdürü Hanefi AVCI Bey ve ekibinin
koordinatörlüğünde Orman Genel Müdürlüğü Fidanlıklar Daire
Başkanlığı, İzmit Kavak ve Hızlı
Gelişen Orman Ağaçları Araştırma
Enstitü Müdürlüğü uzmanlarının
katılımıyla hazırlanarak TİKA ya
gönderilmiştir.
Kereste pazarı (Bişkek)
Yol ağaçlandırmaları
Sonraki gün Bişkek’te yapacak
odun, kereste satılan pazara çıktık. Ülkede kavak-söğüt kerestesi
ve odununa olan yoğun talebi
gördük. 1 metreküp kavak odununun 200-300 dolara, 3. sınıf
ladin kerestesinin 300-400 dolara
(bir çalışanın iki aylık maaşı) satıldığını görünce Kırgız kardeşlerimizin neden bu projeyi çok istediklerini daha iyi anladık. Odun
hammaddesinin bu kadar yüksek
ederde olması doğal ormanların
korunmasını güçleştirdiği gibi inşaat maliyetlerini de artırmakta.
Bu büyük bir sorun olup ülkenin
kıt olan kaynaklarının dış alıma
gitmesi çok üzücü. Kavak odunu,
inşaat alanlarında yoğun olarak
kullanılmasının yanında yakacak
gereksinmesinin önemli bir kısmını da karşılıyor. Bunun söğütlerin
ince dalları, kabukları ve yaprakları hayvan yemi olarak kullanıldığını, koyunlara bile yedirildiğini de
gözlemledik. Yine hayvan ağıllarının, yemliklerinin, çitlerin ve obaların yapımında söğüt ve kavak
odunu kullanılmakta. Kavak ve
Ata yurttaki son günümüzde
Bişkek’teki botanik bahçesi ve
kent parklarını gezdik, araştırma
kurumu yetkilisi meslektaşlarımızla tanıştık ve bilgi alışverişinde bulunduk. Burada bir kez
daha meslektaşımız Hazin Cemal
GÜLTEKİN’in meslek heyecanına,
sevgisine ve ilgisine tanıklık edince neden yılın ormancısı seçildiğini çok daha iyi anladım.
Tokmak Fidanlığı
H.Cemal GÜLTEKİN
Seyahatimizin sonucunda Kırgız meslektaşlarımızla bir değerlendirme yaptık. Öncelikle mevcut kavak söğüt gen kaynaklarıyla
hızlı biçimde çalışmalara başlanması, daha sonra yetişen kavak ve
söğüt türlerine ait seçilmiş klonlara ilaveten Türkiye’den hatta komşu ülkelerden getirilecek klonlarla
Bu görevi birçok mutlu anıyla
tamamladık. Değerli meslektaşlarım Hazin Cemal GÜLTEKİN, Bayanbek KADİROV ve sevgili Kırgız
dostlarımızla Ata yurtta yürüttüğüm bu çalışmayla iki ülkenin kardeşliği ve yararlı sonuçlanacağına
inandığım bir görevde bulunmanın keyfi benim için bu seyahati
çok özel hale getirdi.
2012 TEMMUZ/AĞUSTOS/EYLÜL ORMAN MÜHENDİSLİĞİ 35
ÜYEL ER İ Mİ ZD EN
ÇALIŞANIN MOTİVASYONU ve
ÇALIŞMA PERFORMANSINA ETKİLERİ
Sabit TUNÇEL
Ağaçişleri End.Yük.Müh.
Özet
Motivasyonun “kişilerin belirli bir amacı gerçekleştirmek üzere kendi arzu ve istekleri ile davranmaları”
seklinde tanımlamak mümkündür. Aslında motivasyon konusu; bireylerin beklentileri doğrultusunda
ihtiyaçları, amaçları ve davranışları, ile ilgili kendilerine performansları hakkında bilgi verilmesi konuları ile
ilgilidir. Dolayısı ile motivasyon sürecini tam olarak kavrayabilmek için kişilerin belirli şekillerde davranmaya
zorlayan nedenleri, kişinin amaçları, davranışların sürdürülme olanakları gibi konuların incelenmesi
gerekmektedir.
Motivasyon öncelikle birey davranışlarının incelenip yorumlandıktan sonra hakkında fikir ileri sürülebilecek
bir konudur. Motivasyonu etkileyen faktörler, kişilerin davranışlarının yorumlanması ile anlaşılabilir. Bireyin
olaylara bakış açısı ve davranış biçimi olaya olan motivasyonunu gösterir. Bu durumda işletmelerdeki
yöneticilerin personel davranışlarını yorumlaması, bu yorumlamanın sonuçlarına göre onları motive
edecek modeller ve uygulamalar geliştirmesi gerekmektedir. Hiçbir zaman bir işletmede sonuç vermiş
bir uygulamanın başka bir işletmede de aynı sonucu vermesi beklenmemelidir. Burada önemli olan
birey davranışlarının doğru yorumlanması ve bu yoruma göre etkin modelin geliştirilmesidir. Bu makale
kapsamında da işletmelerde bireylerin motivasyonunu etkileyen faktörler ve performans üzerindeki
etkilerine değinilecektir.
1. GİRİŞ
İnsan kaynakları yönetiminde motivasyon kavramı son derece önemli işletme
verimliliğine direkt etki eden böyle bir konunun üzerinde titizlik ile çalışılması motive edici unsurların adil ve belirli kurallar
çerçevesinde yönetilmesi gerekmektedir.
Günümüzde işletmelerin kariyer planlamasına verdiği önem ve çalışanın işletmeden beklentilerinin kesiştiği noktada
motivasyon olgusu önem kazanmaktadır.
İşletme içi gelişimde sürekliliğin sağlanabilmesi ve katılımcılığı arttırmak ile ilgili
çalışmalarda, çalışanların motivasyonunun önemli derecede etken olduğu birçok
yayında ifade edilmiştir. Kısacası yapılan
araştırma sonuçlarına bakıldığında verimliliği etkileyen önemli unsurlardan biri olarak karşımıza çıkmaktadır.
Öncelikle motivasyon kavramının ne
olduğu ve bunun insan üzerindeki etkilerine değinilecektir. Devamında kavramsal
olarak anlatılan motivasyon olgusunun işyerlerindeki uygulama örnekleri incelenecektir. Bu çerçevede işletmelerde yapılan
uygulamaların sonuçları detaylandırılacak
ve neden sonuç ilişkileri açıklanacaktır.
2. MOTİVASYON KAVRAMI
2.1.Motivasyonun Tanımı
Motivasyon güdüleme terimi ile eş anlamlıdır. Örgütte çalışan bireylerin olası ihtiyaçlarının yeterli düzeyde tatmini ile sonuçlanacağı bir iş ortamı yaratarak, bireyin
kendisinden beklenilen davranışı yapmak
üzere harekete geçmesi için etkilenmesi
ve isteklenmesi sürecidir.1 En geniş anlamıyla motivasyon; davranışı harekete ge-
çiren fizyolojik ya da psikolojik bir eksiklik,
ihtiyaç veya herhangi bir hedefe yönelmiş
bir dürtü ile başlayan bir süreçtir.2 Yönetim
bilimi literatüründe motivasyon; örgütün
hedeflerine ulaşabilmesi için çaba sarf
eden bireyin, bu çaba sonucunda kendi
ihtiyaçlarını da tatmin edecek oluşunun
verdiği şartlanma ile bu çabayı göstermedeki istekliliği olarak tanımlanmaktadır.3
Bu tanımlar ışığında çalışanların işletmenin amaçlarına uygun çalışmayı
özendirici/isteklendirici nitelikte yapılan
eylemler bütününe motivasyon diyebiliriz.
2.2.Motivasyonun Kapsamı
Motivasyon kavramında kapsam olarak üç olgudan bahsedilebilir.4
i. Motivasyon, bir faaliyeti başlatmaya
yönelik seçici bir uyanıştır: İnsanın
1 Madsen, K.B., “Theories of Motivation”, 4th ed., The Kent State University Press, Ohio, s.46, 1968.
2
Luthans FREUD, Organizational Behavior, 6. Ed., (McGraw-Hill,Inc., 1992).
3
David A. DE CENZO-Stephen P. ROBBINS, Human Resource Management, 5. Ed., (John Wiley & Sons, 1996), s. 296-297.
36 ORMAN MÜHENDİSLİĞİ TEMMUZ/AĞUSTOS/EYLÜL 2012
gereksinim veya hedefi doğrultusun- farklılık gösteren ihtiyaç ve güdülerin ön- bir güç ile bu ihtiyacı karşılamak yönünde
da iç ve dış unsurlardan belli bir ödül ceden bilinebilme olasılığı olmadığından, uyarılır. İç ve dış etkiler ile uyarılan birey
beklentisi içinde oluşuyla başlayan kişi/kişilerin davranışlarının sürekli takip çeşitli şekillerde farklı davranışlara yönelir.
edilmesi gerekir. Bireylerin birden fazla Burada amaç ihtiyaçlara karşı isteğinin doiçsel bir devinimdir.
9
ii. Motivasyon, bireyin davranışına yön duygu ve arzuyu aynı anda yaşayabilmesi, yumudur. Konu ile ilgili süreç haritası Şekil
veren bir süreçtir: Motivasyon bir tür gidi ve ihtiyaçlarının farklılık göstermesi- 1’de belirtilmiştir.
Motivasyon teorileri çeşitli şekillerde
karar verme sürecidir ve bireyi ger- nin yanı sıra, bu ihtiyaçların nasıl karşılanaçekleştirmeyi arzu ettiği faaliyet yö- cağı konusunda da kişiye göre farklılıklar sınıflandırılmaktadır. Bunlar ihtiyaç teorilenünde harekete geçiren bir seçimdir. olacaktır. Bu da motivasyonun dengesinin ri, pekiştirme teorileri ve beklenti teorileri
oluşturulmasında öncelikle etüt edilecek olarak üç kategoride incelenebilir. Bu çalışiii. Motivasyon çaba düzeyini de ortakonunun temelini oluşturmaktadır.6
mada teorilerin detaylarına inilmeden kısa
ya koymaktadır: Motivasyon olgusu,
Motivasyonun
bileşenlerinden
kabul
tanımlamaları verilecektir.
bireyin davranışını yöneterek onun
edilen
efor
ise;
tatmin
edilmemiş
ihtiyaçlaseçim, yön ve çaba düzeyinin ortaya
çıkmasına neden olmaktadır. Bu açı- rı bulunan ve bunların karşılanmasını veya 2.4.İhtiyaçlar Hiyerarşisi Teorisi
dan motivasyon aynı zamanda birey- karşılamayı arzu eden bireyin içerisinde
Abraham Malow’un ihtiyaçlar hiyerarbulunduğu fizyolojik ve psikolojik gerilim,
sel bir kali göstergesi olmaktadır.
bireyin belirli davranışlar sergilemesine şisi teorisi 1940’lı yıllarda ortaya atılmıştır.
İhtiyaçlar insan doğasının öğelerinneden olur.7 Belirli bir hedefe yönelmiş İnsanların birden çok ihtiyaç tarafından
dendir, bu ihtiyaçlar bir şekilde karşılanolan bu eyleme ise efor denilmektedir. motive edildiğini ve bu ihtiyaçların hiyedığında insan yaşamının sürdürülmesinde
Birey bu konuda tatmin olana kadar bu rarşik bir yapıda olduğunu ifade etmekteMo t ivaVarlığının
s yo n u n sürdüb i le şe n ler in d e n k a b u l ed i le n e fo r is e ; t at min ed i l me m i ş
önemli etkilerdendir.
dir. Maslow önem sırasına göre 5 motive
eylem devam eder.8
iht i ya
ç lar ı bu
lu na n v e bise
u n lar ın k ar ş ı la n m as ın ı ve ya k ar ş ı la ma
ı ar zubelirlemiştir.
ed e n b irŞekil
e y in2.’de hiyerülmesini
sağlayan,
giderilmediğinde
ediciy ihtiyaç
Tatmin edilmemiş ihtiyaçlar motivas- y in be l ir l i d a vr a n ış lar
insanıiçgiderek
tehlikesi
içerisine
er is inyok
d e olma
bu lu
nduğu
f iz yo lo j ik ve p s ik o lo j ik g er i l i m, b ir erarşik
bir yapıda belirtilmiş olan ihtiyaçlar
yonun çıkış noktasını oluşturmaktadır. Biiten ser
olgular
g i leşeklinde
me s in etanımlanır.
n ed e n Ortaya
o lu r . 7 Be l ir l i b ir he d e fe yö n e l m iş o la
n bu yukarıya
e y le medoğru
is ekısaca
e fo rşu şekilde
aşağıdan
rey arzu ve ihtiyaçlarını tatmin edemediği
çıkandher
ihtiyaç
bireyde
ona
ulaşma
veya
8
e n i l mek t ed ir . B ir e y bu k o nu d a t at min o la n a k ad ar bu e y le mtanımlanmaktadır.
d e va m e d er .
tatmin olma isteği uyandırır. Bu ise bireyin sürece iç dengesizlik ve gerilim hali ortaya
T at min ed i l me m iş ih t i yaç la r mo t iva s yo nu n ç ık ış no ki.
t as ın
ı o luFizyolojik
şt u r mak
t ad ır . Bireyin
Temel
İhtiyaçlar:
güdülenmesine yani iç itki oluşmasına ne- çıkar. Tatmin edilmeye gereksinim duyan
temel
ihtiyaçlarını
kapsayan,
B ir e y ar z u ve iht i ya ç la r ın ı tbu
at mi
n
ed
e
med
iğ
i
sü
r
e
ce
iç
d
e
ng
es
iz
l
ik
ve
g
er
i
l
i
m
h a l i yemek,
ihtiyaçlar bireyi ihtiyacın karşılanmaden olur. Güdüler, bireyi ihtiyaç ile ilgili hasu,
barınma,
cinsellik
gibi
o rt a ya ç ık ar . T at min ed i l me
ye yönelik
g er ekharekete
s in i m geçmesine
d u ya n bu
i ht i ya ç lar b ir e y i iht i ya c ı nihtiyaçlarneden
rekette
bulunmaya veya bir hareket yolu- sına
dır.
k ar ş ı la
n maetmeye
s ın a yö
n e l ik har ekolur.
e t e g eç me s in e n ed e n o lu r .
nu diğerine
tercihe
yönlendirecek
ii. Güvenlik İhtiyaçları: Güvenli bir fizikşekilde etkileyen itici güç ve faktörlerdir.
sel ve duygusal çevre ve tehditlerden
Yeniden
gü- 2.3.Motivasyon Süreci
1 . 3bir
. davranışla
M o t i v asonuçlanan
sy o n S übu
reci
uzak bir yaşam isteğidir.
dü-ihtiyaç
ilişkisi
motivasyon
Mo t iva
s yo
n d a s ü rkavramının
ec i ba ş lat a n b ir e y in k e nd i iht i ya ç lar ıd ır . B ir e yd e b ir iht i ya ç
Motivasyonda süreci başlatan bireyin
5
iii. Sosyal ihtiyaçlar: İnsanlar arasında
özünü
oluşturmaktadır.
ist
eğ i o lu şt u ğ u nd a, b ir e y b ukendi
iht i ihtiyaçlarıdır.
ya c ın ı k a rBireyde
ş ı la mak
ist e yec
bir ihtiyaç
is- ek t ir . Bu d u r u md a b ir e y
kabul görme, arkadaş edinme, bir
Bireylerin
hangi
it ic i b ir
g ü çihtiyaç
i le veya
bu güdüi ht i ya cteği
ı koluştuğunda,
ar ş ı la makbirey
yöbu
n üihtiyacını
nd e u ya
r ı l ır . İ ç v e d ış et k i ler i l e
karşıgruba mensubiyet, ait olma ve seviller kullanılarak
u yar ı la n motive
b ir eolacağını
y çe ş itbaştan
l i şeklamak
i l le r isteyecektir.
d e far k lBu
ı durumda
d a vr a nbirey
ış laritici
a yö ne l ir . Bu r ad a a ma ç
me gibi arzuları yansıtır.
öngörmek çok zordur. Ayrıca, kişiye göre
9
iht i ya ç lar a k ar ş ı ist eğ in in d o yu mu d u r .
Ko nu i le i lg i l i sü r eç h ar it a s ı Ş ek i l 1 ’ d e
b e l ir t i l m işt ir .
Şekil 1. Motivasyon Süreci10
Ş eki l 1 . Mo t iv a s yo n S ü r ec i 10
Mo t iva s yo n t eo r iler i çeş it l i ş ek i l ler d e s ın ı f la n d ır ı l mak t ad ır . Bu n lar ih t i ya ç
Duygu ALTUĞ, Örgütsel Davranış, (Haberal Eğitim Vakfı, Ankara: 1997), s. 80.
Zeyyat
SABUNCUOĞLU-Melek
Örgütselt eo
Psikoloji,
Bursa
1998),
t eo
r ile r i, p ek iştTÜZ,
ir me
r ile r(Alfa
i Yayınları,
ve
be
k le
nt i s.97t eo r iler i o lar ak ü ç k at eg o r id e
6
CHRUDEN Herbert J., - SHERMAN Arthur W., Managing Human Resources, (South-Western Publishing Co., New York, 1984), s.258
7
BAYSAL A. Can - TEKARSLAN Erdal, İşletmeciler İçin Davranış Bilimleri, 2. Baskı, (Avcıol Basım-Yayın, İstanbul,1996), s.101 (ROBBINS, 1996)
8
DE CENZO David A. – ROBBINS Stephen P., Human Resource Management, 5.Ed., (Jhon Wiley & Sons, 1996), s.297
9
DE CENZO David A. – ROBBINS Stephen P., Human Resource Management, 5.Ed., (Jhon Wiley & Sons, 1996), s.305.
4
5
7
BAYSAL A. Can - TEKARSLAN Erdal, İşletmeciler İçin Davranış Bilimleri, 2. Baskı, (Avcıol Basım-Yayın,
İstanbul,1996), s.101 (ROBBINS, 1996)
DE CENZO David A. – ROBBINS Stephen P., Human Resource Management, 5.Ed., (Jhon Wiley & Sons, 1996),
2012 TEMMUZ/AĞUSTOS/EYLÜL ORMAN MÜHENDİSLİĞİ
s.297
9
DE CENZO David A. – ROBBINS Stephen P., Human Resource Management, 5.Ed., (Jhon Wiley & Sons, 1996),
s.259
8
10
37
ÜYEL ER İ Mİ ZD EN
ir. Bu çalışmada t eoriler in det aylar ına inilmeden kısa t anımlama lar ı
.
iv. Saygı ve Statü İhtiyacı: Pozitif bir imaj
iii. Güç İhtiyacı: Başkalarını etkileme,
kontrol etme, diğerlerinden sorumlu
fından tanınma, beğenilme ve takdir
olma ve başkaları üzerinde otorite ve
aham Malow’un iht iyaçlar hiyerar şisi t eorisi 1940’lı yıllar da ort aya
edilme gibi ihtiyaçlardır.
nüfuz sahibi olma ihtiyacı.
İ nsanlar ın birden çok iht iya ç t arafından mot ive edildiğ ini ve bu
McClellan, yaptığı araştırımalar sov. Kendini Gerçekleştirme İhtiyacı: Bihiyer arşik bir yapıda o lduğunu ifade et mekt edir. Maslow ö nem
reyin kendi potansiyelini kullanması, nucunda, bir ülkenin ekonomik anlamda
re 5 mot ive edici iht iyaç
belir lemişt
ir. Şekil
hiyerkalkınmasını
arşik bir yapıda
gösteren veriler ile o ülkedeyeteneklerini
arttırması
ve 2.’de
daha iyi
ki
ölçülebilir
başarının ortalama değerleri
o lan iht iyaçlar Şekil
aşağıdan
yukar
ıya
doğru
kısaca
şu
şekilde
2. Maslow'un İhtiyaçlar
arasında
bir
ilişki olduğunu ifade etmişHiyerarşisi
kt adır.
tir. Eski kültürler incelendiğinde, ulusal
düzeydeki zenginliğin ve iktisadi açıdan
gerçekleşen kalkınmanın o ülke insanının
başarı için harcadığı çabadan olduğunu
ileri sürmüştür.11
Başarıya ulaşmayı yüksek oranda ihtiyaç hisseden kişiler, girişimci olma eğilimindedirler. Genel özellikleri rakiplerine
oranla daha iyi işler yapma isteği ve uygun
riskleri alarak başarıya ulaşma içgüdüsüne
sahiptirler, bu nedenle de çekinmeden
akla yatkın riskleri alırlar. Oysa ki; kabul
Şeki l 2. Maslo w'un İ ht iyaçlar Hiyer arşis i
biri olması anlamına gelen ihtiyaç- edilme ihtiyacı yüksek olanlar başarılı
lardır.
birer yan,
kaynaştırıcı
rolündedirler. Bu yapıl Fiz yo lo jik İ ht iyaçlar: Bireyin t emel iht iyaçlar ını kapsa
yemek,
Maslow’a
göre
ilk
iki
kategorideki
ihdaki
kişiler
örgüt
içinde mevcut birimler
ar ınma, cinsellik gibi iht iyaçlar dır.
tiyaçlar
düşük
seviyedeki,
sonraki
üç
katearasında
entegrasyonu
sağlarlar. Yüksek
nlik İ ht iyaçlar ı: Güvenli bir fizikse l ve du ygusal çevr e ve t ehdit lerden
goride ele alınan ihtiyaçlar ise yüksek se- bir güç ihtiyacı isteyen kişiler ise örgüt
bir yaşam ist eğidir.
viyedeki ihtiyaçlardır. Teori, bu hiyerarşinin hiyerarşisinde yüksek mevkilere ulaşma
al iht iyaçlar: İ nsanlar
ar asında ihtiyaçlar
kabul görme,
aş edinme,
bir gruba McClelland’ın yaptığı
alt basamaktaki
yeterincearkad
tatmin
arzu taşımaktadırlar.
ubiyet , ait olma veedilmeden,
sevilme gibi
ı yansıt
ır.
bir üstarzular
kademedeki
ihtiyacın
araştırmalar sonucunda, üst düzey yönetatminine
gidilemeyeceğini
varsayar.
tici konumunda
olan
ı ve St at ü İht iyacı: Pozit if bir imaj oluşt ur ma, ilg i çekme,
başkalar
ı çalışanların yarıdan
fazlasının
yüksek
derecede
güç ihtiyacı
ından t anınma, beğenilme ve t akdir edilme gibi iht iyaçlardır.
duyan kişiler olduğunu fakat başarı ihtiya2.5.
aşarı Motivasyon
Teorisi
ini Ger çekleşt ir me
İ htBiyacı:
Bireyin kend
i pot ansiyelini kullanması,
cı, güç ihtiyacından fazla olan yöneticilerin
teorisi
adıyla
nekler ini art t ır ması veKazanılmış
daha iyi ihtiyaçlar
bir i o lması
anla
mınadage len
iht iyaçlardır.
kariyerlerinin
daha kısa sürede sonlandığıbilinen bu teoride McClelland, insanların nı gözlemlemiştir.12
ihtiyaçlarını öğrenme yoluyla sonradan
ow’a göre ilk iki kat egorideki iht iya çlar düşük seviyedeki, sonraki üç
kazandıklarını savunmuş ve kazanılan bu
ele alınan iht iyaçlar
ise sınıflamıştır.
yüksek seviyedeki
iht iyaçlar
dır.ERG
Teor
i, bu
10
2.6.
Teorisi
ihtiyaçları
Maslow’un klasik ihtiyaçlar hiyerarşisi
i. Başarı İhtiyacı: Zor bir şeyi başarma,
yaklaşım
modelini4 Alderfer modern zayüksek başarı standardına ulaşma,
karmaşık görevleri yerine getirme ve manlara uyarlamıştır. Buna göre ihtiyaçları
üç temel gruba ayırmıştır. Teori bu ayrımın
diğerlerini geçme arzusu.
başlıklarındaki ilk harfler ile ERG teorisi
ii. Kabul Edilme İhtiyacı (Bağlılık): Yakın
olarak adlandırılır.
kişisel ilişkiler kurma, çatışmalardan
kaçınma ve sıcak dostluklar kurma i. Varoluş (Existance) İhtiyaçları: Fizyolojik ve güvenlik ihtiyaçları.
ihtiyacı.
oluşturma,
ilgi çekme, başkaları taraaçlar Hi yerarşisi Teori
si
ii. Aidiyet (Relatedness) İhtiyaçları: Başkaları ile bir arada olma, sosyal ilişkilerde bulunma ihtiyacı.
iii. Gelişme (Growth) İhtiyaçları: Kişisel
olarak kendini geliştirme, yeteneklerini artırma ihtiyacı.
ERG teorisi, Maslow’un teorisinden
farklı olarak, tatmin edilmeyen/edilemeyen yüksek seviyeli ihtiyaçların daha
önceden tatmin edilen alt basmaktaki ihtiyaçların tekrar ortaya çıkmasına neden
olacağını savunmaktadır.
Bir takım ihtiyaçların zaman-zaman
bireyde kendini göstermesi ve bazılarının
ise yaşam boyunca sürekli varlığını hissettirmesi gerçeğini de dikkate alan Alderfer,
ihtiyaçları dönemsel ve sürekli olarak ikiye
ayırmış ve aynı anda birden fazla ihtiyacın
ortaya çıkabileceğini kabul etmiştir.13
2.7.Beklenti Teorisi
Bireysel farklılıkların motivasyondaki
önemini ele alan en önemli teori Victor
Vroom’un Beklenti Teorisidir.
Bireyin alternatif hareket yönleri arasında yaptığı seçimlerin davranışla aynı zamanda oluşan psikolojik sonuçlarla ilişkili
olduğunu belirtmiştir.14 Beklenti teorisinde Vroom, motivasyonu üç faktörün ürünü
olduğunu savunur.
Bunlar;
i. “Amaç değeri”, Victor Vroom, amaç
değeri kavramını belirli sonuçlara
yönelik duygusal yönelimler olarak
tanımlamıştır. Buna göre birey “x”
ve “y” gibi iki sonuç içinden herhangi birini tercih edecektir. Bireyin bir
amaca yönelik sonucu elde etme isteği, elde etmeme isteğinden üstün
ise amaç değeri (+) pozitif. Eğer elde
etmeme isteği elde etme isteğinden
üstün ise (-) negatif değerdedir. Birey
elde etme ile ilgilenmiyor ise amaç
değeri (0) sıfırdır. Kısacası, amaç de-
Robert A. STRINGER, “Achievement Motivation And Management Control“, Motivation And Control In Organizations, Edited by Gene W. Dalton ve Paul
R. Lawrence, (Richard D. Irwin Inc. and The Dorsey Press, 1971), s. 329.
11
ŞİMŞEK M. Şerif - AKGEMCİ Tahir - ÇELİK Adnan, Davranış Bilimlerine Giriş ve Örgütlerde Davranış, (Nobel Yayınları (M.Şerif ŞİMŞEK, 1998),s.107
12
Martin J. GANNON, Organizational Behavior : A Managerial And Organizational Perspective, (Little, Brown and Company, Boston, Toronto: 1979), s. 185.
10
38 ORMAN MÜHENDİSLİĞİ TEMMUZ/AĞUSTOS/EYLÜL 2012
ğeri bireyin kazanılması olası getiri
ve ödüllere verdiği değerdir.15
ii. “Sonuç”, Bireyin verilen görevi tamamlaması ile birlikte vaat edilen
ödülü (getiriyi) alacağına olan inancıdır.
iii. “Beklenti”, Bireyin harcayacağı gayret
(efor) sonucunda görevini tamamlayabileceğine olan inancının kuvvet
derecesidir.
Vroom’a göre bireyin motivasyon
gücü, belirli bir sonuca ulaşma beklentisi
ile, onun bu sonuca verdiği değerin çarpımına eşittir.
Motivasyon Gücü = Σ (Değer X Beklenti)
Vroom'’n teorisine göre, motivasyon
sonucu sarf edilen gayret bireyin yeteneği
ve çevresel faktörlerle birleşerek performansı oluşturmakta ve bu performans sonucunda her birinin kendine özgü değeri
olan getiriler ortaya çıkmaktadır. Bu süreç
içerisindeki anahtar ise bireylerin motivasyon kaynaklı davranışlar sergilemeden
önce oluşturdukları beklenti duygularıdır.16
i. Gayret – Performans Beklentisi: Bireyin görevini yerine getirmek için harcadığı gayretin yüksek performansa
sebep olma olasılığıdır. Bireyin yetenekli olması ve çalışma ortamının iyi
olması performansı olumlu yönde
etkilemektedir.
ii. Performans – Getiri Beklentisi: Görev
sırasında ortaya konan başarılı performansın, beklenilen getiriyi sağlayacağı beklentisidir. Bu beklenti ne
kadar yüksek olursa birey aynı oranda motive olmuş demektir.
3. ENDÜSTRİDE MOTİVASYON
UYGULAMALARI
Çağdaş yönetimlerde insan kaynağının önemi büyüktür. Motivasyon uygulamaları ile organizasyonlar sadece çalışan-
ların işgücünden etkin bir şekilde istifade
etmekle kalmaz, aynı zamanda onların
temel, sosyal ve ego ihtiyaçlarını karşılamalarını sağlar. İşletme, benimsediği motivasyon sistemi kapsamında iş görenlerinin
tatmin olabilecekleri yol ve yöntemleri belirler ve onların ihtiyaçlarını uygun araçlarla destekleyerek personelini tatmin eder.17
İş görenler çoğu zaman bedensel ve
zihinsel yeteneklerini tam olarak kullanamazlar. Bunun nedeni ise yanlış organizasyon yapısı veya insan ihtiyaçlarını bilmeyen işverenlerdir. İyi bir motivasyon ile
atıl olan bu kaynaklar işletmenin yararına
kanalize edilebilir.
Teşvik edici bir unsur yok ise, iş görenlerin üstün bir gayret göstermesi beklenemez. Aynı şekilde zihinsel donanımı
yüksek olan bir iş gören ancak kendisine
tanına imkân ve fırsatların izin verdiği ölçüde mevcut donanımını işletme yararına
kullanabilecektir. Motivasyon yöntemleri
ile iş görenlerin fiziksel ve zihinsel performansları açığa çıkacağı gibi işletme yararına da yönlendirilmiş olacaktır.18
3.1.Motivasyon Araçları (Motive
Ediciler)
Bireylerin işlerindeki performanslarını üst düzeye çıkartmak için hem maddi
yönden hem de psikolojik ve sosyal yönden motivasyonlarının sağlanması gerekmektedir. İşletmelerde ki yapılanmaların
geneli para odaklı olması belirli bir süre
sonra tatmine ulaşması ile yeni ihtiyaçların
doğmasına ve performansın düşmesine
neden olmaktadır. Bu nedenle motive edici unsurları yalnızca maddi anlamda getiri
olarak değil aynı zamanda sosyal statü ile
birlikte paralel yürütülmesi gerekmektedir. Parasal ve manevi getirisi olacak şekilde iki farklı kategori altından motive edici
unsurları toplayabiliriz. Bunlar ekonomik
(parasal) anlamda tatmin eden motive
edici unsurlar, diğeri ise bireyin kendisine
sosyal statü ve güven duygusu ile birlikte
başarı hissi uyandıracak daha çok manevi
tatmin unsurlarının ön plana çıktığı psikososyal motivasyon araçlarıdır. Şimdi bunları detaylıca inceleyelim;
3.1.1. Ekonomik Motive Ediciler
i.
Yüksek Ücret: F. W. Taylor yüksek ücretlerin iş görenleri daha iyi çalışmaya motive eden birincil faktörlerden
olduğunu savunmuştur. Bu savdaki
temel dayanak, baskın bir motive
edici olarak paranın ihtiyaç duyulabilecek çok çeşitli mal ve hizmetleri
satın alabileceği ve yüksek ücretin
aynı zamanda mesleki yeterlilik ve
bireysel başarının bir nevi göstergesi
olduğu gerçeğidir.19
Aslında ücret çalışanı motive edici birinci unsur olmasa da, paranın
motive edici unsur olarak kullanılmaması da iş gören verimliliğini önemli
ölçüde düşürecektir. Önemli olan bu
dengeyi iyi kurabilmektir.
Performans artışıyla ücret artışının
ilişkilendirilmiş olması, iş görenleri
işe ve işletmeye bağlayıcı faktörlerin
başında gelmektedir. Verimlilik ve
ücretler arasında ilişki incelendiğinde işgücü verimliliğinin önemli bir
faktör olduğu görülmektedir. Verimliliği yüksek işletmelerin iş görenlerine iyi ücret, ikramiye, ayni yardımlar
gibi maddi bir takım çözümler vermektedir. Bu da iş görenin işletmeye
olan bağlılığı ve aidiyet duygusunu
arttırmaktadır.
Etkin bir ücret ve maaş sistemi meydana getirmek için işletmeler performans, verimlilik ve motive edici
faktörleri teşvik unsuru olarak değerlendirirler.20
ii. Kar Payı Dağıtımı: Kardan pay verilmesi işletmenin artan gelirleri ile
birlikte iş görenlerinde buna katılımı sağlanarak aidiyeti arttırmak
John W. NEWSTROM-Keith DAVIS, Organizational Behavior: Human Behavior At Work, 9. Ed., (McGraw-Hill, Inc., 1993), s. 131.
NEWSTROM John W. - DAVIS Keith, Organizational Behavior: Human Behavior At Work, 9. Ed., (McGraw-Hill, Inc., 1993), s. 148
(2012, 09 15). www.e-motivasyon.net: http://www.e-motivasyon.net/Beklenti-Kurami-Expectancy-Theory.html adresinden alınmıştır
16
Thomas S. BATEMAN - Carl P. ZEITHAML, Management: Function and Strategy, (Richard D. Irwin Inc., 1990), s.531-532.
17
İbrahim Ethem BAŞARAN, Yönetimde İnsan İlişkileri-Yönetsel Davranış, (Ankara: 1998), s. 234.
18
PEKEL, H. N. İşletmelerde Motivasyon - Verimlilik İlişkisi. Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, (Isparta, 2001) s.24
13
14
15
2012 TEMMUZ/AĞUSTOS/EYLÜL ORMAN MÜHENDİSLİĞİ 39
ÜYEL ER İ Mİ ZD EN
amaçlanmaktadır. Burada ki dayanak
noktası emek unsurunun da sermaye
unsuru kadar değerli olduğu vurgusudur. Bu sistem, iş görenlerin motivasyonunda etkili olmakla beraber
dağıtım kriterlerinin doğru şekilde
açıklanmaması veya anlaşılmaması
durumlarında olumsuz etkileri de
olmaktadır.
iii. Ekonomik Ödüller: Bu tür ödüller iş
görenlerin ihtiyaçları doğrultusunda
belirlenir ise oldukça faydalı motive
edici unsurlardır. Örneğin, yaratıcı
fikirler, hatasız üretim, yüksek kalite
seviyesi, performans vb. şekillerdeki
kriterlerin doğru ve güvenilir değerlendirmeler sonucunda adil ödüllendirme önemlidir. Özellikle maddi
özendirme araçlarına fazla yer vermemeye dikkat edilmelidir. Aksi taktirde kanıksanacak ve buradan gelen
getiriye bel bağlanacak olmadığı
zamanda mutsuzluk ve motivasyon
düşüklüğüne neden olacaktır.
iv. Performans Değerlendirme: Çalışanların belirli kriterler çerçevesinde iş
performanslarının adil bir formatta
değerlendirilmesi ve bunun ekonomik olarak yansıtılması etkili motivasyon unsurlarındadır. Önemli olan
uygulanacak sistemin öncelikle çalışanlara anlatılması ve değerlendirme
şeklinin de açıklanması çalışanların sisteme güveninin kazanılması
önemlidir. Sadece iş için harcanan
efor değil aynı zamanda işin ihtiyaç
duyduğu yetenek ve bilgininde değerlendirmeye alınması gereklidir.
Çalışma ortamı ve çıkan ürün değeri
de dikkate alınarak performans ölçüm kısıtları oluşturulmalıdır. Kurgulanan sistem öncelikle test edilmeli
gerekli düzeltmeler yapıldıktan sonra uygulamaya alınmalıdır. Uygulamada oluşabilecek en ufak aksama
veya soru işaretleri sisteme olan güveni sarsacağından beklenilen motivasyon elde edilemez.
Psikososyal Motive Ediciler
i.
Bağımsız Çalışma: İnisiyatif kullanma
ihtiyacı bireyin kendisini özgür hissettiği, kendi gelişimini arttıracağına
inandığı için büyük ölçüde önem
vermektedir. Birey özgür olduğu sürece, grup içerisinde kabul edildiğini,
değer verildiğini ve bir şeyler yapma
kudretinde olduğunu algılar.21 İş hayatında bağımsızlık isteği insanların
doğasında vardır, bu nedenle, üstlerinin aşırı baskısı karşısında kendisine göre bir savunma mekanizması
geliştirir. Her konuda yaptıklarına
karışılması, talimat ile iş yapma gibi
unsurlar, bireyin verimini düşürür ve
belirli bir süre sonra yeni iş arayışlarına iter. Bunu önlemek ve motivasyonu arttırmak için, katı hiyerarşik denetim ve koordinasyon sisteminden,
eskisine göre daha çok bilgi sahibi
olan alt kademe elemanların performanslarını geliştirmek için çalıştıkları
bir sistemin kurulmasıdır.
ii. Statü ve Takdir: Bireyin bir grupta
(işletme, toplum, okul vb.) diğerlerine oranla yapılan sıralamada sahip
olduğu yere statü denir.22 Genellikle
insanlara iş yaptırmanın yolarından
biri de ona yüksek statü tanımaktır.
Burada vurgulamak istenilen konu
aslında bireye hiyerarşik anlamda
bir statü değil, fonksiyonel statü
vermektir. Yani yaptığı işin işletme
içerisinde ne kadar önemli olduğu
fikrini aşılamak temel ölçüt olmalıdır.23 İş dünyasında herkes tarafından
tanınan bir şirkette çalışmak bireye
toplumda bir statü sağlamaktadır.
Birey işletmesini benimsediği takdirde, işletmesinin başarısı ile mutlu olmaktadır. Bireyin işletmesi hakkında
başkalarından övücü sözler duyması
ona o işletmede çalışma onuru ve
takdirini verecektir.
iii. İşletmenin Başarısında Sorumlu Tutmak: Birey işletmesinde yaptığı işten
dolayı başarılı olduğu ilan edilmesi
ve bunun arkadaş ve dost çevresi ile
paylaşılması sosyal statüsünü büyük
ölçüde etkileyecektir. Özellikle ödüllendirmek ve bunu yaparken kişinin
ömür boyu koruyacağı plaket veya
taktir yazısı ya da taktir belgesi gibi
ödülleri düzenlenecek özel toplantılarda herkesin gözleri önünde övücü
sözler ile taktim etmek. Eğer yapılabiliyor ise bunları çeşitli sektörel
dergi veya bültenlerde paylaşmak,
ödülün verileceği toplantı veya davete ailesinin de katılımını sağlamak.
Bireyi ailesi gözünde de yüceltmesi
işletmesine olan bağlılığını ve kendisine olan güvenini arttıracaktır. Bu
tür yaklaşım bireyin performansını
olumlu yönde arttıracağı ve iş görme
arzusunu çoğaltacağı bir gerçektir.
Ekonomik ödüler veya parasal motive ediciler genelde iş görenleri motive etmede büyük bir öneme sahip
olsalar da, her şartta veya her iş görende beklenen etkiyi yapamazlar. İş
görenler, çabaları sonucunda bir fark
yarattıklarının yönetim tarafından
fark edilmesini ve bunun bir şekilde
ifade edilmesini beklerler.24 Maddi
teşvikler genellikle alt seviye çalışanlarda, el işçiliğinin fazla olduğu alanlarda ve düşük teknoloji kullanan
işletmelerde etkili olmaktadır.
iv. Öneri Sistemi: Uygulanacak olan
böyle bir sistem ile iş görenler işletme ile ilgili her türlü düşünce ve
önerilerini yönetime sunabilmektedirler. Sunulan öneriler incelenip
uygulamaya alındığında iş görenlerin işletmeye olan aidiyet duyguları
artmaktadır. Özellikle öneri sistemi
ile ilgilide uygun bir ödüllendirme
düşünülür ise, hem iş gören motive
edilecek hem de, öneri sisteminin sürekliliği sağlanarak küçük gelişmeler
ile daha iyiye doğru gidilecektir.
v. Ceza: Ceza, işletmenin veya kurumun
istenmeyen davranışları önlemek
adına uyguladığı bir yöntem. Ödülün
olduğu bir işletmede karşılığının da
Roger BENNETT, Management, 3. Ed., (Financial Times Pitman Publishing, 1997), s. 314-315.
Erol EREN-Oya ERDİL-Cemal ZEHİR, “Türkiye’de Büyük Ölçekli İşletmelerde Uygulanan Ücret ve Maaş Yönetim Sistemi”,
Doğuş Üniversitesi Dergisi, S. 2, (2000), s. 121.
21
Erol EREN, Yönetim Psikolojisi, 4. Baskı, (Beta Yayınları, İstanbul 1993). s.52
19
20
40 ORMAN MÜHENDİSLİĞİ TEMMUZ/AĞUSTOS/EYLÜL 2012
ceza olarak öngörülmesi normal. Ancak ceza mekanizmaları çalıştırılırken
yöneticiler hangi davranışı değiştirmek veya düzeltmek istediklerini
iyi düşünmeli ve cezanın dozunu iyi
ayarlamalıdır. En önemli nokta ödül
sistemi ceza sistemi birlikte iş görenlere en ince detayına kadar anlatılmalı buna göre kurallar konulmalı ve
dağılımın adil olması sağlanmalıdır.
Bunlar başarılamadığı takdirde sistem çalışmaz ve etkisiz hale gelir.
vi. Kararlara Katılma: Çalışanların yönetsel karar süreçlerine katılımlarının
sağlanması önemli motive edici ve
işletmeyi benimsetici bir uygulamadır. Genellikle, kalite çemberleri bu
konuda ki en yaygın uygulamadır. İş
görenlerin kararlara katılımının sağlanması ile yönetimden gelen talimatların uygulanmasında gösterilen
direnç kırılmış olacak ve kararı kendi
kararı gibi benimseyerek yapması
sağlanacaktır.
vii. Kariyer Planlama: Tüm çalışanlar çalıştığı işletmede geleceğine dönük
bazı endişeler taşır. Bu endişeler ile
bağlantılı olarak kendi kariyerinde
ulaşabileceği en yüksek noktaya kadar yükselme olanaklarının olmasını
ister. Dolayısıyla, çalışan bulunduğu
konumdan bir üst konuma geçme
olanağı var ise bu hedefe ulaşmaya
kanalize olacaktır. Önemli olan, işletme çalışanına bu kariyer yollarını
açmasıdır. Eğer bunda başarılı olamaz ise çalışanda monotonlaşma
ve performans düşüklüğüne neden
olacaktır.
viii. Eğitim: Çalışanların işletme tarafından eğitilmesi ve gerekli konularda
yetiştirilmesi günümüzde yaygın
olarak kullanılan etkili motive edicilerdendir. İşinde daha iyi olmak ve
daha iyi bir kariyer için çalışan kendi
konusu ile ilgili bilgiye sahip olmak
ve mesleki donanımını arttırmak isteyecektir. Çalışanların eğitim faaliyetlerinden yararlanmalarında fırsat
eşitliğinin gözetilmesi ve adil davranılması, işletmeye olan bağlılığın
artması açısından önemli olmaktadır.
ix. Fiziksel Koşulların İyileştirilmesi: Çalışma ortamının fiziksel şartları ve bu
ortamın ergonomik koşullara uygun
hale getirilmesi, iş görenlerin motivasyon düzeylerinin artırılması ve kapasitelerinin tamamen yaptıkları işe
yoğunlaştırılması açısından büyük
önem taşımaktadır.25
4. SONUÇ ve ÖNERİLER
İşletmedeki çalışanların işe ve işyerine
olan inançları ve benimsemeleri işletmenin verimliliğine direkt etki eden faktörlerdendir. Bunu sağlamak için çalışanların
motivasyonunu sürekli diri tutmak gerekmektedir. Proje kapsamında motivasyon
kavramı içerisinde çeşitli uygulama yöntemleri incelenmiştir.
Bu yöntem ve teorilerin hepsinin ortak noktası işletmelerde yapılacak uygulamalarda, özellikle maddi ödül veya takdir sonuç ve dağılımlarının belirli kurallar
çerçevesinde yapılması gerekmektedir.
Motivasyon uygulamalarında şüphe veya
kafalarda oluşacak küçük soru işaretleri,
beklenilen isteklendirmeyi yapmayacağı
gibi çalışanların işletmeye küsmesine neden olacaktır.
Çalışanların performanslarının değerlendirilmesi ve kariyer hedefleri için
yönlendirme ya da eğitim organizasyonları gibi uygulamalarda kurallar net olarak
açıklanmalı, sistemin tüm personele aynı
mesafede olduğu benimsenmeli.
İşletmelerin verimliliği çalışanların
işine olan konsantrasyonu ve işyerine
olan güveni ile doğru orantılıdır. Dolayısıyla, çalışanların işyerine giderken istekli
ve heyecanlı olmasını sağlamak yukarıda
açıklamaya çalıştığımı bir çok yöntemin
çalıştığımız işletmeye ve çalışanlarına en
uygun olanlarını mevcut duruma entegre
ederek sağlayabiliriz. Burada dikkat edilecek önemli nokta, bireyler farklı uygulamalara farklı tepkiler verecektir. Yani bir
başka işletmede uyguladığınız bir yöntem
çok olumlu sonuçlar verebiliyorken farklı
bir yerde aynı uygulama olumsuz sonuçlar verebilir. Dolayısıyla bireyler iyi analiz
edilmeli yöntem o, işletmeye ve iş yerine
uygun şekilde çalıştırılmalıdır. Kısacası her
işletmenin karakteristik özelliklerine göre
yukarıda ifade edilen teorik bilgiler kullanılarak yöntem geliştirilmelidir.
KAYNAKÇA
A.STRINGER, R. Achievement Motivation And Management Control. Lawrence: Richard D. Irwin Inc. and The
Dorsey Press., 1971.
ALTUĞ, D. Örgütsel Davranış. Ankara: Haberal Eğitim
Vakfı., 1997
BAŞARAN, İ. E. Yönetimde İnsan İlşkileri Yönetsel
Davranış. Ankara., 1998.
GANNON, M. J. Organizational Behavior: A Managerial And Organizational Perspective. Boston, Toronto:
Little, Brown and Company., 1979.
K.B., M. Theories of Motivation. Ohio: The Kent State University Press., 1968.
1992
LUTHANS, F. Organizational Behavior. McGraw-Hill.,
M.Şerif ŞİMŞEK, Tahir AKGEMİCİ, Adnan ÇELİK. Davranış Bilimlerine Giriş ve Örgütlerde Davranış. İstanbul:
Nobel Yayınları., 1998.
P., De Cenzo David A. - Robbins Stephen. Human Resource Management. Jhon Wiley&Sons., 1996
PEKEL, H. N. İşletmelerde Motivasyon - Verimlilik
İlişkisi. Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Isparta: Süleyman
Demirel Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü., 2001.
ROBBINS, A.David DE CENZO - P.Stephen. Human Resource Management (5 b.). Jhon Wiley & Sons., 1996.
SHERMAN, J. Herbert CHRUDEN - W. Arthur. Managing
Human Resources. New York: South-Western Publishing
Co., 1984.
TEKARSLAN, A.Can BAYSAL - Erdal. İşletmeciler İçin
Davranış Bilimleri (2 b.). İstanbul: Avcıol Basım-Yayın., 1996.
Thomas S.BATEMAN, C. P. Management Function
And Strategy. Irwin Inc., 1990.
Tunçel, S.
(01.01.2008). www.sabittuncel.com.
21.11.2011 tarihinde ST Bilgi Paylaşım Platformu: http://
www.sabittuncel.com/main.php?kid=357 adresinden alındı.
1998.
Tüz, Z. S.-M. Örgütsel Psikoloji (3 b.). Bursa: Alfa.,
W.Jhon NEWSTROM, K. D. Organizational Behavior:
Behavior At Work. McGraw-Hill Inc., 1993.
Uyanık, H. 01 05 2012 tarihinde www.kobitek.com:
www.kobitek.com/makalem adresinden alındı. 2011
Uyanık, H. Kobitek. 25 12 2011 tarihinde Kobi teknolojileri: http://www.kobitek.com/makale.php?id=83 adresinden alındı., 2011.
Uyar, G. Yayınlar. 21 01 2012 tarihinde Value Researc
Center: http://www.plusvalue.net/yayinlarimiz/Genel adresinden alındı., 2006
Beklenti Kuramı. www.e-motivasyon.net: http://
www.e-motivasyon.net/Beklenti-Kurami-Expectancy-Theory.html adresinden alınmıştır., 2012
Doç.Dr. Rena Özen KUTANİS, Güdüler ve Güdüleme Teorileri, sunumu, 12.09.2012 tarihinde www…………. adresinden alınmıştır
KOONTZ Harold - O’DONNELL Cyril, Principles Of Management: An Analysis Of Managerial Functions, 4. Ed., (McGraw-Hill Book Company, 1968).s. 584
Bilge ERENGÜL, Kültür Sihirbazları, 1. Baskı, (Evrim Yayınları (EREN H. , 1997), İstanbul:1997), s. 94.
25
Haldun EREN, Toplam Kalite ve İnsan Kaynakları Yönetimi, 2. Baskı, (Alfa Yayınları, İstanbul: 1997), s. 127.
22
23
24
2012 TEMMUZ/AĞUSTOS/EYLÜL ORMAN MÜHENDİSLİĞİ 41
ÜYEL ER İ Mİ ZD EN
ÜÇ TEMEL YÖNETİM PARAMETRESİ
Hasan Baltalar*
www.hasanbaltalar.com
1. Giriş
İletişimin son derece kolaylaştığı, bilginin neredeyse ışık hızıyla
yayıldığı günümüzde bir şirketi
yönetmenin de artık o kadar kolay olmadığı, işin içinde olanlar tarafından takdir edilecektir. Bir taraftan krizle boğuşan ekonomiler,
artan rekabet ve azalan kârlılık, diğer taraftan giderek daha kaygan
bir zeminde hareket eden çalışanlara bağlı işgücü kaybı gibi faktörler, bir şirketi yönetmeyi ve ayakta
tutmayı zorlaştırıyor. Şirketlerin iyi
yönetilmesi için profesyonel eğitimler veriliyor ve bunların faydası
aşikârdır. Ancak bu yazımda size,
bir yönetici olarak hep aklınızda
tutmanız ve sürekli gözetlemeniz
gereken 3 cepheden bahsedeceğim.
Organizasyonunuzun dinamik
kalabilmesi ve değişen yapınızı sürekli yansıtabilmesi gerekir.
Dinamik bir organizasyonun oluşumu konusunda internet sitemi
ziyaret ederek, “Sıradüzen’den
Ağdüzen’e” isimli yazımı okumanızı öneririm. Dinamik bir organizasyonla, çevik bir şirkete kapı
aralamış olacaksınız.
Kurumsallaşma
konusunda
atacağınız adımlar ve daha da iyisi bunu bir süreç haline getirerek
sonuçlandırmanız, sizi yukarıda
saydığım özelliklere programlı bir
şekilde yaklaştıracaktır.
3. Müşteri tarafında
neler oluyor?
Yine internet sitemde yer alan
daha önceki bir yazımda “Müşteri
yoksa iş de yok!” diye bir cümle
2. Organizasyonun
kullanmıştım. Şirketinizin faaliyet
sebebi müşteridir. Onu dinlemeiçinde neler oluyor?
Öncelikle şirketinizin iç dina- niz, memnuniyeti konusunda
miklerini kontrol edebiliyor olma- fikir sahibi olmanız ve olumsuz
Rakiplerinize göre önde olabilmek için ise, öncelikle mevcut durumuzu çok iyi bilmek
durumlar
için
zorundasınız.
bir mevcut durum analiziniz
var mı? Bu analizin
sonuçlarına göre
ne önlem almanız bir
lısınız.Elinizde
İş süreçlerinin
verimliliği,
yapmaya odaklanmanız gerektiğini biliyor musunuz?
zorunluluktur.
Memnun ve sadık
kârlılık
ve çalışan memnuniyeti en
Bugüne kadar birçok firmada uyguladığımız “Kurumsal Gelişim Strateji Analizi”
çalışmamızda,
birçok
alt
analize
müracaat
ederek
net
bir
fotoğrafınızı
çekiyor,
diğer
bir
müşteri
kitlenizi
oluşturmak için
önemli faktörler arasında yer alır.
deyimle size ayna tutuyoruz. Şirketinizin büyüklüğüne göre en azından bir kurumsal “SWOT”
yapmanız
gereanalizi gerçekleştirerek, güçlü ve zayıf yönlerinizi tanımanızı öneriyorum. (Şekil 1.)
kenlere
odaklanmalısınız. Bu
kitle, şirketinize
yeni müşterilerin
de
katılmasını
kolaylaştıracaktır.
Müşterinizin
sizden “yeni” olarak ne beklediği
çok önemlidir.
Gelişen
ihtiyaçları
hemen
fark etmeniz ve
buna göre konumlanmanız,
Şekil 1.
Konunun Zihin Haritası
Şekil 1.
3.
Konunun Zihin Haritası
*Ağaçişleri End. Mühendisi Kurumsal Gelişim Danışmanı
Son Söz
Elbette, şirketinizi
yönetmek için göz önünde
42 ORMAN MÜHENDİSLİĞİ
TEMMUZ/AĞUSTOS/EYLÜL
2012 tutmanız gereken başka parametreler de
var. Ama bu üç unsurun ilk başta geldiğini söylemeliyim. Haydi, şirketinize iyilik edin ve bu
üç cepheyi gözlemleyeceğiniz sistemleri kurmak için bir adım atın.
inovatif kalmanızı sağlar. İnovasyona önem vermeksizin müşteri
kitlenizi büyütmeniz, neredeyse
imkânsızdır.
4. Rakipler tarafında
neler oluyor?
Pazarda sizinle birlikte yer alan
rakiplerinizin ne yaptığını bilmeniz çok önemlidir. Tek başınıza
değilsiniz ve müşterinizin tercih
edebileceği başka alternatifleriniz
de var. Onların ne yaptıklarını, ne
gibi gelişmeler kaydettiklerini izlemek zorundasınız.
Rakiplerinize göre önde olabilmek için ise, öncelikle mevcut
durumuzu çok iyi bilmek zorundasınız. Elinizde bir mevcut durum analiziniz var mı? Bu analizin
sonuçlarına göre ne yapmaya
odaklanmanız gerektiğini biliyor
musunuz?
Bugüne kadar birçok firmada
uyguladığımız “Kurumsal Gelişim
Strateji Analizi” çalışmamızda, birçok alt analize müracaat ederek
net bir fotoğrafınızı çekiyor, diğer
bir deyimle size ayna tutuyoruz.
Şirketinizin büyüklüğüne göre
en azından bir kurumsal “SWOT”
analizi gerçekleştirerek, güçlü ve
zayıf yönlerinizi tanımanızı öneriyorum. (Şekil 1.)
3. Son Söz
Elbette, şirketinizi yönetmek
için göz önünde tutmanız gereken başka parametreler de var.
Ama bu üç unsurun ilk başta geldiğini söylemeliyim. Haydi, şirketinize iyilik edin ve bu üç cepheyi
gözlemleyeceğiniz sistemleri kurmak için bir adım atın.
H AB ER L ER
ERZURUM ŞUBEMİZ‘DE KENDİ YERİNDE
HİZMET VERMEYE BAŞLADI
2008 yılından bu yana üyelerimize hizmet veren
TMMOB Orman Mühendisleri Odası Erzurum Şubesi, bundan böyle kendi mülkümüzde hizmet vermeye başlamıştır.
Şube olarak Erzurum, Ağrı, Artvin, Ardahan, Kars
ve Iğdır illerinde görev yapan meslektaşlarımız için
çalışan şubemize bağlı Artvin Temsilciliğimiz’ de
geçtiğimiz aylarda çalışmalarını müstakil konumda
yürütmeye başlamıştı.
Erzurum Şubemizin açılışı için düzenlenen törene üyelerimizin yanında milletvekilleri Erzurum’da
görev yapan bürokratlarda katıldılar.
OMO Genel Başkanı Ali Küçükaydın açılış töreninde; bütün şube ve temsilciliklerimizin müstakil
konumlarda görevlerini yürütmeleri için gayret gösterdiklerini söyledi.
Erzurum Şube Başkanı Kubilay Süvari ise açılışa
katılan meslektaşlarımıza ve çalışma ortamlarının
iyileştirilmesinden dolayı Genel Merkez yönetimine
teşekkür etti.
Erzurum Şubemiz, TERMİNAL MAH. SOMUNOĞLU SOK. AKYOL KONUT 2 NO:6/a DAİRE 4 YAKUTİTEERZURUM adresinde,
Artvin temsilciliğimiz ise bundan böyle ÇARŞI
MAHALLESİ İNÖNÜ CADDESİ ÖZERLER APARTMANI
4/5 ARTVİN adresinde hizmet vereceklerdir.
2012
TEMMUZ/AĞUSTOS/EYLÜL
2012
NİSAN/MAYIS/HAZİRAN ORMAN MÜHENDİSLİĞİ 43
H AB ER L ER
ÇEYREK ASIRLIK ORMANCILAR KEP ATTI
KTÜ Orman Fakültesi 1987 yıllı mezunları, 25 yıl sonra 7-8-9 Eylül 2012 tarihlerinde Trabzon’da bir araya
geldiler. Orman Fakültesi Dekanı Emin Zeki BAŞKENT, Dekan Yardımcısı Salih TERZİOĞLU, Bölüm Başkanı İbrahim TURNA ve değerli hocamız Ziya GERÇEK’in katılımıyla fakültede sembolik kep atma töreni düzenlendi.
Trabzon’da ve civarında çeyrek asır sonra anıların tazeleyen ormancılar, 2014 yılında yeniden Antalya’da buluşmak üzere Trabzon’dan ayrıldılar.
MESLEKTAŞIMIZIN YENİ KİTABI RAFLARDA YERİNİ ALDI
Büyük entrikaların yaşandığı, şeytanların ve üç harflilerin kıyasıya savaştığı, Doğu ve
Batı diye ayrılan güçlerin egemenlik için yarıştığı bir dünyaya hoş geldiniz… Bu dünyanın kurallarına göre hayatta kalmak istiyorsanız artı ya da eksi, iyi ya da kötü, doğru ya da
yanlış “KIYAM” eden güçlerden birine siz de katılacaksınız...
Çünkü; casusların ve hafiyelerin ezoterik savaşları sizleri bekliyor… Kayıp Barnabas
İncili ve Vatikan’ın sırları… Osmanlı Devleti’nin hafiye teşkilatı… NATO, ABD ve İsrail’in
nükleer güç kodları… Dünya üzerindeki gizli enerji alanları, koridorları ve ley hatları…
İstihbarat birimleri arasında yaşanan parapsikolojik mücadele… Ezoterik savaşlarda
kullanılan beyin yıkama ve beyin kontrol faaliyetleri… Silah olarak kullanılan cinler ve
şeytanın emrine girenler… Sultan II. Abdülhamid ve Papa arasındaki stratejik gerilim…
Cinayete kurban giden Türk askerleri… Her yönden kıskaca alınmış bir millet: Türkler…
Meslektaşımız Murat Çavga bütün bunları, tarihsel ve siyasal gerçekleri. Yüzbaşı
Atakan’ın macera dolu öyküsüyle PRAF yayınlarından “KIYAM” adlı yeni kitabında sundu.
VEFAT
Süleyman Karakaya 20.01.2012, D. Turhan Uğur 14.02.2012,
Tuncer Sözen 15.02.2012, Kemal Evrenci 16.02.2012, Özbek Doğan 21.02.2012,
Mehmet Aslan 13.03.2012, Ali Yavaşoğlu 23.03.2012, Halil Duru 30.04.2012,
Adnan Balta 06.06.2012, Kemal Seyhan 17.07.2012, İdris Özatay 24.07.2012,
Osman Taşkın 12.08.2012, Sinami Uluocak 28.08.2012, Erdin Uslanoğlu 31.08.2012,
Abdulhalik Gürcan 05.09.2012, Köksal Konak 08.10.2012, Sami Kılıç 08.10.2012
tarihlerinde aramızdan ayrılmışlardır.
Kendilerine rahmet, ailelerine ve meslektaşlarımıza başsağlığı dileriz.
TMMOB Orman Mühendisleri Odası Genel Merkez Yönetimi
44 ORMAN MÜHENDİSLİĞİ TEMMUZ/AĞUSTOS/EYLÜL
2012
NİSAN/MAYIS/HAZİRAN 2012
TMMOB
ORMAN MÜHENDİSLERİ ODASI
Beştepeler Mah. 31. Sok. No: 3 • Beştepe-Yenimahalle/ANKARA
Tel: (0312) 215 00 33 pbx • Belgegeçer: (0312) 215 01 81
e-posta: [email protected]
www.ormuh.org.tr