3-) temmuz-ağustos-eylül sayısı
Transkript
3-) temmuz-ağustos-eylül sayısı
BÖYLE Mİ OLMALIYDI..? İ Çİ ND EK İ L ER Yıl: 49 • Sayı: 7-8-9 • Temmuz/Ağustos/Eylül 2012 TMMOB Orman Mühendisleri Odası Adına Sahibi Ali KÜÇÜKAYDIN Yayın Sorumlusu Prof. Dr. Devlet TOKSOY 2 BAŞYAZI Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Okan ÇANÇİN Yayın Kurulu Sevda ERGİZ Prof. Dr. Ender MAKİNACI Orman ve Su İşleri Bakanlığı İstanbul Üniv. Orm. Fak. Hüseyin AYTAÇ Prof. Dr. Erol BURDURLU Orman ve Su İşleri Bakanlığı Gazi Üniv. Tek. Eğt. Fak. Serkan ERİKGENOĞLU Prof. Dr. Mustafa AVCI Orman Mühendisi Süleyman Demirel Üniv. Orm. Fak. Ali İzzet BAŞER Prof. Dr. Özden GÖRÜCÜ Orman Mühendisi Sütçü İmam Üniv. Orm. Fak. Fatih SARAÇ Prof. Dr. Selman KARAYILMAZLAR Ağaç İşleri End. Yük. Mühendisi Bartın Üniv. Orm. Fak. Emre TOPBAŞ Prof. Dr. Semra ÇOLAK Orman End. Mühendisi Karadeniz Teknik Üniv. Orm. Fak. Prof. Dr. Sezgin AYAN Kastamonu Üniv. Orm. Fak. Yayın Koşulları Dergimizde yayınlanması istenilen yazılar bilgisayarda yazılmalı, daha önce başka bir yerde basılıp, yayınlanmamış olmalıdır. İmzalı bir dilekçe ekinde kağıda yazılı olarak, ayrıca elektronik ortamda dergimizin yönetim yerine posta ile gönderilmelidir. Yazılar 7 sayfayı (A4) geçmemelidir. 7 sayfayı aşan yazıların birbirini izleyen sayılarda yayınlanabileceği düşünülerek bölümlere ayrılmalıdır. Fotoğraf net ve temiz olmalı, slayt dışında sayısal gönderilecek fotoğrafların çözünürlüğü yüksek olmalıdır. Yazılarda Türkçe kelimeler kullanılmalı ve Türkçe dil kurallarına uyulmalıdır. Yayınlanacak yazı ve çevirilerdeki düşünsel ve teknik sorumluluk yazarına ait olup,oda yönetimini ve Dergi Yayın Kurulunu sorumlu tutmaz. Dergide yayınlanan yazılardan kaynak göstermek koşulu ile alıntı yapılabilir. Dergiye gönderilen yazılar yayınlansın ya da yayınlanmasın geri verilmez. Yazılar Yayın Kurulu tarafından incelenir. Yayın Kurul yayınlanacak yazılarda gerekli düzenlemeleri yapabilir ve uygun görülen yazıları yayınlar. Yönetim Yeri Beştepeler Mah. 31. Sok. No: 3 Beştepe-Yenimahalle/ANKARA Tel: (0312) 215 00 33 pbx Belgegeçer: (0312) 215 01 81 e-posta: [email protected] www.ormuh.org.tr TMMOB Orman Mühendisleri Odası Hesap No: T.C. Ziraat Bankası Necatibey Şubesi: 132953 Tasarım-Baskı MRK Baskı ve Tanıtım Hiz. Tic. Ltd. Şti. Uzayçağı Cad. 355. Sok. No: 2 Ostim/ANKARA Tel: (0312) 354 54 57 ISSN 1301-3572 ORMAN MÜHENDİSLİĞİ ORMAN ENDÜSTRİ MÜHENDİSLİĞİ AĞAÇ İŞLERİ ENDÜSTRİ MÜHENDİSLİĞİ 4 ERZURUM ŞUBESİ “MERALARIMIZ VE ORMANCILIĞIMIZ” KONULU PANEL DÜZENLEDİ AFET RİSKİ ALTINDAKI ALANLARIN DÖNÜŞTÜRÜLMESİ HAKKINDA KANUN Prof. Dr. Aynur Aydın COŞKUN 9 12 6 TOMRUKLARIN HER İKİ YÖNDE BÖLMEDEN ÇIKARILMASINDA KULLANILAN YARI MEKANİZE TOKK-M SİSTEMİ Prof. Dr. H. Hulusi ACAR AHŞAP MALZEMENİN İŞLENMESİNDE YÜZEY KALİTESİ Yrd. Doç. Dr. Sait Dündar SOFUOĞLU YAYIN KURULUNDAN 16 ALTINDERE VADİSİ MİLİ PARKINDA YOL YAPIMINA BAĞLI DOĞAYA AYKIRI UYGULAMALAR Prof. Dr. Cantürk GÜMÜŞ Yrd. Doç. Dr. Sezgin HACISALİHOĞLU Yrd. Doç. Dr. Saliha ÜNVER YANGIN REJİMİ VE ORMANCILIKTAKI ÖNEMİ Prof. Dr. Ertuğrul BİLGİLİ Arş. Gör. İsmail BAYSAL 26 20 AĞAÇ TÜRÜNÜN MDF LEVHALARDA PÜRÜZLÜLÜĞE ETKİSİ Prof.Dr. Turgay AKBULUT Enüs KOÇ (Mba) MERA VE OTLAK PLANLAMALARINDA ORMAN MÜHENDİSLERİNİN YERİ Eşref GİRGİN 32 HABERLER 28 ÜYELERİMİZDEN Zeki KAMACI Osman TURUNÇ Abdulvahap GÖKSEL Yüksel YÜKSEL F. Alptekin KARAHAN Sabit TUNÇEL Hasan BALTALAR Sevgili Okurlarımız; Dergimizin yayına hazırlandığı sırada yaşadığımız üzücü olay inanıyoruz ki tüm meslek camiamızı özellikle kamuda çalışanları derinden etkilemiştir. Meslektaşımız Sami Kılıç’ın geçirdiği beyin kanaması öncesi işyerinde yaşanalar hepimiz için düşündürücü. Bu sayımızda değişik fakültelerimizden kıymetli hocalarımızın farklı konulardaki çalışmalarına yer verdik. Özellikle Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi hakkındaki Kanun üzerine Prof. Dr. Aynur Aydın Coşkun’un, Prof. Dr. Cantürk Gümüş ve arkadaşlarının Altındere Vadisi Milli Parkı’ndaki doğaya aykırı uygulamaları içeren çalışmalar gibi ilginizi çekeceğine inandığımız konulara yer verdik. Dergimizi elinize aldığınız şu günlerde idrak edeceğimiz mübarek Kurban Bayramını ve 29 Ekim Cumhuriyet Bayramınızı tebrik ediyoruz. Saygılarımızla… Orman Mühendisliği Dergisi Yayın Kurulu 43 2012 TEMMUZ/AĞUSTOS/EYLÜL ORMAN MÜHENDİSLİĞİ 1 B AŞ YAZI Saygıdeğer Meslektaşlarımız, Meslek ve meslektaşlarımız adına son dönemde hep olumsuz tutum ve davranışlarla karşılaşmaktayız. Bu sayımızın BAŞYAZI’sına yine içimizi sızlatan, üzüntü veren bir giriş yapıyoruz. Dergimizin kapağına fotoğrafını ölüm haberi ile taşıdığımız saygıdeğer meslektaşımız ağabeyimiz Sami KILIÇ 5 Ekim günü saat 12.30 civarında geçirdiği beyin kanaması sonucu kaldırıldığı hastanede 4 gün sonra 63 yaşında hayata gözlerini kapadı. Sami Beyi dergimizin kapağına taşımamız ona gösterilen ayrıcalıktan değildir. Onu tanıyanlar bilir ki böyle bir ayrıcalığı asla kabul etmezdi. Sami KILIÇ, 1985yılında İstanbul Kemerburgaz Bölgesinde rantiyecilere karşı verdiği mücadelede, prensipleri uğruna istifa etmeyi göze almış, işsiz kalmış, onurlu bir meslektaşımızdır. Haksızlığa, zulme zalime boyun eğmeden her zaman devletin memuru olmayı başardı. Soyadı gibi Kılıç geldi Kılıç gibi dimdik hakka yürüdü. Yine onu tanıyanlar iyi bilir ki; o dik ve keskin duruşunun altında adaletli ve altın gibi kalbiyle Yunus gibi bir insandı. Ailesinin ve meslektaşlarımızın başı sağ olsun… Mekanı cennet olsun. Ankara Orman Bölge Müdür Yardımcısıydı özellikle son yıllarda bu görevden ayrılması için baskılar artmıştı. Önce Başmühendis olarak tayin edildi mahkeme kararı ile görevine yeniden döndü. Disiplin cezası verildi. Üst kurula itiraz etti, sonuç alamazsa yine mahkemeye gidecekti. İyi niyetle yaklaşılsa Sami Bey bu görevde ısrarcı olmazdı. 5 Ekim 2012 saat 12.00 civarı (Beyin Kanaması geçirmeden yarım saat önce) makamında kendisine Artvin Orman Bölge Müdür Yardımcısı olarak tayini tebliğ edildi. Anlaşılan disiplin cezası, bu tayine altlık olarak verilmişti. Sayın Bakan, Sayın Genel Müdür, Önceki sayılarımızda dergimizin başyazılarında ve çeşitli platformlarda, liyakat ve hakkaniyete dayalı, çalışma barışını temin edecek bir personel reformu için defalarca sizlere seslendik. Sağır Sultan duydu sizler duymadınız. Hiçbir kritere dayanmayan ve tamamen keyfi atamalarınıza altlık teşkil edecek personel yönetmeliklerinizi çıkardınız. Açtığımız davalarla yürütmelerini durdurduk. Mahkeme kararlarını hiçe sayarak 3.cü kez çıkardınız. “Elekle su taşımak” inadınızdan vazgeçmediniz. Yine dava açtık. Yapılan keyfiliklerin; çalışanların, eşlerinin, çocuklarının hayatlarını nasıl etkilediğini hiç hesaba katmadınız. Kul hakkının ne demek olduğunu ne zaman fark edeceksiniz? Yoksa muhasebe yapamayacak kadar vicdanlarınız köreldi mi? İnsanları ötekileştirmeden hakka, adalete dayalı personel rejimi kurmak çok mu zor? Sorumlu davranarak bu kadarla yetiniyoruz. Ancak Hukuki yollar sonuna kadar kullanılacaktır. 2 ORMAN MÜHENDİSLİĞİ TEMMUZ/AĞUSTOS/EYLÜL 2012 Değerli Meslektaşlarımız, Kurumsal hafızalarımızı yok etmeye yönelik uygulamalardan biri olarak Gazi Yerleşkesi devredilirken, Ankara’nın farklı bölgelerinde çoğu inşaat halinde ve eşgüdümden uzak bir şekilde motivasyonları gün geçtikçe bozulan meslektaşlarımız, maalesef kaderlerine terk edilmişlerdir. Son Genel Kurulumuzda dahil pek çok platformda yetkililerin verdiği sözler gereği OGM’nin yeni idari bina ve sosyal tesislerin temel atma günlerini sabırla beklemeye devam ediyoruz. Saygıdeğer Meslektaşlarımız, Oda Yönetim Kurulu olarak; kurumsallaşma adına, Şubelerini özellikle Orman Bölge Müdürlüklerinin dışına çıkararak hem fiziksel hem de kurumsal açıdan bağımız hale getirmeye büyük özen göstermekteyiz. Sınırlı imkanlarımıza rağmen, son olarak Erzurum Şubesine hizmet binası satın alınarak yine Erzurum Şubesine bağlı Artvin Temsilciliğine de hizmet yeri kiralanarak bu yöndeki çalışmalarımıza devam ediyoruz. Yöre koşulları göz önünde bulundurularak düzenlediğimiz bilimsel toplantılarla bölge ve ülke ormancılığına katkı sağlamak gayretini sürdürüyoruz. Odamızın Erzurum Şubesince düzenlenen ”Meralarımız ve Ormancılığımız” konulu panelde ihmal ettiğimiz ancak bu bölge için çok önemli olan bir konuda meslek kamuoyunun dikkatini çekmeye çalıştık. Orman içi ve orman üstü meraların Orman Mühendislerince planlanarak geliştirilmesi için eğitimden uygulamaya kadar pek çok konuda Üniversiteler, Orman Genel Müdürlüğü ve Odamız işbirliğine ihtiyaç olduğunu sizlerle paylaşmak isteriz. Değerli Meslektaşlarımız, Oda Yönetimi olarak özenle takip ettiğimiz konulardan biri de Türkiye’deki Ormancılık eğitimi ve Orman fakültelerinin durumudur. Sayıları hızla artan Orman Fakültelerinin ve bu Fakültelerde yaygınlaştırılan ikinci öğretim çalışmaları ile Fakültelerde yeni bölümler açma gayretlerinin hem eğitim kalitesini hem de istihdamı düşürdüğü, genç meslektaşlarımızı zor duruma bıraktığı bilinmektedir. Özellikle Orman Endüstri Mühendisliği ve Orman Mühendisliği ikinci Öğretimleri başta olmak üzere Üniversite sınav sonuçlarına göre tercih edilmeyerek kontenjanlarının boş kalması ve çok düşük puanlı öğrencilerle tercih edilmesi de dikkat edilmesi gereken bir diğer husustur. Antalya da bu konuda 2009 yılında düzenlediğimiz sempozyum çıktılarını da dikkate alarak bu konuyu yakın bir gelecekte değerlendirmeyi sonuçlarını meslek kamuoyu ile paylaşmayı görev kabul ediyoruz. Saygılarımızla… Yönetim Kurulu 2012 TEMMUZ/AĞUSTOS/EYLÜL ORMAN MÜHENDİSLİĞİ 3 ODAMI ZDAN ERZURUM ŞUBESİ “MERALARIMIZ VE ORMANCILIĞIMIZ” KONULU PANEL DÜZENLEDİ Panel Erzurum Orman Bölge Müdürlüğü YAŞAR ÖZTAŞ Eğitim Tesislerinde gerçekleştirildi. P anelin açılışında konuşan Erzurum Şubesi Başkanı Kubilay SÜVARİ, Erzurum ve yöresinde hayvancılığın ve meraların ekonomiye katkısına dikkat çekerek panelin bu ilde yapılmasının önemini belirtti. Erzurum Orman Bölge Müdürü Cafer ORHAN, yaptığı konuşmada böyle bir panelin yapılmasından duyduğu memnuniyeti dile getirerek ormancılık örgütünün bölgedeki mera çalışmaları hakkında bilgi verdi. Orman Mühendisleri Odası Genel Başkanı Ali KÜÇÜKAYDIN, Panele destek verenlere ve katılımcılara teşekkür ettikten sonra orman mühendisliği meslek disiplininin meralar konusundaki önemine dikkat çekti. Prof. Dr. Devlet TOKSOY’un yönettiği panelde Atatürk Üniversitesi Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ali KOÇ “Doğal Kaynak Olarak Meraların Önemi”, OMO ARGE Başkanı Eşref GİRGİN “Mera ve Otlak Planlamalarında Orman 4 ORMAN MÜHENDİSLİĞİ TEMMUZ/AĞUSTOS/EYLÜL 2012 NİSAN/MAYIS/HAZİRAN 2012 PANEL SONUÇ BİLDİRİSİ 1- Ormanlarımıza yönelik sosyal baskıların azaltılması amacıyla, 6831 sayılı Orman Kanunu kapsamında giren orman içi, orman kenarı ve orman üst sınırı meraları ile otlakların, Orman Mühendislerince yapılacak planlara dayalı olarak geliştirilmesine ve uygulamaya aktarılmasına önem verilmeli, 2- 6831 sayılı Kanun kapsamındaki mera ve otlakların planlaması; 11.07.2012 tarih ve 28350 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren “Ormanlarda ve Orman İçinde Bulunan Otlak, Yaylak ve Kışlaklarda Hayvan Otlatılmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik” hükümlerine göre en kısa sürede yapılmalı, 3- OMO Erzurum Şubesinin koordinasyonunda; 6831 sayılı Kanun kapsamında yer alan mera ve otlak planlamasının teknik ve yasal mevzuata uygun olarak yapılabilmesi için, serbest ormancılık bürosu ve ormancılık şirketlerinde çalışan orman mühendisleri ile Orman Genel Müdürlüğü merkez ve taşra kuruluşlarında çalışan orman mühendislerinin katılacağı, “Otlak ve Mera planlaması” konulu uygulamalı eğitim, OGM ve OMO nin desteği ve üniversiteler ile ormancılık araştırma enstitüsünün teknik katkılarıyla en kısa sürede Erzurum’da yapılmalı, 4- İki önemli doğal kaynak olan orman ve mera arasında hukuki sorun olmadığı, ancak ilgili mevzuatın yeterince bilinmemesinden kaynaklanan sorun varmış gibi yansıtıldığı, o nedenle, bu konularda yapılacak eğitimlerde ilgili yasalar ile Yargıtay içtihatları iyice anlatılmalı, 5- Otlak ve mera planlamasında; otlatmadan yararlanacak hayvan potansiyeli belirlenirken, bu alanlarda yaban hayvanlarının da otlama haklarının olduğu hususu mutlaka göz önüne alınarak varsa yaban hayvanları envanteri de dikkate alınmalı, Mühendislerinin Yeri”, İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Aynur AYDIN COŞKUN, “Orman-Mera İlişkileriyle İlgili Hukuksal Sorunlar ve Çözüm Önerileri”, OGM Mera Islah Şube Müdürü Özgen GÜRSAN, “Orman-Mera İlişkileri, Güncel Sorunlar ve Uygulamalar”, Erzurum Orman Bölge Müdürlüğü Ağaçlandırma Şube Müdürü Selami ÖKSÜZ, ise “Erzurum Orman Bölge Müdürlüğünün Mera Çalışmaları” konulu bildiriler sundu. Daha sonra soru-cevap kısmında uygulamada yaşanan sorunlar, hukuki süreçte yaşanan gelişmeler ve bu gelişmelerin mesleğimize etkileri tartışıldı. Ardından oturum başkanı ve katılımcıların katkıları ile şekillenen aşağıdaki panel çıktılarının ilgili kurumlara, meslek kuruluşlarına, eğitim kurumlarına kamuoyuna duyurulması hususunda görüş birliğine varıldı. 6- Türkiye otlak ve mera alanlarının yaklaşık ¼ ünün yer aldığı Erzurum Orman Bölge Müdürlüğü ile OMO Erzurum Şubesi arasında; Türkiye’nin her yerinden serbest meslek mensupları ile OGM görevli mühendislerin katılabileceği, periyodik uygulamalı otlak ve mera planlama eğitimlerinin yapılması için koordineli işbirliği yapılmalı, 7- Mera ve otlak alanları aşırı otlatma yüzünden erozyona uğrayan yerleşim yerlerinde, Orman ve Su İşleri Bakanlığı ile Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı arasında imzalanan protokol esasları doğrultusunda, erozyon kontrol çalışmaları ile eş zamanlı, hatta öncelikli olarak uygulamalı mera ıslahı çalışmalarına başlanmalı, 8- Mera ve otlakların; su üretimi, gıda güvenliği, kırsal kalkınma ve ormanların ekosistem yönetimi yaklaşımıyla idaresinde çok önemli bir doğal kaynak olmaları nedeniyle, planlara dayalı koruma, geliştirme ve yönetilmelerinin çok büyük önem taşıdığı dikkate alınarak tasarrufta bulunulmalı, 2012 TEMMUZ/AĞUSTOS/EYLÜL 2012 NİSAN/MAYIS/HAZİRAN ORMAN MÜHENDİSLİĞİ 5 UZMAN S AH AS I Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Prof. Dr. Aynur Aydın COŞKUN İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi GIRIŞ Son günlerde çıktı çıkacak denirken, kısa adıyla Afet Kanunu1 yürürlüğe girmiştir. Bu şekilde ifade edilmesine rağmen Kanun, salt afetlerin olması durumunu düzenlemekle kalmayıp afet riski altındaki alanları ve bunların dönüştürülmesini, bu alanlarda norm ve standartlarına uygun, sağlıklı ve güvenli yaşama çevreleri teşkil etmeyi de hedeflemektedir. Ülkemizin çok önemli bir kısmı, başta deprem olmak üzere doğal afetlerin riski altında olduğu ve buna tezat olarak da mevcut yapı stoğunun büyük bir kısmının muhtemel afetlere karşı dayanıklı olmadığı da bilinmektedir. Bu durum, maalesef 1999 depreminde ve 2011 yılında Van’ı vuran felakette bir kez daha ortaya çıkmıştır. Bu risk halen artarak devam etmektedir. Bazı illerimizin yakın bir zaman içinde çok şiddetli bir depremle karşı karşıya kalacağı, bilim adamlarınca ifade edilmektedir. Bazı yerleşim merkezlerinin jeolojik durumu ve zemin özellikleri buralarda iskânın tehlikeler arz ettiğini ve afet riski altında bulunan bu yerleşim merkezlerinin bir an önce bulundukları yerlerde dönüştürülerek buralardaki iskânın yeniden düzenlenmesini gerektirdiği de açıktır. Büyük bölümü afet riski altında olan ülkemizde, olası afetler öncesinde, can ve mal kayıplarının yaşanmasının önüne geçilmesi amacıyla gerekli önlemlerin alınmasının yanı sıra var olan yapı stokunun olası afetlere karşı güvenli kılınması için devlet eliyle çalışmaların yapılması kaçınılmazdır. Zira, bu amaç Anayasanın, herkesin sağlıklı, dengeli ve güvenli bir çevrede yaşama hakkına sahip bulunduğunu hükme bağlayan 1 6 ve Devlete bu hususta görevler yükleyen 56. Maddesi ve yine Anayasanın 23 «sosyal ve ekonomik gelişmeyi sağlamak, sağlıklı ve düzenli kentleşmeyi Devletin görevi olarak belirten 23. Maddesi de ile uyumlu görülmektedir. Bu somut gerçeklerden hareketle, Afet Kanunu ilk bakışta amaç ve zamanlama olarak yerinde, olumlu ve atılması gereken bir adım olarak kabul edilmelidir. Ancak, Kanun tasarı halinde olduğundan bu yana kamuoyunda şiddetle tartışılmakta, hakkında toplantılar düzenlenmekte, özellikle sivil toplum örgütleri ve konuyla ilgili meslek kuruluşları tarafından eleştirilmektedir. Bu noktada yapılması gereken, nihai hedefi olumlu ve yerinde bir girişim olarak planlanan Kanunu ele alıp adım adım incelemek ve aksayan yönlerini, hatalarını ve risklerini ortaya koymak olmalıdır. Aksi halde, bu düzenlemeyi külliyen reddeden bir anlayış içine girmek afetler karşısında yaşanacak kayıpları artıracak ve alınması gereken önlemleri geciktirecektir. Burada yaklaşım, bir riski engellerken, birey ve toplum açısından başka riskleri yaratmaktan kaçınmak olmalıdır. Afet Kanunu Kanunun 2. Maddesi tanımlar başlığını taşımaktadır. Buna gore Kanunun uygulanmasında, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı yetkilidir. İlgili idareler de belediye ve mücavir alan sınırları içinde belediyeleri, bu sınırlar dışında il özel idarelerini, büyükşehirlerde büyükşehir belediyelerini ve Bakanlık tarafından yetkilendirilmesi hâlinde büyükşehir belediyesi sınırları içindeki ilçe belediyelerini ifade etmektedir. Ayrıca, Toplu Konut İdaresi Başkanlığı (TOKİ) da Ka- nun içinde yetkilendirilen idarelerdendir. Bunun dışında Kanun; rezerv yapı alanı2 ve riskli alan3 kavramlarını tanımlamıştır. Kanun öncelike riskli yapıların belirlenmesi konusunu düzenlemiştir. Bu tespit, masrafları kendilerine ait olmak üzere, öncelikle yapı malikleri veya kanuni temsilcileri tarafından, Bakanlıkça lisanslandırılan kurum ve kuruluşlara yaptırılacak ve Bakanlığa veya İdareye bildirilecektir. Burada, Bakanlığa belirlediği alanlardaki riskli yapıların tespitini süre vererek İdareden de isteyebilme yetkisi tanınmıştır. Kanun gereğince, Hazinenin özel mülkiyetinde bulunan taşınmazların Kanunun gösterdiği usul ve esaslar çerçevesinde TOKİ veya İdareye devri öngörülmüştür. Kanun, Mera Kanunu kapsamında olan taşınmazların da kanunun amaçları doğrultusunda tahsis amaçları aynı maddeye göre değiştirilip tapuda Hazine adına tescil edieceğini düzenlemiştir. Kanun uygulama bütünlüğü kavramını getirmektedir. Buna göre, Kanunun uygulanması için belirlenen alanların sınırları içinde olup riskli yapılar dışında kalan diğer yapılardan “uygulama bütünlüğü” bakımından Bakanlıkça gerekli görülenler de bu Kanun hükümlerine tabi olacaktır. Riskli yapıların yıktırılmasında ve bunların bulunduğu alanlar ile riskli alanlar ve rezerv yapı alanlarındaki uygulamalarda, öncelikli olarak malikler ile anlaşma yoluna gidilmesi esastır. Üzerindeki bina yıkılarak arsa hâline gelen taşınmazlarda daha önce kurulmuş olan kat irtifakı veya kat mülkiyeti, ilgililerin muvafakatleri aranmaksızın Bakanlığın 31.05.2012 tarih v Resmî Gazete Sayı 28309 AFET RİSKİ ALTINDAKİ ALANLARIN DÖNÜŞTÜRÜLMESİ HAKKINDA KANUN, Kanun No. 6306 ORMAN MÜHENDİSLİĞİ TEMMUZ/AĞUSTOS/EYLÜL 2012 talebi üzerine ilgili tapu müdürlüğünce resen terkin edilerek, önceki vasfı ile değerlemede bulunularak veya malik ile yapılan anlaşmanın şartları tapu kütüğünde belirtilerek malikleri adına payları oranında tescil edilecektir. Üzerindeki bina yıkılmış olan arsanın maliklerine yapılan tebligatı takip eden otuz gün içinde en az üçte iki çoğunluk ile anlaşma sağlanamaması hâlinde, gerçek kişilerin veya özel hukuk tüzel kişilerinin mülkiyetindeki taşınmazlar için Bakanlık, TOKİ veya İdare tarafından acele kamulaştırma yoluna da gidilebilir. Kanunun bu bölümünde respite, tahliye ve yıkım işleri için Bakanlığa geniş yetkiler tanındığı görülmektedir. Bu Kanun uyarınca kamu kaynağı kullanılarak gerçekleştirilen her türlü mal ve hizmet alımları ile yapım işleri, 4734 sayılı Kanunun 21 inci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde belirtilen hâllere dayanan işlerden sayılır. Kanunun bu maddesinde istisnai alım yönetimi açıklanmaktadır. Ayrıca, Kanun gereğince Bakanlık, TOKİ ve İdare; her türlü iş ve işlemlerini4 , 4734 sayılı Kanun kapsamındaki idareler ile akdedecekleri protokoller çerçevesinde 4734 sayılı Kanuna tabi olmaksızın ortak hizmet uygulamaları suretiyle de gerçekleştirebileceklerdir. Kanunun 3. Bölümü Kanunda öngörülen amaçlar için kullanılmak üzere gelir sağlanması düşünülen kalemleri sıralamaktadır. Burada, 6831 sayılı Orman Kanununun 2 nci maddesinin birinci fıkrasının (B) bendine göre Hazine adına orman dışına çıkarılan yerlerin satışından elde edilen gelirlerin yüzde doksanını geçmemek üzere Bakanlar Kurulu kararı ile belirlenen orana tekabül eden tutarı, Afet Kanunu geliri olarak görülmektedir. Kanunun doğal kaynaklar ve çevre açısından en önemli sonucu ve etkisi 9. Maddede görülmektedir. Buna gore, bu Kanun uyarınca yapılacak olan planlar, 3194 sayılı İmar Kanununda ve imara ilişkin hükümler içeren özel kanunlar da dâhil olmak üzere diğer mevzuatta belirtilen kısıtlamalara tabi değildir. Ayrıca, Kanun kapsamındaki alanlarda bu Kanunun öngördüğü uygulamaların zaruri kılması hâlinde, bu uygulamaların gerektirdiği iş ve işlemler hakkında; • 3573 sayılı Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin Aşılattırılması Hakkında Kanunun, • 6831 sayılı Orman Kanununun, • Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısiyle Alınacak Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara Dair Kanunun, • 189 sayılı Millî Savunma Bakanlığı İskân İhtiyaçları İçin Sarfiyat İcrası ve Bu Bakanlıkça Kullanılan Gayrimenkullerden Lüzumu Kalmıyanların Satılmasına Salâhiyet Verilmesi Hakkında Kanunun, • 2565 sayılı Askeri Yasak Bölgeler ve Güvenlik Bölgeleri Kanununun, • 2634 sayılı Turizmi Teşvik Kanununun, • 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun, • 3621 sayılı Kıyı Kanununun, • 4342 sayılı Mera Kanununun, • 5366 sayılı Yıpranan Tarihi ve Kültürel Taşınmaz Varlıkların Yenilenerek Korunması ve Yaşatılarak Kullanılması Hakkında Kanunun, • 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununun, • 2960 sayılı Boğaziçi Kanununun, bu Kanunun uygulanmasını engelleyici hükümleri ve diğer kanunların bu Kanuna aykırı hükümleri uygulanmayacaktır. Bunun dışında, Kanunun 10. Maddesi ile Orman Kanununa ek madde eklenmektedir. Buna göre, “ Şehrin içindeki veya yakın çevresindeki ormanlık alanların afetler öncesinde piknik alanı, mesire yeri ve afet sonrasında geçici barınma yeri olarak kullanılması için Orman Genel Müdürlüğünce veya bu Genel Müdürlüğün uygun görmesi hâlinde talepte bulunan idarelerce altyapı hizmetleri verilecektir.” Kanuun 18. Maddesiyle İskan Kanununa eklenen madde ile “orman veya mera vasıflı alanlardan ve Hazinenin özel mülkiyetinde veya Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan taşınmazlarda yeni yerleşim yerleri oluşturulabileceği açıkça hükme bağlanmıştır. Endişe ve Eleştiriler Yukarıda Yasayı kısaca özetledikten sonra, beni endişeye sevkeden kafamın karıştığı, üzerinde detaylı olarak düşünülmesi gereken konuları da aşağıda başlıklar özetlemek istedim. Şüphesiz bu endişeleri artırmak ve detaylandırmak mümkündür. Burada sadece çok özet olarak konu başlıklarının verilmesi biçiminde bir değerlendirme yapılmaktadır. Uygulama Bütünlüğü Kavramı Yasada yapılan düzenleme ile risk taşımayan yapıların da “uygulama bütünlüğü” gerekçesiyle kanun hükümlerine tabi olacağı belirtilmiştir. Bu düzenleme ile riskli yapıların yanı sıra risk taşımayan yapılar, Bakanlığın belirleyeceği sınırların içinde kalmaları durumunda yıkılabilecektir. Böylesi bir düzenleme, güvenli, risk taşımayan yapılarda oturan kişilerin hukuksal güvencelerini, barınma haklarını, konut dokunulmazlığını, belirsizlik taşıyan “uygulama bütünlüğü” kavramına dayanarak ortadan kaldıracaktır. Bu Kanun uyarınca gerçekleştirilecek uygulamalarda yeni yerleşim alanı olarak kullanılmak üzere, TOKİ’nin veya İdarenin talebine bağlı olarak veya resen, Maliye Bakanlığının uygun görüşü alınarak Bakanlıkça belirlenen alanları, 3 Zemin yapısı veya üzerindeki yapılaşma sebebiyle can ve mal kaybına yol açma riski taşıyan, Bakanlık veya İdare tarafından Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının görüşü de alınarak belirlenen ve Bakanlığın teklifi üzerine Bakanlar Kurulunca kararlaştırılan alanı, 4 danışmanlık, yazılım, araştırma, her tür ve ölçekte harita, etüt, proje, kadastro, kamulaştırma, mikro bölgeleme, risk yönetimi ve sakınım planı çalışmalarını, her tür ve ölçekte plan yapımı ve imar uygulaması işlerini ve dönüşüm uygulamalarını 2 2012 TEMMUZ/AĞUSTOS/EYLÜL ORMAN MÜHENDİSLİĞİ 7 UZMAN S AH AS I İdarenin Takdir Yetkisi ve Genişliği Yasa ile yetkinin genel olarak Çevre ve Şehircilik Bakanlığı`na verilmesi, yerleşmelerin asıl sorumlusu olan yerel yönetim birimlerinin devre dışı bırakılmasına neden olacaktır. Bakanlığa tanınan yetkiler, belediyeleri kentlerinde yetkisiz bırakacak, halk ile belediye, belediye ile bakanlık karşı karşıya gelebilecektir. Yasa ile Hazine dışındaki kamu kurumlarına ait taşınmazların da, üstelik bu alanların riskli alanda olma koşulu da aranmadan Bakanlığa tahsis edilmesi sonucunda, kentlerimizin rantı yükselen merkezi bölgelerindeki kamu tesislerine (okul, hastane vb.) yönelim artacak ve kamusal fakirleşme boyut değiştirecektir. Yasa ile getirilen mülkiyet hakkının kullanımının kısıtlanmasına ilişkin tanımlanan yetkiler de açıkça Anayasaya aykırıdır. Yasa ile riskli yapıların bulunduğu alanların yanı sıra, Bakanlık tarafından belirlenecek, yapılaşmamış boş rezerv yapı alanlarında her türlü imar ve yapılaşma işlemlerinin geçici olarak durdurulması öngörülmüştür. Riskli alanlar açısından yerinde olan bu düzenleme, diğer alanlar açısından Anayasanın Hukuk Devleti ilkesine aykırı uygulamalara neden olacaktır. Yürütmenin Durdurulması Kararının Verilememesi “Uygulama İşlemleri” başlıklı 6 ncı maddede, Kanun kapsamında tesis edilecek idari işlemlere karşı dava açılabileceği belirtilmekte, ancak bu davalarda yürütmenin durdurulması kararı verilemeyeceği ifade edilmektedir. Madde gerekçesinde, Kanunun yaşama hakkı ile doğrudan alakalı olduğu, Anayasa’nın 125 inci maddesinin altıncı fıkrasında “Kanun, olağanüstü hallerde,kamu düzeni, genel sağlık nedenleri ile yürütmenin durdurulması kararı verilmesini sınırlayabilir.” düzenlemesi yer almaktadır. Can ve mal emniyetini korumayı temel amaç edinen bu Kanuna göre tesis edilen idari işlemlere 8 ORMAN MÜHENDİSLİĞİ TEMMUZ/AĞUSTOS/EYLÜL 2012 karşı açılan davalarda yürütmenin durdurulması kararı verilmesini sınırlayan hükmün, Anayasa›ya uygunluğu her zaman tartışıabilir durumdadır. Türkiye’de idari yargı sisteminin yavaş işleyişi veri iken, vatandaşın mülkiyet hakkını tanımayan bu Yasa kapsamında bir de ara karar niteliğindeki yürütmenin durdurulması kararı alınması olanağının ortadan kaldırılması, Hukuk Devleti İlkesi ile bağdaşmamaktadır. Özellikle davanın taraflarından biri çevre ve doğal kaynaklar olduğunda yürütmenin durdurulması kararı verilmemesi, geri dönüşü olmayan tahribatlara yol açabilecektir. Konu bu yönüyle de tehlikeyi içinde barındırmaktadır. Çevreye yönelik çok sayıda Kanunun, uygulanamayacak mevzuat adı altında sayıldığı da gözönüne alındığında tehlikenin sınırları daha da büyümektedir. Uygulanmayacak Mevzuatın Varlığı, Kanunun Üstün Norm Niteliği “Uygulanmayacak Mevzuat” başlıklı 9 uncu maddesi; Zeytincilik, Orman, Askeri Yasak Bölgeler, Turizmi Teşvik, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma, Kıyı, Mera, Toprak Koruma ve Arazi Kullanım Kanunu gibi toplam 11 kanunun, Afet Kanununun uygulanmasını engelleyici hükümlerinin uygulanmayacağını hükme bağlamaktadır. Kanunların bu şekilde sayılmasının ardından getirilen ve “diğer kanunların bu Kanuna aykırı hükümleri” şeklinde ifade edilen torba anlayış, Kanun kapsamındaki uygulamaların yaratacağı çevre tahribatının şimdiden habercisi niteliğindedir. Yasanın “Uygulanmayacak mevzuat” başlıklı maddesinde yapılan düzenleme ile ülkemizin sahip olduğu önemli doğal ve kültürel zenginlikleri koruma altına alan yasal düzenlemelerden sınırsız biçimde vazgeçilmektedir. Yasa ile ülkemizin tüm kıyılarında,meralarda, tarım alanlarında, zeytinlik alanlarında, meralarında, orman alanlarında ve hatta korunan alanlarında olası bir tahribatın önü açılmış olacaktır. İhale Usulü Kanun kapsamında yapılması planlanan ihaleler 4734 sayılı Kamu İhale Kanununun hükümlerine göre yeterliliği olan tüm firmaların katılabileceği açık ihale yerine aynı Kanunun 21/b maddesinde tanımlanan «doğal afetler, salgın hastalıklar, can veya mal kaybı tehlikesi gibi ani ve beklenmeyen» hallerde kullanılması öngörülen ilansız pazarlık (davetiye) alım usulünün esas alınması ihalelere katılma yeterliliğine sahip firmalardan sadece idare tarafından ihalelere davet edilen firmaların bu ihalelere katılma hakkı tanımaktadır. Bu, istisnai alım yönteminde suistimale açık uygulamalar olabilmektedir. Afet Kanunu Geliri Meselesi Orman Kanununun 2 nci maddesinin birinci fıkrasının (B) bendine göre Hazine adına orman dışına çıkarılan yerlerin satışından elde edilen gelirlerin yüzde doksanını geçmemek üzere Bakanlar Kurulu kararı ile belirlenen orana tekabül eden tutarı, Afet Kanunu geliri olarak görülmektedir. Burada konu iki açıdan değerlendirilmelidir. 2B arazilerinin satışından elde edilecek gelirden ayrılacak payın üst sınırı belli edilmiştir. Yani, bu gelirsen %90’ı Afet Kanunu geliri olarak ayrılabilecektir. Oysa, Orman sınırları dışına çıkarılan arazilerin satışından elde edilecek gelirin orman köylülerinin kalkındırılmaları için kullanılması esastır. Yukarıda söylediğim gibi, Kanuna yönelik eleştirileri artırmak kesinlikle mümkündür. İlk uygulamalarına Ekim 2012 de başlanacağı ifade edilen Kanunun bir yandan olması gerektiği üzere afet riskini ortadan kaldırmaya çalışırken, yeni afetlere yol açmaması en büyük dileğimizdir. Bunun için uygulayıcılara ve yetkili idarecilere büyük iş düşmektedir. İlgililerin Kanunun zayıflık ve endişe yaratan hükümlerini, kamu yararına yorumlaması ve uygulaması dileğiyle…. TOMRUKLARIN HER İKİ YÖNDE BÖLMEDEN ÇIKARILMASINDA KULLANILAN YARI MEKANİZE TOKK-M SİSTEMİ Prof. Dr. H. Hulusi ACAR KTÜ Orman Fakültesi • [email protected] ÖZET Ülkemizde ve dünyada orman alanları geniş alanlara yayılmış olup çoğunlukla dağlık arazide yer almaktadır. Bu durumda ormancılık faaliyetlerinde bölmeden çıkarma aşaması güç, pahalı ve çevresel etkileri söz konusu olan, sınırlı teknolojinin kullanılabildiği teknik-ergonomik yaygın bir faaliyet olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu aşama için olası teknolojik gelişmeler ise, işin yapısı gereği ve ülkemizdeki orman işletmeciliğinin daha çok devlet tarafından yapılması sonucu yeterince gelişme gösterememiştir. Bölmeden çıkarma faaliyetleri ülkemizde insan gücü, hayvan gücü, traktörler ve hava hatları gibi başlıca yöntemler ile gerçekleştirilmektedir. Dünyada, bu konuda walking machine, harvester, forwarder gibi daha gelişmiş başkaca mekanize yöntemler de mevcuttur. Ancak ülkemizde halen insan gücü ile sürütme ağırlıklı bir bölmeden çıkarma şeklidir. İnce çaplı odunların kontrolsuz olarak U tipi polietilen oluklar içerisinde aşağı doğru kaydırılması şekli, Orman Genel Müdürlüğü’nün projeli desteği ile belirli bir noktaya gelmiştir. Bu konuda polietilen ve fiberglas malzemelerden beş model tasarlanmış olup hazır koriger boruların kullanılması teknik ve ekonomik açılardan uygun bulunmuştur. Tomruk gibi kalın çaplı ağır odunların bölmeden çıkarılmasında ise orman yolunun mevcut olduğu durumlarda Traktör tamburu-oluk sistemi (TOKK-T: Tomrukların oluk içerisinde tamburlu traktör gücü ile kontrollu kaydırılması/çekilmesi) şeklinde bir yarı mekanize kombine sistem geliştirilmiştir. Bu çalışmada ise orman yolunun mevcut olmadığı alanlarda, ormanın her noktasına üç parça halinde ulaştırılabilen ve ormanda monte edilen tamburlu mobil motor-oluk sistemi (TOKK-M: Tomrukların oluk içerisinde mobil motor+tambur gücü ile kontrollu kaydırılması/çekilmesi) ile tomrukların her iki yönde taşınması sağlanmıştır. Yukarı doğru taşıma sırasında motor gücü ile çekim, aşağı doğru ise motor gücü kullanılmadan frenleme sistemi uygulanmaktadır. Taşıma iki ya da üç istasyonlu olarak daha uzak mesafeler için de geçerlidir. Bu yapay güzergah üzerinde ağır tomrukların sürtünmesiz ortamda yarı mekanize bir sistemle her iki yönde taşınabilmesi, orman içerisinde teknik, ekonomik, ergonomik ve çevresel açılardan önemli yararlar sağlayacaktır. Anahtar kelimeler: Bölmeden çıkarma, Tomruk, TOKK-M sistemi, Dağlık arazi 1. GİRİŞ Ormancılık faaliyetlerinin iyi şekilde planlanması ve insanmakine-çevre uyumu içerisinde gerçekleştirilmesi, iş veriminin artırılması, ergonomik çalışma koşullarının oluşturulması, ekonomikliğin sağlanması ve çevreye verilebilecek olası zararların minimize edilmesi açısından önemli- dir. Orman ekosistemine bire bir müdahalede bulunan, güç, pahalı ve çevresel açıdan etki olan en önemli ormancılık faaliyeti odun hammaddesinin orman içerisinden yol kenarına kadar taşınması aşamasıdır. Odun hammaddesi üretimi faaliyetleri, orman içerisinde, güç arazi şartlarında, doğa koşullarına açık olarak çok yönlü ve sürekli ya- rarlanma ilkesi ışığında gerçekleştirilen faaliyetlerdir. Bu faaliyetler gerek iklim ve yöre koşulları açısından işçilerin çalışabileceği mevsimde olması gerekse üretilen odun hammaddesinin fazla bekletilmeden son kullanıcıya ulaşabilmesi için piyasa talebinin yüksek olduğu dönemlere yetişmesi açısından yılın belirli zaman dilimleri içerisinde gerçekleştirilmesi gereklidir. 2012 TEMMUZ/AĞUSTOS/EYLÜL ORMAN MÜHENDİSLİĞİ 9 UZMAN S AH AS I Türkiye’de yaklaşık 10 milyon m3/yıl yapacak ve 15 milyon ster/ yıl yakacak odun hammaddesi ihale usulüyle orman köylüleri ya da orman köylerini kalkındırma kooperatiflerine yaptırılmaktadır. Üretilen odun hammaddesi piyasa talebini yeterince karşılamamakta ve kısmen yurt dışından ithal edilmesini de gerektirmektedir (Kaplan, 2007). Eğimli alanlarda yapılan bir çalışmada zemin üzerinde sürütme faaliyetleri sırasında tomruklarda kırılma (%50), saçaklanma (%45) ve çatlama (%5) gibi zararların meydana geldiği tespit edilmiştir (Ünver, 2008). Bölmeden çıkarılan tomruklar istiflenmeden önce uç kısımlarındaki kırılmış, çatlamış ya da saçaklanmış kısımları kesilerek silindirik hale getirilirler. Bu da odunlarda önemli oranda miktar kayıplarının meydana gelmesine neden olmaktadır. Gürtan (1975), Doğu Karadeniz Bölgesinde bölmeden çıkarma çalışmaları sırasında tomrukların %15 miktar ve %10 kalite kaybına uğradığını belirlemiştir. Ayrıca yapılan pek çok çalışmada zemin üzerinde sürütme faaliyetleri sırasında kalan ağaç, fidan ve orman toprağında önemli zararlar meydana geldiği tespit edilmiştir (Caspersen, 2006; Solgi ve Najafi, 2007; Acar ve Ünver, 2006; Ünver ve Acar, 2009). Ekonomik açıdan piyasanın odun hammaddesine olan talebinin karşılanabilmesi; teknik açıdan verimin artırılabilmesi; ergonomik açıdan işçi sağlığı ve iş güvenliğinin sağlanması ve çevresel açıdan kalan meşcereye verilen zararların minimize edilerek sürdürülebilirliğin sağlanabilmesi için bölmeden çıkarma faaliyetlerinde mekanizasyon kullanımının artırılması gereklidir. Dünyada helikopter, walking machine ve balon gibi odun hammaddesine ve çevreye verilen zararı minimize eden bölmeden çıkarma yöntemleri de mevcuttur. Gelişmiş mekanizasyon araçlarının kullanımında uzmanlığa ihtiyaç duyulması ve işin daha az işçi ile daha kısa sürede yapılabilecek olması nedeniyle orman köylülerinin işlendirilmesini olumsuz yönde etkileyebileceği düşünülmektedir. Bu nedenle iş verimini artıracak, ucuz, ergonomik ve kullanımı uzmanlık gerektirmeyecek alternatif tekniklerin geliştirilmesine ihtiyaç vardır. Bu amaçla kalın çaplı odunların hem yukarıdan aşağıya hem de aşağıdan yukarıya doğru kontrollü taşınmasını sağlayan “Tomrukların Oluk İçerisinde Mobil Motor Gücüyle Kontrollü Kaydırılması/ Çekilmesi” (TOKK-M) sistemi geliştirilmiştir (Acar vd., 2012). 2. TOKK-M SİSTEMİ Geliştirilen TOKK-M sistemi (Tomrukların Oluk İçerisinde Mobil Motor Gücüyle Kontrollü Kaydırılması/Çekilmesi) yarı mekanize kombine bir sistemdir. Bu sistem genelde 60-70 cm çap, 5-7 m boy ve 4-8 mm kalınlığında yarım daire biçiminde plastik (polietilen) oluklardan oluşan yapay bir güzergah ve bu sürtünmesiz güzergahta kontrollü taşımayı sağlayan portatif bir motor mekanizmasından ibarettir. Oluk güzergahı, orman içerisinde herhangi bir taşıma güzergahı inşasına gerek duyulmadan eğime dik ya da açılı olarak kurulabilir. Kurulum sırasında plastik oluklar dişi ve erkek olarak isimlendirilen uç kısımlarından vidalarla birbirine monte edilerek yukarıdan aşağıya doğru araziye aplike edilir. Aşağıdan yukarı doğru taşıma yapılacağı zaman aşağıdaki oluğun üst uç kısmı bir üstteki oluğun üzerine getirilirken, yukarıdan aşağıya doğru taşımada ise yukarıdaki oluğun alt uç kısmı bir alttaki oluğun üzerine gelecek şekilde vidalarla monte edilmelidir. Böylelikle hem taşıma sırasında tomrukların olukların bağlantı yerlerine takılarak zarar görmesi hem de takılmadan kaynaklanacak zaman kayıpları önlenmektedir. Yaklaşık 25 kg ağırlığında olan oluklar 2 işçi ile araziye kolaylıkla taşınabilmekte ve kurulumu bir gün sökülmesi ise yarım gün gibi kısa sürelerde gerçekleştirilebilmektedir (Acar vd., 2009). Portatif motor mekanizması; 10 BG motor, tambur, 6 mm çapında 150-200 metre uzunluğunda çelik taşıyıcı kablo, emniyet kabloları, frenleme tertibatı, vites kolu, pedal ve kontrol kolundan oluşmaktadır (Şekil 1). Mekanizma; yaklaşık 150 kg ağırlığında olup üç parça halinde ve hayvan sırtında ormandaki üretim sahasına taşınıp monte edilebilmektedir. Mekanizma düz bir zemin üzerine, tüm ayakları zeminle sağlam olarak temas edecek şekilde yerleştirilmeli ve bir ya da birkaç ağaca emniyet kabloları ile sıkıca bağlanarak sabitlenmelidir. Şekil 1. TOKK-M Sisteminde kullanılan motor mekanizması görüntüleri 10 ORMAN MÜHENDİSLİĞİ TEMMUZ/AĞUSTOS/EYLÜL 2012 Motor mekanizması, emniyet kabloları ile en az 2 dayanak noktası ya da ağaca bağlanmalı, gerek görüldüğü durumda da sistemin ayak kısımlarına destek amaçlı demir çubuklar çakılmalıdır. Bu kombine sistemle orman içinde ulaşılamayan alanlardaki tomruk transportu faaliyetleri de rahatlıkla sürdürülebilecektir. Bu sistemde aşağıdan yukarıya doğru taşımada, motor mekanizmasının tamburuna sarılı olan yağlı çelik halata tomruklar teker teker bağlanır ve motor çalıştırılarak çekilir. Yukarıdan aşağıya doğru taşımada ise, bir tomruk çelik halata bağlanır ve motor çalıştırılmadan frenleme tertibatı kullanılarak kontrollü bir şekilde ve oluklar içerisinde yerçekimi etkisinde aşağıya doğru kaydırılır. Kontrollü kaydırma işi tamamlandıktan sonra motor çalıştırılıp boş kablo tambura geri sarılır (Şekil 2). Tüm sistemin maliyetinin en fazla 20 000 TL civarında olacağı tahmin edilmekte olup odun transport araçlarının (özellikle tomruk) geliştirilmesinin güç olduğu günümüzde bu rakam ekonomik bulunmuştur. Kaldı ki ülkemizde % 80 oranında insan gücü ile sadece aşağı doğru yerçekimi etkisinde kaydırma/yuvarlama şeklinde yapılan tomruk sürütme işlerinde tespit edilmiş % 10 kalite ve % 15 miktar kayıpları (Gürtan, 1975) ile mevcut çevresel zararlar, bu sistemin çok daha rantabl olduğunu göstermektedir. Zira bir- çok üretim sahasında bölmeden çıkarma sonrası meşçerede ve taşınan üründe ortaya çıkan zararlar, bu gibi yapay–portabl güzergahlarda yapılacak transport çalışmalarını olumlu kılmaktadır. 3. SONUÇ VE ÖNERİLER TOKK-M sistemi; maliyeti, kurulum kolaylığı, çevresel etkisi, elde edilebilirliği (ülkemiz koşullarında üretiminin mümkün ve kolay olması), yer değiştirme kolaylığı ve çok farklı arazi şartlarında rahatlıkla kullanılabilmesi gibi artılarından dolayı da pahalı-ithal orman hava hatlarına karşı uygun bir alternatif olabilecektir. • Orman yolunun bulunmadığı dere içleri veya sırtlarda yapılacak her iki yönlü uzun mesafeli (200m üzeri) taşımalarda yapay–portabl oluk sistemi ardışık 2-3 istasyon şeklinde de kurulabilir. • Portatif motor mekanizmasının daha hafif ve dayanıklı bir malzemeden yapılması, güç arazi koşullarında daha rahat yer değiştirmesini sağlayacak ve daha ergonomik bir hale gelecektir. Gerektiğinde mekanizmanın orman içi hareketini kolaylaştırmak için alt kısmına kızak sistemi kurulabilir. Mekanizmadaki düşük motor gücünün redüktör kullanılarak artırılması mümkündür. • Motor mekanizması arazide olabildiğince düz zemin üzerinde ve tüm ayakları yerle temas edecek şekilde, en az 2 dayanak noktasına ya da kalın ağaçlara emniyet kablolarıyla sıkıca bağlanarak sabitlenmelidir. Aksi halde ortalama 600 kg’lık tomrukların taşınması sırasında motor mekanizması hareket ederek sistem ve çev- resi için tehlike oluşturabilmektedir. • Motor mekanizmasının sabitlenmesinde motor mekanizmasının ayak kısımlarına destek amaçlı demir çubuklar çakılmalıdır. • Bu sistemle taşıma işleminin sağlıklı gerçekleşebilmesi için taşıma bir işçi tarafından sürekli gözlemlenmeli ve bu işçi ile motor mekanizmasını kullanan operatör arasında telsizle iletişim ağı kurulmalıdır. • Sistemdeki mekanizma, motor gücü, tambur kapasitesi, cer kablo yapısı, emniyet kabloları, yön makarası, mekanizmanın stabilizasyonu gibi unsurlar geliştirilebilir mahiyettedir. Yine olukların araziye aplikasyonu, tomruk ve oluk bağlantıları, makara sistemleri, oluk malzemesinin cinsi, şekli ve arazideki stabilizasyonu gibi teknik konular da geliştirilmeye açıktır. 1. 2. 3. 4. 5. 6. 7. 8. 9. KAYNAKLAR Acar, H.H., ve Ünver, S. 2006. Work Production of Extracting of Small Size Woods by Plastic Chute System: Its Application in the Giresun Region. Journal of Kastamonu Faculty of Forestry. 5 (2), 154-163. Acar, H.H., Ünver, S. ve Özkaya, M.S. 2009. Controlled Sliding of Logs through Plastic Chutes on the Forest Ground, Journal of Istanbul University. A Sery. 59 (1), 29-36. Acar, H.H., Ünver, S., Üçüncü, K. ve Özkaya, M.S. 2012. Kalın Çaplı Odunların Bölmeden Çıkarılmasında Alternatif Bir Yöntem: Tomrukların Oluk İçerisinde Kontrollü Kaydırılması (TOKK). KTÜ BAP Hızlı Destek Projesi, Proje Kod No. 2010.113.001.6, 26s., Trabzon. Caspersen, J.P., 2006. Elevated Mortality of Residual Trees Following Single-Tree Felling in Northern Hardwood Forests, Can. J. For. Res. 36, 1255-1265. Gürtan, H. 1975. A Research on the Determination of Looses during Harvesting and Extracting Activities on the Steep Forests and Rationalization of These Activities. TUBITAK Publication. p. 250. Ankara-Turkey. Kaplan, E. 2007. Dünya Orman Varlığı ve Odun Tüketimi. Ahşap Dergisi. 34. Ünver, S. 2008. Endüstriyel Odun Hammaddesinin İnsan Gücüyle Sürütülmesi Sırasında Ortaya Çıkan Ürün Kayıpları ile Çevresel Zararların Belirlenmesi Üzerine Bir Araştırma. Doktora Tezi. KTÜ Fen Bilimleri Enstitüsü. 138 s. Trabzon. Ünver, S. ve Acar, H.H. 2009. Evaluation of Residual Tree Damage in Sloping Areas Due to Harvesting Operations by Manually. Austrian Journal of Forest Science. 126 (3), 119-132. Solgi, A. ve Najafi, A. 2007. Investigating of Residual Tree Damage during Ground-Based Skidding Pakistan Journal of Biology Science. 10, 1755-1758. Şekil 2. TOKK-M sistemi ile tomrukların taşınması 2012 TEMMUZ/AĞUSTOS/EYLÜL ORMAN MÜHENDİSLİĞİ 11 UZMAN S AH AS I AHŞAP MALZEMENİN İŞLENMESİNDE YÜZEY KALİTESİ Yrd. Doç. Dr. Sait Dündar SOFUOĞLU Dumlupınar Üniversitesi Simav Teknik Eğitim Fakültesi • [email protected] GİRİŞ Ahşap malzemenin işlenmesinde iyi bir işleme kalitesi elde edebilmek için işleme koşullarının uygun bir kombinasyonunun uygulanması gerekmektedir. Bu çalışmada iyi bir işleme kalitesi elde edebilmek için gerekli olabilecek genel bilgilere yer verilmektedir. Genel olarak ahşap malzemenin amacına uygun bir şekilde işlenebilmesini sağlamak için gerekli koşullar; makine ve kesme aletlerinin mekanik durumu, makinelerin ayarlanması ve çalıştırılması ve hammadde odunun seçimi ve özellikleri olmak üzere üç ana grupta incelenebilmektedir. Bu gruplara giren çeşitli koşulların yerine getirilmemesi veya yeteri kadar önemsenmemesi yapılan işlemeyi doğrudan etkilemektedir. Ayrıca ahşap malzemenin işlenmesinde beklenen kalite, son kullanım amacına göre de değişebilmektedir [3,9,11]. 1. İYİ BİR İŞLEME İÇİN GEREKLİ KOŞULLAR 1.1 Makine ve Kesme Aletlerinin Mekanik Durumu: İyi bir işleme kalitesi elde edebilmek için; kesicilerin dengeli olarak yerleştirilmesi, bıçak seçimine özen gösterilmesi ve bıçakların sürekli olarak keskin bulundurulması gerekmektedir. Makinaların kullanım ömrü biten veya fazla kullanılan ve tahrip olan parçalarının zamanında değiştirilmesi ve bakımlarının zamanında yapılması gerekmektedir [11]. İşleme kalitesinde makinanın tasarımı, titre- 12 ORMAN MÜHENDİSLİĞİ TEMMUZ/AĞUSTOS/EYLÜL 2012 şim derecesi, kullanılan kesicinin tipi kesicinin bakımlı olması (bileme kalitesi ve bıçakların kesişe katılması) ve kesicinin iş parçasına göre yönü vb. diğer faktörler de etkili olmaktadır. Örneğin çeşitli kesiş tiplerinde oluşan yüzeyler Şekil 1’de görülmektedir [3, 8]. Şekil 1. Farklı kesiş yöntemlerinde oluşan yüzeyler [8]. a) Şerit testere, b) Planyalama c) Daire testere d) Zımparalama a. Bıçak türü: Pratik çalışmalarda uzun süre keskin kalması nedeniyle, daha çok ucu sertleştirilmiş, sert metal bıçaklar tercih edilmekte, daha sonra sırasıyla yüksek hız çeliği ve karbon çelik bıçaklar gelmektedir. İşlenecek malzemeye göre uygun kesiciler seçilmelidir. b. Bıçak keskinliği: Keskin bıçaklar ile işlemede daha iyi yüzey kaliteler elde edilebilmektedir. Keskin olmayan kesicilerin olumsuz etkisi hafif ve yumuşak odunlardaki kesişlerden sonra açıkça görülebilmektedir. c. Bıçakların bıçak başlığına yerleştirilmesi: Bıçaklar bilendikten sonra bıçak başlığına yerleştirilirken bütün bıçakların kesişe katılmasını sağlamak için ve aynı kesiş dairesine getirilmesi sağlanmalıdır. d. Makinelerin elemanlarının mekanik durumu ve bakımı: Makine ve elemanlarının mekanik durumu, onların kullanılma sürelerinden daha önemli olup, işleme kalitesini etkilemektedir. Dikkatli kullanılmayan yeni bir makinenin verimi düşmekte, iyi kullanılan ve bakımı yeterli olan eski makineden da en iyi şekilde faydalanılabilmektedir [11]. 1.2. Makinelerin Ayarlanması ve Çalıştırılması a. Kesiş açısı: Bütün durumlarda kesiş açısını 30oden 15o’ye düşürmek örneklerdeki yüzey kalitesini arttırmaktadır. Bununla birlikte kesiş açısının düşürülmesiyle elde edilen bu artışın bütün örneklerde aynı olmadığı görülmüştür. Şekil 1’de iki bıçaklı bir planya başlığındaki açılar görülmektedir. Şekil 2: İki bıçaklı bir planya başlığında planya bıçağı kesici açıları (a. kesiş açısı; b. kesiş açısı değişikliği için verilen pah (açı) c. Serbest açı (pah); d. kesiş (uçus) dairesi; 1 ve 2 planya bıçakları) [1,4]. Kesiş açısını 30o’den 25o’ye düşürülmesi ile yüzey kalitesinde çok az bir değişim meydana gelmektedir. Kesiş açısının 25o’den 20o’ye düşürülmesi ile yumuşak ağaç türlerinin yüzey kalitesinde önemli ve olumlu bir değişim meydana gelmektedir [2]. b. Kesiş derinliği: Malzeme yüzeyindeki sığ bir kesiş en iyi sonucu vermektedir. Kesiş derinliğinin artması ile sonuçlar kötüleşmektedir. Kesiş derinliği işin kalitesini genel olarak yapraklı ağaç türlerinde ibreli ağaç türlerine göre daha az etkilemektedir. Kural olarak iki derin olmayan kesiş bir derin kesişe göre daha iyi yüzey vermektedir. Çeşitli ülkelerin standartlarında kesiş derinlikleri sınırlandırılmış bulunmaktadır [11,15]. c. Kesiş hızı: İşleme kalitesi için önemli bir etkendir. Kesiş hızı; ağaç malzemeyi işleyen makinenin kesicisinin işlenen malzeme üzerinde birim zamanda (saniyede) metre cinsinden katettiği yola denilmektedir. Kesiş hızı kesiş hareketi ile sağlanan, yani; malzeme içinde kesiş yönünde bıçakların keserek hareket ettiği hızdır. Bu kesiş hızı gerek kalite ve gerekse randıman (verim) hesaplamaları için çok önemlidir [11]. Ağaç malzemeyi işleyen makinelerde kesiciler genellikle dönerek (daire testere, planya, freze) kesiş yaptıklarından, kesiş hızı bıçağın çevresel hızı olarak da tanımlanabilmektedir. Bu hız bir daire testere veya planya bıçağı başında (top) belirli bir A noktasının bir saniyede katettiği uzaklıktır. Kesici başın bağlı olduğu milin bir dakikadaki dönüş sayısına devir sayısı adı da verilmektedir. Çok düşük kesiş hızı ile kaliteli yüzey elde edilememektedir. Ağaç malzeme işleme makinelerinde kesiş hızının üst sınırı bulunmaktadır. Yüksek kesiş hızlarında oldukça büyük bir savurma kuvveti ortaya çıkmakta ve makinelerdeki sallanmaları engellemek için makinelerin büyük ve stabil olarak üretilmesi ve zemine tesbiti gerekmektedir. Orman ürünleri ve mobilya endüstrisinde kullanılan makinelerde devir sayısı genelde dakikada 3500 ile 22000 arasında değişmektedir. Teknolojik gelişime bağlı olarak son yıllarda kesicilerin devir sayısı artırılmış bulunmaktadır. Ağaç malzemeyi işleyen makinelerde kesiş hızı makinenin yapacağı kesiş şekli ve kesici tiplerine göre değişmektedir. Ağaç türlerinin optimum kesiş hızı, ağaç türü odunlarının özgül ağırlığı ile bıçak türlerine göre de farklılıklar göstermektedir. d. Besleme hızı: İtme hızı, işlenecek malzemenin makineye veya makinenin işlenecek malzemeye belirli zaman birimi içindeki itilme (beslenme) miktarını metre/dakika olarak ifade etmektedir. Besleme hızı makinenin randımanın ve dolayısıyla işletmenin verimini doğrudan etkilemektedir. Bu nedenle pratikte mümkün olduğunca yüksek itme hızı kullanılmaya eğilim gösterilmektedir. Yüksek itme hızında kesiş (bıçak) izleri uzun ve daha belirgin olmaktadır. İtme hızı özellikle dairesel kesiş yapan makinelerde yüzeyin kalitesi üzerinde oldukça büyük etki yapmaktadır [11]. Besleme hızının arttırılması ile daha kötü yüzeyler elde edilmektedir [13]. İtme hızı; otomatik besleme ve itme donanımları olmayan makinelerde insan gücü ile sınırlıdır. Çok düşük itme hızında kaliteli kesiş işlemi engellenmektedir. Kesicinin uç kısmı, çizilmekte, körlenmekte ve böylece dayanma süresi de azalmaktadır. İşlenem malzemede yanma izleri de meydana gelebilmektedir. e. Birim mesafedeki bıçak izi sayısı: Yüzeye verilen paralel ışıkla daha rahat görülebilen bıçak izleri sert ağaç malzemelerde yumuşak ağaç malzemelere göre daha rahat izlenebilmektedir. Birim mesafedeki bıçak izi sayısının yüzey kalitesini belirlemede önemli etkiye sahip olduğu bilinmektedir. Genellikle yüzey kalitesindeki en büyük artış birim mesafe- deki (2,54 cm) bıçak izi sayısının 8’den 12’ye ve 12’den 16’ya çıkarılması ile meydana gelmektedir. Bu artış 2,54 cm’de 16 bıçak izi sayısından 20 bıçak izi sayısına çıkarılmasında i se oldukça küçüktür [2]. En iyi yüzey kalitesi 2,54 cm’de 20 bıçak izin sayısında beklendiği halde 10 bıçak izi sayısında bulunmuştur [12]. Birim mesafedeki bıçak izi sayıları ile ilgili görseller Şekil 3’de görülmektedir. Şekil 3. Planyalamada birim mesafedeki farklı bıçak izi sayıları A- Kesişin bir bıçakla gerçekleştirilmesi durumunda B- Kesişin dört bıçakla gerçekleştirilmesi durumunda [5]. 1.3 Hammadde Odunun Seçimi ve Özellikleri Hammadde odunun seçimi ve sahip oldukları özellikler yüzey işleme kalitesini önemli derecede etkilemektedir. Odunun yüzey işleme kalitesini etkilediği özellikleri şu şekildedir. 2012 TEMMUZ/AĞUSTOS/EYLÜL ORMAN MÜHENDİSLİĞİ 13 UZMAN S AH AS I a. Odun rutubeti: Rutubet değişimlerinde ağaç malzeme çalışmaktadır ve boyutlarında daralma ve genişleme ile değişim olmaktadır. Bu yüzeydeki yapıyı da etkilemektedir. Odunun rutubet miktarlarındaki küçük değişiklikler bile yüzey geometrisinin değişmesinde etkiye sahip bulunmaktadır ve buda sonuç olarak yüzey düzgünlüğünü, yüzeydeki pürüzlülüğü ve düzlüğü etkilemektedir [8]. Odunun rutubeti yüzey işleme kalitesini etkilemektedir. Genellikle düşük odun rutubetinde, yüksek odun rutubetine göre daha iyi işleme ve yüzey kalitesi elde edilmektedir. Odun yüksek rutubet içerdiği zaman işlendiğinde genellikle, çok fazla kalkık liflilik, pürüzlü liflilik ve yongalı liflilik oluşmaktadır. Yonga izi, diğer rutubet miktarlarına göre % 20 ve daha fazla odun rutubetlerinde daha az meydana gelmektedir. Yapraklı ağaç odunlarında ise özgül ağırlığı fazla olanlar, rutubet artışı etkisinden daha az etkilenmektedir. Ortalama olarak odun %6 odun rutubetinde % 12’ye göre % 25 odun rutubetinde, % 20 odun rutubetine göre % 50’nin üstünde daha hatasız işlenebilmektedir [5, 11]. b. Özgül ağırlık: Odunun işlenme özellikleri özgül ağırlıkla değişmektedir. Kural olarak ağır odunlar düzgün yüzey vermekte ve hafif odunlara göre daha iyi işlenmektedir [11]. Ortalama yıllık halka genişliği ve birim mesafedeki yıllık halka sayısı yumuşak ağaçların kalitesinin belirlenmesinde bir gösterge olmaktadır ve mekanik ve işlenme özellikleri üzerinde önemli derecede etkilidir [12]. c. Büyüme hızı, yıllık halka genişliği ve yaz odunu katılım oranı: Büyüme özellikleri odunun enine kesitinde boyuna kesitine göre daha belirgindir. Büyüme hızının etkisi özgül ağırlıktan daha önemli bulunmaktadır [11]. Yıllık halka genişliğinin 14 ORMAN MÜHENDİSLİĞİ TEMMUZ/AĞUSTOS/EYLÜL 2012 işlenme özelliklerine olan etkisi dağınık traheli sert ağaçlarda (Örneğin; akçaağaç ve huş) daha düşük bulunmaktadır [12]. d. Odun kusurları: Ağaç malzemenin makineyle işlenme güçlüğünü artıran faktörlerden birisi de çapraz lifliliktir. Hemen her kereste parçası az veya çok çapraz liflilik içermektedir. Çapraz lifliliğin az olduğu durumlarda pek önemli değildir. Fakat belirgin olması halinde gözönünde bulundurulması gerekmektedir [11]. 2. ahşap Malzemenin İşlenmesinde Ortaya Çıkan Başlıca Hatalar Kalkık Liflilik : Yıllık halkaların bir kısmında genel yüzeyden daha fazla bir yükselme meydana gelmektedir. Fakat yırtılma ve kopma olmamaktadır. Ağaç malzeme planya veya kalınlık makinelerinde işlenirken, çekme silindirleri tarafından önemli ölçüde basınç altında bırakılmaktadır. Yumuşak olan ilkbahar odunu kısımları yaz odununa göre fazla oranda sıkışmakta fakat basınç kalktığında genişlemektedir. Bu genişleme genellikle yoğun yaz odunu yüzeyi seviyesinin altında kalmaktadır. Kalkık lifliliğe neden olan faktörler arasında; bıçakların kör olması, bıçak başlığına çok sayıda bıçağın yerleştirilerek ancak tesviyelerinin iyi yapılmaması ve odunun rutubet oranının yüksek olması bulunmaktadır [9, 10, 11]. Kalkık liflilik, iğne yapraklı ağaç odunlarından özellikle göknar, ladin ve çam türlerinde oldukça sık görülmekte, buna karşılık yapraklı ağaç odunlarında strüktüre bağlı olarak seyrek rastlanmaktadır. Şekil 4’de ağaç malzemenin işlenmesinde ortaya çıkabilecek olan farklı derecelerdeki kalkık liflilik kusuru görülmektedir. Şekil 4. Amerikan karaağacı (Ulmus americana) odununda planyalamada farklı derecelerde kalkık liflilik kusuru [5]. Pürüzlü Liflilik: İşlenen ağaç malzemede reaksiyon odununun bulunması halinde geniş ölçüde pürüzlü liflilik oluşmaktadır. Kesiş esnasında kesici bıçakların liflerle değişik açılar altında kesiş işlemini gerçekleştirmesi veya kör bıçakların kullanılması nedeniyle ortaya çıkmaktadır [9,10,11]. (Şekil 5). Şekil 5. Söğüt (Salix spp) odununda çeşitli derecelerde pürüzlü liflilik kusuru [5]. Pürüzlü liflilik bıçakların keskin bulundurulması, kesiş hızının artırılması ve kesiş açısının küçültülmesiyle azaltılabilir. Odunun rutubet miktarı %12’nin üstünde olmamalıdır. Ekstrem olmadıkça zımparalama ile giderilebilmektedir [9,11]. Yongalı Liflilik: Kesiş yüzeyinin altında kırılan çok küçük kısımların, masif ağaç malzeme yüzeyinde bulunması yongalı lifliliği oluşturmaktadır. Genel olarak yongalı liflilik ağaç malzemenin spiral lifli yapısı ile bağlantılı bulunmaktadır. Bıçağın bu dokuyu dik olarak kestiği yerlerde yongalı liflilik ortaya çıkmaktadır. Tamamen bir yöndeki yongalı liflilik zımparalama işlemi ile giderilebilmektedir. Yongalı lifliliği önlemede en basit fakat en etkili yöntem birim me- safedeki bıçak izi sayısını arttırmaktır [9,10,11].Yongalı liflilikten dolayı yüzeyde genellikle çukurlar meydana gelmektedir. Ortadan kaldırılmaları oldukça zor olup, uzun süreli zımparalama işlemini gerektirmektedir. Şekil 6. Şeker akçaağacı (Acer saccharum) odununda çeşitli derecelerde yongalı liflilik kusuru [5]. Yonga İzi : Emme donanımı ile kesiş esnasında oluşan toz ve yongaların uzaklaştırılamaması nedeniyle malzeme yüzeyinde oluşan yüzeysel sığ çukurlardır. Yonga izi yetersiz hava emme sisteminden meydana gelebilmektedir. Yongalı liflilik ve yonga izinin oluşumu birkaç damla su ile ayırt edilebilir. Yongalı liflilik bazı kırılmış parçalardan oluştuğu için sudan etkilenmemekte, yonga izinde ise çukurlar bir ölçüde basınç ile meydana geldiğinden suyu absorbe edip genişlemekte ve daha az göre batıcı olabilmektedir [9,10,11]. Şekil 7’de çeşitli derecelerdeki yonga izi kusuru görülmektedir. Şekil 7. Lale ağacı (Liriodendron tulipifera) odununda çeşitli derecelerde yonga izi kusuru [5]. Gevşek Liflilik ve Lif Ayrılması: Masif ağaç malzemenin planyalanması veya zımparalanması esnasında oluşmaktadır. Özellikle teğet yüzeylerde gözükmektedir. Bıçakların kör olmasıyla birlikte yeterli olmayan kurutma koşulları nedeniyle ortaya çıkmaktadır [9,10,11]. Bu kusur kesici (bıçak) lerin keskin bulundurulması, odunun rutubet miktarının düşük tutulması suretiyle önlenebilmektedir [Şekil 8]. Şekil 8. Ağaç malzemenin işlenmesinde ortaya çıkan gevşek liflilik hatası [5]. 3. Ahşap Malzemenin İşlenmesinde Ortaya Çıkan Hataları Önleme Çareleri Masif ahşap malzemenin işlenmesinde meydana gelen hataların oluşmaması için aşağıdaki hususların dikkate alınması gerekmektedir [3,6,10,11,14]. 1. İyi bir işleme için bıçakların sürekli keskin olmasına dikkat edilmelidir. 2. Bıçak başlığına çok sayıda bıçak yerleştirilerek, tesviyelerinin yapılıp bütün bıçakların kesişe katılması sağlanmalıdır. Ayrıca, bıçakların yerleştirildiği top ve millerin itinalı bir şekilde makineye yerleştirilmesi ve dengelenerek makine millerinin vibrasyonunun azaltılması da sağlanmalıdır. 3. Ağaç türlerinin değişmesi ile kısa zaman aralıklarında, bileme açılarının değiştirilmesi ekonomik olmadığından, tecrübe ve gözlemlere dayanarak yapraklı ağaç odunları için 20°, ibreli ağaç odunları için 30°’lik göğüs açılarının kullanılması uygun olmaktadır. Yongalı ve pürüzlü liflilik oluşumunda kesiş açısının küçültülmesi gerekmektedir. 4. Genellikle derin olmayan kesişler uygun bulunmaktadır. Kesişler yüzeysel olmalı, bazen ilk olarak kaba kesiş, daha sonra yüzeysel son kesişin yapılması yararlı bulunmaktadır. 5. Birim mesafedeki bıçak izi sayısının artması ile yüzey kalitesi yükselmektedir. İşlemede itme hızı düşük, devir sayısı ile yüksek olmalıdır. Malzeme salınımsız, doğru ve lif yönünde itilmelidir. 6. Kalkık ve pürüzlü lifliliği en aza indirmek için mümkün olduğunca ağaç malzeme kurutulmalıdır. Bu kusurların oluşumu için %20 rutubet miktarı oldukça yüksek bulunmaktadır. KAYNAKLAR [1] ASTM D 1666–87, 2004, Standart Methods for Conducting Machining Tests of Wood and Wood – Base Materials”, ASTM International, West Conshohocken, United States. [2] CANTIN, E.M, 1965, The Machining Properties of 16 Eastern Canadian Woods, Department of Forestry, Publication No:1111, Canada. [3] DAVIS E.M., 1959, Three “Musts” for Good Machining, Forest Products Laboratory, The Wood Worker Edition, , Madison, Wisconsin [4] DAVIS E.M., 1962, How to Control Fuzzy Garin in Planing, Hitchcock’s Wood Working Digest, USA. [5] DAVIS E.M., 1962, Machining and Related Characteristics of United States Hardwoods, U.S. Department of Agriculture – Forest Service Technical Bulletin No.1267,Washington D.C. [6] DAVIS, E.M., NELSON, H. 1954, Machining Tests of Wood With the Molder, Preprint, Forest Products Research Society 561, Univ. Sta. Madison. [7] FOREST PRODUCTS LABORATORY, 1999, Wood Handbook Wood as an Engineering Material, Forest Products Laboratory, USDA Forest Service Madison, Wisconsin, 463p. [8] JAKUB,S., MARTİNO, N, 2005, Wood Surface Roughness – What is it?, Rosenheim Workshop, 29–30 September 2005, BOKU University of Natural Resources and Applied Life Sciences, Vienna, Austria [9] KURTOĞLU, A., 1981, Odunun İşlenme Özellikleri, İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi Dergisi, Seri: B, Cilt: 31, Sayı:2, s.179-199, İstanbul. [10]KURTOĞLU, A.,1996, Ağaç Malzemenin İşlenmesinde Ortaya Çıkan Hatalar, Mobilya-Dekorasyon Dergisi, Temmuz - Ağustos, Sayı :13 s.26-29. [11]KURTOĞLU, A., 2004, Ağaç İşleme Teknolojisi ve Makineleri Lisans Ders Notları, İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi, Orman Endüstri Mühendisliği Bölümü, Basılmamıştır, İstanbul. [12]LIHRA, T., GANEV, S., 1999, Machining Properties of Eastern Species and Composite Panels, Forintek Canada Corp. Project no:2306, Canadian Forest Service, Vancouver, B.C. [13]SKALJIC, N., LUCIC, R., CAVLOVIC, A., OBUCINA, M., 2009, Effect of Feed Speed and Wood Species on Roughness of Machined Surface, Drvna Industrija 60 (4) 229-234. [14]SOFUOĞLU, S.D., 2008, Bazı Yerli Ağaç Türü Odunlarının İşlenme Özelliklerinin Yüzey Kalitesi Üzerine Etkileri, İstanbul Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü Doktora Tezi, İstanbul. [15]VÖH, 1977, Guterichtlinien für Möbel Waren, Verband Osterreichischer Möbelwerke. İŞLEMEDE MEYDANA GELEN KUSURLU YÜZEYLERE ÖRNEKLER (Metnin çeşitli yerlerinde görsel olarak kullanılabilir (Foto: SDOFUOGLU,2008) 2012 TEMMUZ/AĞUSTOS/EYLÜL ORMAN MÜHENDİSLİĞİ 15 UZMAN S AH AS I ALTINDERE VADİSİ MİLİ PARKINDA YOL YAPIMINA BAĞLI DOĞAYA AYKIRI UYGULAMALAR Prof. Dr. Cantürk Gümüş, Yrd. Doç. Dr. Sezgin Hacısalihoğlu, Yrd. Doç. Dr. Saliha Ünver KTÜ Orman Fakültesi Özet Milli parklar özel yöntemlerle korunan alanlardır. Bu alanlarda esas olan doğal ve kültürel kaynakların korunmasıdır. Bu alanlara insan müdahalesi, kaynaklara zarar vermeden kesin kural ve ilkelere bağlıdır. Milli parklar kanunumuz da esas itibariyle bu yaklaşım çerçevesinde ele alınmıştır. Bununla birlikte ülkemizin ender özelliklere sahip alanlarından birisi olan Altındere Vadisi Milli Parkı’nda milli park dışında yer alan ve turistik amaçla kullanımı düşünülen bir alana, milli parkın içinden geçen yolun vahşi yöntemlerle genişletilerek ve adeta doğal değerler yok sayılarak yol genişletme çalışması yapılmaktadır. Milli parkın kuzeyinde yer alan boğaz bölgesinin 1.derece sit alanı olması ve boğaz niteliğindeki bu alandan tahribat olmadan geçilmesi olanaklı olamayacağı nedeniyle genişletme olanağı görülmemektedir. Bu nedenle yapılan tahribat anlamlı da görülmemektedir. 1. Giriş Dünyada azalan ve bozulan doğal kaynakların ve süreçlerin korunması ve doğanın insanlığa sunduğu işlevlerin gelecek kuşakların da yararlanabileceği biçimde yönetilmesi, bilimsel açıdan da yararlanılabilecek bir takım doğa veya kültür değerlerinin olduğu gibi korunması düşüncelerinden hareketle “milli park” kavramı oluşturulmuştur. Ülkemizde milli park konusu ilk olarak 1956 tarih ve 6831 sayılı orman kanununda ele alınmış ve daha sonra da 1983 yılında çıkarılan 2873 sayılı milli parklar kanunu ile daha da geliştirilmiştir. Yürürlükte olan bu kanuna göre milli park, “bilimsel ve estetik bakımdan, milli ve milletlerarası ender bulunan tabii ve kültürel kaynak değerleri ile koruma, dinlenme ve turizm alanlarına sahip tabiat parçasıdır” şeklinde tanımlanmaktadır. Trabzon ili Maçka ilçesi sınırlarında yer alan Altındere Vadisi Milli Parkı, içerisinde barındırdığı 16 ORMAN MÜHENDİSLİĞİ TEMMUZ/AĞUSTOS/EYLÜL 2012 çeşitli bitki ve hayvan türleri açısından ekolojik olarak doğası ve manzarası gereği de eğlenme ve dinlenme amaçlı olarak rağbet gören bir alandır. 4800 hektar alana sahip olan milli park, 1987 yılında ilan edilmiştir. Maçka İlçesine 15, Trabzon’a ise 45 km uzaklıktadır. Milli park içinde yer alan tarihi ve kültürel bakımdan hem yerli hem de yabancı turistler için büyük önem taşıyan Sümela Manastırı gibi turistik bir zenginliğe sahiptir. Ekolojik, sosyal ve turistik açıdan önemsenen bu alana insan eliyle yapılacak müdahalelerin doğal yapıyı bozmaması, ekolojik dengeyi olumsuz etkilememesi ve doğayla uyumlu olması zorunludur. 2. Yasal durum Milli parklar 1983 yılından itibaren 2873 sayılı kanun çerçevesinde özel nitelikli önlemlerle korunmakta ve yönetilmektedir. Nitekim, bu kanunun 14. Maddesine göre; “Madde 14: Bu kanun kapsamına giren yerlerde; a) Tabii ve ekolojik denge ve tabii ekosistem değeri bozulamaz, b) Yaban hayatı tahrip edilemez, c) Bu sahaların özelliklerinin kaybolmasına veya değiştirilmesine sebep olan veya olabilecek her türlü müdahaleler ile toprak, su ve hava kirlenmesi ve benzeri çevre sorunları yaratacak iş ve işlemler yapılamaz, d) Tabii dengeyi bozacak her türlü orman ürünleri üretimi, avlanma ve otlatma yapılamaz, e) Onaylanmış planlarda belirtilen yapı ve tesisler ile Genel Kurmay Başkanlığınca ihtiyaç duyulacak savunma sistemi için gerekli tesisler dışında kamu yararı açısından vazgeçilmez ve kesin bir zorunluluk bulunmadıkça her ne suretle olursa olsun hiçbir yapı ve tesis kurulamaz ve işletilemez veya bu alanlarda var olan yerleşim sahaları dışında iskân yapılamaz.” Buna bağlı olarak; “Milli parkın içerisindeki yollar, ziyaretçilerin milli parkın değerlerini görebilmesi ve yaşayabilmesi için yüksek standartlı olmayan, basit ve doğayı en az etkileyen şekilde yapılmalıdır. Milli park yolları milli parkların kullanım amaçlarına uygun olarak doğal kaynaklarla uyumlu olmalı, ziyaretçilere azami görüş kalitesi ve bilgilendirici bir deneyim sağlayan nitelikte olmasına çalışılmalıdır. Bu yollar arazi yapısına uygun olarak planlanmalı, yol planlanması sırasında en az miktarda kazı olacak şekilde iniş ve çıkışlara izin verilmelidir” (Anonim, 1984). B Tipi tali orman yolu özelliği taşıyan ülkemizdeki orman yolları, yaklaşık 4 m platform genişliğine sahip, tek şeritli ve stabilize kaplama yollardır (Acar, 2004). Milli park içerisinde ana trafiğin gerçekleştirildiği milli parka giriş yolu, milli park içerisindeki bağlantı yolları ve motorlu araçlar haricinde turizm ve rekreasyon amaçlı yapılan yollar (yaya yolu, manzara yolu, bisiklet yolu gibi) olmak üzere üç tip yol bulunur. Milli park içerisinde bulunan bu yolların geçecekleri güzergahlar ormana en az zarar verecek ve doğal yapıyı en az değiştirecek şekilde planlanmalıdır. Taşıdıkları bu özel yapıları nedeniyle milli park sınırları içerisinde asli ya da tali ürün üretimi ve yol yapımı gibi herhangi bir müdahalede bulunmak yasak olup, çok özel durumlar için yapılacaklar kanun çerçevesinde düzenlenmiştir. Bir milli parkın içerisinde yol gibi bir tesisin yapılabilmesi milli parklar kanunun 14. Maddesinin “e” bendinde belirtildiği şekilde gerçekleşebilmektedir. Yasada “onaylanmış planlarda belirtilen yapı ve tesisler ile Genel Kurmay Başkanlığınca ihtiyaç duyulacak savunma sistemi için gerekli tesisler dışında kamu yararı açısından vazgeçilmez ve kesin bir zorunluluk bulunmadıkça her ne suretle olursa olsun hiç- bir yapı ve tesis kurulamaz” hükmü bulunmaktadır (Bkz. Milli Parklar Kanunu). 3. Milli parkın genel durumu Denizden ortalama 1300 m yüksekte bulunan Trabzon Altındere Vadisi Milli Parkı oldukça yüksek eğimli bir araziye sahiptir. Altındere Vadisi Milli Parkının yaklaşık yüzde 18.5’u ormanlarla kaplıdır. Geriye kalan yüzde 81.5’lik bölüm ise çayır mera olup (Bahat, 2011), bu alanın hemen tamamına yakınında erozyon ve aşağıdaki resimde de görülebileceği gibi göçük (heyelan) görülmektedir. Gözlenmekte olan göçüğün en önemli sebeplerinden birisi yol ve de özellikle tekniğine uygun yapılmayan yol çalışmalarıdır (Şekil 1). Şekil 1. Milli Park Arazi Yapısına Ait Bir Görüntü Milli parkın henüz onaylanmış bir gelişim planı yoktur. Plan olmadığı için milli park yönetimi güçlükler çekmektedir. Dağlık ve eğimli alanda ve çayır-mera niteliğinde olan bu alanlar erozyona hassas bölgeler olup bu alanlarda yapılacak yollar için zemin etüdünün çok iyi yapılması, yol güzergahının iyi belirlenmesi ve yol inşasının çevresel yöntemler kullanılarak çok dikkatli yapılması büyük önem taşımaktadır. 4. Milli Parkta Yol Çalışmaları ve Çevresel Bozulmalar Milli parka girişi sağlayan ana yol, kuzeyden güneye doğru baş- langıçta tek hat şeklinde ilerleyip güneye gidildikçe milli park sınırları içerisinde bulunan yaylalara ulaşımı sağlayan birçok yan yola ayrılmaktadır. Bu yollardan birisi olan ve milli parkın güneyinde yapılması tasarlanan kayak tesislerine ulaşımı da sağlayan güzergahta; milli park içerisindeki ana yolun büyük otobüslerin dönüş yapmasına uygun teknik boyutlarda olmaması gerekçe gösterilerek yol genişletme çalışmaları yapılmaktadır. Bu bağlamda, bu yolun değişik alternatiflerin değerlendirilmesi yerine milli parkın ana güzergahından seçilmiş olması ilginçtir! Milli parkın kuzey girişinden itibaren yaklaşık 4 km.lik bölüm 1.derece sit alanı olarak ayrılmıştır. Bu nedenle şimdilik yol genişletme çalışması bu bölümde gerçekleşememektedir. Sit alanı dışından itibaren korkunç boyutlarda bir çevresel tahribatı görebilmek mümkündür. Yeni yol çalışmasında, Altındere Vadisi Milli Parkına girdikten 3-4 km sonrasında, vadiden itibaren 3-4 m genişliğe sahip olan yol platformu 8-12 m’ye kadar çıkartılarak çalışmalar sürdürülmektedir (Şekil 2). Şekil 2. Milli Parkta Yol Yapım Çalışması Yol genişletme çalışmasında kazı sonucu elde edilen materyal gelişi güzel olarak yamaç aşağı dereye doğru bırakılmaktadır. Bu du2012 TEMMUZ/AĞUSTOS/EYLÜL ORMAN MÜHENDİSLİĞİ 17 UZMAN S AH AS I rum başta malzemenin bırakıldığı yamaçları deforme etmekte, dere yataklarının dolmasına neden olmakta böylece lokal flora ve faunanın tahrip olmasına, doğal yapının bir daha onarılması çok zor ve büyük maliyetler gerektirecek şekilde bozulmasına sonuçta milli park karakteristiğinin tahrip olmasına sebebiyet vermektedir (Şekil 3). Şekil 3. Milli Parktan Yol Yapım Çalışması Milli parklar kanunun 14. Maddesinde “milli parklarda tabii ve ekolojik denge ve tabii ekosistem değeri bozulamaz, yaban hayatı tahrip edilemez, bu alanların özelliklerinin kaybolmansa veya değiştirilmesine neden olan veya olabilecek her türlü müdahaleler ile toprak, su ve hava kirlenmesi ve benzeri çevre sorunları yaratacak iş ve işlemler yapılamaz” hükmü yer almaktadır. Yol genişletme çalışmasına bakıldığında, çalışmalarda dere yataklarının doldurulduğu, daraltıldığı ve böylece ekolojik denge ve tabii ekosistem değerinin bozulduğu açıklıkla görülmektedir. Daralan dere yatağının bundan sonra da çeşitli sorunlara yol açabileceği unutulmamalıdır (Şekil 4). Şekil 7. Milli Parkta Akarsu Mecrasının Güncel Durumu Şekil 4. Milli Parkta Akarsu Mecrasının Güncel Durumu Öte yandan yamaçtan kazılan materyalin şevden aşağıya, dere yataklarına atılması şeklindeki uygulama vahşidir. Bunun yerine mutlak suretle yol genişletilecekse bu materyalin dere yataklarına gönderilmesi gibi bir yöntem, nasıl açıklanabilir? Bu materyalin dere yataklarına dökülmesi derenin doğal yapısını bozmuş ve su kaynağının kirlenmesine neden olmuştur (Şekil 5,6,7,8,9). Şekil 9: Dereye boşaltılan materyalin yol açtığı bozulmalar Şekil 5. Milli Parkta Yol Şevlerinin Güncel Durumu Şekil 6. Milli Parkta Yol Güzergahındaki Akarsu Mecrasının Güncel Durumu 18 ORMAN MÜHENDİSLİĞİ TEMMUZ/AĞUSTOS/EYLÜL 2012 Şekil 8: Dere yatağında doğal ne varsa yok edilmiş. Ormanları korumak, yasaları uygulamak ve milli parkları yönetmekle sorumlu olan kurumun tahriplere göz yumması anlaşılır gibi değildir! Söz konusu yol üzerindeki genişletme çalışmaları milli parkın girişinden 3-4 km ilerledikten sonraki bölümde başlatılmış ve güneye doğru 11 km boyunca yapılmıştır. Milli parkın kuzey girişinden itibaren 1. derece sit alanında bulunan ana yolun 3-4 km’lik bölümü ise normal orman yolu standardında ortalama 4 m genişliğindedir. Çok miktarda harcamalar yapılarak ge- nişletilen yoldan yararlanılabilmesi için yolun giriş bölümünün de genişletilmesi gereklidir. Ancak bu bölgenin 1. derece sit alanı içerisinde yer alması ve boğaz şeklinde bir yapıya sahip olması nedeniyle yolun başlangıç bölümünde genişletme yapılması çevresel, hukuki ve teknik anlamda mümkün görülmemektedir. Birinci derece sit alanı içerisinde kalan bölümünde de hukuksal ve ekolojiksel engelleri bir şekilde aşarak (!) kolaylıkla genişletme yapılabileceğinin düşünüldüğü çok açıktır. Aksi taktirde kayak tesislerine gidecek olan büyük otobüslerin yolun başlangıç kısmından geçebilmesi mümkün olmayacaktır. Bu durum yetkili kurumlardan çok kolaylıkla izin alınabildiğini, milli park kaynak değerlerinin ya da 1. derece sit alanı olmasının dikkate alınmadığını ve milli park gibi özel önlemlerle korunması gereken alanlarda bile tahribatların önlenemediğini acı bir şekilde göstermektedir. Bu çalışma olsa olsa 2873 sayılı Milli Parklar Kanununun 14. Maddenin e bendine dayandırılmış olabilir. Bu bentte “onaylanmış planlarda belirtilen yapı ve tesisler ile Genel Kurmay Başkanlığınca ihtiyaç duyulacak savunma sistemi için gerekli tesisler dışında kamu yararı açısından vazgeçilmez ve kesin bir zorunluluk bulunmadıkça her ne suretle olursa olsun hiçbir yapı ve tesis kurulamaz” şeklinde bir hüküm bulunmaktadır. Konu, bu hüküm çerçevesinde ele alınacak olursa, alanda onaylanmış bir plan bulunmamaktadır. Genel Kurmay Başkanlığınca bir ihtiyaç belirtilmemiştir. Kayak tesisleri için başka güzergah araştırmalarının olup olmadığı bilinmemektedir. Başka çare yoksa, yani başka güzergah yoksa heyelan tehdidini daha da artıran, dere yataklarını dolduran ve daraltan, bu yönüyle de milli parkın kaynak değerlerine zarar veren bir tekniğin kullanılması nasıl açıklanabilir? Öte yandan Sümela Manastırının bulunduğu bölgede daralan ve dikleşen vadide yol genişletme çalışması hukuksal ve teknik açıdan nasıl gerçekleştirilecektir? Bu bölgede yol genişletilemeyeceğine göre, yukarı havzada yapılan çalışmada nasıl bir mutlak kamu yararı görülmektedir? Manastırın yer aldığı dik yamaçlı bölgede de yol genişletilecekse, bu durum, milli parkın en önemli kaynak değerlerinin de yok edileceği, orada yer alan çağlayanların, sucul ekosistemin, doğal ve ortaya çıkarılması ilgi bekleyen toprak altındaki kültürel kaynakların da yok edilmesi anlamını taşıyacaktır. 5. Sonuç ve Öneriler Ø Trabzon Altındere Vadisi Milli parkının onaylanmış bir yol planı yoktur. Milli park bir bütün olarak değerlendirilip taşıdığı ekolojiksel, turistik, rekreatif ve sosyal özelliklerin tamamı dikkate alınarak yol ağı planı yapılmalıdır. Ø Milli parklar içerisine yapılacak müdahalelerde milli parkların taşıdıkları özel önem dikkate alınarak ekonomiklikten daha önce ekolojiklik kriterleri dikkate alınarak değerlendirmeler yapılmalıdır. Ø Kamu yararı gereği yapılması zorunlu olan yollar çevresel zararı en az olacak ve milli parklardan en iyi şekilde yararlanılmasını sağlayacak tekniklerle yapılması sağlanmalıdır. Ø Özellikle korunması elzem olan milli park gibi alanlarda yapılacak yollar doğanın yapısını bozmayacak, en az habitat parçalanmasına neden olacak şekilde yapılmalıdır. Ø Söz konusu olan kayak alanına gitmek için milli parktan geçmeyen ya da çevresel açıdan daha az zarar veren başka alternatif yollar değerlendirilmelidir. Ø Ekonomik olarak büyük bir yatırım yapılacak kadar önemli olan bu yol çalışmasında ekolojiksel olarak çevreye daha az zarar verilmesini sağlayacak inşaat teknikleri kullanılmalıdır. Ø Yol genişletilmesi kararının alınması ve izin verilmesinde alanın milli park niteliğinde olmasını göz önüne alındığına dikkat edildiği konusunda önemli soru işaretleri bulunmaktadır. Milli parklar kanunun 14. Maddesi gereğince “kamu yararı açısından vazgeçilmez ve kesin” olan zorunluluğun” ne olduğu kamuoyuna açıklanmalıdır. Ø Altındere vadisi milli parkında yapılan yol genişletme çalışması milli parklar yasasının 14. maddesine aykırı bir çalışmadır. Bu nedenle bu yol inşası durdurulmalı ve bu çalışmaya izin veren kurum ve kişiler hakkında gerekli incelemeler yapılmalıdır. Ø Böyle alanlarda yolların planlanması ve denetimi orman ekosistemi hakkında bilgiye sahip uzman kişiler tarafından yapılmalıdır. Kaynaklar Acar, H.H. 2004. Orman Yolları Ders Notu. KTÜ Orman Fakültesi Yayınları, Trabzon. Anonim, 1984: Park Road Standarts. United States National Park Road Service, 44 s., Washington, USA. Bahat, B., 2011: Altındere Vadisi Milli Parkı Yaylalarının Milli Park Yönetimi Açısından Değerlendirilmesi Olanakları, Y.Lisans Tezi, KTÜ Fen Bilimleri Enstitüsü, 102 s., Trabzon. Milli Parklar Kanunu, 1983. 2873 sayılı Milli Parklar Kanunu. 11.08.1983 Tarih ve 18132 sayılı Resmi Gazete, Ankara. 2012 TEMMUZ/AĞUSTOS/EYLÜL ORMAN MÜHENDİSLİĞİ 19 UZMAN S AH AS I Yangın Rejimi ve Ormancılıktaki Önemi Prof. Dr. Ertuğrul BİLGİLİ, Arş. Gör. İsmail BAYSAL KTÜ Orman Fakültesi Özet Orman ekosistemleri sürekli bir değişim ve gelişim içindedirler. Yangın, böcek ve fırtına gibi doğal afetler ile insan müdahaleleri, orman ekosistemlerinde meydana gelen bu değişimin ve gelişimin en önemli belirleyici unsurlarıdır. Yangınların yoğun olarak görüldüğü orman ekosistemlerinde önemli orman dinamiklerini temsil eden tür çeşitliliği, yaş sınıfları, parçalılık ve süksesyon gibi belirleyici parametreler, yangın şiddeti, yanıcı madde tüketimi, yangın mevsimi, yangın sıklığı ve yangın döngüsü gibi yangın rejimi bileşenleri ile çok sıkı ilişki ve etkileşimler içerisindedir. Orman ekosistemlerinin doğaya uygun ve sürdürülebilir bir şekilde planlanmasında, sistemlerin iç dinamiklerinde yer alan bu ilişki ve etkileşimlerin anlaşılması büyük önem arz etmektedir. Anahtar Kelimeler: Orman ekosistemleri, orman yangınları, yangın rejimi Giriş Orman yangınları geniş ölçekli doğal afetlerdendir (Anderson et al., 1998). Her yıl yaklaşık 200-500 milyon hektar büyüklüğündeki farklı yapı ve kuruluştaki ekosistemler değişik büyüklük ve şiddetteki yangınlardan etkilenmektedir (Goldammer and Mutch, 2001). Ülkemizin de içerisinde yer aldığı son derece sınırlı sayıdaki ormanlık alanlarını artıran ülkeler dışında, büyük bir ormansızlaşma eğilimi gösteren dünya ormanlık alanları, sürekli artan insan nüfusu ve orman-yerleşim alanlarının etkileşimde bulunduğu yerlerde yoğun bir baskı altındadır. Özellikle bu gibi alanlarda can ve mal güvenliğini tehdit eden orman yangınları ise mutlak surette önlenmesi ve kontrol altında tutulması gereken yıkıcı ve yok edici bir olay olarak karşımıza çıkmaktadır. 20 ORMAN MÜHENDİSLİĞİ TEMMUZ/AĞUSTOS/EYLÜL 2012 Yangınların baskın unsur olduğu ekosistemlerde doğal olarak gerçekleşen orman yangınları ekosistemlerin sağlıklı bir şekilde devamında büyük öneme sahiptirler (Kasischke and Stocks, 2000; Bilgili, 2004). Kuzey yarımkürede, dünya üzerindeki en büyük iki orman biyomundan biri olan Boreal ormanlarında (Payette, 1992) her yıl 5-15 milyon hektarlık alanda etkili olan orman yangınları (Soja et al. 2006), ortalama 20 ila 100 yıl arasında değişen süreçlerde büyük ölçekli ve yüksek şiddetli (meşcere yenileyici) yangınlarla yenilenmektedir (Suffling, 1992). Güney yarımkürede, iklim ve vejetasyonun birlikte etkili olduğu Afrika ve Avustralya savanalarında 1-2 yıl gibi son derece kısa zaman aralıklarında gerçekleşen orman yangınları ise bu ekosistemlerin tipik bir özelliği olmuştur (Russell-Smith et al., 1997). Yağışlı dönemin ardından bol miktarda gelişen ince yanıcı maddeler kurak sezonda yanarak, iklim-yanıcı madde ikilisinin gölgesinde sürekli bir değişim geçirirler (Williams et al., 1999). Ekosistemlerdeki bu yenilenme yeni bir başlangıcın anahtarı olmakta ve ekosistemler varlıklarını bu sayede sürdürebilmektedirler. Ülkemizin de içerisinde yer aldığı Akdeniz kuşağında, her yıl çıkan yaklaşık 50.000 yangın sonucunda ortalama 500.000 hektarlık orman alanı yangınlardan zarar görmektedir (Velez 2002; San-Miguel and Camia, 2009). Akdeniz ülkeleri orman ekosistemlerinde her geçen gün, sayı ve etkisini artıran yangınlar, vejetasyon topluluklarının gelişiminde, ekosistemlerin tür çeşitliliği, yapısı ve yaş sınıfları dağılımlarının belirlenmesinde önemli bir rol oynamaktadır (Trabaud, 1994). Yangınların yoğun bir şekilde etkili olduğu bu gibi alanlarda, sistemlerin doğasında mevcut olan yangın unsurunun, orman ekosistemleri üzerindeki istenmeyen yıkıcı ve yok edici işleyişini önleme ya da kontrol edilebilir bir düzeyde tutma adına maliyeti son derece yüksek yangın önleme ve mücadele masrafları yapılmaktadır. Yoğun yangın önleme ve söndürme faaliyetleri ise, ormancılık ve başkaca insan faaliyetleri ile birlikte, ekosistemlerin doğal yapısından uzak mevcut güncel yapılarının oluşmasındaki en büyük katkıyı sağlamaktadır. Yüzlerce yıllık bir zaman diliminde orman ekosistemlerinin insan-yangınorman üçlüsünün etkileşiminde kazanmış olduğu orman yapı ve dinamiklerinin anlaşılması, mevcut bu yapının ise doğal koşulların dikte ettiği yapıyla örtüştürülerek planlamalarda yer alması gerekmektedir. Ormanlık alanların yapısında ve dağılımında etkili olan orman yangınları, zamansal ve mekânsal olarak çok yönlü ele alınması ve araştırılması gereken konuların başında gelmektedir. Orman ekosistemlerinin şekillenmesinde ve sağlıklı bir şekilde devamında önemli rol oynamakta olan yangın rejimi ve bileşenlerinin açıklanmaya çalışıldığı bu çalışmada, yangın rejimi bileşenlerinin orman kaynaklarının yönetimindeki önem ve işlevlerine açıklık getirilmeye çalışılmıştır. ve sıklığı (Weber and Flannigan, 1997), konumsal olarak dağılımı ve tarihsel süreçteki rollerinin bütünüdür (Agee, 1993; Morgan et al., 2001). Ekosistemlerin değişiminde ve şekillenmesinde; yangın şiddeti, yanıcı madde tüketimi, yangın sıklığı ve büyüklüğü en önemli yangın rejimi bileşenleri olarak ön plana çıkmaktadır. Zamansal ve konumsal ölçekte gerçekleşen yangın olaylarının ve dolayısıyla yangın rejiminin belirleyicileri; yanıcı madde tipleri ve özellikleri, tutuşma kaynakları, topoğrafya ve hava halleri özellikleridir (Baker, 2003). Yangın rejiminin ilk basamağını teşkil eden yangın olayının başlaması ile dakikalar, saatler, haftalar hatta aylarca sürebilen çok hızlı bir değişim süreci başlamaktadır. Yangınların ekosistemlerdeki vejetasyon, iklim ve topoğrafya arasındaki karmaşık ilişkileri sonucunda başlangıç anından itibaren ortaya koyduğu yangın davranışı (yangın şiddeti ve yanıcı madde tüketimi) (Agee 1993), bu davranışın şekillendiği zaman dilimi (yangın mevsimi), konumsallığı (yangın büyüklüğü ve sıklığı), bu yangınların uzun bir zaman diliminde ortaya koydukları yapı (yaş sınıfları ve yangın döngüsü) sistem üzerinde belirgin izler bırakmaktadır. Ekosistemlerin yenilenmesi ve şekillenmesinde büyük paya sahip bu izlerin belirlenmesi, etki ve sonuçlarının anlaşılması orman kaynaklarının yönetiminde büyük öneme sahiptir. Yangın rejiminin tanımı ve Yangın şiddeti unsurları Yangın rejimi, bir ekosistemdeki yangınların şiddeti, yanıcı madde tüketimi (yangın zararının derecesi), büyüklüğü, mevsimi Yangın şiddeti, yangın rejimi unsurları arasında fiziksel etkileri en kısa sürede görülebilen elemanıdır. Birim yangın hattı uzunluğunda açığa çıkan enerji miktarı olarak ifade edilen yangın şiddeti, genel olarak yangın davranışının ve yangının toprak üstü bitki kısımlarına olan doğrudan etkisinin belki de en önemli göstergesidir (Alexander, 1982). Aktif yanma zonunda tüketilen yanıcı madde miktarı, yanıcı maddenin sahip olduğu ısı miktarı ve yangın yayılma oranı değerleri kullanılmak suretiyle aşağıdaki şekilde hesaplanmaktadır (Byram, 1959). I = H×W×R (1) I : Yangın hattı şiddeti (kW/m) H : Yanma ısısı (cal/gr) = 18000 kJ/kg W: Yanıcı madde miktarı, (kg/m2) R : Yangın yayılma oranı (m/sn) Yangın şiddeti, yangınlarla mücadeledeki zorluk derecesinin belirlenmesi (Bilgili, 1999a), mücadele yöntemleri ile kullanılacak araç ve gereçlerin seçimi (Andrews and Rothermel, 1982) ve vejetasyon üzerine olan etkileri açısından önemli yangın davranış özelliklerindendir (Turner and Romme, 1994). Vejetasyonun yangın şiddeti ile olan karşılıklı ilişki ve etkileşim dereceleri ekosistemlerin sağlıklı işleyişinde büyük paya sahiptir. Özellikle bazı türlerin, yangının alev ve sıcaklığına karşı gösterdikleri uyum ve sergiledikleri hayatta kalma mücadeleleri dikkate değerdir. Jack pine (Pinus banksiana Lamb.) ve Kontorta çamı (Pinus contorta Dougl.) gibi bazı ibreli türler tohumlarını birkaç yıl ya da daha uzun bir süre dallarındaki kozalaklarında dökmeden bulundurabilmektedirler. Bu türlerde, kozalak karpellerinin açılması ve tohumların serbest bir şekilde dağılabilmesi için, kozalak karpellerini bir arada tutan reçine 2012 TEMMUZ/AĞUSTOS/EYLÜL ORMAN MÜHENDİSLİĞİ 21 UZMAN S AH AS I tabakasını eritebilecek şiddette bir yangına ihtiyaç vardır. Bu olay aynı zamanda, gençliğin alana gelebilmesi ve türün neslinin devamında oldukça önemlidir (Beaufait, 1960). Göknar, huş gibi farklı ağaç türleri ile karışım oluşturan Red pine (Pinus resinosa Aiton.) ormanlık alanlarında 5-20 yıl gibi değişen zaman aralıklarında meydana gelen düşük şiddetli örtü yangınları ise türün neslinin devamında önemli rol oynamaktadır. Dolayısıyla, farklı yangın şiddeti değerlerinin ekosistemlerdeki tür komposizyonlarının devamında, aynı yaşlı ve değişik yaşlı orman alanlarının oluşmasındaki üstlendiği görevler belirleyici orman dinamiklerindendirler. Yangın şiddetinin yangın araştırmacıları ve yangınla mücadele çalışanları açısından taşıdığı önem; açığa çıkan enerjinin yanıcı madde tüketimi ve yangınlarla olan mücadele çalışmalarındaki belirleyiciliğinden ileri gelmektedir. Yanıcı madde tüketimi Yangın yakar, yayılır ve enerji açığa çıkarır. Yanıcı madde tüketimi (yangın zararının derecesi) açığa çıkan bu enerjinin vejetasyon, toprak ve mikroorganizmalar üzerinde neden olduğu ekolojik değişim(ler)in genel bir göstergesidir (Keeley, 2009). Yangının bir noktadaki kalış süresine bağlı olarak toprağa olan ısı geçişleri (Lea and Morgan 1993), toprak ve küldeki renk değişimleri (Ryan and Noste, 1985) ve alevlerin toprak üstü vejetasyonda neden olduğu ölüm oranları (Agee, 1993) gibi farklı değişimlerine bağlı olarak derecelendirilmektedir. Söz konusu değişimler topoğrafya ve hava hallerine bağlı yanıcı madde tüketiminde görülen farklılıklar sonucu ortaya çıkmaktadır. 22 ORMAN MÜHENDİSLİĞİ TEMMUZ/AĞUSTOS/EYLÜL 2012 Yanıcı madde tüketiminin ormancılar açısından taşıdığı önem, yangın sonrası ortaya çıkan yapı ve bu yapının değişimine bağlı olarak, ekosistemlerin sunmuş olduğu ürün ve hizmetlerden faydalanmada hazırlanacak reçeteler için gerekli bilgilerin temininde büyük önem taşımasından ileri gelmektedir. Bu nedenle büyük yangınlar sonrası rehabilitasyon ve yeniden ormanlaştırma faaliyetlerinde, yangınların neden olduğu etkilerin hızlı, ekonomik ve çok yönlü bir şekilde ele alınıp belirlenmesi, ileriye dönük değerlendirilmesi ve ortaya çıkan olumsuz koşulların önlenmesi aşamalarında, yanıcı madde tüketimi yangın rejiminin önemli bir tanımlayıcı unsuru olarak karşımıza çıkmaktadır. Yangın mevsimi Yangın mevsimi, yangınların etkili olduğu zaman dilimi olarak tanımlanabilir. Yangın rejimlerinin şekillendiği zamansal, konumsal ve belirsizlik öğelerinden oluşan üçgenin (Cui et al., 2009) zamansal ayağını oluşturur. Mevsimsel farklılıklar ve hava hallerindeki değişimlerin yanıcı madde nemi üzerinde etkisi bilinen bir gerçektir (Van Wagner, 1983; Johnson, 1992). Bu farklılıklara bağlı olarak yangınların çıkış nedeni, sayısı, türü ve yangınlardan etkilenen alanlar büyük oranda değişiklik gösterebilmektedir. Ülkemizde uzun yangın sezonunun hüküm sürdüğü yangına hassas ormanlık alanlarda, bölgesel ve kurutucu özellikteki rüzgarlı dönemlerde (Bekereci ve ark., 2010) gerçekleşen yangınlar yıkıcı ve tahripkar olmakta, bu tip yangınlarla mücadelelerde yüksek kaynak kullanımına rağmen geniş ormanlık alanlar yangınlardan etkilenmek- tedir (Akkaş ve ark., 2008; Bilgili ve ark., 2010a). Yangınların adet ve alan bakımından daha az etkili olduğu Doğu Karadeniz Bölgesinde, ilkbahar başı ve sonbahar sonları gibi kısa yangın sezonunda görülen mevsimsel sıcaklık ve nem değerlerindeki değişimler; yangın davranışı, yanan alan büyüklüğü ve yangın sonrası durum üzerinde önemli ölçüde etkili olmaktadır (Bilgili ve Küçük, 2002, Küçük ve ark., 2008; Bilgili ve ark., 2010b). Yılın farklı zamanlarında çıkan yangınlar tohum kaynakları ve gençliği olumsuz etkileyebilmekte (Pausas et al., 2008), yavrulama dönemine denk geldiğinde ise yaban hayvanları popülasyonunda önemli dalgalanmalara neden olabilmektedir (Marshall, 1963). Yangın mevsiminin; yangınlarla mücadele çalışmalarına yön verilmesi, denetimli yakma zamanının belirlenmesi, üretim ve bakım gibi önemli ormancılık faaliyetlerinin konumsal ve zamansal düzenlenmesi ile orman içi ve bitişiği insan faaliyetlerinin kısıtlanması yada tamamen yasaklanması gibi insan-orman ilişkilerinin düzenlenmesi konularında belirleyiciliği söz konusudur. Yangın büyüklüğü Bir veya birden çok noktada çıkan yangının, yangın davranışı üzerinde etkili hava halleri, yanıcı madde özellikleri ve konumsal kısıtlayıcılarla birlikte (sulak alanlar, kayalık-taşlık alanlar, yüksek eğimli alanlar vb) etkili olduğu alanın yüzölçümü yangın büyüklüğünü verir. Yangın büyüklüğü ve ekosistem genelindeki dağılımı; yaban hayatı ve biyolojik çeşitlilik için önem arz eden parçalılık ve farklı gelişim çağlarında- ki orman yapı ve tiplerinin oluşmasında (Fisher and Wilkinson, 2005), değerli orman alanlarının korunması ve biyolojik çeşitlilik açısından önem arz eden ekosistemlerin sürdürülebilirliklerinin sağlanmasında büyük öneme sahiptir (Baker, 1992). Farklı büyüklüklerde gerçekleşen yangınlar, orman ekosistemlerindeki parçalı yapının oluşması ve bu yapının alan genelindeki konumsal dağılımını belirler. Yangınların zamansal ve konumsal dağılımları ise yaş sınıflarının oluşmasında etkilidir. Özellikle yangın başına düşen yanan alanın büyüklüğü ve miktarının artması orman ekosistemlerindeki yaş sınıfları dağılımında büyük dalgalanmalara neden olabilmektedir (Boychuk and Perera, 1997; Li and Barclay, 2001). Ormanların yaş sınıfları esasına göre planlandığı ülkemiz yangına hassas ormanlık alanlarında gerçekleşen büyük orman yangınları ve ortaya koydukları yapı, mevcut planların uygulanması ve planlarda hedeflenen yaş sınıfları dağılımının elde edilmesinin önünde büyük bir engel teşkil etmektedir. Yangın önleme ve söndürme çalışmalarının yangın büyüklüğü üzerinde önemli ölçüde etkisi söz konusudur (Miyanishi and Johnson, 2001). Çıkan yangınlara erken müdahale ve yanan alanın küçük tutulması odaklı söndürme faaliyetleri, ekosistem genelinde yanıcı madde miktarı artışında, yanıcı madde sürekliliği üzerinde etkili parçalılık ve yangına hassas özellik gösteren aynı yaşlı büyük blok alanların dağılımında değişimlere neden olmaktadır. Ekstrem hava hallerinde kontrolden çıkarak kötü bir efendi olarak hareket eden büyük yangınlar ise, söz konusu bu değişimlerin gölgesinde, oldukça yıkıcı ve tahripkar bir özellik göstermekte ve ekosistem genelinde beklenmedik etkilerinin çıkmasına neden olabilmektedirler (Vaillant et al., 2009). Orman ekosistemlerinde, yangın söndürme çalışmalarının yetersiz kaldığı durumlarda, yangınların ölçek ve şiddet olarak kontrol edilebilir, makul bir seviyede tutulması amaçlı birtakım ormancılık faaliyetleri gerçekleştirilmektedir. Üretime alınacak ormanlık alanların yeri ve zamanı, birbirleriyle olan konumsallıkları ve alan genelindeki dağılımlarının belirlenmesi (Malamud et al., 2005), yanıcı madde amenajmanı çalışmaları (Martell et al., 2004) yanıcı madde yükünün azaltılması amaçlı yapılan denetimli yakmalar (Neyişci ve ark., 2002) ve yanıcı maddenin türü ve yapısında değişiklikler (Green, 1977) yangın büyüklüğü üzerinde etkili önemli ormancılık uygulamaları arasında sayılabilir. Yangın sıklığı Yangın sıklığı; belirli bir alanda birim zamanda meydana gelen yangın sayısı olup (Johnson, 1979), yangın tarihi ile ilgili çalışmalar için son derece önemlidir (Agee, 1996). Çalışmaya konu alanın sınırları içinde meydana gelen yangınların, gerçekleştikleri zaman süresine bölünmesiyle alanın geneli için ortalama bir yangın sıklığı değeri olarak hesaplanmaktadır. Aynı zamanda alanda herhangi bir nokta için, çıkan yangın olayları arasında geçen ortalama zaman (yangın dönüş aralığı) dikkate alınarak, noktasal yangın sıklığı olarak da hesaplanabilmektedir (Merrill and Alexander, 1987). Yangın sıklığı, türlerin devamlılığının sağlanması ve bitki komposizyonlarının belirlenmesinde önemli rol oynamaktadır (Morgan et al., 2001). Yangınların türlerin tohum tutma yaşından önce meydana gelmesi durumunda, bazı türlerin alandan uzaklaşmasına, bazı türlerin ise baskın özellik göstererek alanı işgal etmelerine neden olabilmektedir. Örneğin, yangınların 1-2 yıl gibi sık zaman aralıklarıyla gerçekleşmesi durumunda, her yıl tohum üretebilme yada sürgünden gelebilme özelliğinde olan tek yıllık otsu bitkiler alanda bol oranda bulunurlar. Buna karşılık bazı çam türlerinin, yangın dönüş aralığının kısa olduğu alanlarda neslini devam ettirebilme mekanizmaları ise düşük olmaktadır. Avrupa ve ülkemiz ormanlarında doğal olarak yayılış gösteren Pinus halepensis ve ülkemiz için egzotik bir tür olan Pinus pinaster ormanlık alanları, türlerin tohum tutma yaşlarından önce yangın görmesi durumunda orta ve uzun vadede alana gençlikleri gelmediğinden, baskın özellik gösteren makilik alanlara dönüşmektedir (Eugenio et al., 2006) Ülkemizde en geniş yayılışa sahip ibreli türümüz olan kızılçam türü (Pinus brutia Ten.) için de benzer bir durum söz konusudur (Neyişçi, 1985; Moreria et al., 2011). Türlerin alanda bulunabilme durumları, hayat süreleri, tohum tutma zamanı ve alanda tutunabilme özellikleri yangın sıklığı ile olan sıkı etkileşimleri sonucunda belirlenmektedir. Dolayısıyla belirli bir alanda meydana gelen yangınlar, hakim yangın rejimlerinde mevcut bitki örtüsünün zamansal ve konumsal desenini belirleyen en önemli unsur olarak öne çıkmaktadır. 2012 TEMMUZ/AĞUSTOS/EYLÜL ORMAN MÜHENDİSLİĞİ 23 UZMAN S AH AS I Yangın döngüsü Çalışma konusu bir alanın yüzölçümüne denk gelen bir yerin yanması için gerekli olan süreye yangın döngüsü denilmektedir (Van Wagner, 1978; Bridge, 2001). Söz konusu süre içinde bazı alanlar defalarca yanarken, bazı alanlar ise yangınlardan hiç etkilenmeyebilmektedir. Böylelikle ekosistem genelinde farklı yaşlarda meşcerelerin yer aldığı bir yapı ortaya çıkmaktadır. Bu yapı içindeki aynı yaşlı meşcereler ise ekosistem genelinde bir yaş sınıfları dağılımı oluştururlar. Yangının ekosistemlerin şekillenmesi ve değişiminde ana unsur olduğu ve diğer doğal afetler ve türlerin gençleşme dinamikleri ile birlikte ekosistemlerde ortaya koydukları doğal yapı, yaş sınıflarının negatif eksponansiyel bir azalış gösterdiği ters J eğrisi şeklindedir. Yanma olasılığının meşcere yaşından bağımsız olduğu ortalama 100 yaşlarında böyle bir yapıya sahip orman ekosisteminde, alanın yaklaşık 2/3›ü yangınların etkilediği ve ortalama yaşın altındaki meşcerelerden oluşurken, geriye kalan 1/3›lük kısım ise ortalama yaşın üstündeki yaşlı meşcereleri oluştururlar. Ekosistem genelindeki bu yaşlı ormanlık alanlar, biyolojik ve konumsal açıdan çeşitliliğin oluşmasında etkili olup (Van Wagner, 1978), farklı flora ve fauna türlerinin yaşam alanı bulma ve birbirleriyle olan karşılıklı veya tek taraflı etkileşimlerin ortaya çıkması ve devamında büyük önem taşırlar. Oysa ki, yangın döngüsüne denk gelen bir sürede ve eşit yaş sınıfları yöntemi esasına göre işletilen ormanlık alanlarda, idare süresi sonunda ortalama yaştan yani idare süresinden daha yüksek yaşa sahip alanlar dikkate alınmamaktadır. Bu durum ise tür çeşitliliği ve etkileşimleri için büyük önem arz eden yaşlı ormanlık alanların sistemden uzaklaştırılmasına neden olmaktadır (Harvey et al., 2002). Ekosistemlerin sağlıklı bir şekilde sürekliliklerinin sağlanmasında sahip oldukları doğal yapının devam ettirilmesi gerekmektedir. İnsanların orman kaynakları ve yangınlar üzerine olan faaliyetleri neticesinde ekosistemlerin sahip oldukları doğal yapı ve işleyişler olumsuz yönde etkilenmektedir. Yangın döngüsü sürelerinde gerçekleşen değişimler ise değişken yaş sınıfları dağılımlarının ortaya çıkmasına neden olmakta ve planlarda belirlenen hedeflerden sapmalara neden olmaktadır. Bu bağlamda; yangınların baskın unsur olduğu orman ekosistemlerindeki ürün ve hizmetlerden faydalanmada ve bu faydalanmanın zamansal ve mekansal düzenlenmesinde, doğal yangın döngüsünün ortaya koyduğu yapının dikkate alınması önem arz etmektedir (Bergeron et al., 1999; 2002; Perera et al., 2004; Perera and Cui, 2010). Sonuç ve Öneriler Orman ekosistemleri genelinde cereyan eden hakim yangın rejimleri, insanların büyük değişkenlik gösteren faaliyetlerinden olumsuz etkilenmektedir. Yangın şiddeti, yanıcı madde tüketimi ve yangın büyüklüğü gibi ekosistem genelinde oldukça kısa süreler içinde etkileri görülebilen ve yangınlarla mücadele çalışmaları ile yangın sonrası çalışmalara yön veren yangın rejimi unsurlarının Çizelge 1. Yangın rejimi unsurlarının, toprak, yanıcı madde vejetasyon ve yaban hayatı ile olan ilişkileri Toprak Yanıcı madde Vejetasyon Yaban hayatı 24 ORMAN MÜHENDİSLİĞİ TEMMUZ/AĞUSTOS/EYLÜL 2012 Toprağın fiziksel özellikleri √ Toprağın kimyasal özellikleri √ Toprağın biyolojik özellikleri √ √ Yanıcı madde tipi Yanıcı madde miktarı √ Tür kompozisyonu √ √ Yaş sınıfları √ √ √ Parçalılık √ √ Tür kompozisyonu √ √ √ √ √ √ √ Yangın döngüsü Yangın sıklığı Yangın mevsimi Yangın büyüklüğü Yangının Etkileri Yanıcı madde tüketimi Yangın şiddeti Yangın Rejimi tersine; yangın sıklığı ve özellikle yangın döngüsü gibi etkileri uzun vadede ortaya çıkan ve tür çeşitliliği, parçalılık, yaş sınıfları dağılımı gibi son derece önemli orman dinamikleri üzerine etkili yangın rejimi unsurlarından (Çizelge 1) orman ekosistemlerinde yapılacak her türlü planlamalarda faydalanılması kaçınılmaz olmuştur. Orman ekosistemleri sürekli bir yenilenme ve değişim süreci içindedir. Orman yangınları, ormancılık faaliyetleri ve diğer doğal afetler ile birlikte ekosistemlerin yapı ve işleyişlerinde oldukça önemli bir yere sahip, ayrılmaz bileşenidir. Yangınların cansız çevre, vejetasyon ve yaban hayatı ile olan etkileşimleri, türlerin üreme ve hayatta kalma gibi yaşamsal faaliyetleri ile olan mükemmel uyum ve işbirliklerinin örtüşmesinden ileri gelmektedir. Bu ise, orman ekosistemlerinden ekolojik ve ekonomik olarak faydalanmada ekosistemlerin yürütücü gücü olan unsurların mutlak surette dikkate alınmasını gerekli kılmaktadır. Orman ekosistemlerinden faydalanmada ve sürekliliklerinin sağlanmasında, ekosistemlerin doğasında binlerce yıldır süregelen ve farklı uyum mekanizmaları ile varlıklarını sürdürebildikleri yangın rejimi ve bileşenlerinin anlaşılması ve doğal şartların dikte ettiği yapının mevcut durum göz önünde bulundurularak planlamalarda yer alması büyük önem taşımaktadır. Kaynaklar Agee, J.K. 1993. Fire ecology of Pacific Northwest forests. Island Press, Covelo, California, USA. 493 pp. Agee, J.K. 1996. Fire regimes and approaches for determining fire history. In: The Use of Fire in Forest Restoration. Gen. Tech. Rep. INTGTR-341. Ogden, UT: USDA, Forest Service, Intermountain Research Station. 12-13 pp. Alexander, M.E. 1982. Calculating and interpreting forest fire intensities. Can. J. Bot. 60:349-357. Akkaş ve ark., 2008. Büyük orman yangınlarının meteorolojik veriler ışığında incelenmesi.T.C. Çevre ve Orman Bakanlığı, Ege Ormancılık Araştırma Müdürlüğü. Teknik Bülten No:36. 96 s. Anderson, A.N., Braithwaite, R.W., Cook, G.D., Corbett, L.K., Williams, R.J., Douglas, M.M., Gill, A.M., Setterfield, S.A. & Muller, W.J. 1998. Fire research for conservation management in tropical savannas: Introducing the Kapalga fire experiment. Australian Journal of Ecology, 23, 95-110. Andrews, P.L. and Rothermel, R.C. 1982. Charts for interpreting wildland fire behavior characteristics. General Technical Report GTRINT-131. Ogden, UT: USDA Forest Service, Intermountain Forest and Range Experiment Station. 21 p. Baker, W.L. 1992. The landscape ecology of large disturbances in the design and management of nature reserves. Landscape Ecology 7, 75–98. Baker, W.L. 2003. Fires and climate in forested landscape in the U.S. Rocky Mountains. Beaufait, W.B. 1960. Some effects of high temperatures on the cones and seeds of Jack pine. Forest Science 6:194‐199. Bekereci, A., Küçük Ö., Çamalan G., 2010. Türkiye’yi etkileyen hava kütlelerinin orman yangınlarındaki fön etkisi, Uluslar arası katılımlı I. meteoroloji sempozyumu, sayfa 83-95. 27-28 Mayıs 2010 Ankara. Bergeron, Y., Harvey, B., Leduc, A. and Gauthier, S. 1999. Forest management guidelines based on natural disturbance dynamics: Standand forest-level considerations. For. Chron. 75, 49-54. Bergeron, Y., Leduc, A., Harvey, B.D. and Gauthier, S. 2002. Natural fire regime: A guide for sustainable management of the Canadian boreal forest. Silva Fenn. 36, 81-95. Bilgili, E., 1999a. Yangın Amenajmanında Yangın Tehlike Oranları Sisteminin Yeri. Orman Yangınlarının Önlenmesi ve Mücadelesi Semineri, Akçay, Balıkesir. Bilgili, E., Velez, R., Alexandrian, D., Bassil, M., Calabri, G., Cozza, F., Hilmi, H., Lafon, B., Malagnoux, M., Pinaudeau, C., Schwelan, D., Temerit, A., and Vicentini, P. 1999b. Report of the working group on the Mediterranean Basin. In: FAO Meeting on Public Policies Affecting Forest Fires, Proceedings. FAO Forestry Paper No: 375, pp. 357-361. Bilgili, E. ve Küçük, Ö. 2002. Kastamonu – Hanönü Orman Yangınının Analizi. II. Ulusal Karadeniz Ormancılık Kongresi, Bildiriler Kitabı, Cilt 2, 614-621, Artvin. Bilgili, E. 2004. Ülkemizde orman yangını gerçeği. Orman Mühendisliği Dergisi, Sayı 7-8-9, sayfa 14-19. Bilgili, E., Baysal, İ., Dinç Durmaz, B., Sağlam, B., Küçük, Ö., 2010a. Türkiye’de 2008 Yılında Çıkan Büyük Orman Yangınlarının Değerlendirilmesi. III. Ulusal Karadeniz Ormancılık Kongresi, 20-22 Mayıs, 2010, Artvin Cilt: III Sayfa: 1270-1279. Bilgili, E., Dinç Durmaz, B., Baysal, İ., Sağlam, B., Küçük, Ö., 2010b. Doğu Karadeniz Ormanlarında Orman Yangınları. III. Ulusal Karadeniz Ormancılık Kongresi, 20-22 Mayıs, 2010, Artvin Cilt: III Sayfa: 1280-1290. Boychuk, D. and Perera, A.H. 1997. Modeling temporal variability on boreal landscape age-classes under different fire disturbance regimes and spatial scales. Canadian Journal of Forest Research. 27:1083-1094 Malamud, B.D., Millington, J.D.A. and Perry, G.L.W. 2005. Characterizing wildfire regimes in the United States. Proc. Natl. Acad. Sci. USA 102(13): 4694-4699. Marshall, J.T. 1963. Fire and birds in the mountains of southern Arizona. Proceedings of the Tall Timbers Fire Ecology Conference, 2:135141. Martell, D. L., Hirsch, K., Malcolm, J., McAlpine, R., Wintraub, A., Acuna, M., Cui, W., Espinoza, A., Johnson, J., & Palma, C. 2004. A FireSmart approach to integrated fire and forest management in the boreal forest region of Canada. Sustainable forest management network project reports. 17 pp. Merrill, D.F., Alexander, M.E. 1987. Glossary of Forest Fire Management Terms. Fourth Edition. National Research Council of Canada, Canadian Committee on Forest Fire management, Ottawa, Ontario. Pub. NRCC No. 26516. Moreira, F., Viedma, O., Arianoutsou, M., Curt, T., Koutsias, N., Rigolot, E., Barbati, A., Corona, P., Vaz, P., Xanthopoulos, G., Mouillot, F., Bilgili, E. 2011. Landscape-Wildfire interactions in southern Europe: implications for landscape management. Journal of Env. Mang. Oct;92(10):2389-402. Morgan, P., Hardy, C., Swetnam, T.W., Rollins, M.G. and D.G. Long. 2001. Mapping fire regimes across time and space: understanding coarse and fine-scale fire patterns. Int. J. of Wildland Fire 10:329–342. Miyanishi, K. and Johnson, E.A. 2001. Comment - A reexamination of the effects of fire suppression in the boreal forest. Canadian Journal of Forest Resources. 31(8): 1462-1466. Neyişçi, T. 1985. Antalya Doyran yöresi Kızılçam (Pinus brutia Ten.) ormanlarında yangınların tarihsel etkileri. Ormancılık Araştırma Enstitüsü Yayınları. Teknik Rapor No:29/1986. Neyişçi, T., Şirin, G. ve Sarıbaşak, H., 2002. Batı Akdeniz Bölgesi’nde Orman Yangını Tehlikesinin Düşürülmesinde Denetimli Yakma Tekniğinin Uygulama Olanakları, TÜBİTAK Projesi, Proje No:TARP-2170, Türkiye Ormancılar Derneği Yayını, Yayın No:2, Ankara. Pausas, J.G., Llovet, J., Rodrigo, A., and Vallejo, R., 2008. Are wildfires a disaster in the Mediterranean basin? International Journal of Wildland Fire, 17:713-723. Payette, S. 1992. Fire as a controlling process in the North American boreal forest. In H. H. Shugart, R. Leemans & G. B. Bonan (Eds.), A systems analysis of the global boreal forest (pp. 144-169). Cambridge, UK: Cambridge University Press. Perera, A.H., Buse, L.J. and Weber, M.G. (eds.). 2004. Emulating Natural Forest Landscape Disturbances: Concepts and Applications. Columbia University Press, New York, NY. 352 p. Byram, G.M. 1959. Combustion of forest fuels, In: Davis, K.P. (Ed.), Forest fire control and use. McGraw-Hill, New York, pp. 61-89. Perera, A.H. and W. Cui. 2010. Emulating natural disturbances as a forest management goal: Lessons from fire regime simulations. Forest Ecology and Management. 259: 1328-1337. Bridge, S.R.J. 2001. Spatial and temporal variations in the fire cycle across Ontario. OMNR, Northeast Science and Technology. NEST TR-043, 41 pp. Rothermel, R.C., 1972. A Mathematical Model for Predicting Fire Spread in Wildland Fuels, Res, U.S. Department of Agriculture, Forest Service, Res., pp: 40, INT-115, Ogden. Cui, W., Ouellette, M.R., Perera, A.H. and Gluck, M. 2009. Using BFOLDS to characterize fire regimes: a case study from a boreal forest landscape. Forest research report no. 173. Ontario Forest Research Institute, Ministry of Natural Resources, ISBN 978-1-4435-0820-9 Russell-Smith. J., Ryan P.G. and Durieu, R. 1997. A LANDSAT MSS-derived fire history of Kkadu National Park, monsoonal Australia, 1980-1994: seasonal effect, frequency and patchiness. Journal of Applied Ecology. 34; 748-766. Green, L.R. 1977. Fuelbreaks and other fuel modification for wildland fire control. USDA Agricultural Handbook No. 499. Washington, DC, 41 pp. Ryan, K.C., Noste N.V. 1985. Evaluating prescribed fires. p. 230-238 In ‘Proceedings, symposium and workshop on wilderness fire’. (Eds JE Lotan, BM Kilgore, WC Fischer and RM Mutch) USDA Forest Service, Intermountain Research Station General Technical Report INT-182. Ogden, UT. Eugenio, M., Verkaik, I., Lloret, F., Espelta, J.M., 2006. Recruitment and growth decline in Pinus halepensis populations after recurrent wildfires in Catalonia (NE Iberian Peninsula). Forest Ecol. Manage., 231:47-54. Flannigan, M.D. and Bergeron, Y. 1998. Possible role of disturbance in shaping the northern distribution of Pinus resinosa. Journal of Vegetation Science 9:477-482. Fisher, J.T. and Wilkinson, L. 2005. The response of mammals to forest fire and timber harvest in the North American boreal forest. Mammal Review 35, 51–81. Goldammer, J.G., and R.W. Mutch. 2001. Global forest fire assessment. FAO Forest Resources Assessment Programme, Working Paper 55, Rome, Italy, 495 pp. Harvey, B.D., A. Leduc, S. Gauthier, and Y. Bergeron. 2002. Stand -landscape integration in natural disturbance -based management of the southern boreal forest. Forest Ecology and Management 155:369385. Johnson, E.A. 1979. Fire recurrence in the subarctic and its implications for vegetation composition. Canadian Journal of Botany.57:1374-1379. San-Miguel, J. and Camia, A. 2009. Forest Fires at a Glance: Facts, Figures and Trends in the EU. In: Birot, Y. (ed.). Living with Wildfires: what science can tell us. EFI Discussion Paper 15. European Forest Institute. Pp. 11–18. Soja, A.J., Tchebakova, N.M., French, N.H.F., Flannigan, M.D., Shugart, H.H., Stocks, B.J., Sukhinin, A.I., Parfenova, V.I., Chapin, F.S., and Stackhouse, P.W. 2006. Climate-induced boreal forest change: Predictions versus current observations. Global and Planetary Change, doi:10.1016/ jgloplacha.2006.07.028. Suffling, R. 1992. Climate change and boreal forest fires in Fennoscandia and Central Canada. In M. Boer & E. Koster (Eds.), Greenhouse-impact on cold-climate ecosystems and landscapes (pp. 111-132). Cremlingen-Destedt, Germany: Catena-Verlag. Trabaud, L. 1994. Postfire Plant community dynamics in the Mediterranean Basin. In Moreno, J.M. and Oechel, W.C. ed. (1994). The role of fire in Mediterranean-type ecosystems. Springer-Verlag, New York. Turner, M. and Romme,W. 1994. Landscape dynamics in crown fire ecosystems. Landscape Ecology 9, 59–77. Johnson, E.A. 1992. Fire and vegetation dynamics: studies from the North American Boreal Forest. Cambridge University Press, Cambridge. Vaillant, N.M., Fites-Kaufman, J., Reiner, A.L., Noonan-Wright, E.K., and Dailey, S.N. 2009. Effect of fuel treatments on fuels and potential fire behaviour in California, USA, National Forests. Fire Ecology, 5,14–29. Kasischke, E.S., and Stocks, B.J. (Eds) 2000. Fire, climate change, and carbon cycling in the boreal forest. Ecological Studies Vol. 138. (Springer-Verlag: New York) 461 pp. Van Wagner, C.E. 1978. Age-class distribution and the forest fire cycle. Canadian Journal of Forest Research 8:220–227. Keeley, J.E. 2009. Fire intensity, fire severity and burn severity: a brief review and suggested usage. International Journal of Wildland Fire 18:116–126. Küçük, Ö., Kalaycık, H.H., Kapukıran, İ. 2008. Batı Karadeniz ormanlarında orman yangını gerçeği. IV. Ulusal Orman Fakülteleri Öğrenci Kongresi, 8-9 Mayıs 2008. Düzce. Lea, S.W. and Morgan, P. 1993. Resprouting response of ninebark (Physocarpus malvaceus) shrubs to burning and clipping. Forest Ecology and Management 56(1993), 199–210. Li, C. and Barclay, H.C. 2001. Fire disturbance patterns and forest age structure. Natural Resource Modeling. 14:495-521 Van Wagner, C.E. 1983. Fire behaviour in northern conifer forests and shrublands. In: Wien, R.A., MacLean, D.A. (Eds.), The Role of Fire in Northern Circumpolar Ecosystems. John Wiley & Sons, New York, pp. 65–80. Velez R. 2002. Causes of forest fires in the Mediterranean Basin. EFI Proc. 45: 35-42 Weber, M.G., Flannigan, M.D. 1997. Canadian boreal forest ecosystem structure and function in a changing climate: impact on fire regimes. Environ. Rev. 5, 145–166. Williams R.J., Cook G.D., Gill A.M. and Moore P.H.R. 1999. Fire regime, fire intensity and tree survival in a tropical savanna in northern Australia. Australian Journal of Ecology, 24, (1), pp. 50-59. 2012 TEMMUZ/AĞUSTOS/EYLÜL ORMAN MÜHENDİSLİĞİ 25 UZMAN S AH AS I AĞAÇ TÜRÜNÜN MDF LEVHALARDA PÜRÜZLÜLÜĞE ETKİSİ Prof.Dr. Turgay Akbulut İ.Ü.Orman Fakültesi Orman End.Mühendisliği Enüs Koç (Mba) Kastamonu Entegre Kastamonu ve Samsun Fab. Direktörü Özet Direkt boyama veya ince laminasyon işlemlerinde, MDF levhalarında yüzey ve profil alanlarının pürüzlülüğünün, işlem kalitesi üzerine büyük etki yaptığı görülmektedir. Bu çalışmada, bir tek ağaç türünden ve farklı ağaç türlerinden elde edilen lifler çeşitli karışım oranlarında kullanılarak üretilen MDF’lerin yüzey pürüzlülüğü üzerine ağaç türünün etkisi araştırılmıştır. Ağaç türünün MDF’lerin yüzey ve özellikle profil alanlarındaki pürüzlülük üzerine önemli derecede etki yaptığı tespit edilmiştir. GİRİŞ MDF üretiminde pek çok faktör nihai ürünün özelliklerine tesir etmektedir. Bunlar arasında ağaç türü, lif boyutu ve tipi, tutkal türü ve miktarı, kullanılan katkı maddeleri, taslak rutubet miktarı ve presleme şartlarını sayabiliriz. Bu faktörler içerisinde ağaç türü en önemli değişkendir. Bazı ağaç türleri istenilen levha özelliklerinin elde edilmesi açısından daha uygundur (Akbulut et al. 2000, Anonim 1993, Koç 2002, Maloney 1993). Dünya genelinde MDF üretiminde düşük kaliteli yumuşak ağaçlar ve sert ağaçlar tek tür veya karışım halinde kullanılmaktadır. Gelecekteki eğilim, yumuşak ve sert ağaç türlerinin karışım halinde kullanılmasıyla farklı yoğunluklarda levha üretiminin yaygın hale geleceği yönündedir. Karışık ağaç türlerinin farklı varyasyonlarda kullanımıyla gelecekte karşılaşılacak zorlu süreçlerle başa çıkmak daha kolay olacaktır (Maloney 1993). Tek bir tür kullanımı halinde, üretim süreçlerinde gerekli ayarlamaların yapılması daha kolaydır 26 ORMAN MÜHENDİSLİĞİ TEMMUZ/AĞUSTOS/EYLÜL 2012 ve levha özellikleri büyük oranda homojen tutulabilir. Farklı ağaç türlerinin birlikte kullanılması halinde üretim sürecinde daha hassas düzenlemeler yapmak gerekir. Günümüzde odun hammaddesi temin etme zorlukları da dikkate alındığında, üreticilerin istediği miktar ve kalitede tek bir ağaç türünü bulması mümkün olmadığından, farklı türleri birlikte kullanma bir zorunluluk haline gelmektedir. Yapraklı ve iğne yapraklı ağaçların levha endüstrisinde lif olarak adlandırılan hücre yapıları birbirinden oldukça farklılık arz etmektedir. Bu farklı hücre tipleri son ürün olan MDF levhalarının fiziksel ve mekanik özelliklerinin yanı sıra yüzey pürüzlülüğü üzerine de etki yapmaktadır. Yüzey pürüzlülüğü derecesi hammadde ve üretim şartlarına bağlı olarak değişen bir değerdir. Pürüzlülük açısından hammadde özelliklerinden başında lif boyu ve geometrisi gelmektedir. Ayrıca tutkal miktarı, presleme ve zımparalama işlemleri MDF’ lerin yüzey kalitesine tesir eden en önemli üretim parametrelerindendir. MDF’lerin yüzey düzgünlüğü kağıt/PVC laminasyon işlemlerinde aranan önemli bir özelliktir. Yüksek yoğunluktaki MDF’lerin daha pürüzsüz yüzeyler elde edilecek şekilde kesilir ve daha kaliteli direkt boya uygulamalarına imkân verir. MDF profillerinin ince kaplama veya boyama işleminde başarılı olabilmesi için yüzey ve profil alanlarının düzgün ve stabil olması gerekmektedir. MALZEME VE YÖNTEM Ağaç türleri ve levha üretimi MDF levhaları 488*210 cm ve 18 mm kalınlıkta yapılmıştır. Meşe, Kayın, Çam, Kavak ve Dişbudak cinslerinden elde edilen lifler tek veya değişik oranlarda karıştırılmak suretiyle 750 kg/m³ yoğunluğunda 20 adet levha üretilmiştir. Levhaların yüzeyleri sırasıyla 50, 80 ve 120 numara zımpara bandı kullanılarak zımparalanmıştır. Tüm levhalar %65 bağıl nem ve 25 °C sıcaklıkta kondisyonlandıktan sonra, her bir levha grubundan Resim 1’ deki profil türünden 12’şer adet örnek kesilmiştir. ORTA YÜZEY YÜZEYE YAKIN YÜZEY Resim 1: Pürüzlülük ölçümü için üretilmiş profil modeli Pürüzlülük testi Hem yüzeyin hem de farklı derinliklerdeki püzüzlülüğü tespit etmek için Resim 1’de gösterilen üç noktadan (yüzey, yüzeyden 5 mm derinde (yüzeye yakın) ve profil ortası) pürüzlülük ölçümü yapılmıştır. ISO 1997’ e göre pürüzlülük ölçümleri yapılmış ve değerlendirmelerde ortalama pürüzlülük (Ra) parametresi kullanılmıştır. Lif ebatları analizi Farklı ağaç türlerinden üretilen liflerin lif boyutu analizi Imal VU 100 analiz cihazında yapılmıştır. Yoğunluk profili ölçümü Her bir levha türünden üç adet 50*50 mm ölçüsünde örnekler hazırlanarak Imal DPX 100 x-ray taramalı cihazında levhaların dikey yoğunluk profil ölçümleri gerçekleştirilmiştir. İstatistik Metot Ağaç türleri ve ağaç türü karışımının MDF’ lerin yüzey ve profil alanlarının pürüzlülük değerleri üzerine etkisi aryans analizi (ANOVA) ve buna bağlı olarak Duncan tesiti ile belirlenmiştir. SONUÇ VE TARTIŞMA Aynı şartlarda farklı ağaç türlerinden elde edilen liflerin boyutlarına bakıldığında, ortalama lif boyutunun 0.52 – 0,83 mm arasında değiştiği görülmektedir. Ağaç türleri arasında lif boyutu bakımından önemli farklılıklar bulunmaktadır. MDF levhaların yüzey yoğunlukları 1180- 1265 kg/m3 arasında değişmektedir. Levhaların orta kısmındaki yoğunlukları ise 543 -587 kg/m³ arasındadır. Görüldüğü gibi ağaç türü farkı hem levha yüzey yoğunluğunu hem de orta tabaka yoğunluğunu etkilemektedir. Levhaların yüzey kısımlarındaki pürüzlülük değerleri 2,5-3,53µm arasında; levha orta kısmında ise 11-17 µm arasında değişmekte olup, ağaç türü ve ağaç türü karışımları pürüzlülük üzerine önemli derecede etkili bulunmuştur. En pürüzlü orta tabaka Meşe liflerinin fazla kullanıldığı levhalarda tespit edilmiştir. MDF üretim parametreleri yüzey pürüzlülüğü değerlerine doğrudan tesir etmektedir. Özellikle levhanın orta tabaka yoğunluğunun yüksek olması yüzey pürüzlülüğünün azalmasını sağlamaktadır. Endüstriyel uygulamalara göre, iyi bir yüzey işlemi için MDF levhaların orta tabakadaki pürüzlülük değerinin 8-10 µm, yüzeye yakın bölgelerde (1/3 kalınlık) 5-6 µm civarında olması uygun bulunmaktadır. Profil üretimi ve kalıp işleri için MDF dikey yoğunluk profilinin homojen olması uygundur. Orta tabaka yoğunluğunun 685 kg/m3 ve üzerinde olması kaliteli profil açımı ve yüzey işlemleri için arzu edilmektedir. REFERANSLAR 1. Akbulut, T., Hiziroglu, S., Ayrilmiş, N., 2000: Surface absorption, surface roughness, and formaldehyde emission of Turkish medium density fiberboard. Forest Prod. J. 50 (6): 4548 2. Anonymous, 1993: Euro MDF Board. A users Manuel. European Association of Medium Density Fiberboard Manufacturers. Giessen, Germany 3. Desch, H. E., 1953: Timber its structure and properties. London Macmillan and Co Ltd. U.K. 4. Hiziroglu, S., 1996: Surface roughness analysis of wood composites: A stylus method.Forest Prod. J. 46 (7/8):67-72 5. Koç, E., 2002: Effects of some factors on appearance properties of profiled MDF surface in covering. M.Sc. Thesis. Istanbul University, Institute of Science and Technology 6. Maloney, T. M., 1993: Modern particleboard and dry-process fiberboard manufacturing. Second edition. Miller Freeman Publications, Inc., San Francisco, California, USA 7. Perem, E., 1964: Tension wood in Canadian hardwoods. Forest products research branch. Dept. of Forestry Publ. No: 1057, Canada 8. Suchland, O., Woodson, G. E., 1986: Fiberboard manufacturing practices in the United States. USDA, Forest Service, Agriculture Handbook No.640, USA 9. Unsal, Ö., Kantay, R., 2002: Investigation of surface roughness of oak and beech wood parquets produced in Turkey. Review of the Faculty of Forestry, University of Istanbul, Series A, (52) 1, Turkey 10. Wang, S., Winistorfer, P. M., Young, T. M., Helton, C., 2001: Stepclosing pressing of medium density fiberboard; Part 1:Inf luence on the vertical density profile. Holz als Rohund Werkstoff (59): pp. 19-26 *) Bu yazı, yazarların “The effect of the wood specıes on the roughness of the surface and profıled areas of medıum densıty fıberboard (Wood Research, 51 (2): 2006 p.75-84)” isimli makalesinden özetlenerek hazırlanmıştır. 2012 TEMMUZ/AĞUSTOS/EYLÜL ORMAN MÜHENDİSLİĞİ 27 UZMAN S AH AS I MERA ve OTLAK PLANLAMALARINDA ORMAN MÜHENDİSLERİNİN YERİ Eşref GİRGİN Orman Yüksek Mühendisi & İşletmeci - OMO Ar- Ge Komisyonu Başkanı • [email protected] AMAÇ Orman ekosisteminin parçası olan mera ve otlak ekosistemi yönetilirken, ana ekosistemin yani ormanın, gereksinimleri dikkate alınmalıdır. O nedenle, işin doğası gereği olarak, bu konuda lisans düzeyinde eğitim ve öğretim görmüş Orman Mühendislerinin mevzuatla yetkilendirilmesi gerekmektedir. Bu hizmetlerin planlanması, projelendirilmesi ve uygulanmasında, 6831 sayılı Orman Kanunu ve 4342 sayılı Mera Kanuna paralel olarak, 5531 sayılı “Orman Mühendisliği, Orman Endüstri Mühendisliği ve Ağaç işleri Endüstri Mühendisliği Hakkında Kanun” 4 üncü maddesindeki “8) Orman içi, kenarı ve orman üst sınırı meraların sınırlarının belirlenmesi, ıslahı, korunması, plânlanması çalışmalarını yapmak.” hükmüyle, mesleki faaliyet konuları kapsamına giren ve Kanunun 5 inci maddesiyle hak, yetki ve sorumlulukları belirlenen Orman Mühendisleri yetkilendirilmiştir. Bu yetkiler, kamu kurumunda çalışan Orman Mühendisleri ile serbest ormancılık bürolarında çalışan ruhsatlı meslek mensuplarınca kullanılmaktadır. Bu bildiriyle, orman sayılan alanlardaki mera ve otlakların planlanmasında, Orman Mühendislerinin ve bu mühendislerin kurdukları serbest ormancılık büro ve şirketlerinin yetkili oldukları üzerinde durulmuştur. GİRİŞ Ormancılık yüksek öğretimi, 155 yıllık geçmişiyle 1857 yılından bu yana akademik düzeyde eğitim ve öğretimini sürdüren Türkiye’nin en 28 ORMAN MÜHENDİSLİĞİ TEMMUZ/AĞUSTOS/EYLÜL 2012 eski eğitim kurumları arasındadır. Ortalama yılda bin civarında öğrenci alan, 12 Orman Fakültesi ve üç gece bölümü ile birlikte bir anlamda 15 orman fakültesinden, giriş sayısına yakın orman mühendisi ve orman endüstri mühendisi mezun olmaktadır. Buna karşın, Devlet kurumlarının yılda ortalama 200-250 civarında orman mühendisi aldığı görülmektedir. Diğer taraftan, orman mühendisliği lisans eğitimlerinde kazanılan ve serbest piyasayı ilgilendiren bazı mesleki faaliyet konularının, diğer mühendislik disiplinlerce yapılması suretiyle mesleki hakların aşındırılmasına neden olunmaktaydı. Türkiye Büyük Millet Meclisinin 29/6/2006 tarihli 122 oturumunda, temel kanun olarak kabul edilen 5531 sayılı Meslek Yetki Kanununun yasalaşmasıyla birlikte, orman mühendisliği mesleki faaliyet konuları ile bu konulara ait hak, yetki ve sorumluluklar yasal güvenceye alınmıştır. Bu bildiride, bu Kanun kapsamında yer alan orman mühendisliği hizmetlerinin mesleki faaliyet konularından mera ve otlak planlamasına yer verilmiştir. 1.Orman sayılan alanlardaki mera ve otlak planlamasına dair yasal mevzuatta Orman Mühendisliği. Orman sayılan alanlardaki mera ve otlaklar, 6831 sayılı Orman Kanununa göre hukuken orman statüsündedir. Orman Kanunun 1 inci maddesinde orman “Tabii olarak yetişen ve emekle yetiştirilen ağaç ve ağaççık toplulukları yerleriyle birlikte orman sayılır.” olarak tanımlanmıştır. Bu tanımda yer alan yerleri kavramıyla, üzerinde orman örtüsü olmayan alanların dahi orman statüsünde olduğu belirtilmiş ve bu husus Yargıtay kararlarıyla da tescillenmiştir. Ormanın bilimsel tanımında, flora ve faunaya daha geniş kapsamda yer verilmiştir. Günümüzde orman denilince orman ekosistemi yaklaşımı öne çıkmaktadır. Orman ekosistemi ise, “Coğrafi konumu belli bir yerde, bir yaşama birliği oluşturan orman canlıları ile, bir yetişme ortamı oluşturan çevre koşulları arasında karşılıklı dinamik ilişkilerin bulunduğu ekolojik bir birimdir.” (Kantarcı 1978) olarak tanımlanmaktadır. Bu tanım analiz edildiğinde; flora ve faunadan oluşan orman canlıları, aynı havza içinde karşılıklı fayda esasına dayalı bir yaşam birliği (Biyosenöz) oluşturmaktadır. Ancak bu yaşam birliği, çevre koşullarının oluşturduğu bir yetişme ortamında gerçekleşmekte ve aralarında karşılıklı dinamik ilişkiler bulunmaktadır. Bu yetişme ortamının en önemli öğeleri; ekolojik nitelikli toprak, su ve hava olup, aynı ortamda her üç öğeyi olumlu yada olumsuz yönde etkileyen sosyal nitelikli insan unsuru yer almaktadır. İnsan unsurunun ortaya koyacağı planlamaya dayanan, havza yönetim biçimi, orman ekosistemini doğrudan etkilemektedir. Mera ve otlak planlamasında, insan unsuru çok önemli bir yer tutmaktadır. Orman ekosistemi, her havzada ve havzanın muhtelif yerlerindeki ekolojik farklılıklar nedeniyle, değişik yapılanma ve kompozisyonlarda bulunur. Orman ekosisteminin ayrılmaz parçası olan mera ve otlak planlamasının, orman kaynaklarının havza bazında planlayan Orman Mühendisliği disiplininden farklı disiplinlerce planlanmasının düşünülmesi, teknik ve hukuki açıdan bakıldığında mümkün görülmemektedir. O nedenle, orman sayılan alanlardaki mera ve otlak planlamasının mevzuat alt yapısı düzenlenirken sayılan bu özellikleri dikkate alındığı görülmektedir. 1.1- 6831 sayılı Orman Kanununda otlak ve mera planlamasına dair hükümlerde Orman Mühendisliği. Orman Kanunun 19, 20, 21 ve 22 inci maddelerinde mera ve otlak planlamasına ilişkin düzenlemeler yapılmıştır. Bu maddeler hükümlerine göre; “Madde 19 – (Değişik : 23/9/1983 - 2896/12 md.) Ormanlara her türlü hayvan sokulması yasaktır. (Değişik ikinci cümle: 13/2/2011-6111/182 md.) Ancak, kamu yararı gereklerine uygun olarak, orman idaresince belirlenen orman alanlarında; orman idaresince tespit edilen usul ve esaslar çerçevesinde hayvan otlatılmasına izin verilebilir. Hayvan otlatılmasına izin verilecek sahaların ve hayvan türlerinin belirlenmesi ile otlatma zamanı ve süresinin tayinine ve ilgililere duyurulmasına ilişkin hususlar yönetmelikle düzenlenir. Yangın görmüş ormanlarla, gençleştirmeye ayrılmış veya ağaçlandırılmış sahalarda hiç bir surette hayvan otlatılamaz. IV. Otlak ve mera işleri: Madde 20 – Devlet ormanları içinde bulunan yaylak, kışlak ve otlaklarla sulama yerlerinde hakları olanlardan buralara hayvanlariyle yahut hayvansız olarak girip çıkmak istiyenler; bu yerlere orman idaresinin göstereceği yollardan geçmeye ve or- manlara zarar vermemeye matuf tedbirlere riayete mecburdurlar. mera ıslahı yapılarak halkın hizmetine sunulmuştur. Madde 21 – (Değişik : 23/9/1983 - 2896/13 md.) 1.2- 4342 Sayılı Mera Kanununda mera ve otlak planlamasına dair hükümlerde Orman Mühendisliği. Devlet ormanlarındaki otlaklara dışardan toplu olarak veya sürü halinde hayvan sokulup otlatılması, tanzim olunacak planlara göre orman idaresinin iznine bağlıdır. Planlar otlak zamanından evvel tanzim ve orman işletme müdürlüklerince tasdik olunur. Madde 22 – (Değişik : 23/9/1983 - 2896/14 md.) Tarım ve Orman Bakanlığı, Devlet ormanları içindeki ağaçsız otlak, yaylak ve kışlakların tanzim ve ıslahı hususunda gerekli tedbirleri alır.” (1) Orman Kanunu’nun bu maddelerinde, orman alanlarındaki mera ve otlakların orman sayıldığı, buralardan yararlanmanın yapılacak planlara göre orman idaresinin iznine bağlı olduğu vurgulanmıştır. Ancak bu alanlarda yapılacak otlak planlarında, yalnızca evcil hayvanlar değil, aynı zamanda orman ekosisteminin canlı unsuru olan yaban hayvanlarının da otlatma hakları mutlaka dikkate alınmalıdır. Bu nedenle ormanların, toprak ve su kaynaklarının geliştirilmesinin yanında, orman ekosisteminin parçası olan orman köylülerinin evcil hayvanları ile yaban hayvanlarının otlatma ihtiyaçlarının bütüncül yaklaşımla dikkate alınması koşuluyla, orman sayılan mera ve otlakların planlamasının, orman ekosistemini yöneten sanatçı konumundaki Orman Mühendislerince yapılmasını zorunlu kılmaktadır. Bu güne kadar, Orman Genel Müdürlüğü ile bu Genel Müdürlüğün bağlı olduğu Bakanlıklarda çalışan Orman Mühendisleri kanalıyla, 100 bin hektarın üzerinde orman içi, orman kenarı ve orman üst sınırı 4342 sayılı Mera Kanunu’nun orman bölgelerinden yararlanma başlıklı 28 inci maddesinde, 6831 sayılı Orman Kanunun kapsamındaki mera ve otlakların planlamasının özel mevzuatına tabi olacağı belirtilmiştir. Buna göre; “Orman Bölgelerinden Yararlanma Madde 28 – Orman bölgelerindeki köy ve belediyelere tahsis edilen mera, yaylak ve kışlaklardan o köy veya belediye halkı, bu Kanun ve 6831 sayılı Orman Kanunu gereğince konulan kayıtlara uymak şartı ile yararlanırlar. Orman Bakanlığı, orman içi, orman kenarı ve orman üst sınırı mera, yaylak, kışlak ve otlakların koruma, bakım ve ıslahı konusunda kanunlar ile verilen görevi yapmaya devam eder.” (2) Böylece 4342 sayılı Mera Kanununda; orman sayılan alanlardaki mera ve otlaklara ilişkin planlama hizmetlerinin, bu alanların biyolojik özellikleri gereği olarak yalnızca genel meralar kapsamında değerlendirilemeyeceği, 6831 sayılı Kanunla verilen görevlere devam edileceği yönünde düzenleme yapılmıştır. Bu durumda, 6831 sayılı Kanuna göre mera ve otlak planlama yetkilerinin Orman Mühendislerinde olması göz önüne alındığında, 4342 sayılı Mera Kanununun 28 inci maddesinde 6831 sayılı Kanuna atıf yapılması nedeniyle, bu Kanuna göre planlamalarda da yetkili disiplinin Orman Mühendisi olduğu anlaşılmaktadır. 1.3- Ormanlarda ve Orman İçinde Bulunan Otlak, Yaylak ve Kışlaklarda Hayvan Otlatılmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelikte Orman Mühendisliği 2012 TEMMUZ/AĞUSTOS/EYLÜL ORMAN MÜHENDİSLİĞİ 29 UZMAN S AH AS I Orman Genel Müdürlüğü, 6831 sayılı Kanunun verdiği yetkiyi dikkate alarak gerek 13/8/1984 tarihli ve 18488 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan mülga “Ormanlarda ve Orman İçinde Bulunan Otlak Yaylak ve Kışlaklarda Hayvan Otlatma Yönetmeliği” de ve gerekse halen yürürlükte bulunan 11/7/2012 tarih ve 28350 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan“Ormanlarda ve Orman İçinde Bulunan Otlak, Yaylak ve Kışlaklarda Hayvan Otlatılmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik” de, ormanlık alanlardaki otlak ve meraların planlanmasında Orman Mühendislerinin yetkili olduğu düzenlenmiştir. Bu Yönetmeliğin planların süresi ve onayı başlıklı 9 uncu maddesinde, otlatma planlarının kamu kurumunda çalışan Orman Mühendisleri ile serbest meslek mensuplarının kurdukları Ormancılık Bürolarınca yapılacağına amirdir. (3) Buna göre; “Planların süresi ve onayı” MADDE 9 – (1) Otlatma planları orman işletme müdürlüklerince amenajman plan süresi için şeflik bazında tek plan olarak yapılır veya ormancılık bürolarına yaptırılır. Yıllık otlatma dönemi sonunda plan verilerinde değişiklik olup olmadığı yerinde tespit edilerek gerekirse planda düzeltmeler yapılabilir. Amenajman plan sürelerinin bitip avans dönemi oluşması halinde otlatma planları revize edilir. (2) Otlatma planları, orman işletme müdür yardımcısı başkanlığında, ilgili işletme şefi, teknik eleman ve ilgili toplu koruma ekibinde görevli orman muhafaza memurundan oluşan en az dört kişilik komisyon tarafından EK-1’de yer alan dispozisyona uygun olarak hazırlanarak orman işletme müdürünün onayı ile yürürlüğe girer. (3) Ormancılık bürolarına yaptırılan otlatma planları, orman işlet30 ORMAN MÜHENDİSLİĞİ TEMMUZ/AĞUSTOS/EYLÜL 2012 me şefinin tetkiki, işletme müdürünün onayı ile yürürlüğe girer.” Bu Yönetmeliğin ekindeki otlatma planları dispozisyonunun imza bloğunda, planların orman mühendisi unvanlı orman işletme şefleri ile ruhsatlı orman mühendislerinin kurdukları ormancılık bürolarının imzalarının olması hususu yer almaktadır. 1.4- 5531 sayılı Orman Mühendisliği, Orman Endüstri Mühendisliği ve Ağaç İşleri Endüstri Mühendisliği Hakkında Kanuna göre mera ve otlak planlamasında Orman Mühendisliği. Orman Mühendislerinin mesleki faaliyet konularının belirlendiği 5531 sayılı Kanunun 4 üncü maddesi ile bu konulara ilişkin hak, yetki ve sorumlulukların belirlendiği 4 üncü maddesi 1 inci fıkrası (a) bendi 8 inci alt bendinde “8) Orman içi, kenarı ve orman üst sınırı meraların sınırlarının belirlenmesi, ıslahı, korunması, plânlanması çalışmalarını yapmak.” Konularının, Orman Mühendislerinin mesleki faaliyet kapsamında olduğu belirtilmiştir. Kanunun 5 inci maddesinde; 4 üncü maddede sayılan mesleki faaliyet konularına ilişkin “MADDE 5- Meslek mensupları, 4 üncü maddede belirtilen faaliyet konularıyla sınırlı olmak kaydıyla; …… plân ve projeler hazırlamaya ve uygulamaya, …. raporlar hazırlamaya, ….. ilgili hizmetleri tek başlarına, ortak faaliyet alanları içinde ise mevzuatta yetkilendirilmiş diğer meslek mensuplarıyla beraber yapmaya ve yürütmeye yetkilidir. …” hükümleri uyarınca plan, proje ve rapor yapmaya Orman Mühendisleri yetkilendirilmiştir. (4) 5531 sayılı Kanunun yasalaşma sürecinde, TBMM Tarım-Orman ve Köyişleri Komisyonunun 1/12/2005 tarihli toplantısında yapılan görüşmelerde; orman içi, kenarı ve orman üst sınırı meraların sınırlarının belirlenmesi, ıslahı, korunması, plânlanması konularında çok tar- tışmalar yapılmıştır. Prof. Dr. Uçkun GERAY’ın yaptığı konuşmada; “… orman ekosistemleri meralar olabilir, orman içindeki meralarda orman ekosistemidir. Yanlış anlamayalım, bakın, ormanın içindeki mera da orman ekosistemidir. Neden; çünkü, su üretimine ve yaban hayvanları için orası çok büyük önemi vardır. Yani, oranın ormanın kenarı, üstü ve içindeki orman meralarının düzenlenmesi, planlanması hem hukuken bizim uhdemizdedir. Hem de bilimsel açıdan bizim uhdemizdedir.”orman meralarının planlamasının hukuki ve bilimsel açıdan Orman Mühendislerinin uhdesinde olduğunu vurgulamıştır. (5) 1.5- Orman, Orman Endüstri ve Ağaç İşleri Endüstri Mühendisleri ile Serbest Meslek Bürolarının Çalışma Alanlarına Dair Yönetmelikte mera ve otlak planlamasında Orman Mühendisliği 5531 sayılı Kanunun 4 üncü ve 5 inci maddelerine dayanarak Orman Mühendisleri Odasınca çıkarılarak 10/10/2009 tarih ve 27372 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan “Orman, Orman Endüstri ve Ağaç İşleri Endüstri Mühendisleri ile Serbest Meslek Bürolarının Çalışma Alanlarına Dair Yönetmelik” in “Orman içi, kenarı ve orman üst sınırı meralarına ilişkin çalışmalar” başlıklı 35 inci maddesinde ki, “MADDE 35 – (1) 25/2/1998 tarihli ve 4342 sayılı Mera Kanunu ile 31/8/1956 tarihli ve 6831 sayılı Orman Kanununun ilgili maddeleri uyarınca, orman içi, kenarı ve orman üst sınırı meralarının sınırlarının belirlenmesi, planlanması, ıslahı, kullanılması ve korunması çalışmaları, teknik esaslar ile idarenin mevzuatına uygun olarak yapılır.” düzenlemeye göre, mera ve otlakların planlamasının Orman Mühendislerinin faaliyet konusu kapsamında olduğu belirtilmiştir. (6) Bu mesleki faaliyet konularına ilişkin yetkiler, kamu kurumunda çalışan mühendislerin dışında, serbest çalışan mühendislerin kurdukları serbest ormancılık büro ve şirketleri aracılığıyla da kullanabilmeleri mümkündür. Bu Yönetmeliğin serbest ormancılık bürolarının çalışma alanları başlıklı 108 maddesi 2 inci fıkrasında, Yönetmeliğin 35 inci maddede açıklanan “Orman içi, kenarı ve orman üst sınırı meralarına ilişkin çalışmalar” ın, Orman Mühendislerinin tek başlarına kullanacakları hak ve yetkiler kapsamında olduğu düzenlenmiştir. Bu maddede; “Serbest ormancılık büroları çalışma alanları” MADDE 108 – (1) Serbest ormancılık büroları, ortaklık büroları veya şirketler; bu Yönetmelik kapsamındaki iş ve işlemlerle ilgili olarak tek başlarına veya diğer meslek mensuplarıyla ortak çalışmalar yapmak hak, yetki ve sorumluluğuna sahiptirler. (2) Serbest ormancılık büroları, ortaklık büroları veya şirketler; bu Yönetmeliğin 17, 18, 19, 20, 21, 22, 23, 24, 25, 26, 27, 28, 29, 35, 36, 37, 38, 39, 45, 47, 48, 49, 50, 51, 52, 53, 54, 55, 56, 57, 58, 59, 60, 61, 64, 65 ve 66 ncı maddelerindeki hizmetleri tek başlarına yerine getirirler. (3) Bu Yönetmeliğin 30, 31, 32, 33, 34, 40, 41, 42, 43, 44, 46, 62 ve 63 üncü maddelerinde belirtilen iş ve işlemler Kanun kapsamı dışındaki diğer meslek mensuplarıyla beraber ortak yürütülür.” olarak düzenlenmiştir. (6) Peyzaj Mimarları Odasınca, 108/1,2,3 maddenin peyzaj mimarlarının mesleki haklarını ihlal ettiği gerekçesiyle iptali için Danıştay 8. Dairesinde dava açılmıştır. İptal istemi Danıştay 8. Dairesi 20/6/2012 tarihli ve K:2012/5503 sayılı kararında yer alan, “… Davacının, Anayasaya aykırılık iddiası yerinde görülmeyerek işin esasına geçildi…. Bu açıklamalar karşısında; dava konusu Yönetmelik maddeleri ile orman mühendisleri ve serbest meslek bürolarının mesleki faaliyetleri, çalışma esasları, hak, yetki ve sorumluluklarının ortaya konulduğu; dayanağı olan 5531 sayılı Kanun ve gerekçesi kapsamında peyzaj mimarlığı ve orman mühendisliğinin faaliyet konuları ve görev alanları dikkate alınarak düzenlemeler yapıldığı sonucuna ulaşılmaktadır. Bu durumda; dava konusu Yönetmelik maddelerinde dayanağı Yasa kurallarına, kamu yararı ve hizmet gereklerine aykırılık bulunmamaktadır. Açıklanan nedenlerle, davanın reddine, …20.6.2012 gününde oybirliği ile karar verildi.”ifadeleriyle ret edilmiştir. (7) Böylece Orman Mühendislerinin, 5531 sayılı Kanundan kaynaklanan mesleki faaliyet konuları ile mesleki hak, yetki ve sorumluluklarının açıklandığı, Odamızın hazırladığı 10/10/2009 tarih ve 27372 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan “Orman, Orman Endüstri ve Ağaç İşleri Endüstri Mühendisleri ile Serbest Meslek Bürolarının Çalışma Alanlarına Dair Yönetmelik” hükümlerinin, Anayasa ve dayandığı 5531 sayılı Kanun hükümlerine uygun olduğu yüksek mahkemece de hüküm altına alınmıştır. serbest ormancılık büroları ile şirketlerinden satın alınması gerekmektedir. SONUÇ VE ÖNERİLER Orman sayılan alanlar içinde yer alan otlaklar ile orman içi, orman kenarı ve orman üst sınırı meraları, orman ekosisteminin parçası olup orman Kanunu hükümlerine tabidir. Bu alanlarda, evcil hayvanlarla birlikte yaban hayvanlarının da yararlanma hakları vardır. O nedenle, yapılacak otlatma planlarında bu husus dikkate alınmalı ve orman ekosisteminin asıl unsur olan orman dokusuna zarar verilmemelidir. Karmaşık yapıdaki orman ekosisteminin yönetimini üstlenen Orman Mühendisleri, bu ekosistemin ayrılmaz parçası olan otlak ve meraların planlamasında, hukuken ve bilimsel açıdan görevli olmaları göz önüne alınarak, kamu kurumlarının bu konularda yapacakları hizmet alımlarında, Orman Mühendisliğinin kazanılmış mesleki haklarının ihlâline neden olacak uygulamalardan mutlaka kaçınmaları gerekir. KAYNAKLAR 1.31/8/1956 tarihli ve 6831 sayılı Orman Kanunu 2.25/2/1998 tarihli ve 4342 sayılı Mera Kanunu 3.Ormanlarda ve Orman İçinde Bulunan Otlak, Yaylak ve Kışlaklarda Hayvan Otlatılmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik (11/7/2012 tarih ve 28350 sayılı Resmi Gazete) 2. Orman sayılan alanlardaki mera ve otlakların ıslahı ve uygulamasında Orman Mühendisliği. 4.29/6/2006 tarihli ve 5531 sayılı 5531 sayılı Orman Mühendisliği, Orman Endüstri Mühendisliği ve Ağaç İşleri Endüstri Mühendisliği Hakkında Kanun Orman Mühendisleri, yürürlükteki mevzuata göre otlak ve mera planlarının yapılmasında yetkili oldukları gibi, aynı zamanda meraların ıslahı ve uygulama çalışmalarında da yetkilidir. O nedenle, kamu kurumlarının mera ıslah çalışması uygulamalarına yönelik hizmet alımı ihalesi yapılmaları halinde, bu hizmetlerin 5.TBMM Tarim-Orman ve Köyişleri Komisyonu 1/12/2005 tarihli tutanağı (OMO 40. Dönem Faaliyet Raporu Sayfa:147) 6.Orman, Orman Endüstri ve Ağaç İşleri Endüstri Mühendisleri ile Serbest Meslek Bürolarının Çalışma Alanlarına Dair Yönetmelik (10/10/2012 tarih ve 27372 sayılı Resmi Gazete) 7.Danıştay 8. Dairesinin 20/6/2012 tarih ve K:2012/5503 sayılı kararı 2012 TEMMUZ/AĞUSTOS/EYLÜL ORMAN MÜHENDİSLİĞİ 31 ÜYEL ER İ Mİ ZD EN Sami KILIÇ abimiz... Zeki KAMACI Orman Mühendisi Osman TURUNÇ Orman Mühendisi 3 Mart 1949 tarihinde Kırşehir ili, Mucur ilçesi Yeşilyurt (eski adı Köpekli) köyünde doğdu. Yeşilyurt köyü, Ankara- Kayseri karayolunun üç kilometre kuzeyinde sırtını 1660 metre yüksekliğindeki dağa yaslamış bir yayla… Kuzeydoğusunda derin derelerin birleştiği bir vadi keskin hatları ile dikkatleri çekiyor. Karasal iklimin hüküm sürdüğü bu zor tabiat şartlarında hayat mücadelesi ile yoğruldu çelikleşti. Bu coğrafya, bu iklim, bu hayat şartları, Orta Asya’dan getirdiği genlerle de birleşince, her türlü zorluğa ve zorbalığa karşı mücadeleden çekinmeyen bir ruha sahip olarak ayrıldı köyünden. Sami Kılıç, ilkokulu köyünde, ortaokul ve liseyi ise Kırşehir’de okuyarak 1969-1970 döneminde mezun oldu. Aynı yıl girdiği sınavda başarı göstererek İstanbul Üniversitesi, Orman Fakültesine kaydını yaptırdı. İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi’ni 1975-1976 döneminde ve İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi İşletme İktisadı Enstitüsü’nü 1976-1977 döneminde bitirdi. Sert mizaçlı, inatçı, zulme başkaldıran, zorluklarla mücadeleden yılmayan, haktan, hukuktan adaletten ayrılmadan hakkını savunan Sami ağabey, özellikle mesleğinin son 10 yılında adeta tek kişilik ordu gibi savaştı. İnsanların ve toplumun sistemli bir şekilde sindirildiği, muhalefetin ve medyanın susturulduğu, seslerin kıstırıldığı bir dönemde Sami ağabey direndi. Geri adım atmadı. İktidarın zulmüne, haksız ve hukuksuz uygulamalarına, koca koca şirketler, kurumlar, sendikalar, dernekler boyun eğdiler. Sami ağabey, kılıç gibi dimdik durdu, direndi. Gasp edilen hakları asla hazmedemedi, isyan etti. Kişilikleri silikleştirecek nasihatlere kulak asmadı. Zulmü alkışlamadı, zalimi asla sevmedi, gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövmedi. Türk olmaktan hep gurur duydu. Bu topraklarda türkün haklarını savundu. Onun için dışlandı. Türk olmak ve Türkü sevmenin hakir görüldüğü son yıllarda o davasından dönmedi. Yılgınlık göstermedi. Mesleğe Marmara Ormancılık Araştırma Enstitüsünde başladı. Yaklaşık iki yıl çalıştıktan sonra vatani görevini yapmak 32 ORMAN MÜHENDİSLİĞİ TEMMUZ/AĞUSTOS/EYLÜL 2012 üzere buradan ayrıldı. Askerliğini tuzla piyade okulunda başladı. Dört aylık temel eğitimden sonra yedek subay olarak Doğuda bir sınır karakolunda, karakol komutanı olarak görev yaptı. Askerlik dönüşü İstanbul Orman Bölge Müdürlüğü, Çatalca Orman İşletme Müdürlüğünün Binkılıç (Çilingoz) Orman İşletme Şefliğinde göreve başladı. Burada dört yıl görev yaptıktan sonra, Kemerburgaz Orman İşletme Şefliğine tayin oldu. Kemerburgaz da ormanlık alanlarda işletilen maden ocaklarında kanun ve mevzuata uymayan uygulamalara karşı cansiperane mücadele etti. İzin sahalarında yıllardır tahsil edilemeyen izin bedellerinin tahsilini sağladı. Başıbozuk işletmelere düzen ve disiplin getirdi. Bu çalışmalar birçok kişinin kanunsuzluklarına ve haksız menfaat sağlamasına engel oldu. Haksız kazanç sağlayanların çarkına çomak soktu. Bunu neticesi olarak, gelen baskılara direndi. Kendisine destek olunması gerekirken, haklı mücadelesi sebebiyle idare ile de sıkıntılar yaşamaya başladı. Sonunda dayanamayarak, memuriyetten istifa ederek ayrıldı. Ancak meslekten kopmadı. Serbest Orman Mühendisi olarak, mesleki faaliyetlere devam etti. Dört yıl aradan sonra, 1990 Nisan ayında açıktan tayin ile Ankara Orman İşletme Müdürü olarak memuriyet hayatına, bürokrasiye geri döndü. Ankara Orman İşletme Müdürü olarak 1997 ye kadar yedi yıl görev yaptı. Yedi yıl içerisinde geçmişte görev yaptığı yerlerdeki başarılı çalışmalarını burada da sürdürdü. Devletin, milletin, köylünün, ormanla ilişkisi olan vatandaşın ve mahiyetindeki personelin haklarını korumada gece gündüz çalıştı. Bu başarılı çalışmalardan sonra bir üst görev olan Ankara Orman Bölge Müdür yardımcılığına terfian tayin odu. Kendine yapılanları affederken, milletine, devletine, çevresindeki insanlara, dostlarına yapılan en küçük haksızlığa karşı hiç müsamaha göstermezdi. Soyadına yakışır şekilde dimdik kılıç gibi yaşadı, zulme karşı haksızlıklara uğrayanların kılıcı oldu. Cenaze töreninde Orman Mühendisleri Odası Genel Başkanı Ali Küçükaydın’ın dediği gibi “Sami ağabey hayatı boyunca hep soyadına yakışır şekilde kılıç gibi dimdik ve onurlu durdu. Zalime Yavuz, mazluma Yunus gibi davrandı”. Ankara Orman Bölge Müdürlüğündeki görevinin son yıllarında, Orman Genel Müdürlüğünün üst kademesinde yaşanan görev değişiklikleri, Bölge Müdür Yardımcılığı görevindeki Sami ağabeye olumsuz şekilde yansıdı. Zaman zaman kendisine kasıtlı olarak görev verilmeyerek, toplantılara çağrılmayarak, mesleki faaliyetlerden dışlanarak, emekliliğe zorlandı. Sami ağabey bu oyunlara gelmedi ve tahriklere kapılmadı, maddi manevi, psikolojik tehditlere papuç bırakmadı. Bunlardan sonuç alamayacağını gören, içini kin, hırs ve intikam duyguları kaplamış, malum sendikal çevreler ve bu çevrelerin güdümündeki idare Sami ağabeyi görevden alarak başmühendis kadrosuyla atama yaptılar. Bölge idare mahkemesine dava açtı ve haklılığı mahkeme kararı ile de tescil edilerek asli görevine iade edildi. Hukuk ve adalet kendilerinden yana olmadıkça, ona inanmayan, saygı duymayan zihniyete sahip yöneticiler, mahkeme kararına rağmen Sami ağabeyi rahat bırakmadılar. Bölge Müdürlüğü binası dışında başka bir binada, personeli takip ve idareye ispiyonlama gibi Sami ağabeyin karakterine uymayan bir işle görevlendirdiler. En sonunda, Artvin Orman Bölge Müdür Yardımcılığı görevi ile tayinini Artvin’e çıkardılar ve bunu da kendisine hiç de hoş olmayan bir şekilde 5 Ekim 2012 Cuma günü tebliğ ederek olaya şahit olan meslektaşlarımızın ifadesi ile “aniden rahatsızlanmasına” sebep oldular. Hemen Atatürk hastanesine kaldırılan Sami ağabeye beyin kanaması teşhisi konuldu. Yapılan her türlü müdahaleye rağmen iyileşme olmadı. 6 Ekim 2012 tarihinde saat 14:15 civarında hakkın rahmetine kavuştu. Yiğit bir meslektaşımızı erken yaşta kaybettik. Köyünü çok seven ve son yıllarda sıkça giderek, bağı bahçesi toprağa ile hemhal olduğu köyünde dedelerinin yanında toprağa verdik. Ailesinin, yakınlarının ve meslek camiamızın başı sağ olsun. Allah rahmet eylesin. Sinami ULUOCAK’a dair... Abdulvahap GÖKSEL Orman Mühendisi Hayat denilen yolculuktan bazılarımız ömür sermayelerini tüketip teker teker aramızdan ayrılıyor ve ebedi istirahatgahlarına rücu ediyorlar. Her canlı gibi Sinami ULUOCAK kardeşimde Yüce ALLAH’ın takdiri ile 28 Ağustos 2012 sabaha karşı aniden ömür sahnesinden çekildi. Onu kaybetmenin derin acısını, onu tanıyan herkes gibi iliklerime kadar hissediyorum. Onun gidişi ile hayatımda oluşan boşluğu nasıl dolduracağımı bilmiyorum. Dile kolay; tam 37 yıldır devam eden ve hiç kesintiye uğramayan can yoldaşlığımız binlerce hatıra ile dolu. Her gece ve gündüz sanki bir film şeridi gibi geçiyor gözlerimin önünden ayrı ayrı. O güzel sesi ile hala ‘’Huma kuşu yükseklerden seslenir ‘’, ’’Göç göç oldu, göçler yola dizildi’’ türkülerini söylüyor sanki bize. Ama mukadderata teslim olmaktan başka çaremiz yok. O; dünyadaki imtihanlarını tamamladı ve hakka yürüdü. Tanrı Dağlarını aşıp uçmağa vardı. Sinami Kardeşimin kısacık ömrü 1959 yılında Sivas’ın Koyulhisar İlçesinin Hacıilyas Köyünde başladı. Yıldızeli Öğretmen Okulundan mezun olduktan sonra 1976 yılında İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesine girdi. 12 Eylül öncesinin zor ve karanlık günlerinde ülkücü öğrencilere liderlik yaptı. 1982 yılında okulunu bitirip, Orman İşletme Şefliği ve Müdür Yardımcılığı görevlerini başarı ile yaptı. 25 yıldır İstanbul’da çalışıyor idi. Güleryüzlü, yumuşak huylu, çevresine karşı hoşgörülü, samimi, sevgisinde sıcak, saygısında kavi, dürüst ve örnek bir insandı. Hiç yalan söylemezdi. Milletine, mesleğine, meslektaşlarına âşıktı. Bu özellikleri ile kendisini herkese sevdirmişti. Cenaze töreninde yurdun dört bir yanından gelen ve İstanbul’daki meslektaşları, Kemerburgaz halkı, tüm siyasi görüşlerden insanlar muhteşem bir kalabalık oluşturdular. Ve hep bir ağızdan hançereleri yırtılırcasına helallik verdiler. Aslında bizim kendisinden helallik almaya ihtiyacımız var demek istediler. İmam Efendi bu manzara karşısında; ‘’Sinami Bey’i kıskandım’’ dediğinde gözyaşları sel oldu. Koçlarım dediği oğulları Sina ve Sima ile Sultanım dediği değerli eşi Songül Hanım büyük bir vakar ile dimdik durdular ve eminim o an çok gururlu idiler. Büyük Şair Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu şu dizeleri sanki Sinami Kardeşim için yazmış yıllar önce; ‘’ Burada başsağlığı, orada gözler aydın; İki ayrı dünyada iki ayrı tören var. Tanrı katından gelen bir yüce buyruk üzre, Aramızdan ansızın çadırını deren var. Eksilmiş bir yanımız; çarpılmış gibiyiz hep, Tanrı korusun, sanki Bozkurtluluğa kıran var. Yukarıdan gök mü bastı; altta yer mi çöktü ne? Kimsede ağız, dil yok; gözleriyle soran var. ‘’ Yiğit Kardeşim, can dostum! Allah sana gani gani rahmet eylesin. Nur içinde yat. Mekânın cennet olsun. Geride bıraktıklarına Cenab –ı Allah sabr-ı cemil ihsan buyursun. Yüksel YÜKSEL Orman Mühendisi Eve girip de salonda yüzün Kabetullaha dönük yerde up uzun uzanırken gördüm seni gardaşım… Kaderde canım kardeşimi omuzlarımda musallaya taşımak ta varmış neyleyim. Oldu mu ya gardaşım… Yakıştı mı sana… Kim derdiki nice acıların ızdırapların işkencelerin yıkamadığı Sinami ULUOCAK yumruğu kadar kalbine yenilecekti? Kim derdiki zülme, zalime, haksızlığa dikilen dinini, devletini, vatanını herşeyden aziz bilen onlara yönelen saldırılara gövdesini siper eden Sinami ULUOCAK’ın ateş çemberinden geçipte el kadar kalbine mağlup olacağını… Ah be kardeşim halde haldaşım, sinde sindaşım, ahıret karındaşım, hak yolunda yoldaşım… Dik yaşadın, mertçe yaşadın ve yaşadığın gibi öldün. Öldüğün gibide defnedildin. Son yolculuğunda Kemerburgaz’ı dolduran binlerce arkadaşının şahadeti senin adamlığının, yiğitliğinin, mertliğinin de şahidi idi. Şapkadan çıkmış sahte kahramanların sermayesine hiç tenezzül etmedin. Onların sırtlan sürüsü gibi saldırdığı makam, mevki ve şöhrete göz ucuyla bile bakmadın. Yalnızlığının zirve yaptığı günlerde de inlemedin, sır vermedin. Acını ve hicranını kalbine gömdün. İşte kalbin o acı ve ızdıraplara dayanamadı da dağ gibi bedenine ihanet etti can dostum… ‘’Yatmam tilki gölgesine ko yesin aslan beni’’ Sen söylerdin, senin için söylenmiş. Senden beklenen fermana baş kaldırıp milletin kutlu sinesine çekilmekti ama kahırla düştüğün yerden kalkmadın, kalkmak istemedin. At izinin it izine karıştığı; törenin, edebin tepelendiği ahval ve şeraite kırgındın, yaralıydın. Ovaları, düzleri ite çakala bırakıp bozkurt gibi dağların karanlığına çekildin can gardaşım… Menzilin mübarek mekânın cennet PEYGAMBER EFENDİMİZ şefaatçin olsun. 2012 TEMMUZ/AĞUSTOS/EYLÜL ORMAN MÜHENDİSLİĞİ 33 ÜYEL ER İ Mİ ZD EN KIRGIZİSTAN NOTLARI F. Alptekin KARAHAN Orman Mühendisi G üzel bir Haziran günü yıllık izinden döndüğümde Müdürüm Metin KARADAĞ’ ın beni aradıklarını öğrendim. Yanına gittiğimde; Orman Y.Müh. Hazin Cemal GÜLTEKİN ile birlikte Kırgızistan’a teknik inceleme görevine gitmem gerektiğini söylediği zaman heyecanıma diyecek yoktu! Çünkü İlk yurtdışı görevim olmasından daha çok Ata yurdunu görecek olmam fazlasıyla etkilemişti beni. Kırgızistan, Türkistan coğrafyasında toplam yüzölçümü 199 bin kilometrekare olan bir ülke. Başkenti Bişkek. Ülkede 5 300 000 Kırgız vatandaşı yaşar. Toplam yüzölçümünün %96 sı dağlarla kaplıdır. Diğer Orta Asya Cumhuriyetlerinde olduğu gibi ormanlık alanları azdır. Ormanlar ülke alanının %4,66’sını kaplar. Çoğu kez ormanlar işletilmemekte ve korunmaktadır. Bundan dolayı yılda 160 000 metreküp civarında orman emvali ithal etmeleri gerekiyor. nusunda teknik incelemeler yapmak olarak özetlenebilir. Gezide, Kırgızistan’ın yapacak ve yakacak odun ihtiyacını karşılamak üzere 3 değişik bölgede fidanlık kurulması ve buradan elde edilen fidanların potansiyel kişilere dağıtılması ana amacımızdı. Bunun yanında halka seminer verecek, konunun önemini anlatacak, iş ve işlemleri kontrol edecek uzmanların yer alacağı “Bai El“ (Yani Zengin El) Bölge Merkezi oluşturulması diğer bir hedefti. Bu amaçla vardığımız Kırgızistan da bizi Bayanbek Bey ve Elmira Hanım karşıladılar. Kavak ağaçlandırması (Tokmak yöresi) Kırgızistan ormanları (Karakol yöresi) Gezinin ana amacı Kırgızistan ekonomisinin odun hammaddesi ihtiyacının en kısa zamanda karşılanması için hızlı gelişen orman ağaçlarından kavak ve söğüt türlerinin yetiştirilmesi ko34 ORMAN MÜHENDİSLİĞİ TEMMUZ/AĞUSTOS/EYLÜL 2012 Ertesi sabah Bayanbek bey ile birlikte Kırgızistan Orman Bakanıyla görüştük ve hemen işe koyulduk. Türkistan’ın bu bölgesini ilk kez gezeceğimiz ve Kırgız kardeşlerimizle daha yakından tanışacağımız için çok heyecanlıydık. Bişkek civarı ve Issık göl civarı olmak üzere farklı 2 bölgeyi gezip 3.bölge olan Celalabat- Oş bölgesine gitmeyi kararlaştırdık. Kumul ağaçlandırması (Issık göl yöresi) Bişkek hayalimizdeki bozkır Türkistan resminden çok farklıydı. Parklarıyla, bahçeleriyle, sularıyla yeşil ve güzel bir şehirdi. İlk durağımız, Tokmak Şehri ve Fidanlığı’nda kavaklar ve onlarla yarışan meşeler dikkatimizi çekti. Bir diğer dikkatimizi çeken şeyde tüm yol boylarının çift taraflı kavak ve söğüt ağaçları ile donatılmasıydı. Kırgızistan’ın İnceleme konumuz olan kavak ve söğütte yeterli gen kaynaklarına sahip olduğu ve üretim için gerekli olan su kaynakları ve potansiyel alanının çok yüksek olduğunu gördük. Bir sonraki durağımız kapalı bir havza niteliğinde Issık Göl yöresiydi. Uçsuz bucaksız Issık Göl 1600 metre yükseklikte ve kışları donmaması ile ünlü. Zaten ismi de sıcak göl anlamına geliyor. Göl kıyısındaki yarı çöl manzara, yüksek dağlara doğru önce bozkır ekosistemine dönüşüyor, sonra doğal ormanlar başlıyor ve sonrasında buzlu zirvelere ulaşıyor. Issık göl civarında yağış çok az, yıllık ortalama 120 mm. civarında. Konakladığımız Karakol şehrinden yola çıkarak doğal Ladin ormanlarını gezdik. Konuksever Kırgız kardeşlerimize misafir olduk, sohbet ettik. Kırgızistan yaylalarında bizlere at sürmek nasip olacak deseler gerçekten inanmazdım ama oldu. Sanki farklı bir ülkede değil hep evimizdeydik. Çok istememize rağmen ülkenin güneyindeki Oş yöresine zaman yetersizliği nedeniyle gidemedik. Artık nasipse bir başka sefere diyerek Bişkek’e döndük. söğüt gibi hızlı gelişen ağaç türleriyle yapılacak ağaçlandırmalarla Kırgızistan ekonomisinin ve halkının ihtiyaç duyduğu odun hammaddesi ihtiyacının giderilebileceği gibi komşu ülkelere de ihraç yapabilecek potansiyelde olduğu kanısı bizde oluştu. karşılaştırma adaptasyon çalışmalarının yapılması doğrultusundaki raporumuzu dönüşte Bakanlığımıza sunduk. Günümüz itibariyle Bakanlığımızın 2011 yılı sonlarına doğru yeniden yapılanmasıyla biraz duraklayan proje; Çölleşme ve Erozyonla Mücadele Genel Müdürü Hanefi AVCI Bey ve ekibinin koordinatörlüğünde Orman Genel Müdürlüğü Fidanlıklar Daire Başkanlığı, İzmit Kavak ve Hızlı Gelişen Orman Ağaçları Araştırma Enstitü Müdürlüğü uzmanlarının katılımıyla hazırlanarak TİKA ya gönderilmiştir. Kereste pazarı (Bişkek) Yol ağaçlandırmaları Sonraki gün Bişkek’te yapacak odun, kereste satılan pazara çıktık. Ülkede kavak-söğüt kerestesi ve odununa olan yoğun talebi gördük. 1 metreküp kavak odununun 200-300 dolara, 3. sınıf ladin kerestesinin 300-400 dolara (bir çalışanın iki aylık maaşı) satıldığını görünce Kırgız kardeşlerimizin neden bu projeyi çok istediklerini daha iyi anladık. Odun hammaddesinin bu kadar yüksek ederde olması doğal ormanların korunmasını güçleştirdiği gibi inşaat maliyetlerini de artırmakta. Bu büyük bir sorun olup ülkenin kıt olan kaynaklarının dış alıma gitmesi çok üzücü. Kavak odunu, inşaat alanlarında yoğun olarak kullanılmasının yanında yakacak gereksinmesinin önemli bir kısmını da karşılıyor. Bunun söğütlerin ince dalları, kabukları ve yaprakları hayvan yemi olarak kullanıldığını, koyunlara bile yedirildiğini de gözlemledik. Yine hayvan ağıllarının, yemliklerinin, çitlerin ve obaların yapımında söğüt ve kavak odunu kullanılmakta. Kavak ve Ata yurttaki son günümüzde Bişkek’teki botanik bahçesi ve kent parklarını gezdik, araştırma kurumu yetkilisi meslektaşlarımızla tanıştık ve bilgi alışverişinde bulunduk. Burada bir kez daha meslektaşımız Hazin Cemal GÜLTEKİN’in meslek heyecanına, sevgisine ve ilgisine tanıklık edince neden yılın ormancısı seçildiğini çok daha iyi anladım. Tokmak Fidanlığı H.Cemal GÜLTEKİN Seyahatimizin sonucunda Kırgız meslektaşlarımızla bir değerlendirme yaptık. Öncelikle mevcut kavak söğüt gen kaynaklarıyla hızlı biçimde çalışmalara başlanması, daha sonra yetişen kavak ve söğüt türlerine ait seçilmiş klonlara ilaveten Türkiye’den hatta komşu ülkelerden getirilecek klonlarla Bu görevi birçok mutlu anıyla tamamladık. Değerli meslektaşlarım Hazin Cemal GÜLTEKİN, Bayanbek KADİROV ve sevgili Kırgız dostlarımızla Ata yurtta yürüttüğüm bu çalışmayla iki ülkenin kardeşliği ve yararlı sonuçlanacağına inandığım bir görevde bulunmanın keyfi benim için bu seyahati çok özel hale getirdi. 2012 TEMMUZ/AĞUSTOS/EYLÜL ORMAN MÜHENDİSLİĞİ 35 ÜYEL ER İ Mİ ZD EN ÇALIŞANIN MOTİVASYONU ve ÇALIŞMA PERFORMANSINA ETKİLERİ Sabit TUNÇEL Ağaçişleri End.Yük.Müh. Özet Motivasyonun “kişilerin belirli bir amacı gerçekleştirmek üzere kendi arzu ve istekleri ile davranmaları” seklinde tanımlamak mümkündür. Aslında motivasyon konusu; bireylerin beklentileri doğrultusunda ihtiyaçları, amaçları ve davranışları, ile ilgili kendilerine performansları hakkında bilgi verilmesi konuları ile ilgilidir. Dolayısı ile motivasyon sürecini tam olarak kavrayabilmek için kişilerin belirli şekillerde davranmaya zorlayan nedenleri, kişinin amaçları, davranışların sürdürülme olanakları gibi konuların incelenmesi gerekmektedir. Motivasyon öncelikle birey davranışlarının incelenip yorumlandıktan sonra hakkında fikir ileri sürülebilecek bir konudur. Motivasyonu etkileyen faktörler, kişilerin davranışlarının yorumlanması ile anlaşılabilir. Bireyin olaylara bakış açısı ve davranış biçimi olaya olan motivasyonunu gösterir. Bu durumda işletmelerdeki yöneticilerin personel davranışlarını yorumlaması, bu yorumlamanın sonuçlarına göre onları motive edecek modeller ve uygulamalar geliştirmesi gerekmektedir. Hiçbir zaman bir işletmede sonuç vermiş bir uygulamanın başka bir işletmede de aynı sonucu vermesi beklenmemelidir. Burada önemli olan birey davranışlarının doğru yorumlanması ve bu yoruma göre etkin modelin geliştirilmesidir. Bu makale kapsamında da işletmelerde bireylerin motivasyonunu etkileyen faktörler ve performans üzerindeki etkilerine değinilecektir. 1. GİRİŞ İnsan kaynakları yönetiminde motivasyon kavramı son derece önemli işletme verimliliğine direkt etki eden böyle bir konunun üzerinde titizlik ile çalışılması motive edici unsurların adil ve belirli kurallar çerçevesinde yönetilmesi gerekmektedir. Günümüzde işletmelerin kariyer planlamasına verdiği önem ve çalışanın işletmeden beklentilerinin kesiştiği noktada motivasyon olgusu önem kazanmaktadır. İşletme içi gelişimde sürekliliğin sağlanabilmesi ve katılımcılığı arttırmak ile ilgili çalışmalarda, çalışanların motivasyonunun önemli derecede etken olduğu birçok yayında ifade edilmiştir. Kısacası yapılan araştırma sonuçlarına bakıldığında verimliliği etkileyen önemli unsurlardan biri olarak karşımıza çıkmaktadır. Öncelikle motivasyon kavramının ne olduğu ve bunun insan üzerindeki etkilerine değinilecektir. Devamında kavramsal olarak anlatılan motivasyon olgusunun işyerlerindeki uygulama örnekleri incelenecektir. Bu çerçevede işletmelerde yapılan uygulamaların sonuçları detaylandırılacak ve neden sonuç ilişkileri açıklanacaktır. 2. MOTİVASYON KAVRAMI 2.1.Motivasyonun Tanımı Motivasyon güdüleme terimi ile eş anlamlıdır. Örgütte çalışan bireylerin olası ihtiyaçlarının yeterli düzeyde tatmini ile sonuçlanacağı bir iş ortamı yaratarak, bireyin kendisinden beklenilen davranışı yapmak üzere harekete geçmesi için etkilenmesi ve isteklenmesi sürecidir.1 En geniş anlamıyla motivasyon; davranışı harekete ge- çiren fizyolojik ya da psikolojik bir eksiklik, ihtiyaç veya herhangi bir hedefe yönelmiş bir dürtü ile başlayan bir süreçtir.2 Yönetim bilimi literatüründe motivasyon; örgütün hedeflerine ulaşabilmesi için çaba sarf eden bireyin, bu çaba sonucunda kendi ihtiyaçlarını da tatmin edecek oluşunun verdiği şartlanma ile bu çabayı göstermedeki istekliliği olarak tanımlanmaktadır.3 Bu tanımlar ışığında çalışanların işletmenin amaçlarına uygun çalışmayı özendirici/isteklendirici nitelikte yapılan eylemler bütününe motivasyon diyebiliriz. 2.2.Motivasyonun Kapsamı Motivasyon kavramında kapsam olarak üç olgudan bahsedilebilir.4 i. Motivasyon, bir faaliyeti başlatmaya yönelik seçici bir uyanıştır: İnsanın 1 Madsen, K.B., “Theories of Motivation”, 4th ed., The Kent State University Press, Ohio, s.46, 1968. 2 Luthans FREUD, Organizational Behavior, 6. Ed., (McGraw-Hill,Inc., 1992). 3 David A. DE CENZO-Stephen P. ROBBINS, Human Resource Management, 5. Ed., (John Wiley & Sons, 1996), s. 296-297. 36 ORMAN MÜHENDİSLİĞİ TEMMUZ/AĞUSTOS/EYLÜL 2012 gereksinim veya hedefi doğrultusun- farklılık gösteren ihtiyaç ve güdülerin ön- bir güç ile bu ihtiyacı karşılamak yönünde da iç ve dış unsurlardan belli bir ödül ceden bilinebilme olasılığı olmadığından, uyarılır. İç ve dış etkiler ile uyarılan birey beklentisi içinde oluşuyla başlayan kişi/kişilerin davranışlarının sürekli takip çeşitli şekillerde farklı davranışlara yönelir. edilmesi gerekir. Bireylerin birden fazla Burada amaç ihtiyaçlara karşı isteğinin doiçsel bir devinimdir. 9 ii. Motivasyon, bireyin davranışına yön duygu ve arzuyu aynı anda yaşayabilmesi, yumudur. Konu ile ilgili süreç haritası Şekil veren bir süreçtir: Motivasyon bir tür gidi ve ihtiyaçlarının farklılık göstermesi- 1’de belirtilmiştir. Motivasyon teorileri çeşitli şekillerde karar verme sürecidir ve bireyi ger- nin yanı sıra, bu ihtiyaçların nasıl karşılanaçekleştirmeyi arzu ettiği faaliyet yö- cağı konusunda da kişiye göre farklılıklar sınıflandırılmaktadır. Bunlar ihtiyaç teorilenünde harekete geçiren bir seçimdir. olacaktır. Bu da motivasyonun dengesinin ri, pekiştirme teorileri ve beklenti teorileri oluşturulmasında öncelikle etüt edilecek olarak üç kategoride incelenebilir. Bu çalışiii. Motivasyon çaba düzeyini de ortakonunun temelini oluşturmaktadır.6 mada teorilerin detaylarına inilmeden kısa ya koymaktadır: Motivasyon olgusu, Motivasyonun bileşenlerinden kabul tanımlamaları verilecektir. bireyin davranışını yöneterek onun edilen efor ise; tatmin edilmemiş ihtiyaçlaseçim, yön ve çaba düzeyinin ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Bu açı- rı bulunan ve bunların karşılanmasını veya 2.4.İhtiyaçlar Hiyerarşisi Teorisi dan motivasyon aynı zamanda birey- karşılamayı arzu eden bireyin içerisinde Abraham Malow’un ihtiyaçlar hiyerarbulunduğu fizyolojik ve psikolojik gerilim, sel bir kali göstergesi olmaktadır. bireyin belirli davranışlar sergilemesine şisi teorisi 1940’lı yıllarda ortaya atılmıştır. İhtiyaçlar insan doğasının öğelerinneden olur.7 Belirli bir hedefe yönelmiş İnsanların birden çok ihtiyaç tarafından dendir, bu ihtiyaçlar bir şekilde karşılanolan bu eyleme ise efor denilmektedir. motive edildiğini ve bu ihtiyaçların hiyedığında insan yaşamının sürdürülmesinde Birey bu konuda tatmin olana kadar bu rarşik bir yapıda olduğunu ifade etmekteMo t ivaVarlığının s yo n u n sürdüb i le şe n ler in d e n k a b u l ed i le n e fo r is e ; t at min ed i l me m i ş önemli etkilerdendir. dir. Maslow önem sırasına göre 5 motive eylem devam eder.8 iht i ya ç lar ı bu lu na n v e bise u n lar ın k ar ş ı la n m as ın ı ve ya k ar ş ı la ma ı ar zubelirlemiştir. ed e n b irŞekil e y in2.’de hiyerülmesini sağlayan, giderilmediğinde ediciy ihtiyaç Tatmin edilmemiş ihtiyaçlar motivas- y in be l ir l i d a vr a n ış lar insanıiçgiderek tehlikesi içerisine er is inyok d e olma bu lu nduğu f iz yo lo j ik ve p s ik o lo j ik g er i l i m, b ir erarşik bir yapıda belirtilmiş olan ihtiyaçlar yonun çıkış noktasını oluşturmaktadır. Biiten ser olgular g i leşeklinde me s in etanımlanır. n ed e n Ortaya o lu r . 7 Be l ir l i b ir he d e fe yö n e l m iş o la n bu yukarıya e y le medoğru is ekısaca e fo rşu şekilde aşağıdan rey arzu ve ihtiyaçlarını tatmin edemediği çıkandher ihtiyaç bireyde ona ulaşma veya 8 e n i l mek t ed ir . B ir e y bu k o nu d a t at min o la n a k ad ar bu e y le mtanımlanmaktadır. d e va m e d er . tatmin olma isteği uyandırır. Bu ise bireyin sürece iç dengesizlik ve gerilim hali ortaya T at min ed i l me m iş ih t i yaç la r mo t iva s yo nu n ç ık ış no ki. t as ın ı o luFizyolojik şt u r mak t ad ır . Bireyin Temel İhtiyaçlar: güdülenmesine yani iç itki oluşmasına ne- çıkar. Tatmin edilmeye gereksinim duyan temel ihtiyaçlarını kapsayan, B ir e y ar z u ve iht i ya ç la r ın ı tbu at mi n ed e med iğ i sü r e ce iç d e ng es iz l ik ve g er i l i m h a l i yemek, ihtiyaçlar bireyi ihtiyacın karşılanmaden olur. Güdüler, bireyi ihtiyaç ile ilgili hasu, barınma, cinsellik gibi o rt a ya ç ık ar . T at min ed i l me ye yönelik g er ekharekete s in i m geçmesine d u ya n bu i ht i ya ç lar b ir e y i iht i ya c ı nihtiyaçlarneden rekette bulunmaya veya bir hareket yolu- sına dır. k ar ş ı la n maetmeye s ın a yö n e l ik har ekolur. e t e g eç me s in e n ed e n o lu r . nu diğerine tercihe yönlendirecek ii. Güvenlik İhtiyaçları: Güvenli bir fizikşekilde etkileyen itici güç ve faktörlerdir. sel ve duygusal çevre ve tehditlerden Yeniden gü- 2.3.Motivasyon Süreci 1 . 3bir . davranışla M o t i v asonuçlanan sy o n S übu reci uzak bir yaşam isteğidir. dü-ihtiyaç ilişkisi motivasyon Mo t iva s yo n d a s ü rkavramının ec i ba ş lat a n b ir e y in k e nd i iht i ya ç lar ıd ır . B ir e yd e b ir iht i ya ç Motivasyonda süreci başlatan bireyin 5 iii. Sosyal ihtiyaçlar: İnsanlar arasında özünü oluşturmaktadır. ist eğ i o lu şt u ğ u nd a, b ir e y b ukendi iht i ihtiyaçlarıdır. ya c ın ı k a rBireyde ş ı la mak ist e yec bir ihtiyaç is- ek t ir . Bu d u r u md a b ir e y kabul görme, arkadaş edinme, bir Bireylerin hangi it ic i b ir g ü çihtiyaç i le veya bu güdüi ht i ya cteği ı koluştuğunda, ar ş ı la makbirey yöbu n üihtiyacını nd e u ya r ı l ır . İ ç v e d ış et k i ler i l e karşıgruba mensubiyet, ait olma ve seviller kullanılarak u yar ı la n motive b ir eolacağını y çe ş itbaştan l i şeklamak i l le r isteyecektir. d e far k lBu ı durumda d a vr a nbirey ış laritici a yö ne l ir . Bu r ad a a ma ç me gibi arzuları yansıtır. öngörmek çok zordur. Ayrıca, kişiye göre 9 iht i ya ç lar a k ar ş ı ist eğ in in d o yu mu d u r . Ko nu i le i lg i l i sü r eç h ar it a s ı Ş ek i l 1 ’ d e b e l ir t i l m işt ir . Şekil 1. Motivasyon Süreci10 Ş eki l 1 . Mo t iv a s yo n S ü r ec i 10 Mo t iva s yo n t eo r iler i çeş it l i ş ek i l ler d e s ın ı f la n d ır ı l mak t ad ır . Bu n lar ih t i ya ç Duygu ALTUĞ, Örgütsel Davranış, (Haberal Eğitim Vakfı, Ankara: 1997), s. 80. Zeyyat SABUNCUOĞLU-Melek Örgütselt eo Psikoloji, Bursa 1998), t eo r ile r i, p ek iştTÜZ, ir me r ile r(Alfa i Yayınları, ve be k le nt i s.97t eo r iler i o lar ak ü ç k at eg o r id e 6 CHRUDEN Herbert J., - SHERMAN Arthur W., Managing Human Resources, (South-Western Publishing Co., New York, 1984), s.258 7 BAYSAL A. Can - TEKARSLAN Erdal, İşletmeciler İçin Davranış Bilimleri, 2. Baskı, (Avcıol Basım-Yayın, İstanbul,1996), s.101 (ROBBINS, 1996) 8 DE CENZO David A. – ROBBINS Stephen P., Human Resource Management, 5.Ed., (Jhon Wiley & Sons, 1996), s.297 9 DE CENZO David A. – ROBBINS Stephen P., Human Resource Management, 5.Ed., (Jhon Wiley & Sons, 1996), s.305. 4 5 7 BAYSAL A. Can - TEKARSLAN Erdal, İşletmeciler İçin Davranış Bilimleri, 2. Baskı, (Avcıol Basım-Yayın, İstanbul,1996), s.101 (ROBBINS, 1996) DE CENZO David A. – ROBBINS Stephen P., Human Resource Management, 5.Ed., (Jhon Wiley & Sons, 1996), 2012 TEMMUZ/AĞUSTOS/EYLÜL ORMAN MÜHENDİSLİĞİ s.297 9 DE CENZO David A. – ROBBINS Stephen P., Human Resource Management, 5.Ed., (Jhon Wiley & Sons, 1996), s.259 8 10 37 ÜYEL ER İ Mİ ZD EN ir. Bu çalışmada t eoriler in det aylar ına inilmeden kısa t anımlama lar ı . iv. Saygı ve Statü İhtiyacı: Pozitif bir imaj iii. Güç İhtiyacı: Başkalarını etkileme, kontrol etme, diğerlerinden sorumlu fından tanınma, beğenilme ve takdir olma ve başkaları üzerinde otorite ve aham Malow’un iht iyaçlar hiyerar şisi t eorisi 1940’lı yıllar da ort aya edilme gibi ihtiyaçlardır. nüfuz sahibi olma ihtiyacı. İ nsanlar ın birden çok iht iya ç t arafından mot ive edildiğ ini ve bu McClellan, yaptığı araştırımalar sov. Kendini Gerçekleştirme İhtiyacı: Bihiyer arşik bir yapıda o lduğunu ifade et mekt edir. Maslow ö nem reyin kendi potansiyelini kullanması, nucunda, bir ülkenin ekonomik anlamda re 5 mot ive edici iht iyaç belir lemişt ir. Şekil hiyerkalkınmasını arşik bir yapıda gösteren veriler ile o ülkedeyeteneklerini arttırması ve 2.’de daha iyi ki ölçülebilir başarının ortalama değerleri o lan iht iyaçlar Şekil aşağıdan yukar ıya doğru kısaca şu şekilde 2. Maslow'un İhtiyaçlar arasında bir ilişki olduğunu ifade etmişHiyerarşisi kt adır. tir. Eski kültürler incelendiğinde, ulusal düzeydeki zenginliğin ve iktisadi açıdan gerçekleşen kalkınmanın o ülke insanının başarı için harcadığı çabadan olduğunu ileri sürmüştür.11 Başarıya ulaşmayı yüksek oranda ihtiyaç hisseden kişiler, girişimci olma eğilimindedirler. Genel özellikleri rakiplerine oranla daha iyi işler yapma isteği ve uygun riskleri alarak başarıya ulaşma içgüdüsüne sahiptirler, bu nedenle de çekinmeden akla yatkın riskleri alırlar. Oysa ki; kabul Şeki l 2. Maslo w'un İ ht iyaçlar Hiyer arşis i biri olması anlamına gelen ihtiyaç- edilme ihtiyacı yüksek olanlar başarılı lardır. birer yan, kaynaştırıcı rolündedirler. Bu yapıl Fiz yo lo jik İ ht iyaçlar: Bireyin t emel iht iyaçlar ını kapsa yemek, Maslow’a göre ilk iki kategorideki ihdaki kişiler örgüt içinde mevcut birimler ar ınma, cinsellik gibi iht iyaçlar dır. tiyaçlar düşük seviyedeki, sonraki üç katearasında entegrasyonu sağlarlar. Yüksek nlik İ ht iyaçlar ı: Güvenli bir fizikse l ve du ygusal çevr e ve t ehdit lerden goride ele alınan ihtiyaçlar ise yüksek se- bir güç ihtiyacı isteyen kişiler ise örgüt bir yaşam ist eğidir. viyedeki ihtiyaçlardır. Teori, bu hiyerarşinin hiyerarşisinde yüksek mevkilere ulaşma al iht iyaçlar: İ nsanlar ar asında ihtiyaçlar kabul görme, aş edinme, bir gruba McClelland’ın yaptığı alt basamaktaki yeterincearkad tatmin arzu taşımaktadırlar. ubiyet , ait olma veedilmeden, sevilme gibi ı yansıt ır. bir üstarzular kademedeki ihtiyacın araştırmalar sonucunda, üst düzey yönetatminine gidilemeyeceğini varsayar. tici konumunda olan ı ve St at ü İht iyacı: Pozit if bir imaj oluşt ur ma, ilg i çekme, başkalar ı çalışanların yarıdan fazlasının yüksek derecede güç ihtiyacı ından t anınma, beğenilme ve t akdir edilme gibi iht iyaçlardır. duyan kişiler olduğunu fakat başarı ihtiya2.5. aşarı Motivasyon Teorisi ini Ger çekleşt ir me İ htBiyacı: Bireyin kend i pot ansiyelini kullanması, cı, güç ihtiyacından fazla olan yöneticilerin teorisi adıyla nekler ini art t ır ması veKazanılmış daha iyi ihtiyaçlar bir i o lması anla mınadage len iht iyaçlardır. kariyerlerinin daha kısa sürede sonlandığıbilinen bu teoride McClelland, insanların nı gözlemlemiştir.12 ihtiyaçlarını öğrenme yoluyla sonradan ow’a göre ilk iki kat egorideki iht iya çlar düşük seviyedeki, sonraki üç kazandıklarını savunmuş ve kazanılan bu ele alınan iht iyaçlar ise sınıflamıştır. yüksek seviyedeki iht iyaçlar dır.ERG Teor i, bu 10 2.6. Teorisi ihtiyaçları Maslow’un klasik ihtiyaçlar hiyerarşisi i. Başarı İhtiyacı: Zor bir şeyi başarma, yaklaşım modelini4 Alderfer modern zayüksek başarı standardına ulaşma, karmaşık görevleri yerine getirme ve manlara uyarlamıştır. Buna göre ihtiyaçları üç temel gruba ayırmıştır. Teori bu ayrımın diğerlerini geçme arzusu. başlıklarındaki ilk harfler ile ERG teorisi ii. Kabul Edilme İhtiyacı (Bağlılık): Yakın olarak adlandırılır. kişisel ilişkiler kurma, çatışmalardan kaçınma ve sıcak dostluklar kurma i. Varoluş (Existance) İhtiyaçları: Fizyolojik ve güvenlik ihtiyaçları. ihtiyacı. oluşturma, ilgi çekme, başkaları taraaçlar Hi yerarşisi Teori si ii. Aidiyet (Relatedness) İhtiyaçları: Başkaları ile bir arada olma, sosyal ilişkilerde bulunma ihtiyacı. iii. Gelişme (Growth) İhtiyaçları: Kişisel olarak kendini geliştirme, yeteneklerini artırma ihtiyacı. ERG teorisi, Maslow’un teorisinden farklı olarak, tatmin edilmeyen/edilemeyen yüksek seviyeli ihtiyaçların daha önceden tatmin edilen alt basmaktaki ihtiyaçların tekrar ortaya çıkmasına neden olacağını savunmaktadır. Bir takım ihtiyaçların zaman-zaman bireyde kendini göstermesi ve bazılarının ise yaşam boyunca sürekli varlığını hissettirmesi gerçeğini de dikkate alan Alderfer, ihtiyaçları dönemsel ve sürekli olarak ikiye ayırmış ve aynı anda birden fazla ihtiyacın ortaya çıkabileceğini kabul etmiştir.13 2.7.Beklenti Teorisi Bireysel farklılıkların motivasyondaki önemini ele alan en önemli teori Victor Vroom’un Beklenti Teorisidir. Bireyin alternatif hareket yönleri arasında yaptığı seçimlerin davranışla aynı zamanda oluşan psikolojik sonuçlarla ilişkili olduğunu belirtmiştir.14 Beklenti teorisinde Vroom, motivasyonu üç faktörün ürünü olduğunu savunur. Bunlar; i. “Amaç değeri”, Victor Vroom, amaç değeri kavramını belirli sonuçlara yönelik duygusal yönelimler olarak tanımlamıştır. Buna göre birey “x” ve “y” gibi iki sonuç içinden herhangi birini tercih edecektir. Bireyin bir amaca yönelik sonucu elde etme isteği, elde etmeme isteğinden üstün ise amaç değeri (+) pozitif. Eğer elde etmeme isteği elde etme isteğinden üstün ise (-) negatif değerdedir. Birey elde etme ile ilgilenmiyor ise amaç değeri (0) sıfırdır. Kısacası, amaç de- Robert A. STRINGER, “Achievement Motivation And Management Control“, Motivation And Control In Organizations, Edited by Gene W. Dalton ve Paul R. Lawrence, (Richard D. Irwin Inc. and The Dorsey Press, 1971), s. 329. 11 ŞİMŞEK M. Şerif - AKGEMCİ Tahir - ÇELİK Adnan, Davranış Bilimlerine Giriş ve Örgütlerde Davranış, (Nobel Yayınları (M.Şerif ŞİMŞEK, 1998),s.107 12 Martin J. GANNON, Organizational Behavior : A Managerial And Organizational Perspective, (Little, Brown and Company, Boston, Toronto: 1979), s. 185. 10 38 ORMAN MÜHENDİSLİĞİ TEMMUZ/AĞUSTOS/EYLÜL 2012 ğeri bireyin kazanılması olası getiri ve ödüllere verdiği değerdir.15 ii. “Sonuç”, Bireyin verilen görevi tamamlaması ile birlikte vaat edilen ödülü (getiriyi) alacağına olan inancıdır. iii. “Beklenti”, Bireyin harcayacağı gayret (efor) sonucunda görevini tamamlayabileceğine olan inancının kuvvet derecesidir. Vroom’a göre bireyin motivasyon gücü, belirli bir sonuca ulaşma beklentisi ile, onun bu sonuca verdiği değerin çarpımına eşittir. Motivasyon Gücü = Σ (Değer X Beklenti) Vroom'’n teorisine göre, motivasyon sonucu sarf edilen gayret bireyin yeteneği ve çevresel faktörlerle birleşerek performansı oluşturmakta ve bu performans sonucunda her birinin kendine özgü değeri olan getiriler ortaya çıkmaktadır. Bu süreç içerisindeki anahtar ise bireylerin motivasyon kaynaklı davranışlar sergilemeden önce oluşturdukları beklenti duygularıdır.16 i. Gayret – Performans Beklentisi: Bireyin görevini yerine getirmek için harcadığı gayretin yüksek performansa sebep olma olasılığıdır. Bireyin yetenekli olması ve çalışma ortamının iyi olması performansı olumlu yönde etkilemektedir. ii. Performans – Getiri Beklentisi: Görev sırasında ortaya konan başarılı performansın, beklenilen getiriyi sağlayacağı beklentisidir. Bu beklenti ne kadar yüksek olursa birey aynı oranda motive olmuş demektir. 3. ENDÜSTRİDE MOTİVASYON UYGULAMALARI Çağdaş yönetimlerde insan kaynağının önemi büyüktür. Motivasyon uygulamaları ile organizasyonlar sadece çalışan- ların işgücünden etkin bir şekilde istifade etmekle kalmaz, aynı zamanda onların temel, sosyal ve ego ihtiyaçlarını karşılamalarını sağlar. İşletme, benimsediği motivasyon sistemi kapsamında iş görenlerinin tatmin olabilecekleri yol ve yöntemleri belirler ve onların ihtiyaçlarını uygun araçlarla destekleyerek personelini tatmin eder.17 İş görenler çoğu zaman bedensel ve zihinsel yeteneklerini tam olarak kullanamazlar. Bunun nedeni ise yanlış organizasyon yapısı veya insan ihtiyaçlarını bilmeyen işverenlerdir. İyi bir motivasyon ile atıl olan bu kaynaklar işletmenin yararına kanalize edilebilir. Teşvik edici bir unsur yok ise, iş görenlerin üstün bir gayret göstermesi beklenemez. Aynı şekilde zihinsel donanımı yüksek olan bir iş gören ancak kendisine tanına imkân ve fırsatların izin verdiği ölçüde mevcut donanımını işletme yararına kullanabilecektir. Motivasyon yöntemleri ile iş görenlerin fiziksel ve zihinsel performansları açığa çıkacağı gibi işletme yararına da yönlendirilmiş olacaktır.18 3.1.Motivasyon Araçları (Motive Ediciler) Bireylerin işlerindeki performanslarını üst düzeye çıkartmak için hem maddi yönden hem de psikolojik ve sosyal yönden motivasyonlarının sağlanması gerekmektedir. İşletmelerde ki yapılanmaların geneli para odaklı olması belirli bir süre sonra tatmine ulaşması ile yeni ihtiyaçların doğmasına ve performansın düşmesine neden olmaktadır. Bu nedenle motive edici unsurları yalnızca maddi anlamda getiri olarak değil aynı zamanda sosyal statü ile birlikte paralel yürütülmesi gerekmektedir. Parasal ve manevi getirisi olacak şekilde iki farklı kategori altından motive edici unsurları toplayabiliriz. Bunlar ekonomik (parasal) anlamda tatmin eden motive edici unsurlar, diğeri ise bireyin kendisine sosyal statü ve güven duygusu ile birlikte başarı hissi uyandıracak daha çok manevi tatmin unsurlarının ön plana çıktığı psikososyal motivasyon araçlarıdır. Şimdi bunları detaylıca inceleyelim; 3.1.1. Ekonomik Motive Ediciler i. Yüksek Ücret: F. W. Taylor yüksek ücretlerin iş görenleri daha iyi çalışmaya motive eden birincil faktörlerden olduğunu savunmuştur. Bu savdaki temel dayanak, baskın bir motive edici olarak paranın ihtiyaç duyulabilecek çok çeşitli mal ve hizmetleri satın alabileceği ve yüksek ücretin aynı zamanda mesleki yeterlilik ve bireysel başarının bir nevi göstergesi olduğu gerçeğidir.19 Aslında ücret çalışanı motive edici birinci unsur olmasa da, paranın motive edici unsur olarak kullanılmaması da iş gören verimliliğini önemli ölçüde düşürecektir. Önemli olan bu dengeyi iyi kurabilmektir. Performans artışıyla ücret artışının ilişkilendirilmiş olması, iş görenleri işe ve işletmeye bağlayıcı faktörlerin başında gelmektedir. Verimlilik ve ücretler arasında ilişki incelendiğinde işgücü verimliliğinin önemli bir faktör olduğu görülmektedir. Verimliliği yüksek işletmelerin iş görenlerine iyi ücret, ikramiye, ayni yardımlar gibi maddi bir takım çözümler vermektedir. Bu da iş görenin işletmeye olan bağlılığı ve aidiyet duygusunu arttırmaktadır. Etkin bir ücret ve maaş sistemi meydana getirmek için işletmeler performans, verimlilik ve motive edici faktörleri teşvik unsuru olarak değerlendirirler.20 ii. Kar Payı Dağıtımı: Kardan pay verilmesi işletmenin artan gelirleri ile birlikte iş görenlerinde buna katılımı sağlanarak aidiyeti arttırmak John W. NEWSTROM-Keith DAVIS, Organizational Behavior: Human Behavior At Work, 9. Ed., (McGraw-Hill, Inc., 1993), s. 131. NEWSTROM John W. - DAVIS Keith, Organizational Behavior: Human Behavior At Work, 9. Ed., (McGraw-Hill, Inc., 1993), s. 148 (2012, 09 15). www.e-motivasyon.net: http://www.e-motivasyon.net/Beklenti-Kurami-Expectancy-Theory.html adresinden alınmıştır 16 Thomas S. BATEMAN - Carl P. ZEITHAML, Management: Function and Strategy, (Richard D. Irwin Inc., 1990), s.531-532. 17 İbrahim Ethem BAŞARAN, Yönetimde İnsan İlişkileri-Yönetsel Davranış, (Ankara: 1998), s. 234. 18 PEKEL, H. N. İşletmelerde Motivasyon - Verimlilik İlişkisi. Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, (Isparta, 2001) s.24 13 14 15 2012 TEMMUZ/AĞUSTOS/EYLÜL ORMAN MÜHENDİSLİĞİ 39 ÜYEL ER İ Mİ ZD EN amaçlanmaktadır. Burada ki dayanak noktası emek unsurunun da sermaye unsuru kadar değerli olduğu vurgusudur. Bu sistem, iş görenlerin motivasyonunda etkili olmakla beraber dağıtım kriterlerinin doğru şekilde açıklanmaması veya anlaşılmaması durumlarında olumsuz etkileri de olmaktadır. iii. Ekonomik Ödüller: Bu tür ödüller iş görenlerin ihtiyaçları doğrultusunda belirlenir ise oldukça faydalı motive edici unsurlardır. Örneğin, yaratıcı fikirler, hatasız üretim, yüksek kalite seviyesi, performans vb. şekillerdeki kriterlerin doğru ve güvenilir değerlendirmeler sonucunda adil ödüllendirme önemlidir. Özellikle maddi özendirme araçlarına fazla yer vermemeye dikkat edilmelidir. Aksi taktirde kanıksanacak ve buradan gelen getiriye bel bağlanacak olmadığı zamanda mutsuzluk ve motivasyon düşüklüğüne neden olacaktır. iv. Performans Değerlendirme: Çalışanların belirli kriterler çerçevesinde iş performanslarının adil bir formatta değerlendirilmesi ve bunun ekonomik olarak yansıtılması etkili motivasyon unsurlarındadır. Önemli olan uygulanacak sistemin öncelikle çalışanlara anlatılması ve değerlendirme şeklinin de açıklanması çalışanların sisteme güveninin kazanılması önemlidir. Sadece iş için harcanan efor değil aynı zamanda işin ihtiyaç duyduğu yetenek ve bilgininde değerlendirmeye alınması gereklidir. Çalışma ortamı ve çıkan ürün değeri de dikkate alınarak performans ölçüm kısıtları oluşturulmalıdır. Kurgulanan sistem öncelikle test edilmeli gerekli düzeltmeler yapıldıktan sonra uygulamaya alınmalıdır. Uygulamada oluşabilecek en ufak aksama veya soru işaretleri sisteme olan güveni sarsacağından beklenilen motivasyon elde edilemez. Psikososyal Motive Ediciler i. Bağımsız Çalışma: İnisiyatif kullanma ihtiyacı bireyin kendisini özgür hissettiği, kendi gelişimini arttıracağına inandığı için büyük ölçüde önem vermektedir. Birey özgür olduğu sürece, grup içerisinde kabul edildiğini, değer verildiğini ve bir şeyler yapma kudretinde olduğunu algılar.21 İş hayatında bağımsızlık isteği insanların doğasında vardır, bu nedenle, üstlerinin aşırı baskısı karşısında kendisine göre bir savunma mekanizması geliştirir. Her konuda yaptıklarına karışılması, talimat ile iş yapma gibi unsurlar, bireyin verimini düşürür ve belirli bir süre sonra yeni iş arayışlarına iter. Bunu önlemek ve motivasyonu arttırmak için, katı hiyerarşik denetim ve koordinasyon sisteminden, eskisine göre daha çok bilgi sahibi olan alt kademe elemanların performanslarını geliştirmek için çalıştıkları bir sistemin kurulmasıdır. ii. Statü ve Takdir: Bireyin bir grupta (işletme, toplum, okul vb.) diğerlerine oranla yapılan sıralamada sahip olduğu yere statü denir.22 Genellikle insanlara iş yaptırmanın yolarından biri de ona yüksek statü tanımaktır. Burada vurgulamak istenilen konu aslında bireye hiyerarşik anlamda bir statü değil, fonksiyonel statü vermektir. Yani yaptığı işin işletme içerisinde ne kadar önemli olduğu fikrini aşılamak temel ölçüt olmalıdır.23 İş dünyasında herkes tarafından tanınan bir şirkette çalışmak bireye toplumda bir statü sağlamaktadır. Birey işletmesini benimsediği takdirde, işletmesinin başarısı ile mutlu olmaktadır. Bireyin işletmesi hakkında başkalarından övücü sözler duyması ona o işletmede çalışma onuru ve takdirini verecektir. iii. İşletmenin Başarısında Sorumlu Tutmak: Birey işletmesinde yaptığı işten dolayı başarılı olduğu ilan edilmesi ve bunun arkadaş ve dost çevresi ile paylaşılması sosyal statüsünü büyük ölçüde etkileyecektir. Özellikle ödüllendirmek ve bunu yaparken kişinin ömür boyu koruyacağı plaket veya taktir yazısı ya da taktir belgesi gibi ödülleri düzenlenecek özel toplantılarda herkesin gözleri önünde övücü sözler ile taktim etmek. Eğer yapılabiliyor ise bunları çeşitli sektörel dergi veya bültenlerde paylaşmak, ödülün verileceği toplantı veya davete ailesinin de katılımını sağlamak. Bireyi ailesi gözünde de yüceltmesi işletmesine olan bağlılığını ve kendisine olan güvenini arttıracaktır. Bu tür yaklaşım bireyin performansını olumlu yönde arttıracağı ve iş görme arzusunu çoğaltacağı bir gerçektir. Ekonomik ödüler veya parasal motive ediciler genelde iş görenleri motive etmede büyük bir öneme sahip olsalar da, her şartta veya her iş görende beklenen etkiyi yapamazlar. İş görenler, çabaları sonucunda bir fark yarattıklarının yönetim tarafından fark edilmesini ve bunun bir şekilde ifade edilmesini beklerler.24 Maddi teşvikler genellikle alt seviye çalışanlarda, el işçiliğinin fazla olduğu alanlarda ve düşük teknoloji kullanan işletmelerde etkili olmaktadır. iv. Öneri Sistemi: Uygulanacak olan böyle bir sistem ile iş görenler işletme ile ilgili her türlü düşünce ve önerilerini yönetime sunabilmektedirler. Sunulan öneriler incelenip uygulamaya alındığında iş görenlerin işletmeye olan aidiyet duyguları artmaktadır. Özellikle öneri sistemi ile ilgilide uygun bir ödüllendirme düşünülür ise, hem iş gören motive edilecek hem de, öneri sisteminin sürekliliği sağlanarak küçük gelişmeler ile daha iyiye doğru gidilecektir. v. Ceza: Ceza, işletmenin veya kurumun istenmeyen davranışları önlemek adına uyguladığı bir yöntem. Ödülün olduğu bir işletmede karşılığının da Roger BENNETT, Management, 3. Ed., (Financial Times Pitman Publishing, 1997), s. 314-315. Erol EREN-Oya ERDİL-Cemal ZEHİR, “Türkiye’de Büyük Ölçekli İşletmelerde Uygulanan Ücret ve Maaş Yönetim Sistemi”, Doğuş Üniversitesi Dergisi, S. 2, (2000), s. 121. 21 Erol EREN, Yönetim Psikolojisi, 4. Baskı, (Beta Yayınları, İstanbul 1993). s.52 19 20 40 ORMAN MÜHENDİSLİĞİ TEMMUZ/AĞUSTOS/EYLÜL 2012 ceza olarak öngörülmesi normal. Ancak ceza mekanizmaları çalıştırılırken yöneticiler hangi davranışı değiştirmek veya düzeltmek istediklerini iyi düşünmeli ve cezanın dozunu iyi ayarlamalıdır. En önemli nokta ödül sistemi ceza sistemi birlikte iş görenlere en ince detayına kadar anlatılmalı buna göre kurallar konulmalı ve dağılımın adil olması sağlanmalıdır. Bunlar başarılamadığı takdirde sistem çalışmaz ve etkisiz hale gelir. vi. Kararlara Katılma: Çalışanların yönetsel karar süreçlerine katılımlarının sağlanması önemli motive edici ve işletmeyi benimsetici bir uygulamadır. Genellikle, kalite çemberleri bu konuda ki en yaygın uygulamadır. İş görenlerin kararlara katılımının sağlanması ile yönetimden gelen talimatların uygulanmasında gösterilen direnç kırılmış olacak ve kararı kendi kararı gibi benimseyerek yapması sağlanacaktır. vii. Kariyer Planlama: Tüm çalışanlar çalıştığı işletmede geleceğine dönük bazı endişeler taşır. Bu endişeler ile bağlantılı olarak kendi kariyerinde ulaşabileceği en yüksek noktaya kadar yükselme olanaklarının olmasını ister. Dolayısıyla, çalışan bulunduğu konumdan bir üst konuma geçme olanağı var ise bu hedefe ulaşmaya kanalize olacaktır. Önemli olan, işletme çalışanına bu kariyer yollarını açmasıdır. Eğer bunda başarılı olamaz ise çalışanda monotonlaşma ve performans düşüklüğüne neden olacaktır. viii. Eğitim: Çalışanların işletme tarafından eğitilmesi ve gerekli konularda yetiştirilmesi günümüzde yaygın olarak kullanılan etkili motive edicilerdendir. İşinde daha iyi olmak ve daha iyi bir kariyer için çalışan kendi konusu ile ilgili bilgiye sahip olmak ve mesleki donanımını arttırmak isteyecektir. Çalışanların eğitim faaliyetlerinden yararlanmalarında fırsat eşitliğinin gözetilmesi ve adil davranılması, işletmeye olan bağlılığın artması açısından önemli olmaktadır. ix. Fiziksel Koşulların İyileştirilmesi: Çalışma ortamının fiziksel şartları ve bu ortamın ergonomik koşullara uygun hale getirilmesi, iş görenlerin motivasyon düzeylerinin artırılması ve kapasitelerinin tamamen yaptıkları işe yoğunlaştırılması açısından büyük önem taşımaktadır.25 4. SONUÇ ve ÖNERİLER İşletmedeki çalışanların işe ve işyerine olan inançları ve benimsemeleri işletmenin verimliliğine direkt etki eden faktörlerdendir. Bunu sağlamak için çalışanların motivasyonunu sürekli diri tutmak gerekmektedir. Proje kapsamında motivasyon kavramı içerisinde çeşitli uygulama yöntemleri incelenmiştir. Bu yöntem ve teorilerin hepsinin ortak noktası işletmelerde yapılacak uygulamalarda, özellikle maddi ödül veya takdir sonuç ve dağılımlarının belirli kurallar çerçevesinde yapılması gerekmektedir. Motivasyon uygulamalarında şüphe veya kafalarda oluşacak küçük soru işaretleri, beklenilen isteklendirmeyi yapmayacağı gibi çalışanların işletmeye küsmesine neden olacaktır. Çalışanların performanslarının değerlendirilmesi ve kariyer hedefleri için yönlendirme ya da eğitim organizasyonları gibi uygulamalarda kurallar net olarak açıklanmalı, sistemin tüm personele aynı mesafede olduğu benimsenmeli. İşletmelerin verimliliği çalışanların işine olan konsantrasyonu ve işyerine olan güveni ile doğru orantılıdır. Dolayısıyla, çalışanların işyerine giderken istekli ve heyecanlı olmasını sağlamak yukarıda açıklamaya çalıştığımı bir çok yöntemin çalıştığımız işletmeye ve çalışanlarına en uygun olanlarını mevcut duruma entegre ederek sağlayabiliriz. Burada dikkat edilecek önemli nokta, bireyler farklı uygulamalara farklı tepkiler verecektir. Yani bir başka işletmede uyguladığınız bir yöntem çok olumlu sonuçlar verebiliyorken farklı bir yerde aynı uygulama olumsuz sonuçlar verebilir. Dolayısıyla bireyler iyi analiz edilmeli yöntem o, işletmeye ve iş yerine uygun şekilde çalıştırılmalıdır. Kısacası her işletmenin karakteristik özelliklerine göre yukarıda ifade edilen teorik bilgiler kullanılarak yöntem geliştirilmelidir. KAYNAKÇA A.STRINGER, R. Achievement Motivation And Management Control. Lawrence: Richard D. Irwin Inc. and The Dorsey Press., 1971. ALTUĞ, D. Örgütsel Davranış. Ankara: Haberal Eğitim Vakfı., 1997 BAŞARAN, İ. E. Yönetimde İnsan İlşkileri Yönetsel Davranış. Ankara., 1998. GANNON, M. J. Organizational Behavior: A Managerial And Organizational Perspective. Boston, Toronto: Little, Brown and Company., 1979. K.B., M. Theories of Motivation. Ohio: The Kent State University Press., 1968. 1992 LUTHANS, F. Organizational Behavior. McGraw-Hill., M.Şerif ŞİMŞEK, Tahir AKGEMİCİ, Adnan ÇELİK. Davranış Bilimlerine Giriş ve Örgütlerde Davranış. İstanbul: Nobel Yayınları., 1998. P., De Cenzo David A. - Robbins Stephen. Human Resource Management. Jhon Wiley&Sons., 1996 PEKEL, H. N. İşletmelerde Motivasyon - Verimlilik İlişkisi. Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Isparta: Süleyman Demirel Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü., 2001. ROBBINS, A.David DE CENZO - P.Stephen. Human Resource Management (5 b.). Jhon Wiley & Sons., 1996. SHERMAN, J. Herbert CHRUDEN - W. Arthur. Managing Human Resources. New York: South-Western Publishing Co., 1984. TEKARSLAN, A.Can BAYSAL - Erdal. İşletmeciler İçin Davranış Bilimleri (2 b.). İstanbul: Avcıol Basım-Yayın., 1996. Thomas S.BATEMAN, C. P. Management Function And Strategy. Irwin Inc., 1990. Tunçel, S. (01.01.2008). www.sabittuncel.com. 21.11.2011 tarihinde ST Bilgi Paylaşım Platformu: http:// www.sabittuncel.com/main.php?kid=357 adresinden alındı. 1998. Tüz, Z. S.-M. Örgütsel Psikoloji (3 b.). Bursa: Alfa., W.Jhon NEWSTROM, K. D. Organizational Behavior: Behavior At Work. McGraw-Hill Inc., 1993. Uyanık, H. 01 05 2012 tarihinde www.kobitek.com: www.kobitek.com/makalem adresinden alındı. 2011 Uyanık, H. Kobitek. 25 12 2011 tarihinde Kobi teknolojileri: http://www.kobitek.com/makale.php?id=83 adresinden alındı., 2011. Uyar, G. Yayınlar. 21 01 2012 tarihinde Value Researc Center: http://www.plusvalue.net/yayinlarimiz/Genel adresinden alındı., 2006 Beklenti Kuramı. www.e-motivasyon.net: http:// www.e-motivasyon.net/Beklenti-Kurami-Expectancy-Theory.html adresinden alınmıştır., 2012 Doç.Dr. Rena Özen KUTANİS, Güdüler ve Güdüleme Teorileri, sunumu, 12.09.2012 tarihinde www…………. adresinden alınmıştır KOONTZ Harold - O’DONNELL Cyril, Principles Of Management: An Analysis Of Managerial Functions, 4. Ed., (McGraw-Hill Book Company, 1968).s. 584 Bilge ERENGÜL, Kültür Sihirbazları, 1. Baskı, (Evrim Yayınları (EREN H. , 1997), İstanbul:1997), s. 94. 25 Haldun EREN, Toplam Kalite ve İnsan Kaynakları Yönetimi, 2. Baskı, (Alfa Yayınları, İstanbul: 1997), s. 127. 22 23 24 2012 TEMMUZ/AĞUSTOS/EYLÜL ORMAN MÜHENDİSLİĞİ 41 ÜYEL ER İ Mİ ZD EN ÜÇ TEMEL YÖNETİM PARAMETRESİ Hasan Baltalar* www.hasanbaltalar.com 1. Giriş İletişimin son derece kolaylaştığı, bilginin neredeyse ışık hızıyla yayıldığı günümüzde bir şirketi yönetmenin de artık o kadar kolay olmadığı, işin içinde olanlar tarafından takdir edilecektir. Bir taraftan krizle boğuşan ekonomiler, artan rekabet ve azalan kârlılık, diğer taraftan giderek daha kaygan bir zeminde hareket eden çalışanlara bağlı işgücü kaybı gibi faktörler, bir şirketi yönetmeyi ve ayakta tutmayı zorlaştırıyor. Şirketlerin iyi yönetilmesi için profesyonel eğitimler veriliyor ve bunların faydası aşikârdır. Ancak bu yazımda size, bir yönetici olarak hep aklınızda tutmanız ve sürekli gözetlemeniz gereken 3 cepheden bahsedeceğim. Organizasyonunuzun dinamik kalabilmesi ve değişen yapınızı sürekli yansıtabilmesi gerekir. Dinamik bir organizasyonun oluşumu konusunda internet sitemi ziyaret ederek, “Sıradüzen’den Ağdüzen’e” isimli yazımı okumanızı öneririm. Dinamik bir organizasyonla, çevik bir şirkete kapı aralamış olacaksınız. Kurumsallaşma konusunda atacağınız adımlar ve daha da iyisi bunu bir süreç haline getirerek sonuçlandırmanız, sizi yukarıda saydığım özelliklere programlı bir şekilde yaklaştıracaktır. 3. Müşteri tarafında neler oluyor? Yine internet sitemde yer alan daha önceki bir yazımda “Müşteri yoksa iş de yok!” diye bir cümle 2. Organizasyonun kullanmıştım. Şirketinizin faaliyet sebebi müşteridir. Onu dinlemeiçinde neler oluyor? Öncelikle şirketinizin iç dina- niz, memnuniyeti konusunda miklerini kontrol edebiliyor olma- fikir sahibi olmanız ve olumsuz Rakiplerinize göre önde olabilmek için ise, öncelikle mevcut durumuzu çok iyi bilmek durumlar için zorundasınız. bir mevcut durum analiziniz var mı? Bu analizin sonuçlarına göre ne önlem almanız bir lısınız.Elinizde İş süreçlerinin verimliliği, yapmaya odaklanmanız gerektiğini biliyor musunuz? zorunluluktur. Memnun ve sadık kârlılık ve çalışan memnuniyeti en Bugüne kadar birçok firmada uyguladığımız “Kurumsal Gelişim Strateji Analizi” çalışmamızda, birçok alt analize müracaat ederek net bir fotoğrafınızı çekiyor, diğer bir müşteri kitlenizi oluşturmak için önemli faktörler arasında yer alır. deyimle size ayna tutuyoruz. Şirketinizin büyüklüğüne göre en azından bir kurumsal “SWOT” yapmanız gereanalizi gerçekleştirerek, güçlü ve zayıf yönlerinizi tanımanızı öneriyorum. (Şekil 1.) kenlere odaklanmalısınız. Bu kitle, şirketinize yeni müşterilerin de katılmasını kolaylaştıracaktır. Müşterinizin sizden “yeni” olarak ne beklediği çok önemlidir. Gelişen ihtiyaçları hemen fark etmeniz ve buna göre konumlanmanız, Şekil 1. Konunun Zihin Haritası Şekil 1. 3. Konunun Zihin Haritası *Ağaçişleri End. Mühendisi Kurumsal Gelişim Danışmanı Son Söz Elbette, şirketinizi yönetmek için göz önünde 42 ORMAN MÜHENDİSLİĞİ TEMMUZ/AĞUSTOS/EYLÜL 2012 tutmanız gereken başka parametreler de var. Ama bu üç unsurun ilk başta geldiğini söylemeliyim. Haydi, şirketinize iyilik edin ve bu üç cepheyi gözlemleyeceğiniz sistemleri kurmak için bir adım atın. inovatif kalmanızı sağlar. İnovasyona önem vermeksizin müşteri kitlenizi büyütmeniz, neredeyse imkânsızdır. 4. Rakipler tarafında neler oluyor? Pazarda sizinle birlikte yer alan rakiplerinizin ne yaptığını bilmeniz çok önemlidir. Tek başınıza değilsiniz ve müşterinizin tercih edebileceği başka alternatifleriniz de var. Onların ne yaptıklarını, ne gibi gelişmeler kaydettiklerini izlemek zorundasınız. Rakiplerinize göre önde olabilmek için ise, öncelikle mevcut durumuzu çok iyi bilmek zorundasınız. Elinizde bir mevcut durum analiziniz var mı? Bu analizin sonuçlarına göre ne yapmaya odaklanmanız gerektiğini biliyor musunuz? Bugüne kadar birçok firmada uyguladığımız “Kurumsal Gelişim Strateji Analizi” çalışmamızda, birçok alt analize müracaat ederek net bir fotoğrafınızı çekiyor, diğer bir deyimle size ayna tutuyoruz. Şirketinizin büyüklüğüne göre en azından bir kurumsal “SWOT” analizi gerçekleştirerek, güçlü ve zayıf yönlerinizi tanımanızı öneriyorum. (Şekil 1.) 3. Son Söz Elbette, şirketinizi yönetmek için göz önünde tutmanız gereken başka parametreler de var. Ama bu üç unsurun ilk başta geldiğini söylemeliyim. Haydi, şirketinize iyilik edin ve bu üç cepheyi gözlemleyeceğiniz sistemleri kurmak için bir adım atın. H AB ER L ER ERZURUM ŞUBEMİZ‘DE KENDİ YERİNDE HİZMET VERMEYE BAŞLADI 2008 yılından bu yana üyelerimize hizmet veren TMMOB Orman Mühendisleri Odası Erzurum Şubesi, bundan böyle kendi mülkümüzde hizmet vermeye başlamıştır. Şube olarak Erzurum, Ağrı, Artvin, Ardahan, Kars ve Iğdır illerinde görev yapan meslektaşlarımız için çalışan şubemize bağlı Artvin Temsilciliğimiz’ de geçtiğimiz aylarda çalışmalarını müstakil konumda yürütmeye başlamıştı. Erzurum Şubemizin açılışı için düzenlenen törene üyelerimizin yanında milletvekilleri Erzurum’da görev yapan bürokratlarda katıldılar. OMO Genel Başkanı Ali Küçükaydın açılış töreninde; bütün şube ve temsilciliklerimizin müstakil konumlarda görevlerini yürütmeleri için gayret gösterdiklerini söyledi. Erzurum Şube Başkanı Kubilay Süvari ise açılışa katılan meslektaşlarımıza ve çalışma ortamlarının iyileştirilmesinden dolayı Genel Merkez yönetimine teşekkür etti. Erzurum Şubemiz, TERMİNAL MAH. SOMUNOĞLU SOK. AKYOL KONUT 2 NO:6/a DAİRE 4 YAKUTİTEERZURUM adresinde, Artvin temsilciliğimiz ise bundan böyle ÇARŞI MAHALLESİ İNÖNÜ CADDESİ ÖZERLER APARTMANI 4/5 ARTVİN adresinde hizmet vereceklerdir. 2012 TEMMUZ/AĞUSTOS/EYLÜL 2012 NİSAN/MAYIS/HAZİRAN ORMAN MÜHENDİSLİĞİ 43 H AB ER L ER ÇEYREK ASIRLIK ORMANCILAR KEP ATTI KTÜ Orman Fakültesi 1987 yıllı mezunları, 25 yıl sonra 7-8-9 Eylül 2012 tarihlerinde Trabzon’da bir araya geldiler. Orman Fakültesi Dekanı Emin Zeki BAŞKENT, Dekan Yardımcısı Salih TERZİOĞLU, Bölüm Başkanı İbrahim TURNA ve değerli hocamız Ziya GERÇEK’in katılımıyla fakültede sembolik kep atma töreni düzenlendi. Trabzon’da ve civarında çeyrek asır sonra anıların tazeleyen ormancılar, 2014 yılında yeniden Antalya’da buluşmak üzere Trabzon’dan ayrıldılar. MESLEKTAŞIMIZIN YENİ KİTABI RAFLARDA YERİNİ ALDI Büyük entrikaların yaşandığı, şeytanların ve üç harflilerin kıyasıya savaştığı, Doğu ve Batı diye ayrılan güçlerin egemenlik için yarıştığı bir dünyaya hoş geldiniz… Bu dünyanın kurallarına göre hayatta kalmak istiyorsanız artı ya da eksi, iyi ya da kötü, doğru ya da yanlış “KIYAM” eden güçlerden birine siz de katılacaksınız... Çünkü; casusların ve hafiyelerin ezoterik savaşları sizleri bekliyor… Kayıp Barnabas İncili ve Vatikan’ın sırları… Osmanlı Devleti’nin hafiye teşkilatı… NATO, ABD ve İsrail’in nükleer güç kodları… Dünya üzerindeki gizli enerji alanları, koridorları ve ley hatları… İstihbarat birimleri arasında yaşanan parapsikolojik mücadele… Ezoterik savaşlarda kullanılan beyin yıkama ve beyin kontrol faaliyetleri… Silah olarak kullanılan cinler ve şeytanın emrine girenler… Sultan II. Abdülhamid ve Papa arasındaki stratejik gerilim… Cinayete kurban giden Türk askerleri… Her yönden kıskaca alınmış bir millet: Türkler… Meslektaşımız Murat Çavga bütün bunları, tarihsel ve siyasal gerçekleri. Yüzbaşı Atakan’ın macera dolu öyküsüyle PRAF yayınlarından “KIYAM” adlı yeni kitabında sundu. VEFAT Süleyman Karakaya 20.01.2012, D. Turhan Uğur 14.02.2012, Tuncer Sözen 15.02.2012, Kemal Evrenci 16.02.2012, Özbek Doğan 21.02.2012, Mehmet Aslan 13.03.2012, Ali Yavaşoğlu 23.03.2012, Halil Duru 30.04.2012, Adnan Balta 06.06.2012, Kemal Seyhan 17.07.2012, İdris Özatay 24.07.2012, Osman Taşkın 12.08.2012, Sinami Uluocak 28.08.2012, Erdin Uslanoğlu 31.08.2012, Abdulhalik Gürcan 05.09.2012, Köksal Konak 08.10.2012, Sami Kılıç 08.10.2012 tarihlerinde aramızdan ayrılmışlardır. Kendilerine rahmet, ailelerine ve meslektaşlarımıza başsağlığı dileriz. TMMOB Orman Mühendisleri Odası Genel Merkez Yönetimi 44 ORMAN MÜHENDİSLİĞİ TEMMUZ/AĞUSTOS/EYLÜL 2012 NİSAN/MAYIS/HAZİRAN 2012 TMMOB ORMAN MÜHENDİSLERİ ODASI Beştepeler Mah. 31. Sok. No: 3 • Beştepe-Yenimahalle/ANKARA Tel: (0312) 215 00 33 pbx • Belgegeçer: (0312) 215 01 81 e-posta: [email protected] www.ormuh.org.tr