„HİZMETÇİLERDEN BAHSEDİYORUM“

Transkript

„HİZMETÇİLERDEN BAHSEDİYORUM“
DEM
Monatliche
Kultur, Kunst u.
InformationsZeitung
GAZETESÝYLE ÇALIÞMAK
ÝSTERMÝSÝNÝZ?
O halde
bizimle
iletiþime
geçiniz!
Jahr/Yýl: 2
Ausgabe/Sayý: 13
1 Mai 02
Tel: 0711 3000 711
1,00 EURO
UYUÞTURUCU
E-mail: [email protected]
Almanya okullarýnda
Alevilik dersleri baþlýyor
Acaba çocuðum
uyuþturucu kullanýyor mu?
Aileler, uyuþturucu kullanan çocuklarýný hangi
davranýþ deðiþiklerinden
anlayabilirler?
GÜL, AÞK VE GÜZELLÝK
Ýnsanlýðýn tanýdýðý ilk çiçeklerden biri olan gül, aþký,
büyüyü, umudu ve ihtirasý
simgeler. Gül, kusursuz güzelliðin ve mükemmelliðin sembolüdür.
Berlin Okul Senatörlüðü Berlin
AAKM‘nin, okullarda Alevilik dersleri
verme dilekçesini kabul etti. Þimdilik
10 Grundschule‘de planlanan derslere
200e yakýn öðrenci katýlabilecek.
sayfa 6‘da
sayfa 20‘de
sayfa 3‘de
Bavyera Ýçiþleri bakaný Günther Beckstein;
„HÝZMETÇÝLERDEN
BAHSEDÝYORUM“
Bavyera içiþleri Bakaný
Günther Beckstein, 23 03
2002 tarihinde, Parlamentoda Göçmen yasasý ile
ilgili Yeþiller’e hitaben yaptýðý
cevabi konuþmasýnda göçmenlere hakaretler yaðdýrdý.
Göçmenleri hamallýk ve
temizlikten baþka iþe yaramayan hizmetçiler olarak
tarif etti.
„...Münih havaalanýnda
bagaj hamallýðý yapabilecek
durumda olanlarýn göçünü
düþünüyorsunuz. Aile birleþimi hakký olan ve
çocuklarýný okula göndermemizin þart olduðu ve genel
olarak entegrasyona tabi
tutulmasý gereken hizmetçilerden bahsediyorum. Kalifeyeli iþçilerden deðil.“ dedi.
sayfa 3‘de
CÝRÝT
PKK, KADEK OLDU!
Cirit, bir diðer deyimle
Çavgan, yüzyýllardan
beri oynanan bir ata
oyunudur. Bir çok yerde
olduðu gibi geleneklerimizde At, mukaddes ve
vazgeçilmez bir unsurdur.
Belçika’nýn baþkenti Brüksel’de
16 Nisan‘da düzenlenen basýn
toplantýsýnda PKK’nin ismini
deðiþtirerek, Kürdistan Özgürlük ve Demokrasi Kongresi
adýný aldýðý resmen açýklandý.
sayfa 2‘de
sayfa 5‘de
Sýr perdesi çözülüyor
Avrupa “Irkçý
þoku” yaþýyor
Bediuzzaman Said-i Nursi,
Isparta mezarlýðýnda yatýyor!
L
e Pen’in ikinci
tura kalmasý
Fransýz halkýný
sokaklara döktü. Protestolarýn yükseldiði
sokalarda “Aðlýyorum,
Fransýz olmaktan
utanýyorum” yazýlý pankartlar dikkat çekti.
2
7 Mayýs darbesinden sonra
Urfa’daki mezarlýðýndan çýkarýlarak
bilinmeyen bir yere defnedilen Said
Nursi’nin mezarýnýn Isparta’da olduðu
ortaya çýktý.
sayfa 5‘de
sayfa 4‘de
Überzeugung und Toleranz:
Wir dürfen nicht selbst zu Taliban und zu Nazis werden.
D
ie meisten von
uns würden
ohne zu zögern
von sich behaupten, sie
seien tolerant. Nicht wegzuleugnen ist jedoch,
dass die Intoleranz gegen
Andersdenkende,
Anderslebende, Andersliebende, Anders- oder
Fremdartige, Andersglaubende und Andersaussehende Mitmenschen
immer noch einer der
grundlegendsten Übel
der heutigen Zeit ist.
sayfa 10‘da
Doðu Türkistan büyük
baský altýnda
G
ünümüzde
hala
devam
eden Doðu
Türkistan’daki
Çin iþgali 1700’lü
yýllarýn ortalarýnda
baþlamýþtýr. 17 ve
18. yüzyýllarda
Doðu Türkistan’da
yaþanan iç savaþlar hem halkýn
birlik ve beraberliðini zedelemiþ,
hem de devletin gücünü zayýflatmýþtý. sayfa 8‘de
Ortadoðu‘nun solan
renkleri;
Bedeviler,
Çerkezler,
Dürziler,
Nusayriler,
Yezidiler...
O
rtadoðu kültürleri içinde sönmeye yüz tutmuþ, yanlýþ
tanýtýlmýþ, unutulmuþ inançlarý öðrenmek isteyenlerin muhakkak okumasý gereken bir baþucu
kitabý. Faik Bulut son yýllarda sönmeye yüz tutmuþ Ortadoðu kültürleriyle ilgili hayli kapsamlý güzel bir
kitap hazýrlamýþ.
sayfa 13‘de
Demir eksikliði Anemisi
A
nemi (kansýzlýk) kan
hastalýklarýnda en sýk rastlanýlan belirti olup kandaki
Hemoglobin (Hb) düzeyinin beklenenden daha düþük çýkmasýna
denir.
sayfa 15‘de
SULTANS OF THE
DANCE‘IN
KURUCUSU VE
SANAT YÖNETMENÝ
MUSTAFA ERDOÐAN;
„Dans bizim hayat
tarzýmýzdýr. Sahnede
eseri yaratmadan,
önce kendimizi
yarattýk.“
Figen Genç‘in ropörtajý
sayfa 12‘de
Sayý 13
Mayýs 2002 www.dem-ajans.de
Cirit Oyunu
C
irit, bir diðer deyimle Çavgan,
yüzyýllardan beri oynanan bir
ata oyunudur. Bir çok yerde
olduðu gibi geleneklerimizde At,
mukaddes ve vazgeçilmez
bir unsurdur.
Cirit Oyunu, döneminin en
büyük tören ve sportif oyunudur. 16. yüzyýlda Osmanlý
tarafýndan bir Savaþ Oyunu
olarak kabul edildi. 19. yüzyýlda
bütün Osmanlý ülkesi ve saraylarýnýn
en büyük gösteri sporu ve oyunu oldu.
Cirit, ayný zaman tehlikeli bir oyun
olduðundan 1826 yýlýnda II. Mahmut
tarafýndan yasak edildi. Fakat daha
sonra yine Osmanlý Ülkesi’nin baþta
gelen meydan ve savaþ oyunu olarak
her tarafa yayýldý.
Cirit Oyunu, daha 40-50 yýl
öncesine
deðin
Anadolu
ve
Mezopotamza‘da yaygýn bir oyun
olduðu halde son yýllarda sadece
Balýkesir, Söðüt, Konya, Kars, Erzurum
ve Bayburt yörelerinde yaþamaya devam etti. 20-25
yýldan beri Konya ve
Balýkesir’de tarihe karýþtý.
Buna
raðmen
halen
Anadolu’nun hemen her
köþesinde düðünlerde ve
bayramlarda köy delikanlýlarý
ve kasaba halký Cirit Oyunu’nu
oynamaktadýr. Büyük þehirlerimize karþý köy ve kasabalarýmýzda yaþamaktadýr.
Sinop
köylerinden
Gaziantep’e,
Bursa’dan
Antalya’ya kadar Doðu, Batý,
Güney ve Kuzey Anadolu’da köylerimizin
güreþle beraber baþlýca yiðitlik ve savaþ
oyununu teþkil etmektedir. Halkýn ilgisini
çekmek için cirit meydanýnda davullar ve
zurnalar çalýnýr. Ayrýca Yurtdýþý Ýran, Afganistan ve Türkistan‘da hâlâ canlýlýðýný ve
geleneðini sürdürmektedir.
1972 yýlý eylül ayýnda Konya Turizm
Derneði’nin teþebbüsüyle Konya’da bir
Cirit Oyunlarý Þenliði düzenlenmiþ, bu
þenliðe Erzurum ve Bayburt Cirit Takýmlarý katýlmýþ ve büyük baþarý saðlanmýþtýr.
Cirit Oyunu Konya’da yeniden geleneksel
olarak canlandýrýlmaya çalýþýlmaktadýr.
Cirit Oyunu’nda iki takým bulunur. Bu
takýmlar 70 ilâ
120
metre
geniþliðindeki bir alanda karþýlýklý olarak
alanýn en gerisinde 6‘þar, 8’er veya 12‘þer
kiþi olarak dizilirler. Ciritçiler bölgesel
giyimleriyle atlarýna biner. Sað ellerine
atacaklarý ilk ciriti, diðer ellerine de yedek
ve
yetecek
miktarda cirit
alýrlar.
Ýki
tarafýn birinden bir atlý öne
fýrlar, karþý dizinin önüne 30-40 metre
kadar yaklaþýr. Karþý tarafýn oyuncularýndan birisinin adýný seslenerek meydana
davet eder. Sað elindeki ciriti ona doðru
savurur, sonra geri döner, atýný kendi
dizisine doðru mahmuzlar. Karþý tarafýn
davet edilen oyuncusu hýzla onu takip
eder, elindeki ciriti geri dönüp kaçan karþý
taraf elemanýna fýrlatýr. Bu kez ilk oyuncunun çýktýðý sýradan diðer bir ciritçi onu
karþýlar. Ýkinci diziden çýkan, sýrasýndaki
yerini almak için süratle yerine dönmeye
çalýþýr. Bu defa rakibi onu kovalar ve ciritini atar.
Oyun böylece sürer. Cirit isabet etti-
BÝZÝM SAYFA
ren ciritçi takýmýna bir sayý kazandýrýr.
Eðer ciritçi attýðý çavganý rakibine deðil
de ata isabet ettirmiþse bir sayý kaybeder.
Ciritçi karþý taraf oyuncusundan kendisini sakýnmak için çeþitli hareketler
yapar, atýn saðýna soluna, karnýnýn altýna,
boynuna aðar. Bazý ciritçiler rakibi kaçýp
dizisine ulaþana kadar üç-dört cirit
savurarak isabet ettirmek suretiyle sayý
toplar. Bu arada baþýna, gözüne,
kulaðýna cirit isabet eden bazý oyuncularýn yaralandýðý olur. Bu türlü isabetler
neticesinde ölenlerin olduðu bile vakidir. Bu durumda ölen, er meydanýnda
ölmüþ sayýlýr, yakýnlarý þikâyetçi ve
dâvacý olmaz. Babalarý ölen çocuklarýyla öðünürler.
Öte yandan cirit oyununda ölüm
olmamasý için, daha evvelleri hurma
ve meþe
aðacýndan
70-100
santim uzunluðunda,
2-3
cm. kutrunda
yapýlan ciritler,
daha sonralarý
kavak aðacýndan yapýlmaya
b a þ l a n m ý þ t ý r.
Sopalarýn uçlarý
silindir þeklinde
kesilerek yuvarlatýlýr. Kabuklarý
yontulur.
Bu
isabet halinde bir yara açýlmasýný ve
ölüm tehlikesini yok etmek için alýnan bir
tedbirdir.
Seyredenler ciritçileri ve atlarý teþvik
için çeþitli þekilde baðýrýr, onlarý heyecana
getirirler.
Ciritçiler arasýnda birbirine hasým
olanlar varsa, bunlarýn karþý tarafta yer
almamasýna dikkat edilir, ayný dizi içine
dahil edilirler. Gençler büyüklerinin bu
görüþüne boyun eðer. Büyükler de bu
töreye uyarlar. Eski ciritçilerden bir kurul,
oyunun sonucunu ilân eder.
Cirit sona erince, cirit oyununu düzenleyenler baþarýlý olanlara ödüller, ziyafetler verir.
Cirit Oyunu daha sonra Avrupa’ya
ve Arabistan ülkelerine sýçramýþtýr. 17.
yüzyýlda Fransa’da, Almanya’da ve diðer
ülkelerde de Cirit Oyunu yayýlmýþtýr.
Konya Turizm Derneði’nin 1972
eylülünde düzenlediði Cirit Oyunlarý Þenliði dikkatleri tekrar bu ulusal sportif
savaþ oyununun üstüne çekmiþ bulunmaktadýr. Bütün Yurt’da ilgi görmesi ve
canlanmasý bu tür oyunlarýmýz için bir
kazanç olacaktýr.
CÝRÝT OYUNUNDA
KULLANILAN TERÝMLER
Deðnek; Diðnek, Deynek: Çeþitli
yörelerde cirit oyununa verilen ad.
Cirit Havasý: Cirit oynanýrken davul
ve zurna ile özel ritimlerde çalýnan ezgilerin tümü ya da bir tanesi.
At Oyunu: Ciritin Tunceli ve Muþ yöresindeki adý.
At Oynatma Havasý: Tunceli ve Muþ
yörelerinde ciritten önce at oynatma için
özel ritimlerde çalýnan ezgi ve
ritimlere verilen ad.
Rahvan: Atýn iki ayakla koþar
gibi ayný yanda bulunan ayaklarýný ayný anda atarak yaptýðý,
biniciyi sarsmayan bir yürüyüþ
þeklidir.
Rahvan At: Biniciyi sarsmadan yürüyen at.
Týrýsa Kalkmak: Atýn çaprazlama ayak atarak hýzlý ve sarsýntýlý
yürüyüþüne denir.
Dörtnal: Atýn en hýzlý koþuþu.
Hücum Dörtnal: Atýn en hýzlý
koþuþunun daha ilerisinde bir süratle
hedefe at sürme.
Adeta: Atýn düz yürüyüþü.
Aheste: Atýn aðýr aðýr, arka kalçalara
yüklenerek yürüyüþü.
At Baþý: Ýki atýn bir hizada oluþu.
At Cambazý: Ciritte at üzerinde beceri
ve hüner gösteren binici.
At Oynatmak: Ciritte hüner göstermek.
Sipahi, Sipah, Ýspahi: Eskiden
Yeniçeriler zamanýnda bir sýnýf atlý askere
denirdi. Fakat iyi at binen kiþilere de
at oyunlarýnda becerisi olan oyunculara
da çeþitli yörelerde bu adlar kullanýlmaktadýr.
Seymen Olmak: Ulusal giysilerin
yöreye ait olanlarýnýn düðün nedeni ile
Ankara dolaylarýnda giyilmesine denir.
Menzil: Ciritte at üzerinde sýra biçiminde duranlara verilen ad.
Alan: Cirit meydanýna verilen ad. Cirit
oynanan yer.
Þehit: Ciritte isabet alýp ölenlere verilen ad.
Acemi: Savurduðu ciriti ata deðen
oyuncuya denir.
SÝZDEN GELENLER
Avrupanýn Türkiye Oyunu
T
ürkiye coðrafyasý, tarihi ve kültürüyle
Avrupa ve Asya arasýnda bir köprü
vazifesinde bulunmaktadýr. Türkiye
kuruluþundan bugüne kadar da siyasi, ekonomik ve toplumsal yapýsýyla Avrupalý dostlarýyla
birlikte hareket etmektedir.
Fakat ne acýdýr ki devlet Politikasý sürdüren
Dýþiþleri Bakanlýðý ve Ýdarecilerimiz Avrupalýlarýn Türklere sadece ümit verdiklerinin bilinci ve tahlili içerisinde
deðillerdir. Avrupa Ortak Topluluðu
ülkelerinin çýkarlarý Avrupa’nýn Ýran ve
Irak sýnýrlarýna kadar dayanan bir
coðrafyaya kadar uzanmasýný doðru
bulmaz, çünkü Avrupalýlar Ortadoðu’da
lerken bir yaþlý adam yanlarýna
yaþanan Problemlerin içerisine
yanaþýr ve sözcüklere bütün acýlarý
düþmek istemezler. Bu nedenden de
yükleyerek sorar... Ahhh yavrularým
anlaþýldýðý gibi, Türkiye’yi Avrupa Ortak
ne kadar zordur böyle yaþamak
Topluluðu’nun içerisine bir türlü almak
deðil mi???
istemezler. Fakat AT’nu doðuya doðru
Ýkizlerden biri döner yaþlý
büyütmek isterler. Yani Polonya’yý,
amcaya ve der ki „ düþün bir hele
Bulgaristan’ý Çekoslovakya ve benzeri
bey amca,
ülkeleri ise yakýn bir süre içerisinde
Ya diðer yarým ölse...”
Avrupa Ortak Topluluðu içerisine alaKýsadan hisse deyip, yaþanýlan
caklardýr, çünkü Almanya ve Fransa
ne kadar zor olursa olsun daha çok
bunun gerçekleþtirilmesinden yanadýr,
baðlanmalý mý hayata??? Yoksa
çýkarlarýna ve Devlet Politikalarýna
bahanelere mi teslim olmalý!
uygundur.
Afrika“da kaç çocuk daha ilk
Türkiye’nin Baþbakaný Sayýn Bülent
senesini doldurmadan gözlerini
Ecevit yetmiþli yýllarda, da Baþbakanlýk
kapýyor
açlýktan
ve
yaptý. O dönemde Soðuk savaþ çok
sefaletten...Savaþlarýn yaptýðý yýkýmetkin olduðu, ve bundan kaynaklanan
dan öte, açlýða ve sefalete
Stratejik deðeri askeri açýdan çok
mahkum býrakýlan binlerce insan!
önemli olan, Türkiye ve Yunanistan’a
Dünyanýn herhangi bir yerinde
Avrupalýlar resmi bir yazý ile Müracaat
, su dakikada birilerinin benim
ederek, bu iki devletinde 1981 yýlýna
bulup beðenmediðim yemeði bulkadar Avrupa Ortak Topluluðuna Tam
mamaktan öleceðini bilmek...
üyelik yapmak için resmi baþvurularýný
Ne yapabilirim, onlarýn kaderi
yapmalarýnýn önemi vurgularlar.
deme zahmetinden kurtulmak için;
Ne yazýktýr ki zamanýn Baþbakaný,
bir
þeyler
yapabileceðimizi
Robert Lisesi Mezunu, Þair, Sayýn Bülent
düþünüp, harekete geçmelisiniz...
Ecevit þu deðerlendirmeyi yapacaktýr.
Gökyüzü hepimizindir, babaAvrupalýlar kendi ekonomik çýkarlarýnlarýmýzdan aldýðýmýz emaneti çocudan dolayý Türkiye’yi Ortak Topluluða
klarýmýza gönül rahatlýðýyla teslim
çaðýrmaktadýrlar. Bu bizim çýkarlarýmýza
etmek için; herkesin yapacak bir
uygun deðildir diyerek. Avrupalýlarýn
þeyi olmalý...
isteklerini reddeder, çünkü kendisini
yönlendiren Bürokrat kesim doksanlý yýlSadýk Karslý
lardaki siyasi geliþmeleri görecek tahlilleri yapamadýklarý ortadadýr.
Sovyetler ve Real-sosyalizm yýkýldýk-
Neden acýlarý ve aðrýlarý yaþamak
zorunda kalýyoruz.
N
eden acýlarý ve aðrýlarý
yaþamak zorunda kalýyoruz. Yaþamak direnmekse , direnmek için mi yaþamalý
yoksa yaþamak için mi direnmeli!
Çeliþkiler yumaðýna dönüþen
hayatý sorgularken: özeleþtirinin
soðuk kýskacýnda yalnýzlýða mi yüklenmeli. Yalnýzlýk anlatýlmaz derken,
yaþamak mý; derin yaralar býrakan
yalnýzlýðý.
Her þeyin içinde birde toplumsal kompleksimiz ve bununla
geliþen kendini ispatlama yarýsý...
Ülkede çekilen yokluk içinde
mutlu olma telaþýyla, yaþadýðýmýz
bu ülkede varlýk içinde anlaþýlmaz
yokluklar.
Doðan günle güneþi selamlarken var olmanýn dayanýlmaz
hafifliðini hissetmeli yinede insan.
Ders niteliðinde küçük bir
öykü...
“Günlerden bir gün bir yerlerde,
yapýþýk iki kardeþ ayný anda gözlerini açarlar dünyaya. Bu kardeþler
ne yazýk ki birbirlerine yapýþýktýrlar:
doktorlar cesaret edemezler ayýrmaya ve bu ayný yumurta ikizleri
sýrtlarýndan yapýþýk þekilde büyürler.
Günler aylarý, aylar yýllarý kovalar, bu iki pýrlanta gibi genç belirli
yaþa hep birbirini taþýyarak gelirler
yani birisi yürürken diðerini taþýmak
zorundadýr.Yine böyle yolda yürür-
tan sonra, Türkiye’de Avrupalýlar Açýsýndan
Askeri Stratejik önemini yitirmiþtir. Bunun bilincinde Olan AT uzun bir süre içerisinde
Avrupa’nýn güvenlik yapýsýný koruya bilmek için
AT’nun Askeri bir gücünün kurulmasý gereðini
görmektedir. Bu Gücün kurulmasý içinde NATO
ve ABD’nin ister istemez onayý gerekiyor. NATO
içerisinde halen güvenlik politikasýndan dolayý
Stratejik önemi büyük olan Türkiye AT’na tam
üye olamamaktadýr. ABD ve Ýngiltere her
ne kadar Türkiye’ye destek vermekteyse de
bu destek Avrupalýlarý ikna edememektedir.
AT 1999 Yýlýnda vermiþ olduðu karar ile ,
Türkiye’nin tam üyelik alabilmesi için, çok
önemli deðiþikliklerin yapýlmasýný Türkiye’den
beklemektedir. Türkiye’nin bu istekleri kýsa bir
süre içerisinde gerçekleþtirmesi zordur. Zorlada güzellik olmaz.
Ekonomik açýdan deðerlendirme yaptýðýmýzda Türkiye’nin durumu iyi deðildir. Siyasi
duruma gelince Türkiye’den istenilen Reformlar gerçekleþtirilememektedir. Türkiye içerisinde Halen Ýnsan haklarý ihlalleri ve benzeri
Problemler bulunmaktadýr. Anayasa deðiþiklikleri Problemleri çözmemektedir. Problemlerin çözümü pratikleþtirilmelidir. Halkýn büyük
bir çoðunluðu ilkel þartlarda hayat mücadelesi
vermektedir. Memur ve iþçi almýþ olduðu
Maaþla idare edememektedir. Ülkenin zenginlik kaynaklarý halka eþit olarak daðýtýlmadýðý
sürece, fýrsat eþitliði gerçekleþtirilmediði
sürece, ülkenin problemlerinin çözümünden
bahsetmek mümkün deðildir.
Kýbrýs ve Kürt Sorunu Avrupalýlar tarafýndan
devamlý olarak dile getirilen Sorunlarýn
baþýnda gelmektedir. Kürt Lideri Celal Talabani
ile derin bir Diplomasi irmiði Dokuyan Dýþ Ýþleri
bakanlýðý bürokratlarý, her ne kadarsa içteki
problemlerin çözümü için politikalar üretememektedir.
Avrupa Ortak Topluluðuna girebilmek için
Devlet Ýdaresinin Modernleþtirilmesi, Liderler
Sultanlýðýnýn ve Torpilin kaldýrýlmasý, Ýnsan
haklarýnýn korunmasý, uluslararasý Politikalarýn,
kalýcý ve inandýrýcý olmasý gerekir. Aksi halde
yapýlan bazý deðiþikliklerin sonuç vermeyeceði
bellidir.
Dr. Ümit Yazýcýoðlu/ Berlin
[email protected]
[email protected] sayfa
HATÝCE ELDENÝZ
2
[email protected]
Ýnsan kendi yaþadýklarýyla
edindiði bilgiye dayanýrsa
insan olur
B
ir meraktýr almýþ baþýný gidiyor.
Onu merak ediyorum, bunu
merak ediyorum. Kýsacasý ilgi
alanýma giren her þeyi merak ediyorum.
Okuyorum, dinliyorum, sorulara cevap aramak için çeþitli kaynaklar karýþtýrýp duruyorum. Ama nedense bir türlü sorularýma bir
cevap bulamýyorum. Yazýlanlar da, söylenenler de ne doyurucu
ne de aydýnlatýcý oluyor. Kuskusuz ilgi alanýma giren konular hakkýnda sayýsýz kitap, makale, araþtýrmalar yazýlmýþ ve insanlara
bilgi olsun diye sunulmuþtur. Her ne kadar da doðru olsa yazýlanlar ve gerçek yaþananlarý anlatsalar da, beni ne aydýnlatýyor,
nede beni ilerletebiliyor. Okuduðum, öðrendiðim konular, aldýðým
bilgiler ancak kendimi uluorta ya müdafaaya, ya kanýtlamaya,
yada bilgiçlik taslamaya yarýyor. Bunun ötesine de gitmiyor. Eh
ben otururda sadece baþkalarýna karþý iyi bir imaj býrakayým ve
ne denli bilgili olduðumu göstereyim de beni tepeden görsünler
havalarýna girerek kitap okursam elbette hiç bir soruma cevap
bulamam.
Hatýrlýyorum da geçmiþte birileri ile sohbetlere girdiðimde, ard
arda isimler ve alýþýlmamýþ terimler dizilirdi. Yani yazarlar, Araþtýrmacýlar, filozoflar, psikologlar ve bu konulara özel olan terimler
kullanýlarak aralarýna da bir kaç anlaþýlabilecek kelimelerde katýlarak bir konu anlatýlýrdý. Aðzým açýk bakardým bunlarý söyleyenlere.. „vay be ne kadar da çok biliyor ya“ derdim kendi kendime.
Bu isimleri bu terimleri bende kullanmaya baþladým. Nede olsa
„gündem“ ve “gündemi takip etme zorunluluðu var.” Hani gündemi takip etmesen geri kalýrsýn, gelir kalýrsan da gündemi takip
edenlere yetkin cevap veremesin. Yetkin cevap ise az buçuk bilgili olduðunu kanýtlar. Kanýtladýktan sonrada bulunduðun çevrede
kabul görürsün, kabul gördüðün içinde sahte bir gurur oluþturup, bir maske deðil, 10 maskeye bürünürsün. Bu durumun kalýcý
olmasý içinde elinde ne gelirse onu yaparsýn. Nede olsa böylelikle
hem kabul görüyorsun, hem insanlar sana önem veriyor, hem de
kendine olan güvenini kazanmýþ oluyorsun.
Benim gibi evin yarýsýný hiç okumadýðý kitaplarla doldurmuþ ve
onlarý okumuþ gibi yapýp ne denli bilgili olduðunu savunur. Birileri
gibi borç etmiþ harç etmiþ ama son model bir arabaya binmiþ,
“ortalýkta fýr dolanýr” misali nede baþarýlý bir iþ adamý olduðunu
veya diðer birileri gibi hayatý anlamýþ ve üstün akýla sahip, her
insaný çözecek kadar güçlü sanarak alim, bilim adamý olduðunu
savunur. Birileri de bir kitap çýkarmýþ, bir roman yazmýþ, bir medya
kurumunda bir parçasý görünmüþ, “aydýným”, “ünlüyüm” pozisyonunda görür kendini.
Fakat bu tarzýn ne derece boþ olduðunu, bu sözde edinilen bilgilerin aslýnda hiçte bilgi kategorisine girmediðini, insanlarýn yaþayarak bu bilgileri elde ettiðini daha sonradan fark ettim. Eh sonuçta
bende bir insaným ve belirli evrelerde geçiyorum. Yaþadýðým yerin
ne olduðu konusunda, kim olduðum konusunda, nasýl olduðum
konusunda þu veya bu þekilde bir arayýþ içerisine giriyorum herkes
gibi. Bir o yola gidiyorum bir bu yola. Bazen þaþkýn bir ördek gibi
saða sola kayýyorum, bazen de kararlý bir þekilde düz yürüyorum.
Ýþte bu esnada bana ait olmayan ve beni hiç anlatmayan biçimlere girip bana ait olmayan bir “ ben”’liði sergilemeye kalkýþýyorum. Anlatým tarzýmý alabildiðince karmaþýk bir hale getiriyor,
kimsenin anlamadýðý terimleri kullanarak sözde diðer insanlara
bir fark atýyorum. Giderek basit ifade etmekten yoksun bir biçimde
ne kendimi anlýyorum nede dünyadaki geliþmeleri anlýyorum. Bu
tarz beni yanlýþ yola götürdüðü gibi, beni özümden uzaklaþtýrýyor
da, beni insan olma yolunda yavaþlatýlýyor ayný zamanda. “Çocuk
düþe kalka büyür” diye bir söz var. Evet insan kendi tecrübeleri ile
vardýr, insan kendi hayatýnda yaþadýklarý ile bir bilgi bir düþünce
oluþturmuþtur. Belki dýþarýda aldýklarý bilgiler ona bir ön bilgi
olmuþtur. ama sonuçta insan kendi yaþadýklarýyla edindiði bilgiye
dayanýrsa insan olmaya bir adým daha yaklaþacaktýr.
DEM® NACHRICHTEN
UND WERBEAGENTUR
Hack str. 3
70190 Stuttgart
Tel: 07113000711/ 12
Fax: 0711 4205003
Hatice Eldeniz
Herausgeber/ Geschäftsführerin
Þükrü Yýldýz
Chefredakteur
www.dem-ajans.de
[email protected]
Der Verlag übernimmt keine Haftung für den Inhalt der Anzeigen
und Anzeigentexte. Die von Verlag
gestalteten Anzeigen sind urheberrechtlich geschützt.
Sayý 13
Mayýs 2002 www.dem-ajans.de
HABER
Bavyera Ýçiþleri bakaný Günther Beckstein;
„HÝZMETÇÝLERDEN
BAHSEDÝYORUM“
belirtti.
B
avyera içiþleri Bakaný Günther
Beckstein, 23 03 2002 tarihinde, Parlamentoda Göçmen
yasasý ile ilgili Yeþiller’e hitaben yaptýðý
cevabi konuþmasýnda göçmenlere
hakaretler
yaðdýrdý.
Göçmenleri
hamallýk ve temizlikten baþka iþe yaramayan hizmetçiler olarak tarif etti.
Göçmenlere bakmak yetmiyormuþ gibi
bunlarýn çocuklarýný da entegre etmenin
büyük masrafa mal olduðunu söyleyen
Günter Beckstein, yýllarýný Almanya’nýn
inþasýna vermiþ insanlara hakaretler
yaðdýrdý.
Yeni göçmenler gelecek
Yeþillerin „Münihte 50 000 iþgücüne
ihtiyaç var, göçmen yasasýnýn 19 maddesi iþçi açýðýný kapatmak için düzenlenmiþtir“ açýklamasýna verdiði yanýtta „19.
madde´ye göre kalifiyelilerin göçmenliði deðil, Münih havaalanýnda bagaj
hamallýðý yapabilecek durumda olanlarýn göçü düþünülüyor. Siz, iþ piyasasýný, hizmet sektöründe çalýþabilecek
isçilerle doldurmayý düþünüyorsunuz.
Aile birleþimi hakký olan ve çocuklarýný
okula göndermemizin þart olduðu ve
genel olarak entegrasyona tabi tutulmasý gereken hizmetçilerden bahsediyorum. Kalife iþçilerden deðil. Bu büyük
bir sorumsuzluktur“ dedi. Göçmenlerin
kalifiyesinin Münih Havanalýnda bagaj
hamallýðý ve temizlik iþlerinde çalýþmakla sýnýrlý olduðunu söyleyen Beckstein,
yeni yasayla yeni göçlerin geleceðini,
Milli çýkarlar tehlikede
Yasanýn karar altýna alýnmasý öncesi
ve sonrasý tartýþmalarda, muhafazakarlar göçmenlik yasasýnýn tamamen
Almanya’nýn sosyo-ekonomik yapýsýna
ters düþtüðünü ve milli çýkarlarýn tehlikede olduðu düþüncesini savunmakta.
Parlamentonun muhafazakar kanadý,
göçmenlik yasasý ile birlikte, entegrasyonda daha çok çaba harcamalarý
gerektiðini, sosyal devletin sýrtýnda göçmenlik yasasýnýn meydana getirdiði
açýlma ile birlikte gelecek olan kalifiyesiz insanlarýn, topluma adapte edilmelerinin büyük masraf gerektirdiðini
savunurken, soruna tamamen ekonomik çýkarlar doðrultusunda yaklaþmaktalar.
Yasada neler var?
Yasanýn birinci paragrafýnda ”göçmenlerin yönlendirilmesi ve sýnýrlanmasý” açýklanýyor. Paragraf, göç
yasasýnýn ”göç imkanýný ancak entegrasyon ve ekonomik imkanlarý da dikkate
alarak” saðlayabilecek.
Göç Yasasý‘nýn temel hedefi geniþ
kapsamlý bir yabancýlar hukuku oluþturmak. Böylece bugüne kadar geçerli
olan beþ oturma sýfatý ikiye düþürülerek, yalnýzca sýnýrlý ve sýnýrsýz oturma izni
verilecek. Tahammül (Duldung) kalkacak.
Uzman iþçilerin göçü kolaylaþacak.
Yabancý iþçiler iþ ve iþçi bulma kurumu
tarafýndan, iþ piyasasý olumsuz etkilenmediði sürece izin alabilecek. Ýþ
Almanya okullarýnda
Alevilik dersleri
baþlýyor
B
erlin Okul Senatörlüðü
Berlin Anadolu Alevileri
Kültür Merkezi‘nin, okullarda Alevilik dersleri verme
dilekçesini kabul etti. Böylelikle
Anadolu Alevileri Kültür Merkezi,
Berlin Okul Yasasýna göre dini
bir kurum olma statüsü kazanmýþ oldu. Almanya Alevi Birlikleri
Federasyonu‘nun üç yýldan beri
Alevilik Dersleri ile ilgili yoðun
çalýþmalarý ve Anadolu Alevileri
Kültür Merkezi‘nin Berlin Eyaletindeki
taban çalýþmalarý meyvesini verdi
ve ilk defa okullarda Aleviliðin ders
olarak okutma olanaðý doðdu.
Alevilik
Dersleri
için
06.05.2000 tarihinde AABF‘nin
desteði ile Berlin Okul Senatörlüðüne
dilekçe veren Anadolu Alevileri Kültür Merkezi,
Özel kurslar
Sürekli olarak Almanya‘
da kalan yabancýlar entegrasyon adýna özel kurslara katýlým hakkýna ve ayný
zamanda görevine sahip olacaklar. Kurslarda lisan ve yasalarýn yaný sýra, Alman toplumu
ve medeniyetiyle ilgili ders verilecek. Kurslarýn faturalarý birlik ve
eyaletler tarafýndan karþýlanacakken, kurslara katýlanlar tarafýndan
da ”uygun görülen bir miktar” ödenmesi öngörülüyor.
Tiyatro bitrmedi
Muhalefet
partileri
yeni
yasanýn anayasa krizine yol
açtýðýný iddia ederken, Cumhurbaþkaný Johannes Rau tarafýndan imzalandýðý takdirde 1 Ocak
2003’te yürürlüðe girecek. Göçmenlik yasasýnýn federal Almanya
hükümetin´de karara alýnmasýnýn
ardýnda gerek Alman basýnýnda,
gerekse Almanya’nýn hak ve hukuk
savunucusu olarak tanýnmýþ simalarý,
hükümet´de yapýlan bu oylamanýn
iyi sergilenen bir tiyatro sahnesinden öte gitmediði deðerlendirmesinden bulundular.
derslerin amaçlarýný
Alevilik derslerine ilgisi olan velilelir
ve içeriðini, AABF
Ders
Plan
Tel: 616 58 700 dan bilgi alabilirler yada bizzat
Komisyonu‘nun
Anadolu Alevileri Kültür Merkezi-Cemevi,
hazýrlamýþ olduðu
„Alevilik Dersleri
Waldemar Str. 20, 10999 Berlin-Kreuzberg’e
Ders
Planý
gelip ilkokul çaðýndaki çocuklarýný kayýt yapabilirler.
Taslaðý“na dayandýrdý.
Ders
planýnda; Allahyakýn öðrenci katýlabilecek. Alevilik derslerini verecek
Muhammed-Ali, Bektaþi- öðretmenler, AABF bünyesinde hýzlandýrýlmýþ meslek
lik, Dört Kapý Kýrk Makam, içi kurslara tabi tutuluyorlar. Alevilik dersleri, okullarla
önemli günler, rýzalýk, ve Okul Senatörlüðü ile ortaklaþa organize edilecek.
semah gibi Alevi öðretisi Almanca olarak verilecek.
konularýn yanýnda, karKonu hakýnda basýna bir yazýlý açýklamada buludeþlik, hoþgörü, kadýn nan AABF Genel Baþkaný Turgut Öker ve Berlin Anadolu
erkek eþitliði, dinler Alevi Kültür Merkezi Baþkaný Metin Küçük, Aleviliðin ilk
arasý diyalog gibi kez okullarda ders olarak verildiðine dikkat çekerek,
Berlin
okullarýnýn diðer eyaletlerde de Alevilik derslerinin verilme olaeðitim amaçlarý ile naklarýnýn saðlanacaðýný kaydettiörtüþen deðerlerin ler. Açýklamada “Alevilik derslerinin
verilmesi de öngörül- herkesi memnun edecek bir sevimekte.
yede verilmesi, bizim için çok onurlu
Alevilik
Dersleri, bir toplumsal görevdir. Bu görevin
Aðustos 2002 den itiba- sorumluluðunun bilincindeyiz. Bu
ren Berlin‘in Kreuzberg, konuda Senatörlüðün ve diðer
Mitte, Neuköln ve Char- kurumlarýn bize destek olacaðýna
lottenburg semtlerinde inancýmýzý belirtiyor, Alevilik dersyaklaþýk 10 Ýlkokulda lerinin hepimize hayýrlý olmasýný dili(Grundschule) planlandý. yoruz.” Dendi.
Derslere tahminen 200e
FÝNANZBERATER
SERVÝCBÜRO
AVUKAT MUSTAFA
DOGAN ALMANYADA
E
mlak Bankasý
maðdurlarýnýn
Avukatý olarak
bilinen Av. Mustafa
Doðan 22-31 Mayýs
2002 tarihleri
arasýnda
Almanya‘ya
gelerek,
Almanya da
yaþayan Türk
vatandaþlarýnýn
hukuki sorunlarýyla ilgilenecek.
Aðýrlýk olarak
Aile- Miras Hukuku
ile ilgilenen Av. Doðan,
Türkiye yeni medeni kanunu konusunda ve
yurtdýþýnda yaþayan vatandaþlarýn diðer sorularýna
cevap verecek.
Doðan‘ýn çalýþma bürosundan yapýlanan
açýklamada, Av. Doðan‘la iliþkiye geçmek için
Almanya‘da þu numaralar kunllanýlabilinmekte:
Tel: 0711 420 50 01 / 0711 3000711
idaresi tarafýndan bir engel çýkmadýðý
sürece, yüksek okul mezunlarý Almanya‘ da çalýþabilecek. Almanya‘ da
serbest meslek dalýnda çalýþmak
isteyen yabancýlar, olaðanüstü ekonomik talep olduðunda, engelsiz
çalýþabilecek.
Inh.
Hüseyin UÇURUM
è
è
è
PRÝVAT KREDÝ
EV KREDÝSÝ
SATLIK DAÝRELER
Almanya‘nýn
her yerinde
Bütün krediler birleþtirilerek
tek kredi haline getirilerek eizene kredi verilir!
STUTTGARTER STR. 6, 71522 BAKNANG
Tel: 07191 36 72 84 Fax: 07191 367285
Mobil: 0173 9735 380
[email protected]
[email protected] sayfa
eflatunî
3
ÞÜKRÜ YILDIZ
Dirimizin bereketinden
nasiplenmediði topraklara
ölümüz gitsin...
Y
eni bir þiddet dalgasý geliyor...
Hani
unutmak
istediðimiz,
olmasýn diye dileklerde bulunduðumuz, göz yaþlarýnýn ve
kýlýçlarýn topraða gömdüðünü düþündüðümüz þu günlerde... Filistin 80’li yýllarýn havasýna döndü... Afganistan tanýnmaz bir hale
gelmiþlerin ülkesini oynuyor. Yaðmurdan kaçanlarýn doluya tutulmasý gibi... Avrupa’da ýrkçý partilerin bir biri ardýna zafer haberleri geliyor... Irak bombalanacaðý günleri sayýyor... Zaman tekrar
þiddetten yana yol alýyor... Korktuðum yýllarý geride býrakmýþken,
bizden sonrakilerin korkusunu þimdiden iliklerimde hissetmenin
kötü ruh hali içerisindeyim...
Hani biz kurbanlarýyýz bu çýkmazlarýn, bizden sonrakiler
olmasýn dileði var ya, dilek iþte..
Sosyal-ekonomik çýkmazlar Avrupa’ya savrulmuþ bizleri kurban
gibi. Topraklarýmýzda binlerce kilometrelerce uzakta, hayaller
kuruyoruz. Dirimizin bereketinden nasiplenmediði topraklara ölümüzün gitmesi için... Bedenimizin kendi topraðýmýzda filizlenmesi
için... Bu isteðin benden öteye gitmediðini bilmek ne kötü.
Çocuklarýmýz, her gün bizden bir parça olmaktan ayrýlan ve
yaþadýðýmýz bu vatanýn unsurlarý haline gelenlerimiz... Kýrmýzý
topraðýn bereketinden mahrum býraktýklarýmýz... Onlarý bu memleketlerde neler bekliyor... Anamýn benim için istemedikleri... Ýstemeyeceði... Bu konuda ne kadar sorumluluk taþýyoruz. Kendimiz
olmak için neler yapýyoruz.
Entegrasyon ne anlama geliyor? Beni benden almak mý uyum
oluyor? Yaþamak istediklerimi, kimsenin yaþam alanýna müdahale
etmeden sürdürmek, topraðýmdan aldýklarýmý yaþamak istiyorum.
Binlerce yýllýk mirasýn bana býraktýklarýný çocuklarýma devretmek
istiyorum... Sadece isteyebiliyorum, biliyorum, yükümlülüklerini en
az kendim yerine getiriyorum. Kimseye de bu konuda “sorumlu
davranmalýsýn” diyemiyorum.. Korkularýmý yazýyorum iki sayýdýr.
Bana ait korkularý... “Sizde korksanýz” diye düþünüyorum...
Sadece kendimle sesli konuþuyorum...
Bayilerdeki sizin gazeteniz DEM
Bir yýllýk bir çalýþmadan sonra 12. sayýmýzý siz deðerli okuyucularýmýza olan güvenimizle bayilere teslim ettik. Beklediðimiz gibi
ilgi büyük oldu. Tabi bunun çeþitli nedenleri var. Bunlara deðinmeden bayilerdeki ilk sayýmýz -erken olmakla birlikte- gönül rahatlýðýyla söyleyebiliriz ki, hýzla tükendi.
Avrupa’da doðmuþ ve burada yaþayan bir nesillerin sorunlarý
baþta olmak üzere, yeteneklerini yansýtmak isteyen gazetemizde
insanlarýmýz kendisini buldu.
Bu sayýmýzdan itibaren Mehmet Eldeniz‘de aramýzda. DEM
ailesine hoþ geldin diyoruz.
e-mail: [email protected]
REKLAM VE
TANITIMDA EN
YAKININIZDAKÝ ADRES
0711 / 3000 711
Sayý 13
Mayýs 2002 www.dem-ajans.de
Türkiye‘den gelen biberlerde
sakýncalý madde bulundu
S
tuttgart Halinde Türkiye’den gelen
biberlerin satýþý yasaklandý. Gýda
Kontrol Dairesi tarafýndan Stuttgart
halinde satýlan sebze ve meyvelerde düzenli
yapýlan kontrollerde
Türk biberlerinde
bitki ilacý Methamidophos maddesinin
oranýnýn en çok 0.01
mg/kg olmasý gerekirken 0.51mg/kg
olduðu tespit edildi.
Kanser, astým, alerji ve birçok hastalýða neden
olan bu maddenin saðlýk açýsýndan son derece
zararlý olmasý nedeniyle Stuttgart Halinde Türk
biberlerinin satýþý yasaklandý. Türkiye’den ihraç
edilen tonlarca biber imha edildi.
Stuttgart Þehir Ýdaresi Kamu Dairesinden
yapýlan açýklamaya göre daha önce Ýtalyan
havucunda, Ýspanyol biberinde tespit edilen
bu maddenin 2001 Aralýk ayýndan itibaren
Türkiye’den gelen dolmalýk, kýrmýzý ve yeþil
biberlerde görülmeye baþlandýðý en son yapýlan
kontrollerde tüm biberlerde yaygýn olarak
kullanýldýðýnýn tespit edildiði açýklandý.
Almanya’daki diðer hallere gelen Türk biberlerinde ayný maddenin olabileceði belirtilerek
vatandaþlarýn uyarýlmasý bildirildi.
Bu maddeyi bilinçsizce kullanan Türk üreticisinin büyük zarar görebileceði, Türk ekonomisini
olumsuz etkilemesinden endiþe ediliyor.
Açýk Öðretim sýnavlarý yapýldý!
A
nadolu Üniversitesi Açýk öðretim
Fakültesi’nin birinci basamak ara
sýnavlarý Avrupa’nýn 11 deðiþik þehirlerinde Köln, Hamburg, Frankfurt,Münich, Berlin,
Brüksel, Paris, Viyana, Bern, Eskiþehir, Burdur ve
Stuttgart da yapýldý. STUTTGART’a baðlý Ludwigs-
burg, Pedagogische Hochschule’de yapýlan
sýnava 150 öðrenci katýlýmýyla, Sýnav Ýþletme ,
Ýktisat ve Dýþ ticaret olmak üzere Üç daldan
sýnava giren öðrenciler 2,5 saat ter döktürdü.
Sýnavda Stuttgart Eðitim Ataþesi Rafet Okutan
hazýr bulunurken,konuþmasýnda „öðrencilerin
her türlü sorunlarýný direk bizlere veya Anadolu
üniversitesine bildirmelerinin doðru olacaðý
kanaatindeyim“ dedý. Yanlýþ bilgilendirilmeleri
öðrencinin aleyhine olacaðýný söyledi ve Anadolu Üniversitesi Açýk öðretim Fakültesi düzeyinde mastýr yapma hazýrlýklarýnda olduklarý
müjdesini de vermiþ oldu.
Muharrem ayýnýn
Aþuresi yapýldý
A
levi’lerin Kerbala þehitlerini anmak
için, yapmýþ olduklarý mahtem ayýnýn
son günü yapýlan aþureyi Heilbronn
Cem vakfýnda dede Hüseyin Güler´ in dualarý ile
tüm Alevi canlara daðýtýlýp yenildi. Dede Hüseyin
Güler Kerbela vakkasýnýn tarihçesi hakkýnda
konuþurken, gözlerinde yaþlar aktýðý görüldü.
Tarih boyunca Kerbal’da þehit düþen Hz Ali’nin
oðlu Hz. Hüseyin’in acýmasýzca þehit edilmesinin anýsýna yüzyýllardýr Muharrem ayýnda oruç
tutulur. Muharremin birinci günü baþlanan oruç
on iki Ýmamlar aþkýna on iki gün tutulur.
On dört Masumlar için fazladan oruç tutanlar
da vardýr. Muharrem Orucu sýrasýnda Hz.
Hüseyin’in susuz þehit olmasý anýsýna su içilmez,
kurban kesilmez, týraþ olunmazdý. Akþamlarý
Kerbela olayýný anlatan kitaplar okunur dualar
yapýlýr.
Maraþlýlar bir araya geliyor
S
on Yýllarda yöresel bazda bir araya
gelerek sosyal iliþkilerin kalýcý kýlýnmasý
ve kültürleri geliþtirme ve birbirleriyle
dayanýþma amacýyla düzenlenen gecelere
Maraþlý’larda eklendi. Nisan ayýnýn sonunda
Stuttgart Mezopotamya kültür Derneðinde bir
araya gelecek olan Maraþlýlar, bir arada kutlamanýn heyecaný içerisindeler.
Maraþlýlar gecesine çeþitli konuþmacýlarýn
yaný sýra kültürel ve sanatsal aðýrlýðý olan programda, Koma Nurhak, Zeynep Enhas, Emekçi,
Ozan Þah Sultan, Grup Nergiz, Ozan Iren Can ve
Grubu, Þair Ahmet Dümrül ve sürpriz sanatçýlar
yer alacak.
HABER
[email protected] sayfa
Avrupa “Irkçý þoku” yaþýyor
Le Pen’in ikinci tura kalmasý Fransýz halkýný
sokaklara döktü. Protestolarýn yükseldiði
sokalarda “Aðlýyorum,
Fransýz
olmaktan
utanýyorum”
yazýlý
pankartlar
dikkat çekti.
F
ransa’da dün yapýlan cumhurbaþkanlýðý seçimlerinin ilk
turunda, aþýrý milliyetçi JeanMarie Le Pen‘in ikinci tura kalarak
elde ettiði baþarý Avrupa’da tepki
ile karþýlandý. Ýsveç Baþbakaný
Goeran Persson ise ‘aþýrý saðcý politikacýlara ve yabancý düþmanlýðýna
karþý’ birlikte mücadele çaðrýsýnda
bulundu. Avrupa genelinde gazetelerin baþ sayfalarýndaki manþetlerde,
Le Pen’in, seçimin birinci turunu ikinci
sýrada tamamlamasý ‘þok’ olarak
duyuruldu. Almanya Dýþiþleri Bakaný
Joschka Fischer, Fransa’daki aþýrý milliyetçi kesimdeki artýþýn endiþe
verici olduðunu belirtti.
Almanya Dýþiþleri Bakaný
Joschka Fischer, Fransa’daki
seçim sonucunun
çok düþündürücü
olduðunu,
ancak bu
geliþm e y e
karþý ne tür
tedbirler alýnmasý
gerektiðini
düþünmek
için
henüz
erken
olduðunu, bunun için 2. tur seçimlerin beklenilmesi gerektiðini söyledi.
Birlik 90/Yeþiller Partisi Federal
Meclis Grubu Eþbaþkaný Rezzo
Schlauch da Fransa’daki seçim
sonuçlarýnda görülen geliþmenin,
Ýtalya, Danimarka ve Hollanda’da da
yaþandýðýný kaydederek, ‘Bu durum
Avrupa’nýn birleþme sürecini daha
da zorlaþtýracaktýr’ dedi.
AB Komisyonu Sözcüsü Jonathan
Faull, Fransa cumhurbaþkanlýðý
seçimlerinin ilk tur sonuçlarýnda
‘AB’nin
sorumluluðu
olduðu’
görüþünü
reddetmedi ve ‘Avrupa
kamuoyunun AB konusunda yeteri ve gereði kadar aydýnlatýlmadýðý bir gerçek. Bu yönde daha
fazla çaba harcamak zorundayýz.
Bunun bilincindeyiz’ dedi.
Sözcü Faull, ‘AB Komisyonu`nun
üye ülkelerde yapýlan seçim
sonuçlarýný yorumlamadýðýný’ söyledikten sonra, ‘Bununla birlikte,
Fransa`nýn AB bünyesinde tarihi ve
çok önemli bir rolü vardýr. Fransa`nýn,
temel deðerlerimize sadýk kalmasý
beklentisindeyiz’ dedi.
Fransa seçimlerinden ‘alýnacak
dersler olduðunu’ belirten, diðer AB
ülkelerindeki siyasi geliþmeler ile
mukayeseler yapma ihtiyacýndan
söz eden Faull, Avrupa genelinde
aþýrý saðýn týrmanýþý karþýsýnda
hassas olmak gerektiðini ima etti.
Sözcü, ‘Jean-Marie Le Pen`in programý, AB ilke ve kurallarýna uygun
deðil’ ifadelerini kullandý.
AB Komisyonu üyesi Neil Kinnock da, ‘hayretler içinde kaldýðý ve
dehþete düþtüðü’ ifadesini kullanýrken, seçim sonucunun ‘Avrupa
havuzuna büyük kirli bir kayanýn fýrlatýlmasý olduðunu’ söyledi.
Asýrlýk 1 Mayýs bayramý kutlu olsun!
Hasan Aydýn/Köln
undan 115 yýl önce
Amerika’nýn Þikago kentinde iþçiler,emeðin kurtuluþu ve özgürlüðü uðruna büyük
bedeller ödeyerek, zulme ve
sömürüye karþý direniþ bayraðýný
sembolleþtirdiler. Kaný ve caný
bahasýna verilen hak mücadelesi
sýnýrlarý aþarak, bugün tüm dünyada
emekçi ve yoksul kesimler tarafýndan sürdürülmektedir.
O gün Þikago’da boðulmak istenen ses, bugün dünyanýn dört bir
yanýnda daha fazla özgürlük,daha
fazla sosyal refah biçiminde biçimin
de yankýlanarak devam etmektedir.
En zayýf haliyle bile sermayedarlarýn
uykularýný kaçýrabilmektedirler. Bugünün anlamý dejenere edilerek, ideolojik kimliðinden uzak bir biçime
sokulmak istenilse de (bahar bayramý vb) emek üzerindeki baský kalkmadýkça, fakir, zengin, biçimindeki
B
sýnýflaþma var oldukça bu kavga
devam edecektir.
Ýki bin yýllarýnda sermaye sýnýfýna
karþý mücadele hiç de kolay
olmamaktadýr, çünkü günümüz
yoksul ve emekçi kesimlerinin kafalarýndaki gizli prangalarý çözmek ve
görmek hiç de kolay deðildir. Ama
zengin, bizi yöneten ve azýnlýkta olan
kesiminde iþi tüm güçlerine raðmen
kolay deðildir. Ýnsanoðlu her zaman
daha rahat, mutlu ve özgür bir
yaþamýn uðraþý içinde olmayý amaçlamaktadýr.
I.C.B.O Kupasýný Nihat
Atamtürk aldý
karþýlaþýrken, dördüncü ve galanýn
en önemli maçý olan Köln´den Nihat
Atamtürk ile Augusburg´dan Akif
I
.C.B.O Federasyonu bünyesi
altýnda 06.04.2002 Köln- Chorweiler da Nihat Atamtürk
tarafýndan düzenlenen CHAMPIONS
FIGHT NIGHT II profesyonel dövüþ
galasý toplam 4 Almanya ünvan
þampiyonu maçý, iki þov gösterisi ve
6 tane maç oynanarak sonuçlandý.
Birinci Almanya Kik boks unvan
m a ç ý n d a
Gelnhausen´den
Kenan Aydaþ ile
Hagen´den Jürgen
Hemke
karsýlaþýrken,
ikinci
unvan
maçýnda
Erwitten´den Rus
Eugen Puschkarov
ile Wuppertal´den
Faslý Monir Elmajdub karsýlaþtýlar.
Üçüncü
Almanya Kik Boks
unvan macýnda
Hagen´den Polonyali Franek Lukanowski
ile
Nürtingen´den
Jugoslav Goran
V i d a c o v i c
Karataþ, Almanya Çin Boksu unvan
þampiyonasý maçýnda karþýlaþtýlar.
Birinci maçta
Alman Jürgen
Henke, ikinci maçta Rus Eugen
Puschkarov, üçüncü maçta Polonyalý
Franek Lukanowski ve dördüncü
maçta Nihat Atamtürk kendi klaslarýnda dereceye girdiler.
Toplam 500 seyirci tarafýndan
izlenen Gala Köln çevresinde büyük
bir ilgi gördü.
ALÝ KÖYLÜCE
4
[email protected]
AY IÞIÐINDA
DEMOKRASÝ
T
ürkiye son dönemlerde yürütülen tartýþmalarda Kürtçe yayýn ve
eðitim talepleri farklý mecralarda
gündeme gelmektedir. Çeþitli gazete
köþelerinde, televizyon programlarýnda
ve hatta devletin resmi kurumlarýnda bu konu iþleniyor. Tartýþýlýyor
ve adeta bir çaresizlik içinde çare aranýyor.
Paranoya haline gelen temel karþýtlýk gerekçeleri ipe sapa
gelmeyen mantýðýn kabul edemediði, bölünme kuþkusu ve
kendine duyulan güvensizlik gibi etkenlerle sorunlar çözüm
mecrasýna bir türlü giremiyor.
Ýþin aslý bu ve buna benzer konularda hangi kýstaslarla
çözüm aranmasýdýr. Demokrasiyi ne kadar istediði için uyguluyor
nede baþkalarýnýn talebi doðrultusunda uymak istiyor.
Türkiye’nin bugüne kadar üzeri örtülmüþ tüm sorunlarý þimdi
Avrupa Birliði projesi içinde zuhur ediyor.
Türkiye AB’ye girmeyi çok istiyor ama nasýl yararlanacaðýný
tek taraflý ve birazda kurnazlýk yaparak istiyor. AB’ye karþý gelen
kesimler eðer þunu daha net söyleseler belki fikirlerinden dolayý
daha çok saygý görürler. Derler ki; biz AB’ye girmek istiyoruz
ama ülkemizdeki bütün sorunlarýnda toplumumuz için çaðýn
gereði olarak çözeceðiz. Bu dil sorunu, din sorunu, ekonomik
dengesizlik, bölgeler arasý geliþim sorunu, iþsizlik, örgütlenme
ve ifade özgürlüðü, doðayý koruma sorunu vs. Halbuki çete
kabadayýlýðý ve mantýðýyla kendine göre bir demokrasi anlayýþý
geliþtirip herkese bunu dikte ettirebileceðini ve sorunlarý da hala
bu çað ve süreçte böyle çözeceðini düþünmek, hem büyük bir
gaflet, hem de ülke ve toplum açýsýndan büyük bir yaman ve
imkan kaybýdýr.
1990’lü yýllarýn baþýnda demokrasi kavþaðýna giren bir çok
ülke yýkýla, kalka arayarak, yaratarak ve yaþayarak bir yön çizip
adeta düz karda çýðýr açýp yol yapmýþlardýr.
Demokrasi kavþaðýnda yönünü bulmak bir çok ülke için
zor ve soru iþareti olmuþtur. Hangi yöne giderlerse ne olur
endiþesi ile iðne ucu ile kazarcasýna bu günkü ölçü ve standartlar
yaratýlmýþtýr. Bu en çok Batý Avrupa’da geliþtirilen bir süreçtir. Hala
kusursuz bir demokrasiye ulaþmýþlar mýdýr? Hayýr. Ama kaba
hatlarý ile yaþanýla bilinir bir ortam ve standartta oluþmuþtur.
Bundan sonrasý daha da kolaylaþmýþtýr. En basit örnek AB bünyesindeki devletlerin yaptýklarýndan dolayý bir birilerine hesap
verme ve sorgulama mekanizmalarýdýr.
Ýnsanoðlunu yaþam mücadelesi var oldukça en onurlu ve
anlamlý yaþam için arayýþýný sürdürecektir. Bu Avrupa’da olabilir, baþka yerde olabilir. Önemli olan insanlarýn dünyamýzýn her
hangi bir yerinde insanca yaþama ve paylaþma mücadelesi vermeleridir. Çünkü her kazaným ve geliþme insanlýðýn ortak kullanýmý haline gelmektedir.
O halde Türkiye sözle bir etrafýna bakmalý, yönünü bulmuþ ve
toplumlarýn eriþtikleri ve geliþtirdikleri imkan ve avantajlarla nasýl
daha rahat ve barýþ ortamýnda yaþamdan tad alarak ve yaþamayý daha da anlamlý hale getirdiklerinin sonucunu görmeli.
Türkiye 1900’lü yýllarýn baþýnda girdiði demokrasi kavþaðýnda,
80 yýl boyunca dönmekten vazgeçmeli ve yönünü korkmadan
demokrasi çýkýþýna döndürmelidir. 80 yýldýr kendi etrafýnda
-ekseninde- dönmekten baþý dönen ve kendi etrafýnda yaratýp
artýk çýkýþýný kaybettiði labirentten kurutulmak için önce durup
etrafýna rahatça bakmalý ve baþkalarýnýn tecrübe ve yaþadýklarýndan bedavadan da olsa dersler çýkarmalýdýr. Yani geliþen
dünyamýzýn, geliþen bir ülkesi olacaksa, insani tüm deðerler kapý
açýlmalýdýr.
Geleneksel anlayýþla kendisinin yapmak istemediðini zaten
sonunda yaptýrmaktadýrlar. En iyisi bu kez kendisi erken davranýp olmasý gerekene öncülük edip daha saygýn ve büyük bir
ülke olduðunu kanýtlamalýdýr. Aksi halde dünya küçülmüþtür, hiç
bir þey kimsenin gözünden kaçmamaktadýr.
Sonuç olarak Türkiye’de geleneksel hale gelen politika ve
uygulamalar yamalý bohça gibi artýk tanýnmaz hale gelmiþtir.
Buna demokrasi mi, teokrasimi, oligarþimi, monarþimi, çete
baþýmý diyeceðiz. Çaðýmýzda yani 2000’li yýllarda bütün sorunlarýn çözümü ve çaresi demokrasidir. Eðer eksik bir demokrasi
oluþturup, herkese de eþit uygularsanýz toplumsal barýþ da olur,
geliþmiþ ülkede oluþur, bölünmez vatanda saðlamlaþýr.
Ýnsaný insan eden deðerler tüm insanlar için haktýr. Her insan
kendi hakkýna sahip olma bilincini taþýdýðý sürece kavuþacaktýr.
Sayý 13
Mayýs 2002 www.dem-ajans.de
YURTTAN
Sýr perdesi çözülüyor
Bediuzzaman Said Nursi, Isparta mezarlýðýnda yatýyor!
2
7 Mayýs darbesinden sonra
Urfa’daki mezarlýðýndan çýkarýlarak
bilinmeyen bir yere defnedilen
Said Nursi’nin mezarýnýn Isparta’da
olduðu ortaya çýktý.
Serdar Murat’ýn kaleme aldýðý,
„Ankara Siyaseti ve Said Nursi“
isimli kitapta, Emniyet Genel
Müdürlüðü arþivindeki belgelerle,
Said Nursi’nin mezarýyla ilgili bilgiler tam 42 yl sonra günyüzüne
çýkarýldý. Emniyet Genel Müdürlüðü Arþivinde „13311/22/32“
numara ile yer alan belgede Said
Nursi’nin naaþýnýn 12 Temmuz
1960 günü Þanlýurfa’da Halil-ür
Rahman Dergahý’nda medfun
olduðu mezarýndan çýkarýldýðý
belirtildi.
Þanlýurfa Belediye Tabibi Hikmet
Öner, Saðlýk Müdürü Celal Ada, Emniyet Müdürü Þükrü Balöz, Merkez Komutaný
Sv. Kd. Yb. Ferudun Evtürk, Vilayet Jandarma
Kumandaný Yb. Mustafa Gönenç ve hazirun
mevtanýn kardeþi Abdülmecit Ünlukul isimlerinin yer aldýðý belgede; „12 Temmuz 1960
Salý günü sabahleyin adý geçen mevtanýn
medfun bulunduðu Mevlüt Halil Dergahý’na
gelinerek kardeþi Abdülmecit Ünlukul’un
huzurunda kabir açýlarak mevta çýkarýlmýþ“
deniliyor.
„13311/22/32 sayýlý belgede yer alan
„Zabýt varakasý“nda ise Said Nursi’nin
naaþýnýn Isparta þehir mezarlýðýna defnedildiði belirtiliyor. Dönemin
Isparta Vali Muavini
Besim Ulcay, Emniyet
Müdürü Zeki Vural,
Vilayet Jandarma
Komutaný Zekeriya
Kantekin, Merkez
Kumandaný Yarbay
Hamdi Atamer,
Merkez hükümet ve
Belediye Tabibi Dr.
Rýfat Öner ve Mevtanýn kardeþi Abdülmecit Ünlukul’un
imzalarýnýn yer aldýðý
zabýt varakasýnda
þunlar yer alýyor: „12
Temmuz 1960 günü
Afyon’a getirilmiþ
bulunan mevtaya ait
tabut Afyon’dan teslim
alýnarak Isparta’ya getirilmiþ ve
ayný gün akþamý kardeþi Abdülmecit
Ünlukul’da hazýr bulunduðu halde aþaðýda
imzalarý bulunan þahýslarýn huzurunda
Isparta Þehir Mezarlýðý’na ihzar edilmiþ bulunan kabre defnedildiðine dair iþbu zabýt
mahallinde tanzim ve hep birlikte imza altýna
alýndý.“
Bediüzzaman Said Nursi’nin mezarýnýn
parçalanarak naaþýnýn kaçýrýlmasý þimdiye
kadar birkaç kez gündeme gelmesine
raðmen bir türlü açýklýða kavuþturulamadý.
Bediüzzaman Said Nursi’nin naaþýnýn
denize atýldýðý ya da meçhul bir yere nakledildiði iddialarý zaman zaman gündeme
gelmiþ, ancak bu konuda TBMM Ýnsan
Haklarý Komisyonu bünyesinde bir komisyon
kurulmasýna raðmen, merhumun mezarýnýn
yeri tesbit edilememiþti. Serdar Murat
tarafýndan kaleme alýnan „Ankara Siyaseti
ve Said Nursi“ isimli eserde ise,
Bediüzzaman’ýn naaþýnýn nereye nakledildiði
konusundaki esrar perdesi aralandý. Kitapta
Bediüzzaman’ýn naaþýnýn Þanlýurfa’dan
alýnarak Isparta’ya nakledilmesini dönemin
Ýçiþleri Bakaný Muharrem Ýhsan Kýzýloðlu’nun
talimatý ile Diyarbakýr ve Urfa Bölgesi Kolordu
Komutaný Cemal Tural’ýn naaþý bizzat
Þanlýurfa’dan uçaðýna alarak, Isparta’ya
götürmek suretiyle gerçekleþtirdiði belirtildi.
Dönemin Milli Birlik Komitesi Üyesi MHP
Genel Baþkaný Alpaslan Türkeþ ise bu
konuda, „Muharrem Ýhsan Kýzýloðlu bir gün
Milli Birlik Komitesi’ne, Said Nursi’nin
naaþýnýn nakledilmesi tamam diye bilgi vermiþti“ þeklinde konuþmuþtu.
Kitapta ayrýca Baþbakan Adnan Menderes ile CHP Genel Baþkaný Ýsmet Ýnönü ve
yine dönemin Baþbakan’ý Süleyman Demirel
ile Ýsmet Ýnönü arasýndaki Said Nursi tartýþmasýna da geniþ bir þekilde yer verildi.
Kitapta Baþbakan Bülent Ecevit’in Ulus Gazetesi Yazarý olarak „Said Nursi“ hakkýnda yazdýðý bir yazý da yer alýyor.
PKK, KADEK OLDU!
B
elçika’nýn
baþkenti
Brüksel’de düzenlenen
basýn
toplantýsýnda
PKK’nin ismini deðiþtirerek, Kürdistan Özgürlük ve Demokrasi
Kongresi (KADEK) adýný aldýðý
resmen açýklandý. Kürdistan
Özgürlük
ve
Demokrasi Kongresi’nin
yurtdýþý sözcüleri Rýza
Erdoðan
ve
Adem
Uzun’un katýldýklarý basýn
toplantýsýnda KADEK’in
hedefinin demokratik kurtuluþ olduðu belirtildi.
“ANAP çalýþýyorsa
ANAP’ý destekleriz”
PKK’nin
misyonunu
yerine getirdiðini söyleyen
KADEK yurtdýþý temsilcisi
Rýza Erdoðan KADEK’in
egemen
ülkelerin
sýnýrlarýný deðiþtirmeden,
demokratikleþtirme
yoluyla Kürt sorununu çözmeyi
amaçladýðýný bildirdi. KADEK’in bir
çatý örgütü olarak, Abdullah
Öcalan’ýn „Demokratik Uygarlýk
Manifestosu“nu
benimseyen
siyasi partiler, demokratik kitle
örgütleri ve oluþumlarý bünyesinde
barýndýrmaya
açýk
olduðunu vurguladý. HADEP’le
iliþki konusunda gelen bir soruya
ise Erdoðan, „HADEP eðer
Türkiye’nin demokratikleþmesi için
çalýþýyorsa HADEP’i, ANAP çalýþýy-
orsa ANAP’ý destekleriz“ karþýlýðýný
verdi.
“Silahlý mücadele
durmuþtur”
Demokratik kurtuluþ sürecinin
örgütü olarak KADEK’in kurulduðunu belirten Erdoðan “Demokratik çözüm sürecinin hassasiyeti
göz önünde bulundurularak
KADEK kurulmuþtur. Siyasal serhildaný barýþçýl olarak yapacaktýr.
Silahlý mücadele durmuþtur.“
Dedi.
Halk Savunma Birlikleri
KADEK üyesi
Halk Savunma Birlikleri’nin
KADEK üyesi olduðunu bildiren
Erdoðan, „Halk Savunma Birlikleri,
MEHMET ELDENÝZ
Tatile gidenler
için bir kaç
önemli bilgi
B
atý Avrupa ülkelerinde yaþayan 3,5
milyona yakýn Türk vatandaþlarýndan 1
milyon kadarý izinlerini geçirmek veya tatil yapmak
amacýyla Türkiye’ye gitmektedir. Önceki yýllarda
akraba ve dost ziyareti amacýyla gerçekleþtirilen söz
konusu ziyaretlerin son yýllarda turistik gezi ve ticari
amaçla da yapýldýðý söz konusudur. Ýzin yapacak yolcularýn gerek gidiþ - dönüþ yolculuklarýný kolaylaþtýrmak, gerek izin ve tatillerini huzur içinde geçirmelerine
katkýda bulunmak amacýyla bu yazým da siz okuyuculara, Tatil öncesi hazýrlýklarda dikkat edilmesi gereken konularý, seyahat sýrasýnda gerekli olabilecek
bilgileri, izin döneminde yolda, Türkiye’de ve dönüþte
karþýlaþýlabilecek olasý sorunlara çözüm önerilerini
ele almak istiyorum. Yaz aylarýnda Türkiye’ye giden
yolcularýn karþýlaþtýklarý sýkýntýlarý en aza indirmek, yol
veya yolculuk koþullarý hakkýnda önceden bilgi saðlamak amacýyla, yola çýkmadan seyahat belgeleri,
vize, araçlarý ile ilgili konular, gümrük formaliteleri,
demokrasi mücadelesine katký
sunacak eðitime tabi olmuþtur.
Birlikler meþru savunma konumunda kalacaklar. Kendilerine ve
Kürt halkýnýn haklarýna saldýrý
geldiðinde,kendilerini savunabile-
cekler. Koþullar uygun olduðunda
bu güçlere ihtiyaç kalmayacaktýr.
Kürt halkýnýn haklarý tanýndýðý,
barýþçýl serhildaný þiddetle bastýrýlmadýðý sürece bu birlikler devreye
girmeyecektir.“
Türkiye’nin AB
üyeliðine destek
Erdoðan, “Türkiye’nin Avrupa
Birliði’ne girmesi için demokratik
alanda mücadele edeceðiz.
PKK’yi terörist listesine almak,
hem Türkiye, hem de Avrupa için
yapýlabilecek en büyük kötülüktür.
Avrupa’nýn PKK’yi terör listesine
alma gibi bir çabasý olursa, zaten
Türkiye’nin demokratikleþmesini
ve AB’ye alýnmasýný istemiyor
demektir. Bunun için demokratik
mücadele edeceðiz.“
Öcalan Kongre
Genel Baþkaný
Erdoðan, Abdullah
Öcalan’ýn
KADEK
Genel Baþkanlýðý’ný
nasýl yürüteceði ve
isimi onaylayýp onaylamadýðý sorularýna
yanýt verirken de
Öcalan’ýn bu süreci
1993
ateþkesiyle
baþlattýðýný ve bugüne
kadar bunu deðiþik
adýmlarla
geliþtirdiðini, dolayýsýyla bu
adýmý kabul ettiðini
belirtti.
Öcalan’ýn
bizzat aktif olmasýnýn
sýnýrlý olacaðýný anýmsatan Erdoðan, bu
eksikliðin 11 kiþilik
KADEK Genel Baþkanlýk Konseyi
tarafýndan yerine getirileceðini
söyledi.
Ýlk tepki Mesut Yýlmaz’dan
Ayný gün Brüksel’de bulunan
Baþbakan yardýmcýsý Mesut
Yýlmaz, PKK’nin adýný deðiþtirerek KADEK yapmasýný ve silahlý
savaþý durdurmasýný olumlu bir
geliþme olarak gördüklerini
söyledi. Yýlmaz bun raðmen
tavýrlarýnda bir deðiþiklik olmayacaðýný da kaydetti.
güvenlik, geçilecek ülkelerdeki makamlarýn tutumu,
izlenecek yollar konusunda araþtýrma yapmalarý gerekmektedir. Seyahat edeceklerin pasaport ve nüfus
cüzdanlarýný yanlarýnda bulundurmalarý gerekir. 16
yaþýndan küçüklerin ayrý pasaport sahibi olmalarý
þart deðildir. Bu gibiler,
anne ya da babanýn
pasaportunda kayýtlý
olarak
seyahat
edebilirler. Pasaportun
ve pasaporttaki alýnan
oturma izin süresinin
en az 6 ay daha geçerli
olmasýna dikkat edilmelidir. Almanya’da
ikamet etmekte olan 16
yaþýndan küçük Türk
çocuklarýnýn
geri
dönüþte
sorunla
karþýlaþmamalarý için sahip olduklarý ya da kayýtlý
bulunduklarý pasaporta, kendileri için Almanya için
oturma izni alýnmýþ olmasý gerekir. Yine mutlaka dikkate alýnmasý gereken diðer hususlar þunlardýr:
· Gidilen ülkeye mutlaka kullandýklarý ilaç ve bakim
malzemesinin birlikte görülmesi
· Bilet hariç yolculuk için yapýlan diðer ödemeler
için mutlaka makbuzun alýnmasý
· Uçuþ öncesi zamanýnda havaalanýnda bulunulmasý
· Zamanýnda yerlerin teyidinin alýnmasý
[email protected] sayfa
yeterki kararmasýn
BASKILAR
GÖLGELÝYOR
GÜZELLÝKLERÝ
E
kmek
küçüldü
soframýzda, derman
kesildi gýdasýzlýktan.
Sinema, tiyatro, hayal oldu,
ne misafirliðe gider olduk, ne
de konuk edebildik evimizde dostlarýmýzý.
Ev kirasýna yetiþtiremediðimiz maaþlarýmýza
iþten çýkarmalar da eklenince utanýr olduk
çocuklarýmýza harçlýk verememekten.
Evet yaþanan bunca olumsuz manzaralara raðmen yok mu bolluk içinde yaþayýp
gününü gün eden? Yok mu senin benim bir
aylýk maaþýmý, bir gecede barlarda pavyonlarda sadece bahþiþ diye daðýtan. Bu gün
güzel ülkemde boðaz tokluðuna çalýþýr hale
getirilen kamu emekçileri, iþçiler, memurlar
vergilerini de peþinen öderken, ülkemde zor
günleri birlikte aþabilme adýna tasarruf genelgeleri yayýnlayan Kurtlu, kuþlu, Arýlý Hükümet
ne yazýk ki kendi yayýnladýðý genelgeyi unutmuþ görünüyor.Çalýþan kamu emekçilerinin
iki yýlda alamadýklarý maaþlarýný onlar bir
ayda alma baþarýsýný gösteriyor, oturumlarda
yaptýklarý Ali Cengiz oyunlarýyla. Bu da yetmezmiþ gibi kýsa bir dönem okul önlerinde
görülmeyen resmi plakalý araçlar, evler ve
okullar arasýnda mekik dokumaya devam
ediyor.
Kuyruklar oluþurken hastane önlerinde,
ilaçlarý alamazken ülkemin yoksul insanlarý
gazetelere yansýyor vekillerin yurt dýþýnda
trilyonlarý aþan tedavi masraflarý, milyarlarý
bulan telefon faturalarý.
Ülkemin çalýþan bordro mahkumlarý için
hayat daha fazla içinden çýkýlmaz bir hal alýrken, büyüyor yoksulluk ordusu yapýlan özelleþtirmelerle birlikte.Sönüyor birer birer sinema
ve tiyatrolarýn ýþýklarý. Kapatýlýyor RTÜK tarafýndan Sesimiz Olan Radyolarýn Frekanslarý.
Televizyon ekranlarýnýn izlenemez bir hal
aldýðý bu günlerde kendini radyolarda dinlediði türkülerde bulan ülkem insaný; RTÜK
tarafýndan komik gerekçelerle kapatýlmasýnýn
ardýndan daha da yalnýzlaþarak, kalitesiz
TV programlarýný izlemek durumunda
býrakýlýyor.
90’lý yýllarýn baþlarýnda Baþkentlilerin düþüncelerini özgürce dile getirdiði radyolarýn çokluðu bizleri hep
mutlu ederken, ülkem insaný sevdikleri türkülerle daha da gülümsemeyle bakýyordu yarýnlara. Ekonomik
gerekçeler ve RTÜK’ ün baskýlarýna
dayanamayan Yorum, Mozaik, Ýmaj,
Arkadaþ, Çaðdaþ gibi sesimiz olma
baþarýsýný göstermiþ radyolar birer
birer kapatýlýrken kamu çalýþanlarý
daha da öksüz, daha da yalnýzlaþýy-
orlardý.
Bu günlerde yaptýðý programlarla çaldýðý
türkülerle hep yanýmýzda olmayý sürdüren
emeðin sesi Özgür Radyo susturulmaya
çalýþýlýyor. 30.9.2000 tarihinde yayýn hayatýna baþlayan FM 108 Radyo Özgür komik
gerekçelerle 5 kez susturulurken,Kürtçe türkü
çalmaktan iki kere daha kapatýlacaðýný
öðrenmiþ olmak, insaný fazlasýyla düþündürüyor.
Polis arabalarýnda,askeri garnizonlarda
çalýnabilen Kürtçe türküler ne yazýk ki Özgür
radyo mikrofonlarýndan çalýnýnca suç oluyor,;
kapatýlmaya gerekçe oluþturuyor. Soruyorum
yetkililere madem tehlikeli neden bandrol
veriyorsunuz kasetlere? Neden radyolarda
yasak olan polis arabalarýnda, garnizonlarda
serbest? Niye bu çifte standart, niye bu korku?
Ayrýca alkýþlýyorum garnizonda, polis teþkilatýnda Kürtçe türkü çalabilen arkadaþlarý.
Alkýþlýyorum her þeye raðmen sesimiz olma
baþarýsýný gösteren Özgür Radyo Çalýþanlarýný.
SORUYORUM...
Sayýn RTÜK üyelerine. Cennet ülkemin
yoksul emekçilerinin kendi türkülerini dinleyip
bilgilenme kaynaðý olan radyolarý tehlikeli
bulup, kapatýrken çeþitli TV kanallarýnda bizleri izletmek durumda býraktýklarý gece yarýsý
öpücüðü, dekolte, deniz kýzý, biri bizi gözetliyor
gibi daha da çoðaltabileceðimiz programlarý kendi çocuklarýyla gönül rahatlýðý içinde
izleyebiliyorlarsa kapatýn o zaman Özgür
Radyoyu. Çünkü o türkülerimizi söylüyor.
Kapatýn Özgür Radyoyu . Çünkü onlar bizi
konuþuyor. .Kapatýn ki gün ýþýðýna çýkmasýn
cennet ülkemi cehenneme çevirenlerin siluetleri .Kapatýn,Kapatýn çünkü bizde sizlere
kapatýyoruz artýk gönlümüzün perdelerini.
8 Devletin vermiþ olduðu dönüþümü olmayan Teþviklerden
yararlanýyormusunuz?
8 Emlak için ucuz faizli kredilerinizin olduðunu biliyormusunuz?
8 Yatýrým fonlarýnýn avantajlarýný biliyormusunuz?
8 iþveren teþvikli 400 Euro tasaruf sigortasýndan yararlanýyormusunuz?
8 Sigortalarýnýyýn yararlarýný ve zararlarýný biliyormusunuz
8 Arabanýz ucuz sigortalýmý? Deðilse Kasým ayýna kadar müracat edebilirisiniz.
8 Yeni ehliyet alanlara özel, çok ucuz araç sigortasý imkaný!
· Az bagajý olan yolcularýn baþkalarýnýn bagajlarýný
alma durumunda kendilerinin sorumlu olduðunu bilmeleri
· Dönüsü açýk olan yolcular veya uçuþta tarih
deðiþikliði yapmak isteyen yolcular, mümkünse biletini aldýðý yerde teyit ettirmesi
daha doðru olacaktýr.
· Kayýp bagaj durumunda
kayýp edilen yerde hemen
iþlemin yapýlmasý þarttýr.
Ýþlemi yapýlmayan bagaj,
daha sonra dikkate alýnmamaktadýr.
El
bagajlarýnda
yasak
olan maddelerin, örneðin
Býçak ya da makas gibi kesici
ve delici aletler. Spor silahlarý
ve mermileri çok sýký güvenlik
kurallarý çerçevesinde taþýnabilmektedir ve bildirilmeleri gerekmektedir. Yolcular,
bütün bagajlarýnýn üzerine, isim, adres ve gidilen
yerin adresinin yazmalýdýr. Bagaj kayýplarý ve hasarlarý varýlan alandaki yer görevlilerine bildirilmek
zorundadýr. Havayollarýnýn sorumluluklarý verilen
bagajlarda sýnýrlý olduðu için, önemli dokümanlarýn,
deðerli eþyalarýn ve ilaçlarýn el bagajlarýnda taþýnmasýna dikkat edilmesi gerekmektedir. Her durumda,
bagaj sigortasý yaptýrýlmasý tavsiye edilmektedir.
[email protected]
OLGUN ÞENSOY
5
Sayý 13
Mayýs 2002 www.dem-ajans.de
Dr. HÜSEYÝN NAZLIKUL
Ýnsanýn içindeki
Ýnsanýn yükseliþi için
barýþ hemen þimdi...
[email protected]
TOPLUM
UYUÞTURUCULAR
Haþiþ (Esrar)
deðiþiklikleri ve takip edilme sanýsý
ortaya çýkabilir.
Afyon ( Opium ):Deðiþik haþhaþ türlerinin özellikle beyaz haþhaþýn kapsüllerinden akan sütün yoðunlaþýp
katýlaþmýþ hali.. Eroin Afyonun içinde
bulunan Morfinden kimyasal yolla elde
edilir.
[email protected] sayfa
luk, kas aðrýlarý, bulantý ya da kusma,
gözyaþýnýn artmasý, burun akýntýsý, kýllarýn diken diken olmasý, ishal, uykusuzluk.
6
kýsa bir süre yaþamýn güzel olduðunu
söylerler, kalp çabuk atar, böylece fayla
enerjiyle dans edenler kendilerini büyük
bir topluluðun bir parçasý olarak
duyumsarlar. Bulantý, korku, panik,
halüsinasyonlar olabilir. Çok terleme ve
ateþ yükselmesi sonrasý vücudun su
kaybý halinde birden bire fazla su veya
sývý içilmesi beyinde sulu madde birikmesi ve þiþme bir ölüm nedenidir.
Hint keneviri çiçek ve yapraklarýnýn
kurutulup doðranmasý veya havanda
dövülüp kaba tülbentten geçirilmesiyle
ilistin’de akan kan bizim
elde edilen yeþil ya da gri bir karýþýmdýr.
kanýmýz.... Ýnsan olmanýn bedeli
Kolaylýkla kýrýlabilen esrar renkli toprabu derece aðýr olmasa gerek.
Kokain
LSD
klar halinde bulunur.Torba içinde ya da
Cenin’ de yaþanan vahþet ve katliamlar
Kokainin etkisi çok çabuk, alýndýkÇýkýþ maddesi doðada çavdar-mahpreslenmiþ bir þekilde satýlýr.Kurutulmuþ
insanlýk tarihine yerleþecek kara bir sayfa olacaktýr. Bu ayýp hepitan saniyeler sonra baþlar ancak kýsa
muzunda
bulunur. Sentetik olarak üretoz esrararýn koyu yeþilimsi bir rengi
mize aittir. Cenin’ de yaþananlarýn engellenmesi için toplum
sürer.Uygulandýðý bölgelerin duyartilen
LSD’
nin
bilinç deðistirici bir özelliði
olarak, birey olarak kýsacasý insan olarak ne yaptýk? En acý ve travardýr. Genelde tütüne karýþtýrýlýp sigara
Haþhaþ:
lýlýðýný yok eder,gözbebeðini büyültür,
vardýr.
jedik olan ise bu acýlarý ve vahþeti yaþatanlarýn, jenosidi yaþamýþ
gibi içilir. Ender olarak çaya katýlarak
Yapraklarý almaþýk ve düzensiz par- damarlarý büzer, yüksek dozda tanAlanlarýn dünyayý algýlama þekli
olan bir halk tarafýndan gerçekleþtirilmiþ olmasý... Dünya adeta
içilebilir veya yemeklere katýlarak yeni- çalý bir bitkidir.Tek çiçek açar. Meyvesi siyonu yükseltir. Etkisinin yarým saati
deðiþir.
Örneðin ýþýk daha parlak gözüsesiz sedasýz bir bekleyiþ içinde... Filistin e karþý yürütülen acýlir.
kapsül þeklindedir. Doðu haþhaþýnýn geçtiði ender görülür. Bunlar aþýrý
masýz bu savaþ, yoksa ABD’nin bölgede yürütmek istediði bir
Marihuana ise kenevirinin yaprak, (papaver somniferum) beyaz çiçekli sevinç, zevklenme, aþýrý uyarýlma, neþe- kür. Renkler daha koyu olarak algýlanýr.
temsili savaþ olmasýn! W.G. Bush tarafýndan Þaron’ un bir barýþ
sap ve çiçeklerinden yapýlan karýþýmý çeþitinden afyon elde edilir. Kýrmýzý çiçe- lenme, olur olmaz þeylere gülme, saç- Sesler yüksek ve alçaklaþýr. Resimlerin
insaný olduðunu açýklamasýný yoksa nasýl yorumlamalýyýz!
(ot). Sigara gibi içilir. Kurutulmuþ yaprak kli çeþitinden de afyon çýkarýlýr ama malama, dansetme, iþtahsýzlýk, kan biçimleri deðiþir.Sanrý (Halüsinasyon)
olgusu vardýr. Bazýlarýna sanki kendi
21.yy da bir avuç insanýn daha fazla para kazanmasý
sigara gibi sarýlýnca adý (Joint)
bunun deðeri azdýr.
basýncý ve kalp hýzýnýn artýþý olarak
vücutlarýný tek ediyorlarmýþ gibi bir
pahasýna dünyayý kana bulamalarý karþýsýnda susmayý yeðliyKannabis (Cannabis), Kenevir bitkiOpioidler Opiate veya opioid keli- sýralandýrýlabilir. Ancak bu kýsa süren
oruz. Oysa zor olan barýþtýr. Barýþý yeþertmek için çevremizdeki
sinin kýsaltýlmýþ adýdýr. Cannabis bitkisi meleri haþhaþ bitkisinin özütü olan kendini yükseklerde hissetme halini duygu gelir.LSD aslýnda kristal þekilde
olmasýna raðmen pazarlamada genelzorluklarý aþmak için ne yapýyoruz? Evet barýþ için ve insanlýðýn
genellikle kesilip, kurutulduktan
birdenbire çöküntü, kendini kötü
likle damlatýlarak kaðýtlara emdirilmiþ
kalýcý olmasý için insanlýk adýna ne yapýyoruz? Birey olarak bu
sonra parçalandýktan sonra sigahissetme, depresyon, paraolarak satýlýr. Hap þeklide vardýr. Horrorsorumluluðu, benliðimizin hangi köþesinde hissediyoruz. Ýnsraya sarýlarak ya da nargile
noya, yani yoðun bir iniþ takip
anlýðýn ve insanlarýn doðaya ve barýþa ihtiyacý vardýr. Dünya
trip (korkulu kabus rüyalarýnda olduðu
biçiminde içilir. Esrarýn uyuþtueder. Bazýlarý bu düþüþü
hepimizin... Etrafa düþen bombalar yaþamý zehir etmekte ve
gibi olmayan korkunç þeyler görme)
rucu özelliðinden sorumlu olan
önlemek için daha da fazla
dünyanýn her neresine düþerse düþsün, doðaya býraktýðý kirlilik
olayý anlatmasý zor feci bir durumdur.
bileþik tetrahidrokannabinoldür
kokain almayý denerler.Bu sonra
ve derin izler hep ayný kalacaktýr. Bu kirlilik düþtüðü yerde sýnýrlý
Korktuðu þeylerden kaçmaða çalýþýr(THC) En etkili esrar, bitkinin
durumu daha da kötüleþtirir.
kalmayýp dünyanýn her tarafýna yayýlmaktadýr. Doða kirliliði kadar
ken otomobil altýnda kalanlar veya
tomurcuklarý
veya
yapraÇok fazla alanlarda acayip davaðýr olan diðer bir kirlilik ise insan kirliliðidir. Ýnsan kirlenmesi
yüksek yerden düþenler olmuþtur. Uçaklarýndan
alýnan
ranma hatta þiddete eðilim olaetrafýmýzý bir zýrh gibi sarmaktadýr. Etrafýmýzdaki insan kirliliði,
bileceðini veya su üzerinde yürüyesiyah-kahverengi reçibilir. Bir süre sonra uyuduktan
insanlýðýn, içinde tutsak edildiði kafes her geçen gün biraz
bileceðini zannedenler olmuþtur.
nemsi maddenin kurusonra uyanan kendini yorgun
daha daralmaktadýr.
Arkadaþlarýnýza dikkat ediniz.
tulmasýyla elde edilir.
ve sinirli hisseder.
Bu savaþýn arkasýnda ne var, kimler var? Bu savaþ kimlerin
Buna haþiþ veya
Kokain psikolojik baðýmlýlýk
iþine yarýyor? Kimin çýkarýna geliyor? Kimi temsilen bu savaþ 21
haþ denilmekteyapar.
Baþka
yy dünya kamuoyunun gözü önünde bu kadar barbarca sürdir.
uyuþturucu maddelerin
dürülüyor?
MADDE BAÐIMLILIÐINDAN
Esrara
tolekullanýmýna
götürür.
Barýþ bugün her zamankinden daha çok “insanýn içindeki
rans geliþir, psiburuna çekme sonrasý
insanýn” varlýk yokluk çizgisindeki amacý oldu. Günümüzde barýþ
kolojik baðýmlýlýk
delinme, kilo kaybý olur.
artýk soyut bir özlem deðildir, bugün barýþ somut bir hedef haline
yapar fakat fizyoCrack denilen
þekli
gelmiþtir. Geçmiþ yy.da da barýþý isteyenler vardý. Özellikle barýþý
A. Madde baðýmlýsý insanlara nasýl
lojik baðýmlýlýk
isteyen insanlarýn içinde kadýnlar önemli bir yer almýþlardý. En
daha saftýr ve fazla
yardým edebilirsiniz?
yaptýðýna dair
eski barýþçýlar kimdir, diye soracak olursak bunun yanýtý KADINkokain içerir.Piþirme tozu
deliller kuvvetli
LARDIR. Kadýnlarýn barýþçý olmalarý için çok haklý nedenleri vardýr.
(yemek
sodasý)
ile
Baðýmlýlýðýn temel göstergesi uyuþturucu
deðildir.
ÝrriTabiatý olarak insaný dünyaya getiren bir kadýn, üretici ve o kadar
kokain karýþtýrýlarak elde
sorunu bulunduðunun inkar edilmesidir.
süre içinde taþýdýðý bir varlýðýn ne kadar deðerli ve zahmetli
tabilite (çabuk
edilir.Bir veya iki kez
Baðýmlý insanlar genelde problemlerini yadolduðunu bilir. Kadýný barýþçý yapan etken, belki de annelik içgüsinirlenme),
denenmesi baðýmlýlýk
sýrlar.
düsüdür. Barýþý savunmak her zaman zor olmuþtur. Bugün barýþ
huzursuzluk, uykuyapabilir ve cravinge
Þu bilgiler iþe yarayabilir:
opium
dan
gelmektedir.
Afyon
bitkisi
için panzer, tank ve silaha karþý kendini siper eden ve barýþ
suzluk, iþtahsýzlýk ve hafif bulantý g i b i
(özleme) yol açabilir Neþelendi· Kiþiyle onun kendisi üzerine konuþ, baþka
morfini
de
kapsayan
20
kadar
opium
çýðlýklarýný atan Filistinli analarýn sesine herkesin kulak vermesi
çekilme belirtileri yüksek dozlarda kanrici ve zevk verici etkisi sadece
insanlar hakkýnda deðil.
alkaloidlerini
içerir.
Eroin
,
kodein
,
yetmez. Filistinli analarýn istem ve taleplerine sahiplenmek bir
nabis kullanan insanlarda madde kul5 dakika sürer, arkasýndan 20
· Konuþmadan önce ne diyeceðini düþün,
insanlýk görevi olarak karþýmýzda duruyor. Barýþ bugün daha bir
lanýmý aniden kesildiðinde görülür. hydromorphone dopal opiatlar veya dakika içinde titreme, adale
· Konuþtuðun kiþiye kendisine ve sorunlarýna
önem taþýyor.
Sigara halinde içildiðinde öforizan etkisi onlardan sentezlenen opiatlardan çekilmeleri, yorgunluk, çöküntü
ilgi duyduðunu göster.
Tarihe baktýðýmýzda genç erkekler çoðu zaman savaþ yandakikalar içinde görülür, yaklaþýk 30 bazýlarýdýr. Eroin morfinden 2 kat daha hali gibi hoþ olmýyan etkileri
· Duyduklarýný ve bildiklerini baþkalarýna
lýsý olmuþlardýr. Geçmiþ yüzyýllardaki savaþlar, gençlerin önündakika içinde en yüksek noktasýna ulaþýr güçlüdür. Kullanýmý aðýzdan, burun gelir. diðer uyuþturucu madanlatma.
deki gelecekti! Zengin olmanýn, daha büyük bir topraða sahip
ve 2 ila 4 saat devam eder. Yemekler yoluyla, damardan ve ya deri altýna deler ile kombinasyon ölüme
· Eðer ciddi bir tehlike görüyorsan yardýmcý
olmanýn yolu savaþtan geçiyordu.
içinde de aðýzdan alýnabilir. Aðýzdan enjekte etmek yoluya olabilir.
yol açabilir. yüksek tansiyon ve
olabilecek kiþi ve kuruluþlarýn adreslerini
Kullaným þekli: Eroin baðýmlýsý
Bugünün gençleri erkeði ve kadýný savaþa karþý olmak
alýndýðýnda ayný etkiyi elde edebilmek
temin et.(Almanya’da, Beratungsstellen, Klikalp sorunlarý olanlarda daha
zorundadýr. Çünkü onlarýn savaþta hiçbir çýkarlarý yoktur. Savaþ
için 2-3 kat daha fazla alýnmasý gerekli- günde 0,5 ile 3 gram arasý takriben üç çok dikkat edilmesi gerekir. Rock
niken, Jugendhilfe, Telefon-Notruf)
birkaç silah tüccarýnýn yaný sýra bazý egemenlerin hakimiyetlerini
dir. Göz kanlanmasý, kalbin hýzlý atýmý, doz eroin kullanýr. Eritilerek enjekte yolu denilen, küçük içmeye hazýr
· Önemsememe, inkar etme, kabullenmeme
daha da geniþletmesi için yapýlmaktadýr. Savaþ herkesin geleile damardan veya toz halinde buruniþtah ve aðýz kuruluðu gözlenir.
gibi durumlarýn sýk görüldüðünü önceden
miktarlarda
satýlýr.
ceðini yok etmekte. Günümüzde savaþ artýk erkekliðin simgesi
dan çekilerek alýnýr.
Tehlikeler:
bilmen gerekir.
deðildir. Savaþta cesaretin simgesi olamaz zaten.
Opioid kullanýmý sýrasýnda ya da
· Eðer bu iþi yapmayacaðýný fark edersen
o Esrar vücutta Alkoldan daha uzun
Artýk barýþ isteyen sýrf anneler deðil tüm insanlar olmalýdýr.
hemen sonra geliþen, klinik açýdan Ectasy
kendin yardým ara.
bir süre - tahminen 2 ay - kalýr.
Filistin’de barýþ çýðlýklarýný atan KADINLAR’ ýn yanýnda gençler ve
belirgin olarak uygunsuz davranýþsal Tamamen sentetik olup hiç
· Tekrar tekrar konuþma teklif et.
o
Daha
tesiri
geçmeden
insan
kenerkekler de yer almýþlardýr. Barýþ isteyenler sýrf Filistin de deðil
ya da psikolojik deðiþiklikler (örn. bir doðal madde olmaksýzýn
dini
içmemiþ
gibi
ayýk
hisseder.
Dikkat:
onlarý yalnýz býrakmayan ve Ýsrail devletin ve Þaron’un barbarlýðý
üretilir. Kimyasal maddesi
B. Eðer ben kendimde baðýmlýlýk problemi
Ýçtikten 4-5 gün sonra araba veya baþka baþlangýçtaki neþeden sonra ilgisizlik,
karþýsýnda cesaretli çýkýþlarýyla Ýsrailli barýþ savunucularýnýn da
MDMA’dýr. Sentetik desenlenhuzursuzluk,
sinirlilik
halinin
vücuda
fark edersem , kendim ne yapabilirim?
bir
taþýt
kullanmayýnýz.
seslerine kulak vermek ve ciddi bir kamuoyu yaratmak gerekyansýmasý, yargýlama bozukluðu, miþ uyuþturucular grubundan
· Bu halde ilk adýmý atmýþ bulunuyorsun.
o
Ruhsal
sorunlara
yol
açabilir.
mektedir. Þaron’un Filistin halkýna karþý sürdürdüðü bu barbarca
toplumsal ya da mesleki iliþkilerde olan Ecstasy son zamanlarda
· Güven duyduðun bir kimseyle sorununu
o
Esrar
Broþit
ve
Astým
gibi
solutemsili savaþ tüm insanlýðý karþý iþlenen bir suçtur. Bu kirli savaþ
gençlerin partilerde ve diskotekbozulma
görülür.Bunun
yanýsýra
serkonuþ.
num yollarý hastalýklarýnda tehlikelidir.
tarihe kapkara bir sayfa olarak anýlacaktýr.
lerde çok kullandýðý bär madde
semlik
hissi
,
sözü
aðýzda
gevelercesine
· Bu kiþiye problemi baþkalarýna açmaÝki Jointin içerisindeki katran miktarý 6
Barýþ gelecektir, savaþ ve þiddet ise yok oluþ. “Ýnsanýn içindeki
haline geldi. Genellikle hap,
konuþma,
dikkat
ya
da
bellek
bozumasýný rica et.
ila 12 sigaradakine eþittir.
Ýnsanýn” yükseliþine hiçbir güç engel olamayacaktýr. Kaybeden
bazen kapsül veya toz þeklinde
kluðu
opioid
alýmýný
düþündürür.Aþýrý
· Yardým edebilecek kiþi ve kuruluþlarýn
o Esrar Erkeklik içinde tehlikelidir.
Þaron ve onun destekleyicileri olurken, kazanan ise er veya geç
satýlýr.
doz
Koma,
solunumun
yavaþlamasý,
adreslerini bul.
Hayalarda meni (sperma) yapýmýný azalinsanlýk olacaktýr.
Amphetamin kökenli sentehipotermi,
hipotansiyon
ve
kalbin
yavaþ
· Yardým kabul etmek kolay deðildir am
týr. Spermada bozukluklar oluþabilir.
tik bu uyarýcýnýn yararsýz olduðu
zorunludur.
atmasý
aþýrý
doz
semptomlarýdýr.
Koma,
o Esrar içen hamile
iddiasý
doðru
deðildir.
bir
tek
· Kendi açýklamalarýna ve söz veriþlerine
gözbebeðinin
iðne
ucu
gibi
küçülmesi“
Acaba çocuðum uyuþturucu kullanýyor mu? Aile- anneler doðmamýþ çocutabletin bile ölüme yol açabileinanma.
ve
solunum
depresyonuyla
gelen
da zarar verebilirler.
ler, uyuþturucu kullanan çocuklarýný hangi dav- klarýna
· Bir defa daha, bu son , bunu herkes yüz
ceði bilinmektedir.Tahminen 20
hastada
opioid
aþýrý
dozu
ilk
akla
gelen
o Aniden gelen korku
kere söylemiþtir. Bu soruna dahildir.
dakika içerisinde etkisi baþlar
þey
olmalýdýr.
Kesildiðinde
görülen
ranýþ deðiþiklerinden anlayabilirler?
durumlarý, duygu durum
Bedensel ve Ruhsal çok kötü bir duruma
yoksunlik belitileri þunlardýr : huzursuz- ve 4 ile 6 saat sürer. Alanlar
lýnan bütün önlemlere raðmen, sabaha doðru yorgun ve huzursuz olur,
düþmeyi bekleme.
bu korku tüm dünyada pek çok yataktan kalkamaz.
ailede yaþanýyor. Uyuþturucuya karþý
Çevresindekilerden sürekli para ister.
denenen etkili yollardan biri de ailelerin Ama parayý nereye harcadýðýný açýklaDoðu’dur.
bu konuda bilgilendirilerek uyanýk tutul- yamaz. Para bulamayýnca alabildiðine
Sümbül yüzyýllardýr, ilkbahar
malarýný saðlamaktýr.
hýrçýnlaþýr. Ýþtahý kaybolur, devamlý kilo
havasýný tatlý kokusuyla süslemiþ,
Aþaðýda sayýlanlara dikkat eden bir kaybý görülür.
þairlere ilham kaynaðý
aile çocuðun uyuþturucu baðýmlýsý olup
Okuldaki baþarýsýnda ani düþüþler
olmuþtur.
Onsekizinci
olmadýðýný anlayabilir:
gözlenir.
yüzyýlýn
ortasýnda
Fransa
unan mitolojisine göre kiye ziyareti
Eve gelmeyen çocuk neler yaptýðýný
Kralý
15ci
Louis’nin
metresi
sümbül adýný, Hyakinthos s ý r a s ý n d a
saklamaya çalýþýr, gerçeði gizlemek için
Çocuðunun uyuþturucu kullanolan Madame de Pom(Avrupa dilinde sümbül) s ü m b ü l
yalan söyler. Bazen de o gece nerede dýðýndan kuþkulanan aile ne yappadour, Versailles saraadýnda bir Yunan delikanlýsýndan ö r n e k l e r i
olduðunu ve neler yaptýðýný gerçekten malýdýr?
yýnýn
bahçesinin
almýþtýr. Hyakinthos, Apollon’un t o p l a y a n ,
hatýrlayamaz.
Böyle bir durumda paniðe kapýlsümbüllerle
donatýlmasýný
can ciðer arkadaþýymýþ. Bir gün Alman doktor
Sakin biri olarak tanýdýðýnýz çocuk mamalý. Çocuðu karþýsýna alýp samimi
ve kýþýn saray camlarýna
disk atma yarýþýnda Apollon’un Leonhardt Rauaniden sinirli ya da aþýrý vurdumduy- olarak konuþmalý ve uzman bir psikiyatrisümbül
resimleri nakþedilmeattýðý disk Hyakinthos’un baþýna wolf, topladýðý
maz, umursamaz, hiçbir þeyle ilgilemez ste götürmeye onu ikna etmeli, uzmanýn
sini
isteyerek,
sümbülün Fransýz
çarpmýþ. Delikanlýnýn boynu bir örnekleri Avrupa’ya
bir kiþiliðe bürünür.
tavsiye ve telkinlerine uymalýdýr. (Bazý
seçkinleri
arasýnda
popüler bir
çiçek gibi kýrýlmýþ, çimenler al kana götürmüþtür. 1700’li
Çocuk okuldan kaçmaya baþlar. hastanelerde bulunan bu konu ile ilgili
çiçek
haline
gelmesini
saðlamýþtýr.
boyanmýþ. Apollon arkadaþýnýn yýllarýn baþýnda sümbül
Özellikle öðle saatlerinde, uyuþturucu bölümlere de baþvurulabilir.)
Sümbül
günümüzde
de
stil ve zaracesedini kollarý arasýnda alýp, „Ah, popüler çiçeklerden bir
aldýktan sonra sýk sýk okuldan kaçSon olarak þunu söyleyebiliriz ki
fetin
sembolüdür.
senin yerine ben ölseydim“ demiþ. haline gelmiþ ve 2.000’den fazla
masýyla dikkati çeker.
uyuþturucu baðýmlýlýðýndan kurtulmak
Sümbül, Osmanlý þairlerinin ve
O anda çimenler yeniden göver- türü yetiþtirilmeye baþlamýþtýr.
10.
Mart09.Haziran
2002
Eski arkadaþlarýyla görüþmemeye güçlü bir irade ve üstün bir gayet ister.
çiçek
üstadlarýnýn da çok sevdikleri
miþ ve Hyakinthos’un öldüðü yerde
Sümbülü ilk yetiþtirenlerin antik
tarihleri arasýnda Blick
baþlar, yeni yeni arkadaþlar edinir. Kiþi istekli ve gayretli ise baðýmlýlýktan
ve
yetiþtirdikleri
bir çiçektir. Divan
güzel bir çiçek açmýþ ve bu çiçeðe Yunanlýlar ve Romalýlar olduðu
Bunlar yaþça ondan büyük olurlar ve kurtulabilir.
þiirinde
genellikle
sevgilinin saçlarý
Hyakinthos yani sümbül denmiþ. düþünülmektedir. Hem Homeros
hiçbir zaman onun evine gelmezler.
Ne yazýk ki tedavi oranýnýn düþük
Solitude- Solitudenstrasse
sümbüle
benzetilir.
Osmanlýlar da,
Bu efsanenin kaynaðý, muhteme- hem de Virgil, bitkinin kokusunu
Teninin rengi hastalýklý gibidir. Yüzü olduðu baðýmlýlarýn pek çoðu “yaþayan
sümbül
gül
ve
lale
kadar hayran121, 70499 Stuttgart’da
len yabani sümbüllerin üzerinde, eserlerinde anlatmýþlardýr. Bu
solar, gözler çukurlaþýr, bakýþlarý ölü” durumunda topluma yük olacak
lýk
toplamasa
da,
þiirin,
süsleme
Yunan alfabesinde aðlama sesini sanatçýlarýn bildiði ve modern
Ressam Þükrü Kýlýnç’ýn resimleri
anlamsýzlaþmaya baþlar. Uyku saatleri þekilde yaþayýp genellikle de kaza, zehirsanatlarýnýn
ve
bahçelerin
önde
gösteren „A“ harfine benzer þekil- sümbül türlerinin genetik atasý olan
sergilenecektir. Serginin açýlýþý
deðiþir. Gündüzleri uyuma ihtiyacý duyar- lenme vs. gibi bir nedenle genç yaþta
gelen
çiçeklerinden
biridir.
„Dört
ler olmasýdýr.
sümbül, Hyacainthus Orientalis
10.Mart 2002 tarihinde saat
ken geceleri uyuyamaz.
hayata veda ederler. Bu nedenle, en iyisi
çiçek“
üslubunda
gül,
lâle
ve
karanSümbül Avrupa’ya Türkiye’den olarak bilinen bir sümbül türüdür
15.00 de yapýlacaktýr.
Uyuþturucuyu gece almýþsa bütün bu illete hiç bulaþmamak ve bulaþangelmiþtir.
1573 yýlýnda yaptýðý Tür- ve anavataný Türkiye ve Orta filin yanýnda yer alýr.
gece gayet canlý olmasýna karþýn lardan uzak durmaktýr.
F
KURTULMA YOLLARI
A
RESÝM SERGÝSÝ
Sümbül
Y
Sayý 13
Mayýs 2002 www.dem-ajans.de
ÝLAN
DEM AJANS SÝZÝN KURULUÞUNUZDUR ARAYIN;
0711 30 00 711
[email protected] sayfa
7
Sayý 13
Mayýs 2002 www.dem-ajans.de
ÝSLAMÝ BAKIÞ
[email protected] sayfa
Günümüzde hala devam eden Doðu
Türkistan’daki Çin iþgali 1700’lü yýllarýn ortalarýnda baþlamýþtýr. 17 ve 18. yüzyýllarda Doðu
Türkistan’da yaþanan iç savaþlar hem halkýn
birlik ve beraberliðini zedelemiþ, hem de devletin gücünü zayýflatmýþtý.
Dr. HALÝS ÖZKAN
8
[email protected]
Yazarýmýz tatilde
olduðundan, yazýsýný
bize ulaþtýramamýþtýr.
D o ð u Türkistan
Konsolosluðu’nda çalýþmaya baþlamýþtýr. Batý
Türkistan’da bulunduðu
süre
boyunca,
Doðu
Türkistan’daki baðýmsýzlýk
yanlýsý kiþilerle baðlantý
kurmuþ ve çalýþmalarýný
büyük
baský
altýnda
birçok þekilde yardýmda bulunabilirler. Doðu Türkistan halkýnýn yaþadýðý
zulmü dünya kamuoyunun ve uluslararasý kuruluþlarýn dikkatine sunacak
her türlü giriþim, bu konuda yapýlacak
en ufak bir katký bile önemli bir hizmet
olacaktýr.
G
ünümüzde hala devam
eden Doðu Türkistan’daki
Çin iþgali 1700’lü yýllarýn
ortalarýnda baþlamýþtýr. 17 ve 18. yüzyýllarda Doðu Türkistan’da yaþanan iç
savaþlar hem halkýn birlik ve beraberliðini zedelemiþ, hem de devletin
gücünü zayýflatmýþtý. Ayný dönemde
Çin’de Mançu Hanedanlýðý dönemi
baþlamýþtý. 1911 yýlýnda Mançu Çin
Ýmparatorlere kendi geleceklerini tayin etme ve alýnýyor ve idam ediliyordu.
luðu yýkýlýp, yerine Kuomintang kendi kendini yönetme hakkýný vere- Toplu sürgünler ise zulmün
Partisi’nin lideri Sun Yat Sen önderliðin- ceðini deklare etti. Ancak iktidara gelir bir diðer yüzüydü. Yurtdeki Çin Cumhuriyeti kurulduðunda, gelmez, önceden verdiði sözleri bir larýndan
sürülen
Doðu Türkistan halen esaret altýn- anda göz ardý etti ve „Sincan iki bin Müslümanlarýn bir kýsmý,
daydý.
yýldýr Çin’in ayrýlmaz bir parçasýdýr, bu zorlu iklim þartlarý nedeni
Kuomintang rejiminin Doðu Türki- nedenle Çin’i federe devletlere bölme- ile yolda hayatlarýný kaystan halkýna yaptýðý iþkence ve zulüm, nin hiçbir manasý yoktur. Bu talep tarihe betti. 1949-1965 arasýnda
1931 yýlýnda halkýn ayaklanarak ve sosyalizme düþmanlýk anlamýna 26.300.000 Doðu Türbaðýmsýzlýk ilan etmesi ile sonuçlandý. gelir“ açýklamasýný yaptý. (Lydia Hlubn- kistan
Müslümaný
Doðu Türkistan isyanýný tek baþýna chy, The East Turkic Review, No 4)
öldürüldü.
bastýramayacaðýný anlayan Çin,
Ardýndan baský ve zulüm baþladý. Müslümanlar
bir
gizli olarak yürütmüþtür.
En büyük yardým, tüm bu zulmün
Sovyetler Birliði ile gizli bir anlaþma Ýlk olarak, Mao ile görüþmek üzere yola yandan sistemli olarak katledilirken,
Bu vatansever insanýn yaþamý gerçek kaynaðý olan dinsizliði fikren
imzalamýþtý. Bu gizli anlaþma çýkan Doðu Türkistan Cumhuriyeti’nin bir yandan da onlarýn yerlerine Çinli- boyunca þerefle sürdürdüðü baðýmsýz- çürütmek, bunun yerine hakký ve güzel
uyarýnca, Ruslardan silah ve askeri önde gelen liderleri esrarengiz bir uçak ler yerleþtirilmekteydi. Doðu Türkistan’ý lýk mücadelesi bugün de ayný hýzla ahlaký hakim kýlmak için fikri bir mücadestek saðladý. Ancak buna kazasýnda hayatlarýný kaybettiler. Daha bir Çin eyaleti haline getirmek isteyen devam etmektedir. Þu anda uluslara- dele yürütmektir. Dünyanýn dört bir
oðu Türkistan topraklarý bin
raðmen Müslümanlarýn baðýmsýz- sonra da Doðu Türkistan’ý kendi Maoist rejimin bir diðer yöntemi ise, rasý arenada Doðu Türkistan için faa- yanýnda haksýz yere öldürülen, „Rabbiyýl boyunca Ýslam yurdu
lýk hareketinin bastýrýlmasý mümkün topraðý olarak gören ve elinden býrak- zorunlu kürtajla „aile planlamasý“ydý. liyet gösteren yirmiye yakýn vakýf ve miz Allah’týr“ dedikleri için yurtlarýndan
olmuþtur.
Ancak
yarým
olmadý. 1933’de Kýzýl Ordu karadan mak istemeyen Kýzýl Çin hükümeti, Bu uygulamalar bugün de halen dernek vardýr. Bu dernekler Doðu Türki- sürülen, inançlarý uðrunda iþkenceye
asýrdan fazla bir süredir, Doðu TürDoðu Türkistan’a girerek Müslü- Müslüman halka karþý acýmasýz bir devam etmektedir.
stan Milli Kurultayý (ETNC)’nýn þemsiyesi uðrayan insanlara yardýmcý olabilmek
kistan topraklarýnda Müslümanlar,
man kuvvetleri maðlup etti. Müslü- soykýrýma giriþti. Ýlk savaþ Müslüaltýnda toplanmýþtýr ve Doðu Türkistan mümkündür.
komünist Çin yönetiminin iþgali altýnda
manlar Kýzýl Ordu birliklerince toplu manlarýn inançlarýna karþýydý. Dini
Bir
özgürlük
kahramaný:
halkýnýn sesini dünyaya duyurabilmek
Tüm inananlarýn eþit sorumluluða
yaþamaktadýrlar.
Urumçi
olarak katledildi, camileri ve mes- eðitim veren tüm okullar kapatýldý, din
Ýsa
Yusuf
Alptekin
için
çalýþmalar
yürütmektedir.
sahip
olduðu bu konuda, Allah’ýn ayetÜniversitesi’nin duvarýnda yer alan ve
citleri yýkýldý.
adamlarý
tutuklandý,
büyük
kýsmý
da
Çin’e
baðlý
Doðu
Türkistan
Eyalet
inde
belirttiði
gibi, „... Kim cehd ederse
2 Ekim 1988 tarihli Ýngiliz The Indeöldürüldü.
Camilere
Mao’nun
resimHükümeti’nin
Genel
Sekreteri
olarak
Vicdani
Sorumluluktur
(çaba
gösterirse),
kendi nefsi için cehd
pendent gazetesinin bölge sorumlusu
Doðu Türkistan’da
leri
ve
Komünist
Parti’nin
bayraklarý
görev
yapan
Ýsa
Yusuf
Alptekin,
tüm
Tüm
bu
zulüm
ve
iþkencelere
karþý
etmiþ
olur...“
(Ankebut
Suresi, 6). Bir
Andrew Higgins’in deyimiyle „katýksýz
“Kýzýl Dönem”
asýldý
ve
Müslümanlara
bu
resim
ve
hayatýný
Doðu
Türkistan’ýn
haklý
Doðu
Türkistan
halkýnýn,
haklarýný
baþka
ayette
ise
Allah
iman
edenlerin
ýrkçý düþünce ile zehirlenmiþ bir zihniÝktidarý ele geçirmeden önce bayraklara saygý gösterilerinde bulun- davasýný uluslararasý arenada anlat- savunma veya kendilerini koruma bu sorumluluðunu þu þekilde belirtyetin göstergesi“ olan bir yazý, Çinlilerin
1945’de
gerçekleþtirilen
7. malarý emredildi. Müslümanlarýn bir maya ve Müslümanlarýn esaretten imkaný yoktur. Ancak dünyanýn dört miþtir: „... Yeryüzünde bozgunculuðu
Uygur Türkleri’ne bakýþ açýsýný yansýtKongre’de Mao, komünistlerin, ikti- kýsmý Pan-Türkist, bir kýsmý da Pan-Ýsla- kurtulmasýna vakfetmiþtir. 26 yaþýn- bir yanýndaki Müslümanlar, ihtiyaç önleyecek fazilet sahibi kiþiler bulunmaktadýr:
darý ele geçirince farklý etnik köken- mist olduklarý gerekçesi ile gözaltýna dayken Batý Türkistan’daki Çin içindeki bu savunmasýz insanlara malý deðil miydi?..“ (Hud Suresi, 116)
„Uygur erkeklerini sonsuza kadar
kölemiz yapalým, Uygur kadýnlarýný da
asýrlar boyunca fahiþemiz.“
“Onlar, ‘çirkin bir hayasýzlýk’ iþlediklerinde:
Bölgede 1 milyon kadar askerini
silah altýnda tutan Çin, Doðu
„Biz atalarýmýzý bunun üzerinde bulduk.
Türkistan’da Müslümanlarýn attýðý her
Allah bunu bize emretti“ derler. De ki:
adýmý kontrol etmektedir. Yollarda kurul„Þüphesiz Allah, ‘çirkin hayasýzlýklarý’
muþ olan askeri denetim noktalarýnda
tüm araçlar tek tek durdurulup içleri
emretmez. Bilmediðiniz bir þeyi Allah’a karþý
aranýrken erkekler hakarete uðrayýp
mý söylüyorsunuz?” (Araf Suresi, 28)
tartaklanmakta, Müslüman kadýnlar ise
zulmediyorlar“ ayet vardýr; bunlardan biri þöyledir: “Onlara:
tacize uðramaktadýrlar. Çin’in baskýsý,
(Yunus Suresi, „ Allah’ýn indirdiðine ve elçiye gelin“ denilyollarýn tutulmasý veya askeri birliklerin
44)
hükmü diðinde, „Atalarýmýzý üzerinde bulduðumuz þey
sýk sýk evlerde arama yapmasý ile de
romantizmin bu bize yeter“ derler. (Peki,) Ya atalarý bir þey bilsýnýrlý deðildir. Japonya’da yayýnlanan
çarpýk anlayýþýný miyor ve hidayete ermiyor idilerse?” (Maide
Mainichi Daily News gazetesi bu aðýr
en güzel þekilde Suresi, 104)
baskýyý 29 Haziran 2000 tarihli
ifade etmekteSonuç
sayýsýnda þöyle aktarmýþtýr:
dir.
Bir insanýn Allah’ýn istediði gibi salih bir
(Doðu Türkistan’da) Çin’in denetimi
Ý n s a n l a r , imana sahip olabilmesi için, romantizm
gün geçtikçe artmakta ve daha da
Allah’ýn kendile- bataklýðýndan kurtulmasý zorunludur. Kuran’da,
dayanýlmaz bir hal almaktadýr. Halkýn
rinden ne iste- „Þüphesiz Allah, hakkýn ta kendisidir...“ (Hac
Kurtuluþ Ordusu her yerde. Ýletiþim sýnýrlý
diðini öðrenip Suresi, 62) ayetinde buyurulduðu gibi Allah,
ve polis denetiminde yapýlabiliyor. Çok
uygulayacaklarý gerçeðin ta kendisidir ve bunu kavrayabilmek
az köyde telefon var ve bu hatlarýn
omantizm baþlý baþýna bir ideoloji fark çok açýk olarak ortaya çýkmaktadýr:
yerde, atalarýndan kendilerine miras kalan için „gerçekçi“ olmak gerekir. Romantizme
hepsi dinleniyor. Bir kiþi sadece boþ bir
veya dünya görüþü olmaktan ziyade,
1. Kuran’da Allah insana aklýný kullanmasýný,
düþünce kalýplarýný, davranýþ ve ibadet þekil- kapýlan insanlar ise dini yaþamaya baþlasalar
þüphe üzerine yýllar boyunca tutuklu
çeþitli ideoloji ve dünya görüþlerine düþünmesini, Allah’ýn yarattýklarýný incelemelerini devam ettirirler. Ýçinde bulunduklarý þartlarý bile, romantizmin verdiði çalkantýlý ruh hali
kalabiliyor.
nüfuz eden, onlara duygusal bir atmosfer sini ve bu þekilde akýl yoluyla iman etmesini
akýlcý olarak deðerlendirip ona göre davran- sebebiyle, bu konuda kararlý ve istikrarlý olaMüslümanlar keyfi olarak tutuklanýp
veren, bu yolla insanlarý akýlcýlýktan uzaklaþtýran emretmektedir. Oysa romantik din anlayýþýnda
mak yerine, geleneklerinde var olan kural mazlar. Romantik bazý etkenlerle dini yaþaçalýþma kamplarýna gönderilmekte,
bir etkidir.
akýl devreden çýkar. Ýnsanlar düþünmeye deðil,
ve anlayýþlarý aynen muhafaza ederler. Bu da maya baþlayan, ama kýsa bir süre sonra
asýlsýz suçlamalarla idam edilmekte,
Din ile romantizmin birbirine nasýl düþünmemeye yöneltilir.
Allah’ýn Kuran’da þiddetle uyardýðý bir sap- bundan vazgeçen ve yeniden din dýþý hayata
zaman zaman da toplu olarak katledilkarýþtýrýldýðýný anlamak için, dinin temeli olan
2. Romantik din anlayýþlarýnýn çoðunda,
kýnlýktýr. Kuran’da bu konuyla ilgili çok sayýda dönen pek çok insan vardýr.
mektedirler. Bunun yaný sýra, namaz„ihlas“ kavramýný iyi kavramak gerekir. Ýhlas, bir insanýn kendisine
larýný gizli kýlmak zorunda kalmakta,
iþin sadece ve sadece Allah’ýn rýzasýný kazan- zulmetmesi, acý
oruç tutmalarýna izin verilmemekte, dini
mak için yapýlmasýdýr. Bir iþ ancak ihlaslý olarak çektirmesi makbul
eðitim almalarý engellenmektedir. Müsyapýlýrsa ibadet olur ve Allah katýnda deðer bir davranýþ olarak
lüman nüfusun sayýsýnýn artmasýný
kazanýr. Örneðin namaz kýlmak, oruç tutmak, görülür. Örneðin,
engellemek için uygulanan metot ise
zekat vermek, Allah yolunda çaba harcamak kendilerini
çarinsanlýk dýþýdýr: kadýnlara zorla kürtaj
ve tüm diðer ibadetler, Allah’ýn rýzasýný kazan- mýha gererek Hz.
Sie können das alles bei uns zu angemessenen Preisen geniessen
yapýlmakta, birden fazla çocuða sahip
mak kastýyla yapýldýðý takdirde ibadet olur. Ýsa’ya
yakýnolanlarýn çocuklarý ellerinden alýnAllah Kuran’da, „iþte þu namaz kýlanlarýn vay laþtýklarýný düþümaktadýr.
haline, ki onlar, namazlarýnda yanýlgýdadýrlar, nen Hýristiyanlar
Doðu Türkistan’a
Çin Ýþkencesi
D
Din adý
altýnda
uygulanan
ROMANTÝZM
R
REKLAM VE
TANITIMDA EN
YAKININIZDAKÝ ADRES
0711 / 3000 711
onlar gösteriþ yapmaktadýrlar“ (Maun Suresi,
4-6) buyurarak, Allah rýzasý için yapýlmayan
ibadetin geçersizliðini bildirmiþtir.
Romantizmin dini çarpýtmasý da bu þekilde
olur. Dini, Allah’ýn rýzasýndan baþka bir amaca
yönlendirir: Ýnsanlara dini, Allah’ýn rýzasý için
deðil de, kendi duygusal ihtiyaçlarýný tatmin
etmek için yaþatýr.
Romantizm bu ince ama çok önemli olan
ayrýmý ortadan kaldýrarak, insanlarý tamamen
yanlýþ bir din anlayýþýna sürüklemektedir. Bunun
doðal bir sonucu, mistisizmdir. Ýhlas ortadan
kalktýðýnda ve din bir tür „psikolojik rahatlama“
aracý olarak görülmeye baþladýðýnda, insanlarý bu psikolojiye daha fazla sokacak mistik
etkenler devreye girer.
Romantik din anlayýþý ile Kuran’da Allah’ýn
bize öðrettiði gerçek dini karþýlaþtýrdýðýmýzda
vardýr. Budizm gibi
Uzak Doðu dinlerinde aç kalmak,
rahatsýz
yerde
uyumak gibi „kendine zulüm“ örnekleri kutsallaþtýrýlýr.
Oysa
Kuran’da
insanýn kendisine
acý çektirmesi gibi
bir
anlayýþ
kesinlikle yoktur.
Bir ayette geçen
„Þüphesiz Allah,
insanlara hiçbir
þeyle zulmetmez.
Ancak insanlar,
kendi nefislerine
Als Beigeschmack
bieten wir Ihnen
auch Getränke an!
Preisliste:
Erwachsene 5,-/Std.
Sch+ler 4.-/Std.
Öffnungszeiten:
täglich 9:00 bis 24:00
Ihn.
A. Akgün
Özel telefon
görüþmeleri için
odalarýmýz vardýr
Tel: 0231 98 12 840
Fax: 0231 98 12 84 22 Händy: 0173 270 62 78
BORSIGPLATZ 12, 44145 DORTMUND
Sayý 13
Mayýs 2002 www.dem-ajans.de
ÝÞZÝZLERE
PARALI
KUPON
Ý
þ ve iþçi bulma kurumu (Arbeitsamt) yükselen iþsiz sayýsýný düþürmek için, yeni bir proje oluþturdu.
Pilot proje olarak yürürlüðe giren „iþ
bulma Kuponunu“ ( Vermittlungsgutschein) özel þahýslar tarafýndan iþsizlere
iþ bulunduðu taktirde kullanýlabilecektir. Ýþsizler artýk kendilerinin seçtiði özel
bir kiþiyi iþ bulmak için görevlendirebilirler. Görevlendirdikleri þahýs kendilerine
iþ bulmasý durumunda iþ ve iþçi bulma
kurumun da buna karþýlýk Kupon deðeri
olan 1.500 ile 2.500 Euro arasý para alacaklardýr.
HABER
IHK ‘DAN YABANCI ÝÞVERENLERÝNE DESTEK
T
ürk firmalarýný ziyaret
ederek hem bilgilendirmek ve hem de meslek
eðitimi yeri vermeleri konusunda
iþverenleri motive etmeye çalýþan,
IHK Baden Württemberg bölgesi
yabancý iþverenler sorumlusu
Muhammet Karataþ , IHK´nýn
yabancý iþyerlerinin geliþmesi ve
desteklenmesi için bugüne kadar
çok sayýda giriþimde bulunduðunu, özelliklede kalifiyeli
eleman yetiþtirmeleri için olanaklar sunulduðunu vurgu yaptý.
Yabancý iþyerleri arasýnda Türk
iþverenlerinin bu olaya ilgisiz kaldýklarýný söyleyen Karataþ, çok
sayýda Türk iþverenlerin, gerek
hukuki alanda gerekse eleman
ve iþ kurallarý hakkýnda yeterli
bilgi sahibi olmadýklarý için çok
büyük sýkýntýlar yaþadýklarýný ve IHK´nýn bu
sýkýntýlarý gidermek için çeþitli kurs, seminer ve bilgilendirme toplantýlarý yaptýðýný
açýkladý.
Karataþ, Stuttgart Sanayi ve Ticaret
Odasý ve DESBIR( Demokratýk esnaflar Birliði) yanlarýnda meslek eðitimi verecek
Türk iþyerlerini motive etme ve imtihana
hazýrlama konusunda büyük önem
taþýyan kurslar düzenlendiðini, daha önce
yapýlan bir kursta baþarý elde edildiðini
ve çýrak yetiþtirme yetkisini alabilmek için
kurs aracýlýðýyla eðitim verdikleri Türk
iþyerlerinde eðitimci sýnavýný baþarýyla
sonuçlandýrdýklarýný ve daha çok iþyerinin
Türk aþçý okulu
eðitime baþladý
Ýþsizlik parasý ve yardýmý hakký olan
iþsizler, dilerlerse, iþ ve iþçi bulma kurumunda ( Arbeitsamt) iþ bulma kuponu
alabilecekler. bu kuponu alabilme þartlarý, en az üç ay iþsiz olmalarý ve halan
iþsiz olmalarýdýr. Bu kuponlarýn deðeri
1.500 Euro ( üç ay´dan altý ay´a kadar
iþsiz olanlar için) veya 2.500 Euro ( iþsizlik süresi dokuz(9) ayý geçmiþ ise) olarak
verilmektedir ve üç ay geçerlilik süreleri
vardýr.
Kuponun geçerli olduðu süre içerisinde özel kiþiler tarafýndan iþ bulunur
ve iþ kontratý meydana gelir ise, iþ bulan
kiþiye iþ ve iþçi bulma kurumu (Arbeitsamt) tarafýndan iki taksit olmak üzere
kupon bedeli ödenmektedir. Ýlk taksit
1000 Euro olmak üzere iþ bulunduðunda,
ikinci taksit ise bulunan iþ durumu altý
(6) ay sürmüþ ise verilecektir. Mart 2002
tarihinden bu yana yürürlüðe koyulan
sosyal yasa kitabinin 421g maddesindeki bu deðiþiklik süreli olarak denemeye konulmuþtur.
[email protected] sayfa
iþyerlerinde
çýrak
yetiþtirmeleri için yeni
kurslarýn baþlatýldýðýný
söyledi. Türk iþyerlerine bu kursa katýlmalarýnýn çaðrýsýnda
bulunan Karataþ, IHK
´da ( Sanayi ve Ticaret
Odasý) sadece kurslar
deðil, genel ekonomiyi
kapsayan çalýþmalar
yaptýðýný, bu çalýþmalarýn ise, meslek
eðitimi,
bilirkiþinin
devreye konulmasý,
dengeli bir rekabet için
çaba, dýþ ticaret
evraklarýnýn hazýrlanmasý gibi çalýþmalarý
da olduðunu, ticaret
odasýna üye olanlara
ise iþ hukuku hakkýnda, yardým ve danýþmanlýk hizmetleri de sunduðunu söyledi.
Ýþyerlerinde kalifiyeli eleman yetiþtirmek isteyen iþyerlerinin, bu kurslara katýlmalarý için IHK ya baþvurmalarý gerektiðini
söyleyen Karataþ, Türk iþyerlerine yardýmcý olmaya çalýþtýðýný söyledi.
jenin iþsizlik sorununa da bir
ölçüde çözüm saðlayacaðýný
kaydetti.
DES-BÝR Baþkaný Muzaffer
Gül ise Türk Aþçý Okulunda
eðitim görecek olan aþçý
adaylarýnýn meslek edinme
manlar tarafýndan daha iyi
temsil edilebileceðini söyledi.
Stuttgart’ta baþlatýlan projenin
baþarýlý olmasý durumunda
3.5 yýllýk Türk Aþçý Okulunun
kalýcý olarak eðitimine devam
edeceðini söyledi.
imkaný bulacaklarýný belirterek
Türk kültüründe önemli bir
yer iþgal eden Türk mutfaðýnýn
Almanya’da iyi yetiþmiþ ele-
11 AY: 11 ay sürecek hýzlandýrýlmýþ Türk Aþçý Okulunun
açýlýþý nedeniyle IB Eðitim Merkezinde tören düzenlendi.
T
ürk lokantalarýnýn aþçý
açýðýný
karþýlamak
amacýyla Stuttgart’ta
baþlatýlan Türk Aþçý Okulunda
17 aþçý adayý eðitim görecek.
Demokratik Esnaflar Birliði
(DES-BÝR) tarafýndan organize
edilen Türk Aþçý Okulu projesine Stuttgart’ta baþlanýldý.
Stuttgart Çalýþma Dairesi
tarafýndan desteklenen projenin baþlamasý nedeniyle IB
Eðitim Merkezinde düzenlenen törene Stuttgart Baþkonsolosu Funda Tezok, çalýþma
ataþesi Veli Bikirli, Stuttgart
Çalýþma Dairesi temsilcisi
Ursula Schaulin, IB Eðitim Merkezi Baþkaný Rolf Stech ile 17
aþçý adayý katýldýlar.
Stuttgart
Baþkonsolosu
Funda Tezok Stuttgart’ta
baþlatýlan projenin Almanya
genelinde örnek alýnmasý
gereken bir giriþim olduðunu
belirterek projenin gerçekleþ-
mesini saðlayan kurumlara
teþekkür etti. Türk lokantalarýnýn eðitilmiþ eleman bulma
sýkýntýsý çektiklerini ve pro-
Yaþlý Kuþaðýn Sorunlarý
Þ
imdiye kadar yapýlan bütün araþtýrma
ve incelemelerde göçmen iþçilerin yaþlý
kuþaðýnýn sorunlarýnýn yine eskisi gibi
devam ettiðini görülmektedir. Buna göre baþlýca
sorunlar þöyle sýralanmaktadýr;
-hukuki konumla ilgili sorunlar,
-mesleki konumla ilgili sorunlar,
-toplumsal konumla ilgili sorunlar,
-emeklilik
konumuna
gelenlerin
emeklilik hakkýný elde etmedeki güçlükleri...
Yaþlý kuþaðýn genelde Almanca’yý
bilmemesi yüzünden gerek normal
gerekse hastalýða dayalý emeklilik
haklarýný savunamamasý, bu yaþlý
insanlarýmýza yardýmcý kuruluþlarýn
olmayýþý ve buna ek olarak baðlý
bulunduklarý sendikalarýn yeterli ilgiyi
göstermeyip yardým etmemesi hak
etmedikleri durumu yaratmaktadýr.
Ayrýca, hukuki açýdan dezavantajlý
durumda olup hukuki güvensizlik
duygusunu taþýmalarý, siyasi yaþam
dýþýnda tutulmalarý, mesleki kariyer
yapma olanaksýzlýðý, eðitimsizlikten
kaynaklanan yüksek oranda iþsizlik ve
son olarak da barýnma ve konut sorunlarý sýralanmaktadýr.
Öte yandan, Alman Çalýþma ve
Sosyal Düzen Bakanlýðý tarafýndan yaptýrýlan ve
bu yýlýn baþlarýnda kamuoyuna da açýklanan
yaþlýlara yönelik araþtýrma çalýþmasý bazý ilginç
saptamalarý ve gözlemleri içermektedir.
Bu çalýþmada, Türk emeklilerini, Almanya’ya
baðlayan etmenlerin; çocuklarýnýn, torunlarýnýn
Almanya’da oluþu, bu ülkede saðlýk sisteminin
görece daha iyi iþlemesi ve Türkiye’ye geri
dönüþ kararý bir kez verildikten sonra bu
karardan “geri dönmenin” neredeyse olanaksýz
olmasý gibi olgular vurgulanmýþtýr.
Bu gibi olgular nedeniyle Türklerin emeklilerinin %60’ýnýn Almanya’da “kalýcý” olduklarýnýn altý çizilerek; bu kitlenin ruhsal ve fiziksel
açýdan çok yýprandýðý ve %27’sinin aðýr saðlýk
sorunlarýyla karþý karþýya olduðu saptamasý
yapýlmýþtýr.
Türklerin %30’unun erken emekli olduðu ve
ortalama 800 DM aylýkla geçinmek zorunda
kaldýklarý anlaþýlmýþtýr.
Ayný araþtýrmaya göre Türk ve Ýtalyan emek-
HASAN AYDIN
9
[email protected]
TARÝHÝN ÖZNESÝ
ÝNSANDIR,
DEÐÝÞÝR, DEÐÝÞTÝRÝR
D
ünya bir penceredir
gelen bakar, giden
bakar ama kim neyi
görür ve nasýl analiz eder o artýk
insanýn kabiliyeti ve kiþiliðine
baðlý bir durumdur. Herkesin kendi bilgi ve görme gücüne
göre bir sonuç çýkarma hakký vardýr.
Ama olay ve olgulara yaklaþýmda dürüst olmak, kiþilikli davranmak elbette önem arz etmektedir. Sübjektif
niyetlerle yada politik yaklaþýmlarla yaklaþýldýðý zaman
hem bilim açýsýndan hem de tarih açýsýndan bir bilgi çarpýklýðýný meydana getirmektedir. Ýnsanýn politik düþüncesi
yada niyeti ve görmek istediði gibi bir mantýkla olay ve
olgulara bakma hakký olamaz. Türkiye, yazarý,tarihçisi ve
politikacýsýnýn bol olduðu bir coðrafyadýr. Bir avuç insanýn
dýþýnda sanki herkes ayda yaþamaktadýr. Türkiye ye
raðmen Türk’türler. Devletin sömürücü, baskýcý yaklaþýmlarýnýn borazancýlýðýný yapmaktadýrlar. Hiç kimsede
dünyadaki genel geliþim normlarýna göre kendi ülkesini
deðerlendirmeye tabi tutup ciddi bir eleþtiriyi geliþtirme
niyeti de yoktur
Tüm bunlarý devletin bekasý için gerekli görmektedirler.
Yazar, tarihçi, bilim adamý dalkavukluðu,yalakacýlýðý sanki
bir meslek haline getirmiþlerdir. Medya her gün yeni,yeni
çocuk doðurmaktadýr. Doðurduklarý bu çocuk ordusuyla
toplumun her türlü deðerleriyle oynamayý ve yarattýklarý
maymunlarla bu ülkenin gerçek resmini farklý göstermeye
devam etmektedirler. Tarihçi de üzerinde oturduðu deðerler sistemini inkar ederek güneþ dil teorisiyle kendisini
özdeþleþtirmiþtir. Sanki kültürler, inançlar sade kalmýþ ve
birbiriyle alýþ veriþi olmamýþtýr, Anadolu’da, Mezopotamya
da baþka kültürler yaþamamýþtýr. Bu mantýkla oluþturulan
kimlik bir çok yerel kültür, inanç ve farklýlýklarý dýþarýladýðý
gibi tam anlamýyla Türk’lere de bir kimlik kazandýramamýþtýr. (býrakalým Kürdü, Laz’ý, Çerkez’i vb) Türk kendini nasýl tanýmlayacaktýr? Bir çok kültürün yok sayýlma
anlayýþý üzerinde kendini tanýmlayamaz her þeyden önce
bu tarihi yanlýþtan kurtulmak durumundadýr. Türk toplumu
bu kamburdan kurtulamadýðý müddetçe demokratikleþemez. Yeni bir yapýlanmayla bu coðrafyada yaþayanlarýn
kendilerini bulabileceði bir üst kimlik yaratmaktan baþka
bir seçeneðinin olmadýðýný, çaðýn bunu gerektirdiðini
bilmek zorundadýr. Hem Kopenhag kriterleri, hem de
çaðdaþ laik,sosyal bir devletin temel anlayýþý ve ödevinin
bu olmasý gerekir.
Tarihi yanlýþta ýsrar etmek, ýrkçýlýktan, milliyetçilikten,
medet ummak ve hazýr lopçuluðu doðal bir yaþam biçimi
haline getirmek, yaþamýmýzda çok köklü tarihi sosyolojik
nedenleri olsa da tarih boyunca kimseye bir þey kazandýrmadýðý tüm çýplaklýðýyla ortadadýr. Osmanlýlar için söylendiði gibi “þalvarý þaltak Osmanlý eðeri kaltak Osmanlý ekeni
yok biçeni yok yemede ortak Osmanlý” Bu mantýðý bir kültür
haline getirerek göçebelikte ve talancýlýkta ýsrar etmek
toplumumuzu yoksullaþtýrýp,tembelleþtirdiði gibi,körelmeyi
ve kendine güvensizliði de beraberinde getirmiþtir. Anadolu Ýnsanýmýz kendinden, deðerlerinden kaçarak baþkalaþmaya çalýþarak kendi nesnel durumlarýyla çeliþir ve
çatýþýr hale gelmiþtir. Sonuç ortadadýr siyaset kirlenmiþ,
toplumu da kirletmiþtir, sistem tüm kurum ve kuruluþlarýyla
büyük bir yozlaþmayý yaþamaktadýr. Üniversiteler bitmiþtir,
Kürt kökenli öðrenciler anadillerinden eðitim istedikleri
için ailelerinden ve toplumdan izole edilerek geleceðe
olan umutlarý karartýlmak istenmektedir.
Bu toplumsal yozlaþmada herkesin payý olduðu kadar
iþin baþýný da medya çekmektedir, günlük programlarý
baþka bir dünya olan Ýstanbul eðlence gecelerinde geçmektedir. Tüm TV kanal muhabirleri çalýþma saatlerini
disko, bar, gazino vb yerlerde geçirerek varoþ lümpeniz
mini bile geride býrakarak, magandacýlýðý mesleki baþarý
haline getirmiþlerdir. Ýnsanlarý doðru bilgilendirmekten
ziyade magazin programlarýna kilitlemenin yarýþý içindedirler ve dolayasý ile hortumculardan hesap sormayý,
hak,aramayý bir tarafa býrakarak magazin programlarýyla
gözyaþlarýna boðulan bir toplum olmaya baþladýk.
Medya çocuklarý analý babalý büyüsün, darýsý yeni,yeni
doðanlarýn baþýna...
Dönerproduktion Fleischgroßhandels GmbH
Yaprak, Kýyma, Tavuk, Hindi Döner Çeþitleri
Markamýzýn garantisi
lilerinin, Alman emeklilerinden çok daha düþük
emekli aylýklarý aldýklarý ve çalýþtýklarý süre içinde
Türklerin yüzde 76’sýnýn bir meslek sahibi
olmadýklarý belirtilerek, Türklerin emeklilerinin
ancak %2’sinin Federal Almanya’da yaþlýlara
yönelik ucuz toplu taþýmacýlýk ve %53’ünün
eðlence türünden sosyal yardýmlardan haberleri olduðu belirtilmiþtir.
Türk emeklilerinin yüzde 40’ýnýn kitap okumadýðý, yüzde 60’ýnýn ise yalnýzca Kuran ve
kýsmen de günlük gazete okuma alýþkanlýklarýnýn bulunduðu da saptanmýþtýr.
Yapýlan bu araþtýrmaya göre, Federal
Almanya’daki Türklerin diðer göçmenlere, Türkler içinde de yaþlý kuþaðýn diðer katmanlarýna
göre giderek artan ve aðýrlaþan sorunlarý bulunduðu bir kez daha gözler önüne serilmiþtir.
Uygun fiyat, hýzlý servis ve aranan kalite
Mercan Döner‘de
Kalitenin adý
Lezzetin tadý
Güvenin adý
MERCAN DÖNER
Donnerstraße 21
44319 Dortmund-Asseln
Tel: 0231 217 45 48
Fax: 0231 217 45 47
Mobil: 0179 13 74 767
0179 29 66 768
Sayý 13
Mayýs 2002 www.dem-ajans.de
IQ allein macht
nicht glücklich
E
in hoher IQ allein
garantiert
keinen
Lebenserfolg, wie man
im Alltag erkennen kann.
Diejenigen unter uns, denen
ein hoher IQ zu eigen ist,
scheitern oftmals trotzdem „an
den Klippen ungezügelter
Leidenschaften und ungestümer Impulse“. Vielmehr
benötigt der Mensch zum
Finden des Lebensglückes
einen bestimmten Fähigkeitskomplex, dessen Inhalt die rein
akademische Intelligenz nicht
annähernd deckt. Diese Fähigkeiten hat Daniel Goleman,
Lehrstuhlinhaber der klinischen Psychologie an der
Harvard University, in dem
Begriff der „Emotionalen Intelligenz“ zusammengefasst, der
sogenannten „Intelligenz der
Gefühle“.
In seinem gleichnamigen
Buch liefert er eine ausführliche
Darstellung dieses emotionalen Alphabets. Dazu gehören
Fähigkeiten wie, sich selbst zu
motivieren und auch bei
Enttäuschungen weiterzumachen, die eigenen Stimmungen
zu regulieren und „zu verhindern, daß Trübsal einem die
Denkfähigkeit raubt“.
Die Frage ist, in welchem
Umfang diese Emotionale
Intelligenz (EQ) für den Lebenserfolg der Menschen verantwortlich ist. Dabei beinhaltet
der Begriff Lebenserfolg nicht
nur den beruflichen Erfolg, der
insgesamt gesehen doch mit
dem IQ korreliert, sondern
auch den privaten Lebensbereich, seien es zwischenmenschliche Beziehungen und
Partnerschaften oder allgemeine private Erfolge.
Goleman kommt anhand
DEUTSCH
vieler Beispiele zu dem Schluß,
daß ein hoher IQ keine Garantie für Wohlstand, Ansehen
oder Glück im Leben ist. Für
ihn spielt dabei die Emotionale Intelligenz eine überragende Rolle, ob jemand Erfolg
im Leben hat oder scheitert.
Seine Erörterungen sind
logisch und nachvollziehbar.
Denn „wer nicht eine gewisse
Kontrolle über sein Gefühlsleben hat, muß innere Kämpfe
ausfechten, die seine Fähigkeit
zu konzentrierter Arbeit und zu
klarem Denken sabotieren“.
Ob man jedoch den Begriff
der Emotionalen Intelligenz
völlig von der akademischen
Intelligenz entkoppeln kann,
bleibt umstritten.
Mann sollte diese beiden
Größen nicht unabhängig voneinander betrachten, sondern
bedenken, daß sie sich in vielerlei Hinsicht bedingen, vielleicht
sogar in ursächlichem Zusammenhang stehen. Genie und
Wahnsinn liegen bekanntlich
nah beieinander.
Fermats letzter Satz:
D
as Buch „Fermats letzter Satz“ handelt von einem einzigartigen mathematischen Rätsel, dessen Ursprung
in der Antike liegt. Es ist ein äußerst reizvolles
Rätsel, da es von nahezu jedem gewöhnlichen
Schulkind verstanden werden kann, aber trotz
alle dem nicht einmal die genialsten mathematischen Köpfe in der Lage sind, dieses Problem
zu lösen.
Jedes Schulkind wird
im Laufe seines Lebens
einmal mit dem Satz des
Pythagoras konfrontiert.
Pythagoras war aber
nicht nur verantwortlich
für eben diesen einen
Satz, sondern hat ganz
im Gegenteil weitaus
mehr erforscht und herausgefunden, als nur
diesen Satz. Da das Problem nämlich genau hier
bei Pythagoras seinen
Ursprung hat, möchte ich
noch eine kurze Weile bei
diesem ebenso genialen
wie auch zwiespältigem
Charakter bleiben.
Pythagoras
sah
in
den Zahlen mehr als bloß
ein Mittel um geometrische Probleme des Alltags wie z.B. beim Bau
eines Hauses zu bewältigen. Für ihn waren
Zahlen eine Art göttliche Sprache, etwas universelles, und nicht vergleichbar mit irgendeiner
sonst vorhandenen „menschlichen“ Sprache.
Daher versuchte er auch soviel wie nur
irgend möglich über das Wesen der Zahlen und
die Zusammenhänge zwischen diesen herauszufinden. Er unterteilte die natürlichen rationalen
Zahlen in vollkommene, abundante und defiziente Zahlen. Eine vollkommene Zahl ist diejenige, deren Teiler addiert wieder die Zahl selbst
ergeben. Die erste vollkommene Zahl in der
Reihe der ganzen rationalen Zahlen ist somit
die 6, da ihre Teiler 1, 2 und 3 addiert wieder
6 ergeben. Für Pythagoras war dies Grund
genug, um daraus schließen zu können, das
Zahlen die göttliche Sprache darstellen. Er war
der Meinung, dass die Welt an 6 Tagen von Gott
geschaffen worden war. Das sei ein Beweis
für die Vollkommenheit Gottes und die Vollkommenheit der Zahl 6.
Die Folgen von
Ämterpatronage
D
er maßgebliche Einfluss
der Größe Volks Parteien bei der Besetzung
von Posten hat zu einer zunehmenden Parteipolitisierung des
öffentlichen Sektors geführt. Hiervon betroffen sind nicht nur die
Bereiche der klassischen Verwaltung, sondern auch öffentliche
Sparkassen, Schulen, kommunale
Verkehrsbetriebe u.s.w. Diese Entwicklung hat auch vor der Justiz
nicht Halt gemacht. So gehen
Praktiker davon aus, dass ca. vier
Prozent der Gerichtspräsidenten
und Leiter der Staatsanwaltschaften der jeweiligen Regierungspartei angehören. Selbst bei der
Auswahl von Schöffen ist das
Parteibuch von Bedeutung. Auch
Rechnungshöfe sowie der öffentlichrechtliche Rundfunk, wo sich
längst eine dominierende Stellung
der politischen Parteien in den
Aufsichtsgremien herausgebildet
hat, werden hiervon erfasst.
Gott, der Allmächtige, hätte
die Welt auch an einem einzigen
Tage erschaffen können, doch
zog er es Pythagoras zufolge
vor, 6 Tage zu verwenden, um seine und die
Vollkommenheit seines Werkes zu demonstrieren.
Diese Einteilung in vollkommene, abundante
und defiziente brachte aber auch einige Rätsel
mit sich. Wie zuvor erwähnt ergibt die Summe
der Teiler einer vollkommen Zahl immer wieder
die Zahl selbst. Bei einer
defizienten Zahl ergeben die
Teiler addiert weniger als
der Wert der Zahl selbst und
bei einer abundanten Zahl
ist die Summe der Teiler
größer als die Zahl selbst.
Nun gibt es auch solche
Zahlen deren Teiler addiert
um eins kleiner sind als die
Zahl selbst. Sie werden als
leicht defiziente Zahlen
bezeichnet. Es ist Pythagoras und den Angehörigen
seines Bundes aber nicht
möglich gewesen eine leicht
abundante Zahl zu beweisen.
Zu
ihrer
Ernüchterung
konnten sie nicht einmal
beweisen, dass es keine
solche Zahlen gibt. Heute,
zweieinhalbtausend Jahre
später, sind die Mathematiker immer noch nicht in der
Lage, zu beweisen das keine leicht abundanten Zahlen existieren.
Die Lösung dieses Rätsels hätte wahrscheinlich keinen alltäglichen Nutzen mit sich gebracht,
aber das änderte nichts an der Faszination, die
Mathematiker, wie Pythagoras oder Fermat, solchen mathematischen Rätseln entgegenbrachten, sondern steigerte sie im Gegenteil noch.
Fermat, der 1601 in Südwest Frankreich
geboren wurde, war Richter in Toulouse und
nutzte jede Gelegenheit, seiner Leidenschaft,
der Mathematik, nachzugehen. Er stieß auf die
Arbeiten Pythagoras und beschäftigte sich recht
ausführlich mit ihnen. Dabei pflegte er dies zu
tun, ohne sich mit anderen Mathematikern zu
treffen und auszutauschen. Jedoch schien es
Fermat zu gefallen, die Mathematiker seiner
Zeit mit kleinen Rätseln, die er schon gelöst
hatte, zu ärgern. Er schickte ihnen nur bruchstückhafte Hinweise zur Beweisführung.
Unter dem Gesichtspunkt der
demokratischen Kontrolle wird
diese Entwicklung als besonders
besorgniserregend
gesehen,
denn „letztlich können die Parteien als wesentliche Elemente des
staatlichen Willensbildung- und
Entscheidungsprozesses
nicht
zugleich dessen demokratische
Kontrolleure sein“. Bei der
Ämterpatronage kann unterschieden werden zwischen der
„Herrschaftspatronage“ einerseits,
wenn es darum geht, eine Machtposition auszubauen, und der
„Versorgungspatronage“ andererseits, wenn es um die Versorgung
verdienter Parteiangehöriger geht.
Meist liegt jedoch eine Kombination von beiden vor. Trotz der
fortgeltenden Aktualität hat Ämterpatronage eine lange Tradition.
Neu ist hingegen die Selbstverständlich-keit und Bedenkenlosigkeit, mit der diese vielerorts
hingenommen wird.
Die Folgen von Ämterpatronage liegen darin, dass diese die
Chancengleichheit beseitigt, die
Leistung untergräbt, Bürokratie
aufbläht, Neutralität gefährdet,
Politikverdrossenheit fördert und
die politische Handlungsfähigkeit
einschränkt. Sie führt zu einem
sinkenden Eignungsveau der
Beschäftigten im öffentlichen
Sektor sowie zu einer zunehmenden Akzeptanzkrise von Entscheidungen der als politisiert
empfundenen Verwaltung und
Justiz.
Die Rechtslage zur Ämterpatronage ist eindeutig: Art. 33 Abs.
2 GG, ausdrücklich bestätigt durch
Art. 3 Abs. 3 und Art. 33 Abs. 3
GG, enthält ein klares Verbot der
Ämterpatronage jedweder Form.
Dennoch ist insoweit eine „evidente und schmerzliche Diskrepanz zwischen Verfassungsrecht
und Staatsrealität“ festzustellen, so
dass die Schlussfolgerung nahe
liegt, daß allein mit den bestehenden Vorschriften Ämterpatronage nicht wirksam eingedämmt
werden kann.
Dr. Ümit YAZICIOGLU
[email protected] sayfa
10
Überzeugung und Toleranz:
Wir dürfen nicht selbst zu Taliban und zu Nazis werden.
D
ie meisten von uns würden ohne
zu zögern von sich behaupten,
sie seien tolerant. Nicht wegzuleugnen ist jedoch, dass die Intoleranz
gegen Andersdenkende, Anderslebende,
Andersliebende, Anders- oder Fremdartige,
Andersglaubende und Andersaussehende
Mitmenschen immer noch einer der grundlegendsten Übel der heutigen Zeit ist.
Im Rahmen der Hamburger Lesetage
hat Heiner Geißler, der frühere Generalsekretär der CDU und früherer Bundesinnenminister, am 12. April aus seinem neuen
Buch „Intoleranz“ gelesen. Heiner Geißler
prangert jegliche Form der Intoleranz von
der geschlechtspezifischen Intoleranz, der
Frauen gegenüber bis hin zur Intoleranz
gegenüber den „Fremden“. Er verschont
dabei keine der großen Weltreligionen und
auch nicht die führende Weltmacht USA. Die
bisher schlimmsten Formen der Intoleranz
in der Menschheitsgeschichte sind verübt
worden entweder aus religiösen und/oder
nationalistisch-rassistischen Gründen. Das
Naziregime in Deutschland und das Talibanregime bis vor kurzem in Afghanistan sind
Beispiele für die systematisierte Unmenschlichkeit. Heiner Geißler mahnt in seinem
Buch zu recht und sagt, „wir dürfen nicht zu
Taliban werden“. Man sollte dies angesichts
der nationalistisch-rassistischen Gefahr in
Europa wie folgt ergänzen: wir dürfen nicht
zu Taliban und zu Nazis werden.
Die
Geschichte zeigt, dass die Intoleranz besonders unmenschliche und brutale Züge
annahm und in Pogromen sowie Völkermord endete, wenn religiöse und nationalistische Motive zusammentrafen, wie z.B. in
Bosnien oder im Osmanischen Reich gegen
die Armenier.
Nach dem Zusammenbruch des reellexistierenden Sozialismus ist eine deutliche
Zunahme an religiös und/oder nationalistisch-rassistisch motivierter Intoleranz zu
beobachten. Sowohl die Attentäter des 11.
Septembers als auch einige Vertreter westlicher Staaten, wie der Amerikanische Präsident George W. Bush und der italienische
Ministerpräsident Silvio Berlusconi begründen ihre Aktionen mit der drohenden Gefahr
für die jeweilige religiöse Kultur. Sie benutzen
dabei Begriffe, wie Kreuzzüge, die schlimme
geschichtliche Assoziationen hervorrufen.
Ein weiterer wesentlicher Aspekt der Intoleranz ist die Rolle der Nationalstaaten, die
auch im Buch von Heiner Geißler nur am
Rande gestreift wird. Wir erleben eine massive Globalisierung in allen Breichen des
Lebens, insbesondere auf den Gebieten
Wirtschaft, Finanzen und Kommunikation.
Dies verursacht gewollte, aber auch ungewollte Wanderung großer Gruppen von
Menschen fast in allen Ländern, so dass die
viel beschworene nationale Homogenität,
die für den Zusammenhalt des Nationalstaates als unabdingbar angesehen wird,
zunehmend ins Schwanken gerät. Einerseits global wirtschaften und Ressourcen
global ausbeuten, andererseits aber den
Nationalstaat als Machtinstrument für die
eigene Abschottung einsetzen, weil man
die global erwirtschafteten Reichtümer mit
den global Schwachen nicht teilen will, ist
die unmenschlichste Form der Intoleranz in
unserer Zeit. In der Binnenwirkung suggerieren die Befürworter des Nationalstaates
und der nationalen
„Reinkultur“ etwas,
was in der suggerierten Form nicht
mehr, - man könnte
sagen, Gott sei Dank
nicht mehr-, existiert:
Die Protektion des
eigenen Nationalmarktes und der
„nationalen Leitkultur“, die faktisch und
unumkehrbar einer
Multikultur ausgewichen ist. Die Idee der
Europäischen Union
und die Aufgabe der
nationalen Währungen leitet eine Entwicklung ein, die
langfristig zur Überwindung des Nationalstaates führt. Die Befürworter dieser Entwicklung stehen für mehr Offenheit, für Toleranz
und für die Anerkennung unterschiedlicher
Kulturen. Hingegen sind die Befürworter
des Nationalstaates für den Ausbau einer
Festung um sich herum, was aber im krassen Gegensatz zu der Realität steht. Das
Schlimme an dieser Einstellung ist nicht ihre
Absurdität, sondern dass sie den ideologisch-politischen Hintergrund für den fanatischen Nationalismus liefert, der eine der
wesentlichen Quellen der Intoleranz darstellt, ob nun in Deutschland für die Neonazis
oder in Palästina, in Kurdistan, in Kaschmir,
in Kosovo oder in Osttimor. Der Nationalstaat
spielt in der zukünftigen Welt der Multikulturalität eher eine negative Rolle, muss daher
Schritt für Schritt durch gerechtere Weltinstitutionen ersetzt werden, wie auch Heiner
Geißler vorschlägt.
Das Gegenstück der Intoleranz ist die
Toleranz. Hier ist die entscheidende Frage,
wie man Toleranz und eigene Überzeugung
in Einklang bringen kann. Im engeren Sinne
bedeutet Toleranz zunächst einmal nicht
mehr, als dass man die Existenz von etwas
Anderem als das Eigene wahrnimmt und
nicht ignoriert. Dies klingt langweilig und
ist in dieser Eingeschränktheit tatsächlich
langweilig, denn es beinhaltet eine gewisse
Gleichgültigkeit dem „Fremdartigen“
gegenüber. Es gewinnt jedoch an
Dynamik, wenn Toleranz zur Akzeptanz und weiter zur Anerkennung
des „Fremdartigen“ führt. Erst dann
führt Toleranz zu einem friedlichen
Miteinander. Andererseits darf das
Tolerantsein nicht mit der Prinzipienlosigkeit, oder gar mit der Über-
einander zu verquicken. Dabei wird
Günter Grass
die Thematik auf drei Generationen
gestreckt; die Mutter des Ich-Erzählers
„Krebsgang“
aus der Kriegsgeneration, der IchErzähler und sein Sohn aus der
Die Mutter, eine
in die Geschichte Nachkriegsgeneration.
einfache Frau, vertrieben aus dem
3
0. Januar 1945: Untergang des
Flüchtlingsschiffs „Wilhelm Gustloff“ durch sowjetische Torpedos,
der 9000 Frauen und Kinder mit in den Tod
reißt. 30. Januar 1933: Machtergreifung
von Hitler, womit das Unheil seinen Lauf
nimmt. Der Namensvater des Schiffes, Wilhelm Gustloff, ein Nazifunktionär, wird am
30. Januar 1935 von einem jüdischen Studenten im schweizerischen Davos ermordet. Am 30. Januar 1945 kommt der
Ich-Erzähler während des Unterganges
von „Wilhelm Gustloff“ auf die Welt. Erst
mehr als 50 Jahre danach findet Günter
Grass, 74, Literatur-Nobelpreisträger von
1999, die moralische Kraft und zeitliche
Voraussetzung dieses brisante Thema
aufzugreifen und auf hohem literarischen
Niveau aufzuarbeiten. Das Buch fand
große Resonanz in Literaturkreisen und
Medien. Der Spiegel widmete ihm in der
ersten Februarausgabe die Titelseite: „Die
deutsche Titanic“.
Das Kind, das in Günter Grass‘ Buch
als Ich-Erzähler fungiert, stirbt in Wirklichkeit wenige Wochen nach der Rettung. Die mitreißende Geschichte ist in
einer sich langsam herantastenden Weise
und in Umwegen vorankommenden Form
erzählt: „Rückwärts krebsen, um voran
zu kommen.“ Dem politischen Polemiker
Günter Grass ist damit eine große Überraschung gelungen.
Er schafft es auf eine geschickte Weise,
die mit dem 30. Januar verbundenen
Ereignisse, Tragödien und Schicksale mit-
Osten, möchte, dass ihr Sohn ihre Leidensgeschichte weiterträgt und so „der
Nachwelt“ zugänglich macht: „Ech leb nur
noch dafür, dass mein Sohn aines Tages
mecht Zeugnis ablegen.“. Der Ich-Erzähler, 50 jähriger Journalist, der für linksliberale Zeitungen Artikel schreibt, erzählt
diese Geschichte rückblickend nur widerwillig und mit einem gewissen Unwohlsein, gedrängt durch aktuelle Ereignisse,
mit denen sein Sohn zu tun hat. Der Sohn
betreut mittlerweile eine rechtsradikale
Internetseite, in der er diese Geschichte
verzerrt darstellt und für rechtsradikale
Propaganda einsetzt. Spätestens jetzt
merkt der Ich-Erzähler, dass das Schweigen über dieses Unrecht nicht zum
Vergessen führt, sondern anderen ermöglicht, es für ihre Zwecke, in diesem Falle
für rechtsradikale Ziele, zu missbrauchen.
Für den Ich-Erzähler ist es umso bitterer,
dass es sein Sohn ist, der diesen Missbrauch betreibt.
Die Angst, man würde den Rechten
Vorschub leisten und das eigene Unrecht
beschwichtigen, stellte für viele Historiker
und Literaten eine zu große Hürde dar,
als dass sie sich an dieses Thema heranwagen könnten. Es brauchte die moralische Autorität und literarische Kompetenz
eines Günter Grass‘, diese Hürde zu überwinden. Dass Günter Grass trotzdem als
„nach rechts gedriftet“ kritisiert wurde,
zeigt, dass einige festgefahrene Ideologen aus der Geschichte nicht gelernt
haben.
zeugungslosigkeit verwechselt werden.
Tolerantsein beinhaltet die Begegnung und
Anerkennung des „Fremdartigen“ bei Wahrung eigener Anschauung und Identität. Das
Verstecken eigener Überzeugungen führt
nicht zur Toleranz, sondern ebnet allenfalls
den Intoleranten den Weg. Die Intoleranz
darf nicht toleriert werden.
Es ist richtig und notwendig die Intoleranz anzuprangern, wo es nur möglich ist,
jedoch genau so wichtig und
notwendig ist es, die positiven Beispiele der Toleranz,
von denen es bestimmt zahlreiche in dem Weltkulturerbe
gibt, herauszuarbeiten und
allen Menschen zugänglich
zu machen. In allen Kulturen wird man solche positive
Beispiele finden.
Zu
diesem
kulturellen
Erbe gehört mit Sicherheit
das Alevitentum, das von
Heiner Geißler leider inkorrekt als „Alivetismus“ erwähnt
wird. Es gibt Alevitentum und
nicht „Alivetismus“, was eher
einen negativen Eindruck bei den Lesern hinterlassen könnte. Außerdem ist Hazreti Ali
zwar eine Symbolfigur für Aleviten, jedoch
kein Begründer des Alevitentums, wie zahlreiche historische Forschungen ergaben.
Das Alevitentum war in seiner ganzen
Geschichte offen und tolerant allen Kulturen
gegenüber, unter anderem deswegen, weil
es noch nie eine Staats- oder Machtreligion
war. Im Namen des Alevitentums wurden
keine Fatvas für heilige Kriege ausgestellt
oder keine Inquisitionen gegen Andersdenkende geführt. Die alevitische Philosophie
eignet sich auch nicht für nationalistische
Aufhetze und Inhumanität. Aleviten haben
den verfolgten Armeniern zu Beginn des
letzten Jahrhunderts Zuflucht in ihren Dörfern
und Häusern gewährt, obwohl sie selbst
großen Gefahren ausgesetzt waren. Gleiche
humanitäre Einstellungen findet man heute
bei Kirchen, die den von einer Abschiebung
in die Folter und den Tod bedrohten Asylbewerbern das „Kirchenasyl“ gewähren und
dabei den Konflikt mit dem Gesetz in Kauf
nehmen.
Die Welt braucht heute mehr Toleranz
mit Überzeugung und Standhaftigkeit. Um
mit Heiner Geißler zu schließen: „Das beste
Mittel gegen die Feinde des freien Denkens
ist das freie Denken selbst“.
Euklid
E
uklid ist ein griechischer Mathematiker
der um 365 v. Chr. geboren ist und
300 v. Chr. gestorben ist. Sein Geburtsund Sterbeort ist Alexandrien.
Euklid hat ein 13 bündiges buch das „Elemente“ heißt. In diesem Buch geht es über
die Mathematik. In diesem Buch erklärte Euklid
die nach ihm benannte euklidische Geometrie
die seit Jahrhunderten die
Grundlage der
Geometrie ist.
Von Euklids
leben ist nicht viel
bekannt. Er lebte
ungefähr eine
Generation vor
Archimedes und
ging wahrscheinlich an die Akademie des Platon
in Athen zur
Schule. Zu seiner
Zeit war das die
bedeutendste
mathematische
Schule der Welt. Danach lehrte Euklid in Alexandria die Geometrie und errichtete dann eine
Schule für die Mathematik. An dieser Schule
sollte Archimedes später mal studieren.
Euklid bewies den Menschen, dass es
unendlich viele Primzahlen gibt und lieferte
dann auch einen Beweis aus.
Die euklidische Geometrie bildete die
Grundlage für die technische Entwicklung
der abendländischen Kultur und auf ihr beruhen die Grundannahmen der Physik. Außer
der euklidischen Geometrie gibt es noch
eine hyperbolische- und elliptische Geometrie.
Diese Geometrien beziehen sich auf die
gekrümmten Räume. Die Euklidische Geometrie verliert ihre Gültigkeit erst bei extremen
Größen und Entfernungen. Das wurde allerdings erst in den letzten zweihundert Jahren
erkannt!
Melike Köylüce
Sayý 13
Mayýs 2002 www.dem-ajans.de
KÜLTÜR-SANAT
[email protected] sayfa
Besteci, Klasik üslubun son ve önemli temsilcisi
Klasik üslubun kiþisel duyguya yer
vermeyen mesafeli tavrýndan sýyrýlma eðilimi, melodi çizgilerinde dile
gelen Romantiklere özgü geçmiþe
özlem duygusu, halk zevkine
yaklaþma çabasý hep bu tür özelliklerdendir.
Yenilikçiliðin bir baþka yönü, Batý
müziðiyle
olan
iliþkisindedir.
Muzika-yý Hümayûnun kuruluþuyla
saraya giren Ýtalyan müziðini dinleme olanaðý bulmuþtur. Kulak
gücüyle kavramaya çalýþtýðý Batý müziðinin
etkisi bazý yapýtlarýnda, özellikle Rast Kâr-ý
Nevde -vals ritmini gelenekte bulunan üç
zamanlý semai ölçüsüyle verdiði- „Yine bir
gülnihal..“ þarkýsýnda açýkça olduðu görülür.
Batýnýn çok sesliliðiyle ilgilenmemiþ olduðu
halde, bu müziðin melodi yapýsýný özümlemiþ olmasý nedeniyle bu tür parçalarý armonize edilebilir.
Dedenin sanatýna çeþitli düzeylerde
bakýldýðýnda, birçok farklý öðeyi doðal bir
uyum içinde kaynaþtýrdýðý görülür. Yaþadýðý
dönemin karþýt yönlerinin onun
sanatýnda bir uzlaþmaya vardýðý
söylenebilir. Müziði hem dünyasal, hem de dinsel ve mistiktir.
Geleneklere baðlý olduðu ölçüde
onlarý geliþtiricidir de. Seçkinlere
seslenirken halktan uzaða düþmez.
Eski ile yeniyi yadýrgamadan
kaynaþtýrýr. Sanatýnýn özü, bu ikiliklerin uyumundadýr. Yüz elli yýldan
sonra da geniþ bir dinleyici kesiminin duyarlýðýna seslenebilmesi,
sadece sanat gücünün deðil, ayný
zamanda, eski zevki yeni zevke
baðlayan bir köprü rolünü oynamýþ olmasýnýn bir sonucudur.
Ýsmail Dede gelenek içinde
bireysel bir sese ulaþabilmiþ bestecilerin baþýnda yer alýr. Bu yüzden
üslubu „Dede Efendi tavrý“ diye
nitelendirilir. Klasik üsluba baðlý
kendisinden sonraki bütün bestecileri etkilemiþtir. Çeþitli kaynaklarda
onun benzersiz bir naaþan
olduðuna deðinilir. Bir hanende
olarak da, Türk müziðinin kendisine ulaþan bütün ürünlerini öðrenmiþtir.
Öðrendiklerini öðrencilerine öðretmiþ, onlarýn
öðrencileri de bunlarýn önemli bir bölümünü
notaya almýþlardýr. Böylece Ýsmail Dede klasik
yapýtlar repertuarýnýn bugüne ulaþmasýnda
en eski kaynaklardan biri olmuþtur. Ayrýca
sultanîyegâh, neveser, sabâbuselik, hicazbuselik, arabankürdî makamlarýný da o düzenlemiþtir.
En güçlü yapýtarý sayýlan Mevlevi ayinleri, müziðinin geliþimini ve niteliklerini daha
belirgin biçimde yansýtmasý açýsýndan da
önemlidir. Her yapýtýnda sanatýnýn ayrý bir
özelliðiyle ortaya çýkar. Baþka bestecilerinki
gibi onun da pek çok yapýtý kaybolmuþ ya
da unutulmuþsa da, iki yüz yetmiþten çok
yapýtý aslýna uygun bir biçimde günümüze
ulaþmýþtýr. Bu onu klasik repertuarda en
çok yapýtýn bulunan besteci durumuna getirmiþtir.
Önemli Eserleri: Ayinler, sabâ, nevâ,
bestenigâr, sabâbuselik, hüzzam, ýsfahan
(kayýp), ferahfeza makamlarýnda; Takýmlar,
sultanîyegâh, arazbar, bestenîgâr, nevâ, ýrak,
sabâbeselik, hicazbuselik, hisarbuselik, evcbuselik, rast-ý cedid, ferahfeza makamlarýnda; Takýmlar (Kömürcüzade Mehmed
Efendi ile) neveser, pesendide, þevkefza
makamlarýnda; Buselik Takým (Dellâlzade
Ýsmail Efendi ile); Ferahnâk Takým (Þakir Aða
ile); Mâhûr Takým (Eyyubî Mehmed Bey ile);
Rast Kâr-ý Natýk, Rast Kâr-ý Nev; 70e yakýn
Peþrev; k-âr, beste, aðýr semai, yürük semai,
þarký, durak, tevþih, ilahi formlarýnda yapýtlar.
Ýsmail Dede Efendi
(1778-1846)
9
Ocak 1778de Ýstanbulda doðdu, 29
Kasým 1846de Mekke yakýnlarýnda
Minâda öldü. Babasý geçimini
hamam iþletmeciliðiyle saðladýðý için, Ýsmail
Efendi, Hammâmîzade adýyla tanýnmýþtýr.
Ancak günümüzde çoðu zaman Dede Efendi
diye anýlýr.
Ýlköðrenimini yaptýðý okulda, sesinin
güzelliði dolayýsýyla ilahicibaþý olmuþtu.
Müzikle uðraþan ve evinde meraklýlara ders
veren Anadolu Kesedarý Uncuzade Mehmed
Efendi okuldaki bir tören sýrasýnda ilahi
okuyuþunu dinledikten sonra hemen öðrencileri arasýna aldý. Ýsmail, ilkokuldan sonra,
yedi yýl hem Uncuzadenin derslerine devam
etti, hem de öðretmeninin yardýmýyla girdiði
Defterdarlýk Muhasebe Kaleminde çalýþtý. Bir
yandan da köklü bir müzik geleneði olan
Mevlevilikin o yýllardaki en güçlü çevrelerinden Yenikapý Mevlevihanesinde zamanýn
deðerli müzik ustasý Þeyh Ali Nutkî Dedenin
derslerini izlemeye baþladý. Þeyhin kardeþi
olan müzik kuramcýsý Abdülbâki Nâsýr Dededen de yararlandý. Ney üflemeyi ondan
öðrendiði söylenir.
1798de Muhasebe Kalemindeki görevinden ayrýlarak tekkede çileye girmeye karar
verdi. Çilesi sýrasýnda bestelediði, „Zülfündedir benim baht-ý siyahým“ dizesiyle baþlayan buselik þarký, Ýstanbul’un müzikle ilgili
çevrelerinde bestecisinin adý üstünde büyük
merak uyandýrdý. Ünü kýsa sürede bütün
kente yayýlan þarký sarayda da okundu.
Kendisi de besteci olan III. Selim, þarkýnýn
çile doldurmakta olan genç bir Mevlevi derviþi tarafýndan bestelendiðini öðrenince, onu
saraya çaðýrtarak yapýtý bir kez de kendisinden dinledi ve onu hemen saray hanendeleri arasýna almak istedi. Padiþahýn sürekli
ilgilenmesinin etkisiyle, üç yýllýk çilesinin son
yýlý Nutkî Dede tarafýndan baðýþlandý.
1799da çilesini doldurunca Dede
unvanýný aldý. Yenikapýda hücreniþîn (hücre
sahibi) olduktan sonra, özellikle ayin günleri, hücresi ondan yararlanmak isteyen
müzik meraklýlarýnýn uðraðý oldu. Bu sýralarda
bestelediði en güçlü eserlerinden Hicaz
Nakýþ büyük yanký uyandýrdý. Yeniden saraya
çaðrýldý, bundan sonra haftada iki gün,
padiþah huzurunda düzenlenen küme fasýllarýna hanende olarak katýlmaya baþladý.
1802de saraydan bir kadýnla evlendi.
1804te büyük saygý ve sevgiyle baðlandýðý
öðretmeni Ali Nutkî Dedeyi, bir yýl sonra üç
yaþýndaki oðlunu, 1808de annesini, 1810da
ikinci oðlunu yitirdi. Bayatî makamýndaki, „Bir
gonca femin yâresi vardýr ciðerimde“ dizesiyle baþlayan bestesi büyük oðlunun ölümünden duyduðu acýyý dile getirir. Türk müziðinde
ilk kez kiþisel bir konunun iþlendiði bu mersiye, Tanzimat öncesinin kiþiselliðe ve duygusallýða açýlma eðilimi içinde gözlenen
kendine özgü romantik bir duyarlýðýn müziðe
yansýmasý sayýlabilir.
Ýsmail Dede, sanatýný geliþtirmesine yardýmcý olan III. Selimin 1808de tahttan indirilerek öldürülmesini izleyen IV. Mustafanýn
bir yýllýk padiþahlýðý sýrasýnda müzik
toplantýlarýna son verildiði için saraydan
uzaklaþtý. II. Mahmudun siyasal karýþýklýðý
gidermesinden sonra yeniden saraya alýndý.
Önce musâhib-i þehriyârî, sonra sermüezzin
olduðu bu yýllar, sanat yaþamýnýn en parlak,
en verimli dönemi oldu.
Ýsmail Dede, Abdülmecid zamanýnda da
sarayda ki yerini korudu. 1839da bestelediði Ferahfeza Ayinnden sonra bestecilik
yaþamýnda görece bir durgunluk göze
çarpar. Kendi sözleri, davranýþlarý göz önüne
alýnýrsa, Abdülmecid sarayýný çok yadýrgamýþtýr. Saraydaki havanýn birdenbire „alafrangalaþmasý“, Batý müziði zevkiyle yetiþen
yeni padiþah zamanýnda Türk müziðinin,
saraydaki varlýðýný eskisinden farklý olarak
ancak resmi bir ilgiyle sürdürür hale
gelmesi, Dedenin bu çevreden uzaklaþmasýna yol açtý. Öðrencileri
Mutafzade Ahmed ve Dellâlzade Ýsmail
Efendi ile birlikte padiþahtan izin isteyip
Haca gitmeye karar verdi. Hicazda
hacý olduktan sonra yakalandýðý
kolera nedeniyle öldü. Mezarý
Mekkededir.
Ýsmail
Dede,
Osmanlý tarihinin en bunalýmlý
dönemlerinden
birinde yaþadý. Bir
uygarlýk ve kültür deðiþimi
üzerinde
daha
da
hýzlanan bir toplumsal
çöküþ
ortamýnda
yetiþti. Yenilik hareketlerinin
yarattýðý
tepkilerdin
doðan
kanlý
olaylarý gördü. III.
Selim döneminin sýnýrlý
Batýlýlaþma eðilimlerini, II.
Mahmud döneminin hem Doðuya
hem de Batýya yöneliþlerini, Abdülmecidin toplu bir yenileþmeyi öngören
Batýcýlýðýný izledi. Kabakçý Mustafa Ayaklanmasý, III. Selimin öldürülmesi, Alemdar olayý,
Yeniçeri Ocaðýnýn kaldýrýlmasý, Mehterhanenin yerine kurulan Muzika-yý Hümayûn
ile ilk resmi Batý müziði öðreniminin baþlamasý, Tanzimat Fermaný, yaþadýðý yýllarýn
önemli olaylarýdýr. Yaþama biçiminde, kültür
ve sanatta görülen „yeni“ ile „eski“ „geleneksel“ ile „yabancý“ arasýndaki çatýþmaya bu
deðiþme süreci yol açmýþtýr. Bunu izleyen iki
yüzyýlda Türkiye’nin müzik dünyasýnda baþ
gösteren ikilik, daha Dedenin yaþadýðý yýllarda bile büyük gerginlik yaratmýþtý. Dönemin bu çeliþkileri, huzursuzluklarý onun
müziðini etkilemiþtir.
Ýsmail Dede hem Mevlevi gelenekleri
içinde yetiþmiþti, hem de bir saray adamýydý.
Sanatý, Yenikapý Mevlevihanesinde ve sarayda bulduðu canlý müzik ortamý içinde geliþip
olgunlaþmýþtý. Öte yandan, bir kentli, Ýstanbullu bir halk adamý olarak Ýstanbul halkýnýn
eðlencelerine eþlik eden hafif müziðe de
deðer vermiþti. Rumeli türkülerini, serhad
havalarýný öðrenmiþti. Bestelediði köçekler,
türküler, hafif þarkýlar, saraydan çok, kentli
halka seslenir. Birçoðu geniþ bir dinleyici kesimine ulaþan parçalarýyla bir „kent müziði“
yaratmýþtýr. Ancak, halk müziðine duyduðu
ilgi yalnýzca hafif parçalarda görülmez. Pek
çok bestecide, halk müzik motiflerini birkaç
form içinde yansýtmakla sýnýrlý kalan halk
zevki, onun sanatýnýn tümüne özgü bir nitelik olarak ortaya çýkar. Din dýþý büyük formlardaki çeþitli yapýtlarýn yaný sýra, Mevlevi
ayinlerinde de halk ezgisi üslubuyla bestelenmiþ bölümler vardýr.
Müziðin her türüne açýk tutumunun bir
ürünü olarak yapýtlarý, Türk müziðinin her
düzeyde o güne kadar ki geliþiminin geniþ ve
yetkin bir özetidir. Itrîden sonra gelen besteciler arasýnda hiçbirinin sanatý Dedenin ki ölçüsünde toplayýcý deðildir. O, gitgide geliþen
teknik ustalýðýyla Klasik üslubun bütün ince-
liklerini
yansýtmýþtýr.
Genel
olarak
Klasik üsluba
baðlý kalmýþ olmakla birlikte, çaðdaþlarýnda bulunmayan bir
yenilik çabasý da görülür.
Yenilikleri, öncelikle melodi yapýsýnda
görülür. Dinsel ve din dýþý müzik onda bir
bütündür. Her iki türe özgü melodi çizgileri
birçok yapýtýnda ayný cümle içinde birleþir.
Müziðinin en etkili yaný, bu dengenin
kuruluþundaki ustalýktan kaynaklanýr. Türk
müziðinde bir bestecinin kiþiliðini, üslubunu
ayýrt etmekte en geçerli ölçütlerden biri
sayýlabilecek modülasyon (geçki) sanatýnda
kendi tekniðinin ürünü olan büyük bir ustalýk
gösterir. Bu alandaki en önemli niteliði
kalýplaþmýþ modülasyon yollarýndan kaçýnmasýdýr. Ýki makam arasýndaki ortak sesleri
bulmak için giriþtiði hazýrlýðý dinleyiciye farkettirmeden, son derece þaþýrtýcý, ama doðal
bir biçimde makam deðiþtirir.
Bestelerinde daha önce hiç uygulanmamýþ modülasyon örneklerinin sayýsý az
deðildir. Bu makam çeþitliliðinin saðladýðý
hareketlilik içinde, melodilerindeki akýþýn yükseliþ ve alçalýþlarý müziðine kendiliðinden
nüanslanmýþ bir anlatým kazandýrýr. Usullerin
kullanýmý ile güftenin usule uydurulmasýna
iliþkin yenilikleri de çarpýcýdýr. Yerleþik kalýplarý
zorlayan bu tür yenilikleri yapýtlarýna zenginlik katar. Yenilikçi yaný, duyarlýk bakýmýndan, Romantizme açýk bir özellik gösterir.
Bir maðara düþün dostum...
EFLATUN (Platon)
G
iriþi boydan boya gün
ýþýðýna açýk bir yeraltý
maðarasý. Ýnsanlar düþün
bu maðarada. Çocukluktan beri zincire vurulmuþ hepsi; ne yerlerinden
kýpýrdamalarý, ne baþlarýný çevirmeleri kabil, yalnýz karþýlarýný görüyorlar.
Arkalarýndan bir ýþýk geliyor... Uzaktan,
tepede yakýlan bir ateþten. Ateþle
aralarýnda bir yol
var,
yol boyunca alçak
bir duvar. Gözbaðcýlarý
seyircilerden ayýran
setleri
bilirsin,
üzerlerinde kuklalarýný sergilerler,
öyle bir duvar iste...
Ve insanlar düþün,
ellerinde eþyalar:
Tahtadan,
tastan
insan veya hayvan
heykelcikleri, boy boy,
biçim biçim. Bu insanlar duvar boyunca yürümektedirler,
kimi konuþarak, kimi susarak. Garip
bir tablo diyeceksin, hele esirler daha
da garip. Doðru.. O esirler ki ömür
boyu baþlarýný çeviremeyecek, kendilerini de, arkadaþlarýný da, arkalarýndan gecen nesneleri de duvara vuran
gölgelerinden izleyecekler. Simdi de
maðarada seslerin yankýlandýðýný
düþün... Dýþarýdan biri konuþtumu,
esirler gölgelerin konuþtuðunu sanýr,
öyle deðil mi? Kýsaca, onlar için tek
gerçek var: Gölgeler.
Tutalým ki zincirlerini çözdük esirlerin, onlarý vehimlerinden kurtardýk.
Ne olurdu dersin, anlatayým.. Ayaða
kalkmaða, baþýný çevirmeðe, yürümeðe ve ýþýða bakmaða
zorlanan esir, bunlarý
yaparken acý duyardý.
Gözleri kamaþýr, gölgelerini
görmeðe
alýþtýðý cisimleri
tanýyamazdý.
Biri, ona: „Ömür
boyu gördüklerin
hayaldi.
Simdi gerçekle
karþý karþýyasýn“
diyecek olsa,
sonra
da
eþyalarý bir bir
gösterse, „bunlar
nedir?“ diye sorsa,
þaþýrýp kalýr, maðarada gördüklerini,
simdi gördüklerinden çok daha
gerçek sanýrdý.
Bir de düþün ki tutsaðý maðaradan çýkarýp dik bir patikadan günesin aydýnlattýðý bölgelere sürükledik.
Baðýrdý, yanýp yakýldý, öfkelendi...
Kulak
asmadýk.
Gün
ýþýðýna
yaklaþtýkça gözleri daha çok kamaþtý.
Hiçbirini seçemez oldu gerçek nesnelerin. Sonra, yavaþ yavaþ alýþtý
aydýnlýða. Önce gölgeleri fark etti,
arkasýndan insanlarýn ve cisimlerin
suya vuran akislerini. Akþam olunca
göðe çevirdi bakýþlarýný, ayý gördü,
yýldýzlarý gördü. Zamanla günesin
sulardaki aksine bakabildi. Nihayet
gökteki güneþe cevirdi gözlerini. Ve
düþünmeðe baþladý. Ona öyle geldi
ki mevsimleri de, yýllarý da güneþ
yaratýyor, görünen dünyanýn yöneticisi o. Esirlerin maðarada gördükleri
ne varsa onun eseri.Ve eski günlerini
hatýrladý.Ne kadar yanlýþ anlamýþlardý
bilgeliði. Mutluydu simdi, maðarada
kalan arkadaþlarýna acýyordu. Eski
hayatýna, eski vehimlerine dönmemek
için her çileye katlanabilirdi.
Adamýn maðaraya döndüðünü
tasavvur et. Karanlýða kolay kolay
alýþabilir mi? Dostlarýna hakikati söylese dinlerler mi onu? Aðzýný acar
açmaz alay ederler: „Sen dýþarýda
gözlerini kaybetmiþsin, arkadaþ. Saçmalýyorsun. Biz yerimizden çok
memnunuz. Bizi dýþarý çýkarmaða zorlayacaklarýn vay haline...“
Ýþte böyle aziz dostum. Sana anlattýðým hikaye kendi halimizin tasviridir.
Yer altýndaki maðara: Görünürler dünyasý. Yücelere çýkan tutsak, meseller
(idea‘lar) alemine yükselen ruh...
Sessizliðin Sesi
FÝLÝSTÝN’DE 1 MAYIS
ÞENLÝKLERÝ ALEV ALEV
SÜRÜYOR !
T
ürkiye’de, anýlacak her aya
düþen acý payýný hesaplasak ve bireysel acýlarý
yok saysak, her aya ortalama
toplumsal acý olarak, ülkemin insanlarýný cepheden vuran en az ikiþer acý sayabilirim.
Yaþamýmýzý zedeleyen, parçalayan, insanlarýmýzý intihara zorlayan, çocuklarýmýzýn tazecik ve tertemiz beyinlerini
karalayan top yekun saldýrý, ne kadar ustaca hazýrlanmýþ
bir yok ediþ planýdýr bu ülkede.
Ekonomik altyapý bozukluklarýný, hortumlamalarý,
egemen siyasi gücün arkasýna sýðýnarak ‘devleti’ ve kendi
vatandaþlarýný düþmancasýna soyup soðana çeviren entrikalarý konu etmiyorum þimdilik.
24 Ocak kararlarý, 5 Þubat ekonomik saldýrýsý, 12 Mart ve
21 Mart Newruz toplu kýyýmlarý, 23 Nisan’da Ulusal Egemenlik kavramýnýn kaldýrýlarak, bu kararýn masumane, ÇOCUK
BAYRAMI YAPIYORUZ þirinliðinin arkasýna sokuþturulmaya
çalýþýlmasýný, 1977 1 Mayýs Taksim kýyýmýný, 6 Mayýs’ý, 15-16
Haziran iþçi ölümlerini, 2 Temmuz Sivas Madýmak Oteli
katliamýný, Aðustos Kanlý Pazarýný, 12 Eylülü, Ekim Devriminin etkilerini kýrmak adýna binlerce genç insanýn tutuklanýp
iþkencehanelerde telef edilmesini..... kim unutabilir?
Mayýs ayýndayýz. 1977 1 Mayýs Taksim katliamýný unutmadýk. Ya Filistin’de ? Bölgede 1 Mayýs Ýþçi Bayramýný,
baharýn geliþiyle yaþanýlacak bayram þenliklerini ve sevinçlerini yaþamaya ve kutlamaya hangi Filistinli’nin ruhsal
ve bedensel dermaný var. Kasap lakaplý Þaron’un cüretkar
saldýrýsý ve toplu kýyýmý sürüyor. Sabra ve Þatilla katliamlarýnýn baþ katilinin, ellerinin kaný kurumadan mazlum insanlara yeniden saldýrýsýný da asla unutmayacaðýz.
Þaron’un ve askeri kurmaylarýnýn ne kadar gözlerinin
döndüðünü sessiz filmlerden bile görüyoruz televizyonlarda. Þaron tetikçisinin arkasýnda hangi güçlerin olduðunu
da......
1 Mayýs iþçi Bayramý.... Dünya iþçileri bu yýl kaynar kazanlar içinde kutluyorlar bayramlarýný. Bizler mi ?... Gelin
gerçekçi olalým, ne yazýk ki seyretmekle yetiniyoruz olanlarý ve çooookça konuþuyoruz. Bir gün bize de sýranýn geleceðini aklýmýzýn ucundan bile geçirmiyoruz. Hem de yýllardýr
baþýmýza bunca gelen þeyden sonra....
Kutlu olsun.
[email protected]
karþýmda hep resimleriniz
beynine gamalý haç çizmiþ
bir mayýs akþamý
karþýmda resimleriniz
‘yetmiþyedi yýlý’na gidip
‘yetmiþyedi yýlý’ndan geliyorsunuz
netleþirken beynimde
gözlerimde bulanýksýnýz
madrit’ten moskova’ya bir mayýs
akþamý
paris’te baþka renkler baþka sesler
goya truva atý boyuyor aðýz armonikasýyla
üstelik merly streep öldü bu gece
‘nükleer barýþ’ adlý bir kadýn oyununda
masanýn üzerinde taksim
taksim’de resimleriniz
birlikte dalýp gidiyoruz
hiçbiriniz ölmemiþsiniz
...............................................
bir kez daha resimlerinize bakýyorum
bu gün kýsýk fenerler gibi gözleriniz
tersine aydýnlýk yüzleriniz
...............................................
yine bir mayýs akþamý
‘bindokuzyüzü’ yaþadým napoli’de
belki de bir roma köyünde
ama kesin bir italyan kasabasý
meydanlarda kýrmýzýlý resimleriniz
asýlý
altlarýnda ‘ gel ve gör ‘ yazýsý
meydanýn ortasýnda
faþist bir beyin komünist bir kediyi
ezmiþ
UÇURTMAMIZ
UÇAR GÝDER!...
zlemin sýnýrlarý,tümsekler
engel olsa da;daðlarý un
eder Ferhat’ýn sevgi
örsü-irade çekici. Dostlar, ya-þamý
paylaþanlar, biliyoruz ki,’Sevgi-dostluk-esenlik’ gül bahçesine ulaþmak masallar ülkesindedir.
Ancak, hoyratlarýn batýrdýðý dikenlere katlanmak
gerek. Sevda, paylaþým bahçesini sulamamýz gerek.
aþta, iþte seviþte... Ki, karanlýk gönülleri fetheden güller
boynu bükük kalmasýn! Umut çiçekleri solmasýn...
Evet, ne kadar karanlýklara gömülse de alaca þafaklar, gene de gün doðar; her akþamýn sabahýnda. Duvarlar ne kadar yüksek olsalar da; uçurtmamýz uçar gider
göklerde...
Uçurtmamýz Uçar Gider Göklerde!...
Ne kadar kalýn taþ olsa duvarlar
Uçurtmamýz UÇAR gider göklerde
Güneþimiz kara zindan aþarlar
Iþýklarý SAÇAR gider göklerde!
Yarýnlara sarkar,bulut eterden
Çocuklar uçurtur,korur beterden
Göklere ulaþýr,yel alýr yelden
Gönül evin AÇAR gider göklerde
Ozan Þiar, açýn‘açý’-odesa
Yaþamak,paylaþým,ben,sen‘biz’dese
Sevdam zincirlenip düþse kodee
Kalsa bile NAÇAR gider göklerde
Söz ve Müzik:Ozan Þiar
METE ALP
meteseler
OZAN ÞAH TURNA
Ö
11
kahiredeki yeni firavun bunu bilmiyor
ilginçtir
þýrnaktaki korucu televizyondan izliyor
siz bu duruma gülüyorsunuz
karþýmda hep resimleriniz
resimlerinize bakýyorum
yine hüzünlü
yine öfkelisiniz
oysa bu gün bir mayýs akþamý
karþýmda hep
karþýmda hep
karþýmda hep resimleriniz
M.Alp
Iþýklar yaþamýn,beynin zindanlarýný bile ‘aþar’ giderler. Ama süfli fikirler, riya zikirler, zorba-karanlýk dünler,
bulanýk sular gibi tortu baðlar, yosun tutarlar. Oysa,
Umut sularý çaðlar,‘taþar’giderler. Yürekler yüreðe
koþarlar... Yer kürede karanlýklar, zalimin zulmü ilelebet
sürgitmemiþtir...
Iþýklý beyinlerdir, gönülleri ýsýtan sevgidir insaný insan
yapan. Paylaþýmdýr caný can yapan, alaca karanlýklarda söken ýþýktýr taný tan yapan... Ýnsaný evrene
sultan yapan. Yüreði hapis olanlar, kuramazlar özgürlük sevdasýný,insanlýk davasýný. Sevdamýz;Þiir dizelerimiz, türkülerimizin notalarý özgürce uçuþabilsinler mavi
gökyüzünde...
Yitik yýldýzlarda, adsýz ve kimsesiz olmaktan sa ;yetik
yýldýlarda ‘kalýcý ve atlý’ olmak için menzil tuttuk....
Menzil heder olmasýn. Alev yanmasýn, köz yansýn.
Siir,sevgi yanmasýn, kuru-kem söz yansýn!...
Gurbette olsak ta,ayaðýmýz topraða basýyor.
Acep,‘doðduðumuz yer mi, yoksa doyduðumuz yer mi
önemli?.. diye sorulsa...Herkesin yanýtý çok farklý olur.
Gene de, doðduðu yersiz ‘doyduðu’yerin; doyduðu yersiz
de ‘doðduðu yerin’ bir anlamý olmazdý...
Sevdamýz daðlar aþar gider,sýlaya. Turnalar katarkatar semaha dururlar. Bilindiði üzere, Turnalar ‘Kolektif
uçarlar...’ Sevgi-dostluk-paylaþým saçarlar. Körpe Çocuklar kadar pak ve masum Uçurtmamýz uçarlar; tutsak
kalmazlar. Özgürlüðe yelken açarlar... Var güle güle git.
Sýlaya vasýl ol...Adsýz adlara hasýl ol. Ancak, a- çýk alýnlarda, ser açýk olur,sýr açýk olur, yol açýk olur. Yolunuz
açýk olsun Turnalar. Yar’a- yarana selam iletin, azýðý dolu
kelam iletin. Ki,yýkýlsýn tutsaklýðýn,zilletin!.
Özgürlük kokar yelimizde. Alev közlenir elimizde...
Turnalar þakýr, bülbüller ötüþür dostluk gülümüzde...
Yürekleri ýsýtan bir yapýtýmýn dizeleri ile konuk oluyoruz sizlere: Ser ilen,sýr ilen, yar ilen...
[email protected]
Sayý 13
Mayýs 2002 www.dem-ajans.de
KÜLTÜR-SANAT
SULTANS OF THE DANCE‘IN
KURUCUSU VE SANAT YÖNETMENÝ MUSTAFA ERDOÐAN;
„Dans bizim hayat tarzýmýzdýr. Sahnede eseri
yaratmadan, önce kendimizi yarattýk.“
Ropörtaj: Figen Genç
ülkelere aktarabilmek de çok sevinç
verici.
Ateþin etrafýnda pervane
olmuþlarýn muhteþem
hikayesi SULTANS OF THE
DANCE
Avrupa çýkarmasýnda....
Ýrlandalý dans grubu River Dance’dan
etkilendiniz mi?
Mustafa Erdoðan: Oldu. Onlarýn
deneyimlerini çok saygýyla karþýlýyorum. Sahne güçleri çok etkileyicidir,
çok beðeniyorum. Biz de ayný þekilde
hýrslý bir topluluðuz. Bizim yaptýðýmýz
sanat eserinin içinde onlardan da esintiler vardýr, ancak daha geniþ kapsamlýdýr. Bizde en az on iki farklý karakterde
dans var.
“Her medeniyet, mozayiðe yeni bir taþ
ekledi.
Her taþ yeni bir dansla oturtuldu yerine…”
“…çok çok eski bir aðýttýr Anadolu…”
“Artýk davullar barýþ için çalmaktadýr.
Ýnsanoðlu kendi içindeki iyiliðe yenilmiþtir.”
Türkiye dýþýnda nerelerde temsil
yaptýnýz?Reaksiyon nasýldý?
Mustafa Erdoðan: Ýsrail’deki reaksiyon çok müthiþti. Yirmi bin seyirciye
ulaþtýk. Almanya’da ZDF televizyonuna
çýktýk. En yüksek reytingi biz aldýk.
Türkiye’de de seksen bin yabancý
izledi.
S
ultans of the Dance’in
tanýtýmýnda yer alýyor bu
sözler. Bale Hocasý Özden
Aktürk, ve oyunun kahramanlarýndan
“Ýyi Kýz” Mehtap Fidan ve “Ýyi Adam”
Gökhan Ayatar’la yaptýðým kýsa sohbetlerde bu projenin onlarý çok heyecanlandýrdýðýný gördüm. Haftanýn altý
günü en az sekiz saatlik çalýþmalar
sonunda yorulduklarýný söyleseler de
yüzlerindeki gülümseme ve gözlerindeki ýþýltý, bunu yalanlar gibiydi. Gitgide yükselen baþarý grafiði de bunun
bir kanýtýydý zaten. Akýllýca tasarlanmýþ,
inanýlmaz ilgi ve beðeni kazanan Sultans of the Dance, Anadolu halk kültürünün bir ürünü; Mustafa Erdoðan’ýn
ýsrarla söylediði gibi, bir þov deðil.
Mustafa Erdoðan’la Ýstanbul’daki
dans stüdyosunda görüþtük, oturduðumuz yerden çalýþma yapan
dansçýlarý izleyebiliyordum. Mustafa
Erdoðan, bir hayalin, sýký çalýþma ve
birikimin doðru kullanýmýyla nasýl gerçeðe dönüþtürülebileceðinin canlý bir
kanýtý olarak karþýmdaydý:
Siz, Sultans of the Dance’in kurucusu,
genel sanat yönetmeni ve koreografýsýnýz. Mustafa Erdoðan’ý tanýyabilir miyiz?
Mustafa Erdoðan: Hakkari’de
doðdum. Öðrenimimin bir bölümünü
Bu kadar yoðun çalýþmanýz özel
yaþamýnýzý deðiþtirdi mi?
Mustafa Erdoðan: Özel yaþantý
diye bir þey yok.
Yani yaþamýnýz yoðunlaþtý mý,
farklýlaþtý mý?
Mustafa
Erdoðan:
Ýstanbul
þehrinin dýþýnda bir yerde oturuyorum.
Her gün dans var. Doðayý sevdiðim
için tavuklarla civcivlerle uðraþýyorum.
Showland yapýldýðýnda 1998 yýlýnda
sahibi Yalçýn Çeviker’in bir “Türkiyeli
Proje” yapma hayalini duyduk. Kardeþim Yýlmaz Erdoðan aracýlýðýyla
bana teklif yapýldý. Ankara’daki gazetecilik hayatýma son verip Ýstanbul’a
geldim.
Sanatçý kadrosunu nasýl oluþturdunuz?
Mustafa Erdoðan: Gazete ilanlarýna baþvuran dokuz yüz kiþi arasýndan doksan kiþilik bir ekip oluþturduk.
Bir buçuk senelik bir çalýþmanýn ardýndan bu topluluk kuruldu. Ýlk oyunu
türü olduðunu düþünüyoruz. Üzerinde
yaþayan tüm etnik topluluklarýn, bu kültürün vazgeçilmez parçalarý olduðunu
düþünüyoruz. Bu çerçevede, benim
hazýrladýðým senaryo ve kurguya uyan
yaklaþýk üç bin dans figürü içinden yüz
yirmi dans adýmýna özgün koreografi
ekleyerek çok geniþ bir dans yelpazesi
yarattýk.
Sultans of the Dance’e en büyük
hayaliniz diyebilir miyiz? Baþka
hayalleriniz var mý?
Mustafa Erdoðan: Sultans of the
Dance benim hayatýmdýr. Dans bizim
hayat tarzýmýzdýr. ‘Dansý bir
yaþam biçimi olarak benimsiyorsanýz,
gelin’
dedim
dansçýlara. Yaptýðýmýz þey,
bizim dans yaþantýmýzýn ilk
ürünüdür. Sahnede eseri yaratmadan önce kendimizi yarattýk.
Birer dansçý haline dönüþtürdük, bunu yaparken evrensel
standartlarý benimsedik.
Þu anda kadronuz kaç kiþiden oluþuyor?
Mustafa Erdoðan: Dansçý
kadrosu yüz kýrk kiþi.
Ýki ayrý versiyonda
oynuyorlar. Önümüzdeki dönemlerde
yeni
müzikaller ve dans
projeleri yapýlacak.
Ankara’da, bir bölümünü Hakkari’de
tamamladým. Ýlkokuldan itibaren halk
danslarýyla uðraþmaya baþladým. Ýlk
evrelerde hakim olduðum bölgeler
Doðu ve Güneydoðu Anadolu “halay”
karakterli danslardý. Lisede hocalýða
baþladým. Hacettepe Üniversitesi
Müzikoloji bölümünde diðer yöreleri
de öðrendim. Hacettepe Üniversitesi
Felsefe Bölümü’nde okudum. Ardýndan Gazi Üniversitesi Kamu Yönetimi
Bölümü’nden mezun oldum. 1984-85
öðretim yýlýndan sonra Gazi Üniversitesi Halk Bilim Topluluðu’nun
baþkanlýðýný yaptým. Dansýn adýmlarýnýn dýþýnda halk biliminin, yani
folklorun diðer alanlarýyla uðraþtýk.
Halk dansýnda deneysel giriþimler
yaptýk, tiyatral boyutu ön plana almaya
çalýþtýk.
Bu
konudaki
teorik
donanýmýmýzý geliþtirdik ve kullandýk.
Okul bitince gazetecilik yaptým. Çaðdaþ
Gazeteciler Derneði’nin yönetim Kurulu
üyesiyim.
Sultans of the Dance nasýl hayata
geçti?
Mustafa Erdoðan: Mydonose
olan “Fire of Anatolia- Anadolu Ateþi”
sekiz-on saatlik günlük çalýþmalar
sonucunda gerçekleþti.
Grubun eðitimiyle ilgili ne gibi çalýþmalar yaptýnýz?
Mustafa Erdoðan: Bale, modern
dans, ritm, teorik Anadolu Kültür Tarihi
dersleri verildi. Anadolu Tarihi ve Antik
Uygarlýk Tarihi benim de uzmanlýk
alaným olduðu için, ben de birikimlerimi dansçýlarýmla bölüþtüm. Her
dansçý bir enstrüman çalmak zorunda.
Böylece kaynaðýný Anadolu antik dans
kültüründen, yaþayan halk dansý
adýmlarýndan alan,ayný zamanda bale
ve modern dansýn olanaklarýný da
kullanan özgün bir dans projesi ortaya
çýktý.
Temel varsayýmýmýz, bu danslarýn
temelini oluþturan Anadolu halk dansý
adýmlarýnýn, köylü danslarýndan deðil,
Anadolu kent kültüründen kaynaklanan, yaþayan kültürlerden etkilenmiþ
olduklarý varsayýmýdýr. Anadolu’nun on
bin yýllýk kültür tarihinde yaratýlmýþ ve
bugün ulaþýlabilen, bulunabilen hangi
öðeler varsa, biz bunun Türkiye kül-
Sultans of the Dance’i belgeselleþtirmeyi veya film yapmayý düþünüyor
musunuz?
Mustafa Erdoðan: Bu kadroyla her
þeyi yapabiliriz. Film projeleri var kardeþimle birlikte tasarladýðýmýz, benim
onun filmine yapacaðým bir katký
þeklinde de düþünülebilir. Bunun
hikayesini bir film veya bir TV dizisi
yapabiliriz, neden olmasýn?
Daha önemlisi, buradaki oluþumun bir dans akademisine dönüþmesi
gerekmekte. Kýsa süre sonra bir Sultans of the Dance Dans Akademisi
kurma ve bizim oluþturduðumuz stili
bir okula dönüþtürüp bilimsel bir müfredat uygulamak istiyoruz.
Yýlmaz Erdoðan’ýn bu çalýþmada size
desteði nasýl oldu?
Mustafa Erdoðan: Yýlmaz Erdoðan
belirleyici konumdadýr. Hepimizi yüreklendiren kendisidir. Bu proje onun
sayesinde hayata geçmiþtir. Türkiye’de
böyle bir eserin mutlaka olmasýnýn
ve benim bunu yapmam gerektiðini
söylemiþtir. Gelip bizzat kendisi teorik,
tiyatral duruþ, mimik ve sahne rahatlýðý konularýnda özendirici çalýþmalar yaptý ve kendi ekibini de gönderdi.
Zaten Beþiktaþ Kültür merkezi ekibi ve
ledi.
Siz gösteride dansa
katýlýyor musunuz?
Mustafa
Erdoðan:
Sadece final sahnesinde
varým. Dansçýlarda beklenmeyen
sakatlýklar
görüldüðünde yerlerine
geçiyoruz.
Kendinizi daha çok bir
sanatçý mý, yoksa bir
iþadamý olarak mý
görüyorsunuz?
Mustafa
Erdoðan:
Ben kendimi tarif etmeyi
sevmiyorum ama ben
bir
dans
iþçisiyim.
Buradaki
arkadaþlarýmýzla
beraber
bedenimizle, sanatýmýzdan
arttýrdýklarýmýzla
varýz… Yaptýðýmýz eser
bir “halk sanatý” ürünüdür. Bu þov filan deðildir. Bunu bir “show
land”de
yapýyor
olmamýz þov yaptýðýmýz
anlamýna gelmiyor. Bu
on bin yýllýk bir halk
sanatýdýr. Çok uðraþtýlar
þov demek için ama
deðil.
Ýlk defa Avrupa turnesine çýkýyorsunuz. 18
Mayýs Hollanda ve 21
Mayýs’ta Almanya’da
baþlayacak olan bu
uzun soluklu turne için
özel bir hazýrlýk yaptýnýz
mý?
Mustafa
Erdoðan:
140 dansçý içinde 80
kiþilik seçilmiþ bir kadro
belirledik. Diðer altmýþ
kiþi Türkiye’de devam
edecek.
Rotterdam’a
giderken, biz buradakinden farklý olarak yeni bir
kostüm konsepti, sahne
konsepti, dekor ve müzik
konsepti geliþtirdik. Dramatik kurguyu, dünyalý
seyircinin daha kolay
anlayabileceði hale getiriyoruz. Sembolleri daha
açýklamalý yapacaðýz.
Her temsil, yeni bir
baþlangýçtýr bizim için.
Avrupa
bizim
dünyaya ilk çýkýþýmýz ve
ilk tanýtýmýmýz olduðu için
çok çok önemsiyoruz.
Orda yabancý seyirciyle
oturan Türkiye insanýnýn
[email protected] sayfa
Yaþamýn Güzelliðine
FÝGEN GENÇ
“KUÞ
KANATLA UÇAR,
ÝNSAN DÝLEKLE”
Ý
stanbul Boðazý’nýn
baþucundayým.
Avrupa’yý Anadolu’ya baðlayan yegâne
þehirde sürüyor yaþam. Anadolu’yu yaþarken
Avrupa’daki Anadolulu insaný düþünüyorum.
Yüzyýllardan bu yana dünyanýn doðusundan
batýsýna göç olmuþ. Göçebelik, insanýn ruhunda
mý var, yoksa yaþadýðý coðrafya mý yetersiz? Ýstanbul da bu göçlerden fazlasýyla nasibini almýþ.
Yeditepe diye adlandýrýlsa da Ýstanbul’un
önünde yýðýlý daðlar yok, denizler var. Ankara’da
yaþarken daðlarýn, tepelerin hayallerimin önünü
kestiðini düþünürdüm. Bu düþüncem, benim
yaþam tarzý olarak müziði seçmem ve sektörün
kalbinin Ankara deðil Ýstanbul’da atmasýyla da
ilgili olabilir. Her iki þehri de yaþadýktan sonra
gördüm ki, insanýn hayallerini sýnýrlayan þey
etrafýndaki daðlar deðil, kendi kafasýndaki engellerdir.
“Kuþ kanatla uçar, insan dilekle”... Bu Azeri
þarkýyý ilk dinlediðimde çok etkilenmiþtim. Ýnsanýn,
yaþamýn zorluklarýyla baþ edebilmesi, dileklerini
gerçekleþtirebilmesi için, bir kuþun kanatlarýna
sahip olmasý gerekiyor, bazen sahip olduðu
þeyler yetmeyebiliyor... Ýdealler için çok dað
aþmalýsýn çünkü.
Bazen de dostluk bir kanat oluveriyor. Bir
dost, en zor zamanlarda sizi kanatlandýrabiliyor,
hayatýn zannettiðiniz kadar zor olmadýðýný size
anlatýveriyor, yaþamýnýzý kolaylaþtýrabiliyor. Kuþun
kanadýnda zannedip de ulaþýlamaz dediðiniz
dileklerin aslýnda ne kadar yakýn ve ulaþýlabilir
olacaðýný size gösteriveriyor. Sevgili dostum Elif
Tonguç benim için öyle... Sað ol Elif!...
2002 yýlýnda hâlâ insanýmýzýn temel ihtiyaçlarý güvenceye alýnmamýþken, hayatý güzelleþtirmede üst boyutta yer alan sanatýn yaþamasý
kolay deðil. Tuðlalar doðru oturtulmalý ki çatýyý
kurabilelim.
Mayýs-Haziran aylarýnda ilk Avrupa turnesine
çýkacak olan Sultans of the Dance’ýn genel yayýn
yönetmeni Mustafa Erdoðan ile ekibinde yer alan
eðitimci ve dansçýlarla sizin için görüþtüm, sohbetleþtik. Siz onlarýn dansýný görmeden önce,
duygu ve düþüncelerini röportajýmda bulabilirsiniz.
Mustafa Erdoðan da dileklerini kuþun
kanadýna yüklemiþ, Hakkari’den Ankara’ya ve
en sonunda Ýstanbul’a gelerek Sultans of the
Dance’ýn kurulmasýný saðlamýþ. Anadolu Ateþi
adlý muhteþem eserde, Orta Asya Þaman
Türkleri’nden, Zerdüþt ve Yezidi Kürtlerinden, Alevi
semah figürlerinden esinlenerek kullanýlan motiflerle Ege’den Güneydoðu Anadolu, Akdeniz’e
kadar geniþ bir coðrafya ve tarih yer alýyor. Tanrýlarýn Daðý, Nemrut Ateþ Töreni, Ateþ Irmaklarý,
Ateþ Danslarý, Hayat Aðacý gibi isimler taþýyor bu
danslar.
Ýnsan kendi özünü bulabiliyorsa, sanat ürünü
daha çok geçiyor halka. Bu iki taraflý bir süreç
aslýnda, önce bu halkýn binlerce yýllýk birikiminden esinlenerek bir sanat eseri oluþturuyorsunuz,
daha sonra o eserin anlattýklarý dönüþerek hayatýn içine yerleþiyor, sende yer ediyor, bu kazanýmlarla hayat yeniden þekilleniyor, yeni sanat eserleri
için ilham verici boyuta geçiyor.
Hocam Timur Selçuk’un hep söylediði gibi,
“insanýn gönül teline seslenmek lâzým”. Bunun
için kuþun kanadýndan inmek gerekse bile...
[email protected]
Mustafa Erdoðan: Mydonose
Showland, bu projenin yapýmcýsýdýr.
Ýlk grupta daha kýsa boylu ve kilolu
bayanlarýn olduðu, daha sonra
deðiþtiði yönünde haberler çýktý,
doðru mu?
Mustafa Erdoðan: Ýlk kadro ne ise
þu an aþaðýda çalýþýyor. Formlarý dans
standartlarýna uygundur. Doktor kontrolünde çalýþýyorlar.
En baþýndan beri
hep ayný koreografi mi
var, yoksa yenilikler oldu
mu?
Mustafa
Erdoðan:
Proje sahneye çýktýðýndan
beri kendini sürekli yeniliyor.
Türkiye’de kýsa sürede
büyük bir baþarý elde ettiniz. Kaç temsil yaptýnýz,
kaç kiþi izledi?
Mustafa
Erdoðan:
Türkiye’de
baþarýlý
olacaðýný öngörüyordum.
Þaþýrtýcý bir biçimde inanýlmaz ilgi aldý.
3 Mayýs 2001’den itibaren 160 temsil.
Bunun içinde Ýsrail turnesi var: Altý oyun
oynadýk. Türkiye’de ise Sultans of the
Dance’i yedi yüz bin seyirci izledi. Bu
Türkiye tarihinde ulaþýlmýþ en büyük
rakamdýr. Bu ülkede pek çok proje
yapýldý, hepsini saygýyla anýyorum. Türkiye halký dünya standartlarýnda bir
eseri görmeyi çok istiyordu, bu baþarý
öyküsüne çok muhtaçtý ve kendinden
olan bir baþarý öyküsüydü. Bunu baþka
12
bu grup bir aile.
Ýki kardeþiniz Yýlmaz, Deniz ve siz
sanatla ilgileniyorsunuz. Bu aileden
mi kaynaklanýyor, yoksa eðitimleriniz
mi sizi yönlendiriyor?
Mustafa Erdoðan: Ailede bizim
babalarýmýzýn ve amcalarýmýzýn okumaya çok eðilimi vardýr. Babamýz edebiyat öðretmenidir. Benim açýmdan
Necdet amcam çok belirleyicidir. Arkadaþ gibiyiz. Komik bir aile olmamýzýn
çok etkisi vardýr. Bu unsurlar bizi etki-
gurur duymasý için elimizden gelen her
þeyi yapýyoruz. Bir tür milli takým sorumluluðu hissediyoruz. Aðýr bir sorumluluk.
Çalýþma saatleriniz nasýl?
Mustafa Erdoðan: Geliþ saatimiz
bellidir, gidiþ saatimiz belli deðildir.
Yaptýðýmýzdan ikna olana kadar
çalýþýyoruz.
Mydonose Showland’in bu projedeki
konumu nedir?
Baleden gelen dansçýlarla folklorden
gelenlerin uyumu nasýl gerçekleþti?
Mustafa Erdoðan: Bale sanki farklý
bir disiplin gibi algýlanýr. Ayrý bir pozisyon veriliyor, sanki diðer dans türleriyle örtüþmez gibi görünüyor. Bize göre
bale eðitimi her dansçýnýn almasý gereken olmazsa olmaz koþuldur. Özellikle klasik bale. Kendi çalýþmamýzýn
altyapýsýný kuruyoruz. Ortalama bir
dansçý çizgisi buluyoruz.
Avrupa’daki okuyucuya iletmek istediðiniz mesajlarýnýz var mý?
Mustafa Erdoðan: Ýzleyecekleri
hikaye, tamamen onlarýn hikayesidir.
Bu kültürel motifler, Türkiye halkýnýn
kendi hikayesidir. Bizden sonra kendilerini bir parça daha iyi tanýyacaklarýný iddia ediyoruz. Avrupa seyircisi
de evrensel barýþa inanan Anadolu
halkýnýn hoþgörüsünü yakýndan görme
imkaný bulacaktýr.
Sayý 13
Mayýs 2002 www.dem-ajans.de
KÝTAP
[email protected] sayfa
ORTADOÐU’NUN SOLAN RENKLERÝ
Bedeviler, Çerkezler, Dürziler, Nusayriler, Yezidiler...
Dr. Hüseyin Nazlýkul
O
rtadoðu kültürleri içinde sönmeye yüz tutmuþ, yanlýþ
tanýtýlmýþ, unutulmuþ inançlarý
öðrenmek isteyenlerin muhakkak okumasý gereken bir baþucu kitabý.
Faik Bulut son yýllarda sönmeye yüz
tutmuþ Ortadoðu kültürleriyle ilgili hayli
kapsamlý güzel bir kitap hazýrlamýþ.
Bugün birçok insanýn sadece adýný
duyduðu Nusayriler, Dürziler, Çerkezler,
Yezidiler, Bedeviler gibi özgün yaþam
biçimlerinin, köklü geleneklerin, mistisizmin yaþatýldýðý kültürleri yerinde
incelemiþ ve günümüz koþullarýndan
anlaþýlabilir hale getirmiþtir. Ortadoðu’yu
karýþ karýþ gezerek, bu kültürleri/inançlarý
yaþadýklarý bölgelerde görerek, yetkili
aðýzlarla karþýlýklý konuþarak kitabýný
kaleme almýþ. Kitabýn özellikle Yezidiler
ile ilgili bölümü son derece çarpýcý ve etkileyici olmakla birlikte bu toplumu tanýma
fýrsatý veriyor okuyucuna. Faik Bulut bu
çalýþmasýný yerinde ve güncel bir tavýrla
kaðýda dökmüþ. Söz konusu geleneklerin ve kültürlerin temsilcileriyle konuþarak
sorular yöneltmiþ, yanlýþlarý düzeltmiþ.
Bunlarýn neler olduðunu kitabýn içinde
belgelerle bulacaksýnýz. Kitapta çok
önemli saptamalar mevcut...
Araþtýrmacý yazar Faik Bulut ülkemizin yakýn dönemde yetiþtirdiði en deðerli
çalýþmalarýndan biri. Onun kitaplarý belirli
bir düzeyi içerdiði gibi nesnel, önyargýsýz tavýrlarý yeðleyen kiþiliði ile genç
kuþak araþtýrmacýlarýna örnek oluyor.
Yazarýn Ortadoðu kültürleri üzerinde yaptýðý ‘saptamalar’ yol gösterici nitelikte.
Çerkezlerle ilgili bölümü okurken
Osmanlý tarihini de bir baþka gözle
tanýmaya baþlýyorsunuz ve bazý gerçek-
lerden haberdar oluyor okuyucu. Çerkezlerin I. Dünya Savaþý dönemlerinde
uðradýklarý haksýzlýklarý daha iyi anlýyorsunuz. Bedevileri okurken, yazarla birlikte çölü geçiyorsunuz, yerel ikramlarý
tanýyorsunuz. Hele bir kahve (mýrra) seremonisi var ki, anlatmak olasý deðil.
Olaðanüstü otantik ve seremonidir bu.
Japonlarýn çay ikramlarýný anýmsatýyor
adeta. Bedevilerin günlük yaþam içindeki katý kurallarý kendi coðrafya bölgelerinden olduðu kadar kültürlerinden de
kaynaklanýyor. Onlar da Osmanlý ile sürekli sorun yaþamýþlar. Bunlarýn yaný sýra,
Ortadoðu Kitaplý dinlerin ortaya çýktýðý,
peygamberlerin yaþadýðý, kutsal emanetlerin bulunduðu bir yerdir.
Nusayriler ise tam anlamýyla bir
gizemli sýrlar ülkesi sanki. Her nedense
bu kültürün sahipleri inatla / ýsrarla yanlýþ
ve farklý gösterilmek için ne gerekiyorsa
yapýlmýþ. Nitekim günümüzde Nusayri
inancýný yaþayan topluluklar kendileriyle
ilgili yanlýþ yorumlardan dolayý bir hayli
kýrgýnlar...
Yezidiler ise kitabýn en etkileyici bölümünü oluþturuyor. Bugüne kadar Yezidiler ile ilgili yazýlan kitaplarýn üstünde
bir deðer taþýyor. Mezopotamya’nýn
karmaþýk kültür altyapýsýný oluþturan,
Psikiyatri ve Sinema
Analysis, Editör
Cornell Üniversitesi Týp Fakültesi
KonsültasyonLiyezon Psikiyatrisi
Onursal Profesörü
G
len O. Gabbard ve
Krin
Gabbard’ýn
kaleme aldýðý bu
kitabýn okuyucularý, hem Amerikan filmlerinde ve kültüründe
psikiyatrinin yerine dair pek çok
þey öðrenecekler hem de film
izlemekle eþdeðer bir haz alacaklar.
Sinema,
psikiyatri ve psikanaliz
arasýndaki
aþk-nefret iliþkisi,
þiddeti hiç azalmaksýzýn devam
ediyor. Psikiyatri
ve
Sinema’nýn
ilkinden 20 yýl
Dr. Arnold M. Cooper
The American Journal of
Psychiatry, Editör Yardýmcýsý The
International Journal of Psycho-
Ormanda ölüm yokmuþ
Adem ile Havva dost olunca ...
Y
asemin ve Emin, zamansýz
ve mekansýz, baþlangýcý ve
sonu olmayan bir kurguda
salýnan iki ana kahraman. Simgeler,
metaforlar ve bilinç kýrýlmalarý ile
donatýlmýþ hikaye, kimilerine göre ünlü
Ýrlanda’lý yazar Samuell Beckett’i anýmsatýyor. Bir ormanda yalnýzca birbirlerine tutunarak yürüyorlar. Fark
etmeksizin rüzgardan korunmaya
çalýþýyor, birbirlerinin çevresinde
dolanýyorlar. Birbirlerinin yaralarýný
sarýyor, açýðýný kapatýyor ya da bulduklarý deliði daha da deþerek büyütüyor,
kimi zaman çatýþýyor, kimi zaman bir
bütünün iki yarýsý oluyorlar. Ýki dostun
hikayesi bir ormanda düðümleniyor. Bu
düðüm hiç çözülmüyor.
Yasemin ve Emin iki yakýn dost.
Emin, resim yapmayý býrakmýþ bir
ressam, Yasemin çocukluðundan beri
roman
Dr. Arnold Richards
Journal of the American Psychoanalytic Association, Editör
Psikiyatri ve Sinema’nýn ikinci baskýsýný
literatürde görmekten büyük memnuni-
yet duyuyorum. Hem filmlerdeki psikiyatristleri konu edinen hem de film
eleþtirilerinde psikanalitik metotlarý kullanan bu önemli çalýþma þimdi yeni filmleri ve yeni teorileri de içerecek þekilde
güncellendi. Sonuçlar gerçekten etkileyici ve bu büyüleyici alanlarla ilgilenen
herkesin okumasý gereken bir kitap.
Peter Lehman
Arizona Üniversitesi, Medya Sanatlarý Yüksek Lisans Anabilim Dalý Baþkaný
Psikiyatri ve Sinema, insanlarýn hayallerine yeni yollar çizmek için buluþtular.
Zaten, eleþtirmen Parker Tyler da sinemayý ‘çalýþan insanýn psikanalitik kliniði’
olarak tanýmlamamýþ mýydý? Derin bir
kavrayýþýn ürünü olan bu paha biçilmez
çalýþma, þimdi ikinci baskýsýyla, romantik bir çekiciliðe sahip bu kliniðin hem
ruh ikizi hem de rakibi olan sinemanýn
sunum yollarýný aydýnlatýyor.
[email protected]
ÝNSANLIK KAN AÐLIYOR
A
dem
Peygamberle
birlikte
dünya´ya geldiðimden bugüne,
yanar yüreðim yanar. Yanardaðýn
fýþkýran alevleri arasýnda akan Lavlar gibi
yanmakta. Düþtüðü yerleri, aktýðý dereleri,
vadileri kavurup yakmakta sanki bir daha
canlý köküne kezzap suyu dökmüþçesine.
Düþündükçe ürperiyorum! Bu kadar zalim
olmam imkansýz diye kendime gelmeye
çalýþýyorum.
Bütün dünyanýn gözü önünde kendi topraklarýnda katliama uðrayan insanlarý Düþündükçe insan olarak yürekler kan aðlamaz mý?
Ortadoðu‘nun kaderi mi bu? Bu Bölgenin insanlarý neden zulüm
altýnda inliyor.
Hiç mi baþlarýný kaldýrýp yukarý bakmýyorlar. Bu Katliamlar nereye
kadar sürecek. Bu Ortadoðu da katliamlarý ne zaman bitecek, kim bu
katliamlarý durduracak.
Dedim ya Adem peygamberle dünyaya geldim. Nice devletler,
nice Ýmparatorlar, nice krallar nice peygamberlerle gezdim dolaþtým.
Bazen söz dinledim ummana daldým. Bazen isyan ettim kýskançlýk
ve egoma kapýlarak. Kral oldum imparatorluklar kurdum. Çok güçlü
görünmek için yýkýlmayacak sandýðým ordular kurdum. Kimse bana
eriþmesin diye mal mülk sahibi oldum. Milyonlarca dönüm araziler,
tavlada sürülerim oldu. Milyonlarca, kasalarým da toplarca altýnlarým,
gümüþlerim oldu. Sandým ki hiç bir güç beni yenemez heyhat ne
yazýk ki tarihi þartlar gelince aldandýðýmý gördüm. Çöküp gittim. Bazen
benden daha azgýn bir kralýn kýlýcýnda, bazen daraðaçlarýnda bazen
de korkumdan kaçtým. Kimse bulamasýn diye en sonunda tekrar
ademe döndüm. Geri dönüp dünyaya býraktýðýmda ne kaldý?
Ýnsanlýk dengesi saðlam oturmamýþtý.
Yollarla paraya, orduya çýkar Sandým. Yollarla devlete, imparatorluða, her türlü zulme çýkar Sandým, aldanmýþým. Düþünemedim yollar
bilgiye ve insanlýða çýktýðýný kavrayamadýðým için söndüm. Dünya
kapýsý insan çýkmýþ olsa idi. Bu kahýr, bu zulüm olmazdý þimdiki yasalara. Ýnsan haklarý evrensel beyannamesine gerek kalmazdý. Bunu
dahi kavrayamayan devletler insan haklarýndan dem çalmaktalar.
Amma gizli ýrkçýlýðý, katmerli baskýlar yine kendileri uygulamaktalar.
Ýþte Avrupa’daki insanlarýmýz. Kýrk yýldýr bu ülkede yaþayan insanlarýmýz dininden, dilinden, ýrkýndan dolayý ikinci sýnýf muamelesi görmektedir.
· Bir madende çalýþan bir yabancý mühendis ve teknikleri içine sindiremezler. Çok nadirdir yönetici olmak.
· Aðýr sanayide bütün aðýrlýk yabancý iþçilerin üzerindedir. Söz
sahibi deðillerdir. Sadece üretmektir iþleri.
· Gemi sanayisinde Türkler iþçidir. Yönetici asla deðildir. Yazýn
sýcaðýnda Doppel Botlarda kaynak yapmak, Brene ile kesmek biçmektir. Sýcakta piþmektir. Kýþýn ise dýþarýda soðukta, karda yaðmurda
çalýþmaktýr. Genç yaþta hastalýk sahibi olmak. Deyim haline gelmiþtir. “
Yazýn içeri, kisin dýþarý” Bir Ustabaþý bulamazsýn olsa bile yaþatmazlar.
Bilirim acýsýný. Çünkü bu çalýþmada on yýlýmý verdim.
· Okullarda okul aile birliði baþkaný göremesin olsa bile sýnýf aile
birliði baþkaný ýrkçý biri bunu içine sindiremez. Okul müdürü de katýlýr.
En kýsa zamanda dýþlanýr. Hani nerde Alman anayasasý 6. maddesi!
Hani nerede Helsinki, Paris, Moskova anlaþmalarý.
Görüyoruz ki Avrupa çifte standartlar iþlerine gelince uygular, iþlerine gelmezse kaðýt üzerinde kalýr. F. Almanya´nin tek gayesi vardýr.
Sömürmek. Hem de insan kani emerek. Önemli olan kendi yaþamasýdýr. Diðerleri önemli deðil. Ben bilirim bunlarý ben ademden bu
güne peygamberlerle, krallarla geldim yaþadým. Çünkü ben insan
oðlu insaným ben. Benim yaþým altý bini bulur.
yaklaþýmýyla 80 sonrasý edebiyatýn
önde gelen isimlerinden biri olan Latife
Tekin’in Ormanda Ölüm Yokmuþ adlý
kitabýnýn üçüncü basýmý Everest
Yayýnlarý’ndan çýktý.
yazdýðý öyküleri biriktiriyor.
Emin, karamsar dünyasýyla
didiþirken aþk dýþýnda hemen
hiç birþeyi umursamýyor artýk,
Yasemin onu ayakta tutmaya
çalýþýyor. Emin hayal dünyasýnda yaþarken, Yasemin
gerçeklere tutunmaya çalýþýyor.
Kadýn ve erkek arasýndaki algý,
duygu ve düþünce
farklýlýklarýnýn haritasý bu iki
kahraman aracýlýðýyla Latife
Tekin üslubuyla yeniden çiziliyor.
Yasemin ve Emin, yapraklarýn arasýndan ayýkladýklarý
dostluklarýyla þimdiye kadar
görülmedik bir Adem – Havva
portresi olarak çýkýyor
karþýmýza.
Deðiþik üslubu ve
ÝBRAM ERDEM
ANADÝL
C
sonra yayýmlanan bu ikinci baskýsýnda,
Glen ve Krin Gabbard filmografilerine
yaklaþýk 150 film daha eklemiþler. Canlý
ve açýklayýcý bir anlatýmla, sinema
meraklýlarý ve ruh saðlýðý alanýnda çalýþanlar için kelimelerden ve fotoðraflardan
oluþan bir þölen sunuyorlar. Eðer sinema
üzerine yazýlan kitaplar için bir ödül
heykelciði olsaydý, kazanan hiç þüphesiz
Psikiyatri ve Sinema olurdu.
kitaplý dinlerle yakýn iliþkiler kuran, felsefi
anlamda aykýrýlýðýný koruyan Yezidiler’i
nesnel bir gözle tanýtýyor yazar. Þeytana
tapma adetlerini, soylarýný, daha birçok
bilinmeyeni birer birer okuyucunun
önüne seriyor.
Ortadoðu kültürleri içinde sönmeye
yüz tutmuþ, yanlýþ tanýtýlmýþ, unutulmuþ
inançlarý nesnel ve düzeyli bir çalýþmayla yeniden öðrenmek isteyen herkesin okumasý gereken bir kitap. Faik
Bulut araþtýrmacý kimliðini hiçbir siyasi
ve dinsel / etnik çýkarýmlara baðlamadan, bu konuda ödün vermeksizin
aydýn / yazar anlayýþýyla yansýtýyor. Bölgede gördüklerini, yaþadýklarýný önceden
oluþturduðu kültürel altyapýnýn yardýmýyla
konuya ilgi duyanlara kaynak kitap
olacak bir düzeyde hazýrlamýþ.
Kitabýn rahat okunmasý yazarýn usta
anlatýmýndan kaynaklanýyor. Bölgedeki
tarihsel olaylarý, etnik yapýlarý, yerel gelenekleri, önemli kiþilerin anýlarýný kýsa söyleþilerle tamamlamasý kitabýn ayrý bir
güzelliðini oluþturuyor. Ortadoðu kültür
mozaiðini yakýnda tanýmak isteyen her
insanýn okumasý gereken önemli bir baþ
yapýt. Kültürel farklýlýklarýn yaný sýra kültürlerin zenginliðinin kökleriyle karþýlaþacaðýnýza emin olabilirsiniz.
ZÜLFÝKAR YALÇINKAYA
13
a n l ý l a r
arasýnda
yaþamsal
önem taþýyan belki de
tek iletiþim aracý dildir.
Genel olarak gözle,
elle, yüzle ve bedenle
gerçekleþir bu. Sevgiyi, acýyý, açlýðý, umudu,
umutsuzluðu küçücük bir im anlatýverir. Bu
bir destana denk de düþebilir. Ýnsan boyutundaki þans dilin ses aþamasýna yükselmedir.
Düþüncenin, buna baðlý olarak eylemin söze
dönüþtürülmesi, anlatýlmasý insan için yeryüzündeki en büyük utkudur. Bilginin, geleneðin,
emeksel üretimin söze dönüþmesi, dilden dile
aktarýlmasý giderek bunun yazýlý halde saklý
tutulmasý insanýn ufuklarýný hýzla daraltmýþ,
yaþadýðý sonsuz gezeðeni avuçlarýnýn içine
almasýna neden olmuþtur.
Gezegen üstünde binlerce kavim, klan, grup
yaþamýþtýr. Ortak olan insani duygularý deðiþik
seslerle adlandýrmýþlardýr. Yüce duygularý þiirsel
söyleyiþlerle terennüm etmiþlerdir. Sonra yazýnsal anlatýmlar çeþitlenmiþ ve insanýn kazanýmlar
hýzla artmaya baþlamýþtýr. Buna karþýn binlerce
dil tarihin karanlýklarýnda yok olmuþtur. Çok kötü
bir yazgý. Ama bunlarýn uçup gitmesi olanaksý.
Kaçýnýlmaz olarak komþu dillerle alýþ veriþte
bulunmuþ, akrabalýklar kurmuþlardýr. Sonra da
o kanlý kavgalarda ölümle buluþmuþtur. Ýnsan
ölümlüdür. Ölünce azot olur topraða karýþýr. Dillerin mezarlýðý yoktur.
Cenaze törenleri
de. Ama onlar da organik varlýklardýr. Ama
insanýn zýttý bir yapýyla diller baþka dillerin içine
gömülür. Baþka bir deyiþle biçim deðiþtirerek
baþka bir dili besler, yeþertir ve orada yaþamaya devam eder. Buradan çýkarak; bir dilin
yok olmasýnýn ana nedeni ; daha üstün,zengin
savaþçý bir ulusun, yok ederek kazanma emellerine dayandýrýlabilir. Barbar çaðý savaþlarýnýn
sonucu ýrklar, uluslar ve dillerin kaybolmasý bu
yüzdendir.
Bir ulusu yok etmenin en akýllýca biçiminin
o ulusun dilini kirletmek, bozmak, giderek yozlaþtýrmak
olduðunu yýllar önce bulgular
ve tanýklar sonucu bilgeler söylemiþtir. Bu kural
bu gün de deðiþmemiþtir. Emperyalist güçler,
baþlangýçta askeri güçle, sonra misyonerlerle,
sonra kültür saldýrýlarýyla, eðitimi iþgal yoluyla
alt ettiler sömürdükleri uluslarý. Bu yüz yýl için
ön görülen altý bin dilin yok olma aþamasýna
geldiðidir. Küreselleþme, globalizm insana
insanilikten çok barbarlýðý kazandýrdý. Bu gezegen çölleþmeden tartýþýlmasý gereken asýl konular ele alýnmalýdýr. Ýnsanlýðýn buna gereksinimi
var.
Oysa ne güzel zenginliktir on bin, yirmi bin
dilin solumasý, düþündüðünü þiirlerle, öykülerle, makalelerle anlatmasý. Ýnsanýn gerçek
zenginliði dildir. Silahlardan, petrolden elde
edilen para deðil. Ýnsanlýk kaybedecekse- ki,
öyle görünüyor- Dilleri öldürdüðü için, ölüme
terk ettiði için kaybedecektir. Ne acý bir yazgý,
ne iç karartýcý bir yargý.
Eski bilgeler, uluslarý; düþünen uluslar,
düþünmeyen uluslar , diye ikiye ayýrýrlar. Bu
peþinen düþünmeyenleri mahkum etmektir.
Oysa onlarýn da düþünen ulus olmalarý insanlýðýn kazancýdýr. Buna neden bakýlmaz, bu
ana gerçeðe neden gidilmez? Bu kayýp niçin
hesaba katýlmaz?
Soru sorma yetenekleri geliþmemiþ, geliþtirilmemiþ uluslarýn dilleri bu nedenle tehlikenin
ilk sýrasýnda yer almaktadýr.
T
a
v
e
r
n
e
Timbales
Die kleine gemütliche Musikkneipe
Inh. Ali Osman „Alex“
Reitzensteinstrasse 36, 70190 Stuttgart (Ost) Tel: 0711 262 37 71
Sayý 13
Mayýs 2002 www.dem-ajans.de
ÝLAN
[email protected] sayfa
Takýda farklý bir çizgide...
Akdeniz’in mavi akþamlarýnda huzurunuzu bulacaksýnýz...
Þehir merkezine 20 km, Adana havaalanýna 80 km mesafede bulunan tatil köyümüz Mersin Çeþme otoban çýkýsýna
5 Km mesafededir. Mersinin en güzel kumsalýna sahip 60 bin m² arazi üzerine kurulmuþ olan Ataköy palmiye tatil
köyü Denize 0,200 metre, Deniz cepheli, 168 Abart Daireden oluþmaktadýr. Tesisimiz 30 bin m² yeþil alana ve 5
bin m² kumsalý bulunmaktadýr. 350 kiþi kapalý ve bin kiþi kapasiteli acýk restorandý, 200 kiþilik kapasiteli kafeteryasý
ile 300 bin m² alana yayýlmýþ basketbol, voleybol sahasý, Teniskordo ve çocuk oyun alanlarý ile bay bayan kuaförü
her türlü ihtiyacýnýzý gidereceðiniz alýþveriþ yeri, Launder bulunmaktadýr. Oliympik yüzme havuzu ve çocuk havuzu
bulunan tatil köyünde Akdeniz’in mavi akþamlarýnda havuz barda içkinizi yudumlarken huzurunuzu bulacaksýnýz.
Her daire 64m² olup Amerikan usulü mutfak ve salon ile yatak odasý, Banyodan oluþan Stüdyolarýmýzda komple
mutfak gereksinimleri, Splitklima, uydu TV yayýnlarý ve telefon bulunmaktadýr.
Tüm Almanya
ve Avrupa‘da
Rezervasyonlarýnýz için:
Dilara Reisen
Hack str.3 70190 Stuttgart
Tel: 0711 420 5001
Fax: 0711 420 5003
e.mail: [email protected]
14
Sayý 13
Mayýs 2002 www.dem-ajans.de
Uzaðý görme sorunu için
yeni tedavi onaylandý
A
merikan
Gýda ve
Ýlaç dairesi uzaðý
görememe
sorununu
tedavi için yeni
bir metodu onayladý. Göz üzerindeki þeffaf
kaplama ve cornea da küçük alanlar radyo frekanslarý kullanýlarak yaratýlan enerji ile küþültülüyor. Laser olayýnýn tersine göz üzerindeki
tabakanýn lazerle kesilmek yada dokularýn kaldýrýlmasýna gerek duyulmuyor. LASIK adý verilen
laserle tedavi için ortalama yaþ 40 yaþlarýnýn
baþý olarak kabul edilirken bu süreç 58 yaþýndaki kiþilere de uygulanabiliyor.Doktorlar bu operasyondan 24 saatle 48 saate kadar gözde bazý
rahatsýzlýk hissedilmesine karþýlýk bu durumda
tamamen bir iki gün içinde kayboluyor.
Zil zurna sarhoþ olunca
beyin hücreleri ölüyor
Y
apýlan son bir araþtýrma çok fazla miktarda
alkol alýmý sýrasýnda insanlarýn yüksek
rakkamlarda beyin hücrelerini öldürdüklerini ortaya koydu Kuzey Carolina Üniversitesi
uzmanlarý yaptýklarý araþtýrmada çok miktarda
alýnan alkolün kiþilerin beyinlerindeki
hücrelerin ölmesinin
yanýsýra beyin doku
yoðunluðunda da
büyük azalmaya
neden olduðunu
gördü. Doktorlar
özellikle süratle ölen beyin hücrelerinin koku
alma, hissetme bölümlerinde olduðunu ve
olayýn yüksek alkol alýmýmdan 2 gün sonra
meydana geldiðini kaydediyorlar. Uzmanlara
göre günde alýnan bir iki kadhin beyne ciddi bir
hasar yapmadýðý ancak otutulup þiþeyle biten
içkilerin bu durumu yarttýðý belirtiliyor.
Spor yapma sigara tiryakilerini kansere karþý
korumuyor
A
merikalý araþtýrmacýlar, yürüyüþ
yapan veya
yüzüp öteki spor hareketlerini düzenli yapan
sigara tiryakilerini bu yapýlan sporlarýn akciðer
kanserine karþý korumadýðýný tesbit etti. Maryland eyaletindeki ulusal kanser enstitüsü
uzmanlarýnýn yaþlarý 50 ila 70 arasýndaki 30
000 kiþi üzerinde 10 yýl süreyle yaptýklarý araþtýrmada sigara içen spor yapan kiþilerin sigara
içen spor yapmayan kiþilere oranla akciðer kanseri riskini yüzde 30 daha azalttýðý görülmüþ.
Ancak araþtýrma sigara içmeyenlere karþý içenleri karþýlaþtýrdýðýnda miktar çok daha yüksek
olarak çýkýyor.
Hazýr meyva sularý iddia
edildiði kadar vitamin
yüklü deðil
A
merikalý diet ve beslenme uzmanlarý
meyva ve sebzelerden alýnan vitaminlerin
ancak bunlar tazeyken tüketilmesi durumunda bol miktarda olduðunu ileri sürdü.
Uzmanlara göre çabuk içilmeyen bir portakal
suyu içindeki C vitaminin tamamýný kaybedebiliyor. Dondurulmuþ meyva sularý ise bu miktarý
yüzde 50’lilere kadar uzatabiliyor. Mineral ve vitaminlerin oldukça hassas olduðuna iþaret eden
Washington Üniversitesi uzmanlarý, meyva ve
sebzelerde bu kýymetli maddeleri ýsý, ýþýk ve
havanýn öldürdüðünü vurguluyor. Suyun bazý
vitaminleri yok ettiðini anlatan uzmanlar büyük
parçalar halinde yýkamayý tavsiye ediyor.
Þiþmanlarýn hayali
zayýflama hapý galiba
gerçek oluyor
A
merikalý doktorlar, saðlýklarý için spor
yapýp zayýflamalarý gereken ama spor
yapamayan kiþilere ayný spor yapan kiþilerdeki avantajlarý veren bir hapýn yolda olduðu
müjdesini verdi. Dallas’taki Teksas Üniversitesi
Týp Merkezi tarafýndan yapýlan açýklamada fareler üzerinde yapýlan bir araþtýrmada CaMK adlý
bir tür proteininin kaslarda ayný spor yoluyla
kazanýlan boyutlarda fiziki deðiþikliðe neden
olduðu belirtildi. Doktorlar farelerde bu ilaçla
kaslarýnýn ayný spor yapan farelerin kaslarýna
benzer güce eriþtiðini belirtti. Bunun dýþýnda
uzmanlar baþka bir proteininde beyne doyduðu
mesajýný verdiðini kaydetti.
SAÐLIK-YAÞAM
[email protected] sayfa
Demir eksikliði Anemisi
A
nemi
(kansýzlýk)
kan
hastalýklarýnda en sýk rastlanýlan belirti olup kandaki
Hemoglobin (Hb) düzeyinin beklenenden daha düþük çýkmasýna denir.
Anemi nedenleri arasýnda %90 ile
demir eksikliði anemisi ilk sýrayý
almaktadýr. Dünyada erkeklerin
ortalama yüzde 20’si
kadýnlarýn yüzde 35’i,gebe
kadýnlarýn %50 si çocuklarýn ise yüzde 40‘ý
anemiktir.Geliþmiþ ülkelerde 0-5 yaþ arasý
çocuklarda kansýzlýk yüzde
4-20 iken az geliþmiþ ülkelerde ayný yaþ grubunda
kansýzlýk oraný yüzde
80’lere kadar çýkmakta,
ülkemizde ise bu oran %50
civarýndadýr.Demir eksikliði
tüm yaþ gruplarýnda özellikle 6-24 aylar arasýnda
bebek ve çocuklarda aneminin en
yaygýn nedeni olarak kabul edilmektedir.
Hemoglobin kýrmýzý kan hücreleri
(eritrosit) lere rengini veren ve
oksijenin kanda taþýnmasýný saðlayan bir proteindir. Demir ise hemoglobinin temel yapýsýna giren bir
elementtir.Akciðerlerde alýnan oksijenin hemoglobine baðlanarak dokulara aktarýlmasýnda büyük önem
taþýr.
Demir vücuda dýþarýdan
aldýðýmýz gýdalar ve yýkýlan hücrelerden açýða çýkan demirin yeniden
deðerlendirilmesi ile girmektedir.
durumlar:Ülser kanamalarý, kadýnlarda adet kanamalarý gibi akut veya
kronik kan kaybý, paraziter enfeksiyonlar, özellikle yaþamýn ilk yýlý ve
adelosan dönemi gibi hýzlý büyüme
dönemlerinde demir gereksinimi artmakta ve anemiler görülebilmektedir.
Demir eksikliði anemisinin
nedenleri:
· Yetersiz demir alýmý:Gýdalarla
dýþarýdan alýnan demirin yetersizliði
halinde oluþur. Sosyo-ekonomik
düzeyi düþük toplumlarda, beslenme
alýþkanlýklarý yanlýþ olan toplumlarda
sýk görülmektedir. Ek besinlere geç
baþlama, aþýrý inek sütü kullanýmý
bebeklerde
anemiye
sebep
olabilir.Vejeteryan beslenme, yanlýþ
uygulanan zayýflama rejimleri, yeme
bozukluklarý da anemiye neden olan
sebeplerdendir.
· Doðumla ilgili nedenler: Prematürelik, çoðul gebelikler anemiye
neden olabilir.
· Demir gereksiniminin arttýðý
Belirtiler:
Hafif olgularda hafif solukluk
dýþýnda herhangi bir belirti vermeyebilir. Sadece yapýlan kan tahlilleri
ile taný konulabilir. daha aðýr olgularda iþtahsýzlýk, sindirim bozukluklarý, kabýzlýk, bazen aðrýlý yutma gibi
sindirim bozukluklarý ortaya çýkabilir.
Tüm kansýzlýklarda görülen çarpýntý, eforla oluþan nefes darlýðý,
baþdönmesi, kulak çýnlamasý, halsizlik, çabuk yorulma görülebilir.
Hekim muayenesinde deri ve
mukozalarda solukluk, dilde kýzarma,
kabarcýk ve küçük çatlaklar görür.
Aðýr olgularda aðýz köþelerinde çatlaklar ve dalak büyümesi görülebilmektedir.
· Demirin Emilim bozukluklarý
Kronik ishaller, Kronik enfeksiyonlar,
Sindirim sistemi anomalileri , Malabsorbsiyon sendromu gibi demir emiliminin bozulduðu durumlarda anemi
görülebilir.
· Kurþun zehirlenmesi: Özellikle
sanayileþmiþ toplumlarda özellikle
akaryakýtta ki kurþunun havaya karýþmasý ile oluþan kurþun zehirlenmelerinde demir eksikliði anemileri
görülebilmektedir. Önlem olarak yiyeceklerin bol su ile yýkanmasý ve üzeri
örtülü kaplarda saklanmasý önerilmektedir.
Bazý hastalarda toprak yeme gibi
belirtiler ortaya çýkabilir.
Taný: Hekim muayenesi ile birlikte
yapýlacak kan tahlilleri taný koydurur.
Depo demir düzeylerini yansýtan
serum ferritin düzeyi düþmüþtür.Total
Demir Baðlama Kapasitesi artmýþtýr.
Kýrmýzý kan hücrelerinin boyutlarý
küçük ve renkleri azdýr.
(mikrositer hipokrom).
Tedavi: Tedavi de en etkili
ilaç demir sülfattýr. 2 yaþýndan küçük çocuklarda kahvaltýdan yarým saat önce
günde bir kez; 2 yaþýndan
büyüklerde ise yemeklerden
yarým saat önce günlük
dozun 3 e bölünmesi
önerilmektedir.Tedaviye
ortalama 3 ay devam
edilmelidir.Aþýrý demir yüklenmesine neden olmamak
için beþ aydan daha fazla
demir kullanýlmamalýdýr.
Bebeklerde demir
eksikliðini önleme yollarý:
· Ýlk bir yýl bebeðinizi anne sütü ile
besleyin.
· Eðer anne sütü yetersiz ise
bebeðinize demir le güçlendirilmiþ
mamalar verin.
· Ýlk 2-3 aydan sonra ek demir
verin
· Çocuðunuzu demir içeriði zengin
gýdalarla besleyin.
· 1-2 yaþýndaki çocuðunuzun içtiði
inek sütünü günlük 500 ml ile sýnýrlayýn. Daha fazlasý aldýðý demir içeriði fazla gýdalardan emilimi azaltýr
ve anemiye sebep olur.
· Kurþun zehirlenmesi olan bebeklere demir eksikliði de oluþur.
· Bebeðinizi haftanýn birçok günü
demir içeriði zengin et, tavuk,balýk,
yumurta, fasulye ve kuru hububatlarla besleyin.
· Bebeðinize bol bol c vitaminince
zengin gýdalar verin (Portakal suyu
vs.) C vitamini demirin emilimini arttýrmaktadýr.
· Çocuðunuzun kansýz olduðunu
düþünüyorsanýz
mutlaka
doktorunuza görünün. Doktorunuz
yapacaðý basit bir kan tahlilinden
sonra gerekli demir preperatlarýný
size yazacaktýr.
P
yanlýþ bir yargý vardýr; ‘gerçekten
bana ilgi gösterseydin, benim
neden hoþlandýðýmý bilirdin’ diye.
Bu önemli bir hatadýr. Böyle düþünerek istenenin ya da tercih edilenin eþler arasýnda konuþulmamasý
cinsel etkinlikte tatminsizliðe yol
açar ve bu durum yýllarca devam
edebilir. Yaralanmaktan ya da
diðer kiþinin egosunu yaralamaktan korkan her birey, partnerinin ne
istediðine kendisi karar vermeye
çalýþýr. Bu yüzden de sanmalarla
Dr. Med FAHRETTÝN ADSAY
saðlýðýnýz
KEMÝK ERÝMESÝ
O
steoporoz kelimesi yani Os:
Latince kemik, Poroz: Yunanca
delik, açýklýk anlamýna gelmektedir. Hastalýðýn tanýmý: Osteoporoz kemik
tuzlarýnýn azalmasý, kemiklerin bir anlamda
içinin boþalmasý ve çabuk kýrýlabilir hale
gelmesi veya kýrýlmasýdýr. Kemikler her
organ gibi yaþayan, deðiþen, geliþip bozulabilen bir organdýr. Kemiklerin içinde iki çeþit hücreler kemiklerin
içerden boþalmasýný ve kemiðin içinde deliklerin oluþumunu
saðlar.
Daha iyi anlaþýlmasý için söyle bir basitleþtirme osteoblast
kemiði yapar, Osteoblast kemiði bozar. Bu her insanda kemiðin
geliþmesini gerektiriyor normal bir durumdur. Kemik dokusunun
oluþmasýnda Osteoblast 35 yaþýndan sonra ise Osteoblast aktivesi
aðýr basar yani kemik dokusunun tuzlarý azalýr, büyümesi, geliþmesi gerilir. Giderek kemikler büzüþür.
Normal olarak her insan yas ortalamasý olarak 80 sene yasarsa
kemik dokusunun önemli bir bölümü böylece kayba uðrar. Kadýnlarda normal yani fizyolojik kemik kaybý 80 yaþýna geldiðinde %50
kemik dokusu kayba uðrar. Erkeklerde ise kemik doku kaybý en
azýndan %25 dolayýndadýr. Hastalýðýn belirtileri: Boy uzunluðu en
az 4 cm. kýsalmasý, sýrt kemiðin deforme olmasý sýrtýn eðri durmasý. Aniden baþlayan ve geçmeyen sýrt aðrýlarý, sýrt ve kalça, ya
da diðer kemiklerin çabuk kýrýlmasý en belirgin belirtileridir. Tabii
ki her sýrtý aðrýyan osteoporoz hastasý deðildir. Her þeyden önce
aðrýnýz varsa doktorunuzla görüsün.
Doktorunuz sizin þikayetleriniz ve belirtiler çerçevesinde
kemiklerinizin röntgenini çekecek. Gerekli gördüðü takdirde sizi
Osteodensimteri, computor için kanýnýzý alacak ve hastalýðýn
olup olmadýðýný size bildirecek. Osteoporoz hastalýðýn tedavisi:
Hastalýðýn tedavisi için bir çok ilaçlar mevcuttur. Mesela Vitamin
D-3, Kalsiyum, Fluorid, Kalsitonin, Ostorojen hormonlarý, Bifosfonat gibi ilaçlar vardýr.
Osteoporoz hastalýðý daha çok menopoza giren ve yaþlý kadýnlarda rastlandýðý için özelikle iç kanamasý olmamýþ kadýnlara
Ostrogen hormonu doktor kontrolünde verilmelidir. Her hastalýðýn
tedavisinde olduðu gibi insanlarýn kendi baþlarýna eczaneye gidip
ilaç alýp kendilerini tedavi etmek kadar yanlýþ ve tehlikeli bir þey
yoktur. Ayrýca Parat hormon bozukluðu olan, Kalsiyum azalan
böbrek hastasý olanlara mutlaka kalsiyum verilmeli. Kýþ aylarýnda
Vitamin D-3 mutlaka verilmeli. Hastalýk nasýl önlenir? Hastalýðý
önlemek için her insanin düzenli olarak hareket etmesi, spor yapmasý, özelikle kadýnlar beden eðitimi yapýp, kemiklerin erimesini,
kaslarýn bozulmasýný önleyebilirler. Çünkü hareketsizlik Osteoporoz hastalýðýnýn diðer önemli bir nedeni de Kalsiyum eksikliðidir.
Kalsiyumlu bol yiyecekler mesela her gün bir bardak süt içilmelidir. Yaþlý insanlar uyku yapan, insan reaksiyonunu azaltan
ilaçlardan mutlaka uzak durmalýdýrlar. Yazýnýn sonunda sunu
önemle belirteyim manifest olmayan, Osteoporoz hastalýðýnýn
teþhisini koymak, bütün teknolojik geliþmeleri, muayene metotlarýna raðmen hiçte kolay bir teþhis deðildir.
Özelikle doktor meslektaþlarýmýn teþhisi koymadan önce itinalý
bir muayene yapmalarýný tavsiye ederim. Çünkü yazýmda da belirtildiði gibi, istediðim her 50 veya 60 yaþýndaki kadýnda Osteoporoz
hastalýðýný bulabilirim. Bu yaslardaki insanlarda ne kadar fizyolojik kemik erimesi var? Ne kadar osteoporoz var ciddi bir tartýþma
konusudur.
Eþler arasýndaki iletiþimsizlik cinsel istek azalmasýna,
uyarýlma ve orgazm bozukluklarýna kadar bir çok
sorunu da beraberinde getirebiliyor
sikiyatristlere göre , mutlu
bir cinsel hayat için gerekli
koþullardan birinin saðlýklý
iletiþim olduðunun altýný çizerek,
„Eþler arasýnda yaþanan cinsel
uyumsuzluk ya da cinsel tatminsizliðin önemli nedenlerinden biri de
cinsel konularda yaþanan iletiþim
eksikliðidir“
Eþlerin cinsel beklentilerini net
bir biçimde ortaya koymalarý gerektiðine dikkat çeken psikatistler,
„Eþler arasýnda oldukça sýk görülen
15
telikleri kopma noktasýna getirir“
Çok mahrem
þeyleri paylaþan
yürüyen iliþkilerde eþler
hep karþý
tarafýn kendisini
anlamasýn
beklerlerse
sonuçta iletiþimin bozukluðu yaþanýr.
Bu da kimi
zaman evliliði
ya da birlik-
eþler arasýnda bile hala kendi
arzularýný ifade etmekten çekinen
örnekler olduðuna dikkat çeken
Psikatrisler, „Bu ifade sorunu
genelde kadýnlarda görülür. Bu
yetiþtirme tarzý ile alakalý bir
durumdur. Kadýn, cinsel isteðini
eþine ifade ettiði takdirde kötü
kadýn olarak damgalanacaðý kaygýsýný taþýr“
Psikatristler, eþler arasýndaki
bu iletiþimsizliðin cinsel istek bozukluðundan uyarýlma ve orgazm
bozukluklarýna kadar bir çok
sorunu da beraberinde getireceðini belirterek, „Bu sorunu
aþmak istiyorsanýz birilerini sizi
anlamasýný beklemek yerine, isteklerinizi, beklentilerinizi net bir
biçimde partnerinize söyleyin“
uyarýsýnda bulundular.
Aromaterapi
T
ýpký þifalý bitkiler gibi,aromaterapi
de bitkilerle yapýlan terapidir.Botanik
terapilerden farklý olarak bitkilerdeki
küçük bezlerde bulunan yaðlardan yararlanýlýr. Bu kimyasal maddeler insanlarýn biyokimyalarý ile iletiþime geçerek vücudu ve zihni
canlandýrýrlar ve mide bulantýsýndan duygusal rahatsýzlýklara kadar pek çok rahatsýzlýða
iyi gelirler. Yaðlar aðýz yolu ile alýnabilir ya da
deri üzerine uygulanabilir.
Aromaterapi diðer duyu organlarýndan
on bin kez daha güçlü olan koku alma
duyusunu harekete geçirdiðinden zihin ve
beden açýsýndan oldukça güçlü bir uyarýcýdýr.
Yaðlar duygularý dengeler ve acýya,gerilime
ve hastalýklara yol açan nedenleri ortadan
kaldýrýr.Bunun yanýsýra antisept olmalarýndan konjeksiyon azaltmaya kadar ek çok
tedavi edici özellikleri vardýr.
Bu yaðlarýn alkol, ester, keton, fenol ve
aldehit gibi yüzlerce kimyasal maddeden
oluþtuðu bilinir. Alkol ve esterinin tedavi edici
özellikleri fazladýr ve diðerlerine göre daha
güvenlidir. Diðer pekçok doðal tedavi tekniði
gibi aromaterapininde kökeni eski çaðlara
dayanýr. 5000 yýl öncesine ait kayýtlar,o
zaman hoþ kokulu yaðlarýn, kabuklarýn ve
reçinelerin, baharatlarýn ve aromalý sirkelerin týpta, mumyalamada ve dinsel törenlerde
kullanýldýðýný göstermektedir.
Bugün aromaterapi bütün dünyada özellikle Avrupa’da çok yaygýndýr.Avrupada ki
eczaneler raflarýnýn bir bölümünü aromatik
ilaçlara ayýrmýþlardýr.Fransa’da bu ilaçlar
ulusal saðlýk sigortasý kapsamýna alýnmýþtýr.
Konsantre yaðlarý kullanmadan önce bir
baþka yað ya da losyonla sulandýrmanýz
gerekmektedir. B ve E vitaminleri içeren bitki
yaðlarý kolayca absorbe edilir. Üzüm çekirdeði, yalancý safran ve tatlý badem yaðlarý
buðday tohumu, zeytin ve avakoda yaðlarýndan daha hafif yaðlarla karýþtýrýlarak, kuru
ciltleri nemlendirmek amacý ile kullanýlabilir.
Yaðlý, iltihaplý ve akneli ciltler için jojoba
yaðý kullanýlmalýdýr. Eðer kullandýðýnýz malzemenin fazla yaðlý olmasýný istemiyorsanýz
emülsiyon edilmiþ yaðlar ve sudan yapýlan
losyonlar kullanýn.Ancak herhangibi bir
karýþýmý kullanmadan önce cildinize küçük
bir parça uygulayarak cildinizin vereceði tepkiyi görmeniz þarttýr.
Sayý 13
Mayýs 2002 www.dem-ajans.de
Abdurrahman Alýca
D
evekuþu çölde geziyormuþ. Kaz
havada uçarken yorulmuþ. Aþaðý
bakýnca devekuþunu görmüþ.
Yanýna konmuþ. Oracýkta arkadaþ olmuþlar.
Günlük yaþamlarýndan söz etmiþler. Konuþma
ilerledikçe, arkadaþlýðý dostluða çevirmiþler.
Daha sonra dostluktan vazgeçip kardeþ
olmuþlar. Kardeþlik baðlarý onlarý daha da
yakýnlaþtýrmýþ. Kaz, çölün yaþamýna uymakta
zorluk çekiyormuþ. Kardeþinin durumunu
devekuþu anlýyormuþ. Çölde beklenmedik bir
fýrtýna baþlamýþ. Fýrtýna devekuþunu rahatsýz
etmemiþ. Fakat kaz fýrtýna
bitinceye
kadar, ölmekten zor
kurtulmuþ. Devekuþu buna
çok
üzülmüþ.
Fýrtýna
dinmiþ.
Çöl
gene yanmaya baþlamýþ.
Gündüzün
kavurucu
sýcaðýný, gecenin dondurucu
soðuðunu kaz çekemez
olmuþ. Akþamýn serinliði
baþlayýnca, ikisi çölde gezmeye
çýkmýþlar. Bu arada da karýnlarýný doyurmaya çalýþýyorlarmýþ. Devekuþu gezileri bitmeden
karnýný doyurmuþ. Kardeþi kaz,
tüm becerilerini ortaya koyduðu
halde, açlýðýný giderememiþ.
Devekuþu diþlerini fýrçalarken, kaz aðzýna bir lokma
sokmamýþ. Karnýný doyuran
devekuþu, bulduðu yiyecekleri kardeþine getirmiþ. Fakat
kardeþi beðenip bir tanesini yememiþ. Sadece
açlýktan ölmemek için, bazýlarýný istemeye istemeye zorla yemeye çalýþmýþ. Böylece ölmekten kurtulmuþ.
Ýki kardeþ yuvalarýnýn yakýnýnda dolaþýyorlarmýþ.
„Böyle giderse, çöllerde öleceðim. Daha
yaþým küçük. Ölmek istemiyorum. Bana izin
verirsen, vatanýma dönmek istiyorum.“ demiþ
kaz.
„Ben de buralardan memnun deðilim.
Sabahýn serinliðinde yola çýkalým.“ Demiþ
devekuþu.
Buna ikisi de sevinmiþler. Akþam
devekuþunun yuvasýnda yatýp geceyi geçirmiþler.
Sabahýn alacakaranlýðýnda yola çýkmýþlar.
Az gitmiþler uz gitmiþler. Yuvalarýndan çok
uzaklara varmýþlar. Çöl tepelerinin arkasýndan, güneþ yüzünü göstermiþ. Güneþ yükselince, kumlar köz gibi kazýn ayaðýna yapýþmýþ.
Kaz aðzýný açmýþ. Ayaðýna yapýþan kumlardan yürüyememiþ.
Kaz: „Bundan sonra, ben seninle yolculuk
edemeyeceðim, biraz daha yürürsem ölürüm.“
demiþ. Kaz aðlamaya baþlamýþ. „Ölüyorum!...“
diye baðýrmýþ. Devekuþu aðlayan kardeþinin
tepesine dikilip, onu güneþten korumuþ. Biraz
sonra kaz aðlamayý býrakýp susmuþ.
Devekuþu kardeþini sýrtýna bindirmiþ. Yola
çýkmýþlar. Bir suyun kenarýna varmýþlar. Kana
kana su içmiþler. Ellerini yüzlerini yýkamýþlar.
Orasý yeþil bir vaha imiþ. Çevrede geziye çýkmýþlar. Devekuþu yiyecek bulamamýþ. Bunu
gören kaz, kendi karnýný doyurmadan; bulduðu yiyeceklerin hepsini devekuþuna vermiþ.
Önce kardeþinin, sonra da kendi karnýný doyurmuþ.
Hurma aðacýnýn gölgesine oturmuþlar. Dinlendikten sonra, gölün kenarýnda dolaþmaya
baþlamýþlar. Kaz gölü görünce, içi gitmiþ.
Daha fazla dayanamamýþ.
Gölün sularýna kendini býrakmýþ. Devekuþu kardeþinin
boðulduðunu sanmýþ. Biraz
sonra kaz, baþýný suyun
üstünde göstermiþ. Kardeþini su üstünde gören
devekuþu çok sevinmiþ. Oracýkta, þýkýr
þýkýr oynamýþ.
Ý
k
i
kardeþ
gölün
kenarýnda
biraz
dinlenmiþler.
Bundan
sonra gidecekleri
yolun planýný yapmýþlar. Artýk çöl gerilerde
kalmýþ. Vahadan gülüp oynayarak ayrýlmýþlar.
Deve kuþu ile kaz, çok mutlularmýþ. Her geçen
gün, kazýn vatanýna yaklaþýyorlarmýþ. Bu
durum da hoþlarýna gidiyormuþ.
Gide gide, bir ýrmaðýn kenarýna varmýþlar.
Irmaðýn geniþliðinden, karþý kýyý görünmüyormuþ. Kaz ýrmaðýn kýyýsýna varýr varmaz,
suya atlamýþ. Karþý kýyýya varmak için, hýzlý
hýzlý yüzmeye baþlamýþ. Bir ara yorulur gibi
olmuþ. Dönüp arkasýna bakýnca, kardeþi
devekuþunun, ýrmaðýn kenarýnda beklediðini
görmüþ. Hemen geri dönmüþ. Devekuþunu
sýrtýna bindirip, yüzmeye baþlamýþ. Devekuþu
sýrtýnda, yüze yüze kýyýya varmýþlar.
Bir de ne görsünler, kazýn yuvasýnda kendilerini bulmuþlar. Bu durum çok hoþlarýna
gitmiþ. Ýki kardeþ ömür boyu birlikte
yaþamýþlar.
Onlar ermiþ muratlarýna biz çýkalým kerevetine.
KELOÐLAN VE
KUYUDAKÝ DEV
B
ir varmýþ, bir yokmuþ, evvel
zaman içinde, kalbur zaman
içinde develer tellalken, pireler berberken, ben annemin beþigini
týngýr mýngýr sallarken; ülkenin birinde
bir kasaba varmýþ. Bu kasabanýn
kenar mahallelerindeki bir kulübede,
çok fakir bir keloðlan ile ihtiyar annesi
yaþamakta imiþ. Keloðlan çok akýllý ve
becerikli olmasýna raðmen çalýþmaktan hoþlanmaz, tembel tembel evde
oturmayý, ne buldu ise yiyip, içmeyi ve
uyumayý severmiþ. Tembel mi tembel,
saçsýz kafasý ile de çok çirkin olduðu
için herkes ona keloðlan dermiþ.
Keloðlan’ýn ihtiyar annesi ise el
çamaþýrý yýkar, hem kendini, hem de
tembel keloðlaný beslemeðe çalýþýr,
zorluklar içinde geçinirlermiþ. Her
nasýlsa Keloðlan’ýn caný çarþýya çýkýp
dolaþmak istemiþ. Bir de bakmýþ ki,
uzakta bir kalabalýk var. Kalabalýðýn
ortasýnda bir adam baðýra baðýra
bir þeyler söylüyor. Kalabalýktaki
insanlarda onu dinlermiþ. Bizim
Keloðlan’da kalabalýða sokularak bu
adamýn dediklerini dinlemiþ. Adam
meðer þehrin tellallarýndan biriymiþ.
Keloðlan’ýn dinlemekte olduðu tellal
þöyle demekteydi. -Aðýr bir iþ için bir
adama ihtiyaç vardir. Bu iþi görecek
adama yüz altýn verilecektir. Talip
olacak kimse varsa ortaya çýksýn....
Keloðlan etrafta toplanan kalabalýktan ses seda çýkmadýðýný görünce
ve bu iþin sonunda yüz de altýn verilecegini öðrenince tellal’a:
-Bu iþi ben yaparým, yalnýz bu
yapýlacak iþi hemen bana söyle,
demiþ. Tellal Keloðlaný þöyle bir süzdükten sonra, gözü tutmamýþ olacak
ki:
-Oðlum, sen bu iþi yapamazsýn, iþ
çok zordur. Bunu ancak akýllý, becerikli ve cesur adamlar baþarabilir. Ben
bunlarý sende göremiyorum, deyince
Keloðlan:
-Ummadýðýn taþ baþ yarar.
Ben bu iþi baþarýrým, diye cevap
vermiþ. Etrafta toplanan kalabalýktan alaylý gülüþmeler yükselmiþ. Bu sýrada tellal onun
biraz da fakir haline acýyarak:
-Pekala
oðlum...Madem
ki
kendine güveniyorsun sana þimdi
yapacaðýn iþi tarif edeyim...Uzak
bir ülkeden mal getirmeye gidilecek... Yolculuk at sýrtýnda
olacak, ama sen bu
yolculuða katlanabilecek misin?..
diye
sorunca.
Keloðlan:
-Ben
yaparým
dediðim her þeyi
yaparým. Elbette katlanýrým,
karþýlýgýný
vermiþ. Tellal:
-Madem ki bu kadar güvenin var, bende sana bu iþi
veriyorum...Paraný þimdi
mi, yoksa dönüþte mi
istersin? Keloðlan da:
-Þimdi
verinde
birazý
yanýmda bulunsun, geri
kalanýný anneme harçlýk býrakýrým,
der.Bu þartlarla anlaþmaya varan
Keloðlan sevinçle annesine koþarak
durumu anlatýr ve yanýndaki parayý
annesine býrakarak veda edip yapacagý iþe gider. Toplantý yerine gelen
Keloðlan, yolculuðun hazýr olduðunu
ve kafilenin kendisini beklemekte
olduðunu görür. Kafile baþkaný
Keloðlan’a hazýr olup olmadýðýný
sorar. hazýr olduðunu öðrenince küçük
[email protected] sayfa
16
Hazýrlayan: Döne Köylüce
Güneþ sistemi
gezegenler:
4
,5 milyar sene önce
güneþ
oluþtuðunda bütün gezegenler
günesin artýklarýndan oluþmuþtular.
gezegenler yýldýzlarýn etrafýnda dönüyorlar .
OYUN
DEVEKUÞU
VE KAZ
ÇOCUK
Bizim güneþ sistemimizde 9 tane gezegen
var. Ýsimleri; Merkur, Venus, Dünya, Mars, Jupiter, Saturn, Uranus, Neptun ve Pluto. Güneþe
en yakýn olan Merkurdür, en uzak olanýda
Plutodur. Içlerinde en güzeli de Dünyadýr.
Dünyanýn dýþýndaki gezegenlerde hayat olup
olmadýðý henüz kanýtlanmamýþtýr.
MERKUR VE PLUTO :
Merkür’de hayat yok, çünkü güneþe çok
yakýn olduðundan çok sýcak.
Plutu’da güneþten çok uzak
olduðu için çok soðuk.
Bezirgan Baþý:
E
n az 10 kiþiyle oynanan bir oyundur.
Oyuncular aralarýndan iki kiþi seçerler.
Bunlardan biri „altýn saat“ diðeri „altýn
bilezik“ adýný alýr. Sonra ikisi yüzyüze dururlar,
elele tutuþup ellerini havaya kaldýrýrlar. Tek sýra
halinde dizilmiþ olan diðer çocuklar:
Aç kapýyý bezirgan baþý/ Bezirgan baþý....
Kapý hakkýn ne verirsin?/ Ne verirsin?
Arkamdaki yadigar olsun/ Yadigar olsun
tekerlemesini söyleyerek bunlarýn arasýndan geçerler. Dizinin son çocuðu yakalanýr, kulaðýna „altýn
saat mý istersin altýn bilezik mi?“ diye sorulur. Verilen yanýta
göre çocuk soruyu soranlardan birinin arkasýna geçer.
Bu iþlem tüm çocuklarýn iki gruba ayrýlmasýna dek sürer.
Sonra her iki grup çocuklarý birbirlerinin bellerinden sýkýca
tutarlar. Orta yere çizilen bir çizginin iki tarafýnda yer alan
gruplar birbirlerini çekerek güç gösterisine girerler. Çizgiyi
geçen grup oyunu kaybeder, yenik düþer.
Oyun bu þekilde çocuklar býkýncaya dek sürer.
staki hava - 60
oC.
Mars da
%0,13
Oksijen
%95,30 Karbondioxid vardýr. Bu
yüzdende insanlar Marsda yaþayamýyorlar. Ama
Ýnsanlarýn
bir
umutlarý yinede
var. Bazý Testler
yaparak Marsý daha araþtýrýyorlar.
(Devamý gelecek sayýda)
VENUS
Venusda hava +480 oC
olduðu için Ýnsanlar orda
yaþayamýyorlar.
Venusun
havasýnda %96,40 Karbondioxid ( CO2 ) ve %0,002
Oksijen (O2) bulunmaktadýr.
Buda bir nededir. Çünkü Ýnsanlarýn yaþamalarý için Oksijene ihtiyaç vardýr. Venus
Dünyanýn kardeþi olarak da
tanýnýyor.
MARS
Marsda eskiden yaþam
varmýþ. Mars 230 Mio. km
güneþden
uzak.
Mars
donmuþ bir gezegendir. Mar-
Birdir Bir
(Uzuneþek)
En az 4 oyuncuyla oynanan bir oyundur. Oyuncular
arasýndan önce iki kiþi ebe seçilir. Seçilen ebeler sýrtsýrta
verirler, eðilip ellerini dizlerine baðlarlar, popolarýný birbirine dayarlar. Diðer oyuncular sýraya girip bunlarýn üzerinden atlarlar. Atlama sýrasýnda düþtükleri takdirde yanýp
ebe olurlar.
Çocuklar atlarken „birdir bir, ikidir iki, üçtür üç, dörttür
dört....“ diyerek atlama iþini sürdürürler. Sonuncusu ise
atladýktan sonra ebe oyuncularýn yanýnda yer alýr, eðilir.
Ebe üzerinden atlanýrken bazý sayýlarda kimi güldürücü hareketler de yapýlýr. Örneðin yedinci oyuncu „yedilim yedili, yediðim tekme“ der, diðer oyuncular tarafýndan
ebe tekmelenir. Sekizinci oyuncu atlarken „sekizim seksek“
der, tek ayak üstünde durur. Bundan sonra atlayacak
oyuncularýn atladýktan sonra tek ayak üstünde durmasý
zorunludur. Sekizinci oyuncu kendinden sonra atlayan
oyuncularý seksek olarak istediði gibi dolaþtýrmak hakkýna
sahiptir. Dokuzuncu oyuncu atlarken „dokuzum durak“
der demez seken oyuncularýn olduðu yerde kýmýldamadan durmasý gerekir. Onuncu oyuncu atlarken „onum
orak, Fatih’in toplarý“ der, ebelerin sýrtlarýný yumruklamaya
baþlar.
Oyun yeni ebenin belirlenmesiyle ayný tarzda sürüp
gider.
kafile hemen atlara binerek yola
koyulur... Ýki gün durup dinlenmeden
yol alýrlar. Üçünçü gün Keloðlan’ýn
at sýrtýndaki yolculuktan vücudunun
her tarafý aðrýmaya baþlar. Ama verdiði sözü ve aldýðý parayý düþünerek
sabýrla yola devam eder. Artýk akþam
yaklaþmýþtýr. Kafile baþkaný mola için
kervaný durdurur. Keloðlan biraz dinleneceði için sevinmiþtir. Ama bu
sevinci çok sürmez. Atlar
baðlandýktan sonra
kafile
baþkaný
kendini çaðýrýr.
Keloðlan’a
der ki:
kuyuya inme hazýrlýgýna baþlar. Etrafýný
saran yol arkadaþlarý Keloðlan’ýn
beline kalýn bir ip baðlarlar, kuyuya
sarkýtýrlar. Keloðlan kuyunun yarýsýna
gelince sað tarafýnda karanlýkta
aniden bir kapý açýlýr. Adamýn biri
Keloðlan’ý kuçakladýðý gibi bu kapýdan
içeri çeker... Neye uðradýðýný anlayamayan Keloðlan kendine gelince, bir
de ne görsün!.. Geniþ bir bahçe ve bu
bahçenin ortasýnda büyük bir saray
durmuyor mu?.. Sarayýn bahçesinde
güllerin arasýnda Dünya güzeli bir kýz
oturmuþ, arkasýnda bir dudaðý yerde,
bir dudaðý gökte iri ve koyu siyah
renkte bir zenci ayakta durmakta.
-Keloðlan, þurada bir kuyu görüyorsun...
-Evet, der bizim Keloðlan. -Ýþte
þimdi, o kuyuya ineceksin... Korkmazsýn deðil mi?...Keloðlan kuyunun
yanýna gider bir saðýna, bir soluna
ve eðilip içine bakar, kafile baþkanýna
dönerek:
-Ne var bunda korkacak, elbette
inerim. Der keloðlan korksa bile
korktuðunu belli etmemege çalýþarak
çiçeklerin arasýnda bir tavus kuþu
dolaþmaktadýr. Þaþkýnlýkla bunlarý
seyre
dalan
Keloðlan
birden
arkasýnda gürleyen bir sesle aklý
baþýndan gider. Dönüp bakýnca, ne
görsün?... Koca bir dev. Arkasýnda
durmuyor mu!.. Dev korkunç bir
sesle:
-Eyyyy, adem oðlu!... Söyle
bakalým, þu gördüklerinden hangisi
daha güzel?.. Keloðlan korkudan tir
tir titremeðe baþlar. Ne cevap verecegini þaþýrýr ama, biraz sonra aklý
baþýna gelir ve biraz düþündükden
sonra:-Gönül neyi severse güzel odur
sultaným, der. Dev, aldýgý cevaptan
memnun gibi görünür ve Keloðlan’a
tekrar sorar.
-Þu kýz çok güzel, þu tavus kuþu
çok hoþ ama, þu zenci çok çirkin,
çok kötü!.. Buna ne dersin?.. Keloðlan
artýk ilk þaþkýnlýk ve korkudan kurtulmuþtur. Yine cevabý yapýþtýrýr:
-Gönül neyi severse, güzel odur sultaným, diye tekrar ayný cevabý yapýþtýrýr.
Aldýðý cevaptan çok hoþlanan dev,
Keloðlan’a:
-Aferin, sen akýllý bir çocuða benzi-
yorsun diye Keloðlan’a
hemen yanýndaki, aðaçtan kopardýðý
üç tane büyük nar’ý verir. Ve:
-Al bu narlarý. Dönüþte annenle birlikte yersin, diyerek Keloðlan’ýn yanýndan ayrýlmýþ. Meðer Dev, her kuyuya
inen insana bu sorularý sorar fakat,
bir türlü istediði akýllýca cevabý alamayýnca çok kýzar, hemen kellesini
uçurur, sonra da etlerini yer, kafatasýný
sarayýn duvarlarýna asarmýþ. Böylece
kuyuya inenlerin çoðu, Dev’in bu soru-
larý karþýsýnda kimi kýz güzel, kimi
tavuskuþu diye Dev’e cevap verirlermiþ. Bu cevaplardan memnun kalmadýðý için kuyuya inen bir daha
yukarý çýkamazmýþ. Dev’in yanýndan
ayrýlan Keloðlan tekrar çýkýþ kapýsýna
gelip yukarý nasýl çýkacaðýný düþünürken birden yukardan, su almak için
sarkýtýlmýþ bir kovanýn kendisine doðru
geldiðini görünce, Keloðlan hemen
bu kovadan tutarak yukarý çýkar.
Keloðlan’ý sapasaðlam yukarý çýktýðýný
gören arkadaþlarý, þaþkýnlýktan aðýzlarý bir karýþ açýk, gözlerine inanamazlar ve birbirlerine bakýþýrlar. Zira
kervancýlar bu kuyudan su almak
istedikleri zaman her seferinde Dev’e
bir insaný kurban vermeleri adetmiþ.
Yol arkadaþlarý onu böyle sapasaðlam, güler yüzlü görünce tabii
þaþkýnlýktan kendilerini alamamýþlar.
Kafile baþkaný merakýný yenemiyerek
keloðlan’a:
-Þimdiye kadar bu kuyuya salladýðýmýz adamlardan hiçbiri geri
dönmemiþtir. Sen nasýl oldu da bu
kuyudan saðlam çýktýn evlat?...
Keloðlan güler yüzle þu cevabý verir:
-Nasýl çýktýysam çýktým.. Çýktým ya!...
Siz ona bakýn. Yeniden kafile yola
koyulmuþ. Varacaklarý o uzak ülkeye
varmýþ. Atlara mallarý yükleyerek
memlekete dönmüþler. Keloðlan elindeki Nar’larý sevinçle evine dönünce,
annesi yine her zamanki gibi, el
çamaþýrý yýkamakta bulur. Annesi de
oðlu geldiði için sevinmiþtir. Yemekler
yenir. Yemekten sonra da Keloðlan,
Dev’in verdiði Nar’lardan birini çýkarýp
yemek için ikiye böler. Bir de ne
görsün? Dev’in verdiði Nar tanelerinin
her biri meðer çok kýymetli birer
mücevher deðilmiymiþ... Bunun
deðerini anlayan Keloðlan, zaman
zaman bunlarýn her birini azar azar
satmýþ.. Ve Keloðlan öylesine zengin
olmuþ ki, artýk ne kelliði kalmýþtýr, ne
de çirkinliði, ne de annesinin
çamaþýrcýlýðý. Mutlu bir hayata
kavuþmuþlar.. Onlar ermiþ muradýna,
biz gidelim diðer masallarý okumaya...
Sayý 13
Mayýs 2002 www.dem-ajans.de
N
ew York’taki apartmanýnda vurulduðu
zaman John Lenneon’un kaný bulaþan
bir resim açýk artýrma ile 13 000 dolara
satýldý. Bir bardak su ile Lennon’un cam
kenarýnda otururken görüldüðü resim 1980
yýlýnda vurulduðu
zaman Yoko Ono
tarafýndan çekilen resmin
yeraldýðý çerçeve
ve cama John
Lennon’un kaný
bulaþmýþ bulunuyor. Londra da açýk artýrma ile satýlan resmin
sanatçýnýn bir koleksiyonunu hazýrlayan gurup
tarafýndan satýn alýndýðý bildirildi.
Silah zoruyla kadýn öpen
Eminem 100 000 dolar
ödedi
Ü
nlü þarkýcý
Eminem bir
barda
silah zoruyla bir
kadýný öpmesi
nedeniyle 100 000
dolar ödedi.
Ancak zaten silah
taþýmasý daha
önceki bir olaydan mahkeme
kararýylayasaklanmýþ olan þarkýcýnýn ceza mahkemesi tarafýndan nasýl cezalandýrýlacaðý bekleniyor. Bunlarýn dýþýnda ünlü hip-Hopster baþta
kendi annesi olmak üzere çok sayýda kiþi
tarafýndan da dava edilmiþ bulunuyor. Bunlar
arasýnda eski sýnýf arkadaþlarý ve bir baþkasýnýn
parçasýný izinsiz alýp kullanmasýda bulunuyor.
Hayatta kalan iki
Beatle’s birlikte sahneye
çýkýyor
H
ayatta
kalan iki
Beatle
gurubu elemaný
Ringo Star ile Paul
Mc Cartney Las
Vegas’ta iki konserde birlikte çalýp söyleyecek.
Konser biletlerinin 125 ila 350 dolar arasýnda
satýldýðý söyleniyor. Ancak giþelerde bilet kalmadýðý için konser biletlerinin karaborsa da
daha da fazlaya gideceði tahmin ediliyor. Bu
konserin, kumarhaneler kentindeki otelin iptal
edilen Mike Tyson ile Lennox Lewis karþýlaþmasýnýn yerini almasý için düzenlediði belirtiliyor.
Yýldýz savaþlarý filmini
görmek için þimdiden
sýraya girdiler
S
tar Wars veya Türkçe adýyla Yýldýz savaþlarý
filminin 16 Mayýs tarihinde vizyona girmesine altý
hafta kala þimdiden filmi ilk
görenler
arasýnda girebilmek için sinemalar önünde
kuyruða girmeye
baþladý. Þu anda 60 kadar kiþinin vardiyalý
þekilde kuyruða girdiði sinema önünde kendilerine göre bir teþkilatlanma oluþturduklarý söyleniyor. Yerel polisin kendilerini tanýdýðýný ve daha
ünce de bir baþka Yýldýz savaþlatrý filmi için
haftalarca kuyrukta beklediklerini belirten fan
kulübü üyeleri geceleri özellikle kuyruða takýlan
kiþilerin çok ilginç olduðunu savunuyor.
Liza
Minelli’nin
annesi
kýzýna
dava açtý
L
iza Minelli’nin 94 yaþýndaki üveyannesi
yaþlýlara karþý kötü davrandýðý için üvey kýzý
hakkýnda dava açtý. Kendisini sürekli olarak
karanlýk bir odada yalnýz býraktýðýný anlatan
Lee Anderson Minelli, kocasýnýn kendisine bir
ev býraktýðýnýn ancak Liza’nýn bu evi sattýðýný,
ve geçenlerde büyük tantanalarla evlenen üvey
kýzýnýn kendisi ile yptýðý anlaþmayý bozarak
ortadan kaybolduðýunu ileri sürdü. Liza Minelli
tanýnmýþ Film direktörü Vincent Minelli ile kýsa
bir evlilik yaptýðý sorunlu aktris Judy Garland’ýn
ortak çocuklarý.
2002 Yaz Modasý
Y
az yaz yaz....... 2002 Yaz
Modasý ve koleksiyonlarý vitrinlerde yer
almaya baþladý bile. Bu yaz herkesin zevkine uygun tasarýmlar
ve stiller var.
Neler moda
Romantik roman romantik,
kýþýn
üzerimize
çöken
karabulutlardan sonra
k a d ý n l a r ,
kumaþlar,
iç
çamaþýrlar, ayakkabýlar, desenler
her þey bu yaz çok
romantik. Renklerde yazýn prensesi beyaz, kýrmýzý
ise aðýrlýðýný bu yaz
gece kýyafetlerine
vermiþ gibi.. Her
þey romantik ama
bir o kadar da diþi!
Týð iþi elbiseler,
püsküller, saçaklar, kelebek motifli
elbiseler,
hasýr
topuklu espadriller,
denizci pantolonlarý,
taþlý
ve
boncuklu tokalar,
hippi tarzý desenler, minik çiçekler,
geometrik desenler, dize kadar
çýkan baðcýklý ayakkabýlar, çiçekli gerdanlýklar,
þifon elbiseler, dekolteli tasarým-
lar, pastel tonlar, ipek gibi hafif
kumaþlar, renkli ve kalýn kemerler, kovboy çizmeleri, püsküllü
çanta ve kemerler, dökümlü
kumaþlar, fýrfýrlý etekler, gömlekler ve elbiseler, yapraklar,
dallar, Hindistan, Afrika, Uzakdoðu esintileri, iþlemeler ve bol
kesimler incecik askýlar, dantel
ve þifonlarla kýsacýk elbiseler,
siyah-beyaz , beyaz-siyah....
MAKYAJ
HATALARI
1
. Yüzü aydýnlatmak için çok açýk renkli
veya pembeye çalan bir fondöten
seçmek hatalý bir seçimdir.Eðer fondöteniniz açýk renkte olursa teninizi griye
döndürür.Pembeye çalan fondöten ise
yüzünüze yapay bir hava verir.Bu yüzden
sarýya çalan koyu renkte ve cilt renginizle
uyumlu bir renk seçin.Böylece doðal bir
görünüm yakalayabilirsiniz.
2. Elmacýk kemiklerinin üzerine allýk
sürmek:Allýk sürmeden önce yüz yapýnýzý iyice
inceleyin.Uzun bir yüzünüz varsa allýðý
elmacýk kemiklerinin alt kýsmýna
uygulayýn.Geniþ bir yüzünüz varsa allýðý
þakaklarýnýza uygulayýn.Dolgun yanaklý
kiþiler kahverengi allýktan kaçýnmalýlar.
3. Pembe ve kayýsý rengi pudra
kullanmak:Pudra teni renklendirmek için
deðil matlaþtýrmak ve kadifemsi bir
yumuþaklýk saðlamak için kullanýlýr.Bu
yüzden
þeffaf,renksiz
bir
pudra
seçin.Pudranýn kalýp gibi yüze yapýþma-
masý için T bölgesine ve ifadenizi donuklaþtýrmamak için göz çevresine fazla
sürmeyin.
4.
Alt
göz
kapaðýna
kalem
çekmek:Gözleriniz eðer birbirine çok
yakýn ise alt göz kapaðýna kalem çekerek orantýsýzlýðý daha çok gözler önüne
serersiniz.Alt göz kapaðýnýn iç tarafýndan
baþlayarak gözün yarýsýna kadar açýk
renkli bir kalem çekin.Dýþýna doðru ise
koyu renkli bir kalem kullanýn.
5. Yorgunluðunuzu kapatmak için göz
kapaklarýný kapkara boyamak:Mutsuz
ve yorgun görünmek istemiyorsanýz ,üst
göz kapaðýnýza açýk renk far sürün,alt
tarafýna koyu renk uygulayýn.
6. Alt kirpiklere rimel uygulamak: Alt
Neredeyse her yerde fýrfýr ve
volan var.Bütün bluz,elbiselerin
yakalarýnda kollarýnda kat kat
fýrfýrlar
ve
volanlar
boy
gösteriyor.Valentino
yeni
tasarýmýnda Pantalon kenarlarýna ve dizden aþaðýsýna da
bu fýrfýrlarý uygulamýþ.
Ayakkabýlarda ise moda
dolgu
topuða
döndü.Özellikle
alt
dolgu kýsmý mantardan
yapýlmýþ olanlar çok
gözde olacak bu yaz.Bu
yaz ister kabul edin ister
etmeyin
çizme
giyeceðiz.Ýster Harley
çizmeler,isterseniz de
burnu açýk çizme giyin
ama kurtuluþ yok mutlaka giyilecek.Tiril tiril
eteklerin,fýrfýrlý elbiselerin, incecik þifondan
yapýlan
kýyafetlerin
romantik dokunuþlarý
çizmeler ile bu çizgilere
çok az da olsa seksi bir
görüntü katýyor.
Senelerdir
ceketler
unutulmuþtu. Bu yaz
ceketler dolaplardan
çýkýyor.Yaz akþamlarý
için ceketler vazgeçilmez olacak.Özellikle
country
tarzý
olanlar,safari ceket,etek
ve
pantalon
takýmlar,ince poplin ve
keten ceketleri bu yaz
çok sýk göreceðiz.
kirpiklerinize rimel
s ü r e r s i n i z
kirpikleriniz örümcek aðý gibi görülür
ve
bakýþýnýzý
aþaðýya
doðru
çekersiniz.Sadece
eyelýner ile ince bir
çizgi çizebilirsiniz.
7.
Dudaklarý
dolgun göstermek
için
kalem
çekmek:
Dudaklarýnýzý dolgun göstermek için açýk renk bir dudak kalemi
seçmelisiniz.Þeffaf veya parlak bej renkleri
dudaklarý dolgun gösterir. 10.Dudaklarý ince
göstermek için koyu renk ruj kullanmak:
Yapýlmasý gereken açýk renkte mat bir ruj
seçmek.Dudaklarýnýza kapatýcý ve fondöten
sürerek kalýn dudaklarýnýzý inceltebilirsiniz
AYLIK FALINIZ AYLIK FALINIZ AYLIK FALINIZ AYLIK FALINIZ AYLIK
John Lennon’un kanlý
fotoðrafý satýldý
MAGAZÝN
[email protected] sayfa
kýz kulesi...
Acýya bir
armaðan
Mutlu Aþk..
T
eflon
Aþklar
peþindeyiz. Þöyle
bir sürtünüyoruz birden ýsýnýr
gibi oluyoruz. Bir har, bir ateþ, bir
yangýn, aman-aman!
Sonra birden biri ay gazý
kapatýyor sanki. Piþen her ne idiyse
çoðu zamanda seks çarçabuk tüketiliyor. Ham hum þara lop öylesine
özentisiz bir sofrada, þarapsýz ve
sohbetsiz. Ve herkes yoluna, teflonlar dolaba. Ýþte size küçük Aþklar.
Evli erkekler, iþadamlarý, özgür
ama evli. Evlilikleri onlar için özgürlük
kýsýtlayýcý bir þey deðil. Tanýdýðým tüm
-evet tüm- evli erkekler kadýnlara
ilgi duyarlar, iliþki kurmak istiyorlar,
kuruyorlar. Sanki adamlar, dayanýlmaz, karþý konulmaz olaðanüstü
kimseler. Hele birde paralarý varsa.
Hepside birbirine benziyor. Yemeðe
davet etmek için bulduklarý bahaneler, seçtikleri restoranlar, sonra evlerine davet ediþ biçimleri. Doðal Hiç
bir þey yok ortada, hep yalan, hep
sahte, hep uydurma.
„Evlilik çok monoton bir þey,
aslýnda gerekli ama olmuyor iþte,
bir þeylerin eksikliðini duyuyor insan,
zaten karýmla pek bir iliþkimiz kalmadý, odalarýmýzý bile ayýrdýk…
Ama çocuklar.. aile.. toplum.. Sürdürmek zorundayýz iþte, ne yapalým.
Ama ne kadar mutsuzum bir bilsen,
ne kadar muhtacým, karýma acýyorum ama gidecek bir yeri yok ki..“
Hiç biride diyemiyor ki karýmý
seviyorum ama seninle de birlikte
olmak istiyorum. Ev içi yaþamlarý,
koþa koþa eve gitmeleri, her kaçamak için soluk soluða uydurulmuþ
toplantý ve iþ yemeði yalanlarý.
Ýsteksizde olsa o geceleri eþleriyle
Merhaba
Bundan böyle bu köþemde
sizin sorularýnýza ve sorunlarýnýza
cevap vermeye çalýþlacaðým.
„Yaþadýklarýmdan öðrediklerim“
diye izah ettiðim bilgilerimi sizinle
paylaþmaktan mutluluk duyacaðým. Bana sorunlarýnýzý ve
Mayýs ayýnda sizin için oldukça rahat koþullarýn varolacaðý gözleniyor sevgili Koçlar. Sizin
için özellikle aþk ve eðlence içeren her konuda
hareketlenme getiriyor. Kendinizi yaratýcýlýk
içeren her konuda çok iyi ifade edebileceðiniz
bir devredesiniz. Bu devrede risk içeren konular da ilginizi çekebilir ve inisiyatiflerinizi deðerlendirmek için çaba gösterebilirsiniz. Sinirsel
rahatsýzlýklarýnýzý saðlýðýnýzla daha yakýndan
ilgilenerek asabilirsiniz.
Mayýs ilk yarýsý sizin için biraz gerilimli gibi
gözükse de ikinci yarýda çok daha rahat koþullar söz konusu olacak sevgili Boðalar. Bu
dönemde eviniz ve güvenliðiniz için masraf
yapma ve ailenizle bir arada olma isteðiniz
artabilir. Aþk yaþantýnýzda da canlanma hissedebileceðiniz bu devrede sevgilinizle birbirinize her zamankinden daha yakýn hissetmeniz
mümkün.
Bu ay sizin için deðiþken koþullarýn varolacaðý gözleniyor sevgili Ýkizler. Burcunuzda ilerleyen Saturnun Plutoyla karþýtlýðý yaþamýnýzda
deðiþtirmekte direndiðiniz konularda zorlanma yaratabilir . Esneklik ve uyum yeteneðinizi kullanmanýz gereken bir devredesiniz.
Fakat dikkat bu arada masraflarýn artmasýna
da hazýrlýklý olmalýsýnýz.
Bu ay sizin için oldukça rahatlatýcý koþullarýn
varolacaðý gözleniyor sevgili yengeçler. Pek
çok konuda inisiyatif sahibi olacaðýnýz þanslý
bir devreyi iþaret ediyor. Ýliþkilerinizde rahatlama gözlenirken tüm giriþimleriniz için uygun
fýrsatlar karþýnýza çýkabilir. Karþýt burcunuzda
ayýn beþinde gerçekleþecek olan Dolunay iliþkilerinizde önemli konularý gündeme getirebilir.
Bu Ay yaþam enerjinizin ve sevincinizin oldukça
yüksek olacaðý gözleniyor sevgili Aslanlar. Her
türlü giriþim için cesaretli olabileceðiniz bir
devreyi haber veriyor..Akýlcý davranabileceðiniz bu devrede planlama ve ifade gücünüzün
de artacaðýný gözleyebilirsiniz. Yeni anlaþmalar ve koþullarýn varlýðý sizi rahatlatacak ve
geleceðe daha olumlu bakmanýzý saðlayacaktýr.
Ayýn ilk yarýsýnda sizin için zorlu gibi görünen
koþullarýn varlýðý sozkonusu olsa da ikinci
yarýda oldukça rahatlayabileceðiniz gözleniyor. Özellikle meslek ve aile yaþantýnýzda gerçekleþtirmekten kaçýndýðýnýz deðiþimlerin sizi
daha da zorlayabileceðini belirtiyor. Esnek
olmak ve özellikle de organize çalýþmaya
önem vermek en büyük çözümünüz olacaktýr. yaþantýnýzda önemli geliþmeleri gündeme
gelecektir.
17
ZELÝHA oflaya pofluya seviþme-
ler, çocuklarýyla mutlu
baba oyunlarý, aldatmalar çoðaldýkça eþlere
alýnan armaðanlar, offf
Allahým hep ayný.
Büyük
Aþk,
büyük
endiþelere, büyük korkular, büyük ihanetler,
büyük kinler, büyük
acýlara yoldaþlýk eder.
Büyük bir aþkýn hiçbir
tarafý küçük kalamaz, ona göre.
Büyük bir Aþk için ödeyeceðimiz
bütün bedellere katlanýlýr. Çünkü
böyle bir Aþký Hiç yaþamamýþ
olmanýn getireceði yaþam fakirliði
çok daha katlanýlmazdýr.
Aþk ne kadar þiddetliyse ayrýlýklar
ve kavgalar da o denli þiddetli olur.
Hiç kavga etmeyen aþýklar mý?
Birbirlerini deðil ebeveynlerini bulmuþlardýr.
Mutlu Aþk yoksa bu aþkýn suçu
deðil. Aþk iki eli dolu bir eski ilahe,
birinden mutluluðu, birinden acýyý
veriyor. Acýyý almadan öbürünü
almak mümkün deðil. Acýdan korkana inadýna acýyý verip öbür elini
kapatýyor. Acýsýz mutluluk olmuyor.
Aþký, acýsýndan, kederinden,
tedirginliðinden, ayrýlýðýndan, üzüntüsünden, yarasýndan ayýklamaya
çalýþma.
Acýya bir armaðan Mutlu Aþk..
Aþk yaþamýn ilkesi, Aþk için yaþayacaðým heyecansa yaþamamýn
çekirdeði, heyecansýz kalmayacaðým, ünse ünlü olacaðým, iþse
iþimde en yüksek yere geleceðim,
paraysa zengin olacaðým, boyun
eðmemekse eðmeyeceðim, tümü
birdense tümünü yapacaðým. Onlar
kendi çýkarlarýna uygun kalýplarýna
sokamayacaklar beni, onlarýn korumasý altýna girmeyeceðim, benim
onlardan hiçbir eksiðim yok, bunu
onlara kanýtlayacaðým. Hiç kimsenin
muavini olmayacaðým. Çünkü
olduðumu kanýtlamak için üzerlerine durmadan solucanlar atmam
gerekiyorsa, atacaðým.
sorunlarýnýzý mektup veya e-mail
ile iletebilirsiniz.
Adress: Hack str.
70190 Stuttgart
e-Mail:
[email protected]
Burcunuzun yöneticisi Venusun Ay
baþýnda Toplum ve meslek yaþantýnýzda
dikkat çekebileceðiniz bir devreye iþaret
ediyor sevgili Teraziler. Ýþ yaþantýnýzda
yepyeni fýrsatlar ve terfiler söz konusu olabilir ve kendinizi en iyi þekilde temsil edebilirsiniz. Beklemediðiniz yardýmlarýn da sizi
çok rahatlatabileceði gözleniyor.
Mayýs da sizin için rahat koþullarýn yanýnda
zorlayýcý enerjilerin de iþbaþýnda olabileceði gözleniyor sevgili Akrepler. Kendinizi
geliþtirme fýrsatlarýnýn artabileceði verimli
bir devreye iþaret ediyor. Her turlu yeni
konu ufkunuzu geniþletecek alternatifleri
beraberinde getirebilir. arkadaþlarýnýzdan
alabileceðiniz desteði ve organize çalýþmalardan elde edebileceðinizi kazançlarý
da gündeme gelecektir.
Mayýs ayýnda sizin için bir çok fýrsatýn
söz konusu olacaðý gözleniyor sevgili
Yaylar. Yaratýcýlýðýnýzý kullanabileceðiniz her
alanda size farklý alternatifler sunuyor. Özellikle aþk yaþantýnýzda belirgin bir canlanma
hissedebilir ve kendinizi sevdiðinize daha
iyi ifade edebilirsiniz. Ayýn ikinci yarýsýnda
meslek yaþantýnýzda ön plana çýkabileceðiniz ve yeni konularda anlaþmalar yapabileceðiniz bir zamana iþaret ediyor.
Bu ay Dolunay ayýn beþinde sizin burcunuzda gerçekleþiyor sevgili Oðlaklar.
Özellikle sizi ve ailenizi ilgilendiren konularda önemli geliþmeler gözleyebilirsiniz.
Ýç dünyanýzdaki gerilimlerin saðlýðýnýzý ve
çalýþma þartlarýnýzý da etkileyebileceðini
belirtiyor. Vücudunuzla ilgili önlemleri þimdiden almak ve saðlýðýnýz için çalýþma þartlarýnýzý yeniden düzenlemek uzun vaade
de rahat.
Bu Ay karþýt burcunuzda ilerlemeye devam
eden Güneþ ve Merkür birebir iliþkilerinizin ön plana çýkabileceði bir devreye iþaret
ediyor sevgili kovalar.. Yeni anlaþmalar ve
akitlere oldukça açýk olabileceðiniz gözleniyor . Saðlýk sorununuz varsa ay baþýndan
itibaren bu konuda düzelmeler hissedebilir .
Bu ay sizin için deðiþken þartlarýn sozkonusu olacaðý gözleniyor sevgili Balýklar.
Satürn ve Pluto polarizesinden negatif etkilenmemek için aile yaþantýnýz ve mesleðinizle ilgili konularda sabit fikirliliklerden
kaçýnmak lehinize olacaktýr. Eþiniz veya
ortaðýnýzla birbirinizi daha iyi anlayabileceðiniz bir devredesiniz.
Sayý 13
Mayýs 2002 www.dem-ajans.de
ÝÇÝMÝZDEN BÝRÝ
Güney Özdemir
1
995 yýlýndan bu yana
Almanya´nýn Frankfurt kentinde
yaþayan Cizreli Güney Özdemir
Almanya´nýn çeþitli kentlerinde þiir
geceleri düzenleyerek Þiir
hayranlarý´nýn birbiriyle buluþturma
sevincini hem
yaþýyor hem de
yaþatýyor. 21. Ocak
2001 den „ Þiirlerin
gizinden
senin yüzün“
adlý þiir
kitabýný çýkardýktan sonra
þiir gecelerini
düzenlemeye baþladýðýný söyleyen Güney, 2003 yýlýnda,
Kürtçe, Zazaca, Türkçe ve Almanca bir
þiir kitabý çýkaracaðýný açýkladý.
Ülkem
Artýk her þeyden sonra
Ülkem´de
Yasak bir sevda
Gül açýyor
Þiir kokuyor bahçesi
Ve
Üstümüzden Perdeler çekilip
Gerçek yüzümüz
Göründü nihayet
Mart 2002
Eflatun bir efkar çöküyor içime
Ýlk oluyor, eflatun bir efkar çöküyor içime
Çaresizim, elini ver diyebilir miyim
Hazal gözlerin nerede gülüm?
Sensiz olmanýn hançeriyle yaralýyým þimdi
...
Sonraya kalsýn þimdi bunlar...
Þükrü Yýldýz
SÝZÝN SAYFA
YOLCUM
Kendim
Yolcum uðrarsan Maraþ’a
Kucak Kucak selam söyle
Uçtan uca baþtan baþa
Kucak kucak selam söyle
Hayatta çektiklerimi
kalbime yazanlardaným
Aþk için kalbime,
mezar kazanlardaným
Keder gördüm acý gördüm
Gurbet ele ömür verdim
Gittiðin yer baba yurdum
Kucak kucak selam söyle
Sýzlamaya baþlarsa içimdeki,
yaralar
O zaman dile gelir,
hain hatýralar
Daðlara bekçi durana
Tarlada çapa vurana
Ahmet Dümrül´ü sorana
Kucak Kucak selam söyle
Beni anlatan bu içli þiirlerimdir
Çünkü; onlar benim
hayatta çektiklerimdir...
Bir küçük kýz
Yirmi birinci yüzyýlý selamlarken
Bir köy tepesinde/ ayaðýnda lastikleriyle
Üzerinde eski-püskü elbiseleriyle
Ýnsanlarýn vicdanlarýna asýlmýþtý
Þaþkýnlýk akardý gözlerinden
sýcak sýcak gülümserdi
Anlamazdý insancýklarý
Hele hele yasadýðý çarpýþmalarý
Doðuda yaþardý
Kimliði vardý ama sayýlmazdý
Dili yasaktý/ inancý yasaktý
Yasaklar içinde sorular sorardý/
sorular yasaktý
Cengizhan Yýlmaz
YALNIZLIK
ÞEBNEM EZÝK/ 1 Nisan 2002
NEREDE YANLIÞ YAPTIM
Gerçekler
Ahmet Dümrül
12.06.1992
Yalnýzlýk vurgun olmuþ
Yüreðime.
Sürgün geçen akþamlarda
Arar olmuþum
Seni yine.
Aðlýyorum kaderime
Boðulmuþum
Yalnýzlýðýn pençesinde.
Ömrümden bir gün daha
Tükenmekte.
Kapýmý çalanlar
Dönmemekte.
Yitirilen zamanlarda
Bir kýr daha
Düþtü saçlarýma.
Yaþlý gözlerim
Titreyen bacaklarým
Boþ odalarda
Seni aramakta.
Terliklerin yataðýmýn
Baþucunda.
Bir gün, bir gün………daha
geçse de
Yaþlanmýþ bedenim
Ebediyette dinlense.
Ruhum seni bulsa
Bu yalnýzlýk bitse….
[email protected] sayfa
Oysa çiçeklerle bezemek isterdi
El ele tutuþmak ortalarýnda
Meydan okumak dünyaya
Güvercinler uçurtmak;kelepçeler
kýrmak
Ve haykýrmak „silahlarla deðil
amcalar“
küsüþün
sövgülerimiz slogan
sloganlarýmýz sövgü
hani kýrgýnlýklara küsmekti dostluk
küsüþün ne duruyorsunuz
belki bir yolunu bulur
anlaþýverirsiniz ansýzýn
kendine iyi davran
açlýk somali’de anlamsýzsa
sevgi kurban edilmiþse porno filmlere
grevler burjuva þarkýlarý söylüyorsa
sen yine de kendine iyi davran
yarýn gerekeceksin kendi kendine
son kurþunu sýkmadan insanlýk kendine
Duymalýsýnýz sesimizi
Yok belki oyuncaklarýmýz
Ayaðýmýzda pabuçlarýmýz
Renkli deðil dünyamýz
Ýsteðimiz bir avuç özgürlük
Yanar karanlýðýn içinde gözlerimiz
Bir býraksanýz bizleri
Bir okuyabilsek
Eþitliði/ kardeþliði öðretirdik sizlere
O karanlýk gecelerde yalnýzbaþýma
Kalýnca dertlerimle ben baþ baþa
Hep sorarým bu soruyu kendime
Acaba nerede yanlýþ yaptým diye
***
Hiç yabancý gelmez bu kelime bana
Gezinirken bir oraya bir buraya
Anam da hep sorardý kendi kendine
Acaba nerede yanlýþ yaptým diye
***
Ne huzur gördüm ne eylence
Ne kadar kötülük varsa hayatta
Hepsi geldi üstüme üstüme
Mümkünmü sormamak kendime
Acaba nerede yanlýþ yaptým diye
***
Genç kýz olursun her yer tozpembe
Herkesin geçtiði yoldan geçersin
Mutlaka bir gün evlenirsin sende
Nasýl sormazsýn ki kendi kendine
Acaba nerede yanlýþ yaptým diye
***
Ýþte örnek deðil midir ortada
Neden koca demiþler adýna
Yetmez mi onlar kadýný kocatmaya
Hayatýný zýndana çevirmeye
***
Ýçin için ömrünü kemirmeye
Ne sorup duruyorum sanki ben
Bu soruyu her gün kendi kendime
En büyük hatayý yapmýþým iþte
Zaten evlenmekle
Sadýk Can
mete alp
ÞÜPELÝ KORKU
Nefes almakmýydý yaþamak,yada
sonsuzlukla pençeleþip ölüme
direnmekmi?Yada mühim olan
neydi.Yaþadýðýný anlamak yada ölümün
kollarýnda olmana raðmen ölümle
yaþamaya alýþamamak.Neydi bu içimizdeki þüpeli korku yada neden
yaþamýn vazgeçilmez bekçisi
korkuydu.Ölüm yaþamýn anlamýydý
oysa hayatýmýzýn en küçük
noktasýnda.Peki o halde neydi bu anlamakla anlamamak arasýndaki büyük
çeliþki.
Yaþamak uðruna birþeylerden vazgeçmek ne garip þey.Oysaki yaþmk var
önüne serilen her güzelliði sevmek var
inadýna,aðlamak,gülmek ve
düþünmek.Nefes alýp vermek ne garip
þey.Sadece yaþamakmý oysa ben
yaþadým diyebilmek yada ölümede
gülebilmekmi? Ve yaþamý düþünürken
gözlerini özlemekmi,ölüm nedir ki?
Tanýmlayabilirmisin kendince.
Gözlerinin bittiði yeri anlat bana.Ölüm
sensiz çekilmez,gözlerin bana uzakken
ölümü sevemem ben.Sen bana uzakkenyaþadým diyemem.Sensizliði anlat
bana.Sen bensizliðin soðuk koynunda
kendinle kaldýnmý hiç yada yalnýzlýðý
nefes gibi çektinmi içine,sevdinmi?
Özlemeyi bildinmi sen kavuþmak istercesine delice.Ayaklarýný çektinmi göðüsüne kadar soðuk gecelerde,ýsýttýmý
yatagýn seni ben olmadan.Karanlýk
odalarda duvarlarla konuþup günleri
saydýnmý sen.Ölümü hissettinmi bensizken yada yaþamýn yok olduðunu anlayabildinmi ben yokken.
Olcay Çaldýr
Aysel Denizeri/ Almanya, 2001
Bir küçük kýz
Yirmi birinci yüzyýlý selamlarken
Haykýrýyor ve haykýrýþlarý/ haykýrýþlara çarpýyordu
Ve küçücük beyniyle/ çeliþkilerini
yaþýyordu
BULMACA
18
Helin
Birinci
yaþýna
çiðköfte
yoðurarak
girdi.
Anteplilerde
gelenekmiþ:-)
Ýyiki doðdun
Helin
Þairim
sokaktan toplarým þiirlerimi
yaðmurlu aþklardan
greve durmuþ fabrikalardan
fýrtýnalardan
umutlardan
doðmamýþ gelecekten
dememiþ mi þair
“sokaktan gelmeyenin
sokaktan alacaðý yoktur”
SOLDAN SAÐA:
1. 1. 1901 -1986 yýllarý arasýnda yaþamýþ, 1 kýdem
numaralý Hesap Uzmaný olan ve 1949 Büyük
Vergi Reformunun hazýrlayýcýsý ve ilk Hesap
Uzmanlarý Kurulu baþkaný / 2. Bir icra türü
- 4369 sayýlý yasa ile Motorlu Taþýtlar Vergisi
Kanununda yapýlan bir norm deðiþikliði / 3.
Gerçek ve tüzel kiþiler arasýndaki hukuki yükümlülüklerin yerine getirilmemesi durumunda Devletin müdahalesi ile yükümlülüklerin zorla yerine
getirilmesi-Vergi konusunun vergiye tabi olmamasýna yönelik olarak yasa hükümleri ile yapýlan
sýnýrlamalarýn genel adý / 4. Osmanlý Ýmparatorluðunun mülki taksimatýnda geliri 2000 ile
100000 akçe arasýndaki dirliklere verilen adÝskambilde birli / 5. Yasal sürenin geçmesi
suretiyle vergi alacaðýnýn kalkmasý 6. GeniþlikSermaye, kapital 7. Tersi Ek vergiye tabi ve reklam
yasaðý olan içeceklerin içerdiði bir madde /
8. Tersi GVK’nun 18 inci maddesindeki istisnadan yararlanan bir sanatçý türü / 9. Bir þeyin
yapýlmasýný saðlamak için verilen talimat-Gelir
vergisi mükelleflerinin vergilerinin ilk taksitlerini
yatýrdýklarý ve beyanname verdikleri ay / 10. Teslimi KDV ne tabi bir enstruman-Bir þeyi asmaya
yarayan alet-Bir hesap uzmaný adý / 11.Hayvan
barýnaðý-Dolaylý yoldan anlatma-Herhangi bir
satýþ yapýlmamasýna karþýn iki tacirin birbirine
eþit veya yakýn miktarlarda borçlu olduklarýný
gösteren bono türü / 12.Bir „Tahir“ türü-KDV ne
tabi bir içecek.
YUKARIDAN AÞAÐIYA:
1.Ýcra ve iflas iþlemlerinde paralarýn paylaþtýrýlmasý sonucunda alacaðýný tümüyle tahsil edememiþ olan alacaklýya elde edemediði miktar
için verilen belge / 2.Tersi mükelleflerin vergi
aylarýnda döktükleri bir ter türü-Katma Deðer
Vergisi Kanununda „Vergiyi doðuran olay“
baþlýklý maddenin sayýsý-Vergi kanunlarýnýn
yorumlanmasý sýrasýnda ilgili maddelerde
öncelikle bakýlmasý gereken husus / 3.Teslim
etme, verme-Ekonomik sýkýntý / 4.Vergi Usul
Kanununun I. Kitabýnýn 8. Kýsmýnýn 3. Bölümünün adý-Bir çoðul eki-Hayvan barýnaðý /
5.Tersi vilayet-29.7.1970 yýlýnda kabul edilen 1319
sayýlý Kanunun adý-Gözleri görmeyen / 6.Devletin yönetiminde yetkili olan amirlere verilen
ad-VUK’nun 267 nci maddesinde düzenlenen
bir deðerleme türü / 7.Ýngilizce evet anlamýna
gelen kelime-Teslimi genel oranda KDV ne tabi
olan bir petro kimya ürünü / 8.Hukukda geçersiz olan iþlemlere verilen genel ad-Tersi vergi
mevzuatýný öðrenmek için gerekli olan karakter
biçimi / 9.Emir .. -Tersi her yeni vergi düzenlemesinde müþavirlerin düþtükleri hal-i ruhiye-Bir
renk / 10.Kamu ortaklýðý senetlerinin kýsa adýTersi bir soru-Ýstanbul Ticaret Odasýnýn kýsa adý
/ 11. Tersi vergi kaçýran mükellefler vergi incelemeleri sýrasýnda dilerler-Bir çok örneðin içinde
gerçek olan, orijinal / 12.Ýhtimal-Mesafe
ýslak saçlarýmda seksenlik bir else
dinamo
sansaryan tabutluðunda
iki yýl dirençse gökçe
þairim
fýrtýnalar aðlasýn
ihanetler
yanlýþlýklar
ne sakalla saçýmýn arasýnda
medyaya meraklý bir baþým var
ne de sanat adýna insanlarý kullanan
iþim
þairim
rýfat ýlgaz’dýr tanýdýðým
niyazi akýncýoðlu
GÜLERMÝSÝN, AÐLARMISIN?
kurþuna dizilmiþ bir yürekse
vapstrolorca
boðulmuþ bir umutsa gani bozarslan
külse küllerinden umut doðuran
metin altýok
behçet aysan
uður kaynar
ABD NASA üssü bir açýklama yapar ve dünyanýn
büyük bir göktaþý yaðmurunun etkisinde kalacaðýný ve
insanlýðýn yok olma tehlikesiyle karþý karþýya kalabileceðini duyurur. Dünya ülkeleri yetkililerinin hýzla önlem
almalarý gerektiði bildirilir.
Türkiyede ki yatýrýmcýlarýn olaya ilk tepkisi ise þöyledir:
„Koþalým dolar alalým.“
þairim
sýrtýný yere vermem þiirin
ve býrakmam soytarýlara
ah sevda
ah beni eriten devingenlik
kolay deðil þiire ulaþmak
kolay deðil yaþamak
salkým saçak insanlarý
yarýnlarý
her nefes alýþýmýzda
alacaðý olan canlarý
yani adamlarý
yani adam gibi
þairim
her düzen borçludur þiire
her þiir alacaklý insanlardan
terden toplarým þiirlerimi
açlýklardan
yorgunluðundan seviþmelerin
þiir olurum genel grevlerde
ölüm oruçlarýnda
iþte sevgili
budur hikayesi þairin
þiirin yani
artýk yaðmurlu aþklara
gözgözeliklere deðil þiirin macerasý
pisliklere
ihanetlere
medyatiklere
þiir hariç
eyvallahým yoktur kimseye
þiir ki doðurur hayatý
büyütür o gülü binlerce
diken arasýndan
evet sevgili
bil ki yalnýz þairdir
þiir denen sevdanýn
emekçisi
patronu
ömrü
onlar
onlar ki soytarýdýr bu arenada
okumadan yaþamadan
yazmadan ‘þair’ olurlar
þiir sanýrlar yazdýklarýný
artýk paydos
hak yemelere
çiðnenmesine sokaklarýn
alýnterinin
aþklarýn
FIKRALAR
artýk paydos
insanlýðýn insanlýðýný emenlere
kendi aynalarýnda gülenlere
ve adam olmayanlara
artýk paydos
þairim
þiirdir tek can borcumun sahibi
H. Hüseyin Yalvaç
YERLÝ GUÝNNES
REKORTMENLERÝMÝZ
REHA MUHTAR-Yetiþkin, saðlýklý bir sýðýrý 4 soruda yere yýkma
rekoru.
TANSU ÇÝLLER- 1 cümle içinde en çok pot kýrma rekoru.
DENÝZ BAYKAL -Baraj altýnda en çok kalma rekoru.
HINCAL ULUÇ- Kahkaha atarak cam sürahi parçalama rekoru.
FATÝH TERÝM-Ýtalya’da 1 sene içinde 2 kere tahta geçip 2 kere
tahttan indirilen tek imparator olma rekoru. Ayrýca, sadece
mimiklerini kullanarak bir maçý baþýndan sonuna anlatabilme
rekoru.( Uzatma ve penaltýlar dahil )
BEYAZ-Çaðladan ayrýlabilme rekoru.
VJLER-10 dakikada 20 kere „evet“le baþlayan cümle kurabilme
rekoru.
HÜLYA AVÞAR-Bir koltuða bostan tarlasý sýðdýrma rekoru.
BANU ALKAN-Þarký söyleyerek bir göl dolusu kurbaðayý kaçýrma
rekoru.
MAÝL BÜYÜKERMAN-Konusu ne olursa olsun her soruya mankenlerden bahsederek cevap verebilme rekoru.
AJDA PEKKAN-Hiçbir vesikalýk fotoðrafý birbirine benzemeyen
kadýn rekoru.
MUSTAFA TOPALOÐLU-Uzaya çýkmamýþ tek uzaylý rekoru.
OKAN BAYÜLGEN-2 saatlik bir canlý yayýnda en çok insan
aþaðýlama rekoru.
ORHAN PAMUK-En çok sattýðý halde en az okunan yazar olma
rekoru..
ERKAN MUMCU-En hýzlý çýkýþ, en hýzlý fýrça yeme ve en hýzlý özür
dileme rekoru.
MUSTAFA DENÝZLÝ-Bir sonraki sezonun Avrupa maçlarý için bu
sezon 6 Þampiyonlar ligi maçýnda takýmý saklama rekoru.
AHMET ÇAKAR-Telegol programýnýn 1 dakikasýnýn bile olaysýz
ve gerilimsiz geçmemesini saðlama rekoru.
SÜLEYMAN DEMÝREL- 40 yýl ülke yönetip hiçbir terslikten sorumlu
bulunmadýðýný ve ülke için hâlâ umut olduðunu iddia edebilme
rekoru.
BÜLENT ECEVÝT- En heyecan veren Baþbakan olma rekoru. (Her
an düþecekmiþ izlenimi verip milletin yüreðini aðzýna getirerek)
Ýlaveten, en çok sindirememe rekoru.
Sayý 13
Mayýs 2002 www.dem-ajans.de
ÝNCELEME
Türk Ýþçilerinin Avrupa‘ya getirildiði
1960 tarihinden itibaren Türk Ýþçi
Çocuklarýn Öðretim Sorunlarý -II-
kaçmakta ve sokaklarda vakit geçirmektedir.
Hapishanelerde
insafsýzca
baskýdan
kurtulmak
isteyen
çocu-
Dr. Halis Özkan
KÜLTÜR KOMÝTELERÝNE
ÝÞTÝRAK EDENLER VE AVRUPA
KONSEYÝNE GÖNDERÝLENLER:
Ç
eþitli ülkelerin Karma Kültür
Komiteleri ile yapýlan görüþmelerde ve alýnan kararlarda belirtilen hususlar Türk tarafýnca
yerine getirilmemiþtir. Diðer taraftan
Türk tarafýna, komitelere iþtirak edenlerin çoðu konudan ve çocuklarýn içerisinde bulunduklarý acý durumdan,
bihaber kiþiler olmuþtur. Özellikle, bakanlýklarda bu konuyu bilmeyen kiþiler
görev yapmakta, ve çoðu zaman
Avrupa Konseyine iyi lisan biliyor diye
gönderilenler olmuþtur. Gönderilen
kiþiler her ne kadar Almanca konuþuyorlarsa, yazmaktan mahrumdurlar.
Ýngilizce biliyorum diye bakana not
hazýrlayýp verenler, Türkiye‘ de Türkçe
öðrenen Avustralyalý öðretmenlerin
yardýmý ile hazýrlamýþlardýr. Bununla
demek istiyorum ki: Kayýp olmuþ
nesillere darbe vurulmuþtur. Gayri
samimi beyanlarla onlarýn dertlerini
dert katmak, makamlarýný aldatmaktan vazgeçilmelidir. Yoksa, Türkiye’nin
ve Türk çocuðunun zararý daha da
büyük olacaktýr.
DÝÐER ÜLKELERÝN
ALDIKLARI TEDBÝRLER
Türk iþçisi çalýþtýran ülkeler, kendi
imkanlarý nispetinde, bir çok tedbirler
almýþlardýr. . .Örneðin: Almanya’nýn
çeþitli eyaletleri, ayrý ayrý tedbirler
almýþtýr. Hessen eyaleti HAZIRLIK SINIFLARI AÇMAKLA, BAVYERA EYALETÝ
MODEL SINIFLAR’ AÇMAKLA, BERLÝN
GESAMTSCHULELER (Birleþtirilmiþ sýnýflý
okullar) açmakla tedbirler almýþtýr.
Bunun yanýnda okul öncesi eðitime
de deðiþik eyaletler deðiþik biçimlerde
önem vermeye baþlamýþlardýr. Ancak
bana göre alýnan tedbirler yetersizdir
ve Türk hükümeti ise üzerine düþeni
yapamamaktadýr. Daha doðrusu ne
yapacaðýný bilememektedir. Bunun
sebebi, organizeye iþin erbabý olan
kiþilerin getirilemeyiþidir. Ülkelerin iste-
dikleri evsafta Öðretmen ile eðitim
ve öðretim araçlarýnýn hizmete sokulmamasýdýr. Alman hükümetinin defalarca yazmasýna raðmen, hükümetimiz
Almanca bilmeyen öðretmen ve özellikle EÐÝTÝM MÜÞAVÝRÝ GÖNDERMEYE
DEVAM ETMEKTEDÝR? Herne suretle
olursa olsun, siyasi veya politik nedenlerle, görevinden alýnan bir eðitim
müþavirinin yerine, onun yerini doldurabilecek bir kiþi gönderilmelidir. Eðitim
müþavirleri gönderilmeden önce mutlaka, seminerler düzenlenmeli ve
onlara gidecekleri ülkelerin eðitim, ve
öðretim sistemleri hakkýnda, bilgi verilmelidir. Örneðin: Son Berlin seyahatimde kendisi ile konuþtuðum
Alman yetkilileri: . . . Türkiye‘ den
gönderilen ders kitaplarýnýn bedellerini
ödediklerini beyan ettiler. Kaldý ki
oradaki Eðitim Baþ müþaviri Yardýmcýsý ise, bakanlýðý yazdýðý müteaddit
yazýlarý ile Berlin Senatosunun kitap
parasýný ödemediði olmuþtur. Hessen
Eyaleti aldýðý karar ile kitap paralarýný,
ödemektedir. Bu karar Yýllardan beri
yürürlüktedir. Fakat Milli Eðitim Bakanlýðý bundan istifade edememektedir. Bunun sebebi organizesizlikten ileri
gelmektedir.
- Dahasý var. Avusturya aldýðý
kararla, yabancý iþçi çocuklarýnýn ana
dillerinde okumaya mecbur olduklarý
ders kitaplarýnýn bedellerini ödemektedir. Bugüne kadar Türkiye bundan
istifade edememiþtir. Bu, eðitim müþavirlerimizin ders araç ve gereçleri ile
kitaplarýn nasýl tedarik edeceklerini bilmemelerinden ve öðretmenlerimizin
de bundan dolayýsý ile bihaber olmalarýný açýkça meydana koymaktadýr.
ZÝYARETLER:
Bakanlarýmýz yanlarýna kalabalýk
bir kitleyi alarak, Türk iþçilerinin
bulunduðu Avrupa ülkelerine gittiler.
Orada yerinde tepkilerde bulunmaktadýrlar. Dönüþlerinde bulunmaktadýrlar. Dönüþlerinde gördüklerini
unutan bakan ve genel müdürlere þu
hususu anlatmakta fayda mülahaza
ediyorum.
Muhtelif yazarlar tarafýndan iþçi
çocuklarýnýn eðitim ve öðretimi ve integrationlarý ile gelecekleri konusunda
bugüne kadar tam 406 eser yayýmlanmýþtýr. Bunlarýn yanýnda çekilen filmlerin, sayýsý da bir 0 kadar kabarýktýr.Yerli
ve yabancý bütün basýnda yapýlan
yayýmlarýn sayýsý sýnýrsýzdýr. Ülkelerin
ekranlarýna getirmedikleri gün yoktur.
Ülkelerin yetkililerinden mevcut film
ve yazýlmýþ eserlerden getirtilse de
onlarýn yaptýklarý tavsiyelere göre hareket edilse acaba daha iyi olmaz mý?
Fuzuli vaatlerin önüne geçmiþ olunur,
itimatsýzlýk yaratýlmaz ve döviz harcamanýn önüne geçilir. Eðitimde daha
etkin rol oynanýr, kanýsýndayým.
TÜRKÝYE NE YAPMIÞTIR?
Türkiye’nin bugüne kadar kaybýný
ilan etmeye mecbur olduðumuz üç
nesle hemen hemen hiç bir hizmet
götürememiþtir. Götürülen hizmet
çocuklarýmýzýn istikballerine bir katkýda
bulunamamýþtýr, diyebilirim. Örneðin:
1) Denklik konusu denmiþ. Bu
hususta bazý tespitler yapýlmýþ. Fakat
mevcut daire iþlemiyor. Vatandaþýn
getirilip elden verdiði belgeleri ve posta
ile gönderdiði diploma ve belgeler
aylarca deðerlendirilmiyor. Çuvallar
dolusu belge öylece bekliyor.
2) Türkiye‘ ye gelmek mecburiyetinde kalan vatandaþýn çocuklarýna
sahip çýkýlmamýþtýr. Onlara tahsillerine
devam imkanlarý saðlanamamýþtýr.
3) Bir meslek veya branþ sahibi
olarak Türkiye‘ ye dönen çocuk ve gençlere iþ yeri saðlanmamýþ ve getirdikleri
sertifikalar deðerlendirilmemiþtir.
4) Öðrenimlerini Almanca veya
diðer bir yabancý lisandan, yaptýran
okullara kayýtlarý yaptýrýlmamýþtýr.
5) Kontenjan okullarý kapýlarýný iþçi
vatandaþýn çocuklarýna kapatmýþtýr.
6) Vatandaþlara yurt dýþýnda kontenjan okullarý ile ilgili duyurular
yapýlmýþ, esasta kayda deðer bir þey
yapýlmamýþtýr. Bu ise vatandaþýn hükümete karþý itimat ve güvenini sarsmýþtýr.
7) Kitaplar ile istenen ders araçlarý
yeterince ve gönderilenler ise vaktinde
ve düzenli gönderilememiþtir.
8) Yurt dýþýnda yaptýrýlan, „Ýlkokulu
Dýþarýdan Bitirme Sýnavlarý“ þikayetlere
konu olmuþtur.
9) Ders kitaplarýnýn paralarýnýn
tahsil edilememiþtir.
10) Görsel, iþitsel ders araçlarýnýn
hizmete sokulacaðý vaat edilmiþ, fakat
yapýlmamýþtýr.
11) Okul öncesi eðitim
için hiç bir çaba gösterilmemiþtir.
12) Kullanýlan TürkKültür Sýnýflarý tabiri yanlýþtýr ve yanýltýcýdýr.
13) Hazýrlýk sýnýflarý,
yanlýþ izah ediliyor ve vatandaþlara izah edilmiyor. Birleþtirilmiþ
sýnýflar
ile
(Sonderschule)ler‘ in anlamlarý
vatandaþlara da Türk hükümeti
yetkililerince izah edilmediðinden,
vatandaþýmýz çocuklarýný okullara göndermekten imtina ediyorlar. (Açýklama
yapýlacak)
14) Öðrencilere dayak atan öðretmenler hakkýnda hiç bir iþlem yapýlmamýþtýr. v.s. v.s....
NELER YAPMALIYIZ?
Türkiye‘ de basýna intikal eden
rakamlar yanlýþ ve þaþýrtýcýdýr. Ýliþkim
olan Ülkelerin yetkilileri ile yaptýðým
görüþmelerde Türk makamlarýnca
verilen, 37O.OOO sayýsý hakikati yansýtmýyor denmektedir. Bu rakam 1 milyonun üstündedir, deniliyor. Ben de ayný
kanaatteyim. Bu büyük kitle Avrupa‘
da hala anne ve babanýn aðýr baskýsý
altýnca inlemekte ve böyle bir baskýsýndan da kurtulabilmek için evden
klarla
doludur. Bunlarla ilgilenen zaten yok.
Dünya çocuk Yýlý nedeniyle,
Türkiye’mizde basýn ve diðer görsel
ve iþitsel yayým organlarýnda devamlý
çocuklardan bahis etmektedir. Fakat
bütün bu basýn ve yayýn organlarý
ile konuþmacýlar - Memleketimizde
dayak atýlan çocuklardan,
- Yurt dýþýnda baba otoritesini
saðlamak üzere dayak atýlan,
- Genç kýzlardan, gençlerden ve
çocuklardan,
- Tarlada, bahçede çalýþtýrýlýp, elleri,
ayaklarý nasýr tutan çocuklardan genç
kýzlardan ve gençlerden,
- Oyun, oyuncak, kitap ve gazete ile
çocuk dergilerinden, oyuncaklardan,
normal yemekten,
- Çýraklýk yapýyor diye gece
yarýlarýna, ta günün en erken saatlerinden itibaren iþe giden çocuklardan
[email protected] sayfa
ve hiç pahasýna çalýþtýrýlan gençlerden ve bu haksýzlýklarýn
çözümünden,
Hýzla
oluþan
kentleþmelerde, çocuk
oyun
sahalarýndan,
yeþil bahçeler ile oyun
yerlerinin olmayýþýndan,
Üniversite
ve
yüksek okul imtihanlarýnda muvaffak olmayan gençlerin nereye
gittiklerinden,
-Yurt dýþýna kaçan ve
imkansýzlýklar içinde kývranýp
çevresine intibak edemeyip gayri
meþru yollara baþvuran gençlerden,
genç kýzlardan,
- Çocuklarýmýzýn ve gençlerimizin
kapitalist güçlere nasýl teslim edildiðinden ve bunlarýn, kurtuluþlarýndan,
bahis edilmiyor ve çareler düþünülmüyor. Sormak gerekiyor:
- Dünyanýn tüm ülkelerinde, çocuklar ve gençler, gelen misafire takdim
ediliyorlar. Misafirin yemek yediði
sofraya alýnýp onlarla konuþuluyor.
Nerede olursa olsun onlara þahsiyet
kazandýrmak için her türlü imkanlardan istifade ediliyor. Türkiye’mizde
gençlerimize, çocuklarýmýza þahsiyet
kazandýrmanýn yollarý üzerinde hiç bir
teþkilat faaliyet gösterememiþtir.
Avrupa’da bulunan anne ve babada
otorite kaybýndan korkarak, çocuklarýna þahsiyet kazandýrma yoluna
gitmiyor.
Vatandaþýmýz çocuðunu polise bildirme korkusu içerisinde kývranýp gitmektedir. Korkularýndan çocuklarýný
polise göndermemektedirler. Bu ise
çocuklarýn okula devam etmemelerine
sebep teþkil ediyor. Özellikle kýz çocuklarýnýn evde küçük kardeþlerine, bakmaya mecbur kalýyor.
19
ÖNEMLÝ DÝÐER HUSUSLAR:
- Genel Müdürlüðün tenkis‘i.
- Genel Müdürlükteki personel,
- Öðretmenlerin gönderilmesi için
yapýlan imtihan þekli ve olan kayýplar
ile aksayan tedrisat,
- Ek ÝÝ‘ deki notlarýn izahý,
- TÜRK- ÝÞ‘ in iþçi çocuklarýnýn eðitim
ve öðretim problemleri ile uðraþmasý,
- Bakanlýklar arasý koordinenin
nasýl saðlanmalý, tek taraflý, kararlar
ve getirdikleri zarar,
- Yerli ve yabancý yayýn organlarýnýn
faydalý olmadýklarý,
- Nereden baþlansa, neler anlatýlsa
az gelir. Periþanlýk diz boyu. Müspet
söylenecek hiç bir, kelam bulamýyorum. Bulmamýza da imkan yoktur,
böyle giderse. En iyisi yabancýlarýn
çocuklarýmýza Yardýmlarýný serbest
býrakmaktadýr. Yýllarca tertiplenen
seminerlere iþtirak ettim. Konularý
yerinde gördüm. Defalarca yetkililere
raporlar verdim. Çarelerini izah ettim,
fakat gene yapan yok, gene derde
deva olan yok. Çocuklarýmýzýn çaresizlik içinde kývranýyor, Türkiye‘den
ümitlerini kaybetmiþ olarak yaþlarýný
dolduruyorlar.
03.03.2002 tarihinde TRT ÝNT‘de
Milli Eðitim Bakaný Sayýn Metin
Bostancýoðlu, EG Milli Eðitim Bakanlarý toplantýsýnda önemli önerilerde
bulundu.
Ancak Sayýn Bakanýn önerileri, çok
önemli olmakla beraber, Türk Hükümetlerinin bugüne kadar uyguladýðý
eðitim politikalarý ile çözülemez.
Yurtdýþýna eðitim ve idari amaç ile
gönderilen personel, politika‘dan arýndýrýlmýþ olarak çalýþtýrýlmadýkça ve bu
kurumdan hangi ülkeye giderse gitsin,
gittiði ülkenin dilini bilmiyorsa, öðrencilere fayda yerine zarar getirir. Politika
eðitimden elini çekmedikçe, çözümsüzlük sürüp gider.
0190 /888838
Gül, aþk ve güzellik
baþa kalmasýný temsil eder.
Buna göre, açýlmýþ gül, can sýrrýný açýða vurmaktýr.
Gül, Bektaºilik’te de önemli
bir semboldür. Hazreti Ali,
rivayete göre son nefesini vermeden
önce Selman’dan bir deste gül istemiº
ve hemen getirilen gülleri kokladýktan sonra ruhunu teslim etmiþtir. Bu
bakýmdan gül destesi, nefeslerde
Bektaþilere has bir tasvir olarak sýk
sýk karþýmýza çýkmaktadýr. Bektaþilerin ve Mevlevilerin giydikleri bir çeþit
cübbeye de Destegül denir.
Gül, ortaçað batý edebiyatlarýnda
da gözde bir çiçektir. Roman de la
Rose, Fransýz edebiyatýnýn Ortaçað
Gül açýlýr yaz olur
Güzellerde naz olur
Ben yârime gül demem
Gülün ömrü az olur
Ý
nsanlýðýn tanýdýðý ilk çiçeklerden biri olan gül, aþký, büyüyü,
umudu ve ihtirasý simgeler. Gül,
kusursuz güzelliðin ve mükemmelliðin sembolüdür. Ýngilizce’de gül,
Latince’de kýrmýzý anlamýna gelen
rosa kelimesinden gelir. Ama gül kýrmýzýnýn yanýsýra, pembe, sarý, þeftali
veya beyaz renklerde de yetiþir. Botanikçiler bugüne kadar 200 yabani gül
çeþidini tanýmladý ve sýnýfladý.
Nabukadnazor sarayýný döþemek
için gül kullanýyordu. Ýran’da gül, gül
yaðý için üretiliyordu. Yunanlýlar ise
gülü, Afrodit’in sevgilisi Adonis’in
kanýna benzetiyorlardý. Efsaneye göre
gül, Afrodit’in çiçeðiymiþ ve Afrodit’in
ilk eþi olan Adonis, Mars tarafýndan
öldürülünce kanýndan kýrmýzý bir gül
meydana gelmiþ.
Romalýlar ise ziyafetlerde
o kadar çok gül
kullanýrdý ki, en azýndan bir misafirin
tavandan dökülen
gül
yapraklarý
altýnda boðularak öldüðü
bilinmektedir.
Efsaneye göre
Nemrut’un
Ýbrahim peygamberi mancýnýkla
içine
attýðý ateþ de
Tanrý’nýn emriyle gülbahçesinedönüþmüþtür.
Doðu
mitolojisinde de gül,
aþkýn
her
çeþidinde sevgiliyi temsil eder.
Bülbül ise onun
aþkýyla
yanýp
tutuþan aþýktýr. Bir
baþka efsaneye
göre, gülün rengi
eskiden kýrmýzý
deðilmiþ ve bülbüle de hiç yüz vermiyormuþ. Gülün bu
kayýtsýzlýðýna dayanamayan bülbül, günün her
birinde gidip onun gövdesine
konuvermiþ. Dikenler bülbülün
göðsüne batýnca akan kan gülün
RENKLER
dibine dökülmüþ ve
köklerinden damarlarýna doðru yayýlmýþ.
Gül, iþte o günden
sonra kan kýrmýzý
açmaya baþlamýþ.
Ýslam mitolojisi ve
tasavvuf anlayýþýnda
ise, gül ilahi güzelliði
temsil eder. Çiçeklerin doðuþu hakkýnda
Taberi Tarihi’nde bir
efsane vardýr. Adem
ile Havva’nýn üzerinde kuruyup yere
dökülen cennet yapraklarýnýn güzel
kokulu bitkiler halinde uç verdiði
söylenir. Gül de bu bitkilerden
biridir. Daha da ilginç olan diðer
bir
efsane,
gülün
Hazreti
Muhammed’in terinden doðduðu
rivayetidir. Mevlitlerde gülsuyu
ikram edilmesinin de temelinde
bu inanç yatmaktadýr.
Gül, dini ve metafizik anlamlarý
dolayýsýyla, sadece þiirde deðil,
bezeme sanatýnýn da her dalýnda
severek
kullanýlmýþtýr.
Osmanlý
sanatýnda gül, on sekizinci asýrdan
sonra natüralist üslupla en yaygýn
biçimde resmedilen çiçektir.
Tasavvufi
sembolizmde
gonca halinde
gül birliði, açýlmýþ
gül ise birliðin
çokluk halinde
görünüþünü
temsil eder. Gülþen,
yani gül bahçesi gönül
açýklýðý, yahut kirinden
pasýndan temizlenerek ilahi güzelliðin
yansýmasýna
hazýr
hale gelmiþ kalptir.
Gonca, halvet halini,
yani insanýn kendisiyle ve Tanrý’yla baþ-
sonlarýnda çok sevilen alegorik eserlerinden biridir. Roman de la Rose’da,
gonca gül genç kýzý, bahçe de sarayý
temsil etmektedir.
Gül, Müslümanlýkta olduðu kadar,
Hýristiyanlýkta da önemlidir. Haç
ortasýndaki beþ yapraklý gül, saf özü
(quinta essentia) temsil etmektedir.
Ortaçað filozoflarý, saf özün, toprak,
su, hava, ateþ ve hava elemanlarýnýn
üstünde bir eleman olduðunu
düþünüyorlardý.
Kýrmýzý Gül: Seni seviyorum, sana
aþýðým.
Pembe Gül: Zerafet, incelik,
hafiflik
Sarý Gül: Arkadaþlýk ve neþe
Kayýsý Gül: Arzu ve heyecan
Beyaz Gül: Saflýk ve gizem

Benzer belgeler

Prof.Dr. Süleyman Ergün anlatıyor

Prof.Dr. Süleyman Ergün anlatıyor Marka ötesi bir doðuþu müjdeliyoruz! Doðan Yeþil

Detaylı