Tam sayfa faks yazdırma

Transkript

Tam sayfa faks yazdırma
Merhaba Genç Yoldaþlar;
Yeni bir sayýmýzda, yine dolu bir gündemle karþýnýzdayýz. Bazý aksaklýklardan dolayý dergimiz elinize geç ulaþýyor, bu aksaklýklarý gidermek daha çok çalýþacaðýz.Yeni yeni genç yoldaþlar bu konuda görev almalý ve dergimizi gençliðe ulaþtýrma konusunda vakit
kaybetmemelidirler.
Tekel iþçileri Ankara sokaklarýný 78 gün ýsýttýktan sonra, dört bir yana daðýlýp, 78 gün
boyunca kazanmýþ olduklarý deneyim ve cesaretle, eylemlerini dört bir tarafta sürdürüyor, direniþlere destekte bulunuyor, hükumet üyelerini gittikleri yerlerde olmasý gerektiði gibi karþýlýyorlar. Ardýndan 1 Nisan günü Ankara’da yaþanan çarpýþmalar devletin bu
eylemin etkisinden gücünden nasýl korktuðunu gösterdi. Tüm bunlardan çýkan derslerle
önümüzdeki süreci karþýlamalýyýz.
Sermaye sýnýfý sýkýþtýkça sýkýþtý. Öyle ki yýllardýr Leninistlerin tek baþýna zapt ettiði,
sonrasýnda iþçi ve emekçilerle, binlerce kiþilik devlet güçlerinin çatýþmalarýna sahne olan
Taksim bu yýl açýlýyor! Bu proletaryanýn ve onun öncü partisi Leninist Partinin zaferidir.
Þimdi bundan sonra devletin 1 Mayýsýn içeriðini boþaltma saldýrýsýna karþý mücadele etmeliyiz. Bu da ancak proletarya öncülüðündeki devrim güçlerine devrim ve iktidar hedefini göstererek olur. Ne bugünün pratiðinin gerisinde olan reformist talepler, ne de
eylemlikler süreci iktidar mücadelesine taþýyamaz. Öncü komünist parti proletaryayý iktidara taþýmak için, iktidar mücadelesini en önde tutarak, proletaryayý yolundan saptýrmaya çalýþan tüm güçlere karþý kararlý bir savaþým sürdürecektir.
Ýþçi ve emekçilerin yükselen mücadelesine öðrenci gençliðin katýlýmýný önlemek ve
genel olarak devrime saldýrmak için, faþist devlet üniversitelerde faþist saldýrýlar tezgahladý. Fakat bu saldýrýlar öðrenci gençliðin devrimci mücadeleye katýlmasýný engelleyemeyecektir.
Devrimci gençliðimiz, genç yoldaþlar
Önümüzdeki dönem omuzlarýmýza büyük sorumluluklar yüklüyor. 1 mayýsta proletaryanýn yanýnda devrim ve sosyalizm þiarýný yükseltelim
6 Mayýs’ta Deniz’lerin mezarý baþýnda, 8 Mayýs’ta Kadýköy’de onlarýn davalarýný
sürdürdüðümüzü haykýralým. Ve onlardan aldýðýmýz güçle sosyalizm mücadelesini daha
da yükselteceðiz.
Yeni bir sayýmýzda yeniden görüþmek üzere...
DEVRÝM MÝ?
REFORM MU?
Başyazı
Son birkaç ayda yaþananlar, devrimin eþiðindeki halklarýn serüvenini anlatan, soluksuz okunan romanlar gibi.
Ama bu durum, gözlerimizi kapatýp,
olaylarý aklýmýzdan geçirip eyleneceðimiz zamanlarý bize vermiyor. Tam tersine yeni dönemin, sýnýf mücadelesinin
geldiði aþamanýn, omuzlarýmýza yüklediði görevler artýyor. Ýþçi ve emekçiler
her ileri çýkýþta, ileri adýmda daha zorlu
ve engebeli bir yolda buluyorlar kendilerini. Bu kendiliðinden hareketin, giderek siyasallaþtýðýnýn da göstergesidir.
Çünkü siyasal mücadele, ekonomik mücadeleden hem daha karmaþýk, hem daha
derin hem de daha zorludur. Ýþçi sýnýfý
kendi ekonomik mücadele yolunu geçmiþ deneyimlerle yaþadýðý pratikle bir
þekilde aþmaya çalýþýyor. Ama bugünün
esas sorunu, iþçi sýnýfý ve emekçilere öncülük etmesi gereken güçlerin ne yapmasý gerektiðidir.
Bilimsel Sosyalist Hareket
Bu soru genel olarak, sýnýflar savaþýmýnýn her döneminde sorulabilir, sorulmalýdýr da. Ama bazý dönemler ivedi
bir hale gelir ki, nesnel koþullara uygun
hareket edilmeyen her an, burjuvazinin
hanesine bir artý olarak yazýlýr. Çünkü
Lenin’in söylediði gibi “... yeni dereler
sabýrsýzca yeni bir yol arar ve sosyal demokrat (komünist -bn-) bir dere yataðý
bulamayýnca sosyal demokrat olmayan
bir yataða akarlar.” Günümüzü düþündüðümüzde, özellikle Tekel eylemi ile,
toplumun birçok katmaný tek bir yere
doðru akmaya baþladý. Hareketsiz olanlar harekete geçti, kimisi daha ileri çýktý,
yani bir bütün olarak devrimin toplumsal güçleri, proletaryanýn etrafýnda kenetlemeye baþladýlar. Bu, sosyalist
harekete iþçi ve emekçileri siyasal mücadeleye sevk etmesi için, büyük olanaklar saðlýyordu. Bu olanaklarý
2
deðerlendirmek, hem de eylem halinde
olan emekçileri, son ve nihai hedefleri
olan siyasi iktidarýn fethi ve yeni sosyalist bir toplumun kurulmasýna yöneltmek
gerekiyor. Bu, devrimci komünist hareketin býkýp usanmadan iþçi sýnýfýna anlatacaðý, kavratmasý gerektiði en önemli
görevdir. Fakat burada devrimci komünist hareket sadece burjuvaziye karþý
deðil, ayný zamanda iþçi hareketi içindeki
burjuvazinin ajanlarýna, yardakçýlarýna
karþý da savaþýr. Devrime öncülük etmiþ
bütün komünist partilerin tarihi, burjuva
ideolojisine ve onun iþçi sýnýfý içindeki
türlerine karþý kararlý, ilkeli mücadeleler
ile doludur. Bu konuya yeniden döneceðiz.
Türkiye ve K. Kürdistan’da emek
hareketi büyük bir yükseliþ içerisinde.
Tekel eylemi ile ivme kazanan eylemliklerle, iþçilerin mücadele birliði eylem
alanlarýnda, direniþ mevzilerinde gerçekleþmeye baþladý. Burjuvazinin bu yükselen mücadeleye karþý savaþýmý her
zaman baský ve zor ile olmaz. Çoðunlukla baský ve zor ile birlikte, politik çevirme saldýrýsýný da gerçekleþtirir.
Örneðin; Avrupa’da olduðu gibi, sivil
toplumcu hareketleri destekler ve toplumun düzene karþý olan öfkesini, sisteme
karþý harekete geçmek isteyen güçleri,
yukarýda Lenin’in söylediði gibi komünist deðil burjuva ve burjuva hareketlerin
yataðýna akýtarak, iþçi ve emekçileri devrimci mücadeleden uzakta tutmaya çalýþmaktadýr. Hatta devrimin önüne
geçmek için bir dizi reform yapmaktan
da çekinmez. Biz de bu süreci yaþýyoruz.
Gerek Kürt halkýna yapýlan “açýlým” vaatleri, gerekse anayasa deðiþikliði ve
daha pek çok “demokrasi” gösterisi, sermaye sýnýfý ile iþçi ve emekçiler arasýnda
yaþanan iç savaþýn söndürülmesi, hedefinden saptýrýlarak düzene kaydýrýlmasý
(iþçiler ve Kürt halký açýsýndan), ve dev-
rimin önüne geçilmesi için atýlmýþ adýmlardýr. Elbette bu ikili bir süreç, yani
emekçilerin ve yoksul Kürt halkýnýn mücadelesi olmasaydý, sermaye sýnýfý cinnet
geçirecek düzeyde krizde olmasaydý bu
tür adýmlarý atmayabilirdi. Elbette emperyalizmin bölgedeki çýkarlarýný ve TC
devletinin de bu çýkarlar içindeki rolü onlarý belli adýmlarý atmaya zorluyor. Haliyle devrimci komünist bir parti böylesi
bir durumu iyi deðerlendirmelidir.
Devletin þimdiki adýmý ise 1 Mayýs
alaný için Taksim meydanýný açmak zorunda kalmýþ olmasý. Evet, açmak zorunda kaldý çünkü valinin, hükumet
üyelerinin, reformistlerin ve burjuva sendikacýlarýn dediði gibi “geçen yýllardaki
görüntülerin yeniden yaþanmasýný istemiyoruz” sözleri, onlarýn yaþanan iç savaþtan nasýl ürktüklerinin ve bu süreci bu
çatýþma ortamý ile götüremeyeceklerinin,
taviz vermek zorunda olduklarýnýn
kanýtýdýr. Taksim’in açýlmasý kuþkusuz
proletaryanýn ve onun öncü partisi Leninist Parti’nin zaferidir. Ve büyük politik
anlama sahiptir. Dünyada ender görülebilen bu 1 Mayýs’lar, iþçi ve emekçilere,
Kürt halkýna ve gençliðe büyük deneyimler, birikimler( hem pratik, hem de
bilinç anlamýnda) kattý. Elbette burjuva
sýnýflar bu gidiþatý önlemenin bir yolunu
bulmalýydý ve Taksim konusunda geri
adým atarak,- ki bu atmayý düþündükleri
bazý adýmlarla beraber gündeme geldi-
devrimci 1 Mayýs’larýn içeriðini boþaltarak, sokaklarda devrimcilerin, komünistlerin elinde olan 1 Mayýs’larý, burjuva
sendikacýlarýn omuzuna yükleyerek
kendi lehine çevirmeye çalýþýyor. Ama
buz kýrýldý yol açýldý, þimdi açýlan yoldan
çamura saplanmadan yürümenin zamanýdýr!
Ve bu yolda en önemli görev bilimsel sosyalist harekete ve bu iddiada olanlara düþüyor. Ýþçi ve emekçilere doðru
yolu göstermesi, onlarýn mücadelesini
doðru kanala akýtmasý gerekiyor. Ayrýca
sermaye ve emekçiler arasýnda süren savaþým geliþtikçe, toplumdaki sýnýflarýn
gerçek çýkarlarý ve niyetleri daha bir belirgin olarak ortaya çýkýyor. Ýþte böylesi
bir dönemde öncü partinin rolü daha da
belirginleþir. Þimdi soru þu “Ne Yapmalý? Nasýl Yapmalý?”
Kara Delik
1 Mayýs günü zafer kazanmýþ on
binlerce proleter, iþçi emekçi, gençlik
Taksim meydanýna doðru akacak. Taksim meydaný iþçi seline uðrayacak.
Büyük bir coþku ve umutla orada, haklý
zaferlerini kutlayacaklar. Burada ellerde
taþýnacak olan, pankartlarda yazacak
olan, bildirilerle daðýtýlacak olan politika
ne olacak? Bunu sadece 1 Mayýs için
söylemiyoruz, genel bir politikadan bahsediyoruz ama emekçilerin bu yengisiyle
beraber ona verilecek olan politikanýn,
kendisi önemli. Eðer ona düzen içi iyileþtirmeleri hedefleyen, reformlar için mücadele edilmesi gerektiði söylenecekse,
bilinmelidir ki iþçi ve emekçilere sermayenin uzattýðý eli tutun deniyor. Ortalama
sol hareketin mantýðýndan bunun böyle
olacaðý daha þimdiden afiþlerine vs.
yansýmýþ durumda. Devrim mücadelesinin en sert anlarýnda bile yaprak kýpýrdamadýðýndan bahseden ortalama sol,
bugün elbette olanlarý bir devrimci yükseliþ dönemi olarak deðerlendirmez. Ayrýca kitleler üzerindeki etki gücünün
zayýflýðý, kitleler içinde olan örgütlülüðün zayýflý vs. daha pek çok sebepten ortalama sol, bugüne kadar iþçi ve
emekçilere devrim ve iktidar dýþýnda her
þeyi gösterdi. Çoðu zaman devrimi, sosyalizmi genel propaganda düzeyinde aldý
ve pratikte reformizmin, oportünizmin
en kararlý savunucularý oldular. Ama
bakýn tarihten gelen ses ne diyor: “Kapitalistlere ya da hükumetle tek tük yapýlan
savaþlarda iþçilerin uðratýldýðý her yenilgide kötümserliðe kapýlan, iþçi hareketinin daha yüce ve daha yüksek
hedeflerine iliþkin her konuþmayý,
yýðýnlar üzerindeki etki derecemizin yetersizliðine iþaret ederek hafifseyen ve
engelleyen sosyal demokratlarýn sayýsý
bizde az deðildir. Buna yetecek gücümüz
yoktur! Bunu yapamayýz! der böyle kiþiler. Yýðýnlarýn ortamýný bile doðru tanýmýyorsak yýðýnla kaynaþmasýný, iþçi
3
Bu yýl Taksim gerçekten de
baþta proletaryanýn ve emekçilerin, gençliðin Kürt halkýnýn zaferidir. Ayný zamanda Leninist
Partinin de zaferidir. Leninist
Parti bundan önce de iktidarý bir
hedef olarak gösteriyordu,
þimdi de proletaryaya devrim ve
iktidar hedefini gösteriyor. Þimdi
daha zorlu bir mücadele baþlýyor. Çünkü ortalama sol hep bir
aðýzdan devrim dýþýnda her
þeyi söyleyebiliyor. Bu da bizi
daha kararlý ve enerjik biçimde
ortalama solla ideolojik ve pratik
mücadeleye itecek.
4
yýðýnýný seferber etmesini bilmiyorsak,
devrimde öncü olarak sosyal-demokratlarýn rolünden söz etmek anlamsýzdýr.”
Lenin’in bu sözleri her þeyi açýklýyor.
Yalýn gerçek þudur: Zafer kazanmýþ proletaryanýn var olan kazanýmlarýný korumasý için, bugün elde ettiði ya da edeceði
kazanýmlarýn korunmasý için, özellikle
reformist taleplerden uzak durmalý ve
daha ileri hedefleri, Lenin ‘in söylediði
gibi daha yüce ve daha yüksek hedefleri
kendi önüne koymalýdýr. Çünkü reformlar devrimin yan ürünleridir. Bu yüzden
reformlar için mücadele etme ve iþçi
sýnýfýnýn bu þekilde eðitilmesi, devrimin
genel çýkarýný ortalama solun bilmediði
oranda zararlara uðratýyor. Sýnýf savaþýmýnýn bu “kara deliði”, ayaðý Marksizm-Leninizme saðlam bir þekilde
basmayanlarý yutmaya devam ediyor.
Çünkü nehir bir kez yataðýndan ayrýldý
mý nereye gideceði bilinmez.
Þimdi yukarýda parça parça bahsedilenleri yan yana getirirsek bazý sonuçlar
elde etmiþ oluruz.
a) Emekçilerin mücadelesi giderek
siyasallaþýyor. Ýþçi ve emekçilerin siyasi
bilinçle donatýlmasý, vakit kaybedilmeden yapýlmasý gereken görevlerdendir.
Bu yüzden devrimci komünist partinin
iþçi ve emekçilere devrim ve sosyalizm
için mücadele etmesi gerektiði, proletaryanýn tarihsel rolünün özel mülkiyeti
kaldýrýp, sosyalist bir toplumun kurulmasý olduðunu kavratmasý gerekiyor.
b) Burjuvazinin politik çevirme
saldýrýlarý ancak siyasi olarak uyanýk iþçi
sýnýfý ve öncü partisi ile püskürtülebilir.
Böylece sýkýþmýþ olan sermaye sýnýfý
daha fazla bunalýma girer, emekçiler
açýsýndan ise sosyalizm mücadelesi daha
elveriþli þartlarda sürebilir.
c) Düzen içi talep ve istemler, bu talepleri öne sürenlerin niyetleri dýþýnda
burjuva düþüncelerin iþçi sýnýfý üzerinde
etkin olmasýna katkýda bulunmuþ olurlar.
Haliyle politik çevirme saldýrýsýna yakayý
kaptýrmýþ ve iþçi sýnýfýnýn daha ileri gitmesinin önüne geçmiþ olmaktadýrlar.
Öncü komünist partisinin görevi
“...özel mülkiyetin deðiþikliðe uðratýlmasý deðil yalnýzca onun yok edilmesi,
sýnýf karþýtlýklarýnýn gizli kapaklý hale getirilmesi deðil, sýnýflarýn ortadan
kaldýrýlmasý, var olan toplumun iyileþtirilmesi deðil, yeni bir toplumun kurulmasýdýr...”
Öncü parti bu görevini devamlý devrimci durumun kaçýnýlmazlýðýný anlatarak, siyasi iktidarýn ele geçirilmesinin
toplumsal dönüþümün ilk adýmý olduðunu anlatarak, kitleleri devrimci eylemlere yönlendirerek ve devrimci
eylemlikleri yayarak yerine getirebilir.
Aksi halde o öncü bir parti olamaz. Koþullarýn dayattýðý süreçlerin arkasýndan
sürüklenen bir parti olur. Ve kitleleri iktidara taþýyamaz.
Bu yýl Taksim gerçekten de baþta
proletaryanýn ve emekçilerin, gençliðin
Kürt halkýnýn zaferidir. Ayný zamanda
Leninist Partinin de zaferidir. Leninist
Parti bundan önce de iktidarý bir hedef
olarak gösteriyordu, þimdi de proletaryaya devrim ve iktidar hedefini gösteriyor. Þimdi daha zorlu bir mücadele
baþlýyor. Çünkü ortalama sol hep bir
aðýzdan devrim dýþýnda her þeyi söyleyebiliyor. Bu da bizi daha kararlý ve enerjik
biçimde ortalama solla ideolojik ve pratik mücadeleye itecek.
Devrimci düþünceleri gerçekten iþçi
ve emekçiler içinde yaymak için, görüþlerimizi bütün halk kitlelerine götürmek
gerekiyor. Bunu yaparken etki derecemizin azlýðý ya da sýnýfla olan baðýmýzýn
zayýflýðý bizi etkilememeli. Biz öncü bir
güce uygun düþen çalýþma tarzý ve anlayýþýný geliþtirmeliyiz.
Nesnel geliþmeler emekçileri mücadele içerisine ittikçe, mücadele eden iþçi
ve emekçiler Tekel ve ardýndan gelen dayanýþma eylemleri, sonrasýnda 1 Mayýs
zaferi ile birlikte burjuva sýnýf karþýsýnda
güç kazanmýþtýr. Özelikle burjuvazinin
kendi arasýndaki kavga kendi niyetleri
dýþýnda iþçi ve emekçilere yaradý. Emekçiler þimdi kendi güçlerine daha çok güveniyor.
Sonuç olarak emekçiler mücadelelerini reformlarla sýnýrlamamalý tam tersine
bu tür sýnýrlamalara giden reformist
oportünistlere karþý kararlý bir duruþ sergilemeli ve devrim için mücadele etmelidir. Yaþamlarýnda köklü deðiþiklikler
getirecek talepleri öne sürmelidirler.
Bugün için köklü deðiþiklikleri getirecek
olan ve gerçekleþmesi bir dizi devrime
baðlý olan talepler þunlardýr:
Bütün Ýktidar Emeðin Olacak!
Kürt Ulusuna Kendi Kaderini
Tayin Hakký!
Zindanlar Yýkýlsýn Tutsaklara
Özgürlük!
ZÝNCÝRLERÝ KIRDIK,
ÝKTÝDAR ÝÇÝN TAKSÝM’E YÜRÜYORUZ
1 Mayıs’a Çağrı
Zincirlerini kýrmýþ ve kollarýný iki yana açmýþ, Taksim Meydaný’nda iþçi denizini kucaklayan iþçiyi hatýrlayýn! 77 1 Mayýs
ruhunu hatýrlayýn! Kýzýl bayraklarýn görkeminde yükselen devrim ve sosyalizm þiarýný!
“Günlerin bugün getirdiði
Baský zulüm ve kandýr...”
Sermaye sýnýfýnýn korkusunu ve gerçekleþtirilen kanlý katliamý! Faþist devletin saldýrýsýnda ölümsüzleþen 36 sýnýf kardeþimizi hatýrlayýn! Ve hiç bitmeyen kavga sloganlarýmýzý!
“...Ancak bu böyle gitmez
Sömürü devam etmez
Yepyeni bir güneþ doðar
Bizde ve ülkelerde...”
Yepyeni bir güneþ doðuyor! Fabrikalardan, tarlalardan ve okullardan çýkanlar mas mavi bir göðün altýnda, özgürce þarkýlar
söylemek için; gülebilmek için doyasýya; çocuklar göz yaþý deðil, avuçlar dolusu su içsin diye, doysun diye ekmeðe; insanlýk
soyunu ikiye bölen sýnýflarý ortadan kaldýrmak için mücadele ediyor. Dünyanýn en uzak köþelerinden birbirlerinin soluklarýný ýsýtan sloganlar atýlýyor. Ýþçiler emekçiler, öðrenci gençlik tek bir
vücutmuþçasýna birleþiyor.
Ýþte yine 1 Mayýs! Bayraklarýmýzý en yükseklerde dalgalandýrýp, yürüyoruz Taksim’e! Dünyanýn her yerinde emekçiler,
gençlik ve devrimci proletarya, kapitalizme karþý mücadele sloganlarý ile sokaklara çýkýyor. Fabrikalar, tarlalar siyasi iktidar
her þey emeðin olsun diye, sermaye sýnýfý ile kýyasýya bir mücadeleye giriþiyor.
Devrimci gençliðimiz;
1 Mayýs’ta kýzýl meydanda, bütün coþkumuz ve heyecanýmýzla, iþçi sýnýfý ve emekçilerle birlikte devrim ve iktidar þiarýný yükseltelim!
Kapitalizme karþý, sosyalizm için mücadele eden ve tutsak
edilen devrimcilerin, komünistlerin, faþizmin zindanlarýndan
koparýlýp alýnmasý için, zindanlarý yýkma ve devrimci tutsaklarýn özgürlüðü þiarýný yükseltelim!
Düþmaný ile arasýnda kan deryasý bulunan savaþçý Kürt halký ve gençliðinin özgürlük mücadelesini yükseltmek, Türkiye’li
iþçi ve emekçilerle beraber, halklarýn mücadele birliðini örmek
için Kýzýl meydan Taksim’de birleþelim!
Özerk- demokratik üniversite þiarýný iþçi ve emekçilerle beraber yükseltmek için 1 Mayýs’ta kýzýl meydan Taksimde olalým!
Devrimci gençliðimiz;
Yaþanan bir devrim sürecidir. Kitleler devrimci eylemlere
yöneliyor. Sesleri birleþiyor. Ve 1886’da Amerikalý iþçi önderi
Spies’ýn sözleri gerçek oluyor: “Gün gelecek, susuþunuz, bugün onu boðan seslerden daha güçlü olacaktýr”
Daha güçlü ve daha gür emeðin iktidar mücadelesini dile
getirelim! Yeni bir güneþ, gençliðin ellerinden yükselmektedir!
1 MAYIS’TA TAKSÝM’E DEVRÝME ÖZGÜRLÜÐE
POLÝTÝK ÖZGÜRLÜK KAZANILMADAN
AKADEMÝK ÖZGÜRLÜK KAZANILAMAZ!
DENÝZLERÝN YOLUNDA DÖB SAFLARINA
DEVRÝMCÝ ÖÐRENCÝ BÝRLÝÐÝ
5
DENÝZLERÝ ANMAK ve BAYRAKLARINI
YÜKSELTMEK ÝÇÝN BULUÞUYORUZ!
6 MAYIS’TA ANKARA KARÞIYAKA’DA,
8 MAYIS’TA KADIKÖY’DE
Deniz Gezmiþ, Yusuf Aslan, Hüseyin Ýnan!
Ýsimlerini bir kez daha haykýrýyoruz. Hiç yollarýndan sapmazcasýna...
Ýsimlerini taþýyor çocuklar, kavgalarýný sürdürüyor, bayraklarýný daha yükseklere yükseltiyor!
Devrimle beraber cisimleþen isimleri, milyonlarca iþçiye,
emekçiye güç veriyor, barikat baþlarýnda gençliðe savaþ narasý
oluyor!
“Devrim ya ruhumuzdadýr, ya da hiç bir yerde” diyen önderlerimizin bir 6 Mayýs günü haykýrdýðý sloganlar bu topraklarýn meydanlarýnda, eylem alanlarýnda yankýlanmaya devam
ediyor.
Biz bir kez daha 71’ devrimci kopuþunun, hareketimizin,
emekçi halklarýmýzýn bu üç yiðit önderini faþizm tarafýndan daraðaçlarýnda katediliþlerinin 38. yýlýnda saygýyla anýyoruz.
Öðrenci Gençlik;
Devrimci irade, atýlganlýk, militan duruþ bu üç yiðit devrimcide somutlanarak izlerini takip eden binlerce devrimciye esin kaynaðý oldu. Onlar uzlaþmazlýðýn, mücadele kararlýlýðýnýn,
olanaksýzlýk ve güçsüzlükler karþýsýnda boyun bükmemenin isimleri oldular.
Ama Denizleri salt bu yönleri ile anmak, hatýrlamak ve
kavramak þüphesiz büyük bir eksiklik olurdu. Evet onlar militandýlar! Evet onlar , gençlik eylemlerinin, sokak savaþlarýnýn,
ABD büyük elçisi Comer’in arabasýný ateþe veren eylemcilerin
önderleriydiler!
Onlar “okul duvarlarýný” aþan bir 68’ gençliðinin iþçi dire-
6
niþlerine ve köylü iþgallerine koþturan devrimcileriydiler!
Ama ayný zamanda onlar parlemanterizme, reformizme
karþý ideolojik mücadelenin, karþý koyuþun ve örgütsel ayrýþmanýn birer önderiydiler. Tarihe 71 devrimci kopuþu olarak geçen bir ileri atýlýþýn duyurusunu þehirlere, daðlara,
üniversitelere, bugünlere taþýdýlar. Devrimci hareketimizin yolunu takip ettiði bir kavganýn nasýl verileceðini net ve duru bir
anlatýmla, yaþamlarýyla ortaya koydular. Bilinç, yürek ve silaha
dayanan bir mücadeleydi bu.
Filistin topraklarýnda iþgale karþý verilen bir mücadelede,
“kamplardan, feda birliklerine” varan bir enternasyonalizmin
militan neferleriydiler. Onlar artýk Filistin halkýnýn da “Denizleri”ydi! Artlarýndan kavgalarýný Filistin kamplarýna taþýyacak
olan yoldaþlarý, Filistin kamplarýnda Deniz’in yoldaþlarý diye
tanýtýlacaktý.
Köylüler konuþacaktý onlarý. Antep’in, Malatya’nýn yoksul
köylüleri... Köylüler bu yiðit devrimcileri ve onlarýn ideallerini
baðýrlarýna basacaklardý.
ODTÜ’nün gizli geçitleri, yurtlarý, odalarý, Denizleri barýndýracak, öðrencileri önderleri için amansýz bir kavgaya tutuþacaktý.
Salt bir güzelleme deðil bizimkisi! Tarihe iz býrakan devrimcilerin ne anlatmak istediklerinin bilinçlere yansýmasýdýr.
Burjuvazinin icazeti altýna girmeyen bu iz, zora dayalý
devrim anlayýþýný temel alýyordu.
Öðrenci Gençlik: Denizler Gibi Olmak, Denizler Gibi
Savaþmaktýr!
Denizlerin yolundan yürümek, onun mücadele anlayýþýna
sahip çýkmak ve devam ettirmek demektir. Denizler, parlamentarizmden kopuþun adýdýr. Deniz gibi olmak, yasalcýlýðý, parlamentarizmi, sosyal reformizmi elinin tersiyle itmektir.
Denizleri anmak, onlarýn ideallerini kuþanmak Marksizmi-Leninizmi rehber edinmek, Kürt ve Türk halklarýnýn mücadele
birliðini savunmaktýr. Deniz olmak, devrim mücadelesini büyütmek, geliþtirmek ve zafere ulaþtýrmak için kavgaya katýlmak
demektir.
Devrimci Öðrenci Birliði, tüm öðrenci gençliði 6 Mayýs
günü Denizlerin yanýbaþýnda olmaya çaðýrýyor. Ýsimlerini haykýracaðýz! Sloganlarý dillerimizde olacak, bayraklarý ellerimizde! 1 Mayýs’ýn coþkusunu Denizlere, önderlerimize
taþýyacaðýz. Onlarla paylaþacaðýz. Onlarla birlikte devrime yürüyeceðiz!
Þimdi Deniz Olunmalý! Þimdi Denizleri tarihsel anlamýndan soyutlamadan, geçmiþi unutmadan, gelenekten geleceðe
yürüyen bir anlayýþla, sokaklarda, kavganýn içinde Deniz olunmalý!
Devrim Ya Ruhumuzdadýr Ya Da Hiçbir Yerde!
Deniz, Yusuf, Ýnan Savaþa Devam!
DEVRÝMCÝ ÖÐRENCÝ BÝRLÝÐÝ
DEVRÝMÝN ATEÞÝ
DÝRENÝÞ ALANLARINDA
HARMANLANACAK!
Tekel Dersleri
Kitaplarda okuduklarýmýzý, kitaplardan öðrendiklerimizi yaþadýðýmýz bir zaman bizimkisi. Proleterlerin sade ve net
yaþamý, söyleyeceklerini uzatmadan yalýn
bir þekilde ifade etmeleri… Gösteriþsiz,
yalýn bir kavga… Öðreten, deðiþen, deðiþtiren bir mücadele…Hiçbir þey öncesi gibi deðil ve hiçbir þey sadece kitaplarda
yazýlan gibi deðil!
Egemen sýnýfýn yaratmýþ olduðu þovenizm nasýl kýrýlacak? Ezen ulusun proleterleri damarlarýna iþlenen bu zehirden nasýl
arýnacak? Zor sorulardý bizler için. Geçmiþin deneyimlerinde komünistlerin bu sorulara verecekleri yanýtlar vardý kuþkusuz!
Ama biz genç kuþak için taze veriler gerekliydi. Sadece bu sorular için mi? Hayýr!
Devrim mücadelesinde her genç devrimcinin aklýna takýlan tonla soru vardý. Ki hala var!
Sakarya’da Bir Komün ve
Cevap Verdiði Sorular
78 gün boyunca Tekel iþçileri, sermayenin baþkentinde, sermayenin duvarlarýný
döverlerken birçok soruya da cevap verdiler. Sakarya’nýn sokaklarýnda attýklarý her
adým, konuþtuklarý her cümle devrimi pratik olarak örgütleme derdinde olan her
devrimcinin önüne muazzam bir veri koydu.
Þovenizm nasýl aþýlacaktý. Ezen ulus
ile ezilen ulus proleterlerinin birlikte mücadelesi nasýl yaratýlacaktý? Cevaplar verdiler!
Tokat çadýrýndan geldi bir iþçi. Günlerin onda saðlamýþ olduðu deðiþimi taþýrcasýna bakýþlarýnda, yöneldi Diyarbakýr
çadýrýna. Cebinden çýkarttýðý bir kartý gösterdi Kürt iþçilere. Kart MHP üyelik kartýydý. “Ben Tokatlý bir iþçiyim, Türküm”
dedi, ekledi; “þimdiye kadar sizleri yanlýþ
tanýmýþým, bana sizleri, yanlýþ tanýttýlar.”
Elinde ki kartý yýrtýp bir kenara atarak oturdu Kürt iþçilerinin yanýna. Yýrtýp attýðý
bir kart parçasý mýydý sadece? Hayýr! O iþçi, bilinç sýçramasýnýn, ileriye dönük deðiþimin en güzel örneðini veriyordu.
Þovenizm buruþturulup bir kenara atýlýyordu. Bu örnek, kafasýnda “þovenizm nasýl
aþýlacak?” sorusuna cevap arayan bir komüniste de yanýt veriyordu. Eylem bir panzehirdi, öðretiyor ve deðiþtiriyordu.
Dergi daðýtýmýndaydý genç leninistler.
Çadýrlarý dolaþýyorlardý. Bir çadýrý artlarýnda býrakmýþ, diðer bir çadýra yöneliyorlarken, çevirdi yollarýný bir iþçi. Tanýttý
kendisini ve derginin içeriðini beðendiðini
söyledi. Tanýþmak, iliþkiye geçmek istedi.
Anlattý hikayesini… O da artýk MHP’li deðildi. Osmaniye’den geldiðini söyledi. Üstelik TEKEL iþçisi de deðildi. Destek için
arkadaþlarýyla gelmiþlerdi. MHP’li olarak
gelmiþlerdi, fakat onun deyimi ile “emeðin kavgasýný verenleri” gördü. Günlerdir
“Sakarya Komünü”ndeydi. Sorguladý kendisini. Sorguladýðý geçmiþiydi. Eylem, eskiyle hesaplaþtýrýyor, yeniye kapý
aralýyordu. Þovenizm bu iþçinin nezdinde
bir kez daha çöplüðe atýlýyordu!
TEKEL iþçileri kararlýlýkla, fedakarlýkla, büyük bir paylaþým ve bilinç sýçramasý ile yarattýklarý direniþlerinin 78
günlük ilk raundunda emek hareketi için
önemli bir atýlganlýðýn baþlangýç noktasý
oldular. Burjuva sendikalizmin ayak oyunlarýna, sermaye sýnýfýnýn tehdit ve yalanlarýna, onun zor aygýtýnýn saldýrýlarýna karþý
cüretli bir karþý koyuþun neferleri oldular.
Umutsuzlara umut, yýlgýnlara direnç oldular. Genç devrimcilere, “pratiðin yeþilliðinde” cevaplar sundular!
Yalýn Gerçek!
“Bir devrim ancak nasýl olabilir?” sorusuna verilecek ciddi bir cevap her komünist bireyi hem bulunduðu yeri, hem de
sýnýflar savaþýmýnýn genel karakterini sorgulamasý açýsýndan anlamlý bir baþlangýç
noktasýna sürükleyecektir.
“…bu sorunlarý ele aldýðýnýz anda,
bunlara gerçek yanýtlar vermelisiniz; geriye çark edip ‘ortalama’dan ya da ‘yýðýnlar’dan medet ummayýnýz; gereksiz
tümceciklerle ya da eðlendirici fýkralarla
durumu geçiþtirmeye kalkmayýnýz.” Lenin
Lenin, yýllar önce, “nasýl bir parti, nasýl bir mücadele?” sorularýna yanýt verdiði
ve dünya tarihine damgasýný vuran bir partiyi, Bolþevik Parti’yi kurguladýðý “Ne
Yapmalý” kitabýnda ekonomizmin temsilcilerine böyle sesleniyordu. Bu sesleniþ bir
bakýma tarihin sýnamalý geçen süreçlerinde
komünistlere bir uyarý niteliði taþýyor. Sorunlarý ele almakla kalmayacaðýz, onlara
ciddi cevap vereceðiz!
TEKEL direniþi, aylarý bulan muazzam etkisi ve gücü ile komünistlere önemli deneyimler edindirdi. Yazýnýn
baþlangýcýnda TEKEL iþçilerinin birçok
soruya cevap verdiðini söyledik. Onlar önlerine çýkan engelleri pratikte, mücadele ederek aþarlarken birçok soruya da cevap
verdiler. Peki onlarýn sorularýna?
Devrimci siyasal özneye düþen görev
burada anlamýný buluyordu kuþkusuz.
“Proleterlerin yalýn gerçekleri” duymaya
ihtiyaçlarý vardý. Onlarýn sadece “yanýnda
olmak” yeterli deðildi ve bu böyle olmamalýydý. Sendikal bürokrasi ileri adým atmaya nasýl zorlanacak, süreç nasýl ileriye
taþýnacak, sýnýf hareketinin genel çýkarýný
karþýlayacak mücadele hattý “ne ile, ne i-
7
çin” örülecekti? Bu kadar mý? Deðil elbette! Komünistler, kalýcý çözümün, bir devrimin somut hedeflerini iþçilerin mücadele
bayraklarýnýn üzerine nasýl yazacaklardý?
Proletarya Kendisine
Elveda Diyenleri
Kapýda Karþýlýyor!
Yakýn tarihimize sýnýfa güvensizlik,
mücadeleye inançsýzlýk hatýra sayýlýr bir biçimde damgasýný vurdu. Kuþkusuz bu
damga kendiliðinden bir dýþavurumun ifadesi deðildi. Ýfadeyi yaratan bizzat genel
sol hareketin kendisiydi. 90’larýn baþýnda
“elveda proletarya” diyenler, Zonguldak’tan sermayenin baþkentine yürüyen
bir sýnýfýn adýmlarýnýn altýnda ezildiler.
“Sol”, “kýblesini yitirirken”, mezar kazýcýlar iþ baþýndaydý! “Sol”, Kuruçeþme toplantýlarýndan tasfiyeciliðe uzanan bir yolun
kilometre taþlarýný örüyorken, sýrt çevrilen,
güvenilmeyen bir halk , devrim tarihimizde önemli kalkýþmalara imza atýyordu.
Binlerce insan devrimci saflarda kendisini
var ediyor, faþizme karþý mücadelede bayraklaþýyordu.
Rüzgar esti. Sol hareket esen rüzgarýn
yarattýðý hava karþýsýnda yaþanan olaylarýn
peþi sýra sürüklendi. Mücadelede sarsýcý ve
deðiþtirici olaylar, lokalleþtirildi, yerel bir
anlam yüklendi. Bu anlamda üzerinden
yükselinmesi gereken devrimci olaylar,
darlaþtýrýldý, sadece destanlaþtýrýldý.
Politikada ilkesizlik, günlük çýkarlar
8
genel bir davranýþ biçimi halini aldý. Doðalýnda aralýklarla yükselen sýnýf mücadelesine bulunulmasý gereken politik ve
pratik müdahaleler saðlanamadý. Ayný politik ve pratik hat varlýðýný korudu. Deðiþen tek þey, örgütsel araç ve sonucunda
mücadele araç ve yöntemleriydi. Tabelalar
hazýrlandý, bir bir yerlerine takýldý. Öncü
iþçilere, sýnýfýn ileri kesimlerine, yönelik
sergilenmesi gereken devrimci politika
tozlu raflara itilip, yerini “genel kitleyi
kapsamak ve harekete geçirmek” gerekçesi ile “ortalamayý ve geriyi” temel alan bir
politik çizgiye býraktý. Bu durum güncelliðini sürdürüyor.
TEKEL iþçilerinin direniþi “sol”da ifade bulan umutsuzluðun üstüne serpilen
bir umut tohumu oldu. “Sol hareketin güncel krizi” deðil miydi favori konu. Ya da
“gericilik yýllarýnda” yaþamýyor muyduk(!)
“Sýnýf hareketi dibe vurmuþ” deðil miydi?
Ýyi de nereden çýktý bu TEKEL iþçileri? Onlar tamda “devrimci bir durumun” içinden çýkmýþlardý iþte! Siyasal ve
ekonomik krizle boðuþan bir burjuvazi eskisi gibi yönetemiyordu; bu siyasal ve ekonomik krizin sonuçlarýný kendi üzerinde
hisseden emekçiler ise eskisi gibi yönetilmek! Bir þeyler yapmalýydýlar. Harekete
geçtiler. Sömürüye, köleliðe eylemin gücü
ile yanýt verdiler. Yan yana gelen, benzerleri ile var olan bir “durum”u olgunlaþtýrdýlar. Tariþ, Çemen, Akkardan, Esenyurt,
Marmaray, Samatya, ATV-Sabah… bu du-
rumun bir parçasýdýrlar.
Leninist politika, iþçi sýnýfýna ve emekçilere, kendi öz örgütlülükleri olan, inisiyatifi kendi ellerine almalarýný
saðlayacak olan komite ve konseylerde örgütlenin çaðrýlarý yapýyorken ve bu komitelerin somut ayaðýný bizzat kendisi
oluþturuyorken, iþte gelen bu “umutlu havanýn” üzerinden hazýrlýðýný yapýyordu.
Yýllardýr Leninist politika tarafýndan
sýnýfa götürülen komite ve konseyler ortalama sol’un bir kýsmý tarafýndan direniþin
ortalarýnda keþfediliyordu! Týpký direniþinde sonradan keþfedildiði gibi… Ama iþ iþten geçmiþti. Bugüne kadar komitelerin
asýl misyonu hakkýnda kafa yormayanlar,
onun iþlevi, hedefi hakkýnda da saðlýklý çýkarýmlar ortaya koyabilecek durumda deðillerdi.
Sýnýf yürüyor,
ortalama sol
peþinden sürükleniyordu!
Süreci öngören deðil, “süreci yaþayan” bir “sol”un ciddi sorulara ciddi cevaplar vermesi beklenemezdi haliyle!
“Ýþçileri devrimciler düzeyine yükseltme iþi asýl çabamýz olmalýdýr” ( Lenin) Bu
nasýl olacaktýr? Ajite ile dolu, methiyeler
düzen, salt teþhir üzerinden hareket eden
bir anlayýþla mý? Ortalama solun 78 gün
boyunca yapmýþ olduðu budur. Tumturaklý sözler, ekonomik taleplerle sýnýrlý politika, sendikalarý göreve çaðrý! Hatta militan
sendikacýlarý!!
Ýlk baþta 1 günlük, tutmadý(!) sonra “3
günlük genel grev!” Genel greve kota koyan bir sol! Genel grev politikasýný ekonomizmle kuþatan ve genel grevi
sendikacýlarýn ellerine terk eden bir sol!
Haliyle kendi kaderini de burjuva sendikacýlara býrakan bir sol! Sýnýfa inançsýzlýðýn,
güvensizliðin dile yansýmasýdýr dile getirilenler. Var olan gerçeklik sosyalist hareketin, sendika rolüne soyunduðu, burjuva
sendikalizme ise komünist hareket rolü
biçtiðidir. Ekonomizmin sýnýrlarýný aþmayan politika, sendikalizmin sýnýrlarýný aþmayan pratik ve örgütsel yörünge! Dilde,
atýlan adýmda cisimleþen durum budur!
Devrimci- komünist hareket 78 günlük sürecin baþýndan sonuna kadar direniþin “yanýnda” deðil, direk içerisinde yer
aldý. Kendiliðindenciliðe boyun bükmeden, burjuva sendikalizmin iþçilerden yalýtma oyunlarýný da boþa düþürerek
soluksuz bir sýnýf çalýþmasýydý bu. Sakarya’nýn iþçi çadýrlarýnda iþçilere süreci sor-
gulatan, tartýþtýran, duymadýklarýný duymasý gerekenleri duyuran bir çalýþma! O, sosyalizmi konuþtu iþçilerle, kimi zaman bir
devrimi örgütledi(!) , ulusal sorunu tartýþtý. En önemlisi tartýþtýrttý. Direniþin hedefinin baþlangýç noktasý ile sýnýrlý kalmamasý
gerektiðini sürekli hatýrlattý. Önyargýlar daðýlýyor, kabuklar birer birer kýrýlýyordu. Ýþçi çadýrlarýnda günler geçtikçe, sermayenin
tehditlerine direniþ cephesinden yanýtlar
veriliyor, gergin ve sezdirilmeyen bekleyiþ
devam ediyordu.
Tanýdýk Bir Ses:
Çadýrlarda Dar Gruplara
Kanmayýn!
“Karar verelim, dar gruplarla hareket
ederek mi kazanacaðýz, ilk günden beri omuz omuza mücadele ettiðimiz tüm iþçi
kardeþlerimizle birliðimizi koruyarak mý?
AKP’nin açýklamalarý bizi isyan ettiriyor.
Küçük gruplarla radikal iþler yapmaya hevesleniyoruz, ‘bari biz AKP’ye haddini bildirelim’ diyoruz.”. (TKP, 57. Gün bildirisi)
Hay Allah sizden razý olsun! Bu kadar
açýk sözlü olmak, politik bir sefaleti gözler
önüne sermek, düzenin “soldan” bekçiliðini yapmak cesaret ister açýkçasý. Ama
kör bir cesaret!
Fason TKP’nin “dar gruplar” diyerek
kimleri kastettiði açýktýr. Fakat “dar gruplarla hareket ederek mi kazanacaðýz” ifadesi bir ruh halinin dýþa vurumudur
aslýnda. TKP, sancýlý ve kaygýlýdýr. Sancýlýdýr çünkü iþçiler tarafýndan dikkate alýnmamaktadýr. Kaygýlýdýr çünkü “o dar ve
küçük gruplar”, “binleri yürüten” TKP’nin
de olduðu yerde söz sahibidirler! Radikal
iþten kasýt sürecin sertleþmesidir. Militan
iþçi eylemleridir. Direniþi ileriye taþýyan,
burjuva sendikacýlýðý aþan, bir mücadele
hattý. TKP, böylesi bir havada nefes alamayacaktýr. Karikatürlerini çizemeyecek, “gereksiz tümceciklerle ya da eðlendirici
fýkralarla durumu geçiþtirmeye” kalkamayacaktýr. TKP, o bakýmdan endiþelidir!
Maðduriyeti AKP yaratmamýþ mýdýr? Bari o, “AKP’ye haddini bildirelim” demektedir. Bu kadar! Fazlasýna ne hacet!
Düzen içileþen, düzene teslim olan,
çetrefilli dönemlerde bedel ödeyen devrimci harekete “düzenin solundan”, “lüzumsuz gruplardý, siyaset dýþýna düþtüler,
tasfiye oldular” diyerek çelme takan sol(!),
direniþlerde, eylemlerde, devletin dilinden
devrimcilerin kuyusunu kazan sol(!) yükselen sýnýf mücadelesinin yarattýðý enkaz
yýðýnlarý arasýnda kendisine yer edinecek
ve yok olup gidecektir.
Kavga Yeni Baþlýyor!
Devrimci bir dinamizm var. Sokak eylemlerinde, kitle gösterilerinde, direniþlerde kendisini var eden bir dinamizm bu.
Artan, yaygýnlaþan kitle eylemleri, direniþler devrimci politik bir kuþatma ve pratik
bir odaklanma ile karþýlanabilir. Sorun bu
dakikadan sonra sadece sýnýfýn “eylemlerine” gitmek, sýnýfý örgütlemek, ona yönelmek deðildir. Günümüzde sürecin de
“çekim gücü” ile ister istemez aþýlabilecek
bir sorundur bu. Üstelik bugün, ortalamasýndan reformistine, solun genel bir kýsmý
için sýnýfa bu þekilde bir yönelim öyle veya böyle söz konusudur. Tekel direniþi bunun en canlý örneðidir. En can alýcý sorun
sýnýfa “ne ile, hangi araç ile ve ne için?” gidiyorsun sorularýna devrimci yanýtlar verebilme yeteneðine sahip olup olamama
sorunudur. Bu sorun ise; ancak günlük pratik çalýþmanýn aðýrlýðýný oluþturacak inatçý, sabýrlý ve soluksuz bir sýnýf çalýþmasýnýn
sonucu olarak sýnýfýn içerisinde yaratacaðýn güven ve samimiyet ile aþýlabilir. Politik bir ciddiyet ve samimiyettir söz konusu
olan.
Ortalama sol, þimdi çekilip köþesine
Tekel direniþinin hummalý bir deðerlendir-
mesini yapacaktýr. Ama o, küçük burjuva
karakterinin taþýmýþ olduðu kararsýz, sallantýlý, gidip gelen ruh halinin belirtilerini
kendi bünyesinde hissettiði anda kendisini
ve kitlesini umutsuzluk cenderesine tekrar
sokmasýný bilecektir. Çünkü, Tekel direniþi onun için kendi sorunlarý üzerinden harekete geçen sýnýfýn kendiliðindenci bir
hareketinden ötesi deðildir. “Çok da abartmamak gerekir!” Direniþ boyunca göstermiþ olduðu “dükkancý ve reklamcý”
anlayýþ iþte bu bakýþ açýsýndan doðmaktadýr. Birkaç iþçi kotarmak, isim duyurmak
bu anlayýþýn yaklaþým biçimidir.
Tekel iþçilerinin mücadelesi sürüyor.
Farklý sektörlerin, farklý yörelerin iþçileri
Tekel iþçilerinin açtýðý yoldan yürüyorlar
ve yürüyecekler. Sokakta genç devrimciler kýzýl bayraklarla karþýlamalý onlarý.
Hürriyetin türküsünü söylemeliler hep birlikte.
Yeni cevaplar vermeli iþçiler, genç çocuklara. Kurtuluþu muþtulayan cevaplar
vermeli komünist hareket emek ordusuna.
Verecektir de!
Kavga bitmedi daha yeni baþlýyor!
NOT: Bu yazı, çadırların yıkılmasından
hemen sonra kaleme alınmıştır
9
NORMANDÝYA’DAN HAÝTÝ’YE
ABD’NÝN HÝÇ DEÐÝÞMEYEN YÜZÜ
Bir sure önce Orta Amerika’nýn sekiz
milyon nüfuslu ülkesi Haiti’nin yaklaþýk iki milyon nüfuslu baþkenti Port-au-Prince’de 7.0 þiddetinde bir deprem oldu.
Gerek depremin yüzeye yakýn bir noktada
gerçekleþmesi, gerekse de kapitalizmin yarattýðý çarpýk kentleþme ve buna baðlý olarak
uygun
olmayan
dayanýksýz
malzemeyle yapýlan konutlar, iþ yerleri,
kamu binalarý ve üretim tesislerinin neredeyse tamamý yerle bir oldu. Elbette kapitalizm ve onun yarattýðý çarpýk
kentleþme bu yýkýmýn baþ sorumlusudur.
Ancak bizim bu yazýmýzýn konusu bu
nokta olmadýðý için bu noktaya deðinip geçiyoruz. Bu gün Haiti’de 200 bin insanýn
öldüðünden bahsediliyor, bu rakam çok
büyük ve de korkunç ama daha korkunç olaný maalesef ölen insan sayýsýnýn bu rakamdan çok daha fazla olduðudur. Bu
ülkede gerçekten kaç insan öldü bilinmiyor. Bilinen þudur ki, bu depremde baþkanlýk binasý da dahil baþkentin kelimenin
gerçek anlamýyla yerle bir olduðudur. Resmi kayýtlar 150 bin definden, gömülen insandan bahsediyor. Yani bunlar kayýtlara
geçmiþ defin iþlemlerinin resmi sayýsý, kayýtlara geçmeyen ise bilinmiyor ama bir bu
kadar insan bedeninin de kayda geçirilmeden halk tarafýndan gömülmüþ olmasý
muhtemel. Yalnýz bu ikiyüz üçyüz bin in-
10
san söylenen ve bilinenin aksine deprem
anýnda ölmedi. Depremde ölenler çok daha azdý, bu insanlar yýkýlan binalarýn enkazý altýnda aç susuz yaralý, yani hiç
gelmeyecek olan yardýmlarý bekleyerek acýlar içinde öldüler. Depremden 15 gün
sonra bile enkaz altýnda canlý insanlar çýkarýlýyorsa bu kadar uzun süre dayanamayan onbinlerce kurbandan da bahsetmek
gerekmiyor mu? Evet bu insanlarýn büyük
çoðunluðu Amerika Birleþik Devletleri denen emperyalist gücün yardýmlarý kasýtlý olarak engellenmesinden dolayý yaþamýný
yitirdi. Yani depremde ölenlerin kat be kat
fazlasýný bizzat bu ülke bilinçli olarak katletti.
Depremden hemen sonra Küba Bolivarcý Venezülla Cumhuriyeti, Bolivya ve
Ekvator baþta olmak üzere (ilk gelen yardým ekipleri bu ülkelerdendi!) neredeyse
dünyanýn bütün ülkeleri ve yardým kuruluþlarýndan kurtarma ekipleri ve acil yardým malzemeleri Haiti’ye ulaþmaya
baþladý. Ama sadece bir ülke yardým ekibi
ve malzemesi deðil de “özel eðitimli” (katiller!) askerlerini yolladý. Elbette bu ABD
idi. Bu 3000 iþgalci asker adaya gelir gelmez daha önceden gelenlerle birleþip havaalaný ve yardým malzemelerinin
konduðu depolarý ele geçirdi. Bundan birgün sonra da ABD Haiti’deki askeri gücü-
Amerikan Faşizmi
nü 12000’e çýkaracaðýný duyurdu. Böylece
ABD yardým için çok kritik olan ilk günlerde havaalanýna yardým ekibi malzemesi
taþýyan uçaklarý indirtmeyerek ve depolardaki yardim malzemelerinin daðýtýmýný engelleyerek, yýkýlmýþ binalarýn altýndaki
onbinlerce Haiti’liyi katletti. Bu durum
Küba, Bolivar’cý Venezüella Cumhuriyeti, Bolivya tarafýndan þiddetli bir biçimde
protesto edilmeseydi dünyanýn geri kalaný
bu katliamý belki de öðrenemeyecekti. Bu
üç cesur ülkenin protestosundan sonra Avrupa Birliði ülkeleri hasbel kader ve adet
yerini bulsun diye ABD’ye karþý çeþitli uyarý ve ikazlarda bulunduysa da ABD adaya asker yýðmayý elbette durdurmadý.
ABD adaya asker yýðmaya hala devam ediyor. Böylece her þeye raðmen depremden sað çýkma cürretini gösteren “Haiti’li
küstahlarý” Amerikan kurþunuyla öldürebilecek. Tüm bunlar yaþanýrken Nobel Barýþ Ödülü sahibi ABD’nin çiçeði burnunda
baþkaný Obama utanmadan tüm dünyaya
sýrýtarak barýþ ve yardým mesajlarý veriyor.
Ama Haiti’deki askeri iþgal için hiç birþey
söylemiyor.
Elbette bu ABD’nin Haiti’yi ilk askeri iþgali deðil, ABD kurulduðu andan beri
bu ada ülkesini defalarca iþgal etmiþtir. Bu
iþgaller büyük katliamlarla gerçekleþtirilmiþ, her seferinde ada halký kan içinde boðulmuþtur. En son bundan bir iki yýl kadar
önce Haiti ‘de ABD destekli karþý devrimci hükümet ve orduya karþý son derece etkili bir halk ayaklanmasý baþlamýþ, iktidar
düþürülmüþ, öyleki ayaklanmanýn devrimci seyrinden korkan ABD, Birleþmiþ Milletleri Haiti’ye müdahaleye zorlamýþ ve
böylece kendisinin baþ aktör olduðu adadaki Birleþmiþ Milletler iþgali baþlamýþ, bu
müdahaleyle halk ayaklanmasýnýn önüne
geçilerek Birleþmiþ Milletler askeri ve polis gücüyle þu anki iþbirlikçisi karþý devrimci kukla hükümet Rene Proval
baþkanlýðýnda seçilmiþtir. (Adayý iþgal eden BM gücünde Türk polisleri de var!) Ýþte tam da þimdi Haiti’de açýk bir þekilde
ABD askerleriyle elele vererek yardým
malzemelerini halka ulaþtýrmayan, ulaþtýrýlmasýný engelleyen ve Amerikan iþgaline
onay veren hükümetin kýsa tarihi budur.
Bir iþbirlikçi, bir halk düþmaný, bir faþist
ve kukla bir iktidar. ABD ise bu fýrsatý ka-
çýrmayacaðýný daha depremin ilk günü
Haiti’ye asker yollayarak göstermiþtir.
Böylece açýk iþgale yönelerek adadaki BM
varlýðýný sadece formaliteye çevirip kamulaj olarak kullanýyor ya da BM’i saf dýþý býrakarak Haiti’yi iþgal ediyor yine ve
bilmem kaçýncý kez...
Bu ABD’nin fýrsatçýlýðýnýn ilk örneði
deðil. Bu ülke baðýmsýzlýðýný ilan ettikten
hemen sonra çevresindeki ülkeleri her fýrsatta onlarýn zayýf düþtükleri her yerde onlarý iþgal etmiþtir. Bu akbaba önce
çevresinin baþýna belayken geliþip güçlenerek dünya halklarýnýn baþýna bela olan
bir güç olmuþtur. 1. Emperyalist paylaþým
savaþýnda savaþa bilerek katýlmamýþ ve Almanya ile Japonya’nýn kaybedeceði kesinleþince Ýngiltere ile Fransa’nýn yanýnda son
anda savaþa katýlmýþ böylece çok az bir kayýpla kazananlar arasýnda yer almýþ, hemen
ardýndan da henüz baþlamýþ olan Sovyet
Bolþevik Devrimi’ne karþý, karþý-devrimci
beyaz orduyu desteklemiþtir. Aðýr ve yýpratýcý bu iç savaþta ABD gerici Rus generallerinin komutasýndaki bu orduya silah,
cephane, subay ve bizzat asker yardýmý
yapmýþtýr. Kýsaca ABD tarihinin hiç bir
döneminde hiçbir halkýn yardýmýna koþmamýþtýr. Tam tersine zor durumdaki halklarýn her zaman bu zayýflýðýndan
yararlanarak topraklarýný iþgal etmiþtir.Bu
durumu çok iyi bilen Amerikalý yazar
Mark Twain bir yazýsýnda ve tam da Amerika Birleþik Devletlerinin, Haiti, Küba,
Portoriko ve Dominik topraklarýnýn tamamýný ele geçirdiklerini kutlarken, þöyle demiþtir; “Amerikan bayraðýndaki kýrmýzý
þeritleri çýkararak yerine siyahlarýný ve
yýldýzlarý çýkararak onlarýn yerine de kuru
kafalarý koyalým.” Bu söz onurlu bir adamýn ülkesinin iþgalci, sömürgeci tutumuna karþý yükselttiði bir çýðlýk olarak kalmaz
ayný zamanda ABD tarihinin de bir özetidir.
Bugün Haiti’deki halk hareketini ezme amacýyla ada ülkesini adým adým iþgal
etmeye baþlayan ABD ayný þeyi dünyanýn
baþka baþka yerlerinde defalarca yapmýþtýr.
Bunun en çarpýcý örneklerinden biri
2.Dünya Savaþý’ndaki Normandiya çýkarmasýdýr. Zira bu çýkarma Amerikan propaganda filmlerinde anlatýlanlardan ve resmi
tarih kitaplarýnda yazýlanlardan gerçekte
çok farklýdýr. Peki gerçek neydi? Þuydu,
Nazi Almanya’sý Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliði’ne saldýrdýðýnda baþta
ABD olmak üzere tüm emperyalist ve kapitalist devletler Nazi saldýrýsýný açýktan açýða ya da alttan alta çeþitli biçimlerde
desteklemiþlerdir. Bununla birlikte Sovyet
Sosyalist Cumhuriyetler Birliði’ne her türlü askeri ya da sivil malzeme satýþýný durdurmuþlardýr. Çünkü artýk Nazi Almanyasý
ile yani Alman Emperyalizmiyle ortak bir
hedefleri vardý Sovyetler yani proletaryanýn ülkesi. Tabi bunun resmi bir antlaþmasý yoktu ama baþta Sovyet Sosyalist
Cumhuriyetler Birliði olmak üzere tüm
dünya bu olanýn farkýndaydý. Hitler sýnýrdan girerek SS’ler ve SA’lar tam bir kýyým
gerçekleþtirecek Moskova alýnacak tüm
komünistler ve onlarýn ardýndan gidenlein
hepsi gaz odalarýna yollanacaktý. Faþist ordular bu amaçla 20 milyon Sovyet yurttaþýný katletsede ne proletarya iktidarýný
yýkabildi ne de onun baþkenti Moskova’yý
alabildiler. Ayrýca bu 20 milyon Sovyetler
Birliði yurttaþý katledilirken ne ABD, ne
Ýngiltere ne de diðerleri sesini çýkarmamýþtý. Elbette savaþa gireceklerdi ama önce
Hitler’in Sovyetler’i kan içinde boðmasý
beklenecek sonra da bu savaþta yýpranan
Alman emperyalizmine ABD bütün gücüyle saldýracaktý. Böylece bir taþla iki kuþ
vurulmuþ olacaktý. Hem Sovyet belasýndan kurtulup hem Almanya’yý yenerek sermayelerini arttýrabileceklerdi. Bu yüzden
ABD, Ýngitere ve Fransa Nazi Almanyasýnýn Avusturya ve Çekoslavakyayý iþgal etmesine fazla ses çýkarmamýþ hatta yine bu
nedenle Nazi ordularýnýn Macaristan’ý,
Bulgaristan’ý, Yunanistan’ý, Yugoslavya’yý
hatta bizzat Fransa’yý iþgal etmesine bile
adeta karþý konmamýþtý. Zira baþ düþman
her zaman Sovyetler Birliði’ydi ve zaten
Nazilerin Polonya’yý iþgal etmesi sonra da
Sovyet sýnýrlarýný geçmesi bu kampta belirgin bir sevinç yarattý. Öyle ya, komünistlerin kökünü faþistler kazýyacaktý!.. Ýþte
bundan dolayý ABD savaþa girmiyordu.
Çünkü girerse Sovyetler’in savaþý kazanma þansý artacaktý bu onun için risklerin,
olabileceklerin en kötüsüydü, hayýr o Sovyetler’in yok edildiðini gördükten sonra
Almanya savaþ açacak, burasý kesindi. Ama ne zamanki Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliði Kýzýl Ordusu ve Sovyet
partizanlarý önce Nazileri durdurdu o zaman ABD ve diðerlerinin sevinci yerini
endiþeye býraktý ve ne zaman ki Kýzýl Ordu, Nazi ordularýný durdurduktan sonra ikinci hamlesini baþlatýp genen taarruza
geçti. Ýþte o anda ABD ve Ýngiltere, Normandiya’ya asker çýkarmaya karar verdi.
Zira doðu cephesinde Kýzýl Ordu’nun saldýrýsý adeta bir fýrtýnaya, bir kasýrgaya dönüþmüþ, Alman Merkez Ordu grubu yok
edilmiþ (Nazi ordusunun belkemiði bir or-
duydu!) panzer tümenleri alev alev yanmýþ
çok övünülen o yýldýrým ordularýndan geriye hiçbir þeyi kalmamýþ olan Nazi ordusu
umutsuzca direne direne çekiliyordu. Kýsacasý Normandiya’ya bir tek ABD askeri
ayak basmasabile Sovyetler bu savaþý kazanacaktý. ABD ve Ýngiltere’nin Fransa’yý
kurtardýðý yalanýna gelince, þu kadarýný
söyleyelim, Fransýz partizanlarýnýn yiðitliði ve savaþçýlýðý sayesinde zaten Fransa
Normandiye çýkarmasý baþladýðýnda partizanlar çoktan ve büyük oranda kurtarýlmýþtý. Örneðin partizanlar baþkent Paris’i
Alman iþgalcilerinden savaþarak almýþtý.
Ayrýca Hitler’in doðu cephesindeki bozgunu durdurmak için batý cephesindeki askerlerini doðuya kaydýrmasý Fransa’daki
iþgalci asker sayýsýný her geçen gün azaltýyordu. Buyanýyla da Sovyetler aslýnda iþgal altýndaki halklar içinde dövüþüyor,
onlarýn baþýna dikilen katilleri kendi üstüne çecerek bu halklarýn özgürlüðe kavuþmasýný yakýnlaþtýrýyordu. Hitler ve Nazi
Almanyasý’nýn bir planý daha vardý o da
yenileceklerini anlayýnca þunu yapmalarýydý. Sovyetler deðil de ABD kazansýn diye batýdaki askerleri doðuya kaydýrmak
böylece Sovyetler’in ilerlemesini güçleþtirirken diðerlerinin önünü açmak, bunu da
savaþýn bittiði güne kadar yaptýlar.
Normandiya’da gerçekte olanlar emperyalist medya özellikle de Amerikan
propaganda filmlerince dünyaya ters yüz
edilerek sunulmuþtur. ABD, Normandiya’
ya ayak bastýðý andan Berlin’e vardýðý ana
deðin bir kurtarýcý olmadý tersine bir cellat
oldu. Öyle ki, çoktan Fransýz partizanlarca
kurtarýlmýþ ve FKP kontrolündeki (Fransýz
Komünist Partisi) kasabalarý bilerek, kasýtlý olarak bombardýmana tutup yok etti. Kýsa bir süre sonra bu vahþet öyle bir noktaya
vardý ki, ABD ve Ýngiliz askerleri ABD uçaklarýndan atýlan bombalar altýnda can veren Fransýz köylülerin baþýnda aðlamýþtýr.
11
Kurtarýcýlar Fransa’yý, Fransýz emekçilerinin kanýnda boðuyorlardý. Þurasý çok açýk
ki, ABD ve Ýngiltere Nazilerden önce komünistlerden ve ilericilerden korkuyordu.
Zaten geliþ amaçlarý da buydu. Avrupa’da
sosyalizmin egemen olmasýný engellemek
iþte bu yüzden Fransa’yý sosyalist olmaktan alýkoymak için her yol mübah sayýlmýþtý. Zaten o sýrada Nazi subaylarýnýn
aðzýndan þu laf düþmez olmuþtu: “Yakýnda
Amerika’yla birlikte komünistlere karþý
birlikte savaþacaðýz.” Sovyetler’in elinden
kurtulmayý baþarabilen bu azýlý faþist subaylardan çoðu gerçekten de Amerika himayesine girerek, dünyanýn her yanýnda
özellikle Doðu Avrupa’da karþý devrimci
operasyonlarda görev almýþ, Gamalý haç
bayraðý altýnda iþlediði en aþaðýlýk suçlarýna ABD bayraðý altýnda ölene kadar devam etmiþlerdir. Kýsacasý, ABD ve
müttefikeri Avrupa’ya, Avrupa’da sosyalizmin ilerlemisini durdurmak için geldiler
ve bunu Berlin duvarýný yaparak da ispatlamýþ oldular.
AB ayný þeyi bu defa da Haiti’de yapýyor. Öyle ki Ýtalyan Hükümeti’nin Haiti’de resmi olarak görevlendirdiði bir
diplomatý bu durumu diplomasi diliyle
þöyle ifade ediyor: “ABD yardým deðil,
askeri þov yapýyor. Dünyanýn her yanýndan
gelen yardým malzemelerinin konduðu depolar ABD askerlerinin kontrolünde, askerler bu malzemelerin halka ulaþmasýný
engelliyorlar.” (Hürriyet, 27 Ocak 2010).
Buradaki þov sözcüðünden kasýt iþgal olduðu açýktýr. Ancak burjuva diplomasisinin dilinde bu defa iþgal þov kelimesine
12
dönüþmüþtür. Yine Ýtalyan diplomatýn sözlerinden anlaþýlýyor ki, Haiti’deki karþý
devrimci burjuva hükümetle ABD el ele
vererek acil yardým malzemelerini halka ulaþtýrmayarak Haiti halkýný katlediyorlar.
Hemen burada bir noktayý açýklýða kavuþturmalýyýz. ABD ve Haiti askerlerinin el
koyduðu bu malzeme depolarý halk tarafýndan ele geçirilerek bu malzemeler yine
halkýn kurduðu komitelerce halka daðýtýlýyor. Buna karþý Haiti ve ABD iki þey yapýyor: Ýlki depolara yaklaþan halka kurþun
yaðdýrmak ve onlarý öldürmek, ikincisi, uluslararasý medya tekelleri aracýlýðýyla bu
halk inisiyatifini yaðmacýlar olarak göstermek. Burjuva faþist Türk medyasý da bu iþin baþýný çekenlerdendir. Oysa Haiti’deki
yaðmacýlar Haiti halký deðil, ABD’nin yolladýðý katil sürüleri ve halk düþmaný Haiti
ordusudur. Esas yaðmacý ve hýrsýz bunlardýr. Çünkü halka gelen, halkýn olan ihtiyaç
malzemelerine el koyanlar bunlardýr. Dahasý bu malzemelere el koyup halka daðýttýrmayan bu katilleri halk öldürse de kimse
bundan rahatsýz olamaz, çünkü bu bir halkýn meþru müdafasýdýr. Çünkü ABD ve
Haiti askerleri bu malzemeleri el koyduðu
için her yeni dakikada yeni cinayetleri iþlemiþ oluyorlar.
Depremin üzerinden onbeþ gün geçti
ama hala enkaz altýndan canlý insanlar çýkýyor. Ve ABD hala yardýmlarý engelleyerek Haiti’ye yeni askerler yolluyor.
Böylece Afrika’dan getirilen kölelerin
ilk isyan ettiði yerlerden biri olan Haiti bir
kez daha cazalandýrýlýyor.
Böylece 1922 yýlý ABD senato rapo-
runda geçen ve tam da bu sýrada yirmi yýldýr ABD iþgali altýnda ezilen ucuz iþgücü
deposu ve kahve üreticisi Haiti’deki bir iþçi ayaklanmasýnda, ayaklanmanýn bastýrýldýðý ve bu bastýrma sýrasýnda binbeþyüz
iþçinin öldürüldüðü Haiti böylece jeopolitik emperyalistlerce ana karanýn doðal bir
uzantýsý sayýlan Küba, Haiti, Dominik, Jamaika, ve Portekiz.
Böylece karaderili isyancý kölelerin
1791 yýlýnda Toussaint L’ Ouverture önderliðinde Fransýz sömürgeciliðine karþý
baðýmsýzlýk savaþý açan ve beþ yýllýk savaþ
sonunda Fransýz burjuvazisine Marat ve
Robespier’in de yardýmýyla Haiti ve bütün
kolonilerde köleliði kaldýrtan yasayý çýkarttýran ama maalesef Napolyon’un Fransýz
iktidarýný ele geçirmesiyle yeniden kölelikle karþý karþýya gelen ve liderleri Toussaint
L’Ouverture Fransa’daki bir þatonun karanlýk bir mahzeninde katledilen fakat buna raðman Napolyon’un ordusunu bu
küçük adada yok eden 12000 Fransýz askerinin cansýz bedenlerini kahve plantasyonlarýna seren ve bu savaþta ülke
nüfusunun yarýsýný kaybeden, sokaklarý ve
tarlalarý karaderili özgülrülk savaþçýlarýnýn
cesetleriyle dolu olan ve leþ kargalarýnýn
insan eti yemekten uçamaz hale geldiði
Haiti, Napolyon ordusunu yenip Fransýz
generalin canýný alýp savaþý kazanan Haiti.
Böylece Napolyon ordusunu yenen
karaderili isyancý kölelerin karaderili isyancý iþçi çocuklarý, defalarca Amerikan
iþgaline uðramalarýna raðmen her defasýnda özgürlük uðruna isyan eden bu asi halk
cezalandýrýlaracak
Ve böylece en önemlisi de ikinci bir
Küba’nýn doðuþu yeni bir sosyalist ülkenin önü kesilmiþ olcak.
Evet, Haiti’de bir deprem oldu buyerin altýndan gelen bir depremdi ama þimdi
yerin üstündeki deprem için gün sayýlýyor.
Bu depremi yaratacak olan Haitili yoksullardýr, emekçilerdir. Aslýnda bu depremin
öncü sarsýntýlarý çoktan baþladý ve BM bu
adaya gelirken halk ayaklanmasý bu öncü
sarsýntýlardan sadece biriydi. Þimdi ABD
ordusu Haiti’ye daha fazla asker yýðarak
burayý iþgal ederek bu depremi engellemeye çalýþýyor.. Ama nafile Haiti’nin özgürlük savaþçýlarý tarih boyunca, Ýspanyollarý,
Portekizler, Fransýzlarý, ABD’lileri, bunlarýn o dev ordularýný dize getirmiþtir, aynýsýný þüphesiz ki, yine yapacaktýr.
ABD’ye gelince o bir taraftan Haiti’yi
iþgal ederken diðer taraftan da daha geniþ
çaplý iþgallere hazýrlanýyor.Önce Haiti’yi
iþgal edecek ve halk ayaklanmasýný baþlar
baþlamaz ezecek sonra da bu ada ülkesinde üstlenerek Küba gibi Bolivya gibi Ve-
nezüella gibi Latin Amerika’nýn asi ülkelerine karþý giriþeceði askeri iþgalin yolunu
açarak iþini kolaylaþtýrabilecek. En azýndan eldeki hesap bu. Hatýrlanacaðý gibi Irak iþgaline de bu yüzden böyle bir hesapla
baþlamýþtý. Önce Irak alýnacak sonra Suriye ve Ýran iþgal edilecekti, ama durum ortada þimdi Irak cehenneminden nasýl
kaçacaklarýnýn planlýyorlar.
Küba, Bolivarcý Venezüella Bolivya’dan ve Ekvator’dan yazýmýzýn baþýnda
da bahsetmiþtik. Haiti’ye ilk gelen bu dört
ülkenin yardým ekipleri ve malzemeleri
hala görmezden gelinirken, ABD’nin söz
verdiði milyon dolarlýk yardýmdam bahsedilip duruyor. ABD, UNÝCEF’e yardým
sözü verir, on milyon dolar, yüz milyon
dolar taahhüt eder. Dünya halklarý karþýsýnda iyilik yapan ülke pozuna bürünür. Ama gerkçekte ABD bu yardým paralarýný
hiç ödemez. Hep böyle yapmýþtýr ve böyle
de yapacak. Haiti için de bir istisna yapmayacaktýr. ABD’nin amacý yardýma muhtaç insanlarý kurtarmak deðil onlarý
katletmektir ve bunu þu sýra en aðýr ve acýmasýz þekilde Haiti’de yapýyor.
Tekrar ve altýný çizerek söylüyoruz ki,
ABD’nin baþka halklara yardým etmek gibi bir amacý tarihi boyunca hiç olmadý.
Tersine Sovyet içsavaþýnda Kore’de, Vietnam’da doðrudan ve dolaylý olarak Lübnan’da,
Filistin’de,
Türkiye’de,
Kürdistan’da daima karþý devrimci hareketleri desteklemiþ, bir çok defa bizzat savaþa katýlmýþtýr. Son yüzyýlda dünyanýn
neresinde bir halk, bir devrim kan içinde
ezilmiþse iþin arkasýnda tüm emperyalizm,
ama özellikle ABD vardýr. Özellikle þu son
50, 60 yýlda olan askeri faþist darbelerin
hepsini ABD yaptýrmýþtýr. ABD emperyalist kapitalist sistemin jandarmasýdýr. Onun
bu karþý devrimci katil yüzü hiç deðiþmemiþtir ve deðiþmeyecektir.
“Amerika Birleþik Devletleri adýna asla özür dilemeyeceðim, gerçeklerin ne olduðu umurumda deðil.” George Bush,
Amerika Birleþik Devletler Baþkaný
ÝÞÇÝLER ARTIK
DAHA FAZLA BÝLÝNÇLENÝYOR
17 Þubat Çarþamba günü, Çemen iþçileri seslerini duyurmak için yaptýðý yürüyüþte, ve iþçilerin emekçilerimizin haykýrýþ gününde bizler DÖB’lü öðrenciler olarak Çemen
iþçilerinin yanýndaydýk.
Yoldaþlarýmýzla birlikte oradaydýk. Onlarýn verdiði onurlu mücadeleye desteðe gitmiþtik. Bu yürüyüþ gerçekten iþe yaradý mý? Gerçekten haykýrýþlarýmýz duyuldu mu? Evet!
Duyuldu ve bizler oradaki emekçilerimizle haykýra haykýra sesimizi duyurduk. Ve çadýrýmýzý kurduk.
Ýþçiler sömürülüyor, iþsizlik artýyor, periþanlýk artýyor, buna birilerinin dur demesi lazýmdý. Ýþçiler artýk daha fazla bilinçleniyor ve sermayeye karþý mücadele ediyorlar. Ýþçilerin
sesi sermayenin korkulu rüyasý oluyor.
Bizlerin o yürüyüþte içtenlikle haykýrýp, ayak tabanlarýmýzý þiþirip, seslerimizin kýsýlmasý, boþuna deðildi. Dünya Emeðin Olacak. Ýþçilerin mücadelesi boþuna deðil, iþçiler
haykýrdýkça haykýrýyor, mücadele büyüyor.
Sermayenin çanak yalayýcýlarýnýn baskýlarý bizleri yýldýramadý, yýldýramaz da… haykýrýþlarýmýz fabrikanýn içinde yankýlandý. Ýþçilerin hak alma mücadelesi devam ediyor devam
edecek. Polislerin her zamankinden çok olmalarý, iþçilerin çadýrý kurmaya engele olamadýlar. Çadýr kurulurken, ilk çiviyi müddetçe, sýnýflý toplumlar var olduðu müddetçe, sýnýflar mütahtaya çakarken, bir yandan da halaylar çekilerek, türküler cadelesi devam edecek, taa ki FABRÝKALAR TARLAR SÝsöylendi.
YASÝ ÝKTÝDAR HERÞEY EMEÐÝN oluncaya dek.
Sermayenin iþçi sýnýfý üzerindeki baskýsý bizleri ve iþçileri yýldýramayacak. Sermaye sýnýfýnýn sömürüsü devam ettiði
DÖB’LÜ BÝR ÖÐRENCÝ/ANTEP
13
“...BÝZ KAZANACAÐIZ DEMEK GEREKÝR”
Bir þeyler yapýlmasý gerekiyor. Ýþvereni rahatsýz
etmedikten sonra 10 yýl burada dursak ne olur. Biz
günlerdir buradayýz, medyadan buraya gelip bizlerle
konuþuyorlar ama sonrasýnda baktýðýmýzda yarým
yamalak gösteriyorlar, tam olarak yayýnlamýyorlar.
Bizler kamuoyunu rahatsýz etmek istiyoruz, bizleri
dinlemelerini ve tam kesintisiz yayýnlamalarýný
istiyoruz. Bu mücadele sadece Esenyurt Belediye
çalýþanlarýnýn deðil bunu biliyoruz, amacýmýz
Türkiye’nin her yerinde etki yaratmaktýr.
Merhaba bizler DÖB(Devrimci Öðrenci Birliði)’den geliyoruz. Sizlerin haklý mücadelenize öðrenci gençlik olarak destek veriyoruz ve vermeye devam edeceðiz. Sizlerin girmiþ olduðunuz
direniþi olabildiðince üniversitelerde, liselerde öðrenci gençliðe ulaþtýrmaya çalýþýyoruz. Bunun için sizinle röportaj yapmak istedik.
Öncelikle isminizi öðrenebilir miyiz?
Esenyurt iþçisi: Aliþan Avaran Esenyurt Belediye-iþ
DÖB: Kýsaca son yaþanan süreci anlatabilir misiniz?
Esenyurt iþçisi: Genel olarak baktýðýmýzda, tabi ki medyada
bu zamanda en çok ses getiren tekel iþçilerinin direniþi var, ama aslýnda tekel direniþinden önce de devam eden direniþlerin olduðunu biliyoruz. Ben bugün burada 162.gündür direniþteyim ve bu
sadece tekel iþçisinin deðil bütün iþçi sýnýfýnýn sorunudur. Bu sýnýf
dayanýþmasý ile birlikte zafere ulaþabilinecek bir durumdur. Çalýþmýþ olduðum belediyede sendikalý olup da iþten çýkarýlan arkadaþlarýmdan 7 tanesinin davasý vardý ve kazandýlar, birkaç arkadaþýmýn
ki ise devam ediyor. Çok fazla baský gördük, gözaltýna alýndýk, tehdit edildik ama yinede direnmeye devam ediyoruz ve umudumuzu yitirmiyoruz.
DÖB: Neden açlýk grevine girdiðinizi açýklar mýsýnýz?
Esenyurt iþçisi: Sadece direniþ için diyelim, öyle düþünelim.
Bir eylem yapýlýyor, bir basýn açýklamasý yapýlýyor ama bu yapýlanlar yetersiz kalýyor ve iþveren bu yapýlanlarý bilse bile pek de rahatsýz olmuyor. Bir þeyler yapýlmasý gerekiyor. Ýþvereni rahatsýz
etmedikten sonra 10 yýl burada dursak ne olur. Biz günlerdir buradayýz, medyadan buraya gelip bizlerle konuþuyorlar ama sonrasýnda baktýðýmýzda yarým yamalak gösteriyorlar, tam olarak
yayýnlamýyorlar. Bizler kamuoyunu rahatsýz etmek istiyoruz, bizleri dinlemelerini ve tam kesintisiz yayýnlamalarýný istiyoruz. Bu
mücadele sadece Esenyurt belediye çalýþanlarýnýn deðil bunu biliyoruz, amacýmýz Türkiye’nin her yerinde etki yaratmaktýr.
DÖB: Sizce bundan sonra neler yapýlmalý?
Esenyurt iþçisi: Tamam bu kadar yeter denilirse eðer, zaten en
baþtan teslimiyeti kabul etmiþ oluruz. Ben kazanacaðým, biz kazanacaðýz demek gerekir. Kararlý olunmalý ve onca saldýrýlara rað-
14
men yýlmamak gerekir. Sendikalarýn burada iþçilere sýnýf bilinci
vermesi gerekir, þahsen ben çok az sayýda sýnýf bilinci veren sendika gördüm. Birçok sendika gezdim ama çok az sendika bunu yapýyor. Yani bir iþçi sadece sendikaya sözleþme imzalayýp sonrada
bir daha uðramamazlýk yaparsa, bu sadece sendika içerisinde bulunan bir kaç kiþiye yarar o kadar. Sendikalarýn eðitim çalýþmalarý yapmasý gerekir. Kendisine sahip çýktýðý gibi iþçisine de sahip
çýkmalý ve iþverene iþçiyi satmamalý, bunlarýn bilinmesi gereklidir.
DÖB: Sizce iþçilerin mücadele birliði için neler yapýlmalý?
Esenyurt iþçisi: Görüþ ne olursa olsun iþçilerin, memurlarýn,
saðlýk emekçilerinin, öðrencilerin hep beraber bir arada olmasý gerekir ve iþçilere yaþananlarýn nedenleri anlatýlmasý gerekir. Özellikle sendikalarýYeni Dosyan iþçilere iþçi olduklarýný hatýrlatmalarý
gerek, ayrý ayrý yerlerde tek tek direniþler yapýlmasýnýn bir yararý
olmadýðýnýn bilinci verilmesi gerek, bugün bu süreçte iþçilerin mücadele birliðinin oluþmasý için koþullar yeteri kadar uygun, bu yaþanan iþçi sýnýfýn direniþlerini Türkiye’nin her yerine yaymak
gerekir. Sendikalarýn lafta deðil pratik olarak ta bir þeyler yapmalarý gerekir ve tabandan hareketli bir direniþ bilinci oluþturulmalýdýr.
DÖB: Bu yaþanan direniþlere öðrenci gençliði katýlýmý sizce
yeterli midir?
Esenyurt iþçisi:: Kendi þahsým adýna tabii ki de destek vermek için gelenlerle kalabalýk olmamýz çok daha iyi, eðer böyle olursak sesimizi daha çok duyururuz. Bize polislerin dedikleri
vardýr, öðrenciler hakkýnda, onlar yasa dýþý eylemler yaparlar, sizde kötü görünürsünüz tarzýnda bizleri uyardýklarýný söylerler. Þunu söylemek gerek; kim gelirse gelsin, farklý görüþten olursa olsun
baþýmýzýn üstünde yeri vardýr. Bir eylem anýnda hiçbir þekilde
gençlerimizi polisin eline vermeyiz.
DÖB:: Son olarak söylemek istediðiniz bir þey var mý?
Esenyurt iþçisi: Tutarlý kararlý olmak çok önemli, lafta deðil
özde olunmasý gerekir. Verdiðimiz mücadeleyi sizlerin doðru bir
þekilde insanlara ulaþtýrdýðýnýzý biliyoruz bunun için çok teþekkür
ediyoruz. Buradan tüm genç iþçilere ve öðrencilere, tüm devrimcilere yürekten selamlar gönderiyorum.
DÖB: Bizimle röportaj yaptýðýnýz için teþekkür ediyoruz.
NOT: Bu röportaj, İtfaiye ve Esenyurt işçilerinin 25-27 Ocak tarihleri arasında İstanbul Türk-İş’te yaptıkları açlık grevi sırasında
yapılmıştır.
BÝR TEKEL ÝÞÇÝSÝYLE SÖYLEÞÝ
Genç Yoldaþ’ýn 51. sayýsýnýn çýkmasýyla bizler de dolu dolu olan ve
özellikle Tekel direniþ sürecinden yoðunluklu söz eden dergimizi iþçiemekçi gençlere ulaþtýrmak için Ýzmir’in Gediz semtinde daðýtýma çýkmýþtýk. Dergi daðýtýmý sýrasýnda kapýsýný çaldýðýmýz evlerden birinde
Balatçýk Tekel Fabrikasýnda çalýþan bir iþçi ile tanýþtýk. Bizi evine davet etti, biz de kendisini kýrmadýk ve 48 gündür süren Tekel iþçilerinin
eylemi üzerine sohbete baþladýk. (Ýþçi arkadaþýmýz çalýþtýðý fabrikada
iþin bitmesiyle 1 aylýk tatile girmiþ)
Genç Yoldaþ: Ankara’daki iþçilerin yanýna gitme zamanýnýz veya
imkânýnýz oldu mu?
Ýşçi: Evet ben de oradaydým. Arkadaþlarýmý yalnýz býrakmak içimi
acýtýyor. Onlarý izlediðim her haberde aðlýyorum. Ankara’da olmak beni biraz daha rahatlatmýþtý, hepimiz coþkuluyduk ve her þehirden gelen
Tekel iþçileriyle tanýþmamýz ve kaynaþmamýz aslýnda düþmanýmýzýn bir
olduðunu göstermiþ oluyor.
Genç Yoldaþ: Peki tam olarak sizin beklentiniz nedir? Yani 4-C’
ye alternatif ne düþünüyorsunuz?
Ýşçi:: Biz 4-C’ye bir alternatif istemiyoruz. Sadece kendi haklarýmýzýn deðiþtirilmesine karþýyýz, istemiyoruz...
Genç Yoldaþ: 4-C sistemini kabul eden oldu mu bu süreçte?
Ýşçi: Evet tabiî ki de… Daha çok arkadaþlarýmýz kavramadýklarý için kabul ettiler. Þimdi çok piþmanlar, hepsi artýk iþlerinin olmayacaðýný hiç olmazsa tazminatlarýmýzý alalým diye düþündüler ama yanýldýlar.
Bizler ise( her þeyin farkýnda olan iþçiler) hakkýmýzý almak için mücadele ediyoruz.
Genç Yoldaþ: Yeni tatile girdiðinizi söylediniz. Devam eden direniþe gitmeyi düþünüyor musunuz?
Ýşçi: Evet. Eðer 4-C’den vazgeçmezlerse varsýn gerisini hükümet
düþünsün.
Genç Yoldaþ: Siz kendi adýnýza ne yapmayý düþünüyorsunuz?
Ýşçi: Benim beklentim; 4-C’den vazgeçilmesi. Tabi çoðunluk yani Ankara’daki kabul ettikleri koþullarý bizimde kabul etmemiz gerekir.
Bu keyifli sohbetten dolayý hem biz hem de Tekel iþçisi memnun
kalmýþtý. Tekrar görüþmek için birbirimizden söz alarak vedalaþtýk.
Görüyoruz ki yine bir iþçi halen sendikadan ve hükümetten beklenti içinde. Her þeyin kendilerinin elinde olduðunun farkýnda deðil. Ýþte
burada biz devrimcilere büyük bir sorumluluk düþüyor. Örgütlenmeye
hýz vermek gerekiyor.
Ýþçi
Ýþçisin sen elbet
Yarýný kuþattýðýn bu günlerde
Hasretimsin sevdamsýn
Sen iþçi sen iþçisin
Anlat yaþamýný
Anlat da çoðalalým
Anlat da haykýralým sesimizi
Karanlýk zindana
Körpe çocuða
Sevdasýz gençlere
Yüreði kabuk tutmuþ bir avuç insana
Sen iþçisin
Sen milyonsun
Sensin bizi yarýnlara taþýyacak yýkanmýþ tohum
Serpilmiþ yaprak
Topraða kök salmýþ çiçek
Sen iþçi sen iþçisin elbet
Ýnancýmdan söylüyorum
Sesim boðuk bazen
Beni duymaya bilirsin
Ama her zaman yüreðim yanýndadýr iþçi
Bakma sen
Ellerinden doðarým ben
Soluðunla nefes alýrým
Görmesen de beni
Yanýnda yürüyenim
Seninle düþman karþýsýnda çatýþaným
Elbet bir gün kavuþur ellerimiz
Bu hasretle yetiþiyorum
Bazen özlemlerim beni yollara vurur
Ýþte o zaman kendimi
Bir Ankara da bir saraçhane de
Belkide bir fabrika iþgalinde
Bir ölüm yürüyüþü güncesinde
Bulurum kendimi
Ýþte kavuþtu ellerimiz iþçi
Tanýdýn mý beni
Ben sana uzaklardan þiir okuyan partizaným
Seni anlatan türküyü söyleyenim
Yaþamýmý seninle var edenim
Umudum senin ellerinde gizli
Tarih bir senin ayaða kalkýþýný
Bu kalkýþla doðan hayatý
Ve tabiî ki bu hayatýn sevdasýný, yüreðinde taþýyanlarý unutmaz
Biz aslýnda seninle çoktan tanýþýyoruz
Hatýrlar mýsýn kilometrelerce yürüdüðümüz yolu
Peki, senin karþýnda soluk soluða attýðým o sloganlarý
Ya grev çadýrlarýmýz iþçi
Sabahlarý Ankara’nýn soðuðunu
Akþamlarý saraçhane de sabaha kadar söylediðimiz
o kavganýn ezgilerini
Sen iþçi
Sen dünyayý kendi eylemiyle deðiþtirecek insan
Bu sana bir partizan selamýdýr
Unutma seninle büyür seninle ölürüz
Bu zafer senin zaferindir
Kavganýn sýcaklýðýnda düþlerim o günü
Sen iþçi sen iþçisin elbet
Adýný unutmam bir gün olsun
Senle baþlarým ben yeni güne
Bir baþka yeni günde yürürüz
iþçi partizan el ele
Devrim Özgür
15
BAYRAKLAR DAHA YUKARI,
TAKSÝM’E YÜRÜYORUZ!
1 Mayýs’a, Taksim’e yürüyoruz. Yürü-
lerinde, devrimci duygularýnda yanýt bulan
Gündem yüþün her evresinde devrimci politika kitle- bir devrimci öz yarattý. Ve bunu bir yalnýz-
Reformizmin ve oportünizmin büyük bir çoðunluðu bugün
“Taksim Fatihi” oluverdiler. Bu
ruh halinin onlarda cisimleþmesi gayet normaldi aslýnda. Marx,
küçük burjuvazi için tanýmlamayý yýllar öne yapmýþtý. Marx’ýn
deyimi ile onlar, “yaþayan bir
çeliþkiydi.” Bu çeliþki onlarda
2007 öncesi her 1 Mayýslardan
önce “1 Mayýs nasýl kazanýlýr?”
tartýþmalarý ile kendisini gösteriyordu. Bu tartýþmalarýn özneleri, bu sýzlanmanýn sahipleri
bugün Taksim’i kazanma noktasýnda kendilerine üstün vasýflar
yüklüyorlar(!) Ýþte size yaþayan
bir çeliþki!
16
sine seslenecek ve ona ulaþacaktýr.
Yürüyüþün her güzergahý sýnýfýn kuþanmasý gereken politikaya, yürümesi gereken
hatta, bayraðýna yazmasý gereken taleplere
kulak kabartacaktýr.
Kitleler hedefe yürürlerken, karþýlarýnda birçok engeli bulurlar. Her ileri atýlýþ aslýnda aþýlmýþ olan engellerin de birer
anlatýmýdýr. Baský, tehdit, katledilme, tutuklama vs. Bu engellerin bir biçimidir. Ve bu
engelleri yaratan hiç kuþkusuz sermaye sýnýfýnýn kendisidir. Peki sadece bunlar mý?
Yýllardýr 1 Mayýs’ta Taksim’e çýkmak isteyen iþçileri, emekçileri ve gençleri düþünün! Bu özlemi, isteði kendi içinde
barýndýran, isteði gerçekleþtirmek için harekete geçen, talep eden, ama her istemi duvara çarpan kitleleri! Kimdir bu isteme
ayak diretenler, ayak oyunlarý ve politik
körlükle bu istemi boþa düþürenler? Bugün
bunun cevabýný vermek için alim olmaya
gerek yoktur. Bunlar da bir engeldi ve bu
engellerin sahipleri burjuva sendikalizmin,
reformizmin ve ortalama sol hareketin kendisiydi! Ýþte kitleler Taksim kararlýlýðýný bugün kuþanmýþlarsa eðer bahsettiðimiz bu
engelleri aþmasýný bildiler. Çünkü gerçekler inatçýydý!
Madem sýnýftan kopukluðun karþýlýðýydý Taksim, madem bir saplantýydý(!),
madem fetiþizm denen hastalýðýn “sol”da
belirtisiydi, peki bu tartýþtýrma gücünü nereden alýyordu? Madem sýnýf Taksim’i kaldýramazdý, Taksim’i gündemine kim
alýyordu? Madem alan önemli deðildi, peki devletin kendisi kimilerine göre “sol”da
beliren fetiþizm hastalýðýna neden kapýlýyordu? Taksim’i iþçilere, emekçilere neden
kapatýyordu? Madem sýnýfýn Taksim gibi
bir derdi yoktu, ortalama sol her 1 Mayýs
sonrasý kendi tabanýna “seneye Taksim’deyiz” açýklamasýný neden yapmak zorunda
kalýyordu?
Bu gücün kaynaðý iþçi sýnýfý ve emekçilerin kendisiydi. Onlarýn istekleri, özlemleri ve tarihsel sýnýf bilinçleriydi. Leninist
politika burjuva sendikacýlarýn resmi açýklamalarýna deðil, iþte bu dipten gelen dalganýn sesine kulak verdi. Leninist Parti,
devrimci proletaryanýn, emekçilerin bilinç-
lýk çemberi ve suskunluk fesadýnýn tam ortasýnda yaptý. Bu devrimci özü küçükburjuva örgütlerin tüm kavrayýþsýzlýðýna,
inkarýna ve üzerini laf kalabalýðýyla örtme
çabalarýna raðmen yarattý.
Reformizmin ve oportünizmin büyük
bir çoðunluðu bugün “Taksim Fatihi” oluverdiler. Bu ruh halinin onlarda cisimleþmesi gayet normaldi aslýnda. Marx, küçük
burjuvazi için tanýmlamayý yýllar öne yapmýþtý. Marx’ýn deyimi ile onlar, “ yaþayan
bir çeliþkiydi.” Bu çeliþki onlarda 2007 öncesi her 1 Mayýslardan önce “1 Mayýs nasýl
kazanýlýr?” tartýþmalarý ile kendisini gösteriyordu. Bu tartýþmalarýn özneleri, bu sýzlanmanýn sahipleri bugün Taksim’i
kazanma noktasýnda kendilerine üstün vasýflar yüklüyorlar(!) Ýþte size yaþayan bir
çeliþki!
Bütün bunlarýn yanýnda kendi içlerinde
tutarlý olanlar da var. Gerici bir tutarlýlýk,
yeninin karþýsýnda tutuculuk olarak boy
gösteriyor. Bu sahnede EMEP reformizmini ve troçkist akýmlarý görüyoruz. Özellikle EMEP bu cenahta sivriliyor. Her 1 Mayýs
öncesi Evrensel’i yakýndan takip edenler ne
demek istediðimizi gayet anlayacaklardýr.
Bu “sýnýf devrimcileri” sendika kuyrukçuluðunun, uvriyerizmin (iþçi kuyrukçuluðunun), devlet patentli “sol jargonun” bütün
özelliklerini kendi bünyelerinde barýndýrýyorlar. Günlerce Taksim için dövüþenlere,
ellerinden alýnan bir mevziyi can pahasýna
geri almaya çalýþan devrimcilere, emekçilere sayfalar dolusu kin kusuyorlar. “Radikalizm, vandalizm, maceraperestlik, sýnýf
dýþýlýk...” bu katýksýz oportünistlerin en çok
kullandýklarý tanýmlamalardan bazýlarý.
Üzerinde fazla durmayý gerekli görmüyoruz. Çünkü bu yükseklerde dolanan “sýnýfýn öncülerine” en iyi yanýtý Kadýköy’de
yaný baþýnda yürüdükleri Türk-Ýþ’e baðlý
sendikalara üye iþçiler “Taksim’i selamlayan” sloganlarla veriyorlar. Biz de orada olmalýyýz diyor iþçiler. Bizde sýnýf
kardeþlerimizle birlikte, Taksim için dövüþebilmeliyiz!
Fakat burada görülmesi gereken nokta
EMEP’in nasýl pervasýzlaþtýðýndan ziyade,
onu bu duruma getiren koþullarýn kendisi-
dir. Ve EMEP’in hangi yolun yolcusu olduðudur.
Hatýrlanacaðý gibi 1992 1 Mayýs’ýnda
karþý devrimci ÝP, Gaziosmanpaþa’ya yasal
miting baþvurusu yapmýþ ve sendikalar,
sosyal-reformist çevreler, ortalama sol, kendileri tarafýndan da ajan olarak nitelendirilen Doðu Perinçek’in peþi sýra
sürüklenmiþti. Bu sürüklenme ayný zamanda Taksim’e sýrt çevirmenin de bir baþlangýcýydý. Sermaye sýnýfýnýn amacý belliydi.
Onun için Taksim devrimci mücadelenin ileri atýlýmý için bir tehditti. Bu beladan kurtulmalýydý.
ÝP’in Aydýnlýk dergisi 92 1 Mayýs’ýndan sonra þunlarý yazýyordu: “1992’de ÝP
önderliðinde, iþçi ve kamu çalýþanlarý sendikalarý ve sol dergiler platformunun Ýstanbul Gaziosmanpaþa’ da düzenlediði 1
Mayýs, bir dönüm noktasý oldu.” Neden mi?
Bu karþý devrimci çevreye göre, “çeþitli
gruplar” “sýnýftan kopuk bir Taksim’e çýkma çizgisi izliyorlardý” ve bu gruplarýn “eðitilmesi” gerekiyordu.
Evet, sýnýftan kopukluk(!) Evet, önemli olan alan deðildi(!) Evet, “marjinalizm”,
“maceracýlýk” diz boyuydu ve bu geri yanlarýn törpülenmesi ve eðitilmesi gerekiyordu(!)
Þimdi, 1992’nin Aydýnlýk’ýný ve bugünün Evrensel’ini elinize alýn ve karþýlaþtýrýn. Ve þu sözü tekrarlayýn; “Devrimci
proletaryaya karþý direniþ ne kadar kararlý
olursa, karþý devrim cephesine gidiþ o kadar hýzlý olur!”
Þu soruyu tekrar soruyoruz: 15 yýl boyunca Taksim dýþýnda sendikalarýn peþi sýra düzenli kortejlerinizde yürürlerken sizler,
sýnýf hangi talebini kazanmýþtýr? Sendika
kuyrukçuluðuyla, karnaval havasýna büründürülen 1 Mayýslar sýnýfýn mücadelesine ne
katmýþtýr. Ýþte, yýllardýr bilcümle cenahýnýzla bayraðýnýza “1 Mayýs Resmi Tatil Olsun”
yazan sizlere Taksim’in gücü! Taksim iradesini kuþanan devrimciler, emekçiler,
gençler sizlere taþ ve sapan tutan elleriyle
resmi bir tatili sunuyor!
Söyle Ayna Bana, Ben Neyim!
“Kalabalýk toplamak her þey, içerik
hiçbir þey” midir? Bu soruyu tekrar soruyoruz. Çünkü Taksim’in karþýsýna çýkanlarýn (EMEP, Troçkistler) ya da Taksim’i
direk karþýlarýna alamayanlarýn (SÝP/TKP)
“1 Mayýs ve Taksim” algýlayýþý bize bu soruyu sordurtuyor. Efendim, DÝSK ve
KESK yönetimi sorumsuzca davranýþlarý ile meseleyi Taksim diyerek kestirip atmaktaymýþ ve sendikalarýn kitlesellikten uzak
içi boþ “þov”larýný gizlemenin aracý olmuþ
Taksim! Mesele sýnýftan kopukluksa asýl
burada devreye giriyor. Yoksa siz Taksim
kararýný alanlarýn sendikalarýn bürokratlarý
mý olduklarýný sanmaktasýnýz? Bunun böyle olmadýðý açýktýr. Bugün sendikal bürokrasi, sendika tabanýndaki ileri unsurlarýn,
yani ileri iþçilerin baskýsýyla Taksim kararý
almak durumundadýr. Durum tam anlamýyla budur! Çelebi ve heyetinin Taksim gibi
bir derdi olabilir mi?
Yaþayan çeliþki demiþtik! Alýn size bir
çeliþki daha. Yýllar önce Taksim kararý alýnmamasýný sendikal bürokrasinin kendisine havale edenler, bugün sendikalarýn resmi
Taksim açýklamalarý karþýsýnda “nereden
çýktý bu Taksim(?)” tavýrlarýný oynuyorlar.
Sizin bu alicengiz oyunlarýnýza ancak kendi bebeleriniz kanar baylar!
Evet, sendikalar zorlanmalýdýr. Sürecin
ileriye taþýnmasý için bütün devrimci dinamikler harekete geçirilmeli ve Taksim 1
Mayýs’ý dev bir gösteriye ev sahipliði yapmalýdýr. 1 Mayýs çalýþmalarý geniþ bir zamana yayýlmalý ve o gün ki eylemselliðin
kitlesel ayaðý oluþturulmalýdýr. Bunun için
yazýnýn baþýnda yürüyoruz(!) ibaresini kullandýk. Yürümek ayný zamanda bu anlayýþýn, Taksim 1 Mayýs’ýný bugünden
baþlayarak örgütlemeyi amaç edinen bir anlayýþýn meseleye bakýþýnýn bir özetidir.
Diðer yandan burjuva sendikalizmin
Taksim konusunda ki iþi yokuþa süren, günü geçiþtirmeye yönelik tavrý þaþýrtýcý mýdýr ki? O, bugünkü varlýk nedenine uygun
bir davranýþ ve yaklaþým izlemektedir. Yakýn zaman önce Taksim derken, Saraçhane’ye tabela çevirenlere, burjuva
sendikalizm karþýsýnda boyun bükenlere, 1
Mayýs’ý burjuva sendikalizmin ellerine býrakanlara Leninist politika þu sorularý soruyordu:
“Ne bekliyordunuz? DÝSK ve KESK’in
militan, devrimci bir tutum benimsemesini
mi? Sendikalar mý devrimci öncü, yoksa
sizler mi? Sýnýfýn devrimci öncülüðü payesini kimseye kaptýrmayan sizler, nasýl oluyor da sendikalarýn kuyruðundan
ayrýlmýyorsunuz? Hatta kuyruðundan gitmek deðil de, sendikalarý daha geri bir tavra sürüklemek istiyorsunuz?” (Yeni Evrede
Mücadele Birliði, Sayý: 15, Yýl: 2004)
Anlayacaðýmýz ne burjuva sendikalizmin durumu ele alýþ biçimi farklýdýr, ne de
reformizmin sorunu ortaya koyuþ tarzý. Evet, reformizim sendikalarý daha geri bir
tavra sürüklemek istemektedir. Geçen sene
güya önlem(!) olarak SÝP/TKP’nin genel
17
Taksim kararýna raðmen yapmýþ olduðu
Çaðlayan baþvurusu akýllardadýr. Bu zat-ý
muhteremlerin sendikalara “basýnç”ý iþte
budur!
Biraz açýk yürekli olun baylar! Tarih adýnýzý çoktan koydu!
Bu gücün kaynaðý iþçi sýnýfý
ve emekçilerin kendisiydi. Onlarýn istekleri, özlemleri ve tarihsel sýnýf bilinçleriydi. Leninist
politika burjuva sendikacýlarýn
resmi açýkla- malarýna deðil, iþte bu dipten gelen dalganýn sesine kulak verdi. Leninist Parti,
devrimci proletaryanýn, emekçilerin bilinçlerinde, devrimci duygularýnda yanýt bulan bir
devrimci öz yarattý. Ve bunu bir
yalnýzlýk çemberi ve suskunluk
fesadýnýn tam ortasýnda yaptý.
Bu devrimci özü küçük- burjuva
örgütlerin tüm kavrayýþsýzlýðýna,
inkarýna ve üzerini laf kalabalýðýyla örtme çabalarýna raðmen
yarattý.
18
Sezarýn Hakký Sezara
Leninist Parti, tarihsel seyrin geldiði
noktayla birlikte kanýtlandýðý gibi teorik ve
pratik alanda 1 Mayýs ve Taksim konusunda büyük bir sýnav verdi. O, bu sýnavdan,
suskunluk çemberi ile geçiþtirilmeye çalýþýlan, reformizmin “kaygýsal” saldýrýlarýyla
karþýlaþtýðý bu sýnavdan, gözaltlarýnda iþkencelerden geçirilerek, yaralanarak, tutsak
düþerek geçtiði bu sýnavdan ideolojik bir
zaferle çýktý. O, gücünü maddi ve nesnel
koþullardan, Taksim özlemini sezgisel bilince dönüþtüren bir sýnýfýn bugün yýkýp aþtýðý bir duvarýn çatlaklarýnýn yaratýðý
manzaradan alýyordu. Her sene üstüne bir
þey katan bir yapýya bürünerek, devrimci
bir öz, militan ve gözü pek kadro yapýsýný
yarattý. Devrim ve sosyalizm mücadelesinde inançlý, samimi kadrolarý 1 Mayýs Taksim politikasý ile kendi bayraðý altýnda
topladý. Emekçi kitleler içerisinde ilkeselliði ve savaþkanlýðý ile kendisine sempati duyan bir kitle aðý oluþturdu.
O, o gün kuyrukçuluðun, artçýlýðýn, kafatasçýlýðýn teorisini yapanlara ve bugün bu
teoriyi “halk bu meseleye el koymalý” tumturaklý sözleri ile adlandýranlara karþý “komünistler ve devrimci proletarya bu
meseleye el koymalý” anlayýþýyla hareket
etti. “Geçmiþinden koparýlmýþ bir sýnýf nasýl zafer yüzü görebilir ki?” (Marx) sorusu-
nu devrimci proletarya ve emekçilere kavga yerinde sordu. Geçmiþinden koparýlmaya çalýþýlan bir sýnýfý mevzisine, yalnýz
kalmak pahasýna “Söylemenin en iyi yolu
yapmaktýr” (Jose Marti) þiarý ile çaðýrdý.
Kýsacasý Leninist Parti, kendi iddiasýna
ve varlýk nedenine göre þekillendi. Kendi
üstüne düþeni yaptý ve yapmaya devam ediyor. Sýnýf mücadelesinde bu yapýlmasý gerekiyordu yapýldý.
Genç Yoldaþlar:
Yoðun ve tempolu geçireceðimiz bir
süreç daha bizi bekliyor. 1 Mayýs’a ve hemen ardýndan 6 Mayýs’a önderlerimizin yaný baþýna yürüyeceðiz. Yürüyüþ devam
edecek...
Duymayanlara, bilmeyenlere sesleneceðiz! Kendimizi, dünümüzü, bugünümüzü anlatacaðýz.
Onlara Taksim’i nasýl kazandýðýmýzý,
devrime nasýl ulaþabileceðimizi anlatacaðýz. 1 Mayýs’ta iþçi sýnýfýnýn, Kürt halkýnýn,
gençlerin bayraklarýna neleri yazmalarý gerektiðini anlatacaðýz.
Ve o gün geldiðinde, dünden daha güçlü bir þekilde yürüyeceðiz! Yanýmýzdakine
gördüðün izi takip et, diyeceðiz. Kulak ver!
Duyuyor musun? Öncekilerin sesleri bunlar! “Devrim biziz, biz devrimiz” diyerek 1
Mayýs günleri Taksim’i özgürleþtirenlerin
sesi! Seyit’in sesi bu... Faþizmin mahkemelerinde 1 Mayýs günü ölümsüzleþenleri anan Seyit’in sesi! 77’nin sesi bu! Bizimle
birlikte yürüyen ancak sen duyabilir ve hissedebilirsin! Hazýr mýsýn? O halde yürüyelim! Bayraklar daha yukarý! Taksim’e
yürüyoruz!
TEKEL MÜCADELESÝ ÜZERÝNE
DEÐERLENDÝRMELER
Kapitalist-emperyalist sistem içten i-
bindirilecek, spor salonuna götürülerek
mekçi sýnýflar bir yandan, Kürt halký
diðer yandan onu tarih sahnesinin gerisine atacak çetin bir mücadele veriyorlar.
Sýnýf mücadelesini giderek daha yükseðe
taþýyan iþçiler, her geçen gün kötüleþen
yaþam koþullarýndan kurtulmak için alanlarý dolduran yüzbinler, faþizmin üzerine serhýldanlarla korkmadan yürüyen
bir halk... Ýþte böyle bir tabloyla baþa çýkmaya çalýþan sermaye güçlerini aðýr bir
darbe daha bekliyordu...
Bir sabah çýkageldiler Ankara sokaklarýný akýn akýn zaptetmeye. Binlerce
Tekel iþçisi o ya da bu patronu deðil,
doðrudan iktidarý karþýlarýna alarak tüm
dünyada ses getirecek bir eylemliliðe giriþmiþlerdi artýk Dayatýlan 4/C yasasýný
hiçbir þekilde kabul etmediklerini söyleyen iþçiler aylarca sürecek olan bir eylemin fitilini ateþlemiþ oldular.
Böylesine bir eyleme giriþen ve kendiliðinden bir bilinçle hareket eden iþçilerin çoðunluðu politik yönden geri
düþünceleri de bilinçlerinde barýndýrmaktaydý. Sermayenin iktidarý elinde tutabilmek amacýyla yýllardýr yaymaya
çalýþtýðý gerici düþünceler, özellikle 12
Eylül darbesiyle kurumsallaþan faþizmin
her alanda yaptýðý anti-komünist propaganda elbette ki bunda etkiliydi. Ancak
bu etkinin kýrýlmasý eylem içerisinde uzun bir zaman almayacaktý.
Eylemlerinin ilk günlerinde AKP
Genel Merkezi’nin önünde toplanan Tekel iþçileri arasýnda, kendilerini panzerlerle, kalkanlarla sürekli abluka altýnda
tutan polisler için daha önce de bahsettiðimiz nedenlerin etkisiyle duygusal bir
yaklaþýmla hareket edenler ve “onlarýn
da görevlerini yerine getirdiklerini” söyleyenler az deðildi. Elbette devletin silahlý güçleri sermayenin içinde
bulunduðu tehlike göz önünde bulundurulup görevlerini yerine getirmeleri üzerine harekete geçirilmiþti. Tekel iþçileri
birkaç gün sonra gece kaldýklarý sendika
binasýndan apar topar polis otobüslerine
atlerinde arkasýnda çevik kuvvetin yýðýlý
olduðu kapýlara yüklenerek biber gazý ve
coplara raðmen bu engeli de aþmayý baþaracak ve buradan kilometrelerce yol
yürüyerek Abdi Ýpekçi Parký’nda toplanacaklardýr. Ýþçilerin geneli tarafýndan,
bu süreç içerisinde eylemin ciddiyetini
tam olarak kavrayamayan ve ortalýkta
dahi görülmeyen ortalama solun çoðunluðu bir kenara (neredeyse 1,5 ay sonra
Çadýrkent’e uðramayý akýl edenlerden
bahsetmiyoruz bile) ilk günden itibaren
yanlarýnda bulunan devrimcilere, komünistlere karþý kýrýlamayan önyargýlar sebebiyle pek sýcak bir yaklaþým
gösterilmeyecektir.
Tekel Değerlendirmesi çe çürümeye devam ederken iþçi ve e- fiili gözaltýna alýnacak, sabahýn erken sa-
Ýþçi sýnýfý eyleme ekonomik
talepleri doðrultusunda kendiliðinden bir þekilde baþlar. Bu, ekonomik bir mücadeledir. Ama
politik bir mücadele sýnýfa dýþarýdan devrimci bir bilinç götürecek olan komünist öncünün
çabalarýyla mümkün olabilir.
Komünistler kendiliðinden hareketin önünde asla eðilmemelidirler ve iþçi sýnýfýna daima
iktidar hedefini göstererek ekonomik kazanýmlarýn güvencesinin de iktidar mücadelesinde
yattýðýný býkmadan anlatmak
zorundadýrlar.
Tekel Mücadelesinde
Bir Dönüm Noktasý:
Devletin Fiili Saldýrýsý
Faþist devlet Ankara’nýn ortasýnda
böylesine bir eyleme tahammül edemeyerek Abdi Ýpekçi Parký’ndaki binlerce
iþçinin üzerine panzerlerle su sýkarak,
gaz bombalarýyla saldýrarak tarihi hatasýný yaptý. Görevini yerine getiren polis,
iþçileri gaza boðup tekme ve coplarýyla
gerçek yüzünü açýkça ortaya koyuyordu.
Birçok televizyon kanalý saldýrýyý canlý
yayýnda gösterdi. Uðradýklarý muamele
karþýsýnda þaþýrmaktan ziyade öfkelenen
Tekel iþçilerinin yaþadýðý bilinç sýçramasýnýn ilk duraðý bu saldýrý olmuþtur. Sonrasýnda da geliþen mücadelenin her
aþamasýnda devletin silahlý güçlerini karþýlarýnda bulmalarý, buna karþýlýk iþçilerle biraraya gelen ve onlarla birlikte
hareket eden sosyalist hareketin etkisi, iþçilerin yaþadýðý bilinç sýçramasýnýn diðer
ayaklarýný oluþturuyordu. Öyle ki havuza
giren iþçilerden birisi (elinde Türk bayraðýyla) kameralar önünde aynen þöyle
baðýrýyordu: “Terör terör diyip duruyorlar, iþte asýl terörü bize burada bunlar yaþattýlar. Bunlarýn yaptýklarýndan baþka bir
terör yok. Eðer bizim yaptýklarýmýza da
terör diyorsalar, kabul ediyorum, ben te-
19
röristim!” Yoldan geçen insanlar tarafýndan dahi büyük tepkiyle karþýlanan bu
saldýrýya polisler yaptýklarý tehdit anonslarýyla karþýlýk veriyordu. Abdi Ýpekçi
Parký’nda bunlar yaþanmaktayken bir sivil polis, saldýrýdan sonra Türk-Ýþ Binasý
önünde toplanmaya baþlayan iþçiler tarafýndan fark edilip dövülerek uzaklaþtýrýlýyordu. Eylem ilerledikçe iþçiler daha
bir ustalaþýyordu dostu düþmandan ayýrt
etmede. Sýnýf, pratikte öðreniyordu. Mücadelenin ilerleyen günlerinde ise iþçilerin açlýk grevi ve ölüm orucunu gündeme
getirmeleri aslýnda cezaevlerindeki devrimci tutsaklarýn iþçi sýnýfý üzerindeki politik etkisinin de gücünü göstermekteydi.
Tekel iþçileri açlýk grevine baþladýðýnda
burjuva basýnda buna dikkat çekecek haberler yayýnladý. Cezaevlerindeki devrimci tutsaklarýn ölüm orucu eylemleri
19 Aralýk Katliamý’nýn ve Tekel iþçilerinin eylem görüntüleri eþliðinde gösterilirken burjuva medya soruyordu: “Ýþçiler
komünistlerden mi etkileniyor?”
Ýþçilere saldýrýp eylemi bitireceðini
düþünen faþist devlet yanýlmýþtý. Tekel iþçisi kararlý mücadelesiyle gündeme oturmuþtu. Burjuvazinin kendi içinde
yaþadýðý kavga sürerken, iki farklý sermaye kanadýnýn birbirine üstünlük saðlamaya çalýþtýðý, kurumlarýn birbirine
operasyonlar düzenlettiði böylesine bir
kaos havasý had safhada yaþanýrken iþçi
sýnýfýnýn kendi gündemini oluþturup en
tepeye yükseltmesi sýnýf hareketi için çok
önemli bir geliþmedir. En geniþ iþçi ve emekçi kesimler ile öðrenci gençlik bu eylem etrafýnda kenetlenerek ortak
düþmana karþý mücadele birliðini örgütlemiþlerdir. Ayrýca bu eylem, iþçi sýnýfýnýn politik öncülüðünün kabul edildiðini
de pratikte göstermektedir.
Tekel direniþini sahiplenen milyonlarý gören hükümet, direniþi kýrmak için
her fýrsatta tehditler savurmaktan çekinmeyecek; ancak yeni bir saldýrýyý da göze alamadýðý için politik çevirme
saldýrýsýna giriþerek, Tekel iþçilerine olan
desteði azaltmak için türlü yalanlar uydurmaktan, iftiralar atmaktan daha ileriye
gidecek
gücü
kendinde
bulamayacaktýr.
Çadýrkent kurulurken eylem yeni bir
boyut kazanýyordu. Eylem boyunca iþçiler Çadýrkent’te adeta bir komün hayatý
kurdular. Ýnsanlar akýn akýn buraya gele-
20
rek sosyalizmi getirecek olan ellerin kurduðu bu küçük kasabadan çok þey öðrendiler. Türk-Kürt-Arap-Laz Tekel iþçileri
aylarca bu Çadýrkent’te tek el, tek yumruk olup birlikte mücadele verdiler. Özellikle de devrimci öðrenci gençlik
açýsýndan bu çok daha önemli bir durumdu. Devrimin öncüsü iþçi sýnýfýyla kaynaþma imkaný bulan devrimci öðrenciler
pratikte pek çok þey öðrendikleri gibi onlarýn iþçi sýnýfýna kazandýrdýklarý da azýmsanamazdý.
Burjuva Sendikacýlarýn
Eyleme Etkisi
Ýlk günlerden itibaren direniþi bitirmek adýna ellerinden geleni artlarýna
koymayan sendikacýlar, iþçilerin baskýsýyla hareket etmek durumunda kaldý.
Eylemin daha ilk haftalarýnda iþçileri
grup grup toplantý salonuna alýp laf kalabalýðý yaparak evlerine göndermek için
ikna etmeye çalýþanlar, bir anda hep bir
aðýzdan yükselen tehditleri dikkate almak zorunda kalmýþlardýr. Zaman zaman
bazý sendika temsilcilerinin hükümete
yönelik uç söylemleri hem bunun bir sonucu olarak hem de sendika içerisinde de
farklý iki sermaye kanadýnýn üstü kapalý
bir mücadele yürütmesinin sonucu olarak ele alýnabilir. 78 gün boyunca “eylem
içerisinde eylemsizliði” saðlamaya çalýþan sendika, hiçbir etkisi bulunmayan
pasif eylem kararlarýný açýklarken hitap
sanatýnýn her türlü inceliklerini kullanan
yöneticileri sayesinde iþçiler arasýnda bir
zafer havasý estirmeyi çoðu zaman baþardý. Ancak mücadelenin ilerleyen günlerinde direniþleri tekdüze bir hal alan
iþçiler sendikaya olan öfkelerini göstermekten yine geri durmadýlar. Özellikle
Tekel iþçisi Hamdullah Uysal’ý direniþ
günlerinde bir trafik kazasýyla kaybetmemizden sonra iþçiler polisle defalarca
karþý karþýya gelirken sendikacýlarýn cenazenin kaçýrýlmasý için gösterdiði özel
çabayý ve direniþin en kritik döneminde
merakla beklenen eylem kararýnýn aylar
sonrasýna kesilen tek günlük etkisiz bir
eylem olmasýný iþçiler büyük öfkeyle
karþýladýlar.
Danýþtay 4/C’ye geçme tarihini erteleyen kararý açýklandýðýnda çadýrlarý kaldýrýp, iþçileri göndermek için can atan
sendikacýlara da gün doðmuþ oldu. Ýþi oldu-bittiye getirmek için çabalayan sendi-
“Kavga Bitmedi Daha Yeni
Baþlýyor” sloganý gelinen aþamada vücut bulacak gibi görünüyor. Zaten aylardýr verilen
mücadeleyle Tekel iþçileri arkalarýna aldýklarý büyük destek, sýnýf hareketine kazandýrdýklarý
ivme, ortaya çýkarttýklarý deneyim ve dersler ile yükselen sýnýf
hareketine yol gösterici bir örnek sunarak çoktan kazandýlar
kacýlar iþçileri dönmeye ikna edebilmek
için 1 Nisan’da bir günlük eylem için
toplanacaklarýný ve illerde eylemliliklerin tüm hýzýyla devam edeceðini dile getirdiler. Her ne kadar sendikacýlar illerde
eylemlerin süreceðini samimi olarak
söylemese de bu yazýnýn kaleme alýndýðý
günlerde boþ durmadýklarýný gösteren iþçiler sendikacýlarýn tüm engelleme çabalarýna raðmen yürüyüþler, paneller,
protestolar düzenleyerek ses getirmeye
devam ediyorlar. Ankara’daki direniþleri esnasýnda desteðe gelen diðer iþçi, emekçi kesimlerin ve öðrenci gençliðin
eylemlerine þimdi onlar destek veriyor.
Tariþ iþçilerinin, kazanan Çemen iþçilerinin, Ýstanbul’da Tekel’e destek verdikleri için okuldan atýlan lise
öðrencilerinin, Newroz’da alanlarý dolduranlarýn ve pek daha çoðunun eylemlerinde görüyoruz þimdi onlarý...
Ortalama Sol’un Durumu Ve
Leninist Politika
Ýþçi sýnýfý eyleme ekonomik talepleri doðrultusunda kendiliðinden bir þekilde baþlar. Bu, ekonomik bir mücadeledir.
Ama politik bir mücadele sýnýfa dýþarýdan devrimci bir bilinç götürecek olan
komünist öncünün çabalarýyla mümkün
olabilir. Komünistler kendiliðinden hareketin önünde asla eðilmemelidirler ve iþçi sýnýfýna daima iktidar hedefini
göstererek ekonomik kazanýmlarýn güvencesinin de iktidar mücadelesinde yattýðýný býkmadan anlatmak zorundadýrlar.
Ancak sosyal reformist ve oportünistler,
Tekel mücadelesinin baþlangýç noktasý
olmasý gereken dar ekonomik talepler
çizgisini yukarýya çekecek herhangi bir
çabaya giriþmediler. Sýnýfýn peþi sýra sürüklenen, ortaya koyduklarý slogan ve
hedefleriyle bilinç götürmeleri gereken
iþçi sýnýfýndan daha geri bir bilince sahip
olanlar sýnýf öncülüðünü yürütebilecek
niteliðe de sahip olamazlar. Onlar, iþçilerin “pasif eylemler sunuyorsunuz” diyerek sendikaya dair hoþnutsuzluklarýný
dile getirdikleri bir mücadele içerisinde,
iþçilere kendi komite ve konseylerini oluþturarak örgütlenmelerini önermek bir
yana “bu süreci sendika yöneticileri ile
birlikte en önemli öznesini oluþturduklarýndan” gurur duyduklarýný belirtirken ne
utandýlar, ne sýkýldýlar. Petrol-Ýþ Sendikasý’na baðlý iþçiler sýnýf kardeþlerini ziyarete geldiklerinde onlara “Ýþçiler Birleþin,
Ýktidara Yerleþin” sloganýný attýrýrken reformist sol cenah yalnýzca AKP’ye karþý
bir “muhalefet” çizgisi oluþturma fikriyle yetinecek, aralarýnda “hükümet istifa”
þiarýyla sýnýfa gidenler dahi olacaktý.
Leninistler ise mücadelenin ilk gününden itibaren iþçilere sorunun bir sistem sorunu olduðunu; bir kiþi, parti ya da
kurumun ortaya çýkan tablonun tek sorumlusu olmadýðýný anlattýlar, anlatýyorlar. Kapitalist sistem varolduðu sürece
hiçbir hak ve kazanýmlarýnýn kalýcý olamayacaðýný, devrim ve iktidar mücadelesi için savaþmalarýný tekrar tekrar dile
getiriyorlar. Verdikleri onurlu mücadelede her zaman iþçilerin yanýnda olacaklarýný belirten Leninistler, sendikanýn bu
süreci karþýlayacak kararlar alamadýðýný,
komite ve konseylerle iþçilerin iradelerini ortaya koymalarýnýn ve daha ileri eylem kararlarý alýp pratiðe geçirmelerinin
mücadelenin zaferle sonuçlanmasý açýsýndan bir zorunluluk olduðunu söyleyerek iþçilere sesleniyorlar. Leninistlere
göre tüm iþçi, emekçi kesimler ile Kürt
halkýnýn talepleri eylem içerisinde sahiplenilirse, Tekel iþçileri arkalarýna aldýklarý güçle hükümeti yenilgiye uðratmaya
çok daha yakýn olacaktýr.
yeni aþamada emin adýmlarla ilerleyebilmelerini saðlayacak muazzam bir deneyime sahip oldular. Ýstanbul’daki iþçiler
sendikanýn inisiyatifi dýþýnda bir yürüyüþ
ve miting düzenlediler. Bunun dýþýnda,
bir Tekel iþçisinin Newroz Günü Diyarbakýr’da “1 Nisan’da dönmemek üzere
Ankara’ya geleceklerini” söyleyerek
destek çaðrýsý yapmasý, kimi illerde baðýmsýz iþçi komitelerinin oluþturulmasý,
bu komitelerin 1 Nisan’dan sonrasýna iliþkin uzun soluklu ve daha etkin bir eylem rotasýný çizmesi... Bütün bunlar, eðer
pratikte baþarýlý olunursa ve iþçilerin çoðunluðu tarafýndan bu kararlar desteklenirse Tekel mücadelesinin yeni aþamada
daha farklý yürütülebileceðine iliþkin kanýtlarý olarak önümüzde duruyor. “Kavga
Bitmedi Daha Yeni Baþlýyor” sloganý gelinen aþamada vücut bulacak gibi görünüyor.
Zaten
aylardýr
verilen
mücadeleyle Tekel iþçileri arkalarýna aldýklarý büyük destek, sýnýf hareketine kazandýrdýklarý ivme, ortaya çýkarttýklarý
deneyim ve dersler ile yükselen sýnýf hareketine yol gösterici bir örnek sunarak
Tekel’de Yeni Evre
Ankara’da sürdürdükleri direniþten çoktan kazandýlar.
birçok ders çýkartan Tekel iþçileri mücaAnkara’dan DÖB’lü Bir Öðrenci
delenin bundan sonrasýna ýþýk tutacak ve
21
FAÞÝST SALDIRILAR
kadar ÖGB elemaný ve 5 öðrenci yaralandý. 2 öðrencinin durumunun aðýr olduðu bilinmekte.
Olaylardan sonra haber verilen devrimci ve yurtsever öðrenciler toparlanýp saldýrýlarý ve içinde bulunulan süreçle alakalý teþhir için rektörlük önünde kýsa süreli bir eylem
gerçekleþtirdi.
Bu eylem esnasýnda da ÖGB elemanlarý öðrencilerin önüne barikat kurdu. Fakat öðrencilerin bu sefer sayýca ve imkanca fazla olmasý, ayrýca rektörlüðün göze alamayacaðý kadar
büyük bir çatýþmanýn da etkisiyle ÖGB geri çekilmek zorunda
kaldý.
Teþhir eyleminin ardýndan öðrenciler toplu bir þekilde üniversiteden uzaklaþtýlar.
ANKARA ÜNÝVERSÝTESÝ DTCF
12 Mart Cuma günü DTCF yemek hanesinde faþistlerin
devrimci, demokrat öðrncilere saldýrmasý sonucu okulda olarlar çýkmýþtý. Olaylarýn ardýndan okula giren polis, devrimci,
demokrat ve yurtsever öðrencilerden 40’a yakýnýný gözaltýna
alýnmýþtý. Bunun üzerine DTFC’den kýzýlaya yürüyüþe geçen
200 civarýnda öðrenci Ziya Gökalp Caddesini trafiðe kaparak
Yüksel Caddesine geçmiþti. Yüksel Caddesine sloganlarla gelen öðrenciler burada bir basýn açýklamasý yaptý.
ANTEP ÜNÝVERSÝTESÝ
6 Mart Cumartesi günü saat 14:00’da Antep üniversitesi
Nizip Meslek Yüksekokulu’nda okuyan bir bayan öðrenciye
faþistlerin saldýrýsýný protesto etmek için, Yeþilsu’da DÖB,
SGD, DGH, GENÇ-SEN, YGD, Mesop-Gençliðinin ortak düzenlediði bir basýn açýklamasý yapýldý.
Yeþilsu’da toplanýlarak “Faþizmi Döktüðü Kanda Boðacaðýz, Baskýlar Bizi Yýldýramaz” pankartý açýlarak “Faþizmi
Döktüðü Kanda Boðacaðýz”, “Faþizme Karþý Omuz Omuza”,
“Baskýlar Bizi Yýldýramaz”, “Yaþasýn Faþizme Karþý Devrimci Dayanýþma” sloganlarý atýldý. Basýn metnin okunmasýnýn ardýndan eylem sonlandýrýldý.
ESKÝÞEHÝR ANADOLU ÜNÝVERSÝTESÝ
24 Mart 2010 tarihinde yemekhane çevresine afiþleme yapan devrimci ve ilerici öðrenciler e ÖGB (Özel Güvenlik Birimleri) tarafýndan saldýrýya uðradýlar. .
Bir sonraki gün ( 25 Mart ) ise dün yaþanan olaylarý protesto etmek ve ayný yerde tepki göstermek için afiþlemeye giden 30 kiþilik bir öðrenci grubuna bu sefer, sayýca daha fazla
ve önceden hazýrlýklý ÖGB elemanlarý saldýrdý. 30 kiþilik öðrenciler ÖGB’nin saldýrýsýna karþýlýksýz kalmadý.Bu olayda 7
22
MARMARA NÝÞANTAÞI KAMPÜSÜ
Marmara Üniversitesi Niþantaþý Yerleþkesi’nde 2 Mart günü faþistler tarafýndan 2 sol görüþlü öðrenciye saldýrý gerçekleþmiþti. 10 Mart günü bu saldýrýya karþýlýk sol görüþlü yaklaþýk
50 öðrenci okul önünde basýn açýklamasý yapmýþtý. Basýn açýklmasýnda; “Marmara Faþizme Mezar Olacak” yazýlý pankartý açýldý ve “Faþizmi döktüðü kanda boðacaðýz”, “Baskýlar
bizi yýldýramaz” sloganlarý atýlýyordu. Okul içinde de 30 civarýnda faþistte okul dýþýna çýkmak istedi ancak okul içindeki polisler buna izin vermedi. Ancak faþistlerin yapmýþ olduðu
saldýrý yine karþýlýksýz kalmadý. 7 Nisan günü öðle saatlerinde,
kantinde oturmakta olan sol görüþlü öðrencilerle faþistler arasýnda çýkan sürtüþme, çatýþmaya dönüþtü. Kampüs bahçesinde
süren çatýþmada faþistler kaçacak in aradýlar. Ancak ortada ne
in vardý nede in bekçisi olan polis ve dekan vardý. Olayda 2 faþist aðýr yaralar aldý. Ancak çatýþma okul içinde sýnýrlý kalmadý ve okul dýþýnda da devam etti. Orada da 4 faþist
cezalandýrýldý. Bu olaylarýn yaþandýðý dönemde yaklaþýk 6 sol
görüþlü okuldan uzaklaþtýrma aldý. Niþantaþý Kampüsünde yine gelenek bozulmadý ve faþistlere anladýðý dilden cevap verilmiþ oldu. Ýnlerine kuyruklarýný kýstýrýrak kaçan faþistler birkaç
gün sonra polislerin pohpohlamasýyla inlerinden çýkýp basýn açýklamasý yaptýlar. Tüm bu yaþananlar niþantaþýnda sularýn durulmayacaðýný gösteriyor. Faþislerin kale yapmak istedikleri
Kampüs baþlarýna yýkýldý.
ÝSTANBUL ÜNÝVERSÝTESÝNDE
SULAR DURULMUYOR
Geçtiðimiz günlerde Ýstanbul Üniversitesi Ýletiþim Fakültesi’nde faþist bir saldýrý oldu. Kar maskesi takan faþistler, gerçekleþtirdikleri saldýrýda bir yurtsever arkadaþýmýzý býçakla
yaraladýlar. Bunun üzerine biz de bu saldýrýyý konu alan, DÖB
imzalý bildirimizi Ýletiþim, Hukuk ve Ýktisat Fakülteleri’nde daðýttýk. Faþizme karþý kitlesel devrimci þiddet çaðrýmýzý bir kez
daha yineleyip, faþizme karþý faþistlerin anladýðý dilden cevap
verilmesi gerektiðini Ýstanbul Üniversitesi’ndeki öðrencilere
bir kez daha hatýrlattýk. Bildiri de þunlara deðildi;
demokrat ve yurtsever öðrencilerin üzerine saldýrmaktadýr. Daha öncekiler gibi, bu saldýrýlarýnda arkasýnda faþist devlet vardýr. Bunu herkes biliyor!
Ayrýca biz faþizme karþý mücadelenin nasýl yürütüleceðini de iyi biliyoruz. Bu satýrlar bir grup öðrenci gence inensatýrlar deðildir. Bu satýr devrimcilere, komünistlere yurtseverlere
inmiþtir. Bunu böyle görmek gerekir.
Faþizme karþý mücadele en iyi kitlesel devrimci þiddetle
FAÞÝZME KARÞI BÝRLEÞÝK MÜCADELEYE
olur, yoksa tiyatro oynayarak, cendere müziði ile alkýþ tutarak
Ýstanbul ünüversitesi iletiþim fakültesi’nde eli kanlý köpek- deðil! Faþistlere anladýðý dilden yanýt verilmezse, faþistler bunleri bu sefer kar maskeli bir þekilde sahneye çýktýlar. Sýnav dö- dan güç bulacak ve saldýrýlarýna devam edecektir. Bu mücadenemlerini fýrsat bilen faþistleri Ýletiþim fakültesi önündeki le devrim ile karþý-devrim arasýnda bir savaþtýr. Ve savaþ savaþ
cami’den “allahu ekber” diye baðýrarak, kar maskeli bir þekil- örgütlerinde yürütülür. Faþizme karþý örgütlü kitlesel mücadede, yurtsever bir arkadaþýmýzý býçak darbeleri ile yaralayarak, leyi yükseltelim.
kaçtýlar.
FAÞÝZMÝ DÖKTÜÐÜ KANDA BOÐALIM!
Faþist saldýrganlarýn yüzündeki maske, bu saldýrýyý faþist
FAÞÝZME KARÞI KÝTLESEL DEVRÝMCÝ ÞÝDDET!
devletin örgütlediði gerçeðini gizleyemez. Faþist devlet, yurtÝstanbul Üniversitesi
lerýnda bu faþistleri beslerken, eðitip silahlandýrýp, devrimci,
DÖB(Devrimci Öðrenci Birliði)
23
SOSYALÝZM’DE
BÝLÝM ÝNSANI
Bilim İnsanı
Sýnýflý toplumlarda hiçbir þey sýnýflar mücadelesinden ayrý düþünülemez. Ýçerisinde yaþadýðýmýz kapitalist sistemde egemen olan ideoloji egemen sýnýfýn, burjuvazinin ideolojisidir. Tekelci sermaye
sýnýfý kendi egemenliðini devam ettirmek, toplumu kendi istediði þekilde yönetmek, sömürüsünü arttýrmak için ihtiyaç duyduðu sorgulamayan, düþünmeyen insan tipini yaratmak için elindeki tüm
araçlarýný seferber eder. Burjuvazi kendi ideolojisini nasýl ki çeþitli
politik ve kurumsal yapýlarý araç haline getirerek sanatý, kültürü, edebiyatý topluma ideolojisini pompalamak için kullanýyorsa, þüphesiz bilim ve teknoloji dallarý da sermaye sýnýfýnýn kullandýðý
araçlardan biridir. Yani, her alanda olduðu gibi, bilimsel kurul ve kuruluþlar, bilimsel araþtýrma ürünlerinin, teknoloji aygýtlarýnýn vb. tümü burjuvazinin artý-deðer elde ettiði aygýtlar haline gelmiþtir.
Sonuçta, bilim de alýnýp satýlabilen bir meta durumuna gelmiþtir.
Oysa bilim gerçek deðerini sosyalizmde bulur ve sosyalist toplumlarda bunun nice örneklerini vermiþtir. Gerçek anlamda bilimsel
üretim ve insaný temel alan bilimsel araþtýrmalar, teknolojik geliþmeler sosyalizmde hak ettiði yeri bulmuþtur. Sosyalist toplumun yeniden üretimi, sýnýfsýz topluma götürecek olan, ilerleyen yeni insanýn geliþiminde bilimin çok katkýsý olmuþtur. Sovyetler Birliði’nde Ekim devrimi’nden kýsa bir zaman sonra bilim ve teknolojide
kapitalist ülkeleri geride býrakacak büyük ilerlemeler kaydedildi. Çünkü sosyalizmde asýl olan insan emeðidir ve hiçbir þekilde bireysel çýkar iliþkisi gözetmeksizin toplumsal geliþme ve ilerleme temel alýnmýþtýr.
Ekim Devrimi öncesi Çarlýk Rusya’sý döneminde, tam anlamýyla bilimsel araþtýrma enstitüleri bile yokken, bilimsel çalýþmalarýn, teknik donanýmýnýn oldukça geride olduðu ve pratikte hiçbir uygulamaya geçilmediði bir dönemken; Sovyet Rusya da kýsa
sürede bilim-teknik araþtýrmalar için tüm olanaklar seferber edilmiþtir. Hatta devrimin üzerinden 20 yýl bile geçmemiþken 83 dalda
72 bilimsel araþtýrma enstitüsü, aralarýnda termo-teknik, teknik-fizik gibi Avrupa’da o dönemde karþýlýklarý bulunmayan dev araþtýrma enstitüleri kurulmuþtu.
Bilimsel üretim içerisinde yer almýþ Sovyet bilim insanlarý çalýþmalarýný yoðun bir þekilde sürdürürken bir yandan da sosyalizmin getirdiði yeni kültürü, yeni özellikleri öðrendiler, benimsediler. Sosyalizmin yeni insanýna ulaþmada uzun yýllar kat ettiler. Kýsa bir zamanda gerçekleþen bu deðiþim ve dönüþüm, sosyalist bir toplum içerisinde saðlanmýþtýr. 1991’de Sovyetler birliði’nde
sosyalizmin yaþadýðý geçici geri düþüþ, her ne kadar kapitalist iliþkileri ortaya çýkarmýþ olsa da, sosyalist sistemin yaþandýðý Sovyet
Rusya’da doðmuþ, bu toplumdan çýkmýþ nice insan hala almýþ olduðu sosyalist kültürü, alýþkanlýklarýný korumaktadýr. Bu insanlarda biri de Rus Matematikçi, Grigori Perelman’dýr.
Grigori Yakovlevich Perelman, 13 Haziran 1966 tarihinde Leningrad’da doðdu, yani Sovyet Rusya’da. Sýradan bir Rus matematikçi olan bu bilim insanýný dünya, 100 yýldýr çözülemeyen ve dünyanýn en büyük 7 probleminden biri sayýlan Poincare varsayýmýný çözen matematikçi olarak tanýdý. Üç boyutlu uzayý sarmalayan iki boyutlu düzlemin, dördüncü boyut olan “ zaman”la baðý
üzerine çok önemli çalýþmalar ortaya koyan Perelman’dan ise o günden sonra bir daha haber alýnamadý. 2002’de Poincare varsayýmýna çözüm olarak sunduðu makaleler çok aðýr bir matematik diliyle yazýlmýþtý ve uzmanlar bile çözümleri anlamakta oldukça
güçlük çekiyorlardý. Çoðu bilim insaný Perelman’ýn bu çalýþmalarýnýn sadece matematik alanýnda deðil, pek çok alanda yeni bir sayfa açacaðý görüþündeler. Perelman ise, makalelerini yayýnlanmasýnýn ardýndan ST. Petersburg’daki Steklov enstitüsü’ndeki görevinden istifa etti ve ardýndan kayýplara karýþtý. Ayrýca bu baþarýlý çalýþmasýnýn sonucu, kendisine verilen ve matematiðin Nobel’i olarak
kabul edilen Fields madalyasýný reddetmiþtir. ABD’li Clay matematik enstitüsünün, problemin çözümünü bulan bilim adamýna vermeyi vaat ettiði 1 milyon dolarý almak için hiçbir çaba sarf etmemiþ olan, Perelman, bunu dýþýnda 1996’da Avrupa’nýn “en saygýn” matematik kurumunun verdiði Genç matematikçi Ödülü’nü de kabul etmemiþtir.
Bilim Dünyasý’nda Rus matematikçinin bu tavrý kuþkusuz þok etkisi yarattý. Tabii ki, bilimin meta haline geldiði, bilimsel araþtýrma merkezlerinin bile tekelleþtiði günümüzde, Perelman’ýn bu tutumu anormal bir durummuþ gibi karþýlanmýþtýr. Aslýnda Perelman, kapitalist bilim dünyasýnýn kendisine verdiði ödülleri reddetmekle, gerçek bir bilim insanýnýn nasýl olmasý gerektiðinin
örneðini vermiþtir. Sosyalist sistemde bu çok sýradan bir davranýþtýr, çünkü sosyalizmde bilim bir prestij elde etme, kar saðlama aracý olarak kullanýlmamýþtýr. Üstelik bilimle ( Sosyal bilimler ya da Fen bilimleri ) ilgilenmek toplumda sadece belli bir kesimin
uðraþýsý olmamýþtýr da. Þüphesiz Perelman, sosyalist Sovyet toplumunun içinden gelmiþ insanlardan birisiydi ve almýþ olduðu o kültürü benimsediðini açýkça göstermiþtir, kapitalist bilim çevrelerinin verdiði ödülleri reddederek…
Perelman gibi bilim insanlarý ve daha niceleri Sosyalist kültürün somut þekilleniþini gözler önüne sermiþtir. Çünkü gerçek bilim, gerçek teknolojik geliþim sosyalizmin inþasý ile birlikte yürüyecektir. Ýnsanlýðýn ve emeðin özgürleþmesi ancak ve ancak sosyalizmle mümkün olacaktýr.
24
KAPÝTALÝST TOPLUMDA
GENÇLÝK
Gençlik
Gençlik sýnýflý toplumlarýn en sonuncusu olan kapitalist toplumda devletin her zaman zor baský ve sömürü araçlarýyla karþý karþýya kalmýþtýr. Yarýnýn memurlarý, iþçi-emekçi insanlarýný oluþturacak gençliðe devlet her zaman için ayrý sömürü taktiklerini kullanmýþtýr. Bugün eðitim alanlarýnda ( daha çok yüksek öðretim alanlarýnda ) verilen dersler, giyim kuþamdaki markalarýn özendirilmesi,
gene medyanýn vermiþ olduðu yoz kültür baþta hedef kitlesi olarak gençliðe yöneliktir. Devletin bunlarý yapmaktaki amacý hepinizin bildiði üzere gençliðin devrimci kültürden uzak durmasý ve gençliði oyalamak içindir. Çünkü kapitalist sistemin yaratmak istediði toplum; insanlar haklarýný aramayacak, gençlik gerek eðitim sistemini gerekse de yoksulluðunu sorgulamayacak, emekçiler
evlerine ekmek götüremediði zamanlar bu duruma bile þükredecek, kadýnlarýmýz çifte sömürü yaþarken ne durumdayýz, neden böyleyiz demeyecek, tamamen baþýnda bir çoban olan “sürü” yaratmak istiyor devlet.
Kapitalist sistemin egemen sýnýfý olan burjuvazi, gençliðin ufkunu daraltmaya, gençliðin geleceðe yönelik istemlerini bu sistemin içerisinde tutmaya çalýþmýþtýr. Tabi ki gençliði harekete geçirecek kapitalist sistemin baðrýnda yatan emek-sermaye çeliþkisi olmuþtur. Bundan dolayýdýr ki gençlik, ezilenin yanýnda ezenin karþýsýnda tavýr almaya baþlamýþtýr. Ve bugün Türkiye devrimci hareketi
için gençlik önemli bir güç olarak yerini almýþtýr. Mücadelede gençliðin önemli oluþu onun sahip olduðu yapýsal özelliklerdendir. Nedir peki gençliðin sahip olduðu yapýsal özellikler; duyarlýlýk, fedakârlýk, ileri atýlganlýk ve kararlý oluþudur.
Gençlik bu sahip olduðu özelliklerle birlikte her zaman iþçi sýnýfýnýn yanýnda onun iktidar kavgasý için savaþmaya hazýrlanan askerler gibidir.
Kapitalist toplumda gençlik sömürüyle çok genç yaþlarda tanýþýr. Sürekli ülkemizde yaþanan nüfus artýþý iþçi sýnýfý saflarýný genç
iþçilerle besler. Yaþam koþullarýmýz bizi devamlý çalýþma alanlarýna ( fabrika, atölye vb. ) yönelmemize neden olur.
Gençliðin ucuz ve taze iþgücü durumunda olmasý, daha çok amacý “kar” olan burjuvazinin gençliðe ilgisini arttýrmýþtýr. Genç iþçiler çoðunlukla en temel haklardan yoksun olarak aðýr çalýþma koþullarý altýnda çalýþtýrýlýr ve böylece en þiddetlilerini sýrtlarýnda hissederler. Genç iþçilerin sendika sosyal sigorta vb. haklardan yoksun olarak asgari ücretle çalýþtýrýlmalarý kapitalistlerin genç kuþaklara
yönelmesinin, onlarý bitmez tükenmez kar aracý olarak görmesinin temelini oluþturur. Üretim sürecinde proletaryanýn saflarýna katýlmaya hazýrlanan iþçi gençlik burjuvazi ile proletarya arasýndaki mücadelenin sonunu belirleyecek bir önem kazanýr.
Egemen sýnýf öðrenci gençliðin tüm enerji ve yaratýcýlýðýný sömürü düzeninin devamý için kullanmaya büyük çaba harcar.
Yine de öðrenci gençlik yarýnsýzlýk, geleceksizlik, iþsiz kalma endiþeleriyle yaþar. Küçük burjuva karaktere sahip olan öðrenci
gençlik kapitalizmin kendisi için hazýrladýðý, bu belirsiz gelecekten dolayý düzene tepki duymakta ve devrimci saflara geçmektedir.
Ve böylelikle gençlik iþçi sýnýfýnýn yanýndaki yerini alýr.
Gençlik böylesi yaþanan bir süreçte daha çok ön plandadýr. Ýþçi-emekçilerin yanýnda olup onlara iktidar bilincini verecek, yaþanan ayaklanmalarý devrime dönüþtürecektir. Bu enerji gençlikte mevcuttur. Haydi devrimci gençlik iþçi sýnýfýnýn yanýnda iktidarý almaya.
LÝSELÝ DÖB’lü Öðrenciler
25
Haberler
Ýzmir’de Newroz Kutlamalarý
19 Mart Cuma günü Ýzmir dokuz eylül üniversitesinin týnaz tepe kampüsünde newroz kutlamasý yapýldý. Þiir ve
türkülerle baþlayan kutlama newroz ateþinin yakýlmasýyla devam etti. Saat 13
sularýnda baþlayan kutlama 16.00 ‘da
sonlandýrýldý.
21 Mart günü Buca Hipodrom’da
newroz kutlamasý yapýldý. Kutlamaya
Devrimci Öðrenci Birliði “Kürt Halký
Devrimle Özgürleþecek” yazýlý bir pankartla katýldý. Ayrýca Mücadele Birliði
Platformu’da “Denizlerden Mazlumlara
Yaþasýn Kürt-Türk Halklarýnýn Mücadele Birliði” yazýlý bir pankartla katýldý.
Pankart Kürt gençliði tarafýndan ilgi çekmiþti. Öyle ki bir ara gençlik Mücadele
Birliði PLT.’nun pankartýný elden ele dolaþtýrdý. Coþkulu baþlayan kutlama yine
ayný þekilde sonlandýrýldý. Ertesi günde
newroz kutlamalarýna devam edildi.
22 Mart günüde Ege Üniversitesinde
hazýrlýklar sabahýn erken saatlerinde baþladý. Edebiyat Fakültesi önünde baþlayan
hazýrlýklar sonrasýnda kutlamalar baþladý. Ýnsanlarýn yoðun bir þekilde ilgi gösterdiði kutlama Kürtçe okunan þiirlerle
baþladý. Demirci Kawa’nýn Newroz ateþini yakýþýný konu alan tiyatro oyununun
sonrasýnda müzik dinletileri baþladý. Etkinlik sonuna kadar coþkulu bir þekilde
devam etti. Etkinlik çekilen halayla birlikte sonlandýrýldý.
26
ÝZMÝR’DEN HABERLER
Ýzmir’de 8 Mart
Dünya Emekçi Kadýnlar Günü
Ýzmir’de, bu yýlki 8 Mart eylemi Tariþ Ýþçilerine yapýlan ziyaretle kutlandý.
Hem 8 Martý anmak ve kutlamak hem de
direniþteki iþçilerine destek vermek amacýyla Tariþ Ýþçilerinin yanýna gidildi.
“Gündüzlerinde Sömürülmediðimiz, Gecelerinde Aç Yatmadýðýmýz Bir Dünya
Kuracaðýz” yazýlý ve EKA (Emekçi Kadýnlar) imzalý bir pankart açýldý. Mücadele Birliði Plt. adýna da bir konuþma
yapýldý.
Ayrýca yine 8 Mart ile ilgili 7 Mart
Pazar günü Ýzmir Gümrük’teki Türk Telekom binasýnýn yanýnda devrimci kurumlarýn örgütlediði bir eylem
yapýldý.Eylemi Mücadele Birliði Plt, Yeni Demokrat Kadýn Ýnsiyatifi, Demokratik Kadýn Hareketi, Devrimci Hareket,
Halk Cepheli Kadýnlar, Baðýmsýz Devrimci Sýnýf Plt, Alýnteri örgütlerken eyleme Buca Emekli-Sen, Pir Sultan Abdal
Kültür Derneði, Köz, Kaldýraç ve
KESK’li Devrimci Kadýnlar katýldý. Eyleme Mücadele Birliði Plt. “Fabrikalar
Tarlalar Siyasi Ýktidar Her Þey Emeðin
Olacak” pankartýyla katýldý.
Eylemde Ayýþýðý Tiyatro Ýþçileri
Topluluðu “Tanya” isimli bir oyunu sah-
nelediler. Tekel iþçisi bir kadýn dostumuzla birlikte bir tutsak anasý konuþma
yaptý. Eylem müzik dinletisinin ardýndan
sona erdi. Eylem alanýnda en dikkat çeken þeyse eylem alanýnýn yanýnda eylem
yapan ve erkekleri alana sokmayan feministler ve çeþitli politik hareketler oldu.
Mart Ýsyandýr Ayaklanmadýr
Ýzmir Devrimci Öðrenci Birlið, Ayýþýðý Sanat Merkezi’ yle birlikte Ege Üniversitesi
Edebiyat Fakültesi’nin
bahçesinde Mart ayýna yönelik “Mart Ýsyandýr Ayaklanmadýr” isimli bir sergi
düzenlendi. Sergide “8 Mart Emekçi Kadýnlar Günü”, “13 Mart Savaþçýlarý( Ý.
Ethem Coþkun, Necetati Vardar, Seyit
Konuk)”, “16 Mart Halepçe Katliamý”,
16 Mart Bayazýt Katliamý”, “21 Mart
Newroz” ve “30 Mart Kýzýldere Katliamý” ile ilgi fotoðraflar sergilendi. Sergiye öðrenciler büyük ilgi gösteriyordu.
Alanda Kürt gençliðide stant açmýþtý. Onlarda çeþitli fotoðraflar sergiliyorlardý. Bunun yaný sýra serhýldanlarla ilgi
müzikler çalýnýyordu. Bu geliþmeler olurken müziði duyan güvenli görevlileri
ve sivil polisler alana geldiler. Polisler fotoðraflarýn toplanmasýný, müziðinde kapanmasýný istedi. Aksi taktirde gereðinin
yapýlacýðýný söyleyerek kof tehditler savuruyorlardý. Polislerin bu tavrý karþýsýnda Devrimci Öðrenci Birliði ve Kürt
gençliði geri adým atmadý. Bu durum polislerle olan gerginliði arttýrdý ve Çevik
kuvvette diðer polislerin arkasýna sýralandý. Gerginlik artýnca ÝHD temsilcisi ortamý yumuþatmak amacýyla araya girdi. O
sýrada alanda bulunan öðrencilerde her
þeye karþý hazýrlýklarýný yaptý; geri adým
atýlmayacaktý.
Alandan ayýrlan polisler bir kaç saat
sonra tekrar alana bir kaç sivil polis gönderdi. Polisler müdahale edebilmek için
bahane arýyordu. Bu nedenle stantlara taþ
atýp kaçmak istediler. Ancak bunu öðrenciler hemen sezince, hemen harekete
geçti. Polislerin yapmak istediði þey baþlarýna geldi. Öðrencilerin arasýnda kalan
sivil polislere anladýklarý dilden konuþuldu. Öðrencilerin arasýndan son anda kaçmayý baþaran inlerine doðru uzaklaþtýlar.
Tüm bunlarýn ardýndan açýlan sergiler
tüm gerginliðe raðmen hayli görmüþtü ama bizler açýsýndan amacýna ulaþmýþtý.
Yaþanan gerginliklerin ardýndan sergiler
toplandý ve sergi sonlandýrýldý.
GENÇLÝK NE YAPMALI?
Ýzmir Devrimci Öðrenci Birliði ve
Genç Yoldaþ dergisi olarak yeni çýkan
“GENÇLÝK NE YAPMALI?” isimli kitabýmýzýn tanýtýmýný yapmak için bir panel düzenledik. 14 Mart Pazar günü
gerçekleþtirdiðimiz panelde Genç Yoldaþ
dergisi ve Devrimci Öðrenci Birliði adýna konuþan panelistler devrimci öðrenci
hareketinin tarihi ve mücadelesi hakkýnda konuþtular.
Panelde ilk olarak devrimci öðrenci
hareketinin geliþimi üzerine bir konuþma
yapýldý. Konuþmada; Denizlerden günümüze devrimci öðrenci hareketinin Tür-
kiye ve Kürdistan devrim mücadelesinde
önemli bir yer tuttuðundan, DEV-GENÇ,
DÖB ve FKF’den söz ettikten sonra devrimci öðrencilerin faþistlere karþý özverili bir mücadele yürütmesi gerektiði
vurgulandý. Ayýrýca konuþmacý, öðrenci
gençliðin toplumsal kökeni ve konumu
üzerine konuþtu. Öðrenci gençlik ile ilgili þu tanýmý yaptý kitabýmýzdan: “Öðrenciler toplumda, bir mesleki grup ve ya
sýnýf teþkil etmezler. Tersine sýnýf ve katmanlardan oluþan toplumsal yapýnýn çeþitli sýnýflarýndan gelen -ve en çok da orta
katmanlardan gelen- belli yaþ sýnýrlarý içinde yer alan bir gençlik kategorisidir.
Geldikleri köken itibariyle (ailevi köken
itibariyle) öðrenciler, eðitim alanýna sýkýþmýþ olan toplumdan baþka bir þey deðildir. Var olan toplumun, deyim
uygunsa, bir minyatürüdür. Dolayýsýyla,
kapitalist toplumdaki tüm çeliþkileri ve
çýkar çatýþmalarýný az çok yansýtýrlar.”
Öðrenci gençlik içerisindeki siyasal ayrýþmadan- devrimci öðrenciler, akademistler, küçük-burjuva oportünistleri vs.söz etti ve devrimci öðrenci hareketinin
yaþadýðý güçsüzlüðün nedenlerine deðindi. Okulcu anlayýþýn ve reformist politik
bakýþýn öðrencilerin önündeki en önemli engel olduðunu söyledi. Öðrenci gençlik hareketinin bakýþ açýsýný ve
mücadelesinin devrimci bir tarzda ve
“Akademik özgürlük devrimle gelecek”
þiarýyla yürümesi gerektiðine ve iþçilerle
emekçilerle, ezilen Kürt ulusuyla ve devrimci tutsaklarla dayanýþma içerisinde olmasýnýn zorunluluðuna vurgu yaptýktan
sonra sözlerine Ahmet Arif’in bir þiiriyle son verdi. “Eylem umudun anasýdýr.
Eyleminiz ve umudunuz hiç eksik olmasýn yoldaþlar.” diyerek de sözlerine son
verdi.
Panelin ikinci bölümüne geçilirken
önce bir slâyt gösterimi yapýldý. Slâyttan
sonra panelin ikinci bölümüne konuþmacý gençliðin tanýmýný yaparak baþladý.
Devrimci gençliðin önemli örgütlenme
biçimlerinden olan komsomoldan söz eden konuþmacý sözlerine dünyada ve
Türkiye Kürdistan’ýn nesnel durumuna
ve devrimci durumun yaþandýðýna deðinerek devam etti. Gençlik mücadelesindeki güçsüzlüðe çözüm olarak sunulan
GENÇ-SEN ‘den ve politikasýndan söz
etti. Son olarak da Devrimci Öðrenci
Birliði’nden ve mücadele anlayýþýndan
söz etti. DÖB’ ün; anti-kapitalist, antifaþist, anti-emperyalist tüm devrimci
gençliðin mücadele örgütü olduðunu,
komite-konsey- milis örgütlenmesini savunan iç savaþa uygun mücadele örgütü
olduðunu anlattý.
Panelimiz katýlýmcýlarýn sorularý ve
konuþmalarýyla sona erdi. Panelin bitiminde ise Devrimci Öðrenci Birliði olarak Newroz’da pankart açarak Kürt
Ulusuna Kendi Kaderini Tayin Hakký þiarýný yükselteceðimizi tüm herkesi bu þiarý beraber yükseltmek için Newroz’da
beraber yürümeye davet ettik.
GENÇ YOLDAÞ DERGÝSÝ
ÝZMÝR DEVRÝMCÝ ÖÐRENCÝ
BÝRLÝÐÝ(DÖB)
27
MERSÝN’DEN HABERLER
Tekel Ýþçilerine Destek Eylemi
Tekel iþçilerinin grevini desteklemek
için 6 konfederasyonun birleþerek 4 Þubat 2010’da tüm ülkede yapýlan grev
Mersin’de de emekçiler tarafýndan coþkuyla gerçekleþtirildi.
Saat 10:30’da Mersin büyük þehir
belediyesi önünde toplanan emekçiler çe-
kilen halaylar ve sloganlarla grevlerine
baþladýlar. Tüm sendikalarýn ve kitle örgütlerinin de katýlmasýyla büyük yürüyüþe geçildi. Yürüyüþ sýrasýnda sýk sýk
“Tekel Ýþçisi Direniþin Simgesi”, “Tekel
Ýþçisi Yalnýz Deðildir”, “Yaþasýn Sýnýf Dayanýþmasý” sloganları atýldý. Þehir merkezinden yapýlan yürüyüþe çevredeki
evlerden, esnaflardan alkýþlarla destek verildi.
Bizler de Devrimci Öðrenci Birliði
olarak iþçi sýnýfýnýn mücadelesine destek
vermek için bayraðýmýz, pankartýmýz ve
sloganlarýmýzla yürüyüþte yerimizi aldýk.
“Denizlerin Yoldaþlarýndan Ýþçi sýnýfýnýn
Mücadelesine Bin Selam, Ýktidar Dýþýnda
Her þey Hiç bir þeydir” yazýlý Devrimci
Öðrenci Birliði imzalý pankartýmýzý açarak yürüyüþe geçtik. Yürüyüþ sýrasýnda
pankartýmýzdaki ve bayraðýmýzdaki Denizlerin resimlerini görenler bizi büyük
bir ilgiyle karþýladýlar.
AKP binasýnýn önüne gelindiðinde
bütün kitle ayný sloganý haykýrýyordu “
Tekel Ýþçisi Yalnýz deðildir”. AKP önünde grev konuþmalar ve halaylarla devam
ederken bizler de pankartýmýzý Metropol
Ýþ Merkezinin 3. katýna astýk. Pankartýmýzý gören iþçiler büyük bir coþkuyla alkýþlayarak bizi selamladý. Saat 13:00 kadar
süren eylem sloganlarla son buldu.
28
Mersin’de 8 Mart Yürüyüþü
8 Mart’ýn 100. Yýlýnda devrimci kurumlar Mersin’de yürüyüþ ve basýn açýklamasý yaptý.
6 MartCumartesi saat 14:00’te Petrol-Ýþ Sendikasý önünde baþlayan yürüyüþe Mücadele Birliði Platformu’nun da
aralarýnda bulunduðu kurum üyeleri
“100.Yýlýnda Þan Olsun 8 Mart’ý Yaratan
ve Yaþatanlara” yazýlý pankart açarak hastane caddesi üzerinden alkýþ, slogan ve
zýlgýtlarla Taþ Bina’ya yürüdü.
Yürüyüþ boyunca “Yaþasýn 8 Mart”,
“8 Mart kýzýldýr, kýzýl kalacak”, “Kadýnýz,
haklýyýz, kazanacaðýz”,” Kadýn-erkek elele, yürüyoruz devrime”, “Jin jiyan azadi” sloganlarý atýldý.
Taþ Bina önüne gelindiðinde basýn açýklamasý yapýldý. Yapýlan açýklamada
“Sistem 8 Mart’larý tarihsel özünden, emekçi muhtevasýndan kopararak, kadýný
mücadeledeki hedefinden saptýrmak ve
bilinç bulanýklýðý yaratmak adýna, bu günü Dünya Kadýnlar Günü olarak lanse etmekte; verilen kokteyl partileri ve
resepsiyonlarla göstermelik þovlar yaparak soruna yönelik yaklaþýmýný da gözler
önüne sermektedir. Ancak hepimizce bilinmektedir ki kadýný fabrikada, tarlada
sömüren; þiddeti, taciz ve tecavüzü meþrulaþtýran sistemin ta kendisidir ve sorunu yaratanýn ona çözüm olma gibi bir
niteliði de olamaz… Dolayýsýyla bizler de
diyoruz ki: 8 Mart açlýða, yoksulluða
maruz býrakýlan; iþkenceye, zulüm ve katliamlara uðrayan emekçi kadýnlarýn günüdür. Bizler de buradan tüm emekçi
kadýnlarýn 8 Mart’ýný kutluyor; cinsel, sýnýfsal ve ulusal sömürüye karþý örgütlen-
meye ve mücadeleyi büyütmeye çaðýrýyoruz” denilerek basýn açýklamasý sonlandýrýldý.
Basýn açýklamasýnýn ardýndan, Ayýþýðý Sanat Merkezi Müzik Grubu Bahara
Ezgi sahne aldý. Bahara Ezgi’nin söylediði marþ, ezgi ve halay parçalarýnýn sonrasýnda eylem sonlandýrýdý.
Tarihimize Ýz Býrakanlar Ýçin
Mart ayýnda, Gazi, Halepçe, Beyazýt
ve 12 Mart’ta yapýlan katliamlara sessiz
kalýnmayarak Mersin Üniver- sitesi’nde
katliam görüntülerinden oluþan fotoðraf
sergisi yapýldý. Ýlk sergi 15 Mart Pazartesi günü saat 12.00’ de Yeniþehir Kampus’
ünde yapýldý. Yemekhane karþýsýna DGH,
DÖB, YDG imzalý ’12 Mart, Gazi, Halepçe, Beyazýt Katliamlarýný Unutmadýk
Unutturmayacaðýz ‘ yazýlý pankart asýlarak katliam fotoðraflarý sergilendi. Yoðunluklu olarak afiþ çalýþmasý yapýldý.
16 Mart Salý günü Çiftlikköy Kampus’ ünde saat 11:30’ da katliam sergisi
üniversitesinin çarþýsýnda yapýldý. Katliam fotoðraflarý öðrencilerin yoðun ilgisini gördü. Çiftlikköy Kampus’ ünde de
afiþ çalýþmasý yapýldý. Katliamlar üzerine
öðrenciler bilgilendirilerek sohbetler edildi. Ayný gün Yurtsever öðrencilerin düzenlediði Halepçe katliamýyla ilgili
yürüyüþ yapýldý. Yoðun katýlýmýn olduðu
Yürüyüþe Devrimci Öðrenci Birliði’ de
destek verdi. Yürüyüþ Cumhuriyet meydanýnda yapýlan saygý duruþu ve okunan
basýn açýklamasýyla son buldu.
KATLÝAMLARI UNUTMADIK
UNUTTURMAYACAÐIZ!..
MERSÝN DÖB
SARIGAZÝ
EYLEM ALANI
Tekel Destek
26 Þubat Perþembe günü öðle saatlerinde bir araya gelip Tekel iþçilerine destek amaçlý eylem yapmak isteyen Mehmetçik Lisesi öðrencilerine, caddeyi kapatýp yürümeleri sonrasý, polis hiç bir uyarýda bulunmadan saldýrdý.
4 kiþinin gözaltýna alýndýðý ve süren arbedede bir çok kiþinin yaralandýðý belirtildi. Daha sonra Sarýgazi’de bir araya
gelen DHP, MÜCADELE BÝRLÝÐÝ, BDP, PARTÝZAN, HÖC, ESP’nin düzenlediði bir basýn açýklamasý gerçekleþti. Basýn açýklamasýnda son süreçte polisin gerek TEKEL iþçilerine, gerekse devrimci demokrat kurumlara saldýrdýðý ve bunun
tek nedeninin sistemin herkese yönelik yýldýrma politikasý yaptýðý belirtildi.
Basýn açýklamasý bittikten hemen sonra yaklaþýk 20 kiþilik bir grup ara sokaklardan taþlarla kaymakamlýk binasýna
doðru yürüyüþe geçti. Polise ve kaymakamlýk binasýna taþlarla saldýran grup, bir çok polisi yaraladý. Daha sonra Sarýgazi’nin bir çok yerine barikatlar kurarak eylemi taþýyýp, polisin yaptýðý saldýrýya cevap verdi.
TEKEL ÝÞÇÝLERÝNE MEHMETÇÝK LÝSESÝ’NDEN DESTEK EYLEMÝ
2 aydan fazladýr eylemlerini Ankara sokaklarýnda sürdüren Tekel iþçilerinin sesine ses katmak için Sarýgazi Devrimci Öðrenci Birliði bir basýn açýklamasý gerçekleþtirdi.
Eylemde sýk sýk “Tekel Ýþçisi Yalnýz Deðildir”, “Yaþasýn Ýþçilerin Mücadele Birliði”, “Zafer Savaþan Ýþçilerle Gelecek”, “Fabrikalar Tarlalar Siyasi Ýktidar Herþey Emeðin Olacak”, “Ýtfaiye Ýþçisi Yalnýz Deðildir”,”Çemen Ýþçisi Yalnýz
Deðildir” sloganlarý atýlarak eylem çevredeki insanlarýn alkýþlarýyla sonlandýrýldý.
Bu eylemden birkaç gün sonra 17 Mart 2010 tarinde Mehmetçik Lisesi’nden TEKEL eylemine destek eylemi gerçekleþtirildi. Bu eylem nedeniyle 23 öðrenci okuldan atýldý. Okuldan atýlan öðrenciler için bir eylem düzenlendi. Bizlerler de Devrimci Öðrenci Birliði olarak bu eylemde yerimizi aldýk.Sloganlarla okul içinde baþlayan eylem daha sonra
okul içerisinde camlarý kýrýlýp kapýlar sökülerek öðrenciler geri alýnýncaya dek süreceði bir eylem olacaðý belirtilerek devam etti. Okul içinde sloganlarýn duyulmasýyla okul müdür ve müdür yardýmcýsý gelerek eylemi bitirmek istediler. Ama
öðrencilerin kararlýlýðý bu eylemi devam ettirdi.Daha sonra faþist bir öðretmenin arkadaþýmýza saldýrmasýyla öðretmene
sert bir þekilde cevap verildi. Olaylardan birkaç gün soran CHP milletvekili Mehmet Sevigen Çekmeköy Mehmetçik Lisesi’nde protesto edildi.
Tekel iþçilerine destek vermek için slogan attýklarý için okuldan atýlan öðrencileri ziyaret eden Sevigen hiç beklemediði bir tepkiyle karþýlaþtý. Öðrenciler, son dönemde kendisine “Emek Dostu” görüntüsü vermeye çalýþan CHP’nin Maskesini indirdi. Hatýrlayalým; Ýzmir’de Kent Aþ. iþçilerini ve Park Bahçe Ýþçilerini de iþten atan yine ayný CHP’li
belediyeydi. bunu bilen öðrenciler “Siyasi rant elde etmeye çalýþýyorsunuz” diyerek tepki gösterdiler. Makam aracýnýný
etrafýný saran, aracý yumruklayan öðrenciler sürücü kapýsýný açýp arka koltukta oturan Sevigen’e, bizleri siyasi rant aracý
olarak kullanýlmasýna izin vermeyecekleri söylediler. Öðrencilere “siyaset yok” diye baðýran Sevigen, tepkiler sürünce,
aracýyla hýzla okulun önünden apar topar kaçtý. Dýþarýya çýkan öðrenciler, tekrar içeriye alýnmayýnca, okulun demir kapýsýný yumrukladý. Grubu içeriye almayan görevliler ile öðrenciler arasýnda kýsa süreli arbede yaþandý.
BU SEFER DE ÝÞÇÝ VE EMEKÇÝLER ÖÐRENCÝLERÝN YANINDA
19 Mart günü Mehmetçik Lisesi’nden Tekel iþçilerine destek verdikleri için okuldan atýlan öðrencilere destek vermek için TEKEL iþçileri, Kadýköy Eðitim-Sen ve okuldan atýlan öðrencilerin aileleri vardý. Eyleme sarýgazi halkýnýnda
yoðun desteði vardý. Okul önünde öðrencileri sloganlarla beklemeye baþlayan kitlenin önünde polis barikat kurdu. Ancak kitle ve okulda içindeki öðrenciler “Katil Polis Liselerden Defol” sloganýný atmaya baþlayýnca polis barikatý açtý.
Bunun üzerine kapý açýldý ve öðrenciler kendilerine desteðe gelen kitleyle buluþtu. Öðrenciler dýþarý çýkarken “Yaþasýn
Ýþçilerin Mücadele Birliði”, “Tekel Ýþçisi Yalnýz Deðildir” sloganlarýný atýyordu.
Sonrasýn Tek Gýda-Ýþ sendikasý adýna Yunus Durdu, Eðitim-Sen adýna da Ali
Gün konuþma yaptý. Açýklamalarýnda öðrencilerin derhal okula alýnmasý gerektiðini, bunun hukuka ayrýkýrý olduðunu dile getirdiler. Baþýndan sonuna kadar okuldaki
destek eylemlerini sürükleyen Liseli Devri Öðrenci Birliði’nin de içinde olduðu
yaklaþýk 500 kiþilik öðrenci grubu Cemevine kadar sloganlarla gitti. Burada bir basýn açýklmasý yapýlarak eylem sonlandýrýldý. Bu açýklmanýn ardýndan Lise DÖB bir
araya gelerek; “okuldaki bu baskýlarýn kararlýlýðýmýzýn önüne geçemeyeceðini, her
þeye raðmen eylemlerimize devam edeceðiz. Baskýlar bizi asla yýldýramaz. Burada
yapýlmak istenen okuldaki devrimci iradeyi kýrmak ve yok etmektir. Ancak bizler
bundan asla taviz vermeyeceðiz” açýklamasýný yaptý.
29
KAPÝTALÝZMÝN ÜNÝVERSÝTELERDE
AHMAKLIK ÖÐRETÝSÝ
Zaten burjuva eðitim sisteminin de amacý gençliði, pasifize etmek, kendisinden baþka hiç kimseyi düþünmeyen, doymak bilmez bir hýrsla yaný baþýndaki en yakýn insaný dahi ezmek için uðraþýr duruma getiren bireyler yetiþtirmek, böylece kendi düzen çarkýna, kendi paslanmaya yüz tutmuþ
mekanizmasýna kolayca adapte edebilmek deðil midir?
Birkaç gün önce (takip edenler olmuþtur), internetin haber
sitelerinde bir haberdir dolaþtý durdu. Belki kimimizin dikkatini bile çekmemiþtir ama bu haberin aslýnda bizlere ne anlattýðý, içinde bulunduðumuz durumu gözler önüne sermesi
bakýmýndan oldukça kayda deðerdi. Haber sitelerine bir Ýtalyan
ajansýndan ulaþmýþtý. Baþlýk ise þöyle; “Üniversitelerde Kýz
Tavlama Dersleri” . Haberin kaynaðý Çin’deki bir üniversitedir. Habere göre derslerin yoðunluðundan baþýný kaldýramayan, giderek asosyalleþen öðrencileri tekrar sosyal ortamýn
içine katmak, kendilerine özgüven kazanmalarýný saðlamak adýna “tecrübeli” öðretmenlerce (hatta öðretim görevlisi olabileceði de belirtilmiþ!) erkeklerin kýzlara yaklaþma yollarý, onu
etkileme taktikleri, nasýl iletiþime geçileceði, arkadaþlýk teklif
etme yollarý... eðitimi verilecekmiþ. Hem de bu “gönül çelme
“adý verilen dersler için öðretim görevlileri mastýr programý
hazýrlýðý içindeymiþler. Haftada 3 saat olarak verilen “kýz tavlama” dersi ileriki dönemlerde üniversitenin öðretim müfredatýna dahi konulacakmýþ… Derslerin hedef kitlesi de tahmin
edildiði gibi 20-35 arasý gençlik..Haber sayfalarýnda birkaç satýrý ancak doldurabilen bu habere neden yer vermek istediðimizi anlamýþsýnýzdýr.
Aslýnda bahsettiðimiz bu olay, þu anda üniversitelerde süre gelen mevcut durumun sadece bir örneði. Hepimiz biliyoruz
ki üniversitelerin her dönem yeni eðitim-öðretim yýlýna baþlamasýyla birlikte kapitalist dünyanýn sözde “bilim severleri”,
endüstri, sanayi tekelleriyle, “burjuva hayýrseverlerinin” dayanýþma kurum ve kuruluþlarýyla, sponsor þirketler aracýlýðý ile
üniversitelerde söyleþiler, paneller organize ederler; kariyer yarýþmalarý düzenlerler. Burjuvazinin üniversiteler baþta olmak
üzere kapitalist sistemin diðer kurum ve kuruluþlarýnda buna
benzer faaliyetler yürütmesi ya da bunun finansmaný olmasý egemen sýnýfýn doðaya, bilime, ya da teknolojiye verdiði önemden ötürü deðildir. Tabii, tarihsel anlamda bakacak olursak
mevcut kapitalist toplumda da bugüne dek yapýlmýþ, devasa
boyutlara varan bilimsel-teknik geliþmeler yapýlmýþtýr ve devam etmektedir, bu yadsýnamaz elbette. Ancak burjuvazi kendi varlýðýný devam ettirmek için, kapitalist üretim iliþkilerini
yeniden üretmek, dolayýsýyla sömürdüðü emek-gücünün de
kendini üretmesi için bilimin, teknolojinin geliþmesinin önünü
30
açmak zorundadýr. Yani, Koç, Sabancý, Eczacýbaþý gibi tekelci sermayedarlarýn üniversitelerde boy göstermesi, kampus duvarlarýna, kongre salonlarýna adeta vantuz gibi yapýþmasý
boþuna deðil. Zaten burjuva eðitim sisteminin de amacý gençliði, pasifize etmek, kendisinden baþka hiç kimseyi düþünmeyen, doymak bilmez bir hýrsla yaný baþýndaki en yakýn insaný
dahi ezmek için uðraþýr duruma getiren bireyler yetiþtirmek,
böylece kendi düzen çarkýna, kendi paslanmaya yüz tutmuþ
mekanizmasýna kolayca adapte edebilmek deðil midir? Ýþte insanlýðý yokluða, yoksulluða, yaþamdan kovmaya iten, insana
dair bütün deðerleri tüketmiþ ve hala da yok etmeye devam eden bu düzenin o yine bildik tanýdýk yüzü þimdi de üniversitelerde böyle bir maske ile karþýmýza çýkýyor.
Kadýn ile erkeðin arasýnda ancak karþýlýklý emekle örülebilecek ve yine karþýlýklý paylaþým ve gönüllü birlik temelinde
devam edecek olan aþk duygusunu, sevginin deðerini; her þeyi meta iliþkisi derekesine düþürmüþ olan kapitalist sistem bu
hale getirmiþtir. Ve pragmatizmi (faydacýlýðý) temel felsefesi
haline getirmiþ olan burjuvazi tüm düzen kurumlarýyla (eðitim
kurumlarý dâhil) kendini tüketmiþ, iðrençleþmiþ yasalarýnýn, ideolojisinin propagandasýný gençliðe yapmaya devam etmektedir. Sýnýflý toplumlardan bu yana tarihin her döneminde, en
gizli zamanlarýnda sýnýfsal kimliðinin yaný sýra, cinsel kimliðiyle de asýrlardýr sömürüye maruz kalmýþ, dýþlanmýþ, varlýðý
yok sayýlmýþ olan kadýn, günümüzde ise “özgürlükçü düzen “
naralarýyla sývanmýþ, üstü örtülmeye çalýþýlmýþ kapitalist toplumda burjuva sýnýfýn kurnazca oyunlarýyla sömürülmeye devam etmektedir. Özelliklede gençlik arasýnda bu düþünceyi
(erkek egemen ideolojiyi)”modernize olmuþ” yöntemlerle, okullarda bunun teorisinin ders olarak okutturulmasý þeklinde
enjekte etme çabasý içerisindedir.
Çin’deki bir üniversitede yürütülecek olan þu “gönül çelme” dersleri özelinde ele alacak olursak egemen sýnýfýn bunu
ne kadar baþaracaðý(!) bilinmez ama gerçek olan; yaþamýn
kimden yana akacaðýdýr. Tüm dünyada geliþen koþullar, artarak ilerleyen ayaklanmalar ve gençliðin yeni bir toplumu, sosyalist toplumu yaratma mücadelesinde yer aldýklarý saflar
gösteriyor ki, burjuvazinin planladýðý tüm oyunlar boþa çýkacaktýr.
31
32

Benzer belgeler

izmir`de ajanlık dayatması

izmir`de ajanlık dayatması devrimci 1 Mayýs’larýn içeriðini boþaltarak, sokaklarda devrimcilerin, komünistlerin elinde olan 1 Mayýs’larý, burjuva sendikacýlarýn omuzuna yükleyerek kendi lehine çevirmeye çalýþýyor. Ama buz ký...

Detaylı

Merhaba Genç Yoldaşlar

Merhaba Genç Yoldaşlar ile doludur. Bu konuya yeniden döneceðiz. Türkiye ve K. Kürdistan’da emek hareketi büyük bir yükseliþ içerisinde. Tekel eylemi ile ivme kazanan eylemliklerle, iþçilerin mücadele birliði eylem alanl...

Detaylı

F atma Koyupınar`ın eyleminin 354. gününde

F atma Koyupınar`ın eyleminin 354. gününde ile doludur. Bu konuya yeniden döneceðiz. Türkiye ve K. Kürdistan’da emek hareketi büyük bir yükseliþ içerisinde. Tekel eylemi ile ivme kazanan eylemliklerle, iþçilerin mücadele birliði eylem alanl...

Detaylı