ATT ve AABT`ler İçin Kaynak Kitap-Lügat

Transkript

ATT ve AABT`ler İçin Kaynak Kitap-Lügat
LÜGAT
Lügat
abdominal (subdiyafragmatik) itme manevrası
göbeğin hemen üstünden ve ksifoidin epey
altından, üst batına üst havayolu obstrüksiyonunu açmak için 6-10 manuel itişten oluşan seri; Heimlich manevrası olarak da bilinir.
abdüksiyon ekstremitenin orta hattın dışına doğru
hareketi.
abrezyon vücudun bir kısmının sert veya pürüzlü
bir yüzeye sürtünmesi sonucu deri kaybı.
abruptio placentae plasentanın rahim duvarından
erken ayrılması.
abse doku erimesiyle oluşan bir boşlukta lokalize
bir şekilde pus birikmesi.
ABÖS ani bebek ölümü sendromu.
acil doğum seti acil aracında bulunan ve acil
doğum için gerekli malzemeleri içeren kit.
acil kardiak bakım (AKB) ulusal kongrelerde devamlı değinilen ve acil kardiak bakım
konusundaki tekniklerin incelendiği ve revize
edildiği konu.
acil tıbbi kimlik kartı veya rozeti bir bilezik veya
kolye olarak takılan ve hastanın herhangi bir
ciddi tıbbi problemi konusunda uyaran kart
veya rozet.
acil tıbbi servisler (ATS) sistemi bazı profesyonellerin ve ajansların hasta ve yaralılara
hastane öncesi acil bakım sağlamak için
birleşik çabaları.
acil tıbbi teknisyen (ATT) hastane öncesi acil tıbbi sistemin temel yaşam desteği verecek şekilde eğitilmiş bir mensubu.
açık (birleşik) kırık üzerindeki derinin de
parçalanmış olduğu kırık.
açık (pencere) batın yaralanmaları batına yabancı bir cismin girmiş ve peritonla kaplı boşluğu
dışarı doğru açmış olduğu yaralar.
açık göğüs yaralanmaları bıçak veya kurşun gibi
bir yabancı maddenin göğüs duvarına penetre
olduğu göğüs yaralanmaları.
açık yara ağız, burun, anüs veya vajinayı örten
mukozayı veya deriyi parçalayan bir yabancı
cismin neden olduğu yara.
adale çekmesi gerilmiş veya yırtılmış kas.
addüksiyon ekstremitenin orta hattın içine doğru
hareketi.
Adem elması larenksin üst kısmında, tiroid kıkırdağın oluşturduğu sert çıkıntı (erkeklerde
kadınlara oranla daha belirgindir).
adrenal bezleri kandaki tuz seviyesini ve bazı cin-
sel fonksiyonları kontrol eden hormonları
yapan bezler.
afazik konuşamayan.
agonal solunum düzensiz, havaya aç soluklar,
bazen ölen hastalarda duyulur.
ağır kurtarma komplike ekipman, son derece güç
veya ters durumlarda hasta çıkartma, duvarları
yıkma, araçları parçalama gerektiren kurtarma
operasyonları ve büyük yapısal hasarlı
binalardan kurtarma operasyonları.
ağız dudaklar, yanaklar, dişetleri, dişler ve dil.
ağızdan-ağza ventilasyon ATT'nin ağzının
hastanın ağzı etrafını kapattığı ve ATT'nin
hastanın ağzına soluk verdiği tip suni solunum.
Hastanın burun delikleri elle kapatılır.
ağızdan-buruna ventilasyon ATT'nin ağzının
hastanın burnunun etrafını kapadığı ve
ATT'nin hastanın burnuna soluk verdiği
solunum şekli. Hastanın ağzı kapalı tutulur,
ancak bazen hasta soluk verirken dudaklar
aralanır.
ağızdan-buruna-ağza
ventilasyon
ATT'nin
ağzının bebeğin ağız ve burnunun etrafını
kapattığı ve ATT'nin her ikisine de aynı anda
soluk verdiği suni solunum şekli.
ağızdan-maskeye ventilasyon ATT'nin hastaya
hem bir maske ile ek oksijen verdiği hem de
aynı anda kendi ciğerlerinden hava verdiği
suni solunum sistemi.
ağızdan-stomaya ventilasyon larenksleri cerrahi
bir müdahale ile alındığından, trakeal stoma
bulunan hastalar için suni solunum. ATT tüpe
soluk verir. Genellikle hastanın ağız ve burnu
trakeadan yukarı hava kaçmasını engellemek
için kapalı tutulur.
ağrının U-N-B-C-Z'si hastanın ağrısını tanımlar
(uyarıyor, nitelik, bölge, ciddiyet, zaman).
AIDS bkz. edinsel immün defekt sendromu.
ajanslararası radyolojik yardım planı (ARYP)
radyoaktif maddeleri içeren bir kaza durumunda profesyonel danışmanlık ve yardım
vermek üzere kurulmuş ulusal plan.
AIK ayrılması akromioklavikular eklemin çıkması; omuz ayrılması.
AIK eklemi bkz. akromioklavikular eklem.
akciğerler kanı havalandıran organlar; göğüsün
yan boşluklarını doldurur ve birbirlerinden
kalp ve mediastinal yapılarla ayrılırlar.
akromioklavikular (AIK) eklem omuzun üst
LÜGAT
kısmındaki eklem, skapula ve klavikulanın
kemikli çıkıntıları ile oluşur.
akromion çıkıntısı skapula ucunun lateral
uzantısı, omuzun en üst noktası.
aksilla koltukaltı.
aktarma değişik haberleşme sistemleri arasında
kurulmuş özel bağlantı - örneğin, bir telsiz
transmisyonunun telefon hattı ile taşınmasına
olanak veren bağlantı.
aktive kömür toz haline getirilmiş ve emici
özelliklerini arttırmak için işlem görmüş
kömür; genel amaçlı antidot olarak kullanılır.
akut batın peritonun ani irritasyonuna ve şiddetli
ağrıya yol açan bir batın problemi
mevcudiyetini belirten terim.
akut
epiglotit
epiglotun
bir
bakteriyel
enfeksiyonu. Çocuklarda havayolu obstrüksiyonuna neden olabilecek derecede şişmeye
neden olabilir.
akut kolesistit safra kesesinin enflamasyonu.
akut miyokardiyal enfarktüs (AME) kalp krizi;
kasın oksijensiz kalması nedeniyle kalp
kasının ölümü.
akut pulmoner ödem genellikle akut miyokardiyal enfarktüsten sonra meydana gelen,
akciğerlerde şiddetli sıvı birikimi.
akut semptomlar ani başlayan semptomlar.
akut üriner retansiyon daha çok yaşlı erkeklerde
görülen, genellikle prostat bezinin büyümesiyle birlikte olan ve mesanenin üretral çıkışının tıkalı olduğu ve hastanın idrar yapamadığı
bir durum.
alfa
partikülü
radyoaktif
bir
atomun
çekirdeğinden çıkan pozitif şarjlı partikül.
alfa radyasyon az tehlikeli bir tür iyonize edici
radyasyon; bu ışınlar kolaylıkla bakır, birkaç
cm. hava veya ince giysilerle engellenir.
alın yüzün gözler üstünde kalan kısmı.
alkali
elektropozitif
bir
elementin
bir
elektronegatif hidroksil iyonu veya benzer bir
iyonla bileşiği. Alkaliler şiddetli yanığa neden
olabilirler.
alkalin pH'ın normal düzey olan 7.45'ten yüksek
olması.
alkalozis aşırı soluma durumu, hiperventilasyon
gibi, karbondioksit "üflenir". Hasta soluk
yetmezliğinden şikayetçidir. Bu genellikle
psikolojik stres altında görülür.
alkol karbonhidratların maya ile fermentasyonundan elde edilen bir sıvı.
alkolik halüsinasyon duvarda yürüyen veya
hastaya saldıracakmış gibi görülen fantastik
figürlerin hayali; alkolden çekilme sendromunun sonuçlarıdır.
alkolizm alkol bağımlılığı; hastanın sağlığını,
sosyal ve ekonomik etkinliğini etkileyen aşırı
kullanım.
allerjenler kişinin hassas olduğu ajanlar.
allerji normal insanı pek etkilemeyen maddelere,
olaylara veya fiziksel durumlara aşırı
reaksiyon. allerjik allerjisi olan.
alopesi saç kaybı.
alt havayolu larenks, trakea, ana bronşlar ve akciğerlerin içindeki diğer hava pasajları.
alt üriner traktüs mesane ve üretra.
altmış-devre paraziti çevredeki elektrikli aletlerin
yarattığı parazitten ötürü ATT-D'nin manuel
defibrillatörün monitöründen ritmi analiz
etmesine engel olan bir sorun.
alveol akciğerlerdeki oksijen ve karbon dioksit değişiminin yapıldığı hava kesecikleri.
ambulans şoför ve hasta kabini bulunan ve hasta
kabininde iki ATT ve nakil sırasında en az bir
hastaya yoğun yaşam desteği verilebilecek
şekilde yerleştirilmiş iki hasta sedyesi olacak
şekilde dizayn edilmiş acil tıbbi bakım aracı.
ambulans sefer raporu hasta acil bölümüne
ulaştırıldıktan
sonra
ATT
tarafından
doldurulan kalıcı sefer raporu.
ambulans sokak formu ATT’nin acil bölümüne
telsizle vereceği bilgileri yazması için kısa
form.
Amerikan Standart Sistemi büyük gaz tüpleri
için emniyet sistemi, gaz çıkışları yalnızca
uygun regülatöre uyacak şekilde vidalıdır ve
böylece regülatör yanlış bir tüpe bağlanamaz.
amfetaminler genel moral yükseltme, iş başarısını
arttırma veya uykuyu engelleme için
kullanılan uyarıcılar; tanınan tipleri "hız",
"yükseltici" ve "Bennies"dir.
amfizem pulmoner hava keselerinin aşırı derecede
dilate olduğu ve oksijen-karbon dioksit
değişiminin zayıf olduğu bir akciğer hastalığı.
Süratli ve sığ solunuma neden olur ve
çoğunlukla
kalp
faaliyetinin
sekonder
engellenmesine yol açar.
amino asitler proteinlerin temel yapılarını oluşturan organik bileşikler.
amnezi hafıza kaybı.
amniotik kese rahimde fötüsü saran en iç
membran.
amniotik sıvı rahimde fötüsü çevreleyen ve onu
yaralanmadan koruyan sıvı.
ampütasyon vücudun bir kısmının kesilmesi.
ana bronş trakeanın biri sol diğeri sağ akciğere giden iki ana bronşundan biri.
ana şikayet "Neyin var?" veya "Ne oldu?" sorusuna hastanın ağzından ilk çıkan cevap.
anafilaksi allerjinin şoka neden olan en şiddetli
türü.
anafilaktik şok allerjik bir reaksiyon nedeniyle
meydana gelen şiddetli şok.
anal kanal sindirim sisteminin en uç noktası.
anatomik pozisyon hastanın ayakta dik, muayene
LÜGAT
edene bakar, kolları yanda ve avuç içleri öne
bakar şekilde pozisyonu.
anestetik hissiz.
anestezi yaralanma veya ilaç verilmesi sonucu his
kaybı.
anevrizma kan damarının zayıflamış, şişkin kısmı.
angülasyon düz çizgiden ayrılma, kırık bir kemikteki gibi.
ani bebek ölümü sendromu (ABÖS) uyku sırasın
da tamamen sağlıklı bir bebeğin bilinmeyen
bir nedenle ölümü; beşik ölümü olarak da
bilinir.
anisokori pupillaların birbirine eşit boyda
olmaması.
angina pektoris kalp kasına yetersiz kan akımının
neden olduğu, göğüste sıkışma ile göğüs
ağrısı.
anoksi oksijensizlik.
anoreksiya iştah kaybı.
anoreksiya nervosa tamamen besinsiz kalana dek
hastanın gittikçe daha az besin alması durumu,
daha çok genç kadınlarda görülür. Altta yatan
şiddetli bir psikolojik bozukluğun neticesidir.
antekubital fossa dirseğin anterior kısmındaki çukur.
anterior superior iliak çıkıntılar batının iki
yanında, göbek düzleminin hemen altında
öndeki sert kemik çıkıntıları, bunlar krista
iliakanın anterior uçlarını oluştururlar.
anterior yüzey vücudun, muayene edene bakan,
ön yüzeyi.
antibiyotik bir organizma tarafından verilen ve diğer bir mikroorganizmayı öldürebilme
kapasitesine sahip kimyasal madde.
antidot bir zehirin etkisini ortadan kaldıran
madde.
antihistamin histaminin etkilerini ortadan kaldıran
ve allerjik bir reaksiyonun semptomlarını
rahatlatan bir ilaç.
antivenin bir zehirin antitoksini (tedavisi).
anus sindirim kanalının distal veya terminal ucu.
aorta kalbin sol tarafından çıkan ve vücuda tekrar
oksijene olmuş kan taşıyan ana arter.
aortik valf kalbin sol ventrikülündeki aortik
kapağı koruyan ve sol ventriküle geri akımı
engelleyen valf.
aorto-koroner bypass kalbin hasarlı koroner
arterlerini devreden çıkartma operasyonu; suni
veya bacaktan alınan bir damar aortadan direkt
olarak koroner artere obtrüksiyon noktasının
gerisinden dikilir.
apandisit apandiksin enflamasyonu.
apandiks batının sağ alt kadranında çekumun alt
ucuna bağlı küçük tübüler bir oluşum.
Apgar skoru yeni doğan bir bebeğin beş bölgede
durumunun değerlendirildiği bir sistem:
kardiak hız, solunum, kas tonu, refleks ve renk.
apneik spontan solunumu olmayan. aqueous
humor gözün lensinin önündeki sıvı.
araç transmisyonu enfeksiyöz organizmanın vücuda kontamine yiyecek veya su veya kontamine
ilaç, sıvı veya kanla vücuda alındığı tip hastalık
bulaşması.
araknoid beyin ve medulla spinalisi saran üç doku
tabakasından ortada olanı; dura mater ve pia
mater arasında yer alır.
arı sokması kiti arı sokmasına karşı şiddetli allerjileri olan hastalar için ilaç kiti.
aritmi anormal kalp ritmi.
arterioller arterlerin küçük dalları.
arterioskleroz arteriyel duvarların içlerindeki yağ
asitleri tarafından kalınlaşması ve tahrip olması
ile tanınan bir hastalık; arterler dilate olma ve
oksijenle zenginleşmiş kan taşıma yeteneğini
kaybeder.
arteriyel basınç arterlerden akan kanın basıncı.
arteriyel basınç noktaları arterin kemikli bir
çıkımı üzerinden geçtiği veya cilde yakın
olduğu noktalar; buralarda arter palpe edilebilir
ve arteriyel nabız alınabilir.
arteriyel rüptür bir serebral arterin rüptürü.
arterler kalpten dokulara kan taşıyan damarlar.
artikülasyon eklemi iki kemiğin temas ettiği
nokta. artiküler ekleme ait.
artiküler kıkırdak kemiklerin uçlarını örterek eklem yüzeyini oluşturan kıkırdak tabakası.
asetabulum kalça ekleminin, femoral başın içine
yerleştiği soket kısmı.
aseton normal idrarda az miktarda, diabetik idrarda
ise yüksek oranda bulunan renksiz bir sıvı;
rutin enerji gereksinimi için yağların kullanımının bir son ürünü.
asidoz vücutta asit birikimi veya alkali kaybı nedeniyle oluşan bir durum.
asistol kalpte hiçbir müsküler veya elektriksel aktivite bulunmaması; kalp atışı olmaması.
asit bir elektronegatif elementin, bir veya daha fazla elektropozitif hidrojen iyonuna sahip bileşiği. Asitler şiddetli yanıklara neden olabilirler.
askı boyun etrafından bağlanan ve yaralı bir üst ekstremitenin desteklenmesi amaçlı üçgen bandaj
veya kumaş.
aspirasyon inhalasyon sırasında kusmuk gibi
yabancı maddeleri akciğerlere almak.
aşı öldürülmüş veya canlı mikroorganizmalardan
hazırlanmış olan ve bir hastalığa bağışıklık
kazandırmak veya bağışıklığı arttırmak için
verilen preparat.
aşırı doz bir ilaçtan yüksek dozda alınması.
LÜGAT
aşırı parazit ATT-D'nin defibrillatör monitöründen ritmi analiz etmesini engelleyen
problemler.
Aşil tendonu bacağın baldır kaslarını topuk kemiğine bağlayan tendon.
atelleme sert bir destek sağlayan bir cihazla yaralı
kısmın sabitlenmesi.
atlama kiti hastanın ilk tedavisinde, genellikle
ATT-sürücü aracı park ederken araçtan hemen
inen ATT tarafından kullanılan hafif, dayanıklı, su geçirmez kit.
atom bir elementin kimyasal reaksiyona girebilen
en küçük partikülü.
atrium kalbin iki üst bölümünden biri; kulakçık.
atriyel fibrillasyon atriumların düzensiz, yetersiz
titremeleri, düzensiz ve genellikle süratli
ventriküler kalp atımına yol açar.
atriyel flutter atriumların ventriküllerin atımına
bağlı olmadan dakikada 300' e kadar çıkan
atışları.
ATS sistemi bkz. acil tıbbi servisler (ATS)
sistemi.
ATT-ara (ATT-A) intravenöz terapi, kardiak defibrillasyon veya ileri havayolu sağlanması
gibi ileri yaşam desteğinin spesifik
konularında eğitim görmüş ATT.
ATT-defibrillasyon (ATT-D) programı tam
eğitilmiş ATT'lerin daha ileri eğitime tabi
tutuldukları ve kardiak arrestteki hastalara
defibrillasyon yapma sertifikası verildiği
program.
ATT-paramedik (ATT-P) intravenöz terapi,
farmakoloji, kardiak monitörizasyon ve
defibrillasyon dahil olmak üzere ileri yaşam
desteği; entübasyon da dahil olmak üzere ileri
havayolu
sağlanması
ve
diğer
ileri
değerlendirme ve tedavi yöntemleri üzerinde
yoğun eğitim görmüş ATT.
aura genel bir epileptik nöbetin ilk fazı. Hasta tarafından nöbetin başlamak üzere olduğunun
hissidir.
AVPU skalası hastanın şuur düzeyini ölçme skalası (uyanık, verbal, ağrı, şuursuz).
avülsiyon bir deri parçasının tamamen kopmuş olduğu veya bir flap halinde kalktığı yaralanma.
ayak kişinin ayak üstüne bastığı ve yürüdüğü, alt
ekstremitenin distal kısmı.
ayak düşmesi ayak ve ayak bileğinin dorsifleksör
kaslarının, ayağın düşmesine ve yürürken
parmakların sürtülmesine yol açan paralizisi.
ayakbileği eklemi ayağın fleksiyon ve ekstansiyonunu sağlayan menteşe tipi eklem.
ayrılan çerçeve (faraş) sedye önce uzunlamasına
ikiye ayrılan ve sonra iki yarısı hastanın altına
kaydırılan sedye. Yarılar kilitlenen braketlerle
birbirine tekrar bağlanır. Bu sedyeler tam
omurga sabitlemesi için yeterli değildir.
bacak alt ekstremite; özellikle diz ile bilek arasındaki alt kısım.
bağlantılar kurtarma halatları.
bağlayıcı sinirler merkez sinir sistemi içinde bir
sinirden diğerine sensör veya motor
empulsların aktarılmasını sağlayan sinirler.
bağımlı lividite bir ölüm belirtisi; yere temas eden
vücut yüzeyinde, genellikle sırtta, kan birikir.
bağımlılık çekilme semptomlarının belirmesini
engellemek için kişinin sürekli artan dozlarda
ilaca ihtiyaç duyduğu birleşik fiziksel ve
psikolojik durum.
bağımlılık (iptila) bir ilacı kullanmak ve onu her
yolla elde etmek için dayanılmaz bir istek veya
ihtiyaç ile tanınan durum.
bakım standardı kişinin bakım yaparken uyması
gereken hareket şekli.
bakteri enfeksiyona neden olan mikroorganizma.
bakteriyel menenjit bulaşma tehlikesi olan bir
menenjit türü.
balon şırınga yeni doğanlar ve küçük bebeklerde
nazikçe aspirasyon ve irrigasyon için
kullanılan belli bir hacme sahip (60 cc) kauçuk
veya plastik alet.
barbitüratlar sinir sistemini deprese eden ilaçlar;
kişi uykulu veya sakin görünecek şekilde şuur
durumunu değiştirebilirler. Sokakta, barbitüratlar "Goof Ball" olarak tanınır.
barsak sindirim sisteminin mide ve anus arasında
kalan kısmı.
basınç-kompanseli flowmetre kalibreli bir tüp
içinde yüzen bir top kullanılan tip akışmetre.
Top tüpün içindeki gaz akışına göre yükselir
veya düşer.
basınç noktası kan damarının kemiğe yakın olarak
geçtiği nokta; bu noktalar bastırılarak kanama
durdurulabilir.
basınç regülatörü tıbbi gaz tüplerine basıncı
uygun düzeye indirmek için bağlanan
regülatörler.
basiler arter beyin tabanında birleşen iki vertebral
arterin oluşturduğu arter; basiler arterin beyin
tabanında iki karotis arterlerle birleşerek beyin
sapı çevresinde bir damar çemberi oluşturacak
şekilde bağlantıları vardır.
basit kısmi nöbet nöbet aktivitesinin vücudun bir
veya iki ekstremitesine kısıtlı olduğu kısmi
epileptik nöbet.
baş bükme-çene kaldırma manevrası hastanın
başını mümkün olduğunca arkaya bükerek
havayolunu açma,
batın toraks ve pelvis arasında yer alan ve temel
sindirim ve boşaltım organlarını içeren iki
temel vücut boşluğundan aşağıda yer alanı.
batın boşluğu diyafragma ve pelvis arasında yer
LÜGAT
alan ve tüm batın organlarını içeren boşluk.
batın eviserasyonları batın organlarının açığa çıktığı yaralanmalar.
batın faciası akut batının en şiddetli formunu ifade
eden bir terim; peritonite yol açan şiddetli bir
batın-içi sorun mevcudiyeti.
batın kadranları batının bölündüğü dört eşit
parça; göbekte kesişen iki hayali çizgiye
ayrılırlar. Kadranlar sağ üst, sağ alt, sol üst ve
sol alttır.
batmış yabancı cisim bıçak, ağaç kıymığı veya
cam gibi deriye penetre olan ve içerde kalan
yabancı cisim.
battaniye çekişi ATT’nin hastayı battaniyeye
sararak emniyetli bir yere çektiği yöntem.
bayılma psikojenik şok; genellikle kısa süren ve
ciddi olmayan geçici bir şuur kaybı.
baz bir tuzun asitlerle birleşerek tuz oluşturan nonasit kısmı; alkali.
bazal kafatası kırığı kafatası tabanının kırığı;
serebrospinal sıvı kulak, burun veya bir skalp
kesisinden sızabilir veya kulaktan nedeni
bilinmeyen bir hemoraji olabilir.
belirtiler ATT'nin hastada gözlemlediği kanama
veya kan basıncı gibi durum.
besinler vücudun beslenmesini sağlayan maddeler.
beta partikülleri radyoaktif maddelerin çekirdeklerinden oldukça yüksek enerji düzeylerinde
çıkan negatif şarjlı elektronlar.
beta radyasyon alfa ışınlarından derine penetre
olabilen ancak giyecekler, cam ve ince metal
levhalarla etkin şekilde durdurulabilen bir tür
iyonize edici radyasyon.
beyin vücudun kontrol organı; şuur merkezi; fonksiyonlarına duyu, çevreye reaksiyonların kontrolü, duygusal cevaplar ve yargı da dahildir.
beyin sapı beyinin medulla spinalis ve serebrum
arasındaki, serebellum ile çevrili bölümü;
solunum gibi yaşam için gerekli fonksiyonları
kontrol eder.
beşik ölümü bkz. ani bebek ölümü sendromu.
bıngıldak bebeğin kafasındaki iki yumuşak bölgeden ön tarafta yer alanı.
bilgilendirerek rıza kabul etmeden önce
uygulanacak her yöntemi anlayan ve böyle bir
kararı vermeye yeterli zihinsel ve fiziksel
kapasitede olan kişi tarafından verilen rıza.
bilgisayar-yardımlı sevk (BYS) sevk memuruna
acil bir telefonla gelen bilgileri bir bilgisayar
terminaline girmesi olanağı sağlayan gelişmiş
sistem.
bilinçli ara hastanın şuursuzluk dönemleri arasında normal göründüğü zaman.
bir kemiğin boyunu kemiğin başı altındaki kısım.
bir kemiğin şaftı uzun, düz, silindirik orta kısım.
birinci derece yanık epidermisin yalnızca yüzeysel
olarak etkilendiği yanık; örneğin, güneş yanığı.
birleşik (açık) kırık üstteki derinin de hasar
görmüş olduğu her kırık.
biseps kası humerusun ön tarafını örten büyük kas.
blowout kırıkları orbit (göz soketi) veya orbit tabanını destekleyen kemiklerin kırılması.
boğmaca şiddetli öksürük nöbetleri ve yüksek ötme sesi oluşan akut bir bakteriyel bulaşıcı
hastalık.
boğulma su içine batma sonucu soluk kesilerek ölme.
boğulmak solunumun kesilmesi; kişinin solunumunun
engellenmesi;
oksijen
yetmezliği
yaşanması.
boğulmaya yakın suya battıktan sonra en azından
geçici kurtuluş.
boş organlar mide, barsaklar, üreterle ve mesane
gibi, içinden maddelerin geçtiği tüpler.
boşaltmak idrar yapmak.
botulizm yiyecek zehirlenmesinin en şiddetli türü;
genellikle uygun şekilde konservelenmemiş ve
bakteriyel toksinler içeren giyeceklerin yenmesiyle meydana gelir.
Bourdon skalalı flowmetre basınçlı tıbbi gaz tüpü
üzerinde, akım hızını kaydedecek şekilde kalibre edilmiş basınç göstergesi.
böbrek taşları böbrekten ve üreterlerden geçen ve
mesaneye inene kadar son derece şiddetli ağrı
yapan taşlar.
böbrekler idrar gibi metabolizmanın son ürünlerini
boşaltan ve vücuttaki tuz ve su oranlarını regüle eden iki retroperitoneal organ.
bradikardi kalbin anormal derece yavaş ancak düzenli atması.
brakial arter dirsek ve omuz arasında kolun iç tarafındaki arter; bebeklerde kan basıncı ölçmek
ve nabız almak için kullanılır.
brakial pleksus spinal sinirlerin dallarından çıkan
sinir ağı; boyun ve aksillada bulunur.
bronşioller bronşların çapı 1 mm'den az olan ince
dalları, duvarlarında düz kas ve elastik lifler
bulunur.
bronşlar trakeanın sağ ve sol akciğerlere inen iki
ana dalı. Akciğerlerde daha küçük havayollarına dallanırlar. Sağ akciğerde üç ana
bronş oluşur. Sol akciğerde iki ana bronş
oluşur.
bulaşabilirlik süresi enfeksiyöz bir ajanın bir taşıyıcı tarafından bir başkasına bulaşabilmesi ihtimali olan zaman.
bulaşıcı (nakledilebilir veya enfeksiyöz) hastalıklar bir kişiden diğerine geçebilen hastalıklar.
bulimya hastanın belirgin şekilde fazla yediği ve
sonra fazla yiyecekten ötürü kilo almamak için
LÜGAT
kendisini kusmaya zorladığı durum. Altta
yatan şiddetli bir psikolojik bozukluğun
belirtisidir.
burkulma eklemin kısmen veya geçici olarak
yerinden çıktığı ve destekleyici ligamentlerin
çekildiği veya yırtıldığı eklem yaralanması.
burun yüzün, koku alma organı ve solunum sisteminin bir parçası olan bir organı.
burun deliği burunun dışarı açılan iki deliğinden
biri.
büyük damarlar aorta, pulmoner arterler ve venler ve vena kava gibi kalbe giren veya kalpten
çıkan büyük damarlar.
büyük el pansumanı el yaralanmaları için bandaj
ve atel.
büyük trokanter kalçanın lateral kısmında, kalça
ekleminin hemen altında yer alan ve birkaç kasın bağlandığı kemik çıkıntı.
Celsius (C) termometrede suyun donma derecesinin 0, kaynama derecesinin ise 100 ile belirlendiği bir ısı ölçme sistemi; santigradla aynı.
cep maskesi ATT'nin hastayı kendi akciğerleri ile
ventile ederken, aynı zamanda ek oksijen
vermesine de olanak veren, oksijen girişli bir
maske.
cevap verme görevi bir resmi kuruluşa bağlı
ambulans servisinin kendi bölgesinden gelen
çağrılara cevap verme sorumluluğu. Ticari
veya gönüllü bir servisin, böyle bir hizmeti
reklam etmediği veya lisansında mecburiyeti
olmadığı takdirde böyle bir mecburiyeti
yoktur.
cinsel kötüye kullanma genellikle fiziksel
hırpalama ile birlikte tecavüz.
CO2 karbon dioksit.
Colles kırığı distal radiusun, yaralanan bileğin bir
yemek kaşığının yandan görünüşü gibi bir
kıvrım aldığı gümüş çatal deformasyonuna yol
açan kırığı.
CRAMS skalası travma belirleme sistemi
(dolaşım, solunum, batın, motor ve konuşma),
kurtulma olasılığını belirlemekte kullanılır.
Curie beta partikülü radyasyonunu ölçme birimi.
çağrı kodlu tonda bir telsiz sinyali veya bazen
sesli bir mesajın küçük bireysel telsiz
alıcılarına ulaştırıldığı uyarı sistemi.
çapraz-parmak tekniği hastanın ağzını açma
metodu; ATT başparmağını işaret parmağının
altına kaydırır ve hastanın alt ve üst dişlerini
iterek ağzı aralamaya çalışır. Sonra,
parmaklarıyla çekerek ağzı açar.
çekilme kendini bir durumdan fiziksel veya fizyolojik kurtarma.
çekirdek ısısı kalp, akciğerler, beyin ve diğer
hayati organların ısısı.
çekme adale çekmesi; çekilmiş veya yırtılmış kas.
çekum içine ileumun açıldığı, kalın barsağın ilk
bölümü.
çene kaldırma manevrası bkz. baş-bükme çene
kaldırma manevrası.
çıkan kolon kolonun batının sağ tarafında dikey
durumda olan ve karaciğerin alt kenarına
kadar uzanan kısmı.
çıkartma güç bir durumdan veya pozisyondan çıkartma; genellikle hastanın parçalanmış bir
arabadan veya sıkıştığı diğer bir yerden
kurtarılması anlamındadır.
çıkık kemik uçları arasında temasın kalmadığı eklem yaralanması.
çıkış yaralanmaları dalıştan çıkarken, özellikle
hava embolisi ve dekompresyon hastalığı gibi
yaralanmalar.
çizgili kas mikroskop altında karakteristik çizgileri
olan kas; volunter, iskelet kası.
çocuğa tecavüz çocuğun cinsel kötüye kullanımı.
çocuk kötüye kullanımı çocuğun fiziksel veya
duygusal olarak kasıtlı şekilde yaralanması.
çözme serbest bırakma; çıkartma.
dağıtıcı davranış hasta veya diğerleri için tehlikeli
olabilen veya tedavide gecikmeye yol açabilen
davranış.
dalak batının sol üst kadranında büyük gland-gibi
organ; temel fonksiyonu kan hücrelerinin normal yapımı ve imhasıdır.
dalgıç hastalığı dekompresyon hastalığı; dalgıç
çok süratli yukarı çıkarsa kanda oluşan azot
baloncukları.
dalma refleksi çok soğuk suya atlayan veya dalan
hastalarda vagus sinirlerinin bradikardi veya
kardiak arreste yol açabilen ani refleksi.
damak ağzın tavanı.
defans hareket ağrı yarattığından yaralı kısmı kullanmayı reddetme; peritoneal boşlukta
enflamasyon ve ağrıyı belirten involunter kas
kontraksiyonu.
defibrillasyon ventriküler fibrillasyon olarak
bilinen öldürücü bir kardiak aritmiyi sona
erdirmek amacıyla hastanın göğüs duvarından
kalbe elektrik akımı verilmesi.
defibrillatörler ventriküler fibrillasyonlu hastalarda kardiak ritmi kaydetmek ve bir elektrik şarjı
oluşturmak ve bu hastalara vermek amacı ile
kullanılan portatif, akülü cihazlar.
deformite bir vücut kısmının distorsiyonu (normal
şekilden çıkması). dehidratasyon vücuttaki
suyun kaybı. dejenerasyon hastalık nedeniyle
normal, sağlıklı dokuların dejenerasyonu.
LÜGAT
dejeneratif artrit eklemlerin erimesi.
dekompensasyon yetersiz kan dolaşımı nedeniyle
soluk alma yeteneğinin kaybı.
dekompresyon hastalığı bir dalgıç çok hızlı su
yüzüne çıktığında kanda oluşan azot
baloncukları. Kan damarlarını tıkayarak, o
bölgenin normal kan beslemesini almasını
engeller.
dekonjestanlar
müköz
membranların
konjestiyonunu ve şişliğini azaltan ilaçlar.
dekontaminasyon kontamine edici maddenin kişi
veya ekipmandan temizlenmesi.
delil zinciri ATT'lerin delil toplamada kanuni yetkililere yardımcı olan protokolü; tıbbi nedenler
haricinde hiçbir şeye dokunmama ve hareket
ettirmeme, yırtık giysileri ve tüm yaralanma
bölgelerine dikkat etme ve kaydetmeyi içerir.
delirium halüsinasyonlar, serebral uyarılma ve
fiziksel huzursuzlukla belirlenen ve genellikle
kısa süreli olan bir zihinsel rahatsızlık.
delirium tremens (DT) çekilmeden sonraki bir ile
yedi gün aralığındaki sürede genellikle
görülen, şiddetli ve çoğunlukla öldürücü
alkolden çekilme komplikasyonu. Huzursuzluk, ateş, terleme, zihin bulanıklığı, dezoryantasyon, ajitasyon, halüsinasyonlar ve konvülsiyonlarla karakterize olurlar.
dementia hastanın irrasyonel olarak davrandığı,
şiddetli ruhsal bunalım durumu.
deplase kırık ekstremitede deformasyona yol açan
kırık.
depolarizasyon kalbin kas hücreleri yüzeyindeki
elektrik şarjlarının pozitiften negatife değiştiği
iki elektriksel prosesten biri.
depresanlar uyanıklığı, fonksiyon yapabilme
kapasitesini azaltan, refleksleri yavaşlatan ve
solunum ve kalp hızlarını azaltabilen ilaçlar.
depresyon hastanın hiçbir şey yapmak hatta hareket etmek istemeyebileceği bir psikiyatrik
bozukluk. Bu hastalar koopere etmeyebilir
veya cevap bile vermeyebilir.
deri dermis ve epidermisten oluşan ve subkütanoz
doku üzerinde yer alan, vücudun dış örtüsü.
Vücudun en büyük organını oluşturur ve
vücudu
çevreden
yalıtmak,
bakteriyel
saldırıdan korumak, ısıyı kontrol etmek,
sıvıları tutmak ve dış çevreye ait bilgileri sinir
uçları vasıtasıyla beyine aktarmak işlevleri
arasındadır.
dermis saç folikülleri, ter bezleri, sinir uçları ve
kan damarları içeren, derinin iç tabakası.
dışkı fekal atık madde.
diabetes mellitus vücudun insülin yetersizliği
veya yokluğu nedeniyle normal şekilde şekeri
kullanamadığı bir hastalık; "şeker hastalığı".
diabetik diabeti olan; diabete ilişkin.
diabetik ketoasidoz vücudun enerji için şeker
yerine başka maddeleri kullanması nedeniyle
kanda asit metabolik ürünlerin (ketonlar)
birikmesi ve böbreklerden aşırı su ve şeker
kaybının yol açtığı durum.
diabetik koma diabette su kaybı ve artmış asidite
nedeniyle şuur kaybı.
diaforezi terleme.
diastol ventriküllere kan dolarken kalbin
gevşemesi. diastolik kan basıncı kalbe kan
dolarken ventriküler gevşeme esnasında
kaydedilen alt kan basıncı; küçük tansiyon.
difenbahya çiğnendiğinde dilde şişme yapan bir
tropik bitki; şişme havayolu obstrüksiyonu
yaratabilir.
difteri boğaz, bademcikler, burun ve bazen cildin
şiştiği, lokal ağrı ve şişme görülen bir
bakteriyel enfeksiyon.
dil-çene kaldırma manevrası hastanın dilinin ve
çenesinin
parmaklarla
tutulup
yukarı
kaldırılması ile hastanın ağzını açma metodu.
dilate şişme, genişleme.
direnç organizmanın enfeksiyöz ajanlardan
etkilenmeme gücü.
dirsek eklemi humerus, radius ve ulna arasındaki
eklem.
disfaji yutma sırasında batma veya rahatsızlık
hissi.
disfonksiyon bozuk veya anormal fonksiyon.
dispne soluk almada güçlük veya ağrı.
distal ekstremitenin üç kısmına yakın yapıları
tanımlayan terimi gövdede orta hattan veya
referans noktasından uzakta olan bölge.
distansiyon şişme veya gerilme.
disüri idrar yapmada ağrı, yanma veya kaşınma
hissi.
divertikülit
kolondaki
ufak
ceplerin
enflamasyonu.
diyafragma toraksın alt yüzeyini oluşturan ve göğüs ve batın boşluklarını ayıran müsküler kubbe. Diyafragmanın (ve göğüs duvarı kaslarının) kontraksiyonu akciğerlere hava getirir.
Gevşemesi akciğerlerden hava atılmasını
sağlar.
diyare anormal sıvı nitelikte, çok fazla sayıda barsak hareketi.
diz eklemi distal femur ve proksimal tibia arasındaki artikülasyon.
dizigotik ikizler fraternal ikizler; aynı veya farklı
cinsiyette olabilirler.
doğum bebeğin annenin gövdesinden ayrılması.
doğum kanalı vajina ve rahmin alt kısmı.
doğumun ikinci devresi serviksin bebek doğana
dek tam dilatasyon süresi.
doğumun ilk devresi sancıların başlamasından ser
LÜGAT
viksin tam dilate olmasına kadar olan süre.
doğumun üçüncü devresi bebeğin doğumundan
plasentanın ayrılmasına kadar olan süre.
Dokuzlar Kuralı yanmış vücut yüzeyini
belirlemek için bir yöntem; vücut her birinin
vücut yüzeyinin yaklaşık % 9'unu teşkil ettiği
bölümlere ayrılır.
dolaşım aşırı yüklenmesi aşırı miktarda İV sıvı
verilmesi.
dolaşım (kardiovasküler) sistemi arterler, arterioller, kapillerler, venüller ve venlerin
oluşturduğu karmaşık bir birbirine bağlantılı
tüpler sistemi; kalp bu sistem vasıtasıyla kan
pompalar.
dorsal omurga 12 kaburgaya bağlanan 12 omur;
sırtın üst kısmı.
dorsalis pedis arteri birinci ve ikinci metatarsaller
arasında, ayağın anterior yüzeyindeki arter.
dorsal posterior arkaya veya yukarıya ait.
dorsifleks bir eklemi posterior yönde hareket ettirmek.
dört-kişi kütük yuvarlama kişiyi bir omurga tahtası veya düz bir sedye gibi bir taşıma cihazı
üzerine yerleştirme yöntemi, hasta bir yanına
sonra da sedye üzerine yuvarlanır.
dudaklar ağzın etli alt ve üst kenarları.
duodenum ince barsağın mideden jejunuma
geçen, ilk veya en proksimal kısmı.
dupleks tek bir kanaldan simültane şekilde mesaj
verip alabilme.
dura mater beyin ve medulla spinalisi saran üç tabakadan en dışta yer alanı.
duyma sinirleri duyma uyarılarını beyine aktaran
sinirler.
düşük fötüsün rahim dışında yaşamını sürdürebilecek derecede gelişmeden (yaklaşık 20 hafta)
doğumu, doğal nedenlerle (spontane düşük)
veya uyarılarak gerçekleşebilir.
düşük hacim (hipovolemik) şok vücut sıvıları veya kan kaybı nedeniyle oluşan şok.
düz kas çizgisiz, involunter kaslar; sindirim
kanalının büyük bir kısmını oluştururlar ve
hemen her organda otomatik faaliyeti
sağlamak üzere bulunurlar.
düzenlilik nabzın düzenli aralıklarla atma özelliği.
ebe doğumda yardımcı olan kadın.
edinsel immün defekt sendromu (AIDS) bir
virüsün yol açtığı ve ilk olarak 1978'de
tanınmış olan öldürücü bir hastalık. Kan,
semen, vajinal akıntılar, kemik ve anne
sütünün bu hastalığın naklinde etkili olduğu
belirlenmiştir.
ejakülasyon penisten semen atılması.
ekimoz çürük; cilt altından içeri doğru kanama nedeni ile ciltte renk değişimi. Başlangıçta
mavimtraktır, sonraları biriken kandaki
kimyasal değişimler sonucu yeşilimtrak sarıya
dönüşür.
eklamsi gebelik sırasında şiddetli hipertansiyon
nedeni ile oluşan konvülsiyonlar.
eklem (artikülasyon) iki kemiğin birbiri ile temas
ettiği birleşme noktası.
eklem kapsülü eklemi saran, sinoviyal sıvı içeren
fibröz kese.
eksanguine ölümüne kanama.
ekskresyon vücuttan madde atılması.
ekspirasyon soluk verme, ciğerlerden dışarı hava
verme.
ekstande etmek düzeltmek (eklemi).
ekstansiyon bir ekstremitenin eklemden düzeltilmesi.
eksternal genitaller genitallerin pelvis dışında yer
alanları.
eksternal göğüs kompresyonu sternumun alt yarısına ritmik şekilde kompresyon ve rahatlama
uygulayarak suni dolaşım sağlama yöntemi,
kalbi sternum ve omurga arasında komprese
etme etkisi vardır.
eksternal kanama bir yaradan dışarı aktığı
görülebilen hemoraji.
eksternal maksiler arter yüze kan dolaşımı sağlamada büyük etkisi olan, alt çenenin iç
yüzeyinde mandibulaya anterior pozisyonda
olan arter.
ekstrasistoller düzensiz kalp atışları.
ekstremite gelişi bebeğin ilk olarak başı yerine
kolu veya bacağının göründüğü doğum.
ekstremiteler kollar ve bacaklar.
ektopik (dış) gebelik fötüsün anormal bir yerde,
genellikle Fallop tüplerinde oluşması.
el bileği önkol ve el arasındaki eklem.
el bileği düşmesi radial sinirin yaralanması sonucu
bilekte veya parmaklarda güçsüzlük.
elektrik şarjı belli bir miktar elektrisite.
elektrik şoku vücudun herhangi bir yerinden elektrik akımı geçmesinin neden olduğu etkiler.
elektrik yanıkları elektrik akımına maruz kalmanın neden olduğu yanıklar.
elektrokardiogram (EKG) kalpten geçen elektrik
akımının kaydı. Sonuçlar bir kağıt şerit üzerinde veya katod ışın monitöründe veya (genellikle) ikisinde birden görüntülenir.
elektrolit vücut sıvıları ve hücrelerdeki tuzların
iyonik komponentleri.
elektrolit solüsyonları elektrolitler içeren ve intravenöz terapide kullanılan sıvılar.
elektromekanik disosiasyon elektrokardiogramın
kalpte yeterli atış hızı ve ritim gösterdiği ancak
kalbin dolaşımda palpe edilebilir bir nabız
veya kan basıncı sağlayamadığı bir kardiak
arrest türü.
LÜGAT
elektronlar atomların negatif şarjlı partikülleri.
emboli dolaşım sistemi aracılığıyla vücudun bir
noktasından diğerine geçen kan pıhtısı veya
diğer bir cisim.
embolizm bir obstrüksiyon yaratan emboli.
emesis kusma.
emetik kusmayı tahrik edici ilaç.
emici göğüs yaraları göğüs duvarının, her solunumda plevral boşluktan içeri ve dışarı hava
geçmesine olanak veren yaraları.
emme gaz veya sıvıyı mekanik yolla aspire etme.
emniyet miktarı basınçlı tıbbi gaz tüpü basınç
göstergesinde, bir tüpün yeni bir tüple
değiştirilmesini gösteren nokta.
endokardit kalbin valfleri veya astarının
enfeksiyonu.
endokrin bezleri spesifik vücut fonksiyonlarını
regüle eden hormonları üreten bezler.
endometrium rahmin astarı.
endotrakeal entübasyon havayolunu açmak ve
muhafaza etmek amacıyla, hastanın burnu
veya ağzından trakeaya, ses telleri arasından
larenksten geçerek, endotrakeal bir tüpün
yerleştirildiği entübasyon yöntemi.
endotrakeal tüp (ETT) endotrakeal entübasyonda
havayoluna yerleştirilen tüp.
enfarktüs kan beslemesi kaybı nedeni ile dokunun
ölmesi.
enfeksiyon konakçı veya konakçı dokunun
bakteriler, virüsler veya parazitler tarafından
istila edilmesi.
enfeksiyon kaynağı enfeksiyon veya enfeksiyöz
ajanın menşei; bakteri, virüs veya parazit
taşıyan bir kişi veya bir cisim olabilir.
enfeksiyöz ajan bir hastalığın virüs, bakteri veya
parazit gibi nedeni.
enfeksiyöz (bulaşıcı) hastalıklar bir kişiden
diğerine geçebilen hastalıklar.
enfeksiyöz hepatit bkz. hepatit.
enfiltrasyon intravenöz terapi sıvısının ven yerine
çevredeki subkütan dokuya geçtiği durum.
engerek yılanı üçgen kafalı, dişli ve burun deliği
ile gözü arasından ısıya hassas bir noktası
bulunan zehirli bir yılan.
enjeksiyon tıbbi amaçlarla bir sıvıyı zorla içeri aktarmak.
entübasyon ventilasyonu iyileştirmek için havayoluna bir tüp yerleştirilmesi.
envenomasyon zehirli bir ısırıkla kurbana zehir
aktarılması.
enzim bir maddede değişimi yaratan veya
hızlandıran protein.
epidermis vücut çevresinde su geçirmez bir kılıf
meydana getirecek şekilde birbirlerine sıkıca
bağlanmış hücrelerin oluşturduğu cildin dış
tabakası.
epidural kafatasının altında ve duranın dışında.
epidural hematom dura mater dışında kafatasının
içinde bir hematom, kan birikimi.
epifiziyel düzlem çocuğun kemiğinin uç tarafında,
kemiğin büyümesi ve uzamasından sorumlu,
transvers kıkırdak levha.
epifiziyel kırık çocuğun uzun bir kemiğinde,
uygun şekilde tedavi edilmediği takdirde
kemik büyümesini engelleyebilen, büyüme
levhası yaralanması.
epigastrik epigastriumla ilgili.
epigastrium batının yukarı orta bölgesi.
epiglottis trakeaya hava geçişini sağlayan, ancak
yiyecek veya sıvı geçişini engelleyen, ince
yaprak biçimli valf.
epilepsi beyinde, şiddetli motor cevaplar veya şuur
durumunda değişiklikler yaratan, anormal bir
faaliyet odağının neden olduğu nöbetlerle
ortaya çıkan bir durum.
epinefrin kalbi ve somatik sinir sistemini uyarmak
için kullanılan bir hormon.
epistaksis burun kanaması.
erektil doku penis ve klitoristeki gibi, uyarı
sonucu kanla dolan geniş vasküler boşlukları
haiz doku.
eritematoz kızarmış.
eritrositler alyuvarlar, kırmızı kan hücreleri.
eroin genellikle kötüye kullanılan bir opiat narkotik.
etik iyi ve kötünün ne olduğunu inceleyen bilim,
ahlak.
evaporasyan (buharlaşma) bir sıvının gaza dönüşmesi; vücut ısısı terin buharlaşması ile
azaltılır.
eviserasyon iç organların bir yaradan dışarı
çıkması.
ezici yaralanma vücut dokusuna uzun bir süre güç
uygulanması sonucu oluşan yaralar. Ezilme
yumuşak doku hasarına yol açarak dolaşımı
engelleyebilir.
Fahrenheit (F) termometrede suyun donma derecesinin 32, kaynama derecesinin ise 212 ile
gösterildiği bir ısı ölçme sistemi.
falankslar el ve ayak parmaklarını oluşturan ondört
kemik.
Fallop tüpleri rahimden o taraftaki overe doğru
uzanan uzun, ince tüpler, ovum bu tüplerle
overden rahime geçer.
faraş (ayrılan çerçeve) sedye uzunlamasına ayrıldıktan sonra, her iki yarının hastanın altına
kaydırıldığı dar sedye. Yarılar kilitli
braketlerle birbirlerine bağlanırlar.
farenks boğaz; burun ve ağzın arka tarafındaki
boşluk.
LÜGAT
faringeal farenkse ilişkin.
faringeal emme ucu (tonsil ucu) emme hortumu
ucuna takılarak, farenksi aspire etmekte
kullanılan geniş delikli uçlar.
fasya sert, fibröz dokudan bir şerit veya bant. Cildin oldukça altında bulunur ve kaslar için bir
dış tabaka oluştururlar.
febril ateşi olan.
febril konvülsiyonlar çocuklarda yüksek ateşle
birlikte bazen görülen, kısa süreli ve tehlikeli
olmayan nöbetler.
fekal feçese ait.
fekal tıkanma barsakta obstrüksiyona neden olan
katılaşmış feçes birikimi.
felç beyinde bir arterin rüptürü veya obstrüksiyonu
sonucu, şuur, his ve istemli hareket azalması
veya kaybı.
femoral arter kalçanın temel arteri, eksternal iliak
arterin devamı. Alt batın duvarı, eksternal
genitaller ve bacaklara kan besler. Kasık
bölgesinde palpe edilebilir.
femoral arter nabzı femoral arterin cilde yakın
olduğu kasıkta palpe edilebilen nabız.
femoral baş femurun, asetabulumla birleşen, proksimal ucu.
femoral boyun femurun baş ve şaftını birleştiren
ağır kemik sütunu.
femoral kondiller femurun distal ucunda, tibianın
superior yüzeyleri ile eklem yapan iki yüzey.
femoral sinir kasıkta femoral arterin hemen altında yer alan, bir temel periferal sinir.
femoral şaft femurun ana kısmı.
femoral ven eksternal iliak vene dönüşen popliteal
venin bir uzantısı; kalçayı drene eden temel
ven.
femur kalça kemiği; pelvisten dize uzanır ve
vücuttaki en uzun ve en büyük kemiktir.
fenobarbital sedatif olarak kullanılan bir
barbitürat ilaç.
fıtık anormal bir açıklıktan dışarı doku veya organın taşması.
fibrillasyon kalbin kas liflerinin sürekli, koordine
olmayan bir şekilde titreşmesi; kalbin kontrolsüz ve etkin olmayan biçimde atışına neden
olur.
fibula dizin hemen altında ayak bileği ekleminin
lateral kısmını oluşturacak şekilde aşağı inen,
bacağın dış tarafında ve daha küçük olan
kemiği.
fizyoloji biyolojinin, canlıların fonksiyonları ve
hareketleri ile ve ilgili fiziksel ve kimyasal
faktörler ile ilgilenen dalı.
fizyolojik vücut veya bir doku veya bir organın
durumu veya fonksiyonunun özelliği.
flask yumuşak ve gevşek.
flebit venin içinde enflamasyon.
fleksiyon kıvrılma.
flowmetre (akışölçer) acil tıbbi ekipmanda basınç
regülatörü üzerine monteli akış regülatörü.
Gazın dakikada litre olarak regüle edilmiş
akışını sağlar.
fontanel bebeğin başında kafatası kemiklerinin henüz tam olarak birbirlerine bağlanacak şekilde
gelişmemiş olduğu bölge.
foramen magnum kafatası tabanında, beyinin medulla spinalise bağlandığı geniş açıklık.
fötal fötusa ilişkin.
fötüs rahimde gelişmekte olan bebek.
fraktür (kırık) kemiğin sürekliliğinde herhangi
bir kırık.
frekans 24 saatlik bir süre içinde anormal sayıda
idrar boşaltma episodu; bir radyo dalgasının
saniyede tekrarladığı devir sayısı.
frontal bölge alın.
frostbite uzun bir süre soğuğa maruz kalmanın
oluşturduğu ve cilt ile derindeki dokularda
donma meydana gelen durum.
frostnip uzun bir süre soğuğa maruz kalmanın
oluşturduğu ancak cilt ile derindeki dokularda
donma meydana gelmediği durum.
gamma radyasyon insan vücuduna penetre
olabilen, X-ışınlarına benzer, iyonize edici
radyasyon türü. Bu ışınlardan korunma için
kurşun veya beton gibi ağır kalkanlama
gereklidir.
gangren vücut dokularının, genellikle kan
dolaşımı kaybı nedeni ile, ölümü.
gastrik distansiyon suni ventilasyonda aşırı
basınç kullanılması veya ardarda birkaç
solunumun yapılması nedeni ile midenin
şişmesi.
gastrik lavaj sindirime giren toksik maddelerin
atılması için midenin sıvılarla yıkanması.
gastrik sıvı midedeki bezlerin salgıladığı sindirici
sıvılar; temel olarak hidroklorik asit, pepsin ve
mukus içerirler.
gastrit mide astarının enflamasyon veya
irritasyonu. gastroenterit mide ve/veya
barsakların astarlarının viral veya bakteriyel
enfeksiyonu.
gastrointestinal sistem mide ve barsakların
yiyeceklerin sindirilmesi ve sindirimin katı
atık maddelerinin boşaltılması ile ilgili
organları.
gebelik aşılanmış yumurtanın rahimde büyüdüğü
ve geliştiği dönem. Normal gebelikler dokuz
ayın sonunda tamamlanırlar.
gebelik periyodu bebeğin gelişmesi için gerekli
süre.
geğirme regürjitasyon.
Geiger sayacı çevredeki radyoaktivite düzeyini
ölçmekte kullanılan bir cihaz; bunlar
genellikle gamma radyasyonunu belirleyecek
şekilde imal edilirler.
LÜGAT
gelen taraf bebeğin ilk doğan kısmı, genellikle
baş. geliş doğum sırasında fötüsün rahim
içinde, rahim ağzına göre yattığı pozisyon.
geliştirilmiş 911 sistemi (E911) üniversal 911 acil
telefon servisinin teknolojik açıdan en gelişmiş
türü; otomatik numara tanımlama (ONT), otomatik arama yeri belirleme (AYB) ve otomatik
yeniden aramayı içerir.
genel nöbet beyinin çoğunu kapsayan epileptik
nöbet; aynı zamanda konvülsif veya tonikklonik nöbet olarak da tanınır.
genital sistem erkek ve dişi üreme sistemleri.
genitaller erkek ve dişi üreme sistemleri ve erkek
üretrası.
genitoüriner sistem idrar yapan ve boşaltan
organlarla birlikte üreme organları.
gerçek rıza kişi tarafından, ATT'ye tedavi ve nakletme yetkisi için gerçekten verilen rıza.
geriyatrik yaşlı hastayı tanımlamakta kullanılan
bir terim.
geriyatrik hastalar yaşlı hastalar.
germinal tabaka dökülen veya sıyrılan dış
hücrelerin yerine sürekli yeni hücreleri üreten
deri hücreleri tabakası.
giriş bir kasın bağlantı noktası.
giysi çekişi ATT’nin hastayı giysilerinden çekerek
emniyetli bir yere aldığı yöntem.
glenohumeral eklem gerçek omuz eklemi.
glenoid fossa humeral başın lateral olarak,
glenohumeral eklemi oluşturmak üzere,
artikülasyonu için skapuladaki girinti.
glob gözün, içinde bulunan sıvı ile korunan şekli.
glikoz bir şeker.
gonore sık görülen bir zührevi hastalık, genital
müköz membranın bulaşıcı bir enfeksiyonu.
göbek batın duvarında, fötüsün göbek kordonuna
bağlı olduğu noktada hafif oyuk.
göbek kordonu plasenta ve fötüs arasında ipsi
bağlantı; doğumdan önce fötüs bu kordondaki
damarlar vasıtası ile plasentadan besinleri alır
ve atık maddelerini plasentaya verir.
göbek kordonu prolapsı göbek kordonunun
bebekten önce çıktığı doğum; bebeğin başı
doğum esnasında kordona baskı yapar ve
bebeğe tüm kan dolaşımını engeller.
göğüs-itme
manevrası
üst
havayolu
obstrüksiyonunu rahatlatmak üzere göğse
uygulanan itme serisi.
gövde (sternumun) sternumun üç kısmından biri;
(omurun) bir omurun ön kısmı; yuvarlak, katı
kemik bloğu.
göz görme organı.
gözyaşı gözü kurumaktan korumaya ve gözden yabancı cisimleri yıkayama yarayan kaydırıcı bir
madde işlevi gören sıvı.
gözyaşı bezleri gözü ıslatan ve yabancı maddeleri
temizleyen gözyaşlarını üreten lakrimal bezler.
gözyaşı kanalları üst ve alt gözkapaklarının iç kısımlarında yer alan ve gözyaşlarını buruna
drene eden kanallar.
gut kanda yüksek ürik asit oranı ve bir eklemde
tekrarlayan artrit ağrıları ile karakterize olan
ırsi bir artrit türü.
gümüş çatal deformasyonu uzatılmış olan el üzerine düşme sonucu oluşan ve yaralı bileğin bir
yemek çatalının profiline benzer bir kıvrım aldığı elbileği yaralanması.
güneş çarpması bkz. sıcak çarpması.
habis (malin) kanseröz.
hafif kurtarma basit araç kazaları ve sağlam binalardan,
minimal
ekipmanla
yaralıların
transferini içeren kurtarma operasyonları.
hassasiyet allerji.
hava açlığı paroksizmler halinde meydana gelen
şiddetli dispne; diabetik komada görülür.
hava ambulansı aynı zamanda bir hava aracı olan
ambulans (helikopter veya sabit kanatlı bir
hava taşıtı).
hava embolisi akciğer alveollerinin, sudan çıkışta
veya basınçsız bir uçakla yükseğe çıkılmasında rüptürü ile kana hava kabarcıklarının
karışması.
hava ile taşınma enfektif organizmanın hapşırma
veya öksürme ile havaya verildiği bir hastalık
transmisyon şekli; bakteri veya diğer
organizmaları taşıyan mukus damlacıkları
diğer bir kişi tarafından inhale edilir.
havalı atel önceden şekillendirilmiş, şişirilebilir,
plastik tip yumuşak atel. Uygulamadan sonra
ağızla şişirilir, asla pompa kullanılmaz.
havayolu akciğerlerden içeri ve dışarı hava geçişi
için yol; üst havayolunu veya larenksin
üstündeki hava pasajlarını açıklar; burun, ağız
ve boğaz.
Hazmat Parmak Kuralı tehlike bölgesinin
boyutlarını belirleme yolu. ATT kolunu
başparmağı yukarı gelecek şekilde düz olarak
uzatır. ATT başparmağını tehlikeli bölge
üzerinde merkezler. Başparmak bölgenin
tümünün görüntüsünü kapatmalıdır. Eğer
kapatmıyorsa, ATT hala çok yakındadır.
Heimlich (subdiyafragmatik itme) manevrası
göbeğin hemen üstünden ve ksifoidin epey
altından,
üst
batına
üst
havayolu
obstrüksiyonunu açmak üzere 6-10 manuel
itmeden oluşan seri; abdominal itme
manevrası.
hematemez parlak kırmızı renkte kan kusulması.
hematom yara yerinde zarar görmüş doku içinde
kan birikmesi nedeni ile oluşan kitle; bütün kı-
LÜGAT
rıklarda kemiklerin kırık uçlarında oluşur.
hematoşezi rektumdan parlak kırmızı kan pasajı.
hematüri idrarda kan.
hemipleji vücudun bir tarafının paralizisi.
hemitoraks göğüsün bir yanı (yarısı).
hemoptizi parlak kırmızı kan öksürülmesi.
hemoraji kanama; arterler veya venlerden kan
kaçması.
hemorajik şok kan kaybından ötürü oluşan şok.
hemoroidler rektum yakınında venlerin varikoz
dilatasyonları.
hemotoraks göğüs boşluğunda akciğer dışında,
plevral boşlukta kan bulunması.
hepatit ateş, iştah kaybı, sarılık ve halsizlik
meydana getiren bir karaciğer enfeksiyonu.
Kimyasal maddeler, alkol veya ilaçlar veya bir
virüs nedeni ile meydana gelir.
hepatit A genellikle çocuklarda görülen Tip A (viral veya enfeksiyöz) hepatit. Ciddi sonuçları
olmayan bir karaciğer enfeksiyonudur.
Yetişkinler
çocukları
tarafından
veya
kontamine olmuş deniz kabukluları veya su ile
enfekte olurlar.
hepatit B (serum hepatiti) kan-kan teması ile
(transfüzyon, iğne batırma), müköz membran
(tükrük veya balgam) veya cinsel temasla
yayılan bir virüsün neden olduğu hepatit.
Ciddi bir hastalık olup, uzun süreli yan etkileri
vardır. Belirti ve semptomları bulantı, kusma,
halsizlik, batın ağrısı ve sarılıktır.
herpes virüsü herpes virüsü enfeksiyonu nedeni
ile yayılan ve tekrarlayan bir cilt erüpsiyonu.
herpetik dolama parmakta herpes virüsü
enfeksiyonu.
hıçkırık larenksin epiglotun kapanması ile kontrol
edilen ani hava solunması.
"hız" amfetaminler.
hidroklorik asit gastrik sıvının normal bir
elemanı.
hifema gözün anterior kısmında, irisi kapatan kanama.
hiperekstansiyon bir ekstremitenin veya vücudun
bir kısmının aşırı ekstansiyonu veya düzeltilmesi.
hiperfleksiyon aşırı bükme.
hiperglisemi kanda çok fazla şeker; bir diabetik
koma faktörü.
hipersensitif allerjik.
hiperventilasyon kanda karbon dioksit seviyesinin
normalin çok altına düştüğü aşırı soluma.
Semptomları hissizlik, el ve ayaklarda
karıncalanma ve hızlı solumaya rağmen soluk
yetmezliği hissidir.
hipoglisemi kanda yetersiz şeker; insülin şoku faktörü.
hipoksi vücut dokularına giden oksijenin
yetersizliği.
hipoksik oksijen yetersiz.
hipotansiyon anormal derecede düşük kan basıncı.
hipotermi donma veya donmaya yakın ısılarda
uzun süre kalma neticesinde vücut iç ısısının
35 derecenin altına düştüğü durum.
hipovolemi dolaşımdaki kan veya diğer vücut
sıvılarının hacminde azalma.
hipovolemik (düşük hacim) şok vücut sıvısı veya
kan kaybı sonucu oluşan şok.
histeri heyecanlılık ve aşırı kendine-duyarlılık,
anksiyete, hayali hastalık semptomları ve
duygusal kontrolün kaybı ile belirlenen nörotik
rahatsızlık.
hormonlar diğer bir uzak organın faaliyeti üzerinde regüle edici etkileri olan ve vücutta bir bez
tarafından üretilen kimyasal maddeler.
host enfeksiyöz ajan tarafından saldırıya uğrayan
organizma veya kişi.
humeral kondiller dirsek ekleminin medial ve lateral kenarlarını oluşturan kemik çıkıntıları.
humerus skapula ile omuz eklemini, ulna ve
radiusla da dirsek eklemini oluşturacak şekilde
birleşen, kolun destekleyici kemiği.
hücre bir membranla sınırlanan küçük bir protoplazma kütlesi; canlı maddede bağımsız olarak
fonksiyon yapabilen en küçük ünite.
ısırık bir hayvanın dişlerinin meydana getirdiği bir
yaralanma; alt ve üst dişlerin temas halinde
iken birbirleri ile olan durumu.
ısırma takozu dilini ısırmasını engellemek üzere
hastanın ağzına yerleştirilen takoz.
içe çökük göğüs bkz. yelken göğüs.
içten içe (perfore) yaralar bir ekstremiteyi öbür
taraftan çıkacak şekilde geçen yaralar.
idrar vücudun böbrekler tarafından atılan, üreterlerden geçen, mesanede depolanan ve
üretradan dışarı atılan sıvı atık maddesi.
iğne üstü kateter intravenöz terapi ile kullanılan
bir tür iğne.
ihmal önemli ve gerekli bir tekniği uygulamama
veya böyle bir tekniği daha ileri bir
yaralanmaya neden olacak şekilde dikkatsizce
veya beceriksizce kullanma.
ikinci tarama ATT’nin hastayı baştan aşağı, yaralara ve deformasyonlara bakarak ve hastanın
ağrı veya his duyup duymadığını kontrol
ederek son kez değerlendirmesi.
ikinci-derece yanıklar epidermis ve dermisin
değişen miktarlarda yanığı; bu yanıklar su
toplaması ile tanınır.
ilaç bir hastalığı engellemek veya iyileştirmek
veya insan veya hayvanların fiziksel ve ruhi
LÜGAT
sağlığını korumak amacıyla ile verilen madde.
Her ilaç istenmeyen yan etkilere veya ters
reaksiyonlara neden olabilir veya aşırı
kullanılabilir.
ilaçtan çekilme anksiyete, bulantı, kusma,
konvülsiyonlar, delirium, terleme veya
kramplarla karakterize olan ve bir müptelanın
ilaç alamadığı zaman meydana gelen fiziksel
reaksiyon.
ileoçekal valf ince barsak içeriğinin kalın barsağa
boşaldığı pasaj. Bu valf barsak içeriğinin
yalnızca tek yönde -kolondan içeri- geçişini
sağlar.
ileri yaşam desteği ek ekipman, kardiak monitörizasyon, defibrillasyon, intravenöz yaşam
hattı ve ilaç infüzyonu kullanımı.
iletken bir akımın geçişine olanak veren madde; su
ve birçok metaller iyi iletkendir.
iletken olmayan elektrik akımı veya diğer bir tür
enerji geçirmeyen.
ileum ince barsağın jejunum ve kolon arasındaki
distal kısmı.
ileus barsaklardan maddeleri iten müsküler
kontraksiyonların paralizisi.
iliak arterler aortanın alt ekstremitelere kan
taşıyan iki dalı.
iliak krest pelvik kemiğin kenarı; krista iliaka.
ilium pelvik kemikleri oluşturacak şekilde birleşen
üç kemikten biri (ilium, iskium ve pubis).
ilk cevap veren ani hastalık veya yaralanma yerinde ilk bulunan kişi.
ilk tarama en ciddi, hayatı tehdit edici yaralanmaları tespit ve tedavi etme işlemi.
ilk yardım yaralı bir kişinin tıbbi bakım sağlanmadan önce acil bakım ve tedavisi.
ima edilen rıza kişinin istekli olarak bir duruma
girmesi ile ima edilen rıza.
immersiyon ayağı ayakların uzun süre ile soğuk
ancak donmamış suya maruz kaldığı bir
soğuktan etkilenme türü; siper ayağı da denir.
immünite bazı kişi veya kuruluşlara, onları yaralı
veya zarar görmüş kişiyi kompanse etmekten
koruyan, kanuni muafiyetler.
immünizasyon enfeksiyöz bir hastalığa direnç geliştirme, yaratma işlemi.
ince barsak sindirim tüpünün mide ve çekum arasında yer alan ve duodenum, jejunum ve
ileumdan meydana gelen kısmı.
indirekt temas enfekte olan kişinin bir konakçı
veya taşıyıcı ile temas etmediği, ancak
kontamine olmuş bir cisme dokunması ile bir
bulaşıcı hastalığın transmisyon şekli.
"indirici" bir depresan.
inen kolon kolonun batının sol tarafında kalan,
mide altından başlayıp iliak kreste kadar
uzandığı kısım.
inferior kısım vücudun veya bir vücut kısmının
baştan ziyade ayaklara yakın olduğu bölgesi.
inferior vena kava alt ekstremiteler ve pelvik ve
batın organlarından kalbe kan taşıyan iki ana
venden biri.
infüzyon vasküler sisteme kan veya kan ürünleri
dışında sıvı verilmesi.
inguinal herni bir barsak kıvrımının kasıktaki inguinal kanala girdiği konjenital bir defekt.
inguinal ligament simfiz pübis ve anterior süperior iliak omurga arasında uzanan sert, fibröz ligament.
inhalasyon yaralanmaları kimyasal dumanların
inhalasyonu ile oluşan yaralanmalar.
iniş yaralanması bir dalgıcın vücudunda
dışarıdaki basıncın neden olduğu kompresyon
yaralanmaları.
inkontinans kontrolsüz idrar veya feçeş geçişi.
inokülasyon (aşı) aşı virüsü gibi bir hastalık ajanının sağlıklı bir vücuda hastalığın hafif bir türünü ve ardından bağışıklık meydana getirmek
üzere verilmesi.
inspirasyon soluk alma; akciğerlere hava alma.
insülin pankreas tarafından üretilen ve kandaki şekerin vücut hücrelerine girmesini sağlayan bir
hormon; hayvanlardan alınan veya sentetik
olarak üretilen insülin diabetes mellitus
tedavisi ve kontrolünde kullanılır.
insülin-bağımlı diabetikler her gün bir veya daha
fazla insülin enjeksiyonu kullanması gereken
diabetikler.
insülin şoku çok fazla insülin alan, normal dozda
insülin alan ancak yeterli gıda almayan veya
aşırı egzersiz yaparak tüm glikozu kullanmış
olan diabetiklerde meydana gelir. Semptomları
terleme, titreme, anksiyete, vertigo, çift görme
ve bunları müteakip delirium, konvülsiyon ve
kollapstır.
interkostal kaburgalar arasında.
internal jugular ven beyini drene eden ana ven.
intervertebral disk iki vertebra arasındaki yastık.
intihar kendini öldürme.
intihara eğilimli kendini öldürme tehlikesi olan
hastayı tanımlar.
intoksike alkol veya diğer bir ilaçtan fiziksel ve
ruhi kontrolü kaybedecek derecede etkilenme.
intra-abdominal batın içinde.
intrakranial kafatası içinde.
intrakranial basınç katı kemik kafatası içinde
beyinin şişmesi.
intramüsküler kas içinde.
intraserebral hematom beyin dokusu içinde
hematom veya kan birikimi.
intratorasik göğüs içinde.
LÜGAT
intravasküler damar içinde.
intravenöz ven içinde.
intravenöz hat sıvıların direkt olarak vene
verilmesinde kullanılan polietilen kateter.
intravenöz sıvı terapisi (İV terapi) dolaşım sistemine dolaşımı sağlamak veya yeterli dolaşan
kan hacmi sağlamak için sıvı vermek amacı ile
kan veya kan ürünleri dışında sıvıların
infüzyonu.
involunter (otonom) sinir sistemi sinir sisteminin
sindirim veya terleme gibi istem dışı
fonksiyonlarını regüle eden kısmı.
involunter kaslar kişinin bilinçli isteği dışında,
ritmik olarak kasılmaya devam eden kas.
ipeka bkz. ipeka şurubu.
ipeka şurubu Brezilya ve Güney Amerika'nın diğer kesimlerinde bulunan bir çalının
kurutulmuş köklerinden elde edilen ve
kusmayı tahrik eden solüsyon.
iris pupillayı dilate ederek veya küçülterek, göze
giren ışık miktarını regüle eden, korneanın
arkasında bulunan kas.
irrigasyon akan su veya diğer bir sıvıyla yıkama.
iskelet iskelet sistemi; vücudun 206 kemikten
oluşan destekleyici çatısı.
iskelet kası kemiklere bağlı olan ve en az bir
eklemi geçen çizgili kaslar.
iskemik oksijensiz.
iskial tüberositeler butların ortasında hissedilen
kemik çıkıntıları.
iskium birleşerek pelvik kemikleri meydana
getiren üç kemikten (ilium, iskium ve pubis)
biri. İki pelvik kemik, sakrumla birleşerek
pelvik halkayı oluştururlar.
İspanyol Askısı bir vücut kısmına bir bandajın
bağlanması ve altından geçirilen bir sopa ile
bükülmesi ile oluşturulan bir tür turnike.
İyi Samaritan Kuralları yaralanmış veya aniden
hastalanan bir kişiye gönüllü olarak yardım
eden kişinin iyi niyetle acil bakım sağlarken
meydana gelebilecek hatalardan ötürü hukuki
olarak sorumlu tutulmasını engelleyen
kanunlar.
iyonize edici radyasyon vücut hücrelerinde
değişime yol açabilme kapasitesine sahip
nükleer radyasyon; üç türü vardır: alfa, beta ve
gamma.
jejunum ince barsağın duodenum ve iletim arasındaki kısmı.
joule defibrillatörler tarafından verilen elektrik
akımının ölçü birimi.
.
jugular oyuk sternumun superior kenarı.
juvenil diabetik her gün insülin alması gereken
çocuk.
kabakulak ateş ve tükrük bezlerinde hassasiyet ve
şişme ile tanınan akut bir viral hastalık.
kabarcık bir allerjik reaksiyon sonucu ciltte
oluşan kabarık bölge.
kaburgalar torasik vertebralardan gövdenin
anterior orta hattına kadar uzanan, her iki
yanda oniki adet bulunan, kemik çiftleri.
kafatası başın kemikleri, toplam olarak.
kafein kahve ve kolalı içeceklerde bulunan hafif
bir uyarıcı.
kahve telvesi kusmuğu koyu renkli madde, genellikle sindirilmiş kan, içeren kusmuk.
kahverengi keşiş örümceği baş ve toraksında keman şekilli bir işaret olan zehirli bir örümcek.
kalça femurun innominat kemiğine bağlandığı eklem.
kalça kırıkları femurun üst kenarının kırıkları.
kalın barsak sindirim tüpünün ileoçekal valf ile
anus arasındaki kısmı. Çekum, kolon ve
rektumdan oluşur.
kalkaneus (os calcis) topuk kemiği.
kalp venlerden kanı alan ve arterlere pompalayan
boş bir müsküler organ.
kalp krizi bkz. akut miyokardiyal enfarktüs.
kalsiyum hemen tüm dokularda, özellikle kemiklerde bulunan bir element.
kan plazma, alyuvarlar (eritrositler), akyuvarlar
(lökositler) ve plateletlerden oluşan karmaşık,
yoğun, kırmızı sıvı.
kan basıncı dolaşımdaki kanın arter duvarlarına
basıncı.
kan hacmi dolaşım sistemindeki kan miktarı.
kanal ses ve/veya data komünikasyonlarını
taşımak üzere tahsis edilmiş frekans veya
frekanslar.
kanlı nişan serviks içinde oluşan ve doğum
başladığında atılan, küçük kan lekeli mukus
tıkaç.
kanser dokunun habis bir neoplazma oluşturduğu
durum.
kapalı (künt) batın yaralanmaları direksiyon
gibi künt bir cisimle meydana gelen batın
yaralanmaları; deri yerinde kalır.
kapalı
göğüs
yaralanmaları
derinin
parçalanmadığı tür göğüs yaralanmaları.
kapalı kırık kırık kemik uçlarının cilde penetre
olmadığı ve kırık bölgesinde yara olmayan
kırıklar.
kapalı yara cilt altında yumuşak doku hasarı olan
ancak deri yüzeyinde parçalanma görülmeyen
yaralar.
kapiller dolum dolaşım sisteminin kapillerlere
muayene eden tarafından sıkıldıktan sonra
yeniden kan dolaşımı sağlama yeteneği.
kapiller perfüzyon oksijen ve besinlerin her hüc-
LÜGAT
reye ulaştırıldığı ve karbon dioksit ve atıkların
alındığı işlem.
kapillerler arteriol ve venüllere bağlanan kılcal
kan damarları; ince duvarları kan ve doku
sıvısı arasında maddelerin değişiminde
membran görevi görür.
kapsam güvenilir telsiz iletişimi sağlanabilen
coğrafik bölge. Genellikle sabit bir istasyon
merkez olarak alınır ve mil olarak çap şeklinde
belirtilir.
kara mobil servisi Federal Haberleşme Komisyonu (FHK) tarafından belirlenmiştir; sabit üs
ile karadaki mobil kara istasyonları veya iki
mobil kara istasyonu arasında mobil iletişim
servisi.
karaciğer sağ üst kadranda yer alan büyük katı organ. Safra üretir, gövdenin anında kullanımı
için şeker depolar ve sindirim kanalında tüm
emilme ürünlerini kimyasal işleme tutar.
karadul örümceği zehirli bir örümcek; dişisi
siyahtır ve batının alt kısmında kum saati
şekilli bir işaret vardır.
karbon dioksit (CO2) vücut dokularında şeker
metabolizması ile oluşan atık ürün.
karbon dioksit dürtüsü arteriyel kanda karbon dioksit düzeyi ile soluk alma uyarısı; karbon dioksit düzeyi ile solunum hızı ve derinliğinin
regülasyonu.
karbon dioksit narkozu kandaki karbon dioksit
seviyesinin yüksek miktarlara ulaştığı ve
solunum merkezinin narkotize, deprese olduğu
durum.
karbon monoksit (CO) karbonhidratların tam yakılmaması sonucu oluşan renksiz, kokusuz, zehirli gaz; solunduğunda oksijen nakli ve
kullanımını engeller.
karbonhidrat alkollerden elde edilen bir bileşik.
Örnekler, nişastalar, şekerler ve sellülozdur.
kardiak arrest kalp fonksiyonunun kalbin etkin
bir kan akışı sağlayamaması nedeni ile ani
duruşu.
kardiak çıkış bir zaman biriminde kalbin herhangi
bir ventrikülünden pompalanan etkili kan hacmi.
kardiak kas kalp kası.
kardiak pacemaker kalp kasına dikilmiş tellerle
elektrik uyarısı vererek kalpte düzenli bir ritim
empoze eden cihaz.
kardiak tamponad kalp çevresindeki kesenin
kanla dolduğu durum.
kardiojenik şok kalbin yetersiz fonksiyonundan
oluşan şok.
kardiopulmoner resüsitasyon (KPR) nabızsız,
soluk almayan hastada suni olarak kan
dolaşımı ve akciğerlerden içeri ve dışarı hava
hareketi sağlanması.
kardiovasküler kollaps bkz. kardiak arrest.
kardiovasküler (dolaşım) sistem arterler, arterioller, kapillerler, venüller ve venlerden oluşan
bağlantılı tüplerin karmaşık düzeni; kalp bu
sistem aracılığıyla kan pompalar.
karotis arter nabzı karotis arterin boynun üst kısmında iki yanda cilde yakın olduğu noktalarda
alınan nabız.
karotis arterler boynun temel arterleri. Boyundan
yukarı çıkarlar ve yüz, baş ve beyini beslemek
üzere eksternal ve internal karotis arterlere ayrılırlar. Boyunun her iki yanında palpe
edilebilirler.
karpal kemikler el bileğindeki sekiz kemik.
karpometakarpal eklem el bileği ve metakarpal
kemikler arasındaki eklem.
kasıtlı düşük kasıtlı olarak yapılan düşük. Tahrik
edilerek yapılabildiği gibi bir hastane veya klinikte de yapılabilir (kürtaj).
kask kurtarma işlemleri sırasında hem kurtarma
personelinin tanınması hem de emniyeti
amacıyla giyilen bir tür miğfer.
katarakt göz merceğinin görüş engellenecek
şekilde opaklaşması.
kateter vücuda sıvı vermek veya drene etmek
amacı ile sokulan boş, silindirik yapı.
kateterizasyon hasta idrar yapamadığı takdirde,
idrarın boşaltılması için mesaneye direkt
olarak bir tüp sokulması.
katı organlar vücudun kimyasal işlemlerinin
çoğunun meydana geldiği katı doku kütleleri,
karaciğer, dalak, pankreas ve böbrekler gibi.
Kaynak Koordinasyon Merkezleri
ATS
servisleri arasında tıbbi kontrol kanalları tahsis
eden ve monitörizasyon sürdüren özel iletişim
operasyonları.
kelebek intravenöz sıvı terapisinde kullanılan bir
çelik iğne.
kemik bağlayıcı dokuların iskeleti oluşturan sert
türü.
kemik iliği tüm kemiklerin alyuvar üreten orta
kısmı.
kemikli ark her vertebranın arka kısmı; birlikte bu
kemikli arklar omurga boyunca uzanan ve
omuriliği koruyan bir tünel oluştururlar.
kemikli kaburga karesi kendi torasik vertebralarından uzanan ve öne doğru dönerek göğüs
duvarını oluşturan oniki çift kemik.
kendi-kan-glikozunu monitörleme diabetiklerin
kanlarındaki şeker miktarını ölçmeleri için bir
yöntem. Parmak ucu veya kulak memesinden
alınan bir damla kan kimyasal işlem görmüş
bir kağıt şeride konur. Kağıdın aldığı renk,
renk skalası ile karşılaştırılır. Okumalar
desilitre kanda miligram olacaktır.
LÜGAT
ketoasidoz bkz. diabetik ketoasidoz.
ketonlar rutin enerji gereksinimi için yağların kullanılmasının metabolik son ürünü.
kıkırdak sert, elastik bir madde içeren bağlayıcı
doku türü; eklemlerde, kemiklerin gelişen
uçlarında ve burun ve kulak gibi bazı spesifik
bölgelerde bulunur.
kırık-çıkık bir eklemin çıktığı ve ekleme yakın bir
yerdeki kemiğin kırıldığı ikili yaralanma.
kızamık ateş, bronşit ve kırmızı döküntülü akut bir
viral hastalık.
kızamıkçık ateş ve döküntülü viral hastalık;
gebeliğin ilk üç ayı içinde anne tarafından
geçirilirse fötüste özürlere yol açabilir.
Kimyasal Nakliyat Acil Merkezi (KNAM)
tehlikeli bir maddenin kimyasal veya ürün
ismi, tanımlama numarası verildiği takdirde
tehlike uyarı bilgisi veren merkez.
kimyasal pnömoni akciğerlere petrol ürünleri
veya asit gastrik sıvı aspire edilmesiyle oluşan
pnömoni.
kimyasal yanıklar toksik bir maddenin ciltle
teması sonucunda oluşan yanıklar. Kimyasal
yanıkların çoğuna kuvvetli alkali veya asitler
yol açar.
kinetik enerji hareket yaratan enerji; bir
yaralanma mekanizması.
kiriş kasları dizin arkasındaki iki kas grubu.
klavikula köprücük kemiği. Medial olarak sternuma, lateral olarak da skapulaya bağlıdır.
klinik muayeneye ait veya muayene ve/veya tedavi sırasında belirlenen.
klinik belirti hekim veya ATT tarafından muayene sırasında belirlenen fiziksel bulgu.
klonik müsküler faaliyet genel epileptik nöbet sırasında meydana gelen spazmlar.
kodein bir narkotik ilaç; bir depresan.
kokain şiddetli bir öfori yaratan güçlü bir uyarıcı.
Aslında, güçlü bir lokal anestetiktir. Sokakta
"coke" olarak bilinir.
koksiks kuyruksokumu kemiği; sakrumun alt kısmında son üç-dört vertebranın oluşturduğu küçük kemik.
kol üst ekstremitenin omuz ile dirsek arasında kalan kısmı.
kolesterol hayvani yağlarda bulunan ve bazı
kişilerin arterlerinin duvarlarında biriken yağ
gibi madde; bu birikimler arterleri daraltır ve
dilate olma kapasitelerini kısıtlarlar, arterioskleroz denilen proses.
kolik güçlü peristaltik dalgaların neden olduğu fasılalı, sancılı barsak krampı. kolit kolonun
enflamasyonu.
kolloidler intravenöz infüzyonda kullanılan ve
Dextran (metabolize olmayan büyük dekstroz
molekülleri) ve Plasmanate içeren sıvılar.
kolon kalın barsağın ileoçekal valf ve rektum arasında kalan kısmı.
kolon vertebral vücudun merkez destekleyici kemik yapısı.
koma hastanın uyandırılamadığı şuursuzluk durumu.
komatoz komada.
kompleks parsiyel nöbet şuurun bulanık olabildiği veya hastanın çiğneme, giysilerini
çekiştirme veya amaçsız şekilde yürüme gibi
otomatik davranışlarda bulunduğu kısmi
epileptik nöbet.
kompresyon pansumanı ödem veya kanamayı
önlemek için ekstremiteye basınç tatbik
edildiği bir pansuman.
kondiller bir kemiğin bir veya iki ucundaki çıkıntılar.
kondüksiyon ısının daha soğuk bir cisme direkt
transferi yoluyla vücut ısısının kaybı, örneğin
sıcak bir elin buz veya karla teması.
konjenital defekt doğumda mevcut olan fiziksel
bir anormallik veya yetersizlik.
konjenital lezyon arteriyel duvarda doğumdan
beri mevcut bulunan zayıf kısım.
konjestif kalp yetmezliği (KKY) soluksuzluk ve
kalsiyum ve su retansiyonu ile karakterize olan
bir hastalık. Vücutta genel bir şişmeye ek
olarak akciğerlerde de sıvı bulunabilir.
konjunktiva gözkapaklarını ve gözün açık kısmını
örten hassas membran.
konjunktivit ("pembe göz") göz konjunktivasının enflamasyonu.
konküsyon beyinin, fonksiyonlarında bozukluk
yaratan, sarsıcı yaralanması.
konstipasyon zor, yetersiz veya çok seyrek dışkı
atılması; daha çok fiziksel olarak hareketsiz
kalan yaşlı hastalarda görülür.
kontakt transmisyonu bir hastalık nakil yöntemi,
kişinin enfekte şahısla direkt teması veya üzerlerinde enfeksiyöz ajanlar bulunan cansız maddelerle indirekt teması sonucu.
kontaminasyon giyecekler, su, yiyecek veya
vücut yüzeyi üstünde veya içinde enfektif
organizmaların bulunması.
kontamine bakteriyel veya diğer enfeksiyöz
ajanlarla enfekte olmuş, kirlenmiş, lekelenmiş.
kontr-ajan bir ilaç veya ajanın etkilerini
engelleyen ilaç veya ajan.
kontr-basınç mevcut basınca karşı olan basınç.
kontr-şok bir defibrillatör tarafından üretilen ve
verilen enerji.
kontr-traksiyon vücudun sabit bir noktasına karşı
LÜGAT
yönde uygulanan traksiyon.
kontrendikasyon tıbbi bir işlemin, tedavinin veya
ilacın kullanılmaması gerektiği durum.
kontrol konsolu bir telsiz üs istasyonunu
işletmekte kullanılan mekanik ve elektronik
kontrolleri içeren, genellikle masaya monteli,
kapalı kutu gibi bir ekipman.
kontrollü frenleme aracı kontrol için frenlerin
kullanımı; fren pedalına kontrollü bir şekilde
basınç uygulama.
kontrollü hızlanma gaz pedalına kontrollü basınç
uygulanması veya aracı kontrol için hız
kullanılması.
kontüzyon çürük; vücuda çarpan künt bir cismin
vücuda çarparak deri altındaki dokuyu ezmesi
sonucu yaralanma.
konveksiyon vücut yüzeyinden geçerek daha serin
bir bölgeye doğru hareket eden hava ile vücut
ısısı kaybı.
konvülsif nöbet genel epileptik nöbeti tonikklonik nöbet olarak da tanınır.
konvülsiyon iskelet kaslarının istemsiz olarak kasılması.
kornea gözde pupilla ve iris önündeki transparan
doku tabakası.
koroid retina ve sklera arasında yer alan ve gözü,
özellikle de retinayı besleyen kan damarları tabakası.
koroner arterler kalp arterleri.
koroner bypass bkz. aorto-koroner bypass.
kostal ark batının üst kenarını oluşturan yedinci
ile onuncu kaburgalar arasındaki bağlantılı
kıkırdaklar.
kostovertebral açı omurga ve onuncu kaburganın
oluşturduğu açı. Böbrekler kostovertebral
açının içinde, sırt kaslarının arkasında yer alır.
köprü burunda kemik tarafından oluşturulan
l/3'lük kısım. Burunun geri kalan kısmı kıkırdaktandır.
köşeleme virajdan çıkarken uygun yol durumunda
kalabilmek için viraja uygun hızla girme.
kötü trip ilaçların neden olduğu kötü veya korkutucu halüsinasyonlar.
kötüye kullanım dövme, yanı k, tecavüz,
öldürmeye teşebbüs, vs. gibi şekillerde
yaralanma türü.
KPR bkz. kardiopulmoner resüsitasyon.
kramp genellikle bir kasta, ağrılı spazm; batın
bölgesinde kıvrandırıcı ağrı; kolik.
kranial sinirler beyinden çıkıp kafatasındaki
deliklerden geçen 12 çift periferal sinir; bunlar
baş ve yüzdeki spesifik fonksiyonları kontrol
eden özel sinirlerdir.
kranium başın kulaklar ve gözler üstündeki kısmı;
kafatası. Beyin kraniumun içinde yer alır.
krepitasyon kırık kemik uçları birbirine sürtündüğünde duyulan his.
krikoid kıkırdak larenksin alt kısmını oluşturan
sert kıkırdak.
krikotiroid membran larenksi oluşturan tiroid ve
krikoid kıkırdakları birleştiren ince bağlayıcı
doku tabakası (fasya).
kritik yanıklar en ciddi yanıklar. Solunum sistemi
yaralanmaları ile komplike hale gelen
yanıkları; kritik bölgeleri veya vücudun %
10'undan fazlasını kapsayan üçüncü derece
yanıkları; vücut yüzeyinin % 25-30'undan
fazlasını kapsayan ikinci derece yanıkları ve
yaşlı veya kritik şekilde has- . ta kişilerin
normal kişilerde fazla ciddi sayılmayacak
şekilde yanıklarını kapsar.
kronik bronşit öksürük nöbetleri ve akciğer dokusunda değişme ile tanınan, trakea ve bronşların
kronik irritasyonu.
kronik obstrüktif akciğer (pulmoner) hastalığı
kronik bronşiyel obstrüksiyonun yol açtığı,
havayolları, alveoller ve pulmoner damarların
yavaşça dejenere olması.
kronik semptomlar yavaş şekilde gelişen
semptomlar.
krup larenksin akut obstrüksiyonu, güçlü öksürük,
ses kısıklığı ve öter gibi soluma ile.
ksifoid proses sternumun üç çıkıntısından
(manubrium, gövde ve ksifoid proses) biri;
sternumun dar, kıkırdakımsı alt ucu.
kuadriseps kalçanın ön tarafında, dört bölümlü,
büyük ekstensör kas.
kuduz merkez sinir sisteminin akut bir viral enfeksiyonu, kuduz bir hayvanın ısırması ile bulaşır.
kulak zarı orta kulağın dış duvarının büyük bir
kısmını oluşturan ve orta kulağı dış kulaktan
ayıran, ince, gergin membran.
kuluçka periyodu kişinin enfeksiyöz ajana maruz
kalması ile o enfeksiyonun semptomlarının belirmesi arasında geçen süre.
kurşun yarası bir tür delinme yarası; hasar miktarı
direkt olarak kurşunun hızının karesine oranlıdır.
kurtarma zamanında ve güçlü hareketle ölüm veya tahribat tehlikesinden kurtarma. Hafif, orta
ve ağır olarak ayrılır.
kurtarma aracı kurtarma hizmetleri verebilecek
şekilde teçhiz edilmiş araç; ambulansa eşlik
etmelidir.
kusma mide içeriğinin ağızdan çıkartılması.
kusmuk kusulan madde.
Kussmaul respirasyonu hava açlığı, derin
soluklarla belirgindir.
LÜGAT
küçüğün rızası reşit olmayan kişinin (genellikle
21 yaşından küçük) verdiği rıza.
küçük yanıklar vücut yüzeyinin % 2'sinden azını
kapsayan üçüncü derece ve vücut yüzeyinin %
15'inden azını kapsayan ikinci derece yanıklar.
künt (kapalı) batın yaralanmaları direksiyon
simidi gibi künt bir madde ile batının
yaralanması; deri parçalanmaz.
künt travma çarpma gücünün yaralayıcı madde
ve gövde arasındaki geniş bir alanda
yoğunlaştığı yaralanma tipi; çarpma gücü deri
vasıtası ile aktarılır, deri parçalanmaz ancak
deri altındaki dokular ve organlar hasar görür.
lakrimal sistem gözün gözyaşı bez ve kanalları.
Langerhans adacıkları pankreas içinde dağılmış
olan ve insülin üreten bezler.
Langerhans adacıklarının beta hücreleri
pankreasın insülin üreten özel hücreleri.
larenks ses kutusu; üstte tiroid kıkırdak, altta ise
krikoid kıkırdakla oluşan yapı. Trakeaya girişi
korur ve ikincil olarak ses organıdır.
laringoskop ATT-I tarafından endotrakeal tüp uygularken hastanın ses tellerinin direkt olarak
görülmesi için kullanılan cihaz.
laringospazm ses tellerinin şiddetli konstriksiyonu.
larinjektomi larenksin cerrahi olarak alınması.
laserasyon deri, subkütanoz dokular, kaslar ve
ilgili sinir ve damarlarda düz veya parçalı bir
yara bırakan kesik.
lateral orta hattan uzakta.
lateral malleol fibulanın ucunda bulunan ve medial malleol ile birlikte ayak bileği eklemi
soketini oluşturan kemik çıkıntı.
lateral yapılar vücudun orta hattan uzakta kalan
yapıları.
lazer dağılmayan, monokromatik ve görünür bir
ışık huzmesi yaratan cihaz. Yüksek enerjiler
dar bir huzmeye konsantre edilir.
lens (mercek) gözün görüntüleri retinaya odaklayan şeffaf kısmı.
levator palpebrae üst gözkapağını kaldıran kas.
ligamentler kemikleri kemiklere bağlayan fibröz
eklem kapsülü bantları. Aynı zamanda
eklemleri destekler ve güçlendirirler.
lisans bazı işlemleri gerçekleştirme için resmi izin.
litre metrik sistemde temel hacim ölçüsü.
lividite ölümden sonra 15 ile 30 dakika içinde görülen, vücudun bağımlı kısımlarında kan birikmesi sonucu kızarıklık.
loblu memelerden (loblardan) oluşan, plasentanın
bir yüzeyi gibi.
lokalize batın hassasiyeti batının belli bir bölgesinde hassasiyet.
lomber omurga en alttaki, beş bağlantısız omurun
oluşturduğu sırtın alt kısmı.
lomber omurlar lomber omurgadaki omurlar.
Louis açısı klavikula ile sternumun birleştiği yerin
hemen altında ve ikinci kostovertebral
boşluğun hemen karşısında, göğüs kemiğinin
çıkıntısı.
lökositler akyuvarlar.
lösemi kan kanseri; akyuvar üretiminin anormal
derecede artması ve kemik iliği ile diğer lenf
dokusunda patolojik değişimlerle karakterize
olur.
lumbosakral pleksus spinal sinirlerin dallarından
ayrılan sinirlerin oluşturduğu ağ; alt
ekstremitede yer alırlar.
lümen kan damarı gibi tüp şekilli bir organın boşluğu; bir arterin iç çapı.
madde bağımlığı yenilerek, enjekte edilerek, veya
bir ajanın normal kullanımı sonucu meydana
gelenden fazla veya değişik etki yaratmak
üzere başka bir şekilde alınması ile kısıtlı
şekilde yanlış veya aşırı kullanımı.
makat gelişi doğumda bebeğin başı yerine
kalçasının önce çıkması durumu.
maksilla yüzün iki yanında üst çeneyi oluşturan
kemik; üst dişleri, orbitayı, burun boşluğunu
ve damağı içerir.
malleol ayak bileği ekleminin iki yanında yer alan
yuvarlak çıkıntılar.
mandibula alt çene kemiği.
mani hastanın şiddetle ajite olduğu, telaşla hareket
ettiği, süratle konuştuğu ancak asla bir cümleyi
veya
bir
düşünceyi
tamamlayamadığı
psikiyatrik rahatsızlık.
manubrium
sternumun
üç
elemanından
(manubrium, gövde ve ksifoid proses) biri;
sternumun üst çeyreği.
manuel kontrollü resüsitatörler ambulanslarda
kullanılan, manuel kontrollü resüsitatörler.
marijuana "cannabi sativa" bitkisinin üst kısmından elde edilen ve inhale edildiğinde, öfori,
gevşeme ve uyku hali yaratan madde.
maske ve torba sistemi oksijenin, maskeye tek
yönlü bir valfle bağlanmış olan, bir torbaya
dolduğu suni ventilasyon sistemi.
mastoid proses kafatası tabanında, kulağın hemen
arkasında sert kemik çıkıntısı.
MEDEVAC helikopteri hastalara hayat kurtarıcı
bakımın süratlenmesi ve hayatı tehdit edici
şekilde yaralı veya hasta kişilerin hastanelere
tıbbi teçhizatlı helikopterlerle taşınmasını
amaçlayan yöntem.
medial orta hatta yakın.
medial malleol tibianın ucunda yer alan ve lateral
malleol ile birlikte ayak bileği ekleminin
soketini oluşturan kemik çıkıntı.
medial yanlar vücudun orta hatta yakın kısımları.
LÜGAT
mediastinum akciğerler arası yer alan ve içinde
kalp, büyük damarlar, özofagus, trakea ve ana
bronşlar ile birçok sinir bulunan boşluk.
medik-uyarı hastanın tıbbi problemlerini belirten
bilezik, kolye veya kart. medikolegal hem tıp
hem de hukuku ilgilendiren.
medulla spinalis beyinin bir uzantısı, beyin ve vücudun geri kalan kısmı arasındaki mesajları taşıyan sinirlerin hemen hepsinden meydana gelir.
Omurganın içinde yer alır ve omurga tarafından
korunur.
melanin derinin pigmenti.
melena katran kıvamında, koyu renkli dışkı çıkartılması.
memeler (loblar) herhangi bir yapının bağımlı etli
kısmı, kulak memesi gibi.
menenjit beyindeki meningeal zarların enflamasyonu; bir virüs veya bir bakteri yol açabilir.
meninks beyin ve medulla spinalisi örten üç doku
tabakası: dura mater, pia mater ve araknoid.
menisküs kemikler arasında yer alan ve eklemin
kayma hareketine yardımcı olan kıkırdak yastık.
menstrüasyon vajinadan yaklaşık dört-haftalık aralarla meydana gelen kanama, bu kanama ile rahim içinde oluşan doku atılır.
menteşe eklemler kıvrılıp, düzelebilen ancak dönemeyen eklemler.
merkez istasyon bir alıcı ve bir verici içeren sabit
telsiz tesisatı. ATS amaçları için, Federal Haberleşme Komisyonu (FHK) tarafından kara mobil
servisi için belirlenen sınıftan olmalıdır.
merkez sinir sistemi (MSS) beyin ve medulla spinalis.
merkezi tıbbi acil yardım sevkiyatı (MTAYS)
ATS servisleri arasında tıbbi kontrol kanallarını
monitörize ve tahsis eden özel iletişim
operasyonu.
mesane idrar toplayan ve muhafaza eden müskülomembranöz kese.
metabolik şok kusma, diyare veya aşırı idrar nedeni
ile fazla sıvı kaybından meydana gelen şok.
metabolizma hayat için gerekli enerjinin gıdalardan
elde edildiği kimyasal işlemler zinciri.
metakarpal kemikler (metakarpaller) elde, bilek
ve parmaklar arasında yer alan beş kemik.
metatarsal kemikler (metatarsaller) ayakta, taban
oyuğu ve parmaklar arasında yer alan beş
kemik.
mevcut emirler program tıbbi yöneticisinin bazı
özel koşullar altındaki hastaya bazı özel işlem
ler uygulanmasına ilişkin direkt emir.
mezenter peritondan oluşan ve batın içindeki organları gövde duvarlarından asılı tutan, bütün bu organlara damar ve. sinir taşıyan hassas doku.
mide sindirim kanalının özofagus ve duodenum ara-
sında yer alan, yiyecekleri alan, muhafaza
eden ve ince barsaklara hareketini sağlayan
geniş kısmı.
mide ülserleri midenin müköz yüzeylerindeki lezyonlar.
mikrocurie beta partikülü radyasyonu ölçü birimi.
mikrodalga 1,000 MHz ve daha yüksek frekanslardaki radyo dalgalarına verilen isim.
Sinyaller özel ekipmanlarla üretilirler.
mililitre litrenin binde biri.
millicurie beta partikülü radyasyonu ölçü birimi.
milliröntgen bir röntgenin binde biri.
mineraller yeryüzü kabuğunda bulunan non-organik maddeler.
mini-drip setleri İV hattını açık tutmak üzere
dizayn edilmiş bir tür intravenöz terapi verme
seti; minimal hacim infüzyonu ile akar.
miyokardium kalp kası.
miyokardiyal kalp kasına ilişkin.
miyokardiyal enfarktüs kalp krizi; kalp kasının
bir bölgesinde hasar.
miyokardiyal kontüzyon kalp kasının çürüğü.
mobil aktarıcı istasyon mobil veya portatif telsiz
komünikasyonlarının aktarımı için sabit bir
merkez istasyon.
mobil tekrarlayıcı istasyon kara mobil servisinde
portatif telsiz, diğer mobiller veya merkez
istasyonlarca üretilen hem telsiz trafiğini
aktarmaya yetkili mobil telsiz istasyonu.
monitör telsiz mesajlarını aktarmadan alan ve
genellikle kaydeden kişi; telsiz mesajlarını
aktarmadan dinlemek.
monitörizasyon sürekli olarak fizyolojik belirtileri
(kardiak, respiratuar) izleme; bkz. ayrıca monitör.
mononükleoz ateş, boğaz ağrısı ve lenf bezi
şişmesi ile akut bir viral hastalık.
monozigotik ikizler tek yumurta ikizleri; cinsiyetleri aynı olmalıdır.
morfin bir opium türevi olan narkotik ilaç.
motor sinirler kaslara empuls aktaran ve onların
hareket etmesine yol açan sinirler.
MTAYS bkz. merkezi tıbbi acil yardım sevkiyatı.
muaf narkotik eczanede reçetesiz olarak
satılabilen ilaç.
muhtemel ihmal çeşitli kurallar, idari talimatlar
ve kanunlarla öngörülen acil tıbbi bakım
standardının ihlali.
mukus müköz membranların, vücut boşluklarını
kaygan hale getiren, opak, yapışkan
sekresyonu.
multigravida daha önce doğum yapmış gebe
kadın.
multipleks aynı frekanstan iki veya daha fazla
transmisyonu aynı veya ayrı yönlere aynı anda
LÜGAT
aktarabilme kapasitesi.
müköz membran vücut boşlukları ve pasajlarını
örten ve vücut dışındaki çevre ile direkt veya
indirekt yollarla temas halinde olan tabaka.
münasebet iki birey arasında meydana gelen ve
seminal sıvı, prostatik sıvı ve spermin
ejakülasyon esnasında penisten vajinaya
geçtiği cinsel birleşme.
müsküloskeletal sistem vücut tüm kemikleri, eklemleri, kasları ve tendonları, toplu olarak.
müskülotendinoz ünite fasyanın kasın altından
kemiğe yapışmak üzere uzanan kısmı; eklemi
geçer ve o eklemin hareketinden sorumludur.
mütasyon yeni doğan nesillerde ırsi değişim.
nabazan bir arterin cilt yüzeyine yakın olduğu
nokta. nabız kalbin kasılarak sol ventrikülden
kanı itip temel arterlere pompalarken meydana
gelen basınç dalgası.
nabız hacmi kalbin kontraksiyonlarının kaba bir
endikatörü.
nabız hızı kalbin kontraksiyon hızı. Yetişkinde
normal nabız hızı dakikada 60-80; çocuklarda
ise dakikada 80-100'dür.
nakledilebilir enfeksiyöz veya bulaşıcı; hastalığı
nakledebilen.
nakledilebilir (bulaşıcı, enfeksiyöz) hastalıklar
bir kişiden diğerine bulaşabilen hastalıklar.
narkotik merkez sinir sistemi depresanı olan ve
sersemlik, hissizlik veya derin uykuya neden
olabilen ilaç.
narkotize respiratuar sistemin deprese olduğu,
normalin altında faaliyet gösterdiği durum;
kanda yüksek karbon dioksit seviyeleri nedeni
ile meydana gelir.
narkoz narkotik bir ilacın neden olduğu sersemlik
veya anestezi.
nazal kanül buruna takılan bir tüp; bununla burun
deliklerine giren parçaları vasıtasıyla oksijen
verilebilir.
nazal mukoza nazal pasajlarda, mukus ifraz eden
bezleri olan, membranlar.
nazal septum iki burun deliğini ayıran kısım;
membran, kıkırdak ve kemikten oluşur.
nazofarenks farenksin yumuşak damağın üstünde
kalan kısmı.
nazofaringeal havayolu nazal boşluğa yerleştirilen ve nazal tabana uygun şekilde kıvrımlı
olan bir suni havayolu
nefes-tutma baygınlığı su altında, yüzücünün nefes alması gerektiğini anlayamaması sonucu
hipoksiye girmesi nedeniyle meydana gelen
baygınlık.
nekroz dokuların tahribat ve ölümü.
nemlendirme saf oksijenin hastanın müköz
membranlarını
kurutmaması
için
suni
ventilasyon sırasında nemlendirilmesi işlemi.
neoplazma yeni oluşum.
nikotin tütünde bulunan ve sigara içme
alışkanlığına neden olan hafif bir uyarıcı.
nitrogliserin
angina
pektoris
tedavisinde
kullanılan bir ilaç; vasküler düz kasları
gevşetir ve kalp kasına kan akımı ve oksijen
beslemesini arttırır.
nitrojen (azot) (N) renksiz bir gaz element; düşük
atmosferik basınç koşulları altında kabarcıklar
olarak bırakılırsa, arteriyel embolizasyon
nedeni ile ciddi hastalığa yol açabilir.
nokta hassasiyeti yaralanma veya hastalık bölgesinde, tek parmakla hafifçe bastırılarak belirlenebilen hassasiyet.
noktüri gece idrar atma ihtiyacı.
non-A, non-B hepatit genellikle transfüzyon veya
kontamine bir iğne ile bulaşan viral hepatit;
neden olan virüs bilinmemektedir.
nondeplase kırık ekstremitede deformasyonun
görülmediği kırık.
normal sinüs ritmi sağlıklı, normal bir kalbin koordine pompalama kontraksiyonları.
nöbet şiddetli konvülsiyonlardan birkaç saniye
süreli baygınlığa kadar değişebilen bir epilepsi
tezahürü. Nöbetler beyindeki anormal
aktivitenin derecesi ve yerine göre sınıflandırılırlar.
nörojenik şok medulla spinalis yaralanmalarında
görülen ve kan damarlarının çapını kontrol
eden sinirlerin paralizisi sonucu dolaşımın
kesilmesi.
nörolojik sinir sistemi ve onun bozuklukları ile ilgilenen tıp dalına ait.
nöron sinir hücresi; sinir dokusunun temel fonksiyon birimi.
nöroşirürjik sinir sistemi cerrahisine ilişkin.
nörotoksik sinir dokusu için zehirli.
nötralize nötral hale getirme; spesifik olarak
hidrojen ve hidroksil iyonlarının su meydana
getirmek üzere kimyasal birleşmeleri ve
birbirlerini zararsız hale getirmeleri.
nötronlar atomun elektrik yükü taşımayan
partikülleri.
nükleer atom çekirdeğine ilişkin.
nükleer radyasyon radyoaktivite ile serbest kalan
ürünler.
nükleus bir atomun kitle ve tüm pozitif yükünün
yoğunlaştığı merkezi.
O2 oksijen.
obesite aşırı şişmanlık;
bulunması.
obstetrik doğuma ilişkin.
vücutta
aşırı
yağ
LÜGAT
oklüsif pansuman yarayı kapatan ve onu havadan
koruyan pansuman veya bandaj.
oklüzyon blokaj.
oksijen (02) solunum için gerekli olan ve havada
serbest halde bulunan gaz.
oksijen değişimi kana oksijen verildiği ve kandan
dışa solunan hava ile atılmak üzere karbon dioksitin alındığı işlem.
oksijene oksijenle beslenmiş.
oksipital bölge bkz. oksiput.
oksiput kraniumun (kafa) en posterior (arka)
kısmı.
olekranon prosesi ulnanın, ulna ve radyusun
humerusla birleştiği dirsek ekleminin çoğunu
oluşturan, superior ucu.
omurga (kolon vertebral) vücudun merkez
destekleyici kemik yapısı.
omurga tahtası spinal yaralanma veya şüphesi
olan hastaların çıkartılmaları ve naklinde
kullanılan tahta; ayrıca sedye görevi de görür.
omurlar kolon vertebralin 33 kemiği; 7 servikal,
12 torasik, 5 lomber, 5 sakral ve 4 koksigeal
omurdan oluşur.
omuz ayrılması AIK ayrılması; akromioklavikular
eklemin çıkığı.
omuz köprüsü üst ekstremitenin klavikula,
skapula ve humerustan oluşan proksimal
kısmı.
opium analjezikleri afyon tohumlarından elde
edilen opiumun doğal veya sentetik türevleri
olan ağrı ilaçları. Bunlara eroin, morfin,
Demerol, Dilaudide ve metadon bunlara
dahildir.
optik sinir görme duyularını beyine aktaran
kranial sinir.
oral içerik ağzın içeriği.
orbikularis okuli göz çevresinde, kasılarak gözkapağının kapanmasını sağlayan, dairesel kas.
orbit göz çukuru.
organik beyin sendromu garip veya irrasyonel
davranışlara
neden
olabilen
nörolojik
hastalıklar.
organizma yaşama faaliyetlerini sürdürebilecek
şekilde teçhiz edilmiş birey; canlı.
orifisler vücudun açıklıkları (ağız, burun, anus,
vajina).
orijin bir kasın daha sabit ucu veya bağlantısı.
orofaringeal orofarenkse ilişkin.
orofaringeal havayolu üst havayolunun dille blokajını engellemek üzere ağza yerleştirilen suni
havayolu. Hava ve oksijenin serbest pasajını
ve aspirasyon için serbestçe ulaşımı sağlar.
orta hat alın ortasından, burunu ve göbeği geçerek
yere kadar inen hayali dikey hat.
orta kulak kemikçikleri ile timpanik kavite.
orta kurtarma kurtarma aracında normal olarak
bulunan spesifik ekipmanın kullanımını içeren
kurtarma operasyonları.
orta yanıklar kritik yanıklardan daha az ciddi yanıklar. Vücut yüzeyinin % 2-10'unu içeren (eller, ayaklar, yüz ve genitaller hariç) üçüncü
derece yanıklar; vücut yüzeyinin % 15-25'ini
içeren ikinci derece yanıklar ve % 50-75’ini
içeren birinci derece yanıklar bu gruba girer.
os calcis (calcaneus) topuk kemiği.
oskültasyon organların içindeki sesleri, genellikle
stetoskopla, dinleme; hastanın kan basıncı ölç_
menin bir yolu.
oskülte etmek dinlemek.
osteoporoz yaşlı kişilerde kalsiyum kaybı
nedeniyle kemiklerin anormal kırılganlığı;
etkilenen kemikler kolayca kırılır.
otonom (istemsiz) sinir sistemi sinir sisteminin
sindirim veya terleme gibi istemli olarak kontrol edilemeyen fonksiyonları regüle eden
kısmı.
overler seks hormonları ve ovumları (yumurta)
üreten dişi bezleri.
ovum bir spermle aşılandığında, aynı türden yeni
bir birey geliştiren dişi üreme hücresi.
ödem vasküler veya lenfatik boşluklardan dokulara sıvı kaçtığı ve lokal veya genel şişmeye yol
açan durum.
ödem sıvısı dokulara sızan su gibi sıvı.
öfori iyi hissetme duygusu.
ölçmek itfaiye görevlileri tarafından kullanılan ve
duruma ilişkin bilgileri süratle toplamak, problemi analiz etmek ve ne şekilde hareket edileceğine karar vermek anlamına gelen terim.
önkol üst ekstremitenin dirsek ve bilek arasında
kalan alt kısmı.
ötme istenmeyen telsiz sinyallerini veya parazitini
bastırmak, ancak ortadan tamamen elimine etmemek için kullanılan birkaç tip telsiz_ alıcı
devresi.
özofageal gastrik tüp havayolu (ÖGTH) ek gastrik dekompresyon tüplü özofageal obtüratör
havayolu; midedeki gazın dışarı atılmasına ve
böylece gastrik distansiyonun azaltılmasına
yardımcı olur.
özofageal obtüratör havayolu (ÖOH) özofagusa
sokulabilen plastik, yarı katı tüp; delikli olan
üst üçte birlik kısmı farenks seviyesinde kalır
ve akciğerlere oksijenle zenginleştirilmiş
havanın serbestçe geçişine olanak verir.
özofageal reflü (retrosternal yanma) özofagusun
alt kısmına reflü yapan ve onun cidarına saldıran gastrik sıvıların neden olduğu, sternum altında yakıcı ağrı.
özofageal varisler özofagus duvarında, karaciğer
hastalığı olan kişilerde oluşan, dilate venler.
Bu genleşmiş venler rüptüre olursa, meydana
gelen kanama öldürücü olabilir.
LÜGAT
özofagus farenksten mideye uzanan yaklaşık 25
cm uzunluğundaki kollabe olabilir tüp;
özofagus duvarındaki kasların kontraksiyonu
yiyecek ve sıvıların mideye itilmesini sağlar.
P dalgası elektrokardiogramda atriumların depolarizasyonunu temsil eden dalga.
pacemaker kalın kas veya deri katı altına
emplante edilen ve kalple direkt temas halinde
olan kabloları vasıtasıyla elektrik empulsu
verip muntazam bir kardiak ritim ve hız
sağlayan cihaz.
paket yılı sigara içiminin ölçüsü; yılda her gün bir
paket bir paket yılıdır.
paketleme hasta veya yaralının olay yerindeki ilk
acil tedavisi yapıldıktan sonra nakil için
fiziksel stabilizasyonu ve hazırlanması.
palmar avuç içine ait.
palpe etmek hissetmek; dokunarak muayene
etmek.
pankreas mide arkasında transvers şekilde, dalak
ve duodenum arasında yer alan büyük, uzun
organ; sindirim enzimlerinin temel kaynağı
olup şeker metabolizmasını regüle eden insülin
hormonunu üretir.
pankreatik sıvı pankreas tarafından salgılanan ve
yağ, nişasta ve protein sindiriminde aktif olan
birçok enzimi içeren sıvı; pankreatik sıvı
pankreatik
duktuslardan
direkt
olarak
duodenuma akar.
pankreatit pankreasın enflamasyonu.
pansuman bir bandaj.
paradoksik hareket yelken göğüste yaralı kısmın,
göğüs duvarının normal hareket yönünün aksi
yönünde hareket etmesi.
paralizi şuurlu bir hastanın istemli olarak hareket
edememesi.
paranoya hastanın insanların (ATT dahil) kendisine tuzak kurduğuna, kendisini incitmek veya
öldürmek istediğine inanabildiği psikiyatrik
bozukluk.
parasempatik sinir sistemi otonom sinir
sisteminin damarların genleşmesine, kalp
hızının yavaşlamasına ve kas sfinkterlerinin
gevşemesine neden olan kısmı.
paratiroid bezler kan, kemik ve vücut sıvılarındaki kalsiyum düzeylerini kontrol eden bezler.
parazit bir telsiz frekansında istenmeyen her tür
telsiz sinyali. Diğer bir vericiden veya diğer
elektromanyetik
radyasyon
kaynağından
gelebilir.
parazit diğer bir organizmanın üzerinde veya
içinde, kendi iyiliği için diğerine zarar veren
organizma.
parçalı kırık kemiğin ikiden fazla parçaya
ayrıldığı kırıklar.
parietal bölgeler kraniumun temporal bölgeler ve
oksiput arasında kalan daha lateral kısımları.
parietal periton peritonun batın ve pelvik boşlukların duvarlarını ve diyafragmanın alt yüzeyini
örten kısmı.
parietal plevra göğüs duvarını örten düz, parlak
doku tabakası.
parmak probu ATT’nin hastanın ağzının içindeki
bir yabancı maddeyi işaret parmağını kanca
gibi kıvırarak çıkartmaya çalışma yöntemi.
parsiyel nöbet genel nöbetlere oranla beyinin
daha az bir kısmını ilgilendiren epileptik
nöbet.
patella diz kapağı; kuadriseps kasının tendonu
içinde yer alan spesifik bir kemik.
patolojik kırık kemik zayıf veya hastalıklı
olduğundan, minimal bir güçle meydana gelen
kırık.
pedal ödem ayak ve bacaklarda biriken sıvı; bir
kalp hastalığı belirtisi olabilir.
pediatri 15 yaşına kadar çocukların tedavisini içeren tıp dalı.
pelvik enflamatuar hastalık Fallop tüpleri ve
çevredeki pelvis dokusunun enfeksiyonu.
pelvik çıkış pelvik kavitenin alt sınırını oluşturan,
gastrointestinal kanal, dişi üreme sistemi ve
üriner kanal için açıklıkları olan kas tabakası.
pelvik kavite pelvis duvarları içindeki boşluk.
pelvik köprü sakrum ve iliak kemiklerin oluşturduğu ve batın ile pelvisin organlarını içeren
kemikli yapı.
pelvis sakrum ve iki pelvik kemikten oluşan ve
gövde ile alt ekstremiteleri birleştiren kapalı
kemik halkası.
pembe göz (konjunktivit) gözün konjunktivasının
enflamasyonu.
penetran (açık) batın yaralanmaları batına
yabancı bir maddenin girerek peritonla çevreli
boşluğu dışarıya açtığı yaralanmalar.
penetran göğüs yaralaması bıçak veya kurşun gibi bir maddenin göğüs duvarına penetre
olduğu yaralanma.
penetran yaralanma çarpma gücünün deri ve
yaralayıcı madde arasındaki küçük bir temas
noktasında yoğunlaştığı yaralanma. Yaralayıcı
madde deriye penetre olur ve bir kesik
oluşturur.
penis erkekte üriner boşaltım ve kopülasyon (cinsi
münasebet) organı.
penisillin bazı küflerin kültürlerinden elde edilen
bir antibiyotik.
pepsin midede üretilen tek sindirim enzimi; protein sindirimi başlatır.
peptik ülser pepsin faaliyeti nedeniyle mide veya
duodenumda oluşan ülser.
perforasyon bir kısım veya maddede meydana gelen delik.
LÜGAT
perfore timpanik membran rüptüre kulak zarı.
perfore yaralar bir ekstremiteyi baştan başa geçip
öbür taraftan çıkan yaralar.
perfüzyon kanın bir organ veya dokuya arterlerinden girip venlerinden çıktığı ve böylece doku
beslenmesi ve atık alınmasını sağladığı işlem.
periferik sinir sistemi sinir sisteminin 31 çift spinal ve 12 çift kranial sinirden oluşan kısmı.
Bunlar sensör veya motor sinirler olabilir.
periferik sinirler beyindeki hücrelere ve hücrelerden elektrik empulsları taşıyan sinirler.
perikardiyal kese kalbi ve büyük damarların köklerini saran kese.
perikardiyal tamponad kalp dışında, perikardiyal
kesede kan veya diğer sıvıların bulunduğu ve
kalbe anormal basınç yaptığı durum.
perine pelvik taban ve pelvik çıkıştaki ilgili
yapılar.
peristalsis gastrointestinal kanalın duvarındaki
kasların kontraksiyonu ile oluşan ve besinleri
sindirim kanalı boyunca ilerleten solucanımsı
hareket.
peristaltik kontraksiyon kasların barsaklardaki
besinleri hareket ettirmek için hareketi.
periton başın boşluğunu saran (parietal periton)
ve batın organlarını saracak şekilde içe
dönen (viseral periton) membran.
peritonit batını saran membranın enflamasyonu.
periyodik semptomlar fasılalarla görülen
semptomlar.
peroneal sinir fibulanın başı altında bulunan ve
ayak bileğinin hareketini kontrol eden, ayağın
üstüne duyu sağlayan sinir.
pH asidite ve alkaliniteyi belirten skala; pH değeri
7 nötrali, 7'den düşüğü asidite (asidoz), 7'den
yükseği alkalinite (alkaloz) belirtir.
pia mater beyin ve medulla spinalisi saran üç
tabakadan en içteki.
pilorik stenoz mide çıkışının obstrüksiyonu, pilorik kasın aşırı büyümesi ile karakterize olan
konjenital anormallik.
pin-indeks emniyet bağlantısı basınçlı gaz
tüplerinde uygun bağlantı yapılması için
bağlantı parçasındaki bir seri pimin tüpteki
bağlantı noktasındaki deliklere uymasının
gerekli olduğu bir emniyet sistemi.
pinna dış kulak.
placenta abruptio plasentanın rahim duvarından
erken ayrılarak, ciddi kanama yapması.
placenta previa plasentanın rahim ağzı üzerinde
gelişmesi; ciddi kanama oluşur.
plasenta (son) gebelikte rahim duvarına yapışan
ve bebeğin beslenmesini ve atıklardan
kurtulmasını sağlayan özel bir organ. Bebeğin
doğumundan sonra, plasenta da doğum
kanalından atılır.
plastik kateter embolisi intravenöz sıvı terapisinde ven ponksiyonundan sonra kateterin ucunun
iğne
ile
kesilmesi
sonucu
oluşan
komplikasyon.
plateletler kandaki küçük disk şekilli elemanlar:
kan pıhtısı oluşmasında -kanamayı durduran
mekanizma- çok önemlidirler.
plazma kanın kan hücrelerini ve besinleri taşıyan
ve boşaltım organlarına atık maddeleri
nakleden sarı, yapışkan elemanı.
plazma
genişleticiler
intravenöz
terapide
kullanılan ve Dextran (metabolize olmayan
büyük dekstroz molekülleri) ve Plasmanate
içeren sıvılar.
pleksuslar karmaşık sinir ağları.
pletorik görülen tüm damarların kan dolması
nedeniyle deride koyu kırmızı-mor renk.
plevra akciğerleri saran düz, parlak doku tabakası.
plevral boşluk parietal plevra ile viseral plevra
arasındaki potansiyel boşluk. "Potansiyel"
tabirinin kullanılmasının nedeni, normal şartlar
altında bu boşluğu akciğerlerin doldurmasıdır.
plöretik ağrı plevral yüzeylerin irritasyonu veya
hasarı nedeni ile her solukta batıcı ağrı.
plöretik göğüs ağrısı bkz. plöretik ağrı.
plörezi normal olarak akciğerlerin rahat hareket
etmesini sağlayan kaygan plevral yüzeylerin
yaralanma veya hastalık sonucu kayganlığını
kaybederek akciğerlerin birbirine sürtünmesi
sonucu friksiyon ve ağrıya yol açtığı durum.
pnömatik anti-şok giysisi bkz. pnömatik kontrbasınç cihazları.
pnömatik kontr-basınç cihazları vücudun alt yarısı için şiddetli pelvik, kalça ve femoral kırıklarda stabilite sağlamaya ve şoka karşı
koymaya yarayan büyük havalı ateller.
pnömatik pantolonlar bkz. pnömatik kontrbasınç cihazları.
pnömomediastinum mediastinumda, dispneye yol
açan, hava veya gaz bulunması.
pnömoni akciğerde akut bakteriyel saldırı ve
enfeksiyon.
pnömotoraks göğüs kavitesinde plevral boşlukta,
ancak akciğer dışında, hava bulunması.
polidipsi sürekli susuzluğu bastırmak için devamlı
sulu içecekler alınması; kontrol edilmemiş diabetin klasik semptomudur.
poliomyelit ateş, başağrısı, gastrointestinal semptomlar, boyunda sertlik ve paralizi ile akut
viral hastalık.
poliüri sürekli ve sık sık idrara çıkma; kontrol
edilmemiş diabetin klasik bir semptomudur.
ponksiyon yarası bıçak, buz kıracağı, kıymık veya
diğer bir sivri uçlu alet veya kurşun batması
sonucu oluşan yara.
LÜGAT
poplietal arter popliteal boşlukta (dizin arka
yüzeyi) yüzeysel femoral arterin bir devamı.
posterior arka; arkada.
posterior spinöz proses sırtın orta hattında derinin
hemen altında her vertebranın palpe edilebilir
çıkıntısı.
posterior tibial arter medial malleolün hemen arkasındaki arter; ayağa kan besler.
posterior yüzey vücudun arkada, muayene
edenden uzakta olan kısmı.
postiktal durum genel nöbetin üçüncü ve son
evresi - konvülsiyondan sonra rahatlama ve
kendine gelme devresi. Hastanın şuur düzeyi
deprese olabilir ve havayolu mukus, kusmuk
veya gevşeyen faringeal kaslarla obstrüksiyona uğrayabilir.
PR aralığı elektrokardiogramda kalbin elektrik
sinyalinin atriumlardan ventriküllere geçiş
süresinin ölçümü.
prekordium kalbin üzerindeki göğüs duvarı.
prekordiyal kalbe anterior durumda olan
prekordiuma ilişkin.
prekordiyal kardiak aktivite göğüs duvarında
kalp üzerinde hissedilen atış; arteriyel bir
nabız olmadığından güvenilmemelidir.
prematüre bebek gebeliğin 8 ayından önce doğan
veya doğumda 2.5 kg'dan az olan bebek.
prematüre ventriküler kontraksiyonlar (PVK)
bkz. ventriküler prematüre kontraksiyonlar.
priapismus penisin kalıcı ve ağrılı ereksiyonu.
primigravida ilk bebeğini doğurmakta olan kadın.
profesyonel standartlar acil tıbbi bakımla ilgili
kuruluş ve derneklerce hazırlanmış matbu
öneriler.
proksimal gövdeye yakın olan yapılar.
prominens öne çıkış.
prostat bezi erkek üretrasını mesaneden çıktığı
noktadan çevreleyen bez; seminal sıvının bir
parçası olan bir sıvı üretir.
prostat hipertrofisi prostat bezinin selim
büyümesi.
protein amino asitlerden oluşan karmaşık organik
bileşikler; hücrenin temel elemanıdır.
protez eksik bir vücut kısmı için suni yapı.
protonlar atomun pozitif şarjlı partikülleri.
psikiyatrik zihinsel hastalıkların incelemesi,
tedavisi ve önlenmesi ile ilgilen bir tıp dalı
olan psikiyatriye ilişkin.
psikojenik şok bayılma, beyine kan beslemesinde
geçici bir azalma nedeni ile oluşur.
psikoz zihnin son derece rahatsız durumu;
gerçekle ilişkinin hatalı olması veya tamamen
kaybolması ile tanınan mental hastalık.
ptyalin tükrükte bulunan ve nişastaları basit şekerlere dönüştüren sindirim enzimi.
pubik simfiz (simfiz pubis) iki pubik kemik arasındaki sert fibrokartilaj yapıda eklem.
pubis birleşerek pelvik kemikleri oluşturan üç kemikten (ilium, iskium ve pubis) biri.
pulmoner akciğere ait.
pulmoner abse hasarlı veya hastalıklı akciğer
dokusunda oluşan abse.
pulmoner arter kalbin sağ ventrikülünden
akciğerlere giden temel arter.
pulmoner arterioller akciğerlerdeki küçük arteriyel dallar.
pulmoner dolaşım oksijensiz kanı kalbin sağ
ventrikülünden alıp, akciğerlere, oradan da sol
atriuma taşıyan dolaşım, küçük dolaşım da
denir; akciğerlerden geçerken kandaki karbon
dioksit bırakılır ve oksijen alınır.
pulmoner emboli dolaşımın venöz kısmında
oluşan bir pıhtının, o sistemde hareket ederek,
kalbin sağ tarafından pulmoner artere geçmesi
ve orada yerleşmesi.
pulmoner fibroz akciğerde leke.
pulmoner kapillerler akciğerde alveollere (hava
kesecikleri) bitişik durumda olan kapillerler;
burada oksijen ve karbon dioksit değişimi
gerçekleşir.
pulmoner kontüzyon akciğerde ezilme sonucu
çürük.
pulmoner ödem akciğerdeki dokular ve hava boşluklarında anormal sıvı birikimi.
pulmoner venler akciğerlerde oksijenlenmiş kanı
alıp kalbin sol atriumuna taşıyan dört ven.
pulmoner venüller akciğerlerdeki küçük venler.
pupilla gözün irisi ortasındaki yuvarlak açıklık.
pus akyuvarlar ve sıvıdan oluşan sıvı enflamasyon
ürünü.
pürülan pus içeren.
QRS kompleksi elektrokardiogramda ventriküllerin depolarizasyonunu belirten dalga.
rad abzorbe olan radyasyon dozu; gamma ve xışınları radyasyonunu ölçme birimi.
radial arter kolun temel arterlerinden biri; başparmak tabanında palpe edilebilir.
radial arter nabzı radial arterin deriye yakın olduğu bileğin başparmağın hemen altına gelen
kısmından alınabilen nabız.
radial sinir elin arka tarafının büyük bir kısmına
his taşıyan ve elin bilekten ekstansiyonunu
kontrol eden sinir.
radial sinir felci radial sinirde hastanın el veya
parmaklarını
gerememesine
yol
açan
yaralanma; "bilek düşmesi" meydana getirir.
radial stiloid el bileğinin lateral (başparmak) kıs-
LÜGAT
mındaki kemik çıkıntı.
radius önkolun başparmak tarafındaki kemiği.
radyan enerji bir kaynaktan yayılan enerji;
elektromanyetik dalgalar, radyo dalgaları,
görülen ışık, x-ışınları veya nükleer radyasyon.
radyasyon ışık, kısa radyo dalgaları, ultraviyole
veya x-ışınları yayılması; sıcak cisimlerin
soğuk çevreye ısı vermesi nedeniyle soğuk bir
odada duran kişide vücut ısısı kaybı.
radyo-telefon aktarma istasyonu (RTAİ) bir
telsiz sisteminde mevcut birkaç VHF frekansı
arasından temiz bir kanalı otomatik olarak
seçebilme olanağı veren tarama kapasitesi.
radyoaktivite atomları oluşturan partiküllerden
spontane enerji radyasyonu.
radyum klinik terapide kullanılan radyoaktif bir
element.
rahim fötüsü tutan ve besleyen müsküler organ;
serviks kanalıyla vajinaya açılır.
rakun gözleri gözlerin çevresinde ekimoz
oluşturan bir tür kafatası kırığı.
raller alveollar ve bronşlarda sıvı içinde kabarcıklar oluşturan havanın sesi, boş bir teneke kutu
üzerine kum dökülmesi sesine benzer.
refleks her tür istemsiz hareketi bkz. ayrıca refleks
yayı.
refleks yayı sıcak bir ocaktan elin çekilmesi gibi
refleks bir harekette kullanılan nötral yay;
sensör, kısa devre yapan farklı bölge ve motor
sinirlerini ilgilendirir.
regürjitasyon midenin çok dolu olması nedeni ile
geri tepen hava veya sıvının atılması, geğirme.
rehabilitasyon hastanın yeniden kendine yeter duruma döndürülmesi.
rekompresyon hastanın büyük ölçüde alçalmış basınca maruz kalmasından sonra basıncın
restore edilmesi, örneğin, bir dalgıcın çok
süratli su yüzüne çıkmasından sonra.
rekompresyon bölmesi vurgun yemiş veya
basınçlı oksijen alması gereken hastalara
atmosferik basıncın üzerindeki basınçlarla
hava verilmesine olanak verecek şekilde
hazırlanmış basınç odası.
rektosigmoid kolon kalın barsağın rektumla birleşen alt kısmı.
rektum kalın barsağın en son, uç noktası.
renal böbreğe ilişkin.
renal kolik üreterin bir böbrek taşı ile obstrüksiyonunda, üreter peristaltik hareketle taşı
ilerletmeye çalıştığında meydana gelen şiddetli
ağrı.
renal pelvis üreter ve böbreği birleştiren koni
şekilli toplama bölgesi.
repolarizasyon kalbin iki elektrik hareketinden
biri, kalp hücresi yüzeyindeki elektrik şarjının
pozitiften negatife dönmesi.
reses boşluk veya kavitede,
resmi muafiyet resmi kuruluşların hareketlerinin
legal sonuçlarından muaf olmaları doktrini.
Günümüzde, eyaletlerin yarıdan fazlası resmi
muafiyet doktrinini bırakmışlardır.
respirasyon solunum.
respiratuar distres solunum güçlüğü. respiratuar
merkez beyin sapında karbon dioksit düzeyini
belirleyen ve solunumu kontrol eden bölge.
respiratuar şok yetersiz miktarda oksijen
solunması nedeniyle oluşan şok.
resüsitasyon ventilasyonu sağlamak için, suni
solunum ve dolaşımı sağlamak için kardiak
masaj kullanılarak hayata veya şuurlu hale
döndürme.
retina gözde görüntülerin yansıtıldığı, ışığa-hassas
bölge; gözün arka tarafında ışık görüntüsünü
optik sinirle beyine taşınan elektrik empulslara
dönüştüren hücre tabakası.
retrograd amnezi bir yaralanma öncesinde
meydana gelen olayların unutulduğu hafıza
kaybı.
retrolental fibroplazi yenidoğan bebeklerde
gözün lensi arkasında opak fibröz bir
membranın oluştuğu hastalık; yüksek oksijen
konsantrasyonu buna neden olur.
retroperitoneal peritonun arkasında.
rezervuar durgun su veya kanalizasyon gibi,
enfeksiyöz organizmaların barındığı ve
çoğaldığı yer.
rıza razı olmak. Bkz. gerçek rıza; ima edilen rıza;
bilgilendirerek rıza.
rigor mortis hastanın vücudunun hareket ettirilmek istendiğinde direnmesi ile tanınan bir
ölüm belirtisi. En iyi kıvrık bir ekstremite
düzeltilmek istendiğinde görülür.
rol yapma hasta rolü yapma.
ronşlar solunumda ıslık, horlama gibi sesler.
rotasyon bir eksen etrafında döndürme; internal
rotasyon: içeri doğru; eksternal rotasyon:
dışarı doğru.
röntgen standart ısı ve basınç şartları altında bir
santimetreküp kuru havada bir ünite
iyonizasyon yaratacak radyasyon miktarı.
rubella kızamıkçık.
rubeola kızamık.
rüptür bir organ veya dokunun yırtılması.
saç folikülü saç üreten küçük organlar; her saç
için bir tane olup, yağ bezi ve bir küçük kas ile
birliktedir.
safra karaciğer tarafından salgılanan ve ince
barsağa safra kanalı ile aktarılan bir sıvı.
Normal yağ sindirimi için gereklidir.
safra kanalları karaciğer ve ince barsak arasında
LÜGAT
safra aktaran kanallar.
safra kesesi karaciğerin alt yüzeyinde bulunan ve
karaciğerden salgılanan safrayı toplayıp, safra
kanalından bunu duodenuma akıtan armut
biçimli kese.
safra kesesi taşı safra kesesi veya kanalında,
temel olarak kolesterol kristallerinden oluşan,
küçük sert oluşum.
safra traktüsü karaciğerden ince barsağa safra aktaran kanal sistemi.
sakroiliak eklem sakrum ve ilium artikülasyonu
ile meydana gelen eklem.
sakrum pelvik halkayı oluşturan üç kemikten
(sakrum ve iki pelvik kemik) biri.
saman nezlesi havadaki polenlerin yol açtığı sık
rastlanır bir allerji sorunu; semptomları
burunda akıntı ve tıkanma ile hapşırmadır.
santigrad suyun donma derecesinin 0, kaynama
derecesinin ise 100 ile gösterildiği bir
termometre sistemi; Celsius ile aynı.
sargı (askı) göğüs etrafından geçen ve yaralı kolu
göğüse bağlı tutan bandaj.
sarılık karaciğer hastalığında görülen cildin sarı
rengi.
SDC bkz. solunum destek cihazı.
sebum yağ bezlerinin ürettiği ve epidermal hücreleri izole eden yağlı madde.
sedye iki kişinin yatan bir hastayı kaldırıp taşımasına olanak veren taşıma cihazı; hastaları
ambulanstan içeri veya dışarı veya ambulans
içinde hareket ettirmeye yarar.
selim (benin) iyi huylu; habis (malin) olmayan.
Sellick manevrası bir ATT’nin krikoid kıkırdağa
bastırarak diğer ATT'ye endotrakeal entübasyon sırasında ses tellerini rahatça görmesine olanak verdiği teknik.
sellülit enfeksiyon nedeniyle deride yayılan kızarma ve şişme.
semen penisten ejaküle edilen ve sperm içeren seminal sıvı.
seminal sıvı semen.
seminal veziküller sperm ve seminal sıvı için,
prostatta üretraya açılan saklama kesecikleri.
sempatik sinir sistemi sinir sisteminin damarların
büzülmesine neden olan, terlemeyi stimüle
eden, kalp hızını arttıran, sfinkter kaslarının
kasılmasına neden olan ve vücudu strese cevap
vermeye hazırlayan kısmı.
semptom hastanın ATT'ye söylediği şey, örneğin
"başım dönüyor".
senil dementia yaşlanma süreci sonucu mental kapasitelerin kaybı.
senkop bayılma.
sensör sinirler dokunma, tat, soğuk, acı ve diğer
benzer hisleri taşıyan sinirler.
sepsis kan zehirlenmesi; kan veya diğer dokularda
zararlı mikroorganizmalar veya onların toksinlerinin bulunması.
septik şok damarların duvarlarına hasar veren enfeksiyonun yol açtığı şok.
septum vücut boşlukları veya yumuşak doku kütleleri arasında ayırıcı duvar veya membran;
kalbi sol ve sağ yanlarına bölen duvar.
serebellum beyinin üç bölümünden biri, bazen
"beyincik" de denir; beyinin çeşitli
aktivitelerini, özellikle vücut hareketlerini
kontrol eder.
serebral arterler beyine kan besleyen arterler.
serebral emboli vücudun herhangi bir yerinde
oluşmuş ve beyine gelmiş olan bir kan pıhtısı
ile serebral arteriyel arterin tıkanması.
serebral hematom beyin dokusu içinde bir hematom veya kan birikmesi.
serebral konküsyon beyinde fonksiyonların
bozulmasına yol açan sarsıcı yaralanma. Beyin
dokusunda kalıcı fiziksel hasar oluşmaz.
serebral kontüzyon kafada kanama, şişme ve
beyin hasarı yaratabilecek bir darbe sonucu
beyin dokusunun ezilmesi.
serebrospinal sıvı araknoid ve pia mater arasındaki boşlukları dolduran sıvı. Beyin ve medulla
bu sıvı içinde yüzer durumdadır.
serebrovasküler
hastalık
beyindeki
kan
damarlarının dejenerasyonu.
serebrovasküler kaza (SVK) felç; beyinde bir
arterin obstrüksiyonu veya rüptürü sonucu
şuur, his ve istemli harekette ani azalma veya
kayıp.
serebrum beyinin üç tabakasından biri, bazen "gri
madde" de denir; hareket, duyma, denge,
konuşma, görme, duygular ve kişiliği kontrol
eden birkaç lobdan meydana gelir.
sert ateller sert maddelerden yapılan ve yaralanma
bölgesinde hareketi engellemek amacıyla
yaralı ekstremitenin yanlarına ön ve/veya
arkasına yerleştirilen ateller.
sert damak ağız tavanının anterior kısmını oluşturan kemik levha.
sertifikasyon özel bir eğitim ve sınavlardan sonra
bazı nitelikler ve yeteneklerin resmi olarak
belgelendirilmesi.
serum hepatiti hepatit B; kan-kan teması
(transfüzyon, iğne batırma), müköz membran
(tükrük veya balgam teması) veya cinsel
temasla bulaşan bir virüsün yol açtığı hepatit.
Uzun süreli yan etkileri olan ciddi bir
hastalıktır.
servikal boyunluk yaralanma sonrası boyunu kısmen sabitleyen boyunluk.
LÜGAT
servikal omurga omurganın boyunda bulunan yedi omurdan oluşan kısmı.
servikal omurlar omurganın, boyunda bulunan,
ilk yedi omuru.
serviks rahimin alt, dar ucu.
serviksin dilatasyonu doğumdan hemen önce, bebeğin başının geçebilmesi için serviksin
açıldığı devre.
servissel standartlar ATT’nin bağlı olduğu ambulans servisi veya teşkilatının spesifik kural ve
prosedürleri.
ses kutusu larenks.
sevk memuru çağrılara servis ünitelerine aktaran,
acil görevlere araçları ve ATT'leri gönderen
kişi.
sfigmomanometre kan basıncını ölçmekte
kullanılan bir alet.
sfinkter kasları bir kanal, tüp veya açıklığı, kasıldıkları zaman kapatacak şekilde çevreleyen
dairesel kaslar.
sıcağa maruz kalma insanın lokal veya genel olarak, korunma mekanizmalarını yetersiz kalacağı şekilde aşırı dozda enerji alması.
sıcak bitkinliği bkz. sıcak kollapsı.
sıcak
çarpması
vücudun
ısıyı
azaltma
sistemlerinin yetersiz kalması sonucu vücut iç
ısısının süratle yükselmesi durumu. Tedavi
edilmeyen güneş çarpması öldürücüdür.
sıcak hat iki nokta arasında tahsis edilmiş telefon
hattı. Her zaman açık ve her iki uçtaki bireylerin kontrolündedir. Alıcı kaldırıldığında hat
hazırdır. Dışarıdan bu hatta girilemez.
sıcak kollapsı sıcağa maruz kalma sonucu
terlemeden ötürü vücudun çok fazla su ve
elektrolit kaybetmesi ile meydana gelen hafif
şok; sıcak bitkinliği veya sıcaktan bunalma da
denir.
sıcak krampları yoğun egzersiz sonucu, özellikle
bacak kaslarında, ağrılı adale spazmları.
sıcaktan bunalma bkz. sıcak kollapsı.
sırt vuruşları üst havayolu obstrüksiyonunu
açmak için ATT’nin eli ile hastanın
omurgasına, skapulalar arasından vurması.
siatik sinir alt ekstremitelerin temel siniri.
sifilis sert yaralar, ikincil deri erüpsiyonları ve ileride kalp ve beyinde komplikasyonlar oluşturan akut, bakteriyel zührevi hastalık.
simfiz kıkırdak ve fibröz dokudan oluşan ve minimal harekete olanak veren eklem.
simfiz pubis (pubik simfiz) iki pubik kemik arasındaki sert fibrokartilaj eklem.
simpleks tek frekansta çalışabilme; telsiz transmisyonları her iki yönde de olabilir ancak aynı zamanda olamazlar; bir taraf aktarır, öbürü alır.
sindirim
yiyecekleri
barsak
tarafından
emilebilecek
şekilde
temel
kimyasal
komponentlerine ayırma.
sindirim sistemi gastrointestinal kanal (mide ve
barsaklar), ağız, tükrük bezleri, farenks,
özofagus, karaciğer, safra kesesi, pankreas,
rektum ve anus.
sinir kökü spinal bir sinirin proksimal (en yakın)
ucu.
sinir sistemi beyin, medulla spinalis ve sinirler.
sinirler medulla spinalis ve beyinden çıkan
dallar; sensör, motor veya ikisinin bileşimi
olabilirler.
sinoviyal sıvı sinovyum tarafından üretilen ve bir
eklemin artiküler kıkırdağını besleyip, kayganlaştıran sıvı.
sinüsler boşluklar için kullanılan genel bir terim,
kraniumda venöz kan için kanallar veya
kranial kemikler içindeki hava boşlukları gibi.
sinüzit bir sinüsün enflamasyonu.
siper ayağı ayakların uzun süre ile çok soğuk, ancak donmamış, su içinde kalması ile oluşan bir
soğuğa maruz kalma türü.
siroz progresif karaciğer hasarı, genellikle kronik
alkol bağımlılığı ile ilgilidir.
sistemik bütün vücutta genel olarak, ateş, titreme
veya halsizlik gibi.
sistemik dolaşım kalbin sol ventrikülünden
oksijenlenmiş kanı alıp, bütün vücudu
dolaştırdıktan sonra sağ atriuma geri getiren
dolaşım; "büyük dolaşım" da denir.
sistemik hipotermi vücut ısısının sistemik olarak
35 derecenin altına düşmesi.
sistit mesanenin enflamasyonu.
sistol kalp kasının, sol ventrikülden kanı aortaya
pompalayan, kasılması.
sistolik basınç bkz. sistolik kan basıncı.
sistolik
kan
basıncı
kalbin
ventriküler
kontraksiyonu sırasında kaydedilen yüksek
kan basıncı; büyük tansiyon.
siyanotik mavimtrak bir renkte olan.
siyanoz dolaşımdaki kanın zayıf oksijenlenmesi
sonucu deride mavi renk.
skalp kraniumu örten ve genellikle saçı taşıyan,
deri.
skapula kürek kemiği.
sklera gözün akı; gözün hassas, ışığa duyarlı iç tabakasını koruyan sert, dış tabakası.
skleral ikter gözün sklerasında sarı renk, sarılık
belirtisi.
skrotum penis tabanında, testisleri ve onlarına kanal ve damarlarını saran kalın deri tabakası.
sokak ilaçları "sokakta" satıcılar veya diğer
bağımlılardan alınan, bir doktorun vermediği,
ilaçlar.
sokma bir bitki veya hayvanın zehiri nedeniyle
oluşan yara.
solar radyasyon güneşten gelen radyasyon.
solgunluk cilt renginin yokluğu.
LÜGAT
solma cilt renginin azalması veya kaybolması.
solunum destek cihazı (SDC) kontamine bir bölgeye giren kurtarma personeline hava vermek
için komple bir ünite; maske, kontroller ve hava beslemesinden oluşur.
solunum sistemi vücutta normal solunuma
yardımcı olan tüm yapılar.
solunum traktüsü solunum organ ve yapıları,
temel olarak burun, larenks, trakea, bronşlar,
bronşioller ve akciğerler.
solüsyon setleri intravenöz sıvı terapisinde kısa
bir sürede büyük hacimlerde sıvının infüzyonu
için dizayn edilmiş setler.
somatik sinir sistemi sinir sisteminin istemli
olarakkontrol edilebilen fonksiyonları regüle
eden kısmı.
somnolan uykulu.
son (plasenta) fötüsün beslenmesi ve atıklardan
kurtulması için gelişen, rahim duvarına
bağlanan özel bir gebelik organı.
spazm bir grup kasın, ani, şiddetli, istemsiz kontraksiyonu.
sperm ovumu aşılayan erkek hücre.
spinal kanal omurların arka taraflarının oluşturduğu, medulla spinalisi içeren ve koruyan tünel.
spinal sinirler omurlar arasından geçerek medulla
spinalisten ayrılan 31 çift sinir. Deri ve diğer
organlardan sensör empulsları medulla
spinalise
aktarırlar.
Ayrıca,
medulla
spinalisten motor empulsları vücudun o
bölgesindeki kaslara iletirler.
spontan düşük hiç bilinen bir neden olmadan
meydana gelen düşük.
sputum akciğerlerden ekspektore olan madde,
özellikle mukus; balgam.
status epileptikus bir seri epileptik nöbetin, arada
şuurun tam olarak normale dönemediği
şekilde, birbiri ardına meydana gelmesi.
sterilize etmek steril hale getirmek veya
bakteriyel kontaminasyondan temizlemek.
sternoklavikular eklem sternum ve klavikulanın
birleştiği noktada oluşan eklem.
sternokleidomastoid kaslar boyunun iki yanında
yer alan ve kafanın hareketine olanak veren
kaslar.
sternum göğüs kemiği.
stetoskop kan basıncı ölçerken ve kalp, solunum
ve barsak hareketlerini dinlemede kullanılan
bir alet.
stiloid prosesler radius ve ulnanın uçlarında, elbileği eklemi soketini oluşturan kemik çıkıntılar.
stimulus hastada aktivite uyandıran veya uyandırmaya çalışan şey.
Stoke sedyesi hastaları yüksek yerlerden veya zor
yol şartlarındaki ortamlardan kurtarmaya
yararlı, uzun plastik kabuk biçimli, sepet
sedye.
stoma bir açıklık veya ağız.
stres kırığı kemiğin sık sık, tekrarlayan streslere,
örneğin uzun mesafeli koşma veya yürüme,
maruz kalması sonucu oluşan kırık.
stridor soluk almada duyulan tiz ses; krupun temel
belirtilerindendir.
strob lamba ATT’nin kol veya kemerine takılabilen, hafif, portatif lamba. ATT'lerin birbirlerine ve gelen araçların ATT'leri görmesine
olanak verir.
su torbası rahim içinde, fötüsü saran amniotik kese ve içindeki amniotik sıvı.
subatomik parça atomdan daha küçük partikül.
subdiyafragmatik itme (Heimlich) manevrası
göbeğin hemen üstü ve ksifoidin epey altından, üst batına, üst havayolu obstrüksiyonunu
açmak için, 6-10 manuel itmeden oluşan seri;
abdominal itme manevrası.
subdural dura altında ve beyinin dışında.
subdural hematom beyinin dışında, dura mater
altında bir hematom veya kan birikmesi.
subkütan derinin altında.
subkütan amfizem yumuşak dokuların içinde
hava bulunması, palpe edildiğinde çok
karakteristik bir çıtırtı hissine yol açar.
subkütan doku dermisin hemen altında bulunan
ve vücudun yalıtkanı olarak görev yapan, daha
çok yağdan oluşan doku.
subkütan olarak derinin altında.
substernal göğüs kemiğinin altında.
suda havalanma tekerlekler bir su tabakası
üzerinde döndüğünden, yere temas etmemesi
sonucu bir aracın ıslak bir yolda kayması.
suni dolaşım harici göğüs kompresyonuyla
dolaşım sağlama yöntemi.
suni havayolu burun veya ağızdan sokularak akciğerlere hava ve oksijen pasajına olanak veren
alet.
suni solunum bkz. suni ventilasyon.
suni ventilasyon havayolunu açarak, ağızdan-ağza
veya ağızdan-buruna ventilasyon ile ve
mekanik cihazlar kullanılarak solunumun
sağlanması.
superior başa doğru; vücudun üst kısmında.
superior kısım vücudun ayaklardan ziyade başa
yakın olan kısımları.
superior vena kava üst ekstremitelerden, baş, boyun ve göğüsten kalbe kan taşıyan, vücudun
en büyük iki veninden biri.
supin sırtüstü yatar durumda veya yüzü yukarı dönük.
suprakondiler kırık humerusun distal ucunda,
kırık hattının kondillerin hemen üzerinden
kemik boyunca geçtiği, kırık.
LÜGAT
sünnet derisi glans penisi örten deri kıvrımı.
süperfisiyel temporal arterler skalpı besleyen,
temporomandibular eklemlerde kulağın hemen
arkasında palpe edilebilen arterler.
sütürlü karşı yüzeylerin birbirlerine fibröz materyal ile dikilerek kapatılmış veya tamir edilmiş
olduğu yarayı anlatır.
SVK bkz. serebrovasküler kaza.
şakaklar (temporal bölgeler) kraniumun yan
kısımları.
şasi seti aracın ağırlığının şasi veya çerçeve
üzerinde değişik noktalara aktarılması.
şırınga bir damar veya boşluğa sıvı enjekte etmek
veya buralardan sıvı çekmek için kullanılan
alet.
şok kardiovasküler sistem kollapsı durumu; tüm
vücudu ilgilendirdiğinde yetersiz perfüzyon
durumu.
şok pozisyonu bacaklardaki genişlemiş damarlardan kanın çekilip, aktif dolaşım için kalbe
dönmesi amacıyla bacakların yukarı kaldırılıp,
dizlerin düz tutulması.
şuur durumu hastanın şuur veya şuursuzluk
düzeyi.
şuursuz şuurunu kaybetmiş.
T
dalgası elektrokardiogramda ventriküllerin
repolarizasyonunu gösteren dalga.
taçlanma doğumda, bebeğin başının vajinal
açıklıkta görüldüğü devre.
tahsis edilmiş hat spesifik noktadan-noktaya iletişim amaçları için kullanılan özel bir telefon
devresi.
talus ayak bileği kemiği.
tampon tahmini belli bir aracın belli bir hızda
seyrederken ne kadar fiziksel hareket alanına
ihtiyacı olduğu bilgisi.
tansiyon pnömotoraks akciğerden plevral
boşluğa sürekli hava sızdığı ve hastanın aldığı
her solukla boşluktaki basıncın arttığı durum.
tarayıcı alınan frekansın bir mesaj trafiği içeren
bir frekans bulunana kadar otomatik olarak
anında değiştirildiği telsiz alıcısı. Mesaj
bulununca, mesaj bitene kadar alıcı o frekansa
kilitlenir. Sonra işlem yeniden tekrarlanır.
tarsal düzlem üst gözkapağına şeklini veren sıkı
bağlayıcı doku ağı.
tarsal kemikler ayağın arka kısmını oluşturan
yedi kemik (talus, kalkaneus ve diğer beş
kemik).
taşıyıcı bir bulaşıcı hastalığı aktarabilen ancak o
hastalığın semptomlarını taşımayan kişi veya
hayvan; bir vericinin ürettiği üzerine ses veya
diğer bilgi taşınmayan temel telsiz sinyali
(dalga).
taşikardi kalbin hızlı ancak düzenli çarpması;
yüksek nabız hızı.
taşipne solunum hızında belirgin artış.
tecavüz zorla cinsel münasebet.
tehlikeli madde tanımlama numarası tehlikeli
madde taşıyan tanker, araç .veya vagonun
uçlarındaki turuncu levhada ve maddenin
ambalajı veya sevk evraklarında yazılan dört
haneli kimlik numarası.
telemetrik transmisyon program tıbbi yöneticisinden arazideki tıbbi personele telsiz transmisyonu ile iletilen talimatlar.
temel yaşam desteği mekanik cihazların yardımı
olmadan, ilk cevap verenlerin solunum veya
dolaşımdaki bozukluğu düzeltebilecekleri, acil
hayat kurtarma işlemleri.
temporal arter yüzün iki yanında yer alan ve
skalpı besleyen arter; temporomandibular
eklemde kulağın hemen altında palpe
edilebilir.
temporal bölgeler kraniumun yan kısımları.
temporomandibular eklem mandibula ve
kraniumun birleştiği yerde, kulağın hemen
önündeki eklem.
tendonlar skeletal kasları kemiklere birleştiren,
sert, ipsi yapıda fibröz doku kordonları.
ter bezleri ter salgılayan bezler.
terketme ATT’nin acil tıbbi tedaviye devam
edememesi.
termal yanık sıcağın neden olduğu yanık; en çok
rastlanan yanık türü.
terminal hastalık ölümle sonuçlanacağı bilinen
hastalık.
testiküller (testisler) hormonlar ve spermleri üreten özel hücreleri içeren erkek genital bezleri.
testisler erkek üreme bezleri.
teşhis belirti ve semptomlarından bir hastalık veya
yaralanmayı tanımlama.
tetanoz kas spazmlarının "çene kilitlenmesi", sırtın
yay gibi kasılması ve nöbetlere yol açtığı
bulaşıcı bir hastalık.
tetanoz profilaksisi aşırı vücut katılığı ve kas
spazmları ile tanınan, potansiyel olarak
öldürücü bulaşıcı bir hastalık olan tetanozu
önleme tedavisi.
Thomas (traksiyon) ateli bir alt ekstremite kırığı
veya çıkığını immobilize eder ve ekstremitede
sürekli bir uzunlamasına çekmeye olanak
verir.
tıbbi muayeneci ölüm nedenini bulmak için
vücutlarda post-mortem muayeneleri yapan
resmi görevli.
tibia bacağın iki kemiğinden büyüğü.
tibial krest tibianın kuadriseps tendonuna girişinden ayak bileğine kadar olan alt ucu.
LÜGAT
tibial plato tibianın diz ekleminin iç yüzeyini
oluşturan üst kısmı.
tibial tüberosite tibiada kuadriseps tendonunun
giriş için çıkıntı.
timpanik membran kulak zarı.
tinnitus kulak çınlaması.
tiroid bezi trakeanın üst kısmında bulunan, kanalsız bir bez; vücudun genel metabolizmasını
kontrol eden tiroid hormonu thyroxin üretir.
tiroid kıkırdak larenksin üst kısmını oluşturan
sert kıkırdak çıkıntı; Adem elması.
toksik zehirli.
toksinler zehirler.
tolerans kişinin bir ilacın sürekli kullanılması
sonucunda ilacın normal etkilerine giderek
artan direnci, ilaç bağımlılarında olduğu gibi.
ton cihaz kontrol amaçları veya selektif olarak bir
alıcıya (çağrı cihazı gibi) sinyal vermek
amacıyla kullanılan kontrollü yükseklik ve
frekansta telsiz sinyali veya taşıyıcı dalgası.
tonik-klonik nöbet beyinin büyük bir kısmını ilgilendiren genel epileptik nöbet; konvülsif nöbet de denir.
tonik müsküler kontraksiyonlar vücudun garip
şekiller almasına neden olan ve genel epileptik
nöbette görülen sert adale kontraksiyonları.
tonsil uçları (faringeal emme uçları) farenksin
aspirasyonunda emme hortumu ucuna takılan
geniş delikli uçlar.
top-ve-soket eklem kıvrılmayla birlikte internal ve
eksternal rotasyona da olanak veren eklem.
topografi vücudun dış özellikleri.
topografik anatomi vücudun yüzeysel noktaları.
toraks göğüs; gövdenin boyun ve batın arasındaki
üst kısmı.
torasik kafes göğüs.
torasik omurga 12 kaburgaya bağlanan 12 omur,
sırtın üst kısmı.
torasik omurlar servikal ve lomber omurlar
arasındaki 12 omur.
torba-valf-maske resüsitatörler ek oksijen
vermek için ekipman; şişip, sönebilen bir
torba, bir yüz maskesi ve yüz maskesi ile
torbayı birleştiren ve oksijen beslemesine
bağlanan bir valften oluşur.
torba-valf-maske sistemi % 90'dan fazla oksijen
içeren hava verme yöntemi; bkz. torba-valfmaske resüsitatörler.
torso gövde.
tragus kulak kanalının hemen önünde yer alan küçük, yuvarlak, etli çıkıntı.
trakea soluk borusu; akciğerlere giren - çıkan
hava için ana geçiş.
trakeal stoma boyunda trakeayı direkt olarak
deriye bağlayan açıklık.
traksiyon bir cisme uygulanan çekme veya germe.
traksiyon ateli bir alt ekstremite kırık veya çıkığını sabit tutar ve ekstremite üzerinde sürekli bir
uzunlamasına çekiş sağlar.
trankilizanlar
hastanın
şuur
durumunu
etkilemeden sakinleştiren ilaçlar.
transfüzyon vasküler sisteme kan veya kan ürünlerinin verilmesi.
transmisyon bir enfeksiyonun dağılma şekli:
temas, hava ile taşınarak, araçlarla veya
aracılarla.
transmisyon yolu bir enfeksiyonun dağılma yolu:
temas, hava ile taşınarak, araçlarla veya
aracılarla.
transvers kolon kolonun batının üst tarafını bir
uçtan diğerine geçen kısmı.
travma fiziksel veya psikolojik yara veya
yaralanma.
Trendelenburg
pozisyonu
uzun
omurga
tahtasının ayak kısmını yukarı kaldırarak elde
edilen şok pozisyonu.
triseps kası üst kolun arka tarafındaki kas.
triyaj acil yardım imkanlarının kazazedelerin hepsine anında yardım etmeye yeterli olmadığı
durumlarda, her birine yapılması gereken
bakımın öncelik derecesine göre hastaları
ayırmak.
trokanterler kemiklerde tendonların giriş noktalarındaki çıkıntılar; özellikle femurdaki iki
çıkıntı, büyük ve küçük.
tromboz kanın pıhtılaşması.
trombus bir damarı tıkayan pıhtı.
turnike bir ekstremite etrafında bağlanıp, bir sopa
ile sıkılan bandaj gibi bir alet. Diğer yollarla
kontrol edilemeyen kanamaları durdurmak için
kullanılır.
tüberküloz (TB) genellikle akciğerleri etkileyen
kronik bir bakteriyel hastalık. Belirti ve
semptomları öksürük, halsizlik, kilo kaybı,
göğüs ağrısı ve kan öksürülmesidir.
tüberositeler kemiklerde tendonların giriş
noktalarındaki çıkıntılar.
tükrük ağızda tükrük bezleri tarafından salgılanan
su, protein ve tuzların karışımı olan bir sıvı;
yiyecekleri daha kolay çiğnenebilir hale getirir
ve sindirim için nişastaları parçalamaya başlar.
tükrük bezleri ağız ve farenksi nemli tutmak için
tükrük salgılayan bezler.
VHF (ultra yüksek frekans) 300 ile 3,000 MHz
arasındaki radyo/telsiz frekansları.
ulna ön kolun, başparmağın aksi tarafında yer
alan, iç ve daha büyük olan kemiği.
ulnar arter kolun temel arterlerinden biri; medial
bilekte, beşinci parmağın tabanında palpe
edilebilir.
ulnar sinir dördüncü ve beşinci parmakların duyu-
LÜGAT
larını kontrol eder; elin kas hareketinin çoğunu
kontrol eder.
ulnar stiloid bileğin medial yanında (küçük
parmak) hissedilen çıkıntı.
ultraviyole ışık spektrumda mor ötesinde yer alan
görülemeyen ışıklar.
uyanıklık şuuru yerinde olma durumu; duyuların
yarattığı etkilere zihnin cevap verebilir olması
durumu.
uyarıcılar zihni aktive eden ve kalp hızında artış,
kan basıncında yükselme, hızlı solunum ve
öfori veya kendini iyi hissetme duygusuna yol
açan ilaçlar.
uygulama seti intravenöz sıvı tedavisi için
kullanılan ekipman; solüsyonu tutan bir sıvı
kabı, tüpler ve bir damlama haznesinden
oluşur. Minidrip setleri minimum hacim
infüzyonu ile akar, İV hattını açık tutmak
amacı için kullanılırlar. Solüsyon setleri kısa
bir süre içinde büyük miktarlarda sıvı
infüzyonu amacıyla kullanılır.
üçüncü-derece yanıklar dermisi aşıp subkütan
yağa kadar inen veya bu tabakadan daha
içerilere penetre olan yanıklar.
ülser deri veya müköz membranlarda yüzeysel
doku kaybının neden olduğu yüzeyde bir
lezyon, genellikle emflamasyon da vardır.
ülseratif kolit kolonda kronik ülserasyon.
ünilateral tek tarafta.
üniversal pansuman kalın, emici malzemeden
yapılmış, yaklaşık 23x91 cm ebadında, küçük
bir boya getirilecek şekilde katlanmış
pansuman malzemesi.
üreme prosesi aşılanma, gebelik ve doğum
prosesi.
üremi böbreklerin yetersiz çalışması sonucu kanda
metabolizmanın atık maddelerinin birikmesi
sonucu oluşan toksik durum.
üreterler böbreklerden mesaneye idrar taşıyan
küçük, boş tüpler.
üretra mesaneden vücut dışına idrarı taşıyan
membranöz kanal.
üretral akıntı idrar ve semen haricinde erkek üretrasından dışarı çıkan her tür madde.
üriner sistem kandan filtre edilen ve idrar olarak
atılan bazı atık maddelerin atılmasını kontrol
eden organlar.
ürtiker deri üzerinde kabartılarla karakterize olan
bir allerjik reaksiyon.
üst havayolu larenksten yukarıdaki tüm hava
pasajları: burun, ağız ve boğaz.
üst üste şoklar defibrillasyon sırasında birinci şok
verildikten hemen sonra ikinci ve bazen de
üçüncü şokun verilmesi.
vagus siniri larenks, akciğerler, kalp, özofagus,
mide ve batın viserasının çoğuna hizmet eden
onuncu kranial sinir.
vajina rahimi dış kadın genitalleri ile birleştiren
müsküler, elastik tüp; cinsel temas sırasında
penis buraya girer.
vajinal akıntı ergenlik ve menapoz arasındaki dönemde sağlıklı, gebe olmayan her kadında
ayda bir meydana gelen kanlı akıntı. Diğer her
tür akıntı anormaldir.
vaka kanunu özel vakalarda jürinin verdiği karar
ile oluşan kanun.
Valium trankilizan ve adale gevşetici olarak kullanılan bir ilaç.
vallekula dil tabanı ile epiglottis arasındaki
boşluk.
vasa deferentia testiküllerin spermatik kanalları.
vasküler kan damarlarını ilgilendiren veya içeren.
vasküler hacim venlerin kapasitesi.
ven fonksiyonu bir ekstremitede intravenöz tedavi
için iğnenin bir vene batırıldığı nokta.
vena kava kalbin sağ üst bölmesine kanı toplayan
iki büyük venden biri. inferior vena kava: alt
ekstremitelerden ve pelvik ve batın
viseralarından kanı toplayan venöz gövde.
Superior vena kava: üst ekstremitelerden, kafa,
boyun ve göğüsten kanı toplayan venöz gövde.
venler kapillerler ve venüllerden kanı toplayıp kalbin sağ atriumuna taşıyan damarlar.
venöz basınç venlerden akan kanın basıncı.
venöz turnike enjeksiyon bölgesinin üstünden,
venlerden kan akımını engellemek için takılan
bir bant, arteriyel akım engellenmez.
ventilasyon akciğerler ve çevredeki hava arasında
hava değişimi; solunum.
ventilatör solunuma yardımcı bir cihaz.
ventrikül kalbin iki alt haznesinden biri.
ventriküler ekstrasistoller düzenli ritim arasında
dağılmış ek ventrikül atışları.
ventriküler fibrillasyon (VF) kalbin temel pompa
haznelerinin sürekli, koordine olmayan kas titreşimlerine girdiği bir tür aritmi; kardiak
arreste en çok yol açan aritmi.
ventriküler prematüre kontraksiyonlar hasarlı
bir ventrikülde oluşan ekstra kalp atışları;
ventriküler taşikardiye neden olabilir.
ventriküler taşikardi kalbin vurumlar arasında
haznelerin
dolmasına
yeterli
zaman
kalmayacak şekilde hızla attığı bir tür aritmi.
venturi maskesi standart bir yüz maskesine
takılan bir tüp vasıtasıyla belirli bir
konsantrasyonda oksijen verilmesini sağlayan
bir solunum cihazı.
venüller kapillerlerden kan toplayan küçük venler.
vertebral arterler beyine kan besleyen iki
serebral arter; beyin tabanında birleşerek
basiler arteri oluştururlar.
LÜGAT
vertigo baş dönmesi.
VHF (çok yüksek frekans) 30 ve 300 MHz arasındaki radyo/telsiz frekansları. VHF spektrumu
ayrıca kendi içinde "yüksek" ve "alçak" olmak
üzere iki banda ayrılır.
viral menenjit bir virüsün neden olduğu menenjit
veya beyinin meningeal örtülerinin enflamasyonu; menenjitin viral türü genellikle su veya
yiyecekle nakledilir.
virülans ışık veya havaya maruz kaldığında bir organizmanın yaşayabilme süresi.
virüs bir tür enfeksiyöz hastalığın spesifik ajanı;
spesifik olarak, bakterilerin geçemediği ince
filtrelerden geçebilen bir tür mikrop. Eksik bir
organizmadır; tek başına yaşayamaz, mecburi
bir hücre içi parazitidir ve host organizmanın
hücreleri içinde yaşar.
visera vücudun iç organları.
viseral periton peritonun tüm batın organlarının
yüzeyini örten kısmı.
viseral plevra akciğerleri örten düz, parlak doku.
vital belirtiler yaşam belirtileri; nabız, solunum,
kan basıncı ve ateş.
vital istatistikler hastanın yaşı, cinsiyeti ve
yakınları.
vitaminler birçok yiyecekte bulunan ve vücutta
normal metabolizma için gerekli olan organik
maddeler.
vitreous humor gözün lensi arkasındaki sıvı.
volunter kas istemli kas; beyinin istemli kontrolü
altında olan ve arzu edildiğinde kasılıp
gevşetilebilen kas; iskelet kast.
volunter sinir sistemi bkz. somatik sinir sistemi.
vulva eksternal dişi genitalleri.
watt-saniye defibrillatörlerle
akımının bir ölçüsü.
verilen
elektrik
x-ışınları çeşitli maddelere penetre edebilen ve
fotografik levhaya etki eden, teşhis ve tedavi
amacı ile kullanılan elektromanyetik dalgalar.
yağ adipoz doku; vücutta yumuşak yastıkçıklar
oluşturan ve rezerv enerji sağlayan beyaz veya
sarımtrak doku.
yağ asitleri yağlardan elde edilen asitler; kontrol
edilmemiş diabetiklerde tehlikeli düzeylere
ulaşan asidoza katkıda bulunurlar.
yağ bezleri sebum denilen ve kıllar boyunca salgılanan yağlı maddeyi üreten bezler.
yalıtkan ısıyı iletmeyen madde; bir elektrik akımının tamamlanmasına engel olan, her madde
(lastik gibi).
yan etki bir ilacın verilmesine amaç olan etkisi dışındaki etkiler.
yan geliş bebeğin rahimde yan yatar durumda olduğu doğum.
yanık ısıya, kimyasal maddelere veya elektriğe
maruz kalma nedeniyle oluşan lezyon.
yansıyan ağrı medulla spinalisin ağrıya neden
olan organ ile aynı bölgesine bağlı olan uzak
bir vücut bölgesinde duyulan ağrı.
yapışkan soğuk, nemli.
yaralanma mekanizması yaralanmayı meydana
getirmede etken olan faktörler. yarı uyanık
şuuru kısmen yerinde.
yarım düşük düşüğün rahim içinde fötüs veya plasentanın bir kısmının kalmasıyla meydana
gelen bir komplikasyonu.
yaşam vasiyetleri hastanın resüsite edilmek veya
mekanik yaşam destek sistemleri ile canlı
tutulmayı
istemediği
yolunda
spesifik
talimatlar içeren hukuki evraklar.
Yaşam Yıldızı lisansiye ambulanslar olarak
federal şartnamelere uygun olan araçların
yanları, arkası ve tavanında yer alan amblem.
yelken göğüs (ezik göğüs) (içeri göçük göğüs) üç
veya daha fazla kaburganın birden iki yerden
kırıldığı ve parçalar arasındaki göğüs
duvarının serbest hareket eder halde kaldığı
durum.
yelken segment yelken göğüs kırığında kaburga
kırıkları arasında kalan ve hasta soluk
aldığında aksi yönde hareket eden göğüs
duvarı parçası.
yeşilağaç kırığı bir kemiğin şaftının yalnız bir kısmından geçen yarım kırık; yalnızca çocuklarda
meydana gelir.
yetişkin başlangıçlı diabet yetişkinleri etkileyen
daha hafif bir diabetes mellitus tipi. İnsülin
üretilmekte ancak yetersiz kalmaktadır. Bu
hastaların çoğu diabetlerini perhiz veya
pankreası stimüle eden ilaçlarla kontrol
edebilirler.
yumuşak atel havalı atel veya hafif destek
sağlayan yumuşak materyalden mamul atel.
yumuşak damak boğazda geriye doğru bulunan
müköz membran ve kas kıvrımı. Ağızda
çiğnenen yiyeceği tutmak ve yutma işlemini
başlatmak üzere dizayn edilmiştir.
"yükseltici" bir uyarıcı.
yüz kafanın göz, burun, yanaklar, ağız ve alının
yer aldığı ön kısmı.
yüz maskesi yüze uyan ve hastaya gaz verilmesine
olanak veren maske.
yüzdürme cihazı kişiyi suda batmaktan koruyan,
can yeleği gibi, alet.
yüzen kaburgalar sternuma bağlı olmayan
onbirinci ve onikinci kaburgalar.
zehir yenildiği, solunduğu veya abzorbe edildiği
LÜGAT
veya tatbik edildiği, vücutta oluştuğu takdirde zigoma yanağın köşeli kemiği, frontal kemik,
maksilla, temporal kemiğin zigomatik prosesi
küçük miktarlarının kimyasal reaksiyonlarla
ve sifenoid kemiğin büyük kanadı ile artiküle
yapılarda hasar veya fonksiyon bozuklukları
olur.
yaratan her madde.
zehir (venom) hayvanların salgıladığı ve ısırık zührevi hastalık cinsel münasebetle nakledilen
hastalık.
yaralarına bıraktığı toksik maddeler.