TusWorld Deneme Soruları Açıklamalı
Transkript
TusWorld Deneme Soruları Açıklamalı
TEMEL BİLİMLER DENEME 1 (AÇIKLAMA) 1 1. Gözün oftalmaskopik bakısında aşağıdaki yapılardan hangisini değerlendirmek diğerlerine göre daha zordur? 5. Dilin ön 2/3’lük kısmının tat duyusunu alan sinirin uğradığı ganglion aşağıdakilerden hangisidir? A) Fovea centralis B) Macula lutea C) Optik disk D) A. centralis E) Oro serrata A) Ggl. oticum B) Ggl. geniculi C) Ggl. submandibulare D) Ggl. pterygopalatinum E) Ggl. ciliare Retinanın ışığa duyarlı kısmının sonlandığı yer olup, silier cismin arkasında olduğundan değerlendirilmesi zordur. Diğer oluşumları orbitanın arka tarafında olduğu için rahatça değerlendirilebiliriz. Dilin ön 2/3 lük kısmının tad duyusunu n. facialis’in dalı olan chorda tympani alır. Bu dal fasial kanalın 2. dirseğinden sonra ayrılan 2. daldır. Chorda tympani’ye ait bu sensitif liflerin hücre gövdeleri fasial sinirin 1. dirseğinde bulunan ganglion geniculi’de bulunur. CEVAP: E CEVAP: B 2. Testis tümörü metastazı aşağıdaki lenf düğümlerinden hangisine drene olur? A) Derin inguinal B) Yüzeyel inguinal C) Eksternal iliak D) Sakral E) Paraaortik 6. Fonticulus anterior aşağıdaki suturalardan hangileri arasında yer alır? Testis, ovarium gibi aortun lateralinden geliştiği için damarları, sinirleri ve lenfatikleri lumbal seviyedeki aort ile ilişkilidir. Pelvisde bulunup damarları farklı olan tek organın ovarium olduğunu hatırlayalım. A) Sagital - koronal B) Lambdoid - sagital C) Frontal - lambdoidea D) Sagital - lambdoid E) Frontozygomatic - koronal CEVAP: E 3. Vv. bronchiales aşağıdakilerden hangisine drene olur? Sutura frontalis, önde frontal kemiğin gelişimi sırasında oluşan iki parçasının arasında orta hattadır. Sutura coronalis, frontal ile parietal kemik arasındadır. Sutura sagittalis, her iki parietal kemik arasındadır. Sutura lambdoidea ise arkada parietal ile occipital kemikler arasındadır. Fonticulus anterior, sutura coronalis ile sutura sagittalis arasındadır. Fonticulus posterior ise sutura lambdoidea ile sutura sagittalis’in birleşim yerindedir. A) V. cava superior B) V. cava inferior C) V. pulmonalis dextra et sinistra D) Vv. intercostales E) V. azygos ve v. hemiazygos Vv. bronchialis sağda v. azygos’a, solda ise v. hemiazygos’a açılır. CEVAP: A CEVAP: E 4. Aşağıdakilerden hangisi sempatik bir gangliondur? A) Ggl. ciliare B) Ggl. oticum C) Ggl. submandibulare D) Ggl. pterygopalatina E) Ggl. mesenterica superior 7. Aşağıdakilerden hangisi ginglimus tipi bir eklemdir? A) Art. humeroulnaris B) Art. coxae C) Art. radiocarpea D) Art. atlantooccipitalis E) Art. intervertebralis Ggl. mesenterica superior sempatik sisteme ait bir ganglion olup, a. mesenterica superior’un etrafında bulunur. Ggl. ciliare, m. rectus lateralis’in dış tarafında bulunur ve parasempatik bir ganglion’dur. Ggl. oticum, for. ovale’nin altında bulunur ve parasempatik bir gangliondur. Ggl. submandibulare, trigonum submandibulare’de bulunur ve parasempatik bir gangliondur. Ggl. pterygopalatina ise fossa pterygopalatina’da bulunur ve parasempatik bir gangliondur. Sadece tek eksende hareket eden ginglimus’un vücuttaki en güzel örneği art. humeroulnaris’dir. Eklem yüzleri olecranon’un altındaki incisura trochlearis ile humerus’un distalindeki trochlea humeri arasındadır (NMS Anatomi 73). CEVAP: E (Moore, Clinically Oriented Anatomy, 1999, s. 1025-1032). CEVAP: A 2 8- Kola abduksiyon hareketini başlatan kas aşağıdakilerden hangisidir? 11. Broca afazisine yol açan patoloji hangi lokalizasyondadır? A) M. deltoideus B) M. subscapularis C) M. supraspinatus D) M. coracobrachialis E) M. infraspinatus A) Frontal lob B) Temporal lob C) Fasciculus arcuatus D) Gyrus angularis E) Occipital lob Kol abduksiyonunun ilk 15 derecelik başlangıç hareketini musculus supraspinatus başlatır. M. deltoideus’un orta lifleri hareketi devam ettirir. Aynı zamanda m. deltoideus, kolun en kuvvetli abduktorudur. M. supraspinatus yaralanması ya da siniri olan n. suprascapularis felcinde, hasta ancak gövdesini aynı tarafa eğerek kolun abduksiyonunu başlatabilir (NMS Anatomi s 64) Broca sahası kortikal motor konuşma sahası olup, tek tarafta ve dominant hemisferde bulunur (insanların %90 ında sol hemisfer dominanttır). Bu saha Brodmann’ın 44 ve 45. sahaları olarak bilinir ve frontal lobun, gyrus frontalis inferior’unun pars triangularis’inde bulunur. Benzer bir soru Eylül 2000’de “a. cerebri media okluzyonu sonucunda gelişen enfarktus, aşağıdaki lokalizasyonlardan hangisinde oluşur” şeklinde sorulmuştur. (April, Anatomy, 1990, s. 443). CEVAP: A CEVAP: C 9- Os femoris’in suprakondiler kırığı aşağıdaki yapılardan hangisini zedeler? A) N. ischiadicus B) A. tibialis anterior C) A. poplitea D) A. profunda femoris E) V. saphena magna 12. Önkol ön yüzü lateralinin duyusunu aşağıdaki sinirlerden hangisi taşır? Femur’un distalindeki bu kırık, özellikle nörovasküler yapılardan, özellikle buraya yakın komşuluğu olan a. popliea tehlikeye girer (Moore Anatomy s 426) A) N. ulnaris B) N. cutaneous antebrachii medialis C) N. musculocutaneus D) N. medianus E) N. radialis CEVAP: C 10. Kadınlarda inguinal kanaldan aşağıdak yapılardan hangisi geçer? N. musculocutaneus, m. brachioradialis’i delerek geçer. Kolun ön kompartmanındaki m. biceps brachii, m. coracobrachialis ve m. biceps brachii’yi inerve ettikten önkolun lateral bölgesinin duyusunu alan n. cutaneus antebrachii lateralis dalını verir (NMS Anatomi 70,76). A) Funiculus spermaticus B) Lig. teres hepatis C) Lig. latum uteri D) Lig. suspensorium uteri E) Lig. teres uteri CEVAP: C Lig. latum uteri (Broad ligament): Periton’un yaptığı en büyük ligamenttir. Uterus’un kenarlarından pelvis yan duvarlarına doğru uzanır ve uterus’u önden ve arkadan tamamen sarar. Ön yaprak ön tarafa, arka yaprak arka tarafa olmak üzere yanlarda pelvis döşemesine tutunur. Bu nedenle pelvis boşluğu bu ligament ile ön ve arka olmak üzere iki bölüm halinde düşünülebilir. Ön bölümde mesane, arka bölümde rectum bulunur. 13. N. ulnaris aşağıdaki kaslardan hangisini inerve eder? Lig. transversum cervicis (Mackenrodt bağı, Cardinal ligament): Cervix uteri ve vagina’nın lateralinden pelvis duvarına uzanır. Uterus’u yerinde tutan en önemli oluşum lig. cardinale (lig. transversum cervicis)’dir. A) M. abductor pollicis brevis B) M. abductor pollicis longus C) M. flexor pollicis brevis’in derin başı D) M. oppenens pollicis E) M. flexor pollicis brevis’in yüzeyel başı Lig. teres uteri: gubernaculum artığıdır. Cornu uteri’den başlar, lig. latum uteri içinde pelvisin ayan duvarına ulaşır. İliak damarlar ve lig. inguinale’yi çaprazladıktan sonra canalis inguinalis’e girer ve labium majus pudendi’de sonlanır. Uterus’un yerinde tutulmasında önemli bir rolü yoktur. N. ulnaris, m. flexor pollicis brevis’in derin başlı ile m. adductor pollicis’i inerve eder (NMS Anatomi S 128). CEVAP: C CEVAP: E 3 14. İnguinal kanalın arka duvarını aşağıdakilerden hangisi yapar? 17. GFR oluşumundan sorumlu temel güç aşağıdakilerden hangisidir? A) M. obliquus externus abdominis B) M. transversus abdominis C) Lig. inguinale D) Fascia transversalis E) Tendo conjunctivus A) Plazma onkotik basınç B) Ultrafiltrat onkotik basıncı C) Kanın hidrostatik basıncı D) Ultrafiltrat hidrostatik basınç E) Bowman kapsülü onkotik basıncı Arka duvar m. obliquus internus abdominis’in lifleri tarafından oluşturulur. Fascia transversalis ve lig. interfoveolare’de bu duvarı destekler (NMS Anatomi S 323-324). GFR oluşumundan sorumlu temel güç kanın hidrostatik basıncı yani tansiyondur. Tansiyonun 50 mmHg altına düşmesiyle idrar çıkışı durur. GFR oluşumunda kanın hidrostatik basıncı ve ultrafiltrat onkotik basıncı pozitif etki oluştururken, filtrat hidrostatik basıncı ve plazma onkotik basıncı negatif etki oluşturur. CEVAP: D CEVAP: C 15. Silyalarda periferdeki çiftleri birbirine bağlayan yapı aşağıdakilerden hangisidir? 18. Myokard hücresinde aksiyon potansiyelinin plato fazından hangisi sorumludur? A) Işınsal uzantılar B) Sentriyol C) Neksin D) Ubiquitin E) Dynein A) Sodyum iyonlarının hücreye sızması B) Kalsiyum kanallarından hücreye kalsiyum sızması C) Potasyum kanallarının açılması ve potasyum çıkışı D) L tipi kanallardan kalsiyum çıkışı E) Potasyum kanallarından potasyum girişi Neksin periferdeki çiftleri birbirine bağlar. Işınsal uzantılar periferdeki çiftleri ortadaki tübüllere bağlar. Dynein mikrotübül hareketi için gereken motor proteindir. Sentriyol ise 9+3 lü yapıdan oluşan bir mikrotübüldür. Hücre bölünmesinde görev alır. Myokard hücresinde gelişen aksiyon potansiyelinin plato fazından hücre içine kalsiyum iyonlarının sızması sorumludur. Ancak temel etkili olan durum hücre dışı iyon girişinden çok sarkoplazmik retikulumdan sitoplazmaya çıkan kalsiyumdur. CEVAP: C CEVAP: B 16. Aşağıdaki reflekslerden hangisi aşırı kasılan bir iskelet kasının tendonundaki kopmayı engeller? 19. En güçlü vazodilatatör madde aşağıdakilerden hangisidir? A) Gerilme refleksi B) Resiprokal innervasyon C) Geri çekilme refleksi D) Tersine gerilme refleksi E) Fleksiyon-çapraz ekstansiyon refleksi A) Ürotensin B) Bradikinin C) Histamin D) P maddesi E) CGRP Ters gerilme refleksi golgi tendon organı aracılığıyla oluşan reflekstir. Aşırı kasılmaya bağlı tendonda meydana gelebilecek kopmayı önler. Tendonun gerilmesiyle birlikte oluşan kasılma yanıtına ise gerilme refleksi denir. Karıştırılmamalıdır. En güçlü vazodilatatör madde CGRP dir. CGRP aynı zamanda migren patogenezinde önemli rol oynar. CGRP sindirim kanalında da bol miktarda bulunmaktadır. CEVAP: E CEVAP: D 4 20. Medulla spinalise ait aşağıdaki bölgelerden hangisinde multipolar nöronlar bulunur? 23. Uyku sırasında uyku iğcikleri hangi evrede görülür? A) Non-rem 1 B) Non-rem 2 C) Non-rem 3 D) Non-rem 4 E) REM A) Yan boynuz B) Arka boynuz C) Beyaz madde D) Ön boynuz E) Santral kalın duvar Kas iğcikleri alfa benzeri dikenlerdir ve non-rem 2 de görülür. Multipolar nöronlar motor nöronlardır ve bir akson iki veya daha fazla dendritten oluşur. Medulla spinalis ön boynuz hücreleri bu tiptir. Eğer gövdeden tek uzantı çıkarsa bunlara unipolar, karşılıklı 2 uzantı çıkarsa bunlara da bipolar nöronlar denir. CEVAP: B 24. Dilin tat duyusunu taşıyan kranial sinirler aşağıdakilerden hangisinde doğru verilmiştir? CEVAP: D A) 7-9-10 B) 7-10-11 C) 9-10-11 D) 7-9-10 E) 10-11-12 21. Diurnal ritimden sorumlu hipotalamus bölgesi aşağıdakilerden hangisidir? A) Suprakiazmatik çekirdek B) Ventromedial çekirdek C) Mamiller cisim D) Supraoptik çekirdek E) Paraventriküler çekirdek 2/3 ön kısmın tat duyusunu n. Facialis (CN 7) 1/3 arka kısmın tat duyusunu n. Glossofaringeus (CN 9) En arka kısım ve yutağın tat duyusunu n. Vagus (CN 10) taşır Suprakiazmatik Çekirdek: Diürnal ritmden sorumludur (Uyku, sabah kortizonun yükselmesi, tansiyon, vücut sıcaklığı ritmi) Posterier hipotalamus: Kan basıncının artması, pupiller dilatasyon, titreme, vücut sıcaklığında artma (Sempatik alan) Anterior hipotalamus: Miyozis, terleme, vucut sıcaklığında azalma (parasempatik alan) Dorsomedial çekirdek: Gastrointestinal uyarma Perifornikal çekirdek: Acıkma, kan basıncının artması, hiddet Ventromedial çekirdek: Doyma, nöroendokrin kontrol Mamiller cisim: Beslenme refleksleri (Tiamin eksikliğinde dejenerasyona uğrar) Lateral hipotalamik alan: Susama ve acıkma Paraventriküler alan: Oksitosin salgılanması, su tutulması Medial preoptik alan: İdrar kesesinin kasılması kalp hızının azalması, kan basıncının düşmesi Supraoptik çekirdek: Vasopressin salgılanması CEVAP: D 25. Aşağıdakilerden hangisinin BOS değeri plazmadan yüksektir? A) Sodyum B) Protein C) Osmolarite D) Magnezyum E) Bikarbonat BOS>Plazma => Mg, kreatinin BOS=Plazma => Na, Cl, HCO3, Osmolarite BOS<Plazma => K, Ca, Glukoz, Kolesterol, Protein CEVAP: D CEVAP: A 22. Denge ve postüral hareketlerin kontrolüyle ilişkili serebellum bölümü aşağıdakilerden hangisidir? 26. Transdüsini aktifleyerek görmenin mekanizmasında önemli rol oynayan aktif rodopsin aşağıdakilerden hangisidir? A) Flokkonudüler lob B) Anterior lob C) Posterior lob D) Nucleus dentatus E) Nucleus emboliformis A) Batarodopsin B) Lumirodopsin C) Metarodopsin I D) Metarodopsin II E) 11-sis retinal Flokkonodüler lob vestibüler impulslar alan, denge ve postural hareketlerin kontrolünden sorumlu serebellum bölümüdür. Basillerdeki elektriksel değişiklikleri uyaran aktif rodopsin de denilen madde metarodopsin II dir. Transdüsini aktifleyerek cGMP fosfodiesterazı aktive eder ve cGMP miktarını azaltarak hücreyi hiperpolarize eder. CEVAP: A CEVAP: D 5 27. Aşağıdakilerden hangisi insülin üzerine uyarıcı etki göstermez? 30. Nazal kavitede olfaktör bölgede bulunan bez aşağıdakilerden hangisidir? A) Glukagon B) Sekretin C) Beta adrenerjik uyarı D) Alfa adrenerjik uyarı E) Asetilkolin A) Schaffer bezi B) Brunner bezi C) Bowmann bezi D) Pylor bezi E) Lieberkühn kriptaları Alfa adrenerjik uyarı insülin sekresyonunu azaltır. Schaffer bezi resprituar bölgede bulunan bezlerken Bowmann bezi olfaktör bölgede bulunur. Bowmann bezleri tubuloasiner seröz bir bezdir. Olfaktör mukozanın lamina propriasında bulunur. Koku alınmasını kolaylaştırır. Glukagon, sekretin, gastrin, GLP gibi GİS hormonları ise insülini genelde yükseltmektedir. İnsülin sekresyonunu arttıran faktörler: • Kan glukozunda artma • Serbest yağ asitlerinde artma • GİP, gastrin, sekretin, CCK • Glukagon, GH, kortizol, obezite, sulfanüre bileşikleri • Parasempatik uyarı, asetilkolin, beta adrenerjik uyarı CEVAP: C CEVAP: D 31. İnce bağırsak lümenini koruyan lizozim ve defensin salgılayan hücre aşağıdakilerden hangisidir? A) Goblet hücresi B) Cajal hücresi C) Oksintik hücre D) Paryetal hücre E) Paneth hücresi 28. Ön hipofizde en fazla bulunan hücre aşağıdakilerden hangisidir? A) Mammotrop B) Laktotrop C) Somatotrop D) Tirotrop E) Gonadotrop Paneth hücreleri, liberkühn kriptalarının bazal bölümlerinde yerleşmiş ve salgıladığı ürünlerle lüminal yüzeyi patojen mikroorganizmalar karşı koruyan hücrelerdir. TNF-a, lizozim ve defensin olmak üzere 3 madde salgılar. Ön hipofizde en fazla bulunan hücre GH salgılayan somatotrop hücrelerdir. Bazofilik olanlar içinde en yaygın olan ise kortikotroplardır. Bu nedenle hipofizi tutan herhangi bir hastalıkta ilk azalan hormon büyüme hormonudur. CEVAP: E CEVAP: C 32. Blastokistin gömülme sonrası fimbrin tıkacıyla defektin kapatılması hangi gün gerçekleşir? 29. Aşağıdakilerden hangisi trombosit agregasyonunda görevlidir? A) 8. Gün B) 9. Gün C) 11. Gün D) 13. Gün E) 15. Gün A) GpIb-IX B) GpIIb-IIIa C) Von Willebrand faktör D) Plazmin E) Heparin GpIIb-IIIa: Agregasyon GpIa-IIa: Kollagene tutunma GpIb-IX: Kollagenle oluşan tutunmanın stabilizasyonu Von Willebrand faktör: Adezyon sırasında 8. Gün=> Gömülme başlar 9. gün=> Blastokistin endometrial epitelin altına gömülmesi ve fimbrin tıkacı oluşumu 13. gün=> epitelyum tamir edilir ve defekt tamamen kapanır CEVAP: B CEVAP: B 6 33. Aşağıdaki amino asitlerden hangisi globüler proteinlerin dış yüzünde daha çok bulunur? 35. Karnitin sentezi sırasında aşağıdaki amino asitlerden hangisinin metilasyon reaksiyonu gerçekleşir? A) Triptofan B) Fenillanin C) Alanin D) Valin E) Serin A) Lösin B) Serin C) Metiyonin D) Lizin E) Tirozin Globüler proteinler; enleri boylarından daha fazla olan, kısa ömürlü proteinlerdir. Genellikle plazma proteinleri, enzimler, membran proteinleri bu ailendendir. Sulu bir ortamda çalışan proteinlerin katlanması sırasında dış yüzlerinde polar amino asitler kümelenme gösterirler. Bu amino asitler hidrojen bağları kurabilir ve tuz köprülerinin yapısında yer alabilirler. Mitokondri iç zarının birçok moleküle geçirgenliği yetersizdir. Bu moleküllerin mitokondri matriksine geçebilmesi için taşıyıcı sistemlere ihtiyaç vardır. Yağ asitlerinin β- oksidasyonu mitokondri matriksinde gerçekleşir. Yağ asitlerinin matrikse taşınmasında karnitin aracılı sistem kullanılır. Karnitin başlıca karaciğer ve böbrekten kaynaklanan, lizin aminoasidinin SAM tarafından verilen metil grubu ile metillenmesiyle sentezlenen bir moleküldür. İskelet kası ve kalp kası karnitin sentezi yapmamalarına rağmen vücutta miktarca en fazla karnitin kaslarda bulunur. POLAR AMİNO ASİTLER Histidin, Arjinin, Lizin Glutamik asit, Aspartik asit Glutamin, Asparajin Serin, Treonin, Tirozin Sistein Glisin? CEVAP: D Tabloda yer alan Glisin en küçük amino asittir. Bu nedenle yer aldığı moleküle göre polar ya da apolar gibi davranabilmektedir. CEVAP: E 36. Aspartatın pK1 değerinin: 2, pK2 değerinin: 9.9 ve pI değerinin: 2.95 olduğu biliniyor. Aspartatın pKR değeri kaçtır? A) 11.9 B) 4.95 C) 3.9 D) 7.9 E) 5.4 34. Aromatik amino asitler içerisinde suda çözünürlüğü en zayıf olan amino asit aşağıdakilerden hangisidir? A) Triptofan B) Histidin C) Tirozin D) Valin E) Fenilalanin Amino asitler ve proteinler, ortam pH değişikliğine göre proton alıp verebilen ve ortam pH değerinin değişimine direnen tamponlardır. Nötral bir amino asit karboksil ve amino grupları ile tamponlama yapabilir. Asidik ve bazik amino asitlerin yan zincirleri de iyonize olabilir. Yan zincirin de bir pK değeri vardır (pKR). Şıklarda verilen amino asitlerden; triptofan, fenilalanin ve valin suyla etkileşimi kötü olan apolar amino asitlerdir. Ancak bunlardan Valin dallı zincirli amino asitlerden bir tanesi iken, triptofan ve fenilalanin halkalı yapıya sahip aromatik amino asitlerdir. Asidik amino asitlerde Triptofan ve fenilalanin karşılaştırıldığında daha fazla apolar olan amino asit Fenilalanindir. Çünkü triptofanın indol halkasında yer alan azot, apolar olan bu amino aside fenilalanine göre daha polar olma özelliği sağlamaktadır. Fenilalanin tüm aromatik amino asitler içerisinde en fazla apolar olan amino asittir. Aspartat asidik bir amino asittir. Dolayısıyla PI değerinin hesaplanmasında pK1 ve pKR değerleri toplanıp ikiye bölünmelidir. PI değeri 2.95 ve pK1 değeri 2 ise; pKR değeri 3.9 olarak hesaplanabilir. CEVAP: E CEVAP: C Bazik amino asitlerde ise 7 37. Kollajen sentezi sırasında aşağıdaki olaylardan hangisi hücre dışında meydana gelir? 38. Gama glutamil transpeptidaz (GGT) aşağıdaki organ patolojilerinin hangisine tanı koymada yardımcı olmaz? A) Amino ve karboksi terminal uçlarda disülfit bağlarının oluşumu B) Prolin ve lizin rezidülerinin hidroksillenmesi C) Hidroksilizin üzerine glukoz takılması D) Üçlü sarmal yapının oluşmaya başlaması E) Lizin ve hidroksilizin amino asitlerinde aldehit gruplarının oluşumu A) Kemik B) Böbrek C) Karaciğer D) Pankreas E) İnce bağırsak GGT; Karaciğer, pankreas, ince bağırsak ve böbrek proksimal tübülünde bol bulunur. En fazla bulunduğu yer karaciğerdir. ALP yüksekliği kemik patolojilerinde de görüldüğünden, GGT ile ALP nin beraber yükselişi ALP yükseklik nedeninin karaciğer olduğunu düşündürür. CEVAP: A 39. Aşağıdaki tümör belirteçlerinden hangisi karbonhidrat yapılıdır? A) PSA B) CA 19-9 C) CEA D) LDH E) Kalsitonin Şıklarda verilen tümör belirteçlerinden CA 19-9 karbonhidrat yapılı bir tümör belirtecidir. PSA, serin proteaz ailesinden enzim yapılı bir belirteçken, CEA onkofetal, LDH enzim, kalsitonin ise hormon yapılı belirteçlerdir. CEVAP: B 40. Trikarboksilik asit siklusunda, izositrat dehidrogenaz basamağında oluşan elektronların elektron transport zincirine katılmasında aşağıdakilerden hangisine ihtiyaç yoktur? A) Fe-S merkezleri B) FAD C) FMN D) Koenzim Q E) Sitokrom c Kollajen sentezi sırasında ekstrasellüler matrikse gerçekleşen lizil oksidaz basamağı, lizin ve hidroksilizin amino asitleri üzerinde aldehit gruplarının oluşmasını sağlar. Bu sayede olulan allizin ve hidroksiallizin çapraz bağ oluşumuna katılır ve güçlü, olgun kollajen sentezi gerçekleşir. TCA’da izositrat dehidrogenaz basamağında elde edilen elektronlar NADH+H oluştururlar. NADH’lar elektronlarını ETZ’ye kompleks I üzerinden aktarırlar. Burada kompleks I içinde yer alan Fe-S merkezleri ve FMN elektron iletiminde rol alırlar. Elektronlar kompleks I’den Koenzim Q’ya aktarılır. Koenzim Q, kompleks III, sitokrom c ve Kompleks IV aracılığı ile oksijene kadar elektronlar aktarılır. CEVAP: E CEVAP: B 8 41. Glukozun hepatosit sitoplazmasına taşınmasını sağlayan membran proteini aşağıdakilerden hangisidir? 43. Sitoplazmada sitrat düzeylerinin arttığı bir dönem için aşağıdakilerden hangisi yanlıştır? A) GLUT 1 B) GLUT 2 C) GLUT 3 D) GLUT 4 E) GLUT 5 A) Asetil KoA Karboksilaz insülin tarafından defosforile edilmiş ve aktiftir B) HMG KoA Redüktaz insülin tarafından defosforile edilmiş ve aktiftir C) Glikojen Fosforilaz insülin tarafından defosforile edilmiş ve inaktiftir D) İzositrat dehidrogenaz insülin tarafından defosforile edilmiş ve inaktiftir E) Glikojen sentaz insülin tarafından defosforile edilmiş ve aktiftir GLUT’lar; hücre yüzeyinde yer alan transport proteinleridir. Farklı dokulara spesifik farklı GLUT tipleri tanımlanmıştır. GLUT1 Beyin, plesenta, böbrek, eritrosit, kolon Glukoz uptake GLUT2 Karaciğer, Pankreas β hücresi, böbrek, ince bağırsak Glukozun hızlı alımı ve salınması GLUT3 Plesenta, beyin, böbrek Glukoz uptake GLUT4 Kas ve yağ dokusu İnsülinle indüklenen glukoz uptake GLUT5 İnce bağırsak Lümenden hücreye glukoz alımı SGLT1, SGLT 2 İnce bağırsak lümene bakan yüzü, böbrek proksimal tübülü Sitoplazmada sitrat artışı yemek sonrası enerjinin fazla olduğu tokluk döneminde gerçekleşir. TCA enzimlerine hücrede ATP artışı nedeniyle allosterik inhibisyon gelir ve artan sitrat sitoplazmaya çıkar. Bu esnada hormonal olarak insülin hakimiyeti vardır. İnsülinin enzimleri defosforile etmesi ile anabolik yollar aktive olurken katabolik yollar inhibe olur. Asetil KoA Karboksilaz yağ asidi sentezinin kontrol enzimi, HMG KoA Redüktaz kolesterol biyosentezinin kontrol enzimi ve Glikojen Sentaz Glikojen sentezinin kontrol enzimidir ve her üçü de anabolik yolaklardır. Glikojen Fosforilaz glikojen yıkım enzimidir ve katabolik bir yolu katalizler. Glukozun ve galaktozun konsantrasyon gradiyentine karşı sekonder aktif transportu CEVAP: B Tokluk döneminde artan ATP ile birlikte TCA yavaşlar. Ancak bu allosterik bir inhibisyondur. TCA’da hormonal düzenlenme yoktur. CEVAP: D 42. Diyetten galaktozun çıkarılması gereken hastalarda, UDP-Galaktoz sentezi için aşağıdaki enzimlerden hangisine ihtiyaç vardır? A) Galaktokinaz B) Galaktoz-1-fosfat Üridiltransferaz C) UDP-Glukronil transferaz D) Epimeraz E) Aldolaz B Diyetten galaktozun çekilmesi durumunda birçok makromolekülün sentezi için gerekli olan aktif galaktoz yani UDP-Galaktoz, glukozdan epimerizasyon yapılarak elde edilebilir. Şıklarda verilen galaktokinaz, glukoz-1-fosfat üridiltransferaz ve epimeraz enzimleri galaktoz metabolizmasında rol oynarken, aldolaz B fruktoz metabolizmasında rol alır. UDP-Glukronil transferaz ise bilurubin konjugasyonunda görev alan enzimdir. CEVAP: D 9 44. Aşağıdaki enzimlerden hangisi VLDL içerisindeki triaçilgliserollerin periferik dokular tarafından kullanılmasını sağlayan enzimdir? 47. Organizmanın glukagon hakimiyetinde olduğu bir dönem için aşağıdakilerden hangisi yanlıştır? A) Perilipin fosforiledir ve TAG depolarından uzaklaşır B) Hormona Duyarlı Lipaz fosforile ve aktiftir C) Asetil KoA karboksilaz polimerik haldedir D) HMG KoA Redüktaz fosforile ve inaktifitr E) Karnitin açil transferaz I aktifitir A) Hepatik Lipaz B) Pankreatik Lipaz C) Lipoprotein Lipaz D) Kolipaz E) Gastrik Lipaz VLDL, karaciğerde sentezlenen TAG ve kolesterol esterlerinin paketlenerek dolaşıma verilmasini sağlayan lipoproteindir. Dolaşımda VLDL içindeki lipid bileşenleri periferik dokular tarafından alınarak kullanılır. VLDL içindeki TAG depolarının perifer doku tarafından alınmasını sağlayan enzim lipoprotein lipazdır. Heparan sülfat tarafından dokunun kapiller yüzeyine kancalanmış olarak bulunur. Gastrik lipaz, pankreatik lipaz ve kolipaz lipid sindiriminde görev alan gastrointestinal sistem enzimleridir. Hepatik lipaz ise HDL metabolizması sırasında kolesterol esterlerinin karaciğere taşınmasında görev alır. CEVAP: C Organizmanın açlık döneminde hakim hormon glukagondur. Glukagon tüm enzimleri fosforile eder. İnsülin hakimiyetinde defosforile iken aktif olan enzimler inaktif hale gelir. Asetil KoA karboksilaz, lipogenezin kontrol enzimidir. Ve açlıkta inaktif haldedir. Asetil KoA karboksilazın inaktif hali monomerik hali iken, polimerik hali aktif formudur. Toklukta enerjinin fazlasından elde edilerek depolanan TAG ları depo halde tutan protein perilipindir. Perilipin açlık döneminde fosforile olduğunda TAG depolarından uzaklaşır ve depolar Hormona duyarlı lipaz ile yıkımın etkisinbe açık hale gelirler. Yıkımla açığa çıkan yağ asitleri mitokondri matriksine açlıkta aktif olan karnitin açil transferaz I aracılığı ile taşınırlar. CEVAP: C 45. Aşağıdakilerden hangisi parçalandığında gliserol açığa çıkaran membran lipididir? A) Sfingomyelin B) Triaçilgliserol C) Gangliozid D) Fosfotidilkolin E) Sülfatid Membranlarda en fazla buluınan lipid türevi fosfatidilkolindir. Yapısında gliserol ve iki yağ asidinden oluşan fosfatidik asit ve alkol olarak kolin bulunur. TAG parçalandığında da gliserol oluşur ancak TAG saf hidrofobik bir moleküldür ve membran yapısına girmez. Sfingomyelin, gangliozid ve sülfatid için ortak olan molekül çatısı seramid tir. Serin ve palmitat birleşerek sfingozini oluştururlar. Sfingozine bir yağ asidi eklendiğinde seramid oluşur. Bu moleküllerin yapısında gliserol yoktur. CEVAP: D 46.Aşağıdaki amino asitlerden hangisinin sentezinde 3-fosfogliserat ihtiyacı yoktur? A) Serin B) Sistein C) Glisin D) Selenosistein E) Prolin Serin, bir glikoliz ara ürünü olan 3, fosfogliserattan sentezlenir. Serin homosistein ile birleşir(sistatiyonin sentaz), sistatiyonin oluşur. Sistatiyonin homoserin ve sisteine(sistationaz) parçalanır(B6 vitaminine ihtiyaç vardır). Sisteindeki kükürt çıkarılarak yerine selenyum eklenirse selenosistein sentezlenmiş olur. Glisin de serinden sentezlenebilir. Serinin bir metil grubu tetrahidrofolata aktarılır ve glisin sentezlenmiş olur. Prolin sentezi ise gutamat üzerinden gerçekleştirilir. CEVAP: E 48. I. Piridoksal fosfat II. Tiamin pirofosfat III. Tetrahidrobiopterin IV. Demir Seratonin sentezi sırasında yukarıdaki koenzimlerden hangisi ya da hangileri kullanılır? A) I ve IV B) I ve II C) II ve III D) I ve III E) II e IV Seratonin de histamin ve GABA gibi biyolojik aminlere örnektir. Bu moleküller dekarboksilasyon reaksiyonları ile sentezlenirler. Dekarboksilasyon reaksiyonları sırasında B6 vitamininin aktif formu piridoksal fosfat ihtiyacı vardır. Seratonin sentezi, DOPA sentezi ve tirozin sentezinin her üçünde de tetrahidrobiopterin ihtiyacı vardır. CEVAP: D 10 49. Aşağıdaki amino asitlerden hangisinin metabolizması sırasında deoksiadenozilkobalamin ihtiyacı yoktur? A) Valin B) Alanin C) İzolösin D) Metiyonin E) Treonin Şıklarda verilen alanin ise ALT reaksiyonu ile piruvata dönüşerek metabolize olur. 51. Nükleotid şekerinin deoksiriboz şekere çevrilmesini sağlayan enzim aşağıdakilerden hangisidir? A) Ribonükleotid Redüktaz B) PRPP Sentaz C) Adenozin Deaminaz D) Ksantin Oksidaz E) 5’ Nükleotidaz Riboz şekeri deoksiriboz şekere çeviren reaksiyonu ribonükleotid redüktaz katalizler. Bu basamak DNA sentezi için kritik bir basamaktır. Deksiriboz şeker oluşumunda enzimin tioredoksin proteinine ihtiyacı vardır. Bu basamak hidroksiüre tarafından inhibe edilir. PRPP Sentaz pürinlerin de novo sentezinde yer alan allosterik bir enzimken, ADA, Ksantin oksidaz ve 5’ nükleotidaz pürin yıkımında görev alırlar. CEVAP: A 52. Aşağıdaki aktif vitaminlerden hangisi triptofan amino asidinden sentezlenebilir? A) FAD B) NAD C) TPP D) PP E) THF CEVAP: B Niasin aktif formu triptofan amino asidinden sentezlenebilir. BU sentez sırasında B2 ve B6 vitaminlerine de ihtiyaç vardır ancak triptofandan sentezlenebilen vitamin B3 tür. Ancak sentezlenen niasin miktarı vücut için yetersizdir ve insanlarda B3 vitaminin dışarıdan alınması mecburidir. CEVAP: B 50. Aşağıdakilerden hangisinin membrandaki reseptörü Gi ile kenetli değildir? A) Anjiyotensin II B) Katekolaminlerin α2 reseptörleri C) Somatostatin D) Parathormon E) Asetilkolin Adenilat Siklazı Aktive Edenler (Reseptörde Gs Proteini olanlar) A) Bakır B) Çinko C) Kobalt D) Mangan E) Magnezyum Adenilat Siklazı İnhibe Edenler (Reseptörde Gi Proteini olanlar) KALSİTONİN GLUKAGON ASETİLKOLİN PTH β-ADRENERJİK UYARI α2-ADRENERJİK UYARI FSH TSH LH MSH hCG CRH LPH 53.Aşağıdakilerden hangisi DNA Polimerazın kofaktörüdür? Sitokrom oksidaz, katalaz ve peroksidaz K+ Piruvat kinaz Mg+2 Heksokinaz, Glukoz-6-fosfataz, piruvat kinaz Mn+2 Arjinaz, Ribonükleotid redüktaz Cu+2 Sitokrom oksidaz, MAO, lizil oksidaz, askorbat oksidaz, SOD sitoplazmik formu, Dopamin β-hidroksilaz Zn+2 Karbonik anhidraz, alkol dehidrogenaz, Karboksipeptidaz A ve B, DNA polimeraz, ALA dehidrataz, SOD sitoplazmik formu Ca+2 Amilaz, rennin Se Glutatyon peroksidaz Ni+2 Üreaz Mo Dinitrogenaz, Ksantinoksidaz ANJİYOTENSİN II SOMATOSTATİN ACTH ADH CEVAP: D Fe+2 ve Fe+3 CEVAP: B 11 54.Aşağıdaki vitaminlerden hangisinin yapısında izopiren birimi mevcuttur? A) C vitamini B) B1 vitamini C) Biotin D) Folik asit E) A vitamini Yağda çözünen vitaminler A, D, E, K vitaminleridir. Bu vitaminler kolesterol biyosentezi sırasında sentezlenen bir ara ürün olan farnezile yapıca benzerler. A vitamini sikloheksinil halkası taşıyan bir izopiren türevidir. CEVAP: E 57. Penis şaftında 1 cm çapında, ağrısız ülseri olan hastada yapılan RPR testinin pozitif olması üzerine sifilizden şüpheleniliyor. Ülserden yapılan örnekleme gram ile boyanıyor fakat bakteri tespit edilemiyor. Sifiliz etkeni olan Treponema pallidum’un ışık mikroskopisinde görülememesinin nedeni nedir? A) Rutin boyalarla boyanmaması B) Görünmez olması C) Beyaz ışığın dalga boyunun çok uzun olması D) Mikroorganizma çapının 0,2 mikrometreden küçük olması E) Mikroorganizmanın hızlı hareketi nedeniyle görülememesi Treponema gibi spiroketler 0,2 mikrometreden küçük olmaları nedeniyle ışık mikroskopisinde görülemezler. Görülebilmeleri için karanlık alan mikroskopisi kullanılır. CEVAP: D 55. Aşağıdaki hastalıklara sebep olan mikroorganizmalar incelendiğinde hangisinde nükleik aside rastlanılmaz? A) Aspergilloz B) Atipik pnömoni C) Kuru D) El-ayak-ağız hastalığı E) Histoplazmoz 58. Hücre duvarı olmayan ve peptidoglikan prekürsörlerini sentezleyemeyen bakteri türü hangisidir? A) Gram negatif bakteri B) Bacillus C) Chlamydia D) Virüsler E) Mycoplasma Kuru bir prion hastalığıdır ve prionlar nükleik asit içermezler. Diğer şıklarda bulunan hastalıklara sebep olan mikroorganizmaların hepsi nükleik asit içerir. Hücre duvarı olmadığı için peptidoglikanı olmayan bakteriler mycoplasma ve ureaplasma’dır. CEVAP: C CEVAP: E 56. Aşağıdakilerden hangisi hem DNA hem RNA içerir? A) Viroid B) Prion C) Transpozon D) Plazmid E) Bakteri Transpozon bağımsız replike olamayan lineer DNA dizisidir. Plazmid çift iplikli, dairesel, bağımsız replike olabilen DNA parçasıdır. Prionlar herhangi bir nükleik asit içermezler. Viroid, nükleazlara dirençli olan enfeksiyöz RNA partikülüdür. Bakteriler hem DNA hem RNA molekülüne sahiptir. CEVAP: E 59. Yirmi yedi yaşında bir kadının mesanesine cinsel temas esnasında 10 tane E.coli bakterisi inoküle oluyor. Bu organizmanın üreme zamanının 20 dakika olduğu bilinmektedir. 20 dakika sonra bu bakteri büyümenin logaritmik fazına giriyor. 3 saatlik logaritmik büyüme sonrasında bakteri sayısı kaç olur? A) 1280 B) 10.000 C) 5.000 D) 2560 E) 100.000 Tamamen matematik sorusu. 3 saati, 20 dakikalık zaman dilimlerine ayırdığımızda bu bakteri 8 kez çoğalma gösterecektir. Her defasında sayı ikiye katlandığından cevap 2560 tır. CEVAP: D 12 60. Cerrahi aletlerin sterilizasyonunda aşağıdaki kimyasal ajanlardan hangisi tercih edilir? 63. Plasentayı geçebilen immunglobulin molekülü hangisidir? A) Triklosan B) Gluteraldehit (%2) C) Hidrojen peroksit (%2) D) Kuaterner amonyum bileşikleri (%2) E) Klorheksidin A) IgM B) IgA C) IgD D) IgE E) IgG Triklosan ve klorheksidin cilde uygulanan dezenfeksiyonda yani antisepside kullanılır. Kuaterner amonyum bileşikleri düşük düzey dezenfektan grubundandır. Endoskop, artroskop, laparoskop gibi ısıya duyarlı aletlerin sterilizasyonunda gluteraldehit gibi yüksek düzey dezenfektanlar tercih edilir. Gluteraldehit sıvı kimyasallar içinde en güçlü olandır. Plasentayı geçebilen tek immunglobulin IgG dir. CEVAP: B 61. Aşağıdakilerden hangisi 20°C’de çoğalabilen mikroorganizmaları tanımlar? A) Mezofil B) Psikrofil C) Psikotrof D) Termofil E) Nötralofil 64. Otuzbeş yaşında kadın hasta nazal fraktür nedeniyle opere ediliyor ve sonrasında burnuna tampon yerleştiriliyor. Yaklaşık 8 saat sonra baş ağrısı, kas ağrıları, kramp tarzında karın ağrısı ve ishal gelişiyor. Sonrasında ayak tabanı ve avuç içini de kapsayacak şekilde tüm vücutta yaygın, güneş yanığı benzeri eritematöz döküntüler ortaya çıkıyor. Kan basıncı 70/40, karaciğer enzim testlerinde ve böbrek fonksiyon testlerinde yükselme tespit ediliyor. Aşağıdakilerden hangisi bu duruma yol açmış olabilir? A) Tetanospazmin B) Lesitinaz (alfa toksin) C) Lipopolisakkarit D) Süperantijen yapıda toksin E) A ve B alt ünitelerinden oluşan toksin Psikotroflar 20°C ila 30°C arasında ürerler. Gıda bozulmalarının önemli nedenlerinden biridirler. Hastada mevcut klinik tablodan S. aureus’un TSST-1 toksini ve enterotoksinleri sorumludur. Hastanın burnunda taşıyıcı olarak bulundurduğu S. aureus’un enfeksiyona yol açması sonucu hastalık meydana gelmiştir. S. aureus ekzotoksinleri süperantijen yapıdadır. İshal tablosundan en sık sorumlu olan enterotoksin A iken 2 yaş altı çocuklarda görülen psödomembranöz enterokolitten enterotoksin B sorumludur. TSST-1 stafilokoksik toksik şok sendromundan sorumludur. Ateş, hipotansiyon, döküntü ve organ yetmezliği tablosuna neden olur. Gram negatif septik şokundan farklı olarak bakteriyemi görülmez. Alfa toksin (lesitinaz) doku nekrozundan sorumludur. Lipopolisakkarit gram negatiflere ait bir yapıdır. Hastanın kliniği tetanoz ile uyumlu değildir. Mezofil bakteriler en iyi 30°C-37°C, psikrofiller -5°C ila 15°C arasında, termofilikler 50°C-60°C arasında, nötralofiller pH 6-8 aralığında (çoğu mikroorganizma nötralofildir) ürerler. CEVAP: C 62. Doğal immünitenin bir parçası olarak hangi hücreler fagositoz yaparlar? A) B hücreleri ve makrofajlar B) Mast hücreleri ve makrofajlar C) T hücreleri ve mast hücreleri D) Nötrofiller ve NK hücreler E) Makrofajlar ve nötrofiller Makrofaj ve nötrofiller fagositozla yutma işlemi gerçekleştirirler. Mast hücreleri tip 1 hipersensitivitede rol oynar. Üzerinde IgE reseptörleri vardır. IgE bağlandığında histamin salınımı gerçekleştirir. T hücreleri gecikmiş tip aşırı duyarlılık reaksiyonlarında ve B hücreleri de hümoral immünitede rol oynarlar. T ve B hücreleri kazanılmış bağışıklık sistemi hücreleridir. NK hücreler doğal bağışıklıkta rol alırlar fakat sitotoksik öldürme işlemi gerçekleştirirler. CEVAP: E CEVAP: E CEVAP: C 65. Bir önceki (64.soru) soruda verilen hastalık tablosundan sorumlu mikroorganizma hangisidir? A) Clostridium tetani B) Campylobacter jejuni C) Neisseria meningitidis D) E. coli E) Staphylococcus aureus CEVAP: E 13 66. Aşağıdakilerden hangisi Bacillus anthracis’in virulans faktörlerinden biridir? 69. Altmışbeş yaşında kadın, nötropenik olduğu bilinen hastada 39 derece ölçülen ateşten 3 gün sonra ektima gangrenozum geliştiği izleniyor. Ateşinin yükseldiği gün alınan kan kültüründe üreyen mikroorganizmanın aerobik, gram negatif çomak, laktoz negatif ve oksidaz pozitif özellikte olduğu görülüyor. Bu hastanın tedavisinde en uygun antibiyoterapi rejimi hangisidir? A) Protektif antijen B) Lesitinaz C) Lipopolisakkarit D) Slime faktörü E) İnternalin A Lesitinaz S. aureus’a ait bir ekzotoksindir. Lpopolisakkarit gram negatiflere ait bir yapıdır. Slime faktörü S. epidermidis’in yabancı yüzeylere tutunmasını sağlar. İnternalin A Listeria monocytogenes’in e-cadherin’e tutunmasını sağlayan virulans faktörüdür. B. anthracis toksini PA (protektif antijen), LF (lethal faktör) ve EF(ödem faktörü) olmak üzere 3 parçadan oluşur. PA diğer iki parçanın hücreye girişine aracılık eder. CEVAP: A 67. Enterokoklar hangi karakteristik özellikleri sayesinde nonenterokokkal grup D streptokoklardan ayrılır? A) Eskülin hidrolizi B) Safrada üremeleri C) Gama hemoliz D) Gram boyanma özelliği E) %6,5’lik NaCl’de üreyebilmeleri Enterokokları, D grubu streptokoklardan (S. bovis) ayıran en önemli özelliği %6,5’lik NaCl’de üreyebilmeleridir. Gama hemoliz, hemoliz yok anlamına gelir. Çoğu enterokok ve D grubu streptokokun hemoliz özelliğidir. D grubu streptokoklar eskülini hidrolize edebilir fakat %6,5’lik NaCl’de üreyemezler. Enterokok ve grup D streptokoklar safrada üreyebilirler. A) Amikasin + Piperasilin/Tazobaktam B) Teikoplanin + Metronidazol C) Sefalotin D) Dalbavansin E) Daptomisin Hastada mevcut tabloya yol açan etken Pseudomonas aeruginosa’dır. Pseudomonas genellikle nötropenik, yoğum bakımda yatan, yanıklı, ventilatöre bağlı, daha önce yoğun antibiyotik kullanmış hastalarda görülür. Gram negatif, oksidaz pozitif ve nonfermentatiftir. Elastaz enzimi ile özellikle yanıklarda görülen ektima gangrenosum tablosuna yol açar. Tek ilaçla tedavi önerilmez. Tercihen bir beta-laktam antibiyotik ve aminoglikozid kombinasyonu kullanılır. Pseudomonas’a en etkili antibiyotikler şöyledir: • Penisilin (piperasilin) • Sefalosporin (seftazidim) • Kinolon (siprofloksasin) • Aminoglikozid (tobramisin, amikasin) • İmipenem • Monobaktam (aztreonam) • Polimiksin E (kolistin) Pseudomonas CEVAP: E Stenotrophomonas 68. Kırk yaşında kadın hasta polikliniğe idrar yaparken yanma, sık idrara çıkma ve sıkışma şikayetleriyle başvuruyor. İdrarının amonyak gibi koktuğunu ifade ediyor. Bu hastada idrar yolu enfeksiyonuna neden olan mikroorganizma hangisi olabilir? A) Citrobacter freundii B) E. coli C) Providencia rettgeri D) Proteus mirabilis E) Serratia marcescens Proteus türleri üreaz pozitif olduklarından üreyi parçalayarak amonyak serbestleşmesine ve idrarın alkali olmasına ve sonuçta taş oluşmasına sebebiyet verirler. Acinetobacter Burkholderia O (oksidaz) H (hareket) + + - + - - + + Sefalotin P. aeruginosa üzerinde etkili değildir. Teikoplanin ve dalbavansin glikopeptid yapılı antibiyotikler olup dirençli gram pozitif enfeksiyonlarda kullanılır. Gram negatif bakteriler glikopeptid grubuna doğal dirençlidir. Daptomisin hücre zarına etkili lipopeptid yapılı antibiyotiktir. Dirençli gram pozitif enfeksiyonlarında kullanılır. CEVAP: A CEVAP: D 14 70. Yeni keşfedilen bir parvovirüs olan insan bocavirus’u en sık hangi örneklemede tespit edilir? 73. Aşağıdaki antifungal ilaçlardan hangisi ergosterol yapımını inhibe etmez? A) Kemik iliği B) İdrar C) Eklem sıvısı D) Beyin-omurilik sıvısı E) Balgam A) İtrakonazol B) Posakonazol C) Anidulafungin D) Terbinafin E) Vorikonazol Solunum yolu enfeksiyonu olan çocukların solunum yolu örneklerinin %1,5 – 11’inde human bocavirus tespit edilmiştir. Akut wheezing i olan çocuklar arasında yaygın görülür. Akut gastroenteriti olan çocukların gaita örneklerinin yaklaşık %3’ünde de bu virüs tespit edilmiştir. Azol grubu ilaçlar lanosterolün, sitokrom P450-bağımlı 14α-demetilasyonunu bloke ederek (lanosterol, ergosterol için bir prekürsördür) ergosterol sentezini engeller. Terbinafin, allilamin grubundan olup skualen epoksidazı inhibe ederek ergosterol sentezini engeller. Anidulafungin ise ekinokandin grubundan olup 1-3-β glukan sentazı inhibe ederek hücre duvar yapımını bozar. CEVAP: E CEVAP: C 71. Aşağıdakilerden hangisi adenovirüs enfeksiyonlarıyla ilişkili değildir? A) Kanser B) Hepatit C) Pnömoni D) Hemorajik sistit E) Keratokonjonktivit Çocukluk çağı pnömonilerinin %10-20 sinden adenovirüs tip 3, 7, 21 sorumludur. Tip 3, 4, 7 akut respiratuar distress sendromuna yol açabilir. Tip 3 ve 7 faringokonjonktival ateşten sorumludur. Tip 8, 19 ve 37 epidemik keratokonjonktivite sebep olur. Tip 1-7 karaciğer transplantasyonu yapılan çocuklarda hepatite yol açabilir. Tip 11 ve 21 ise çocuklarda hemorajik sistite neden olur. CEVAP: A 72. Aşağıdakilerden hangisi influenzanın tipik semptomlarından biri değildir? 74. Otuz yaşında, HIV negatif olduğu bilinen, Güney Amerika’da yaşayan bir hasta dilinde ağrılı, ülseratif bir lezyon nedeniyle başvuruyor. Lezyonun kenarlarının hafifçe sıyrılmış olduğu ve kalkoflor beyazı-potasyum hidroksit ile yapılan yaymada doku hücreleri, debris, çok sayıda büyük, küre şeklinde, multipl tomurcuklanan maya hücreleri olduğu görülüyor. Buna gore hastanın en olası tanısı hangisidir? A) Ateş B) Döküntü C) Kas ağrıları D) Kırgınlık E) Kuru öksürük A) Kriptokokkozis B) Blastomikozis C) Parakoksidioidomikozis D) Koksidioidomikozis E) Kandidiazis İnfluenza belirtileri akut olarak ortaya çıkar. Üşüme titreme, kuru öksürük ve devamında yüksek ateş, jeneralize kas ağrıları, kırgınlık ve anoreksi görülür. İnfluenza döküntülü bir hastalık değildir. Parakoksidioidomikozis etkeni Paracoccidioides brasiliensis’tir. Güney ve Orta Amerika’da görülür. Mikroskopik incelemede büyük, çok sayıda tomurcuklanan maya hücreleri şeklinde görülür. CEVAP: B CEVAP: C 15 75. Daha önce bilinen bir hastalığı olmayan 30 yaşında kadın hasta hastaneye şiddetli baş ağrısı, ışık çakmaları ve pürülan nazal akıntı nedeniyle başvuruyor. Yapılan değerlendirmede bakteriyel menenjit tanısı düşünülen hasta 7 gün sonra exitus oluyor. Bu hastanın tanısında aşağıdaki parazitlerden hangisinin düşünülmesi gerekir? 77. Gebelikte uterus büyümesi ile ilgili aşağıdakilerden hangisi doğrudur? A) Uterus düz kas hücrelerinde hücresel adaptasyon mekanizmalarından sadece hipertrofi görülür. B) Uterus düz kas hücrelerinde görülen hipertrofinin esas nedeni artmış işyüküdür. C) Uterus boyutlarının büyümesinde esas hücresel adaptasyon mekaniması hipertrofidir. D) Gebelikte uterus düz kas hücrelerinde metaplazi sıklıkla hiperplaziye eşlik eder. E) Uterus büyümesinin esas nedeni hemodinamik aşırı yüktür. A) Trichinella spiralis B) Naegleria fowleri C) Diphyllobothrium latum D) Paragonimus westermani E) Onchocerca volvulus Naegleria fowleri, burundan etmoid kemiği geçerek girer beyin dokusuna yerleşir. Naegleria amipleri beyin ve beyinciğin esasen baziler bölgelerinde yaygın hemoraji ve hasara yol açar. Inkübasyon periyodu 1-14 gündür. Erken semptomlar baş ağrısı, ateş. Letarji, rinit, bulantı kusma ve dezoryantasyondur. Akut bakteriyel menenjiti taklit eder. Çoğu vaka 1 hafta içinde kaybedilir. Tanını anahtarı, yakın zamanda yüzme veya sıcak sulara dalış yapma öyküsüdür. Trichinella spiralis İntestinal sisteme yerleşen nematodlardandır. Domuz eti ile bulaşır. Diphyllobothrium latum İntestinal sestod grubundandır. İyi pişmemiş balık eti yenmesiyle bulaşır. Paragonimus westermani akciğerlerde hastalığa neden olan bir trematoddur. Metaserkarya taşıyan yengeçlerin çiğ yenmesi veya diğer tatlı su kabukluları ile bulaşır. Onchocerca volvulus nehir körlüğü etkenidir. Karasineklerle bulaşır. Gebelikte uterus düz kasında hiperplazi ve hipertrofi birarada izlenmesine rağmen uterus boyutunun büyümesinde esas hücresel adaptasyon mekanizması hiperftrofidir. Uterus düz kas hücrelerinde hipertrofinin temel nedeni yüksek hormon seviyeleridir. Metaplazi farklılaşmış bir hücre tipinin bir başka farklılaşmış hücre tipi ile yer değiştirmesidir, gebelikte görülmez. Hemodinamik aşırı yüke bağlı hipertrofi kalpte hipertansiyon ve aort yetmezliği gibi durumlarda görülür. CEVAP: C CEVAP: B 76. Aşağıdaki paraziter hastalıklardan hangisi vektör aracılığıyla bulaşmaz? 78. Metaplazi ile ilgili aşağıdakilerden hangisi doğru değildir? A) Chagas hastalığı B) Fascioliazis C) Afrika uyku hastalığı D) Malarya E) Visseral leşmanyoz A) Farklılaşmış bir hücre tipinin bir başka farklılaşmış hücre tipi ile yer değiştirmesidir. B) En sık görülen örneği gastoözofageal reflü hastalarının özofagusunda gelişen Barret metaplazisidir. C) Tükürük bezlerinde taş oluşumuna bağlı skuamöz metaplazi görülür. D) Metaplazi kansere ilerlemek zorunda değildir. E) En sık epitel dokuda görülür. Chagas hastalığının (Amerikan tripanosomiyazı) etkeni Trypanosoma cruzi’dir. Redüvidler aracılığıyla bulaşır (triatomid veya öpücük böceği de denir). Afrika uyku hastalığı etkenleri Trypanosoma brucei gambiense ve T. b.rhodesiense’dir. Çeçe sineği ile bulaşır. Malarya etkeni plazmodyumlardır. Anofel cinsi dişi sivrisinek ile bulaşır. Kutanöz leishmaniazis etkeni Leishmania tropica ve viseral leishmaniazis etkeni ise Leishmania donovani’dir. Leishmaniazis tatarcık sineği aracılığıyla bulaşır. Fascioliazis etkeni Fasciola hepatica’dır. Su teresi üzerinde bulunan metaserkaryaların yenilmesiyle bulaşır. Dolayısıyla bulaşmasında bir vektör rol almaz. CEVAP: B En sık görülen metaplazi bronşta görülen skuamöz epitel metaplazisidir. Sigara kullanımı ve A vitamini eksikliğinde görülür. DİKKAT: Metaplazi matür hücrelerdeki fenotip değişimden kaynaklanmaz, normal dokularda bulunan kök hücrelerin ya da bağ dokuda bulunan farklılaşmamış mezenkimal hücrelerin yeniden programlanmasıdır. CEVAP: B 16 79. Aşağıdakilerden hangisi inflamasyonda hücresel geçirgenliği yani transsitozu artırarak ödeme neden olur? A) VEGF B) Histamin C) Lökotrienler D) Mikrobiyal toksinler E) P maddesi VEGF endotelyal geçirgenliği yani transsitozu artırarak ödeme neden olur. Histamin, lökotrienler ve P maddesi endotelyal kontraksiyon ile damar geçirgenliğini artırırlar. Mikrobiyal toksinler direkt endotel hasarı ile damar geçirgenliğini artırırlar. Artmış Damar Geçirgenliği • Entodel hücrelerinin kontraksiyonu Endotel hücreleri arasında boşluklara yol açar En fazla ve en erken artıran neden Özellikle histamin olmak üzere bradikinin, lökotrienler, P maddesi etkilidir. Geri dönüşümlüdür. Kısa sürelidir. Venüllerde görülür. • Direkt (irreversibl) endotel hasarı Venüllerin yanı sıra arteriol ve kapillerlerde de görülür. Enfeksiyonlar ve ciddi yanık durumlarında görülür. • Lökosite bağlı endotel hasarı Uzun sürelidir. Geç dönemde gelişir. • Endotelyal geçirgenlik artışı VEGF • Yeni sentezlenen immatür damarlar 81. Aşağıdakilerden hangisi tip 1 aşırı duyarlılık reaksiyonlarında doku hasarı yapar, kinin ve komplemanları parçalayarak C3a gibi ek kemotaktik ve inflamatuar mediyatörler üretimine neden olur? A) Histamin B) Adenozin C) Triptaz D) Heparin E) Kondroitin sülfat Triptaz mast hücre granüllerinde bulunur ve tip 1 aşırı duyarlılık reaksiyonlarında degranülizasyon ile salınır. Doku hasarı yapar, kinin ve komplemanları parçalayarak ek kemotaktik ve inflamatuar mediyatörler (C3a gibi) üretimine neden olur. Vazoaktif aminler: Tip 1 aşırı duyarlılıkta mast hücre granül depolarından salınır. • Histamin vazodilatasyon, damar geçirgenlik artışı, düz kas hücre kontraksiyonu ve mukus sekresyon artışına neden olur. • Adenozin bronkokonstriksiyon ve trombosit agregasyon inhibisyonu yapar. • Nötrofil ve eozinofil için kemotaktik faktörler salınır. • Triptaz doku hasarı yapar, kinin ve komplemanları parçalayarak ek kemotaktik ve inflamatuar mediyatörler (C3a gibi) üretimine neden olur. • Granüllerde ayrıca heparin ve kondroitin sülfat gibi asidik proteoglikanlar da bulunur. CEVAP: C CEVAP: A 80. Aşağıdaki primer (genetik) hiperkoagülabilite nedenlerinden hangisinde arteryel ve venöz trombozlar bir arada görülür? A) Faktör V (Leiden) mutasyonu) B) Protrombin gen mutasyonu C) Faktör VIII yüksekliği D) Homozigot homosistinüri E) Protein C eksikliği Hiperhomosisteinemide hem arteryel hem venöz trombozlar görülür. Yüksek homosistein seviyeleri endotel hücrelerini hasara uğratarak antitrombotik etkilerini engeller. Sistatiyon β-sentetaz eksikliği nedeniyle görülür. Faktör V mutasyonu (faktör V Leiden): Mutasyon faktör V’in protein C ile yıkılmasında ve inaktive edilmesinde dirence neden olur (aktif protein C rezistansı). Venöz tromboz riski; heterozigotlarda 5 kat homozigotlarda ise 50 kat artar. Protrombin gen mutasyonu: Yüksek protrombin seviyeleri ile karakterizedir. Venöz tromboz riski 3 kat artmıştır. 82. Aşağıdakilerden hangisi venler içinde büyüme eğiliminde olan kanserler arasında değildir? A) Wilms tümörü B) Hepatoselüler karsinom C) Kolon adenokarsinomu D) Adrenokortikal karsinom E) Renal hücreli karsinom Kolon adenokarsinomu lenf noduyla yayılma eğilimindedir. TNM evrelemesinden hatırla ! VENLERE İNVAZYON YAPAN KANSERLER • Hepatoselüler karsinom • Renal hücreli karsinom renal ven aracılığıyla yılanvari bir durumla inferior vena kavaya ve bazen de sağ kalbe ulaşır. • Adrenokortikal kanserler • Wilm’s tümörü Faktör 8 yüksekliği ve protein C eksikliğinde venöz trombozlar görülür. Bu kanserler vena cava inferior trombüsü ile klinik verebilirler. Vaka sorularında DİKKAT ! CEVAP: D CEVAP: C 17 83. Aşağıdaki etkenlerden hangisi mesleki burun, orofaringeal ve akciğer kanseri riskini artırır? 85. Nöroblastom ile ilgili aşağıdakilerden hangisi yanlıştır? A) Radon B) Krom C) Nikel D) Berilyum E) Asbest A) TrkA reseptörü pozitifliği bulunanlarda prognoz daha iyidir. B) Adrenal medulla dışında en sık arka mediastende yerleşir. C) Schwannian stroma ve gangliositik farklılaşma iyi prognozla ilişkilidir. D) Lokalizasyon fark etmeksizin %90’ı katekolamin üretir. E) 2 yaşından büyük hastalar genellikle metastaz bulguları ile gelirler. Mesleki nikel maruziyeti burun, orofaringeal ve akciğer kanseri riskini artırır. Şıklarda yer alan radon, krom, berilyum ve asbest de akciğer kanseri riskini artırmaktadır. Ancak bu etkenlerin burun ve orofaringeal kanserler ile ilişkisi henüz kanıtlanmış değildir. Radon akciğer kanseri riskini artırır. Uranyum madencileri ve taş ocaklarında çalışanlar risk altındadır. Krom akciğer kanseri riskini artırır. Metal alaşımlar, boyalar, pigmentler ve koruyucular maruziyet kaynaklarıdır. Berilyum akciğerde granülomatöz hastalık yapar ve akciğer kanseri riskini artırır. Füze yakıtı ve uzay araçları maruziyet kaynaklarıdır. Asbest akciğer karsinomu, mezotelyoma ve gastrointestinal sistem (özofagus, mide, kolon) kanseri riskini artırır. Yangın, ısı ve sürtünme direnci için kullanım; yanmaya dirençli tekstil ürünleri, sürtünme materyalleri (örneğin; fren balataları), çatı kağıtları ve fayans maruziyet kaynaklarıdır. CEVAP: C 84. Çevresel maruziyetler ile ilgili aşağıdakilerden hangisi doğru değildir? A) Arsenik maruziyeti akciğer kanseri riskini artırır. B) Kadmiyum maruziyeti prostat kanseri riskini artırır. C) Klorakne (akneiform dermatoz) dioksin maruziyeti ile ortaya çıkar. D) Tütünde bulunan nikotin ve katran kanserojen etkilerden sorumlu değildir. E) Alkoliklerde karaciğer yağlanmasının temel nedeni NAD+ eksikliğidir. Tütünde bulunan nikotin kanserojen değildir, bağımlılıktan sorumludur. Ancak katran kanserojendir (katran=kanser). Tütündeki Karsinojenler • Polisiklik aromatik hidrokarbonlar • Nitrözaminler • Benzopren • Katran Arsenik maruziyeti akciğer ve deri kanseri riskini artırır. DİKKAT! Arsenik bazal hücreli ve skuamöz hücreli deri kanseri riskini artırırken, malign melanom riskini artırmaz. Kadmiyum pillerde bulunur. Prostat kanseri riskini artırır. (Pil Prostat Periferik zon) Klorakne (Akneiform dermatoz): Dioksin ve PCB maruziyeti ile ortaya çıkar. Folikülit, akne, kist, hiperpigmentasyon ve hiperkeratoz görülür. Genellikle yüz ve kulak arkasında yerleşir. Alkoliklerde karaciğer yağlanmasının temel nedeni NAD+ eksikliğidir.Alkol dehidrogenaz ile oksidasyon nikotinamid adenin dinükleotid (NAD+) azalmasına neden olur. NAD+ karaciğerde yağ asidi oksidasyonu için gereklidir. NADH/ NAD oranının artması şeklinde de sorulabilir DİKKAT! CEVAP: D Nöroblastom en sık adrenal medulla (%40), abdominal paravertebral bölge (%25) ve arka mediastende (%15) yerleşir. Yani ikinci sıklıkta yerleştiği bölge abdominal paravertebral bölgedir. Sempatik gangliyon kökenine farklılaşmayı gösteren yüksek afiniteli sinir büyüme faktörü reseptörü TrkA iyi prognozla ilişkilidir. Schwannian stroma ve gangliositik farklılaşma iyi prognozla ilişkilidir. Lokalizasyon fark etmeksizin nöroblastomların %90’ı katekolamin üretir. Kanda yüksek katekolamin seviyeleri ve idrarda yüksek vanilmandelik asit ve homovalinik asit gibi katekolamin metabolitlerinin seviyeleri tanıda önemlidir. Feokromositomoya göre hipertansiyon daha az görülür. 2 yaşından küçük çocuklar karın şişliği ile gelir (karında orta hattı geçebilen kitle, ateş ve kilo kaybı eşlik eder). 2 yaşından büyük çocuklar hepatomegali, asit ve kemik ağrısına neden olan metastaza kadar fark edilmeyebilir. CEVAP: B 86. Aterosklerotik plak ile ilgili aşağıdakilerden hangisi yanlıştır? A) Yağlı çizgilenmelerin risk faktörü bulunmayan kişilerde 40 yaşından önce görülmesi beklenmez. B) Aterosklerotik plak en çok abdominal aortta görülür. C) Aterosklerotik plak görülmeyen yerler arasında renal arterler, üst ekstremite arterleri ve mezenterik arterler yer alır. D) Diabet ve hipotiroidi hiperkolesterolemiye yol açarak prematür ateroskleroz riskini artırır. E) Periferik arterler içerisinde aterosklerotik plak en çok popliteal arterde görülür. Yağlı Çizgilenmeler lipid-dolu köpüksü makrofajlardan oluşurlar, minimal yüksekliktedir ve akım bozukluğuna neden olmaz. 1 yaşın altındaki infantların aortunda görülebilir. Risk faktörlerinden bağımsız olarak 10 yaşın üzerinde çocukların tamamında vardır. Aterosklerotik plaklara ilerlemek zorunda değildir. Aterosklerotik Plak - Sırayla En Çok Tutulan Damarlar • İnfrarenal abdominal aort • Koroner arterler • Popliteal arterler • İnternal karotid arterler • Willis halkası damarları CEVAP: B 18 87.En sık görülen konjenital akciğer anomalisi hangisidir? A) Pulmoner sekestrasyon B) Pulmoner hipoplazi C) Önbarsak kistleri D) Konjenital lobar aşırı havalanma E) Trakeal atrezi Pulmoner hipoplazi en sık görülen konjenital akciğer anomalisidir. Vücut ağırlığı ve gestasyonel yaşa göre akciğer ağırlığı, hacmi ve asini sayısının azalması ile sonuçlanan her iki akciğerin eksik gelişmesidir. Konjenital diyafram hernisi ve oligohidroamniyoz gibi akciğere bası yapan ya da uterusta normal akciğer ekspansiyonunu bozan durumlarda görülür. Pulmoner sekestrasyon ayrı bir akciğer dokusudur. Havayolu bağlantısı yoktur. Aort ya da dallarından beslenir. Pulmoner arterden beslenmez. Önbarsak (Foregut) kistleri primitif önbarsağın ayrılma anormalliğiyle görülür. En sık hilum ve orta mediastende yerleşir. Duvar yapılarına bağlı olarak, bronkojenik (en sık), özofageal ya da enterik olarak sınıflandırılırlar. 89. Tükürük bezi tümörleri ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi yanlıştır? A) Pleomorfik adenomdan sonra en sık görülen tükürük bezi tümörü Warthin tümörüdür. B) Sublingual tükürük bezlerinde görülen tümörün malign olma olasılığı diğer yerleşim bölgelerine göre daha yüksektir. C) En sık görülen malign tükürük bezi tümörü mukoepidermoid karsinomdur. D) Asinik hücreli karsinom en çok parotis bezinde görülür. E) Warthin tümörü sadece %10 oranında bilateraldir. Pleomorfik adenomdan sonra ikinci en sık görülen tükürük bezi tümörü mukoepidermoid karsinomdur. Benign tükürük bezi tümörleri arasından ikinci en sık görülen Warthin tümörüdür. Bu ayrıma dikkat edelim. Mukoepidermoid karsinom malign olmasına rağmen tüm tükürük bezi tümörleri arasında %15 ile ikinci sırada yer alır. Benign Malign CEVAP: B Pleomorfik adenom (%50) Mukoepidermoid (mikst tümör) (%15) 88. Aşağıdakilerden hangisi fibrozan kronik intertisyel akciğer hastalıklarından değildir? karsinom Warthin tümörü Adenokarsinom A) Klasik intertisyel pnömoni B) Kriptojenik organize pnömoni C) Respiratuar bronşiolit-ilişkili intertisyel akciğer hastalığı D) Radyasyon pnömonisi E) Nonspesifik intertisyel pnömoni (%5-10) (%10) Onkositom Asinik hücreli karsinom (%5) Diğer adenomlar Adenoid kistik karsinom (%5) Respiratuar bronşiolit-ilişkili intertisyel akciğer hastalığı fibrozan hastalık grubunda yer almaz, sigara-ilişkili grupta yer alır. (%5-10) Malign mikst tümör (%3-5) Bazal hücreli adenom Kronik İntertisyel Akciğer Hastalığının Temel Kategorileri Kanaliküler adenom Skuamöz hücreli karsinom (%1) (%1) Duktal papillomlar Fibrozan • Klasik intertisyel pnömoni (idiopatik pulmoner fibrozis) • Nonspesifik intertisyel pnömoni • Kriptojenik organize pnömoni • Bağ doku hastalığı-ilişkili • Pnömonkonyoz • İlaç reaksiyonları • Radyasyon pnömonisi Granülomatoz • Sarkoidoz • Hipersensitivite pnömonisi Yerleşim yerine göre tümörlerin malignite yüzdesi; parotis (15-30), submandibuler (40) minör tükrük bezleri (50), sublingual (70-90). BEZ BÜYÜKLÜĞÜ İLE MALİGNİTE TERS ORANTILI! Asinik hücreli karsinom en sk parotis bezinde görülür. Bilateralite ve multisentrisite özellikleri Warthin tümörüne benzer. Genellikle az miktarda anaplazi ve az mitoz içerir. CEVAP: A Eozinofilik • Löffler pnömonisi • İlaç-allerjisi ilişkili • İdiopatik kronik eozinofilik pnömoni Sigara ilişkili • Deskuamatif intertisyel pnömoni • Respiratuar bronşiolit-ilişkili intertisyel akciğer hastalığı • Langerhans hücreli histiositoz • Pulmoner alveoler proteinozis • Lenfoid intertisyel pnömoni Diğer karsinomlar (%2) Diğer CEVAP: C 19 90. Menetrier hastalığı ile ilgili aşağıdakilerden hangisi doğru değildir? 92. Aşağıdaki hastalıkların hangisinde pankreas kanseri riski daha fazladır? A) Midede adenokarsinom ve lenfoma riski artar. B) Yüzey epitelinde aşırı TGF- α salınımı nedeniyle oluşur. C) Asit salgısı azalır. D) En çok etkilenen mide bölgesi korpus ve fundusdur. E) Bezlerde tirbüşon görünümü ve kistik dilatasyon sonrasında bez atrofisi görülür. A) Herediter pankreatit B) 3 ya da daha fazla akrabada pankreas kanseri C) Herediter non-polipozis kolorektal kanser sendromu D) Peutz-Jeghers sendromu E) Ailesel atipik multipl-ben melanom sendromu Peutz-Jeghers sendromu pankreas kanseri riskini en çok artıran herediter hastalıktır. Pankreas kanseri riskini 130 kat artırır. Pankreas Kanserine Genetik Yatkınlık Menetrier hastalığında midede adenokarsinom riski artar. Ancak lenfoma riski artmaz. Menetrier Hastalığı • Yüzey epitelinde aşırı TGF- α salınımı nedeniyle oluşur. • Özellikle korpus ve fundus etkilenir. • Bezlerde tirbüşon görünümü ve kistik dilatasyon sonrasında bez atrofisi görülür. • Foveolar hiperplazi eşlik eder. • Protein kaybettiren enteropati yapar (mukoza yüzeyinin artması ile). • Asit salgısı azalır. • Mide adenokarsinom riski artar (lenfoma riski artmaz). Hastalık Gen Risk Artışı (Kat) Peutz-Jeghers sendromu STK11 130 Herediter pankreatit PRSS1, SPINK1 50-80 Ailesel atipik multipl-ben melanom sendromu CDKN2A 20-35 Güçlü aile hikayesi Bilinmiyor 14-32 Herediter meme ve over kanseri BRCA1, BRCA2, PALP2 4-10 Herediter non-polipozis kolorektal kanser (HNPCC) MLH1, MSH2 (2p21) 8-10 (≥3 akrabada pankreas kanseri) CEVAP: A 91. Hepatoselüler adenomlar ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi doğru değildir? CEVAP: D A) OKS kullananlarda daha sık görülür. B) HNF-1 alfa mutasyonu ile ilişkili olanlar kanser riski taşıdığı için çıkarılmalıdır. C) En sık görülen tipi inflamatuvar tipidir ve İL-6 ko-reseptörü olan gp130 mutasyonu ile ilişkilidir. D) Hepatositlerden gelişen kapsül altında lokalize benign bir tümördür. E) Beta katenin geninde mutasyonla ilişkili olanlarda malignite riski yüksektir. 93. Aşağıdaki inflamatuvar meme hastalıklarından hangisi diabetes mellitus ve otoimmün tiroidit hastalarında daha sık görülür? A) Plazma hücreli mastit B) Yağ nekrozu C) Lenfositik mastopati D) Periduktal mastit E) Granülomatöz lobüler mastit HNF 1-alfa mutasyonu ile ilişkili olan hepatoselüler adenomlar malign transformasyona uğramaz (MODY-3 ile ilişkili). Hepatosellüler Adenom • Hepatositlerden gelişen kapsül altında lokalize benign bir tümördür. • Büyük boyutlara ulaşıp hepatosellüler kanseri taklit edebilir. • Gebelikte rüptür ve masif kanama yapabilir • OKS kullanan kadınlarda daha sık görülür. İnflamatuvar (en sık tip) hepatosellüler adenomlar yağlı karaciğer hastalığıyla ilişkilidir. Malign transformasyon riski düşüktür. İL-6 ko-reseptörü olan gp130 mutasyonu ile ilişkilidir. Sürekli olarak JAK-STAT uyarısı vardır. HNF 1-alfa mutasyonu ile ilişkili olanlar malign transformasyona uğramaz (MODY-3 ile ilişkili). Beta katenin geninde mutasyonla ilişkili olanlarda malignite riski yüksektir. Lenfoisitk mastopati diabetes mellitus tip 1 ve otoimmün tiroidit hastalarında daha sık görülen inflamatuar meme hastalığıdır. Memede yaygın veya tek dansiteler görülür. Kitleler sert yapılıdır. Lenfositik infiltratlar ve duktal atrofi görülebilir. Kollajen dokusu artmıştır. Plazma hücreli mastit 50-60 yaşında multipar, sigara içmeyen kadınlarda görülür ve periareolar kitle yapar. Fibrozis sonucunda meme başında çekilmeye neden olarak klinikte kanser ile karışabilir. Sigara risk faktörü değildir. Ağrı beklenmez. Yağ nekrozu travma, inflamatuar reaksiyonlar, cerrahi ve radyoterapi sonrası görülür. Ağrısız, kalsifikasyon içeren kitlesel lezyon izlenir. Periduktal mastit sigara içen kadınlarda görülür. Ağrılı eritematöz subareolar kitle yapar. Granülomatöz lobüler mastit doğum yapmış kadınlarda memede laktasyon sırasında oluşan antijenlere karşı gelişen hipersensitivite reaksiyonu sonucu oluşur. CEVAP: B CEVAP: C 20 94. Tümör süpresör bir gen olan PTEN mutasyonunda görülen tiroid kanserleri aşağıdakilerden hangisidir? 96. Serebellar displastik gangliogliositoma aşağıdaki ailesel sendromlardan hangisine eşlik eder? A) Medüller – Anaplastik B) Foliküler – Papiller C) Anaplastik – Foliküler D) Papiller – Medüller E) Medüller – Foliküler A) Gorlin sendromu B) Cowden sendromu C) Li-Fraumeni sendromu D) Turcot sendromu E) Marchiafava-Bignami Hastalığı DİKKKAT ! Genetik nedenlerle ortaya çıkan tiroid kanser eşleştirmelerinde her zaman Anaplastik – Foliküler karsinomlar akla gelmelidir (AF). RAS Foliküler ve anaplastik karsinom (AF) PI3K Foliküler ve anaplastik karsinom (AF) RET/PTC Papiller karsinom BRAF Papiller karsinom PAX8: PPARG Foliküler karsinom CEVAP: C Serebellar displastik gangliogliositoma Cowden sendromunda görülür (LhermitteDuclos hastalığı). PTEN mutasyonu PI3K/AKT sinyal aktivasyonuna neden olur. Li-Fraumeni sendromu: Medulloblastoma (P53 mutasyonu) Turcot sendromu: Medulloblastom ya da glioblastoma (APC ya da uyumsuzluk tamir genlerinin mutasyonu) Gorlin sendromu: Medulloblastoma (Sonic hedhegog sinyal yolağında upregülasyona neden olan PTCH mutasyonu) Marchiafava-Bignami Hastalığı ise özellikle alkoliklerde görülen korpus kallozum ve anterior kommissürde simetrik myelin kaybı vardır. CEVAP: B 97. Aşağıdaki olgun B hücre neoplazilerinden hangisi naif (antijenle karşılaşmamış) B hücrelerden gelişir? A) Mantle hücreli lenfoma B) Tüylü hücreli lösemi C) Multipl myelom D) Foliküler lenfoma E) Burkitt lenfoma Mantle hücreli lenfoma naif B hücrelerden gelişir. 11. ve 14. kromozomlar arasındaki translokasyon Siklin D1-IgH füzyon genine neden olur. Yaşlı erkeklerde daha sık görülür. Hafif agresif seyirlidir. 95. Aşağıdaki kemik tümörlerinden hangisinde RANKL seviyeleri yüksekliği görülür? Tüylü hücreli lösemi Bellek B hücrelerden gelişir. Aktive edici BRAF mutasyonları görülür. Pansitopeni ve splenomegali bulunan yaşlı kadınlar sık görülen klinik şeklidir. LAP beklenmez. Akut lösemiye dönüşüm görülmez. TRAP + boyanır. A) Kondroblastom B) Osteoklastom C) Ewing sarkom D) Kondrosarkom E) Enkondrom Dev hücreli kemik tümörü ya da diğer adıyla osteoklastom RANKL seviyelerinin yükselmesi ile karakterizedir. RANKL osteoklast prekürsörlerinin olgun osteoklastlara dönüşmesinde rol alır. Dev hücreli kemik tümörünün (Osteoklastom) adjuvan tedavisinde RANKL inhibitörü olan Denosumab kullanılır. Dev Hücreli Kemik Tümörü • Epifizde yerleşir. • 20-40 yaş kadınlarda daha sık görülür. • Femur proksimali ve tibia proksimali en sık yerleştiği yerdir. • Kemik ya da kıkırdak üretimi yoktur. • Osteoklast benzeri dev hücreler (100 ya da daha fazla çekirdek) vardır. • Borderline bir tümördür: Radyoterapi ile malignleşebilir. Yaklaşık yarısı lokal olarak tekrarlar. CEVAP: B Multipl myelom Postgerminal merkez kemik iliğine dönen plazma hücrelerinde gelişir. IgH’yi içeren çeşitli yeniden düzenlemeler ve 13q delesyonları görülür. Litik kemik lezyonları, patolojik kırıklar, hiperkalsemi ve böbrek yetmezliği bulunan daha yaşlı erişkinler sık görülen klinik şeklidir. Foliküler lenfoma germinal merkez B lenfositlerden gelişir. BCL2-IgH füzyon genine neden olan t(14;18) görülür. Jeneralize lenfadenopati ve kemik iliği tutulumu bulunan daha yaşlı erişkinler sık görülen klinik şeklidir. Burkitt lenfoma germinal merkez B hücrelerden gelişir. MYC ve Ig lokuslarını tutan translokasyonlar; genellikle t(8;14) görülür. Ekstranodal kitleler bulunan adolesanlar ya da genç erişkinler sık görülen klinik şeklidir. Nadiren “lösemi” olarak ortaya çıkar. Agresif seyirlidir. Karında şişlik ve ileoçekal kitle ile gelebilir. Yıldızsı gökyüzü manzarası (makrofajlar ve blastlar) görülür. CEVAP: A 21 98. Aşağıdaki over tümörlerinden hangisi epitelyal kökenli değildir? 101. Aşağıdaki ajanlardan hangisi vücutta düşük oranda metabolize olmazlar? A) Brenner tümörü B) Granüloza-teka hücreli tümör C) Müsinöz tümör D) Endometrioid tümör E) Berrak hücreli tümör A) Lityum B) Metformin C) Gabapentin D) Aminoglikozidler E) Spironolakton Granüloza-teka hücreli tümör overin seks-kord stromal tümörlerindendir. Vücutta düşük oranda metabolize olan ilaçlar: metformin, nitrözoksit, pregabalin-gabapentin, aminoglikozidler, furosemide, digoksin, lityum Spironolakton aktif metabolite olan Kanrenona dönüşür. Yani metabolize olur. Yüzey Epitelyal Over Tümörleri • Seröz tümör • Müsinöz tümör • Endometrioid tümör • Brenner tümörü • Berrak hücreli tümör • Kistadenofibrom CEVAP: E 102. Aşağıdakilerden hangisi M2 reseptör aracılı oluşan etkilerden birisidir? CEVAP: B A) Gıda alımında artış B) SA&AV inhibisyonu C) Bronş düz kasında kasılma D) NO sentezi E) Salivasyon artışı 99. Aşağıdaki ilaçlardan hangisi daha yüksek oranda albumin bağlanır? A) Lityum B) Pregabalin C) Nitrözoksit D) Varfarin E) Nikotin Varfarin %99,6 oranla en fazla albumin bağlanan ilaçtır. Lityum, alkol, nikotin, pregabalin-gabapentin, nitrözoksit, metformin albumin bağlanmazlar çünkü ağırlıkları <200 Daltondur. Ayrıca metformin ve nitrözoksit metabolize olmadıklarından değişmeden atılırlar. CEVAP: D CEVAP: B 103. Aşağıdaki ilaçlardan hangisi psödokolinesteraz ile yıkılmaz? 100. Plazma proteinleri ve bunlara bağlanan ilaçlarla ilgili hangi seçenek yanlıştır? A) Klevidipin B) Aspirin C) Esmolol D) Broforamin E) Remifentanil A) Tubokürarin gama globuline bağlandığı için multiple miyelom gibi durumlarda etkisi azalır. B) Lidokain alfa-1 asit glikoproteine bağlandığı için enfeksiyon durumlarında analjezik etkisi azalır. C) Siklosporin lipoproteinlere bağlandığı için hipertrigliseridemi durumlarında immune-süpresan etkisi azalır. D) Asetaminofen albumine bağlı taşındığı için dehidratasyonda etkisi azalır. E) Diazepam albumine bağlı taşındığı için nefrotik sendromda etkisi artar. Asetaminofen albumin çok az bağlanır. Diazepam varfarin - Furosemid yüksek oranda bağlanır nefrotik sendrom gibi albüminin azaltığı durumlarda intoksikasyon riski artarken, dehidratasyon gibi albumin konsantrasyonunun arttığı hadisede etkileri azalır. Diğer seçeneklerdeki ilaçlar, bağlandığı proteinler ve bulundukları hadiselerle ilgili durumlarda etkilerindeki değişimler doğrudur. CEVAP:D M2:KALP M3:DÜZ KAS M2 aracılı vagal sinir ile kalpte SA nod blokajıyla bradikardi oluşur. Tremor da M2 aracılıdır. Diğer seçeneklerin hepsi M3 reseptör agonizması sonucu meydana gelebilir. Plazmada asetilkolin esteraz(bütirilkolin esteraz) ile elimine olanlar: • Ach • Süksinilkolin • Ester yapılı lokal anestezikler • Atropin • Skopolamin • Mivaküryum • Remifentanil • Asetil salisilik asit • Klevidipin • Esmolol Ortak özellik: hepsi plazmada yıkıldığı için kısa etkilidir. Hatta çoğu kendi grubunun en kısa etkilisidir. CEVAP: D 22 104. Aşağıdaki seçeneklerden hangi ikili lipoliz stümülasyonuyla ilişkili reseptörlerdir? 107. Aşağıdaki antiepileptiklerden hangisi petit mal’de kullanılmaz? A) beta1-beta3 B) beta2-alfa1 C) alfa2-beta2 D) beta2-beta3 E) alfa1-alfa2 A) Klonazepam B) Valproat C) Lamotrijin D) Topiromat E) Fenitoin Lipolizi beta1&3 stümüle ederken, alfa2 inhibe eder. ABSANS TEDAVİ: KATİL EVLAT Klonazepam Etosüksimif Valproat Lamotrijin Asetazolamid Topiromat CEVAP: A Fenitoin Absans epilepside kontrendikedir. CEVAP: E 105. Aşağıdaki ilaçlardan hangisi deneysel absans epilepsisi oluşturur? A) Striknin B) Oksitremorin C) Pentilentetrazol D) Fensiklidin E) Metaraminol Deneysel şizofreni: Fensiklidin Deneysel parkinsonizm: Oksi-tremorin Deneysel konvülziyon: Striknin Deneysel epilepsi: PikroToksin, PentilenTetrazol A: Absans, gaba-A blokaj PikroToksin, PentilenTetrazol CEVAP: C 108. Benzodiazepinlerle ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır? A) Kısa etkililerde rebound insomnia, bağımlılık, psikojenik yoksunluk daha fazla görülür B) Uzun etkililerde artık etki daha fazla gözlenir C) Klor kanalı açılma süresini uzatırlar D) Flumazenil invers agonistidir E) REM safhasını kısaltmayan hipnosedatiflerdir Benzodiazepinler klor kanalı açılma frekansını, Barbitüratlar açılma süresini arttırırlar. Benzodiazepinler REM safhasını kısaltmadıkları için kaliteli uykuyu bozmazlar, bu yüzden barbitüratlara insomnia tedavisi açısından üstündürler. CEVAP:C 106. Aşağıdaki metabolit eşleştirmelerden hangisi yanlıştır? A) Noradrenalin periferal: VMA B) Noradrenalin santral: Süksinik semialdehid C) Dopamin: HVA D) Dopamin: 3-O-Metildopa E) Serotonin: 5-HIAA Norepinefrin santral metaboliti: MHPG Yani: 3-Metoksi 4-Hidroksi Pheniletilen Glikol Agresif kişilik bozukluğunda MHPG nin artmış olduğu gözlenmiştir! Süksinik semialdehid: GABA metabolitidir. CEVAP: B 109. Pulmoner hipertansiyonda kullanılan hangi ilaç guanilat siklaz aktivasyonu üzerinden nitrik oksit salınımını arttırarak etkisini gösterir? A) Bosentan B) Tolazolin C) Riociguat D) İnhale NO E) İlioprost Bosentan: Non-selektif endotelin reseptör blokeridir Tolazolin: Non-selektif alfa blokerdir İlioprost: PGI2 ’’Prostosiklin’’ analogudur. Rioci-GUAT: cGMP yi arttırarak NO salınımını düzenler. CEVAP: C 23 110. Menstruel siklus bozukluğu ve galaktore şikayetiyle başvuran 32 yaşında bayan hastanın yapılan muayenesinde görme alanında herhangi bir bozukluk olmadığı ve çekilen kraniyal MR’ında hastanın hipofizinde 6 mm boyutlarında bir adenom saptanmıştır. Prolaktin seviyesi 65 ng/ml (normal aralığı 5-25 ng/ml) gelen hastaya migren öyküsü olduğundan dolayı sumatriptan kullanması nedeniyle ergot alkaloidi verilmek istenmemektedir. Aşağıdakilerden hangisi bu hasta için en uygun seçenektir? KABERGOLİN Kabergolin yarı ömrü bromokripten daha uzun olan ve D2 reseptörüne selektivitesi 4 kat fazla olan ergot türevidir. A) Bromokriptin B) Kabergolin C) Kuinagolid D) Pegvisomant E) Sermorelin CEVAP: C KUİNAGOLİD Ergot türevi olmayan D2 agonistidir. Bromokriptinden güçlü kabergolinden zayıf etki gücü vardır. Pegvisomant GH reseptör antagonistidir. Sermorelin; GHRH analoğudur ve hipotalamik ve hipofizer GH yetmezliklerinin ayrımında tanı testi olarak kullanılır. İlk denemede hem tekrar amaçlı, hem de çok kolay soruların prezentasyonu değiştirilerek nasıl ilginç hale getirilebileceğini gösteren güzel bir soru. Dört dörtlük mikroadenom karakterli prolaktinoma tarifleniyor fakat hastamız migren öyküsü nedeniyle sumatriptan kullandığından ergot alkaloidi kullanılamıyor. Soru ergot alkaloidi olmayıp dopamin agonistik etkisiyle prolaktini baskılayan kuinagolidi sorguluyor. PROLAKTİN Prolaktin peptid yapıda bir hormon olup ön hipofizden salgılanır. Hipotalamustan salınan dopaminle inhibe edilir. Prolaktin sekresyonun ana belirleyicisi tuberoinfundibular nöronlardan salınan ve D2 reseptörünü etkileyen dopamindir. Östrojen, progesteron, GH ve plesental insan laktojeniyle beraber memeyi laktasyona hazır hale getirir. Postpartum dönemde bebeğin emmesiyle uyarılan prolaktin salınımı laktasyonun başlamasını ve devam etmesini sağlar. FSH ve LH yapımını inhibe eder. TRH, VIP, prolaktin salgılatıcı peptid gibi prolaktin salınımını artıran faktörler mevcut olup hipotiroidide artan TRH düzeyleri hiperprolaktinizme neden olabilir. Hiperprolaktinemi kadınlarda galaktore, amenore ve infertiliteye, erkeklerde ise libido kaybı, erektil disfonksiyon ve infertiliteye yol açar. Hiperprolaktinemi tedavisinde cerrahi tedavinin başarı oranları nispeten düşük olduğundan D2 reseptör agonistleri yaygın olarak kullanılmaktadır. BROMOKRİPTİN Bromokriptin semi-sentetik ergot türevi olup, D1 ve D2 reseptörlerini agonize ettiğinden spontanöz (adenom vb.) ve TRH ‘ın indüklediği prolaktin salınım fazlalıklarında kullanılır. Endikasyonları: • Hiperprolaktinemide prolaktin seviyeleri ile hem mikroadenomlarda hem de makroadenomlarda tümör boyutunu azalmak için kullanılır • Akromegalide ve GH salgılayan tümörlerde tümör boyutunda küçülme sağlar. • İstenmeyen laktasyon durumlarında (düşük sonrası ya da uzamış postpartum emzirme) kullanılır. En sık yan etkileri bulantı-kusma, başğarısı ve postural hipotansiyondur. Soğukta dijital vazospazm ve pulmoner infiltratlar oluşabilir. Gebelerdeki prolaktinomada bromokriptin kullanımı güvenlidir. 111. Aşağıdakilerden hangisi metastatik prostat CA tedavisinde kullanılan androjen reseptör antagonistidir? A) Finasterid B) Abareliks C) Goserelin D) Nilutamid E) Somatrem Soru direkt olarak androjen reseptörü antagonistlerini bilip bilinmediğini sorgulayan benzerleri daha önce karşımıza gelmiş bir soru. FLUTAMİD / BİKALUTAMİD / NİLUTAMİD GnRH analogları ile beraber metastatik prostat CA tedavisinde kullanılan androjen reseptör antagonistleridir. Bikulamid ve nilutamid kastrasyon için veya cerrahi kastrasyondan sonra kullanılabilinir. Flutamid hirsutizm tedavisinde kullanılır. FİNASTERİD / DUTASTERİD 5α –redüktaz enzim inhibitörüdürler. Benign prostat hiperplazisinde kullanılırlar ve erkek tipi kellik tedavisinde kullanılırlar ABARELİKS GnRH antagonistidir. Özellikle spinal korda veya başka yerlere metastaz yapmış prostat ca tedavisinde kullanılır. Goserelin GnRH reseptör aagonistidir. Somatrem: GH sentetik analoğudur. CEVAP: D 24 112. Aşağıdakilerden hangisi östrojen sentezini inhibe etmez ? A) Fulvestrant B) Anastrozol C) Ekzemestan D) Letrozol E) Formestan Soru aslında iki bilgiyi sorguluyor: kim östrojen sentezini inhibe eder ve kim östrojen reseptör antagonisti olup östrojen sentezini inhibe etmez. ANTİ-ÖSTROJEN TEDAVİ Anti-östrojen tedavi hormon reseptör pozitif olan meme kanseri hastalarda tercih edilir. Selektif östrojen reseptör modülatörü (SERM) ve selektif östrojen reseptör down regulatörleri (SERD) anti östrojen tedavide yer alır. Tamoksifen meme kanserinin tedavisinde kullanılan bir SERM’dir. Aynı zamanda ciddi risk faktörü (BRCA1, BRCA2 gen pozitifliği) olanlarda koruma amaçlı kullanılır. Endometrium kanseri riskini ve tromboembolik olay görülme oranını artırır. Toremifen ER+ ya a bilinmeyen reseptör durumu olan meme kanserinde kullanılan bir SERM’dir Fulvestrant tam östrojen reseptör antagonisti (SERD) olup meme kanserinde kullanılır. ÖSTROJEN SENTEZ İNHİBİTÖRLERİ AROMATAZ İNHİBİTÖRLERİ Meme ca tedavisinde kullanılırlar Steroidal (tip I) (Irreversibl) formestan ve ekzemestan Non-steroidal (tip II) (Reversıbl) Anastrozol, letrozol, fadrozol ve vorozol Östrojen sentez inhibitörleri uterin sistem kanserleri veya tromboembolizm riskini tamoksifen gibi artırmazlar. Flushinge neden olurlar. Bifosfonatlarla kullanılırlar. CEVAP : A 113. Aşağıdakilerden hangisi henle kulbuna etki eden diüretikler için doğru değildir? A) Henle kulbunun çıkan kalın kolundaki NKCC2 (Na+/ K+/2Cl- ) transport sistemini inhibe ederler B) Prostaglandin sentezini inhibe ederek su ve tuz atılımını artırması sayesinde fazladan diüretik etkinlik gösterirler. C) GFR 30 ml/dk’nın altına düşse bile doz artırımı ile birlikte diüretik etkinlik göstermeye devam eder. D) Sıvı atılmasına neden olduğundan pulmoner ödem tedavisinde faydalıdır. E) Uzun süre kullanımında nefrotoksisiteye neden olabilir. Bu sıralar diüretik sayfaları karıştırılıyor. En potent ve en yaygın kullanılan diüretik olan loop diüretiklere dikkat etmek lazım. LOOP DİÜRETİKLER (Furosemid, Etakrinik asit, Bumetanid, Torsemid) Furosemid, Bumetanid ve Torsemid sülfonamid türevi olup Etakrinik asit sülfonamid grubu değildir. Henle kulbunun çıkan kalın kolundaki NKCC2 (Na+/K+/2Cl- ) transport sistemini inhibe ederek etki gösterir. Bumetanid hariç zayıf karbonik anhidraz inhibitör etki gösterir. Loop diüretikleri plazma proteinlerine yüksek oranda bağlanır ve etki gösterebilmesi için proksimal tübülden sekrete olması gerekmektedir. NSAIDler ve probenesid ise bunların sekresyonunu azaltır. Düşük GFR değerlerinde etki gösterir. Loop diüretikleri COX-2 salınımını etkileyip araşidonik asitten prostaglandin sentezini artırır. Sentezlenen prostaglandinlerden PGE2 çıkan henle kalın kolundan tuz transportunu azaltarak furosemidin diüretik etkisine katkıda bulunur. NSAİDlar prostaglandin oluşumunu inhibe ederek loop diüretiklerin etkisini azaltır. Endikasyonları : • Hiperkalemi • Akut renal yetmezlik • Anyon overdozu (bromid ,iodid ve florid zehirlenmelerinde) • Kalp yetmezliğinde sıvı yüklemesi varsa • Akut sol ventrikül tedavisi (hızlı bir şekilde venöz kapasitansı artırarak sol ventrikül yüklemesini azaltır). • Pulmoner ödem • Hipertansiyon • Kronik konjestif kalp yetmezliğinde mortaliteyi, kalp yetmezliğinin kötüleşmesini azaltıp egzersiz kapasitesini artırır. Yan etkileri : • Doz bağımlı ototoksisite (aminoglikozidler gibi) • Hiperürisemi (gutta atak sıklığını artırır) • Hipomagnezemi Hepatik sirozda, borderline renal yetmezlikte, kalp yetmezliğinde dikkatli kullanılmalıdır. CEVAP : B 114.Aşağıdakilerden hangisinde ranolazinin etki mekanziması tam olarak verilmiştir? A) Yağ asit oksidasyonunu inhibe ederler. B) Hiperpolarizasyonla aktif olan katyon kanallarının inhibisyonu C) Rho-kinaz inhibisyonu D) Nitrik oksit oluşumu E) Geç sodyum kanalı inhibisyonu ve yağ asit oksidasyonu inhibisyonu Çok şık tasarlanmış ve karşımıza benzerleri gelebilecek bir anti iskemik ilaç sorusu. Çeldiriciye takılmayanlar soruyu yapmışlardır. Hem bu sayede bazı ilaçları da tekrar edelim. Ranolazin geç sodyum (INa) kanalına etkiyerek geç sodyum akılını azaltır. Sonuç olarak hücre içi kalsiyum azalacağından hücrelerde relaksasyona neden olur. Trimetazidin ise pFOX inhibitörleri olarak bilinirler ve miyokardda yağ asidi oksidasyonunu inhibe ederler. Hücre başına düşen oksijeni artırır. Rho kinazlar özellikle koroner vazospazmla ilişkili bulunmuş olup rho kinaz inhibitörü olan fasudil ise klinikte başarılı sonuçlar vermiştir. İvabradin hiperpolarizasyonla aktif olan katyon kanallarının inhibe eder. Nikorandil: Koroner arterlerde vazodilatasyon yaparak etki gösterir. Hem preload hem afterloadı düşürür. Kalpte KATP kanallarını aktive ederek miyokardiyal koruma sağlar. CEVAP : E 25 115. Pulmoner hipertansiyon tedavisinde kullanılan endotelin reseptörlerini non-selektif olarak inhibe ederek etkinlik gösteren ilaç aşağıdakilerden hangisidir? 117. Daha önce saptanan atrial fibrilasyonu nedeniyle anti aritmik ve klopidogrel kullanan bir hastaya karın ağrıları nedeniyle endoskopi yapılıyor ve pangastrit görülmesi üzerine işleme biyopsi yapılmadan son veriliyor. Karın ağrısı nedeniyle hastaya medikal tedavi başlanıyor. Hasta 1 hafta sonra acil servise sağ tarafta güç kaybı ve konuşma bozukluğu ile cisimleri tanıyamama şikayetiyle acil servise başvuruyor. Burada yapılan kraniyel tomografisinde hastada medial karotis arter dallarında emboli ile uyumlu görüntü saptanıyor. Bu hastaya karın ağrısı nedeniyle aşağıdaki ilaçlardan hangisi başlanmış olabilir? A) Tadalafil B) Losartan C) Ramipril D) Bosentan E) Ambrisertan Zor bir soru olarak karşımıza gelebilecek bir soru. Non-selektif ifadesine dikkat. Tadalafil pulmoner hipertansiyon tedavisinde de kullanılabilen fosfodiesteraz 5 enzim inhibitörü bir ilaçtır. Losartan anjiotensin II reseptör antagonisti, ramipril ise anjiotensin dönüştürücü enzim inhibitörüdür. ENDOTELİN RESEPTÖR ANTAGONİSTLERİ (BOSENTAN / AMBRİSERTAN ) Endotelin-1 (ET-1) pulmoner vazokonstruksiyona neden olur. ET-1 vasküler düz kas hücrelerini ETA reseptörleri aracılığıyla kasarken ETB reseptörleri ise endotel hücrelerinde prostosiklin ve NO salınımını artırır. Bosentan hem ETA hem de ETB reseptörlerini inhibe eder. Pulmoner hipertansiyonda mortaliteyi ve semptomları azaltırlar. Periferal ödem ve karaciğer hasarına neden olabilir. Ambrisertan ise sadece ETA reseptörünü inhibe etmesine rağmen klinik etkisi bosentanla benzerdir. CEVAP: D 116. Metisiline dirençli Staphylococcus aureus tedavisinde aşağıdaki antibiyotiklerin hangisi öncelikle tercih edilmez? A) Vankomisin B) Piperasilin C) Tigesiklin D) Seftabiprol E) Linezolid Psödomonas ve MRSA tedavilerine dikkat, her zaman güncelliğini koruyan antibiyotiklerdir. Piperasilin, tazobaktam ile kombine edilerek psödomonas tedavisinde kullanılan güçlü bir penisilindir. MRSA etkinliği yoktur. MRSA Tedavisinde kullanılan antibiyotikler • Vankomisin • Teikoplanin • Linezolid • Tigesiklin • Streptogramin B (Quinopristin/ Dalfopristin) • Seftabiprol, Seftarolin (5. jenerasyon sefalosporin) • Daptomisin • Dalbavansin/Telavansin CEVAP : B A) Pantaprozol B) Misoprostol C) Sükralfat D) Alginik asit E) Omeprazol Vaka kısmıyla kafa karıştırılmaya çalışılmış, özetle klopidogrel kullanan ve gastrit nedeniyle başlanan ilaç sonrası emboli atan hasta kurgulanıyor. KLOPİDOGREL Tiklodipin gibi P2Y12 reseptörünü inhibe etmesine rağmen tiklodipinden daha potenttir ve trombositopeni ile nötropeni çok daha nadir görülür. Aspirinle sinerjistik etkili olup koroner stent implantasyonundan sonra, inme profilaksisinde ve unstabil anjina iskemiyi önlemek için kullanılır. Klopidogrel ön ilaç olup karaciğerde CYP2C19 enzimi ile aktif hale geçer. Bu enzimin genetik bozukluğunda ve omeprazol gibi ppi’larla beraber kullanım sırasında etki yetersiz kalacağından kardiyovasküler olay riski artar. Klopidogrel kullanan hastalarda kullanılması görece güvenli olana proton pompa inhibitörleri pantaprazol ve rabeprazol’dur. CEVAP: E 118. Aşağıdaki antiviral ilaçlardan hangisi immünsüprese hastalarda görülen CMV enfeksiyonu tedavisinde kullanılmaz? A) Gansiklovir B) Sidofovir C) Fomivirsen D) Foskarnet E) Pensiklovir Daha önce benzerleri bir çok defa sorulmuş bir antiviral ajan sorusu. HIV tedavisinde kim revers transkriptaz inhibitörü, kim proteaz inhibitörü; alt grupları bilmemiz ve kim HSV kim CMV’ ye etkili bilmemiz gerekli. Derste verdiğimiz küçük ipuçlarıyla yapılabilinecek bir soru. HSV CMV Asiklovir / Valasiklovir Gansiklovir / Valgansiklovir Famsiklovir / Pensiklovir Sidofovir İdoksuridin / Trifluridin Fomivirsen Dokosanol Foskarnet Foskarnet CEVAP : E 26 119. Bir trematod olan şistozomiyazis tedavisinde ve barsaktaki tenyalara ve Hymenolepis nana infestasyonlarının tedavisinde öncelikle kullanılan anti-sestod ilaç aşağıdakilerden hangisidir? Modern antineoplastik ilaçların bir kısmı büyüme faktörlerinin tirozin kinaz aktivitesini inhibe ederek ya da büyüme reseptörlerini antagonize ederek etki gösterirler. Panitumumab etkisini EGFR’yi antagonize ederek gösterir. A) Niklozamid B) Albendazol C) Prazikuantel D) Klorokin E) Sodyum stiboglukonat BÜYÜME FAKTÖRÜ RESEPTÖRÜ İNHİBİTÖRLERİ Parazit tedavisine dikkat. Her tus oldukça zor sorular geliyor. Bu defa kolay bir soru karşımızda. PRAZİKUANTEL Bir trematod olan şistozomiyazis tedavisinde ve barsaktaki tenyalara ve H.nana infestasyonlarının tedavisinde kullanılır. Sisterkoziste de etkilidir. Serebral sistiserkoz varsa glukokortikoidle verilir. Oküler ve spinal sistiserkoziste kullanılmaz. Trematod ve sestod hücre zarlarında kalsiyum geçirgenliğinin arttırarak parazitlerin felç geçirmesine neden olur. T.soliuma karşı kullanıldıysa 2 saat sonra tuzlu müshil verilerek ölmüş tenyanın barsaklardan hemen uzaklaştırılması gerekmektedir. Emzirenlerde ve 4 yaş altı çocuklarda kullanılmamasına rağmen gebelerde gerekirse kullanılabilir. Organizma İlaç seçimi Alternatif ilaç Schistosoma türleri Prazikuantel Metrifonat, Oksamnikin Clonorchis sinesis, opisthorcis türleri Prazikuantel Albendazol Paragonimus westermani Prazikuantel Bithinol Taenia saginata (sığır tenyası) Prazikuantel, Niklozamid Mebendazol Taenia solium (domuz tenyası)ve D.latum (balık tenyası) Prazikuantel, Niklozamid H.nana Prazikuantel Niklozamid, Nitazoksanid Niklozamid Sestodların anaerobik metabolizmasını inhibe ederek ölümüne yol açar. T.soliuma karşı kullanıldığı durumda laksatifle birlikte alınmalıdır. Gebelerde ve yaşlı hastalarda kullanılabilir. Schistosoma türlerinde öncelikle tercih edilmez. 1. SETUKSİMAB / PANİTUMUMAB Setuksimab, İgG1 yapısında ekstrasellüler EGFR (Epitelyal büyüme faktörü reseptörü) monoklonal antikorudur. Metastatik kolon kanserinde kullanılır. Panitumumab EGFR ye karşı tam insan İgG2κ yapısında ekstrasellüler EGFR monoklonal antikorudur. Diğer ajanlara dirençli kolorektal kanserli hastalarda kullanılır. 2. GEFTİNİB / ERLOTİNİB Geftinib EGFR tirozin kinaz aktivitesini ATP bağlanmasını önleyerek inhibe eder. Öncesinde kemoterapi almış küçük hücreli olmayan akciğer kanserinde endikedir. Erlotinib HER1/EGFR tirozin kinaz inhibitörüdür. Metastatik pankreas kanseri ve küçük hücreli olmayan akciğer kanserinde kullanılır. İki ilaç da anoreksiye neden olabilir. 3. BEVASİZUMAB / SORAFENİB / SUNİTİNİB / PAZOPANİB Bevasizumab VEGF-A (vaskuler endotelyal growth faktör)’yı hedefleyen hümanize monoklonal antikordur. Metastatik kolorektal kanserlerde kombinasyon tedavisinde ilk sıra tedavisinde kullanılır. Yan etki olarak Hipertansiyon, tromboembolik olay görülme sıklığında artış, GİS’te perforasyon ve proteinüri görülebilir. Sorafenib VEGF, PDGFR, ve raf kinazı inhibe eden bir molekül olup metastatik renal hücreli kanserde kullanılır. Yan etki profili bevasizumaba benzer. Sunitinib multipl reseptör tirozin kinazları (RTK) inhibe eder. Etki ettiği tipler sorafenibe benzer. Renal hücreli kanser ve imatinibe dirençli GIST ‘te kullanılır. Hipotiroidizm, kemik iliği depresyonu, el-ayak sendromu yapabilir. Pazopanib multipl RTK’ları özellikle de VEGR, PDGFR ve raf kinazı inhibe eden bir moleküldür. İlerlemiş renal hücreli kanserde kullanılırlar. CEVAP: C CEVAP : C 120. Aşağıdaki antineoplastik ilaçlardan hangisi etkinliğini vasküler endotelyal büyüme faktörü üzerinden göstermez? A) Bevasizumab B) Pazopanib C) Panitumumab D) Sorafenib E) Sunitnib 27 KLİNİK DENEME 1 (AÇIKLAMA) 28 1-Akut miyokart infarktüs geçirmiş bir hastanın hastaneden taburcu olduktan sonraki dönemde prognozunu belirleyen en belirleyici faktör aşağıdakilerden hangisidir? 3-64 yaşında erkek hasta çarpıntı yakınması ile acile başvuruyor. Hastanın öyküsünden kalp yetmezliği nedeniyle takipli olduğu ve son ekokardiyografi tetkikinde ejeksiyon fraksiyonunun %30-35 olduğu öğreniliyor. Fizik muaynede kan basıncı 130/80 mm Hg olarak ölçüyor. Dinlemekle akciğer alanında ral-ronküs duyulmuyor. Hastanın EKG sinde ventrikül yanıtı 143 atı/ dk olan atrial fibrilasyon tespit ediliyor. Bu hastada ventrikül hız kontrolü için aşağıdaki tedavilerden hangisinin uygulanması uygun değildir? A) Yaş B) Sol ventrikül sistolik fonksiyonları C) Rezidü iskemi varlığı D) Diyabet E) Ventiküler aritmiye yatkınlık Akut MI Hastalarında Risk Belirteçleri: Hastaneye başvuruda: Yaş ( >65), diyabet, eski anjiana pektoris ve Mİ öyküsü, ST elevasyonunun varlığı ve lokalizasyonu, kalp yetmezliği bulguları Hastanede yatış esnasında:Sol ventrikül sistolik fonksiyonları (EF), komplikasyonların varlığı, rekurren infarkt Taburculukta: Sol ventrikül sistolik fonksiyonları ( en önemlisi), rezidüel koroner hastalığın boyutu( rezidü iskemi), ciddi ventriküler aritmiye yatkınlık (dakikada 10 dan fazla ventriküler ekstrasistol olması) A) Amiadoron B) Diltiazem C) Digoksin D) Metoprolol E) Karvedilol MI hastalarında taburculukta prognozu belirleyen en önemli parametre sol ventrikül sistolik fonksiyonudur. (EF) Bu hastada sistolik kalp yetersizliği mevcut. ( EF:%30-35 ) Kalp yetersizliğini kötüleştiren ilaçlar: • Non-dihidropirin türevi kalsiyum kanal blokerleri (verapamil, diltiazem) • Non-steroid ağrı kesiciler • Tializolidonlar • Klas 1 ve 3 antiaritmikler ( amiadoron hariç. Amiadoron kalp yetersizliğinde kullanılabilir ) CEVAP: B CEVAP: B 2-Bilinen kalp hastalığı öyküsü olmayan 22 yaşındaki erkek hasta nefes darlığı, çarpıntı ve periferik ödem yakınmaları ile acile başvuruyor. Hastanın öyküsünden 2 hafta önce viral üst solunum yolu enfeksiyonu geçirdiği öğreniliyor. Fizik muaynesinde 1. kalp sesinde yumuşama, S3 ve mitral odakta 2/6 şiddetinde sistolik üfürüm duyuluyor. Apikal vurunun sola ve laterale yer değiştirdiği tespit ediliyor. Laboratuarda troponin ve kreatinin fosfokinaz düzeyi yuksek bulunuyor. Bu hasta için en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir? A) Non ST miyokart infarktüsü B) Perikardit C) Miyokardit D) Dilate kardiyomiyopati E) Romatizmal ateş Akut miyokardit klinik: Hasta asemptomatik olabileceği gibi miyokart infarktüsünü, kalp yetmezliğini taklit eden semptomlar ile gelebilir. Hastaların çoğunda başlangıçtan 1-2 hafta önce artralji, kırgınlık, ateş, terleme gibi viral enfeksion bulguları vardır. Klinik öykü kalp yetmezliği olmayan hastada ani kalp yetmezliğinin gelişmesi şeklindedir. Yakın zamanlı ÜSYE enfeksiyonu + ani kalp yetmezliği : Miyokardit Yakın zamanlı ÜSYE enfeksiyonu + göğüs ağrısı: Perikardit Bu hastada kalp yetmezliği geliştiği için S3 duyulmakta. Sol ventrikül dilatasyonu nedeniyle apikal vuru laterale ve aşağıya kaymış, fonksiyonel mitral yetersizliği gelişmiş. CEVAP: C 4-Bilinen kalp hastalığı öyküsü olmayan 22 yaşındaki bayan hasta çarpıntı ve presenkop yakınması ile acile servise başvuruyor.Hastanın kan basıncı 100/70 mm Hg olarak ölçülüyor. Hastanın elektrokardiyografisi aşağıdaki gibi izleniyor. Bu hasta için en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir? A) Atrial fibrilasyon B) Fokal atrial taşikardi C) Kavşak taşikardi (AVRT-AVNRT) D) Multifokal atrial taşikardi E) Ventriküler taşilkardi Kavşak taşikardileri (Paroksismal supraventriküler taşikardi) • Atriventriküler nodal reentran taşikardi (AVNRT) • Atrioventriküler reentran taşikardi (AVRT) AVNRT de AV nod içerisinde farkılı iletim özellikleri olan iki farklı yolak vardır. Reentry bağlı oluşur. AVRT de ise AV noda ve AV nod hariçi atriumla ventrikülü bağlayan aksesuar yolağa bağlı reentry oluşur. En iyi bilinen formu Wolf-Parkinson-White sendromudur. Kavşak taşikardileri dar QRS li düzenli taşikardilerdir. Kalp hızı genellikle 150-250 Atım /dk arasındadır. P dalgası izlenmez. CEVAP: C 29 5-Mekanik mitral prostetik kapağı olan bir kişide kolonoskopi öncesi infektif endokardit profilaksisi açısından en uygun yaklaşım aşağıdakilerden hangisidir? 7- Bu hasta için öncelikli olarak aşağıdakilerden hangisi düşünülmelidir? A) Latent tüberküloz enfeksiyonu B) Milier tüberküloz C) Renal transplantlı olması dışında sağlıklı D) Atipik mikobakteri enfeksiyonu E) Postprimer akciğer tüberkülozu A) İşlemden yarım saat önce 2 gr amoksisilin verilmesi B) İşlemden bir saat önce 2 gr amoksisilin verilmesi C) İşlemden yarım saat önce 1 gr seftriakson verilmesi D) İşlemden yarım saat önce 1 gr vankomisin verilmesi E) Herhangi bir profilaksi uygulanmaması İmmün sistemi baskılanmış kişilerde ( immünsupresif kullanımı, konjenital yada edinsel immun yetersizlik) PPD 5 mm üstü pozitif kabul edilir. Antibiyotik profilaksisi: 1-Protez kapakğı ya da kalp kapağı onarımında protez materyali kullanılmış olanlar 2- Daha önce İE geçirmiş olanlar 3-Doğumsal kalp hastalığıa olanlar • Cerrahi uygulanmamış ya da rezidü defekti, palyatif şantı ya da kondüitleri bulunan siyanotik DKH • Konjenital kalp hastalıklarının protez materyal ile onarımında sonra ilk 6 ay • Kardiak cerrahi sonrası rezidü defektin sürmesi durumunda Diş etinin yada dişin periapikal bölgesinin manipüle edildiği dental girişimlerde ve ağız mukozasındaki perforasyonlarda antibiyotik profilaksisi düşünülmelidir. Bu hastada PPD nin 8 mm olçülmesi ve aşı skarının olmaması hastanın tuberkuloz basili ile karşılaştığını gösteriyor. Hastada aktif infeksiyon bulgusu mevcut değil. PA akciğer grafisi normal. Semptomlar anemi ile ilişkili. Sedimantasyon yüksek değil. Dolayısıyla en olası tanı latent enfeksiyondur. Basiller Simon odaklarında sessizce beklemektedir. CEVAP: A Bronkoskopi, larinkoskopi, gastroskopi, sistoskopi, kolonoskopi antibiyotik profilaksisi gerektirmez. 8-Bu hasta için en uygun yaklaşım aşağıdakilerden hangisidir? İnfektif endokarditte antibiyotik profilaksisi: Amoksisilin/ampisilin işlemden 30-60 dk önce tek doz 2 gr Penisilin alerjisi olanlarda klindamisin 600 mg CEVAP: E 6- Aşağıdaki ilaçlardan hangisinin astımın idame tedavisinde kullanılması uygun değildir? A) Ipratropiyum bromür B) Zafirlukast C) Teofilin D) Formeterol E) Kromalin sodyum Ipratropiyum bromuür yalnızca akut atak tedavisinde kullanılabilen antikolinerjik ajandır. Astım krizinin tedavisi: • Oksijen tedavisi • Hızlı etkili beta2 agonist (en etkili , ilk tercih) • Sistemik steroidler • Antikolinerjik (ipratropiyum bromür) • IV aminofilin CEVAP: A 7.-8. soruları aşağıdaki bilgilere göre cevaplayınız. Renal transplant nedeniyle immünsupresif tedavi alan bir hastanın tuberkülin deri testinde 8 mm endurasyon tespit ediliyor. Halsizlik ve çabuk yorulma dışında semptomu olmayan hastanın çekilen posteroanterior akciğer grafisi normal görülüyor. Laboratuvar incelemelerinde tam kan ve rutin biyokimyasında hafif anemi, üre ve kreatinin düzeyleri yüksek, eritrosit sedimentasyon hızı 20 mm/saat olarak bulunuyor ve BCG skarı saptanmıyor. A) Dörtlü antitüberküloz tedavi B) Dokuz aylık izoniazid tedavisi C) Ek bir tedavi gerekmez D) İmmünosupresif tedavinin kesilmesi E) Makrolid+etambutol+moksifloksasin Bu hasta immunsupresif tedavi kullandığı için post primer akciğer enfeksiyonu için risk altındadır.(Simon odaklarında sessiz bekleyen basiller reaktivasyon tuberkülozuna neden olabilir.) Hastaya profilaktif izoniazd verilmelidir. CEVAP: B 9- Ateş, başağrısı, ishal ve öksürük şikayetleri ile başvuran hastanın çekilen akciğer grafisinde yaygın bilateral infiltrasyon gözleniyor. Biyokimya tetkiklerinde hiponatremi saptanan hastanın olası pnömoni etkeni aşağıdakilerden hangisidir? A) Streptococcus pneumoniae B) Haemophilus influenzae C) Legionella pneumophila D) Staphylococcus aureus E) Klebsiella pneumoniae Başağrısı, ishal gibi ekstrapulmoner bulguların ön planda olduğu pnomonilerde atipik etkenler öncelikli düşünülmelidir. Bu etkenlerin neden olduğu pnomonilerde akciğer grafisinde genellikle yaygın bilateral infiltrasyonlar gözlenmektedir. Biyokimya incelemelerinde hiponatreminin saptanması özellikle Legionella pnömonisini akla getirmelidir. CEVAP: C 30 10- 56 yaşında erkek hasta son 3 aydır ortaya çıkan kilo kaybı ve halsizlik şikayeti ile başvuruyor. Dört yıl önce hepatit B’e bağlı karaciğer sirozu tanısı konulduğu, sonradan kontrollere gitmediği anlaşıldı. Fizik muayenesinde ikter, jinekomasti, sağ üst kadranda sert ağrılı hepatomegali ve umblikus hizasına uzanan asit tespit edilen hastanın biyokimyasal incelemelerinde ALT 231 IU/I, AST 346 IU/I, ALP 740 IU/I ve GGT 420 IU/I bulundu. Tam kan sayımında Hgb 8.5 g/dl, Htc %27, total lökosit sayısı 4100/mm3 ve trombosit sayısı 329000/mm3 idi. Eritrosit sedimentasyon hızı 77 mm/saat bulundu. Bu hasta için en olası tanı hangisidir? Crohn hastalarının %90’ında terminal ileum tutulumu vardır. Hastaların onda birinde tek başına perianal hastalık görülebilirken tüm hastaların üçte birinde perianal tutulum vardır. Crohn hastalığında ülseratif kolitin aksine (ülseratif kolitte sadece mukoza ve submukoza tutulumu vardır) tam kat tutulum vardır. Tipik bulgusu lümende segmenter tutulumla ortaya çıkan kaldırım taşı görünümüdür. Bu görünümü oluşturan, Crohn hastalığının tipik histopatolojik bulgusu olan non kazeifiye granulomatöz yapılardır. ANCA pozitifliği ülseratif kolitte daha belirgin olmakla birlikte her iki hastalıkta da görülebilir (Crohn hastalığında kolon tutulumu olduğunda pozitif bulunabilir). İnflamatuvar barsak hastalığı için özgül bir test değildir. Kolon tutulumu arttıkça pozitif bulunma olasılığı artar. A) Spontan asit infeksiyonu B) Sirozun klinik olarak dekompanse hale gelmesi C) Kronik HBV infeksiyonu ile akut HDV süperinfeksiyonu D) Hepatoselüler kanser E) Tüberküloz peritoniti CEVAP: B 13- Aşağıdakilerden hangisi Cushing Sendromunun karakteristik özelliklerinden birisi değildir? Hepatit B’e bağlı karaciğer sirozu tanısı konulmuş bir hastada yeni ortaya çıkan kilo kaybı, fizik muayenede sert ağrılı hepatomegali gelişmesi, ALT/AST oranının AST lehine artmış olması, ALP yüksekliği, trombositoz ve akut faz yüksekliği ön planda hepatoselüler karsinom gelişmiş olabileceğini akla getirmelidir. A) Bozulmuş glukoz toleransı B) Depresyon C) Hipopotasemi D) Kas hipertrofisi E) Osteoporoz CEVAP: D 11- Yukarıda tariflenen hastada ilk yapılması gereken biyokimyasal inceleme ne olmalıdır? A) Asit mayiinin biyokimyasal incelenmesi B) Alfa feto protein düzeyi ölçümü C) HBe Ag ve HBV DNA ölçümü D) Anti HDV Ab E) Direkt bilirubin Hepatoselüler karsinom tanısı düşünülen bu hastada tanısal duyarlılığı yüksek olan serum alfa feto protein düzeyi ilk istenmesi gereken laboratuvar incelemedir. Bunu takiben hızla üst batın USG ile kitle varlığı araştırılmalı, gerektiğinde ileri görüntüleme yöntemlerine başvurulmalıdır. En değerli tanı yöntemi histopatolojik incelemedir. CEVAP: B Kronik hiperkortizolemi sonucunda ortaya çıkan semptom ve belirti topluluğuna Cushing sendromu denilir. Cushing sendromu santral obesite, ay dede yüzü, buffalo hörgücü, pletore, mor strialar, kolay çürük, hirsutism, psikiyatrik bozukluklar ile prezente olabilir. Kortizol düzeyi supra-fizyolojik düzeylere çıktığı zaman distal tubulus üzerindeki etkisi mineralokortikoidler kadar etkili olur, böylece hipopotasemi, metabolik alkaloz görülebilir. Aşırı kortizolün katabolik etkileri sonucunda proteinler ve kollajen doku yıkılır, sonuç olarak kas atrofisi ve kemikte osteoporoz ortaya çıkar. CEVAP: D 14- Tip 2 diabetes mellitusu (DM) olan bir hastanın kan şekeri hiperglisemik seyrediyor ve regüle edilemiyorsa, bu durumun en olası nedeni hangisidir? A) Fiziksel aktivitenin artırılması B) Tiazid grubu diüretik kullanması C) Stresin azalması D) Prednizolonun kesilmesi E) Kalori kısıtlaması ve kilo vermesi 12- İnflamatuvar barsak hastalıkları ile ilgili aşağıdaki ifadelerden yanlış olanı hangisidir? A) Aktif CD4 T hücreleri inflamasyonun gelişmesinden sorumludur. B) Ülseratif kolitte ANCA pozitifliği oldukça özgül olup kolon tutulumu arttıkça pozitiflesir C) Crohn hastalığında perianal tutulum tüm hastaların yaklaşık üçte birinde görülür D) Ülseratif kolitte rektum daima tutulmuştur. E) Crohn hastalığında non kazeifiye granulomatöz lezyonların varlığı tipiktir. İnflamatuvar barsak hastalığında histopatolojik incelemede lamina propriada aktif CD4+ T hücre infiltrasyonu mevcuttur. Bu hücrelerin sentezlediği sitokinler inflamasyonu tetikler. Ülseratif kolitte, rektum tutulumu hastalığın olmazsa olmazı kabul edilir. Erişkinde ortaya çıkan tip 2 diabetes mellitus obesite ve genetik faktörler ile ilişkilidir. Vakaların çoğunluğu ideal kilosundan %15’ten daha fazla ağırdır, tek yumurta ikizlerinden birisinde tip 2 DM varsa diğerinde %90-100 ortaya çıkar. Stres durumunda başta adrenalin olmak üzere kontr insüliner hormonlar salgılanacağı için hiperglisemi meydana gelir ve kan şekeri regüle edilemez. Prednizolon kontr insüliner bir hormondur, diabetojeniktir. Kilo verme ve fiziksel aktivite yağ kitlesini azaltır dolayısıyla insülin direnci azalır, keza fiziksel aktivite artınca kas kitlesinin glukoz tüketimi artar. Tiazid grubu diüretikler insüline direnç geliştirir, hiperglisemiye neden olabilir, diabetojeniktir. CEVAP: B 31 15- Aşağıdaki hemolitik anemi sebeplerinde hangisinde MCV düşüklüğü beklenir? 18- Aşağıdaki seçeneklerden hangisinde kan gazı aspirin intoksikasyonu ile uyumludur? A) Glukoz 6 fosfat dehidrogenaz eksikliği B) Paroksizmal soğuk hemoglobinüri C) Pirüvat kinaz eksikliği D) Sıcak antikorlara bağlı oto immün hemolitik anemi E) Beta talasemi minör PH HC03 PC02 A) 7.29 25 53 B) 7.38 12 22 C) 7.53 39 49 D) 7.43 46 70 E) 7.28 12 28 Hemolitik anemilerde genelde normositer anemi beklenir, yoğun retikülositoz varsa makrositere de kayabilir, Talasemiler hemolitik anemi yapmakla birlikte belirgin MCV düşüklüğü ile giden mikrositer anemi sebebidirler. CEVAP: E 16- Yaklaşık bir aydır halsizlik şikayetleri olan 60 yaşındaki erkek hastanın poliklinik muayenesinde yaygın lenfadenopatisi olduğu tespit ediliyor, hemogramında 75 bin lökosit/mm3, hemoglobin 10 g/dl, trombositler 151 bin/mm3 bulunuyor. Periferik yaymasında %85 lenfosit olduğu görülüyor. Kemik iliği aspirasyonu değerlendirilmesinde %50 lenfosit tespit ediliyor. En muhtemel tanı aşağıdakilerden hangisidir? A) Akut lenfoblastik lösemi B) Sezary sendromu C) LÖkomoid reaksiyon D) Kronik lenfositik lösemi E) Multiple myeloma KLL genelde orta ve ileri yaş grubunda görülen en sık lösemi tipidir. Klasik triadı: İleri yaş + yaygın lenfadenopati + lenfositoz Lenfosit ağırlıklı lökositoz ile birlikte ilikte %30 dan fazla lenfosit varlığı tanıyı koydurur. Aspirin intoksikasyonunda metabolik asidoz + respiratuvar alkaloz olur. A. Respiratuvar asidoz (dekompanze) B. Metabolik alkaloz ve respiratuvar alkaloz yan yana olunca pH normal olabilir. Bikarbonat ve karbondioksit çok düşük, bikarbonat düşüklüğü metabolik asidoz karbondioksit düşüklüğü de respiratuvar alkaloz lehine. Sadece metabolik asidoz olsa karbondioksitin en fazla 25 mmHg’e kadar düşmesini beklerdik, 22’ye düşmesi ek respiratuvar alkaloz olduğunun göstergesidir. C. Metabolik alkaloz (kompanze) D. Metabolik alkaloz + respiratuvar asidoz E. Metabolik asidoz (kompanze) CEVAP: B 19- Kırk iki yaşında bayan hasta sinüzit nedeni ile on gündür amoksisillin kullanırken hızlı gelişen ateş, ürtiker ve oligüri bulguları ile başvuruyor. Laboratuvar incelemelerinde eozinofili, hafif proteinüri ve eozinofılüri tespit edilen hastanın mevcut tablosuna neden olan hastalığın mekanizması aşağıdakilerden hangisidir? CEVAP: D A) İlaca bağlı immün kompleks glomerülonefrit B) Tip IV - ilaca bağlı interstisyel nefrit C) Akut sistitin akut piyelonefrite ilerlemesi D) Endotoksik şok E) Nefrotoksik akut tübüler nekroz 17- Belli bir sağlıklı gönüllü gurubunda değerlendirilmekte olan yeni bir diüretik ajan sonrası, gönüllülerin kan elektrolitleri aşağıdaki gibi bulunmuştır. Bu diüretik ajan aşağıdaki diüretiklerden hangisi ile benzerlik göstermektedir? Vakada allerjik interstisyel nefrit var ve bunun mekanizması tip IV (T hücresel) hipersensitivite reaksiyonudur. Akut böbrek yetmezliği, eozinofılüri, döküntü ve eozinofili yapar. Genelde geri dönüşümlüdür. En sık etken olan ilaçlar: Metisilin, penisilin, amoksisilin, tiazidler, furosemid, NSAlİ’ler. Plazma mmol/L Kalsiyum Potasyum Sodyum CEVAP: B Plasebo grubu 2.4 4.2 140 Tedavi grubu 3.4 2.2 122 A) Tiazid B) Furosemid C) Mannitol D) Amilorid E) Asetazolamid Tabloya göre hastalarda hiperkalsemi, hipokalemi ve hiponatremi gelişmiş. Potansiyel olarak bütün diüretikler hiponatremi yapabilir. Furosemid hipokalsemi yapar. Mannitol uzun süreli kullanımda hiperkalsemi yapabilir ancak mutlaka beraberinde hipernatremi gelişir. Amilorid hiperkalemi yapar. Asetazolamid hipokalsemi yapabilir. CEVAP: A 20- Tiroid cerrahisi sırasında superior laringeal sinir yaralanırsa aşağıdakilerden hangisi beklenir? A) Boğuk ses B) Ses kısıklığı C) Tiroid önü kaslarda atrofi D) Dispne E) Seste çabuk yorulma Superior laringeal sinirin ekstemal dalı krikotiroid kasın motor innervasyonundan sorumludur. Yaralanmasında ses çabuk yorulur, tiz sesler çıkarılamaz, sesin kalitesi ve gücü azalır. İntemal dal yaralandığında ise aspirasyon problemi ortaya çıkar. CEVAP: E 32 21- Proksismal nokturnal hemoglobinüride kesin tanı nasıl konur? 24- Retina pigment epiteli konjenital hipertrofisi aşağıdaki patolojilerin hangisinde görülür? A) Ham testi B) Sükroz lizis testi C) Osmotik frajilite testi D) Flow sitometri E) Coombs testi A) Gardner sendromu B) Turcot sendromu C) İskemik kolit D) Lynch sendromu E) Covvden sendromu Flowsitometri PNH tanısında altın standarttır. Patolojinin olduğu CD 55 ve CD 59 tespiti yapılır. Asit ham ve sükroz lizis testleride değerlidir ama kesin tanıyı koyduramazlar. Gardner FAP’ın ekstraintestinal manifestasyonlusudur; dermoid tümör, epidermoid kist, mandibuler osteom ve retina pigment epiteli konjenital hipertrofisi görülür. CEVAP: D CEVAP: A 22- Aşağıdaki protoonkogenlerden promotor sinyal ile oluşur? A) P53 B) C-myc C) K-ras D) Her2 neu E) Abl-bcr (Pheledelphia) C-myc promotor sinyal ile oluşur. (Pheledelphia(+)) abl-bcr translakasyonu; KML(kronik myelositik lösemi) li hastalarda iyi prognostikken, ALL li hastalarda kötü prognostik faktör olarak değerlendirilir. C-myc / k-ras/ her 2 neu ve Abl bcr protoonkogendirler. P53 / DCC / APC ise tümör süprösör genlerdir. K-ras mutasyon ile oluşan bir protoonkogendir. 25- İmperfore anüsle birlikte en sık görülen ek anomali aşağıdakilerden hangisidir? A) Sakrum anomalileri B) Üriner sistem anomalileri C) Kardiyak anomaliler D) Duodenal atrezi E) Bilier atrezi CEVAP: B CEVAP: B 23- Altmış yaşındaki erkek hasta sol alt kadran ağrısı ile acile başvuruyor. Muayenede sol alt kadranda hassasiyet mevcut olup, ateş ve lökositozu da olan hastaya kesin tanı için aşağıdakilerden hangisi yapılmalıdır? A) Ultrasonografi B) Kolonoskopi C) Bilgisayarlı tomografi D) Direk batın grafisi E) Baryumlu kolon grafisi Olası tanı akut divertikülittir. Divertikülit tanısında en iyi metod BT’dir. Perikolik inflamasyonu, abseyi gösterir. CEVAP: C 26- Asemptomatik bakteriürisi olduğu saptanan hasta hangi durumda tedavi edilmelidir? A) İleri yaş B) Diabetes mellitus varlığı C) Erkek hasta D) Üriner girişim E) Ürolitiazis İdrar yolu infeksiyonuna ait klinik bulgusu olmayan bir hastada ardışık iki idrar kültüründe aynı etkenin üremesi asemptomatik bakteriüri olarak adlandırılmaktadır. Asemptomatik bakteriüri gebelik ve idrar yoluna yapılacak girişim dışında tedavi edilmemelidir. CEVAP: D 33 27- Bilateral ani non-progresif görme kaybı, şiddetli baş ağrısı ve diplopi ile başvuran bir hastada en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir? 29- Otuz dokuz gebelik haftasında, 2450 gr olarak doğan, boyu 52 cm, baş çevresi 35 cm olan bir yeni doğan bir bebek için en uygun tanımlama aşağıdakilerden hangisidir? A) Akut glokom B) Multipl skleroz C) Pituiter apopleksi D) Retina dekolmanı E) Retinal arter oklüzyonu Bilateral ani ilerleyici olmayan görme kaybı nedenleri: - Oksipital lob enfarktları - Hipofizer apopleksi - Fonksiyonel (psikojenik görme kaybı) - Kafa travması Unilateral ani ilerleyici olmayan görme kaybı nedenleri: - Dal veya santral arter oklüzyonu (makulada kiraz kırmızısı nokta) - Anterior iskemik optik nöropati - Dal veya santral retinal ven oklüzyonu (aşikar hemorajik retinopati, periferik görme alanının korunduğu yoğun santral skotom) - Travmatik optik nöropati - Retinal dekolman - Vitröz hemoraji - Fonksiyonel (psikojenik görme kaybı) Akut glokom krizinde aniden gözde şiddetli ağrı, kızarıklık, görmenin bulanıklaşması ve azalması, ışığa hassasiyet, ışık çevresinde haleler görme, bulantı, kusma ortaya çıkar. CEVAP: C A) Matür gestasyon yaşına göre düşük ağırlıklı bebek B) Prematür gestasyon yaşına göre düşük ağırlıklı bebek C) Post matür gestasyon yaşı ile uyumlu ağırlıkta bebek D) Prematür gestasyon yaşı ile uyumlu ağırlıkta bebek E) Matür gestasyon yaşı ile uyumlu ağırlıkta bebek • Prematürite: Gebelik süresi < 37 hafta • Postmatürite: Gebelik süresi > 42 hafta • Normal doğum ağırlığı: 2500-4000 gr • Doğumda ortama boy: 50 cm (48-52 cm) • Doğumda ortalama baş çevresi: 35 cm CEVAP: A 30- Nabız dakika sayısı 110/dk, solunum yavaş ve düzensiz, ekstremiteleri hafif fleksiyon halinde olan, burnuna katater sokulunca yüzünü buruşturan ve gövdesi pembe, ekstremitesi mor olan yenidoğanda APGAR skoru kaçtır? A) 4 B) 5 C) 6 D) 7 E) 8 28- Ateş, başağrısı ve şuur bulanıklığı ile acile başvuran hastanın yapılan BOS incelemesinde protein artmış, şeker normal ve lenfosit hakimiyeti dışında bol eritrosit olan bir profil saptanıyor. Hastanın çekilen MR incelemesinde temporal lobda hiperintens alanlar saptanıyor. Olası patojen aşağıdakilerden hangidir? APGAR SKORLAMASI BULGU 0 puan 1 puan 2 puan -------------------------------------------------------------------------------Appearence- Soluk mavi Gövde pembe, Tüm vücut Deri rengi pembe ekstremiteler siyanotik Pulse-Kalp Yok < 100/dak > 100 / dak atımı A) N.meningitidis B) Herpes simplex virüs (HSV) C) S.pneumoniae D) L. monocytogenes E) S.aureus Ateş, başağrısı ve şuur bulanıklığı bulguları olan tüm hastalarda MSS infeksiyonları düşünülmelidir. BOS incelemesinde şeker düzeyinin normal ve lenfosit hücre hakimiyetinin olması bakteriyel infeksiyondan uzaklaştırmaktadır. Soruda bahsedilen klinik durum ensefalit ile uyumludur. Temporal lobun tutulmuş olması, BOS’ta eritrosit bulunması (hemorajik ensefalit) etkenin HSV olduğunu düşündürmektedir. Grimace- Yok Yüz buruşturma Activity-Kas tonusu Flask Hafif fleksiyon Respiration- Solunum Yok Zayıf ,düzensiz CEVAP: B CEVAP: C Uyarıya yanıt 34 Ağlama ile cevap Hareketli ve fleksiyon Düzenli, kuvvetli ağlama 31- Otuz sekiz haftalık term bir bebek sefalopelvik uygunsuzluk nedeniyle uzamış ve vakum uygulanan bir doğumdan sonra spontan solunum başlamaması nedeniyle doğum nedeniyle ilk 30 saniyede % 100 oksijenle maske-kese ile resusitasyon yapılıyor. 30 saniyede yapılan değerlendirmede nabız dakika sayısı 50 saptanan bebeğe pozitif basınçlı ventilasyon ve göğüs kompresyonu uygulanmış ve 60. saniyede bebeğin dakika nabız sayısı 55 olarak bulunmuştur. Bu bebeğe bundan sonraki aşamada en uygun yaklaşım aşağıdakilerden hangisidir? A) Pozitif basınçlı ventilasyon ve göğüs kompresyonu 30 saniye daha devam edilmesi B) Adrenalin yapılıp pozitif basınçlı ventilasyon ve göğüs kompresyonu 30 saniye daha devam edilmesi C) Yalnızca pozitif basınçlı ventilasyona 30 saniye daha devam edilmesi D) Yalnızca göğüs kompresyonu 30 saniye daha devam edilmesi E) Adrenalin yapılıp pozitif basınçlı ventilasyon 30 saniye daha devam edilmesi Yenidoğan resusitasyonunda ilk 30 saniye pozitif basınçlı ventilasyon ile başlanır. 30. saniye değerlendirmesinde nabız dakika sayısı 60 altında ise pozitif basınçlı ventilasyon ve göğüs kompresyonu yapılır. Nabız dakika sayısı 60. saniyede 60 altında saptanırsa pozitif basınçlı ventilasyon ve göğüs kompresyonu 90. saniyeye kadar devam edilir. Bu soruda vurgulanmak istenen amaç pozitif basınçlı ventilasyon ve göğüs kompresyonu en az 60 saniye uygulamadan adrenalin verilmez. Adrenalin en erken 90. saniyede nabız dakika sayısı 60 altında ise başlanır. CEVAP: A 32- Perinatal asfiksi nedeniyle yenidoğan yoğun bakım ünitesinde takibe alınan bir bebekte aşağıdakilerden hangisi görülme olasılığı en azdır? A) Triküspit yetmezliği B) Dissemine intravasküler koagülasyon C) Pulmoner vasküler basınçta azalma D) Subkutan yağ nekrozu E) Uygunsuz antidiüretik salınımı ASFİKSİNİN ETKİLERİ SSS; HİE, infarktüs, kanama, konvülziyon, serebral ödem, hipotoni, hipertoni KVS; Miyokard iskemisi, kontraktilite , kardiyak şok, hipotansiyon, bradikardi, triküspit yet. Pulmoner; Persistan fetal dolaşım(pulmoner vasküler direnç artar), kanama, RDS, apne Renal; Akut tübüler veya kortikal nekroz Adrenal; Adrenal kanama GİS; Perforasyon, ülserasyon, nekroz Metabolik; Uygunsuz ADH salınımı, hiponatremi, hipoglisemi, hipokalsemi, miyoglobinüri Deri;Subkütanöz yağ nekrozu Hematoji; DİC 33- Aşağıdakilerin hangisinde bir maternal hastalığın fetüs ve yenidoğanı etkileme ilişkisi doğru değildir? A) Kolestaz –prematüre doğum B) Herpes gestasyonalis- sarılık C) Sistemik lupus eritematozus- kalıcı kalp bloğu D) Fenilketonüri – mikrosefali E) Eklampsi – nötropeni Hastalıklar Etkileri Endemik guatr (iyot eksikliği) Hipotiroidizm, kretenizm, abortus, ölü doğum Fenilketonüri Mikrosefali, mental reterdasyon, konj. kalp hst Graves hastalığı Geçici neonatal tirotoksikoz Herpes (gestasyonel) Büllöz döküntü Hiperparatiroidizm (hiperkalsemi) Neonatal hipokalsemi (geçici hipoparatiroidi) Hipertansiyon (plasental yetmezlik) İUBG, fetal ölüm İdiopatik trombositopenik purpura Trombositopeni İlaç bağımlılığı İUBG, neonatal yoksunluk belirtileri Kolestaz (olasılıkla hepatit E’ye bağlı) Preterm doğum Malign melanom (metastaz) Plasental veya fetal tümör Miastenia gravis Geçici neonatal miasteni Miyotonik distrofi (MD) Obezite Neonatal MD, kontraktür, solunum yetmezliği Makrozomi, hipoglisemi Orak hücreli anemi Preterm doğum ve İUBG Preeklampsi-eklampsi İUBG, trombositopeni, nötropeni, fetal ölüm Diabetes mellitus: Hafif ; Ağır Renal transplant ve Siyanotik kalp hst. Sistemik lupus eritematosus (en sık görüleni diskoid raş) CEVAP: B CEVAP: C 35 LGA ve Hipoglisemi ;İUBG (İU büyüme geriliği) İUBG Kong.kalp bloğu (persistandirengen) Raş, anemi, trombositopeni, nötropeni (geçici) 34- Diyabetik ketasidoz tablosunda olan bir çocukta aşağıdakilerden hangisi beyin ödemi gelişim riski en yüksek olan uygulamalardan birisidir? A) Sıvı tedavisi 48 saatte yerine koyma B) Kan şekerinde saatlik 100 mg/dL olacak şekilde düşüş sağlam C) Sıvı miktarı en az 5000 ml/m2/gün olacak şekilde replasman yapmak D) Replasman yapılacak sıvının sodyum konsantrasyonunun yüksek tutmak E) Kan gazında pH<7.1 olduğunda bikarbonat vermek Beyin ödemi riskinin azaltılması için; Sıvı kaybının genellikle 36-48 saatte yerine konması 24 saatte verilen sıvının 4000ml/m2/gün’ü geçmemesi Sıvının sodyum konsantrasyonunun yüksek tutularak serum osmolalitesinde hızlı düşüsün önlenmesi Kan şekerinde saatlik 75-100 mg/dL olacak şekilde kademeli düşüş Ağır ketoasidoz (pH<7.1, HCO3<5) olmadıkça bikarbonat tedavisinin verilmemesi önerilmektedir. CEVAP: C 36- İki yaşındaki erkek bebek inmemiş testis nedeniyle hastaneye getiriliyor. Dış genital muayenesinde penis ve skrotum normal saptanıyor. Testisler skrotumda palpe edilemiyor. Ultrasonografik incelemede batın içinde uterus ve her iki testis görüntüleniyor. Bu hasta için en olası aşağıdakilerden hangisidir? A) 3-β-hidroksisteroid dehidrogenaz II eksikliği B) 5α- redüktaz II mutasyonu C) Parsiyel androjen duyarsızlık sendromu D) Persistan müllerian kanal sendromu E) Testosteron sentez defekti İster skrotumda ister batın içinde olsun eğer görüntülemede testis dokusu saptanıyorsa kromozom yapısı 46 XY’ dir. Bu hastada dış genital yapılar gelişmi iyi; yani testosteron, dehidrotestosteron sentezi ve reseptörlerde kusur yok demektir( B-C-E seçenekleri elendi). 3-β-hidroksisteroid dehidrogenaz II eksikliğinde tuz kaybı ve erkek cinsiyette gelişim kusuru beklenirdi( zayıf androjen olan DHEA birikimi nedeniyle). Hastanın dış genital skrotum ve penis normal. Hastanın testisleri ikinci görevi olan müllerian yapıları regrese olamadığından uterus saptanmış. CEVAP: D 35- Aşağıdakilerden hangisi konstitüsyonel büyüme geriliğinin özelliklerinden biri değildir? A) Doğum boy ve ağırlıklarının normal olması B) Yıllık uzama hızı >4,5 cm C) Puberte gecikmesi D) Kemik yaşı geriliği E) Hedef boya ulaşamama Konstitüsyonel (yapısal) boy kısalığı Doğum tartı ve boyları normaldir. 3-4 yaşa kadar büyüme yavaşlar ve boy 3 persentilin altına düşer. Puberteye kadar 3. persentil altında, büyüme eğrisine parelel ilerlerler. Puberte gecikir ve puberte başladıktan sonra büyüme hızlanır. Nihai boyları normaldir. Kemik yaşları 2-4 yıl geridir. (TY>BY KY) Genellikle erkek çocuklarda görülür. Ailede benzer gecikme öyküsü %60-90 bulunur. CEVAP: E 37- Aşağıdakilerden hangisi fenilketonürili annenin bebeğinde beklenen sorunlardan biri değildir? A) Mental retardasyon B) Mikrosefali C) Konjenital kalp hastalığı D) Fasiyal paralizi E) Düşük doğum ağırlığı Fasiyal dismorfi beklenir, paralizi değil!!! Fenilketonürili Anne Bebeği; Abortus Mikrosefali Kalp anomalisi Düşük doğum ağırlığı Mental retardasyon CEVAP: D 36 38- Aşağıdaki metabolizma hastalıklarından hangisinin deri bulgusu yoktur? A) Fenilketonüri B) Tirozinemi tip II C) Multiple karboksilaz eksikliği D) Akçaağaç şurubu idrarı hastalığı E) Hartnup hastalığı Fenilketonüri; Seboreik veya ekzamatoid cilt raşları Tirozinemi tip II;Palmar ve plantar punktat hiperkeratoz Multiple karboksilaz eksikliği; dermatit(atopik dermatit ayırıcı tanısına girer) Hartnup hastalığı; Fotosensitivite dermatit, Pellegrabenzeri cilt döküntüsü Akçaağaç şurubu idrarı hastalığı (MSUD); Neonatal tetanoz ile karışan hipertoni Çemen kokusu ve makrosefali özelliği ile akılda kalması gerekir. 40- Aşağıdakilerden hangisi konjenital toksoplazma enfeksiyonu olan bebeklerde beklenen bulgulardan biri değildir? A) Korioretinit B) Mikrosefali C) Nefrotik sendrom D) Serebral kalsifikasyon E) Veziküler döküntü Toksoplazma korioretinit, hidosefali ve yaygın serebral kalsifikasyon ile bilinir. Ancak tüm TORCH enfeksiyonlarında olduğu gibi topsoplazmada da mikrosefali beklenir. Vezikül beklenmeyen konjenital enfeksiyonlar rubella ve toksoplazmadır. CEVAP: E CEVAP: E 39- Aşağıdakilerden hangisi stafilokoksik toksik şok sendromunun majör tanı kriterlerinden birisidir? A) Böbrek yetmezliği B) Şuur bozukluğu C) Trombositopeni D) Döküntü E) Mukoza membran inflamasyonu Majör kriterler (tümü gerekli) • Akut ateş; ısı > 38.8 C • Hipotansiyon • Raş (geç soyulmaları olan eritrodermi) Minör kriterler (herhangi 3) • Mukoza membran inflamasyonu • Kusma, diyare • Karaciğer disfonksiyonu • Böbrek disfonksiyonu • Kas anormallikleri • SSS anormallikleri • Trombositopeni 41- İki yaşında tartı alamama şikayetiyle getirilen çocukta boy ve kilo <3p saptanıyor. Postnatal 5 ve 13. ayda 2 kez febril nötropeni nedeniyle tedavi almış. Laboratuar incelemesinde, steatore, laktik asit yüksekliği, metabolik asidoz, direkt grafide metafizyal dizostoz ve genetik analizinde mitokondriyal DNA da delesyon saptanıyor. Bu hastanın en olası tanısı aşağıdakilerden hangisidir? A) Crohn hastalığı B) Abetalipoproteinemi C) Shwachman-Diamond Sendromu D) Pearson sendromu E) Wolman hastalığı Dışlayıcı kriterler • Başka bir açıklamanın olmaması • Negatif kan kültürleri (s.aureus hariç) Pearson (İlik-Pankreas) Sendromu; • İlik ring sideroblastlar da içerdiğinden konjenital sideroblastik aneminin varyantı olarak kabul edilir. • Diğer özellikleri büyüme geriliği, DM, pankreas fibrozisine bağlı egzokrin yetmezlik, laktik asidoz, renal Fankoni sendromu, nörolojik bozukluk ve erken ölümdür. Bu multiorgan bozukluğu mitokondriyal DNA delesyonuna bağlıdır. CEVAP: D CEVAP: D 37 42- Term bir yenidoğan santral siyanoz saptanıyor. Fizik muayenede ikinci kalp sesi geniş ve çift duyuluyor. Elektrokardiografide birinci derece AV blok - WolfParkinson-White benzeri aritmiler izleniyor. Telekardiografide kutu şekline benzer büyümüş kalp ve pulmoner vasküler gölgelenmelerde azalma görülüyor. Bu hastanın en olası tanısı aşağıdakilerden hangisidir? 44- Sekiz yaşındaki erkek çocuk boy kısalığı şikayeti ile başvuruyor. Fizik muayenesinde boy 3 persantilde, düşük saç çizgisi, yele tarzında boyun, göğüs yelken görünümde, dirsek açılarında genişleme ve meme uçlarında ayrıklık saptanıyor. Bu hastada beklenen en olası hangi kardiyak patoloji aşağıdakilerden hangisidir? A) Büyük Arter D-Transpozisyonu B) Turunkus arteriozus C) Ebstein anomalisi D) Büyük Arter L-Transpozisyonu E) Total pulmoner venöz dönüş anomalisi A) Biküspit aort kapağı B) Hipertrofik kardiyomyopati C) Supravalvuler aort stenozu D) Turunkus arteriozus E) Ebstein anomalisi Büyük arter D-transpozisyonu, total pulmoner venöz dönüş anomalisi ve turunkus arteriozusta pulmoner vaskülarite artmıştır. Büyük arter L-transpozisyonu ve Ebstein anomalisinde ileti defektleri beklenir, ancak büyük arter L- transpozisyonunda siyanoz beklenmez. İleti defektleri ,siyanoz ve özellikle kalbin kutu şeklinde büyümüş bir telekardiyografi bulgusu akla Ebstein anomalisini getirmelidir. Hastanın cinsiyeti dikkate alınmazsa Turner sendromu tanısı koyar seçeneğede biküspit aort kapağı işaretler geçeriz. Vakada erkek çocuk Turner stigmatları verilmiş tanı Noonan sendromudur. Noonan sendromunda pulmoner stenoz, atriyal septal defekt ve hipertrofik kardiyomiyopati beklenir. CEVAP: B CEVAP: C 43- On üç yaşında erkek hasta bilinç kaybı şikayeti ile başvuruyor. Son altı ayda iki kez kısa süreli bayılmaları olmuş. Son iki yıldır giderek artan işitme kaybı olduğu ve amcasınında 23 yaşında açıklanamayan ani ölümü olduğu öğreniliyor. Fizik muayenede kalp sesleri normal, belirgin üfürüm saptanmıyor. Ekokardiografik incelemede kalpte yapısal anomali saptanmıyor. Bu hastada en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir? 45- Henoch-Schonlein purpura tanısı alan bir çocukta aşağıdakilerden hangisi beklenen bulgulardan biri değildir? A) Romano-Ward sendromu B) Jervell Lange-Nielsen sendromu C) Lutembacher sendromu D) Ellis van Creveld sendromu E) Holt Oram sendromu Kalpte yapısal anomali olmadan ani ölüm sendrom beklenen hastalıklar; Romano-Ward sendromu ve Jervell LangeNielsen sendromudur. Jerwell Lange-Nielsen sendromunda sağırlık olması ayırıcı tanıya kolaylık sağlar. CEVAP: B A) Orşit B) İnvaginasyon C) Nefrotik sendrom D) Konvulsiyon E) Eroziv artrit Henoch-Schonlein purpurasında artritvey atralji şeklinde eklem tutulumu görülür. Artrit tekrarlayabilir fakat sekelsiz iyileşir. CEVAP: E 38 46- Aşağıdakilerden hangisi Werdnig Hoffman sendromunun özelliklerinden biri değildir? A) Proksimal kas tutulumu B) Mental retardasyon C) Derin tendon refleks kaybı D) Normal sfinkter kas fonksiyonu E) otozomal resesif kalıtım Duchenne Musküler Distrofi de beklenen mental retardasyon beklenir Werding Hoffman sendromunda zeka normaldir. CEVAP: D 49- Aşağıdaki kalıtsal hastalıklardan hangisi nesilden nesile aktarılırken şiddetinde artış ve başlama yaşının giderek küçülmesi beklenir? A) Werdnig Hoffman hastalığı B) Miyotonik muskuler distrofi C) Kugelberg-Welander hastalığı D) Ehlers-Danlos sendromu E) Kearns-Sayre Sendromu Genetikten beklenen başka zor bir soru daha Miyotonik musküler distrofi ve Landouzy-Dejerine hastalığı olarak bilinen facioscapulohumeral müsküler distrofi antisipasyon( daha erken yaşta ve daha şiddetli) özelliği gösterir. CEVAP: B 47- Aşağıdakilerden hangisi çocukluk yaş grubu Hodgkin lenfomalarda beklenen bulgulardan biri değildir? A) Ağrılı lenfadenopati B) İmmun hemolitik anemi C) Pansitopeni D) Masif proteinüri E) Ağır varicella enfeksiyonları Hodkin hastalığının en sık başvuru bulgusu ağrısız, sert (lastik kıvamında) servikal veya supraklaviküler lenfadenopatidir . 50- Aşağıdakilerden hangisi çocuklarda feokromasitomanın en iyi tarama yöntemidir? A) Doppler ultrasonografi B) Plazma normetanefrin düzeyi C) Metaiyodobenzilgunidin sintigrafisi D) Spot idrada vanilmandelik asit düzeyi E) Plazma epinefrin düzeyi CEVAP: B CEVAP: A 51- Aşağıdakilerden hangisi sistinozis klinik bulgularından biri değildir? 48- Aşağıdakilerden hangisi mikroduplikasyon sendromlarından biri değildir? A) Rett sendromu B) Potocki-Lupski sendromu C) Prader-Willi sendromu/Angelman sendrom bölgesi D) Velocardiofacial-DiGeorge sendromu E) Alagille sendromu Son Nelson da genetikten zor soru olarak bekliyorum; Mikroduplikasyon sendromları; Rett sendromu(MECP2 gene region) Potocki-Lupski sendromu Prader-Willi sendromu/Angelman sendrom bölgesi Velocardiofacial-DiGeorge sendromu Williams sendromu CEVAP: E A) Hipotiroidi B) Hipofosfatemik rikets C) Tübülointerstisyel fibrozis D) Hepatosplenomegali E) Hiperpigmentasyon SİSTİNOZİS İLE İLGİLİ BİLİNECEKLER 1- Kronik karaciğer yetmezliği 2- Fankoni sendromu 3- Fotofobi 4- Hipotiroidi-Guatr 5- Kornea ve kemik iliğinde SİSTİN KRİSTALLERİ 6- Tedavi ; sisteamin göz damlası !!!! TİROZİNEMİ de polinöropati !!!! SİSTİNOZİS te fotofobi ve guatr olduğu bilinirse ortak olan karciğer yetmezliği ve fankonilerden dolayı karıştırmayız. CEVAP: E 39 52- Aşağıdakilerden hangisi sekonder nefrotik sendrom düşünülmesi gereken durumlardan biri değildir? 55- Aşağıdakilerden hangisinin etiyolojisinden Ebstein- Barr virüsü sorumlu değildir? A) Hematüri B) Hipertabsiyon C) Eritematöz makülopapüler döküntü D) Hipokpomlemantemi E) Sekiz yaş altındaki çocuklar A) Leiomyosarkom B) Kapoksi sarkomu C) Hodgkin hastalığı D) Nazofarenks kanseri E) B-hücre lenfoproliferatif hastalık Sekonder Nefrotik Sendrom düşünülmesi gereken durumlar; • > 8 yaş • Hipertansiyon • Hematüri • Kompleman düşüklüğü • Renal disfonksiyon • Ekstrarenal bulgular Onkogeneze yol açan virüsler; CEVAP: E EBV: Burkitt lenfoma, Nazofarengeal ca, Hodgkin lenfoma, Leimyosarkoma ve B-hücre lenfoproliferatif hst -immün yetmezlik Hep.B:Hepatoselüler kanser Hep.C:Hepatoselüler kanser, Splenik lenfoma HPV:Serviks ca. HHV8: Kaposi sarkomu, B-hücre lenfoma, Castleman hastalığı(AİDS hastaları) HTLV-1:T-hücre lösemi ve lenfoma CEVAP: B 53- Aşağıdakilerden hangisi Gaucher tip 1 hastalığında beklenen bulgulardan biri değildir? A) Patolojik kemik kırıkları B) Trombosit adhezyon defekti C) Nekrotizan enterokilit D) Anjiokeratomlar E) Pulmoner hipertansiyon Anjiokeratomlar Fabry Hastalıgında beklenir. CEVAP: D 56- Bir yaşında başvuran bir çocuğun daha önce herhangi bir aşı yapılmadığı öğreniliyor. Bu çocuk için yapılacak aşı programında aşağıdakilerden hangisi yoktur? A) Suçiçeği B) Kızamık –kızamıkcık-kabakulak C) Oral polio D) Oral rotavirüs E) Konjuge pnomokok Rotavirüs aşı takvimi; İlk doz 6 haftalıktan sonra ve 12 haftadan geç olmamak kaydıyla uygulanır. Her üç dozun da 32 haftanın sonunda verilmiş olması gerekmektedir. CEVAP: D 57- Trisiklik antidepresan zehirlenmelerinde aşağıdaki antidotlardan hangisi kullanılır? 54- Aşağıdakilerden hangisi Wilson hastalığının çocukluk çağında görülen bulgularından biri değildir? A) Fulminan hepatik yetmezlik B) Puberte prekoks C) Hipoparatiroidi D) Hemolitik anemi E) Fankoni sendromu A) Fomepizol B) Flumazenil C) N-asetil sistein D) Sodyum bikarbonat E) Octreotid Puberte gecikmesi beklenir. Asetaminofen- N-Asetilsistein Etilen glikol- Fomepizol Benzodiazepin- Flumazenil Sülfonilüreler- Octreotid CEVAP: D CEVAP: D 40 58- Aşağıdakilerden hangisi karaciğer Fibrolameller karsinomun özelliklerinden değildir? A) Adölesan yaş grubunda ve genç erişkinlerde daha sık görülür. B) Sol lobda sık görülür. C) Alfa-fetoprotein yüksekliği %75-80 oranında görülür. D) Hepatit B pozitifliği nadiren saptanır. E) Ortalama sağkalım 30-65 ay arasındadır. FİBROLAMELLER KARSİNOM • Hepatosellüler karsinomun adölesan yaş grubunda ve genç erişkinlerde daha sık görülen bir varyantı olarak kabul edilir. • Tüm HCC’ların %1-2’sini oluşturur. • Alfa feto protein üretmez ama nörotensin düzeyleri yüksektir. • Tümör hücreleri çevresinde, paralel bandlar şeklinde dizilmiş, geniş, eozinofilik hepatositler ile karakterize bir tümördür. Ortasında belirgin santral nekroz bulunur. Bu özelliği nedeni ile FNH’ye benzer. Hatta bu nedenle FNH’nin malign transformasyonu sonucu geliştiği ileri sürülmüşse de bu ilşki kesin değildir. • Olguların %75’inde sol lobta, tek, büyük bir lezyon olarak bulunur. Yetmiş bir yaşındaki bayan hasta akut kolesistit nedeniyle ameliyata alınacaktır. CEVAP: C 61- Kabızlık şikayeti ile başvuran 58 yaşındaki erkek hastanın çekilen kolon grafisinde sigmoid kolona uyan kesimde elma yeniği manzarası tespit ediliyor. Bu hastada bundan sonraki aşamada ilk yapılması gereken aşağıdakilerden hangisidir? A) Karsinoembryonik antijen B) Abdominal ultrasonografi C) Kolonoskopi ve biyopsi D) Abdominopelvik tomografi E) Laparotomi Kolon grafisinde elma yeniği manzarası görülmesi kanser düşündürmelidir. Kanser tanısında da ilk olarak rektosigmoidoskopi veya kolonoskopi yapılarak tümör görülür ve alınan biyopsi ile tanı konulması sağlanır. Karsinoembryonik antijen (CEA) ise preoperatif dönemde hiçbir önemi olmayan ancak takiplerde kullanılan bir yöntemdir. Abominal ultrasonografinin kolon kanserlerinde ne preoperatif dönemde, ne de postoperatif dönemde yeri yoktur. Tomografi ise kolon kanseri tanısı alan hastalarda batını değerlendirmek amacıyla kullanılan tanı modalitesidir. Laparatomi tanısal değil tedavi olarak kolon kanserli hastalarda uygulanır. Dolayısıyla kolon kanseri tanısı alan hastalarda tümörün yayılımını değerlendirdikten sonra ancak tedavi için uygulanır. CEVAP: C 59- Aşağıdaki durumların hangisinde bu hastada intraoperatif kolanjiyografi çekme endikasyonu yoktur? A) Pankreatit öyküsü B) Alkalen fosfataz ve bilirubin değerlerinin yüksek olması C) Safra kesesi içinde birçok küçük taşın bulunması ve sistik kanalın genişlemesi D) Koledok ÇAPININ 5 mm olması E) Safra kesesi içinde fasetli, tek taş bulunması İntraoperatif kolanjiyografi çekme endikasyonları: • Alkalen fosfataz ve bilirubin değerlerinin yüksek olması • Safra kesesi içinde birçok küçük taşın bulunması ve sistik kanalın genişlemesi • Koledoğun kalınlaşması ve genişlemesi (8 mm üzeri) • Safra kesesi içinde fasetli, tek taş bulunması • Hastada sarılık veya pankreatit öyküsünün bulunması CEVAP: D 60- Aşağıdakilerden hangisi akut pankreatitteki cerrahi endikasyonlardan değildir? 62- Gastrointestinal sistemde hamartom, mukokutanöz lezyonlar, tiroid patolojisi ve meme kanseri nedeniyle takip edilen bir hastanın genetik incelemelerinde PTEN supresör gende mutasyon saptanıyor. Bu hasta için en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir? A) Şiddetli ağrı B) Ayırıcı tanı C) Düzelmeyen biliyer pankreatit D) Pankreatik abse E) Enfekte pankreatik nekroz A) Ataksi-telanjiektazi B) Peutz-Jeghers sendromu C) Muir-Torre sendromu D) Lynch sendromu E) Cowden sendromu Medikal tedaviye cevap vermeyen ağrı kronik pankreatitin en sık cerrahi endikasyonlarındandır. Ağrı akut pankreatitte cerrahi endikasyonlar arasında değildir. Ailesel geçişli polipozis sendromları sık sorulan bir konu ve bu soru gerçekten dikkati ayıran bir soru. CEVAP: A CEVAP: E 41 63- Aşağıdakilerden hangisi rektal prolapsus için risk faktörü değildir? A) Kronik kabızlık B) Yaşlı kadın hasta C) Çok sayıda doğum yapmış olmak D) Geçirilmiş anorektal ameliyat E) Uzun rektosigmoid kolon Rektal prolapsus için risk faktörleri: • Yaşlı kadın hastalar • Konstipasyona neden olan psikiyatrik ilaçlar kullanan hastalar • Histerektomi • Rutin laksatif kullanması gereken spinal kord travması olan hastalar • Nulliparite • Rektosigmoidin uzun olması • Douglas poşunun derin olması • İnternal sfinkter mekanizmasının zayıf olması • Pelvik taban defekti (levator ani kasında diastazis) • Hemoroidektomi, fistülektomi gibi anorektal ameliyatlar • İnternal rektal invajinasyon CEVAP: C 64- Aşağıdakilerden hangisi intestinal tip mide kanserinin özelliklerinden değildir? A) Epidemik olması B) Helikobakter pilori ile ilişkili olması C) Daha iyi prognoza sahip olması D) Daha sık görülmesi E) Daha genç yaşta görülmesi İntestinal tip (%53): İntestinal metaplazi vardır. İntetinal metaplazi mide epitelinin Goblet ve Panet hücreleri ile yer değiştirmesidir. Glandüler yapılardan zengindir. İntestinal tip kronik atrofik gastrit, ciddi intestinal metaplazi ve displazi ile ilişkilidir. H.pylorinin süperfisyel gastrit, atrofik gastrit, intestinal metaplazi, displazi, karsinoma in situ ve en sonunda invazif kanser dizisini başlattığına inanılmaktadır. Ciddi displazi mide kanserinin habercisidir ve mutlaka mide rezeksiyonu gerektirir. Epidemik bölgelerde ve erkeklerde daha sık görülür. Daha çok Borman tip 1 ve 2 lezyonlardır Diffüz tip (%33): Glandüler yapılardan fakirdir. Çevresel faktörlerle daha az ilişkili mide kanseridir. Endemik bölgelerde, kadınlarda ve gençlerde daha sık görülür. Daha çok Borman tip 2, 3 ve 4 lezyonlardır CEVAP: E 65- Altmış yaşında erkek hastaya 1 yıl önce rektum kanseri nedeniyle aşağı anterior rezeksiyon yapılıyor. Hastanın yapılan rutin kontrollerinde karaciğer sağ lobda 3 cm çapında solid kitle saptanıyor. İnce iğne aspirasyon biyopsisi sonucu adenokarsinoma metastazı olarak rapor ediliyor. Yapılan diğer tetkiklerde başka bir metastaz saptanmamaktadır. Bu hastada yapılması gereken en uygun tedavi aşağıdakilerden hangisidir? A) Karaciğer rezeksiyonu B) Kemoterapi C) Hepatik arter embolizasyonu D) Kriocerrahi E) Alkol enjeksiyonu Düşündüren kolay bir vaka sorusu. Metastatik (sekonder) malign tümörler karaciğerin en sık görülen malign tümörleridir. Sekonder malign tümörler primerlere göre 20 kat daha sıktır. Karaciğere metastaz yapan tümörler sıklık sırasına göre şöyledir. 1) Kolon % 65 2) Mide % 45 3) Böbrek % 27 Metastatik tümörler karaciğere 4 yolla ulaşırlar: 1- Portal venöz sistem: Metastazlar en sık portal venöz sistemle olur. Genelde metastazın büyüme hızı primere göre daha yüksektir. 2- Lenfatik kanallar: Lenfatik kanallar ile yayılım en sık meme ve akciğer. kanserlerinde olur. 3- Hepatik arteryel sistem: Hepatik arteryel sistem ise akciğer lezyonları ve melanomlar için önemli bir yoldur. 4- Çevre organlardan yayılım: Lokal yayılım ise safra ve yolları, mide, kolon tümörlerinde görülür. Safra kesesi karsinomunun doğrudan yayılım oranı % 50-72’dir. Klinik: Karaciğer metastazı olan hastaların % 67’sinde ağrı, asit, sarılık, hepatomegali, iştahsızlık ve kilo kaybı gibi bulgular sıktır. Hepatik nodülarite ve sürtünme sesi tespit edilebilir. Tanı: % 80 hastada alkalen fosfataz yükselmiştir. Bu hastaların 2/3’ünde SGOT yüksektir, ancak AFP (-)’tir. Kolorektal kanserlere bağlı karaciğer metastazlarında CEA seviyesi ayırıcı tanıda faydalıdır. Karaciğer metastazlarının tanıda en güvenilir yöntem kontrastlı anjiyo BT’dir. MR, sintigrafi ve anjiyografi de faydalıdır. Kolon kanseri tedavisi yapılmış hastalarda CEA yükselirse öncelikle BT ile metastaz aranır. Tedavide ise karaciğerdeki metastazların çıkarılmasının sağkalım avantajı sağladığı 2 tümör kolon-rektum ve Wilms tümörü dür. Tek loba sınırlı az sayıda veya tek metastaz varlığında rezeksiyon kolorektal tümörler için prognozu oldukça olumlu etkiler. 5 yıllık sağ kalım %33’e kadar çıkar (tedavisiz %2-5). Diğer seçenekler her iki lobda mevcut metastazlar için uygulanacak palyatif tedavilerdir. CEVAP: A 42 66- Akalazya tanısını doğrulayıcı en iyi yöntem aşağıdakilerden hangisidir? 67- Kapak replasmanı nedeniyle kumadin kullanan bir hastada sağ alt kadranda ani başlayan karın ağrısı oluşuyor. Rektus kılıf hematomu olduğu düşünülen bu hastada aşağıdaki bulgulardan hangisi tanıyı destekler? A) Baryumlu özofagus grafisinde kuş gagası görünümü B) Servikal özofagusta aperistalsis C) Alt özofagus sfinkterinin yutma sırasında tam olarak gevşeyememesi D) Alt özofagus sfınkter basıncının 5 mmHg den küçük olması E) Endoskopi ile yapılan biyopside özofajit saptanması A) Psoas bulgusu B) Obturator bulgusu C) Fothergill bulgusu D) Rovsing bulgusu E) Dunphy bulgusu Özefagusun primer motor bozukluklarının irdelendiği çeldiricileri şıkların olduğu kaliteli ir soru. Özefagusun primer motor bozuklukları içinde en sık görülen Fındıkkıran özefagustur,Akalazya ve Özefagus kanseri ise radyolojik olarak Kuş gagası görünümünün görülebileceği durumlardır. Akalazya için en değerli kelime GEVŞİYEMEME dir. Rektus kılıfından kanama akut cerrahi karın tablosunu taklit edebilir. Kendi kendini sınırlayan bir olay olmasına rağmen tanı konulamazsa gereksiz cerrahiler yapılabilir. İlk semptom ağrıdır. Genellikle alt kadranlarda özellikle sağda lokalizedir. Ani başlayan, keskin ve giderek artan ağrı vardır. İştahsızlık, bulantı, nadiren kusma, taşikardi, hafif ateş ve orta derecede lökositoz saptanabilir. Hematomun büyüklüğüne göre karın duvarında kitle palpe edilebilir. Eğer varsa, kitle hassastır ve orta hattı geçmez ve hasta kastığında da kitle palpe edilmeye devam eder (Fothergill belirtisi). Hematomun üzerindeki deride mavi renk değişikliği tanısaldır, ancak genellikle 3-4 gün geçene kadar gelişmez. Rektus kılıfının sınırları içinde kistik veya komplike kitlenin ultrasonografi veya tomografi ile saptanması ile tanı konulabilir. Yatak istirahati ve analjezik tedavisi ile konservatif olarak tedavi edilebilir. Hematom büyüyorsa ya da tanıda zorluk veya şüphe varsa cerrahi tedavi yapılabilir. Akalazya; Alt özefageal sfinkterin primer bozukluğudur. Nörojenik dejenerasyon nedeni ile gevşeyemeyen alt özefageal sfinkter özefagus içindeki intralüminal basıncın yükselmesine yol açar. Bu da progresif olarak peristaltizmin azalmasına ve ösefagus gövdesinin genişlemesine neden olur. Disfaji; Karakteristik olarak başlangıçta soğuk ve sulu gıdalara disfaji daha fazladır. Ağrı hastalığın başlangıcında daha fazladır ve dilatasyon arttıkça azalır. Ağrının nedeni alt sfinkterdeki atmış basıncı yenmek için peristaltizmin artmış olmasıdır. Akalazyanın kesin tanısı manometrik çalışmalarla konulur. Akalazyanın manometrik özellikleri: • Alt özefagus sfinkterinin (AÖS) relaksayonunu tam olamaz (<%75 relaksasyon) • Özefagusta peristaltizm olmaması • AÖS basıncı artmıştır (≤ 26 mmHg) • İntraözefageal basınç artmıştır Komplikasyonları: • Aspirasyon pnömosini • Kandida özefajiti • Özefagus karsinomu: Özefagus karsinomu gelişme riski 7 kat artar. • Baryumlu özefagus grafisinde alt uçta kuş gagası şeklinde, giderek daralan özefagus görünümü vardır. Rovsing bulgusu sol alt kadran palpasyonuyla sağ alt kadranda ağrı hissedilmesidir. Bu bulgu periton iritasyonunu yansıtır. Kutanöz hipersensitivite görülebilir. İnflamatuar olayın şiddeti ile orantılı olarak kas rijiditesi görülür. Obturatuar bulgusu: Nadiren yapılır. Obturatuar bulgusu, appendiks vermiformisin pelvise yönelik olanlarında görülür. Sağ uyluğa fleksiyon ve iç rotasyon yaptırılır. Ağrı varsa pozitiftir. Psoas bulgusu: Nadiren yapılır. Psoas belirtisi ise retroçekal yerleşimli appendiks vermiformiste pozitiftir. Bunun için hasta sol yanına yatar ve sağ uyluk arkaya çekilir. Psoas kası gerilir ve üzerindeki appendiks vermiformisi uyarıp ağrıya neden olur. CEVAP: C Akalazyanın tedavisinde kolinerjik ilaçlar kullanılmazlar. Tedavide kullanılan ajanlar şunlardır: 1. İlaçlar: Nitratlar, antikolinerjikler, beta-adrenerjik agonistler, kalsiyum kanal blokörleri, prostaglandinler. Hastaların %40-50’sinde etkilidir. 2. Botilismus toksini: %38-89 tedavi edicidir. En büyük dezavantajı bir yıl içinde tekrar etmesidir. 3. Pnömatik dilatasyon: %60’ında etkilidir. Balon dilatasyonu yapılan hastaların %85’i zaman içinde cerrahiye ihtiyaç duyar. 4. Cerrahi tedavi: Heller myotomi (%90 başarılı) 5. Endoskopik myotomi CEVAP: C 43 68- İntraabdominal apselerden mortalitesi yüksek olan aşağıdakilerden hangisidir? 70- Mide kanserleri için aşağıdakilerden hangisi yanlıştır? A) Sol subfrenik apse B) Sağ subfrenik apse C) Küçük omentum apse D) İnterloop apse E) Pelvik apse İntraabdominal Apseler: Apse gelişimi sırasında, apseyi sınırlayan piyojenik membranın içinde bakteriler bölünmeye, toksin ve enzim üretmeye devam ederler. Bu toksinler ve fagositlerde üretilen proteolitik enzimler apse içeriğini likefiye ederek osmotik basıncı arttırırlar. Artan osmotik basınç apse içine su çekerek apse içindeki basıncı arttırır. Oksijen ve substratların apse kapsülüne diffüzyonları iyi değildir. Bunun sonucu anaerobik glikolizis artar. Sonuçta apse; Yüksek basınçlı, Düşük pH’lı Düşük oksijen ve yüksek karbondioksid içeren anaerobik ortama sahip olur. Bu ortam anaerobik bakteriler için idealdir. Klinik Künt bir ağrının eşlik ettiği inatçı ateş, iştahsızlık ve kilo kaybı vardır. Lökositoz görülür. Komşu organ fonksiyonlarında bozulmalar olabilir. Abdominal CT en etkin tanı yöntemidir. Primer ve sekonder peritonit ile birlikte görülebilir. Apseler sınırlı intraabdominal enfeksiyonlar oldukları için diffüz peritonite göre daha iyi prognoza sahiptirler. Drene edilmeyen apseler perfore olarak tekrar diffüz peritonite neden olabilirler. Küçük Omentum (Lesser Sac) Apseleri: Anatomik olarak sol subfrenik boşluğun devamı olduğu için sol subfrenik apselerin bir çeşidi olarak düşünülür. En sık sebebi pankreas apsesi veya pankreas psödokisti sekonder enfeksiyonudur. Mide ülseri, duodenal ülser veya mide kanseri perforasyonuna bağlı olarak da gelişebilir. Prognozu en kötü olan apselerdir. Küçük omentum apseleri tanı zor konduğu için geç saptanan, buna bağlı olarak da prognozu en kötü intraabdominal apselerdir. CEVAP: C 69- Aşağıdaki özefagus patolojilerinin hangisinde mutlak cerrahi endikasyonu vardır? A) Akalazya B) Paraözefajeal herni C) Kayıcı tipte hiatal herni D) Fındıkkıran özefagus E) Hipertansif alt özefajeal sfinkter Paraözefajeal hernilerde (tip 2) kanama ve diğer komplikasyonların riski nedeniyle mutlak cerrahi endikasyon bulunmaktadır. Akalazya, kayıcı tipte hiatal herni ve hipertansif alt özefagus sfinkterinde medikal tedaviye yanıt alınamamsı veya komplikasyonlar geliştiğinde cerrahi endikasyonu vardır. Fındıkkıran özefagusta ise cerrahi patolojiyi ortadan kaldıramayacağı için önerilmez. CEVAP: B A) Mide kanserlerinin % 95’i adenokarsinomdur. B) İlerlemiş mide kanseri diyebilmek için tümörün serozayı aşması gerekir. C) Mide kanserinin duvar içinde diffüz yayılımı linitis plastica olarak adlandırılır. D) Hematojen yolla en sık karaciğere metastaz yapar. E) Eken mide kanserinde lenf düğümü metastazı olabilir. Erken mide karsinomu mukoza veya submukozayı aşmamış tümördür. İlerlemiş mide karsinomu submukozayı aşmış tümördür. Lenf düğümü metastazı olsa dahi submukozayı aşmamış tümörlere erken mide kanseri denir. CEVAP: B 71- 37 yaşında erkek hasta ,karında yaygın ağrı ve akut batın tablosuyla acil servise başvuruyor.Yapılan değerlendirmesinde hastanın perfore apandisit olduğu düşünülerek hastaya laparotomi yapılıyor.Laparotomide apandiksin perfore olduğu tespit ediliyor ve apandektomisi yapılan hastanın batınına dren yerleştiriliyor.Daha sonra post-operatif 4.günde batından dren alınıyor,ancak hastanın post-operatif 8 günde önce ateş yüksekliği ve taşikardi gelişip ardındanda hastanın laparotomi insizyon skarının alt bölümünden barsak içeriği gelmeye başlıyor. Bu hastada oluşan entero-kutan fistülün tedavisinde öncelikle yapılması gerekenler aşağıdakilerden hangisidir? A) Sepsis tedavisi-Sıvı elektrolit tedavisi B) Beslenme desteği-vitamin verilmesi C) Vitamin verilmesi-sıvı elektrolit desteği D) Derinin safra yanığından korunması-Iv antibiyotik verilmesi E ) Sıvı elektrolit tedavisi-parenteral nutrisyon. Entero-kutan fistüller geçirilmiş cerrahilere sekonder olarak gelişebilirler.Opere olan hastalarda enterokutan fistül gelişirse öncelikleuygun sıvı-elektrolit tedavisiyle birlikte hastanın fistülü kontrol altına alınmalı , Sepsis gelişmesine engel olmak için uygun antibiyotik kombinasyınları uygulanmalıdır. Bu bahsedilen tedavilerin yapılabilmesi için hasta günlük kan değerleri ve vital takipleriyle cerrahi servisinde takib edilmelidir.Kontrol altında tutulan ve uygun tedaviler verilen entero-kutan fistüller in % 50 si 3 ay içinde spontan olarak kapanır. CEVAP: A 44 72- Akut apandisit ön tanısıyla acil ameliyata alınan 29 yaşındaki erkek hatada apandiks salim olduğu görülüyor. Yapılan eksplorasyonda ileoçekal valvden 50 cm proksimalde 20 cm lik ince barsak segmentinde mezonun kalınlaştığı ve barsak duvarı üzerine ilerlediği gözleniyor. Birkaç adet mezenterik lenfadenopati palpe ediliyor. Etkilenen barsak segmentinde pasajın açık olduğu görülüyor. Hastaya uygulanacak en uygun tedavi hangisidir? A) Rezeksiyon + uç uca nastomoz B) Rezeksiyon + ileostomi + müköz fistül C) Striktüroplasti D) Ek bir işlem yapmaya gerek yoktur E) Hiçbiri 74- Özofagusta en sık görülen benign tümör aşağıdakilerden hangisidir? A) Fibrom B) Hemanjiyom C) Granüler hücreli tümör D) Rabdomiyosarkom E) Leiyomiyom Leiomyom özofagusta en sık görülen benin lezyondur. Baryumlu garfide yarım ay bulgusu elde edilir. En sık semptomları disfaji ve ağrıdır. Kanama nadirdir. CEVAP: E Akut apandisit düşünülerek opere edilen hastalar da apandisit olmasa dahi çoğu otör apandektomiyi önermektedir.Burda dikkat edilmesi gereken kural apandektomi yapıldıktan sonra geride sağlıklı dokunun bırakılıyor olmasıdır. Tariflenen lezyon Chron hastalığıdır. Chron hastalığında ince barsak tutulumunda hastalığın tam tedavisi mümkün olamadığından konzervatif tedavi tercih edilir. Tıkanıklık yoksa ek işlem yapılmaz. Parsiyel tıkanıklık varsa striktüroplasti uygulanır. Tam tıkanıklık varsa cerrahi rezeksiyon yapılır. CEVAP: D 75- Ülseratif kolit ile karşılaştırıldığında Crohn hastalığında daha sık görülen aşağıdakilerden hangisidir? 73- 75 yaşındaki bir erkekte tıkanma sarılığının nedenini belirlemede ilk yapılacak tetkik hangisidir? A) Pankolit B) Perianal hastalık C) Rektal tutulum D) Kanama E) Haustrasyonların kaybolması Sarılık nedeninin tıkanma olduğu düşünülüyorsa ilk uygulanacak yöntem USG dir. USG, BTye göre daha ucuzdur ve radyasyona maruz kalınmaması bir başka avantajıdır. Yapılan USG ile safra yollarında hangi düzeyde dilatasyon olduğu tespit edilebilirse ileri tetkik için planlama yapılabilir. İHSY dilate,EHSY normal görünümdeyse daha çok bir klatskin tümöründen şüphelenilmeli ve tanı ve tedavi amaçlı PTK düşünülmelidir. İHSY ve EHSY dilate ise patoloji koledok distal uca yakın düşünülmeli ve tanı ve tedaviye yönelik ERCP düşünülmelidir. Crohn hastalığı segmenter, enflamatuar bir hastalıktır. Sağlam barsak segmenti ile hastalıklı segmentler birbirinin peşisıra görülür ve keskin sınırlarla birbirinden ayrılırlar. Hastalıklı segmentte barsak duvarı kalınlaşır ve lümen çapı daralır. Buna bağlı olarak darlıkların proksimalinde kalan barsak segmentlerinde lümen genişlemesi görülür. Hasta barsak segmenti üzerinde gri bir eksüda toplanır ve mezenterik yağ dokusu bu bölge üzerine gelir. Mezenterik lenfadenopati de görülür ve lenf nodlarının çapı 3-4 cm’yi bulabilir. Pankolit, rektal tutulum, rektal kanama ülseratif kolitin karekteristik özellikleridir. Ülseratif kolitte perianal hastalık veya abdominal kitle bulguları ve kilo kaybı, Crohn hastalığına göre çok nadirdir. Ülseratif kolitte yaygın submukozal fibrozis nedeniyle haustral yapılar kaybolur ve kolon grafisinde kurşun boru manzarası olarak değerlendirilir. Crohn hastalığında segmenter tutulum olması ve ülserlerin serozaya kadar uzanması nedeniyle haustrasyonların kaybolması görülmez. CEVAP: C CEVAP: B A) Endoskopik retrograd kolanjiopankreotografi (ERKP) B) Perkütan transhepatik kolanjiografi (PTK) C) Ultrasonografi D) Bilgisayarlı tomografi E) Radyonüklid tarama 45 76- Pankreas psödokistlerinin en sık gözlenen komplikasyonu aşağıdakilerden hangisidir? A) Koledok obstruksiyonları B) Enfeksiyon C) Rüptür D) Hemoraji E) GİS obstruksiyonları Akut ve Kronik pankreatitin en sık komplikasyonu pankreatik psödokistlerdir. Pankreas psödokistlerinin komplikasyonları; Hemoraji (%6) İnfeksiyon (%14)’dur.(EN SIK) Diğer komplikasyonları: gastrointestinal sistem obstruksiyonları. CEVAP: B 77- Steatore, diyabet ve safra kesesi taşlarıyla birlikte izlenen pankreasın endokrin tümörü aşağıdakilerden hangisidir? A) Somatostatinoma B) Insülinoma C) VİPoma D) Glukagonoma E) Gastrinoma Bilgi içeriği yüksek bir soru. Pankreas adacık hücreli tümörleri içinde en sık görülen İnsülinoma,en nadir görülende Somatostatinoma dır. Yine Pankreas adacık hücreli tümörlerinden en benin olan İnsülinoma iken en malin olan Glukagonomadır. Somatostatinoma D hücrelerinin tümörüdür ve klasik olarak Steatore,Diyabet ve Kolelithiazis ile başvurur. Cerrahisi sırasında Kolesistektomi yapılması gereken pankreas adacık hücreli tümörü şeklindede soru olarak karşımıza gelebilir. CEVAP: A 78- Aşağıdakilerden hangisi gastroözefageal reflüye bağlı olarak oluşmaz? A) Özefajit B) Barrett özefagusu C) Striktür D) Aspirasyon E) Akalazya Gastroözefageal reflü (GR) sık karşılaşılan bir hastalık olup, özefagus patolojilerinin yaklaşık % 75 ‘ni oluşturur. GR’ye spesifik belirti ve bulgular yoktur. Sternumun arkasında yanma hissi ve regürjitasyon gibi sık rastlanan semptomlar pekçok başka hastalıkla da ilgili olabilir. GR’de esas zarar veren etken mide sıvısıdır. Bunun özefagus mukozasına olan zararlı etkisi pH 2’nin altına düşünce başlar.Gastroözefageal reflü sonucu; özefajit, Barrett özefagusu, striktür ve aspirasyon oluşur. Akalazya ise özefagus myenterik ganglion fonksiyon bozukluğuna bağlı olur. 79- Kırk yaşında bir kadın hasta akut karın ve hemorajik şok tablosu nedeniyle acil servise başvuruyor, öyküsünden daha önce önemli bir sağlık probleminin olmadığı, olay öncesinde karın travmasının bulunmadığı öğreniliyor. Ektopik gebelik şüphesiyle yapılan sor gulamada hastanın 20 yaşından beri oral kontraseptif kullandığı öğreniliyor. Çekilen abdominal tomografide karında yaygın sıvı ve karaciğer segment 6 da kontrastlanma gösteren lezyon saptanıyor. Bu hasta için en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir? A) Karaciğer tümör rüptürü B) Hepatik adenom rüptürü C) Fokal nodüler hiperplazi rüptürü D) Karaciğer hemanjiyom rüptürü E) Safra yolu hamartomu rüptürü Bilgiyi ölçen çok özellikli bir soru. Verilen klinik bilgilere göre hastada spontan rüptüre olan bir Karaciğer kitlesini düşünmeliyiz.Sorunun anahtar kelimesi olay öncesinde karın travmasının bulunmaması ve hastanın uzun süreli oral kontraseptif kullanmasıdır.Eğer bu iki bilgi verilmemiş olsaydı cevap a –b ve d olabilirdi ama 5 yıldan fazla düzenli oral kontraseptif kullanımı ve spontan rüptür bizi Hepatik adenom rüptürü bilgisine yönlendiriyor. Adenom • Oral kontraseptiflerin klinik kullanıma girmesinden önce çok nadiren rastlanan benign bir tümördür. • Hastaların %50’den fazlasında 5 yıldan daha uzun süren, sürekli oral kontraseptif kullanımı saptanmış. İlaç kesildikten sonra da lezyon ortaya çıkabiliyor. • Ayrıca gebelik sırasında, dibetus mellituslu hastalarda, glikojen depo hastalığı olanlarda da gözlenebiliyor. Adenomatozis: Karaciğer parankimi içerisinde 10’dan fazla adenomun bulunması. • Kontraseptif kullananlarda adenomlar daha büyük olma eğilimi gösterir ve bunlarda intratümöral veya intraperitoneal kanama gibi komplikasyon görülme olasılığı daha yüksektir. Diğer bir komplikasyon de hepatosellüler karsinomaya transformasyon gösterebilmesidir. • Adenomlar hastaların %80’ninde semptomatiktir. Ağrı ve intratümöral kanamaya bağlı kitle etkisi görülür. • Ultrasonografi ve tomografi ile tanı konulabilir. Perkütan biyopsi yüksek kanama riski nedeni ile kontrendikedir. Kontraseptiflerin kesilmesinden sonra lezyonlarda gerileme, hatta tamamen kaybolma bildirilmesine rağmen,spontan kanama olasılığı ve malign transformasyon riski nedeni ile rutin rezeksiyon tercih edilmektedir. Diffüz adenomatozis durumunda ise malignensi riski nedeni ile transplantasyon yapılabilir. CEVAP: B CEVAP: E 46 80- Kırkaltı yaşında bir kadın hastada hipertansiyon, poliüri ve kas güçsüzlüğünün yanısıra serum sodyumu 148 mEq/L olarak saptanıyor. Hastanın yapılan batın BT sinde sağ sürrenal bezde insidentoloma ile uyumlu kitlesel lezyonu tespit ediliyor. Bu hastada en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir? 82- Aşağıdakilerden hangisi ince barsaklarda görülen Crohn hastalığında görülen tipik radyolojik değişikliklerden biri değildir? A) Lümen daralması B) Fistüller C) Kurşun boru görünümü D) Kaldırım taşı görünümü E) Hastalıksız alanlar A) Hiperaldesteronizm B) Karsinoid tümör C) Adrenal hiperplazi D) Hipofiz tümörü E) Feokromasitoma Crohn hastalığı her özelliğiyle sorulmaya aday bir konu. İnce barsak Crohn hastalığında tipik radyolojik değişiklikler: • Nodulasyon • Derin ülserler • Fistüller (İnternal) • Abseler • Kaldırım taşı görünümü • Barsak duvarında kalınlaşma, lümenin daralması ve ip işareti (Kantor’un sicim bulgusu) • Hastalıksız alanlardır • Hipertansiyon (Sistolik hipertansiyon bulunmayabilir, ama diastolik hipertansiyon sıklıkla görülür) • Hipokalemi (serum K+ <3.9 mEq/L) • Plazma aldosteronu/ renin oranı >30 • İdrarla K+ atılımı artmıştır (>25-30 mEq/gün) • Kas güçsüzlüğü, kas krampları • Poliüri, polidipsi bulunur. CEVAP: A Kurşun boru görünümü ülseratif kolitte haustraların kaybı neticesinde oluşur. CEVAP: C 81- Gastrointestinal stromal tümör en sık aşağıdaki organlardan hangisini tutar? A) Mide B) İnce bağırsak C) Kolon D) Özofagus E) Rektum Güncel sorulardan biri. Gastrointestinal Stromal Tümör: Tüm malign mide tümörlerinin %1’ini oluşturur. Tüm gastrointestinal sistem malign stromal tümörlerinin 2/ 3’ü midede gelişir. Gastrointestinal stromal tümörler mezenkimal dokuda belirsiz bir hücreden köken alırlar. Gastrointestinal stromal tümörler yavaş büyüyen, submukozal tümörlerdir. Fundus ve antrumda da bulunabilmelerine rağmen çoğu midenin korpusunda yerleşir. Hemen daima tek lezyon olarak bulunurlar. Küçük lezyonlar nadiren ülserasyon ve kanamaya neden oldukları için genellikle tesadüfen saptanırlar. Daha büyük tümörler kilo kaybı, karın ağrısı, dolgunluk, erken doygunluk ve kana¬maya neden olabilir ve karında palpe edilen kitle oluşturabilirler. Lenfatik yayılım nadiren görülebilirse de esas yayılım yolu hematojendir ve bu yolla sıklıkla karaciğer ve/ veya akciğer metastazları gelişir. Tanı endoskopi ve biyopsi ile konulur. Prognoz tümör boyutu ve mitoz sayısına bağlıdır. Komşu yapılara invazyon malignensi kanıtıdır.Gastrointestinal stromal tümörlerde c-kit (cd 117)protoonkogeni genellikle bulunur. Bu genin tirozin kinaz ürününün aktivitesini bloke eden kemotöropatik ajan olan imatinib metastatik veya cerrahi olarak çıkarılamayan gastrointestinal stromal tümörlerde umut verici bir ilaçtır. CEVAP: A 83- Magnezyum eksikliğine yol açmayan durum aşağıdakilerden hangisidir? A) Akut Pankreatit B) Böbrek yetmezliği C) Malabsorpsiyon D) Alkol E) Primer hiperaldosteronizm(Conn) HİPOMAGNEZEMİ KODU; CEVAP: B 47 84- Yirmi bir yaşındaki genç erkek hasta familyal adenomatöz polipozis için total kolektomi ameliyatı oluyor. Ameliyattan 4 yıl sonra insizyon hattında asemptomatik, 4X3 cm’lik hareketli, sınırları belirgin kitle saptanıyor. Bu hastada en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir? 85- İntrakranyal cerrahide profilaksi için ilk tercih için en uygun antibiyotik aşağıdakilerden hangisidir ? A) Kloramfenikol B) Makrolid C) Vankomisin D) Sefazolin Na E) Aminoglikozid A) Kolon kanseri B) İnsizyonel herni C) Mide kanseri D) Desmoid tümör E) Skuamöz deri kanseri Özellikli bir soru. Bu genç kızda desmoid tümör mevcuttur. Familyal adenomatoz polipozisli hastalar total kolektomiden sonra bilgisayarlı tomografi ile kontrol altında tutulmalıdır. Çünkü %30’a varan oranlarda cerrahi bölgesindeki skar dokusunda ve mezenterde desmoid tümör gelişebilmektedir. Esas tedavi 1-2 cm sağlam sınırla tüm kitlenin çıkarılmasıdır. İlk ameliyatta hastalığın tamamının eradike edilebilmesi için tüm çaba gösterilmelidir. Rezeke edilemeyen desmoid tümörlerde ya da rezeksiyon sonrası cerrahi sınırlar pozitif olan hastalarda radyoterapi önerilir. En azından 55 Gy gereklidir. Radyoterapiye cevap değişkendir. Familyal polipozis koli: Kolonda yüzlerce polibin bulunduğu ancak ekstraintestinal bul¬guların olmadığı adenomatöz polipozis sendromudur. Otozomal dominant geçiş gösterir ve premalign bir hastalıktır. Gardner sendromu: FAP’lı bazı hastalarda epidermoid kistlerin, osteomların, dezmoid ve üst gastrointestinal neoplazmların gelişmesiyle karakterize sendromdur. Gastrointestinal neoplazmlar duodenal veya ampuller adenomlar ile hiperplastik fundik poliplerdir. Dezmoid sorun yaratan ve öldürücü olabilen bir manifestasyon¬dur. Cerrahiden sonra ince barsak mezenterinde yoğun fibröz doku artışı olmaya başlar. Bu vasküler yapıları sıkıştırarak, barsaklarda iskemiye veya obstrüksiyonlara yolaçabilir. Tedavide kemoterapi, radyoterapi, tamoksifen ve sülindak kullanılabilir. Sulindak bazı dezmoid tümörlerde regresyona yol açabilmektedir. Turcot sendromu: • Çok nadir rastlanan, kolondaki adenomatöz poliplere SSS tümörlerinin eşlik ettiği sendromdur. • İki farklı alt tipi var • APC mutasyonları; medulloblastomlar ile ilişkili • Mismatch repair (MMR) genleri mutasyonları; glioblastomlar ile ilişkili Schwartzs 2015 e göre tüm cerrahi işlemlerde ilk tercih edilmesi gereken antibiyotik sefazolin Na dur. Yine son text-book laparoskopik kolesistektomide (temiz kontamine yara kabul edilmesine rağmen ) profilaktik antibiyotik kullanımını önermemektedir. CEVAP: D 86- Obstrüktif şoka aşağıdakilerden hangisi neden olmaz? A) Perikardiyal effüzyon B) Tansiyon pnömotoraks C) Pulmoner emboli D) Konstrüktif perikardit E) Anaflaksi OBSTRÜKTİF ŞOK NEDENLERİ: Perikardiyal effüzyon Kardiyak tamponad Konstrüktif perikardit Tansiyon pnömotoraks Pulmoner emboli Atriyal miksoma Anaflaksi dağılım (distrübitif) şok örneğidir. CEVAP: E 87- Aşağıdaki tanısal peritoneal lavaj bulgularından hangisi pozitif olarak kabul edilir? A) Alkalen fosfataz düzeyi 1,5 IU/L B) Bilirübin düzeyi 0,005 mg/dL C) Eritrosit sayısı 8.000/ml D) Lökosit sayısı 1000/ml E) Amilaz düzeyi 10 IU/L Lökosit >1000/ml pozitif bir lavaj kriteridir. CEVAP: D CEVAP: D 48 88- Aşağıdaki meme tümörlerinin hangisinde aksiller lenf nodu diseksiyonu genellikle gerekmez? A) Lobüler karsinom B) Müsinöz karsinom C) İnvaziv duktal karsinom D) Sistosarkoma filloides E) Medüller karsinom Filloides tümörün 1cm’lik geniş reeksizyonla çıkarılması yeterlidir. Lenf nodu metastazi çok nadir görülür. Cerrahisine aksilla di,saeksiyonu eklenmeyen meme tümörü olarakta anılabilir. CEVAP: D 89- Tüm meme kanserli kadınların yaklaşık yüzde kaçında genetik faktörlerin etken olduğu tahmin edilmektedir? A) 5-10 B) 15-20 C) 25-35 D) 45-55 E) 65-75 Sporadik Meme Kanseri %65-75 Ailesel Meme Kanseri %20-30 Herediter meme kanseri %5-10 Herediter meme kanserine neden olan genetik defektler; *BRCA-1 (17.kromozom) %45 *BRCA-2 (13.kromozom) %35 *p53(Li-Fraumeni) %1 *STK11/LKB1(Peutz-Jeghers) <%1 *PTEN(Cowden) <%1 *MSH2/MLH1(Muir Torre) <%1 *ATM(Ataksi Telenjiektazi) <%1 CEVAP: A 90- Foliküler tiroid kanseri ile ilgili olarak aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur? 91- Otuz dokuz yaşında bayan hasta yaklaşık 9 aydır devam eden unutkanlık şikayetiyle Nöroloji polikliniğine başvuruyor. Son bir aydır ise yürürken dengesizlik ve ellerde uyuşma şikayetleri nin başladığını ifade ediyor. Hastanın herhangi bir kronik hastalığı bulunmamaktadır. Yapılan nörolojik muayenesinde derin tendon reflekslerinde hafif artma ve alt ekstremitelerde belirgin olmak üzere vibrasyon kaybına rastlanıyor. En olası tanı aşağıdakilerden hangisidir? A) Hipotiroidi B) Guillian-Barre sendromu C) B12 eksikliği D) Alzheimer hastalığı E) Creutzfeld-Jacob hastalığı B12 eksikliği TUS’un sormayı sevdiği konu başlıklarından biridir. B12 eksikliğinde subakut kombine dejenerasyon görülebilmektedir. Hastalarda başlangıçta halsizlik, karıncalanma, uyuşma görülmektedir. İlerleyen dönemlerde ise ataksik yürüyüş görülebilmektedir. Polinöropatilere de rastlanabilmektedir. En önemli nörolojik tutulum posterolateral dejenerasyondur. POSTERİOR SPİNAL KORDU TUTMAYI SEVEN HASTALIKLAR -SİFİLİZ -MULTİPL SKLEROZ -B12 VİTAMİN EKSİKLİĞİ CEVAP: C 92-Derinin skuamöz hücreli kanseri aşağıdaki deri hücrelerinin hangisinden köken almaktadır? A) Keratinosit B) Makrofaj C) Fibroblast D) Melanosit E) Bazal hücre Daha önceden yan dal sınavında çıkmış ve TUS’ta da çıkmasını beklediğimiz sorulardandır. Skuamöz hücreli kanser yani yassı hücreli kanserler stratum korneum tabakasındaki keratinosit kaynaklıdır. A) Tiroid otoantikorları pozitiftir B) Sintigrafi sıkılıkla hiperaktif nodül olarak görülür C) Sıkılıkla ötiroid olur D) Sıklıkla hipertiroidi ile görülür E) Erken dönemde lenf bezi metastazı görülebilir CEVAP: A Harika bir soru . Foliküler tiroid kanserinde diğerlerinden farklı olarak hiperaktif nodül görülebilir ve bu da hipertiroidi( % 1) ile karşımıza gelebilir. Ancak bu tablo foliküler tiroid kanserleri içinde oldukça nadir görülür ve sanki foliküler tiroid kanserleri her seferinde hipertiroidi ile geliyormuş gibi bir yanlış anlaşılmaya düşülmemelidir. Öğrencilerin foliküler kanseri=hipertiroidi eşleşmesinin hatalı olduğunu onlara göstermek için sorulmuş muazzam bir soru örneği! Doğru cevap aslında çok basit, foliküler tiroid kanseri tabii ki soliter olur. Ezberleyerek değil, yorumlayarak da değil; doğruyu bilip, doğru yorumlayarak kazanabiliriz! A) Kadınlarda 10 kat daha fazla görülmektedir. B) Tetik noktaların varlığı ile karakteristiktir. C) Lokal tedavi genellikle yeterlidir. D) Sistemik bulgulara rastlanmamaktadır. E) Etyolojide stres önemlidir. CEVAP: C CEVAP: A 93-Aşağıdakilerden hangisi miyofasial ağrı sendromu için yanlıştır? Miyofasial ağrı sendromu • Kas veya kas grupları ağrır • Stres ve yorgunluk sonrası oluşabilir. • Gergin bantların hissedilir. • Bantlara bastırınca ağrının yayılır. • Tetik noktalar tipiktir. 49 94-Aşağıdakilerden hangisinde maddi veya manevi fayda sağlama ve düzmece yakınmalar vardır? 97-Aşağıdaki afazi türlerinden hangisinde anlaması normal, konuşması akıcı fakat tekrarlaması bozuktur? A) Obsesif-kompulsif bozukluk B) Temaruz C) Konversiyon D) Münchausen sendromu E) Kleptomani A) Broca B) Transkortikal motor C) Transkortikal duyusal D) Wernicke E) Kondüksiyon TEMARRUZ (SİMÜLASYON) Gerçek bir hastalık yoktur ve kişi de bunun farkındadır. Herhangi bir maddi veya manevi kazanç vardır. Afazileri sormayı TUS çok severse bizim ne eksiğimiz var biz de sorarız. Kondüksiyonel afazi Hasta anlar ve konuşur fakat tekrarlayamaz. CEVAP: B 95-Aşağıdakilerden hangisi yaşlılarda görülen pnömoninin prognozunu belirleyen parametrelerden birisi değildir? A) Solunum sayısı B) CRP düzeyi C) Kan basıncı D) Üre düzeyi E) Yaş Pnömoninin tanısında ve takibinde CURB-65 skorlaması kullanılmaktadır. CURB-65 Skorlaması Confussion (Konfüzyon) Üre>43 Respiratory (solunum) sayısı >dakikada 30 Blood (kan) basıncı Yaş > 65 Her bir parametre 1 puandır. <2 ise ayaktan tedavi edilir >2 ise yatırılarak tedavi edilir. CEVAP: B 96- Aşağıdaki hastalıklardan hangisinin demir eksikliği ile arasında sıkı bir ilişki bulunmaktadır? A) Refsum hastalığı B) Tourette sendromu C) Periyodik bacak sendromu D) Huzursuz bacak sendromu E) Shy-Drager sendromu Huzursuz bacak sendromu Yattıktan kısa süre sonra alt ekstremitelerde yanma, batma, iğnelenme, uyuşma hisleri oluşmaktadır. Hasta kalkıp yürüyünce bu şikayetleri gerilemektedir. Demir eksikliği ve folat eksikliği ile ilişkisi vardır. CEVAP: D CEVAP: E 98- Yapılan bir kesitsel araştırmada, meme kanseri biyopsiyle kesin olarak saptanmış 5000 kadın ile kesin kanser olmadığı biyopsiyle saptanmış 10000 kadın kontrol grubu olarak alınmıştır. Mamografi sonucunda ise kontrol grubundakilerden 6000 tanesine kanser denilmiştir. Mamografinin kanser tanısı koyduklarından 2000 tanesi gerçekte kanser olmadığına göre mamografinin sensitivitesi aşağıdakilerden hangisidir? A) 6000/15000 B) 1000/9000 C) 4000/5000 D) 2000/10000 E) 4000/6000 Gerçek (+) Gerçek (-) Mamografi(+) 4000 2000 6000 Mamografi(-) 1000 8000 9000 CEVAP: B 99- Elli beş yaşındaki bayan hasta, sabah kalktığında yataktan düşmüş baygın bir halde bulunuyor. Bilinci açıldığında sağ kol ve bacağını hareket ettiremediğini fark etmeleri üzerine acile getiriliyor. Hasta sağ kolunun kendisine ait olmadığını iddia ediyor. Bu hastadaki lezyonun en olası lokalizasyonu hangisidir? A) Sol temporal lob B) Sol parietal lob C) Sağ frontal lob D) Sağ temporal lob E) Sağ parietal lob Hastanın ekstremitesini ihmal etmesi, paralizilerde akla parietal lob lezyonu gelmektedir. Bu lezyonlarda ise lobun kontralateral bölümünde lezyon görülmektedir. CEVAP: B 50 100- Kırkbeş yaşında bayan hasta submandibular bezine uyan lokalizasyonunda ele gelen kitle şikayetiyle KBB polikliniğine başvuruyor. Biyopsi materyalinde kribriform alanlardan oluşan kistik solid komponentleri bulunan bir kitle tarifleniyor. Bu hastanın en olası tanısı aşağıdakilerden hangisidir? A) Adenokarsinoma B) Onkositoma C) Mukoepidermoid karsinom D) Adenoid kistik karsinom E) Pleomorfik adenoma Adenoid kistik karsinom (silendiroma) . Parotisten ziyade diğer tükrük bezlerinde daha fazla görülür.Submandibüler bezde en sık görülür. Perinöral invazyon yapma ve sinirlerle beyne ulaşma ihtimali yüksektir. PERİNÖRAL İNVAZYON 1- Pankreas kanseri 2- Prostat kanseri 3- Adenoid kistik karsinom 4- Meme kanseri 102- Foliküler tiroid kanseri takibinde kullanılan radyoaktif sintigrafi maddesi aşağıdakilerden hangisidir? A) Gadalinyum B) Galyum-67 C) Iyot-131 D) Teknesyum-99 E) Talyum-201 Nükleer tıp soruları artık meşhur sınavımızda çok moda olmaya başladı. En sık kullanılan radyoaktif madde teknesyum-99’dur.Talyum-201 ve teknesyum-99m miyokard perfüzyon sintigrafilerinde en çok kullanılan maddelerdir. Tiroid kanserlerinin takibinde ve tanısında en çok kullanılan madde iyot-131’dir. CEVAP: C CEVAP: D 103- Aşağıdakilerden hangisi gastrointestinal sistem duplikasyonlarının en sık görüldüğü lokalizasyondur? A) Servikal özefagus B) Kolon C) İnce barsak D) Rektum E) Mide Gastrointestinal duplikasyon hemivertebra ilişkisi daha önce TUS’da soruldu şimdi sıra lokalizasyonda. Gastrointestinal duplikasyonlar en sık terminal ileumda bulunmaktadır. 101- Yirmi beş yaşındaki bayan hasta; her iki eliyle aranma, çiğneme, kıyafetlerini çekiştirme şeklinde stereotipik hareketleri ve bilinç değişikliğinin eşlik ettiği nöbetler nedeniyle antiepileptik ilaç kullanmaktadır. Bu nöbetlerden önce mideden yükselme şeklinde auraları oluşuyor. Bu hastadaki en olası konvülziyon tipi aşağıdakilerden hangisidir? A) Jacksonian tip epilepsi B) Temporal lob epilepsisi C) Parsiyel lob epilepsisi D) Oksipital lob epilepsisi E) Juvenil absans epilepsisi Kompleks parsiyel nöbet (Temporal lob epilepsisi) Erişkinlerde en sık görülen epilepsi tipidir. Psikomotor epilepsi de denmektedir. %75-85 hastada orobukkofaringeal hareketler ve %50 hastada yüz-boyun hareketleri görülür. Nöbet esnasında yerinden kalkıp yürüme olabilir. Atak korku, dejavu veya olfactor halusinasyonlar şeklinde auralarla başlayabilir. Bilinç bozukluğu da oluşmaktadır. CEVAP: B CEVAP: C 104- Üreteropelvik darlıkların en sık sebebi aşağıdakilerden hangisidir? A) Aberran renal damarlar B) Üreteral stenoz C) Üreteral hipoplazi D) İdiopatik E) Üreteropelvik adezyon Üreteropelvik darlıkların etyolojsi genellikle bilinmemektedir yani idiopatiktir. Şıklardaki diğer sebepler de nadiren görülebilmektedir. Aksiyal planda renal pelvis AP çapı ölçülerek takibi yapılmaktadır. CEVAP: D 51 105- Aşağıdaki böbrek tümörlerinden hangisinde retroperitoneal kanamaya rastlanma ihtimali daha yüksektir? 109- Prepubertal çağda en sık vajinal kanama nedeni aşağıdakilerden hangisidir? A) Anovulasyon B) Vulvovajinitis C) Eksojen hormon kullanımı D) Koagulopati E) Sarkoma botrioides A) Anjiomiyolipom B) Fibrom C) Adenokarsinom D) Onkositom E) Adenom Böbrek kitlelerinden retroperitoneal kanama riski en yüksek olan lezyon hamartom yani anjiomiyolipomdur. En sık mezenkimal böbrek tümörüdür. En sık benign böbrek tümörü ise adenomdur ayrıma dikkat!!! Tipik olarak çift taraflıdır ve asemptomatiktir. Tuberosklerozu olan hastalarda görülme sıklığı artmaktadır. Olguların ¼ kadarı spontan kanama ve sonuçta da retroperitoneal kanamaya yol açabilir. YAŞ VE SIKLIKLARINA GÖRE KANAMA NEDENLERİ CEVAP: A 106- Dudakta ve yüzde ödeme rekürren fasial paralizilerin eşlik ettiği hastalık aşağıdakilerden hangisidir? Prepubertal Adölesan Reproduktif Perimenopozal Postmenopozal Vulvovajinitis Anovulasyon Eksojen hormon kullanımı Anovulasyon Endometrial atrofi Vajende yabancı cisim Eksojen hormon kullanımı Gebelik Fibroidler Endometrial lezyonlar (kanser dahil) Puberte prekoks Gebelik Anovulasyon Servikal endometrial polipler Atrofik vajinitis Tümör Koagulopati Fibroidler Tiroid disfonksiyonu Diğer tümör Vulvar vajinal, servikal Servikal endometrial polipler A) Guillian-Barre sendromu B) Gradenigo sendromu C) Ramsey Hunt sendromu D) Cogan sendromu E) Merkelson-Rosental sendromu Tiroid disfonksiyonu Merkelson rosental sendromu En önemli özelliği yüz ve üst dudakta tekrarlayan asimetrik ödemdir. En önemli etyolojik sebebi idiopatiktir. Fissürlü dil de görülebilen klinik durumlarındandır. CEVAP: B CEVAP: E 110- Ektopik gebelik fallop tüpünün hangi bölümünde daha sık görülür? 107-Birinci ve ikinci metatarsaller arası açının üst sınırı kaç dereceye kadar normal kabul edilmektedir? A) İntertisyel kısım B) İstmus C) Cornual kısım D) İnfundibulum E) Fimbria ovarika A) 25 derece B) 18 derece C) 13 derece D) 9 derece E) 5 derece Direkt grafide birinci ve ikinci metatarsaller arasındaki açı 10 derece veya büyükse patolojik kabul edilmektedir. CEVAP: D 108- Safra yolları ve karaciğer hastalıklarında, safranın fizyolojik sekresyonunu değerlendirmek için kullanılan tanı yöntemi aşağıdakilerden hangisidir? A) Perkütan transhepatik kolanjiografi B) Manyetik rezonans kolanjiografi C) Endoskopik retrograd kolanjiopankreatografi D) Hepatik iminodiasetikasit sintigrafisi E) Fluorodeoksiglukoz pozitron emisyon tomografisi CEVAP: D Fallop tüplerinin kısımları: 1.İntertisyel (intramural kısım): Fallop tüpünün uterus duvarı içindeki kısmıdır. Ektopik gebelik burada nadir de olsa olur ve şiddetli kanama ile histerektomi endikasyonu olabilir. Ayrıca bu bölüm lümenin en dar olduğu kısımdır. Tubal ektopik gebeliklerde en geç rüptür bu bölümde gerçekleşir. 2.İstmus: Fallop tüplerinin intertisyel kısmın yanındaki uterus duvarına yakın olan kısmıdır. En erken rüptür istmik yerleşimli ektopik gebeliklerde izlenir.Ampülladan sonra ektopik gebeliklerin en fazla görüldüğü tuba segmentidir. 3.Ampulla: Fertilizasyonun olduğu bölümdür. Ayrıca lümenin en geniş ve en uzun olduğu kısımdır. Ektopik gebelik de en sık olarak fallop tüpünün ampullasında görülür. 4.Fimbrla (infindibulum): En lateralde bulunan fimbrialardan oluşan kısımdır. CEVAP: B 52 111- Aşağıdaki uterin myom tiplerinden hangisi histeroskopik cerrahi ile çıkartılabilir? 113- Aşağıdakilerden hangisi gebeliğin 1. trimesterinde uygulanan fetal anöploidi tarama testleri içinde yer almaz? A) Tip 1 B) Tip 5 C) Tip 6 D) Tip 7 E) Tip 8 A) Östriol B) Gebeliğe özgü plazma proteini-A (PAPP-A) C) Serbest beta-hCG D) Ense kalınlığı E) Nazal kemik Tip 0,tip 1,tip 2 myomlar histeroskopi ile görülebilir. Myomların tipleri Tip 0:Saplı intrakaviter Tip 1:Myometriuma %50’sinden daha az invaze Tip 2:Myometriuma %50’sinden daha fazla invaze intra kaviter komponenti var. Tip 3:Endometriumla bitişik ancak intra kaviter komponenti yok. Tip 4:Myometrium içinde Tip 5:Subserozal %50’sinden daha fazlası İ.M. Tip 6:Subserozal %50’sinden daha azı İ.M. Tip 7:Tamamen subserozal Tip 8:Servikal,ligamenter,parazitik myom Gebeliğin ilk trimesterinde fetal anöploidi tarama testleri maternal serumdaki biyokimyasal belirteçlerin değerlendirilmesi ile fetusta ultrasonografik bazı bulguların kombine edilmesi prensibine dayanır. Bu amaçla kullanılan biyokimyasal belirteçler serbest beta-hCG ve gebelikle ilişkili plazma proteini-A’dır (PAPP-A). Ultrasonografik belirteçler arasında yüksek tanımlayıcılığı olan bulgular arasında ise nukal kalınlık (NT=ense saydamlığı) ve nazal kemik sayılabilir. CEVAP: A CEVAP: A 112- Aşağıdakilerden hangisi plasentanın en sık görülen tümörüdür? A) B) C) D) E) Lipom Anjiosarkom Korioanjioma Hemanjioperistoma Leiyomyom 114- Gebelikte aşağıdaki hematolojik parametrelerden hangisinde artma görülmesi beklenmez? Plasental koryoanjioma Plasentanın tek benign tümörüdür. Normal yapıların anormal dizilimi sonucu oluşur (hamartom). Antepartum kanama,polihidroamnios,düşük doğum ağırlığına neden olabilir. Büyük koryoanjiomalar arteriovenöz şanta neden olarak fetal anemi-kalp yetmezliğine (hidrops olmadan) neden olur. Metastatik tümörler En sık metastaz yapan malign melanomdur. Ayrıca fetüse de en sık metastazı yine maling melanom yapar. CEVAP: C A) Fibrinojen B) Eritrosit sayısı C) Nötrofil sayısı D) Hematokrit E) Sedimentasyon hızı Gebelikte kan hacmi artar (%40). Eritrosit miktarı da artar. Fakat kan volümündeki artış daha fazla olduğu için hemotokrit düşer. Eritrosit sedimentasyon hızı artar. Gebelik enfeksiyon yokluğunda da nötrofil sayısı artar. Östrojen etkisi ile karaciğerde senezlenen pıhtılaşma faktörleri artar ve en fazla yükselme fibrinojende izlenir. Fibrin yıkım ürünleri ve d-dimer de artar (subklinik çok hafif bir DIC tablosu gibi) CEVAP: D 53 115- Onsekiz yaşında, normal boy ve kilosu olan primer amenore olgusunda hipergonadotropik hipogonadizm saptanıyor. 46,XY karyotip olan hastada kadınsı fenotip izleniyor ancak meme gelişimi izlenmiyor.Görüntüleme yöntemlerinde dişi internal genital yapı ve ultrasonografide hipoplazik iç genital organlar saptanıyor. Bu hastada en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir? 117- Aşağıdaki hormonlardan hangisi follikül uyarıcı hormonun (FSH) salınımını artırır,büyüme hormonunu azaltır? A) İnhibin-A B) İnhibin-B C) Östrojen D) Progesteron E) Aktivin A) 5α redüktaz eksikliği B) Saf gonadal disgenezi C) Ailesel androjen duyarsızlık sendromu D) Rezistan over sendromu E) 17α hidroksilaz eksikliği 5α redüktaz eksikliğinde karyotip 46,XY’dir. Bu olgularda meme gelişimi olmamasına karşın çeşitli düzeylerde pubik kıllanma olabilir. Gonad testistir ve normal testiküler fonksiyon gözlenir. Müllerian yapılar bulunmaz, dolayısıyla dişi tipte iç genitaller izlenmez. 17α hidroksilaz eksikliğinde kadınsı fenotip mevcuttur ancak meme gelişimi olmaz. Karyotip 46,XY veya 46,XX şeklinde olabilir. Gonadotropinler yüksektir. Bu olgularda Müllerian yapı gelişmediğinden dişi iç genitaller izlenemez. Progesteron yüksekliği ayırıcı tanıda unutulmamalıdır. Saf gonadal disgenezide 46,XX veya 46,XY (Swyer sendromu) karyotip izlenebilir. Kadınsı fenotip gözlenir. Over gelişimi olmadığından gonadal yetmezlik vardır ve gonadotropinler yüksektir. Sekonder seksüel karakterler gelişmemiştir ancak iç genitakller dişi tiptedir (Müllerian yapılar mevcuttur). Androjen duyarsızlık sendromunda (testiküler feminizasyon) 46,XY karyotip izlenir. Gonadotropinler yüksektir. Kadınsı fenotip izlenir ancak Müllerian yapılar izlenmez. Rezistan over sendromunda (Savage sendromu) 46,XX karyotip gözlenir. Gonadotropinler yüksektir ve gonad overdir. İNHİBİN; Granüloza ve sertoli hücreleri ile plasenta tarafından üretilmektedir. Polipeptid yapısındadır. 3 alt-ünitesi bulunur: α, ßA ve ßB. Merkezi olarak FSH sekresyonunu inhibe ederken, lokal olarak LH’yı artırır. Geç folliküler fazda LH ve IGF-2 etkisiyle androjenlerin artışına ve dolayısıyla östrojen üretiminde artışa neden olur. Erkeklerde FSH üzerine etkili olan inhibin B’dir. FSH etkisiyle sertoli hücreleri inhibin B salgılar. Erkeklerde dolaşımda inhibin A bulunmaz. AKTİVİN; Granüloza hücreleri tarafından sekrete edilir ve FSH sekresyonunu aktive etmektedir. A, AB ve B olmak üzere 3 formu bulunur. FSH’nın follikül hücrelerindeki reseptörlerine bağlanmasını arttırır. FSH’nın p450 aromataz üzerine etkilerini ve FSH’nın granüloza hücrelerinde LH ve FSH reseptör oluşumu üzerine etkilerini artırır. Aktivin, tekal androjen üretimini ve granüloza hücrelerinden progesteron salgısını baskılar. Prolaktin, ACTH ve GH yanıtlarını inhibe eder. CEVAP: E CEVAP: B 118- Aşağıdakilerden hangisi rahim içi araçlara bağlı olarak gelişen komplikasyonlardan biri değildir? A) Uterus perforasyonu B) Ektopik gebelik C) Konjenital malformasyonlar D) İnfertilite E) Pelvik inflamatuar hastalık A) Düzensiz kanama 116- Depo medroksiprogesteron asetat kullanan kadınlarda en sık karşılaşılan klinik yan etki aşağıdakilerden hangisidir? B) Kilo alımı C) Karın ağrısı D) Baş ağrısı E) Halsizlik ENJEKTE EDİLEN KONTRASEPTİFLER; Progesteron içerirler. Etki mekanizmaları mini haplara benzer. İlk enjeksiyon menstruel siklusun ilk 5 günü içinde yapılmalıdır. Sonraki injeksiyonlar depo medroksi progesteron asetat (MPA; 150 mg, IM) için 3 ay, norethindron enantat (NET-EN) için 2 ay sonra tekrarlanmalıdır. En sık görülen yan etkileri; İrregüler kanamadır (ilk yıl %70, uzun dönem kullananlarda olguların 2/3’de mensturasyon regülerdir) bu sebepten yüksek metod terk oranları vardır. (birinci yılda %33, 2 yılda %50, 3 yılda %80) RIA’lar (rahim içi araç) intrauterin ortamda yabancı cisime karşı steril inflamatuar reaksiyon meydana getirerek, spermisidal etki oluştururlar. RIA’a bakır eklenmesi ile spermisidal etki artar ya da spermin fertilizasyon ve motilite yeteneği azalır. Önemli komplikasyonları uterus perforasyonu, ektopik gebelik, PID, infertilite ve RIA’nın atılmasıdır (ilk yıl içinde %10 spontan atılım). Gebelikle birlikte RIA varlığında, ilk 14 hafta içinde RIA ipi serviks’te görülebildiğinden hemen çekilmelidir. Gebelikle birlikte RIA varlığında geç abortus (özellikle septik abortus), preterm doğum ve sepsis riski artar. Eğer erken gebelikte RIA çıkarılmamış ise, doğum sonrası çıkarılmalıdır. RIA’lar konjenital malformasyonlara neden olmaz. CEVAP: A CEVAP: C 54 119- Endometrium kanserinde vajinal metastaz varlığında FIGO evrelendirmesine göre olgunun evresi aşağıdakilerden hangisidir? A) II b B) III a C) III b D) III c E) IV a Endometrium kanseri cerrahi olarak evrelenir ve FIGO evrelemesine göre vajende metastaz varlığında evre III b olarak değerlendirilir. ENDOMETRİUM KANSERİNDE CERRAHİ EVRELENDİRME – FIGO Evre 1: Tümör uterustadır. Evre 2: Tümör servikstedir. Endoservikal stromal invazyon Evre 3: Peritoneal sitolojik ve/veya vajinal yayılım vardır. 3A: Adneksal metastaz 3B: Vajinal metastaz 3C: Retroperitoneal lenf nodu metastazı Evre 4: Uzak veya eksternal genital pelvik metastaz vardır. 4A: Mesane ve/veya rektum mukozası tutulmuştur 4B: Uzak metastaz (intraabdominal yayılımı ve/veya inguinal lenf tutulumunu içerir) CEVAP: C 120- Aşağıdaki ovaryan tümörlerden hangisi benign olarak kabul edilir? A) Endodermal sinüs tümörü B) İmmatür teratom C) Granuloza hücreli tümör D) Poliembriyoma E) Matür kistik teratom İmmatür teratom, poliembriyoma ve endodermal sinüs tümörü malign germ hücreli over tümörleridir. Granuloza hücreli over tümörü klinik seyri nispeten daha iyi olan malign stromal over tümörüdür. Matür teratomlar benigndir. CEVAP: E 55