Gübreye para ödemeye son

Transkript

Gübreye para ödemeye son
Gübrede organik devrim: Kendi gübrenizi kendinizi üretin
Gübreye para ödemeye son
almanızı sağlayacak. Daha erken
hasat sayesinde piyasanın önüne
geçebilmenizi ve ürettiğiniz mamule
daha fazla raf ömrü de sağlayacak.
Hem de hiçbir zirai ilaç kullanmanız
gerekmeyecek.
Deyim yerindeyse; üreteceğiniz solucan gübresi doğanın bir mucizesi. Sadece çevrenizdeki atıkları kullanarak solucan gübresi üretmeniz
çok basit ve masrafsız.
Gübremi kendim üretiyorum. Üstelik %100 organik, %100 doğal.
Çiftçilikle mi uğraşıyorsunuz? Bağ
ve bahçenizde kullanacağınız gübreyi kendiniz üretebilirsiniz; az bir
sermaye ile bu işi başarabilir ve
gübreye para ödemekten kurtulabilirsiniz. Üreteceğiniz bu gübre hem mamullerinizi organiğe
dönüştürecek hem de kimyasal
gübreye kıyasla daha fazla ürün
köy kahvesi
İZPİM PP 108
www.koykahvesi.com.tr
“Köylere giden tek gazete”
Nisan 2015 Yıl: 3 Sayı: 31
Fiyatı: 3 TL Yıllık Abonelik: 30 TL
TKDK destekli 281 tesis
Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu (TKDK) tarafından IPARD
fonlarıyla desteklenen Ankara’daki 281 tesisin açılışı, Gıda Tarım ve Hayvancılık
Bakanı Mehdi Eker, Avrupa Birliği Bakanı Volkan Bozkır ve AB Türkiye
Delegasyonu Başkanı Bela Szombatı’nın katıldığı törenle yapıldı. Sayfa 4’de
Denizli’ye dev yatırım
Boşalan köylerden biri
‘Organik ürünler
pazarı da büyüdü’
Gıdadan giyime, kozmetikten temizlik
ürünlerine geniş bir ürün yelpazesi
bulunan organik ürünlerin üretimi de
talebi de her geçen gün artıyor. 20’de
Zeytinde verimin yolu
doğru gübereleme 14’de
Topraksız
tarımın
yıldızı:
‘Perlit’
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı
Mehdi Eker ve Ekonomi Bakanı Nihat
Zeybekci, bölgenin
ihtiyaç duyduğu Et
ve Süt Kurumu Denizli Et Kombinası’nı törenle açtı.
26’da
Makaleler
Bağlarda don zararı ve önlemler
Dr. Cemal ILGIN’nın yazısı 38’de
Sayfa 6’da
Düşük faizli kredi uygulaması devam edecek 10’da
30’da
ADÜ Ziraat Fakültesi Zootekni Bölümü
‘Morova Zeytin Küspesi’nin etkileri
üzerine araştırma sonuçları 34’te
köy kahvesi
HABER
www.koykahvesi.com.tr
2
3
HABER
www.koykahvesi.com.tr
köy kahvesi
köy kahvesi
4
HABER
www.koykahvesi.com.tr
TKDK destekli
281 tesisin
açılışı gerçekleşti
Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu (TKDK) tarafından
IPARD fonlarıyla desteklenen Ankara’daki 281 tesisin açılışı,
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker, Avrupa Birliği
Bakanı Volkan Bozkır ve AB Türkiye Delegasyonu Başkanı Bela
Szombatı’nın katıldığı törenle yapıldı.
T
oplu Açılış Töreni’nde konuşan Gıda Tarım ve Hayvancılık
Bakanı Eker, Kırsal
Kalkınma Yatırımlarının Desteklenmesi adı altında başlattıkları proje kapsamında bugüne kadar 5 bin 450 yatırımın
tamamlandığını söyledi. Eker,
IPARD ile sağlanan desteklerin
42 ildeki projeler için kullanıldığını, IPARD desteğinden faydalanamayan 39 ille ilgili yeni
bir tedbir getirdiklerini bildirdi.
Bitkisel ve hayvansal ürünlerin
işlenmesi, paketlenmesi ve ambalajlanması yatırımları, soğuk
hava deposu ve silo yapımı, küçükbaş hayvancılık yatırımları,
alternatif enerji kaynaklarının
tarımda kullanımına yönelik
yatırımlarda desteğe esas üst limiti konularına göre 1 milyon
lira ile 3 milyon lira arasına çıkardıklarını belirten Eker, 39 ilden büyükbaş hayvancılık, kanatlı, kültür balıkçılığı ve kültür
mantarına yönelik sabit tesis
yapımını da %50 hibe kapsamına aldıklarını anlattı. Eker, “Bu
yatırımlardan IPARD illeri faydalanamıyor. Çünkü IPARD’ın
konuları arasında bu yok. Bu
yatırımlarda desteğe esas üst limit 1 milyon lira ile 1,5 milyon
lira arasında olacak” ifadelerini kullandı.
7 bin proje
tamamlandı
IPARD ile ilgili bugüne kadar
3 milyon avroya kadar olan yatırımlara %50-65 arasında destek sağladıklarını vurgulayan
Eker, şöyle devam etti:
Sözleşme imzalanan destek
sayısı 7 bin 900. Bunun 7 bin
98’i tamamlandı, üretime geçti.
Sözleşme imzalanan projelerin
toplam yatırım tutarı 3,8 milyar
lira. 7 bin projenin tamamlanması çok önemli bir gelişme.
Bakanlığımızın 2006’dan beri
81 ilde uyguladığı ve biten proje sayısı da 5 bin 500. Böylece
12 bin 500 tarıma dayalı ekonomik yatırım ve sanayi tesisi tamamlanmış ve Türkiye’ye
hizmet veriyor.”
2015 yılında IPARD kapsamında yatırım yapmak isteyen, yatırıma teşebbüs edenlere 1,2 milyar lira hibe ödemeyi
planladıklarını, bu desteğin
%50’den hesaplanması halinde yaklaşık 2,5 milyar lira yatırım yapılmasına imkan sağladıklarını bildiren Eker, IPARD
desteklerinden en yüksek düzeyde faydalanan il olan Ankara’da bugüne kadar yatırım tutarı 335 milyon lira olan 391
proje ile sözleşme imzaladık-
larını, bu projelere 209 milyon
lira hibe ödemesi gerçekleştirdiklerini kaydetti.
Süt ve et
işletmelerinde hibe
oranı yüzde 70
2020 yılına kadar uygulanacak IPARD-2’nin AB Komisyonu tarafından onaylandığını hatırlatan Bakan Eker,
IPARD-2 hibelerinin kullanımına bu yıl başlamayı planladıklarını, bunun 801 milyon avrosunun AB katkısı 244 milyon
avrosunun da ulusal katkı olmak üzere toplam 1 milyar 45
milyon avroluk, yaklaşık 3 milyar liralık hibenin kullanılacağını söyledi. Süt ve et üreten işletmelerde hibe oranını %70’e
çıkardıklarını anlatan Eker,
şöyle konuştu:
Manda eti ve sütüne yönelik yatırımlar, kaz yetiştiriciliği yatırımları destek kapsamına alınıyor. Beyaz etin yanında,
yumurta üretiminde mevcut kümeslerin modernizasyonu da
destek kapsamına alınıyor. Bu
tedbirde yüzde 50-65 arasında olan hibe oranı, yüzde 60-70
arasına çıkıyor. İşleme ve pazarlamaya yönelik yatırımlarda
hibe oranı yüzde 50’den 60’a
çıkıyor. Süt, et, meyve-sebze
ve su ürünleri işleme ve pazarlama yatırımlarında, atık yönetimine yönelik yatırımlara yüzde 10 ilave hibe veriliyor.
Yenilenebilir enerji de
destek kapsamında
Yenilenebilir enerji yatırımları da destek kapsamına alınarak, HES’ler hariç tesisler
ve mikro elektrik enerjisi ve
ısı üreten sistemler desteklenecek. Nüfusu 10 bin ve altında
olan yerleşim yerlerinde verilecek olan bu destekten belediyeler, İl Özel İdareleri, Organize
Tarıma Dayalı İhtisas Organize Sanayi Bölgeleri, 5355 sayılı
Mahalli İdare Birlikleri Kanunu
ile kurulan Birlikler faydalanabilecek. Hibe oranı yüzde 100,
desteğe esas limit 1,2 milyon
avro olacak.”
Kırsal Ekonomik Faaliyetlerin Çeşitlendirilmesi tedbirinde
%50 olan hibe oranının %65’e
çıktığını kaydeden Eker, kapsam ve üst limitin de arttığını
ifade etti. Eker, mantar yetiştiriciliği, makine parkları ve yenilenebilir enerji yatırımlarının
destek kapsamına alındığını,
desteğe esas üst limitin 500 bin
avroya çıkarıldığını kaydetti.
AB Bakanı ve Başmüzakereci Volkan Bozkır da Türkiye’yi
adaylık sürecinde üyeliğe hazırlamak amacıyla AB tarafından 2007-2013 yıllarını kapsayan dönemde IPA çerçevesinde
hibe niteliğinde toplam 4,79
milyar avro tahsisat yapıldığını, Katılım Öncesi Yardım Aracı - Kırsal Kalkınma Bileşeni
(IPARD) desteklerinin, 20072013 dönemi için tahsis edilen yaklaşık 854 milyon avro
ile mali işbirliğinin toplam tutarı içinde en önemli yeri oluşturduğunu söyledi. Bozkır, eş
finansman ilkesi gereği Türkiye’nin katkısı da hesaba katıldığında, faydalananlara yaklaşık 1,1 milyar avro hibe imkanı
sağlandığını aktardı.
281 tesise açılış
Bugüne kadar IPARD Programı kapsamında değerlendirmesi tamamlanan 12 başvuru
çağrı ilanıyla yatırım tutarı 3,8
milyar TL olan 7909 projeyle
hibe sözleşmesi imzalandığını,
bu projelere 2,2 milyar TL hibe
desteği sağlanmasının öngörüldüğünü kaydeden Bozkır, 2016
sonuna kadar IPARD fonlarından kullanılabilecek yaklaşık
143,5 milyon avro AB fonu bulunduğunu bildirdi.
2014-2020 yıllarını kapsayan
IPA’nın ikinci döneminde de
Türkiye’ye ayrılan toplam 4,45
milyar avro kaynağın, yaklaşık
912 milyon avroluk bölümünün
tarım ve kırsal kalkınma sektörüne tahsis edildiğini belirten Bozkır, tarım ve kırsal kalkınma alanında AB’ye uyum
çalışmalarının yürütüldüğü 11.
Tarım ve Kırsal Kalkınma faslının, siyasi olarak engellenen
fasıllardan biri olduğunun altını çizdi.
“IPARD, AB ve Türkiye arasında mali yardımlar konusundaki işbirliğinin gerçek bir
örneği” diyen AB Türkiye Delegasyonu Başkanı Maslahatgüzar Bela Szombati de, Türkiye’nin 42 ilinde verilen IPARD
desteklerinin bugüne kadar sektörde 4,4 milyar TL’den fazla
kamu ve özel yatırımı oluşturduğunu söyledi. Szombati, öngörülen desteğin yaklaşık 4 bin
500 Türk firması, gıda fabrikası
ve kırsal topluma ulaşması ve
onların kalkınarak toplamda en
az 1,7 milyar avro tutarında yatırım yapması anlamına geldiğini dile getirerek, bunun iş alanları yaratacağını ve standartları
geliştireceğini söyledi.
Konuşmaların ardından Ankara’da IPARD kapsamında
hibe ödemesi gerçekleştirilen
281 tesisin açılışı yapıldı.
5
HABER
köy kahvesi
Çiftçi Haber Paketi’nde
bereket var
www.koykahvesi.com.tr
Meteoroloji, hal fiyatları ve tarım haberlerini
herkesten önce öğrenmek
Vodafone’la işte bu kadar kolay!
ABONE yaz, 2434’e gönder.
Aylık
2 TL
Vodafone
Vodafone 2434 Çiftçi Haber Paketi’nden tüm Vodafone aboneleri yararlanabilir. Çiftçi Haber Paketi, aylık 2 TL olarak ücretlendirilmektedir. Çiftçi Haber Paketi kapsamında gönderilen her türlü
bilgi ve uyarı, ilgili resmi kurum ve kuruluşlardan gelen tahminleri ve önerileri yansıtmakta olup, her türlü içerik ilgili kurum ve kuruluşların sorumluluğundadır. Abonelerimizin bu bilgileri
değerlendirirken diğer bilgi kaynaklarından da faydalanmaları önerilir.
köy kahvesi
6
HABER
www.koykahvesi.com.tr
Projeye 18 milyon
lira destek
Denizli’ye dev yatırım
Bakanlar Eker ve Zeybekçi, 10 ile hizmet
verecek Denizli Et Kombinası'nı hizmete açtı.
G
ıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker ve
Ekonomi Bakanı
Nihat Zeybekci, Et ve Süt Kurumu Denizli Et Kombinası'nı
törenle açtı. Bölgede bu tarz
bir kombinaya ihtiyaç olduğunu belirten Bakan Zeybekci, "Mehdi Eker Bakanımıza
destek olmasını istedik. Çevremizde buna ihtiyaç olduğunu
söyledik. Bakanımız da bunun
çalışmasını başlattı. Sıkıntılı
günlerde bunun önemi daha da
iyi anlaşılacak" dedi.
Daha fazla verim
sağlanacak
En büyük 7. ülke
Türkiye'nin her alanda olduğu gibi tarımda da şaha kalktığını kaydeden Zeybekci,
Türkiye'nin bu alanda en büyük 7. ülke olduğunu söyledi. 2014 yılı sonunda tarım ihracatında 18 milyar doları aştıklarını kaydeden Zeybekci, "Dünyaya bakıldığı zaman Hollanda'nın pazar
payı bizden üç misli büyük. Daha çok çalışmalıyız. Hedef, teknolojik tarımda, ekolojik tarımda
daha iyi yerlere gelmek. Tarımla, gıdayla ilgili
desteğimizin sonu yok. Olabildiğince destekleriz. Yeter ki vatandaş istesin" dedi.
Et ve süt kombinasının Denizli'de kurulmasının
bölge için önemli olduğunu ifade eden Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker ise Denizli Et Kombinası'nın Denizli'yle birlikte 10 ile
hizmet vereceğini açıkladı. Tesisin 23 milyon liraya mal olduğunu dile getiren Eker, "Biz burayı
özelleştirme kapsamından çıkardık. En son özelleştirilmesi gereken yerler buralar. 90'larda buralar özelleştirildi. Türkiye bundan kaybetti. Et ve
Hayvancılık işletmesi ve sığır varlığı bakımından Türkiye’de ilk sıralarda yer alan
Konya’da, Türkiye nüfusunun
et ve süt ihtiyacının karşılanmasına yönelik olarak yüksek
verimli sığır ırkı yetiştirilmesi
için esmer ırk embriyo üretimi
ve test edilmeye aday damızlık boğa üretimi yapılacak.
Gıda Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığı Tarımsal Araştırmalar ve Politikalar Genel Müdürlüğüne bağlı Bahri Dağdaş
Uluslararası Tarımsal Araştırma Enstitüsünün hazırladığı
“Sığırlarda Embriyo Transferi
İle Test Edilmeye Aday Boğa
Elde Edilmesi Altyapı Projesi”, Kalkınma Bakanlığı tarafından kabul edilerek yaklaşık 18 milyon lira destek aldı.
Projenin sonucunda elde edilecek yüksek verim özelliklerine sahip ve test edilmiş damızlık erkek hayvanlardan
sağılan spermler, yetkili satıcılar aracılığıyla hayvancılık
sektörünün hizmetine sunularak, Türkiye’nin yurt dışından
sperma ithalatının azaltılması
hedefleniyor.
süt kombinalarına 140 milyon lira yatırım yaptık. Yeter ki pazar endişesi olmadan üretim yapılabilsin diye" dedi.
Destek yüzde 30 arttı
Hükümet olarak eskiye göre verilen destekleri 30 kat artırdıklarını ifade eden Eker, "Türkiye eskiden hayvancılığa bir yılda 83 milyon lira
veriyordu. 83 milyon lirayı biz 3 milyara çıkardık. Hayvancılığa büyük desteğimiz var. Türkiye'de hayvancılıkla ilgili verimliliği artırdık. 420
bin ton kırmızı eti 1 milyon tona çıkardık. AB'ye
süt ve süt üretimi ihracatını da biz başlattık. Türkiye artık net ihracatçı haline geldi. Sağladığımız
tarım destekleri 10 milyara çıktı. Hayvan varlığı
da yüzde 50 arttı" dedi. Konuşmaların ardından
üreticilerle ürünlerin alınması sözleşmesi imzalandı. Daha sonra Denizli Et ve Süt Kombinası
hizmete açıldı.
Konya Ovası Projesi Bölge
Kalkınma İdaresi Başkanlığı
(KOP) Eylem Planı kapsamında hazırlanan ve kabul gören
projenin uygulanması için alt
yapı çalışmalarına başlandı.
Enstitü müdür vekili Dr. Mustafa Kan, yaptığı açıklamada,
hazırladıkları projeyle biyoteknolojik yöntemlerle esmer
ırk embriyo üretimi ve test
edilmeye aday damızlık boğa
üreterek sığırların ıslahını ve
birim hayvandan daha çok verim elde edebilecek damızlık dişi materyal sayısını artırmayı hedeflediklerini belirtti.
Hayvancılık alanında dünyada
yoğun olarak kullanılan, ancak Türkiye’de yeni uygulanmaya başlanan embriyo transferi, embriyoda cinsiyet tayini
ve embriyo dondurma gibi ileri teknolojilerin yaygınlaşmasının alt yapısını oluşturmayı da istediklerini vurgulayan
Kan, şöyle konuştu:
“Projenin sonucunda elde
edilecek yüksek verim özelliklerine sahip ve test edilmiş damızlık erkek hayvanlardan sa-
ğılan sperma yetkili satıcılar
aracılığıyla hayvancılık sektörünün hizmetine sunulacaktır.
Böylelikle sperma ithalatının
önüne geçilmeye ya da azaltılmaya çalışılacak, ülke ekonomisine katkıda bulunulacaktır.
Ayrıca, elde edilecek yüksek
verim özelliklerine sahip ihtiyaç fazlası dişi damızlıklar
bölge yetiştiricilerine verilecektir. Bölgede ve ülkemizde
yüksek genetik kapasiteye sahip kombine verimli, yani et,
süt verim yönü olan hayvanların sayı ve kapasite olarak artması sağlanacaktır.”
İşletmelerin karlılık
oranı artacak
Kan, bölge ve ülke hayvancılık işletmelerinin karlılık
oranlarının projeyle artacağını
dile getirerek, “Enstitüde kurulacak olan embriyo transfer
laboratuvarı tamamlanıp embriyo transferinin rutin olarak
uygulanmaya başlanması ile
diğer araştırma enstitülerine,
üniversitelere ve konuyla ilgili çalışan özel sektöre eğitim
alabilecekleri ve çalışma yapabilecekleri bir araştırma alt
yapısı oluşturulmuş olacaktır.
Enstitüde verilecek olan eğitim programları ile embriyo
transferi teknolojisi her bölgede 5-10 başlık işletme büyüklüğüne sahip yetiştiricilere kadar ulaştırılmış olacaktır”
ifadelerini kullandı. Kalkınma Bakanlığından yaklaşık
18 milyon lira destek alan Sığırlarda Embriyo Transferi
İle Test Edilmeye Aday Boğa
Elde Edilmesi Altyapı Projesi kapsamında, altyapı olarak
toplam 800 başlık anaç hayvan ahırları, genç hayvan ahırları, süt sağım kompleksleri,
yem ünitesi, hayvan besleme
laboratuvarı, embriyo transfer
ve IVF (In vitro Fertilizasyon)
laboratuvarı ile ekipmanları
enstitüye kazandırılacak.
7
HABER
www.koykahvesi.com.tr
köy kahvesi
köy kahvesi
8
TARIM
www.koykahvesi.com.tr
Yağlı tohumlarda yanlış politika ithalatı arttırıyor
Ali Ekber Yıldırım
Dünya Gazetesi Yazarı
Y
ağlı tohum üretimindeki
sorunlar nedeniyle üretim
azalırken ithalat artıyor.
Geçtiğimiz hafta Ankara’da yapılan Bitkisel Yağ Sanayicileri Derneği’nin 37. Olağan Genel Kurul
Toplantısında başkanlık görevini Tahir Büyükhelvacıgil’e devreden Edip
Uğur yağlı tohumlar sektörüne ilişkin
önemli saptamalar yaptı.
Edip Uğur’un yaptığı sunuma göre
sektörün görünümü, sorunları ve yapılması istenen öneriler özetle şöyle:
1-Türkiye yağlı tohum üretimi 2014
yılında 2 milyon 741 bin ton olarak
gerçekleşti. Bunun 1 milyon 200 bin
tonu ayçiçeği bir o kadarı da pamuk
tohumu. Bu üretime karşılık 2014 yılında yağlı tohum ve türevleri ithalatı ise 6 milyon 241 bin ton oldu. 2001
yılında 503 milyon dolar olan yağlı tohum ve türevleri ithalatı 2014’te 4 milyar 286 milyon dolara ulaştı.
2-Yağlı tohumlu bitkiler, devlet alım
garantisi olan, müdahale alım fiyatının
uygulaması yanında primle de desteklenen hububatla rekabet edemiyor.Bu
konuda önerilen çözüm, desteklemenin iki aşamada yapılması ve alternatif
ürünlere karşı avantajlı duruma getirilmesi.İlk destekleme ekim zamanında
üreticinin karar verme aşamasında yapılarak, primler alternatif ürünlere göre
parite dikkate alınarak belirlenmesi isteniyor. İkinci aşamadaki destekleme
hasat sırasında düzenleyici fark öde-
mesi primi olarak belirlenmesi, yağlı
tohum üreticisinin mağduriyetini önleyecek düzeyde olması talep ediliyor.
3- Son yıllarda Gümrük Vergileri gözetim fiyatı uygulaması ile çok sık değiştirildiği için sektör uzun vadeli plan
yapamıyor.Ayrıca, sektör dışa bağımlı
olmasına rağmen 1995 yılında belirlenen ve Dünya Ticaret Örgütü(DTÖ)’ne
bildirilen yağlı tohumlu bitkilerin ve
hamyağların gümrük vergileri üst limitlerinin hububat ve diğer tarım ürünlerine göre düşük. Yağlı tohumlar ve
hamyağların üst limit gümrük vergileri DTÖ nezdinde yeniden ele alınarak, kendi aralarında yağ oranları indeksi de dikkate alınarak hububatlarda
olduğu gibi geniş tutulması, diğer bir
ifadeyle koruma amaçlı karar verme
alanı, gözetim fiyatı değişikliğine gerek duyulmayacak şekilde belirlenmesi isteniyor.
4- Biyoyakıt üretiminde kullanılan
mısırın atığı olarak adlandırılan düşük
vergili DDGS ithalatı devamlı artıyor.
Bu ithalat, sektörün üretiminde bulunduğu ayçiçek, pamuk, kanola, aspir,
soya, keten tohumu küspelerinin tüketimini yem rasyonlarında azalttığı gibi,
DDGS, bünyesinde bulundurduğu yüksek protein ve enerji ile, yem sektöründe kullanılan yağ tüketimlerini ve çiftçilerin uzun uğraşlar sonrası ürettikleri
mısır tüketimlerini de yem rasyonlarında azaltıyor.
5- Dahilde İşleme Rejimi kapsamında
yapılan ihracatlar karşılığında sıfır (“0”)
gümrükle ham yağ ithalatı son yıllarda
yaşanan en önemli sorunların başında
gelir.İhracat artışının tamamına yakınının Irak ve Suriye’ye olması ve iç piyasada düşük fiyatla teklif edilen ham yağ
ile gümrüklerde belirlenen suiistimaller
sektörde haksız rekabete neden oluyor.
6-Daha önceki yıllarda boya sanayinde soya yağı veya keten yağı kullanılırken gözetim fiyatından dolayı gümrük
vergisinin aşırı artırıldığı son yıllarda, ayçiçek yağı kullanılması sıfır( “0”
) gümrükle ayçiçeği yağı ithal edilmesi
sektör açısından düşündürücü bir gelişme olarak nitelendiriliyor. Teknik ve sınai amaçlı yağlara ayçiçeği hamyağına
uygulanan gümrük vergisi uygulanması isteniyor. İkili anlaşma gereği Bosna Hersek’ten ithal edilen “0” gümrüklü
rafine ayçiçeği yağının miktarı çok fazla olmasa da, piyasada fiyat dengesizliği yarattığı ve sektörde haksız rekabete
neden olduğu ifade ediliyor.
7- Son zamanlarda hem iç piyasa,
hem de ihracatta tağşişin yaygınlaşması dikkat çekiyor. Tağşişi-sahtekarlığı önlemek için hem içeride, hem de
gümrük kapılarında denetimlerin sıkılaştırılması gerekiyor.
8-Ülke nüfusunun sağlıklı beslenmesi için daha fazla ve kaliteli bitkisel
yağ tüketmesi, yağlı tohum ihtiyacının
ülke içinden karşılanması, güven ve istikrar ortamında serbest rekabet şartlarında sektörün büyümesi ve ülke ihtiyaçlarının karşılayacak hale gelmesi
hedefleniyor.
Özetle, yağlı tohumlarda dolayısıyla
bitkisel üretimde uzun yıllardan bu yana
dışa bağımlı olan Türkiye, uygulanan
yanlış politikalar nedeniyle ithalat kıskacından kurtulamıyor. Yüksek girdi maliyetleri nedeniyle üretim değil ama ithalat daha cazip hale getiriliyor. Bu yanlış
ithalat politikasından vazgeçilmezse
dışa bağımlılık daha da artacaktır.
“Tarımsal üretim olmadan 2023 hedefi tutturulamaz”
Çukurova Sanayi ve İş Dünyası Federasyonu (ÇUKUROVA SİFED) ve Adana Sanayici
ve İşadamları Derneği (ADSİAD) Başkanı Süleyman Sönmez, Cumhuriyet’in 100. yılında 500 milyar dolarlık ihracat
hedefine ulaşılabilmesi için ihracata yönelik katma değeri yüksek ürünlere yönelinmesi
gerektiğini bildirdi.Çukurova’nın sahip olduğu tarımsal
üretim potansiyelinin 2023 hedefine ulaşılmasında Türkiye’nin en önemli argümanlarından biri olabileceğine işaret
eden Sönmez, Çukurova için
özel bölgesel tarım teşviklerinin uygulanması ve ‘Tarım İhtisas Bölgesi’nin kurulması gerektiğini kaydetti. Süleyman
Sönmez yaptığı açıklamada,
Türkiye Cumhuriyet’inin kuruluşunun 100. yılı olması nedeniyle büyük önem taşıyan 2023
hedeflerine ulaşma noktasında
ekonomide planlı bir büyümeye ihtiyaç olduğunu vurguladı.
2023’te ihracat hedefinin 500
milyar dolar olarak belirlendiğini anımsatan Sönmez, bu hedefe ulaşılabilmesi için Türkiye
İhracatçılar Meclisi’nin açıkladığı verilere göre her yıl ihracatta yüzde 12’lik bir büyümeye ihtiyaç olduğunu dile getirdi.
Türkiye’nin hedefe ulaşmasının imkansız olmadığının altını çizen Sönmez, toplumun tüm
kesimlerini kapsayan planlı bir
büyüme modelinin belirlenip
vakit kaybetmeden yaşama geçirilmesi gerektiğini ifade etti.
Türkiye’nin 500 milyar dolarlık ihracat hedefine ulaşabilmesi için tarımın lokomotif sektör
olması gerektiğini vurgulayan
Sönmez, her bölge için acil olarak tarım mastır planı hazırlanması ve bölgesel tarım teşvikleriyle ihracata yönelik katma
değeri yüksek ürünlerin planlı
bir şekilde üretiminin sağlanması gerektiğini kaydetti.Çukurova’nın tarımsal üretim potansiyelinin harekete geçirilebilmesi
durumunda ihracatın en önemli argümanlarından biri haline
getirilebileceğini aktaran Sönmez, dünyanın en verimli ovaları arasında yer alan Çukurova topraklarının ölçülemeyecek
kadar değerli bir hazine olduğunu söyledi. Çukurova’nın bazı
alanlarında yılda üç ürün alınabildiğini vurgulayan Sönmez,
“Geçmişte tarım sektörüyle ülke
ekonomisinin lokomotifi olan
Çukurova, yeniden bu misyonu üstlenebilir.” dedi.Çukurova’nın toprak ve iklim yapısı
göz önünde bulundurularak, bu
bölgede üretim yapan çiftçiler
için özel teşvikler uygulanması
gerektiğini kaydeden Sönmez,
bölgenin tarım potansiyelinin
hareke geçirilmesi ve tarıma dayalı sanayinin gelişmesiyle Çukurova’nın Cumhuriyetin 100.
yılında ülkenin en fazla katma
değer yaratan bölgeleri arasına
girebileceğini vurguladı. Geçmişte ‘Tarımın başkenti’ olarak
gösterilen ancak yıllar içerisinde bu unvanını kaybeden Çukurova’nın özüne dönmesi gerektiğini dile getiren Sönmez,
Tarım İhtisas Bölgesi’nin kurulmasının da yine 2023 hedefleri
için önemine vurgu yaptı.
9
HABER
www.koykahvesi.com.tr
köy kahvesi
köy kahvesi
Ulusal Kırsal Kalkınma
Stratejisi yayınlandı
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın koordinasyonunda, Kalkınma Bakanlığı’nın
teknik desteği ve ilgili kurum ve kuruluşların işbirliğiyle hazırlanan Ulusal Kırsal
Kalkınma Stratejisi (2014-2020), 21 Şubat’ta Resmi Gazete’de yayımlandı.
K
ırsal kalkınma politika ve uygulamalarına
yön verecek stratejiye
göre, kırsal yerleşimlerdeki hane halkı fertlerinin gelir
düzeylerinin ve yaşam kalitesinin
artırılması temel amacıyla çalışma ve yaşam koşullarının iyileştirilmesine yönelik tüm faaliyetler,
kırsal politikalar kapsamında değerlendirilecek.
Kırsal Kalkınma Eylem Planı aracılığıyla hayata geçirilecek
kırsal kalkınma faaliyetlerinin,
kırsal ekonomi, kırsal çevre, kırsal yerleşimler, kırsal toplum ve
kurumsal kapasite şeklinde özetlenebilecek ana eksenlerden biri
veya birkaçıyla ilişkili olması
sağlanacak.
Türkiye’nin kırsal kalkınma politikası, kırsal alanları bağımlı ve
gerileyen alanlar olarak gören ve
buralardaki çözülme problemini
yavaşlatmayı amaçlayan geleneksel savunmacı yaklaşımı değil,
kırsal alanlardaki ekonomik ve
beşeri kaynak potansiyelini ülke
kalkınması yolunda azami ölçüde değerlendirmeyi amaçlayan
ilerlemeci yaklaşımı esas alacak.
Bu yaklaşım gereğince, Türkiye
için 2 boyutlu bir kırsal kalkınma politikası benimsenecek. Birinci boyut, kırsal alana götürülen
kamusal hizmet ve yatırım faaliyetlerini, ikinci boyut ise tarım
ve kırsal kalkınma amaçlı yürütülen destekleme faaliyetlerini kapsayacak.
Kırsal kalkınma politikasının
temel amacı, kırsal kesimdeki asgari yaşam kalitesinin ülke ortalamasına yaklaştırılması hedefiyle
kırsal toplumun iş ve yaşam koşullarının kentsel alanlarla uyumlu olarak kendi yöresinde geliştirilmesi ve sürdürülebilir kılınması
olacak. Kırsal kalkınma politikası, bu amaca yönelik olarak;
- Kırsal ekonominin üretim ve
istihdam temelinde büyümesi için
tarım ve tarım dışı ekonomik faaliyetlerin birlikte değerlendirilmesi,
- İklim değişikliğine adaptasyon ve yeşil büyüme ilkeleri çerçevesinde kırsal çevrenin ve doğal kaynakların korunması,
- Altyapı yatırımlarının üretim
10
HABER
www.koykahvesi.com.tr
Düşük faizli kredi
uygulaması devam
edecek
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı'nca üreticilerin finansman ihtiyaçlarının uygun koşullarda karşılanması amacıyla düşük faizli kredi uygulamasına 2015 yılında da devam edileceği bildirildi.
Bakanlıktan yapılan açıklamada, Ziraat Bankası ve Tarım
Kredi Kooperatiflerince, Tarımsal Üretime Dair Düşük Faizli Yatırım ve İşletme Kredisi Kullandırılmasına İlişkin Uygulama Esasları Tebliği’nin 14 Mart’ta Resmi Gazete’de yayımlandığı hatırlatıldı.Toplam 29 kalemde birçok tarımsal faaliyet
alanını kapsayan bu uygulama ile tarımsal maliyetlerin azaltılacağı ifade edilen açıklamada, damızlık süt sığırı yetiştiriciliği, damızlık etçi ve kombine sığır yetiştiriciliği, damızlık düve
yetiştiriciliği, küçükbaş hayvan yetiştiriciliği, büyükbaş hayvan besiciliği, kanatlı sektörü damızlık yetiştiriciliği, su ürünleri yetiştiriciliği, çok yıllık yem bitkisi üretimi, modern basınçlı sulama ve yurtiçi sertifikalı tohum, fide, fidan üretimi
konularında yüzde 100, diğer konularda yüzde 25 ile yüzde 75
arasında faiz indiriminden faydalanma imkanı sağlandığı kaydedildi.
Destek miktarları
faaliyetlerini destekleyecek, kırsal yerleşimlerin peyzaj değerini
iyileştirecek ve bireylerin yaşam
kalitelerini artıracak şekilde gerçekleştirilmesi,
- Beşeri sermayenin geliştirilmesi ve yoksullukla mücadele
kapsamında sosyal politika uygulamalarının etkinleştirilmesi,
- Kamusal hizmetlerin sunumunda kırsal alanların yerleşme
deseni ve demografik yapısı ile
mahalli idare yapısını gözeten yenilikçi uygulamaların geliştirilmesi,
- Arazi toplulaştırmasının yaygınlaştırılması alt amaçlarını kapsıyor.
Ulusal Kırsal Kalkınma Stratejisi çerçeve 5 ana stratejik amaç
üzerine oluşturuldu.
“Kırsal Ekonominin Geliştirilmesi ve İstihdam İmkanlarının
Artırılması” başlığı altında üretici örgütlerinin kurumsal kapasiteleri geliştirilecek, tarım ve gıda
işletmeleri modernize edilecek,
gıda güvenilirliği artırılacak, kırsal turizm geliştirilecek, tarım ve
tarım dışı yerel ürünlerde katma
değer artışı sağlanacak, tarım dışı
sektörlerdeki ticari işletmeler modernize edilecek, mikro işletmecilik temelinde girişimcilik desteklenecek.
“Kırsal Çevrenin İyileştirilmesi ve Doğal Kaynakların Sürdürülebilirliğinin Sağlanması” başlığı
altında çevre dostu tarım uygulamaları yaygınlaştırılacak, organik tarım geliştirilecek, tarımsal
faaliyetlerden kaynaklanan çevre kirliliği önlenecek, meralar ıs-
lah edilecek, sulama altyapısı geliştirilecek, arazi toplulaştırması
yaygınlaştırılacak, orman ürünlerine yönelik gelir getirici faaliyetler geliştirilecek.
“Kırsal Yerleşimlerin Sosyal ve
Fiziki Altyapısının Geliştirilmesi” başlığı altında ulaşım ağı ve
içme suyu altyapısı iyileştirilecek, atık yönetimi geliştirilecek,
bilişim teknolojileri kullanımı ve
yenilenebilir enerji kaynakları
kullanımı yaygınlaştırılacak, yapılaşmada yöresel mimari teşvik
edilecek, doğal afetlerle mücadele için güvenli yerleşim koşulları sağlanacak, atıl kamu binaları
kalkınma faaliyetleri için yeniden
düzenlenecek.
“Kırsal Toplumun Beşeri Sermayesinin Geliştirilmesi ve Yoksulluğun Azaltılması” başlığında,
örgün ve yaygın eğitim ile koruyucu sağlık hizmetlerine erişim
kolaylaştırılacak, mevsimlik gezici tarım işçilerine yönelik hizmetler etkinleştirilecek, dezavantajlı bireyler için sosyal içerme
güçlendirilecek, sosyal hizmet ve
yardımlar etkinleştirilecek.
“Yerel Kalkınmaya İlişkin Kurumsal Kapasitenin Geliştirilmesi” başlığı altında beldelerin ve
köy muhtarlıklarının, ilçe belediyelerinin hizmet sunum kapasiteleri geliştirilecek, kamusal hizmetlerin sunumunda yenilikçi
modeller uygulanacak, yerel kalkınma stratejileri geliştirilecek,
yerel kalkınmaya yönelik sivil
inisiyatiflerin teknik kapasiteleri
artırılacak, ulusal kırsal kalkınma
işbirliği ağı oluşturulacak.
Düşük faizli kredi uygulamasında limitler ve verilecek destek miktarları şöyle:“Damızlık süt sığırı yetiştiriciliğinde 12,5
milyon lira, yurtiçi sertifikalı tohum, fide, fidan üretimi ve
kontrollü örtü altı tarımında 10 milyon lira, damızlık etçi ve
kombine sığır, damızlık düve yetiştiriciliği ve kanatlı sektörü damızlık yetiştiriciliğinde üst limit 7,5 milyon lira, küçükbaş hayvan besiciliği ve yetiştiriciliği, su ürünleri yetiştiriciliği, yurtiçi sertifikalı fidan kullanımı, iyi tarım uygulamaları ve
organik tarım uygulamaları ve lisanslı depoculuk yatırımları 5
milyon lira, büyükbaş hayvan yetiştiriciliği ve kanatlı sektöründe 3 milyon lira, çok yıllık yem bitkisi üretimi, süs bitkisi
üretimi konularında 2,5 milyon lira, su ürünleri avcılığı, stratejik bitkisel üretim konularında 2 milyon lira, tarımsal mekanizasyon, modern basınçlı sulama, küçükbaş hayvan besiciliği
ve arıcılık konularında 1,5 milyon lira, hindi besiciliği, yurtiçi sertifikalı tohum fide kullanımı konularında 1 milyon lira,
yaygın bitkisel ve hayvansal üretim, arazi alımı 500 bin lira
olarak belirlendi.”
Meralara gübre atılıyor
Edirne'nin İpsala ilçesinde mera ıslah çalışması kapsamında meralara gübre atılıyor.
İpsala ilçesinin Aliçopehlivan köyünde yaklaşık 3 bin
500 dekar mera alanına gübre atıldı.
Murat Koru mevkisindeki meraya temsili gübre atan
Kaymakam Eyyup Özdemir,
yaptığı açıklamada, mera ıslah çalışması kapsamında
meralara gübre atıldığını söyledi. Aliçopehlivan köyünün
hayvan bakımında zengin olduğunu belirten Özdemir,
şöyle konuştu:“Yaklaşık 5
bin 500 civarında küçükbaş,
3 bin civarında da büyük baş
hayvan varlığımız var. Sütlerin toplanması ile ilgili ciddi
çalışmalar yapılıyor. Hayvancılığı teşvik etme yönünde bir
gayret bu mera ıslah çalışmaları. O hayvan varlığı arttıkça Aliçopehlivan köyümüzdeki ve diğer köylerimizdeki
vatandaşımızın refah seviyesi
daha da artacaktır. Biz de bu
konudaki çalışmaları destekliyoruz.”
Köy muhtarı Sezai Aytop ise
Edirne Gıda, Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğünden 40
ton gübre alındığını, köydeki hayvan sahiplerinin maddi katkısıyla 15 ton daha gübre
alınarak toplam 55 ton gübrenin meraya atıldığını kaydetti.
Açıklamaların ardından vatandaşlar traktörlerle gübreleri
meralara bıraktı.
11
HABER
www.koykahvesi.com.tr
köy kahvesi
köy kahvesi
12
HABER
www.koykahvesi.com.tr
İnsanlık tarihinin en eski yağı
Zeytinyağı en sağlıklı yağ ünvanını elinde bulundurmaya devam
ediyor. Gıda ve İhtiyaç
Maddeleri Denetleme ve
Sertifikalama Araştırmaları Derneği (GİMDES)
Başkanı Dr. Hüseyin
Kami Büyüközer, zeytinyağının insanlık tarihinin
en eski yağı olduğunu,
zeytin yetiştiriciliğinin
ilk insanlarla birlikte başladığının kabul edildiğini
söyledi ve "Zeytin bütün
ağaçların ilkidir" dedi.
Zeytin ağacına vurgu
yapan pek çok referans
olduğuna işaret eden Büyüközer, şunları söyledi:
“Zeytinin, insanlık tarihindeki önemine tüm
kutsal kitaplarda, yaradılış ve kuruluş efsanelerinde yer verilmektedir.
Arkeolojik ve jeolojik
buluntular da zeytinin
Milat’tan önce 6000 yılından beri kullanıldığını
göstermektedir. Zeytin-
den yağ elde edilmesinde kullanılan ilk yöntem,
zeytinlerin önce ayakla ezilmesi ve sıcak su ile
yağının alınması şeklinde olmuştur. Bugün için
dünya üstünde bulunmuş
en eski zeytinyağı tesisi,
Milat’tan önce 6. yüzyıla aittir ve İzmir' in Urla
ilçesi yakınlarındaki antik Klazomenai kentinde bulunmaktadır. Daha
sonraları Romalılar zeytinin iki taş arasında ezilmesine dayanan yöntemi
bulmuşlardır. Mengene
tabir edilen bu usul günümüzde de halen kullanılmaktadır. 19. yüzyılda buharın kullanılmaya
başlaması ile zeytinyağı sanayinde yeni bir döneme girişilmiş ve daha
yüksek basınçla daha
fazla zeytin işleme olanağı doğmuştur. Bu iş için
kullanılan hidrolik presler teknolojik gelişmelere
paralel olarak dizel mo-
toru ve elektrikle çalışabilecek biçimde geliştirilmiş ve zamanla günümüzde kullanılan en modern
sistem olan “kontinü tesisler”e ge-
linmiştir. Zeytinyağı bu süreç boyunca Akdeniz insanının önemli
bir gıdası olması yanı sıra, Akdeniz ticaretinin de temelini oluştur-
muş ve sadece bir besin maddesi olarak değil aynı zamanda ışık
kaynağı, sağlık ve güzellik iksiri
olarak da kullanılmıştır."
Zeytinyağı sektöründe tanıtım için güçbirliği atağı
‘Zeytin ve Zeytinyağı Tanıtım Komitesi’nin
kamu spotu çalışmalarına RTÜK’ten onay
Z
eytin ve zeytinyağı sektörü; 2023 yılında 650 bin ton
zeytinyağı ve 1 milyon 200
bin ton sofralık zeytin üretimine ulaşmayı hedefliyor. Söz konusu
üretimin katma değere dönüşmesi için
güçlü ihracat kadar, güçlü bir iç piyasa da gerekiyor. Bu hedef doğrultusunda sektör, ‘Zeytin ve Zeytinyağı Tanıtım Komitesi’ öncülüğünde güç birliği
yaptı ve hazırlanan kamu spotu çalışmalarına RTÜK’ten onay aldı.
Türkiye, zeytinyağı üretici ülkeleri arasında kişi başına en az zeytinyağı tüketen ülke konumunda. Türkiye'de
1,8 kg. seviyesindeki zeytinyağı tüketimini 5 kg. seviyesine çıkarmak isteyen
zeytincilik sektörü, Zeytin ve Zeytinyağı Tanıtım Komitesi'nin öncülüğünde kamu spotu hazırlamak üzere çalışmalarına başladı. Söz konusu kamu
spotunun çekimleri sivil toplum örgütlerinin, odaların, borsaların ve sektörümüzde faaliyet gösteren firmaların
destek ve katkıları ile ocak ayında tamamlanmıştı.
Kamu spotu ile Türkiye'de zeytinyağı
tüketimini arttırmayı amaçladıklarını
belirten Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Gürkan Renklidağ; "2023 yılında
650 bin ton zeytinyağı ve 1 milyon 200
bin ton sofralık zeytin üretimine ulaşacağız. Bu üretimin katma değere dönüşmesi için güçlü ihracat kadar, güçlü bir iç piyasaya ihtiyaç var. Zeytin ve
Zeytinyağı Tanıtım Komitesi'nin koordinasyonuyla hazırlatılan kamu spotu
ile ülke içi tüketimi arttırmayı hedefliyoruz. Aldığımız onayla sektörümüzün gücüne güç katmayı amaçlamaktayız" dedi.
Kamu spotunun 230 TV, 93 radyo kanalında yayınlanması için RTÜK
onayı alındı…
2009 yılında iç tüketimi arttırmak
için ZZTK'nın tanıtım filmleri hazırlat-
tığını, kamu spotu için de 2014 yılı Haziran ayından beri Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Eğitim Yayım ve
Yayınlar Dairesi Başkanlığı ve RTÜK
ile çalışma yürüttüklerini, RTÜK tarafından çıkarılan tavsiye kararı ile spotun ulusal kanallarda ücretsiz olarak
yayınlandığını hatırlatan ZZTK Başkanı M. Kadri Gündeş, "Aldığımız
RTÜK onayıyla yayınlanacak olan
ZZTK kamu spotu, Türk zeytininin ve
zeytinyağının bilinirliğine ve tüketiminin artmasına büyük katkı sağlayacak"
şeklinde konuştu.
Gündeş, yayınlanacak kamu spotu
sayesinde Türksat uydularından yayın
yapmakta olan Türk kanalları aracılığı ile Avrupa, Kuzey Afrika, Arap Yarımadası, Ortadoğu ve Çin'in batısında
yer alan ülkelerde de gösterileceğini,
bu sayede, Türk zeytin ve zeytinyağının dış tanıtımına da önemli katkılar
sağlayacağını belirtti.
matli-avrasya-ilan-25x30.pdf
13
1
3/24/15
11:28 AM
HABER
www.koykahvesi.com.tr
köy kahvesi
köy kahvesi
14
HABER
www.koykahvesi.com.tr
Dünya zeytin üretiminde
ikincilik hedefi, zeytinleri
koruyarak mümkün
Türkiye, dünyanın en büyük dördüncü zeytin üreticisi konumunda.
Hedefi zeytin üretiminde ikinci sıraya yükselmek. Greenpeace'den
Tarık Nejat Dinç: “Türkiye, bu hedefine ancak zeytinlik alanları
korumaya devam ederek ulaşabilir"
Zeytinde verimin
yolu doğru
gübrelemeden geçiyor
Zeytinliklerden bol mahsul almanın formülü,
uygun gübreleme yollarını denemekle mümkün.
V
T
ürkiye’de bugün her bir kişiye 2 zeytin
ağacı düşüyor. Türkiye, dünyanın en
büyük dördüncü zeytin üreticisi konumunda. 1995 yılında Zeytin Yasası’nda yapılan değişiklikle, zeytinler koruma altına
alındı. Zeytinliklerin 3 kilometre yakınına çevreyi kirleten tesislerin yapımı yasaklandı.
Greenpeace’in Türkiye İstatistik Kurumu
(TÜİK) ve FAO (Dünya Tarım Örgütü) verilerinden derlediği bilgilere göre, 1995 yılında Türkiye’deki zeytin ağacı sayısı 87 milyon 581 bin
iken; koruma sayesinde rekor bir artışla 168 milyon 997 bine yükseldi. Yedişer yıllık dilimler
dikkate alındığında, 1988-1995 yılları arasında
Türkiye’deki zeytin ağacı sayısında sadece yüzde
2’lik bir artış sağlanırken, zeytinliklere getirilen
koruma sayesinde bu oran 1995-2000 yılları arasında yüzde 16; 2002- 2009 yılları arasında ise
yüzde 51 oranında bir artış kaydetti. 1995 yılında
Türkiye’nin dünya zeytin üretimindeki payı yüzde 5 iken, 2012 yılında bu rakam yüzde 11 olarak kaydedildi. Dolayısıyla ülkedeki zeytinlikler
koruma altına alındıktan sonra, Türkiye’nin dünya zeytin pazarındaki payı 2 katın üzerinde artış
gerçekleştirmiş oldu. Greenpeace Türkiye, geçtiğimiz günlerde zeytinlik bölgelerin imara açılması konusunda kamuoyunun görüşlerini öğrenmek amacıyla bir anket gerçekleştirdi. Anketin
gerçekleştirilmesinin nedeni halen TBMM’de
görüşülmekte olan ve zeytinlik alanları sanayi tesislerine açması planlanan yasa.
Yüzde 83 zeytinliklere sanayi
tesisi kurulmasına karşı
Araştırmaya yedi bölge, 41 ilden 18 yaş üzeri
bin 86 kişi katıldı. Araştırma sonucuna göre, zeytinliklerin bulunduğu bölgelerde sanayi tesislerinin yapılmaması gerektiğini düşünenlerin oranı
yüzde 83 oldu. Katılımcıların yüzde 79’u zeytinlik alanlarda kömürlü termik santral kurulmasına karşı olduğunu dile getirdi. Yeni zeytin yasasını destekleyenlerin oranı ise yüzde 18 olarak
gerçekleşti. Greenpeace Akdeniz Gıda ve Tarım Kampanyaları Sorumlusu Tarık Nejat Dinç,
“Anket sonuçlarını incelediğimizde, hangi partiyi
destekliyor olursa olsun, insanların zeytinliklerin
korunması konusunda aynı ölçüde hassasiyet ve
kararlılık gösterdiğini gördük. Dünya zeytin üretiminde dördüncü sırada yer alan ve ikinci sıraya yerleşme hedefi bulunan Türkiye, bu hedefine
ancak zeytinlik alanları korumaya devam ederek
ulaşabilir” yorumunu yapıyor.
ejetatif gelişme
yapan zeytin ağacı, mahsul verme
evresinde topraktan bolca beslenir. Zeytinin
harcadığı besin maddelerini toprağa geri vermenin yolu
da uygun gübrelemeyi zorunlu kılıyor. Verimin yolunun
da uygun gübrelemeden geçtiği bildirildi.
Zeytinliklerden bol mahsul almanın formülünün uygun gübreleme yollarını denemekle mümkün olduğunun
altını çizen uzmanlar, üreticileri zeytinde verimliliği sağlamada gübrelemenin önemi
konusunda uyararak, gübrelemenin ağacın ilk dikimiyle başladığını ve bunu izleyen
yıllarda devam ettiğini belirtiyorlar. Uzmanlar, toprağa verilecek gübrelerin uygulanması için en uygun zamanın kış
ayları sonları, ilkbahar yağmurları başlamadan hemen
önceki dönem olduğunu ifade
ediyorlar.
Gübre çeşidine
üretici karar veriyor
Uzmanlar, ülkemizde zeytinliklerde üreticilerin kimyevi gübre, hayvan gübresi ve
yeşil gübre kullandığına işaret ederek, gübrenin çeşidinin
üreticinin tercihine göre değişebildiğini söylüyorlar. Uzmanlarda, zeytincilikte kimyasal gübre kullanımınının
oldukça yaygın olduğunu be-
lirterek, bunun yanı sıra karabuğday, yulaf, çayır üçgülü,
sarı yonca, ak hardal ve çavdar gibi yeşil gübreler de kullanıldığını dile getiriyorlar.
Bitkinin uyanma
zamanı gübreleme
için uygun tarih
Zeytin ağacının yaşı, toprağın yapısı, ağacın topraktan yediği besin miktarı gibi
faktörlere göre gübrelemenin
miktarının değiştiğine işaret
eden uzmanlar, zeytin ağacından en yüksek verimi almak ve ürün kaybını önlemek için ilk gübrelemenin
bitkinin dinlenme döneminde yani hasat yapılıp budama
yapıldıktan sonra yapılmasını
öneriyorlar. Dinlenme döneminde yapılan gübrelemenin
amacının toprak içinde 1,5 ila
3 ay arasında çözünen fosfor
ve potasyumu bitkinin köklerine yedirmek olduğunu dile
getiren uzmanlar, şu önerilerde bulundular:
“Ocak-Şubat ayında verilen gübre bu sayede bitkinin
uyanma zamanı olan Mart
ayı sonuna yetişiyor. İkinci gübreleme ise Mart ayının
sonunda yapılmalı. Bu tarihte
uyanma döneminde olan bitki, verilen azot ağırlıklı gübreyi hemen kullanır. Özellikle de yağmurlardan önce
verilen gübre, verimliliği
maksimuma çıkarır.”
15
HABER
www.koykahvesi.com.tr
köy kahvesi
köy kahvesi
16
HABER
www.koykahvesi.com.tr
Zeytinde “halkalı leke”
ilaçlama uyarısı
A
ydın Gıda Tarım
ve Hayvancılık İl
Müdürü Mustafa Bircan, ‘Zeytinde Halkalı Leke’ oluşumunun
önlenmesi için üreticileri zeytinliklerinde hastalık gelmeden
tedbirlerini almaları için koruyucu ilaçlama yapması gerektiği söyledi.
Yapılacak ilaçlamalar konusunda zeytin üreticilerinin İl ve
İlçe Gıda Tarım ve Hayvancılık
Müdürlükleri tarafından tavsiye edilen ilaçların kullanılması
gerektiğini vurgulayan Bircan,şunları kaydetti: “Zeytinde Halkalı Leke etmeninin optimum gelişme sıcaklığı 18-20
derecedir. Fungus, kışı yere dökülen kurumuş veya ağaç üzerinde kalan hastalıklı yapraklarda geçirir. Hava şartlarının
uygun gitmesiyle enfeksiyon
başlar. Bu nedenle hava koşulları ve uyanmanın başlamasıyla birlikte koruyucu ilaçlamanın yapılması gerekmektedir.
Zeytinlerde yaprak dökümünün olmaması ve gelecek yılın
meyve gözlerini koruması bakımından mücadelenin zamanın-
da yapılması önemlidir. Sulanan, nemli ve ağır topraklarda
ve denize yakın zeytinliklerde
hastalığa her yıl rastlanılmaktadır. İlaçlama İlkbahar sürgünleri görülmeye başladığı zaman
ve ilaçlama da çiçek somakları
belirginleştikten sonra, çiçekler
açmadan önce yapılır.”
Öte yandan İzmir'in Aliağa İlçe Tarım ve Hayvancılık
Müdürlüğü, zeytin üreticilerini halkalı leke mücadelesi konusunda bilgilendirerek ,gerekli
tedbirlerin alınması konusunda uyardı.
Zeytin halkalı leke hastalığının geçen yıl yaygın olarak görüldüğünü belirten Aliağa İlçe
Tarım Müdürü Levent Yönten,“ Zeytin halkalı hastalığı
2014 yılında yaygın olarak görüldü. 2015 yılında yağışlı bir
kış mevsimi görüldüğünden dolayı epidemi (salgın) riskinin
artacağı düşünülmektedir. Hava
koşullarının uygun olduğu zaman zeytin, halkalı leke hastalığına karşı teknik talimata uygun mücadele edilmeli” dedi.
Yönten, üreticilerin ayrıntılı
bilgiyi Gıda Tarım ve Hayvancılık İl ve İlçe Müdürlüklerinden edinebileceklerini söyledi.
Mücadele nasıl
olmalı?
● Ağır, su tutan topraklarda, havasız ve nemli yerlerde
zeytinlik tesis edilmemelidir.
Su tutan arazilerde tesis edilen
zeytinliklerde drenaj kanalları
açılarak fazla su akıtılmalıdır.
● Gübreleme ve sulama, tekniğine uygun yapılmalıdır. Fazla azotlu gübre kullanılmamalıdır. Kireç bakımından zayıf
topraklar kireçlenmeli veya kireçli gübre kullanılmalıdır.
● Ağaçlar havalanacak ve ışık
alacak şekilde budanmalı, kuru
dal ve dalcıklar budanarak temizlenmelidir. Yere dökülen
lekeli yapraklar toplanıp yakılmalı veya derince sürülerek
toprağa gömülmelidir.
Zeytin Halkalı Leke
Hastalığı
Zeytin halkalı leke hastalığının ilk belirtileri, yaprakların üst yüzeylerinde görülen,
siyahımsı gri renkte yuvarlak
noktalar şeklindeki lekelerdir.
Yapraklar fonksiyonlarını tam
yapamadıklarından, az meyve tutumuna ve meyvelerin erken dökülmesine neden olurlar. Özellikle sulanan, nemli ve
ağır topraklarda ve denize yakın zeytinliklerde hastalığa her
yıl rastlanmaktadır. İlkbaharı
yağışlı ve serin geçen yıllarda,
hastalığın epidemi (salgın) yaptığı görülür.
Tanımı, yaşayışı ve hastalık belirtileri
Hastalığa sebep olan fungus
(mantar), yıl boyunca ağaç
üzerinde canlı olarak bulunmaktadır. Etmenin çoğalması spor ve miseller ile olmaktadır. Spor uçuşu, en çok Mart
ve Nisan aylarında meydana gelmektedir. Kkuluçka dönemi, 30-61 gün arasında değişmektedir. Bulaşma sporlar
ile gerçekleşir. Etmenin optimum gelişme sıcaklıkları 1820 derecedir. Hastalık, 9 C'nin
altında ve 30 C'nin üzerinde
gelişemez. Ege bölgesi kıyıları, ilk ve sonbahar aylarında
genellikle yağışlı geçtiğinden,
hastalığın gelişmesine uygundur. İç kısımlarda ise kuytu,
su tutan yerler, hava ve güneş
almayan sık dikilmiş, budanmamış zeytinlikler, hastalığın
gelişmesi için daha uygundur.
Fazla azotlu ve çiftlik gübresi kullanılması, hastalığın artmasına neden olur.
Hastalığın ilk belirtileri, yaprakların üst yüzeylerinde görülen, siyahımsı gri renkte
yuvarlak noktalar şeklindeki lekelerdir. Bu noktaların
bulunduğu yerde renk açılır,
daha sonra bunun çevresinde normal yaprak renginde bir
halka oluşur. Bu dıştan ikinci bir açık renkli halka çevirir.
Sonra tekrar koyu renkli bir
halka oluşur. Bu görünüm nedeniyle hastalığa, halkalı leke
hastalığı adı verilir. Bir yap-
rakta, çapları 2-10 mm olan
2-30 adet leke bulunabilir.
Ege Bölgesi’nde hastalığın
epidemi (salgın) yaptığı yıllarda, lekeli yaprakların dökülmesi Mayıs ayında başlar;
Haziran ve Temmuz ayında tamamı dökülür. Yapraklar fonksiyonlarını tam yapamadıklarından, az meyve tutumuna ve
meyvelerin erken dökülmesine neden olurlar. Epidemi yıllarında, yaprakların tamamının dökülmesiyle ağaçlar
çıplak kalabilirler. Bu durumda zayıf düşen ağaçlarda, sürgün ve ince dallar kuruyabilir.
Verim %20-25 oranında azalır
ve meyve dallarının %15-20’si
kuruyabilir.
17
HABER
www.koykahvesi.com.tr
köy kahvesi
köy kahvesi
18
HABER
www.koykahvesi.com.tr
Orkide ve Ekiz sofraların baştacı
Ü
TİN DOĞ
ZE
AL
EZ
I
L
Ülkemizin önde gelen yağ markaları Orkide ve Ekiz yurt içinde olduğu kadar dünya mutfaklarında da beğeniyle tüketiliyor.
rünlerinde sağlığı ve lezzeti birarada sunmayı ilke
edinen Küçükbay
Yağ San. A.Ş., Orkide ve Ekiz
Yağ markalı ürünleriyle gönülleri fethediyor. Kalitesi ve güvenilir marka imajıyla yalnızca
ülkemizde değil, tüm dünyada
adından söz ettiren Orkide ve
Ekiz’in başarısında, ham madde tedariğinden, ambalaj malzemesi tedariğine kadar üretimin tüm aşamasında gösterilen
duyarlılığın büyük payı var.
Ayçiçekyağından, mısıra, zeytinyağından margarine ve ev
dışı tüketim özel ürünlerine kadar geniş bir yelpazede üretim
yapan Orkide, ürün çeşitliliğiyle de tüm dünyadan takdir topluyor.
Ege ve Körfez Bölgesi’nden
elde edilen yüksek kalitedeki Ekiz ve Orkide zeytinyağları iç ve dış pazarda büyük beğeni kazanıyor, Uzakdoğu’dan
Güney Amerika’ya uzanan pazarda dünya tüketicisiyle buluşuyor.
Orkide, Türkiye’nin yıllık
700 bin tona varan margarin
pazarının da en büyük aktörlerinden biri. Kahvaltılık ve mutfak margarinleri olmak üzere
ev tipi tüketime yönelik ürünlerinin yanında pastacılık ve ev
dışı tüketim alanında müşterilerinin ihtiyaçlarına göre dizayn
edilen 100’den fazla özel ürünü
bulunuyor.
Küçükbay Grup şirketlerin-
den Reka Bitkisel Yağlar San
ve Ticaret A.Ş. tarafından 150
bin metrekarelik bir alan üzerine kurulan Orkide Tekirdağ tesisi ise günlük 1500 ton çekirdek kırma ve 850 ton ham yağ
işleme kapasitesine sahip. Bölgedeki üreticiden ayçiçeğinin
yanında buğday, kanola ve çeltik alımı da yapan yeni tesis,
yöredeki çiftçiler için de önemli seçenek oluşturuyor. Türkiye’de malı üreticiden alıp, işleyerek rafine eden ilk entegre
tesis olma özelliği taşıyan tesiste üreticiden alınan ürün, son
teknolojiye sahip sistemlerle kırıp yağ elde ediliyor. Dünyanın yağ devi olarak görülen
Ukrayna ve Rusya’daki fabrikalarla yarışır düzeyde olan Orkide Tekirdağ tesisi, kuruluşun
yağ üretiminde ve ihracatında
önemli artış kaydetmesini sağlarken, ülkemizin dünya yağ
sektöründeki prestijine de katkı sağlıyor.
Bitkisel yağlarımızı 27 yıldır Çavuşoğlu Nakliyat taşıyor
Ç
avuşoğlu Nakliyat 27
yıldır sadece dökme
bitkisel yağ taşımacılığı yapan bir aile şirketi. Şirket şu anda ikinci nesil
yönetiminde ve şirketi geleceğe sağlam bir biçimde taşıyacak olan üçüncü nesil de yetişiyor. Çavuşoğlu Nakliyat 100
araçlık filosuyla, Türkiye’nin
önde gelen bitkisel yağ markalarına hizmet veriyor ve müşterileri arasında Küçükbay Yağ
ve Deterjan San. Tic. A.Ş., Ana
Gıda ve İht. Mad. San. Tic.
A.Ş. (Kırlangıç Yağları), Cargill Tarım ve Gıda San. A.Ş.,
Felda Iffco Gıda San. Ve Tic.A.Ş., Bolacalar un Yem Yağ
Gıda San.Tic.A.Ş., Bunge Gıda
Mustafa
Karakuyu
Tic. A.Ş., Helvacızade Gıda
İlaç Kim. San. Tic. A.Ş., Yonca Gıda San. Tic. A.Ş., Yudum
Gıda A.Ş., Ünilever San. ve
Tic. A.Ş., Tariş gibi köklü ve
büyük firmalar bulunuyor.
Köy Kahvesi olarak Çavuşoğlu Nakliyat Genel Müdürü Mustafa Karakuyu'dan
Çavuşoğlu Nakliyat'ın işlem
hacmini, araçlarının türünü, faaliyette bulundukları bölgeler
hakkında bilgi aldık.
Geçtiğimiz yıl Çavuşoğlu
Nakliyat için nasıl geçti?
Geçen yılın verilerine baktığımızda günde ortalama yaklaşık 1.500-2.000 ton arası değişen taşıma yapan şirketimizin
yıl sonunda toplam taşımasının
700.000 ton olduğunu gördük.
Filomuzda bulunan araçlar, taşınan her ürün farklı bir tip tank
ihtiyacı doğurduğu için, farklı
gruplara ayrılmış ve ürüne uygun olarak tasarlanmıştır. Bazı
araçlarımız karıştırıcılı, bir kısmı ise bitkisel atık yağ taşımak üzere Çevre Bakanlığı
lisanslıdır. Tankerlerimizin tamamı izoleli krom tanklardan
oluşmaktadır. Bu da sağlıklı
ve sorunsuz bir şekilde taşıma
yapmamızı sağladığı için bu ra-
kamlara ulaşabiliyoruz.
Ağırlıklı olarak hangi bölgelerde faaliyet gösteriyorsunuz?
Tüm Türkiye’de faaliyet gösteren şirketimiz ağırlıklı olarak
Ege Bölgesi, Marmara Bölgesi ve İç Anadolu bölgelerine taşıma yapmaktadır. Sadece yurtiçi taşıma yapıyoruz. Şu anda
değişik sıklıklarla çalıştığımız
büyük küçük yaklaşık 330 firmalık bir müşteri portföyümüz
var. Türkiye’nin büyük yağ sanayicileri ile zaten düzenli bir
şekilde sürekli çalışmaktayız.
Çavuşoğlu Nakliyat'ın size
göre en önemli farkı nedir?
Bizim en büyük gücümüz kalitemizdir. Bu kalite algısını
oluşturabilmemiz ise 27 yıldır
tek bir alana yoğunlaşmamız
sayesinde olmuştur. Başından
beri “En iyi yaptığımız işi nasıl
daha da iyi yaparız” sorusunun
cevabını aradık ve hala da bu
sorunun peşinden gidiyoruz. Bu
sektörün olmazsa olmazı tabiki “hijyen”dir. Hijyen faktörün-
den sonra ise zamanında taşımacılık en önemli husustur. Bu
nedenle filomuzu bitkisel yağ
taşımaya uygun araçlarla oluşturmalıyız ve kimyevi maddelerin tankerle temasını engellemek zorundayız.
Zamanında taşımacılık ise diğer bir önemli husus. Profesyonellik bizi, ürünü çarçabuk yerine yetiştirip bir sonraki seferi
daha erken yapma çabasından
sıyırıyor. Bizim amacımız risk
faktörlerini göz önünde bulundurarak taşıma süresini hesaplayıp, söz verdiğimiz zamanda
ürünü sorunsuz bir şekilde ulaştırmaktır.
Bitkisel yağ sektörü hakkında neler söyleyebilirsiniz?
Bitkisel yağ taşımacılığı ayrı
bir uzmanlık gerektiren ve üzerinde titiz bir şekilde çalışılması gereken bir konudur. Birkaç firma kendi yağlarının bir
kısmını kendileri taşıma girişiminde bulunduysa da ilerleme sağlanamadı. Çünkü dediğimiz gibi bu iş emek ve zaman
harcanması gereken maliyetli
bir iş. Bu anlamda bu işi uzmanıyla çalışmak çok daha uygun
maliyet ve istenilen kalite sonucunu sağlıyor.
19
HABER
www.koykahvesi.com.tr
köy kahvesi
Küçükbay ciroda 1 milyar dolar’a ulaştı
Türkiye’nin dünya pazarlarındaki en başarılı
yağ markalarından Orkide ve Ekiz’in bağlı
olduğu Küçükbay Grup, artan ihracat ve ciro
oranlarıyla 2014 yılında bir önceki yıla göre
yüzde 30’luk büyüme sağladı.
Y
ağ ve plastik sanayiinden, eğitime,
medyadan inşaat sektörüne kadar birçok alanda gösterdiği faaliyetlerle ülke ekonomisine yaptığı katkıyı
her geçen gün artıran Küçükbay Grup, 2014 yılında bir önceki yıla göre yüzde 30 büyüdü. Küçükbay Grup, yeni yatırmlarına paralel yükselen
üretim ve ihracat hacmiyle konsolide bazda yaklaşık 1 milyar Dolar ciro sağladı. Sürdürülebilir
büyüme hedeflerinde her geçen gün çıtasını yükselten kuruluş, yıl sonu için öngördüğü rakamları yakaladı.
2015 için yüzde 35’i aşan büyüme hedeflerine
ulaşmayı planladıklarını belirten Küçükbay Grup
Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Küçükbay,
“Hem ülke hem de kuruluş olarak önümüz açık,
hedeflerimiz büyük” şeklinde konuştu. Küçükbay, sabit sermaye yatırımlarına ağırlık verdikleri 2014 yılını üretim ve ihracat açısından da oldukça verimli geçirdiklerini sözlerine ekleyerek
“Pazarın ve rekabetin gerektirdiği yeni yatırımlar
ve yeni pazarlara açılma politikamızla sürdürülebilir büyüme stratejilerimizde önemli başarı elde
ediyoruz. Türkiye’nin en büyük ilk 500 sanayi kuruluşu arasında 19 basamak birden yükselerek 91. sırada yer aldık. Özverili yönetim kadrolarımız ve tüm çalışanlarımızla geleceğe sağlam
adımlarla ilerliyoruz” açıklamasında bulundu.
İstanbullu bir firmayla ortak
inşaat projesi gündemde
Geçen yıl faliyete geçen Türkiye’nin en büyük, Avrupa’nın da sayılı entegre yağ tesisleri arasında gösterilen Orkide Tekirdağ fabrikasının yağ sektöründe hem iç hem dış pazarda
kendilerine büyük prestij ve güç kazandırdığına
dikkat çeken Küçükbay, “Bu yıl içinde üretime
geçmesini planladığımız İzmir Atatürk Organize Sanayi Bölgesi’ndeki zeytinyağı işleme ve
dolum tesislerimiz yanında yurt içinde İstanbul,
Tekirdağ, Adana, İzmir Bornova ve Kemalpaşa Akalan’da, yurt dışında ise Amerika, Japonya ve Etiyopya’da bir biri ardına gerçekleştirdiğimiz yatırımlarla bu yıl da üretim, istihdam
ve ihracatta önemli başarılara imza atmayı hedefliyoruz” diyerek bu yıl içerisinde İzmir’de
önemli bir inşaat projesinin de startını vereceklerini duyurdu. Ayrıca Grubumuz bünyesinde
2015 yılı içerisinde başlayacağımız projeyi gerek inşaat kalitesi gerekse konseptiyle emsallerinden farklı bir noktada konumlandırdık. 52
katlı “By Tower” adını taşıyacak olan projenin
brüt kullanım alanı 90 bin metrekare. Şu anda
İstanbul’dan sektörün önde gelen üç firmasıyla görüşme halindeyiz. Bu projeyi çok önemsiyoruz” dedi.
köy kahvesi
20
HABER
www.koykahvesi.com.tr
‘Organik ürünler pazarı da büyüdü’
Gıdadan giyime, kozmetikten
temizlik ürünlerine geniş bir
ürün yelpazesi bulunan organik
ürünlerin üretimi de talebi de her
geçen gün artıyor.
O
rganik ürün üretimi de talebi de
hızlı artıyor. Yumurtadan büyük
ve küçükbaş hayvancılığa,
sebze meyveden tekstile kadar çok geniş bir üretim yelpazesine ulaşan organik pazarı yılda ortalama yüzde 10-12
oranında büyüyor.
Ekolojik Tarım Organizasyonu Derneği (ETO) Başkanı Atila Ertem, Türkiye'de
1980'li yıllarda sözleşmeli üretim ile başlayan organik
tarımın hızla yaygınlaştığını
söyledi.
Organik üretimin Türkiye’de başladığı ilk yıllarda sadece ihracatı için üretilen organik ürünler olduğuna
işaret eden Ertem, son yıllarda semt pazarlarının da kurulmasıyla, İstanbul, İzmir, Ankara başta olmak üzere birçok
şehirde her hafta kurulan pazarlarda taze sebze ve meyvenin yanı sıra paketlenmiş
ürünler, tekstil, kozmetik ve
temizlik ürünlerinin satıldığını kaydetti.
Türkiye pazarı
yüzde 10 büyüyor
Ertem, "Türkiye'de 1980'li
yıllarda sözleşmeli üretim ile
başlayan organik tarımın hızla yaygınlaştı. 2002 yılında
Ekolojik ürün pazarı
65,4 milyar doları geçti
Dünyada ekolojik ürün pazarının 2013 yılında 65,4
milyar doları geçtiğini dile
getiren Atila Ertem, bunun 8
milyar dolarını tekstil ürünlerinin oluşturduğuna işaret
etti. Türkiye'nin dünya organik tarım pazarından 500 milyon dolar civarında pay aldığını söyleyen Ertem, tahmini
ihracat miktarının 400 milyon dolar civarında olduğunu
belirtti. Geçmişte sadece ihraç edilen organik ürünlerin
son yıllarda iç pazarda da satılmaya başlandığına dikkati çeken Ertem, iç pazar büyüklüğünün yıllık 100 milyon
dolara ulaştığını anlattı.
Pazarlar kuruluyor
310 bin 125 ton olan Türkiye'nin organik ürün üretimi, 2012 yılında 1 milyon
750 bin 126 tona çıktı. Türkiye pazarı yıllık ortalama yüzde 10 civarında büyüyor. Son
yıllarda hayvancılık sektörü
hızlı büyüdü. Yıllık ortalama
yüzde 25 büyüyor" dedi.
Organik ürünlerin, Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından yetkilendirilmiş Türkiye genelindeki 30
kontrol ve sertifikasyon kuruluşu tarafından belgelendirildiğini anlatan Ertem, bu firmaların üretimden işleme ve
depolama aşamasına kadar
her aşamada denetim yaptığını, ürüne izlenebilir bir kod
numarası verildiğini ifade etti.
Ertem, iç pazarda tüketilen organik ürünlerin büyük
bölümünün büyükşehirlerde haftada bir kurulan pazarlar, hipermarket reyonları ve
"butik" marketlerde satıldığını belirterek, İzmir'de her
hafta Balçova, Bornova ve
Karşıyaka'da kurulan pazarlarda giyimden gıdaya, kozmetikten temizlik ürünlerine
kadar her türlü ürünün bulunduğunu söyledi. Pazarların sektörde faaliyet gösteren
derneklerin desteğiyle Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından yetkilendirilen kuruluşlarca denetlendiğini anlatan Ertem, "Pazarlarda
ağırlıklı olarak sebze meyve ürünleri satılıyor. Bunun
yanı sıra et ürünleri, süt, peynir, yumurta, tavuk gibi hay-
vansal ürünler, kişisel bakım
ürünleri, hazır giyime kadar
geniş bir çeşit bulunuyor. Bu
tür ürünlerin tamamının izlenebilirlik bir kodu var. Pazara
gelen ürünler Pazar girişinde
organik sertifika incelemesine tabi tutuluyor ve satış esnasında da gerekli görüldüğünde laboratuvar analizleri
yapılarak ürün güvenirliği
sağlanıyor " diye konuştu.
Katlanarak artıyor
Ekolojik Tarım Organizasyonu Derneği’nin GTHB’dan
aldığı verilerine göre, Türkiye'nin organik ürün çeşidi
ve üretimi katlanarak artıyor.
2002 yılında 150 olan bitkisel ürün sayısı 2012'de 204'de
çıktı. Çiftçi sayısı ise 12 bin
428'den 54 bin 635'e çıktı.
Üretim yapılan toplam alan da
89 bin 827 hektar alandan 702
bin 909 hektar alana yükseldi.
Organik tarımda
desteklemeler
Ülkemizde organik üretimin
geliştirilmesi ve ticaretinin arttırılmasına yönelik doğrudan
veya dolaylı destekler bulunmaktadır. Söz konusu destekler yıllara göre farklılıklar göstermektedir. Organik tarımla
ilgilenen farklı kesimlerce zaman zaman bu desteklerin arttırılması talep edilmektedir.
Türkiye’de organik tarım yapan çiftçilere verilen devlet
destekleri; düşük faizli krediler, doğrudan gelir desteği,
çevre amaçlı tarımsal arazilerin korunmasına yönelik destekler olarak sıralanabilir.
Organik Tarım
Nedir?
Organik (Ekolojik, Biyolojik) tarım kontrolsüz yüksek girdi kullanımına dayalı endüstriyel tarımın insan sağlığı, ekonomi ve
çevre açısından ortaya çıkardığı olumsuz sonuçların karşısında ortaya çıkmış bir tarım sistemidir. Kaynakların en iyi şekilde
kullanımına dayanarak yanlış uygulamalar sonucu bozulan doğal dengeyi korumayı amaçlayan
ekolojik tarım sisteminde, sentetik kimyasal gübrelerin, ilaçların
ve hormonların kullanımı yasaklanmıştır. Toprak verimliliği, hastalık ve zararlılardan korunmada
uygun çeşit seçimi, ürün rotasyonu, bitki atıklarının değerlendirilmesi, yeşil gübreleme, organik atıkların kullanılması, hayvan
gübresi, kompost kültürel ve biyolojik kontrol gibi yöntemler
esas olarak belirlenmiştir. Organik tarım yüksek kaliteyi hedefleyen bir tarım sistemidir. Başlıca
amacı toprak-bitki-hayvan ve insan arasındaki yaşam zincirinde
üretim optimizasyonunu sağlıklı bir şekilde sağlayabilmektedir.
Organik tarımla ilgili tüm ulusal
ve uluslararası standartlar araziden rafa kadar ürünün izlediği tüm aşamaların kontrolünü ve
sertifikasyonu zorunlu tutmaktadır. Sertifikasyonla, organik ürün
tüketerek hem sağlıklı yaşamayı
hem de doğayı korumayı hedefleyen tüketicilere bir güvence verilmektedir. Ayrıca organik üretim
yapan üreticinin standartlara uygun üretimini belgelendirerek ispatlamasına ve ürününü hak ettiği değerde pazarlamasına imkan
sağlamaktadır.
Organik Tarım destekleme başvuruları başladı
Organik tarım yöntemi ile üretim yapan üreticiler
için destekleme başvuruları başladı.
Aliağa Gıda Tarım ve Hayvancılık İlçe Müdürlüğü, organik tarım destekleme ödeme
başvurularının başladığını belirterek, son başvuru süresinin
ise 27 Mart 2015 Cuma günü
olduğunu duyurdu. İlçe tarımdan yapılan açıklamaya göre,”
Organik tarım desteklemelerinden, bitkisel üretimde yalnızca
’Geçiş 2’, ’Geçiş 3’ ve ‘Organik’ statülerinde yer alan üretim alanları yararlanabilecek.
Desteklemeden yararlanmak
üzere başvurulan arazilerin,
2014 ve 2015 yıllarında Çiftçi Kayıt Sistemine (ÇKS) üye
olmuş olmaları ve arazinin 15
Mayıs 2015 Cuma gününe kadar Organik Tarım Bilgi Sistemine( OTBİS ) kayıtlı olması
gerekiyor. Organik tarım yapılan arazinin, 1 yıldan uzun süre
nadasa bırakılmamış olması ve
üzerinde tarımsal faaliyet sürdürülüyor olması da gerekiyor.
Desteklemeden yararlanmak isteyen üreticiler, 27 Mart
Cuma gününe kadar başvurularını Aliağa Gıda Tarım Ve
Hayvancılık İlçe Müdürlüğü’ne yapabilecekler. Destekleme ödeme miktarları, meyve
ve sebze üretimi yapan üreticiler için dekar başına 70 TL, tarla bitkileri, orman bitkisi niteliğindeki kültür bitkilerini üreten
üreticiler ise dekar başın 10 TL
olarak belirlendi.
21
KÖY
www.koykahvesi.com.tr
köy kahvesi
köy kahvesi
22
HABER
www.koykahvesi.com.tr
Solucanlar, organik
tarıma hayat veriyor
Son yıllarda önemi giderek artan organik tarımda kullanılan ve dünyanın en verimli organik gübresi, toprakta
arı gibi çalışıp evsel ve hayvansal atıkları hızla gübreye dönüştüren solucanlar sayesinde elde ediliyor.
O
rganik tarımın yeni gözdesi olan ve bitkilerde %7080´e kadar ürün artışı ve
ürün kalitesi sağlayan,
ürünlerin raf ömrünü uzatan solucan
gübresi üretimi giderek yaygınlaşırken, düzenlenen eğitim çalışmaları ile
çiftçilerin kendi gübresini üretmeleri sağlanıyor. Toprağın verimliliği ve
bitki üretimi üzerinde önemli etkiye
sahip olan solucanlar, ekolojik tarımın da en önemli unsurlarından biri.
Son yıllarda önemi giderek artan ve
talebe bağlı olarak pazarı da genişleyen organik tarımda kullanılan ve solucanların atıklardan dönüştürdüğü
solucan gübresi, verimi düşen topraklara yeniden hayat veriyor. Solucan
gübresinin kullanıldığı topraklarda
kimyasal kullanımı yarı yarıya azalırken, toprak tamamen organik hale dönüşüyor. Kendi gübresini üreten çiftçiler, maliyeti azaltıp daha verimli
ürün alınmasını sağladıkları gibi ekonomiye ve çevre değerlerinin yanı sıra
organik ürünler yenilmesini sağlayarak, sağlıklı nesillerin yetişmesine de
katkıda bulunuyorlar.
Ülkemizde son yıllarda gerek solucan gübresi üretilmesi gerekse kullanılmasına olan talebin her geçen gün
artmasıyla birlikte var olan tesisler
üretim kapasitelerini arttırırken yeni
tesislerin devreye girdiği, çiftçilerin kendi gübresini üretmeye başladığı gibi üretim fazlasını satarak ek gelir sağladığı gözleniyor.
Tarım topraklarını
kurtuluşu solucanda
Çiftçileri, solucan gübresi ile tanıştırarak, kendi gübrelerini üretmeleri yönünde destek olmayı hedefleyen
Karaelmas Solucan Gübresi Tesisleri sahibi Mehmet Emin Pursa, solucan
gübresinin, kırmızı kaliforniya solucanlarının bitkisel ve hayvansal organik atıkları işlemesi sonucu meydana
geldiğini anlattı. Pursa, solucan gübresinin, kimyasallarla sürekli yok edilen tarım topraklarını kurtarmak için
gerçek organik tarıma dönüş yolunda
dünyanın organik madde miktarı en
rimi düşen topraklara yeniden hayat
veriyor.”
Geleceğe yatırım
Gübrenin, solucanın "Kırmızı Kaliforniya" çeşidinden elde edildiğini belirten Pursa, çiftçilerin gerçek safkan
kırmızı kaliforniya solucanları ile solucan gübresi üreterek geleceğe yatırım yapabileceklerini ifade ederek,
“Çiftçilerimiz böylece üretim maliyetleri arasında en yüksek kalemi oluşturan gübre giderinden kurtulabilecekleri gibi giderek pazarı büyüyen organik
ürünler elde ederek daha fazla gelir
sağlayabilecekler ve üretim fazlasını
da satarak ek gelir elde edebilecekler.
Diğer taraftan daha verimli ürün alınmasını sağlayan üreticiler, ekonomiye
ve çevre değerlerine de katkıda bulunmuş olacaklar” diye konuştu.
yüksek gübresi olduğunun altını çizdi. Solucan gübresinin diğer hayvansal gübrelerden daha sağlıklı, verimli, temiz ve çevreci olduğuna işaret
eden Pursa,”Organik tarım uygulamalarında, organik gübre olarak tercih
edilmesi dolayısıyla ürüne olan talep her geçen gün artıyor” dedi. Gerçek organik ürünlerin bu gübreyle yetiştiğini vurgulayan Mehmet Emin
Pursa, şunları kaydetti: ”Ülke genelinde organik tarım alanlarının artması dolayısıyla ürüne ilgi giderek artıyor. Amacımız çiftçilerimizi solucan
gübresi ile tanıştırarak, gelecekte çocuklarımıza daha güzel yaşam oluşturmak. Solucan gübresi su tutma,
toprağı temizleme, zararlı mikroorganizmaları öldürme ve tamamen doğal olması özelliğiyle önemli bir ürün.
Solucanlar organik tarıma hayat veriyor. Tarım topraklarımızın kurtuluşu
bu gübrede. 60-70 yıl önce atalarımızca kullanılan bu gübreyi çiftçilerimize yeniden tanıtarak, yaygınlaşmasını sağlamayı hedefliyoruz. Firmamızı
arayan çiftçilerimize, girişimcilere her
türlü desteği veriyoruz, vermeye de
devam edeceğiz. Zira en verimli gübre olarak bilinen solucan gübresi, tarım arazilerini canlandırdığı gibi ve-
Gübre fabrikası
solucanlar
Solucanların, çağın en büyük dertleri arasına giren atıkların değerlendirmesinde bir arıtma tesisi gibi çalıştığına da işaret eden Pursa, bunu gören
birçok belediye ve kamu kuruluşunun
da solucan gübresi üretimine başladığını söyledi. Pursa, dışkısının içinde 40 çeşit enzim bulunan kırmızı kaliforniya solucanlarının hızla üreme
ve gübre üretme özelliği bulunduğunu anlattı. Avrupa hatta bazı Ortadoğu ülkelerinin yıllardır kullandığı bu
gübrenin Türkiye'de tarımı daha ileri
götüreceğini ve sağlıklı nesillerin yetişmesine araç olacağının altını çizen
Pursa, şöyle devam etti: "Yediğimiz
yiyecekler kimyasal gübreler, ilaçlar
nedeniyle organik değil. Kanserin artmasındaki en büyük etkenlerden biri
de bu gıdalardaki kimyasal bileşenler. Sağlıklı ve verimli tarım için daha
fazla solucan gübresi üretilerek kullanılmalı. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı da üretimi teşvik için bir
milyon TL hibe desteği veriyor. Atıklarımızın organik gübre olarak tekrar
değerlendirilmesi, fakirleşen topraklarımızın tekrar kazanımını sağlayacaktır. Ayrıca gübre üretiminde dışa bağlı
olduğumuz göz önüne alınırsa ekonomimiz için de bir değer olacaktır.”
Yoğun kimyasal gübre kullanımı
neticesinde toprakların yapısının bozulduğuna dikkati çeken Pursa, “Solucan gübresinin kullanıldığı topraklarda kimyasal kullanımı yarı yarıya
azalırken, toprak tamamen organik
hale dönüşüyor. Doğal Organik ürünler üretmek için, toprağa doğal organik gübreler uygulayarak topraktaki organik madde miktarını artırmak,
toprağın doğal yapısına, doğal canlılığına kavuşmasını sağlamak gerekiyor.
Toprakların süratle kimyasal gübrelerle verimsizleştiği bu günlerde yeniden yaşar hale getirilmesi şart.“
Gübrenin özellikleri
neler?
Solucanlar, üzerlerinde ve sindirim
sistemlerinde bulunan, onları koruyan
vücut sıvılarını gübreye geçirir. Bu
gübre de bitkilerde patojenlere karşı direnç sağlar. Solucanların sindirim
sisteminde, çok sayıda bitkiye yararlı mikro organizmalar, azot fikse eden
bakteriler, mikorizal mantarlar, antibiyotik etkisi yaratacak doğal büyüme
hormonları ve enzimler bulunur. Gübreye geçen bu enzimler ve yoğun bitki
besin elementleri bitkilerde sağlıklı ve
hızlı gelişim sağlar.
İki yıl içerisinde karlı bir
tesis aşamasına gelebilecek
ciddi bir başlangıç için;
⦁ Elektriği ve suyu olan 4X10
ebadında 40m2 kapalı bir alan
⦁ 7 m2’lik 1 adet reaktör (basit bir
kasa)
⦁ Üretime başlaya bilmek için 1
seferliğine satın alınacak 150.000
civarında Eisenia Foetida solucanı
⦁ Yaklaşık 25.000-30.000 TL
sermaye
⦁ Ve Bismillah deyip beş ay sabır,
sebat ve ciddi bir emeğin sonunda
ayda 1 ton solucan humusu (solucan
gübresi)
23
HABER
www.koykahvesi.com.tr
köy kahvesi
Gediz Ovası organik üretim
sahasına dönüştürülecek
Manisa Valisi Erdoğan
Bektaş, Gediz Ovası’nın
organik üretim sahasına dönüştürülmesinin çalışmaları içerisinde olduklarını söyledi.
Vali Bektaş ve beraberindeki
heyet, İzmir’de faaliyet gösteren organik tarım işletmelerini
gezerek incelemelerde bulundu.
Vali Erdoğan Bektaş, Manisa
Vali Yardımcısı Mehmet Yüce,
Manisa Gıda Tarım ve Hay-
vancılık İl Müdürü Hasan Çebi,
Şehzadeler İlçe Müdürü Ferhat
Bozkaya, Manisa Valiliği Avrupa Birliği ve Proje Koordinasyon Merkezi Koordinatörü
Ural Sevener ve Ziraat Yüksek
Mühendisi Aylin Kılınç’ın katıldığı teknik incelemelerde, işletme sorumluları tesisler hakkında bilgi verdi.
İlk olarak Ecocert Denetim
ve Belgelendirme Şirketi’ne ziyarette bulunan heyet, Ecocert
Organik tarım
merkezi hedefi
Manisa Gıda Tarım ve Hayvancılık İl Müdürü Hasan Çebi ise Manisa’nın organik tarım merkezi
olma yolunda hızla ilerlediğine değinerek, “Manisa çok ciddi üretim olanaklarına sahip bir il.
Manisa Valiliği ile ‘Manisa’da Organik Tarım’ adı
altında başlattığımız proje, şehrin tarım ve hayvancılık potansiyeli açısından çok önemlidir. Bu
kapsamda sektör temsilcilerinin de desteğini alarak büyük adımlar atma yolundayız. Manisa’nın bu konuya odaklanması şehrin geleceği
açısından çok önem arz ediyor” dedi.
Yapılan teknik incelemelerin çok verimli geçtiğini söyleyen Çebi, “Organik tarımda sonuç odaklı
çalışmak zorundayız. Ürettiğimiz ürünü pazarlama sıkıntısı yaşadığımız zaman orada bir eksiklik var demektir. Ziyarette bulunduğumuz işletmelerden aldığımız bilgiler ışığında da organik
gıdaya olan talebin her geçen gün artığını görüyoruz. Manisa, ürettiği ürünlerle hem ülkemizde
hem de dünyada marka olacak potansiyele sahiptir. Bu konuda çalışmalarımız devam ediyor”
diye konuştu.
Mazot, gübre ve toprak
destekleme başvuruları uzatıldı
2014 yılı mazot, gübre ve toprak analizi destekleme başvuruları 30 Nisan tarihine kadar uzatıldı.Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığınca uygulanmakta olan Çiftçi Kayıt Sistemi’ne
(ÇKS) dahil olan çiftçilere Mazot, Gübre ve
Toprak Analizi Destekleme Ödemesi Yapılmasına Dair Tebliğ’de yapılan değişiklikle 2014 yılı
Mazot, Gübre ve Toprak Analizi Desteklemeleri
başvuru süresi 30 Nisan 2015 tarihine kadar uzatıldı. Bu kapsamda 31 Aralık tarihine kadar 2014
yılı ÇKS kaydını yaptıran ancak Mazot, Gübre ve Toprak Analizi Destekleme Ödemesi için
müracaatta bulunmayan üreticilerin 30 Nisan tarihine kadar, ÇKS müracaatı yapmış oldukları
ilçe müdürlüklerine başvurmaları gerekiyor.
Denetim ve Belgelendirme Şirketi Türkiye Müdürü Mustafa
Avcı’dan organik tarım ve iyi
tarım uygulamaları alanlarında sertifikasyon faaliyetlerinin
ulusal ve uluslararası standartlar çerçevesinde nasıl yapıldığı
hakkında bilgi aldı. Sonrasında
Rapunzel Organik Tarım Ürünleri İşletmesine ziyarette bulunan Vali Bektaş ve beraberindekiler, daha sonra Rapunsel
Orgnaik Tarım Ürünleri ve Işık
Organik Gıda’yı ziyaret etti.
İşletme ziyaretleri sonrasında
açıklamada bulunan Vali Bektaş, yurtiçi ve yurtdışı piyasasında organik gıdaya olan talebin her geçen gün arttığına
işaret ederek, şunları kaydetti:
“Ülke olarak organik gıdada ihracat potansiyelimiz de gittikçe
artıyor. Sağlıklı ürün üretmek
kadar, bu ürünleri pazarlayabilmek çok önemli. Manisa tarım
potansiyeli çok yüksek olan
bir il. Gediz Ovası’nda yetişen
ürün çeşitliği başka hiçbir yerde yok. Bizim öncelikli amacımız Gediz Ovası’nın bu potansiyelini lehimize kullanarak,
verim kalitesi yüksek ürünler
yetiştirmek. Burada da ön plana çıkan en önemli sorun ilaç
kalıntısı. Amacımız üreticimizi
bilinçlendirerek Gediz Ovasını
organik üretim sahasına dönüştürmek. Bu konuda da çalışmalarımız devam ediyor.”
köy kahvesi
24
HABER
www.koykahvesi.com.tr
Perlit üretiminin yüzde 5-10’u
tarım sektöründe tüketiliyor
Tarım perliti, seralarda toprak düzenleyici, fide harçlarında katkı maddesi
ve topraksız tarımda yetiştirme ortamı olarak başarı ile kullanılıyor.
D
oğada serbest halde
bulunan volkanik
bir taş olan perlit,
dünyada 1935 yılında bulunmuş olup ülkemizde
de 1970 yılından bu yana kullanılıyor. Günümüzde perlit üretiminin yüzde 5-10'unun tarım
sektöründe tüketiliyor.
Dünyanın en büyük perlit yatakları ülkemizde olup dünya
rezervlerinin %50'sinden fazlasına sahip olmanın avantajını kullanmak gerekiyor. Topraksız tarıma da elverişli olan
made, aynı zamanda içine karıştığı ot yetişmeyen toprağı da
ekilebilir toprak haline dönüştürüyor ve su sıkıntısı olan bölgelerde sulama giderini yüzde
50 azaltmasıyla da dikkat çekiyor.
Tarımda perlit kullanımı, hafif yapısının yanı sıra bol gözenekli olması, drenaj ve havalanmasının kalitesi, bitkiye
uygulanan besin maddelerini bünyesinde tutarak bitki için
kullanıma hazır halde bekletmesi nedeniyle tercih ediliyor.
Perlit tarımsal üretimde; çelik köklendirilmesinde, topraksız tarımda, üretim sonrasında
ve meyvecilikte ağırlıklı olarak kullanılıyor. Tarım perlitine
olan talep, bakteri barındırmaması ve kemiriciler tarafından
yenmemesi dolayısyla gün geçtikçe artıyor.
Tarım perlitin
özelliklerini kısaca
özetlersek;
● Perlit % 90'ın üzerindeki toplam gözenekliliği ve %60
dolayındaki havalanma gözenekliliği ile toprağın havalanmasını sağlar, drenajını düzenler.
● Perlit infiltrasyonu(1) arttırır, buharlaşmayı azaltır. Ekonomik sulama sağlar.Perlit karıştırılarak hazırlanan toprakta
bitkileri fazla sulama riski en
aza iner.Kökler çürümez, bitki
sağlıklı olur.
● Çözünebilir iyonların yok
denecek kadar az olması nede-
niyle tuzluluk ve alkalilik normaldir.
● Nötr (pH=6,5-7,5) oluşu ve
düşük kimyasal tanponluğu ile
ortam PH'ını kolayca düzenler.
● Isı İletkenliği düşük olduğundan, bitkinin günlük sıcaklık değişimlerinden zarar görmesini en aza indirger.
Böylece yaz-kış bitkinin köklerini korur, kökler çok soğuklarda donmaz, çok sıcaklarda yanmaz ve kurumaz.
● Topraksız tarımda; sterilizasyondan sonra yapısının bozulmaması, üst üste 6 yıl kullanım şansı getirir. Erken ürün
almayı sağlar.
● İnorganik yapısı nedeni ile
perlit,yabancı ot tohumu, hastalık gibi tarımsal üretimde sorun oluşturacak konuların dışındadır.
● Fide köklerinde zedelenme
ve kayıpları önler. Sağlıklı bitki
en güzel meyveyi verir.
Perlit sıralanan bu özellikleri
ile seralarda toprak düzenleyici,
fide harçlarında katkı maddesi
ve topraksız tarımda yetiştirme
ortamı olarak günümüzde başarı ile kullanılıyor.
Kullanılma alanları
Köklendirme ortamı olarak;
Perlit gerek tek başına, gerekse
diğer harç materyalleri ile karıştırılarak çiçek, sebze ve meyve çeliklerinin köklendirilmesinde başarıyla kullanılıyor.
Katlamanın yapıldığı kasalar
yalnızca perlit ile doldurulmuş
ise öncelikle perlitin nemlendirilmesi ve sürgünlerin nemli
perlite sokulmaları, sürekli olarak da perlitin nemli tutulması
gerekiyor.
Ortamda toprağın da bulunması isteniyor ise 5 ölçek perlit,
1 ölçek organik materyal ve bir
ölçek de sterilize edilmiş orta
bünyeli toprak karışımı öneriliyor.
Katlama ortamının sürekli ve
düzenli sulanması, ortamın sıcak ve nemli olması büyük
önem taşıyor.
Köklendirme ortamı olarak
kullanılacak perlitin iri taneli olması ile daha sağlıklı kök
elde ediliyor.
Topraklı kültürde perlit;Perlit toprağın gereksinimine göre
toprak düzenleyici olarak veya
su kayıplarını azaltıcı olarak
kullanılıyor. Perlit, ağır ve yapışkan topraklara karıştırıldığında drenaj ve havalanma
özelliklerinden dolayı kaymak
tabakası oluşmasını, çatlama,
göllenme, şişme ve büzülmeyi
engelliyor.
Toprak düzenleyici olarak seralarda kullanılan perlit, toprağa kaba bir yapı kazandırdığı
gibi toprağın su tutma gücünü
ve besin maddelerinin yarayışlılığını da arttırıyor.
Perlit ile sera toprakları için
kimyasal özelliklerinden daha
önemli olan fiziksel özelliklerinin istendiği yönde değişimi
mümkün olup alttan sulama ve
damla sulama yapılan seralarda
yastıkların üzerine 4-5cm. kalınlıkta iri taneli perlit serildiğinde su kullanımı yarı yarıya
azaltılabiliyor.
Üretim sonrasında perlit;Yalıtım özelliğinden dolayı depolama ve saklama binalarının izolasyonunda; hafifliğinden ve
yine yalıtım özelliğinden dolayı
taşımada, soğanların paketlenmesinde ve çok yıllık süs bitkilerinin saklanmasında başarı
ile kullanılıyor. Örneğin mantar
yetiştirme tesislerinin ısı izolasyonunu sağlamak amacıyla dış
ve ara bölme duvarlarının yalıtımında; ısıtma ve soğutma borularının izolasyonunda tercihen kullanılıyorr.
Çimlendirme ve fide yetiştirme ortamı olarak;Perlit sebze ve çiçek tohumlarının çimlendirilmesi için çok elverişli
bir ortam sağlıyor. Bu amaçla
hazırlanan saksı veya kasalara
nemlendirilmiş perlit dolduruluyor. Daha sonra iyice ıslatılıyor. Bu ortama tohumlar alışıla gelenden biraz daha derince
ekiliyor. Perlitin çimlendirme
ortamı olarak en büyük üstünlüğünü, fidelerin şaşırtma sırasında hiç zedelenmeden çıkartılması ile kök kaybının en aza
indirilmesi oluşturuyor. Çimlendirme ortamı olarak kullanılan perlitin süper iri olması gerekiyor.
Topraksız kültürde perlit; Giderek yorulan sera topraklarında karşılaşılan sorunları
gidermek için son yıllarda topraksız tarım uygulamaları giderek yaygınlaşıyor. Yurtdışında
birçok ülkede %95'lere varan
oranlarda topraksız tarım uygulanıyor. Bu uygulamalarda
perlit tek başına kullanılabildiği gibi torf, kum, ağaç, kabuğu
gibi diğer harçlar ile de karıştırılarak kullanılıyor.
Topraksız kültürün
üstünlüklerini şöyle
sıralayabiliriz:
● Besin maddelerinin ve suyun dozu daha iyi ayarlanabilşyor.
● Topraklı tarımda önemli
olan ekim nöbeti, önemsiz hale
geliyor.
● Toprak kökenli hastalık ve
zararlılar ile yabancı otlardan
kaynaklanan sorunlar büyük ölçüde azaltılabiliyor.
● Sızma ve buharlaşma kayıpları azaltılabildiği için sudan büyük ölçüde ekonomi sağlanıyor.
● Toprak devre dışı kaldığı
için, seralarda büyük işgücü ve
harcama gerektiren toprak işleme, yıkama, dezenfekte etme
ve gübreleme işlemlerine gerek
kalmıyor.
● Tarım alanları, toprağa gerek kalmadığı için daha yaygınlaştırılabiliyor.
Perlit nedir?
Volkanik orijinli, içinde gözle
görülemeyecek kadar ince yüzlerce hava kesesi taşıyan, süngerimsi yapıya sahip olan bir
maddedir. Hafiftir. Bitki yetiştirme topraklarında karışım ile
birlikte kullanıldığı zaman, bitkiye uygulanan besin maddelerini bünyesinde tutarak bitki
için kullanıma hazır halde bekletir. Perlit saf halde hiçbir be-
sin maddesi barındırmaz. Perlit kimyasal olarak nötrdür ve
steril bir malzemedir. Özellikle iri perlitin drenaj ve havalanması çok iyidir. Uzun yıllar
tekrar tekrar kullanılabilir. Saf
olarak veya torf ve diğer harç
karışım malzemeleri ile birlikte çimlendirmede ve özellikle
çelik köklendirmede başarıyla
kullanılır.
25
HABER
www.koykahvesi.com.tr
köy kahvesi
köy kahvesi
26
HABER
www.koykahvesi.com.tr
TOPRAKSIZ TARIMIN YILDIZI ‘PERLİT’
D
oğal olarak silis esaslı volkanik kayaçlardan
oluşan Perlit, inşaat
sektöründe çatı ve duvarlarda olduğu kadar tarımda da
kullanılıyor. Hafif yapısı, bol gözenekli olması, drenaj ve havalanmasının kalitesi, bitkiye gereken
besin maddelerini ve suyu bünyesinde tutarak bitki için kullanıma
hazır halde bekletmesi nedeniyle
tarımsal üretimde, topraksız tarımda, üretim sonrasında ve meyvecilikte tercih ediliyor.
Perlit’in yalıtım özelliğinden dolayı depolama ve saklama binalarının izolasyonunda; hafifliğinden
ve yine yalıtım özelliğinden dolayı taşımada, çok yıllık süs bitkilerinin saklanmasında başarı ile
kullanıldığını belirten Bergama
Madencilik Yönetim Kurulu Başkanı Levent Çullas “Perlit, yağmur
ve sulama sularının yerçekiminin etkisi ile aşağıya doğru inmesini sağlayarak buharlaşmayı azaltır ve ekonomik sulama sağlar. Isı
iletkenliği düşük olduğundan, bitkinin günlük sıcaklık değişimlerinden zarar görmesinide engeller.
Ayrıca topraksız tarımda yapısının
bozulmaması nedeniyle uzun süre
kullanılabilir ve erken ürün almayı sağlar.
Perlit bu özellikleri ile seralarda
Çullas Group Yönetim Kurulu Başkanı Levent Çullas
toprak düzenleyici, fide harçlarında katkı maddesi ve topraksız tarımda yetiştirme ortamı olarak başarı ile kullanılır” dedi.
Perlit’in tek başına veya diğer
materyaller ile karıştırılarak çiçek,
sebze ve meyve çeliklerinin köklendirilmesinde de başarıyla kullanılabildiğini ifade eden Çullas,
“Köklendirme ortamı olarak kul-
lanılacak perlitin iri taneli olması ile daha sağlıklı kök elde edilir.
Perlit ile olağanüstü bir köklendirme ortamı elde edilmesinin yanısıra, sürgünlerden elde edilen fideler ile üretim yapılarak, pahalı olan
sebze tohumlarını almaktan kaçınmak bir dönem için de olsa büyük
karlılık sağlanabilir. Perlit toprağın
gereksinimine göre toprak düzenleyici olarak veya su kayıplarını
azaltıcı olarak da kullanılır. Perlit,
topraksız tarımda suyu tutan yapısı, tuz miktarının ve ısı geçirgenliğinin düşük olması özellikleri ile
dikkat çekiyor.
Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi’nde yapılan bir araştırmanında
gösterdiği gibi, iri perlit ile karıştırılan sera toprağında yetiştirilen
domatesler 6 defa sulama yapıldığı
halde, normal sera toprağındakiler
21 defa sulanmıştır. Perlit kullanımı ile toprak kökenli hastalık ve
zararlılar ile yabancı otlardan kaynaklanan sorunlarla birlikte sızma
ve buharlaşma kayıpları azaltılabildiği için sudan büyük ölçüde ekonomi sağlanır. Toprak devre dışı
kaldığı için, seralarda büyük işgücü ve harcama gerektiren toprak işleme, ve gübreleme işlemlerine gerek kalmaz. Perlit su kaybı ve iş
gücü olarak büyük bir tasarruf sağlamaktadır” şeklinde konuştu.
27
HABER
www.koykahvesi.com.tr
köy kahvesi
köy kahvesi
28
HABER
www.koykahvesi.com.tr
“Patateste planlı üretim şart”
TZOB Genel Başkanı Bayraktar, üreticilerin, patates piyasa koşullarını
gözden geçirerek ekim alanlarını belirlemeleri gerektiğine dikkati çekti.
T
ürkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar,
patateste planlı ve sürdürülebilir bir üretimin şart olduğunu
belirterek, üretim miktarı ve fiyatlardaki istikrarsızlığın hem üreticiyi
hem de tüketiciyi olumsuz etkilediğini bildirdi.
Bayraktar, yaptığı yazılı açıklamada, üreticilerin, patates piyasa koşullarını gözden geçirerek ekim alanlarını belirlemeleri gerektiğine dikkati
çekerek, patateste üretim miktarının
fiyatı doğrudan etkilediğini, üretimin
talebin üzerine çıkması durumunda
fiyatların maliyetleri bile karşılayamayacak seviyelere indiğini, patatesin tarlada kaldığını ifade etti.
Patates üretiminin sürdürülebilirliğinin sağlanmasında ilk unsurun üretim planlaması olduğunun altını çizen Bayraktar, şunları kaydetti:
"Ülkemizde patates üretiminde
meydana gelen dalgalanma ve pazarlama sorunları, üreticiden tüketiciye
tüm tarafları derinden etkiliyor. Patateste planlı ve sürdürülebilir bir üretim şart. Üretim miktarı ve fiyatlardaki istikrarsızlık hem üreticiyi hem
de tüketiciyi olumsuz etkiliyor. Patates üretiminde üretici kararını, diğer
faktörler yanında en çok bir önceki dönem hasılatı belirliyor. Üretim
bir önceki dönem fiyatına göre şekilleniyor. Üretimdeki dalgalanmaları
dolayısıyla pazarlama problemlerini de beraberinde getiriyor. Üreticinin düzenli gelir elde etmesine neden
olan patates üretiminin sürdürülebilirliğinin sağlanması için pazarlama
sorunları çözülmelidir."
Bayraktar, patateste başta ithal tohumluk olmak üzere elektrik, sulama, mazot ve gübre, girdi maliyetleri, depolama, işleme ve tasnif etme,
ihracatta laboratuvar hizmetleri gibi
önemli sorunların üreticiyi zorladığını belirterek, patates üretiminin
yoğun olarak yapıldığı illerde sulamanın yeraltından yapılması, üreticilerin elektrik kullanımını artırdığını
bildirdi. Üreticinin rekabet gücünün
artırılması gerektiğinin altını çizen
Bayraktar, üreticilerin örgütlenmesi için gerekli eğitim ve yayım faaliyetlerine ağırlık verilmesi gerektiğini belirtti.
"İhracatta analiz
ücretleri düşürülmeli"
Patatesin, tahıllardan sonra insan
beslenmesinde önemli bir paya sahip olduğuna dikkati çeken Bayraktar, dünyada yaklaşık 368 milyon
tonluk üretimle buğday, mısır ve
çeltikten sonra en fazla üretimi yapılan dördüncü bitki olduğunu kaydetti.
Bayraktar, Birleşmiş Milletler Tarım ve Gıda Örgütü (FAO) tara-
fından da patatesin "gizli hazine"
olarak tanımlandığını belirten Bayraktar, şunları kaydetti: "Patates tohumluğu konusunda tescilli yerli
çeşitler artırılmalı, ithalatın önüne geçilmelidir. Patates üretiminde
maliyeti etkileyen en önemli unsur
elektriktir. Patates çok sulanan bir
ürün olması nedeniyle birim fiyatın düşürülmesi bakımından tarımda
kullanılan elektrikte uygulanmakta
olan KDV oranı yüzde 18'den yüzde 1'e düşürülmelidir. Üreticilerimizin özelleştirilen elektrik dağıtım
şirketlerine olan elektrik borçları
da yapılandırılmalıdır. Taze patates
için ihracat iadesi verilmeli. Patates
üretiminin ihracata yöneltilmesinde gerekli tedbirler alınmalı. Patates
ihracatında istenen laboratuvar analizleri üreticilerimizi zorlamaktadır.
Önemli üretim bölgelerimiz, Nevşehir ve Niğde'de laboratuvar kurulmalı, analiz ücretleri düşürülmeli.
Patateste üretim ve işleme çeşitliliği sağlanmalı, bu sayede meydana
gelebilecek arz dalgalanmalarının
önüne geçilmeli. Üreticilerimizin
patatesten hak ettiği geliri elde edebilmesi bakımından, tasnif ve paketleme tesisleri kurulmalı, ihraç
edilecek ürünler başta olmak üzere
pazara arz edilecek ürünlerde standardizasyon sağlanarak, yemeklik,
tohumluk ve sanayi tipi olmak üzere
bir sınıflandırma yapılmalı."
“Türkiye, büyük buğday ihracatçılarından biri haline gelebilir”
Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı
Şemsi Bayraktar, 1 Ekim-28
Şubat döneminde yağışların,
geçen dönemin yüzde 77,4,
normalin yüzde 11,9 üzerinde gerçekleştiğine işaret ederek, şartların olumlu devam
etmesi halinde buğday üretiminin 22 milyon tonu aşacağını belirtti.Bayraktar, yaptığı açıklamada, beslenmedeki
temel ürünler içinde başta gelen buğdayın stratejik
bir ürün olduğunu vurguladı.
Son yıllarda mısır gibi ürünlere kayış nedeniyle, buğday
ekim alanlarındaki azalmaya
rağmen, verimdeki artış nedeniyle üretim miktarının değişmediğine dikkati çeken
Bayraktar, 2013’te 7 milyon
772 bin hektar alanda dekar
başına 283 kilogram verimle
22 milyon 50 bin ton buğday
üretildiğini kaydetti. Bayraktar, 2014’te üretim alanları 7
milyon 912 bin hektara çıksa da kuraklık nedeniyle verimin dekarda 240 kilograma düşmesi sonucu üretimin
19 milyon tona indiğini hatırlattı.2014-2015 üretim döneminin başladığı ekim ayından
itibaren kar ve yağmur şeklinde düşen yağışların ülke
genelinde hububat üretimi
açışından oldukça önemli ve
sevindirici olduğunu belirten
Bayraktar, şunları kaydetti:“Sonbahar ve kış yağışlarıyla
çimlenen hububat, yağan ka-
rın yorgan vazifesi görmesiyle etkili soğuktan ve dondan
korundu, bahar dönemine iyi
bir şekilde hazırladı. Buğday
gelişmesinin ikinci devresi
olan sapa kalkmada buğdayın
10-15 santigrat derece sıcaklık ve yüzde 65 oranında nispi nem isteği oluyor.
Buğdayın en fazla suya ihtiyaç duyduğu dönemleri
çimlenme, kardeşlenme, sapa
kalkma, başaklanma ve süt
olum dönemleridir. Bu nedenle buğdayın çimlenmesini
sağlayan yağışların yanında
en çok yağışa ihtiyaç duyulan
dönemler mart sonu, nisan
ve mayıs aylarının başlarıdır.
Yağışlar halen iyi bir şekilde sürüyor. 1 Ekim-28 Şubat
döneminde yağışlar, geçen
dönemin yüzde 77,4, normalin yüzde 11,9 üzerinde gerçekleşti. Önümüzdeki günlerde don, dolu, sel ve aşırı
yağış gibi doğal afetler olmaz
ve yağışlar mevsim normallerinde gerçekleşirse rekolte
çok iyi olur.
2013’ler seviyesinde bir rekolte bekleyebiliriz. Şartlar bundan sonra da olumlu
devam ederse buğday üretimi rahatlıkla 22 milyon tonu
aşar.”Türkiye’nin, bir önce
sulama yatırımlarını tamamlaması ve birim alanda aldığı
verimi artırması gerektiğini
vurgulayan Bayraktar, buğdayda üretim artışı için suyun
yanında kaliteli tohum, ye-
terli ve zamanında girdi kullanımının da önemli olduğunu, bu alandaki maliyetlerin
azaltılmasına ihtiyaç duyulduğunu ifade etti.Bayraktar,
Türkiye’nin mevcut potansiyelini kullanarak kısa zamanda rahatlıkla 25-26 milyon
ton buğday üretimi rakamına ulaşabileceğine işaret etti.
Verimi artırarak bu rakamın
çok daha yukarılara taşınabileceğine dikkati çeken Bayraktar, “Halen ülkemiz dünya buğday üretiminin yüzde
2,5’ini üretiyor. Türkiye, verimliliğini artırarak potansiyelini harekete geçirirse, büyük buğday ihracatçılarından
biri haline gelebilir” değerlendirmesinde bulundu.
29
köy kahvesi
HABER
www.koykahvesi.com.tr
Patates fiyatları artışına alternatif:
Dondurulmuş Patates Ürünleri
D
oğa Tohumculuk
Yönetim Kurulu
Başkanı Yakup Karahan, daralan patates piyasasında son haftalarda
patates fiyatlarındaki artışa karşı dondurulmuş parmak patates
ürünlerinin kalite ve fiyat açısından tüketiciler tarafından değerlendirilmesi gereken çok iyi
ve sağlıklı bir alternatif olduğunu belirtti. Kayahan, patates
fiyatları artışına karşı, evlerde
parmak patates tüketiminin artıırlması önerisinde bulundu.
Kayahan, Köy kahvesi gazetesi'ne yaptığı açıklamada, Türkiye'de sanayi patatesi işleyen
yeterli üretim tesislerinin bulunduğunu ifade ederek, ha-
zırlanması ev hanımları için
çok daha kolay olan dondurulmuş parmak patates ürünlerinin
buzluklara daha fazla girmesi gerektiğini dile getirdi. Karahan, ürünün sadece 3-4 dakika
gibi kısa sürede bir kızartma
işlemi ile hazır hale geldiğini,
dolayısıyla evdeki kızartmayla karşılaştırıldığında işçilikten,
zamandan, enerjiden ve yağdan büyük bir tasarrufun söz
konusu olduğuna dikkai çekerek, “Ayrıca hiçbir katkı maddesi içermiyor. Evde hazırlanan
kızartmalara nazaran en az 2
misli daha az yağ içermesi nedeniyle daha sağlıklı ve daha
az kalori ihtiva eden güvenli
bir ürün” diye konuştu.
Hangisi daha pratik
ve ekonomik ?
Donuk patates ürünlerinin fire
vermeden tüketildiğinin altını
çizen Yakup Karahan, ürünlerle ilgili şu bilgileri verdi:”Ürettiğimiz donuk patates ürünlerinin 1 kg’ı yaklaşık 2,0 kg
soyulmamış patatese eşittir.
Tarladan eve gelinceye kadar
nakliye, komisyoncu, depolama, hal, manav ve pazar süreçlerinden geçen patateslerde
ağırlık kaybı, çürüme gelişimi,
yeşillenme, kabuk kaybı, filizlenme gibi kayıplarla ev şartlarında yaklaşık 1 kg patatesden
ancak 350-400 gr net patates
kızartılmakta, yani yarısından
fazlası çöpe gitmektedir. Oysa
donuk patates ürünlerinde böyle bir kayıp yoktur. Ambalajın
tamamı fire vermeden tüketilir. Hazırlanması ve saklanması
kolay ve pratiktir. Isıl işlemler
Reklam Grup Müdürü
Evlerde kullanım
yaygınlaşmalı
Hollanda'nın 1,4 milyon ton,
Belçika'nın ise 1,6 milyon ton
üzerinde dondurulmuş patates ihraç ettiğini belirten Karahan Türkiye'de kişi başına 2 kg
olan tüketimin Avrupa'da 10 kg
üzerinde olduğuna işaret ederek,”Özellikle ülkemizde yay-
Antalya Temsilcisi
Reklam Müdürü
Hasan Kozak
0.532 230 85 42
Reklam Servisi
Bursa Temsilcisi
CDL Group
Esin Şimşek
Nisan 2015 Yıl:3 Sayı: 31 Aylık Gazete
Gülen Türker Çiriş
STL Medya Ltd. Şti. adına
İmtiyaz Sahibi
Mehmet Özmen
Duygu Erecek
Oğuzhan Diler
Genel Yayın Yönetmeni
Ersin Bozkurt
Sorumlu Yazıişleri Müdürü
Ayhan Şener
nedeni ile kızartmalarınız daha
az yağ içermektedir. Evdeki kızartmalar %20 oranında yağ çekerken, işlenmiş dondurulmuş
patateslerde yağ oranı % 7-12
ile sınırlıdır. Evde kızartma süresi 15-20 dakika iken bizim
ürünümüz sadece
3-4 dakikada hazır
hale gelmektedir.”
Karahan, ürünlerinin yağdan, enerjiden ve zamandan
tasarruf sağladığını
vurgulayarak, kızartmaya uygun çeşit kullanımı nedeni ile daha kaliteli bir ürün
sunduklarını söyledi.
Görsel Yönetmen
Selami Özcan
Haber Koordinatörleri
İnanç Avadit
Şehriban Çimen
Gülşah Şanlı
0.533 277 87 87
Konya Temsilcisi
MSS Life Ajans
Mehmet Saatçioğlu
0.542 339 36 75
0. 541 339 36 75
gınlaşan hızlı gıda servisi yapan zincir restoran menülerinin
vazgeçilmez ürünü olan dondurulmuş parmak patateslerin, evlerde kullanımının daha fazla
yaygınlaşması gerekiyor” dedi.
Ülkemizde hali hazırda 7 Dondurulmuş
Parmak Patates işleyen tesis olduğunu
ifade eden Karahan,
üretimin 140 bin ton
seviyelerine ulaştığını
ve beş yıl içinde üretimin katlanarak artacağını söyledi.Karahan, tesislerin
işleme ve depolama kapasitelerinin artırılması yönünde yatırımlara girdiklerini de kaydettti. Artan kapasite ile birlikte
Hollanda, Belçika veFransa
gibi Kuzey Avrupa ülkelerinin
hakim olduğu Rusya, Asya ve
Ortadoğu pazarına girmeyi hedeflediklerini belirten Karahan,
1,5 milyar Euroluk bu pazardan pay alma yönündeki fırsatları değerlendirmek istediklerini sözlerine ekledi.
Yayına Hazırlık ve Yönetim Adresi
Kazım Dirik Mah. 375 Sk. Piramit İş Merkezi
No: 18 D: 203 Bornova - İZMİR
Tel: 0.232 486 88 86 - Faks: 0.232 486 51 18
e-mail: [email protected]
web: koykahvesi.com.tr
Baskı: Turkuvaz Matbaacılık Yayıncılık A.Ş. Çınarlı Mh.
Ankara Asfaltı Cad. No: 5 Konak-İZMİR
Baskı Tarihi: 1 Nisan 2015
Bölgesel süreli yayın.
Gazetede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarına aittir.
Gönderilen yazılar yayınlansın veya yayınlanmasın iade edilmez. Yazı
ve fotoğraflardan kaynak belirtilmesi koşuluyla alıntı yapılabilir.
Gazetemiz Basın Ahlak ve Yasası ilkelerdine uymayı taahhüt eder.
köy kahvesi
30
Boşalan köylerden biri
KÖYLERİMİZ
www.koykahvesi.com.tr
‘Lübbey’
L
übbey, Türkiye’nin
boşalan köylerinden
yalnızca biri. Ama
köylerin cazibesi artırılmazsa son olmayacağı da
ortada. Lübbey evlerinin her birinin birer kültür varlığı olduğu
ve korunması gerektiği belirtilirken, hayata geçirilecek doğru projelerle köyün, ekoturizm
için önemli bir çekim alanı olabileceğine dikkat çekliliyor.
30 yıl önce...
Lübbey, 30 yıl önce göçle boşalan bir Ege köyü. Devamlı
kalanların sayısı 15’i geçmiyor.
Kaderine terk edilmiş evler, onları terk etmemekte direnen son
sakinleriyle ayakta kalmaya çalışıyor. İzmir’in Ödemiş ilçesine bağlı Lübbey, Küçük Menderes havzasında, Bozdağ’ın
eteğinde, 500 metre yükseklikte bir köy. Köyün nüfusu kışın
15’i geçmiyor, yazınsa 10’dan
fazla insan kalmıyor. Köyde
halen 6 aile yaşıyor.
Bu ayki sayımızda Kuşadası Ekodosd-Ekosistemi Koruma
ve Doğa Sevenler Derneği üyeleri ile Lübbey'e konuk olduk.
Gezilerimizde her köyün kendine has doğal ve kültürel zenginliklerinin olduğunu, ancak
bunları koruyanların kazanabildiğini gördük. Doğasına, tarihine, kültürüne sahip çıkarak onları koruma-kullanma dengesi
çerçevesinde doğru ve yaratıcı projelerle insanlığa sunanlar
ayakta kalmayı başararak, geçmişini geleceğe taşıyabiliyor.
Terk edilmek yalnızca Lübbey’in kaderi değil. Türkiye’de
köy nüfusu her geçen gün biraz daha azalıyor. Türkiye İstatistik Kurumu’nun verilerine
göre, Türkiye’de nüfusun yüzde 70’inden fazlası kentlerde
yaşıyor. Köy nüfusunun özellikle 1950’lerden başlayarak
azalmasındaki en büyük etken,
kentin sunduğu ekonomik ve
sosyal imkânlar. Lübbeylilerin
gerekçeleri de benzer. Bu nedenle köylüyü yerinde tutmak
için yerel yönetim ve merkezi yönetimin beldenin yapısına
uygun projeleri hayata geçirmesi gerekiyor.
Köyde göç, 1980’li yılların
ilk yarısında başlamış. Köylüler
eskiden yalnız Nisan ile Ekim
ayları arasını geçirdikleri, köyden 5 kilometre yukardaki yaylaya temelli yerleşmiş. “Lübbey
neden gözden düştü?” diye sorduğumuzda, kalanlar ağız birliği yapmışçasına aynı şeyi anlatıyor: “Yaylaya elektrik önce
geldi, hem orası düzayak, evler de daha konforlu. Tarlalar
da orada. Suyu bol. İnsan karnı nerede doyarsa orada yaşar.”
Yaylaya 1983’te Manisa’dan
elektrik gelmiş. Yol, tuğladan
evler yapılmış. Bir zaman sonra
burası Lübbey’i de içine alarak
“Çamyayla Köyü” adını almış.
Ama kimse Lübbey adından
vazgeçmemiş.
Lübbey’in bekçileri
Fatma Yavuz, Lübbey'in sayıları 15'u geçmeyen daimi sakinlerinden biri. "İnsanın tek
başına canı sıkılıyor" diye dert
yanan Yavuz, yaşını tam bilmiyor, “50’yi geçmişimdir” diyor.
Burada doğmuş, burada büyümüş, burada gelin olmuş Yavuz. Can sıkıntısından şikâyetçi
olsa da Lübbey’den vazgeçemiyor. “Diğerleri sevmiyor burayı, biz seviyoruz. Sevmesek
durmayız. İnsanın tek başına
canı sıkılıyor” diye konuşuyor.
Köyün en yaşlısı Ahmet Dede
94 yaşında... O da yaz kış Lübbey'den vazgeçmiyor. Ahmet
Dede Lübbey’in bir tek yollarından şikâyetçi. Ne kadar dinç
de olsa dar ve engebeli arazi
onu yoruyor.
Kahve, erkeklerin buluşma
noktası. Günlük işlerin arasında
bir nevi mola yeri. Bahçesinde çalışan da hayvanlarını gü-
den de günde birkaç kez soluğu
burada alıyor. Gelen en az iki
çay içmeden kalkmıyor. Dünya
gündemi de buradaki 37 ekran
televizyondan takip ediliyor.
Kahveci Mehmet Güler 45
yaşında. Halen köyün en genci.
Kahvehanesini 2007 yılında satın almış. Aslında o da burada
değil, Ödemiş’te yaşıyor artık.
Oğlu okul çağına gelince mecburen taşınmışlar. Ama yaz- kış
demeden, her sabah gelip kahveyi açıyor, köylülerin şehirle
bağlantısını sağlıyor. “Herkes
burayı terk ederken, siz neden
buradan yer satın aldınız?” sorusuna, “Burası insana huzur
veriyor. Buraya geldiğim zaman rahatlıyorum, şehir bunaltıyor” diyor.
Sayıları az da olsa “Lübbey’i
hiçbir yere değişmem” diyen de
var. Yüksel Bozkurt onlardan
biri. 54 yaşındaki Bozkurt 40
yıl önce Lübbey’e gelin gelmiş.
16-17 sene yaylaya hiç çıkmadan, yaz kış Lübbey’de kalmış.
Şimdilerde o da yazın yaylaya
çıkıyor. Lübbey’in eski halini
hasretle anıyor Bozkurt: “Kadınlar hep birlikte toplanıp otururduk, muhabbet eksik olmazdı. Şimdi bütün gün yatıyoruz
televizyon karşısında. Yapacak
başka bir şey yok ki” diye dertleniyor.
Lübbey evleri doktora
tezi oldu
Derin inen vadinin üzerindeki
sarp kayalıklar üzerine kurulan
31
Lübbey evlerin temelinin olmadığını, hepsinin ana kayalar
üzerine inşa edildiğini öğrendik. Kartal yuvası gibi kayaların üzerine kondurulan evlerin
sıra sıra vadiye doğru dizildiğini ve neredeyse komşuların birbirlerine pencereden bir şeyler
verebilecek yakınlıkta olduğunu gördük. İnsan evlerin arasında gezerken kendini Osmanlı
döneminde hissediyor. Lübbey
evlerinin tarihi konusunda kesin bir bilgi yok.
İstanbul Teknik Üniversitesi’nde Lübbey’in restorasyonu
ve korunması üzerine doktora
tezi çalışması yapan yüksek mimar Koray Güler’in araştırmasına göre, köyde bazısından geriye yalnızca temel duvarların
kaldığı, toplam 131 adet yapı
var. Bunlardan sadece 20’si yapısal olarak iyi durumda. 41’i
orta, 16’sı kötü durumda, kalanlarsa yıkıntı. Çoğu yan yana
sıralı, iki katlı bu evlerin hiçbiri
birbirinin manzarasını kapatmıyor. Taş malzemeden yapılmış
alt katlar genellikle ahır olarak
kullanılıyor. Ahşaptan yapılmış
üst kısımlarsa yaşam alanı. Bitişik nizam olan evlerin arasında tek bir duvar var. Tuvalet,
banyo, çamaşırhane ortak alan.
Birkaç evin kendi bahçesinde
sonradan yaptığı alanlar da var.
Ancak Lübbey’de cami dışında hiçbir yapı kültür varlığı sayılmıyor. Güler, Lübbey evlerinin her birinin birer kültür
varlığı olduğunu ve korunması
gerektiğini söylüyor.
ÇEKÜL (Çevre ve Kültür Değerlerini Koruma ve Tanıtma)
Vakfı Batı Anadolu Koordinatörü arkeolog Emin Başaranbilek de Lübbey’in Türkmen
yerleşimine benzediğini söylüyor. Köyün, Türkmen yerleşiminin özgün karakterini taşıdığına işaret eden Başaranbilek,
KÖYLERİMİZ
www.koykahvesi.com.tr
köy kahvesi
”Sokak dokularıyla; moloz taş
duvarları ve ahşap öğelerle tamamlanmış geleneksel evleriyle, köy yerleşiminden öte incelikler gösteriyor. Yapıların
dönem teknikleri, topografyaya
uydurulmuş planları mimarlık
tarihi açısından yeni açıklamalar getirecek özelliklere sahip”
diye anlatıyor.
Yeni cazibe merkezi
olabilir
Lübbey’in korunmasının havzadaki diğer tarihi yerleşimler
için de örnek teşkil edeceğini
söyleyen Başaranbilek, “Bursa Cumalıkızık’ta, Safranbolu
Yörük Köyü’nde ve Selçuk Şirince’de olduğu gibi üniversitelerin ve Mimarlar Odası’nın
katkılarıyla koruma ve yaşatma projeleri geliştirilmesi gerek. Tarihi dokusunu koruyan
bir Lübbey, Şirince ve benzerleri gibi bir ekoturizm köyü de
olabilir. Ancak, koruma mutlaka içinde yaşayanlarla birlikte
yapılmalı” diye görüşlerini aktarıyor.
Köylü evini satmıyor
Köylüler, evlerin değerinin
çok altında fiyatlar teklif edildiğini söylüyorlar. Ama “Ne kadar para veririlerse versinler
satmam” diyen de çok. 43 yaşındaki Hüseyin Toktaş onlardan biri. Lübbey’de doğmuş,
çocukluğu ve gençliği burada geçmiş. 2003’te evlendikten
sonra temelli yaylaya taşınmış.
“Karnımız orada doyuyor” diyor. Anne ve babası kışın yine
Lübbey’e dönüyor. Köydeki 3
evlerinden bugün sadece biri
ayakta diğerleri yıkılmış. “Evlerimiz harabelik ama 100 milyar verseler yine de satmayız.
Yoksa kendi köyümüze giremeyiz. İnsan memleketini satar
mı?” diye konuşuyor.
Nostaljik köy kahvesi
Köy kahvesi, köyü ziyaret edenler ile erkeklerin günlük işleri arasındaki uğrak yeri. Gelen en
az iki çay içmeden kalkmıyor. Kahve bu sayede
kendini döndürüyor. Bir zamanlar sayıları 3 olan
köydeki kahvelerden günümüze yalnızca biri
taşınabilmiş. Köyün tek kahvesine girildiğinde insan kendini eski Türk filmlerinde hissediyor. Tahta sandalyeler, duvarda asılı elekler, demir havanlar en ilginci de basit bir ocakta odun
ateşinde çay. Kahveci de köyü terk edenlerden.
Çocukları okuyor diye Ödemiş’e göçmüş. Lübbey’e yarım saat uzaklıktaki Ödemiş’ten her gün
motoruyla köye gelip, burada yaşayan 5 aileye ekmek getiriyor. Kapısına bir koli kartonuna
yazdığı telefonunu bırakarak, istendiği takdirde
gruplara çay-kahve de yapıyor. Kahve de plastik, naylon barındırmıyor. 40 yıl önce neyse günümüzde de aynısını yaşatmaya çalışıyor.
köy kahvesi
32
GÜNCEL
www.koykahvesi.com.tr
Orta ve Güney Afrika’dan
yaklaşık 10 bin km’lik
zorlu bir yolculuktan
sonra ülkemize gelen yaz
konuklarından ilk ikisi,
Aydın'ın Söke ilçesine bağlı
Gölbent ve Yenipazar’ın
Direcik köylerine geldi.
E
kodosd Derneği'nin
10 yıldır leylek köylerinde yaptığı izlemeler ve bilinçlendirme çalışmalarının yanı sıra
Orman ve Su İşleri Bakanlığı, Ege Üniversitesi Tabiat Tarihi Uygulama ve Araştırma
Merkezi Müdürlüğü işbirliğiyle
gerçekleştirilen halkalama çalışmaları, leylek köylerinde ilgiyle karşılanırken leylekler
konusunda yöre halkının duyarlılığının artması da sağlanıyor.
Önemli duyarlıklardan biri
Söke’ye bağlı leylek dostu köylerden Avşar’da yaşandı. Leyleklerin henüz gelmediği ,ancak
bugün-yarın beklendiği Avşar köyünde, elektrik tellerinin
kopması sonucu dağılan leylek yuvası, 80 yaşındaki Bekir
Dalma'yı derinden üzdü. 1947
yılından beri evinin yanındaki yuvaya gelen leylekleri takip eden Dalma, yaz konuklarının gelmesine az bir süre kala
yuvanın bozulması üzerine telaşlanarak, muhtardan yardım
talebinde bulundu. Muhtarın
Ekodosd Derneğini arayarak durumu aktarması üzerine, Söke AYDEM işbirliği ile
dağılan yuvanın yerine yapay
platform takılarak, sorun giderildi. Leyleklere karşı gösterdiği duyarlılık nedeniyle Bekir
Dalma'ya teşekkür eden dernek
yetkilileri, olayın anısı olarak
kendisine bir kasket ve yağlık
denilen bir poşu hediye etti.
Leylek yuva
platformları
10 yıldır bölgede yapılan çalışmalar sonunda yöre insanlarında duyarlık artarken AYDEM'in desteğiyle Avşar’da
başlayan leylek yuva platformları Aydın’ın hemen her leylek köyünde uygulanmaya başlandı.
Bu yıl yağmurların yoğun bir
şekilde yağması sulak alanların
hem dolmasına, hem de birçok
küçük göletin oluşmasına yol
açtı. Besinlerini büyük ölçüde
sulak alanlardan sağlayan leyleklerin, şimdilerde en önemli
besin grubunu kurbağalar oluşturuyor.
Leyleklerle birlikte her yıl
Aşağı Büyük Menderes Havzası’na akın eden kurbağa toplayıcıları, yaklaşık 1 aydır sulak
alanlarda leyleklerin temel besinlerinden biri olan kurbağaları topluyor. Havaların yağışlı
geçmesi kurbağa toplayıcılarının uzun süre bölgede kalacaklarını da gösteriyor. Ancak Su
Ürünleri Avcılığını Düzenleyen Tebliğ’in Kurbağa, Salyangoz ve Sülük avcılığı başlıklı 3.
Maddesinde, Mart-Mayıs ayları
arasında çiftleşecek ve yumurta bırakacak ergin hayvanların
yok olmasını engellemek amacıyla 1 Mart – 30 Nisan tarihleri arasında kurbağa istihsalinin
yapılmasını yasakladığına dikkat çeken yetkililer, Aşağı Büyük Menderes Havzası’ndaki
doğal dengeyi bozacak bu tür
konuların takip edildiği uyarısında bulundular.
Leylek sayımı
Orman ve Su İşleri Bakanlığı, EGE Üniversitesi, EKODOSD işbirliğiyle leyleklerin
sayımına bu yıl da devam edileceği ve AYDEM’in de desteğiyle yaz aylarında halkalama
çalışmalarının süreceği bildirildi. Ekodosd Eko sistemi Koruma ve Doğa Sevenler Derneği
Başkanı Bahattin Sürücü, önceki yıllarda halkalanan leyleklerden Afrika’dan hangilerinin
döndüğü, aynı alana mı yoksa
farklı alanlara mı gittiği, kaç yıl
yaşadıkları, beslenme alanlarındaki değişimlerin nedenlerinin tespitleri için halkalı leyleklerin kayıtlarının tutulduğunu
söyledi.
33
HABER
www.koykahvesi.com.tr
köy kahvesi
Güzelhisar markalaşarak
cazibe merkezi olacak
A
liağa Belediyesi
10 yıl önce mahalle statüsüne geçerek
belediyenin sorumluluk alanına giren köyleri cazibe merkezi haline getirmek için
kolları sıvadı. Daha güzel ve
yaşanabilir bir kent için çalışmalarını aralıksız sürdüren Aliağa Belediyesi, kent yenileme
ve güzelleştirme projesi kapsamında Çıtak Mahallesinden
sonra tarihi Güzelhisar Mahallesinde ki çalışmalarını da büyük ölçüde tamamladı.
Başkan Acar: “Organik tarımı ve hayvancılığı da destekleyeceğiz”
Cazibe merkezi
olacak
Bundan sonraki süreçte Güzelhisar da tarihi mekânların
restorasyonuna yoğunlaşacaklarını anlatan Başkan Acar, sözlerini şöyle sürdürdü: “Güzelhisar’ın çevre düzenlemesini
şimdilik bitirdik. Şimdilik diyorum çünkü Güzelhisar’ı cazibe
merkezi haline getirme hedefimiz çerçevesinde orada sürpriz bir projemizi daha gerçekleştireceğiz. Güzelhisar’ı daha
da güzel kılacak olan sürpriz
projemizin insanların tatil günlerinde Güzelhisar’a gitmesine vesile olacağına inanıyoruz.
Ancak şimdilik ihalelerini gerçekleştirdiğimiz tarihi camilerin
restorasyon çalışmalarına yoğunluk vermeyi planlıyoruz.”
Birikmiş sorunlar
çözülüyor
Aliağa Belediyesi Fen İşleri
ve Park Bahçeler Müdürlüklerine bağlı ekipler tarafından yürütülen yenileme ve düzenleme
çalışmalarının ardından Aliağa
Belediyesi’nin Güzelhisar’a yönelik hedeflerini paylaşan Başkan Serkan Acar, “Toplam çözüm ekiplerimizle birlikte tüm
mahallelerimiz de on yılların
birikmiş sorunlarını tek tek çözüme kavuşturuyoruz. Sorunların çözüme kavuşturulmasının yanı sıra çevre düzenleme
ve güzelleştirme çalışmalarımızı da sürdürüyoruz” dedi.
Başkan Acar, Güzelhisar’ın
daha da güzel olacağını dile
getirerek, Güzelhisar’ı marka
yapmak istediklerini belirtti
İzmir'in 2.Şirince'si
olabilir
Aliağa İlçesinde köy statüsünden çıkıp, mahalleye dönüşen yerleşim alanlarını önemsediklerini belirten Başkan Acar,
klimalı modern durak inşa edildi” diyerek, Güzelhisar’ın yapılan bu çalışmalarla adeta baştan
yaratıldığını söyledi.
şöyle konuştu: “Örneğin Güzelhisarımız, eşsiz doğası ve temiz
havasıyla yorucu kent atmosferinden uzaklaşmak isteyenler için adeta bir cennet konumunda. Güzelhisar’ın yerli ve
yabancı turistlerin ziyaret ettiği
Foça’nın Kozbeylisi yada Selçuk'un Şirince’sinden aslında
hiçbir farkı yok. Güzelhisar, tarih kültür ve doğanın buluştuğu, eşsiz bir coğrafyada kurulmuş. Geçmişi Aliağa’dan bile
eski olan Güzelhisarımız gerçekten çok derin bir tarihe sahip. Örneklemek gerekirse Güzelhisar’da asırlara meydan
okuyarak günümüze ulaşmayı başarabilmiş tarihi Balaban
Paşa Cami adını; 1320 yıllarında Güzelhisar’ı feth eden Saru-
Organik tarım ve
hayvancılık
hanlı Beyliği komutanlarından
Balaban Paşa tarafından almış.
Balaban Paşa Cami’nin bahçesinde birbirinden eşsiz nitelikte
taşları tarihi olan mezarlar yer
alıyor. Yine Güzelhisarımızda
tarihi değeri en az Balaban Paşa
Cami kadar olan Ali Ağa Camisi’de bulunuyor. İşte biz bu iki
tarihi Camiyi de Aliağa Belediyesi olarak aslına sadık kalmak
suretiyle restore ediyoruz.”
Güzelhisar baştan
yaratıldı
Şirince ve Kozbeyli örneğinden yola çıkarak Güzelhisar’ın
da marka olabileceğini vurgulayan Başkan Acar, “Diğer mahallelerimizde olduğu gibi Gü-
zelhisar’ın da yolları yenilendi,
görüntü kirliliği yaratan hafriyat, moloz ve çöp yığınları temizlendi, can ve mal kaybına
neden olabilecek binalar sağlamlaştırıldı. Muhtarlığın talebi doğrultusunda belirlenen
metruk binaların enkazları temizlendi, bozulan kaldırımlar
onarıldı, yeşil alanlar mevsim
çiçekleriyle donatıldı, uygun
bulunan hemen her boş alan
ağaçlandırıldı, mevcut ağaçlar
budandı, toprak kaymasından
dolayı dolan dereler temizlendi,
çocuk oyun parkları sil baştan
yenilendi, mahalle girişi başta olmak üzere kamuya ait tüm
alanlar aydınlatıldı ve Aliağa
kent merkezinde başlattığımız
Güzelhisar da hedeflenen tüm
projelerin hayata geçirilmesinin
ardından yörede ki tarihi, kültürel ve sosyal alandaki birçok güzellikleri tanıtım noktasında işleyeceklerini ifade edem Başkan
Acar, sözlerini şöyle tamamladı:
“Kaleme aldığı kitabıyla Güzelhisar’ın tarihine ışık tutan Cevat
Yıldırım’ın da desteğini alarak,
Güzelhisar’ı başta Izmir olmak
üzere ülkemize tanıtmak istiyoruz. Güzelhisar’ın tarihine yönelik yazılı ve görsel alanda çok
ciddi tanıtım çalışmaları yapacağız. Ayrıca bugün dibek kahvesiyle tanınan Kozbeyli ya da
şarabı ile tanınan Şirince örneği
gibi biz de Güzelhisar’a ve bölgemize özgü yöresel lezzetleri ön plana çıkaracağız. Ayrıca
yine Güzelhisar’da bulunan S.S.
Güzelhisar Köyü Tarımsal Kalkınma Kooperatifi’ni daha işlevsel hale getireceğiz. Buna paralel olarak zeytin ve zeytinyağı
başta olmak üzere organik tarımı ve hayvancılığı da destekleyeceğiz.”
köy kahvesi
34
HABER
www.koykahvesi.com.tr
Aydın’ın yerli ürünü “Morova Zeytin Küspesi”nin
önemi her geçen gün artıyor!
M.Taylan ŞENOL – Zir. Müh.
Yön. Krl. Bşk.
Şenol Gıda San A.Ş.
T
ürkiye’nin önemli tarımsal
zenginliklerinden birisi olan
zeytin ve zeytinyağı, Aydın’ın en önemli geçim kaynağı ve gıda maddelerindendir. 2014
yılı verilerine göre Türkiye’de son on
yılda ekili zeytin ağacı sayısı iki yıllık
dönemler halinde incelendiğinde yaklaşık olarak % 58 artarken, yağlık olarak kullanılan zeytin miktarı ise %54
artmıştır. Zeytin üretimi sadece Ülkemizde değil aynı zamanda Dünya gelinde de önemli miktarlarda artmaktadır. Zeytinyağının insan sağlığına olan
çok olumlu etkilerinden dolayı artan
tüketici talepleri bu artışın en önemli sebebini oluşturmaktadır. Zeytinden
yağ üretilmesi sonucunda hasıl olan
“sulu zeytin posası” nın işlenerek değerlendirilmesi ile elde edilen “Morova Zeytin Küspesi”, yüksek yağ içeriği
ve yağın kalitesinden dolayı yem maliyetlerinin düşürülmesinde önemli bir
rol oynamaktadır. Aynı zamanda üretilen hayvansal ürünlerin (Et , Süt, Yumurta vb. ) kalitelerini de olumlu yönde etkilemektedir. Bu nedenle kaba
yem ihtiyacının ancak % 67’sinin sağlandığı ülkemizde, yıllık 100,000.- tonun üzerinde üretilen ”Morova Zeytin
Küspesi” nin hayvancılık sektöründe
kullanılması,ülke ekonomisine önemli
katkı sağlayacaktır. Diğer yandan, doğal ve insan sağlığına dost bir üretimden elde edilen zeytin ve bundan üretilen ürünlerin, oldukça değerli olduğu
unutulmamalıdır. Zira bu ürünler doğal, hayvan sağlığına dost ve sürdürülebilir hayvancılıkta kullanılabilecek
değerli bir yem niteliğindedir.
Aydın’da zeytin yan ürünlerini işleyerek “Morova Zeytin Küspesi” üretimini gerçekleştiren Şenol Gıda San.
A.Ş. sadece yurt içine değil, yurtdışına
da Ambalajlı ürünlerini pazarlamaktadır.
Üretimine devam
edilen “Morova Zeytin Küspesi” nin bilimsel olarak etkilerini ortaya koymak
için, Adnan Menderes Üniversitesi Ziraat Fakültesi Zootekni Bölümünde görevli Prof. Dr. Mürsel Özdoğan
ve Yrd. Doç. Dr. Gürhan Keleş ile Şenol Gıda San A.Ş. arasında bir Protokol yapılmıştır. “Morova Zeytin Küspesi” nin hayvanların verimine ve et/
süt kalitesine olan etkileri araştırılarak
sonuçları araştırmacılar tarafından sizlerle paylaşılmıştır.
ADU. Ziraat Fakültesi Zootekni Bölümü’nde 3 farklı araştırma yürütülmüştür.
Bu çalışmaların ilkinde, %12.5 ve
%25 düzeyinde zeytin küspesi içeren
karma yemler, kasaplık kuzulara tü-
kettirilmiştir. Besi performansı sonuçları, özellikle %12.5 düzeyinde zeytin
küspesi içeren yemleri tüketen kuzularda artma eğilimi göstermiştir. Yemi
en iyi değerlendiren kuzuların, %12.5
“ Zeytin Küspeli” yemi tüketen kuzular olduğu tespit edilmiştir. Ette yapılan yağ asitleri sonuçları; artan zeytin
küspesi düzeyine bağlı olarak doymamış yağ asitleri düzeyinin yükseldiğini
göstermiş ve et kalitesinin artmış olduğunu belirlemiştir.
İkinci çalışma; Saanen
keçileri üzerinde yapılmıştır. Keçilerin rasyonlarına kuru maddede %10 ve %20 “zeytin
posası silajı”katılmıştır.
Zeytin posası silajı içeren rasyonlar, hayvanlar tarafından seçilmeden tüketilmiş,
süt verimlerinde olumsuz bir etki olmamıştır. Buna karşın,süt yağı düzeyi;
% 0 , % 10 ve % 20 zeytin posası silajı katılmış gruplarda sırasıyla, % 3.7
, 3.9 ve 4.5 olarak belirlenmiştir. Çalışmaların süt kalitesine yönelik kısmı
halen sürdürülmektedir.
Üçüncü çalışma; yüksek verimli süt
sığırlarında yürütülmüştür.Bu çalışmada Morova Zeytin Küspesi % 13
düzeyinde kullanılmış, pamuk çiğidi içeren diğer grupla karşılaştırılmıştır. Bu araştırmada, “Morova Zeytin
Küspesi” nin ineklerde yem tüketimini
arttırdığı görülmüştür. “Zeytin Küspe-
si” ve “Pamuk Çiğiti” katılmış rasyonlarla beslenen ineklerin süt verimleri sırasıyla, 50.9kg/gün ve 47.5kg/gün
olarak belirlenmiştir. Bu çalışmada
zeytin küspesinin süt sığırlarının beslenmesinde başarıyla kullanılabileceği
değerlendirilmiştir.
Sonuç: Araştırma sonuçlarına göre
hazırlanmış “Morova Zeytin Küspesi”nin hayvan beslemede güvenle kullanılabileceğini ayrıca, yeni projeler
ile mevcut küspenin yem değerinin artırılmasına ve silaj olarak da değerlendirilmesine yönelik Üniversitemizle
araştırmalar halen yürütülmektedir.
“Çiftçiye bütçe yapmayı öğretmeliyiz”
Türkiye Tarım Kredi Kooperatifleri Genel Müdürü ve Gübre Fabrikaları Türk Anonim
Şirketi (GÜBRETAŞ) Yönetim
Kurulu Başkanı İrfan Güvendi,
çiftçilere sadece tarımsal bilgi
değil, bütçe yapma ve finansal
okuryazarlık konusunda da destek olmak gerektiğini vurgulayarak, “Yüksek finans maliyeti çiftçi ve üreticiyi ekonomik
sarmala sokabilir, onlara bütçe
yapmayı öğretirsek büyük hizmet yapmış oluruz” dedi.
Güvendi, iyi tarım uygulamalarının yaygınlaşması amacıyla
gerçekleştirilen eğitim toplantısında yaptığı konuşmada, son
yıllarda tarımın ticarileşmiş bir
sektör haline geldiğini söyledi.
Tarımda katma değerli ürünün
önemine dikkati çeken Güven-
personeline çağrıda bulunarak,
“Çiftçilere sadece tarımsal bilgi
değil, bütçe yapma ve finansal
okuryazarlık konusunda da destek olmalıyız. Yüksek finans
maliyeti çiftçi ve üreticiyi ekonomik sarmala sokabilir, onlara bütçe yapmayı öğretirsek
büyük hizmet yapmış oluruz”
ifadelerini kullandı.Çiftçilerin
bugün bazı zorluklarla üretim
yaptığını anlatan Güvendi, çiftçilerin kredi ihtiyacı noktasında Tarım Kredi Kooperatiflerine başvurmaları gerektiğini dile
getirdi.di, “Tarımda da katma değerli ürünler üretilebiliyor. Bunun
olabilmesi için bilgi ile üreticinin bir araya gelmesi gerekiyor” diye konuştu.Tarımla ilgili kuruluşlar içinde kendileri
kadar büyük bir teşkilat olmadığını belirten Güvendi, kendilerinin büyümesinin çiftçinin
de yararına olduğunu kaydetti.Güvendi, çiftçilerin finansal
okuryazarlık kazanabilmesi için
Türkiye'nin en
hızlı büyüyen
şirketi;GÜBRETAŞ
GÜBRETAŞ Genel Müdürü Şükrü Kutlu da tarım ko-
nusundaki eğitimlere devam
ettiklerini belirterek, eğitimler kapsamında 8-9 bin ziraat mühendisini buluşturduklarını ifade etti.GÜBRETAŞ’ın
Türkiye’nin ilk ve öncü gübre şirketi olduğunu kaydeden
Kutlu, “GÜBRETAŞ, 2008 yılında yaptığı atılımla Türkiye’nin yurt dışındaki en büyük
sanayi yatırımına imza attı. Yayınlanan bazı araştırmalarda
Türkiye’nin en hızlı büyüyen
şirketi olarak açıklanan GÜBRETAŞ’ın başarısının bu sırrı,
bu topraklara değer katmak için
çalışmasında yatıyor” diye konuştu.Kutlu, tarım konusundaki
bilinçlenmenin Türkiye için en
büyük kazanım olacağını vurgulayarak, el ele vererek ülke
tarımındaki büyümenin başarılabileceğini söyledi.
35
HABER
www.koykahvesi.com.tr
köy kahvesi
“Destekler Marmara Bölgesi’ndeki
yetiştiricilere de verilmeli”
B
ursa Damızlık Koyun Keçi Yetiştiricileri Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Yıldırım Oran,
doğu ve Karadeniz bölgelerindeki besicilere verilen
hibe desteklerinin Marmara Bölgesi’ndeki hayvan
yetiştiricilerine de verilmesini istedi.Bursalı koyun ve
Yıldırım
Oran
keçi yetiştiricileri, devletin diğer bölgelerdeki hayvan besicilerine
verdiği desteğin kendilerinden esirgendiğini ileri sürdü. Yıldırım Oran, Güneydoğu
Anadolu, Doğu Anadolu, Konya ve Doğu
Karadeniz bölgelerinde yetiştiricilerin aldığı 10 koçun yüzde 80 maliyetinin devlet
tarafından karşılandığını belirterek, “Bir
koç bin 500 lira. Bizim üreticimiz 10 baş
koç aldığı zaman 15 bin lira ödüyor. Fakat diğer bölgelerdeki besiciler 10 tane koç
için sadece 3 bin lira ödüyor. Bu adaletsizlik” dedi.
“Üretici perişan”
Konah Mh. Ceng z Topel Cd. No:21 Merkez/BURDUR
Lodos ve karın Bursalı besicileri perişan
ettiğini anlatan Oran, şöyle konuştu:“Bu
yıl yoğun kar ve şiddetli lodos sebebiyle
100 üreticimizin ahırı zarar gördü. Güneydoğu Anadolu, Doğu Anadolu, Konya ve
Doğu Karadeniz bölgelerinde yıllardır hayvancılık projeleri uygulanıyor. Bu bölgelerde yetiştiricilerin yaptığı ahırın yüzde
50 masrafı devlet tarafından karşılanıyor.
Bursa’ya ise böyle bir yardım söz konusu değil. Yeni çıkan bir projeyle söz konusu bölgelerde yetiştiricilerin aldığı 10 adet
koçun yüzde 80 maliyeti devlet tarafından karşılanıyor. Bir koç bin 500 lira. Bizim üreticimiz 10 tane koç aldığı zaman 15
bin lira ödüyor. Fakat o bölgelerdeki yetiştiriciler ise 10 koç için sadece 3 bin lira
ödüyor. Geri kalan parayı devlet karşılıyor.
Burada bir adaletsizlik var. Biz demiyoruz
ki o bölgelere yardım yapılmasın, yapılsın; ama bize de yapılsın. Bizim üreticilerimizin durumu yardım yapılan bölgelerdeki üreticilerden iyi değil. Bursa’da ahırlar
artık bitmiş durumda. Biz Bursalı bakan ve
milletvekillerinden bu meseleyle ilgilenmelerini istiyoruz. Bu çıkan projelerin altında bizim bakanlarımızın imzaları var.
Artık sadece bakan olmayın, gören olun.
Bu yapılanlar hakkaniyete uygun değil.
Biz hakkımızı çiğnetmeyiz. Bizim hakkımızı teslim edin. Benzer projeleri de Bursa’ya uygulayın ve üreticilerimizin mağduriyetini giderin.”
köy kahvesi
36
HABER
www.koykahvesi.com.tr
Matlı’nın kalitesi
bir kez daha tescillendi!
M
atlı A.Ş, Avrasya Tüketicileri Koruma Derneği (ATÜKDER) tarafından düzenlenen
‘Avrasya Kalite Ödül Töreni’ kapsamında Hayvan Yemi Üreticileri kategorisinde kalite ödülüne lâyık görüldü.
ATÜKDER Tarafından tüketicilerin güven
değerlerinden yola çıkılarak gerçekleştirilen ödül törenine birçok ünlü firma ve sanatçı katıldı.
Dernek tarafından, her yıl tüketici memnuniyeti araştırılarak akılda kalan marka, tüketiciye sağladığı güven ve kalite ile sektöründe öne çıkan firmaları değerlendirdiği
törende, proyem ‘yılın yem üreticisi’ unvanıyla ‘2015 tüketici kalite ödülü’ne layık görüldü. Ödülü, Matlı A.Ş adına pazarlama direktörü Yasemin Eren aldı. İstanbul
Armonipark’ta düzenlenen törende Matlı Yem’in ödülünü Avrasya Tüketicileri Koruma Derneği Başkanı Osman Doğan verirken Matlı A.Ş’in başarılarının devamını
diledi. Proyem’in Avrasya Tüketicileri Koruma Derneği tarafından ödüllendirilmesinden mutlu olduklarını belirten Matlı Aş
Yönetim Kurulu Başkanı Özer Matlı, “Türkiye’nin 207’inci büyük firması ve en büyük yem üreticilerinden birisi olarak, bu yıl
ilk kez hayvan yemi üreticileri kategorisinin ilave edildiği törende ödüle layık görülmüş olmak bizim için memnuniyet veren bir
durum. ‘Yılın Yem Üreticisi’ ödülünü Proyem’e layık gördükleri için Avrasya Tüketicileri Koruma Derneği’ne ve bu başarıda
emeği olan çalışanlarımız ile birlikte tüm yetiştiricilerimize teşekkür ederiz” dedi.
“Hayvancılık sektöründeki kadınlarımızın
eğitimi için köy köy dolaşıyoruz”
“T
ürkiye’nin
yemcisi” olarak
ülke genelindeki 6 fabrikasında yılda 2 milyon ton hayvan yemi üretim kapasitesine
sahip Matlı AŞ, hayvan besleyen kadınların eğitimine ve aile
ekonomisi içerisinde gelir düzeylerinin artmasına da yardımcı oluyor.
Türkiye’nin en büyük 207.
şirketi olarak kadın üreticilere
özel önem verdiklerini belirten
ve bütün bunları dört aşamalı planlama ile gerçekleştirdiklerini ifade eden Eren, “Türkiye’deki hayvancılıkla uğraşan
kadınları eğitmek üzere ülkemizin dört bir tarafında köy
köy dolaşıyoruz. 2014 yılında 43 köy ziyaret edilerek 1552
kadınımıza birebir ulaştık. İkinci olarak kadın yetiştiricilerimizi Karacabey’de kurulu Ömer
Matlı Akademi Ar-Ge Çiftliğimizde uygulamalı eğitime alıyoruz. Üçüncü olarak tarım ve
hayvancılık üzerine uzmanlaşmış tematik tv kanallarında eğitim programları düzenliyoruz.
Son olarak Hayvancılık Akade-
misi isimli bilgi paylaşım portalı ile de sosyal medya sayesinde kadınlarımıza ulaşıyoruz”
dedi.
Yasemin Eren, Matlı Grubu’nun kurucusunun adını taşıyan Ömer Matlı Akademi’de
ve ona bağlı Hayvansal Üre-
tim Eğitim ve Araştırma Merkezi’nde sürdürdükleri eğitim
çalışmaları hakkında bilgi verirken de, Matlı Grubu bünyesindeki pazarlama departmanında tamamı kadın yönetici
ile birlikte çalıştığını da sözlerine ekledi. Eren, Türkiye’deki
hayvan bakım ve beslemenin
yüzde 80’inin kadınlar üzerinde olduğu için biz de pazarlama departmanı olarak ziraat
mühendisi ve veteriner hekim
olarak kadın marka yöneticilerimizle birlikte sahada aktiviteler yapıyoruz. Bu kapsamda,
geçen sene 1552 kadın üreticimize buzağı bakım beslemesinden başlayarak, dişilerde doğum yapıncaya kadar, erkek
hayvanlarda ise kesime gidene kadar bütün süreçlerle ilgili eğitimler düzenledik. Halen
devam eden bu eğitimlerimiz
ile kadın yetiştiricilerimizin her
yıl bir buzağı alarak verimli bir
üretim yapmaları ve süt sığırcılığında hayvan başına elde
edilen süt miktarını artırmaya
yönelik bilgi paylaşımları ile
verimli ve karlı hayvan yetiştiriciliği sayesinde aile ekonomilerine katkı sağlıyoruz” şeklinde konuştu. Açıklamasının
sonunda, Matlı AŞ’nin bu projesinin hayvancılık sektöründe
sadece kadınlara yönelik bir ilk
olduğunu dile getiren Yasemin
Eren, “Kurucumuz Ömer Matlı ve bugünkü Yönetim Kurulu Başkanımız Özer Matlı’nın
vizyonerliği sonucu, kadınlarımız daha bilinçli ve karlı bir
şekilde yetiştiriciliklerine devam ediyorlar. İnanıyorum ki
bu da emektar Türk kadın yetiştiricilerine önemli bir hizmettir” dedi.
37
HABER
www.koykahvesi.com.tr
köy kahvesi
köy kahvesi
HABER
www.koykahvesi.com.tr
38
Bağlarda ilkbahar geç don zararı ve alınacak önlemler
MÜHENDİS GÖZÜYLE
Dr. Cemal ILGIN
K
ışın soğuğa dayanıklı olan
asmalar havalar ısınmaya
başlayınca hassas hale gelir,
kışın -15 °C’ye kadar dayanabilen asmalar tomurcukların patlama döneminde -1 °C’den itibaren zarar
görmeye başlar. Asma tomurcuklarının uyanma zamanı yıldan yıla bir-bir
buçuk ay farklılık gösterebilir. Ege bölgesinde, Şubat sonundan itibaren olan
ilkbahar donları, üzüm veriminde azalmalara neden olmaktadır. Gerçekte
üzüm az olunca fiyat yükselmesi, fazla
olunca da düşmesinden dolayı bağcılar
rekolte az olunca neredeyse sevinir hal-
dedir. Bu durum bazen üreticiyi bazen
de ihracatçıyı rahatlatmaktadır. Kuru
üzüm sektöründe herkesin kazanması
için ortak akla ihtiyaç bulunmaktadır.
Sultani Çekirdeksiz üzüm gibi dip
gözleri ve yan tomurcukları verimsiz,
Pembe Gemre ve Süperyor gibi çeşitlerde don zararı daha yıkıcı olabilmektedir. Zararın azaltılması için önleyici
veya zararı azaltıcı tedbirler alınmalıdır.
Alınması gereken önlemler;
Don olayı ile karşılaşmamak için bağ
kurulacak yerin seçiminin başta iyi düşünülmesi gereklidir. Ovalar ya da vadilerin taban kısımları don yönüyle risklidir. Yamaçlar daha güvenlidir.
Aynen suda olduğu gibi soğuk hava da
taban kısımlarda birikir ve soğuk zararını artırır.
Taban topraklar verimli olduğundan,
Sultani Çekirdeksizde verimli topraklarda iyi netice verdiğinden tabanlardan
vazgeçilememektedir, bu nedenle gerekli önlemler alınmalıdır.
Bir önceki yıl asmaların sağlıklı beslenmesi, sürgünlerin iyi odunlaşması,
aşırı üzüm yükünden kaçınma, asmaları
erken budamama, eğer budamak gerekliyse verim çubuklarının ucunu uyanma öncesi kesme, riskli alanlarda yük-
sek telli terbiye.
Gövdeyi yerden yükseltme: Gövde
yükseldikçe don zararı azalır, yeni bağ
sahalarında uzun yıllar ortalama ve ekstrem değerlerle birlikte deneyimler dikkate alınmalıdır, ayrıca don uyarıları etraflıca zamanından önce ilgililere
ulaştırılmalıdır.
Genel anlamda donun oluşumuna engel olamadığımıza göre, etkisini ve zararını azaltıcı uygulamalar geliştirilmelidir. Bunlar sigorta, sisleme ve hava
karıştırıcılarlardır.
Sigorta: Bağlar dolu zararlanmasına
ek olarak ilkbaharın geç donlarına yö-
nelik olarak da sigorta edilmektedir.
Asmalarda uyanma zamanının doğru
belirlenmesi gerekir. Bazen ilkbaharın
ilk donları ile kış donları karıştırılabilmektedir.
Sisleme: Su donarken ortama ısı verir, sislemede bu ısıdan yararlanılır.
Kendine ait yer altı suyu olan üreticiler, damlama sulama sisteminin yanında sisleme sistemini de kurarak bağların donmasını engellemeye çalışırlar.
Tesis iki sırada bir ve her direk başında bir sisleme başlığı olacak şekilde kurulur. Sisleme sıfır derece ve altına düşünce başlanıp, yeniden hava sıcaklığı
sıfır dereceye yükselene kadar devam
edilir. -4°C’ye kadar olan donların zararını önlemede etkilidir.
Hava karıştılar: Donun olması için
rüzgârsız ve açık havaya ihtiyaç vardır. Hava kapalı ve hareketli ise don
pek olmaz. Donda toprak ısısı havaya
geçer ve toprak yüzeyi soğur, yerden
yükseldikçe sıcaklık artar. Hava karıştırıcılar, üsteki az soğumuş havayla alttaki soğuk havayı karıştırarak bitkilerin donmasını önlerler. Bunlar 5, 10 ve
50 dekarlık alana uygun elektrikli veya
traktör kuyruk milinden hareket alan
aletlerdir.
“Kaba yem açığını kapatmanın yolu
yem bitkileri tarımından geçiyor”
M
eralarda gelişigüzel otlatmanın, erozyona neden
olabileceğine dikkat çekilerek, kaba yem açığını
kapatmanın yolunun yem bitkileri tarı-
mından geçtiği bildirildi. Atatürk Üniversitesi Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi
Prof. Dr. Mustafa Tan, meralarda otlatma konusunda belirlenen tarihler ve belli usuller çerçevesinde hareket edilmesi
gerektiğini söyledi.
Aşırı otlatma ile meralara ciddi zararlar verildiğini belirten Tan, meraların sürdürülebilir kullanım içerisinde
zarar verilmeden kullanılması gereken doğal yem kaynakları olduğunu
vurguladı. Türkiye’de en büyük sorunun gelişi güzel otlatma olduğuna dikkat çeken Tan, şöyle konuştu: “Meralara en büyük zarar veren uygulama,
erken otlatmadır. Mera bitkileri, yem
bitkileri erken dönemde zayıftır. Gelişmelerini henüz tamamlamamış bu
bitkiler, otlatmadan kendilerini koruyamamaktadır. Bu yüzden bitkilerin
otlatma uygunluğuna gelmesini bekleyip ondan sonra otlatma gerçekleştirilmelidir. Bunun içinde her bölgede her ilde her ekolojide özel bir tarih
vardır. Trakya Bölgesi’nde bu dönem
Nisan ayının sonu ve Mayıs ayının başına denk gelmektedir. Bu döneme kadar bekleyip ondan sonra otlatmak gerekir.”
“Yem çeşitliliğinin
artması gerekir”
Prof. Dr. Mustafa Tan, Türkiye’de
yem çeşitliliğinin artması gerektiği-
ni belirterek, ülkede kaba yem açığı
olduğunu söyledi. Tarım alanlarının
daha etkin bir şekilde kullanılmasının önemine değinen Tan, şöyle devam etti: “Bölgemizde yem bitkileri
çeşitlendirilmelidir. Her ne kadar çeşitliliğin yüksek olduğunu söylesek
de bunların ekim alanı olarak da arttırılmasında fayda vardır. Bu açıdan
konuyla ilgili yem bitkilerinin daha
geniş alanlara yaygınlaştırılması gerekir. Bütün bunlar hem hayvancılığımıza büyük faydalar sağlayacak,
kış aylarında kaba yem ihtiyacımızın
kapanmasını hem de tarım arazilerinde uygun ekim nöbeti sistemlerinin kullanılmasının gerçekleştirilmesini sağlayacaktır.”
Tan, Türkiye’nin bütün illerinde,
bütün bölgelerinde kaba yem açığı söz konusu olduğunu aktardı. Bu
açığı kapatmanın yolunun yem bitkileri tarımından geçtiğini dile getiren
Tan, “Hem yem bitkilerini çeşitlendireceğiz, hem alanlarını biraz daha
arttıracağız. Ayrıca, verimin daha
fazla olması için bazı tedbirler alacağız” diye konuştu.
39
HABER
www.koykahvesi.com.tr
köy kahvesi
Yem bitkisi olmadan
hayvan yetiştirmek zor...
Kazançlı ve ucuz hayvan beslemenin yegane yolu; yem bitkisi ekerek hayvanları
kaba yemle beslemektir.Ülkemizde yem bitkisi ekiliş oranı yüzde 10'un da altında.
Y
em bitkisi olmadan ot
obur küçükbaş ve büyükbaş hayvan yetiştiriciliği yapmak imkansızdır.
Kazançlı ve ucuz hayvan beslemenin yegane yolu tarlaya yem bitkisi ekerek hayvanları kaba yemle beslemektir. Hayvancılıkta gelişmişliğin
ölçüsü yem bitkisi ekiliş oranlarıyla doğrudan ilişkilidir. Avusturalya da
ekilen arazilerin %50'sini yem bitkisi
oluştururken bu oran Avrupada %25
- %35'ler arasındadır. Ülkemizde ise
%10'un altında kalmaktadır.
Çayır ve meralar kaliteli kaba yemin bol ve en ucuz üretildiği alanlardır. Biliçli hayvancılığın yapıldığı bir
çok ülkede çayır meralar hayvan beslenmenin ana omurgasını oluşturmaktadır. Avrupa'da süt sığırlarının enerji
ihtiyaçlarının %50'si çayır ve meralardan %25'i kuru ot ve silajdan %25'ni
de kasif-konsantre yemlerden karşılanmaktadır. Ülkemizde çayır ve meralar, aşırı otlatma ve bakımsızlık nedeniyle verimsizleşmiştir. Hayvan
besleme ekseriyette anız sap samanla yapılmaktadır son yıllarda silajı ya-
pımı ve yonca ekimi yaygınlaşsada
tek başlarina sorunu çözmekten uzaktır. Bölücü terör nedeniyle Doğu ve
Güneydogu Anadolu'daki doğal çayır meralar kullanılmamakta ve ekonomiye kazandırılamadığından ucuz
hayvan besleme kartlarımız elimizden
alınmaktadır.
Yem bitkisi ekiliş alanları
artırılmalı
Ülkemizin ve çiftçilerimizin hayvancılıkta başarılı olabilmeleri için mevcut
arazilerimizin %30'unu mutlaka yem
Aksaray’da çiftçilerin en önemli
geçim kaynaklarından biri; YONCA
Türkiye’nin en önemli yonca üretim merkezlerinden biri olan Aksaray’da, geçen
yıl bir önceki yıla göre yüzde 30 artışla
260 bin ton yonca üretildi.Aksaray merkeze bağlı Yenikent ve Sultanhanı beldelerinde daha çok olmak üzere üretilen yonca,
çiftçilerin en önemli geçim kaynaklarından birini oluşturuyor.Yılda 5 kez biçilen
zengin protein yapısına sahip yonca, daha
çok şampiyon atların yetiştirildiği haralara gönderiliyor. Ortadoğu ülkelerinden de
talep görmeye başlayan Aksaray yoncası,
geçen yıl yüzde 32 artışla 260 bin ton üretildi.Aksaray Ziraat Odası Başkanı Emin
Koçak, ilin en önemli geçim kaynaklarından birinin tarım olduğunu söyledi.Yoncanın özellikle Yenikent ve Sultanhanı beldelerinde yetiştirildiğini ifade eden Koçak,
“Belde ve köylerimizde 123 bin dekarlık
alanda ekili olan yoncadan geçen yıl 260
bin ton elde edildi. Her geçen yıl yoncaya olan ilgi artıyor. Bu tamamen yoncanın
kalitesinden kaynaklanıyor. Bu durumdan
hayli memnunuz. Geçen sene Türkiye genelinde ciddi bir şekilde kuraklık yaşandı.
Yağmurun az yağmasına rağmen üretimde
artış oldu. Olumsuz hava şartlarına rağmen üretimin artması sevindirici” diye konuştu.Koçak, çiftçilerin yoncalarını büyük
zahmetlerle yılda 5 kez biçtiğini belirterek, bu hayli olumsuz şartlarda yetiştirilen
yoncanın İstanbul’daki jokey kulüplerine
gönderildiğini ifade etti.Yurt dışından da
yoncaya olan talebin arttığını dile getiren
Koçak, “Yoncamızı, Ortadoğu ülkelerine
de ihraç etmeye başladık. Şu anda zaten
Sultanhanı ve Yenikent beldelerimizdeki
depolarımızda stok yapıyoruz. Gerektiğinde yoncamızı İstanbul’a, diğer illerimize,
Ortadoğu’ya gönderiyoruz. Çiftçilerimiz,
yoncayı milyon dolarlık makinelerle biçiyor. Artık bu işi profesyonel olarak yapmaya başladılar. Bir üreticimizin 2 milyon dolara yakın makine ve ekipmanı var” dedi.
Aksaray’daki Sütaş Entegre Tesisi’nin en
önemli kuruluş nedenlerinden birinin buradaki yonca olduğunu vurgulayan Koçak, sözlerini söyle tamamladı:“Bir firma, bir yere yatırım yaparken önce oranın
ham maddesini araştırır. Oraya 10 bin damızlık hayvan getiren firma, bu hayvanlarının ne yiyeceğini araştırıyor. Bu hayvanların yiyeceği; yonca, arpa ve mısırdır. Bu
firma bunları araştırdı. Yoncanın kalitesini
gören bu firma, Aksaray’da büyük bir yatırım yaptı. Zamanla bu kaliteyi gören çiftçiler, hayvancılık alanında fabrika kurmaya
başladı. Ayrıca gittiğimiz büyük şehirlerde
özellikle Aksaray etini soruyorlar. Etin bu
kalitesi de yoncamızdan dolayı diyebiliriz.”
bitkisi ekmeye mecburuz. Kuraklık nedeniyle Ülkemizde ve Ortadoğu'da baş
gösteren yem bitkisi, kaba yem açığını kapatmak için yem bitkileri ekiliş alanları hızla artırılmalıdır. Son yıllarda ticari olarak tarlasına yem bitkisi
ekip satan çiftçiler yüksek kazançlar
elde etmektedirler. Dünya hayvancılık
pazarında rakiplerimizle rekabet edebilmemiz için kaba yem açığımızı hızla kapatmalıyız. Türk hayvan yetiştiricisinin müreffeh bir hayat standartına
ulaşması için mutkala yem bitkisi ekiliş
alanları artırılmalıdır.
Yem bezelyesi
“Töre”
Namık Kemal Üniversitesi Ziraat Fakültesi bünyesinde yürütülen
yem bezelyesi ıslah çalışmalarıyla hem topraklar hem de hayvanlar
besleniyor. Tarla Bitkileri Bölümü
Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ali Servet Tekeli, toprağa hem organik
madde sağlamak hem de toprağı azot açısından zenginleştirmek
için yem bezelyesi ıslah çalışmaları başlattıklarını belirtti.
Bölgenin soğuklarına dayanıklı
bir çeşit geliştirebilmek için Trakya'nın farklı yerlerinde denemeler yaptıklarını dile getiren Tekeli, tescil edilen yem bezelyesinin
adına da 'Töre' dediklerinin altını çizdi.
köy kahvesi
40
HABER
www.koykahvesi.com.tr
Milas Süt Üreticileri Birliği Başkanı Gezgin:
“Süt üretimimiz 150 tona yaklaştı”
M
ilas Süt Üreticileri Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Ali İhsan
Gezgin, Milas Süt Üreticileri Birliği’nin Türkiye’deki 285
birlik arasında en büyüğü olmayı başardığını belirterek, “Süt
üretimimiz 150 tona yaklaştı” dedi.
Birliğin kurulduğu 2007 yılında 3 personele karşın bugün,
41’i alanda olmak üzere 60 personelle 2 bin 572 aktif üyeye
hizmet ulaştırılmaya çalıştığını anlatan Gezgin, “Bugün geldiğimiz noktada 8 hizmet aracımız ve Sağlık Bakanlığı’ndan
tüm onaylarını aldığımız 45 süt
toplama merkezimiz var. Milas
Organize Sanayi Bölgesi’nde de
aldığımız 15 dönüm arsamızda daha önceden oluşturduğu-
muz markaların üretimine geçmeyi planlıyoruz. Ocak ayından
itibaren bu konudaki proje üretimlerimizi sürdürüyoruz” diye
konuştu.
Hedef kaliteli süt
üretmek
Gezgin, soğuk zincirinin son
halkası olan süt taşıma tankeri
yatırımlarına başladıklarını belirterek, üreticilerin imalat aşamasına kadar tüm kontrol ve denetimlerinin birlik tarafından
sağlandığını kaydetti. Süt satın
alan firmalarla yaşadıkları sorunların aşılması için dijital süt
ölçüm kantarları ile süt alındığını anlatan Gezgin, alınan numunelerden sütün kimyasal ve
mikrobiyolojik analizlerin yapıldığı laboratuvarın yoğun bir
şekilde çalışmasını sürdürdü-
ğünü , bu tesislerde kaliteli süt
üretiminin birinci hedef olduğunu ifade etti. Gezgin, şu bilgileri verdi: “Hijyen kurallarına
uygun ve tüketicilerin içinin rahat edeceği biçimde üretimi ana
ilke edindik. Her noktada antibiyotik ve aflotoksin testleri yapılarak süt firmalarına kaliteli süt
sağlıyoruz. Kalitenin en önemli aşaması olarak, üreticilerimiz
konusunda uzman üniversite hocaları tarafından sürekli eğitimden geçirilerek, bilinçli üretim
sağlanıyor. Süt toplama merkezlerimizin kalitesiyle adeta köy
çiftlikleri oluşturduk. 2007 yılında günlük 38 ton olan üretimimiz bugüne geldiğinde 150
tonlara ulaştı.”
re süt için üreticilere 3 milyon
311 bin 833 lira prim ödenmesine aracılık ettik. Anaç sığır ve
buzağı desteklemelerinde üreticilerin hakedişleri hesaplarına aktarılıyor. 5 baş altında ineği olan
üreticilere anaç sığır ve buzağı ikmalleri yapılarak bakanlığın
sağladığı desteklerin ulaşımı sağlanıyor.”
Üreticilere destek
ödemeleri
Yüzde 20 büyüme
Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığı’nca sağlanan destekler konusunda üreticilerle ortak
çalışma yürütüldüğünü ve evrak hazırlama işlemlerinde yardımcı olunduğunu anlatan Ali
İhsan Gezgin, şöyle devam etti:”2014’ün 10 ayında Milas’ta
üretilen 64 milyon 15 bin 140 lit-
Geçen yıl bir önceki yıla göre
yüzde 20’lik bir iç büyüme sağlandığını dile getiren Gezgin,
“Bu başarımızda en büyük katkı bize inanan üreticilerimizdir.
Önümüzdeki yıllarda yatırımlarımızı çeşitlendirerek, ülke ve ilçe
ekonomimize girdilerimizi daha
da arttırmayı hedefliyoruz”dedi.
HİSARLAR’dan 13 milyon Euro’luk yatırım
Bu yıl 13’üncüsü düzenlenen Konya Tarım ve Hayvancılık Fuarı’nda konuşan Hisarlar Grup CEO’su Zafer Türker,
2014 yılında tarım makineleri sektöründe 13 milyon Euro tutarında yatırım yaptıklarını ve yeni ürünler ile birlikte
Türkiye’ nin tarım modernizasyonuna önemli katkı yaptıklarını söyledi.
T
arım makineleri sektöründe Türkiye’de
pek çok ilke imza
atan Hisarlar Grup,
bu yıl 13’ üncüsü düzenlenen
Konya Tarım ve Hayvancılık Fuarı’na katıldı. Avrupa’da
en hızlı büyüyen 26’ıncı trak-
tör ve tarım makinesi üreticisi konumunda bulunan Hisarlar, fuarda rulo ve kare balya
makinelerinden dal ve sap parçalama makinelerine, alabora
mikser dik toprak frezesinden
kobra rototillere kadar geniş
bir yelpazeye yayılan ürünleri-
ni tanıttı.
Fuarda yer alan Hisarlar
standını ziyaret eden basın
mensuplarına konuşan Hisarlar
CEO’su Zafer Türker, Avrupa’nın en büyük 26’ıncı traktör ve tarım makinesi üreticisi
konumunda bulunduklarını ha-
Avrupa’ da Traktör ve Tarım Makinaları üreticileri arasında en hızlı büyüyen 26. firma olan HİSARLAR
Konya Tarım Fuarı’ nda
tırlatarak şu bilgileri verdi:
“Tarım makineleri alanında Türkiye’nin ilk Ar-Ge merkezini kuran Hisarlar olarak,
ülkemizin dışa bağımlılığını azaltacak tarımsal faaliyetlerini gelişmiş teknolojilerimizle desteklemekten büyük
onur duyuyoruz. Çiftçilerimizin talep ve ihtiyaçlarına uygun tarım makineleri geliştirebilmenin ancak etkin Ar-Ge
çalışmaları ile mümkün olduğuna inanıyoruz. Bu kapsamda, yeni yatırımlarımızla hem
farklı sektörlerde de büyüye-
ceğiz hem de ihracat oranımızı yüzde 50’nin üzerine çıkaracağız.”
Ürün yelpazesine yeni ürünlerin eklendiğinin altını çizen
Türker, “Ürün çeşitliliğini arttırmaya devam ediyoruz. Bu
bağlamda Silaj Balya Paketleme makinasını bu fuarda çiftcilerimizin beğenisine sunduk.
Türkiye’ nin tarım modernizasyonuna önemli katkılar
sağlayacak komplike bir makina, farklı ürünlerin de ARGE
çalışmalarına devam ediyoruz.” diye konuştu.
41
GÜNCEL
www.koykahvesi.com.tr
köy kahvesi
Metropollerden gelip ekolojik
tarıma katkı sağlıyorlar
E
kolojik yaşam uygulamasına geçilen Bilecik Gölpazarı ilçesi Kurşunlu köyüne büyükşehirlerden gelmeye başlayan
aileler, arazilerde ekim ve hasat işlerine katılarak yerel tarım turizmine katkıda bulunuyor.Köy yaşantısını merak eden şehir insanı, Kurşunlu'da kerpiç evlerde yaşayarak, köylülerle yer
sofrasında yemek yiyip yaş mayayla ekmek ve tereyağı yapma, hasır dokuma, ceviz kırma, kuruyemiş pişirme ve karda kızakla kayma gibi aktivitelere katılıyor.Uzun yıllar sürmesi planlanan proje
kapsamında kimyasal madde içermeyen ilaç ve
yerel tohumlar kullanılarak üretim de hedefleniyor. Uluslararası gönüllülerin de köye gelerek faaliyet göstereceği alanlar hazırlanıyor.
İlk aşamada büyükşehirlerden gelen 40 ailenin
katılımıyla gerçekleştirilen projede, konuklar kerpiç evlerde köylülerle aynı ortamda 2 gece konaklıyor ve gönüllü uzman katılımcıların hazırladığı etkinliklerle zaman geçiriyor. Köy çocuklarının
misafirlere katılarak kaynaşması ve oyunlarla vakit geçirmesi de sağlanıyor.
Ekolojik turizme açılan Bilecik Gölpazarı ilçesi Kurşunlu köyüne
büyükşehirlerden gelen 40 aile, kerpiç evlerin sobalı odalarında
konaklayıp köylülerle ekmek ve tereyağı yapıyor, hasır dokuyor
"İlaçsız tarımı başlattık”
Kurşunlu Köyü Güzelleştirme ve Yardımlaşma
Derneği Proje Sözcüsü Alpay Oğuş, ekolojik ve
yerel ürünlerin daha çok üretilmesi, yerel tohumların kaybedilmemesi için mücadele başlattıklarını
söyledi.Köylülerin de göçü tersine çevirmek, ekolojik yaşam sayesinde 40-50 yıl önceki düzenlerine dönebilmek için yoğun çaba harcadığını belirten Oğuş, şöyle konuştu:
"Ekim yapılmamış bazı arazilerimiz var. O arazilerde ilaçsız tarımı başlattık. Ürünleri şehirlilerle
hasat edip son şeklini vererek yerel tarım turizmini desteklemeye çalışıyoruz. İlk aşamada, köyde
kullanılmayan kerpiç evlere bakım yapıldı. Metropollerden gelen aileler buralarda konaklıyor. Köylülerimizle yaptıkları yerel yemekleri yer sofrasında yiyorlar. Eski kullanılmayan okulu toplanma
alanı olarak oluşturduk. Burada gece geç saatlere
kadar muhabbet ediyoruz. Projenin ilk ayağından
sonraki süreçte amacımız, endüstriyel üretimin
köye girmesini engellemek, yerel tohumla ürünlerin mümkün olan en iyi koşullarda üretilmesi ve
ürünlerin tüketiciye birinci elden ulaşmasını sağlamak. Köylüler de belki bölgesinde bu yönde örnek olacak, kerpiç evlerini korumaya alacak, yerel
tohumlar korunacak. Böylelikle köyde dayanışma
artacak ve çevre köyleri etkileyecek proje olacak."
Balıkesir'in Bandırma ilçesinden Kurşunla'ya gelen Bülent Helvacıkara ise amaçlarının, çocuklarını doğal yaşama yakınlaştırabilmek olduğunu dile
getirerek, sobalı odalarında konakladıkları ailenin bireyleriyle ekmek ve tereyağı yaptıklarını bildirdi.
İzmir 'den gelen Filiz Türeç, köylü kadınlarla
hasır ördüklerini, çocuklarının karda kızakla kaydığını anlatarak, böylece kısa süreliğine de olsa
kent yaşamının stresi ve trafiğinden kurtulduklarını ifade etti.
Stoller eğitimleri üreticileri
bilgilendirmeye devam ediyor
2014 Temmuz ayında satın alınan
Izotar yeni ismi ile STOLLER firması bilgi ve teknolojisini üretici
ve bayileri ile paylaşmak için bitki besleme konusunda eğitimlerine devam ediyor. Sayın Jerry Stoller’in “Stoller firması, üreticilere
bitkilerin doğal olarak sahip olduğu genetik potansiyeli anlatmaya
ve bu potansiyeli arttırmaya adamıştır” vizyonundan yola çıkarak
firma eğitimlerine devam edeceğinin sinyallerini veriyor.
Mart ayı içinde iki farklı eğitimle faaliyet gösteren Stoller firması,
Balıkesir eğitiminde sanayi doma-
tesi üreten çiftçilere kaliteyi etkileyecek faktörlerden bahsetti. Ayrıca
toprak–yaprak analizlerinin önemi, ürün seçiminde dikkat edilmesi gerekenler gibi çeşitli temel konularda da bilgilendirmeler yapıldı.
Stoller Pazarlama Direktörü Dr.
Canan Yılmaz (Ziraat Mühendisi)
bu eğitimde esas hedeflerinin çiftçiyi bilgilendirmek, uygulamalarını daha bilinçli yapar hale getirmek
olduğunu belirtti. Yılmaz, “Bilgi seviyesinin yükselmesi tarımsal
verimliliği arttıracak önemli faktörlerdendir” dedi. Balıkesir eğitimi ardından İznik-Bursa’da verilen
ikinci eğitimde katılım 80’ni aşan
üretici sayısı ile oldukça fazla oldu.
İznik toplantısında öncelikle bitkilerde köklerin önemi, sağlıklı kök
yapısının bitki gelişimine olan etkilerinden bahseden Dr Canan Yılmaz, “kökler bitkinin beynidir”
ifadesi ile köklenmenin önemine
dikkat çekti. Yılmaz, “sağlıklı köklenen bitkiler, besin elementlerini rahatlıkla alabilir, canlı ve cansız birçok stres faktöründen daha
az etkilenir” dedi. İznik eğitiminde
tarla domatesi ve erik, şeftali, kiraz gibi meyve ağaçlarının gelişim
dönemleri üzerinde durularak çiçeklenme, meyve tutumu ve meyve olgunlaşma dönemlerine de değinildi. Bu dönemlerdeki besin
elementleri ve görevleri açıklandı.
Toprak uygulamalarında Nitro Plus
9 + B ve Root Power isimli ürünler
daha çok ön plana çıkarken yaprak
uygulamalarında ise Flower Power,
Fruit Power ve Sugar Mover isimli ürünler ve uygulama dönemleri anlatıldı.
köy kahvesi
HABER
www.koykahvesi.com.tr
42
Koyun eti üretimi azaldı
2
014 yılında küçükbaş
hayvan sayısında yüzde 7,7’lik artışa karşın
koyun eti üretiminde
yüzde 3,9’luk azalış olduğuna dikkat çeken Ankara İli Damızlık Koyun Keçi Yetiştiricileri Birliği Başkanı Hasan
Kılınç: “Küçükbaş hayvan eti
tüketiminde artış sağlanmadığı takdirde ithalat ülke gündeminde hep var olacak, kırmızı et fiyatlarında yükselişin de
önüne geçilemeyecektir” dedi.
Ankara İli Damızlık Koyun
Keçi Yetiştiricileri Birliği Başkanı Hasan Kılınç, TÜİK verilerine göre 2014 yılında küçükbaş hayvan sayısı yüzde
7,7 artarken koyun eti üretiminin yüzde 3,9 azaldığını belirtti.
2014 yılında keçi eti üretiminin yüzde 13,7, sığır eti üretiminin yüzde 1,5 arttığını, koyun eti üretiminde ise yüzde
3,9 gerilediğini bildiren Başkan Kılınç: “Koyun eti üretimi, 2011 yılında 107 bin 76
tondu. Bu rakam 2012 yılında
97 bin 334 tona indi. 2013 yılında 102 bin 943 tona çıkarken, 2014 yılında 98 bin 978
ton olarak gerçekleşti. Keçi
etinde ise, 2011 yılında 23 bin
318 ton olan üretim, 2012 yılında 17 bin 430 tona düştü,
2013 yılında 23 bin 554 tona,
2014 yılında 26 bin 770 tona
yükseldi. 2014 yılında Kırmızı
et üretiminin yüzde 87,5’i sığır etinden, yüzde 9,8’i koyun
etinden, yüzde 2,65’i keçi etinden, yüzde 0,05’i manda etinden oluştu. Küçükbaş hayvan
sayısı yüzde 7,7 artarken 2013
yılında toplam kırmızı et tüketimi içindeki payı 10,3 olan
koyun etinin 2014 yılındaki payı ise yüzde 10’un altına
indi” dedi.
“Küçükbaş et
tüketiminin artması
ithalatı önler”
Hayvan ithalatının ülke gündeminden çıkması için küçükbaş hayvan eti tüketiminin mutlaka artması gerektiğini
vurgulayan Hasan Kılınç: şunları kaydetti: “Koyun ve keçi
tamamen bu coğrafyaya uygun bir hayvan. Küçükbaş hayvan tüketiminin artmasıyla birlikte kırmızı et üretiminde dışa
bağımlılığımız azalacaktır. Bü-
yükbaş hayvancılıkta yeminden ekipmana yurtdışına bir
bağımlılık söz konusuyken küçükbaş hayvancılık ise tamamen ülkenin kaynaklarını kullanmakta. Küçükbaş hayvan eti
tüketiminde artış hem büyükbaş hayvan yetiştiricileri, hem
de tüketici için tek çözüm. Artış ile birlikte küçükbaş hayvan
sahipleri kendisine pazar bulurken, büyükbaş hayvan yetiştiricisinin korkulu rüyası olan
ithalat gündemden düşecek, tüketici de daha ucuza kırmızı et
tüketecektir.”
Sektör ümitli
2015 yılından sektör olarak
ümitli olduklarının altını çizen
Kılınç şöyle devam etti: “Ülkemizde ilk defa küçükbaş havancılık Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanımız Mehdi Eker
döneminde destek kapsamına
alındı. Bugün artık küçükbaş
hayvancılığın desteklenmesi
bir devlet politikası. Bakanlığın
destekleriyle küçükbaş hayvan
sayısında ciddi bir artış yaşanıyor. Bakanlığın 2015 yılında hedefi ise küçükbaş hayvan
eti tüketimini artırmak. Bakanlık yüzde 12,5 olan küçükbaş
hayvan eti payını bu yıl yüzde
25’e çıkarmayı hedefliyor. Biz
sektör olarak ümitliyiz. Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın bu politikasını diğer bakanlıklarda en üst düzeyde desteklemeli.”
Soyal ve kültürel yönü
ihmal edilmemeli
Küçükbaş hayvancılığın sadece ucuz kırmızı et kaynağı
olarak görülmesinin de yanlış
olduğuna değinen Hasan Kılınç: “Küçükbaş hayvancılığın
ülkemiz için sosyal ve kültürel yönü, toplum sağlığı açısından da önemi ihmal edilmemeli. Koyun ve keçi yetiştiriciliği
demek yüz binlerce insanın
kırsalda yaşama tutunması demek, geriye göç demek. Binlerce yıldır oluşturduğumuz
kültürün yaşatılması ve yeni
kuşaklara aktarılması demektir. Bugün uzmanların da dile
getirdiği gibi küçükbaş hayvan
eti en sağlıklı protein kaynağıdır. Ülke olarak sağlıklı nesiller yetiştireceksek kuzu ve
oğlak eti tüketimimizi artırmalıyız” diye konuştu.
“Küçükbaş hayvancılıkta %8 artış var”
Türkiye Damızlık Koyun Keçi Yetiştiricileri Birliği Genel Başkanı Prof.Dr.
Veysel Ayhan, küçükbaş hayvancılıkta son iki yılda yüzde 8’e
varan bir artış olduğunu belirterek, bunun en önemli etkeninin Doğu ve Güneydoğu’daki
barış süreci olduğunu söyledi.
Ayhan’ın verdiği bilgiye
göre, Türkiye genelindeki hayvancılık açısından küçükbaş hayvancılık 2014 yılında bir önceki yıla
göre yüzde 7.7 bir artış gösterdi. Büyükbaşta
yüzde 3’e varan düzeyde bir azalış söz konusu
oldu. Yani koyun ve keçi sayısında bir önceki
yıla göre yüzde 8’e varan bir artış var.
Sektör canlandı
“Şu an itibari ile gerek üretim, gerek pazarlama, gerek bunların ürünlerini değerlendir-
me noktasında küçükbaşta gerçekten sektör
canlandı ve dinamik bir şekilde devam ediyor”diyen Ayhan, Cumhuriyet tarihinde ilk kez küçükbaş
hayvancılığın 2006’dan itibaren Gıda Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığı'nca destekleme kapsamına alındığını hatırlatarak,
“Birim hayvan başına vermiş olduğu 5 lira destek var; 10 lira, 15
lira, 20 lira ve 22 lira anaç koyun ve
keçi desteği de veriyor. Buna bağlı olarak ıslah çalışmaları ve ıslaha verilen destek
var” dedi.
Veysel Ayhan, bunun en önemli etkeninin
Doğu ve Güneydoğu’daki barış süreci olduğunu belirterek, şunları söyledi: “Küçükbaş hayvancılıkta özellikle Türkiye’de bulunan küçükbaş hayvanımızın yüzde 60-65’i doğu ve
güneydoğuda bulunuyor. Yani yüzde 50’si bu
bölgede bulunuyor. Önce
yetiştiricilerimizin güvenlik probleminden dolayı bu tür riskli bölgelerde hayvanı otlatamaması
hayvancılığı biraz geriye
götürmüştü. Ama son 1-2
yıllık zaman dilimindeki bu olumlu gelişmeler
gerçekten küçükbaş hayvancılığımızın da o bölgede sayılarının artmasına çok önemli bir katkısı
olmuştur.”
43
HABER
www.koykahvesi.com.tr
4 Saat süren takas
Türkiye’nin dört bir yanından gelen yüzlerce kişi, artık
üretimi yasak olan yerel tohumları birbirleriyle takas etti.
S
eferihisar Belediyesi’nin dördüncü kez
düzenlediği Tohum
Takas Bayramı’nda, Belediye tarafından dağıtımı yapılan 3 bin paket tohum
adeta kapışıldı. Tohum takası için sıraya giren yüzlerce kişinin takas etkinliği yaklaşık 4
saat sürdü.
Türkiye’nin Sakin Şehir Başkenti ünvanlı ilçesi Seferihisar’da, 28 Şubat'ta gerçekleşen
Tohum Takas Bayramı ve Tohum Çalıştayı büyük ilgi gördü.
Etkinliğe İstanbul, Ankara, Aydın, Muğla ve çeşitli illerden katılımcılar gelirken, Muğla Tohum Takas Derneği, İzmir Yerel
Tohum Derneği, Bodrum Tohum
Derneği, Datça Tohum Derneği,
Çankaya Belediyesi Tohum Müdürlüğü de etkinliğe katılan dernek ve belediyeler oldu.
Yerli tohumun yok
olmaması
Türkiye’de 2006 yılında çıkan
yerli tohumun satışının yasaklanmasını öngören yasaya karşı 2011 yılından itibaren Tohum
Takas Şenlikleri yaparak yerli tohumun yok olmaması için
mücadele eden Seferihisar Bele-
diyesi, Can Yücel Tohum Merkezi’nde çoğaltılan “fındık domates”, “kiraz domates”, “uzun
patlıcan”, “köy biberi”, “tatlı
yeşilbiber”, “pembe domates”,
“isot biber”, “ayaş domates”,
“susuz deşti Adana domates” tohumlarından oluşan 3 bin tohumun dağıtımını gerçekleştirdi.
Üç oturumdan oluşan çalıştayın ilk oturumunda, 2015 seçimleri ve Türkiye’nin geleceği
konuşuldu. İkinci oturumda Kırsal Bölge Kalkınmasında Köy
Enstitüleri, Tarımsal Üretim,
Kooperatifçilik ve Halk Kültürü adıyla gerçekleşti. Üçüncü ve
son oturumda ise “Köy Enstitülerinin güncel karşılığı neydi”,
“2015 Türkiye’sinde Eğitim,
Kültür ve Sanatta Neler Oluyor”
konuları tartışıldı.
"Tarımı bitirmeye
çalışıyorlar"
Etkinliğin ev sahipliği yapan Seferihisar Belediye Başkanı Tunç Soyer yaptığı konuşmada şunları söyledi: Türkiye’de
inanılmaz kaotik bir gündem yaşıyoruz. İşte iç güvenlik yasası için inanılmaz işler yaşanıyor.
Umudun çok azaldığı korkunun
çok büyüdüğü günlerden geçiyo-
ruz. Bütün bu gündem içerisinde
gözden kaçırdığımız çok temel
bir şey var. 12 Bin yıl boyunca dünyanın tahıl ambarı olmuş
bu topraklarda, tarımı bitirmeye
çalışıyorlar. İki temel tercihleri
var. Tarımı dışa bağımlı hale getirmek ve sadece Endüstriyel boyutta yapılmasını mümkün kılmak. “Biz dışa bağımlı olmak
zorundayız tarımda” diyorlar.
Onun için gübreyi, samanı ithal
eder hale geldik. İkincisi, “bu tarım denilen şey endüstriyel boyutta yapılmalı, öyle köylünün
çiftçinin yapacağı iş değil” diyorlar. Bu nedenle bir gecede 16
Bin köyü kapatıverdiler. 16 bin
köyün kapatılması demek bu insanların kentte işsiz ordusuna
katılması, potansiyel gecekondu nüfusuna dahil olması, köylünün toprağıyla kentlinin sofrasının kopması demek. İstiyorlar
ki sadece büyük şirketler tarım
yapsın. 12 bin yıl boyunca tarımın insanlığın gündemine oturduğu bu topraklarda tohumun da
dışa bağımlı olmasının yollarını arıyorlar. 5553 sayılı yasada
tohumun dışa bağımlığının önünü açıyor. Biz köylünün ve yerel
tohumun yaşaması için mücadelemizi sürdüreceğiz.”
köy kahvesi
Su ürünleri avcılığı
kooperatifleri
güçbirliği yapacak
Ege Bölgesi’nde faaliyet
gösteren su ürünleri avcılığı kooperatifleri, İMEAK Deniz Ticaret Odası İzmir Şubesi’nin düzenlediği toplantıda
bir araya geldi. Türkiye ekonomisine her yıl 2.5 milyar
dolar katkı sağlayan su ürünleri sektöründe önemli yeri
olan balıkçılık kooperatifleri,
sorunlarının çözümü için yol
haritası oluşturdu.
İMEAK DTO İzmir Şubesi’nde bir araya gelen su ürünleri avcılığı kooperatiflerinin
temsilcileri, sorunlarını ve çözüm önerilerini ele aldı. Kaçak avcılık, balığın KDV’sinin
yüzde 8’den yüzde 1’e inmesi, balıkçı barınaklarının yetersizliği sorunu, çekek sorunu,
tekne atıklarını verme sorunu,
lojistik alanında yaşanan sıkın-
tılar, soğuk hava depolarının
yetersizliği, kooperatiflerin kiralama sorunu, kontrol altında
olmayan avcılık ve arz-talep
dengesinde yaşanan sıkıntıları
ele alan avcılık kooperatiflerinin temsilcileri, sorunların çözümü için destek istedi.
İMEAK DTO Yönetim Kurulu Üyesi Kenan Yalavaç’ın
yönettiği toplantıda konuşan İMEAK DTO İzmir Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Yusuf Öztürk, sorumluluk
sahalarında yer alan su ürünleri avcılığı kooperatiflerinin
arkasında olduklarını belirterek, sektörün sıkıntılarının çözümünde her türlü desteği vereceklerini söyledi. Öztürk, su
ürünleri avcılığı kooperatiflerin başkanlarına birlikte hareket etme çağrısı yaptı.
Balıkçılar kredi borçlarının
ertelenmesini istiyor
Son 51 yılın en sert kışı,
Ege Bölgesi’nde faaliyet gösteren balıkçılıkları zor durumda bıraktı. Yaşananların doğal
afet olarak değerlendirilmesini isteyen su ürünleri avcılığı
kooperatifleri, hükümetten Ziraat Bankası kredi borçlarının
ertelenmesini istiyor.
İMEAK Deniz Ticaret Odası İzmir Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi Kenan Yalavaç,
sert kış koşullarının balıkçılık sektörüne büyük zarar verdiğini söyledi. Yalavaç, “Son
51 yılın en sert kışını geçiren
bölge balıkçılarımızın mağduriyetleri büyüyor. Yaşananlar doğal afet sayılmalı. Önlem alınmadığı takdirde, 30
bin kişilik bir aile olan bölgedeki balıkçılık sektörü bitme
noktasına gelecek. Balıkçıların Ziraat Bankası’ndan aldığı
kredilerin ödemesinin ertelenmesi gerekiyor. Bu şekilde su
ürünleri avcılığı kooperatifleri biraz da olsa nefes alma imkanına kavuşacak” dedi.
Balıkçılık sektörünün ve kooperatiflerin üvey evlat muamelesi görmemesi gerektiğini
dile getiren Yalavaç, İMEAK
DTO İzmir Şubesi olarak her
platformda üyelerinin seslerini duyurmaya çalışacaklarını ifade etti. Yalavaç,yetkililerden sektörün ve su ürünleri
avcılık kooperatiflerinin sesine kulak vermesini istedi.
köy kahvesi
44
FUAR
www.koykahvesi.com.tr
Konya Fuarı açıldı
Davutoğlu: “Konya, hayvancılıkta öncü şehirler arasına girdi”
B
aşbakan Ahmet Davutoğlu, “Hiç merak etmeyiniz, Türkiye bütün sıkıntılarını aşar. Kültürünü, irfanını, siyasi
ahlakını Hazreti Mevlana’dan alan bizim kadrolarımız arasına kimse fitne sokamaz”
dedi.
Davutoğlu, 13. Uluslararası Tarım, Tarımsal
Mekanizasyon ve Tarla Teknolojileri Fuarı’nın
açılış töreninde yaptığı konuşmada, 2002 yılında
3,4 milyon lira olan hayvancılık desteğini, 2014
yılında 189 milyon liraya çıkardıklarını söyledi.
Söz konusu desteklerle Konya’nın hayvancılıkta
öncü şehirler arasına girdiğini ifade eden Davutoğlu, 2002 yılında Ziraat Bankası ve tarım kredi kooperatifleri eliyle verilen 22,5 milyon liralık kredi tutarını 2014 yılında 956 milyon liraya
çıkardıklarını belirtti.Davutoğlu, ulusal kaynaklar ile 2006 yılında başlattıkları kırsal kalkınma
yatırımlarının desteklenmesi programı kapsamında Konya’ya 103 milyon lira hibe sağladıklarını dile getirerek şunları söyledi:“Bu hibeler ile
Konya’da 176 tarımsal sanayi kuruldu, bin 476
istihdam sağlandı. Ayrıca 7 bin 942 yeni makine ve ekipman alımını yüzde 50 hibeyle destekledik. 42 ilimizde uyguladığımız Konya’nın da
içinde bulunduğu belediyelerle Konya’ya önemli yatırımlar yapıldı ve bugün tarım bakanı da
söyledi, bir müjdeyle geldik. Göksu havzasında
Konya ve Karaman ili içinde kalan Bozkır, Ahırlı, Hadim, Güneysınırı, Akören, Taşkent, Sarıveliler, Başyayla ve Ermenek ilçelerimizde, Konya ve Karaman’ın Göksu havzası boylarında 30
milyon dolarlık kırsal kalkınma projesini devreye sokuyoruz.”
2016 yılı başında uygulamaya geçecek projeyle Konya ile Karaman’a yüzde 70’e kadar katkı sağlayan, hibe imkanı sağlayan bir kalkınma
projesinin devreye girdiğini anlatan Davutoğlu, “Özellikle meyvecilik, sebzecilik ve hayvancılık alanında bu bölgeler, tekrar eskisi gibi şen-
lenecek. Bu bölgelerden dış göç durmuş, aksine
tekrar bu bölgelere dönüş sağlanmış olacak. Çocukluğumuzda şenlenen o Toros’taki bağlar bahçeler, meyve bahçeleri Göksu Vadisi etrafındaki şenlik ve bereket tekrar hareketlenecek” diye
konuştu.Konya’nın bu anlamda öncü rolünü oynamaya devam edeceğini işaret eden Davutoğlu,
uluslararası tarım fuarın ilk andan itibaren bugüne gelmesinde katkıda bulunanlara teşekkürlerini
iletti.Başbakan Davutoğlu, fuarla birçok önemli projenin uluslararası alanda da gündeme geldiğini, tanıtıldığını ve önemli bir platform haline geldiğini bildirdi. Davutoğlu, şöyle devam
etti:“Özellikle Konya Ticaret Odası’na teşekkür
ediyorum. Bu fuar alanı da Ortadoğu’nun en büyük, Avrupa’nın 3 büyük tarım fuar alanı. Teşekkürlerimle bir örneği vererek bu fuarın önemini
sizlerle paylaşmak istiyorum. Tarım Bakanlığımızın geçen ay, Şubat 2015’te patentini aldığı bir proje, bir makine, ilk defa bu fuarda üreticilere takdim ediliyor. Bu da ‘Mobil Güneş Pilli
Sulama Makinesi Projesi’, bu projeyle tamamıyla güneş enerjisiyle çalışan ve 14 saat kesintisiz
enerji sağlayabilen bir sulama makinesi devreye
giriyor. Böylece hem güneş enerjisi ile çevreyle uyumlu bir enerji imkanı oluşturacağız hem
de sulama sulama alanında teknolojik bir atılımın da öncüsü olacağız. Bu projeye bu yeni keşfe katkıda bulunan bütün mühendislere, Tarım
Bakanlığımıza teşekkürleri bir borç biliyorum.”Türkiye’nin kararlı şekilde tarım alanındaki reformlara devam edeceğini vurgulayan Davutoğlu, sadece Avrupa’nın değil dünyanın da en
büyük ilk 3 tarım ülkesi haline geleceğini söyledi.Başbakan Davutoğlu, konuşmasının ardından fuar alanındaki stantları, eşi Sare Davutoğlu ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi
Eker’le gezdi. Fuarda sergilenen tarım aletleriyle ilgili bilgi alan Davutoğlu, burada vatandaşlarla sohbet etti, hatıra fotoğrafı çektirdi.
KSO’dan fuara B2B desteği
Konya Sanayi Odası (KSO), Konya’da
2015 Tarım Fuarı’nda 435 uluslararası ikili
iş görüşmesi (B2B) organize etti.İkili iş görüşmeleri hakkında bilgi veren KSO Başkanı, TOBB Yönetim Kurulu Üyesi Memiş
Kütükcü, KSO’nun organizasyonuyla Makedonya, Hindistan, Cezayir, Tunus, Pakistan,
Sudan ve Tacikistan’dan Konya’ya gelen 42
firma temsilcisinin, Konyalı firmalarla 435
ikili iş görüşmesi yaptıklarını söyledi.
18 ülkeden 381 firmanın katıldığı 13. Tarım, Tarımsal Mekanizasyon ve Tarla Teknolojileri Fuarı’nın şehir ve bölge ekonomisi için önemine dikkat çeken Başkan
Kütükcü, Konya Sanayi Odası’nın geçtiğimiz yıllarda olduğu gibi, bu yıl da fuarda
iki gün boyunca ikili iş görüşmeleri organize ettiğini, bu görüşmelere yerli ve yabancı firmaların gösterdiği ilginin memnuniyet
verici olduğunu ifade etti.
“Dış ticarete pozitif yansıyacak”
44’ü yabancı olmak üzere 90 firmanın 435
ikili iş görüşmesi gerçekleştirdiği organizasyonun Konya’nın dış ticaretine pozitif yansıyacağını anlatan Kütükcü, organizasyonda firmalara İngilizce, Fransızca, Rusça ve Arapça
tercüme hizmeti de sağlandığı bilgisini verdi. Kütükcü, “Organizasyonun verimli geçebilmesi ve firmaların ilgili sektörlerde uygun eşleştirme yapabilmesi için bu yıl ilk defa
Komisyonu destekli etkinlik resmi web-sitesi kullanılmış, katılımcılar firma profillerini
siteye girerek, görüşmek istedikleri firmaları
ilgi alanlarına göre www.b2match.eu/b2konya-agri-2015 sitesi üzerinden online olarak
seçme imkanı bulmuşlardır. Organizasyona
ağırlıklı Kuzey Afrika ve Balkanlardan yoğun
katılım sağlanmış, Makedonya ile birlikte Cezayir, Tunus ve Sudan’dan ticari heyetler iştirak etmiştir” diye konuştu.
Milas Fuarı'na
çiftçilerden büyük ilgi
Milas'ta 5-8 Mart tarihlerinde düzenlenen 6. Güney Ege
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Fuarı'na 168 firma katıldı.
TARİŞ Pamuk Deposu'nda
düzenlenen fuarın açılış töreninde konuşan Muğla Valisi
Amir Çiçek, Muğla'da sadece
turizm sektörüne bağlı ticari
faaliyetlerin olmadığına dikkati çekerek, Muğla’da tarım,
turizm ve ticaret bileşeninden
oluşan 3T formülünün yaşatılması gerektiğini her platformda dile getirdiklerini kaydetti. Geleceği düşünerek yenilik
yapılacağını belirten Vali Çiçek, “Geleneksel tarımı bırakarak işletmeye, markalara
yöneleceğiz. Bunu da biz yapacağız. Tarlada, amcam, kardeşim, bacım yapacak. Milas'ta bu hareket başlamıştır.
Ortak akılla beraber kolektif
hareketle Muğla'mız için güzel işler yapılacak” dedi.
Türkiye'nin tarımsal gayrisafi milli hasılasının 62 milyar dolara ulaştığını söyleyen
Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakan Yardımcısı Kutbettin
Arzu, Türkiye'nin büyük bir
değişim ve dönüşüm yaşadığını ifade etti. Tarımda dünyada 11'inci büyük ekonomiden 7'nci büyük ekonomiye,
Avrupa'da en büyük ekonomiye gelindiğini söyleyen Arzu,
şöyle konuştu: “Tarımsal gayri safi milli hasılamız 23 milyar dolardan 62 milyar dolara
geldi. 75 milyon nüfusumuzu besleyip üzerine 35 milyon turist ağırlıyoruz. 18 milyar dolar da tarımsal gayrisafi
milli hasılamız içinde ihracat
yapıyoruz. Muğla'nın da bunda çok büyük payı var. Muğla
ihracatta da özellikle su ürünleri, örtü altı meyve sebzeyle
büyük katkı yapıyor.”
Muğla Büyükşehir Beledi-
ye Başkanı Osman Gürün de,
yeni fuar alanı için Milas Belediyesi ile ortak çalışma başlatacaklarını belirtti. Tarımsal
üretimin önemini vurgulayan
Gürün, köyden kente göçü değil, kentlilerin köylerde yaşamasını teşvik etmek gerektiğini söyledi.
Milas Belediye Başkanı
Muhammet Tokat, fuarın başladığı günden bu yana halkın
ufkunun gelişimi ve tarımsal
potansiyelin artmasına katkı
verdiğinin altını çizdi.
Fuara çiftçilerden
büyük ilgi
Muğla’nın Milas İlçesi’nde bu yıl altıncısı düzenlenen Gıda Tarım ve Hayvancılık Fuarı’na Didim ilçesinden
çok sayıda çiftçi katıldı. Didim’e bağlı Akköy Mahalle muhtarı Ziraat Mühendisi Halit Dülger, komşu Milas
ilçesinde düzenlenen Gıda,
Tarım ve Hayvancılık fuarına ilçede de faaliyet gösteren
çiftçilerin katılma talepleri
üzerine Didim Ziraat Odasının katkıları ile otobüsler kaldırıldığını söyledi. Dülger,
“Milas ilçesinde bu yıl altıncı kez düzenlenen Gıda, Tarım ve Hayvancılık Fuarı’na
Akköy mahallesinden 50 çiftçimiz katılıyor. İlçemizin diğer mahallerinden de katılımlar var. Çiftçilerimiz tarımsal
amaçlı bütün yenilikleri bu
fuarlarda görme şansını yakalıyor. Üretici çiftçilerimizin
ihtiyaç duyduğu zirai alet ve
ekipmanları satın aldığı gibi
anlaşmalar da yaptığı tarım
fuarlarının faydalı olduğunu
düşünüyorum” diye konuştu.
45
FUAR
www.koykahvesi.com.tr
köy kahvesi
Denizli Tarım Fuarı, rekor
sayıda ziyaretçiyi ağırladı
Bu sene 382 firma ve markanın temsil edildiği Tarım Fuarını, Ege Bölgesi ağırlıklı olmak üzere
tüm Türkiye’den yapılan ziyaretçi organizasyonlarıyla beraber toplam 157 bin 416 kişi ziyaret etti.
E
ge Tarım, Sera ve
Hayvancılık Fuarı, Denizli Egs Park,
Fuar Alanı’nda
11.kez kapılarını açtı.
Fuarı, Ege bölgesi ağırlıklı olmak üzere tüm Türkiye’den yapılan ziyaretçi organizasyonlarıyla beraber toplam 157 bin
416 kişi ziyaret etti. Toplam 26
bin m2 alanda düzenlenen fuara, 382 firma katıldı. Fuara bu
yıl, traktör, biçerdöver, tarımsal
mekanizasyon ve teknolojileri,
sulama sistemleri ve ekipmanları, sera teknolojileri ve bağcılık, tohum, fide, fidan, bahçecilikle ilgili teknoloji, zirai ilaç,
gübre, ekolojik tarım, hayvancılık sektörlerinden çok sayıda
firmanın katıldığı gözlendi.
Denizli Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Zolan, Denizli’nin sanayi ili olduğu kadar
tarım ve tarıma dayalı sanayinin de ili olduğunun altını çizdi. Osman Zolan,”Fuar öncesi tarımın temsilcisi olan sivil
toplum örgütlerinin değerli başkanlarıyla bir araya geldik ve
sorunlarını dinledim. Ancak bizim Büyükşehir Yasası sonrası
köylerimiz mahalle oldu ve artık onlara da hizmet götürüyo-
lıklarla gerçekleşti. Ziyaretçiler
arasında yapılan Bilek Güreşi
Etkinliğine yoğun ilgi oldu.
“Yetenekli Çiftçi Yarışması”
Denizli'de ilin tarım ürünleri ve tarımsal ekonominin bütün Türkiye hatta diğer ülkelere
tanıtılması amacıyla planlanan
"Yetenekli Çiftçi Yarışması"na
ilgi büyük oldu. Kazanan ailelere çeşitli hediyeler verildi.
ruz, biz üreticimizin her zaman
yanında olacağız” dedi. Zolan
üreticilerin yeni teknolojilerle buluştuğunu ve fuar sonrası
Denizli’deki tüm tarım ile ilgili
kişilerle bir toplantı düzenleyerek Büyükşehir Belediyesinin
tarım stratejisinin belirleyeceklerini kaydetti.Başkan Zolan
daha sonra bir traktöre binerek
poz verdi.
Açılış törenine, Denizli Valisi Şükrü Kocatepe, Büyükşehir Belediye Başkanı Osman
Zolan, daire müdürleri, protokol üyeleri ve çok sayıda vatandaş katıldı.
Sivaslı Kangallar
“Bilek Güreşi Etkinliği’
Denizli Tarım Fuarı kapsamında bu sene üçüncü defa dü-
zenlenen ve Ata sporlarımız
arasında yer alan Bilek Güreşi Etkinliği her gün belirli ara-
Fuar, ayrıca Türkiye’nin ilk
‘Damızlık Kangal Köpek Yarışması’’ na da ev sahipliği
yaptı. “Yerli Köpek Irklarını
Koruma ve Tanıtma Federasyonu” tarafından görevlendirilen
hakemler eşliğinde yapılan seçimlerde, Karabaş ve Karayaka
ırklarından çeşitli kategorilerde 30 Damızlık Kangal Köpek
arasından yarışmada dereceye
girenlere madalyalar verildi.
Karacabey Tarım Fuarı’na yoğun ilgi
Bursa’nın Karacabey ilçesinde 4.
Tarım Fuarı açıldı.12 bin metrekare kapalı alana kurulan Karacabey Tarım Fuarı kapılarını açtı.
200 markanın ürünlerini sergilediği fuar büyük ilgi gördü. Fuarın açılışında konuşan Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Recep
Altepe, ‘bütünşehir’ çerçevesinde her zaman tarım kesiminin yanında oduklarını söyledi. Buna
yönelik faaliyetlerinden bahseden Altepe, daha önce çiftçilere 400 arı kovanı dağıtıp, gereksiz
zirai ilaç kullanımının önlenmesi maksadıyla 5 ilçeye erken uyarı sistemleri kurduklarını, ürün
kurutma alanları ve arazi yolları-
nın düzenlenmesi çalışmalarıyla çiftçinin her zaman yanında olduklarını belirtti.Başkan Altepe,
köyden şehre göçün ancak kırsal kalkınmayla önlenebileceğini, amaçla sorumluluk alanın-
da olmamasına rağmen Keles’e
süt fabrikası kurduklarını anlattı.
Kırsal Hizmetler Daire Başkanlığı
ve Tarım A.Ş. gibi birimleri kurup,
faal olarak bu alanda çalışmaya
başladıklarını dile getiren Başkan
Altepe, “Daha önce de arı kovanı dağıtımı ve erken uyarı sistemlerinin kurulması için çiftçimizin
yanında olduğumuzu gösterdik.
Ağır geçen kış şartlarında zarar gören çiftçilerimize gereken
desteği vereceğimizi söylemiştik.
Kısa zamanda tespitlerimizi tamamlayıp, ilk etapta belirlenen
24 çiftçimize koyun ve yem dağıtımını gerçekleştiriyoruz. Desteklerimiz bunlarla sınırlı kalmaya-
cak. Ürün kalitesinin artırılması,
depolanması, ambalajlanması
ve marka ürünler olarak pazarlanması hususunda da çalışmalarımız devam ediyor. Bugün 26
dalda Türkiye’ye örnek olan Bursa’nın kırsal kalkınmada örnek
olması için gerekli yatırımlarımızı bir bir hayata geçireceğiz” diye
konuştu.
Karacabey Belediye Başkanı
Ali Özkan da ilçenin sahip olduğu potansiyeli tanıtmak amacıyla ‘Tarım ve Hayvancılık Fuarının’
dördüncüsünü düzenlediklerini söyledi. Konuşmaların ardından 4. Karacabey Tarım Fuarı’nın
kurdelesi kesildi
köy kahvesi
46
SAĞLIK
www.koykahvesi.com.tr
Sağlık için
''3 ceviz, 1elma''
önerisi
P
rof. Dr. Özkan: ''Günde bir elma
ve 3 ceviz tüketmesiyle belki de
mucize gıdaların ve minerallerin
büyük çoğunluğu insan vücudu
için yeterli olacaktır.''
Özkan, günlük gıda ihtiyacının karşılanması yanında toplumların daha sağlıklı ve
ideal beslenmesinin yollarını araştırdığını söyledi. "Ceviz ve elma, standart beslenmenin dışında sağlıklı vücut için en lüzumlu aminoasit, vitamin, antioksidan, fenol ve
yağları içermektedir" diyen Özkan, şunları söyledi:
"Özellikle erken yaşlarda (5-20) bu iki
meyvenin düzenli tüketilmesi, sağlıklı neslin yetişmesinde ülkemiz için önemli şanstır. Günde 1 elma ve 3 ceviz tüketmesiyle belki de mucize gıdaların ve minerallerin
büyük çoğunluğu insan vücudu için yeterli
olacaktır. Bu iki meyvenin birlikte tüketilmeleri halinde elmanın karbonhidrat bakımından, cevizin de yağ asitleri bakımından
zengin oluşu nedeniy
le, iyi bir kombinasyon oluşturulmuş
olacak ve sağlık açısından sakınca doğurmayacak. Türkiye'de özellikle okul çağındaki çocuklarda düzenli kahvaltı alışkanlığı
gelişmedi. Bu durum hem çocukların sağlıklı büyümelerini zorlaştırmakta hem de
okul başarılarını olumsuz etkilemektedir.
Kırsal kesim başta olmak üzere ailelerin çoğunluğunun bu duruma duyarsız ve yetersiz
kalmaları, çocukların yaşamını ve geleceğini etkilemektedir. Milli Eğitim Bakanlığı,
ceviz ve elmanın eğitim-öğretim yılı süresince okullarda düzenli tüketilmesini sağla-
yarak, çocukların bedensel ve zihinsel gelişimlerini olumlu etkileyecek, eğitim ve
sağlıklı nesil açısından faydalı bir işe imza
atmış olacaktır."
Elmanın faydaları
Elmanın kan şekerini düşürdüğüne, kas
deformasyonunu önlediğine, karaciğer, kalın bağırsak ve göğüs kanserine karşı koruyucu etkiye sahip olduğuna dikkati çeken
Özkan, içeriğindeki organik asitler, vitaminler, fosforun kas ve sinir sistemini koruduğunu vurguladı. Özkan, elmanın böbrek, mesane hastalıkları ve hemoroide karşı
da son derece faydalı olduğunu vurgulayarak, "Antioksidan içermesi sebebiyle cildin
yaşlanmasını geciktiriyor. İçerdiği posadan
dolayı bağırsakları çalıştırıyor ve kabızlığı
önlüyor. Bilim insanları tarafından faydalı
özelliği saptanan elma, sağlık açısından her
gün kabuğu soyulmadan yenmelidir" ifadesini kullandı.
"Ceviz, anlama ve kavramayı
geliştiriyor "
"Ceviz, anlama ve kavramayı geliştiriyor" diyen Özkan, şu bilgiyi paylaştı: "Cevizdeki omega-3 yağ asitleri kalp hastalıklarını,
inmeyi, diyabeti,
yüksek kan basıncını ve klinik depresyonu azaltıyor.
Cevizdeki fitosteroller kalın
bağırsak,
göğüs ve
prostat kanseri gibi
kanser türlerinden korunmayı sağlıyor.
Bağışıklık sistemini
güçlendiriyor. Antioksidan özelliği dolayısıyla parkinson ve alzheimer gibi hastalıkların oluşumunu ve
gelişimini önlüyor. Ceviz, beyin için gerekli gümüş iyonu içeren ender meyvelerden biri. Düzenli tüketildiğinde insan
vücudu için güzelleştirici bir etkisi var,
kalp-damar sağlığını koruyor. Vücudumuz için gerekli manganez, bakır, potasyum, kalsiyum, çinko ve demir gibi çok
sayıda element bulunduruyor. Sonuçta ceviz, daha sağlıklı yaşam için her yaştaki
insanın günlük diyetine eklemesi gereken
en önemli gıdalardan biri."
Çikolata yerine keçiboynuzu
Keçiboynuzu kandaki
kolestrolu düşürüyor
Uzman Diyetisyen Şebnem Kandıralı, keçiboynuzunun sağlık açısından son derece yararlı olduğunu
belirterek, çikolata yerine keçiboynuzu tüketilmesi önerisinde bulundu.
Kandıralı, yaptığı açıklamada, "Keçiboynuzu lifi 24 polifenolik bileşik
içerir, bunlardan yüzde 26'sı flavonoidlerdir. Flavonoidler çok güçlü
antioksidan özellik gösteren bitkisel bazlı bileşiklerdir. Keçiboynuzu
aynı zamanda belirgin miktarda antioksidan bileşikler olan
kuersetin ve mirisetin içerir. 1
adet orta/
büyük
boy keçiboynuzu
yaklaşık 31
kaloridir.
Keçiboynuzu
bir kimyasal olan tanenlerden gallik asit
içerir, analjezik, anti bakteriyel, anti alerjik, anti viral, antioksidan ve antiseptik özellik gösterir. Gallik asit çocuklarda çocuk
felcini önlemede ve tedavide etkilidir. Keçiboynuzu sindirimi düzenler ve kandaki kolesterol seviyesini
düşürür. Hem çocuk hem de yetişkinlerde 15-20 grama kadar keçiboynuzu ishal tedavisinde kullanılır.
Yapılan bir çalışmaya göre yüksek
kolesterol seviyelerine sahip bireylere çözünmez keçiboynuzu lifi verildiğinde total kolesterolleri \%18
ve LDL kolesterolleri \%23 oranında düştüğü gözlenmiştir. Keçiboynuzu kafein içermediği için yüksek
tansiyonu olan bireyler tarafından
da kullanılabilir. Keçiboynuzunun
düzenli kullanımı akciğer kanserini önlemede yardımcıdır. E vitamini içeriği ile öksürük, grip, anemi
ve osteoklazi tedavisinde yardımcı
olur. Fosfor ve kalsiyum zenginliği
sebebiyle osteoporoza (kemik erimesi) karşı savaşır.
Kilo vermede de
yardımcı
Keçiboynuzu çikolataya karşı süt
içermeyen bir alternatif olarak
laktoz intoleransı veya
süt alerjisi olanlara için kullanılır. Çikolataya
göre
yağ,
kalori ve
kafeinden
düşüktür, bu
anlamda
kilo kaybına
da yardımcı olur.
Keçiboynuzu doğal
olarak tatlıdır çikolata gibi eklenmiş şeker ilavesi içermez. Keçiboynuzu tohumlarından elde edilen
tragasol adlı zamk benzeri madde
fırın mamülleri, dondurma, jöleler,
reçeller, salata sosları, peynir, konserve etler, salam gibi işlenmiş et
ürünleri, hardal ve diğer gıda ürünlerinde bir stabilizatör ya da koyulaştırıcı madde olarak kullanılır.
Keçiboynuzu tozu kakao tozu veya
çikolata yerine kek, kurabiye ya da
şekerlemelerde kullanılabilir. Sıcak
içecekler kahve yerine keçiboynuzu tozu kullanılarak yapılabilir. Kurabiye veya kek yapmak için damla
çikolatalar yerine keçiboynuzu parçaları kullanılabilir" dedi.
47
köy kahvesi
SAĞLIK
www.koykahvesi.com.tr
Keçi eti ve propolis her derde deva
E
ge Üniversitesi Tıp Fakültesi Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Bilim Dalı
tarafından düzenlenen, “13.
Sağlık Halk Kongresi” Bornova Belediyesi Nikah Salonu’nda gerçekleştirildi. İlk oturumda “Sağlıklı beslenme
nedir? Keçi eti sağlıklı mıdır? Organik
gıda nedir ve satın alınırken nelere dikkat edilmelidir? Propolis nedir? Yararlı
mıdır? Arı ürünleri nedir?” konulu sunumlar yapıldı.
Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi İç
Hastalıkları Ana Bilim Dalı Diyetisyeni Selda Seçkiner, “Beslenmeden hayatımızı devam ettirmek mümkün değil.
Ancak hepimizin ortak hedefi sağlıklı beslenme konusunda olmalı.Sigara içme alışkanlığının önlenmesi, var
olan yaşam kalitesini bozan beslenme
sorunlarının en aza indirilmesi ve yine
beslenmeye bağlı kronik hastalıkların
önlenmesi, tedavisi ve çevre koşullarının düzeltilmesi olarak hepsi bir bütündür. Bu da beslenme ve sağlıklı yaşamdır.” dedi.
Keçi etinin kalp krizi
riskini azaltıcı etkileri var
Prof. Dr. Mustafa Kaymakçı ise böyle bir kongrenin en önemli konusunun
belki de sağlıklı bireyler için dengeli
ve yeterli beslenme olduğunu düşünü-
yorum diyerek sözlerine şöyle devam
etti: “Bütün hastalıkların birçoğu dengeli ve yeterli beslenilmemeden kaynaklanıyor. Beslenmede tabi ki et çok
önemli. Kırmızı ve beyaz et ayrımı
yaptığımız alanda keçi eti de kırmızı et
grubuna girmekte. 30-40 yıl önce et ihtiyacı koyun keçi etinden karşılanıyordu. Geldiğimiz noktada ise kırmızı et
ihtiyacı yüzde 15 oranında koyun ve
keçilerden sağlanıyor. Kırsal kesimden
kente yoğun bir geçişin ardından koyun ve keçi eti bırakıldı. Keçi eti özelliklerine bakıldığında kas içi, kas arası ve deri altında en az yağa sahip olan
hayvandır. Daha az yağ oranına sahip
olduğu için düşük kolesterole sahiptir. Keçi eti demir ve potasyum oranları açısından daha yüksek. Keçi etinin
kalp krizi riskini azaltıcı etkileri var ve
rahatlıkla tüketilebilir. Özellikle kalp
hastaları da bu eti rahatlıkla tüketebilir.
Aynı zamanda cilt ve deri hastalıklarını
engelliyor. Sağlıklı saç, deri ve tırnak
oluşumuna yardımcı oluyor.”
Propolis hangi hastalıkların
tedavisinde kullanılıyor?
Ziraat Fakültesi Zootekni Bölümü
Hayvan Yetiştirme Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Banu Yücel son
yılların etkin ürünlerinden propolise değinerek, “Çok fazla tanınmayan ama
antik çağlardan beri kullanılmakta ve
pek çok hastalığın tedavisinde yararlanılmakta olan bir arı ürünü Propolis;
işçi arıların bitkilerin filiz ve tomurcuklarından topladığı reçinemsi maddelerini, bitki salgılarını vücutlarında salgıladıkları bal mumu ve çeşitli enzimlerle
birleştirerek meydana getirdikleri yapışkan bir madde. Propolisi ne zaman
kullanmalıyız diye soracak olursanız;
hasta olmadan, sağlıklıyken kullanmak
daha uygun ve etkilidir” diye konuştu.
Radyasyona karşı sütlü keçiboynuzu
Afyon Kocatepe Üniversitesi’nde yapılan bir çalışmada, sütle birleştirilen keçiboynuzunun çocuklarının gelişimine katkısının yanı sıra radyasyona
karşı koruyucu etkisi bulunduğu tespit edildi.
AKÜ Mühendislik Fakültesi Gıda Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Abdullah Çağlar, yaptığı açıklamada, cep telefonu, televizyon,
kablosuz internet ve diğer elektromanyetik cihazlar vasıtasıyla insanların aşırı
derecede nükleer saldırıya maruz
kaldığını söyledi.Bu durumun, insanlarda birçok
hastalık ve olumsuzluklara yol açtığının bilimsel olarak da saptandığına
dikkati çeken Çağlar, radyasyona karşı “kalkan” olabilecek tedbirler alınması gerektiğini kaydetti.
“Keçiboynuzu, radyasyona karşı
mükemmel bir koruyucu”
Sütün, radyasyona karşı en iyi koruyucu olarak bilindiğini dile getiren Çağlar, şöyle konuştu:
“Radyasyonun yoğun olduğu yerlerde ve kimyasal işlerde çalışan kişilere süt ve yoğurt verilerek
mesleki hastalıklardan korunma yoluna gidildiğini biliyorduk. Şimdiye kadar süt ve süt ürünlerinin radyasyona karşı en büyük koruyucu, ilaç
olduğu bilinen bir gerçekti. Keçiboynuzu, radyasyona karşı mükemmel bir koruyucu. Üniversitemiz Gıda Mühendisliği
Bölümünde, son olarak hazırlanan
bir projede keçiboynuzu sütle birleştirildi. Öğrencimiz Nermin Özge
Bilge’nin geliştirdiği ürün, özellikle
ailelerin büyük ilgisini çekti. Sütle birleştirilen keçiboynuzu, çocukların gelişimindeki katkısının yanı sıra onları radyasyona karşı da koruyor.”
Radyasyondan daha çok çocukların ve ileri yaşlardaki kişilerin etkilendiği bilgisini veren
Çağlar, bunun neden olabileceği riskleri bertaraf
edebilmek için sütün keçiboynuzuyla tüketilmesini önerdi. Çağlar, süt ve keçiboynuzunun, radyasyona karşı çift etkili bir ilaç olacağını sözlerine ekledi.
Kuru incirin faydaları
Kış aylarının koruyucu kalkanı olarak bilinen
kuru incir, içerdiği yüksek orandaki protein, vitamin ve minerallerle hücrelerin yenilenmesini sağlayarak
kolesterolün kana karışmadan atılmasını sağlıyor.
Gribal enfeksiyonların önlenmesinde tüketilen kuru
incir, sindirimin kolaylaştı-
rılmasında etkili olduğu gibi
içerdiği 'benzaldehit' maddesiyle kanserli hücrelerin
büyümesini önlüyor. Magnezyumun yüzde 30'unu,
fosforun yüzde 20'sini, B1
vitamininin yüzde 5'ini ve
B2 vitaminin yüzde 4'ünü
içeren kuru incir, bağırsakların düzenli çalışmasını da
sağlıyor.

Benzer belgeler