Necati Abacı İçin Alıntılar - Schneidertempel Sanat Merkezi

Transkript

Necati Abacı İçin Alıntılar - Schneidertempel Sanat Merkezi
Necati Abacı İçin Alıntılar
Necati Abacı: “Sanatçıları, kendi sanatlarının diliyle
görselleştirmeye çalışıyorum. Amacım bu araştırma-çalışma sürecinin sonunda, kendi anlatım dilleriyle görselleştirilmiş sanatçıların portrelerinden oluşan bir belge
oluşturmak.”
(Hürriyet, 4 Temmuz 1988)
Hilmi Yavuz: “Necati’nin en yakın dostları karikatürcüler, şairler ve elbette fotoğraf sanatçılarıydı. Bu yakınlıklar, onun yapıtlarında o kadar bellidir ki!
Necati’nin sanatı hem karikatürden, hem fotoğraftan hem de şiirden yararlanan; başka türlü söylersem hem karikatürü hem fotoğrafı hem de şiiri içine
alarak çizgiyi, görüntüyü ve metaforu birbiriyle ilişkilendirip bir surdetermination ile dönüştüren, dolayısıyla da bunların tümüne gönderme yaparken
bile, hiçbirine indirgenemeyen, o nedenle tümünü aşan, farklı ve adı konulmamış bir tür, bir sentezdir.”
(Necati Abacı’nın yakın bir gelecekte yayımlanacak olan
“Sanat İnsanları” albümü için “önsöz”den.)
Ahmet Köksal: “Necati Abacı’nın çeşitli tekniklerin
görsel olanaklarından yararlandığı ve duyarlık, espri,
yorum gücünü elden geldiğince irdelediği “Çizgilerle
Sanat Kadınları” dizisini, “sanatçı belgeliği”mize bir
katkı sayabiliriz.”
(Milliyet, 20 Haziran 1988)
Özdemir Nutku: “ Onun grafik ve karikatür dünyası, tiyatro, müzik, kitap ve yaşama sevinci ile bütünleniyor. Mizahı da gösterişli değil, yorumu yeğ tutuyor ve hedefi
on ikiden vuruyor. Soyutlamalarında entelektüel özelliği
yalınlaştırarak veriyor, bunun için de etkili. İlk bakışta sezinlenen esprisi ardında derinlemesine bir duyarlık yer alıyor.”
(Milliyet Sanat Dergisi, 15 Haziran 1988)
Mümtaz Sağlam: “Yapıtların plastik anlatımlarının niteliği yönünden bir inceleme, ancak içerik düzeyinde verilerin ne tür bir anlatımın ve tekniğin uygulanmasına izin
verdiğinin anlaşılması ile olanaklı. Malzeme kullanımı
ve teknik bakımından sanatçı kendini tümüyle özgür his-
setmiş. Bu nedenle portreler anlatımı güçlendirecek düzeyde, aynı tekniklerle biçimlenmiş. İlk yıllardaki çizgisel anlatımın yoğunluğu, zamanla etki gücünü, karışık
tekniklerin boya etkileriyle iyice güçlendirmiş. Burada,
yapıtların görsel etkileme gücüne bakarak, sanatçının
teknik bağlamda belirli bir yolu katederek çalışmalarını
yeni bir grafik-resim dili sınırlarına ulaştırdığını
söyleyebiliriz. Gerçekten de betimlenen sanatçının yapıtlarına egemen olan özgün dili, belli bir resimsel anlatım bağlamında görselleştirmek, usta bir mizah duyarlığının, gözlemci bir tavırla örtüşmesini gerektiriyor.
Abacı’nın burada, figürü ele almada sahip olduğu bilinç
düzeyinin, sorunun üstesinden gelmesinde fazlasıyla etkin olduğunu hemen belirtelim.”
(Gösteri, Haziran 1988)
Turgut Çeviker: “Necati her şeyden önce portreci bir
çizerdi. Birçok sanat alanında portreye yönelen
sanatçılar, bir bakıma portreyle damgalanırlar. Tabii
hemen akla fotoğraf geliyor. Ara Güler’in portreleri çok
beğenilir. Ancak portre, onu mühürleyememiştir. “Foto
muhabiri” olarak objektifini hayatın her alanına eşit
bir biçimde tutmuştur. Şahin Kaygun’un çıkışı sanatçı
portreliriyle olmuştu. Hayata dair fotoğraflar da
çekiyordu kuşkusuz; ancak portre Şahin’in yazgısı
gibiydi. Necati için de geçerli bu. Ara’yı ve Şahin’i
çok sevmesi boşuna değil Necati’nin. O da aynı soy
sanatçılardan.”
Semih Gümüş: “Birbiri içinden doğan ‘Çizgilerle Sanat
İnsanları’, ‘Çizgilerle SanatKadınları’ ve ‘Çizgi
İnsanları’ sergilerinde etkileyici bir çizgi dünyası
çıkardı ortaya. Bu sergilerindeki sanatçı portreleri o
denli etkileyiciydi ki, hem çizginin ve desenin Necati
Abacı’daki ustalığı ve yeniliği üstünde durmak
gerekiyordu, hem de sanatçı kişiliklerinin ve
kimliklerinin çizgide nasıl canlandırılabileceği
üstünde. Sanırım benim için en çarpıcı olana Can
Yücel’inkiydi. Bu porter çok da dolaştı ortalıkta, çok
çeşitli yerlerde yayımlandı. Demek ki Can Yücel
kimliğiyle okur ve alıcı arasında doğrudan bir ilişki
düzlemi yaratıyordu.
Portrelerdeki çizgi ve desen anlayışı öylesine güçlüydü
ki, bunlar grafik sanatının da önde gelen yapıtları
arasında yer alıyordu. Grafiğin olanaklarını tamamıyla
kendi özgün çizgi tutumuyla birleştirerek, sanatçı ve
kişilik yorumları yapmayı denedi Necati Abacı.”
(Güldiken, Yaz 2001)
Necati Abacı’nın Maskları
Turgut Çeviker
Necati her şeyden önce portreci bir çizerdi. Birçok
sanat alanında portreye yönelen sanatçılar, bir bakıma
portreyle damgalanırlar. Tabii hemen akla fotoğraf
geliyor. Ara Güler’in portreleri çok beğenilir. Ancak
portre, onu mühürleyememiştir. “Foto muhabiri” olarak
objektifini hayatın her alanına eşit bir biçimde
tutmuştur. Şahin Kaygun’un çıkışı sanatçı portreliriyle
olmuştu. Hayata dair fotoğraflar da çekiyordu kuşkusuz;
ancak portre Şahin’in yazgısı gibiydi. Necati için de
geçerli bu. Ara’yı ve Şahin’i çok sevmesi boşuna değil
Necati’nin. O da aynı soy sanatçılardan.
Necati, son on yılı içinde yeni bir desen çizgisi peşine
düşmüştü.
Yeni bir dil kurmak istiyordu. Güldiken ve Geniş Açı’da
yayımladığı işlerinde bu arayışlarını görmek mümkündür.
Bu sürecini merakla izliyordum. Bazen bu konuda
konuşuyorduk da. Yeni dilini karikatür ve resimleme
çalışmalarında arıyordu. Sonuçları portrelerine de
taşıyordu. Bu arama serüveninde Necati’yi ağa kıskıvrak
tutulmuş büyük bir balık gibi görüyordum. Kurtulmak için
çırpınıyordu. Yeteneğinin “portre”yi aşan bir dünya
yaratabileceğini –yeniden– kanıtlamak istiyor gibiydi.
Bir çizgi ustasının, kendini salt “portre”yle
sınırlaması düşünülemez kuşkusuz. Ayrıca bu olumsuz bir
şey de değildir benim için. Necati, kendini sınırlamak
istemiyordu. Ancak onsuz yaşayamayacak denli seviyordu
portre yaratmayı.
Necati neden portre çizmeyi seviyordu?
Bunu biliyorum; belki de kimseenin bilmediği kadar
biliyorum!
O, sevmediği yaratıcıların portresini çizmezdi...
Portre onun için bir “ululama”ydı.
Dünyamızı, hayatımızı zenginleştiren yaratıcıları çok
severdi.
İçlerinden kimilerini kendine çok yakın bulurdu.
Onlar, Necati’nin neredeyse gerçek ailesiydi!
İşte o yaratıcılara teşekkür etmek istiyordu:
“Portre”lerini bir “armağan” gibi sunuyordu.
Bir “mask” olarak.

Benzer belgeler

Posta Ege

Posta Ege Leyla isminde 2 yaşında bir kızımız var. somutlaşsa mı? Acaba daha mı elle tutabileceğim bir şeyler yapsam?’ diye düşünmeye başladım. Daha sonra

Detaylı