Pdf Formatı
Transkript
Pdf Formatı
Editörden Dergimizin bu sayısının konusunu Kalkınma İçin Su konusuna ayırdık. Su, kıt kaynakların başında gelmektedir. Kıt olan kaynak değerli olunca onun verimli olarak kullanılmasının gerekliliği de kaçınılmaz olmaktadır. Anayasa’da herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir demekte ayrıca çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların ödevidir diye belirtilmektedir. Anayasamız, ülkenin su kaynaklarını kamu alanı içinde değerlendirir ve su kullanım hakkı, kamu kurumlarınca kamu ve özel taraflara kamu yararı ve ortak refah gözetilmesi şartıyla tanınır. Suya ilişkin haklar da çeşitli kanunlarla güvence altına alınmıştır. Suyun geleceği için öncelikle bireylerde su tasarrufu ve çevreyi koruma bilinci oluşmalı ki bu değerli kaynağı gelecek nesillere de devredebilelim. Orman ve Su İşleri Bakanımız Prof. Dr. Veysel Eroğlu meslek yaşamını Türkiye’nin geleceği olan “Su”ya vakfetmiş, bu konuda önemli yatırımların mimarı olmuştur. Bakanımız, her fırsatta Türkiye’nin heba edilecek bir damla suyu olmadığı konusunda halkı bilinçlendirmektedir. Bu kez dergimiz için hayat kaynağı olan suyun yeterli ölçüde, güvenle ve kalite ile halkımıza ulaşması konusunun önemini anlattı, gerçekleştirilen projeler hakkında bilgi verdi. Kamu, özel sektör, sivil toplum kuruluşları, bireyler Su konusunda sağduyu ile hareket etmelidir. Farklı uzmanların görüşleri ile su konusu sayfalarımızda yer aldı. Çalışma hayatında sosyal diyalog kritik öneme sahip bir konu. Bu konuda İNTES örnek çalışmalarına devam ediyor. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanımız Süleyman Soylu’nun talimatları ile toplantı serileri başlattık. Bu toplantılardan birincisi Asgari İşçilik Oranlarının Güncellenmesi Atölye çalışması oldu diğer Konferansımızın konusu da Çalışma Hayatının Sorunları oldu. Toplantılar önümüzdeki aylarda da devam edecek. Nesli tükenmekte olan deniz kaplumbağaları için ülkemizde örnek çalışmalar gerçekleştiriliyor. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Tabiat Varlıkları Genel Müdürlüğü’nün yürüttüğü çalışmalar ile bu eşsiz güzellikteki canlılar Akdeniz kıyıları olan yerleşim bölgelerinde güvenle denizlere geri dönüyorlar. Türkiye MYM inşaat sektöründe mesleki yeterlilik sınavlarını gerçekleştirmeye devam ediyor. Genç Yöneticiler Türkiye’nin marka projelerini yerinde inceliyor. Dergimizin konusunda okuyucularımız için kaynak olacağını umuyoruz. Saygılarımızla. YÜZ ELLİ ÜÇ İNTES İşveren Sendikası Adına Sahibi Celal KOLOĞLU Sorumlu Müdür H. Necati ERSOY Yayına Hazırlayanlar Ercan DEVA Demet SOMUNOĞLU Yönetim Yeri 4. Cadde 719. Sk. No: 3, Yıldız, Çankaya, Ankara T: 0312 441 43 50 (pbx), F: 0312 441 36 43 [email protected] / www.intes.org.tr ‘’İnşaat Sanayii Dergisi® 556 Sayılı KHK Uyarınca Türk Patent Enstitüsü Tarafından Tescile Bağlanmıştır’’ İNTES Kuruluş Tarihi 5 Şubat 1964 Sendikamız Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu üyesidir. İnşaat Sanayii Dergisi Ocak-Şubat 2004 tarihinden itibaren hakemli dergidir. İNTES İnşaat Sanayii Dergisi’nin adı da dahil olmak üzere tamamı üzerindeki telif hakları İNTES’e aittir. 10 16 20 DOSYA: DOSYA: DOSYA: Su kaynakları akılcı kullanılmalı Su Kullanım Hakkı Anlaşması ile HES yatırımları hızlandı Türkiye’nin orman varlığı artıyor Ali Rıza DİNİZ T.C. Orman ve Su İşleri Bakanlığı Orman Genel Müdürü Prof. Dr. Veysel EROĞLU Orman ve Su İşleri Bakanı İsmail ÜZMEZ Devlet Su İşleri Genel Müdürü Dergide yayınlanan yazılar yazarlarının kişisel görüşü olup hiçbir şekilde İNTES tüzel kişiliğinin görüşü olarak mütalaa edilemez. Dergide yayınlanan yazıların her hakkı saklı olup, İNTES’ten yazılı izin alınarak ve kaynak gösterilmek suretiyle kullanılabilir. ISSN: 1303-8028 Yayın Türü: Yerel Süreli Yayın, Ücretsizdir. İki ayda bir yayımlanır. Abonelerine ücretsiz olarak gönderilir. Yapım Reta Reklamcılık ve Tanıtım Ltd. Şti. Ziyaurrahman Cd. 285. Sk. No: 26/19 Çankaya, Ankara T: 0312 440 20 56, F: 0312 440 53 69 [email protected] / www.reta.com.tr Basım Desen Ofset San. ve Tic. A.Ş. Birlik Mh. 448. Cd. 476. Sk. No: 2 Çankaya, Ankara T: 0312 496 43 43, F: 0312 496 43 47 [email protected] www.desenofset.com.tr Basım Tarihi ve Yeri 15 Nisan 2016 / ANKARA 04 06 BAŞYAZI: Su gelecektir Celal KOLOĞLU Yönetim Kurulu Başkanı 50 DOSYA: İnsanlığın temel hakkı Su 56 DOSYA: 21. yüzyılda yeni su yönetimi paradigması Dursun YILDIZ Su Politikaları Derneği Başkanı DOSYA: İstanbul’da suyun nabzını tutmak istiyoruz Dr. Dursun Atilla ALTAY İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürü 26 DOSYA: Doğru uygulandığında HES’ler sürdürülebilir kalkınma aracı Prof. Dr. Ahmet Mete SAATÇİ 60 İzmir Kanalizasyon ve Su İdaresi Genel Müdürü Türkiye Su Enstitüsü Başkanı 42 DOSYA: Su güvenliği, iklim değişikliği ve sürdürülebilir kalkınma Prof. Dr. Doğan ALTINBİLEK 68 DSİ Eski Genel Müdürü Dünya Su Konseyi Başkan Yardımcısı 44 DOSYA: Su güvenliği olmadan gıda güvenliği mümkün değildir Prof. Dr. Belgin ÇAKMAK A. Ü. Ziraat Fakültesi Tarımsal Yapılar ve Sulama Bölümü DOSYA: AB standardı arıtılmış atıksuda İZSU ilk sırada Behiye Fügen SELVİTOPU DOSYA: Bölgesel Su Ortaklığı Girişimi: “Her Damla Değer Katar” Ceyda ALPAY UNDP Türkiye New World Proje Müdürü 72 DOSYA: TÜBİTAK yeşil girişimcilere destek veriyor 30 36 80 110 114 DOSYA: DOSYA: TOPLANTI: KÜLTÜR / SANAT: TÜRKİYE MYM’DEN: Misyonumuz, temiz suya erişmeyen kent kalmasın Uluslararası Marka Proje: GAP Mehmet Turgut DEDEOĞLU Sadrettin KARAHOCAGİL Çalışma Hayatı Sorunları Konulu 46’ncı Çözüm Arama Konferansı düzenlendi Akdeniz’in incileri deniz kaplumbağaları koruma altında Çinlilerin Mesleki Yeterlilik Belgeleri Türkiye MYM’den İLBANK A.Ş. Genel Müdürü GAP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanı 76 TOPLANTI: Asgari İşçilik Oranları Güncellenmesi Atölye Çalışması yapıldı 86 İNŞAAT SANAYİCİLERİ: BERGİZ İNŞAAT A.Ş. 88 İNŞAAT SANAYİCİLERİ: ENK YAPI İNŞAAT TİCARET LTD. ŞTİ. 98 90 İNŞAAT SANAYİCİLERİ: GÜRBAĞ İNŞAAT MÜHENDİSLİK MADENCİLİK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. 104 92 İNŞAAT SANAYİCİLERİ: ÖZGÜN İNŞAAT TAAHHÜT SANAYİ VE TİCARET LTD. ŞTİ. 106 T.C. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğü 108 PROJE: Tekfen İnşaat A.Ş. Su Projeleri 124 HABERLER: Mega Projeler İhtisas Fuarı’nda buluşuyor İNŞAAT SANAYİCİLERİ: YMSKJV YAPI MERKEZİ İNŞAAT VE SANAYİ A.Ş. VE SK ENGINEERING & CONSTRUCTION CO. LTD. ADİ ORTAKLIĞI İŞLETMESİ 116 TÜRKİYE MYM’DEN: Yaygın ve Serbest Öğrenmelerin Geçerli Kılınması konulu TAIEX Çalıştayı 126 HABERLER: Hidromek, 2015 yılında da lider oldu. GÖRÜŞ: Bordür girişleri ile caddelerde yağmur suyu drenajı Yard. Doç. Dr. Ali UYUMAZ 118 İGY’DEN: İGY’den marka projelere ziyaretler devam ediyor 127 VEFAT: Refik GÜL 1944 - 2016 PROJE: Güriş İnşaat Su Projeleri 122 YENİ YAYIN: Aile Şirketleri ve Kurumsallaşma 128 SUMMARY PROJE: İlci İnşaat’tan Su Projeleri 123 YENİ YAYIN: Çalışma Hayatı 94 İNŞAAT SANAYİCİLERİ: YAPI MERKEZİ MÖN ADİ ORTAKLIĞI 96 Su Vakfı Başkan Yardımcısı İTÜ İnşaat Fakültesi Öğretim Üyesi BAŞYAZI Celal KOLOĞLU Yönetim Kurulu Başkanı Su gelecektir Su, dünyanın ve insanlığın geleceğidir. Ekosistemin korunabilmesi için de suya ihtiyaç olduğu açıktır. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda su “Temel İnsan Hakkı” olarak kabul edilmiştir. BM’nin güvenli ve temiz içme suyuna erişimi ve sağlıklı çevreyi hak olarak kabul etmesi buradan başlamaktadır. Sanıldığı gibi ülkemiz su zengini bir ülke değildir. Su güvenliği, sürdürülebilir kalkınmanın temel unsurları arasında yer almaktadır. Su; gıda üretimi, hidroelektrik enerji, sanayi ve ticari faaliyetler açısından hayati öneme sahiptir. 4 Son zamanlarda çok tartışılan küresel ısınmanın da ülkemizin su kaynakları üzerinde olumsuz etkileri olacağı açıktır. Aynı zamanda su uzmanı da olan Orman ve Su İşleri Bakanımız Prof. Dr. Sayın Veysel Eroğlu’nun çevresel kirlenmenin etkilerini azaltan projeler geliştirme konusundaki kararlı tutumunu, takdirle ve şükranla karşılıyoruz. Yine su kullanımında tasarruf sağlanabilmesi için kullanılan suyun kayıt altına alınabilmesi amacıyla Bakanlığın su ölçüm sistemleri kurulması yaklaşımını, son derece yerinde bulunuyor ve destekliyoruz. AB Mevzuatı dikkate alınarak su konusunda Türkiye’de otoritenin tek olmasını öngören Su Kanunu Taslağı’nın kısa sürede sonuçlandırılarak yasalaşması halinde önemli bir ihtiyaç da hukuken karşılanmış olacaktır. Su kaynaklarımızı hem miktar hem de kalite olarak korumayı görev bilmeliyiz. Bizler de inşaat sanayicileri olarak hidroelektrik enerji üretimi konusunda çok daha titiz, seçici ve duyarlı olmak zorundayız. Sularımızın verimli kullanımını başarmak zorundayız. Ülkemizin su politikasındaki temel önceliği, milli kaynak olan suyun son damlasına kadar kullanılması ve kaynak israfının önlenmesidir. Suyun hayat demektir bilinç ve duygusuyla çocuklarımıza, torunlarımıza ve geleceğimize daha güzel ve yaşanabilir bir ülke bırakmak temennisiyle… Saygılarımla. 5 İnsanlığın temel hakkı Su Ülkemizin hedefi dünyanın ilk on ekonomisi arasına girmektir. Bu nedenle daha çok yatırım yaparak milli gelir düzeyini artırabiliriz. DOSYA Su Kalkınma sadece büyüme göstergelerinden ibaret değildir. Temiz suya erişim, yeşil bir doğa, temiz hava solumak kalkınmış olmanın sosyal göstergesidir. Sanayileşmek önemlidir, ama çevresel etkileri de o ölçüde gözetmek zorundayız. 6 Su, yaşamın vazgeçilmez unsurudur. Su, dünün en önemli gündem konusuydu. Bugün yine gündemin ilk sırasını işgal ediyor. Su, yarın daha da önem kazanacak ve önemini hep koruyacaktır. Tarih boyunca su yaşamı şekillendirmiş, medeniyetlerin oluşumu ve toplumların gelişmesine katkı sağlamıştır. Yok olduğunda göçlere hatta savaşlara yol açmıştır. Kimi zaman su uluslararası politikalarda da önem kazanmaktadır. Su gibi aziz ol değişiyle suya verdiği değeri gösteren kültürümüzde de Anadolu’nun her yeri çeşmelerle, suya ilişkin temalarla süslenmiştir. Dünyanın her bölgesinde kentleşme artıyor, nüfus gençleşiyor, tüketim hızı artıkça daha çok kaynağa ihtiyaç duyuluyor. Hayat standartlarını ve ekonomik yapıyı direk etkileyen su, ihtiyaç duyulan kaynakların başında gelmektedir. Yaşamın vazgeçilmez parçaları olan doğal kaynakların ikameleri varken, su, ikamesi olmayan tek kaynaktır denilebilir. Küresel ölçekteki veriler önümüzdeki dönemlerde dünyanın hemen her bölgesinde su sıkıntısı tehlikesine maruz kalma olasılığını göstermektedir. İklim dengesizliklerine ilişkin duyduğumuz haberler sıklaşırken, bu yaşanan dengesizliklerin her birisi de suyun hızla tükenmesine işaret ediyor. Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü verilerine göre Türkiye’de yıllık ortalama yağış miktarı yaklaşık 643 mm olup, yılda ortalama 501 milyar m3 suya tekabül etmektedir. Bu suyun 274 milyar m3’ü toprak ve su yüzeyleri ile bitkilerden olan buharlaşmalar yoluyla atmosfere geri dönmekte, 158 milyar m3’lük kısmı ise akışa geçerek çeşitli büyüklükteki akarsular vasıtasıyla denizlere ve kapalı havzalardaki göllere boşalmaktadır. Bu veriler ışığında Türkiye’nin yarı kurak bir iklim kuşağında olduğunu söyleyebiliriz. Ülkemizde kişi başına düşen yıllık kullanılabilir su miktarı 1.519 m3 civarındadır. 2030 yılında nüfusu yaklaşık olarak 100 milyona ulaşacak olan Türkiye, kişi başına düşen 1120 m3/yıl civarında olacbileceği söylenmektedir. Yani açıktır ki Türkiye su zengini ülkelerden birisi değildir. TÜİK verilerine göre, 2000 yılında 26,4 milyon hektar olan toplam tarım arazisi varlığı yüzde 9,5 azalarak 2014 yılında 23,9 milyon hektara gerilemiştir. Türkiye’de kullanılabilir yaklaşık 112 milyar metreküp suyun 44 milyar metreküpünü kullanıyoruz. Bu suyun 3/4 ü kullanma suyu olarak tüketilmektedir. O zaman suyumuzu planlı yönetmeliyiz ki gelecek nesillere sağlıklı ve yeterli su devredebilelim. Zira suyun bol miktarda olması değil yönetimi önem arz etmektedir. Suyun enerjisinden de faydalanmalıyız. Sürdürülebilir kalkınma ve adil gelir dağılımı açısından ekonomik ve teknik olarak su potansiyelini değerlendiren yatırımlar da önem arz etmektedir. Ülkemizde artık sulama alanlarında su tasarrufu sağlayacak modern sulama sistemleri yaygınlaşmaktadır. 7 Bu projeler gelecek nesillere daha temiz bir dünya bırakmaktadır. Dünyanın gelişmiş bölgeleri bu yatırımları tamamlarken, gelişmekte olan ülkelerde halan suyun enerjisinden yeterli ölçüde faydalanılmamaktadır. Ülkemizde bu konuda önemli gelişmeler yaşanmaktadır ve başarılar elde edilmektedir. Türkiye’nin hidroelektrik potansiyeli 165 milyar kiloWatt saattir.2003 yılında 26 milyar kiloWatt saat olan hidroelektrik enerji üretimimiz 2015 yılı sonu itibariyle 87,7 milyar kiloWatt saate yükselmiştir. Su değdiği yere hayat verdiği gibi su adına yapılan her yatırım da çevresine hayat vermektedir. Bir sulama kanalı tarımsal alanların gelişmesini sağlamakta, bölge halkına istihdam olanaklarını geliştirerek ekonomisine katkı 8 sağlamakta, kentlere göç hızını yavaşlatmakta ve farklı yatırımları da harekete geçirmektedir. Toprağın suyla buluşması neticesinde 5 ila 14 kat ürün çeşitliliğini sağlanmakta, proje alanlarında Gayri Safi Milli Zirai Gelir yaklaşık beş kat artmaktadır. Yani suyun yaydığı dalgalar hızla büyüyebilmektedir. Türkiye’de suyun bir damlasını boşa harcanmamalıdır. Suyun tarımda kıymetini bilecek, enerjiye dönüşümünü sağlayacak yatırımlar hızla hayata geçirilmektedir. Suyun akılcı kullanımı konusunda atılımlar yapılmaktadır. Örneğin Orman ve Su İşleri Bakanlığı tarafından yürütülen 1000 günde 1000 gölet sulama projesi Cumhuriyet tarihinin en önemli projelerindendir. 2014 yılı sonu itibarıyla DSİ tarafından inşa edilerek işletmeye açılan toplam sulama tesisi sayısı 2.424 olup sulama alanı net 2.935.483 hektardır. 2014 yılında toplam proje tutarı 857 milyon TL olan 11 sulama projesi, 2015 yılında ise toplam proje tutarı 2.287 milyon TL olan 12 sulama projesi tamamlanmıştır. Bununla birlikte, yatırımı devam eden projeler kapsamında inşa edilen 17 baraj, 43 büyük sulama tesisi ve 461 adet küçük su işinin ise 2015 yılında tamamlanması öngörülmüştür. Bölgesel eylem planlarında öngörülen hedeflere ulaşılması amacıyla 2015 Yılı Yatırım Programı’nda GAP, DAP, KOP ve DOKAP bölgesel öncelikli projelerin hızlandırılmasına önem verilmektedir. Ülkemizin kalkınma planlarında da suya yönelik önlemler kapsamında “Tarımda Su Kullanımının Etkinleştirilmesi Programı Eylem Planı” 2014-2018 Orta Vadeli Plan’da öncelik verilmiştir. Su ve toprak kaynaklarının miktarının ve kalitesinin korunması, geliştirilmesi ve bu kaynaklara olan talebin en yüksek olduğu tarım sektörü başta olmak üzere sürdürülebilir kullanımını sağlayacak bir yönetim sisteminin geliştirilmesi temel amaçtır. Bu kapsamda su kaynaklarının etkin kullanımı ve korunması için bütüncül su kaynakları yönetimi modeli geliştirilecektir. Kurum ve kuruluşlar arasında iş birliği ve koordinasyonu geliştirmek amacıyla su verilerinin bütünleştirilmesi sağlanacaktır. Su Kanunu çıkarılacaktır. İklim değişikliğinin ve su havzalarındaki tüm faaliyetlerin su miktarı ve kalitesine etkileri değerlendirilerek havzalarda su tasarrufu sağlama, kuraklıkla mücadele ve kirlilik önleme başta olmak üzere gerekli önlemler alınacaktır. Yeraltı su kaynaklarının tarımda kontrollü kullanımının sağlanmasına yönelik miktar kısıtlaması ve fiyatlandırma mekanizmaları geliştirilecektir. İklim şartlarından, yanlış ve aşırı su kullanımından kaynaklanan sorunlar çözülerek tarımda su kullanımı etkinleştirilecektir. Zira etkin su kaynağı yönetimi için sulama sistemlerinin modernleşmesi gerekmektedir. sosyal düzenlemelerin hayata geçirilmesi önemlidir. Su, dünya genelinde adil olarak dağılan bir kaynak değildir. Ülkemiz de yarı kurak bir iklim kuşağında yaşadığı göz önünde bulunulursa suyun kalitesi ve miktarını artıracak tüm mühendislik, hukuksal ve Dergimizin Dosya konusu olarak “Su”yu seçtik, konunun uzmanları suyun bilinçli ve etkin kullanımına yönelik görüşlerini aktardılar Sadece Türkiye açısından değil, Dünya ülkeleri açısından da suyun önemi giderek artmıştır. Konu uluslararası değerlendirmelere tabi tutuldu. Bu noktadan hareketle Birleşmiş Milletler 2012 yılında kişi başına 35 litre suyu “Temel İnsan Hakkı” olarak kabul etti. Böylece, su tüm insan haklarının temel bir parçası haline geldi Yarınları korumak için suyu korumak zorunda olduğumuzu unutmamak gerektiğinin bilinciyle 9 DOSYA Su Prof. Dr. Veysel EROĞLU Orman ve Su İşleri Bakanı Su kaynakları akılcı kullanılmalı Suyu israf etmeden verimli kullanmak ve su talebini karşılayacak yatırımları yapma mecburiyetindeyiz. 10 Ülkemiz bilindiği gibi, dünyanın yarı kurak coğrafyasında bulunmaktadır ve yağış dağılımı düzensizdir Biz ülke olarak canlı hayatı için elzem olan bu eşsiz kaynağın korunmasını ve sürdürülebilir kullanımını esasen insanoğlunun tabiata karşı ahlaki mesuliyeti olarak görmekte ve çalışmalarımızı bu bağlamda devam ettirmekteyiz. Türkiye’de ziraat, içme suyu, sulama ve taşkın koruma gibi su ile alakalı faaliyetlerden mesul ana kuruluş Bakanlığımız bünyesinde vazife yapan Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü’dür. Genel Müdürlüğümüz son 13 yılda su güvenliği ve suya adil ulaşım konularında ciddi çalışmalar yapmaktadır. Bir yandan baraj ve depolama tesisleri inşa ederek su arzını artırırken diğer yandan da su talebini makul seviyelere indirmenin gayretindeyiz. Suyu israf etmeden verimli kullanmak ve su talebini karşılayacak yatırımları yapma mecburiyetindeyiz. Arzın artırılmasına ilişkin tedbirler kapsamında depolama kapasitesini artırmaya çalışmakta, bu doğrultuda artan su ihtiyaçlarını karşılayacak nispette ve gelecek su ihtiyaçlarını belli oranlarda garanti altına alacak baraj ve göletler inşa etmekteyiz. Suyun fazla olduğu zamanlarda hem taşkın zararlarını önlemek hem de suyun fazlasını depolamak suretiyle kurak zamanlarda kullanıma sunma yönünde su biriktirme yapıları olan barajlar, göletler ve rezervuarlar ülkemiz için vazgeçilemez yapılardır. Son 13 yılda ülkemizin dört bir yanında 320 adet barajı tamamlayarak aziz milletimizin hizmetine sunduk. Dünya’nın yakından takip ettiği “GÖLSU-1000 Günde 1000 Gölet ve Sulama Projesi” ile mevcut depolama kapasitemize ciddi destek sağlayacağız. Su kaynaklarından hidroelektrik üretimi için faydalanmak üzere önemli adımlar attık. Türkiye’de işletmede bulunan hidroelektrik santrallerin toplam kurulu gücü yaklaşık 26 bin megavattır. Bazı ülkelerde %8090’lara ulaştığı değerlendirilen hidroelektrik potansiyel ülkemizde %50 civarındadır. Ancak özel sektörümüzle birlikte geliştirilen projelerle toplam potansiyel 48 bin megavata çıkarılacaktır. Uygulamaya koyduğumuz ve peyderpey revize ettiğimiz “81 Şehir Merkezinin İçme-Kullanma ve Sanayi Suyu Temini Eylem Planı” ile şehirlerimizin uzun vadeli içme suyu meselesini çözmenin gayretindeyiz. Ayrıca su havzalarımızı korumak adına evsel atık su artıma tesisleri inşa ediyoruz. Atık sularımızı nasıl sulamada kullanabiliriz hususunda çalışmalar yapmaktayız. Su talebinin azaltılması konusu arzın artırılması kadar önemlidir. Çevresel kirlenmenin suya etkilerini azaltan projeler Ülkemizde en çok suyu tarımda kullanmaktayız, buna karşılık aldığımız verim kullanılan su miktarı yanında düşük seviyededir. Anayasamızın 56. maddesinde, “Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir” der. Anayasaya göre çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek devletin ve vatandaşların ödevidir. Bu israfı ortadan kaldırmak adına 2003 yılından bu yana zirai sulamada bütün projelerde tasarruf için hızla kapalı sulama sistemlerine geçtik. Bu, ülkemiz için milat sayılabilecek bir uygulamadır. Su talebinin azaltılması konusunda mahalli yönetimlere de ciddi vazifeler düşmektedir. Bunların başında şehir şebekelerinin eskiliğinden kaynaklanan kayıp ve kaçaklarının giderilmesi gelmektedir. Bu konuda belediyelerimiz gerekli çalışmaları zaman kaybetmeden hayata geçirmelidir. Kayıp-kaçak konusu ülkemizde şu an itibariyle suyun idare edilmesi hususunda en önemli konudur. Ayrıca yeraltı su kullanımı için öngörülen “ölçüm sistemlerinin” bazı havzalarda tespit ve tesis edilmesi de ön plana çıkmaktadır. Atıkların yanlış boşaltılması neticesi, hayat kaynağımız olan sularımız her gün artan oranda kirletilmektedir. Burada önemli olan suları arıtmadan önce kirlenmesini önlemektir. Böylece hem tabiatın dengesini korumuş hem de suları temizlemek için gereksiz harcamalar yapmamış oluruz. Daha sağlıklı bir çevre, daha temiz bir dünya için daha fazla umut ve emekle çabalarımızı yoğunlaştırmalıyız. Yürüttüğümüz projelere gelince Bakanlığımız tarafından 2012 -2015 yılları arasında “Türkiye’de Havza Bazında Hassas Alanların ve Su Kalitesi Hedeflerinin Belirlenmesi Projesi” yürütülmüştür. 11 Türkiye’nin gelecek nesillerine sağlıklı ve yeterli su bırakabilmesi için kaynaklarının çok iyi korunup akılcı kullanılması gerekmektedir. Herkes bu bilinçle hareket edip suyu tasarruflu kullanmalıdır. Proje ile azot ve fosfor gibi besin elementleri açısından kirlenmiş veya kirlenme tehdidi altındaki su kaynakları belirlenmiş ve bu su kaynaklarında fizikokimyasal ve biyolojik izleme çalışmaları yapılmıştır. İzleme neticelerinden yararlanılarak su kaynaklarının kalite durumu, trofik seviye durumu ve kirliliğe hassasiyet durumları ortaya konmuştur. Su kalitesinin iyileştirilmesi ve korunması maksadıyla alınması gereken tedbirler de belirlenmiştir. Yine Bakanlığımız tarafından 2011-2014 yılları arasında 3 adet proje yürütülmüştür. Bu projeler; Tehlikeli Madde Kirliliğinin Kontrolüne İlişkin Proje, Ülkemiz Kıyı ve Geçiş Sularında Tehlikeli Maddelerin Tespiti ve Ekolojik Kıyı Dinamiği Projesi, Bitki Koruma Ürünlerinin Kullanımı Neticesinde Meydana Gelen Su Kirliliğinin Tespiti ve Madde veya Madde Grubu Bazında Çevresel Kalite Standartlarının Belirlenmesi Projesi’dir. Söz konusu projeler kapsamında yapılan çalışmalarla ülkemiz sularını kirleten tehlikeli maddeler belirlenmiş ve bu maddelerin alıcı ortamlarda bulunma durumlarının ortaya konulması maksadıyla bir yıl süren izleme çalışmaları gerçekleştirilmiştir. Bütün bu çalışmaların yanında tehlikeli maddeler için alıcı ortam standartlarını ifade eden çevresel kalite standartları ulusal düzeyde geliştirilmiştir. Ayrıca yine Türkiye’de bir ilk olma özelliği taşıyan Tehlikeli Madde Bilgi Sistemi (TEMBİS) geliştirilmiş ve projeler kapsamında tehlikeli maddelere ilişkin elde edilen veriler web tabanlı bir coğrafi bilgi sistemi uygulaması olan bu sisteme entegre edilmiştir. 2013 yılı içerisinde Ülkemiz Su Kaynaklarının Korunması İçin Günlük Maksimum Toplam Yük Yaklaşımının Uygulanabilirliğinin Araştırılması Projesi, 2015 yılı içerisinde de Samözü Deresi-Nizip 12 Çayı Havzası Atıksu Yönetimi Eylem Planının Hazırlanması Projesi yürütülmüştür. 2013-2017 yılları arasında yürütülecek olan Yerüstü, Kıyı ve Geçiş Suları için Çevresel Hedeflerin Belirlenmesine Yönelik Metodolojinin Geliştirilmesi: Büyük Menderes Havzası Pilot Çalışması Projesi ile yerüstü, kıyı ve geçiş suları için çevresel hedeflerin, AB Su Çerçeve Direktifi ile uyumlu biçimde belirlenmesi, diğer havzalara uygulanabilecek metodolojinin geliştirilmesi ve pilot bölge özelinde önlemler programının oluşturulması hedeflenmektedir. 2014-2016 yılları arasında yürütülecek olan Yerüstü Suları ile Yüzme ve Rekreasyon Amacıyla Kullanılan Kıyı Sularında Siyanobakteriler için Alarm Seviyelerinin ve Limitlerin Belirlenmesi, Müdahale ve Mücadele Yöntemlerinin Geliştirilmesi Projesi ile içme suyu kaynağı olarak kullanılan yerüstü su kaynakları, baraj gölleri ile yüzme ve rekreasyon amacıyla kullanılan yerüstü suları ile kıyı ve geçiş suları için siyanobakterilerin ve siyanotoksinlerin alarm seviyelerinin tespit edilmesi, bunlara özel mücadele ve müdahale yöntemlerinin belirlenmesi, içme suyu arıtma tesislerinin mevcut durumlarının ortaya konularak siyanobakteri giderim verimlerinin tespit edilmesi ve bu kapsamda tesislerin revizyon ihtiyaçlarının belirlenmesi planlanmaktadır. 2015-2017 yılları arasında yürütülecek olan Günlük Maksimum Toplam Yük Yaklaşımının Gediz Havzası’nda Uygulanması Projesi ile yerüstü su kaynaklarında hedeflenen su kalitesi aşılmaksızın kabul edebilecek günlük kirletici yükün hesaplanmasına yönelik olarak Gediz Havzası’nda örnek bir çalışma yapmayı hedefliyoruz. Su kaynaklarımızın son damlasına kadar doğru değerlendirilmesi adına bütün kamu kurum ve kuruluşlarının koordinasyon içerisinde yürüttüğü titiz çalışmalar devam etmektedir. Su kullanımı konusunda bilinçlendirme çalışmaları Türkiye su zengini bir ülke değildir. Kişi başına düşen yıllık su miktarına göre ülkemiz su azlığı yaşayan bir ülke konumundadır. Dolayısıyla Türkiye’nin gelecek nesillerine sağlıklı ve yeterli su bırakabilmesi için kaynaklarının çok iyi korunup akılcı kullanılması gerekmektedir. Herkes bu bilinçle hareket edip, suyu tasarruflu kullanmalıdır. Suyun, tabiatta alternatifi olmayan tek kaynak olduğu unutulmamalı ve vatandaş olarak üzerimize düşen vazifeleri yerine getirmeliyiz. Türkiye’nin su sektöründe karşılaştığı meseleler, dünyada son 20 yılda yaşanan gelişmeleri ve uygulanan yaklaşımları da dikkate alarak, su kaynakları yönetiminde yeni yaklaşımlar geliştirmesini gerektirmektedir. Su kullanımında tasarruf sağlanabilmesi için kullanılan suyun kayıt altına alınabilmesi maksadı ile ölçüm sistemleri kurulmaktadır. Ölçüm sistemi olmayan kullanımlarda suyun istenildiği şekilde yönetilmesinin mümkün olmadığı bir gerçektir. Mevcut mevzuatımızda pek çok kurum ve kuruluşa su temin ve kullanım yönünden yetkiler verilmiş olup bu durum ise yönetimde kargaşaya ve menfaat çatışmalarına sebebiyet vermektedir. Bu olumsuz gidişe son vermek maksadı ile AB Mevzuatı da göz önünde bulundurularak otoritenin tek olması maksadı ile paydaş kamu kurumları, üniversiteler, özel sektör temsilcileri ve diğer sivil toplum kuruluşlarının katkıları da alınmak suretiyle yeni bir Su Kanunu Taslağı hazırlanarak Meclis’e sevk edilmek üzere Başbakanlığa gönderilmiştir. Önümüzdeki dönemde taslağın kanunlaşması halinde AB tarafından çevre faslının kapatılması için şart koşulan hususlardan biri de yerine getirilmiş olacaktır. Kanun’un çıkması ile ülkemiz içinde son derece önemli bir ihtiyaç da karşılanmış olacaktır. 13 Suyun yerli yerinde kullanılması, ihtiyaçların zamanında yeterli miktar ve evsafta karşılanması, halkımızın daha rahat ve huzurlu bir şekilde yaşamasına imkân vereceği gibi zirai mahsul üretiminin artması ile gıda güvenliği de sağlanmış olacaktır. Başarılı bir su yönetimi kriterleri Su olmadan hayatın var olamayacağı düşünüldüğünde su kaynaklarının çok daha dikkatli kullanılmasının önemi kendiliğinden ortaya çıkmaktadır. Bunun yanında su kaynaklarını tehdit eden ciddi meseleler de bulunmaktadır. Dünya nüfusu arttıkça su tüketimi de artmakta, sanayileşme ve artan nüfus dünyadaki su kaynaklarını kirleterek bu kaynaklar üzerindeki baskıyı artırmaktadır. Özellikle son yıllarda kendini göstermeye başlayan küresel 14 ısınma ve buna bağlı değişen iklim şartları da eklendiğinde dünyadaki su kaynakları üzerindeki mevcut baskı daha da artmaktadır. Kaynaklar ne kadar fazla olursa olsun planlı bir su yönetimi sergilenmediği sürece sıkıntı yaşanması kaçınılmazdır. Bu anlayışla su potansiyelimizden teknik ve ekonomik şartlar çerçevesinde optimum düzeyde faydalanmaya çalışmaktayız. İçme, kullanma ve sanayi suyu temini, zirai sulama, taşkın zararlarından korunma ve hidroelektrik enerji üretimi konularında kaynakların dikkatli kullanımı ve sağlanacak denge muhtemel bir su sıkıntısı riskini asgari düzeye indirmektedir. Su kaynaklarımızın son damlasına kadar doğru değerlendirilmesi adına bütün kamu kurum ve kuruluşlarının koordinasyon içerisinde yürüttüğü titiz çalışmalar devam etmektedir. Ancak kaynakların maksimum düzeyde kullanımı yalınızca kamunun alacağı tedbirlerle sağlanamayacaktır. Bunu için sivil toplum kuruluşlarının ve basının üzerine de büyük vazifeler düşmektedir. Ülkemizin su politikasında önceliği milli kaynağı olan suyun son damlasına kadar doğru kullanılması ve kaynak israfının önlenmesidir. Yani bir yandan suya yatırım yaparak arzı artırmak, bir yandan israfı ve gereksiz su kullanımını önleyerek talebi azaltmak. Bütün bu saydıklarımızdan hareketle suyun daha verimli ve sürdürülebilir bir şekilde kullanılması için suyun tekelden yönetimi elzem hale gelmiştir. Ülkemizde su ile alakalı mes’ul kurum Orman ve Su İşleri Bakanlığı’dır. Türkiye, yönetilebilir ölçekte 25 su (nehir) havzasına ayrılmıştır. Bunlardan 5 tanesi sınır aşan su havzalarıdır. Ülkemiz, özellikle suyun en iyi şekilde değerlendirilmesi ve Türkiye’nin su politikalarını doğru belirlemek maksadıyla 2011 yılında sudan sorumlu kurumlar üzerinde yapılanmaya gitmiştir. Bakanlığımıza bağlı DSİ Genel Müdürlüğü, Türkiye’deki su yatırımlarının planlanması, projelendirilmesi, inşası, bakımı ve onarımı ile işletme faaliyetlerinin koordinasyonundan mes’uldür. Yıllık 11 milyar TL’yi aşan bütçesi ile Türkiye’nin en büyük yatırımcı kamu kurumları arasında ilk sıralarda yer almaktadır. Bakanlığımız, gerek su politikası, gerekse su kalitesi çalışmalarına da özel önem vermektedir. Bu maksatla 2011 yılında, Bakanlık bünyesinde Su Yönetimi Genel Müdürlüğü kurulmuştur. Su Yönetimi Genel Müdürlüğü; havza, taşkın ve kuraklık yönetim planlarını hazırlayıp uygulanmalarını takip etme, Türkiye’nin Avrupa Birliği Su Sektörü uyum faaliyetlerini koordine etme, su kalite izleme çalışmalarını planlama ve koordine etme, havza ölçeğinde alıcı ortam esaslı deşarj standartlarını geliştirme, su mevzuatı çıkarma, iklim değişikliğinin su kaynaklarına etkilerini belirleyerek uyum politikası geliştirme, su ile alakalı kurumlar arası koordinasyonu sağlama gibi vazifeleri yürütmektedir. Yine 2011 yılı içinde Orman ve Su İşleri Bakanlığı’na bağlı, Merkezi İstanbul’da olan Türkiye Su Enstitüsü kurulmuştur. Türkiye Su Enstitüsü ülkemizin uluslararası seviyede su politikasını geliştirmek, su ile alakalı uluslararası faaliyetleri izlemek, raporlamak, eğitim vermek, organizasyon yapmak gibi faaliyetleri yürütmek ve aynı zamanda bir düşünce kuruluşu olarak faaliyet göstermek üzere çalışmalarını sürdürmektedir. Ülkemiz coğrafi konumu itibariyle dünyamızın, yarı kurak iklim bölgesindedir. Ülkemizde yıllık ortalama yağış miktarı 574 mm olup bölgelere ve zamana göre farklılıklar göstermektedir. Misal olarak Orta Anadolu’da yıllık ortalama yağış 250 mm iken Karadeniz’de 2.500 mm’ye kadar ulaşmaktadır. Yıllık ortalama yağış miktarı 501 milyar m3 suya tekabül etmektedir. Toplam kullanılabilir su miktarı ise 112 milyar m3’tür. Dolayısıyla kişi başına düşen yıllık su miktarı 1.435 m3’tür. Bu değer ülkemizin su zengini olmadığını ve su sıkıntısı etkisini hisseden ülkeler arasında telakki edileceğini, kaynaklarını akıllıca ve en yüksek verim ile kullanması durumunda kendi kendine yeteceği anlamına gelmektedir. Türkiye, yönetilebilir ölçekte 25 su (nehir) havzasına ayrılmıştır. Bunlardan 5 tanesi sınır aşan su havzalarıdır. Ülkemiz Asi ve Meriç havzalarında mansap, Fırat – Dicle, Çoruh ve Aras su havzalarında ise memba konumundadır. Diğer 20 su havzasının tamamı kendi topraklarımızda bulunmaktadır. Ülkemizin ulusal su politikasının ana esaslarını kısaca “su kaynaklarımızı hem kalite hem de miktar olarak korumak ve sularımızın en verimli şekilde kullanılmasını sağlamaktır” şeklinde ifade edebiliriz. SU GİBİ AZİZ OLUNUZ… 15 DOSYA Su Ali Rıza DİNİZ Devlet Su İşleri Genel Müdürü Su Kullanım Hakkı Anlaşması ile HES yatırımları hızlandı Özel sektörün hidroelektrik enerji yatırımları sayesinde 2003 yılında 26 milyar kilowatt saat olan üretim, 91 milyar kilowatt saate yükseldi. Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü (DSİ) ülkemizde su kaynaklarının geliştirilmesi ve içme suyu havzalarının korunması ile ilgili faaliyetlerden sorumlu kuruluştur. Tarım (sulama ve taşkın), enerji (hidroelektrik santraller), DKHShizmetler (İçme suyu, sanayi suyu, atık su) ve çevre sahalarında faaliyet göstermektedir. İnşaat faaliyetlerini Yatırım Programı içinde Büyük Su İşleri veya Küçük Su İşleri kapsamında yürütmektedir. Son 13 yıla bakıldığında DSİ Genel Müdürlüğü olarak çevre ile uyumlu projeleri hayata geçirerek su kaynaklarımızdan azami istifade etme yoluna gittik. 16 Özel sektör - kamu ortaklığı ile hidroelektrik enerjide dev yatırımlar Temiz ve sürekli bir enerji kaynağı olan suyun mümkün olan en kısa sürede faydaya dönüştürülmesi, boşa akan su kaynaklarının milli ekonomiye kazandırılması, projelerin daha kısa sürede tamamlanarak gelecekte muhtemel enerji açığının yerli kaynaklar ile karşılanması için 26 Haziran 2003 tarihinde Su Kullanım Hakkı Anlaşması Yönetmeliği çıkarıldı. Yürürlüğe giren “Su Kullanım Hakkı Anlaşması Yönetmeliği” ile özel sektörün hidroelektrik enerji yatırımlarında önü açılmış DSİ, 81 il merkezinde mevcut olan ve gelecekte ihtiyaç duyulacak içme, kullanma ve sanayi suyu miktarlarını ayrı ayrı belirledi. ve böylece 2003 yılında 26 milyar kilowatt saat olan üretimimiz, 91 milyar kilowatt saate yükselmiştir. GÖLSU “1000 Günde 1000 Gölet ve Sulama Projesi” tamamlandı Ülkemizin dört bir tarafında çok sayıda baraj tamamlanmış, sulamada iptidai yöntemleri bırakıp modern teknikleri kullanarak hem ciddi tasarruf sağlanmış hem de tarımsal geliri artırılmıştır. 2012 -2014 yılları arasında hayata geçirdiğimiz GÖLSU “1000 Günde 1000 Gölet ve Sulama Projesi” ile 1954 - 2011 yılları arasında yapılan gölet ve sulama projelerinden çok daha fazlası tamamlanmış, 20152019 yılları arasında ikinci GÖL-SU Projesi hayata geçirilmiş olup bu sayede 1071 adet gölet ve sulama projesini ülkemize kazandıracağız. 81 Şehir Merkezinin İçmeKullanma ve Sanayi Suyu Temini Eylem Planı Bunun yanında şehir merkezlerimizin içme suyu sıkıntısı çekmemesi ve sağlıklı suya erişimi ile alakalı olarak Sayın Bakanımız Prof. Dr. Veysel Eroğlu’nun talimatları ile ilki 2007 yılında 2008 - 2012 yıllarını kapsayan “81 Şehir Merkezinin İçme-Kullanma ve Sanayi Suyu Temini Eylem Planı” hazırlanmış, 2010 yılında bu eylem planı, 2010 - 2014 yılları için revize edilmiş ve son olarak 2013 yılında 2013 - 2017 yıllarını kapsayan yeni bir eylem planı hazırlanmış ve iller bazında yakın orta ve uzak vadede su ihtiyacı tespit edilmiş ve su sıkıntısı çekeceği öngörülen şehirlerde acil eylem planları uygulanmaya başlanmıştır. Bu çalışmalar neticesinde 81 il merkezinde mevcut olan ve gelecekte ihtiyaç duyulacak içme, kullanma ve sanayi suyu miktarları ayrı ayrı belirlenmiştir. Bu eylem planının hedefi, şehir merkezlerimizin asgari 2040 yılına kadar olan su ihtiyaçlarının 2023 yılına kadar yapılacak tesislerle temin edilmesidir. AKDENİZGEP, BAKGEP gibi bölgesel projeleri ekledik. Bu projeleri Sayın Orman ve Su İşleri Bakanımızın da zikrettiği gibi 2019 yılına kadar tamamlamak vatandaşlarımıza sağlıklı su iletilmesi adına son derece önemlidir. İstanbul’un Sigortası: Melen Projesi Dünyanın birçok ülkesinin nüfusundan fazla nüfusa sahip olan İstanbul’un uzun vadeli içme ve kullanma suyu ihtiyacını karşılamak amacıyla 4 aşama halinde geliştirilen Melen Projesi’nde en önemli aşamalardan biri de Melen Barajı’nın inşaatıdır. Baraj tamamlandığında İstanbul şehrimizin 2071 yılına kadar olan içme suyu ihtiyacı karşılanmış olacaktır. Önemli bölgesel projeler Ankara’nın uzun vadeli içme suyu projesi: Gerede Tüneli Su kaynaklarının değerlendirilmesi adına GAP, KOP, DAP gibi ülkemiz için son derece önemli olan bölgesel projelere TRAGEP, EGEGEP, MARMARAGEP, Gerede Tüneli, Türkiye’nin 31.592 m’lik 4,5 m çapındaki en uzun tünellerinden biridir. Toplam 31 592 metre uzunluktaki Türkiye’nin en uzun içme suyu maksatlı tüneli 17 Borulu sulama sistemli alanlar 2009 yılında 278 bin hektar iken 2015 yılında yaklaşık 400 bin hektarın üzerine çıktı. ile Ankara’nın 2045 yılına kadar olan içme – kullanma suyu ihtiyacı karşılanacaktır. Ermenek Barajı 7 yıllık sürede “Mühendislik Harikası” dev baraj 218 metre yüksekliği ile Çift Eğrilikli İnce Beton Kemer kategorisinde dünyanın 22’nci, Avrupa’nın yedinci, ülkemizin ikinci en yüksek barajıdır. Yılda 1 milyar kWh hidroelektrik enerji üretimi sağlanacak, Silifke’de taşkınların önüne geçilecek. 18 Çine Adnan Menderes Barajı ve HES Ege’nin 141 Yıllık Hayali Gerçekleştirildi… 1863 yılından beri Ege Bölgesi’nin hayali olan, sınıfında dünyanın 5. büyük barajı Çine Adnan Menderes Barajı 10.10.2010 tarihinde hizmete alınmıştır. Barajda depolanan 350 milyon m3 su ile 210.690 dekar arazi sulanacaktır. Ayrıca barajda kurduğumuz hidroelektrik santrali ile yılda 118 milyon kiloWatt.saat enerji üretilmektedir. Baraj ile ayrıca 91.000 dekar zirai arazi taşkın zararlarından korunmaktadır. Deriner Barajı Kendi kategorisinde ülkemizin en yüksek barajı Çift eğrilikli beton kemer tipinde inşa edilen Deriner Barajı ve HES 249 metre yüksekliği ile kendi kategorisinde Türkiye’nin birinci, Avrupa’nın üçüncü ve dünyanın altıncı yüksek barajıdır. Deriner Barajı’nda 2012 yılının Şubat ayında su tutulmuş ve barajımız 12.12.2012 tarihinde dönemin Başbakanı, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan tarafından hizmete alınmıştır. Deriner Barajı ve HES 670 MW kurulu gücü ile yılda 2 milyar 118 milyon kWh enerji üretimiyle ülkemiz ekonomisine yılda 492 milyon TL katkı sağlamaktadır. Tarımsal alanda etkin sulama yöntemleri Toprak ve su kaynaklarının geliştirilmesine yönelik hazırlanan sulama projelerinde maksadımız tarımsal üretimi artırmak, tarımla geçimini sağlayan nüfusun refah seviyesini yükseltmek, artan nüfusun gıda, sanayimizin hammadde ihtiyacını temin etmek, tarımın milli gelir içindeki payını artırmak, kırsal göçü önlemektir. Bu hedeflere ancak ve ancak sulama tesislerinin etkin ve verimli işletilmesi neticesinde ulaşılabilir. Ülkemizde şu an itibariyle 44 DSİ, özellikle son yıllarda, topoğrafik ve hidrolojik koşulları uygun olan yerlerde sulama suyu tasarrufu sağlamak ve birim sudan daha fazla faydalanabilmek için borulu sulama sistemlerinin yaygınlaştırılmasını temel politika olarak kabul etmektedir. milyar m3 su tüketilmekte olup sulama sektöründe 32 milyar m3, içme suyu sektöründe 7 milyar m3, sanayide 5 milyar m3 olarak hesaplanmıştır. Ülkemizde tarımda tüketilen su, toplam su miktarının %73’üne karşılık gelmektedir. Tarımsal sulama gayeli bu su tüketiminin, 2023 yılına kadar %64’e düşürülmesi planlanmaktadır. Bu açıdan modern sulama sistemlerine büyük önem vermekteyiz. Günümüz koşullarında suyun etkin biçimde kullanılması ve korunmasında, iletim, dağıtım ve araziye uygulama aşamalarında çağdaş teknolojilerin kullanılması gerekmektedir. DSİ, özellikle son yıllarda, topoğrafik ve hidrolojik koşulları uygun olan yerlerde sulama suyu tasarrufu sağlamak ve birim sudan daha fazla faydalanabilmek için borulu sulama sistemlerinin yaygınlaştırılmasını temel politika olarak kabul etmektedir. Özellikle 2000’li yılların başından itibaren kapalı sistem sulama şebekelerinin devreye alınması hususunda önemli bir ivme yakalanmıştır. DSİ’ce geliştirilen sulama sistemlerinin mevcut yapısına bakıldığında %39 klasik sistem, %43 kanalet, %18 borulu kapalı sistem uygulandığı görülmektedir. Genel Müdürlüğümüzün halen inşaatı devam eden projelerinde borulu kapalı sistem oranı %89 seviyesindedir. Bu oranın tüm sulama projelerinde, etkin bir sulama yönetiminin ve önemli miktarlarda su tasarrufunun sağlanması maksadıyla yeni yapılacak projeler ve eski sulama sistemlerinin rehabilitasyonu ile %45-50 seviyelerine ulaşması öngörülmektedir. Bu politika kapsamında değerlendirilen sulamalarımızda borulu sulama sistemli alanlar 2009 yılında 278 bin hektar iken 2015 yılında yaklaşık 400 bin hektarın üzerine çıkmıştır. Yeni yapılan sulama projelerinde borulu su dağıtım şebekesi yoğun bir şekilde kullanılmakta olup yatırım programında olan sulama projeleri tekrar gözden geçirilerek mümkün olan açık sulama sistemleri, kapalı sulama şebekelerine dönüştürülmektedir. Ülkemizin 2023 yılı hedefleri doğrultusunda, toplumumuzu yüksek refah seviyesine ulaştırma yolunda hazırlanan “Onuncu Kalkınma Planı”nda da su kaynaklarının tasarruflu kullanımı vurgulanmıştır. Ülkemizde gereğinden fazla kullanılan yeraltı suyunun kullanımını çiftçimiz ve sanayicimizi mağdur etmeden kontrol altına almak adına Ergene ve Konya Kapalı Havzası gibi pilot havzalar belirlenmiş olup çalışmalar bütün hızıyla devam etmektedir. Özel sektörümüz ile birlikte su kaynaklarımızdan enerji üretimi konusunda ciddi mesafe alınmış, hatta özel sektörümüz son 13 yılda yaptığı yatırımlarla kamunun önüne geçmiştir. Burada hayata geçirilen projelerde çevreye duyarlı davrandığımızı “çevre ile enerji” arasında tercih yapmadığımızı belirtmek isterim. Yer üstü ve yer altı suları ile yağmur sularının daha iyi yönetimi Yağış rejimi düzensiz olan Türkiye, su zengini bir ülke değildir. Ülkemizde kişi başına yıllık tüketilebilir su potansiyeli 1600 metreküptür. Doğu Karadeniz’de yılda m2’ye 2.500 mm yağış kaydedilirken, Orta Anadolu’da bu değer 250 mm’ye kadar düşmektedir. Dünyanın yarı kurak bir bölgesinde bulunan Türkiye’de yağış, zamana ve bölgelere göre farklılık gösterir. Örneğin Kızılırmak’ta toplam ortalama yıllık akımın %65’i yılın ilk 3 ayında geçmektedir. Ülkemizde yazın dereler kurumakta, yağışlar düşük seviyede kalmaktadır. En fazla suya ihtiyaç duyulan mevsimin yaz olması, kışın yağan kar ve yağmur sularının barajlarda ve göletlerde depolanmasını zorunlu kılmaktadır. Bu bağlamda ülkemizde baraj ve gölet inşa etmek, gelecek nesillere sağlıklı bir ülke bırakmak ve temiz suya erişim bakımından son derece önemli ve en sağlıklı yöntemdir. 2016’da gerçekleştirilmesi planlanan projeler 2016 yılı da geçmiş yıllar gibi Genel Müdürlüğümüz için son derece önemli yatırımların gerçekleştirileceği bir yıldır. 2016 yılı içinde büyük su işleri kapsamında 27 baraj, 2 adet hidroelektrik santral, 52 adet sulama tesisi, 22 adet içme suyu, 7 adet atık su arıtma tesisinin tamamlanması hedeflenmektedir. Ayrıca küçük su işleri kapsamında da 271 adet gölet ve sulama tesisi, 13 adet yerüstü sulama suyu tesisi ve 756 adet taşkın koruma tesisinin tamamlanması hedeflenmektedir. 19 DOSYA Su İsmail ÜZMEZ T.C. Orman ve Su İşleri Bakanlığı Orman Genel Müdürü Türkiye’nin orman varlığı artıyor Yaptığımız çalışmalar ile ormanlarımızı hem koruduk hem de alan ve servet olarak artırdık. Son 13 yılda ormanlık alanlarımız 1 milyon 500 bin hektar artırıldı. Ormanlık alanların büyüklüğü ve değişimleri bugüne kadar gerçekleştirilen orman envanter değerlendirme sonuçlarına ve yıllara göre; 1973: 20.199.296 ha (Ülke genelinin %26,1’i) 2012: 21.678.134 ha (Ülke genelinin %27,7’si) 1999: 20.763.248 ha (Ülke genelinin %26,7’si) 2015: 22.342.935 ha (Ülke genelinin %28,6’sı) 2004: 21.188.747 ha (Ülke genelinin %27,2’si) olarak tespit edilmiştir. Bu envanter sonuçlarına göre ormanlık alanda son 42 yılda yaklaşık 2,1 milyon hektarlık artış olduğu tespit edilmiştir. Türkiye genelinde ağaçlandırma çalışmaları Bakanlığımız, ülkemizin akciğerleri ormanlarımızı geliştirme ve genişletmek maksadıyla son 13 yılda muazzam bir çalışma gerçekleştirmiştir. Son yıllarda yaptığımız çalışmalar ile ormanlarımızı hem koruduk hem 20 de alan ve servet olarak artırdık. Son 13 yılda ormanlık alanlarımız 1 milyon 500 bin hektar artırıldı. 2008-2012 yılları arasında uyguladığımız “Milli Ağaçlandırma ve Erozyon Kontrolü Seferberliği Eylem Planı” kapsamında hedeflerimizi hep aşarak Trakya yüzölçümü büyüklüğündeki 2 milyon 429 bin hektar alanda ormanların geliştirilmesi ve genişletilmesine yönelik çalışmalar yapılarak 2 milyar adet fidanı toprakla buluşturduk. Seferberlikle birlikte ormancılık tesislerinin ve bozuk ormanların iyileştirilmesi çalışmalarında büyük gelişmeler kaydettik. 19922002 yılları arasında yılda ortalama 75 bin hektar alanda çalışılır iken seferberlik ile bu rakamı 6,5 katına çıkartarak 500 bin hektar gibi devasa rakamlara ulaştık. 2003-2015 yılları arasında 13 yılda toplam 4 milyon 445 bin hektar alanda ormanların geliştirilmesi ve genişletilmesine yönelik çalışma gerçekleştirdik. Bu alanlarda yaklaşık 3 milyar 500 milyon adet fidanı toprakla buluşturduk. 2008-2015 yılları arasında; • 17.043 km uzunluğundaki yol kenarlarına 11 milyon 582 bin adet, • 41.714 adet okul ve üniversite bahçesine 7 milyon 458 bin adet, • 19.776 adet ibadethane bahçesi ve mezarlıklara 3 milyon 164 bin adet, • 1.632 adet hastane ve sağlık ocağı bahçesine 408 bin adet boylu fidan dikerek ağaçlandırdık. Ayrıca 150 milyon 710 bin adet fidanı da vatandaşlarımıza ücretsiz olarak dağıttık. 2016 yılında da ağaçlandırma çalışmaları hız kesmeden devam ediyor. Bakanlığımızca 2016 yılında da 246 bin hektar alanda çalışılması ve yaklaşık 250 milyon adet fidanın toprakla buluşturulması hedeflenmektedir. Özel ağaçlandırmalara destek Bakanlığımızca özel ağaçlandırmaya büyük önem verilmekte ve desteklenmektedir. Özel ağaçlandırmalarda 1986 yılından 2015 yılı sonuna kadar gerçek ve tüzel kişilerce yapılan müracaatlar arasından 5.454 adet proje uygulamaya konulmuş olup 22.330.000 TL’si hibe, 84.905.000 TL’si kredi olmak üzere 107.235.000 TL kaynak kullanılmıştır. Gelir getirici orman projesi ile orman köylüsüne destek ‘5000 Köy 5000 Orman Eylem Planı’ ile 2015-2019 yıllarını kapsayan 5 yıllık sürede 1.396 köyde 6.819 hektar alanda badem, 1.453 köyde 6.785 hektar alanda ceviz, 53 köyde 463 hektar alanda kestane, 303 köyde 677 hektar alanda dut, 294 köyde 6.198 hektar alanda yabani (delice) zeytin, 150 köyde 2.440 hektar alanda menengiç ve 1.351 köyde 9.047 hektar alanda fıstıkçamı, alıç, ahlat, kuşburnu, defne, keçiboynuzu gibi gelir getirici diğer türlerle 5.000 köyde 32.429 hektar alanda köy ormanları oluşturulacaktır. Gelir getirici tür ağaçlandırmalarından, özellikle ceviz ve badem ağaçlandırmalarına, özel ağaçlandırma çalışmaları kapsamında özel sektör büyük rağbet göstermektedir. Ancak bu konuda arazi bulmada sıkıntılar yaşanmaktadır. Orman yangınlarıyla mücadelede durum Ülkemiz orman varlığının (21.7 milyon hektar) yaklaşık %60’ına 21 ortalaması olan 8.863 hektarın 2015 yılında etkin mücadele ile 3.219 hektara düşürüldüğü görülecektir. Orman yangınlarında yangın başına zarar gören orman alanının 4,12 hektardan 1,50 hektara düşmesi, yangınlara erken ve etkili müdahalenin sonucudur. Bu değerler 2015 yılının orman yangınları ile mücadelede en başarılı yıl olduğunu göstermektedir. 1. Derece (çok hassas) 2. Derece tekabül eden 12,5 milyon hektarını yangına çok hassas ormanlar oluşturmaktadır. Akdeniz, Ege Denizi ve Marmara Denizi kıyı şeridi içerisinde bulunan yangına çok hassas ormanlar ve ülkemizdeki bütün ormanların yangınlardan korunması ve çıkan orman yangınlarıyla mücadelesinde Orman Genel Müdürlüğü bünyesinde 500 yangın uzmanı, 2.500 teknik eleman, 5.000 memur ve 11.000 yangın işçisi olmak üzere toplam 19.000 personel görev yapmaktadır. Orman yangınları ile mücadelede görev yapan personelimiz Antalya ve İzmir’de bulunan eğitim merkezlerinde uzmanlar tarafından eğitilmektedir. Orman yangınlarına sebep olan nedenler araştırıldığında 20052015 yıllarını kapsayan kayıtlarına göre %12’sinin yıldırım, geriye kalan %88’inin ihmal-dikkatsizlik, kaza ve kasıt olarak insan kaynaklı olduğu görülmektedir. Orman yangınlarına karşı dikkati artırmak için eğitim ve bilinçlendirme faaliyetleri yapılmaktadır. Sincap Çocuk Tiyatrosu çocuklarımıza orman sevgisi aşılamak için faaliyetlerini devam ettirmektedir. Orman yangınlarının erken tespit edilmesi için 776 kuleden 7 gün 24 saat izlenmektedir. Bu kulelerin yanında 107 adet kuleden 214 kamera ile ormanlarımız on-line takip edilmektedir. 22 3. Derece 4. Derece 5. Derece Orman yangınlarıyla mücadelede 2015 yılı içerisinde 4 amfibik uçak 24 su atar helikopter ve 6 idare helikopteri olmak üzere toplam 34 araçlık hava aracı ve 534 ilk müdahale aracı, 979 arazöz, 282 su ikmal aracı,189 dozer olmak üzere 2300 kara aracı ile yangınlara müdahale edilmiştir. 2016 yılı yangın sezonu öncesinde uçak sayısı 5 olarak planlanmış. Ayrıca arazöz ve ilk müdahale araçlarına takviyeler yapılmıştır. Erken müdahale süresi orman yangınları ile mücadelede en önemli konulardan biridir. Yangına ne kadar erken müdahale edilirse yangının büyüme ihtimali azalır. Orman yangınlarında ortalama ilk müdahale süresi 2003 yılında 40 dakika iken 2015 yılında 15 dakikanın altına indirilmiştir. Bu sürenin kısaltılması Orman Genel Müdürlüğü’nün yapmış olduğu yatırım, araç ve personel planlaması ile mümkün olmuştur. Orman Genel Müdürlüğü Araç Takip ve Yangın Yönetim Sistemi ile envanterinde bulunan ve kiralık olarak hizmet aldığı bütün hava ve kara araçlarını takip etmekte ve yangın esnasında yönlendirerek yangınlara daha etkin müdahale edilmektedir. Bu başarı “Alo 177 Orman Yangını İhbar Hattı”nı kullanarak yangınları erken haber veren vatandaşlarımızın ve canı pahasına görev yapan Orman Genel Müdürlüğü çalışanlarınındır. Orman yangınları ile mücadelede şehit düşen 117 personelimizin altısının ismi envanterimizde bulunan 6 adet helikoptere verilmiştir. Erozyon kontrolünde iyileştirme Dünya nüfusundaki artışa paralel olarak hayvancılık, orman ve tarım ürünlerine olan talep de artmakta, sonuçta marjinal alanlarda tarım yapılmakta, meralar bozulmakta ve orman alanları daralmaktadır. Bu durum erozyonunun artmasına, toprağın üretkenliğinin azalmasına sebep olmaktadır. Ekosistemdeki bozulmalar insanoğlunu kuraklık, açlık, susuzluk, erozyon, sel, taşkın, hava kirliliği gibi birçok problemle karşı karşıya getirmektedir. Türkiye’nin içinde bulunduğu coğrafi konum, iklim, topografya ve toprak şartları, ülkemizin arazi/ toprak bozulmasına ve kuraklığa karşı hassasiyetini artırmaktadır. Ülkemizde son dönemde çıkan orman yangınlarını kendisinden önceki son 10 yıl ile karşılaştıracak olursak; Türkiye açısından erozyonun nedenlerini incelediğimizde orman ve mera varlığımızın yaklaşık yarısını tahrip eden insan faktörü ön plana çıkmaktadır. Doğal etkenler ise erozyonu artırıcı etki yapmakta, erozyonla mücadeleyi zorlaştırmaktadır. 2005-2014 yılları arasında yıllık çıkan ortalama orman yangını sayısının 2268 adet, yanan alan Bu kapsamda Orman Genel Müdürlüğü’nce insan müdahalelerinin önlenmesine Yapılan çalışmalar neticesinde OECD Genel Sekreteri Angel GURRİA “Türkiye’nin erozyonla mücadelede dünya lideri” olduğunu açıklamıştır. dönük idari tedbirler, yüzey erozyonunu önleme amaçlı ağaçlandırma ve bitkilendirme çalışmaları gibi kültürel önlemler ve bunların yanında hem yüzey erozyonu hem de oyuntu erozyonunu durdurmaya yönelik teraslama, çevirme hendekleri, çeşitli enine yapılar ve örme çitler gibi mekanik önlemler alınmaktadır. Eski envanterlere göre Türkiye’de yılda taşınan toprak miktarı 500 milyon ton/yıl iken ülkemizde yapılan erozyon kontrolü, ağaçlandırma çalışmaları, bozuk orman alanların iyileştirilmesi, meraların iyileştirilmesi, tarım alanlarında sulama teknolojilerindeki gelişmeler ile DSİ tarafından akarsularda ölçülen sediment verilerinin değerlendirilmesi neticesinde taşınan toprak miktarı yaklaşık 168 milyon ton/yıl olduğu tespit edilmiştir. Son yıllarda yapılan çalışmalar neticesinde OECD Genel Sekreteri Angel GURRİA “Türkiye’nin erozyonla mücadelede dünya lideri” olduğunu açıklamıştır. İklim değişiklikleri kapsamındaki faaliyetler Orman Genel Müdürlüğümüzün faaliyetlerinin çoğu iklim değişikliği ile mücadelede önemli rol oynamaktadır. Bu faaliyetlerin başında orman alanlarını ağaçlandırma ile artırarak etkin orman yangını yönetimi ve ormanların korunması, biyotik ve abiyotik zararlılara karşı etkin mücadele, rehabilitasyonla bozuk ormanları verimli ormana dönüştürme karbon yutaklarını artıran faaliyetlerdir. Şube Müdürlüğü olarak Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi sekreteryasına verilen yıllık karbon envanteri raporunun ormancılıkla ilgili kısımlarını hazırladığımız için yukarıda bahsi geçen faaliyetlerin etkisi de bu raporda karbon yutakalarının artışı olarak görülmektedir. 1-Akdeniz Entegre Orman Yönetimi Projesi(GEF-5) Proje Hedefleri: Projenin temel hedefi Akdeniz ormanlarında iklim değişikliği ve biyolojik çeşitlilik fonksiyonlarını ön planda tutan örnek bir entegre orman yönetim modelinin geliştirilmesidir. Proje ile Akdeniz ormanlarında karbon tutumunun artırılması ve sera gazı emisyonunun azaltılmasına katkı sağlanması amaçlanmaktadır. Proje, GEF5’in iklim değişikliği, biyolojik çeşitlilik ve sürdürülebilir orman yönetimi odak alanlarına hizmet etmektedir. Bütçesi: 28.550.000 $ (7.120.000 $ Hibe) 23 21.7 milyon hektarlık ülkemiz orman varlığının yaklaşık %60’ına tekabül eden 12,5 milyon hektarını yangına çok hassas ormanlar oluşturmaktadır. Uygulama Yılı: 2014-2018 (5 yıl) Uygulayıcı Kuruluş: Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) Yürütücü Kuruluş: OGM Dış İlişkiler, Eğitim ve Araştırma Dairesi Başkanlığı Proje Bileşenleri: 1. Projenin uygulanacağı alanlarda entegre orman yönetimi için mevzuat ve kurumsal çerçevenin geliştirilmesi, 2. Ormancılık sektöründe sera gazı (GHG) emisyonlarını azaltan ve karbon stoklarını artıran yöntemlerin uygulanması, 3. Akdeniz Bölgesi’ndeki doğal değeri yüksek ormanların korunması gayesiyle entegre yönetim anlayışıyla orman 24 köylüsünün sosyo-ekonomik durumunun geliştirilmesi. Karbon odaklı silvikültürel faaliyetler, yangın yönetimi, rehabilitasyon ve endüstriyel ağaçlandırma faaliyetlerinin gerçekleştirilmesi, kurulacak laboratuvarlar ve etkin biyolojikmekanik mücadelelerle orman zararlılarının etkisinin azaltılarak karbon tutulumunun artırılması yönünde faaliyetler sürdürülmeye başlanmıştır. Çalıştaylar, değerlendirme toplantıları, teknik uygulamalı eğitimler gerçekleştirilmiştir. 2-Akdeniz Orman Ekosistemlerinin Ürün ve Hizmet Üretiminin Küresel Değişiklikler Bağlamında İyileştirilmesi Projesi (FFEM) Hedefi: Projenin ana hedefi, Akdeniz ormanlarından sağlanan çevresel ürün ve hizmetlerin sürdürülebilir şekilde yönetilmesinin veya iyileştirilmesinin desteklenmesidir. Proje kapsamında yapılacak saha çalışmaları sonucunda elde edilecek bilgi ve deneyimlerin, partner ülkelerle paylaşılarak koordinasyonun güçlendirilmesi, yerel ve katılımcı yaklaşımların geliştirilmesi amaçlanmaktadır. Proje, FAO (BM Gıda ve Tarım Örgütü) Akdeniz Orman Ekosistemleri, GIZ, Avrupa Birliği ve diğer partner kuruluşlar ile iş birliği içerisinde yürütülmektedir. Bu projenin yönetiminden FAO ve Plan Bleu sorumludur. Bütçesi: 8.5 milyon euro (hibe) Uygulama Yılı: 2013-2016 Proje Ortakları: Fas, Tunus, Cezayir, Lübnan, Türkiye 3. Ulusal ölçekte katılımcı yönetim yaklaşımlarının geliştirilmesi Uygulayıcı Kuruluş: FAO Silva Mediterranea Komitesi, Plan Bleu (Akdeniz’de çevrenin sürdürülebilir gelişimi üzerine çalışan özel bir kuruluş) 4. Akdeniz ormanlarının iklim değişikliğinin etkilerini azaltma kapasitesinin geliştirilmesi Yürütücü Kuruluş: Orman Genel Müdürlüğü/ Dış İlişkiler Eğitim ve Araştırma Dairesi Başkanlığı Projenin Bileşenleri: 1. Akdeniz orman ekosistemlerinin iklim değişikliğinin etkilerine karşı hassasiyeti ve uyum kapasiteleriyle ilgili olarak karar almayı kolaylaştıran araçların ve verilerin üretilmesi 2. Akdeniz orman ekosistemlerinden sağlanan ürün ve hizmetlerin sosyal ve ekonomik değerlerinin tahmin edilmesi Akdeniz ormanlarının iklim değişikliğinin etkilerine karşı azaltım potansiyelinin artırılması amacıyla çalıştaylar yapılmıştır. İklim değişikliğinin olumsuz etkilerinin azaltılmasında katılımcı yaklaşımın sağlanması için bilgilendirme toplantıları ve eğitimler, orman köylülerinin iklim değişikliğinin etkileri üzerine farkındalığının oluşturulması yönünde eğitimler, karbon envanterinin tespiti ve hesaplanması konularında faaliyetler yürütülmüştür. 25 DOSYA Su Prof. Dr. Ahmet Mete SAATÇİ Türkiye Su Enstitüsü Başkanı Doğru uygulandığında HES’ler sürdürülebilir kalkınma aracı Türkiye, Ortadoğu, Balkanlar, Afrika ve Orta Asya ülkeleri başta olmak üzere pek çok ülkeye su alanında eğitim, teknoloji transferi, tecrübe aktarımı konusunda destek sağlıyor. 26 Küreselleşen dünyada su politikaları da sınırları aşmaktadır, dünyadaki gelişmelere kayıtsız kalmak mümkün değildir. Su kaynakları politikamız, sürdürülebilir kalkınma hedefleri, ülkemizin ekonomik ve sosyal kalkınması, AB su mevzuatı ile uyum ve bölgemizde yaşanan gelişmeler göz önünde bulundurularak oluşturulmaktadır. Su projelerimiz, kısıtlı su kaynaklarımızın etkin ve sürdürülebilir kullanımı politikası doğrultusunda değerlendirilmekte ve hayata geçirilmektedir. Türkiye, su alanında gerçekleştirdiği büyük projeler, yetişmiş insan gücü ve bilgi birikimi sayesinde bölgesinde su konusunda lider konuma gelmiştir ve bölge ülkeleri için önemli bir örnek teşkil etmektedir. Türkiye, Ortadoğu, Balkanlar, Afrika ve Orta Asya ülkeleri başta olmak üzere pek çok ülkeye su alanında eğitim, teknoloji transferi, tecrübe aktarımı gibi konularda destek sağlamaktadır. Türkiye Su Enstitüsü’nün de dâhil olduğu bu çalışmalar neticesinde ülkemiz su alanında söz sahibi konumunu pekiştirmekte, hali hazırda Ortadoğu, Balkanlar, Afrika ve Orta Asya ülkeleri ile oluşturulmuş olan iletişim ağı genişletilerek daha fazla ülke ile iş birliği fırsatına ulaşmamız sağlanmaktadır. Tarım, sanayi ve içme suyu kullanımı için yeterli suya erişim geleceğin en önemli meselelerinden biri olacaktır. Suyun geleceği için öncelikle çalışmalar Artan dünya nüfusunun su ihtiyacının artacağı ve iklim değişikliği etkileri ile sudan kaynaklı afetlerin sıklaşacağı bilimsel çalışmalarla ortaya konulmaktadır. Tarım, sanayi ve içme suyu kullanımı için yeterli suya erişim geleceğin en önemli meselelerinden biri olacaktır. Ancak su miktarı kadar önemli olan diğer bir mesele suyun kalitesidir. Suyun sürdürülebilirliğinin güvence altına alınması devletler ve uluslararası toplum için temel hedeflerden biridir. Su kaynaklarımızı geliştirirken kirliliğe karşı korumak ve gelecek nesillere mümkün olduğunca temiz bir şekilde bırakmak da önem arz etmektedir. Su kalitesinin korunması konusunda gereken çalışmalar yapılmalıdır. Bu noktada, Avrupa Birliği Su Çerçeve Direktifi (ABSÇD)’nin temelini oluşturan entegre havza yönetimi kavramının ülkemizde yerleştirilmesi su kaynaklarımızda koruma-kullanma dengesinin etkin bir şekilde tesisi ve sürdürülebilirliği açısından çok önemlidir. Ülkemizde ABSÇD uyum çalışmaları sürmektedir. Diğer taraftan yerel düzeyde kentsel su yönetimine önem verilmelidir. Toplumun kaliteli suya erişimi Türkiye Su Enstitüsü (SUEN), farklı disiplinlerden uzman kadrosu ile ülkemizde ve dünyada gerçekleştirilen su ile ilgili çalışmaları yakından takip etmekte, su meselelerine ilişkin stratejik planlamalara katkı sağlamakta, modelleme çalışmaları ve geleceğe yönelik senaryolarla hem ulusal hem de yerel düzeyde karar vericilere danışmanlık yapmaktadır. SUEN, kuruluşundan bu yana gerçekleştirdiği bilimsel çalışmalar, ulusal, bölgesel ve küresel su politikaları ve su sektöründe öne çıkan pek çok konuda yaptığı analizler ve ülkemizi yurt dışında temsil ettiği etkinlikler ile dünya su sektöründe saygın bir kurum haline gelmiştir. Bu konumunu, geliştirdiği uluslararası iş birlikleri, uluslararası projeler ve organizasyonunu üstlendiği ulusal ve uluslararası etkinlikler ile pekiştirmektedir. Bir enstitünün çok önemli vazifelerinden biri de şüphesiz “eğitim”dir. SUEN kurulduğundan bu yana 3 farklı kıtadan, 25’i aşkın ülkeden gelen 500’den fazla su ve atık su uzmanına yönelik muhtelif konularda eğitim ve kapasite geliştirme programları düzenlemiştir. Yurt dışından gelen uzmanların yanı sıra yurt içinde 27 Türkiye Su Enstitüsü geleceğe yönelik senaryolarla hem ulusal hem de yerel düzeyde karar vericilere danışmanlık yapıyor. İSKİ, DSİ, muhtelif belediyelerin su ve kanalizasyon idareleri gibi su alanında çalışan önemli kurumların personeline de içme suyu ve atık su arıtma tesislerinin dizaynı ve işletilmesi konularında SUEN bünyesinde eğitimler verilmiştir. SUEN bilimsel araştırmalar ışığında ulusal ve yerel karar vericilere bilgi sağlama ve eğitim verme görevini devam ettirecektir. Sürdürülebilir kalkınma için su potansiyeli kullanımı BM Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri’nin yedincisi herkes için uygun maliyetli, güvenilir ve sürdürülebilir enerji temini 28 için devletleri harekete geçmeye davet ediyor. Bugün dünyadaki her 5 kişiden birisinin modern elektrik kaynaklarına erişimi yok. Diğer taraftan dünyadaki sera gazı salımının yüzde 60’a yakını enerji tüketiminden kaynaklanıyor. Yani önümüzde iki başlı bir sorun var; insanlara ihtiyaç duydukları enerjiyi sağlarken aynı zamanda çevre sağlığını ve küresel iklim değişikliğini de dikkate almamız gerekiyor. Sürdürülebilir kalkınma kısıtlı su kaynaklarımızın verimli kullanımını ve entegre yönetimini gerekli kılmaktadır. Türkiye’nin yenilenebilir, ucuz ve çevre dostu olan hidroenerji potansiyelinden ve su kaynaklarının sağladığı diğer ekonomik ve sosyal faydalardan verimli ve sürdürülebilir biçimde yararlanması amacıyla gerekli projeler hayata geçirilmektedir. Doğru şekilde uygulandığı zaman hidroelektrik santraller sürdürülebilir kalkınma için önemli araçlardır. Çevresel, sosyal ve ekonomik anlamda sürdürülebilirlik dengesini dikkate alarak kurulan ve işletilen depolamalı barajlar, çok yönlü kullanım olanakları sayesinde, hem sera gazı salınımına yol açmadan elektrik üretimine katkı sağlarken hem de kurak zamanlarda içme ve sulama suyu ihtiyacını karşılamaktadır. Bu çerçevede, başta GAP Bölgesi olmak üzere ülkemizdeki baraj, hidroelektrik santrali ve sulama projelerini bir an önce gerçekleştirmesine ilişkin çalışmalar sürdürülmektedir. Su kaynaklarının iyi yönetilmesi bilimsel çalışmalar ile politik ve yasal uygulamalar arasındaki bağlantının kurulması ve disiplinlerarası iş birliği sağlanması ile mümkündür. Suyun tüm yönleriyle bütüncül bir bakış açısıyla ele alınması gerekmektedir. SUEN, DSİ, SYGM, MGM başta olmak üzere Bakanlığımızın tüm kurumları ile iş birliği içinde bu doğrultuda çalışmalarını sürdürmektedir. Sürdürülebilir kalkınma kısıtlı su kaynaklarımızın verimli kullanımını ve entegre yönetimini gerekli kılıyor. 29 DOSYA Su Mehmet Turgut DEDEOĞLU İLBANK A.Ş. Genel Müdürü Misyonumuz, temiz suya erişmeyen kent kalmasın Bankamız yerel yönetimlere, kentlerdeki suyun sağlanmasına yönelik yenilikçi, akılcı ilkeleri ve sorumlu yaklaşımımızla öncülük etmektedir. 30 Kurtuluş Savaşı’ndan sonra başlatılan kalkınma hamlesi çerçevesinde, şehir ve kasabalarımızın yeniden imar ve inşası konusunda önemli görev ve sorumluluklar üstlenen İller Bankası A.Ş.’nin temeli, Büyük Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün talimatlarıyla; • Belediyelerin imar faaliyetlerini finans etmek üzere, 11 Haziran 1933 tarihinde 2301 sayılı Kanun’la, 15 Milyon sermaye ile ‘Belediyeler Bankası’ adıyla kurulmuştur. • Bankanın Kuruluş Kanunu uyarınca yalnız Belediyelere yönelik faaliyetlerde bulunması, kuruluş sermayesinin, hızlı nüfus artışı ve şehirleşmeye paralel olarak artan kredi ihtiyacını karşılayamaması ayrıca mali kaynağa ve teknik yardıma muhtaç İl Özel İdareleri ile köylerin bu yardım dışında bırakılması ve faaliyet sahasının daha genişletilmesi gibi hususlar göz önünde bulundurularak Belediyeler Bankası’nın değişik bir bünyeye sahip kılınması düşünülmüş ve bu düşünceyle kurulan Belediyeler Bankası’nın, Mahalli İdareler İmar Bankası’na dönüştürülmesi için 29.07.1944 tarihinde T.B.M.M.’ye sunulan kanun tasarısı hazırlanmıştır. Bu tasarının Bütçe Komisyonunda görüşülmesi sırasında Bankanın adı ‘İller Bankası’ olarak değiştirilmiştir. • İl Özel İdareleri, Belediyeler ve Köyleri de içine alan İller Bankası Genel Müdürlüğü’nün kurulması, 13.06.1945 tarihinde kabul edilen ve 23.06.1945 tarihinde de Resmi Gazete’de yayınlanan 4759 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesiyle Belediyeler Bankası’nın görevlerini üstlenerek resmen kurulmuştur. • 26.01.2011 tarihinde T.B.M.M. tarafından kabul edilen ve Resmi Gazete’nin 08.02.2011 tarihli nüshasında yayınlanan 6107 sayılı Kanun’la ‘İller Bankası A.Ş.’ ismini almıştır. • İller Bankası A.Ş. özel hukuk hükümlerine tabi, tüzel kişiliğe sahip, özel bütçeli Anonim Şirketi statüsünde bir kalkınma ve yatırım bankasıdır. İller Bankası; yerel yönetimlerin içme ve kullanma suyu ihtiyaçlarında temiz ve sağlıklı suya ulaşma konusunda uluslararası standartlarda proje üretmek, geliştirmek, finansman sağlamak ve gelecekte temiz suya ulaşamamış yerel yönetimin kalmaması için İlbank ailesi ve yerel yönetimlerimizle beraber tüm gücümüzle çalışmayı kendisine misyon edinmiştir. en ücra yerel yönetimlere bile hizmet götürülmesine katkıda bulunmuş ve bulunmaya da devam etmektedir. Bankamızın genel vizyonu ise kentlerin geliştirilmesi sürecine öncülük eden, hizmet kalitesi kanıtlanmış uluslararası bir kalkınma ve yatırım bankası olmaktır. Bu doğrultuda Bankamız yerel yönetimlere, kentlerdeki suyun sağlanmasına yönelik yenilikçi, akılcı ilkeleri ve sorumlu yaklaşımımızla öncülük etmektedir. Su, dünyamızı diğer gezegenlerden farklı kılmaktadır. Dünyanın 4’te üçü su ile kaplı olmasına karşılık bu suların çok azı içme suyu olarak kullanılabilecek tatlı sulardır. Dünya Sağlık Teşkilatı’nın verilerine göre 3. dünya ülkelerindeki hastalıklarının %80’i sağlıksız ve yetersiz su kullanımından kaynaklanmaktadır. Yılda 2 milyar insan bu hastalıklardan birine yakalanmakta ve 5 milyon insan bu hastalıklardan ötürü hayatını kaybetmektedir[1]. Kuruluş amacı doğrultusunda, Genel Müdürlüğümüz bünyesindeki gerek Daire Başkanlıkları gerekse tüm yurt genelindeki 18 Bölge Müdürlüğümüz aracı ile yerel yönetimlerin sağlıklı içme suyu temini için yıllar süren etüt, proje ve yapım aşamalarında titiz çalışmalar yürütmekte ve kentlerimizi sağlıklı içme suyuna kavuşturmada, ülkemizdeki Hepimizin bildiği gibi küresel ısınmanın getirdiği mevsim kaymaları ile birlikte yağışlardaki düzensizlikler, su kaynaklarını tehdit etmektedir. Dünyadaki mevcut suların sadece %2 - 2,5’ luk bir kısmı kullanılabilir su niteliği taşımakta olup ülkemizde ise 112 milyar m3’ lük tüketilebilir yerüstü ve yeraltı su potansiyelinin yılda ortalama 44 milyar m3’ü 31 32 kullanılmaktadır. Ülkemiz sanıldığının aksine su zengini bir ülke değildir. Kişi başına düşen yıllık su miktarına göre ülkemiz, su azlığı yaşayan bir ülke konumundadır (Kişi başına düşen yıllık kullanılabilir su miktarı 1.519 m3 civarındadır[2]. Dolayısıyla küresel ısınmanın sonuçları ülkemizde fazlasıyla hissedilmektedir (Akarsu rejimleri gözle görülür şekilde azalmıştır). kullanma suyuna olan talep her geçen gün artmaktadır. Ancak yeni su kaynakları bulmak ve arıtma işleminden sonra şebeke sistemi yolu ile bu su kaynağını yerleşim yerine getirerek tüketicilerin hizmetine sunmak hem ekonomik açıdan hem de teknik açıdan oldukça zor ve pahalı bir iştir. Su kaynaklarını korumak, arıtmak ve tüketicinin hizmetine sunmak önemli bir maliyet oluşturmaktadır. Ülkemizde bölgesel yağış rejimlerinin çok farklı seyretmesi ve kuraklık indekslerinin geçiş bandının farklılık göstermesi birtakım zorluklar meydana getirmektedir. Buna karşın şehirleşmeyle birlikte nüfus ve gelir düzeyi arttıkça içme ve Bu nedenle içme suyu problemlerinin çözümünde, yeni su kaynağı arayışına başlamadan önce mevcut şebekedeki su kayıplarının azaltılması ile ilgili çalışmalara öncelik verilmelidir. Uluslararası Su Servisi Birliği’nin (IWSA) 1991 yılında yaptığı bir çalışmaya göre gelişmiş ülkelerde su kaybı %8–24, yeni sanayileşen ülkelerde %15–24 ve gelişmekte olan ülkelerde %24–45 arasında olduğu rapor edilmiştir[3]. AWWA Kayıp Tespit Etme ve Sorumlu Komitesi’ne göre şebeke sisteminde su kaybı %10’nun altında olmalıdır. Bu değer kabul edilebilir sınır değeridir. Şebeke sisteminde kayıp oranı %10–25 arasında ise seviye orta ve indirilebilir. Kayıp oranı %25’in üstünde ise mutlaka gerekli önlemler alınmalıdır[3]. Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP)’nın yaptığı bir çalışmaya göre; su kayıp miktarları Almanya, Danimarka ve Finlandiya gibi gelişmiş ülkelerde %15 değerinin altında kalırken Macaristan, Slovenya ve Bulgaristan gibi ülkelerde %35–50 civarında seyretmektedir. 2007 yılı verilerine göre İngiltere’deki şebeke sistemindeki su kaybı %15’tir. Türkiye’deki şebeke sistemindeki su kayıplarının yaklaşık %4045 dolaylarında olduğu tahmin edilmekte olup kayıpların yüksek olmasını etkileyen birçok faktör bulunmaktadır[4]. Bu faktörlerin başlıcaları; şebeke sistemindeki boru yaşı ve depolardaki sızdırmazlık problemi, şebekede yetersiz bakım, su dağıtımında doğru planlama yapılmaması, abone bağlantı noktalarından sızma, su kayıplarını izleme ve kontrol etme sistemlerinin bulunmaması… Sağlıklı içme suyuna ulaşmak, temin etmek, bunun yerleşimlere ulaştırılması, tesislerin işletilmesi ve nihai olarak tüketimi konusunda yerel yönetimlerimizin bilinçlendirilmesi ile eğitimi konularında İller Bankası, tüm teknik ekibi ile birlikte yıllarca edinmiş olduğu tecrübe ve deneyimlerini yerel yönetimlerimizin ilgili birimlerine aktarmaktadır. Bu kapsamda eğitim, seminer ve çalıştaylar düzenlemek suretiyle yerel yönetimlerimize öncülük etmektedir. İller Bankası kendi öz kaynakları ve uluslararası finans kuruluşlarından aracılık edilmek suretiyle sağladığı finansla, dünya standartlarındaki içme suyu tesislerinin etüt, planlama, projelendirme, ihale, inşaat yapım süreçlerini yerel yönetimlerin adına kendi personeli ile birlikte hayata geçirmek suretiyle yerel yönetimlerimizi sağlıklı içme suyu tesislerine kavuşturmaktadır. İçme suyu ve altyapı problemlerinin çözümünde finansman sağlamak amacıyla Bankamız gerek kendi bünyesinde gerekse diğer Bakanlık ve Kurumlarla koordinasyon halinde birtakım projeler geliştirmiştir: İç kaynaklardan elde edilen finansman türleri Ülkemizde altyapı yatırımları, diğer ülkelerde olduğu gibi, 1980’li yılların ortalarına kadar hemen hemen tamamı kamu sektörü (mahalli idareler ve merkezi hükümet) tarafından gerçekleştirilmiştir. Bu yatırımların iç kaynaklı finansman kaynağı ise çok büyük ölçüde bütçe ve vergi gelirleri olmuştur. Belediyelerimizin tüm altyapı ve diğer yatırımları verilen yetki ölçüsünde İller Bankası’nın kendi öz kaynaklarından sağlamış olduğu kredi, Banka karından hibe, dış kaynaklardan kredi kullanımına (AYB, SİCA, Dünya Bankası) aracılık etme şeklinde desteklenmekte ve hayata geçirilmektedir. İller Bankası, yerel yönetimlerin tüm altyapı yatırımlarında ve özellikle şehirlerimize sağlıklı içme suyu temin edilebilmesi için düşük faiz ve uzun vadede kredi olanakları sunmak suretiyle yerel yönetimlerin finansal olarak desteklenmesine ciddi anlamda katkı sağlamaktadır. Bu anlamda yerel yönetimlerin söz konusu yatırımlarının hayata geçirilmesinde, İller Bankası sağlamış olduğu gerek teknik destek (Proje, kontrollük, teknik danışmanlık vs.) gerekse finansal destek ile önemli rol oynamıştır. İller Bankası’na yerel yönetimlerle olan bu ilişkileri geçmişte olduğu gibi günümüzde de her geçen gün artarak devam etmektedir. 1.a) Banka karından kullandırılan hibeler 1.a.a) Kırsal Projeler Ödeneği: İl Özel İdareleri tarafından yerine getirilen köylerin teknik ve sosyal altyapı hizmetlerinin finansmanında %100 hibe olarak kullandırılmaktadır. 1.a.b) Etüt ve Proje Hizmetleri Ödeneği: Nüfusu 200.000’in altında olan belediyelerin harita, imar planı, içme suyu, kanalizasyon, arıtma tesisi, atık su, katı atık, kent bilgi sistemi ve benzeri kentsel altyapı projelerinde, proje bedelinin en fazla %50’si oranında hibe katkı sağlanır. Geri kalan %50’lik kısım için ise Bankamızdan düşük faiz oranı ve uzun vadede kredi kullandırılabilmektedir. 1.a.c) Acil İçmesuyu Ödeneği: Bu ödenek, belediyelerin acil su sıkıntısının giderilmesine yönelik malzeme (boru, motopomp, vana ve buna benzer) temini işlerinde %100 hibe olarak kullandırılmaktadır. 1.b) Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile yapılan protokoller kapsamında kullandırılan hibeler 1.b.a) 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanlarda ve Gecekondu Bölgelerinde Kentsel Dönüşüm Projesi Ödeneği Nüfusu 200.000’in altında olan belediyelerin her türlü harita, jeolojik-jeoteknik etüt ve imar planı işlerinin finansmanın %50’si Çevre ve Şehircilik Bakanlığı döner sermaye gelirlerinden kalan %50 İller Bankası’nın karından karşılanmaktadır 1.b.b) Altyapı Projelerini Destekleme Protokolü Ödeneği Nüfusu 200.000’in altında olan belediyelerin altyapı sorunlarının çözümüne yönelik yürütülecek altyapı projelerinden içme suyu, atık su, derin deniz deşarjı, katı atık, yağmur suyu ve arıtma tesisleriyle ilgili her türlü proje, analiz ve/veya fizibilite sorunlarının çözümüne yönelik genel çerçeveyi oluşturmak, karşılıklı sorumluluk ve iş birliği düzeylerini belirlemek üzere finansmanın %50’si Çevre ve Şehircilik Bakanlığı döner sermaye gelirlerinden, kalan %50 İller Bankası karından karşılanmaktadır. 1.c) Su ve Kanalizasyon Altyapı Projeler (SUKAP) Programı kapsamında kullandırılan hibeler SUKAP Programı kapsamında Yüksek Planlama Kurulu Kararı ile nüfusu 25.000 ve altında olan belediyelerin içme suyu, içme suyu arıtma, kanalizasyon şebeke, 33 atık su arıtma ve yağmur suyu projelerini kapsamaktadır. Bu kapsamda söz konusu projelere katkı sağlamak amacıyla Kalkınma Bakanlığı tarafından teklif edilen ve Maliye Bakanlığı’nca Genel Bütçeden Bankamıza aktarılan ödenekten %50’si oranında hibe desteği sağlanmaktadır. Geriye kalan proje bedelinin %50’sine ise uzun vadeli ve düşük faizli kredi imkanı sağlanmaktadır. Program dahilinde olup nüfusu 25.000 üzerinde olan Belediyelere ise borç stoku limiti şartı aranmaksızın uzun vadeli ve uygun faiz oranlarıyla kredi kullandırılmaktadır. Ödenekten Yararlanacak Belediyeler, Yüksek Planlama Kurulu Kararı ile belirlenmektedir. Ülkemizdeki içme suyu şebekesine sahip belediye sınırları içerisindeki nüfusun toplam belediye nüfusuna oranı %99’a ulaşmıştır. SUKAP projesi ile beldelerde insan sağlığını doğrudan etkileyen içme suyu kalitesinin artırılması, yeni su kaynaklarının işletmeye alınması sağlanmıştır. SUKAP ile ayrıca ülke genelinde belediyelerin kanalizasyon altyapısı ve atık su arıtma tesisi ihtiyaçları karşılanarak çevreye duyarlı şehir altyapıları oluşturulması hedeflenmiş olup program, Bankamız tarafından başarıyla yürütülmekte olup uygulama projesi olmayan yerel yönetimlerin proje hazırlık çalışmaları yine Bankamız tarafından desteklenerek yapılmaktadır. Dış Kaynaklardan Elde Edilen Finansman Türleri İller Bankası, yerel yönetimlerin, içme suyu, kanalizasyon, katı atık, yenilenebilir enerji, enerji verimliliği ve kentsel ulaşım projelerimin finansmanına yönelik olarak, dış kaynaklı kredi alternatifini de belediyelerimize sunmaktadır. İller Bankası, bu kapsamda Dünya Bankası, JICA, Avrupa Yatırım Bankası ile ortak projeler 34 yürütmekte, İslam Kalkınma Bankası, Alman Kalkınma Bankası, Fransız Kalkınma Ajansı ile yeni çalışma alanlarının müzakerelerini yürütmektedir. Belediye hizmet ve projelerinin finansmanına yönelik olarak, Dünya Bankası ile İller Bankası arasındaki iş birliği 2006 yılına dayanmaktadır. 2006 yılında imzalanan 212,9 milyon auroluk kredi anlaşmasını, 2010 yılında imzalanan, 178,2 milyon euroluk ikinci kredi anlaşması izlemiştir. Dünya Bankası ile birlikte yürütmekte olduğumuz, şehirlerimizin ekonomik sosyal ve çevresel sürdürülebilirliğini önceleyen 300 milyon dolar büyüklüğündeki “Sürdürülebilir Şehirler Projesi”, imza aşamasına hızla yaklaşmaktadır. JICA ile İller Bankası arasındaki iş birliği, 2011 yılında imzalanan 12,7 milyar japon yeni büyüklüğündeki kredi anlaşması ile başlamış olup bölgelerinde koruma altındaki Suriyelileri barındıran yerel yönetimlerin altyapı projelerini finanse etmek üzere, bu yılın mayıs ayında imzalanan 45 milyar japon yeni tutarındaki kredi anlaşması ile devam etmektedir. Bu proje kapsamında, 30.12.2015 tarihinde Gaziantep Su ve Kanalizasyon İdaresi (GASKİ) ile 11.350.000 bin JPY ve Hatay Su ve Kanalizasyon İdaresi (HATSU) ile 5.150.000 bin JPY tutarında alt kredi anlaşmaları imzalanmıştır. Avrupa Yatırım Bankası’ndan, 2012 yılında yerel yönetimlerimizin altyapı projelerinin finansmanına yönelik olarak 150 milyon euroluk kaynak sağlanmış, kent içi ulaşım ve enerji verimliliği alanlarını kapsayan yeni kredi paketi üzerinde görüşmeler devam etmektedir. Belediye hizmet ve yatırımlarında, Kamu Özel İş Birliği Modeli’nin uygulanması, İller Bankası’nın özel önem verdiği bir alandır. Kamu Özel İş Birliği Modeli ile belediyeler hem bütçelerine yük getirmeden birçok yatırımı hayata geçirme fırsatı bulacak hem de tesislerin daha doğru işletilmesi ile birlikte vatandaş daha kaliteli hizmet alacaktır. İller Bankası, Kamu Özel İş Birliği Modeli’nin, Belediyelerde yaygınlaştırılması konusunda, IFC (Uluslararası Finans Kuruluşu) ve EBRD (Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası ile ortak çalışmalar yürütmektedir. İller Bankası olarak dış finansman ile; seçilen belediyelerde “kentsel altyapı hizmetlerinin” desteklenmesi, yerel yönetimlerde sürdürülebilir finans mekanizmasının oluşumuna katkıda bulunulması, su kalitesini, atık su ve katı atık yönetim ve kent içi ulaşım hizmetlerinin iyileştirilerek yerel yönetimlerin altyapısının geliştirilmesi ve kurumsal kapasitelerinin artırılması sağlanmaktadır. İller Bankası, altyapı sektöründe uzmanlaşmış bir kurum olarak; Sağlıklı ve sürdürülebilir içme suyu ihtiyacının karşılanması ve atık suyun bertarafı konusunda, yerel yönetimlere (Belediyeler, İl Özel İdareleri, Su ve Kanalizasyon İdareleri, Belediyelere bağlı birlikler) olan desteğini her geçen gün artırarak, tecrübe ve bilgi birikimini paylaşımında bulunup içme suyu ve atık su sektörüne öncülük eden aktörlerden birisidir. Bu anlamda kapsam olarak, suyun temin edildiği kaynaktan, kullanım yerine kadar, hiçbir kirleticiyle temas etmeden, sıhhi ve fenni bir biçimde getirilmesini sağlayan, su iletim, aktarma, depolama ve gerekirse arıtma tesislerinin projelendirilmesinden inşasına kadar, ayrıca oluşan atık suyun, ayrık sistem olarak projelendirilip, maksimum sızdırmazlık sağlanarak, atık su arıtma tesisi aracılığıyla sıhhi ve fenni bir biçimde alıcı ortama deşarjı ekonomik verimlilik, çevre koruma ve sosyal yapılanma etrafında oluşturulmuştur. Su kaynaklarının planlanmasında ve yönetiminde arz yönlü çözümlerden talep yönlü, teknik verimliliği dikkate alan, çevreye önem veren çözümlere doğru bir sıçrama görülmüştür[5]. gerçekleştirilerek, tüm süreci yürüten uzman bir kuruluştur. Bankamızın bu konulara yaklaşım ilkelerinden birisi de akılcılıktır. Bu ilke ile planlama ve yönetimde, kapsamlı ve çok sektörlü ele alış ön plana çıkmıştır. Politikalar İller Bankası kurulduğu 1933 yılından bugüne kadar kurumsal olarak edindiği bilgi birikimi ve deneyimi ile sorumluluk bilinciyle hizmetlerine devam edecektir. KAYNAKÇA: 1. Dünya Sağlık Örgütü (WHO). (1992). Dünyamız ve sağlığımız raporu. 2. http://www.dsi.gov.tr/toprak-vesu-kaynaklari, Son erişim tarihi: 01.04.2016 3. Ekinci, B., (2015). Su kaynaklarının verimli kullanılmasına yönelik örnek ülke uygulamaları ve ülkemizde bu çalışmaların uygulanabilirliği, Orman ve Su İşleri Bakanlığı, Ankara, 108. 4. Pala, B., Latifoğlu, A. İçmesuyu Şebekelerinde Oluşan Su Kayıpları: Kayseri ili örneği. 5. Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB). (2008). Şehir Plancıları Odası Su Komisyonu, Bölge ve Kent Planlama ile Su Tüketim İlişkisi: Dünya ve Ankara Örnekleri, 227. 35 DOSYA Su Sadrettin KARAHOCAGİL GAP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanı GAP Bölgesi’nde gerçekleştirilen yatırımlar bölgenin ekonomik ve sosyal gelişimini hızlandırdı, ülke ekonomisine katkısını artırdı. 36 Uluslararası Marka Proje: GAP Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP), Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin sahip olduğu kaynakları değerlendirerek, bu yörede yaşayan insanlarımızın gelir düzeyini ve yaşam kalitesini yükseltmeyi, bölgelerarası farkları gidermeyi ve ulusal düzeyde ekonomik gelişme ve sosyal istikrar hedeflerine katkıda bulunmayı amaçlayan ve uluslararası alanda marka değeri olan bir bölgesel kalkınma projesidir. Çok sektörlü, sürdürülebilir insani gelişmeye dayalı, bölgenin rekabet gücünü artırmayı, ekonomik ve sosyal bütünleşmeyi güçlendirmeyi hedefleyen, entegre bir bölgesel kalkınma projesi olarak uygulanmakta olan GAP, hazırlandığı dönem dikkate alındığında, bugün ağırlıklı olarak vurgulanan yenilikçi yaklaşımları da içeren vizyoner bir bakış açısıyla planlanmıştır. Proje alanı Fırat-Dicle Havzası ile yukarı Mezopotamya ovalarında yer alan 9 ili (Adıyaman, Batman, Diyarbakır, Gaziantep, Kilis, Mardin, Siirt, Şanlıurfa, Şırnak) kapsamaktadır. GAP kapsamındaki illerin alan ve nüfus büyüklüğü, Türkiye’nin ortalama %10’u civarındadır. GAP, 1970’lerde bölgenin su ve toprak kaynaklarının geliştirilmesine dayalı bir program olarak ele alınmış; Fırat-Dicle Havzası’nda sulama ve hidroelektrik enerji üretimine yönelik 22 baraj, 19 hidroelektrik santrali ile 1,8 milyon ha alanda sulama yatırımlarının yapımı planlanmıştır. Projenin, enerji santrallerinin toplam kurulu gücü 7476 MW olup yılda 27 milyar kilovat-saat enerji üretimi öngörülmüştür. GAP Projesi gelecek kuşaklar için kendilerini geliştirebilecekleri bir ortam yaratılmasını amaçlayan sürdürülebilir insani kalkınma felsefesi üzerine kurulmuştur. GAP, 1989 yılında hazırlanan Master Plan ile tarım, sanayi, ulaştırma, eğitim, sağlık, kırsal ve kentsel altyapı yatırımlarını da içine alan bir bölgesel kalkınma projesine dönüşmüştür. Proje, gelecek kuşaklar için kendilerini geliştirebilecekleri bir ortam yaratılmasını amaçlayan sürdürülebilir insani kalkınma felsefesi üzerine kurulmuştur; kalkınmada adalet, katılımcılık, çevre korunması, istihdam, mekânsal planlama, alt yapı geliştirilmesi, yatırım uygulamalarında kamu-özel sektör ve halk katılımının sağlanması GAP’ın temel stratejileridir. kapsayan beş yıllık süre içerisinde başta sulama olmak üzere temel altyapı yatırımlarının büyük ölçüde tamamlanması, ekonomik kalkınmanın ve sosyal gelişmenin sağlanmasına yönelik öncelikli program ve projelerin uygulamaya geçirilerek bölgesel gelişmenin hızlandırılması amacıyla GAP Eylem Planı (EP) hazırlanmıştır. Bölgesel kalkınmanın planlanması, programlanması, yönlendirilmesi, yatırımların izleme-değerlendirme faaliyetlerinin yürütülmesi ve kurumlar arası koordinasyonun sağlanması amacıyla 1989 yılında GAP Bölge Kalkınma İdaresi Teşkilatı kurulmuştur. GAP Eylem Planı, gerekli ek finansman önceden programlanarak ve bütçeyle ilişkilendirilerek uygulamaya konulmuştur. 1990-2007 döneminde Bölge’ye yılda ortalama %7 pay ayrılırken bu oran, 2009 ve 2010 yıllarında %14,4’lere yükselmiş, 2008-2015 dönemi ortalaması ise %10,5 olmuştur. 2007 yılında GAP kapsamındaki bütün gelişmeler gözden geçirilmiş; 2008-2012 dönemini 2008 - 2012 dönemini kapsayan EP çerçevesinde belirlenen hedeflerin hemen hemen tamamı 37 GAP kapsamında bugüne kadar 19 baraj tamamlanmıştır. Toplam 1032,6 kilometre ana kanal inşa edilmiştir. yakalanmış, bölgesel gelişmede önemli adımlar atılmıştır. Bu dönemde başlatılan yatırımların bitirilmesi, yapılan yatırımlarla doğan potansiyelin ekonomik, sosyal ve kültürel gelişimin hızlandırılması yönünde tam olarak kullanılması ve Bölge’nin rekabet gücünün artırılması amacıyla ikinci GAP Eylem Planı (20142018) hazırlanarak uygulamaya konmuştur. GAP EP (2014-2018)’de yaşam kalitesi yüksek şehirlerin oluşturulması yeni bir eksen olarak yer almaktadır. Ulaşım ve konut altyapısının üst standartlara çıkarılması, insan kaynakları ve kurumsal kapasitenin geliştirilmesi, modern sulama tekniklerinin uygulanması, rekabetçi ürün türlerine geçiş, pazarlama olanaklarının genişletilmesi, doğal ve kültürel dokunun değerlendirilmesi ve lojistik merkezlerinin kurulması gibi ekonomik ve sosyal kalkınmayı kolaylaştırıcı politikalarla Bölge’nin rekabet gücünün artırılması hedeflenmektedir. Şehirlerde yaşanabilirliğin artırılması, kültür turizmi, güneş enerjisi, organik tarım, yenilenebilir enerji, inovasyon ve rekreasyon çalışmaları yeni dönemin önemli unsurları olacaktır. 38 yy 2007 yılında GAP Bölgesi’nde %16,9 olan işsizlik oranı, 2012 yılında %12,4’e kadar gerilemiş ancak 2013 yılında Türkiye genelinde yaşanan işsizlik oranındaki artış 2014 yılında da devam etmiştir. Bu durum Bölge’ye de yansımıştır. 2014 yılında işsizlik oranı %15,6’ya çıkmıştır. İş gücüne katılma oranı 2008 yılında %35,7, 2014 yılında %41,3 ve istihdam oranı da 2008 yılında %30,1, 2014 yılında %34,8 olarak gerçekleşmiştir. yy Son yıllarda GAP Bölgesi’nden yapılan ihracat düzeyinde dikkate değer bir artış olmuştur, 2002 yılında 689 milyon dolar iken 2007 yılında 3,3 milyar dolara, 2015 yılında 8,8 milyar dolara yükselmiş; Bölge’den yapılan ihracatın ülke ihracatı içindeki payı %2’den sırasıyla %3,1 ve %6,1’e çıkmıştır. yy Bölge genelinde verilen teşviklerde de özellikle 2012 yılında yayınlanan Yeni Teşvik Yasası ile önemli artışlar meydana gelmiştir. Eğitimde her kademede fiziki ve beşeri altyapının geliştirilmesi için önemli adımlar atılmıştır. yy 2008-2015 döneminde okulöncesi, ilköğretim ve ortaöğretimde toplam 22.658 derslik açılmış, derslik başına düşen öğrenci sayısı azalmıştır. yy Bölge’de 6 yeni üniversite kurulmuş ve devlet üniversitesi sayısı 9’a çıkarılmıştır. Bu üniversitelere yaklaşık 2 milyar liranın üzerinde kaynak tahsis edilmiştir. 2007 yılından sonra 31 fakülte, 11 yüksekokul ve 4 enstitü olmak üzere toplam 46 yeni bölüm açılmıştır. Eylem planları (2008-2015) çerçevesinde önemli gelişmeler yy Üç teknopark faaliyete geçmiştir. Eylem Planı’yla birlikte GAP Bölgesi’nde gerçekleştirilen yatırımlar Bölge’nin ekonomik ve sosyal gelişimini hızlandırmış, ülke ekonomisine katkısını artırmıştır. yy 2008-2012 döneminde 9.100 öğrencilik yurt kapasitesi oluşturulmuştur. Sadece 2015 yılında 7 ilde 15.701 öğrenci kapasiteli 15 yurt binası kiralama yoluyla hizmete açılmıştır. Sağlık hizmetlerinin altyapısı güçlendirilmiş ve hizmet kalitesi artırılmıştır. yy 2002 yılında 63 hastane, 8.223 yatak mevcut iken 2007 yılında 96 hastane, 9.980 yatak ve 2014 yılında hastane sayısı 123’e, yatak sayısı 16.895’e yükselmiştir. yy 10 bin kişiye düşen hasta yatağı sayısı 2002 yılında 12,4’ten, 2007 yılında 13,9’a ve 2014 yılında 20,5’e yükselmiştir. yy Uzman hekim sayısı 2002 yılında 4.430 iken 2007 yılında 9.980’e ve 2014 yılında 10.085’e ulaşmıştır. Sosyal koruma ve sosyal hizmet gibi önemli alanlarda tasarlanan yatırımların sosyal göstergelere yansıması olumlu olmuştur. yy GAP Eylem Planı ile birlikte ilk olarak GAP illerinde Sosyal Destek Programı (SODES) uygulanmaya başlanmıştır. yy Yine Eylem Planı ile birlikte ilk olarak uygulamaya konulan Cazibe Merkezleri Destekleme Programı (CMDP) Diyarbakır, Şanlıurfa ve Gaziantep’te devam etmektedir. yy Her kesimden insanımızın sportif faaliyetlerini gerçekleştirebileceği spor salonları ve yüzme havuzları yapılmış ve yapılmaya devam edilmektedir. yy Toplumun kırılgan kesimlerinin ihtiyaç duyduklarında sağlıklı ve güvenli bir yaşam sürebilecekleri bakım ve sosyal koruma, sosyal hizmet, engelsiz yaşam ve gençlik merkezleri gibi 47 sosyal kurum 2008-2015 döneminde hizmete açılmıştır. yy GAP’a bağlı Çok Amaçlı Toplum Merkezi sayısı 44’e ulaşmıştır. Kentsel altyapı, içme suyu ve konut ihtiyacının karşılanmasına yönelik yatırımlar hızlandırılmıştır. yy 2003-2015 döneminde GAP illerinde 55.454 konutluk uygulama yürütülmüştür, 44.698 konut tamamlanmış, 10.756 konut inşaatı devam etmektedir. yy Bölgedeki tüm illerin içme suyu sorunu giderilmiştir. Sulama ve temel altyapı yatırımlarında önemli merhaleler kat edilmiştir. yy GAP kapsamında bugüne kadar 19 baraj tamamlanmıştır. yy Toplam 1032,6 kilometre ana kanal inşa edilmiştir, bunun 800,2 kilometresi eylem planları döneminde (2008’den sonra) yapılmış olup ana kanal inşaatlarının %85’i tamamlanmıştır. Ana kanal inşaatlarıyla birlikte ikincil sulama şebekelerinin proje ve inşaat çalışmalarına hız verilmiştir. yy 2002 yılı sonunda sulamaya açılan alan 215.080 hektar iken, 2007 yılında 272.972 hektar ve bugün ise 474.528 hektara ulaşmıştır. Master Plan hedeflerine göre (1.8 milyon hektar) sulama projelerinin %26,4’ü işletmeye alınmıştır. GAP EP’nin sulama hedefi olan 1 milyon 60 bin hektara göre fiziki gerçekleşme %44,8’dir. 2015 yılı sonu itibariyle de yaklaşık 208.000 hektar alanda sulama şebekesi inşaatı devam etmektedir. yy GAP’ın kilit yapılarından birisi olan, 235 bin hektar alanı sulayacak Silvan Barajı’nın inşaatına ve sulama projelerine eylem planı döneminde başlanmıştır. yy Koçali, Çetintepe, Doğanpınar, Ardıl, Musabeyli, Ambar, Kuruçay, Başlar, Pamukçay, Ergani ve Diyarbakır Kale barajlarının inşaatlarına plan döneminde başlanmıştır. yy Sulama projeleriyle eş zamanlı yürütülen arazi toplulaştırması ve tarla içi geliştirme projeleri ile 2 milyon 430 bin hektar alanda çalışmalar tamamlanmıştır. yy Harran Ovası’nda kapalı drenaj projesi ile 65.000 ha alanda çalışmalar planlanmış ve 55.000 ha alanda drenaj çalışmaları tamamlanmıştır. Planlanan 9.000 km drenaj hattının 7.416 km’si tamamlanmıştır. Bu alanda tuzlanma sorunu giderilmiştir. GAP, bugün ülkenin hidroelektrik enerji üretimine önemli ölçüde katkı sağlamaktadır. yy Ülkemizin en temel ihtiyaçlarından biri olan enerji GAP’ın kilit unsurlarındandır. 13 hidroelektrik santrali 39 (Karakaya, Atatürk, Kralkızı, Dicle, Batman, Birecik, Karkamış, Şanlıurfa, Çağçağ, Erkenek, Sırımtaş, Garzan ve Bulam) işletmeye alınmış; yüzde 74 fiziki gerçekleşme sağlanmıştır. İşletmeye alınışından 2015 yılı sonuna kadar 416,2 milyar kilovat-saat elektrik enerjisi üretilmiş olup, üretilen bu enerjinin parasal değeri 25 milyar dolardır (1 kWh=6 cent). yy Her yıl ülke genelinde üretilen hidrolik enerjinin yarısı GAP’tan sağlanmaktadır. yy GAP Eylem Planı kapsamında inşaatına başlanan Ilısu Barajı ve HES Projesi’nde %79 gerçekleşme sağlanmıştır. Ilısu Projesi’nin tamamlanması ile enerjideki gerçekleşme %90’ı aşacaktır. yy Siirt, Batman, Kilis ve Mardin illeri ile Bismil, Silvan, Beşiri, Kozluk, Kurtalan ilçelerine ve Adıyaman-Kâhta ilçesine doğal gaz arzı sağlanmıştır. 40 Böylece Bölge’ye doğal gaz arzı sağlayacak beş boru hattı inşaatından dördü tamamlanmıştır. Sanayi altyapısı geliştirilmiş ve girişimcilere uygun yatırım ortamları hazırlanmıştır. yy Çevrede yaşanan tüm olumsuzluklara rağmen organize sanayi bölgelerinin hemen hemen tamamı dolmuştur. Yeni ve tevsii OSB çalışmalarına başlanmış, Bölge’deki organize sanayi bölgesi sayısı 17’ye, küçük sanayi sitesi sayısı 36’ya yükselmiştir. Bölge’nin diğer bölgelerle, illerle, limanlarla ve komşu ülkelerle erişimini sağlayan ulaştırma altyapısı her yönüyle iyileştirilmiş ve güçlendirilmiştir. yy 2003 yılı öncesinde 98 km olan otoyol ağı 2015 sonu itibarıyla 294 km’ye, 288 km olan bölünmüş yol ağı ise 2.183 km’ye ulaşmıştır. yy GAP Bölgesi’nde 8 havaalanı ile tüm illerin hava ulaşımı sağlanmıştır. - Şırnak Şerafettin Elçi Havaalanı’nı 2013 yılında hizmete açılmıştır. - Batman, Adıyaman ve Diyarbakır havaalanları için yeni terminal binaları yapılmıştır. GAP İdaresi tarafından yürütülen su potansiyelini kullanmaya yönelik çalışmalar GAP İdaresi Başkanlığı insan odaklı sürdürülebilir bölgesel kalkınmayı sağlamak için katılımcılık ilkesi doğrultusunda bölgesel kalkınma planları ve programları hazırlayarak kamu ve özel sektör yatırımlarını yönlendiren, uygulamaları koordine eden, izleyen ve değerlendiren, model olabilecek yenilikçi pilot projeler geliştiren, yerel kapasiteyi güçlendiren, ulusal ve uluslararası düzeyde GAP’ın tanıtımını yapan bir bölgesel kalkınma kuruluşu olma misyonuyla çalışmalarına aralıksız devam etmektedir. GAP İdaresi, projelerini planlarken iki yaklaşımı esas almaktadır. Bunlardan birincisi entegre planlama yaklaşımı, diğeri ise sürdürülebilir kalkınma felsefesidir. Bu iki yaklaşım birbirini tamamlayıcı niteliktedir. Entegre yaklaşım, farklı sektörlerin (tarım, sanayi, eğitim, sağlık vb.) bir arada ve eşgüdüm içinde ele alınmasını içermekte olup sürdürülebilir kalkınma ve insani gelişmede yaklaşımın ayrılmaz parçaları olarak ortaya konmakta ve kalkınmanın merkezini insan oluşturmaktadır. Bu yönüyle de GAP, salt ekonomik büyüme hedefine yönelmiş bir proje olmayıp, bir toplumsal dönüşüm projesi hüviyeti kazanmaktadır. Bu çerçevede İdare kurulduğu günden beri ekonomik kalkınma, sosyal gelişme, çevre- altyapı, kültür-turizm, kurumsal kapasitenin geliştirilmesi ana başlıkları altında birçok model projeler yürütmüş ve yürütmektedir. GAP Bölgesi’nde mevcut su potansiyelinin etkin bir şekilde kullanılması hususunda çiftçi ve çiftçi birlikleriyle birlikte Bölge’nin tarımsal kaynaklarını etkin kullanmak, GAP Bölgesi’nde sulamaya açılmış ve açılacak alanlarda tarımsal eğitim ve yayım hizmetlerinin etkinliğini artırmak ve bu konuda hizmet veren başta çiftçi örgütleri olmak üzere kurum ve kuruluşların kapasitelerini geliştirmek amacıyla örnek bir çalışma olan “GAP Tarımsal Eğitim ve Yayım Projesi” başlatılmış ve çiftçiye özgü “Çiftçi Örgütleri Merkezli Çoğulcu Yayım Modeli” geliştirilmiş ve uygulamaya konulmuştur. Bu çerçevede 2014 yılında başlanan faaliyetler ile 2015 sonuna kadar 4.375 teknik elemana, 1.097 faaliyet ile 27.159 çiftçiye doğrudan, yaklaşık 135.500 çiftçiye de dolaylı olarak ulaşılmıştır. Sulamaya açılan alanlarda çiftçi geliri artarken sulamadan yararlanamayacak olan kesimdeki halkın gelirinde bir artış meydana gelmeyecektir. GAP İdaresi, sulamadan yararlanamayacak az topraklı ya da hiç toprağı olmayan nüfusun gelir düzeyini artırmak, yaşam koşullarını iyileştirmek, sosyal ve ekonomik problemlerinin katılımcılık ve sürdürülebilirlik ilkeleri çerçevesinde çözümünü sağlamak amacıyla “Sulama Dışı Alanlarda Halkın Gelir Düzeyinin Artırılması Projesi”ni yürütmektedir. Bu çerçevede hayvancılık, arıcılık, seracılık, meyvecilik, organik tarım, su ürünleri vb. alanlarda pek çok örnek proje planlamış, 2010-2014 döneminde 41 proje yürütülmüş ve yürütülmektedir. Yine kırsal alanda yaşayan ve işlemeli tarıma uygun arazileri az olan nüfusun sosyoekonomik yaşam koşullarının sürdürülebilir olarak geliştirilmesi ve iyileştirilmesi amacıyla Entegre Kırsal Kalkınma Projesi uygulanmaktadır. Proje kapsamında 9 ilin 28 ilçesinde uygulamalara başlanmış, 200’den fazla proje desteklenmiştir. 41 DOSYA Prof. Dr. Doğan ALTINBİLEK DSİ Eski Genel Müdürü Dünya Su Konseyi Başkan Yardımcısı 21. yüzyılın en büyük sorunları artacak nüfus için gerekli miktarda ve kalitede suyu sağlamak, iklim değişikliği ve sürdürülebilir kalkınmadır. 42 Su Su güvenliği, iklim değişikliği ve sürdürülebilir kalkınma Artan nüfusa paralel olarak dünyanın su ihtiyacı her sektörde hızla artmaktadır. 2030 yılı itibarı ile dünyanın su ihtiyacı ve mevcut su miktarı arasında %40’a varan bir açık olacağı tahmin edilmektedir. Halen dünyada yaklaşık 780 milyon insanın suyu, 2.2 milyar insanın ise tuvaleti yoktur. Dünyanın halen 7.3 milyar olan nüfusunun 2050 yılında 9.7 milyara, 2100 yılında 11.2 milyara ulaşacağı tahmin edilmektedir. Dünyanın su güvenliğini tehdit eden ve geleceğini belirsiz yapan çeşitli nedenler mevcuttur. Bu nedenlerin başlıcaları nüfus artışı ve ekonomik büyüme, şehirleşme ve arazi kullanımlarındaki değişiklikler, kalkınmaktaki ülkelerdeki yetersiz su altyapısı, iklim değişikliği, suyun sürdürülemez kullanımları ve su israfı olarak sıralanabilir. İklim değişikliği, altyapı ve ekonomik büyüme konularındaki güncel küresel analizler su güvenliği risklerinin hükümetler, özel şirketler ve bilim kuruluşlarınca yeterince ele alınmadığını göstermektedir. BM: “Kişi Başına 35 Litre Su, İnsan Hakkıdır.” 2012 yılında Birleşmiş Milletler kişi başına 35 litre suyu ‘insan hakkı’ olarak kabul etmiştir. Ancak bir çok kalkınmakta olan ülke yüksek risk altındayken, riski azaltacak altyapıyı inşa etmek ve kurumları oluşturmak için gerekli bilgi ve imkanlara sahip değildirler. Halen dünyada yaklaşık 800 milyon insan (toplam nüfusun % 14’ü) günlük 1.25 ABD $’dan daha az bir gelire Ülkemize enerji ve gıda sağlayan GAP gibi dünya çapında eserler halkımızın vergileriyle inşa edildi. sahiptir. Bu ülkelerde hükümetler sürdürülebilir kalkınma ve su güvenliğini sağlamak için gerekli mali imkanlara sahip değildir. 21. yüzyılın en büyük sorunları artacak nüfus için gerekli miktarda ve kalitede suyu sağlamak, iklim değişikliği ve sürdürülebilir kalkınmadır. Su güvenliği, sürdürülebilir kalkınmanın önemli bir unsurudur. Temel hayati bir ihtiyaç olan içme ve kullanma suyunun yanı sıra gıda üretimi, hidroelektrik enerji, sanayi ve ticari faaliyetler ile ekosistemin korunması içinde suya ihtiyaç vardır. Sürdürülebilir kalkınma orta ve uzun vadede yeterli miktarda ve kalitede su olmadan sağlanamaz. İş dünyasının önemli riski: Su Davos Dünya Ekonomik Forum toplantısında yapılan bir algı anketinde dünyanın özel sektör liderleri gelecekte iş dünyasını etkileyecek en önemli riskin su olduğunu ifade etmişlerdir. Dünyanın birçok ülkesindeki yetersiz su yönetimi ve yatırımları bu konudaki güçlüklerin ve darboğazların aşılabileceği konusunda ümit vermemektedir. Su güvenliği ve sürdürülebilir kalkınma sorunlarına iklim değişikliği olgusu eklendiğinde sorunlar çok daha karmaşık ve zor hale gelmekte, belirsizlikler ve riskler daha da artmaktadır. Eğer iklim değişikliği nedeniyle yağış miktarları alan ve zaman içinde ciddi şekilde etkilenirse sürdürülebilir kalkınma sağlanması bir hayal olacaktır. Mart 2016’da Amerikan Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi (NASA), Türkiye, İsrail, Ürdün, Lübnan, Filistin, Kıbrıs ve Suriye’yi kapsayan Doğu Akdeniz Bölgesi’nde 1998’de başlayan kuraklığın, muhtemelen son 9 asrın en kötü kuraklığı olduğunu duyurmuştur. Açıklanan araştırma sonuçları, son yıllarda yaşanan kuraklıkların geçmiş yıllarda yaşanan doğal kuraklıklardan farklı olduğunu, Doğu Akdeniz Bölgesi’nde küresel ısınmanın fiilen yaşandığını ifade etmektedir. Bu açıklanan araştırma sonuçları adı geçen bölgedeki su uzmanları için şaşırtıcı değildir. Son 20 yılda yağışların ve nehir akımlarının azalması, yağış rejiminin değişmesi, ani taşkınların artması ölçülen bir gerçektir. Entegre ve sürdürülebilir proje, GAP Halen bazı kalkınmış ülkeler iklim değişikliği risklerine karşı kapsamlı planlar yapmakta, gerekli politik ve idari destekleri oluşturmaktadırlar. Bu ülkeler gelecekteki iklim değişikliği etkilerinden daha az etkileneceklerdir. Bu planların önemli bir unsuru su ihtiyaçlarının karşılanması ve yönetimi ile ilgilidir. Ülkemizde yürütülen Cumhuriyet tarihimizin en büyük ve kapsamlı projesi olan Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP) su güvenliği ve sürdürülebilir kalkınmanın sağlanması ve iklim değişikliğine uyum açısından özel bir yere sahiptir. Güneydoğu Anadolu Projesi, GAP, odağına insanların refahını ve mutluluğunu alan ve bölgeler arası gelişmişlik farkını azaltmayı hedefleyen bir kalkınma projesidir. GAP, Fırat ve Dicle Nehirleri üzerinde yapılacak 22 baraj ve 19 hidroelektrik santral ile sulama tesislerinin yanı sıra kentsel, kırsal, tarımsal altyapı, sanayi, eğitim, ulaştırma, sağlık, konut, turizm ve diğer sektörleri içeren çok sektörlü, entegre ve sürdürülebilir bir bölgesel kalkınma projesidir. GAP, Güneydoğu Anadolu’da halkın gelir düzeyini, hayat standardını, kırsal alandaki üretimi ve istihdamı artırarak, ülkemizin sosyal istikrar ve ekonomik büyüme gibi kalkınma hedeflerine katkıda bulunmayı amaçlamaktadır. GAP, Yüzölçümü itibariyle ülkemizin %9,7’lik kısmına ve ülke nüfusunun yaklaşık %10’luk kısmına sahiptir. Buna karşın ülkemizin yerüstü su kaynaklarının %28’i Fırat ve Dicle nehirlerinde olup sulanabilir alanlarının da %20’si GAP içindedir. 1960’lı yıllarda EİE’de başlatılan Aşağı Fırat Planlama Raporları ve DSİ’ce hazırlanan Fırat ve Dicle Havzaları İstikşaf Raporları bu bölgede enerji ve sulama tesisleri inşa ederek toprak ve su kaynaklarının geliştirilmesini öngörmüştür. GAP Master Plan’ı 1985 yılında, yılı itibarıyla bölgede Türkiye nüfusunun %8.5’u yaşarken gayrisafi milli hasıladan sadece %4 pay aldıklarını, kişi başına milli gelir düzeyinin ise Türkiye ortalamasının yarısından az olduğunu tespit etmiştir. Bölgeyi geri kalmışlıktan kurtarmak için seçilen stratejilerin içinde su ve toprak kaynaklarının hızlıca geliştirilmesi ilk önceliklidir. Tarıma dayalı sanayi tesisleri kurularak, üretilen ürünlerin ihracatı, kaliteli iş gücünün temini, eğitimi ve gerekli alt yapıların tesisi de planlanmıştır. Master Plan Raporu’nda GAP’ın bitim tarihi 2004 yılı olarak öngörülmüştür. GAP kapsamındaki projeler hedeflenen sürede bitirilemediğinden 2008 yılında GAP Eylem Planı yürürlüğe konmuş, yatırımlar hızlandırılmıştır. 20082012 yıllarını kapsayan GAP Eylem Planı’nda 1.058.000 hektar alanın sulamaya açılması, ekonomik kalkınma ve gelişme sağlanması, altyapının ve kurumsal kapasitenin geliştirilmesi hedeflenmiştir. GAP Eylem Planı (2014-2018) ile GAP kapsamındaki inşaat aşamasında olan bütün işlerin tamamlanarak GAP’ın 2019 yılına kadar tamamlanması hedeflenmektedir. Ülkemize enerji ve gıda sağlayan bu dünya çapında eserler halkımızın vergileriyle inşa edildiler. Dolayısıyla Türkiye Cumhuriyeti’nin gerçekleştirdiği ve ülkemizin geleceği için stratejik öneme sahip bu büyük eserlerle hepimiz gurur duymalıyız. 43 DOSYA Su Prof. Dr. Belgin ÇAKMAK A. Ü. Ziraat Fakültesi Tarımsal Yapılar ve Sulama Bölümü Su güvenliği olmadan gıda güvenliği mümkün değildir Ülkemizin ekonomik kullanılabilir potansiyeli olan 112 milyar m³ su miktarının tamamının 2023 yılına kadar geliştirmesi hedeflenmektedir Su, canlı yaşamının temel unsurudur. Gıda ihtiyacının büyük bir bölümü sulu tarım alanlarından karşılanmaktadır. Bitkisel ve hayvansal gıdanın üretimi su ile mümkündür. Bu açıdan su, gıda güvenliğinin sağlanmasında önemli bir araçtır. Gıda güvenliği, tarladan sofraya kadar çevre ve insan sağlığına zarar vermeyecek biçimde üretimin her aşamasında fiziksel, kimyasal, biyolojik ve hijyenik açıdan kontrolleri yeterli düzeyde yapılmış, sağlıklı ve güvenilir gıdaların sürdürülebilir bir biçimde üretilmesidir. İçme ve kullanma suyuna sahip olma, bireylerin temel yaşam hakkıdır. Birleşmiş Milletler binyıl 44 içme suyu hedefi; suya erişimi olmayan nüfusun 1990-2015 yılları arasında yarıya indirilmesi olarak belirlenmiştir. Bu hedefe öngörülen tarihten 5 yıl önce 2010’da ulaşılmıştır. 2010’da 2.6 milyon kişi iyileştirilmiş su kaynağına (şebeke suyu, tulumbalarla kullanılan yeraltı suları ve korumalı kuyular) erişim hakkına sahip olmuştur. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) 2015 yılı itibariyle dünyada temiz içme suyundan yoksun olan 663 milyon kişinin su ihtiyacını içme, pişirme ve kişisel hijyen için uygun olmayan göl, nehir, baraj, korunmasız kuyu ve pınar gibi kaynaklardan temin ettiğini belirtmektedir. Güvenli içme suyuna sahip dünya nüfusunun oranı 1990’da %76 iken 2015’de 91’e çıkmıştır. Günümüzde dünyada Kongo Demokratik Cumhuriyeti, Mozambik ve Papua Yeni Gine’de ülke nüfusunun yarısından fazlası temiz içme suyundan yoksun yaşamaktadır. Su sorunu yaşanılan diğer bir bölge de toplam 11 ülkenin yer aldığı, Avustralya olarak da bilinen Okyanusya’dır. Dünyada temiz sudan yoksun nüfusun bir bölümü de Çin (112 milyon kişi) ve Hindistan’da (92 milyon kişi) yaşamaktadır. Kirli su, sanitasyon ya da yetersiz hijyenden kaynaklı hastalıklar yüzünden dünyada her gün yaklaşık 1000 çocuk hayatını kaybetmektedir. yetersiz beslendiği buna karşılık 1,5 milyarın gereğinden çok fazla tükettiği vurgulanmıştır. Dünyada yaşam biçimi böyle devam ederse 2050’ye doğru su ve gıda sıkıntısının beklendiğinin altı çizilmiştir. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’nün bildirdiğine göre dünyada 2050 yılına kadar 9 milyar olacak nüfusu beslemek için gıda üretiminde %70 artış olması gerekmektedir. Dünyadaki 1,5 milyar hektar tarımsal alanın yaklaşık 300 milyon hektarı sulanabilmekte, geri kalanında yağışlara dayalı kuru tarım yapılmaktadır. Temiz ve sağlıklı suya erişim ile gıda güvenliği sorununun gelecek yıllarda tüm dünyayı etkileyebileceği beklenmektedir. Su güvenliği olmadan gıda güvenliğinin sağlanması mümkün değildir. Dünyada su ve gıda güvenliği konusu, 2012’de Uluslararası Stockholm Su Haftası’nda gündeme çıkmıştır. Stockholm Su Haftası’nda dünyada nüfusun 900 milyonunun açlık sınırında yaşadığı, 2 milyarının Ülkemizde su kaynaklarının yaklaşık %73’ünün tarımda kullanılması, özellikle sulamada su tasarrufunu öncelikli olarak gündeme getirmektedir. Su iletim ve dağıtımının açık kanal ve kanaletlerde yapıldığı sulama şebekelerinde, su kayıpları oldukça fazla olmaktadır. Bunu önlemek için yeni yapılan sulama projelerinde borulu su dağıtım şebekesi kullanılmaktadır. Borulu sistemlerde yalnızca sürtünme kayıpları meydana gelmektedir. Bu, göz ardı edilecek kadar düşük düzeydedir. Dolayısıyla borulu sistemlerde; su kayıpları minimize edilerek, su tasarrufu sağlanmaktadır. Tarımda kullanılan su ve oluşan su kayıpları, kullanılan sulama yöntemine göre de büyük ölçüde değişmektedir. Tarımda su kullanımı Ülkemizin ekonomik kullanılabilir potansiyeli olan 112 milyar m³ su miktarının tamamını 2023 yılına kadar geliştirmesi hedeflenmektedir. Ülkemizde ekonomik olarak sulanabilir 8.5 milyon hektar alanın 2023 yılına kadar tümünün sulanması öngörülmektedir. Türkiye’nin hedefi, modern sulama tekniklerini kullanarak sulama suyundaki tüketim oranını %65’e düşürmektir. Böylece tarımda yılda 72 milyar m³ su kullanılmış olacaktır (Şekil 1). Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü (DSİ), günümüze kadar 8.5 milyon hektar tarım alanının yaklaşık %45’ini sulamaya açmıştır. 2014 yılı sonu itibarıyla ülkemizde 45 Toplam 44 km3 Toplam 112 km3 Sanayi 5 km3 %11 Sanayi 22 km3 %20 İçme Suyu 7 km3 %16 Sulama 32 km3 %73 Sulama 72 km3 %64 a) 2013 yılı İçme Suyu 18 km3 %16 b) 2023 yılı Şekil 1. Türkiye’de sektörlere göre su tüketimi sulamaya açılan toplam alan 6.09 milyon hektardır. Gıda ihtiyacının karşılanması, tarımsal ürünlerin sürdürülebilirliğinin sağlanması için kalan 2.41 milyon hektarın da sulanması ve bunun için gerekli sulama tesislerinin inşa edilmesi gerekmektedir. 6.09 milyon hektar sulanan alanın 3.8 milyon hektarı DSİ tarafından inşa edilmiş sulama şebekesine sahiptir. Geri kalan kısmın 1 milyon hektarı halk sulamaları, 1.29 milyon hektarı da Köy Hizmetleri-İl Özel İdareleri sulamalarını oluşturmaktadır. Dünya Doğayı Koruma Vakfı (WWF), tarımda su kullanım politikalarının değiştirilmesini, su tasarrufu sağlayan sulama tekniklerinin desteklenmesini ve kaçak su kullanımlarının engellenmesini önermektedir. Vakfa göre Akdeniz ülkelerinde mısır, pamuk, şeker pancarı gibi fazla su tüketen bitkiler ekilmekte ve Avrupa Birliği tarafından desteklenmektedir. Su iletiminde açık kanal sistemi yerine kapalı basınçlı boru sistemlerinin kullanılması, su iletim ve dağıtımındaki su kayıplarını önleyecek, su tasarrufu sağlayacaktır. Sulama yöntemleri incelendiğinde en fazla su kaybı yüzey sulama yönteminde %35%60 arasında, en az su kaybı ise damla sulamada %5-%20 arasında oluşmaktadır. Bir ülkede, su kaynaklarının yeterli olup olmadığının en sağlıklı 46 göstergesi yıllık yenilenebilir tatlı su miktarıdır. Su varlığı açısından yılda kişi başı 1000 m3’ün altında su kullanan ülkeler “su fakiri”; 1000-3000 m3 arasında kullananlar “su kısıtı-stresi çeken ülke”; 10.000 m3’ün üzerinde su tüketenler ise “su zengini” olarak nitelendirilmektedir. 31 Aralık 2015 tarihi itibarıyla Türkiye nüfusu 78 milyon 741 bin 53 kişi olup kişi başına düşen su miktarı 1422 m3’tür. Bu verilere göre Türkiye su sıkıntısı çeken ülkeler grubunda yer almaktadır. 2030’da ise nüfusun 100 milyona ulaşacağı dikkate alınırsa kişi başına düşen kullanılabilir su miktarının 1120 m3/yıl olabileceği söylenebilir. 22 Mart Dünya Su Günü nedeniyle 1994’te hazırlanan BM Su Raporu’nda Türkiye, 2005 yılından itibaren kuraklığın baş göstereceği ülkelerden biri olarak gösterilmiştir. Kuraklık ve buna bağlı hastalıklar için en tehlikeli yıl olarak görülen 2025 yılında, Türkiye’nin ekonomik olarak su sıkıntısını çekecek ülkeler arasında yer alacağı tahmin edilmektedir. Bu nedenle Türkiye’nin gelecek nesillere sağlıklı ve yeterli su bırakabilmesi için su kaynaklarını koruması ve etkin kullanması gerekmektedir. Tarımda su tasarrufu sağlayan sulama yöntemleri Su, kaynaktan tarım alanına ulaşana kadar çeşitli yollarla kayıplar meydana gelmektedir. Özellikle su iletim ve dağıtımının açık kanal ve kanaletlerle yapıldığı sulama şebekelerinde sızma ve buharlaşma kayıpları görülmektedir. İletim ve dağıtımda oluşan kayıpların önlenmesi için su iletim ve dağıtımının borulu sistem ile yapılması gerekmektedir. Borulu sistemlerin; tarım dışı alanların azalması, toprağın korunması, su tasarrufu, üründe verim ve kalite artışı, tarlanın her yerinde aynı kalitede ürün elde edilmesi gibi önemli avantajları bulunmaktadır. Diğer taraftan tarla içinde uygulanan sulama yöntemine bağlı olarak da su kayıpları oluşabilmektedir. Su, bitkiye karık ve tava sulama gibi yüzey sulama yöntemleri ile veriliyorsa kontrollü bir sulama yapılması gerekir. Aksi halde yüzey akış, derine sızma gibi su kayıpları meydana gelebilir. Tarımda su tasarrufu sağlanması için basınçlı sulama yöntemlerinin kullanılması bir zorunluluktur. Yağmurlama ve damla sulamanın kullanımı ile tarımda su kaybının azaltılması ve tasarruf edilen suyun su sıkıntısı yaşanan sektörlere yönlendirilmesi mümkün olacaktır. Sulama yöntemi, suyun toprağa bitki kök bölgesine veriliş biçimidir. Sulama yöntemleri yüzey ve basınçlı sulama yöntemleri olarak ikiye ayrılır. Basınçlı sulama yöntemleri de yağmurlama sulama yöntemi, ağaçaltı mikro yağmurlama ve damla sulama yöntemi olmak üzere üçe ayrılır. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Arazi Islahı ve Sulama Sistemleri Daire Başkanlığı tarafından “Kırsal Kalkınma Yatırımlarının Desteklenmesi Programı” yürütülmektedir. Program kapsamında yer alan Bireysel Sulama Makine ve Ekipman Desteklemeleri, Tarım Stratejisi 2006-2010 Belgesi ve 2006/10016 sayılı Kırsal Kalkınma Yatırımlarının Desteklenmesine ilişkin Bakanlar Kurulu kararına dayanılarak 81 Yağmurlama sulama yöntemi, yapraklarının ıslanmasından kaynaklanan hastalıklara duyarlı bitkiler dışındaki tüm bitkilerin sulanmasında kullanılabilir. Şekil 2. Yağmurlama sulama yöntemi ilde uygulanmaktadır. Program çerçevesinde çiftçilere damla ve yağmurlama sistemi kurmaları için kredi verilmektedir. Bireysel sulama makine ve ekipman destek konuları aşağıdaki gibi sıralanabilir: • Tarla içi damla sulama sistemi kurulması, • Tarla içi yağmurlama sulama sistemi kurulması, • Tarla içi mikro yağmurlama sulama sistemi kurulması, • Lineer sistem yağmurlama sulama makinesi alınması, • Center Pivot sistem yağmurlama makinesi alınması, • Tamburlu sistem yağmurlama sulama makinesi alınması, • Güneş enerjili sulama sistemleri kurulması. Yağmurlama sulama yöntemi Yağmurlama sulamada, sulama suyu kaynaktan borularla araziye iletilir ve borular üzerindeki yağmurlama başlıklarından yüksek basınçla atmosfere püskürtülür. Doğal yağışa benzer biçimde atmosfere verilen su, buradan toprak yüzeyine düşer ve toprak içerisine sızarak kök bölgesinde depolanır (Şekil 2). Yağmurlama sulama yöntemi, yapraklarının ıslanmasından kaynaklanan hastalıklara duyarlı bitkiler dışındaki tüm bitkilerin sulanmasında kullanılabilir. Yağmurlama sulama sistemlerinde, yüzey sulama sistemlerine göre su kaybı daha az ve sulama randımanı daha yüksektir. Yağmurlama sulama; tamburlu yağmurlama, merkezi hareketli yağmurlama (center pivot), doğrusal hareketli yağmurlama (lineer move) gibi farklı tiplerde olabilmektedir (Şekil 3, 4, 5). Klasik yağmurlama sulama sistemlerinde, kaynaktan alınan sulama suyu borularla araziye iletilir ve borular üzerindeki Şekil 3. Tamburlu yağmurlama sulama sistemi 47 Şekil 4. Merkezi hareketli (Center pivot) yağmurlama sulama sistemleri yağmurlama başlıklarından yüksek basınçla atmosfere püskürtülür. Genellikle ana boru hattı sabit, üzerinde yağmurlama başlıklarının yer aldığı lateral boru hatları hareketlidir. Yağmurlama sulama yönteminde arazinin her yerine aynı miktarda su verildiği için eş bir su dağılımı sağlanır. Dalgalı topografyaya sahip arazilerde tesviye etmeden sulama yapılabilir. Boru hatları yüzeyde ya da gömülü olduğu ve açık kanallara göre daha az yer kapladığı için tarım dışı alan daha azdır. Yağmurlama sulama yönteminin bazı dezavantajları da bulunmaktadır. Bunlar; rüzgar hızının yüksek ve esme süresinin fazla olmasının su dağılımını olumsuz etkilemesi, yüksek sıcaklıklarda buharlaşma kayıplarının artması, bitkilerin tozlaşma döneminde yapılan sulamaların meyve bağlama oranını azaltması, yapraklarının ıslanmasından kaynaklanan hastalıklara duyarlı bitkilerde bitki hastalıklarının hızla yayılması olarak sıralanabilir. damlatıcılardan damlalar biçiminde toprağa, bitki köklerinin geliştiği ortama verilmektedir (Şekil 6). Bu yöntemde bazen her gün, hatta günde birden fazla sulama yapılabilmektedir. Damla sulama yöntemi, diğer sulama yöntemlerine göre yüksek sulama randımanı ile daha fazla su tasarrufu sağlayan, gübrenin sulama suyu ile birlikte uygulanmasına imkan veren, daha az enerji kullanan, diğer yöntemlerin uygulanamayacağı koşullarda başarıyla uygulanabilen, üretimde verim ve kaliteyi artıran, daha az işçilik ve tarımsal mücadele masrafı gerektiren, işletilmesi ve kontrolü kolay ve otomasyona uygun bir yöntemdir. Yüzey sulamanın uygulanamayacağı kadar yüksek eğimli, dalgalı, hafif bünyeli ya da yüzlek topraklarda güvenle uygulanabilir. Arazinin her yerine hemen hemen aynı miktarda sulama suyu verilebildiği için tüm bitkiler aynı oranda gelişir, aynı zamanda hasada gelir, kaliteli ve yeknesak ürün alınabilir. Damla sulama yönteminin bu avantajları yanında tuz birikimi, damlatıcıların tıkanması ve maliyetinin yüksek olması gibi dezavantajları da bulunmaktadır. Ağaçaltı mikro yağmurlama sulama yöntemi Damla sulamada damlatıcı yerine küçük yağmurlama başlıklarının kullanıldığı sulama yöntemine ağaçaltı mikro yağmurlama sulama yöntemi denir (Şekil 7). Sistem unsurları damla sulama sistem unsurları ile aynıdır. İkisi arasındaki tek fark, damlatıcılar yerine küçük yağmurlama başlıklarının kullanılmasıdır. Genellikle meyve ağaçları ve Damla sulama yöntemi Damla sulama yönteminde su, bitki yakınına yerleştirilen 48 Şekil 5. Doğrusal hareketli (Lineer move) yağmurlama sulama sistemleri bağın sulanmasında kullanılır. Damla yöntemiyle yeterli ıslatma oranının elde edilemediği koşulda meyve ağaçlarının sulanmasında kullanılır. Sonuç ve öneriler Ülkemizde sulanabilir arazinin %10’dan daha azının basınçlı sulama yöntemleri ile sulanması, basınçlı sulamada yeni olduğumuzu göstermektedir. Ülkemizin topografik yapısı dikkate alındığında, tarım alanlarının büyük bir bölümünde basınçlı sulama yöntemlerinin uygulanmasının daha uygun olduğu görülmektedir. Basınçlı sulama yöntemleri, su tasarrufu yanında sulamanın çevreye olan zararlı etkilerini de azaltacaktır. Özellikle tarımsal ilaç ve gübrelerden kaynaklanan yüzey ve yer altı sularında oluşan kirlilik, ortadan kaldırılacak ya da azaltılacaktır. Basınçlı sulama teknolojileri ile çevreye zarar vermeden, aynı miktarda ya da daha fazla ürünü, daha az sulama suyu ve iş gücü ile üretmek mümkün olmaktadır. Şekil 6. Damla sulama sistemi Su kaynaklarının etkin kullanımı ve yönetimi, gıda güvenliği ve sürdürülebilir kalkınma için önem taşımaktadır. Bu nedenle tarımda etkin su kullanımını sağlayan tekniklerin kullanımı, ülkemizin öncelikli hedefleri arasında bulunmaktadır. Onuncu Kalkınma Planı çerçevesinde “Tarımda Su Kullanımının Etkinleştirilmesi Eylem Planı” hazırlanmıştır. Bu Eylem Planında, tarımda su kullanımının etkinleştirilmesi ile birlikte ülke genelinde iklim koşulları, bilinçsiz ve aşırı su kullanımından kaynaklanan ya da kaynaklanması beklenen sorunların çözümü amaçlanmaktadır. Ülkemizde suyun etkin kullanımı ve tasarrufu konusunda doğru adımlar atılmaktadır. Su tasarrufu için çiftçilerin eğitimi ile hedeflere daha kolay ulaşılabilecektir. Şekil 7. Ağaçaltı mikro yağmurlama sulama sistemi 49 DOSYA Su Dursun YILDIZ Su Politikaları Derneği Başkanı 21. yüzyılda yeni su yönetimi paradigması 20. yüzyıl boyunca ekolojik dengeyi çok hırpalayan insanoğlu 21.yüzyıla girerken başta su kaynakları yönetimi olmak üzere birçok alanda sürdürülebilir yeni paradigmalar geliştirmek zorunda kalmıştır. 50 İklimdeki değişim, artan nüfus, artan tüketim ve kirlilik gibi faktörler su kaynakları sistemlerinin uzun erimli sürdürülebilirliğini tehdit etmektedir. 20. yüzyıl, 21. yüzyıla çok daha kalabalık, gelişmiş ülke nüfusları daha yaşlanmış, suları daha kirlenmiş ,atmosferdeki sera gazı miktarı artmış ve Kuzey Kutbu’ndaki buzulları erimeye başlamış bir dünya bıraktı. Bunların yanısıra 21. yüzyılın 20 yüzyıldan aldığı mirasların arasında artan bağımsız ülke sayısı da vardı. 20. yüzyıla girerken dünyadaki bağımsız ülke sayısı sadece 50 civarında iken 21. yüzyıla girerken bu sayı 190‘ı aşmıştı. Tüm bu yeni koşullar 21. yüzyılın su yönetimini, su, enerji, gıda ve çevre güvenliğini ve sınıraşan suların yönetimi paradigmasının yeniden ele alınması ve değiştirilmesi zorunluluğunu ortaya çıkarmıştır. Özetle 20. yüzyıl boyunca ekolojik dengeyi çok hırpalayan insanoğlu 21. yüzyıla girerken başta su kaynakları yönetimi olmak üzere birçok alanda sürdürülebilir yeni paradigmalar geliştirmek zorunda kalmıştır. Son dönemde su yönetiminde çevre duyarlılığı, katılımcılık, şeffaflık ile su, enerji, gıda ve çevrenin birbirleriyle olan ilişkisi ön plana çıkmıştır. Düşük karbonlu kalkınma modelleri, yeşil ekonomi gibi paradigmalar suyun daha verimli kullanılmasını da teşvik edecektir. Su yönetiminin karşı karşıya kaldığı risklerin ve zorlukların artması bu alanda yeni yönetim ve finansman modellerinin geliştirilmesini zorunlu kılmıştır. Su yönetiminde öne çıkan modeller Su, 20. yüzyılın başından bu yana uygulanan temel “klasik havza yönetimi” anlayışına karşı eleştiriler 1970’li yılların ortalarından itibaren başlamıştır. Bu alanda son 2030 yılda geleneksel su yönetimi anlayışından daha yerel, bütüncül ekolojik dengenin korunmasına duyarlı bir yönetim anlayışına doğru radikal bir paradigma değişimi olmuştur. (Yıldız 2007) Su yöneticileri başlangıçta havza ölçeğinde uygulanacak entegre (bütüncül) modeli suyun sürdürülebilir yönetimi için en uygun model olarak görmüştür. Ancak entegre su kaynakları yönetimi birçok faktör arasındaki entegrasyonun sağlanmasında başarılı olamamıştır. Bu durum yeni arayışlara neden olmuş ve su yönetiminde “Yöneterek öğrenmeÖğrenerek yönetme” Uyarlanabilir (Adaptive) yönetim anlayışı öne çıkmıştır. Son dönemdeki çalışmalar “Bütüncül Uyarlanabilir Su Yönetimi” modeli üzerinde yoğunlaşmıştır. 21. yüzyılın su hizmetleri yönetiminde finasman modeli olarak da risklerin çok iyi paylaştırılacağı Yenilikçi Kamu Özel Sektör İş birliği modeli öne çıkmaktadır.1991 yılından bugüne değin 64 ülkede 850 su temini ve çevre sağlığı projesine özel sektör katılımı olmuştur. Ancak toplam proje maliyeti 75 milyar dolar olan bu projeler içinde 20 milyar dolarlık proje ilerleyememiş ve iptal edilmiştir1. Bu nedenle son 20 yıl suyun yaşamsal bir doğal kaynak ve bir temel insan hakkı olma özelliğini farketmeyen veya unutan yatırımcılar için hayal kırıklığı yaşanan bir alan olmuştur. Global ölçekteki yeni su yönetimi paradigmaları bir geçiş dönemi içinde olan Türkiye’nin su yönetimini de doğrudan ilgilendirmektedir. 20. yüzyıldan 21. yüzyıla su yönetimi 20. yüzyıla kadar su talebi en yakın noktadan bir an önce ve tek amaçlı projelerle karşılanıyordu. Su kaynaklarının havza ölçeğinde klasik manada planlanmasına ABD’de 1900’lü yılların başında başlanmış, bu planlama yaklaşımı 1950’li yıllardan itibaren de daha fazla uygulanır olmuştur. Bu uygulama Türkiye’de de bu tarihlerde başlamıştır. Havza planlama anlayışı, günümüzden yaklaşık yarım asır önce 1958 yılında, 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in DSİ Genel Müdürü olduğu dönemde yayımlanan, Proje Esaslarının Tespitine Ait Talimat başlığını taşıyan belgede yansıtılmıştır2. Ancak 1970’li yılların ortalarından itibaren klasik havza yönetimi 51 Dünya nüfusunun yaklaşık %40’ının yaşadığı sınıraşan su havzaları, 21. yüzyılın su yönetiminin en sorunlu alanlardan biri olacaktır. anlayışı, hızla artan talebin karşılanmasında yetersiz kaldığı, talep yönetimini dikkate almadığı,ekosistemi korumadığı, katılımcı olmadığı ve durağan bir nitelik taşıdığı için eleştirilmeye başlanmıştır. (Yıldız 2009) Bu eleştirilerin tümünü dikkate alan bir bütüncül su kaynakları yönetimi (BSKY) modeli oluşturmak için bu konu 1990’lı yılların başından itibaren uluslararası toplantıların gündeminde yer almıştır. Bu toplantılarda su yönetiminin sürdürülebilir olması, çevre yönetimi ile bütünleşmesi, tam maliyet esasının yanısıra suyun ekonomik bir meta olarak benimsenmesi gibi bazı strateji ve uygulama teknikleri de tartışılmıştır. Yeni su yönetimi ve finansman modelleri Su yönetim sisteminin bütüncül bir nitelik kazanması için birden fazla sistem arasındaki karşılıklı etkileşimin dikkate alınması gerekir. Bu durum suyun rolünün, hidrolojik, ekolojik, ekonomik, ticari ve sosyo-politik boyutlarıyla ele alındığı bir çerçeve içinde değerlendirilmesini zorunlu kılar3. İşte bu kadar kavramı bir arada ele alıp birbirleriyle olan ilişkilerini sağlayarak birçok amacın birarada gerçekleşmesini yönetebilmek çok kolay olmayıp bazı uzmanlar tarafından imkansız olduğu bile ileri sürülmektedir. Bu kapsamda BSKY’nin birbirini izleyen kararlardan oluşan bir 52 süreç olma anlamını taşıdığı ancak açıkça tanımlanmış bir hedefe yönelik eylem olmadığı görülmektedir. Bununla birlikte bu modelin nasıl uygulanacağına ilişkin üzerinde uzlaşılmış yöntem ve kurallar da bulunmamaktadır. Bu nedenle bazı uzmanlar bu kavramı uygulanabilir kılmak için karmaşıklık, öznellik ve belirsizliklerin yönetilmesinin önem taşıdığını ve ülkeler arasındaki farklılıklar nedeniyle katı düzenlemeler ve reçetelerden kaçınmak gerektiğini ileri sürmektedir. Son 20 yıldır su hizmetlerine özel sektörün katılması uygulamaları da artmış ve su hizmetleri yönetiminde özel sektörün dahil olduğu modeller geliştirilmiştir. 2010 yılında yayınlanan OECD Raporunda4 su hizmetlerindeki finansman sorunlarının piyasa tabanlı geri ödemeli yenilikçi finans mekanizmalarıyla aşılabileceği ve bu sistemin incelenmesi gerektiği savunulmuştur. Sınıraşan sular Dünya nüfusunun yaklaşık %40’ının yaşadığı sınıraşan su havzaları, 21. yüzyılın su yönetiminin en sorunlu alanlardan biri olacaktır. Belki de bu nedenle 20.yüzyılın ikinci yarısının ortalarında oluşturulan ve 1997 yılında BM’de oylanan sözleşme taslağı 21. yüzyılın başlarında ülkeler tarafından hızla onaylanıp geçerlilik kazanmıştır. BM‘nin Uluslararası Su Yollarının Ulaşım Dışı Amaçlarla Kullanımı Sözleşmesi, 1997 Mayıs ayının sonunda 185 üyeli Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda yapılan oylama sonucunda 103 lehte, 3 red, 27 çekimser oyla kabul edilmişti. 1997 Sözleşmesi’nin yürürlüğe girebilmesi için 35 ülke tarafından onaylanması gerekmekteydi. Bu onaydan sonra sözleşme bu ülkelerin kendi iç hukukları açısından bağlayıcı hale gelmiş olacaktı. İşte bu 35 ülkenin tamamlandı sözleşme 17 Ağustos 2014 itibariyle uluslararası geçerlilik kazanmıştır. 17 Ağustos 2014’de uluslararası geçerlilik kazanmış olan bu sözleşme şimdiye kadar 190‘ı aşkın ülkenin sadece 36’sı tarafından onaylanmıştır5. Bu ülkeler arasında Amerika Kıtası’ndan hiçbir ülke yoktur. 1997 BM Sözleşmesi’nin ortaya çıkması için 1970 yılında başlayan çalışmalar ancak 1997 yılında sonuç vermiştir. Sözleşmenin 1997 yılında BM tarafından kabulünden sonra 35 ülke tarafından onaylanması ise 17 yıl almıştır. Bu konuda ülkelerin bir taslak oluşturması ve bunun uygulanacağına ikna olması için geçen süre 44 yıldır. Bu sözleşme 20. yüzyılın uluslararası ilişkiler düşünce sistematiği ile yapılmış ancak 21. yüzyılın yeni jeopolitiği ve dünya düzeni içinde yürürlüğe girebilmiştir. Bu nedenle sözleşmenin bu yüzyılın yeni düzenini kapsaması, çok geniş bir uluslararası kabul görmesi ve uygulama alanı bulması kolay olmayacaktır. Ancak bu durum sözleşmenin yürürlük kazandığı gerçeğini ortadan kaldırmaz. Uluslararası sistem BM Sözleşmesi’nin yürürlüğe girmesi için 2010 yılından sonra ağırlık koymaya başlamıştır. Yeni enerji ve su jeopolitiği “sınır aşan sular” konusunda bir “Çerçeve Sözleşmeye” duyulan ihtiyacı artırmış, bu durum da 2010 yılından sonra 1997 Sözleşmesi’ni imzalayan ülke sayısında hızlı bir artışa neden olmuştur. Sözleşme, BM’de kabulünden sonraki 12 yıl içinde 18 ülke tarafından onaylanmıştır. Ancak bu sayı son beş yılda çok hızla artmış ve onaylayanlara 17 ülke daha eklenmiştir. Böylece sözleşme yürürlük kazanmıştır. 21. yüzyıldaki yeni küresel hidro-jeopolitik paradigmanın sahipleri bir yandan 1997 BM sözleşmesini yürürlüğe sokup yukarı kıyıdaş ülkeleri daha makul olmaya yöneltirken diğer taraftan Mısır’a rağmen yukarı kıyıdaş ülke Etiyopya’nın Nil üzerindeki Rönesans Barajını inşa etmesine karşı durmamaktadır. Bu durum sınır aşan sular üzerinde küresel güçlerin bölgesel politikalarının etkisini ortaya koyarken küresel sözleşmelerden çok bölgesel çerçeve anlaşmaların daha önemli olduğunu da göstermektedir. Ancak uluslararası hukukta bu konudaki boşluğun da bir şekilde doldurulması gerekiyordu. Çünkü, halen 263 sınır aşan nehir havzasının 157’sinde (%60) hiçbir iş birliği çerçeve anlaşması yoktur. Anlaşma bulunan havzalarda ise daha çok ikili anlaşmalar yapılmıştır. BM’nin 1997 Sözleşmesi, bu dağınık yapının daha da dağılmasını önleyecek çok genel bir çerçeve olarak değerlendirilebilir. Bu açıdan bakıldığında 1997 Sözleşmesi, dünyadaki 263 sınır aşan su havzası için en uygun su kullanım ayarını verebilecek bir sözleşme değildir. Artan riskler belirsizlikleri artırmıştır. Matematik modeller aracılığı ile su kaynaklarının miktar ve kalite değişimlerinin incelenmesi ve elde edilen sonuçların pilot projeler üzerinde test edilmesi, en uygun su yönetim şeklinin araştırılması sürdürülebilir su yönetimine katkı sağlayacaktır. Ancak bir matematiksel model kapsamında ele alınabilecek unsurların sınırlı olması kurumların elde ettikleri deneyimlerin çözüm oluşturmadaki önemini artırmaktadır6. Özellikle küresel iklim değişikliğinin su kaynakları üzerinde yaratacağı etkilerin belirsizliği su yönetimdeki Su sektöründe iklim değişimine adaptasyon planlaması çok detaylı bir planlamadır. Çünkü su kaynaklarındaki bir değişiklik 53 Dünyada ve ülkemizde halen su yönetiminin önündeki en büyük sorun iklim değişiminin oluşturduğu belirsizliklerdir. tarım, sağlık, enerji ve altyapı gibi diğer sektörleri de etkileyecektir. Örneğin bu adaptasyon planlamasında tarım sektöründe ekonomik çeşitlendirme ve ürün seçimi su ihtiyaçları doğrultusunda belirlenmelidir7. Su yönetimi sisteminin bu konudaki belirsizliklerden çok fazla etkilenmemesi için bu belirsizlikleri azaltacak araştırma çalışmalarına büyük ihtiyaç vardır. İklimin değişmesi, hidrolojik sistemi ve su çevrimini etkileyerek su kaynakları üzerine baskı yapmaktadır. Sınır aşan suların yönetimi de iklim değişimi etkisi ile artan riskler arasındadır. Önümüzdeki dönemde iklim değişiminin etkilerinin daha da artması, önceki bölümde sözü edilen ve uluslararası geçerlilik kazanmış olan 1997 BM Sözleşmesi’nin kurallarından daha etkili olacak ve ülkeleri su yönetiminde iş birliğine zorlayacaktır. Ülkelerin karşı karşıya kalacağı bu “ortak doğal tehdit” yeni bölgesel iş birliği paradigmalarını şekillendirecektir. İşte bu dönem yaşanırken BM’nin 1997 Sözleşmesi sınır aşan sular konusundaki sorunlara “kapsam ve kavram” olarak dar gelecektir. İnsanlık, iklim değişimi ve enerji-gıda-su-çevre ilişkisindeki artış sonucunda krizlerin birbirini tetikleyeceği ve hızla küreselleşeceği bir geleceğe hazırlık yapmak zorundadır. Bu nedenle sözleşmeyi onaylamayan ve paylaşılan su havzalarında yer alan 110 ülkenin8 bu konuda 54 en azından bölgesel iş birliğini reddetme lüksü olmayacaktır. Hatta bu ülkeler artan ortak doğal tehdit karşısında iş birliğine bu sözleşme kapsamındakinden çok daha geniş bir açıdan bakma zorunluluğu duyacaktır. Bunun nedeni bu ülkelerin yöneticilerinin bilinçlenmiş olması değil oluşacak olan ortak doğal tehdidin dünyanın geçmişinde birkaç kez tüm insanlığı yokedecek kadar büyük olmasıdır. Bu nedenle BM’nin 1997 Sözleşmesi birçok eksik yönüne rağmen sözleşme maddelerinin belirsizliğine sıkışmadan ve sözleşmeye taraf olup olmama kısır çekişmesine düşmeden değerlendirilmelidir. Bu açıdan bu sözleşme ülkelerin su iş birliği için bir farkındalık yaratmak aracı olarak ele alınmalı ve bölgesel su iş birliğini geliştirecek çok taraflı anlaşmaların altyapısı için çaba gösterilmelidir. Sonuç ve değerlendirme Su Yönetimi artık geçmişte olduğu gibi sadece mühendisliğin bir öznesi değildir. Doğal çevrenin korunmasından, uluslararası ilişkilere kadar birçok bilimsel disiplinin birlikte çalıştığı bir alan olmuştur. Yeni su yönetimi modelleri bu çok disiplinli yapı ile oluşturulmaktadır. (Yıldız 2011) Su kaynakları, ekosistemin yenilenebilir özellikte bir parçasıdır. Dünyada su kaynaklı sorunların kendini hissettirmeye başlaması, sanayi devrimi ile birlikte uygulanan sınırsız büyüme modelinin sonucu olarak ekosistemin kendini yenileme zorluğu içine düşmesinden sonradır. Su kaynaklarının kirlenmesi, kentlere göç, artan tüketim baskısı, suyun zaman ve mekândaki eşitsiz dağılımı ve iklim değişimi, sınır aşan sular dünya çapında su yönetiminin yeniden ele alınmasını uluslararası gündeme taşımıştır. Dünyada ve ülkemizde halen su yönetiminin önündeki en büyük sorun iklim değişiminin oluşturduğu belirsizliklerdir. Su yönetimi sisteminin yaşanabilecek belirsizliklerden en az şekilde etkilenmesi için öncelikle belirsizlik taşıyan alanlardaki araştırma çalışmaları artırılmalıdır. Bunun yanısıra mevcut sistemin güçlü ve güçsüz yanlarını ortaya koyacak çalışmalar yapılmalıdır. Bu tespitler üzerinden o ülkenin koşullarına en uygun ve katılımcı bir yönetim modeli oluşturulmalıdır. Endüstriden tarıma kadar su kullanımı bilincinin artırılması ve verimli su kullanımı teşvik edilmelidir. Sürekli eğitim çalışmaları yapılarak değişimlere uyum yeteneği yüksek olan bir su yönetim altyapısı oluşturulmalıdır. Bu tedbirlerin uygulanabilmesi için yeniliklere açık ve dinamik bir su yönetimi kurumsal yapısı da çok önemlidir. Yeni su yönetimi modelleri üzerine yapılan çalışmalar deneyimli personele ve birikime sahip kurum ve kuruluşların etkin bir su yönetimi için önemini ortaya koymuştur. Ancak kurumlar da sosyo ekonomik ve teknolojik gelişmeler sonucunda veya uygulanan politikalarla hantallaşabilmektedir. Kurumların radikal düzenlemeler yapılmadan en uzun ömürlerinin 40 -50 yıl olduğu ileri sürülmektedir. Nesil süreci kavramı dikkate alınırsa 4050 yıl içinde bu kurumların üçüncü nesil tarafından yönetilmeye başlanacağı görülür. Bu durumda ya yeni yöneticiler eski anlayışa dönmekte ya da eski kurumlar yeni kurumlara dönüşmektedir. Ülkemizde de DSİ Genel Müdürlüğü su yönetimi için en değerli ve köklü kurumdur. Bu nedenle büyük bir birikime sahip olan DSİ Genel Müdürlüğü, etkinliği azalmadan, arşivleri tümüyle yok olmadan bilgi birikimi tamamen kaybolmadan yeniden yapılandırılmalıdır. 21. yüzyılda sürdürülebilir bir su yönetimi için yukarıda belirtilen ana unsurların bir bütünlük içinde ele alınarak yenilikçi çözümlerin bulunması ön koşuldur. Sektör bazlı çözümlerden ziyade sektörler arası entegrasyonu ve ekonomi, sosyal gelişme ve çevre korunmasını birlikte dikkate alan çağdaş su planlaması gerekli olmaktadır. Uluslararası alanda ise sınır aşan su havzalarında bölge ülkeleri bazlı kazan kazan anlayışı temelinde bölgesel iş birlikleri geliştirilmelidir. Sınır aşan sular bu iş birliği için katalizör olabilir. Ancak bunun gerçekleşebilmesi için de soğuk savaş döneminin uluslararası ilişikilerinden etkilenen uluslararası su politikalarının dışında yenilikçi bir Hidro Politik anlayışın geliştirilmesi gerekmektedir. (Yıldız 2015) USİAD. Yayını. Ulusal Sanayici ve İşadamları Derneği Haziran 2007 Ankara International Workshop of River Basin Management, 1999, The Netherlands Yıldız, D., (Ed. ) 2009 “Türkiye’de Su Yönetimi Nasıl Olmalı”. USİAD. Yayını. Ulusal Sanayici ve İşadamları Derneği Haziran 2011 Ankara 4. İnnovative Financing Mechanisms for the Water Sector. OECD Report 2010 Yıldız D ., 2011 “ Su Güvenliği 2050” Truva Yayınları .İstanbul Yıldız D., 2015. “The Need of New Water Politics. From Aral Sea to Dead Sea “ Lap Lambert Academic Publicing. Dipnotlar 1. Yıldız. D., 2015 Su Yönetimi’ndeki Değişim ve Türkiye .68.Türkiye Jeoloji Kurultayı 8 Nisan 2015. Ankara Bilen Ö., 2009 Türkiye’nin Su Gündemi. Su Yönetimi ve AB Su Politikaları .DSİ Yayını .Ankara 2. Nafıa Vekaleti Devlet Su İşleri Umum Müdürlüğü, Proje Esaslarının Tespitine Ait Talimat, Teknik Kitaplar No. 10-2, Ankara, 1958, s. 2. Yıldız, D., (Ed. ) 2007 “Su Raporu. Ulusal Su Politikası İhtiyacımız”. 3. Mostert, E. vd, River Basin Management and Planning, Yararlanılan yayınlar 5. https://treaties.un.org/ Pages/ViewDetails. aspx?src=TREATY&mtdsg_ no=XXVII-12&chapter=27&lang=en erişim 3.3.2016 6. Özden Bilen “Türkiye’nin Su Gündemi. Su Yönetimi ve AB Su Politikaları”DSİ Genel Müdürlüğü Ankara 2009. s.30. 7. A.Deniz Özdemir, Dilek D. Yazıcı, Nurcan Yağımlı, Funda Pılgır İklim Değişikliği Etkilerine Uyum (Adaptasyon) T.C. Çevre ve Orman Bakanlığı Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü, Etüd ve Plan Dairesi Başkanlığı Ocak 2009 8. Dünya nüfusunun yaklaşık %40’ı paylaşılan sınır aşan nehir havzalarında yaşamaktadır. 55 DOSYA Su Dr. Dursun Atilla ALTAY İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürü İSKİ’nin şehre verdiği musluk suyu; Türk Standardı, Avrupa Birliği, Amerikan Çevre Koruma Ajansı ve Dünya Sağlık Teşkilatı standartlarının da üzerinde bir kaliteye sahip. İstanbul’da suyun nabzını tutmak istiyoruz İSKİ olarak işletmecilik kalitemizi yükseltecek, ülkemize katma değer sağlayacak yeni projeleri hayata geçirmeyi hedefliyoruz. Yeni Türkiye gayesine kuvvetle inanıyoruz. Milli ve yerli kaynaklardan beslenmiş, çağın teknolojisini takip eden yenilikçi uygulamaları başlatmayı, sürdürmeyi, lider bir kuruluş olarak vazife biliyoruz. Bu ideal çerçevesinde projelerimizden kısaca söz etmek gerekirse bugün bütün dünyada su sektöründe enerji maliyetleri çok ciddi bir pay oluşturmaktadır. Bu maliyeti düşürebilmek adına 56 barajlar, arıtma tesisleri, isale hatları gibi alanlara rüzgar türbini kurma çalışmalarımız var. Tesislerimizde bulunan havuzların üzerinden, çatılar ve çevredeki uygun arazilerden de güneş enerjisi elde etmek için çalışmalar yürütüyoruz. Ayrıca İSKİ olarak artık yüzer güneş enerjisi sistemleri üzerine de çalışmalara başlamak istiyoruz. Yüzer güneş enerjisi sistemleriyle hem üstü kapatıldığı için su kaynağında buharlaşma azalmakta hem de güneş enerjisi panelleriyle enerji üretilmektedir. Yüzer enerji sistemlerinin buharlaşma dışında su kalitesine katkıda bulunan faydaları da var. Bu sistem alg ve zebra midye oluşumunu engelliyor. Biz şimdi bu teknolojinin İstanbul’un su kaynaklarında uygulanabilirliğini ölçmek ve fayda-maliyet analizleri yapmak için çalışmalara başladık. Kalitesinden emin olduğumuz suyumuzun tadını daha da iyileştirmek için “Klor Yönetimi” projemizin pilot uygulamasını başlattık. Yine su kalitesiyle ilgili yürüttüğümüz diğer bir çalışma da mikro kirleticiler. Mikro kirleticiler organik iz element veya metallerin genel adı olup su ortamındaki doğal hayatı ve içme suyu kaynaklarını olumsuz etkilemektedir. Bu maddeler ilaç, deterjan, kişisel bakım ve zirai vb. ürünlerden kaynaklanmakta olup mevcut atık su arıtma sistemleri ile kısmen arıtılmakta ya da hiç arıtılamamaktadır. Türkiye’de doğal sular, hastane atık suları ve evsel atık sulardan endokrin bozucular ve tıbbi ilaç kalıntılarının giderilmesi ile ilgili çalışmalar yetersizdir. Yapılan çalışmalar daha çok tek bir kimyasal madde veya kısıtlı sayıda ilaç üzerinden yürütülmektedir. Ancak çeşitli çevre kuruluşlarının raporlarında muhtemel bileşiklerin sayısının daha fazla olduğu bildirilmektedir. Bu alanda TÜBİTAK ile gerçekleştireceğimiz proje sayesinde atık suların, hastane atık suyu, katı atık sahası çöp sızıntı ve yüzeysel su kaynaklarının içerdiği öncelikli madde profillerini çıkartarak atık kaynaklarının belirlenmesi, mikro kirleticilerin çevre ve insan sağlığı üzerinde oluşturabileceği potansiyel risklerin tespitine dair bilimsel veriler elde edeceğiz. Sonuçlar doğrultusunda arıtma tesislerinde iyileştirme ve proses geliştirme çalışmalarına katkı sağlanması amacıyla atık su arıtma tesislerinden alıcı ortama karışan öncelikli maddeler ve mikro kirleticilerin kalitatif ve Orman ve Su İşleri Bakanlığı’nın araştırmasına göre Türkiye genelinde içme suyunun %43’ü musluklara ulaşmadan kayboluyor. kantitatif analizleri yapılacaktır. Bu çalışmanın daha önce ülkemizde bu ölçekte yapılmayan bir çalışma olduğunu ayrıca belirtmek isterim. Bildiğiniz gibi içilebilir su kaynaklarının kısıtlı olması ve özellikle büyük şehirlerde suya erişim ve şebeke işletim maliyetlerinin her geçen gün artması, içme suyu şebekesindeki su kayıp/kaçaklarının izlenmesini ve kontrolünü de önemli bir hale getirmektedir. Orman ve Su İşleri 57 İSKİ debi ölçümüyle, kayıp/kaçak oranını minimum seviyeye düşürmeyi hedefliyor. Bakanlığı’nın araştırmalarına göre Türkiye genelinde içme suyunun yüzde 43’ü maalesef musluklara ulaşmadan kaybolmaktadır. Bu rakam İngiltere’de yüzde 27 iken Almanya’da yüzde 7 ve Avrupa genelinde yüzde 10 olarak belirtilmektedir. İstanbul’da kayıp/ kaçak oranı ise yüzde 24 civarında olup Avrupa ortalamasının yüzde 14 üstünde kayıp/kaçak oranı mevcuttur. İşte biz bu oranı daha geriletmek için yeni bir projeye başlıyoruz. Projemizle suyun nabzını tutmak istiyoruz. Yani su sisteminin nabzı olan debi ölçümüyle kayıp/ kaçak oranını minimum seviyeye düşürmeyi, şehre verdiğimiz su ve faturalandırdığımız suyun gerçek oranlarının net olarak ölçülebilmesini hedefliyoruz. Suyun yönetiminde yaşanan sorunlar Biz İSKİ olarak su ve atık suyla ilgili çalışmalarımızda geçmiş yıllarda öncelikle sürekliliği esas aldık, içme suyunu kesintisiz ulaştırmak, atık suları çevre ve insan sağlığına zarar vermeden uzaklaştırmak hedefiyle çalıştık. Hala büyük ölçekte yatırımlarımız var ancak biz aynı zamanda işletmeci bir kurumuz. Su idarelerinde biraz göz ardı edilen işletmeciliğin sürekliliğine dair bir kaç cümle söylemek isterim. Şimdi bizler su ve atık su kurumları olarak planlama ve yatırıma büyük önem veriyoruz, şu su kaynağı, bu arıtma tesisi, şu kadar km içme suyu şebekesi, bu kadar atık su tüneli... Liste uzayıp gidiyor. Bütün bunları 58 milli serveti kullanarak hepsini yaptık, hizmete aldık diyelim. Ya sonra? İşimiz bitiyor mu? Şunu gönül rahatlığıyla söyleyebilirim ki asıl iş bundan sonra başlıyor. Şehre verdiğiniz suyu takip etmeniz gerekiyor ki kayıp kaçak oranı kabul edilebilir seviyede kalsın. Aksi takdirde sadece suyu değil o suyu getirmek için harcadığınız yatırım tutarını da heba etmiş olursunuz. İşletmecilik yaparken atık su arıtma tesisinde havuzda biyolojik arıtma yapan bakterinin hangi debide ne kadar oksijene ihtiyacı olacağını hesap etmeniz gerekiyor. Yine içme suyu arıtma tesislerinde, hangi kimyasaldan ne kadar kullanılması gerektiğini belirlemek için suyu daha tesise almadan incelemeniz gerekir. Alanınızdaki teknolojik gelişmeleri muhakkak takip etmeniz gerekir. Bu takip işletmecilik kalitenizi fevkalade yükseltecek, hatta bazen daha az maliyetle iş yapmanızı sağlayacaktır. Hemen bir örnek de vereyim. Rezve Deresi’nden su getirmek için 2 ayrı proje vardı, biz bu iki projeyi de rafa kaldırdık. Tünel teknolojisindeki ilerlemeler neticesinde maliyeti açık kazıdan düşük olan, daha da önemlisi bölgedeki doğal dokuyu bozmayan bir tünel inşa ederek bölgeden su getirmeye karar verdik. İşletmeciliğe dair prensiplerin hepsini idareci olarak uyguladınız diyelim, bu da yeterli değil, personelinizin de bu çerçevede işletme bilinci kazanması gerekiyor. Milyonlarca liralık devasa bir yatırım, işletmeciliğin temel kuralları çerçevesinde tam randımanlı işletilmediği sürece ölü bir yatırım demektir, ziyan olan milli servet demektir. İşletmeciliğe dair bir başlık daha var o da varlık yönetimi. En ufak bir vanadan milyonlarca liralık bir ekipmana kadar sahip olduğunuz varlıkları kullanılabilir ömürlerini hesap ederek, gerektiğinde yeni teknolojiye göre yenileyerek bakımlarını zamanında yaparak kullanmalısınız. Kendi şartlarınızdan bağımsız bir krizi öngöremeyebilirsiniz ama bir ana isale hattı vanasını zamanında değiştirmeyi bozulmadan, arıza yapmadan işletmeci bir kurum olarak öngörmek zorundasınız. İstanbul’un su kalitesinin iyileştirilmesi Bugün şehre verdiğimiz suyu her gün 150-200 noktadan numune alarak test ediyoruz. Laboratuvarlarımız uluslararası akreditasyon belgelerine sahip. Analiz sonuçlarına göre bugün İSKİ’nin şehre verdiği musluk suyu; Türk Standardı, Avrupa Birliği, Amerikan Çevre Koruma Ajansı ve Dünya Sağlık Teşkilatı standartlarının da üzerinde bir kaliteye sahip. Bu su kalitesini elde etmenin öncelikli şartı ise suyun geldiği havzayı korumak. Su havzalarımızı yapılaşmadan koruyoruz, atık suları kontrol altına alarak su havzalarının kirlenmesini engelliyoruz. Su havzalarımız bizim can damarımız. Biz İSKİ olarak su havzalarını korumak için kamulaştırma çalışmaları yürütüyoruz. Kamulaştırdığımız alanları ağaçlandırma çalışmaları yaparak zenginleştiriyoruz. Örneğin geçtiğimiz yıl İstanbul’un su havzalarına yaklaşık 55 bin ağaç dikilmiştir. Ayrıca İSKİ 1994’den bugüne kadar hizmete aldığı atık su yatırımlarıyla İstanbul’un denizlerini ve derelerini olduğu kadar su kaynaklarını da atık su tehdidinden kurtarmıştır. İstanbul’da gerçekleştirilen projeler İstanbul’un su ihtiyacı daima artmakta ve içme suyunun tamamına yakını yüzeysel su kaynaklarından karşılanmaktadır. Şehir içinde ihtiyacı karşılayacak yeterli su kaynağı olmaması nedeniyle uzak mesafelerden su temin edilmektedir. İstanbul’un halihazırdaki ve gelecekteki su ihtiyacını bugünden biliyoruz. Bu ihtiyaca göre içme suyu yatırımlarımıza devam ediyoruz. Bu çerçevede Avrupa ve Asya yakasında farklı su kaynakları hizmete alacağız. Avrupa yakasında Demirköy (Rezve), Karamandere, Hisarbeyli, Hamzalıdere, Pirinçci barajlarını, Anadolu yakasında ise İsaköy ve Sungurlu barajlarını hizmete almayı planlıyoruz. Ayrıca Melen, İstanbulumuz için hayati önemi olan bir su kaynağı. Şu anda baraj inşaatı devam ediyor. Birinci ve ikinci etapları tamamladık, üçüncü etabı inşallah 2018 yılında tamamlayacağız. Ayrıca gerekli arıtmalara tabii tutulan atık sulardan da faydalanıyoruz. İçme sularının değil bu suların park, bahçe, rekreasyon ve sanayi gibi alanlarda kullanılması yönünde çalışmalar yapıyoruz. Suyun israf edilmeden kullanımı İstanbullular evlerinde alacakları pratik birkaç önlemle suyu verimli bir şekilde kullanabilirler. Biz İstanbullulardan ihtiyaçlarından az su kullanmalarını istemiyoruz. İstanbullulara aynı ihtiyaçlarını daha az su ile karşılayabileceklerini söylüyoruz. Şimdi bu pratik önlemlere kısaca değinmek gerekirse İstanbullular; • Duş alırken, tıraş olurken ya da abdest alırken suyu boşa akıtmasınlar, • Damlatan muslukları varsa bunları tamir ettirsinler, • Araçlarını hortumla değil kovaya dolduracakları su ile yıkasınlar, • Bulaşık ve çamaşır makinalarını tam doldurmadan çalıştırmasınlar, • Sulama yapıyorlar ise bunu buharlaşmanın az olduğu akşam saatlerinde yapsınlar. Ayrıca şuna da değinmek istiyorum ki su israfı yalnızca su kullanarak gerçekleşen bir şey değil. Kullandığımız her şeyin üretiminde suya ihtiyaç duyuluyor. Bu nedenle israf ettiğimiz her eşya aynı zamanda boşa harcanan su anlamına da geliyor. 59 DOSYA Su Behiye Fügen SELVİTOPU İzmir Kanalizasyon ve Su İdaresi Genel Müdürü AB standardı arıtılmış atıksuda İZSU ilk sırada Deniz altındaki yaşamı tespit amacıyla çekilen su altı fotoğrafları, İzmir körfezindeki çarpıcı iyileşmeyi gösteriyor. Ayrıca deşarj hattının çevresinde pek çok sucul kuş türünü görmek mümkün hale geldi. 60 İzmir Büyükşehir Belediyesi sınırları içerisinde yer alan yerleşim birimlerinde oluşan evsel nitelikli atık suların ilgili mevzuatta tanımlanmış kriterlere uygun şekilde arıtımını sağlamak, alıcı ortamlara deşarj etmek, atık su arıtma tesislerinin bakım ve onarımlarını yapmak, ekipman ve ünitelerin revizyonlarını yapmak, dizayn kapasitesinin aşılmış olduğu tesislerde kapasite artışlarını gerçekleştirmek, atıksu arıtımı ile ilgili teknolojik gelişmeleri izlemek ve uygulamak İZSU Genel Müdürlüğü’nün atıksu ile ilgili faaliyet alanlarından biridir. biyolojik, 6 tanesi doğal ve 18 tanesi ileri biyolojik atıksu arıtma yöntemi ile arıtım yapan ve günlük toplam atıksu arıtma kapasitesi 927.791 m3 olan toplam 61 atıksu arıtma tesisinde toplam 316.859.391 m3 atıksu arıtılmıştır. Atıksu arıtımı İZSU Genel Müdürlüğü, atıksu hizmetlerinin sürdürülebilir çevre açısından etkisi ve önemini farkındadır ve atıksu arıtma Atıksu arıtma hizmetleri kapsamında 2015 yılında 37 tanesi Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) açıkladığı, tüm belediyelere uygulanan “2014 yılı Belediye Atık Su İstatistikleri Anketi” sonuçlarına göre İzmir, atıksu arıtma tesisi sayısı, Avrupa Birliği standartlarında arıtma yapan tesis sayısı ve kişi başına düşen Avrupa Birliği standardında arıtılmış atıksu miktarıyla yine ilk sırada yer almıştır. İZSU Genel Müdürlüğü Tarafından İşletilen Atıksu Arıtma Tesisleri No Tesis Adı İlçe Kapasitesi (m3/gün) Devir Alınma Yılı Arıtma Yöntemi Çiğli 604.800 2000 İleri Biyolojik 1 Çiğli A.A.T. 2 Güneybatı A.A.T. Narlıdere 21.600 2001 İleri Biyolojik 3 Havza A.A.T. Menderes 21.600 2004 İleri Biyolojik 4 Halilbeyli Köyü A.A.T. Kemalpaşa 1.000 2007 Aktif Çamur 5 Kozbeyli Köyü A.A.T. Foça 500 2007 Aktif Çamur 6 Çakırbeyli Köyü A.A.T. Torbalı 200 2007 Doğal Arıtma 7 Korucuk Köyü A.A.T. Torbalı 200 2007 Doğal Arıtma 8 Foça A.A.T. Foça 9.763 2008 İleri Biyolojik 9 İYTE A.A.T. Urla 2.250 2008 Aktif Çamur 10 Hacıömerli Köyü A.A.T. Aliağa 250 2008 Biyodisk 11 Bağarası A.A.T. Foça 2.100 2008 Aktif Çamur 12 Gümüldür A.A.T. Menderes 1.800 2008 Aktif Çamur 13 Selçuk A.A.T. Selçuk 10.200 2008 Doğal Arıtma 14 Urla A.A.T. Urla 21.600 2009 İleri Biyolojik 15 Bayındır A.A.T. Bayındır 6.912 2009 İleri Biyolojik 16 Menemen A.A.T. Menemen 21.600 2010 İleri Biyolojik 17 Aliağa A.A.T. Aliağa 21.600 2010 İleri Biyolojik 18 Torbalı A.A.T. Torbalı 21.600 2010 İleri Biyolojik 19 Kemalpaşa A.A.T. Kemalpaşa 12.960 2010 İleri Biyolojik 20 Seferihisar A.A.T. Seferihisar 10.800 2010 İleri Biyolojik 61 No 62 Tesis Adı İlçe Kapasitesi (m3/gün) Devir Alınma Yılı Arıtma Yöntemi Torbalı 6.912 2010 İleri Biyolojik 21 Ayrancılar-Yazıbaşı A.A.T. 22 Gödence Köyü A.A.T. Seferihisar 250 2010 Aktif Çamur 23 Özdere A.A.T. Menderes 25.000 2013 İleri Biyolojik 24 Doğanbey A.A.T. Seferihisar 25.000 2013 İleri Biyolojik 25 Kaynaklar A.A.T. Buca 2.450 2014 Aktif Çamur 26 Villakent Doğu A.A.T. Menemen 250 2014 Aktif Çamur 27 Villakent Batı A.A.T. Menemen 250 2014 Aktif Çamur 28 Çukurköy A.A.T. Menemen 200 2014 Doğal Arıtma 29 Bergama A.A.T. Bergama 13.000 2014 İleri Biyolojik 30 Dağıstan Köyü A.A.T. Bergama 100 2014 Aktif Çamur 31 Aşağıkırıklar Köyü A.A.T. Bergama 200 2014 Aktif Çamur 32 Karaveliler Köyü A.A.T. Bergama 300 2014 Aktif Çamur 33 Terzihaliller Köyü A.A.T. Bergama 100 2014 Aktif Çamur 34 Çandarlı A.A.T. Dikili 15.204 2014 İleri Biyolojik 35 Bademli A.A.T. Dikili 450 2014 Aktif Çamur 36 Salihler Köyü A.A.T. Dikili 1.000 2014 Aktif Çamur 37 Çamlık Köyü A.A.T. Selçuk 225 2014 Aktif Çamur 38 Gökçealan Köyü A.A.T. Selçuk 300 2014 Aktif Çamur 39 Zeytinova A.A.T. Bayındır 500 2014 Aktif Çamur 40 Çeşme A.A.T. Çeşme 21.900 2014 İleri Biyolojik 41 Reisdere Köyü A.A.T. Çeşme 150 2014 Aktif Çamur 42 Bodrum A.A.T. Karaburun 300 2014 Aktif Çamur 43 Kuyucak A.A.T. Karaburun 300 2014 Aktif Çamur 44 Eğlenhoca Köyü A.A.T. Karaburun 300 2014 Aktif Çamur 45 Kösedere Köyü A.A.T. Karaburun 300 2014 Aktif Çamur 46 İnecik Köyü A.A.T. Karaburun 100 2014 Aktif Çamur 47 Ödemiş A.A.T. Ödemiş 15.765 2014 Aktif Çamur 48 Hamamköy A.A.T. Ödemiş 150 2014 Aktif Çamur 49 İlkkurşun Köyü A.A.T. Ödemiş 100 2014 Aktif Çamur 50 Kızılcaavlu Köyü A.A.T. Ödemiş 100 2014 Aktif Çamur 51 Kiraz A.A.T. Kiraz 2.000 2014 Aktif Çamur 52 Yenişehir Köyü A.A.T. Kiraz 350 2014 Doğal Arıtma 53 Kırtepe Köyü A.A.T. Tire 250 2014 Doğal Arıtma 54 Sarpıncık Köyü A.A.T. Karaburun 100 2014 Aktif Çamur 55 Saip Köyü A.A.T. Karaburun 100 2014 Aktif Çamur 56 Ambarseki Köyü A.A.T. Karaburun 100 2014 Aktif Çamur 57 Hasseki Köyü A.A.T. Karaburun 100 2014 Aktif Çamur 58 Yaylaköy Köyü A.A.T. Karaburun 100 2014 Aktif Çamur 59 Yusuflu A.A.T. Bayındır 100 2014 Aktif Çamur 60 Şirince A.A.T. Selçuk 200 2014 Aktif Çamur 61 Teleferik A.A.T. Balçova 120 2015 Aktif Çamur tesisleri çıkış suyu kalitesini daha da yükselterek alternatif su kaynağı yaratmak ve yenilenebilir enerji kaynaklarını kullanarak temiz enerji üretiminin artmasına ve kamu giderlerinin azaltılmasına katkıda bulunmak, çevreyi ve doğal yaşam alanlarını korumak amacıyla 2015 yılı içerisinde aşağıda detayları anlatılan çeşitli çevre projeleri yürütülmekte ve planlanmaktadır. Arıtılmış atıksuların yeniden kullanımı Sınırlı olan su kaynaklarımızın ve sürekli artış gösteren su gereksinimlerinin karşılanabilmesi dolayısıyla çevre ve su kaynaklarının korunması amacıyla başlatılan atık suların geri kazanılarak alternatif su kaynağı yaratılması çalışmaları hız kazanmıştır. Bu kapsamda 2015-2019 yılları arasında toplam 30.000 m3/gün arıtılmış atıksu ileri arıtım teknolojileri (ön arıtma, ultrafiltrasyon, ters osmoz vb ) ile geri kazanılarak zirai sulama, endüstriyel ve evsel amaçlı olarak yeniden kullanılması planlanmaktadır. Projenin ilk aşaması olarak tüm ileri biyolojik arıtma tesislerinde arıtılmış sularının analizleri yaptırılarak yeniden kullanılabilirliği araştırılmakta ve her bir tesisin çıkış suyuna özgü güvenilir ve ekonomik arıtma teknolojilerinin belirlenmesi çalışmaları yürütülmektedir. Türkiye’deki toplam su tüketiminin %72’sinin zirai amaçlı olarak kullanıldığı göz önünde bulundurulduğunda, kentsel atık suların zirai sulama suyu olarak kullanılabilmesi için ulusal boyutta örnek ve rehber olmak hedeflenmektedir. Bu amaçla arıtılmış atık suların tarımda kullanım olanakları; Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi ile birlikte Nisan 2015’de başlayan çalışmalarla yürütülmektedir. Araştırma kapsamında İZSU Genel Müdürlüğü’ne bağlı Menemen, Kemalpaşa, Torbalı, Bayındır ve Havza Atıksu Arıtma Tesisleri’nden çıkan arıtılmış sular, sulama suyu olarak kalite değerlerinin izlenmesi ve sulamada kullanımı açısından değerlendirilmektedir. Araştırmanın 2016 yılının sonuna doğru tamamlanması hedeflenmektedir. Atıksu Arıtma Tesislerinde Elektrik İhtiyacının Yenilenebilir Enerji Kaynakları Kullanılarak Karşılanması Projesi Atıksu arıtma tesislerinin en önemli mali gider kalemi olan elektrik ihtiyacını yenilenebilir enerji kaynakları (güneş enerjisi) ile karşılamak ve böylece elektrik enerji maliyetini düşürmek ve temiz enerji üretimine katkıda bulunmak amacıyla muhtelif atıksu arıtma tesislerinde, toplam 2MWp/ yıl kurulu güç kapasiteli güneş enerji santralleri planlanmaktadır. Çamur yönetimi Atıksu arıtma tesislerinde biriken çamurların doğaya zarar vermeden toplanması ve kokunun önlenmesi amacıyla Çamur Çürütme – Kurutma Ünitesi İnşaatı 2012 Ocak ayında başlamış ve 2013 yılında Türkiye’nin en büyük Çamur Çürütme ve Kurutma Ünitesi işletmeye alınmıştır. Çamur çürütme ve kurutma ünitesi Tesis 30 m çapında, 29 m yüksekliğinde, 4 adet çürütme tankı ile 27 m çapında, 14 m yükseklikte 2 adet biogaz toplama tankı ve her biri 200 ton/gün çamur keki işleme kapasiteli 4 adet kurutucudan oluşmaktadır. Tesis günlük 800 ton çamuru 4 kat azaltarak 200 tona düşürebilecek kapasitededir. %92 katı madde içeriğine ulaşan çürütülmüş-kurutulmuş çamur hem tarım ve kentsel yeşil alanlarda hem de ek yakıt olarak sanayide kullanılabilecek özelliktedir. 2015 yılında Çamur Çürütme ve Kurutma Ünitesi’nde toplam 11.550 ton kurutulmuş arıtma çamuru ve 11.775.000 m3 biyogaz elde edilmiştir. 2015 yılında elde edilen kurutulmuş çamur çimento fabrikalarında ek yakıt olarak kullanılmıştır. Ayrıca İzmir’de arıtma çamurlarının solar çamur kurutma yöntemi ile kurutularak çamur nakliye maliyetinin düşürülmesi, çamur depolama miktarının azaltılması ve çamurların hammadde olarak kullanılması ve yenilenebilir enerji kullanımının yaygınlaştırılması amacıyla 2014 yılında Havza Atıksu Arıtma Tesisi’nde 2000 ton/yıl kapasiteli Solar Çamur Kurutma Ünitesi kurulmuştur. İZSU’nun 2013 yılında “yenilenebilir enerji” başlığı altında İzmir Kalkınma Ajansı’na sunduğu ve 827 bin liralık destek aldığı bu önemli çevre projesinin hayata geçmesi ile birlikte 2015 yılında solar çamur kurutma ünitesinde 100 ton kurutulmuş arıtma çamuru elde edilmiştir. Çamur Yönetimi Master Planı İzmir Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü (İZSU) tarafından İzmir il sınırlarında oluşacak tüm arıtma çamurlarının mevzuatlara uygun olarak taşınması ve bertaraf edilmesi için çamur yönetimi master planı hazırlanmıştır. Bu bağlamda, işletilmekte olan ve yapılması planlanan atıksu arıtma tesislerinden kaynaklanan ve kaynaklanacak olan atıksu arıtma çamurlarının mevzuatlara uygun olarak taşınması ve bertaraf edilmesi için Türkiye’de ilk defa bir master plan hazırlanması için çalışmalar İZSU Genel Müdürlüğü tarafından yapılmıştır. Çamur yönetimi master planında 2020, 2030, 2040 ve 2050 yıllarına ait nüfus, atıksu ve çamur projeksiyonları (miktar, nitelik vs.) çıkarılıp, uzun vadeli bir yönetim planı oluşturulacaktır. Bu planda, gelecekte İzmir’de kurulacak olan çamur bertaraf tesislerinin nitelikleri, yeri ve özellikleri belirlenecek ve buraya yeni arıtma tesisleri tanımlanarak bu tesislerin hangi dönemlerde devreye alınması gerektiği belirlenmiştir. 63 Atıksu arıtma tesislerinde oluşan çamurların bertaraf yöntemleri irdelenirken aynı zamanda kalite ile ilgili ulusal ve uluslararası mevzuatı karşılayan, çevre dostu, ekolojik olarak sürdürülebilir ve besin potansiyelinden faydalanılan A sınıfı biyo-katı ürün elde etme veya endüstri için ek-yakıt elde etmeye dayalı, geri kazanım ve/ veya yeniden kullanım hususlarını içeren bertaraf sistemleri planlanmıştır. Sonuç olarak İzmir kentinin gelecekteki nüfus ve yerleşim alışkanlıklarında meydana gelebilecek değişikliklere uyum sağlayabilecek, sürdürülebilir ve ekonomik bir çamur yönetimi master planı hazırlanmıştır. 64 Arıtılmış çamurların tarımda kullanım olanaklarının araştırılması Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi ile birlikte Nisan 2015’de başlayan projenin amacı, İzmir Büyükşehir Belediyesi Çiğli Atıksu Arıtma Tesisi’nden çıkan çürütülmüşkurutulmuş arıtma çamurlarının ve arıtılmış atıksuların tarımda kullanım olanaklarının araştırılmasıdır. Bu bağlamda, Çiğli Atıksu Arıtma Tesisi’nde oluşan ortalama %90 katı madde içeriğine sahip çürütülmüş- kurutulmuş çamurun tarımda kullanılabilirliği araştırılmaktadır. Arıtma çamurları için uygun sayıda tarla denemesi kurularak çamurun Ege Bölgesi’nde yaygın olarak yetiştirilen pamuk ve mısır bitkilerinin kullanımı ile peyzaj düzenleme amaçlı 2 adet mevsimlik süs bitkisi ve 1 adet çim çeşidinin yetiştirilmesinde kullanımı incelenmektedir. Arıtma çamuru uygulanan toprak ve yetiştirilen bitkilerin farklı organlarında ağır metal içerikleri ile toprağın mikrobiyolojik özelliklerindeki değişimler analizlerle saptanmaktadır. Aynı zamanda arıtma çamuru uygulamaları ile verim ve toprak özelliklerindeki değişim incelenerek gereken ekonomik analizler yapılmaktadır. İzmir Körfezi oşinografik izleme 2000 yılında Çiğli Atıksu Arıtma Tesisi’nin işletmeye alınmasıyla İzmir Körfezi’nde gözlenmeye başlanan iyileşme süreci, İZSU Kavaklıdere İçmesuyu Arıtması Gördes Baraj suyunu arıtarak Buca ve Bornova bölgesine dağıtacak ve yılda 1 milyon kişinin su ihtiyacını karşılayacak tesis ihale aşamasındadır. Genel Müdürlüğü’nün, Deniz Bilimleri Enstitüsü’ne yaptırdığı ve 2000 yılından beri sürdürülen İzmir Körfezi Oşinografik izleme çalışmalarıyla 2014-2015 döneminde bir kez daha teyit edilmiştir. Deniz Bilimleri Enstitüsü tarafından hazırlanan ve 2014 Mart ile 2015 Şubat ayına kadar olan süreci kapsayan son raporda, deniz suyunda fiziksel, kimyasal ve mikrobiyolojik, sedimentte kimyasal ve deniz canlılarında kimyasal (ağır metal) ölçümleri yapılmış ve bulunan değerler, ulusal ve uluslararası standartlar açısından değerlendirilmiştir. Yüzeysel Su Kalitesi Yönetimi Yönetmeliği’ne göre deniz suyunda maksimum 500 koloni/100 ml. olması gereken E. Coli sayısı İzmir Körfezi’nde ortalama 30 koloni/100ml olarak tespit edilmiştir. Çiğli Atıksu Arıtma Tesisi’nin devreye alındığı 2000 yılından önce, körfez tabanında oksijen seviyesi 0’a kadar düşerek balıkların yaşamasına izin vermeyecek bir halde iken 2014 yılında İzmir körfezinde ortalama oksijen konsantrasyonu 6,97 mg/lt. olarak tespit edilmiştir. Böylece iç körfez bölgesinde bile deniz tabanında, balık gibi yüksek metabolizmalı canlıların yaşamasına izin verecek ölçüde yüksek oksijen konsantrasyonları tespit edilmiştir. Çıkış suyundaki kalite Körfez’deki iyileşme sürecini hızlandırmış olup Körfez’in doğal hale dönmesini, balık ve canlı çeşitliliğinin artmasını sağlamıştır. Bu dönemde ayrıca körfezde 5 ayrı bölgede su altı görüntüleri toplanarak, deniz ortamındaki değişimler izlenmiştir. Deniz altındaki yaşamı tespit amacıyla çekilen su altı fotoğrafları, körfezdeki çarpıcı iyileşmeyi göstermektedir. Ayrıca deşarj hattının çevresinde pek çok sucul kuş türünü görmek mümkün hale gelmiştir. Su yönetimine katkı İzmir kentinin içme suyu yönetimi İzmir Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü (İZSU) tarafından yapılmaktadır. Yeni su kaynaklarının oluşturularak devreye alınması konusunda Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü ile koordineli çalışma yapılmakta olup mevcut su üretim kaynaklarının kullanılması, kaynaklardan su çekilerek kente dağıtılması, kentin su ihtiyacına uygun olarak suyun yönlendirilmesi İZSU tarafından gerçekleştirilmektedir. • Abonenin, sayaç bölgesinin, yerleşim bölgesinin (ilçe, semt gibi) ve toplam su üretiminin ölçülmesi, • Vana uygulamaları ile suyun yönlendirilmesi, • Scada sistemi ile su trafiğinin izlenmesi, kontrol edilerek gerekli durumlarda uzaktan kumanda yoluyla müdahale edilmesi, • İsale hatları, taşıyıcı hatlar, şebeke hatları, branşman hatları üzerinde oluşan arızaların tamir çalışmaları, • Bu hatlar üzerindeki vana, vantuz, yangın vanası, gibi suyun yönlendirilmesinde kullanılan cihazların bakımı, onarımı, montajı, demontajı, değiştirilmesi işlemleri, • Kısa ve uzun mesafeli boru döşeme çalışmaları, • Hatların üzerinde değişik gerekliliklerle yapılan deplasman ve bağlantı çalışmaları ile hat iptal çalışmaları, DSİ tarafından yeraltı su kaynaklarına uygulanan yıllık bazda su çekim kısıtlamasına (kota) uyulmaktadır. • Sonuçta abonelere temiz, sürekli ve yeterli düzeyde suyun sağlanması. İZSU tarafından gerçekleştirilen su yönetiminin başlıca aşamaları • Şebeke bazında yenilemeler sırasında yaşanan su kesintisi ve çevre etkisi açısından vatandaş mağduriyeti, • İçme suyu üretim kaynaklarının çalışma rejiminin planlanması (anlık, günlük ve uzun dönemli), • Kaynaklardan elde edilen suyun içilebilirliğinin sağlanması (içme suyu arıtma tesisleri, arsenik arıtma tesisleri, dezenfeksiyonklorlama işlemi), Su yönetiminde yaşanan sıkıntılar • İsale hatlarının eskiliği, çoğunluğunun beton malzemeden mamul borulardan oluşması ve bu nedenle sıklıkla arıza yaşanması, • Kaynaklardan elde edilen suyun yerleşim yerine taşınması (isale hatları), • Su üretim kaynaklarından İzmir kentine önemli miktarda su ileten isale hatlarının alternatiflerinin olmaması, • Zon ayrımı bazında oluşturulan kotlara bağlı olarak suyun üst kotlara pompa/depo sistemleri yardımı ile aktarılması, • Özellikle isale hatları üzerinde yapılan tamir, tadilat ve bakım çalışmaları esnasında uzun süreli su kesintileri, • Kent içi dağıtım (taşıyıcı hatlar, şebeke hatları, branşman hatları), • Boru yenileme veya alternatif boru hattı imalatlarında üst yapı 65 ile içme suyu dışındaki diğer altyapıların engel teşkil etmesi, alınacağı tesis yerlerinin tespit ve incelemesi tamamlanmıştır. • Büyük projelerde su hatları ile kesişmeler nedeniyle boru hattının deplasmanı veya proje değişikliği yapma zorunluluğu, İçme-kullanma suyu amaçlı yapılan proje formülasyonu çalışmaları ve saha incelemesi sonucunda toplam 15 yeni baraj yeri ve regülatör alanı belirlenmiştir. • DSİ tarafından gerçekleştirilen içme suyuna ilişkin projelerde Kurumumuz ile koordinasyon ve proje paylaşım eksikliği, • Karayolları, Orman Bölge Müdürlüğü, SİT Kurulu gibi birimlerden alınacak izin konusunda yaşanan gecikme. İzsu’nun içme, kullanma, endüstri suyu ihtiyaçını karşılamak amacıyla gerçekleştirdiği projeler İzmir’in gelecekte 2050 yılı için nüfus ve su ihtiyacı projeksiyonlarının yapılması ve buna bağlı olarak gerekli toplam su ihtiyacının belirlenmesi, su kaynaklarının planlanması amacıyla “ İZSU İzmir İçmesuyu Projesi Master Plan Raporu” hazırlanması işi yürütülmektedir. İzmir Büyükşehir Belediyesi İZSU Genel Müdürlüğü’nün yetki ve görev sınırları içerisindeki 30 adet ilçenin; Yüzey ve yeraltı su kaynaklarının içmesuyu potansiyelinin belirlenmesi, bu potansiyelin değerlendirme öncelikleri ile olabilecek su ihtiyacının tespiti, bu ihtiyacın karşılanma yöntemleri ile teknik ve ekonomik yapılabilirliğinin incelenmesi amacıyla etüt ve mühendislik çalışmaları yürütülmüştür. Bu çalışma kapsamında İzmir İli ilçeleri su hizmeti açısından 3 bölgeye ayrılmıştır. • Dünyanın en büyük kapasiteli arsenik arıtma tesisi olan Çullu İçme Suyu Arıtma Tesisi’nde Göksu Sarıkız kuyularından gelen yeraltı suları, • Menemen İçme Suyu Arıtma Tesisi’nde Menemen ve Çavuşköy kuyularından gelen yeraltı suları, • Halkapınar İçme Suyu Arıtma Tesisi’nde de Halkapınar kuyularından gelen yeraltı suları, arsenikten arındırılarak ülkemiz ve dünya standartlarına uygun temiz içme suyu elde edilmektedir. Çullu Arsenik Arıtma Tesisi Manisa il sınırları içerisindeki Göksu ve Sarıkız ‘daki derin kuyulardan üretilen suyu arıtan tesisin kapasitesi 3000 l/s (259.200 m3/gün ) dür. 2015 yılında yaklaşık olarak üretilen 37.344.934 m3’tür. Menemen İçmesuyu Arıtma Tesisi yy Yeraltı su kaynakları (hidrojeoloji), Menemen ve Çavuşköy derinkuyulardan alınan suyu arıtan tesisin kapasitesi 600 l/s (51.840 m3/gün)’dür. Menemen arsenik arıtma tesisinde arıtılmış su üretimi 2015 yılında yaklaşık üretilen 12.289.150 m3’tür. yy Mevcut ve önerilen yüzey suyu kaynakları yerleri, Halkapınar İçmesuyu Arıtma Tesisi yy Deniz suyu arıtma tesisleri yerleri, Halkapınar kuyuları Arsenik Arıtma Tesisi 1.000 l/s (87.119 m3/gün) kapasiteyle devrededir. Halkapınar Arsenik Arıtma Tesisinde arıtılan 2015 yılında saha etütleri kapsamında: yy Gediz Nehrinden kış sularının 66 İZSU tarafından içme suyu standartlarına uygun sağlıklı su temini amacıyla konvansiyonel arıtma tesisi, paket arıtma tesisi ile buna bağlı isale ve iletim hattı tesislerinin projelendirilmesi ve yapım işleri yürütülmektedir. su üretimi 2015 yılında yaklaşık olarak üretilen 24.741.290 m3’tür. Kavaklıdere İçmesuyu Arıtması Tahtalı Barajı’ndan sonra kentin en büyük içmesuyu arıtmasını, Bornova’nın Kavaklıdere Köyü’nde kurulacaktır. Gördes Baraj suyunu arıtarak Buca ve Bornova bölgesine dağıtacak ve yılda 1 milyon kişinin su ihtiyacını karşılayacak tesis ihale aşamasındadır. Kavaklıdere İçme Suyu Arıtma Tesisi, Bornova Kavaklıdere Köyü’nde 150 bin metrekarelik alanda kurulacaktır. Tesis günde 365 bin metreküp suyu arıtacaktır.114 kilometrelik hat ile Kavaklıdere Arıtma Tesisi ve 2 deponun tamamlanmasıyla, Gördes’in arıtılmış suyu, çapları 1.8 ve 1.2 metrelik çelik borularla Bornova ve Buca depolarına ulaştırılacak ve bu merkezlerden kentin kullanımına sunulacaktır. Kavaklıdere Arıtma Tesisi’nin de tamamlanmasıyla, 120 milyon metreküp su tutma kapasitesine sahip Gördes Barajı’ndan İzmir’e yılda 60 milyon metreküp su verilecek ve yılda 1 milyon kişinin su ihtiyacı karşılanacaktır. Barajın geriye kalan 60 milyon metreküp suyu ise Akhisar, Saruhanlı ve Gölmarmara’daki 14 bin 890 hektarlık tarım arazisinin sulanmasında kullanılacaktır. Projesi tamamlanmış içmesuyu arıtma tesislerimiz Foça ve Menemen’e İçmesuyu Arıtması Yer altı sularında yaşanabilecek muhtemel kirlenmelere karşı Foça ve Yeni Foça ile Menemen’in Maltepe ve Seyrek mahallelerini besleyen kuyu suları için arıtma tesisi kuracaktır. Yeni Foça’da yer alan Gerenköy Mahallesi’nde kurulacak içme suyu arıtma tesisinde, bölgedeki 20 kuyunun suyu arıtılacak olup 180 bin metrekarelik alanda kurulacak tesis, günde 30 bin metreküp suyu arıtacak kapasitede olacaktır. Tesis için uygulama projesi çalışmaları tamamlanmıştır. Menemen K5 Kuyuları Arsenik Arıtma Tesisi Halkapınar Kuyuları Arsenik Arıtma Tesisi Menemen ilçesinin bir bölümüne (Menemen K5) su sağlayan 8 adet kuyunun sularında bulunan arsenik parametresinin standarda uygun hale getirilmesi için hazırlanan 150-250 lt/sn kapasiteli arsenik arıtma tesisinin uygulama projesi çalışmaları tamamlanmıştır. Halkapınar kuyularından alınan arsenik seviyesi standart değerlerin üzerinde olan suların arıtılması amacıyla mevcut Halkapınar Arıtma Tesisi yanında yapılacak 500 lt/ sn (43200 m3/gün) kapasiteli arıtma tesisinin (koagülasyon - filtrasyon) uygulama projeleri tamamlanmıştır. Aliağa İçmesuyu Arıtma Tesisi PETKİM tarafından işletilen Güzelhisar Barajı’ndan aldığı su miktarını artırmak amacıyla bir protokol imzalayan İZSU Genel Müdürlüğü, barajdan alınan saniyede 70 litre su miktarını 300 litreye yükseltilmesi nedeniyle Aliağa’da kapasitesi yetersiz kalan mevcut içme suyu arıtma tesisinin yerine 24,360 m2 büyüklüğünde yapılması planlanan Aliağa İçme Suyu Arıtma Tesisinin 2015 yılı itibarı ile uygulama projelerinin hazırlanması çalışmaları yürütülmüştür. 67 DOSYA Su Ceyda ALPAY UNDP Türkiye New World Proje Müdürü Binyıl Kalkınma Hedefleri (MDG)’nin altına imza atan 189 ülke, 2015 yılına kadar temiz içme suyuna erişemeyen insanların sayısını yarıya indirmek ve su kaynaklarının sorumsuzca istismarını durdurmak için 2000 yılında söz vermişti. 68 Bölgesel Su Ortaklığı Girişimi: “Her Damla Değer Katar” UNDP ve Coca-Cola, 2006 yılında bir araya gelip su konusunda “Her Damla Değer Katar” isimli programı başlatmış, bu program günümüze kadar Türkiye dahil dünya çapında 25 ülkede suya erişim, hijyen ve su kaynaklarını kullanımı ile ilgili birçok proje gerçekleşmiştir. Projenin vizyonu; sosyal ve ekonomik kalkınma açısından birincil derecede önemli olan suya ve hijyene erişimin geliştirilmesi böylelikle Binyıl Kalkınma Hedefleri’ne ulaşılmasının desteklenmesidir. Proje spesifik olarak çevre ve sürdürülebilir kalkınma kapsamında iklim değişikliğine uyumun teşvik edilmesi ve yoksulların çevresel hizmetlere erişiminin genişletilmesi alt başlıklarına da katkı koymaktadır. Mevcut durum nedir? Su, yoksulluğun azaltılması dahil, küresel sürdürülebilir kalkınma için hayati önem taşıyan bir unsur. Su kullanımının suistimal edilmesi ve değeri gittikçe artan su kaynakları alanındaki rekabet son yıllarda önemli ölçüde arttı. Su sıkıntıları, su kalitesinin ve ekosistemlerinin bozulması ekonomik ve sosyal gelişimi, siyasi istikrarı ve ekosistem bütünlüğünü ciddi biçimde tehdit eder hale geldi. Binyıl Kalkınma Hedefleri’nin (MDG) altına imza atan 189 ülke, 2015 yılına kadar temiz içme suyuna erişemeyen insanların sayısını yarıya indirmek ve su kaynaklarının sorumsuzca istismarını durdurmak için 2000 yılında söz vermişti. Johannesburg’da 2002’de gerçekleştirilen ‘Sürdürülebilir Kalkınma Dünya Zirvesi’nde su kaynaklarının önemine değinilmişti. Toplantıda benimsenen Uygulama Planı, suyla ilgili Binyıl Kalkınma Hedeflerini (MDG 7) yineleyerek temel temizliğe erişemeyen insanların sayısını 2015 yılına kadar yarıya indirmek için yeni bir hedef koymuştu. Yoksullukla mücadelede ve tarım, enerji, sağlık, biyolojik çeşitlilik ve ekosistem alanlarında suyun taşıdığı hayati önem teyid edilmişti. Yoksulluğun ortadan kaldırması ve gerek insan gerek ekosistem sağlığındaki rolü nedeniyle su kaynaklarının yönetimi sorunun merkezinde yer alıyor. Su kaynaklarının tükenmesi ve kirlenmesi, sadece su tedarikindeki doğal kısıtlamalardan veya finansman ve uygun teknoloji eksikliği yüzünden değil, aynı zamanda su yönetişimindeki vahim başarısızlıktan da kaynaklanıyor. Dolayısıyla su yönetişimindeki sorunları çözümlemek en önemli öncelik ve su kaynaklarının yönetimi ve etkin su yönetişimi için bütünleşmiş bir yaklaşım izlemek şart. Coca-Cola Avrasya ve Afrika Grubu ve Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı’nın Avrupa ve Bağımsız Devletler Topluluğu Bölgesel Bürosu (UNDP/RBEC), söz konusu bölgelerde su sorunlarının belirlenmesi ve çözümlenmesi konusunda büyük destek veriyor. “Her Damla Değer Katar” Projesi de bu ortak kararlılık ve iş birliğinden doğan bir girişim. Proje, ortak hareket programı sağlamayı amaçlıyor “Bölgesel Su Ortaklığı Projesi”, Avrupa ve BDT ülkelerinde su konusunda bir çerçeve oluşturmayı ve ilgili programları destekleyecek bir ortak hareket programı sağlamayı amaçlıyor. Program, temiz içme suyuna erişimin artırılması, çevreye saygılı endüstriyel teknolojilerin kullanımının kolaylaştırılması ve sorumluluk taşıyan bir su kaynakları yönetiminin benimsenmesi konusunda bilinç kazandıran faaliyetler gibi alanlara odaklanıyor. Bölgesel bir KamuÖzel Sektör Ortaklığı olan bu girişim kapsamında Ermenistan, Hırvatistan, Romanya, Kazakistan, Rusya, Türkiye, Ukrayna ve Karadeniz kıyılarında çeşitli faaliyetler gerçekleştirilmiştir. 69 alanlarında kapasite geliştirme alanlarında çalışıyor. Bölgesel ortaklığın nihai hedefi; su ve hijyen ile ilgili Binyıl Kalkınma Hedefleri’nin başarılmasında ivme kazandırmak, Karadeniz Havzası’nda ve 20 ülkede özellikle su tedariği ve hijyen bağlamında iklim değişikliğine uyum ve dayanıklılığı geliştirmekti ve bu başarıldı. 2015 yılında üzerinde anlaşılan Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri (SDG)’nde de suyun öneminin altı çizildi. Buna göre Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri (SDG)’nin 6. maddesi tamamen suya ayrıldı. UNDP ve Coca-Cola ise değişen şartlara uygun olarak “New World” isimli yeni bir ortaklıkla SDG hedefleri üzerinde dünya çapında projeler desteklemeye devam ediyor. “Her Damla Değer Katar” nasıl çalıştı? Toplumlar ancak su tüketimiyle ilgili sorumluluk bilinci hayli gelişmiş bir ortamda yaşıyorlarsa güvenilir içme suyuna erişim imkanlarını artırabilme ve gerek endüstriyel gerek gündelik ev ihtiyaçlarında kullanılan su kaynaklarının sürdürülebilirliğini sağlamaya yönelik girişimleri geliştirme olanağına kavuşurlar. 70 “Bölgesel Su Ortaklığı Projesi”, bu vizyonu gerçekleştirmek için uygulama stratejisini üç müdahale alanında yürütüyor: 1- Temiz içme suyuna erişimin artırılması: Bu bileşen, insanların yaşam koşullarını iyileştirmek için sağlıklı içme suyuna ulaşma olanaklarını artıran proje ve müdahaleleri içeriyor. Bu kapsamdaki proje önerileri, ulusal önceliklerin belirlenmesi, etkin su yönetimi ve su yönetiminde küçük ölçekli pilot girişimlere yerel oyuncu ve paydaşların katılımının sağlanmasına gibi alanlara odaklanabiliyor. Proje, sürdürülebilir yerel kalkınmanın teşvik edilmesi konusunda UNDP’nin deneyimlerinden yararlanıyor. UNDP, ulusal ve yerel yönetimlere sürdürülebilir kalkınma alanında ve Binyıl Kalkınma Hedeflerini gerçekleştirmede geniş deneyimini sunuyor. Projenin yürütüldüğü pilot ülkelerin tümünde faaliyet gösteren Yerel Gündem 21 Programı (Kapasite 2015), bu bağlamda özel bir deneyime sahip. Yerel Gündem 21 Programı ile UNDP ortaklığı daha fazla farkındalık yaratma; hükümetleri sözlerini yerine getirmeye ve proje izleme mekanizmalarını kurmaya teşvik etme; yerel durum değerlendirmeleri yapma, ve katılımcı planlama, proje tasarlama, uygulama ve izleme 2- Bölgesel ve endüstriyel su yönetiminin iyileştirilmesi: Bu bileşen ise toprak ve su yönetimi projelerinin birlikte yürütülmesini ve sanayi sektöründe çevresel olarak doğru teknolojilerin teşvik edilmesini ve transferini içeriyor. Bu bağlamda, Coca- Cola Şirketi’nin uzmanlığına ve su kaynakları yönetimindeki en iyi uygulama örneklerine yer verilecek. Su yönetiminin sadece ülkeye özel bir konu olmadığı, verimli sonuç alınabilmesi için genellikle iki ülkeden fazlasını içeren bölgesel bir yaklaşım gerektirdiği biliniyor. Bu, endüstriyel su yönetimini de içine alan, ortak bir su ve toprak yönetimini zorunlu kılıyor. UNDP ve Coca-Cola Avrasya ve Afrika Grubu birçok ülkede etkin su yönetimini destekleyen ve bir ülkede endüstriyel su kaynaklarının akıllı kullanımını teşvik eden etkinlikleri gerçekleştiriyor. İkinci müdahale alanı kapsamındaki etkinlikler arasında, Yönlendirme Kurulu’nun onayına sunulacak olan, “Çevre Açısından Sağlıklı Teknoloji Transferi” gibi proje girişimleri yer alıyor. 3- Tanıtım ve iletişim: Bu proje bileşeni, bilgilendirme ve farkındalık yaratma etkinlikleriyle bilgi yönetimi çalışmalarını ve ortak yayınları kapsıyor. Olası örnekler: UNDP’nin İnsani Gelişme Raporu hakkında bölgesel tanıtımın desteklenmesi ve farkındalık yaratılması veya diğer küresel yayınların tanıtımı; suyla ilgili sorunlar üzerine bölgesel raporların tanıtımı ve/ veya UNDP ile London School of Economics’in birlikte yayınladıkları Kalkınma ve Geçiş bülteninde bölgesel su sorunları için özel bir sayı hazırlanması; UNDP ile Tuna boyu ülkeleri ve Tuna Nehri’nin Korunması Uluslararası Komisyonu (ICPDR) arasındaki 15 yıllık iş birliğinin başarılarını ve Her Damla Değer Katar Projesi ile “Su Ödülleri” yarışması düzenlenip üniversite öğrencilerinin su konuları üzerine eğilmeleri cesaretlendirildi. en iyi örnekleri anlatan yayınların çıkarılması. Bunların ötesinde proje, su sorunları üzerine yenilikçi çözümler öneren ulusal ve uluslararası etkinliklere katkıda bulunuyor; örneğin “Tuna Günü” gibi özel etkinliklere ve suyla ilgili tüm etkinliklere destek sağlıyor. Türkiye nasıl yararlandı? UNDP Avrupa ve Bağımsız Devletler Topluluğu Bölgesel Bürosu’nun (RBEC) 2006-2010 dönemi Bölgesel Program Belgesi, dünyada su sorunları konusunda iş birliğinin artırılması gereğini vurguluyor ve entegre bir su kaynakları yönetimi çerçeve politikasının etkinliğinin artırılmasını hedef olarak ortaya koyuyor. Binyıl Kalkınma Hedefleri’ne (MDG) daha hızla ulaşılması, Bölgesel Program Belgesi’nin öngördüğü sonuçlardan biri. Bu proje, UNDP’nin RBEC bölgesinde belirlenen MDG hedeflerine ve amaçlanan yararlara ulaşma konusunda öngörüldüğü gibi katkıda bulundu. Ayrıca projenin tek tek ülke düzeyinde odaklanması sayesinde, suyla ilgili ülke düzeyindeki kazanımlara katkıda bulunulan somut etkinliklerin bölgesel çabalarla gerçekleştirilmesi de sağlandı. Coca Cola Şirketi ve Coca-Cola Avrasya ve Afrika Grubu hem kendi iş başarısı hem de toplum için suyu öncelikler listesinin başında tutuyor. Coca Cola Şirketi, su kullanımının sürdürülebilirliğine yatırımda bulunma fırsatına ve bu sorumluluğa sahip olduğuna ve bunu yaparak hem şirketin hem tüm dünyanın yarar sağlayacağına inanıyor: Bu vizyonun elde edilmesi için Coca Cola, emsal şirketler arasında en verimli endüstriyel su kullanıcısı olmaya, şirketin faaliyet gösterdiği temiz suya erişimi az olan topluluklarda erişimi artırmaya katkıda bulunmaya, su kıtlığı yaşanan toplumlarda su kaynaklarının korunmasını desteklemeye, su sorunları konusunda uluslararası çevreleri harekete geçirmeye kararlı. CocaCola Avrasya ve Afrika Grubu, gerek şirketin kendi vizyonunu, gerekse evrensel Binyıl Kalkınma Hedefleri’ni destekleyen etkin bir kamu-özel sektör ortaklığı örneği vererek, bu vizyonun gerçekleştirilmesine katkıda bulunacağına inanıyor. “Her Damla Değer Katar” Türkiye’de Ne Yaptı? • Her Damla Değer Katar, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü (DSİ) ile iş birliği içinde Türkiye’deki ilk geçirgen tersip bendinin inşaatı sürecinde ilgili 15 DSİ personelinin Salzburg, Avusturya’da konunun ehli uzmanlar tarafından eğitim görmesini sağladı. Sonunda planlandığı gibi yalnızca bir geçirgen tersip bendinin değil, ikinci bir tersip bendinin de inşaatı planlandı. • Her Damla Değer Katar, DSİ ve DSİ ile çalışan tüm birimlerin ortak kullanabileceği tek bir yazılımın geliştirilmesini sağladı. Bu yazılımdan önce farklı birimlerde farklı ve güncel olmayan programlar kullanılmaktaydı. • Her Damla Değer Katar, “Su Ödülleri” yarışması düzenleyip üniversite öğrencilerinin su konuları üzerine eğilmelerini cesaretlendirdi. • Her Damla Değer Katar’ın Türkiye sorumluları aynı zamanda 9 yıl boyunca bölgedeki diğer altı ülkedeki projelerin de denetim ve yönetim sorumluları olarak çalıştılar. • Her Damla Değer Katar Ankara’nın Saray ilçesinde içme suyu boruları inşaat edip Beypazarı ilçesine de yağmur suyu hasadını tanıttı. • Karadeniz’e komşu ülkeler ile iş birliği içinde “Karadeniz Kutusu” adlı eğitim kiti Karadeniz’e sınırı bulunan illerde ilköğretim düzeyinde okullara dağıtıldı. 71 DOSYA TÜBİTAK’ın Global Cleantech Innovation Programme (Temiz Teknolojiler Girişimcilik Programı (GCIP)) 3. yılında. 21 Mart’ta başlayan başvurular 20 Mayıs 2016 tarihine kadar kabul edilecek. Su TÜBİTAK yeşil girişimcilere destek veriyor GCIP Türkiye’de, Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı himayelerinde ve TÜBİTAK’ın ev sahipliğinde, Birleşmiş Milletler Sınai ve Kalkınma Teşkilatı (UNIDO) ile birlikte 2014 yılında yürütülmeye başlandı. Orman ve Su İşleri Bakanlığı, Kalkınma Bakanlığı, Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı (KOSGEB) ve Türkiye Teknoloji Geliştirme Vakfı (TTGV) da ulusal diğer paydaşlar olarak yer alıyor. “Gelecek Vaat Eden Temiz Teknoloji İş Fikirlerini arıyor, kaynak sağlıyor ve teşvik ediyoruz” sloganı ile Türkiye’nin de aralarında bulunduğu 7 ülkede sürmekte olan programda, başta Eğitim ve Mentorluk destekleri olmak üzere, Tanıtım ve Sermayeye Ulaşım kilit aktiviteleri ile ülkemizdeki temiz teknoloji girişimleri destekleniyor. Türkiye’deki 3. yılında da girişimcileri desteklemeye devam eden GCIP Türkiye, kamu ve özel sektör destekli yürütülmekte olan çok sayıda girişimcilik programı içinde 2014 yılından bugüne oluşturduğu çeşitli iş birlikleri ve girişimcilik ekosistemine yaptığı katkılarla öne çıkıyor. Bunun yanı sıra girişimcilerin ulusal ve uluslararası arenada yer almalarına olanak sağlıyor. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, 72 Ulusal ve uluslararası olmak üzere iki farklı aşamada yürütülen ve içeriğinde bir de yarışma barındıran GCIP hızlandırıcı programı kapsamında, başarılı ekipler Kasım ayındaki Global Girişimcilik Haftası’nda San Francisco’da düzenlenen Global Forum’da hem çeşitli aktivitelere katılıyor hem de diğer ülke ekipleri ile yarışma olanağı buluyor. Türkiye ayağını, TÜBİTAK, Teknoloji ve Yenilik Destek Programları Başkanlığı’nın (TEYDEB) koordine ettiği programa bu yıl; geçen iki yılki kategoriler olan “Yenilenebilir Enerji”, “Enerji Verimliliği”, “Atıktan Enerji Üretimi” ve “Su Verimliliği” alanlarına ilaveten “Yeşil Binalar” kategorisi de dâhil ediliyor. GCIP’e bu kategoriler de faaliyet gösteren ve/veya projeler üreten tüm KOBİ’lerin yanında bu alanda yenilikçi bir fikri olan, bir ürün geliştirmeye çalışan ve/veya geliştirdiği ürünü pazara ulaştırmaya çalışan tüm girişimciler, öğrenciler, araştırmacılar ve akademisyenler de başvurabiliyorlar. GCIP 2016 başvuru aşaması ve katılımcı profili “Sürdürülebilir Bir Dünya için Gelişerek Büyüyoruz” teması ile lanse edilmekte olan programın 2016 çağrısının başvuruları 21 Mart-20 Mayıs 2016 tarihleri arasında www. turkey.cleantechopen.org adresinden elektronik olarak kabul edilecektir. TÜBİTAK’ın ev sahipliği ve liderliğiyle organize edilen panellerde akademisyen, iş dünyası temsilcisi, yatırımcı ve seri girişimcilerden oluşan uzmanlar tarafından değerlendirilecektir. Programa devam etmeye uygun bulunan projeler seçilecek ve yarı finalistler 27 Mayıs 2016 tarihinde ilan edilecektir. GCIP’ye başvuru için en az iki kişiden oluşan bir takım kurulması ve girişimci takımından en az birisinin Türk vatandaşı olması ve/veya Türkiye’de bir ikamete sahip olması yeterlidir. GCIP2014 ve 2015 programlarında ödül olan finalistler, programa tekrar yarışmacı olarak başvuru yapamayacaklar. Ancak ödül almayan katılımcılar, tekrar başvuru yapabilecekler. Program finali ve ödüller Program sonunda birinci seçilen takım 50.000 TL olan Ulusal Birincilik Ödülünü, ikinci seçilen takım 25.000 TL İkincilik Ödülünü almaya ve Silikon Vadisi’nde senede bir kez gerçekleşen Global Forum’da ülkemizi projeleri ile temsil etmeye hak kazanacaklar. Aynı zamanda Global Forum’un sunduğu küresel yatırımcılar, iş çevreleri ve uluslararası mentorlar ile tanışma ve küresel platformda diğer ülke birinci ve ikincileri ile yarışma fırsatını da yakalayacaklar. Ulusal birincilik ve ikincilik ödülleri dışında üçüncü ve dördüncü olan takımlar 25,000 TL değerindeki üçüncülük ve dördüncülük ödülünün sahibi olacaklar. Bunların dışında başarılı takımlara Bakanlık Özel Ödülü, Kadın Girişimci Ödülü, Halkın Seçimi Ödülü, Yılın Genç Girişimcisi Ödülü, 73 Sürdürülebilirlik ve Başarılı Mezun Ödülü gibi ödüller sunuluyor. Kadın girişimciler artıyor GCIP genelinde 2014 ve 2015 yılı verileri incelendiğinde İstanbul ve Anadolu takımları hem sayısal hem de nitelik bakımdan eşit başarı gösterdiği görülürken, kadın girişimci ve takım liderleri sayısının da mutluluk verici bir oranda yükseldiği görülüyor. Bu motivasyonla yola çıkan GCIP’nin, 2016 yılı hedeflerinden bir diğeri de başvurularda kadın girişimcilerin sayısını artırmaktır. Mezunlar Mezunları için yatırımcı ve müşteriye ulaşım faaliyetlerinde amaçlanan, GCIP Paydaşlarının, girişimcilere direk müşteri ve/veya yatırımcı bulması değil mevcut iş fikrinin gerçekleştirilmesinde yasal veya mevzuat ile ilgili eksiklikler olması halinde bunların giderilmesini sağlamaktır. 74 Yasal dayanağı olan ancak uygulama pratiği henüz tecrübe edilmediğinden başvuru/onay makamı ve süreci hakkında belirsizlikler olabilecek çeşitli konularda, ilgili kamu kurum ve kuruluşlarının tecrübe ve yol göstericiliğinden girişimcilerin faydalandırılmasının sağlanması da amaçlanmaktadır. Ayrıca işin doğası gereği müşterisinin, en azından ilk uygulamalarında, doğrudan kamu olduğu ve kamu yararı gözetilen projelerin gerçekleştirilmesinde bu girişimlerin desteklenmesi imkânları araştırılmaktadır. Program hakkında daha ayrıntılı bilgilere www.turkey. cleantechopen.org adresinden ulaşılabilir. Su kaynaklarının akılcı kullanımını sağlayacak ve tarımda sulama projelerinde verimliliği artıracak projeleri görmek için GCIP-2014 ve 2015 yılı programlarından mezun olan girişimcilerin projelerine göz atmakta fayda var. Aşağıda kısa özetlerini ve web sitesi linklerine yer verilen bu projeler ile ilgili başarı hikayesi(leri) tarzında bir yayın yapılması istenmesi halinde bu ekipler ve projeleri hakkında daha detaylı bilgiler ve çeşitli görseller talep halinde paylaşılabilmektedir. Marnas, kısa ve orta vadeli akım tahmini yapan hidrolojik tahmin modülü ile modül çıktılarını kullanarak hidroelektrik santrallerinin, hidrolik ve elektromekanik imkânları ile gelir maksimizasyonu yapan bir enerji optimizasyonu modülünden oluşmaktadır. Marnas, hidroelektrik santrallerinde gelecek akış debisinin önceden tahmin edilmesi ile üretim ve enerji satış borsası arasında bir köprü kurarak elde edilecek geliri Growity.co platformu ile kısıtlı su kaynakları, bilinçsiz gübreleme ve ilaçlamadan dolayı kirlenen topraklar, küresel iklim değişiklikleri, hızla artan insan nüfusunun gıda talebini karşılayacak sürdürülebilir gıda arzı sağlama gibi sorunlarla karşılaşan tarım sektörüne rahat bir nefes aldıracak bir teknoloji sunulmaktadır. maksimize etmeye ve olası taşkın olaylarına karşı erken uyarı sistemi olmaya odaklanmıştır. Ayrıntılı bilgiler http://www.marnas.info linkinde yer almaktadır. Biyans, antropojenik ya da çevresel etmenlerle kirlenmiş, ötrofik ve hipertrofik sulak alanların sürdürülebilir yöntemlerle geri kazanımına yönelik uyguladığımız yöntemlerle hem ekonomik hem de uzun vadeli çözümler sunmaktadır. Bentik bariyer sistemi sucul sisteme hiçbir zarar vermeden ve müdahale gerektirmeden uygulanabilmektedir. Müşterisinin DSİ olduğu, Çubuk Karagöl’de yapılan uygulama sonucu olumlu sonuçlar alınmış ve diğer yöntemlerden ekonomik olarak daha uygun fiyatlı olduğu için tercih edilmeye başlanmıştır. Bentik bariyer uygulaması su kaynaklarının iyileştirilmesinde etkili bir uygulama olarak sosyal açıdan da insanların sağlıklı su ve çevre kaynaklarına erişimi için etkili bir çözümdür. Ayrıntılı bilgiler http://www.ekolake.com/# linkinde yer almaktadır. Growity.co (benimhavam. com) tarımsal verimliliği ve sürdürülebilir gıda arzını sağlamaya yönelik tarla bazlı meteoroloji, bitki ve toprak parametrelerini işleyen, karar verme mekanizmalarına destek sağlayan gerçek zamanlı tarımsal komuta kontrol platformudur. Vahşi sulama, gereksiz ilaçlama, verimsiz gübreleme yapan, iklim değişikliklerine uyum sağlayamayan ve bu yüzden maliyetleri artan, verim düşen çiftçilere bilgi teknolojilerinin imkanları sunulmaktadır. Hava durumu tahminleri matematiksel yöntemler aracılığıyla her tarla parseli için yapılmaktadır. Toprak ve bitki özelliklerini hesaba katan algoritmalarla çiftçinin ne zaman sulama yapması, gübre kullanması, ilaç atması, ekim ve hasat yapması gerektiği gibi önemli öngörüler derlenmektedir. Bu işlemler, 60 milyar dolarlık Türk tarım sektöründe %50’ye varan maliyetlerde tasarruf ve kayda değer verim artışına karşılık gelecektir. Platform ile kısıtlı su kaynakları, bilinçsiz gübreleme ve ilaçlamadan dolayı kirlenen topraklar, küresel iklim değişiklikleri, hızla artan insan nüfusunun gıda talebini karşılayacak sürdürülebilir gıda arzı sağlama gibi sorunlarla karşılaşan tarım sektörüne rahat bir nefes aldıracak bir teknoloji sunulmaktadır. Bu teknolojinin sanayi devriminden sonra tarım sektörü için belirleyici olacağı açıktır. Ayrıntılı bilgiler www. benimhavam.com linkinde yer almaktadır. 75 TOPLANTI Asgari İşçilik Oranları Güncellenmesi Atölye Çalışması yapıldı İNTES Başkanı Koloğlu, “Sendika olarak kayıt dışı istihdamın daima karşısında durduk” dedi. İNTES ile Sosyal Güvenlik Kurumu’nun birlikte düzenledikleri “Asgari İşçilik Oranlarının Güncellenmesi Atölye Çalışması” 25 Ocak 2016 Pazartesi günü Ankara Wyndham Otel’de yapıldı. İNTES Yönetim Kurulu Başkanı Celal Koloğlu, toplantının açılışında yaptığı konuşmada, eski ismi ölçümleme olan asgari işçilik oranlarının uzun yıllardır inşaat sektöründe uygulanan bir sistem olduğunu belirterek, “Konu, sektörümüzün çalışma hayatında daima önemli bir gündem maddesi olmuştur” dedi. İş bittikten sonra teminat mektuplarının çözümlemesi için 76 asgari işçilik oranının belirlenmesi veya SGK’ya borç olmadığına dair “İlişiksiz Belgesi” getirmesi gerektiğini kaydeden Koloğlu, şöyle konuştu: “Bu konu her zaman gündemimizde olmuştur. Asgari işçilik oranlarının güncellenmesi yönünde bugün önemli sonuçlar alacağımıza inanıyoruz. Sayın Bakanımız göreve başladığında ziyaretine gittiğimizde konuyu gündeme getirdik. Kendileri de sağ olsunlar böyle bir Çalıştay yapılmasını istediler.” İNTES, kayıt dışılığın karşısında Çalışma hayatının yapısal sorunlarının sosyal tarafların aktif katılımıyla olmaksızın çözülemeyeceğini kaydeden Koloğlu konuşmasına şöyle devam etti: “İki tarafın da sosyal tarafların katılımı olmadan sorunlarımızı çözmenin imkânı yok. Asgari İşçilik Komisyonumuzun yapısı da sosyal diyalogun önemli bir örneğidir. Komisyon üyeleri kamu ve özel sektör temsilcilerinden oluşmaktadır. TİSK, TOBB, TÜRKİŞ olarak temsilcilerimiz görev yapmaktadır. Konu tekniktir, dolayısıyla Komisyon üyelerimiz de mühendislerden ve mimarlardan oluşmaktadır ve daima özenle çalışarak görev yapmaktadırlar. Sektör adına kendilerine emekleri için çok teşekkür ediyorum. Komisyonumuzun ürettiği çalışmalar sektörümüz adına büyük bir önem arz edecektir. Çünkü konunun merkezinde kayıt dışı istihdam ile mücadele vardır. Biz, İNTES olarak kayıt dışı istihdamın daima karşısında durduk, zira kayıt dışılık haksız rekabettir. Daha da önemlisi, çalışanların iş sağlığı ve güvenliği ortamından uzak çalışması demektir. Elbette sigorta primlerinin yasal süresi içinde ve eksiksiz tahsili büyük önem arz etmektedir. Bizler kamuya taahhüt ettiğimiz işlerde vergimizi de sigortamızı da eksiksiz ödemekteyiz.” İnşaat sektöründe asgari işçilik uygulamasında önemli hususun öncelikle oranların gelişen teknolojiyle uyumlu olacak şekilde güncellenmesi olduğunu belirten Koloğlu, “Bütün mesele, bize göre gelişen ve artan teknoloji karşısında yapılan işlerin de ona göre değerlendirilmesidir. Zira, teknoloji ilerledikçe bizler taahhütlerimizi daha kısa sürede, daha az işçiyle ve daha çok sayıda teknolojik makinelerle gerçekleştiriyoruz. Teknoloji, gelişmişlik, verimlilik artmışsa, bunun doğal sonucu da daha az iş gücü olacaktır. Asgari işçilik incelemesi sonunda ortaya çıkan fark, işçiliğe gecikme cezası ve zammı şeklinde uygulanmaktadır. Zira kesinleşmemiş bir borcun gecikmesinden ve buna dayalı olarak faizinden söz edilemez. Alınan kararların tüm tarafların lehine olması ve herkesin ortaklaşa olarak varacağı bir sonuç şeklinde çıkmasını temenni ediyorum” diye konuştu. SGK Başkanı Bağlı, “Çalışma hayatının tüm konuları sosyal diyalogla çözülmeli.” Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanı Dr. Mehmet Selim Bağlı yaptığı konuşmada, İNTES’in Türkiye’nin imarında, inşasında söz sahibi olmuş, iz bırakmış bir sivil toplum kuruluşu olduğunu belirtti, “Bizim de en önemli paydaşımızdır” dedi. 77 SGK Başkanı Dr. Bağlı, “Kayıt dışılık, haksız rekabet demektir. Ekonomiye de, topluma da zarar verir” dedi. Hükümet Programı’nda da yer alan şekliyle, özellikle çalışma hayatındaki bütün düzenlemelerin, tüm kararların sosyal taraflarla uzlaşarak, sosyal taraflarla tartışarak, sosyal taraflarla anlaşarak birlikte alınması kararı bulunduğunu kaydeden Bağlı, şöyle konuştu: “Yönetim değil, yönetişim. Bunun en somut örneği, yapacağımız çalışmadır. Sosyal taraflar, sektörün temsilcileri burada, kamu kurumu olarak işin sahibi Sosyal Güvenlik Kurumu’dur. Günün sonunda cezayı durumu tespit edecek ya da meblağı hesaplayacak Kurum olarak buradayız.” Bağlı, inşaat sektörünün doğası gereği Türkiye’nin özellikle ekonomisinin büyüme ve istihdamında çok önemli bir sektör olduğunu belirterek, şu ifadeleri kullandı: “Değişen teknoloji, üretim süreçlerinin değişmesi, üretim modellerinin değişmesiyle birlikte, Başkanımızın işaret ettiği gibi emek yoğun bir sektörden, teknoloji 78 yoğun bir sektöre yani daha çok sermaye yoğun bir sektöre yöneliş söz konusu. Mevzuatın da buna göre uyarlanması gerekiyor. Yani, 1970’li yıllarda kalmış emek yoğun sektörler için belirlediğimiz asgari işçilik oranlarını getirip de 2016’nın Türkiye’sinde uygulamak zamanın gerisine düşmektir. Bu, hem Kurum için kabul edilebilir bir durum değildir hem de sektöre çok ciddi yan etkileri ve zararları olur.” Kayıt dışı ile mücadele Kayıt dışılıkla mücadelenin Hükümet Programı’nda konulan bir hedef olduğunu vurgulayan SGK Başkanı Bağlı, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Kayıt dışılıkla mücadele deyince, hemen denetleyen, hesap soran, inceleyen, ceza uygulayan, mahkemeye sevk eden bir mekanizma belki akla gelebilir. Klasik anlamda öyleydi ama yeni kamu yönetimi modeli dediğimiz, 21. yüzyılın şartlarında artık bu cebri yöntemlerle, sadece mevzuat düzenlemesiyle, sadece denetim yaparak kayıt dışılığı kontrol altına almamız mümkün değil. Bunun için sosyal taraflarla uzlaşmak, anlaşmak, tartışmak, sektörü dinlemek gerekiyor, o kültürü oluşturmak gerekiyor ve en önemlisi rehberlik etmek gerekiyor.” Kayıt dışılığın işverenler için önemli olması gereken bir husus olduğunun altını çizen Bağlı, kayıt dışının haksız rekabet anlamına geldiğine vurgu yaparak, “Kayıt dışı işçi çalıştıranlar kayıt içi işçi çalıştıranlara karşı çok ciddi manada bir haksız rekabete sebebiyet veriyorlar. Ekonominin şartları gereği belki maliyetleri düşük tutuyor ama orta ve uzun vadede kayıt dışılık demek mali açık demektir, sosyal güvenlik açığı demektir, bu da finansman açığı, enflasyon, reel faiz oranlarının yükselmesi demektir. Yani günün sonunda aslında kayıt dışılık dediğimiz, bütün bir sektöre de ekonomiye de topluma da zarar veren bir uygulamadır” dedi. Kayıt dışılığın önüne geçmenin yol ve yöntemlerin mekanizmalarından birisi asgari işçilik oranları uygulaması olduğunu vurgulayan Bağlı, oranların Sigorta Primleri Genel Müdürlüğü organizasyonunda belirlendiğini aktararak sektör temsilcilerine “Ne yapacaksak, neye karar vereceksek, neleri uygulamaya koyacaksak ve neleri uygulamadan kaldıracaksak bunu sizlerle tartışarak, mümkün mertebe anlaşarak ve uzlaşarak yapacağız” dedi. Bağlı, 2000’li yıllarda Türkiye’de, bir tarafta ekonomi büyürken, bir tarafta kırsal ekonomiden kentsel ekonomiye, parasal ekonomiye doğru bir değişim yaşanırken, kayıt dışılıkta ciddi mesafeler alındığını ama geldiğimiz mesafenin halen yeterli olmadığını, kayıt dışılığın kabul edilebilir düzeye çekebilmesi için asgari işçilik oranları gibi uygulamalara ihtiyaç olduğunu söyledi. Kurum olarak bundan sonraki vizyon, perspektif ve amaçlarının danışmanlık, rehberlik, yol göstericilik olacağını kaydeden SGK Başkanı Bağlı, “Elbette düzenleme yapacağız, devlet dediğiniz denetim yapacaktır, vazgeçilmez unsurlarından biridir, devleti devlet yapan mekanizmalardan biridir. Ama denetim, sürekli ceza değil yanlış uygulamaları, eksik bilgilendirmeleri ortadan kaldırmaktır. Her denetim elemanımız sektörün bir danışmanı gibi çalışmaktadır. Bundan sonra da öyle davranacaktır. İş yerine gelen her denetim elemanı, bir nevi sizin ücretsiz danışmanınız olarak yol göstereceklerdir” dedi. Açılış konuşmalarının ardından asgari işçilik oranlarının güncellenmesi kapsamında inşaat, makine, elektrik atölye çalışmaları yapıldı. Atölye çalışmalarına Ankara, İstanbul, İzmir Asgari İşçilik Tespit Komisyonu başkan ve üyeleri, Sosyal Güvenlik Kurumu temsilcileri ve İNTES üyesi firmaların mühendis, finansman, insan kaynakları, hukuk bölümlerinde çalışanları katıldı. İNTES üyesi firmalar Komisyon üyelerine karşılaştıkları sorunları aktardılar. 79 TOPLANTI Çalışma Hayatı Sorunları Konulu 46’ncı Çözüm Arama Konferansı düzenlendi İNTES Başkanı Celal Koloğlu, İş Hukuku’ndaki işçi lehine yorum ilkesi çoğu zaman işverenlerimizin mağduriyetine sebep oluyor” dedi. 80 Türkiye İnşaat Sanayicileri İşveren Sendikası’nın (İNTES) Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) ile birlikte düzenlediği “Çalışma Hayatı Sorunları Konferansı” 25 Şubat 2016 Perşembe günü düzenlendi. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Süleyman Soylu’ya yaptıkları ziyarette, sorunlara yapıcı şekilde yaklaşılmasından memnuniyet duyduklarını belirten Koloğlu, şöyle konuştu: Toplantının açılış konuşmaları Celal Koloğlu, SGK Başkan Yardımcısı Cevdet Ceylan ve Yargıtay İkinci Hukuk Dairesi Başkanı Mesut Balcı tarafından gerçekleştirildi. “ Toplantılarımızı Sosyal Güvenlik Kurumumuz ile birlikte organize ediyoruz. Sorunlarımızın çözümü için tarafların mutabakatı önemlidir. Bugün aynı zamanda Ankara İş Hakimlerimiz, Yargıtay üyelerimiz de davetimize katılma nezaketi gösterdiler. Yargılamanın adil ve hakkaniyete uygun olduğundan hiç şüphemiz yoktur. Ancak İş Hukuku’ndaki işçi İNTES Başkanı Celal Koloğlu toplantının açılışında yaptığı konuşmada, daima çalışma hayatı sorunlarına çözüm aradıklarını, politikalarının ise tüm paydaşlarla diyalog olduğunu söyledi. lehine yorum ilkesi çoğu zaman işverenlerimizin mağduriyetine sebep olmaktadır. Yüksek mahkemenin değerli üyelerinin bizlere rehber olacak tavsiye niteliğindeki görüşleriniz son derece önemlidir. İşverenlerce iş davalarını çoğunlukça kaybedilmesinde bizler ne denli hatalıyız? Haklı olduğumuzu inandığımız konularda dahi kaybettiğimiz davalar oluyor. İşverenler neredeyse her durumda dava kaybediyorlar. Sektörümüzdeki dürüst işverenler, bu konuda önerilerinize ihtiyaç duymaktadır.” Yurt dışında Türk Müteahhitlerinin giderek daha büyük ölçekli işler üstlendiklerini, istihdam potansiyelinin artması gerekirken artmadığını belirten Koloğlu, “2003 yılında yurt dışında 4,5 milyar dolar iş hacmimiz varken, yaklaşık 34.000 kişi istihdam ediyorduk. Her milyon dolar başına istihdam edilen kişi sayısı için katsayı 7,60 iken bugün itibariyle bu katsayı 1,75’dir. Bu 7,60’lık oran hiç artmadan devam etseydi 39.000 işçi yerine 228.000 işçi yurt dışına götürülmüş olacaktı. Sadece sorunlarımız nedeni ile yurt dışında götürdüğümüz işçi sayısı artmıyor” dedi. girdiklerini belirten Koloğlu, bu ücret düzeyinin tüm ücret kademelerinde yükseltici etki yapacağını, bunun enflasyon ve kayıt dışı istihdamda olumsuz sonuçlara neden olabileceğini söyledi. İşçilik maliyetlerinin de yüksek olduğunu, mevzuattan kaynaklanan sorunlar bulunduğunu kaydeden Koloğlu, üstlenilen işlerde şirketlerimizin haksız davalara ve ek maliyete muhatap olduklarını, kaybedilen davaların Türk işçilerinin istihdamı için bir engel olduğuna vurgu yaptı. Cevdet Ceylan, “Kendi aramızda istişarelerle, görüşmelerle sorunlara çözüm üretiriz, çözüm buluruz.” İşverenlerin yatırım yaparak istihdam yaratmayı hedeflediklerini, yatırım yaparken teşviklerin artmasını dilediklerini anlatan Koloğlu, “Teşvikler, kayıt dışılıkla mücadelede önemli bir araç olacaktır” dedi. Konuşmasında asgari ücretler konusuna ilişkin olarak asgari ücretin 2016 yılında net 1300 lira olarak belirlenmesiyle işverenlerin büyük bir sorumluluk altına SGK Başkan Vekili Cevdet Ceylan yaptığı açış konuşmasında, işverenlerin sorunlarına çözüm üretmeye ve katkı sağlamaya çalıştıklarını ve işverenleri ortak bir paydaş olarak gördüklerini söyledi. Ceylan şöyle konuştu: “İşverenlerimize kapımız her zaman açık, bundan sonra da bu ortak çalışmalarımız devam edecek. Hepinizin de bildiği üzere şu anda yaklaşık 10’un üzerinde teşvik uygulamamız devam ediyor. Yine son yaptığımız düzenlemelerle ilave 6 puanlık teşvikte 10 işçi sınırını kaldırarak işverenlerimizin tamamının bu teşvikten 81 faydalanmasının önünü açtık. Yine asgari ücret uygulamamızla 100 liraya kadar asgari ücret desteği sağladık. Yurt dışında iş üstlenen müteahhitlerimizin prime esas kazançlarının üst sınırını 6,5 kattan 3 kata düşürdük. Keza onların 5 puanlık prim teşvikinden faydalanma imkânları yoktu, bunu sağladık.” Ceylan bu sorunların çözüme kavuşturulduğunu ancak iş hayatının dinamikliği ile yeni sorunların olabileceğini belirterek, “ Siz çözüyorsunuz başka sorunlar geliyor veya ihtilaflı konular oluyor. Yargıyı meşgul ediyoruz. İnşallah kendi aramızda istişarelerle, sorunlara çözüm üretiriz” dedi. Balcı, “Çalışma Hayatında Kayıt Dışı Ciddi Sorun” Yargıtay 21. Hukuk Dairesi Başkanı Mesut Balcı, işverenlerin genel olarak sorunlarını bildiğini aktardı. Balcı, Türkiye’de çalışma hayatında önemli problemlerin başında kayıtsızlık olduğuna birçok işçinin izin ve puantaj defteri düzenlenmeden çalıştırıldığına vurgu yaparak, “Temel mesele, kayıtsızlık. Örneğin işveren ücret bordrosu, puantaj kayıtları yok. Yasal yükümlülüklerini gerçekleştirdiğini ispat edemiyorsun, hiçbir kaydın yok, ondan sonra diyorsun ki ‘Yargı işçi lehine yorum yapıyor. Biz iş kazalarına da bakıyoruz. İş kazalarında işçi lehine yorum ilkesi diye bir şey yok. Herkes kendi kusurundan sorumlu. Yurt dışında iş aldığınızda oraya göre bir firma kurdunuz, firmayla aranızda bir sözleşme ya da belge yok. Öyle olaylar geliyor ki, nereye bağlı olduğunu bile bulmakta güçlük çekiyoruz” dedi. Hastalandıktan sonra doktora gitmek gibi bir uyuşmazlık çıktıktan 82 sonra avukata gidildiğini belirten Balcı, “İşverenlere tavsiyem, iş hukukundan anlayan bir hukuk bölümünüz olsun” tavsiyesinde bulundu. İş kazaları konusuna da değinen Balcı, işverenlere ceza kesilmesiyle işçilerin eğitilemeyeceğini belirterek, işçilere eğitimlerin görsel olarak verilmesi gerektiğini ve işçilere risklerin iyi öğretilmesi gerektiğine vurgu yaptı. Yeni Borçlar Yasası’na göre bütün ödemelerin banka kayıtlarıyla yapılacağını söyleyen Balcı, ödenen belgelerin banka kanalıyla olacağını, Yargı olarak ancak belgelere itibar edilebileceğini belirterek kayıtların iyi tutulmasının önemine değindi ve sözlerini şöyle ifade etti: “Çare, hasta olmadan doktora gitmek ve kayıtlarımızı düzgün tutmak. Üst işverenseniz sözleşme yapıp diyeceksiniz ki ‘İş kazası olursa alt işveren olarak sen sorumlusun.’ Tabii, bu bizi bağlamıyor ama ikiniz arasında bağlayıcı oluyor.” Daha sonra oturum başkanlığını Profesör Doktor Cem Kılıç’ın yaptığı “Çalışma Hayatının Sorunları” konulu panele geçildi. Panelde İŞKUR Genel Müdürü Vekili Mehmet Ali Özkan, Çalışma Genel Müdürü Nurcan Önder, Sigorta Primleri Genel Müdürü Ahmet Açıkgöz, Yargıtay 21. Hukuk Dairesi Üyesi Harun Kara konuşmacı olarak yer aldılar. Oturumda konuşma yapan Prof. Kılıç, inşaat sektöründe firmalarımızın dünya çapında gelişmiş devletlerin firmalarıyla rekabet ettiklerini söyledi. Kılıç, “Müteahhitlik hizmetlerinde, özellikle yurt dışı müteahhitlik hizmetlerinde teşvik mekanizmalarına önem verilmelidir. Türk inşaat sektörü, özellikle yurt dışı taahhüt hizmetlerinde çok profesyonelleşmiştir” dedi. İŞKUR Genel Müdürü Özkan, “İstihdam teşviklerine önem veriyoruz.” İŞKUR Genel Müdür Vekili Mehmet Ali Özkan, yurt dışı müteahhitlik hizmetlerinde karşılaşılan birtakım sıkıntıları gördüklerini belirterek, “ Bunun çözümüne ilişkin olarak geçmişte sektör temsilcileriyle birçok kez bir araya geldik. Bazı çözümler bulduk ama maalesef çalışma hayatında farklı durumlarla karşılaşılabilinir” dedi. Özkan, yurt dışına İŞKUR aracılığıyla gönderilmiş olan işçi sayısında önemli düşüş olduğunu, Rusya’daki sayının da 9 binden 4.379’a düştüğünü söyledi. Çalışanların mesleki eğitimi ve 26 Mayıs 2016 tarihinden sonra zorunlu olacak mesleki yeterlilik belgeli işçi çalıştırılması zorunluluğu konusuna değinen Özkan, işverenlerin mevcut çalışmalarına yönelik olarak iş birliği yoluyla kurslar düzenleyebildiklerini aktardı. Özkan, 26 Mayıs 2016 tarihinden itibaren 3308 sayılı Mesleki Eğitim Kanunu’na göre ustalık belgesi almış olanlar ile Millî Eğitim Bakanlığı’na bağlı mesleki ve teknik eğitim okullarından ve üniversitelerin mesleki teknik eğitim veren okullarından ilgili mesleğe ilişkin diplomalarının bulunması ya da MYK belgesi olması gerektiğini hatırlattı. Özkan, konuşmasında istihdam teşvikleri ile ilgili ayrıntılı bilgiler aktardı. Çalışma Genel Müdürü Önder, “Ana hedef, inşaat sektöründe üretim ve hizmet kalitesini uluslararası standartlara ulaştırmak.” Çalışma Genel Müdürü Nurcan Önder, yaptığı konuşmada, 2023’e 83 kadar ülkemizde alınacak bütün istihdam politikalarını içeren Ulusal İstihdam Stratejisi’nde seçilen 7 sektörden birisinin inşaat sektörü olduğunu belirterek, “Hem sektördeki çalışan sayısının fazla olması hem de büyümenin istihdam esnekliğinin en yüksek olduğu sektörlerden biri olması bu kararda etkili oldu. Bunun için dört tane ana politikamız var. Bu politikalar: mevcut istihdam imkânlarının geliştirilmesi, nitelikli iş gücü talebini karşılamaya yönelik Bakanlık tarafından tedbirler alınması, iş sağlığı güvenliği bilincinin yerleştirilmesi ve kayıt dışı istihdamın engellenmesidir” dedi. Önder, 10. Kalkınma Planı’nda inşaat sektöründe üretim ve hizmet kalitesini uluslararası standartlara ulaştırmanın ana hedef olarak alındığını vurguladı. Önder, Suriyeli mültecilerden 7.500’üne çalışma izni verdiklerini söyledi. Suriye’den gelen geçici koruma altındakilere çalışma 84 iznine başvuru hakkı verdikleri kaydeden Önder,”Başka hiçbir evrak veya belgeye ihtiyaç kalmaksızın iş yerinde çalıştırılan Türk vatandaşı işçi sayısının %10’una kadar çalışma izni verildi” dedi. Sigorta Primleri Genel Müdürü Tokgöz, “Sigortalı sayısında ciddi artışlar var.” Sosyal Güvenlik Kurumu Sigorta Primleri Genel Müdürü Ahmet Tokgöz, sosyal güvenlik reformuyla gerçekten sosyal güvenlik hizmetlerinde bir devrim olduğunu söyledi. Sigortalı sayısında çok ciddi artışlar olduğunu, 14 milyonun üzerinde zorunlu sigortalı bulunduğunu belirten Tokgöz, şöyle konuştu: “21,5 milyona dayanan toplam sigortalı sayımız var. 2000’lerde %50’lerde olan kayıt dışı istihdam, %33,2’ye kadar indi. Bu çalışmalarımız daha da devam edecek. Bu arada 1 milyon 740 bin aktif işverenimiz var, bize bildirge veren, sigortalı çalıştıran siz değerli işverenleriz var. Siz değerli işverenlerimizden aldığımız primlerle gelirlerimizi sağlayıp, emeklilerimize gereken ödemeleri yapma durumundayız. Yurt dışı sigortalıların sayıları yaklaşık 30 bin kişidir, 387 işverenimiz var yurt dışına giden sigortalılarımız dilerlerse kendileri uzun vadeli primlerini ödeyebiliyorlar. Yaklaşık olarak 13 bin civarında sigortalımızın kendisi emekli primlerini ödemeye devam ediyor. İsteyeceğimiz belgeleri de e-bildirge ekranlarından taranarak bize vermenize dair bir teknik çalışmaya da başladık.” Yargıtay 21. Hukuk Dairesi Üyesi Harun Kara, “İşveren kusuru kadar sorumludur.” “Değerli yöneticimiz, çok kısa ve öz olarak ‘Dertliyiz, kederliyiz’ dedi, anladık fakat fazla alınganlık göstermiyorum.” diyerek sözlerine başlayan Yargıtay 21. Hukuk Dairesi Üyesi Harun Kara, dairenin sosyal güvenlik yönünden ihtilaflara, bir de iş kazasından doğan tazminatla ilgili ihtilaflara baktığını söyledi. “İşverenin kusuru varsa kusuru kadar sorumlu” olduğunun altını çizen Kara, şöyle konuştu: Bunun neticesinde karşımıza ne çıkıyor? İşçilerin ya kendisinin ya yakınlarının açtıkları bedensel zararlara ilişkin doğrudan maddi ve manevi tazminat davaları. Peki, burada ne yapılabilir? ‘İşverenin kusuru varsa kusuru kadar sorumlu’ diyoruz. Bu çok önemli bir gelişmedir. En büyük yapılacak işlemlerden bir tanesi de kayıtlı sisteme geçmek. Mutlaka uygulanıyor fakat yeterli olduğunu söylemek hiç mümkün değil. Muhasebecilerinizi iyi seçin diyorum. “ Konferans soru cevap bölümü ile sona erdi. “Şimdi, halk arasında şöyle bir söz var: ‘Ya, trafiğe çıktığın anda %25 kusurlusun kardeşim, itiraz etme.’ İşveren de diyor ki, ‘Kardeşim, beni iş yeri açmakla %50 kusurlu sayıyor bilirkişi. Niçin? Oysa ben sayfalarca sertifika ekledim, işçiyi kursa gönderdim, belge aldım, eğitim verdim. Daha ne yapayım?’ Kendince ilk bakışta haklı yönleri olabilir” diyen Kara, işverenlerin sorumluluklarına vurgular yaptı. İnşaat grubunun derdi ve sorunlarının gerçekten çok büyük olduğunun aktaran Kara, “ Nasıl ki, bakıyoruz istatistiklere, her 100 kazadan 34 tanesi inşaat sektöründe. Bu kazalar ya ölümlü ya da %100 maluliyete sebebiyet verecek derecede. 85 İNŞAAT SANAYİCİLERİ BERGİZ İNŞAAT A.Ş. Kuruluş Tarihi 1975 Firma yetkilileri İsmet TUTUMLU Yönetim Kurulu Başkanı Faaliyet Alanları Karayolları Demir Yolları Tüneller Köprüler Tansel FIRAT Yönetim Kurulu Başkan Yardımcı Berfu TUTUMLU Yönetim Kurulu Üyesi İletişim Bilgileri Zübeyde Hanım Cad. Mertler Sok. No: 34 Beştepe, Çankaya/Ankara T: 0 312 212 91 13 F: 0 312 212 85 25 [email protected] www.bergiz.com.tr 86 İlk üstlenilen proje Kerkük-Yumurtalık Petrol Boru Hattı Projesi Yurt dışında ilk üstlenilen proje Tabriz-Marand-Bazargan Otoyolu Yapımı Yurt dışında faaliyet gösterilen ülkeler ve faaliyet alanları İran ve Irak İnşaat, yol, tünel, metro Denizli - Çardak Devlet Yolu Yapım İşi Denizli - Çardak Devlet Yolu İkmal İnşaatı Yapım İşi Lapseki - Çanakkale Yolu Yapım İşi Afyon - Sandıklı Yolu Yapım İşi Aydın - Nazilli - Horsunlu Yol Yapım İşi 87 İNŞAAT SANAYİCİLERİ ENK YAPI İNŞAAT TİCARET LTD. ŞTİ. Kuruluş Tarihi 2002 Firma yetkilileri Deniz KIZILIRMAK Engin KIZILIRMAK İletişim Bilgileri Ahmet Mithat Efendi Sok. No: 7/6 Çankaya, ANKARA T: 0 312 440 21 44 F: 0 312.440 21 49 www.enkyapi.com.tr [email protected] 88 Faaliyet alanları Baraj, Gölet, Sulama, Karayolu, İçmesuyu, Kanalizasyon, Arıtma Tesisleri, Tarımsal Altyapı, Konut, Hastane, Olimpik Spor Tesisleri İnşaatları işleri Çorum Boğazkale Evci Baraj İnşaatı Tekirdağ-Naip Köy Barajı İnşaatı Tokat Devlet Hastanesi 200 Yataklı Hastane İnşaatı Afyonkarahisar Akarçay Islahı İnşaatı 89 İNŞAAT SANAYİCİLERİ GÜRBAĞ İNŞAAT MÜHENDİSLİK MADENCİLİK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. Kuruluş Tarihi 1992 Firma yetkilileri Halil BAĞIBAN Yönetim Kurulu Başkanı Orhan BAYLAN Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Cevdet EVGAR Genel Müdür İletişim Bilgileri Fevzi Çakmak 1. Sokak No: 6 Kızılay 06440 Ankara, Türkiye T: 0 312 231 03 89 F: 0 312 229 14 71 www.gurbag.com [email protected] Faaliyet alanları Üstyapı Toplu Konutlar Kültür Merkezleri Hastaneler Üniversite ve Okullar Spor Kompleksleri Endüstriyel Tesisler Prefabrike Yapılar Çelik Yapılar 90 Altyapı İçme Suyu, Atık Su Arıtma Tesisleri ve İsale Hatları Kanalizasyon Hatları Barajlar ve Sulama Kanalları Otoyollar ve Köprüler Köprülü Kavşaklar Tüneller ve Metrolar Üretim Beton ve Prefabrik Elemanlar Çelik Konstrüksiyon Hazır Beton Gruba dâhil firmalar, Ortak girişimler GÜRBAĞ İnşaat Mühendislik Madencilik Sanayi ve Ticaret A.Ş. OHITAN İnşaat Mühendislik Sanayi ve Ticaret A.Ş. GÜRBAĞ Prefabrik A.Ş. TANBAG Prefabrik İnşaat Sanayi ve Ticaret A.Ş. MİM Mühendislik A.Ş. CALIFORNIA NISSH HTA Gıda ve Tic. Ltd. Şti. GÜRBAĞ - OHİTAN Ortak Girişimi Maliye Yüksek Eğitim Merkezi Yeni Hizmet Binası - Ankara / TÜRKİYE OHİTAN - NYN Ortak Girişimi Bursa Atıksu Projesi 2 - Ovaakça ve Hasanağa Kollektörleri - Bursa / TÜRKİYE GÜRBAĞ - GUINSAL Ortak Girişimi Avro City Toplu Konut Projesi - Duhok / IRAK Zaho Üniversitesi Kampüs Binaları - Zaho / IRAK Avrocity - Irak Duhok Su Arıtma - Irak Shaqlawa Selahaddin Su Arıtma - Irak Zaho Su Temini, Arıtma Tesisi ve İsale Hatları - Zaho / IRAK Duhok Üniversitesi Kongre Merkezi - Duhok / IRAK Duhok Üniversitesi Kapalı Spor Salonu İnşaatı İşi - Duhok / IRAK OHİTAN -GUINSAL Ortak Girişimi Shaqlawa-Salahedin Su Temini, Arıtma Tesisi ve İsale Hatları - Erbil / IRAK Duhok Su Temini, Arıtma Tesisi ve İlave Su Alma Yapısı - Duhok / IRAK Duhok Su Temini, Arıtma Tesisi ve İsale Hatları 1.ve 2. Aşama - Duhok / IRAK İfraz-2 İçme Suyu Yeni Boru Hattı Rehabilitasyonu - Erbil / IRAK GÜRBAĞ-OHİTAN-GUINSAL Ortak Girişimi Hishkaro Deresi ve Ana Kanalizasyon Kollektörü Islahı - Duhok / IRAK Duhok Atletic Club Sosyal Binası - Duhok / IRAK İlk üstlenilen proje Saraycık 2500 m3 Kapasiteli Su Deposu - Sincan / Ankara Baharke Köprülü Kavşak - Irak Yurt dışında ilk üstlenilen proje Erbil Et Entegre Tesisi - Erbil / IRAK Maliye Yüksek Eğitim Merkezi - Ankara 91 İNŞAAT SANAYİCİLERİ ÖZGÜN İNŞAAT TAAHHÜT SANAYİ VE TİCARET LTD. ŞTİ. Kuruluş Tarihi 1993 Firma yetkilileri Cahit KARAKULLUKÇU Yönetim Kurulu Başkanı Burak ERSÖZ Genel Müdür Soner KARAKULLUKÇU Faaliyet alanları Demiryolu, Otoyol, Karayolu, Metro, Hafif Raylı Sistemler, Tünel İnşaatı, Viyadük ve Köprü İnşaatı, Atık Su Projeleri, İçme Suyu Projeleri, Su Yapıları, Konut, Otel, Otoparklar, Ticari Binalar, İstasyon Yapıları, Hidroelektrik Santralleri, Güneş Enerji Santralleri Yönetim Kurulu Üyesi Özgün KARAKULLUKÇU Yönetim Kurulu Üyesi İletişim Bilgileri Gayrettepe Mah. Gönenoğlu Sok. No: 7 34349 Beşiktaş, İstanbul T: 0 212 275 37 37 F: 0 212 267 35 15 [email protected] www.ozguntr.com 92 Gruba dâhil firmalar, Ortak girişimler Soner Temel Mühendislik İnşaat ve Ticaret A.Ş. Omega Enerji ve Yatırım A.Ş. Ekvator Sigorta Aracılık Hizmetleri Ltd. Şti. Özgün Turizm Yatırımları ve Ticaret A.Ş. Zigana Enerji ve Yatırım A.Ş. Sistem Maden Arama ve İşletme A.Ş. Özgün İnşaat – Nurol İnşaat ENGOA (Cezayir) Ortaklığı CCECC - Özgün İnşaat Ortaklığı Teixeira Duarte (Portekiz) - ETRHB Tizi Ouzou - Oued Aissi Demiryolu Bağlantısı Yapım Çalışmaları - Cezayir Tizi Ouzou şehrini Doğu - Batı Karayoluna bağlayan 48 km’lik Çevreyolu İnşaatı - Cezayir Haddad (Cezayir) - Özgün İnşaat ENYSE (İspanyol ) Ortaklığı İlci İnşaat - Özgün İnşaat İş Ortaklığı İlk üstlenilen proje İstanbul Metrosu 1. Aşama 1.Kısım İnşaatı, Tünel Kazısı, Tahkimatı, Beton Kaplama ve Enjeksiyon İşleri Yurt dışında ilk üstlenilen proje 2004: Tizi Ouzou – Oued Aissi Demiryolu Bağlantısı Yapım Çalışmaları - Cezayir Avrupa 1. Bölge 2. Kısım Atıksu Tünel İnşaatı - İstanbul Yurt dışında faaliyet gösterilen ülkeler ve faaliyet alanları Cezayir Demiryolu İnşaatı ,Otoyol İnşaatı, Yol İnşaatı, Tünel İnşaatı, Viyadük ve Köprü İnşaatı Irak Yol İnşaatı Bejaia RN43 Karayolu Tünelleri Yapım ve Elektromekanik İşleri - Cezayir 93 İNŞAAT SANAYİCİLERİ YAPI MERKEZİ MÖN ADİ ORTAKLIĞI Kuruluş Tarihi 19.04.2012 Firma yetkilileri Emre AYKAR (Yapı Merkezi) Yönetim Kurulu Üyesi Erdem ARIOĞLU (Yapı Merkezi) Yönetim Kurulu Üyesi Nihat ÖZBAĞI (MÖN) Yönetim Kurulu Üyesi Mehmet ÖZBAĞI (MÖN) Yönetim Kurulu Üyesi Mehmet BAŞER Proje Müdürü İletişim Bilgileri Karabük Şantiye Genel Ofisi Hürriyet Mah. Tuğlu Sok. TCDD Sahası Merkez-Karabük, Türkiye T: 0 370 415 11 50 F: 0 370 415 11 58 www.ym.com.tr [email protected] (Proje Müdürü) [email protected] (Yönetici Asistanı) Ankara Ofisi Güzeltepe Mah. Fuar Sok. No: 9/13 Çankaya, Ankara 94 Faaliyet alanları Demiryolu Hattı rehabilitasyonu, yeniden inşaası ve sinyalizasyon sistemlerinin yapılması Gruba dâhil firmalar, Ortak girişimler YAPI MERKEZİ İnşaat ve Sanayi A.Ş MÖN İnşaat ve Ticaret Limited Şirketi İlk üstlenilen proje Irmak - Karabük - Zonguldak Demiryolu Hattının Rehabilitasyonu ve Sinyalizasyonu Irmak - Karabük - Zonguldak Demiryolu Hattının Rehabilitasyonu ve Sinyalizasyonu Irmak - Karabük - Zonguldak Demiryolu Hattının Rehabilitasyonu ve Sinyalizasyonu Irmak - Karabük - Zonguldak Demiryolu Hattının Rehabilitasyonu ve Sinyalizasyonu Irmak - Karabük - Zonguldak Demiryolu Hattının Rehabilitasyonu ve Sinyalizasyonu Irmak - Karabük - Zonguldak Demiryolu Hattının Rehabilitasyonu ve Sinyalizasyonu 95 İNŞAAT SANAYİCİLERİ YMSKJV YAPI MERKEZİ İNŞAAT VE SANAYİ A.Ş. VE SK ENGINEERING & CONSTRUCTION CO. LTD. ADİ ORTAKLIĞI İŞLETMESİ Kuruluş Tarihi 29.08.2012 Firma yetkilileri Naim İŞLİ Proje Müdürü Jin Moo LEE Proje Müdür Yardımcısı İletişim Bilgileri Burhan Felek Caddesi 1. Çevreyolu Sok. 34668 Haydarpaşa Üsküdar, İstanbul T: 0216 550 99 55 – 60 F: 0216 550 99 61 www.avrasyatuneli.com.tr [email protected] 96 Faaliyet alanları İstanbul Boğazı Karayolu Tüp Geçisi Projesinin Mühendisliği İnşaatı ve Yapımının Gerçekleştirilmesi Gruba dâhil firmalar, Ortak girişimler Yapı Merkezi İnşaat ve Sanayi A.Ş SK Engineering & Construction Co. İlk üstlenilen proje İstanbul Boğazı Karayolu Tüp Geçişi Projesi İstanbul Boğazı Karayolu Tüp Geçişi Projesi İstanbul Boğazı Karayolu Tüp Geçişi Projesi İstanbul Boğazı Karayolu Tüp Geçişi Projesi İstanbul Boğazı Karayolu Tüp Geçişi Projesi 97 GÖRÜŞ Yard. Doç. Dr. Ali UYUMAZ Su Vakfı Başkan Yardımcısı İTÜ İnşaat Fakültesi Öğretim Üyesi Bordür girişleri ile caddelerde yağmur suyu drenajı Etkili bir trafik güvenliği ve yollardaki yıkımın önlenerek servis ömrünün uzatılabilmesi için yağmur suyu drenajının önemi büyüktür. 1. Giriş Bilindiği üzere meskûn bölgelerde yağmur suyu tahliyesi çok önemlidir. Söz konusu drenaj yağmur suyu giriş yerleri ile yapılır. Yağmur suyu giriş yerleri projelendirilirken caddenin enine ve boyuna eğimi önemli olduğu gibi, arkın eğimi ve arkın kapasitesi de dikkate alınmalıdır. Yağmur suyu giriş yerleri bulundukları yerde trafiği engellememeli, bisikletler ve çocuklar açısından güvenli olmalıdır. Eğer drene edilen yağmur suları, trafiğe mani bir durum 98 teşkil etmiyorsa etkili bir drenaj sağlanmış olur. Yağmur suyu giriş yerlerinin avantajlarını şu şekilde sıralayabiliriz: • Şiddetli yağışlarda trafik tıkanmalarının önler. • Karayollarının hasar görmesini önler. • Vadi kenarlarında ve yol kaplamalarının tamamlanmadığı yerleşim bölgelerinde erozyonu önler. • Araçların ve zemin katlarındaki mülklerin, cadde taşkınlarından zarar görmesini önler. 2. Meskûn bölgelerde yağmur suyu drenajı ve yağmur suyu giriş yerleri 2.1 Meskûn bölge drenajı tanımı Yerleşim bölgelerinde yağışlardan sonra akışa geçen fazla suların uzaklaştırılmasına meskun bölge drenajı denir. Cadde arklarındaki fazla sular yağmur suyu, giriş yerlerinden geçerek uzaklaştırılır. yerlerinin dört ana tipi mevcuttur: • Bordür tasında bırakılan giriş yerleri • Cadde arkına konan ızgaralı giriş yerleri • Ark ve bordür girişinin birlikte çalıştığı birleşik girişler • Cadde boyunca yerleştirilmiş ızgaralı girişler (Şekil 1) 2.2 Meskûn bölge drenajının önemi Trafik güvenliğinin sağlanması, tıkanmaların önlenmesi ve yolların servis ömürlerinin uzaması için etkili bir drenaj sağlanmalıdır. Yollardaki yağmur sularının trafiğe zarar vermeden uzaklaştırılması gerekir. Yağmur suları, çukur yerlerde birikmemeli ve en kısa şekilde yağmur suyu giriş yerlerine ulaşmalıdır. Yağmur sularının arklarda toplanması için yollar uygun geometriye sahip olmalı, yeterli enine eğim sağlanmalıdır. Cadde arkına konan ızgaralı giriş 2.3 Yağmur suyu giriş yerleri Meskûn bölgelerde yağmur suyu drenajının en önemli elemanları olan giriş yerlerinin ideal olabilmesi için mutlaka sıralanan özellikleri sağlamaları gerekir: Bordür tasında bırakılan giriş • Yaya ve bisiklet güvenliğini sağlamak, • Yapısının sağlam ve dayanıklı olması, • Hidrolik açıdan verimli olmalı, • Ekonomik olmalı. 2.3.1 Yağmur suyu giriş yeri tipleri Etkili bir trafik güvenliği ve yollardaki yıkımın önlenerek servis ömrünün uzatılabilmesi için yağmur suyu drenajının önemi büyüktür. Yağmur sularını drenaj sistemine alan giriş yerleri, cadde arkındaki akımı, yayalara ve motorlu trafiğe en az zarar verecek şekilde minimum masrafla toplayıp uzaklaştırmak üzere hesap edilir ve projelendirilir. Yağmur suyu giriş Ark ve bordür girişinin birlikte çalıştığı birleşik giriş Cadde boyunca yerleştirilmiş ızgaralı giriş Sekil 1: Yağmur suyu giriş yerlerinin dört ana tipi 2.3.2 Bordür Taşında Bırakılan Giriş Yerleri Yaygın olarak kullanıldığı yerler kentlerdeki yollar ve otobanlardır. Yol yüzeyindeki mevcut suyun tahliyesinde kullanılan bu giriş yerleri, su alma ağızlarının genişliği ölçüsünde verimlidirler; deney sonuçları ve teorik değerlendirmeler su alma ağzının genişliğinin bu giriş yerleri için önemli bir etken olduğunu göstermiştir. Bu giriş tertibatı, bordürde düşey bir su alma azgına sahiptir. Cadde arkında akan su bu delikten kanala girer. Suyun girdiği açıklık boyunca cadde arkına konulmuş diyagonal saptırıcılarla teçhiz edilirse deflektörlü giriş adını alır. Bu saptırıcıların üst kenarı cadde üst yüzeyi ile aynı hizada olduğundan trafiği engellemezler. Bununla beraber, suyun girdiği açıklık boyunca cadde arkına konulmuş diyagonal bir deflektörü haiz bordür ağızlıklarında caddenin enine eğimi arttıkça su alma kapasitesi de fazlalaşır. Yağmur suyu giriş yerlerinin, bilhassa bordür taşına konmuş olanların su alma kapasitesi, cadde eğimi azaldıkça ve enine eğim arttıkça artar. Bu giriş yerlerinde su alma ağzının boyu ve tahliye edilecek su miktarı belirlenirken bazı parametreler kullanılır. Bunlar su yolunun ve caddenin boyuna eğimleri, enine eğimleri olarak sıralanabilir. Bu giriş yeri tıkanmalara karsı en ideal çözüm olarak gösterilebilir. Düşey doğrultuda bir su alma sistemi bulunduğu için bisiklet ve yaya güvenliği için de oldukça idealdir. Bordür taşında bırakılan giriş yerleri yağmur suyunu kanala yönlendirirken farklılıklar gösterebilir. Yatay bir su alma ağzına sahip olabilirler ya da açılı ve dik olmak üzere başka şekillerde de tesis edilebilirler. Bu giriş yerlerinde akımın hidroliğini teorik olarak bir kerede ifade etmek neredeyse imkânsızdır; çok fazla değişen ve etkileyen olduğu için temel etkileyicilerden bazıları 99 • Enine eğim • Boyuna eğim A- Sekil 4: Bordür taşında bırakılan çukurlaştırılmış giriş etkin bir drenaj sağlanmış olur. (Şekil 4) B- CSekil 2: Bordür taşında bırakılan yağmur suyu giriş yerlerinde kesitten görünüş seçilir ve bu değerlerin değişimiyle akım teorik olarak ifade edilmeye çalışılır. Örneğin su alma boyu seçilerek, uzunluğun değişimine bağlı teorik bir bağlantı verilebilir. Bordür tasında bırakılan yağmur suyu giriş yerlerinin üç çeşidi mevcuttur. Bu giriş yerleri; düz girişler, çukurlaştırılmış girişler ve saptırıcılı girişler olarak sıralanabilir. (Şekil 2) 2.3.2.1 Bordür Taşında Bırakılan Düz Girişler Su alma ağzının önü düzdür. Başka bir giriş yeri yoktur, yalnızca bordür tasında konulan düz yağmur suyu giriş yeri mevcuttur. (Şekil 3) Sekil 3: Bordür taşında bırakılan düz giriş 2.3.2.2 Bordür Tasında Bırakılan Çukurlaştırılmış Girişler Yağmur suyunun girdiği açıklık çukurlaştırılarak yağmur suyunun giriş yerine yönelmesi hızlanır ve 100 2.3.2.3 Bordür Taşında Bırakılan Saptırıcılı Girişler Bu girişlerde girişin ön tarafında bordüre dik saptırıcılar bulunur. Çukurlaştırmada olduğu gibi suyun girişe yönelmesi sağlanır ve ayrıca saptırıcılar trafiğe engel olmaz. Tıkanma sorunun olabileceği yerlerde bu tür girişler tercih edilebilir. (Şekil 5) Sekil 5: Bordürde teşkil edilen saptırıcılı giriş 3.Yağmur Suyu Giriş Yerlerinin Projelendirilmesinde Genel İlkeler 3.1 Yağmur Suyu Giriş Yerlerinin Kapasitesini Etkileyen Faktörler Yağmur suyu giriş yerlerinin konumlarının doğru ve kapasitelerinin yeterli olacak şekilde belirlenmesi çok önemli bir mühendislik olayıdır. Buralarda yapılacak küçük hatalar, ileride geri dönüşü zor durumlara neden olabilmektedir. Örnek verecek olursak; giriş kapasitesinin yetersiz olması ya da girişlerin gereken yerlerde bulunmaması trafiğin aksamasına neden olmaktadır. Giriş kapasitesine etki eden parametreler: • Giriş tipi ve geometrisi • Arktaki suyun derinliği ve yayılma miktarı Bordür girişlerinde kapasite giriş uzunluğu, akım hızı, cadde ve arkın enine eğimi ve girişin önündeki su derinliğine bağlı olarak değişir. Çukurlaştırılma yapılan girişlerde kapasite artar diğer bir taraftan boyuna eğimin artması bordür girişlerinin kapasitelerini önemli ölçüde azaltır. Tüm bunlara ek olarak, cadde arkının enine eğimini değiştirerek de bordür girişlerinde kapasiteyi değiştirebiliriz. Giriş tipinin seçimi yapılırken kapasite, arktaki akımla birlikte gelen sürüntü maddeleri ve araç trafiğini engelleme durumu çok önemli parametrelerdir. 3.2 Yağmur Suyu Bordür Giriş Yerlerinin Projelendirilmesinde Dikkat Edilecek Hususlar Yağmur suyu drenajının sağlanması özellikle araç ve yaya trafiğinin güvenliği açısından çok önemli bir mühendislik olayıdır. Sağlıklı bir drenajın sağlanması için trafik durumu, yol geometrisi ve akım şartlarına uygun giriş tipinin seçilmesi gerekir. Ayrıca girişlerin gereken yerlerde ve yeterli kapasitede olmalıdır. Giriş yerlerinin projelendirilmesi sırasında dikkat edilmesi gereken hususlar: a) Boyuna eğim arttıkça kapasite azalmaktadır. Bu nedenle yapılması planlanan bordür girişleri genelde çukur yerlerde ve eğimin %3’ten az olduğu yerlerde olacak şekilde tasarlanır. b) Yerleşim yerleri içerisindeki yollarda bordür girişleri kullanılırken, çocukların güvenliği düşünülerek giriş yüksekliği 15 cm veya daha fazla olarak tasarlanır ve girişe 2 cm çapında demir çubuk yerleştirilir. c) Su ile beraber gelen çöpler tıkanma sorunu gibi problemlere neden olabilmektedir. Eğer böyle bir problem varsa ve proje debisi küçükse çukurlaştırılmış bordür girişi yapmak daha uygundur. Ancak debi büyükse çukurlaştırılmış bir birleşik giriş, ilk etapta düşünülmesi gereken bir sistemdir. d) Yapılabilecek mümkün olan en büyük enine eğim, bordür girişlerinin kapasitesini de artırır. Burada yol ve trafiğin durumu da göz önünde bulundurulmalıdır. e) Güvenlik faktörü hesaplaması da yine çok önemli bir mühendislik olayıdır. Eğer bir giriş tıkanırsa diğer girişin bunu karşılayacak şekilde tasarlanması gerekmektedir. Kullanımı yaygın olan başlıca ark enkesitleri aşağıda verilmektedir. ’V’ şeklinde ve kompozit şekilde olanlar meskûn bölgelerde çok yaygın olarak kullanılmaktadır. Burada dikkat edilmesi gereken husus, uygun bir drenaj için caddenin boyuna eğiminin %4’ten küçük olmasıdır. h) Cadde eğiminin %5’ten küçük olduğu durumlarda, saptırıcılardaki yarıkların tıkanmasının bir sorun olabileceği durumlarda çukurlaştırılmamış bir ark girişi çözüm sağlayabilir. Uniform Enkesitli Ark Kompozit Enkesitli Ark Arkın eğimi aşağıdaki ifade ile elde edilebilir. SW = SX + a/w Bu ifadede, SW : Arkın enine eğimini (m/m) göstermektedir. Su alma ağzından sonraki debi hesabı için Q yerine QS , T yerine de TS yerleştirilerek; QW = Eo . Q ifadeleri elde edilir. Bu ifadede Eo :Toplam debi yüzdesini (0< Eo<1) vermekte olup, Q= V - Enkesitli Ark 4. Yağmur suyu giriş yerlerinin hidroligi 4.1 Yağmur Suyu Giriş Yerlerinin Hidrolik Hesabı Arklarda ve bordürlerdeki yağmur suyu giriş yerlerinde bulunan akımın hidrolik hesabı çok önemli bir konudur. Bunun için deneysel ve teorik olarak birtakım çözümler geliştirilmiştir. Kesiti üçgen kabul edilen ve caddelerin ve bordür taşlarının yanında konumlanan kanallar mevcuttur. Bu kanallar içerisindeki akımın yük kaybı bağıntısı, Manning Formülü kullanılarak hesaplanmaktadır. Suyun caddeye yayılma miktarı ‘T’ ise; T = W + TS Terimlerin anlamları şu şekildedir; W: Arkın genişliği (m) TS : Yol tarafındaki yayılma genişliğini (m) Arkta gerçek su derinliği (kaldırımın yüzündeki) aşağıdaki şekilde ifade edilebilir; y = d + a = T . SX + a Terimlerin anlamları şu şekildedir; y: Kaldırım yüzündeki su derinliğini göstermektedir. f) Mansap bölgesinin sonunda yer alan giriş yerlerinin, gelen tüm yağmur suyunu drene edebilecek şekilde tasarlanması gerekmektedir. g) Cadde eğiminin %5’ten büyük olduğu durumlarda saptırıcılı bir giriş yapılmalıdır, fakat sürüntü maddelerinin saptırıcının dişleri arasına toplanması engellenmelidir. Q : Toplam debi (m3/s) Qw : Arktaki debi (m3/s) QS : Yol tarafındaki debi (m3/s) QS 1-Eo ve QS = Q.(1-Eo) ifadeleri yazılabilir. Bu denklemde görülen Eo ifadesi aşağıdaki bağıntı ile hesaplanabilir. Dairesel Enkesitli Ark 4.1.1 Kompozit Kesitlerde Akış Akım yol tarafında ve arkta olmak üzere iki şekilde gerçekleşir, bu değerler aşağıdaki şekilde ifade edilebilir. Q = Qw + Qs Terimlerin anlamları şu şekildedir; Yağmur suyu giriş yerlerinin verimi aşağıdaki bağıntı ile ifade edilebilir; E= Qt Q 101 Terimlerin anlamları şu şekildedir; E : Verim Qt : Yağmur suyu giriş yerince tutulan debi (m3/s) Q : Caddedeki toplam debi (m3/s) Yağmur suyu giriş yerinin tutamadığı debi ise; Qk = Q – Qt İfadesi ile belirlenebilir. Bu ifadede; Qk : Kaçan debiyi (m3/s) göstermektedir. E0 = 0,67 bulunur. Bulunan bu değer yerine konulursa; Verilen tüm bu teorik bilgiler ışığında olayın daha iyi anlaşılabilmesi için bir örnek verilmiştir. Örnek 4.1.1 Q = 0,16 m3/s olarak bulunur. Kompozit kesitten teşkil edilen bir arkta; W = 0,5 m SL = 0,015 SX = 0,03 n = 0,016 a = 40mm (çukurlaştırma) T = 2 m olduğu durumda arktaki akımı bulunuz. 4.1.2 Bordür taşında bırakılan yağmur suyu giriş yerlerinin hidrolik hesabı Çözüm : Aşağıda verilen denklemden arkın enine eğimi bulunur; SW= Sx+ a denklemi kullanılarak W SW = 0,11 bulunur. Yol tarafındaki debinin hesaplanabilmesi için öncelikle yol tarafındaki yayılmanın hesaplanması gerekir. TS = T - W = 2 - 0,5 TS = 2 m bulunur. Bulunan bu değerler denklemde yerine konularak; QS= 0,376 0,035/3 28/3 0,0151/2 0,016 QS = 0,053 m3/s bulunur. Daha sonra Eo denklemi aşağıdaki gibi hesaplanır. 102 4.1.2.1 Sürekli eğimli yerlerde bordür taşında bırakılan yağmur suyu giriş yerlerinin hidrolik hesabı Su derinliği ve bordür girişi uzunluğu tutulan debiyi belirleyen başlıca parametrelerdir. Eğer giriş yeri çevresinde enine eğim artırılırsa (çukurlaştırılırsa) su derinliği artacak ve bu da bordür girişinin en iyi verimle çalışmasını sağlayacaktır. Üniform kesitli arktaki yağmur suyu bordür girişi uzunluğu aşağıdaki formülle hesaplanabilmektedir.[18] Bu formül aşağıdaki gibi yazılabilir. Bu ifadede; LT: Gerekli bordür girişi uzunluğunu (m) Q: Toplam gelen debiyi (m3/s) SL: Yolun boyuna eğimini (m/m) Sx: Enine eğimini (m/m) n: Manning pürüzlülük katsayısını KC: 0,817 sabitini göstermektedir. Bordür girişi uzunluğu L < Lt ise verim; olarak yazılabilir. Bu ifadede; E: Bordür girişinin verimini L: Bordür girişi uzunluğunu(m) ifade eder. Eğer çukurlaştırılma yapılmışsa enine eğim; Se = Sx + Swp.Eo (5.30) şeklinde yazılabilir. Bu ifadede; Se: Eşdeğer enine eğimi (m/m) Sx: kaplama (yol) enine eğimini (m/m) Swp: a/W (Sekil 6) oranını Eo: Toplam debi yüzdesini(W genişliğinde arkta) ifade etmektedir. Sekil 6: Çukurlaştırılmış bordür girişi kesiti ve ‘a’ değeri 4.1.2.2 Çukur yerlerde bordür taşında bırakılan yağmur suyu giriş yerlerinin hidrolik hesabı Çukur yerlerde bordür girişi yüksekliği h, giriş yerinin önündeki su derinliğine eşit veya büyükse o zaman bordür girişi savak gibi davranır. Eğer su derinliği 1,4h’dan büyükse orifis gibi davranır. Ani değişimlerde savak ve orifis şeklinde davranır. Güvenli bir yaklaşımla debiler hesap edilirken her iki (orifis ve savak) kabulle hesaplar yapıldıktan sonra küçük olan Debi ve büyük olan uzunluk seçilir.[1,18] Savak Davranışında debi: Qiw = Cw. L. d3/2 (5.32) şeklinde yazılabilir. Bu ifadede; Qiw: Bordür girişinin debi kapasitesini (m3/s) Cw: Savak sabitini (1.6) ifade eder. Çukurlaştırılmış girişlerde ise, Qiw = Cw . (L + 1,8 W) d3/2 (5.33) yazılabilir. Burada “W” arkın genişliği (m) ifade eder. Orifis Davranışında Debi Değeri;[18] Qor = 0,67 h. L (2g. do)1/2 (5.34) ifadesiyle bulunur. Bu ifadede; h: Bordür girişi yüksekliğini (m), do: Etkili (bordür girişi önündeki) su derinliğini ifade eder. (m) Örnek 4.1.2.2 Q = 0,11 m3/s ’ lik debinin geçtiği arkta gelen debinin tamamının alınabilmesi için bordür giriş uzunluğu (L) minimum ne olmalıdır. ( SL = % 2 için ) d = 0,095m Cw = 1,6 h = 0,15m do = 0,085 Çözüm Bordür giriş uzunluğunun bulunabilmesi için savak davranışında ve orifis davranışında iki ayrı değer bulunur, daha sonra bu değerlerden büyük olan alınarak bordür giriş uzunluğu belirlenir. Savak davranışında denklem (5.32) kullanılır. Qiw = Cw. L. d3/2 ifadesinde değerler yerine konulursa; 0,11 = 1,6 . L . 0,0953/2 buradan bordür giriş uzunluğu, L = 2,3m olarak bulunur. Orifis davranışında aşağıda verilen denklem (5.34) kullanılabilir; Qor = 0,67 h. L.(2g. do)1/2, bu ifadede değerler yerine konulursa, 0,11 = 0,6.0,15.L.(2.g.0,85)1/2 buradan bordür giriş uzunluğu L = 0,27m olarak bulunur. Bu durumda en büyük değer olan 2,3 m alınır. Bir ya da birden fazla bordür girişi yan yana konularak bu uzunluk sağlanabilir. Sonuç Bu çalışmada, özellikle ABD’de yaygın olarak kullanılan ve ülkemizde pek kullanılmayan yağmur suyu drenaj sistemlerinden biri olan bordürde bırakılan yağmur suyu girişlerinden bahsedilmiştir. Meskûn bölge yollarındaki yağmur suyu drenajı için kullanılan bu giriş yerleri teknik özellikleri açısından ve hidrolik yönden irdelenmiştir. Bordür girişlerinde kapasite giriş uzunluğu, akım hızı, cadde ve arkın enine eğimi ve girişin önündeki su derinliğine göre değiştiği vurgulanmıştır. Çukurlaştırılmış girişlerin kapasitesinin, çukurlaştırılmamışlardan daha fazla olduğu, boyuna eğimin artması bordür girişlerinin kapasitelerini önemli ölçüde azalttığı ve cadde arkının enine eğiminin değişmesi bordür girişlerinde kapasiteyi önemli ölçüde etkilediği aktarılmıştır. Kapasiteyi artırmak, maliyeti düşürmek ve en önemlisi güvenliği sağlamak için yağmur suyu bordür giriş yerlerinin projelendirilmesinde dikkat edilecek hususlar maddeler halinde belirtilmiştir. Meskûn bölgelerde en yaygın ’V’ şeklinde ve kompozit şekilde olan arklar kullanılmaktadır. Bu yüzden bir örnekle desteklemek suretiyle kompozit enkesitli arkta debi hesabı detaylı bir şekilde gösterilmiştir. Çalışmada aktarılan formüllerde görüldüğü üzere su derinliği ve bordür girişi uzunluğu, tutulan debiyi belirleyen başlıca parametrelerdir. Eğer giriş yeri çevresinde enine eğim artırılırsa (çukurlaştırılırsa) su derinliği artacak ve bu da bordür girişinin en iyi verimle çalışmasını sağlayacaktır. 103 PROJE Trabzon Merkez İçme Suyu Arıtma Tesisi Projesi Kralkızı-Dicle Cazibe Sulaması İsale Kanalı Projesi Güriş İnşaat Su Projeleri Ankara Su Tasfiye Tesisleri 1. ve 2. Kademe Projesi Su arıtma amacıyla gerçekleştirilen proje 1976 yılında başlamış olup birinci kademesi 1985 yılında tamamlandı, ikinci kademesi ise 1993 yılında bitirildi. Teknik detay ve kapasite: Birinci kademe 564.000 m3/gün, İkinci kademe 564.000 m3/gün‘dür. Proje ile bölgeye temiz su üretimi ile mevcut su kaynaklarının korunması, bölge halkı için temiz su üretimi ve istihdam sağlandı. Eskişehir Su Tasfiye Tesisleri Projesi Su arıtma amacıyla gerçekleştirilen proje 1983 yılında başlamış olup, 1990 yılında tamamlandı. Teknik detay ve kapasite: 320.000 m3/gün‘dür. 104 Proje ile temiz su üretimi ile mevcut su kaynaklarının korunması, bölge halkı için temiz su üretimi ve istihdam sağlandı. Kralkızı-Dicle Cazibe Sulaması İsale Kanalı Projesi Sulama, Ana Su Kanalları ve Su Tünelleri amacıyla gerçekleştirilen proje 1986 yılında başlamış olup, 2008 yılında tamamlandı. Teknik detay ve kapasite: Tesis Kapasitesi:, 111 m³/S Proje ile doğal yollardan elde edilen suyun tarım arazilerine ulaştırılması, tarımsal verimin ve istihdam sağlandı. Trabzon Merkez İçme Suyu Arıtma Tesisi Projesi İçme suyu arıtma amacıyla gerçekleştirilen proje 1987 yılında başlamış olup, 1992 yılında tamamlandı. Teknik detay ve kapasite: Tesis Kapasitesi, 165.000 m³/gün Tarsus Atıksu Arıtma Tesisi Projesi Proje ile bölge halkı için sağlıklı içme suyu üretimi, mevcut su kaynaklarının korunması ve istihdam sağlandı. Atık su arıtma amacıyla gerçekleştirilen proje 2000 yılında başlamış olup, 2001 yılında tamamlandı. İzmit Evsel ve Endüstriyel Su Temin Projesi Teknik detay ve kapasite: Tesis Kapasitesi, 43.000 m³/gün Evsel ve endüstriyel su temini amacıyla gerçekleştirilen proje 1995 yılında başlamış olup, 1999 yılında tamamlandı. Proje ile bölgedeki mevcut su rezervlerinin korunması, geri dönüşümle elde edilen arıtılmış su sayesinde temiz su kullanımının azaltılması ve istihdam sağlandı. Teknik detay ve kapasite: Tesis Kapasitesi, 480.000 m³/gün İzmit İçme Suyu Arıtma Tesisi, 245.000 m³/gün Gebze Pompa İstasyonu, 345.000 m³/gün Tavşancıl Pompa İstasyonu Proje ile ev ve endüstriyel tesisler için temiz su üretimi ve mevcut su kaynaklarının korunması ve istihdam sağlandı. Taşoluk İçme Suyu Tasfiye Tesisi Projesi İçme suyu tasfiye amacıyla gerçekleştirilen proje 2003 yılında başlamış olup, 2006 yılında tamamlandı. Teknik detay ve kapasite: Tesis Kapasitesi, 50.000m3/gün Taşoluk İçme Suyu Tasfiye Tesisi Projesi Proje ile temiz su üretimi ile mevcut su kaynaklarının korunması, bölge halkı için temiz su üretimi ve istihdam sağlandı. DS 174 Ana Sulama Hatları / BAEDubai Şehrin değişik bölgelerinde yeşil alanların oluşturulması ve korunması amacıyla gerçekleştirilen proje 2007 yılında başlamış olup,2010 yılında tamamlandı. Teknik detay ve kapasite: Ø1600mm ve Ø600mm çaplı CPT borularla basınçlı suyun nakli ve pompalanması. Toplam 69 km ana su hattı ve vana odalarının yapımıdır. Proje ile Dubai şehrinin değişik bölgelerine su ulaştırılmasıyla yeşil alanların oluşturulması ve arıtılmış atık suyun değerlendirilmesi sağlandı. DS 174 Ana Sulama Hatları / BAE-Dubai Ankara Su Tasfiye Tesisleri 1. ve 2. Kademe Projesi 105 PROJE Başbağı Barajı ve Mavi Tünel İnşaatı İlci İnşaat’tan Su Projeleri Şanlıurfa - Suruç - Taşbasan Sağ Sahil Sulama Şebekesi İnşaatı Proje Nisan 2011’de başlamış olup, 2016 yılının Ağustos ayında tamamlanması planlanmaktadır. 106 Ayrıca yöredeki tarımsal faaliyetlerin verimli olarak sürdürebilirliği için büyük öneme sahip olan bu yatırım ile ülke ekonomisine yıllık net 30 milyon TL katkı sağlanacaktır. Adı geçen iş kapsamında 327.675 HDPE boru, 79.886 CTP boru olmak üzere toplam 407.561 metre muhtelif çapta boru imalatı ve köprü, sifon, alt sel geçidi, üst sel geçidi, su alma yapısı gibi 2.067 adet sanat yapısı imalatı gerçekleştirilecek olup, tesis faaliyete geçtiğinde Suruç Ovası’nın 16.720 hektar bereketli tarım arazisini suyla buluşturacaktır. Konya - Afşar Hadimi Tüneli İnşaatı Proje gerçekleşmesi ile Şanlıurfa Suruç İlçesindeki; halen yeraltı suyu ile yetersiz sulama yapılan veya hiç sulanamayan 167 bin 200 dekar arazi suya kavuşacaktır. Hadimi Tüneli, dünyanın en uzun 5. su tünelidir. Proje gerçekleşmesi ile Tünel’in ekonomiye yıllık 100 milyon lira katkı sağlaması beklenmektedir. 2012 yılının Ekim ayında başlayan projenin 2018 yılının kasım ayında tamamlanması planlanmaktadır. Toplam uzunluğu 18 bin 140 metre ve 5,2 metre çapındaki tünel açma makinası (TBM) ile açılacak olan tünelde 4 adet regülatör, 3 adet dikey şaft imalatı yapılacaktır. Suruç Sağ Sahil Şebeke Projesi Afşar ve Bağbaşı Barajları arasında yer alan Tünel’in, Afşar ve Bağbaşı Barajları arasındaki kanal ve tünellerden müteşekkil derivasyon sistemi ile Afşar Barajı suyu yanında Taşkent, Kongul ve Hadim Derelerinin akımları da Bağbaşı Barajı’na aktarılacaktır. TAM (tünel açma makinesi) tüneli giriş-çıkış portallarının kazısı, sifon kazıları, 5.545 metre ana iletim kanalı kazısı, yaklaşım tüneli portalı kazısı tamamlandı. Taşkent İletim Kanalı kazısı devam etmektedir. 5.545 metre uzunluğundaki ana iletim kanalının km: 0+760-km: 5+545 arası betonarme imalatları tamamlandı. Hadim regülatörü yaklaşım tüneli kazısı ve betonu tamamlanmıştır. Enjeksiyon işlerine başlanmıştır. Sifon yapısı imalatları devam etmektedir. TAM tüneli girişçıkış portallarına ulaşım yolları tamamlanmıştır. 125 m uzunluğundaki TAM montaj tüneli Mardin Ceylanpınar Ana Kanalı imalatları devam etmekte olup, işin fiziki gerçekleşme oranı %66’dır. Projenin yapımı için gerekli olan TBM dünyanın en büyük üçüncü kazı makinesidir. 6 metre kazı çapında, 220 metre uzunluğunda olan makine, 350 tır ile Almanya’dan Türkiye’ye nakledilecektir. Projenin doğrudan 100.000 kişiye istihdam sağlaması beklenmektedir. Ahi Kanalı 107 PROJE Tekfen’in gerçekleştirdiği en önemli su projelerinden birisi sözleşmesi 06 Haziran 2006 imzalanan Libya Great Man Made River (GMMRA) Projesi’dir. Tekfen İnşaat A.Ş. Su Projeleri Tekfen İnşaat A.Ş. su kaynaklarının geliştirilmesine yönelik içme suyu temini, su ve atık su arıtma projeleri, tarımsal sulama, drenaj taşkın kontrol, su temini vb. projeleri uzmanlık alanına girmektedir. Bu kapsamda Tekfen İnşaat kuruluşunun ilk yıllarında bir su projesi ile tanıştı. Bu proje, Ereğli’de kurulmakta olan demir çelik fabrikalarına su temin edecek Gülüç Barajı Projesi’dir. Bu proje 1963-1966 tarihlerinde gerçekleştirildi ve 34 aylık sürede işveren Ereğli Demir Çelik Fabrikalarına karşı yapıldı. Daha sonra Tekfen yine su projeleri kapsamında yurt dışında Kuveyt’te AQUILA Su Rezervuarları Projesi’ni yaptı. Bu proje kapsamında Tekfen 108 2 adet, 150.000 m3 kapasiteli beton su rezervuarı yaptı. Tekfen İnşaat, Suudi Arabistan’da su tesisleri ile ilgili ilk projesini 1980 - 1983 yılları arasında Riyadh’ta tamamladı. Riyadh Su İletim Sistemi / High Point Terminal’i bir SWCC (Saline Water Conversion Company) projesiydi. Tekfen projede Mannesman Anlagenbau (Germany) - Spie Capag Ortak İştiraki’nin alt yüklenicisi olarak yer aldı. Proje kapsamı 50,000 m3 hacminde 6 adet donatılı betondan yapılan su rezervuarının yapımından oluşmaktaydı. Terminalin tüm yardımcı bina ve tesislerinin yapımı da proje kapsamındaydı. Tekfen Riyadh Su İletim Sistemi / High Point Terminal’i Projesi devam ederken ASSIR Su İletim iki pompa istasyonu ve 20,000 m3 hacminde bir su rezervuarı bulunmaktaydı. 1985 yılında Suudi Arabistan Tarım ve Sulama Bakanlığı’ndan alınan küçük bir sözleşme kapsamında Khamis Mushait Su Temini Projesi’ne başlandı. Khamis Mushait’te bulunan Itwad Barajı’nın çıkışında bir pompa istasyonu, 450 mm çapında 921m uzunluğunda içi beton kaplı Duktil Boru Hattı ve Su arıtma tesisi yapıldı. Proje 1987 yılında bitirildi. Sistemi Projesi’nin sözleşmesini 1982 yılında imzaladı. Sözleşmesi SWCC ve Tekfen - Saipem CAT Ortak Girişimi arasında imzalanan Proje’nin yapımı altı yıl sürdü ve 1988’de tamamlandı. İş kapsamı Suudi Arabistan’ın Kızıl Deniz kıyısındaki su arıtma tesisinde arıtılan deniz suyunun üç ayrı iletim sistemi ile krallığın içindeki çeşitli kullanım noktalarına iletiminden ibaretti. Suqayq - Abha (SA) İletim Sistemi 102 km uzunluğunda 42 inç çapında içi beton kaplı bir boru hattı, 2 adet 50,000 m3’lük rezervuarlar ve 4 adet pompa istasyonundan oluşmaktaydı. Abha - Metropolitan Bölgesi Sistemi 49 km uzunluğunda 42 inç ve 29 km uzunluğunda 20 inç beton boru hatlarından oluşmaktaydı. Bu sistemde ayrıca 50,000 m3 ve 8,000 m3’lük iki rezervuar bulunmaktaydı. Shuqayq - Ukad (SQ1) iletim Sistemi Projenin 3. ve son iletim sistemiydi. SQ1 35 km 36 inç için beton kaplı boru hattından oluşmaktaydı. Bu sistemde bir booster olmak üzere Aynı yıl Tekfen Suudi Arabistan’da tamamladığı en önemli su iletim sistemlerinden biri olan Riyad Su İletim Sistemi Projesi’ne başladı. “Line - C” adıyla bilinen sistem 60 inç çapında, 375 km uzunluğunda içi beton kaplı çelik boru hattı, 4 adet pompa istasyonu, bir terminal ve 6 adet 50,000 m3 hacimli içi beton kaplı gömülü tanklardan oluşmaktaydı. 1985 yılında başlayan proje 1989 yılında tamamlandı. Tekfen İnşaat 1990’lı yılların sonlarında Suudi Arabistan’da SWCC’nin iki önemli projesine imza attı. Bunlar 162 km uzunluğunda 60 inç çaplı beton kaplı borulardan oluşan “Western Province Water Transmission System” (Batı Bölgesi Su İletim Sistemi) ve toplam 132 km uzunluğunda 60 inçten, 24 inçe çeşitli çaplardaki borulardan oluşan “Eastern Province Water Transmission System” (Doğu Bölgesi Su İletim Sistemi) idi. Doğu Bölgesi Su İletim Sistemi Projesi kapsamında Aziziah Pompa İstasyonu’nun kapasitesinin genişletilmesi ve hat üzerindeki mevcut karıştırma istasyonlarında yapılacak modifikasyon işleri vardı. iki ayrı proje organizasyonu kurdu. 1997 yılında başlayan iki projeden Batı Bölgesi Su İletim Sistemi 2000 yılının sonunda, Doğu Bölgesi İletim Sistemi ise 2001 yılının mayıs ayının sonunda bitirildi. Özet olarak Tekfen İnşaat 1980 - 2000 yılları arasında Suudi Arabistan’da 6 adet şu iletim sistemini tamamlayarak ülkenin suya kavuşmasında önemli ölçüde pay sahibi oldu. Tekfen, 1978-1980 yılları arasında işveren İpraş İdaresi’ne Sapanca İzmit Rafinerisi arasındaki 36 inçlik 90 km’lik su boru hattını yaptı. Tekfen ayrıca 2000-2003 yılları arasında işveren BUSKİ (Bursa Su ve Kanalizasyon İdaresi)’nin muhtelif şehir içi içme suyu, yağmur suyu, kanalizasyon işlerini yaptı. Tekfen’in gerçekleştirdiği en önemli su projelerinden birisi de sözleşmesi 06 Haziran 2006 imzaladığı Libya Great Man Made River (GMMRA) Projesi’dir. Bu proje Libya - Kufra çöl bölgesinde bulunan yer altı gölündeki suların kuyular vasıtası ile çıkarılıp sahile pompalanmasını planlıyordu. Tekfen İnşaat olarak 4,5 metre çapındaki beton borulardan oluşan 400 km boyundaki bu boru hattı %75 civarında tamamlanmışken maalesef Şubat 2011 tarihinde meydana gelen devrim sonrasında yarım kalmış ve bugüne kadar da herhangi bir işlem yapılamamıştır. 60 senelik tarihi boyunca birçok su nakil hatları ve diğer su projelerinde rol alan Tekfen’in özellikle Suudi Arabistan’da bitirdiği su projeleri halkın yaşam kalitesinin yükselmesinde çok önemli rol oynayan projelerdir. İsimlerinden anlaşılacağı gibi iki proje Suudi Arabistan’ın doğu ve batı bölgelerinde idi. Tekfen her iki projeyi aynı anda yürütecek şekilde 109 KÜLTÜR / SANAT T.C. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğü Kara ve deniz kökenli kirlilik, deniz kaplumbağalarını olumsuz yönde etkilerken balıkçı ağlarına takılarak ölen ve kasti olarak öldürülen kaplumbağa sayısı azımsanmayacak boyuttadır. 110 Akdeniz’in incileri deniz kaplumbağaları koruma altında Türkiye’nin Muğla-Dalyan ile Suriye sınırı arasında kalan yaklaşık 1.587 km uzunluğundaki Akdeniz kıyıları, günümüzde çevre koruma çalışmalarının sembolü haline gelen deniz kaplumbağalarının (Carettacaretta ve Cheloniamydas) 17 önemli üreme alanını kapsamaktadır. Akdeniz’e kıyısı olan diğer pek çok ülkede olduğu gibi Türkiye’nin başta Batı ve Orta Akdeniz kıyıları turizm yatırımları, kentleşme, tarım, endüstriyel kirlilik ve kum çıkarımı gibi yanlış kullanımlar ve bunlara bağlı oluşan kıyı erozyonunun tehdidi altındadır. Söz konusu faaliyetler ile kara ve deniz kökenli kirlilik, deniz kaplumbağalarını olumsuz yönde etkilerken balıkçı ağlarına takılarak ölen ve kasti olarak öldürülen kaplumbağa sayısı da azımsanmayacak boyuttadır. Bilindiği üzere Barselona Sözleşmesi’nin tarafları 1985– 1995 periyodundaki öncelikli hedefleri arasına Akdeniz deniz kaplumbağalarının korunmasını dahil etmişlerdir. Bu amaçla balıkçılık av araçlarında ölüm ve karadaki yaşamsal habitatların (yuvalama kumsalları) kaybı gibi çeşitli tehditlerle karşılaşan Akdeniz deniz kaplumbağalarının durumuyla ilgili olarak büyüyen uluslararası endişeye karşılık olarak taraflar, 1989’da Akdeniz Deniz Kaplumbağalarının Korunması için Eylem Planı’nı benimsemişlerdir. 1996’da taraflar deniz kaplumbağalarının korunmasına yönelik taahhütlerini Akdeniz’de kaydedilen beş tür deniz kaplumbağasını Akdeniz’de Özel Koruma Alanları ve Biyolojik Çeşitlilik ile ilgili Protokolün ekindeki Nesli Tükenmekte ve Tehdit Altında Olan Türler listesine dahil ederek doğrulamışlardır. Bu protokol tarafları halihazırda benimsenen Eylem Planlarının uygulanması konusunda iş birliğine devam etmeye davet etmektedir. Bölgedeki ülkelerin çoğunda son yıllarda başarılan ilerlemeyle birlikte proje, faaliyet ve eylemlerdeki artış da kabul edilerek deniz kaplumbağalarının korunması, araştırılması ve izlenmesiyle ilgili devam eden faaliyet ve projelerin devamı ve artırılması kapsayıcı öncelikli bir eylem olarak dikkate alınmıştır. Barselona Sözleşmesi Protokolü Türkiye son 25 yıl içerisinde nesli tehdit ve tehlike altında olan tür ve habitatlarının korunması amacıyla Barselona Sözleşmesi ve eki protokolü olan biyolojik çeşitlilik ve Akdeniz’de koruma alanlarına ilişkin protokol ve Bern Sözleşmesi gibi uluslararası sözleşmelere taraf olarak bu sözleşmelerin hükümlerini ulusal mevzuata aktararak yerine getirmek için büyük çaba harcamaktadır. Barselona Sözleşmesi’nin, Özel Koruma Alanları ve Biyolojik Çeşitlilik Protokolü olarak değiştirilen Protokolü dikkate alındığında, Akdeniz’in biyolojik çeşitliliğinin korunması için geliştirilen tür eylem planlarının uygulanması için büyük gayret gerekmektedir. Özellikle eylem planlarında yer alan türlerin korunması ve esirgenmesi amacıyla deniz ve kıyı bölgelerinde özel koruma alanlarının kurulmasına dair hükmün bulunduğu protokol kapsamında, ülkemiz Akdeniz ve Ege kıyılarında Bakanlar Kurulu kararıyla ilan edilmiş 10 adet Özel Çevre Koruma Bölgesi yer almaktadır. Bu kapsamda korumayı taahhüt ettiğimiz deniz kaplumbağası tür ve habitatlarının korunmasına yönelik sürekli yapılan bilimsel 111 2015 yılı yuvalama periyodu içerisinde yapılan bilimsel çalışmalarda 70.663 adet deniz kaplumbağa yavrusu çıkışı oldu, bu yavrulardan 68.140 adeti denize ulaştı. 112 çalışmalarda, bölgedeki deniz kaplumbağası popülasyonunun potansiyel durumunun korunması, yavru başarılarının artırılması, yavruların yanlış yönelimlerinin engellenmesi ve olumsuz etkilerin en aza indirilebilmesi için gerekli tedbirler üzerinde çalışılmış, bu tedbirler Deniz Kaplumbağalarının Korunmasına Yönelik Yönetim Planı İlkeleri hazırlanmıştır. Türkiye’nin Akdeniz kıyıları, Caretta caretta ve kısmen Chelonia mydas deniz kaplumbağaları ve Trionyx triunguis türü Nil Kaplumbağası için 221,1 km uzunluğunda 17 önemli uygun yuvalama alanına sahiptir. Bu alanlardan 5 tanesi (Dalyan, Belek, Patara, Fethiyeve Göksu Deltası) Bakanlar Kurulu Kararı ile ilan edilen Özel Çevre Koruma Bölgesi içinde yer almaktadır. Bu alanların birçoğunda 1989 yılından bugüne sürekli bilimsel araştırma, koruma ve izleme çalışmaları yapılmaktadır. Bu alanlarda her yıl yaklaşık olarak görülen 1500 yuva sayısı ülkemizin Akdeniz kıyılarındaki tüm kumsallarında bulunan yuva sayısının yaklaşık %50’sini ihtiva etmektedir. 2015 yılı üreme periyodunda da deniz kaplumbağalarını olumsuz yönde etkileyen faaliyetlerin minimuma indirilebilmesi amacıyla önceki yıllarda başlatılan popülasyon izleme çalışmalarının devamlılığını sağlayarak; koruma-kullanma dengesi içerisinde alınması gereken tedbirlerin uygulanması, bölgede turizm faaliyetlerinin ve deniz kaplumbağalarının yuvalama alanı ile örtüşmesinden kaynaklanan sorunların eğitim ve bilinçlendirme yoluyla aşılması için Belek, Köyceğiz-Dalyan, Fethiye-Göcek, Patara ve Göksu Deltası Özel Çevre Koruma Bölgeleri’ndeki kumsal alanlarda koruma ve izleme çalışmaları gerçekleştirilmiştir. Deniz kaplumbağalarına marka 2015 yılı yuvalama periyodu içerisinde yapılan bilimsel çalışmalarda (Mayıs- Eylül) 70.663 adet yavru çıkışı olmuş, bu yavrulardan 68.140 adeti denize ulaşmıştır. Yapılan çalışmalar çerçevesinde 129 deniz kaplumbağası markalanmıştır. İlgili kurum ve kuruluşların katılımıyla 2008 yılında gerçekleştirilen Bilim Komisyonu kararıyla Deniz Kaplumbağaları Araştırma, Kurtarma, Rehabilitasyon ve Bilgilendirme Merkezi kurulması kararlaştırılarak, Köyceğiz-Dalyan Özel Çevre Koruma Bölgesi sınırları içerisinde kalan İztuzu kumsalında, karaya vuran veya denizde görülen yaralı kaplumbağalara yönelik gerekli müdahalelerin yapılabilmesi amacıyla “Deniz Kaplumbağaları Araştırma, Kurtarma, Rehabilitasyon ve Bilgilendirme Merkezi” (DEKAMER) faaliyete geçirilmiştir. Merkezde 2008 yılından bugüne kadar 68 adet deniz kaplumbağası tedavi edilerek denize bırakılmıştır. Koruma tedbirleri uygulanıyor Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğü tarafından 25 yıldır gerçekleştirilen faaliyetlerden elde edilen bilgi birikimi ve deneyimler ışığında üniversite elemanları ve gönüllü kuruluşlarla iş birliği içerisinde, el broşürleri, uyarı levhaları, alandaki sinevizyon gösterileri ile yerli ve yabancı ziyaretçiler bilgilendirilmekte, koruma tedbirlerinin ve kontrollerin titizlikle uygulanması sağlanmaktadır. Bilimsel çalışmaların yanı sıra direkt uygulanan koruma ve kontrol tedbirleri ile deniz kaplumbağası tür ve habitatlarına yönelik tehditlerin en aza indirilmesi hedeflenmektedir. Bakanlığımız Özel Çevre Koruma Bölgeleri’nin sahip olduğu bitki ve hayvan türleri ile yaşam ortamlarının, bilimsel temellere dayalı iyi bir planlama ile korunmasını güvence altına alacak her türlü yasal ve idari önlemin alınmasında; yerel yönetimler, yerel sivil toplum kuruluşları, üniversiteler ve yerel halkın katılımıyla gittikçe büyüyen bir kitle tarafından sürdürülen koruma ve izleme çalışmalarının içinde yer almayı ve çalışmaları her aşamada desteklemeyi kendisine görev edinmiştir. Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğümüzün deniz kaplumbağalarına yönelik olarak sürdürdüğü koruma ve izleme faaliyetleri önümüzdeki yıllarda da devam edecektir. 113 TÜRKİYE MYM'DEN Çinlilerin Mesleki Yeterlilik Belgeleri Türkiye MYM’den Sınavlarda başarılı olan adaylara TÜRKAK ve Mesleki Yeterlilik Kurumu onaylı Mesleki Yeterlilik Belgesi verildi 114 Sadece yurt içinde değil yurt dışında çalışan Türk işçilerine de sınav ve belgelendirme yapan Türkiye MYM, ülkemizde çalışan yabancıları da yeterlilik sınavlarına tabi tutarak yine bir ilki gerçekleştirmiştir. Türkiye MYM, Cengiz Holding A.Ş. ve Alarko Holding A.Ş. şirketlerinin ortak oldukları CENAL Elektrik Üretim A.Ş.’nin Çanakkale Biga’da inşaatı devam eden Termik Santral inşaatında çalışan Çin uyruklu işçilere 16 Şubat 2016 tarihinde mesleki yeterlilik sınavı yaptı. İskele Kurulum Elemanı meslek dalında çalışan 17 Çin uyruklu işçinin yeterlilikleri Türkiye MYM’nin uzmanlarınca değerlendirildi. Teorik ve pratik olmak üzere iki bölümde gerçekleşen sınavlarda teorik sınav kitapçıkları yeminli tercümanlar vasıtası ile Çinceye çevrildi. Pratik bölümde ise yine yeminli tercümanlarla kurulan iletişim ile adaylardan iskele projesini uygulamaları istendi. Adaylar tarafından gerçekleştirilen uygulamalar Türkiye MYM’nin sınav yapıcı teknik uzmanları tarafından izlenerek gerekli değerlendirmeler yapıldı. Sınavlarda başarılı olan adaylara Türkiye MYM tarafından TÜRKAK ve Mesleki Yeterlilik Kurumu onaylı mesleki yeterlilik belgeleri verildi. “Türkiye MYM gerek yurt içinden gerekse yurt dışından gelecek bütün sınav ve belgelendirme taleplerini karşılayabilecek kapasiteye sahip olarak çalışmalarını yoğun bir şekilde sürdürmektedir. Türkiye MYM uzman sayısını artırarak, sistemin en önemli parçası olan soru bankalarını geliştirerek ve günün teknolojik gelişmelerine göre güncelleyerek üstlendiği işi kalite ile yapmaktadır. Türkiye MYM’nin amacı sektörde iş sağlığı ve güvenliği önlemlerine uyan, yetkin kişilerin, sektörün eserlerini inşa etmesidir.” Bakanlık’tan Uyarıcı Tebliğ Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 25 Mayıs 2015 tarih ve 29366 sayılı Resmi Gazete’de yayımladığı Tebliğ ile 40 meslekte tebliğin yayım tarihinden itibaren bir yıl sonra Mesleki Yeterlilik Belgelerini zorunlu hale getirilmişti. Çalışma hayatında milat niteliğinde olan 26 Mayıs 2016 Çarşamba gününden itibaren 17 meslek dalı inşaat sektöründe olmak üzere toplam 40 meslek dalında Mesleki Yeterlilik Belgesi olmayanlar çalışamayacaktır. Bu konuda TÜRKİYE MYM yoğun taleplere cevap vererek Türkiye genelinde sınav ve belgelendirme faaliyetlerini yürütüyor. İthal kömüre dayalı enerji santralı Türkiye MYM’nin Çinli işçileri sınava tabi tuttuğu CENAL Elektrik Üretim A.Ş. toplam 454.518 m²’lik alanda, “İthal Kömüre Dayalı CENAL Enerji Santrali, İskelesi, Kül Depolama Sahası ve Derin Deniz Deşarjı Projesi”nin kurulması ve işletilmesi amacıyla kuruldu. Tesisin yıllık çalışma süresi 7500 saat, yıllık brüt elektrik üretimi ise 9.900.000 MWh olarak planlandı. Tesiste üretilecek elektrik enerjisi, Türkiye’nin artan elektrik ihtiyacının karşılanmasında önemli bir rol oynayacak. Sağlanacak sürekli, güvenilir ve kaliteli elektrik, yabancı yatırımları Türkiye’ye çekerek, ülkenin endüstriyel açıdan gelişmesine katkıda bulunacak, özel sektörde yeni iş alanları yaratılarak kişi başına düşen gelirin artmasında rol oynayacak. 115 TÜRKİYE MYM'DEN Yaygın ve Serbest Öğrenmelerin Geçerli Kılınması konulu TAIEX Çalıştayı Teknik Destek ve Bilgi Değişim Mekanizması (TAİEX), AB Komisyonu Genişleme Genel Müdürlüğü Kurumsal Yapılanma Biriminin uygulamakta olduğu bir kurumsal yapılanma aracıdır. 116 TAIEX, AB mevzuatının iç hukuka aktarılması, uygulanması ve yürütülmesi aşamalarında faydalanıcı ülkelere uzmanlık desteği sağlamaktadır. Büyük oranda talep güdümlü olan bu mekanizma yardım taleplerini yönlendirir ve sorunların kısa vadeli çözümü için en uygun uzmanlığın tedarikine katkıda bulunur. Teknik Destek ve Bilgi Değişim Mekanizması (TAIEX) kapsamında Yaygın ve Serbest Öğrenmelerin Geçerli Kılınması” konusunda Ankara’da 2 Mart 2016 tarihinde bir çalıştay düzenlendi. Mesleki Yeterlilik Kurumu ev sahipliğinde gerçekleşen toplantı Avrupa Komisyonu Teknik Destek ve Bilgi Değişim Mekanizması (TAIEX) aracılığıyla Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Avrupa Birliği ve Mali Yardımlar Dairesi ile Avrupa Eğitim Vakfı ortaklığında düzenlendi. Türkiye, Arnavutluk, Kosova, Karadağ, Makedonya, Sırbistan, Fransa, Hollanda ve Estonya’dan yerli ve yabancı uzmanların da katılım sağladığı çalıştayın birinci gününde Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı AB ve Mali Yardımlar Dairesi Başkanlığından Daire Başkanı Murat AKSOY’un açılış konuşması ile başladı. Çalıştay, AB Türkiye Delegasyonu Ekonomik ve Sosyal Kalkınma Bölümü Başkan Yardımcısı Virve VIMPARI, Milli Eğitim Bakanlığı Sosyal Ortaklar ve Projeler Daire Başkanı Şennur Çetin ve Mesleki Yeterlilik Kurumu Başkan Yardımcısı Firuzan Silahşör’ün konuşmaları ile devam etti. “Yaygın ve Serbest Öğrenmelerin Geçerli Kılınması Türkiye sistemi ve Türkiye Yeterlilikler Çerçevesi ile bağlantısı” konusunda Mesleki Yeterlilik Kurumu, Milli Eğitim Bakanlığı ve Yükseköğretim Kurulu temsilcilerinin gerçekleştirdiği sunumlardan sonra Balkan ülkeleri ve AB üyesi ülkelerin temsilcileri de kendi ülkelerindeki uygulamaları ve gelişmeleri paylaştı. 3-4 Mart 2016 tarihlerinde de devam eden çalıştayın ikinci gününde yetkilendirilmiş belgelendirme kuruluşlarından olan Türkiye Mesleki Yeterlilik ve Belgelendirme Merkezi (Türkiye MYM) Kalite Yönetim temsilcisi İrem Engin bir sunum gerçekleştirdi. Engin, Türkiye’de İNTES tarafından mesleki yeterlilik sisteminin geliştirilmesi adına Mesleki Yeterlilik Kurumu ile yapılan protokoller çerçevesinde gerçekleştirilen çalışmaları aktardı. Türkiye MYM’nin sınav ve belgelendirme prosedürü hakkında ayrıntılı bilgi veren Engin, merkezin gerçekleştirdiği sınavlardan örnekler sundu. Çalıştayda ASO 2. ve 3. Organize Sanayi Bölgesi Mesleki Sınav ve Belgelendirme Merkezi de (ASO 2. ve 3. OSB METES) kuruluşunu anlatan tanıtıcı sunumları yapıldı. Sunumların ardından yabancı temsilciliklerinin heyetlerine inşaat sektörünün örnek eğitim merkezi olan Türkiye Eğitim Şantiyesi gezdirildi. Heyete mesleki yeterlilik sınavlarının gerçekleştirildiği atölyeler tanıtılırken, adayların sınav uygulamalarından da örnekler görme imkanına sahip oldular. Çalıştayın kapanış günü olan 4 Mart 2016 tarihinde ise “Yaygın ve Serbest Öğrenmelerin Geçerli Kılınması İçin Ulusal Sistemlerin Geliştirilmesi ve Uygulanması”na ilişkin ülke grupları ile çalışmalar gerçekleştirildi ve sonuçları katılımcılarla paylaşıldı. 117 İGY’DEN İGY’den marka projelere ziyaretler devam ediyor İNTES Genç Yöneticiler Grubu tarafından yurt içi şantiye gezilerinin üçüncüsü ÜsküdarÜmraniye-Çekmeköy Metrosu Şantiyesi’ne gerçekleştirildi. Doğuş inşaat A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Gönül Talu’nun ev sahipliğinde gerçekleşen ziyarette Genç Yöneticilere öncelikle proje hakkında yapılan sunumun ardından, saha gezisi yapıldı. Daha sonra Doğuş Grubu’nun lokomotif şirketi Doğuş 118 İnşaat’ın 1951 yılından bugüne gerçekleştirdiği projeler anlatıldı. Tüm elektro-mekanik işler de dahil olmak üzere, Türkiye’de ortaklık olmadan alınmış en büyük metro projesi olan 52.490 metre uzunluğundaki ÜsküdarÜmraniye-Çekmeköy metro hattı yapımı Doğuş’un hızla devam eden projelerindendir. 38 ay inşaat ve 24 ay işletme süresinde tamamlanacak olan Üsküdar-Ümraniye-Çekmeköy Metrosu ekonomiye ve çevresel katkıları ile metro sistemlerinde örnek bir proje niteliğindedir. Metronun işletmeye alınması ile ilk yılda 400 otobüs ve 858 minibüs trafikten çekilecektir. Ayrıca milli ekonomiye ve kişisel ekonomilere de önemli kazanımlar sağlanacaktır. Toplu taşımadaki yolculuk süresinin kısalması ve bölge trafiğinin rahatlatılmasından dolayı oluşan zaman tasarrufu, yakıt tasarrufu ve psikolojik rahatlık gibi kişisel kazançların yanı sıra, otobüs, minibüs gibi toplu taşıma araçlarının yüksek işletme maliyetlerinin, yol bakım-onarım giderlerinin ve kaza maliyetlerinin azalması ile Metronun milli ekonomiye yıllık ortalama katkısı yaklaşık 750 Milyon ABD Doları olacaktır. Zaman tasarrufu, bir kişinin gidiş-dönüş yolculuğu bazında ortalama 35 dakika olup bu değer yılda yaklaşık 9 güne karşılık gelmektedir. tamamlandığında günde 1.500.000 kişi taşınabilecek ve ÜsküdarÇekmeköy arası 27 dakikada gidilebilecektir. Aynı zamanda, Doğuş İnşaat’ın İstanbul raylı sistem ağına katkısı böylelikle 127,3 kilometreye ulaşacaktır. Metronun işletmeye alınması ile trafikteki motorlu araç sayısında azalmalar meydana gelecek ve bu nedenle atmosfere salınan zararlı gazlar ile çevresel kirleticilerin (toz, gürültü vb.) miktarlarında ciddi azalmalar olacaktır. Atmosfere salınan CO2 emisyonundaki azalmanın yaklaşık 77.000 ton/yıl olacağı öngörülmektedir. İstanbul’un beşinci, Anadolu Yakası’nın ise ikinci metro hattı olacak Üsküdar-ÜmraniyeÇekmeköy (M5) Metrosu, Üsküdar sahil bölgesinden Çekmeköy ve Sancaktepe’ye kadar uzanan 17 km’lik çift tüp tünelli bir ana hat üzerinde, 16 adet yeraltı istasyonundan oluşmaktadır. Dudullu’dan, yüzeydeki depo/bakım alanına erişim 2,7 km’lik depo bağlantı tüneli ile sağlanacaktır. Türkiye’nin ilk sürücüsüz metro hattı olacak bu proje Metro hatlarının karakteristik özelliklerinden birisi de tek yönde 119 yolcu/saat taşıma kapasitelerinin yüksek olmasıdır. M5 Metro Hattı, 90 saniyelik sefer sıklığında ve maksimum 80km/saat hızda çalışacaktır. Metronun İstanbul’un ulaşım ağındaki en önemli fonksiyonlarından birisi, diğer önemli kent içi toplu taşıma sistemlerine olan entegrasyonudur. M5 metro hattına ait mimari tasarımlar, engelli vatandaşların sorun yaşamadan erişim sağlayabileceği şekilde gerçekleştirilmiştir. Avrupa ile Anadolu’yu birbirine bağlayan Marmaray Projesi ile Üsküdar’da entegrasyon sağlanacaktır. Ümraniye ve Çekmeköy bölgelerindeki yolcular, raylı sistem ağını kullanarak Avrupa Yakası’ndaki diğer raylı sistem hatlarına kolayca erişebileceklerdir. Ayrıca KadıköyKartal Metrosu’nun entegrasyonu, Ayrılıkçeşme İstasyonu’nda sağlanacaktır. Dudullu ve Çekmeköy istasyonlarında “Park Et / Devam Et” konsepti çerçevesinde kapalı otopark alanları yapılarak yolcuların istasyonlara araçları ile gelerek park etmeleri amaçlanmıştır. 120 Türkiye’nin ilk tamamen sürücüsüz metrosu ile Sürdürülebilir Kent içi Ulaşım Sistemlerinde ayrıcalıklı bir yere sahip olan ÜsküdarÜmraniye-Çekmeköy-Sancaktepe Metro Hattı, tek yönde bir saatte taşıyabileceği yolcu kapasitesi açısından dünyadaki muadilleri ile karşılaştırıldığında, 64.800 yolcu/ saat/yönlük kapasite ile dünyada ikinci sıraya yerleşmektedir. ile sohbet etme imkanı buldular. Genç yöneticiler Grubu Türk müteahhitlik sektörünün yurt içinde ve yurt dışında dönüm noktası olan projelerine imza atan Gönül Talu ile sektöre adadığı başarılarla dolu 60’ı aşkın yılı konuştu. Sunumun ardından İGY üyeleri proje müdürleri eşliğinde saha gezisi gerçekleştirdiler. Talu, Genç Yöneticiler mühendislikle başlayan yaşam öyküsünü ve Doğuş İnşaat ile yolunun kesişmesi ile firmasının nasıl bir dünya markası haline geldiğini anlattı. Şantiye gezisi öncesinde İGY üyeleri duayen ziyaretleri faaliyeti kapsamında Doğuş İnşaat A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Gönül Talu Müteahhitliğin biraz da yüreklilik olduğunu söyleyen Talu’nun cesur girişimleri, iş yaşamında sahip olunması gereken erdemler ve anılarına kadar gerçekleştirilen sohbetin tamamı Genç Yönetici Gazetesi’nde yer alacak. Sektörün Duayeni Gönül Talu ziyareti ve Türkiye’nin dev projesi Üsküdar-Ümraniye-Çekmeköy Metro hattı şantiye gezisine İGY Başkanı Emrah Yaykıran, Başkan Yardımcıları Emre Güray, Seda Öztürk, İGY Üyeleri oğuz Ayrancıoğlu, Mehmet Göçen, Murat Güleç ve İNTES Yönetim Kurulu Üyesi ve İGY Üyesi Asude Öztürk, İNTES Uzmanı Demet Somunoğlu katıldı. 121 YENİ YAYIN KİTAP Aile Şirketleri ve Kurumsallaşma E. Lütfi ÖZCAN [email protected] 296 sayfa Lütfi Özcan, “Aile Şirketleri ve Kurumsallaşma” adlı kitabını 35 yıla yaklaşan iş yaşamında karşılaştığı yönetsel olayları ve uygulamaları, deneyimlerinin kalıcı olmasını sağlamak amacıyla yaklaşık on beş yıl önce yazmaya başladı. Bu alanda yapılan çalışmalardan, araştırmalardan; yayımlanan kitap, dergi, makale ve söyleşiler ile yaşadığı deneyimlerden yararlandı. Ülkemizdeki aile işletmeleri, KOBİ’ler ve büyük/küçük tüm şirketler zaman içinde gerekli önlemleri almadıkları/ alamadıkları için yok olup gidiyor ve ülke ekonomisi de sıkıntıya düşebiliyor. Kitap, bu şirketlerin ortak sorunlarını anlatıyor ve çözüm arıyor. Günümüzde, ekonomilerde her on şirketten yaklaşık dokuzunu oluşturan aile şirketleri, büyüyüp gelişirken şirket içi sorunların yanında aile ile ilgili sorunlar da 122 yaşarlar. Bu sorunlar arasında geleceğe yönelik planlama eksikliği, kuşak ve rol çatışmaları, yüksek iş gücü devir oranı, alışılmış yönetim alışkanlıklarının sürdürülmek istenmesi, aile üyeleri ile profesyonel yönetici çatışmaları ve aile içi dedikodular sıralanabilir. Bu sorunlar genellikle şirketin kurumsallaş(a) maması kaynaklıdır. Bu sorunların içinde yaşamlarını sürdürmeye çalışan aile şirketleri ile ilgili olarak yapılan araştırma sonuçlarına göre ABD’de, birinci kuşak tarafından kurulmuş olan her 1.000 aile şirketinden sadece 34’ü üçüncü kuşağa kadar yaşamını sürdürebiliyor. Avrupa ülkelerinde ise bu sayı 33. Türkiye’de ise durum çok da farklı değil, hatta daha da düşük oranda 30’un altındadır. Bu kitap, aile şirketleri ve kurumsallaşma konularını ele almakta ve iki bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde, aile şirketleri kavramı, kuruluş nedenleri, özellikleri, üstün ve zayıf yönleri, yapısı ve gelişimi ile kültürü; bu şirketlerdeki zamana bağlı önlenemeyen değişimler, şirketin kuşaktan kuşağa devredilmesi, profesyonel yöneticiler ve sorunları ele alınmış; dünyada ve ülkemizdeki aile şirketlerinden örnekler verilmiştir. İkinci bölümde ise aile şirketlerinde kurumsallaşma ve aile ilişkilerinin kurumsallaşma süreci incelenmiştir. Kitabın aile şirketlerinin kuşaktan kuşağa geçişlerinde sağlıklı, kâr eden ve büyüyen yapılarını korumaları ve geleceği şekillendirmeleri için özellikle üzerinde durulması gereken noktaları anlamak açısından önem taşıyacağı düşünülmektedir. Çalışma Hayatı Prof. Dr. Cem KILIÇ Doğan Kitap 422 sayfa İnceleme / Araştırma Türkiye’de sosyal tarafların çalışma yaşamına nasıl baktığını, işçi-işveren ve devlet üçgeninde neler yaşandığını anlatan sade bir dille kaleme alınmış bir kitap. Bu kitap sokaktaki her bir vatandaşı ilgilendirdiği gibi akademik anlamda sosyal politikaya ilgi duyanlara, çalışma yaşamının önemli aktörleri olan sosyal taraflara ve çalışma hayatını anlamak için bir başlangıç noktası arayan herkese hitap etmektedir. Asgari ücret, emeklilik, çalışan hakları, kıdem tazminatı, iş gücü piyasasında gençlerin durumu, kadın istihdamı, iş kazaları gibi temel başlıklarda Türkiye’de çalışma yaşamına dair her türlü cevabı içerisinde barındırmaktadır. Bilindiği gibi çalışma hayatında üçlü bir yapı söz konusu olup bu yapının tarafları işçi, işveren ve devlettir. Bu üçlü yapının bir noktasında dengesizlik olması durumunda mevcut yapı temelden sarsılır. Bu nedenle çalışma hayatında bütün sosyal tarafların ortak amaç etrafında, daha huzurlu ve refah içinde bir toplumsal yapının hayata geçmesi noktasında iş birliği yapması esastır. Bu üçlü dengenin sürdürülmesi belki de en çok çalışanlara fayda sağlayacağı için yazıların içerisinde işverenleri ve politika yapıcıları ilgilendiren noktalar da mevcuttur. Bu kitap çalışanlar için başucu kitabı niteliğinde olup özellikle emeklilik konusunda çalışanlara yol gösterici pek çok yazı kitapta mevcuttur. Çalışanların emekli olmak için hangi şartlara tabi oldukları, emekli aylıklarının nasıl daha yüksek olabileceği, yıllık izinlerini kullanma usulleri, mobbinge uğrarlarsa hangi yolları izlemeleri gerektiği gibi soruların cevaplarını bu kitapta bulabilirler. Diğer yandan, özellikle insan kaynakları departmanlarında çalışanlar için de bu kitap başvuru kaynağı olacaktır. İşverenler adına bu tip işlemleri yürüten departmanlarda çalışan kişiler bu kitaptaki yazılar çerçevesinde hareket ettiklerinde çalışma hayatındaki pek çok sorun en başından engellenmiş olacaktır. 123 HABERLER Mega Projeler İhtisas Fuarı’nda buluşuyor Uluslararası Karayolları, Köprüler ve Tüneller İhtisas Fuarı 26 - 28 Mayıs 2016 tarihlerinde düzenlenecek. Karayolu ulaşımının kesintisiz, kontrollü, güvenli ve konforlu olabilmesi için çalışmalar yürüten Karayolları Genel Müdürlüğü, mega projelerini görücüye çıkaracağı bir fuara imza atıyor. Karayolları Genel Müdürü İsmail Kartal, Karayolları, Köprüler ve Tüneller İhtisas Fuarı öncesinde mega projelerle ilgili açıklamalarda bulundu. Karayollarında yatırım rekoru Mega projelerle yatırım rekoru kırdıklarını belirten İsmail Kartal, şunları söyledi: 124 “Türk müteahhitlik sektörü Balkanlardan Orta Asya’ya, Rusya’dan Ortadoğu ve Afrika’ya kadar 5 kıtada, 100 ülkede toplam tutarı 242 milyar dolara ulaşan yaklaşık 7 bin proje hayata geçirdi. 250 milyar dolarlık ticaret hacmine sahip olan sektör, 2015 yılında da yeni projeler hayata geçirmeye devam etti. 2015 sonu itibarıyla toplam 156 adet köprünün yapımı tamamlanmış, 481 adet köprünün çalışmaları ise sürdürülüyor olacak. Ayrıca 44 adet tünel tamamlanırken 96 adet tünelin yapımı devam ediyor.” Mega projeler gün yüzüne çıkacak Ülkemizde mega proje diye adlandırılan ve dünya sıralamalarında ilk beş içinde yer alan ‘asma köprü’, ‘gergin eğik kablo askılı köprü’, ‘özel betonarme ve çelik köprü’, ‘viyadük ve tünel’ projeleri, değişik sistem kurgulamalarına göre ve buna uygun metodolojilerle özel makina, malzeme, ekipman ve teçhizat kullanımı ile gerçekleştiriliyor. Mega projelerin tanıtılacağı Karayolları, Köprüler ve Tüneller İhtisas Fuarı’nın ulusal ve uluslararası proje uygulayıcıları ile sektörün diğer ilgili paydaşları olan üretici, imalatçı ve tedarikçilerini bir araya gelecek. Uluslararası Karayolları, Köprüler ve Tüneller İhtisas Fuarı 26 - 28 Mayıs 2016 tarihlerinde Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı himayelerinde, Karayolları Genel Müdürlüğü’nün teknik desteği ile Yollar Türk Milli Komitesi tarafından Ankara Congresium’da gerçekleşecek. 125 HABERLER Hidromek, 2015 yılında da lider oldu. Türkiye İş Makinaları Distribütörleri ve İmalatçıları Birliği (İMDER) verilerine göre 2015 yılında hem kazıcı yükleyici hem de hidrolik ekskavatör grubunda en fazla yurt içi satışı gerçekleştiren Hidromek, kazıcı yükleyici grubunda yüzde 45,6 pazar payı ve toplam 1.704 adet satışla pazar lideri olmayı başardı. Kazıcı yükleyici ürün grubunda 7 yıl üst üste kazandığı bu başarıya paletli ekskavatörde yüzde 24,6 pazar payı ve 645 adet satışla son 4 yılın liderliğini de ekleyen Hidromek, lastikli ekskavatörde de pazardan yüzde 29’luk pay aldı ve 55 adet satış gerçekleştirdi. Toplamda 700 adet hidrolik ekskavatör satışıyla Türkiye’nin 126 2015’te en çok tercih edilen hidrolik ekskavatör markası oldu. 2013 yılında Japon Mitsubishi HeavyIndustries’in greyder üretimi ile ilgili iş kolunun tümünü satın alan Hidromek, Türkiye pazarına uygun motor greyder ürününü geliştirme çalışmalarını tamamladı ve 2016 yılı itibariyle motor greyder ürününü Türkiye’de satışa çıkaracak. Ekskavatör grubuna yeni eklenen 50 tonluk HMK 490 LC HD paletli ekskavatörünün yanı sıra 17 ton lastikli ekskavatör ve değişik tonajlarda mini-midi paletli ve lastikli ekskavatör üretimi planlayan Hidromek, 2016 yılında da ürün gamını genişletmeye devam edecek. VEFAT Refik GÜL 1944 - 2016 Elazığ eşrafından merhum Aziz Gül ve merhume Fazilet Gül’ün ortanca oğulları Refik Gül, 1944 yılında Elazığ’da dünyaya gelmiştir. 1960 Yılında Elazığ Sanat Enstitüsü’nü tamamlayarak iş hayatına atılmıştır. 1971 yılında kardeşleri Mehmet ve Şefik Gül ile beraber Gülsan’ın temellerini atmıştır. Refik Gül, Gülsan Yatırım Holding bünyesinde Yönetim Kurulu Üyeliği yapmaktaydı. torunu bulunmaktaydı. Refik Gül 21.02.2016’da İstanbul’da yaşama gözlerini yummuştur. Yaşamı boyunca topluma değer katacak kurum ve kuruluşlara desteğini sürdürmüştür. Evli olan Gül’ün iki çocuğu ve dört Gül’e Allah’tan rahmet, ailesine, Gülsan camiasına ve tüm yakınlarına sabır ve başsağlığı dileriz. 127 SUMMARY Editorial, Intes Chairman Of The Board Water is the future Water is the future of the earth and the humanity. At the United Nations General Assembly, water has been accepted as the “Fundamental Human Right”. Access to safe and clean drinking water and a healthy environment to be considered as a fundamental right by UN, starts here. Water safety is among the basic elements of sustainable development. Water is of crucial importance in terms of food production, hydroelectric power, industrial and commercial activities. It is a fact that water is needed to protect the eco-system. The US National Aeronautics and Space Administration (NASA) has remarked that the drought which began in 1998 in the Eastern Mediterranean region including Turkey may be the longest 128 drought for centuries. This must be considered as a very striking warning for our country having limited water resources. which foresees a single authority for water affairs in Turkey as per the EU legislation, an important legal requirement will be fulfilled. Contrary to what is believed, our country is not a water rich country. Furthermore, it is obvious that the recently much discussed global warming would have negative effects on water resources of our country. We as the construction industrialists must also be much more meticulous, selective and sensitive about hydroelectric energy production. We appreciate the decisive stance of the Minister of Forestry and Water Affairs Prof. Dr. Veysel Eroğlu, who is also a water expert, on developing projects that reduce the effects. For the purpose of ensuring registered water use in order to achieve savings, we support the approach of the Ministry in establishing water metering systems. With the conclusion of the draft Water Law soon and its enactment, The main priority of the water policy in our country is to benefit from the last drop of water being a national resource and to prevent waste of resources. We must take it as our duty to preserve our water resources both in terms of quality and quantity. We have to make efficient use of our water. Hope to maintain a more beautiful and livable country to our children, our grandchildren and our future. Prof. Dr. Veysel EROĞLU: Minister of Forestry and Water Affairs Turkey is located in the world’s semi-arid geography and the distribution of precipitation is uneven. Therefore, it is necessary to use water efficiently without wasting and make investments to meet the water demand. The storage capacity is being expanded within the scope of measures pertaining to increase of supply. In this respect, dams and ponds are built to meet growing water demands and also guarantee a certain rate of future water needs. Dams, ponds and reservoirs which are water conservation structures for use in dry periods, are structures essential for our country. During the last 13 years, 320 dams have been constructed in our country. With the “GÖLSU-1000 Days 1000 Ponds and Irrigation Project” which is being closely followed by the world, significant support to our existing storage capacity will be provided. Important steps have been taken in order to benefit from the water resources for hydropower production. The total installed capacity of hydroelectric power plants in operation in Turkey is about 26 thousand megawatts. Whereas the useful capacity is about 50%. However, the total potential will be increased to 48 thousand megawatts through the projects to be developed with the private sector. With the “Action Plan for the Supply of Drinking, Utility and Industrial Water of 81 City Centers” which is being implemented; the long - term drinking water issue of the cities is intended to be solved. In addition, domestic waste water treatment plants are being built in order to preserve the underground water basins. Studies are being conducted on how to use waste water in irrigation. Decrease in water demand is as important as increasing the supply. Agricultural sector is the sector where water is most widely used in our country. For this reason, transition to closed irrigation systems is made for savings in all the agricultural irrigation projects. For the purpose of ensuring registered water use in order to achieve savings, measurement systems are installed in our country. It is a fact that proper management of the water is not possible in cases of water use without measuring systems. Turkey is not a water-rich country. According to the annual amount of water available per capita in our country, our country is in a suffering state from water shortage. Therefore, in order for Turkey to leave healthy and sufficient water to future generations, its resources must be very well maintained and used rationally. Everyone must own this consciousness in saving water. It should be noted that water is the only single source with no other alternative in nature and we must fulfill our duties as citizens. 129 SUMMARY Ali Rıza DİNİZ: State Hydraulic Works General Manager General Directorate of State Hydraulic Works (DSI) is the institution responsible for activities related to the improvement of water resources and protection of drinking water basins in our country. Over the last 13 years, General Directorate of DSI has put environment friendly projects into practice aiming to make maximum use of our water resources. The purpose of the adoption of Water Use Right Agreement Regulations on June 26, 2003, is to turn water being a clean and constant energy source into benefit within the shortest time, to bring wasted water resources into national economy, as well as to cover the energy deficit by domestic resources. The enacted “Water Use Right Agreement Regulations” has opened the way for the private sector hydroelectric energy investments. As a result, the 26 billion kilowatt-hours production in 2003 has risen to 91 billion kilowatt-hours. 130 Many dams have been constructed in our country. Moreover, by using modern irrigation techniques, not only significant savings were achieved but also agricultural income was increased. In addition to this, “Action Plan for the Supply of Drinking, Utility and Industrial Water of 81 City Centers” was prepared to prevent shortage of drinking water in city centers and provide access to healthy water. With the action plans; short, medium and long term water requirements have been identified and emergency action plans have been implemented in the cities foreseen to face water shortages. As a result of these studies, current drinking, utility and industrial water resources and future demands of 81 city centers were determined one by one. The aim of this action plan is to provide the city centers’ water needs at least up to the year 2040, with the facilities to be built until 2023. Regional projects are being carried out for the utilization of water resources in our country. These projects are aimed to be finalized by 2019. When the Melen Project of Istanbul, which is the world’s one of the most densely populated cities, is finalized, its drinking water need up to the year 2071 will have been met. The 31.592 m Gerede Tunnel in Ankara is one of the longest tunnels in Turkey having 4.5 m diameter. With this project, Ankara’s drinking – utility water need up to the year 2045 will be met. Great emphasis is given on modern irrigation systems in agriculture. Especially in recent years, DSI has been considering spreading piped irrigation systems as a focal policy at regions with suitable topographical and hydrological conditions, in order to save from irrigation water and to benefit more from the unit water. Projects that have been undertaken by DSI have been environment conscious projects. İsmail ÜZMEZ: Forestry General Manager During the last 13 years, Ministry of Forestry and Water Affairs has carried out significant studies for the development and expansion of the forests being the lungs of our country. With the studies held in the recent years, we have protected our forests and also enlarged both in terms of area and wealth. Our forest lands have increased by 1 million 500 thousand hectares in the last 13 years. Within the scope of the “National Afforestation and Erosion Control Mobilization Action Plan” implemented between the years 2008-2012, studies were held for the development and expansion of forests on 2 million 429 thousand hectares of land and 2 billion saplings were implanted. By means of mobilization, we have achieved considerable progress in improving degraded forests and forestry facilities. While operating at an annual average of 75 thousand hectares of land between the years 1992-2002, with mobilization, we have risen this figure 6,5 times and made it as a huge figure as 500 thousand hectares. Within 13 years between 2003-2015, forest development and expansion work has been carried out on a total 4 million 445 thousand hectares of land. On these lands, around 3 billion 500 million saplings were introduced to the soil. 150 million 710 thousand saplings were distributed to citizens free of charge. In 2016, it is aimed to work 246 thousand hectares of land and implant around 250 million saplings. Great importance is attributed to private plantation and supported. Through the “5000 Villages 5000 Forests Action Plan”, rural forests on 32.429 hectares of land in 5.000 villages will be created within a 5 year period covering the years 2015 to 2019. Training and awareness activities are held to increase attention against forest fires. Monitoring and early response systems are developed for early detection of forest fires. As a result of erosion control works being carried out, “Turkey has been the world leader in fighting against erosion”. In addition, the fight against climate change plays an important role in the activities of General Directorate of Forestry. VOCATIONAL QUALIFICATION CERTIFICATES OF THE CHINESE BY MYM TURKEY MYM Turkey which conducts testing and certification activities not only for the Turkish workers in in land but also those working abroad, has once again led the way by subjecting the foreigners working in our country to qualification tests. MYM Turkey held a vocational qualification test on February 16, 2016, for the Chinese workers working at the Thermal Power Plant site which is under construction in Çanakkale Biga. Qualifications of 17 Chinese workers as Scaffolding Operators was evaluated by the experts of MYM Turkey. The tests were held in two parts as theoretical and practical. Theoretical test booklets were translated into Chinese by sworn translators. In the practical part, the candidates were asked to implement the scaffolding project again through communication with sworn translators. The performances of the candidates were observed and evaluated by the technical experts of MYM Turkey conducting the tests. Successful candidates were given TURKAK and Vocational Qualifications Authority approved Vocational Qualification Certificates by MYM Turkey. MYM Turkey continues its studies with its capacity to meet all the testing and certification demands both domestic and abroad. MYM Turkey carries out its duty with high quality performance, by way of increasing the number of its experts, improving the questions database being the most important part of the system and continuously updating to the technological improvements of the time. 131 SUMMARY Ministry of Environment and Urbanization, Natural Heritage Protection General Manager Turkey’s Mediterranean coasts cover 17 key breeding areas of sea turtles (Carettacaretta ve Cheloniamydas) which have become a symbol of environmental protection studies. While territorial and marine-based pollution due to environmental threats at the coasts negatively affect sea turtles, the number of turtles which die getting caught in fishing nets and those even killed intentionally is also at considerable amounts. With protocols such as the International Barcelona Convention, and the Berne Convention signed by Turkey; endangered species and the Mediterranean Sea turtles are taken under protection. For this purpose, Action Plan for the Protection of the Mediterranean Sea Turtles is being executed. In order to establish special protection areas in marine and coastal areas, especially for the protection of the endangered species, there are 10 Specially Protected Environment Areas at the Mediterranean and the Aegean coasts. Within this context, necessary measures are taken to protect the potential status of sea turtle populations in the region, to prevent wrong orientations of the baby turtles and to minimize any adverse effects for the purpose of preserving the sea turtle species and habitats. Necessary measures were also taken in order to minimize activities that adversely affect sea turtles in the breeding period of 2015. Trainings were provided in order to avoid damage on the nesting habitat of the sea turtles due to tourism activities. During the scientific studies performed within the nesting period of 2015, there have been 70663 hatching, and among these baby turtles, 68140 have reached the sea. Within the framework of the studies held, 129 sea turtles have been tagged. Activities pursued by our Natural Heritage Protection General Directorate for conservation and monitoring the sea turtles will further continue in the coming years. DÜZELTME Derginizin 151’inci sayısının 18-23’üncü sayfaları arasında yer alan T.C. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı eski Müsteşarı Sayın Metin Kilci imzalı yazının önemli bir bölümünün, Kalkınma Bakanlığı’nın yayını olarak basılan “Sürdürülebilir Kentiçi Ulaşım Politikaları ve Toplu Ulaşım Sistemlerinin Karşılaştırılması” ( ISBN 978-605-9041-04-1) adlı uzmanlık tezimden atıf yapılmaksızın ve izin alınmaksızın hazırlandığı tespit edilmiştir. Kalkınma Bakanlığı Planlama Uzmanı Faruk Cirit 132