Betav 17. Sayı 24.11.2011

Transkript

Betav 17. Sayı 24.11.2011
Yıl : 24 Sayı : 17
Bitlis’in kalesi, balı, tütünü
BETAV
24 Kasım 2011
Bitlis Eğitim ve Tanıtma
Vakfı Yayın Organı
Yayın Kurulu
Prof. Dr. Hamza ZÜLFİKAR
İlhami NALBANTOĞLU
Y. Kadri ALAYDIN
Selma Uysal KARATEKE
Genel Merkez
Selanik Cad. No:17/13 Kızılay/ANKARA
Tel : (0 312) 418 69 16
Faks : (0 312) 417 86 42
www.betav.org.tr
e-mail : [email protected]
İstanbul Şubesi
Muratpaşa Mah. Muratpaşa Sok.Bilge Apt.
No:21/4 Yusufpaşa/Aksaray/İSTANBUL
Tel : (0 212) 635 35 13
Faks : (0 212) 635 11 17
e-mail : [email protected]
Bursa Şubesi
M. Fuat Kuşcuoğlu Cad. No:63/BURSA
Tel : (0 224) 248 90 71
Faks : (0 224) 248 88 72
e-mail : [email protected]
Bitlis Şubesi
Nur Cad. Eski Belediye Binası.
No:73 Kat:3 /BİTLİS
Tel : ( 0 434) 226 08 48
Faks : (0 434) 226 83 44
e-mail : [email protected]
BASIM
Öz-San Matbaası
Rüzgârlı Sok. 34/10 Ulus - ANKARA
Tel: 0312 311 98 19 - 311 09 90
SUNUŞ
B
ir yıl aradan sonra BETAV dergisinin 17. sayısını
yayımlama mutluluğuna erişmiş bulunuyoruz. Dergi
özellikle Bitlis dışında yaşayan hemşehrilerimiz
için büyük bir anlam taşımaktadır. Onlar bu dergi aracılığıyla
Bitlis ile ilgili konularda bilgilendirilmekte, birbirlerinin
yazılarını okuyarak bir tür haberleşmekte ve bir dayanışma
oluşturmaktadırlar.
Hemen belirtmek gerekir ki bu dayanışma, bu kucaklaşma
Bitlis Eğitim ve Tanıtma Vakfını kuran ve onu büyük bir
özveriyle destekleyip yürüten ve bugün büyük bir vakıf kuruluşu
hâline getiren hayırsever hemşehrilerimiz sayesinde olmuştur.
Onların fani âleme göç etmiş hemşehrileri, ataları da çeşitli
vakıf eserler bırakmıştı. Bitlis’teki birçok dükkân, han, bağ,
bahçe, çeşme, türbe, cami hepsi birer vakıf eseri olup vaktiyle
Bitlisli hayırseverlerce vakfedilmiştir. Bugün de Bitlis’te aynı
anlayış ve inanışla evlerini, bağ ve bahçelerini vakfetmeye hazır
insanlar var. Bunu güven duydukları BETAV’a yapılan bağış
tekliflerinden anlıyoruz.
Vakfın temelinde gelir getirmek ve o varlığı hayır işlerde
kullanmak vardır. Bunun yanında toplumun hizmetine
sunulmuş ama bir gelir getirmeyen vakıf eserleri de vardır.
Çağımızda klasik vakıf anlayışında bazı gelişmeler olmuştur.
Vakıflar doğrudan bir amaca hizmet etmek için kuruluyor. Bu
tür vakıflar genel olarak eğitim ve öğretime dönüktür. BETAV’ın
Vakıf Senedi’nde belirtildiği gibi bu kuruluşun başlıca amacı
eğitim ve kültür hizmetlerinden uzak kalmış Bitlis’te eğitim
ve öğretim düzeyini yükseltmek, öğretim çağındaki Bitlisli
gençlerin, eğitim yarışından geri kalmamasını sağlamaktır. Ne
güzel tesadüftür ki bugün bu gençler üniversitelerde okumak
için açılmış olan sınavlarda birincilikler kazanmaktadır.
Esasen Bitlisliler okumaya, bilgi düzeyini geliştirmeye,
ayrıcalıklı olmaya karşı eğilimleri olan, uyumlu kimselerdir.
Bir zamanlar medreselerde gösterdikleri başarıyı bugün
üniversitelerin seçkin fakültelerinden mezun olarak da ortaya
koymaktadırlar. Belki bir gün hemşerilerimzden biri, Bitlisli
bu başarılı insanları, Türkiye’de ün salmış kimseleri ele alır
ve dergimizin sayfaları arasında yayımlar. Bunlar hâkimler,
savcılar, doktorlar, akademisyenler, bilim insanları, başarılı iş
adamaları, ihracatçılar, müteahhitler, öğretmenler, orgeneralliğe
kadar yükselmiş subaylardır.
Bugün bunlara yenileri katılmaktadır. BETAV’ın
kuruluşundan bu yana bu kuruluştan burs alarak üniversitelerde
okuyan, kendisinden beklenen gücü gösteren ve sayıları 2.773’ü
bulan Bitlisli gençler bu hayırlı girişimin ürünleridir.
Ataları gibi Bitlis’teki vakıf geleneğini sürdürüp yararlı
ve verimli bir eser ortaya koyan, Bitlis’te inşa edip hizmete
sundukları okul binalarıyla eğitim kurumlarıyla öğretime,
kalkınmaya hizmet eden bu seçkin insanlara ne mutlu.
BETAV
Yönetim Kurulu
1
2
Altınkalbur Havuzunun SayınVali O. Mirkelam Tarafından Açılışı 1968
(Fotoğraftaki kişileri tanıyanların durumu Vakfa bildirmeleri halinde kendileri ödüllendirilecektir.)
ikniildlee
errk i l e r İİççiinnddİ eçek
ikniildlee
errk i l e r
İİççiinnddİ eçek
İçindekiler
İçindekiler
İÇİNDEKİLER
Sunuş.......................................................................................................................................................................1
İçindekiler...............................................................................................................................................................3
Sevgili Bitlisliler, Değerli BETAV Gönüldaşları/Ahmet EREN.......................................................................5
Gelişen Bitlis/Nurettin YILMAZ.........................................................................................................................6
BETAV Hakkında/Cemil ÖZGÜR......................................................................................................................8
Doğunun Parlayan Yıldızı/Prof.Dr.Mahmut DOĞRU...................................................................................10
Bitlis’in Gurur Veren Başarısı/Mustafa YILDIRIM........................................................................................15
Bitlis Yapılacak Her Türlü Hizmete Layıktır/Vahit KİLER............................................................................16
Eğitimdeki Başarı Müreffeh Bitlis’i Ortaya Çıkarır/Vedat DEMİRÖZ........................................................17
Ben Bitlisim/Fehmi ALAYDIN.........................................................................................................................18
Rahva’ya Doğru/M.Asım HACIMUSTAFAOĞLU.........................................................................................20
1994 8 Ağustosu ve Bitlis/M.Nezir GENCER..................................................................................................21
BETAV Eşref Peker Mutki Kültür ve Taziye Evi Açılış Konuşması/M.Zeki PEKER..................................24
Cemil Ağabey!../Muzaffer AHLAT...................................................................................................................27
Şiirler/Hüsamettin BİLGEN..............................................................................................................................29
Başarmak/Mehmet Emin KORKMAZ.............................................................................................................31
Korku, Kuşku, Hoşgörü(süzlük)/Prof.Dr.Necdet ADABAĞ.........................................................................32
Kadınlar ve Etkinlikleri/Prof.Dr.Hamza ZÜLFİKAR.....................................................................................34
Bitlis-Dikilitaş Kaya Tüneli’nin Doğu Anadolu Bölgesi Ticareti İçin Önemi/Prof. Dr. Oktay BELLİ.....37
Enkere’de İki Bitlisli/Prof.Dr.Tümer URAZ.....................................................................................................44
Geçmişten Geleceğe Bitlis Mezar Taşları/Prof.Dr.İsmet KAYAOĞLU.........................................................47
Üniversite Kenti/Prof.Dr.Alper URAZ.............................................................................................................50
Yeni Anayasa’da…/Hikmet ALTINKAYNAK..................................................................................................52
Kuzgun Başçavuş Ağlıyor!.II/Faik TARIMCIOĞLU......................................................................................54
Halk Kültüründen Milliyetçiliğe/Dr.Yaşar KALAFAT...................................................................................57
Anadolu’daki Orhun/Hüseyin MÜMTAZ.......................................................................................................60
Paylaşılamayan Başarı/İlhami NALBANTOĞLU...........................................................................................62
Işık Bitlis’ten Yükselir/Doç.Dr.Selim SARUHAN...........................................................................................64
Bitlis’te Bilim Ziyafeti/Doç.Dr.Ekrem BEKTAŞ..............................................................................................66
Ulaştırmanın Ekonomik ve Toplumsal Kalkınmaya Etkileri/Suat Hayri AKA...........................................71
Bitlis Yeniden/Sabite MÜFTÜGİL....................................................................................................................75
Şiirler/Burhan DODANLI..................................................................................................................................80
Ankara’da Kurulan BETAV Merkezi Neden İstanbul’a Nakledildi?/İrfanCENKÇİ....................................81
Endişelenmek!../Yaşar BUHAN........................................................................................................................83
Başarı ve Ödül/Hüsnü MERDANOĞLU.........................................................................................................85
Cam Fabrikasının Öyküsü/Burhan CENKÇİ..................................................................................................87
Şiirler/Cemal SAYDAM.....................................................................................................................................91
3
Eğitim ve Öğretim/Mehmet Kemal GÜNDOĞDU.......................................................................................92
Dünden Bugüne Bitlis/Nevzat ERSEN.............................................................................................................94
Şiirler/Rahmi KESKİNER..................................................................................................................................96
Bitlis’te Çocuk Olmak/Cesim ÇELEBİ.............................................................................................................97
Şinasi Bitlisli midir?/Cahit ULUER..................................................................................................................99
Geçmişten Günümüze Bitlis’te Eğitim ve Bazı Sorunlar/Remzi OTO.......................................................101
Bir Anı/Mehmet Hilmi MUTLU.....................................................................................................................104
Minneapolis-St.Paul (Twin Cities)/Cahit ZÜLFİKAR.................................................................................105
Bitlis’in Eğitim Başarısı/Fehmi HASPOLAT.................................................................................................106
Dedemin Kültür Mirası/Nurettin ÖLEKLİ....................................................................................................108
Bitlis’imizin Unutulmaz Öğretmenlerı/Dr.Servet ZÜLFİKAR...................................................................110
Eğitimde Bitlis Modeli/Cüneyt GÜNDOĞDU.............................................................................................113
Şiirler/Naim ŞEREFHANOĞLU.....................................................................................................................115
Teneke/Mustafa KOÇAK..................................................................................................................................116
Doğduğum Şehir/Fatih ŞAFAK.......................................................................................................................117
BETAV Nesibe Gencer Kız Meslek Lisesi Açılış Konuşması/Nezir GENCER..........................................118
Eğitimde Başarının Sırrı/Uğur NARİN..........................................................................................................122
Bitlis’e Bir Hava Limanı Şart-II/Serdar DURER............................................................................................127
Şiirler/Burhan DODANLI................................................................................................................................128
Bitlis Eren Üniversitesi ve Bitlis’te Spor/Gökhan DURER...........................................................................129
Bitlis Gençlik Hizmetleri ve Spor İl Müdürlüğü Bitlis Gençlik Merkezi..................................................131
Bitlis ve Bitlislinin Göğsünü Kabartan Başarı/Yayın Kurulu.......................................................................136
Bitlisli Olmak ve Dernekçilik/Ankara-Bitlis İli ve İlçeleri Kültür ve Dayanışma Derneği......................139
Antalya Bitlis Kültür ve Dayanışma Derneği ................................................................................................141
Şiirler/Azmi SUCUK........................................................................................................................................143
Tekirdağ Bitlisliler Kültür Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği....................................................144
BETAV Bursu Alan Öğrenciler........................................................................................................................146
Kaybettiklerimiz................................................................................................................................................151
4
Sevgili Bitlisliler, Değerli BETAV Gönüldaşları
Ahmet H. EREN
BETAV Genel Başkanı
B
itlis, iki yıldır Üniversite Giriş Sınavları TS puanlamasında Türkiye birincisi oluyor.
Bu bakımdan Bitlis’imizle çok gurur duyuyor ve mutlu oluyoruz.
Bu başarıda emeği geçen Bitlis Valiliğine, Milli Eğitim Müdürlüğüne, öğretmenle-
rimize, velilerimize ve öğrencilerimize teşekkürlerimizi sunuyoruz.
Bu başarılı sonucun alınmasında BETAV’ımızın da küçümsenmeyecek ölçüde bir katkısının olduğu herkesce biliniyor. Bu bakımdan BETAV’ımız ile de gurur duyuyoruz.
Nerede ise çeyrek asırdır Bitlis’in eğitim programlarına verdiği destek, üyelerinin şehrimizde yaptırdığı eğitim yuvaları, BETAV’a benzeri vakıflar arasında üstün ve imrenilecek bir konum kazandırmıştır. Politik ve ideolojik herhangi bir kanada prim vermeksizin sadece ve sadece eğitim ve tanıtma amaçlı olarak faaliyetlerini yürüten BETAV, kurulduğu 1987 yılından beri
başarı ile varlığını sürdürmektedir. Şu anda nakit varlığı, Bitlis, İstanbul, Ankara ve Bursa’daki
gayrimenkulleri ile milyonlarca dolarlık bir finansal yapıya kavuşmuştur. Bir taraftan bu finansal varlığa erişirken diğer taraftan yılda 500-700 yüksek öğrenim öğrencisine burs vermeye de
devam etmiştir.
Rüyam ve umudum o dur ki bu objektif, kararlı, dengeli yönetim politikası ve üyelerinin
sevgi ve özveriye dayanan desteği ile BETAV, varlığını gelecek yüzyıla da taşıyacaktır. Bitlis’in
evlatları bu geleceğin potansiyeli ve garantisidir.
Ekonomik ve eğitsel sermayesi olan değerli hemşehrilerimiz bu birikimlerini yoksul ve yoksun Bitlis’lilerle paylaşmaktadırlar. Çünkü onlar Yunus Emre’nin “PAYLAŞTIĞIN SERVET SENİNDİR” felsefesini benimsemişlerdir.
Son sıralarda BETAV, yoğunlaştığı eğitim faaliyetleri dışında şehrimizin güzelleştirilmesi,
restorasyonu, ağaçlandırılması gibi faaliyetlerde de ağırlıklı bir rol almaya başlamıştır. Bu konuda da üzerine düşeni fazlası ile yapacak ve eğitim konusunda başarılı olduğu gibi bu konularda da başarılı olacaktır.
BETAV’a hayat veren, destek olan, başarısında katkı sahibi olan herkese bir kez daha BETAV Yönetim Kurulu ve şahsım adına teşekkürlerimi sunuyorum. Hayatta olmayanlara Allah’tan rahmet, hayatta olanlara sağlık ve mutluluklar diliyorum.
5
Gelişen Bitlis
Nurettin YILMAZ
Bitlis Valisi
Değişen ve gelişen dünya düzenine ayak
uydurabilmek ve her alanda hızla seyreden
değişimleri yakalayabilmek için birçok dünya
devleti kendi kabuğunu kırmaya ve kaçınılmaz olan globalleşme sinyalleri vermeye başlamıştır. Bu bağlamda, son yıllarda ülkemizde
hemen hemen her alanda yenilikler ve gelişmeler hız kazanmıştır. Hem Türkiye’nin kendi iç dinamiklerini harekete geçirmek hem
de AB uyum sürecinde daha etkili olabilmek
adına ortaya çıkan bu gelişmeler ve yeniliklerden ülkemizin doğusunda yer alan ve yıllardır
diğer illere nispeten geride kalmış olan Bitlis
de payını almıştır. Kalkınmanın temel unsurlarından olan; eğitim, sağlık, ulaşım, kentsel
dönüşüm ve sosyal tabanlı projelerdeki gelişmeler; genelde ülkenin ve özelde de Bitlis’in
ivme kazanmasında önemli bir rol oynamıştır.
kıyı sağlayan değerli hayırseverlere, özellikle
eğitim alanında birçok çalışmayı başarılı bir
şekilde yürüten Bitlis Eğitim ve Tanıtma Vakfı
(BETAV) başta olmak üzere benzeri sivil toplum kuruluşlarına, siyasilere, bürokratlara ve
belki de en önemlisi olan eğitim camiasının
kıymetli fertlerine şükranlarımı sunuyorum.
Sağlık kurumlarının altyapı eksikliklerinin
hat safhada olduğu, yeterli sağlık personelinin bulunmadığı dönemlerden bugüne bölgemizde, bu ve benzeri sıkıntıların aşılması
noktasında tüm ilçelerimize ilçe hastaneleri
kurulmuş, il merkezimizdeki devlet hastanesi
yenilenerek modern bir ek bina ile yatak sayısı artırılmış ayrıca 400 yataklı yeni şehir hastanesinin temeli atılmıştır. Bu yapılanmanın
sağlıklı yürütülebilmesi ve daha iyi hizmet
sunabilmek adına yeterli düzeyde ve hemen
hemen her branşta Uzman Doktor ile yeterli sayıda pratisyen doktor ve yardımcı sağlık
personeli ilimizde görev yapmaktadır. Sağlık
alanında yeniden yapılanma kapsamında,
ilimizde Aile Hekimliği uygulamasına 2010
yılı itibariyle geçilmiş olup ilimizde yaşayan
vatandaşların tamamı bir aile hekimi ile ilişkilendirilmiş ve her bölgede aile hekimleri görev yapmaya başlamıştır. Yine aynı kapsamda,
Acil Sağlık Hizmetlerinin yeterli düzeyde ve
hızlı sunulabilmesi adına, yeni ambulanslar
alınarak hizmete sunulmuştur. Ulaşım imkânlarının zor ve kış şartlarının ağır olduğu
bölgemizde, uçak ve helikopter ile ambulans
hizmeti sunulmaktadır.
Üretim alanlarının kısıtlı olmasından
dolayı gelir seviyesi düşük olan Bitlis’te son
yıllarda eğitimde sağlanan başarılar dikkat
çekmektedir. 2010 ve 2011 yılında Lisans
Yerleştirme Sınavında (LYS) Türkçe-Sosyal
alanındaki Türkiye Birincilikleri ile 2011 yılında yine Lisans Yerleştirme Sınavı (LYS) genel Türkiye sırlamasındaki altıncılığı, yapılan
çalışmaların ve gerçekleştirilen yatırımların
en güzel meyvesidir. Yatırımlar kapsamında derslik başına düşen öğrenci sayısının
azalması, dersliklerin teknolojik altyapısının
geliştirilmesi, öğretmen sayısındaki artış ve
ulaşım alanındaki iyileştirmeler; gerek devletimizin bu bölgeye yapmış olduğu yatırımlar
ve gerekse bu bölgenin hayırsever insanlarının yapmış olduğu destekler ile gerçekleştirilmiştir. Buradan, bu alanda her türlü kat-
Ulaşım alanında, gerek şehirlerarası gerekse kırsal ulaşımın gerçekleştirilmesi ve ko-
6
Avrupa Birliğine giriş sürecinde ülkemizin son zamanlarda kazanmış olduğu sosyal
ve kültürel ivme ile özellikle, katılım öncesi
mali yardım programı (IPA) aracılığıyla gerek
bakanlıklar düzeyinde gerekse taşra teşkilatındaki kurumlar düzeyinde hayata geçirilen
AB destekli projeler; eğitim, kültür, sosyal
yapı, istihdam, sanat ve spor alanlarında birçok sorunun çözümüne katkı sağlamıştır. Bu
çerçevede, ülkemizde AB Bakanlığı kurulmuş
olup bu bakanlığımız bünyesinde ilimizde de
Valiliğimiz çatısı altında Avrupa Birliği Projeler Koordinasyon Merkezi oluşturulmuştur.
Bu merkezimiz aracılığıyla farklı bakanlıkların proje çalışmaları koordine edilmektedir.
Özellikle Kalkınma Bakanlığımızın finanse
ettiği SODES projeleri 2010 yılı itibariyle ilimizde uygulanmaya başlanmıştır. Bu kapsamda 2010 yılında 65 proje hayata geçirilmiş ve
yine aynı kapsamda 2011 yılında 55 proje finanse edilecektir. Aynı merkezin içinde Doğu
Anadolu Kalkınma Ajansı Bitlis Yatırım Destek Ofisi konuşlanmış olup, ajans vasıtasıyla
özelikle KOBİ sektöründe faaliyet yürüten 11
esnaf ve şirkete 2010 yılında proje tabanlı finans desteği sağlanmıştır.
laylaşması adına; ilimizin çevre iller ile bağlantısını sağlayan yolların tamamı duble hâle
getirilmiş, şehir içi ulaşımın rahatlamasında
büyük katkısı olan 1.950 metre uzunluğundaki 8 Ağustos Tüneli halkımızın hizmetine
sunulmuştur. Ayrıca; il merkezi ile ilçelerin
bağlantısını sağlayan yolların niteliğinin artırılması noktasında çalışmalar hızla devam
etmektedir. Kırsal ulaşım, KÖYDES ödenekleri vasıtasıyla daha iyi koşullara kavuşturulmuştur.
Bitlis ili; doğal yapı, tarihi, mimari ve kültürel değerler bakımından önemli turizm
potansiyeline sahiptir. Kayıtlı tarihî eser sayısının 300’den fazla olduğu ilimizde özellikle
Bitlis merkezindeki tarihî eserlerin betonarme
yapıların arasından çıkarılarak kültürel mirasa kazandırılması, ilimizin turizm potansiyelinin artırılması ayrıca ilimizde var olan ve vatandaşlarımızın yaşam kalitesinin düşmesine
sebebiyet veren çarpık kentleşmenin sonlandırılmasını amaç edinen Kentsel Dönüşüm
Çalışmaları son dönemde hız kazanmıştır. Bu
kapsamda, yeni Kentsel Gelişim ve Dönüşüm
alanı olarak kabul edilen Rahva bölgesinde
TOKİ vasıtasıyla yeni yerleşim alanları oluşturulmaya başlanmış, yine aynı bölgede Bitlis
Eren Üniversitesi Ana Kampüsü konuşlandırılmıştır. Bitlis Organize Sanayi Bölgesinin de
aynı bölgede hayata geçirilecek olmasıyla yeni
şehir yapılanması il merkezinin rahatlamasına ve değişerek güzelliklerinin ortaya çıkmasına vesile olacaktır. Ayrıca; Kuzey Van Gölü
Selçuklu Bölgesi Kültürel Projesi, ağırlıklı olarak Bitlis vilayeti ve ilçelerinde gerçekleştirilecektir. Bu proje kapsamında, Ahlat ve yakın
çevresindeki Selçuklu tarihî ve kültürel mirasının korunup geliştirilmesi temelinde sosyokültürel ve fiziksel gelişmeler sağlanacaktır.
İnsana yapılan bütün yatırımların kutsal
olduğu inancıyla, bizimle aynı inancı ve düşünceyi paylaşan ve bu gelişmelere küçük büyük her türlü katkıyı sağlayan kurum, kuruluş
sivil toplum örgütleri, hayırsever işadamları,
eğitim camiası çalışanları ile tüm Bitlisli hemşerilerimize tekrar şükranlarımı sunuyorum.
Bitlis Eğitim ve Tanıtma Vakfı’nın (BETAV)
değerli başkanı sayın Ahmet EREN Beyefendinin şahsında tüm yönetim kurulu üyelerine,
Vakfa katkı sağlayan tüm üyelerine ve çalışanlarına çalışmalarında başarılar diler ve bana
bu imkânı sundukları için kendilerine teşekkür ederim.
7
BETAV Hakkında
Cemil ÖZGÜR
BETAV Onursal Başkanı
Öte yandan, Bitlisli hemşehrilerimizin yaptırdıkları okullar, eğitim kurumları ve spor tesislerinin Bitlis’in çehresini nasıl değiştirdiğini
gözler önüne sermektedir. Bitlis’ten Tatvan’a giderken yolun iki yanında yapılan modern okullar göğsümüzü kabartmaktadır. Ancak Bitlis’in
ihtiyaçları, eksiklikleri sadece eğitim kurumları
ile sınırlı değildir. Daha yapılacak pek çok şeyin olduğunu biliyoruz. Biraz sabırla bunların
da üstesinden gelineceğine inanmaktayız. Yeter
ki Bitlis insanı BETAV çatısı altında sergilediği
birlik ve beraberliği diğer alanlarda da sergileyebilsin. Bu hususta en ufak bir tereddüdümün
olmadığını belirtmek isterim. Bitlis insanı arkasını memleketine dönen bir karaktere sahip değildir. Kendisi Bitlis dışında, yüreği Bitlis’tedir.
BETAV’ın gösterdiği başarıda Bitlis insanı bunu
kanıtlamıştır. Bundan sonra da sıradaki eksik-
Değerli Okuyucular,
B
itlis Eğitim Ve Tanıtma Vakfı’nın, gün
geçtikçe büyüyerek ve daha da gelişerek Bitlis’in temel sorunlarına el atmak, destek
vermek, katkı sağlamak gibi bir imkana kavuşmasını büyük bir memnuniyetle görmekteyiz.
Kuruluşundan sonraki ilk 20 yılda ana kuruluş
amacı olan eğitimde hedef olarak alınan başarı
çizgisini aşarak, iki yıl üst üste üniversite giriş
sınavlarında Türkçe-Sosyal alanında Türkiye
birinciliğini kazanması arzulanan hedefin yakalandığının kanıtıdır. Bu konuya değinmişken bu
başarıda emeği olan tüm öğrencilerimize, öğretmenlerimize, velilerimize, eğitim kurumlarımıza, dershanelerimize, yönetim kademelerimize,
eğitim seferberliğimize katkı veren tüm hemşehrilerimize sonsuz teşekkürlerimi sunarım.
BETAV Cemil Özgür Endüstri Meslek Lisesi Açılış Töreni
8
çekmektedir. Özellikle son günlerde ortaklaşa
düzenlenen “Çalıştay”, “Sempozyum” ve benzeri bilimsel çalışmaların, koordineli bir biçimde
birlikte yürütülmesi memnuniyetle karşılanmaktadır. Bu çalışmalara katılan değişik üniversitelerden bilim insanlarının Bitlis’e gelmeleri, Bitlis’i yakından tanıma fırsatı bulmaları da
önemli bir gelişmedir. Gerek BETAV’ın gerekse
Bitlis Eren Üniversitesi’nin Türkiye genelinde
daha geniş kitleler tarafından tanınmasına ve
bilinmesine sebep teşkil edecektir.
liklerimizin giderilmesinde de aynı anlayışı ve
duyarlılığı göstereceğinden en ufak bir kuşkumun olmadığını rahatlıkla söyleyebilirim.
BETAV’ın amaçları doğrultusunda gerçekleştirdiği faaliyetleri birinci 25 yıl ve ardından
ikinci 25 yıl olarak değerlendirecek olursak, birinci çeyrek yüzyılda adını Türkiye’nin önde gelen sivil toplum kuruluşları arasına yazdırdığını
görmekteyiz. İkinci çeyrek yüzyılda bu başarısını katlayarak daha ileri seviyelere taşıyacağından
en küçük bir kuşku duymamaktayım. Nitekim
bu doğrultuda ilk hamlesini Ankara’daki merkezini İstanbul’a taşıma kararı almakla göstermektedir. İstanbul sadece Türkiye için değil, uluslar
arası piyasalar için de önemli bir merkezdir. BETAV, böyle bir ortama taşınmakla gelecek adına
çok daha büyük başarılara imza atmaya aday bir
konuma taşımıştır kendisini. Böyle bir başarı
için her türlü imkana sahip olduğu ortadadır.
Gerek iyi yetişmiş, başarılı bir yönetim kadrosu,
gerekse ekonomik şartları gelecek adına umut
vaat etmektedir. Bu da bizleri Bitlis’e sağlayacağı
yararlar açısından mutlu kılmaktadır.
Bitlis’in diğer ihtiyaçlarına da değinecek
olursam özetle şunların altına çizmek gerek.
Van Gölü, Nemrut Gölü, Nazik Gölü gibi gölleri, zengin tarihi eserleri, doğa güzellikleri ile gelecek için önemli bir turizm potansiyeline sahip
Bitlis’imize dışarıdan gelece olan turistlerin konaklayabilecekleri tesislerin olmayışı bu dönemde en büyük eksikliğimiz olarak görülmektedir.
Umut ediyorum ve diliyorum ki bu açığı da kısa
bir sürede kapatacağız.
BETAV’ın yeni Yönetim Kurulu Başkanı
Sayın Ahmet Eren ve onun şahsında bütün Yönetim Kurulu üyelerine teşekkürlerimi belirtir,
bu duygu ve düşüncelerle tüm hemşehrilerime
selam ve saygılarımı sunarım.
BETAV’ın son dönemlerde Bitlis Eren Üniversitesi ile koordineli bir hizmet yarışına girmiş
olması da ayrıca önemli bir husus olarak dikkat
Prof. Dr. İlber Ortaylı ve Cemal Özgür açılış töreninde
9
Doğunun Parlayan Yıldızı
Prof. Dr. Mahmut DOĞRU
Bitlis Eren Üniversitesi Rektörü
Ü
niversiteler, tüm insanlığa faydalı
olacak, ülkeleri geliştirecek araştırmaların, bilimsel faaliyetlerin yapıldığı,
bilginin üretildiği yerlerdir. Üretilen bilgiyle
üniversiteler, başta; kurulmuş oldukları il olmak üzere bulundukları bölgenin ve ülkenin
gelişimini ve büyümesini tasarlayıp dünya bilimine de önemli katkılar sağlar. Üniversitemizin bu anlamda ilimizde yer alması oldukça
büyük ve önemli bir fırsattır. Bu fırsatın değerlendirilmesi için eğitim faaliyetlerinin yanı
sıra sosyal faaliyetlerde de önemli çalışmalarda bulunulmaktadır.
Üniversitemiz, Başhan Mevkiinde, 2600
dönüm arazi üzerine Eren Holding Ailesinin
eş finansman desteğiyle, yeni kampus alanını
büyük bir titizlikle kurmakta ve fiziki yapılaşmasına hızla devam etmektedir. Üniversitemizin fiziki yapılanmasında kapalı mekân
olarak yaklaşık olarak kırk beş bin metre karelik alanın inşaat çalışması tamamlanmıştır.
Üniversitemizin fiziki yapılanmasına önemli
güç katan Eren Ailesine ve onları temsilen
Eren Holding Yönetim Kurulu Başkanı Sayın
Ahmet Eren’e çalışmalarımızda gösterdikleri özverilerinden dolayı müteşekkiriz. Ayrıca, üniversitemizin birçok faaliyetine destek
veren ve üniversitemizi ilk beş sırada tercih
eden öğrencilerimize burs desteği sağlayan
Bitlis Eğitim ve Tanıtma Vakfı (BETAV)’a da
desteklerinden dolayı şükran duymaktayız.
Gücünü gençlerden alan Bitlis Eren Üniversitesi’nin, kuruluşunun 4. yılında, toplam
öğrenci sayısı beş bine yaklaşmıştır. Bunlardan 1500’e yakınını kız öğrenciler oluştururken, geri kalan kısmını erkek öğrenciler oluşturmaktadır. Ayrıca 205 akademik, 174 idari
personelimiz mevcuttur. Üniversitemiz öğ-
Bitlis Eren Üniversitesi kampüsünden bir görünüş
10
Cumhurbaşkanımız Bitlis Eren Üniversitesinin
temel atma töreninde
rencilerine ve personeline, özgürce çalışmalar
yapacak, yeni üretilen bilgi ve teknolojilerle
ülkemizi, bölgemizi ve ilimizi kalkındıracak
huzurlu bir çalışma ortamı hazırlamıştır.
Uluslar arası nitelikteki çalışmalarla da
dünyanın teknolojik ve sosyal gelişimine katkı sağlaması üniversitemizin gelişmesindeki
önemli yapıtaşlarından en vazgeçilmezidir.
Bu çalışmalar doğrultusunda ilimize çağdaş,
kültürel, teknolojik, bilimsel birikimin hâkim
olmasını sağlamak, ilimizin hızla gelişmesine
katkıda bulunmak, özgür düşünebilen insanlar yetiştirebilmek için üniversitemizi dinamik bir yapıya kavuşturmak arzusundayız.
Bu inanç doğrultusunda üniversitemizi daha
ileriye götürmek, daha üretken, kaliteli, daha
huzurlu ve gelişmiş bir üniversite için çalışmalar yapmaktayız.
Cumhurbaşkanımıza Ahlat bastonu
takdim edilirken
Üniversitemiz hızla gelişmekte ve her geçen gün büyüyerek eğitim öğretim faaliyetlerini sürdürmektedir. Büyüme hızına şehrimizin, esnaflarımızın ve halkımızın da ayak uydurması gerekmektedir. Özellikle konaklama,
ulaşım, alışveriş merkezleri ve sosyal alanlar
konusunda gelişim sağlanmalıdır. Bu bağlamda Üniversite olarak ilimizin gelişmesi ve kalkınması için birçok proje hazırlanmıştır. Bu
projelerin başında yöremizin depremselliği ve
çevre kirliliği gelmektedir. Üniversitemiz ve
BETAV işbirliğinde gerçekleştirdiğimiz “Tarihî ve Kültürel Mirasın Geleceğe TaşınmasıBitlis Yeniden” Çalıştayı ve bu çalıştay sonucunda ağaç dikim şenliği gerçekleştirilmiştir.
Bu çalıştayla, hızla uygulamaya geçirilebilecek
tarihi yapıların belirlenip, restorasyonlarının
zamanında yapılması ve bu mekânların insanların gezip göreceği, başkalarına anlatabilecekleri mekânlar hâline getirilmesi amaçlanmaktadır.
Üniversitemizin de arasında bulunduğu
“Yıldızlara Uzanın” Gençlik ve Spor Atılım
Projesi çerçevesinde, on yılda bin beş yüz
gençlik ve spor uzmanı yetiştirilmesi amaçlanmaktadır. Üç önemli görevle yola çıkılan
“Yıldızlara Uzanın” Gençlik ve Spor Atılım
projesinde bölgesel ve yerel müteşebbislere
AR-GE ve proje desteği vermek, bölgemizde uzun yıllar birikmiş olan insani ve sosyal
sorunlara çözüm paketleri önermek ve yakın
çevremizdeki komşu ülkelerden öğrenci çekebilmek için projeye destek verilmektedir.
SODES Projeleri kapsamında “Tarihi
Mekânlarda İnsanları Doyuran Bir Meslek
Ediniyorum”, “Bitlis’te Su Sporları ve Can
Kurtarma Faaliyetleri”, “Mesleki Eğitim Kursları” projeleriyle ilimizin sosyo-ekonomik
gelişmişlik seviyesinin yükseltilmesi amaç-
11
lanmıştır. Aynı zamanda dezavantajlı kesimlere, engellilere ve kadınlara istihdam alanları
oluşturulmuştur. Bu projeler ile kursiyerlere,
kültürel, sanatsal ve sportif faaliyetlere yönelik eğitimler verilmiş ve bu bireyler iş dünyasına kazandırılmıştır.
araya gelinip fikir alışverişinde bulunulmuştur.
İstiklal Marşı’nın kabulü ve Mehmet Akif
Ersoy’u anma programı her yıl düzenlenmektedir. Şeb-i Aruz töreni Mevlana anma programı düzenlenerek Mevlana’nın insanlığa kazandırdıkları hakkında bilgi verilmiş ve buna
benzer birçok özel günlere yönelik aktiviteler,
paneller yapılmıştır.
Kamu kurum ve kuruluşlarında çalışanların ve özellikle yöneticilerin yaşamları büyük
ölçüde protokol kuralları içinde geçtiğinden
üniversite elemanlarına ve il yöneticilerine
yönelik Protokol Yönetimi eğitim seminerleri
düzenlenmiştir.
Akıllı derslikler
Ayrıca KOBİ’lere, kadın ve genç girişimcilere ve sanayi-üniversite işbirliğine yönelik
projelere öncelik verilmiş olup bu projelerin
devamı için çalışılmaktadır. Üniversitemiz
bünyesinde faaliyet gösteren BEKGEM (Kadın ve Genç Girişimcileri Destekleme Eğitim, Uygulama ve Araştırma Merkezi) Kadın
haklarının korunmasını, yaygınlaştırılmasını
ve geliştirilmesini sağlamak amacıyla kurulmuştur. Bu merkezimiz de kadınlara yönelik
birçok proje gerçekleştirmiştir. Bir diğer merkezimiz ise Bilim ve Teknoloji Uygulama ve
Araştırma Merkezidir. Bu merkezle bilimsel
gelişmelerin, iş dünyası ile paylaşılmasına,
bölgenin kalkınmasına ve toplumun sosyal
açıdan gelişmesine katkı sağlanmaktadır.
Gerçekleştirilen konferanslar, paneller, basın toplantıları ile öğrencilerin daha iyi eğitim
koşullarına ulaşmasında üniversitemiz büyük
bir bilim merkezi konumundadır. Bunlara örnek olarak 10 Ocak çalışan gazeteciler günü
yerel basınımız ile birlikte kutlanmıştır. Basın mensupları ile birlikte belli aralıklar ile bir
Dış ilişkiler kapsamında Erasmus çalışmaları başlatmış olan üniversitemiz, yurt dışına
öğretim üyelerimizi göndermiş ayrıca öğrenci
gönderimi için çalışmalara başlamıştır.
Üniversitemiz ayrıca Amerikan Arkansas
Devlet Üniversitesi ile Akademik İş Birliği
Protokolü imzalamıştır. Bu protokol kapsamında öğretim elemanı ve öğrenci değişimi,
ortak araştırma etkinlikleri, uzaktan öğretim
aracılığı ile dersler, seminerlere katılma ve
akademik toplantılar, yayımlanmış akademik
materyallerin değişimi ve kısa süreli özel akademik programlar gibi faaliyetlerde de adını
duyurmuştur.
Aynı zamanda Bitlis’te ilk olarak açılan
Dil Merkezi ile yabancı dil sorunu ortadan
kalkmış; bu dil merkezinde öğrencilerimize,
personellerimize ve halkımıza dil eğitimi verilmeye başlanmıştır. Hedefimiz verilecek dil
eğitimini mümkün olduğu kadar kullanabilmeyi ve dil eğitiminin kalıcı olmasını sağlamaktır. Dil Merkezinin kurulmasıyla yabancı
dil ihtiyacı karşılanmakla kalmayacak bunun
yaygınlaştırılması için çalışmalar yapılacaktır.
12
Bitlis’in mimarisine damgasını vurmuş
beş minare, üniversitemizin logosuyla birleştirilmiştir. Üniversitemizin yeni yerleşkesinde
hâlihazırda, Fen Edebiyat Fakültesi ve Mühendislik-Mimarlık Fakülteleri aktif eğitim
öğretime başlamış diğer Fakülte binalarının
bitişi ile birlikte öğrenci alımına başlanacaktır. Üniversitemizin kuruluşu ile birlikte FenEdebiyat, Mühendislik-Mimarlık ve İktisadi
ve İdari Bilimler Fakülteleri kurulmuş, bunları takiben; Eczacılık Fakültesi, Diş Hekimliği
Fakültesi ve İslami Bilimler Fakültesi de kuruluşları YÖK tarafından onaylanarak Bakanlar
Kurulundan onaylanması beklenmektedir.
Tanıtım standı
Üniversitemizin kuruluş ile mevcut olan
bir Yüksekokul ve dört Meslek Yüksekokulu’na yeni katılımlar ile bu sayı üç yüksek okul
ve yedi Meslek Yüksekokuluna çıkartılmıştır.
Bunun yanı sıra yapımı devam eden Beden
Eğitimi ve Spor Yüksekokulu da üniversitemize kazandırılmıştır. Bu yüksek okulumuz
kısa sürede öğrenci alımına başlayacaktır.
Üniversitemizde yeni kurulan fakültelerin ve
bölümlerin güçlendirilmesi için çalışılmalarımız tüm hızı ile devam etmektedir.
Kurulan fakültelerde ve Yüksekokullarda
son teknoloji uygulanarak sınıflar özel olarak
tasarlanmış ve derslerin daha anlaşılabilir bir
eğitim kalitesi ile geçmesi hedeflenmiştir. Bu
yapının ağ destekli ve internet tabanlı eğitim
uygulamaları ile birleştirilmesiyle akıllı sınıflar oluşturulmuştur.
İlimiz tarihi, kültürü ve doğa güzellikleriyle de ülkemizin sayılı illeri arasındadır. Bu
tarihi varlıkların ve güzelliklerin gün yüzüne
çıkarılması, tarih ve kültür mirası olarak gelecek nesillere ulaştırılması için gerekli çalışmalar başlatılmıştır. İlklere imza atan üniversitemiz; “Selçuklu Tarihi ve Medeniyetleri Araştırma Enstitüsü” nün kurulması için gerekli
girişimleri başlatmıştır. Bu enstitünün kurulmasıyla bilimsel toplantı, kazı ve restorasyon
çalışmaları, yayın faaliyetleri gerçekleştirilecektir. Selçuklu döneminin kültür ve medeniyetini, milli, insani değerlerinin araştırılması ve tanıtılmasını amaçlayan Enstitü, bu
amaçlar doğrultusunda milli ve uluslararası
kongreler, sempozyumlar, paneller ve sergiler
düzenleyecektir. Bu enstitünün kurulmasına
temel oluşturmak üzere hâlihazırda Selçuklu
Araştırmaları Merkezi üniversitemiz bünyesinde faal durumdadır.
Üniversitemize Vakıflar Bölge Müdürlüğü’nden devrolunan El-Aman Hanı’nın Kültür Merkezine dönüştürülme çalışmalarına
başlanmış ve bu tarihi mekan, birçok sosyal ve
kültürel faaliyete ev sahipliği yapacak günlerini sabırsızlıkla beklemektedir. Kubbetul İslam
unvanı ile dünyada sayılı üç önemli merkez
arasında bulunan Ahlat ilçemizde Kültür Bakanlığı’nda devralınan Kültür Merkezi faal
olarak kullanılmaktır. Kültür merkezimizde
bağış yoluyla oluşturulan Abdullah Nalbant
Usta Kütüphanesinin yanı sıra iki konferans
salonu ve bir sergi salonu aktif olarak hizmet
vermektedir. Merkezimizde TRT-FM radyosunun dört saati aşkın “Akşam ola” programı
13
canlı olarak merkezimizden yayınlanmıştır.
Üniversitemiz ikisi uluslararası olmak üzere üç önemli sempozyuma ev sahipliği yapmıştır. Ayrıca uluslararası düzeyde iki kitap
basımını da gerçekleştirmiştir. Gerçekleştirilen sempozyumlar ile ilgili alanlarda ses getirmiş değerli bilim adamlarını bu üniversitemizde buluşturmuştur.
Birçok ilde yapılan spor faaliyetlerinde
yer alan üniversitemiz, kulüpleriyle de yeni
etkinliklerde adını duyurmayı başarmıştır.
Üniversitelerarası satranç yarışmasına katılan üniversitemiz ayrıca halk oyunları, kayak
ve futbolda gün geçtikçe adını daha çok duyurmaktadır. Düzenlediği sportif faaliyetlerle
de ön plana çıkmayı başaran üniversitemiz
Dragon Su Sporları Yarışlarıyla kendini ve ilini tanıtmayı başarmış, bu yarışlarda halktan
yoğun ilgi görmüştür. Bunun yanı sıra Muay
Thai Süper Ligi 5. Ayak Turnuvası’na ev sahipliği yaparak üniversitemizin adını duyurmayı başarmış ve sportif faaliyetlere daha çok
önem vermeye başlamıştır.
Akademisyenlerimizin yapmış oldukları
birçok proje TÜBİTAK’tan onay görmüştür.
Bu projelerin faaliyete geçmesi ile birlikte yurdumuza çok faydalı olacağı açıklanmıştır.
Ağaç ekim töreninden bir görünüm
mümkün olmuştur.
Üniversitemiz öğrencilerimizin her türlü
eğitimlerden faydalanması için kariyer günleri düzenlemiş önemli hocalarımız ve eğitimcilerimizi öğrencilerimizle buluşturmuştur.
Etkinliklerde kendini gösteren üniversitemiz ilklere imza atarak 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı”nı en güzel şekilde
100.Yıl Çocuk Yuvasında kalan çocuklarla
kutlayarak ulusal basında yankı uyandırmıştır.
İlimizde düzenlenen birçok şenliğe de ev
sahipliği yapan Üniversitemiz “21. Uluslararası Avrasya-Ahlat Kültür Buluşması” şenlik
kutlanmasına katkı sağlamıştır. Bitlis Eren
Üniversitesi olarak Ahlat’a kültürel desteğimizle ve Ahlat Meslek Yüksekokulumuzda
açtığımız bölümlerle İlimiz ilçelerine verdiğimiz önemi bir kez daha ortaya koymuştur.
Üniversitemiz tanıtım fuarlarına katılarak
yurt genelinde ve yurt dışında kendini tanıtmış, Dubai Fuarına Rektör olarak katılma
fırsatı elde edilmiş ve Gaziantep Üniversitesinin katkılarıyla yapılan üniversiteler fuarında dikkatleri Üniversitemiz üzerine çekmek
Üniversitemiz gelecek dönemlerde de çalışmalarına hız kesmeden devam edecektir.
Modern üniversite yerleşkemiz, tecrübeli eğitim kadromuz ve yeni açılan bölümlerimizle
bölgemizi, ilimizi ve üniversitemizi daima ileriye taşıyacağız.
14
Bitlis’in Gurur Veren Başarısı
Mustafa YILDIRIM
(E) Vali ve Anayasa Mahkemesi Üyesi
Yirmi üç yıl önce görev yaptığım Bitlis’in
gençlerinin üniversite giriş sınavlarında gösterdikleri başarıdan mutluluk ve gurur duydum.
Bitlis’in yöneticilik yaptığım iller arasında hep
özel bir yeri olmuştur. Ailece Bitlis’i çok sevdik. Bitlislilerden akrabadan yakın dostluklar
edindik.
Gelir dağılımında seksen bir il içinde yetmiş
dokuzuncu olan Bitlis’in üniversite giriş sınavlarında birinci olmasını çoğu kişi garipsedi,
şaşırdı, hatta tesadüflere bağladı. Ancak ikinci
yılda da aynı başarının tekrarlanması bunun bir
gayretin, emeğin ve çalışmanın sonucu olduğu
gerçeğini gözler önüne serdi. Üniversite giriş sınavlarında alınan birincilikler Bitlis’li gençlerin
ne kadar zeki ve yetenekli olduklarını, olanak
verildiği takdirde neler yapabileceklerini herkese gösterdi. Şüphesiz başarıda öğretmenlerin İl
ve Milli Eğitim yöneticilerinin önemli katkıları vardır. Ancak en büyük pay Bitlis Eğitim ve
Tanıtma Vakfınındır. Vakıf kurulduğu 1987 yılından itibaren lise öğrencileri için üniversiteye
hazırlık kursları açmış, yüksek okulları kazanan
ancak ekonomik yetersizlikten okuma olanağı
bulamayan binlerce gence burs vermiştir. Devlet
yatırımlarının yetersizliğini dikkate alan Vakıf,
okullar, yurtlar, spor salonları yaparak Milli Eğitime bağışlamıştır. BETAV’ın eğitim yatırımlarının çoğunluğunu İl’den uzun yıllar önce ayrılmış
Bitlis’le sadece gönül bağı kalmış iş adamlarınca
gerçekleştirilmiştir. Değişik görüşlere sahip iş
adamları BETAV çatısı altında toplanarak Bitlis’e
hizmet için yarışmışlardır. BETAV aynı amaçla
kurulan ve faaliyet gösteren birçok büyük ve
zengin ilin önüne geçmiştir. Bitlis’li gençler de
kendilerine duyulan güveni ve verilen emeği
boşa çıkarmayarak üniversite giriş sınavlarında
iki yıl üst üste Türkiye birincisi olarak türlü sorunlarla mücadele eden Bitlis insanının yüzünü
güldürmüşler, gelecek için umut olmuşlardır.
Eğitime yaptığı yardım ve yatırımlarla ülkemizin örnek vakıfları arasında gösterilen BE-
TAV’ın başarısında efsanevi başkan Cemil özgür’ün hizmetleri asla unutulamaz. Sayın özgür
kurucusu olduğu Bitlis Eğitim ve Tanıtma Vakfı’na ondokuz yıl aralıksız başkanlık yapmıştır.
Vakfa siyaseti sokmamış, engin hoş görüşü ile
herkesi kucaklamış, dürüst ve birleştirici kişiliği
ile hemşehrilerine güven vermiştir. Başarılı bir iş
adamı olduğu kadar başarılı bir yönetici de olan
Sayın özgür, BETAV’ı tüm Bitlis’lilerin evi durumuna getirmiştir. Ülkemizin saygın iş adamlarından Ahmet EREN’in Cemil özgür’den sonra
başkanlığa gelmesi hem Bitlis hem de BETAV
için büyük şans olmuştur. Sayın EREN BETAV’ı
sürekli gelir kaynaklarına kavuşturmak için başarılı çalışmalar yapmaktadır. Takdire değer özveride bulunarak Bitlis Eren Üniversitesi binalarının yapımını gerçekleştirmektedir. En önemlisi BETAV’ı Sayın özgür’ün getirdiği saygın çizgide tutmuş olmasıdır. Vakıf ’ı ailesinin maddi
olanaklarıyla da büyük ölçüde desteklemektedir.
Ancak Sayın EREN bu çalışma ve gayretlerinde
yalnız bırakılmamalıdır. Tüm Bitlisliler Vakfa
daha çok ilgi göstererek her türlü maddi ve manevi desteği vermelidirler. BETAV’ın ülkemizin
dört bir yanına dağılmış olan Bitlisliler arasında
gönül bağı kuran bir köprü olduğu unutulmamalıdır.
Bitlis’in üniversite sınavlarındaki başarısı
geri kalmış Güneydoğu Anadolu illeri için de
olumlu bir örnek olmuştur. Birçok Güneydoğu
ilinde Bitlis’le kıyaslanamayacak kadar zengin
iş adamları vardır. Onlar da her şeyi devletten
beklemeden, Bitlis’li, işadamları gibi daha çok
özveride bulunarak illerinin eğitim sorunlarının
çözümüne katkı yapmalıdırlar. Ekonomik kalkınmanın da, güvenliğin de, hatta ülke ve millet
bütünlüğünün sağlanmasının da öncelikle eğitimden geçtiği gerçeği gözden uzak tutulmamalıdır.
Sevgili Bitlislileri BETAV’a daha çok katkı ve
katılımda bulunacakları inancıyla selamlıyorum.
15
Bitlis, Yapılacak Her Türlü Hizmete Layıktır
Vahit KİLER
Bitlis Milletvekili
Bitlis, vadideki güzel şehir; çocukluğumuz
ve gençliğimizin geçtiği hiçbir anını unutamadığımız ve her anı hatıralarla dolu olan vadideki
buram buram tarih kokan şehir.
400 yataklı bölge hastanesinin temelini atıyoruz.
Artık sevk eden değil, edilen bir il oluyoruz.Hiç
bir vatandaşımızı sağlık hizmetlerinden mahrum etmiyoruz.
Bu şehre ait olmak ne güzel bir duygu, gurur veriyor insana, öyle ki gün geçtikçe şehrin
güzellikleri tek tek ortaya çıkınca daha da mutlu
oluyor insan.
Yıllardır devam eden ve bir türlü yapılamayan yollarımız şimdi duraksamadan yapılıyor.
Bitlisin bütün yolarlı asfaltlanıyor hatta duble
yol yapılıyor. Hizan ve Mutki deki çalışmalar
bittiğinde Bitlis bambaşka bir şehir olacak.
Küçüktük, hayattan haberimiz yoktu, dolu
dolu yaşıyorduk vadinin içinde, Şimdi şehrimiz
büyüdü sığmıyor vadiye, açıldı ve ulaştı üç yol
mevkiine. Hizmetler durmadan devam ediyor,
binalar yükseliyor Rahva’da birer birer, yıllar
önce Bitlisten çıkan birisi şehri tekrar gördüğünde tebessüm kaplıyor yüzünü.
Zaman hızla ilerliyor, önemli olan bu hıza
ayak uydurabilmek ve hatta zamandan daha
hızlı olmak. Yapılacak çok iş var. Çalışıyoruz,
yoruluyoruz ve hizmetleri tek tek kazandırıyoruz. Bitlis’e, Bitlisliye armağan ediyoruz. Geriye
dönüp baktığımızda gurur duyuyoruz, verdiğimiz emekler ve akıttığımız ter için helal olsun
diyoruz. Bitlis elbet tarihi varlıkları ve doğal güzellikleriyle her türlü hizmete layıktır.
Çok değil on yıl öncesinde Bitlisi düşünelim,
dere içerisine sıkışmış ne yeni bir yapılanma, ne
yeni bir işyeri ne de istihdam vardı. Adeta kaderine terk edilmişti vadideki güzel şehir.Çalışmak lazımdı hem de çok hızlı,yılların açıklarını
kapatmak gerekiyordu. Hamdolsun ki çok şeyi
aştık ve hayalini bile kuramadığımız hizmetleri
kazandırdık Bitlise.
2003 yılında göreve başlarken önceliklerimiz
vardı. Sağlık, ulaşım ve eğitim dedik. Çünkü yıllardır halkımız hep problem yaşamıştı, hep yalnız bırakılmıştı. Vatandaşlarımız maalesef doktor bulamadıkları, ameliyat olamadıkları için
hayatlarını kaybetmişlerdi. Sağlıktaki problemlere ivedilikle çözüm yolları geliştirdik ve şuan
Gençlik millete hayat veren en değerli hazinedir. Eğitim bir milletin geleceğidir. Bitlis
dünya çapında yetiştirdiği ilim, irfan ve fikir
adamlarıyla bir döneme öncülük etmiş, büyük
katkılar sağlamıştır. Ancak yıllardır esirgenen
hizmetler şehrin eğitimde geriye gitmesine neden olmuş Bitlis adeta kabuğuna çekilmiştir.
Tekrar eski günlere dönmeliydik, Bitlis denildiğinde tekrar eğitimle akıllara gelmeliydik. Derslik ihtiyaçlarımız teker teker giderildi, teknolojiyi bütün öğrencilerimizle buluşturduk, alt yapı
sorunlarını çözdük ve çocuklarımıza sonuna
kadar güvendik. Çok şükür geldiğimiz noktada
herkes tarafından takdir edilen bir durumdayız.
Son iki yıldaki LYS sınavı TS dallarındaki Türkiye birinciliği ayrıca bu yıl ortalamada Türkiye altıncılığı bizleri mutlu etmiş, yolumuzu ve
ufkumuzu daha da açmıştır. Başarılar hedeflerimizi daha da yükselmiş olup inşallah daha güzel başarıları hep beraber yaşayacak ve tarihteki
ilim ve irfan yurdu olan Bitlisimizi tekrar aynı
çizgiye taşıyacağız. Bu arada bugünlere gelmemizde büyük emekleri olan hayırsever işadamlarımız ve ailelerine sonsuz teşekkürü tekrardan
borç biliyoruz. BETAV ailesi de verdiği destekle
başarının önemli mimarlarından olmuştur.
Üzerinde yoğunlaştığımız ve çözüm aradığımız alan istihdamdır. İnşallah bu sorunu da
ortadan kaldırmak için çalışıyoruz. İstihdam
yarattığımız zaman inşallah Bitlis bambaşka bir
şehir olacak. Bitlisli olmak büyük ayrıcalıktır.
16
Eğitimdeki Başarı Müreffeh Bitlis’i Ortaya Çıkarır
Vedat DEMİRÖZ
Bitlis Milletvekili
İnsanlığın yaşamını eğitim yoluyla geliştirdiği kabul edilen bir gerçektir. Eğitimin insanın
bireysel, toplumsal ve sosyal yönlerden başarıya
ulaşmasında en temel araç olduğunu söyleyebiliriz. Bu gelişim barış özgürlük ve sosyal adaleti
de beraberinde getirir.
Ayrıca eğitim; toplumsal ve ekonomik kalkınmanın da itici gücü olarak tüm sektörleri
etkilemektedir. Bunun için eğitime yapılan yatırımların karşılığını kat be kat geri dönüştüğünü
görmekteyiz.
Eğitim ekonomiyi ateşler. Topluma biçim
verir. Bu da eğitimli insan gücüyle meydana gelir. Bunu fark eden toplumların bugün dünyada
en yüksek noktalarda olduğunu görüyoruz.
Ülke olarak biz de bunu son yıllarda fark
eden toplumlardan olduk. Son on yılda eğitim
bütçemiz en yüksek sıraya yükseldi. Eğitim yatırımları en öncelikli yatırımlar arasına alındı.
Eğitim yatırımlarındaki hamleler Bitlis’imizde kendini gösterdi ve iki yıldır üst üste üniversite giriş sınavlarında birincilikler elde edildi. Zirveye çıkmak zordur. Ancak zirvede tutunmak
daha da zordur. Birinci yıl elde edilen başarı tüm
Türkiye tarafından takdirle karşılandı ancak
ikinci yıl gelen birincilik bu başarıyı perçinledi.
Yapılan çalışmaların aynı hızla ve daha bir gayretle devam etmesi önümüzdeki yılda yakalanan
ivmenin devam edeceğini, başarı çıtasının daha
da yükseklere çıkacağını göstermektedir. Bitlis
artık zirvede yerini almıştır.
Bu başarılarda şüphesiz birçok etken olduğunu biliyoruz. Yöneticilerimizin, idarecilerimizin,
öğretmenlerimizin, başarıya inanan öğrenci ve
velilerimizin katkıları başta gelmektedir. Ancak
bunlar kadar önemli olan eğitim yatırımlarını
da unutmamak gerekir. Bu yatırımlar içerisinde
gerek devletin gerek hayırsever iş adamlarımı-
zın katkısı çok büyüktür. Bu başarıda BETAV’ın
da önemli bir yeri vardır. Yıllardır üniversite öğrencilerine burslar verilmiş, fakir öğrencilerin
yanında olmuştur. Bu destek fakir olan başarılı
öğrencilerimize cesaret vermiş, her zaman BETAV’ın desteğinin yanlarında olacağına inanmaları, onların okuma azmini kamçılamıştır.
Böylece geçmişte ilim merkezi olan Bitlis,
yeniden eski misyonuna doğru hızla yol almaktadır. Yetişen eğitimli nesiller ilimizin gelecekte
hem kültürel olarak hem ekonomik olarak çok
daha güzel noktalara geleceğini göstermiştir.
Eğitimin toplumsal ve ekonomik kalkınmanın
itici gücü olması nedeniyle, bugünki başarılar,
ekonomik kültürel ve sosyal sorunlarını çözmüş
müreffeh bir Bitlis ortaya çıkaracaktır.
Ülkemizde ve ilimizde en büyük sorunlardan birisinin işsizlik olduğu ortada. Nitelikli
ve eğitimli iş gücünün yeterli olmayışı işsizlik
oranlarını da yükseltmektedir. Kurumlar kalifiye eleman bulamamaktan yakınırken halkımız
da iş bulamamaktan şikâyet etmektedir. Bu durum yıllardır sorun olarak karşımızda durdu.
Sarmal halindeki bu problem eğitimdeki başarılarla yıkılmaya başladı. Ülkemizdeki ve özellikle
ilimizdeki bu eğitim hamleleri bir müddet sonra
meyvelerini vermeye başlayacak, gençlerimiz
zamanla yetişmiş eleman olarak ilimizin ve ülkemizin kalkınmasına katkılar sunacaktır. Şüphesiz yetişmiş insanın, kalifiye elemanın olduğu
yere yatırım daha kolay gelecektir. Bölgenin en
büyük ihtiyacı olan yeni iş sahaları açılacak istihdam alanları çeşitlenecektir. Böylece birçok
sorun, başta işsizlik olmak üzere hızlı bir şekilde
çözülmeye başlayacaktır.
Geleceğe umutla bakıyoruz. Artık ne Türkiye eski Türkiye’dir ne de Bitlis eski Bitlis’tir. Bu
aydınlık yoldan kimse bizi geri döndüremeyecektir.
17
Ben Bitlisim
Fehmi ALAYDIN
Bitlis Belediye Başkanı
B
itlis Belediyesinin Nisan 2009’dan itibaren kentin önüne koymuş olduğu
Kültür Temelli Kalkınma Vizyonu, ilimize yıllarca çok büyük katkıları olan ve bu katkıları
artarak devam eden Bitlis Eğitim ve Tanıtım
Vakfı (BETAV) tarafından da benimsenmiş
olup, takdir ve destek görmüştür. Değerli
işadamlarımız da kentin, kültürel mirasının
korunarak geliştirilmesi ve gelecek nesillere
aktarılması konusunda çok kararlı ve istekli
davranmaktadırlar. Değerli iş adamlarımızın ve BETAV’ın bu kararlılığı ve istekliliği,
Belediyemiz ve çalışanları içinde iyi bir motivasyon kaynağı olmuştur. Belediyemizin,
ÇEKÜL Vakfı rehberliğinde oluşturmuş olduğu Kültür Odaklı Yol Haritası çalışmasına
BETAV’da dahil olmuş ve sürece fikirsel bazda
önemli katkılarda bulunmuştur. Bitlis Belediyesi, BETAV ve ÇEKÜL üçlü toplantıları birkaç kez İstanbul Çekül Vakfı Merkezinde gerçekleştirilmiş ve somut adımlar üzerinde çalışılmıştır. Bu adımların en önemlisi, Kentsel
Tasarım Rehberi’dir. Hayati öneme sahip bu
rehber hazırlandığında, kentin tarihi dokusu
ile yeni mimarisinin birbiri ile sağladığı uyum
ve gelişen dünyanın en tatlı ve en estetik şehrini inşa etme şansına sahip olabileceğiz.
Herkesi oldukça heyecanlandıran bu çalışma
için BETAV liderliğinde Belediyemiz, Çekül
Vakfı iştiraki ile Doğu Anadolu Kalkınma
Ajansına proje başvurusu yapılmış ve proje
Eylül ayında onaylanmıştır. Proje; 7.000 yıllık
tarihi bulunan Bitlis için bir Kentsel Tasarım
Rehberi hazırlanmasını ve kentin karşılıklı tepelerden kuşatan 5 bölgeyi kapsayan Projeler
Paketinin hazırlanmasını öngörmektedir. Bu
projeler içerisinde, Şeribey Tepesi Seyir Terası Projesi, Bitlis Sular Vadisi Projesi, Muştakbaba ve Zeydan Mahalleleri, Bitlis Kalesi ve
Çarşı Meydanı ile buluştuğu Kültür Kavşağı
Projesi, Mahallebaşında İhlasiye Medresesinin Gökmeydan Camii ile buluştuğu devasa
Şehir Meydanı Projesi oldukça ilgi çekmektedir. Şüphesiz ki, bu projeler hepimizi çok heyecanlandırmaktadır ve hepimizin gözlerinde inşa etmeyi planladığımız şehrimize dair
binbir tasarım canlandırmaktadır. Kentin
yüzyıllar boyunca önünü açacak olan bu vizyon projelerin hazırlanmasından hayata geçirilmesine ve korunmasına kadar Kamu-Sivil
Toplum-Özel Sektörün işbirliği çok önem
arz etmektedir. BETAV sayesinde, kentimiz
bu işbirliği konusunda diğer kentlere örnek
olabilecek bir çalışma ve bütünlük içerisindedir. Bu çalışmalara Üniversitenin sağlayacağı
akademik destek ile diğer kamu kurumlarının
sağlayacağı insan kaynakları ve lojistik destek
de büyük bir öneme ve paya sahiptir.
BETAV’ın yıllardır yürüttüğü çalışmalar
sonucunda Bitlis, son 2 yılda ülkemizde LYS
sınavında üst üste 2. kez Türkiye birincisi olmuş, diğer bir çok ile de örnek olmuştur. Bu
oluşumda emeği olan BETAV Onursal Başkanı Sayın Cemil Özgür Bey’e, BETAV Başkanı
Sayın Ahmet Eren’e, tüm BETAV üye ve destekçilerine şükranlarımı sunarım.
18
Çok değerli işadamımız, Bitlislilerin gönlünde taht kuran Ahmet EREN ağabeyimizin
Tarihi Müftüler Evini restore ederek başlatmakta olduğu Restorasyona destek dalgasının
da giderek büyüyeceğine ve çok ilgi göreceğine yürekten inanmaktayım. Tarihi Müftüler Evi, ülkemizin Kültürel Miras Eğitiminde
önemli bir yere sahip bir Eğitim Merkezine
dönüştürülmek üzere ÇEKÜL Vakfına önerilmiştir. Bu Eğitim Merkezi projesinin hayata
geçmesi de, Bitlis’in Kültürel Miras alanında
bölgesel bir eğitim ve destek merkezine dönüşmesinde kilit bir misyon üstlenmesine
katkı sağlayacaktır.
ülkemize çok büyük katkılar ve hayırlar getir-
Tasarlamakta olduğumuz ve çok yakın
zamanda lojistik alt yapılarını birlikte tamamlayacağımız vizyon projelerin İlimize ve
LİS’İM” diyen kentimizin bu feryadını ve di-
mesi dileği ile başta BETAV Yönetim Kurulu
Başkanı Sayın Ahmet EREN ağabeyimiz ve
tüm Yönetim Kuruluna, çok değerli BETAV
ekibine, ÇEKÜL Vakfının saygıdeğer Başkanı
Sayın Prof. Dr. Metin SÖZEN Hocamıza ve
Çekül ekibine, Belediyemizdeki mesai arkadaşlarıma ve katkı sağlayan diğer tüm tüzel
ve özel kurum ve kişilere Bitlis adına, Bitlisin
çocukları ve gençleri adına şükran ve minnet
duygularımı arz ediyorum.
“BENİ DÜNYA KÜLTÜR MİRASINA
YENİDEN ARMAĞAN EDİN, BEN BİTleğini elbirliğiyle yerine getirebilmek umudu
ve saygıyla...
Nemrut krater gölü
19
Rahva’ya Doğru
M. Asım HACIMUSTAFAOĞLU
Bitlis Eski Valisi
Bitlisli gençlerimizin, son yıllarda eğitim
alanında elde ettikleri büyük başarıları gördükçe, hem gururlanıyor, hem de yıllar öncesinden, eğitime, Bitlis’te yapılmaya başlanan
uzun vadeli planlama ve yatırımların doğal
sonuçlarının alınmaya başlanmış olmasından
mutluluk duyuyorum. Bu vesile ile de, bu konuda en büyük pay sahibi olan BETAV’ın kurucularını, eski ve yeni yöneticilerini takdirle
anıyor ve selamlıyorum.
2000’li yılların başında, yeni Bitlis’in
RAHVA düzlüğünde kurulması düşüncesi ve
uygulamasının ne kadar isabetli olduğu zaman geçtikçe daha iyi anlaşılıyor. Çünkü Rahva’dan yükselen eğitim tesisleri, sosyal tesisler,
spor tesisleri, toplu konutlar Bitlis’i parlak bir
geleceğe taşıyor.
Aynı bölgeye kurulan Bitlis EREN Üniversitesi, inanıyorum ki, önümüzdeki yıllarda Bitlis’li ortaöğrenim geçlerinin, Türkiye
genelinde sağladıkları başarılar gibi ismini
duyuran ve gençlerce tercih edilen bir büyük
öğrenim kurumu haline gelecektir.
Tatvan-Ahlat İlçeleri tarafından yapımı
programlanan, ama birtakım bürokratik sebeblerle yapımına başlanamayan Bitlis Havaalanı gerçekleştiğinde bu gelişmelere daha da
hız kazandıracaktır.
Hatırlanacağı gibi Bitlis Havaalanı için gerekli olan arazilerin kamulaştırma ve tahsisleri yapılmış, daha sonra yerleşim planı Ulaştırma Bakanlığınca hazırlanmıştı. Bu arada da
Genel Kurmay Başkanlığının Havaalanı yeri
konusunda verdiği olumsuz görüşün değiştirilmesi sağlanmıştı. Ancak yerel imkânlarla
(Valilik, makine parkı olan işadamları gibi)
arazinin tesviyesine başlama aşamasında gözlemci olarak Ulaştırma Bakanlığından gönderilen heyet Havaalanı Pistinin yerinin değiştirilmesi gerektiğini rapor etti. Bu işlem 500
dekarlık ek kamulaştırmayı gerektirince, işe
girişmek ertelendi.
Konu ile ilgili bir anımı da paylaşmak istiyorum. 2006 yılı başlarında Van’dan Ankara’ya THY ile uçarken hareketten hemen
sonra uçağın pilotlarını kokpitte ziyaret ettim.
Kendilerine, Bitlis Havaalanını yapmayı düşündüğümüz alanı göstermeyi ve görüşlerini
almak istediğimi belirttim. Memnuniyetle kabul ettiler.
Havaalanı yapımı amacıyla kamulaştırılan
araziyi uzaktan gösterince, yaklaşmak gerektiğini ifade ettiler, uçağın rotasını sağa doğru
çevirerek havaalanı arazisine doğru süzülmeye başladılar. Bütün araziler metrelerce kar ile
kaplı, iken, bu yerde belli belirsiz kar bulunuyordu. Aynı anda kulenin uyarıları gelmeye
başladı. Meğer rota değişmiş ve irtifa kaybediyormuşuz. Bölge görüldükten sonra yükselişe
geçildi ve kuleye herhangi bir sorun olmadığını bildirdiler. Uçak rotası, her zaman Nemrut
Dağı-Bitlis arasındaki güzergâhta iken, ilk kez
Nemrut-Ahlat arasından geçildi ve uçak yolcuları havadan Nemrut Dağı ile Gölünü farklı
cepheden seyir imkanı buldular.
Dilerim ki bu Havaalanı yakın bir zamanda gerçekleşir.
20
Tüm Bitlislilere kucak dolusu sevgiler…
1994 / 8 Ağustosu ve Bitlis
M. Nezir GENCER
BETAV Genel Başkan Yardımcısı
BETAV 1987 yılında kuruldu ama bu gün
için gelenek haline gelen 8 Ağustos ziyareti ilk
olarak 1994 de yapıldı.
fek fileleri ile evlerinin yolunu tutuyor. Vah
ki vah benim Bitlis’ime. O gülen şakır şakır
espri yapan insanımızdan eser kalmamış.
İstanbul ve Bursa ekibi olarak uçakla Van’
a geldik. Hemşerilerimiz bizi Van Havaalanı’
nda karşıladılar. Van’ da bizleri karşılamaya
gelen iki otobüs ve birkaç arabayla yola çıktık.
O Hal dönemiydi. Jandarma yoldan geçen
herkes gibi bizi de Van’ dan Bitlis’e gelinceye
kadar en az dört yerde durdurdu. Bazıları bavullarımızı aradı, bazıları üstümüzü başımızı,
bazıları ise hüviyetlerimizi toplayıp kontrole
götürdü. Çok şükür ki temiz çıktık. Bu olaylar
bize Ağustos ayının 30 derecesinde buz gibi
bir hava estirtmeye başlamıştı. Ahlat’taki otelimize yerleştik sonra Muş uçağıyla Ankara’
dan gelen arkadaşlarımızla buluştuk. Büyük
bir özlem ve merak içerisinde Bitlis’e gittik.
Önce bir çarşı pazar gezmeye çıktık. Adeta bu
şehir o bizim bıraktığımız şehir değildi. Sanki
hiç bilmediğimiz bir ülkeye gitmişim gibi bir
his. Her yere, her kese hayret içerisinde bakıyorum, herkes bize oturdukları küçük kürsülerden hayretle bakıyor. Biri öbürüne soruyor
“bunlar kimdu, neye gelmişle?” diğeri cevap
olarak “vallah bılmenem feket ya seçime
gırmağe ya da teşvik almağe gelmişle herhalde”. Bu defa daha dikkatli ve anlamlı bakışlar artıyor. Hiç konuşmadan sadece yüzümüze bakarak sorulan bu ve benzeri kinayeli
soruları artıyor veya ben öyle hissediyorum.
Ne yapsın adamlar? O zamana kadar kimse
dertlerine derman olsun diye gitmemiş. İşte
bu nedenle adamlar konuşmadan yani ses çıkarmadan anlaşma lisanını öğrenmişler. Kafalar karma karışık hava 30 derece ama ortam
soğuk. Hava kararmaya başlıyor yavaş yavaş
kapanan kepenklerden sonra insanlar ufak te-
Bitlis Belediyesi akşam yemek düzenlemiş
ve yemeğin arkasından da programa “panel”
yazılmış. Önce yemek yedik ve sonra belediye içerisindeki toplantı salonuna geçtik. Dönemin Belediye Başkanı panelin başlayacağını
söyledi. Oradan bir hemşerimiz “Babam panel nedu men bılmenem” demesi gülüşmelere sebep oldu salondaki o buz gibi havayı
yumuşattı. Azıcık da olsa içerisi ısındı. Salonun dörtte birini biz misafirler dörtte üçünü
de orada yaşayan hemşerilerimiz doldurmuş.
Ama bu dörtte üçün yüzüne baktığınızda her
şey anlaşılıyor. Yemek ile ısınan hava, daha
konuşmaya başlamadan tekrar buz gibi oldu.
Başkanın konuşmasını kimse dinlemiyor.
Yerli olanlar bizleri tanımaya çalışıyor, bizler
de onları hatırlamaya çalışıyoruz. Tabii aradan yıllar geçmiş. İlkokuldan, mahalleden tanıdığımız bir arkadaşımız saçı sakalı ağarmış
bir insan olarak karşımızda ama tanıyamıyoruz. Sonra tanıyanlar yerinden kalkıp mesela “vah Nezir sensen?” diyor gelip sarılıyor,
gözleri yaşarıyor ama tüm bu sıcak ilgiler dahi
havayı yumuşatmaya yetmiyor. Aslında hiçbir
farkımız yok. Sadece garibimin farkı o Bitlis’i beklemiş ben yokluktan imkânsızlıktan
kaçmışım. Kaçanların büyük bir kısmı ya
okumak için ya da bir baltaya sap olmak için
Bitlis’ten ayrılmış. Ama döndüğümüzde çok
beter bir tablo ile karşılaştık. Hoş bizde kalsaydık faklı bir şey olmazdı.
İnsanlarımız gözümüze böyle gözüktü. Ya
şehir; Bitlis’in kendine özgü yontma taştan yapılan mimarisi çok özgün bir mimari olduğu-
21
nu övüne övüne herkese anlatırdık. Bu günün
Türkiye’sinde dahi ısı yalıtımının önemi yeteri
kadar bilinmezken o güzelim yapıların aralarına yapılan gecekondu türü binalarla perişan
olmuş. Şehir içinde hiç bir norma uymayan
apartman müsveddeleri yükselmiş. Bu yapılar tüm doğal görünümü, dağların, tepelerin
önünü kapatmış. Şehrin ortasından akan şırıl
şırıl sesi ile şehri şenlendiren, serinlendiren
Bitlis Çayı’nın üzerini kapatan sözde alt katı
dükkan yapılar çirkinlikleri daha çok artmış.
Ne bu dükkânlar da ne de diğer dükkânlarda
alışveriş yapana pek rastlanmıyor. Çayın üstünde çok nadir açık bırakılan yerlerde adeta
bir çöp deposu olmuş. Ağır koku ve uçuşan
her cins sinek de işin cabası. Belediyenin hiçbir gelir kaynağı yokmuş. Çalışanların aylıklarını dahi ödemekte zorlanıyor. Neyle hizmet
edecek.
Terörün en azgın dönemi. Gece insanlar
sokağa çıkamıyor ve muhtemel silahlı saldırı korkusu ile yatak yorganlarını pencerenin
önüne yığıyor. Adeta insanların feleği şaşmış.
Onlar bu şartları kanıksamış. Gençler işsiz,
yoksulluk bir yanda, umutsuzluk bir yanda.
Aynı şehirde doğan aynı okulda okuyan aynı
kültürü alan insanlarız belki ama onların ne
mecali kalmış ne de dermanı. Dertlerini konuşmadan anlatma yetisine sahipler. Toplantıda hiçbir şey konuşmayanlar bakışlarıyla konuşanlardan daha çok şey anlatıyor. Bazısı da
konuşuyor. Ama adeta isyan ediyor. Belki on
beş günden beri sakal tıraşı olmamış üzerindeki kılık kıyafet hak getire, heyecandan gözleri yuvasından fırlamış, sesinin tonu kontrolsüz, sıraladığı kelimeler aslında çok anlamlı
ama düşündüklerini heyecandan anlatamıyor. Sonra susuyor ve gözümüze bakıyor. Bu
seferde konuştuğu her şeye pişman olduğu ve
hatta kendi kendine “ben ne halt karıştırdım,
bu adamların ne suçu var?” diye içi içini yediğini hissediyorum. Dikkatle baktığımda bu
adam benim ilkokul sıra arkadaşım olduğunu
anımsıyorum. Bir düşünüyorum ve bir atasözünü anımsıyorum. “Ak gün ağartır, kara
gün karartır” Hey gidi rahmetli Coro Nayif.
Yorgun olmamıza rağmen o günün gecesi çoğumuz üzüntüden belki hiç uyumadık . Belki de bir kısmımız da bu toplantıya
geldiğine, bu olumsuzlukları gördüğüne çok
pişman oldu. O gecenin sabahı 8 Ağustos
kutlamaları vardı. Bu kutlamalarda beş altı
kişilik bir heyetle önce Vali’ yi makamında
ziyaret ederek, ilk kutlamanın ona yapılması
gerektiği konusunda hem fikir olduk. Sayın
Dönem Valimizi ziyarete gittik. Gördüğümüz
veya hissettiğimiz manzara Sayın Valimiz de
şafak sayan bir insan hissi verdi bize. Doğru
hatırlıyorsam o da Bitlis’ le ilgili umudunu yitirmiş ifadeler kullandı. Ama bize çay ikram
etti. Her halde o zaman daha sivil toplum örgütlerinin önemi çok anlaşılmıyordu.
Çayımızı içtikten sonra kutlamaların yapılacağı alana geçtik. Küçücük bir protokol
çadırında bazılarımız yer bulduk bazılarımız
ayakta kaldı. Konuşmalar yapıldı. Resmi geçit töreni başladı. Küçük bir bandonun çaldığı
marşlar eşliğinde küçük bir askeri birlik sonra
da ayağında babasının, annesinin belki abisinin belki ablasının yırtık pırtık ayakkabısını
giymiş utancından kimseye bakamayan okul
çocuklarımız geçti. Ne üst baş var ne saç sakal
düzgün bakımlı. İnsanın içini sadece sızlatmıyor adeta kurşun gibi deliyorlardı. İnsanımızın bu kadar öz güvenini yitirdiğini hiç
görmemiştim. Sonra resmi kurumların ağaç
dalları ve bayraklarla süslenmiş 15-20 aracı
geçti. Tören bitti. Bu tören Bitlis’te olan biteni
bizlere bir güzel anlattı. Zor bela göz yaşlarımızı içimize akıttık. Ankara ekibindeki arkaşlarımız Muş uçağı ile gelmişlerdi onlar geri
dönmek üzer Muş’a bizde İstanbul için Van
uçağına gidecektik.
Ama bizim akil insanlarımız iş başındaydı. Ve bu iş başı 1987 yılında başlamıştı. Akil
22
ve fedakâr insanlarımızla şuna karar verdik.
“Arkadaşlar Bitlis yanıyor. Ne yapalım edelim
acele bu yangına su serpelim. Ve bu insanlara
hiç olmazsa acil olarak bir moral verelim. En
kısa zamanda bir acil eylem planı yapmalıyız”
diyerek hem bir hedef konuldu hem de kendi
kendi içimize su serptik. Ama orada konuşulanlar sık sık yapılan toplantılarla tek tek
hayata geçirildi.
BETAV özellikle o günden sonra ülkemizin en örnek Sivil Toplum kuruluşu oldu.
Her an performansını biraz daha artırdı.
Vakıf kuruluşundaki vakıf senedinde yazılı
olan amaçları hep aştı. Esas amacı üniversite öğrencilerine burs vermek olan bu vakıfın
yönetimindeki insanlar ekonomik krizin
en maksimum olduğu seviyede kendi işlerini durdurdular ama Bitlis’e bir eğitim vadisi
projesini aksatmadılar. Bunları yaparken bir
yandan da Vakfı maddi bir varlığa eriştirdiler.
Bugün için BETAV’ın mal varlığı 10 milyon
doların üzerindedir. Başta İstanbul’ da olmak
üzere Bursa’ da ve Bitlis’ te kıymetli mülklere
sahiptir. Tüm ülkenin tanıdığı ve saygı duyduğu bir şana ve şerefe sahiptir.
Yavrularımız Bitlis’e üniversite sınavlarında şehir birinciliği getiriyor. Kılık kıyafetleri
adam gibi. Türkçeleri ülke birincisi. Başladığımız bu yarışı bundan sonra hiç bırakmayacağız. Çünkü artık Rahva’ da örnek bir eğitim
vadimiz var. İlkokuldan üniversiteye kadar
sıra sıra eğitim yuvaları, spor kompleksleri,
yurtlar ve sosyal tesislerle Bitlis bir eğitim
merkezi haline dönüşürken, BETAV Ormanı
ile de ayrı bir anlam kazandı. Şimdi sıra “Old
Town” eski Bitlis’i örnek hale getirmek.
BETAV’ ın bu gayretine katkı koyan çok
değerli siyasilerimizden idarecilerimizden
bürokratlarımızdan ve de BETAV’ı kuranlardan Allah razı olsun. Ben 1994/8 Ağustosunu böyle hatırlıyorum. Bakalım benim oğlum
Emre, kızım Elif 20 yıl sonra bugünleri nasıl
hatırlayacaklar. Vallahi Bitlis için gerekeni gerektiği zaman yapmazlarsa babalık hakkımı
helal etmem.
Van ve Erciş depreminde dolayı geçmiş
olsun, vefat edenlere Allah rahmet etsin ve
yakınlarının başı sağ olsun diyerek sözlerimi
noktalamak istiyorum.
Necibe Gencer Kız Meslek Lisesi
23
BETAV Eşref Peker Mutki Kültür ve
Taziye Evi Açılış Konuşması
M.Zeki PEKER
1. BETAV Eşref Peker Kültür ve Taziye Evinin
açılış törenine hoş geldiniz, şeref verdiniz.
Hepinizi en samimi duygularımla selamlıyorum.
2. Bizleri biz yapan, insan olmanın erdemini bizlere yaşatan değerlerimizdir. Örf ve
adetlerimiz, geleneklerimiz, göreneklerimiz,
yani kültürümüzdür. Kıvançta ve tasada bir
olmamızı, birlikte olmamızı kültürümüze
borçluyuz. Değerlerimizi yaşatmak, daha
sonraki nesillere aktarmak konusunda hepimize sorumluluk düşüyor. Bu sorumluluklardan biri de; acıyı tatlıyı beraber yaşayıp,
paylaşma geleneğini yaşatacağımız ortak
kullanım mekânlarını kurmaktır. Nasıl ki,
atalarımız Bitlis’imizde, günün ihtiyaçlarına göre, tüm toplumun istifade edebileceği
hanlar, kervansaraylar, medreseler, çeşmeler
kurmuşlarsa; bugün de bizler, Bitlis’in bağrından çıkmış işadamları olarak, ecdatlarımızın bu geleneğini, yine günün ihtiyaçları
doğrultusunda; üniversite, okullar, yurtlar,
taziye ve kültür evleri kurarak sürdürmeye
çalışıyoruz.
3. Daha önce de sıkça ifade ettiğim gibi, yasa ortak olmak, memleketimizin en güzel adetlerinden, geleneklerinden biri. Özellikle vakitsiz ölümlerde yüreklere düşen kor ateşi; bir
dostun, bir akrabanın, bir hemşerinin yanı
başımızda durması söndürebiliyor. Yasımızı
dinimizin ve kültürümüzün öngördüğü şekilde yaşamak, acımızı paylaşıp azaltmak ve
bu geleneği yaşatarak nesilden nesile intikal
ettirmek noktasında taziye evleri büyük bir
işlev görmekte. Müslüman ebediyete intikal
ederken, geride kalanlardan sadece ve sadece
dua bekler. Taziye evleri vefat edenlerin ardından mütemadiyen toplu dua edilmesinin
de vesilesi olmaktadır.
4. Hemşerilerimizin yoğun talebi üzerine; çok
temel bir toplumsal ihtiyaç olan kültür ve taziye evleri projemizi başlattık. Başta Tatvan
olmak üzere bugün dördüncü kültür ve taziye evimizi açıyoruz. Arsa tahsis işlemlerinin
bitmesi durumunda, Allah’ın izniyle bu sene
içerisinde Adilcevaz ve Bitlis il merkezinde
de temellerimizi atacağız. Belediye başkanlarımıza ve emeği geçen tüm arkadaşlarıma
teşekkür ediyorum.
5. Bu projenin startını verirken, bize arsa tahsis
edilecek her ilçe ve il merkezimizde kültür ve
taziye evi kuracağımızı ifade ettik. Eğer Bitlis ve Bitlisli ise; bizim için ne olduğu, kimlerden olduğu, hangi parti ve düşünceden
olduğu, Bitlis’in neresinde olduğu önemli
değil. Temel hedefimiz Bitlis’imizin sosyal
gereksinimini gidermektir. Bu uğurda fark
gözetmiyoruz, kimseyi ayırmıyoruz.
6. Bu işleri Allah rızası için, memlekete faydalı
olmak için yapıyoruz. Merkezi idarenin ve
yerel yönetimlerin ulaşmadığı noktada bir
açığı da belki biz kapatırız düşüncesiyle hareket ediyoruz.
7. Hz. İbrahim’in ateşe atıldığını duyan küçük
bir kuş, gagasına bir damla su alıp, ateşi söndürmek için suyu ateşin üzerine bırakır. Hz.
İbrahim kuşa: “Kuş kardeş kanatlarına dikkat et, hem senin taşıdığın su ateşi söndürmeye yetmez ki, zaten rabbimin dediği olur.”
der. Buna karşılık mübarek kuş: “Ben de bunun böyle olduğunu biliyorum, fakat istedim
24
ki safım belli olsun.” der. Bizim, işadamları
olarak, Bitlis’in her ihtiyacını gidermek gibi
bir gücümüz yok. Ama biz de istiyoruz ki safımız belli olsun. Bizim safımız da mübarek
kuşun davranışında olduğu gibi, ateşe odunla gidenlerin safı değil, ateşe su ile gidenlerin
safıdır. Safımız, hayır, hasenat; insanımıza,
memleketimize hizmet safıdır. Niyetimiz ve
amelimiz bu minvaldedir. Başka bir amacımız ve hesabımız yok. Hamdolsun Allahıma
ki safımızı belli ettiren eserleri yapma fırsatını bizlere verdi.
8. Biz her şeyiyle güzel bir Bitlis istiyoruz. Şairin de dediği gibi:
Memleket isterim
Gök mavi, dal yeşil, tarla sarı olsun;
Kuşların çiçeklerin diyarı olsun.
Memleket isterim
Ne başta dert, ne gönülde hasret olsun;
Kardeş kavgasına bir nihayet olsun.
Memleket isterim
Ne zengin fakir, ne sen ben farkı olsun;
Kış günü herkesin evi barkı olsun.
Memleket isterim
Yaşamak, sevmek gibi gönülden olsun;
Olursa bir şikâyet ölümden olsun.
9. Bugün baba ocağı, baba diyarı Mutki’deyiz.
Baba dostları, akrabaları, yarenlerinin içindeyiz. Yani su olsak arayacağımız çatlağın
bulunduğu yerdeyiz. Size babam merhum
Eşref Peker ismini emanet etmeye, Eşref Peker ismini burada yaşatmaya geldik.
10.Bugünlere gelmemizde babam merhum
Eşref Peker’in rolü çok büyüktür. O, bize
çalışkanlığı, dürüstlüğü, iş disiplinini, kültürümüze ve dinimize bağlı olmayı öğretti.
Bugün bir ekmek yiyip, paylaşıyorsak, yine
memleketimize böyle bir hayırlı hizmeti ve-
Mutki Taziye Evi’nin açılış töreniniden bir sahne
25
şamamızdaki katkı ve emeklerinden dolayı;
Sayın valimize, milletvekillerimize, eğitim
camiamıza ve başarının asıl mimarları öğrenci kardeşlerime sonsuz teşekkürlerimi
sunuyorum.
rebiliyorsak, bu Eşref Peker’in sayesindedir.
Rahmetli babamın aziz hatırası önünde saygıyla, minnetle eğiliyorum. Ruhu şad olsun.
11.Şu an çok mutlu ve çok heyecanlıyım. Lütfen heyecanımı mazur görün. Kültürüne ve
dinine sımsıkı şekilde bağlı olan merhum
babamın ismi kendi diyarı Mutki’de, anısına
inşa edilmiş bu hayırlı kültürel eserde ebediyen yaşayacak. Mutkili kardeşlerimden bir
arzum var. Hemşeriniz, akrabanız, dostunuz
Eşref Peker ve tüm ailesinden hayır dualarınızı ne olur eksik etmeyin. Sizden sadece dua
istiyoruz, dua bekliyoruz.
12.Yine merhum babamın isminin vakıf denince bırakın Bitlis’te, Türkiye’de marka olan
BETAV ile birlikte yer alması ise tarifi zor bir
duygu benim için. BETAV, Bitlis’in tanıtım
ve eğitiminin yapı taşı olarak hizmetlerine
ilk günün heyecanı ve kuruluş ilkelerine bağlı bir şekilde devam ediyor. Tüm Bitlislilerin
göğsünü kabartan, 2010 LYS TS alanındaki
tarihi başarıda, kuşkusuz BETAV’ın ve BETAV’lıların büyük ölçüde katkısı rol oynamıştır. Bitlis’in dört bir yanında hayırsever
işadamlarımızın eğitimimize kazandırdıkları eserler, bu gurur verici başarıyı yaşamamızda çok önemli işlev görmüşlerdir. Huzurunuzda Bitlis’te eğitim hamlesini başlatan
başta Sayın Ahmet Eren ağabeyime ve diğer
tüm hayırsever işadamlarımıza şükranlarımı
arz ediyorum. Yine Türkiye birinciliğini ya-
13.Üniversite sınavlarındaki başarımız; bu yöreye ekilen her tohumun hasadının er geç
alınacağını göstermiştir. Eğitimde alınan bu
büyük hasattan sonra, inanıyorum ki ticarette de kalkınmada da yakın zamanda hasat
alınacaktır. Yeter ki hayır tohumları ekilsin,
yeter ki insanımıza şans verilsin.
14.Sayın Ahmet Eren ağabeyimiz, bir konuşmasında: Amerikalı siyahi lider Martin Luther King’den esinlenerek, bir rüyam var, o
da BETAV’ın 100. yılını görmesidir, demişti.
Ahmet ağabeyim. Siz hiç merak etmeyin.
Ne mutlu ki; okullardan, kültürel eserlerden
ismi eksik edilmeyen BETAV, şimdiden 100
yılı aşkın süre yaşayacağının müjdesini bize
vermiş durumda.
15.BETAV Eşref Peker Kültür ve Taziye Evi’nin
Mutkili hemşerilerime hayırlı olmasını diliyor, açılış törenimizi onurlandırdığınız için
sizlere şükranlarımı arz ediyor, hepinizi saygı ve sevgi ile selamlıyorum. Mübarek ramazan ayının başta Bitlis olmak üzere, ülkemiz
ve tüm insanlık için hayırlara vesile olmasını
arzu ediyorum. Sağ olun, var olun…
26
Cemil Ağabey!
Muzaffer AHLAT
Değerli vakıf üyeleri, hepinizin çok yakından tanıdığı Sayın Cemil Özgür Beyle ilgili
olarak Vakfımızın ilk kuruluş yıllarına ait bir
anımı sizlerle paylaşmak istedim.
Bitlis Eğitim ve Tanıtma Vakfı kurulmadan
önce İstanbul Fındıkzade semtinde, hayırsever hemşehrilerimizin katkıları ile rahmetli hemşehrimiz Remzi Buharalı tarafından
yapılmış bir öğrenci yurdumuz vardı. Uzun
zaman İstanbulda üniversite tahsili yapan bir
çok öğrencimiz, okullarını bu yurtta kalmak
sureti ile bitirdiler.
Ancak 1980 ihtilalinde, o zamanki öğrenci
olaylarından ötürü söz konusu öğrenci yurdumuz İstanbul Özel İdaresine devredildi.
1987 yılında Bitlis Eğitim ve Tanıtma Vakfı
kurulduğunda bu öğrenci yurdunun tekrar
Vakfımıza devredilmesi konusunda üyelerimizce yoğun çaba sarfedildi.
O sırada ben Bitlis’te iken, zamanın Bitlis
Valisi Sayın Ali Sakallı Beyin Bitlis öğrenci
yurdunu cüzi bir fiatla Milli Eğitim Vakfına
satıldığı haberini aldım. Ankara’ ya gittiğimde arkadaşım olan milletvekili Sayın Faik
Tarımcıoğlu’na uğradım. Kendisine durumu
anlattığımda böyle bir şey olamaz dedi. Ben
de Sayın Vali Beye telefon aç durumu öğren
dedim. Faik Bey, Vali Beye telefon açtığında
gerçek durum anlaşıldı. Bitlis talebe yurdu
Milli Eğitim Vakfına 70.000 TL karşılığında
satılmıştı. Bu durum karşısında hemen Genel
Başkanımız ve Yönetim Kurulu Üyeleri ile bir
toplantı yapıldı, bir heyet oluşturularak ertesi
gün Bitlis’e hareket edildi. Heyette Genel Başkanımız Sayın Cemil Özgür, Yönetim Kurulu
Üyesi Sayın Nazmi Haşemoğlu yine Yönetim
Kurulu Üyesi Sayın Cemil Haspolat ve ben
aynı gün saat 11.30 sularında Sayın Vali Beyin makamına ulaştık. Vali Bey bizleri uygun
biçimde karşıladı ve içecek bir şeyler ikram
etmek istedi. O anda Cemil Ağabeyimiz Vali
BETAV Cemil Özgür 300 öğrencilik pansiyon binası
27
Beyin bu teklifini hiç duymamış gibi. “Beyefendi; siz hangi yetki ve selahiyetle, tamamen
Bitlisli hemşehrilerimiz tarafından yapılmış
olan bu yurdu başka bir vakfa satarsınız”
dedi. Arkasından hiç fırsat vermeden; “Lütfen
Özel İdare Müdürünüzü çağırın sözleşmenizi
hazırlayalım, bu işi bitirelim ve ondan sonra ne içeceğimize karar verelim” dedi. Cemil
Ağabeyimizin şimdiye kadar hiç karşılaşmadığımız bu davranış biçimine hepimiz hayret
ettik. Çünkü Sayın Ağabeyimizin ne kadar
nazik, centilmen ve kibar olduğunu bilmeyen
hiçbir hemşehrimiz yoktur. Vali Bey bu cereyan eden durum karşısında zile bastı Özel
İdare Müdürü geldi sözleşmeyi hazırladı ve
Cemil Ağabey 5000 lira diğer vakfın fiatından
fazla vererek Bitlis öğrenci yurdunu BETAV’ın
mal varlığına kattı.
Sözleşme bittiğinde Cemil Ağabey yine
eski nezaket ve inceliği ile “Sayın Valim şimdi bir çay ikram etmek lütfunda bulunursanız
memnuniyetle içeriz” dedi. Bu arada çaylar
geldi, çaylarımızı yudumlarken Cemil Ağabey
tekrar Vali Beye dönerek “Sayın Valim, pazarlığımız bitti her iki taraf için hayırlı olsun, lakin biz bu pazarlıktan çok karlı çıktık. Şöyle
ki, eğer zatialiniz bu pazarlıkta ciddi olarak
direnseydiniz ben şu anda vermiş olduğum
fiatın 100 misli üstüne çıkar yine bu yurdu alır
Bitlis Eğitim ve Tanıtma Vakfına teslim ederdim” dedi: daha sonra izin istedi hep beraber
pazarlıktan memnun çıkmanın edası ile Vali
beyin makamından ayrıldık.
Ben 20 seneye yakın anlatmadığım bu anımı tazelediğimde Vakfımızın 24 senelik geçmişi zincirin halkaları gibi bütün diriliği ile
gözümde canlanmaya başladı.
İlk bütçesi 37.000.000.- (bugünkü değeri
BETAV Cemil Özgür Endüstri Meslek Lisesi
37.-) lira olan ve 25 öğrenciye burs veren Vakfımız şu anda ortalama 700 öğrenciye burs verebiliyor ve mal varlığı milyon dolarlara ulaşabiliyorsa Bitlis’te yaşayan Bitlisliler olarak,
Vakıf üyelerimizin tümü ile gurur duyuyor
ve hepsine en içten duygularımızla teşekkür
ediyoruz.
Ayrıca Vakfımızın ilk oluşumunda yardım
ve emeklerini esirgemeyen başta 19 yıl Genel
Başkanlığımızı yürüten Sayın Cemil Özgür’e
(Ağabeye) o dönemin valisi Mustafa Yıldırım’a rahmetli Cemil Haspolat’a maddi ve
manevi katkılarını hiçbir zaman esirgemeyen
Nazmi Haşemoğlu’na eski şube Başkanımız
A.Orhan Gerçek’e bürokratik engelleri aşmada büyük emek ve çabası olan Faik Tarımcıoğluna ve Burhan Cenkçi’ye kuruluşundan
bu güne dek maddi ve manevi yardımlarını
esirgemeyen Semih ve Erdal Eren kardeşlere,
yine kuruluşundan bu güne dek görevlerini
aralıksız sürdüren Yayın Kurulu Başkanı Prof.
Dr. Hamza Zülfikar ve arkadaşlarına, Cemil Örnek ağabeyimize, Vakfın kuruluşunda
emeği geçen bütün Vakıf üyelerimizin hepsine, Bitlis’te yaşayan hemşehrilerim adına en
içten duygularımla teşekkür ederim.
28
Hüsamettin BİLGEN
DAYANAMAM
Oğlum Barış BİLGEN’in Beşinci sınıftan
mezuniyeti dolayısıyle.
Kirpiğim teker teker, kurusun da dökülsün,
Aşkınla dolu kalbim, varsın canım sökülsün,
Sensiz üzülme sevgilim, bir ona dayanamam.
FİNAL TÜRKÜSÜ
Bitti beş yıl süren bu güzel türkü,
Azıcık burkuldu içerlerimiz.
Sensizlik denilen bu ağır yükü,
Çekecek minicik yüreklerimiz.
Baş başa koydun beni, kalbimdeki hicranla,
Akıttın gözyaşlarımı, kalbime damla damla,
Dayanırım kalsam da, tek başıma hüsranla,
Sen üzülme sevgilim, bir ona dayanamam.
A B C demeyi sizden öğrendik,
Cümleyi, heceyi sizden öğrendik,
Okuyup yazmayı sizden öğrendik,
Minnettarız size öğretmenimiz.
Kazıyıp da atamam, kalbimdeki izleri,
Ta ruhuma işledim, Söylediğin sözleri,
Kaybetmeye razıyım, o sevdiğin gözleri,
Sen üzülme sevgilim, bir ona dayanamam.
Gün oldu ağladık, güldük beraber,
Oynadık, okuduk, yazdık beraber,
Ders yaptık, teneffüs yaptık beraber,
Bu gün meyve verdi emeklerimiz.
Bil ki kırar yokluğun, kanadımı kolumu,
Kimlere anlatayım, bu derdimi halimi,
Eğer istemiyorsan, değişeyim yolumu,
Sen üzülme sevgilim, bir ona dayanamam.
Annemizden daha anneydin bize,
Okutup, eğitip, ruh verdin bize,
Can ilacı gibi bir şeydin bize,
Size layık olmak hedefimiz.
Söz verdim sana bir kez, seni üzmeyeceğim,
Kör olası gözümle, seni üzmeyeceğim,
Sana giden yollarda, artık gezmeyeceğim,
Sen üzülme sevgilim, bir ona dayanamam.
Kapansa da okul, çalsa da son zil,
Bugün ağlamanın zamanı değil,
Eğil, alnımızdan öpüver eğil,
Öpüver silinsin ak terlerimiz…
Varsın ellere gül sen, sevgilim katlanırım,
O bir tutam saçını, dünya malı sanırım,
Aşkın beni öldürse, yaksa da dayanırım,
Sen üzülme sevgilim, bir ona dayanamam.
Mayıs/2002-İstanbul
Kasım/1970-Aşkale
29
HASTALIK
Oğlan kıza baktı,
Kız oğlana baktı.
Oğlan kıza göz kırptı,
Kız oğlana göz kırptı.
Oğlan kızı sevdi,
Kız oğlanı sevdi.
Oğlan kıza hasta oldu,
Kız oğlana hasta oldu.
Hastalıkları ilerledi, ilerledi…
Sonunda ,
Yatağa düştüler…
Ağustos/2003/İstanbul
YAŞANTI
Issız, ışıksız, yollar.
Şefkatli bir el gibi, bir yetimi okşarcasına,
Yüzleri okşayan senin bir rüzgar.
Uluyan köpekler,
Meleyen koyunlar,
Kaderine terk edilmiş, başıboş akan,
İncecik, kirli sular.
Yeni yeşermiş çimenler,
Meyvasız ağaçlar, gülsüz çalılar,
Mevsim İLKBAHAR…
Çatlamış kurak, verimsiz toprak,
Arasıra müthiş bir toz bulutu,
Ve arkasından sürüklenen birkaç sarı yaprak.
Gözler donuk, yüzler yanık,
Çatlamış ağaç kabuğu gibi,
İri iri kocaman eller,
Üç beş kuruş için kızgın güneş altında,
Var gücüyle çırpınan,
Umutsuzlar, çaresizler.
Kimine ayda binler az,
Kimisinin geçimini sağlayan,
İki koyun, beş tavuk, üç kaz,
Mevsim YAZ…
Uzaklaştı güneş, sarardı çimenler,
Yine ıssız, karanlık yollarda
Kış hazırlığını düşünen,
Avare avare gezginler.
Yine umutlar sönük,
Yine mahzun yüzler toprağa dönük.
Bazen serin bir rüzgar,
Bazen haşin kudurmuş bir toz bulutu etrafı sarar.
Hayatın akışına kapılmış, zavallı bir insan gibi,
Yavaş yavaş toprağa kapaklanan,
Kurumuş sapsarı yapraklar,
Mevsim SONBAHAR…
İşte iyice uzaklaştı güneş,
Isıtmıyor artık.
Yine odun kömür buğday derken,
Araba araba kışa hazırlık.
Nihayet kayboldu güneş,
Söndü yine bütün umutlar,
Derken Allahın oldukça bol rahmeti,
Döküldü yere, kapladı her tarafı,
Yuksulun baş düşmanı kar.
Duvardaki dereceler rağbette artık,
İşareti eksi otuz.
Her yerde hep aynı manzara,
Sokaklarda, saçaklarda, bıyıklarda
Yine buz, yine buz.
Dondu yine kanlar.
Kimi kaloriferi, koku, linyiti yaktı.
Kimi karıştırdı gübreyle samanı.
Yine ıssız yollar, yine sönük lambalar,
Biraz merhamet dilenmek için,
Göklere açılmış avuçlar.
İşte böyle;
Hayat seesiz ve derin bir uykuya akış,
Mevsim KIŞ…
Heyhat… Yine geçti biryıl, koskoca bir yıl,
Karıştı hayale,
Hala anlamadınmı be kardeşim,
Burası doğu denilen yer,
Burası Aşkale, Aşkale…
Şubat/1972-Aşkale
30
Başarmak
Mehmet Emin KORKMAZ
Bitlis Milli Eğitim Müdürü
Bizde başarmak bir tutkudur, başarmak
bir sevdadır, ekip çalışması ile istenilen hedefe
ulaşmak bir gelenektir.
Bakanından bakanlık personeline, hayırsever iş adamlarından STK’lara, müdüründen
öğretmenine, müstahdeminden aşçısına, memuruna, valisine velisine, siyasetçisine aklınıza kimler gelirse. Ha nerdeyse unutacaktım
perde arkasındaki o kahramanlar var ya onlardan, yani başrolü oynayan o kahramanlardan söz ediyorum. Öğrencilerimizden…
Onlar fırsat ve imkânları en iyi değerlendirirler. Sağ olsun hükümet Eğitimde Fırsat
Eşitliğini sağlama adına, bizim gibi geri kalmış illerde dev adımlar attı. Ancak Bitlis’te bu
adıma karşı, Bitlisli hayırsever iş adamları da
tüm imkânlarını zorlayarak birçok okul derslik ve pansiyon inşa ederek imkânları ikiye
katladılar. Her öğrencinin okuyacağı bir dersliği, kalabileceği bir pansiyonu artık vardır.
Onlara gelince; zaten meslekleri gereği fedakârlığı cana minnet bilen, kendilerine teslim edilen gencecik enerji dolu öğretmenler
ve her gün okula çocuklarını düzenli göndermek için birçok ihtiyacından ödün veren
anne ve babaları ile birlikte; bu gencecik beyinleri iyi işlediler. Bu çocuklar da kendilerine
biçilen rolü en güzel şekilde oynayarak, gelir
dağılımında Türkiye 79. su olan Bitlis İlimizi üst üste iki yıl LYS Türkçe-Sosyal alanında
Türkiye birincisi ve 2010-2011 yılında da en
başarılı iller arasında altıncı sıraya taşıdılar.
İşte başarmak derken bunu anlatmaya çalışmıştım.
Bir zamanlar lisesi olmayan öğrencileri
lise öğrenimi için Diyarbakır’a giden bir eğitim düzeyinden bugüne gelmiştir. 50-60 yıl
içinde ulaşılan bu seviye, bu gerçek görülmeli
ve değerlendirilmelidir. Ulaşılan bu başarının
arkasında özveriyle çalışan ideal eğitimcilerin çabaları vardır. Öğrencilerin gösterdiği
performansla bu çabalar birleşmiş sonuçta bu
tablo elde edilmiştir.
Bu başarıda alt yapı hizmetlerini en üst
düzeye çıkaran hayırsever Bitlislilerin emeği,
katkısı vardır. Emeği geçen ve bunu gelenekselleştiren herkese şükran ve minnetlerimi arz
ederim.
Gelecekte bu güzel duyguyu hep yaşatmak
dileği ile.
31
Korku, Kuşku, Hoşgörü (süzlük)
Prof. Dr. Necdet ADABAĞ
K
onu başlığı oldukça zor. Yazı yazarken yaşanmışlıktan kalkarak yazmak
daha kolaydır bence. Gerçekle birebir hesaplaşmanın ayrı bir tadı vardır ayrıca. Düşe
dayalı yaşamak tatlı olmasına tatlıdır ama
kurmaca dünyada gezinmenin zorlukları vardır. Aslında kurmaca dünyada çokça gerçeklik de vardır. Ne ki öylesibir dünyada gerçeği
somut değerlerinden soyutlamak ve soyut bir
dünyanın içeriği ile anlatmak zorunluluğunu
unutmamak gerekir. Toplumumuz somut düşünmeyi sevdiği, soyutu anlamakta zorlandığı
için soyut konuşmak ya da yazmak daha da
zordur. Korku, Kuşku, Höşgörü soyut kavramlardır, ancak özellikle 12 Eylül’den başlayarak
toplumumuz bu olguyla o kadar içselleşmiştir
ki artık soyut olmaktan çıkmış somut. Elle tutulur kavramlar olmuşlardır. Bugün türkiye’de
öyle ya da böyle, korkuyu kuşkuyu ve hoşgörüsüzlüğü yaşamayan yoktur.
Hoşgörü denilince günümüzde, özellikle
ülkemizde, artık çok uzakta kalan ve ancak
düşlerimizle varabileceğimiz bir kavram gibi
algılamamız gerektiğini düşünüyorum. İçimizdeki hoşgörü anlayışını günlük gerçeğin
ötesine ve yaşanmışlığın uzağında bir yerlere
koyduğumuzu ya da saklamış olduğumuzu
sanıyorum. Yoksa hiç kimsenin hoşgörüsüz
doğabileceği ve hoşgörüyü tanımadan ölebileceği aklımın ucundan bile geçmez. Höşgörünün karşılıklı saygı ve sevgiye dayalı bir
olgu olduğunu; karşılıklı saygı ve sevginin
olmadığı yerde hoşgörüden söz edilemeyeceğini; ayrıca hoşgörüyü gerektiren etmenlerin,
duygusal düzlemde, yanlışlardan kaynaklandığını ve yanlışları örtbas etmenin ya da
görmezden gelmenin ancak hoşgörüyle olabileceğini sanıyorum. Bu bağlamda unutulmaması gereken, doğal olarak, yanlışların da
bir ölçüsünün, sınırının olması gerektiği; her
türlü yanlışa hoşgörü göstermenin olanaklı
olmadığı gerçeğidir.
Sanıyorum ülkemizde özellikle son otuz
yılda insanların birbirlerine duydukları karşılıklı sevgi ve saygı giderek azalmış; insanın insana olan hoşgörüsü güç yitirmiştir. Özellikle
askeri darbelerin yaratmış olduğu korku ve
güvensizlik ortamının bunda çokça payı vardır. Ardından nedeyse yarım yüzyıldır yaşadığımız öyle ya da böyle terör belası da yaratmış
olduğu korku ve ardından kuşku, hoşgörüye
yer bırakmayacak bir ortam hazırlamıştır. 12
Eylül’ün neler yaptığı (ya da yapmadığını) saymakla bitmez. Unutanlar için Işık kansu’nun
bugünlerde Cumhuriyet’te yayımlanan yazı
dizisini önermek istiyorum. İşkenceler, davalar, sorgulamalar ve en beteri de gencecik
çocuklar için hazırlanmış darağaçları. Tıpkı
12 mart gibi. Arkasında bıraktıkları da korku,
kuşku sve hoşgörüsüzlüktür. Karabasan gibi
bu üç olgu toplumun üstüne üşüşmüştür. Bugün herkes korkuyu yaşamaktadır. Arkasından birileri yumruk atıpkavgaya mı çekmek
isteyecek ya da tabancayı dayayacak, ya da
birileri koluna girip alıp götürecekmi, düşüncesi herkeste vardır. Franz Kafka’nın Dava adlı
yapıtındaki gibi herkes bir tutukluluk hali yaşamaktadır. 20. Yüzyıl korku çağıdır, demişti
32
Kafka. Korkarım 21. Yüzyıl da böyle olacak.
Korku egemendir belki tüm toplumlara amaözellikle iki üç darbe yemiş bizlere. Buna karşın daha askeri darbelerden medet umanları
anlamakta zorlanıyorum.
hoşgörüsüzlüğe ne demeli, diyen okurları gö-
Korku beraberinde kuşkuyu getiriyor.
Herkes bu gün türkiye’de birbirinden kuşku
duyuyor. Kim kimi dinliyor acaba? Güvenilirlik kalmadı. Babanın oğla, oğlun babaya. En
küçük toplum birimi olan ailede korku, kuşku
ve hoşgörüsüzlük varsa gelin koca bir toplumu düşünün. YDD (Yeni Dünya Düzeni)
inanıldığının tam tersineyarattığı geniç çaplı
toplumsal sınıf farklılığından ötürü insanlar
ve toplumlar arasında iletişimsizlik yarattı.
Ancak iletişimle insanlar ya da toplumlar birbirlerini anlamak olanağını bulurlar ve birbirlerine daha hoşgörülü olmak zorunda kalırlar.
Ardından kuşkuya yer bırakmayan bir ilişkiler dizgesi başlar ve kuşku yok olduğu için
korkular da yaşanmaz. İnsan komşusundan
kendisine zarar gemeyeceğini bilir. Kanımca, insan korku içinde, kuşku içinde yaşamaz
ve her gittiği yerde hoşgörünün olabileceğini
düşünürse özgüvenini sağlar. Özgüven birey
olabilmek için çok önemlidir. Ancak özgüveni
süsleyen insanın yaratıcılığıdır. Ne ki nerede
korku, kuşku ve hoşgörüsüzlük varsa orada
yaratıcılıktan söz edilemez. Batı, Ortaçağ’ın
korkulu, kuşkulu, hoşgörüsüz gerçeğini Hümanizma ve ardından Aydınlanma uyanışıyla
söküp attı. Ardından yirmi yıl faşizmi yaşadı.
Tüm bu deneyimler olgunlaşmasını sağladı.
Bugün kesinlikle bize göre çok çok ötede olgunluğa ve özgüvene sahip birey toplumları
oldukları yadsınamaz. Bunun adına uygarlık
demek kaçınılmazdır. Biliyorum kendi ülkelerinin dışında yarattıkları korku, kuşku ve
len topraklar ne yazik ki hep Müslüman ül-
rür gibiyim. Bu da gene YDD’nin insanların
başına bağladığı bir çıkmazdır. Insanlık bunu
da gene ancak uygarlıkla yenebilir. Bir başka
deyişle, okur-yazar olmakla. Bu gün işgal edikelerdir. Hiçbir hristiyan toplum işgalle karşı
karşıya değildir. Bunu salt petrole bağlamak
yanlıştır bence. Bu işin özünda altyapı meselesi vardır. Eğer svz konusu ülkeler sağlam bir
altyapıya sahip olsalardı, yani korku, kuşku ve
hoşgörüsüzlük üstüne oluşturulmuş bir toplum olacaklarına, aydınıyla halkıyla özgüveni
tam bireylerden oluşmuş bir toplum olsalardı acaba bu gün emperyal güçler o topraklara girmek cesaretini gösterebilir miydi ya da
buna gerek kalır mıydı?
Özelde Türkiye’ye bakıldığında yalnız askeri darbeler değil, sözde demokrasi adına
yapılmak istenen sivil darbeler de insanları
sindirmeye yöneliktir. Ülkemizde dün olduğu
gibi bu günde insanlar kdrku, kuşku ve hoşgörüsüzlükle karşı karşıyadır. İnsanlar özgüvenlerini yitirmişlerdir. Cumhuriyet Türkiyesi’nin bize sağladığı olgunluk ve özgüveni
içselleştirebilmiş olsaydık ya da gelen geçen
iktidarlar buna izin vermiş olsalardı bu gün
bu korkuyu, kuşkuyu yaşamaz ve insanlarımız birbirlerine karşı hoşgörülü davransalardı. Bir yandan özdeksel sıkıntılar öte yandan
tinsel açmazlar, korku, kuşku ve hoşgörüsüzlük’le boğuşan ve çıkış yolu bulamayan toplumumuz kapalı toplum olarak kaldığı sürece
korku ve kuşkuyu yok edemiyecek, ardından
hoşgörüyü yaşayamayacaktır. Bu gün ülkemizin yaşadığı budur.
33
Kadınlar ve Etkinlikleri
Prof.Dr. Hamza ZÜLFİKAR
Millî Savunma Bakanlığınca yayımlanmış
olan Milli Mücadelede ve Cumhuriyetin İlk
Yıllarında Kadınlarlarımız adlı eserin büyük
boy, resimli, renkli sayfalarını çevirirken bir
Bitlisli hanıma rastladım. Defterdar’ın hanımı
diye kaynakta geçiyor. Maraş’ın işgalinde düşmanın bulunduğu bir yeri basıyor. Daha sonra
da yörede oluşturulmuş olan milis kuvvetlere
katılıyor. Ayrıntılı bilgi yok, kısaca eserde yer
alan yüzlerce kahraman kadınlar arasında yer
bulunan bu hanım muhtemelen 1915 yılında
Bitlis’in Ruslar tarafından işgali sırasında Maraş’a göç eden ailelerin kadınlardan biri. Bilindiği gibi bu göç sırasında Bitlisliler özelikle
Diyarbakır’a, Urfa’ya, Antep’e, Maraş’a; Kuzeyde yaşayan Trabzonlu, Erzurumlu ise bu işgal
sırasında Orta Anadolu’ya, Konya, Niğde, Aksaray yörelerine gittiler.
Her çilekeş Bitlisli ninenin, dedenin çocuklarına anlattıkları gibi o olayları, onların
yollarda uğradıkları sefaleti, gurbette çektiklerini annemden dinlemiştim. Yaban illerde
çocuk büyütmek, bulaşıcı hastalıklardan onları korumak, yedirmek, içirmek meşakkatlerle dolu bir hayat ve ardından Bitlis’e dönüp
harabe hâlindeki evlerde, aç susuz yaşamak.
Bunlar Bitlislilerin geçmişteki anneleri, nineleriydi. Huzurlu değillerdi. Yıllar geçmesine
rağmen varlıklarını gösterip öne çıkamadılar.
Şikâyetlerini ilgili mercilere götüremediler.
Çevredeki baskı, onlara yalnızca evinde çocuklarına şefkat göstermeyi tanıdı. Belli bir
yaşa kadar kayınpederine ve kaynanasına
işaretle duygularını ifade ettiler. Yol güzergâlarında bir erkekle veya erkek topluluklarıyla
karşılaştıklarında bir kenara çekilip onların
geçmesini beklediler. Buna karşılık sayıları az
olmakla beraber bazı Bitlisli kadınlar evlerinde veya mahallelerinde lider kadın durumundaydılar. Ancak öteki kadınların uğradıkları
baskıları onlar gideremedi . Karı ile kocanın
yıllarca küs kalmasına aile mahremiyeti diye
kimse müdahale etmedi. Derelerde yün, halı
ve kilimlerini yıkadılar, su taşıdılar, kazanlarda su ısıtıp leğenler içinde kocalarını çocuklarını yıkadılar. Sayıları azda olsa bazen evlatları onları terk etti ya da onlara yaşlılıklarında
ilgi göstermedi.
Ülkemizde ve dolayısıyla Bitlis’te imkânlar geliştikçe bu anlayış, bu davranış kısmen
giderildi. Kızlarını okuttular, kadın olarak
birtakım hakları olduğunu bildiler ve belli bir
düzeye ulaştılar. Öğretmen, hâkim, doktor,
mimar mühendis oldular. Eli kalem tutan,
fikir üreten, topluma, gelişmelere yön veren
aydınlar tiyatro sanatçısı kadınlarımız oluştu.
Bugün bu yapıdaki kızlarımızın sayısı arttı.
Bunda BETAV’ın öncülüğü inkâr edilemez.
Bitlis doğumlu üniversiteli kursiyerler BETAV’da düzenlediğimiz buluşmada özellikle
kız öğrenciler her konuda benimle tartışmaya
giriştiler. Bu durum beni fevkalade memnun
etti.
Yukarıda belirttiğim o baskılı ortam bugün Bitlis’te tam anlamıyla giderilemedi. Eskiden olduğu gibi kadınlarını anlamadan,
dinlemeden, araştırmadan, sudan sebeplerle
döven, hatta kadınlarını öldüren ve adına çok
yanlış olarak töre cinayeti adı verilen bir facia
ortaya çıktı. Bitlis’te böyle bir töre, böyle bir
gelenek yoktur. Münferit bu tür olaylar bazen
cinnet düzeyine gelmiş, kendini kaybetmiş,
34
sabırsız, tahammülsüz insanlar tarafından
işlenen eylemlerdir. Bitlis’in Müslüman erkekleri Hz. Peygamber’in kızlara ve kadınlara
verdiği değeri bilirler.
Kadına uygulanan şiddet, kadın haklarıyla
ilgili konuların gündeme geldiği bu yılda ben
de yazımın konusunu kadınlara, özellikle Bitlisli kadınlara ayırdım. Aydın kadınlarımızın
dikkatlerin bu konuya çekmek isterim.
Bitlis’te kadın kavramı üzerinde bir araştırma yapıldığında onların erkeklere nazaran
ilençlere ( beddualara) çok yer verdikleri görülür. Bu, aslında onların uğradıkları haksızlıkların, derdini anlatamamazlığın, şikâyet
edecek bir mercilere ulaşamamanın feryadıdır.
Vaktiyle Bitlis’ten derlediğim bu tür ilençlerden birkaç örnek burada vermek isterim.
Ahırette iki elim yehende ola. Allah meni
göre seni ale. Anan baban gor be gor ole. (Burada gor Farsça çukur, mezar demektir) Alın,
yeşılın üstan töküle. Cuvan devrılesen. Ele bir
dert alesen tavuh cücesidan, zestan kondağiden havaran gele. İssi yatesen soğuk kahesen.
Vurucun atli gele.vb.
Vaktiyle derlediğim yüz kadar ilençten
birkaçını burada sıraladım.
Bütün bunlar haksızlığa uğramış, şikâyetini Allah et vere tırnah vermeye örneğinde
olduğu gibi Tanrıya havale etmiş kadınların
türettikleri sözlerdir.
Kadının toplumda kafes arkasına hapsedilmesi aslında bütün Osmanlı kadınlarının
kaderiydi. Bu durum yalnızca Bitlis’e has değildi. Geniş Osmanlı topraklarında kadının
içinde bulunduğu durumun bir uzantısının
Bitlis’te biraz daha etkin olarak yansımasıydı.
Unutmamak gerekir ki kadının belli bir
düzeye gelişi Cumhuriyet Dönemine rastlar.
Türkiye çapında aile hayatında önde olan,
sayılan, sevilen kadın, toplumsal ve sosyal
hayattaki yerini asıl Cumhuriyet döneminde
almıştır. Bu gelişme tarihini 1900’lü yılların
başından itibaren görebiliyoruz. Bu durumu
1900’lü yıllarda başlayan ve giderek yoğunlaşan kadınla ilgili yayınlar, buna paralel olarak
gündeme getirilen kadın hakları, artık Türk
toplum hayatında ve sosyal yapısında, varlığını hissettirmeye başlamış, insanoğlunun,
kadın ve erkek diye ikiye ayrılan kesiminde
kadın bütünü tamamlayan bir varlık olarak
kendini kanıtlamıştır. Cumhuriyetle kadın
kültür ortamlarında artık tutsak değil toplum
hayatında etkinliği olan, siyasetçi, iş kadını
veya bilim adamıdır. Cumhuriyet öncesi dönem bir hazırlık, bir alıştırma ve hatırlatma
yıllarıdır. Kadın gündeme nasıl getirilebilir,
baskıcı dönem nasıl aşılabilir, kadın üzerindeki buyurganlık (tahakküm) nasıl giderilebilir gibi konular o yıllarda bazı yazarlarının
gündemindedir. Celal Nuri’nin Kadınlar adı
altında o yıllarda yazılmış bir eseri vardır.
Kadın varlığını, azmini, gücünü Kurtuluş Savaşı yıllarında gösterdiği yararlılıkta
ve kahramanlıkta ispat etmiş ve bu özelliği
ile erkeğin yanına kendini kabul ettirmiştir.
Kadının toplum hayatında yerini almasındaki başlıca etken onun bu savaş yıllarında
gösterdiği yararlılıklardır. Kurtuluş Savaşını
konu alan romanlarda kadının bu etkinliğini
bulmak mümkündür. Erzurumlu Nene Hatun
bu kadınlardan biridir. Bugün 50 liralık kâğıt
paralarımızın üzerinde adı ve resmi bulunan
Fatma Aliye Hanım bu kadınlardan biridir.
O, 1864 yılında İstanbul’da doğmuş, iyi bir
eğitim görmüş, Fransızca öğrenmiştir. Başlıca özelliği İstanbul’un işgalinde gazetelerde
eğitici yazılar yazmış çeşitli salonlarda konuşmalar yapmış, kadınlarla ilgili yararlı açıkla-
35
malarda bulunmuş olmasıdır. Onun dışında
Halide Edip Adıvar, Halide Nusret Zorlutuna,
Nigâr Hanım gibi daha nice kahraman Türk
kadınları gösterdikleri fedakârlıklarla yazdıkları yazılarla kendisinden söz ettirebilmiştir.
Bitlisli kadın kahramanlar da yok değil.
Onların kahramanlıkları çocukları, aileleri üzerinden gösterdikleri fedakârlıkta yatar. Nezir Gencer’in annesi Necmiye Hanım
gibi Bitlis’te nice hanımlar yaşamış ve nice
fedakârlıklarla çocuklarını yetiştirmiştir yapmıştır.
Bitlis’in işgalinden sonra ninelerimizden,
annelerimizden dinlediğimiz özveriler yazılmadığı, işlenmediği için bir bir unutulup gitti.
Bu hatıralar şimdi hâla birçok Bitlislinin aklında ve gönlündedir.
Şehirdekinin aksine daha özgür köyde çifte çubukta, hayvan gütmede, çalışan kadınların kilometrelerce uzaktan iş yerine azık getirenler hâlâ gözümün önündedir. Bu etkinlikte
köy kadınının veya kızının yüzü açık oluşu,
bu görevi benimseyip yeni kıyafetler giydiğini ve kocasının veya harmanda çalışanlarının
huzuruna temiz ve pak bir kıyafetle çıkıp güler yüzle yemek getirişini hiç unutmadım.
Cenneti anaların ayakları altında gören bir
İslami anlayışın üyeleriyiz. Onların hepimizde ödenemeyecek ölçüde , emekleri var.
Biraz geç kalmış olmakla beraber 2011 yılında kadın haklarını tanımak konusunda duyarlı olmalıyız. Sivil toplum kuruluşları, kadın
kolları, özellikle köyde kentte, mahallede yaşayan kadınların sorunlarına eğilmeli, çeşitli
düzenlemeler yapmalı, onların eğitimiyle ilgilenmelidirler.
Bitlis Eren Üniversitesi bünyesinde BEKGEM de bu olaya katkı sağlamalıdır.
Yaşanılan sorunların bir bölümü de eğitime yeterince önem vermemekten kaynaklanmıştır.
Annelerimizi, kadınlarımızı, kızlarımızı
sevelim, onları anlamaya çalışalım.
21. Uluslararası Avrasya Ahlat Kültür Şenliğinden bir görünüş
36
Bitlis – Deliklitaş Kaya Tüneli’nin
Doğu Anadolu Bölgesi Ticareti İçin Önemi
Prof. Dr. Oktay BELLİ
İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, Öğretim Üyesi
GİRİŞ
Başkentliğini Van Ovası’nda bugünkü Van
Kalesi’nin (eski Tuşpa) yaptığı Urartu Krallığı, M.Ö. 9. – 7.yüzyıllar arasında başta Doğu
Anadolu olmak üzere, Güney Kafkasya ve Kuzeybatı İran Bölgeleri’nde egemenliğini sürdürmüştür. Bugünkü Türkiye yüzölçümünün
yarısı kadar bir coğrafi bölgeye yayılan Urartu
Krallığı, hemen her şeyden önce bir kara devletiydi; ne kuzeyde Karadeniz’e, ne de güneyde Akdeniz’e ulaşabilmişti. Deniz ticaretinden
yoksun olan Urartu Krallığı’nın ekonomisi,
bu yüzden fazla gelişememiştir.
Urartu kralları tarafından Doğu Anadolu
Bölgesi’nde kurulan çok sayıda baraj, gölet ve
sulama kanalı, küçük ova ve vadi tabanlarında
yapılan tarıma hayat vermiştir. Sulama tesisleriyle ilgili olarak inşa edilen güçlü ve anıtsal taş duvarlar, en şiddetli deprem kuşağında
yer almasına karşın, alınan bilinçli önlemler
sayesinde depremden fazla etkilenmeden günümüze değin varlığını korumuştur.
Yaklaşık olarak 2700 – 2800 yıldan beri kesintisiz olarak çalışan çok sayıdaki baraj, gölet
ve sulama kanalının benzerine, şimdiye kadar
ne Anadolu’da, ne de dünyanın öteki ülkelerinde rastlanılmıştır. Bu yüzden haklı olarak
Urartu Krallığı, Eskiçağ’da Anadolu ve Eski
Önasya Dünyası’nın en büyük “Hidrolik Uygarlığı” olarak tanımlanmaktadır.
ilk düzenli karayolları, bizzat Urartu kralları
tarafından planlanarak yaptırılmıştır. Yollar yalnızca Doğu Anadolu Bölgesi’nin değil,
aynı zamanda Anadolu ve Eski Önasya Dünyası’nın da en eski ve düzenli karayollarını
oluşturmaktadır.
Urartu Krallığı’nın Doğu Anadolu Bölgesi’nin sert iklim koşullarına ve engebeli arazi
yapısına uyum sağlayarak 250 yıl boyunca başarılı bir şekilde egemenliğini sürdürmesinde,
yaptırmış olduğu düzenli yolların çok büyük
bir etkisi olmuştur. Doğu Anadolu’nun ekonomik ve sosyal etkinliklerine birinci derecede etki eden askeri ve ticaret yolları, bölgenin
ekonomik ve kültürel yönden gelişmesinde de
çok önemli bir rol oynamıştır.
Urartu Krallığı’nda ulaşım sisteminin
merkezini, Tuşpa (bugünkü Van Kalesi) ve
Rusahinili (bugünkü Toprakkale) gibi iki
görkemli başkentin bulunduğu Van Ovası oluşturmaktadır. Yani Urartu Krallığı’nın
egemenliği altında bulunan Güney Kafkasya,
Kuzeybatı İran ve Doğu Anadolu Bölgesi’ne
ulaşan bütün yollar, zorunlu olarak başkent
Urartu kralları tarafından Doğu Anadolu
Bölgesi’nde yaptırılan imar faaliyetleri, Eskiçağ’da 250 yıl boyunca bu bölgeye altın çağını yaşatmıştır. Bunların başında kara ulaşım
ağı gelmektedir. Doğu Anadolu Bölgesi’nde
37
Bitlis’in güneyinde dağlar arasından giden
eski yol kalıntısı
ticaret yolunun Van’a uğramaması yüzünden
Eskiçağ’da çok ünlü bir kültür ve ticaret merkezi olan Van, Ortaçağ’da ekonomik ve politik
yönden önemini yitirerek sanki küçük bir kasabaya dönüşmüştür.
DELİKLİTAŞ KAYA TÜNELİ VE GÜNEY TİCARET YOLU (İPEK YOLU)
Bitlis Deliklitaş (Semiramis) Kaya Tüneli
Tuşpa ve Rusahinili’nin bulunduğu Van Ovası’na açılmaktadır.
Aslında Van Ovası, yolların kesiştiği bir
kavşak noktasında yer alacak elverişli bir coğrafi konuma sahip değildir. Tam tersine, özellik güneyde o dönemin en süper gücü sayılan
ve Urartuların can düşmanı olan Assur Krallığı’nın çok zor ulaşabileceği bir konumda yer
almaktaydı. Batısı Van Gölü tarafından sınırlandırılan ovanın doğusunu, yarım ay şeklinde çevreleyen 3200 m. yüksekliğindeki Varak
ve Erek Dağları kapatmaktadır. Van Ovası’nın
güneyini ise, doğu – batı doğrultusunda uzanan ve yükseklikleri 3000 – 3500 metreye
ulaşan Güneydoğu Torosları çevrelemektedir.
Güneyde Assur Krallığı ile Urartu başkenti
arasında doğal bir duvar gibi yükselen bu engebeli dağlar, Urartu Krallığı’na çok elverişli
bir savunma olanağı hazırlamıştır.
Ortalama 150 km2 genişliğindeki Van
Ovası, yalnızca kuzeyde Kafkasya ve kuzeydoğuda da Kuzeybatı İran içlerine kolayca açılan
bir coğrafi yapıya sahiptir. Böylece Eskiçağ’da
savunma yönünden bir avantaj oluşturan Van
Ovası’nın coğrafi yapısı, Ortaçağ ve Yeniçağ’da bir dezavantaja dönüşmüştür. Örneğin
aşağıda da belirttiğimiz gibi Kuzey Suriye’den
gelen ticaret yolu Bitlis Çayı Vadisi’ni izleyerek Van’a uğramadan, Van Gölü’nün kuzeyinden Kafkasya, kuzeydoğu yönünden de Kuzeybatı İran içlerine ulaşmaktadır. Bu önemli
Urartu Krallığı’nın ekonomisi için çok
büyük bir öneme sahip olan Güney Ticaret
Yolu’nun izlediği güzergâh; Van Ovası’nın kuzeyinde Kalecik – Derebey – Muradiye Ovası
– Erciş – Adilcevaz – Ahlat – Tatvan ve Bitlis
Çayı Vadisi’nden Kuzey Suriye’ye ulaşmaktadır. Oldukça uzun olan bu yol, iki günden az
olmamak kaydıyla, üç-dört gün sürmektedir.
Aslında günümüzde olduğu gibi, Van Gölü’nün güney kısmında geçen ve Bitlis Çayı
Vadisi üzerinden Kuzey Suriye’ye ulaşan yol,
kuzey yolu ile kıyaslanamayacak ölçüde kısa
olmasına karşın, o dönemdeki dağlık arazi geçit vermeyecek ölçüde sık orman alanları ile
kaplıydı. Orman alanlarının 19. yüzyılın sonlarına kadar varlığını koruduğu anlaşılmaktadır. Nitekim 17.yüzyılın ortalarında Bitlis’e gelen ünlü Türk gezgini Evliya Çelebi, Bitlis’ten
hareket ederken Taht – ı Van (Tatvan), Ahlat
– Adilcevaz – Erciş – Muradiye Ovası güzergahını izlemek zorunda kalmıştır. Bitlis’ten
Van’a ulaşan bu uzun yolun iki gün sürdüğünü belirten Evliya Çelebi, çok kısa olan Van
Gölü’nün güneyinden geçen yolun dağlık,
tehlikeli ve sık ağaçlı kaplı olması yüzünden
pek kullanışlı olmadığını yazmaktadır.
Kuzey Suriye üzerinden gelen bu ünlü
ticaret yolu yalnızca Urartu Krallığı’nın başkenti Tuşpa için değil, tüm Doğu Anadolu,
Kafkasya ve Kuzeybatı İran Bölgeleri için de
büyük bir öneme sahiptir. Doğuda Afganistan – Hindistan üzerinden gelen ve Urmiye
Gölü’nün güneyinden geçerek Zağros Dağları
Geçitleri’nin aşan ticaret yolu, Suriye üzerinden Doğu Akdeniz kıyılarındaki liman kent-
38
lerine ulaşmaktaydı. Doğudan getirilen ve çok
büyük bir kıymeti olan başta kalay olmak üzere, birbirinden değerli kolyeler, çeşitli takılar,
lapis lazuli, fildişi, su aygırı dişi, değerli ve yarı
değerli taşlar, baharatlar ve çeşitli parfümler,
ya Akdeniz yoluyla Anadolu’nun güney kıyılarına, ya da kara yoluyla Kuzey Suriye üzerinden Doğu Anadolu Bölgesi’ndeki diğer
kentlere gönderilmekteydi.
Deliklitaş Kaya Tüneli’nin tahrip edildikten
sonraki görünümü, güneyden
Bitlis Çayı Vadisi üzerinden kuzeye ve
doğuya açılan ticaret yolundan taşınan mallar, Urartu Krallığı’nın hem bronz endüstrisi,
hem de ekonominin gereksinime duyduğu diğer malları karşıladığı için büyük bir öneme
sahiptir. Büyük bir bronz endüstrisine sahip
olan Urartu kalelerindeki atölyelerinde kalaya
karşı çok büyük bir gereksinme vardı. Bilindiği gibi bronz yapmak için gerekli olan kalay, Akdeniz Ülkeleri’nde bulunmadığı gibi,
Anadolu, Kafkasya ve Kuzeybatı İran’da da
bulunmamaktaydı. Bu yüzden güney ticaret
yolundan getirilen kalay, Doğu Anadolu, Kafkasya ve Kuzeybatı İran bölgelerindeki kentlerin maden endüstrisi için en azından altın,
gümüş ve değerli taşlar kadar önemliydi.
Kuzey Suriye üzerinden Bitlis Çayı Vadisi
boyunca devam eden bu ünlü ticaret yolunun
önemi Eskiçağ ile sınırlı kalmamış, Ortaçağ
ve Osmanlı Devleti Dönemi’nde de varlığını
sürdürmüştür. Örneğin 16.yüzyılın sonun-
da eserini yazan Bitlis’in ünlü tarihçisi Şeref
Han, Bitlis şehrinin çok önemli bir ticaret
yolu üzerinde yer aldığını ve dünyanın dört
bir yanından gelen tacirlerin mutlaka ticaret
yolu üzerinde bulunan “Deliklitaş” tan geçtiğini yazmaktadır. 17.yüzyılın ortalarında Bitlis şehrine gelen Evliya Çelebi, Bitlis halkının
büyük bir kısmının tüccar olduğunu, Gürcistan ve Acem Diyarı’na mal götürüp sattıklarını ve kalay ticareti yaptıklarını yazmaktadır.
Bitlis Çayı Vadisi boyunca devam eden bu
ünlü ticaret yolunun, yalnız çok büyük bir
engeli bulunmaktadır; bu engel bugünkü Bitlis şehrinin 10 km. güneyinde yer alan halk
tarafından “Deliklitaş” olarak adlandırılan
mevkidir. Batıdaki yüksek tepelerden çıkarak
doğuda Bitlis Çayı’na doğru akan kar, yağmur
ve özellikle kaynak suları, kalkerden oluşan
büyük bir kayalık tepe oluşturmuştur. Bilindiği gibi Urartu yolları da, genellikle çay ve derelerin arazide açmış olduğu vadiler boyunca
geliştirilmiştir. Vadilerin en elverişli yerlerinden geçirilen Urartu yollarının genişliği, 4 –
6 metre arasında değişmektedir. Vadilerden
geçirilen yollar da, arazinin eğimli ve çökük
kalan kısımlarına destek duvarları yapılarak
ulaşıma elverişli olmayan kısımlar düzeltilmiş, dik eğimli kesimler asgariye indirilmiş ve
daha düzgün bir yol zemini oluşturulmuştur.
Yolun geçirilmek zorunda olduğu kayalık
kesimlerde ise, kayalıklar oyularak açılan dar
ve alçak tüneller, günümüzde modern araçların yardımıyla açılan büyük kaya tünellerinin
ilk örneğini oluşturduğu için çok büyük bir
önem taşımaktadır; bunlardan biri Tuşpa –
Kelişin Geçidi üzerinde yer alan “Sakaltutan
Kaya Tüneli”, diğeri de Bitlis’in 10 km. güneyinde yer alan “Deliklitaş (Semiramis) Kaya
Tüneli” dir.
Bilindiği gibi, Van Gölü Havzası’nda güneyde Kuzey Suriye’ye açılan Bitlis Çayı Vadi-
39
si dışında bir başka ulaşım güzergahı bulunmamaktadır. Bu yüzden Urartu kralları çok
büyük bir çaba harcayarak, Bitlis’in 10km.
güneyinde yer alan kalker kayalığı deldirerek,
küçük bir tünel açtırmışlardır. Uçları çelikleştirilmiş demir kazma, el keskisi ve murçlar ile açılan kaya tüneli ortalama 4 – 4.5 m.
genişliğinde, 3.5 – 4 metre yüksekliğinde ve
11 – 12 m.uzunluğundadır. Sakaltutan Kaya
Tüneli’nin benzeri olan Deliklitaş, Urartuların özenli kaya işçiliğini tüm canlılığı ile yansıtmaktadır. Deliktaş, Sakaltutan Kaya Tüneli’nden daha küçük olmasına karşın, bu görkemli tünel insanlar üzerinde o kadar büyük
bir etki bırakmıştır ki, buradan geçen tacir
kervanlarını ve yolcuları hayrete düşürmüş ve
daha sonraki dönemlerde de kuşaktan kuşağa
anlatılarak efsanelere konu olmuştur.
Bu ünlü kaya tünelinin Urartular Dönemi’nde hangi kral tarafından yaptırıldığını ve
o dönemdeki adının ne olduğu şimdilik kesin
olarak bilemiyoruz. Ancak aşağıda da belirteceğimiz gibi, kaya tünelinin M.Ö. 9.yüzyılın
sonlarında Urartu Kralı Menua (810-786) döneminde yaptırıldığı anlaşılmaktadır.
Çok tanrılı Urartu dininde göller, su kaynakları, mağaralar, kayalıklar, yüce dağlar,
dağ ve kaya geçitleri gibi, yollar da kutsaldı
ve onlara güç veren, koruyan ve kollayan ruh
ve tanrıların olduğuna inanılıyordu. Urartu
Krallığı’nın resmi dininde, yüce dağ ve kayalıkların aşılmasında, çığ, heyelan gibi doğa
olayları sırasında insanları ve yolcu kervanlarını koruyup kollayan dağ ve yolların ruh ve
tanrılarına kurbanlar sunulmaktaydı. Yüce
dağların, geçit veren kayalıkların ve yolların
tanrıları yalnızca Urartuların resmi devlet
dini tarafından değil, geniş halk kitleleri tarafından da kutsanmakta ve onların ruhlarına
saçılar sunulmaktaydı. Çivi yazılı belgelerin
eksikliği yüzünden, halkın bu tür gizemli kült
törenlerini nasıl yaptıklarını ve onların ruhlarına neler sunduklarını şimdilik bilemiyoruz.
Ancak Urartu Krallığı’nın resmi devlet dini
konusunda bilgi veren Van Ovası’ndaki ünlü
Meher Kapısı Çivi Yazıtı’ndan, çok sayıdaki
tanrı ve tanrıça ile totem inançlarını yansıtan
dağ, göl ve yolların tanrılarına ne zaman ve
kaç adet hayvan kurban edileceğini öğrenmekteyiz. Örneğin her yıl Eylül ayının sonunda veya Ekim ayının ilk haftasında düzenlenen “Bağ Bozumu Şenlikleri”nde, tanrılara sunulan kurban törenlerinde, diğer tanrılar gibi
“Yol Tanrısı”na da bir sığır, iki koyun kurban
edilmekteydi.
Urartu Krallığı’nın M.Ö.7.yüzyılın sonlarında kuzeydoğu ve doğudan adeta bir çekirge sürüsü gibi gelen İskitler tarafından yıkılmasından sonra, bölgede yaşayan topluluklar
tarafından tıpkı baraj, gölet ve sulama kanallarında olduğu gibi, yolların da kullanıldığı
anlaşılmaktadır. Çünkü çok büyük bir çalışma
aleti, insan gücü ve organizasyon isteyen yeni
yolların yapılması, hemen hemen olanaksızdı.
1929 yılında Bitlis’e gelen otomobillerin
Deliklitaş önündeki resmi
M.Ö. 400 yıllarında güneyde Kunaksa’dan
kuzey yönüne doğru hareket eden ve Bitlis
Çayı Vadisi’ni geçerek Doğu Anadolu üzerinden Trabzon’a ulaşan Xenophon ve ordusunun, Deliklitaş’tan geçmediği anlaşılmaktadır.
Xenophon ve onun ordusu, Bitlis Çayı Vadisi’nde kuzey yönüne doğru ilerlerken, tepelerde konuşlanan Karduklar ile çatışmaya girmiş
40
ve onların sürekli olarak fırlatmış oldukları
ok ve büyük taşlardan korunmak için, vadi
tabanından çıkıp tepeleri bir bir ele geçirerek
ilerlemeye çalışmışlardır.
Ortaçağ’da Ermeni yazılı kaynaklarının
eksikliği yüzünden, Bitlis Çayı Vadisi’nden
geçen ticaret (İpek) yolu ve bu yol üzerinde
bulunan Deliklitaş Kaya Tüneli hakkında anlatılan öykü ve söylenceleri şimdilik bilemiyoruz. Ancak Ortaçağ’dan hemen sonra Bitlis
Bölgesi’nin Osmanlı Devleti’nin egemenliği
altına geçmesinden sonra, hem bu ünlü ticaret yolu, hem de ünlü Deliklitaş Kaya Tüneli
ve hakkında söylenen efsaneler hakkında ayrıntılı bilgiye sahibiz.
Bitlis Çayı Vadisi’nden geçen ünlü ticaret yolu ve Deliklitaş Kaya Tüneli hakkında ilk ayrıntılı bilgiyi, Bitlisli tarihçi Şeref
Han’ın 16.yüzyılın sonlarında yazmış olduğu
Şerefname adlı eserinden öğrenmekteyiz. Şeref Han, tarihi Bitlis şehri, tacirler, ticaret yolu
ve Deliklitaş Kaya Tüneli’nin oluşumu ve ne
zaman yaptırıldığı konusunda şu önemli bilgileri vermektedir:
Bitlis şehri bir yandan Azerbaycan ve Diyarbakır vilayetleri, diğer yandan da Ermenistan ve Rebia vilayetleri arasında bir geçittir. Bunun için, iki mübarek Haremi ziyarete
giden hacıların, birleştikleri bir yerdir; bunlar
ister Doğuda Türkistan, Hindistan, Horasan ve
Irak’tan gelip İran’dan geçenler olsun; ister Cidde ve Zencibar yoluyla batıdan gelen seyyahlar olsun… Sözün özü, Hata ve Haten tacirleri
ile Rus, Slav, Bulgar, göçebe Arap ve Acemler,
ve bütün dünyanın her tarafından, her cins
milletten dünyayı dolaşan ve ülkeleri gezen
diğer seyyahların, Bitlis’in “Deliklitaşı”ndan
mutlak geçmeleri gerekmektedir. Bu ünlü
kaya, Bitlis’in güneyinde ve bir fersah uzaklıktadır.
Bu Deliklitaş aynı zamanda bir pınardır.
Suları fışkırdıktan ve yeryüzüne çıktıktan son-
ra, günlerin geçmesiyle sular katılaşarak donar. Böylece kayalık, gelip geçenlerin önünde
güçlü bir set oluşturur; artık yolcular bu seddi
çok büyük bir güçlükle aşabilirler. Ancak Bitlis
şehrinde, “Hatun Cami ve Köprüsü” adlarıyla bilinen bir cami ve köprü yaptıran çağının
hayırsever bir kadını, kayalıklardan oluşan bu
seddi deldirtmiş ve yolcuların, kervanların bu
delikli kayalardan geçmesine elverişli olması
için deliğini genişlettirmiştir.
Ünlü tarihçi Şeref Han’ın da belirttiği gibi,
Bitlis şehri gerçekten de Kafkasya, Orta Asya
ve Mezopotamya’dan gelen ticaret yollarının
kesiştiği önemli bir konumda bulunmaktadır.
Bu yüzden Rus, Slav, Bulgar, Arap, Acem ve
Türkistan’dan gelen tacirlerin, buradan Mezopotamya’ya gitmek için takip ettikleri ticaret
yolu üzerinde geçmek zorunda oldukları en
önemli geçit, Deliklitaş Kaya Tüneli’dir.
Bunlardan da önemlisi ilk kez Şeref Han,
bu kaya tünelinin oluşumu konusunda bilgi
vermiş ve bunun bir kadın tarafından açtırıldığını belirtmiştir. Şeref Han böylece Eskiçağ’dan beri söylenegelen Deliklitaş Kaya Tüneli’nin Assur Kraliçesi Semiramis tarafından
yaptırıldığı söylencesini, Ortaçağ ve Osmanlı
Devleti Dönemi’ne taşımakta ve bu ünlü kaya
tünelinin bir kadın tarafından yaptırıldığını
vurgulamaktadır.
Urartu Krallığı döneminde açtırılan bu
kaya tüneli, yüzlerce yıldan beri kalkerli suyun katılaşıp sertleşmesi sonucunda tekrar
daralmış, insanların, hayvanların, kervanların ve arabaların geçmesine elverişli olmadığı için, hayırsever bir kadın tarafından tekrar
genişlettirilmiştir.
Ticaret kervanlarının geçmesini sağlayan
Deliklitaş Kaya Tüneli,, Bitlis’in sosyal ve ekonomik yaşantısına o denli fazla etki etmiştir
ki, 17.yüzyılın ortalarında Bitlis’e gelen Evliya Çelebi de, günümüzde Bitlis Çayı olarak
adlandırdığımız vadiyi, Deliklitaş’a uygun
41
olarak “Delikli Kaya Deresi” olarak tanımlamıştır. Ayrıca Evliya Çelebi’nin Delikli Kaya
hakkında verdiği bilgiler, Şeref Han’ın yazdığı
önemli tarihi bilgilerin hemen hemen benzerini oluşturmaktadır. Ancak Evliye Çelebi,
Deliklitaş’ı çok daha gerçekçi olarak “Delikli
Kaya” olarak adlandırmaktadır. Evliya Çelebi,
Delikli Kaya konusunda şunları yazmaktadır:
Evliya Çelebi ayrıca, 1647 yılında Osmanlı
Devleti’ne isyan eden Bitlis Beyi Abdal Han’ın,
kendisini aynı zamanda Diyarbakır’dan kuşatmaya gelen Osmanlı Devleti askerlerinin Bitlis’e ulaşmasını engellemek için, Delikli Kaya
Tüneli’nin büyük kaya parçaları ile kapattırarak askerlerin Bitlis’e ulaşmasını engellemeye
çalıştığını yazmaktadır.
Bu büyük hanı ve önündeki eski köprüyü
yaptıran Huma Hatun Sultan’ın Bitlis şehrine
yüzlerce hayrı vardır. O bahtlı kadının bir hayırlı işi de, Bitlis şehrinden güneybatı yönüne
doğru akan derenin Kefendir Köyü yakınlarında Delikli Kaya denilen sert kayalık alandan
çıkan bir su vardır. Bütün tüccar ve seyyahlar
Deliklitaş Kaya Tüneli hakkında Avrupalı
seyyahlar da bilgi vermeye başlamışlardır. Örneğin 17.yüzyılın ikinci yarısında Bitlis’e gelen
Fransız seyyah ve tüccar Jean Baptiste Tavernier, Deliklitaş Kaya Tüneli’nden söz etmese
de, yolun kayalıklar içine oyulduğunu ve çok
zor ilerlediğini belirtmektedir:
…Halepten Bitlis’e giderken kente yaklaşıldığında tam bir gün boyunca sarp ve yüksek
dağlardan yürünmektedir. Bu yüksek ve sarp
dağlar kentin iki mil ilerisine kadar devam etmektedir. Yolun her iki yanında ya sel yatakları, ya da dağ vardır. Yol kayalıklar içine oyulduğu için, birçok yerde deve veya katır aşağıdaki dereye düşmemek için ayağını çok dikkatli
basmak zorundadır.
Deliklitaş Kaya Tüneli’nin tahrip edildikten sonraki
görünümü, kuzeydoğudan
bu kapıdan geçemeyince, Bitlis şehrine giremez
ve Hazo Kalesi’ne varamazlar. Ancak bu Delikli Kaya, köye baş uzatmış çakmak taşından
oluşan demir gibi sert bir kayalıktır. Adı geçen
Huma Hatun, nice yüz hazine ve paralar harcayıp bu sert kayayı, üstad dağ delenlere deldirerek, halkın geçeceği bir yol yaptırmıştır ki,
görenin aklı perişan olur. İnsan yapacağı değil,
belki bir ifrit işidir denilir. Hatta bu kapı önünde bir adam huu diye nara atsa, bütün dağlardan bir yıldırım gürültüsü duyulur ki, adam
kendinden geçer. İnsan bu Delikli Kaya kapısından aşağıya bakmaya cesaret edemez. Güya
cehennemin gayya deresidir.
19.yüzyılın sonlarında bölgede araştırma
yapan H.F.B. Lynch, hem ilk kez Deliklitaş’ın
fotoğrafını çekmiş hem de Deliklitaş’ı “Semiramis Kaya Tüneli “ olarak adlandırmıştır. İlk
kez çekilen bu önemli fotoğraf, bizim için çok
önemlidir.
Semiramis Kaya Tüneli adı da, tıpkı Van
Ovası’na su taşıyan 51 km.uzunluğundaki Menua Sulama Kanalı’na halkın vermiş olduğu
Semiramis (Şamran) Sulama Kanalı adı gibi
bir aşk öyküsüne konu olduğu için verilmiştir.
Semiramis Sulama Kanalı M.Ö.9.yüzyılın sonlarında Urartu Kralı Menua(M.Ö.810-786)
döneminde yapıldığına göre, aynı adı taşıyan
Deliklitaş Kaya Tüneli’nin de M.Ö. 9.yüzyılın
sonunda yapılmış olduğu sanılmaktadır.
42
03 Mart 1916 yılında Bitlis’i işgal eden
Ruslar, 10 km. güneyde bulunan Deliklitaş
Kaya Tüneli’nin önlerine kadar gelmişlerdir.
Deliklitaş Kaya Tüneli’nden güney yönüne
doğru ise, Osmanlı Devleti’nin sınırı başlamaktaydı. Ancak Bitlis şehri, 08 Ağustos 1916
yılında Rus ordusu ve Ermeni çetelerinin beş
ay boyunca süren korkunç yağma ve yıkımından kurtarılarak, yeniden vatan topraklarına
katılmıştır.
Bitlis Bölgesi’nin ekonomik ve sosyal yaşantısında önemli bir rol oynayan Deliklitaş
Kaya Tüneli, 1960’lı yıllara kadar kullanılmaya devam edilmiştir. 1929 yılında Bitlis şehrine gelen ilk otomobilleri Deliklitaş Kaya Tüneli önünde çiçekler ile karşılayan Bitlisliler,
burada küçük otomobiller ile birlikte hatıra
fotoğrafı çektirmişlerdir. Bu fotoğraf, araştırmacı H.F.B.Lynch’ten sonra Deliklitaş Kaya
Tüneli’ni gösteren ikinci önemli belgedir.
Yüzlerce yıldan beri yalnızca insan, hayvan ve kağnılar için kullanılan, Anadolu ve
dünyanın en eski Deliklitaş Kaya Tüneli’nden,
bundan sonra artık motorlu araçlar da geçmeye başlamıştır. Ancak ne yazık ki bu durum,
30 yıl sonra Deliklitaş Kaya Tüneli’nin tümüyle tahrip edilmesine yol açacaktır.
Büyük motorlu araçların Deliklitaş Kaya
Tüneli’nden geçememesi üzerine, 1960’lı yılların başında, Karayolları Bölge Müdürlüğü
tarafından dinamitler ile parçalanarak genişletilmiştir. Üstü ve kenarları, özellikle doğu
tarafı parçalanan Anadolu ve dünyanın en
eski Deliklitaş Kaya Tüneli, günümüzde de
zorunlu olarak kullanılmaya devam etmektedir.
Deliklitaş Kaya Tüneli basit bir geçit değil,
Doğu Anadolu’nun kültürel ve özellikle ticari hayatına çok büyük bir olanak sağlayan en
önemli tarihsel belgedir. Olağanüstü bir tarihi
değer taşıyan bu önemli kültür varlığının tescil edilerek, gelecek kuşaklara daha sağlam bir
şekilde aktarılması ve korunması gerekmektedir.
KAYNAKLAR
Belck, W. 1899: ”Die Rusas-Stele von Topsava (Sidikan)”, Zeitschrift für Etnologie, Berlin, 99 – 132.
Belli, O. 1977: Urartular Çağında Van Bölgesi Yol Şebekesi, İstanbul Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü,
Yayınlanmamış Doktora Tezi, İstanbul.
Belli, O. 1982: ”Urartular”, Anadolu Uygarlıkları, Görsel
Anadolu Tarihi Ansiklopedisi I, İstanbul, 140 – 208.
Belli, O. 2000: ”Doğu Anadolu’da Urartu Yol Şebekesinin Araştırılması”, (ed. O. Belli), Türkiye Arkeolojisi ve
İstanbul Üniversitesi (1932-1999), Ankara, 409 – 414.
Belli, O. 2001: ”Survey on the Urartian Road Network
in East Anatolia”, (ed. O. Belli), Istanbul University’s Contributions to Archaeology in Turkey (1932-2000), İstanbul, 370-374.
Belli, O. 2004: Anadolu’da Kalay ve Bronzun Tarihçesi
– The History of Tin and Bronze in Anatolia, Suna-İnan
Kıraç Akdeniz Medeniyetleri Enstitüsü Yayını,İstanbul.
Belli, O. 2006: ”Van ve Urartular – Van and Urartian
Kingdom”, (ed. O. Belli), I. Van Gölü Havzası Sempozyumu, 8-10 Eylül 2004 Van, Van Valiliği, Güzel Sanatlar
Matbaası, İstanbul, 15-29.
Belli, O. 2007a: ”Van Bölgesi’nin En Eski ve Düzenli
Kara Yolları”, Tarih Boyunca Van, Promat Basım Yayın
Sanayi, İstanbul, 342-347.
Belli, O. 2007b: ”Urartu Krallığı’nın Güney Ticaret Yolu
ve Bitlis-Deliklitaş (Semiramis ) Kaya Tüneli”, (ed. O.
Belli), II. Van Gölü Havzası Sempozyumu, 04-07 Eylül
2006, Bitlis, Bitlis Valiliği İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü Kültür Yayınları, Nr.17, Desen Ofset, Ankara 2007,
20-28.
Evliya Çelebi: Evliya Çelebi Seyahatnamesi 4, (yayına
hazırlayanlar: Y. Dağlı – S. Ali Kahraman), Yapı Kredi
Kültür Sanat Yayıncılık, İstanbul 2001.
Lehmann – Haupt,
C.F. 1910 – 1921: Armenien einst und jetzt, II/1, Berlin.
Lynch, H.F.B. 1965: Armenia Travels and Studies II, Beirut.
Şeref Han: Şerefname I, (çev. M.E. Bozarslan), Yöntem
Yayınları, İstanbul 1975.
Xenophon: Anabasis, (Onbinlerin Dönüşü), (çev. T.
Gökçöl), Sosyal Yayınları, İstanbul 1998.
Yerasimos, S. 2006: Tavernier Seyahatnamesi, (çev. T.
Tunçdoğan), Kitap Yayınları, Ankara.
43
“Enkere’de İki Bitlisli”
Prof. Dr. Tümer URAZ
Bazıları gibi, yeni bir yazıya başlandığında açıklanan gerekçeye benzer şekilde ben de,
eşimin Hacettepe Tıp Fakültesi’ne giren Bartınlı bir arkadaşından dinlediklerimin etkisiyle bunu kaleme alıyorum.
Bir aile toplantısında arkadaşımızın anlattığı “Ankara Acemiliği Macerası” kısaca şöyle
geçmiş: her üniversiteli gibi Tıp Fakültesi’ne
kayıt yaptırma mutluluğuna eren arkadaşımız
başlangıçta Yenimahalle’de bir akrabasının
yanında kalıyormuş ve galiba derslere başlanan ilk günün sabahı refakatçılığı bırakan
akraba, daha önce birlikte gidip gelinen yolu
“beş durak sayacaksın, indiğine Hacettepe’yi
karşında görürüsün” diye tarif ederek bizimkini otobüse bindirmiş. Ama gelin görün ki
otobüs o gün yol güzergahında bir yerde daha
durmuş. Talimata uyan genç üniversiteli, parmak hesabına sadık kalarak 5. yerde inmiş;
ancak ne görsün, indiği yerde ne üniversite
var… ne müniversite !
Benzer macera kuşkusuz büyük kentlere
adım atan pek çok kişinin başından geçmiştir. Ben de burada, 6 yaşından beri, (3 yıllık
ortaokul hariç) tüm yaşamımda birlikte olduğum; geride bıraktığımız bunca yıl içinde en
ufak bir kırgınlıktan söz edemiyeceğim can
dostum, arkadaşım Sevgili Yücel Özdemir’le,
uzun bir tren yolculuğu sonunda üniversite
öğrenimi için geldiğimiz Ankara’da başımızdan geçen bir iki adaptasyon olayından söz
edeceğim. Yüceller önce Tatvan’da oturuyorlardı, ilkokulu bitirdikten sonra Bitlis’e geçtiler.
1958 yılının Eylül ortası gibi bir günün
gece vaktinde Ankara Garı’na indik ve biz
karşılayan arkadaşımın önceden yer ayırttığı
Ulus Hükümet Meydanı’ndaki güzel bir otele yerleştik. Sabahleyin, Ankara’yı bilen ve
bizi karşılayan arkadaşı beklemeden, Yücel’le
çevreyi tanımak amacıyla otelin bulunduğu
yolun kalabalığa olan tarafını takip ederek
ilerlediğimizde, bugünkü Sebze Hali’nin yakınında bir hamama rastladık. Bitlis’ten alışkın
olduğumuz için çekinmeden girdik. Bitlis’teki
gibi keselenip liflendikten sonra “başyıkıyıcılar” adlarını söyleyerek yanımızdan ayrıldı.
Bize biraz ters gelen bu hareketin, bahşişlerin
kendilerine çağrılarak verilmesi için yapıldığını öğrendik.
O dönemin Ulus’unda Karpiç Lokantası’nın bulunduğu Şehir Çarşısı’nın iç kısmında takma adı “Erzurum Kahvesi” olan yer,
çoğunluk doğulu öğrencilerin “buluşma mekanı” idi. Biz de doğal olarak aynı yeri kullanıyorduk.
Yücel ve ben o ana kadar Van ve Bitlis’in
dışında başka bir büyük kentte yaşamamıştık.
Benim Ankara’da bildiğim akrabam yoktu;
ama onun iki dayısı vardı, otelde bir süre birlikte kaldıktan sonra birinin yanına geçici olarak yerleşti. Ankara’ya hem okuduklarımızdan, hem de çevreden edindiğimiz bilgilerle
gelmiştik. Örneğin Tatvan’dan ayrılmadan bir
iki gün önce, Ankara’ya birkaç kez gelmiş-gitmiş olan İlkokul Öğretmenim babama “aman
trafik lambalarına dikkat etsin, kırmızı yanarken dursun, yeşil yanarken geçsin” biçiminde bir tembihte bulundu ve babam da doğal
44
olarak bunu bana aktardı. Oysa o tarihlerde
Ankara’da yalnızca Ulus’ta ve İş Bankası’nın
Kumbara Maketinin altında bazen yanan, bazen yanmayan tek trafik lambası vardı.
Yine başlangıç günlerinden birinde Yücel,
Kızılay’da dolaşırken Bitlis Lisesinden bir kız
arkadaşımıza rastladığını gelip anlattı.
Bizim okuduğumuz sırada, lisede Bitlisli
Ankara’da ayaklarımızın yerden kesildiğinin fotoğrafı.
Aynı şekilde, Yücel’in de işlek caddeleri
geçerken “önce duracaksın, evvela sola, sonra
sağa bakacaksın, yol boşsa koşarak geçeceksin” bilgisini oldukça sık uyguladık. Yaşı bize
yakın olanlar bilir. Eskiden Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi’nin karşısında birer katlı dükkanlar, iş yerleri vardı. Şimdi bile araçların
hızla ilerlediği bu yolu, aynı zamanda Kızılay’daki caddeyi, pek çok kez bu kuralı gerçekleştirerek geçtik. Ancak bunlardan kaçının
el ele tutuşarak, kaçının da tek tek olduğunu
hatırlamam mümkün değil.
Ben Üniversiteye girsem de, girmesem de
ev kiralayarak Ankara’da kalmayı düşünüyordum. O yüzden, benim için Aralık ayı başına kadar otelde yaşamak zorunluluğu doğdu.
kız öğrenci yoktu. Mevcut 3-4 kız öğrenci ya
subay ya da yabancı memur çocuğuydu.
Yücel’in karşılaştığı arkadaşımız subay kızıydı ve Genel Kurmay’da çalışıyordu. Bitlis’te
ister yerli olsun, ister yabancı, kız arkadaşlar
okul dışında bizlerle konuşmazlardı. Hatta
çarşıda, yolda selam bile vermezlerdi. Adını, yanlış yazarım endişesiyle veremediğim
kız arkadaşımız Yücel’e adresini yazdırarak
ikimizi işyerine davet etti. Ankara’da ilk günlerin çekingenliği ve acemiliği içinde Genel
Kurmay’ın bize göre devasa binasında, (o zaman Bakanlıkla ortak girişi vardı) fazla zorluk
çekmeden, dolaşarak arkadaşımızı bulduk;
aynı odada bir yüzbaşı ile birlikte çalışıyordu.
Çaylar gelip sohbete başladığımızda yüzbaşı,
45
fakültelerimiz belli olduktan sonra nerede
kalacağımız ve benzeri konularda sorular yöneltti. Tabii ben “ev tutacağımı ve öyle okuyacağımı” söyledim. Bunun üzerine yüzbaşı,
“tabi yurt olsa kimse gelip gidemez, ama eve
gelsin kızlar, gitsin kızlar, hadi bakalım” diye
cevabı yapıştırdı.
O sırada benim ve Yücel’in yüz renginin
nasıl olduğunu bilemiyorum. Fakat dışarı çıktığımızda, her ikimiz de birbirimize “yüzbaşı
ne patavatsız biriydi, kızın yanında o şekilde
konuşulur mu” diyerekten çok utandığımızı
belirttik.
Bu hengâme içinde günler geçerken
1958’in Ekim ayında benim Ankara Ziraat’e (o tarihte Ankara’da tek üniversite vardı
ve eğitim Kasımda başlıyordu), Yücel’in de
DTCF Coğrafya Bölümüne girişimiz belli
oldu. Daha sonra Yücel Askeri Öğrenciliğe
başvurdu.
Önce ben mi rastladım, yoksa Yücel mi?
Bilmiyorum. Gazetede bir ailenin “pansiyoner öğrenci” aradığını gördük. Gösterilen
adrese gittiğimizde evin sahibinin yaşlıca bir
bayan olduğunu, sabah kahvaltısının yanında
hangi koşulların bulunduğunu ondan dinleyerek anladık. Bunun yanı sıra biz de kendimizi anlattık. Bayanın bize vermeyi düşündüğü odada 2 kişi kalabilecektik ve ayda 150 lira
ödeyecektik.
Zamanla Ankara’ya epeyce alışmıştık. Ben
Ankara Adliyesi’nde (yaklaşık 140 lira maaşla
zabıt katipliği) iş bulmuştum; aynı zamanda
Fakülteden de burs çıkacaktı. Kirayı Yücel’le
75’er lira olarak bölüşebilecektik. Hem dış görünüşümüzü, hem de doğruluğumuzu gören
ev sahibi bayan bizi kiracılığa kabul etti. Bunun üzerine ben de yanımda bulunan yarım
aylık kirayı (75 lira) hemen takdim ettim.
Bir çeşit mutlu biçimde Ulus’a, kahveye
döndüğümüzde ve durumu arkadaşlara anlattığımızda, herkes önce bir “Bitlis usulü dalga
geçti” ve bazısı da bu işin ileride doğuracağı
sakıncaları sıraladı, gidip hemen paramızı
geri almamızı önerdi.
Eve yeniden gittiğimizde, ev sahibi bu gibi
işlerde kaparonun iade edilemeyeceğini, birkaç kişiyi geri çevirdiğinden, gazete ilan parasının bile bizden alınmasının gerektiğini,
yalnızca ve yalnızca çok saf olduğumuz için
bu parayı tutmak istemediğini çok güzel bir
şekilde anlattı.
Ben, talih yardım etti Ankara’da kaldım,
Yücel ise Askeri Coğrafya öğretmeni olarak bir süre değişik illerde dolaştıktan sonra
emekli olup Ankara’ya yerleşti.
Ankara’ya geliş, kalacak bir yer bulma
eskiden Bitlisli öğrencilerin büyük bir sorunuydu. Ne mutlu bugünün Bitlisli üniversite
gençliğine ki onları destekleyen onlara burs
veren bir BETAV’ı vardır.
46
Geçmişten Geleceğe Bitlis Mezar Taşları
Prof.Dr.İsmet KAYAOĞLU
Antik şehirler içinde, kuruluş tarihi belli olmayan ve her çağdan izler taşıyan Bitlis,
birçok medeniyete beşiklik yapmış bir müze
şehirdir.
Bugün ayakta kalan, zamanın yıkımına
dayanan eserler XI. yüzyıldan itibaren yapılan
sanat yapılarıdır ki bunların büyük kısmı Osmanlı öncesi dönemlere tarihlenir. İlk mimari
eser olarak Bitlis Ulu Camiî (1150) görülür ki
Anadolu’nun fethinden sonra yapılan en eski
Ulu Cami olarak kabul edilir.
Bitlis’te san’at ve kültür hayatının ne kadar
canlı olduğunu XVII. yüzyılda buraya gelen
Evliya Çelebi’nin Seyahatname’sinden öğreniyoruz. Evliya Çelebi’nin rakamlarla verdiği
bilgilere bakılırsa, bilim ve kültür hayatının
oldukça yüksek derecede olduğu anlaşılır. Bu
oluşum yalnız mimarî eserlerde değil, sosyal
hayatta, edebiyatta, folklorda, kısaca manevi
hayatta da kendisini gösterir. XIX. Yüzyılın
sonunda 30.000 kişi nüfusuyla karşılaştırıldığı
diğer bayındır yerleşim merkezleri içinde bölgesinde zirvede bir şehir olarak yer alır.
Ahlat Selçuklu Mezarlığı
Böylece şehre damgasını vuran, camiler,
mescitler, medreseler, çeşmeler, hamamlar
zaman akışı içinde yapılarak şehrin görüntüsü, tarih içinde oluşmuştur. Fakat bu saydıklarımıza bir şey daha eklemek gerekirse o da
şimdiye kadar göz ardı edilen mezarlıklardır.
Bu mezarlıklar hem sanat tarihi bakımından
hem de şehrin, sessiz değil canlı, kültür tarihi
bakımından tanıklarıdır.
Bitlis’te mezarlıkların şehri dokusu içinde
çok geniş yer alması insanların ölülerine karşı besledikleri sevgi ve saygının bir ifadesidir.
Hemen her mahallenin içinde bir mezarlık
vardır. Evlerle mezarlıklar ve türbeler iç içe
bulunurlar. Evden işe veya çarşıya çıkıldığı
zaman hemen durup Fatiha okunacak bir mezarlık veya bir ulu kişinin türbesine rastlanır.
Yahya Kemal’in “Türkler ölüleriyle birlikte
yaşar” sözü bir gerçek olarak Bitlis’te kuşaklar
boyunca devam etmiştir. Ahmet Hamdi Tanpınar da mezarlıkları “… dua ve tevekkül yüklü, dünya ile ahiret arasında ara kapı” olarak
tasvir etmiştir.
İslam Dünyası içerisinde Türkler, mezar
yapıları ve türbeler konusunda özel itina göstermişlerdir. İslam mimarisi alanında bir sanat dalı olarak türbeler, mezarlar, şahideler
ayrı inceleme alanı olmuştur. Mezar taşları,
sanat tarihi bakımından olduğu kadar, kültür
tarihi bakımından da belge niteliği taşır. Bu
mezar taşlarının biçimleri, süslemeleri sanat
yönünü; kitabelerinde yazılan sözler, dertler,
korkular, sevgiler, üzüntüler, edebi cümleler,
mahalli kültürü yansıtır. Bunların yok olması
sadece kimi gizli güzelliklerin kaybolmasıyla
kalmaz, o yeri tanıtan kültürü de yok eder.
47
yönetici kişiler: Şems-i Bidlisî (Şems mahallesi); Şeref Han V (Şerefiye Külliyesi)
Kimlikleri türbe ve yerleri bilinen ilim,
hikmet ve gönül ehli kişilerin burada sadece
isimlerini analım.
Şeyh Tâhir-i Gürgî Türbesi
Seyyid İbrahim Türbesi
Hoca Hasan Zaviye ve Türbesi
Şeyhü’l-Garib Türbesi
Ahlat Mezar Taşlarından bir örnek
Nuh Baba Türbesi
(Semavi Eyice, Mezarlıklar ve Hazireler, Ankara 1996, s. 124)
Şerefhan Türbesi
Bitlis ve çevresinde çok rastlanan bir mimari yapı da künbetlerdir. Üstü bir külah
şeklinde örtülü olan, künbet (veya gümbet)
olarak adlandırılan yapılardan anıtsal olanlar
vardır. XIII ve XIX. yüzyıllarda Anadolu’da
devam eden ölü gömme ve mezar anıtı geleneği başka hiçbir İslam ülkesinde bulunmayan örnekleriyle dikkat çeker. (Türk Dünyası
Kültür Atlası, c. II, 1998, İstanbul, s. 104)
Memi Dede Tekke ve Türbesi
Şehir dokusuna bakıldığı zaman hemen
her mahallede bir veya birkaç ulu veya ünlü
kişinin türbesinin olduğu görülür. Bu kişilerin türbelerinin etrafında kendiliğinden mezarlıklar oluşmuştur. Yüzyıllardan beri gelen
tarihi birikim, bu şahsiyetlerin sayısının bir
hayli kabarık olduğunu gösterir. Bilinenlerin
yanı sıra bilinmeyen pek çok ünlü kişinin medfun olduğu yerler, her yönüyle, aydınlığa kavuşturulmuş değildir.
Halk tarafından ziyaret edilen bu ulu kişiler etrafında, halk inançlarının beslendiği
birçok rivayetler, anlatımlar vardır. Bu türbeler, halkın gözünde sadece Fatiha okumak,
Allah’tan velilerin “yüzü suyu hürmetine” bir
şeyler dilemek ya da “ölümden ibret almak”
için ziyaret edilmez, onların manevi huzurlarında bulunmak ve ruhaniyetleriyle bağlantı
kurmak için de ziyaret edilir.
Bitlis’te yetişmiş, yaşamış, hizmet etmiş ve
burada vefat etmiş din ve ilim adamlarını ayrı
ayrı iki grupta ele almalıyız: 1. Din büyüğü,
irşad ehli kişiler ki buna örnek olarak Şeyh
Tahir-i Gürgî (Zeydan mahallesi, Kureyşî Camiî arkası) ve Hacı Hasan-ı Şirvanî (Alemdar
Camiî karşısı) gösterilebilir. 2. İlim adamı ve
Husameddin-i Bitlisî (İdris-i Bitlisî’nin babası)
Muhammed Küfrevî Türbesi
Veli Şemseddin (Şemsiye Camiî Harabesi)
Şeyh Baba Türbesi
(Bkz. Türkiye Vakıf Abideler ve Eserler, c.
II, Ankara 1977; Ayrıca Bitlis Eren Üniversitesinden Dr. Bülent Akot’un bu konularda devam eden detaylı araştırmaları)
Bitlis’teki tarihi mezarlıklar, kültür ve sanat açılarından çok zengin malzemeler içermektedir. Bir mezar taşı üzerinde, taş ustaları
sanatkârlar, hattatlar, edipler, bugün hayranlıkla seyrettiğimiz güzellikleri, incelikleri, estetiği sunmaktadırlar. Süslemeler sanat tarihi
bakımından ayrı ve çok zengin bir konu teşkil eder. Selçuklu döneminin üzerleri kitabeli
48
sanduka biçimindeki mezarları başlı başına
bir çeşit teşkil eder.
Erkek mezar taşı (şahide) ile kadın mezar
taşı farklı olarak şekillendirilir. Kadın mezar
taşlarında değişik süslemeler, bilhassa çiçek
demetlerine yer verilmiştir. Genç yaşta ölen
delikanlıların kavuklarında destar arasında
bir çiçek motifi, kızların ise mezar taşı bir duvakla süslenmiştir.
mış taşlara rastlanır. Yine süsleme sanatı ile
dikkatimizi çeken tipik örnekler vardır. Mezar taşlarının üzerindeki kılıç, balta, ok-yay
gibi savaş aletleri (ölünün yiğitlik simgesi) ile
ayna, tarak, saban (meslek simgesi) gibi resimler birçok yerde görülmektedir. Az veya
çok oluşu, farklı cins ve boyutlarda yapılışı,
meslekleri simgeleyen formlar, dönemlerini
canlandırır; kültür ve sosyal hayatı tanıtır.
(K.Pektaş, Bitlis Tarihi Mezarlıkları ve MezarTaşları, s. 85-87, Ankara 2001)
Mezar taşları işlenmek için taş seçilirken,
dayanıklılık ve kullanım faktörleri göz önüne
alınmıştır. Taş ocaklarından, koyu kahverengi, kızılımsı Ahlat Taşları getirilmiştir. Bitlis
taşları, sert, su ve buharlaşmaya dayanıklı taşlardır. İslam mimarisinde Ahlatlı taş ustaları
çok ünlüdür. Bu bölgenin geleneği Osmanlı
dönemi taş işçiliğinde devam etmiş ve Ahlatlı
ustalar aranan kişiler olmuşlardır.
Şeyh Muhammed Mezarlığı, Kandil kompozisyonu
ile süslenmiş bir mezar taşı.
Şahidelerde, ölenin ismi, şeceresi (babası,
dedesi) ve unvanları yazılıdır. Burada, mesleği, eğer edip, şâir, âlim ise bu belirtilir. Bazen
ölüm nedeni yazılır. Kur’an ezberlemişse “hafız-kutup” ve haksızlıkla öldürülmüşse “mazlum” ve bu yerin emiri ise “emiru’l-kebir” gibi
unvanlar yer alır. (B.Karamağaralı, Ahlat Mezar Taşları, Ankara, 1992)
Bitlis’teki mezar taşları, Türk hat sanatının
eski örneklerini sunmaktadır. Kufî (en eski
noktasız hat) nesih ve sülüs yazılarıyla yazıl-
Tarihi eserlerin korunması konusu toplumumuzda geçmiş yıllara nazaran daha fazla
bir hassasiyeti ortaya çıkarmıştır. Söz konusu
mezarlık olduğu zaman bu hassasiyet ecdada
olan saygı ile birlikte daha fazla artmaktadır.
Kültür mirasımızın bir parçası buralarda bulunduğuna göre kişisel ve toplumsal hassasiyet
ve sorumluluğumuz apaçık ortaya çıkmaktadır. Yerel yönetimlerin de tahribata engel olacak tedbirler alması ve çevrenin korunması
için çalışmaları üzerlerine düşen vazifelerdir.
Bitlis kitabeleri, mezar taşları, arşiv kayıtları okundukça ve tanıtıldıkça bu tarihi şehrin
ne derece medeni ve her bakımdan yüksek bir
konumda olduğu anlaşılacaktır. Bu şehrin sakinleri, ilim ve sanatta yüksekliğini anlayacak
ve bu güzel kentin mensupları olmanın memnuniyetini ve gururunu taşıyacaklardır.
49
Üniversite Kenti
Prof. Dr. Alper URAZ
Başkent Üniversitesi
B
ugün ülkemizde üniversitesi olmayan
kent kalmamıştır. Önceleri kalkınmanın motoru olarak fabrika görülmekteydi,
ancak şimdilerde ise hizmet sektörü genişleme gösterdiği için üniversite ısrarı fabrikanın önüne geçmiştir. Üniversitenin gelişimi
zamana yayılabildiği için başlangıçta ‘bir bina-bir üniversite’ ya da ‘butik üniversite’ diye
başlanılabilmektedir. Yaygınlaşmış olan meslek yüksek okulları da bünyeye alındığı zaman
göze batmaktan sıyrılabilinmektedir. Üniversitenin o kente hem ticari ve hem de sosyal
bir canlılık getirmesi beklenir. Ancak, bugünlerde Türkiye düzeyindeki üniversite mezunları arasındaki işsizliğin dört kişide bir olduğu unutulmamalıdır. İşsiz üniversite mezunu
sorunu daha fazla kötüleşmeden sistemli bir
çözüme kavuşturulması çok yerinde olacaktır.
Üniversitenin, meslek kazandırmanın ötesinde, öğrenciyi yaşama hazırlama işlevi önde
gelmektedir. Bu yaşama hazırlama işlevi ise
kazanılacak evrensel değerlerle olanaklıdır.
Tüm insanlığın ortak değerleri olarak bilinen
evrensel değerler; özgürlük, eşitlik, adalet,
sevgi, saygı, hoşgörü ve dayanışma diye özetlenebilir. Üniversite eğitimi bu değerlerin bireyde içselleştirilmesine yol açar. Toplumdaki
‘üniversite mezunu’ algısı ve içinde barındırılan övgü bu değerlerden kaynaklanmaktadır.
Değerlerin kazanılmasına, sosyalleşme ve
ufuk açıcı kitaplar büyük katkı yapmaktadır.
Sosyalleşme araçlarının başında spor ve sa-
nat gelmektedir. Gençler tarafından internet
kullanımının yaygınlaşması bireyselleşmeyi artırdığı gibi gençler arası sosyalleşmeyi
azaltmaktadır. Özellikle spor daha az kişi tarafından yapılır hale gelmiştir. Üniversitede
her türlü spor teşvik edilmeli ve fiziki olanaklar sağlanmalıdır. Spor; kişisel zindeliği
artırmanın yanı sıra iyi bir sosyalleşme aracı,
takım çalışması yeteneğinin kazanılmasının
yardımcı olur ve sağlıklı bir yaşama hazırlar.
Üniversiteler arası spor etkinliklerine katılımı
artırıcı önlemler alınabilmelidir. Yöresel üniversitenin bir sakıncası ise öğrenci yöre dışına
hiç çıkmadan evrensel niteliğe sahip olması
beklenen üniversite eğitimini de aynı yörede
tamamlamasıdır. Bu sakıncayı azaltmak üzere, üniversitelerarası ve böylece bölgelerarası ne kadar spor ve sanat etkinlik alış-verişi
olursa o kadar iyidir. Sanata ilgi ve sevgi yapılacak etkinliklerle artırılmalıdır. Sanat etkinliği içinde yer alan müzik, resim ve yazın
gibi alanlar gençlere sevdirilmeli ve katılımları özendirilmelidir. Burada evrensel müzik
içinde yer alan klasik batı müziği öne çıkarılmalıdır.
Üniversitenin diğer vazgeçilmez birimi
ise kütüphanesidir. Yüklü para gerektirdiği
için kütüphane kurmak ve zenginleştirmek
hiçte kolay değildir. Zaten toplumumuzda
fazla yaygın olmayan kitap okuma alışkanlığı gençlerin internet kullanım alışkanlığıyla
da azalmıştır. Üniversiteli gençler hem birey-
50
sel kararlılıklarıyla ve hem de toplumca daha
fazla kitap okumaya teşvik edilmelidir. O genç
yaşta ne kadar fazla ufuk açıcı kitap okunursa
o kadar kişiliği geliştirici katkısı olacaktır. İnternet kullanımına biraz yakından bakmakta
yarar vardır. Gençler arasında internet en fazla oyun için kullanılmaktadır. Ancak internet
dünyayı avuç içine getiren mucizevi bir araçtır.
Daha fazla bilgi için yararlanılması özendirilmelidir. İnternette derslere, ödevlere ve bilimsel çalışmalara destek bulunabilmektedir. İnternet aracılığıyla diğer üniversitelerin kütüphanelerinden yararlanma sağlanabilmektedir.
Başka bir ifadeyle internet ile çalışma ortamı
dünya kütüphanesine dönüşmektedir. Gençler, üniversite öğrenimleri boyunca bir hobi
edinmeye özendirilmelidir. Hobi, sosyalleşme
aracı olduğu gibi kişiliği olumlu yönde geliştirici katkı yapar. Hobi etkinliği için de internet
sonsuz seçenekler sunmaktadır.
Üniversite ayrıca, özgür düşünme, tartışma ve bilimsel düşünce üretme ortamının olduğu yerdir. Başka deyişle; aklın özgür olduğu, eleştirel düşünme sistematiğinin benimsenip kullanıldığı, dogmaların ise yer bulamadığı ve yeşeremediği yerdir. Eleştirel düşünme
sistematiği; gözlemsel (ya da deneysel) kanıt,
akıl yürütme ve kuşkulu olma döngüsü üzerine kuruludur. Bu olabildiğince nesnel dön-
gü içinde; kişisel duygu, inanç ya da yazgıya
inanma gibi öznellikler yer almaz. Nesnellik
ve nedensellik öne çıkmalıdır. Nedensellik
bize, olayları neden-sonuç kurgusu içinde irdeleme olanağı ve böylece zamanın akış yönünü sağlar: Geçmiş ve şimdi geleceği etkiler,
ancak gelecek geçmişi ya da içinde bulunduğumuz anı etkilemez. Örneğin nedensellikle
yazgıya inanma, birbirleriyle çeliştikleri için,
bir arada bulunamaz. Yanılgıya düşmemek
ya da onu aşmak için sorgulayıcı ve kuşkulu olunmalıdır. Kuşkulu olma, düzeltmeyi ve
doğruya yönelmeyi sağlamaktadır.
Üniversite, toplumun çağdaş uygarlık düzeyine gelmesinde dinamo görevi görmektedir. Uzun erimde üniversite ve kent bir-birini
etkilemeli, bireyde sağladığı olumlu dönüşümü o kentin toplumunda da sağlayabilmelidir. Aradan birkaç nesil geçtikten sonra o
toplumda beklenen evrensel değerlere bakış
açısında hiç değişim olmamışsa o toplum,
dinamik niteliğini yitirmiş ve durağanlaşmış
demektir. Başka bir ifadeyle o kent ‘üniversite
kenti’ olamamıştır. İşte bu düşüncelerle Bitlis
Eren Üniversitesinin gelecekteki yapısı, etkinliği, İlimiz için kültürel kalkınmaya sosyal gelişmeye öncülük edebilir. Yeter ki bu kurum
yukarıda belirttiğim esaslar doğrultusunda
bir yapılanma göstersin.
51
Yeni Anayasa’da…
Hikmet ALTINKAYNAK
Gazeteci Yazar
Bu yıl üniversite giriş sınavı birincisi Bitlis’ten çıktı. Bitlis geçen yıl da ikinciliği almıştı. Bitlis’in eğitim alanında yüzünü ağartan ve
başarılı olan tüm öğrencileri yürekten kutluyorum. Yolları açık olsun! Dereceye giren 50
Bitlisli öğrenciye çeşitli armağanlar -iki otomobil, altın vs.- vereceğini açıklayan Bitlis
Eğitim ve Tanıtma Vakfı (BETAV) doğru bir
karar almış; kutluyorum. Elbette desteklenmeli.
Türkiye’de eğitim, ilk sırada ele alınması
gereken sorunlardan biri. Bunu herkes biliyor.
Öyle anlaşılıyor ki, artık Bitlis, çok başarılı
bilim insanları, çok başarılı sanatçılar ve çok
başarılı işadamları sayısını artıracak, gelecekte de aydınlık bir Bitlis kurulacak…
Bu dilek her ilimiz için öngörüldüğünde,
düşünüldüğünde, planlandığında aydınlık bir
Türkiye ortaya çıkmaz mı? Kim istemez böyle
bir Türkiye’yi?
Ama ne yaman çelişkidir ki, siz istediğiniz
kadar eğitimi destekleyin, eğitim parasız olmalıdır deyin, başarılılara armağanlar verin,
bir şey var ki, o hep aynı kalıyor ve bir toplumu çürüten, geri bırakan, çağın dışına çıkaran da o oluyor. O acı gerçek, kadın ve kızlara
yanlış bakışın hiç değişmemesi. O yaklaşımla
ki, ne yüzdeyüz kız çocukları okutulabiliyor,
ne kadın erkek eşitliği sağlanabiliyor. Ne de
kadınlara aileiçi şiddet önlenebiliyor…
Kız çocukları okuldan alınıyor, çocuk
yaşta zorla evlendiriliyor. Evlenince de hep
aileiçinde şiddet görüyor. Baba ağabey koca
dayağı yiyor. Dahası dövülerek öldürülüyor.
Aile mahkemelerinde ölüm kararı veriliyor.
Bu ne biçim bir toplumsal yapıdır ki, yıllardır bu durum sürüp gidiyor. Eray Karınca’nın
2010 Yunus Nadi İnceleme Ödülü alan yapıtına “Kız Doğursun Anneler” adını vermesi
boşuna değil.
STK’lerin eğitime destek olmalarını çok
önemsiyorum. Olmalılar. ÇYDD, Türk Eğitim
Vakfı, Çağdaş Eğitim Vakfı, Türkiye Eğitim
Gönüllüleri Vakfı, Toplum Gönüllüleri Vakfı,
Anne Çocuk Eğitim Vakfı bunların en önde
gelenleri. Aileleri, çocuklarını birtakım cemaatlere kaptırmadan eğitmelerini sağlamaları,
en sağlıklı yol. Bir yandan da başarılı olanları
herkesin desteklemesi, özgürce yetişmelerine
katkı sağlaması, çok önemli bir görev.
Eğitim, çok geniş bir alan. Bu alanda çağa
ters düşen olayların önlenmesi için de sivil
toplum kuruluşlarının çaba göstermesini,
başarılı bir öğrenciye verilecek armağan kadar, burs kadar önemli sayıyorum. Çünkü
töre denen feodal düzenin kuralları sürdüğü
sürece, yeni kuşakları ne kadar desteklersek
destekleyelim, iş bir yerde o kurallara göre
yargılanmaya kadar varıyorsa, işin sonu dram
demektir. Eğitim işlevini yapmamış demektir.
Huzursuzluk demektir.
Demek istediğim şu ki: Eğitim önce aileiçinde başlamalı. Ailede eğitimi sağlamak
içinse, ailede demokrasi olması gerekir. Anne
baba kadar çocukların da söz hakkı olması
gerekir. Bunu toplumun en küçük birimi olan
ailede başarırsak, dernek, vakıf ve partilere,
giderek de tüm Türkiye’ye yaygınlaştırabilir-
52
sek, demokrasi eğitimini de gerçekleştirmiş
oluruz. Dahası bu eğitimin sonucu olarak barışı soyut olmaktan çıkarır, yaşanan bir gerçeğe dönüştürürüz.
Ama ailede kadının söz hakkı olmazsa, yaşama hakkına da maalesef töre gereği başkaları karar verir. Ailesinde çocukken gereken söz
hakkını alamamışlar yetişkin olunca, ya biat
eden bir vatandaş olur ya da astığım astık kestiğim kestik bir despot…
STK’lerin ve bu arada BETAV’ın eğitime
katkısını çok önemsiyorum. Çünkü eğitim,
sanat edebiyat gibi bir barış eylemidir. Bun-
larsız ve demokrasisiz bir topluma barışın gelmesi hayaldir. Bunun için de toplumu A’dan
Z’ye eğitimden, özellikle demokrasi eğitiminden geçirmek gerekir. 21. Yüzyılda bu elbette
başarılabilir. Yeter ki demokrasiye büyük bir
güçle sarılalım. Yeter ki yoksulluğu ve işsizliği
tarihe gömelim. Çocuklar yatağa aç girmesin.
Çocuklar açlıktan ölmesin. ‘Çocuklar şeker de
yiyebilsinler!’ Çocuklar başarsınlar. Yeter ki
yapılacak ‘Yeni Anayasa’da herkesin düşüncesini, herkesin sesini yansıtalım. İşte o zaman
topluma huzur, barış, mutluluk gelir. Yeni
Anayasa’nın da o zaman anlamı olur.
Sağlık hizmetleri MYO laboratuarı
53
Kuzgun Başçavuş Ağlıyor! II
Faik TARIMCIOĞLU
Bitlis Eski Millet Vekili
M
ümin Bey salya sümük ağlar da,
Kuzgun Başçavuş ağlamaz mı?!
Askeri hâkim olmuşum, (Katiyen aklımda
yoktu. Tarihin ve talihin bir cilvesi olarak,
tamamen tesadüfi bir şekilde, kuş taşa değdi. Oysa kuşa da taş atmamıştım. Doğuştan
sol ayağım sakattı. Dört yaşımda ameliyat
olmuştum. Ameliyat sekel bıraktı. Bana, “Yedek subay olamazsın!” dediler Ben, “Siz kim
oluyorsunuz!” tavrıyla direndim. Sonuçta
“yedek subay olamayan” ben, muvazzaf subay olmuştum! Gelin de yüksek bürokrasinin mucizesine(!) inanmayın!!!) Üsteğmen
rütbesi ile 4. Tümen Keşan’da, tam Tümen’in
önünde,otobüsten indim. Tümen Karargâhına girdiğimde, yabancı bir subayın geldiğini
gören Tümen Kh. Nöbetçi amiri bir binbaşı
ile, bir başçavuş beni karşıladı. Günlerden pazardı. Oda birden kalabalıklaşmaya başladı;
bana bir hoş geldin çayı ısmarladılar. Hayırlı
olsun! lâfları, diğer lâfları açtı. Nöbetçi Amir
yardımcısı Başçavuş, beni iyice süzdükten
sonra: “ Komutanım nerelisiniz?” diye sordu.
Ben “Bitlis’liyim” deyince, emektar Başçavuşta
hemen hissedilecek bir deprem oldu: ağlamaya başladı!! “Dur yahu, ne oluyor,niçin ağlıyorsun?” der demez, sonradan adının Kuzgun
olduğunu öğrendiğim, Başçavuş: “Bırak ağlayayım, komutanım, önce size bir sarılayım!”
dedi. Ve dediğini yaptı. Biraz sakin olduktan
sonra, vasiyetini etmeye hazırlanan yaşlı bir
dede gibi, odadakilere,neden ağladığını, aynen, kelimesi kelimesine şöyle anlattı: “ Ben
Astsubay Okulundan mezun oldum. Tayinim
Bitlis 18nci Alaya çıktı. Haritada yerini dahi
bilmiyordum. Güç belâ, Bitlis’e girdiğimde,
cebimde yetmiş lira vardı. Bir ay sonra maaş
alacaktım,otelde kalacak, ev tutacak,çoluk çocuğumu getirecektim. Selâmet Oteli diye bir
otele indim. Sabahleyin otel katibine günlük
ücreti vermek için, kâtibin masasına gittiğimde, sonradan otel sahibi(1) olduğunu öğrendiğim bir şahıs müdahale ederek, “ Başefendi,
şimdi senin paran geçmez!” diyerek, kasadan
bir tomar para çıkartıp, masanın üstüne koydu. Dehşet içerisindeki aylık maaşımın çok
üstünde parayı görünce, afalladım. Ne diyeceğimi bilmiyordum. “Sen şimdi bunu al. Sonra
ödersin!” dedi. Yanındaki lokantaya seslenip,
lokanta sahibini yanına getirdi. Ona dönüp,
“Başefendi akşamları yemek yiyecek, para
alma, hesaba yaz, eli açılınca öder!” dedi. Lokantacı “Peki abi!” dedi ve gitti. Hem yemek,
hem yatak sorunum çözülmüştü. Üstelik çift
maaş almıştım. Ne diyebilirdim ki!? Demeğe kalmadı. Hemen bir delikanlı çağırarak,
sıkı sıkı tembih etti, “ Başefendi, akşama biraz erken gelsin! Sen onu al, filâncanın evine
baksın, beğenmezse, falâncanın evine baksın.
Benim gönderdiğimi söyle, evi tutsun. Eşya,
meşya lâzımsa, yardımcı olasın!” dedi. Beni
uğurladı. Ben ağlaya ağlaya, şaşkınlıktan küçük dilimi yuta yuta, Alay’a geldim. Görevime başladım. Evim o gün tutulmuştu. Tamir
ettirdim. Yavaş yavaş oturacak duruma geldi.
Eşyalarımı aldım. Evimi taşıdım. Sonra hanımı, çocukları getirdim. Borcumu her ödeyişte, canın sağ olsun dedi ve üstünü sildi!.. Bu
54
ne biçim insanlar! diye hep hanımla konuşup
ağlaşırız!” diyerek, benim koltuklarımı kabartan, konuşması sona erdi. Gerçekten insan
dünyada kaç defa mutlu olur? Odadakiler,
Kuzgun Başçavuşun ibadet eder gibi, bana
hürmetinden ve sözlerinden çok etkilenmişlerdi. Benim de gözlerim ıslanmıştı. O günden itibaren, Kuzgun Başçavuş, peşimden bir
saygılı,sevgili bir emir subayı gibi geldi. Bir
dediğimi iki etmedi. Bu sözlerin en uzak birliklerde konuşulduğunu öğrendim. Her yere
Ordu Komutanı gibi giriyordum.
Bitlis şimdi böyle mi? Bilmiyorum. Ama
hep öyle olsun istiyorum!
Kadirşinas Kuzgun Başçavuşun da özlemi,
isteği herhalde budur!...
Rahmetli Sıdık DALKIRAN
Genel Müdürün
Masasındaki Üç Yeşil
Onluk!? III
1
961 senesi… Ankara Hukuk Fakültesine kaydolur olmaz, aynı gün Cebeci’deki Hukuk Yurduna kaydımı yaptırdım.”180. sıradasın!” dediler. Bunun ne anlama geldiğini söylemediler! O zamanlarda Ankara’da Vehbi Koç’un yurdu vardı. Bir iki tane
de diğer yurtlar. Öğrenciler açıkta idi. Her ilin
kendi yurdu yoktu. Bitlis yurdu niye yok! diye
hayıflanacak durumda değildik. Böyle bir şey,
Bitlis’in fukaralığının, yoksulluğunun yanında terennüm bile edilemezdi!. Olması büyük
bir mucizeydi. O mucizeyi istemeye bile hakkımız yoktu. Hepimiz, “ Bir zeytine beş diş”
atan neslin çocuklarıydık!.
Cebeci’yi bilenler bilir. Hukuk Fakültesi
karşısında, Aliman’nın kahvesinin üstünde,
Seyhan Palas vardır. Dört katlı, kötü bir oteldir. Orada kalıyordum. Peşin geceliği oniki
buçuk liraydı. Hamamböcekleri, karafatmalar kaynıyordu. Gece yarısı sarhoş naralarıyla
uyumak mümkün değildi. Üç kişilik odada
yatıyordum. Neden sonra bir gün, günlük
ücretimi ödedim. Cebimde kalan paramı saydım. Tam üç tane onluk! Yani otuz lira param
kalmıştı. İki gece daha kalabilirdim. Ay sonuna daha çok vardı. Altı çocuklu,Tekel memuru
olan babam, nasıl yetişecekti?! Bu parayla Bitlis’e de dönemezdim .Otobüs, hiç yemesiz, içmesiz kırk liraydı! Büyük bir kararlılıkla Yurt
Müdürü’ne gittim. Yurt Müdürü, asık suratlı,
önündeki deftere baktı: “ Olmaz, giremezsin!
180!inci sıradasın. İki sene sonra ancak sıra
gelir!” dedi. Beni azarladı. Israr edince de beni
odasından kovdu!...
Ben o inanılmaz dramı ve travmayı yaşayınca, bir müddet Fakülte bahçesinin duvarının üstüde oturdum. Yıkılmıştım. Çaresizdim. Hiç kimseyi tanımıyordum. Derdimi
anlatacak bir Allâh’ın kulu yoktu! 17 yaşındaydım. Bir müddet öyle kalakaldım. Sonra birden aklıma şimşek gibi bir fikir geldi.
Deveden büyük fil vardı! Kredi Yurtlar Genel
Müdürlüğü diye bir lâf duymuştum. Ona gidecektim. Devlet diye bir şey vardı. Devlet bizim için gafur ve rahimdi! Gidip derdimi anlatacaktım. Yerimden kalktım. Birilerine sordum. Ankara Hastanesinin karşısında dediler.
Sakat ayağımı acıtırcasına Genel Müdürlüğe
55
gittim. Kapıdaki görevlilere Genel Müdürü
sordum. Biri sinek kovar gibi, eliyle üst katı
gösterdi. Genel Müdürlüğün özel kalemine
girdiğimde, bir tonton, şişman sekreter, bir
hademe, ikisi birden kimi aradığımı sordular. Genel Müdüre geldiğimi söylediğimde,
şişman sekreter, ters bir sesle, “Randevun var
mı?” dedi. Randevunun ne olduğunu biliyor
muydum, bilmiyorum. “Yok,” dedim. “ O zaman içeriye giremezsin!” dedi. Bütün hayallerim yıkılmıştı. Dönüp gitmem lâzımdı. Ama,
ben de yılacak göz yoktu! Birden hiç yapmayacağım bir şey yaptım. Genel Müdürün kapısının önünde tartışıyorduk. “Giremezsin!”
diye gürleyen hanımı hiç dinlemedim. Beni
göğüsleyen hademeyi itmemle, kapıyı açmam bir oldu. Pos bıyıklı, Hulusi Kentmen’e
benzeyen Genel Müdür hışımla bağırdı: “Ne
oluyor?!” Hademe, şişman sekreter dona kaldılar. Ben yavaşça içeri girdim ve saygıyla
kapıyı kapattım. Genel Müdür şaşkın, bu da
kim, dercesine kızgın kızgın bana baktı. “ Ne
istiyorsun? diye, gene sert ve bağırarak sordu.
Sanki Genelkurmay Başkanının odasına bir
er girmişti! 27 Mayısın höt zöt’ü devam ediyordu. Nasıl olurdu da, bir öğrenci koskoca
Genel Müdürün odasına destursuz dalardı?
Ben büyük bir ciddiyetle, masasına doğru
ilerledim. “Adım Faik Tarımcıoğlu” dedim. Ve
inanılmaz bir şey yaparak, elimi cebime attım
ve üç yeşil onluğu masasına bıraktım. Müdür Bey, daha büyük bir kızgınlık ve hayretle, “Nedir bu?” dedi. Ben son zarımı atmanın
bilinciyle, “Efendim, cebimde kalan son para.
Hukuk Fakültesi öğrencisiyim. Otelde kalıyorum. Otel geceliğim onikibuçuk lira, iki gece
daha yatarım, sonra yatamam. Bitlis’e dönmek
istemiyorum. Ben okumak istiyorum!” diye
haykırarak,bir nefeste, her şeyi özetledim. Hiç
teklemeden bunları anlatmam, Genel Müdürü allak bullak etmişti. Ne diyeceğini şaşırdı.
Bocaladı. Bir bana, bir masanın üstündeki üç
yeşil onluğa baktı. Tam, “Defol git!” diye içinden geçirecekken,telefona baktı. Ben merhametinin galip geleceğini hesaplayarak, üç yeşil onluğu masadan aldım. Cebime koydum.
Genel Müdür telefonu kaldırdı. Ve, ben o gün
yurda girdim!. Bu gerçek bir mucizeydi. Sonradan Bahattin Buluç olduğunu öğrendiğim
Elazığ’lı Gn. Müdürün gözlerinin ıslandığını
farkettim. Beni sahte bir kızgınlıkla, “ İyi oku,
iyi hâkim ol! Hemen git!” diyerek, kapıya kadar geldi, beni uğurladı. Elini öpmek istedim.
Bırakmadı. Şişman sekreter hanım ve hademe
hayretle bakıyorlardı. Yel gibi yurda geldim.
Müdür süklüm püklümdü. Böbürlenecek ne
hâlim, ne de karakterim vardı. Son derece
uysal, efendi birisi olarak köşeye sinmiştim.
Sevincimi belli edemiyordum. Ona vakit bile
yoktu! Beni odasından kovan müdür, kaydımı yaptıktan sonra, “ Depoya inelim!” dedi.
Birlikte depoya indik. Depoda sigara içen görevliler ayağa kalktılar. Müdür kendi elleriyle,
kat hademesine nevresim takımlarını, yorgan,
yastık yükledi! “Hayırlı olsun!” dedi. Sesinde
hâlâ kızgınlık var mıydı, bilmiyorum!
İşte o gün yurt girişimim böyle sonuçlanmıştı. Eminim ki, benim çektiğimi çekenlerde, bir BETAV ihtiyacı ve özlemi böyle şekillenmiştir. Beynimizin, hücrelerimizin bir yerlerinde, böyle bir onulmaz boşluk vardı!
56
Bu ancak yıllar sonra doldurulacaktı!
Halk Kültüründen Milliyetçiliğe
Dr. Yaşar KALAFAT
“Arkadaşlar, başarılı olmak için aydın sınıfla halkın zihniyet ve amacı arasında
doğal bir uygunluk olmak gerekir. Yani aydın sınıfın halka önereceği ülküler, halkın
ruh ve vicdanından alınmış olmalı. Atatürk”
Milliyetçiliğin temel taşını halk kültürü belirler ve halk kültürü aynı zamanda milliyetçiliğin mayasını teşkil eder. Ortak kültürlü halk
kesimlerinin yani ayni çatı altında yaşayan
halkların tek halk anlayışında buluşmalarını
tayin eden de yönlendiren de halk kültürüdür.
“Aynı çatı” yı çok kere tarihî arka plan belirler. Sözlü tarih verileri de halk kültürünün bir
ürünü, faaliyet alanı olması itibariyle, sözlü tarih sadece yazılı tarihin kaynaklarından birisi
olmakla kalmaz, aynı zamanda o, tarih şuurunun millet hayatında dem alması için milliyetçiliğin olmazsa olmazlarındandır. Bu noktada
halkbiliminin; tarih ile olduğu gibi etnografya, etnoloji, sosyoloji, psikoloji ve diğer birçok bilim dalı ile de ilişki olduğu bilinmelidir.
Bu disiplinlere kültürel antropoloji, Edebiyat,
din bilimi, dinler tarihi, sanat tarihi, coğrafya,
tıp, hukuk gibi alanlar da eklenilebilmektedir.
Bunlardan budunbilim/etnoloji, Türkiye Süper
güçle komşu olduktan sonra daha fazla önem
kazanmıştır. Sözlü Ortam kaynaklarının tarih
yazımı sürecindeki önemi, bu dönemde özel
ehemmiyet kazanmıştır.1 Bu dönem aylarca
süren sortilerle/çıkışlarla hayatın felç edildiği,
arkeoloji alalarının toprağa gömüldüğü, arkeolojik verilerin müzelerden, yazılı kültürün
kütüphanelerden yağma edildiği bir maddi
kültürün yok edildiği dönemdir.
Bu dönemden kalan ve bölge kültürünün
tekrar beslenebileceği tek kaynak halk kültürüdür. Bu dönem hoyratların, ağıtların, ninnilerde destanlaştığı dönemdir.
1 Ruhi Ersoy, Sözlü Tarih Folklor İlişkileri, Barak Örneği
Disiplinler Arası Bir Yaklaşım Denemesi, Akçağ, Ankara,
2009,
Halkbilim; bir ülke ya da belirli bir bölge
halkına ilişkin maddi ve manevi alandaki kültürel ürünleri konu edinen, bunları kendine
özgü yöntemleri ile derleyen, sınıflandıran,
çözümleyen, yorumlayan ve son aşamada da
birleşime vardırmayı amaçlayan bir bilimdir.2
Bu dönem, halkbilimin kaynaklarından birinin kuruduğu dönemdir.
Halkbiliminin mahiyetinde onun sözlü
olma, geleneğe bağlı olma, çeşitlenme, anonimlik, kalıplaşma gibi özellikleri vardır3.
Folklor geleneklerde yaşayan eski devirlerin
kalıntıları olduğu kadar zamanın ihtiyaçlarına
göre yeni ürünleri de içermektedir. Küreselleşmenin kültürel yaptırımlarında, Geleneklerin kimlik yapıcısı olarak yaşatılmalarında
da, yeni ürünlerin hayata geçirilmesinde de,
halk kesimleri farklılaşmaya hız verme veya
onun önünü alma adına yarışa sokulmuşlardır. Bu noktada kültürel kimlik-siyasi arayış
bağlamında, halk kesimlerinin gençliği tercihe zorlanmaktadırlar. Birlikte yaşayan halklar
emperyalizmin birlikte bükemedikleri bileği
karşısında bir birlerine düşürülebilmişlerdir.
Böylece nice binyıldır ortak üretilen müşterek mirastan bir parça kaçırabilme adına onun
yağmalanmasına imha olmasına alet olunmuştur. Emperyalizmle işbirliği yapabilenler kadar,
halkları emperyalizmin kucağına antidemokratik tutumları ile itenler de sorumludurlar.
Halk bilgisi ürünleri gelişigüzel ortaya
çıkmış ürünler değildiler ve değildirler. “Bu
2 Sedat Veyis Örnek, Halk Bilimi, Kültür Bakanlığı,
Ankara, 2000, s. 15
3 Özkul Çobanoğlu, Halk Bilimi Kuramları ve Araştırma
Yöntemleri Tarihine Giriş, Akçağ, Ankara, 1999, s.7
57
ürünlerin yaratılma ve devamlı kılınmasında
esas olan ‘öğrenme’ ve ‘öğretme’, ‘benimseme’
ve ‘benimsetme” kaygısı mutlaka vardır. Bu
öğrenme ve benimseme herhangi bir şekilde
meydana gelmiş olabilir. Öğrenme veya benimseme yoluyla elde edilen bu bilgiye dayalı
yaratma veya yeniden üretme belli seviyede
estetik kaygı ihtiva eden ve sanat değeri olan
yaratmadır.”4
Bu noktada, halk bilgisi ürünlerinin öğretme ve öğrenme, benimseme ve benimsetme
kaygısı kavramlarından hareketle “kültür emperyalizminin tartıya alınması gerektiği” gerçeği ile karşılaşırız. Halkbiliminin hangi kültür
verileri hangi formatta eğitim ve öğrenim müfredatına girmiştir. Nerelerin benimsetilmesi
dönemindeyiz. Kültür emperyalizmi hangi
kaygıları taşıyor, birlikte yaşayan halkların birliktelikleri adına hangi kaygılar taşınmalıdır?
Bu kaygıların taşıyıcısı olabilmek için halkbilimci olmak zorunluluğu yoktur. Ancak halkını tanımayan aydının akıbetinin bozulma,
bölünme, dağılma, erime ve yok olma olduğunu bilmek mecburiyeti vardır.
Milliyetçilik ona yüklenilen anlam kayması
bir yana milliyetperverliktir. Mensubu olunan
milletin menfaatlerini ki bunun adı milli menfaattir, şahsi çıkarından önde tutabilmektir.
Milletini vatanını o vatanın insanını, hiçbir
ayrıcalık gütmeden kültürü ile birlikte sevebilmektir. Bu noktada milli çıkar aile, aşiret, yöre,
siyasi parti çıkarından önde gelir. Bunun içindir ki millet olma sürecini yaşamakta olmak
bir toplum boy veya bölge mensubiyetine kayarsa, kaydırılır ise ilkele, doğru olmayan bir
yolculuğa çıkmış, çıkarılmış olur. Millet onu
oluşturan halk kesimlerden sadece birinin değil hepsinin malı ve eseridir. Milliyetperverlik
anlamında milliyetçiliği şovenizmden faşizmden ayıran esas husus budur.
liyetperverlikle izah edilemez. Millî olabilmek
transferle de izah edilemez. Milli olabilmek
mensubiyetinin kutsiyetine vakıf olma şuurudur. Bu şuur başlı başına bir kültürdür ve bu
kültünün kök hücrelerini halk kültürü belirler.
Milli olmak için muhakkak Milli Eğitim, Milli
İstihbarat, Milli Savunma gibi millili bir isimle bilinen bir kuruma mensup olmak ta tabii
ki gerekmez. Bu kurumların sadece mensubu
olabilmek de milli olabilmek için yetmez. Milli
olabilmek, milli duygularla yaşamı düzenleyebilmek, sürdürebilmektir. Özveri ister, şuur
ister, ilkeli bir yaşam gerektirir. Bu kültürün
alınması veya verilmesi beşikte ninnilerle başlar, türkülerle süslenir, bezenir, Kilimde nakış,
çobanda kaval, yazmada oya olur, ağıtlarla devamlılığını sürdürür.
Bu noktada halk nedir, halkbilimcilerin
halk tanımlamaları nasıldır? Bizim halk anlayışımızda sınırlamayı tahsil derecesi, makam,
sosyal statü, varlıklılık, şehirde veya kırda
yaşamış olma belirlememektedir. Biz, ortak
bir veya birkaç özelliği paylaşan ve bu özeliklerin taşıyıcısı, yaşatıcısı olduğunun fakında
olan gruba, gruplara halk diyoruz. Halk bilim
veya halk bilgisi ise bu alanın kapsamına giren
ürünler ve çalışmalardır.5 Halk; aile, köy, aşiret,
meslek grupları, siyasi partiler dinî ve lisanî cemaatler gibi bir takım ocaklardan müteşekkildir6. Milletin tanımında ortak bir geçmişi olma
ve birlikte yaşama isteğini taşımış olma gibi iki
önemli husus vardır. Millet olma sürecinde
emperyalizm halklar sayısınca millet oluşturmayı amaçlarken ortak geçmişi inkâr etmekte
ve birlikte yaşama sevincini yok etmek için de
halklar arasına kan sokmaktadır. Bu amaçla
halkbilimini vasıta olarak kullanabilmektedir.
Bu noktada, Milliyetperver anlayış, emperyalist arayışın karşısına, halkların kültürlerindeki
veri farklılıkları gerçeğinde inkâra gitmeden,
Milliyetperverlik maddi, manevi ve siyasi
çıkar aracı, vasıtası yapılır ise bu durum mil-
5 M.Ö. Oğuz, M. Ekici, M. Aça, M. Arslan, D.Düzgün,
R.B.Akarpınar, G.Ö. Eker, A.M. Ercan, T.S.Özkan, Türk
Halk Edebiyatı El Kitabı, Grafiker, Ankara, 2004, s.70–71;
Erman Artun, Türk Halk Bilimi, Kitabevi, İstanbul, 2005,
s.3
4 Metin Ekici, Halk Bilgisi (Folklor) Derleme ve İnceleme
Yöntemleri, Geleneksel, Ankara, 2004,s.7
6 A. Güzel-A.Torun, Türk Halk Edebiyatı El Kitabı, Akçağ,
Ankara 2007, s.35
58
veri ayniliklerinden yola çıkarak ortak kültürel mirasın varislerinin birlikte yaşayan halklar
olduğunu savunarak çıkar.
Kültürün taşıyıcıları yazılı ve sözlü geleneklerdir. Yazılı kültürün kaynağı da sözlü kültürdür. Millet hayatında daha geniş katılımcı bir
kabule sahiptir. Millet hayatında her ortak kabul, kendini yaşatan bir gelenek yaratır.7
İnanç, bir düşünceye bağlı bulunma, bir
dine inanma, iman, birine duyulan güven, itimat, inanma duygusu, inanılan şey, görüş ve
öğretidir. Din ve inanç kavramları birbirinden
farklıdır.8 Halkbiliminin konusu kapsamına
gireni kadarı ile halk inanışları belli bir toplumun eski dinlerden miras alıp kendi çağının
şartlarına uyarlayarak yaşattığı yeni dininde,
yaşam şartlarının gerektiğince yeni biçimler,
yeni içerikler ve anlatışlarla oluşturduğu inanışlarla ilgilidir.9
Halk bilgisinde “inanmalar” halkbilim
alanlarından bir alandır. Halk mutfağı, Halk
sanatı, Giyim-Kuşam Süslenme, Halk oyunları, Halk müziği, Halk tiyatrosu, Çocuk oyunları, Halk edebiyatı ve benzeri gibi alanlardan
birisi10 bize göre de en önemlisidir. Halk inanmalarının kapsamına her türlü adak, kanlı ve
kansız kurban, bu ve öteki âlemle ilgili inançlar, Allah’la meleklerle, kitapları, cennet-cehennem, alın yazısı, kader, görünmeyen cin
türü varlıklar, ibadet yerleri, ibadet şekilleri
girer. Su, ateş, dağ kaya, toprak, gökyüzü ay,
güneş, yıldızlar, çeşitli hayvanlar, bitkilerle ilgili inançlar da girerler. Ayrıca fal, büyü, nazar,
uğurluluk-uğursuzluk, alkış-kargışlarla ilgili
inançlar da keza girerler.
Semavî dinlerde halk inançlarının büyük
bir kısmı hurafe, bidat ve şirk olarak algılanır.
7 Dursun Yıldırım, Türk Bitiği, Araştırma/İnceleme
Yazıları, Akçağ, Ankara, 1998, s. 37–41
8 Erman Artun, Dinî-Tasavvufî Halk Edebiyatı, Akçağ,
Ankara, 2002, s. 5
9 Pertev Naili Boratav, 100 soruda Türk Folkloru, Gerçek
Yayınevi, İstanbul, 1973, s. 8
10Metin Ekici, Halk Bilgisi (Folklor) Derleme ve İnceleme
Yöntemleri, Geleneksel, Ankara, 2004,s. 194
Bu teşhis de gerçek payı da vardır. İslamiyet’te
yeri bulunmayan birçok inanç bu din adına yaşatılabilmektedir ki, halis imamla bunların bir
arada varlığı çelişki teşkil edebilir. Bunların,
kitabî din yerine insan hayatına ikamelerini
sağlayarak değil de ayıklanarak mistik folklor
adına yaşatılmaları çok önemlidir. Bunlardan
hareketle Türk kültürlü halklar arasında bazen
anadil farklılıklarına rağmen de ortak kültürel
payda oluşturulabilmektedir. Bunlar Türk kültürlü halkların geçmişleri ile bugünleri arasındaki kültür köprülerinin köşe taşlarıdırlar.
Türk kültürlü halkların halk inanmalarının diğer önemli bir özelliği de alanın kimlik
belirleyicisi olmasındadır. Halkbilimi faaliyet
alanlarından öyle bir alan yoktur ki, halk inancı içeriği bakımından yapısında bir iz barındırmamış olsun. Mesela bebek bekleyen bayanlarla ilgili olarak aşermek veya yerikleme diye
bilinen bir inanç vardır ki, aynı zamanda alternatif tıbbın da alanına girer. Gökyüzü olaylarına bakarak hava tahmininde bulunmak halk
takvimi bilgisini gerektirir. Çocuk oyunlarındaki tekerlemeler veya ninnilerdeki nakarat
bölümleri araştırıcıyı mitolojik dönemle irtibatlayabilmektedir. Köy orta Oyunları Türk
tiyatrosunun ilk örnekleridirler. Halk inançları
çalışmaları yapılamaması halinde destanları
anlamlandırmak o derece zor olur.
70–80 yıllık ateist dönemde dinin yasaklanmış olmasına rağmen Uluğ Türkistan’da
İslamiyet’i Ahmet Yesevî etrafında geliştirilmiş
“Pir kültü” günümüze taşıyabilmiştir. Birçok
büyük oryantalisttin şarkiyata olan katkıları
bir yana, Emperyalizm-Misyonerlik- Oryantalizm bağlantılı mekanizma en fazla inanç
vasatında faaliyet gösterip etkili olabilmiştir.
Türk kültür coğrafyasında ne zaman irticai bir
hareket, dinî bölünme ve benzeri bir hareket,
bir ayaklanma görülmüş ise arka planında entelijans bağlantılı oryantalizm verilerinin batı
emperyalizmince stratejiye dönüştürüldüğü de
görülmüştür.
59
Anadolu’daki Orhun
Hüseyin MÜMTAZ
Ahlat işte öyle bir yer.
Ahlat’ı anlatabilmek…
Kolay değil..
Bitlis’i, Ahlat’ı anlatabilmek hiç kolay değil.
Onun için bu yazıyı Musa Eroğlu’nun
“CUŞ HAVASI”nı hafif açıp arkanıza yaslandıktan sonra gözlerinizi kapayarak dinlemeniz tavsiye olunur.
Bizim ellerin beyleri
Yakar kandili kandili
içip aslana dönerler
Kadeh döndürü döndürü
Bitlis’le ilk tanışmam Atillâ (Kürümoğlu)
aracılığı ile oldu. Harbiye’den sınıf arkadaşım.
Uzun yıllar Bitlis’teki minarelerin sayısının üç
mü, beş mi olduğunu tartıştık. Sonunda İlhami (Nalbantoğlu; Malkara’dan silâh arkadaşım) ile yedi (!) olduğunda karar kıldık.
Ben Bitlis’in Ahlat’ını çok sevdim.
En fazla sevdim.
Türkiye’nin bazı yerlerinde Osmanlı’ya kadar anca gidersiniz. Osmanlı’dan kalan eserler
parmakla gösterilecek kadar azdır.
Türkiye’nin çoğu yöresinde Osmanlı’yı yoğun olarak görür, duyar, yaşarsınız.
Türkiye’nin ender yerlerinde de Selçuklu’ya, hâttâ Beylikler dönemine ulaşırsınız;
Oğuz’u- Türklüğü hissedersiniz. Ufkunuz, tarihiniz, coğrafyanız genişler.
Hem içerler hem kanarlar
Düşmana meydan ararlar
Arap atlara binerler
Boynun sündürü sündürü
İlber Ortaylı diyor ki; (“DEFTERİMDEN
PORTRELER” Timaş. İstanbul 2011)
“Ulusumuzun aydınlarının tarihle ilgisi
Yakınçağ’la sınırlıdır. Coğrafya ile ilgimiz
ise yaşadığımız ve doğduğumuz şehirde biter”. (S.225)
“İlkçağ tarihinde çok az tutarlı eser verdik. Tarih yazımı ve sohbeti bizde yöntemsiz ve sorumsuz gevezeliğe dönüşebiliyor.
Bir toplumda sağlam tarih bilgisi ve tarih
muhakemesinin var olabilmesi için, Eskiçağ
tarihini öğrenmek lâzımdır. Eskiçağ tarihini, dil ve yazıyı öğrenmesek de okumak ve
bu gibi çalışmaları ve sonuç çıkarsamalarını takip etmek gerekir. Eskiçağ tarihçisinin kendi toplumumuzda yetişmesi ise bir
kazançtır, daha özgün bir öğretici sayılır”.
(S.227)
Tarihçilerimiz ve aydınlarımız arasında
Yakınçağ ve Cumhuriyet tarihçiliği revaçtadır. Çünkü kaynak boldur. Araştırma, arama,
bulma zahmetine katlanmadan herkes, tezini
hazırlayıp, kolaylıkla jürisini “ikna edebilir”.
Hocalar da, tatlı canlarını sıkıntıya sokmamak için Türkiye’nin hangi yöresindeki otokton halkın, hangi Türk asıllı kavimler olduğu
hakkında tez konuları vermiyorlar öğrencilerine.
Faruk Sümer’ler bir elin parmakları kadar az.
Onun için 1071’de takılıp kalmışızdır. Çocuklarımız o tarihte Türkiye’ye geldiğimizi
zanneder.
60
Beyler neyleyip nidelim
Güzellere göç edelim
Meydanda at oynatalım
Boynun döndürü döndürü
Soy soyladı toy toyladı hey !
Dağlar yerinden oynadı hey !
Koştum tarihin ardından hey !
Aklım burada kaldı gitti hey !
Kendilerine yabancılaşırlar, yöremizdeki
her eski-harap yapı mutlaka “öteki”lerindir.
Sanki 1071’den önce ve sonrasında hep çadırda oturuyordu dedelerimiz, “anahtar, kapı,
kilit” sahibi değildik.
Köroğlu der ki karıdım
İhtiyar oldum çürüdüm
At yoruldu ben yoruldum
Güzel bindiri bindiri
210 bin metrekarelik düz bir alanda
10’uncu yüzyıldan günümüze gelmekte olan
mezarlık “dünyanın en büyük tarihi
Türk Mezarlığı” konumundadır.
UNESCO Dünya Kültür Mirası listesine
aday olması bir yana; ANADOLU’daki ORHUN’dur Ahlat’taki “Selçuklu Meydanlık
Mezarlığı” ve “Kadılar Mezarlığı”..
Tarihimdir, şiirimdir..
İlkçağ sömürgenlerinin, sömürmek için
geldikleri bu topraklarda sadece kale içine
hükümran “şehir devletleri” kurabildiklerini,
sur dışlarının ise Türk kavimleri tarafından
ve tarih öncesinden itibaren iskân edilmiş olduklarını bir türlü öğret(e)meyiz.
İşte onun için Ahlat’ı çok sevdim.
Hem bey idi hem böğrekti hey !
Sevgiye çatal yürekli hey !
Size söylemem gerekti hey !
Söz yerini buldu gitti hey !
Bitlis’i ve Ahlat’ı “öyle” görmek ve “böyle”
anlatmak hiç de kolay değildir.
“Mezar taşları” bir milletin geçmişidir, tarihidir, coğrafyasıdır, o topraklardaki tapu senedi, o senedin altındaki kapı gibi mührüdür.
Yazının burasında Musa Eroğlu “DEDEM
KORKUT”u söylemeye başlar..
Yüce dağdan bir yel esti hey !
Bulutları sildi gitti hey !
Dedem Korkut kımız içti hey !
Kopuzunu çaldı gitti hey !
Ahlat’ta, Ahlat’ın Selçuklular tarafından
fethedilmesinden itibaren oluşturulan mezarlıkta on binlerce mezar taşı vardır. İki kısımdan meydana gelen tarihî mezarlıkta çoğu şehit olmak üzere 60 bine yakın insanın yattığı
söylenir.
61
Söz yerini buldu gitti hey… 28 Eylül 2011
Paylaşılamayan Başarı
İlhami NALBANTOĞLU
G
eçtiğimiz ay itibariyle Bitlis’ten peş
peşe başarı haberleri gelmeye başladı. Bitlis Türkiye gündemine oturdu. Bu başarıyı kıskananlar, çekemeyenler de çıkmadı
değil. Yok şöyleymiş de, yok böyleymiş de
diye karalamaya kalkanlar, hazmedemeyenler, çamur atmak isteyenler de olmadı değil.
Peki neden, neden bu başarıyı Bitlis’e yakıştıramıyorlar? Nedeni belli, ayan beyan ortada,
pek çok neden saymak da mümkün, ama en
başta yer alan nedenin bilgisizlik olduğunu,
altını çizerek belirtmek gerekiyor.
Bilgisizlik, evet bilgisizlik. Başka nedenleri
burada sıralamaya gerek yok. Asıl sorun budur ve bu nedenle bunun üzerinde yoğunlaşacağız. Şimdi haklı olarak soracaksınız, nedir
bu bilgisizlik? Bu bilgisizlik Bitlis’i ve Bitlis’te
olan bitenleri bilmemektir, başka bir deyimle
bilmek istememektir.
Çok değil, daha geçtiğimiz yıl bu günlerde
büyük bir başarı öyküsü yazılıyordu. Hatırlayacaksınız, bu öyküyü yazanlar arasında Türkiye Cumhuriyeti’nin Başkanı yani Cumhurbaşkanı da vardı. 8 Ağustos Bitlis’in Kurtuluş
törenlerine katılmak ve Bitlis Eren Üniversitesi’nin Eren Holding tarafından yaptırılan
kampus temel atma töreni için Bitlis’e geliyordu. Muş Havalanına indiler, Güroymak’tan
geçerek Bitlis’e geliyorlardı, orada bir mola
verdiler ve talihsiz bir sözcük üzerinde bir
açıklama yaptılar. Türk medyası bu açıklamaya atladı. Yazdılar da yazdılar, günlerce sürdü
bu polemik ve asıl konu arada kaynadı gitti.
Peki asıl konu neydi ki, diyeceksiniz. Evet asıl
konu Bitlis’in bugün Türkiye’nin gündemi-
ne oturan başarı noktasıydı. Neydi bu başarı
noktası? diyecek olursanız o da şuydu…
1987 yılında bir yürekli Vali gelmişti Bitlis’e, düşünmüş taşınmış, Bitlis’in en büyük
sorununun eğitim olduğunu tespit etmiş ve
bunun nasıl aşılacağı yolunda bir sivil toplum
kuruluşunun kurulmasına karar vermişti. Bunun üzerine Bitlis’in her alanda önde gelen
kişilerinin bir araya gelerek kurdukları Bitlis
Eğitim ve Tanıtma Vakfı, kısa adıyla BETAV
yaşama geçirilmişti.
Bitlis Eğitim ve Tanıtma Vakfı binlerce
üniversite öğrencisine burs vermiş ve demiş
ki: bu bursu sana veriyorum ancak sen de
okulun bittikten sonra Bitlis’te görev yaparak
bu borcunu ödeyeceksin… Öyle de olmuş,
binlerce öğrenciden, yüzlercesi gitmiş Bitlis’te
alanı ile ilgili olarak görev yapmaya başlamıştı.
Ahlat Kültür Sanat ve Çevre Vakfı, 2003
yılının Nisan ayında Ankara’da “Bitlis Platformu” adlı bir toplantı düzenledi. Her alanda başarılı olan Bitlisli insanlar bu toplantıya
katıldı, sorunlar masaya yatırıldı, çözümler
arandı.
Kürsüye Eren Holding Başkanı Sayın Ahmet Eren geldi ve aynen şu sözleri söyledi:
“Biz Bitlis’te bir okul yaptıracağız, bu okul sıradan bir okul olmayacak, Koç Lisesi neyse,
Sabancı Lisesi neyse bu da öyle olacak. Ankara’nın doğusundaki bütün okullar arasında
bir numara olacak.” Ve Sayın Eren dediğini
yaptı, hatta kat be kat fazlasını da yaptı, bu ilk
örnekti, bunu gören diğer olanakları iyi Bitlisli iş adamları birer birer okul yaptırmaya baş-
62
ladılar. 2011 yılının başına geldiğimizde özel
sektör tarafından yaptırılan okulların sayısı
23’e ulaşmıştı. Bunların hepsi de yüksek standartlı, laboratuarlı, bilgisayarlı, lojmanlı, spor
salonlu, donanımlı okullardı.
Tekrar başa dönecek olursak, yani 2009
yılı 8 Ağustos’una, Türkiye’nin Cumhurbaşkanı Bitlis’te Bitlis Eren Üniversitesi’nin temelini
attı, ardından Cemil Özgür Endüstri Meslek
Lisesi’nin açılışını yaptı. Ve daha başka açılışlar yapıldı, bunların hiçbiri bizim çok değerli
medyamızda kendine yer bulamadı. Peki neden? Neden bulamadı? Şundan bulamadı, lütfen dikkatle okuyunuz.
Yanlış bilgilendirilmiş Cumhurbaşkanının bir açıklaması ile iflas etmiş yaşlı bir azgın tekenin 18’lik karısı ile mal mülk kavgası
değerli medyamızın manşetini işgal ettiği için
Bitlis’in kutsal mücadelesi kendine yer bulamıyordu. Böyle bir medyamız olduğu için ne
kadar gurur duysak azdır.
23 yılda 23 çok kaliteli eğitim kurumu ile
bir üniversitenin kurulmasını sağlayan bu serüveni bir kenara bırakıp, şimdi dönüp bir de
Bitlis’e bakalım. Herkes bu başarı benimdir
diyor. Dershane benimdir diyor, Lise Müdürü, Milli Eğitim Müdürü, Vali, Milletvekili benimdir diyor. Elbette hepsinin de payı da var
hakkı da var. Ancak unutulmamalıdır ki bu
başarı lokal bir başarı değildir. Bir kişi ya da
bir kuruma mal edilemez. Uzun bir sürecin,
uzun soluklu bir emeğin, kararlılığın, birlikteliğin, koordineli bir iş güdümün başarısıdır. Tüm Bitlis’in topyekün başarısıdır. Lütfen
kimse sahiplenmesin. Çok iyi biliyoruz ki Bitlis insanı bu olgunluğu gösterebilecek erdeme
sahiptir.
Şimdi değerli medyamıza da sitemimizi
iletmenin zamanı değil mi?
Değerli basın mensupları, eminiz ki çoğunuz BETAV diye bir sözcükten haberdar
değilsiniz. BETAV Bitlis Eğitim ve Tanıtma
Vakfının kısa adıdır. Büyük işler yapıyor, bunları da bilmiyorsunuz, ya da bilmek istemiyorsunuz büyük olasılıkla. Yanlış kullanılmış
bir sözcük için bir hafta yazdınız durdunuz
da, şimdi o yazdıklarınızdan hangisi aklımızda kaldı? Kalmadı değil mi? Eğer gerçekleri
yazmış olsaydınız gene sizler, tıpkı bu konuda bilgisi olmayan kamuoyu gibi Bitlis’teki bu
başarının nedenlerini bilmiş olacaktınız.
Bitlis’e haksızlık yaptınız, şimdi de tesadüf
diyerek haksızlık yapmaya devam ediyorsunuz… Görüyorsunuz ki Bitlis bu başarısını
ikinci kez tekrarladı, tesadüf filan değil. Ama
siz böyle büyük başarının yerine “Pampiş”
diyen bir kadının peşine takılıp aylardır ekranlardan insanımıza dayatıp duruyorsunuz.
Bitlis’in bu başarısını ekranlarına taşıma nezaketini gösteren Flaş TV, ve onun değerli
programcısı Sayın Yılmaz Tunca’ya teşekkürlerimizi sunmayı görev sayıyoruz.
Tüm bu olumsuz gelişmelere karşın, Bitlis
insanının başarıya olan tutkusu devam edecek, her aşamada, her ortamda adını duyuracaktır. BETAV, işte bu anlayışın ürünüdür.
Hani sizin bir ifadeniz vardır ya!... “Az sonra,
bizden ayrılmayın!..” Evet aynen öyle….
Bitlis’in başarılarını görmek isteseniz de
istemeseniz de siz gene de “Bizden ayrılmayın!..”
63
Işık Bitlis’ten Yükselir
Doç.Dr.Müfit Selim SARUHAN
Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi
İslam Felsefesi Anabilim Dalı Başkanı
I
şık doğudan yükselir vurgusu, artık Bitlis’le özdeşlemiştir.Işık, Bitlis’ten yükseliyor.Işık kelimesi, fiziki çağrışımının ötesinde metaforik anlamlara sahiptir.Işık kelimesinin metaforik anlam çerçevesine baktığımız
da,bilgi,özgürlük,aydınlanma,hayat,mutluluk
ve inanç anlamlarına gelmektedir.Bu açıdan
Bitlis,doğasında ki bilgiye,özgürlüğe,aydınlan
maya,hayata mutluluğa ve inanca bir kez daha
sarılmaktadır.
Üniversite Giriş Sınavlarında Bitlis geçtiğimiz yıl Kilis ile paylaştığı birinciliği bu yıl
tek başına kazanarak yeni bir başarıya imza
atmıştır. Bu başarının kaynağında tüm Bitlis
insanının katkısı vardır. Bu başarıyı geliştiren,
özendiren kurumların başında Bitlis Eğitim
ve Tanıtma Vakfı (BETAV) yer almaktadır.
BETAV, başarıyı teşvik misyonunda, gerek
1987 yılından bu yana başarılı üniversite öğrencilerine burs vererek ve gerekse Bitlis’e
eğitim kurumları kazandırarak bu süreci desteklemiştir. BETAV ile birlikte bu başarının
tüm mimarlarını, öğretmen ve velilerimizi
yürekten kutluyoruz.
Dünya uygarlık tarihi açısından bakıldığında, Bitlis hâlâ, gizli meşhurlardandır.
Türkiye ölçeğinde Bitlis’i ve zenginliklerinin
fotoğrafını bir bütün olarak henüz ortaya koyabilmiş değiliz. Tarihe, farklı uygarlıklara
ev sahipliği yaparak tanıklık yapan Bitlis’in
geçmişte öne çıkan temel özelliklerinden biri
eğitime verdiği önemdir. Bitlis medreseleri/
üniversiteleri tarihte çok sayıda bilim insanı
yetiştirmiştir. Bu alim, bilge kişiler, Selçuklu,
Osmanlı ve nihayet Cumhuriyet toplumunun
sanatsal, ekonomik, politik, sosyolojik, psikolojik ve teolojik açılardan gelişmesine itici
güç olmuşlardır. Böylesi tarihi bir misyona
hizmet eden Bitlis, maalesef ancak son yıllarda modern bir üniversiteye kavuşabilmiştir.
Bitlis coğrafyasının insanı, üretken, sorgulayıcı, araştırıcı olmaya yönelten doğal yapısı, artık somut örneklerini vermeye başlamış, ülke
genelinde Bitlisli gençlerimiz geri kalmışlığa
bir başkaldırının ve direncin göstergesi olarak
başarılara imza atmaya başlamışlardır. Bu başarıların verdiği mesaj gayet açıktır. Güzel ilimizin insanları, gerçek kurtuluş, kalkınmışlık
ve özgürlüğün ancak bilimle gerçekleşebileceğinin bilincine sahip olmuştur. Bu bilinç, çok
yüksek bilgilendirmeleri barındırmaktadır.
Gençlerimiz, bilim irfan aydınlık ve özgürlük
yolculuğu olan Nuh’un gemisine binmiştir.
Bu gemiye binen, inanan kararlılık gösteren
gençlerimiz, bütün olumsuzluklara rağmen,
sonsuza yelken açmışlardır. Nehirlerin tersine akması doğaya nasıl aykırı ise, Bitlisin geninde olmayan tembellik ve geri kalmışlıkta o
denli güzel ilimizin tabiatına aykırıdır. Işık,
Bitlis’ten yükseliyor. Bu yükseliş, ülkemizin
garantisidir. Sağlam temellere dayalı, tikelden tümele giden bir gelişmişliğin işaretidir.
Gençlerimizin bu başarısı bir çok kırılmayı,
sosyolojik ve felsefi yorumları barındırmaktadır. Her şeyden önce hiçbir şey artık eskisi gibi
olmayacaktır. Bu başarı, yarınlar adına umut
ve güven beslememiz için yeter sebeplerimiz
olduğunun işareti olarak yorumlanmalıdır.
Bitlis’in gençleri eğitim sayesinde hem
donanım sahibi olacak hem de bu donanımlarıyla toplumu aydınlığa sürükleyeceklerdir. Eğitimi nitelemek için Batı literatüründe
kullanılan education kelimesinin etimolojik kapsamından hareketle iki farklı yorumu
vardır. Educare ve educere olmak üzere. Eğitim felsefemiz açısından belirtmek gerekir ki
educare sözcüğü, öğreneni özel bir beceriyle
64
donatmak için “talim ettirmek” anlamına gelir. Beceri, fiziksel bir beceridir. Bu anlamıyla
eğitim, öğrencileri mevcut sisteme alıştırmayı
tasarlayan bir yaklaşımdır. Educere ise, “ducere” sürmek, götürmek anlamlarına gelir. Böylesi bir eğitimde, yetkinleştirme, öğrencilerin
hem dünyayı, hem de kendisini keşfine izin
verme ve kişisel özerkliktir. Bu açıdan toplumun yetkinleşmesinde educare kadar educere
yaklaşımı da zorunludur. Bizim kültürümüzde talim ve tedip kavramları vardır. Bu kavramlar, gerçek başarı nın bedensel ve ruhsal
bütünlükle sağlanabileceğine işaret etmektedir. Bilgi ve ahlak uygarlık için olmazsa olmaz
iki temel koşuldur.
olarak bu özelliğini onurla korumuştur. Bu
barış ortamını şüphesiz koruyan ve geliştiren
etmenlerin başında şüphesiz Bitlis halkının
dönemi için eğitim seviyesinin yüksek oluşu
yer almaktadır. Bugün için sadece henüz bir
Üniversite’ye sahip olan ilimizin 17 ve 19.yüzyıllar arası onlarca medresesi vardı. Bu medreselerin yapıları günümüzde hala ayaktadır.
Bu medreseler, sadece dini bilimlere özgü değildi. Salnamaler de Bitlis merkezi için yıllara
göre kütüphane dağılımının 17 den az olmadığını kültürel hayatın canlılığını, paylaşım ve
değer üretiminin en yüksek düzeyde olduğunu okuyoruz.
Osmanlı Döneminde hazırlanan Bitlis
Vilayet salnamelerini okuduğumuzda Bitlis’in dünya uygarlık tarihi açısından neden
önemli olduğuna dair kilometre taşlarına
rastlarız. Bitlis’in ayrıcalıklı oluşunun temel
özeliklerinden biri onun bir barış kenti oluşudur. Balkanlarda ve Avrupa’da insanların
farklı dinsel ve etnik kimliklerinden kaynaklanan sorunlar yaşanırken Bitlis, dünyanın
en çok ihtiyaç duyduğu ve özlemini çektiği
barış ortamına sahip olmuştur. Salnamelerde okuduğumuz üzere Bitlis’in mahallerinde
Ortodoks,Protestan ve Müslümanlar yüzyıllarca komşu olarak yaşamışlar aralarındaki
sorunlar mahkemelerce ayrım yapılmaksızın
çözülmeye çalışılmıştır. İl yönetiminde üst
düzey yöneticilikler yapmışlardır.Tarih ispat
ediyor ki dış devletlerin oyunuyla bozulmaya
çalışılan bu barışı bozan Bitlis halkı değildir.
Değişim ve gelişim zorunludur. Eşyanın
doğası yenilenmeyi ve yeniliği zorunlu kılmaktadır. Değişim ve gelişime bireyin kendini kapatması ve direnmesi zaman içinde
görülen sınırlı bir tutumdur. Dünya düzeni
içinde her birey, değişim ve gelişime uğramış ve uğramaya devam etmektedir. Kendi
konumunu kutsallaştırıp aşmamakta direnen
birey bir zaman diliminden sonra kutsallaştırdığı çizginin ötesine ulaşabilmektedir. Yanlış
bilgilenen, bilgilendirilen değişim ve gelişime kapalı olan birey, zihninde bir karmaşa,
şiddet, gerilim ve baskı ortamı oluşturmakta
ve ötekiler üzerinde bu içsel duyuşları dışa
vurmaktadır. Eğitim bu açıdan özgürlük sürecidir. Özgürlük olmadan kalkınmışlık olamamaktadır. Asırlardır geri kalmışlığımızın
kökeninde yatan sorunlardan biride zihinlerimizin özgür olamayışıdır. Özümüzün bir
nehir gibi gür akışının önünde engeller vardır.
Bu engeller ortadan kalktıkça hayat anlam kazanır birey, muktedir olur. Birey için kazandığı ürettiği mukadder olur. Dinimiz, insanı,
insan kılan yegâne ölçünün çalışma olduğunu
vurgulamamış mıdır? Geri kalmışlığımız kaderimiz değildir. Bu anlayış kederimiz olmalı,
yeryüzünde değer üretmezsek hiçbir değerimiz olmadığını eğitim felsefemiz açısından
yeni kuşaklara aktarmalıyız.
Bitlis’in modern Türkiye’ye kazandırdığı
saygın bilim insanlarından Prof.Dr.Hamza
Zülfikar hocamızın Çukurova Üniversitesi
Türkoloji Araştırmaları Merkezi için yazdığı
“Diasapora Üzerine “ başlıklı makalesi, Bitlis’in yakın tarihi için bu konuyla ilgili önemli
bilgiler içermektedir.(http://turkoloji.cu.edu.
tr/YENI%20TURK%20DILI/12.php)
İslam’ın hoşgörü anlayışını çok iyi kavramış olan Bitlis halkı tarihte çok dinli bir şehir
65
Bitlis’te Bilim Ziyafeti
Doç. Dr. Ekrem BEKTAŞ
Bitlis Eren Üniversitesi koordinatörlüğünde Bitlis Valiliği, Bitlis Belediyesi, BETAV,
TAÇ Vakfı, Türkiye Mimarlar Odası Van Şubesi ve İstanbul Üniversitesi tarafından desteklenen “VII. Uluslararası Van Gölü Havzası
Sempozyumu”, 4-7 Ekim 2011 tarihleri arasında Bitlis Eren Üniversitesi Rektörlük Konferans Salonu’nda gerçekleştirildi.
Sempozyuma, Bitlis Valisi, Bitlis Eren
Üniversitesi Rektörü, Bitlis Belediye Başkanı,
şehrin idarî ve mülki âmirleri ile çok sayıda
akademisyen ve öğrenci katıldı.
Sempozyumun açılış konuşması, Sempozyum Düzenleme Kurulu Başkanı ve İstanbul
Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Oktay
Belli tarafından yapıldı. Yaptıkları bilimsel
çalışmalar ve organize ettiği Sempozyumlarla
bölgeyi çok iyi bilen Belli, kendisinin 42 yıldır bu bölgede çalışmalar yaptığını ancak bölgenin tarihi, coğrafyası, arkeolojisi, mutfak
bilimi, dil ve edebiyatı gereği tanınmadığını,
âdeta karanlıklar içinde kaldığını, bu tür etkinlerle bu karanlığa bir ışık yakmak istediklerini dile getirdiler.
Açılış konuşmasının ardından TAÇ Vakfı
Başkanı Sinan Genim ve Bitlis Belediye Başkanı Fehmi Alaydın da birer konuşma yaparak ilin bazı sorunlarına değindiler.
BETAV Başkanı Ahmet Eren ise tek amaçlarının Bitlisli yükseköğrenim gençlerine yol
göstermek, onlara maddi açıdan destek vermek ve yapılan kültürel ve sosyal etkinlikleri
desteklemek olduğunu ifade ettiler.
Daha sonra kürsüye gelen Bitlis Valisi Nu-
rettin Yılmaz ise, Bitlis’in bir tarih ve kültür
hazinesi olduğuna dikkat çekerek bu hazineleri ortaya çıkaracak yeterliliğe sahip olduğumuzu ifade ettiler.
Açılışın son konuşmacısı ve Bitlis Eren
Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mahmut Doğru da, Van Gölü havzasının tarihî ve kültürel
değerleri ile gelecekte turizm cenneti olmaya
aday bir bölge olduğunu dile getirerek, huzur
ve güvenin hâkim olduğu havzada gün geçtikçe her alanda büyük gelişmeler yaşandığını ve bölgenin kendine has özelliklerinin gün
ışığına çıkarıldığını söyledi. Doğru, Üniversite olarak bir yandan bölgedeki çalışmalara
öncülük edip diğer yandan da yürütülmekte
olan projelere destek verdiklerini ifade ettiler.
Uluslar arası Van Gölü Havzası Sempozyumu’nu düzenlemekteki amaçlarının tarihimizin, kültürümüzün ve değerlerimizin kaybolmamasını sağlayıp, gelecek nesillere aktarmak
olduğunu belirten Doğru, geleneksel hale gelen Sempozyumlarla tarih ve kültür bilincinin
oluşacağını söyledi.
Açılış konuşmalarının ardından Eren Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mahmut Doğru tarafından katılımcılara teşekkür belgesi ve plaket verildi. Toplu fotoğraf çekiminden sonra
Sempozyum oturumlarına geçildi.
15 oturumdan oluşan VII. Uluslararası
Van Gölü Havzası Sempozyumu’nda toplam
78 bildiri sunuldu. Sunulan bildiriler başta
sanat tarihi ve arkeoloji olmak üzere tarih,
edebiyat, coğrafya, mimari, sosyoloji, ilahiyat
ve halk inançları gibi sosyal bilimlerin çeşitli
alanlarıyla ilgiliydi. Sunulan bildirilerin çoğu
66
Bitlis ile alakalı iken Van Gölü havzasıyla ilgili
olanlar da vardı. Özellikle Bitlis tarihi, coğrafyası, mimarisi ve Bitlis uleması hakkında
hazırlanan tebliğler, sunulan çözüm önerileri
dikkat çekiciydi. Hiçbir sansürün uygulanmadığı sempozyumda bilim adamları özgürce
fikirlerini dile getirip tartışma zemini buldular. Bitlis’te yetişen tarihi şahsiyetlerin, Kürt
sorunu ve birlikte yaşama projesi hakkında
ortaya koydukları çözüm önerilerinden yararlanılması gerekliliği üzerinde ilmi müzakerelerin yapılması, bu tür bilimsel etkinliklerin
ne kadar anlamlı ve gerekli olduğunu ispatlar
nitelikte idi.
Prof. Dr. Oktay Belli ve ekibi tarafından
organize edilen ve 4 gün boyunca devam eden
VII. Van Gölü Havzası Sempozyumu, Ahlat’taki tarihi ve turistlik mekânların gezilmesiyle son buldu. Sempozyumda tebliğ sunan
tebliğcilerin ve sundukları tebliğlerin isimleri
aşağıda sunulmuştur:
I. OTURUM (Başkan: Prof. Dr. Nihat Falay)
10:45 – 11:00 : Prof . Dr. Oktay Belli – Vedat
Evren Belli: “Van Bölgesi’nin En Eski
Konut Mimarlığı: Yoncatepe Sarayı”.
11:00 – 11:15 : Reza Heidari: “ The Water Management in Eastern Areas of Urartian
Empire”.
11:15 – 11:30 : Yrd. Doç. Dr. Murat Azezi: “On
the Historical and Cultural Heritage
Protection and Development of Human Values”.
11:30 – 11:40 : Tartışma
II. OTURUM (Başkan: Doç. Dr. R. Eser Gültekin)
11:50 – 12:05 : Selçuk Bağlar: “Anadolu ve
Kafkasya Mitlerinde Ortak Tanrı Kültürü
Üzerine Bir Örnek: Fırtına Tanrısı Teişeba –
Teşup ve Nart Sosriko”.
12:05 – 12:20 : Yrd. Doç. Dr. İrfan Yıldız: “Bitlis Diyarbakır Kervan Yolu Üzerinde
Bulunan Köprüler Üzerine Bir Değerlendirme”.
12:20 – 12:35 : Yrd. Doç. Dr. Yaşar Subaşı Direk – Yrd. Doç. Dr. Sevda Ocak: “Bitlis
Geleneksel Konutlarının Ekolojik Mimari
Açısından İrdelenmesi”.
12:35 – 12:45 : Tartışma
III. OTURUM (Başkan: Doç. Dr. Zeynelabidin Makas)
14:00 - 14:15 : Yrd. Doç. Dr. Mehmet Top:
“Şemdinli Kayme Sarayı Kazı Çalışması”.
14:15 - 14:30 : Yrd. Doç. Dr. Şahabettin Öztürk – Kıyas Tökmeci: “Bitlis Eski
Belediye Binası”.
14:30 - 14:45 : Sabite Müftügil Cesur: “Doğa,
Tarih ve Kültürel Değerlerin
Korunması ve Sürdürülebilir Kalkınma”.
14:45 - 15:00 : Yrd. Doç. Dr. Şahabettin Öztürk – Vedat Evren Belli: “Ilıcak Köprüsü
Restorasyonu”.
15:00 - 15:15 : İsmet Alpaslan: “Ahlat Yapı Ustalarının Son Temsilcisi: Tahsin
Kalender”.
15:15 - 15:30 : Reyhaneh Afifi – Reza Heidari:
“Comparing Urmia and Van Jame
Mosques in Saljoughian and Ilkhanid Periods”.
15:30 – 15:40 : Tartışma
IV. OTURUM (Başkan: Doç. Dr. Hüseyin Subhi Erdem)
15:50 - 16:05 : Yrd. Doç. Dr. Yalçın Karaca:
“Gevaş Kuzu (Kuş) Adası Kutsal
Meryem Kilisesi”.
16:05 - 16:20 : Yrd. Doç. Dr. Şahabettin Öztürk: “Bitlis Şemsiye Mescidi”.
16:20 - 16:35 : Doç. Dr. Yusuf Çetin – Fatih
Karip: “İshak Paşa Sarayı’ndaki Bitkisel
Süslemelerin Batı Sanatı Etkileri Bağlamında
Değerlendirilmesi”.
16:35 - 16:50 :Alparslan Santur: “Bitlis Örneğinde Geleneksel Mimarinin Korunması,
67
Yaşatılması ve Geleceğe Aktarılmasında Halkbilim (Açıkhava)
Müzelerinin İşlevi”.
16:50 - 17:05 : Yrd. Doç. Dr. Yaşar Subaşı Direk – Doç. Dr. R. Eser Gültekin:
“Mimaride Detayların Önemi ve Doğu Anadolu Bölgesi’ndeki
Örnekleri”.
17:05 - 17:20 : Mübariz Ağalarlı: “Ortaçağ
Seyyahlarının Kaleminden Van Gölü
Havzası (X – XVI. Yüzyıllar)”.
17:20 - 17:30 : Tartışma
11:20 - 11:35 : Yrd. Doç. Dr. Mehmet Demirtaş: “XVI. Yüzyılda Van Gölünün Adının
Tatvan Denizi Olduğunu Gösteren Bir Kaynak: Tezkeret’ül Bünyan”.
11:35 - 11:50 : Yrd. Doç. Dr. Şahabettin Öztürk – Yrd. Doç. Dr. Ebru Özeke Tökmeci:
“Bitlis El – Aman Hanı İşlevlendirme Projesi”.
11:50 - 12:00 : Tartışma
12:00 - 13:30 : Öğle Yemeği
V. OTURUM (Başkan: Prof. Dr. Yüksel Bingöl)
09:00 - 09:15 : Prof. Dr. Galip Akın: “Kentsel
Tasarımdan Kaynaklanan Sorunlar:
Bitlis Örneği”.
09:15 - 09:30 : Yrd. Doç. Dr. Şahabettin Öztürk – Özgür Cangüleç: “Bitlis Geleneksel
Evlerinden Bir Örnek: İsa Kalkan Evi”.
09:30 - 09:45 : N. İlknur Çete (Adak): “Tarihsel ve Kültürel Mirasın Geleceğe
Taşınması”.
09:45 - 10:00 : Yrd. Doç. Dr. Fethi Ahmet Yüksel: “Bitlis ve Çevresinin Tarihsel ve
Aletsel Dönem Deprem Etkinliği”.
10:00 - 10:15 : Yrd. Doç. Dr. Şahabettin Öztürk – Yrd. Doç. Dr. M. Sedat Bekiroğlu:
“Bitlis Hersan Köprüsü Restorasyonu”.
10:15 - 10:25 : Tartışma
VII. OTURUM (Başkan: Prof. Dr. Galip Akın)
13:30 - 13:45 : Dr. Çakır Ceyhan Süvari: “Şerefname’den Günümüze Aşiret Algısı”.
13:45 - 14:00 : M. Törehan Serdar: “1540 Tarihli Tahrir Defterine Göre Bitlis
Sancağı”.
14:00 - 14:15 : Yrd. Doç. Dr. M. Salih Mercan:
“Bitlis Ermenilerinin İhtilal Çıkarma
Teşebbüsleri ve Bu Olaylar Esnasında Yakalanan Müfsitlerin
Mahkemesi ve Hadisesi Hakkında Rapor (Eylül 1876)”.
14:15 - 14:30 : Yrd. Doç. Dr. Rahmi Tekin –
Duysal Gök: “Van Gölü Havzasında
İskan Edilen Kafkas Göçmenleri ile İlgili Arşiv Kaynakları”.
14:30 - 14:45 : Yrd. Doç. Dr. Tuncay Öğün:
“Bitlis Halkının 1. Dünya Savaşı’nda
Kafkas Cephesine Sağladığı Lojistik Destek”.
14:45 – 15:00 : Yrd. Doç. Dr. Namıq Musalı:
“Hacı Zeynel Abidin Şirvani
Seyahatnamelerinde Van Gölü Havzası”.
15:00 – 15:10 : Tartışma
VI.OTURUM (Doç. Dr. Yusuf Çetin)
10:35 - 10:50 : Yrd. Doç. Dr. Şahabettin Öztürk – Prof. Dr. Yüksel Bingöl: “Hatibiye
Medresesi Restorasyonu”.
10:50 - 11:05 : Yrd. Doç. Dr. Metin Eren: “Bitlis Sözlü Kültüründe Mekan”.
11:05 - 11:20 : Yrd. Doç. Dr. Şahabettin Öztürk – Doç. Dr. R. Eser Gültekin:
“Alemdar Camisi Restorasyon Çalışması”.
VIII. OTURUM (Başkan Doç. Dr. Kerem Karabulut)
15:25 - 15:40 : Dr. Yaşar Kalafat: “Muakkad
Cenubi Garbi Kafkas Cumhuriyeti
Kültür Coğrafyası”.
15:40 - 15:55 : Abdülaziz Kardaş: “Bitlis Halkevlerinin Kuruluşu ve Faaliyetleri”.
15:55 - 16:10 : Cemalettin Kinç: “Musa Bey
Olayı”.
05 EKİM 2011 ÇARŞAMBA
68
16:10 - 16:25 : M. Törehan Serdar: “Osmanlı
Devleti Döneminde Bitlis’in İdari
Tarihçesi”.
16:25 – 16:40 : Önder Gülbahar: “Arşiv Kaynaklarına Göre Ahlat’da Nüfus
Hareketleri”.
16:40 – 16:55 : Yrd. Doç. Dr. İbrahim Özgül –
Muhammed Köse: “19. Yüzyılda Arşiv
Belgelerine Göre Hasenan ve Hayderan Aşiretlerinin Siyasal ve Sosyal
Yapıları”.
16:55 – 17:05 : Tartışma
06 EKİM 2011 PERŞEMBE
IX. OTURUM (Başkan Prof. Dr. İsa Yüceer)
09:00 - 09:15 : Doç. Dr. Kerem Karabulut –
Nur Seda Kalender: “Bitlis İli SosyoEkonomik Yapısı ve Kalkınma Stratejisi”.
09:15 - 09:30 : Prof. Dr. Nihat Falay: “Doğu ve
Güneydoğu Anadolu’da Tütün ve
Sigara”.
09:30 - 09:45 : Doç. Dr. Şakir Gözütok: “Abbasiler Döneminde Yetişmiş Ahlat
Alimleri”.
09:45 - 10:00 : Cevdet Baycan: “Ahmed-i Hani
Memo Zin Adlı Eserini Neden
Yazdı?”.
10:00 - 10:15 :Dr. Arif Gezer: “Molla Halil EsSiirdi’nin Hadis Kültürü”.
10:15 - 10:25 :Tartışma
X.OTURUM (Başkan: Doç. Dr. Ekrem Bektaş)
10:35 - 10:50 : Prof. Dr. İsa Yüceer: “İnancın
Hayata Yansıması: Bitlis Örneği”.
10:50 - 11:05 : Yrd. Doç. Dr. Bülent Akot: “Van
Gölü Havzası’nda İlmi İz Bırakan
Şahsiyetlerinden Bitlisli Müştak Baba’nın
Âsâr Adlı Eseri”.
11:05 - 11:20 : Yrd. Doç. Dr. Necmeddin Şeker: “İbn Mirza’da Sünnet Algısı ve
Analizi”.
11:20 - 11:35 : Naim Avan: “Van Gölü Havzası’nda Yaşamış Toplumun Manevi
Mimarları (Sıbgatullah Arvasi Örneği)”.
11:35 - 11:50 : Yrd. Doç. Dr. Zeki Tan: “Toplumun Farklılıkları Bütünleştirmede
Manevi Dinamiklerin Rolü ve İmkanı Üzerine”.
11:50 - 12:00 : Tartışma
XI. OTURUM (Başkan: Doç Dr. Fergana Kazımova)
13:30 - 13:45 : Doç. Dr. Ekrem Bektaş: “Bitlis
Meşhurları Bağlamında Hizanlı
Şahsiyetler.”
13:45 - 14:00 : Doç. Dr. Hüseyin Subhi Erdem:
“Arvasi’nin Düşüncesinde Bilginin
Yeri”.
14:00 - 14:15 : Yrd. Doç. Dr. Mehseti Ismayıl
Rüstem Kızı: “Van Gölü Havzası ve
Azerbaycan’daki Eski İnanç Yerlerinin Kültür
Odaklığı Üzerine
Değerlendirme”.
14:15 - 14:30 : Yasin İpek: “Adilcevaz’da Geçiş
Dönemleriyle İlgili İnanış ve
Uygulamalar”.
14:30 - 14:45 : Dr. Elif Kanca: “Yaşanmış ve
Anlaşılmış Bitlis: Mekan, Bellek ve
Kültür”.
14:45 – 15:00 : Doç. Dr. Zeynelabidin Makas:
“Yaralı Mahmud’un Bitlis Varyantı
Üzerine Değerlendirme”.
15:00 – 15:10 : Tartışma
XII. OTURUM (Başkan Doç. Dr. Şakir Gözütok)
15:25 - 15:40 : Mehmet Akif Işık: “Dünden
Bugüne Tuvalet Kültürü ve Tuvalet
Mekanları”.
15:40 - 15:55 : Yrd. Doç. Dr. M. Sait Şahinalp
– Yrd. Doç. Dr. Veysi Günal: “Bitlis
Türkülerinde Coğrafi Ortamın Yansımaları”.
15:55 - 16:10 : Yrd. Doç. Dr. M. Sait Şahinalp –
Yrd. Doç. Dr. Veysi Günal: “Bitlis ve
Van İlleri Nüfusunun Temel Göstergeler Bağ-
69
lamında
Karşılaştırılması”.
16:10 - 16:25 :Doç. Dr. Necmettin Elmastaş –
Yrd. Doç. Dr. M. Sait Şahinalp – Yrd.
Doç. Dr. Veysi Günal: “Bitlis İli Köy Adlarına
Coğrafi Açıdan Bir
Yaklaşım”.
16:25 – 16:40 : Elmar Elekber Oğlu Hüseynov:
“Bitlis ve Nahçıvan (Babek İlçesi)
İllerindeki Toponimlerin Karşılaştırılması”.
16:40 – 16:55 : Kamile Çetin – Hamza Özaydın: “Osmanlılar Döneminde Van ve
Bitlis’te Yetişen Şairler”.
16:55 – 17:05 : Tartışma
07 EKİM 2011 CUMA
XIII. OTURUM (Başkan Prof. Dr. Sedat Cereci)
09:00 - 09:15 : Doç. Dr. Fergana Kazımova:
“Bitlis’in Poetik Terennümü”.
09:15 - 09:30 : Yrd. Doç. Dr. Kemal Erol: “Bitlis Kökenli Yazar William Saroyan’ın
Öykülerinde Anadolu Hasreti”.
09:30 - 09:45 : Davut Şahin – Gökçe Gülbahçe: “Ahlat Merkez Ağzı Üzerine
Tesbitler”.
09:45 - 10:00 : Halit Başı: “Tarih Dersleri İçin
Tarihi Alan Gezisi ve Drama ( Ahlat
Selçuklu Mezarlığı Örneği)”.
10:00 - 10:15 : Sibel Ata – Hilal Toprakoğlu: “
Cumhuriyet Döneminde Bitlis’i
Kalkındırma Çabaları”.
10:15 - 10:25 : Tartışma
XIV.OTURUM (Başkan: Doç. Dr. Necmettin
Elmastaş)
10:35 - 10:50 : Yrd. Doç. Dr. Faruk Kaya – Yrd.
Doç. Dr. Sinan Kocaman: “Ağrı Kent
Profilinde Sosyo-Ekonomik Boyutlarıyla
Yoksulluk”.
10:50 - 11:05 : Ziya Zakir Acar: “Ağrı Dağı
Eteklerinde Yaylacılık ve Turizm”.
11:05 - 11:20 : Yrd. Doç. Dr. Aşkım Hatunoğlu
– Yrd. Doç. Dr. B. Yavuz Hatunoğlu
– M. Ali Avcı: “Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da Dövme Geleneği”.
11:20 - 11:35 : Yrd. Doç. Dr. Tahir Yaşar:
“Hakkari’de Yazılmış İlk Piyes: Meme
Alan”.
11:35 - 11:50 : Mehmet Pınar: “Hakkari’de
(Çölemerik) Halkevi”.
11:50 - 12:00 : Tartışma
XV. OTURUM (Başkan: Prof. Dr. Oktay Belli)
13:30 - 13:45 : Yrd. Doç. Dr. Birsel Matara –
Mustafa Aslan: “Film ve Fotoğraflarda
Bir Söylem Olarak Van Gölü Havzası”.
13:45 - 14:00 : Prof. Dr. Sedat Cereci – Olgun
Atamer – Murat Bayazıt: “Van Gölü
Havzası’nın Pitoresk Görüntülerinin Sinematografik Değeri”.
14:00 - 14:15 : Ceren Uluer Savgın – Meral
Akyüz: “Butik Otel İşletmeciliği
Uygulamalarının Bitlis İline Modellenmesi”.
14:15 - 14:30 : İlhami Nalbantoğlu: “Ahlat Selçuklu Eserlerinden Form, Ritm ve Estetik”.
14:30 - 14:45 : Güzin Sühran Belli - Prof. Dr.
Oktay Belli: “Bitlis’in Ünlü Büryan
Kebabı’nın Tarihsel Gelişimi”.
15:00 GENEL DEĞERLENDİRME: Prof. Dr.
Oktay Belli
DİĞER ETKİNLİKLER
Folklor Gösterimi
Halk Müziği Dinletisi
Şiir Dinletisi
08 Ekim Cumartesi: Çevre Gezisi
70
Ulaştırmanın Ekonomik ve Toplumsal
Kalkınmaya Etkileri
Suat Hayri AKA
Ulaştırma Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı
Bazıları için ulaştırma kendi başına bir ekonomik faaliyet ve gelir kaynağı; bazıları içinse ekonominin, ticaretin ve turizmin gelişmesi için bir
araç, altyapıdır. Bitlis için ulaştırmanın bu ikinci
yönü daha önemlidir.
Kişi ve eşyaların ekonomik, hızlı ve güvenli bir
şekilde bir yerden bir yere taşınarak yerlerinin
değiştirilmesi şeklinde tanımlanabilecek olan
ulaştırma; ekonomik, toplumsal ve kültürel anlamda da geniş etki alanlarına sahiptir.
Ulaştırma sektörü, üretim sürecinin önemli bir
parçasını oluşturması ve gerektirdiği önemli
yatırımlar ile ekonomide ağırlıklı bir yere sahiptir. Daha açık bir ifadeyle, yeni bir ulaşım
sisteminin tesisi veya mevcut ulaşım sisteminin
rehabilitasyonu, yatırımlar için elverişli bir ortam yaratmakta, yeni yatırımlarla sanayileşme
ve kalkınma da teşvik edilmiş olmaktadır. Ulaşım sistemi, böylelikle sanayileşmeyi belirleyen
önemli ekonomik değişkenleri büyük ölçüde
etkilemektedir1.
Ulaşım sistem ve olanakları bireyler ve toplumun sosyal ve kültürel gelişimlerini de etkilemektedir. Zira toplumsal kalkınma ve değişimin
temelinde sosyal mobilite (hareketlilik) yatmakta olup, sosyal mobiliteyi sağlayan en etkin araç
ise şüphesiz, ulaştırmadır. “Dış dünyaya kapalı toplumların kendilerini kuşatan geleneksel
çemberi kırarak değişime uğraması ve çağdaşlaşması oldukça zor, hatta imkânsızdır2.”
bölgelerle rekabet edebilmesi ancak ulaşım ağlarının bu rekabete yetecek düzeyde olmasıyla
gerçekleşebilmektedir. Bölgelerin ve şehirlerin
kalkınmışlık düzeyini şekillendiren önemli bir
öğe olan ulaştırma yatırımları, ülke genelinde
yaygın, dengeli, kalkınmayı teşvik eden ve aynı
zamanda bölgesel dengesizliği gidermeye yönelik bir ulaştırma politikası çerçevesinde gerçekleştirilmelidir.
Yatırımlarda İhmal Edilmiş Bir Şehir: Bitlis
Ulaştırma bir planlama işidir; planlamadan
yoksun ve bölgeler arasında denge gözetmeyerek gerçekleştirilen ulaştırma yatırımları ise bölgesel kalkınma farklarını derinleştirmeye mahkûmdur. Doğu Anadolu Bölgemizde yer alan
Bitlis de ulaştırma altyapı yatırımlarında uzun
yıllar boyu ihmal edilmiş ve söz konusu eksik
yatırımlar sonucu kalkınmada geri kalmış ve
adeta bir çıkmaz sokak görünümüne bürünmüş
illerimizdendi.
İpek Yolu üzerinde Doğu ile Batıyı birbirine
bağlayan konumu; Urartulara dayanan zengin
tarihi geçmişi; Van Gölü ve Nemrut Krater
Gölü gibi doğa harikalarının yanı sıra sahip olduğu verimli yayla ve meralarıyla, Bitlis asırlar
boyunca ekonomik, siyasi, kültürel alanlarda,
bölgesinde merkezi bir konuma sahip olmuştur.
Bitlis’in mevcut durumuna baktığımızdaysa,
kalkınma düzeylerine göre Türkiye’deki iller
Özetle, bir ülke ya da bölgenin sanayisi, tarımı,
turizmi, ticareti ve kültürüyle başka ülke ya da
1 İsmet Ergün, (1985) Türkiye’nin ekonomik kalkınmasında
ulaştırma sektörü, Ankara.
2 Feridun Çelik, (2001) Ulaştırma-toplumsal kalkınma
ilişkisi ve Türkiye’nin ulaştırma politikaları. TMMOB
Makine Mühendisleri Odası Ankara Şubesi III. Ulaşım ve
Trafik Kongresi-Sergisi 18-20 Mayıs 2001.
Bitlis viyadüğü
71
arasında son sıralarda yer aldığını derin bir
teessürle gözlemlemekteyiz.
Bitlis’in söz konusu geri kalmışlığının altında
pek çok sebep olmakla beraber, şehrin gelişmesinin önünde engel olarak duran en önemli
faktörlerin başında altyapı yetersizliği gelmekteydi ve altyapı eksikliği ulaştırma sektöründe
de inkâr edilemez boyutlardaydı. Bitlis’in, ülkemizin gelişmiş yörelerine uzak olması ise bu gelişmemiş ulaşım altyapısının olumsuz etkilerini
daha da arttırmaktaydı.
Ahlat Doğu Anadolu’nun “Bodrum”u Olabilir
Uzun yıllar Bitlis ekonomisinin can damarı olan
tarım ve hayvancılığın bitme noktasına gelmesiyle tökezleyen Bitlis ekonomisi, turizm açısından çok önemli bir potansiyel barındırmasına rağmen bu potansiyelden henüz yeterince
faydalanamamıştır. Buna konaklama vb turizm
tesislerinin eksikliğinin yanı sıra kente ulaşım
olanaklarının kısıtlı olması da neden olmuştur.
Oysaki Van Gölü kıyılarında kurulu olan Bitlis;
kıyı turizmi ve su sporları açısından gelişmeye
müsait sahillere sahip olmasının yanı sıra aynı
zamanda bir doğal liman niteliğindedir. Bunun
yanı sıra, merkezinde ve çevresinde yer alan sayısız kaplıcasıyla Bitlis, önemli bir termal turizm
potansiyeli barındırmaktadır. Kayak merkeziyle
de bölgenin kış sporları merkezi olmaya aday
olan Bitlis, Urartulardan başlayıp, Selçuklular ve
Osmanlılara kadar uzanan çeşitli medeniyetlerin uğrak yeri olması sonucu, tüm bu dönemlere
ait sayısız tarihi eserleri ve kültürel varlıklarıyla tam bir açık hava müzesi görünümündedir.
Çevresindeki inanç varlıkları ve değerli inanç
merkezleriyle de Bitlis inanç turizmi açısından
gerekli niteliklere sahiptir.
Yukarıda bahsettiğim büyük turizm potansiyeliyle Ahlat Doğu Anadolu’nun Bodrum’u olabilir, Bitlis Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerimizde yaşayan vatandaşlarımızın tatilleri için
bir cazibe merkezi haline getirilebilir. Bitlis’in
potansiyeli turizm sektörünün gelişimi için gerekli olan konaklama, otel, restaurant vb. turizm
yatırım ve ihtiyaçlarını sağlayacak büyüklüktedir.
Bitlis çevre yolu
Bitlis’in kalkınmasında lokomotif rolü üstlenecek olan turizm sektöründeki potansiyelini harekete geçirmenin ve kentin sosyo-ekonomik
kalkınmasının ilk adımının kente ulaşımı kolaylaştıracak ve kentin ekonomik ve sosyal gelişmesi önünde darboğaz oluşturmayıp, sosyoekonomik gelişmeye ivme kazandıracak bir ulaştırma
sistemidir. Bakanlığımız, bu doğrultuda, Bitlis’e
ayrılan ulaştırma yatırım ödeneğini ciddi bir
şekilde arttırmış ve Bitlis’te önemli altyapı yatırımları gerçekleştirmiştir. Turizm sektörü ve
ekonominin gelişimi için gerekli olan ulaştırma
sistemi artık Bitlis’te mevcuttur.
Bitlis artık çıkmaz sokak olmaktan kurtuldu
Bakanlığımızca Bitlis’in kalkınmasına atfedilen
önemi rakamları inceleyerek de görmek mümkündür. Bitlis’te Cumhuriyet tarihinden 2002’ye
kadar yapılan yol miktarı sadece 19 kilometreyken 2003’ten 2010 yılına kadar toplam 222 kilometre bölünmüş yol yapımı gerçekleştirilmiştir.
Bitlisteki bölünmüş yolların toplam uzunluğu
290 kmdir. Bunun 230 km si tamamlanmıştır.
Benzer şekilde, 2002 yılında Bitlis’in yolları için
ayrılan ödenek 8,5 milyon lirayken 2010 yılında
Bitlis için tam 303 milyon lira harcanmıştır. Bitlis’te sadece bölünmüş yol yapımına 757 milyon
lira harcanmıştır. Söz konusu ödenek ve yatırımlar sonucu Bitlis doğu, batı, kuzey yönünde
istediği yere ulaşır hale gelmiş ve çıkmaz sokak
görüntüsünden kurtulmuştur.
Mutki ve Hizan’ın Bitlis ve Tatvan ile diğer çevre
ilçelerle daha kaliteli yollarla bütünleşmesi sağlanacaktır. 11 kmlik Tatvan çevre yolunun proje
çalışmaları devam etmektedir. Tatvan Nemrut
72
Krater Gölü yolu 22 km olup 2A standardında
yapılacaktır. Bitlis tarihi köprüleri röleve, restorasyonu yapım işi çalışmaları devam etmektedir. 2003-2010 döneminde 25 köprü trafiğe
açılmıştır.
Bitlis ve ilçeleri arasındaki yolların standardı
BSK kaplama ile daha da yükseltilmektedir. Bu
çerçevede, öncelikle şehir geçişleri öncelikli olmak üzere bir dizi proje halen devam etmektedir.
Delikli Taş Devri Kapanmıştır
Bakanlığımızın öncelikli hedefleri arasında tünelleriyle, viyadükleriyle, Bitlis deresini Baykan’a, Siirt’e, Diyarbakır’a, Bitlis’i Rahva’dan
Tatvan’a, Van’a, Muş’a, Bingöl’e ve Elazığ’a kadar
bölünmüş yollarla bağlamak gelmektedir.
Bu çerçevede, geçit vermeyen dağların delinmesi suretiyle hayata geçirilen 2 kilometrelik 8
Ağustos Tüneli ile artık Dideban’ın üstünden
değil altından geçiyoruz. Tünelin yanına bir kardeş tünelin en kısa sürede hayata geçirilmesi için
gerekli olan çalışmalar yapılmaktadır. 8 Ağustos
Tünelinin kısa bir sürede çevre yolu ile birlikte
trafiğe açılması sonucunda Bitlis’te şehir içi trafiği oldukça rahatlatmış, yeni altyapı yatırımları
halkımızın hayat standardını kayda değer bir şekilde yükseltmiştir.
Bölgede Kuzkunkıran çevre yolu tünelleri ve
Bitlis deresindeki 6 tane tünelle birlikte, toplam
10 tüneli yönetmek üzere Bitlis Tünel İşletme
Kontrol Merkezi hizmete başlamıştır. Atın, katırın ön ve arkasında palana bağlı olan kuskun’u
dikliği sebebiyle kıran dik ve sarp yol artık yol
olmak üzere.
Bitlis Ulaştırma ve Bilişim yatırımlarıyla kalkınıyor
Bitlis’e yapılan ulaştırma yatırımları sadece karayollarıyla sınırlı kalmamıştır. Diğer ulaşım
modlarının da geliştirilmesi ve entegre bir ulaşım sisteminin Bitlis’te tesisine yönelik olarak
çalışmalar devam etmektedir.
Van Gölünde taşımacılığın geliştirilmesine yönelik olarak pek çok adım atıldı. Öncelikle,
diğer iç suyollarında olduğu gibi Van Gölünde de taşımacılık ve deniz sporlarının yaygınlaştırılması ve geliştirilmesi için uygun ortam
sağlamak üzere Tatvan’da bir Liman Başkanlığı
kuruldu. Teknelerin giriş çıkış yapabilmeleri ve
barınmaları için ise Ahlat ve Adilcevaz’da liman
yapımı tamamlandı. Van Gölünde deniz kültürünün geliştirilmesi, deniz turizmi ve deniz
sporlarının yaygınlaştırılmasına yönelik olarak,
tekneler gönderildi.
Ayrıca, Van Gölünde sefer yapmak üzere 2
yeni tren-feribot da şu anda inşa aşamasındadır. Mevcutta, Van Gölünde çalışmakta olan 4
feribot hem eskimiş hem de düşük kapasite ve
hızla çalışmakta, taşımacılıktan yeterli verim
alınamamaktadır. Halihazırda çalışan feribotlar
9 vagon kapasiteli olup seferlerini 5-6 saatte tamamlarken; 50 vagon kapasiteli yeni feribotlar
seferlerini yaklaşık 3 saatte tamamlayacaklardır.
Böylelikle, verimlilik aratacak Van üzerinden
İran ve Pakistana kadar uzanan demiryolunda
taşımacılık da geliştirilecektir.
Havayolu taşımacılığı hususunda ise; Bitlis’e 75
km mesafede olan Muş Havaalanı hâlihazırda şehrin ihtiyaçlarına cevap vermekte olsa da
Bitlis 8 Ağustos tüneli
Bitlis 8 Ağustos tüneli
73
Aynı zamanda, yüksek standartlı, akıllı ulaşım
sistemlerinin kullanıldığı bölünmüş yollar da
öğrencilerimizin eğitim-öğretim hayatına katılımlarını kolaylaştırmaktadır. Artık Tatvan’da
Ahlat’ta ikamet edip Bitlis merkezde öğrenim
görmek veya tersi bir yol izlemek mümkün hale
gelmiştir. Öğrencilerimiz güvenli ve hızlı bir şekilde okullarına ulaşabilmektedirler.
Bitlis çevre yolu
kentin nüfus yoğunluğu ve ekonomik büyümesi
Bakanlığımızca yakından takip edilmektedir.
Şehrin ihtiyaç analizleri sürekli olarak güncellenmektedir. Ekonomik ve turizm sektörlerindeki gelişmeler, Bitlis havaalanının yapımını gerekli kılarsa Bitlis’in havaalanı ihtiyacı yeniden
gözden geçirilecektir.
Bitlis’te Eğitim Olanakları Artıyor
Bitlis’te eğitim kalitesinin artmasında, ulaştırma ve haberleşme sektörlerinde yönetici kurum
olarak kendimize de pay biçiyoruz. Milli Eğitim
Bakanlığı ve Bakanlığımız arasında ortaklaşa
yürütülen çalışmalar ile yurt sathında onbinlerce okulda bilgi teknolojileri sınıfı kurulmuştur.
Söz konusu çalışmalara Bakanlığımız önemli
kaynaklar aktarmış, bugün hemen hemen tüm
okullarımızda bilgisayar sınıfları oluşturulmuş
ve okullara internet erişimi imkanı sağlanmıştır.
Ayrıca, okullarımızda interaktif bir eğitim-öğretim sürecini başlatmak ve Akıllı Sınıf Projelerini
devreye sokmak için Fatih Projesini de yine Milli Eğitim Bakanlığı ile birlikte hayata geçirmekteyiz. Bitlis de söz konusu yatırımlardan payını
almaktadır ve almaya devam edecektir. Ülke genelinde Bilgi Toplumuna geçiş hamlesinden Bitlis de gereğince yararlanmaktadır. Mobil telefon
kullanımı, internet altyapısındaki gelişmeler ve
internet kullanıcı sayılarındaki artış 8 yıl öncesi
ile kıyaslandığında çok ciddi oranlardadır.
Bilgiye erişimde ve vatandaşın temel hizmetlerden yararlanmasında internet ve diğer elektronik araçların kullanımındaki yaygınlık ve bu suretle elde edilen yarar ve tasarruflar hem günlük
yaşam konforunda hem de eğitim kalitesinin artışında kendini açık bir şekilde göstermektedir.
Yüksek Teknolojik İstihdam Alanları ve Bilgi
Toplumuna Geçiş: Çağrı Merkezi
Bitlis’te yollar, okullar, hastaneler yapılmış, üniversite kurulmuş, şehrin her türlü ihtiyacına cevap verilmeye başlanmıştır. Ancak, şehrimizin
gençlerine iş alanı da gerekmektedir. Bu çerçevede, sanayileşmede yaşanan gecikmeyi tekrar
yaşamadan doğrudan Bilgi Toplumuna geçmek, yeni kuşakların iyi eğitilmesi ve bu suretle
yüksek teknolojik alanlara yöneltilmesi önem
taşımaktadır. Bitlisli gençler artık fabrikalarda
çalışması mümkün olmuyorsa bilişim alanlarına yöneltilmelidirler. Bu çerçevede Ulaştırma
Bakanlığınca teşvik edilerek açtırılan Bitlis Çağrı Merkezi gibi tesislerin önemi açıktır. Hâlihazırda yaklaşık 250 kişinin çalışmakta olduğu
merkez, ileride 1000 kişi istihdam etmeyi hedeflemektedir. Çağrı Merkezi vb tür yatırımlar
özellikle lise ve meslek yüksek okulu mezunları
için önemli bir istihdam alanı ve kaynağıdır.
Söz konusu ulaştırma yatırımlarının, kentimizde hâlihazırda yatırımlar gerçekleştirerek Bitlis
ekonomisinin gelişimine önemli bir ivme kazandıran Bitlisli işadamlarının yanı sıra diğer
yatırımcıları da bölgeye çekeceğine inanıyoruz.
Son yıllarda önemli değişiklikler yaşayarak bir
kalkınma hamlesi başlatan Bitlis’imizin kalkınmasının sadece Bitlis halkına değil aynı zamanda bölge ve ülke ölçeğinde çok büyük getirileri
olacağının bilincinde olan Bakanlığımız Bitlis’in
kalkınması için gerekli yatırımları yapmaya ve
desteklemeye devam edecektir.
Sevgili Bitlisli hemşerilerime selam ve saygılarımla…
74
“Bitlis Yeniden”
Sabite MÜFTÜGİL
BETAV, BİTLİS’İN DOĞA, TARİH VE
KÜLTÜR DEĞERLERİYLE YENİDEN
CANLANDIRILMASI İÇİN ÇALIŞIYOR
B
ETAV İstanbul Yönetimi, Temmuz
2010’da yapılan toplantıda, 1987
yılından bu yana başarı ile sürdürülen eğitim faaliyetlerinin yanısıra tanıtım
faaliyetlerine de ağırlık verilmesini kararlaştırdı ve bunu gerçekleştirmek için;
• Çevre ve Ağaçlandırma
• Kültür ve Tarihi Değerlerin Korunması
• Eğitim Komisyonları Oluşturulması
Bu komisyonların önerdiği etkinlikler,
Bitlis Eren Üniversitesi ile yapılan çalıştaylarla
geliştirildi ve sürdürüldü.
BETAV- BEÜ ÇALIŞTAYLARI
1. ÇALIŞTAY 06.08.2010 Bitlis
Bitlis Valisi, Belediye Başkanı ve ekipleri,
Kültür-Turizm, Eğitim, Çevre-Orman Bölge
Müdürleri, Oda Başkanları, Sivil Toplum Kuruluşları, öğretim görevlileri, öğrenciler, kentlilerin katıldığı çalıştayda ;
• Katkıda bulundukları üniversite yeşil alanlarını sahiplenmeleri ve korumalarını,
• Bitlis’i yeniden geçmişteki yeşil dokusuna
kavuşturmayı amaçlamıştır.
Projenin İçeriği
Proje, öncelikle BEÜ de yeşil alanlar olarak ayrılmış bölgelerde, uygun ağaç türlerinin
hazırlanacak alt yapı ve sulama sistemlerinin
oluşturulması sonrasında, BETAV’dan o yıl
burs alan ve üniversiteye o yıl kaydını yapan
öğrencilerin bir ekim şenliği düzenleyerek
fidan dikmeleri ve diktikleri ağacı takip etmelerini içermektedir.
BETAV Ormanı Projesi İlk Adımı 24
Kasım 2010 da atıldı.
Proje, BEÜ bünyesindeki Rahva Kervansarayı Kültür Merkezinin bahçesinde bir fidan
dikim şenliğiyle başlatılmıştır.
Şehrin idarecileri, BEÜ ve BETAV mensubları, öğrenciler, öğretim üyeleri ve BETAV
• BETAV’ın Çevre ve Ağaçlandırma Komisyonunu önerdiği Ormanı Projesi
• BEÜ ile eğitim alanında işbirliği kararlaştırıldı.
BETAV Ormanı Projesi
BETAV, bursiyerleri ve BEÜ’de eğitim alan
gençlerin aktif rol aldığı bir etkinlikle;
• Gençlerin çevreyi koruma ve geliştirme bilinci kazanmalarını,
75
Öğrenciler ağaç ekim töreninde
• Eski ve yeni kentte toplu ve özel tasarımlı
taşıma, turizm, doğa, spor merkezleriyle
güvenli ulaşım,
• Tarihi ve kültürel miras bilincini geliştirmek amaçlı araştırma, kongre, festival vb
etkinlikler düzenleme,
• Tarihi çarşının ticaret, turizm, yeme-içme,
eğlence, kültür işlevleriyle canlandırılması,
Ağaç ekim töreni açılış konuşması
bursiyerlerinin katıldığı tören, müzikli eğlence ve ikramlar sonrası bahçeye 750 fidan dikilmiştir.
Aynı tarihte Bitlis’in Lisans Yerleştirme
Sınavında Türkçe – Sosyal de Türkiye birincisi
olmasında önemli katkıyı sağlayan öğretmenler için İsmail Eren Spor Tesislerinde konser
verilmiştir
2. ÇALIŞTAY 23 Kasım 2010 Bitlis
“Tarihi Ve Kültürel Mirasın Geleceğe Taşınması-Bitlis Yeniden” başlığı ile toplanan çalıştayda;
• Tarihi Yapıların Restorasyonu ve Korunması,
• Mimaride ve Kamusal Alanlarda Tasarım
Kalitesinin Artırılması
• KUDEB (Koruma, Uygulama ve Denetim
Bürosu)nun aktif hale getirilmesi,
• BEÜ, Meslek Yüksek Okulu bünyesinde restorasyonla ilgili bölüm/program açılması,
• Tarihi kent kimliğinin korunması ve yeni
yapılarda devam ettirilmesi için Tasarım İlkeleri Rehberi hazırlanması,
• Kent imar planının yeniden düzenlenmesi,
• Sorumluluk üstlenecek ve uygulama yapacak kurum ve kuruluşlar arasında gereken
işbirliği için ortak vizyon şu şekilde belirlenmiştir:
• “Kentin ekonomik kalkınma düzeyinin ülkenin düzeyine ulaştığı, ekonomik getirinin
tüm Bitlislilerce eşit paylaşılma imkânının
verildiği, sahip olduğu doğal, tarihsel, kültürel değerler sayesinde tüm dünya, ülke va-
• Kurumlar Arası İşbirliğinin Geliştirilmesi
ve Ortak Vizyon ele alındı.
Çalıştayda şehrin ve ilçelerinin tüm kamu-sivil
kurum temsilcileri yer aldı.
3. Çalıştayın sonuçları
• Öncü olacak bireysel tarihi binaların restorasyonu ve yaşanabilir mekânlara dönüştürülmesi
• Örnek mahalle olarak Zeydan Mahallesinin
restorasyonu ve canlandırılması,
76
Bitlis Kültür Odaklı Yol Haritası , Bölgesel gücün
ve sınır ötesi ilişkilerin yeniden kurgulanması
tandaşlarının buluşmak istediği ve gıpta ile
bakılan bir Bitlis oluşturmak.”
Bitlis Belediyesi ve ÇEKÜL, Çevre ve Kültür
Değerlerini Koruma ve Tanıtma Vakfı, Mayıs
2010 da başlattıkları Kültür Odaklı Yol Haritası Çalışmasını çalıştaya sundular ve çalıştay
sonuçlarının bu yol haritasının çerçevesinde
yürütülmesi kararlaştırıldı.
Bitlis Kültür Odaklı Tol Haritasının amacı;
Kültür odaklı kalkınma stratejilerinin
belirlenmesi
q
havza birliği,
q
tarihi ve kültürel miras,
• Halk ve kurumların desteğinin sağlanması
q
denge (mekânsal bütünleşme) ve
• Sürece katkıda bulunacak birikimli ve teknik insan gücü envanteri ve doğa ve kültür
envanterinin çıkarılması
q
merkezin canlandırılması ve
q
program ve projelerin hayata geçirilmesi
için kamu, özel ve sivil işbirliği ortamları
yaratmaktır.
BİTLİS BELEDİYESİ - ÇEKÜL - BETAV
ÇALIŞMA TOPLANTILARI,
Ocak 2011, ISTANBUL
Kültür odaklı yol haritası çerçevesinde yapılan toplantıda ;
• Ortak çalışma ofisi oluşturulması
• Bütüncül bir planlama ile tüm müdahale
alanlarının belirlenmesi ve iş takvimine
bağlanması
• Belediye ekiplerinin ÇEKÜL akademi tarafından eğitilmesi,
• İlgili kurumların(TOKİ, Vakıflar,Kent
Konseyi,Kültür ve Turizm İl Md., Karayolları) dahil olduğu BETAV, BEÜ, Belediye
ve ÇEKÜL ile ortak toplantı düzenlenmesi.
• Kültürel Miras Anayasının hazırlanması,
kente fiziksel müdahelede bulunan tüm
kamu ve özel kurumlara bildirilmesi.
Kültürel mirasın kent alanına dağılımı
77
• Mali kaynakların araştırılması kararlaştırıldı.
• Kentin Tasarım Anayasasını oluşturacak
bir Tasarım İlkeleri Rehberinin yapılması,
BİTLİS KÜLTÜR ODAKLI GELİŞİM
TOPLANTISI
19.04.2011, Istanbul
• Dere İslah projesinin derenin tarihi ve doğal kimliğini koruyacak şekilde yapılması,
ÇEKÜL, Bitlis Belediyesi, İl Kültür Ve Turizm
Müdürlüğü, BEÜ, BETAV, 8 ARTI MİMARLIK, UCLGMEWA temsilcilerinin katıldığı
toplantıda alınan kararlar;
• TOKİ nin planladığı işlerin tasarım ve
projelendirme aşamalarının, Master Plan
ve Tasarım İlkeleri Rehberi çerçevesinde
yürütülmesi
• Kent Müzesinin, Kazım Paşa okulunda kurulması için halkın desteğini alacak çalışmaların Belediye tarafından yapılması,
• Üniversitenin yönetiminde ve bünyesinde
bir Kent Arşivi ve digital merkezinin oluşturulması.
• Meydan, Kale, Çarşı, Dere, Köprüler ve 4
Mahalle İyileştirme projeleri ve somut olmayan tarih ve sözlü kültür çalışmalarının
başlatılması.
• Kale kazılarının, İl Kültür Müdürlüğü ,Kazı
başkanı ve Dünya Kaleli Kentler Birliği işbirliği ile dokümante edilmesi
Tarihi Bitlis ve Yeni Bitlis dengesinin
kurgulanması
• İlgili kurumların ortak vizyon ve ortak irade ile uygulamacı olan Belediyeye destek
olması,
• İlgili kurumların yeni yapılanmanın vizyon dışında bir görünüm yaratmasına
karşı ortak direnç göstermesi
• İl Kültür Müdürlüğü ve Koruma kurulu
işbirliğiyle Doğa ve Kültür Envanterinin
tamamlanması
• Öncü kurumların, Vilayet, Belediye ve Üniversitenin şehir içinde görkemli tarihi binaları kurumlarının iletişim, araştırma merkezleri olarak restore etmeleri,
• Ahlat’ta BEÜ yönetiminde Selçuklu Araştırmaları Enstitüsü kurulması,
• Bitlis İl Özel İdaresinin kurduğu KUDEB’in
uzman eleman temini sağlanarak işler hale
getirilmesi,
• Doğa ve Kültür Envanterine dayanan Master Planın hazırlanması
• Çalışmaların tanıtımı ve tüm Bitlis tarafından sahiplenilmesini sağlayacak iletişimin,
basılı malzeme, basın, yayın,digital ve sosyal medya gibi mecralarda sürdürülmesi,
• Master Plana uygun Koruma Amaçlı İmar
Planının revizyonunu Belediyece gerçekleştirilmesi
• Kültür Odaklı Gelişiminde yer alacak kurumlar arasında koordinasyonu ve çalışmaların izlenmesini BETAV’ın yürütmesi,
78
DAKA, DOĞU ANADOLU KALKINMA
AJANSI DOĞRUDAN FAALİYET DESTEĞİ
VII. ULUSLARARASI VAN GÖLÜ HAVZA-
BETAV, Türkiye’de tarihi kentlerin korunması bilincinin yaygınlaştığını, başarılı örnekler ve uygulama birikimi oluştuğunu düşünmektedir. Bunun yanı sıra Bitlis’in yerel yöneticilerin kentin korunarak gelişmesi vizyonuna
sahip oldukları görünmektedir ve BEÜ, kentin
vizyonuna bilimsel ve eğitim desteği verecek
bir kurum olarak gelişmektedir.
Bu sene 4-7 Ekim 2011 tarihleri arasında BEÜ
BETAV, Bitlis Yeniden Projesi ile bu tarihi dönüşümde süreci izleme ve yönlendirme rolünü
üstlenecek konuma sahiptir ve BEÜ’nün ve
ÇEKÜL’ün bilimsel ve uzman destekleriye bir
halk katılımı ve iletişim modeli ile bu süreci izleyecektir.
nut mimarisine yer vermiştir. Sempozyumda
SI SEMPOZYUMU
yönetiminde Bitlis’te organize edilen VII. Uluslararası Van Gölü Havzası Sempozyumu’nun
ana destekçisi BETAV olmuştur. Van Gölü
Havzasının arkeolojik, tarih, sanat tarihi, ekonomik gelişim, kültür ve sosyal yönlerinin çok
sayıda bilimsel tebliğle ele alındığı sempozyum
ağırlıklı olarak Bitlis’teki tarihsel anıtlar ve koBETAV üyeleri, İlhami Nalbantoğlu, İlknur
Çete, Sabite Müftügil birer tebliğ sunmuşlardır.
BETAV, Çevre ve Ağaçlandırma ve Kültür ve
Tarihi Değerlerin Korunması Komisyon ü
üyeleri Nurdoğan Oto, Sabite Müftigil, İlknur Adak Çete, Salih Çakırel ve Güner Özdemir.
Beri Gel
Bitlis’te beş minare / beri gel oğlan beri gel
çocukluğumun sesi yükselir
herkes gibi tür, hiç kimse gibi tekil
işitilir ta gençliğimin sınırlarından
en kırılgan
en tutuk
en özlem yerlerime batar
yakmaz canımı hiçbir şey
bu mırıldanış kadar
öz içinde büyüttü beni bu türkü
dudaklarından akarken doksan dokuz yara
bir eksik bendim işte o türküde
şimdi yüz’ünde de
en öteki
en yabancı
en memleket yerlerim var
takmaz beni hiçbir şey
bu mırıldanış kadar
tüfeğim dolu saçma
gümler dağlarımda, savrulur acı acı
diker mi bilmem bu yarayı bu mırıldanış
provası çoktan alındı 35 beden ömrümün
dar mı gelir bol mu gelir bilmem artık
bu türkü kadarmış kalıbım
kalıbıma sığdırdıklarım
dolama şu türküyü diline
beri gel ömrüm beri gel
Cengiz ŞAĞBAN
79
Burhan DODANLI
GİDENLERE SESLENİŞ..
Bu dünyadan göçüp göçüp gidenler!.
Günahkârlar, günahsızlar, erenler..
Ana, baba, evlât, kardeş, yârenler
Bizsiz geçen günleriniz nicedir?
Acep göğün hangi katındasınız?
Hangi yıl, hangi ay, ne gündesiniz?
Mesaj yazsam, cevap verir misiniz?
İkametgâh adresiniz nicedir?
Günler, aylar, yıllar geçti aradan,
Kiminizi erken aldı Yaradan.
Direnen yok, bu bozulan sıradan.
O dünyada hâlleriniz nicedir?
Kavuşmak isterim birgün sizlere,
Canlarımı, dostlarımı görmeğe..
Mümkün mü, bir akşam çıksam yemeğe?
Dâvetlerde servisiniz nicedir?
Kavuşması var mı, yok mu bilmeyiz?
Vâdemiz dolunca biz de ordayız.
Hâtıranız taze, hergün özleriz..
Sizin bize özleminiz nicedir?
Her can, birgün bu ölümü tadacak!
Ruh yukarda, beden yerde yatacak.
Kıyamet gününde her şey solacak.
Sizin solmaz güneşiniz nicedir?
Orda acep ne yer, ne içersiniz?
Denizleri ne ile geçersiniz?
Suyu pınarlardan mı seçersiniz?
Kuş cenneti gölleriniz nicedir?
Olmuyor ki dostlar, böyle olmuyor..
Göçüp gidenlerin yeri dolmuyor.
Çağırıyorsun, cevap gelmiyor.
Haberleşme hizmetiniz nicedir?
İyilik, güzellik, hepsi orada..
Hayatın zorluğu kalsın burada
Belli, gözünüz yok, pulda-parada..
Giydiğiniz elbiseniz nicedir?
Bizim gibi üşür, donar mısınız?
Yazın sıcağında yanar mısınız?
Söylenen her sözü anlar mısınız?
Meleklerle sohbetiniz nicedir?
Cennet olsun, devamlı makânınız..
Bilin ki böyledir, size duamız.
Kötülerden sorulsun bedduamız
İyilerle söyleşiniz nicedir?
Bir kerecik izin alıp, gelseniz.
Buradaki hâlimizi görseniz..
Hasret giderip de geri dönseniz..
Bu hayâle bakışınız nicedir?
80
Ankara’da Kurulan BETAV Merkezi
Neden İstanbul’a Nakledildi?
İrfan CENKÇİ
Kâr amacı gütmeyen, Eğitim ve Tanıtım
hizmetleri sunan, Bitlis Eğitim ve Tanıtma
Vakfının (BETAV’ın), bir Sivil Toplum Örgütü olduğu gözetilmeden, Ticari Şirket gibi
algılanarak Genel Merkezinin Ankara’dan
İstanbul’a taşınmasındaki amacı anlamakta
güçlük çektiğimi, fazlasıyla üzüldüğümü, ifade ederek yazıma başlamak istiyorum.
Bu güzide kuruluşumuzun henüz kurulmamış günlerini, kuruluş aşamasında yaşanan zorlukları ve sonrasını, kısaca bilgilerinize sunarak, yorumu sizlere bırakıyorum.
Değerli büyüğümüz saygın insan Sn. Cemil Özgür’ün liderliğinde, kıymetli arkadaşım, kadim dostum Sn. Nazmi Haşemoğlu,
Bitlis’imizin o tarihteki Sayın Valisi Mustafa
Yıldırım, rahmetli Cemil Haspolat, rahmetli Yusuf Ziya Zülfikar, rahmetli Orhan Uysal
ve Bakanımız Sayın Kâmran İnan’ın fikir birliğinde, Eğitim ve Tanıtma amaçlı bir vakfın
Ankara’da kurulması kararlaştırılmış ve Bitlis’te ya da Bitlis dışında yerleşmiş mali olanakları müsait köklü ailelerin ileri gelenlerine, kariyer yapmış değerli hemşehrilerimize,
kurulacak Vakfa Kurucu üye olmaları için
çağrı yapılması plânlanmıştır.
Bu arada İstanbul’da yerleşmiş değerli hemşehrilerimizin katılım ve desteklerini
sağlamak için de Sn. Cemil Özgür Başkanlığında 4 arkadaşımızla İstanbul’a gidilerek hemen hemen, her hemşehrimizle bire bir görüşülerek, kurulacak Vakfın amaçları anlatılmış,
destek ve katkıları istenmiş, fakat ne yazık ki
istenilen sonuç elde edilememiştir.
İstanbul’da yerleşmiş hemşehrilerimizin
olaya soğuk bakmaları bizi yıldırmamış, akabinde Fatih Semtinde bir toplantı düzenlenerek bu toplantıya değerli Bakanımız Sn. İnan
konuşmacı olarak davet edilmiş, davetimiz
kabul görmüş, salonu dolduran yüzlerce hemşehrimize Sn. Bakanımızca Vakfı desteklemeleri çağrısı yapılmış ve katkıları istenmiş, ancak gene beklenen elde edilememiştir.
Kurulacak vakfa kurucu üye çağrımızda
Ülke genelinde sadece 34 değerli hemşehrimiz olumlu yanıt vermiş, onların maddi ve
manevi destekleriyle hazırlanan Bitlis Eğitim
ve Tanıtma Vakfı Anasözleşmesi bu kurucu
üyeler tarafından imzalanarak Ankara Hukuk
Mahkemesine sunulmuş ve mahkeme kararından sonra da Vakıf çalışmalarına başlanılmıştır.
12 Eylül 1980 yılından sonra kapatılarak
binası Özel İdareye devredilen İstanbul’daki Bitlis Öğrenci Yurdumuz özel çabalarımız
sonucunda Vakfımızca satın alınmış, arkasından Maliye Bakanı rahmetli Adnan Kahveci’den Sayın Kâmran İnan’ın ricası sonucu Sn.
Faik Tarımcıoğlu ile birlikte rahmetli Kahveci’nin sık sık kapısını aşındırmamız sonucunda elde ettiğimiz vergi muafiyeti, BETAV’a
politikanın sokulmamasına gösterdiğimiz
özen, Bitlis’li hemşehrilerimizi kucaklayarak
isteyen her hemşehrimizi üyeliğe kabul politikamız Ankara’ya yerleşmiş Bitlis kökenli
81
saygın ve değerli iki ailenin iş adamlarınca
hiçbir karşılık beklemeden yapılan çok çok
büyük ölçüdeki maddi yardımlarla gelişerek,
büyüyerek, güvenirliğini, kişiliğini, bulan bu
güzide kuruluşumuza hiçbir zaman ne Özgür
ve ne de Haşemoğlu Vakfı denmemiş ve her
zaman BETAV olarak onurunu muhafaza etmiştir.
Vakıf gelişerek üst düzeyde hemşehrilerimize hizmet sunmaya, halkımızın güvenini
kazanmaya başladıktan sonra, İstanbul’a yerleşmiş Bitlis kökenli kardeşlerimizin giderek
Vakfa sıcak baktıkları, maddi ve manevi katkıda bulundukları görülmüştür.
Değerli hemşehrimiz, arkadaşımız, kardeşimiz başarılı iş adamımız, Sayın Ahmet Eren
ve kıymetli kardeşleriyle yaptığımız görüşmeler sonucunda, BETAV’ın İstanbul Şubesinin Sn. Eren tarafından kurulması kararlaştırılmış ve bu ailenin maddi destekleriyle de
BETAV Türkiye’nin en güçlü, en saygın, Sivil
Toplum Kuruluşları arasındaki hak ettiği yerini almıştır.
Yukarıda kısaca değindiğimiz gibi büyük
mücadeleler sonucunda saygın, güvenilir
ve güçlü bir kurum haline getirdiğimiz BETAV’ın merkezinin İstanbul’a taşınmasının
haklı bir uygulama olmadığını düşünmekteyim.
Genel merkezimizin bugün İstanbul’a,
Yarın Bursa’ya, ya da bir başka İlimize nakledilmesi gündeme gelirse, bu bütünlüğümüzü,
dostluğumuzu, kardeşliğimizi, arkadaşlığımızı zedelemez mi, sen ben kavgasına dönüşmez
mi, birliğimiz beraberliğimiz sarsılmaz mı,
yorumu sizlere bırakıyorum.
BETAV’ı yönetenlerden özellikle ricada
bulunuyorum. Lütfen bu kararınızı yeniden
bir kere daha gözden geçiriniz, mümkünse
bunun yerine Eğitim ve Tanıtma hizmetleri
ne ek olarak Vakıf Senedine;
Bitlis’in ve Bitlis’lilerin ekonomik ve sosyal yönden gelişmesine ve kalkınmasına yönelik çalışmalara yardımcı olmak, katılmak
katkıda bulunmak, hemşehrilerimizin birlik
beraberlik ve kardeşliğini sağlayacak etkinlik, konuşma panel, sempozyum ve benzeri
toplantılar düzenlemek, kültürümüzü, tabiat
varlıklarımızı, tarihimizi, ürünlerimizi, şifalı
kaplıcalarımızı, tanıtan çalışmalar yaparak kış
ve sağlık turizmini geliştirmek gibi maddeler
ilave etmek suretiyle vakıf hizmetlerinden
daha çok insanımızın yararlanabilmesine katkı sağlayınız.
Öte yandan, Vakfımızın çalışmalarını, Bitlis haberlerini, hemşehrilerimizin sorunlarını,
dilek ve temennilerini, Bitlis’in Tarihini, Kültürünü, Turizmini, Spor hizmetlerini, siyaset
dışındaki her türlü etkinliklerini, Eğitim-Tanıtım ve Sanayideki gelişmelerini, iki ayda bir
yayınlanacak bir dergi kanalıyla bizleri bilgilendirmeniz hâlinde Vakıf olarak çok önemli
bir hizmeti gerçekleştirmiş olacaksınız.
Gerek Hükümetle, gerek T.B.M.Meclisiyle,
gerek Vakıflar Genel Müdürlüğü ile olan ilişkilerimiz yanında, üye iş adamlarımızın sosyal çevre edinmeleriyle Vakfa aktarabilecekleri kaynakları da dikkate aldığımızda Vakıf
merkezinin mutlaka ANKARA’da olması gerekmektedir. Takdir sizlerindir.
82
Endişelenmek
Yaşar BUHAN
Bitlis Eski Belediye Başkanı
D
Bu başarı bizi sevindirmiş, gururlandır-
eğerli Hemşehrilerim.
Hepinizi sevgi saygı ve enkalbi duygularımla selamlıyorum.
mıştır. Bu başarının gelecek yıllarda da tek-
Öncelikle bu dergide bana bir kaç kelime
yazma fırsatı tanıyan BETAV’ın değerli Başkanı ve değerli Yönetim Kurulu üyelerine şükranlarımı arz ederek başlamak istiyorum.
Lise düzeyindeki bu başarının Bitlis’in gu-
BETAV Dergisinin 15. sayısında Bitlis’in
geleceğinden umutluyum başlığı ile bir yazı
yazmıştım. Zaman içerisinde yanılmadığımı
görmek son derece beni memnun etmiştir.
ranlanması dilek ve temennimizdir.
ruru olan Bitlis Eren Üniversitesinde de elde
edilmesi elbetteki en büyük istek ve arzumuzdur. Bitlis Eren Üniversitesinin zaman içerisindeki başarıları ile Türkiye’nin en iyi üniversiteleri arasında yer alması temennimizdir.
Ancak şu an gözüken üniversitenin özellikle öğretim üyeleri noktasındaki eksikleri-
O yazımda Bitlis’lilerin zeki insanlar olduğunu fırsat tanınması halinde gerek eğitim
gerek ticaret alanında büyük işler yapabileceğini vurgulamıştım.
nin giderilmemesi durumunda başarıyı bek-
Tanınan fırsat ve imkanlar içerisinde bu yıl
üniversite sınavlarında Bitlis, Türkiye birinciliğini yakalamış 2010 yılındaki derecelerini
pekiştirmiştir.
sak) bir tek öğretim üyesinin olmayışı insanı
2010 yılında üniversite sınavlarında yakalanan başarı için bir kısım insan Bitlis’li
öğrencilerin başarılarına şüpheyle bakmış,
başarılarına gölge düşürecek dedikodulara
girmiştir.
Ancak Bitlis’li öğrenciler 2011 yılındaki
birincilikleri ile 2010 yılındaki başarıyı pekiştirerek dedikodu yapanlara başarılarıyla ders
vermiştir. Başarılı olan bütün öğrencilere ve
emeği geçen bütün öğretmenlere, kişilere, kurum ve kuruluşlara sonsuz şükranlarımı arz
ediyorum.
lemek hayelden öteye gitmez.
Yaklaşık 5 yıldır kurulan üniversitede
(Rektör ve Yardımcısını idari kadroda sayarendişelendirmektedir. Kurulan üç fakültenin
Dekanlıkları bile vekaleten yürtülmektedir.
Üniversitede akademik çalışmalar sağlıklı yapılmakta mıdır? Öğretim üyeleri olmadan kalite nasıl artırılacak başarı nasıl elde edilecek?
Üniversitenin fiziki yapısı ile ilgili sağolsunlar varolsunlar Eren Ailesi tam hızıyla
elinden geleni yapıyor. Acaba öğretim üyelerinin teminide Eren Ailesinden mi bekleniyor? Eğer böyle bir beklenti varsa. Bitlis Eren
Üniversitesinin özel üniversite olması gerekir.
Her şeyi Eren Ailesinden beklemek yanlıştır.
Bu kadar iş yükü ağır olan insanlar bir de üniversitenin yapımını üstlenmiş o da yetmiyormuş gibi her şeyi onlardan beklemek yanlıştır.
83
Öğretim üyelerinin temininde en büyük
rol başta Rektör ve Yardımcısına düşer. Sonra
yerel yönetimde bulunanlara düşer. Beş yılda
2-3 profesör, doçent veya yrd. doçent bulup
görevlendirmek çok mu zordur. Daha 3 fakülte için beş yılda bir öğretim üyesi bulunamazken yarın üniversitenin diğer bölümlerini
nasıl açacaksınız?
Üniversitedeki çalışma şartları öğretim
üyelerine tanıtacak fırsat ve imkânları cazip
hale getirmek Rektörlüğün görevi olsa gerek.
Değerli hemşehrilerim, Bitlis’te lise düzeyindeki başarı yakalanmışken, endişelensem
bile üniversitenin Bitlis’e sunacağı katkılar ile
birlikte özel sektör yatırımcılarının canlandırılması ile Bitlis hak ettiği yere doğru giderken
geçmişten günümüze kadar (münferit bir kaç
olay dışında) terör olaylarına girmemiş milletini memleketini seven akrabalık ve dost-
lukların, gelenek ve göreneklerin ağır bastığı
Bitlis’i karıştırmak isteyenler olabilir. Prokatif
eylemler olabilir.
Bu tür prokatif eylemlere Bitlis halkının
pirim vereceğine pek ihtimal vermiyorum.
Ancak Bitlis dışından gelip terör eylemleri ile
halkı tedirgin ve endişelendirecek insanlara
da Bitlis halkının destek vermemesi gerekmektedir. Huzur, güven ve kardeşlik içinde
yaşanabilir bir Bitlis elbette Bitlisi cazibe merkezi yapacaktır.
Böyle bir Bitlis’te özel sektör yatırımları
canlanacak, eğitimde başarı sağlanacak, eğitimdeki başarı sosyal, kültürel ve ekonomik
başarıyı beraberinde getirecektir.
Bitlis hak ettiği cazibe merkezine kavuşması dileği ve temennisiyle endişelerimde yanıldığım düşüncesiyle nice huzurlu, mutlu ve
güzel günler, saygılar.
Bitlis Eren Üniversitesi su sporları faaliyetlerinden bir görünüm
84
Başarı ve Ödül
Hüsnü MERDANOĞLU
Her başarının ödüllendiğini söylemek
mümkün değilse de, özellikle genç yaşta
olanların gelecekte başarılarını artırmak için
ödüllendirilmeleri elbette anlamlıdır. Bu bağlamda; Bitlis Eğitim ve Tanıtma Vakfı’nın öğrenci ve öğretmenlere yönelik ödül etkinliğini
candan kutlamak gerekir. Kaldı ki, mevcut
16 büyük şehrimiz içinde, Bitlis ve Kilis gibi
büyükşehir olanaklarından yoksun yörelerimizde başarılarını kanıtlayan öğrencilerimizi
ödüllendirmek ayrı bir anlam taşımaktadır.
BETAV dergisinin ödül içerikli özel sayısına bir katkı da bulunmak için yakın tarihimizde gerçekleşen bir ödül öyküsüne değinerek, ben de bu yerinde davranışa katkıda
bulunmayı uygun gördüm.
Başarı Tesadüfe Bırakılarak Elde Edilmez Konuya girmeden önce, her başarının
yerinde bir hesap ve uygun bir planlama ile
mümkün olacağını vurgulamak için, Atatürk’ten bir örnek vermek yerinde olacaktır.
Atatürk, hedefi İzmir’i kurtarmak dolayısı ile
işgale son vermeyi plânlayıp bu plânının yakın kurmaylarına açıkladığında, kimi yakın
arkadaşları bu plânına karşı çıkmışlardır.
Üstelik kimi komutanlar Atatürk’ün plânı karşısında; “Milletin varını yoğunu bir zar
gibi atmanın tarihçe bir cinayet sayılacağını”
gibi oldukça suçlayıcı bir yaklaşım içinde olmuşlardır. Oysa Atatürk, büyük savaşın başlama gününü bile tesadüfe bırakmamış, düşman güçlerinin tatil günü olduğu için savaşı
Cumartesi günü başlatmış olması bile bir hesaplamanın sonucu olmuştur.
Türk Ulusal Kurtuluş Savaşı’nın her aşaması bir öyküdür. Ancak, düşman işgali altındaki İzmir’e ilk girecek komutan konusunun
ayrı bir öyküsü bulunmaktadır. “Üçüncü Kılıç” öyküsü olarak bilinen bu öykü, hem düşündürücü hem de duygulandırıcıdır.
Üçüncü Kılıç’ın Öyküsü
Ahmet Kutsi Tecer, 30 Ağustosla ilgili bir
şiirinde
“Çılgın bir istekle bu şan akını
Afyon’dan, İzmir’e kaçlar çağıldar.
Unutmuş at gemi, kılıçlar kını,
Can canı unutmuş zafere kadar.”
Dizelerine yer vermiştir. Ne var ki, Türk
askeri İzmir yolunda iken bir kılıç kınında sahibini beklemekteydi. Bu kılıç, Türk ulusunun
bağımsızlığını kazanmasını bekleyen onca
masum ülkelerden birisi olan Buhara Cumhuriyeti’nden gelmiştir. Buhara Cumhuriyeti
adına Ankara’ya gelen bir kurul yanlarında üç
kılıç getirmiştir. Bu kılıçlardan birisi, Mustafa
Kemal Paşa’ya, ikincisi İsmet Paşa’ya verilmiş,
üçüncü kılıcın da İzmir’e ilk girecek komutana verilmesi istenmiştir.
İzmir’e girecek ilk komutana Buhara’dan
getirilen kılıcın hediye edileceği ordu birimlerine askeri disiplin içinde duyurulmuştur. Gerek asker olmanın sorumluğunun yüklediği
bilinçle, gerek İzmir’e ilk giren komutan olma
onurunu taşımanın gayretleri ile yaralı olan
85
komutanlar bile raporlarını iptal ettirmişlerdir. Birçoğu da yaraları saklayarak cephenin
önünde yer alma yarışına girmişlerdir.
9 Eylül 1922 günü İzmir’e ilk giren, Dördüncü Süvari Alay Komutan Yardımcısı Yüzbaşı Şerafettin olmuştur. Biriliği ile birlikte
İzmir’e girdiğinde bir düşman bombası ile
yara alan ve kanlar içinde kalan Şerafettin
Bey, bugün vatan sevgisini özünde duyan her
onurlu kişinin gıpta ile izlediği; İzmir Hükümet binasındaki işgalci bayraklarını indirip
Türk bayrağını çeken subaydır. Kurtuluştan
sonra yapılan bir törenle üçüncü kılıç, bizzat
Başkomutan Mustafa Kemal Paşa tarafından
Şerafettin Bey’e ulaştırılmıştır.
Kurtuluştan sonra Kemalist Devrim sürecinde soyadı yasası çıktığında “İzmir” soyadını alan Şerafettin Bey, Albay rütbesinden
emekli olmuştur.
Şerafettin İzmir, savaşlarda aldığı yaraların
etkisiyle yaşamının son döneminde Parkinson hastalığına yakalanmış, yokluk içinde ancak sahip olduğu kılıca canı gibi sahip çıkarak
yaşama veda etmiştir.
Bu onurlu öykü burada bitmemektedir. Bu
öykünün bir de Türk askerinin komutanına
verdiği değeri vurgulayan yönü bulunmaktadır.
Komutanın Yalanı Açığa Çıkarılmaz
İzmir’in kurtuluşu ile ilgili bir radyo programına, Şerafettin İzmir’in yakın arkadaşı ve
komutanı Fahrettin Altay konuk olmuş ve söz
Şerafettin Bey’e geldiğinde O’nu “ölmüştür”
diye duyurmuştur. Oysa O, Parkinson hastalığının pençesinde komutanını radyodan
dinlemiştir. Gerçeğin bilinmesi için radyoya
düzeltme göndermesini isteyen arkadaşlarına; “komutanın yalanı açığa çıkarılmaz” diye
karşı çıkmış, komutanını yalanlamamak için
basına açıklama yapmaktan çekinerek ayrı bir
dik duruş göstermiştir.
Daha da ilginci; TRT’nin Ankara Televizyonunda 13.2.1981 tarihinde yayımlanan
“Bir Konu Bir Konuk: İşte Hayatımız” programında; İzmir’e ilk giren komutanın; Prof, Dr.
Türkan Akyol’un babası olduğu duyurulmuştur. Bu ulusal yanlışlık karşısında Türkan Akyol’un sesi çıkmamış, Şerafettin İzmir’in kızı
(Gönül Manioğlu) hayatta olduğu için, gerçek
durumu yazılı ve noter aracılığı ile TRT ye
bildirmiştir. Bu gelişme üzerine söz konusu
programın yapımcısı Mete Akyol, Şerafettin
Albay’ın kızının sunduğu belgeler karşısında
programa ara vermiştir.
İzmir’e ilk giren komutan olma onurunu
taşıyan Şerafettin İzmir’in kızı hayata olduğu
için tarihi bir hata düzeltilmiştir. Ancak, her
kahramanın bir yakının olması ve her kahramanın yaşayan bir yakının bulunması mümkün değilse de, devletin güvenilir kaynaklara
dayalı arşiv bilgilerini derlemesi, araştırıcıların hizmetine sunması mümkündür. Tarihi
kahramanlarımızın, kahramanlıkları gölgede
kalmamalı. Gerçek kahramanların yerini sahteleri almamalı, araştırmacıların, programcıların, yapımcıların başvuracakları güvenilir
kaynaklar olmalıdır. Konu ile ilgili kişi, kurum ve kuruluşlar; Cumhuriyetimizin yüzüncü yılında yayınlanarak, gelecek kuşaklara bırakılacak güvenilir arşiv kaynaklarını kamuoyuna sunmak için çalışmalar yürütmelidirler.
86
Cam Fabrikasının Öyküsü
Burhan CENKCİ
Orman Yüksek Mühendisi
1
979 yılı yaz aylarında Ankara Maden
Tetkik Arama Genel Müdürlüğünden
bir araştırma ekibi Tatvan’a geldi. Ben o zaman Tatvan Belediye Başkanıyım. Kendilerine konaklamaları için Tatvan Fuarı Sahasında
birkaç bina tahsis ettim. Araştırma ekibindeki
mühendislerin sorunlarına yardımcı olunması için de Belediyeden bir arkadaşı görevlendirdim.
Aradan üç - dört ay geçti. Kasım 1979 ayı
içinde maden arama ekibiyle bir değerlendirme toplantısı yaptık. Tatvan – Bitlis arasındaki 15 km dağ silsilesinde zengin KUVARSİT
yatakları tespit etmişlerdi. Toplantının amacı
bu güzel haberi bana müjdelemekti.
Kuvarsit cam sanayinde kullanılan ana
hammaddelerden en önemlisidir. Bu değerlendirme toplantısında bana anlatılan, bulunan yataklardaki kuvarsitin Sio2 içeriği, kristal cam üretiminde kullanılacak kadar kaliteli
olduğu yönündeydi.
Bu haber beni o günlerde iki nedenden
dolayı çok mutlu etmişti:
- Bölgemizde böyle zengin bir kuvarsit rezervinin olması,
- Fransa’nın Normandiya sahilindeki CAEN
BELEDİYESİ ile TATVAN BELEDİYESİ
“Kardeş Belediye” olmuştuk.
Bu Belediye Tatvan Belediyesi’nden üç kişilik bir heyeti Caen’e davet etmişti. Fransa’ya
hareket öncesi böyle bir haber sevindiriciydi. Çünkü Fransa’ya ziyaretimizin esas amacı
Caen Belediyesini bizimle Tatvan’a ortak yatırım yapmaya zorlamaktı.
Bu noktada bazı arkadaşların aklına “Yahu
bu Cean Belediyesi nereden çıktı?” gibi bir
sual gelebilir. Efendim… Ben Fransız Hükümetinin burslu öğrencisi idim. Caen’da okudum. Aramızdaki yakınlık bu noktadan kaynaklanıyordu…
FRANSIZLARLA İŞBİRLİĞİ
1980 Yılı Nisan ayı sonunda Makine Mühendisi Emrullah Aslan ve Hikmet Aslan’la
Caen’e vardık. Belediye Başkanı ve Caen Senatörü (Fransa’da iki görev aynı anda üstlenebiliniyor) Senatör JIROLD Belediyemiz heyetini çok sıcak karşıladı.
Kendilerinden iki Kardeş Belediye’nin Van
Gölü’nden soda üretilmesi ve cam sanayi konusunda ortaklaşa yatırım yapılmasını istedik.
Belediye Başkanı Sayın JiROLD bu isteklerimize olumlu yaklaştı. öncelikle iki Belediye’nin bir fizibilite çalışması yapması konusunda anlaştık.
Ertesi gün yerel Caen gazeteleri iki Belediye’nin yatırım alanındaki işbirliğine uzun
uzun yer verdi (30 Nisan 1980 tarihli gazeteler).
Belediye heyeti olarak Fransa’dan çok
umutlu döndük. Çünkü her iki yatırım konusunda da Fransız teknolojisi bizden çok ilerideydi. Programımız Tatvan’da ön fizibilite çalışmalarını yapıp yeniden bir araya gelmekti.
SAVRULDUK
Bu yatırım projelerini tartışmak için Fransızlarla bir daha bir araya gelemedik. Çünkü
biz Fransa’dan Belediye’ye iş makineleri alımı
87
için Almanya’ya geçtik. Ağustos ayında Tatvan’a döndükten kısa bir süre sonra 12 Eylül
1980 askeri ihtilali oldu.
İhtilal Belediye Başkanlarıyla birlikte tüm
politikacıları silindir gibi ezdi geçti… Her birimiz bir tarafa savrulduk. Aktif politikanın
içinde olan birçok kişi kendisine yeni bir yol
seçti. Yeni bir yaşam kurdu…
Böyle bir ortamda iki belediye arasında
düşünülen ortak yatırım projeleri de unutulup gitti…
NOSTALJİ TOPLANTILARI
İstanbul Anadolu yakasında Bitlis’li kardeşlerimizin kurdukları bir çok dernek var.
Bu dernekler sık sık yemekli davetler verir.
Hemşehrilerini bir araya getirip özlem giderirler.
2006 – 2010 yılları arasında katıldığım bu
tür toplantılarda konuşmalar yaptım. Zaman
zaman Bitlis’in kalkınmasında yer altı kaynaklarının öneminden bahsettim. Özellikle
zengin kuvarsit yataklarının varlığının bizi
cam sanayi alanında yatırım yapmaya zorladığını anlattım. İlgiyle dinleyen, heyecanlanan
arkadaşlar oldu. Ama bu konuşmalar sadece
bu toplantılarda yankı buldu.
KALKINMA PLANI
Kısa bir süre önce İnternet’te “6. Beş Yıllık
Kalkınma Planı”na bakarken karşıma ilginç
bir konu geldi. “Ana Madencilik İhtisas Komisyonu” Bitlis’te CAM FABRİKASI yapılmasını öneriyordu.
Raporu okuyunca çok sevindim. Bu benim
30 yıldır hayalini kurduğum rüyamdı. Benim
göndere dikemediğim bayrağı, şimdi başkaları, “Devlet Planlama Teşkilatı Ana Madencilik
İhtisas Komisyonu Üyeleri” dikiyordu.
Geçmişteki deneyimlerimden biliyordum
ki iddialı bir cam fabrikası yatırımı tek başına
bir cam fabrikası değil. Bir defa kaç çeşit cam
üretilecek?
Her çeşit cam ayrı bir yatırım gerektirir. Sonra cam üretilirken bir sürü asitler de
birlikte üretiliyor. Bu asitler içinde ayrı ayrı
yatırım, ayrı fabrika gerekir. Yani CAM ÜRETİMİ iç içe geçmiş fabrikalarıyla ENTEGRE
bir yatırımdır. Bu da istihdamda Doğu Anadolu’nun özlemini çektiği en güzel ilaçtır.
Hemen “6. Beş Yıllık Kalkınma Planı”nı
hazırlayan uzmanları aradım. Kalkınma Planında Bitlis için “Cam Fabrikası Yatırımı”
planlanmıştı. Bu doğruydu. Ama yatırım gerçekleşmemişti. Yazık… Yüzlerce kez yazık…
Binlerce kez yazık…
AĞLAMA GÖZLERİM
“6. Beş Yıllık Kalkınma Planı” 2005 yılında hazırlandı. O dönemde, yani 2005 – 2010
yılları arasında Ankara’daki Sayın Bitlis temsilcilerine sesleniyorum: Vicdanınız rahat mı?
Bu günahın, bu vebalin altından nasıl kalkacaksınız?.. Bu yazıyı okuduktan sonra Bitlis’li
hemşehrilerinize ne diyeceksiniz?..
Kimse “cart – curt” etmesin…
Kimse “cam fabrikasını 6. Beş Yıllık Kalkınma Planına ben aldırdım” demesin…
Araba devrilince akıl veren çok olur…
Uyudunuz…
Uyudunuz biliyorum…
Böylesine büyük bir yatırımdan haberiniz
olsa, yeri göğü inletir, günlerce reklamınızı
yaptırırdınız.
1965 yılı T.B.M. Meclisinde bütçe görüşmeleri sırasında parlementerler kalkınma
planını tartışırken, sanıyorum Mardin Millet-
88
vekili kürsüye geldi. “Millet plan değil, pilav
istiyor” dedi.
Böylesine bir yatırım izlemenin her şeyden önce bir kültür meselesi, bir kapasite meselesi olduğunu biliyorum. Ama hayallerimi
yıktığınız için yine de sizlere kızmadan edemiyorum.
KAÇAN TREN
Bir kere treni kaçırdık… Şimdi bu trene
nasıl yetişeceğimizin hesabını yapmak zorundayız.
Dağ bizim mi?
Bizim…
Toprak bizim mi?
Bizim…
Parlamenterlerimiz Ankara’da uyudu…
Kuvarsit yatakları da yerinde uyuyor…
Biz!..
Evet biz!..
Silkinip ayağa kalkacağız.
Hep beraber el ele…
Hep birlikte yan yana…
Bitlis’te cam fabrikası kurulur mu? Kurulmaz mı? Bu teknik bir konu. “Ana Madencilik
İhtisas Komisyonu” branşında en bilgili, en
uzman mühendislerden seçilir.
Bu komisyon kahve falına bakıp 200 – 300
milyon dolarlık böyle bir yatırıma karar veremez. Mutlaka tüm teknik bilgiler, araştırmalar, incelemeler masaya yatırılıp karar verildi.
Ama ben yine de sağlam basmak istiyorum.
Burada en önemli sorun kuvarsit yataklarının
içerdiği SiO2 miktarıdır.
- Cam sanayi ve seramik üretiminde kullanılan KUVARSİTİN;
SİO2 içeriği minimum %96 olmalıdır.
Fe (demir) miktarı max %o,4 olmalıdır.
SİO2 içeriği %96 altında olan kuvarsitler
daha çok demir – çelik ve ytong üretiminde
kullanılır.
ÇELİŞKİ VAR
Yukarıda da belirttiğim gibi 2005 yılında
hazırlanan “6. Beş Yıllık Kalkınma Planı” hazırlanırken Bitlis’te cam fabrikası yatırımını
öngören komisyonun elinde mutlaka 2005 yılı
öncesi Maden Tetkik Arama Genel Müdürlüğü tarafından bölgede yapılmış bir çok etüt
var. “Ana Madencilik İhtisas Komisyonu”nu
da yatırıma götüren eldeki bu verilerdir.
Maden Tetkik Arama 2007 ve 2008 yıllarında bölgede yeni etütler yaptırıyor. Yaptırılan bu yeni etüdlerde elde edilen verilerle,
yine bu Genel Müdürlüğün teknik elemanlarınca 1980 yılında bana verilen teknik bilgiler
arasında İKİ NOKTADA ÖNEMLİ çelişkiler
var:
1) 2007 ve 2008 yılları arasında “Maden
Tetkik Arama” nın Bitlis yöresinde yaptığı
etütlerde:
- Kuvarsit cevherinin bulunduğu bölge: Mutki
Ilıcak Mahallesi yöresi
- Kuvarsit cevherinin rezervi : 30.814.000 ton
- Cevherin SİO2 içeriği : %96’dan düşük
2) 1980 yılında bana verilen teknik bilgilerde:
- Kuvarsit cevherinin bulunduğu bölge : Tatvan Bitlis arası
- Kuvarsit cevherinin rezervi : 170.000.000
ton (tahmini)
- Cevherin SİO2 içeriği : Kristal cam üretimine uygun (%96’dan yüksek).
“6. Beş Yıllık Kalkınma Planı Ana Madencilik İhtisas Komisyonu raporuda” Bitlis’e cam
fabrikası yatırımı görüşü de beni doğrula-
89
maktadır.
GAYRET SORUNU oldu.
Bir yere yatırım yapılırken, en önemli
konu yer seçimidir. Kurulacak fabrikanın yanı
başında hammadde yoksa, oradaki yatırım
rantabl olmaz. Yani kârlılık amacı kaybolur.
Devlet Planlama Teşkilatı Bitlis’te cam fabrikası kurulmasına karar verecek. Ama Bitlis’te
fabrikanın kullanabileceği kapasitede kuvarsit
yatakları olmayacak? Bunun anlamı Devlet
Planlama Teşkilatı Devletin parasını sokağa
atıyor. Bu size mantıklı geliyor mu?
Bitlis’e cam fabrikası konusunu 1980 yılı 12
Eylül tarihinde bıraktığım yerden devralacağım. Bu yatırımın sonuna kadar da takipçisi
olacağım. Çünkü bu yatırımı 30 yıldır yüreğimde besliyorum. Bu yatırım benim ÇOCUĞUM…
Devlet bu yatırımı yapmazsa, özel sektör
yapar… Özel sektör yapmazsa, yabancı sermaye yapar…
Mutki Ilıcak Mahallesi’nde etüt yapmak
kolay. Ya ıssız dağların zirvesinde? Belli değil…
Her şey geçmişte bana rapor edilen kuvarsit rezervlerini bulmaya bağlı… SİO2 içeriği
%96 geçen rezervler… Gerisi çorap söküğü
gibi gelir. O zaman söz konusu yatırım tutarı
200 – 300 milyon dolarlar civarında olur. Yüzlerce insana iş ve aş çıkar… Bölgeye hareketlilik gelir… Kavgalar biter…
Bu noktadan sonra iş başa düştü. Bizim
Bitlis’linin deyimi ile bu konu benim için bir
Hepimizin özlemi de bu değil mi?..
23/09/2011
Bu çelişkiyi ben şu noktaya bağlıyorum:
2007 – 2008 yıllarında bölgede terör vardı.
Acaba MTA ekibi bölgede yeterince etüt yapabildi mi?
Kayak yarışmalarından bir sahne
90
Mehmet Cemal SAYDAM
AŞIKSIN GÖNÜL
Bezek bezek bezeniyor düşlerim,
Derinden derine, âşıksın gönül.
Adı, ‘’Zeyno’’ desem, yalan söylerim,
Sen başka birine, âşıksın gönül.
Sevdasız gönüle sual olunur,
Öyle sevda çek ki, ölsen durulur,
Dolmalar sarılır, toylar kurulur,
Davul zurna sesine, âşıksın gönül.
Kırıktır telleri, gönül sazımın,
Çekilmez acısı, sevda nazımın,
Mutki’de çift süren köylü kızının,
Topraklı terine âşıksın gönül.
Gölün kıyısında Adilcevaz’a ,
Köçer kızı’ndaki sınırsız naza,
Kışına bahara, güze ve yaza,
Bu şehrin merdine, âşıksın gönül.
Bu dünyada gönül verdin birine,
Gem tutmuyor, vursalar da diline,
Süphan’ın karına, Ahlat İli’ne,
Nemrut’un gölüne, âşıksın gönül.
Tatvan’da maviye.Nurs’ta yeşile,
Hizan’da Gayda’ya, Mutki eline,
Zeydan’a şan veren o Sarayil’e,
Toprak zerresine, âşıksın gönül.
Bir keklik sesine, çam gölgesine ,
Reyhan’ın rengine, bal teknesine,
Çağlayıp ta, kopan suyun sesine ,
Bitlis Deresine, âşıksın gönül.
Şifadır Norşen’de tüm ılıcalar,
Altun Kalbur serin, gönlüme dolar,
Kapanmıyor içimdeki yaralar,
Bitlis’in derdine âşıksın gönül.
Yiğidin sözünden dönmeyenine,
Ateşin yıllarca sönmeyenine ,
Mavzerin omuzdan inmeyenine,
Mertliğin serine, âşıksın gönül.
91
Eğitim ve Öğretim
Mehmet Kemal GÜNDOĞDU
E
ğitim, insanlarda beceri ve değerler
oluşturan, kişilerde davranışları esas
kılan çalışmalar bütünüdür. Bir diğer ifade ile
eğitim, kişileri her yönüyle düzenli bir yaşama yöneltmek ve onları ideal örnek bir insan
olarak yetiştirmektir. Kısaca eğitim, insanları
bilgi ve görgü yönünden belli ve olumlu bir
amaç için yetiştirmektir. Zira eğitim daha ziyade akıl ve irade ile yakından ilgili olup, akılirade arasında denge sağlar; ve o, genel olarak
irade üzerinde müessir olup onu güçlü kılan
bir yetidir. Eğitimde fırsat eşitliği daima öne
çıkarak tüm yaşam sürecinde kendini gösterir. Çocuk için eğitim ailede öncelikle ele alınarak onun zihni yeteneğine göre verilmesi
esas alınarak eğitimden geçirilmesi gerekir.
Çocuğa şahsiyet kazandırılması konusunda
titiz davranılarak verilecek eğitim olumlu sonuçlar bırakacak yönde ele alınması önem arz
eder. Onun üzücü kırıcı davranışlardan uzak
bir şekilde eğitime tabi tutulması, geleceği açısından oldukça önemlidir. Bazı ahvalde çocuğa ödüllendirmek, onun, başarısının temelini
oluşturur. Zira çocuğun eğitiminde sevgi, şefkat ve hoşgörü önemli rol oynayarak şahsiyet
kazanmasını sağlar.
basamağı ailedir. O nedenle aile içi eğitimde
İnanç, erdem, geçmiş, dün yani tarih, eğitimde öne çıkan ana temel ilkeler olup, çocuk
yaşta başlayan olumlu gelişmeler toplumsal
yaşamın üstün değerlerinin nedeni harcı ve
çimentosudur.
sini sağlamaktır. Ana-baba ve büyüklere karşı
Her aile çocuğunu en iyi bir şekilde yetiştirmek ister. Bunun yolu hiç şüphesiz aile içi
eğitimden geçer. İyi ve kötü alışkanlıkların ilk
geçenler, gelecekte oturacağı makamın idraki
ana-babanın rolü büyüktür. Ana-baba çok
dikkatli bir şekilde hareket etmekle yükümlüdür. Zıt düşünce ve zıt uygulamalar acı sonuçlar doğurur. Aile içi eğitimde birliğin sağlanması sağlıklı ve olumlu sonuçların nedenidir.
Eğitimin en mükemmel yeri eğitim kurumlarıdır. Ailede edinilen iyi eğitim ve güzel
alışkanlıklar, eğitim kurumlarında gelişip şekillenir. Çünkü bu kurumlar okuma yazma ve
öğrenmenin yanında, modern eğitim ve öğretim usullerinin gerçekleştirildiği yerlerdir.
Eğitimin önemli bir yönü de çocuklara
sorumluluk duygusunu aşılamaktır. Bu duygu, çocuğun, özellikle yükleneceği görev bilincini doğurmada önemli rol oynar. Gelişen
uygarlığın eğitim üzerindeki etkisi, göz ardı
edilemez. En iyi eğitim sistemi, milletlerin
kendi öz bünye ve anlayışlarına uygun eğitim
ve öğretimdir. Başkalarına ait eğitim ve öğretimi kopya etmek, telafisi mümkün olmayan
sonuçlar doğurabilir.
Eğitimde önemli olan bir başka hususta,
çocuğun saygı ve sevgi ruhu içinde yetişmesaygı küçüklere karşı sevgi ruhuyla donatılan çocuk, toplumda saygın bir kişi olmaya
hak kazanır. Bununla beraber savurganlıktan
uzak, tutumlu olmanın bilincinde eğitimden
içinde devlete ait her türlü harcamada titiz ve
özenli hareket etme çabası içinde olur.
92
Öğretim, verilen eğitimin son basamağını
aşıp, yaşam boyunca edinilecek her türlü bilgi
ve kültürün kapısıdır. Bir başka ifade ile öğretim, belli ve belirli amaçlar doğrultusunda
gerekli olan bilgi ve kültürle gençlerin donatılmasıdır.
Öğretim çocuklukta alınan doğru bilgilerin zihinlere yerleşmesiyle yarınlara aktarılan
gerçek faaliyetlerdir. Çünkü öğretimle, doğru
ve fayda sağlayan bilgilerle mücehhez olan
gençler, bilgi seviyelerinin yükselmesiyle oluşan tutarlılık, davranışlarda olumlu izler bırakarak kişiliğin gelişmesinin nedenidir. Öğretimde ana temel unsur, hiç şüphesiz ahlak ve
karakterin yerli yerine oturtulmasıdır. Doğru
eğitim ve öğretim, doğru dürüstlüğün ruhu
ve nedenidir. Öğretim sayesinde gelişen zeka
ve bilgi, gençlerin en büyük hazinesi olduğu
izahtan varestedir.
Eğitim ve öğretim, toplumsal yaşam içinde bulunan bireylerin, bulunduğu her yerde
varlığını sürdürmüş ve sürdüre gelmektedir.
Hemen her aile çocuklarının geleceğini düşünerek onu, en iyi bir eğitim ve öğretimden
geçirerek yetiştirmek ister. Ana-baba için kutsal bir görev olan bu husus, asla ihmal kabul
etmez bir husustur.
Milletler, geleceklerinin teminatı olan
gençlerini en iyi ve en modern eğitim ve öğretimle techiz etmeyi üstün bir görev anlayış ve
ruhu içinde gerçekleştirmeyi kutsal bir görev
olarak telakki ederler. Zira köklü ve sağlam
adet, anane, gelenek ve göreneklerin yeni nesillere aktarılması, gençlerin yalnız ve ancak
modern eğitim kademelerinden geçmeleriyle
mümkündür. Ancak bu hususun gerçekleşmesi, öğretimin belirli bir program ve belirli
bir düzen içerisinde gerçekleşmesine bağlıdır.
Şurasını ehemmiyetle belirtmek isterim ki,
eğitim ve öğretimini sağlam temeller üzerine oturtamayan, eğitim ve öğretimini yazboz
tahtasına çevirenler, geleceklerini karartırlar.
Bilimin egemenliğine sahip her millet, çeşitli
ideolojik tutkulardan uzak bir hâlde gençlerinin önüne geniş ufuklar açmayı üstün görev
anlayışı içinde gerçekleştirirler. Şurası da bir
gerçektir ki, öğretimde en büyük rolü oynayan hiç şüphesiz öğretmenlerin en iyi ve en
ideal bir şekilde yetiştirilmesidir.
Tüm öğretim kademelerinde öğretilmesi
önem arz eden tarihin, geçmişin yani dünün
ayrıntılarıyla öğretilmesi, geçmişle tarihi bağların kesilmemesi, tarih şuurunun canlı tutulmasının bir gereğidir. Zira tarih şuurundan
yoksun olanların yapmayacakları tahribat
yoktur. Tarih bunun örnekleriyle doludur.
Verilen tarih şuuru gençlerin en büyük süsü,
geçmişinin bağıdır. Çünkü bu günler dünler
üzerine, yarınlar ise bugünler üzerine inşa
edilir.
93
Dünden Bugüne Bitlis
Nevzat ERSAN
İnşaat Mühendisi / İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) Ankara Şube Başkanı
Çocukluğumun Şehri Bitlis…
D
eğerli BETAV Dergisi okuyucuları, bu
yazımda sizlere çocukluğumun geçtiği
Bitlis ile bugün bir mühendis olarak gördüğüm Bitlis’i değerlendirmek ve anılarımı sizlerle paylaşmak istiyorum.
Tarihsel yapıların ağırlıkta olduğu bir vadi
içinde kurulduğundan “Vadideki Güzel Şehir” olarak bilinen Bitlis, sosyoekonomik nedenlerden bugün en çok göç alan illerimizden
bir tanesidir. Göçün yoğun olması nedeniyle
de kentsel gelişim ve değişim de buna paralel
olarak şekillenmektedir. Maalesef Bitlis, gelişim ve değişimden yeterince nasibini alamamış ve “çağdaş bir kent yapısı” düzeyine ulaşamamıştır. Bu durumun nedeni, başlı başına
uzun bir tartışma konusunu oluşturacağından
burada ele alamayacağız. Bu yazıda temel olarak ele alacağımız, Bitlis’in modern bir kent
konumuna gelememesinin nedenleridir.
Kentler, hepimizin bildiği gibi insan yaşamını şekillendiren, siyasi, sosyal ve politik mekânlardır. Ancak kentlerin gelişim ve
değişimi kentleri yöneten yerel ve merkezi
yönetimlerin kente bakışı ve ufkuyla şekillenmektedir. Bugün büyük kentlerimizdeki
kentsel gelişim ve değişim stratejilerine bakarsak yerel ve merkezi yönetimlerin bir kenti
nasıl şekillendirdiğini görmek mümkündür.
Kentler yerel yönetimlerin ufkuyla şekillendirilmemelidir. Demokratik ve sağlıklı bir
kent yönetimi ve planlaması kentlerimizde
uygulanabilir olmalıdır. Bunun için de kentte
yaşayan halkın da katılabileceği süreçler yaratılarak bilgi dolaşımı sağlanarak şeffaf mekanizmalar oluşturulmalıdır. Bugün Bitlis maalesef böyle bir kent anlayışla şekillenmemiştir.
Bunun en açık işareti; çocukluğumun geçtiği
Bitlis’te kent merkezi birkaç betonarme kamu
binası dışında hemen hemen tüm evler taştan
yapılıydı ve her evin bir avlusu mevcuttu. Bu
taş evler, Bitlis’in doğal arazi yapısına uygun,
ona göre yerleştirilmişti. Bitlis, o günler de
dar sokakların olduğu, komşuluk ilişkilerinin
önemsendiği bir yaşam mekânıydı. Bugün ise
o evler korunamadığı gibi birçoğu yıkılarak
aralarına 4-5 katlı betonarme binalar serpiştirilerek, Bitlis eski ve yeni yapıların bir arada olduğu bir kente dönüşmüştür. Birbirine
uymayan bu iki dokunun zorunlu bir aradalığı kenti “çirkinleştirilmiş bir kent”e dönüştürmektedir. Oysa birbirine uyumsuz bu iki
kent dokusunu bir araya getirmek, birbirine
uydurmak yerine eski kent yapısı ve mahalleler genel yapısı itibariyle korunabilirdi. Buna
benzer bir koruma politikasının uygulandığı
Mardin İlimiz Bitlis’in geleceği açısından örnek oluşturabilir. Bugün Mardin İlimizde, eski
tarihi yapılar ve evler korunarak yeni yerleşim
yerleri başka bir bölgede inşa edilmiştir. Böylelikle kent, bir yanda eski dokunun korunduğu eski Mardin, bir yandan da yeni dokunun
oluştuğu yeni Mardin olarak iki ayrı dokuyu
bütünleştirici aynı zamanda eskiyi koruyan
bir biçimde düzenlenmiştir ve bu doğrultuda
94
kentleşmiştir. Eski Mardin bölgesinin korunması aynı zamanda turizm açısından da kente
fayda sağlamakta ve kent halkı bu durumdan
nasibini almaktadır. Bitlis’teki yerel yöneticiler de kent merkezini ve buranın tarihi dokusunu koruyarak yeni gelişim ve yapılaşmayı
kentin dışında düşünebilirlerdi.
Bitlis’in kent olarak gelişmesi ve kentin
aldığı göçleri kaldırabilmesi için yeni yapılaşmanın gerçekleştirilmesi gerekliliği önümüzde durmaktadır. Bu ihtiyacı karşılarken
kentin tarihi dokusu ve eski yerleşim yerleri
de korunmalı ve Mardin örneğinde olduğu
gibi eski-yeni dokuların biraradalığını oluşturulabilecek bir kent içinde iki ayrı kent oluşturulabilir. Örnek olarak kent merkezinde
eski yapıların arasına yeni betornarme yapılar
sıkıştırılması yerine yeni gelişim ve yerleşim
yerleri Rahva Ovası’na daha önceleri kent yapısını bozmadan taşınabilirdi. Bugün Rahva
Ovası’na yapılan yapılaşmalar tamamıyla geç
kalınmış bir projedir. Kent merkezi tamamen
bitirildikten sonra mecbur kalınmış ve başka
bir seçenek olmadığı için yeni yapılaşmalar
Rahva Ovası’na kaymıştır. Rahva Ovası’nın
tercih edilmesinin diğer sebepleri de, Bitlis
çayının üzerine yapılan yapılar sebebiyle yaşanan sel felaketi ve Bitlis deresinin bir kıs-
mının da çöplük olarak kullanılmasıdır. Bu
sebeplerden dolayı Rahva Ovası bilinçli bir
tercihten ziyade zorunlu bir tercih olmuştur.
Çocukluğumda yaşadığım Bitlis bugün
bir mühendis olarak gördüğüm Bitlis’ten çok
farklı. Mesela deresinde yüzmeyi öğrendiğimiz Bitlis Çayı, bugün amacı dışında kullanılarak kente katılamayan bir güzellik olarak
tarihe geçmişti. Geç de olsa Bitlis Çayı için
hazırlanan “Bitlis Deresi Islahı ve Peyzajı”
projesinin yerel ve merkezi yönetimler tarafından sahiplenilmesi gerekliliği kaçınılmazdır. Bitlis ve Bitlis’in tarihi, kültürel ve doğal
varlıkları için herkes üzerine düşeni yerine
getirmeli ve Bitlis’in hak ettiği yere gelmesi
adına tüm bileşenler katkı koymalıdır. Yerel
ve merkezi yönetimler de bu sürece müdahil
olmalıdır. Çünkü Bitlis kenti bizim ve orada
yaşayanlarındır. Şu anda her ne kadar orda
ikamet etmesek de, hayatımızın bir dönemini
geçirdiğimiz dede-babalarımızın yurdu olan
kente karşı daha özenli davranmamız gerektiği aşikârdır. Çocukluğumuzun değerlerine ve
kentine sahip çıkmalıyız. İşte bu nedenle ben
de çocukluğumun geçtiği bir kent olan Bitlis’in gelişimi için çaba gösterilmesi ve tarihi
dokusunun korunması gerekliliğine inanarak
hepinize saygılar ve sevgiler sunarım.
95
Mehmet Rahmi KESKİNER
KALMAMİŞ, BULUNMAZ OLMİŞ
Çırpan tutilmamiş bağlar kurumiş susuzlihtan
Arhler çıharilmemiş su gelmiyor olihtan
“İçilmez yazılmış” bağlar dökiler bahimsizlihtan
Çoratan kırılmiş dam tarumar olmiş
TANINMAZ OLMUŞ
Sıla hasreti çektim gittim Bitlis’e
Çoh fena hestelandim ağirdi başim
Şeytan Pazarine serildi naşım
Tabutum kalkıyor altında yok oğlum, kardeşim
Evler tarihi eser olmiş dönmiş viraneye
Kapi pace kalmemiş daminde körbumg öti
Bahçe duvari hez olip gitmiş
Ağaçlerin yerinde yel eser olmiş
Küllü Tepe’de mezarım kazdilar
Ustune bir garip bu diye yazdiler
Teneşir tehtesinde yıkanırken cismim
Elden ele tolandi nifis koçanımdaki resmim
O güzelim bahçedeki çiçekler solmiş
O şahene evler boşalmiş rahveye dolmiş
Ekilmez olmiş komiz hiyari
Kare kovan bali bulunmaz olmiş
Doyulmazdi karekovan bali ile kumuz hiyarinin tadine
Herkez ikbal ederdi mahlenin ihtiyarine ferdine
Şimdi bahirem herkez düşmiş geçim derdine
Mahlede gazeli çibulik çalu çalu oynenmez olmiş
Ula kurban bu bi garip değil eski Bitlisli
Bahsene doğum yeri Bitlis Zeydan mahlesi
Çohtandır gitmiş ki taniyani yohti
Belki de eskiden hismi akrebası çohti
Hani o güle güle oyniyende gopne atenler
Fazle sevinende tahle atenler
Oyun bozanler çamure yatanler
Kimsede hevas havsele kalmamiş benizler solmiş
Derken bi ihtiyar tanidi meni
Dedi kurban men bunu bildir gördım
Oturmişti bi mezarin başınde
Bi yandan dua edidi bi yandande ufak ufak ağliydi
Eyren aşini buliyen kebani kalmemiş
Salor şilor tanınmaz olmiş
Kesir kilimboz şalgam ekmer pehrentliler
Şalgam aşi bulunmaz olmiş
Selam verdim selam aldım başladık sohbete
Didim kurban sen burada yabencisen
Bi ah çekti içerden doğri diyisen didi
Men buraden gittiğime göre yabenciyem
Kurban menim ağzimin tadi kaçmiş
Bi tat alminem buryaninden etinden
Bıtım jağ kiymete binmiş
Şor baluğ bulunmaz olmiş
Halbuki toğduğum ev yabancidir
Bu da babamin mezari geldim son bi kez daha görem
Musade edin iki gün kalem de gidem
Bu defa men şaştım kaldım dediğıma
Doğrudur burada kaldim yabenci
Ne tanuduh var ne kardeş ne baci
Şimdi kaderime mende oldum şekvaci
Onun için ağlırem içeridan..
Kış gelende seredoh hasırin üstüne hali
Çevirirduh mangali üstüne aterdoh zadi
Heleşorde pişen kartolin ayri olurdi tadi
Şimdiki pişen yemeklerde tatde kalmamiş
Gerçi çoh olmiş okiyani yazani
Kurulmaz olmiş her mahlede iplik pazari
Ne çitci bellidir nede mahle muhteri
Hablres çekenler görülmez olmiş
Doyulmazdi Bitlis’de silezmahin tadine
Gelin yardim edin Allah aşkina
Toplanın mahle başıne top sahasine
Merhem olah Bitlis’in dert ve devasına
96
Bitlis’te Çocuk Olmak
Cesim ÇELEBİ
Çimmah ve kızah atmak…
Bitlis’te çocuklar mutlu. Çocukları mutlu eden bunca oyun… Oyunla oluşan arkadaşlık, dostluktaki samimiyet, vefa, güven ve
sadelik… Ömür boyu sürdürülen muhabbet,
sevgi…
Çocuk ve gençlerin kendi aralarında kurdukları akran oyun grupları, zekice üretilmiş
yüzlerce oyunla çeşitlenen araçlar(?)...Beştaş,
dokuztaş, çalo çalo, dilor/çelik çomak, aşık,
kort kort, kelo kelo, köşe köşe(köşe kapmaca).
Çay ve derelerde çimmah /yüzmek için “gol”,
bezden top, gazoz kapağı veya elbise düğmelerinden mal, tel şişten araba ve çember, taştan
bilye/gülleyapılması, meşe veya kara ağaçtan
tehte kızah(kayak), tahunk (oturak kızağı) yapılması…
Kar örtüsünün uzun süre yerde kaldığı
Bitlis’te; kızah ve tahungi olan çocukların
mutlu, olmayanların lastik ayakkabılarıyla
kayabilmekten umutlu oldukları değişmez
kış eğlencesi olan kızah atmak. Kızak atmak
için karın kızaklarla basılıp kızah yolu yapılması. Bunun her kar yağışından sonra soğuk,
fırtına, kar denmeden tekrarlanması. “Kürşe”
tuten kar üzerinde doyasıya kızah atılıp eğlenilmesi…
Kış mevsiminin sonlarına doğru cemrelerle ısınan hava, gece gündüz sıcaklık farkı
ile gündüz eriyen kar yüzeyinin, gece ayazla dona çekip sertleşmesi olayına “kar kürşe
tutti” denir. Karda batmadan yürünüp en güzel kızak atıldığı her yerin doğal kayak pistine dönüştüğü bu günlerde. Gece karın kürşe
tutup tutmadığının kontrollerinin yapılması,
kızahların çivi, kayış ve iplerinin gözden geçirilip sabaha hazırlanması. Uzayan gecenin bir
türlü gelmeyen sabahında ilk ışıklarla birlikte
her yaştan insanla şenlik alanına dönüşen dağ
tepe bayırda, kızah, tahunk, naylon, plastik
leğen ne bulunmuş ise onunla kızak atılıp eğlenilmesi. Şenlik alanına dönüşen kızah alanlarında büyüklerin de katıldığı mahalleler
arası tahunk yarışmaları oldukça eğlenceli ve
güzeldi…
Kızak kayan çocuk
97
Ustalığın tikdik atma/kayma ve tümsekten en uzağa atlayabilmeyle belirlendiği kızak
atmada, yöre tabiri ile fisebilillah tik,dik/iniş,
yanki,yan/parelel, dönerli,dönüşlü/slalom ve
hink atmak/atlama tekniklerinin kullanılması. Kızah atarken durmanın kişi isteği dışında tahunk ve kızağın hızının kesilmesi veya
yere düşülmesi ile tamamlanması.
Öğlen saatlerine doğru eriyen kar yüzeyinin batmaya başlamasıyla kızak atma işinin
bir sonraki güne bırakılıp, günün yorgunluğunun toprak damlarda oynanan oyunlarla
atılması. Köşe köşe (köşe kapmaca), elim sende, takla, pantolon düğmesinin birlik, ceket
düğmesinin ikilik, palto düğmesinin beşlik
değerle mal olarak oynandığı gülle gülle (bilye oyunu) oyunlarıyla toprak dalarda gün sonuna kadar kaygı ve kederden uzak eğlenceli
saatler geçirilmesi, hatıralardaki güzelliklerdir.
Bitlis’te yaz aylarında ise en büyük eğlence
buz gibi soğuk suyuyla meşhur Altınhelbir/
Altınkalbur havuzu ve üç koldan akan Bitlis
Çayı ve derelerin uygun yerlerinde taşlarla yapılan, setlerin ardında oluşturulmuş derinliği bir ya da bir buçuk metreye varan gollerde
çimmek/yüzmekti.
Çay ve dereler üzerinde yapılmış, Çırah
goli, Neno goli, Malle goli, Merkeva goli, Hersan goli, Kömüs goli gibi yüzmenin öğrenildiği her mahalleye ait onlarca gol. Yüzmenin
öğrenildiği bu gollerde “Lekım atmah” (kulaç atmak), “baloğleme” (atlama), “kurbağe”
(kurbağalama), “geri” (sırtüstü), “yerdibi”
(sualtı) adlandırılan tekniklerle yüzülmesi…
Yüzmeye “çimmah”, çıplak dolaşmak için
“dikloz”, suya girip çıkmaya “çıpçıp etti çıhti”
denilmesi…
Bir zamanlar kabotaj bayramlarında yapılan yüzme yarışlarında derece alabilen sporcuların yetiştiği yüzme okulu gollerden günümüzde artık eser yok... Hor kullandığımız ve
kirlettiğimiz çöp alanlarına dönüşen dere ve
çaylar üzerinde artık gol yapılamıyor.. Yapıla-
Kızak kayan çocuklar
mayan ve yok olan gollerin yerleri ve isimleri
dahi unutulmaya başlamış. Yüzmenin öğrenildiği oyun ve eğlence alanları dere ve çayların süsü bu gollerin yok olmasıyla yitirilen
değer ve güzellikler ..
Sanayileşme biriken çöplerin derelere bırakılması önü alınamayan bir kirlilik getirdi.
Bitlis’te yok olan güzellikler yanında yaşatılan
değerler gurur vermektedir. 1970’li yıllarda
bir dönem yarıştığım ve dereceler aldığım
kayak sporunda, Bitlisli sporcuların ulusal ve
uluslararası alanlardaki başarıları Bitlis’i marka il yapmıştır.
Milli takımda sporcu ve antrenörlük görevleri alan kayakçılarımızın başarıları yanında lisanslı onlarca hakem, öğretmen ve antrenörün değişik illerde görev yapmaları Bitlis’in
başarı göstergesinin ve söz sahipliğinin nişanesidir. Kayak sporunun her geçen gün biraz
daha geliştiği Bitlis’te kayak tesislerinin modern kayak malzemeleri ile donanmış çocuklarla dolup taştığını görmek sevinç ve umut
vermektedir.
Bu vesile ile üniversite giriş sınavlarındaki
üstün başarılarıyla bizlere sevindiren gurur
kaynağımız gençlerimizi ve emeği geçenleri
kutlarım.
Fotoğrafları ile yazıma destek veren Sayın
Serkan Olcay’a teşekkür ederim.
98
Şinasi Bitlisli’midir?
Cahit ULUER
Edebiyat tarihçileri Şinasi’yi çağdaş edebiyatımızın öncülerinden biri olarak tanımlarlar.
Şinasi, Osmanlı İmparatorluğu’nun batılılaşma
hareketlerinin de öncülerinden biridir. Bunun
içindir ki, Prof. Dr. Ahmet Hamdi Tanpınar,
XX. Asır Türk Edebiyatı Tarihi kitabında Şinasi
için; “Türk irfanının Avrupalılaşmasını, yani
yeni bir dünya görüşü içinde kendimizi bulmamızı Şinasi’ye borçluyuz” der. Sosyolog Dr.
Bedri Mermutlu da Şinasi için; “Onun toplumsal düşünce tarihimizdeki yeri, dönemindeki
kimseyle ölçülemiyecek kadar önemlidir.” İfadesini kullanır. Şinasi’yi çok yakından tanıyan
Ebüziya Tevfik ise, Şinasi’yi “Zamanın en büyük adamı” diye tanımlar.
Bütün bu yönleri ile Şinasi hakkında pek
çok kitap, makale yayınlanmış ve tezler hazırlanmıştır. Fransız ve rus kaynaklarında da Şinasi ile ilgili bilgiler vardır.
Şinasi Osmanlı kültür ve edebiyatı yanında
Fars ve Arap edebiyatlarını da çok iyi bilen bir
aydınımızdar. Çocukluk çağında göreve başladığı Tophane Müşirliği kaleminde Fransızca
öğrenmiş ve Fransa’ya ilk gittiğinde altı yıl yaşadığı Paris’te o dönemin dünyaca ünlü edebiyatçıları ve düşünürleri ile samimi dostluklar
kurmuş, orada Doğu İlimleri Araştırma Enstitüsü’ne üye olmuştur. Fransa’dan dönüşünden
kısa bir süre sonra: Meclis-iMaarif Üyeliği gibi
önemli bir göreve getirilmiştir.
Şinasi; kültürümüz ve öz değerlerimizin
temelinde yeni bir toplumsal düşünce oluşturulmasının savunucusu ve öncüsüdür. Bunun
için edebiyatı siyasallaştırır ve yaşamının her
alanında kullanır. Dili sadeleştirme çalışmaları, Divan edebiyatının kalıplaşmış düşünce ve
şekilleri yerine şiirde ve düzyazıda düşünceyi
en sade bir dille anlatmaya yönelik çabaları bu
düşüncelerinin eseridir.
Edebiyatımızda basılı bir tiyatro eserinin
(Şair Evlenmesi) yayınlanması, Agâh Efendi ile
devlet güdümünde olmayanilk Türk gazetesini
(Tercüman-ı Ahval) çıkarması hep bu yeni bir
toplumsal düşünce oluşturma fikrinin eserleridir. Ayrıca; Edebiyatımızda Fransız şiirinden
ilk çeviriler de Şinasi tarafından yapılmıştır.
Şinasi 1826 yılında İstanbul Tophane’de
doğmuştur. Babasının 1828 yılında Şumnu’da
Rus kuşatması sırasında şehit olan Mehmet
Ağa isminde bir yüzbaşı veya topçubaşı olduğu söylenir. Ailesi hakkında bilgiler çok azdır.
Oğlu hikmet Şinasi’nin Mekteb-i Sultani’de
(Galatasaray Lisesi) okuduğu bilinmekle beraber hakkında fazla bir bilgi yoktur. Tek bilinen
akrabası, teyzesinin kocası olduğu söylenen,
Kasımpaşa Deniz Hastanesi Başhekimiyken
İkinci dünya Savaşı sınasında ölen Kadri Paşa’dır.
BİTLİS-ÜL ASIL (Bitlisli) ŞİNASİ
Şinasi hakkında bilinenlerin en önemli kaynağı Ebuziya Tevfik’tir. Ebuziya onaltı yaşındayken Şinasi’nin yanında gazeteci olarak çalışmaya başlamıştır. Ebuziya’nın Şinasi hakkında bildiklerimizin en önemli kaynağı olmasına
karşın yazdıkları arasında hatalı değerlendirmeler ve çelişkili bilgiler vardır. Ebuziya: Şinasi’nin babasının Bolulu olduğunu yazar. Şinasi
hakkında yayınların pek çoğunda da bu bilgi
kullanılır. Oysa Şinasi’nin Bolulu olduğuna ilişkin herhangi bir bilgi ve belge yoktur. Bolu ile
bilinen tek ilişkisi, Şinasi7nin ölümüne kadar
yanında çalışan, hizmet eden Bolulu Yusuf Ağa
isminde bir kişinin varlığıdır.
Sicil-i Osmani yazarı Mehmet Süreyya ise,
Şinasi’nin babasının “Bitlis-ül asıl” (Bitlisli)
olduğu ifadesini kullanır. Edebiyat tarihçileri,
Mehmet Süreyya’nın bu ifadesini pek dikkate
almazlar. Ancak Mehmet Süreyya’nın eseri, Osmanlı döneminde, hatta daha önceki dönemlerde yaşamış üç binden fazla tanınmış kişiyi
tanıtan ve bugün için de değerini koruyan en
önemle ve güvenilir biyografik kaynaklardan
99
biridir. Mehmet süreyya’nın araştırmalarında,
çeşitli kaynaklardan yararlandığı, bu kaynaklar
arasında; özellikle de mezar taşları bilgilerinin önemli yer tuttuğu bilinir. Günümüzde de
mezar taşları, o mezarda yatanların doğum ve
ölüm tarihleri, meslekleri ve memleketleri hakkında önemli bilgiler verir. Şinasi 1872 yılında
ölmüş ve İstanbul’da Taksim Mezarlığı’na defnedilmiştir. Mehmet Süreyya’nın Şinasi ile ilgili bilgisinin bu mezarlıktaki incelemelerinden
derlendiği düşünülebilir. Taksim-Gümüşsuyu
semtinde bulunan bu büyük mezarlık, Şinasi’nin ölümünden kısa bir süre sonra tahribe
uğramış, mezarlık alanına binalar yapılmıştır.
Bu nedenle daha sonra bu konuda başka bir
bilgiye ulaşılamamıştır.
Mehmet Süreyya’nın Şinasi hakkında kullandığı “Bitlis-ül Asıl” bilgisini de bu mazarlıktaki mezar taşından derlediğini düşünmek
doğru bir yaklaşım olur. İkinci husus ise:
Şinasi hakkındaki bütün yayınlar; Şinasi’nin Tophane’de (Cihangir) doğduğu ve yaşadığı bilgisini verir. Tophane, gümrüklerde
çalışmak üzere İstanbul’a göç eden Bitlisliler’in
yoğun olarak yaşadığı bir semt olarak bilinir.
Günümüzde bile bu semtte yoğun bir Bitlisli nüfusu yaşamakta, başta Tophane Bitlisliler
derneği olmak üzere Bitlisliler’in kurduğu dernekler faaliyet göstermektedir. Şinasi’nin ailesinin de Bitlis’ten gelip Tophane’ye yerleşin aileler arasında olabileceğini düşünmek de yanlış
olmaz.
Şinasi’nin Bitlisi olduğuna dair bir açıklamada Şevket Rado’nun Türk Dil Kurumunun
dergisi olan Türk Dili dergisinde geçer.
Bitlis’in 1932-1933 döneminde ilçe haline
getirilerek idari yönden Muş Vilâyeti’ne bağlanması üzerine Celal kayaoğlu’nun (1) Şair
öğretmen Abdülkerim aydın tarafından yazıldığını söylediği, Bitlisli önemli kişileri, Bitlis’in
güzelliklerini anlatan uzun bir şiirde Şinasi’ye
de yer verilmiş, Şinasi İdrisi Bitlisi ve İsmet
İnönü ile birlikte anılmıştır. Bu dörtlükte, Şinasi nurlar içinde ulu bir kişilik olarak tanımlanmıştır. O dörtlük:
Büyük İdris’le mebrur
Mecdi Şinasi pür-nur
İsmet’le şadı mağrur
Ahbarı şehri Bitlis.
Şeklindedir. Şairin, Şinasi’nin Bitlisli olduğuna ilişkin bilgisinin kaynağı bilinmemektedir.
Bütün bunlar, bir belge bulununcaya kadar
Şinasi’nin Bitlisli olduğu iddiasının da mantıksal açıdan daha gerçekçi olduğunu düşündürür.
Şinasi hakkında son yıllarda yayınlanan
önemli iki eserin yazarı ve yayına hazırlayanın Bitlis’le ilgili kişiler oluşunu da herhangi
bir anlam yüklemeden ekleyelim.
Bu eserler: Doç. Dr. Bedri Mermutlu’nun
Sosyal Düşünce Tarihimizde Şinasi (2) ve
Doç. Dr. Hüseyin çelik’in, Ziyad Ebuziya’nın notlarından yorum ve eklemelerle
yayına hazırladığı Şinasi (3) kitabıdır. Sayın
Mermutlu Bitlislidir. Sayın çelik’in de Bitlis’te
(Tatvan) öğrenim gördüğü söylenmektedir.
Şinasi ile ilgili ilginç bir olay da Meclis-i
Maarif gibi önemli bir görevde bulunan Şinasi’nin sakalını kesmesi nedeni ile bu görevine
son verilmesi olayıdır. Şinasi, üç doktordan
aldığı raporla, hastalık nedeniyle sakalını
kestirmek zorunda kaldığını ispatlayarak
görevine dönebilmiştir. 12 eylül döneminde
üniversitemizin öğretim üyelerinin sakallarını kesmeleri istenmiş, kesmek istemeyenlerin
ise görevlerinden ayrılmak zorunda kaldığı
düşünülürse olayın ilginçliği ortaya çıkar.
1) Celal Kayaoğlu: Bitlisi Tanıyalım
Ankara, 1967 Yeni Desen Matbaası 181
sayfa.
2) Bedri Mermutlu: Sosyal Düşünce Tarihimizde Şinasi
İstanbul 2003, Kızkulesi Yayıncılık Tanıtım
Hizmetleri Kaktüs yayınları 575 sayfa.
3) Ebuziya Tevfik: (yayına hazırlayan Hüseyin Çelik) Şinasi
1997 İstanbul
sayfa+belgeler.
100
İletişim
Yayınları
423
Geçmişten Günümüze Bitlis’te Eğitim Ve Bazı Sorunlar
Remzi OTO
Başbakanlık Başmüfettişi
B
itlis Ticaret Lisesi son sınıfa geçtiğimizde, herkesi bir üniversite telaşı
almıştı. Ancak, hangi üniversite ve hangi bölümü tercih edecektik? Nasıl hazırlanacaktık?
Bütün bunlar kafamızda büyük soru işaretleri
oluşturuyordu. Çünkü kütüphane ve kitapçılarda (ki kitapçıda pek yoktu) bu soruların
cevabını bulamıyorduk. Etrafta öyle sorup
cevap alacağımız pek kimselerde yoktu. Öğretmenlerimizin yardımları bir yere kadardı,
o da pek fazla etkili olmuyordu. Neyse ki Bitlis Kütüphanesinde çalışacak bir kaynak kitap
bulmuştuk. Kaynak kitap bulmuştuk bulmasına ancak orada da bazı problemler vardı.
Maalesef kütüphanede üniversiteye hazırlanmak için tek bir kaynak kitap vardı ve bütün
konular (matematik, sosyal, fen, coğrafya vd.)
sadece bu kitaptaydı. Öte yandan üniversiteye
hazırlanan 10 veya daha fazla öğrenci vardı.
Kütüphaneye ilk giden öğrenci hazırlık kitabını kapıyor, daha sonra kitabı kapan öğrenci hazırlık konularını hem okuyor hem de
anlatıyor, diğer öğrenciler de mecburen onu
dinliyor ve not alıyorlardı. Aylar, haftalar bu
şekilde geçiyordu. Üniversiteye hazırlanan
öğrenci grubu arasında büyük bir dayanışma
ve yardımlaşma başlamıştı. Bitlis’te o zaman
üniversite okuyanların sayısı belki de sayılsa iki elin parmaklarını geçmezdi. Hatta Ulu
Camii karşısındaki damlı kahvede oturup çay
içerken, bazen yoldan geçen öğrenciler parmakla gösterilir ve denilirdi ki “bakın şu giden öğrenci geçen sene ÖSS’yi yarım puanla
kaybetmiş” o zaman herkes öğrenciye gıpta ile
bakar, belki de içinden “acaba ben de bu kadar başarılı olabilecek miyim” derdi. O yıllarda ÖSS’yi yarım puanla kaybetmek bile büyük
başarı sayılıyordu. Şükürler olsun ki ÖSS’yi
yarım puan ile kaybetmemiş, çok iyi bir puan
ile geçmiştik. Tabii ki bu anlattıklarım 1985
yılı öncesine ait anılardır.
Yıllar çok çabuk geçiyor. Geçen yılların
yanında dünya ile birlikte Bitlis’de değişiyor.
Özellikle eğitim ve öğretim alanındaki baş
döndürücü teknolojik gelişmeler çalışan, çabalayan, büyük özveriler gösteren memleketimin o zeki, çalışkan, okuyan ve okumak isteyen çocuklarına yapılan yardımlar ve sunulan
imkanlar belli bir süre sonra meyvelerini vermeye başlıyor. Bunda da başta BETAV olmak
üzere, Bitlis Milli Eğitim Müdürlüğünün ve
öğretmenlerinin büyük fedakarlığı, katkısı ve
payının etkisi büyüktür. Bitlis’in ileri gelenleri
tarafından çocuklara sunulan bu imkanları,
çocuklar sorumluluk duygusu içinde iyi değerlendirerek büyüklerini mahcup etmemiş,
elde ettikleri başarılar ile bütün Bitlis’i gururlandırmış ve sevindirmişlerdir. Bitlisli öğrencilere, Milli Eğitim Müdürü ve BETAV kurucuları ve özellikle Başkanı Sn. Ahmet EREN
ağabeyimize çok teşekkür eder, saygılarımızı
sunarız.
Öte yandan 8 Ağustos Mahallesi son durağı Avih Mahallesi olarak bilinir. Şimdi de
büyüklerin birçoğu bu ismi kullanıyor. Ancak
yeni nesiller büyüdükçe bu isim yavaş yavaş
kullanılmamaya ve unutulmaya yüz tutmak-
101
tadır. Bu mahallenin birçok değişik ve güzel
özelliği vardır. Bağları ve bahçeleri eskiden
yemyeşil idi. Bahçelerinde her meyveden en
az beş altı tür bulunurdu. Aynı zamanda türkülere konu olmuş Bitlis’in meşhur Merkava Uzun Bağları da bu mahallededir. Bağ ve
bahçeler bakımsızlıktan kurumuş, o güzelim
meyve çeşitleri tamamen yok olmuş. Tabii ki
bunun birçok nedeni vardır. Bunlardan birincisi ve en önemlisi, Avih Mahallesinin eski
yerlilerinin %90’nın mahalleyi terk edip, ya
çarşı civarına veyahut başka şehirlere göç etmeleridir. Bitlis’in değişik mahallelerine göç
eden mahallelinin çoğunluğu, o güzelim bağ
ve bahçeleri kaderlerine terk edip, kendilerini
ve çocuklarını adeta dört duvar arasına hapsedip apartmanlarda yaşamaya başlamışlardır.
Bu nedenle mevcut eski evlerin çoğunluğu ya
tamamen harabeye dönmüş ya da yıkılmak
üzeredir. İkinci neden ise, miras paylaşımı
sonucunda yeni sahiplerin vurdumduymazlığı nedeniyle o güzelim bağ ve bahçelerin yok
olmasıdır.
1990 öncesinde, bugünkü gibi her evde bir
araba olmadığı için, Bitlis’in diğer mahallelerinde ikamet edenler yaz ayları gelince Belediye otobüslerine binip Avih Mahallesini piknik yeri olarak seçiyor ve akşama kadar Merkava Uzun Bağlarda eğleniyorlardı. O güzelim
bağların suyu, ağaçları, dutları ve diğer meyve
ağaçları bambaşkaydı. Merkava bağlarını ortadan ikiye bölen bir dere akıyordu ki, seyrine
doyum olmuyordu. Bitlis’in değişik mahallelerinden buraya gelenler hem eğleniyor hem
de halı, kilim ve yünlerini getirip bu derenin
o berrak suyunda yıkıyor, akşam kuruyunca
toplayıp tekrar evin yolunu tutuyorlardı.
Merkava Uzun Bağların bugünkü durumu
insanı üzüyor ve derinden etkiliyor. Çünkü
bir zamanlar bu bağları görenlerin, buralarda
güzel günler geçirenlerin ve hatta buralarda
büyüyenlerin bütün anıları adeta yok edilmiş, ağaçların tümü kesilmiş, yeşil alanlar yok
edilmiş, her taraf adeta taş ve toprak yığını
haline dönüştürülmüştür. İnsanoğlu bir eser
yapayım derken doğaya öyle zararlar veriyor
ki, eski halini tamamen ortadan kaldırıyor,
tanınmayacak derecede tahribata uğratıyor.
Merkava Uzun Bağlardan geçen çevre yolu
Bitlis çarşısını rahatlatmış ancak bu güzelim
doğa harikasını perişan etmiştir. Umarım Bitlis Valiliği ve Bitlis Belediyesi biran önce Karayolları Genel Müdürlüğü nezdinde gerekli
girişimlerde bulunarak yok edilmiş ağaçların
yerine yenisini dikerek, taş ve toprak yığınlarını ortadan kaldıracak düzenlemeler yaparak
böylece yeşil alan olarak Bitlis’e ve 8 Ağustos
Mahallesine kazandırırlar.
Gittikçe yozlaşmış bir şehir kültürünün
içerisine doğru sürükleniyoruz. Adımız belki şehir ancak gerek yaşam standartlarımız,
gerekse şehrin altyapı sorunları, imar biçimi,
coğrafi şekilleri, gelenek ve göreneklerimiz,
eğitim ve kültür yapımız dikkate alındığında
şehirleşmenin ötesinde hâlâ köy statüsünden
öteye gidememişiz. Çarşı merkezindeki yollar ve kaldırımlar bilinçsiz esnaflar tarafından
işgal altına alınmış, yolun orta yerine atılmış
sandalye ve masalar, karmakarışık park halindeki araçlar, sıvasız, plansız ve şekilsiz binalar ve daha birçoğu. Budan on-onbeş yıl
önce belediye otobüsleri vardı, vatandaş rahat
rahat otobüslere binip sabahları çarşıya akşamları da evine dönebiliyordu. Ancak, şehir
içi taşımacılıkta hangi akla ve mantığa binaen
102
belediye otobüslerinin kaldırıldığı, hiçbir düzen ve memnuniyetin olmadığı, halkın adeta
küçücük minibüslere muhtaç bırakıldığı ve
vatandaşların aileleri ile birlikte şehir içi yolculuklarda büyük zorluklarla karşılaşmakta
olduklarını üzülerek müşahede etmekteyiz.
Oysaki durum böyle olmamalı, mahallelere
minibüslerin yanında belediye otobüslerinin
de sefer yapması gerekiyor. Böylelikle vatandaşların rahatlıkla şehir içi yolculuk yapması
sağlanacaktır. Şehir yaşamında bütün fiziki
yapılar, mekanlar insana hizmet vermek için
yapılır. Şehirlerde, sosyal ve kültürel yönler
öne çıktığı ölçüde insana hizmet verilir. Bitlis
eğitimde başarısı ile belli bir yere gelmiş ise,
bu başarıyı şehirde bütün alanlara yaymamız
gerekmektedir. Yoksa sınırlı bir başarının şehirde yaşayanlara hiçbir faydası olmaz. Umarım yetkililer şehirdeki bu karışıklığın önüne
biran önce geçip şehiri düzenli, yaşanabilir,
çarşı kaldırımlarını ise yürünebilecek ve gezilebilecek bir yer haline getirirler.
küçük kardeşi Feyzullah Ensari Hazretleridir.
Bitlis tarihine bakılınca, bu tarihin Yenitaş dönemine kadar uzanması ve bu dönemin M.Ö. 3000 yıllarıyla 9000 yılları arasını
kapsaması, oldukça zengin bir tarihi geçmişe
ve kültüre sahip olması nedeniyle günümüze
oldukça değerli eserlerin kazandırılması sonucunu doğurmuştur. Bitlis’te 436 adet tescilli
taşınmaz kültür varlığının bulunması yanında inanç turizmi açısından da çok değerli
şahsiyetleri bünyesinde barındırmaktadır. En
önemli şahsiyetlerden biri İstanbul’da medfun bulunan Eyyüb el Ensari Hazretleri’nin
Müdürlüğü tarafından Bitlis Eren Üniversi-
Feyzullah Ensari 639 yılında Bitlis’i fethetmek
için gelen İyaz bin Ganem komutasındaki
ordunun alemdarı (sancaktarı) olarak Bitlis’e
gelmiş. Savaşta yaralanan Feyzullah Ensari
Hazretleri Bitlis’e getirilmiş. Şu anda mezarının bulunduğu ve türbe olarak kullanılan yer
o tarihlerde sağlık ocağı olarak kullanılmış.
Tedavi için sağlık ocağına getirilen Feyzullah
Ensari Hazretleri, burada şehit düşünce, kendisi için yapılan türbeye defnedilmiştir. Sağlık
ocağı olarak kullanılan yere “Alemdar Baba
Türbesi” adı verilmiş. Bitlis tarihi ve kültürel
açıdan bu denli zengin olmasına rağmen yerli ve yabancı turist ve turizm geliri açısından
maalesef hak etmediği bir yerde bulunmaktadır. Bitlis’teki tarihi mekanlar, tarihi eserler ve
inanç merkezleri gezildiğinde tanıtım açısından hiçbir bilginin bulunmadığı görülmekte,
ayrıca, gezilen yerleri tanıtacak bir rehbere
de rastlanılmamaktadır. Örneğin; Olağanüstü
güzellikte olan El Aman Hanı Vakıflar Genel
tesine verilmiş, ancak atıl ve boş bir şekilde
durmaktadır. Handa bir iki bekçiden başka
hiçbir şey bulunmamaktadır. Sadece gün boyunca yerli turist akınına uğramakta, tanıtımı
açısından ise hiçbir bilgi, belge veya broşür
bulunmamaktadır. Umarım yetkililer bunu
biran önce dikkate alır, gerekli çalışmaları yapar ve bu güzelim eserleri insanlığın görmesine vesile olurlar.
103
Saygılarımla…
Bir Anı
Mehmet Hilmi MUTLU
Edebiyatçı ve Hukukçu
B
itlis Eren Üniversitesi için elimden
geldiği kadar çaba sarfediyorum. Liseden arkadaşım ve eşimin akrabası olan
Yahya Eren ve ailesinin pek kıymetli varlığı
olan merhum Nurullah Eren’in feci bir uçak
kazasında vefat etmesininde vesile olarak
süreci hızlandırmasıyla muhterem aile mensuplarının samimi ve olağanüstü gayretleriyle kuruluşu tamamlanan bu müstesna eserin
Bitlisimizin makûs talihini yenmesinde bir
öncü olacağı kanaatindeyim. Bu büyük eserde
bir katkım olması amacıyla ben de imkânlarım dahilinde Kuseyrioğlu sülalesinden olan
ailemden kalmış olan Hersan mahallesi Avih
semtinde bulunan doğduğum ev ve bahçemi
bağışladım. Buna ilaveten bitişikteki Devhale
Vakfı tarlasındaki 3,5 dönümlük yonca tarlasının da katılabilmesi için sahibi bulunduğum devremülk hissesinin değerlendirilmesi
ve bedelinin bu işe harcanması için tapusu ile
birlikte gerekli yetkiyi Bitlis Milli Eğitim Müdürü Mehmet Emin Korkmaz Bey’e verdim.
İnşallah netice alınır. Bu konudaki girişimlerim devam etmektedir. Yine buna ilave olarak
lise yıllarımda yaz tatillerinde Karayollarında
puantör olarak çalışırken, dönemin Tatvan
Belediye başkanı rahmetli Çerkez Barut’un
bedeli karşılığı satışa sunduğu arsalardan olan
ve halen Tatvan ilçesi sınırları içerisinde bulunan arsamı da değerlendirerek, ev ve arsanın bulunduğu araziyi katıp büyüterek oraya
büyük bir ilim yuvası kazandırmak istiyorum.
Bu nedenle 2008 yılında değerli hemşerilerim
Yahya ve Ahmet Eren Bey’leri İstanbul’daki
makamlarında ziyaret ederek yukarıda anlattığım hususları ilettim. Yahya Bey’in yurtdışında olması nedeniyle Ahmet Bey ile durumu istişare ettik ve Bitlis ile Tatvan ilçesindeki
arsaların tapularını kendisine verdim. Kendisi
son derece ilgi göstererek; “Hakim ağabey, in-
şallah 8 Ağustos’ta Bitliste tekrar buluşur, yerinde inceleriz” dedi ancak o sene talihsiz şekilde kolu kırılınca Bitlis’e gelemedi. Allah’ın
izniyle inşallah bu sene buluşmak nasip olur.
Bu süre zarfında devamlı olarak Bitlis Milli
Eğitim Müdürü Kızılcamii Vakfı ilgilileri ve
lise arkadaşım Hikmet Kuşcu Bey’le devamlı
görüşerek sonuç almaya gayret ettim.
İnşallah bu gayretlerim neticesinde bir
ilim yuvasının doğduğum topraklarda yükseldiğini dünya gözüyle görmek bana da nasip
olur. Çünkü daima göz önünde bulundurduğum, Ziya Paşa’nın oldukça manalı sözleriyle
vücut bulan bir husus vardır; “İnsana sadakat
yakışır görse de ikrah, doğruların yardımcısıdır Hz. Allah…”
Zira bağışladığım ev ve arsa ile ilgili öyle
iç açıcı bir durum ortaya çıktı ki, bu sözün
doğruluğunu bir kez daha yaşayarak görmüş
oldum. Diyarbakır-Tatvan güzergâhını bağlayan tünel bu bölgeye olan ulaşım imkânlarını
da oldukça arttırarak projenin hayata geçmesi
için oldukça avantajlı şartlar oluşturmuştur.
Ankara’daki ve bir çok şehirdeki üniversitelerde olduğu gibi şehrin çeşitli yerlerinde
üniversite yerleşkeleri oluşturulması ve bazı
fakültelerin şehrin değişik bölgelerinde inşa
edilmesi yaygın bir uygulama olarak gözlemlenmektedir.
Netice itibariyle benim arzum; dedem
Şeyh Seyit ve babam Abdulhadi Mutlu’nun da
mensubu olduğu yüzyıllar boyu ilimle uğraşmış nice insanların içinden çıktığı Kuseyrioğlu sülalesine uygun bir tesisin bu bölgede inşa
edilmesidir.
Gayret bizlerden, neticesinin alınması
yüce Allah’tandır.
104
Saygı ve sevgilerimle…
Minneapolis-St.Paul (Twin Cities)
Cahit ZÜLFİKAR
Minnepolis Amerika Birleşik Devletlerinin Minnesota Eyaletinin en büyük şehri ve de
Eyalet başşehridir. Minnesota Eyaleti ABD’nin
en kuzeyinde olup komşu Kanada Devletinin
sınırındadır. Bu Eyalet çok geniş, düz ve verimli topraklarla, kuzeyinde de yellowstone denen
bir de milli parka sahiptir. Eyaletin nüfusu 5,5
milyon civarındadır. Nüfusun çoğunluğunu Alman ve İskandinav kökenliler oluşturur. 10.000
(onbin) in üstünde göle sahip olduğu için Eyalet
ambleminde 10.000 göl diye de yazar. ABD de
her eyaletin bir amblemi olur. Mesela Newyork
Eyaletinin amblemi elmadır. v.s. Eyalet Başşehri
Minnepolisın bir diğer adı da Twin City (Tivin
siti)’dır. Yani ikiz kent diye de söylenir. Bu şehrin
nüfusu 1,5 milyon kadardır. Dünyada en iyi yaşanabilir, şehirler sıralamasında ABD’de birinci
durumdadır. Minnepolis denen bu şehir Minnepolis ve Sempol’dan oluşur. Bu iki yerleşkeyi
Misisipi Nehri ayırır. St. Paul (senpol) rakım
olarak daha yüksektir. Ayrıca en yüksek noktasında devosa senpol katedralı yani senpol kilisesi bulunduğu için şehrin ikinci yarısı senpol
adıyla adlandırılır. Bu iki yerleşke yatay yerleşim
tarzında birbirlerine bağlıdır. Yan yana bahçeli
tek veya iki katlı evler, geniş cadde ve sokakları
ile çok muntazam inşa edilmiştir.
Bunu Bitlis’teki gelişmeye katkı sağlayacak
bir değerlendirme olarak kaleme aldım ve bu
örnekle söze başladım.
Gelelim İlimizle olan ilişkisine, Ülkemizde yol inşaatı standardı yükseldikçe artan hız
yerleşim merkezlerini de yakınlaştırıyor. BitlisTatvan bu durumdan çok etkilenmiştir. Minnepolis-Senpol tarzı bir birleşme ileriki yılların bir
gerçekliği olacak kanaatindeyim.
Zaten Bitlis ve Tatvanlının da kalbinde yatan
bir arzudur bu birleşim. Bu Bitlis-Tatvan ikiz şehir (Twin City) tarzı bir oluşum kendiliğinden
oluşmaktadır. Manzaraya bakıldığında görünen
olay şu, Bitlis-Tatvan ara mesafesi 24 km dir. Bit-
lis Başhan (Muş yol ayrımı) 12 km olup şu anda
Bitlis’in Tatvan tarafına uzantısı Muş yol ayrımına dek meskenleşmiş durumdadır. Tatvan’ın
Bitlis tarafına genişlemesi de 3-4 km. yi bulmuş
durumdadır. Sadece 8-9 km. lik Rahova düzlüğü boş görünümdedir. Rahova’nın ortasından
geçen transit Devlet yolunun “Eski bir karayolcu
olduğum için” hatırladığıma göre istimlak genişliği 100 m. civarındadır. Bu geniş yol büyük
bir bulvara dönüştürülerek şehirlerarası transit
devlet yolu çevreye kaydırılabilir. Bu şekli ile ortada çok geniş bir bulvar çevresinde geniş cadde
ve sokakları olan tek ve çift katlı evlerle yatay
yerleşimi sağlanmış Minnepolis-Senpol tarzı bir
Bitlis-Tatvan ikiz şehir oluşturulabilir. Bu geniş
bulvarın ortasından geçen bir de hafif raylı sistemin olduğunu düşünebilmek ne de güzel olur.
Bu bir ütopya değildir. Bu 20-30 yıl geleceğin bir
gerçeği de olabilir. Kaldı ki çok soğuk karı kışı
olan bir Rahova 45 derece kuzey enlemindeki
Minnepolis kadar karlı kışlı da değildir. Üstelik Rahova’nın yanı başındaki Nemrut Dağının sıcak su kaynaklarından temin edilebilecek
termal enerjinin bu yeni oluşabilecek ortadaki
Rahava yerleşkesinin ve hatta bütün ikiz şehrin
ısınması için de hazır bir imkândır.
Bu meyanda çevre dağlardaki bilinçsiz kesilerek, içine bilinçsiz bir şekilde keçi sürüleri
yaydırılarak cılızlaştırılan meşe ormanlarının
korumaya alınması ile 20-30 yıl içinde çevresi
yeşil ormanlarla kaplı imarı daha düzenli ve intizamlı modern bir ikiz şehir oluşabilir. Bu tarz
bir oluşumda Bitlis kesimi tarihi turistik değerleri, Tatvan kesimi de Van Gölünün yaz turizmi
için sağlayacağı olanakları ile ve de Nemrutun
yaz ve kış turizmindeki imkânları Ayrıca orta
yerde yani Rahova’da Üniversitesi iş merkezleri
tamamlanmış geniş cadde ve sokaklarda sıralanmış tek ve çift katlı evleri, hafif raylı sistemi
ile Batı tarzı bir yerleşke neden olmasın bu bir
hayal olabilir. Unutmamak gerekli ki hayallerle
hakikatlere ulaşılır diye de bir gerçeklik vardır.
105
Bitlis’in Eğitim Başarısı
Fehmi HASPOLAT
T
ürkiye’de siyasi iktidarlar bölgeler ve
iller arasında kalkınma dengesi gözetmemişlerdir. Bitlis İlimiz de ne yazık ki, bu
olumsuzluğu yıllarca yaşamıştır. Şehrimize
devlet imkânları yeterince gelmeyince Bitlis
birçok alanda kalkınmışlık ve başarı düzeyinde en geri iller arasında yer almıştır. Ancak
günümüzde bu makûs kaderin yenildiğini
görmekten mutluluk duymaktayız.
Bitlis kalkınmışlık düzeyinde birçok sahada olduğu gibi sosyo-ekonomik ve eğitim
alanında da Türkiye ortalamasının altında
kalmıştır. Geçen yıl ve bu yıl Üniversite Giriş
Sınavlarında yakaladığı başarılardan kıvanç
duydum. Bu yıl da Türkçe ve Sosyal Bilgiler
alanında Bitlis’in birinciliği yakalaması son
derecede eğitim ve öğretimde övgüye değer
bir gelişme olmuştur. Bize bu sevinci yaşatanlar kuşkusuz Bitlis’in bugün kavuştuğu olanaklar ve bu kalkınmayı gerçekleştiren topyekûn çevrelerdir. Onlara sonsuz teşekkürlerimi iletiyorum.
Bitlis öğrencisinin bu başarının temelinde
bugün kavuştuğu son derecede olumlu eğitim
ve öğretim olanakları yatmaktadır. Bunu gerçekleştiren en önemli faktör ‘Bitlis Eğitim ve
Tanıtma Vakfı (‘BETAV’) ve onun hamiyetli
üyeleri Bitlisli işadamlarının yaptığı katkılardır. Bunun yanında gayretli öğretmenlerimiz
ve yöneticiler olmak üzere topyekûn Bitlis’in
kendi potansiyelidir. Onları yürekten kutluyorum. Üniversite giriş sınavlarında başarı
bununla yakalanmıştır. Bu başarı tablosu ile
sevindik. Başarının devamı için bu olanaklardan yararlanan Bitlis öğrencilerine geçmişten
bazı hatırlatmalarda bulunmak isterim.
Bitlisli gençler olarak çok şükür bugün
sizin kavuşmuş olduğunuz olanaklardan
yoksun olarak bizler geçmişte sıkıntılar ve
engeller yaşadık. Bu konuda kendi yaşadıklarımdan örnekler sunarak geçmişteki durumu
hatırlatmak isterim.
Bitlis uzun yıllar lisesiz bir il idi. Yüksek
öğrenim yapmak isteyenler bu nedenle Üniversite’ye gidemediler. İçlerinden ekonomik
durumunu zorlayan pek az aile çocuğunu bölgede tek var olan Diyarbakır ya da Erzurum’a
gönderebilmiştir. Bitlis liseye ancak 1955
yılında kavuşabilmiştir. Ancak ne var ki bu
liseye yıllarca yeterli öğretmen atanamamış,
derslerin pek çoğu boş geçmiş, bazen de dışarıdan yeterli olmayan elemanlarla öğretim
vermiştir. Bölgedeki diğer liseler gibi yetersiz
bir öğretim verilmiştir. Bu nedenledir ki, Bitlis lisesi ‘Palas Lise’‘diye gelip gidenin mezun
olduğu lise olarak nitelenmiştir. Ancak buna
rağmen yine de mezun olan pek çoğu gençler
gittikleri üniversitelerde başarılı olmuş, bunlar arasından Bitlis için övünç kaynağımız değerli şahsiyetler yetişmiştir.
1960 yılına gelindiğinde ‘Palas’ diye nitelendirilen Bitlis Lisesi’ne Vecihi Timuroğlu
Müdür olarak atandı. Her zaman şükran ve
minnet duygularıyla anacağımız Müdürümüz çok değerli ve deneyimli bir eğitimci
olan Vecihi Timuroğlu; Lisenin içinde bulunduğu durumu anladı, olumsuz imajı silmek
için reform niteliğinde büyük çabalara girdi.
Kısa zamanda olumlu gelişmeler ve disiplin
sağladı.1960 Haziran döneminde lise mezuniyet sınavına girdik. Müdürümüz Timuroğlu
çok ciddi ve disiplinli olarak gerçekleştirdiği
bu sınavdan Bitlis Lisesi Edebiyat Bölümünden yalnızca iki öğrenciyi mezun etti. Bunlardan biri ben idim. Bu durumu kendimi
övmek amacıyla değil, Timuroğlu’nun Bitlis
Lisesi’nde ve Bitlis’te gerçekleştirmek istediği eğitimdeki kalitesini belirtmek için örnek
106
olarak verdim. Denilebilir ki, Timuroğlu’nun
bu uygulamasıyla lisenin ve yeni lise binasına
taşınmakla 1960’lı yıllarda Bitlis’te ortaöğretimde eğitim ve öğretimde başarılı bir Vecihi
Timuroğlu kalitesi yaşanmaya başlanmış, bu
durum Bitlis’te ortaöğretimde günümüzde
olumluya gidecek yolda bir başlangıç olmuştur.
Bitlis’in uzun yıllar diğer illerin kavuştuğu
iyi eğitim ve öğretim olanakları yoksunluğundaki sıkıntıları bizler yaşadık; bugünkü
Bitlisli öğrenciler şükür ki, bu bizim çektiğimiz sıkıntıları bugün artık yaşanmıyor. Yoksulluğun ve sıkıntının pençesinde okumak
için mücadele verdik, çok sıkıntılar yaşadık.
Sokak lambasının altında derslerimize çalışırdık. Doğru dürüst ders araç ve gereçlerimiz
yoktu. Ne bir dergi ne de yardımcı bir kitap
bulamazdık. İl kütüphanesi zengin sayılmazdı. Tekel tütün fabrikasının sigara paketi
kâğıdından ve matbu evrakların arka beyaz
yüzlü kâğıdından defter yapardık. Yardımcı
kitap ,dergi diye yararlanacağımız kaynaklar
da yoktu.Yüksek öğrenime gitmek isteyenlere
ne burs ne öğrenim kredisi ne de bir yerden
hiçbir himmet yoktu. Âdeta yer demir gök bakırdı.
27 Mayıs 1960 ihtilalinin yaşandığı günlerde Bitlis Lisesi’nden mezun olduğumda
idealimdeki fakülteye gitmek vardı. Ancak ne
var ki, o gün bugün var olan olanaklar yoktu.
Üniversiteyi büyük sıkıntılar içinde okuduk.
Burs alıp okumak için birçok kapıyı çalmış,
ancak olumsuz sonuç almıştım. Bitlis Belediyesi’ni de denemek istedim. Saygıdeğer Lise
Müdürüm Vecihi Bey’in elime sıkıştırdığı başarı belgesi ve umutla burs almak için Bitlis
Belediyesi’ne ’ye gittim. Belediye Başkanlığı
koltuğunda oturan dönemin sıkıyönetim Bitlis Valisi ve aynı zamanda Belediye Başkanlığına da bakan Vali Vefa Poyraz’ın huzuruna
mahcubiyet ve korku yaşarak çıktım. Burs
almak istediğimi belirttiğimde; “Belediye olarak şimdiye kadar burs verip yardım ettiğimiz kimseler Bitlis’e gelerek bir hizmette bu-
lunmamıştır. O nedenle bundan böyle hiçbir
kimseye burs vermeyeceğim.” diyerek aldığım
cevapla mahzun ve çaresizlik içinde geri çevrildim. Bu durumu, bugün Bitlis öğrencisinin geçmişin bu mahzun tablosuna bakarak
yüksek öğrenim yapmaları için son derecede zengin olanaklı koşullardaki şansa sahip
olduklarını görmelerini, bunun kıymetini
bilerek bugün bizleri mutlu eden üniversite
girişindeki birincilik meş’alesini daima tutmalarını beklediğimi belirtmek için yazdım.
Bitlis öğrencisinin geçmişte yaşadığımız
bu olumsuz tabloya bakarak ,bugün kavuştuğu ileri düzeydeki eğitim ve öğretim olanakları karşısında ne derecede şanslı olduklarını
bilmeleri gerekir. Buna gıpta etmemek ve sevinmemek elde değil! İlimizde geçmişteki tek
devlet lisesine rağmen bu gün hamiyetli Bitlisli işadamlarımızın yaptığı pek çok eğitim
kurumları, BETAV’ın sunduğu burs ve krediler sevindirici bir tablodur. Öğrencilerimizin
bu olanakları iyi değerlendirmiş oldukları
daha da sevindirici olmuştur. Bundan sonraki
ümidimiz dileriz ki öğrencilerimizin bu olanakları yine değerlendirerek başarılarını devamlı kılmalarıdır. Dileğimiz Üniversite Giriş
Sınavı başarı tablosuna yansımış ‘Bitlis Eğitim
Markası başarısı’ diyebileceğimiz eğitimde
yakaladığımız bu son derece memnuniyet
verici zenginliği ileriki yıllarda daha geniş
bir öğrenci sayısında görmektir. Üniversiteye
gitmek isteyen Bitlisli gençler için bugün artık her olanak vardır. Öğrencilerimizin başarısız olmamak için artık hiçbir sebepleri yok.
Bitlis’in bu güne kadar dar olanakları içinde
kendini yetiştirmiş, ülke hatta dünya çapında
önemli bir yeri olan aydın kadrosuna yenilerinin katılmalarını beklemekteyiz.
Üniversite Giriş Sınavlarında bizlere başarı sevincini yaşatmada tüm emeği geçenleri
bir kere daha yürekten kutluyor, bu mutluluğun daim olmasını diliyorum.
107
Dedemin Kültür Mirası
Nurettin ÖLEKLİ
B
enim canımdan çok sevdiğim dedem.
İşte bak gene geldim. Her yıl sıla-ı
rahim yapmama günler kala beni büyük bir
sevinç ve heyecan sarar. Allah’a şükürler olsun beni sana kavuşturdu; sağlığında olduğu
gibi mezar taşını aynı tazelikle öpüyorum. Allah’tan sana ve yanında yatan iffet Neneme ve
bütün ehli islama rahmet diliyorum. Fatihamı
hepinize gönderiyorum.
Senin av Metelisin yıkılmış, yerle bir olmuş. Geriye kalan birkaç kekliği de yakalayıp
hayvanat bahçesine koymuşlar. Çocuklar gidip orda görsünler diye… Bu da yetmezmiş
gibi dernekler kurup hayvan hakları diyorlar.
Böylece doğayı yok ettiler. Canım Dedem!
Orman diye bir yer bırakmadılar. Yetişkin
meşe ağaçlarını kesip kesip yaktılar. Artık sıra
yerdeki köklerine geldi.
Dede dünyada iken çok çalıştığını biliyorum. Bizlere bıraktığın kültür varlıklarının
değerini ne yazık senin bıraktığın şekilde muhafaza edemedik.
Dede! Bahçemizde olan ceviz ağaçlarımızı güz ayında silkelerdin, içini çıkarır, garzan
üzümüyle cebinde taşır, biz çocuklara dağıtırdın. Bizler çok sevinirdik, adeta dünyalar bizim olurdu. Ne yazık ki o ceviz ağaçları yok.
Kesip kesip Ankara, İnegöl sitelerinde mobiya
sektörüne sattılar.
Sağlığında çocukları ve çocuk sesini
çok sevdiğini, çocukların buraya gelerek bu
haz’ran meyvelerini yediğinde nasıl memnun
olduğunu görür gibiyim.
Kurtuluş savaşından sonra babamı, amcalarımı, bibilerimi, çetin şartlarda büyütüp yetiştirmeni takdir ediyor, sizlere tekrar tekrar
Hak’kın rahmetini diliyorum. Canım Dede!
Dünyada bizim yanlışlarımızı gördüğünde kızar, gür kaşlarını çatar sert sert bakardın, ama
yine de vurmaya kıyamazdın.
Ben şimdi senin bize bıraktığın kültür mirasına sahip çıkamadığım için öbür dünyada
Hak’kın helal etmeyeceğinden korkuyorum.
Dede! Keklik avına çıkardın, kekliğin eti
şifadır diye mevsiminde bizlere yedirirdin.
Şimdi o keklikler artık Bitlis dağlarına gelmiyor küstüler. Dağlarımız onların seslerinden
yoksun… Bunun yanında pınarlar ıssız…
Haliyle bunların yokluğundan insan sağlığına
zarar veren börtü böcek türedi, can alıyorlar.
Dede! Güzelim Bitlis tütünü insan sağlığına zararlı olsa da gerçek o ki dünyada 2. kırat
olarak yerini almışken vurguncular buna da
el attılar. Bunun tohumlarını verimi çok olur
diye Muş Ova’sına birazını da Silvan Deresine
götürdüler, verim yükseldi ama maalesef kalite düştü. Böylece dünyada 2. olan Bitlis tütünü kayboldu gitti.
Dede! Hani sen meşe odunu külünden ve
hayvan gübresinden arı kovanı yapardın. Bu
kovanın içinde kara kovan balı, yetiştirdin. Bu
bal her derde şifa olurdu. O bal şimdi yetişmiyor. Duydum ki bu bal güneyde Pervari’ye
kuzey doğuda Anzer Yaylası’na yürüdü gitti.
Dede! Beni yanına alırdın beraber meşeye
giderdik. Orada meşeyi keser bağ bağ yapardık. Kışın o yaprakları dange yapar; hevirlere
yedirirdin. Onu yiyen hevirin eti çok lezzetli
olurdu.
108
Lokanta sahibi Büryancı İbo gelir, senden
satın alıp götürür ve Büryan yapardı. O büryanı da aldılar. Siirt’liler İstanbul Salı Pazarı’na götürdüler, kendilerine mal ettiler. Gümanımızda hiçbir şey koymadılar.
Dede! Bize halkoyunlarını sen öğrettin. En
iyisini de sen oynardın. Bu geleneğimizi yeni
kuşaklara aktarmamızı öğütlerdin. Maalesef
buna sahip çıkamadık. 1986 Türkiye 1. si 1987
ilkokullar arası Türkiye 1. si olan çocuklar, başarılarını muhafaza ederken “Kavaş” oyunumuzu çalıp götürdüler. Bu oyunun müziğini
değiştirdiler, bazı yörede “Şehani” bazı yörede
“Şemmame” diye oynuyorlar.
Canım Dedem! Gelelim senin çok sevdiğin türkülerimize… Erciş’liler götürdü Van
türküleri diye okudular. Öte yandan bir bölümü Elazığ’a bir bölümüde Adıyaman’a gitti.
Hatta hatta bizim Arafhane kültürü gece olarak düzenlenmeye başladı. Çok zoruma gitti.
Herhalde kültür hırsızlığı suç sayılmıyor. İnsan hak ve hürriyetleri var, müzik evrenseldir
diyorlar.
Canım Dedem! Kardeşin büyük amcam
Mahmut beş sene Rusya kamplarında esir
kalmıştı. Türkiye’ye geldiğinde ise ayağından
ve gözünden sakat kalmıştı. Bitlis’e girdiğinde
acaba kendi şehrime mi geldim demiş, oğlu
Nadir’e çık bakalım Bitlis yerinde duruyor mu
demiş. Oğlu Nadir döndüğünde Baba! Şehir
yerle bir olmuş sadece beş minare kalmış demişti. Maalesef bu ismi de alarak Newyork’a
götürdüler. Artık Newyork’ta Beş Minare olarak anılıyor.
Dede! Çok korkuyorum. İlerde Amerika
büyük uçaklar yapıp gelip minareleri, Dedenbanı’da alıp götürecekler mi? Aydınlarımıza
söyledim, iyi olur memleketimize turist getirirler, dediler.
Dede! Ecdadım benden öbür dünyada davacı olmaz inşallah!
Canım Dedem! Kurtuluş Savaşı’nda azimle verdiğiniz mücadele takdire şayandır. Bütün bunlara rağmen Bitlis ile simgelenen Delikli Taş’tan düşmana geçit vermediniz. Bitlis’i
koruyan bir kalkan görevi yapan bu taşı da
kırdılar, dağıttılar, talan ettiler. Gerekçe olarak
Van Gölü’ne feribot gemisi geldiği ve tırların
buradan geçemediğini gösterdiler. Halbuki bu
tırlar geri gidip, Diyarbakır, Bingöl, Muş güzergâhından Tatvan’a varabilirlerdi. Maalesef
bu tarih hazinemizde şimdi yok.
Dede! Elli yılım gurbette geçti. Batıda
bana nerelisin sorusu sorulduğunda gururla
Bitlis’liyim dediğimde beş minare veya delikli
taşı sorarlardı. Bu kültür varlığımızı da talan
ettiler.
Dede! Babama, bana ve torunlarına vasiyetindi. Kurtuluş Savaşı’nda Rus askerlerinin
dünyaca meşhur Bitlis Medreseleri arasında
bulunan Bitlis İhlasiye Medresesinin Altın
Kitabesi ve yine Şeyh Mehmed-i Küfrevi Külliyesi’nin altın kapısı gümüş kakmaları Rus
müzelerinde sergilenmektedir. Torunların bir
gün bunları geri getirecekler diye hep ümitle
yaşadın. Maalesef dede bunları da geri getiremedik.
Dede! Sözün kısası bir volkan gibi içim yanıyor bir gün çıkacağım Dedeban’ın tepesine
oradan bu dünyada bulunan tüm kültür hırsızlarına sesleneceğim. Her şeyimizi çalsanız
bile içinde yaşadığımız Bitlis’imizi, her derde
deva üçyüz pınarımızı hele hele dedelerimizin
mezarlarını çalamazsınız, diye.
Dede! Sen yerinde huzurla uyu, üzülme,
Allah’ın Rahmeti senin ve inananların üzerine olsun…
109
Bitlis’imizin Unutulmaz Öğretmenleri
Dr. Servet ZÜLFİKAR
B
itlis’in bağrından çıkan ve kendi genetik kodları içindeki tabii özellikleriyle
var olan çok özel insanlardan örnekler sunacağım.Asaleti, sağduyuyu, doğal yetenekleri
ve filozofik mizahi zekâyı farklı kişiliklerine
rağmen tümüyle benliklerinde taşıyan değerli
öğretmenlerimizden bahsedeceğim.
Evvelemirde dile getireceğim kişi 1950’li
ve 1960’ lı yıllara damgasını vurmuş değerli
eğitimci merhum Mesrur Özdemir hocadır.
Mesrur Özdemir yıllarca sürdürdüğü öğretmenliğinin devamında Bitlis Milli Eğitim İl
Müdürlüğüne getirilerek burada da önemli işlere imza attı.Bitlis’in o sürecinde eğitime yön
vererek büyük yetenekleri ve basiretiyle bir
yandan da yeni eğitimcileri yetiştirdi.Kentte
entelektüel iklimin oluşmasına öncülük etti.
Dönemin siyasi elitini ve kent bürokrasisini
yakından etkiledi.Bu özellikleri ve akil kişiliğiyle çok ünlendi.Emeklilik sürecinde de kent
insanı için açtığı mütevazi sayılabilecek yayınevinde dünya ve ülke klasikleri de dahil bir
dolu kitapla,yayınla insanımızı buluşturdu.
Dolayısıyla yetişmekte olan herkesin ufkunu
açtı.
Zülfikar Ailesinden Ayten Şener Bitlis’ten
istanbul’a giden ve orada Çapa Öğretmen
Okulundan mezun olup Bitlis’te görev yapan
Bitlis’li ilk bayan öğretmendir.
Aynı döneme denk gelen süreçteki büyük
eğitimci Nazmi Barutçu’dan da bahsetmeliyiz.Nazmi hoca öğretmenliği ve lise yöneticiliği dışında enfes kalemiyle önemli Bitlis
araştırmalarına,şiirlerine de yoğunlaştı.Bu
alanda güzel edebi eserler verdi.Bu hocaları-
mızın peşinden o yıllarda çok popüler olan
Mesut Kökalan ve Kemal Barut hocalarımızdan da gene sitayişle sözetmemiz gerekir.
Ancak nakledilenler ışığında bizlere intikal eden bu şahsiyetlerden sonra esasen Bitlis’te ilkokula başladığım 1960’lı yılların başları itibariyle 4 önemli öğretmenimizi sırayla
tanıtarak sözlerime yeniden devam edeceğim.
İlk olarak dile getireceğim merhum Bedrettin Kadirioğlu (1920 – 2000 ) ünlü Kazımpaşa İlkokulu’nun o yıllardaki ‘’Başöğretmeni’’ yani müdürüydü.Bitlis’in çok kadim bir
ailesine mensup olan hocamız daha sonrasında atandığı Bitlis’in İlköğretim ve Milli
Eğitim İl Müdürlüğü görevlerini de başarıyla sürdürdü.Kentin sosyal ve eğitim alanına
kattığı çok büyük eserler,yetiştirdiği binlerce
öğrenci, öğretmen ve eğitim adına bir dolu
güzelliklerle tanındı.Tek başına tartışmasız
bir şekilde Bitlis’in de Başöğretmeni oldu.
Soğukkanlı,mesafeli ve otoriter duruşuyla kent içinde yürüdüğünde yer gök susardı.
Önünde herkesin hürmetle ceketini iliklediği saygın kişiliğiyle çok geniş bir hayranlık
uyandırırdı.Hocamızın Bitlis’in gelmiş geçmiş
en başarılı ve yetenekli eğitimcisi olduğu hakkında herkesin ortak bir kanaati olduğunu da
son olarak ifade etmek isterim.
İkinci eğitimci figür olarak dile getireceğim Hikmet Gültekin hoca (1925- 2011)1963
yılından ve Kazımpaşa İlkokulu’ndan ilk öğretmenimdi.Okuma yazmayı bana öğreten
hocam kaderin cilvesi olarak babamla İlkokul’da aynı sınıfta okumuştu. Hocaların hocası olarak tanınmakta ve o güzelim topraklar-
110
da yani Tatvan’da yaşamını sürdürmekteydi.
Uzun yıllar yaşam gailesi nedeniyle arayamadığım 86 yaşındaki hocamla 2008 yılında
aradan tam 44 yıl geçtikten sonra yeniden
buluşup birbirimize sarıldık.O duygusal anları yaşarken ve gözyaşlarımız birbirine karışırken ‘’ Buraları terk edipte gitmedim evlat,
gidemedim bir türlü.’’ diyordu ‘’güzel’’ adam.
Başım sıkıştığında bir telefon mesafesinde
olan hocamı maalesef bu yıl yani 24 Temmuz
2011 tarihinde kaybettiğimizi Bitlis seyahatimde öğrendim. Oysa onu her daim arayıp
konuşuyordum tıpkı 6 yaşındayken eline verildiğim ilk çocukluk günlerimdeki gibi.Allah
rahmet eylesin, nurlar içinde yatsın.
Tanıtacağım bu diğer şahsiyet, Erzurum
İlköğretmen okulu mezunu olup, önce Diyarbakır’ın Hazro İlçesinde, sonrası Bitlis’teki
ünlü Kazımpaşa İlkokulunda görev yapmış
olan efsane öğretmenlerimizden Sebahattin
Ölek hocadır.Ölek hoca bilahare 1963’de açılmış olan Devrim İlkokulu ve devamında da
8 Ağustos İlkokulu’nda müdürlük görevlerini
başarıyla ifa etti .Merhum Sabahattin Ölek
hocamız (1931 - 1987) müthiş matematik ve
engin tarih bilgisiyle o yıllarda Bitlis’te çeşitli
ortaokul ve liselerdeki öğretmen açığını kapatmak üzere Valilik ve Milli Eğitim İl Müdürlüğünce zaman zaman görevlendirilen
hocalarımız arasına da girdi
Dördüncü sıradaki nev-i şahsına münhasır kişi,önemli mizahi özellikleriyle de bilinen ve hayatta tanıdığım en zeki insanlardan
birisi olan İzzettin Oto hocadır.O da tesadüf
eseri olarak babamın gene çok eski yıllardan
arkadaşıydı.Babalarımız gibi oğullar olarak
bizler de iyi arkadaştık.Evet merhum İzzettin hocanın oğlu sevgili Nurdoğan Oto ile
başka kentlerde büyüyüp yetiştik.Ancak bir
araya geldiğimizde ortak duygu ve heyecanları taşıdığımı keşfettiğim bir dostum ve arkadaşım oldu yıllar içinde.1980’ lerin hemen
başlarında,eğitimciliğinin son yıllarına rastlayan dönemde İstanbul Kocamustafapaşa’da
hocaya çok sık rastlardım.Bizim mağazamıza o yıllarda sık sık gelip babamla çıktıkları
Bitlis’e ve yaşama dair mizahi ufuk turlarını ömrüm oldukça hiç unutmayacağım.İki
zeki ve müthiş insanın leb demeden leblebiyi
anlayan,kaşla gözle bile konuşup anlaşabilen,
içinde derin zeka ve sofistike mizah içeren
sohbetleri çok ünlüydü.Ben çok yararlandım
o güzel konuşmalardan.Mizahi yanımın gelişimine çok büyük katkılar sağladı o derin
sohbetler.O yıllardan hocamızdan kalan somut bir iki olayı ve espriyi düşünürken imdadıma sevgili amcaoğlum Azmi Zülfikar
koşuyor.Belleğini konuşturarak 40 yıl öncesine bizleri götürerek İzzettin hocamızla yaşadıkları bir ortaokul anısına işi bağlayarak bu
büyük eksikliğimi de net olarak gideriyordu.
Kendisine binlerce kez teşekkür ediyor.Bu
müstesna hocalarımızdan vefat edenlere yüce
Yaradan’dan rahmet diliyorum .
Bu aşamada amcaoğlum Azmi Zülfikar’ın
Bitlis’te ilk ve ortaokul yıllarına ait yaşadığı ve
kulak misafiri ettiği çok değerli anılarından
bir bölümünü harfiyen ve eksiksiz olarak buradan sizlere aktarmak istiyorum.
- İlkokulu 1966-1971 yılları arasında Kazımpaşa İlkokulunda okuyan Azmi,İlkokul
öğretmeninin Bitlis’in orta yaş kuşağının en
yetenekli öğretmenlerinden Tahşut kökenli
Nazmi Saydam olduğunu,din derslerine de
merhum Bedrettin Kadirioğlu’nun girdiğini
de ifade ediyordu.
111
Haftada bir kez geldiği bu derste birçok
öğrenci hocamızın dışarıya ürkeklik ve korku
veren sert,mesafeli ve otoriter tavrı nedeniyle
o 1 saatlik dersi bile çok sıkıntıyla geçirdiklerini şimdilerde bile tekrar tekrar itiraf etmektedirler.
Sonrasında sözlüye kalkacak başka bir babayiğit arıyor hocamız ve ardından da gözü
bizim sevgili Azmi’ye takılıyor. Soru ise bu
kez ‘’peynir nasıl yapılır ?’’
Sevgili Azmi 1971 yılında ortaokula başladığı o yıllarda yokluğun okullarda da kendini
gösterdiğini, öğretmenleri olmayan bir çok
derslere okul dışından alınan desteklerle işin
halledildiğini hatırlatıyor.Bazen bir subay,bir
doktor,Bitlisli okumuş bir ağabeyimiz, bazen
de ilkokullardan müdür ve öğretmenlerin
gelip bu boş derslere girdiğini ve onlara bir
şeyler öğretmeye çalıştıklarını da sık sık anlatıyordu.
- Zıfkaroğli ( Zülfikaroğlu ) kah ( kalk)
bıze bi peynir yap gıra ( bakayım) !! diyor.
Azmi Zülfikar, öğrenciliğinde yaşadığı
en güzel olayların Bitlis Lisesi Orta kısmında’’ Tarım Bilgisi ‘’ dersinde yani bu derslere
girmeye başlayan Gazipaşa İlkokulu Müdürü
merhum İzzettin Oto zamanında meydana
geldiğine hemen dikkat çekiyordu ...
Hocamız bir süreliğine onun yüzüne bakıp
bakıp hiç konuşmadan duruyor.Devamında
da soruyor:
İzzettin Oto hoca derste sözlü yapacak.
Önce sınıf arkadaşı Veysel Gerçek’i kaldırıyor,’’ yoğurt nasıl yapılır’’ diye sormak yerine:
- E vallah olmedi.Senin yaptoğın bu peynıri ‘’it’’ yimez.Otır yeran ‘’içi’’ ( Azmi’ye de
not olarak 2 verdiğini söylüyor).Allah belan
verdi !!
- Veysel oğlım hele bıze bi yoğırt yap bahalım !!
diyor.Zavallı Veysel tahtada kızarıp bozararak :
- Hocam süti tencereye koyarem, kayner,
kayner, kayner, kayner !!
diyor ancak cümlenin arkası yok tabi.İzzettin hoca o anda bombayı patlatıveriyor:
- Gözın avucume ahe, süt çürüdi, çürüdi,
yiter kaynettın.Otur yeran,’’içi’’ ( not olarak 2
verdiğini söylüyor). Allah belan verdi !!
İzzettin hoca eliyle onu işaret ederek :
Azmi, İzzettin hocamızdan da cesaret alarak hem Bitlis şivesiyle konuşmaya hem de
otlu peyniri yapmaya bir anda başlıyor :
- Önce süti kazane koyerem, iyice kaynetürem, sore mayelarem, daha sore ‘’sirmo’’
otuni de katerem, diyerek işi de epeyce uzatarak ve köpürterek soruyu cevaplıyor kendince.
- Oldi ?
- He hocem oldi.
diye de sözlerini tamamlıyor.Tabi yıl sonu
geldiğinde bu notların hepsi çok daha yüksek
olan kanaat notlarıyla birlikte yer değiştiriyor.
Allah ahirete göçmüş olan tüm Bitlisli eğitimcilerimize, öğretmenlerimize, okullarımızın her kademesinde çalışanlara rahmet etsin.
Halen emekliliğini yaşayan ve görevde olanlara da sağlık ve mutluluklar versin diyerek
hepsine içtenlikli sevgi ve saygılarımı arzediyorum.
112
Eğitimde Bitlis Modeli
Cüneyt GÜNDOĞDU
Güçlü bir bağlılık duygusu vardır Bitlis insanının. Hem birbirine, hem memleketine. Bu
genetik özellikten midir bilmem, tüm hayatım Ankara’da geçtiği hâlde her sorana (göğsümü kabartarak) “Ben Bitlisli’yim” derdim.
Mutlu olurdum kendimi böyle tanımlayınca
nedense. Ana tarafından da ata tarafından da
Bitlis’in yaklaşık 500 yıllık ailelerinden olmamızın da etkisi vardı bunda belki ama en çok
o güzel şehrin bir kültür yatağı olduğunu bilmek beni böyle davranmaya itiyordu bence.
“Âlim” diyoruz ya; ilimden geçen ve geçilen yolların kesişim noktasıdır işte Bitlis. Yani
“âlim”dir Bitlis. Yazılan zaferlerin, okunan duaların, ilimin, bilimin, şiirin, duygunun bir
parçasıdır Bitlis. Ve tüm bunları her tür siyasi
görüşten insanla ama her tür siyasi görüşten
ari bir üslupla vücuda getiren BETAV. Bitlis
gencinin, çocuğunun sağlanan imkânlarla
neler yapabileceğini gösteren BETAV. Önderlik, önde gelmek ve geldiği yerin hakkını vermek…Birkaç yürekli, onurlu, umutlu, kararlı
insanın hikâyesidir BETAV. Karşılık beklememek, sabır, inanç ve güzel sonuçlar yaratmanın adıdır BETAV. Hasılı, ne yaptığını bilen
insanların, ne yaptığını bilen nesiller yetiştirmesinin adıdır BETAV.
Üniversite hayatım boyunca çevremdeki
hemşehrilerim kanalıyla adını sıklıkla duyduğum bir “kurum”du BETAV. Kurum diyorum,
çünkü BETAV gerçek manada kurumsallaşmış bir yapıdır. 80’lerin ortalarında tek istekleri maddi-manevi destekledikleri gençlerin
okumaları, iyi yere gelmeleri, Bitlis bayrağını
en yükseklere çıkartmaları olan Bitlisli hayırseverlerin buluşma noktası olan BETAV, kendisine bağlanan umutları boşa çıkarmamış,
bilakis beklentilerin üzerinde bir performans
sergileyerek Türk eğitim tarihine geçmiştir.
Her şey “özgüvende” yatıyor. Bir akrobat
“ben şimdi bu direğin tepesine nasıl çıkacağım” derse 1 santimetre bile yükselemez. Ama
yapacağına inanırsa o tepe senin bu tepe benim der. Kısacası, bir insan birinciliğe göz
dikmezse, onuncu bile olamaz. İşte işadamından siyasetçisine, bürokratından yazar-çizerine herkesin ortak emeğiyle Bitlis’te “ben yapamam” merkezli fikir zinciri son birkaç yılda
kırıldı. Ama bu kırıklardan can yanmadı, yeni
başarılar canlandı. Bu başarılar son iki yıldır
daha da artarak sürüyor. Memleketimiz, toprağımız, Bitlisimiz LYS’de Türkiye birincilikleri alıyor. “Başarılı öğrencilere burs vermek
için” kurulmuş dahi olsa BETAV, bir başka
ebedîliğin de tanımı oluyor bu yönüyle. O
da, “burs aldığı için başarılı olan gençler”dir.
Yani BETAV’ın her gayreti iki yönlü bir fayda
sağlıyor memleketimize. Başarılı olduğu için
bursu hak etmek; aldığı burstan dolayı başarılı olmak. Hem BETAV’a hem öğrenci kardeşlerimize müteşekkiriz.
Birçok eksiğine rağmen, aydınlık bir ülkede yaşıyoruz. Daha da aydınlık günler bizleri bekliyor. Aydın olmanın temelidir eğitim.
Saçılacak ışıkların, örnek alınacak adımların
nüvesidir Bitlis’teki bu başarılar. Yani, yet-
113
mez diyoruz bu başarılar. Dahası var çünkü.
Memleketimiz gibi olsun başarılarımız; Bitlisimiz gibi. Hani öyledir ya Bitlis. Bir tepeyi
aşarsın da Bitlis bitti zannedersin. Ama azıcık
gidince bakarsın bir mahallesi daha var. Sanki
yeni bir vadi, sanki yeni bir ırmak vardır her
bir tepenin ardında. Orada bizi bekleyen, güleç yüzlü, açık elli, hoş gönüllü Bitlisli’dir. İşte
o insanın çocuğu her türlü hizmeti hak eder.
Zira o çocuk, kendisine yapılan yatırımı boşa
çıkarmayandır; kendisine uzatılan eli geri çe-
virmeyendir. O ellerin daha da kenetleneceği
günler sandığımızdan yakındır. Uluslararası
spor müsabakalarının, film festivallerinin,
tiyatro buluşmalarının adresi olması Bitlis’in,
çok mu zor? Değil. Birinciliğe göz dikmeyen
onuncu bile olamaz demiştik ya, gerçekleşen
tablo zaten birinciliğin tablosudur. Ve eğitimdeki başarılar sanatta, sporda, ticarette de Bitlis’in devamlılığını sağlayacak diye düşünüyorum. Memleketimle onur duyuyorum.
Bitlis Eren Üniversitesi Spor faaliyetlerinden bir görünüm
114
M. Naim ŞEREFHANOĞLU
BİTLİS DAĞLAR İÇİNDE
GÜZEL VATAN BİZİMDİR
Bitlis dağlar içinde
Bahçe, bağlar içinde
Tarihi bir namı var
Eski çağlar içinde
Vasfa gelmez Türkiye’nin illeri
Gördüğümüz güzel vatan bizimdir
Elvan elvan açar çiçek gülleri
Miskler saçan gül gülistan bizimdir.
Bitlis’in çok sefası
Sağlam ab-ı havâsı
Bağından, bahçesinden
Gelir bülbül sedâsı
Gayret edip biz verelim el ele
Dönsün dağlar lale nergis sümbüle
Gonca açsın, naz eylesin bülbüle
İrem gibi bağ ü bostan bizimdir.
Bitlis, şarkın çırağı
İlm ü irfan yatağı
Kimya, maden dopdolu
Yayla ovası dağı
Gitti, gitsin tembelliğin çağları
Ağaçlarla bezeyelim bağları
Meşelerle onaralım dağları
Çamlar veren yeşil orman bizimdir.
Doğunun dürdanesi
Bitlis’tir bir tanesi
Âşıkını sayamam.
Hesapsız pervanesi
Tembellik yok, gayretlerin tam çağı
Çok verimli aziz yurdun toprağı
Her yerinde var madenler kaynağı
Çalışalım türlü maden bizimdir.
Fen, terakki bu milletin emeli
Saadetin, gayret, sebat temeli
Bu mısraı rast gelene demeli
Can verirsek elbet vatan bizimdir.
NAİM der ki çalışanlar öğünür
Miskin olan yaka yırtar dövünür
Arar isen, aradığın bulunur
Hizmet etsen gelen insan bizimdir..
115
Teneke
Mustafa KOÇAK
Emekli Öğretmen
Yollar tozlu, topraklı. Araçlar az ve kısıtlı,
çoğu kez kış mevsiminde yollar kapalı. İlden
ilçeye bile bazen yürüyen yolcular. Radyonun
her evde bulunmadığı, cep telefonu ve televizyonun hayal edildiği yıllar. Gurbeti yakınlaştıran, özlemleri gideren, zaman zaman da hüzünleri, sevinçleri, sevgileri taşıyan mektuplar. Yolu hasretle gözlenen postacılar, yıl 1970.
Elektrik yok. Gaz ve idare lambalarının
yetersiz ışığında ders çalışan, gözündeki ışıltı
lambadan daha güçlü olan çocuklar. Onlar ki;
çamurdan, taştan ve ağaçtan başka oyuncakları yok ama umutları, sevgiyle, saygıyla dopdoluydular.
Evine gelen öğretmenle, misafirle lokmasını bölüşen konuksever insanlar. İmkânların
kısıtlı ama sevginin, saygının, yardımlaşmanın, kardeşliğin yoğun yaşandığı, o güzel yıllar.
Doktor, hastane yetersiz. Sızlayan dişim
için sevk almaya gittim müdürüm: “Falanca
berbere git, benden selam söyle, dişini çeksin.
Evinde dinlen, görevine gel.” Ben de öyle yaptım.
Öğretmen arkadaşlarla bayram tatilini evlerimizde geçirmenin umudu ve sevinciyle,
ormandaki patika yolda 9 saat yürüdükten
sonra, ayrıldığımız köye yarım saatlik mesafeye gelmişiz. Yorgun, üzgün, endişeli ama esprili yolculuklar. Tıpkı: “Dere tepe düz gittim,
altı ay bir güz gittim, döndüm baktım bir arpa
boyu yol gitmişim” Tekerlemesinde olduğu gibi.
Hani, hayat boyu edinilen bilgi, beceri ve
kazanımlar vardır. Bazen de: “Bir insan ömrü
bütün bunlara yetmeyebilir.” Derler doğrudur.
Hepimiz biliriz. “Şöminesinde ısınan yaşlı ve
bilge kişiden küçük bir kız, ocak yakmak için
ateş ister. Yaşlı kişi, kızım kürek getirmemişsin ateşi nasıl götüreceksin deyince, küçük kız
ellerini birleştirerek avuçladığı külün üzerine
ateş koymasını söyler.” Pek çok bilgiye, deneyime sahip olan bu kişi küçük bir çocuktan da
bir tecrübe kazanmış olur.
Benzerlik taşıyan bir anımı sizlere aktarmak istiyorum: Okul yolunda, yağmur sonrası, suları çoğalan dereden geçmeye çalışan
öğrenciler dikkatimi çekti. Bir öğrenci, evinden getirdiği uzunca teneke kutuları ayaklarına geçirerek ıslanmadan karşıya geçti. Daha
sonra kutuları karşı tarafa fırlatarak diğerlerinin de ıslanmadan geçmesine yardımcı oldu.
Hepsi geçtikten sonra dönüşte tekrar yararlanmak için kutuları sakladılar. Başarmanın
sevinci içinde yollarına devam ederken öğretmenlerine de bir ders vermiş oldular.
O gün, imkânlar kısıtlı, okul, öğretmen
sayıları az, eğitim araç gereçleri yetersizdi.
Özveri ile görev yapan öğretmenleri, o günün
miniklerini, büyüklerini ve eğitime emeği geçen herkesi sevgi ve saygıyla anıyorum.
Bugün Bitlis dışında olsam da, yüreğimin
derinliğinde ilimiz, sımsıcak bir yer tutuyor.
Eğitimde ve birçok alanda yetenekli ve başarılı pırıl pırıl bir gençlik. Bu başarılarda büyük
emeği geçen hayırsever iş adamları. Bitlis’in
ve Bitlislinin kültüründe, gelişmesinde, tanıtımında çok büyük emeği olan BETAV. Gelişen bilimi ve teknolojiyi insanımızın yararına
sunan, anılan anılmayan herkese. Kültür ve
Dayanışma Derneğimize. İlimizin özverili ve
yürekli tüm insanlarına selam olsun. Bütün
bunlar yeter mi? Elbette hayır…
El birliği ve gönül birliği ile nice güzel yıllara, yarınlara…
116
Saygılarımla.
Doğduğum Şehir
Fatih ŞAFAK
Doğduğum Şehre...
Bitlis’te bir düşman çizmesi.
87 yılının soğuk bir kış gününde hayata
ve kırılası hain eli...
merhaba dediğimde Bitlis İlininde havasını
solumaya başlamıştım. Bitlis İli
Yetişir Mustafa Kemal
Komutan
ve Mehmetler ordusu
Alparslanı ve ordularını Anadolu seferleri sırasında uğrak yeri olan Ahlatta konuk ettiği
ve yeniden bizim olur.
gibi; benim de tam 4 yıllık bir uğrak yerim
Bitlis....
oldu.
Çok küçük yaşlarda bulunmamdan do-
...Tam 4 yıl boyunca
layı kaldığım yıllara ait hiç bir şey hatırlamı-
bebekliğimi yaşadığım bu şehirde
yorum ancak tarih sayfalarından ve şiirlerden
izler taşıyorum kaşımdaki bende...
ve Bitlisli tanıdıklarımdan tanımaya devam
Biliriz ki Bitlis İli Türklerin Anadolu ‘ya
ettim.
açılmasında çok önemli bir rol üstlenmiştir.
Kuruluşu 11. yy dayanmaktadır. Bir müddet
Muş iline ilçe olduktan sonra 1920li yıllarda
il olmuştur.İ smini Makedonya Kralı Büyük
İskender’in (Alexander), şehirde bulunan ka-
“Serap DEMİRTEPE ‘nin şu Mısraları da
bana Bitlisi tasvir eder nitelikte.
...ve burası Bitlis Çıplak dağların üstünde
ot bitmez anam.
leyi yaptırttığı Komutanlardan Bedlis’ten al-
Dağların yeşili arar özlem duyarsın.
maktadır.
Yollar bile sana dost değildir artık
Bitlis’in Kurtuluşuna dair
Yollar uzun ve suskun Yollar Gurbettir
Tarih anektodlarına baktığımda şöyle dü-
anam
şüyor ;
.. Atatürk’ün dilinden .
Bir yerde beş yıl otursaydım
Vakfınızın faaliyetleri ve çalışmalarından
dolayı tüm BETAV ailesine teşekkür ediyorum. Benim o yılda doğup büyümem ve bu
yıllara gelmem gibi BETAV’ın da aynı yılda
Bitlisi kurtaramazdım.
Bitlis İlinde doğup faaliyetleriyle büyüyen ve
ve Nevzat Bilgiç’e ait şiirde der ki ;
tanıtıma katkı sağlamaya devam eden bir va-
Bunu bilir Bitlisli.
Şükranla anılır Gazi.
kıf olduğunu görmekteyim. Doğduğum ile en
yakında gitmek istediğimi belirterek çalışmalarınızda başarılar diliyorum .
Ankara -2011
Kurtuluş savaşı öncesi,
117
BETAV Necibe Gencer Kız Meslek Lisesinin Açılış
Konuşması
M. Nezir GENCER
ve rahmete kavuşmuş tüm annelere rahmet
okumak, yaşayan annelerimizin de ellerini
öperek, sonsuz saygılarımı sunarak başlamak
istiyorum.
S
Necibe Gencer Kız Meslek Lisesi
ayın Milli Eğitim Bakanım, Saygıdeğer
Hanım efendiler, Sayın Valim, Sayın
Komşu ilimizin Valisi, Sayın Geçmiş Dönem
Bakanlarım, Sayın Milletvekillerim, Sayın
Rektörüm, Sayın Geçmiş Dönem Valilerim,
Sayın Belediye Başkanlarım, Sayın Kaymakamlarımız, Sayın Yargı Mensuplarımız,
BETAV Vakfımızın çok değerli Genel Başkanı, BETAV Vakfımızın çok değerli Onursal
Başkanı Cemil Özgür Ağabeyimiz, BETAV
Vakfımızın merkez ve şube yönetim kurulu
üyeleri, Bitlis’e hizmet veren çok değerli Yargı Mensupları, Güvenlik güçlerimiz, Bürokratlarımız, İstanbul dan, Ankara dan, İzmir
den, Bursa dan, Adana dan ve ülkemizin bir
çok yerinden teşrif eden çok değerli hemşerilerimiz, Çok değerli Bitlis de ikamet eden
ev sahibi hemşerilerimiz ve çok değerli basın
mensubu dostlarımız, Sevgili Öğrencilerimiz,
Evet, Sevgili Dostlar, Şahsım ve Gencer
ailesi adına BETAV Necibe Gencer Kız Meslek Lisesinin Açılış törenine hoş geldiniz, baş
ve göz üstüne geldiniz. Hepinize şükranlarımı sunuyorum. Sözlerime Benim annem
O analar ki: Kaç çocuk sahibi olacaklarına kendileri karar veremiyor, Çoğu zaman bir
ebe dahi bulamadan, canlarından can verdiler, onlarca kere ne hamileliklerinde nede doğum sonrası doktor yüzü görmediler, Bebeği
kız çocuğu olmuşsa hor görüldüler Ama o
analar kız erkek dinlemediler, Sevdiler, sevdiler, sevdiler, sardılar sarmaladılar, uyumadılar
uyuttular, Göğüslerinin birinden iltihap akarken öbürüyle emzirdiler, yemediler yedirdiler,
giymediler giydirdiler, Çocuklarına hiç öğrenmedikleri şarkılarla ninni okudular, kızarken, bile sevdiler, zalimlerden korudular, sıra
sıra büyüttüler, namuslu olmak birdir dediler,
fazilet yüzlerinden okunurdu gariplerin,
O anneler ki, onca çocuğun arsında büyüğün eskittiğini küçüğe yaptılar yamadılar,
yıkadılar sildiler süpürdüler, okula gönderdiler. Daha evlerde elektrik yoktu ki elektrik
süpürgesi olsun, ama onlar o koca evleri hatta
bahçelerini süpürge ile nefes nefese süpürdüler. Çamaşırı yıkama suyunu odun ocağında
bakır kazanda ısıttılar, Onlar ne yumuşatıcıyı
tanıdı nede deterjanı. Bir kalıp Hacı Bekir sabun en lüks olanı beyazlanmayanın imdadına
çivit yetişirdi. Hem dezenfektan hem de beyaz olmuyorsa mavi olsun diye ama kocalarına kolalı gömlek giydirdiler. Jilet gibi ütülü
pantolonlar. Bakır leğenler vardı kocaman
ister kendin yıkanırsın ister çamaşır yıkarsın,
118
Milli Eğitim Bakanı Nimet ÇUBUKÇU konuşma yaparken
İstersen helalle dikten sora aylık ekmeğinin
hamurunu yoğurursun eğer başka leğenin
veya çolun yoksa. Komşu hanımlar ekmek
pişirmeye, çamaşır yıkamaya biribirlerine
yardıma gelirdi. Eğer evde hizmetçiniz yoksa.
Bu üç beş zengin evde vardı, Evin alt katında bizimde bir gariban ailemiz vardı. Babam
iflas etmeden önce. O analar namazdan önce
uyandılar. Kışın zemherisinde üfleye püfleye
odun sobası yaktılar, kazanla su ısıttılar, Bu
İstiklal Maşı ve saygı duruşu
sobadan alınan ateşle çay pişirdiler, yemek
pişirdiler, Hep müşvik oldular, hep güler yüzlü oldular. Bir çift ayakkabı, bir iki fistan gibi
şeyler yeterliydi onlar için, boşanmak yoktu
kitaplarında benim bildiğim yetmişli yıllara
kadar hiçbir boşanma davası açılmadı Bitlis
ilinde. Çünkü onlara tembihlenmiş idi ‘Bu
evden gelinlikle çıktın, ancak kefenle geri dönersin’ denilmiş idi, kocanın iyisi kötüsü fark
etmezdi onlar için, çünkü onlar kadere tam
inanırlardı. Onlar her şeye ama her şeye katlandılar, çünkü hayat Bitlis anası için üç aşağı
beş yukarı zaten bu idi. 5 Vakit namazlarında
dua ettiler, evden her çıkışımızda arkamızdan
ayetel kürsü okudular.
İşte ben bu duygu ve düşünce içerisinde bu
kız meslek lisesini Sevgili anam Necibe şahsında, Rahmete intikal etmiş, Necibeler, Vafiyeler, Cemileler, , Haticeler, Edibeler, Vesileler
Nahideler, Gülperiler, Cemileler, Saniyeler,
Salimeler, Behiceler gibi kim var kim yoksa
119
tüm anneler adına yaptım bu okulu. Hepsinin ruhu şad olsun.
mühendis, hukukçu yanında Bitlis de görev
yapan öğretmenlerin başarışsıda ortadadır.
Sıfır liralık maddi güç, sıfır sermaye ile
yapılan başlangıçtan sonra BETAV Vakfı bu
gün için çok değerli gayrimenkullere sahip olmuştur. Artık BETAV Vakfının yaklaşık 5- 6
milyon dolar maddi gücü vardır. İstanbul ve
Bursa ve Ankara da gayri menkuller sahibidir.
Ödül Töreninden
BETAV
A
nalar gibi fedakardır BETAV. O yerine göre ana yerine göre de Müşvik bir
baba oldu Bitlisli için.Bu vakfı kuranlar, o dönem ki sivil toplum örgütlerine olan güvensizlik ortamında büyük zorluklarla karşılaştılar,
Vakıf 1987 yılında kuruldu. 1994 Vakıf toplu
olarak Bitlis e geldik. Memleket de gerçek bir
yangın vardı. Aslında vakfın görevi sadece
üniversite Bursu vermek olmasına rağmen,
bursla birlikte moral de dağıtmak gerekiyor.
Başlangıçtaki güvensizlik zamanla tam bir
güvene dönüştü. Kimse siyasi yönünü vakıf
hizmetlerine katmadı ve katdırılmadı. BETAV
özellikle Bitlis için bir şefkat eli oldu, Parti farkı gözetmeksizin memleketin parlamenterleri
de BETAV ı çok önemsediler, çünkü BETAV
particilik yapmıyordu. Tek amacı ülkemiz ve
ilimiz için fedakarlık yapabilen, çalışkan, eğitimli, ve yurt sevgisi ile mücehhez, gençlere
üniversite eğitimlerinde yardımcı olmak.
Sosyal Etkinlikleri, her yıl 8 Ağustos da il
dışında ki Bitlislilerin Bitlisi ziyaret etmeleri
1994 yılından beri bir gelenek haline dönüştü. Bu sayede bu şehrin insanları biri birilerini daha yakinen tanımak imkânını buldu.
Gençlerimiz danışacak ağabeyler buldular ve
onları örnek aldıklarını hissediyorum. Örnek
alıyorlar.
BETAV’da yönetim görevi almış veya BETAV üyesi veya vakıf üyesi olmasa da BETAV
faaliyetleri içerisinde Bitlis ilinde 6 yılda 7
okul bir spor komplesi Bitlis iline yapmak suretiyle inanılmaz bir eğitim seferberliği açıldı.
2008 yılında Kiler ailesinin yaptığı Fen Lisesi
kompleksinin açılışına geldiniz. 2009 yılında
da Eren Ailesinin büyük fedakarlığı ile yapılacak olan Bitlis Eren Üniversitesinin temel
atma törenine geldiniz. Aynı yıl BETAV Vakfımızın Onursal Başkanı Sayın Cemil Özgür
Ağabeyin Endüstri Meslek Lisesi Kompleksinin açılış törenine geldiniz. Bu yılda naçizane
BETAV çok büyük bir başarı ile bu görevini yaptı. 22 Öğrenci ile yapılan başlangıç
750 öğrencilere kadar yükseldi. BETAV bursu
alarak üniversite den mezun olan öğrenci sayısı 2500 kişiyi aştı. Bu gençler bir bölümü ilimizde görev yapmaktadır. Çok sayıda doktor,
120
Nezir GENCER açılış konuşması yapıyor
Bu kent de otelcilik yapmak çok zor. Ama
gençlerimizin Türkçe ve Sosyal yönleri çok
kuvvetli olduğunu söylemeye gerek yok. Onlar bu sene kendilerini ispatladılar.
Onlara biraz lisan birazda mesleki bilgiler
öğretilirse o zaman bizler de buralarda otel
açmaya cesaret edebiliriz. Çünkü eleman olmadan hiçbir şey olmuyor.
Folklör gösterisi
benim inşa ettiğim BETAV Necibe Gencer
Kız Meslek Lisesinin açılışına teşrif ettiniz.
Sizden öncede eski milli eğitim bakanımız
bize abone olmuştu. Aslında hakkını teslim
etmek gerekirse BETAV’a olan çok büyük katkılarının yanın da olup da BETAV dışında
kendi fedakarlıkları ile Bitlis iline okul yapma
fedakarlığı Eren ailesi ile başlamıştır. Ve açılışı Sayın Başbakanımız ve Milli Bakanımız
ve daha davetli birkaç bakanımız tarafından
yapıldı.
Hemen bir sonraki yıl temeli atıldı. Kardeşim Sadullah Gencer’in Ahlat ilçemizde inşa
ettiği Anadolu Lisesi Ve bir sonraki yıl Tatvan
ilçemiz de inşa ettığı Meslek lisesi, bununla
birlikte üçüncü yılınız oldu ki 8 Ağustoslarda
hep Bitlis de oldunuz. Çünki 8 yıldır ki BETAV üyelerinden birisi Milli eğitime bir hediye sunuyor.
Sayın Bakanım Şekil A da gözüktüğü gibi
Betav vakfı olarak her yıl 7 ve 8 ağustos tarihlerinde biz milli eğitim Bakanımızı Bitlise
getirecek bir sebep buluruz. Beklide Siz Kürsüye çıktığınız da diyeceksiniz ki siz azıcık
mola verin. Bu seferde ben şu eğitim vadisine
bir hediye vereyim. Mesela buraya uygulamalı
bir Turizm Meslek lisesi ne kadar yakışır. Ne
dersiniz sayın bakanım.
Bu sene lise mezunlarımız Üniversite sınavlarında Türkçe ve sosyalde Türkiye birincisi oldular. En büyük başarı kendilerine
sunulan imkânlardan yararlanmasını bilen
gençlerimizindir.
Milli Eğitim Bakanı tören alanına gelirken
Bu gençlerimizle bende gurur duyuyorum. Önce gençlerimizi tebrik ediyorum. Bizim göksümüzü kabartılar. Hele bu başarının
Türkçe ve sosyalden olmasının çok daha değişik bir anlamı vardı. Batılılar doğuluların diliyle alay ederlerdi. İşte gençlerimiz bu nedenle de çok terik ediyorum. Lütfen gençlerimiz
çok büyük takdiri ve alkışı hak ediyor..
2. sıradaki alkışı Milli Eğitim Bakanlığımız
ve eğitim kadromuz ve tabii ki öğretmenlerimiz, Onun için çok değerli Bakanımızı ve
onun şahsında öğretmenlerimizi alkışlayalım.
121
Peki bu sıralamada 3. sırada kim olmalıdır?
Tabiî ki BETAV bunun cevabı BETAV’dır.
Eğitimde Başarının Sırrı
Uğur NARİN
E
ğitimde ve hayatta başarılı olmanın
sırrı. Amaçlarınızı Belirleyin
Başarı için, öğrencinin hayattan ne beklediğini amacının ne olduğunu bilmesi gerekir.
Başarılı olmanın tek ve mutlak ölçüsü iyi
bir üniversiteye girmek, herkesin gıpta ettiği
bir mesleğe sahip olmak değildir. İnsan, yetenekli olduğu çok değişik alanlarda, severek
yapabileceği çeşitli işlerde kendini ortaya koyabilmişse, yaşamdan zevk alan biri ise, başarılı olmuş demektir.
Hayatta en büyük amaç mutlu olmaktır.
Her şey bunun uğruna yapılmaktadır. Ancak
herkesin mutlu olmak için kullandığı araçlar
farklıdır.
Sizler, üniversite sınavlarına hazırlanırken,
sizi mutlu edecek, severek yapabileceğiniz bir
mesleği elde etmeye çalışıyorsunuz. Ancak
sizi mutlu edecek mesleği ya da meslekleri önceden belirlemiş olmanız, çalışmanız için size
çok önemli bir yol gösterici olacaktır.
Çalışmanızın yönünün belirlemek ve çalışma isteğinizi sürekli tutmak için yapmanız
gereken en önemli şey, sizi ilerde mutlu edecek yolu belirlemektir. Neye ulaşmak için çalıştığınızı bilmeniz gerekir.
Planlı ve Programlı Çalışın
Amacınıza ulaşmak için hangi dersi ne
kadar çalışacağınızı, ne zaman çalışabileceğinizi, ne kadar gayret göstermeniz gerektiğini
bilmelisiniz.
Zamanı israf etmemek, en sağlıklı şekilde
değerlendirmek için, her etkinliği planlayarak
yapmak gerekir. En kullanışlı çalışma planı,
haftalık olandır. Haftalık çalışma planı yaparken, her gün, hangi saatlerde hangi etkinliği
yaptığınızı düşünerek, her etkinlik için belli
zamanlar ayırın. Dersi en verimli çalışabilmeniz için yapmanız gereken şey, dersinizi
engelleyecek etkenlerin en az olduğu saatleri
çalışmaya ayırmaktır.
Bunu saptadıktan sonra yapacağınız şey
ise, çalışmanız gereken dersleri, belirlediğiniz
saatlere dengeli olarak dağıtmaktır.
Planlı Çalışmanın Yararları
Her işe daha rahat zaman ayırmanızı ve
yapmak istediğiniz şeyleri daha huzurlu yapmanızı sağlar.
Hangi dersi çalışacağınıza karar vermemekten dolayı zaman kaybetmenizi, bir dersi
bırakıp diğerine geçmenizi önler.
Her derse yeterince zaman ayırmanın verdiği bir güven sağlar.
Günü gününe çalışma nedeniyle,sınav öncesi çalışma süresini kısaltır, sınav paniğini
önler ve çalışma verimini yükseltir.
Öğrenilecek konunun kısa bir zamana sıkıştırılması yerine, uzun zamana yayılarak
daha kalıcı ve etkili olmasını sağlar.
Anne-babanız ile aranızda ders çalışma
konusunda çıkabilecek anlaşmazlıkları önler.
Bilinçli bir plan yapmanız, derse kendinizi
daha kolay vermenizi sağlar.
Plan Yaparken Nelere Dikkat Etmeniz Gerekir?
Derslerin planını dengeli olarak yapın,
belli derslere ağırlık vererek, çalışılması gereken diğer dersleri ihmal etmeniz, amacınıza
ulaşmanızı güçleştirir.
Günde kaç saat çalışılması gerektiği, öğrenciden öğrenciye değişmektedir. Günlük
çalışma süresi, öğrencinin öğrenme kapasite-
122
sine, temel bilgisine, derslerdeki eksiğine göre
değişir. Bugüne kadar hiç çalışma alışkanlığı
edinmemiş bir öğrenci, başlangıçta daha az
bir çalışma ile başlayıp, gittikçe arttırabilir.
Günlük ortalama çalışma süresi olarak 4-5
saat verilebilir. Bu ihtiyaca göre azalır ya da
artabilir.
Ara vermeden yapılan uzun süreli çalışma
da, sık aralarla, uzun dinlenmeli olarak yapılan kısa çalışma da verimsiz olur. En uygunu,
40-50 dakikalık çalışma sonunda 5-10 dakika
bir ara vererek derse devam etmektir. Farklı
özellikteki derslere geçerken verilen ara biraz
daha uzun olabilir.
Planınızda derslere vereceğiniz çalışma
sürelerini, öğrenmeğiniz dersin özelliğine ve
sizin o dersteki başarı durumunuza göre ayarlamanız gerekir.
Aynı tür çalışma gerektiren derslerin ard
arda gelmesi yerine, değişik çalışma gerektiren derslerin ard yarda gelmesine çalışın.
Örneğin problem çözme gerektiren bir dersin
arkasına okuma, anlatma, yazma gerektiren
derslerin gelmesi uygun olabilir.
Zor dersleri en rahat anlayabileceğiniz
saatlere yerleştirin. Araştırmalar, en verimli çalışma saatlerinin sabahın erken saatleri,
öğleden sonra 14-16 arası olduğunu ayrıca,
yatmadan önce yapılan tekrarların yararlı
olduğunu ortaya koymakla birlikte, verimli
çalışma saatleri öğrenciden öğrenciye değişmektedir.
Tekrar için ayırdığınız saatler, genellikle
dersin sınıfta öğrenildiği zamana yakın saatler olmalıdır. Çünkü dersin sınıfta işlendiği
gün tekrar edilmesi unutma olasılığını azaltır,
öğrenmeyi pekiştirir. Ayrıca derse gitmeden
önce hazırlık yapılması da öğrenmeyi kolaylaştırır, dersi daha iyi izlemeye yardımcı olur.
Çalışma planınızda, derslerinizi mümkün
olduğunca günün aynı saatlerine yerleştirmeniz yararlı olur. Böylece her gün o saatlerde
derse kendinizi daha kolay verebilirsiniz.
Planınızda ilk çalışacağınız saate sevdiğiniz bir dersi koymanız, yine planınızı daha
kolay uygulamanıza, kendinizi derse daha kolay vermenize yardımcı olacaktır.
Yemeklerden hemen sonra çalışmaya başlamayıp, yemekten yaklaşık yarım saat kadar
sonra derse oturmanız daha yararlı olacaktır.
Planınızda, televizyon, müzik, arkadaşlık,
kitap okuma gibi etkinliklerle ders çalışma
saatlerini birbirinden ayırarak, bu etkinliklere
de belli süreler vermeniz, çalışma saatlerinde
aklınızın diğer etkinliklere takılmasını önleyecektir.
Şunu da önemle belirtmek gerekir ki, yeterince uykuya, dinlenmeye, rahatlatıcı, keyif
verici etkinliklere zaman ayırmadan çalışmaya gereğinden fazla zaman ayırmak, bir süre
sonra bıkkınlığa neden olabilir. Bu nedenle
asıl dikkat edilmesi gereken şey, çalışmaya
çok fazla yer verip, bunun bir bölümünü verimsiz geçirmek yerine, çalışma sürelerini en
verimli şekilde kullanma yollarını bilmektir.
Bu durum da, çalışma için daha az süre yeterli
olur.
Ders çalışmaya başlayabilme davranışı
“karar vermeyi” gerektirir. Çalışmaya başlamak için karar verebilmemiz ise ders çalışmaya yönelik olarak bildiklerimiz ile inandıklarımız arasındaki uyuma bağlıdır.
Programlı bir çalışmanın temelinde yatan
en önemli unsur “zaman denetimi”dir. Bizler
zamanımızı planlayarak geleceğimizi bugüne
taşırız. Aslında her öğrenci için zaman aynıdır. Her öğrenci için bir gün 24 saat, bir hafta
7 gündür. Önemli olan bu zamanı saptadığımız hedefler ve öncelikler doğrultusunda kullanmamızdır.
Hedeflerimizi belirleyebilmemiz için şöyle
bir liste yapabiliriz.
123
Hayat Amaçları (Uzun Vadeli)
Bir yıllık amaçlar (Orta vadeli )
Bir aylık amaçlar (Kısa vadeli)
10 yıl sonra neleri 1 yıl sonra neleri 1 ay
sonra neleri başarmış olmayı isterdiniz?
Elektrik Mühendisi Üniversiteyi Deneme
sınavında olmak isterdim. Kazanmak isterdim. Başarılı olmak isterdim.
Görüldüğü gibi bu hedeflerin hepsi birbirini tamamlayan ve biri olmazsa diğerinin de
olamayacağı türdeki hedeflerdir.
Belirlediğimiz amaçlara ulaşabilmemiz
için günlük faaliyetlerimizi “öncelik sırasına”
almamız gerekir.
Bir gün içinde yapılabilecek faaliyetleri alt
alta yazalım.
TV seyretmek
Arkadaşlarla buluşmak
Ders çalışmak
Müzik dinlemek
Yemek
Uyku
Şimdi de her faaliyetin önem derecesini
belirleyelim.
A. En yüksek öncelik (önem) derecesine
sahip (olmazsa olmaz grubu)
B. Orta derecede öneme sahip (olmalı grubu)
C. Düşük önem (öncelik) derecesine sahip
(olsa da olur olmazsa da grubu)
Planlama yapabilmemiz için kuralımız, A
grubu faaliyetleri bitmeden B; B grubu faaliyetleri bitmeden, C grubu faaliyetlerine geçmemek.
Bizler programlı çalışarak daha önce belirlediğimiz önceliklere göre hareket etmiş oluruz. Böylece ilk önce sosyal faaliyetlere evet,
derse hayır demek yerine; ders çalışmaya evet
demeyi, sosyal faaliyetleri de ödül olarak almayı başarabiliriz. Çalışma programı, zamanımızı kontrol altına almamız konusunda bize
yardım ederken, aynı zamanda ”hangi dersin
hangi konusundan” çalışmaya başlayacağımızı da tespit eder. Planlamamızı yapıp, hedef-
lerimizi belirledikten sonra, bizi hedefimize
ulaştıracak olan çalışma programı hazırlayabiliriz. “Ders Çalışacağım “ düşüncesiyle giden bir öğrenci bu dersin hangi konusundan
çalışmaya başlayacağını düşünerek zaman
kaybedecektir. Oysa “Ben bugün Matematik
dersinin Sayılar konusunu çalışacağım.” Derse, daha sağlıklı bir yol izlemiş olacaktır.
Çalışma programı denince aklımıza gelen
şey “tekrar programı” olmalıdır. Sadece belirli
saatlerde derse oturulan, belirli saatlerde mola
alınan bir çizelge akla gelmemelidir. Programımız günlük tekrarı mutlaka içermelidir.
Unutmayın ki öğrendiklerimizin %40’ını ilk
20 dakikada, % 55’ini 1 saatte, %65’ini 9 saatte, %80’ini 24 saatte unuturuz.
Günlük yaşamda kontrol altına alamadığımız durumlarla karşılaşılabileceği dikkate
alınmalıdır. Programımız günlük ya da haftalık olarak düşünülmeli, her programın bir
amacının olması sağlanmalıdır. Programı
derslere verdiğimiz önemli bir randevu gibi
düşünebilir, çalışmaya daha kolay başlayabiliriz. Programımızı oluştururken dikkat edeceğimiz noktalar arasında konuları bilme oranımız ve amacımıza göre hangi konulara öncelik vereceğimizin belirlenmesi gerekir. Programlı çalışma size bir pusula görevi görecek
ve hedefinize ulaşmada size yardım edecektir.
Günlük çalışma programı
O gün öğrenilen konuların tekrarı ve test
çözümü,
Ödevlerin tamamlanması,
Bir gün sonra işlenecek konuların ön hazırlığı konularını içermelidir.
Öyleyse Program;
Zamanı etkin şekilde kullanmanızı,
Neye, nereden başlayacağınıza karar vermenizi,
Bilgilerinizi ne kadar özümsediğinizi görmenizi,
Ne zaman dinlenip, ne zaman çalışacağınıza karar vermenizi,
124
Geleceğinize bir adım daha yaklaşmanızı
kolaylaştıran çok önemli bir araçtır.
Planınızı Uygulamakta Güçlük Çekiyorsanız:
Tüm bu sıraladığımız özelliklere dikkat
ederek plan yaptığınız halde kendinizi derse
veremiyorsanız; temel bilgi eksikliği nedeniyle ya da dersi anlayamadığınızdan çalışmayı
istemiyor olabilirsiniz. Bu durumda “Sosyal
Dersleri Çalışırken” ve “Matematik-Fen Derslerine Çalışırken” bölümlerini inceleyin ve yazılanları uygulamaya çalışın.
Böyle bir durum söz konusu değil de güvensizlik, kazanamama korkusu vb. olumsuz
duygu ve düşüncelerle kendinizi derse veremiyorsanız öncelikle bundan kurtulmaya
çalışın. Bu durumda, elinizdeki kitapçığın
“Sınav Kaygısı” bölümünü dikkatlice okuyun,
önerileri uygulamaya çalışın.
1- Belirli Bir Çalışma Odası yada Köşesi
Düzenleyin
Evin değişik yerlerini değil, belli bir yerini
çalışma yeri olarak hazırlayın. Hep aynı yerde
çalışmak, çalışacağınız yere geldiğinizde kendinizi derse daha kolay vermenizi sağlar. Çalışma davranışı için uyarıcı bir rol oynar.
En uygun çalışma ortamı şöyle olmalıdır:
Üzerinde çalışmak için tüm araç ve gereçlerin (kitap, defter, kalem, kağıt, silgi vb.)
Oda ısısı ne çok soğuk, ne çok sıcak olmamalıdır.
Oda sık sık havalandırılmalı, düzenli ve
temiz olmalıdır.
Çalışma ortamında radyo, teyp, televizyon
gibi dikkat dağıtabilecek nitelikte fazla resim,
fotoğraf, afiş, poster gibi uyarıcılar olmamalıdır.
Çalışma masası ve odası sadece ders çalışmak için kullanılmalıdır.
2- Masa Başında Oturarak Çalışın
Uzanarak ya da yatarak çalışmak yerine
masa başında oturarak çalışmak, dikkatin
daha uzun süreli derste kalmasını kolaylaştırır. Uzanarak, yatarak, masanın üzerine abanarak ya da sandalyede geriye yaslanarak çalışmak, çalışırken kısa sürede dikkatin dağılmasına, hemen gevşemeye ve uykuya neden
olan davranışlardır.
Çalışma masanızda, ders dışı faaliyetlerde
(mektup yazmak, kitap okumak, hayal kurmak, günlük yazmak, şiir yazmak vb.) bulunmayın.
3- Dersi Ezberlemeden Öğrenmeye Çalışın
Öğrenmeye çalıştığınız konuyu ezberlemekten kaçının. Ezberleyen öğrencide yorum
yapma, bağlantı kurma, sebep-sonuç ilişkisini
görme, ana fikir bulma gibi yetenekler gelişmez. Ayrıca ezberlenen bilgi ile sınav soruları
arasında bağlantı kurmak zor olur. Bu nedenle mutlaka çalışılan konularla ilgili bol ve değişik soru örnekleri çözmek gerekir. Çözülemeyen sorular mutlaka tekrar edilmelidir.
Sosyal Bilimler Derslerini Çalışırken:
Sosyal dersler, amaçsız okunduğu zaman,
kısa sürede sıkıcı hale gelir, uyku getirir ve
derse istek azalır. Bu nedenle çalışmanız gereken konuyu, mutlaka hangi amaçla okuduğunuzu, size gerekli bilgilerin neler olduğunu
belirleyerek okuyunuz. Böylece, hem amacınıza ulaşmak için daha yoğun dikkat harcadığınız için uyanık kalacaksınız, bu sıkılmanızı
önleyecek, hem de okuduğunuz bölümlerde
size gerekli bilgileri ararken, gereksiz ayrıntıları ezberlemekten uzaklaşacaksınız.
Sosyal dersleri çalışırken şu sırayı takip
edebilirsiniz:
Önce konuyu, geriye dönüşler yapmadan,
duraklamadan süratle bir kez okuyun.(Çok
kısa bir zaman alır.)
Tekrar başa dönerek ara başlıklardan, ana
başlıklardan koyu yazılmış yerlerden yararlanarak konunun size ne kazandıracağını, hangi
amaçla okuyacağınızı belirtmek üzere sorular
125
çıkarın, varsa başka kaynaklardan konu ile
ilgili soruları ekleyin. Böylece, konunun size
hangi soruların cevabını vereceğini belirlemiş
olursunuz.
Sorularınız, konudaki bilgilerin özelliğine
göre; tanımlarla, benzerlik ve ayrılıklarla ilgili
ne, nasıl nerede, ne zaman şeklinde, örneklerle ilgili sorular olabilir.
Çıkardığınız soruların cevabını bulmaya
çalışarak konuyu daha dikkatli olarak tekrar
okuyun. Böylece ayrıntıları daha kolay atarsınız, bir sorunun cevabını aradığınız için daha
dikkatli okursunuz ve daha az sıkılırsınız.
Bulduğunuz cevapları, daha önce çıkardığınız soruların karşısına yazın.
Tema haline getirilebilecek bölümleri tema
haline getirin.
Çıkardığınız soru ve cevaplarla, varsa şemaya bakarak konuyu bir kez anlatın.
Son kez parçalar, sorular arasında bağlantı
kurmaya çalışarak konuyu bütünleştirip, hafızadan tekrarlayın.
Hatırlayamadığınız bölümleri tekrar ele alın.
Bu şekilde çalışma, bir konuyu uzun süre
çalışıp zaman kaybetmenizi, ezberlemenizi,
gereksiz ayrıntıları yüklenmenizi önleyecek,
aynı zamanda elinizde konu ile ilgili önemli
notların olması da, sınav öncesi tekrarlarda
size zaman kazandıracaktır.
4- Çalışmanızı Değerlendirin
Çalışmanızın sonunda, kendinizi değişik
sorularla, problemlerle değerlendirin. Cevaplayamadığınız soruların ait olduğu konuları
tekrar ele alın. Özellikle, ara ve deneme sınavları sonunda, boş bıraktığınız, yanlış yaptığınız sorular üzerinde durarak, bu konuları
tekrar çalışın. Çalışırken şunlara dikkat edin.
Soruların hangi konudan ve konunun
hangi bölümünden çıkarıldığını belirleyin.
Tuttuğunuz notlardan, kaynak kitaplardan, ders kitaplarından o bölümü inceleyin.
Soruları çözmekte yine güçlük çekiyorsanız, önceki yıllardan konu ile ilgili temel bilgi
eksikliğiniz olup olmadığını inceleyin. Eksiğiniz varsa Lise-1 ve Lise-2 kitaplarından da
ilgili bölümleri tekrar gözden geçirin.
Anlama gücünüzü geliştirin. Öğrenme
anlamaktır. Öğrenmekte olduğunuz konu ile
ilgili bilgileri nerede ve nasıl uygulayabileceğinizi kendinize sorun.
Yine anlamakta güçlük çekiyorsanız. İlgili
ders öğretmenine sorun.
5- Kaynaklardan Yararlanın
Çalıştığınız dersle ilgili, anlamakta güçlük
çektiğiniz konu olduğunda, değişik kaynaklardan yararlanın. Elinizin altında test kitapları, yardımcı kitaplar, ders kitapları, sözlük,
ansiklopedi gibi kaynaklar bulunsun.
6- Zorlandığınız Dersi Bir Kenara Bırakmayın
Özellikle Matematik ve bazı Fen derslerinde zorlanan öğrencilerin, o dersleri tamamen
bırakıp hiç çalışmadıklarını görüyoruz. Bu
öğrenciler, bu derslerin içinde mutlaka kolay
anlayabilecekleri konular olduğu bilmelidir.
Çok zorlandığınız bir dersin, tüm konularını öğrenmeye çalışıp, güveninizi yitirerek
dersten uzaklaşmak yerine, anlayabileceğiniz
konulardan çıkabilecek soruları çözerek, kazanma şansınızı arttırabilirsiniz.
7- Kendinizi Çalışmaya Zorlayın
Yukarıda açıklamaya çalıştığımız verimli
ve etkili ders çalışma yöntemlerini uygulamak, tamamen bir irade ve iç disiplin olayıdır.
Ders çalışmak için iyi bir nedeniniz varsa,
kendinizi biraz zorlayarak, çalışma sırasındaki güçlükleri tek tek ortadan kaldırmanız zor
olmaz. Yeter ki ne istediğinizi bilin, çalışmak
için kendinize iyi bir zemin hazırlayın ve öğrenmeyi isteyin. Gerisi kendiliğinden gelecektir.
126
Bitlis’e Bir Hava Limanı Şart-2
Serdar DURER
Öncelikle çok önemsediğim ülkemizin saygın
vakıflarından kısa adı BETAV olan Bitlis Eğitim
ve Tanıtma Vakfı dergisi aracılığı ile, zaman zaman ilimizin sorunlarını sizlerle paylaşmaktan
duyduğum memnuniyeti baştan ifade etmek
isterim. Bu anlamda BETAV’ın başta Sayın Genel Başkanı olmak üzere tüm yönetim kurulu
üyelerine ve üyelerine, yine tüm çalışanlarına
bir Bitlisli olarak ilimize yaptıkları her türlü güzellik için minnet borçlu olduğumuzu her vakit
düşünüşüm.
Muhterem okurlarım hatırlayacağınız üzere
BETAV dergisinin 16. sayısındaki yazımda Artık Bitlis’e bir hava limanı şart başlıklı, muhtevasında başımdan geçen bir anımla yayınlanmıştı.
Bu yazıdan sonra çok önemli dönütler almıştır.
Hatta internet adresimi bulup bir okurum bana
şunları yazmıştı; “Serdar bey BETAV dergisindeki yazınızı okudum. Yaşadığınıza çok benzer
bir olayı da biz yaşadık. Almanya’dan geliyorduk ve Muş daha yakın olur diye Almanya’dan
aktarmalı bir şekilde Muş’a geldik. İnanırmısınız Almanya’dan Muş’a kadar sorunsuz ve çok
rahat geldik. Muş havalimanına da Tatvan ve
Bitlis’teki akrabalarımızı çağırmadık, yoksa bizi
karşılamaya gelirlerdi. Amacımız sürpriz yapmaktı fakat burnumuzdan getirdiler. Muş’tan
Tatvan’a taksici bana öyle bir rakam söyledi ki,
Almanya’da Hannover’den - Berlin’e o kadar parayla, çok daha güzel bir otomobille gidersiniz.
Yol mesafesini de zaten katmıyorum işin içine…
Kaldı ki Almanya’da özel araç tutup bir yere gitmek çokta ucuz değil. Hatta bütün Avrupa böyle
diyebilirim. Muş Havalimanın da servis sorunu
ayrı dert, aktarmalı taşımacılık var ama o çok
daha ayrı bir dert. Bir Bitlisli olarak her yıl ailemizle geliriz oralara, tatilimizi Bitlis’te yapmak
bize daha lezzetli geliyor. Fakat mutlaka Bitlis’e
bir havalimanı yapılmalı ve Bitlis’e gelip giden
herkes bu ıstıraptan biran önce kurtarılmalıdır.”
Demişti.
Dünya’nın bir çok yerindeki Bitlisli hemşerilerimiz aynı sorundan rahatsızlar. Sadece hemşerilerimiz değil, Bitlis’e zaman zaman gelip gitmek
zorunda kalan herkes bu eksiklikten rahatsız.
Olayın turizm, üniversite, polis okulu vs... gelişmekte olan bir Bitlis boyutunu zaten tartışmak
bile istemiyorum.
Yine bir hemşerimiz BETAV’ daki yazımı okumuş bana Bitlis şivesiyle şu cümleleri söylemişti;
yav hoce sen ekılli bir ademsen Bitlis’e bir havalimanı yapılmelidu diyesen her tarafte buni
yazesen feket şuni demesen, Türkiye’de Otogari
olmayan Bitlis dışınde vilayet var midır? Demişti. Ben de cevap verememiştim.
Komşu ve yakın şehirler hariç çağımızın en rahat ulaşımı uçaklarla gerçekleştirildiği için ben
de çağımızın en genç nesillerden olduğumdan
mıdır nedir bilmiyorum, lakin Bitlis’in bu ihtiyacının acilen çözülmesi gerektiğini düşünüyorum.
Tatvan’da sorgunun üst tarafındaki geniş düzlüklerin orda bir havalimanı yapılacağı söyleniyordu. Hatta önceki dönem Milletvekilimiz Cemal
Taşar bu konuyla ciddi anlamda ilgileniyordu.
Ne kadar aşama kaydedildi. Başbakanımız Bitlis
mitinginde Muş havalimanı şurada orayı kul-
127
lanmaya devam edin dedikten sonra kimse ken-
Başbakanımıza nasıl ulaşırım onu da bilmiyo-
disine bu sorunları anlatabildi mi? Havalimanı
rum, karşılaşacağım bir platformda Bitlis’in bu
Bitlis’in olmazsa olmazı durumuna gelmiştir.
talebini kendilerine arz edeceğim. İnşallah buna
Bitlis’in gelişimi de bununla paraleldir. Bununla
gerek kalmadan çözülür.
ilgili Bitlis’in bulunduğu hem jeopolitik, hem de
Batman, Diyarbakır, Van ve Muş Havalimanla-
jeostratejik konumu Sayın Başbakan’a anlatıldı
rını kullanıyoruz yani alternatiflerimiz var. Fa-
mı? Bu sorular inanıyorum ki önümüzdeki gün-
kat bu havalimanları bir birlerine karşılık değil,
lerde cevaplanacaktır. Hatta bir ödül töreninde
Bitlis’te olan bir havalimanına karşılık alternati-
mi olur artık nerde nasıl olur bilmiyorum, Sayın
fimiz durumunda olmalıdırlar.
SANCAK ŞEHİR
Büyüdükçe sevdim, doğduğum şehri.
Birbirinden yüce dağı Bitlis’in
Dedim ki, sormadan sizi iletir,
Derenin sol yanı, sağı Bitlis’in..
Havası sert, insanı mert, sözü tek.
Nemrut’un zulmünü görmüş bir devir.
Aylarca karla kapalı yüzü ak..
Yazın bir cennettir bağı Bitlis’in..
Folkloruyla menevişli şalıyla
O muhteşem tarihiyle ünlenir..
Peyniriyle tütünüyle balıyla
Damağa lezzettir, yağı Bitlis’in..
Betlayis’in kurduğu Sancak Şehir!
Kalesinden her rüzgârı seslenir,
Der ki; “Beni gördü İskender bile!.”
Düşündüm, ne uzun çağı Bitlis’in..
Burhan DODANLI
128
Bitlis Eren Üniversitesi ve Bitlis’te Spor
Gökhan DURER
Beden Eğitimi Spor Öğretmeni
Uzun yıllardır BETAV’ın bu dergisini takip
eder, her yıl temin etmeye çalışır, buradaki makaleleri en ince ayrıntısına kadar okumaya azami gayret gösteririm. Bu dergide emeği geçen
herkese bütün içtenliğimle teşekkür ederim.
Bir süre önce ağabeyim Mehmet Sait Bey’in
düğünü için Bitlis’e gitmiştim. Fırsattan istifade
edip Bitlis Eren Üniversitesinin yeni kampüsünü ve yeni binalarını gezdim. Yine eski yüksekokula arkadaşlarımın yanına ve Rektörlük binasına da fırsat bulup gittim. Eski binaların çok
modernize edildiğini, yeni kampüsün ve yeni
binaların ise harükulade devasa binalar olduklarını gördüm. Yani tam bir üniversiteye yakışan
kampüs ve kampüs içi binalar gözümüze çarpıyordu. Yapan ve yaptıran ellere sağlık, keselere
bereket diyorum. Asıl konumuza geleyim; eski
kampüste arkadaşlarımı ziyarete gittim demiştim ya işte ziyaretim sırasında baktım arkadaşlar
Rektör geliyor dediler. Şaşırıp arkadaşlar bir bölüm başkanı filan olmasın, Rektörler pek böyle
gezmezler demiştim. Arkadaşlarım bizim Rektör her zaman öğrencilerin arasına karışır, sorunlarımızı dinler demişlerdi. Ben kendim hala
Kocaeli Üniversitesinde Beden Eğitimi Öğretmenliğinde öğrenciyim. Bu benim 2. Üniversitem, daha bugüne kadar Rektörümüzü uzaktan
bile görmedim. Üniversitemizi temsil eden bir
Milli Sporcu olmama rağmen henüz rektörümüzle karşılaşmadım. Kendi Rektörümü eleştirmiyorum yanlış anlaşılmasın. Başta güvenlik
olmak üzere, birçok nedenden dolayı her vakit
serbest gezmek, öğrencilerin arasına karışmak
çokta mümkün olmayabiliyor. Belki de bizim
Rektörümüz bunları yapıyordur bana denk
gelmemiştir. Fakat ilk defa Bitlis Eren Üniversitesine gittim ve Rektörü öğrencilerin arasında
öğrencilerle konuşurken, gülerken görmek açıkçası beni çok mutlu etti.
Sonra merak ettim kendi alanım olan sporla ilgili Bitlis Eren Üniversitesinin çalışmalarını
araştırdım. Kısa süre önce Bitlis Eren Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulunun
kurulduğu öğrendim. Yine BEÜ tarafından
Tatvan’a bir su sporları merkezi kurulduğunu,
her yıl su sporları ile ilgili çeşitli faaliyetlerin yapıldığını öğrendim. Yine BEÜ tarafından çeşitli
ulusal ve uluslar arası sosyal, kültürel ve sportif
etkinliklerin yapıldığını heyecanla öğrendim.
Buradan BETAV dergisi aracılığı Bitlis Eren
Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mahmut Doğru’ya başta öğrencilere olan gördüğüm yakın
ilgisinden ve o güler yüzünden dolayı yine ilimizin sporu ve gençliği için yaptıklarından dolayı bir Bitlisli olarak en samimi duygularımla
teşekkür ediyorum.
Önümüzdeki günlerde Bitlis Eren Üniversitesi Bitlis’in sporunun ve gençliğinin daha fazla
sosyal, kültürel ve sportif etkinliği gerçekleştireceğine olan inancım tamdır. Bitlis’in sporunun
ve gençliğinin önünü her anlamda BEÜ tarafından açılacağına, BEÜ’nün bu anlamda öncü ve
lider bir kurum haline geleceğine inanıyorum.
Hatta şimdiden BEÜ’nün bunu başardığını görüyorum.
129
Başta yamaç paraşütü olmak üzere, su sporlarına, su sporları ile ilgili çeşitli kurslara, yine
kort tenisi, golf, bowling gibi spor dallarına da
sahip çıkacağına inanıyorum. Hatta bir önerim
olacak; Eren ailesi tarafından yaptırılan İsmail
Eren Spor tesisleri de BEÜ’ye devredilmelidir.
Bir ara İsmail Eren Spor tesislerini de gezdim.
İnanıyorum ki bu tesis BEÜ’nün elinde daha
canlandırılıp, daha aktif hale getirilebilir.
Bitlis Nemrut Kayak tesisleri tekrar ihale
edilmiş sanırım. Yakın süreçte eski günlerine
döneceği arzu içerisinde herkes. Bu Tesis tekrar
harekete geçerse BEÜ tarafından telesiyejin alt
kısmında bir yerde BEÜ Kayak evi diye bir yer
kurulabilir. Üniversite öğrencilerinin daha faz-
la istifade etmesi sağlanabilir. Böylelikle Bitlis’e
gelen her öğrenci kayak sporu ile tanışmış olur.
Buda Bitlis’in ve Eren Üniversitesinin dışarıda
tanıtımına önemli katkılar sağlar.
Her türlü su sporları dedik ya; jet ski, yelken ve raftingi de buna dahil edebiliriz. Mesela
Rafting hem ucuz, hem de çok zevkli ve macera
dolu bir su sporu, neden Bitlis deresinde yapılmasın?
Bitlis Eren Üniversitesinin saydığım ve daha
sayamadığım birçok ilki Bitlis’te gerçekleştireceğine inanıyor, Rektör Doğru’ya yapılmasına
öncülük ettiği faaliyetler için bir daha teşekkür
ediyor, beklentilerimizin arttığını ifade etmek
istiyorum.
Bitlis Eren Üniversitesi Spor faaliyetlerinden bir görünüm
130
GENÇLİK HİZMETLERİ VE SPOR İL MÜDÜRLÜĞÜ
BİTLİS GENÇLİK MERKEZİ
T
anımı ve Amacı: Gençlik Merkezleri
Gençlik ve Spor İl Müdürlüklerine
bağlı olarak faaliyet gösteren Gençlerin; sosyal, kültürel sanatsal ve sportif faaliyetler çerçevesinde serbest zamanlarının ilgi, istek ve
yetenekleri doğrultusunda değerlendirilmesine fırsat vererek topluma aktif vatandaşlar
olarak katılmalarını sağlayan ve gençleri zararlı alışkanlıklardan korumaya yönelik çalışmalar yürüten bir kurumdur. Bu kurumun
etkinlikleri şöylece sıralanabilir.
EĞİTİMLERİ: Gönüllülük esasına dayanarak gençleri bir araya getirerek kişisel gelişimlerine katkı sunmak amacıyla düzenlenen
eğitimlerden oluşmaktadır.
BİLGİSAYAR KURSU: Bilişim temelli
Bilgisayar Eğitimleri Bitlis Gençlik Merkezinde gençlere verilen temel bilgisayar eğitimi ve
internet güvenirliği esasına dayanmaktadır.
SATRANÇ KURSLARI: Gençlerin serbest zamanlarını verimli bir şekilde değerlendirmek amacıyla gençlere satranç kursları
verilmektedir.
MANGALA OYUNU: Gençlik Hizmetleri
Dairesi Başkanlığı tarafından günümüze getirilen Mangala Oyunu tarihi çok eski zamanlara dayanan kültürümüzü ortaya koyan strateji
oyunu olup; Gençlik Merkezinde gençlere öğretilmektedir.
Bitlis İl Spor Müdürlüğü
BİTLİS GENÇLİK MERKEZİNDE DÜZENLİ OLARAK YÜRÜTÜLEN ETKİNLİKLER
HALK OYUNLARI: Bitlis Gençlik Merkezi Türk Halk Oyunları ekibi her yıl düzenlenen Gençlik Merkezleri arası Türk Halk
Oyunları yarışmalarında ilimizi temsil ederek
kendi kültürümüzü sergilemektedir.
TÜRK HALK MÜZİĞİ: Gençlerin bir
araya gelerek kendi yeteneklerini sergileyerek
her yıl düzenlenen Türk Halk Müziği Yarışmalarına katılmalarına olanak sağlamaktadır.
GENÇLİK SOSYAL GELİŞİM (GSGP)
ZARARLI ALIŞKANLIKLARLA MÜCADELE SEMİNERİ: Gençlerimizi zararlı
maddelerden korumak; vatanı, milleti seven
bireyler olarak yetiştirmek amacıyla Gençlik
Merkezimizde seminerler verilmektedir.
İSTANBUL TARİHİ VE KÜLTÜR GEZİSİ: Tarihi ve kültürel özellikleriyle Ülkemizin
gurur kaynağı olan 2010 Avrupa Kültür Başkenti olan İstanbul’un gençler tarafından gezilip görülmek amacıyla her yıl düzenli olarak
yapılmaktadır.
BİLECİK VE ÇANAKKALE GEZİSİ: Kuruluş ve Kurtuluş Gezisi Çanakkale gerçeğini
yerinde görerek o günleri yaşamak gençlerin
Vatan sevgisini pekiştirmek amacıyla her yıl
Gençlik Merkezimizce yapılmaktadır.
131
GENÇLİK MERKEZLERİ ARASI DEĞİŞİM PROGRAMI: Gençlerin Ülkemizin değişik yerlerini tanımaları kendi coğrafi yerlerinin dışında başka illerin tarihi,doğal ve kültürel değerlerini görmeleri,yeni arkadaşlıklar
edinmeleri amacıyla her yıl eğleşilen farklı bir
ille yapılan karşılıklı gezi programıdır.
DÜNYA KÜLTÜRLERİ VE GENÇLERİN BÜYÜK ANADOLU BULUŞMASI:
Her yıl 15-21 Mayıs Gençlik Haftası nedeniyle Ankara’da düzenlenen 70 Ülke ve 81 İlin
katılımıyla gerçekleşmekte olup;stant açarak
ilimiz kültürünü ve tanıtımını yapmamıza
olanak sağlamaktadır.
15-21 MAYIS GENÇLİK HAFTASI ETKİNLİKLERİ: Her yıl düzenlenen Gençlik
Haftası programı çerçevesinde12/24 yaş arası
gençleri bir araya getiren; gençlerin Milli değerler etrafında toplumla bütünleşerek Atatürk İlkeleri doğrultusunda kardeşlik ilkeleriyle gerçekleşmektedir.
manları ve hakemleri yetiştirmek, eğitmek,
sayılarını arttırmak, Eğitim Merkezlerini kurmak.
Kayakçılar bir çalışma sırasında
3- Sporcu ve spor kulüplerinin tescil, vize
ve aktarma işlemlerini yapmak
4- Spor federasyonlarının kurulması ve
spor dallarının belirlenmesi için gerekli usul
ve esasları tayin ve tespit etmek.
5- Beden Eğitimi ve spor faaliyetleri için
gerekli olan saha, tesis malzemeleri yapmak,
yaptırmak, işletmek ve bu tesisleri vatandaşın
istifadesine sunmak.
6-Sporcu sağlığı ile ilgili tedbirleri almak,
sporcu sağlık merkezleri açmak, açtırmak,
işletmek, işletmek, işletilmesine yardımcı olmak, sporcuların sigortalanmasını yapmak ve
yaptırmak.
7- Spor müsabakalarında Milletler arası
kuralların ve her türlü talimatın uygulanmasını sağlamak.
Kültürel çalışmalardan bir sahne
GENÇLİK HİZMETLERİ VE SPOR İL
MÜDÜRLÜĞÜ GÖREVLERİ
8- Futbol müsabakalarında müşterek bahis
(Spor Toto ve Loto) düzenlemek ve yönetmek.
1-Vatandaşın fizik, moral, güç ve yeteneklerini sağlayan beden eğitimi, oyun, jimnastik
ve spor faaliyetlerini sevk ve idare eder.
9- Beden Eğitimi ve spor alanındaki Teknik bilgi ve spora ilgiyi arttıracak yayınlar
yapmak, faaliyetlerde bulunmak.
2- Spor faaliyetlerini programlamak, düzenlemek, yönetmek ve gelişmesini sağlamak,
spor idarecisi, Antrenör, Monitör, spor ele-
10- Gençliğin boş zamanlarını değerlendirilmesi hususunda diğer kuruluşlarla iş birliği
yapmak.
132
11- Milletler arası spor, temas ve münasebetlerinde resmi merci görevini yapmak.
12- Bu kanuna göre tescili yapılan spor
kulüp ve kuruluşları ile spor amacını taşıyan
teşekkül, sporcu ve spor elemanlarını denetlemek.
13- Başarılı sporculara ve çalıştırıcılara
ayni ve nakdi yardım yapılmasını sağlamak,
ödüllendirmek.
14- İlgili mevzuat, Bakanlıkça verilen benzeri görevleri yapmak.
İLİMİZDEKİKİ SPORTİF ETKİNLİKLER
ATLETİZM: Bitlis Gençlik ve Spor İl Müdürlüğünce özellikle 1990 yılından sonra atletizm alanında büyük gelişmeler oldu. İlimizde
yetişen milli atletler Ülkemizi kros şampiyonasında, yürüyüş şampiyonasında,2000 mt
engel pist şampiyonasında, dağ koşuları balkan şampiyonasında, Avrupa şampiyonası ve
Dünya şampiyonasında ferdi derecelerle Ülkemize büyük başarılar getirmişlerdir. Ülkemize yetişen toplam 9 milli sporcu olup; çoğu
eğitmen olarak göreve başlamışlardır.
Basketbol Federasyonu tarafından düzenlenen müsabakalara küçükler, yıldızlar ve
gençler olmak üzere 3 kategoride yer almaktayız.2005-2006 yılında Erzurum da düzenlenen Bölge Yarışlarında ilimiz 2. Olarak büyük
bir başarı göstermiştir. İlimizde kulüpler arası
maçlar yapılarak sporcular yetiştirilmektedir.2010-2011 yılında ilimizde ilk olan deplasmanlı takım kurularak 3. Ligde ilimiz temsil
edilmektedir.
VOLEYBOL: Bitlis Gençlik ve Spor İl Müdürlüğünce Türkiye Voleybol Federasyonu
tarafından her yıl düzenlenen Bölgesel lige
2010-2011 sezonunda 2 bayan takımı olmak
üzere toplam beş takımla rekor sayıda katılım
gerçekleştirmiştir.
GÜREŞ: Bitlis Gençlik ve Spor İl Müdürlüğünce yapılan güreş çalışmaları 2010 yılından
itibaren gelişmekte olan bir spor dalı olmuştur.İlimizde her yaş grubuna yönelik güreş
faaliyetleri devam etmektedir.Lise ve ilk öğretim okullarında da çalışmalar yürütülmektedir.Türkiye Güreş Federasyonu tarafından
düzenlenen Müsabakalara küçükler,yıldızlar
ve gençler olarak toplam 3 kategoride katılmaktayız. Yine ilçelerde özellikle karakucak
güreşleri yapılmaktadır.Gap spor oyunları ve
bölge yarışlarında ilimiz Güreş dalında ferdi
ikincilik elde etmiştir.
Bayanlar maraton koşusu
BASKETBOL: Bitlis Gençlik ve Spor İl
Müdürlüğünce 2004 yılından itibaren gelişen bir spor dalı olmuştur. Her yıl Türkiye
133
Güreş takımı
YELKEN: Bitlis Gençlik ve Spor İl Müdürlüğünce ilimizin Tatvan ilçesinde Van gölünde 2002 yılından itibaren optimist dalında faaliyet gösterirken 2010 yılından itibaren lasser
sınıflarında Yelken sporu başlatılmıştır.Günümüze kadar 100 e yakın sporcu yetişmiştir.
Ayrıca İl Müdürlüğü olarak Ahlat ve Adilcevaz ilçelerinde Yelken sporunu başlatabilmek
için çalışmalarımız sürmektedir.
5 - Hizmet binası yapımı işi ihalesi yapılmış ve bina tamamlanarak 2011 yılı sonunda
hizmete açılacaktır.
6 - Gençlik Merkezi yapımı için Milli
Emlak Müdürlüğünden arsa tahsis işlemleri
yapılmış, gerekli doneler tamamlanmış olup
ihale aşamasına hazır hale getirilmiştir.
7 - Adilcevaz Spor nsalonu ihalesi yapılmış yer teslimi yapılarak inşaata başlanmışitır. Güroymak’ta yapılması düşünülen Spor
Salonlarının arsaları temin edilmiş ve gerekli ödenek ayarlanarak ihale aşamasına hazır
hale getirilmiştir.
8 - İl merkezimizde bulunan teleski tesisinin revizyonu için gerekli olan ödenek
temin edilerek İhalesi kayak federasyonu başkanlığınca yapılmış yer teslimi yapılarak 120
gün içerisinde hazır hale gelecektir.
Bitlisli gençler Çanakkalede
2011 YILINDA YAPILAN FAALİYETLER
1 - İlimize bağlı Tatvan ilçesindeki Spor
Salonu yapım işinin tasfiyesi yapılmış, yapım
işinin gerçekleşmeyen %44’lük kısmının 2010
yılı birim fiyatlarıyla yaklaşık maliyeti tanzim
ettirilmiş ve spor toto teşkilat başkanlığından
ödenek temin edilmiş gelen ödenekle ihaleye
çıkılmış ve ihale süreci tamamlanmıştır. Binanın kullanımı için teslim aşamasına gelinmiştir.
Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü olarak 2 yıl
içerisinde Bitlis’te 450 olan faal sporcu sayısını 3250 ye, 18 olan kulüp sayısı 40 ulaşmış
milli takımlara gönderilen sporcular 4 iken
2010 yılında 18 e ulaşmıştır. Yeni spor branşları yapılmaya başlanarak il içi ve il dışı müsabakalara katılım sağlanmıştır.
2 - İlimiz Merkez Spor Salonuna gerekli
olan “kısmi” bakım ve onarım yapılmıştır.
3 - Tüm engelliler için sporcu eğitim merkezi açılmıştır.
4 - İlimize yapılacak olan Spor Kompleksi
arsası temin edilmiş, arsayla ilgili gerekli doneler tamamlanmış olup ihale aşamasına hazır hale getirilmiştir.
134
Açılış törenlerinden
Bitlis ili olarak artık büyük organizasyonlara ev sahipliği yaparak bölgede spor turizmi açısından da var olduğumuzu kanıtladık.
Özellikle Yaz spor oyunları ve Kış spor oyunlarını başarıyla gerçekleştirmenin gururunu
yaşamaktayız.
İLİMİZDEKİ SPOR TESİSLERİ
Bitlis Merkez Spor Salonu
• Tiyatro
• Türk Halk Oyunları Kursu
• İstanbul Tarih ve Kültür Gezisi
• El Sanatları Kursu (Kurdele Nakış)
• Bilecik ve Çanakkale Gezisi
• 15-21 Mayıs Gençlik Haftası Etkinlikleri
(Sosyal, Kültürel ve Sportif Faaliyetler)
• Zararlı Alışkanlıklarla Mücadele Semineri
Bitlis Kamp Eğitim Merkezi
Bitlis 8 Ağustos Stadı
• Bilgisayar Kursu
Tatvan İlçe Stadı
• Masa Tenisi ve Satranç Kursları
Kayıkane
• Resim Kursu
Tatvan Fuar Futbol Sahası
• Gençlik Merkezleri Arası Gençlik Değişimi
Ahlat İlçe Spor Salonu
Ahlat İlçe Stadı
• İlimiz ve İlçelerimizdeki Tarihi Yerlere
Gezi Düzenlenmesi
Adilcevaz İlçe Stadı
• Fon Bulma Kaynak Yaratma Semineri
Hizan İlçe Stadı
• AB Fonlarının Kullanımı ile ilgili Seminer
Güroymak İlçesi Futbol Semt Sahası
• ÖSS’ye Hazırlanan Gençlere Yönelik
Meslek Tanıtma Semineri
• Rehberlik
• Ağaç Dikme Kampanyası
Spor tesislerinden bir görüntü
2011 YILINDA YAPILAN FAALİYETLER
• GSGP Paket Eğitimleri
• Yabancı Dil Kursu
Spor karşılaşmalarından bir seçme
• Türk Halk Müziği Bağlama Kursu
• AB. Gençlik Programları Proje Eğitim
Seminerleri
• El Sanatları Kursu (Kumaş Boyama)
135
Bitlis ve Bitlislinin Göğsünü
Kabartan Başarı
Yalnızca bir tek ortaokulu bulunan Bitlis, 1955 yılında liseye kavuştu. O yıldan
sonra öğrenciler artık Diyarbakır’a, Erzurum’a lise öğrenimi için gitmekten kurtuldu.
Tozlu yollarda çektikleri eziyetlere son verildi. Onlar Diyarbakır’da, Erzurum’da çeşitli
zorluklar içinde sürdükleri eğitimin sonunda doktor, öğretmen, mühendis ve subay
oldular. Ailelerinin çabalarını ve fedakârlıklarını boşa çıkarmadılar.
Gün geldi Bitlis, Anadolu lisesine, Endüstri Meslek Lisesine, Kız Meslek Lisesine,
Polis Meslek Yüksekokulana ve Üniversiteye kavuştu.
Bu eğitim kurumları arasında bir de Nurullah Eren Anadolu Öğretmen Lisesi
faaliyete geçti. Spor faaliyetlerine cevap veren, modern tesisler yanında her türlü
imkâna sahip olan Nurullah Eren Anadolu Öğretmen Lisesinden mezun olanlar, onu
yapıp Milli Eğitim Bakanlığına devreden Eren Ailesinin yüzünü güldürdü.
Ekteki bilgiler Bitlis Nurullah Eren Anadolu Öğretmen Lisesinin başarısını gösteren
belgedir.
Hayranlıkla takdir ettiğimiz bu listeyi ekte sunarken Nurullah Eren’in hatırasını bir
daha şükranla yad ediyoruz. Bu eğitim kurumunu yapan Eren Ailesine teşekkürlerimizi
tekrarlıyoruz.
Yayın Kurulu
İLİMİZDE İLK 1000’ E GİREN ÖĞRENCİ LİSTESİ
SIRA
NO
1
2
3
4
5
6
PUAN
TÜRÜ
DİL 1
İREM CEREN DOĞAN DİL 2
DİL 3
TS 1
FATMA GEYLANİ
TS 2
TS 1
ŞEYDA BOZKURT
TS 2
TS 1
FIRAT ŞİMŞEK
TS 2
YGS 2
YGS 4
YGS 5
UMUR KESİM ÇAM
YGS 6
MF 1
MF2
TM 2
MİZGİN ARAZ
TM 3
ADI SOYADI
PUANI
546.572
521.643
557.797
530.909
536.394
519.158
530.012
499.438
504.496
548.720
527.934
535.628
543.166
549.673
546.782
520.698
519.350
136
TÜRKİYE
DERECESİ
40
65
25
45
46
66
62
168
215
403
647
814
735
573
587
530
543
OKULU
NURULLAH EREN AÖL
NURULLAH EREN AÖL
NURULLAH EREN AÖL
NURULLAH EREN AÖL
NURULLAH EREN AÖL
NURULLAH EREN AÖL
NURULLAH EREN AÖL
NURULLAH EREN AÖL
NURULLAH EREN AÖL
NURULLAH EREN AÖL
NURULLAH EREN AÖL
NURULLAH EREN AÖL
NURULLAH EREN AÖL
NURULLAH EREN AÖL
NURULLAH EREN AÖL
NURULLAH EREN AÖL
NURULLAH EREN AÖL
İLİMİZDE İLK 1000’ E GİREN ÖĞRENCİ LİSTESİ
SIRA
NO
ADI SOYADI
7
MAHMUT SAMET
KAPLAN
8
YAFES HAYLAZ
9
ÖMER KEKLİK
10
ZEYNEP GİZEM ALBAYRAK
11
YETER KARADAŞLI
12
SİNAN ÖĞET
13
FERHAT BARAÇ
14
MURAT AKSAN
15
ÖMER KETBOĞA
PUAN
TÜRÜ
YGS 2
YGS 4
YGS 5
TS 1
TS 2
TS 1
TS 2
TS 1
TS 2
TS 1
TS 2
TS 1
TS 2
TS 1
TS 1
TS 2
EA2
PUANI
540.873
530.579
532.830
460.863
470.516
460.487
467.562
452.780
458.115
449.005
473.998
454.177
452.808
439.395
456.796
470.632
520.000
TÜRKİYE
DERECESİ
676
548
976
620
630
628
690
737
819
790
579
720
917
955
680
629
770
OKULU
NURULLAH EREN AÖL
NURULLAH EREN AÖL
NURULLAH EREN AÖL
NURULLAH EREN AÖL
NURULLAH EREN AÖL
NURULLAH EREN AÖL
NURULLAH EREN AÖL
NURULLAH EREN AÖL
NURULLAH EREN AÖL
NURULLAH EREN AÖL
NURULLAH EREN AÖL
NURULLAH EREN AÖL
NURULLAH EREN AÖL
NURULLAH EREN AÖL
NURULLAH EREN AÖL
NURULLAH EREN AÖL
SELAHATTİN EYYUBİ L
2010-2011 Sınav Dönemi Üniversiteye giriş
sınavında gurur veren başarılı öğrenciler
İrem Ceren DOĞAN
Fatma GEYLANİ
Şeyda BOZKURT
Fırat ŞİMŞEK
Umur Kesim ÇAM
Mizgin ARAZ
137
Mahmut Samet
KAPLAN
Yafes HAYLAZ
Ömer KEKLİK
Zeynep Gizem
ALBAYRAK
Yeter KARADAŞLI
Sinan ÖĞET
Ferhat BARAÇ
Murat AKSAN
138
Bitlisli Olmak ve Dernekçilik Ruhu
D
ernekler, gönüllülük duygusunu insan, doğa, sanat, yardımseverlik, sağduyulu olma bilincinden alan, bilgi birikim
ve kaynaklarını birleştirerek toplumun tüm
kesimlerine ulaştırabilen özveri ve sabırla hiçbir menfaat beklemeden vermenin erdemini
eyleme dönüştüren topluluklardır. Gönüllü
geliştirilen çalışmaların temelini, gönüllülerin
kendi iç zenginliklerini başkaları için düşünüp onların mutluluğu için hayata geçirilen
faaliyetler oluşturmaktadır. Gönüllülük esasıyla hareket etmeyi tercih eden kişiler emeğini, düşüncesini, kaynağını, bilgi birikimlerini
sevgi ve paylaşımla yoğurup sonuca giderler.
Tıpkı suyun açtığı yol gibi, zaman da hayata
geçirilen çalışmaların yerine yenilerini koyar.
Gönülden tasarlanan çalışmalar yerini yeni
projelere bıraksa da yapılanlar unutulmaz.
Bu esasa dayalı dernek çalışmalarının izlerini
bir yaşlının yüzündeki tebessümde ya da bir
çocuğun içindeki umudun gözlerine yansıyan ışıltısında görmek mümkündür. İşte bu
ve benzeri anlar, içindeki egolarından kurtulmuş kişilerin - yani gönüllülerin - yaptıklarının karşılığı olarak yakaladıkları anlara dair
küçük hazlardır. Komşusu aç yatarken tok
uyuyanın bizden olmayacağını, rızıklarımızın
paylaşıldıkça artacağını söyleyen dinimiz de-
Dernek toplantısından bir görünüm
ğil midir?
Yaşamın içinde geçen zaman, durup baktığımızda bize çok şey anlatır. Farkında olmaksızın akıp giden anları geri döndürmek
gibi bir şansımız yok. Öyleyse anların farkına
vararak hayatı ıskalamadan yaşamak gerek.
Nice ömürler, sıkışıp kaldığı kısır döngünün
esiri olarak tükenip gitmedi mi? Hem kendimiz hem de başkaları için ıskalanan anlara
geç kalmadan yepyeni anlamlar katmak bizim
elimizde değil mi?
Gönüllüler çok iyi biliyorlar ki mutluluk, karşılık beklemeksizin verebildiğinizde
kendiliğinden sizin ve etrafınızdakilerin hayatlarına dahil oluyor. Ağlayan bir çocuğun
yanağından akan göz damlasında çaresizliği,
cebinde parası olmayan bir öğrencinin simit
tablasına bakışındaki ezikliği hissetmek, düşünmediğimiz zaman eminiz ki hiç aklımıza
gelmiyor. Paylaşımcı gönüllülük esasıyla hareket edince farklı farkındalıklar geliştiriyor insan, hayata başka bir pencereden bakabiliyor.
Dernek faaliyetleri yaparken birçok kişiyi
tanıma fırsatı bulursunuz. Bunlardan kimileri
hayatı boyunca tiyatroya gitmemiştir, kimilerinin okuması için maddi desteğe ihtiyacı vardır, kimileri daha küçücük bir çocukken hayatı tek başına yaşamak üzere yalnız kalmıştır.
Ve hatta kimileri, kulakları duymuyor, sağır
diye yakınlarınca bağırılarak iletişim kurulmaya çalışılmış, kendilerini anlamadığı için
azarlanmış yaşlılardır. Oysa kulakları duymayan kişilerle bağırarak konuşmaya çalışmak
yerine onların dünyasını küçük bir empatiyle
aydınlatmak bizlerin elinde değil midir.? Kısacası benzeri durumlarda olan insanımıza,
dostlarımıza, yakınlarımıza, hemşerilerimize
139
mak. Bu ve benzeri çalışmaları Derneğimizin
bugüne kadar yaptığı etkinlikler arasında saymamız mümkündür.
Dernek toplantısında konukları karşılama
uzanan el neden siz, biz, bizler olmayalım.
Neden düşen bir çaresize uzanan el sizin eliniz olmasın, neden büyüyen birliktelikler,
dernekler olmasın?
Kültürüne, insanına, tarihine, birlik ve
beraberliğine geçmişten aldığı güç ile sahip
çıkan; insanı insan yapan değer yargılarıyla
önemseyen Bitlis İli ve İlçeleri Kültür ve Dayanışma Derneği GMK Bulvarı 107/10 Maltepe adresinde Bitlisli hemşerileri için ve Bitlisli
hemşerileriyle faaliyetlerini sürdürmektedir.
-Hemşerilerimizin katılımlarıyla yemekli
geceler düzenlemek,
-İftar yemekleri tertiplemek, yardım kolileri dağıtmak,
-İlimizi tanıtma amaçlı canlı tv programları yapmak,
-Hakk’ın rahmetine kavuşan hemşerilerimizden diğerlerini haberdar etmek amaçlı
mesajla bilgi ulaşımını sağlamak, vefat edenin
ailesine başsağlığı ziyaretlerinde bulunmak,
Zaman içerisinde oluşan imkânlarımız
doğrultusunda, İlimizde başarılı öğrencilerimizi onurlandırmak ve teşvik etmek amaçlı
geziler tertipleyerek değişik yerleri görmelerini arzulamaktayız. Yine İlimiz dışında yaşayan ve Bitlis’i hiç görmemiş Bitlisli ailelerin
çocuklarını Bitlis’e götürerek tanımalarını ve
bu geziyle ilgili bir kompozisyon yarışması
düzenlemeyi hedeflemekteyiz. Güzel ülkemizin güzel insanlarının her güzelliğe layık
olduğu bilinciyle yaşamak ve paylaşmak doğrultusunda sıkıntıları paylaşarak küçültmek,
mutlulukları paylaşarak büyütmek özlenen
bir tablo değil midir? Hayatın içinde varoluş
nedenlerimizden biri de kendimiz ve ailemiz
dışındaki kişiler için de faydalı çalışmalar
yapmak, yapabilmek değil mi? Öyle ise biz bireylere düşen o adımı atmak ve düşünmektir.
İşte uzun yıllardır bunu başaran BETAV’a
bir nebze de olsa destek olmak adına 2002
tarihinde kurulan Derneğimiz, paylaşım
ve gönüllülük esaslı çalışmalarını artırarak
sürdürmek istemektedir. Bu isteğin azmiyle
hemşerilerimize yardımcı olmaya çalışmak,
eski-yeni tüm dernek yöneticileri için şerefli
bir görev olmuştur.
-Eğitime katkı sağlamak amaçlı toplanan
kitapları dağıtmak,
‘’BEN’’ DEMEDEN ‘’BİZ’’ DEMEYİ BİLEN GÖNÜLLÜLER OLMAK DİLEĞİYLE…
-Dernek binasında değişik zamanlarda bir
araya gelerek sohbetlerle kaynaşmayı sağla-
Ankara-Bitlis İli ve İlçeleri Kültür ve
Dayanışma Derneği Yönetim Kurulu
140
Vedat YAPA
Antalya Bitlis Kültür ve Dayanışma Derneği Başkanı
Sayın BETAV Yönetim Kurulu Üyeleri ,Değerli
Bitlis’li Hemşerilerim;
D
eğişik nedenlerle Bitlis İlimizden ayrılarak Ülkemizin değişik kentlerine
yerleşen hemşerilerimiz bu illerde birlik ve
beraberliklerini pekiştirmek, İlimizin örf adet
ve geleneklerini idame ettirmek, kültürümüzü, forklörümüzü ve diğer değer yargılarımızı yeni nesillere aktarmak amacıyla hemşeri
dernekleri kurulmuştur.
Bizlerde aynı amaç ve aynı doğrultuda
1998 yılında kurduğumuz Antalya il Bitlis
Kültür ve Dayanışma Derneğimiz kurulduğu
yıldan beri aynı şevk ve kararlılıkla faaliyetle-
rine devam etmektedir.
Antalya ilimizde yaklaşık olarak 15, Bine
yakın Bitlis’li yaşamakta olup ancak bunlardan 400 kişi derneğimize üye olmuştur.
Dernek faaliyetlerimiz arasında yukarıda belirtmiş olduğum genel konular dışında
sosyal ve kültürel etkinlik içinde birlik ve beraberlik duygularımızı zinde tutmak amacıyla dayanışma geceleri, piknik ve Derneğimiz
kadınlar kolu tarafından organize edilen çay
partileri düzenlenmektedir.
Dernek gönüllüleri
141
Hayırsever hemşerilerimizden sağlanan
yardım paketleri ramazan aylarında ihtiyacı
olan ailelere dağıtılmaktadır. Üyelerimizin
üzüntüleri ve sevinçlerini paylaşmakta olup,
işsiz gençlerimize iş bulma konularında yardımcı olmaktayız. Hasta ziyaretleri ile taziye
ziyaretlerimiz yapılmakta, ihtiyaç duyulan
hastalarımıza kan bulma konusunda yardımcı
olunmaktadır.
ve özverili çalışmalardan sonra başarıda kendiliğinden gelmiştir. BETAV ın çalışmalarına
Bitlisli hemşerilerimizinde güçleri oranında
maddi katkı yapmaları gerekmektedir.
2010 yılında BETAV tarafından organize edilen “EĞİTİME YARDIM VE DESTEK
KAMPANYASI İÇİN SMS YOLU İLE SİZDE
KATILIN” Projesine ile 2000 öğrenciye burs
verilmesine katkı sağlamak amacıyla hemşerilerimize mesaj sistemiyle duyuru yapılmış
olup Antalya’daki hemşerilerimizin katkısı
sağlanmıştır. Projeye katkı bu yılda devam
ettirilmektedir. İnşallah amacımıza ulaşmış
olacağız.
Ayrıca BETAV ın dışında, diğer illerde
bulunan ve maddi durumları iyi olan hemşerilerimizin de katkı sağlamaları gerekmekte
olduğunu belirtmek istiyorum.
Son yılarda Bitlis İlimizin Üniversite giriş sınavlarındaki başarısının temelinde BETAV’ın sağlamış olduğu katkılar vardır.
Bitlis de mevcut olan Anadolu liselerine
ek olarak Fen Lisesi ile özel dershaneler eğitim kalitesini yükseltmiş olup, bunun yanında
Bitlis de görev yapan Bitlisli öğretmenlerimizin de katkıları büyük olmuştur. Bu sistemli
Ben buradan başta BETAV olmak üzere
emeği geçen kurum kuruluş ve kişilere Antalya da yaşayan Bitlisli hemşerilerim adına
teşekkür ediyor, minnet ve şükranlarımı arz
ediyorum.
İlimizde açılan ve inşaatı tüm hızla devam
eden Üniversitenin Bitlis’imizin ufkunu açacak ve kentimiz sosyal ve ekonomik boyutta
gelişmiş iller arasında yerini alacaktır.
Ayrıca İstanbul ilinden organize edilen
“AYDINLIK BİR GELECEK İÇİN BİR KİTAP
BAĞIŞLA BİR IŞIK YAK” kampanyası ile Bitlis il ve ilçe köy okullarına gönderilmek üzere
topladığımız kitapların dağıtımının yapılması
için Bitlis Belediyesine gönderilmiştir.
Başta BETAV Yönetim Kurulu Üyeleri
olmak üzere tüm hemşerilerime Antalya da
yaşayan BİTLİS’LİLER adına teşekkür eder,
saygılarımı sunarım.
142
Azmi SUCUK
Eski Bitlis Folklör Ekibinden
GERİ GETİR YEŞİL BİTLİSİM
İşağloğumu, Geçloğumu
Renk renk çeşit çeşit güllerimi
Gözbağlama ebe ebe çalo çalomu
Dilor dilor lingo lingomi
Geri getir yeşil Bitlisim
Ozun bağı, Merkavayi
Çalo çalo kelo keloyi çiçehale
Varde vale vay gıdı gıdı haci Naso’nun çoratanı
Oynayan uşakları
Geri getir yeşil Bitlisim
O güzel toyleri toyloğleri
Davulcu zurneci tero’yı, devçi Celoy’i,
Ezoyi, Nesiboyu, Dokuzluyu
Zebek avradın oynayan ezmi sıcağı
Kılıç kalhan oynaya Baloğ Mehmedi
Geri getir yeşil Bitlisim
Nerde Berber İzeti, Dişçi İzeti
Mâme Cemali, Camcı Yüsüf ’ü
Kulhamcı Sıloy’u, Hamamci Doğan’i
Geri getir yeşil Bitlisim
Yıldırım Spor Güzeldereyi
Sekiz ağustos jet sporu kaleci Yüceli
Rahmi’yi, Adil Yandım’ı, Arap İlho’yi
Dozer Sılhoy’u, Koşucu Bayroy’u, Cevdo’yu
Geri getir yeşil Bitlisim
Keledan taş kıloliyem gerikleri
Kalenin dibinde benajlenen dolazleri
Höperlodan ilan veren Adil Begleri
Seçim nutuğu aten İhsan Karayılanı
Geri getir yeşil Bitlisim
Nerde O, güzelim çağlayanı
Akar şarıl şarıl suları tahta köprüsü
Minare gibi uzanan kavakları
Ayağını kolunu sıvamış Rıfat Ustayı
Geri getir yeşil Bitlisim
Hanı malla golunu, çırak golunu
Nano golunu, Kaya Leylosunu
Damlar gurcosunu, dağ fetesını
Geri getir yeşil Bitlisim
143
Tekirdağ Bitlisliler Kültür Sosyal Yardımlaşma
ve Dayanışma Derneği
Sayın Valim, Sayın Garnizon Komutanım,
Sayın Belediye Başkanım, Sayın Cumhuriyet
Başsavcım, Sayın Rektörüm, Sayın Baro Başkanım, Sayın Milletvekillerim, Sayın Sivil,
Toplum Dernek Başkanlarım, Sayın Basın
Mensupları ve Tekirdağ Kültür Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği
Dernek Başkanı Nizamettin Mavikuş, Dernek adına düzenlediği ünlü Büryan Gecesine
gelen siyasi partiler, sivil toplum dernekleri
ve diğer misafirlerle bir araya gelerek gecemize renk kattınız. Dernek Başkanı Nizamettin Mavikuş organizetörlüğü yapmış olduğu
Mavi İnşaat’a da destekten dolayı ayrıca teşekkürlerini dile getirdi. Değerli Bitlisli hemşehrilerim ve misafirlerimiz Tekirdağ Bitlisliler
ünlü Büryan Gecesine Hoş geldiniz…
Toplumun ihtiyacı gecenin güzelliği gülen gözlerden ifade etmektedir. Derneğimizin
amacı sosyal faaliyetlerde bulunmak, örf ve
adetlerimizi, gelenek, görenek ve kültürümüzü bölgesel ayrım yapmadan, ortak değerlerimizi birlikte yaşamak ve yaşatmaktır. İnsan
ayrımı yapmadan ana temelimiz olan eğitime
destek vermek, mücadelemiz bizlerden sonra
gelecek nesilere kendilerine ve ülke kalkınmasına, bütünlüğüne faydalı olmasıdır.
Bitlis’in tarihi şehrine baktığımızda gurur
kaynağı olacak bir yerde olduğu karşımıza
çıkmaktadır. Yetiştirdiği sayısız devlet ve siyaset bilim ve din adamları insanlık tarihine
yön vermişlerdir. Tüm siyasi parti milletvekili
adaylarımıza başarılar dilerim…
Yöre türküsüyle salonu coşturan Bitlis doğumlu Tekin Öztürk böyle tekinlere gurbette
yaşıyan Bitlislilerin yılda bir kere de olsa özledikleri mazraları yaşamaya değer…
Derneğimize yapmış olduğunuz ilgi ve
desteklerinizden dolayı Bitlisliler adına teşekkür eder, ayrıca Sayın Aydın Cartı Fahri
Hemşehrimize, ticaret hayatında başarılar
dilerim…
Hepimize sağlık, başarı, mutluluk dolu bir
yaşam dileğiyle saygılarımı sunarım…
Tekirdağ Bitlisliler, Kültür Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği’nin geleneksel
olarak her yıl ramazan ayında verilen iftar
yemeğine bu yılda Bitlis’li hemşehrilerimizin ve diğer misafirlerin yoğun ilgisi vardı.
Düzenlemeyi Mavi İnşaat ve Sponsorluğunu
Haber Trak Gazete sahibi Cenap Körümoğlu
ve Opr.Dr. Abdullah Önen’in üstlendiği yemekte önce okunan Kur’an-ı Kerim ve ardından edilen Dua’larla geceye maneviyat kattı
zengin menüsü ile dikkat çekerken gecenin
sonunda misafirler memnuniyetlerini dernek
başkanımıza ilettiler. Başkanımız Nizamettin
Mavikuş gece ile ilgili konuşmasında geçmişten gelen bu kültürü geleceğe de aktarılması,
herkese düşen bir görev olduğunu ve diğer
kültürlerle açık olmalıyız, ortak değerlerimizin herkes tarafından değerinin bilinmesi ve
eksiksiz yeni nesillere aktarmasıdır.
144
Dernek toplantısından bir görünüm
Bitlis foklör ekibi
145
Vakıfımızdan Burs Alarak 2009-2011 Yılları
Arasında Mezun Olan Öğrenciler
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
ABDÜSSELAMOĞLU Bervin
AÇIKYOL Erdi
ADSOY Zeynep
AĞBAY Can Barış
AKALIN Ersel
AKBABA Erdal
AKBAY Barış Can
AKBUDAK Faruk
AKDENİZ Bilal
AKIN Nesim
AKSOY Mehmet Cevat
ALAYDIN Behçet Özgür
ALBAY Orhan
ALTAN İlknur
ALTUNTAŞ Adem
ARICI İbrahim
ARSLAN Emrah
ARSLAN Nesip
ARSLAN Safter
ARSU Sibel
ASLAN Cesim
ASLAN Feyat
ASLAN Mehmet
ASLAN Reşit
ASLAN Ümmi Kelsim
AŞKIN Deniz
ATEŞ Ömer
ATEŞ Serkan
AVCİL Suat
AVCU Seray
AY Hüsamettin
AYAZ Fatma
AYAZ Gülşah
AYDIN Hülya
AYDIN Leyla Evin
AYDIN Murat
AYGÜN Mehmet Cihad
AYSAL Hatice
AYSAL Süleyman
AYYILDIZ Sinem
BABA Çağla
BAĞATUR Derya
BAĞATUR Emrah
BAKIRTAŞ Servet
BALAMAN Muhammed Sena
BAŞARAN Nesrullah
BATIR İkram
BAYINDIRLI Baha
BAYSEFEROĞULLARI Zeynel
BAYTAŞ (AYOĞLU) Zeynep
BİLVANİS Süleyman
BİNGÜL Bıha
BİRLİK Özlem
BOZ Okan
BÖLÜM Serdar
BUDAK Feyaz
BUDAK Mehmet Eren
BUDAK Taner
BUHARALI Veysel Murat
BULUT Deniz
BULUT İkbal
BULUT Şakir
CALP Sibel
Celal Bayar Ünv. Fen-Edb.Fak.
Dokuz Eylül Ünv. Buca Eğitim Fak.
Erciyes Ünv. Eğitim Fak.
ODTÜ Müh. Fak.
Dicle Ünv. Ziya Gökalp Eğitim Fak.
Kafkas Ünv. Fen-Edb.Fak.
Sakarya Ünv. Eğitim Fak.
Marmara Ünv. Hukuk Fak.
Sakarya Ünv. Müh.Fak.
Adnan Menderes Ünv. Tıp Fak.
Hacettepe Ünv. Edebiyat Fak.
Anadolu Ünv. Fen Fak.
Çukurova Ünv. Tıp Fak.
Dokuz Eylül Ünv. Buca Eğitim Fak.
Akdeniz Ünv. Müh.Fak.
Karadeniz Teknik Ünv. Fatih Eğitim Fak.
Yıldız Teknik Ünv. Müh.Fak.
Çanakkale 18 Mart Ünv. Fen-Edb.Fak.
İstanbul Teknik Ünv. Elektrik-Elektronik Fak.
Selçuk Ünv. Mesleki Eğitim Fak.
Gazi Ünv. Müh.Mim.Fak.
Gazi Ünv. Gazi Eğitim Fak.
Yüzüncü Yıl Ünv. Eğitim Fak.
Dokuz Eylül Ünv. İ.İ.B.Fak.
Celal Bayar Ünv. İ.İ.B.Fak.
Yüzüncü Yıl Ünv. Fen-Edb.Fak.
Kafkas Ünv. İ.İ.B.Fak.
Dokuz Eylül Ünv. Buca Eğitim Fak.
İnönü Ünv. Müh.Fak.
Süleyman Demirel Ünv. İ.İ.B.Fak.
Mustafa Kemal Ünv. Turizm işl.ve Otelcilik Y.O.
Yüzüncü Yıl Ünv. Tıp Fak.
Afyon Kocatepe Ünv. İ.İ.B.Fak.
Erzincan Ünv. Eğitim Fak.
Marmara Ünv. Tıp Fak.
Marmara Ünv .Hukuk Fak.
istanbul Ünv. Eczacılık Fak.
Giresun Ünv. Fen-Edb.Fak.
Atatürk Ünv. Beden Eğitimi ve Spor Y.O.
Abant İzzet Baysal Ünv. Eğitim Fak.
Erzincan Ünv. Eğitim Fak.
Atatürk Ünv. K.K.E.Fak.
Karadeniz Teknik Ünv. Müh.Fak.
Ege Ünv. İletişim Fak.
Mehmet Akif Ersoy Ünv. Eğitim Fak.
Dicle Ünv. Ziya Gökalp Eğitim Fak.
Ankara Ünv. Dil ve Tarih-Coğrafya Fak.
Anadolu Ünv. İ.İ.B.Fak.
Kadir Has Ünv. İ.İ.B.Fak.
Hacettepe Ünv. Edebiyat Fak.
Trakya Ünv. Kırklareli Ünv. Sağlık Y.O.
İstanbul Teknik Ünv. İnşaat Fak.
Adnan Menderes Ünv. Eğitim Fak.
Kafkas Ünv. Eğitim Fak.
Marmara Ünv. Teknik Eğitim Fak.
Yüzüncü Yıl Ünv. Eğitim Fak.
Yüzüncü Yıl Ünv. Eğitim Fak.
Ağrı İbrahim Çeçen Ünv. Eğitim Fak.
Zonguldak Karaelmas Ünv.Fen-Edb.Fak.
Afyon Kocatepe Ünv. İ.İ.B.Fak.
Süleyman Demirel Ünv. Müh.Mim.Fak.
Gazi Ünv. Müh.Mim.Fak.
Adnan Menderes Ünv. İ.İ.B.Fak.
146
Tarih
Coğrafya Öğr.
Türkçe Öğr.
İnşaat Müh.
Sosyal Bilgiler Ögr.
Biyoloji
Zihin Engelliler Öğr.
Hukuk
Jeofizik Müh.
Tıp
Bilgi ve Belge Yönetimi
Fizik
Tıp
Sınıf Öğr.
Makine Müh.
İlk.Matematik Öğr.
İnşaat Müh.
Fizik
Telekomünikasyon Müh.
Okul Öncesi Öğr.
Elektrik-Elektonik Müh.
Türkçe Öğr.
Fizik Öğr.
İşletme
Maliye
Sosyoloji
İktisat
Sosyal Bilgiler Ögr.
Elk.Elektronik Müh.
İktisat
Turizm ve Otel İşl.
Tıp
İşletme
Türkçe Öğr.
Tıp
Hukuk
Eczacılık
Kimya
Beden Eğitimi Öğr.
İngilizce Öğr.
Sınıf Öğr.
Coğrafya Öğr.
Elektrik-Elektonik Müh.
Gazetecilik
Sosyal Bilgiler Öğr.
Türkçe Öğr.
Bilgi ve Belge Yönetimi
İşletme
İşletme
Psikoloji
Sağlık Memurluğu
Jeodezi ve Fot.Müh.
Sınıf Öğr.
Fen Bilgisi Öğr.
Bilgisayar ve Kntrl Öğr.
Sosyal Bilgiler Öğr.
Sınıf Öğr.
Türkçe Öğr.
Matematik
Uluslar arası Tic.ve Finans
Tekstil Müh.
İnşaat Müh.
Sosyal Hizmet
Vakıfımızdan Burs Alarak 2009-2011 Yılları
Arasında Mezun Olan Öğrenciler
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103
104
105
106
107
108
109
110
111
112
113
114
115
116
117
118
119
120
121
122
123
124
125
CANBAY Lokman
CANPOLAT Mahir
CAYHAN Cumhur
CELEP Cenk Selahattin
CEVRİN Yusuf
ÇAĞLAYAN Fırat
ÇATİ Songül
ÇELEBİ Ezgi Ceyhan
ÇELEBİ Orhan
ÇELİK Cihan
ÇELİK Koray
ÇETİN Erkan
ÇEVİK Mehmet
ÇEVİKOL Zeynep Tuba
DALKIRAN Serhat Ümit
DEMİR Elif
DEMİR Enes
DEMİR Serhat
DEMİRTAŞ Ümit
DİKMEN Adem
DOĞAN Serdar
DOLAHMET Mehmet
DÖNER Ferhat
DÖYMAZ Cezmi
EKİNCİ Yavuz
ERÇELİK Mehmet Naim
ERDEN Talip
ERDİL Safter
EREM Ayşe
EREM Melek
EREN Selim
ERGÜN Yakup
ERKOÇ M.Sabrullah
ERKOÇ Muhammet Mucip
EROĞLU Gizem
ERVÜZ Muhittin
ETEŞ Nesip
GEBOLOĞLU Zeynep Gözde
GEYLANİ Yahya
GÖÇMEN Özbek
GÖL İlhan
GÜL Ahmet
GÜLBAHAR Gökçe
GÜLLÜBARDAK Büşra
GÜLTEKİN Fatih
GÜLTEKİN Serpil
GÜLTEKİN Tekin
GÜLTEPE Sahra
GÜNAY Süleyman
GÜNAY Tamer
GÜNDOĞDU Savaş
GÜNDÜZ Caner
GÜNEY Mustafa Taner
GÜNGÖR Vehbi
GÜNGÖRDÜ Uygar
GÜRBÜZ Emrah
GÜZEL Mesut
GÜZELSOY Ozan Kadir
HALİDİ Perihan
HAMAMCIOĞLU M.Cemil
HASPOLAT Büşra
HASPOLAT Yılmaz
İstanbul Teknik Ünv. Denizcilik Fak.
Uludağ Ünv. İ.İ.B.Fak.
Pamukkale Ünv. İ.İ.B.Fak.
Dumlupınar Ünv. İ.İ.B.Fak.
Marmara Ünv. Teknik Eğitim Fak.
Yüzüncü Yıl Ünv. Müh.Mim.Fak.
Selçuk Ünv. Meram Tıp Fak.
Anadolu Ünv. Fen Fak.
Kocaeli Ünv. Müh.Fak.
Abant İzzet Baysal Ünv. Eğitim Fak.
Yüzüncü Yıl Ünv. Eğitim Fak.
Marmara Ünv. Hukuk Fak.
Batman Ünv. Teknik Eğitim Fak.
Muğla Ünv. Fen-Edebiyat Fak.
Kocaeli Ünv. İ.İ.B.Fak.
Yüzüncü Yıl Ünv. Eğitim Fak.
Dumlupınar Ünv. Beden Eğitimi ve Spor Y.O.
Selçuk Ünv. Müh.Mim.Fak.
İstanbul Teknik Ünv. Denizcilik Fak.
Yüzüncü Yıl Ünv. Eğitim Fak.
İstanbul Ünv. Müh.Fak.
Balıkesir Ünv. Turizm İşlt.ve Otelcilik Y.O.
İnönü Ünv. Fen Edebiyat Fak.
Mersin Ünv. Eğitim Fak.
Marmara Ünv. Hukuk Fak.
Akdeniz Ünv. Hukuk Fak.
Süleyman Demirel Ünv. Müh.Mim.Fak.
Kocaeli Ünv. Hukuk Fak.
Devlet Diller Ünv. Eğitim Müşavirliği
Adnan Menderes Ünv. Ziraat Fak.
Sakarya Ünv. Eğitim Fak.
Kırıkkale Ünv. İ.İ.B.Fak.
Selçuk Ünv. Ziraat Fak.
Anadolu Ünv. Müh.Mim.Fak.
Balıkesir Ünv. Necatibey Eğitim Fak.
Pamukkale Ünv. Müh.Fak.
Gazi Ünv. Gazi Eğitim Fak.
Ege Ünv. Fen Fak.
Akdeniz Ünv. Eğitim Fak.
Fırat Ünv. Fen-Edb.Fak.
Uşak Ünv. Eğitim Fak.
Kafkas Ünv. İ.İ.B.Fak.
Celal Bayar Ünv. Fen Edb.Fak.
Çanakkale Onsekiz Mart Ünv.Eğitim Fak.
Marmara Ünv. Hukuk Fak.
Uşak Ünv. İ.İ.B.Fak.
Erciyes Ünv. Mim.Fak.
Cumhuriyet Ünv. Sağlık Bilimleri Fak.
Ankara Ünv. Siyasal Bilgiler Fak.
Ege Ünv. Fen Fak.
Dumlupınar Ünv. İ.İ.B.Fak.
Yüzüncü Yıl Ünv. Fen Edb.Fak.
istanbul Ünv. Eczacılık Fak.
İstanbul Ünv. İletişim Fak.
Yıldız Teknik Ünv. Makine Fak.
Pamukkale Ünv. Eğitim Fak.
Yıldız Teknik Ünv. İnşaat Fak.
Anadolu Ünv. Eğitim Fak.
Zonguldak Karaelmas Ünv. İ.İ.B.Fak.
Selçuk Ünv. Fen Edb.Fak.
Marmara Ünv. Teknik Eğitim Fak.
Fırat Ünv. Teknik Eğitim Fak.
147
Deniz Ulşt.ve İşletme Müh.
İşletme
Maliye
Maliye
Enerji Teknolojisi
Jeoloji Müh.
Tıp
İstatistik
Elektronik ve Haber. Müh.
Zihin Engelliler Öğr.
Tarih Öğr.
Hukuk
Otomotiv Öğr.
Matematik
İşletme
Fen Bilgisi Öğr.
Antrenörlük Eğitimi
Harita Müh.
Deniz Ulş.İşlt.Müh.
Okul Öncesi Öğr.
Deniz Ulşt.ve İşletme Müh.
Konaklama İşletmeciliği
Kimya
İlk.Matematik Öğr.
Hukuk
Hukuk
İnşaat Müh.
Hukuk
Tercümanlık
Ziraat Müh.
Sınıf Öğr.
Siyaset Bil.Kamu Yönt.
Ziraat Müh.
Elk.Elektronik Müh.
İlk.Matematik Öğr.
Endüstri Müh.
Tarih Öğr.
Kimya
İngilizce Öğr.
Matematik
Sosyal Bilgiler Öğr.
İşletme
Türk Dili ve Edb.
İngilizce Öğr.
Hukuk
İktisat
Şehir ve Bölge Planlama
Hemşirelik
Maliye
Biyokimya
Maliye
Türk Dili ve Edb.
Eczacılık
Gazetecilik
Makine Müh.
Sınıf Öğr.
Jeodezi ve Fot.Müh.
Sınıf Öğr.
İşletme
Türk Dili ve Edb.
Matbaa Teknolojisi
Elektrik Öğr.
Vakıfımızdan Burs Alarak 2009-2011 Yılları
Arasında Mezun Olan Öğrenciler
126
127
128
129
130
131
132
133
134
135
136
137
138
139
140
141
142
143
144
145
146
147
148
149
150
151
152
153
154
155
156
157
158
159
160
161
162
163
164
165
166
167
168
169
170
171
172
173
174
175
176
177
178
179
180
181
182
183
184
185
186
187
HUYUT Mesut
IRGAT Belçim
IRKILATA Nedim
IŞIKGÖR Emrah
IŞIKGÖR Mustafa
IŞIKGÖR Serkan
İLARSLAN Safter
İLBAY Özge Nilay
İLÇİN Ferit
İLGİN Yusuf
İLHAN Sedat
İNAN İzzet
İRKETİ Deniz
İTMEÇ Hakkan
KABAKÇI Rıdvan
KALELİOĞLU Şafak
KAPLAN Gülistan
KARA Alev
KARA Ali
KARA Fatma
KARA Sefa
KARABABA Songül
KARABAŞ Yusuf
KARALA Burak
KARAOĞLU Elif Didem
KARAOĞLU Mahsun Burak
KARAV Nafi
KAYA Dilek
KAYA Efe
KAYA Köroğlu
KAYAR Naci
KAYNAKÇI Emrah
KELEŞ Özal
KENDİLCİ Kenan
KILIÇ Hasan
KINAY Esra
KIZILAĞAÇ Miraç
KIZILGÜL Nurcihan
KIZILKAYA Faruk
KIZILTAŞ Sinan
KIZILTEPE Ömer
KİTAPÇIOĞLU Tülay
KOÇ Halil İbrahim
KOÇHAN Suat
KOLĞU Onur Murat
KORKMAZ İnan
KURTKAN Aysun
KURTYE Seçil Gizem
KÜRÜM Buseyne Kübra
LALE Murat
MALTAŞ Abdullah
MAMUK Sebğetullah
METE Öner
MUTLU Ümit
NARMAN Zülküf
OK Oktay
OKAY Münevver
OKAY Yurdanur
OLAN Yasemin
OMAY Özbek
ORAK Ferdin
OTO Sefa Ender
Atatürk Ünv. Beden Eğitimi ve Spor Y.O.
Celal Bayar Ünv. Fen-Edb.Fak.
Dokuz Eylül Ünv. Müh.Fak.
İnönü Ünv. Müh.Fak.
Hacettepe Ünv. Edebiyat Fak.
Selçuk Ünv. Teknik Eğitim Fak.
Fırat Ünv. Teknik Eğitim Fak.
Marmara Ünv. İ.İ.B.Fak.
Kafkas Ünv. İ.İ.B.Fak.
Süleyman Demirel Ünv. Tıp Fak.
Ege Ünv. Fen Fak.
Kırıkkale Ünv. Fen Edb.Fak.
Uludağ Ünv. Eğitim Fak.
İnönü Ünv. Eğitim Fak.
Niğde Ünv. Fen-Edb.Fak.
Erciyes Ünv. İletişim Fak.
Marmara Ünv. Hukuk Fak.
Ankara Ünv. Eğitim Bilimler Fak.
Uludağ Ünv. İ.İ.B.Fak.
Ondokuz Mayıs Ünv. Eğitim Fak.
Mersin Ünv. Eğitim Fak.
Yüzüncü Yıl Ünv. Tıp Fak.
Dumlupınar Ünv. İ.İ.B.Fak.
İstanbul Ünv. Beden Eğitimi ve Spor Y.O.
Akdeniz Ünv. İ.İ.B.Fak.
Uludağ Ünv. Müh.Mim.Fak.
İstanbul Ünv. Hasan Ali Yücel Fak.
Selçuk Ünv. Ahmet Keleş Eğitim Fak.
Çanakkale Onsekiz Mart Ünv.İ.İ.B. Fak.
Ankara Ünv. Hukuk Fak.
Karadeniz Teknik Ünv. Tıp Fak.
Süleyman Demirel Ünv. İ.İ.B.Fak.
İstanbul Ünv. Fizik Tedavi ve Reh.Y.O.
Ege Ünv. İzmir Atatürk Sağlık Y.O.
Uludağ Ünv. Eğitim Fak.
Selçuk Ünv. Mesleki Eğitim Fak.
Selçuk Ünv. Eğitim Fak.
Selçuk Ünv. Meslek Eğitim Fak.
Ankara Ünv. Dil ve Tarih-Coğrafya Fak.
Fırat Ünv. Mühendislik Fak.
Fırat Ünv. Teknik Eğitim Fak.
Marmara Ünv. Hukuk Fak.
Fatih Ünv. İ.İ.B.Fak.
Dicle Ünv. Mühendislik Fak.
İstanbul Teknik Ünv. Denizcilik Fak.
İnönü Ünv. Müh.Fak.
Yüzüncü Yıl Ünv. Eğitim Fak.
Yüzüncü Yıl Ünv. Eğitim Fak.
Hacettepe Ünv. İ.İ.B.Fak.
Uludağ Ünv. İ.İ.B.Fak.
Gümüşhane Üniversitesi. Müh.Fak.
Karadeniz Teknik Ünv. Müh.Fak.
Kocaeli Ünv. Müh.Fak.
Zonguldak Karaelmas Ünv. Müh. Fak.
Yıldız Teknik Ünv. İnşaat Fak.
Mehmet Akif Ersoy Ünv. Eğitim Fak.
Dicle Ünv. Tıp Fak.
Selçuk Ünv. Mesleki Eğitim Fak.
Ege Ünv. Eczacılık Fak.
Yüzüncü Yıl Ünv. Eğitim Fak.
Çanakkale 18 Mart Ünv. Fen-Edb.Fak.
Mersin Ünv. Turizm İşletmecilik ve Otel Y.O.
148
Beden Eğitimi Öğr.
Türk Dili ve Edb.
İnşaat Müh.
Kimya Müh.
Bilgi ve Belge Yönetimi
Bilgisayar Sist.Öğr.
Metal Öğr.
İşletme
Siyaset Bil.Kamu Yönt.
Tıp
Biyoloji
Tarih
Sınıf Öğr.
Sınıf Öğr.
Türk Dili ve Edb.
Gazetecilik
Hukuk
Din Kült.ve Ahlak Blg.Öğr.
Uluslar arası İlişkiler
Bilgisayar Eğt.Tek.Öğr.
Sınıf Öğr.
Tıp
İşletme
Spor Yöneticiliği
İktisat
Elektronik Müh.
Türkçe Öğr.
Kimya Öğr.
Kamu Yönetimi
Hukuk
Tıp
Maliye
Fizik Ted.ve Rehabilitasyon
Sağlık Memurluğu
Türkçe Öğr.
Çocuk Geliş.ve Eğt.Öğr.
Tarih Öğr.
Anaokulu Öğr.
Sosyoloji
İnşaat Müh.
Bilgisayar Öğr.
Hukuk
İşletme
Elektrik-Elektonik Müh.
Deniz Ulş.İşlt.Müh.
Elk.Elektronik Müh.
Beden Eğt.ve Spor Öğr.
Okul Öncesi Öğr.
Aile ve Tüketici Bilimleri
Maliye
Jeodezi ve Fot.Müh.
Elk.Elektronik Müh.
İnşaat Müh.
Jeodezi ve Fot.Müh.
Jeodezi ve Fot.Müh.
Bilgisayar ve Öğr.Tek.Öğr.
Tıp
Giyim Öğr.
Eczacılık
Sosyal Bilgiler Ögr.
Tarih
Turizm İşl.ve Otel
Vakıfımızdan Burs Alarak 2009-2011 Yılları
Arasında Mezun Olan Öğrenciler
188
189
190
191
192
193
194
195
196
197
198
199
200
201
202
203
204
205
206
207
208
209
210
211
212
213
214
215
216
217
218
219
220
221
222
223
224
225
226
227
228
229
230
231
232
233
234
235
236
237
238
239
240
241
242
243
244
245
246
247
248
249
OTO Umut Burak
ÖMEROĞLU Şükran
ÖNAL Cihan
Önder CANER
ÖRNEK Serdar
ÖZALP Mahir
ÖZAYDINLI Vural Özkan
ÖZDEK Mehdi
ÖZDEMİR Barış
ÖZDEMİR Hafize
ÖZDEMİR Nihan
ÖZDEMİR Ömer
ÖZDEMİRLİ Şeraze
ÖZGÜL Sedat
ÖZIŞIK Songül
ÖZKAÇAN Eda Merve
ÖZKAN Sefa
ÖZÜGÜZEL Hüseyin
ÖZZERMAN Sabahattin
PEYNİRCİ İshak
SAĞLIK Semih
SAĞNIÇ Gül Belçim
SAYILĞAN Okan
SAYINDA Sinan
SİMEK Zehra
SOLMAZ Emrah
SOYALAN Sinan
SÖNMEZ Selin
SULUKAYA Muhammed
SUSİ Fatih
SÜNE Selçuk Teoman
ŞANSVEREN Mehmet Fatih
ŞENER Nesrin
ŞENGÜR Fehime
ŞEREFHANOĞLU Heval Seda
ŞİMŞEK Ceylan
TAHİNCİOĞLU Gökhan
TARHAN Oktay
TARHAN Orhan
TAŞDELEN Muammer
TAŞDEMİR İnan
TAŞDEMİR Suna
TAŞYÜZÜ Sevim
TAYFUR Fikriye
TEKBEN Aynur
TEKEV Zeynep
TEMEL Canan
TEMİZEL Mehmet
TIRAŞ Aybike
TİMUÇİN Hüseyin Kaan
TOKAY Ferit
TÖREHAN Fatma
TÖRÜN Yunus
TUÇ Seda
TUNÇTAN Fahri
TURŞAK Sercan
TURŞAK Tekin
TUZ Veysel
UÇAR Halit
ULAŞKIN Yücel
ULUS Ersin
ULUS Fuat
Gazi Ünv. İ.İ.B.Fak.
Atatürk Ünv. Hukuk Fak.
Kocaeli Ünv. Müh.Fak.
Yüzüncü Yıl Ünv. Eğitim Fak.
Atatürk Ünv. Beden Eğitimi ve Spor Y.O.
Kafkas Ünv. Kars Sağlık Y.O.
Uludağ Ünv. İ.İ.B.Fak.
Ankara Ünv.İlahiyat Fak.
İstanbul Ünv. İletişim Fak.
Çanakkale 18 Mart Ünv. Eğitim Fak.
Pamukkale Ünv. Eğitim Fak.
Erzincan Ünv. Fen Edb.Fak.
İstanbul Ünv. Müh.Fak.
Çukurova Ünv. Ziraat Fak.
Fırat Ünv. Fen-Edb.Fak.
Trakya Ünv. Kırklareli Ünv. Sağlık Y.O.
Muğla Ünv. Eğitim Fak.
Atatürk Ünv. K.K.E.Fak.
İnönü Ünv. Fen Edebiyat Fak.
Cumhuriyet Ünv. Tıp Fak.
Ege Ünv. Tıp Fak.
Marmara Ünv. Eğitim Fak.
Anadolu Ünv. Müh.Mim.Fak.
Mustafa Kemal Ünv. Mühendislik Fak.
Yıldız Teknik Ünv. Elektrik-Elektronik Fak.
Pamukkale Ünv. Fen-Edb.Fak.
Dicle Ünv. Edebiyat Fak.
Gaziantep Ünv. Mühendislik Fak.
Marmara Ünv. Tıp Fak.
Gaziantep Ünv. Mühendislik Fak.
Ondokuz Mayıs Ünv. Fen Edb.Fak.
Süleyman Demirel Ünv. Müh.Mim.Fak.
Kilis 7 Aralık Ünv. Fen-Edb.Fak.
Selçuk Ünv. Edebiyat Fak.
Muğla Ünv. Fen-Edebiyat Fak.
Ankara Ünv. Hukuk Fak.
Sakarya Ünv. Güzel Sanatlar Fak.
Sakarya Ünv. Fen-Edb.Fak.
Hacettepe Ünv. Eğitim Fak.
İstanbul Ünv. Hasan Ali Yücel Eğitim Fak.
Kırıkkale Ünv. İ.İ.B.Fak.
Ağrı İbrahim Çeçen Ünv. Eğitim Fak.
Erzincan Ünv. Eğitim Fak.
Yüzüncü Yıl Ünv. Fen Edb.Fak.
Hacettepe Ünv. Eğitim Fak.
Marmara Ünv. Eğitim Fak.
Çanakkale 18 Mart Ünv.Eğitim Fak.
Yüzüncü Yıl Ünv. Fen-Edb.Fak.
Ankarak Ünv. Veterinerlik Fak.
Bilkent Ünv. Uygulamalı Tek.ve İşlt.Y.O.
Sakarya Ünv. Fen Edebiyat Fak.
Gazi Ünv. Beden Eğitim ve Spor Y.O.
Trakya Ünv. Fen-Edb.Fak.
Celal Bayar Ünv. Eğitim Fak.
Adnan Menderes Ünv. Beden Eğitimi ve Spor Y.O.
Zonguldak Karaelmas Ünv.İ.İ.B.Fak.
Çukurova Ünv. Mim.Müh.Fak.
Hacettepe Ünv. Fen Fak.
Gazi Ünv. Tic.Tur.Eğitim Fak.
İstanbul Teknik Ünv. Denizcilik Fak.
Kafkas Ünv. Sarıkamış Beden Eğitimi ve Spor Y.O.
Mersin Ünv. İ.İ.B.Fak.
149
İktisat
Hukuk
Endüstri Müh.
Türkçe Öğr.
Beden Eğt.ve Spor Öğr.
Sağlık Memurluğu
Ekonometri
İlahiyat
Halka İlşk.ve Tanıtım
Sınıf Öğr.
Fen Bilgisi Öğr.
Türk Dili ve Edb.
İnşaat Müh.
Ziraat Müh.
Türk Dili ve Edb.
Hemşirelik
İngilizce Öğr.
Sınıf Öğr.
Türk Dili ve Edb.
Tıp
Tıp
Müzik
Elk.Elektronik Müh.
İnşaat Müh.
Elektrik Müh.
Arkeoloji
Arkeoloji
Endüstri Müh.
Tıp
İnşaat Müh.
İstatistik
Makine Müh.
Türk Dili ve Edb.
Türk Dili ve Edb.
Sosyoloji
Hukuk
Seramik
Türk Dili ve Edb.
Matematik Öğr.
İlk.Matematik Öğr.
Uluslar arası İlişkiler
Sınıf Öğr.
Sınıf Öğr.
Fizik
Rehb.ve Psk.Danş.
Bilgisayar ve Öğr.Tek.Öğr.
Almanca Öğr.
Coğrafya
Veterinerlik
Bilgisayar Tek.ve Bil.Sis.
Felsefe
Spor Yöneticiliği
Kimya
Türkçe Öğr.
Beden Eğitimi Öğr.
Maliye
İnşaat Müh.
Aktüerya Bilimleri
Muhasebe ve Finans.Öğr.
Deniz Ulşt.ve İşletme Müh.
Beden Eğt.ve Spor Öğr.
İktisat
Vakıfımızdan Burs Alarak 2009-2011 Yılları
Arasında Mezun Olan Öğrenciler
250
251
252
253
254
255
256
257
258
259
260
261
262
263
264
265
266
267
268
269
270
271
272
273
274
275
276
277
278
279
280
281
282
283
284
285
286
287
288
ULUS Zahit
ULUTAŞ Yasef
UNAL Cihan
UNAL Erkan
URASLI Ferhat
URFAN Abdullah
URGAN Esra
UTKU Yücel
UYSAL Ömer
ÜSTÜNDAĞ Seren
VELİOĞLU Emrullah
VURAL Veysi
YAKIT Erdoğan
YALÇIN Bilal
YALÇIN Seda
YALÇINKAYA Esma
YAMAÇ Ömer
YAMAÇ Ömer Faruk
YAŞAR Faik
YETİŞKİN Çağlar
YETİŞKİN Naimecan
YILDIRIM Meltem
YILDIZ Şakir
YILMAZ Emine
YILMAZ Erhan
YILMAZ Halis
YILMAZ Özgür
YILMAZ Ruhat
YİĞİN Ümit
YOLDAŞ Yasemin
YURCİ Ercan
YURTSEVEN Begüm
YÜCEL Emir Fikret
YÜKSEL Ali Ömer
YÜKSEL Jale
YÜZDEMİR Alaattin
YÜZER Bahar
YÜZER Hüseyin
ZENDERLİOĞLU Dündar
Gaziantep Ünv.İ.İ.B.Fak.
Erzincan Ünv. Eğitim Fak.
Fırat Ünv. İnsani ve Sosyal Bil.Fak.
Uşak Ünv. Fen Edb.Fak.
İstanbul Ünv. Hukuk Fak.
İstanbul Teknik Ünv. Elektrik-Elektronik Fak.
Kafkas Ünv. Eğitim Fak.
Yüzüncü Yıl Ünv. Eğitim Fak.
Pamukkale Ünv. Müh.Fak.
Boğaziçi Ünv. Fen Edb.Fak.
Yıldız Teknik Ünv. İnşaat Fak.
Marmara Ünv. Hukuk Fak.
Fırat Ünv. Elazığ Sağlık Y.O.
Selçuk Ünv. Ahmet Keleşoğlu Eğitim Fak.
Anadolu Ünv. İ.İ.B.Fak.
Ankara Ünv. Hukuk Fak.
Ege Ünv. Mühendislik Fak.
İstanbul Ünv. Edebiyat Fak.
Gazi Ünv. Hukuk Fak.
Gaziantep Ünv. İ.İ.B.Fak.
Yüzüncü Yıl Ünv. Eğitim Fak.
Selçuk Ünv. Mesleki Eğitim Fak.
Yüzüncü Yıl Ünv. Ziraat Müh.
Ağrı İbrahim Çeçen Ünv. Eğitim Fak.
Celal Bayar Ünv. Tıp Fak.
Pamukkale Ünv. İ.İ.B.Fak.
Pamukkale Ünv. Müh.Fak.
Dokuz Eylül Ünv. Müh.Fak.
Erciyes Ünv. Müh.Fak.
Selçuk Ünv. Ahmet Keleşoğlu Eğitim Fak.
Süleyman Demirel Ünv. Tıp Fak.
Anadolu Ünv. Eğitim Fak.
Mersin Ünv. Mühendislik Fak.
Marmara Ünv. İ.İ.B.Fak.
ODTÜ Eğitim Fak.
Selçuk Ünv. Edebiyat Fak.
Muş Alparslan Ünv. Eğitim Fak.
İstanbul Ünv. İstanbul Tıp Fak.
Adnan Menderes Ünv. Fen Edb.Fak.
150
İktisat
Sınıf Öğr.
Türk Dili ve Edb.
Türk Dili ve Edb.
Hukuk
Elektrik Müh.
Sınıf Öğr.
Sosyal Bilgiler Ögr.
Gıda Müh.
Türk Dili ve Edb.
İnşaat Müh.
Hukuk
Sağlık Memurluğu
Türkçe Öğr.
Maliye
Hukuk
İnşaat Müh.
Bilgi ve Belge Yönetimi
Hukuk
İşletme
Sosyal Bilgiler Ögr.
Okul Öncesi Öğr.
Ziraat Müh.
Sınıf Öğr.
Tıp
İktisat
Makine Müh.
Çevre Müh.
Elk.Elektronik Müh.
Türkçe Öğr.
Tıp
Sınıf Öğr.
Çevre Müh.
İktisat
Okul Öncesi Öğr.
Türk Dili ve Edb.
Türkçe Öğr.
Tıp
Türk Dili ve Edb.
KAYBETTİKLERİMİZ
BAHATTİN GÜRSESLİ
28 Mart 1933 Bitlis doğumlu Bahattin GÜRSESLİ, Yıldız Teknik
Üniversitesi Yüksek Mimarlık bölümünü bitirmiş, çalışma hayatına
Devlet Su İşlerinde başlamıştır. 1969 yılında kurduğu şirketi ile
mimarlık hizmetlerinin yanı sıra yapım müteahitliğine de geçiş
yaparak, vefatına kadar Yönetim Kurulu Başkanlığını sürdürdüğü
GÜRSESLİ İnşaat ve Ticaret A.Ş. ile ülkemizde ve yurt dışında
sayısız projeye imza atmıştır. Birçok alanda öncülük yapmış ve
sektöründe önemli başarıları ile işveren ve meslek kuruluşları
tarafından çeşitli ödüllere layık görülmüştür.
Nur içinde yatsın mekânı cennet olsun. Ailesi, mesai arkadaşları,
çalışanları ve tüm tanıyanları için yokluğuna alışılması zor
müstesna insanı kaybetmenin acısını yaşamaktayız.
Ruhu Şad Olsun.
Hatırasını saygıyla anıyoruz.
151
KAYBETTİKLERİMİZ
BURHAN ERCAN
1936 yılında Bitlis Merkez İnönü Mahallesinde doğdu. İlkokulu
Kazımpaşa İlkokulu ve orta okulu Bitlis ortaokulunda okudu.
Ailesinin1951 yılında İstanbul’a gelmesiyle bu yıldan itibaren
çalışma hayatına başladı. Uzun yıllar tekstil ürünleri satışı ile
uğraştı. Yaşamı boyunca herkesle iyi ilişkiler içinde olmaya çalıştı.
4 Eylül 2011 tarihinde vefat eden Burhan ERCAN, evli ve 4 çocuk
sahibidir. Bitlis’in bu değerli evladına Allah rahmet etsin, Burhan
Ercan nur içinde yatsın.
Ruhu Şad Olsun.
Hatırasını saygıyla anıyoruz.
152

Benzer belgeler

İndir - Betav

İndir - Betav Doğunun Parlayan Yıldızı/Prof.Dr.Mahmut DOĞRU...................................................................................10 Bitlis’in Gurur Veren Başarısı/Mustafa YILDIRIM......................

Detaylı