Konuşursam beni sadece İngilizce bilenler anlayacak ama sessiz bir

Transkript

Konuşursam beni sadece İngilizce bilenler anlayacak ama sessiz bir
OKUL
DERGİSİ
2012-2013
TEMA:
SİNEMA
« Konuşursam beni
sadece İngilizce
bilenler anlayacak
ama sessiz bir filmi
herkes anlayabilir ve
Dünya benim
yaşadığım ülkeden
ibaret değil. »
Charlie Chaplin
İki Mustafa Kemal vardır: Biri ben, et ve kemik, geçici
Mustafa Kemal... İkinci Mustafa Kemal, onu "ben"
kelimesiyle ifade edemem; o, ben değil, bizdir! O, memleketin
her köşesinde yeni fikir, yeni hayat ve büyük ülkü için uğraşan
aydın ve savaşçı bir topluluktur. Ben, onların rüyasını temsil
ediyorum. Benim teşebbüslerim, onların özlemini çektikleri
şeyleri tatmin içindir. O Mustafa Kemal sizsiniz,
hepinizsiniz. Geçici olmayan, yaşaması ve başarılı olması
gereken Mustafa Kemal odur!
OKUL DERGİSİ
OKUMA KÜLTÜRÜ VE YAYIN
KULÜBÜ ÖĞRENCİLERİ
TARAFINDAN
HAZIRLANMIŞTIR
İÇİNDEKİLER........................................
Sinemada İlkler.......................................2
Türk Sinema Tarihi................................3
Sinema Sözlüğü.......................................4
Film Tanıtımları......................................5
Tiyatro......................................................7
Serbest Kürsü..........................................8
İlk İnsanların Yaşamları.........................9
Google'ın Tarihçesi.................................10
Haytımız Kısa.........................................11
Okumak..................................................12
Kitap Tanıtım.........................................13
Farklı Kültürler.....................................15
Cahit Sıtkı Tarancı................................16
Müzik......................................................17
Londra Olimpiyatları............................19
YAYIN KURULU:
Ali Berk PERÇİNER
Ada Gülce CANIGÜZ
Bihter ÇÖPLÜ
Burak MİRZANLI
Ceren BAYRAKÇI
Çağla SEZER
Defne AYRANCI
Ebru Mayra ALBAYRAK
Emre YÜKSEL
Kerem YÜKSEL
Melike İclal AYKAÇ
Melis DİREK
Seher Naz ŞAHİN
Zeynep NAz ADIYAMAN
ÖZEL NESLİN DEĞİŞEN SESİ
İLKÖĞRETİM OKULU
Fırın Sokak No:20 Bomonti
1
İlk bilimkurgu filmi ve
diyaloglu film: Aya Seyahat
(1902, Georges Melies).
İlk
senaryo
yazarı:
Gazeteci Roy McCardell
(1900).
İlk film stüdyosunu kuranlar: Thomas Edison ve
yönetmen Georges Melies.
İlk değişik çekim ölçekleri
(uzak ve yakın çekim vb.)
ve
kamera
araçlarını
(kameranın sağa veya sola
hareket
ettirilmesi
vb.)
kullanan yönetmen: Edwin
S. Porter.
İlk sinemayı anlatım arcına
dönüştürerek bugün klasikleşen
teknikleri kullanan (flashback,
geniş çekim tekniği vb.), ilk
Hollywood’da
film
çeken
yönetmen: D. W. Griffith.
İlk western filmi: The
Great Train Robbery
(1903,
Büyük
Tren
Soygunu,
Edwin
S.
Porter).
İlk sesli film: The
Jazz Singer (1927,
Caz Şarkıcısı, Alan
Crosland).
İlk renkli film: The Black
Pirate
(1926,
Douglas
Fairbanks).
İlk önemli korku filmleri: Der student von Prag
(1913, Praglı Öğrenci, Stellan Rye & Paul
Wegener) ve Der Golem (Henrik Galeen & Paul
Wegener).
İlk
gangster
filmi:
Musketeers of Pig Alley
(1912, Domuz Sokağı
Silahşörleri, David W.
Griffith)
Stellan Rye
Ali Berk PERÇİNER
Melis DİREK
2
TÜRK SİNEMA TARİHİ
Tarih 29 Aralık 1895, Lumiere Kardeşler'in “La Ciotat Garı'na Trenin Varışı” nı anlatan
filmi ilk kez Paris'te seyirciye sunuldu. Bu tarihten yaklaşık bir yıl sonra ise Osmanlı sinemayla
buluştu. Batı’dan gelen birçok yeniliğin öncüsü gibi sinema da ülkemize çok az kişi tarafından
getirildi. Bir Alman Yahudisi olan Sigmund Weinberg Galatasaray'daki bir birahanede ilk film
gösterimini (Lumiere Kardeşler’in film ile) gerçekleştirmesiyle beraber Türk insanının
sinemayla olan ayrılmaz birlikteliği başladı. Sinema, 1908 yılında sinema sanatının getirilmesinin
planlanmasıyla başlar ancak, hayata geçirildiği yıl olan 1914 ilk dönem olarak anılır. Aynı
dönemde Fuat Uzkınay'ın çektiği "Ayast Efanos'taki Rus Abidesinin Yıkılışı" adlı belgesel
Türkiye Sineması'nın ilk eseri olarak gösterilmektedir. 150 metrelik bir belgesel olarak çekilen
filmin günümüze hiçbir kopyası ulaşmamıştır.
1971-1980
yılında
siyah-beyaz
filmlerin sayısal verilerine bakıldığında
renkli filmlerin gerisinde kaldığı görüldü.
Ayrıca bu çalışmalar iyice ilerletilerek
çizgi filmlere ortaya çıktı.
Başarılı sinema tarihimiz ile yabancı
film festivallerinde de bir çok başarı elde
ettik. Özellikle 1980 senesinde çıkan
Dallas dizisi büyük ilgi topladı. 1981-1990
yılları arasında Yabancı romanlar ve
yapıtlar Türkçe'ye çevrildi ve filme
dönüştürüldü. Ayrıca Toronto Sinema
Vakfı ve Ottowa Elçiliği'nin desteğiyle ilk
toplu film gösterimiz düzenlendi. Böylece
sinemamız yöreselleşme, küreselleşme gibi
tehlikelerini atlatmış oldu, bugüne de bir
çok başarı ile geldi.
Emre YÜKSEL
3
1931-1950
yılları
arasında
Türk
Sinemaları'nın ilk ortak filmi çekildi :’’İstanbul
Sokaklarında ‘’. Ayrıca ilk kısa metraj filmler ve
dönem filmleri de oluşturuldu. 1931-1950 yılları
arasındaki en önemli gelişme ise Türk Sineması
Cemiyeti tarafından düzenlenen yarışma oldu.
Seçilen en güzel film de Şakir Sırmalı'nın
‘’Unutulan Sır’’ çalışması oldu.
Bu arada kapalı sinemaların hayata geçirilme
fikri de iyice ağırlık kazanıyordu. Bunun yanında
renkli
film
uygulamasına
hız
verilerek
tarihimizdeki en büyük aşama kaydedilmiş oldu.
Bu yıllar arasında Yeşilçam yani Türk
sinemasında gelişimler başladı. Her yıl Yeşilçam
ödülleri verilmeye başlandı ve Türk oyuncu
sayısı arttı. Hülya Avşar, Türkan Şoray gibi
isimler ortaya çıktı.
Yönetmen: Bir kuruluşu yönetme yetkisi olan
kimse, müdür, direktör. Filmi yöneten kişi.
●
Yapımcı: Bir filmin çevrilişiyle ilgili bütün yönetim
işlerini üzerine alan, sermayesini veren kimse,
prodüktör.
●
Eleştirmen: E leştiri yazan kimse, bir yapıtı kendi değerlendirmesi ile ele alan yazar.
●
Kurgu: Görüntülerin ve seslerin çeşitli kurallara ve yollara uygun olarak arka arkaya
belli bir anlayışa uygun olarak sıralanması.
●
Karakter oyuncusu: Belli bir kalıpta rol yapan oyuncu.
●
Kostüm tasarımcısı: Tiyatro, opera, sinema gibi
gösterilerde rol alan sanatçıların giysilerini
tasarlayan kişidir.
●
Görüntü yönetmeni: Görüntü yönetmeni kamera hareketleri ve açıları,kadraj,ışık,renk, gibi
görüntü ögelerinden sorumludur. Bunların yanında makyaj,kostüm,dekor,efekt, ve kurgu da
onların kontrolu altındadır.
●
Çekim tahtası: Hareketli resim ve video kaset
üretiminde çekim tahtası resimleri ve sesleri
sekronize etmek için kullanılan bir alettir, ek olarak
çekim tahtası özel sahneleri ve üretim süresinde
alınan kayıtları işaretlemek ve belirtmek için
kullanılır.
●
Sanat Yönetmeni: Sanat yönetmeni ana kompozisyonda konuya esas olan ana karakter
oyuncu ve diğer oyuncularla ilgili tüm çevresel faktörlerin seçimi, yönetilmesi işiyle
sorumlu kişidir.
●
Stop Motion: Aralarında küçük hareket farkları olan fotoğrafların birleşimiyle yapılmış bir
animasyon tekniğidir.
●
Kamereman: Kameraman, sinemada veya
televizyonda kamera ile görüntü çeken kişidir.
●
Casting: Senaryodaki karakterlere uygun oyuncuları seçme işi.
●
Cast: Bir filmde yer alan oyuncuların tamamı.
●
Makyaj sanatçısı: Oyunculara makyaj yapan kişi.
●
Aktris:
Oyunlardaki
kahramanları
sahnede
canlandıran kadın oyuncu.
●
Aktör: Dramatik bir yapımda rol alan erkek oyuncu.
●
Dublaj:Bir dilde seslendirilmiş filmi başka bir dilde seslendirme.
●
Dublör : Çekimlerde tehlikeli olabilecek sahnelerde başrol oyuncusunun yerine
oynayan kişi
4
●
FILM
YENİLMEZLER
The Avengers Marvel’in yaratıcıları
tarafından yapılmış fantastik bir filmdir.
Filmde
bildiğimiz
bütün
fantastik
kahramanlar dünyayı yok etmeye
çalışan
kötü
kahramanlara
karşı
savaşmaktadırlar.
S.H.I.E.L.D. adlı örgütün küresel
enerji kaynağı "Teseract’’tır. Thor'un
kardeşi Loki bu enerji kaynağını kaçırıp
bir delik açar. Bu nedenle New York
şehri istilacı yaratıklarla dolar. Böylece
Iron Man, Captain America, Thor, Black
Widow, Hulk ve Hawkeye, Avengers
(Yenilmezler) adıyla bir grup kurarlar.
Baş rolleri
Robert Downey Jr., Chris
Evans, Mark Ruffalo, Chris Hemsworth,
Scarlett Johansson, Jeremy Renner ve
Tom Hiddleston üstlenmiştir. Joss
Whedon eşilğinde yönetilen bu film
dünya çapında ilgi gördü. IMBD’ de 8.5
puan
alan
Avengers
bütün
eleştirmenler tarafından iyi yorumlar
aldı.
Benim fikrim filmin çok güzel olduğu
yönünde. 9 ay süren çekimler çok çaba
gerektirdi. Filmin kalitesi de gösterilen
çabanın kanıtıdır.
5
CESUR
Söz dinlemez bir prenses ve iyi bir
okçu olan Merida, babası kral Fergus ve
annesi kraliçe Elinor’un yönetimindeki
krallıkta yaşamaktadır. Fakat Merida bir
gün,
krallığın
kutsal
sayılan
bir
geleneğine karşı çıkar ve bu hareketi
yaşadığı
topraklarda
büyük
bir
karışıklığa yol açar. Bu kargaşa, krallığı
neredeyse felaketin eşiğine sürükler.
Merida’ nın bundan sonraki görevi hem
ülksesine tekrar huzur getirmek hem
de
anne
babasının
kalbini
geri
kazanmaktadır. Merida üzrindeki lanetle
savaşırken
gerçek
cesareti
ve
doğruluğuda keşfeder.
Bence bu çok güzel bir film.
Merida da gerçekten çok cesur bir kız.
Filmdeki komik sahneler beni çok
etkiledi. Bir kızın bu kadar cesur olması
ve her şeye bir umutla bakması filmin
mutlu sonla biteceğinin göstergesiydi.
Öyle de oldu.
Film, Merdia’nın kaçırılan annesine
kavuşup, ülkenin kurtulmasıyla son
buldu.
Merida’yı seslendiren Beren Saat
işinin hakkını verebilmek için dublaj
yaparken gerçek bir yay kullanmıştır.
Bu da filmin neden bu kadar ilgi
çekici, hareketli ve heyecan verici
olduğunu açıklıyor.
Emre ve Kerem YÜKSEL
BULUT ATLASI
Wachowski kardeşlerin yonettiği film, bağlantılı altı farklı hikayeyi kapsıyor.
Filmde oyuncular başarılı makyajlarıyla rolden rôle koşuyorlardı. 1850 yılında Pasifik
seyahatine çıkan Amerikalı noter Adam Ewing'in yolculuğu, 1931 yılında Robert Frobisher
isimli niteliksiz biar müzisyenin Belçika'daki yaşam mücadelesi, 1975 yılında
Kaliforniya'da nükleer bir santraldeki cinayetleri ve yolsuzlukları araştıran gazeteci Luisa
Rey’i, 21. yüzyıl İngiltere'sinde huzurevinde yaşayan Timothy Cavendish isimli yayıncının
dramı, geleceğin Kore'sinde kapitalist totaliter topluma isyan etmesi sonrası idama
mahkum edilen klon Sonmi ~451'in hayatı ve kıyamet sonrası uzak gelecekteki Hawai'de
ilkel kabile hayatı yaşayan bir topluluğun bağlantasını ele alan filmin bilim-kurgu yanı ağır
basıyordu. Film gerçekten yaratıcı bir dehanın ürünüydü. Filmin senaristi David Mitchell
gerçekten iyi bir iş çıkarmıştı. Ben şimdiden gelecek senenin en iyi orjinal senaryo, en iyi
makyaj ve en iyi efekt ödülünün sahibini görebiliyorum. Ayrıca IMBd’den de 8.4 puan
aldığını unutmamak lazım.Filmi izlemenizi tavsiye eder; iyi seyirler dilerim.
THE ARTIST
Sinemanın büyülü zamanlarını o devrin
teknik özellikleriyle anlatan bir film var
karşımızda. Gerçekten ama gerçekten saygıya
değer bir film. 1920’lerde ünlü bir film yıldızının
despot eşiyle süren hayatı aniden bir kadınla
tanışmasıyla altüst olur. Ayrıca yaşadığı bazı
problemler nedeniyle şöhretini kaybeder.
Bu başarılı film IMBd’den aldığı 8.1 puan’ la yetinmeyip, 2012 yılında: En İyi Film,
En iyi Yönetmen, En İyi Erkek Oyuncu, En İyi Kostüm Tasarımı ve En İyi Müzik dallarında
olmak üzere 5 Oscar ödülü aldı. Başroldeki Jean Dujardin’ın performansı da gerçekten
görülmeye değerdi. Bu performansıyla Altın Küre ödülüne layık görüldü.
Omar Von Muller yani filmdeki köpek, günümüzdeki pek çok oyuncudan daha iyi rol
yapıyordu. Film sessiz ve siyah-beyaz olmasına rağmen insanın ilgisini çekmeyi başarıyordu.
Ali Berk PERÇİNER
6
Uğrak Yeri
En sevdiğin en tanıdığın mıdır? Bilmem. Ya
bir gün ardında "eski ve kullanılmayan" sırlar
bırakarak kaybolursa? Olabilir. İki yabancıyı ne
birleştirir? Sevmenin veya yaşadığın "şey"in yasak
olduğunu hissetmek mi? Sanmam. Uğrak yeri;
"mahalle baskısının" bireylerdeki psikolojik ve
fizyolojik sonuçlarını sorguluyor. Bu baskıyı
yaşatan bizler için, yaşayanların hayatına bir
pencere açıyor.
Pal Sokağı Çocukları
Nemecsek, Boka, Csonakos, Gereb, Feri
Ats, Pasztor Kardeşler ve diğerleri… Binalarla
kuşatılmış arsa için birbirleriyle amansız bir
mücadeleye giren iki çocuk çetesi: Pal Sokağı
Çocukları ve Kırmızı Gömlekliler. Tek istedikleri
arsada özgürce oyun oynayabilmek! O arsa sadece
bir arsa değil, Pal Sokağı Çocukları’nın vatanı ve
onlar vatanlarını tüm güçleriyle savunuyorlar.
Savaşırken dostluğu, gururu, adil olmayı
herşeyin önünde tutan bu cesur çocuklar, bizlere
kazanan ve kaybedenin dost olabileceğini öğretiyorlar.
Dostluk, vatan sevgisi ve bağlılık üzerine kurulan bir
hikaye. Macaristan’dan çıkıp tüm dünya çocuklarına
ulaşan, hayal etmeyi unutmayan özgür ruhların
hikayesi.
PAŞA ANAM
Savaş zamanında askeri birliğe oğlunu görmeye
giden bir annenin serüvenini anlatırken izleyiciyi
kahkahalara boğan bir oyundur. Oğluna çok düşkün
olan tipik bir anne, yanına oğlunun en sevdiği yemekleri
alarak türlü zorluklarla cepheye kadar gider; birliğin
içine girmeyi başarır; fakat kocasının da oğlunun
yanına gizlice gönüllü aşçı olarak sızdığından
habersizdir. Annenin de askeriyenin içine girmesiyle
çılgın komedi başlamış olur.
Burak MİRZANLI
7
SERBEST
KURSU
SAĞ BEYNİMİZ İLE SOL
BEYNİMİZ
Aslında ilk duyulduğunda kulağa
garip geliyor. Sağ beyin ile sol beyin! Bu iki
kısım farklı duyguları hissetmemizi ve
farklı düşünmemizi sağlıyor. Bilim
adamlarının deyişine göre sağ el ile
yazanların sol, sol el ile yazanların sağ
beyni daha fazla çalşıyor. Ama iki beyni
eşit derecede çalışanlar da var.
Bunu öğrenmek için bilgisayarda birtakım
testler var.
Sol beyni daha çok çalışanlar mantıksal
hareket ederler. İşitsel ve görsel olarak
öğrenirler, planlılardır, zihinsel ağırlıklıdırlar,
matemtiksellerdir, yazmayı ve konuşmayı tercih
edertler.
Sağ beyni daha çok çalışanlar duygusaldır,
müzik kulakları ve sanata dair yetenekleri vardır,
renk ve görme özellikleri gelişmiştir, olayları bir
bütün olarak görürler, hayal güçleri fazla
gelişmiştir ve üretkenlerdir.
Kolayca hangi beyninizin daha çok çalıştığını öğrenebilmek için, ellerinizi birleştirin ve
sol elinizdeki baş parmağınızın mı yoksa sağ elinizdeki parmağınızın mı üstte olduğuna bakın.
Hangi yöndeki parmağınız daha üstteyse o yöndeki beyniniz daha çok çalışıyor.
Emre YÜKSEL
ENGEL « SİZ »SİNİZ
Pek çok insanın duygularıyla ilgili zorlukları vardır. Bunlardan bazılarının problemi sadece
ne hissettiklerini bilememektir. Bazıları ise duygularını tanırlar fakat onları ifade edemezler.
Duyguları tanımak, ifade etmek ve duyguşarla iletişim kurmak için üç aşamalı bir süreç
söz konusudur.
Birinci adım duyguların nasıl tanımlanacağını öğrenmektir. Farkındalık ve duyguları
tanımlama yeteneği geliştikten sonra ikinci adım onları ifade etmeyi öğrenmektir. Genellikle bu
süreç duyguları başka biriyle paylaşmaya gönüllü olmayı içermektedir. Bunun alternatifi
duyguları yazarak dışa vurmak ya da fiziksel olarak boşaltmaktır (örn. ağlamak ya da kızgınlığı
yastık yumruklayarak boşaltmak)
Duyguların nasıl tanımlanacağı konusunda aşağıdaki üç adım yardımcı olacaktır:
1- Bastırılmış duygulardan kaynaklanan belirtileri tanımlamak
2-Bedene dönmek
3-Duyguları kesin bir şekilde ayırt edebilmek
İnsanın kendini ifade edip doğru yola gitmemesinin sebebi kendi içindeki duyguları
çözememesidir.
Zeynep Naz ADIYAMAN
8
İlk insanlar yerleşik olarak değil, göç ederek
yaşıyorlardı. Soğuktan korunmak için kıyafetleri bile
yoktu. Tarım, toplamacılık ve avcılık yapmıyorlardı.
Kendiliğnden büyümüş bitkilerin meyvelerini yiyorlar,
yaptıkları aletlerle hayvanları avlayıp yiyorlardı. Soğuktan
korunmak için mağaralarda bütün kışı geçiriyorlardı.
Sıkıldıklarında mağaralara yaşam biçimleri hakkında resim
çiziyorlardı. Hatta bu resimlerin bazıları Güney Fransa ‘da
bir arkeolog tarafından bulundu. Tabii yıllar, günler, aylar
geçtikçe insanların yaşadıkları ev tipi de değişiyordu.
Yaz geldiğinde dışarı çıkıyor, nehir kenarlarına yakın olan kulübeler inşa ediyor ve
oralarda yaşıyorlardı. Burada bir süre sonra kavgalar başladı. İnsanlar suyu, nehir kenarlarında
olan tarlaları paylaşamıyorlardı. Bunun sonucunda birbirlerini öldürüyorlardı. Ardından onların
hayat dengesini bozacak buzul çağı geldi. Mağaraların çevresinden on dakika anca
çıkabiliyorlardı. Sürekli kar yağıyor ve her yer buzla kaplanıyordu. Bunun sonucunda soğuğa
dayanıklı olan mamut, bizon ve rengeyiği gibi hayvanlar ortaya çıktı. Sonuçta da insanlar bu tip
hayvanlarla beslenmeye, avcılık yapmaya başladılar. İlk insanlar bu hayvanlarla beslenirken bir
şey farkettiler. Hayvanların postunu! Bunlarla ne yapabileceklerini düşündüler ve ardından
kıyafet yapmaya karar verdiler. Zaman geçtikçe ateşi de bulamaları gerekti. Tesadüfen iki
tahta parçasını sürtüştürdüklerinde ateşi buldular. Bu da dünyanın ilk ısı kaynağı oldu. İlk
insanların yaşamı böyleydi.
Bu olaylar yaklaşık on bin yıl önce oldu.
Bundan sonra küçük medeniyet, uygarlıklar
kurulmaya ve şatolar yapılmaya başlandı.
Genellikle yaşadıkları evler taşlardandı.
Şatoların etrafına surlar yapıyorlardı. Aynı
zamanda bu sur yapma düşüncesi en az beş bin
yıl daha devam etti. Örnek olarak, Fatih
Sultan
Mehmet
döneminde
İstanbul’u
fethetmek amacıyla surlar yapıldı. Ardından o
küçük
uygarlıklar
Hititler
gibi
büyük
medeniyetlere dönüşmeye başladılar. Bu
kurulan büyük medeniyetlerin farklı kuralları
vardı ve hepsi birbirleriyle toprak kavgasından
dolayı savaşıyordu.
Bu uygarlıklar zamanla yıkılmaya başladılar. Yıllar geçtikçe de yeni uygarlıklar kuruldu ve
yıkıldı. Ardından Orta Çağ başladı. Avrupa’da insanlar kandırılıyor ve korkutuluyorlardı. Arap
Yarım Adası’nda Müslümanlık yaygınlaştı ve savaşlar meydana geldi. Yeni çağ’ın başlarında
Amerika bulundu ve icatlar yapılmaya başlandı. Biz de bu eşyaların bazılarını günlük hayatta
kullanıyoruz.
Emre YÜKSEL
9
Radyasyon nedir?
Radyasyon, elektromanyetik dalgalar veya parçacıklar biçimindeki enerji yayımı ya
da aktarımıdır. Radyoaktif maddelerin alfa, beta, gama gibi ışınları yaymasına veya
uzayda yayılan herhangi bir elektromanyetik ışını meydana getiren unsurların tamamına da
radyasyon denir.Çevresine bu şekilde ışın saçarak parçalanan maddelere radyoaktif madde
denir.
Radyoaktif kirleticiler özellikle insan,
hayvan ve bitki sağlığına olumsuz etkiler yaparak
çevreyi ve ekolojik dengeyi bozmaktadır. Ayrıca
radyasyon, canlılarda genetik değişikliklere de
yol açmaktadır. Radyasyonun etkisi; cins, yaş ve
organa göre değişmektedir. Çocuklar ve büyüme
çağındaki gençler ile özellikle göz en fazla
etkilenen organ olup; görme zayıflığı, katarakt
ve
göz
uyumunun
yavaşlamasına
sebep
olmaktadır. Deri ise, radyasyona karşı daha
dayanıklıdır.
Radyasyonun zararları genellikle zamanla ortaya çıkan bir etki olup, ani etki ancak
atom bombalarının yol açtığı ölümler ve yüksek radyasyondaki yanmalar şeklinde kendini
göstermektedir. Radyasyon kelimesini duymak bile çoğu insanın içinde endişe uyandırır. Bu
endişede kuşkusuz radyasyonun insan sağlığı üzerindeki olumsuz etkileri ile ilgili yayınlar,
filmler ve medya haberleri önemli rol oynar.
’IN
TARİHÇESİ:
Google Inc, internet araması,
çevrimiçi
bilgi
dağıtımı,
reklam
teknolojileri ve arama motorları için
yatırımlar yapan çok uluslu Amerikan
anonim şirketidir.
Bunu Biliyor Muydunuz ?
Google’ın kurucuları bilgisayara uygun kasa
bulamazlar. Mavi, sarı, kırmızı ve yeşil
renklerdeki legolarla bir kasa yaratırlar ve
Google’ın renkleri hep aynı kalır.
Google'nin kuruluş süreci, 1996 Ocak ayında Kaliforniya'daki Stanford
Üniversitesi'nde doktora öğrencileri olan Larry Page ve Sergey Brin'in araştırma
projesiyle başladı.
Geleneksel arama motorlarıyla yapılan aramalarda, sonuçlar; aranan terimlerin
sayfada kaç kez görüldüğü mantığıyla sıralanıyordu, ancak Google siteler arası ilişkilerin
analizi konusunda çok daha elverişli iki sistem kuramı ortaya koydu. Bu yeni teknolojiye
PageRank adı veriliyordu, bu sisteme göre sayfa dizinlerinin orijinal site ile olan bağlantı
dönüşümleri belirlenerek; siteler, gösterilen ilgiye göre sıralanıyordu. Başlangıçta Google;
Stanford Üniversitesi'nin alt-alan adı olarak google.stanford.edu alan adını kullandı.
Bugün kullandığı alan adını 15 Eylül 1997'de etkinleştirdi ve 4 Eylül 1998'de Google
şirketi resmen kuruldu.
10
Zeynep Naz ADIYAMAN
HAYATIMIZ KISA
Başta da söyledeğim gibi hayatımız kısa. Akan bi su gibi, göz açıp kapayıncaya
kadar geçen bir zaman dilimi hayatımız. Hepimiz her geçen sene bir yaş yaşlanıyoruz.
Dünya, güneş, evren...Her şey yaşlanıyor. Yıllar film şeridi gibi gözümüzün önünden
geçerken zaman da aynı hızla geçiyor, yaşlanıyoruz, büyüyoruz ve zaman kısalıyor.
Zaman kısaldıkça, hayatımız da kısalıyor.
Bunun için bence hayatımızın her anınını değerlendirmeliyiz. Büyüklerimiz sürekli
’’ Ah o seneler, gençlik ne güzeldi... ’’ diyor. Tabii ki, gençlik, daha önümüzde uzun bir
hayatın olması çok güzel bir şey. Ancak biz istemesek de hayat ve zaman geçiyor.
Büyüklerimiz de bir zaman gençti, çocuktu. Onlar bizim yaptıklarımızı yaptılar. Ama
onlar için zaman geçti ve büyüyüp bir yetişkin oldular. Hayatımız işte böyle göz açıp
kapayıncaya kadar geçtiği için ve büyüyünce ’’Keşke zamanımı iyi değerlendirseydim,
istediklerimi de yapabilseydim’’ dememek için zamanımızı iyi değerlendirmeliyiz.
Bana göre zamanı iyi değerlendirmek, isteklerimizi ve hayallerimizi yaşadığımız zaman
içresinide gerçekleştirmektir. Bu hayallerimizi de sevdiğimiz insanlarla ve planlı bir
şekilde gerçekleştirmeliyiz. Hayatı dolu dolu geçirmenin bir yolu da, bir çok kültürel ve
tarihsel aktivite yapmaktır. Müzeleri, tarihi binaları ve doğal güzellikleri gezmek,
görmek ve öğrenmek hayıtımızdan bir şey götürmez, aksine bize çok şey kazandırır.
Bu dediklerimi yapabilmek ve hayatımızı dolu dolu yaşabilmek için zaman çok diye
düşünmemeliyiz. Çünkü hayatımız kısa. Ve kimse ne zaman öleceğimizi bilmiyor. Ya yirmi
yaşında ölmek var ya da seksen beş yaşında. Bu yüzden hayat kısa diyorum size. Nerde,
ne zaman ne olacağını bilmiyoruz. Hayat bundan dolayı değerli ve kıymetli. Her
yaptığımız kendimizi ya da geleceği ilgilendiriyor. Anı yaşamalı aynı zamanda geleceği de
düşünmeliyiz. Gelecek her zaman yakınımızda. Geleceği düşünerek hayatımızı
biçimlendirir, kariyerimizi belirleriz. Böylece hayatımızı mutlu ve huzurlu geçiririz.
Anı yaşamalı ama hayatımızın kısa olduğunu unutmamalı ve geleceğin de bir gün
geleceğini unutmamalıyız.
Emre YÜKSEL
11
OKUMAK
Çarşamba günüydü.Okuma ödevim dışında bütün
ödevlerimi bitirmiştim. Okuma ödevimi yapmayı da
düşünmüyordum. Çünkü kitap okumayı sevmiyordum.
Yalan söylemek zorunda kaldım.Salı günü öğretmen « Dört hafta sonra sınav var.Herkes kitabını bitirsin. Bitirdiyseniz de tekrar okuyun ! »demişti.Ama
ben daha kitaba başlamamıştım bile. Sonuçta
daha dört hafta vardı. Zamanım olduğu için de
kitabı çantamdan bile çıkarmadan oyun oynamaya
başladım. Oyunumun ortasındayken annem bana
seslendi «Hadi başla artık kitabına sadece
dört hafta kaldı ». Ama annemi dikkate almadım
çünkü dört hafta bana çok uzun bir süre gibi
geldi,bu yüzden de çalışma gereği duymadım
Bu dört hafta içine bisiklete bindim, oyun oynadım, arkadaşlarımla buluştum ama kitabı hiç okumadım.
Uzun dediğim dört hafta çabucak geçti. Ve bir baktım ki, o gün sınav vardı.Ben daha çok
var zannederken kendimi sınavın içnde buldum .Herkes kitabını okumuş ve bitirmişti .Sınav
bitince tüm arkadaşlarım soruların kolaylığını ve cevapların ne kadar kolay olduğunu
anlatıyordu. Bana sorular sormaya başladıkları zaman çok üzüldüm. Çünkü soruların cevaplarını
bilmiyordum. Eve geldiğimde annem: « Sınavın nasıl geçti ? »diye sordu . Ben: « İyi
geçti »dedim. İki gün sonra anneme sınav sonuçları geldi ve bana çok kızdı .Annem: « Sana
çalış demiştim ! » dedi . Annem bana kitabı gösterdiğinde aslında içinde en sevdiğim konuların
yer aldığını fark ettim .Okumadığıma çok üzüldüm ve yeni kitap verilene kadar o kitabı
okumaya çalıştım. Bitirdiğimde, yeni kitap için çok heyecanlıydım. O gün kitap okumanın ne
kadar güzel olduğunu anladım.
SEVGİ
Soğuk bir kış gecesi
Oturmuş düşünüyorum kendi kendime
Hayat yaşadığımız büyük mucize,
İçinde vardır birçok bilmece,
Acaba çözebilecek miyim diyordum içten
içe.
Dünyadaki yedi milyar insanın çoğunun,
Hayatın para olduğunu düşündüğünü biliyordum,
Fakat biraz daha düşününce,
Hayatın sevgiyle ilerleyebileceğini anlıyordum
Sevgisiz bir dünyada,buralara bile gelemezdik
diyordum.
Düşündüklerim doğru değil miydi ?
Hayat aslında sırlarla dolu bir kutu
muydu,
Yoksa herkesin çözebileceği sorularla
dolu bir kitap mıydı ?
Şu kısacık hayatta yaşadıklarımız,
Sadece basit sorulardan mı ibaretti ?
Ada Gülce CANIGÜZ
6/B 265
12
Sonra indim hayatın derinliklerine,
Sevgi olmadan,
Olabilir miydi oyun oynayan mutlu çocuklar,
Sarılan çiftler.
Sadece boş oturan yetişkinler,
Ve amaçları dahi olmayan ümitsiz çocuklar
olurdu sokaklarda.
Açlık Oyunları, ünlü yazar Suzanne Collins tarafından yazılmış
bir aksiyon-bilim kurgu romanıdır. İlk kitap 14 Eylül 2008’de
yayınlanmıştır. İkinci kitap Ateşi Yakalamak 2009 yılında, üçüncü kitap
Alaycı Kuş ise 2010 yılında basılmıştır.
Seri, mıntıkalar arasında geçen ‘‘Açlık Oyunları’’ adlı yarışmayı
anlatmaktadır. Oyunlar, çocukların birbirini öldürmesi üzerinedir. Her
yıl on iki ilâ on sekiz yaşlarındaki bir kız ve bir erkek çocuk kurâyla
oyunlara katılmak zorundadır.
Kitap 12. Mıntıka’dan Katniss Everdeen’in ağzından
anlatılmaktadır. Katniss’in kız kardeşi olan Primrose kurada seçilir.
Katniss de onun yerine gönüllü olur. Oyun özel tasarımcılar tarafından
tasarlanmış, her türlü doğa olayının yaratılabildiği arenada geçer.
Birinci kitap çok sürükleyici, iyi kurgulanmış ve anlatımı düzgündü. Yarışmacıların
saklandıkları, silah yaptıkları ve tek bir galip çıkana kadar birbirleriyle ölümüne savaştıkları bu kitap
elimden düşmedi.
ÇİZGİLİ PİJAMALI ÇOCUK
Çizgili Pijamalı Çocuk, John Boyne
tarafından yazılmış, insanlığın dramını anlatan
bir romandır.
Kitap 208 sayfadır. 2007 yılında
basılmıştır.
Türkiye’de
sadece
Tudem
yayınları tarafından yayımlanmıştır.
II. Dünya Savaşı’nı anlatmaktadır. Kitabın
baş kahramanı olan dokuz yaşındaki Bruno,
ailesiyle Berlin’deki evlerinden Out-With
adında bir yere, toplama kamplarının yakınına
taşınır. Bu evi sevmemiştir, babasına Berlin’e
dönmek istediğini söyler fakat babası işi
gereğiyle burayı hoşgörüyle karşılamaktadır,
kabul etmez. kabul etmez.
Bruno, odasının manzarasından bir tel örgünün arkasında yüzlerce insan bulunduğunu
görür. Hepsi çizgili pijamalar giymektedir. Bruno keşfetmeyi çok sever ve bu garip insanları
keşfe çıkar. Keşifte Shmuel adında bir arkadaş edinir, neden orada olduklarını, babasının
burada ne yaptığını, neden askerlerin hazır ol duruşunda « Heil Hitler » dediğini ve bunun
anlamını öğrenmeye çalışır.
« Kesinlikle çok iyi yazılmış, dokunaklı bir öykü.. Okuduklarım çok çok uzun süre aklımdan
çıkmayacak! »
The Star
« Okumaya başladığım andan beri aklımdan çıkmıyor. Oldukça yalın ve hiçbir zorlama olmadan
anlatıldığı için neredeyse kusursuz. İşte bu, çok ender karşılaşılan bir şey. Yanaklarımdan
süzülen yaşlarla öylece kalakaldım! »
The Irish Independent
Hüzün dolu ve insanları göz yaşlarına boğan bu kitabı çok beğeneceğinize eminim.
13
Melis DİREK
ARKANA B
ARKA
A SOKAKTAKİ
CİNAYET
K
M
A
Günışığı Kitaplığı’ndan Kirsten Boie’nin
yazdığı Arkana Bakma, yedi ve sekizinci sınıflara
yönelik bir romandır. Ayrımcılık, sığınmacılık,
önyargı, aşk gibi konular kitapta işlenmiştir.
Lisa’nın babasının terfi etmesiyle ailecek
büyük bir villaya taşınırlar. Lisa erkek
arkadaşından ve alıştığı eski çevresinden
ayrıldığı için üzgündür. Ağabeyi Theo ise
babasıyla sınıf atlama konusunda problem
yaşamaktadır.
Okulunda
derslerine
ayak
uyduramayan ve arkadaşları tarafından dışlanan
Lisa, erkek
arkadaşının onu unuttuğunu
anlamasıyla hem aşk acısı, hem de okul
problemleri yaşamaktadır. Mahallesinde ise,
villada
yaşayanların
kapattırmak
istediği
sığınmacı yurdunda kalan Jasim adında, zor
koşullarda yaşayan, başka bir ülkeye gitme
talebinin onaylanmasını bekleyen bir çocuk
vardır. Lisa, o sığınağın uyuşturucu bağımlılarıyla
dolu olduğunu, o yurt olmasa o mahallenin çok
daha değerli olacağını düşünmektedir. Sadece
bir kol çarpışmasıyla geçip giderler. Theo ise
sığınağı kapattırmaya çalışanlara karşı bir birlik
oluşturur.
İki zıt hayatın anlatıldığı kitapta Boie,
gerçekçi bir yaklaşımla kaleme aldığı romanda,
“arkaya bakmadan” karar vermeyi gerektiren
anları
okuyucuya
bazen
sarsıcı,
bazen
düşündürücü bir dille anlatıyor.
Kitap toplam 176 sayfa sürüyor. İlk olarak
2010 yılında basıldı. Kirsten Boie’nin Türkçeye
çevrilmiş ilk romanıdır. Kitap, Lisa’nın ağzından
anlatılmaktadır.
14
Çiğdem Öztekin’in çevirmenliğinde,
285 sayfalık kitap, 1966 yılında Ölünün
Aynası adıyla basılmış, sonradan Arka
Sokaktaki Cinayet ismiyle 2011 yılında
yayınlanmıştır. Dört öyküden oluşmaktadır.
Öyküler sırasıyla Arka Sokaktaki Cinayet,
İnanılmaz Hırsızlık, Ölünün Aynası ve
Rodos Üçgeni’dir.
Kitabın ismi Arka Sokaktaki Cinayet
olmasına rağmen Ölünün Aynası en dikkat
çeken öykülerdir. Bu iki hikaye intiharcinayet gibi konulardan bahsederken,
İnanılmaz Hırsızlık nedeni pek inandırıcı
olmayan
bir
evrak
çalınma
olayını
anlatmaktadır. Rodos Üçgeni ise « Hiçbir
şey göründüğü gibi değildir. » sözünü
savunmaktadır. Dört öyküde de Hercule
Poirot karakteri baş roldedir.
Gerilim dolu Agatha Christie kitabını
hepinizin seveceğine eminim.
Melis DİREK
Fransız Kültürü :
Fransızlar, misafirperverdirler. Misafirlerini ilk defa
ağırlıyorlarsa genellikle gösterişli bir hava vermek
için özen gösterirler. Selamlaşmak için genelde el
sıkışmayı tercih ederler. Masada yemeğe başlamadan
önce yemeğin herkese servis edilmesini mutlaka
beklerler. Sigara içmek için önce müsaade isterler.
« Siz » sözcüğü ise, birisiyle konuşurken saygıyı ifade eder. Az tanıdığımız veya kendimizden daha yaşlı
kişilere seslenirken bu sözcüğü sürekli kullanırlar. « Sen » de sözcüğü sevgiyi ve yakın arkadaşlığı ifade
eder. Fransa' da iş günleri sabah sekiz ilâ dokuz arasında başlar ve saat on yedi ilâ on sekiz arasında biter.
Fransız çalışanların geneli saat on üçte öğle iznine çıkarlar ve çalıştıkları şirketin kafeteryası ya da o
saatlerde çok kalabalık olan kafelerde yemek yemeği tercih ederler. Kent merkezinde veya kırsalda yaşayan
Fransızlar da hafta sonu cumartesi veya pazar sabahları pazara gitmekten hoşlanırlar.
AMERİKAN KÜLTÜRÜ :
Avrupa ve Asya'ya göre çok genç bir ülke olup, uzun bir
geçmişe ve tarihe sahip değildir. Ancak bu durum
Amerikalılar için geçmişin önemsiz olduğu anlamına
gelmemektedir tabii. Bu ülkede gelecek geçmişten daha
fazla önem taşımaktadır.
Amerika hâlâ ABD dışındaki insanlar için fırsatlar
sunmaktadır. Amerikalılar da genelde bu ülkede
yaşamaktan mutludurlar.
Edward Countryman Amerika'yı, ırk ve sınıf, özgürlük ve esaret, din ve kültür, erkek ve kadın açısından
insanlar arasında çok büyük farklılıkların bulunduğu bir ülke olarak tanımlamaktadır. Amerikalıların büyük
birçoğunluğu da bir zamanlar diğer kara parçalarından bu ülkeye gelmişlerdir. Bu yüzden "Americans"
sözcüğü birçok kültürü içinde barındırmaktadır. Amerikan iç savaşı eyaletlerin haklarının, ulusal haklara
göre ikinci sıraya alınmasına neden olmuş ve Federal bir sistemi ortaya çıkarmıştır. Amerikan Federal
Sistemi her ne kadar elli eyaletten meydana gelse tam bağımsız bir devlet olarak düşünülür.
İTALYAN KÜLTÜRÜ :
İtalya, 1861 yılında ulusal birliğini sağlayana dek tek bir ülke
değildi. İtalya topraklarındaki küçük devlet ve krallıklar
birbirleri arasında farklılık gösterebilen kendi kültürlerini
geliştiriyorlardı. Bu nedenle günümüzde İtalyan geleneği
bölge ve kökenlerine göre ayrılabilir. Roma İmparatorluğu
gibi dünyanın köklü devletlerine ev sahipliği yapmış olması
ve Hıristiyanlığın en önemli merkezi Vatikan'ı içinde
bulundurması nedeniyle de kültürel mirası son derece
zengindir. İtalya, günümüzde UNESCO'nun 44 Dünya Kültür
Mirası alanına ev sahipliği yaparak birinciliği de elinde
bulundurmaktadır.
İtalya’nın önemli spor dallarından biri Kriket’dir. İtalya'da yeniden önem kazanmaya başlamıştır ve hızla
popülerlik kazanan bir spor dalıdır. İtalya'da kriket sporu İtalya Kriket Federasyonu tarafından
düzenlenmektedir ve İtalyan Millî Kiriket Takımı dünya sıralamasında 27. sırada yer almaktadır.
Ada Gülce Canıgüz
15
CAHİT SITKI TARANCI
Cahit Sıtkı Tarancı 2 Ekim 1910 tarihinde,
Diyarbakır’da dünyaya gelmiştir. 13 Ekim 1956
tarihinde Viyana’da hayata veda etmiştir. Şairlik ve
yazarlık
yapmıştır.
En
ünlü
şiirleri
« Memleket İsterim » ve « Otuz Beş Yaş » tır.
Aile geleneği olduğundan dolayı ortaokulu
Kadıköy Fransız Saint-Joseph Lisesi’ne gitmiştir.
Liseyi
de
Galatasaray’da
okuyarak
Fransızca
konusunda iyice ilerlemiştir. Böylece Baudelaire,
Rimbaud ve Mallerme’yi örnek almıştır. İlk şiirleri
Galatasaray’ın « Akademi » adlı dergisinde yer
almıştır. Daha sonra girdiği sınavı kazanarak
Sümerbank’ta çalışmaya başlamıştır. Daha sonra
buradan da ayrılarak Cumhuriyet Gazetesi’nde
yazmıştır.
Nadir Nadi ve Doğan Nadi’nin desteğiyle Paris’e yükseköğrenimini tamamlamak için
gitmiştir. Burada Sciences Politiques’e devam etmiş, Türkçe yayınlar spikerliği yapmış ve
gazeteye öyküler göndermeye devam etmiştir. Ancak Fransa Almanya’ yı bombalayınca
eğitimini tamamlayamadan Türkiye’ ye geri dönmüştür. Yazdığı bütün şiirler « Düşten
Güzel » isimli bir kitapta toplandı. 1953 yılında geçirdiği bir trafik kazası sonucunda felç
oldu ve bundan yaklaşık 3 yıl sonra öldü. Öldükten sonra arkadaşı Rıza’ya yazdığı
mektuplar « Rıza’ya Mektuplar » adlı bir kitapta toplandı.
OTUZ BEŞ YAŞ
Dostlarla da yollar ayrıldı bir bir;
Gittikçe artıyor yalnızlığımız
Gökyüzünün başka rengi de varmış!
Geç farkettim taşın sert olduğunu.
Su insanı boğar, ateş yakarmış!
Her doğan günün bir dert olduğunu,
İnsan bu yaşa gelince anlarmış.
Ayva sarı nar kırmızı sonbahar!
Her yıl biraz daha benimsediğim.
Ne dönüp duruyor havada kuşlar?
Nerden çıktı bu cenaze? Ölen kim?
Bu kaçıncı bahçe gördüm tarumar.
N'eylesin ölüm herkesin başında.
Uyudun uyanamadın olacak
Kim bilir nerde, nasıl, kaç yaşında?
Bir namazlık saltanatın olacak.
Taht misali o musalla tasında.
CAHİT SITKI TARANCI
Yaş otuz beş! Yolun yarısı eder.
Dante gibi ortasındayız ömrün.
Delikanlı çağımızdaki cevher,
Yalvarmak, yakarmak nafile bugün,
Gözünün yaşına bakmadan gider.
Şakaklarıma kar mı yağdı ne?
Benim mi Allah'ım bu çizgili yüz?
Ya gözler altındaki mor halkalar?
Neden böyle düşman görünüyorsunuz;
Yıllar yılı dost bildiğim aynalar?
Zamanla nasıl değişiyor insan!
Hangi resmime baksam ben değilim:
Nerde o günler, o şevk, o heyecan?
Bu güler yüzlü adam ben değilim
Yalandır kaygısız olduğum yalan.
Hayal meyal şeylerden ilk aşkımız;
Hatırası bile yabancı gelir.
Hayata beraber başladığımız
16
Defne AYRANCI
Müzik...
İngiltere’ye
birçok
yeni
sanatçı
kazandıran yarışma The X-Factor,
İngiltere ve tüm dünyaya yeni bir
sanatçı grup daha kazandırdı : Little
Mix ! « Wings » şarkısıyla çıkış yapan
grup, büyük beğeni topladı. The XFactor’deki ismleri olan Little Mix ile
müzik hayatlarına devam ediyorlar. İlk
zamanlarda isimleri Rythmix’ti. Ancak
sonra
değiştirdiler.
Grup,
Perrie
Edwards, Jade Thirlwall, Jesy Nelson
ve Leigh-Anne Pinnock’tan oluşuyor.
Albümlerinin ismi DNA’dır.
Perrie Louise Edwards : 10 Temmuz 1993 tarihinde doğmuştur. South Shields,
Tyne and Wear’lıdır. Yarışmaya Alanis Morissette'ten "You Oughta Know"
parçasıyla katılmıştır.
Jade Amelia Thirlwall : 26 Aralık 1992 tarihinde doğmuştur. South Shields, Tyne
and Wear’lıdır. İdolü Beyonce’dir.
Jessica Louise Nelson : 14 Haziran 1991tarihinde doğmuştur. Romford,
Londra’lıdır. Yarışmaya Jazmine Sullivan'in "Bust Your Windows" şarkısıyla
katılmıştır.
Leigh-Anne
Pinnock :
4
Ekim
1991’de
doğmuştur.
High
Wycombe,
Buckinghamshire'lidir.Yarışmaya Rihanna'nın Only Girl şarkısı ile katılmıştır.
LMFAO KONSERI
6 Ekim 2012, saat altı... İstanbul için büyük
gün! Dünyaca tanınan Amerikalı grup LMFAO
İstanbul’da konser veriyor ! Herkes heyecanlı, mutlu
ve neşeli...
Saat altıda kapılar açıldı. Ben de konsere
gidenler
arasındaydım. Saat altıdan sekize kadar girişte
inanılmaz bir kuyruk vardı. Konser salonuna girmek
yaklaşık yarım saatimizi almıştı. Konser salonuna
girdiğimde kendimi başka bir dünyada gibi hissettim.
Çok farklı bir konsepti vardı. Kendini eğlenmeye
hazırlamış pek çok insan vardı. Onların arasında
ben de havaya girdim. Herkes bağıra bağıra şarkılar
söylüyordu.
Yaklaşık dört saat boyunca DJ performansları vardı. Saat onda grubun çıkması
gerekiyordu. Zaten öyle de oldu. Hep aynı şarkıların çaldığı, artık bıktığımız DJ
performanslarından sonra, saat on gibi LMFAO grubu sahneye çıktı. Ancak gruptan
sadece RedFoo ve dans ekibi Party Rock Crew gelmişti. Buna rağmen herkes halinden
memnun görünüyordu. RedFoo ve Party Rock Crew sahne performansıyla Küçükçiftlik
Park’ı büyüledi.
Hatta bir ara RedFoo aşağıya, gelenlerin yanına indi ve onlarla fotoğraf çektirdi.
RedFoo sahneden ayrıldığında Party Rock Crew gelenlere bütün balonları attı. Bir ara
konfeti yağmuru olmuştu. Konfetiler bütün Küçükçiftlik Park’ı kaplamıştı. Konser
bittiğinde herkes hayal kırıklığına uğradı. Konserden alanından ayrılırken bile söyledikleri
şarkılar hâlâ kulağımda çınlıyordu...
Çağla SEZER
17
MTV EMA ÖDÜLLERÝ
Bu yıl 18.’si yapılan MTV Avrupa Müzik Ödülleri’ne (EMA) 3 ödül alan Justin Bieber
ve Taylor Swift 3 ödül alarak damgasını vurdu. Tören Almanya’nın Frankfurt şehrinde
yapıldı ve sunuculuğu manken Heidi Klum üstlendi. 11 Kasım günü yapılan törende
sahneye çıkanlar arasında Rita Ora, Fun. , Carly Rae Jepsen, Alicia Keys, No Doubt, PSY,
Muse, Pitbull, Taylor Swift gibi isimler vardı. Törenden Taylor Swift en iyi bayan şarkıcı, en
iyi canlı performans, en iyi görünüm ödülleriyle, Justin Bieber en iyi pop sanatçısı, en iyi
dünya sahnesi, en iyi erkek sanatçı ödülleriyle, One Direction en iyi hayranlar, en iyi yeni
sanatçı ödülleriyle, Carly Rae Jepsen Call Me Maybe ile yılın şarkısı ve yılın en iyi çıkış
yapan sanatçısı ödülleriyle ayrıldı. Ayrıca Nicki Minaj, David Guetta, Lana Del Ray, PSY de
birer ödül aldı.
BBC Radyo1/Gençlik Ödülleri 2012
Ýngiliz BBC Radyosu’nun yaptýðý BBC Radyo1 Gençlik
Ödülleri geçtiðimiz ay yine sahiplerini buldu. Törene
damgasýný vuran grup One Direction oldu. Katýlanlar
arasýnda Amerikan yýldýz Taylor Swift, Ýngiliz
grup Little Mix ve Youtube üzerinden ünlü olan Conor
Maynard’da vardý. Ayrýca bu sanatçýlar törende
performanslar da sergiledi. One Direction En Ýyi Ýngiliz
Sanatçý Þarkýsý (One Thing), En Ýyi Ýngiliz Sanatçý
Albümü (Up All Night) ve En Ýyi Ýngiliz Þarkýcý Hareketi
ödüllerini kucaklayarak yine bir rekora imza attý.
YENÝ ALBÜMLER GELÝYOR!
Bu ay Bridgit Mendler, One Direction ve Taylor Swift’in yeni albümleri geliyor!
Bridgit Mendler: Bridgit’in þarkýcý yönünü daha keþfetmediyseniz bu albüm sayesinde ona
bayýlacaksýnýz. Bridgit’i çoðu kiþi Disney Channel’daki dizisi Ýyi Þanslar Charlie’den ve Lemonade
Mouth filminden tanýyor. Þimdi de ilk albümü «Hello My Name Is...» ile sesini duyacaðýz. Albüm 22
Ekim’de çýkacak. Yayýnlanan ilk single Ready Or Not þimdiden çok sevildi. Ayrýca albümde bulunan
Hurricane ve Forget To Laugh þarkýlarý Bridgit’in resmi Youtube hesabýnda da yayýnlandý. Eðer
dinlemediyseniz hemen dinlemelisiniz.
Taylor Swift: Yazdýðý intikam þarkýlarýyla tanýnan Taylor Swift’in dördüncü stüdyo albümü « Red »
22 Ekim’de satýþa sunuldu. Albümde on altı yeni þarký bulunuyor. Aðustosta yayýnlanan ilk single
We Are Never Ever Getting Back Together birçok ülkede liste baþý oldu. Ayrýca yeni single Begin
Again’in klibi kýsa zaman önce yayýnlandý.
One Direction: Son dönemlerde tam bir fenomene dönüþen One Direction grubu ikinci stüdyo
albümlerini 12 Kasým günü yayýnladı. Türkiye’de dahil olmak üzere dünyanýn birçok yerinde ayný
anda satýþa çýkan albümün ilk single’ý « Live While We’re Young » çok sevildi ve Amerika
listelerinde üç numaraya kadar yükseldi. Klip Youtube’a koyulduðu ilk günden altı milyon izleme ile
rekor kýrdý. Ýkinci single Little Things kýsa zaman önce yayýnlandý. Grubun birinci albümü Up All Night
Amerika’da bir numara, What Makes You Beautiful þarkýsý ise dört numara oldu. Yeni albümleri Take
Me Home’da on yedi şarkı var.
Ceren BAYRAKÇI
18
LONDRA OLİMPİYATLARI
Londra Olimpiyatları çok güzel bir gösteriyle
açıldı. Geçen zamanda biz; atletizim de bir
altın bir gümüş , tekvando da bir gümüş bir
altın ve güreşte bir bronz madalya aldık ve
bu sene rekor bir katılıma imza attık. 1500 m
de Aslı Çakır Alptekin altın madalya Gamze
Bulut ise gümüş madalya kazandı. Yarış
bittikten sonra yarışı anlatan spiker ağladı.
Bu yarış Türkiye için bir ilk oldu. Usein Bolt
olimpiyatlarda 100 m erkeklerde olimpiyat
rekoru kırdı ve altın madalyanın sahibi oldu.
Olimpiyatlarda bu seneki madalya sırlamsında 1. Amerika 2. Çin ve 3. ise Büyük Britanya
oldu. Biz ise 30. olduk. Londra Paralimpik
Oyunları ‘ nda tarihinin en kalabalık
kafilesiyle mücadele eden Türkiye, madalya
sayısını da önceki oyunlara göre 5'e katladı
ve 5 farklı katagoride 10 madalya sahibi
olduk. 1 altın 5 gümüş ve 4 bronz madalya
kazanarak 43. sırada yer aldık. Nazmiye
Paralimpik Oyunları’nın ilk tohumları Muslu halterde dünya rekoru kırdı..
1948’de
Ayelesbury,
İngilteredeki
.
Stoke-Mandeville Hastanesinde bulunan
bazıları yarı felçli engelli askerler
sebebiyle gerçekleştirilen ufak bir
spor etkinliği ile birlikte atıldı.
Hastanenin
sinir
cerrahı
Ludwig
Guttman tarafından organize edilen bu
faaliyet 1948 Londra Olimpiyatı ile
birlikte gerçekleştirilmişti. Paralimpik
Oyunlar, özellikle 1992 Barcelona
Olimpiyatında da dikkat çekici bir
biçimde, bütün sene büyük bir gelişim
sergilemiştir.
1994
yılındaki
Commonwealth
Oyunları
ve
Kış
Olimpiyatlarını da gölgede bırakarak
dünyanın en büyük etkinliklerinden biri
haline gelmiştir.
Kerem Yüksel
19
Selam,
Biz Okuma Kültürü ve Yayın
Kulübü öğrencileri olarak bir
kompozisyon
yarışması düzenliyoruz.
Yarışmaya katılmak için
‘’Yılbaşı’’ konulu kompozisyon,
öykü veya şiir yazıp Türkçe
öğretmenimiz Engin İspir’e
teslim etmeniz yeterli.
Yazılarınızı en geç 28 Aralık
2012 tarihinde teslim ederek
ödülün sahibi olabilirsiniz.
KATILIM ŞARTLARI :
●
Yazdığınız yazının boyutu 12
punto,
●
Yazı tipi ‘’Comic Sans’’,
●
Konu : ‘’Yılbaşı’’,
●
Katılımcılar 4. 5. 6. 7. 8. sınıf
öğrencisi olmalıdır.
Okuma Kültürü ve Yayın Kulübü
üyelerinin belirlediği üç öğrenci
5 okul durum puanı alacaklar
ve yazdıkları öykü, şiir veya
kompozisyon Okul Dergisi'nde
yayınlanacaktır.
Yorulmadan beni takip edeceğinizi söylüyorsunuz. Fakat
arkadaşlar, yorulmadan ne demek? Yorulmamak olur mu?
Elbette yorulacaksıız. Benim sizden istediğim şey yorulmamak
değil, yorulduğunuz zaman dahi durmadan yürümek,
yorulduğunuz dakikada da dinlenmeden beni takip etmektir.
Yorgunluk her insan, her yaratık için tabii bir durumdur, fakat
insanda yorgunluğu yenebilecek manevi bir güç vardır ki, işte
bu güç yorulanları dinlendirmeden yürütür. Sizler, yani yeni
Türkiye'nin gençleri, yorulsanız dahi beni izleyeceksiniz.

Benzer belgeler

Ekim 2011

Ekim 2011 Tarih 29 Aralık 1895, Lumiere Kardeşler'in “La Ciotat Garı'na Trenin Varışı” nı anlatan filmi ilk kez Paris'te seyirciye sunuldu. Bu tarihten yaklaşık bir yıl sonra ise Osmanlı sinemayla buluştu. B...

Detaylı