iflas eden dünya görüşü - xn--sevgiyaynlar

Transkript

iflas eden dünya görüşü - xn--sevgiyaynlar
EKÝM 2014 Sayý: 550 Fiyat: 7 TL
ÝFLAS EDEN DÜNYA GÖRÜÞÜ
Yeni YERYÜZÜ, Yeni ÝNSAN, Yuvaya Yolculuk
HIZLI ÞERÝT SÝSTEMLERÝ
ÝÇÝNDEKÝLER
Aylýk Kültürel ve
Siyasi Dergi
Ýflas Eden Dünya Görüþü .................... 2
Dr. Refet Kayserilioðlu
Cilt: 46 Sayý: 550 Ekim 2014
Onur Baþkaný:
Dr. Refet Kayserilioðlu
Sahibi ve Genel Yayýn Müdürü:
Ayþegül Kayserilioðlu
Yazý Ýþleri Müdürü:
Güngör Özyiðit
Yayýn Kurulu:
Güngör Özyiðit
Nelda Bayraktar
Hale Ürkmezgil
Hz. Ýbrahim’den Sonra ........................ 6
Ahmet Kayserilioðlu
Toleranstan Hoþgörüye ..................... 13
Güngör Özyiðit
Yeni Yeryüzü, Yeni Ýnsan,
Yuva’ya Yolculuk ............................... 19
Zuhal Voigt
Farkýndalýk ........................................ 29
Haberleþme
ve Okur/Abone Ýliþkileri:
0535 4554223 - 0549 7220248
Seyhun Güleçyüz
Yönetim Yeri:
Hayri Eðmezoðlu Sk. Ýkizler Ap.
No: 8 D: 32 Erenköy/Ýst.
Elif Þafak
Baský:
Hedef Dijital Baský
Taksim Cad. No: 19/A
Taksim/Ýstanbul
Fiyatý: 7 TL
Yýllýk Abone: 80TL
Yurt Dýþý: 100 TL
Kapak resmi:Vladimir Volegov
Kurmacanýn Siyaseti ......................... 32
Hýzlý Þerit Sistemleri .......................... 40
(Canlý Kryon Celsesi)
Dergimizin internet sitesini
www.sevgidunyasidergisi.com, www.dostluk.org
adreslerinden ziyaret edebilirsiniz
SEVGÝ DÜNYASI
Sevgili Dostlar
Öðrendiklerimizi yaþamanýn vakti çoktan geldi. Vakit o
vakit. Okuyoruz, dinliyoruz, tartýþýyoruz... çok güzel. Ama
günlük yaþantýmýzda kendiliðinden hareketler þeklinde ortaya
koyduklarýmýz okuduklarýmýza, öðrendiklerimize uymuyor,
hattâ tam tersini yapýyoruz çoðu zaman. Bu bizi üzüyor þüphesiz. Çünkü bizler iþimize geldiði zaman doðrudan ve iyilikten uzaklaþmayý, çaresiz hissettiðimizde kolayýndan yalana
baþvurmayý kendine hak görenlerden deðiliz, öyle deðil mi?
Çünkü bizler maddi iþler ile maneviyatýn ayrý ayrý olduðunu
düþünenlerden, “dünyanýn gerçekleri” denen þey ne ise
onlarla Gülyüzlüler’in yaþadýklarýnýn apayrý iki âlem
olduðunu zannedenlerden deðiliz, deðil mi? Kalabalýða
uyarak, veriler ve mantýk böyle söylüyor diye yaptýklarýmýzýn,
hissettiklerimizin, aðýzýmýzdan çýkan sözlerin kendi kendimizi
bunaltmasý, içimizi burmasý, kötü hissettirmesi bizi ele veren
önemli kriterlerdir. Öyle ise öðrendiklerimizi, okuduklarýmýzý
uygulamaya deðer görüyorsak ve gönlümüz onlardan yana
ise hemen uygulamaya baþlar þekilde hayatýmýzý organize
etmeye baþlayalým. Ve emin olalým ki, bunun için hayatýmýzý
basitleþtirerek, istekleri eleyip azaltarak, baþkalarýna göre
deðil, kendimize göre bir tarz geliþtirerek baþlamak çok þeye
yetecektir. Ne kadar basitsek o kadar güçlü olacaðýz.
Gülyüzlülerin yaþantýlarýndaki, o çaðýn gereklerine göre olan
hususlarý deðil, tüm çaðlara uygun esaslarý bulup çýkarabilmeliyiz. Onlar gibi sabýrlý, onlar gibi ayýrmadan seven,
onlar gibi gönlü kýrýlsa bile vermekten usanmayan, onlar gibi
kendi sorunlarýyla baþkalarýný yormayan, onlar gibi
küçülmesini bilen, onlar gibi Yaradan’ý anarken boynu bükük
titreyen olmaya özenmeliyiz. Bunlar bu çaða uymuyor mu?
Zaten o yüzden bu halde deðil mi insanlýk? O halde kaybolan
o nuru bulmak yine bizlere düþmez mi?
En Derin Sevgilerimizle
SEVGÝ DÜNYASI
1
SEVGÝ DÜNYASI
2
Bilim deðerlidir ama, her
þeyin maddeden ibaret
olduðu varsayýmý ile yola
çýkan bilim deðil. Bir
Yarataný göremeyen,
bir ölüm ötesi hayatý
araþtýrmaya bile gerek
görmeyen bir bilim, yalnýz
kendi çýkarýný düþünen
egoist, sevgisiz ve zalim
insanlarýn yetiþmesine yol
açar sonunda.
Ýnsanlýðý ve dünyayý
kurtaracak çok yönlü,
hür bir bilime ihtiyaç
vardýr. Ancak öyle bir
bilim, hem insanlarýn
dünya hayatýný cennet
yapar, hem de insanlarý
dünya ötesi hayatýna
hazýr, üstün insanlar
yapar.
Ýflas Eden
Dünya Görüþü
Dr. Refet Kayserilioðlu
SEVGÝ DÜNYASI
Huzur içinde görünen,
hükümet otoritesinin
güçlü olduðu ülkelerde
de insanýn insana yaptýðý
gizli, açýk zulümler,
sömürüler, sürekli çýkar
çatýþmalarý. Komünist
ülkelerde, her þey
herkesin denilerek kurulan otoriter sistemde,
aslýnda her þey devletin,
herkes devlete hizmet
eden bir iþçi durumunda.
Ýnsanlar çok þeylerden,
fikrini söylemekten, gönlünce yaþamaktan, kendine ait bir þeyi olmaktan
mahrum ve çoðu mutsuz.
Hükümeti temsil eden
yöneticilerin belki imkânlarý daha fazla. Ama onlar da bir kýskançlýða, bir
düþmanlýða kurban gitme
endiþesiyle hep korku ve
tedirginlik içindeler.
Demokratik ülkelerde
partiler birbirine düþman,
ayný parti içindekiler
çýkarlarý elverdiði oranda
birbirine dost görünmede,
aslýnda herkes birbirinden
devamlý kuþkuda.
Yani hiçbir yerde,
dünyanýn hiç bir yerinde
yaygýn bir huzur, güven,
sevgiyle el ele verilen,
birbirine destek olunan
bir ortam yok. Bunun
sebebi ne? Çünkü insanlar birbirlerini sevmiyor-
3
lar. Neden sevmiyorlar?
Çünkü herkes önce kendi
çýkarýný düþünüyor. Niçin
kendi çýkarýný ön planda
düþünüyor insanoðlu?
Yaþama içgüdüsü insaný
öncelikle kendini düþünmeye itiyor. Ýnsan
varolduðundan beri öncelikle kendini düþünüyordu. Ýlâhi bilgiler, dinler
insanlarýn bu ilkel
içgüdülerini frenliyordu,
onlarý korkuyla da olsa
iyide tutuyordu. Dinlerin
etkisi azalýnca bentler,
barajlar yýkýldý.
Bencilliðini ve çýkarcýlýðýný körükleyen yeni
eksikli bilgiler insaný bu
yönde daha da dizginsiz
býraktý. Ýþte bu sebepten
saydýðýmýz olaylar
eksilmeden, hattâ artarak
sürüp gidiyor. Son asýrlarda bilhassa dinlerin
etkisinin azalýp maddeci,
çýkarcý dünya görüþünün
bütün dünyayý etkisi altýna almasýndan sonra,
huzursuzluk, güvensizlik,
kavga, korku daha da
arttý. Bilgide ileri giden
kültürlü insanlarýn iyiliði,
insanlýðý, yardýmlaþmayý
ve sevgiyi öðütleyen sözleri cýlýz kalýrken, yalnýz
kendi çýkarýný, kendi
rahatýný, kendi eðlencesini, kendi yiyecek ve
giyeceðini düþünen
insanlarýn kötü örnekliði
daha etkin olmakta
devam ediyor.
HASTALIÐIN
TEMELÝ
Hastalýðýn gerçek sebebi insanlarýn Yaradan'ýný
unutmalarýndan veya
inkâr etmelerinden, yeni
yetiþenlerin de hiç tanýmamalarýndan kaynaklanýyor. Bilimin
yaygýnlaþmasý, bilim
adamlarýnýn topluma etki
yapan birer otorite
olmalarý, onlarýn da
Allah'ý, ruhu ve ölüm
ötesi bir yaþamý inkâr
etmeleri ve bunlarý bilimin inceleme alaný dýþýnda saymalarý, sonunda
insanlarýn Allah'ý tanýmamalarýna yol açmýþtýr.
Yaradan'ýný yitiren bir
insan yalnýzdýr, mutsuzdur, geleceði için kuþkuda ve korkudadýr. Çünkü
insan bir yandan her þeyi
aklýyla bilgisiyle
yenebileceðini, deðiþtirebileceðini sanýrken ve bu
sanýnýn verdiði güvence
içinde sallanýrken, doðumunun ve ölümünün
kendi elinde olmadýðýný
görüvermektedir. Ya bir
kaza, ya bir yakýnýn
ölümü, ya da bir tehlikeli
hastalýk ona ister istemez
ölümü düþündürmektedir.
Saðlýðý yerinde iken,
SEVGÝ DÜNYASI
4
kazancý yerinde ve iþleri
týkýrýnda iken hiç aklýna
gelmeyen, hiç düþünmek
istemediði ölüm korkusu,
o anlarda yüreðini kaplamaktadýr. Unutunca,
düþünmeyince yok
sandýðý gerçek, bütün
çýplaklýðýyla önünde durmaktadýr. Kimden yardým
isteyecek? Ýnkâr ettiði,
yok bildiði Allah'tan mý?
Yýllarca Allah'ý inkâr
eden, herkesle bu konuda, Allah'ýn olmadýðý
konusunda hararetli
tartýþmalara giren bir
adam duymuþtum. Ölüm
tehlikesi olan bir
hastalýða yakalanýnca,
Allah'ýn olmadýðýný ispata
çalýþtýðý arkadaþýna:
"Yahu þu senin , Allah'ýna
benim için bir yalvar da
hemen ölmeyeyim!.. Bu
hastalýktan kurtulayým!.."
demiþtir.
Hani Allah yoktu? Hani
sen öyle bilimsel
olmayan þeyleri kabul
etmezdin?!. Ölümün
soðuk yüzü aklýný baþýna
mý getirdi? Yoksa korku
belâsý tutunacak dal mý
arýyorsun? Son anda
inanmýþ olsan bile o
inancýn sana ne faydasý
olacak? Çünkü
düþünerek, akýl ve mantýkla varýlan doðru bir
inanç, insanýn
davranýþlarýný ve
yaþamýný iyiye ve
doðruya götürmüþse faydalý olur.
Yoksa yalnýz dilden
inandým deyip de,
inandýðý doðrulara,
uymayan bir insanýn
durumu, odun yüklü bir
merkebin durumuna benzer, O odunlarý yakýp ýsýnamadýktan sonra, onlarý
sýrtýnda taþýmanýn sana ne
faydasý olur?
BÝLÝM DEÐERLÝDÝR
AMA
Bilim deðerlidir ama,
her þeyin maddeden
ibaret olduðu varsayýmý
ile yola çýkan bilim deðil.
Böyle peþin bir hükümle
geliþecek bilim, elbette
eksikli olur, elbette insanlara doðru yaþam yolunu
göstermek gücünden yoksun olur. Bilim adamý her
þeyin maddeden ibaret
olduðunu ispat edemeden, "ben madde dýþýndaki gerçeklerle uðraþmam"
dediði anda, eksik, güdük, tek yönlü bir bilimle
yetinmeyi kabul ediyor
demektir, peþinen. Öyle
eksik, tek yönlü bir bilim
de neticede insanlarý her
þeyi dünyadan ve maddeden ibaret gören hale
getirir. Bir ölüm ötesi
hayatý araþtýrmaya bile
gerek görmeyen bir
bilim, yalnýz dünya hayatýný, yalnýz kendi çýkarýný,
yalnýz kendini düþünen
egoist, sevgisiz, merhametsiz, zalim insanlarýn
yetiþmesine ve bütün
dünyayý kaplamasýna yol
açar iþte sonunda. Bilim
ve bilim adamlarý hem
insan kardeþlerine karþý
sorumludur, hem de
onlarýn önüne bilimde
ilerleme imkânýný açan,
bütün bilimleri vareden,
her þeyi bilimsel olarak
Yaradan, her þeyin sahibi
O Yüceler Yücesine karþý
sorumludur. Ýnsanlara yol
göstermesi gereken bilim,
yükseltmesi, olgunlaþtýrmasý gereken bilim bugün zalimlerin, sapýklarýn, sevgisizlerin ve mutsuz, korkulu, yalnýz insanlarýn yetiþmesine yol
açmaktadýr. Bugünkü
bilim karnýný doyurmanýn, saðlýðýný korumanýn,
iyi yaþamanýn, iyi eðlenmenin yollarýný, iyi barýnmanýn yollarýný göstermekte ama, iyi ve üstün
insan olmanýn yollarýný
gösterememektedir. Çünkü bugünkü bilim her
þeyi maddeden ve dünyadan ibaret görmekte,
devekuþu gibi gerçeklerin
bir büyük yönüne gözünü
SEVGÝ DÜNYASI
kapatmaktadýr. Önce
ilmin gerçek ilim olmasý,
maddi, manevi veya ruhi
tüm alanlarý görmesi,
incelemesi, bulduðu
gerçekleri insanlarýn
yararýna sunmasý gerekir.
Çünkü madde ve dünya
hayatý olduðu gibi, ruh da
var, ölüm de var, ölüm
ötesi hayatý da var.
Doðmanýn, yaþamanýn,
ölmenin ve tekrar dünyaya gelmenin de bir gayesi, bir sebebi var. Ýnsaný,
canlýlarý ve cansýz âlemleri bilgi üzere ve düzenle yaratan ve düzenle
yöneten O Ulu'nun
elbette bir maksadý var ve
insandan bir beklediði
var. Ýþte insan o maksadý
ve o beklenileni bilirse,
varoluþunun gayesine
uygun yaþamaya baþlar.
Korkudan, bencillikten,
çýkarcýlýktan, sevgisizlikten, kötülükten, düþmanlýktan kurtulur. Gerçek
insan olmaya, insan
üstüne gitmeye baþlar.
Baþkalarýný düþünür,
sever, onlara yardým elini
gerçekten uzatýr.
Dünyadan sefâlet, fakirlik, açlýk, düþmanlýk ve
kavga tamamen kalkar.
5
BUGÜNKÜ
DÜNYA GÖRÜÞÜ
Bugünkü dünya görüþü,
insanlarýn tutum ve
davranýþlarýný þekillendiren, bugünkü
materyalist (maddeci)
dünya görüþü, insanlarý
huzura, mutluluða, birliðe, korkusuzluða, ruhen
yücelmeye, olgunlaþmaya
götürebiliyor mu?
Hepimiz görüyor ve
biliyoruz ki götüremiyor.
Öyleyse bugünkü dünya
görüþü iflâs etmiþ, yetersiz, hattâ zararlý olmaya
baþlamýþ bir görüþtür ve
mutlaka ve süratle terk
edilmelidir. Maddeci
görüþ dinleri de etkisine
almýþ, dinleri de
yozlaþtýrmýþ, dindarlarýn
çoðunu da gününü gün
eden çýkarcý kiþiler haline
getirmiþtir. Öyleyse
insanlýðý ve dünyayý
kurtaracak çok yönlü bir
bilime, tüm gerçeklere
açýk, tek yönlü þartlanmalardan kurtulmuþ hür
bir bilime ihtiyaç vardýr.
Bu yeni çok yönlü bilim,
insanlara hem dünyada
iyi yaþamanýn, insanca
yaþamanýn ve saðlýklý,
huzurlu yaþamanýn yollarýný gösterecek, hem de
insanlarý dünya ötesi sonsuz yaþama hazýrlayacaktýr. Ýnsan hayatý 70, 80
veya 100 seneden ibaret
deðildir. Sonsuzdur, gittikçe daha yükselmekte,
daha güzelleþmekte,
daha büyük güçlerle
donanmakta, sonsuz
mutluluklara doðru
uzanmaktadýr. Bu gerçekler bilimsel yollarla
tespit edilebilmekte,
görülebilmektedir. Ama
bilimi sadece maddi
olarak görmeyen, çok
yönlü bakmasýný bilen,
cesur ve gerçek aþýðý
bilim adamlarýnca.
Halbuki çoðunluðu teþkil
eden bilim adamlarý, asýl
gerçeði bulmuþ, yenilikçi,
cesur bu bilim adamlarýna dudak bükmekte,
onlarý hafife almaktadýrlar. Eskiye, tek yönlü
bilime baðlý olanlar,
kendilerine çizilen sýnýrdan dýþarý çýkamayan,
hocalarýndan ve atalarýndan gördüklerinden kopamayan, baðnaz, gerici
bilim adamlarýdýr.
Geleceðin bilimi,
Yaradan'ýný bulan, ölüm
ötesi hayatýn bilimsel
delillerini yakalayan,
dünya yaþamýnýn gayesini
bilimsel metotlarla gören
ve insanlara üstün insan
olma, olgunlaþma, sonsuz
mutluluklara kanat açma
yollarýný gösteren bir
bilim olacaktýr.
6
SEVGÝ DÜNYASI
Gülyüzlülerden Ýbretler: 11
Hz. Ýbrahim’den Sonra
Ahmet Kayserilioðlu, Psikolog
....NÝHAYET ÝKÝ OÐUL
Zamanýmýzdan 4000 yýl önce, Aþaðý
Mezopotamyada Babil þehrinde Fýrat
nehri kýyýlarýnda bir delikanlý derin
düþünceler içinde dolaþýp durmaktaydý... Ýsmi Ýbrahim idi. Elleriyle yaptýklarý putlara Mabud diye, Tanrý diye
tapan babasý dahil çevresindeki insanlarýn tutumu Ýbrahim'in aklýna asla
sýðmýyordu. Öyleyse kimdi bizleri ve
her þeyi yaratýp, bir düzende yaþatan...
Yýldýzlar mý, Ay mý, Güneþ miydi bütün
bunlarýn yapýcýsý?!.. Arýyor bulamýyordu. Yalnýz bu da deðil. Çevresindeki
kötülükler, vahþetler, adaletsizlikler!..
Yaþam böyle mi olmalýydý? Ýþte bu
derin düþünceler içinde kavrulup duran
Ýbrahim'e; o arayýp durduðu Yaradan'ýndan, bir meleði aracýlýðýyla vahiyler
gelip sorularýnýn cevaplarý ve ikna
edici, inandýrýcý kanýtlar gelmekte
gecikmemiþti. Ama sýrf kendisi için
deðil, bunu herkese yaymakla, peygam-
berlikle görevlendirilmiþti yanýsýra.
Babasý dahil dinleyen kim?!.. Onun
Babil'de uzun süren peygamberlik
serüvenini aylar önce dergimizde uzunca anlatmýþtým: Putlarý kýrdýðý için ateþe
atýlmasý ama yanmadýðýný gördükleri
için, son çare olarak ülkelerinden kovmalarý... Yanýna sadece kendisine
inanan karýsý Sâre ve yeðeni Lût'u
alarak Þam ve daha sonra Filistin'e
SEVGÝ DÜNYASI
gidip, çok þükür ki oralarda taraftarlarýný, inananlarý hýzlýca artýrmalarý...
Hatýrlýyorsunuz yine de büyük dertleri
vardý onlarýn. Karýsý kýsýrdý ve yaþý da
ilerlemiþti. Sýrf çocuðu olsun diye Sâre,
cariyesi Hacerle kocasýný evlendirmiþ,
ne var ki Ýsmail doðunca kýskançlýða
kapýlmýþtý. Hz. Ýbrahim aldýðý emirle
onlarý uzaklara Mekke'ye götürmek
zorunda kalmýþtý. Ama bunda da ne hikmetler vardý biliyorsunuz. Delikanlýlýk
yaþýna gelmiþ Ýsmaille Kâbe'nin duvarlarýný inþa etmeleri, daha sonra Ýsmail'in
peygamber olup oralara Hz. Ýbrahim
þeriatýný yaymasý... Ve nice yüzyýllardan
sonra da onun soyundan gelen son nebi
Hz. Muhammed'in, Yaradan'ýn Âdemden baþlayarak tüm gülyüzlü peygamberleri aracýlýðýyla duyurduðu, gerçek
müslümanlýðý, gerçek islâm dinini
tamamlayýp sona erdirmesi...
Ama öte yandan Yaradan, kýsýr ve
daha da yaþlanmýþ Sâre'nin özverisini de
cevapsýz býrakmamýþtý. Lût kavmine
gönderilen meleklerden, Ýbrahimle
konuþurlarken, Rab'bin Sâreye bir oðlu
olacaðý müjdesini kendi kulaklarýyla
duyup inanamamýþtý bir türlü. Ne var ki
hüküm kesindi. Uzaktaki Ýsmail'e
Sâre'den de bir kardeþ gelmiþti: Ýshak...
Ve biliyorsunuz her iki kardeþ de
babalarýndan
sonra
peygamber
olmuþlardý. Çevrelerine ayný þeriatý yaydýklarý halde; Hz. Ýshak zaten babasýnýn
kavmine peygamberlik yaptýðýndan
sadece nebi olarak, Hz. Ýsmail ise tamamen ayrý bir yerde, inandýrmaya sýfýrdan
baþladýðý için hem nebi hem resûl olarak
görevlerini baþarýyla tamamlamýþlardý.
7
Ancak onlarýn peygamberlik serüvenleri
hakkýnda Kuran'da daha fazla da bir
bilgi yok.
KURBAN OLACAK
ÝSMAÝL MÝYDÝ ÝSHAK MI?
Þimdi yeri gelmiþken, Hz. Ýbrahim'in
hangi oðlunu kurban etmek üzere sunak
yerine götürmüþ olduðu konusu
üzerinde kýsaca durmak istiyorum.
Kuran bu konuda bir isim bildirmez.
Tevratta ise kesinlikle bu oðulun Ýshak
olduðu anlatýlýr. Kryon bilgilerinde, Hz.
Ýbrahim'in oðlunu kurban yerine
götürürken üç gün boyunca ne þiddetli
buhranlar yaþadýðý uzun uzun nakledilir.
Dergimizde bunu özet olarak sizlerle
paylaþmýþtým. Kryon da bu kurbanlýk
çocuðun Ýshak olduðunu söyler.
Kuranda isim belirtilmediðinden
geçmiþten bugüne kimi islâm yorumcularý Ýshak, kimileri de Ýsmail olduðunu
ileri sürerler. Günümüzde yaygýn inanýþ
Ýsmail olduðundan, tüm anlatýmlarda
onun adý anýlýr.
Çocuðun Ýshak olduðuna inanan
islâm bilginleri Saffat sûresindeki
müjdelenmiþ çocuk ifadesini kanýt diye
öne sürerler:
** Bunun üzerine biz, Ýbrahime
yumuþak huylu bir oðlan müjdeledik.
Çocuk onunla birlikte koþacak yaþa
gelince, Ýbrahim dedi: "Yavrucuðum
uykuda seni kurban ettiðimi görüyorum.
Bak bakalým sen ne dersin?"
"Babacýðým" dedi "emrolunduðun þeyi
8
SEVGÝ DÜNYASI
aktaracaðým Hz. Ýshak ve
oðlu Hz Yakup'la ilgili olayda açýkca göreceðiz.
Kuran'ýn Saffat sûresinde
101. âyetten 111. âyete kadar
Hz. Ýbrahim'in oðlunu kurban etme süreci anlatýldýktan
sonra her ikisinin büyük teslimiyetleri övülür. Ýshak'ýn
bir peygamber, bir nebi olacaðý müjdelenir:
yap! Ýnþallah beni sabredenlerden bulacaksýn" (Saffat 101-102)
Genç bir haným olan Hacer'in Ýsmaili
doðurmasýnda; olaðanüstü müjdelenecek bir durum yoktu ki!.. Kýsýr ve
yaþlý Sâre'nin Ýshak'ý doðurmasýydý asýl
müjdeye deðer olan. Nitekim bu
müjdeyi Sâre kendi kulaðýyla duymuþ,
bir türlü inanamamýþtý.
Ýþte, Ýshak üzerine karar varan islâm
bilginleri bu tek kelimeye bile önem
vererek kanaatlerini perçinliyorlar. Ve
akla da çok yakýn geliyor bu yorumlarý.
Doðru olarak zamanýmýza gelmiþ Kutsal
Metinleri, ince eleyip sýk dokuyarak,
gereðinde tek bir heceye bile önem ve
dikkat vererek nasýl doðru sonuçlara
varýlabileceðinin bir örneðini görüyoruz
burada. Ancak âyetlere insan eli
karýþmýþ, yüzyýllarýn gadrine uðrayýp
bozulmuþ Kutsal Metinlerin ise,
aklýmýzý kullanmayýp safçasýna doðru
kabul ettiðimiz takdirde bizleri ne
açmazlara düþüreceðini de, biraz sonra
** Biz ona hayrý ve barýþý
sevenlerden bir nebi olacak
Ýshak'ý müjdeledik. Ona da, Ýshak'a da
bereketler lûtfettik. Onlarýn neslinden
iyi düþünüp, iyi davranan da var, öz
benliðine açýkca zulmeden de. (Saffat
112-113)
Hz. Ýbrahime baðýþlanan sadece Ýshak
deðildi. Ýshak'ýn oðlu olacak ve nebilikle görevlendirilecek Yakup da ona
baðýþlanmýþtý:
**......Ona Ýshak'ý ve Yakub'u baðýþladýk ve hepsini de nebilikle görevlendirdik. (19/49)
HZ. YAKUB HÝLE ÝLE MÝ
PEYGAMBER OLDU?!..
Deðiþik nedenlerle aslýndan saptýrýlmýþ Kutsal Kitap metinlerinde,
insaný hayretten hayrete düþürecek ne
açmazlarla karþýlaþýyoruz demiþtim. Ýþte
tam da konumuzla ilgili bir örnek.
Tevrat'ýn Tekvin 27. Bapýndan çok
özetleyerek aktarýyorum:
SEVGÝ DÜNYASI
Peygamber Ýshak'ýn çok yaþlandýðý,
gözlerinin kör olduðu, ölümünün yakýn
olduðu bir sýrada, ardýndan peygamber
seçilmesi için ikisi de büyümüþ olan
ikiz çocuklarýndan birine el vermesi ve
Yaradan'ýndan dilekçi olmasý gerekiyormuþ. Ýkizlerden daha çok sevdiði Esav
üzerinde karara varmýþ. Gönderdiði bir
av partisinden sonra Esav'a el verecek
ve Rab'binden dilekçi olacak. Ancak
annenin gönlü diðerinde, yani Yakubda.
Bu fýrsatý kaçýrmak istemediðinden,
Esav avda oyalanýrken, deðiþik tatlý
sözlerle Yakub'u ikna ediyor. Esav'ýn
elbisesini ona giydiriyor ve Esav tüylü
olduðundan Yakub'un eline tüyler
yapýþtýrarak, avdan dönmüþ gibi yapýp
kör peygamberin önüne oturtuyor. Hz.
Ýshak biraz kuþkulanmakla beraber ona
el veriyor, duayý onun üzerine yapýyor.
Kutsal bir metinde peygamberliðin
sanki aþýrma bir malmýþ gibi takdimini
hangi akla benimsetebiliriz ki?.. Hile
yapan biri, peygamberi ve dahasý Yaradan'ý da aldatarak insanlara yol gösterici
olarak görevlendirilecek!.. Neresinden
tutsak elimizde kalacak bir metin bu.
Tevrat ve Ýncil asla sadece bunlardan
ibaret deðil. Onlarda aklýmýzý kullanýp
yararlanabileceðimiz nice hikmetler var.
Ýleride Ýsrailoðullarýnýn peygamberlerinden söz ederken bunlara çok
deðineceðiz.
Ömrü boyunca doðru yoldan ayrýlmamýþ Hz. Yakub Bizim Celselerimiz'de öyle bir sýfatla anýlýr ki, onun
böyle bir þerri iþlemiþ olmasýný kimse
düþünemez bile:
9
** O biliyordu, þerre hiç düþmemiþ
olan, bir gün vesvese verenin araya
girip de oðlunu kaybedeceðini ve sonra
bulacaðýný önceden.
O biliyordu, þerre hiç düþmemiþ olan,
þerde olanlarýn bir gün kendi kendini
örteceklerini de.
O biliyordu, þerre hiç düþmemiþ olan,
O'nu sevenlerin yalnýz hayrý bileceklerini, hayrý yalnýz almamak için vereceklerini. Ve onun için sabýrla bekledi,
bekledi ve gördü.
SU AKAR BÝZ BAKAR
MI OLACAÐIZ?!..
Sevgili dostlar burada kýsa bir parantez açmak istiyorum. Kutsal Kitabý
bozulmamýþ bir dinin mirasçýsýyýz.
Özellikle Tevratta, kýsmen de Ýncil'de
yukarýdaki gibi yanlýþ aktarýlmýþ,
akýldýþý neler var. Ayrýca yüzyýllar
boyunca kilisenin hür fikirlere nice
zalim uygulamalarý da. Bu nedenlerledir
ki, Batý dünyasýnda pek çok nesil dinden
alabildiðine uzaklaþtý. Yanlýþ uygulamalar bizde de inanýlmayacak kadar
çok. Doðru öðretiler kulaktan akla, akýldan gönle inip benimsenip eyleme
dönüþmedikçe bu hep böyle olacak. Ne
var ki, Kuran'ý Kerim bozulmamýþ
olarak hepimizin elinde. Hem de dilimize çevrilmiþ ne kadar çok mealler var
yanýbaþýmýzda. Din, sadece ilâhiyatçýlar
için indirilmedi. Laik bir Atatürk
Türkiyesinde, aklýmýz bilgimiz hep
baþýmýzda olarak, temiz bir gönülle
islâmý incelemeli, þimdiki gibi onu yan-
10
lýþ ellerde boynu bükük býrakmamalýyýz. Lütfen dergimizin internet
adresinden, 2010 yýlý Aralýk ayýnda bu
konudaki "Ýthal malý Materyalizm"
yazýmý tekrar okumanýzý dilerim. Batý
dünyasý baþýndan itibaren islâma sýrtýný
döndüðünden ve þimdi yaþananlar
onlarý iyice uzaklaþtýrdýðýndan onlardan
bu 1400 yýllýk boþluklarýný doldurmalarýný bekleyemeyiz. Ama ileriki
sayýlarda uzunca üzerinde duracaðým,
bizleri Din Günü'ne götürecek "Yaþayacaðýmýz büyük günlerde" hem doðuda hem batýda bu boþluðu doldurmaya
bütün temiz akýl sahiplerinin büyük
ihtiyacý olacak.
ÝÞTE ÞERRE HÝÇ DÜÞMEMÝÞ
BÝR GÜLYÜZLÜ
Hz. Yakub'un hayatý oðlu Yusuf’unki
ile iç içe olduðundan onlarýn Filistindeki hayatlarýna, fazla detaya girmeden
sadece ibret alacaðýmýz kadarýyla
deðineceðim.
Oðlu Yusuf'un kaybolmasýyla ilgili
Hz. Yakub'un büyük sýnavýný ve
acýlarýný anlatmadan önce, onun geçmiþ
yýllarda Yaradan tarafýndan "Ýsrail"
adýyla þereflendirilmiþ olduðunu da
kaydetmemiz gerekli. Tevrat'da bu isimlendirilmeden uzunca söz edilir.
Ýsrailoðullarý ismi de buradan gelir
zaten. Onlarýn tarihinde, Hz. Yakub'un
yani Ýsrail'in 12 oðlunun neslinden
oluþan 12 kabilenin (sýpt) eylemleri çok
önemli roller oynamýþtýr. Kuran'da da
onun Ýsrail ismi onaylanýr. Âli Ýmran
sûresinin 93. Âyetinde Hz. Yakub'un
SEVGÝ DÜNYASI
Ýsrail adýyla anýlmasý ve devamýnda
Ýsrailoðullarýndan söz edilmesi bunun
açýk kanýtýdýr:
** Tevrat indirilmeden önce Ýsrailin
(Yakub'un) kendi nefsine haram kýldýðý
þeyler dýþýndaki tüm yiyecekler
Ýsrailoðullarýna helâl idi....
Hz. Yakub'un deðiþik hanýmlardan 10
erkek evladý olmuþ, en sonunda da
baþka bir anneden Yusuf ve Bünyamin
doðmuþ sayý 12'ye varmýþtý. Ancak
Yusuf'a sevgisi bir baþkaydý peygamberin ve bunu ne kadar saklasa da
aðabeyleri farkýnda ve kýskançlýk içindeler. Kuran "hikâyelerin en güzeli"
diye sýfatlandýrdýðý 111 âyetlik Yusuf
sûresi 7. Âyette: "Yemin olsun ki Yusuf
ve kardeþlerinde istekli ve arayýþ içinde
olanlar için ibretler vardýr" denerek,
kardeþler arasýnda kýskançlýk yaratmamak için her çareye baþvurmamýz
konusunda uyarýlmaktayýz. Sadece çok
güzel, çok sevimli, çok iyi huylu olduðu
için deðil, onun gelecekte hangi kutsal
görevleri olacaðýný önceden bildiðinden
Yusuf'a sevgisi yüce. Bunu aþaðýdaki
âyetlerden anlýyoruz. Ama ayný zamanda kýskançlýk doðurmamak için Yusuf'u
nasýl uyardýðýný da.
** Bir vakit Yusuf babasýna þöyle
demiþti: "Babacýðým ben rüyada on bir
yýldýzla Güneþ ve Ay'ý bana secde ediyorlar gördüm" "Yavrucuðum" dedi
"rüyaný kardeþlerine anlatma, sonra
sana bir tuzak kurarlar. Hiç kuþkusuz
þeytan insan için apaçýk bir düþmandýr.
Ýþte böyle! Rab'bin seni seçip yükselte-
SEVGÝ DÜNYASI
11
cek ve sana rüyalarýn yorumunu öðretecek. Hem senin hem Yakub soyunun
üzerine nimetini tamamlayacaktýr. Týpký
bundan önce atalarýn Ýbrahim ve Ýshak
üzerine o nimeti tamamladýðý gibi. Þu
kesin ki, senin Rab'bin bilendir, hikmet
sahibidir.” (Yusuf 4-6)
** Nihayet onu götürüp de kuyunun
dibine koymaya topluca karar verdikleri
zaman: "Biz Yusuf'a andolsun sen
onlara þu yaptýklarýný, hiç farkýnda
olmayacaklarý bir sýrada kendilerine
haber vereceksin" diye vahyettik.
(Yusuf 15)
Kýskançlýk arttýkça arttý ve Yusuf'u
öldürmeyi planladýlar. Peþ peþe yaldýzlý
sözlerle, Yusuf'u birlikte gezmeye çýkarma iznini güç belâ babalarýndan kopardýlar. Neyse ki yolda aðabeylerden akýllý ve vicdanlý biri, Yusuf'un öldürülmesi
deðil bir kuyunun dibine konmasý teklifinde bulundu. Böylece kervancýlarýn
eline geçip Mýsýr'da köle olarak satýlmýþ
olacaktý. Bu yol da amaçlarýna uygundu.
Ýstedikleri ne þekilde olursa olsun Yusuf'tan kurtulmaktý.
Plan aynen uygulandý. Babalarýnýn
Yusuf'dan tamamen ümidini kesmesi
gerekiyordu. Gömleðine bir hayvan
kaný sürerek onu bir kurdun yediði
yalanýný uydurmak hiç de zor olmadý
onlar için. Babalarý inanmadý tabii buna.
Çünkü önceden Rab'bi oðlunu kaybedip
sonra bulacaðýný söylemiþti zaten:
Bu arada ilâhi düzenin de boþ durmadýðýný Kuran þöyle anlatýr:
**.... Babalarý dedi ki: "Ýþ söylediðiniz
gibi deðil, nefisleriniz sizi aldatýp bir iþe
itmiþ. Artýk bana düþen güzelce sabretmek. Anlattýklarýnýza karþý yardýmýna
sýðýnýlacak yegane varlýk Allah'dýr."
(Yusuf 18)
12
PEYGAMBERLERÝN
YANIBAÞINDA
VESVESE VERENE
OYUNCAK OLMAK!
Bir peygamberin 10 evladýnýn kýzgýn
kýskançlýklarýnýn esiri ve vesvese verene
kul köle olmalarýný, iþi kardeþlerini
öldürmeye kadar götüreceklerini bir
türlü aklýmýza sýðdýramýyoruz. Sadece
babalarý mý? Büyükbabalarý Ýshak ve en
büyükbabalarý Hz. Ýbrahim de peygamber. Bu çocuklar onlarýn torunlarý, hepsi
ayný yörede Filistin’deler ve anýlarý taptaze. Benzerlerini Nuh ve Lût peygamberlerin karýlarýnda da görmedik mi?
Demek ki insan hangi yüce öðreti içinde
olursa olsun, öðrendiklerini
aklýna benimsetmez ve
aklýný gönlünü arýtmak için
kullanmazsa tutkularýnýn
tavana çýktýðý durumlarda
her türlü melaneti yapabilir
ve yapýyor da. Kendi
ayaðýmýzla böyle belâlar
çukuruna düþmemek için,
sürekli nefsimizi tarafsýzca
kontrolden geçirmek ve
ilâhi ahlâk buyruklarýna
uygun olarak gönlümüzü
arýtmaktan baþka da çaremiz yok.
Yukarýdaki olayýn ibret
alacaðýmýz bir baþka yönü
daha var. Azgýn bir topluluk
nefislerine uyup ahlâka ve
düzene aykýrý hangi yýkýcý
kararý
alýrsa
alsýn;
içlerindeki akýllý ve vicdan-
SEVGÝ DÜNYASI
lý kiþiler için çare tükenmez. Tek ki,
uyar akýllý olmayýp gerekirse dýþlanmayý
bile göze alýp, daha doðru yollarý bilgi,
akýl ve gayretle azgýnlara benimsetme
çabasýný yýlmadan sürdürsünler. Yusuf'u
öldürmeyip kuyuya koyma fikrini
kardeþlerine benimseten aðabeyi, aslýnda tarihi ve Ýsrailoðullarýnýn yaþamýný
baþtanbaþa deðiþtirmiþ oluyordu. Bunu
Yusuf'un
Mýsýr'daki
serüvenini
incelerken daha net göreceðiz. Yakýn
tarihimizde de benzer örnekleri var.
Baþkan Kennedy'nin Fazilet Mücadelesi
kitabý, her riski göze alarak kendini
ortaya atan ve Amerikan tarihini olumlu
yönde deðiþtiren böyle nice örneklerle
doludur...
SEVGÝ DÜNYASI
13
Toleranstan
Hoþgörüye
Güngör Özyiðit, Psikolog
Herkes benim düþünceme katýlýrsa, yanýlmýþ olmaktan korkarým.
Oscar Wilde
T
olerans, Lâtince "toleare"
kelimesinden türer ve "katlanmak" "göz yummak" ve daha
geliþmiþ haliyle "hoþ görmek" anlamýna
gelir. Bu ayný zamanda doðrunun birden
fazla olabileceðini kabul etmek demektir.
Böylece insan, her þeyin en doðrusunu,
en iyisini ben bilirim deme saplantýsýndan
ve kibrinden kurtulur. Baþkalarýnýn da
düþüncelerini söyleme hakkýna saygý
göstererek, onlarý dinleme ve onlardan
yararlanma olanaðý bulur. Nitekim BM,
"hoþgörü" kavramýný "baþkalarýnýn varlýðýný kabul ve takdir etme, birlikte yaþama ve baþkalarýna kulak verme" yeteneði
olarak tanýmlýyor. Gerçekten baðrýnda
anlayýþlý olma ve uzlaþabilme tavrýný
taþýyan hoþgörü, insanlarýn barýþ içinde
14
birarada yaþayabilmesinin ve çok sesli
demokratik bir düzenin de sigortasýdýr.
Buna göre tolerans gösterebilme, bizim
düþünce ve inançlarýmýza aykýrý bile olsa,
baþkalarýnýn düþünce ve inançlarýna
sabýrla katlanma, göz yumma ve giderek
onlarý hoþ görme yönünde insanýn kendini eðitmesidir.
TOLERANSIN UNSURLARI
Tolerans kavramýnýn þu üç unsuru
içerdiðini görüyoruz. Birincisi "Baþkalýk"
unsuru. Demek ki öncelikle, bizim
dýþýmýzda "baþkalarý"nýn da bulunduðu
gerçeðini görmek ve bu "baþkalarý"nýn da
kendilerine özgü düþünce ve inançlarý
olacaðýný kabul etmek gerek. Þu da bir
gerçek: "Baþkalarý"yla aramýzdaki
düþünce ve inanç farklýlýðý küçük bir
ayrýmdan, aykýrýlýk, karþýtlýk ve çeliþmeye dek, dereceli bir çeþitlilik gösterebilir. Toleransýn ikinci unsuru olan "katlanma" öðesi, kendi içinde negatif bir
titreþim taþýr ve içgüdüsel bir korunma
tepkisine yol açar. Çünkü "baþka"
kavramý bizde, bizden olmayaný,
yabancýyý, tanýmadýðýmýz birine karþý
kuþku, korku, antipati gibi düþmanca
duygulan çaðrýþtýrýr.
Ýþte tolerans, ikinci aþamada bu
ilkel duyguyu yenmeyi, hiç deðilse
dizginlemeyi amaçlar. Kerhen de olsa
"baþkasý"nýn varlýðýný ve farklýlýðýný
kabullenir, ona katlanmayý veya göz
yummayý baþarýr.
Üçüncü unsur ise "hoþ görme" öðesi
olup, toleransýn olgunlaþmýþ halini ve
SEVGÝ DÜNYASI
pozitif yönünü gösterir. Burada
baþkalarýnýn kiþiliðine ve kendince
geliþme hakkýna saygý duyma biçiminde,
daha bilinçli ve uygar bir tavýrla
karþýlaþýrýz. Katlanma þeklinde baþkalýðýn
bizde uyandýrdýðý korku, çekingenlik,
güvensizlik gibi negatif duygular,
hoþgörü potasýnda "baþkalarýnýn kiþiliðine saygý" gibi pozitif bir duyguya
dönüþür.
Bu baðlamda hoþgörü, toleransýn olumlu ve olgunlaþmýþ yüzüdür. Tolerans kavramý, hoþgörüyü içerir, ama onu aþarak,
diðer iki unsuru da kapsar. Ve toleransýn
hem insanýn kendi içindeki, hem de tarih
sürecindeki geliþimini sergiler.
KATLANMANIN OLUMSUZ YÖNÜ
Gerçi "katlanma" ve "göz yumma"
anlamýndaki toleransta, bir kendini
beðenmiþlik, karþýsýndakini küçük görme,
ukalaca bir tavýr, hattâ göz yumduðu gibi,
gerekirse göz yummayabilir de gibi bir
tehdit kokusu da yok deðil. Ne var ki
yakýn zamana kadar tolerans kavramý bu
negatif, küçültücü tondan sýyrýlamamýþtý.
Tarihte, laikliðe geçmeden önce, tolerans,
devletin resmen tanýdýðý dinin dýþýndaki
inançlara göz yumma olarak anlaþýlýyordu. Yani devletin, resmi dinin dýþýnda
kalanlara, kendi isteðiyle verdiði, geri
alýnabilir bir hak, bir lütuf veya ödün
anlamýný taþýyordu. Ve elbet ki, göz
yumma hali, ilke olarak göz yummama
olasýlýðýný ortadan kaldýrmýyordu. Tarih
içinde bazý kavramlarýn nasýl içerik
deðiþtirip, yeni anlamlar kazandýðý
konusunda, tolerans canlý bir örnektir.
SEVGÝ DÜNYASI
Günümüzde artýk tolerans, insanlarýn
özgürce inanma, düþünme ve giriþimde
bulunma gibi üç temel özgürlüðe saygý
anlamýna geliyor. Ve yine günümüzün
demokratik ve lâik toplumunda tolerans,
bir erdem olarak sevgi, anlayýþ, sabýr,
geniþ görüþlülük, uzlaþmacýlýk ve saygý
gibi olumlu niteliklerle birlikte anýlýyor.
Böylece tolerans kavramýnýn "tarihsel
tortusu" diyebileceðimiz "göz yumma"
yerini "iyi karþýlama" ve "hoþ görme"
gibi pozitif kavramlara býrakmýþ
bulunuyor. Düþünce ve vicdan özgürlüðünün güvenceye alýndýðý günümüzde,
artýk "göz yumma" biçiminde bir tolerans
tavrý, komik bir kendini beðenmiþlik olur.
Kaldý ki, kendisi için istediðini baþkasýna
da isteme anlamýnda, insanýn kendisine
hak gördüðü özgürlükleri baþkalarýna da
tanýmasý ahlâklý davranmanýn da ana
koþuludur.
BAÐNAZLIK
Toleransýn özünde insan kiþiliðine ve
onun özgürce geliþmesine saygýnýn öne
çýktýðýný görüyoruz. Toleransýn insan ve
toplum bakýmýndan ne denli deðerli ve
önemli olduðunu anlamak için, bunun
tersini düþünelim ve toleranssýzlýðýn ne
türlü davranýþlara yol açtýðýný irdeleyelim.
Bilindiði üzere toleransýn karþýtý taassup ya da baðnazlýktýr. Baðnaz kiþi, kendi
gibi düþünmeyenlere kin ve nefret duyar.
Onlarý susturmak, baský ile ezmek ister.
Ýnsanlarý korkutarak sindirmeye çalýþýr.
Bunlar, düþünce özgürlüðünü, kendi gibi
düþünenlerin özgürlüðü olarak anlar ve
15
öyle uygularlar. Toleranssýzlýk, gerçeði
yalnýz kendi tekelinde sanarak, insan
düþüncesine tek tip üniforma giydirme
gayretkeþliðidir.
Herkesin ille de kendi gibi düþünmesini
istemek, evrimi belli bir düzeyde dondurma giriþimidir. Bu ise, evrimin doðasýna
aykýrýdýr. Zira evrim, daha iyiye ve
yeniye doðru sürekli bir deðiþim demektir. Ve gerçekler, Mevlâna'nýn dediði gibi
merdiven basamaklarýna benzer.
Merdiven basamaklarý ise oturup kalmak
için deðil, basýp geçilmek ve daha yukarý
çýkýlmak içindir. Gericiliði de bu baðlamda geçmiþteki bir gerçeðe saplanýp
kalmak, dünü bugüne ve yarýna egemen
kýlmaya çalýþma yönünde boþ bir çaba
olarak deðerlendirebiliriz.
Baðnazca bir tutum, ilerlemenin ve
geliþmenin en büyük engelidir. Zira bir
toplumda düþünce ve inanýþlarýn ayný
olmasý, o yönde baský yapýlmasý, devinimsizlik yaratýr ve evrimi durdurur.
Pozitif ve negatif elektrik yüklü bulutlarýn çarpýþmasýyla þimþeðin çakmasý ve
ortalýðýn aydýnlanmasý misali, ancak zýt
fikirlerin karþýlaþmasýndan hakikat ýþýðý
ortaya çýkabilir. Zaten evrimin ilerleyiþi,
bir sarmal gibi hep yukarýya doðru tezlerin antitezleri doðurmasý ve sentez
yoluyla yeni bir teze ulaþmasý tarzýnda
deðil mi?!
BAÐNAZLIÐIN KAYNAÐI
Baðnazlýðý anlamak ve gidermek için,
onun beslendiði kaynaðý kurutmak gerekir. Bir inanç sistemine veya ideolojiye
SEVGÝ DÜNYASI
16
tek gerçek, mutlak doðru, tek kurtuluþ
yolu olarak bakanlar, kendi inandýklarýný
en yüce, en kutsal sayanlar, baþkalarýnýn
görüþlerine karþý saygýlý olamazlar. Ve
onlarý doðruya zorlama hakkýný kendilerinde görürler. Zor kullanarak ve zulmederek de olsa, kendi kutsal doðrularýný
diðerlerine kabul ettirmeye çalýþýrlar, asýl
kutsal olanýn ÝNSAN olduðunu
unutarak... Küçülerek ve benliklerini
silerek, kendilerinde gerçeði gösterecekleri yerde, gerçekte kendilerini göstermeye kalkýþýrlar. Ýnandýklarýnýn örneði
olacak yerde, ÝDDÝACISI olurlar. Öylece
inandýklarý gerçeðe benliklerinin gölgesini düþürürler. Onlar Tanrý'ya veya topluma hizmet ettiklerini sanýrken, gerçekte
benliklerini din ve ideoloji kýlýfýna bürüyerek, kendi kin ve nefretlerine, iktidar
hýrslarýna, hükmetme isteklerine tatmin
ararlar.
DÝN, YOBAZLIÐA KARÞI
En büyük toleranssýzlýða yol açan din,
özünde baðnazlýða karþý bir tutum takýnýr.
Din, Tanrýsal bir terbiye ile kendinde
güzel ahlâký gerçekleþtirmiþ bir gülyüzlüyü örnek alarak ona benzemeye çalýþ-
maktýr. Bu da, o gülyüzlünün Tanrý
inancý ve insan sevgisinde bütünleþen
yaþam coþkusunun tüm gönülleri
tutuþturmasý ile olur. O nedenle zorlamaya gerek kalmaz. Çünkü dinin
kendisi çekici ve çaðýrýcý bir nitelik
taþýr. Nitekim Kur'an "Dinde zorlama
yoktur" (2/256) diyerek bunu açýkça
ilân eder. Baþka bir yerde Yüce
Yaradan, Peygamberine "Sizin
dininiz size, benim dinim bana" (109/6)
dedirterek insanlarý inanýþlarýnda serbest
býrakýr. Böylece Yaradan, sevgisinden
varettiði insanýn, kendi tecrübeleri ve ona
verdiði aklý sayesinde bir gün gerçeði
bulabileceðine olan güvenini belirtmiþ
olur.
Gandhi: "Tolerans, kendimize ve
davamýza güvenimizin bir belirtisidir"
derken bu düþünceyi onaylar. Gerçekten
tolerans, iyimser bir dünya görüþünün
eseridir. Ýnsan kiþiliðine ve özgürce
geliþme hakkýna saygý duyar. O yüzden
doðruya bile olsa zorlanmamasý gerektiðine inanýr. Ýnsanýn "doðru yolu" kendi
deneyimleriyle, aklýnýn ve bilginin
kýlavuzluðu ile bulabileceðine güvenir.
TOLERANSIN SINIRI
Demokratik bir toplum birbirine aykýrý
görüþ ve anlayýþlarýn "uzlaþýmý" üzerine
kurulur. Politika bir yerde, hoþgörüye
dayalý bir uzlaþma sanatýdýr. Özgürlük
ise, demokratik toplum düzeninin temel
aldýðý deðerlerin birincisidir. Lord Acton
"özgürlük siyasal bir amacýn aracý deðil,
kendisi en yüksek amaçtýr" der. Ve toleransý böyle bir özgürlük düzeninin garan-
SEVGÝ DÜNYASI
tisi olarak görür. Ne var ki, her türlü
düþünce ve eylem özgürlüðünün de bir
sýnýrý olmasý gerekir. Demokratik ve
özgürlükçü düzenlerin de kendilerine
göre kurallarý ve ortak idealleri vardýr.
Ve þunu da kabul etmek gerekir ki, hiçbir
toplum düzeni, dayandýðý deðerlere büsbütün aykýrý görüþlere göz yumamaz.
Ana ilkesi toleransa dayanan demokrasi,
özgürlüklerden yararlanarak iktidar olup,
sonra da özgürlüðü ortadan kaldýracak
komünizm gibi, faþizm gibi, köktendincilik gibi totaliter bir görüþe ses çýkarmamazlýk edemez. Özgürlüðü yok etmek
için özgürlük isteði tolerans anlayýþýyla
nasýl baðdaþabilir?! Kýsaca, kimse toleranssýzlýða göz yumacak kadar toleranslý
olamaz!
TOLERANSIN ESNEKLÝÐÝ
Tolerans sýnýrlarýnýn daralýp geliþmesi,
tarih içinde zamana ve duruma göre
deðiþiklik göstermiþtir. Her demokrasinin
özgürlük ilkesini, dolayýsýyla tolerans
sýnýrýný kendine göre anlayýþý ve yorumlayýþý vardýr. Ve bu anlayýþ, zamana,
duruma göre deðiþir. Ýnsan toplumlarý,
toplumsal düzenin ayakta durabilmesi
için belli kurallara ve bozulmayan
esaslara dayanmak zorundadýrlar.
Düþünce ve vicdan özgürlüðü, iþte bu
kurallar içinde ve o esaslar sayesinde
yaþayabilir. O ilkeler, düþünce ve inanç
özgürlüðünün güvenlik þemsiyesi olduðu
kadar, ona doðal bir tolerans sýnýrý da çizerler.
Buna göre, özgürlüðü toplumun temel
ilkesi olarak benimseyen liberal
17
demokrasiler, tümelci (totaliter) toplum
düzenlerine oranla çok daha özgürdürler.
Ama onlarýn serbestliði de sýnýrsýz
deðildir. Örneðin hiç bir demokrasi, antidemokratik öðretilere, anarþiye göz
yumamaz. Toplumun özgürlük sýnýrý
zamana ve duruma göre daralýp
geniþleyebilir. Savaþ ve anarþi gibi,
düzenin tehlikeye girdiði olaðanüstü
dönemlerde, devlet bu sýnýrý bilinçli bir
þekilde daraltýr. Barýþ dönemlerinde ise,
devlet ve toplum özgürlük sýnýrlarýný gittikçe geniþletme eðilimindedir. O nedenle
demokratik bir toplumun özgürlüðü
"varýlmaz bir erek" olarak deðil, hep
varýlmasý gereken "sonsuz bir ideal"
olarak görmesi gerekir. Bu durumda
tolerans; özgürlük sýnýrlarýný duruma ve
zamana göre hem çizen, hem de bu sýnýrlarý koruyan bir kýlavuz-erdem iþlevini
yüklenir.
HATALARA TOLERANS
Toleransýn bir önemli özelliði de, hatalara karþý anlayýþlý ve hoþgörülü olabilmektir. Bunun için insanlarýn eksikli
olduðunu, kusurlarýný düzeltmek için
dünyada bulunduðu gerçeðini kabul
etmek gerekir. Burada tolerans, insanýn
hata yapma hürriyetine saygýlý olmaktýr
önce. Ve sonra insanýn kendi denemeyanýlmalarýyla doðruyu bulacaðýna
güvenmektir. Böyle anlaþýlýp uygulanan
bir tolerans davranýþý, hatayý yüze vurup
utandýrmaz. Baþkalarýnýn yanýnda azarlayarak mahcup etmeye kalkmaz. Hatayý
yapaný suçlayarak, onda suçluluk duygusu uyandýrmaz. Ya ne yapar? Ona hatalarýný görüp düzeltmesi için süre ve
18
imkân tanýr. Hata yapma hürriyeti yanýnda, hatayý düzeltme özgürlüðünün de her
zaman elimizde olduðu konusunda onu
yüreklendirir. Cesaret ve umut verir.
Sevgisi ve bilgisiyle, söz ve
davranýþlarýyla, hatasýný anlayýp aþmasýnda ona yardýmcý olur. Hepimiz dünya
okulunda hatasýz olabilmek için hata
yapýyoruz. Hatalarýmýz kendimiz için
ders, baþkalarý için ibret oluyor.
Tersine bir örnek, durumu daha çarpýcý
bir þekilde gözler önüne seriyor. Þöyle ki,
Sayýn Hýncal Uluç'un bir okuru, yazýsýnda kullandýðý bir cümle yüzünden "sen o
cümleyi kullandýn, ben artýk sabah
gazetesi okumayacaðým" diyerek, sadece
Uluç'u deðil, bütün bir gazeteyi kendince
cezalandýrýyor. Sayýn Uluç, o okurunu,
güzel bir cevapla hoþgörü göstermeye
çaðýrýyor: "Hepimiz insan olduðumuz
için, yanlýþ da yapacaðýz. Birbirimizi
yanlýþlarýmýzla kabul etmemiz ve birbirimizi doðruya ikna etmemiz lâzým.
Benim okuyucum, beni eðitmeli. Beni
okumaktan vazgeçerse ona da bana da bir
faydasý yok. Ama beni eðitebilirse, yanlýþ
yapmamý önleyebilir. Beraber, barýþ içinde daha mutlu bir yaþam oluþturabiliriz."
Evet, gerçekten karþýlýklý olarak
birbirimize tolerans göstermekle, hem
kendimizin, hem de kardeþlerimizin yükselmesine yardým etmiþ oluruz.
HOÞGÖRÜ'NÜN HOÞ TARAFI
Ýnsan baþkalarýnýn düþünce ve
inançlarýný sonuna kadar, hoþgörüyle dinleme sayesinde, kendi doðrusunu,
SEVGÝ DÜNYASI
baþkalarýnýnkiyle karþýlaþtýrma ve sýnama
olanaðý bulur. Aksi halde, herkesin benim
gibi düþündüðü bir toplulukta, yanýlma
olasýlýðým hep saklý kalýr. Diðer yandan,
herkesin düþünce ve inançlarýný özgürce
ifade edebildiði bir ortamda, ayný hak
benim için de geçerli olur. Ayrýca toleransýn hoþ tarafý, karþýdaki ne katlanmanýn
ötesinde, onun düþüncelerinden zevk
almak, bundan bir hoþluk duymak ve
giderek baþkalarýnýn düþünce ve görüþleriyle kendimizi zenginleþtirmektir.
Çok çeþitli çiçeklerle bezenmiþ bir
bahçe gibi, insanlarýn gerçeði görüp
algýlamadaki inanç, düþünüþ ve duyuþtaki
farklýlýklarýný, insan düþüncesinin zenginliði olarak görüp deðerlendirmek gerekir.
Örneðin iki þekilde algýlanabilen þu þekle
bakalým. Kimi bu þekilde dikkatini
beyazlýða odakladýðýnda bir kadeh veya
vazo görüyor. Kimi kiþiler de siyaha
dikkat ettiklerinde profilden birbirine
bakan iki yüz algýlýyor. Ama iki taraf da
birbirinin görüþüne saygý duyup, diðerini
dinlediðinde, kýsa bir süre sonra, önceden
görmediði öteki resmi de görmeye baþlýyor. Birbirinin görüþüne tolerans göstermek sayesinde, karþýlýklý görüþ alýþveriþi
sonunda her ikisi de, ayný þekilde, bir
yerine iki resim görmüþ oluyor. Ve
öylece görüþlerini geniþletip zenginleþtiriyor. Böylece hoþgörünün her iki
tarafý hoþnut eden, hoþ tarafý kendini gösteriyor. Demek ki, insanlar, özgür
düþünceye saygý duyup tolerans gösterdikçe, görüþ ufuklarý geniþliyor, insanlarýn birbirlerinden yararlanma olanaðý
doðuyor ve bundan topyekûn insanlýk
kazançlý çýkýyor...
SEVGÝ DÜNYASI
Kryon’la Bir Hafta Sonu
Yeni Yeryüzü, Yeni Ýnsan,
Yuva’ya Yolculuk
2014 yýlý Eylül ayýnýn ilk hafta sonunu, dergiyi takibeden
okurlarýmýzca iyi tanýnan bedensiz varlýk “Kryon” için,
oturduðum þehirde tertiplenmiþ bir seminerde geçirdim.
Zuhal Voigt
19
SEVGÝ DÜNYASI
20
Seminerin yapýldýðý iki gün içinde
Kryon, üç celse yaptý. Geri kalan zamaný,
medyumu Lee Carroll, Kryon'un felsefesini ve bilgilerini içeren ve "Yuvaya
Dönüþ" isimli, Türkçe'ye de tercüme
edilmiþ kitabýný yorumlayan konuþmalarla tamamladý. Tüm seminere, Robert
Coxon ve Anders Holte tarafýndan icra
edilen meditatif müzik ve çeþitli aydýnlatýcý videolar eþlik etti. Ýki günün sonunda seminerin yapýldýðý mekândan
ayrýldýðýmda, kolayca klavyeye dökemeyeceðim yoðunluktaki duygu ve
düþüncelerle dopdoluydum.
Bu yazýda sizlere, Kryon'un bu
celselerini bire
bir veremeyeceðim. Zaten bu
yazýnýn amacýnýn
bu olmadýðýný
düþünüyorum.
Kryon'un
celseleri,
þimdiye kadar
basýlmýþ olan 16
kitabýnda, Lee
Carroll'un Web
sayfasýnda
sürekli güncellenerek ve
devamlý olarak
da dergimizde
yayýnlanmakta.
Ben bu yazýda
sizlere, Kryon'un
özet olarak
aktaracaðým sözleri yanýnda,
aslýnda o salondaki, iki gün
boyunca
edindiðim izlenimleri vermeye çalýþacaðým.
Lee Carroll
Orta boylu, sarýþýn, celse için oturduðu
anlar haricinde sürekli hareket halinde,
her an bir muziplik yapacak bir oðlan
çocuðu gibi bakan mavi ya da yeþil-mavi
gözlere sahip, yüzünde sürekli þirin bir
gülümseme taþýyan, yaþýný en fazla 55
olarak tahmin edebileceðiniz bir adam.
(Gerçek yaþýný kendi web sayfasý dahil,
hiç bir yerde bulamadým, ama bir yazýda
48 yaþýnda Kyron için kanal olmaya
baþladýðý yazýldýðýndan (1989) ve 25
SEVGÝ DÜNYASI
yýldýr bu iþi yaptýðýndan söz edildiðinden, basit bir hesapla 70’in üzerinde bir
rakama vardým.)
Seminerin ilk dakikasýndan itibaren,
son dakikasýna kadar - arada salt müzik
yapýlan sayýlý zamanlar hariç- elinde
sürekli mikrofonla, izleyicileriyle
konuþan, onlara sürekli Kryon bilgilerini
yorumlayan, bunu yaparken dikkati ustaca sürekli ayakta tutmasýný bilen, iki
cümlesinin birinde tam yerinde ve hiç
sulu olmayan esprilerle izleyicisini
güldürmeyi beceren, konuþmalarýný
yaþamdan ve kendi yaþamýndan örneklerle renklendiren ve hiç bitmeyecekmiþ
gibi görünen bir enerjiye sahip,
muhteþem bir þovmen.(Bu sözcüðe
Türkçe'de biraz baþka bir anlam yüklendiðini biliyorum, ama okur bunu
izleyiciyi çok iyi elinde tutan bir konuþmacý anlamýnda almalý) Ýster istemez bu
iþi çok iyi öðrenmiþ olduðunu ya da
müthiþ bir kaabiliyetle karþýlaþtýðýnýzý
düþünüyorsunuz.
Lee Carroll'un açýklamasý ise daha
baþka: Kendisi Kryon'la karþýlaþtýðýnda
ve onun verdiði bilgileri kaydetmeye
baþladýðýnda, bir zaman bunlarý herkese
açmayý hiç düþünmemiþ. Çünkü kendisini her zaman inzivaya çekilmiþ bir keþiþ
gibi görmüþ, kimse bilmeden bir köþede
bu bilgileri toplamayý istemiþ. Kryon
onlarýn kitap halinde basýlmasýný istediðinde, kendi adýný kitabýn bir köþesinde
küçük harflerle ve yalnýz isminin baþ
harfleriyle yazdýrmýþ. Kryon, seminerler
tertipleyip bilgileri açýklamak için büyük
insan topluluklarýna konuþmasýný istediðinde, isyan ve itiraz etmiþ: "Yanlýþ bir
adam seçmiþsin Kryon, ben bu iþi yapa-
21
mam. Ben bir münzeviyim." Kryon ise
þöyle demiþ: "Sen eski Yunan'da bir
hatiptin. Bu yetenek senin Akasha kayýtlarýnda var. Yapacaðýn tek þey onu
oradan çýkarýp, bugünkü yaþamýna dahil
etmen."Carroll çaresiz, ilk seminerlerine,
elinde konuþacaðý þeyler yazýlý notlarla,
bir konuþma kürsüsü arkasýna saklanmaya çalýþarak baþlamýþ. Sonra
Kryon'dan ikinci bir istek gelmiþ:
"Notlarý býrak, spontane olarak konuþacaksýn."Carroll tekrar itiraz etmiþ ama
Kryon ýsrarlý. Anlaþýlan sonuçta Carroll
Akasha kayýtlarýna ulaþmayý becermiþ ki,
bugün bu kadar baþarýlý bir konuþmacý ve
þovmen haline gelmiþ.
Bu arada Kryon bilgilerine göre,
baþlamýþ olan Yeni Çað'da, yeni enerji ile
her insanýn kendi Akasha'sýndaki eski
kayýtlara ve bilgilere ulaþmasý mümkün
olacakmýþ.
Carroll, 1984 yýlýnda San Diego'da bir
ses kayýt stüdyosu açarak 30 yýldýr iþlettiðinden,baþlangýçta teknik bir adam
olarak kendisini ezoterik konulara hep
yabancý hissetmiþ, her þeyi sorgulamýþ,
Kryon'un yaptýklarýna ve söylediklerine
itiraz etmiþ. Bunu, kendi yaþamýndan
örneklerle ve esprili bir dille, Kryon
öðretileri arasýna hep serpiþtirmekte.
Yeni Çað
Kryon'a göre, 2013 çok özel bir seneydi ve bir dolunay enerjisi senesiydi. Bir
baþka deyiþle de bir kalibrasyon senesiydi. (Kalibrasyon: Ölçü alet ve düzeneklerinin doðru sonuçlar verecek þekilde
yeniden ayarlanmasý) bunu, bir yeniden
ayarlanma senesi olarak da tanýmlayabi-
22
SEVGÝ DÜNYASI
liriz. Yeni Çað bu sene ile baþlamýþ oluyor ve bunun uzun süreli bir dönem
olduðu belirtiliyor. Kryon'a göre, 2012
sonunda beklenmiþ olan kýyamet aslýnda,
bu deðiþimin baþlangýcýný iþaret etmekteydi ve Maya takvimi burada bitmedi,
tersine bu noktada yeni bir baþlangýca
girdi.
sayý, 33 sayýsý Numeroloji'de (sayý bilimi) eski Tibetliler için bilinen en yüksek
üstat rakamý sayýlýyor.
Kryon, insanlarýn yeni çaðda daha
yumuþak olacaklarýný, daha birlikte
hareket edeceklerini ve bu deðiþimin
gezegenin kaderini deðiþtireceðini
müjdeliyor. Buna örnek olarak da, daha
önceki yazýlarýmýzda da deðindiðimiz bir
dizi bilimsel denemeden bahsediyor:
Princeton Üniversitesinin yaptýðý deneylere göre, dünyanýn 70 yerinde yapýlan
ölçmelerde, bazý zamanlarda dünyanýn
manyetik sahasýnda kuvvetli deðiþiklikler
tesbit edilmiþ. Bu zamanlar ise þöyle:
Manyetik að þebekesi, yeryüzü çekirdeðindeki akýcý dinamik iþlemlerden
oluþan ve doðrudan insan DNA'sýný
etkileyen güç istasyonunun oluþturduðu
þebekedir.
* 1997’de Prenses Diana'nýn ölümü
olayý
* 2001’de 11 Eylül New York'da Ýkiz
Kuleler’e çarpan uçaklar olayý
* 2004’de 300.000 ölü ile sonuçlanan
tsunami olayý
* 2010’da, Þili'de 33 maden ocaðý
iþçisinin kurtarýlmasý olayý.
Bu olaylar içinde en önemli olaný ise,
ilk defa bir felaketin deðil, sevinçli bir
olayýn manyetik sahayý etkilemesinden
dolayý, Þili'deki kurtarma hareketi. Bu
olayda, tüm dünyada, Amerika'nýn ilk
defa Ay’a ayak basmasý hadisesindekinden daha fazla kiþi televizyonlar
baþýna toplanýp, ayni iyi dilek ve duygularda birleþmiþ ve ölçülebilmiþ en yüksek
olumlu uyum faktörünü oluþturmuþ.Bu
olayda, kurtarýlan iþçi sayýsý da ilginç bir
Carroll bundan sonra, dünyamýzdaki 3
çeþit að þebekesinden söz etti. Manyetik
að þebekesi, kristal að þebekesi ve Gaia
þebekesi.
Kristal að þebekesi, 100 000 yýl kadar
önce Ülker Yýldýz kümesinden (Yedi Kýz
Kardeþ) gelenler tarafýndan inþa edilmiþ
bir " hatýrlama " aðýdýr. Dünyada yaþanmýþ herþeyi kayýt etmiþtir. Bazý hayalet
ve tekinsizlik olayý diye bilenen olaylar,
bu aðdaki kayýtlardýr.
Gaia þebekesi ise, yine Ülker Yýldýz
kümesinden gelenlerce kurulmuþ, tabiat
ana da dediðimiz kuvvettir ki, insanlarýn
titreþimlerini kuvvetlendirir.
Bu að þebekelerinin kesiþtiði noktalarda, " sýfýr " noktalarý oluþur ki, bunlarýn
bilinenleri de, Hawai'de, Tibet'te,
Yucatan'da, Kaliforniya'da ve Türkiye'de
Ararat daðýnýn bulunduðu yerdedir.
Lee Carrol bütün bunlarý büyük bir
hýzla, duraksamadan, kelimeleri aramadan, adeta nefes almadan birbiri ardýna açýklayýp anlatýyor, çoðu yerde tercümeyi bekleyemiyor, tercümanýn son
kelimelerinin içine dalýyor (Ýngilizce
olan tüm konuþmalar spontane olarak
Almanca'ya tercüme edilmekte), seyircisi
SEVGÝ DÜNYASI
bu bilgi yaðmuru altýnda kýpýrdamadan
oturup, adeta nefes bile almadan, pür
dikkat dinliyor. Seyircinin dörtte üçü
kadýnlardan oluþuyor. Her yaþtan, her
sosyal seviyeden insan 400 kiþilik salonu
son koltuðuna kadar doldurmuþ.
Sen Kimsin?
Sonraki adýmda, kendisi ile birlikte
gelen ekibinden müzisyen Anders Holte,
tüm salondakilere, belli bir ses tonunu
koro halinde hep birlikte söylemelerini
saðlayarak bir çeþit müzikli meditasyon
yaptýrýyor. Bundan sonra Carroll sahne
önüne çektiði bir iskemleye oturuyor.
Elinde mikrofon, arkasýna yaslanýp gözlerini kapatýyor. Bir kaç saniye sonra yüz
ifadesi deðiþiyor, gözleri kapalý
çehresinde bir tebessüm uçuþuyor,
iskemlesinde yer deðiþtirerek biraz
daha öne doðru geliyor, baþýný saða sola
çevirerek, sanki kapalý gözler ardýndan
tüm salondakilere bakýyor. Ve sonra
Carroll'unkinden çok daha yumuþak ve
derin bir ses tonuyla konuþmaya baþlýyor.
(Almýþ olduðum notlardan mealen):
“Hepinizi selâmlarým sevgililer.
Ben manyetik hizmetten Kryon.
Bazýlarý diyebilir, " Burada biri
var, kimdir bu, ne anlatýyor ? "
(Böyle þey) olmaz deme, bunu
hissedebiliyor musun?
Partnerim (medyum) kenara çekildi, bunu 25 yýldan beri yapýyor.
Aranýzdan bazýlarý böyle bir þeyi
ilk defa görüyor. Üç boyutlu
ortamda, bir iskemlede oturan
birini dinlemek. Bir sýnýfta oturur
gibi, verilen bilgileri dinlemek.
Bu (görünen) hepsi deðildir.
23
Size yapýlan davet açýktýr.
Sen kim olduðunu biliyor
musun?
Ben senin kim olduðunu biliyorum. Bilmece senin için mevcut.
Acaba senin, olduðunu zannettiðinden çok daha fazlasý olman
mümkün mü?
Ben hepinizi tanýyorum, her
birinizi.
Sen kimsin?Sen yaþlý bir ruhsun.Yoksa seni buraya baþka ne
getirmiþ olabilir ki?
Ailen burada ve sana çok þey
vermek istiyor. Ama senin
üzerinde (sanki) bir kapak geçirilmiþ gibi. Kendini býrak ve hisset.
Ben size bir esas, bir çekirdek,
bir enerji vermek istiyorum.
Alýcý hazýrsa, ruh (ruhsal âlem)
çok þey verebilir.
Sen ne almaya hazýrsýn? Henüz
bilmediðin þeyleri almaya hazýr
mýsýn?
"Bütün bunlar gerçek mi? Delil
yok." (diyorsun)
Deðerler dizisi deðiþimi,
hoþgörü (gerek) henüz tanýmadýðýn þeyler için. Ve þifa için.
Burada 3 kiþi var, yüreklerinde
þifa bulmaya ihtiyaçlarý var, sizleri
tanýyorum.
Sen yalnýz olduðunu düþünüyorsun.Oysa çevren meleklerle dolu,
onlar seni kucaklýyorlar.
Ýskemlede oturan konferans vermiyor, o sizleri deðiþime davet
ediyor, içinizdeki ihtiþamý tanýmaya çaðýrýyor.
Bu iskemlede, senin için, deðiþimden ötürü, çok þey hazýrlandý.
Ve öyledir."
24
Bir yandan yazmaya, bir yandan hem
kulaðýmla hem de gözlerimle iskemlede
oturaný takibetmeye çalýþýyorum. Ses
tonunu, kurduðu cümlelerin anlamýna
göre çok güzel kullanýyor. Yer yer
alçalýp, yer yer yükselen sesi ve yaptýðý
vurgulamalar tam yerinde.
Söylediklerinin altýný çizmek için, o anda
emrine verilmiþ olan tüm bedenden istifade ediyor, cümlelerine eþlik eden
jestler, ifadelerini kuvvetlendiriyor. Ve
konuþma þevki içinde çoðu zaman tercümanýn tercümesini bitirmesini bekleyemeyerek son kelimelerini biçen
Carroll'un tam tersine; cümlelerinin ilk
hecesini tercümanýn en son hecesinin
tam bitimine, bir ping pong þampiyonun
ustalýðýyla yerleþtiriyor. Tercümanýn
cümlesinin tam ne zaman biteceðini çok
iyi biliyor. Konuþmasýnýn ifade güzelliðinin yanýsýra; sesinde, sesini kul-
SEVGÝ DÜNYASI
lanýþýnda öyle bir þey var ki ve genel
olarak o mekânda o anda öyle bir þey var
ki, insan bunu yalnýz duyup görmüyor,
gerçekten tüm bedeniyle hissediyor.
Kyron'un her celsesini bitiren tanýnmýþ
son cümlesi " Ve öyledir" den birkaç saniye sonra Carroll gözlerini oðuþturuyor
ve açýyor. Adeta biraz mahçup bir halde
iskemleden kalkýyor ve bizler yaþadýðýmýz þeyi özümlemek ve dinlenmek üzere
öðle paydosuna gönderiliyoruz.
Ýnsanýn Dokuz Özelliði
Öðleden sonra Carroll, Kryon'un
öðretisinde yer alan, insanýn 9 özelliði
üzerinde duruyor. Ýnsanda 3 grup özelik
var: Ýnsani grup, ruhsal grup ve Gaia
grubu. Bunlarýn her biri de içlerinde yine
üçer baþka özellik barýndýrýyorlar.
SEVGÝ DÜNYASI
Ýnsani grup:
1. Beyin fonksiyonlarýnýn yer aldýðý
Ýnsan Bilinci,
2. DNA ve Akasha kayýtlarýný içeren
doðuþtan getirdiðimiz özellikler
3. Üstün Varlýðýmýz
Gaia grubu:
1. Manyetik Að,
2. Kristal Að ve
3. Balina özellikleri
Ruhsal grup:
1. Rehberlerimiz,
2. Ruhun Parçalarý
3. Üstün Varlýðýmýz
Ýlk gruptaki Üstün Varlýðýmýz ile
üçüncü gruptaki Üstün Varlýðýmýz arasýndaki fark da þu: Üçüncü gruptaki asýl
Üstün Varlýðýmýz yani bütünü perdenin
arkasýnda olan asýl biz iken, ilk gruptaki
yalnýzca onunla temas etmemizi saðlayan
Ýntuition (sezgi) dediðimiz þey ki, bu da,
baþýmýzýn arka tarafýnda bulunan ve
sürekli üçüncü göz dediðimiz þeyle
temas halinde olan Epifiz bezi (pineal)
sayesinde gerçekleþiyor.
Bu üç gruptaki üçer unsur yanyana
geldiðinde yine 33 sayýsýný veriyor ki, bu
yine eski Tibetlilerin sihirli üstat sayýsýný
ifade ediyor.
Carroll, sezginin çalýþma þekline dair
de yaþamdan örnekler vererek, sezginin
ancak acil durumlarda ve karar anýndan
hemen önceki dakikalarda harekete
geçtiðine dikkat çekiyor.Örneðin iki
hafta sonra bir karar vermek zorunda
olduðunuzu bilseniz ve iki hafta boyunca
25
bir iþaret almak için uðraþsanýz, hiç bir
þey bilmeden bekleyebilirsiniz ama karar
aný geldiðinde sezginiz harekete geçerek
size istikameti belirtecektir.
Kryon Yeni Çað'da "sezgi" nin liderliði
ele alacaðýný ve bunun yepyeni bir dünya
yaratacaðýný müjdeliyor. Bunun için de
Carroll yine pratik yaþamdan eðlenceli
bir örnek veriyor. Buralarda sýk kullanýlan bir yöntem var. Bir çok insan þehirde
arabasýna boþ bir park yeri bulmak için,
hayalinde yarattýðý bir "Park Meleði"nin,
kendisini boþ bir park yerine götürmesini
içinden diliyor. Ve tuhaftýr ki çok kere bu
oyun gerçekleþiyor. Carroll bunun yerine
insanýn artýk gelecekte kendi sezgisini
görevlendireceðini ve doðrudan boþ park
yerini bulacaðýný, yine o þakacý tavrýyla
dinleyicilerine anlatýyor.
Carroll, bir de, 2012 Eylül ayýnda bilim
adamlarýnýn DNA'nýn sýrlarýný çözdüklerini ve bu arada DNA içinde
"Kontrolgremium" (Kontrol Komitesi)
diye adlandýrdýklarý bir ünite keþfettiklerini hatýrlatýyor. Bu ünitenin keþfiyle
ortaya çýkardýklarý þey ise çok önemli:
Bilim adamlarý bununla, kelimeler ve
titreþimler yoluyla DNA'nýn yeniden programlanmasýnýn mümkün olduðunu
görüyorlar. Bu demek oluyor ki, DNA ile
iletiþim olanak dahilinde. Bunun getireceði deðiþiklikleri düþünmek bile heyecan verici. Ama bu durumda olacak
insanlarýn da, yalnýzca iyi düþünmeleri
gerektiði de bir gerçek. Carroll
DNA'daki Akasha bilgilerine
ulaþýldýðýnýn ilk olarak çocuklarda
görüleceðini ve her þeyi hatýrlayan bir
neslin ortaya çýkacaðýný haber veriyor.
26
Ýnsan özellikleri arasýnda bununan
Balina özelliklerine gelince, bu konuda
Carroll sadece, balinalarýn 44 kromozomu olduðunu ve bu sayýnýn eski
Tibet'te 33 den de yüksek ve henüz tam
bilinemeyen bir üstat sayýsý olduðunu
hatýrlatmakla yetindi.
Umutsuzluða Kapýlmayýn
Birinci gün, Kryon'un verdiði ikinci
celseyle bitti. (Notlarýmdan, mealen):
“Ýyi akþamlar sevgililer. Ben
manyetik hizmetten Kryon.
Ben bugün burada kimler
olduðunu biliyorum.
Þifacý (medyumu kastediyor)
kenara çekildi. Þifacý aslýnda
iyileþtirmez. O dengeyi saðlar.
Þifacýlar insan varlýðýný dengeleyebilirler, mevcut enerjiyi
onlara verebilirler.
Buradaki bazýlarý anlatýlanlarý
dinleyecekler ve gidecekler. Onlar
sadece bilgi toplarlar. Bu þekilde
hiç bir þey olmaz. Bu mesajlar
enerji içerirler. Senin karar vermen ve yolda ilerlemen için.
2012,2013 ve 2014 seneleri
radikal deðiþim seneleridir. Biz
bunun için öneriler getirdik, enerjileri anlattýk, sizleri uyardýk.
Umutsuzluða kapýlmayýn.
Karanlýk ve aydýnlýk arasýndaki
son savaþýn yapýlmasý gerek.
Onlar kendilerini bütün çirkinlikleri
içinde gösterecekler.
Bahçenizdeki taþlarý yerinden
oynatýrsanýz, altýnda ne varsa
ortaya çýkar. Haberlerde duyuyor-
SEVGÝ DÜNYASI
sunuz, görüyorsunuz. Umutsuzluða kapýlmayýn. Biz sana nasýl
huzur bulacaðýnýn yol kýlavuzunu
verdik. Hoþgörü ve davranýþ þekli.
Yüksek benliðiniz ve ruhunuz
arasýnda fark vardýr.
Yüksek benliðiniz, Akasha kayýtlarýný içeren bir Tanrý Çorbasýdýr.
Yüksek benliðin senin dostundur.
O seni, birlikte olduðun aile ile
biraraya getirir.
Ruhun baþkadýr. Geçmiþ enerjilerde, ruhun parçalarýný birleþtirmek mümkün deðildi. Yeni enerjide, Yaradan’la irtibat kurmayý
öðrenmek mümkün olacaktýr.
Bunlarý ifade edebilmek bütün
lisanlarda zordur.
Ruh, Tanrý'nýn bir kývýlcýmýdýr.
Onun içinde Akasha yoktur.
O yaratýlýþýn damgasýdýr. O, meditasyonda öne çýkar. Yüksek benliðiniz deðildir. O, sen ne isen
o'dur. Perdenin arkasýnda deðildir.
O güzelliktir. Seni her an
deðiþtirebilir. Bazýlarýnýz bunu
baþaracaktýr.
Sevinç… Sevinç… Sevinç…
Tanrý'nýn özü sevinçtir. O her
zaman seninledir ve her zaman
senin içinde tebessüm eden bir
çehresi mevcuttur. Sevinç sana
Tanrý'nýn dikkatini hediye edecektir. Acý hiç bir zaman Tanrý'ya ait
olmadý. Acý insana ait bir þeydir.
Büyük Yaratýcý Güç sevinç yaratýr.
Ruhun bu yaratýcý gücün bir
parçasýdýr. O seni diðer hayvanlardan baþka yapar.
Ve "Bir olmak". Her þeyle bir ol.
Bu yetenek sende var. Að bunun
SEVGÝ DÜNYASI
için yaratýlmýþtýr. Bir olmak,
Tanrý'nýn enerjisidir. Çünkü ruh
diðerlerinde de ayni kumaþtan
yapýlmýþtýr. Bu bilgi eskiden yalnýzca þamanlarda bulunurdu.
Þimdi sana aittir. Bunu baþarabilirsen, her þey deðiþecektir.
Bunu baþarýrsan, kendini saklayamazsýn ve bunun yapýþkan bir
özelliði vardýr. (Herkese bulaþýr
anlamýnda)
Üçüncüsü, tam anlamýyla barýþ.
(Ýç huzuru) Eðer çekirdeði bulabilirsen, etrafýnda her ne olursa
olsun, her þey mükemmeldir.
Evren tam bir barýþ hali içinde
yaratýldýðýnda, sen de oradaydýn.
Sonuncusu, "ait olmak". Tanrý'ya
ait olmak. Yalnýz deðilsin. Sen
Tanrýnýn kaynaðýna aitsin.
Sevinç… Bir Olmak… Barýþ…
Ait Olmak… Sevinç… Bir olmak...
Barýþ… Ait Olmak…
DNA harekete geçecektir. Bu
ruhtur.
Sen kimsin? Ben sana kim
olduðunu söylüyorum: (Þöyle
demelisin) “Ben Tanrý'nýn Yaratýcýlýðýyým… Ben sonsuzum…Ben
mucizeler yaratabilirim…”
Ve öyledir.”
Seminere gelirken, soru sorma fýrsatý
verilirse sormak üzere içimde taþýdýðým
bir soru vardý. Kryon soru sorma fýrsatý
vermedi. Ama günün bitiminde ben farkettim ki, sormayý istediðim soru cevaplandýrýlmýþ bile.
Kyron'a dünyanýn bugünkü politik
karýþýklýklar, özellikle Orta Doðu'daki
27
Ýsrail-Filistin anlaþmazlýðý, Irak'daki
IÞÝD seri katilleri, Ukrayna ve Rusya'nýn
tehlikeli dansý ve de Türkiye'deki politik
gidiþat ile, Yeni Çað'ýn ümit dolu mesajlarýnýn nasýl baðdaþtýðýný sormak istemiþtim. Kyron'un verdiði cevap açýktý:
“2013 ve 2014 seneleri radikal
deðiþim seneleridir. Biz bunun için
öneriler getirdik, enerjileri anlattýk,
sizleri uyardýk.
Umutsuzluða kapýlmayýn.
Karanlýk ve aydýnlýk arasýndaki
son savaþýn yapýlmasý gerek.
Onlar kendilerini bütün çirkinlikleri
içinde gösterecekler.
Bahçenizdeki taþlarý yerinden
oynatýrsanýz, altýnda ne varsa
ortaya çýkar. Haberlerde duyuyorsunuz, görüyorsunuz.
Umutsuzluða kapýlmayýn.”
Yuvaya Dönüþ
Ýkinci günü Carroll, Kryon'un "Yuvaya
Dönüþ" isimli kitabýnýn yorumuna ayýrmýþtý.Bu kitapta Kryon, bir roman formatý içinde, ruhsal bir yola çýkan ortalama bir insan olan Michael Thomas'ýn, bu
yolda yedi melekle karþýlaþtýðý hikâyesini
anlatýyor. Carroll elbet ki, kitabý nasýl
anlamak gerektiðine dair çok faydalý
açýklamalar yaptý ama çok istediðim
halde bunlarý da bu yazýya almaya, yer
açýsýndan olanak yok.
Ancak bence önemli olan bir hususu
aktarmak istiyorum. Kitabýn kahramaný
Michael Thomas, hikâyesinin bir
yerinde, baþlamýþ olduðu ruhsal seyahatten geri dönmek ister. Ona verilen cevap
28
þöyledir: "Eðer görünmeyenler görünür
hale gelmiþse, artýk geri dönemezsin.
Onlarý görmezden gelemezsin. Ruhun
fizik kanunlarýna göre, bilinçli hale
gelmiþken, daha az bilinçli olmak
mümkün deðildir. Geri dönmek istersen
dönebilirsin, çünkü her zaman için özgür
irade kanunu iþler. Ama ayni zamanda
hem yüksek hem de düþük frekansta titreþim olamayacaðý için, bu bir dengesizlik yaratýr ve bu bir inançsýzlýk durumu
husule getirir." Yani demek oluyor ki,
çýkýlan ruhsal geliþim yolundan geri
dönüþ ve eski bilinçsiz hale dönmek
mümkün deðildir ve böyle bir durum
kiþiyi þüphesiz mutlu etmeyecek, onu
ruhsal bir kaosa itecektir.
Bir diðer önemli nokta da, ruhsal bir
yola, bir kere çýkýldýðýnda, her þeyin
otomatik olarak ileriye gitmeyeceðidir ki,
bu da, kiþinin ruhsal yolda ilerlemek için
gösterdiði arzu ve iradeyi defalarca, her
adýmda tekrarlamasý gerektiðidir. Yani
kiþi her gün, ruhsal yolda kalma kararlýlýðýný göstermelidir. Bunu da meditasyonla, düþünceleriyle, davranýþlarýyla
ifade etmelidir.
Bu kitabýn yorumunu tam olarak
buraya alamýyorum ama okumamýþ olanlara okumalarýný özellikle tavsiye etmek
istiyorum. Kitap baþtan sona metafor
(mecazi benzetmeler) ile anlatýlmýþ.
Ýkinci günün sonunda, Kryon bizlere
tekrar bir celse ile vedâ etti. Celsenin
baþýnda not almaya baþladýðým halde,
Kryon'un sesinin deðiþen tonlarýna ve
anlatýmýna kendimi öylesine kaptýrdým
ki, bu defa ben de, salondaki pek çoðu
SEVGÝ DÜNYASI
gibi, gözlerimi kapatarak kendimi ona
býrakma arzusunun önüne geçemedim.
Kryon bu celseyi defalarca "Kendinizi
sevin" diyerek bitirdi ve ben sonunda
artýk gözyaþlarýma hakim olma savaþýndan da vazgeçmiþtim
Celseden sonra gözlerini açan Carroll,
salondakilerin sessizce ayrýlmalarýný rica
etti, alkýþ istemedi, kendisi ve tüm ekibi
de sahneden sessiz bir selâmla vedâ ettiler. Seyircilerin çoðu seminerin bitiminden sonra dakikalarca yerlerinden kalkmadýlar.
Elimdeki Kryon kitaplarýný imzalatmak
için Lee Carroll'un yanýna gittiðimde,
Türkiye'de çýkan bir spritüalist dergi için
bu semineri yazacaðýmý kendisine
söyledim. Bunu hayret ve sevinçle
karþýladý.
Dýþarýda Eylül ayýna hiç uymayan çok
sýcak bir yaz günü vardý. Ve benim
bedenimin her hücresi, Kryon'un enerjisi
ile dolup taþmaktaydý. Þehrin kenarýnda
bir semtte olan seminer mekânýndan
çýkýp, tramvay beklemek için durakta
oturduðumda, gözlerim karþýmda uzanan
yemyeþil manzaraya, bulutsuz gökyüzüne, uçan kuþlara, kelebeklere daldý.
Bu güzel yeryüzü üzerinde yaþadýðýmý,
insan olduðumu, ruhsal yolu keþfedebilmiþ olup onun üzerinde yürümeye
çabaladýðýmý düþünerek, buna karþý
bütün yüreðimle þükran duydum.
(Kryon'un tüm celseleri
www.kryon.com adlý Web sayfasýnda
Ýngilizce olarak bulunabilir.)
SEVGÝ DÜNYASI
29
Farkýndalýk
Seyhun Güleçyüz
B
akmak ve görmek çok farklýdýr.
Bazen bakarýz ama görmeyiz.
Bazen de bakarýz ve sadece istediðimizi görürüz. Ben sadece pencereden
dýþarýya bakarak bakýp gördüklerimi
yazsam, neler yakaladýðýma
hayret bile edebilirim.
Deneyelim mi?
Dýþarýda hava canlý, berrak
ve sýcaktý. Perdenin arkasýndaki Güneþ, "Gel buraya, çýk
dýþarý, oynayalým" dercesine
neþeli, bakamayacaðým kadar
parlak, kaçacaðým kadar
yakýcýydý ama kendi bunun
farkýnda deðildi, çünkü çok
davetkârdý. O sýrada bir výzz'la
pencerenin camýna toslayan
bal arýsýný ve þaþkýnlýkla terasta bana bakan kertenkeleyi
gördüm. Ah caným benden
korkmuþ. Ýleride kayrak
taþlarýnýn üzerinden telaþla
gidip gelen bir karýnca
sürüsünü farkettim. Ölü bir
böceði yuvalarýna taþýyorlar
ama onlara göre çok büyük.
Canlarým, nasýl seri hareket
ediyorlar düþürmemek için
böceði. Çok emek sarfediyorlar. Yokuþ
çýkýyor ve iniyorlar, çünkü taþ çok engebeli bir tepe onlar için. Nihayet yuvalarýna zar zor ulaþtýlar da, koca böceði þimdi
nasýl sokacaklar o kapýdan?
30
Karýncalarý seyrederken insanýn hayattaki didinmesini, onu yukarýdan izleyen
Tanrý ve görevlileri düþündüm. Ýsteseler
yardým edebilirler ama o zorluklardan
insanýn alacaðý dersler tekâmülleri için
gerekli. Demek ki önemli olan faydalýlýk
prensibi. Orada yaþananlarýn farkýna
vararak öðrendiklerimiz hayrýmýza ve
faydamýza ise kendi çabamýz gerekiyor.
Karýncalar acaba bu eylemden ne tecrübeler çýkaracak? Bence yuvaya giden
yolu deðiþtirecekler.
O sýrada cýrcýr böceðinin müziðiyle
dikkatimi çam aðacýna yönelttim. Tanrým
bu ulu aðaç bana hep seni hatýrlatýyor.
Üzerinde kuþlarýn beslendiði, ev yaptýðý,
bir sürü böceðin devlet kurduðu, yeþili
yapan, köklerinden aldýðý suyu en yüksek
dallara ulaþtýran sistemleriyle teknoloji
dehâsý aðaçlar, bizim için aldýklarý
görevlerle yaþamamýzý bitkilerle birlikte
saðlýyorlar. Tüm bu güzel canlara çok
saygý duyuyorum. Ýçimden onlarý tüm
hücrelerimle tek tek kucaklamak istiyorum. Ýþte kucaklýyorum...
Çam aðacým rüzgârýn etkisiyle
çýkardýðý seslerle sükûnet ve huzur
daðýtýrken arada sýrada kocaman kozalaklarýnýn içinde bize hediyeler sunuyor.
Yusufçuklarýn dilini biliyor, aðaçkakanýn
solosundan sonra cýrcýr böceðinin katýlmasý da tamamlanýnca doða orkestrasý
baþladý konsere, tüm bahçe ailesiyle birlikte. Bu esnada muhteþem kokularýyla
beni hülyalara çaðýran sað taraftaki
yasemin, sol taraftaki hanýmeli bahçemin
zarif prensesleri, orkestranýn sessiz elemenlarý.
SEVGÝ DÜNYASI
Orkestraya katýlmak için çýplak ayakla
bahçeye çýktýðýmda üzerine bastýðým
topraðýn hayretle dünyadaki varoluþ
mucizesini gerçekleþtirdiðini görüyorum.
Bunun her an karþýlaþtýðýmýz çok büyük
bir mucize olduðunun farkýna vardýðým
için þükrederim.
Anladýðým kadarýyla görmek, farkýndalýðýn yolunu açýyor. Böyle giderse
baþýmý þükür için secdeden kaldýramayacaðým. Farkýndalýk, kendimizi ustalaþtýrmamýzý ve düzeltmemizi saðlayan bir
anahtardýr. Farkýndalýk, daðýlmýþ aklýmýzý
ani bir aydýnlanma ile geri çaðýrarak
yaþamýn her anýný yaþamamýz için onu
yeniden bütünlüðe kavuþturan bir ýþýktýr.
Farkýndalýk halinde insan rahat, mutlu,
canlý ve uyanýktýr. Çünkü aný yaþamaktadýr. Farkýndalýk halinde kiþi, araba
sürücüsü kadar dikkatlidir. Farkýndalýk
halinde duygularýmýza eþit ve yargýlamasýz davranmalýyýz. Tolstoy'un örnekleriyle etkileyici kýsa bir öyküsü vardýr,
onu paylaþmak istiyorum:
“Bir zamanlar bir imparator varmýþ
ve üç önemli sorunun cevabýný bilmek
istiyormuþ.
1) Her iþi yapacak en iyi zaman hangisidir?
2) Birlikte çalýþýlacak en önemli kiþiler
kimlerdir?
3) Her zaman yapýlmasý gereken en
önemli þey nedir?
“Ýmparator ülkesinin dörtbir yanýna
ulaklar salar, sorularýn cevabýný ister ve
ödül vereceðini söyler. Gelen hiçbir
cevap tatmin edici deðildir. Daðda
SEVGÝ DÜNYASI
yaþayan ermiþ bir münzeviyi ziyaret
etmeye karar verir. Bu kiþi hep daðda
olan, çok sade yaþayan ve sürekli ibadet
eden bir zattýr.
“Bu adamýn yaþadýðý yere basit bir
köylü kýyafetiyle varan Ýmparator, onu
bahçesinde topraðý çapalarken bulur.
Arýnmýþ kiþi onu baþýyla selâmlar ve iþine
devam eder ama nefes nefesedir. Ýmparator sorularýný sorar. Ermiþ cevap vermez,
çok da yorgundur. Ýmparator "Çok
yorgunsunuz, size yardým edeyim" der.
Ermiþ memnun olur, çapayý ona verir ve
yere oturur. Ýmparator o esnada üç
soruyu tekrar sorar. Cevap alamaz ve
akþama kadar bahçeyi çapalar. "Ben bu
üç sorunun cevabýný almaya geldim,
cevap veremeyeceksen söyle ki, ben de
artýk evime döneyim" der. Ermiþ Ýmparatora yolu göstererek: "Bize doðru
koþarak gelen birini görüyor musun?"
der. Ýmparator baþýný ormana doðru
çevirir ve bir adamýn oradan elleri
midesinde kanlý yarasýna bastýrarak
kendilerine doðru koþtuðunu görür. Adam
önlerine gelince tükenmiþ bir halde yere
düþer. Karnýndaki býçak yarasýný gören
Ýmparator gömleðiyle yarayý sarar.
Ermiþle birlikte onu tedavi ederler.
Ýmparator sabaha kadar adamýn baþýný
bekler. Kendine gelen adam önce
Ýmparatordan özür diler ve devam eder:
"Majesteleri ben sizin can düþmanýnýzým
çünkü siz benim ailemi, kardeþlerimi
öldürüp,topraklarýmý ele geçirdiniz. Sizi
öldürmek için peþinize düþtüm. Daðýn
eteðine býraktýðýnýz korumalarýnýz beni
vurdular ama ben yine de buraya kadar
sizi öldürmeye geldim. Siz ise benim
31
hayatýmý kurtardýnýz. Yaþarsam ölünceye
kadar sizin hizmetkârýnýz olmaya and
içerim" der. Ýmparator eski düþmanýyla
bu kadar kolay uzlaþtýðý için sevinç
içindedir. Adamý affetmekle kalmayýp,
bütün arazisini de iade eder ve iyileþmesi
için doktorlarýný görevlendirir. Saraya
dönmeden önce üç sorusunu bir kez daha
yineler.
“Ermiþ: "Sorularýn çoktan yanýtlandý"
der. Ýmparator anlamaz. "Nasýl yani?"
diye sorar.
“Ermiþ: "Dün benim yaþýma merhamet
etmeyip yardým etmeseydin eve dönerken
o adamýn saldýrýsýna uðrayacaktýn. O
nedenle en önemli zaman topraðý
kazdýðýn zamandý, en önemli kiþi bendim
ve en önemli iþ bana yardým etmekti.
Daha sonra yaralý adam çýkageldiðinde
en önemli zaman, adamýn yarasýný
sardýðýn andý. Çünkü adama bakmasaydýn ölebilirdi ve sen onunla uzlaþma fýrsatýný kaybederdin. Ayný þekilde en önemli kiþi adamdý. En önemli iþ onun
yarasýný sarmaktý. Unutma sadece tek
önemli zaman vardýr, o da þimdidir.
Þimdi, an üzerinde egemenliðimiz olan
tek zamandýr. En önemli kiþi birlikte
olduðun, hemen karþýnda olan kiþidir.
Zira gelecekte herhangi baþka biriyle bir
iliþkin olup olmayacaðýný kim bilebilir.
En önemli iþ, yaný baþýnda duran insaný
mutlu etmektir. Çünkü tek baþýna bu,
varoluþ amacýn olabilir.”
O halde isterim ki, þimdinin farkýndalýðýna varýp, dilini çözüp kendimizi ve
yaratýlanlarý anlayabilelim...
32
SEVGÝ DÜNYASI
Kurmacanýn
Siyaseti
Aþaðýdaki yazý, ülkemiz yazarlarýndan Elif Þafak'ýn Temmuz 2010'da
TED Global'de yaptýðý ve oldukça ses getirmiþ ve sevilmiþ olan bir
konuþmasýnýn tamamýdýr. Yazarýn bu konuþmada en fazla dikkat çeken
ve altý çizilmesi gereken söylemi: "Kültürel gettolarý aþmanýn
yollarýndan biri hikâye anlatma sanatýdýr. Hikâyeler sýnýrlarý
yýkamaz ama mantýk duvarlarýmýzda küçük delikler açabilir.
Bu deliklerden bakarak öteki'ni görebilir, hattâ zaman zaman
gördüðümüzü sevebiliriz" olmuþtu. Keyifle okumanýz dileðiyle.
(Sevgi Dünyasý)
SEVGÝ DÜNYASI
en bir hikâye anlatýcýsýyým.
Yaþamýmda yaptýðým budur,
hikâyeler anlatmak, romanlar
yazmak. Bugün de size hikâye
anlatma sanatý ile ilgili bir kaç hikâye
anlatmak istiyorum ve ayrýca cin adý
verilen latif varlýklardan da bahsedeceðim. Oraya gitmeden önce sizinle
þahsi yaþam öyküme dair bazý kesitler
paylaþmak istiyorum. Bunu elbette
kelimeler aracýlýðý ile yapacaðým, ama
bir de geometrik bir þekil kullanacaðým: çember. Yani konuþmam
boyunca, pek çok çemberle karþýlaþacaksýnýz.
B
Fransa Strasburg'da Türk bir anne
babanýn çocuklarý olarak doðdum. Kýsa
süre sonra ebeveynlerim boþandýlar ve
ben de annemle beraber Türkiye
döndüm. O günden sonra, bir dul
annenin yetiþtirdiði tek bir çocuk
olarak büyüdüm. 1970'li yýllarýn
Ankara'sýnda bu alýþýlmadýk bir durumdu. Oturduðumuz muhit evin reisinin
baba olduðu geniþ ailelerle doluydu.
Yani ataerkil bir ortamda annemi dul
bir kadýn olarak görerek büyüdüm.
Aslýnda, iki ayrý çeþit kadýnlýðý
gözlemleyerek büyüdüm. Bir tarafta
annem vardý, iyi eðitimli, laik, modern,
Batýlýlaþmýþ bir Türk kadýný. Diðer
tarafta ise yine beni büyüten ve daha
ruhani, daha az eðitimli ve kesinlikle
daha az akýlcý olan anneannem vardý.
Bu kadýn geleceði görmek için kahve
telvelerini okuyan ve nazarý defetmek
için kurþunu gizemli þekiller alacak
þekilde eriten biriydi.
33
Anneannemin çok ziyaretçisi olurdu;
yüzlerinde aðýr sivilceleri veya
ellerinde siðilleri olan kiþiler. Her
defasýnda anneannem Arapça bazý
kelimeler mýrýldanýr daha sonra da kýrmýzý bir elmaya yok etmek istediði
siðil sayýsý kadar gül dikeni saplardý.
Sonra da tek tek bu dikenleri siyah bir
mürekkeple çember içine alýrdý. Bir
hafta sonra hasta kontrol için geri gelirdi. Þimdi, bilim insanlarýnýn ve
akademisyenlerin olduðu bir seyirci
topluluðu önünde böyle þeyler söylememem gerektiðinin farkýndayým, ama
gerçek þu ki, ciltlerindeki rahatsýzlýklardan dolayý anneannemi ziyaret eden
bu kiþilerden bir tanesinin bile mutsuz
ya da iyileþmeden gittiðini görmedim.
Anneanneme bunu nasýl yaptýðýný,
dualarýn gücüyle mi alâkalý olduðunu
sordum. Cevap olarak bana "Evet, dua
etmek etkilidir. Ama çemberlerin
gücüne de dikkat etmelisin" dedi.
Bu ondan öðrendiðim nice kýymetli
dersten bir tanesidir. Eðer hayatýnýzda
bir þeyi yok etmek istiyorsanýz, bir
sivilceyi, bir lekeyi veya bir insan
ruhunu, bütün yapmanýz gereken onu
kalýn duvarlarla çevrelemek. Ýçeride
kuruyup kalacaktýr. Þimdi hepimiz
sosyal ve kültürel bir çeþit çemberin
içinde yaþýyoruz. Hepimiz. Belli bir
aileye, ulusa ve sýnýfa baðlý olarak
doðuyoruz. Ama kanýksadýðýmýz
ortamýn ardýndaki dünyalarda herhangi
bir baðlantýmýz olmazsa, o zaman
bizim de içten içe kuruma riskimiz
vardýr. Hayal gücümüz daralabilir.
34
Kalplerimiz küçülebilir. Ýnsanlýðýmýz
azalabilir. Eðer kendi kültürel kozamýzýn içinde çok uzun süre kalýrsak.
Arkadaþlarýmýz, komþularýmýz, iþ
arkadaþlarýmýz ve ailemiz, þayet en
yakýn çemberin içindeki herkes birbirine benziyorsa, aynadaki görüntümüzle kuþatýlmýþýz demektir.
Anneannem gibi kadýnlarýn
Türkiye'de yaptýklarý bir baþka þey de
aynalarý kadifelerle örtmek veya ters
çevirerek duvara asmaktýr. Bu eski bir
doðu geleneðidir. Bir insanýn kendi
yansýmasýna uzun süre bakmasýnýn
saðlýksýz olduðu bilgisinden beslenen
bir gelenektir. Ýronik olan, benzer
fikirleri paylaþan cemaatlerde yaþama
eðilimi günümüzün globalleþen
dünyasýndaki en büyük tehlikelerden
biridir. Ve bu her yerde yaþanan bir þey,
liberallerde de, muhafazakârlarda da,
agnostiklerde de inançlýlarda da,
zenginlerde de fakirlerde de, Doðu'da
da Batý'da da... Benzerliklerden,
ayrýlýklardan hareketle kümelenme ve
daha sonra da diðer insan kümeleri
hakkýnda önyargýlar üretme eðilimindeyiz. Benim fikrime göre, bu
kültürel gettolarý aþmanýn yollarýndan
biri hikâye anlatma sanatýdýr. Hikâyeler
sýnýrlarý yýkamaz ama mantýk duvarlarýmýzda küçük delikler açabilir. Bu
deliklerden bakarak öteki'ni görebilir,
hattâ zaman zaman gördüðümüzü sevebiliriz.
Kurgusal öyküler yazmaya sekiz
yaþýnda baþladým. Annem bir gün
elinde turkuaz rengi bir defter ile gelip
SEVGÝ DÜNYASI
kiþisel bir günlük tutmakla ilgilenip
ilgilenmeyeceðimi sordu. Bugünden
geriye bakýnca, akýl saðlýðýmla ilgili
hafif bir endiþesi olduðunu düþünüyorum. Evde sürekli hikâyeler anlatýyordum, bu iyi bir þey, ama bunlarý hayali
arkadaþlarýma anlatýyordum, bu pek iyi
deðildi. Ýçine kapanýk bir çocuktum;
renkli boya kalemleriyle iletiþime geçecek ve çarptýðým objelerden özür
dileyecek boyutta. Annem de gün gün
yaþadýklarýmý ve duygularýmý yazmamýn bana iyi gelebileceðini düþünmüþtü. Ama annemim bilmediði bir þey
vardý: hayatýmý son derece sýkýcý buluyordum ve yapmak istediðim en son
þey kendim hakkýnda yazmaktý.
Bundan ziyade, kendim yerine baþka
insanlar ve yaþadýklarým yerine hiç
olmamýþ þeyleri yazmaya baþladým.
Ýþte kurgu yazmaya karþý tutkum bu
þekilde baþlamýþ oldu. Yani en baþýndan beri, kurgu benim için otobiyografik bir dýþavurumdan ziyade öte
dünyalara, baþka olasýlýklara yapýlan
aþkýn bir yolculuktu. Ve lütfen sabýr
gösterin. Bir çember çizip yeniden bu
noktaya döneceðim.
Hemen hemen ayný dönemde baþka
bir þey daha oldu. Annem diplomat
olarak görev yapmaya baþladý. Böylece
anneannemin küçük ve batýl inançlý
orta sýnýf muhitinden dýþarýya çýkarak,
Madrid'de þýk, havalý bir uluslararasý
okulda tek Türk olarak kendimi buluverdim. Ýlk defa burada "temsili
yabancý" adýný verdiðim þeyle de
karþýlaþmýþ oldum. Sýnýfýmýzda, her
ulustan öðrenci vardý. Ama bu
SEVGÝ DÜNYASI
çeþitlilik, kozmopolit eþitlikçi bir sýnýf
demokrasisi getirmiyordu. Aksine, her
bir çocuðun kendisinin bir birey olarak
algýlanmadýðý bunun yerine daha büyük
bir þeyin temsilcisi olarak görüldüðü
bir atmosfer oluþmasýna neden olmuþtu. Minyatür bir Birleþmiþ Milletler
gibiydik, aslýnda eðlenceliydi, ta ki, bir
din ya da ulus hakkýnda olumsuz
olarak algýlanan bir haber duyulana
dek. O zaman, onu temsil eden çocukla
dalga geçilir, alay edilirdi. Ben de bunu
yaþadým, çünkü bu okula devam
ettiðim süre boyunca ülkemde bir
askeri darbe yaþandý, bir tetikçi Papayý
vurdu ve Türkiye Eurovizyon þarký
yarýþmasýnda sýfýr puan aldý.
O günlerde sýklýkla okulu asar ve bir
denizci olmanýn hayalini kurardým.
Kültürel kliþeler ile ilgili ilk deneyimimi de orada aldým. Bazý çocuklar bana
seyretmemiþ olduðum "Gece yarýsý
Ekspresi" filmi hakkýnda sorular
soruyorlardý. Günde kaç sigara içtiðimi
sorguluyorlardý, çünkü bütün Türklerin
sigara tiryakisi olduðunu sanýyorlardý.
Kaç yaþýndan sonra baþýmý kapayacaðýmý merak ediyorlardý. Bunlarýn
ülkem ile ilgili en temel üç kliþe
olduðunu da bu þekilde öðrenmiþ
oldum; politika, sigara ve baþörtüsü.
Ýspanya'dan sonra Ürdün'e, Almanya'ya
gittik ve Ankara'ya döndük. Gittiðim
her yere yanýmda taþýyabileceðim tek
bavulum hayal gücümdü. Hikâyeler
bana baþka türlü sahip olamayacaðým
bir merkeziyet devamlýlýk ve tutarlýlýk
hissi verdi.
35
Yirmili yaþlarýmda Ýstanbul'a
taþýndým, âþýk olduðum þehir. Çok canlý
ve kozmopolit bir muhitte yaþadým ve
birkaç romanýmý burada yazdým.
1999'da deprem Ýstanbul'u vurduðunda
oradaydým. Sabahýn üçünde koþarak
binadan çýktýðýmda, sokakta gördüðüm
bir þey hýzýmý kesti. Mahallenin bakkalý
oradaydý, huysuz ve alkol satmayan
yaþlý bir adam vardý sýra dýþý tiplerle
konuþmazdý. Uzun siyah bir peruk takmýþ ve rimelleri akmýþ bir transseksüelin yanýnda oturuyordu. Adamýn
sigara paketini açýp titreyen elleriyle
bir tane de ona uzatmasýný seyrettim.
Ve depremin olduðu gece ile ilgili
aklýmda kalan temel görüntü budur:
Muhafazakâr bir bakkal ile aðlayan bir
travestinin kaldýrýmda yan yana sigara
içiþleri. Ölüm ve yýkým ile
yüzleþtiðimizde dünyevi farklýlýklarýmýz buharlaþýr ve bir kaç saat için
bile olsa hepimiz Bir oluruz. Ama ben
her zaman hikâyelerin de benzer bir
etkisi olduðuna inanmýþýmdýr.
Kurgunun bir deprem kadar gücü
olduðunu söylemiyorum. Ama iyi bir
roman okuduðumuzda, kendi küçük
apartman dairelerimizi arkamýzda
býrakýp daha önce hiç biraraya
gelmemiþ olduðumuz, hattâ belki de ön
yargýlý olduðumuz kiþileri tanýmak için
tek baþýmýza geceye dalarýz.
Bundan kýsa süre sonra, önce Boston
sonra da Michigan'a bir kýz kolejine
gittim. Bu yolculuklarý coðrafi bir
deðiþimden ziyade dilsel bir deðiþim
olarak yaþadým. Ýngilizce roman yaz-
36
maya baþladým. Göçmen, mülteci veya
sürgün deðilim. Öyleyse bunu neden
yaptýðýmý soruyorlar. Ama diller arasýnda seyahat etmek bana kendini yeniden
yaratma þansý veriyor. Türkçe yazmayý
çok seviyorum, bana göre çok þiirsel ve
duygusal bir dil. Ve Ýngilizce yazmayý
da seviyorum; benim için matematiksel
ve zihinsel. Yani her bir dil ile farklý
baðlarým olduðunu hissediyorum.
Benim için Ýngilizce, týpký bugün
dünyadaki milyonlarca insan için
olduðu gibi, "sonradan edinilmiþ" bir
dil. Bir dile sonradan vardýðýnýzda,
orada daimi bir hayal kýrýklýðý
yaþarsýnýz. "Sonradan gelenler" olarak,
hep daha çok þey söylemek, daha iyi
þakalar patlatmak, kendimizi daha iyi
ifade etmek isteriz. Ama akýl ve dil
arasýnda bir boþluk vardýr ve bu ayrýlýk
göz korkutucudur. Ama eðer bundan
ürkmemeyi baþarýrsak aslýnda son
SEVGÝ DÜNYASI
derece de motive edicidir. Ýþte benim
Boston'da keþfettiðim buydu,
yaþadýðým dilsel hüsran ayný zamanda
motive ediciydi.
Bu aþamada, hayatýmýn seyrini
giderek artan bir endiþeyle seyreden
anneannem, günlük dualarýna benim bir
an önce evlenip bir yerlere yerleþmemi
de eklemeye baþladý. Ve Allah'ýn
sevgili kulu olduðu için ben de
evlendim. Ama yerleþmek yerine,
Arizona'ya gittim. Ve kocam da Ýstanbul'da olduðu için, Ýstanbul ve Arizona
arasýnda gidip gelmeye baþladým.
Dünya üzerinde birbirinden daha farklý
iki yer daha olamaz sanýrým. Sanýrým
benim bir yaným hep göçebe oldu; hem
fiziksel hem de ruhsal açýdan.
Hikâyeler bana eþlik eder; varoluþ
yapýþtýrýcýsý gibi parçalarýmý ve hafýzamý birarada tutarlar.
Öte yandan,
hikâyeleri ne
kadar çok
sevsem de, bir
hikâyenin
sadece bir
hikâyeden fazla
bir þey olarak
algýlanmasý
halinde, sihrini
de kaybettiðini
düþünmeye
baþladým artýk.
Ve bu sizinle
birlikte düþünmek istediðim
bir konu.
SEVGÝ DÜNYASI
Ýngilizce yazdýðým ilk romaným
Amerika'da yayýnlandýðýnda, bir eleþtirmenden ilginç bir yorum aldým.
"Kitabýný beðendim" dedi "ama keþke
daha farklý yazmýþ olsaydýn". Ne
demek istediðini sordum. "Þöyle bir
baksana, romanda pek çok Ýspanyol,
Amerikan karakter olmasýna raðmen
sadece tek bir Türk karakter var, o da
bir erkek." Sözü edilen roman
Boston'da bir üniversite kampüsünde
geçiyordu. Bana göre Türk karakterlerden ziyade enternasyonal karakterler
içermesi konusundan dolayý normaldi.
Ama eleþtirmenimin ne aradýðýný
anladým. Ve onu hayal kýrýklýðýna
uðratmaya devam edeceðimi de
anladým. Zira benim kimliðimin birebir
yansýmasýný görmek istiyordu. Yazar
öyle olduðu için kitapta Türk bir kadýn
görmek istiyordu.
Hikâyelerin dünyayý nasýl
deðiþtirdiðinden sýklýkla bahsederiz.
Ama kimlik politikalarýyla dolu
dünyanýn hikâyelerin okunma ve
eleþtirilme süreçlerini nasýl etkilediðini
de görmeliyiz. Pek çok yazar bu
baskýyý hisseder, ama özellikle batýlý
olmayan yazarlar bunu çok daha aðýr
hisseder. Ama eðer benim gibi
Müslüman bir dünyadan gelen bir
kadýn yazarsanýz, o zaman sizden
Müslüman kadýnlarýn hikâyelerini - ve
tercihen mutsuz hikâyelerini - yazmanýz beklenir. Bilgilendiren, dokunaklý ve karakteristik hikâyeler yazmanýz ve yeni, deneysel ve avangard
yazýn türlerini Batýlý meslektaþlarýnýza
býrakmanýz beklenir. Madrid'deki o
37
okulda çocukluðumda deneyimlediðim
þeyler þu anda edebiyat dünyasýnda
yaþanýyor. Yazarlar, farklý kiþilikleri
olan yaratýcý bireyler olarak görülmekten ziyade kendi kültürlerinin temsilciler olarak algýlanýyorlar. Çin'den bir
kaç tane, Türkiye'den bir kaç tane,
Nijerya'dan birkaç tane... Hepimizin
çok farklý, hattâ "sýra dýþý" bir þeye
sahip olduðu sanýlýyor.
Yazar ve göçebe James Baldwin
1984'de bir röportaj sýrasýnda sürekli
homoseksüelliði ile ilgili sorulara
maruz kalmýþtý. Gazeteci onu "gay bir
yazar" olarak yaftalamaya çalýþýnca
Baldwin durdu ve þöyle dedi,
"Görmüyor musunuz? Baþkalarýnda
olmayan hiç bir þeye sahip deðilim ve
benim sahip olduðum her þey de
herkesinkiyle bir." Kimlik politikalarý
bizlere etiketler takmaya çalýþtýðýnda
hayal kurma özgürlüðümüz tehlikeye
girer. "Çok kültürlü edebiyat" denilen
ve Batý dünyasý dýþýndan gelen bütün
yazarlarýn doluþturduðu bir sanatsal
kategori var. Yaklaþýk 10 sene önce,
Harvard meydanýnda ilk "çok kültürlü
edebiyat okumasý" deneyimimi asla
unutmayacaðým. Üç yazardýk, birisi
Filipinlerden, bir Türk ve bir de Endonezyalýydýk, fýkra baþlangýcý gibi mâlum, biraraya getirilmiþ olma nedenimiz ayný artistik zevkleri paylaþmamýz
ya da ayný edebi üsluba sahip olmamýz
deðildi. Sadece pasaportlarýmýz yüzündendi. Çok kültürlü yazarlardan gerçek
hikâyeler anlatmalarý beklenir, hayal
gücü ürünü pek beklenilmez. Kurguya
bir görev atfedilir. Bu þekilde sadece
38
yazarlarýn kendileri deðil onlarýn kurguladýklarý karakterler de daha büyük
bir þeyin temsilcisi gibi algýlanýr.
Ama hemen eklemeliyim ki bir
hikâyeyi bir hikâyeden fazla bir þey
olarak görme eðilimi sadece Batý'dan
gelmiyor. Bu her yerde böyle olabiliyor. 2005 yýlýnda kurgusal karakterlerimin konuþmalarý yüzünden mahkemelik olduðumda bunu ilk elden deneyimlemiþ oldum. Bir Ermeni ve bir Türk
ailesinin hikâyesini kadýnlarýn gözlerinden anlatan, yapýcý, katmanlý bir
roman yazmak istedim. Ama hakkýmda
dava açýlýnca benim mikro hikâyem bir
makro meseleye dönüþtü. Ermeni-Türk
çatýþmasýný yazdýðým için kimileri beni
yerdi, kimileri övdü. Oysa her iki
kesime de bunun sadece bir kurgudan
ibaret olduðunu anýmsatma gereði hissettiðim zamanlar oldu. Sadece bir
hikâyeydi. Ve "sadece bir hikâyeydi"
derken iþimi küçümsüyor da deðilim.
Ben edebiyatý kendisi için sevmek
istiyorum, bir araç gibi görmek deðil.
Yazarlarýn politik görüþleri olabilir,
hattâ iyi politik romanlar da yazýlabilir
ama edebiyatýn dili ile siyasetin dili
ayný þey deðildir. Chekhov, "Bir problemin çözümlemesi ile ayný problemi
doðru bir þekilde sorabilmek tamamen
iki farklý meseledir." demiþtir. "Ve
sadece ikincisi sanatçýnýn yapabileceði
bir þeydir." Kimlik politikalarý bizleri
böler, hikâyeler ise birleþtiriyor. Birisi
kallavi genellemelerle ilgileniyor.
Diðeri ise nüanslarla. Biri sýnýrlar
çiziyor. Diðeri ise hudut tanýmýyor.
SEVGÝ DÜNYASI
Kimlik politikalarý katý tuðlalardan
örülüyor. Edebiyat ise akan bir su gibi.
Osmanlýlar döneminde "meddah" adý
verilen seyyar hikâye anlatýcýlarý vardý.
Kahvehanelere gider, izleyicilerin
önünde hikâyeler anlatýrlar, çoðu zaman doðaçlama yaparlardý. Hikâyedeki
her yeni karakterle birlikte, meddah sesini deðiþtirir, o karakteri canlandýrýrdý.
Herkese açýktý, herkes seyredebilirdi,
sýradan insanlar, hattâ Sultan bile, Müslümanlar ve Gayrimüslimler. Hikâyeler
sýnýrlarýn ötesine geçer. Týpký Orta
Doðu'da, Kuzey Afrika, Balkanlar ve
Asya'da çok yaygýn ve popüler olan
"Nasreddin Hoca" hikâyeleri gibi. Bugün de dün olduðu gibi, hikâyeler sýnýrlarý aþmaya devam ediyorlar. Filistinli
ve Ýsrailli politikacýlarý konuþtuðunda
genellikle birbirlerini dinlemiyorlar.
Ama Filistinli bir okur Yahudi bir
yazarýn kitabýný hâlâ okuyor ve Yahudi
bir okur da Filistinli yazarýnkini, empati kurarak. Edebiyatýn bizi daha da
öteye taþýmasý lazým. Eðer bunu baþaramazsa zaten iyi edebi eser deðildir.
Kitaplar beni bir zamanlar olduðum
o içine dönük çocukluktan kurtardýlar.
Ama onlarý putlaþtýrma tehlikesinin de
farkýndayým. Þair ve mistik Rumi ruhsal eþi Þems-i Tebrizi ile karþýlaþtýðýnda, Þems'in ilk yaptýðý þeylerden birisi
Rumi'nin kitaplarýný suya atmak ve
harflerin yok oluþunu izlemek olmuþtu.
Sufiler þöyle der, "Sizi kendinizden
öteye götürmeyen bilgi cehaletten
beterdir." Bugünün kültürel gettolarýnýn
sorunu bilgi eksikliði deðil. Birbirimiz
SEVGÝ DÜNYASI
hakkýnda çok þey biliyoruz ya da
bildiðimizi sanýyoruz. Ama bizi
kendimizden daha öteye götürmeyen
bilgi bizi elitist yapýyor, mesafeli ve
uzak. Çok sevdiðim bir metafor var;
Bir pergel gibi çizerek yaþamak.
Bilirsiniz, pergelin bir bacaðý sabittir
ve yere kök salmýþtýr; ama bu arada
diðer bacaðý sürekli hareket ederek
büyük bir çember çizer. Ben kendi edebiyatýmý da buna benzetiyorum. Bir
ayaðým Ýstanbul'da güçlü Türk kökenimle duruyor. Ama diðer bacaðým
dünyayý geziyor, farklý kültürler arasýnda köprüler kuruyor. Bu açýdan, kurgularýmýn hem bölgesel hem de evrensel,
hem buradan hem de her yerden
olduðunu düþünmeyi seviyorum.
Aranýzda Ýstanbul'u bilenler büyük
ihtimalle Topkapý Sarayý'ný da görmüþlerdir, 400 yýldan uzun bir süre
boyunca Osmanlý Sultanlarý orada
ikamet etmiþlerdi. Sarayda, en gözde
cariyelerin bulunduðu bölmelerin
hemen dýþýnda binalarýn arasýnda
"Cinlerin Meþveret Yeri" denilen bir
yer vardýr. Bu kavram benim çok ilgimi
çekiyor. Bir þeylerin arasýnda kalan
bölgelere bizler genellikle pek güvenmeyiz. Onlarý belirsizlik simgesi olarak
alma ve dumansýz ateþten yapýlmýþ Cin
denilen doðaüstü yaratýklara ait bölgeler olarak görme eðilimindeyiz. Ama
bence biz yazar ve sanatçýlarýn en çok
da böyle aralýklara, belirsiz bir bölgeye
ihtiyacý var. Kurgu yazdýðýmda ben bu
belirsizliði ve deðiþkenliði sevgiyle
kucaklýyorum. 10 sayfa sonra neler olacaðýný bilememekten zevk alýyorum.
39
Karakterlerim beni þaþýrttýklarýnda
mutlu oluyorum. Bir romanýmda
Müslüman bir kadýnýn hikâyesini
yazabilirim. Ve bu belki de çok mutlu
bir hikâye olur. Bir sonraki kitabýmda
ise Norveç'ten yakýþýklý ve gay bir profesörü yazýyor olabilirim. Kalpten
geldiði sürece, her þey veya herhangi
bir þey hakkýnda yazabiliriz.
Audre Lorde bir defasýnda "Beyaz
babalar bizlere, 'düþünüyorum öyleyse
varým' demeyi öðrettiler" demiþti. Ama
onun önerisi "Hissediyorum, öyleyse
özgürüm" diyebilmek idi. ben bunun
harika bir paradigma kaymasý olduðunu düþünüyorum. Ama, o zaman neden
bugün hâlâ yaratýcý yazým kurslarýnda
öðrencilere öðrettiðimiz ilk þey þu
oluyor: Bildiðiniz þeyi yazýn. Belki de
bu baþlamak için doðru bir yol deðildir.
Yaratýcý edebiyatta illâ da bildiðimiz
þeyi ya da olduðumuz þeyi yazmamýz
gerekmiyor. Gençlere ve kendimize,
kalplerimizi geniþletmeyi, hissettiklerimizi yazmayý öðretmemiz gerekiyor.
Kendi küçük kültürel gettomuzdan
dýþarýya çýkmalý ve gidip bir sonrakini
ziyaret etmeliyiz ve bir sonrakini...
Sonuçta, hikâyeler dönen semazenler
gibiler, çember ötesi çemberler çizerler.
Kimlik politikalarýný aþarak tüm insanlýðý birleþtirirler. Ve bu da iyi haber. Eski bir Sufi þiiri ile bitirmek istiyorum:
"Gelin tanýþ olalým, iþi kolay kýlalým,
Sevelim sevilelim Dünyaya kimse
kalmaz."
Teþekkür ederim.
SEVGÝ DÜNYASI
40
Hýzlý Þerit Sistemleri
Kryon Celsesi,
Medyum: Lee Carroll, Çeviren: Necati Tarýman
14 Haziran 2014 Shasta Daðý, Kaliforniya
S
elâmlar sevgili varlýklar, ben
Manyetik Hizmetten Kryon.
Celse adý verilen süreç sýrasýnda partnerim kenara çekilmektedir ve
epifiz kapýsý denilen yerden gerçek
zamanlý olarak saf sezgi akýmý geçip
gelmektedir. Bu akým sizin medyum
kanalý ile celse yapmak adý verdiðiniz
yöntem kullanýlarak teslim edilmektedir ve bu süreç sýrasýnda partnerimin
filtrelerinin de kenara çekilmiþ olmasý
önem taþýmaktadýr.
Bunlar doðruluk filtreleri, yargýlama
filtreleri ve tecrübeler tarafýndan oluþturulmuþ filtrelerdir ve böyle bir mesajýn içeriðini þu veya bu yönde etkileyebilirler. Partnerim son 25 yýldan
beri bunun alýþtýrmasýný yapmaktadýr
ve bu süre içinde kiþisel düþüncelerinin
artýk bu bilgilerin aktarýmýnda herhangi
bir rol oynamamasýný saðlamayý öðrenmiþtir. Baþka bir deyiþle, partnerim
kendi insani özelliklerini bir kenara
koymakta ve mesajlarýn deðiþikliðe
uðramadan ve saf halleriyle akýp
gelmesine izin vermektedir. Bu toplantýya katýlanlar arasýnda bunu ayýrt edebilenler ve mesajýn gerçeði yansýttýðýný
bilenler vardýr. Böyle bir yerde aradaki
farký anlayabilecek ve partnerim
aracýlýðý ile aktarýlan gerçekteki
dürüstlüðü ve mesajýn saflýðýný hissedebilecek durumda olan ýþýk iþçilerinin
olmasý, bizim güvencemizi oluþturmaktadýr. Ýþte onlar burada gerçekleþtiril-
SEVGÝ DÜNYASI
mekte olan kutlama etkinliði dolayýsý
ile ortaya çýkan neþeden baþka bir gündem maddesi olmadýðýný anlýyor ve
biliyorlar.
Bu sabahki celsede size önceden
belirlenmiþ bir kader olmadýðýný
söylemiþtim. Size insanýn her türlü
seçimi kendi baþýna yapabildiðini
söylemiþtik ve bilimsel araþtýrmalar ve
dünyada ortaya çýkan olaylar ile ilgili
olarak gün boyunca yapýlan sunumlarda tam da bu olgu yansýtýlmýþtýr. Acaba
insanlarýn ta eski zamanlardan beri
devam edip gelen o fethetme ve
nesiller ve nesiller boyu süren nefret
paradigmasýndan çýkmak ve insan tabiatýnda derinlemesine bir deðiþiklik yapmak bakýmýndan seçim hakkýna sahip
olduðu doðru olabilir mi? Varsayýlan,
vaat edilen, doðru olmasý ümit edilen
hep bu olmuþtur ve bugün gerçekleþtirilen etkinliklerde medyumlardan deðil
de, bilim insanlarýndan duyduklarýnýz
bu yöne iþaret etmektedir. Acaba
bedeniniz sizin böylesine görünmez
güçleri kullanýlabilir hale getirmenizi
bekliyor olabilir mi? Siz buna inanýyor
musunuz? Bu soruyu ilk kez sormuyoruz. Þimdi bu konuyu biraz
geniþleterek anlatmak istiyorum.
Geçtiðimiz üç hafta boyunca sizlere
aydýnlýða götüren hýzlý þerit adýný
verdiðim bir yardým sistemi hakkýnda
bazý bilgiler verdim. Bu sistem bugün
size insan alaný içinde var olan potansiyeller ve imkânlar ile ilgili olarak
öðretilmiþ olan þeylerin çizgisini takip
etmektedir. Bunlardan bazýlarýný daha
41
önceden de duymuþ olabilirsiniz ama
bunlarýn hepsini doðrudan duymanýzý
saðlamak için þimdi ben bunlarý daðýn
gölgesi içinde (Shasta Daðý) bir paket
olarak biraraya getirip anlatmak istiyorum.
Kýsa ve öz olarak söylemek
gerekirse, sevgili varlýklar size, sizin
kullanýmýnýza sunulmuþ ve emrinize
âmade olan yeni bir yardým sisteminin
dört özelliðini anlatacaðým. 2012 yýlýnda çok önemli bir iþaret noktasýný geçtiniz ve þu anda kelimenin tam anlamý
ile sizin becerdiðiniz ama baþka gezegenlerde yaþayan baþka uygarlýklarýn
aþmayý baþaramadýðý karar noktalarýnýn
ilk birkaç yýlý içinde bulunuyorsunuz.
Siz bunu dikkatle inceliyorsunuz ve þu
anda da ona bakýyorsunuz yaþlý ruhlar.
Size potansiyeller kartopunun yuvarlanmaya baþladýðýný söylemiþtik ve
durum gerçekten de öyledir. Bu dünyadaki daha yüksek bilinç kartopudur.
Biz bu potansiyellere size kýyasla daha
geniþ bir perspektiften bakabiliyoruz.
Resim sizin her birinizin bireysel olarak görebileceðinizden çok daha
büyüktür ve ileride olabilecek olanlarla
ilgili kehanetlere temel teþkil etmektedir.
Size hýzlý þerit sistemini sunuyorum.
Ýnancýnýzýn bugün þimdiye dek herhangi bir zamanda olduðundan daha güçlü
olmasý acaba mümkün olabilir mi?
Sizin akýl adýný verdiðiniz þey tarafýndan yaratýlan bu görünmez gücün sizin
etrafýnýzda muazzam büyüklükte olaylarý tetiklemesi ve bu arada çevrenizi,
42
bedeninizi ve baþka birçok þeyi
deðiþtirmesi mümkün mü? Þimdi bazý
çeliþkili þeyler için hazýrlýklý olun ama
çeliþkiler zaten hiç ortadan kalkmadý
ki. Þimdiye dek bildiðinizi sandýðýnýz
her þeyi unutmanýzý ve dinlemenizi
istiyorum. Ýlk önce içsellik hakkýnda
konuþacaðýz.
Ýçsellik
Ýçsellik sezgisel düþünce temeline
dayalý olan akýllý beden sistemidir. Ýçsel
beden zekasý beyin snapslarýndan kaynaklanmaz ama bunu zaten daha önceden de söylemiþtik. Bu konuyu birçok
celsede iþlemiþtik ve isterseniz o
celseleri gözden geçirebilirsiniz. Ýnsan
beyni yaptýðý iþte çok iyidir. Beyin bilgileri depolayan ve gerek duyulup
uyarýldýðýnda yaþamý sürdürme amaçlý
olarak bu bilgileri çekip çýkaran ve size
sunan iþinin üstadý bir kimyasal bilgisayardýr. Beyin eskiden baþýnýzdan
geçen veya bildiðiniz þeyler ile ilgili
veriler temeline dayalý olarak bundan
sonra ne yapmanýz gerektiðine karar
vermek için size yardýmcý olur. Bu
sezgi deðil, hesaplamadýr.
Sezgisel düþünce aslýnda snapslarla
baðlantýlý beyin iþlevi gibi his bile
yaratmaz. Sezgiler o kadar hýzlý gelip
yine giderler ki, bir þeyin gelip
gelmediði konusunda bile emin olamazsýnýz. Sadece bu bile size bir þeyler
anlatýyor olmalýdýr, yani baþka türlü bir
iletiþimin varlýðýný, bunun beyinsel
düþünceden tümüyle farklý olduðunu ve
bizim deyimimizle epifiz kapýsýndan
SEVGÝ DÜNYASI
geçip geldiðini size söylüyor olmalýdýr.
Ýþin içinde çok daha fazla þey var ama
þimdilik bunu hücresel zekâ olarak
etiketlendireceðiz ve bu da bedenin
içsellik sistemidir.
Ýnsan algýlamasýnda içsellik kendisini
giderek daha fazla göstermeye baþlamaktadýr. Bu aslýnda sizin için bir hýzlý
þerit oluþturmakta ve daha iyi sezgisel
düþünce yaratmaktadýr. Ýçsellik þu aþamada sizin açýnýzdan þimdiye dek
olduðundan çok daha verimli bir kaynak olmaya baþlayan bir þeyden yararlanmaktadýr ve bu da insanýn Akaþik
kayýtlarýdýr. Bunu daha önce
söylemiþtik. Ýnsanlar zaman içinde bir
önceki ve ondan önceki ve daha önceki
yaþamlarýný (geçmiþ yaþamlarýný) hatýrlamaya baþlayacaklardýr. Her doðumdan sonra her þeye sýfýrdan baþlamak
zorunda kalmamak acaba mümkün olabilir mi? Baþka memeliler sýfýrdan
baþlamak zorunda kalmýyorlar ama
sizlerde durum böyle. Acaba uyanýp
daha çabuk öðrenmenize yol açacak
olan bazý þeyleri hatýrlamanýz mümkün
olabilir mi? Dünyada yüzyýllar boyunca yaþarken geliþtirmiþ ve kendinize
mal etmiþ olduðunuz bilgeliði hatýrlamanýn mümkün olmasý sizce de makul
deðil mi?
Þimdi dünyaya enkarne olmanýzdan
hemen sonra sizin uyanmanýza
yol açan ve böylece daha önceki
yaþam(lar)da yapmýþ olduðunuz hatalarý yeniden yapmanýza engel olan bir
hýzlý þerit sistemini hayal edin. Bunu
bir hayal edin! Uyanmayý ve "Ýþte
SEVGÝ DÜNYASI
yeniden buradayým. Gerçekten de daha
önce yaþadýðým ve þimdi yeniden
geldiðim doðru." dediðinizi hayal edin.
Ýçsellik bedeninizin geçmiþ inanç bilgeliðini dinleyen parçasýdýr. Ýçsellik
akaþtan yararlanýr ve size ihtiyacýnýz
olan bilgileri vermeye baþlar çünkü
sizin buna ve þimdi kendini göstermekte olan yaþlý ruhun bilincine
inandýðýnýzý bilir. Bu yeni algýlara
götüren ve temel yaþam yapýnýzda
deðiþikliðe yol açan yeni bir hýzlý þerit
sistemidir. Bu yukarýda andýðýmýz dört
sistemden birisidir.
Epifiz
Ýkinci sistem ruhsal epifiz sistemidir
ve bu da perdenin diðer tarafý ile olan
iletiþimi temsil etmektedir. Epifiz sizin
yüksek benliðinize açýlan kapýdýr ve
sizinle konuþmak için sezgiyi - içselliði
- kullanýr. Epifiz sizin temas halinde
olduðunuzu anlamanýza yardýmcý olur.
Þimdi bir dakikalýðýna beni dinleyin:
Aranýzdan kaçýnýz temas halinde
olduðunu biliyor? Genellikle bu soruya
cevap, "Bazen Ruh ile temas halinde
olduðumu hissediyorum ama bazen de
hiç böyle bir þey hissetmiyorum. Bazen
tatsýz bir ruh halindeyken pek o kadar
temas halinde olduðum hissi uyanmýyor." þeklindedir. Sürekli olarak yani
7/24 baðlantýlý ve iletiþim içinde olmak
ister miydiniz? Eðer bunu baþarabilirseniz, ruh haliniz kötü olduðunda
beyninizin olayý devralmasý ve
kalbinizin belirsizlikler ve korku
içinde deli gibi çarpmasý yerine
düþüncelerinizin tutarlý olmasý ve
43
iletiþim kanallarýnýn sonuna kadar açýk
olmasý mümkün olabilir. Üstatlarýn
stres ile nasýl baþ ettiklerini düþünüyorsunuz? Böyle durumlarýn ayný þekilde
üstesinden gelmeyi ister misiniz? Size
anlatmak istediðim husus DNA'nýzýn
daha iyi çalýþmasýný ve bu süreç içinde
size daha fazla istikrar saðlamaya hazýr
olan ve epifizle birlikte çalýþan bir hýzlý
þerit sisteminin var olduðudur. Buna
kendi kendini dengeleme faktörü adýný
vereceðiz. Koþullar nasýl olursa olsun,
insan böyle durumlarda anýnda kendisini dengeleyebilecek, durumu analiz
edebilecek ve saða sola sapma olmaksýzýn þeritte kalabilecektir. Bu
geliþimdir. Bu ruhsal bir sistemdir
sevgili varlýklar çünkü Tanrý adý verilen
görünmez güç sizin inancýnýzý görür ve
bu temele dayalý olarak deðiþiklikler
yapmaya baþlar. Bu size günün temasý
gibi görünüyor mu? Bu tabiatýn her bir
parçasýnda mevcuttur. Bu da iki numaralý özellikti.
Galakside Baþka Hayat
Bundan sonra iþler sizin açýnýzdan
iyice tuhaflaþmaya baþlayabilir. Dile
getireceðim fikirler tartýþmalý ve ihtilaflýdýr ve bu nedenle ortaðýmýn yavaþ
gitmesini istiyorum. Burada korku
olmamasý için bunlarýn size doðru,
kesin ve özenli olarak sunulmasýný
istiyorum.
Eðer Galaksinin diðer taraflarýna
gidebilseydiniz ve sizin gezegeninizde
yaþamýn baþlamasýndan milyonlarca yýl
öncesinden itibaren evrende var olan
44
zeki yaþam formlarýnýn bazýlarý ile
temas kurabilseydiniz, üzerinde düþünmeniz gereken farklý konseptler ile
uðraþmak durumunda kalýrdýnýz. Farklý
güneþ sistemlerindeki farklý gezegenlerde yaþayan zeki varlýklarýn uygarlýklarýnda zaman nasýl ölçülür? Sizin
zaman ölçme sisteminiz Güneþinize
baðlýdýr ve zaman ölçüsü olarak yýlý
kullanýrsýnýz. Ancak, bu farklý güneþ
sistemlerindeki gezegenler için geçerli
olmayacaktýr. Herkes için anlamlý olabilecek bir referans sistemi yaratabilmek için herkes için ortak olan bir
ölçü, herkesin paylaþtýðý bir deðer kullanabilmesidir ve gerçekten de böyle
bir deðer vardýr.
Tüm yýldýzlar ve güneþ sistemleri
Galaksinin merkezi etrafýnda dönerler
ve bu dönüþ sýrasýnda galaksi içindeki
konumlarý ne olursa olsun ayný hýzla
hareket ederler. Bu Galaksinin tamamý
için geçerli olan bir standarttýr. Tüm
yýldýzlar ayný hýzda hareket ettikleri
için bu galakside herkesin anlayabileceði ve üzerinde mutabakat saðlayabileceði bir zaman ölçüsü olarak kullanýlabilir. Bir yýldýz sistemi baþka bir
yýldýz sistemi ile temasa geçtiðinde,
kozmik yýl ölçüsünü kullanabilirler.
Ancak yýl terimi onlarýn terminolojisinde yer almadýðýna göre, onlarýn bu
ölçüye dönüþ (rev - revolution) demesi
makul olacaktýr. Bir dönüþ merkezin
etrafýnda bir tam dönüþ anlamýna gelecektir. Sizin Güneþ sisteminizin içinde
bulunduðunuz spiral Galaksinizin
merkezi etrafýnda bir tam dönüþ
gerçekleþtirmesi için gereken zaman
SEVGÝ DÜNYASI
sabittir. Galaksideki tüm güneþ sistemleri için bu ortak bir deðerdir. Sizce
insanlýk þimdiye dek kaç dönüþ gördü
dersiniz sevgili varlýklar? Ýnsanlýk
þimdiye dek tek bir dönüþü bile
göremedi. Merkezin etrafýnda bir dönüþ
(rev) yaklaþýk olarak 230 milyon dünya
yýlý sürmektedir.
Size bunu belirli bir nedenden dolayý
anlattým. Bunun anlamý dünyada
yaþayan insanlar olarak sizlerin uzayýn
bazý bölümlerinde þimdiye dek hiç
bulunmamýþ olmanýzdýr. Merkezin
etrafýnda henüz bir tam dönüþ gerçekleþtirmemiþ olduðunuz için Güneþ sisteminizin dönüþ sýrasýnda kat edeceði
yolun tamamý sizin açýnýzdan
"keþfedilmemiþtir" ve uzayýn bu
bölgelerinde geçerli olan bazý özellikler
bu baðlamda size yabancýdýr. Ya size
þu anda çok özel bir bölgeye girmek
üzere olduðunuzu ve bundan sonra
deneyimleyeceðiniz þeylerin önceden
düzenlenmiþ olduðunu söylersem ne
dersiniz? Burada kaderin önceden
belirlenmiþ olmasý söz konusu deðildir
ama insan ýrký olarak bu noktaya
gelmeyi baþarmanýz durumunda bu
potansiyel hazýr olarak bekliyordu.
Zamanlamasý uygun ve mükemmeldir
ve þimdi size sunulmaktadýr.
Sizin tüm Güneþ sisteminizin þimdi
içine girmekte olduðu "yeni" uzay
alanýnda farklý bir fizik geçerlidir ve
buradaki farklý durumu bilim insanlarý
yeni bir radyasyon çeþidi olarak nitelemektedirler. Güneþ sisteminiz þu anda
bunun içine girmektedir (Buradaki
SEVGÝ DÜNYASI
durum sizlerin çaðlardan beri sizinle
birlikte olan bir "bulut" dýþýna çýkýyor
olmanýzdýr ve bundan böyle yaþamý o
"bulut" olmaksýzýn deneyimleyeceksiniz).
Bununla ilgili ilk duygu veya tepki
korku olabilir çünkü bu radyasyon ilk
önce helyosfer (Güneþin manyetik
alaný) ile temas edecektir. Güneþin
helyosferi dünyanýn manyetik alaný ile
kesiþmektedir. Dünyanýzýn manyetik
alaný sizler açýsýndan birkaç iþlev yerine getirmektedir. Manyetik alan
güneþinizden kaynaklanan ve sizlere
zarar verebilecek olan bazý radyasyon
çeþitlerini filtrelemektedir ama buna ek
olarak sizin DNA'nýz ile iletiþim
sürecini desteklemekte ve helyosferin
bazý kuantum veçhelerini toplu
DNA'nýzdaki alan aracýlýðý ile doðrudan insan bedenine aktarmaktadýr.
25 yýl önce size manyetik alanýn
dünyadaki yaþamýn sürmesi için gerekli
olduðunu söylemiþtik ve artýk bu bilimsel bir gerçek olarak ortaya çýkmaktadýr. DNA molekülü kuantum bir
parçacýk deðildir sevgili varlýklar ama
kuantum özelliklere sahiptir (Kuantum
alanda elektronlarýn dönüþünü etkileyen bir alan vardýr). Bu bilimsel gerçek
size bu çok özel sistem içinde nelerin
saklý olabileceðine dair biraz daha fazla
bilgi veriyor olabilir. Bedeninizde
bizim deyimimizle bir dolaþýk DNA
alaný vardýr ve buradaki trilyonlarca
DNA molekülü her þeyi ayný anda
bilmektedir. Bu alana "Merkabah" adý
verilmektedir.
45
Güneþ sisteminizin þu anda yaklaþmakta olduðu yeni radyasyon aslýnda
sizin DNA'nýzý geliþtirmek üzere tasarýmlanmýþtýr. Gündönümünün devinimini geçmeniz þartýna baðlý olarak bu
insan uygarlýðý tarafýndan kullanýlabilecek bir hýzlý þerit sistemidir. Tüm
kadim halklar bu sistemden söz
etmiþlerdir ve hattâ sizin kendi dinsel
doktrininizde buna "zor zaman" veya
"zamanýn sonu" olarak atýf vardýr. Tüm
bunlar bir amaca yöneliktir ve sonuç
itibarýyla savaþýn olmadýðý bir dünyada
daha hýzlý geliþmeyi saðlayacaktýr. Bu
sayede yeni icatlar yapýlacak ve þu
anda 3B'de uðraþmakta olduðunuz ve
çözüm bulamadýðýnýz birçok sorun
çözüme kavuþturulacaktýr. Bu da
üçüncü özellikti. Bundan korkmayýn
sevgili varlýklar. Bazý bilim insanlarý
bunun ne olduðunu anlayacaklar ama
bazýlarý ise anlamadýklarý için alarm
çanlarýný çalacaklardýr. Gördüðünüzde
bunun ayýrýmýný yapabilmenizi ve burada size anlattýklarýmýzý hatýrlamanýzý
istiyorum. Korku sizin görkeminizi
iþlevsiz hale getirecektir.
Dað
Son özellik hemen yanýnýzdaki daðýn
oynadýðý roldür (Shasta Daðýna atýf
yapýlýyor). DNA'nýzýn buradan olmamasý acaba mümkün müdür? Eðer
DNA buradan deðilse, o zaman nereden geldi? Yaklaþýk 200.000 yýl
öncesinden baþlamak üzere DNA'nýzda
deðiþiklikler yapýlmýþ olduðu ve bunun
sizin ruhsal yaratýlýþ hikâyenizin
temelini oluþturduðu Kryon tarafýndan
46
tekrar tekrar dile getirilmiþ olan bir
konudur. Size bunun Pleiadesliler
tarafýndan ruhsal niyetle yapýlmýþ
olduðunu, beklenmekte olduðunu ve
tam zamanýnda geldiðini ve dünyanýn
tasarýmýný yansýttýðýný söylemiþtik. Bu
Büyük Merkezi Kaynaktan gelmektedir
ve sevgiyle yapýlmaktadýr.
Sizin tohum ebeveynleriniz olan Yedi
Kýzkardeþ takýmyýldýzýndan gelenler bir
uyanma ve hýzlý þeritte hareket sistemi
saðladýlar. Onlar dünyanýn her tarafýna
yayýlmýþ olarak 12 çift halinde 24 adet
zaman kapsülü yerleþtirdiler. Shasta
Daðý da bu çiftlerden birinin tekidir. Bu
zaman kapsülleri geçmiþ dönemlerde
ileride o dönem hakkýnda bilgi saðlamasý için gizlenmiþ olan þeyler
olmayýp aslýnda doðru zamanda açýlacak ve bilgelik saðlayacak olan zaman
kapýlarýdýr. Bu kapsüllerin açýlmasýnýn
zamanlamasý saate deðil insan inancý
ile ruhsal geliþmenin durumuna
baðlýdýr sevgili varlýklar.
Bu size bir tema gibi görünüyor mu?
Bu size 25 yýldan beri söylediðimiz
þeydir. Bununla ne yapacaksýnýz?
Zamanlamasý þimdidir ve artýk yaþlý
ruhlarýn uyanmalarýnýn, görünmez
inanç alanýný gerçekleþtirmenin ve
sezgisel iletiþimi kullanarak akaþtan
bilgi almalarýnýn zamaný gelmiþtir.
Bundan böyle size þimdiye dek söylenenden çok daha büyük olduðunuzu
anlamaya baþlayacaksýnýz. Sizler kirli
doðmadýnýz ve tam tersine muhteþem
olarak doðdunuz. Sizler ayrýca çevre
koþullarýnýn kurbanlarý da deðilsiniz.
SEVGÝ DÜNYASI
Yaþam teknesinin dümeninde duruyorsunuz ve onun için de o dümeni kullanarak o tekneyi istediðiniz yere yönlendirebilirsiniz. Bu sizin için gerçek
anlamda yeni bir enerjidir.
Bu birleþik haliyle zaman kapsüllerinin açýlýþýný gerçekleþtirip hýzlandýracak olan inançtýr. Zaman kapsülleri açýldýðýnda ve zamanýn doðru
olmasý halinde, onlar size fiziðin eksik
yasalarýný, size sýnýrsýz ölçüde su ve
enerji saðlayacak olan icatlarý ve kuantum mercekleri vereceklerdir. Kuantum
mercekler cryo-plazmatik bir süreç kullanacaklardýr ve bunu nihai olarak
öðrendiðinizde ve minyatür hale
getirdiðinizde (size daha önce de
söylemiþ olduðum gibi), bilimin tespit
edeceði ilk þey insanýn etrafýnda bulunan bir kuantum alanýn varlýðý olacaktýr. Ýnsan Merkabahý görünür hale gelecek ve ifþa edilecektir. Bu mercekler
bundan sonra hayvanlarda, kayalarda
ve aðaçlarda kullanýlacak ve hava da
dahil olmak üzere her þeyde ve her
yerde kuantum yaþam görülecektir.
Yeni bir yaþam konsepti ortaya çýkacaktýr ve bilim bu nedenle biyolojinin
tüm kurallarýný yeniden yazmak durumunda kalacaktýr. Böylece bilgi
baðlamýnda yeni bir köþeyi
döneceksiniz, asla küçümsenmemesi
gereken yeni bir sayfa açacaksýnýz ve
bu sayede sizin þu anda olduðundan
onyýllarca daha uzun süre yaþamanýzý
ve bu süreyi saðlýklý olarak geçirmenizi
saðlayacak bilimsel geliþmeler hýzlý
þeritte gerçekleþtirilecektir. Yavaþça üç
boyuttan çýkýp daha yüksek bilinç ve
SEVGÝ DÜNYASI
farkýndalýk durumuna geçeceksiniz ve
bu farkýndalýk sayesinde pek çok sorun
çözüme kavuþturulacaktýr.
Dað çaðlardan beri gizemli olarak
kabul edilmiþtir ve hattâ burada
yaþamýþ olan kadim insanlar bile bunu
hissetmiþlerdir. Zaten siz de bu yüzden
burada olmak istiyorsunuz deðil mi?
Dað konuþmaktadýr ve burada bu
zamanýn gelmesini beklemiþ olanlardan
kaynaklanan enerji vardýr. Bu sizin için
bir hýzlý þerit sistemidir.
Önümüzde dönemde gelecek olanlar
yeni âlet veya teknolojilerin ortaya çýkmasýný saðlayacak olan icatlar ile sýnýrlý
olmayacaktýr çünkü olay bundan çok
daha büyüktür. Gerçekten de, saðlýklý
yiyeceklerin, temiz su ve enerjinin
sýnýrsýz olarak artmasýný temin edecek
olan teknoloji gelmektedir ama gelecekte asýl ortaya çýkacak olan þey sizin
DNA'nýz içine giderek onu geniþletecek ve böylece kendiniz ile ilgili yeni
bir farkýndalýk kazanmanýzý saðlayacak
olan bir anlayýþ olacaktýr. Ýnsanlar
47
böylece kutunun dýþýnda düþünmeye
baþlayabilecekler, birbiri ardýna dünyanýn sorunlarýna çözüm bulabilecekler, yaþamý sürdürme ve fetih modundan çýkmaya baþlayabilecekler ve diðer
insanlara bakýþlarý deðiþme yoluna
girecektir. Bu gecenin mesajý budur.
Özet
Sizlerin bu anlattýklarýmý anlamanýzý
istiyorum sevgili varlýklar. Bunlar
kulaða ne kadar tuhaf veya garip
gelirse gelsin, hepsine inanmanýzý istiyorum. Burada gerçekten bir sistem
vardýr. Sizler farkýndalýðý ve hücresel
yapýsý olan bir biyolojik sistemden
fazlasýnýz. Sistemin tamamýnda sizin
tuhaf ve garip olduðunu düþündüðünüz
þeyler yer alýyor olabilir ama bu da
zaten geliþmiþ düþüncenin bir parçasýný
oluþturur. Geliþmiþlik görünmeyen ve
hattâ çok þaþýrtýcý þeylerin dikkate ve
göz önüne alýnmasýný gerektirir.
Bir müddet önce normalin yer
deðiþtirmiþ, deðiþmiþ olmasý
nedeniyle hiçbir þeyin eski
normal haline geri dönmeyeceðini ifade etmiþtim. Týp bilimi ilk kez mikrop kavramý
ile tanýþtýðýnda ne düþünmüþ
ve nasýl tepki vermiþti sizce?
Þöyle bir düþünün. Gözle
görülemeyecek kadar küçük
olmalarýna raðmen insanlarý
öldüren yaratýklar! Ne kadar
hoþ ve ezoterik deðil mi?
Hattâ komik bile! O zamanýn
SEVGÝ DÜNYASI
48
bilim insanlarý buna güldüler ve saçma
sapan kurgu dediler. Ancak, bir süre
sonra mikroskoplarýn geliþtirilmesi ile
birlikte olay doðrulandý ve günümüzde
bu artýk halka mal olmuþ bir bilgidir.
Size bu baðlamda yardým getirmek ve
destek saðlamak amaçlý hayýrsever sistemin parçasý olan görünmeyen þeyler
olduðunu söylüyorum ama bunlarý
devreye sokma kavramý inancýn bilincidir. Nasýl bir zamanlarýn "saçma
sapan kurgusu" olan mikroplar daha
sonra herkes tarafýndan bilinen gerçek
haline geldiyse, þimdi bazýlarýnýn
saçma sapan kurgu olarak gördükleri
bu þeyler de bundan sonra ortaya çýkacak olan gerçekler ile doðrulanacaktýr.
Bunlar için benim söylediklerime
inanmanýz gerekmez. Söylediklerimi
hangi yolla yapabiliyorsanýz o yolla
doðrulamanýzý ve bunu da hazýr
olduðunuz zaman yapmanýzý istiyorum.
Gezegende farký yaratacak olan toplu
inanç deðil, sizlerin bireysel
inançlarýnýzdýr. Gezegenin her tarafýnda
ayný sizler gibi olan ve þu aþamada
uyanmakta ve böylesine "farkýndalýk"
kararlarý vermekte olan milyonlarca
insan var. Bu hiçbir merkezi kontrola,
doktrine, peygambere ve ibadet ve
tapýnma kuralarýna sahip olmayan bir
topluluktur. Ýþte bu Yeni Ýnsandýr ve
yeni insan sezgisel olarak içinde bulunan þamanýn farkýndadadýr.
Giderek daha fazla sayýda insan
kendi bilinçlerine ve içselliklerine,
"Bana söylenmiþ olandan fazlasý var
mý?" sorusunu yöneltmekte ve arkasýndan da bir ses gelmesi için deðil de,
içsellikten kaynaklanan sezgisel bilginin gelmesi için beklemeye baþlamaktadýrlar. Daha sonra doðrulama
olarak algýlanmasý gereken ürpertiler
gelmeye baþlayýnca yola devam etmektedirler. Sizinle keþfetmeye baþlayacaðýnýz hücresel yapýnýz arasýnda
büyük çapta iletiþim vardýr. Ýçsellik
bunu da saðlayacaktýr. Ýçselliðiniz
size ne zaman saða, ne zaman sola
dönmeniz gerektiðini, neyin gerçek
olduðunu ve neyin gerçek olmadýðýný
söyleyecektir. Ýçselliðiniz karþýnýzda bir
sandalyede oturup size perdenin diðer
tarafýndan gelen bilgileri aktaran
adamýn mesajýnýn gerçekliðini de
doðrulayacaktýr.
Büyük yaratýcý kaynaktan gelen enerji her bir insanýn içindedir ve hepsinde
aynýdýr. Buna bazýlarý Ruh ve bazýlarý
da Tanrý demektedir. Dünyanýn
genelinde monoteist inanç hakimdir ve
tek Tanrý fikri geçerlidir. Artýk bunlarýn
hepsinin tek bir kaynaktan geldiðini, bu
kaynaðýn insanýn içinde, çok güzel ve
herkese ait olduðunu anlamanýn zamaný
gelmiþtir. Farklýlýklarý düzene koymanýn ve ileriye doðru gitmenin de
zamaný gelmiþtir.
Ben insanlýða tutkun olan Kryon'um.
Bu akþam içinde sizin tanrýsallýðýnýzýn
tohumlarýný barýndýran daðýn gölgesi
altýnda sizlere doðrularý ve gerçekleri
ifade ettim.
Ve öyledir.
KRYON
“Lütfen Yeni Yýlda
Aboneliðinizi
Yenilemeyi
Unutmayýnýz!..”
Deðerli
Okuyucularýmýz
Sevgi Dünyasý Dergimiz
Haziran 2007 tarihinden
baþlamak üzere yalnýzca
abonelerimize ulaþmaktadýr.
Bizlerle olmaya devam etmek istiyorsanýz,
Haberleþme Adresi: [email protected]
En içten sevgilerimizle
Sevgi Dünyasý
Adý, Soyadý:
Adres:
Posta Kodu:
Ýlçe:
Ýl:
Tel:
2014 yýlý için tek
Abone ücreti:
.....................................................
.....................................................
.....................................................
.....................................................
.....................................................
.....................................................
dergi fiyatý:
7.00 TL
Yurt içi
80 TL
Yurt dýþý
100 TL
Posta Çeki No: 10214085
(Sevgi Yayýnlarý)
Ýþ Bankasý IBAN: TR77 0006 4000 0011 0180 6837 24