Söyleşi 4`DE Konu ile ilgili Postnişin Veliyettin

Transkript

Söyleşi 4`DE Konu ile ilgili Postnişin Veliyettin
Sulucakarahöyük/HACIBEKTAÞ
Cuma Onur ÞAHÝN
Mülki Ýdare Amirleri Atama
Kararnamesi onaylandý. Hacýbektaþ
Kaymakamý Mustafa Eldivan Balýkesir
Havran Kaymakamý olurken, Hacýbektaþ
Kaymakamlýðýna Elazýð Vali Yardýmcýsý
Bedrettin Özmen atandý.
Hacýbektaþ Kaymakamlýðý süresince
baþarýlý çalýþma yapan Mustafa Eldivan’ýn
24 Yataklý Hacýbektaþ Hastanesi yapýmý
için gösterdiði çabayý unutmayacaðýz.
Mustafa Eldivan’ýn bazý hizmetlerini
sayacak olursak; Hacýbektaþ çevresi
aðaçlandýrma projesi kapsamýnda 40.000
çam fidaný dikimi, bakýmý ve koruma
altýna alýnmasý çalýþmalarý sonucu daha
yeþil Hacýbektaþ kýsa zamanda
kavuþmamýzý saðlamasý, Hacýbektaþ
Hükümet Konaðýna Özürlü Asansörü
yaptýrýlmasýndaki idari desteði, ayrýca
Hükümet Konaðýnýn bahçe düzenlemesi
çimlendirilme çalýþmalarýný yaptýrmasý,
sosyal yardým programý çerçevesinde çok
sayýda bakýma muhtaç, kimsesiz yaþlý ve
özürlü vatandaþlarýmýza sahip çýkýlmasý
ve köylerde yaþayan yardýma muhtaç
insanlara devletin yardým elini hep
yanlarýnda hissettirmesi gibi çok sayýda
deðerli çalýþmalar yapmýþtýr.
Unutmayacaðýz.
Hacý Bektaþ Veli Felsefesinde çok
sayýda kültürel etkinliðe destek ve Hacý
Bektaþ Veli Dergahý restorasyonu ve yeni
bölümlerin açýlmasý konusundaki
çalýþmalarý sonuna kadar takibi takdire
þayandýr. Teþekkür ediyoruz. Mustafa
Eldivan’a yeni görevinde baþarýlar
diliyoruz.
2005 yýlýnda Nevþehir-Acýgöl Ýlçesi
Kaymakamý, 2006 yýlýnda da ErzurumUzundere Ýlçesi Kaymakamý olarak görev
yapan Bedrettin Özmen, 2008 yýlýndan
itibaren Elazýð Vali Yardýmcýsý olarak
görev yapmakta iken Hacýbektaþ
Kaymakamlýðýna atandý. Bedrettin
Özmen’e hoþ geldin diyoruz.
Söyleþi 4’DE
Türkiye’nin kararýnýn NATO’nun Avrupa topraklarýný, nüfusunu
ve silahlý kuvvetlerini yükselen balistik füze tehdidine karþý güven
altýna alma yeteneðine önemli katký yapacaðýný ifade eden
Rasmussen, “Bu, Ýttifak’ýn topyekun savunma sistemine ciddi
destek anlamýna gelmektedir” dedi.
ÝRAN SESSÝZ
New York Times gazetesi, ABD tarafýndan NATO’ya tahsis
edilen erken uyarý radarýnýn Türkiye’de konuþlandýrýlmasýnýn
Ýran’ýn füzelerini körleþtirdiði gibi göründüðünü belirterek, bu
kararýn Amerikan ordu yetkililerini memnun ettiðini ancak Ýran
tarafýndan çarpýcý bir sessizlikle karþýlandýðýna dikkat çekti.
7’DE
2’DE
8’DE
Devrimci 78’liler Federasyonu
Daraðacýný çalmak için kararlý
Devrimci 78’liler Federasyonu,
Adalet Bakanlýðý’nca mülkiyetiyle
birlikte Altýndað Belediyesine
devredilen Ulucanlar Ceza ve
Tutukevinin, demirbaþ kayýtlarý
arasýnda bulunan daraðacý ve idam
sehpasýný çalma konusunda kararlý
olduklarýný açýkladý. ‘Devletin zimmetli
malý olan daraðacý ve idam sehpasýný
çalmak’ yasalara göre suçtur uyarýsýna
aldýrmayan 78’liler, “biz bu suçtan
Türkiye'nin peribacalarý ile ünlü turizm
merkezlerinden Kapadokya'da düzenlenen at turlarýna
turistlerin ilgisi her geçen gün artýyor.
3’DE
SEMÝH GÜMÜÞ
Eleþtiriyi yalnýzca öteki yazýnsal
metinler üstüne yazýlan metinler
olarak görmek, onu edebiyatýn
dýþýna iter, bir düþünce metnine
yargýlanmaya hazýrýz” diyerek
ýsrarlarýný vurguluyorlar.
Devrimci 78’liler Federasyonu
tarafýndan “Kamuoyuna ve AKP’li
Ankara Altýndað Ýlçe Belediye Baþkaný
Veysel Tiryaki’ye” dönük açýklamada,
“Tiryaki’nin devrimcilerin kaný
üzerinden rant saðladýðý” ifadesine yer
veriliyor.
Ulucanlar cezaevinde bulunan
Daraðacý etkin güvenlik önlemleriyle
korunuyor.
7’DE
indirger. Kaçýnýlmaz bir durumdur
bu ve eleþtirinin edebiyatýn öteki
türleri gibi bir tür olduðu bugün
daha iyi anlaþýlýrken, bizim
edebiyatýmýzda belki geç kalýnmýþtýr.
Eski kuþaklar büyük çoðunluðuyla
eleþtiriyi öteki yaratýcý metinlerden
baðýmsýz bir tür gibi düþünmedi;
Akþit Göktürk gibi bir özgün
edebiyat düþünürü ya da Cemal
Süreya gibi nokta atýþlarýný derin
yapýya saplarken denemenin
dilinden yararlananlar ve az sayýda
kimi eleþtiri ...
Konu ile ilgili Postniþin Veliyettin Ulusoy'un
davet mektubu:
Alevi-Bektaþi toplumunun inanç temelinde
birliðini yeniden güçlendirmeye yönelik olarak
6’DA
sorunlarý ve çözüm önerilerinizi ...
Kuraklýk ve Açlýk
Doðu Afrika’da kuraklýk. Yýllardýr televizyon
ekranlarýndan bildiðimiz o koca gözlü çocuklar. Yirmi dokuz
bin çocuk. Beþ yaþýn altýnda. Can verdi. Birleþmiþ milletlerin
verilerine göre altýyüz kýrk bin çocuk kötü beslenmekte.
Diðer bir deðiþle beslenememekte. Ya da doðrudan
söyleyelim; altý yüz kýrk bin çocuk aç. Yedi buçuk milyonluk
nüfusun üç milyon iki yüz bininin hayatlarýnýn kurtulmasý
için hemen acilen yiyeceðe ihtiyaçlarý var. Tam bu durumda
memleket sýnýrlarý içinde çocuk katletmek olmadý
hapsetmekten çekinmeyen devletimiz ve dahi
“devletlü”larýmýzýn sapýr sapýr Somali’ye yardýma koþmalarý
içimi biraz ferahlatmalý deðil mi? En azýndan birkaç çocuk
birkaç gün daha direnecek güç toplayacak aðzýna giren üç
lokmayla. Kapanmak üzere olan o gözlerden biri ikisi
aralanacak tekrar. Ve daralan göðüslerde bir iki nefes olacak
gönderilenler.
Al Gülüm Ver Gülüm?
Yedi buçuk ton yiyecek, elli üç ton saðlýk malzemesi,
sekiz ambulans, beþ arazi aracý, bir adet fork lift, altý jenaratör,
beþ yüz çadýr, beþbin battaniye, sahra hastanesi ve toplanan
yüz elli milyon dolarlýk yardým. Fakat hayýr! Hiç biri teselli
etmiyor beni. Emine Haným’ýn tek taþý olsa mevzu bahis
olan sadece. Yahut densiz þarký ve danslarý “diva”larýmýzýn.
Gözümü kapayýp diþimi sýkacaðým. “Mevzu bahis olan
hayatta kalmasý ise” diyeceðim “çocuklarýn”. Ama oraya
“Türk’ün damgasýný vurmaya” niyetli zihniyet pek bir tanýdýk.
“Al yiyeceði ve yardýmý, þimdi dön arkaný damgayý
vuracaðým” diyor. Al gülüm ver gülüm. Afrika’ya yapýlacak
yatýrýmlarla gözü dönmüþ ve aðzý sulanmýþ bulunan
sermayedarlarýmýz, bir yüzyýl önce emperyalizmin sert
gücünü tatmýþ bulunan Somali’ye þimdi de “Türk’ün yumuþak
gücünü”-soft power tabir ettikleri- tattýrmak niyetindeler.
Alýn size “Afrika’ya açýlan kapý Somali”. Oradaki insanlarý
görüp, yatýrým düþünenlerin bu planlarýnýn detaylarý yazýlýp
çizildi gazetemiz sayfalarýnda. Daha da bir þey
yazmayacaðým.
Cömertliðin Böylesi
Ama daha da vahimi var benim gözümde. O da parasýný
buraya yatýran o yüce gönüllü o yardýmsever o kadirþinas
“Türk milleti.” O sokakta yürüyen insan. O bayram kutlayan.
O ramazan münasebeti ve oruç marifetiyle günahlarýndan
arýnan ve Somali’ye yardým ederek vicdanýný kurtarmýþ
bulunan. Filistin için gözyaþý döken. Sergiledi cömertliðini.
Sormadý hiç neden diye. Hâlbuki bu adaletsizlik bu zulüm,
dünyanýn büyük ve herkese yetebilen sofrasýný talan eden,
bazýlarýný bu sofradan söküp atan ve dünyayý mahveden bu
talan ve bu düzen sürdü onun yüzünden. Hâlbuki gerçek
cömertlik dövüþmeye cesaret etmekti karþýsýnda adaletsizliðin,
hayatýný sermekti diðerlerinin de yaþamasý uðruna elini dost
omzuna koymaktý. Biz kara kafalýlarý aç ve yoksul býrakan
sebepleri görmek, bilmek ve yok etmekti. Hatta onun vazifesi
idi kurtarmak kendi gibi ezilenleri ve dahi ezenlerini. Yalnýz
özgürlüðü ve hayatlarý çalýnanlar deðil onlarý çalanlarda
tutsaktý kendi iktidarlarýnýn elinde. Ama o sokaktaki insan
yalnýz ezmeyi ve ezilmeyi ve payandasý olduðu sistemin
kaybedenleri olarak gördüklerine acýmayý öðrendi. Kendini
ezenlerin deðer sistemi ile algýladý dünyayý. Bir de
yardýmseverlikle gösteriverdi cömertliðini ve insanlýðýný
ucuzundan. O yüzden aðladý uzaklarda olanlara. Yakýnýnda
ölenler, zulüm çekenler, katledilen çocuklar umurunda
olamadý. Ama insanlaþmak kolay bir iþ deðil maalesef.
Özgürleþmeye cesaret ederek, insanlarý tutsak eden sebeplerle
dövüþmek. Hayatýný kendi gibi olanlarýn hayatlarý uðruna
feda etmek. Velhasýl yoldaþ Che’nin dediði ve bizzat
deneyimlediði gibi insanlarýn aç karnýný doyuranlar aziz
olabilir ama nedenini soranlara komünist denir ve bu
nedenlerle dövüþenler katledilebilir. Yine de “Somos
socialistas, p´alante, p´alante”
Türkiye’nin kararýnýn NATO’nun
Avrupa topraklarýný, nüfusunu ve
silahlý kuvvetlerini yükselen balistik
füze tehdidine karþý güven altýna alma
yeteneðine önemli katký yapacaðýný
ifade eden Rasmussen, “Bu, Ýttifak’ýn
topyekun savunma sistemine ciddi
destek anlamýna gelmektedir” dedi.
ÝRAN SESSÝZ
New York Times gazetesi, ABD
tarafýndan NATO’ya tahsis edilen
erken uyarý radarýnýn Türkiye’de
konuþlandýrýlmasýnýn Ýran’ýn
füzelerini körleþtirdiði gibi
göründüðünü belirterek, bu kararýn
Amerikan ordu yetkililerini memnun
ettiðini ancak Ýran tarafýndan çarpýcý
bir sessizlikle karþýlandýðýna dikkat
çekti.
Gazete, NATO üyesi ve Ortadoðu
politikasýnda yükselen etkili bir güç
olarak Türkiye’nin bu kararýnýn Ýran
ile anlaþmazlýðýna karþý geldiðini
savunarak, kararýn ayný zamanda
Türkiye’nin Ýran ordusunun
kararlýlýðýný ve özellikle büyüyen füze
gücünü bir endiþe nedeni olarak gören
Amerika’yla daha yakýn olmak için
deðiþebileceðini gösterdiðini yazdý.
ONURKAN AVCI/BÝRGÜN
Yaklaþýk bir ay önce Ýstanbul
Ataþehir’deki Küçükbakkalköy
Mahallesi’nde barýnma mücadelesi veren
romanlara dozerlerle sabah baskýný yapan
CHP’li belediyenin, ayný mahallede
‘kaçak’ olarak inþa edilen bir özel okula
göz yumduðu ortaya çýktý. Mahallede
belediyenin yaptýrdýðý çocuk parkýnýn
hemen yanýndaki bir bina neredeyse evrim
geçirdi. Önce bahçedeki toprak yüzlerce
kamyonun marifetiyle sýyrýldý, böylece
eðimli arazide aslýnda var olmayan bir
imar alaný yaratýldý. Ýlginç olansa
Romanlarýn barýnma hakkýný görmezden
gelen Ataþehir Belediyesi’nin, belediye
binasýnýn hemen yanýndaki bu gecekondu
koleji de görmezden gelmesiydi. Yasal
olarak imar durumu ‘özel eðitim tesisi’
olmasý gerekirken, 'ticaret+konut alaný'nda
kalan yapý, Fethullah Gülen’e ait olarak
bilinen Doða Koleji’ne evrildi.
VALÝLÝK VE KAYMAKAMLIÐA
SUÇ DUYURUSU
Ataþehir Belediyesi eski Baþkan
Yardýmcýsý ve halen belediye meclis
üyeliði görevini sürdürmekte olan CHP’li
Erol Dolu, yaklaþýk 4 ay önce bu imar
usulsüzlüðüne karþý savaþ açtý.
Dolu, belediyeye yaptýðý resmi
itirazlardan bir sonuç alamayýnca
Kaymakamlýk ve Valiliðe suç
duyurusunda bulundu.
Baþvurular sonucunda Encümenden
1.5 ay önce hem para hem de yýkým cezasý
çýksa da, Dolu bu cezanýn hiçbir anlamý
olmadýðýnda ýsrarlý. Neden mi? Bu
sorunun cevabýna Dolu belediyelerdeki
genel iþleyiþten bahsederek giriyor:
YIKIM VE PARA CEZASI ÇIKTI
AMA…
“Burasý için bu kararýn çýkmasý sürpriz
deðil. Sonuçta hafriyatý alýp 2 kat eklenti
yapýlmýþ üstelik devlete ait yeþil alan
orasý. 32. ve 42. maddelere göre hem
'ÝRAN-TÜRKÝYE ARASINDAKÝ
GERÝLÝM YÜKSELEBÝLÝR'
ABD’nin çok satan gazetesi Wall
Street Journal ise, anlaþmanýn bu
sistemi tehdit olarak gören Ýran ile
Türkiye arasýndaki gerilimi
yükseltebileceðini ifade ederek, iki
ülke arasýndaki iliþkilerin Suriye’deki
rejim karþýtý gösterilerdeki farklý
yaklaþýmlarýndan dolayý bozulduðuna
ve ABD yetkililerinin, Ýran’ýn, Suriye
Devlet Baþkaný Beþar Esad’ý
desteklediðini ve ona techizat
saðladýðýný söylediðine dikkat çekti.
Haberde, Türkiye’nin, radar
bölgesinden toplanan verilerin eþ
zamanlý olarak Ýsrail’le de
paylaþýlabileceðinden kaygý duyduðu
ve Ýsrail’in Gazze ablukasý nedeniyle
bunun Türkiye için hassas bir politik
konu olduðu belirtilerek, ABD
yetkililerinin Türkiye’ye ABD’nin
Ýsrail’le füze savunma iliþkilerinin
“ayrý ve güçlü” olduðunu söylediði
ifade edildi. (ANKARA ) Evrensel
büyükþehir belediyesinden hem
encümenden bu yýkým ve para cezasý
çýkmasý beklenir zaten. Sorun þu: Bu karar
1.5 ay önce çýkmýþ ama uygulamasý yok.
Belediyenin hemen karþýsýnda kaçak bir
inþaat var ama tamamlanmasýna göz
yumuluyor. Ataþehir’in varoþ yerlerinde
yurttaþýn bir çivi çakmasýna bile izin
yokken, burada belediye direkt müdahale
etmiyor. Sadece baþý aðrýmasýn diye bir
tutanak tutuyor. Ve sonunda bina
tamamlanýyor.”
‘OLMAYAN’ BÝR OKUL EÐÝTÝME
BAÞLAYACAK
Söz konusu yerin ruhsatý olmadýðýný,
en az 2 katýnýn kaçak ve hukuken iskan
edilemeyecek durumda olduðunun altýný
çizen meclis üyesi, “Ortada yoktan var
edilen bir yap var. Þu anda öðrenci
kayýtlarý kabul eden bir okul orasý ama
Milli Eðitim’den bile izni yok” diyerek,
duruma göz yuman kurumlarýn sadece
belediyeden ibaret olmadýðýna dikkat
çekiyor. ''Yýkýmýn olmayacaðý açýk,
yýkacak olsalardý müsaade etmezlerdi
üstelik daha karþý tarafýn itiraz hakký
olduðunu düþünürseniz yýllar sürecek bir
süreç söz konusu” diyen Dolu, kesilen
cezaya iliþkinse çarpýcý bir tespit yapýyor:
CEZA 1.5 MÝLYON, EDERÝ 25
MÝLYON TL!
“Kesilen cezanýn 1,2 ila 1,5 milyon
TL arasý olduðunu öðrendik. Oysa o
yapýnýn sadece kaçak katlarý 22 bin
metrekare. Yani þöyle düþünün Ataþehir’in
en gözde yeri burasý. Burada 100
metrekarelik bir daireyi 200 bin TL’ye
alamazsýnýz. Bu matematik de sizi o kaçak
katlarýn ederinin 25 milyon TL olduðuna
götürüyor. Yani belediye böyle büyük bir
ranta göz yumup, sonra bu rantla
kýyaslanamayacak kadar küçük bir para
cezasý kesiyor.”
ROMANLARA YIKIM, CEMAATE
RANT
Söz konusu arazinin normalde
belediyeye ait bir çocuk parký olduðunu,
ama artýk sadece zengin çocuklarýn
okuyabileceði kaçak bir kolej haline
getirildiðine dikkat çeken Dolu, sözlerini
þöyle bitiriyor:
“Burada bir kamu hakký gaspý var.
Benim canýmý sýkan; barýnma hakkýna
için mücadele eden insanlarý hiç acýmadan
evsiz býrakabiliyorken, AVM, holding
gibi büyük sermaye gruplarýna farklý
muamele yapýlýyor. Onlarýn imar
usulsüzlükleri görmezden geliniyor.
Buradaki kolejin de etiketi ve gücü belli.
Ýþte bu yüzden sadece göstermelik bir
para cezasý kesiliyor.Peki adama
sormazlar mý romanlarýn evini niye yýktýn,
onlara neden para cezasý kesmedin diye!”
Belediye bu sorulara cevap veremedi
Söz konusu arazide olup bitenler için
tek mücadele eden Erol Dolu deðildi.
Eski Büyükþehir Belediyesi meclis üyesi
Hüseyin Sað da konunun takipçisi olmuþ,
defalarca bilgi edinme yasasý çerçevesinde
belediyeyi köþeye sýkýþtýrdý.
Belediyeye yolladýðý ilk yazýya cevap
alamayan Sað, ikinci yazýsýnda bu
yasadýþýlýða göz yuman belediye
yöneticilerinin hakkýnda suç duyurusunda
bulunacaðýmý beyan etti ve þunlarý sordu:
“Bu yasadýþýlýk karþýsýnda cezai bir
iþlem uygulandý mý? Söz konusu
taþýnmazýn bodrum katlarýnýn açýða
çýkarýlma iþlemi yapýlýrken çýkan tonlarca
hafriyat ve bu hafriyatý taþýyan
kamyonlarla ilgili bir iþlem yapýldý mý?
Bu kadar hafriyat çalýþmasý yapýlýrken
nasýl bir yetkili bile bunu fark etmedi?
Ýstanbul Ýmar Yönetmeliði’ne aykýrý
biçimde inþa edilen eðitim tesisinin ruhsatý
var mý?”
Belediye ise bu baþvurudaki
görmezden gelme kýsýmlarýna
deðinmeden sadece þu cevabý vermekle
yetindi: “Söz konusu yerde ruhsat ve
eklerine aykýrý yapýlan imalatlardan dolayý
yapý tatil tutanaðý düzenlenmiþtir. Ayrýca
imar kanununa dayanarak yýkým ve para
cezasý kararý alýnmak üzere konu belediye
encümenine havale edilmiþtir”
Sulucakarahöyük/NEVÞEHÝR
Hasan KANKAL
Sulucakarahöyük/HACIBEKTAÞ
çünkü: 1966 yýlýnda askerliðe çaðrýldým...
Gitmeden önce, akrabalarýmýn birinden yüz
lira borç para almýþtým. Tam yola çýkacaðým
gün, gelip kapýya dayandý alacaklý. Tabii
ki, verecek param yoktu.. Adam içeriye
girdi ve çocuklar için hazýrladýðýmýz kýþlýk
zahireyi toplayýp hepsini götürdü. O sene
köyde kalan ailem ve iki çocuk dilenerek
geçindiler...
Daha sonra yazdýðým þiirler çevrede
beðenilerek okunuyordu. 1968 yýlýnda
Ýsmail Ýpek tarafýndan “;Meçhuli Sazýyla
Yarine Der ki”; adlý þiirim plak yapýldý.
Bilahare ayný sanatçý tarafýndan öbür
þiirlerim de plak yapýlmaya devam etti. Bir
ara Ankara Hastahanesi'nde iþçi olarak
çalýþtým. Daha sonra Ýmar-Ýskan
Bakanlýðý'nýn Afet iþleri Genel
Müdürlüðü'nde memur olarak bir sene
çalýþtýktan sonra, beni oradan da attýlar.
Beni böylece boþ, avare gezmeye
alýþtýrdýlar.”;
Meçhuli þiirlerinde aþk, gurbet, dostluk,
yoksulluk, yalnýzlýk, adalet, halkçýlýk,
baðýmsýzlýk temalarý üzerinde durur.
Sulucakarahöyük/AVANOS
Hüseyin KAÝM
Türkiye'nin peribacalarý ile ünlü turizm
merkezlerinden Kapadokya'da düzenlenen
Petrolilgisi her geçen gün
at turlarýna turistlerin
artýyor.
Kapadokya bölgesini kapsayan at
KIRÞEHÝR<------------>HACIBEKTAÞ
turlarýný düzenleyen Ercihan Dilari, motorlu
araçlarýn çýkamadýðý sarp vadileri
turistlere
Otel Ýnþaatý
tanýttýklarýný söyledi. Avanos Ýlçesi'nde at
turlarýna özellikle son yýllarda turistlerin
ilgisinin oluþtuðuna dikkat çeken Dilari,
saatlik ve günlük olarak düzenlenen turlara
katýlan turistlerin deneyimli rehberlerin
Fýrýn
eþliðinde derin
vadi içleri ile çýkýlmasý zor
noktalara at ------>MERKEZ
üzerinde çýkýp, büyülü
güzellikleri daha yakýndan tanýma imkaný
Kýz Öðrenci
Erkek
Yurdu
bulabildiklerini
kaydetti. Öðr.Yurdu
Dedebað
Aþýk Meçhuli bir konuþmasýnda
yaþamýný þöyle anlatýr:
“1949 yýlýnda Kahramanmaraþ'ýn Afþin
ilçesine baðlý Kaþanlý köyünde doðdum.
Babam Hasan Öztürk'ün dört yýl askerliði
sýrasýnda anam Elif, üç çocuðunu beslemek
için elinde bulunan küçük bir araziyi satmak
mecburiyetinde kalmýþ. Bu nedenle üç
kardeþ tamamen topraksýz kaldýk. O gün
bugün; yoksullukla savaþ halindeyiz. Yedi
yaþýmdan bu yana, olup bitenleri
hatýrlarým... Babam askerden döndükten
sonra, halk arasýnda “;ince hastalýk”;
dedikleri vereme yakalanarak öldü. Anam
ve üç kardaþ, yaþamak için her iþte çalýþmak
mecburiyetindeydik. Ýlk bahar gelince
Maraþ ovasýna pamuk tarlalarýný çapalamak
için birlikte giderdik anamla.(...)
Anlattýðým gibi, hayatým fakirlik ve
periþanlýk içinde geçti. Þimdi de durum
ayný. Bu durum benim için yadýrganmayan
bir konu olmuþtur. Alýþtýk yoksulluða ama,
þu anlatacaðým olayý hiçbir zaman
unutamam; hayatýmda bana çok tesir etti
ite
ers
587.96m2
1
m2
9
10
16
2
15
14
11
13
Hüseyin Sümen’in evi
12
0m
61
3m2
17
8
617.5
18
2
638m2
643m2
LU
Þ YO
EÞTA
B
7
<----6
5
3
634
iv
Ün
1-18-17-16-15’ Nolu parseller satýlýktýr.
Türkiye'nin önemli turizm
merkezlerinden Kapadokya bölgesindeki
Göreme Açýk Hava Müzesi ile Sivas'ta
Romalý askerlerce öldürülen 40 Hristiyan
asker adýna 13. yüzyýlda Bizanslýlar
tarafýndan yapýldýðý bilinen Kýrk Þehitler
Kilisesi'nde restorasyon ve konservasyon
çalýþmalarý baþlatýldý. Nevþehir Müze
Müdürlüðü'nden alýnan bilgiye
göre,Birleþmiþ Milletler Eðitim, Bilim ve
Kültür Teþkilatý (UNESCO) tarafýndan 26
yýldýr Dünya Mirasý Listesi'nde bulunan
Göreme Milli Parký içindeki Göreme Açýk
Hava Müzesi ile Nevþehir'in Ürgüp ilçesine
baðlý Þahinefendi Köyündeki Kýrk Þehitler
Kilisesi'nin restorasyon ve konservasyon
çalýþmalarýný, alanýnda uzman ve restorasyon
konusunda dünyaca tanýnan Türk ve Ýtalyan
ekip yürütüyor.
Nevþehir Müze Müdürü Murat Gülyaz
baþkanlýðýnda, ÝtalyaViterbo Üniversitesi
Restorasyon ve Konservasyon Fakultesi
Öðretim Üyesi Prof. Dr. Maria Andaloro ve
ekibince baþlanan restorasyon ve
konservasyon çalýþmalarý, Ahiler Kalkýnma
Ajansý tarafýndan destekleniyor.
Kiliselerdeki özellikle resim ve freskler
üzerinde yapýlacak restorasyon çalýþmalarý
Sulucakarahöyük/NEVÞEHÝR
Nevþehir'in Uçhisar Kasabasýnda
bulunan 5 katlý Peribacasýnýn içerisinde
bulunan kafeterya yerli ve yabancý
turistlerin büyük beðenisini topluyor.
Nevþehir'in Uçhisar Kasabasý'nda bulunan
5 katlý peribacasý içerisinde bulunan 5 katlý
kafe turistlerin gözdesi oldu. Nevþehir'e
bayram tatiline gelen turistlerin büyük
beðenisini kazanan peri kafe adeta
turistlerin akýnýna uðruyor. 5 katlý peri
kafeyi Ýstanbul'dan ailesi ile gelen Mustafa
Sucu isimli vatandaþ Kapadokya
Bölgesi'nde böyle bir yere gelmekten
dolayý son derece mutlu olduðunu söyledi.
Sucu '' Ailem ile 9 günlük bayram tatilini
Kapadokya Bölgesinde geçirmek için
yaklaþýk iki sürecek.
Restorasyon çalýþmalarýný, Müze Müdürü
Gülyaz ve Maria Andaloro'nun yaný sýra,
Türkiye'de Ayasofya Müzesi ile Lübnan,
Suriye ve Ýtalya'da restoratör olarak çalýþan
Livia Alberti, uzmanlýk alaný duvar resimleri,
freskler, heykeller, taþ, mozaikler, canvas
ve ahþap üzerine boya teknikleri olan
restoratörler Silvia Borghini, Cristina Caldi,
Sara Scioscia, Sara Scioscia ve Valeria
Valentini, daha önce Göreme Açýk Hava
Müzesi'nde Elmalý Kilise ve Karanlýk
Kilise'nin restorasyon ve konservasyon
çalýþmalarýna katýlan Niðde Müze Müdürü
Fazýl Açýkgöz, Kültür ve Turizm Bakanlýðý
Restorasyon ve Konservasyon Merkez
Laboratuvarý Müdürlüðü'nde duvar resmi,
mozaik ve piþmiþ toprak eserlerin
konservasyonu konularýnda restoratör ve
konservatör olarak çalýþan Gülseren
Dikilitaþ'tan oluþan uzman ekip yürütüyor.
geldik. Burada görmüþ olduðumuz
manzaralar bizi hayrete düþürdü. Þimdi
Uçhisar'da bulunan peribacasýnýn içinde
bulunan 5 katlý kafe içerisindeyiz.
Böyle bir harikayý hayatým boyunca
görmedim. Hem içerisi serin hem de ailem
ile birlikte bu peribacasýnýn içinde
dinlenerek içeceklerimizi içiyoruz.''diye
konuþtu.
Peri Kafe iþletme sahibi Recep Erkan
ise turistlerin ilgisinden son derece
memnun olduðunu söyledi. Erkan
açýklamasýnda 5 katlý kafeteryayý uzun
yýllardýr iþlettiðini ve özellikle son
zamanlarda turistlerin ilgisinin arttýðýný
ifade etti.
Ben Uçhisar kasabasýnda uzun yýllar
turizm ile uðraþýyorum. Buraya gelen
turistlerin de ilgisinden oldukça
memnunum. Turistler özellikler burayý
nasýl yaptýðýmýz konusunda merak ettikleri
sorularý yöneltiyorlar.
9 günlük bayram tatili boyunca bu eþsiz
kafeteryamýza ziyaretçilerin ilgisinin fazla
olmasý da beni memnun etti. Ben
Kapadokya bölgesini ziyarete gelen tüm
yerli ve yabancý turistlerimizi 5 katlý
kefemizi gezmeye davet ediyorum''dedi.
ÝBRAHÝM VARLI/BÝRGÜN
"Ýçimizden bir sürü kalemi satýn almýþlar, bu
adamlarda onlarýn düþüncelerini pazarlayýp
duruyor. Medyada satýlmýþ insan dolu. Geçen
sene bu vakitler Ýslamcý gazetelerde “yaþasýn
Suriye” diyen kalemler þimdi Suriye’ye
girelim demeye baþladýlar..."
Bugünlerde bütün gözler Suriye’de. Bir
tarafta yönetim karþýtý olaylar diðer tarafta ise
uluslararasý abluka sürüyor. Emperyalist güç
odaklarý ise mart ayýnda baþlayan olaylarý Libya
benzeri olasý bir saldýrýya dönüþtürmek için fýrsat
kolluyor. Süreci en iyi deðerlendiren kalemlerden
birisi olan Suriyeli gazeteci Hüsnü Mahalli ile
geçtiðimiz günlerde gittiðimiz Suriye’nin
baþkenti Þam’da bir özel görüþme yaptýk.
‘Demokratik soslu’ askeri müdahalelerin son
halkasý Suriye mi olacak?
Yaþananlarýn halklarýn demokratikleþme
mücadelesiyle asla hiç bir ilgisi yok. Bu bir
projedir…
Ne tür bir proje?
Batýlý bir projedir, Amerikan projesidir ve
çok çok önceden hazýrlanmýþtýr. Bunun kanýtý
olarak tek bir þey söyleyeceðim. Çok sayýda
kanýtý var da..!
Nedir o kanýtlar? Somutlaþtýrabilir misiniz?
Suriye’de kýpýrdanmalar 15 Mart’tan itibaren
baþladý. Oysa taa geçen yýlýn haziran ayýnda El
Cezire televizyonuna, Suriye’den muhalif
dedikleri birçok kiþi getirildi. Bu insanlara
Suriye’de baþlayacak olan ayaklanmada nasýl
haber iletiþimi saðlayacaklarý bizzat öðretildi.
Uydu baðlantýlý özel sim kartlarý ve uydu antenli
telefonlar verilerek bunlarý nasýl kullanacaklarý,
nasýl fotoðraf çekip cep telefonlarýyla merkeze
iletecekleri uygulamalý olarak gösterildi. Bunun
yanýnda bu insanlara nasýl görgü tanýðý
olunabileceði de öðretildi. Örneðin kiþi Þam’da
yaþamasa da Þam’dan arýyormuþ ve olaylara
tanýk olmuþ gibi konuþma yapacak, rol kesecek.
Bunlarýn hepsinin eðitimi verildi. Tüm bu
hazýrlýklar ta bu hazirana kadar bekletildi.
Ve zamaný gelince medya devreye sokuldu!
Tabi, çünkü medya asýl olarak düðmeye
basýyor. Örneðin hepimiz ayný benzer görüntüleri
seyrediyoruz. Eðer bu görüntüler cep telefonuyla
çekildiyse ve o yürüyüþte on bin kiþi yer aldýysa
o zaman 10 bin tane görgü tanýðý ve 10 bin tane
görüntü olmasý gerek. Niye bir tek görüntü
dünyanýn her tarafýna yayýlýyor. Çünkü
Müslüman Kardeþlere ait Fransa’da bir görüntü
merkezi var. Görüntüler ilk olarak Fransa’daki
bu merkeze iletiliyor. Orda seçiliyor, fotomontaj
yapýlýyor, buradan da tüm dünyaya yayýlýyor.
Üzerine ses bindiriliyor, fotoþopla üzerinde
oynanýyor. Ve bütün dünya medyasýna El Cezire
üzerinden servis yapýlýyor. Bütün bunlarý neden
anlatýyorum?
Neden anlatýyorsunuz?
Yaþananlarýn nasýl da örgütlü bir olay
olduðunu, nasýl önceden planlanýp hazýrlandýðýný
göstermek açýsýndan söylüyorum. Elbette ki
Suriye’de yolsuzluk da antidemokratik
uygulamalar da var. Suriye’de sorun yok
demiyoruz, tartýþtýðýmýz þey bu deðil? Bu Batý
formüllü bir oyun, bir kurmaca.
Süreç nereye evirilecek peki? Olasý bir çözüm
ufukta görünüyor mu?
Tabi reformlar için geç kalýndý aslýnda biraz.
Fakat baktýðýmýzda muhalefet denilen gruplarýn
tüm bileþenlerinin de saðcýsý liberali orta yolcusu
vs… Demokrasi diye bir dertleri yok. Yoksa
Esad birçok reform vaadinde bulundu. Siyasi
partiler yasasý, seçim yasasý ve siyasi af çýktý,
Þubata kadar seçim yapýlacak. Bu arada anayasa
da deðiþecek. Eðer sen gerçekten bir demokrasi
istiyorsan bekle. Ama hayýr beklemiyorlar.
Bunun bir proje olduðunu oradan anlýyoruz.
Demokrasi istemiyorlarsa amaçlarý ne? Ne
istiyorlar?
Bu bir Amerikan projesi. Burayý daðýtmak
istiyorlar. Suriye antisiyonizmin ve anti
emperyalist mücadelenin kalesi olduðu için yok
etmek istiyorlar. Baþta Amerikalýlar ve onlarýn
bölgedeki yandaþlarý Suriye’yi çökertmek
istiyorlar. Bu bir Ýsrail projesidir ayný zamanda.
Çünkü Suriye bir cephe ülkesi. Lübnan da cephe
ülkesi. Lübnan’da direniþlin sembolü Hizbullah.
Suriye olmadan Lübnan Hizbullahý bir gün bile
dayanamaz. Suriye’yi nasýl çökertebilirsin?
Nasýl çökertilebilir Suriye?
Bir iç savaþla, baþka hiçbir þekilde
çökertemezsin Suriye’yi. Dolayýsýyla burada
kesinlikle bir iç savaþ çýkarmak peþindeler,
kesinlikle.
Baþarýya ulaþabilirler mi? Olasý bir
müdahale söz konusu mu?
Olasý bir müdahaleyi ben görmüyorum. Fiili
bir müdahale, Libya örneðinde olduðu gibi bence
olmaz. Çünkü BM’den bir karar çýkmasý
mümkün deðil. Ama NATO üzerinden NATO
kararýyla Suriye’yi sýkýþtýrabilirler. NATO kendi
karar alýr.
NATO TÜRKÝYE’YÝ MECBUREN
KULLANACAK
NATO devreye girerse haliyle Türkiye
kullanýlacak?
Tabii, çünkü Türkiye NATO üyesi ve NATO
üsleri Türkiye’de bulunuyor. Mecburen
kullanacaklar. Türkiye NATO planlarýna evet
derse haliyle taraf ülke olacaktýr. Tabi ben böyle
bir olasýlýðý çok az görüyorum. Türkiye’nin
tutumu burada çok önemlidir tabi.
Saldýrýya ihtimal vermiyorsanýz, Suriye’yi
nasýl karýþtýracaklar peki?
Þunu yapacaklar; Buradaki “muhalefeti”
özellikle radikal Ýslamcý gruplarý sürekli
destekleyecekler. Parayla, silahla, her türlü
lojistik destekle. Muhalifler de bu desteði
gördükleri sürece ayaklanmalarý, silahlý
eylemlerini sürdürecekler. Uzun süre bunu
yapabilirlerse, o zaman Suriye’de bir iç savaþ
riski doðar.
Muhalifler kimlerden oluþuyor?
Ýki tür muhalefet var. Birinci grupta Þam
yönetiminden, yolsuzluklardan, antidemokratik
uygulamalardan, polis devletinden hoþnutsuz
olan herhangi bir þekilde haksýzlýða uðrayan,
saðcýsý solcusu liberali eski komünisti yeni
komünisti milliyetçisi bütün kesimlerden
insanlardan var. Bu muhalefetle yönetim diyaloga
girdi. Burada bir sorun yok. Sonuçta bunlar
ülkenin bir Amerikan oyununa kurban gitmesine
asla izin vermezler. Bunlarýn hiç biri silahlý
deðil.
Kim bu silaha ve þiddete baþvuranlar?
Silahlý olanlar Ýslamcýlar. Müslüman
Kardeþler’in radikal kanadý. Bunlar Suudilerden
Lübnan’daki Hariri’den Ürdün’den Fransa’dan
Amerika’dan her türlü lojistik, parasal yardým
alýyorlar. Yýllardýr bugünler için örgütleniyorlar.
Bugünün sorunu deðil bu. 3-4 yýldýr
hazýrlanýyorlar. Bütün katliamlarý bunlar yapýyor.
Hama da devlet kurumlarýný basan Humus’ta
yollarý kesenler Halep’i ele geçirmeye çalýþanlar
bunlar. Çok ciddi silahlarý ve paralarý var. Öyle
tabanca gibi hafif silahlardan bahsetmiyorum.
Ýstanbul ve Antalya’da buluþan muhalifler
kimler? Ne tür bir role sahipler?
Suriye için en büyük risk radikal Ýslamcý
gruplar. Muhalefetin büyük bölümü özellikle
Ýslamcý olanlarý Türkiye’de barýnýyor. TürkiyeSuriye arasýnda mekik dokuyorlar! Burada
aðýrlanýyorlar, toplantýlar yapýyorlar, sýk sýk gidip
geliyorlar.
Türkiye’de bunlarý kim ya da kimler
finanse ediyor, destekliyor?
Psikolojik olarak Türkiye’den destek aldýklarý
çok açýk ortada. Bu da onlara yetiyor. Çünkü
ABD’de ya da Fransa’da istedikleri kadar
toplansýnlar bu çok þey ifade etmez. Ama
Türkiye’de toplanmalarý çok þey ifade eder.
Çünkü Türkiye hem komþu hem de Müslüman
bir ülke. 6 ay öncesine kadar Þam’la stratejik
bir müttefikti ayný zamanda.
Ne oldu ‘sýfýr sorun’ politikasýna. Geçen yýl
bu vakitler bir hayli dillendiriliyordu!
Ben bu söylemin uluslararasý iliþkilerin ne
kadar ahlaksýz bir iliþki biçimi olduðunu
kanýtladýðýný söylüyorum. Hep söylenir ya
uluslararasý iliþkilerde duygulara yer yoktur,
çýkarlar vardýr diye. Oysa daha altý önce Türkiye
ile Suriye arasýnda uluslararasý iliþkiler
baðlamýnda bakýldýðýnda duygu vardý. Suriye
ve Türk halký birleþiyordu. Sýnýrlar kalkmýþ,
kiþisel anlamda Esad ile Gül ve Erdoðan arasýnda
dostluklar vardý. Demek ki bu söylediðimiz þey
artýk bir anlamý kalmýyor bize bunu kanýtlamak
istiyorlar. Suriye halký ile bir Türkiye halklarý
dost olamazsýn boþuna uðraþmayýn diyorlar.
Bunu bize maalesef zorla da olsa kabul ettirdiler.
Suriye halký ne düþünüyor? Yaþananlar
sokaða nasýl yansýyor?
Bugün sokaða çýk deki ne diyorsunuz?
Adamýn sana diyeceði tek þey abi bunu bize
niye yaptýnýz olacaktýr. Sýnýrlar kalkacakken
þimdi bu iki ülke düþmanlaþtýrýlmaya çalýþýlýyor.
Bu büyük bir proje. Projede yer almak oyuna
gelmek demek. Tuzaða düþülmemeli.
Bu büyük proje engellenebilir mi?
Libya’da engellenemedi!
Tabi aslýnda Türkiye halký, halklarý farkýna
vardý bu oyunun. Baþlangýçta medyanýn gazýna
gelse de, sonradan ayýldý. Ýnsanlar bunun bir
Amerikan oyunu olduðunu farkýnda. ABD’nin
bu coðrafyayý allak bullak etmek istediðine dair
bir kanaat halka yerleþti. Esad gecen seneye
kadar Türkiye’nin en sevdiði adamdý. Ne oldu?
Eðer Suriye’de insan ölüyorsa Türkiye’de de
ölüyor. Türkiye’nin son 30 yýlýk tarihine
bakmamýz yeter. Sen de köyleri ve kasabalarý
bombalýyorsun. Bunlar bir gerekçe deðil.
CHP’nin son açýklamasý özellikle önemli.
Taþeron?
Evet evet. Taþeronlaþma. Kýlýçdaroðlu’nun
son açýklamasý çok önemli. Keþke CHP, BDP
ve diðer partiler bu konuda daha etkin bir tavýr
alsa. Eðer bu olursa ABD’nin Türkiye’yi oyuna
getirme projesi engellenmiþ olur.
Bu denklemde Ýran nerede duruyor? Ýran
Suriye için savunmaya geçer mi?
Hayýr. Zaten coðrafi olarak da mümkün deðil.
Irak ABD iþgali altýnda, buradan geçiþ yapamaz.
Türkiye üzerinden gelmesi gerekecek ancak
Türkiye bu proje içinde yer almak zorunda
kalýrsa o yol da kapanýr. Zaten Türkiye sýk sýk
Ýran’dan gelen silahlara el koyuyor. Dolayýsýyla
Ýran’ýn yapabileceði bir þey yok. Ama Ýran elbette
ki psikolojik bir destek Suriye için.
Irak Baþbakaný Nuri El Maliki Esad’a
destek verdi?
Çünkü Irak Þiilerin ve Kürtlerin kontrolünde.
Talabani buradaki Kürtlere aman oyuna gelmeyin
sakin olun, bu büyük bir oyundur diye telkinlerde
bulunuyor. Sýk sýk elçilerini gönderiyor.
Tamda oraya gelmek istiyordum: Kürtler
bu denklemde nerede duruyor?
Toplumun genel þikayetleri neyse Kürtler
de bunlardan muzdarip. Kürtlerin ekstra ‘kimlik’
sorunu var. Üç ay önce bir yasa çýktý, komisyon
kuruldu. Resmi rakamlara göre 36 bin 136
kimliksiz Kürt buraya baþvurdu. Hem
komisyonun kurulmasý hem de Barzani ve
Talabani’nin telkinleriyle artýk kontrollü
davranýyorlar. Diðer muhalefetle arasýna sýnýr
koyuyorlar, radikal Ýslamcýlara mesafeli
duruyorlar.
Neden?
Çünkü Kürtler demokratik talepler
peþindeydi. Ama Ýslamcýlar muhalefete þiddet
bulaþtýrdý. Kimseler burada Ýslamcý bir iktidar
istemez. Hýristiyan, Aleviler karþý zaten
Ýslamcýlara. Ýslamcý bir iktidar riski doðunca
herkes aman aman kaçalým demeye baþladý.
Kürtler de dahil.
Sýk sýk büyük projeden bahsediyorsunuz?
Projenin nihai hedefi nedir?
Þimdi tarih çok önemlidir. Tarih haçlý seferi
baþladýðýnda bu coðrafyaya haçlýlar geldiðinde
bu coðrafyada petrol mü vardý. Osmanlý
döneminde de ellerindeki cetvellerle geldiler.
Demokrasi insan haklarý umurlarýnda deðil. Bu
coðrafyayý psikolojik nedenlerle ele geçirmek
istiyorlar. Batýnýn planlamasýnda her zaman çýkar
aramak doðru deðil.
Siz yaþananlarý siyasi ve ekonomik
çýkarlardan ziyade psikolojik etkenlerle
açýklýyorsunuz?
Garip bir psikoloji bu, maddiyata gerek yok
ki. Irak niye iþgal edildi? Saddam zamanýnda
bile Irak petrolünün hepsini ABD alýyordu.
ülkelerinin bütün petrollerini zaten bunlar alýyor.
Petrolü zaten iþleyen ve tüketen ülkeler alýr. Sen
de petrolü satýn alabilecek ülkelere satarsýn.
Bunlarýn hepsi palavra. Batýnýn derdi þu; Bu
coðrafyanýn tümünden intikam almak. Yahu çok
mu umurunda demokrasi gelmiþ.
Demokrasi kelimesini dillerinden
düþürmüyorlar!
Çok mu umurlarýndaydý Mýsýr’a Tunus’a
demokrasi gelmiþ. Mübarek 30 yýldýr ABD’nin
uþaðýydý. Uþak hafif kalýr. Darbeyi yapanlar
Mübarek’in generalleriydi. Adamý uçurdun.
Þimdi yeni iktidar getireceksin yine uþak
yapacaksýn. Batý için Mübarek’ten daha uþak
bir iktidar Mýsýr’da asla kabul edilemez.
Mübarekten çok çok daha uþak biri gelecek
göreceksin. Ýsteselerdi Mübarek’i kaçýrabilirlerdi.
Yapmadýlar. Çünkü yeni iktidara mesaj vermek
istiyorlar. Söz dinlemezseniz Mübarek’ten daha
beter olursunuz diye. Kafes içinde sergiledikleri
Mübarek’i koz olarak kullanýyorlar.
PSÝKOLOJÝK HARP YÜRÜTÜLÜYOR
Medyanýn tavrýný nasýl deðerlendiriyorsunuz?
Türkiye medyasýna gelmeden El Cezire, El
Arabiya, BBC Arapça ve France 24 diye dört
tane kanal var. Bunlar dörtlü çete. Bunlar
habercilik yapmýyorlar. Bunlar 24 ayar çok
kaliteli bir CIA operasyon merkezi gibi
çalýþýyorlar.
Psikolojik harp mi yürütüyorlar?
Psikolojik harp hafif kaçar. Bunlarýn haberleri
“ey devrimci Suriyeliler, ey devrimci Libyalýlar
þurayý aldýnýz burayý ele geçirdiniz. Burdan
þuraya girin allahu ekber haydi” diye baþlar.
Düzmece konuklar düzmece haberler, düzmece
görgü tanýklarý. Yaþanan olaylarýn baþ mimarý
bu dört kanal. Çünkü insanlar bunlarý izliyor ve
psikolojik olarak etkileniyor. Mesela dün dendiki
(muhaliflerin Trablus’a girdiði gün) Kaddafi’nin
iki oðlu yakalandý. Psikoljik harbi iyi bilmeme
raðmen ben bile etkilendim UCM’nin baþkaný
bile çýktý konuþtu, muhaliflerin baþkaný
Abdulcelil basýn toplantýsý yaptý oðul Kaddafi
elimizde dedi. Bir ülkenin baþkaný olacak olan
adam El cezire’ye çýkýp bunu diyorsa
etkileniyorsun. Ama ne oldu hepsi düzmece
çýktý. Hani yakalanmýþtý.Þimdi sen Libya yurttaþý
olsan moralin bozulmaz mý? Kaddafi yanlýsý
olsan etkilenmez misin? Daha ne hikayeler var.
Asýl büyük hikaye þu.
Nedir?
El Cezire muhaliflerin Trablus’a girdiði gün
bir canlý baðlantý yaptý. Oðul Mahfus Kaddafi
sözde evden telefonla canlý olarak kanala
baðlanýyor. Konuþuyor evdeyim her þey kontrol
altýnda vs diye. Yayýn esnasýnda aniden silah
sesleri geliyor, burayý bastýlar baðýrýþý duyuluyor
ve birden baðlantý kopuyor. Oysa bu bir
mizansen. Yalan düzemece haber yapýlmýþ.
Düzmece tanýklar, görüntü bindirmeler, tümü
düzmece. Görüntülere ses bindiriyorlar,
fotoþoplarla fotomontajlarla her türlü hileye
baþvuruyorlar.
Wikileaks belgelerinde 40 milyon dolar
yardým yapýldýðý ortaya çýkmýþtý!
ABD Kongresi’nin kararý var 80 milyon
dolar yardým yapýldý diye. Bunlar açýklanan
rakamlar önemli deðil. Esas Suudi Arabistan
var. Suudilerin ABD bankalarýnda 1.8 trilyon
dolarý var. Oradan 3 milyon dolar verseler ne
olacak ki. Faiz almýyorlar haram ya, öylece
duruyor o paralar orada.
Türkiye medyasýna gelirsek?
Türkiye medyasýna gelince. Birincisi
uluslararasý medyanýn özellikle de “dörtlü
çete”nin yarattýðý baský var. Dolayýsýyla tek
taraflý geliyor haberler. Medyada bunlarý
kullanýyor. Ýkincisi çýkar iliþkileri var. Belli
merkezlerden gelen emirler üzerine hep birlikte
Suriye’ye yüklendiler.
Özellikle de yandaþ basýn ve Ýslamcý
gazeteler. Suriye’ye dünden girmeye razýlar!
Evet. Geçen sene bu vakitler bazý Ýslamcý
gazetelerde “yaþasýn Suriye” diyen kalemler
þimdi Suriye’ye girelim demeye baþladýlar. Bu
inanýlmaz bir savrulmadýr. Hem felsefi hem de
ideolojik anlamda. Ýçimizden bir sürü satýlmýþ
adam almýþlar bu adamlarda onlarýn
düþüncelerini pazarlayýp duruyorlar. Medyada
bunlardan çok var. Satýlmýþ yalaka aþaðýlýk insan
dolu. Bunlar batlýlarýn bu projelerini zorla
kamuoyuna ve bilinçaltýmýza yerleþtiriyorlar.
Bu saldýrmanýn aslýnda Türkiye’yi hedef
aldýðýnýn farkýnda deðiller.
Nasýl hedef alýnýyor?
Türkiye iyisiyle kötüsüyle bölge için iyi bir
modeldi. Þimdi bu modeli “Ýslami” bir modele
dönüþtürmek istiyorlar. Bu þekliyle de Arap
ülkelerine pazarlayacaklar. Türkiye’deki
Ýslamcýlarýn mý Araplar ülkelerinden etkileneceði,
yoksa Araplarýn mý Türkiye’deki Ýslamcýlardan
etkileneceði temel sorundur bence.
Sizce kim daha fazla etkilenir?
Onu günler gösterecek. Þimdilik Arap
ülkelerindeki Ýslamcýlarýn Türkiye’deki
Ýslamcýlardan etkilendiði izlenimini alýyoruz.
AKP’yi model partiler kuruluyor birer birer.
Sýklýkla buralara gelip gidiyorlar, konuþuyorlar.
Çünkü Batý onlara þunu empoze ediyor; AKP
gibi olun ýlýmlý olun size iktidar yolunu açalým.
Bir Arap ve Türkiyeli olarak þunu söyleyebilirim
ki Arap ülkelerindeki Ýslamcýlarýn Türkiye’deki
Ýslamcýlarý örnek alacaklarýný sanmýyorum. Buna
Suudiler asla ama asla izin vermezler. Suudier
ýlýmlý Ýslamdan nefret ediyor.
tarihsel deðerleriyle kalacak artýk.
SEMÝH GÜMÜÞ
Eleþtiriyi yalnýzca öteki yazýnsal metinler
üstüne yazýlan metinler olarak görmek, onu
edebiyatýn dýþýna iter, bir düþünce metnine
indirger. Kaçýnýlmaz bir durumdur bu ve
eleþtirinin edebiyatýn öteki türleri gibi bir
tür olduðu bugün daha iyi anlaþýlýrken, bizim
edebiyatýmýzda belki geç kalýnmýþtýr. Eski
kuþaklar büyük çoðunluðuyla eleþtiriyi öteki
yaratýcý metinlerden baðýmsýz bir tür gibi
düþünmedi; Akþit Göktürk gibi bir özgün
edebiyat düþünürü ya da Cemal Süreya gibi
nokta atýþlarýný derin yapýya saplarken
denemenin dilinden yararlananlar ve az
sayýda kimi eleþtiri yazarlarý oldu, ama
eleþtiriyi metin üstüne metin olmaktan
çýkarmayý düþünenlerin sayýsý pek azdý,
düþünülmeden yazýlanlarsa eskimeyi
sürdürüyor. Peki eleþtiriyi öteki türlerle ayný
düzeyde gören bu yeni anlayýþ, dilin yazýnsal
metinlerde taþýdýðý öneme uygun düzeyde
bir eleþtiri diline sahip olmayý da gerektirir
mi? Elbette gerektirir ve yazarýn kendine
özgü bir eleþtiri kurma amacý, sözcüklerden
anlatým biçimine, eleþtirinin nasýl baþlayýp
kurulacaðýna, yani bir yazýnýn bütününe
iliþkin bir sorun olarak çözülmelidir.
Sözgelimi romancýnýn yazdýðý romanýna
yaklaþýmýyla eleþtiri yazarýnýn yazdýðý eleþtiri
metnine yaklaþýmý farklý mýdýr? Todorov,
‘Eleþtirinin Eleþtirisi’ kitabýndaki “Mihail
Bahtin” bölümünde, büyük ölçüde Bahtin’in
Dostoyevski incelemesini ve yorumunu
deðerlendiriyor ve Dostoyevski gibi
yazarlarýn, yazarýn anlatý kiþisi üstündeki
üstünlüðünü unutup anlatý kiþisine yazara
verdikleri deðeri verdiklerini belirtiyor. Bu
yorum, bugünkü yaklaþýmlar göz önünde
tutulduðunda sýradan gelebilir. Ne ki, yeniden
ele alýnmasý büsbütün yersiz de deðil.
Kendini anlatýcýnýn yerine koymaktan
alamayan yazarlar bugün de var. Sözgelimi
yeni baþlayanlar arasýndaki en yaygýn
yanlýþlardan biri budur. Belki bir doðru seçim
olarak kendinden çýktýktan sonra,
duygularýný, düþüncelerini ve yargýlarýný
aktarmaktan kendini alamayan yazar adayý,
hep sýfýr noktasýnda kalacaðýný
düþünemiyorsa, vazeçmek zorunda kalabilir.
Anlatý kiþisinin öne çýkýþý
Todorov’un, Dostoyevski’nin anlatý
kiþisinin konumunu yazarýn önüne geçiren
anlatý biçimini önemsemesinin nedeni, bu
kesin dönüþün önemini vurgulama kaygýsý
olmalý. Yazarýn araya gimekten vazgeçmesi,
anlatýcýnýn romanýn baþ kiþilerinden biri
olmasýna ya da edilgin konumda kalmasýna
da baðlý olmadan, kendi baþýna almasý
gereken kiþiliði tam yüklenebilecek kertede,
derinlikte yaratýlmasýndan. Çünkü daha önce
hiçbir yazar roman kiþilerine Dostoyevski
kadar sahici kiþilikler kazandýrmadý.
Raskolnikov’u bile sýradan bir katil olmaktan
çýkarýp okurun iyi ve kötü yanlarýyla
deðerlendirdiði bir roman kiþisine
dönüþtürmek, bir ilkti. Yazarýn sözünü bitiren
kiþiler, Dostoyevski’yi edebiyat tarihinin
doruk noktasýna çýkardý. Sartre ile Bahtin’in
mutlak gerçeði ve mutlak yargýlarý dýþlayan
yazar tanýmý da bunu anlatýyor.
Yazarýn sesiyle, yarattýðý kiþilerin sesinin
bir ya da birbirine geçmiþ olmasý, romaný
niçin adamakýllý sakatlar? Yazarýn, kendi
dünyasýný ve yargýlarýný bir kiþinin, çoðu
kez baþ kiþinin temsil etmesiyle yetinmesi
olanaksýz olduðu için; yazar, kiþilerinden
birini temsilcisi seçmiþ olsa bile, öteki bütün
roman kiþilerini bir yandan baþ kiþiye göre
düzenlerken, bir yandan da kendi düþünme
biçimine göre düzenlemekten kendini
alamaz. Dostoyevski’yi bu yanlýþa
düþmekten kurtaran etmen, romanlarýnda
birbirinden çok farklý, çok sayýda kiþinin
bulunmasýdýr. Yazar, kendisiyle
özdeþleyebileceði birkaç kiþinin dýþýnda,
kendisine büsbütün uzak duran da yitirmeye
baþlar. Bunun kendiliðinden olmasý, romanýn
yazýnsal yapýsýný güçlendirir. Bahtin’in
eleþtiri anlayýþý, yazýnsal metnin biçimsel
öðelerini önemseyerek çözümleyen eleþtiri
anlayýþlarýndan farklý olarak, düþünsel olana
öncelik verir. Todorov, Bahtin’in metnin
mimari sorunundan söz bile etmediðini de
belirtiyor. Metnin –ya da romanýn– söylemi
ve sorunsalýdýr asýl olan. “Bahtin’in konusu,
biçimci ‘teknikler’ olarak deðil ama kültür
tarihine aidiyet olarak öte-metinselliktir
[transtekstüalite’dir].” Bunun en deðerli
yaný, eleþtirinin incelediði metni nesneye
dönüþtürmesidir ki, bugün ve herhalde yarýn
da geçerli olacak eleþtiri ilkesidir bu.
Eleþtiri düþüncesine katký yapma savý
beri yanda dursun, ama temel olacak eleþtiri
yapýtlarýnýn bizde bu denli az yazýlmasýnýn
yol açtýðý eksiklik, en çok da bir çýkýþ noktasý
bulmayý güçleþtiriyor. Her yazar, içinden
çýkabileceði yapýtlarý arar. Yoksa kitaplar
kitaplardan çýkar sözünün anlamý kalýr mý?
Ben de yazmaya baþlamadan önce, eleþtiri
edebiyatýmýzda ne yazýlmýþsa, deðerli bularak
okumuþ, sonra da çevirilere yönelip dünyada
yazýlan eleþtiriyi anlamaya koyulmuþtum.
Berna Moran’ýn yazdýklarý da anýt gibiydi,
Rauf Mutluay’ýn yazdýklarý da. Bugün dönüp
baktýðýmda, okuduklarýmýn bir bölümünün
akademik deðerlerini koruduðunu, bir
bölümünün bütün bütüne eskidiðini, yazýnsal
bir deðer taþýyanlarýnsa pek az olduðunu
görüyorum. Bu yüzden eski kuþaklarý
yazdýklarýnýn bir bölümü sanýyorum yalnýzca
Eleþtirinin yazýnsallýðý
Todorov’un ‘Eleþtirinin Eleþtirisi’nde bir
bölümde deðerlendirdiði Northrop Frye,
bence aradýðýmýz temel yapýtlarýn yazarlarý
arasýnda uzun ömürlü eleþtiri yazarlarýna
örnek gösterilebilir. O da, “Bir eleþtiri yapýtý
bir þiir yazýlýr gibi kaleme alýnmamalý,” diye
düþünüyordu, “eleþtiriye tek anlamlý
kavramlar ve açýk seçik öncüller
kazandýrmaya çalýþmalý, varsayýmý ortaya
atýp doðrulama iþlemini uygulamaya
koymalýdýr.” Bir çözümleyici eleþtiri anlayýþý
öneriyor Frye, ama eleþtirinin yazýnsal bir
biçim kazanmasý gerektiðini düþünmüyor.
Yeni Eleþtiri’nin yapýta yönelen tutumu
yerine bütüncü bir anlayýþý öne sürmesi de
Frye’ý geriye çekiyor. Metni tekil bir bütün
olarak almak, çoðu kez onu kendi dýþýna
yapýlmýþ çeþitli göndermeler içinde görmeyi
gerektirir. Todorov da, “Edebiyat metinleri
biliþsel ve etik tutkularla doludur,” diyor,
“yalnýzca dünyada biraz daha fazla güzellik
üretmek için deðil, ayný zamanda bizlere bu
dünyadaki gerçeðin [hakikatin] ne olduðunu
söylemek ve bizlere adil ile adil olmayandan
söz etmek için vardýr. Eleþtirmen de yalnýzca
estetik yargýlarda bulunmakla kalmaz (...),
ayný zamanda yapýtlarýn gerçekliði ve
doðruluðu hakkýnda da yargýlar ileri sürer.”
Aslýnda biliþsel ve etik ilkeler yapýta
öylesine içkindir ki, yazarýn ayrýca çaba
göstermesine gerek kalmaz. Yazýnsal metin,
sözcüklerle ve onlarýn anlamýný çoðaltan
cümlelerle yapýlýyorsa, yazarýn seçtiði
sözcüklerin ve cümlelerin kendiliðinden
taþýdýðý anlamlar, onlar üstünde zor
kullanmayý gereksizleþtirir. Hakikat izciliðini
kategorik biçimde anlamak yerine,
sözcüklerin hakikate götüreceðini düþünmek,
edebiyatýn gerçekliðine daha uygundur.
Metinde ne varsa, eleþtiri de onlarý görecek,
onlardan çýkacaktýr. Ayrýca bütünün zoruna
gerek kalmaz.
Bu arada Frye’ýn, eleþtirinin ilkelerinin
eleþtiri içinde kurulmasý ve baðýmsýz
tutulmasý düþünceleri onu elbette temel bir
anlayýþa dönüþtürüyor. Eleþtirinin eleþtiri
içinden kurulmasý, aslýnda üstünde daha çok
durmayý gerektiriyor. Özgünlüðün kaynaðýný
gösterir bu. Yaratýcý bütün metinlerin
kendilerinden önce yazýlanlardan çýktýðýný
da düþünüyor muyuz? Metinler arasýndaki
iliþkinin metinlerarasýlýðý öne çýkardýðýný ve
metinlerarasýlýðýn bin bir biçimde
gerçekleþebileceðini düþünmek, edebiyatýn
doðasýna yaklaþtýrýr bizi.
Frye, bizde daha çok çekinilen bir
gerçeði, apaçýk bir dille belirtiyor: “Ancak
öteki þiirlerden ya da romanlardan hareket
edilerek þiir ya da romanlar yazýlabilir.”
Bunun öykünmeyle iliþkisi olup
olmadýðýný da özellikle yeni yazarlarýn
çözmesi gerekiyor. Kitaplarý baþucunda
tutmanýn verdiði ürküdür: Onlara
öykünürsem... Oysa böyle bir sorun yoktur
ya da yazarýn yola çýkarken bundan
korkmasý, doðru bir baþlangýç yapmadýðýný
gösterir. Yenmek zorundasýnýz öykünüye
yatkýnlýðý. Yazarýn kendini açýk tutmaktan
kaçýnmayacaðý durumsa, etkidir;
okuduklarýndan, baþucu yazarlarý ve kitaplarý
olarak seçtiklerinden etkilenmektir ki, bu
etki olmadan, arkasýnda artýk muazzam bir
birikimin bulunduðu hangi yazar baðýmsýz
bir yol tutturabilir. notoskitap.blogspot.com
Sulucakarahöyük/HACIBEKTAÞ
Konu ile ilgili Postniþin Veliyettin Ulusoy'un davet mektubu:
Alevi-Bektaþi toplumunun inanç temelinde birliðini yeniden güçlendirmeye yönelik olarak sorunlarý ve
çözüm önerilerinizi dinlemek üzere geçen Aralýk ayýndan bu yana Anadolu ve Avrupa’da çeþitli kentlerde
sayýsý otuzu aþkýn toplantý yaptým. Bu toplantýlarda dile gelen tüm hizmet sahiplerine, Hacýbektaþ’ta yapýlacak
genel bir toplantýda, bu önerilerin ele alýnacaðýný ve temel sorunlarýmýz ile çözümleri üzerine ortak noktalarýmýzý
belirleyip, Hacý Bektaþ Veli Dergâhý etrafýnda birleþerek ilerleyeceðimizi belirttim.
Genel toplantý için yapýlan hazýrlýklarýn vardýðý bu aþamada sizleri, Cumartesi, 10 Eylül ve Pazar, 11 Eylül
2011 tarihinde Hacýbektaþ’ta Kültür Merkezi’nde iki gün boyunca yapýlacak bir toplantýya davet etmekten
onur duyarým.
Toplantý öðleden önce (10:00-12:00) ve öðleden sonra (14:00-17:00) olmak üzere toplam dört oturum halinde
yapýlacaktýr. Toplantý sonuçlarý basýna duyurulacaktýr, ancak Alevi-Bektaþilerin iç toplantýsý olduðu için
basýna kapalý olarak yapýlacaktýr.
Her oturumunda, gündeme uygun olarak dergâhýn görevlendirdiði bir can, dile getirilen sorun ve önerilerin
bir özeti ile tartýþýlacak konunun ana hatlarýný içeren bir sunum yapacaktýr. Sonra söz alan canlar, bu gündem
dýþýna çýkmadan çok kýsa konuþmalýdýr. Katýlýmcý sayýsýnýn çokluðu nedeniyle, söz alan konuþmacý sayýsý
ve konuþma süresi sýnýrlanmak zorundadýr. Bu nedenle katýlan canlarýn ve kurumlarýn görüþlerini önceden
yazýlý olarak hazýrlamalarýný ve konuþmalarýndan sonra oturum baþkanlýðýna bunlarý teslim etmelerini rica
ederim. Toplantýda söz alamasa da tartýþýlan konular üzerine yazýlý görüþlerini iletmek isteyen canlar da
yazýlarýný oturum baþkanýna vermelidir.
Ýkinci günün son oturumu, ileriye yönelik kararlarýmýzý belirleyecektir. Bu oturum, ayrýca bu kararlarýmýz
uygulamadaki kararlýlýðýmýzý da ortaya koyacaktýr. Bugüne dek bu hazýrlýk çalýþmalarýnda göreve alan canlarýn
hizmetleri kabul olsun. Baþarýlý bir toplantý için tüm gücümüzü birleþtirelim.
Aþk-ý muhabbetlerimle,
Veliyettin Hürrem Ulusoy
Hacý Bektaþ Veli Dergâhý Postniþini
Gündem:
10 Eylül, Cumartesi, 1. Oturum: Yapýlan toplantýlar hakkýnda bilgilendirme
10 Eylül, Cumartesi, 2. Oturum: Örgütlenme, Dergâh’ta Birlik üzerine çözüm önerileri
11 Eylül, Pazar, 1. Oturum: Acil Sorunlar, Hedefler ve Ýleriye yönelik çalýþmalar
11 Eylül, Pazar, 2. Oturum: Genel Deðerlendirme ve Kararlar
Ýrtibat: Dertli Divani: 0536.949 99 73 / [email protected] Ahmet Koçak: 0532.671 71 64 /
[email protected]
Sulucakarahöyük/NEVÞEHÝR
Hasan KANKAL
Nevþehir'in Derinkuyu ilçesinde
yetiþtirilen çerezlik kabak çekirdeði
çiftçilerin umudu oldu. Bu yýl havalarýn
sýcak geçmesi, ekim alanlarýnýn azalmasý
ve 2 dekar alandan rekoltenin düþük olmasý
nedeniyle 20–25 kilo kabak çekirdeði
alýnmasý fiyatlarýn da yükselmesini saðladý.
Geçen yýl yaþ kabak çekirdeði 5 liradan
alýcý bulurken, bu yýl 6-7 liradan alýnmaya
baþlandý. Yeni mahsulün önümüzdeki
günlerde 8-10 lira arasýnda alýcý bulmasý
bekleniyor. Geçen yýl fazla kabak ekimi
nedeniyle çerezlik kabak çekirdeði
fiyatlarýndan çiftçiler umduðunu
bulamamýþtý.
Sulucakarahöyük/KAPADOKYA
Cuma Onur ÞAHÝN
Gülþehir Ýlçesi'ne baðlý Tuzköy
Beldesi'nde, Hacý Bektaþ Veli tarafýndan
ortaya çýkartýldýðýna inanýlan Hacýbektaþ
kaya tuzunun Osmanlý sarayýnýn
vazgeçilmezleri arasýnda yer aldýðý belirtildi.
Emekçioðlu Grup Sanayi Tuz
Madencilik Ticaret Sanayi Limited Þirketi
Hacýbektaþ Tuzlasý yöneticisi Suat Bilgin,
MTA tarafýndan dünyanýn sayýlý büyük
kaya tuzu iþletmelerinden biri olarak
deðerlendirilen Hacýbektaþ Kaya tuzu
iþletmesinde, yýlda 80 bin ton tuz
üretildiðini söyledi. Suat Bilgin, 2003
yýlýnda özelleþtirilen Hacýbektaþ Kaya tuzu
iþletmesinde, üretilen nitelikli kaya tuzunun
uzun yýllar Osmanlý Sarayý'nda yoðunlukla
kullanýldýðýný anlattý. Bilgin, yerin 35 metre
altýna kadar inen ocakta, kesilerek elde
edilen kaya tuzunun, gýda sektörü baþta
olmak üzere tekstil, deri, tarým, hayvancýlýk,
yem, týp ve kimya gibi alanlarda Yaygýn
olarak kullanýldýðýný söyledi.
Eylül denince sarý renk gelir aklýma.
Eylülün kapýsý hazan mevsimine açýlýr.
Mevsim döngüsü eylüle uðradýðýnda,
baharla baþlayan doðadaki renk cümbüþü
ve yeþilin binbir tonu önce þafak rengi bir
kýzýla... sonra giderek sarýya dönüþür. Ve
kýzýl þafak renginden sarýya dönüþürken
doða, zaman sanki biteviye akmaktan
yorulmuþ, eskimiþ ve antik zamanlardan
kalan bir hazineye dönüþmüþtür... Hiç fark
etmeden umut, istek ve beklentilerimiz
coþkulu yaz serüveninden kopup sessizliðe
bürünmeye baþlar. Artýk umutlarýmýz antik
zamandan kalan hazine gibidir. Ama
umutlarýmýz yüreðimizin hazana açýlan
kapýsýndan içeriye girmemek için direnir
adeta!...
Zamanýn hazana açýlan kapýsý eylülde
yaþamak biraz da bu aðýr çeliþki üzerine
kuruludur. Umut ile umutsuzluk... Coþku
ile duraðanlýk... Direnmek ile yýlgýnlýk!...
Egemenler bunu biliyor olmalýlar ki
zulüm çoðu kere eylülde gelir. Ýnsanýn
ruhuna çöken hazaný fýrsat bilen zulmün
efendileri insan ruhuna kurduklarý tuzaðýn
kapanýný eylülde açarlar.
Þimdilerde televizyon ekranlarýndan,
gazete ve kitap sayfalarýndan “Milat”
öncesi bir zamanda yaþanmýþ ve “Geçip
gitmiþ!...” gibi masalsý bir dille anlatýlan
12 Eylül 1980 askeri darbesi de zulmün
kapanlarýný hazan mevsiminde açmýþtý.
Tek katlý gecekondularýmýzýn oluþturduðu
dar ve uzun sokaða açýlan kanatlý kapýdan
bakkala gitmek için dýþarý çýktýðýmda henüz
güneþ yeni doðmuþtu. Yakýcý yaz
sýcaðýndan geriye kalan Malatya’nýn bozkýr
iklimini ýsýtmak için direnen güneþin
ýþýklarý daha ergenlikten gençliðe evrilen
bu canýn bedeniyle buluþmadan bir ses!...
“Ulan bayozli nere gidiysen?! Çabux gir
içerý!” Ellerinde, göðüslerine
çaprazladýklarý silahlarla bir sürü demir
þapkalý adam!... Sokaðýn her iki çýkýþý
tutulmuþ, sokak boyunca yukarý aþaðý
dolaþan askerler! “Bak...” Sözüm yarým
kaldý! “Bakkala gitmem gerek”
diyemedim. Çünkü Türkçe konuþmaya
çabalamasýndan ve aksanýndan Kürt olduðu
belli olan asker bir eli ile silahýný tutarken
diðeri ile beni kapýya doðru itmiþ ve
konuþmaya çabaladýðýmý görünce de
silahýný yüzüme doðrultmuþtu! Sözüm
boðazýmda kalarak kanatlý kapýyý yarý açýk
býrakýp durakaldým... Ama asker beni içeri
itip, kapýyý da sertçe kapattý!..
Ýçerden anacaným seslendi; “N’oldu
Kemal?...” Bu soruya cevap veremedim.
Çünkü sokaða ilk adým attýðýmdaki
þaþkýnlýðým giderek kaygýya ve kendime
bile tarif edemediðim bir korkuya
dönüþmeye baþlamýþtý! Ýþte tam o anda
kapý kýrýlýrcasýna dövülmeye baþlandý.
Açtým mecburen!... Demir þapkalý, gön
postallarýyla hýzla içeri daldýlar. Ekin
tarlasýna hücum eden aç çekirge sürüsüne
benzer bir halleri vardý. Yatak, yorgan,
kilim, dolap ne varsa darmadaðýn edip
birbirine karýþtýrdýlar. Sanki önceden gelip
bir þey saklamýþlar da onu arýyorlar gibi
didik didik ettiler sadece fukara evindeki
eski püskü eþyalarý deðil ruhumuzu ve
kiþiliðimizi de!...
Anacanýmýn “N’oldu Kemal?”
sorusunun cevabýný ben veremesem de
demir þapkalý gön postallý adamlar
yabanilikleri ile biraz ifade etmiþlerdi.
Evet, anacanýmýn sorusu hâlâ beynimde
uðulduyor! “N’oldu Kemal?...” Bu soruya
tam cevap verebilmek için “Olanýn” olup
bitmesi gerekiyordu. Oldu ama bitmedi!
30 yýlý aþtý hâlâ olmaya devam ediyor! Ne
olmadý ki? Demir þapkalý, gön postallý
adamlar bedenimizi ters yüz edip,
beynimizi kafatasýmýzdan çýkarmak için
bildikleri ve bilmediklerini de bize zulüm
ederken öðrendikleri iþkenceleri yaptýlar.
Yaþama düþen sadece korkunun gölgesi
deðildi. Yaþamýn, zamanýn ve yaþamla
zamaný var eden tüm deðerlerin içine
enjekte edilen çürütücü 12 Eylül bakterisi
farkýna bile varmadan içten çürüttü Türkiye
toplumunu. Ezildik, horlandýk, itildik...
Ýþkencelerle ruhumuz bedenimizden
koparýlýp varlýðýmýzý oluþturan dilimiz,
kültürümüz, inancýmýz bir “Anayasa” ile
ayaklar altýna alýndý... Ve hâlâ siyasetin
“Tekçi” aktörleri ile medyanýn “Bekçi”
aktörleri “Demokratikleþmeden, açýlýmdan,
çoðuldan” dem vurup, bildik oyunlarýna
devam ederken, Türkiye toplumu bedenine
zerk edilen 12 Eylül bakterisi ile içten
çürümeye devam ediyor!...
Þimdi yeri göðü sarsan uçak sesleri ve
hazan mevsiminin eylüle açýlan kapýsýnda
antik zamanlardan kalan sarýmsý hazinenin
üzerine yaðan bomba seslerinden irkilen
anacanýmýn ýþýklar içindeki yüreði yine
soruyor. “N’oldu Kemal?...” Ben cevap
veremiyorum. Utanýyorum!... Hakka
yürümüþ, ýþýklar içindeki anacanýmýn
yüreðine, “Anacan doða bombalanýyor,
insan bedenleri parçalanýyor ve Tekçiler
ile Bekçiler bundan haz duyuyorlar. Senin
çok sevdiðin ve istediðin barýþý henüz
saðlayamadýk!” diyemem ki!...
Özgür Gündem
Sulucakarahöyük/HACIBEKTAÞ
Devrimci 78’liler Federasyonu
Daraðacýný çalmak için kararlý
Devrimci 78’liler Federasyonu, Adalet
Bakanlýðý’nca mülkiyetiyle birlikte
Altýndað Belediyesine devredilen Ulucanlar
Ceza ve Tutukevinin, demirbaþ kayýtlarý
arasýnda bulunan daraðacý ve idam
sehpasýný çalma konusunda kararlý
olduklarýný açýkladý. ‘Devletin zimmetli
malý olan daraðacý ve idam sehpasýný
çalmak’ yasalara göre suçtur uyarýsýna
aldýrmayan 78’liler, “biz bu suçtan
yargýlanmaya hazýrýz” diyerek ýsrarlarýný
vurguluyorlar.
Devrimci 78’liler Federasyonu
tarafýndan “Kamuoyuna ve AKP’li Ankara
Altýndað Ýlçe Belediye Baþkaný Veysel
Tiryaki’ye” dönük açýklamada, “Tiryaki’nin
devrimcilerin kaný üzerinden rant saðladýðý”
ifadesine yer veriliyor.
Ulucanlar cezaevinde bulunan Daraðacý
etkin güvenlik önlemleriyle korunuyor
Ýki yýldýr talep etmelerine raðmen
daraðacý ve idam sehpasýnýn verilmediðini
belirten Devrimci 78’liler Federasyonu,
elektronik güvenlik sistemiyle demir kafesli
camekân içinde saklanan daraðacý ve idam
sehpasýný, bir gün mutlaka çalacaklarýný,
Barýþ ve Halklarýn Kardeþliði için 12 Eylül
Utanç Müzesi’nde sergileyeceklerini
belirtiyorlar.
Bu daraðacý er geç hapsedildiði demir
kafesten çýkarýlacak
Açýklamada; “Altýndað Belediye
Baþkaný Veysel Tiryaki tarafýndan çalýnacak
korkusuyla her türlü yöntemle korunan
devrimci arkadaþlarýmýzýn, yoldaþlarýmýzýn
idam edildiði sehpayý eninde sonunda
hapsedildiði demir kafesinden çýkaracak
olan örgüt; Devrimci 78’liler
Federasyonu’dur” deniliyor.
Daraðacýný 5 TL’ye gösterenler
devrimcilerin kanlarý üzerinden rant
saðlýyor
Ýdam sehpasý ve daraðacýný görmek
isteyenlerin 5 TL ödediði Ulucanlar
Cezaevindeki uygulama bununla da sýnýrlý
kalmýyor. Hücreleri görmek ve içinde
kalmak içinde ayrýca para ödemek
gerekiyor. Devrimci 78’liler Federasyonu
bu konuda da “idam edilen devrimcilerin
kaný üzerinden rant saðlayan Altýnda
Belediye Baþkaný Veysel Tiryaki”yi
kamuoyu önünde teþhir edeceðini
vurguluyor.
Veysel Tiryaki daraðacýný vermezse
Devrimci 78’liler çalacak
Belediye baþkanýna yapýlan çaðrý þu
cümlelerle sona eriyor; “Ya daraðacý ve
idam sehpasýný 6–27 Eylül 2011 tarihleri
arasýnda Çaðdaþ Sanatlar Merkezi’nde
kurulacak 12 Eylül Utanç Müzesi’ne iade
edilmek üzere teslim edersiniz, ya da
çalarýz. Baþaramazsak bir baþka sefer
çalarýz. Ve faþizmi, 12 Eylül zulmünü teþhir
etmek için gerekirse dünyada daraðacý
çalmaya hazýrlanan ve çalan tek örgüt
oluruz.”
Ulucanlar Cezaevi þimdilerde ruhsuz
ve duygusuz haliyle tam bir beton yýðýný
Hatýrlanacaðý gibi son birkaç yýl içinde
Devrimci 78’liler Federasyonu hükümet
nezdinde giriþimlerde bulunarak Ulucanlar
Ceza ve Tutukevini talep etmiþti. En son
Ýnsan Haklarýndan Sorumlu Devlet Bakaný
Cemil ÇÝÇEK ile görüþen federasyon
baþkaný Nejat KANGAL’a ÇÝÇEK, idam
sehpasý ve daraðacýnýn sergilenmesi için
verilebileceðini ve bu konuda Altýndað
Belediye Baþkaný ile görüþeceðini
söylemiþti. Bu görüþmelerden sonra
Altýndað Belediye Baþkanýndan olumlu
mesajlar gelmiþ, federasyonun
“Devrimcilerin idam edildiði daraðacý 12
Eylül Utanç Müzesi’nde sergilenecek”
açýklamalarýnýn basýnda geniþ yer bulmasý
üzerine Belediye Baþkaný kararýndan
dönmüþtü. Altýndað Belediyesi tarafýndan
müze haline getirilen Ulucanlar Cezaevinin
bugün pek çok bölümü ortadan kaldýrýlmýþ,
adeta resim ve heykel müzesi gibi
düþünülerek yapýlan tadilatlarla yepyeni
hale getirilmiþtir. Þimdi ruhsuz ve duygusuz
haliyle belediyenin rant kapýsýna
dönüþtürülen Ulucanlarý yolu düþüpte
ziyaret edenler, çýkýþta bu tarihi düþmanlýða
isyan edemeden geçemiyor. Devrimci
tutuklularý “hayata dönüþ operasyonlarý”
ile katleden anlayýþ, þimdi cezaevinin
tarihsel kimliðini katletmiþ durumda.
Ýnsana, sanata ve kültüre düþman bu
anlayýp mahkum edilmeli
“Ucube heykel” diyen bir baþbakanýn
olduðu, baþkentini “böyle sanatýn içine
tükürürüm” diyen belediye baþkanýnýn
yönettiði, daraðacýndan para kazanmanýn
ötesinde bir düþünce taþýmayan bir belediye
baþkanýnýn bulunduðu Türkiye’de yaþanýlan
tarihe, kültür ve sanata sahip çýkmak için
daha cesur çýkýþlar gerekiyor.
78’lilerin bu yaklaþýmý anlamlýdýr
Medyatik bir çýkýþ gibi görünse de
Devrimci 78’liler Federasyonu’nun DENÝZ
GEZMÝÞ, YUSUF ASLAN, HÜSEYÝN
ÝNAN, ERDAL EREN ve NECDET
ADALI gibi devrimcilerin yaþamýnýn son
sözlerini tarihe not düþtüðü daraðacý ve
idam sehpasýný sahiplenmesi
önemsenmelidir.
Fethiye Kargý Çayýnýn gözü Kýzýldere’de
hidroelektrik santral (HES) yapmak uðruna
Eres Enerji ve yöredeki bürokratlarýn el
birliðiyle hukuk çiðneniyor. “ErikoðluKeserali HES” adýyla yapýlmak istenen
santrale karþý yurttaþlarýn yaklaþýk bir yýl
önce açtýðý davalar sürerken izinsiz þantiyeler
kuruluyor, aðaçlar kesiliyor, yollar yapýlýyor.
Yasalardaki açýk hükümler, dünyada koruma
altýnda olmasýnýn yaný sýra Orman ve Su
Ýþleri Bakanlýðýnca da korunup
yetiþtirilmesine çalýþýlan günlük aðaçlarýnýn
doðal üreme koridoru olan yöredeki tahribatý
önlemeye yetmiyor. Bu konudaki son örneði,
yurttaþlarýn baþvurusu üzerine Muðla Tabiat
Varlýklarýný Koruma Kurulu Müdürlüðünün
yöredeki anýt aðaç ve günlük aðaçlarý
belirlenene dek her tür HES faaliyetinin
durdurulmasý için 10 Aðustos 2011 tarihinde
verdiði kararý yine kendisinin hiçe saymasý
oluþturuyor. Kurul kararýyla durdurulan yol
açma ve aðaç kesme faaliyetlerinin önü, göz
yumma ya da hukukun arkasýndan dolanma
gibi giriþimlerle tekrar açýlmaya çalýþýlýyor.
Bu çabalar ayný zamanda Çevre ve Þehircilik
Bakanlýðýyla ilgili düzenlemeler içiren 648
sayýlý Kanun Hükmündeki Kararnameden
(KHK) nasýl yararlanýldýðýnýn da bir örneðini
oluþturuyor. Yöredeki HESlere Fethiye
Saklýkent Koruma Platformuyla birlikte karþý
çýkan yurttaþlar bu hukuksuzluk sürecine
þöyle tanýklýk ediyor:
Kargý Çayý üzerinde 2003 yýlýndan bu
yana sayýlarý sürekli artarak bugün toplam
6’ya ulaþan HES kurulmak isteniyor.
Yöredeki yurttaþlarýn HESlerden yaygýn
biçimde haberdar oluþu, bunlardan ilkinin
çayýn gözü Kýzýldere’de kurulmasý için, 5
Mayýs 2010 tarihinde imar uygulama planý
Karacaören köyünde askýya çýkarýlmasýyla
baþladý. Gerekli itirazlar yapýldý ancak kabul
edilmedi. Bunun üzerine Aydýn Bölge Ýdare
Mahkemesinde kararlarýn iptali için davalar
açýldý. Davalar sürerken, 2011 Mayýs Ayý
sonlarýnda þirket yöreye þantiye kurdu ve 12
Haziran seçimleri sonrasý aðaç kesmeye
baþladý. Amaç, ormanlýk alan içinden
geçirilmesi düþünülen 3 km. uzunluðundaki
beton kanal alanýný temizlemekti. Bunun
üzerine yörede toplanan çok sayýda yurttaþ
durumu protesto ederek basýn açýklamasý
yaptý ve bu yolla kamuoyunu geliþmelerden
haberdar etmeye çalýþtý. Yöredeki
faaliyetlerin durdurulmasý için 22 Haziran
2010 tarihinde Muðla Tabiat Varlýklarýný
Koruma Kuruluna yurttaþlarca bir baþvuru
yapýldý.
Aðaç kesimiyle ilgili bilgi edinmek için
Fethiye Orman Ýþletme Müdürü Reþat
Tunç’la görüþen muhtarlar ve yurttaþlar,
doyurucu bir yanýt alamadýlar. Yöredeki
günlük aðaçlarý ve anýt aðaçlara dikkat
çekerek kesimin durdurulmasýný istediler.
Ancak kesimler devam etti ve yaklaþýk 700
kadar çam aðacýnýn yaný sýra çok sayýda
defne, kýzýlaðaç, meþe ve maki türü bitki
yok edildi.
Yaþanan katliama dikkat çekmek için
Temmuz Ayý boyunca sürekli Kýzýldere
yöresinde toplanan yurttaþlar, þantiyenin
izinsiz olarak Yanýklar köyü sýnýrlarý içine
kurulduðunu öðrendiler ve kaldýrýlmasý için
giriþimde bulundular. Muhtarlar ve
yurttaþlarýn ýsrarlý takibi sonucu, Fethiye
Orman Ýþletme Müdürlüðü orman içine
yerleþtirilmesinden yaklaþýk iki ay sonra
þantiye malzemesine el koyarak, Karacaören
köyü içinde yeddi emine aldý. Bu arada 22
Haziran tarihli baþvurularýna ek olarak
yurttaþlar 8 Aðustos 2011 tarihinde Muðla
Tabiat Varlýklarýný Koruma Kurulu
Müdürlüðüne tekrar baþvuruda bulundular.
Muhtarlarla birlikte 10 Aðustos 2011
tarihinde Muðla’ya giden yurttaþlar kurul
yetkilileriyle yüz yüze görüþerek, yöredeki
günlük aðaçlarý ve anýt aðaçlar hakkýnda
gerekli inceleme tamamlanana dek her türlü
HES faaliyetinin durdurulmasý kararýnýn
alýnmasýný saðladýlar.
Ancak þantiye kalkmasýna ve ilgili kurul
kararýna raðmen sorun bitmedi. Birkaç
günlük aranýn ardýndan þirketin orman
içindeki yol açma ve aðaç kesme çalýþmalarý
tekrar baþladý. 15 Aðustos günü Yanýklar
Köyü Muhtarý Rüstem Koyuncu yurttaþlarla
yöreye giderek iþ makinalarýný çalýþýrken
fotoðrafladý. Bu arada, muhtarlar Fethiye
Orman Ýþletme Müdürü Reþat Tunç’un
bilgisine baþvurduklarýnda, kesilen aðaçlarýn
alýnmasý için yol açýldýðý gerekçesiyle
durumu mazur göstermeye çalýþtýðýný
gördüler. Bunun üzerine çevredeki köy ve
mahalle muhtarlarýyla birlikte yurttaþlar 22
FAZLA
Türkiye'de günlük olarak üretilen her
15 ekmekten 1'i fýrýnlardaki fazla üretim
ve saklama koþullarýnýn yetersizliði
nedeniyle çöpe atýldýðý bilgisi edinildi.
Türkiye Fýrýncýlar Federasyonu (TFF)
tarafýndan derlenen bilgilere göre,
Türkiye'de günlük üretilen 82 milyon
ekmeðin 77 milyon 340 bini tüketilirken 4
milyon 600 bini çeþitli nedenlerle çöpe
atýlýyor.
HIRVATÝSTAN NÜFUSUNDAN
Türkiye'de israf edilen ekmek miktarý
4 milyon 495 bin 404 nüfuslu Hýrvatistan,
4 milyon 300 bin nüfuslu Gürcistan ve 3
milyon 596 bin nüfuslu Moldova'dan daha
yüksek. Ayrýca, israfýn ulaþtýðý boyut, 2
milyon nüfuslu Kosova, 625 bin 266
nüfuslu Karadað, 398 bin 534 nüfuslu Malta
ve 300 bin 101 nüfuslu Ýzlanda'nýn
nüfusunun toplamýndan ise daha fazla.
TFF Baþkaný Halil Ýbrahim Balcý, her
gün Türkiye'de yaklaþýk 5 milyon ekmeðin
çöpe atýldýðýný bildirdi. Türkiye'de her gün
82 milyon ekmek üretildiðini belirten Balcý,
''Bu rakamýn 77 milyonu tüketilirken
yaklaþýk 5 milyonu israf ediliyor. Bu israf,
halkýmýz tarafýndan yapýlan israf. Bunun
dýþýnda fýrýn enflasyonundan kaynaklanan
israflar da var. Bunun da yaklaþýk yüzde
40'ý fýrýnlarýmýzda meydana gelen israflardýr.
Esnafýmýz belirli bir miktarda ekmeði
çýkarma gayretinde olduðundan dolayý,
Aðustos Pazartesi günü Fethiye Kaymakamý
Mehmet Ali Karatekeli ile görüþtüler ve
Kaymakamýn kurul kararýndaki “her türlü
faaliyetin durdurulmasý” ifadesinden haberi
olmadýðýný, yalnýzca aðaç kesiminin
durdurulacaðýný sandýðýný öðrendiler. Kararýn
bir örneði sunularak kendisinin
bilgilendirilmesinden sonra Kaymakam
Karatekeli telefonla Fethiye Orman Ýþletme
Müdürü Tunç’u arayarak karara uyulmasýný,
þirketin faaliyetlerinin tümüyle
durdurulmasýný istedi. Muhtarlar ve yurttaþlar
teþekkür ederek Kaymakamýn yanýndan
ayrýldýlar.
23 Aðustos Salý günü yöreyi kontrol eden
yurttaþlar ormanýn içinde iþ makinalarýnýn
çalýþtýðýný görerek Yanýklar Köyü Muhtarý
Rüstem Koyuncu’yu durumdan haberdar
ettiler. Muhtar Koyuncu’nun jandarmaya
durumu iletmesinden yaklaþýk 4 saat sonra
Göcek Jandarma Karakolundan bir ekip
yöreye geldi ve hangi izinle faaliyet
yürütüldüðünü sordu. Þirket yetkilisi bir
þahýs izin için Muðla Tabiat Varlýklarýný
Koruma Kuruluna baþvuru yaptýklarýný, izni
aldýklarýný ve elden getirildiði için kýsa süre
sonra gösterebileceklerini belirtti. Göcek
Jandarma Karakolundan gelen yetkili tutanak
tutup izin ellerine geçince karakola
getirilmesini isteyerek yöreden ayrýldý.
Þirketin o gün için yolda olduðunu
söylediði ve faaliyetlerine gerekçe oluþturan
Muðla Tabiat Varlýklarýný Koruma Kurulunun
22 Aðustos 2011 tarihli yazýsýnda özetle
þöyle deniyor:
satýlmayan ekmekler de israfa yol açýyor.
Yani 5 milyon ekmeðin yaklaþýk 2 milyonu
fýrýnlarýmýzda israf oluyor'' dedi.
EKMEÐÝ BUZDOLABINDA
SAKLAYIN
Balcý, insanlarýn yetmeyeceði
düþüncesiyle tüketemeyecekleri kadar çok
ekmek aldýklarýný, bunun da çöpe atýlan
ekmek sayýsýndaki artýþýn temel sebebi
olduðunu bildirdi. Ekmeklerin buzdolabýnda
muhafaza edilmemesi nedeniyle
bayatladýðýna iþaret eden Balcý, ''Daha sonra
da ekmek bayatladý diye çöpe atma yoluna
gidiliyor. Buzdolabýnda muhafaza etmiþ
olsalar ihtiyaç olduðunda rahatlýkla
tüketebilirler" dedi. Fýrýncýlarýn gereðinden
fazla üretim yapmalarý nedeniyle de israfa
yol açtýklarýný ifade eden Balcý, bu nedenle
eðitim seminerleri düzenlediklerini bildirdi.
Balcý, geliþigüzel fýrýn açýlmasýna karþý
çýkýlmasý gerektiðini belirterek, ''Planlý
þekilde bunu yapmak lazým. Böyle olmasý
durumunda fýrýnlardaki ekmek israfýný
azaltabiliriz. Merdiven altý fýrýnlar hala
Türkiye'de var, onlarý da hesaba katarsak
israf miktarý daha fazla olur'' dedi.
Kurul Müdürü Fikret Gürbüzer imzalý
yazýda, 648 sayýlý KHK ile 17.08.2011 günü
kurulun yetkilerinin ortadan kaldýrýldýðý ve
yapýlan taleplerin deðerlendirilmesinin Çevre
ve Þehircilik Bakanlýðýna geçtiði belirtiliyor.
Oysa 648 sayýlý KHK kararýnýn geçici 6.
Maddesinde, Tabiat Varlýklarýný Koruma
Kurullarýnca alýnmýþ kararlarýn yeniden
deðerlendirilmesi için altý ay süre tanýnýyor.
Bu süre içinde kurullarýn almýþ olduðu
kararlar geçerli kabul ediliyor. Muðla Tabiat
Varlýklarýný Koruma Kurulunun Kargý
Çayýyla ilgili almýþ olduðu kararda da,
yöredeki anýt aðaç ve günlük aðaçlarýyla
ilgili inceleme tamamlanana dek; Fethiye
Kaymakamlýðý ve Orman Ýþletme
Müdürlüðünden her tür faaliyetin
durdurulmasý isteniyor. Yani kurul kendi
aldýðý kararý 12 gün sonra þirketin yaptýðý
itiraz üzerine geri çekiyor. Gerekçe olarak
da, 648 sayýlý KHK’yý gösteriyor. Böylece
kurul yöredeki HES faaliyetlerinin
durdurulmasý için hem kararname çýkmadan
çok önce yapýlmýþ bir talebi yok sayýyor,
hem de kararnamede kendine koruma
amacýyla tanýnan yetkiden gönüllü olarak
þirket lehine vazgeçmiþ oluyor.
Kýzýldere ve Kargý Çayý üzerindeki
HESlere karþý olan yurttaþlar hukuk
mücadelesini sürdürmekte kararlý
görünüyorlar. Þimdi, Fethiye Orman Ýþletme
ve Muðla Tabiat Varlýklarýný Koruma Kurulu
Müdürleri hakkýnda hukuksuz iþlemlerde
bulunma ve görevi kötüye kullanma
gerekçeleriyle yeniden suç duyurusunda
bulunmaya hazýrlanýyorlar.
Balcý, çöpe atýlan ekmeðin mali
deðerinin hesaplanmasý durumunda büyük
rakamlar ortaya çýktýðýný kaydederek,
ekmeðin 70 kuruþtan hesaplanmasý
durumunda günlük 3,5 milyon liralýk
deðerin çöpe atýldýðýný ortaya koydu. Aylýk
deðer kaybýnýn hesaplanmasý durumunda
daha korkunç rakamlarýn ortaya çýktýðýna
iþaret eden Balcý, ''Bu rakam, aylýk olarak
104 milyon 850 bin lira, yýllýk olarak da 1
trilyon 258 milyon 200 bin lira. Yani
insanýmýz günlük 3 milyon 500 bin
Ülke genelinde israf edilen ekmeðin
oransal deðerinin yüzde 4,99 olduðuna
iþaret eden Balcý, ''Türkiye'de kiþi baþýna
ortalama ekmek tüketimi 333 gram.
Hanelerde günde ortalama 4,76 adet ekmek
alýnýyor. Bu ekmeklerin yüzde 3,06'sý çöpe
atýlarak veya hayvan yemi olarak israf
ediliyor. Günlük üretilen ekmeðin 2 milyon
440 bin adedi satýlmadan üretim
mekanlarýnda israf ediliyor. Lokanta ve
otellerde ekmek israf oraný ise yüzde 3,11''
dedi.
BirGün