Devamını Okumak İçin Tıklayınız

Transkript

Devamını Okumak İçin Tıklayınız
Bir Halk Kahramanı
Cemil Hayek
- Antakya kırsal çevresinden bir derleme çalışması Ender Özbay 1
Günümüzde, Arapçanın daha çok bir konuşma dili olarak kaldığ ı Antakya ve çevresinde,
aralıklarla gerçekleştirdiğimiz sözlü tarih ve folklor ara ştırma ve derleme çalışmalarında elde
ettiğimiz Arapça birkaç türkü, çe şitli maniler ve bir destan, yörenin kültürel ve tarihsel
kimliğini yans ıtması bakımından, belleklerde kalabilmiş az sayıda örnek olarak oldukça
önemlidir.
Ayrıca, doğ açtan söyledikleri gibi, yazılı olarak da edebi ürünlere imza atmış aşıklar,
‘müellifler’ de tespit edilebilmiştir. Özellikle Harbiye ve Gümüşgöze’de Yunus ve Hasan
Büyükaşık kardeşler, aynı sülaleden Edip Büyükaşık, yaşadıkları dönemde ‘müellif’, şair
olarak ün salmışlardır. 2 Yine Aknehir Beldesi’nden Nesim Gül ismi de zikredilmiştir.
Yöre halkı da, genellikle müelliflerin ürettiği bir ş iiri, bir türküyü veya destanı, çok kısa
sürede belleğine yerle ştirme ve yayarak anonimleştirme yatkınlığ ına sahiptir. Yörede,
akşamları ocak (ya da soba vb) başında oturulurken, yaşlıların tüm aileyi başına toplayıp
destan, mesel, dini hikaye, masal anlatması, şiir söylemesi geleneğ i de saptanmıştır. Yanı sıra,
düğünlerde, şenliklerde kadınların doğaçtan maniler söylemesi geleneği de belirlenmi ştir.
Maniler, kafiyeli söz aralarında “ha ha” nidalarıyla söylendiği için “ hahalama” olarak da
bilinmektedir. Ayrıca, yöre halkının dağarc ığı nda oldukça fazla sayıda atasözü (kavl el-metel)
ve deyim olduğu da görülmüş tür.
Gündelik yaşamın alelade sorunları yahut sevinçlerinden, yüzyıllara mal olmuş destansı
olaylara ve tarihsel şahsiyetlere değin, çok de ği şik konulara değinildi ğini saptad ığı mız deği şik
türdeki halk edebiyatı ürünleri arasında özellikle, oldukça coşkulu bir üslupta söylenmiş ve
edebî niteliğ i görece yüksek olan Cemil Hayek Destanı, altı çizilmesi gereken bir örnektir.
Fransız işgali yıllarında, çeteler dahil tüm iktidarlara ve güçlere karşı olmuş, “dağa ç ıkmış” ve
(İnce Memed gibi) iyi, adil bir eşkıya olmuş olan Cemil’i anlatan destan, Arapça, uzun ve
ölçülü bir yapıttır. Antakya çevresinde, Asi Irmağı ’yla sulanan olanca havzada
anonimleşmiştir. Bütünlük arz eden iki varyasyonu tarafımızdan tespit edilebilmiş olan bu
eserin edebi niteliğ i göz önüne alındığı nda, bir müellifin elinden çıkmış olması güçlü bir
olasılıktır. Halk da, destanı anlatır, aktarır, yineler iken, dilince yeniden üretmiş, yeni,
amiyane söyleyişler katmıştır. Bu bakımdan destan, halkın şikayet ve özlemlerini ve yiğitlik
duygularını, doğrudan ya da dolayl ı, dile getirmesi açısından da oldukça önemli bir yapıttır.
Dörtlüklerle kurulu manzume şeklindeki destan, 7’li hece ölçüsü ile ve uyaklı olarak
söylenmektedir. Uyaklı olan dörtlükler boyunca Cemil Hayek’in öyküsü, yiğitli ği, çatı şmaları,
bir anlatıcı ağz ından dillendirilir. Bununla birlikte, bazı yerlerde ölçü bozularak, birinci tekil
şahıs (Cemil’in) ağz ından sözler söylenir; ardından tekrar ölçülü söyleyişe dönülür.
Dörtlüklerin her birinde, kahramanın başından geçen olaylardan bir kesit veya kahramana
ilişkin duygu ve düşünceler dile getirilir.
1
Sanat Tarihçisi. Ege Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Türk-İslam Sanatı Anabilim Dalı Yüksek Lisans
Öğ rencisi.
2
Bu kişilerin “cönk” sayılabilecek defterlerinin olduğ u kesin olarak bilinmekteyse de, bu defterlerin bugün
kimlerin elinde olduğ u muhteliftir.
Cemil Hayek
Hatay’da Fransız İşgali’ne isabet eden 1928 - 1935 yılları arasında meydana gelen olaylar
dizisi içinde Cemil Hayek ile ilgili pek çok rivayet ve anlatı söz konusudur. Tümü de Cemil’i
öven nitelikteki anlatılar, ayrıca, bir Fransızca belgeyle de desteklenmektedir.
Yaşlıların anlattığ ına göre, Küçük Karaçay dolaylarında, Kabak Harnub (bugün
Çanakoluk) köyünde yaşayan Hayek sülalesi mensubu Cemil Hayek ve kardeşleri öksüzdürler.
Bir gün, yöredeki toprak ağaları ndan biri, Cemil’in kız kardeşine tecavüz eder; adli
mercilerden bir hayır göremeyen Cemil bu kişiyi vurur. Böylece Cemil’in eşkıyalığ a uzanan
kaçaklığı başlar. Bir kanun kaçağ ı olarak aranmaya başlayan Cemil, yanında ağabeyiyle
(İbrahim) dağlar ı mesken tutar. İdari-askeri erk bakımından tam bir karmaşa ve kargaşanın
yaşandığ ı bu evrede Fransız işgal erki de Cemil’i kanun kaçağ ı kabul eder ve peşine düşer. Bir
ara yakalanır fakat, bir yolunu bulup kaçar…
Rivayetlerden birine göre, bir gün Cemil, bir Fransız subayının (makam arabasının) yolunu
kesip yirmi kuruşister. Can korkusu içindeki subay bu miktarın çok fazlasının bulunduğu para
kesesini uzatır; Cemil, yalnız yirmi kuruş sayıp alır, keseyi geri verip tekrar ormanın
karanlığı na karışır...
Tüm anlatılar, Cemil’in onurlu, iyi yürekli, adil, halktan yana bir eşkıya olduğu
yönündedir. Kaldı ki, siyasal-idari-askeri erk kargaşası içinde, toprak ağalar ının, Fransız
işgalcilerinin, Osmanlı artığı idarenin ve bir takım silahlı çetelerin kıskacında ezilen halkın
Hayek’e övgüler dizmesi, ağı tlar yakması, onun için destanlar söylemesi boşuna olmasa
gerektir. Nitekim, yaşlıların ifadelerine göre, halk tarafından, Cemil’in -sözgelimiMutayiran’da olduğu ihbar edilip, o, Harbiye civarı nda bir ziyafet ile ağı rlanır; ertesi gün
Harbiye’de olduğu ihbar edildikten sonra Süveydiye’de (Samandağ) a ğ ırlanıp, saklanır.
Cemil ile ağ abeyinin sonlarını getiren ise, hain bir gammazlık olmuştur. İkisi, derme çatma
evlerinde (kimi anlatılara göre bugünkü Değirmenba şı dolaylarında, nehir kenarındaki bir
kulübede) bulundukları bir sırada, ihbar üzerine gelen ve kaçmayı imkansız kılacak biçimde
evi saran Fransız askerlerine teslim olmayı ret ederek çatışmaya girer. Düşman eline
düşmektense ölmeyi yeğ tutan Cemil, ev ate şe verilince, önceden cebinde saklamışolduğu son
iki fişeğ i çıkarır, önce ağabeyini vurur, sonra tüfeğin namlusunu a ğz ına koyarak tetiği ayak
parmağı yla çeker. (Destanın son bölümü Cemil’in son anda ağabeyiyle yaptı ğ ı konuşmadır.)
Fransızlar ikisini at sırtına yükleyip Antakya’ya götürür; Cemil’i, kafası parçalanmış, yerlere
kanlar akar halde teşhir ederler. (Bir anlatıya göre de, o sırada cezaevinde bulunan babalarına
gösterirler.)
Kabak Harnub (Çanakoluk) köyündeki araştırmalarımız sırasında rastladığı mız, Cemil
Hayek’in farklı anadan kardeşi, 85 yaşındaki Salim Güleş, bütün bu anlatıları doğrulayarak,
Cemil’in bir de Ali Çelek (Çolak Ali de olabilir) adında bir yoldaşı olduğunu da eklemi ştir.
Cemil’in Fransız işgal kuvvetleriyle çok sık çatışmaya girdiğini de ekleyen Salim Dede,
kızkardeşleri olan Ruzena’nın da hala hayatta olduğunu ve bütün olaylar ı daha iyi bildiğ ini,
ayrıca Cemil Hayek destan ve kıssalarının Aknehirli Nesim Gül tarafından çok iyi bilindiğini
ve anlatıldığ ını da kaydetmiştir.
Fransız İşgali yıllarında Antakya’da Eğitim Müdürlü ğü görevini yürütmü ş ve bölgeye
ilişkin bir çok kayıt tutmuş olan Pierre Bazantay’ın yakınlarından alınmış olan Fransızca
belgede ise şu bilgiler yer alır:
“1928’de, Suveydiye yolu üzerindeki küçük Kabak Arnub Köyü’nde, küçük toprak
sahiplerinden oluşan Hayek ailesi yaşamaktaydı. Erkeklerin evde olmadıkları bir gün,
Hayek’lerin kızlarından evli olan birisi, yöredeki zenginlerden biri tarafından kaçırıldı. Kızın
babası kaçıran hakkında davacı oldu. Kaçıran adam, mahkemece bir ay hapis cezasına
çarptırıldı ve (sonra) cezası affedildi. Delikanlı Cemil’in babası Muhammet Hayek, suçlunun
cezasını bizzat vermeğe yemin etti ve birkaç gün sonra mütecavizi tüfekle öldürdü. Jandarma
kendisini kırsal alanda, evine kadar izledi ama yakalamayı başaramadı. Bu takiplerden biri
sırasında, jandarmalar eve girdiler. Hayek’in kızlarından biri de evdeydi. Jandarmalar içki
içip sarhoş olduktan sonra genç kıza tecavüz ettiler.
Ve işte bu günden sonra Hayek, saklandığı yerleri açıklayanları ve kendisine fazla
yaklaşan jandarmaları öldüren bir eşkıyaya dönüştü. Bir defasında yakalandı ama tedavi
edildiği hastaneden kaçmayı başardı. Köylüler ona hayrandılar. Ne köylüleri, ne de yolcuları
hiç huzursuz etmiyordu. Birçok kez Suveydiye yönünde giden araçları durdurduğu olmuştu.
Ama onlardan sadece sigara istiyor, sonra yola devam etmelerine izin veriyordu. Bu durum,
15 Nisan 1935’e kadar böyle devam etti. O gün jandarmalar, Kabak Arnub’da, Cemil
Hayek’in sığındığı evi kuşattılar. Çıkan çatışmada Hayek, iki jandarma erini daha öldürdü.
Ancak ev ateşe verilmişti. Çevreleri gözetim altındaydı. Kaçmanın olanaksız olduğunu anlayan
Cemil Hayek ve bir erkek kardeşi yanan evin içinde kendi yaşamlarına son verdiler…
Antakya’da, resmi lisenin yakınında yapılan cenaze merasiminde, saygıyla bekleyen 1.500
alevi vardı.
Cemil Hayek bir istisna değildir. Ondan önce 1925’te, Şehin Leymuni de namus cinayeti
sonucu dağa çıkmış, dağda pusuya düşürülerek öldürülmüştü. Kardeşinin katilini vuran
Suveydiye’li Burra adlı biri de aynı şekilde dağa çıkmıştı. (…)”. 3
3
Mehmet Büyükaşık’ın araştırma ve girişimleriyle elde edilen belge, Prof. Dr. Rahmi Hüseyin ÜNAL tarafından
Türkçe’ye çevrilmiştir.
Resimler, Belgeler:
Cemil Hayek’in fotoğraf ı.
(Pierre Bazantay arşivinden.)
Destanı dillendiren kaynak kişilerden
Katibe ve Yusuf Özbay çifti. (HatayAntakya, Gümüşgöze Köyü)
Salim
Güleş,
Ender
Özbay.
Çanakoluk Köyü’ndeki söyleşi)
Cemil Hayek’in en küçük kardeşi
Salim Güleş. (Hatay-Antakya,
Çanakoluk Köyü.)
Destanı dillendiren ve müelliflerinden
biri olduğu söylenen ki şilerden Hasan
Büyükaşık. (Hatay-Antakya, Gümüşgöze Köyü)
Cemik Hayek’in Evi.
(Çanakoluk Köyü)
Pierre Bazantay’ın olayla ilgili kayıtları. Fransızcadan Türkçeye
çevrilen belge.

Benzer belgeler

Ötüken Yayınevi 1974-1975-1976-1979 (4 baskı

Ötüken Yayınevi 1974-1975-1976-1979 (4 baskı Mezuniyet imtihanlarına kısa bir süre kala okuldan ayrılır; İstanbul'a gelir, pek barınamaz; tekrar Hatay'a döner. İskenderun'da Fransızlar idareye hâkimdir; Fransa'daki sosyalist hükümetin Hatay'd...

Detaylı

Defne Rotary Kulübü

Defne Rotary Kulübü "ABD Hükümetinin Türkiye ve Türkiye'nin Komşularına Bakışı" başlıklı bir konuşma yapacağı toplantı 15 Mayıs Salı günü saat 12:00-14:00 te Ankara Sheraton Otel, Büyük Salon’da yapılacaktır. Salon ka...

Detaylı