TÜBİSAD web

Transkript

TÜBİSAD web
 Uluslararası Bilişim Sanayii Zirvesi: Bilişim Ekonomisi, İstihdam ve Yatırım
17 Şubat 2010
İçindekiler
Açılış Konuşmaları Turgut Gürsoy, TÜBİSAD Yönetim Kurulu Başkanı ......................................................... 4
Çiğdem Ertem, Intel Türkiye Genel Müdürü .................................................................. 6
Konuk Konuşmacılar Dr. Robert Atkinson, ABD Bilgi Teknolojileri ve İnnovasyon Vakfı Başkanı .................... 9
Binali Yıldırım, Ulaştırma Bakanı .................................................................................. 18
Dr. Tayfun Acarer, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu Başkanı ................................ 23
Lucilla Sioli, Avrupa Komisyonu Ekonomik Forum ve İstatistik Analiz Bilim Başkanı .... 26
Dr. Graham Vickery, OECD Bilim ve Teknoloji Direktörü .............................................. 34
Mario Franco, Portekiz Bilim ve Haberleşme Vakfı Başkanı ......................................... 40
John Davies, World Ahead Programı, Intel Kıdemli Başkan Yardımcısı ........................ 45
Paneller Panel 1: Bilişim sektörü, ekonomi canlandırma ve kamu destek programları ............. 53
Panel 2: Yerli bilişim sanayiinin büyümesi, gelişmesi, istihdam yaratılması için uygulanabilecek politikalar .................................................................................... 66
Panel 3: Başarılı e‐Devlet örneklerine bakış ve bilgi toplumuna geçiş politikaları ........ 85
Biyografiler ...................................................................................................... 106
Zirve konuşmaları, paneller ve sunumlarının derlemesi TÜBİSAD YK Başkan Danışmanı Hilmi Güngen tarafından hazırlanmıştır. 2
Uluslararası Bilişim Sanayii Zirvesi: Bilişim Ekonomisi, İstihdam ve Yatırım
17 Şubat 2010
3
Uluslararası Bilişim Sanayii Zirvesi: Bilişim Ekonomisi, İstihdam ve Yatırım
17 Şubat 2010
Açılış
Konuşmaları
Turgut Gürsoy
TÜBİSAD Yönetim Kurulu Başkanı
Çiğdem Ertem
Intel Türkiye Genel Müdürü
4
Uluslararası Bilişim Sanayii Zirvesi: Bilişim Ekonomisi, İstihdam ve Yatırım
17 Şubat 2010
Turgut Gürsoy, TÜBİSAD Yönetim Kurulu Başkanı Sizleri sevgi ve saygı ile selamlıyor, hoş geldiniz diyorum. Bugün, temsil ettiğimiz bilgi ve iletişim teknolojileri sektörünün Türkiye’nin geleceği için ne denli stratejik bir öneme sahip olduğunu birlikte değerlendirebilmek amacıyla buradayız. Bilgi ve iletişim teknolojilerinin ülke ekonomilerine küresel ölçekte sağladığı stratejik önem konuyu sadece sektörel bazda değil, ülke ekonomileri boyutunda konuyu ele almamızı gerektirir. Bu nedenle, sektörümüzün ülkelerin rekabet gücüne olan etkisini hem yerel, hem de uluslararası boyutta tartışabilmek için TÜBİSAD ve üyemiz Intel’le birlikte konularında lider tüm paydaşlarla biraradayız. Biz Bilişim Sanayicileri Derneği olarak Türkiye’deki telekomünikasyon, bilgi iletişim ve yeni medya alanlarında faaliyet gösteren şirketlerin güçlü ortak sesini temsil ediyoruz. TÜBİSAD 200’den fazla üye şirketiyle yıllık toplam 30 milyar dolarlık iş hacmine ulaşmış olan sektörün yüzde 95’lik kesimini temsil etmektedir. Son kongremizde ülkenin önde gelen telekom ve yeni medya şirketlerinin de derneğimize aktif katılımıyla TÜBİSAD Türkiye teknoloji ve telekomünikasyonu aynı hedefte birleştiren tek platform haline gelmiştir. Bizler, bu avantajlı platformda ülkemizin sağlıklı ve sürdürülebilir büyümesinde anahtar rolü olan bilişimin ülke çapında stratejik bir sektör olduğunu anlatmak için gayret göstereceğiz. Değerli Konuklarımız, Türkiye’de bilişim için büyük fırsat vardır, çünkü dünya ortalaması ile karşılaştırıldığında bilişim sektöründeki hizmetlerin oranı 5 kat daha küçük durumdadır. KOBİ’lerimizin bilişim kullanımı gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin yarısından daha aşağı bir seviyededir. Sektörün tüm sektörlerdeki istihdam payı bizim gibi büyümekte olan ülkelerin payına göre çok geridedir. Sayısal Türkiye hedefine ulaşmak 5
Uluslararası Bilişim Sanayii Zirvesi: Bilişim Ekonomisi, İstihdam ve Yatırım
17 Şubat 2010
için uygulanması gereken oldukça fazla proje birikmiştir. Bizler bilişim sektörü temsilcileri olarak ülke gündemine sorunlarına ve fırsatlarına yabancılaşmadan ülkemizin hedeflerine ve politikalarına bütünleşik olarak çalışmak bilişimi Türkiye resminin en önemli parçalarından biri olarak görebilmek istiyoruz. Bugün hem kamuda, hem özel sektörde, hem de kamuoyumuzda yerleşmiş farkındalık seviyesinin bugüne kadar yapılan tespit ve önerilerin hayata geçirebilmemiz için fazlasıyla yeterli olduğunu düşünüyoruz. Değerli Konuklarımız, Geçtiğimiz günlerde bilişim sektörünün hak ettiği yere gelmesi ve milli gelir içindeki payını yüzde 8’e çıkarması hedeflerini ortaya koyan, sektörümüzün potansiyeline inanan ve desteklerini sürekli hissettiğimiz Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırıma katılımı ve katkıları için teşekkür ediyoruz. Bu zirveyi gerçekleştirmemizde, bizlere çok büyük destek veren başta Başkan Dr. Tayfun Acarer olmak üzere Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu’na, yine katkı ve katılımlarını esirgemeyen en büyük paydaşlarımız olarak gördüğümüz Devlet Planlama Teşkilatı’na, Türkiye İş Kurumu’na, Vergi Konseyi’ne ve Türkiye İşbirliği ve Kalkınma İdaresi Başkanlığı’na teşekkür ediyoruz. Ayrıca, Amerika ve Avrupa OECD ülkelerinin sayısal ekonomiye geçiş politikalarında liderlik yapmış ve halen aktif çalışan değerli konuşmacılarımız ABD Bilgi Teknolojileri ve İnnovasyon Vakfı (Information Technology and Innovation Fund) Başkanı Dr. Robert Atkinson’a, OECD Bilim ve Teknoloji Direktörü Graham Vickery, Avrupa Komisyonu Ekonomik Forum ve İstatistik Analiz Bilim Başkanı Lucilla Sioli’ye, Portekiz Bilim ve Haberleşme Vakfı Başkanı Mario Franco’ya World Ahead Programından Sorumlu Intel Kıdemli Başkan Yardımcısı John Davies’e teşekkür ediyorum. Son olarak zirvenin hazırlanmasında her kademede birlikte çalıştığımız Ayşegül İldeniz ve Genel Müdürü Çiğdem Ertem olmak üzere tüm Intel ekibine teşekkür ediyorum. 6
Uluslararası Bilişim Sanayii Zirvesi: Bilişim Ekonomisi, İstihdam ve Yatırım
17 Şubat 2010
Çiğdem Ertem, Intel Türkiye Genel Müdürü Sayın bakanım, milletvekillerim, değerli müsteşarlar, kurum başkanları, tüm konuklar ve değerli basın temsilcileri hepiniz hoş geldiniz. Bugün bizim için çok heyecanlı bir gün. Biliyorsunuz, tüm dünyada “küresel krizin etkilerinden nasıl çıkılır? Bir an önce nasıl toparlanılır?” konusunda çalışmalar yapılıyor. Türkiye’nin küresel krizden bir an önce çıkmasına ve 2023 hedeflerin arasında bulunan “Türkiye’nin dünyanın 10 büyük ekonomik ülkesinin içinde yer alması” hedefine bilişim sektörü olarak nasıl destek olabiliriz? Türkiye bu hedefe giderken, bilişim sektörünü bir kaldıraç olarak kullanarak, gerekli hızı nasıl sağlayabiliriz? Bu toplantıda bunları tartışacağımız için çok heyecanlıyız. Bilişim sektörü, bir yandan tüm sektörlerde verimlilik, üretkenlik, yeni pazarlara açılma gibi büyük etkileri sağlamaktadır, bir yandan da bireylerin hayatlarını zenginleştirmekte ve kişilerin küresel rekabette öne çıkmalarını sağlamaktadır. Türkiye’nin genç nüfusunu göz önüne aldığımız zaman, bilişimin Türkiye’yi ileriye taşıyacak etkileri sağlayabilecek çok önemli bir sektör olduğu görülmektedir. Bizler biliyoruz ama bunu hep beraber burada birlikte tartışalım ve Türkiye’nin geleceğini oluşturmada nasıl bir yol haritasında olalım, ne gibi aksiyonlar alalım, stratejik sektör haline getirmede neler yapılması gerekli diye bugün bu konuları tartışmak istedik. Bugün baktığımızda istatistiklerimiz istediğimiz noktada değil. Örneğin, bilişim sektörü şu anda gayri safi hasılanın ancak yüzde birini oluşturuyor. İstihdam boyutundan baktığınız zaman 130 bin kişilik bir istihdama ulaşıyor. Ve Türkiye bugün dünyanın 17. büyük ekonomisi diyoruz ama, birtakım karşılaştırma endekslerine baktığımız zaman, Türkiye’nin 40‐48. sıralarda olduğunu görüyoruz. Eğer biz Türkiye’yi büyüyen ilk 10 ekonomi arasına sokacağız diyorsak, bilişim sektörümüzün de bu altyapıyı sağlayacak ve bu zıplamayı oluşturacak halde olması gerekli. Onun için, bir hedef koymamız lazım. Biz diyoruz ki, hedefimiz 2023’te bir milyon bilişim çalışanı istihdamı ve 10 milyar dolar bilişim ihracat olmalı. Böyle bir hedefle çalışmalıyız. Bu noktada, bu heyecanla buradayız. Ben öncelikle bakanımızı, BTK başkanımızı, BTK çalışanlarına teşekkür etmek istiyorum. Her 7
Uluslararası Bilişim Sanayii Zirvesi: Bilişim Ekonomisi, İstihdam ve Yatırım
17 Şubat 2010
zaman bizi çok destekliyorlar. Özellikle son yıllarda bilişimle telekomünikasyonun birlikte olduğu noktada, çok daha etkin çalışmalar yapmaya başladık. Bunun yanında gördüğünüz gibi burada bizi destekleyen kurumlarımız var, DPT gibi, İşkur gibi. Özellikle Vergi Konseyi 2004 yılından beri bilişimi destekliyor ve bizimle çok yakın ve aktif çalışıyor. Kendilerine de çok teşekkür etmek istiyorum. Yabancı konuklarımız geldiler ve bizi burada onurlandırdılar. Kendi görüşlerini anlatacaklar. Onlara da teşekkür etmek istiyorum. Tabii ki, fikir aşamasından beri birlikte çalıştığımız, her alanda Türkiye’yi nasıl ileriye götürürüz diye güç birliği yaptığımız TÜBİSAD ve tüm yönetim kurulu üyelerine çok teşekkür etmek istiyorum. 8
Uluslararası Bilişim Sanayii Zirvesi: Bilişim Ekonomisi, İstihdam ve Yatırım
17 Şubat 2010
Konuk
Konuşmacılar
Dr. Robert Atkinson
ABD Bilgi Teknolojileri ve İnnovasyon Vakfı Başkanı
Binali Yıldırım
Ulaştırma Bakanı
Dr. Tayfun Acarer
Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu Başkanı
Lucilla Sioli
Avrupa Komisyonu Ekonomik Forum ve İstatistik Analiz Bilim Başkanı
Dr. Graham Vickery
OECD Bilim ve Teknoloji Direktörü
Mario Franco
Portekiz Bilim ve Haberleşme Vakfı Başkanı
John Davies
World Ahead Programından Sorumlu Intel Kıdemli Başkan Yardımcısı
9
Uluslararası Bilişim Sanayii Zirvesi: Bilişim Ekonomisi, İstihdam ve Yatırım
17 Şubat 2010
Dr. Robert Atkinson, ABD Bilgi Teknolojileri ve İnnovasyon Vakfı Başkanı Bu sabah sizlerle birlikte olduğum için çok memnunum ve beni bu bilişim teknolojileri konferansına davet etmenizden onur duydum. Hemen sunumuma başlıyorum. Bilgi Teknolojisi ve İnnovasyon Vakfı (ITIF), Amerika Birleşik Devleri’nde Washington DC’de kurulu olan, verimlilik, innovasyon ve teknoloji yanlısı kamu politikaları üzerine düşüncelerini açık bir şekilde ifade etmeye ve geliştirmeye adanmış bir düşünce kuruluşudur. ITIF, bilişim teknolojileri, ekonomik verimlilik, innovasyon politikaları üzerine odaklanmaktadır; çünkü bilişim teknolojileri, bizleri bugüne getiren ve geleceğe götürecek, çok önemli bir teknolojidir. Bugünkü sunumuma bir test ile başlıyorum. Bir şirkete yada ülkeye şu yatırımlardan hangisi en yüksek getiriyi sağlar? Bir fabrika gibi bir üretim yerine yatırım mı?, bir makinaya yatırım mı? Yoksa bilişim teknoljileri cihazlarına yatırım mı? 10
Uluslararası Bilişim Sanayii Zirvesi: Bilişim Ekonomisi, İstihdam ve Yatırım
17 Şubat 2010
Dünya çapında birçok başarı öyküsü sonuçlarına göre bilişim teknolojileri cihazlarına yatırım, binaya yada geleneksel makinaya yapılan yatırıma göre 3 ile 7 kat arasında fazla getiri sağlamaktadır. ABD’de Massachusetts Institute of Technology’de (MIT) yapılan araştırmalarda,Bilgi Teknolojisi alanında yapılan 1 dolar yatırım, topluma getirisi 2 dolar mertebesinde olduğunu göstermektedir. O zaman, neden bilişim teknolojileri bu kadar önemli? Neden bilişim teknolojilerinden bahsediyoruz da, plastikten, kimyasallardan yada başka malzemelerden bahsetmiyoruz? Çünkü, bilişim teknolojileri, ekonomistlerin “genel amaçlı teknoloji” olarak tanımladıkları teknoloji; bu, bugün ekonomimizde yeralan tüm sektörlerin içinde bulunan, içine sanal olarak gömülmüş anlamına geliyor. İsterseniz tarım, üretim, hizmetleri, devlet hizmetleri, yada eğitim olsun; Bilişim teknolojileri bir büyüme makinası, bir innovasyon makinasıdır. BilişimTeknolojileri büyümeye nasıl iki alanda güç sağlar? Birincisi, doğal olarak kendi alanında. ABD’de mesela BT endüstrisindeki işlere, diğer endüstrilere göre %70 daha yüksek ücret ödenmektedir. Bu OECD verisine göre, 30 OECD ülkesinde bilişim teknolojileri sektörü neredeyse yılda yüzde 1 daha hızlı büyümüştür. Fakat bilişim teknolojilerinin neden olduğu büyüme en fazla bilişim teknolojileri sektöründe değildir; gerçekte diğer sektörlerin 11
Uluslararası Bilişim Sanayii Zirvesi: Bilişim Ekonomisi, İstihdam ve Yatırım
17 Şubat 2010
büyümesinde etken olmaktadır. Örnek olarak John Deere’in pamuk hasat makinasını kullanırım, o aslında üzerinde uydu haberleşme sistemleri, güçlü kişisel bilgisayarlar bulunan bir mobil bilgisayar sistemidir. RFID ve uygulama cihazlarıyla, 15‐20 yıl öncesinin biçerdöğerinden çok daha yeteneklidir. ABD ekonomisi de son 15 yılda sağlam adımlarla büyüdü. Amerikan ekonomisinin 1995’den sonra hızlı büyümesinin nedeni olarak ekonomistler bilişim teknolojilerinin kullanımı olduğunda fikir birliğindedirler. Tabloda görüldüğü gibi, bilişim teknolojileri verimliliğe güç sağlamaktadır. Mavi sütunda, 1995 yılından sonra Amerikan ekonomisindeki verimlilik artışının tüm nedeninin bilişim teknolojileri olduğu gösterilmektedir. Bu son çeyrekte ABD durağanlıktan kurtulmakta ve verim‐lilikte yüzde 6’dan fazla büyümekte oluşu daha önce ABD ekonomisinde görülmemişti ve burada yanıt: Şirketlerin bilişim teknolojilerini kullanarak daha yüksek verimliliğe kavuşmalarıdır. Bilişim teknolojilerinin dünya çapında etkileri nelerdir? Dünya Bankası verilerinin göster‐
diği şekilde, düşük ve orta gelir sahibi ülkelerde bulunan ve bilişim teknolojilerinden yararla‐
nan şirketlerde satışlar ve istih‐
dam daha hızlı artmakta olması, bilişim teknolojilerinin istihdam artışını teşvik ettiği açıkça göstermektedir. Bilişim teknolojilerine yatırım yapan şirketlerde BT’ye yatırımın getirisi BT alanı dışına konan sermayenin getirisinden çok daha fazla olmuştur. 12
Uluslararası Bilişim Sanayii Zirvesi: Bilişim Ekonomisi, İstihdam ve Yatırım
17 Şubat 2010
Yakın zamanda yapılan bu Dünya Bankası çalışmasında, telekom altyapılarına ve genişbanta yapılan yatırım en yüksek getiriyi vermektedir. Teknoloji penetrasyonunda her yüzde 10 artış, yani her yüzde 10 daha fazla genişbant, Gayri Safi Milli Hasıla’da yüzde 1.2 ile yüzde 1.4 artış yaratmaktadır. Avrupa’nın durumu nasıl? Verimlilik söz konusu olunca, Avrupa, ABD’nin gerisinde kalmış durumda. Tablo’da gösterildiği gibi, 1995 yılına kadar Avrupa’da verimlilik ABD’ye nazaran 2 kat hızlı büyü‐
mektedir. Sonra, 1995’te birşey oluyor ve Avrupa’da verimlilik ABD’nin yarısı kadar hızla büyü‐
yor. Avrupa’da verimlilik neden ABD’den daha yavaş büyüyor? Cevabı basit: Çünkü Amerikan şirketleri bilişim teknolojilerine daha çok yatırım yaptılar ve bilişim teknolojilerinden daha iyi yararlandılar. 13
Uluslararası Bilişim Sanayii Zirvesi: Bilişim Ekonomisi, İstihdam ve Yatırım
17 Şubat 2010
ABD’li şirketler bilişim teknoloji‐
lerini kullanmak konusunda, Avrupalı meslektaşlarına göre daha iyi bir performans göster‐
mektedir. Baktığımızda, Türkiye’nin farklı alanlarda daha fazla yatırıma ihtiyacı olduğunu söyleyebiliyoruz. İnternet kullanımı, web sitesi, geniş bant gibi alanlara baktığınızda pek çok fırsat olduğunu görüyoruz. Bilişim, ülkelerin gelişimi için faydalı ve önemli bir sektör. Peki, ne yapmamız gerekiyor? 14
Uluslararası Bilişim Sanayii Zirvesi: Bilişim Ekonomisi, İstihdam ve Yatırım
17 Şubat 2010
Pek çok ülke, geçtiğimiz 18 ay boyunca ekonomik inişi gerekli bilişim yatırımlarını yapmak için bir fırsat olarak değerlendirdi. Mesela, Amerika Birleşik Devletleri’nde Obama yönetimi altında yapılan şey şu oldu. İstenen sayıda iş yaratma açısından, acaba ne kadar bilişim teknolojisi yatırımı gerekli olacak diye düşünüldü. Yapılan hesaplamalar sonucu, Obama yönetimi bilişim alanında ne kadar yatırım yapılacağını ve iş yaratılacağını belirledi. Mesela, genişbanta 7.2 milyar dolar tutarında bir yatırım ile yaratılan iş sayısı 358 bin olurken ve 189 bin küçük iş bu şekilde kurulmuş oldu. Yani, yaratılan işlerin yarısı KOBİ’lerde gerçekleşti. Toplamda, bilişim teknolojilerine 39.2 milyar dolar tutarında yatırım ile yaklaşık 1 milyon iş yaratıldı ve 600 bin küçük iş kurulmuş oldu. Peki, diğer ülkeler ne yaptı? Amerika Birleşik Devletleri’nde 7.2 milyar dolarlık geniş bant ağları yatırımı yapılırken, Kanada 3 yıl içinde 200 milyon dolardan fazla yatırım yaptı. 10 yılda 13 milyar dolar yatırım yapmayı planlayan Fransızlar 1 milyar dolar tutarındaki bir kısmı serbest bıraktılar. Japonya da iki yıl içinde 370 milyon dolarlık yatırımla geniş bant ağını geliştirdi ve hizmet sunulmamış alanlara genişletti. Artık Japonya’da hanelerin yüzde yüzü geniş bant bağlantısına sahip. Dört yıl içinde Güney Kore’de de 3.2 milyar dolarlık yatırım yapılmış. 15
Uluslararası Bilişim Sanayii Zirvesi: Bilişim Ekonomisi, İstihdam ve Yatırım
17 Şubat 2010
Mesela: Japonya’da telekom dönüşüm sistemleri ve ulaştırma sistemleri için 31 milyar dolar harcanıyor. Fransa e‐devlet yatırımlarına 10 yılda 13 milyar $ yatırım öngören 73 milyon dolarlık bir yatırım yapmış. Kanada bütün şirketler yatırımlarını iki yıl boyunca bilişim yatırımlarına ayırmış. Dünyanın farklı alanlarındaki fırsatlara baktığımızda, bilişim teknolojilerini sağlık alanında kullanmak, sağlık hizmetlerini daha etkin ve etkili hale getirebiliyor. Amerika Birleşik Devletleri’nde sağlık alanında kullanılacak bilişim teknolo‐
jileri için 2010‐2012 yılları arasında harcanmak üzere 22 milyar dolar planlanmış. Kanada da sağlık hizmet‐lerinde bilişim teknolojilerinden yararlanılma‐sı için 3.75 milyar dolarlık yatırım öngörmüş. Yıl sonuna kadar Kanada vatandaşlarının yarısının elektronik sağlık kayıtlarının olması planlanmış. Elektronik sağlık kayıtlarını kullanan doktorların sayısı gitgide artıyor. Baktığımız zaman, gerçekten büyük meblağlarda yatırımlar söz konusu. Bizim ne yapmamız gerekiyor? Ülkeler ne yapabilir? Ülkelerin yapabileceklerinden bir tanesi hem kısa vadede, hem uzun vadede vergi politikalarında düzenlemeler yapmak. Washington’daki ekonomistler ve Obama yönetiminin baş danışmanlarına baktığınız‐da Dr. Austan Goolsbee bunlardan bir tanesi. Chicago Üniversitesi’nde bir araştırma yapmış: 16
Uluslararası Bilişim Sanayii Zirvesi: Bilişim Ekonomisi, İstihdam ve Yatırım
17 Şubat 2010
Genişbanta yapılan her bir dolar vergilendirme, beş dolarlık bir kayıp ortaya çıkarıyor. 1 Başka ülkelerde de böyle. Hindistan da böyle olduğunu gösteriyor. Hükümetin bilişim ithalatı alanında yaptığı her bir dolarlık vergi artışı bir kayba neden oluyor. Vergiler ve tarifeler çok önemli, çünkü (bilişim) büyümenin ardındaki büyük bir itici güç olduğundan bunların serbest bırakılması gerçekten çok önemli. Doğrudan yatırım açısından yapılması gerekenler var. Bazı politikaların da ortaya konulması gerekiyor. Mesela, Amerika Birleşik Devletleri’nde TV alanı serbest bırakılan alanlardan birisi oldu. Peki, nihai olarak yapmaları gereken şey nedir? En üst seviyede liderlerin buna öncülük etmesi ve birtakım taahhütlerde bulunmasıdır. Mesela, Japonya, Kore gibi ülkeleri en üst kategoriye yerleştirebiliriz. Geçtiğimiz on yılda Japonya’da yapılan her dönüşümde en üst seviyede katılım sağlandı. Benim de katıldığım bir toplantıda 1
THE VALUE OF BROADBAND AND THE DEADWEIGHT LOSS OF TAXING NEW TECHNOLOGY
Austan Goolsbee, University of Chicago, GSB, American Bar Foundation, and NBER, January
2006
Abstract
With fixed costs of developing technology, taxes can generate large efficiency costs by slowing the rate of
diffusion and these costs are not accounted for in conventional analyses. This paper illustrates this by analyzing
the impact that taxes would have had on broadband Internet access at an early stage of its diffusion around the
country, combining data on individual demand by area
with data on supplier entry in those markets. Applying a tax to broadband in 1998 would have reduced the
quantity and generated a large deadweight loss in the conventional model but when the analysis accounts for the
fixed costs of entering new markets, taxes would have also delayed entry in several markets. In these places, the
lost consumer surplus from delay is an additional deadweight
loss and it more than doubles the estimated efficiency costs of taxation. The conventional model also
dramatically understates the share of the tax burden that would have been borne by consumers.
17
Uluslararası Bilişim Sanayii Zirvesi: Bilişim Ekonomisi, İstihdam ve Yatırım
17 Şubat 2010
o zaman hiçbirimizin kartvizitlerinin üzerine e‐posta adresleri yoktu. Çok düşük seviyede başladı her şey. Artık on yıl sonra baktığımızda, Japonya’nın bu konuda dünya lideri olduğunu söyleyebilirim. Sadece bu alanda değil, pek çok alanda lider bir ülke. Dediğimiz gibi, üst seviyede taahhüt çok önemli. Kamu yatırımları da bu açıdan büyük bir yardım sağlayabilir. Teknolojilerin çoğu özel sektörde ortaya çıkacaktır, ama eğitim, ulaştırma, elektrik, sağlık gibi alanlarda kamu yatırımları da büyük önem arz edecek. Son olarak değinmek istediğim konu da düzenleyici kurallar ve vergi sistemleri. Pek çok ülkeye baktığımız zaman bilişim yatırımlarının üzerine istemeden de olsa birtakım engeller konulabiliyor. Burada bilişimin en önemli sektör olduğunu ortaya koymak lazım. Yönetimlerin “Ekonomimizi ileriye götürecek alan budur” demeleri ve desteklemeleri lazım. Dikkatiniz için çok teşekkür ederim. Binali Yıldırım, Ulaştırma Bakanı Konuşacağım konuların büyük bir kısmını TÜBİSAD Başkanı Turgut Gürsoy, Çiğdem Hanım ve Robert Atkinson ifade etti. Esasında bilişim teknolojileri bir sektör olmaktan çıkmıştır. İletişim mi, bilgi mi kavgası anlamsız hale gelmiştir. 18
Uluslararası Bilişim Sanayii Zirvesi: Bilişim Ekonomisi, İstihdam ve Yatırım
17 Şubat 2010
Bundan sonra artık iş “bilgi”dedir. Bu sektör “ses”le başladı. Ama bugün faaliyetleri dökümüne bakın, “ses”in payı gittikçe azalıyor. “Bilgi”nin payı daha artmaya başladı. Demek ki “telekomünikasyon mudur, bilgi midir, hangisi daha önemlidir?” gibi bir tartışmanın boş bir tartışma olduğunu böylece rakamlar ve gelişmeler bize gösteriyor. Bu bakımdan, bundan sonra planlarını yapacak olanlar, bu gerçeği göz önüne alarak yapmaları gerekir diye düşünüyorum. Bundan beş yıl önce bir başka tartışma vardı. Bu tartışma da “mobil midir, sabit midir?” tartışmasıydı. Bu tartışma da ona benziyor, zaman içinde gördük ki gelecek “mobil”de, şimdi bütün bunları da bir tarafa bırakalım. Yakınsama var. Her şey bir paket haline geliyor. Birini diğerinden ayırmamıza imkan yok. Hatta “bilişimle uğraşıyoruz işimiz bu”, “telekomünikasyonla uğraşıyoruz başka işlere aklımız ermez” demek çok büyük yanılgıdır. Amerikalı misafirimizin de söylediği gibi, hangi işle uğraşırsanız uğraşın, işin içine bilgiyi koyduğunuz zaman, yazılımı koyduğunuz zaman, bilgi teknolojilerini koyduğunuz zaman, oradaki grafikleriniz süratle yukarıya doğru yükselmeye başlıyor. Amerika ile Avrupa karşılaştırmasını verdi, yarı yarıya fark ediyor. Türkiye ile de böyle. Eğer, yaptığınız işte bilgi teknolojilerinin getirdiği imkanlardan istifade ediyorsanız, bunları işinize yansıtıyorsanız mutlaka rakiplere göre çok daha önde gitmeyi başarabiliyorsunuz. Aksi halde, babadan kalma usullerle işe devam ederseniz, sonunda tezgahı kapatmak durumunda kalırsınız. Bu bakımdan bilgi iletişim teknolojileri artık öyle bir hale geldi ki, kalkınmak için gerek fertlerin, gerekse şirketlerin, toplumun, ülkelerin geleceği oldu. Büyük yatırımlar, büyük makineler, büyük binalar kuruyorsunuz ve küçük paralar kazanıyorsunuz. Şimdi bir beyin, bir masa, bir bilgisayar ile üç beş yıl sonra 200 yıllık şirketlerin cirolarını geride bırakıyorsunuz. Microsoft, Google, Youtube’u örnek gösterebiliriz. Bakın Türk Telekom 167 yıllık tarihi var. 8‐9 milyar cirosu var. Öte yandan 10 yıl önce kurulmuş bir bilişim şirketi, bugün 200 milyar cirolara ulaşmış, çalıştırdığı adam sayısı da Telekom kadar yok. Değişim bu! Hizmet sektörü de bilişimin içinde. Bilişim hizmetlerinden Hindistan 78 milyar dolar para kazanıyor. Avrupa ve Amerika hizmet sektörü hizmetlerinin büyük bir kısmını Hindistan üzerinden sunuyor: Çağrı merkezleri, teknik destek servisleri, bütün dış kaynak hizmetleri. Hindistan anadil İngilizce avantajını da kullanıyor. Hem istihdam alanı, hem döviz kazanma alanı. Bilişim sınırları da ortadan kaldırıyor. Ben Amerikalıyım, ben Türküm, ben Japonum farkı kalmıyor. Zaman kavramını da ortadan kaldırıyor. 19
Uluslararası Bilişim Sanayii Zirvesi: Bilişim Ekonomisi, İstihdam ve Yatırım
17 Şubat 2010
Amerika’daki doktor bulgularını Hindistan’daki doktora gönderiyor, Hindistan’daki doktor raporunu yazıyor ve tekrar Amerika’ya gönderiyor, Amerikalı doktor sabah ofisine gittiğinde bakıyor ki her şey hazır. Bilişim sektörü küresel yardımlaşma, küresel dayanışma ve küresel işbirliği vasıtasıyla küresel barışa da çok büyük katkı sağlıyor. O bakımdan hep benim söylediğim bir şey var. Alın terinin yerini artık akıl teri aldı. Çok çalıştık çabaladık, büyük fabrikalar kurduk, ülkemizi kalkındırmak için uğraştık. Bütün bunlar yapılmalıydı ama bundan sonra yapacağımız başka işler var. Bundan sonra akla yatırım yapmamız lazım, araştırmaya yatırım yapmamız lazım, yenilikçiliğe yatırım yapmamız, bilişime yatırım yapmamız lazım. “Gelecek bilişimle gelecek”, biz buna inanıyoruz ve yatırımlarımızı buna göre yapıyoruz. Türkiye’nin 2023 hedeflerini beraber koyduk. Cumhuriyetin yüzüncü yılında 2023 Türkiye’sinin hedefi “dünyanın on büyük ekonomisi arasına girmek”. Bunu başarmak için, sağlık, eğitim, sanayi, tarım ve ulaşımda yapacaklarımız var. Hayatın her alanında yapacağımız ve hedeflerimiz var; ama bütün bunlar tepesinde bilişimde yapacağımız işler var. Bilişimde yapacağımız işleri yapmazsak, diğer hedeflerimizi tutturmamıza imkan yok. Bilişim bir üst şemsiye niteliğinde, herkes şemsiyenin altına sığınacak. Dr. Atkinson sunumunda rakamlarla ortaya koydu. Gelişmiş ülkelerin genişbanta, sağlığa, elektriğe ve birçok alana ne kadar büyük bütçeler ayırdığını gördük. Amerikan yönetimi bu alana (bilişime) 40 milyar dolar yatırım yapıyor, öteyandan ulaşıma (karayollarına, demiryollarına), 48 milyar dolar yatırım yapıyor; neredeyse aynı miktar yatırımı “gözükmeyen işlere” yapıyor. İşi, elle tutulur bir şey anlarız. Şu masa, şu kürsü burada varsa, bu bir iştir. Yıllarca bizim memleketimizde “akıla, projeye, düşünceye para vermem kardeşim” diye diye biraz geciktik, ama şimdi akılsız hiçbir şey olmuyor. Her şeyin yerini akıl aldı. Akıl olmazsa yaptığınız yatırım da boşa gider, heba olur gider. Paranız da gider, zamanınız da gider, yapacaklarınız da umutlarınız da kaybolur gider. Onun için, bu bilişime yatırım yapmaya devam edeceğiz. Sorunlarımızı biliyoruz, yüksek vergilerimiz var. İnternetten başladık, hafif hafif indiriyoruz. Krizden de çıkıyoruz, diğer kısımlardan da indireceğiz, Bizim bu işe başladığımız tarihle, onların bu işe başladığı tarih aynı değil. Biz genişbanta yatırıma 2003 yılında başladık, ama Türkiye’nin heryerine dağılmış yedi milyonun üzerinde haneye genişbant götürdük. Yedi yılda kullanıcı sayısı nüfusun yarısına yaklaştı. Amerika genişbanta ne zaman başlamış, kıyaslamak lazım. Her şey hayal edemediğiniz şekilde hızlı gelişiyor. Hızlı büyüyen bir sektörden bahsediyoruz. Eğer rehavet içinde olursanız, adımları hızlı atmazsanız, treni kaçırırsınız! Onun için, zamanı yıllarla değil, aylarla değil, gün bile değil, bilişimde zamanı saniyenin binde biri, milyonda biri gibi konuşuyoruz. Elle tutulur, gözle görülür olmayan bir sektörden bahsediyoruz. Sadece akıl var, bir de aklın ürettiği ürün. 20
Uluslararası Bilişim Sanayii Zirvesi: Bilişim Ekonomisi, İstihdam ve Yatırım
17 Şubat 2010
Bakıyorsunuz bütün alışkanlıkları ve bütün yaşam tarzımızı değiştiriyor. Bunu, her gün vatandaşlarımız kullanırken, biraz daha iyi anlıyor. Bu alanın ne kadar hayati olduğunu ve ne kadar gerekli olduğunu görüyoruz. AR‐GE’ye ayrılan payı artırıyoruz. Bakın yüzde 0,1‐2 idi, bu sene yüzde 0,9’a çıktı. 2023 hedeflerinde AR‐GE’nin toplam gayri safi milli hasıladaki payı yüzde 2,5 olacak. Bilgi iletişim teknolojileri ciromuz en az 160 milyar dolar olacak. Ve 2023’te genişbant: evlere olan genişbant abone sayısının 30 milyona çıkmasını hedefliyoruz. Şu anda genişbant kullanıcı sayısı 37 milyon, 2023’te nüfusumuzun daha da üzerinde olmasını bekliyoruz. 2003’te 3,5 milyon bilgisayar sahipliği vardı. Bugün bilgisayar sahipliği 10 milyonu aşmıştır. Bilgisayar okur‐yazarlığı bizim en önemli hedefimizdir. Bu hedefe erişmek için de, şu anda Milli Eğitim Bakanlığı ile okullarda çok ciddi çalışmalarımız var. Okulların genişbant bağlantılarını yaptık. Öğrenim ve malzemelerini temin ettik. Gençler bu işin öncüleri! Bizi bilgi temelli topluma taşıyacak en büyük gücümüz, en büyük kaynağımız gençlerimizdir. Çünkü bu gençlerin işi. Yenilikçilik, bilgisayar gençlerin işi, bizim nesil bilgisayara uzak duruyor, teknolojiye uzak duruyor; bizi onlara yakınlaştıracak, hayatımızı kolaylaştıracak bu işlere sokacak olan da yavrularımızdır, gençlerimizdir. Bu ülkenin nüfusunun yarıdan fazlası 30 yaşın altındadır. Bundan büyük sermaye yok. Bu sermayeye her ülke sahip değil, bu sermayeyi çok iyi kullanmamız lazım. Ve bilgi iletişim teknolojilerinde hedeflerimizi gerçekleştirmemiz lazım. Tabii ki, bilişim içerisinde BT kısmını artırmamız lazım. Bugün, 30 milyon dolar üzerinde bir ciromuz var. Bu ciroyu 160 milyarın üzerinde çıkarırken, bunun içindeki yazılım payını ve bilgi kısmını da artırmamız gerekiyor. Bunu nasıl yapacağız? Bunu sizler yapacaksınız. Artık kamu eliyle, devlet eliyle kalkınma dönemi bitmiştir. Bundan sonra, özel sektörde özel girişimle kamunun işbirliği: kalkınma modeli olarak bizim ülkemizde de, dünyada da kabul gören model olmuştur. Bu anlamda, bizim yapacağımız, sizin işinizi kolay etmek, önünüzü açmak, engelleri ortadan kaldırmak. Gerekiyorsa stratejik alanları belirleyip oraya yoğunlaşmak. Ondan sonra, siz de yol almaya devam edeceksiniz. Ülke de kazanacak, devlet de kazanacak, herkes kazanacak. Amacımız hem istihdama katkı sağlamak, hem ülkemizin kalkınmasında itici güç olmak ve böylece büyük Atatürk’ün hedef gösterdiği çağdaş uygarlık seviyesinin üzerine çıkma ilkesini gerçekleştirmek. 21
Uluslararası Bilişim Sanayii Zirvesi: Bilişim Ekonomisi, İstihdam ve Yatırım
17 Şubat 2010
Geçtiğimiz beş yıl içerisindeki rakamları sizinle paylaşmak istiyorum. Biz göreve başladığımızda, teknoloji bölge sayısı ikiydi, bugün 37 olmuş. Şirket sayısı 200’ün altındaydı, bugün 1235’e çıkmıştır. İstihdam 10,806’ya çıkmış, proje sayısı 3475’e yükselmiş. BT sektörüne yatırım yapan Türkiye’de şirket yoktu, 53’e çıkmış. Ve bu 53 şirketin Türkiye’deki yatırımı 450 milyon dolara, ihracatı da 540 milyon dolara çıkmış. Bu rakamlar çok mütevazi rakamlar. Yabancı dostlarımız bunları çok mütevazi bulabilir, ama bunlar beş yıllık bir iştir. Bunun çok süratle artacağına adım gibi inanıyorum. Ve bunu sizlerle birlikte başaracağız. TÜBİSAD’ın düzenlemiş olduğu bu çalışma, şüphesiz yurtdışından gelen konuklarımızın katılımıyla daha da zenginleşecek. Ortaya önemli sonuçlar çıkacaktır. Sonuçlar nedir, tecrübelerimizi paylaşacağız. Bunlar bize gelecekte hangi adımları atmamız gerektiğini hangi teşvikleri ortaya koymamız gerektiğini, hangi tarafa ağırlık vermemiz gerektiğinde bir fikir verecek. John Davies de Ulaşım Şurası’nda vardı ve bu konularda da hedeflerimizi aşağı yukarı biliyor. Bizim samimi inancımız, sadece Türkiye değil, dünyanın bütün ülkelerinin kalkınması geleceği bilişim sektöründedir. Bilgiye sahip olan, bilgiyi kullanan, paylaşan toplumlar ilerlemeye devam edecek. Buna itibar etmeyenler dünya topluluğundan kopacaktır. Dünya nüfusu bugün 5 milyara yaklaştı. Mobil iletişim abone sayısı da dünyada 5 milyara ulaştı. Daha biz göreve başladığımızda, 2 milyarın altındaydı. Dünyanın her tarafında yaşayan insanlar birbiri ile konuşuyorlar, görüşüyorlar. Bu küresel huzursuzluğu da ortadan kaldırıyor, küresel barışa katkı sağlıyor. Ülkelerin yöneticilerinden ayrı olarak bireyler sürekli temas halinde, dostluklar kuruyorlar, alışveriş yapıyorlar, gece‐gündüz kış‐yaz, sürekli muhabbetlerini sürdürüyorlar. O yüzden küresel barışa, küresel anlamda da demokrasinin gelişmesine, şeffaflığın artmasına, kayıt içinde olmaya, hesap verilebilirliğe müthiş katkısı var. Bu bilişim iletişim her derde deva! Çaya çorbaya limon neyse, insanlar ve ülkeler için de bu iş aynı anlam ifade ediyor. Yapacağınız bu çalışmanın ülkemize bilgi iletişim sektörünün gelişmesine katkı sağlamasını diliyorum. Tüm katılımcıları, değerli dostlarımızı, ülkemizin her yerinden gelen uzmanları, akademisyenleri, girişimcileri tebrik ediyorum. Son olarak da şunu söylüyorum: bu alanda desteğimiz hız kesmeden devam edecek. Durmak yok, yola devam. Siz çalışmaya devam edin, destek arkanızdan geliyor. Hepinize saygılar sunuyorum. 22
Uluslararası Bilişim Sanayii Zirvesi: Bilişim Ekonomisi, İstihdam ve Yatırım
17 Şubat 2010
Dr. Tayfun Acarer, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu Başkanı Sektörümüzün değerli temsilcileri, kıymetli katılımcılar, öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum. Yapılan bir araştırma çok ilgimi çekti. Bu araştırmaya göre bilgi teknolojileri ile iletişim sektörünün değişik ülkelerin ekonomileri üzerinde etkisini içeriyordu bu araştırma. Ve son 10 yıllık süreci almışlar, çok ilginç sonuçlar vardı. Bu sektörün ABD’deki büyüme etkisi yüzde 50 olmuş. İngiltere yüzde 73, Almanyada en yüksek, yüzde 78. Almanya hep sanayi toplumu olarak bilinirdi, ama özellikle son birkaç yıldır, Almanya’da bu sektöre inanılmaz yatırım yapılıyor. Ve herhalde 5‐10 yıl sonra, bilişim sektörünün en önde gelen ülkelerinden biri olarak göreceğiz. Bilişim sektörünün en önemli özelliklerinden biri, istihdam için devletlerin yatırım yaptıkları sektör olması. Yine bir araştırmada, bir ülkede bir kişilik istihdam için ağır sanayiye yüz bin dolar yatırım yapılıyor. Ama bilişim sektöründeki bu yatırım miktarı 3500‐4000 dolar. Bu gerçekten çok ilginç. Daha önce özellikle Bakan’ımın da belirttiği gibi, bilişim sektörü sadece Türkiye için değil, tüm ülkeler için çok ciddi bir fırsatlar teşkil ediyor. 6‐7 yıldır bilişim sektöründeki gelişmeleri tek tek belirtmek istemiyorum, genişbantta kaydedilen gelişmeye dikkatinizi çekmek istiyorum: 2003 yılında hiç genişbant abone yokken, bugün özellikle mobil genişbantın da devreye girmesi, ki şu andaki en hızlı gelişme orada oluyor. Abone sayısı, 6 aylık bir süre içinde yaklaşık 700 bine ulaştı. Bu artış daha da hızlanabilir. 7.5 milyona yakın genişbant abone sayısı var ve bunun da hızlanarak gideceğini düşünüyorum. Ancak yabancı konuklarımız istatistiklerinden de gördüm: Türkiye’deki genişbant penetrasyonu hiçbir zaman Avrupadaki ülkeler gibi olmaz. Bunun en önemli nedeni, altyapı yatırımlarından ziyade Türkiye’nin sosyal yapısıdır. Türkiye’deki ortalama aile nüfusu 4.5‐5 23
Uluslararası Bilişim Sanayii Zirvesi: Bilişim Ekonomisi, İstihdam ve Yatırım
17 Şubat 2010
kişiyken, Avrupada 1.4‐1.8. Yani, Avrupa’da hane sayısı daha fazla. Ve genişbantta özellikle sabit genişbant hane sayısıyla da oldukça ilişkili. Türkiye’de elektronik haberleşme kanununu son derece önemli bir mihenk noktası olarak görüyoruz. Gerçekten, bir buçuk yıldan az bir süre önce bu kanun yürürlüğe girmesine rağmen, Türkiye’de özellikle BT kısmında çok ciddi bir hareketlenme oldu. Bu kanunun, bana göre, en önemli hususlarından bir tanesi Türkiye’de bilişim sektöründe politika ve strateji belirleyici kurumun belirlenmesiydi. Bu Ulaştırma Bakanlığı’ydı. Ve yine sektörün özellikle icra kısmı ve daha sonra da bizim sahiplendiğimiz bir çalışma, çok kısa bir süre sonra sonuçlanacak. Bu sektörde, gerçekten bir güven ortamının ortaya çıkmasında ve gelişiminde hatta dünya ölçeğinde çok önemli rol oynayacağına inandığımız bir çalışma. Bilişim sektörünün BT (bilgi teknolojileri) kısmı, belki T’ye nazaran (iletişime nazaran) çok daha fazla fırsatlar içeriyor, buna inanıyoruz. Çünkü, daha bireysel çalışmaya ve gelişmeye uygun bir kısım bu. Özellikle türkiyenin genç nüfusu bunda çok önemli avantajlar içeriyor. Bu yeni konuda alınacak kararlar ve düzenlemelerde, mutlaka ilgili oyuncular ve özellikle STKlar ile hareket etmenin son derece önemli olduğuna inanıyorum. Çünkü, her şey o kadar hızlı gelişiyor ki, doğru girdiler olmadan sağlıklı ve doğru kararlar almak gerçekten güçleşiyor. Biz bu süreç içinde, biraz önce söylediğim standardizasyon ve sertifikasyon çalışmasının yanı sıra, yine değişik kuruluşlar ve STKlarla birlikte, internet protokolünün IP6’ya dönüştürülmesi, internet hatlarının yeniden tahsisi, kayıtlı e‐posta çalışması gibi birçok çalışma yaptık ve halen devam ediyor. 2010 yılının ilk altı ayından itibaren, bu çalışmalar peyderpey sonuçlanacak. Yine sonuçlandırdığımız bir çalışma, TTNET diğer ISS’lerle birlikte spamla mücadele çalışması oldu ve gerçekten çok kısa bir sürede çok olumlu sonuçlar elde ettik. Bu tür çalışmaların ilgili kuruluşça ve yine STK’larla beraber yapmamızın kesinlikle gerekli olduğunu düşünüyorum. Kişisel olarak söylüyorum, rekabetin geliştiği alanlarda düzenlemelerin azaltılması ve denetime ağırlık verilmesinin gerekli olduğunu düşünüyorum. Ancak özellikle gelişmekte olan ve kuralların tam oturmadığı alanlarda, mutlaka düzenlemelerin yapılmasının şart olduğunu düşünüyorum. Örnek olarak, interneti vermek istiyorum. Gün geçtikçe yaşantımıza biraz daha fazla giren ve her geçen gün yeni uygulamaları gördüğümüz internet ve internetteki siber güvenlik konusunda çok dikkatli olmamız gerektiğine inanıyorum. Çünkü internet hayatımızın vazgeçilmez bir parçası. Ailemizin temel öğelerinden bir tanesi. Bu kadar içimize giren bir konuda, mutlaka özellikle siber güvenlik konusunda düzenlemelerin ve denetimlerin daha etkin yapılması gerekli oluduğunu düşünüyorum. Son olarak dikkat çekmek istediğim bir konu, Green teknoloji olarak tanımlanan konu. Hem ülkemiz, hem dünyamızın geleceği açısından büyük önem arz eden bu konuda hepimizi kısa süreçte çok yakından ilgilendiren gelişmeler olacaktır. Kurum olarak bizim bundan sonra yapacağımız düzenlemelerde tüm sistemlerin çevreye olan etkilerini göz önüne alacak ve yeşil bilişim teknolojilerine önem verecek kararlar almayı, uygulamalar yapmayı hedefliyoruz. Bu düşüncelerle bu zirvenin başarılı geçmesini diler, düzenleyenleri tebrik eder, 24
Uluslararası Bilişim Sanayii Zirvesi: Bilişim Ekonomisi, İstihdam ve Yatırım
17 Şubat 2010
Hepinize saygılar sunarım. 25
Uluslararası Bilişim Sanayii Zirvesi: Bilişim Ekonomisi, İstihdam ve Yatırım
17 Şubat 2010
Lucilla Sioli, Avrupa Komisyonu Ekonomik Forum ve İstatistik Analiz Bilim Başkanı Hanımlar, Beyler, Öncelikle bu toplantıya davet ettiğiniz için teşekkür ederim. Bugün burada bulunmak benim için büyük keyif. Avrupa Birliği’nin bilişim alandaki deneyimlerini size iletmek büyük keyif olacak. Geçtiğimiz 15 yıl Avrupa Birliği (AB)’nin bilişim alandaki deneyimleri çok önemli. AB, en dinamik bilgi temelli ekonomilerden biri haline geldi. Bunun nedenlerinden bir tanesi de bilişim kullanmaları. Tabii ki, bu alanda diğer ülkelerdeki gibi (Japonya, Kore, Birleşik Devletler gibi) erken davranamadığı için, meyvelerini gecikmiş bir şekilde topluyor. Bildiğiniz gibi, bilişimin Avrupa’daki gelişimine ve aynı zamanda Avrupa’daki kriz‐den kurtulma paketine baktığımızda, üye ülke‐lerimiz bu alanda gerçekten büyük katkılarda bulunmuş durumdalar. Yeni bir komiserimiz var: Neelie Kroes. AB Dijital Gündemi (the Digital Agenda) içerisinde bilişim olarak yeni bir program hazırlamaktayız. Konuşmamın ilk kısmı Dr. Atkinson’un bahsettikleriyle paralel bir şekilde olacak. Bilişime yapılan yatırım, üretkenlik, gelişim konuları hepsi birbiriyle çok ilintili. İş gücünün gelişimine, bilişim sektöründen elde edilen verimliliğe ve bilişimin yoğun kullanıldığı sektörlerde elde edilen gelire etkinliğe baktığımızda, bilişimin ne kadar önemli bir katkısı olduğunu söyleyebiliyoruz. 26
Uluslararası Bilişim Sanayii Zirvesi: Bilişim Ekonomisi, İstihdam ve Yatırım
17 Şubat 2010
1995‐2000 yılları arasında bilişim teknolojilerinin ekonomik etkisi bu tabloda özetlenmekte. Burada işgücü üretkenliği açısından AB, ABD’yi yakalamaya başlıyor. 1995 yılında ABD’den daha az üretken. Bu dönemdeki yükselmeye baktığınız zaman ABD’den çok yüksek iş gücü verimliliği var. Bunun % 75’i ise, bilişime yapılan yatırım sonucunda çıkan gelir ve verimlilik. Avrupa’daki işgücü verimliliğine baktığınızda, Avrupa’daki diğer ekonomilerin varlığı nedeniyle, ABD’ye göre biraz daha altta. Ama hala bu dönemdeki verimlilik artışının yarısı, bilişime yapılan yatırımlarla ortaya çıkmış olan bir verimlilik artışı. Burada AB’nin ilerleyen yıllarda bahsedilen ülkelere göre daha az bir verimlilik artışı söz konusu. Ama görüyorsunuz, bilişim Avrupa’daki büyümenin yarısını, ABD’nin üçte birini teşvik etti. Ama şu açık, bilişim teknolojisinin bilişim dışındaki sektörlerde de kullanılması çok önem arz ediyor. Ekonomik literatür açısından önemli olan bir konu da şu: Bilişimin diğer sektörlerde kullanılması % 2 oranında iken, Amerika’da çok daha yüksek. Amerikalılar, iş hizmetlerinde ve programlarında bilişim teknoloji‐
lerini çok erken kullanmaya başladılar. Avrupa Birliği ise çok geç girdi bu alana. O nedenle, bilişim teknolojilerinin kullanımının ekonomik etkisi Amerika’da çok net şekilde görülebilirken, Avrupa için faydaları görülebilir hale gelmedi. Buradaki rakamlar “EU KLEMS Database”* denilen bir veritabanından geliyor. Bu proje Avrupa Komisyonunun yürüttüğü bir araştırma programı tarafından da destekleniyor. Geçtiğimiz hafta yeni veriler elde ettik. 2006‐2007 yılları için şunu görmek bizi çok memnun ediyor: Avrupa’daki işgücü verimliliği yeniden ABD seviyesine gelmekte, bunun nedeni de AB’nin bilişime yapılan yatırımların önemini görmeye devam etmesi. Meyvelerini şimdi toplamaya başlıyoruz. 27
Uluslararası Bilişim Sanayii Zirvesi: Bilişim Ekonomisi, İstihdam ve Yatırım
17 Şubat 2010
Ekonominin pazar hizmetlerine baktığımızda bilişimden elde edilen bir verimlilik söz konusu. Ama dediğimiz gibi, faydaları biraz geç de olsa görmeye başladık. İyi bir şey bu. Ne yazık ki, ekonomik kriz çok zamansız geldi. Tam da bu gelişmelerin ortasında ortaya çıktı. Burada biliyoruz AB’deki gayri safi milli hasılanın % 5’i bilişim teknolojilerinden geliyor ve yine bilişim sektörü (önümüzdeki sunumlarda da göreceğiz) daha da artan bir şekilde üretkenlik büyümesinin % 20’sini sağlamakta. * EU KLEMS, 6.Çerçeve Programı tarafından desteklenen, 3 yıl süreli, istatistiksel ve analitik araştırma projesidir. Amacı: AB üyesi ülkelerde endüstri bazında ve kapital (K), işgücü (L), enerji (E), malzeme (M) ve servis girdileri (S)katkı kırılımlarından oluşan büyüme üzerine bir veri tabanı oluşturmaktır. bkz. http://www.euklems.net Baktığımız zaman toplam AR‐GE çalışmalarının % 25’inden fazlasını yine bilişim sektörü almakta. Diğer bütün sektörlerden daha fazla AR‐GE çalışması yapılmakta. Tabii ki, bu alanda yapılan çalışmalar yetmeyecektir. Bu tabloda, AB’de ve ABD’de AR‐GE harcamaları milyar avro olarak verilmiştir. Mavi renkle özel yatırımlar, sarı renkle ise kamu yatırımları gösteriliyor. AB ve ABD’de yapılan AR‐GE harcamalarının büyüklük farkı dikkat çekiyor. Tabii ki, ABD’deki sektörün Avrupa’dan daha büyük olduğunu da göz önünde bulundurmak lazım. Ama yine yapılabilecek pek çok şeyin olduğunu gösteren bir tablo bu. 28
Uluslararası Bilişim Sanayii Zirvesi: Bilişim Ekonomisi, İstihdam ve Yatırım
17 Şubat 2010
Avrupa’daki bilişim endüstrisi pazarına baktığımızda telekom alanında güçlüyüz. Mobil telekom kıtası olarak bilinen AB, GSM teknolojisi açısından çok ileri durumda, ana yöneticiler AB’de bulunmakta. Bilişim ekonomimizin çok önemli parçaları bunlar. AR‐GE’ye de yansıyor tabiki. BT hizmetlerine baktığımızda AB’ye göre daha çok özelleşmiş durumdalar. Büyük internet şirketleri yine ABD’de bulunmakta. Onların ise uzmanlık alanları BT’ye doğru kaymakta. Onların kuvvetleri de buradan geliyor. Ekonomik kriz esnasında üretim sektöründe zorluklar yaşandı. Telekom sektörü ise krize gerçekten iyi dayandı, belki sıfır gelir artışı oldu ama yine hayatta kalmayı başardı ve karlı olabilmeye devam etti.
Avrupa’daki telekomünikasyon hizmetlerine baktığımızda, genişbant artık vazgeçilmez hizmetler arasına girdi. Kriz günlerinde bile insanlar bunları kullanmaya devam ediyorlar. Avrupa ekonomisi içinde bilişim bu kadar önemli. Yapılan ekonomik paketlerde de, özellikle AR‐GE çalışmalarına ayrılacak kaynak ile, bilişim bulunuyor. Avrupa Komisyonu üç kamu‐özel sektör ortaklığı teklifinde bulundu. Bunların hepsi bilişim projesi değil, ama her projeniniçinde bilişim konusu var. Bunlardan bir tanesi “geleceğin fabrikaları”: küresel çevreye hitap edecek, sayısal teknoloji ihraç edecek fabrikalar. İkincisi ise “enerji verimli binalar”. Bu şekilde binaları, enerji kullanımı açısından daha etkin hale getirebilmek amaçlanıyor ve önemli kısmı tabii ki bu binaların bilişim bileşenleri ile yönetilir durumda olmaları. Diğeri de “yeşil arabalar” dediğimiz proje. Dünyanın diğer tarafında olduğu gibi, otomotiv sektörü Avrupa’da büyük zorluk çekiyor.. Ve otomotiv sektörü kendini yeniden keşfederek, bir yeşil araba ekonomisi ortaya çıkarmaya başlıyor. Elektrikle çalışan araçlar söz konusu olacağından, bilişimin yine önemi ortaya çıkıyor. 500 milyar avro: 2010‐2013 yılları için bu alanlarda gelişmelerde harcanacak miktar bu kadar. Krizden çıkış paketimiz içinde uzun dönemde istikrarlı bir çıkışı sağlayabilmek ve AB’nin yeniden toparlanabilmesi için, AR‐GE’ye yapılan yatırımların ne kadar önemli olduğundan bahsetmiştik. AR‐GE’ye yapılan yatırımlar daha fazla olması lazım fakat bu tam olarak bu şekilde gerçekleşmiyor. 29
Uluslararası Bilişim Sanayii Zirvesi: Bilişim Ekonomisi, İstihdam ve Yatırım
17 Şubat 2010
Üye ülkelerin yatırımlarının büyük kısmı zorluk çeken ülkelere gidiyor. İstihdamı desteklemeye yönelik oluyor. Bazı ülkeler AR‐GE çalışmalarına yatırım yapıyorlar, ama ne kadarının bilişime ayrıldığını söylemek zor. Yapılan teşviklerin büyüklüğü de o kadar fazla değil. Birtakım kaynaklarını AR‐GE’ye ayırmaya istekli olan ülkeler zaten bu alanda iyi olan ülkeler. Örneğin: Almanya, İsveç, Finlandiya gibi. Tabii ki, bu yatırımların bileşenleri içinde bilişim yatırımı olacaktır. Bu AR‐GE’ye yatırım yapmayan ülkelerle arayı daha da açacak bir yaklaşıma neden olacaktır. Krizden çıkış paketimizin ikinci kısmı genişbant ile ilgili. Bir milyar avro kırsal gelişmelere ayrılmış durumda. ABD’de telaffuz edilen rakamlara göre çok daha küçük bir rakam. Üye ülkeler tarafından fonlanıyor. Burada kamunun daha fazla destek olması gerekiyor. Kırsal Gelişim Program’ı için 1.02 milyar avroyu masaya koyuyoruz, amacımız ise 2013 yılı itibariyle Avrupa’daki bütün ülkelerin herkesin genişbanta erişiminin sağlanması için harcanması, fakat yalnız 1/3’ü genişband projeleri için kullanılmış. Geri kalan bölümü tarımsal faaliyetlere harcanmış, özellikle süt ve süt ürünleri faaliyetlerine. Ama şunu da söylemem gerekiyor. Bazı Avrupa birliği ülkeleri doğrudan genişbanta yatırım konusunda liderliği ele almış durumdalar. Fransa bütün hane halkının 2012 yılı itibariyle genişbanta bağlanmış olmasını hedefliyor. Birleşik Krallık 2012 yılında hanelerin tamamına genişbanta bağlanmış olmasını hedefliyor. Almanya 50 megabitlik genişbant bağlantısılarının 2014 yılı itibariyle hanelerin yüzde 75’inde kullanılmasını hedefliyor. Finlandiya 100 megabit hızında genişbant bağlantıları sağlama hedeflemekte. Bilişim politikaları açısından liderliği ele almış ülkeler bunlar. 30
Uluslararası Bilişim Sanayii Zirvesi: Bilişim Ekonomisi, İstihdam ve Yatırım
17 Şubat 2010
Genişbantı bu kadar önemli olduğunu biliyoruz. ABD’de, genişbant penetrasyon oranı yüzde 93’e ulaşmış durumda. Yüzde yedisi oranında olan genişbant kullanımından yoksun haneler kırsal alanda bulunuyor. Genişbant kapsama alanı yüzde 56’ya ulaşmış. AB hedefi, yüzde yüz oranının hanelerin genişbanta geçmesi. Yine genişbantın yayılma oranına baktığımızda, uluslararası kıyaslamalar kullanılarak yapılan rakamlarda göreceksiniz: Birleşik Devletler yüzde 25‐26 oranında. Bazı Avrupa ülkeleri çok ilerlemiş durumda. 6‐7 ülke var ki, yüzde 30’una yayılmış urumda. Hollanda Danimarka artık yüzde 40’a yaklaşmaktalar. Kimi ülkeler ise yüzde 10’un altında. Avrupa ülkeler arasında büyük farklılıklar söz konusu. Çoğu ADSL teknoloji kullanmakta. Tabloda kırmızı hatla gösteriliyor. Nitelik açısından genişbant altyapısına baktığımızda, Avrupa geride kalmış durumda. Bu tabloda farklı ekonomilerde haneye fiber dağıtımını görüyorsunuz. Avrupa’da bu pazarın % 80’i iki megabit saniyede, sadece yüzde 10’u 8 megabitin üzerinde. Kore’de yüzde 50’nin üzerinde bir oranda fiber erişimine sahipler. Avrupa birliğine kıyasla Birleşik Devletler de bu konuda gayet iyi. Haneye fiberle erişmek, Avrupa’nın “Dijital Gündem”i açısından çok önemli. Daha önce de söylediğim gibi, şu anda Avrupa “Dijital Gündem”i üzerinde çalışmaya devam ediyoruz. “Dijital Gündem”’de bilişim programı belirleniyor. Bilişim burada rekabetçilik açısından ele alınacak. O nedenle, fibere olan yatırım çok önemli yer teşkil etmekte. Biz fibere yapılacak yatırımları teşvik edecek birtakım yöntemler üzerinde çalışıyoruz. 31
Uluslararası Bilişim Sanayii Zirvesi: Bilişim Ekonomisi, İstihdam ve Yatırım
17 Şubat 2010
Aynı şekilde internet kullanımına baktık: Halen Avrupalıların üçte biri ya internet kullanmıyor, ya da hiç internet kullanmamışlar. Ve bu yaş meselesi, etkin olma meselesi ve tabii ki de beceri meselesi. Birtakım temel fonksiyonları, Microsoft ofis uygulamalarını kullanabilmeleri ile de ilgili. İnternetteki profillere erişebilmek, hizmetlerden yararlanabilmek ve en önemlisi internete güvenmekle ilgili. Diğer önemli bir zorluk da, tek piyasa içerisinde bunu yapabilirlik. Uzun yıllardır tek bir piyasaya sahibiz ve çevrimiçi marka olarak tek piyasa olmak çok önemli. Avrupa’da e‐ticaret yapan ülkeler var; ama bunların yalnız yüzde 9’u diğer Avrupa ülkelerinden alışveriş yapmakta. Bu davranış şekli ülkeler arası engelleri kaldırmak gerektiğini ortaya koyuyor. Son olarak da “fikri mülkiyet hakları” problemi var. Çevrimiçi içerikle ilgili yapılan birtakım çalışmalar var. Geçtiğimiz yıl yaptığımız araştırmada insanlara, çevrimiçi içerik için ücret ödeyip ödemediklerini sorduk. İnterneti en yoğun kullanan yaş grubu olan 16‐24 yaş grubundakilerin neredeyse yüzde 60’ı çevrimiçi görsel içerik için hiç ücret ödememişler; bu oran, toplum ortalamasının iki kat üzerinde. Ama, onların yüzde 10’u çevrimiçi içerik için ücret ödemişler; bu da toplam nüfusun iki katı. Bu da şu anlama geliyor: 16‐24 yaş grubuna “dijital doğanlar” diyoruz; çünkü çok erken yaşlarda öğreniyorlar, profesyonel hayatlarına yansıtıyorlar, ve ileride de çok sık kullanacaklar. Onlar için, çevrimiçi içeriğin fiyatını düşürmek sorunu çözmeye yardımcı olacaktır. Bütün çıkarlara saygı duyulduğu bir ortam yaratmalıyız. Ve bir sonraki Dijital Gündem’imizde “fikri mülkiyet hakları” problemine çözüm arayışı bulunacak. “Dijital Gündem”imizde, bilişim alanındaki AR‐GEçalışmalarını desteklemeye devam edeceğiz. Aynı zamanda, birtakım yeni becerilerin geliştirilmesi, çevrimiçi piyasanın iyileştirilmesi ve bunu tek pazara dahil 32
Uluslararası Bilişim Sanayii Zirvesi: Bilişim Ekonomisi, İstihdam ve Yatırım
17 Şubat 2010
etmek konusunda çalışmalara destek vermeye devam edeceğiz. Burada, bilişim gündeminde yeni bir politika ortaya koymak çok önemli ve eminim Türkiye çok benzer politikaları uygulayabilecektir, diye düşünüyorum. Türkiye’nin de hedeflerini bu şekilde tutturmaya gayret edeceğinden eminim. Sayın Bakan’ın da ifade ettiği gibi Türkiyedeki nüfus gerçekten çok genç. Bu “dijital doğanlar” hem ekonomi üzerinde, hem de toplum üzerinde çok büyük söz sahibi olacaklar. Türkiye’deki bu genç nesil, diğer Avrupa Birliği ülkelerinden de daha etkili olacak. 5 yıl önce bilişimden bahsederken, sadece çok az kişi bu teknolojileri kullanıyordu. Şu an genişbant yaygın olarak ve pek çok kişi bunu kullanıyor. Hem ekonomik, hem de sosyal etkilerine baktığımızda, bilişimin rolü çok büyük. Bu da çok ciddi ve yakından hazırlanmış bilişim politikalarının hazırlanmasını gerekli kılıyor. Bu şekilde bilgi toplumunun gelişmesine katkıda bulunabilecektir, diye düşünüyorum. Teşekkürler. 33
Uluslararası Bilişim Sanayii Zirvesi: Bilişim Ekonomisi, İstihdam ve Yatırım
17 Şubat 2010
Dr. Graham Vickery, OECD Bilim ve Teknoloji Direktörü Bu toplantıyı organize edenlere teşekkürlerimi iletmek istiyorum. Son 18 ay içerisinde neler olmuş ve beklentiler neledir, onlardan bahsetmeye çalışacağım. Türkiye’deki durumları bir miktar biliyorum. Hatırlamamız gereken önemli konulardan birisi, 1930’larda yaşanan krizi saymazsak, son dönemde yaşadığımız kriz en büyük krizlerden biriydi. Küresel anlamda panik oldu, sıkıntılar yaşandı. Daha öncesinde de bu tarz panikler yaşanmıştı tabii ki, ama ekonomi keşfedildiğinden beri bu tarz konularda panikmanya durumu gerçekleşir. İnsanlar genel olarak bakıldığında birkaç sene öncesinde çok daha iyimserdi. Kriz vurduğu günden itibaren, insanlar olaylara artık çok daha kötümser yaklaşıyorlar. Yine bütün tahminlere baktığımızda, insanların gelecek için kötümsere yakın olduklarını görüyoruz. Son 18 ay içinde, insanlar kötümserlikten biraz daha uzaklaşıyor, biraz daha iyimserliğe doğru gidiyor. Ama buna halen kötümser diyoruz. Pek çok tüketicinin, iş sahibinin sorunlar yaşadığını biliyoruz. Pek çok ülkede bu tarz olaylar yaşanıyor. İş ortamına olan güven birkaç ay içerisinde düştü. Ve en önemli olanlardan birisi OECD ülkelerinde çoğu hükümet bütçelerindeki açık çok yüksek artık. Çok yüksek bütçe açıklarını görüyoruz. Bilişim alanında OECD ülkelerindeki gelişmeye baktığımızda, 2009’da ve 2010’da yavaşlama kısmını görüyoruz. Geçtiğimiz yıl iyi değildi. 2010 yılı da şimdilik yavaş gidiyor gibi gözüküyor. Ama, 2011 yılında beklentilerimizin biraz daha iyi olacağını düşünüyoruz; çünkü, mikro ekonomik projeksiyonların çok daha iyi olduğunu görüyoruz. Özellikle yatırım konusunda 34
Uluslararası Bilişim Sanayii Zirvesi: Bilişim Ekonomisi, İstihdam ve Yatırım
17 Şubat 2010
çalışmalar bu şekilde gösteriyor. Ekonomi içerisinde bilişim sektörünün büyük sıçrayış yapacağına inanıyoruz. Aslında çok büyük bir bulut var baktığımızda. Bu bulutlu kısım istihdam ile ilgili kısmı etkiliyor. İstihdam pek çok ülkede düşmekte, düşmeye devam ediyor. Tabii ki, istihdamdaki düşüş ekonomi için çok iyi bir durum değil. Çok hızlı bir şekilde istihdamın yükselmesi söz konusu olmuyor; çok çabuk kendini toparlayan ve yükselen bir alan değil. Yaklaşık olarak altı ay içerisinde istihdam ile ilgili rakamların küçülme içinde kalacağını düşünüyoruz. Bu bilişim ekononomisi üzerinde biraz daha baskı yapıyor. Bilişim ekonomisine baktığımızda yine bununla beraber OECD ülkelerinin dışına çıkmaya başladığını görüyoruz. En azından çalışmaların bir çeyreği OECD ülkelerinin dışında, Çin ve Hindistan’da olduğunu görüyoruz. Çin ve Hindistan’ın çok hızlı bir şekilde ilerlediklerini ve büyüdüklerini görüyoruz. Özellikle Çin’de çok büyük bir büyüme var. Özellikle ihracatta, bilişim malları ve ekipmanları için çok daha ciddi durumlar söz konusu olduğunu görüyoruz. OECD üyesi olmayan ülkelerde çok daha değişik durumlar olabiliyor. Bu çok önemli noktalardan birisi. Çin, Brezilya, Hindistan: bu ülkeleri aklımızda tutmalıyız; çünkü bu ülkeler çok dinamik bir şekilde geliyorlar. OECD ülkelerinden çok daha deneyimli şekilde gelişiyorlar. Ek olarak uzun vadeli performanslarına baktığımız zaman, bilişim uygulamaları ve bilişim sektörü açısından çok daha olumlu beklentileri var. Yeni hizmetler var; mesela, hem tüketiciler, hem iş adamları için mobil uygulamalar var. Hizmetler alanında devamlı çalışmalarda bulunuyorlar. 18 aylık dönemde, BilişimTeknolojilerinde üretim artışındaki genel görünüşün çok iyi olduğunu söyleyebilirim. OECD üyesi olmayan ülkelerde de öncelikle bu alandaki büyümeler göze çarpıyor. Aslında OECD üyesi ülkelerde yavaş bir büyüme var. Bilişim sektöründeki üretim artışı, özellikle düşük krizden en çok etkilenen alanlardan birisi. Bu tabloda mavi hat Çin’i gösteriyor. Çin, gerçekten çok büyük bir düşüş yaşanmamış gibi görünüyor. 2009 Ocak ayı’nda hafif bir düşüş yaşanıyor; şubat‐mart ayı gibi, üretimde artış negatif halden tekrar pozitif hale dönmeye başlıyor ve (2009 yılı Eylül ayına kadar bu tabloda gösteriliyor) üretim artışı pozitifde yükseliyor. Kore gerçekten çok iyi bir çalışma yapmış; Kore de, Çin ile birlikte, iyi bir yükselme gösteriyor. Kore’de bu tekrardan yükseliş kısmı 2002’deki yükselişten daha hızlı gerçekleşmiş. Diğer ülkeler çok da iyi durumda değil. 35
Uluslararası Bilişim Sanayii Zirvesi: Bilişim Ekonomisi, İstihdam ve Yatırım
17 Şubat 2010
2009’a baktığımızda, 2009 aslında pek çok sektör için iyi bir yıl olduğu söylenemez. Bilişim sektörü dışında hizmet veren pek çok sektör var. Telekom alanında çalışmalar var. Her şey 2009 yılında iyi bir durumda değil. Pek çok şirkette, önemli sektör temsilcilerinde önemli sıkıntılar yaşandı. Geçtiğimiz yılda bunların çok iyi faaliyetleri olmadığını söylemek durumundayız. Türkiye’ye bakacak olursak, özellikle büyük şirketler açısından baktığımızda, Vestel ve Turkcell var. Türkiye’de en büyük 250 bilişim şirketinin gelirlerine baktığımız‐
da 2008 yılında iyi bir büyüme gösterdiğini görüyoruz. Aslında bu iyi bir işaret, Türk şirketleri son zamanlarda iyi işler çıkardılar. Ve 2000’li yılların ilk on yılı çok başarılı bir çizgi gösterdiklerini söyleyebilirim. Diğer taraftan Türk şirketlerine baktığımızda bilişim ekipmanlarının toplam ihracat üretimdeki paylarına baktığımızda daha farklılık görüyoruz. Bu farklılıkların çoğu özellikle bilişim hizmetlerine servisleri açısında farklılık gösteriyor. Türkiyede bu durum çok farklı. Türkiye için performansını geliştirmesi gereken zor alanlarından birisi bu. TÜBİSAD’dan da duyduk çok hızlı bir düşüş var burada. Bu tabloda, OECD ülkelerinde bilgisayar donanımı, yazılımı ve hizmetleri ile iletişim hizmetleri pazar segmentlerinden oluşan, bilişim teknolojileri harcamamaları veriliyor. Açık Mavi kısmı iletişim hizmetleri harcamalarını göstermekte. Türkiye bilişim sektöründe harcamaların yaklaşık yüzde 70’ini telekomünikasyon hizmetleri olduğunu görüyoruz. ABD’de ise iletişim hizmetleri toplam harcamaların yaklaşık % 50’sini oluşturmakta. Türk ekonomisinin, bilişim alanına baktığımızda, özellikle gelişimin yüzde 70’inin telekomüni‐kasyon alanında olduğunu görüyoruz. Bu yine yapısal boyuttur tabii ki, politikalar hazırlanır‐ken yapısal boyutun her zaman göz önünde bulundurulması gerekiyor veya Türk ekonomisi‐nin yapısı düşünülürken, bu her zaman aklınızda tutulması gereken bir noktadır. 36
Uluslararası Bilişim Sanayii Zirvesi: Bilişim Ekonomisi, İstihdam ve Yatırım
17 Şubat 2010
Bir başka önemli nokta ise genişbant ile ilgili çalışmalar. Bununla ilgili çalışmalardan daha önce Robert Atkinson ve Sayın Bakan bahsetti. Genişbant alanındaki bu çalışmaların büyüme için önemli olduğunu görüyoruz. Genişbanta yatırım yapan ülkelerin, çok hızlı bir şekilde hızlı büyümeyi yakalayabilir, diye düşünüyorum. Genişbant abone sayılarını çok ciddi anlamda artmaktadır; hızlı büyümeye bu yüzden etkili olacağına inanıyorum. Son birkaç yıldır ülkeler neler yapmış, kriz içerisinde neler olmuş, krizde neler yapılmış? 30 OECD ülkesi içinde, Türkiye de dahil olmak üzere, bir araştırmayı yaptık. İki gruba ayırdık. Bunlardan ilki tek alanda durumunu yükselten ülkeler, diğeri ise genel anlamda düzelen ülkeler. Durumu düzelten ülkelere baktığımızda, özellikle bilişim becerileri ve istihdam konusundaki ülkelere baktığımızda, çalışma yapan ülke sayısı 12. Tabii ki bunların bilişim alanında çok önemli etkileri var. İş ve altyapı alanında çalışıyorsanız, teşvikler ve politikalar üzerine de çalışmalarınız varsa, bu krizle başa çıkabilmek için yeni politikalar göstermek zorundasınız. Kriz döneminde neler olur biliyorsunuz, panik yaşanıyor genelde. Panik gerçekten bazen insanların önemli şeyleri görmesini engelliyor. Uzun vadeli önlemlerin alınması gerektiğini de biliyoruz. Bilişim bütçeleri, genişbant, bilişim AR‐GE programları ile ilgili çalışmalar yapanlar var. ve çok daha uzun vadede bu çalışmaların olacağını biliyoruz. 37
Uluslararası Bilişim Sanayii Zirvesi: Bilişim Ekonomisi, İstihdam ve Yatırım
17 Şubat 2010
Peki Türkiye politikalar konusunda nasıl bir performans gösteriyor? Türkiye aslında çok daha farklı bir yapısı özellikle teşvikler konusunda. OECD ülkeleri ile kıyaslandığında daha farklı bir durum söz konusu. Türkiye kırmızı noktalarla gösterilen yerler. OECD ülkeleri ise mavi beneklerle gösterilen yerler. Baktığınızda AR‐GE çalışmasını görebiliyorsunuz. Diğer OECD ülkelerine göre daha az AR‐GE çalışmalarına önem verdiğini ama bilişim defüzyon kullanımının artırılmasına OECD ülkelerinden daha fazla önem verdiğini görüyoruz. Yine bilişim ve istihdam konusunda, Türkiye OECD ülkelerinin gerisinde kalmış. Sayısal içerikte de biraz geride kalmış. Ama bilişim iş ortamına, iş çevresine daha fazla önem verdiğini görüyoruz. Ve altyapının geliştirilmesi konusunda Türkiyenin her noktada bulunduğunu görüyoruz. Türkiyenin genel kriz döneminde neler yaptığına bakacak olursak, bir şeyler değiştirdi mi bakacak olursak bilişimin tepkisi öncelikle neler olmuş? Türkiyedeki öncelikle neler artırıldı ekonomik krizle birlikte. İstihdam ve genişbant dağılımına daha fazla önem verildiğini görüyoruz. Ve bazı şeyleri değiştirmesi açısından bilişim alanında çalışmalar yapıldığını görüyoruz. Pek çok ülkede özellikle belirlenmiş alanlara baktığımızda bilişime ve istihdamı görüyoruz. Genel olarak çok açık bir şekilde şunu söyleyebiliriz. Bilişim becerileri istihdam ve genişbant kullanımının önemli bir alan olduğunu görüyoruz. Ve nüfusa çok önemli bir katkısı olduğunu biliyoruz bütün ülkeler için. Bilişim becerisi, istihdam, genişbant kullanımı bunlar çok önemli konular. Toplum ve halk için çok önemli. Türkiye de OECD ülkeleri ile aynı önceliklendirmeye sahip gördüğünüz gibi. Ve bu gerçekten önemli bir nokta diye düşünüyorum ve gelecek için de çok daha başarılı sonuçlar vereceğini düşünüyorum. Panik önlemlerinin alınması da çok önemli. Ama özellikle becerilere, genişbant kullanımına verilen önem ekonomi açısından önemli. Önemli olan bir noktada bunlar acaba bir eyleme dönüştürülebilecek mi. Daha sonra sonuca dönüştürülecek mi? Teşekkür ederim dinlediğiniz için. 38
Uluslararası Bilişim Sanayii Zirvesi: Bilişim Ekonomisi, İstihdam ve Yatırım
17 Şubat 2010
Mario Franco, Portekiz Bilim ve Haberleşme Vakfı Başkanı Öncelikle organizasyona beni davet ettikleri için teşekkür etmek istiyorum. Benden önce söz alan konuşmacılar kendi ülkelerindeki durumlardan bahsettiler. Türkiye’deki durum nedir, onları anlattılar. Önümüzdeki bir iki dakika içerisinde sizlere Portekiz’in bu alanda edindiği deneyimlerden bahsedeceğim. Ben de size Portekiz’deki bazı öğelerden, bazı açılardan baktığımızda durum nasıl gördüğümüzü açıklamaya çalışacağım. Portekiz’de edindiğimiz deneyimin, başka ülkelere de faydalı olabileceğini ümit ediyorum. Bu projeyi düşünmeye başladığımızda Portekiz’de bizim ilk hedefimiz teknolojiye olan erişimi artırmaktı. Herkesin erişimine açık olsun istedik. Bu çok zor bir durumdu. Ama en önemli konulardan birisiydi. Biz şuna inanıyoruz: eğer insanlar genel itibariyle teknolojiye erişebiliyorlarsa, teknolojik ve ekonomik kalkınma çok daha kolay bir şekilde gerçekleşiyor. Teknoloji alanında büyük bir gelişme göstermişseniz, ama simetrik bir şekilde topluma yayılamamışsa, bu gelişim gerçekten çok tehlikeli olabilir. O nedenle, bizim ilk hedefimiz şuydu: Herkesin teknolojiye erişimini artırmak. Konuyla ilgili çok net bir planımız var: Portekiz’deki bütün öğrencilere ve bütün öğretmenlere dizüstü bilgisayarlar ve mobil internete erişimi sağlamaya çalışıyoruz.Böyle bir bilgisayar dağıtımı ile herkese erişim olanağı çok önemli, sadece öğrencilere erişmiyorsunuz, aileye de erişmiş oluyorsunuz. Çocuklar bilgisayarlarını alıp evlerine götürdükleri zaman, sadece öğrencilerin Internet erişimi olmuyor; ebeveynler de çocukları uyuduktan sonra internet kullanıyor. 39
Uluslararası Bilişim Sanayii Zirvesi: Bilişim Ekonomisi, İstihdam ve Yatırım
17 Şubat 2010
Üzerinde durmamız gereken ilk konu “Davranış” konusuydu. Portekiz’in Birleşik Devletler’le, Danimarka ile ya da diğer ülkelerle kıyasladığında bunun imkansız olduğuna inanıyoruz. Bunu örneklemek için Fransız ressam Théodore Géricault’nun The Raft of the Medusa isimli yağlıboya tablosunu kullanıyorum. Pek çoğunuz bu resme aşinasınızdır, her şeyin sonu gibi görünürken medusada büyük bir deniz kazası ve bir sal üzerinde tutunabilen insanlar kendilerini kurtarmışlar ama kimsenin kurtulamayacağına inanmışlar. Ama bu tabloyu size şunu göstermek için kullanıyorum. Bununla ilgili pek çok kargaşa var. Bazı kişiler derki, başka yolda gitmeliyiz, başka yolu takip etmeliyiz. Yani, teknolojik kalkınma ile niye uğraşalım, çünkü diğer ülkelerle rekabet edemeyiz ve bu oyunu kaybederiz, diye düşünürler. Ama bunun yanında, kimi insanlar da belki en başta olanlara bakar ve bu değişebilir, derler. Ve bütün bu durumun ortasında pek çok kişi de girişimde bulunabilir. İşte bu şekilde, ülkenin durumu değişebilir. Şu an Portekiz bir başarı vakası olarak pek çok ortamda tanıtılmakta. Bunun iki nedeni var, bir tanesi “Davranış”. Bunu yapmamızın nedeni şuydu: Bir kere ümit piramiti var, insanlar bir işe başladıklarında devam edebiliyorlar. İkinci olarak burada “Ümit ve Teknoloji”: ümidin yeterli olmadığını görüyorlar ve bir teknolojik araca ihtiyaç duyuyorlar. O nedenle, internete erişimi geliştirmek üzere yatırımda bulunduk. Bu amaçla çok net bir program tasarladık. Dizüstü bilgisayarlara ve mobil internete erişim atılan ilk adımdı. Nüfusu sadece on milyon olan Portekiz’de, interneti olan 1 milyon 300 bin dizüstü bilgisayar dağıttık. Nüfusun % 13’ünü doğrudan, dolaylı olarak da % 30‐40’ını kapsamış durumdayız. Bu programa, gayri safi hasılamızın yüzde birinden fazla olan 1.5 milyar avroluk bir bütçe ayırdık. Daha büyük ülkelere kıyasladığımızda, aynı seviyede yatırımla ne kadar fazla şey elde edilebileceğini görürsünüz. Buradaki hedef kitlemizin, öğrenciler ve öğretmenler olduğunu söylemiştik; çünkü, öğrencilerin yoluyla ailenin de teknolojiyle haşır neşir olacağını düşünüyoruz. Bilgi ile nasıl baş edeceklerini öğreniyorlar. Bu nedenden dolayı, öğretmenler ve öğrenciler bu teknolojinin en iyi kullanıcıları. Bu nedenlerle dizüstü bilgisayarlar teknolojik alet ya da bizi eğlendirmek için kullanılan bir araç olarak algılanmamalı. Ekonomik sosyal ve toplumsal bir takım ilerleme elde etmek açısından çok önemli bir araç olarak görülmeli. 40
Uluslararası Bilişim Sanayii Zirvesi: Bilişim Ekonomisi, İstihdam ve Yatırım
17 Şubat 2010
Portekiz’de belli algıya sahip, bir takım şirketler vardır. Şu anda, Portekiz’de Intel ve Intel’in diğer partnerları ile çok iyi bağlantılar söz konusu. Intel Portekiz’de kapasite genişletmek için yaptığı yatırımlar da bizi çok geliştirdi. Program 2007 yılında başladı, çok büyük demokratik bir erişim sağlayacak bir bilgisayar dağıtımı ve erişim yaygınlığı gerçekleşti. Daha sonra, 2008’de bilişim merkezleri, üretim hatları gibi diğer birtakım gelişmeler de gerçekleşti. Bir milyon kullanıcıya, bir milyon 300 bin kullanıcı daha eklendi; artık daha farklı bir görünüm var: Hem içerik açısından, hem de hizmetler açısından farklı bir yatırım ortamı ortaya çıktı. Kendi içerisinde baktığımızda daha fazla iş ve bir değer ortaya çıktı: 2010 yılına vardığımızda ise, içerik ve eğitim hizmetleri veriyoruz. İçerik ve eğitim hizmetleri daha önce de vardı, ama 2010 yılında olduğu gibi büyüklüğe sahip değildi. Soru şu, acaba bu konularla ilgili yıl be yıl ne kadar ilerleme sağlanacak? Dizüstü bilgisayarlar dağıtıldı, internet erişim araçları, hizmet ve içerik konusunda destek verildi. Aynı zamanda toplum içerisinde fiziksel erişim (ağlara erişim) ve mantıksal erişim (yazılım ve hizmetler) sağlandı. Bunlar gerçekten yeni bir durum yarattı. Pek çok şirket, sadece bilişim şirketleri değil, diğer şirketler de (mesela, kitap yayıncıları) şu an çevrimiçi içeriğe daha çok yatırım yapıyorlar; çünkü, içerikle ilgili keşfedilecek çok büyük piyasa olduğunu ve pek çok yatırım ve iş yaratacağını düşünüyorlar. Atkinson’un da bahsettiği gibi, sadece bilişim işi ile ilgili değil, farklı sektörlerde de daha fazla getiri ortaya çıkacaktır. Olabildiğince insan dahil edildiğinde o kadar getiri ortaya çıkacaktır. e‐escola projemizin önemli öğelerinden bir tanesi hükümet ve mobil telekom şirketlerini bir araya getirmekti.* 500 milyon avrodan fazla parayı bu programa aktararak, mobil telekom şirketleri bu projedeki en büyük yatırımcı oldular.. Hükümet te 200 milyon avroluk bir bütçe ayırdı. Günün sonunda, program stratejik bir ortaklığın sonucu olarak ortaya çıktı. Özel sektör ve kamu sektörünün birlikteliğiyle. İlave olarak vatandaşlar da buna katıldılar. Sadece hükümet arkasında tek itici güç değil, herkesin ortaklaşa çalışması ile oldu. Tabii ki, burada farklı ortaklarla görüşerek bu programın nasıl iyileşeceğini, nasıl daha farklı hale 41
Uluslararası Bilişim Sanayii Zirvesi: Bilişim Ekonomisi, İstihdam ve Yatırım
17 Şubat 2010
getirilebileceğine baktığımızda, hem kaynak, hem para olarak çok önemli. Sonuç olarak baktığımızda gerçekten çok iyi bir sonuç elde edildi. Bunun nedeni ise, bu projeye yatırım yapma konusunda herkesin bir çıkarının olması, bir kazanım elde edebileceğinin düşünmesi. Bu projeye 1 milyar 300 bin avroluk bir miktar olduğunu söylemiştik. 900 bin öğretmen bu programı kullanmış durumda. Öğretmenlerin bazılarının hali hazırda internet erişiminin olduğunu hesaba katarsak, okullardan ya da kendi evlerinden şu anda Portekiz’de neredeyse bütün öğretmenler dizüstü bilgisayar ve mobil internetleri aracılığıyla çevrimiçi olarak erişim sahip durumdalar. Öğrencilerin de erişimi var. Geçtiğimiz yıl Avrupa Birliği Portekiz’de internet kullanımı yok demişti. Öğrenciler çalışmalarında en çok internet kullanan grup. Öğrencilerin yüzde 98’i oluşuyor. Ama popülasyonun gerisiyle ve AB ile kıyaslandığında, çok iyi rakamlar değil, o nedenle, Portekizdeki öğretmenler ve öğrenciler temel olarak kapsanmış durumda bu programdan sonra. Ama önemli şey şuydu: Pek çok öğrencinin erişimi vardı, ama bunlar gelir seviyesi yüksek ailelerin çocuklarıydı. Daha düşük gelir seviyesine sahip ailelerin çocukları buna sahip değildi. O nedenle baktığımızda, toplam kapsam açısından fayda göstermekle kalmıyor, aynı zamanda düşük gelirli ailelerin çocuklarını da işin içine dahil etmek konusunda büyük bir fırsat oluşturuyor. Burada Portekizin rakamlarını nasıl artırdığını görüyorsunuz. Bu yatırımla bile hayal kırıklığına uğratabiliyor. AB rakamlarındaki en iyi ülkeler seviyesine gelebilmiş değiliz, çünkü eğitim, altyapı gibi birtakım hususların da buna eşlik etmesi gerekiyor. Ama bilgiye erişim açısından baktığınızda, zor olsa da sonuç gerçekten çok iyi. Bu farklılıkları göz önünde bulundurduğunuzda Avrupa ortalaması ve hatta ortalamanın üzerinde sonuçlar elde ettik AB arenasında. 42
Uluslararası Bilişim Sanayii Zirvesi: Bilişim Ekonomisi, İstihdam ve Yatırım
17 Şubat 2010
Portekiz’deki mobil kullanıcılara sayısına göre ülkemiz üçüncü ülke olmuş durumda. Bu gerçekten çok önemli. Bireysel dizüstü bilgisayar sayısında, AB ile kıyasla 17. durumdayız. Bizim programımızın sonuçları bu şekildeydi. Daha uzun zamanımız olsaydı Portekiz’deki bu programı2 daha da ayrıntılı açıklayabilirdim. Teşekkür ederim. 2
E.escola Programı öncelikle lisans sözleşme şartlarının parçası olarak 3G Mobil Telekom Operatörleri
(Optimus, TMN, Vodafone) tarafından ve yararlananların aile gelirine göre belirlenen katkılarıyla finanse
edilmektedir.
43
Uluslararası Bilişim Sanayii Zirvesi: Bilişim Ekonomisi, İstihdam ve Yatırım
17 Şubat 2010
John Davies, World Ahead Programından Sorumlu Intel Kıdemli Başkan Yardımcısı Sayın Katılımcılar, Ankara’da olmak büyük bir zevk. Uzun bir sabah olduğunun farkındayım. Ben de size dünya çapında birkaç örnek göstereceğim. Bunun üzerinde daha sonra düşünebileceğinizi tahmin ediyorum. Önce birkaç konuşmacının bahsettiği gibi, ülkeler veya bazı şirketler bazen çok zor durumda kalıyorlar. Bu üç şirketin ortak noktası nedir? Çok uluslu şirketler, çok başarılı şirketler ve en azından ikisi çok uzun bir süredir piyasada bulunuyorlar. 44
Uluslararası Bilişim Sanayii Zirvesi: Bilişim Ekonomisi, İstihdam ve Yatırım
17 Şubat 2010
Ve hepsi gerçekten çok sıkıntılı zamanlar yaşadılar. Örneğin, General Electric’e bir büyük buhran döneminde 1892’de kurulmuş. HP ise 1939 yılında Büyük Bunalım döneminde kurulmuş, Google ise Kara Ekim’den sonra 1998’de kurulmuş. Bu şirketlerin hepsi dünyada çok zor zamanların yaşandığı dönemlerin arkasından kurulmuş. Acaba buradan bir şey çıkarabilir miyiz? Bazen gerçekten bu zor dönemlerde atılan adımlarla, daha başka zamanlarda atılan adımlardan çok daha yüksekte bulabiliyorlar kendilerini. Intel pek çok farklı fazdan geçmiştir. Ve gerçekten çok zor zamanlarda başarılı olmuştur. 17‐20 yıl öncesine, 1980’lere baktığımızda Intel’in iş alanında çalışmalarında ve kazandığı paralarda çok farklılıklar görüyoruz. Gelecek yatırımı yapılırken akla gelecek şeyler bir mantıklı olması iki önemli nokta var: geçmişte yaşanan anılarımızı kullanabilmek ve bunları da geleceğe iletebilmek. Intel’in genel merkezine baktığımızda biz burada “teknolojiyi nasıl daha yenilikçi hale getiririz? nasıl geliştirebiliriz?” her zaman düşünüyoruz. Ve bu bizim işimizin yüzde 80’ini oluşturuyor. Enerji ve finans açısından da aynı şeyler akla geliyor. Ve 1985 yılına baktığımızda, gerçekten para kaybı yaşanan durumlar da oldu. Yaptığımız çalışmalar geride kalmaya başladı, bir şeyler yapmamız gerekiyor. Gerçekten zor bir karardı bu kararı vermek. Ama sonuçta bu karar verildi: CPU’lar üretildi ve bu alanda en büyük en başarılı ilk beşte girdik. Pek çok şirket cpu kullanımında duraklama yaşanırken biz üç yıl öncesinden gidiyorduk. Gerçekten çok önemli noktalardan birisi bu. 1990ların sonlarında Asya’da yönetici olarak bulunmaktaydım. Asya’da bir kriz vardı, durgunluk vardı, Kore’de Japonya’da büyük sıkıntılar vardı. Ciddi düşüşler vardı. Malezyada şu ifadeler geçiyordu: Bununla nasıl başa çıkılacak, bir sonraki yıl böyle gidebilecek gibi görünmüyor! 1998’de Asya’da bir durgunluk dönemi yaşandı ve bunun etkileri gözlendi. Evet, burada bir durgunluk var ama bunu kendi avantajımıza dönüştürmek durumundayız. Ve, bir şekilde öyle bir alana yatırım olmalı ki böyle bir durgunluk döneminden başarılı çıkmalıyız. Biz böyle bir alana yatırım yapacağız. Bu alanda teşviklerimiz olacak ve bu alanda büyüyeceğiz. Batıda para var, ama yeterli insan kaynağı yok fakat bu ülkelerde, mesela Çin. Pekin’de, 300 milyon insan var. Kullanılan CPU’lar da çok yüksek sayılarda, burada iş alanını görebiliyorum. Batıdan doğuya doğru insanlar gidiyorlar. İletişim gelişiyor. Son yıllarda iletişim alandaki yüzlerce milyon dolarlık, genişbant ve 3G üzerine yapılan yatırımların 45
Uluslararası Bilişim Sanayii Zirvesi: Bilişim Ekonomisi, İstihdam ve Yatırım
17 Şubat 2010
çalışmalarını görüyoruz.Ve vergi açısından baktığımızda da KDV uygulaması ile ilgili de avantajlı olabildiklerini görüyoruz. Çin çok önemli bir pazar olacak. ABD’ye çok önemli bir rakip olacak. Ve kesinlikle ABD’ye yetişiyor, çok az bir yolu kaldı. Benim için çok şaşırtıcı, çarpıcı bir durum değil bu. İş alanı oluşturma açısından da çok önemli farkındaysanız. Bir şekilde kazançlarınız değişiyor. Kazanç değişimi derken küçük bir miktardan bahsetmiyoruz. Çok ciddi anlamda değişimden bahsediyoruz. Yeniden yapılanmaya destek için, hangi ülkeler hangi araçları kullanıyor? Bunlardan birkaçını hızlıca vermek istiyorum. ABD’de 2003 tarihinde gerçekleştirilen vergi ile ilgili bir uygulama var. 300 milyon dolarlık bir çalışma yapıldı. Gittikçe modernleşen Kolombiya’da daha farklı bir uygulama olduğunu görüyoruz. Birleşik Krallık’ta dijital ekonomiye dahil edilme çalışmaları yapılıyor. Internet erişimi olmayan pek çok aileye erişim sağlandı. Bunun amacı, öncelikle maliyetlerin düşürülmesi ve herkesin bu sürece dahil edilmesiydi. Maliyetler düşebilmekte, insanlar artan maaşlarla çok daha iyi şartlarda yaşayabilmekte, ve bunun sonucunda da iş ortamları yaratılabilmektedir. Yüzlerce milyon pound Birleşik Krallık hükümetine böylelikle sağlanmış durumda. Hükümetlerin taahhütleri ve bunların lisans ücretleri ile ilgili vergilerde yapılan çalışmaları görüyoruz. Bu subvansiyonlarla dizüstü bilgisayarların satışı arttırmaya çalıştılar. Çin’deki altyapı çalışmaları ile ilgili geri ödeme çalışmaları var. Tayland’da da aynı şekilde yapılan çalışmalar var. Evrensel hizmet planlaması gerçekleştirilmeye çalışılıyor. Malezya’da üniversite subvansiyonları var. Türkiye’de ikili çalışmalarını gerçekleştiriyor. Son olarak da Peru’da bir çalışma yaptı, KOBİ’lerle yüzde sıfır oranına indirilen kdv ile ilgili bir çalışma yapıldı. KOBİ’ler için bir kredi fonu gerçekleştirildi. Bu şekilde para kazanmaya devam edebiliyor şirketler. İnternet alanında da kitaplarda yazmayan pek çok şey gerçekleştiriliyor. Bilgisayarlı okullarda, bilgisayarla eğitimler gerçekleştirilmeye çalışılıyor. Bunlarla ilgili “devletler subvanse nasıl yapabilirler?”, “Yaptığımız yatırımların karşılığını nasıl alabiliriz?” diye çalışmalar yapılıyor. Bunların her biri ekonomiye bir değişiklik sağlamaya çalışıyor. 46
Uluslararası Bilişim Sanayii Zirvesi: Bilişim Ekonomisi, İstihdam ve Yatırım
17 Şubat 2010
Türkiyeden bahsedecek olursak, Türkiyenin çok iyi bir penetrasyon sağladığını ve revizyonların çok başarılı olduğunu düşünü‐
yorum. Öncelikle, genişbant ve PC penetras‐
yonunun Türkiye’deki artışı dikkat çekiyor. Bu genişbant ve PC penetrasyonunun artışı, iş alanlarının dışında, öğretmenlerle ilgili bir çalışmayla oluyor. Teşviklere baktığımızda, daha düşük faiz oranları var. Öğretmenlere subvansiyonların sağlanması var. KDV ile ilgili çalışmada da, altı aylık bir süre için KDV’de yüzde 18’den yüzde 8’e bir düşüş gerçekleştirildi. Bu vergi indirimi vatandaşlar ve özellikle KOBİ’ler için çok yardımcı bir uygulama. Gerçekten de bir değişim oluşturdu. Kolombiya’da da böyle bir çalışma yapılmıştı. 2007 yılının Ocak ayında bilgisayarlardan yüzde 16’lık bir KDVyi tamamen kaldırdı, böylelikle çok hızlı bir gelişme sağlandı. Bir yıl sonra 2008 Ocak ayına baktığımızda, yüzde 60 oranında bir büyüme gerçekleştirildiği görüldü. Bu konuyla ilgili bağımsız çalışmalar yapıldı. Bu bağımsız çalışmalarımızda şunu gördük. Bilgisayar satın alanlar, internet de satın aldılar ve böylelikle devletin aldığı vergi miktarı arttı. Sao Poulo da internet üzerinde vergilerde indirime gitti. Bunun ne kadar fayda getirdiğine inanamazsınız. Bu bir teşvikti, bilişim sektörü için de teşvikti. Hindistandaki uygulamaya baktığımızda, motivasyonları öncelikle iş istihdam oluşturabilmek ve bilişim uygulamalarını kırsal alana da yayabilmekti. Teşviklere baktığımızda, öncelikle vergi indirimleri var tabii ki. Yüzde 4’lük oranda bir KDV indirimi var. Özellikle, kırsal alanlara PC subvansiyonları sağlanıyor. Ve daha az kullanılan DSL olarak bakıldığında üç dolarlık indirimler yapılıyor. İnsanlar bu hatları, kullanıyorlar, kiralıyorlar, kapasitesine bağlı olarak tabiki ücret ödüyorlar. Hindistan’daki genişbant uygulaması ücretlendirme sayesinde ayda iki katına çıktı. Devlete geri dönüşümü çok daha fazla oldu. Avustralya ile ilgili çalışmalara bakacak olursak: Burada da yine genişbant uygulaması ile ilgili çalışmalar var. Burada da amaç istihdam oluşturabilmek. 47
Uluslararası Bilişim Sanayii Zirvesi: Bilişim Ekonomisi, İstihdam ve Yatırım
17 Şubat 2010
KOBİ’ler ve eğitim alanındaki PC’ler için vergi muafiyeti uygulaması gerçekleştirildi. İnternet bağlantıları ile ilgili çalışmalar yapıldı. Okulların, işyerlerinin internet bağlantısı yüzde 90’ını oranında fiber optik kablolarla gerçekleştiriliyor. Geri kalan yüzde 10’u civarındaki kısmı ise kablosuz internet bağlantısıyla sağlanıyor. Avustralya’da iş artırılmaya çalışılıyor. Yalnızca dört ay içerisinde bile pek çok iş olanağı ortaya çıkıyor. İşsizliğin yüzde 5,8’den yüzde 5,3’e düşmesi çok önemli bir rakam. “Bu vergi muafiyeti bir şekilde çalışmalarına yardımcı olmuştur. İnsanlar bir şekilde durumu anlamaya çalışıyorlar, bilişim alanında yapılan çalışmaların gerçekten önemli olduğunu görüyoruz. ABDde yapılan çalışmalara bakacak olursanız, Atkinson bu konuyla ilgili pek çok bilgi verdi. Genel anlamda, genişbantta yüzde 7’lik bir artışın olduğunu görüyoruz. 2,4 milyon yeni iş ve pek çok istihdamın oluştuğunu, 134 milyar dolarlık bir ekonomik etkisinin olduğunu görüyoruz. Bu da yine bir teşvik paketidir. Özellikle genişbant üzerinde gerçekleştirilen bir teşvik paketidir. Bu parayla işlerle ilgili çalışmalar destekleniyor. Hükümetlerin rolüne baktığımızda, öncelikle eğitim yatırımını yapmasını istiyoruz. Eğitim çok önemli, insanları eğitmek zorunda hükümetler. Bu eğitim işbirliğini ülkenizde başarılı hale getirmelisiniz. Genişbanta yatırım yapmalıdır hükümetler. Ve tabiki böyle bir dijital ortam oluşmalı. Ortam innovasyon, araştırma, yatırım odaklı bir çevre oluşturmaya odaklanmalıdır. Bu şekilde bir iş ve istihdam oluşumu gerçekleştirilir ve genişbant yatırımı artırılır ve yenilikçi ortam oluşturulur. Intel dünyasında yaptığımız programlarımız‐da öncelikle erişilebilirlik çok önemli. Bunu biliyoruz. Bu platformda, bu çalışmayla ilgili pek çok konu gerçekleşiyor. Ama biz öncelikle diğer ayaklarına da bakıyoruz. Genişbant diyoruz, bağlantı diyoruz. Bağlantı derken, bir genişbant uygulamasından bahsediyoruz. Erişilebilirlik derken, bilgisayarın ne kadar önemli olduğundan bahsediyoruz. 48
Uluslararası Bilişim Sanayii Zirvesi: Bilişim Ekonomisi, İstihdam ve Yatırım
17 Şubat 2010
Dünya çapında eğitimlerin 21.yüzyılda önemli olduğunu biliyoruz. Ve içerik açısından baktığımızda da içeriklerimizin her zaman çözüm odaklı olması gerektiğini söylüyoruz. Pek çok ülkede ve Türkiye’de bu anlamda eğitimler vermeye çalışıyoruz. Eğitim, sağlık, KOBİ alanında yapılan çalışmaların çoğunda bu uygulamayı görebiliyoruz: Yapabileceğimiz en iyi şey, bir şekilde genişbant uygulamalarını erişime açmak ve daha yaygın hale getirmemiz gerekiyor. Ekonomi bu şekilde gelişebilir, ülkenizin ekonomisi de bu şekilde gelişecektir. Ve sonuçta size yardımcı olacak şekilde dönüşecektir. Teşekkür ederim. 49
Uluslararası Bilişim Sanayii Zirvesi: Bilişim Ekonomisi, İstihdam ve Yatırım
17 Şubat 2010
50
Uluslararası Bilişim Sanayii Zirvesi: Bilişim Ekonomisi, İstihdam ve Yatırım
17 Şubat 2010
Paneller
Panel 1: Bilişim sektörü, ekonomi canlandırma ve kamu destek programları
Panel 2: Yerli bilişim sanayiinin büyümesi, gelişmesi, istihdam yaratılması için
uygulanabilecek politikalar
Panel 3: Başarılı e-Devlet örneklerine bakış ve bilgi toplumuna geçiş politikaları
51
Uluslararası Bilişim Sanayii Zirvesi: Bilişim Ekonomisi, İstihdam ve Yatırım
17 Şubat 2010
Panel 1: Bilişim sektörü, ekonomi canlandırma ve kamu destek programları Moderatör: Ayşegül İldeniz, Intel Türkiye Ortadoğu Afrika Bölge Direktörü. Panelistler: Dr. Robert Atkinson, ABD İnnovasyon ve Bilgi Teknolojileri Vakfı Başkanı John Davies, Intel Corp, Kıdemli Başkan Yardımcısı, World Ahead Programı Mario Franco, Protekiz Mobil Haberleşme Vakfı Başkanı Dr. Tarek A. El‐Sadany, Mısır İletişim ve Bilgi Teknolojileri Bakanlığı, Kıdemli Bakan Danışmanı Mustafa Uysal, Vergi Konseyi Başkanı. Ayşegül İldeniz: Öncelikle hoş geldiniz diyorum. Sabahki oturum aynı konu üzerindeki farklı bakış açılarının aktarımı şeklinde geçti. Öğleden sonraki oturumda panellerle, bu konuya biraz daha geniş bakış açısı ve sizleri de bu konuşmanın içine dahil edebileceğimiz şekilde yapılandırdık. Eğer izin verirseniz bu panelde özellikle misafirlerim yabancı olduğu için İngilizce devam edeceğiz. 2009 yılı bizim için çok zor bir yıl oldu. Televizyonda gördüğümüz veya CEOların verdiği brifinglerde gördüğümüz hükümetlerin bankacılık sektöründe odaklanılan nokta ne tür bir politika ile krizi çözebiliriz. Ve ne şekilde ekonomik yapıların çalışmayan kısımlarını kapatılması üzerine şeyler dinledik. Pek çok hükümet bu konuyla ilgili eylemde bulunuyor. Özellikle Çin gayri safi milli hasılasının yüzde 13’ünü ekonomisini teşvik edebilmek adına ayırdı. ABD yüzde 5.6’sını, Suudi Arabistan yüzde 11,3’ünü, Malezya yüzde 9,1’ini ayırdı. 52
Uluslararası Bilişim Sanayii Zirvesi: Bilişim Ekonomisi, İstihdam ve Yatırım
17 Şubat 2010
Türk hükümeti de çeşitli teşviklerde bulundu. Bilişimde altyapı üzerindeki çalışmalarda düzenlemeler yapılmaya çalışıldı. Atkinson’un bahsettiği gibi, 90’lara baktığımızda, aslında gayri safi hasılanın ne kadar etkili olduğunu görüyorsunuz. Yüzde 1,8’lik ayrılmış bir kısım var. Bunu ne kadar etkilemiş görüyoruz. Son 25 ay içerisinde, böyle bir atmosfer içerisinde yaşıyoruz. BT tabii ki ekonomide çok kısa vadede yapılacak bir çalışma çok sağlıklı bir uygulama olmaz. Bütün uygarlıklar, medeniyetlerin değil yalnızca hükümetlerin değil, devletlerin değil bireyler üzerine bir etkisi olacaktır. Bilişim’de hem hükümetin, hem de halkın kabul etmesi çok önemlidir. Bu girişle panele devam etmek istiyorum. Atkinson sizinle başlayalım. Sayısal geri dönüşe baktığımızda büyük bir şekilde para tahsis etmeye çalışıyor bu geri dönüşü kurtarma paketi olarak ekonomik krizden. Yönetimlerin yaptıkları hakkında ne düşünüyorsunuz. Ve bakıldığında krizden kurtulmayla ilgili uygun görülen konulardan birisi pek çok politikalar vardı, bunların uygulanmasına geçildi, sizin bu zamana kadarki tecrübeleriniz neler? Dr. Robert Atkinson: Bu dünya tarihindeki en önemli durgunluklardan bir tanesi. Ve hükümetlerin verdiği tepkiye baktığınızda da genellikle sayısal yatırımların üzerine bir odaklanma görüyoruz. Bu daha önce olmuş bir şey değil. Pek çok ülke gördük, bilişimi kendi ekonomik paketlerine krizden kurtulmak için paketlerin içine dahil ediyorlar artık. Son on yıl içerisinde, bu ülkelerin bilişimi gelecekle ilgili en önemli altyapı çalışmalarından biri olduğunu anlamış olduklarını görüyorum. Bir taşla iki kuş vurma gibi görebiliriz bunu: hem krizden kurtulma çalışması, hem de bilişimle ilgili çalışmalara destek olunmasına yönelik yapılan çalışmalar. Bir başka yapılmak istenen çalışma da: Sağlık BT. Sağlık BT’sinde özellikle büyük bir odaklanma var. ABD’de de genel olarak sağlık konusunda BT çalışmalarının yapıldığını biliyoruz. Tıbbi kayıtların elektronik olarak tutulması çalışması var. Önümüzdeki iki yıl içerisinde ABD’de sağlık alanında BT için daha fazla yatırım yapılacağını düşünüyorum. Şu ana kadar, sağlık BT’sine 2 milyar dolarlık bir tahsis yapılmış, ama önümüzdeki 3‐5 ay süresince daha fazla bir paranın ayrılacağını düşünüyorum. Tabii ki bu paranın sonrasında hibeler üzerine çalışmalar gerçekleştirilebilir. Biz hibeleri, vergi teşvikleri ile bir araya getirip çalıştırmada gayet başarılıyız. Genel olarak baktığımızda, çok daha başarılı bir dönemin bizi beklediğini düşünüyorum. Ayşegül İldeniz: Teşekkürler. Şimdi, izninizle John Davies’e dönmek istiyorum. Intel’den katılıyor kendisi. Bilişimi mevcut haliyle, sayısal bir araç olarak, dünyanın her bölgesinde kullanıldığını 53
Uluslararası Bilişim Sanayii Zirvesi: Bilişim Ekonomisi, İstihdam ve Yatırım
17 Şubat 2010
görüyoruz. Hükümet harcamaları içindeki bilişim teşvik harcamalarına baktığımızda, hükümetlerin bilişime destek olduğunu söyleyebiliriz. Size sorum şu olacak: Bizimle paylaşabileceğiniz, son yıllarda gerçekten etkili olmuş olan örnekleriniz var mı? Neden başarılı olduklarını da söyleyebilirseniz sevinirim. John Davies: Sorunuza birkaç tane örnek aklıma geliyor. Sunumum içerisinde Çin ve Avustralya ile ilgili örnekler vermiştim. Bunların gerçekten başarılı örnekler olduğunu düşünüyorum. Ama birkaç tane daha son derece ilginç örnekler var. Kolombiya’dan bir örnek: Bilgisayarların kırsal bölgedeki insanlara gönderilmesi konusunda bir çalışmaydı bu. Bu çalışma, 2007 yılında yapılmıştı. Kriz gerçekleştiğinde, bu olaydan bir buçuk yıl sonra, internet kullanımından toplanan vergiler, vergi indirimi nedeniyle kaybettiklerinden çok daha fazlaydı. Bilgisayarlar için vergi indirimi yapıldı ama sonrasında daha fazla bilgisayar, daha fazla internet kullanıcısı anlamına geldi. Ve daha fazla internet kullanıcısından alınan vergiler de vergi indirimi nedeniyle alınmayan vergi kaybını karşıladı. Bazılarınız kırsal alanlardan bahsettiniz. Nüfusun yüzde 50’sinin kırsal alanda olduğunu düşünmek, ekonomide çok mantıklı değil, ama burada bir örneğimiz var. Bunları etkin bir şekilde karşılayan fonlar var. 3G ile ilgili lisanslardan verilen örneklerden de hatırlayacaksınız: Nijerya, Kenya, Türkiye gibi ülkeler için nelerin yapılabileceğine baktığımızda özellikle balıkçılık, madencilik, turizm ve tarım endüstri alanlarında bunlar, artık daha büyük şehirlere gelmeye başladılar. Ve dedik ki, biz size kırsal alanla bağlamak istiyoruz. ABD’de de bu alanda yapılan çalışmalar var. Yapmak istedikleri şey aslında, büyük şehirlere Baltimore, Newyork gibi şehirlere odaklanmak. Aslında, bunların daha fazla internetleri vardı. İnternet erişimi olmayan insanlara erişmek çok daha önemli. 1900 tane kırsal alan belirlediler ve bu alanlara bunu herhangi bir ücret karşılığı olmadan erişim sağladılar. Bunlar, 18 aylık bir dönem içerisinde yapıldı ve 2,5 yıllık bir dönem içerisinde gerçekleştirildi. Sonuçları, daha sonra incelendi. İnternet gitti buralara. Sürece baktığımızda kazanılan şu: lisans geliri var, ekonomide kullanıldı, endüstride kullanıldı. Burada şirketler ve hükümet için çok önemli gelir kaynağı haline gelecekti. Bu durumda, ülkeler kırsal alanlardan bahsetmeden politikalar direkt olarak uygulanabiliyor. Daha ulaşımı tamamlamış ülkelere baktığımızda, daha farklı programlar uygulanıyor. Ben neler yaptıklarını inceledim. Yoksul insanlarını bu sürece dahil etmeye, programlarının içine almaya çalıştılar. Yaklaşımlarına baktığımızda, pek çok hükümet hizmeti gerekiyordu tabii ki, maliyetli hizmetlerdi. Ve olabilecek en fazla yüzde farkıyla, kazanım sağlayabilmek istiyorlardı. Bunlarla ilgili pek çok program gerçekleştirildi. Ve şuna inandılar, insanları bu şekilde teşvik etmeye başladıkça, insanlar daha fazla bu sürece dahil olacaktı. İlgili ama küçük bir örnek vereyim. İngiltere’de çok fazla maaş almayan yetişkinler için yapıldı. İstihdam da bu işin çok önemli bir parçası. İnternet için bir ödeme sağlıyorsunuz. Bunda devlet subvansiyonunu sağladığınız zaman, internet ekonomisine daha fazla kişinin girmesi, geri dönüşünün çok fazla alındığı bir alandı. Sayısal kısım, özellikle odaklanılan kişilerin kırsal alandaki kişiler olduğunu düşünüyorum. Ayşegül İldeniz: Daha önce John’un da bahsettiği birçok teşvik paketi var. Bunlar genelde vergi teşvikleri oluyor. Bazıları ise, daha özel alanlara odaklanıyor. Portekiz’den bir örneğimiz var. Mario Franco sabah bize bahsetmişti. Ve hedefi çok net: eğitim teşviğiydi. “Macellan Projesi” olarak da bilinen bu projenin ne kadar başarılı olduğundan bahsediliyor. Sayın Franco, bütün bu bilişim teşviklerinin Portekiz hükümet vizyonuyla nasıl bütünleştiği ve bugüne getirdiği konusunda bizi bilgilendirir misiniz. Bir de, AB tarafından ve sizin ülkeniz tarafından da kabul edilmiş durumda olan, “Lizbon Stratejisi” var. İkinci olarak, bazı etki örneklerini gösterebilir misiniz. 54
Uluslararası Bilişim Sanayii Zirvesi: Bilişim Ekonomisi, İstihdam ve Yatırım
17 Şubat 2010
Mario Franco: Bizim bakış açımızla, ekonomik gelişme ile sosyal gelişmenin birlikte gelmesi gerekiyor. Sosyal gelişme derken, eğitimi kastediyoruz. Küresel bir bilgi toplumu ile bilgi ekonomisini birbirinden ayırabileceğimizi düşünmüyoruz. Sosyal eğitim gelişebilirliği birbirinden ayrılabilir durumda değil. Çünkü, en önemli kaynak bilgidir. Kim bilgiyi sunacak, kim bilgiye sahip olacak? Yanıtı insanlar, halkımız olursa, çok daha iyi bir gelişmeye sahne olacaktır. Bu durumda, bizim stratejimiz bilgiye erişimi sağlayabilmek. Bunu bize sağlayacak olan araçlara erişimi sağlayabilmektir. Bilgi gelişimini sağlayabilmek için, araçlara ihtiyacımız var. Bu araçlar; bilgisayar, yazılım, programlar, internet ve tabii ki eğitim. Teknik düzeyden bahsetmiyorum. Aynı zamanda kavramsal düzeyden de bahsediyorum. Bugünün bilgisayarları artık bir profesyonel araç veya bir eğlence aracı değil. O, bir insan arayüzü. Her yerde kullanıyorsunuz; bunu iletişim aracı olarak kullanıyorsunuz, sadece bilgi almak için değil aynı zamanda bilgi vermek için de kullanıyorsunuz. Dolayısıyla, sosyal bir sermaye olarak kabul etmemiz gerekiyor. Bizim stratejimiz talebi teşvik etmek; talebin teşvik edilmesi de çevrimiçi hizmetlerle çevrimiçi içeriğin teşvik edilmesi şeklinde oluyor. Bu talebi destekleyebilmek için, bir tasarım programımız var. Bu tasarımda herkes kapsanmış durumda. Herkesin ağa erişimi var. Hem ağa erişim, hem de insanlara erişim hakkı var. Bu aslında, ülkemiz tarafından kabul edilmiş olan politik küresel bir strateji. Bilişimle insanları güçlendirmek istiyoruz. Öncelikle, insanları eğitim yoluyla güçlendirmek istiyoruz. Ve toplumun yeni yapısının bir parçası olmasını istiyoruz. İnternet ve ağ sağlamaya, dolayısıyla da eğitime ve bilgi erişimini sağlamaya çalışıyoruz insanlara. Ve biz bu şekilde kendi ülkemize de, kendi ekonomimize de bir değer kattığımızı düşünüyoruz. İnsanları geliştirdikçe kapasiteler de gelişiyor, kapasiteler geliştikçe iletişim gelişiyor ve böyle iletişim geliştikçe de en doğru ve en güncel bilgiye erişim süreci de gerçekleşmiş oluyor. Bu bizim stratejimiz. ve bir kişisel düşünce olarak soracak olursanız bir şekilde ekonomisini geliştirmek isteyen ülke insanlarının bilgisini artırmak durumundadır. Çünkü bu bir bilgi ekonomisi ve bunu yapmanın en iyi yolu da o insanların bilgiye ve herkese erişimini sağlayabilmektir. Bu bilgi hizmetlerine insanların erişimini sağlamak çok önemlidir. Aynı zamanda bunu çok hızlı bir şekilde meyvelerini toplayacaksınız. Devletlerin yönetimsel masraflarına bakacak olursak, muhakkak bu masraflar düşecektir. Çünkü, insanlar çevrimiçi hizmetleri kullanacaklar. Örneğin, Portekizde şirketlerin yüzde yüzü vergi iadelerini çevrimiçi hizmetler olarak yapmaktadır. Ve bu, insanları çok büyük maliyetten kurtarmaktadır, çünkü doğrudan yapılabiliyor, internetten takip edilebiliyor. Ve tabii ki, devlet için insanlara vergi iadesi de çok kolay oluyor. Çünkü mali sistemlerde, bunları kontrol edebilmek çok daha kolay olabiliyor. Bütün sistem değişiyor. Bu kapasite dolayısıyla, sistem üzerinde değişiklikler gerçekleşiyor. Bir bilgisayarın maliyetini, yada internetin maliyetini hesaplayacak olursanız, aynı hizmeti fiziksel anlamda kıyaslayacak olursanız, burada bir kıyaslama dahi yapılamaz. Maliyet yalnızca devletin maliyetlerinin ne kadar olacağını düşünür. Bu şekilde, devletlerin idari 55
Uluslararası Bilişim Sanayii Zirvesi: Bilişim Ekonomisi, İstihdam ve Yatırım
17 Şubat 2010
maliyetleri düşüyor. Ve olabilecek en iyi çözümler bulunmaya devam ediliyor. Bütün alanlarda bu gerçekleştiriliyor. Stratejimiz, insanların güçlenmesine bir dizüstü bilgisayara erişimin bile çok daha kolaylaştırılıyor. Bazen çok daha kolay olabiliyor. Yalnızca bir bilgisayar çözüm olmayabilir ama çözümün başlangıcıdır. Ve dizüstü bilgisayarı, interneti bir sınıfa koyduğunuz takdirde hemen eğitimin geliştiğini ve tamamiyle değiştiğini görmeyiz tabii ki ancak şuna inanıyoruz ki bu araçlarla insanlar ihtiyaç duydukların gelişimin bazını temelini oluşturabilirler. Belki bu tartışma ile ilgili sorulabilecek soru şu olabilir: 8‐10 yıl içerisinde bir bilgisayarla çalışmayı bilmeyen 8‐10‐12 yaşlarındaki çocuk hayal edebiliyor musunuz? Bence, bunun maliyeti çok fazla olur, böyle bir maliyeti hiçbir teşvik planı çözemeyebilir. Ayşegül İldeniz: Küresel anlamda değişik örnekler verebiliriz. İsterseniz artık bizim bölgemize gelelim. Mısır’ın çok yükselen bir yıldız olduğunu duymuşsunuzdur. Başbakanları Dr. Ahmed Nazif Mısır’da bütün bu dinamik çalışmaları destekleyen “internetin babası” olarak biliniyor. Gerçekten Mısır’ın gelişmesine katkıda bulunuyor. Tarık Bey, bilişimin Mısır gelişmesinde rolü nedir? İstihdam ve rekabet konusunda neler düşünüyorsunuz, kıyaslamalar yaparsanız sevinirim. Dr. Tarek A. El‐Sadany: Sizlerle bu tecrübeleri paylaşabilmek çok büyük keyif benim için. Öncelikle çok önemli bir noktaya değindiniz: evet bir global kriz dönemindeyiz. Biz ekonomimizi nasıl toparlayabiliriz ve gelişme konusunda ekonomimizi nasıl teşvik edebiliriz? Bu sorunlara, olabilecek en hızlı çözümü bulmaya çalışıyoruz. İlk olarak: erişim çok önemli. Evet bir ülke olarak, Avrupa’dan “dış kaynak kullanımı (outsoursing)” çalışmalarına da önem veriyoruz. Ama, bunu nasıl daha ileriye götürebiliriz? Nasıl teşvikler oluşturabiliriz? Bu parayı nasıl daha çok efektif kullanabiliriz? diye düşüncelerimiz oldu. Dış kaynak kullanımı (outsoursing) bir sanayi alanı, pek çok çalışanı ülkeye getiriyor. Bu alanda, insan sermayesi ve ihtiyaç duyduğumuz her şey var. İkincisinde ise biz vatandaşlarımızın günlük hayatını nasıl değiştirebiliriz, geliştirebiliriz? Alışılagelen hayatlarınının da değişimi önemli. Özellikle, sağlık ve eğitim alanında pek çok çalışmanın yapılması gerektiğinin farkındaydık. Bu alanlarda insanların gelişimi için ne yapabiliriz? Teşviği de nasıl sağlayabiliriz? Biz nasıl daha yenilikçi olabiliriz? diye düşündük. Aslında en önemli nokta: doğrudan istihdamın sağlanabilmesi ve “dış kaynak kullanımı (outsoursing)” çalışmaları. İnsan kapasitesi ve insan gelişimi, en önemli noktalardan. İnsanların ihtiyaç duydukları yazılım becerileri ne? İhtiyaç duydukları dil becerileri neler? İnsanlar var ki, altı dili akıcı şekilde konuşabiliyor. Biz pek çok arkadaşımızı bunu gerçekleştirmesini nasıl sağlayabiliriz? Teşviklerimizi, özellikle bu alanlara (doğrudan istihdamın sağlanabilmesi ve “dış kaynak kullanımı (outsoursing)” çalışmaları) odaklanacak şekilde yaptık. Yüksek öğretim kurumu ile birlikte çalışarak, eğitim programlarının liselerin üçüncü yıllarında bunları gerçekleştirmek istedik. Üniversite içerisinde çalışmalar gerçekleştiriliyor. Hem doğrudan, hem de dolaylı olarak, iş alanlarında bunların katkılarının çok olduğunu görüyoruz. Hem sağlık, hem eğitim alanında olduğundan bahsetmiştim. Mobil hizmetleri nasıl daha efektif kullanabiliriz? Bu 3G hizmetlerinin subvansiyonunu sağlamamız gerektiğini görüyoruz. Sağlık ve eğitim alanında çalışanlar sürekli olarak iletişim halinde olacaklar. Ve 3G hizmetlerinin subvansiyonunu sağladığımız takdirde, sağlık ve eğitim sektöründe ihtiyaç 56
Uluslararası Bilişim Sanayii Zirvesi: Bilişim Ekonomisi, İstihdam ve Yatırım
17 Şubat 2010
duyulan eğitimler daha kolay gerçekleştirilebilecektir. Bu mobil iletişim, sağlık tesislerinin kullanımı daha çok kolaylaştırdı her şeyi. Eğitim sisteminde de aynı etki söz konusu. Yüzde açısından baktığımızda, Portekizin verdiği örnekten çok etkilendim. Mısır için böyle bir rakamın ortalamada çıkabileceğine inanıyorum. Mısır’da önde gelen bir başka uygulama ise e‐hükümet hizmetleri. Nüfusla ilgili pek çok hizmetin internetten sağlanabilmesi açısından bunların yapılması çok akıllıcaydı. E‐
hükümetin kullanılması için teşviklerin kullanılması gerekliydi. İnsanlar, eskiden bunu çok garip karşılarken, bugün artık hayatlarının bir parçası olarak görüyorlar. Kriz zamanları en zor zamanlar olduğu için, yatırım yapmanın en doğru olduğu zamanlar. Kriz zamanlarında, sizi en çok zorlayabileceğine inandığınız fikirlerle iş hayatına girmek, çok daha başarılı sonuçlar getiriyor. Kriz zamanlarında, ölçülebilir sayılar üzerinde hedefler konuluyor. Biz burada “öncelikle” neye ihtiyacımız olduğunu belirledik. “Bulut bilişim” alanında yapılan çalışmalarımız da var. Genelde bunları söyleyebilirim. Ayşegül İldeniz: Eve dönecek olursak, Türkiye son yıllar içerisinde KDV ile ilgili yüzde 10’luk bir indirime gitti. Haberleri dinlediğimde, “Acaba bunun ne tür bir etkisi olacak? Ne tür bir geri dönüş bekliyoruz?” diye düşünmüştüm. Türk insanları KDV düşüşünü çok mutlulukla karşıladılar. Bilişim için yapılan güzel bir teşvikti. Türk Telekom’un yeni CEOsu Sayın Uysal’ın fikirlerini alacağız bu konuda. Bu ülkenin çocukları için yaptığı, çok güzel çalışmaları var. Sizce bu politikaların ne tür etkisi olacaktır? Geçmişten de bahsederseniz sevinirim. Mustafa Uysal: Hepiniz ülkemize hoş geldiniz. Ayşegül Hanım, geçmişten de bahsederek bu konudaki önemi işaret ettiler. “Vergi Konseyi bilişim sektörüyle neden ilgileniyor?” sorusu ile başlamak lazım. Bildiğimiz kadarıyla, vergiciler vergi koyar, daha çok vergi almaya çalışır. “Vergi ile bu sektörün ilişkisinin anlamı nedir?” sorusunu cevaplamak gerekiyor öncelikle. Biz bilişim sektörünün dışında diğer kritik sektörlerle de ilgilendik, destek verdik. Bunlardan birisi sinema sektörüydü. Küçük bir sektör, ama çok fazla potansiyel taşıyor. Her sektörün kendi içerisinde büyümesinin sağlanması gerek. Büyümeye hizmet etmek, büyümeyi desteklemek, sonuçta vergi tabanımızı genişletmiş oluyor. Eğer biz Türkiye’nin gelişmesine destek verirsek, öncelikle bilişim sektörünün büyümesine destek olursak, Türkiye daha çok vergi geliri sağlamak konusunda bir taban oluşturmuş olur. O nedenle, biz büyümeyi destekleyen programları destekliyoruz ve onlarla işbirliği içerisinde çalışmaya özen gösteriyoruz. Şimdi konumuza dönersek: Bilişim sektörü neden önemli? Birincisi, dünya tarihinde önemli dönüm noktaları var; mesela: ateşin bulunması, yazının icadı, buhar makinesinin icadı. İşte, bilişim bunlardan bir tanesi. Eğer gelişmiş ülkelerle gelişmekte olan ülkelerle arasındaki farkı kaldırmak için bir fırsat doğuyorsa, o fırsat bilişimdir. Bu, ülkemiz için bir fırsat olduğu gibi, diğer gelişmekte olan ülkeler için de bir fırsattır. Bir devlet politikası olarak ele alınması çok önem taşıyor. Eğer biz bu noktada bu fırsatı yakalayamazsak, tıpkı geçmişte sanayi devriminde kaybettiğimiz zamanla gelişmiş ülkelerle nasıl aramızdaki farkı bu zamana kadar kapatamadıysak, burada da çok büyük bir fırsatı kaçırmış olacağız. Ben, bundan endişe ediyorum. O bakımdan, bize bir şanstır bilişim. 57
Uluslararası Bilişim Sanayii Zirvesi: Bilişim Ekonomisi, İstihdam ve Yatırım
17 Şubat 2010
Biz bu arayı kapatmak için, bu sektöre elimizden geldiği kadarıyla destek vereceğiz. Çünkü bunun adı “Sayısal Devrim”dir. Bu devrimde, bayrağımızı yukarıya taşımalıyız. Ülkemiz özelinde baktığımızda, genç nüfusu yüksek olan bir ülkeyiz. Sayın Bakan’ımız da bunu söyledi. Nüfusun yüzde 50’den fazlasının yaşı 29’un altında. “Sayısal Devrim”e uyum konusunda bir potansiyel var, genç nüfus bilişim sektörüne uyum gösterebilecek niteliktedir. Biz ülke olarak, tasarrufta yetersiz bir ülkeyiz. Tasarrufa ihtiyacımız var. Yatırım yapacak çok büyük kaynaklarımız yok. BTK başkanı.ağır sanayide yüz bin dolara bir kişiyi istihdam ediyorsunuz, dedi Normal sanayide ise 65 bin dolara bir kişi istihdam ediyorsunuz. Fakat bilişim sektöründe 4 bin dolara bir kişi istihdam edebiliyorsunuz. Yarattığı katma değer açısından da, sanayi sektörünün yarattığı katma değerden daha çok katma değer yaratıyorsunuz. O halde, genç nüfusu fazla ve tasarrufta yetersiz olan bir ülke olarak, bilişim sektörünü bir numaraya koymalıyız ki, hem genç nüfusa istihdam sağlayalım, hem yapılan minimum yatırımla, maksimum istihdam sağlayalım, hem de yüksek katma değer elde edelim. Hal böyle olunca devlet politikası olarak her açıdan bilişim sektörünün desteklenmesi gerekiyor. Böyle baktığımızda “ülkemizde bu noktada ilerlenilecek noktalar var mı?”, var tabii ki. Çok özet yapılanlarla ilgili olarak 1985 yılında bir yasa çıkmıştı, o zaman “bilişimle atılım” projesi getirmiştiniz. Ayrı bir yasa olarak yapalım, demiştik. Fakat, oradaki öneriler kabul görmekle beraber, önerilerden bir tanesi olan Milli Eğitim Bakanlığı’na yapılacak bağışların katma değer oranı sıfır uygulaması geçti, kabul edildi. Bunun getirisi ne oldu? Hem katma değeri sıfır, hem de yüzde yüzünü kurumlar vergisinden varsa bireysel olarak gelir verginizden ödeme imkanınız olduğu bağışlarla, okullara 300 binden fazla PC sağlandı. Birçok işadamı binlerce bilgisayarı okullara bağışladılar. Ve şu anda, hemen hemen bilişim laboratuvarı olmayan okulumuz yok. Milli eğitime bilgisayarlaşma konusunda ciddi bir açılım sağladı, önemli bir gelişme oldu. Bunun yanında yapılan çalışmalar arasında AR‐GE faaliyetlerini destekledik. AR‐GE yasasını Maliye Bakanı’mız gündeme getirmişti. Ve yasayla ilgili, Reha Denemeç Bey’in bir toplantıda Bakan’ımızı buraya getirmesinin anlamı var. AR‐GE ile sanayiyi buluşturduk. Şu anda çok sayıda şirket AR‐GE birimini Türkiyeye taşıyorlar ve bu devamlı hale gelecek. Şu ana kadar Türkiye’de 50’den fazla AR‐GE merkezi kurulmuş durumda. Biz, o kanunun içerisine özellikle yazılım desteğinin konulmasını istemiştik. Bunun içerisine karıştırmayalım, ayrı bir yasa çıkaralım, dendi. Sadece BT ile ilgili AR‐GE yasa tasarısı kapsamında teşvik kapsamına giriyor. Yani, siz AR‐GE projesinin içinde BT ile ilgili olarak da bir harcama yapıyor iseniz, orada çalışan personelin ücretinin vergisi çok düşük oranda oluyor. Ve sigorta priminin işveren kısmı devlet tarafından karşılanıyor. Yine, bunlarla ilgili vergi indirimi sağlanıyor. Bunun dışında, en son bahsettiğiniz ekonomik krizle ilgili, ilk önce otomotiv sektörüne özel tüketim vergisi indirimi getirildi. Kotamız yüksek, bunu eritelim dendi. Hakikaten önemli bir konuydu. Daha sonra, ben bu konuyu TÜBİSAD eski başkanlarından Erol Bilecik beye ilettim: Neden BT sektörü olarak vergi indirimi istemiyorsunuz? Bu TÜBİSAD tarafından gündeme getirildi. Eski Maliye Bakanı’mız Kemal Bey’e bu konuyu yakinen ilettim. Ve bunu da, o dönemde indirim olarak gerçekleştirdiler. Ve bunun etkisini hemen gördük piyasada. İndirim etkisi, küresel krize rağmen 400 bin ilave bir PCnin satılması şeklinde oldu. Bunun ekonomik etkileri istihdam üzerinde etkisi, bin tane PC’nin 15 istihdama yol açtığını 58
Uluslararası Bilişim Sanayii Zirvesi: Bilişim Ekonomisi, İstihdam ve Yatırım
17 Şubat 2010
düşünürsek, böyle bir ilave satış 100 bin civarında istihdamı getirdi. Ve krizle ilgili en önemli katkısı krizin algılanmasını değiştirdi. Krizden çabuk çıkmamızın nedenlerinden biri de bu bence. Bu geçici bir vergi indirimiydi. Sonra, internette özel iletişim vergisinin yüzde 15’den yüzde 5’e indi. Bu da önemli bir husus olarak karşımızda duruyor. Vergi konusunda şimdiye kadar yapılanlar bunlar. Biz, Vergi Konseyi olarak, yarı kamu kuruluşu gibiyiz, başta bir yasamız yoktu. 2004’te yasa çıktı. Vergi Konseyi’nde akademisyenler ve kamu görevlileri var. Her şeyden önce, bilişim sektörünün böyle bir konseye ihtiyacı var. bunun adına “Bilişim Konseyi” de diyebilirsiniz. TÜBİSAD çok etkili, başka sivil toplum kuruluşları da var ama TÜBİSAD çatı kuruluş olarak hizmet veriyor. BTK, Maliye Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığını ve ilgili bütün sivil toplum kuruluşlarını toplayarak “Bilişim Konseyi” kurabilirsiniz. Bu sizin çıkartmış olduğunuz görüşlerin, kamu tarafından daha çabuk algılanmasını sağlar. Bunu tavsiye ederim. Bu konseyin ilk çalışması da, bilişim faaliyetleri ve yazılım faaliyetlerinin desteklenmesi konusunda bizim üzerinde durduğumuz yasanın bir an önce çıkarılması olmalıdır. Çünkü, yazılım maliyetlerinde en büyük maliyet, yüzde 70‐80 oranında olan, personel maliyetidir. Siz oradaki vergi oranını aşağıya çekmediğiniz sürece rekabetçi bir yazılım ihracatçısı olmanız mümkün değildir. Bu konseyin ikinci çalışması da, bilişimle ilgili (gerek donanımda, gerekse yazılımda) katma değer vergisi konusunda olmalıdır. Bilişimi, bir eğitim faaliyetinden farklı görmemek lazım. Biliyorsunuz, eğitim faaliyetinde katma değer oranı yüzde 8. Onun için, bilişim faaliyetlerinin desteklenmesi ile ilgili özel yasaya ihtiyacımız var. Burada en büyük maliyet ücret maliyeti, bunu çözmemiz lazım. İkincisi bilgisayar maliyeti. Eskiden defter kitap vardı, yerine PCler geldiler. Madem ki defter yüzde 8 vergiye tabi, neden bizim makine notebook yüzde 8 vergiye tabi olmasın? Bunun arasında ne fark var. Vergi oranını kalıcı olarak yüzde 8 yapmamız konusunda bir çaba sarf etmemiz gerekiyor. Gerekçesi çok açık ve net. İkinci hedefimizin bu yasa tasarısının içinde olması lazım. Bunun dışında daha birçok konu var. Eğitim alanında yapılması gereken var, onları da ilgililer halletmeye çalışıyorlar. Teşekkür ederim. Ayşegül İldeniz: Şimdi soru alabilir miyiz konuklarımıza iletmek üzere. Katılımcı: Politikalarını etkilemek için daha ne kadar başarılı olabiliriz, bilemiyorum, çünkü çok üst düzeyde eğitilmiş genç nüfus söz konusu bu alanda. Uluslararası platformda çalışmakla, giderek daha fazla deneyime sahip oluyorlar. O nedenle bunu bir teklif, bir rica olarak iletmek isterim. Bir de bir soru daha sormak istiyorum. Bugün yapılan bütün tartışmalarda üç grup tanımladım diyebilirim. Bu gruplar içerisinde, daha fazla PCye ihtiyaç duyan yaşlılardan ve kırsal kesimden bahsettik. Ama Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelere baktığımızda, Türkler televizyon izlemeyi çok seviyor. Her evin, bir televizyonu var. Acaba televizyonun da burada üstleneceği bir rol olabilir mi? Bilişim konusunda erişimin artması için, televizyonun bir eğitim aracı olarak kullanmak konusunda bir örnek olmuş mu? Ayşegül İldeniz: Panelistlerimize dönmek isterim bu soruya cevap vermek isteyen var mı? 59
Uluslararası Bilişim Sanayii Zirvesi: Bilişim Ekonomisi, İstihdam ve Yatırım
17 Şubat 2010
Mustafa Uysal: Birinci kısımla ilgili soruyu ben cevaplayayım. Özellikle görüşe katılıyorum. Türkiye’de Intel, IBM, Microsoft gibi şirketlerin daha çok yatırım yapmaları gerekiyor. Türkiye bir merkez olma yolunda ilerliyor. Bununla ilgili inisiyatif var: Yatırım destek sistemimizde, kurumlar vergisi yüzde ikiye kadar iniyor, ayrıca başka teşviklerde var. Bu yeni bir yasa, bu yasa proje bazında Bakanlar Kurulu hangi sektörlerin bundan yararlanacağının listesini yapıyor. Sektör olarak da, özellikle TÜBİSAD ve diğer sektör kuruluşları, biraz daha yurtdışındaki kamu kuruluşları arasında köprü görevi görürseniz, buradaki desteklerimizi biraz daha tanıtırsanız, belki yatırım için de fırsatlar sağlayabilirsiniz, diye düşünüyorum. John Davies: Televizyondan bahsedildi. Biz de televizyon‐bilgisayar ayrımından çok bahsettik. Televizyon aracılığıyla pek çok kişiye erişmek mümkün olduğuna göre, medyayı kullanarak eğitim yapılabilir mi? Bu çok daha kolay olur diye konuşulmasına rağmen, etkileşimli olmaması gibi konular da gündeme getirildi. Aslında, daha çok ilgimi çeken sorunun ilk kısmıydı. Bilişim tarafına baktığınızda, sanki bilgi üreten bir fabrika gibi çalışıyor. Bir endüstri olduğu zaman, hükümetler farklı bakıyorlar. Birleşik Devletler’deki işlere baktığınızda; bir fabrikada çalışacağım, bir madende çalışacağım, petrol çıkaracağım vs. gibi konular gittikçe daha küçük işler haline, küçük oranda yapılan işler haline geldiler. 100 binin üzerinde kişi yahoo’da, google’da, amazon’da çalışıyorlar. Bunlar, bilişim alanında hizmetler veriyorlar. Tıpkı sizin söylediğiniz gibi laptoplar veriliyor öğrencilere, bunların yapabileceği işler henüz daha keşfedilmiş değil. Bunların ne olduğunu henüz bilmiyoruz. Onlar yaratacaklar, onlar oluşturacaklar. Gezegendeki bütün insanlara iş sağlayan o büyük fabrikalar artık bu şekilde gelişiyor, farklı bir anlayışa sahip olmamız lazım. Öyle becerilerin ortaya çıkması lazım ki, o becerilerin etrafında öyle bir şekillendirmek lazım ki, innovasyon ve yaratıcılık bir şekilde ortaya çıksın. Yeni iş böyle yaratılır. Ve bu işlerden çoğu henüz daha oluşturulmadı, bu işlerin ne olacağını henüz bilmiyoruz. Yapacağımız şeyin bu olması lazım, buna yönelik düşünülmesi lazım, hükümetlerin buna yoğunlaşması lazım. Hükümetlerin buna yatırım yapıp destek vermesi gerekiyor. Dr. Robert Atkinson: Bence ülkelerin, ekonomilerini geliştirilmesi ihracatı artırmakla ilgili olmadığının farkına varması çok önemli. Mesela, Hindistan gibi ülkelere bakacak olursanız, gerçekten çok başarılı, herhangi bir sorguya mahal vermeyecek şekilde başarılı. Ama hizmetler ve satış açısından Hindistan’daki perakende sektörüne baktığımızda, Hindistan’ın perakende sektöründe üretkenlik seviyesi yüzde 6 seviyesinde. Bankacılık sektörü yüzde 9. Birleşik Devletler’deki bankacılık sektörüne bakacak olursak, burada Hindistan’daki bütün BT sektöründen daha önemli olabiliyor. Bunların önemli olmadığını söylemiyorum, ama bunlar ekonomilerine sadece bu kısma odaklanıp diğerlerine odaklanmaması da yanlış bence. Sigorta sektörü gibi, BT gibi, bunlar üretkenliği artırmak açısından gerçekten önemli bir rol oynuyor. Çok fazla fırsatlar ortaya çıkarıyor. Buradaki dengeli yaklaşımını ortaya çıkarmak lazım. Tabii ki katma değeri yüksek bir ticaret elde etmek önemli. Ve bilişim kullanarak ekonomiye katkıda bulunmak ve dengeyi sağlamak önemli diye düşünüyorum. Ayşegül İldeniz: Neredeyse zamanımız bitmek üzere; o nedenle, önümüzdeki 8‐10 dakika içerisinde toparlamamız gerekiyor. Bir sonraki tura geçeceğiz. Her bir panelistimize iki dakika süre vermek istiyorum. 60
Uluslararası Bilişim Sanayii Zirvesi: Bilişim Ekonomisi, İstihdam ve Yatırım
17 Şubat 2010
Geleceğe yönelik tavsiyeler ne olabilir? Türkiye gibi yeni ortaya çıkan piyasalar için ne tavsiye edersiniz? Bizler için tavsiyeleriniz neler? Odaklanılması gereken en önemli iki konuyu aktarır mısınız? Onları duymak isteriz. Mario Franco: Ben bu iki dakikayı deneyimleri paylaşarak değerlendirmek istiyorum; çünkü tavsiyede bulunmak çok zor. Her ülkenin kendisine özgü birtakım durumları söz konusu. Ama şunun üzerinde durmak için iki dakikamı sarf etmek isterim. Bu teknoloji erişimini yaygınlaştırmanın ne kadar önemli olduğunu yeniden vurgulamak isterim. Popülasyonun geneline dağıtmanın ne kadar önemli olduğunu bir kez daha üstüne basmak isterim. Sorulan soruya cevaben şunu söylemek istiyorum: Pek çok kişi içerik ve hizmet geliştirmek açısından becerilere sahip, diye konuşuyoruz. Eğer siz talebi artırırsanız, ağları kullanan kişilerin sayısı artarsa, o zaman bu tür hizmetlere yönelik talepte de bir artış olacaktır. Bu şekilde, daha fazla istihdam ortaya çıkar. Yine televizyon konusu: bilişim ile beraber ortaya çıkan değişimi konuşurken insanların yeni beceriler elde etmesinden bahsediyoruz. Ve bu yeni becerileri kullanarak, yeni teknolojilerle temas içerisinde olması gerekiyor. Burada bahsettiğimiz sadece bilgisayar değil, programlardan da söz ediyoruz. Kendilerini organize etme biçiminden bahsediyoruz. O nedenle bana kalırsa bu meseleyi çözmenin en önemli noktası teknolojiye herkesin erişebilir hale getirmekten geçiyor. Herkes için erişebilir hale geldiğinde, bazı yapısal problemler karşımıza çıkacak, bunun iki örneğini vermek istiyorum. Diyelim ki kişinin bilgisayara erişimi söz konusu. Portekiz’de bu sorunla karşılaştık. Her öğrenciye, her öğretmene bilgisayar verildiğinde bizim elektrik sistemimizin bunları şarj etmeye karşılayacak durumda olmadığını fark ettik. Ve hükümetin okullardaki elektrik sistemlerinin yeniden gözden geçirmeye itti. Baktığımızda sorun sadece elektrik sisteminde değilmiş, okullarda başka ortaya çıkan problemlerde bizi meşgul etti. Yapısal problemler karşımıza çıkabiliyor. Bütün bunların çözülmesi lazım. Eğer bu bilgisayarları ailelere dağıtmayı deneseydik, ekonomik ve kişisel sorunlar ortaya çıkacaktı; çünkü bazıları bunları satmaya kalkabilir. Yine somut vakalar ortaya çıktı. Sosyal problemlerin çözülmesi gerekiyormuş ve yetmiyor. Burada bir programın içerisindeyiz, bunu erişebilir hale getirmeniz çok önemli. Aynı zamanda, bunu yaptığınızda farklı birtakım yönleri de gözden geçirmeniz gerekiyor. Ve daha kuvvetli politikalar ortaya konmasını gerektiriyor. Bu politikalar sadece bu teknolojiyi erişebilir halde kalmayıp, aynı zamanda kimi grupların böylesi gelişimlere direncini kıracak şekilde de tasarlanması gerekiyor. İyi bir çalışma buradan başlar diye tahmin ediyorum. Tabii ki her türlü problemi çözecek durumda değiliz ama ne kadar çok farkında olursak problemlerden ve ne kadar bunların çözümüne yönelik yatırımlarda bulunursak ve hükümetler sivil toplum örgütleri bu problemlerin çözümüne ne kadar angaje olurlarsa ekonomik ve sosyal konuda büyük adımlar atmayı başarabileceğiz. Dr. Robert Atkinson: Amerika’da bir şirket var. 2000 yılında bir iş modeli ortaya çıkardı. Ve 2004‐2005 yılında genişbant hızları yeterli bir seviyeye geldiğinde, youtube mesela, daha fazla video indirmeye başladı. Burada ülkelerimizin yüzyüze olduğu durum şu: Piyasanın bilişim açısından yeterince yatırıma tabi tutulmamasından kaynaklanan birtakım problemler var. Pensilvanya Üniversitesi’nde yapılan bir araştırma çok açık bunu gösteriyor. Şirketlerin bilişime harcadığı her bir dolar, iki dolarlık kazanç olarak dönüyor. Araştırma için kullanılan vergi kredilerine ve dış faydalarına baktığımızda, bu şekilde daha fazla araştırma için bunu yapmalısınız. Araştırma için bunu yapıyorsak, bilişim için de bunu yapmalıyız. Teşvikler, 61
Uluslararası Bilişim Sanayii Zirvesi: Bilişim Ekonomisi, İstihdam ve Yatırım
17 Şubat 2010
primler istediğimizden daha azdır, bunun artırılması gerekiyor. Tabii ki burada kdv’yi azaltmak önemli. Birleşik Devletler’de 1996 yılında bir indirim oldu şu anda internet üzerinde sıfır vergi var. Sanıyorum böylesi bir istikamette ülkelerin ilerlemesi lazım. 10 yıllık bir süreç bile olsa genişbantta, internette hiçbir vergi olmayacak bu şekilde herkes hızlı sisteme alıştığı zaman herkes ağa bağlandığında bir dönüş olabilir. Hükümetlerin burada ciddi bir şekilde adapte eden bir role bürünmeleri gerekiyor. Bu şekilde bilişime ulaştırma, eğitim, sağlık gibi sektörlere bunu dahil etmesi önemli. Hükümetler çok önemli rol üstleniyorlar bu zorlu mücadelede. John Davies: İki tane temel var, ikisi de çok önemli. Bir tanesi eğitim, diğeri ise iş piyasası. İleriye doğru yapılacak uygulamalar için eğitim çok önemli. Henüz hangi işte çalışacaklarını bilmediğimiz çocukların bir şekilde eğitilmesi lazım. Benim ülkemdeki yatırımdan ve çok uluslu yatırımlardan bahsettik. Yatırım için kaynak birkaç yoldan gerçekleştirilebilir. Vergi bir tanesi, fakat çok ciddi vergi frenleri olabiliyor, vergiler yavaşlatma etkisi yapılabiliyor. Ya da çok yetkin, çok hacimli işlerde çalışabilecekler, kolay eğitilebilecekler eğitime alınıyor. Bunun ikincisi, birincisine kıyasla daha az pahalı olacaktır. O nedenle, nitelikli ve bilen insanları yetiştirmemiz lazım. Eğitim dediğimiz husus, aslında ortaya çıkabilecek pek çok konuya hitap ediyor. Genişbant erişim olanağının olması, insanların genişbant erişimi kullanması anlamına gelmiyor. Zengin ve fakir ayrımı ciddi şekilde ortaya çıkıyor. Kimilerinin internet bağlantısı olmuyor. O nedenle, bu iki alana destek verilmesi lazım. Aynı zamanda yapmanız gereken politikaların yerine yerleştirilmesi lazım. Kırsal kesimle ilgiliyse bununla ilgili, KOBİyle ilgiliyse bununla ilgili çalışmaların yapılması lazım. Zaten herkes de bunu ifade etti. Dr. Tarek A. El‐Sadany: İki dakikamı şöyle kullanmak istiyorum. Benim fikirlerim daha çok işle ilgili. Hem küresel, hem de iş oluşturulması bakımından üzerinde durmamız gereken şu olmalı: hükümet politikaları ve iş dünyası arasındaki kalın çizgilerin kaldırılması lazım. Ben, iş çevresinden geliyorum. Herkesin kazan‐kazan durumu olsun isterim. Ekip olarak çalışmamız gerekiyor. 5 milyon dolarlık bilişimin olması eğer işe yaramıyorsa, önemli değil. Bunların, bu şekilde desteklenmesi lazım. Bütün destekler, teşvikler, bonusların bir araya gelmesi lazım. Hükümet bu anlamda ne kadar işin içine daha fazla girerse faydası olacak. Alanın hangisi olduğunu görürse, bu şekilde herkesin katkısıyla, bu durum daha ileriye gidebilir. Şunu düşünmeye başlayacağız: Bunun faydası ne olacak? Bunun katkısı ne olacak? Bu şekilde, birbiriyle iletişim içinde olan taraflar, birbirine daha yakın olacaklardır, diye düşünüyorum. Bu da, tümüyle bir refaha imkan sağlayacaktır. Mustafa Uysal: Türkiye açısından gelişme sağlanmak isteniyorsa, öncelikle internet penetrasyonunun artırılması gerekiyor. 7.5 milyon civarında olan internet penetrasyonunu, iki yıl içinde 15 milyona çıkarmak lazım. Penetrasyonu artırmak adına genişleme alanlarını seçmek gerekiyor. Türkiye’de aşağı yukarı 400‐600 milyon TL kaynağın iki yılda yaratılması lazım. Şu anda, yüzde 15 olan özel iletişim vergisi var. Ayrıca benzin destekleniyor. Buralardan ayrılacak pay ile kaynak yaratılabilir. Penetrasyonu artırmanın iki faydası var. Bunun içerisinde de, bir eğitim programı olmalı. Mesela: Gübre nasıl kullanılır, sulama nasıl yapılır? Sulamayı bilmiyor, toprağı bozuyor. 62
Uluslararası Bilişim Sanayii Zirvesi: Bilişim Ekonomisi, İstihdam ve Yatırım
17 Şubat 2010
İlaçlamayı bilmiyor, yanlış ilaçlamadan dolayı ürünü Avrupa’dan geri dönüyor. Gübrelemeyi bilmiyor, gübreyi fazla kullanıyor. Bütün maliyet devlete yük oluyor, devlet bunların bedelini bir şekilde ödüyor. Çifçimizi eğitmek için bir eğitim programı yapılabilir. Eğitime katılım, finansal destek kolaylığı ile teşvik edilebilir. Mesela, eğitim tamamlandığı takdirde yüzde 10 destekleme primi verilmesi gibi. Böylece, tarımda eğitim seviyesini yukarıya çekebilirsiniz. Bunun ikinci faydası, tarımdaki çocukların eğitim seviyelerini yükseltmek olacaktır. Tarımda çocukların eğitim seviyeleri yeterli değil, öğretmenler yeterli değil. Eğitim programları büyük projenin en önemli, en faydalı bölümünü oluşturacaktır. Üstelik Avrupa Birliği’nden finansal destek de alabiliriz. Ben bu konuyu, üzerinde çalışılması gereken bir proje olarak görüyorum. Penetrasyonu artırmak adına bunu önemsiyorum Ayşegül İldeniz: Panelimizin sonuna geldik. Öncelikle, kişisel bilgilerini ve deneyimlerini bizle paylaştıkları için, panelistlerimize teşekkür ediyorum. Görüşleriyle ışık tuttular bize. Ben de şu şekilde bitirmek istiyorum: Hükümetlerin bir bilişim politikasının olması ekonomilere, aynı zamanda o ülkenin gayri safi milli hasılasına, bir üst seviyeye çıkarmak konusunda inanılmaz katkısı vardır. Bilişim, ülkelerin gelişimine destek verecektir. Bilişimsiz yaşamak artık mümkün değil. O nedenle, vatandaşlarımızı etkinleştirmemiz, kuvvetlendirmemiz lazım. Hükümetlerin bu konuda sağlam bir vizyonla eyleme geçmeleri gerekiyor. İyi bir taahhütte nasıl bulunulur? Taahhütlerine nasıl sadık kalınır? Bunu bilmeleri lazım. Cesaretli adımların atılması gerekiyor. Bence son sözümüz şu olsun. Franco kendi konuşmasında: “8‐10 yıl içerisinde bir bilgisayarla çalışmayı bilmeyen çocuk hayal edebiliyor musunuz?” dedi. Böylesi bir düşünce ile bakmamız lazım. Bu biçimde baktığımızda, iyi şekilde ilerleyeceğiz diye düşünüyorum. Teşekkür ederim. Ayşegül İldeniz: 63
Uluslararası Bilişim Sanayii Zirvesi: Bilişim Ekonomisi, İstihdam ve Yatırım
17 Şubat 2010
Panel 2: Yerli bilişim sanayiinin büyümesi, gelişmesi, istihdam yaratılması için uygulanabilecek politikalar Panel moderatörü: Cengiz Ultav, Vestel İcra Kurulu üyesi. Panelistler: Graham Vickery, OECD, Bilim ve Teknoloji Direktörü. Paul Kukubo, Kenya Bilişim ve Komünikasyon Kurulu, Başkan. Yasser El Kady, Mısır Yatırım Bakanlığı, Birinci Müşavir. Niyazi İlter, T.C. Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, Müsteşar Yardımcısı. Göktekin Dinçerler, Turkven Private Equity, Ortak Reha Denemeç, T.C. Ankara Milletvekili, AK Parti Ar‐Ge Başkanı. Cengiz Ultav: Bilişimin en iyi etkilerinden bir tanesi istatistikte oldu. İstatistiği pozitif bir bilim haline getirdi. Son öğrendiklerimize göre, Türkiye artık o kadar da genç bir ülke değil. Orta yaşta insanların olduğu bir ülke sınıfına giriyor. Artık ülkelerle ilgili çok ince detay bilgileri bile bayağı hassas bir şekilde alabiliyoruz. Mesela: Hem OECD’nin, hem de İsviçre kaynaklı birtakım şirketlerin Türkiye ile ilgili yaptıkları çalışmalarda enteresan güzel ayrıntılar var: 113 ülke arasında Türkiye, • kalifiye mühendis sayısında 13. • teknik üniversitesi eğitimi, buraya gidenler arasında 15. • gençliğin bilim ve teknolojiye yatkınlığı konusunda 19. • patent ve lisans konusunda 39. ama diğer taraftan başka birtakım istatistikler var: • bilişimle ilgili patentlerin, lisansların ve yayınların katma değere dönüştürülmesi konusunda 94. • bilim ve teknoloji alanında bilgi teknolojilerinden dış yatırımı cezbetme de 95. 64
Uluslararası Bilişim Sanayii Zirvesi: Bilişim Ekonomisi, İstihdam ve Yatırım
17 Şubat 2010
• telif hakkı lisans gelirlerinde 96. • girişim sermayesi cezbetme de 97. Dolayısıyla, oldukça çok açık bir resim var ortada. Gördüğüm kadarıyla, bir taraftan gençliğimize güzel yatırımlar yapıyoruz. Genişbant konusunda olsun, PC penetrasyonu konusunda olsun birçok ülkeye nazaran yaptığımız güzel şeyler var. Bütün bunların katma değer şeklinde topluma tekrar dönüşümünde, hala arada mesafe var. Bunun kapatılması gerekiyor. Bu kapatma işlemi sırasında, mutlaka devletin yapması gereken şeyler var. Son derece açık olan, vergilerin indirilmesi gibi şeyler var; ama, bunun ötesinde önümüzde bir de krizin getirdiği fırsat yatıyor. Artık “inklemente” (bunalım) dediğimiz dönemin sonuna geliyoruz. İleride, geçmişteki o aya ayak basma projeleri gibi projelerin daha çok ortaya çıkacağını, daha akıllı ve yeşil bir dünya hedefine ulaşmada bilişimin gerçek değerinin ortaya çıkacağını, düşünüyorum. Önümüzdeki döneme bakarsak, hepimiz bu eğitim dünyasının aynı kalacağını düşünmüyoruz. Iphone’nun da aynı kalacağını düşünmüyoruz. “Üçüncü gözünüzü nerede istersiniz?” sorulduğunda, “orta parmağımın ucunda istiyorum” diye yanıtlanacak. Iphone’nun benzerleri parmağın ucunda ve oradan kapı deliğinden Hindistan’ı görmeye herkese yardımcı olabilecek. Ve burada bilişim aslında sadece kod satırlarıyla, mega satırlarıyla veya kuracağımız çağrı merkezi gibi birtakım implementasyonların ötesinde bir katma değer yaratmak için çok kritik bir pozisyonda olacak. Bu akıllı bilişim dünyasına giden yolda yapılacak çok güzel şeylerin olduğuna inanıyorum. Bugün, Türkiye’de bu endüstrinin gelişmesi, daha fazla iş yaratılması, daha fazla yeteneklerin ortaya çıkıp para refah şeklinde geri dönüşü için, güzel fırsatlar önümüzde yatıyor. Ben, önce Graham’a söz vermek istiyorum. OECD’nin saygın bir üyesi olarak, son derece özel tanımlar gördüğünüzü düşünüyorum. Peki, OECD buradaki rolü nasıl düşünüyor? Nasıl görüyor ve buradaki uygulama konuları neler? Uygulama fırsatları neler? Bize diğer ülkelerden de örnekler verebilir misiniz. Graham Vickery: Teşekkürler, böyle kolay soruları çok severim. Konuyu çok güzel bir şekilde ele aldınız. Oturumda pek çok konu açıklığa kavuşturuldu. Ama önümüzdeki yıllarla ilgili sorulara bakacak olursak, genişbant ve yüksek hızda internet bağlantısı ile ilgili çalışmalara her ülkenin yatırım yapması gerektiğini biliyoruz. Biz, şu an itibariyle internet olmadan yaşayamayacağımızı çok iyi biliyoruz. İnsanların çok da bahsetmediği konu var: Biz koordinasyon politikalarından bahsetmeliyiz. Bu konu, hükümetin doğrudan merkezdeki politikalarından birisi olabilir. Yeni yönetişim çalışmalarının bu şekilde ayarlanması gerektiğini düşünüyorum. Daha akıllı daha iyi ekonomiye sahip olmak istiyorsak, bunun da bir koordinasyonu gerekecektir. En iyi çalıştığını 65
Uluslararası Bilişim Sanayii Zirvesi: Bilişim Ekonomisi, İstihdam ve Yatırım
17 Şubat 2010
düşündüğümüz noktada, koordinasyon mekanizmaları, yönetişim mekanizmaları olacaktır. Bu nokta, Türkiye’nin çok daha fazla önem vermesi gereken noktadır. Genel konuların değişik ülkelerden delegeler tarafından bir oturumda tartışılması enteresan olabiliyor. Bununla ilgili tabii ki birtakım teşvikler var, çok daha ilginç konulara eğilindiğini görüyorum. Daha çok altyapı çalışmalarının ve uygulamalarının olması gerekli. Hükümetlerin de bu alandaki yaptığı çalışmaları biliyoruz: Enerji sistemlerinde, kentsel sistemlerde, çevre ile ilgili çalışmalarda, sağlık sistemlerinde, eğitim sistemlerinde. Bunların hepsinin, kalıcı hale gelmesi gerekiyor. Hızlı bir şekilde olması gerekiyor. Hızlı bir şekilde geleneksel anlamda çalışmaların olduğu alanlara yatırım yapılması veya eğitimlerle yönlendirilmesi önemlidir. Bunun üzerine dikkatli durulması gerektiğini düşünüyorum. Vergi projesinden bahsedildi, bu proje benim için de çok etkileyici. Geçmişteki hükümetlere baktığımızda, teknoloji çalışmalarını görüyoruz. Buradaki dünya ile ilgili çalışmalar, yönetmelikler ve vergi ile ilgili çalışmaları çok daha farklı durumlara götürüyor. Son olarak, tartışma konusunda daha rahat olunabileceğini düşünüyorum. Yol boyunca baktığınızda, bunun çok güzel bir şekilde kapsanması gerekiyor. Önümüzdeki yol kısa bir yol da değil, uzun bir yol içerisinde bunların da kapsanması gerekiyor. Sadece çok net olmamızın çok önemli olduğunu düşünüyorum. Bu hedeflerimizi belirleyebilirsek, gelecekteki çalışmalar da çok daha etkili olacaktır. Bütün araçlar, aygıtlar çok açık ki önemli ve bunların hepsi de hizmet sektöründe başarılı bir şekilde kullanılacaktır. Hizmet sektörüyle ilgili çalışmalarda daha dikkatli, daha özenli çalışma olacaktır. Bu ekipmanların geliştirilmesi ve bunların hizmet sektöründe kullanımı ile ilgili çalışmalar çok hızlı bir şekilde gerçekleşecektir. Bu da bizi tam bir daire gibi kapsayacak bir noktaya getirecektir. Çevresel gelişme, smart altyapı çalışmaları, smart çevre, enerji, inşaat performans çalışmalarını getiriyor. Yaşlanma, nüfusun yaşı ve sağlık ile ilgili çalışmalarda düşünülmesi gereken noktalar var. Sağlık sektörü daha hasta odaklı sağlık sistemlerine geçiyor. Eğitimden bahsedecek olursak, bütün ülkelerde bütün eğitim sisteminin değişikliğe ihtiyacı var. Bütün bu sistemlerin gelişiminde değişiklikler gerekiyor. İş sistemine baktığımızda çok geride yine genç nüfusun bulunduğu, özellikle kalifiye genç mühendislerin bulunduğu ülkelerde bu çalışmaların çok önemli olduğunu düşünüyorum. Teşekkür ederim. Cengiz Ultav: “Mobil Devrim”e Finlandiya başlarken, uzun mesafe kamyon şoförlerini elektrik 66
Uluslararası Bilişim Sanayii Zirvesi: Bilişim Ekonomisi, İstihdam ve Yatırım
17 Şubat 2010
teknisyenleri olarak tekrardan eğittiler. İnsana büyük yatırım yaptılar. Son dönemde de en değer verdikleri IQ, felsefede olan insanları orta öğretimde öğretmenlik göreviyle teşvik ediyorlar. Ama, Kenya’da çok daha enteresan şeylerin yapıldığını duyuyoruz. Bugün de aramızda Kukubo var. Kenya, Brezilya, Çin ve Hindistan’la birlikte belki endüstri tarafında değil, ama yatırım tarafında çok önemli mesafeler kat etmiş ülkelerden bir tanesi. Bu konudaki deneyimlerinizi bizimle paylaşır mısınız? Paul Kukubo: Öncelikle bana bu fırsatı verdikleri için herkese teşekkür ederim. Sorunuza şu şekilde cevap vereceğim. Diğer konuşmacıların bahsettiklerinden geçeceğim, ister istemez tekrar olacak. Karşılaştığımız durumlardan birisi şuydu. Biz iş sürecinde, dışarıdan kaynak almaya (outsourcing) özellikle odaklanmıştık. Kenya’nın özellikle ses bazlı tüketici hizmetleri konusunda çok başarılı olduğunu görüyoruz. Kenya, koloni dönemimin mirası olarak İngilizce konuşan bir ülke, işlerimizi İngilizce dili kullanıyoruz. Hizmetlerin ihracatına bakacak olursak, hizmetlerin de teşviklerle desteklendiğini görüyoruz. Aslında yaptığımız şey, yeterliliklerimizi kullanarak bu alanda çalışmalar yapıp, ilerlemeye çalışıyoruz. İki hafta içinde, yeni bir projeyi başlatabiliyoruz. Kenya’da yazılım programları ve sertifikasyon çalışmaları bulunuyor. Bu bağlamda, pek çok yazılım geliştirme teşviğimiz bulunuyor. Bunların hepsi, yine ihraç edilen hizmetlerin geliştirilmesi açısından kullanılabilir. Kenya, özel bir ortaklıkla denizaltı kablolarıyla son derece hızlı bir bağlantı gerçekleştirdi. Özellikle çalışmalarda kullanılan uydu bağlantısının genişbant bağlantıları ile ilgili olduğunu söylemek istiyorum. Daha sonra, kilometrelerce kablo döşendi ve ülke çapında kablo şebekesinin yayılımı gerçekleştirildi. Bunlar tabii ki, teşviklerle desteklendi. Ve başka bir nokta da, son derece agresif bir pazarlama kampanyası düzenledik. Hükümet, yerel sanayimizde otomasyon ve sayısallaştırma üzerine büyük bir proje geliştirmeye teşvik ediyor. Bu projenin önemli bölümü, bütün medya kayıtları ve şirket kayıtlarının sayısallaştırması. Bunların hepsi istihdam oluşturan çalışmalar. Siz böyle bir çalışmayı sayısallaştırmaya dönüştürürseniz, tabii ki, bir istihdam oluşacaktır. Yaklaşık 200 kadar kalifiye teknoloji alanında çalışan insan gerekti. Yapmamız gereken şeylerle ilgili uygulamalar gerçekleştirildi. Bir başka gerekli uygulama ise, hükümet departmanlarında gerçekleştirildi. Özellikle odaklanılması gereken noktalar olduğundan bahsettik. Bunlar da yine üniversitelerde verilen eğitimlerle destekleniyor. Çalışan insanları özel sektör de bağışlarıyla destekleyebiliyor. Çalışma Bakanlığı’mız özellikle bu alanda çalışmaları destekliyor. Çalışmaların haritalandırılması gerçekleştiriliyor. Yaklaşık 40 yıllık çalışmalar bunlar. İstihdam olanağı da yaratan, son derece maliyeti yüksek olan bu uygulamaya bu yıl başladık. Ulaşım yönetimi ile ilgili çalışmalar da gerçekleştiriliyor. Ama mümkün mertebe BT uygulamalarında, problemler çözümlenmeye çalışılıyor. Özel sektörde, bu konuyla ilgili pek çok tartışma var. Hükümet otomasyonu ile ilgili çalışmalar var. Verimliliği artırma ile ilgili çalışmalar gerçekleştiriliyor. Yerel iş imkanı yaratılması ile ilgili çalışmalar gerçekleştiriliyor. Daha yüksek anlamda değerler yerel anlamda çalışmalar yapılıyor. Hem sayısallaştırma, hem de bilginin sayısallaştırılması adına yapılan çalışmaların bütününü oluşturuyor. Daha sonrasında yorumlarla devam edeyim. Cengiz Ultav: İki tane kart var birisi Yasser El Kady’in kartı. Diğeri de Dr. Tarek A. El‐Sadany’nin kartı. Bu değerli insanlardan bir tanesi, Mısır Yatırım Bakanlığı’nda Birinci Müşavir pozisyonunda. 67
Uluslararası Bilişim Sanayii Zirvesi: Bilişim Ekonomisi, İstihdam ve Yatırım
17 Şubat 2010
Diğeri de, Mısır İletişim ve Bilgi Teknolojileri Bakanlığı, Kıdemli Bakan Danışmanı. Yeni bir bakanlık kurmak, bizim bürokrasiye katman yaratmak gerekli mi bilmiyorum; ama, mutlaka Mısır’ın bu alana ne kadar odaklandığının da çok özel bir göstergesi. O bakımdan ben tecrübelerinizi paylaşmanızı rica ediyorum. Yaser El Kady : Ben, yatırımla ilgili çalışmaları yapıyorum, aslında aynı sektörden geliyorum. Cisco Systems’da çalışıyordum; hükümete beş ay kadar önce katıldım. Üst düzey danışmanlardan Dr. Tarık, BT üzerine çalışmalar gerçekleştiriyorlar. Ve hem sanayide hem bu anlamda yetkili kuruluşlarla çalışıyorlar. Bu anlamda, yapılan yatırımları büyütebilmeyi, bilişimin yatırımları nasıl etkilediğini görebiliyoruz. Ama ilk önemli konu şuydu: Bilişim, ülke dönüşümü ve ekonomik büyüme için kilit noktadır. İstihdam, eğitimin sağlıklı bir şekilde başarılması, sağlık ve ulaşım sektöründe bilişim uygulamaları hükümet gündemindeki önemli konular. Ekonomik değişimde bilişim çok büyük kolaylaştırıcı. Mısır’da yapılan çalışmalarda kanıtlandığı gibi, bilişim ülkenin dönüşümünün çok önemli ayaklarından birisidir. Bilişim, pek çok iş imkanı oluşturacak. Yatırım Bakanlığı bakış açısından baktığımızda, Mısır’da işlerin çok daha kolay yürümesi adına çalışıyoruz. Mesela, pek çok yere gitmek yerine web sitenizi buraya girebilirsiniz, şirketinizi buraya kaydedebilirsiniz, şirketiniz 4 gün içerisinde açabilirsiniz. Bu bizim Mısır’da yaptığımız çalışmaların özeti. Mısır’da başarılı bir modelimiz var. Hükümetin, bilişime tam bir taahhütünü görüyoruz. Ekonomi için de, bilişimin önemli bir ayak oluşturduğunu görüyoruz. Cengiz Ultav: Bugün aramızda Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Müsteşarı Niyazi İlter de var. Türkiye’de ilk defa, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı katma değerin gerçekleştirilmesi için AR‐GE’nin önemini somut bir şekilde ortaya koydu. Son yıllarda çok somut işlemler yapıldı. Sanayi ve Ticaret Bakanlığı’nda AR‐GE’nin değerinin daha iyi anlaşılacağı, AR‐GE’nin katma değere olan etkisinin artırılması yönünde çok önemli kararlar verildi. Bunun mimarlarından bir tanesinin kendisi olduğunu biliyoruz. Teknoparklarda 50’den fazla mühendis çalıştıran şirketlerde gelir vergisinin muafiyetiyle başlayan AR‐GE teşvikleri, daha ne yönde gelişecek? Türkiye’yi ve dünyayı akıllandırmak için daha nasıl yararlanacağız? Bu konuda neler düşünüyorsunuz? Niyazi İlter: Bakanlığım ve kendim adıma teşekkür ederim. Aslında ben biraz daha farklı bir konuya değinecektim. Sayın Başkan, bana bir çerçeve verdi. İlk önce AR‐GE’den, sonra Bilişim Vadisinden bahsedeyim. İkinci raund olacaksa ona sayabilirsiniz rahatlıkla. Otobanlarla bilişim konusu arasında bir benzerlik var. Amerika’da bir laf var, batıdan doğuya otoyoldan gidersiniz ama hiçbirşey görmezsiniz.. BT’ler de bunun gibi. 20‐25 sene önce, Devlet Planlama Teşkilatı’nda göreve başladığımda biraraya gelir, tartışırdık. Bu bitti, Şimdi odamızda oturuyoruz, bilgisayarlar var, görüşmüyoruz, belki önce bu iletişim sorununa buna bir çözüm bulunabilirse.. bizim için daha kolay olacaktır. Tabii bilişim beraberinde bugünkü dünyadaki gelişmeyi sağladı. 68
Uluslararası Bilişim Sanayii Zirvesi: Bilişim Ekonomisi, İstihdam ve Yatırım
17 Şubat 2010
BT alanında Bakanlık olarak çok şey yaptık ve yapmaya da devam ediyoruz; fakat bunların 3 tanesi özellikle bu konuyla yakından ilgili. Birincisi: Teknoparklar. Teknoparklar, ülkemizde üniversiteler ve AR‐GE personeli ve sanayi arasında ilişki kurulması açısından çok önemli roller üstlenmiştir. Bugün 37 tane teknopark var, bunlardan 23 tanesi aktif, 10 tane de 2010 yılında olacak. Dolayısıyla oldukça da önemli bir mesafeye geldik. Hızla da gelişiyor. Birkaç önemli istatistiksel bilgi vermek istiyorum: • Teknoparklardaki şirket sayısı 1235. • İstihdam edilen personel sayısı yaklaşık 11.000. • Tamamlanan proje sayısı 5600. • Şu an üzerinde çalışılan proje sayısı 3475. • 53 yabancı büyük firma var. • Patent sayısı 296. • Yaklaşık 500 milyon dolarlık da ihracat yapılmış. Aslında bunlar küçük rakamlar da değil. Bu çok fazla değil, son birkaç yıldaki bir gelişme. Dolayısıyla, daha hızlı da gelişecek. İllerde, üniversitelerde teknopark kurulması için çok inanılmaz bir talep var. İnanıyorum ki, bu çok hızlı gelişecek. AR‐GE’yle ilgili ikinci değinmek istediğim konu: AR‐GE Merkezleri. Şu anda, 64 tane AR‐GE Merkezi yapıldı, zannediyorum 76 başvuru var. Bunların her birinde, hemen hemen 4 bin‐5 bin kişi çalışıyor. Dolayısıyla, bu çok ciddi bir şey. Son bir buçuk senede alınmış bir mesafedir. Burada da çok ciddi mesafeler alacağız. 3. konu ise: Teknogirişim Sermayesi Desteği. Üniversite son sınıfta okuyan, yeni mezun, ya da doktorasını tamamlamış gençlerimize bir sene içerisinde 100 bin lira kefilsiz senetsiz karşılıksız hibe yardım yapıyoruz. Bu projelerin hepsi bilişim sektörüyle yakından ilgili. Geçen sene 159 başvuru yapıldı; 78 tanesi kabul edildi. Bu sene 724 başvuru, inanılmaz bir rakam bu ama maalesef bütçemiz sadece 100 kişiye yetecek. Dolayısıyla, çok ciddi bir seçme ve elemeden geçecek, önümüzdeki dönemde daha fazla bütçe ayırma şansımız da olacaktır. ama bu çok ciddi bir sıçrama. Önümüzdeki senelerde bilişim sektörü başta olmak üzere çok ciddi bir patlama getireceğine inanıyorum. Şimdi bilişim sektörüne geçmek istiyorum. 9. Kalkınma Planı’mız 5 eksen etrafında genişledi. Bu ana eksenlerden biri rekabet gücünün artırılmasıdır. Bunun alt eksenlerinden biri bilişim teknolojilerinin yaygınlaştırılmasına ayrılmıştır. Dolayısıyla, bilişim teknolojilerinin yaygınlaştırılması hem kalkınma planımızın, hem de kalkınma planımız kapsamında 7 yıllık dönemde alt planlarımızın ana eksenlerinden biri olacaktır. Orda özellikle bilişim vadisi projesinden bahsetmek istiyorum. Sanayi Bakanlığı 5818 sayılı kanun çerçevesinde Stratejik Plan’ımızı hazırlıyorlar. Stratejik Plan’ımızın artı bakanlığımızın planını size okumak istiyorum. Girişimciliğe, yenilikçiliğe ve yüksek katma değerli üretime dayalı ekonomik yapısıyla, bilişimin nerede olduğunu göstermek, Avrasya’nın mal ve hizmet üretim üssü haline gelen ve dünyanın gelişmiş 10 ülkesi içerisinde yer alan bir Türkiye’nin oluşumuna katkıda bulunmak açısından okuyorum. Benzer şekilde, Avrupa Birliği’ne vereceğimiz Türkiye’nin Sanayi Stratejisi şu anda tamamlanma aşamasında. 69
Uluslararası Bilişim Sanayii Zirvesi: Bilişim Ekonomisi, İstihdam ve Yatırım
17 Şubat 2010
Buradaki stratejimize bakın: “Orta ve yüksek teknoloji ürünlerde Avrasya’nın üretim üssü olmak”. Bunların yapılabilmesi ancak bilişim sektörüyle olur, bilişim sektörünün desteğiyle olur. Bilişim sektörünün önemine çok fazla girmek istemiyorum. Şu ana kadar, katılımcılar çok somut rakamlarla bunları ifade ettiler. Ama bilişim o kadar önemli ki, evdeki hayatımızda. Evlerimizde herkesin kendi bilgisayarı var. Kişisel cep telefonu gibi, bilgisayarlar da kişisel oldu; dolayısıyla, bilişim ekonominin yanısıra sosyal ve kültürel hayatımızı yatay etkileyen en önemli sektör olmak durumunda. Bilişim Vadisi’ne dönecek olursak 9. Kalkınma Planı’ndaki “bilgi ve iletişim projelerinin yaygınlaştırılması” ifadesi bize Bakanlık olarak bir görev verdi: Türkiye’de Bilişim Vadisi’nin kuruluş çalışmalarını yürütmek. Tabii ki bunları tek başımıza yapamayız. Altyapı çalışmaları var, DPT, YÖK, TÜBİTAK ve TTGV var. Bilişim Vadisi’nin amacı, • ülkemizin bölge ülkeleri içinde operasyon merkezi niteliğinde olması ve geliştirilmesidir. • özellikle bilişim konusunda uluslararası yatırımcıların ülkeye çekilmesi. • sektördeki yerli şirketlerimizin uluslararası şirketlerin bölgesel ağlarını kullanarak yurtdışına açılımlarının sağlanması ve • son olarak da yerli şirketlerimizin iş yetkinliklerin gerçekleştirilmesi. Aslında bu amaçlar da Bakanlığımızın, Sanayi Stratejimizin, 9. Kalkınma Planı stratejisini destekleyecek şeylerdi. İşin esprisi bir yana, bizler 9. Kalkınma Planı’ndaki “2023 yılında dünyanın ilk 10 ekonomisi içine girmek”i hedefliyorsak, bunun yolu bilişim sektöründen geçiyor. Bu yadsınamaz. Bilişim Vadisi’nin kurulması kararı 11.7.2006 tarihli Yüksek Planlama Kurulu kararıyla alınmış. Yaklaşık 3.5 sene önce. Sonra çalışmalar, 2007 yılında başlamış tabii ki bir ihale süreci, hizmet alımı yaklaşık bir sene sürmüş ve 21.11.2008 itibariyle Bilişim Vadisinin kurulması amacıyla iş programları oluşturulmuş ve kontrol teşkilatı oluşturulmuş. Bugüne kadar neler yapıldı. Öncelikle, dünyadaki bilişim vadisi benzeri yapılanmalar sıralandı, belirlendi. Bunların karşılaştırmalı analizleri yapıldı. Şirketlere anket soruları gönderildi. Benzer analizler ortaya konuldu. “Hangi bilişim vadisi uygun olur?” diye bakıldı. Ayrıca, dünyadaki durum değerlendirildi ve son olarak da, yer seçimi konusunda değerlendirmeler ve çalışmalar yapıldı. Seçim kriterleri belirlendi. Ana başlıklar altında, Türkiye’deki iller değerlendirildi ve bunun sonucunda 10 il öne çıktı. Bu 10 ilin değerlendirilmesi yapıldı. E‐
dönüşüm İcra Kurulu’nda da değerlendirildi. Ve Bakanlığımız 10 il içerisinden birisini değerlendirilmek üzere görevlendirildi. Bu 10 il ve civarı, bilişim vadisinin kurulacak yer olarak belirlenecek ve aktif olarak altyapı faaliyetlerine geçilecek. Bundan sonra analiz yapılacak. Bilişim Vadi’sinin kurumsal yapısı ve yönetimi oluşturulacak. Benzer bir yönetişim modelini, fiziksel altyapıyı yapacağız. Ve bunun finansmanı belirlenecek. Teşvikler ve destekler belirlenecek. Kritik başarı faktörleri belirlenecek. Bu ölçekteki çalışmanın olması gereken tüm faaliyetler yapılacak. Ve ümit ediyorum, 2010 yılında fiziki analizlerin yapıldığı yıl olacaktır. 2011 ve devam eden yıllarda bilişim vadisinin yapımına başlayabilir ve devam edebiliriz. Cengiz Ultav: Biraz önceki istatistiklerde de görmüştük, sermaye bulmak oldukça güç. Türkiye, girişim sermayesi bulmada 99. sırada görünüyordu. Üç rakamlı noktaya düşmemizin sebeplerinden birisi Türklük diye düşünüyorum. Aramızda Göktekin var, Türkiye’de çok güzel iş yapmış. BTnin kendi başına çağrı merkezleri, şu kadar PC değil de AFB de katma değere nasıl 70
Uluslararası Bilişim Sanayii Zirvesi: Bilişim Ekonomisi, İstihdam ve Yatırım
17 Şubat 2010
dönüştüğünü bize daha iyi anlatacak. Bunun girişim sermayesi nasıl çektiğini daha iyi anlatabilecek. Göktekin Dinçerler: Önce, Turkven Private Equity’den bahsedeyim. Türkiye’nin ilk girişimci sermayesiyiz. 2002 yılından bugüne kadar 11 yatırımda yer aldık. İki tanesinden çıkmış durumdayız. Ve toplamda, 2 fonumuzla 500 milyon dolarlık bir kaynağı doğrudan yönlendiriyoruz. Şu anda, ikinci fonumuzun başındayız. Üçte birini yatırıma yönelttik, önümüzdeki iki sene içerisinde yatırmak istediğimiz elimizde 200 milyon euronun üzerinde bir para var. Model olarak, yurtdışındaki özel sermaye (private equity) modelini uygulama sevdası ve heyecanıyla yola çıkmış bir ekibiz. Bugüne kadar ilk olmanın verdiği heyecanları ve zorlukları yaşayarak sekiz senedir bu işi yapıyoruz. Cengiz Beyin çizdiği çerçevede başlayayım. Turkven’in yanısıra, Türkiye Teknoloji Geliştirme Vakfı (TTGV)’nin yatırımı olan şirketinde “mentor” rolünde yönetim kurulu üyeliği yapıyorum. İki şapkayı kullanarak, değerlendirmelerimi sizlerle paylaşacağım. “Startup” şirketlerin yönetim kurullarında olmam ve bu şirketlerle doğrudan ilgilenmem nedeniyle, işin o tarafından gördüklerim var. Bir de, startup açısından değil ama, özel sermaye (private equity) açısından yatırım yapan büyük şirketlere bir açıdan hızlı bir şekilde değinmek istiyorum. Tamamen yatırımcı gözüyle baktığımızda, bir yatırımın gerçekleşmesi için iki tane unsurun görünmesi lazım: şirketin büyüme potansiyeli ve bu büyümeyi yapmasına olan inanç ve güven. Hem büyüme olacak, hem de karlı büyüme olacak ki, 6‐7 senelik yatırımımız boyunca oradaki değeri şirketle beraber yaratalım ve bir yatırımcı olarak bunun getirisini alalım. Büyüme açısından öncelikle bilişim dışındaki şirketlere bakarsak, bilişim tarımdan eğitime kadar her sektörde çok önemli bir kaldıraç etkisi yaratmaktadır; dolayısıyla, yaptığımız yatırımlarda bu tür araçların kullanımına, bu araçların kullanımından elde edilen verilerin değerlendirilmesine, bu verilerin karar mekanizmalarını harekete geçirmesine, strateji ve aksiyona dönüşmesine gerçekten önem veriyoruz. Yatırım yaptığımız şirketlerle bu deneyimleri paylaşmaya çalışıyoruz. Bilişim teknolojilerinin kullanımı, bizim o şirketlerdeki büyüme ve değer yaratma stratejilerimizde büyük rol oynuyor. ERP uygulaması da olabilir, şirketin yazılım geliştirmesi de olabilir, satış teşkilatının en son teknolojilerle mobilize edilmesi de olabilir. Bunları düşünmeye başladığımızda, yüzlerce örnek geliyor aklıma. Bunlar, bu şirketlerin doğal bir parçası ve bizim burada değer yaratma stratejilerimizde de çok önemli roller oynuyorlar; farkında bile olmadan, hayat böyle diye düşünerek yaptığımız işler. Bu 11 yatırım şirketimizden de bugünün konusuna yakın olması itibariyle, 2‐3 tanesini bilişim yatırımı içerisine koyabilirim. Bu da biraz daha iş hizmetleri (business services) tarafıyla ilgili olması nedeniyle. Bu şirketlere baktığımızda, “niye daha fazla bilişim yatırımı yapmadık?” diye kendi kendime de soruyorum. Geçmişimle deneyimlerim bu sektör ağırlıklı. Orada da iki noktaya değinmek istiyorum: bilişim sektörünün milli gelirinden aldığı pay ve bilişim sektöründe karlılık. Birincisi, ülkemizde bütün istatistiklerin de gösterdiği gibi, bilişim sektörünün milli gelirinden aldığı pay çok düşük. Bunun, yüzde 75 gibi önemli bölümü dört tane şirketten oluşan telekomünikasyon tarafında. Telekomünikasyonu dışarıya çıkardığımızda kalan yüzde 25’i bilişim şirketleri paylaşıyorlar. 71
Uluslararası Bilişim Sanayii Zirvesi: Bilişim Ekonomisi, İstihdam ve Yatırım
17 Şubat 2010
Yazılım ve serviste bir sıkıntı görüyorum. “Akla para vermem, yazılım nedir ki, elle tutmuyorsam, dokunamıyorsam para etmez” görüşü bence değişiyor, ama çok daha hızlı değişmesi lazım. Talebi, yeni politikalarla canlandırmamız gerek. Küçük‐büyük her türlü işletmenin bilişim teknolojilerini kullanılması, yazılım ve donanım hizmetleri alması nasıl sağlanabilir düşünmemiz gerekiyor. Talebi artırabilirsek, o zaman bu tip şirketlerimizin belli bir büyüklüğe gelme imkanı artacak. Diğer taraftan karlılık. Karlılıkta alt ve üst seviyeyi belirleyen iki faktör var. Üst seviyeyi “müşteri” belirliyor; bu da taleple ilgili. Alt seviyeyi ise “rekabet” belirliyor. Zaten dar olan bir pazarda, olabildiğince küçük işi bile, iş olsun diye alma yoluna gidebilen rekabet ortamları doğuruyoruz. Zaten çok değer biçilmeyen bir hizmete, çok fazla rekabetçi bir ortamda fiyat koyup, birtakım teşviklerin de olmadığı bir ortamda (maliyetli bir yapıda) şirketlerimiz iş yapmaya çalışıyor. Büyüme tarafında, taleple ilgili ne yapabiliriz? Karlılık tarafında, şirketlere en azından ne gibi destekler ve ne gibi yardımlar yapılabilir ki, en azından bu şirketlerin dayanma gücü artırılsın ve iş yapabilsin! Bu arada ortamın da pozitife değişmesiyle, birkaç sene sonra daha güzel günleri yakalayabilirler diye düşünmek lazım. Galiba biraz pesimistik bir tablo çizdim. İnanın bu konu, şahsen ilgilendiğim ve bizzat zaman geçirdiğim bir alan. Bu tip kısır döngüler içinde takıldığımızı düşünerek, üzülüyorum. O yüzden de, Sanayi Bakanlığı’mızın, TTGV, TÜBİTAK gibi kuruluşların bütün bu çabaları çok takdire şayan ve bunların arkasının gelmesini bir yatırımcı ve bi çalışan olarak diliyorum. Bir yandan da, talep tarafında “ne yapabiliriz, nasıl ilerleyebiliriz?” diye düşünmemiz gerektiğini belirtmek istiyorum. Cengiz Ultav: Reha Denemeç bizim sektörümüzün yüce mevkilerdeki kollayıcısı durumunda. Hem bizim sektörümüzde, hem de vizyon sahibi, hem de stratejist kişiliği ile ön planda. Mutlaka anlatacağı çok şeyler var; onun için, ben bir şey söylemeyeceğim. Ama bir küçük sorum var: altı ay süreyle yüzde 10 kdv indirimi yaparken niye elinizi bu kadar sıkı tuttunuz? Yapılabilecek şey bu muydu? Reha Denemeç: İltifatınız için teşekkür ederim. Niye sorusu, biraz da ekonomiyi ilgilendiren bir şey. Bu karar bir kriz ortamında alındı. 7 yıllık iktidarımız süresince, gıda başta olmak üzere birçok alanda KDV vergisini yüzde 18’lerden 8’lere doğru indirdik. Sanayinin ve ülkenin gelişmesinin en temeli gıdalardan birisi olan bilişim sektörü, bütün sektörlerle bütünleşik ve verimi artıracak bir sektör. Buradaki maliyetlerin düşürülmesi için, bu vergi aracının kullanılması önemli. Bu, kriz ortamında alınan bir karardı. Etkisini gördük, sektör fazla sarsılmadan atlattı o dönemi. Ama, ekonomi ile ilgili çok kısıtlar var. O nedenle, tekrar geri dönüldü. Daha uygun bir ortamda, KDV’yi tekrar o seviyeye çekip, devamlı orada devam ettirmek amacımız. E‐dönüşüm stratejisi ile ilgili birçok çalışma yapıldı. E‐dönüşüm süreci çok parçalı bir “puzzle” gibi. Benim anlatacağım o parçalardan sadece bir tanesi. Bu parçada yapılması gereken, düzeltilmesi gereken bazı konular var. Onları burada izah etmeye çalışacağım. 72
Uluslararası Bilişim Sanayii Zirvesi: Bilişim Ekonomisi, İstihdam ve Yatırım
17 Şubat 2010
Türkiye, G20’lerin içinde 17. büyük ekonomi yer alıyor; biraz daha aşağıya inen ülkeler bulunması nedeniyle, bu krizden sonra 15. sıraya gelmesi bekleniyor. Türkiye, satın alma gücü paritesinde de 15. sırada, öte yandan, Türkiyenin dünya ekonomisindeki yeri yüzde 1,3‐1,4 civarında. Bu ağırlığın bazı sektörlerde de böyle olması lazım. Bilişim gibi, birçok sektöre girdi veren önemli bir alanda, bizim ülke ekonomisinin büyüklüğü kadar aslında daha da büyük olmamız gerekiyor. 2008 verilerine göre, dünyada 3.360 trilyon dolarlık bir bilişim harcamaları hacimi var; 2009 rakamı daha düşük olabilir. Peki, Türkiyede nasıl? Dünyada yazılım harcamaları 220 milyar dolar gibi çok büyük bir miktar. Dünyada taşıyıcı hizmetler, yani haberleşme sektörü temel bileşeni oluşturuyor. Yazılım çok küçük, binde 5. Türkiye’de yazılımın ağırlığı, dünyadaki ağırlığının üçte biri kadar. Aslında bakmamız gereken yer burası. Bunlar geçmişte de böyleydi. Geriye gitmiş bir şey değil; bu dönemde tedbirler alınıyor ama yavaş ilerleniyor. İki türlü devlet var: geleneksel yapı ve e‐
devlet. Geleneksel devletin hantal yapısından, e‐
devlet’te çevik bir yapıya dönüşüm var. Geleneksel yapı yeterince şeffaf değil, diğeri şeffaf ve katılımcı bir topluma doğru gidiyor. Bir tarafta suistimallere savunmasız eski yapı var, karşısında ise, şeffaf, erişilebilir ve katılımcı bir toplum var. Hiyerarşik dikey bir yapılanmanın haim olduğu “devlet baba” ya karşı, şu anki e‐
73
Uluslararası Bilişim Sanayii Zirvesi: Bilişim Ekonomisi, İstihdam ve Yatırım
17 Şubat 2010
devlet modelinde koordineli yatay bir yapılanma söz konusu. Bu e‐devlet modelinin ekonomik, sosyal ve siyasal bileşenleri bulunuyor. Kısa sürede kendisini finanse edebilen modellerden başlayarak projenin devam‐
lılığı sağlamamız gerekiyor. Yatırımın bir geri dönüşünün olmaması, ekonomik olarak o projenin fizibilitesinin olmaması demek‐tir, böyle projeyi devam ettiremezsiniz. Ekonomik dönüşümlerin olması lazım. Kaçakların önlenmesinde çok önemli bir unsur.Uluslararası rekabet gücünü artırıyor. Belli bir noktaya geldiğinizde de, teknoloji ihracatı yapabilir konuma geliyorsunuz. Bu e‐devlet modelinin sosyal tarafına baktığınızda, daha iyi ve etkin hizmet veriyorsunuz. Bireyin katılımcılığı öne çıkıyor. Birey, karşısında erişimi kolay ve şeffaf bir devlet buluyor. İstihdam anlamında katkıları oluyor. Siyasi anlamda baktığınızda da, kısa sürede fark yaratan siyasi irade yaratılıyor, vatandaşın memnuniyetinin ve siyasi otoriteye güvenin artışı sağlanıyor. Hedef olarak koyduğumuz bu model, AB normlarında da çok etkin bir araç. E‐Devlet projelerinin bileşenlerin incelendiğinde bütünleşik bir sistem görüyoruz. Türkiye’de siyasi otoritenin yurttaşlarına sosyal güvenlik, sağlık, eğitim ve adalet alanlarında vatandaşlık hizmetlerinin sağlanmasının sağlayan projelerden oluşan bir entegre sistem üzerine çalışılıyor. Bu iş yapılırken, karşımıza bir‐iki kanun çıkıyor. Bina, araç vs gibi bir ürünü satın almaya göre düzenlenmiş edilmiş olan Kamu İhale Kanunu (KİK) e‐Devlet entegre sistemi için satınalma uygulamasında birçok pürüz çıkıyor. Kanun, bütünü parça parça ihale etmeyi engelliyor; fakat arkaya baktığınızda çok parçalı bir yapı var. Bütün olarak satın aldığınız zaman, aynı şeye mükerrer para ödemeniz gerekebilir. Kanun ayrıca, “parça parça”dan da bir “bütün” yapamazsınız, diyor. “Parça”ya yada “bütün”e kim karar veriyor? Hakim, KİK, Sayıştay, Bakanlık Denetçisi, yada bilirkişi... İş mahkemeye gittiğinde bunlara karar veren hakimler oluyor. Kamu İhale Kurumu karar 74
Uluslararası Bilişim Sanayii Zirvesi: Bilişim Ekonomisi, İstihdam ve Yatırım
17 Şubat 2010
veriyor ki, bu konulardaki bilgi derinliğinden, o kadar derin bilgileri olduğunu düşünmüyorum. Sayıştay’da işin ödeme kısmına, kurallara uygun yapılıp yapılmadığına bakılıyor. Orada da, bilişim sektöründeki kadar derin bir bilgi olmadığı malum. Bakanlıklarda, bakanlıkların denetçileri inceliyor; onlarda da bu bilgi eksikliği çok fazla. İş mahkemeye hakimin önüne gittiği zaman, hakim zaten bilmiyor ve bilirkişinin değerlendirmesini istiyor. (Arkada milyonlarca dolarlık menfaat var) Bilirkişi karar veriyor ve hakim de onu uyguluyor. Bilişim sektörü açısından düzeltilmesi gereken bir yapı var. Diyeceksiniz, “Milletvekilisiniz. Neden düzeltmiyorsunuz?” Bazı şeyler, o kadar kolay olmuyor. E‐dönüşüm Türkiye projesinin 4 katmanı var: sistem analizi, yazılım geliştirme, eğitim, hizmetler. Bunların da altında, reel sektör, mahalli idareler ve merkezi sistem var. e‐Dönüşüm Projesinde “sistem analizi” bölümü en önemli ve uzmanlık gerektiren bölümü oluşturmaktadır. İşin yüzde 20’lik kısmı “Sistem Analizi” bölümüdür. Sistem analizini yapmadan, doğru bir konfigürasyon (mimari) yapmanız mümkün değildir. Bunu başkasına da yaptıramazsınız; başkası yaptığı zaman, “konfigürasyonu böyle yapacaksın” diye iş buyurmuş oluyorsunuz. İşte asıl problem burada ortaya çıkmaktadır. Şöyle ki, sistem analizinin çok düzgün yapılması fazı aşılmadan, teknik şartname çıkmıyor. Şartname yapılmazsa, ihaleye çıkamıyorsunuz. Başkasının yazdığı şartname, yani bir sistem tasarımının bir başkası tarafından uygulanması, ise başarıyı değil, başarısızlığı getirir. Bu nedenle, KİK kültürü Türkiye’deki e‐dönüşüm olayına ters kalıyor. Donanım konfigürasyonu ve yazılım mimarisinde en kritik konular bütünleştiricilerin işi. Büyüklü küçüklü olmak üzere, birçok milli bütünleştirici şirketimiz var. Bunların altında küçük müteahhit şirketlerin yapacağı uygulama işleri var. Bu zincir belirli noktalarda kilitlendiği için, küresel satıcılar ve KOBİ’ler sıkıntıya giriyor ve pazarda büyük sıkıntı oluyor, gelişemiyor. 75
Uluslararası Bilişim Sanayii Zirvesi: Bilişim Ekonomisi, İstihdam ve Yatırım
17 Şubat 2010
Olay şu: yeni ve mükerrer yatırımlar ortaya çıkıyor. Şöyle ki, mevcut bir işin yüzde 30’luk kısmı özgün iş, yüzde 20’si tekrarlanan iş, yüzde 15’i ortak uygulamalar, yüzde 30’u teknik altyapı çalışmalarından oluştuğu kabaca söyleyebiliriz. Benzeri yeni bir iş yaparken ise: bunun yaparken yine özgün işten koyuyorsunuz, tekrar işlerde yüzde 10, yeni bir iş olduğu için ortak uygulama yok. Teknolojik altyapı yüzde 15, eğer eski işteki bazı parçaları kullanırsanız, yüzde 40 tasarruf elde etmeniz mümkün. Her işi ayrı ayrı ihaleye çıkıp, parçaları birleştirmeden almaya kalktığınızda, bu size yüzde 40’lık bir maliyet getiriyor. Başka zamanımız yok. Veya verim düşüyor, üretkenlik ve istihdam azalıyor. Ve bunları yapamadığınız zaman işler uzadığından ve bilişimi günlük hayatınıza sokamadığınızdan dolayı, birçok uygunsuz olay çıkıyor. Temiz Türkiye’den uzaklaşıyoruz. Yandaki tabloda, bugüne kadar yapılması gereken hedeflerin belirtildiği, Devlet Planlama Teşkilatı’mızın hazırladığı bir e‐
Dönüşüm yol haritası var. Bu programın gerisinde kaldık. Geri kalmamızın birçok nedeni var; sadece bürokratik değil, biraz da bu Kamu İhale Kanunu’ndan kaynaklanıyor. Elimizdeki süreçlerde neler gerekiyor? En sol sütunda, bakanlıkların görevleri gösteriliyor: güvenlik, mali, vatandaşlık hizmetleri, altyapı, savunma, adalet vs. var Yatayda ise, onların bileşenleri var. Bunlarla ilgili yazılımlar gerekiyor. Hepsi yapılmış mı? Bu şekilde tamamen bitmiş olsa, e‐devlet sistemi tamamlanmış ve hayata geçmiş olacak. Ama bu kadar şey gerekirken, aslında biz bunun yazılım tarafında birçok şeyi yapmışız; bu yazılımlar, bir şekilde, bir yerlerde var; ama uygulamaya konamıyor. 76
Uluslararası Bilişim Sanayii Zirvesi: Bilişim Ekonomisi, İstihdam ve Yatırım
17 Şubat 2010
Kamuda bilişim çözümleri ve hizmetlerine baktığımızda kullandığımız bütünleştiri‐
cilerin hizmetleri var: UYAP Ulusal Yargı Ağı, VEDOP Maliye Bakanlığı, TAKBİS Tapu Kadastro Bilgi Sistemi, MERNİS İçişleri Bakanlığı, SEÇSİS seçimde sistemlerini kullanıyoruz. Tabloda, pazar segmentlerini de görüyoruz. Tabloda E‐devlet kapısı yaşam döngüsü gösteriliyor. E‐devlet kapısı ve buna bağlı bazı uygulamaların etrafında, asıl odaklanmamız gereken birçok iş var: Mobil operatörler, bankacılık, kamu işletmeleri, internet, çağrı merkezleri, mobil platformlar, sayısal kablo sistemlerinin, daha hızlı hizmet, bilgi ve ödeme servisi anlamında çok daha etkin bir yapıya gelmemiz için, e‐devlet kapısıyla bütünleştirilmesi gerek. Bütünleştirici şirketler için fırsatlar ve işbirliği olanakları var. Bunlara baktığımız zaman donanımlar, yazılımlar, mobil imza,sistem kurulumlarındaki acil destek, veri madenciliği destek hizmetleri, Tarım Bakanlığı’nda verim artıracak şeyler var, İçişleri’nde, Ulaştırma’da birçok fırsat, aslında imkan çok, işbirliği olanağı çok, ama kurumlar arasında. çatışma var. Bu biraz da kanunlardan gelen çatışma. “4/1/2002 tarihli ve 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu kapsamındaki idareler, e‐devlet ile ilgili bilgi ve iletişim teknolojileri hizmetleri kapsamında, Türksat A.Ş.’den doğrudan yapacakları hizmet alımları yönünden, 4734 sayılı Kamu İhale Kanununa tabi değildir.“ 5809 sayılı kanun Türksat’a e‐devlet projelerinde “doğrudan yapacakları hizmet alımları yönünden” imtiyaz sahibi yapmıştır. 77
Uluslararası Bilişim Sanayii Zirvesi: Bilişim Ekonomisi, İstihdam ve Yatırım
17 Şubat 2010
Aslında Türksat’a epey bir görev düşüyor. Bu hizmetin, aslında
danışmanlık, kontrolörlük ve koordinasyon görevinde olması lazım; çünkü işi yapacak birçok değerli şirketimiz var. Türksat’ın işi yapacak olarak doğrudan girmesi, özel sektördeki birçok şirketin önünü kesiyor. Bunu yapmamız lazım. Bunu ulusal bütünleştiricilerimizin yapması lazım. Ulusal bütünleştiricilerimiz büyümesi gereken bir sektör, bir‐iki elin parmağı kadar var, büyük şirketler haline çıkaracak çok iş var. Bu imtiyaz ile doğru işbirlikleri başlatılabilirse, ulusal bütünleştiricilerin gerektiğinde uluslar arası işbirlikleri ile desteklersek, ulusal BT şirketlerinin bu katkıları ile anahtar teslimi başarılı projeler yapma imkanımız olur. O zaman, BT pazarımız hızla büyüyebilir. Markalara talep artar. Ulusal BT sanayii, kritik kütleyi taşıyabilecek hale gelir. Ve dış pazarlara da fırsatlar açılır. Onların Türkiyeye, bizim de dışarıya açılmamız anlamında pazarlar doğar, yeni istihdam ortamları ortaya çıkabilir. Ben konuşmamı özetledim. Cengiz Ultav: Bütün bu bilgileri paylaştıkları için tüm konuşmacılara çok teşekkür ediyorum. Özellikle de, yurtdışından gelip bize katılanlara teşekkür ediyorum. Birkaç soru alarak, toplantıyı kapatmak istiyorum. Katılımcı: Öncelik olarak TÜBİSAD başkan ve yetkililerine teşekkür ediyorum. Türkiye İş Kurumu İş Dairesi Başkanıyım. İş Dairesi, mesleki eğitimlerden sorumlu dairedir. Mısır’dan gelen sayın paneliste sorumu yöneltmek istiyorum. Mısır’da başarılı bir programın uygulandığını duyuyoruz. İş kurumunun sorumluluğunda uygulanmak üzere, Türkiye’de de benzer bir program başladı. Kendisinden bazı bilgiler edinmek istiyorum. Bu programı hangi kuruluşlarla gerçekleştiriyorsunuz? Üniversitelerle mi, vendorlarla mı, yoksa vendorların yetkilendirdiği kurumlarla mı, bu programları uyguluyorsunuz? Bu programlara, herhangi bir başlangıç kriteri koydunuz mu? Buradaki izleme ve değerlendirmeyi nasıl yapıyorsunuz? İstihdam konusunda herhangi bir kriter koydunuz mu, işbirliği yaptığınız kuruluşlardan herhangi bir söz aldınız mı? Nihai olarak istihdam ile ilgili olarak ölçü değerlendirme yaptıyor musunuz? Bir de, bu programlara hangi eğitim seviyesindeki kişileri dahil ediyorsunuz? Yaser El Kady: Vendorların seçimi için, danışmanlık şirketleri ile çalışyoruz. Danışmanlık şirketleri vendorları seçiyorlar. Bu şekilde eğitim‐öğretim için 2‐4 vendorla çalışılıyor; tek bir vendorla çalışmıyoruz. Dr. Tarık’ın bahsettiği gibi, eğitim üniversitelerin üçüncü ve dördüncü sınıflarında veriliyor. Bizim başarı kriterimiz ise şu: Öncelikle, yetenek testi sonrasında bu öğrencilerin seçim süreci var. İkinci kriter de, eğitim boyunca sınavlar yapılıyor. Hükümet olarak, bu sınavlarda en iyi sonuçları alanları işe alma taahhütümüz var. Şu ana kadar, mezunlarımızın hepsini istihdam ettik. Bu konuda size destek vermekten 78
Uluslararası Bilişim Sanayii Zirvesi: Bilişim Ekonomisi, İstihdam ve Yatırım
17 Şubat 2010
onur duyarız. Katılımcı: Sorum Yaser El Kady’ya. Casper Bilgisayar Sistemleri’nin yöneticisiyim. Yıllık olarak, yarım milyonluk pc üniteleri üretiyoruz. Bunları Azerbaycan, Gürcistan gibi yakın ülkelere gönderiyoruz. Duyumlarımıza göre, Mısır’da yatırım yapmaya yönelik fırsatlar var. Hükümet açısından biraz daha detay verebilir misiniz? Özellikle yatırım yapmak için fırsatlar nedir? AR‐GE çalışmaları için bir destek veriyor musunuz? Yaser El Kady: Türkiye’de üç ay önce gelme şansına sahip oldum. Doğrudan Mısır’a yatırımcı çekmek için Mısır’dan gelen bir gruba liderlik ediyordum. Çok başarılı bir seyahat oldu. Birçok Türk şirket, birçok imalatçı Mısır’da bulunmakta. Mısır’da çok iyi ve başarılı işler yapıyorlar. Sizin Mısır’a gelmenizle ilgili olarak, yatırımcılara kesinlikle kapılarımız ardına kadar açık. Değer yaratabilecek insanlara açığız, hangi endüstriden olurlarsa olsunlar. Teşviklerimiz hangi endüstriden olduğunuza göre ve ne kadar katma değer yarattığınızla ilgili olarak, farklılık gösteriyor. Ama, her şekilde bütün yabancı yatırımlara teşvik veriliyor. O nedenle, bunu sizinle daha ayrıntılı konuşmaktan mutluluk duyarım. Katılımcı: Reha Denemeç’e sormak istiyorum. Başlatılmış olan Bilişim vadisi projesi ve diğer konularda çok farklı projeler var, ilerleme çok yavaş; çok fazla zaman kaybettiğimizi düşünüyorum. Bu açıdan, bununla ilgili hem özel sektör, hem kamudaki çalışmanın bir an önce sonlandırılması, bütün projelerin kurulacak bu bağımsız kurum tarafından götürülmesininin sağlanması ile ilgili görüşlerinizi almak istiyorum. Reha Denemeç: Birçok sektöre bütünleşik bir alan olduğu için bilişim sektörü biraz da ondan çıktı. Devlet yönetim sistemimiz daha çok klasik ihtiyaçlara cevap verebilecek şekilde dizayn edilmiş. Devlet yönetiminin dönüşümü de biraz yavaş oluyor. O anlamda, bu tür geçiş dönemlerinde buna benzer problemler yaşıyoruz. Bir işi koordine edecek, işi götürecek, dağıtacak bir birime ihtiyaç var. Kanun çıkmış ama, yanlış uygulamalar oluyor. İşin bir de siyasi irade kısmı var. Orada bir dağınıklık söz konusu. Sanayi Bakanlığı’nın yaptığı işler var, Başbakanlığın yaptığı işler var, Maliye Bakanlığı’nın yaptığı işler var; bu dağınıklık aslında sektördeki insanları veya dışarıdan gelen insanların kafasının karışmasına neden oluyor. Bunu gerçek anlamda yaşıyoruz. Bununla ilgili ifadeler oldu. Bunun kararı, siyasi iradenin kararına bağlı. Bürokrasi ile siyasi iradenin bütünleştirilmesi lazım. Orada kopukluk olduğu zaman, işler yürümüyor. İster zor bürokratlar tarafından, ister işi bilen siyasi irade tarafından, bu bütünleştirmenin yapılması lazım. Bu kanun yorumlarından ötürü de eldeki mevcut imkanları kullanamıyorsunuz. Çok basit bir örnek vereyim: Mesela kanun parçaların birleştirilmesine vs. izin vermiyor. Fiat otomobil fabrikasını düşünün. Sonuçta kendi yaptığı şeyler var ama, birçok işi dışarıya ihale ediyor. Fabrika parçaları birleştirerek, o otomobili yapıyor. Fabrika parçaları birleştirken üzerine kendisi de bir şeyler koyuyor. Kalitesini artırıyor, verimini artırıyor. Ama “bunu her defasında yeniden yap” dediğiniz zaman, “parçaları birleştirme” dediğiniz zaman, “dışarıdan alma” dediğiniz zaman sorun oluyor. Bizim, orada tıkanıklığımız var. “Parçaları ayırarak” düzenleme yapmamız lazım. Vergideki 79
Uluslararası Bilişim Sanayii Zirvesi: Bilişim Ekonomisi, İstihdam ve Yatırım
17 Şubat 2010
olay ne kadar hayatiyse, verimlilik artıran rekabeti getiren katkısı oluyor. Mevcut uygulamayı düzenleyen kuralların da bu sektörün ihtiyaclarını karşılar çıkması lazım; her tür uygulamayı aynı sepet içerisinden arama yolundan çıkmamız gerekiyor. Sorun orada maalesef. Kurallarının farklı olması lazım. Niyazi İlter: Aslında uygulamadan kaynaklanan sıkıntılar var. günümüzde bilgi toplumu stratejisi var. Epey fazla ekipmanımız var bu konuda. Ama bu bir başlangıç. İnanıyorum bu sonrasında yenilenecek, daha iyi uygulanmasına yönelik önlemler alınacak. Daha uzun mesafeler alınacak. Söylediğiniz kadar pesimistik değil, bir birlik var. Katılımcı: Benim sorum da biraz önceki konuyla ilgiliydi, fakat Reha Bey’den daha geniş çerçeveden bakmasını isteyecektim. Kamu yönetiminde bilginin birden çok yerde üretildiğini biliyoruz ve aralarında çok ciddi koordinasyon boşluğu var. Bu performansı etkiliyor tabiki. Kamuda yeniden yapılanma var, ama nasıl birbiriyle bütünleştirilecek? Ben, acaba işe yanlış yerden mi başlıyoruz diye, düşünüyorum. Vatandaş birçok beyanname veriyor, fatura ödüyor, şu durumda performans kriterleri buna hitap etmiyor. Organizasyon yapısını da düzene koymadan Bakanlık’lar dahil, bu çalışmaların sonucu nasıl olacak merak ediyorum. Neden bu konuda bir danışmanlık alınmıyor? Sadece bize mahsus değil ki bu, Amerikayı yeniden keşfetmiyoruz burada. Reha Denemeç: Aslında şöyle bir olay var, birbirleriyle paralellik var. Devlette yeniden düzenlemeyle gereksiz şeyleri ortadan kaldıracaksınız. E‐devlet olayında bir araç getirdiğiniz zaman, gereksiz birçok sürecin ortada olduğunu göreceksiniz. Gereksiz birçok bürokrasinin ortada olduğunu göreceksiniz. E‐dönüşüm aslında devletin yeniden yapılanması anlamına geliyor. Bunu yaptığınız zaman, ötekine gerek kalmıyor. Otomatik olarak devletinizi de daha hızlı işleyen, verimli, vatandaşın emrinde olan bir kurum haline dönüştürüyorsunuz. Cengiz Ultav: Umarım tabanı yükseltmek kadar ilerde ülkeleri toplumları yukarıya çekme vizyonu adı altında çok şey konuşuruz. Çünkü ne de olsa Bertolt Brecht’e çok inanıyorum. Demiş ki: “Dünyayı değiştirin, merak etmeyin, o buna dayanır.” Çok teşekkür ederim. 80
Uluslararası Bilişim Sanayii Zirvesi: Bilişim Ekonomisi, İstihdam ve Yatırım
17 Şubat 2010
Panel ‐3: Başarılı e‐Devlet örneklerine bakış ve bilgi toplumuna geçiş politikaları Panel Modetatörü: Turhan Menteş, Türkiye Bilişim Derneği Başkanı Panelistler: Nizami Aktürk, Milli Eğitim Bakanlığı, EĞİTEK Genel Müdürü Angela Russo, İtalya CONSIP Dış İlişkiler Direktörü İza Muhammed Ali, Nijerya Ekonomik Daire Planlama Direktörü. Dr. Ramazan Altınok, Başbakanlık e‐Devlet Danışma Grubu Başkanı Dr. Ahmet Kaplan, Turksat Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Güvendi, McKinsey and Co. Danışman Levent Kızıltan, TÜBİSAD Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı ve TBD Turhan Menteş: Uluslararası Bilişim Sanayi Zirvesinin son oturumuna bir saat gecikmeyle başladık. Hızlı olmamızı isteyeceğinizi biliyorum. Konuşmacılardan da, bu konuda anlayış göstermelerini rica edeceğim. Zamanımız kısıtlı. Konuşmaları mümkün oluduğu kadar kısa olmasını kendilerinden rica ediyorum. Konumuz e‐devlet uygulamaları, ben kısaca giriş yapayım. Son 30 yıllık kamu harcamalarına baktığımız zaman, bilişim sektörüne ayrılan payın ülkemiz çapında yüzde 50’den fazlası kamu uygulamalarına ayrıldı, son 30 yıldır bu rakam değişmedi. Elimizde çok ciddi ve belli evrelerden geçmiş kamu uygulamalarımız, e‐devlet uygulamalarımız var ve geldiğimiz noktada da bu bilgi birikimi ile altyapımızla e‐devlet kategorisinde sanırım civar ülkeler arasında lider durumundayız. Sanırım, Avrupa’da birçok alanda karşılaştırılmayacak önceliklerimiz olan alanlarımız var. Bunları hepimiz biliyoruz. Avrupa’da uygulamaya geçmeyen kamu uygulamaları, şu anda ülkemizde uygulanabilir vaziyette. Başarılı e‐devlet projelerinin aktarılacağı bu oturumda, hem ülkemizden konuklarımız var hem de yurtdışından konuklarımız var. İlk konuşmacımız Milli Eğitim Bakanlığı’ndan Nizami Aktürk. Nizami Aktürk: Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Bizim eğitimle ilgili vizyonumuz ne olmalı? Normalde, gelecekte oluşacak yeni iş ve 81
Uluslararası Bilişim Sanayii Zirvesi: Bilişim Ekonomisi, İstihdam ve Yatırım
17 Şubat 2010
görevlere bakarak öğrencilerimizi şöyle yetiştiriyoruz: Gelecekte bilgisayarla ilgili şeyler çoğalacak, o yüzden öğrencilere bilgisayar öğretelim. Yabancı dil çok etkili olacak, çocuklarımız yabancı dilde eğitim alsın ve onun için yabancı dili kuvvetli tutalım gibi. Biz diyoruz ki: gelecekteki durumlara göre şekillenecek insanlar yetiştirmek hedef olmamalı, geleceği belirleyecek insanları yetiştirmek hedef olmalı. Çünkü, bizim yetiştirdiğimiz gençliğin geleceği şekillendirmesi gerekir, yoksa ciddi sıkıntı yaşarız. 21. yüzyılın getirdikleri dedik bunlar çok ciddi manada değişiyor, çok farklı yeterlik geliyor. Rapor yeniden gözden geçirildi. Altyapıda ciddi manada değişiklik yapıldı. Bilgi toplumu olmaya doğru yönlendik. Milli Eğitim Bakanlığı’mızın 42 bin civarında okulu, 14 milyon civarında öğrencisi, 650 bin civarında da öğretmeni var. Altyapıdaki durum ne? Avrupa’da bizimle karşılaştırılabildiğimiz ülkelerde 10 öğrenciye bir bilgisayar düşüyor. Bizde ise hala 15 öğrenciye bir bilgisayar düşüyor. Bütün okullarımızda internet bağlantısı var. Öğrencilerimizin yüzde 95’i internete ulaşabiliyor. Kurumlara baktığımızda, Milli Eğitim Bakanlığı’nı bilişimle yönetiyoruz; çünkü, bütün öğrencileri, personeli ve bütün işleri MEB’de elektronik ortamda yapılmaktadır. e‐devlet uygulamalarına şöyle bir göz atacak olursak, hemen her şey artık elektronik ortamda yapılıyor. Bunun merkezinde de e‐okul var. Bütün öğrencilerin bilgileri e‐okulda. Açık öğretim öğrencilerini de bunun içine katıyoruz. Ve bu öğrencilerin her biri hakkında yaklaşık 100 data güncel tutuluyor. Bütün sınavların başvurularını elektronik ortamda alıyoruz. Bütün sonuçlar da elektronik ortamda. Öğretmen atamaları büyük bir problemdi, şu anda bütün her şey elektronik ortamda ve insanlar çok memnun. Uzaktan eğitimde de benzer bir durum söz konusu. E‐öğrenme ile ilgili çalışmalara baktığımızda: şu anda içerik geliştiriyoruz. 4 ayın içinde 3 bin öğrenme nesnesi geliştirildi. Bunlardan, 1500 tanesi profesyonel seviyede. Öğretmenlerimiz bunları hem geliştiriyor, hem de başkalarının geliştirdiği içeriği ekleyip, çıkarabiliyor. Öbür taraftan e‐okulla bütünleştirilerek, eğitim portalı hayata geçiriliyor. Portallara baktığımızda, Intel’in skool’u var; onun yüzde 85i tercüme edildi, yerelleştirildi ve ciddi anlamda kullanılıyor. Avrupa okul ağına da aktif üyeyiz. Derdimiz okulla, öğrenci, öğretmen yönetici ve veliyi etkileşim halinde bırakmak. Sürekli olarak her şey eğitim.gov.tr’nin etrafında dönüyor. Bu da bizim portalımızın giriş kapısı. E‐dönüşüm Türkiye projesi bizim için çok önemli. Amaç, bilgi toplumunu oluşturmak. Bu dönüşüm programını incelediğinizde Milli Eğitim Bakanlığı’na çok sayıda görev verilmiş olduğu görülüyor. Bir taraftan okulla, öğrenciyle ilgili işlerini yapmaya çalışırken, bir taraftan da toplumun değişimi ve dönüşümü için sürekli olarak çalışma yapıyoruz. Bir taraftan, Microsoft’la öğretmenlere eğitim veriyoruz. Cisco ile kademeyi kurduk, eğitimleri yapıyoruz, web tabanlı içeriği geliştiriyoruz. KİEM projesi, takdirle anılması gereken bir proje. Yaygın eğitim merkezlerimiz var. 2 milyon kişi eğitimden geçmiş. Kısa sürede bu kadar insanın eğitimden geçmesi. 2 milyon 65 bin rakamı bence çok muhteşem bir rakam. Formatör eğitimlerimiz ve yenilikçi öğretmenler programımız var. Süre kısıtlı olduğu için ancak bu kadar daraltabildim kendimi, teşekkür ederim. Turhan Menteş: Önce konuklarımıza söz vermek istiyorum. Angela Russo, İtalya CONSIP3 Dış İlişkiler Direktörü. Angela Russo: Bu toplantıyı düzenleyen organizatörlere teşekkür ediyorum. Yalnızca beş dakikam olduğu 3
Consip SpA, stratejik ilkeleri ve görevleri tek hissedarı tarafından belirlenen çerçevede İtalyan devleti adına
çalışan ve sahibi İtalyan Ekonomi ve Finans Bakanlığı olan bir bir kamu anonim şirkettir (public stock
company).
82
Uluslararası Bilişim Sanayii Zirvesi: Bilişim Ekonomisi, İstihdam ve Yatırım
17 Şubat 2010
için, ben de birçok noktayı atlamak durumundayım. Türkçe bir sunumum da vardı, 15 dakika Türkçe konuşmaya çalışacaktım; ama çok zamanınızı alacağı için, Türkçe kısmını da atlıyorum. Tekrar Türkiye’de olmaktan çok mutlu olduğumu söylemek istiyorum. Birkaç yıl önce de Türkiye’ye gelmiştim. Türkiye’de Kamu ihaleleri üzerinde birlikte çalışıyoruz; burada birkaç yıl birlikte çalıştığımız pek çok meslektaşım var. CONSIP’te ekonomi ve finans alanında pek çok çalışmalar yapılıyor. CONSIP, yüzde yüz İtalyan Ekonomi ve Finans Bakanlığı’na ait bir kurumdur. İki tane temel görevi var: CONSIP, Bakanlık içerisinde BT danışmanı olarak çalışır. Biz, bakanlık içerisindeki bütün BT hizmetlerini sağlarız. BT çözümlerinin gelişmesi konusunda da çalışırız. Bunları elektronik ortamda gerçekleştiririz. Kamu finansına, muhasebe ve izleme çalışmalarını gerçekleştiririz. CONSIP’in bir tarafı ise, kamu ihaleleri üzerine çalışır. Biz, bir otorite olduğumuz için özellikle kamu ihaleleri, ulusal ihaleleriyle İtalya’da hizmetler ve emtialar satınalma çalışmaları gerçekleştiriyor. Bir kamu bürosu olarak çalışıyoruz. CONSIP, İtalya dışında da ünlü. Bunun iki sebebi var: İlki, Avrupa’da son derece önemli bir ödül. Elektronik projelerimiz üzerine aldık. Bir başkası ise, Amerika üniversitelerinde ve dünya bankası tarafından “vaka çalışması” olarak kabul ediliyoruz; çünkü: CONSIP 10 yıl öncesinde kurulduğunda en azından İtalyada çok büyük bir devrimi temsil ediyordu. Kamu ihaleleri alanında çok iyi bir örnek olarak gösteriliyordu. İtalya’da hükümetinin yaptığı çalışmalara baktığımızda bunu görebiliyoruz. Kamu ihaleleri ile ilgili yolun nereye gittiğini görebiliyorsunuz. Yine bu finans açısından baktığınız zaman yada Maliye Bakanlığı açısından baktığımızda, pek çok vatandaş (hem tedarikçiler, hem de satın alıcılar) pek çok anlamda bize danışıyorlar. Kamu parası, bu çok hassas bir konudur ve hassasiyetle yönetilmesi gerekir. Ülkemdeki harcamaların nereye gittiğinin son derece şeffaf olması gerektiğini biliyoruz. Mümkün mertebede iletişime açık olması da gerekiyor. Hem iç, hem dış düşüncelere önem verilmesini gerektiğini düşünüyoruz. Bu fikirlere baktığımızda da, şeffaf bir uygulama ile iyi bir yönetişim gerçekleştiriyorsanız eğer, size güveniyor insanlar, güvenilir olarak kabul ediliyorsunuz. Ve güvenilir bir kurumsanız, çok rahat çalışıyorsunuz. İyi hükümet uygulamalarında özellikle bunu görüyoruz. Bakanlık’ın çalışmalarına baktığımızda, kamu ihaleleri üzerine yapılan çalışmalarda, İtalya özellikle bu konuda büyük çalışmalar yapıyor. Tabii ki, ihtiyaç duyduğunuz bütün yeterliklere ve profesyonel yönetime sahip olmanız gerekiyor. Teknolojik bakış açısına sahip olmanız gerekiyor. Her zaman en iyi çözüm sunan bir şirketi kullanıyorsunuz. Şirket, yüzde yüz bakana bağlı çalışıyor ve özel sektör tarafından gelen insanlar tarafından, tamamen farklı yeterlilikleri olan insanlar tarafından idare ediliyor. Kamu yönetimini ve bunun organizasyon çalışmalarını çok doğru bir şekilde yönlendirebiliyorsunuz. CONSIP, bir bakanlık içinde çalışan ve ona bağlı bir ofis, büro gibi düşünülebilir. Bir İtalyan şirketi bilgi toplumu şirketi haline gelmek istiyorsa sorduğu “paydaşlarım kim? paydaşlarımı biliyor muyum? onların ihtiyaçlarını biliyor muyum? performansları nasıl? rollerini layıkıyla yerine getirebiliyorlar mı?" sorularına verilecek cevap ve gerekçesine baktığımızda, çok açık bir durum olmayabiliyor. İnsanlar, yasal bir kuruluşla bunu kontrol 83
Uluslararası Bilişim Sanayii Zirvesi: Bilişim Ekonomisi, İstihdam ve Yatırım
17 Şubat 2010
edeyim, Bakanlık’ın şirketiymiş, diyebiliyor. Aksi takdirde ciddi anlamda bir karmaşa oluşuyor. Çünkü, herkes kendi ihalecileri ile çalışıyor. Ve biliyorsunuz İtalya 21 bölgeye ayrılmış durumda ve her bölgenin kendi bütçesi var. Buna ek olarak, merkezi bakanlıklar birbiriyle görüşmüyorlar, birbirinden haberdar olamıyorlar, ama farklı miktarlarda çalışmalar gerçekleştirebiliyor. Buradaki koordinasyon şekline baktığımızda, kamu ihalelerinde yapılandırmanın bir ihtiyaç olduğu gözlenebiliyor. Uygun bir sanal çerçevenin gerçekleştirilebilmesi şeklinde gerçekleştirilebiliyor. Ücretler düşüyor. Ekonomik bir eşik değer belirleniyor. Teknolojik bakış açısından bakıldığında da aynı durumu görüyoruz. Örneğin, kağıt üzerine yapılan çalışmalardan, kağıt üzerine yapılmayanlardan, artık çevrimiçi soft ortamda çalışılan ortamlara geçiyorsunuz. Bunların hepsi e‐ihale platformu oluşturuyor. Elektronik araçlara ihtiyacınız doğuyor tabii ki, bunu yapabilmek için, pazara açılabilmek için. Bu tabii ki, ihale rekabete açık oluyor, şeffaf oluyor. Bu sistem içerisinde, bütün çalışmalar yapılıyor. Bu anlamda önümüzdeki yıl içinde yapılacak çok önemli bir hükümet çalışması var. Yeni bir e‐ihale sisteminin çalışmaları gerçekleştiriliyor. Genelde bu çalışmalar, Ekonomi Bakanlığı tarafından yürütülüyor. Geleneksel anlamda, ihalelerle başa çıkabilmek adına bu çalışmalar yapılıyor. Tabii ki aynı anlamda maliyete baktığımızda bu tarz çalışmaları görebiliyoruz. Yerel değerlere bakıldığında CONSIP çalışmalarının neler olduğunu görebiliyorlar. Daha çok ihaleci olarak çalışıyorlar. Ücretlere ve kalite standartlarına bakıyorlar. Başka noktası şu oluyor: ya daha az fiyata satmak veya aynı kaliteyle çalışmak. Bu da beni ikinci kısma götürüyor. CONSIP’in görevlerinden birisi e‐ihale platformunun oluşturulmasını sağlamak. E‐ihale platformu 2000 yılında kurulmuştur. Ve bunlar e‐iş araçlarından birisidir. Bu da elektronik pazar olarak gerçekleştirmeyi gerektiriyor. Bunu da sanal pazar, sanal piyasa olarak düşünebiliyoruz. Hizmetlerin ve ürünlerin bu şekilde pazara sürülmesi şeklinde gerçekleştiriliyor. Sınırlayıcı olmayan seçim kriterlerine göre de seçim gerçekleştiriliyor. Bunlar, özellikle küçük ve orta ölçekli KOBİler için gerçekleştiriliyor. Ve İtalya kamu idarelerinde bu çalışmaları görebiliyoruz. Burada sayısal bir işlem söz konusu. Standartlar e‐katılımlar şeklinde idareler bunu gerçekleştirebiliyorlar. Tedarikçiler tarafından öneriliyor tabii ki. Eğer sunulan hizmet ihtiyaçlarını karşılıyorsa yine yönetimin oluruyla doğrudan bir siparişi gerçekleştirilebiliyor. Ya da bir satınalma için izin isteyebiliyorlar. Çok büyük oranda tedarikçi olduğunu biliyoruz. Onları da, en iyi teklifle fiyata davet edilmeye çalışılıyor. Bu çözümden ötürü, iki yıl öncesinde CONSIP Avrupa ödülünü kazanmıştı Bu proje, İtalya elektronik piyasanın yerleştirilmesinde başarılı olmuştur. Bu arada, Türkiye’nin çok başarılı olduğunu düşünüyorum; çünkü, çevrimiçi çalışmalarda bulunuyorlar. Turhan Menteş: Teşekkür ediyoruz, diğer misafir konuşmacımız, İza Muhammed. İza Muhammed Ali: Teşekkürler, 5 dakika içinde Nijeryada neler olduğunu anlatmaya çalışayım. Nijeryada bu anlamda çalışmaları gerçekleştiren bir ajans var. Bu ajans, bilişim politikalarındaki mevzuata ve uygulamalara bakıyor. Bu kurum, e‐öğrenme, bağlantı ve okullarla ilgili çalışmalar yapmak üzere kurulmuştur. Bundan biraz daha ileriye gittik ve doğrudan yapılan çalışmalarda, kamu ihalelerinde başarılı çalışmalar görebildik. Bunun haricinde, e‐aktivitelerde bulunuyor. 84
Uluslararası Bilişim Sanayii Zirvesi: Bilişim Ekonomisi, İstihdam ve Yatırım
17 Şubat 2010
Bu aslında Nijerya’da bir sorumluluk e‐hükümet uygulamaları için başlanmıştı. Ama bundan daha fazlasını elde ettik. Beklediklerimizden daha fazlasını elde ettik. Aynı zamanda coğrafi bilgi sistemleri kurmaya çalıştık. Birleşmiş Milletlerde e‐öğrenme programıyla ilgili e‐
ihalelerle ilgili destek aldık. Mevzuatla ilgili çalışmalarda özellikle destekleri gördük. E‐
öğrenme ile ilgili pek çok çalışma var. Bunun olumlu çalışmalar olduğunu biliyoruz. Pek çok anlamda bilişim üzerine çalışmalar gerçekleştirildi. BT uygulamalarında birebir çalışmalar ve mukayeseler gerçekleştirildi. Bunların hepsi birbirine internet bağlantısıyla bağlandı. Bir başka başarımız ise, yoksullara sağlık hizmetlerinin götürülmesi üzerineydi. Bununla ilgili bir sağlık programı oluşturuldu. Ve bununla ilgili e‐bilgi sistemi oluşturuldu. Topluluk içerisinde ihtiyaçları belirleyen, nereye ne götürdüğünü takip imkanı da sağlıyor. Bu programda sağlık hizmeti raporu da hazırlanabildi. Ve 3 ay içerisinde 300 kadar kişiye erişebildik, tabii ki bu kaliteyi de artıran bir çalışma. Elimizden geldiği kadar çalışmalarımızı kamu masrafları üzerine odakladık. Özellikle kırsal kısımlarda, sağlık hizmetlerinin neler olduğu üzerine odaklandık. Çünkü bundan sonraki adım şu oluyor: topluluğun sağlığının neye ihtiyacı olduğunu belirleyebiliyoruz. Ne tür ihtiyaçlara ihtiyaçları var? Ne tür tıbbı sisteme ihtiyaç duyuyorlar? Buradaki ihale sistemi nasıl olacak? Gerçek bilgiye de bu şekilde erişebiliyoruz. Her bir komitede bunları gözleyebiliyoruz. Ve hastayı aldığımızda, hasta ile ilgili bütün geçmişin bilgisini de bulabiliyorsunuz. Diğer sağlık hizmetleri ile ilgili çalışmaları yapıyoruz. Ve kırsal klinikleri de gözleyebiliyoruz. Intel’le bu anlamda çalışmalarımız var. Planlama ile ilgili bir yönetici olduğum için, bir çözümle gelinmesinin ne kadar önemli olduğunun farkındayım. Bu bilginin, nasıl kullanılabileceğini de bir şekilde görmek istiyorum. Bu yılın sonuna kadar, en az yüzde 25’lik medikasyon e‐tıp kayıtlarını almamız gerekiyor. Bir başka programımız da eğitimle ilgili bir program. Yaklaşık 80 kadar okulumuzda, bu çalışmaları gerçekleştirmeye çalıştık. Eğitim istatistikleri ve öğretmenlerle ilgili kayıtlarını ve istatistiklerini tutmaya çalışıyoruz. Bunların hepsini, bir platformda tutmaya çalışıyoruz. İster özel okul olsun, ister devlet okulu olsun, şehir içerisinde oldukları sürece bu platforma erişebilecekler. Ve de KOBİler için programımız var tabii ki. Sayısal bilgilerin sağlanması açısından yardımcı oluyor. Topluluk çiftliklerini kurarken, (500 kadar topluluk çiftlikler var), bütün bu insanların başarısını da görebiliyoruz. Teşvik işleri, bunları destekleyecek şekilde gerçekleştiriliyor. Gıda güvenlik seviyemizi mümkün mertebe geliştirmeye çalışıyoruz. Turhan Menteş: e‐devlet projelerinin geldiği noktayı değerlendiren Başbakanlık e‐Devlet Danışma Grubu başkanı Ramazan beye söz veriyorum. E‐devlet projeleri’nin bugünkü durumunu özetleyecek. Dr. Ramazan Altınok: Değerli Misafirler, öncelikle TÜBİSAD ve Intel’e bize bu fırsatı verdikleri için teşekkür ederim. Bu kadar kısa sürede tüm ayrıntılardan bahsetmek mümkün değil, ama Başbakanlık e‐Devlet Danışma Grubu olarak yapmakta olduğumuz çalışmalarla ilgili olarak bugüne kadar başardıklarımız ve karşılaştığımız sorunlarları sizlerle paylaşabiliceğim. Bunu bir küçük bir tavsiyeler paketi olarak görebilirsiniz. Başbakanlık Kanunu’n bir maddesi şöyle der: “Kamu hizmetlerinin etkin ve verimli kullanıma sunulması için gerekli tedbirleri almak, sistemleri kurmak ve bu hususla ilgili 85
Uluslararası Bilişim Sanayii Zirvesi: Bilişim Ekonomisi, İstihdam ve Yatırım
17 Şubat 2010
bakanlıklar arası koordinasyonu sağlamak” diye. İdareyi Geliştirme Başkanlığı böyle bir görev vermiş. Kamu yönetimi reformu anlamına geliyor. Dolayısıyla dinamik bir yapı. Bütün hükümetler zamanında, bu amaca yönelik olarak çalışmalar yapılmış. Bütün konuları kesen konular olduğu için, Başbakanlık’ın koordinatör rolü itibariyle de yetki verilmiş. Bu bahsettiğimiz işlemi yapmak üzere, bütün kurumlardan, belediyelerden, yüzde 50’den fazlası devlete ait olan şirketlerden uzmanları bir araya getirerek, proje grupları şeklinde çalıştırma geleneği olagelmiş. İdareyi Geliştirme Başkanlığının bu şekilde değişik proje grupları var. Bir tanesi de bahsettiğim gibi e‐devletle ilgili. Aynı şekilde, iki sene içerisinde yaklaşık 60 uzmanla değişik bakanlıklarla, kuruluşlarla çalışma fırsatımız oldu. İstenen projelerden en önemlisi, on tane e‐devlet projesi: Önceliklendirilmek, Başbakanlık koordinatörlük gücünü kullanarak bunların hayata geçirilmesi ile ilgili uzmanlık desteği, diyebilirim. Burada doğrudan alanı daraltmak gerekiyor, e‐devlet demek gerekiyor. Çünkü bilgi toplumu diğer alanlarla ilgili değil, doğrudan kamu hizmetlerini sunmanın en etkin aracı olduğu için, iş süreçlerini basitleştirmenin etkin bir yolu olduğu için, ve temel görevi bu olduğu için, bu alanlara yönelik olarak fakat birtakım kriterleri dikkate alarak kısa zamanda bitmesi ve doğrudan vatandaşa yönelik hizmetler olması. e‐Devlet literatür açısından bakarsak G2G (Devlet’ten Devlet’e) G2B (Devlet’ten iş dünyasına) hizmetler önceliklendirildi. Bunlar, bir proje dahilinde organize edilmeye çalışıldı. Bunlar sadece isim olarak vatandaşa yönelik, çabuk şekilde çözüm getirecek projeler. Mesela: çevrimiçi şirket kurulması, şirket kurma prosedürlerinin basitleştirilmesi ve internet üzerinden şirketlerin kurulması, tüzel kişiliklerin teşekkül etmesi, araç tescil işlemlerinin çevrimiçi olarak yapılması, belediyeler’deki vergi işlemlerinin taahhuk ve tahsil dahil tüm aşamalarının internet üzerinden yapılması gibi. Bunların faydalarından bahsetmek istemiyorum. 10 sene önceki bu tip toplantılarda “e‐devletin faydaları” başlığı manidardı ama bunun getireceği hele böyle güzide bir toplum içerisinde bahsetmeye hiç gerek yok. Çevre için de şu yapıldı: 19 ayrı yönetmelik (hepsi ayrı ayrı bir kucak dolusu evrak isteyen prosedürdü) 3 yıla kadar süren bir çalışma sonrasında, tek yönetmeliğe indirildi. Bütün işlemler, artık çevrimiçi olarak yapılacak. Kültür portalı ülkemizin kültür varlıklarının kapsamlı portal içerisinde sunulması ayrıca e‐
ticaret modülünün eklenmesi. Çevrimiçi dava, davaların çevrimiçi olarak avukatlar tarafından yapılabiliyordu, vatandaşlar tarafından da yapılması. Çevrimiçi ilan, mahkeme kararlarının ilanları, özellikle haciz ilanlarının ve diğer ilanlarının mahalli gazetelerde kıyıda köşede kalması değil, şeffaf olarak internet üzerinde herkese açılması. Tebligatların çevrimiçi ortamda yapılması. Bu çevrimiçi davalar için de geçerli. Adli sicil tamamen elektronik ortamda, hangi kurumun adli sicile ihtiyacı varsa doğrudan adli sicil veritabanından alınması. Yine yurtdışına elektronik ticaret, bu da elektronik ticareti ve ihracatı amaçlayan ama daha çok küçük işletmeleri ilgilendiren bir konu. Normal ticaretin bir yığın prosedürü var, bir sürü yerlere müracaat ediliyor. Müşavir çalıştırmanız gerekiyor, bunları ortadan kaldıran, çevrimiçi olarak bütün işlevleri yerine getirmeyi hedefleyen, bir çalışma. Bir de sağlık ile ilgili randevuların alınması. Bu öncelik çerçevesinde bunlar, 10 diye başlandı; sonra çevre bakanlığının ısrarı üzerine 11 oldu. Sonuca gelirsek: bir site inşaatına benzetecek olursak, 86
Uluslararası Bilişim Sanayii Zirvesi: Bilişim Ekonomisi, İstihdam ve Yatırım
17 Şubat 2010
bu 11den 10 tanesi tamamlanmış durumda, çevre düzenlemesi yapılıyor. Hepsi test aşamasında; olmayan ise e‐randevu, öngördüğümüz sürede tamamlanamıyor. 2012’ye sarkma durumu var. Diğerleri, birkaç ay içerisinde tamamlanarak kamuoyuna tanıtılması düşünülüyor. Bunun dışında e‐devlet projeleriyle ilgili naçizane görüşüm. Hukuki yapının tamamlanamaması bu hususta da iki yıllık çalışmanın sonucunda altı aylık verilen görev olarak verilen iki tane kanun çalışması tamamlandı. E‐mevzuat oluşturularak birisi e‐devlet hizmetleri temel kanunu. İkincisi de birinci e‐devlet reform paketi dedik. Birincisinde hiçbir kanunda düzenlenmemiş teknolojinin getirdiği yeniliklerden dolayı yeni düzenlemelerin yapılması kanunu, milli güvenliği, veri sahipliği, e‐
tahsilat gibi hiçbir kanunla ele alınmamış hususlara bir çerçeve kanun. Bir de bu ilkeleri hayata geçirmek üzere bunların icrasını yapacak denetlemesini yapacak bir birim ihtiyacı da doğduğu için o birimle ilgili öneriyi getiren e‐devlet kanunu. Bir de bütün mevzuat külliyatını tarayarak mevcut projelerimizin teknik altyapısının olmasına rağmen yürümesine mani olan hukuki engelleri ortadan kaldıran bir çalışmanın birinci safhası. Kurumsal yapı dışında ilke ve prensipleri de eklemekte. Çünkü o kanun temel ilkeler kanunu, kurumsal yapılanmanın bir parçası. Genelde kamuoyunda o kanun üzerinde yoğunlaşıldı. Oysa ülkenin ciddi ihtiyacı olan ilke ve prensipler düzenlendi orada. Hatta iki kanun beraber çıkacağı farz edilerek iki kanun arasındaki koordinasyon mantığı da konulmuştu o beklemeye alınmış durumda. Sonuçta bütün bu çalışmaların dokümantasyonunu yapacağız ve başbakanlık web sitesinde yayınlayacağız. Burada bilişim kamuoyuna en büyük katkının bu 11 proje değilde bütün vatandaşların hayatını kolaylaştıracak ama bu panellerde konuşulan sorunları çözme adına en büyük katkı iki sene içerisinde e‐devlet projelerinin bizatihi sahada ilçeler, belediyelerle çalışılarak tüm paydaşlarla 11 projenin 50 civarında paydaşı var. 8 asıl paydaşı var ama değişik kurumlarla birlikte ve her projenin koordinasyon rolünü oynarken bir projede sormuştum çevrimiçi araç hazırlarken kaç toplantı yapmak zorunda kaldınız. 200ü geçti demişti. E‐devlet hukuku engel bir de eşittir projeler derseniz eşittir koordinasyon. Çözümle ilgili koordinasyon eksiktir. Her birisi farklı bakanlıklarda olan ve onların yetki alanına giren bir zincirden bahsediyoruz herkes bir tarafına tutuyor, siz bu zinciri tamamlayıp sonuç alacaksınız. Birilerinin tamamlayın demesi gerekiyor. Bu yapıldığında şunu gördük, hiçbir konuda paydaşların hiçbirisinin olmasın dediği yok. Ama kendi isteğiyle bazısı beşinci sıraya, bazısı 25. sıraya koyuyor. Bir koordinasyon faaliyeti başbakanlık adına yürütüldüğünde bunların sayısının bire ikiye düşüyor ve sonuç alınabiliyor. Hukuki engelde ortadan kaldırıldığında demek ki tıkanıklarımızı aşma şansımız var. bunların hepsinin çalışmaları devam ediyor, başbakanlığın web sitesinden paylaşmış olacağız. Benim en önem arz ettiğim husus o referans olan dokümanda öneriler olacaktır. Teşekkürler. Turhan Menteş: Altınok Türkiyedeki e‐devlet projelerinin durumu ile ilgili güncel biilgiler verdi, başbakanlık tarafından takip edilen projeleri aktardı. Şimdi, bugün en çok konuşulan isim aslında Türksat’tı. Şu anda Türksat, belirli projeleri yasayla yapmaya görevli tek kuruluş gibi gözüküyor. Ama böyle yetkileri var. Dr. Ahmet Kaplan: Yasayla ilgili tartışmalara şimdiden girmek istemiyorum. Yasa sadece, kalem elde edebilir 87
Uluslararası Bilişim Sanayii Zirvesi: Bilişim Ekonomisi, İstihdam ve Yatırım
17 Şubat 2010
diyor. Birçok kurum isterse kendi ihale sürecini işletiyor, isterse bizimle beraber o projeleri yapma imkanına sahip. Hiçbir kuruma illaki bizimle şunu yapacaksınız, bunu yapacaksınız gibi bir durumumuz yok. Bilişim sektörüne bazı vermek istediğim mesajlar var; bunu da fırsat bilip, bunları anlatmak istiyorum. Ramazan Bey, projeleri yaparken birçok kurumla birlikte çalışmak gerektiğini belirtti. Bu beraber çalışma, bir standartlar uygulanması ile mümkün olabilecek. Hızlandırılabilecek bir çalışmayı gerektiriyor. “Turkiye.gov.tr” sitesinin şu anda yapımı, işletmesi ve yaygınlaştırılması ile ilgili çalışmalar yürütüyoruz. Bu site, şu anda 156 tane kamu kurumlarında verilen hizmetler, direkt web sayfası aracılığıyla (link değil) yürüyor. Linkler, 1300’ü aşkın; bunu hizmet anlamında saymıyoruz. Bu 156 hizmeti yönetmek ve bunun artırılması için, bir bilgi paylaşımına yönelik bir çalışma yapmak gerekiyor. Biz bu anlamda şöyle bir öneri getiriyoruz: Adı farklı olabilir, kendi içimizde “kapı entegrasyon” kutusu adını verdik. Bu kutu içerisinde belli bir güvenlik programları barındırıyor. Üzerine bir sertifika koyup, bunun vpn altyapısı ile hangi güvenlik seviyesinde diye setting’leri barındıran, arka planda da kurumun bilgi sistemine web uygulamalarına erişip, gerekli bilgileri alıp, bizim kapıdaki web servis standardımıza uygun hale getirip, kapıyı hizmete sunan bir “kutu” ihtiyacımız var. İlk 100 lisansı ben alacağım. Geri kalanlarını sektör olarak buyrun, açalım. Bunu da, Türkiye’de sadece kamu kurumu olarak düşünmeyiniz. Hastaneler, eczaneler, belki muhasebeciler, yani devletle bilgi paylaşımında bulunan her sektör için, bu bir standart veri paylaşım aracı olarak düşünülebilir. Şu anda, buna ihtiyacım var. Kamu kurumlarıyla bilgileri paylaştırırken, belli bir standart üzerinde gitmekte zorlanıyoruz. Kamu kurumundaki arkadaşımız, bir şey değiştiriyor gitti bütün bilgiler! Bütün bilgiler olmayabilir, ama bu durumda, bunların yaşanmaması lazım. Bu neyi dile getirecek, eğer bilgi paylaşımında belli bir standardı oturtabilirsek doküman paylaşımını da bu vesileyle kolaylaştırmış olacağız. Başbakanlık genelgesi ile, 2010 yılına kadar kamu kurumları elektronik doküman yönetim sistemine geçmek veya kendi sistemlerini elektronik doküman sistemlerine uyum sağlaması için çalışmalarda bulunacaklar. Şu anda, birçok kamu kurumu “ne yapacağım?” diye bize sormakta. Bizim bunlara da önerilerimiz var. Bilişim sanayicilerinin arasında elektronik doküman işiyle uğraşan arkadaşlarımıza beraber bir çalışma yapmayı öneriyorum. Birçok elektronik doküman sistemi programı kullanılıyor; ama bu programlar dosyaları farklı şekilde sakladıklarından, bir kamu kurumu elektronik doküman sistemini aldığı zaman 100 bin dokümanını koydu, daha sonra o sistemle çalışamadı, şirket destek vermedi. Ekstra özellikler istedi, uyum sağlayamadım. Şirkete parasını ödemedi, şirket de desteği çekti. Bu durumda, o doküman yönetim sistemi durduğu anda, başka bir sistem kurulduğu anda, ikisi birbirine bilgi aktaramadığından dolayı, kurum iki tane arşiv kullanmak zorunda. Biz şunu öneriyoruz: Doküman yönetim sistemi şirketleri, hatta kamu kurumları, bir çekirdek üzerinde beraberce çalışalım. Bu sadece dosyayı kaydetmek ve dosyayı programa vermek için, yani üzerinde herhangi bir kullanıcı arayüzü yok, herhangi bir raporlama aracı yok. İş akış sistemi yok, sadece dosyayı kaydediyor ve bu dosyayı alıyor. Ama bu dosyayı kaydederken, DS 13908 şu andaki 88
Uluslararası Bilişim Sanayii Zirvesi: Bilişim Ekonomisi, İstihdam ve Yatırım
17 Şubat 2010
doküman saklama standardı, bu standardı kullanıyor ve bu dosyayı başka bir kurumla paylaşıyor. Bunu da, bizim üzerimizden “kapı entegrasyon” kutusu üzerinden yapılıyor. Bu durumda, ne yapıyoruz? Bir dokümanın, standart bir şekilde kaydedilmesini ve başka bir dokümanın kurumla paylaşılmasının altyapısını oluşturmuş, oluyoruz. Şu anda bu koor apliği (çekirdek uygulamayı) yaptık, testlerimiz yakın zamanda biter, speclerimizi açacağız ve bedava vereceğiz. Lütfen, kendi standardınızda kaydetmeyiniz dosyaları. Aksi takdirde, ads’ye bağımlı hale geliyor kurum. Ads’ler arasında bir rekabet oluşmuyor. Daha iyi bir raporlama aracı olan, ads’nin rekabetçi ortamın oluşması için zaten dosyalar belli bir programda saklanmış durumda. Al yeni programı, aynı şekilde süreç devam edecek. Dosya paylaşma anlamında da: diyelim ki, bu dosyayı “Adalet Bakanlığı Bilgi İşlem Daire Başkanlığı’na göndermek istiyorum” diye tıkladığınız zaman, bizim bu paylaşım sistemimiz üzerinden, direkt oraya gitmesi sağlanıyor, yada “size bir evrak geliyor, sistemimizden çekiniz” diye paylaşım standardımıza uygun şekilde sahip olunuyor. Ben, bilişim sektörünün önünü açma, yeni alanlar kazandırma adına, bu iki çalışmayı beraber yapmayı öneriyorum. Beraberce bir yarışma yapalım, bu yarışmada kimler iyi çıktıysa lisanslarını alayım; bir kısmını da, şirketler piyasaya kendisi gayretleriyle güzel uygulamalar şeklinde sunabilir. Son bir duyurum uluslar arası e‐devlet konferansını 11‐12 Mart 2010 tarihlerinde düzenliyoruz. Yurtiçinden ve yurtdışından epey katılım var. Mümkünse bu konferansa katılımınız, bizleri onurlandıracaktır. Turhan Menteş: Sayın Kaplan, sektörümüze açık bir çağrı yaptı, bu da yeni bir şey. Sanayicilerimiz bunu değerlendirecektir, diye düşünüyorum. Şimdi sözü Mckinsey’den Mehmet Güvendi’ye veriyorum. Mehmet Güvendi: Panelin ikinci kısmı ile ilgili konuşacağım. Bu bilgi toplumuna geçiş politikaları açısından görüşlerimi paylaşmak istiyorum. Toplumun daha bilgi toplumu sayılması için üç yapıtaşı var. Birincisi, insanların bunun için gerekli donanıma erişimi; ikincisi, bu donanımlar üzerinde erişebilecek uygulamalar. Bu uygulamalara, özellikle uzaktaki uygulamalara ki (artık bunların çoğu uzaktan uygulamalara dönüştü) erişimin sağlanması ile ilgili altyapı konusu. Bizim, Türkiye gibi ülkeler için öngördüğümüz bir saptama var: donanım konusu başlı başına engel olmuyor. Donanım aletleri çeşitli, ama esas olarak, bir bilgisayarı 1000 ile 1500 dolar arası bir aletin 4 senede yenileme sürecine sahip olması başlı başına bir problem değil. Toplumda bunun yaygınlaşmasını belirleyen iki tane konu var: birincisi, uygulamaların bulunması dolayısıyla insanların bu konuyla ilgilenmesi, sahip olma ihtiyacının anlaşılması ve konuya gelirlerinden bir parça ayırması; ikincisi de, bu uygulamalara erişim için altyapı servislerinin satın alınması veya bunların bulundurulması. Türkiye ilginç bir seviyede, şu günlerde. Türkiye’de yaklaşık 18 milyon hane var, 2 milyona yakın çalışma mekanı var ve yaklaşık 8 89
Uluslararası Bilişim Sanayii Zirvesi: Bilişim Ekonomisi, İstihdam ve Yatırım
17 Şubat 2010
milyon noktadan da internet erişimi var. Şu an, Türkiye bu sayılar seviyesinde bir noktada bir süredir durmuş durumda, erişim artmıyor. Bu uygulamaların da, belli noktada kalmasını sağlıyor. Veya donanım pazarının gelişmesinde bir engel oluyor. Donanım ile uygulamalar arasında yakın bir ilişki var. Uygulamaların zenginleşmesi ile talep artabiliyor. Bunu, uluslararası örnekten görebiliyoruz. Bu, ülkemizde uygulama geliştiricilerin uluslararası rekabetçiliğini sağlamak açısından da önemli. Dünyadaki ülkeler, erişim niteliği açısından önemli bir eşikteler. Bazı ülkeler, genişbant erişiminde çok üst hızlara yatırım yapıyorlar. Bazıları, o yatırımı daha az yapıyorlar veya daha çok yapıyorlar. Daha çok yapanlar yada yaygın olanlar, büyük ihtimalle (bizim öngörümüz) gelecekte ekonomik güç sahipleri olacak. Ve bu bölünme, gelişmiş‐gelişmemiş ülkeler arasındaki çizgide değil, daha farklı bir çizgide oluşuyor. Düzenlemelerini bu öngörüyle yapabilen ülkeler veya yapamayan ülkeler arasında oluşuyor. Kore, Japonya, Singapor, ABD burada körfez ülkelerinin bazıları bu noktada öne çıkıyorlar. Malezya’yı da ekleyebiliriz bu listeye. Bu ülkeler, yepyeni bir altyapıya yatırım yapıyorlar. Ve diğerleri, bu kadar yapamıyor. Aradaki nicelik farkını şöyle açıklayayım: bu ülkeler toplumun neredeyse yüzde 80’ine yüksek hızda erişim sağlayacak yatırımlar yapabiliyorlar. Diğerleri, buna Batı Avrupa ülkelerinin birçoğu da dahil, sadece ticari olarak uygun olabilecek sınırlı bölgelerde yapabiliyorlar. Mesela, Fransayı ele alırsak, fiber yatırımı yüksek olan bir ülke Avrupa’da. Sadece belirli şehirlerde, Paris’in belirli banliyolarında bu yatırımları yapıyorlar. Bunun da, bence temel belirleyicisi, bunun arkasında yatan düzenleme yaklaşımı. Bu telekomünikasyondaki düzenlemenin, bilişim dünyasına yansımasından bahsediyorum. Altyapı olmayınca, donanım olmuyor; altyapı olunca uygulamalarda belirli bir pazar içinde veya belirli bir nitelik içinde sınırlı oluyor. Fiber önemli konu; yatırım yapılması açısından şöyle bir öneri var (fikir verme açısından söylemek istiyorum): Fiberle ulaşabildiğiniz hızlar 50 ile 100 arasındaki hızlar. Bugün bu seviyede, bu hızın hakkını veren uygulamalar sadece televizyon uygulamaları. Bugün, etkileşimli televizyon ve onun etrafındaki katma değerli hizmetler. Ama ileride beklenilen, o hız seviyesinde uygulamalar gelişeceği ve bunun katma değer yaratacağı şeklinde. Bugün, bizim kullandığımız 8 mips’e yakın olan şeyler: ya kablo tv, ya da dsl altyapısı üzerinden yapılabiliyor. Kablosuz teknolojilerle erişilebilen 2bits hızlar. VDSL ile yani fiberle belli bir noktaya gelip sonra DSL ile eve erişimde 16’ya ulaşılabiliyor. Bu uygulamalar, 8‐16 arasında dünyada yaygın olarak var. Öngörülen, çok kısa zamanda 50‐100 arasında arabağlantı gideceği. Fiber altyapının bizim gibi ülkelerde gelişebilmesi çok önemli bir ön şart. Etrafındaki ekosistemi geliştirmek açısından. 90
Uluslararası Bilişim Sanayii Zirvesi: Bilişim Ekonomisi, İstihdam ve Yatırım
17 Şubat 2010
Bu ülkelere gelirsek düzenlemeleri saptamamız gerektiği yönünde. Düzenlemeler şu: şu anda telekom dünyasında uygulanan düzenlemelerin kaynağı büyük oranda AB’nin bakır tabanlı altyapıyı rekabete açmasından kaynaklanan düzenleme altyapısı. Toplumun, ptt’ler zamanında yaptığı yatırımın liberalizasyonu çerçevesinde, erişimcilere dengeli bir şekilde erişim sağlamasını sağlayacak maliyet merkezli erişim modelleri üzerine bir yapı var. AB bunu yakından takip ediyor. Fiberde böyle bir şey oluşmadığı için, bakır düşünülen altyapı, fibere sirayet ediyor; sirayet edince de, yatırımcılar için hiç de adil olmayan bir yapı ortaya çıkıyor. Bu model çalışmıyor! Bunun sonucu olarak, AB içinde fiber gelişmiyor. Dediğim yerlerde gelişiyor. Bu da, toplum içinde sayısal bölünme diyebileceğimiz, ülkeler arasında daha iyi yapabilenler, daha az yapabilenler diyebileceğimiz bir bölünme söz konusu oluyor. Biz, bunu yakından inceledik. Dünyada devletin regülasyon sürecini uygulayıp, başarılı fiber altyapısının geliştiği ülke yok. Veya, onu uyguluyorsa devlet doğrudan fiber altyapısını subvanse ediyor. Fiberin gelişmediği durumda da, dediğim durum ortaya çıkıyor. Ben, bunu şöyle açıklıyorum. Edison’un zamanında “regülasyon altyapısı olsaydı, dünyada hiç elektrik sistemi gelişmezdi”. Böyle bir durumda, Türkiye, sadece Türkiye değil, ABdeki birçok ülke böyle. O regülasyon rejimini izleyen ülkeler bu durumda. İki ülke, bu ayrıma geldi. Almanya örneği, Alman hükümeti Deutche Telekom’a doğrudan subvansiyon vermese bile ayrıcalık tanıma yolunu denedi. Bu ciddi bölünmelere yol açtı. Avrupa Topluluğu Komisyonu itiraz etti ve engelledi. Türkiye gibi ülkelerin de, burada konuyu içeriğini anlayarak yol çizmesinde fayda var. Bilişim sanayisini doğrudan ilgilendirmiyor gibi gözükse de, bu ekosistemin gelişmesi hem uygulama geliştiricilerin, hem donanım sağlayıcıların pazarlarının büyüklüğünü belirlemede çok önemli olacak. Bunu yönetmek benim kanımca, siz sanayi temsilcileri için önemli bir nokta. Turhan Menteş: Konuşmayı kesemedim, çünkü konu çok enteresandı. Gelecek çizmeye çalıştı, değerlendirilebilecek yaklaşımları var. Bunları burada herkesin değerlendirmesi gerektiğini düşünüyorum. Son konuşmacımız, Levent Kızıltan. Kendisi sektörümüzün, aslında son zamanlardaki temsilcisi olarak sözcüsü olarak yer alıyor. E‐devlet konusundaki tüm sözcükleri kendisine vermeyi düşünüyorum. Levent Kızıltan: Türkiye’nin durumunu değerlendirirken, az önceki sunumda uygulamaların, büyük ölçüde, belli randıman düzeylerinde çalıştığını göz ardı etmemek lazım. Özellikle, her sene yapılan araştırmalarda, Türkiye’nin e‐devlet kategorilerinde 40‐50. sıralarda yeralması, bizim açımızdan bakıldığında, çok değerli bir sonuç değilmiş gibi gözüküyor. Biz, STKlar olarak, zaman zaman çok sivri eleştiriler getirsek bile, bu konuda Türkiye’de yapılan şeyleri 91
Uluslararası Bilişim Sanayii Zirvesi: Bilişim Ekonomisi, İstihdam ve Yatırım
17 Şubat 2010
görmezden gelmekten yanlış olur. E‐devlet ile ilgili uygulamalarda, 2006 senesinde hazırlanmış bir İTO stratejisi ve orada yakalanan planlar hala geçerli. Ancak böyle iyi şeylerin yanında, eksiklikleri de gözartı etmemek lazım. Buralarda sıkıntılar nedir, diye baktığımızda 2006 senesinde hazırlanan Bilgi Toplumu Stratejisi, Devlet Planlama Teşkilatı’nın önderliğinde, bir danışman şirketin çalışmasıyla karşımıza çıkmıştı. Ve, bu çalışma Türkiye’nin bir vizyonundan ziyade, o dönemde tüm kamu kurum ve kuruluşlarındaki e‐devlet projelerinin derlenip, toparlanıp, belli başlıklar altında son derece de mantıklı bir şekilde sınıflandırıldıktan sonra, karşımıza onu takip edecek eylem planları ile detaylandırılması ve bunun üç sene sonra 2010 senesinde tekrar gözden geçirilmesi şeklinde değerlendirilmişti. Böyle bir yapının, belirlenmiş 106’ya yakın eylem noktası vardı. Bu planlardan ve değişik kamu kurum ve kuruluşlarına düşen eylem planlarının ne kadarının hayata geçirildiği değişik toplantılarda değerlendiriliyor ve, ne yazık ki, karşımıza çıkan sağlıklı bir tablo yok. Ancak bu sağlıklı tablonun olmaması, kamu, kurum ve kuruluşlarının yapmadıkları anlamına mı geliyor? Hayır, böyle bir şey de yok. Onlar, kendi ilkeleri ve yıllık bütçeleri doğrultusunda, kendi planlarını hayata geçiriyorlar. Bizim sıkıntımız burada iki temel noktada karşımıza çıkıyorlar. Bu temel noktalar, genelde özel sektörün kendi içindeki sıkıntılarından da çok farklı değil. Biz ne diyoruz: bir şirkete baktığınız zaman, bu teknolojiyi yapıtaşı olarak görmeliyiz. Ve süreçlerimizin çok düzenli olmasına dikkat etmeliyiz. Liderlik yönetişim mekanizması kurduğunuzda, bir de stratejiniz olduğunda, bu yapının başarıya ulaşması son derece doğaldır. E‐devlet ve bilgi toplumu stratejisine baktığınız zaman ise, ortada gerçekten (iyi veya kötü) bir strateji var. O zamanki değerlerden yola çıkarak hazırlanmış eylem planları var, ifade edilmiş bir yönetişim modeli var. Onun arkasına konan birtakım ilkeler var, ama en başta liderlik ile ilgili zorluk var. Nedir bu sorun? e‐dönüşüm icra kurulu Abdüllatif Şener’in başkanlığında kuruldu; sonra, Nazım Ekren’e devredildi. Şimdi de, karşımızda devlet bakanımız var. 5‐6 senelik e‐devlet icra kurulu stratejisinde üç tane liderlik değiştirmişiz. Liderlik esnasında, bakanların 5’e çıktığını da gözardı etmemek lazım. O yüzden burada, böyle bir konumuz var. Gerçek anlamda Başbakan’ımızın yaptığı gibi, “şu tarihlere uyulacak, şu tarihlerde gerçekleştirilecek” dyecek bir lidere ihtiyacımız var. Dileriz, bundan sonraki dönemde görme şansımız olabilir. İkincisi, kamuda yönetişim mekanizmaları, özel sektörde olduğundan çok daha grift. Devlet Planlama Teşkilatı bu bilgi toplumu stratejisini hazırlattığı zaman da, bu konuyla ilgili yeterince sıkıntı yaşanabileceğini biliyordu. Bazı ara çözümler de ifade edilmişti. Bu ara çözümlerin hayata geçememesinin nedenlerinden bir tanesi, Türksat temsilcisinin de ifade ettiği gibi, çok değişik uygulamaları bir arada çalıştırabilme becerisi. Strateji hazırlanırken bu kadar çeşitli uygulama olduğunda biliniyordu ve DPT’nin “birlikte çalışabilirlik esasları” diye bir çalışması vardı. Bu “birlikte çalışabilirlik esasları” tüm kamu kuruluşlarına dağıtılmış bir şeydi. Onlardan da görüş alınmıştı. Bugün geldiğimiz noktada, bakınız e‐devlet kapısının sorumluluğunu taşıyan kamu kurumumuzun temsilcisi diyor ki, biz değişik uygulamaları çalıştırmakta zorlanıyoruz. Demek ki, arka planda projeleri yapmakta bir sorun görmekten ziyade projelerin bir mega strateji, temel yapı kurulmamasından kaynaklanan bir bağlantı koordinasyon sorunu yaşıyoruz. Orada da, Ramazan Bey’in söylemiş olduğu koordinasyon konusuna katılıyoruz. Aslında yönetişim, koordinasyon eksikliğini dile getirmemiz gerekiyor. Bununla ilgili mekanizmaları, bununla ilgili kamuda ve tırnak içinde ifade edelim, “çok ayak diriyor” olsa bile, kamu kuruluşlarını yola getirme becerisine sahip bir liderlik, yönetişim mekanizmasının ve onunla 92
Uluslararası Bilişim Sanayii Zirvesi: Bilişim Ekonomisi, İstihdam ve Yatırım
17 Şubat 2010
ilgili kuralların olması gerektiğini ifade etmemiz gerekiyor. Tabii ki buradaki eksiklikler görüldüğü zaman birtakım önlemler alınmıyor değil, tersine bir model inşa ediveriyoruz kantarın topuzunu kaçırıyoruz. Aslında şu anda beklemede olan ve Ramazan Bey’in değinmiş olduğu e‐devlet ve bilgi toplumu ajansı da böyle bir hazırlıktı. Bizim temelde, özüne, misyonuna inandığımız, ama detaylarına girdiğimiz zamanda çok zorlayıcı olduğunu gördüğümüz, bu zorlayıcılığın da birtakım sakıncalar yaratacağını gördüğümüz liderlik ve yönetişim mekanizması var. İşte, önemli olan da burada birtakım şeylerin yapılagelemediğini görüp önlemlerini alırken, bunu 90 derece tersine çekmeden ortada doğru rasyonel gerçekçi yolu bulmaktan geçiyor. Bizim bugün STK’lar olarak, İcra Kurulu’nda ifade ettiğimiz ve ifade etmeye devam edeceğimiz önemli şeylerden bir tanesi bu liderlik mekanizmalarında bugüne kadar tanımlanmış olan birtakım projelerin artık koordine edilmesi ve bundan sonraki hazırlıkların da gerçek anlamda 5 yıllık planın stratejisi Türkiye’yi nereye götürecekse, kamu kuruluşlarını nereye götürecekse, o doğrultuda bir strateji hazırlanması, dolayısıyla strateji planlarında buna göre güncellenmesi ve bu şekilde yola çıkılması. Yine STK’lar olarak, bir başka noktamız da, bu kantarın topuzunun zaman zaman kaçması ile ilgili. E‐devlet projelerinde başarı yüzdesinin değişik yetkililer tarafından ifade edilmesi. Bugün, şu gerçeği iyi bilmek lazım: Kamuda bazı yetkinlik eksiklikleri nedeniyle, ihalenin yapılması sırasındaki sıkıntılar nedeniyle, projelerin istenen beceride ve performansta çalışamaması söz konusu. Bunların yüzdesi, Türkiyede bu bahsedilmiş eksikliklerden dolayı, biraz yüksek olabilir. Ancak, sadece Türkiye’nin konusu mu bu? Hayır, dünyanın gelişmiş ülkelerinde de e‐devlet projeleri veya teknoloji projeleri yapılırken de başarısızlıklar yaşanabiliyor. Önemli olan, bunlarla ilgili sıkıntıların farkında olmak. BTK Başkanı’nın söylediği gibi, sertifikasyonlarla kamu ihalelerine projelere girecek olan özel şirketlerin belli bir yapılanma içinde olmasını sağlamak ve buradaki standartları doğru bir şekilde oturtmak. Ama bunun karşı tezi de, örneğin: bir Türksat’ın tüm e‐
devlet projelerine soyunmaması ve buradaki özel şirketlerin rekabetini de etkilememesi. Burada, Türksat’ın başındaki değerli yönetici arkadaşlarımızla beraber, doğru yolun bulunacağına inanmak istiyoruz. Aksi takdirde e‐devlet projeleri özel şirketler için girilmesi son derece zor projeler haline gelirse, bırakınız hatalı noktasına gelmeyi, o zaman biz proje yapamaz hale geliriz. Bir başka çok önemli nokta var: Kamunun yarışmacı olmaması gerekiyor. Söyleyeceğimiz şeylerden bir tanesi de TÜBİTAK’a gidiyor. TÜBİTAK’ın, bilimi geliştiren ve değerlendiren yapı olması, e‐devlet projelerinin içerisinde geliştirmiş olduğu AR‐GE ile ve AR‐GE’ye vermiş olduğu destekle anılması gerekiyor. Yoksa e‐devlet projelerine yarışmacı olarak bizzat kendisinin girip, e‐devlet projesi yapması gerekmiyor. Kendisine proje yapması, terzinin kendisine 93
Uluslararası Bilişim Sanayii Zirvesi: Bilişim Ekonomisi, İstihdam ve Yatırım
17 Şubat 2010
giysi yapması noktasına getiriyor ki, burada olmamamız gerekiyor. Bu sadece bir‐iki kuruluş için değil, Ankara’da büyük oyuncu olmaya soyunan yanlış isimler olduğunu düşündüğümüz kamu kurum ve kuruluşları ile alakalı. Elimizdeki Bilgi Toplumu Stratejisi, bu tür yaklaşımları ortadan kaldıracak bir çizgilendirilmesine, Türkiye’nin bilgi toplumunda atacağı adımlara, onun ötesinde e‐devlet projelerinin çok önemli rolünün de kaldıraç olarak Türkiye’nin bilişim teknolojilerinde önce Avrupa oyuncusu ve sonrasında dünya oyuncusu olmasına yapacağı katkıdan dolayı, bu yaklaşımlar içerisinde değerlendirilmesinin çok önemli olduğunu düşünüyoruz. Sayın Başkan burada konuşmamı bitiriyorum, teşekkürler. Turhan Menteş: Levent Kızıltan, son konuşmacımızdı. Böyle bir toplantıyı düzenlediği için TÜBİSAD’a ve Intel’e teşekkür ediyoruz. 94
Uluslararası Bilişim Sanayii Zirvesi: Bilişim Ekonomisi, İstihdam ve Yatırım
17 Şubat 2010
95
Uluslararası Bilişim Sanayii Zirvesi: Bilişim Ekonomisi, İstihdam ve Yatırım
17 Şubat 2010
96
Uluslararası Bilişim Sanayii Zirvesi: Bilişim Ekonomisi, İstihdam ve Yatırım
17 Şubat 2010
97
Uluslararası Bilişim Sanayii Zirvesi: Bilişim Ekonomisi, İstihdam ve Yatırım
17 Şubat 2010
98
Uluslararası Bilişim Sanayii Zirvesi: Bilişim Ekonomisi, İstihdam ve Yatırım
17 Şubat 2010
99
Uluslararası Bilişim Sanayii Zirvesi: Bilişim Ekonomisi, İstihdam ve Yatırım
17 Şubat 2010
100
Uluslararası Bilişim Sanayii Zirvesi: Bilişim Ekonomisi, İstihdam ve Yatırım
17 Şubat 2010
Biyografiler Turgut Gürsoy, TÜBİSAD Yönetim Kurulu Başkanı TÜBİSAD Yönetim Kurulu Başkanı Probil Yönetim Kurulu Başkanı 1963 yılında Sivas Divriği'de doğan Turgut Gürsoy, Yıldız Teknik Üniversitesi Mühendislik Fakültesi mezunudur. Turgut Gürsoy profesyonel kariyerine 1984 yılında tasarım mühendisi olarak başladı. 1986‐
1989 yılları arasında teknik müdür olarak Transteknik Holding'de görev yaptı. 1989 yılında Probil'i kurdu. Sırasıyla, 1986 ve 1989 yıllarında, Proservis ve Pronetwork kuruluşlarına öncülük etti. 2000 yılında, EMEA Technology Investment'tan ilk "private equity" yatırımını aldı. Probil, Proservis, Pronetwork, Teknobim ve Bordata şirketlerini, Probil AŞ altında birleştirdi. 2009 yılında ise Probil iştiraklerinden Bizitek’in yüzde 100 hissesini, dünya telekom liderlerinden Ericsson’a (NASDAQ:ERIC) satışını gerçekleştirdi. Halen Probil AŞ ve iştirakleri olan BDH, Akademi ve Enocta'nın Yönetim Kurulu Başkanı'dır. 101
Uluslararası Bilişim Sanayii Zirvesi: Bilişim Ekonomisi, İstihdam ve Yatırım
17 Şubat 2010
Çiğdem Ertem, Intel Türkiye Genel Müdürü Çiğdem Ertem iş hayatına, Orta Doğu Teknik Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği Bölümü’nden mezun olduktan sonra Merkez Bankası Bilgi İşlem Departmanı’nda sistem analisti olarak başladı. Bilkent Üniversitesi’nde İş İdaresi yüksek lisansını tamamlayan Çiğdem Ertem, aralarında Aselsan ve Meteksan’ın da bulunduğu endüstrinin önde gelen şirketlerinde çeşitli yöneticilik pozisyonlarında görev aldı. En son Siemens Business Services firmasında Kamu Sektöründen Sorumlu Direktör olarak çalıştıktan sonra, 2004 yılı sonunda Intel Türkiye’de İş Geliştirmeden Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı olarak göreve başlayan Çiğdem Ertem, bu süre içerisinde Türkiye’de bilgisayar sahipliğini artırmaya yönelik çok sayıda programın başarıyla hayata geçirilmesini sağladı. Ertem, Şubat 2008’de Intel Türkiye Genel Müdürü olarak görevlendirildi. 102
Uluslararası Bilişim Sanayii Zirvesi: Bilişim Ekonomisi, İstihdam ve Yatırım
17 Şubat 2010
Dr. Tayfun Acarer, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu Başkanı Acarer, İstanbul Teknik Üniversitesi Elektronik ve Haberleşme bölümünden mezun ve İstanbul Üniversitesi Deniz Ulaştırma İşletme Mühendisliği'nden doktorası var. İş hayatına elektronik mühendisi olarak başlayan Acarer, 1982 yılında PTT'de Mühendis oldu. Acarer, PTT ve daha sonra Türk Telekom'da değişik kademelerde görev yaptı ve 1988 yılında Türk Telekom Telsiz İşletme Müdürlüğü'ne (Türk Sahil Radyo) Ünite Müdürü olarak atandı. Acarer, 15 yıl kadar bu görevini sürdürdükten sonra 2004 yılında Kıyı Emniyeti ve Gemi Kurtarma İşletmeleri Genel Müdürlüğüne Genel Müdür Yardımcısı ve Yönetim Kurulu Üyesi olarak tayin edildi. Acarer, 1956 İstanbul doğumlu ve İngilizce biliyor. Acarer'in doktora tez konusu, Gemilere Tesisi Zorunlu Olan GMDSS Sistemlerinin İşletmeler ve Ülke Bazında Maliyet Analizi" olduğu biliniyor. Acarer, İstanbul Teknik Üniversitesi Denizcilik Fakültesi ve İstanbul Üniversitesi Deniz Ulaştırma İşletme Mühendisliği'nde "Denizde Haberleşme, Gemi Elektroniği ve Elektronik Seyir" derslerinde dışarıdan Öğretim Görevlisi olarak ders veriyor. Acarer'in, Deniz Haberleşme, GMDSS ve Digital Elektronik konularında yayınlanmış 3 ayrı kitabı ve değişik dergilerde haberleşme ve deniz ulaştırma/işletmesi konularında yayınlanmış 21 adet makalesi bulunuyor. 103
Uluslararası Bilişim Sanayii Zirvesi: Bilişim Ekonomisi, İstihdam ve Yatırım
17 Şubat 2010
Dr. Robert Atkinson, ABD Bilgi Teknolojileri ve İnnovasyon Vakfı Başkanı Dr. Robert Atkinson; teknoloji politikası temelli, Washington DC’deki, Bilgi Teknolojileri ve İnovasyon Kuruluşunun(ITIF) kurucusu ve başkanıdır. Aynı zamanda Yeni Devlet Ekonomisi Endeksi kitap ve serisi, State New Economy Index series and the book, The Past And Future Of America’s Economy: Long Waves Of Innovation That Power Cycles Of Growth kitaplarının yazarıdır. (Edward Elgar, 2005).Teknoloji politikasında geniş bir backgrounda sahiptir. Teknoloji ve innovasyon araştırma projelerinin temelinin atılmasını yürütmüş; devlet ve ulusal siyasetçiler için değerli bir danışman, ulusal ve uluslararası innovasyon politikası için popüler bir sözcüdür. Dr. Atkinson; ITIF’e gelmeden önce Progresif Politika Kurumu Başkan Yardımcısı ve PPI(ÜFE) Teknolojisi ve Yeni Ekonomi Projesinin direktörü idi. PPI’(ÜFE)de iken; geniş bant telekomünikasyonu, İnternet telefonu, evrensel hizmet, e‐ticaret, e‐devlet, e‐ticaret için aracı muhalefet, gizlilik, telif hakları, RFID ve akıllı kartlar, yurt güvenliğinde IT’nin yeri, AR‐GE vergi indirimi, offshore ve büyüme ekonomisi gibi konuları içeren birçok araştırma yazmıştır. Dr.Atkinson daha önce, Vali, yasama liderleri ve kurumsal ve işçi lider üyelerini içeren kamu‐
özel sektör ortaklığı olan Rhode Island Ekonomik Politikası Kurulu ilk İcra Direktörü olarak hizmet vermiştir. RIEPC Başkanı olarak, geniş kapsamlı devlet ekonomik strateji kalkınma plan taslağı hazırlanması ve on noktalık ekonomik kalkınma planı geliştirmesinden sorumluydu ve yasal ve idari şubeler aracılığı ile on önerinin başarıyla uygulanması adına çalışmalar yürütüyordu. Bundan önce ilk Teknoloji Değerlendirme Parlamento Ofisinin Proje Direktörü idi. OTA’da bulunduğu dönemde, Amerika’nın kentsel alanlarında bilgi teknolojisi devriminin etkilerinin incelendiği “Metropolit Amerika’nın Teknolojik Olarak Yeniden Şekillendirmesi Seminal Raporu”nu yönetmiştir. İşgücü İnnovasyonu başlığında; Kamu Teknoloji İttifakı, İnternet Eğitim Vakfı, Nano ticaret İttifakı, NetChoice Koalisyonu, İşgücü İnnovasyonu Pasifik Enstitüsü ve Politik Araştırma ve İnovasyon başlığında; Oregon Enstitü Üniversitesi yönetim kurulu üyesi ve danışma konseyi üyesidir. Aynı zamanda Kongresel olarak yaratılan Ulusal Yüzey Ulaştırma Altyapı Finansman Komisyonunun Parlamento Başkanı’dır. Ayrıca, Bilgisayar Gizliği için Amerikalılara danışma kurulunda; Yeni Milenyum Araştırma Konseyine bağlı uzman olarak hizmet vermiştir. Elektronik Hükümet ve İnternet Politikası Dergisine bağlı üye, Reason Kuruluşu Mobilite Projesi Danışma Kurulu üyesi ve Brookings Enstitüsünde Üst düzey üyedir. Dr.Atkinson; Başkan Clinton tarafından, İşçiler, Topluluklar ve Yeni Ekonomideki Ekonomik Değişim Komisyonuna atanmıştır. 2007’de DOT Sekreteri Mary Peters tarafından Ulusal Yüzey Ulaştırma Altyapı Finansman Komisyonuna atanmıştır. Ayrıca, Eski Netscape Topluluğu Başkanı James Barksdale ve Markle Vakfı başkanı Zoe Baird’in eşbaşkanlığındaki; Bilgi Çağında Ulusal Güvenlik alanında Görev Gücü üyesidir. 1990 yılında “Who’s Who in America; Finance and Industry.”de aday gösterilmiştir. 2002 yılında, “Wharton Infosys” İş Dönüşümü Gümüş Madalyası ile ödüllendirilmiştir. Ayrıca, Hükümet Teknoloji Dergisi ve Dijital Hükümet Merkezi tarafından; Bilgi Teknolojisinin “Doers, Dreamers ve Drivers” top 25’inde isimlendirilmiştir. Atkinson; 2006 yılında, yine bu dergi tarafından Washington’daki Küçük İşletmelerin 19 hamisinde sıralanmıştır. Ars Technica Atkinson’ı 2009 İnsanların İzlemesi için Teknoloji Politikasında listelemiştir. Dr.Atkinson, bir dizi Kongre komitelerinde tanıklık etmiş ve CNN, Fox News, MSNBC, NPR ve NBC Gece 104
Uluslararası Bilişim Sanayii Zirvesi: Bilişim Ekonomisi, İstihdam ve Yatırım
17 Şubat 2010
Haberleri gibi birçok medya kuruluşunda yer almıştır. 1989’da Kuzey Carolina Chapel Hill Üniversitesi’nden Şehirsel ve Bölgesel Planlama doktorasını almıştır. 105
Uluslararası Bilişim Sanayii Zirvesi: Bilişim Ekonomisi, İstihdam ve Yatırım
17 Şubat 2010
Lucilla Sioli, Avrupa Komisyonu Ekonomik Forum ve İstatistik Analiz Bilim Başkanı Lucilla Sioli ; ICT alanında faaliyet gösteren ekonomik eğilimler ve performansları izleyen ve bilgi toplumu ve Telekom alanında kıyaslama faaliyetlerinden sorumlu birim olan Bilgi Toplumunda Ekonomik ve İstatistiksel Analiz Birimi Başkanı ve Medya Genel Müdürüdür. Southampton Üniversitesinden ekonomi doktorasını almıştır ve 1997’den beri Avrupa Komisyonunda memurluk yapmaktadır. 106
Uluslararası Bilişim Sanayii Zirvesi: Bilişim Ekonomisi, İstihdam ve Yatırım
17 Şubat 2010
Dr. Graham Vickery, OECD Bilim ve Teknoloji Direktörü OECD bilgi teknolojisi, ICT ve çevre, dijital içerik, e‐işletme ve ICT ile ilgili istihdam programları ve OECD Bilgi Teknolojisi Outlook Program Yöneticisidir. Sorumlulukları; bilgi ekonomisi, çevre, büyüme ve istihdam, kamu bilgi sektörü, manevi ve entellektüel sermaye, yeni teknolojiler, sanayi performansı ve küreselleşen sanayi gibi konuları içermektedir. Birçok OECD yayın ve makalelerinin yazarıdır. Çevre, bilgi ekonomisi, teknoloji stratejileri, sektör gelişmeleri ve hükümet politikaları üstüne yapılan birçok uluslararası konferansda sunumları vardır. Ayrıca Bilgi teknolojisi, dijital sanayi muhtevası, kamu sektör bilgisi, işletme hizmetleri, çevresel sanayi, küreselleşme, gelişmiş üretim teknolojisi, bilgi teknolojisi gelişimi ve difüzyon, teknoloji ve yatırım, yüksek teknoloji sanayi ve çalışma düzeni gibi konularda makale ve kitapları vardır. 107
Uluslararası Bilişim Sanayii Zirvesi: Bilişim Ekonomisi, İstihdam ve Yatırım
17 Şubat 2010
Mario Franco, Portekiz Bilim ve Haberleşme Vakfı Başkanı 2008 ‐ 2010 2007 ‐ 2008 2004 ‐ 2007 1996 ‐ 2004 1995 ‐ 1996 1993 ‐ 1995 1992 ‐ 1993 1986 ‐ 1989 President of FCM‐Foundation for Mobile Communications Coordinator of the Information Society Fund Consultant on Information Society Mobile Technologies, Public Policy Chairman of the Administration Board, of Foundation for the Promotion of Information Technologies (FDTI) Deputy Assistant at State Secretary for Youth Vice‐ President of the European Confederation of National Youth Councils Member of the Administration Board of National Youth Council (CNJ) Town Counsellor of the Town‐Hall of Mafra 108
Uluslararası Bilişim Sanayii Zirvesi: Bilişim Ekonomisi, İstihdam ve Yatırım
17 Şubat 2010
John Davies, World Ahead Programından Sorumlu Intel Kıdemli Başkan Yardımcısı Satış ve Pazarlama Grubu Başkan Yardımcısı Intel Dünya İleri Programı (Intel World Ahead Program) Genel Müdürü John E. Davies; Intel Şirketi “World Ahead” Programı başkan yardımcısıdır. Davies, Intel platformu çözüm yolu ile yeni kullanım modelleri ve ekosistem derecelendirilmesi üzerine talep oluşturmaya odaklanmıştır. Görevi; sanayi, hükümet ve kalkınma ajanslarıyla birlikte çalışarak, gelecekteki milyarlarca insana teknolojinin yararlarını getirmektir. Davies, 1978’de şirkete Emniyet/QA Yöneticisi olarak katıldığından beri Intel’de çalışmaktadır. Intel ile birlikte çalıştığı 27 yıl boyunca, mühendislik ve imalatta, Avrupa’da otomotiv ürünleri pazarlama yöneticisi ve stratejik hesaplar için pazarlama yöneticisi olarak görev yapmıştır. Mobil Bilişim Grubu Pazarlama Müdürü ve Tüketici Masaüstü Ürünler Grubu Pazarlama Müdürü olmuştur. John; 90’ların sonunda ise, Intel’in Hong Kong merkezli Asya Pasifik Bölgesi genel müdürü ve başkan yardımcısı olmuştur. Intel’e katılmadan önce, IBM’de araştırma görevlisi ve Birleşik Krallık’ta Philips’de geliştirme mühendisi olarak görev almıştır. Davies; Kimya B.S’sini ve Katı Hal Fiziği doktorasını, Londra Üniversitesi, Imperial fakültesinden almıştır. Intel Davies’e 1986’da Intel Avrupa otomotiv piyasasının kurulması ve 1992’de Japon piyasasında Intel’in mobil bilgisayar mimari sürüşü için 2 prestijli Bireysel Başarı Ödülleri tahsis etmiştir.
109

Benzer belgeler