temmuz-2016 - Petinfo Dergi

Transkript

temmuz-2016 - Petinfo Dergi
www.petinfodergi.com
89
temmuz
2016
PET SAĞLIĞI
DERGİSİ
22 Royal Canin’in
yeni pet dostu
merkezi ofisi
28 KHVHD’nin son
yaz dönemi semineri
52 Veteriner Diş
Hekimleri Topluluğu
tanışma toplantısı
kimyasal
kısırlaştırma
Tüm dünyada hayvan refahının artırmasında önemli bir rol
oynayacağı düşünülen cerrahi olmayan testis içi kimyasal
enjeksiyon uygulamasını bütün ayrıntıları ile inceleyelim!
içindekiler & editör
14
ondört
İnterhas A.Ş., 25 seneyi aşkın
süredir Avrupa’dan ithal ettiği hepsi
GMP kaliteli aşı ve ilaçları ülke
hayvancılığımıza sunmaktadır.
onsekiz
Otodectes, bazen hiç klinik belirti
göstermeden sağlığı tehdit edebilir.
Doğru teşhisi ve tedavisi veteriner
hekimlerin elindedir.
kırkİKİ
Erkek kedi ve köpeklerde testis içi
kimyasal kısırlaştırma tekniği, veteriner hekimliğe yeni imkanlar açtı.
48
Veteriner Hekim
ENİKÖ KİRALY AVCI
Editör
kırkSEKİZ
Genç Adana’lı meslektaşlarımızın
işbirliğiyle yürütülen Terapi
Veteriner Kliniği yenilikleri ile
bölgedeki hayvanseverleri birleştirir.
ELLİ
Türkiye ve dünya çapında büyük
beğeni ile karşılanan Viyo ürünleri
ile ilgili yapılan bilimsel çalışmalar
hakkında bilgi sahibi olun.
52
ELLİİKİ
yirmiiki
Uluslararası köpeğini ofise
getir haftasını Royal Canin’in
İstanbul’daki yeni pet dostu merkezi
ofisini ziyaret ederek kutladık.
İstanul Veteriner Diş Hekimleri
Topluluğu Kadiköy’de ilk tanışma
ve eğitim toplantısını büyük
başarı ile gerçekleştirdi.
elliSEKİZ
84. OIE Yıllık Genel Kurul Toplantısında yeni ulusal standartların
tartışılması ve hayvan sağlığı &
refahı kurallarının hayata geçirildi.
26
yirmialtı
altmış
Büyükbaş işletmelerinde her
gün kullanılan kolostrum, pet
hayvanlarda da pasif bağışıklıktan
daha fazlasını sağlar.
Kliniğinize başvuran köpeklerin
E.canis etkenine maruz kalıp
kalmadıklarını IDEXX SNAP® 4 Dx®
Plus Test ile tespit etme yolları.
YİRMİSEKİZ
KHVHD 2016 yaz döneminin son
eğitim seminerinde Doç. Dr. Alper
Demirutku ve Prof. Dr. Kürşat Özer
sunumlarını dinledik.
otuziki
Klinisyen Veteriner Hekimler
Derneği Sürekli Eğitim Seminerlerinin en son durağı İzmir oldu.
ALTMIŞALTI
İstanbul’dan tam 9865.35 km
uzaklıkta bulunan Endonezya’yı ve
Sleman şehrinde bulunan Godean
Petshop and Care veteriner sağlık
merkezi’ni daha yakından tanıyalım.
Bir söz yeter
Hava sıcaklıklarının ülke genelinde yüksek
derecelere dayandığı şu günlerde sokak
hayvanlarının su ve sığınabilecekleri güvenli bir
alan bulmakta güçlük çekebileceğini unutmayalım.
Sıcakların yoğun olarak yaşandığı şu günlerde
insanların ve hayvanların da en büyük ihtiyacı
güvenlik ve sudur. Kliniklerimizde, kapımızın
önlerinde ve bahçelerimize bırakacağımız bir
kap su ile sokak hayvanlarının en temel ihtiyacını
karşılamalarına yardımcı olabiliriz. Birçok
belediyenin ve vatandaşların sokak hayvanlarına
yönelik başarılı ve özverili çalışmalarına, hayvan
sağlığı uzmanı olarak elimizden gelen desteği
vermek vazifemizdir. Sokak hayvanlarının ve
bütün evde yaşayan hayvanların yaşam şartları ve
standartlarını yüksek seviyede tutma görevimizin
yanı sıra bu durumun sürdürülebilir hale getirmesi
de veteriner hekimlerin görevidir. Günümüzde hızlı
ve kontrolsüz olarak artan pet popülasyonu olgusu,
ülkemizde başta büyük şehirler olmak üzere bütün
dünyada hayvan refahını etkileyen bir problem
olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu nedenden
dolayı, tüm dünyada sokak hayvanlarının refahını
artırmada önemli bir rol oynayacağı düşünülen
cerrahi olmayan yollarla testis içi kimyasal
enjeksiyon tekniklerinin geliştirilmesi konusunu
kapak yazımız olarak seçtik. İstanbul Üniversitesi
Veteriner Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Alper
Baran’ın bu konuda yaptığı değerli araştırmalarını
sizinle paylaşmaktan mutluluk duyarız.
Petinfo ailesi olarak iyi okumalar dileriz.
petinfo TEMMUZ Sayı: 89 Pet Sağlığı Dergisi, ayda bir yayımlanır. YAYIN TÜRÜ SÜRELİ YEREL SAHİBİ Mat Medya Tanıtım Hizmetleri Tic. Ltd. Şti. Mehmet Aktop GENEL KOORDİNATÖR Barış
Kolgu [email protected] YAZI İŞLERİ SORUMLUSU Veteriner Hekim Gizem Kutun [email protected] EDİTÖRLER Veteriner Hekim Enikö Kiraly Avcı eniko@matmedya.
com, Veteriner Hekim Gökçem Türkan [email protected] ART DİREKTÖR Ebru Dereli [email protected] GRAFİK TASARIM Emel Vural [email protected]
DANIŞMA KURULU Prof. Dr. Ahmet Ergün, Prof. Dr. Nilüfer Aytuğ, Prof. Dr. Tamer Dodurka, Yrd. Doç. Dr. Özlem Şengöz Şirin, Dr. Banu Dokuzeylül BASKI Gezegen Basım San. Ve Tic. Ltd. Şti. 100 Yıl
Mahallesi Massit Matbaacılar Sitesi 2. Cadde Gezegen Binası No: 202/A Bağcılar/İstanbul Sertifika No: 12002 ADRES Yayıncılar Sokak 10/4 34414 Seyrantepe - İstanbul Tel: 0212 324 50 56 - 324
50 59 REKLAM REZERVASYON Yudum Barutçu [email protected] ABONE Banu Sayınç [email protected] www.matmedya.com Dergimizde yayınlanan röportaj ve ilanların
sorumluluğu sahiplerine aittir. Fotoğraflar izinsiz kullanılamaz. Petinfo Dergisi veteriner hekimlere ve ecza depolarına yönelik bilimsel içerikli, mesleki, ücretsiz, sektörel bir yayındır.
02-03 PETİNFO
Dijital cep
mikroskop
mucizesi
Güncel
yumuşak doku
cerrahisi
Küçük hayvan yumuşak doku
cerrahisinde son 20 yıl içerisinde
değerli kazanımlar elde edildi.
Bu kitapta Karen Tobias cerrahi
prosedürleri daha kolay, daha hızlı
ve daha başarılı gerçekleştirmek
için deneyimlerini paylaşmaktadır.
Kendisi, küçük hayvan pratiğinde
sıklıkla kullanılan cerrahi
prosedürlerin nasıl gerçekleştirdiğini
ayrıntılı resim ve profesyonel
çizimlerle özlü bir şekilde açıklayan
öğretim yöntemi ile alışmaktadır. Bu
nedenle bu kitapta yer verilen cerrahi
tekniklerin güvenli bir şekilde, adım
adım nasıl yapılacağını anlatmak için
yüzden fazla yüksek kaliteli resim ve
çizim kullanıldı. Kitabı http://www.
medipres.com.tr internet sitesinden
temin edebilirsiniz.
İngiltere’de geliştirilip hekimlerin
beğenisine sunulan ioLight
mikroskoplar ile, sahada alınmış
örneklerin laboratuvara gönderilmesi
tarihte kaldı. İcadın sahipleri
Richard Williams ve Andrew Monk,
her hekimin kolayca profesyonel
görüntüleri elde edebileceği
konusunda iddialı. Akıllı telefonların
bir aparatı olarak kullanılabilen
mikroskop, 5 megapixel boyutunda
görüntüleri ve x200 büyütmeli
HD kalite videoları kayıt edebilir.
Mikroskopun çözünürlüğü bir
mikrondur (1/1,000mm); bitkisel ve
hayvansal hücrelerin görünmesi
için idealdir. Monk’un ifadesine
göre “Sahada ihtiyaç duyduğumuz
mikroskop görüntüsünü birkaç
saniyede elde etmek için hem bilim
adamların hem de öğrencilerin
rahatlıkla kullanabileceği bir alet
yarattığımızı düşünüyorum. Bu
mikroskop, her hekimin cebinde
olmazsa olmaz aletlerin arasında
olacaktır.” ioLight mikroskop hakkında
www.iolight.co.uk internet sitesini
ziyaret ederek veya andrew.monk@
iolight.co.uk mail adresinden ayrıntılı
bilgi alabilirsiniz.
Hastane, Ankara Büyükşehir Belediyesi
ile yapılan protokol çerçevesinde, sokak
hayvanlarını da tedavisini ederek tedaviye
ihtiyacı bulunan tüm hayvanlara ulaşıyor.
Hayvan Hastanesi yeni
klinikleriyle hizmette
Ankara Üniversitesi
Veterinerlik Fakültesine
bağlı Hayvan Hastanesi,
restore edilmesinin
ardından Türkiye’nin en
büyük veteriner hastanesi
olarak yeni klinikleriyle
hizmet vermeye başladı.
Yüksek Ziraat Enstitüsünün
Baytar Fakültesi olarak
1933’te Mustafa Kemal
Atatürk’ün direktifiyle
inşa edilen hayvan
hastanesi, yerleşkenin
sit alanı özelliği taşıması
nedeniyle Kültür ve Turizm
Bakanlığının onayladığı
proje çerçevesinde restore
edildi ve yeni klinikleriyle
hizmete açıldı. İnsanların
tedavisi için kullanılan
bütün yöntemlerin hayvan
hastanesinde de ileri
teknolojiyle uygulandığını
dile geçiren Hastane
Başhekimi Prof. Dr. Ali
Bumin, “Altyapımız şu
anda Türkiye’deki hiçbir
veteriner fakültesinde
yok. Hem hastalar hem de
öğrencilerimiz çok şanslı”
diye konuştu.
Guinnes
rekortmeni
hayata
gözlerini
yumdu
Eyvah,
hayvanımı
araba tutuyor!
Tatil sezonunda seyahate
çıkan hayvanların sayısı da artar.
Bir veteriner hekim olarak ise bu
dönemde seyahate çıkan hayvan
sahiplerinin bilinçlendirilmesi
görevimiz. Her 6 köpekten
birisini araba tutar. Dört patili
müşterilerinizin yolculuk boyunca
kendilerini kötü hissetmesini
istemiyorsanız sahipleriyle bu
çok küçük ama önemli ipuçları
paylaşmanıza fayda var;
> Yola çıkmadan 3-4 saat önce
hayvanların en son öğününü yemiş
olmasına dikkat edin.
> Eğer hayvanı araba tuttuğunu
zaten biliyorsanız mide bulantısını
engelleyici ürünlerin kullanımı
konusunda ayrıntılı bilgi verin.
> İlk kez arabayla seyahate çıkan
müşterilerinize bir test sürüşü
yapmayı önerebilirsiniz. Evin
yakınlarında arabayla bir iki tur
atarak hayvanların konfor hissi de
rahatça kontrol edilebilir.
Dünyanın en yaşlı
köpeği olan Maggie,
30 yaşında aramızdan
ayrıldı. Avustralya’da
sahibi Brian Mclaren ile
yaşayan Maggie’nin yaşı
insan yaşıyla yaklaşık 133’e
tekabül ediyordu. Aslında
yaşı tam olarak bilinmeyen
Maggie, sahibiyle 30 yıldır
beraberdi, yanı Guiness
Rekorlar Kitabi’na girmiş
olan 29 yaşında Bleuy’den
fazla. Maggie’yi kaybeden
Mclaren ise Weekly times
gazetesine şu açıklama yaptı;
“Geçen haftaya kadar her
şey çok normal gidiyordu.
Maggie’nin herhangi bir sağlık
sorunu yoktu. Ama son iki
günde kötüleşmişti. Fazla
vakti kalmadığı anlaşılıyordu.
Üzgünüm, ama hayatıma
girdiği ve benimle bir ömür
paylaştığı için mutluyum.”
Cape Town’a kadar yoluna devam edecek
olan Graham “Afrika’nın hava şartlarına
alışığım, daha önce Kenya’da 8 sene
çalıştım.” dedi.
Osmanlı ‘leylek
hastanesi’
faaliyete girdi
Norfolk’tan
Cape Town’a
8000 kilometre
Mesleğe karşı tutkusu hiç bir
zaman sönmemiş olan 72 yaşındaki
emekli veteriner hekim Graham
Duncanson, Animal Welfare
Foundation’a yardımcı olmak
amacıyla 8000 kilometrelik bisiklet
turu macerasına başladı. AWF
mütevelli Graham, 2 sene sürecek
olan turun birinci kısmını 4 Haziran’da
başlayarak, İngiltere, Norfolk’tan
Batı Avrupa’yı geçerek Yunanistan’a
giderek tamamlayacak. Turun ikinci
kısmına ise Etiyopya’dan başlayacak
ve Hint Okyanusu’nu takip ederek
Cape Town’a kadar yoluna devam
edecek Graham “Afrika’nın hava
şartlarına alışığım, daha önce
Kenya’da 8 sene çalıştım. Profesyonel
bir bisikletçi olmasam da, AWF için
para toplamaya istekliyim” dedi.
Graham’e yolculuğuna vetduncdares.
wordpress.com internet sitesinden
eşlik edebilirsiniz.
Bursa’da 19. yüzyılda Osmanlı
Devleti tarafından sakatlanmış ve
yaralı leylekler başta olmak üzere
göçmen kuşların bakımının yapılması
amacıyla kurulan ve Türkiye’nin ilk
hayvan hastanesi olan “Gurabahane-i
Laklakan”, restorasyon ardından
sokak hayvanlarının hastalıklarına
derman oluyor. “Düşkün Leylekler
Evi” anlamına gelen Gurabahane-i
Laklakan, tarihi Irgandı Köprüsü’nün
yanında, Osmangazi Belediyesince
restore edilen sivil mimari örneği
binada, belediyenin veteriner işleri
müdürlüğüne bağlı olarak kedi, köpek,
kuş gibi hayvanlara hizmet veriyor.
31 yaşında
kedi stroktan
döndü
Rehber
köpeklere
erken
emeklilik
İngiltere’de 1931 yılından
beri faaliyet gösteren Guide Dog
organizasyonun çatısı altında,
günümüzde her sene yaklaşık
1.300 yavru dünyaya gelir. Bu
yavruların çoğu ciddi bir eğitimin
ardından, 2 yaşına eriştiği zaman
rehber köpek olarak görevine başlar.
İngiliz bilim adamları bu köpekleri
20 sene boyunca takip ederek en
sık emekliliğe ayrılma sebeplerini
açıkladılar. Bilim adamları 6.465
köpekten 1.310 köpeği (%14,5)
davranış problemi nedeniyle ve
hayvanların %13,5’ini sağlık sorunları,
özellikle kas-iskelet sistemi kaynaklı
hastalıklarından dolayı emekli
edildiklerini açıkladılar. Köpekler
ortalama 8,5 sene görev başındaydı.
En sık tercih edilen köpek ırkları
arasında Retriever ve Labrador yer
almaktadır. En geç göreve başlamadan
önce de her köpek kısırlaştırılır.
Tekir kedi Nutmeg, sahipleri
tarafından 1990 yılında sahiplenildi.
Bu sene tahminen 31 yaşında olan kedi,
geçen Eylül ayında nöbet geçirdikten
sonra Westway Veteriner Merkezine
götürüldüğü zaman durumu kritikti.
Veteriner Hekim Laura Gillis “
Nutmeg’in vücut ısısı, termometre
ile ölçemediğimiz kadar düşüktü”
dedi. Ama uzun süren tedavi ve özel
ilgiden sonra kedi tekrardan eski
haline kavuştu. Sahibinin dediğine
göre, Nutmeg”in uzun ömrünün sırrı
her Pazar günü yaptığı kızartılmış
tavuk ziyafetinde saklıydı. “ Sadece
üç dişi kaldı, ama kızarmış tavuğa
hiçbir zaman hayır demez.” Nutmeg’in
yaşı gerçekten göz kamaştırıcı ama
Guinness Rekorlar Kitabına girmek
için yetmez. Tarihimizin en uzun
ömürlü kedisi Creme Puff, 3 Ağustos
1967 yılında doğup 3 Ağustos 2005
yılında, 38 yaşındayken –yani insan
yaşıyla 168 yaşındayken- vefat etti.
notlar
İnterhas,
25 yılı aşkın
süredir güvenle
hizmette
İnterhas A.Ş., hayvan sağlığı alanında 25 yılı aşkın süredir
Avrupa’dan ithal ettiği hepsi GMP’li, yüksek kaliteli aşı ve
ilaçları ülke hayvancılığımıza sunmaktadır.
G
MP, “güvenli ve etkin
ürün üretiminin
yapılabilmesi için
geliştirme & üretim
prosesleri sırasında uyulması
gereken ve dökümante
edilen, bilimsel metodlar,
uygulamalar ve prensipler
bütünü olarak tanımlanır.
Bütün bu uygulamaların
gerçekleştirilmesi için
organizasyonel yapı,
sorumlulukların tanımı,
prosedürler, prosesler ve
kaynaklar gereklidir.
İyi imalat uygulamaları
anlamına gelen GMP’nin
tarihçesine baktığımızda Food
and Drog Administration (FDAGıda Ve İlaç İdaresi) ile olan
ilgisini ve gelişimini görebiliriz.
1900’lü yıllar ile başlayan,
hiçbir kurala uymadan ve nasıl
hazırlandığı belli olmayan
ilaçların halka sunulması ile
başlayan ilaç üretimi, büyüklü
küçüklü trajediler ile 1930’lu
yıllara kadar sürmüştür. 1938
yılında çoğu çocuk olan 107
kişinin ölümü ile sonuçlanan
olaydan sonra, insan sağlığı
için tehlikeli olarak kabul
14-15 PETİNFO
edilen maddelerin ve
karışımların listesi hazırlanmış
ve “Federal, Food, Drug and
Cosmetics (FD&C)” kuralları
ABD kongresinden geçerek
kabul edilmiştir.
Türkiye’nin en ücra köşelerine
yüksek kalitede GMP’li ürünler
İnterhas A.Ş. 1996 yılında,
Dr. Tamercan Morkoç ve
Ecz. Ümmügülsüm Morkoç
tarafından kurulmuştur. Grup
içinde İnterhas A.Ş. dışında,
Denge Ltd. Şti. ve İntermed
Ltd. Şti. de yer almakta
ve bu şirketler birbirini
teknik ve finansal olarak
desteklemektedirler.
İnterhas A.Ş. bugün,
Avrupa’da GMP kurallarına
göre üretim yapan 5 ayrı
firmanın Türkiye exclusive
distribütörü olup, bu firmalara
ait muhtelif 40 kalem aşı ve
ilacı ithal etmektedir. Geniş
bir dağıtım ağı olan İnterhas
A.Ş. ürünlerini, Türkiye’nin
tüm bölgelerindeki en ücra
köşelere kadar ulaştırmaktadır.
İnterhas A.Ş, 25 yılı aşkın
süredir Avrupa’dan ithal
ettiği hepsi GMP’li ve yüksek
kaliteli aşı ve ilaçları ülke
hayvancılığımızın hizmetine
sunan, satış ve pazarlama
konularında uzmanlaşmış,
sektörümüzün saygın
bir kuruluşudur. Ürünler,
Avrupa’nın köklü, ilaç
fabrikalarının modern üretim
tesislerinde GMP kurallarına
uygun olarak üretilmektedir.
Türkiye’de, kurulduğu günden
bu yana piyasadan çekilen tek
bir ürünü bile bulunmayan
İnterhas A.Ş’nin ürün
yelpazesinde pet, ruminant ve
at ürünleri bulunmaktadır.
İnterhas A.Ş, Türk
Standartları Enstitüsü
tarafından gerçekleştirilen
tetkik neticesinde, TS EN ISO
9001:2008 Kalite Yönetim
Sistemi Belgesi‘ne ilaveten,
sistem belgelendirme
faaliyetleri alanında dünyanın
en büyük organizasyonu olan
IQNet tarafından verilen ve
tüm Avrupa Birliği ülkeleri, Çin,
Japonya, Rusya gibi 35 ülkede
geçerliliği bulunan IQ NET
Kalite Belgesi’ni de almaya
hak kazanmıştır.
GMP
gereksinimleri
1941 yılında bir firma
tarafından üretilen sulfathiazole
tabletlerinin neden olduğu ve
yaklaşık 300 kişinin ölümü ile
sonuçlanan olaydan sonra
FDA, üretim ve kalite kontrol
gereksinimlerini tekrar gözden
geçirmeye karar vermiş ve
bugünkü GMP’nin temelleri
atılmıştır. Hazırlanan bu kurallar
1963’de “İlaçlar için GMP”
olarak ilk defa basılmıştır. 1978
yılına gelindiğinde GMP bütün
ilaçların etkinliği ve güvenli
kullanımı için bir kaynak halini
almış ve bunu 1979 yılında GLP
(İyi Laburatuar Uygulamaları)
takip etmiştir. İlaç üretiminin
önemli bir işlevi olan Proses
Validasyonunun Genel
Prensipleri ise ilk defa 1987
yılında açıklanmıştır.
GMP’nin ana faktörleri, “tanımlı,
valide edilmiş, gözden geçirilmiş
ve spesifikasyonlara uygun”
ilaç üretiminin sağlanmasıdır.
GMP’nin gereksinimleri, yetkin
ve eğitimli personel, yeterli bina
ve alanlar, yeterli cihazlar ve
servisler, doğru malzemelertaşıyıcılar ve etiketler, onaylı
prosedürler, uygun depolama
şartları ve transferlerdir.
dr. bayer
P
O. cynosis, köpeklerin
kulağında çoğalarak
ciddi dış kulak
hastalıklarına
yol açabilir.
kedi ve
köpeklerde
Otodektik
UYUZ tehditi
Hayvanların kulağını işgal eden Otodectes, bazen
hiç klinik belirti göstermeden sağlığı tehdit edebilir.
Doğru teşhisi ve tedavisi veteriner hekimlerin elindedir.
18-19 PETİNFO
et hayvanlarında
endo ve
ektoparazitlere
kliniklerde
sıklıkla rastlarız.
Parazitler, bazen hiç semptom
göstermeden bile, hayvanların
sağlığını olumsuz yönde etkiler
hatta hayvan sahiplerinin
sağlığını da tehdit ederler.
Hayvanların dış kulağını işgal
eden Otodectes cynotis de
bu tür tehditleri yayan bir
ektoparazittir. Dış kulakta
yaşayan Otodectes’in yaşam
döngüsü ortalama 3 hafta
sürer. Dişiler tüm hayatları
boyunca ürettikleri 40-100
adet yumurtayı ortalama
her 1-3. günde bırakır. Hem
yumurtadan çıkan hem de
erişkin hale ulaşan parazitler
epitel dokuları ve vücut sıvıları
ile beslenir. İnsanlara çok nadir
durumlarda ve kısa süreliğine
yerleşir; çoğunlukla göğüs
ve kol bölgesinde eritematöz
papül ve kaşıntı ile seyreden
semptomlar meydana gelir,
ama kısa süreli dış kulak
enfeksiyonuna da sebep
olabilir. Bulaşması hayvanlar
arasındaki temas ile gerçekleşir
ama kontamine tarak ve
eşyalar ile de bulaşabilir. Bazı
çalışmalara göre pireler de
vektör olarak rol oynayabilir;
vücutlarına yapışan yumurta
ve parazitleri yayabilir.
Enfeksiyonun gidişatı
Gözlemlere göre klinik
belirtilerin ciddiyeti ve
parazitlerin sayısı arasında sıkı
bir bağlantı yoktur. 2-3 parazitin
varlığı da klinik belirtilerin
oluşması için yeterlidir. Bu
da konakta meydana gelen
spesifik immun yanıtın büyük
rol oynadığını kanıtlamaktadır.
Kulak yolunda yaşayan
parazitleri ise epitel dokuya
zarar vererek ve hareket
ederek dermatitise ve puriritise
neden olur. Otodectes
uyuzu tarafından üretilen
maddelerin büyük miktarı,
kulaktaki enflamasyonlu
eksudatın oluşmasını tetikler,
bu da kulak yolunda koyu
kahverengi, kahve telvesine
benzeyen, yağlı eksudasyonun
oluşmasına yol açar. Otodectes
cynotis meydana gelen
olumsuz yaşam şartlarından
dolayı kulağı terk edip kulak
etrafı, baş ve ense bölgesine
yerleşip bu bölgelerde de
iritasyona sebep olabilirler.
Kulak uyuzu tarafından
meydana gelen klinik belirtileri
üç evreye ayırabiliriz;
1. hafif klinik belirtilerle
seyredilen evre
2. kronik evre
3. ikincil enfeksiyonlarla
birlikte seyreden kronik evre
Hafif klinik belirtilerle
seyreden birinci evrede,
kulak yoluna yerleşen
etkenler bölgeyi irrite
ederek topik enflamasyonlu
reaksiyonlara yol açar. Bunun
sonucunda ise kaşınma ve baş
sallama gibi klinik belirtiler
görülür. Zamanla artan
kulak sekresyonu, bezlerin
hiperemisine neden olur, ödem
oluşturur ve belli miktardaki
kokulu kulak akıntısı kulak
yolunda birikir. Kaşınmadan
dolayı othematom oluşabilir.
Kronik evrede kulak akıntısının
miktarı daha fazla olur. Bu
kulak akıntısı; serümen,
parazitlerin metabolizması
sonucu meydana gelen
maddeler ve epitel dokulardan
oluşmaktadır. Bu akıntıda
mikroskopik inceleme sonucu
Otodectesleri rahatlıkla
görebiliriz. İyi kaliteli bir
otoskop kullanarak da
hareketli parazitleri görme
şansımız olabilir.
Üçüncü evrede devamlı
iltihap ve irritasyon sonucu
zayıflayan epitel katmanı,
bakteriler ve mantarların
üremesi için ideal bir ortamdır.
Çoğunlukla Gram (+) bakteriler
tarafından meydana gelen
enfeksiyonlar sonucu dış
kulakta apse, ülser ve nekroz
oluşabilir. Bu durumda kulak
akıntısının kıvamı da değişir,
irinli olur. Tedavinin aksadığı
durumlarda enfeksiyon kulak
zarının zedelenmesine, ağrı
ve sinirsel problemler ile
seyreden otitis mediaya
yol açar.
Klinik belirtiler
Otodektes enfeksiyonu
vakaları, hastaların %75’inde
her iki kulakta meydana gelir.
Vakaların çoğunda belirtisiz
seyreden ilk dönemler fark
edilmez. Hayvan sahiplerinin
anamnezinde başı sallama,
aşırı kaşınma ve kulakları
yere sürtme, kulak çevresinde
çizikler ve yaralanma, kulak
içinde yara gibi ifadelerle
karşılaşabiliriz. Genel
muayenede kulakta ve
etrafındaki derinin alopesisi,
aşırı kaşınmadan meydana
gelen yüzeysel yaralar ve
kabuklaşma görebiliriz. Kulak
akıntısı gözle görünebilr
miktarda ve enfeksiyonun
evresine bağlı olarak sarı
veya kahverengi, akıntılı,
merhem kıvamında ya da
kahve telvemsi ve karakteristik
kokulu olabilir.
Kulakları temizlediğimiz
zaman hayvanların reaksiyonu
da karakteristiktir; bu hareket
hayvanın hoşuna gider ve aynı
tarafın arka ayağıyla kaşınma
hareketleri yapar.
Bazen herhangi bir klinik
belirtisi olmayan enfeksiyonla
da karşılaşabiliriz. Bu durumda
otoskop ile yaptığımız
muayenede parazitler
görünmez, fakat alınan
örneği mikroskop altında
incelediğimiz zaman hareketli
otodectesleri rahatça tespit
edebiliriz. Bazı düşüncelere
göre klinik belirtiler ile
seyretmeyen durumlarda,
hayvanların daha önce de
Otodectes ile karşılaşan
immun sisteminleri büyük
rol oynar. Geç kliniğe getirilen
hayvanlarda, enfeksiyonun
orta kulağı da işgal ettiği
durumda sinir sistemini
Advantage
Multi Köpek
Damlatma
Çözeltisi
Miks parazit enfeksiyonları
olan ya da enfeksiyon riski
altında olan köpeklerde pire
enfestasyonlarının tedavisi
ve önlenmesinde; ısırıcı bit
tedavisinde; kulak uyuzu
enfestasyonunun, sarkoptik
uyuzun, demodikozis
tedavisinde; kalp kurdu
hastalığının önlenmesinde;
Angiostrongylosis önlenmesinde,
gastrointestinal nematodlar
enfeksiyonlarının tedavisinde,
pire alerjik dermatiti (FAD)
tedavi stratejisinin parçası
olarak kullanılabilir.
Otodektes
enfeksiyonu
vakaları,
hastaların
%75’inde her
iki kulakta
meydana gelir.
Etkenlerin
tam diyagnozu
de etkileyen semptomları
görebiliriz. Örnek olarak eğik
kafa duruşu ya da hasta kulak
tarafına devamlı dönme.
Teşhis
Enfeksiyonun teşhisi farklı
yöntemlerle de mümkündür.
Dış kulağın otoskop muayenesi
kliniklerin çoğunda rutindir.
Bu yöntemle, kulak içinde
hareket eden, beyaz renkli
Otodectesler görebilirz, fakat
daha önce de anlattığımız
gibi, bazı durumlarda tanı için
basit bir otoskopik muayene
yetersiz kalabilir. Kesin teşhis
için her iki kulaktan ayrı
alınan örneklerin mikroskop
altında incelenmesi en
iyi yöntemler arasındadır.
2002 yılında Akucewich
ve ark. tarafından yapılan
bir çalışmada 200 kediden
kulak çubuğu ile örnek alındı.
Otoskopik inceleme sonucu
kedilerin %22,5’inde parazit
tespit edilirken mikroskopik
inceleme sonrası kedilerin
%37’sine otodectes teşhisi
konuldu. Diğer bir örnek
20-21 PETİNFO
alım yöntemi, kulak yolunun
yağlı bir solüsyon ile yıkama
sonrası sıvının mikroskop
altında incelenmesi.
Otodectesler, sıcak ortamı
tercih eder; aldığımız örneği
sıcak lamelde incelememiz
tavsiye edilir. Shanks ve ark.,
2000’de gerçekleştirdikleri
çalışmada her iki örnek alım
yöntemini kombine ederek,
örnekleri 30C’de 30 dk
bekletip incelemeye başladılar.
Sıcak ortam, parazitlerin
aktivitesini yükseltti, ve
inceleme sırasında canlı ve ölü
Otodectesler de kolayca
ayırt edilebildi.
Tedavi
Enfeksiyon geçiren
hayvanlarda hem topik tedavi
hem de parazitlere etkili olan
spot-on ürünleri kullanmalıyız.
Amaç, hayvannın üzerinde
bulunan parazitlerin bütün
evrelerini yok etmek ve
kulağın fizyolojik işlevini
geri kazandırmak. Dış kulak
yangısının tedavisindeki ilk
adım, kulağın temizlenmesi
olmalı. Kulağın tamamen
yıkanması, içinde bulunan
akıntıdan ve parazitlerden
arındırılması için önemlidir.
Bu şekilde temizlenen kulağa
verilen ilaçlar daha büyük
etkiye sahiptir. Çünkü kulak
akıntısı parazitler için mekanik
bir koruma sağlar ve ilaçların
etkisini azaltır. Bu nedenden
dolayı topik uygulanan
birçok ilaç serümenolitik
madde içermektedir. Çoğu
antibiyotik, antimikotik ve
antiinflamatuar etkiye de
sahiptir. Topik uygulamanın
negatif yönelri de vardir; çoğu
durumda hayvanların hoşuna
gitmeyebilir ve kulak içinde
Otodectesler için olumsuz
yaşam ortamı oluşmasından
dolayı, parazitler kulak dışına
çıkıp, kulağın etrafındaki
ve ense bölgesine yerleşip,
burada da irritasyona sebep
olabilirler. Hatta tedavi sonrası
kulağa geri göçüp tekrar
enfeksiyon oluşturabilirler. Bu
nedenden dolayı kesin tedavi
sağlamamız amacıyla spot-on
kullanımı şarttır. 
Hasta sahibiyle paylaşılan
diyagnoz sonuçları, ilerleyen
tedavi sürecine yardımcı
olabilir. Kulak uyuzunun
diyagnozu basittir;
1. Kulaklardan örnek alırız.
Her iki kulaktan, ayrı ayrı
örnek alınmalı.
2. Kulak çubuğunu yuvarlayarak, aldığımız örneği lamelin
üzerine yerleştiriyoruz. Bir
damla parafın yağı damlattıktan sonra mikroskop altında
(x40) inceleriz. Mikroskop, bir
kliniğin en sık kullanılan aletleri arasında yer almalı.
3. Kulak uyuzuna rastladığımız
zaman, fotoğrafını veya
videosunu çekebiliriz ya
da direk hasta sahibine
gösterebiliriz. Merceğin
altında hareket eden parazit,
hasta sahiplerine her zaman
büyük etki yaratır.
söyleşi
Carlos Andres-Luna;
“ Türkiye’nin en
muhteşem pet dostu
ofisini kurmaktan
mutluluk duyarız.”
Royal
CanIn
türkiye
ofisi’nin
yeni yüzü
Uluslararası “köpeğini ofise getir”
haftasını Royal Canin’in yeni pet dostu
ofisini ziyaret edip, merkez ofis çalışanları
ile keyifli bir söyleşi yaparak kutladık.
RÖPORTAJ: ENİKÖ KİRALY AVCI FOTOĞRAF: GARO MİLOŞYAN
22-23 PETİNFO
A
ralık ayında
İstanbul’da
gerçekleştirdiği
büyük
lansmanından
sonra Royal Canin Türkiye
büyük ilerlemeler kat etti.
Pazarda büyük ilgiye sahip bir
marka olarak hızlı büyüyen
şirket, çalışanlarının sayısını iki
kat artırmayı başardı.
Ailenin bu hızlı büyümesi
gereğinde Royal Canin,
İstanbul Astoria Kuleleri’ndeki
yeni ferah ofisine taşındı. Yeni
ofisinde markasının ileriye
yönelik felsefesini mükemmel
bir şekilde yansıtan Royal
Canin, çalışanları için de
harika bir ortam yarattı.
Bütün çalışanların birarada
bulunduğu geniş ofis, sadece
buradaki iş arkadaşları için
değil, dört ayaklı dostları için
de sahipleri ile birlikte gün
geçirmek için ideal bir
çalışma ortamıdır.
Adımıza yakışan
güzel bir ortam yarattık
Royal Canin Türkiye Genel
Müdürü Carlos Andres -Luna
“Kedi ve köpekler hayatımızı
güzelleştirir. Biz de Royal Canin
olarak kedi ve köpekler için
daha güzel bir hayat yaratmak
için çalışıyoruz.” dedi. “Royal
Canin, hayvanlar için var
olan bir markadır ve doğal
olarak bütün çalışanlarımız
hayvanlara karşı büyük sevgi,
saygı ve tutkuya sahiptir.
Bu nedenden dolayı, biz
çalışırken, köpeklerimizi
evde yalnız bırakmak yerine,
ofisimizde onlara uygun bir
ortam yaratmaya çalıştık.
Tabi ilk zamanlarda bu pek
kolay olmadı, köpekler ve
çalışanlarımız için de yeterince
alana sahip olan ve hayvanlara
izin veren bir yer bulmamız
gerekirdi ve İstanbul’da bu
projeyi gerçekleştirmek
düşündüğümüz kadar kolay
Royal Canin’in yeni ofisi, her
ayrıntısıyla markanın ileriye
yönelik felsefesini taşır.
olmadı aslında. İstanbul
Astoria Kuleleri bütün
taleplerimizi memnuniyetle
karşılamayı kabul ederek
biz de burada İstanbul’un
en muhteşem pet dostu
ofisini kurduk. Çalışanlarımız
bu şekilde hem evde
bıraktıkları köpekleri için
endişelenmemiş olup hem
de köpek sahiplenemeyecek
olan arkadaşlarımız da
buradaki hayvanlar ile
vakit geçirebilecekler. Ofis
ortamındaki köpeklerin
çalışanların moralini ve
verimliliğini pozitif yönde
artırabileceğini bilimsel
çalışmalar çoktan kanıtlamıştır.
Bir hayvanı okşayarak insanın
mutluluktan sorumlu olan
oksitosin seviyesi yükselir
stres faktörü olan kortizol ise
düşer. Çalışmalarda gösterildiği
gibi, yanında pet hayvanı
olan çalışanların morali gün
boyunca %11 yükselirken,
hayvanı yanında olmayan
elemanların verimliliği günün
sonuna kadar %70 oranda
bile düşebilir.”
Royal Canin İletişim ve
Kurumsal İlişkiler Müdürü
Aslı Cora “ Sabah işe geldiğim
zaman enerji dolu köpeklerle
karşılanmak inanılmaz bir ilham
kaynağıdır. İşe gelirken ne kadar
yorgun ya da üzgün olduğum
fark etmez, ofisimizin maskotu
ve hepimizin köpeği olan Roy
ile selamlaştıktan sonra keyfim
hemen düzelir” dedi.
Hepimiz sorumluluk sahibiyiz
Şirketin en büyük neşe
kaynağı olan Roy, Royal Canin
ailesi olarak sahiplenilmiş bir
Pomeranian köpeğidir. Roy,
gündüz ofistedir, akşam ise
şirketin bir çalışanı ve ailesi
ile vakit geçirir. Carlos AndresLuna, Roy’u her aile yapısına
uygun olan bir köpek olduğu
için seçtiklerini anlattı.
Luna, sahibi Tutku
Kurtay’ın her
toplantısına katılır.
söyleşi
Aslı Cora; “Roy
ofisimizin en
büyük ilham
kaynağı.”
“Roy, sadece çalışanlarımız
için değil, onların aileleri için
de büyük önem taşır. Cana
yakın ve sürekli hareketli
olarak ofiste büyük bir ilham
kaynağıdır, aileleri ziyaret
ederek ise ailenin her üyesi
için bir canlının sahibi olmanın
sorumluluğunu hissettirir.
Çocuklara hayvan sevgisini
aşılar. Onun sayesinde
sadece çalışanlarımız değil,
ailelerimiz de birbirine
bir nevi bağlıdır. Biz Royal
Canin’in büyük ailesini bu
şekilde oluştururuz.”
Royal Canin Türkiye
Genel Müdürü Carlos AndresLuna, Türkiye’ye yerleşmesi
üzerinden kısa bir zaman
geçtiği için kendisi daha
İstanbul’da bir hayvana
sahip olmadığını ama en kısa
sürede barınaktan bir köpek
sahiplenmek isteğini de anlattı.
Hayali, ofise de getirebileceği
bir Golden Retriever’in mutlu
sahibi olmak.
Köpekler ortama mükemmel
uyum sağlıyorlar
Royal Canin Türkiye Genel Müdürü Carlos Andres-Luna ve
Veteriner Hekim Enikö Kiraly Avcı’nın söyleşi gerçekleştirdiği
toplantı odaları “Her ayrıntısıyla mükemmel.”
24-25 PETİNFO
Köpekler, birbirleriyle
oynayarak, gayet huzurlu
bir şekilde ofisteki günlerini
sürdürürler. Çoğu zaten
sahiplerinin yanında bir dakika
bile olsa ayrılmak istemez.
Sahibininin, Royal Canin
Türkiye Satış ve Pazarlama
Müdürü Tutku Kurtay’ın her
toplantısına eşlik eden Border
Collie Luna, sahibinin yanında
görüşmelerin son dakikasına
kadar sabırlı oturup bekler.
Yeni misafir olduğumuz için
tabi, her tarafı cam olan ferah
toplantı odasının kapısına
gelip ekibimizi bir ev sahibine
yakışan şekilde selamladı.
Ofisteki hayvanlar
kesinlikle birer müşteri ilişki
uzmanlarıdır. Sadece ofis
içindeki insanları birbirlerine
bağlamakla kalmazlar,
hem merkezi ziyaret eden
müşterilerin ve iş ortaklarının
ilgilerini de çekerler hem
de güçlü ve uzun vadeli
bağlantıların kurulmasının
temelini atmaya da
yardımcı olmaktadır.
Royal Canin’in dünü,
bugünü ve yarını
Royal Canin’in tarihi,
hayvanlara karşı sevgi ve
saygı ile başlamıştır. Vizyoner
ve girişimci bir veteriner
hekim olan Fransız Dr. Jean
Cathary, “besin ile gelen sağlık”
felsefesiyle, 1967 yılında
köpeklerde egzemanın tedavisi
için “sarı çorba”yı üretmiştir.
1968 yılında markalaşan Royal
Canin, “sağlıklı beslenme”
ilkesini ve derin bilimsel bilgiyi
temel alarak, kedi ve köpekler
için daha iyi bir dünya
yaratmak amacıyla onların
beslenme gereksinimlerine en
duyarlı ve en uygun çözümleri
sunmaya günümüzde de
devam etmektedir.
İlk günden bu yana, işine
tutku ile bağlanmış insanlar
tarafından bugünün başarısına
ulaşmış olan Royal Canin’in
misyonu hep kedi ve köpekleri
incelemek ve farklılıklarını
anlamak, onlardan öğrenmek
ve onların dünyasına saygı
duymaktı. Şirketin yeni sözü;
Incredible in every detail (Her
ayrıntısıyla mükemmeldir)
da bu felsefeyi yansıtır. Royal
Canin Türkiye Ailesi bunun
doğrultusunda, tam kadrosu
ile bütün hayvanlara ve
hayvanseverlere hizmet
etmeye devam edecektir. 
Royal Canin,
hayvanlar
için var olan
bir markadır
ve doğal
olarak bütün
çalışanlarımız
hayvanlara karşı
büyük sevgi,
saygı ve tutkuya
sahiptir.
MVM Medikal
Hangi klinik belirtileri
gözlemlemeliyim?
Bu hastalık hafif veya
şiddetli, akut veya kronik olabilir
ve aşağıdaki gibi çeşitli klinik
belirtiler gösterebilir:
> Göz ve burunda akıntı
> Depresyon ve iştah kaybı
> Büyüyen lenf nodülleri,
dalak ve karaciğer
> Kas ve eklem ağrıları, topallık
> Morluklar, burun kanamaları veya ciddi kan kaybı
Klinik bulgular sadece kan
tablosundaki değişimler ile sınırlı
olabilir, bu yüzden sağlıklı görünen
köpeklerin de E. canis ile enfekte
olabileceğini düşünmek önemlidir.
Canine Monositik Ehrlichiosis
için test mevcut mudur?
CanIne
Monositik
EhrlIchIosIs
Canine monositik Ehrlichiosis, kenelerin yaydığı, Ehrlichia canis
etkeninin sebep olduğu enfeksiyöz bir hastalıktır. Kliniğinize
başvuran köpeklerin E.canis etkenine maruz kalıp kalmadıklarını
IDEXX SNAP® 4 Dx® Plus Test ile kolayca tespit edebilirsiniz.
C
anine Monositik
Ehrlichiosis,
kahverengi
köpek kenesinin
(Rhipicephalus
sanguineus) yaydığı Ehrlichia
canis bakterisinin sebep
olduğu enfeksiyondur.
Ehrlichia, beyaz kan
hücrelerini (öncelikle
monositleri) enfekte eden
ve beyaz kan hücrelerinde
26-27 PETİNFO
çoğalan gram-negatif bir
bakteridir. Canine Ehrlichia
enfeksiyonları subklinik faza
geçebilir ve bu durum günler,
aylar hatta yıllar sürebilir.
Canine Monositik Ehrlichiosis
neden tehlikelidir?
E. canis enfeksiyonu
kandaki pıhtılaşma yeteneğini
değiştirir ve kan hücrelerinin
üretildiği kemik iliğinde strese
sebebiyet verir. Akut ve kronik
formların ikisi de ölümcül
olabilir. Monositik Ehrlichiosis
zamanla kemik iliğinde
aksaklıklara sebep olabilir bu da
kırmızı kan hücresi, beyaz kan
hücresi ve trombosit eksikliğine
yol açar. Canine Monositik
Ehrlichiosis hastalığına bağlı
olarak şiddetli klinik belirtiler
gösteren köpekler çoğunlukla
daha zor tedavi edilirler.
Evet, SNAP® 4Dx® testi,
köpeğin E. canis’e maruz kalıp
kalmadığını belirleyen kullanımı
kolay klinik-içi teşhis kitidir.
Bunun yanı sıra enfeksiyonun
altında yatan anormallikleri
saptamak amacıyla tam kan
sayımı ve klinik kan biyokimyası
gibi ek testler gereklidir. Hasta
köpeklerde aktif enfeksiyonu
saptamak amacıyla PCR testi de
yardımcı olabilir.
Köpekler neden test edilmelidir?
E. canis bakterisinin
transmisyonu oldukça yaygındır.
Kahverengi köpek kenesine
maruz kalan köpekler dışarıdan
sağlıklı görünseler dahi kronik
enfeksiyon gelişme riski
mevcuttur. Düzenli olarak kan
testleri gerçekleştirildiğinde,
kronik enfeksiyonlar gözden
kaçırılmamış olur ve geç
kalınmadan tedaviye cevap
alınma şansı artar.
Canine Monositik Ehrlichiosis
önlenebilir mi?
Ehrlichiosis için herhangi bir
aşı bulunmamaktadır. Topikal
kene kontrol ürünleri ve düzenli
kene kontrolleri hala Canine
Ehrlichiosis önlenmesinde anahtar
olmayı sürdürmektedir. Evde ve ev
çevresinde kene kontrolü yapmak
riski minimuma indirebilir.
Pozitif Anaplazmozis ve Ehrlichiosis SNAP Test Sonuçlarını Nasıl Değerlendirmeliyim?
Pozitif sonuçlar
Köpek etkene maruz kalmış,
enfekte olabilir
Hasta sahibi ile “Canine
Monositik Ehrlichiosis” ile
ilgili nasıl konuşabilirim?
Evcil hayvan sahiplerinin en çok sorduğu sorular ve ayrıntılı yanıtları:
Köpeğimin test sonuçlarının pozitif
olması ne anlama geliyor?
IDEXX SNAP® 4Dx® Plus Test’teki pozitif
sonuç köpeğinizin Ehrlichia etkenine maruz kaldığını ve Ehrlichia canis bakterisi
ile enfekte olabileceğini gösterir. Aktif bir
enfeksiyon olup olmadığını tespit etmek
için ek testler gereklidir.
Ben de bu hastalığa yakalanabilir miyim? Köpeğimden bana bulaşır mı?
Hayır, köpeğinizden size bulaşma olmaz. Ehrlichia bakterisinin bazı tiplerinin
insanları enfekte ettiği bilinse de E. canis
enfeksiyonunun insanlarda görülmesi
olağan bir durum değildir.
Köpeğimin bakteriye maruz kaldığını
söylediniz, sağlık durumu nedir?
Maruz kalmak aktif bir enfeksiyon olduğu anlamına gelmez, tedavi gerekip
gerekmediğine karar vermek için ekstra
testler gereklidir. Enfeksiyonu erkenden
tespit etmek genellikle daha hızlı ve
efektif bir tedavi yanıtı oluşmasını sağlar.
Köpeğimin test sonucu geçen sene
pozitifti. Bu sene ne yapmalıyım?
Köpekte E. canis antikorları mevcut
olsa dahi, kahverengi köpek kenesinin yaygın olduğu bölgelerde etkene
yeniden maruz kalma ve reenfeksiyon
olasılığı vardır. Temel kan analizleri
köpeklerin yeniden enfekte olup olmadığını anlamaya yardımcı olur; tedavi
sadece aktif enfeksiyon varlığı gösteren
hayvanlarda önerilmektedir.
Negatif sonuçlar
Etkene maruz kalma
muhtemel değil
• Kene koruma yöntemlerini
uygulamaya devam edin
• 1 sene sonra testi tekrarlayın
Hematolojik anormallikleri
(tam kan sayımı / kan frotisi)
ve serum proteinlerindeki
değişimleri kontrol edin
Klinik belirtiler ve/veya
laboratuvar bulguları
anaplazmozis/erlişiyozisi
destekliyor
Klinik belirtiler ve/veya
laboratuvar bulguları
anaplazmozis/erlişiyozisi
desteklemiyor
Doksisiklin/tetrasiklin
1 hafta boyunca platelet sayısını
değerlendirin; eğer gelişme
yoksa başka hastalıkları
göz önünde bulundurun
1
TEŞHİS
Genellikle önerilmez
2
TEDAVİ
Sağlık taramalarında
tam kan sayımını
kontrol edin
3
İZLE
4
ÖNLE
Hastalığı önleme stratejilerinden bahsedin
Ehrlichia canis
Ehrlichia ewingii
Birincil vektör
Rhipicephalus sanguineus
(kahverengi köpek kenesi)
Amblyomma americanum
(Amerikan kenesi)
Patoloji
Monositleri enfekte eder
Granülositleri enfekte eder
Klinik tablo
• Ateş, anoreksi, letarji
• Kanama bozuklukları
• Poliartritis, topallık
• Lenfadenomegali
• Nörolojik belirtiler
• Ateş, anoreksi, letarji
• Poliartropati, topallık
• Nörolojik belirtiler
Laboratuvar anormallikleri
• Anemi
• Trombositopeni
• Hiperglobulinemi
• Proteinüri
• Trombositopeni
Not: Kronik olarak bilinmez ancak
deneysel çalışmalar ısrarcı bir
enfeksiyon olduğunu göstermiştir.
SNAP® 4Dx® Plus Test ile
yıllık tarama
Her yıl SNAP® 4Dx® Plus Test
ile tarama yaparak köpek
hastalarınızın kalp kurdu,
ehrlichiosis, Lyme hastalığı ve
anaplasmosis etkenlerine maruz
kalıp kalmadığını tespit edin.
Erken teşhis sayesinde tedaviye
daha hızlı ve efektif yanıt
oluşmasını sağlayın. 
seminer
Klivet İzmir
Eğitim Toplantısı
110 veteriner
hekimin katılımı
ile gerçekleşti.
Klinik tanının
laboratuvar
verileri ile yönetimi
Prof. Dr. Nilüfer Aytuğ hocamızın da katkılarıyla KLİVET İzmir ekibi,
hematolojiyi bütün ayrıntılarıyla anlamak amacıyla bir araya gelen
veteriner hekim meslektaşlarımıza bilgi dolu bir gün organize etti.
RÖPORTAJ: ENİKÖ KİRALY AVCI FOTOĞRAF: TOLGA ÖZDEMİR
32-33 PETİNFO
K
linisyen
Veteriner
Hekimleri
Derneği,
Türkiye’nin dört
bir tarafında mesleğimizi
sürdüren veteriner hekimlerin
bilgilerinin güncel kalmasını
görevi olarak benimseyerek
en son durağı olan İzmir’de
Yakın Doğu Üniversitesi
Veteriner Fakültesi Öğretim
Üyesi Prof. Dr. Nilüfer Aytuğ’un
katkılarıyla bir etkinlik
gerçekleştirdi. 26 Haziran
tarihinde İzmir Anemon
Otel’de gerçekleşen eğitim
seminerinin ana konusu
“Hematoloji- Klinik Tanının
Laboratuvar Verileri ile
Yönetimi” ydi. Bu geniş konu
kapsamında eritrosit ve lökosit
yanıtının sorular ve yanıtlar
temelinde klinik olarak
değerlendirilmesi ile karaciğer
ve pankreas ile ilişkili
laboratuvar profilinin klinik
açıdan değerlendirilmesi
ele alındı. Sunumlar
ardından meslektaşlarımız
interaktif olgu tartışmaları
ile klinik laboratuvar
parametrelerinden tanıya
kadar giden yolun her
aşamasını tecrübe etme
fırsatını buldular.
Hematolojinin önemi
Hematolojik hastalıkların
büyük bir bölümü, tedavisi,
hayati önem taşıyan
hastalıklardır. Laboratuvar
sonuçları hastalara tanı
konulmasında, tedavilerinde
ve daha sonra yapılacak
ayrıntılı tetkiklerde doğrudan
etkilidir. Hematoloji,
son yıllarda çok önemli
gelişmelerin kat edildiği,
hastalıklarda tedavi
seçeneklerinin arttığı, klinik
çalışmaların en çok yapıldığı
alanlardan biridir. Bu sebepten
dolayı bir veteriner hekimin iyi
bir laboratuvar ekipmanının
yanı sıra hematolojinin
temelleri konusunda ayrıntılı
bilgiye hakim olması elzemdir.
Eritrosit yanıtı
Prof. Dr. Aytuğ bu
sunumunda eritrositler ile ilgili
ayrıntıları paylaştı. Özellikle
değerlerin okunması, anemi
ve akut kan kaybı ile ilgili
önemli ayrıntılar üzerinde
durdu. Bu bölümden eritrosit
değerlerinin okunması ile ilgili
kısa bir özet hazırladık;
Hematokrit değeri (Hct/
PCV); normal durumda
köpeklerde %37-55 iken
kedilerde %30-45’tir. Bu
değerin azalması anemi;
gebeliğin ileri dönemleri,
sedasyon ve anestezi, kan
alınması sırasında ya da
sonrasında şekillenen
hemoliz durumunda
mümkündür. Hematokrit
değerin TP değeri ile birlikte
azalması kan kaybını ifade
eder, bununla birlikte vücut
boşluklarında gerçekleşen
kanamalar hematokrit
değer ve TP değerindeki
değişimlerle doğru orantılı
olmayabilirler. Çünkü bu
bölgelerde geri emilim söz
konusudur. Bu değerin
artması ise dehidrasyon
ve poliseminin ifadesidir.
Seminerin açılış konuşmasını Klivet İzmir Şubesi
Başkanı Veteriner Hekim Serdar Aktop gerçekleştirdi.
Anemi ise hematokrit değeri
bazında derecelendirilir. Bu
durumda köpeklerde sonuç
% 30-36 hafif, % 18-29 orta,
< % 18 şiddetli, kedilerde %
20-24 hafif, % 15-19 orta, <
% 14 şiddetli anemi olarak
değerlendirilebilir.
Hemoglobin değeri (HG/
HgB); Normal durumda
köpeklerde 12-18, kedilerde
ise 8-15’tir. Bu değerlerin
gebeliğin son dönemleri,
sedasyon ve anestezi, kronik
hastalıklarla ilişkili anemi,
böbrek hastalıkları ile ilişkili
eritropoetin yetersizliği,
kan kaybı, hemoliz, çinko/
bakır toksikasyonu, demir
eksikliği, endokrin hastalıklar(
hipotiroidizm gibi), kemik
iliğini etkileyen hastalıklar(
FeLV, FIV, panlökopeni,
parvovirus, ehrlichia canis
gibi) eritroid myeloproliferatif
hastalıklar, kan alımı
sırasında ya da sonrasında
hemoliz şekillenmesi
36-37 PETİNFO
durumunda azalmasını,
hemokonsantrasyon, korku,
şok, anabolik steroidler,
splenik kontraksiyon, hipoksi,
yüksek rakım, eritropoetin
üreten tümörler mevcutken
artmasını görebiliriz.
Eritrost (RBC) (106/µL);
Köpeklerde 5.5-8.5 106/µL (< 3
haftalık köpek yavrularında
3-4 106/µL), kedilerde 6-10
106/µL değeri normal olarak
değerlendirilir. Gebeliğin son
dönemleri, anestezi, hemoliz,
nonrejeneratif anemiler (
kronik hastalıklarla ilişkili
anemiler ), bazı ilaçların
myelosupresif etkileri
sonucunda şekillenen
anemiler, kemik iliği
hastalıkları durumunda
değerler azalır, dehidrasyon,
korku, yoğun aktivite,
eritrositozis, oksijen
yetersizliği, aşırı eritropoetin
üretimi, anabolik steroidler ya
da kemik iliği hastalıklarına
yanıt olarak ise artabilir.
Prof. Dr. Nilüfer Aytuğ; İnternette araştırdığınız konuların alt yapısına
sahip bir hekim olursanız tedavide başarı oranınız artacaktır.
Hematoloji, son
yıllarda önemli
gelişmelerin kat
edildiği, tedavi
seçeneklerinin
arttığı, klinik
çalışmaların
en çok yapıldığı
alanlardan biridir.
MCV; Eritrositlerin
ortalama hacimlerini gösterir.
Anemi sınıflandırılmasında
önemlidir (MCV = PCV x
10/RBC) Normal değeri
köpeklerde 62-77 iken
kedilerde 39-55’dir. Eritrosit
çapının küçük olduğu kronik
hemorajiler, demir eksikliği
anemisi ve hemobartonella
feliste görülür. Akita,
Shiba inus, Jindo gibi bazı
Asya ırklarında düşük
olabilir. Anormal, büyük,
immatür eritrositlerin
varlığı ile ilgilidir, rejeneratif
anemi, myeloproliferatif
hastalıklar ve nadiren de
makrositik anemide görülür.
Hipertiroidizimli kedilerin
% 50’sinde MCV yüksektir.
Sağlıklı Greyhoundlar
da MCV yüksektir. MCV
değeri normal sınırlarda
ise hücrelerin büyüklükleri
normaldir ve normositik
olarak adlandırılırlar. MCV
değeri normalin altında
seminer
Seminerin
sponsoru olan
Fitmin Türkiye,
gerçekleştirdiği
sunumda
mamalarını
katılımcılara
tanıttı.
ise hücreler normalden
küçüktür ve mikrositik
olarak adlandırılırlar.
MCV değeri normalden
büyükse makrositik olarak
adlandırılırlar.
MCHC, eritrositlerin
içerdiği ortalama hemoglobin
konsantrasyonudur. CHC =
Hb x 100/PCV. Köpeklerde
19-23, kedilerde 3-17 arasında
olmalıdır. Hipokromik
hücreler (kronik enfeksiyonlar,
yangı ve neoplazilerde
şekillenen demir eksikliği
nedeniyle), rejeneratif
anemi ve protein-kayıplı
durumlar azalmasına neden
olur. Hemoliz ve lipemiye
bağlı olarak yüksek değerler
saptanabilir. MCHC değeri
normal sınırlar içerisindeyse
hücrelerin renkleri normaldir
ve normokromik olarak
adlandırılırlar. MCHC değeri
38-39 PETİNFO
normalin altında ise hücreler
solgundur ve hipokromik
olarak adlandırılırlar. MCHC
değeri normalin üzerindeyse
hücrelerin rengi koyudur
ve hiperkromik olarak
adlandırılırlar.
MCV ve MCHC genellikle
birlikte değerlendirilir.
Yüksek MCV ve düşük MCHC
makrositik hipokromik
aneminin göstergesidir.
Normal MCV ve Normal MCHC
normositik normokromik
anemi ve genellikle ani
başlayan anemilerde
görünebilir. Düşük MCV ve
düşük MCHC demir eksikliği
anemisinde saptanır.
Lökositlerin
değerlendirilmesi
Lökositler vücudu
mikroplara, virüslere ve diğer
yabancı maddelere karşı
Güçlü teorik
bilgileri ile
başarılı tedavi
Gün boyu süren eğitim
toplantısı ardından katılan
veteriner hekimler dört tane
vakayı çözme fırsatı buldu.
Her dört vaka temel klinik
belirtileri gösterirken, tanı
ve tedavilerinin çözümü
hematolojik değerlerinde
saklandı. Her hastayı başarı
ile “kurtaran” katılımcılar
zengin bilgiler kazanarak
günü bitirdiler. Hekimler
edindikleri yeni tecrübelerle
klinik tanılarını laboratuvar
verileri ile profesyonel bir
şekilde yorumlayıp, yöneterek
gelecekte karşılarına çıkan
vakalar için umut ışığı oldular.
koruyan bağışıklıktan sorumlu
beyaz kan hücreleridir.
Kanda, lenf sisteminde, dalak
ve diğer vücut dokularında
bulunurlar. Lökosit değerinizin
sınırın biraz üzerinde veya
altında olması hemen sizi
telaşlandırmasın. Örneğin
basit bir vücudun herhangi
bir yerinde küçük bir
enfeksiyon olması halinde
lökosit sayımı yükselebilir.
Gebelik, fazla egzersiz ve stres
lökosit sayımını yükseltebilir.
Bu yüzden lökosit sayısı
iyi düzenlenmiş sorular
ve cevaplar temelinde
değerlendirilmeli. Örnek
olarak; Yangı var mı?, Stres
belirtisi var mı ? Doku
nekrozu var mı? Sistemik
hipersensitivite var mı?
Sistemik toksemi belirtisi
var mı? gibi sorulara önem
verilmelidir.
kedi & köpek
Klivet İzmir etkinliğine Hasvet, Evet
ve Fitmin sponsor olarak desteklerini
sundu. meslektaşlarımızın kliniklerinde
kullanabilecekleri faydalı ve kaliteli aletekipmanlarını standında tanıtan Hasvet,
sunumuyla da faydalı bilgiler paylaştı.
00-00 PETİNFO
Cerrahi yolla yapılan
kısırlaştırma operasyonları
esnasında birçok hayvan postoperatif bakım koşullarının
yetersizliği nedeniyle
hayatlarını kaybeder.
kimyasal
kısırlaştırma
Sahipli petlerde ve sokak hayvanları popülasyonunun
kontrolünde erkek kedi ve köpeklerde testis içi kimyasal
kısırlaştırma tekniği, veteriner hekimliğe yeni imkanlar açtı.
Yazı; Prof. Dr. Alper BARAN İÜ, Vet. Fak., Dölerme ve Suni Tohumlama AbD [email protected]
G
ünümüzde
hızlı ve
kontrolsüz
olarak
artan pet
popülasyonu
olgusu,
ülkemizde başta büyük
şehirler olmak üzere bütün
dünyada hayvan refahını
etkileyen bir problem olarak
karşımıza çıkmaktadır.
Aşılanmamış, sağlık kontrolleri
veteriner hekim tarafından
düzenli olarak yapılamayan
ve pedigrileri hakkında
bilgi sahibi olamadığımız
bu pet popülasyonu hem
insan hem hayvan sağlığı
ve refahı açısından büyük
bir sıkıntı yaşatmaktadır.
Aynı zamanda başıboş ve
kontrolsüz olarak üreyen
kedi ve köpekler birbirleri
arasında da hastalıkların
kolay ve çabuk yayılmasına
neden olmaktadırlar. Elbette
bu sorunlar özellikle büyük
şehirlerde gerek kurumsal
projeler gerekse bireysel
çabalarla bertaraf edilmeye
çalışılmaktadır. Ancak sorunun
gerçek sebebi olan kontrolsüz
üreme engellenmediği sürece
uygulanan metotlar son derece
yetersiz kalmaktadır. Üstelik
kurumsal (yerel yönetimler)
düzeyde yürütülen
projelerdeki kısırlaştırma
metotları cerrahi ekipman,
deneyimli personel ve maddi
imkan gerektirmektedir.
Neden yeni yöntemlere
ihtiyacımız var?
Ülkemizde yaygın olarak
kullanılan cerrahi yolla ve
toplu olarak yapılan bu
Tüm dünyada hayvan sever
kuruluşlar tarafından
desteklenen bu yöntemler tek
bir enjeksiyon ile kısa zamanda
çok sayıda hayvana ve çok
az maddi kaynağa ihtiyaç
göstermesi açısından gelecekte
cerrahi yolla kısırlaştırmaya
güçlü bir alternatif olacağı
öngörülmektedir.
44-45 PETİNFO
kısırlaştırma operasyonları
esnasında birçok hayvan postoperatif bakım koşullarının
yetersizliği ve oluşan
enfeksiyonlar nedeniyle
hayatlarını kaybetmektedirler.
Bu nedenle tüm dünyada
hayvan severler ve veteriner
hekimler sokak hayvanlarının
refahını artırmada önemli bir
rol oynayacağı düşünülen
cerrahi olmayan yollarla
testis içi kimyasal enjeksiyon
tekniklerinin geliştirilmesine
çalışmışlar ve en insancıl
metodu aramışlardır. Tüm
dünyada hayvan sever
kuruluşlar tarafından
desteklenen bu yöntemler tek
bir enjeksiyon ile kısa zamanda
çok sayıda hayvana ve çok
az maddi kaynağa ihtiyaç
duyulması açısından gelecekte
cerrahi yolla kısırlaştırmaya
güçlü bir alternatif olacağı
öngörülmektedir. Şu anda
İstanbul Üniversitesi Veteriner
Fakültesi Dölerme ve Suni
Tohumlama Anabilim Dalında
bu konuda Türkiye’de ilk
kez erkek kedilerde testis
içine kimyasal enjeksiyon
uygulanarak kısırlaştırma
başarıyla gerçekleştirilmiş
ve Amerika Birleşik
Devletlerinde 2010 ve 2013
yıllarında düzenlenen iki farklı
kongrelerde sunulmuştur.
Kimyasal yöntemin
avantajları
Erkek köpek ve kedilerde
testis içi kimyasal enjeksiyon
yöntemi ile kısırlaştırmada
kullanılan kimyasal
maddeler testis içerisine
enjekte edilmekte ve erkek
hayvanlarda uygulama sonrası
azoospermi (sperm hücresinin
olmaması) gelişerek infertilite
oluşmaktadır. Geliştirilen
teknik, veteriner hekimler
tarafından bir gün süren temel
ve uygulamalı bir eğitimden
sonra rahatlıkla uygulamaya
geçirilebilmektedir. Bu yöntem
sokakta yaşayan erkek köpek
ya da kedinin yaşamını
sürdürdüğü ortamda ve mobil
gezici kliniklerde kolaylıkla
uygulanabilmektedir. Erkek
köpeklerde kısa süreli bir
sedasyon yeterli iken, erkek
kedilerde genel anestezi
yeterlidir ve sonrasında toplam
maksimum 10 dakika içerisinde
her iki testise uygulama
yapılabilmektedir. Ardından
mikroçip yerleştirilerek ya
da tatoo (dövme) uygulaması
yapılarak işaretleme işlemi
yapılmaktadır. Tüm işlemler
yapıldıktan sonra erkek kedi
ya da köpek, anesteziden
ilaçlarla uyandırılarak
yürüyerek klinikten
çıkmakta ve bulunduğu
mahalledeki hayatına devam
edebilmektedir. Böylelikle
bulunduğu ortamdan
uzaklaşmayan erkek kedi ya da
köpek strese girmemektedir.
Aynı zamanda bu uygulama
ile hiçbir hayvan barınaklara
götürülmemekte, taşınması
sırasında ve cerrahi operasyon
sonrasında oluşan stres,
enfeksiyon ve ağrı gibi
hayvan refahını etkileyen
olumsuzluklar ortadan
kaldırılmaktadır.
Testis içi kimyasal
solüsyonun hazırlanışı
ve dozlanması
Kimyasal solüsyonların
hazırlanmasında kullanılan
maddeler; çinko glukonat,
kalsiyum klorür vb.
Enjeksiyonlar her yaştan
köpekler için her bir testis
için ayrı ayrı kumpas ile ölçü
alınıp, kullanılacak solüsyonun
miktarı bu testiküler ölçü baz
alınarak hesaplanmaktadır.
Erkek kedilerde ise standart
doz 0,2 ml’d ir.
Testis içi enjeksiyon
uygulanması
Kedilerde tüm skrotal
bölge kıldan arındırılıp bir
dezenfektan ile dezenfekte
edilirken, köpeklerde sadece
dezenfeksiyon yeterli
olmaktadır. Ardından,
Resim 1
Resim 2
Resim 3
Resim 1. Erkek köpekte kumpas ile testis içine verilecek kimyasal solüsyonun doz edilişi
Resim 2. Erkek köpekte testis içi uygulama Resim 3. Erkek kedide testis içi uygulama
köpeklerde 22 gauge, kedilerde
27 gauge insülin iğnesiyle
testis içerisine perkutan olarak
girilerek kimyasal madde testis
içerisine enjekte edilmektedir.
Testis içi enjeksiyonla
kimyasal kısırlaştırmada
sadece enjeksiyon bölgesinde
görülen yan etkiler 270
erkek köpekte %1.1 olarak
saptanmıştır. Çalışmalarda
enjeksiyonlar sonrası oluşan
herhangi bir rahatsızlık rapor
edilmemiştir. Enjeksiyonları
takip eden 24 saat içinde
oluşan testis çapındaki geçici
artış ve şişme bir ya da iki
hafta sürmüştür. Ayrıca,
cerrahi yolla kısırlaştırmada
olduğu gibi testislerden
salgılanan testosteron
hormonunun üretimini
ortadan kaldırmamaktadır.
Erkek kedilerde testis içi
kalsiyum klorür enjeksiyonu
ile kimyasal kısırlaştırma
Türkiye’de ilk kez tarafımızdan
gerçekleştirilmiştir. Her
bir testisin içerisine 0,2 ml
kalsiyum klorür solüsyonu
verilmiş ve uygulanan erkek
kedilerde ejakülatta 30 gün
sonra azoospermi gözlenmiştir.
Testis içi kalsiyum klorür
enjeksiyonu sonrası testislerde
1-5 dakika içerisinde orta
düzeyde bir şişlik gelişirken, bu
belirtiler 3-4 hafta içerisinde
kaybolmuştur. Erkek kedi
ya da köpeklerin uzaktan
rahatça tespiti açısından kulak
küpesi, mikroçip ya da tatoo
(dövme) ile işaretlenmesi,
bu hayvanların tekrar
yakalandığında uygulamanın
yapılıp yapılmadığını anlamak
açısından oldukça önemli
bir husustur. Anestezi ya da
sedasyon yapılmış erkek
kedi ve köpeklerin her iki
testisinin içerisine uygulanan
kimyasal enjeksiyon sonrası,
uygun ilaçlarla anesteziden
uyandırılması ve kendilerine
geldikten sonra bulundukları
yere bırakılması diğer önemli
bir husustur.
Testis içi kimyasal enjeksiyon
ile kısırlaştırmanın avantajları;
> Kimyasal kısırlaştırma
uygulaması erkek kedi ve
Prof. Dr.
Alper BARAN
İstanbul Üniversitesi, Veteriner
Fakültesi’ni 1992 yılında bitiren
Prof. Dr. Alper Baran, 1997
yılında Doktorasını köpek
spermasının dondurulması
üzerine yapmış. Halen
İstanbul Üniversitesi, Veteriner
Fakültesi, Dölerme ve Suni
Tohumlama Anabilim Dalında
çalışmalarını sürdüren Prof.
Dr. Alper Baran, farklı hayvan
türlerinde yardımcı üreme
teknikleri konularında yerli
ve yabancı 50’nin üzerinde
makale ve 60’ın üzerinde
kongre ve toplantılarda
sunumlar yapmıştır. Kedi
ve köpeklerde cerrahi
olmayan insancıl kısırlaştırma
yöntemleri konularında
araştırmalar yapmış ve
testis içi kimyasal enjeksiyon
yöntemi ile erkek sokak
kedilerinin kısırlaştırılması
tekniğini ülkemizde ilk kez
geliştirmiştir. Amerika Birleşik
Devletlerinde 2010 ve 2013
yıllarında katıldığı workshop
eğitimlerinde köpeklerde testis
içi enjeksiyon tekniği ile ilgili
yapılan diğer çalışmalara
da katılarak uygulama
konusundaki deneyimlerini
daha da arttırmıştır.
kedi & köpek
Petinfo Dergisi ailesi
olarak, Prof. Dr. Alper
Baran’ın bu araştırması ve
bu alanda yapılan her türlü
çalışmasını camiamız ve ilgili
kurumlar tarafından hayvan
popülasyonunun sürdürülebilir
kontrolü ve sağaltımında
yaygın kullanılacak bir yöntem
olarak değerlendirilmesini
temenni ederiz
46-47 PETİNFO
köpeklerde fertilitenin
kalıcı olarak kaybına
neden olmaktadır.
> İstenmeyen cinsel
davranışları engellemektedir
(kedilerde idrarla işaret bırakma,
sinirlilik (agresyon) vb).
> Tek bir enjeksiyon ile
sonuç alınan pratik yöntemdir.
> Hedef dokular için
güvenli, hedefte olmayan
dokular için ise herhangi bir
zararlı yan etkileri yoktur.
> Bu konuda eğitim almış
bir veteriner hekim tarafından
uygulandığında yüksek başarı
oranlarına sahiptir.
> Kimyasal solüsyonların
formüle edilmeleri,
uygulanacak sahaya
taşınabilirlikleri ve
depolanmaları çok kolaydır.
> Kullanılan solüsyonların
büyük ölçekli seri üretimi de
mümkün olmaktadır.
> Uygulama ekonomik ve
uygun maliyetlidir.
> Cerrahi kısırlaştırma
yöntemlerin oluşturduğu
enfeksiyon riski ve cerrahi
operasyon sonrası ağrı oluşmaz.
> Erkek kedi ya da köpek
steroid bir hormon olan
testosteron üreten testislerini
kaybetmedikleri için alfa lider
özelliklerini yitirmezler.
> Metabolizma faaliyetlerini
düzenleyen testosteron
hormonu ortadan kalkmadığı
için hızla kilo almazlar.
> Büyükşehirlerdeki hayvan
hareketini engelleyerek
hastalıkların yayılması önlenir.
> Barınaklarda çok sayıda
hayvan barındırılması ve bunun
getirdiği stres, hayvanların
birbirleri ile yaşadıkları
yaralanmalı kavgalar, beslenme,
bakım, şehir içi taşıma, cerrahi
kısırlaştırma operasyon
malzeme giderlerinden
tasarruf edilir.
> Genel anestezi riski
bulunan yaşlı erkek
köpeklerde, bu yöntemle
sadece sedasyon yeterli
olacağından sağlık riski en aza
indirilmiş olmaktadır.
Sonuç olarak
Gerek erkek gerekse
dişi olsun hiçbir sokak
hayvanının üreme organının,
herhangi bir sağlık problemi
olmadığı sürece cerrahi bir
yöntemle alınmaması en
insancıl yaklaşımdır. Çünkü
erkek hayvanda testosteron,
dişi hayvanda ise östrojen
hormonları vücutta çok
önemli görevler üstlenen
(metabolizma, kemik gelişimi
vb.) steroid hormonlardır.
Erkek kedi ve köpeklerde
kimyasal enjeksiyon ile
yapılan kısırlaştırmada,
sokaklarda yaşayan hayvan
popülasyonlarının hayvan
refahı ön planda tutularak,
etik ve insancıl bir şekilde
kontrol edilebilmesi mümkün
olabilecektir. Ayrıca, sunulan
bu tedavi seçeneğinin basit ve
kolay uygulanabilir oluşuyla,
sokak hayvan popülasyonlarına
mobil gezici ekiplerle yerinde
ve hızla ulaşabilme imkânı
sağlanacaktır. Bu sayede yerel
ve büyük şehir belediyelerinin
bu hayvanları tekrar yakalama,
barınaklarda barındırma,
cerrahi operasyon ve tüm
bunların getirdiği mali giderlerin
azaltılması sağlanarak, büyük
kentlerdeki sokak kedisi ve
köpeklerinin insanlarla bir
arada daha huzurlu yaşamaları
mümkün olabilecektir. Erkek
sokak hayvanlarında testis
içi kimyasal kısırlaştırma
tekniklerinin uygulanmasında,
sivil toplum örgütlerinin ve
yerel yönetimlerin bu konudaki
ortak kararları çok önemli bir rol
oynayacaktır.
Hatta sokak hayvanlarının
refahı düşünüldüğünde,
sokakta yaşayan erkek kedi ve
köpeklerin testis içi kimyasal
enjeksiyon uygulamasıyla hızlı
bir şekilde kısırlaştırılması
ile üreme zincirindeki
erkek faktörünü ortadan
kaldırılacağından, artık dişi
sokak hayvanlarının cerrahi
yöntemle kısırlaştırılmasına
gerek kalmayabilecektir. 
söyleşi
viyo ürünlerinin
kullanımı türkiye’de
HIZLA ARTIYOR
viyo recuperatıon ve viyo reınforces ürünleri, türkiye yanı sıra bütün dünyada
büyük ilgi görmektedir. ürünün başarısını bilimsel çalışmaları ile destekleyen prof.
dr. michael lappın, viyo türkiye distribütörü olan yeniçağ ecza deposu ile buluştu.
V
iyo Türkiye
distribütörü olan
Yeniçağ Ecza
Deposu veteriner
hekimlere
6 aydır ürün dağıtımını
gerçekleştirip, pozitif geri
bildirimler almaktadır. Bu
sonuçlar bağlamında Colorado
Üniversitesinden Prof. Dr.
Michael Lappin’in Viyo
ürünlerini kullandıktan sonra
edindikleri tecrübelerini ve
ürün ile ilgili araştırmalarını
da merak ederek, dahiliye
uzmanı olan Prof. Dr. Lappin ile
röportaj gerçekleştirdi.
Çalışmalarınızda Viyo’yu
hangi hayvan türlerinde, hangi
klinik vakalarda denediniz
ve sonuçlarıyla ilgili neler
söylemek istersiniz?
Bir gastroenteroloji
uzmanı olarak uzun yıllar
önce Viyo’nun çalışmalarını
duyduğumda çok ilgimi çekti
ve Viyo International firması
ile bir toplantıda tanıştık.
Bu temastan sonra 3 adet
çok değerli bilimsel çalışma
gerçekleştridik. Bir tanesini
yayınladık, diğer iki tanesi ise
çok yakında yayınlanacak.
Vücudun stresle karşı
karşıya kaldığı durumlarda
50-51 PETİNFO
Yeniçağ Ecza Deposu
Yönetim Kurulu Prof. Dr.
Lappin ile görüştü.
veya operasyon sonrası gibi
metabolizmanın yavaşladığı
veya durduğu durumlarda
metabolizmayı hızlandırmak
için Viyo gibi hazır aminoasit
karışımlarının önemi çok
fazladır. Bu durumu test etmek
için biz Amerika’da ürünü
kısırlaştırma operasyonu
geçirmiş köpeklerde denedik.
Yaptığımız çalışmada
operasyon öncesi köpeklere
su veya Viyo verip hayvanın
hangisini tercih ettiğini görmek
istedik. Sizin de tahmin
edeceğiniz gibi Viyo’yu tercih
ettiler. Şırınga ile vermedik,
kendi isteklerine bıraktık.
Operasyon sonrası uyandıktan
sonra tekrar önlerine su ve
Viyo konuldu. Yine operasyon
öncesinde olduğu gibi
sonrasında da su yerine
Viyo’yu tercih ettiler.
Bizim gözlemlemek istediğimiz
şey ürünün sadece lezzetliliği
değil – kabul görme oranı
%70’in üzerinde – operasyon
sonrası ya da parvo virüs
enfeksiyonu gibi ciddi
enfeksiyonlarda hayvanın
mümkün olduğunca
çabuk yemesi olgusuydu.
Yemeden iyileşemezsiniz.
Dolayısıyla su yerine Viyo içen
hayvanlarda yemenin daha
hızlı gerçekleştiğini ve bunun
neticesinde iyileşmenin
daha hızlı olduğunu gördük.
Viyo
RecuperatIon
ve Viyo
Reinforces
İlk çalışmamız operasyon
öncesi ve operasyon sonrası
hayvanlarda test etmek
oldu, daha sonra bunu diğer
çalışmalarımız takip etti.
İkinci çalışmanızın
parvoviral enterit üzerine
olduğunu biliyoruz. Bu
çalışma hakkında bilgi
verirmisiniz? Özellikle kusma
reflekslerinin çok görüldüğü
parvoviral enterit vakalarında
ürünün kullanımıyla ilgili
tavsiyeleriniz nelerdir?
Bu konuyla ilgili yapmış
olduğumuz klinik çalışma
tahmin ediyorum bu
röportaj ile aynı zamanda
yayınlanacaktır. Yaptığımız
çalışmada parvoviral enteritli
köpeklerden rastgele seçimler
yaptık, bazılarının önlerine
su, bazılarının önlerine Viyo
koyduk. Sizin sorunuzla ilgili
olarak, köpeklerde kusma
varsa yapılması gereken ilk
şey kusma refleksinin bir
ilaçla durdurulmasıdır.
Çünkü bildiğiniz gibi
bağırsakları iyileştirmenin
en iyi yolu bağırsak
hücrelerini en kısa sürede
beslemektir. Bu işi tabi ki
kusmayı durdurduktan
sonra nasogastrik sonda ile
rahatlıkla yapabilirsiniz.
Fakat biz barınak ortamında
çalışma yaptığımız için
çalışmayı sadece önlerine
Viyo ve su koyarak yaptık.
Sonuçta Viyo’yu tercih
edenlerin sayısı çok
fazlaydı, hatta çoğunluğu
böyleydi. Netice itibarıyla
Viyo’yu içtikten kısa bir süre
sonra yemeye başlıyorlar.
Yani bağırsak hücrelerini
besleyip metabolizmayı
hızlandırıyorlar dolayısıyla
daha çok yemek yeme
reflekslerini artırıyorlar.
Sonuç olarak Viyo adına
oldukça etkileyici bir
çalışma oldu, yayınlamak
için heyecan duyuyoruz. İlk
sorunuzda da değindiğim
üzere tüm klinisyenler tedavi
İzmir Yeniçağ Ecza
Deposu Genel Müdürü
Veteriner Hekim
Mehmet Dökmeci
aşamasında metabolik
stresi ortadan kaldırıp
metabolizmayı hızlandırmak
için bu ürünü tercih ediyorlar,
bence de etmeliler.
Viyo kullanımının enerji
alımından daha önce tercih
edilme sebebi nedir? Niçin
tercih sebebi olmalı?
Bu tip likit destek
tedavilerinde (Recuperation)
önemli olan enterositleri
(bağırsak hücrelerini)
beslemek ve herşeyden
önce normal çalışır hale
getirmektir. Önce sindirim
sistemini stimule etmelisiniz,
kalori ihtiyacını karşılamak
ise bundan sonraki kısımdır.
Çünkü biliyoruzki hasta bir
hayvanın toparlanabilmesi
için daha çok yemesi gerekir.
Burada esas olan öncelikle
yemek yemeyi stimule
etmek, yani fazla yemek
yeme evresine geçirebilmek.
Bizim iki klinik çalışmamız
da aynı neticeyi verdi. Viyo
kullananlar çok çabuk yemek
yeme durumuna geçiyorlar ve
daha çok yemeye çalışıyorlar.
Açıkçası oldukça açık ve
net bir kontrol çalışması
gerçekleştirmiş olduk.
Viyo International firmasına
ait Viyo Recuperation ürünü
ile ilgili Colorado Üniversitesi
tarafından yapılan klinik
çalışma raporuna ulaşmak
için [email protected]
adresine e-mail atabilirsiniz. 
Üst düzey kalitede protein,
aminoasit, Omega 3-6 yağ
asitleri, vitaminler, mineraller
ve probiyotik kombinasyonu
içeren Viyo Recuperation,
operasyon öncesi ve sonrası
kullanımı ve birçok hastalığın
tedavisinde destekçi olarak
kullanılmaktadır. Yeni özel
kutusunda sunulan Viyo
Recuperation’un ölçü
kabıyla beraber kullanımı
son derece kolaydır.
Yüksek lezzetliliği sayesinde
hayvanlar tarafından severek
tüketilmektedir (%89.99).
Viyo Reinforces, içeriğinde
kedi ve köpeklerin bağırsak
florasına ve sindirimine faydalı
prebiyotik lifler ihtiva eder.
Bağırsak içeriğinin yaklaşık
1 ml’sinde 105 ile 109 bakteri
kolonisi bulunmaktadır. Viyo
Reinforces bu bakterileri
besler ve dolayısıyla
petlerin doğal bağışıklığının
artmasına yardımcı olur. Viyo
Reinforces nadir FOSim+
(Fruktooligosakkarit ve
İnulin) formülünü içerir. Bu iki
prebiyotik lif kombinasyonu,
petlerin bağırsak florasında iyi
bakteri oluşumunu destekler.
kedi & köpek
Diş hekimliği, ihtiyaç
doğrultusunda
meydana gelen
bir alandır.
Bir ağaç kökleri
kadar sağlamdır
Geçen günlerde ilk
etkinliğini başarıyla
gerçekleştiren
İstanbul Veteriner
Diş Hekimleri
Topluluğu mesleki
birliğimiz ve
mesleğimizdeki
uzmanlaşmanın
önemi konusunda
bize güzel bir
örnek sundu.
52-53 PETİNFO
B
eşeri hekimlik
bir iç deniz ise
veteriner hekimlik
bir okyanustur. Bu
sözü birçok defa
duyup, veteriner hekimlerin
ne kadar çok çeşitli hayvanlar
hakkında bilgi sahibi olması
gerektiğini düşündük. Aynı
zamanda hayvanların
çeşitliliğinin yanı sıra değişik
hastalıklar hakkında da bilgi
sahibi olmamız beklenir.
Zaten tıp hekimliğinde olan
uzmanlaşma, bu sebeplerden
dolayı veteriner camiasında
da uzun zamandır tartışma
konusudur. Diş hekimliği
ise, tıp hekimliğinden bile
ayrılan, farklı bir daldır.
“Diş hekimliği, ihtiyaç
doğrultusunda meydana
gelen ayrı ve çok kapsamlı
bir alandır. Diş çekimi ve diş
temizlemesi haricinde henüz
bilmediğimiz, araştırmamız
gereken birçok hastalık
mevcuttur.” İstanbul Veteriner
Diş Hekimleri Topluluğu
Kurucu Üyesi Veteriner Hekim
Dr. Efe Onur, konuşmasına
bu cümlelerle başladı. Yeni
kurulan topluluğun kurucu
üyeleri; Veteriner Hekim
Asım Özdal, Veteriner Hekim
Öge Gözütok ve Veteriner
Hekim Efe Onur, bu veteriner
hekimliğin dünyasında
da okyanus kadar geniş
bir mesleki alanına önem
kazandırılması amacıyla,
ilk genel toplantılarını 25
Haziran günü Kadıköy Barış
Manço Kültür Merkezinde
gerçekleştirdi. Açılış
konuşmalarını gerçekleştiren
üyeler, İstanbul Veteriner
Hekimler Odası Başkanı
Veteriner Diş Hekimleri
Topluluğu Kurucu
Üyeleri; Efe Onur, Öge
Gözütok ve Asım Özdal
Prof. Dr. Murat Arslan’a
katılımından dolayı ayrıca
teşekkürlerini sunup, ilgili
meslektaşlarımıza topluluğun
vizyonunu paylaştılar.
Tanışmayı takiben Veteriner
Hekim Dr. Efe Onur’un
veteriner diş hekimliğinin
temelleri ile ilgili son derece
ilgi çekici bilgilendirmesini,
gün boyu süren sunumlarla
dinleme fırsatını bulduk.
Veteriner diş hekimi mi
peridontolojist mi?
Veteriner diş hekimlerin
ilgi alanı, sadece dişler
ile sınırlı kalmaz. Dişleri
çevreleyen yumuşak ve
sert dokuların anatomi,
fizyoloji, histolojisi ve bu
dokularda meydana gelen
hastalıklar hakkında da
ayrıntılı bilgi sahibi olmalılar.
Buradaki oluşumlar, dişleri
çevreleyen ve periodontal
organ ismi altında toplanan
dişeti, alveol kemiği, sement
ve periodontal ligamenttir.
Veteriner Hekim Efe Onur,
ilk sunumunda buradaki
oluşumların ayrıntılarını
teker teker anlatmasının yanı
sıra stomatolojik anatomi &
çenenin fizyo-mekaniği, diş
oluşma mekanizmasını ve
hangi dişin ne işe yaradığını
anlattı. Örnek olarak,
kedilerin incisiv dişlerinin
tam olarak ne işe yaradığını
düşündünüz mü hiç?
Yiyecekleri parçalamak, bıçak
gibi görev yapan premolar
dişlerin görevidir. Hayvanlar
bu yüzden yemek yerken
başlarını eğik tutar. İncisiv
dişler ise, hayvanların
tüylerini temiz tutmayı sağlar.
Avlanan hayvanlar, kendilerini
sürekli temiz tutmalı,
kokmamalı, tüylerine bulaşan
kanlardan arınmalı. Kediler
bu yüzden, yine içgüdüsel
olarak sürekli kendilerini
temizler ve bu temizleme
ritüelinde dilden sonra en
fazla görev incisiv dişlere
düşer. Bu nedenden dolayı,
incisiv dişlerini kaybeden bir
hayvanda deri hastalıklarının
insidansı da önemli derecede
artmaktadır.
Bir veteriner hekim olarak
geleceği görebiliriz
Dişlerin %70’i dişetlerinin
altında yer aldığından
hastalıklarında çoğunluğu
burada yer almaktadır. Neyle
muhatap olduğumuzu iyi
bilmemiz gerekir. Bir dişçi
veteriner hekimin kliniğini
ziyaret eden tek bir hasta,
aslında köpekse 42, kediyse
30 ayrı hasta olarak gelir. Her
dişin anatomisi ve normal
yapısı hakkında bilgiye sahip
olmamız gerekir. Bu nedenden
dolayı ekipman ve tecrübe
de çok önemli iki unsurdur.
“Hekimlik bir nevi sanattır. Bir
müzisyen, duyduğu müziğin
gidişatı ya da bir mimar,
gördüğü süslemelerin devamı
hakkında nasıl fikir üretirse,
hekimlerin de bir hastalığın
gidişatı hakkında aynı şekilde
öngörme yeteneğine sahip
olması gerekir” dedi Efe Onur.
“Prognoz ve tedavi hakkında
bilgiye sahipsek, geleceği
görebiliriz.” Ülkemizdeki
veteriner hekimlerin çoğu,
diş ile ilgili konularda
genellikle dişçiler ile beraber
çalışmaktadır. Fakat insanların
tedavisinde kullanılan aletler
pet hekimlerin kullandığı
aletlerden genellikle daha
kalındır. Bu yüzden, örnek
olarak bir kanal tedavisinde
Veteriner diş hekimliğine
neden ihtiyacımız var?
Hepimizin, hayatımız boyunca
en az bir kere kesinlikle
hissettiğimiz diş ağrısı, en
ağır ağrı şeklidir. Tedavi
edilmeyen diş ağrısı nedeniyle
dişlerini sıkıp kıran insanlar
hakkında da hikayeler
duyabiliriz. Hayvanlar da,
tıpkı insanlar gibi ciddi diş
ağrısına maruz kalabilirler.
Onların tek farkı, içgüdülerinin
hala güçlü olması. Bir avcı,
doğada ağrısını gösterirse,
diğer hayvanlar tarafından
av haline gelir, kendi
gurubunda hiyerarşisini
kaybedebilir. Bu nedenden
dolayı, hasta hayvanların
durumu kurtarılamayacak
kadar ciddileştiği zaman
ancak hayvan sahipleri
tarafından fark edilir ve
veteriner hekimlere getirilir.
Hayvan sahipleri, sevdikleri
petlerin bu kadar ciddi bir
ağrı çektiklerini bilse, durumun
ciddiyetinin farkında olsa, bir
uzmana başvurmazlar mı?
toplantı
Bir hekimi ziyaret
eden tek bir
hasta, aslında
42 ya da 30 ayrı
hasta olarak
gelir. Her dişin
anatomisi
hakkında ayrıntılı
bilgiye sahip
olmamız gerekir.
bu aletlerin kullanımı doğru
değildir. Kanaldaki oluşumlar
iyi şekilde uzaklaştırılmadığı
durumda, uyguladığımız
tedavi başarısız olur;
hayvanlara uzun vadeli ve
sürekli tekrarlayan ağrıya
sebep oluruz. Çoğunlukla
saf ırklarda meydana gelen
mutasyonların sonucu bir
kökte rastlayabileceğimiz
sinir dokularının sayısı
da artmaktadır. Bu sinir
dokuların tespiti ve doğru
muamelesi için uygun
ekipmanlara ihtiyacımız
vardır. Kliniğe gelen hastaların
ve hastalıkların çeşitliliğine de
hazırlıklı olmamız gerekir.
Üçüncü oturumda
konuşulan farklı periodontal,
endodontik, onkolojik,
otodontik ve travmatik
hastalıklar bu çeşitlilikler
hakkında katılımcılara güzel
örnekler olarak sunuldu.
Sunum sırasında bu
hastalıklar, hekimliğimizin
her alanında göz önüne
almamız gereken teşhistedavi-tedbir “3T kavramı”
ile incelendi. Oturum
sırasında aynı zamanda
periodontal hastalıklar ve
eksik tedaviler (Medikal
Tedaviler, Cerrahi Tedaviler
vs.), düşmeyen süt dişlerine
doğru yaklaşımlar, Felin
Mukozit tedavi protokolleri ve
en sık karşılaşılan hatalar ile
onkolojik stomatoloji & epulis
tedavilerindeki eksiklikler gibi
konular da ele alındı.
54-55 PETİNFO
Topluluğun ilk etkinliğine
İVHO Başkanı Prof.
Dr. Murat Arslan da
desteklerini sundu.
Veteriner Hekim Uzmanı
Önemini vurguladığımız
bilgi ve uzmanlığın yanı sıra,
uzmanların da birbirleriyle
iletişimde olması, danışması ve
işbirliği içinde mesleklerini icra
etmesi çok önemlidir. Ancak
bu şekilde birlikte, mesleğin
hak ettiği saygıyı kazanabiliriz.
Bir veteriner hekim ne zaman
uzman olur, sorusuna Efe Onur
SODOTO kuralını açıkladı.
SODOTO’nun açılımı; See
One, Do One, Teach One. Yani
vakayı en az bir kere gör, yap ve
öğret. İnsan bir konu hakkında
ancak bu şekilde uzman
olabilir. Bir veteriner hekim
ve seçtiğimiz alanın uzmanı
olarak bilmemiz, araştırmamız,
öğrenmemiz gereken
gerçekten çok şey var.
Sayfalarımıza
sığdıramayacağımız kadar geniş
ve kapsamlı konu anlatımı
ile bize bunu gösteren başta
Efe Onur, Öge Gözütok ve
Asım Özdal’a teşekkür ederiz.
İstanbul Veteriner Diş Hekimleri
Topluluğunun bilgi dolu eğitim
seminerlerinin devamını
merakla bekliyoruz. 
kültür & sanat
TerapiART: EVRENSEL BİR
DİL KONUŞABİLMEK ADINA
İNSAN-SANAT-HAYVAN
Adana Terapi Veteriner Kliniğinde, İNSAN-SANAT-HAYVAN mottosu
ile sokak hayvanları yararına 5-7 Haziran tarihleri arasında
düzenlenmiş olan açık hava resim sergisi büyük ilgiyle karşılandı.
“Evrensel bir dil konuşabilmek
adına; İnsan- Sanat- Hayvan.
Yani biz yüzyıllardır birçok esere
ilham veren insan ve hayvanı bir
bütün olarak düşünüyoruz.”
R
essam Meral
Eriş’in eserlerini
sergilediği,
İnsan- SanatHayvan açık
hava resim sergisi 5 Haziran
günü, Terapi Veteriner Kliniği
bahçesinde, açılış kokteyli
ile başladı. 25’ten fazla eserin
sergilendiği etkinlik, yoğun
katılım nedeni ile 1 gün daha
uzatılıp 7 Haziran’da sona
erdi. Sergiyle ilgili açıklamada
bulunan Terapi Veteriner
Kliniği Veteriner Hekimi
56-57 PETİNFO
Ömer Faruk Yalçın “Böyle bir
etkinliği organize etmek uzun
zamandır hayalimizdi. Aynı
zamanda hasta sahibimiz
olan Ressam Meral Eriş
ile tanışınca bu hayaller
gerçeğe dönüştü. Mottomuz
açık şekilde; Evrensel bir
dil konuşabilmek adına;
İnsan- Sanat- Hayvan. Yani biz
sanat, insan ve hayvanı bir
bütün olarak düşünüyoruz,
yüzyıllardır var olduğu ve
birçok esere ilham verdikleri
gibi günümüzde de aynı
şekilde devam etmektedir.
Etkinliklerimizi bundan sonra
TerapiART adıyla devam
ettirmeyi düşünüyoruz.
Yılsonuna kadar
gerçekleştirmek istediğimiz
birkaç organizasyon daha
var; diğer organizasyonumuz
hasta sahiplerimizden
oluşturduğumuz bir müzik
grubu ile açık hava konseri
olacak. Bu organizasyonlardan
elde edilen tüm gelirler,
sokak hayvanları yararına
kullanacağız. Biz sanatın, ruhu
dinlendirdiğini, dinlenmiş ve
egolarından arınmış bir hekim
ruhunun daha iyi tedavi
uygulayabileceğine inanan
insanlarız. Organizasyona
destek veren firmalarının
desteği ile sokak hayvanları
yararına 500 kg mama
toplanmıştır. Organizasyon
boyunca yardımlarını
esirgemeyen bütün
sponsorlarımıza ve eserleri ile
güzel bir sergi olmasına vesile
olan kedi dostu Ressam Meral
Eriş’e teşekkür ederiz. 
84. OIE Genel Kurul
Toplantısı, 180 üye ülke ve
40’dan fazla uluslararası
kuruluşun katılımıyla
gerçekleştirildi.
yeni uygulamalarla
global hayvan
sağlığının geleceği
180 üye ülkeden delegelerin katılımı ile Paris’te gerçekleştirilen 84. OIE Yıllık Genel
Kurul Toplantısı, yeni ulusal standartların tartışılması ve hayvan sağlığı & refahı
kurallarının hayata geçirmesi açısından görkemli bir organizasyondu.
D
ünyanın en
renkli organizasyonlarından biri
olan “84. OIE Genel
Kurul Toplantısı” bu yıl 22-27
Mayıs tarihlerinde Paris’te,
180 üye ülke ve 40’dan fazla
uluslararası kuruluşun
katılımıyla gerçekleştirildi.
Dergimizi temsilen Matmedya
Genel Koordinatörü
Barış Kolgu’nun katıldığı
58-59 PETİNFO
da toplantıya ülkemizin
delegesi olarak Gıda, Tarım
ve Hayvancılık Bakanlığı
Müsteşar Yardımcısı Dr. Nihat
Pakdil katılım sağladı. Hayvan
sağlığı konularını takip etmesi
için Veteriner Hekim Dr. Visal
Kayacık ve ticaret konularını
takip etmesi için Veteriner
Hekim Ender Burçak eşlik
etti. Toplantı boyunca, OIE
standartlarının tartışılmasının
yanında ülkeler arası ikili
görüşmeler ve bölgesel işbirliği
konuları da ele alınarak
önümüzdeki dönem için
çalışmalara yön verildi. Bu
yıl genel kurul toplantısında
özellikle antimikrobiyal direnç
ve hayvan refahı konuları
ön plana çıktı. 2017 yılında
yapılacak olan 14. Bölgesel
Konferansı’nın İstanbul’da
yapılması önerildi.
Açılışta tüm delegeler ve
basın mensupları salondaydı
Paris’in görkemli
atmosferini yansıtan
The Maison de la Chimie
Kongre Merkezi’nde
gerçekleştirilen toplantının
açılış konuşmasında OIE
delegelerine ilk kez başkanlık
yapan Dr. Botlhe Michael
Modisane kürsüdeki yerini
alarak, tüm delegelere ve basın
1
2
4
3
5
mensuplarına katılımlarından
dolayı teşekkür etti. OIE üyesi
ülkelerden yaklaşık 800
misafirin katılım sağladığı
toplantıda, bu ülkelerden
sekizinin hükümet temsilcileri
de birer açılış konuşması
yaptılar. Dünya Çiftçiler
Örgütü Başkanı (WFO) Dr.
Evelyn Nguleka ile Gıda ve
Sağlık Güvenliği Avrupa
Komisyonu Başkanı Vytenis
Andriukaitis de genel kurula
hitaben konuştular. Açılış
töreni ile birlikte üye ülkelerin
yetkili hükümet temsilcileri,
ulusal/bölgesel/uluslararası
ve hükümetler arası örgütlerin
temsilcileri bir araya gelmdi.
Törenin ardından geleneksel
aslan dansı performansı ile
renkli anlar yaşandı.
Hayvan sağlığı ve refahı
konusunda önemli kararlar
Genel Kurul çalışmaları,
açılış seremonisinin ardından
beş gün boyunca devam
etti. 180 üye ülke delegesi
tarafından oylanarak önemli
kararlara imza atıldı.
Bu yıllık toplantı, zoonoz
hastalıklarını da içeren hayvan
hastalıklarının tümüne olan
güncel küresel bakış açısının
yansıtılmasına yardımcı
olmasının yanı sıra; hayvan
sağlığı ve refahı konusunda
hükümetler arası yeni
standartların benimsenmesi
açısından da fırsatlar sundu.
Aynı zamanda, kuduz gibi
hastalıkların eradikasyonu,
kontrolü ve korunması
ile ilgili en son gelişmeleri
tartışmak için yararlı bir forum
görevi üstlendi. OIE üyesi
ülkelerde hayvan hastalıkları
salgınlarının doğrudan ve
dolaylı maliyetlerini inceleyen
Londra Royal Veterinary
College öğretim üyesi Prof.
Jonathan Rushton “Hayvan
Sağlığı Ekonomisi” üzerine;
Veteriner Tıbbi Ürünleri Fransa
Temsilciliği Direktörü Dr. JeanPierre Orand ise antimikrobiyal
dirence karşı OIE stratejilerinin
temel ilkelerini aktarmak üzere
bir sunum gerçekleştirdi.
Kuduza karşı küresel mücadele
Geneva’da 2015 Aralık
ayında gerçekleştirilmiş
olan WHO/OIE Konferansı
ardından, FAO ve GARC’ın
6
1. MonIque ElIot
OIE 7. Genel Başkanı
2. Dr. Bothle MIchael
ModIsane
Uluslararası OIE Delegeleri Başkanı
3. Dr. Evelyn Nguleka
Dünya Çiftçiler Örgütü Başkanı
4. Prof. Jonathan Rushton
Londra Royal Veterinary College
Öğretim Üyesi
5. Dr. Jean-PIerre Orand
Veteriner Tıbbi Ürünleri
Fransa Temsilciliği Direktörü
6. NİHAT PAKDİL
Gıda Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı
işbirliğinde köpek ile ilişkili
kuduz vakalarının küresel
eliminasyonunu ele alan bir
ortak eylem planı hazırlandı
ve Genel Kurul Toplantısı’nın
katılımcılarına sunuldu.
Delegeler bu plan ile, ülkeler
ve bölgeler arası işbirliği ve
bilgi alışverişini destekleyerek,
kuduza karşı savaşa daha
etkili ve pratik bir araç olmayı
amaçlamaktadır. Hedef,
2030’a kadar insanlardaki
kuduz vakalarından meydana
gelen ölüm oranını sıfıra
indirmektir. Bu planı başarıyla
yürütmek için OIE/FAO/
WHO triadının işbirliği “Tek
Sağlık” programı çerçevesinde
devam edecektir. Bu işbirliği
kapsamında, OIE’nin bölgesel
aşı bankalarındaki ilaçlar,
WHO’nun yardımıyla ihtiyaca
göre bölgelere dağıtılacaktır
ve OIE standartlarına bağlı
kalarak bölgesel köpek
kuduz aşılama kampanyaları
gerçekleştirilecektir. Aynı anda
köpek ısırmalarını önlemek
ve kuduz hastalığı hakkında
detaylı bilgi aktarmak amacıyla
bilgilendirme seminerleri de
gerçekleştirilecektir. 
İstanbuldan
tam 9865.35 km
uzaklıkta bulunan
Endonezya’yı ve
bu renkli ülkenin
Sleman şehrinde
bulunan Godean
Petshop and
Care veteriner
sağlık merkezi’ni
daha yakından
tanıyalım.
Borobudur Tapınağı Yogyakarta
Prambanan Tapınağı
geleneksel rikshaw bisikletleri
endonezya’DA
Veteriner Hekim olmak
RÖPORTAJ: NAMİRA IMAS PEGNETİ
E
ndonezya
Cumhuriyeti,
Güneydoğu
Asya ve
Okyanusya’da yer
alan, 17.508 adadan oluşan
bir ülkedir. 5.193.250
km² yüz ölçümü ve
236.7 milyon civarında
nüfusuyla dünyanın en
kalabalık dördüncü ülkesidir.
Ülke kayıtlarına göre ise 60
milyona yakın sahipli pet
66-67 PETİNFO
hayvanı bulunmaktadır. Bu
geniş nüfuslu ülkede yaklaşık
12 bin dokter hewan, yanı
veteriner hekim ve 1000’e
yakın pet kliniği mevcuttur.
Godean Petshop and Care,
ülkenin Yogyakarta bölgesinin
Sleman şehrinde bulunan
bir hayvan sağlık merkezidir.
Kliniğin genç yönetici
veteriner hekimi Maya
Saktiningrum, Gadjah Mada
Üniversitesi’nden (ülkede
veteriner hekimlik eğitimini
veren 11 tane üniversite
mevcut) mezun olduktan iki
sene sonra açtığı kliniğini,
ülkenin standartlarına göre
hem petshop hem de sağlık
merkezi olarak tasarladı.
Kendisi hayallerindeki
sağlık merkezinin başına
geçti. Öğretmen olan kocası
ise mesleğini bırakıp, eşine
destek olmak için pet shop
bölümünün yönetimini
üstlendi. Kısa bir süre sonra
kliniğin ekibine 4 uzman
veteriner hekim ve 3 yeni
mezun veteriner hekim ve bir
sekreter katıldı. Hekimler, her
zaman açık olan klinikte
8 saatlik mesai yapmaktadır.
Herkese en iyi hizmetimizi
sunmaya çalışıyoruz
Godean Petshop
and Care’in ana müşteri
kitlesi şehirde yaşayan
Godean Petshop
and Care Sorumlu
Veteriner Hekim’i
Maya Saktiningrum
Gadjah Mada,
Üniversitesi’nden
yazarımız Namira Imas
Pengeti, Godean Petshop
and Care’i ziyaret etti.
hayvanseverlerden oluşur,
ama uzman doktorun
yardımına ihtiyaç duyup, farklı
şehirlerden gelen insanların
sayısı da günden güne artış
göstermekte. Şehirde yaşayan
insanlar orta gelire sahiptir,
bu nedenden dolayı veteriner
masraflarını karşılamakta
bazen zorluk çekebilirler. Bu
durumun farkında olan klinik
her hayvansever için uygun
bir şekilde petlerin sağlığını
korumaya çalışır. Örnek
olarak, kliniğe ayak kırığı
şikayetiyle gelen bir köpeğin
sahibi, ameliyat masraflarını
ve metal plak takılmasını
karşılayabilecek kadar
maddi güce sahip olmadığı
için köpeğinden vazgeçmek
üzereydi. Maya Saktiningrum,
köpeğin ayağını ahşap atelle
sabitleştirerek hayvana hafif
masaj teknikleri uyguladı. Bu
uygulama bir operasyondan
daha uzun sürer ve zahmetli
bir süreç gerektirir ve veteriner
hekimin verdiği emeğe karşı
kazancı da fazla olmayabilir.
Ancak hayvan bu süreç
sonunda iyileşti.
Müşteri ilişkileri önemlidir
Müşterilerimiz olan
hayvan severlerle yakın ilişki
kurmaya çalışıyoruz. İyileşen
petleri ile ilgili yaptığımız
müdahalelerden sonra 3 gün
68 PETİNFO
Kliniğimizde
rutin bir şekilde
akupressure,
alkali su
terapisi ve bazı
geleneksel çin
terapi yöntemleri
uygulanır.
ya da gerekirse daha uzun
süre boyunca telefonla ya da
evlerini ziyaret ederek rutin bir
check-up yapıyoruz. Müşteri
memnuniyetini arttırmak
için ise özel kampanyalar
sunuyoruz. Örnek olarak
kliniğimizde çiftleştirilmiş
hayvanlar için ultrason
muayelerimiz ücretsiz, 5 genel
kontrol ve danışmanlık sonrası
bedava bir full check-up
sunuyoruz ya da kliniğimizden
düzenli mama alma teminatını
imzalayan müşterilerimiz
için bir paket mama bedava
verebiliriz. Sokak hayvanlarına
da yardımcı olmak için,
müşterilerimizin doğum
günlerinde getirdikleri bir sokak
hayvanına bazı hizmetleri
bedava veriyoruz ve bedava
kısırlaştırma yapıyoruz.
Klinikte uygulanan
alternatif yöntemler
Hekimlerimiz tarafından
rutin bir şekilde homöopatik
ilaçlar, akupressure, alkali su
terapisi ve bazı geleneksel çin
terapi yöntemleri uygulanır.
Akupunktur, Endonezya’daki
tıp uzmanlar tarafından
sıklıkla uygulanan bir
yöntemdir. Veteriner hekimlik
ise bu alternatif alan ile daha
yeni yeni tanışmaya başladı.
Eğitim veren kurumların çoğu
insanlar üzerine odaklanır
ve veteriner fakültelerinde
de az sayıda uzman bulunur.
Bu yöntemle ilk tanışmaya
başlayan Endonezya’lı
veteriner hekimler Çin’deki
uzmanları ziyaret edip özel
uygulamalar ile ilgili burada
uzmanlaşmışlar. Yöntemlerin
ülkemizde de yaygınlaşmasını
takiben, 2012 senesinde
Endonezya Veteriner
Akupunktur Derneği kuruldu.
Kliniğimizdeki hekimler de
eğitimlerini bu kurumdan
aldılar. İnsanlar tarafından
daha çok bilinen klasik
akupunktur uygulamasını
gerçekleştirmek için özel
alet ve ekipmanlara ihtiyaç
vardır. Sürekli hareket
eden hayvanların üzerinde
uygulanması zor olduğundan
dolayı, veteriner hekimlikte
nadir kullanılmaktadır.
Bizim ve meslektaşlarımız
tarafından daha sık uygulanan
yöntem akupressur olarak
adlandırılır. Bu tedavi yöntemi
de akupunktura benzer bir
şekilde bedende derinin
hemen altından geçen enerji
kanalları ve bu kanallar üzerinde
bulunan direnç noktaları
üzerine uygulanır. Akupressur
uygulamasında, akupunkturdaki
iğneler ya da akuapunkturdaki
sıvı kullanılmaz; enerji
noktalarına elle ve parmaklarla
müdahale edilir. 

Benzer belgeler

CavalIer KIng Charles spanIel

CavalIer KIng Charles spanIel com, Veteriner Hekim Gökçem Türkan [email protected] ART DİREKTÖR Ebru Dereli [email protected] GRAFİK TASARIM Emel Vural [email protected] DANIŞMA KURULU Prof. Dr. Ahmet Ergün, ...

Detaylı

aralik-2015 - Petinfo Dergi

aralik-2015 - Petinfo Dergi GRAFİK TASARIM EMEL VURAL [email protected] DANIŞMA KURULU PROF. DR. AHMET ERGÜN PROF. DR. NİLÜFER AYTUĞ PROF. DR. TAMER DODURKA Yrd. Doç. Dr. Özlem Şengöz Şirin Dr. Banu Dokuzeylül

Detaylı

Ekim 2015 - Petinfo Dergi

Ekim 2015 - Petinfo Dergi kedi ve köpeklerin beslenmesine olan ilgi gerek Avrupa’da gerekse Türkiye’de giderek artmaktadır. Türkiye’de hızla gelişmekte olan pet mama pazarını yükselten Lider firması, Doç. Dr. Özcan Cengiz’i...

Detaylı

mayis-2016 - Petinfo Dergi

mayis-2016 - Petinfo Dergi Hekim Ümit Örs ART DİREKTÖR Ebru Dereli [email protected] GRAFİK TASARIM Emel Vural [email protected] DANIŞMA KURULU Prof. Dr. Ahmet Ergün, Prof. Dr. Nilüfer Aytuğ, Prof. Dr. Tamer Dodur...

Detaylı

Temmuz-2014 - Petinfo Dergi

Temmuz-2014 - Petinfo Dergi [email protected] DANIŞMA KURULU PROF. DR. AHMET ERGÜN PROF. DR. NİLÜFER AYTUĞ PROF. DR. TAMER DODURKA Yrd. Doç. Dr. Özlem Şengöz Şirin Dr. Banu Dokuzeylül VET. HEKİM RAHŞAN EROL

Detaylı

Ekim-2014 - Petinfo Dergi

Ekim-2014 - Petinfo Dergi [email protected] GRAFİK TASARIM EMEL VURAL [email protected] DANIŞMA KURULU PROF. DR. AHMET ERGÜN PROF. DR. NİLÜFER AYTUĞ PROF. DR. TAMER DODURKA Yrd. Doç. Dr. Özlem Şengöz Şirin Dr. Ba...

Detaylı

Slayt 1 - Tekirdağ Şube Müdürlüğü

Slayt 1 - Tekirdağ Şube Müdürlüğü önlerinde ve bahçelerimize bırakacağımız bir kap su ile sokak hayvanlarının en temel ihtiyacını karşılamalarına yardımcı olabiliriz. Birçok belediyenin ve vatandaşların sokak hayvanlarına yönelik b...

Detaylı

ocak 2016 - Petinfo Dergi

ocak 2016 - Petinfo Dergi com, Veteriner Hekim Gökçem Türkan [email protected] ART DİREKTÖR Ebru Dereli [email protected] GRAFİK TASARIM Emel Vural [email protected] DANIŞMA KURULU Prof. Dr. Ahmet Ergün, ...

Detaylı