telgraf 426 - Telgraf Gazetesi – Londra

Transkript

telgraf 426 - Telgraf Gazetesi – Londra
T: 020 7923 08 38 │ M: 0742 948 14 90 │ E: [email protected]
facebook.com/telgrafnewscom │ @telgrafnewscom
Haftalık Haber Gazetesi
Çarşamba, 23 Temmuz 2014
426
Yeni Bir
Yaşam İçin:
Demirtaş
Temmuz ayında emlak
fiyatları düştü Sayfa 4
Halkların ve değişimin adayı olarak ön plana çıkan
HDP Cumhurbaşkanı adayı Selahattin Demirtaş için
organize edilen mitinge katılan binlerce kişi yeni bir
yaşam için Demirtaş dedi.
Pazar günü Kuzey Londra’da bulunan Lee Valley Athletic Centre’da yapılan mitingte konuşan
Selahattin Demirtaş: ‘‘Öyle bir yaşam kuracağız ki
Sünni, Alevi birbirine baktığında kaygı duymayacak,
birbirinden kardeş kokusu alacaklar. Öyle bir yaşam
kuracağız ki, yoksullar, işsizler, işçiler, emekliler
Joan Ryan, kiracılar için daha adil
şartların yaratılması çağrısı yaptı Sayfa 5
karın tokluğuna çalışmak zorunda kalmayacak ve
Türk Kürt’ten nefret etmeyecek, korku duymayacak,
kaygı duymayacak ve bir Ermeni sözü küfür olarak
algılanmayacak. Yahudiler tehdit olarak görülmeyecek. Kadınlar sokakta katledilmesi gereken
yaratıklar gibi muamele görmeyecek.” dedi.
Londra’da faaliyet yürüten birçok kurum da miting
alanında ortak bir bildirge ile Selahattin Demirtaş’ı
desteklediklerini deklare ettiler.
Devamı sayfa 6-7
Londra’da yüzbin kişi İsrail’i
protesto etti Sayfa 10
Kadın düşmanı bir dünyada
yaşıyoruz! Sayfa 11
2
Londra’daki
kurumlardan
Demirtaş’a
destek
açıklaması
‘‘Halkların ve değişimin adayı
Selahattin Demirtaş’ı destekliyoruz!’’
Londra’da faaliyet yürüten
Türkiyeli ve Kürdistanlı kurumlar Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde HDP adayı Selahattin
Demirtaş’ı
destekleyeceklerini
açıkladılar. Yapılan açıklamada:
‘‘Britanya’da çalışma yürüten
demokratik kitle örgütleri, yöre ve
kültür dernekleri olarak güçlü bir
biçimde haykırıyoruz ki; Halkların
Demokrasi Partisi adayı Halkların
ve Değişimin adayı Selahattin
Demirtaş bizim de adayımızdır.
Tüm
halkımızı
Selahattin
Demirtaş’a oy vermeye, desteklemeye çağırıyoruz!’’ denildi.
İlk turu İngiltere için 2-3
Ağustos tarihleri arasında yapılacak
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde
Selahattin Demirtaş’ı destekleyen
kurumlar ortak bir bildiri yayınladı.
Bildiri şöyle:
‘‘Bizlerden Britanya’ya da
Çarşamba, 23 Temmuz 2014
çalışma yürüten demokratik kitle
örgütleri olarak şuna inanıyoruz ki,
Türkiye artık bir yol ayrımında. Ya
devlet otoritesi daha da pekişecek
ya da bütün ezilenlerin onurlu
yaşam özlemlerini gerçekleştirecek
radikal demokratik adımlarla,
köklü değişim yoluna girilecek.
Bu seçimlerde halhazırda üç
aday ama iki çizgi yarışacağı
bir seçim var halkların önünde .
Erdoğan ve Ekmeleddin’in çizgisi
Türk-İslam sentezci devlet otoritesini pekiştireceği çizgi.Karşılarında
halkların seçeceği devrimci yurtsever ve demokratik güçlerin adayı
Selatin Demirtaş bulunacak.
Desteklediğimiz ve bize ait olan
çizgi ise;
Halkın
doğrudan
kendini
yönettiği, farklılıklarını özgürce
ve gururla ifade ettiği, geleceği
hakkında söz üretip karar sahibi
olduğu bir dünyayı ifade ediyor.
İnanıyoruz
ki
Selahattin
Demirtaş’ın temsil ettiği ilkeler;
kadınların, gençlerin, engellilerin,
inanç gruplarının, farklı kimlik
ve kültür gruplarının, çifti, işçi ve
emekçilerin söz, yetki ve karar sahibi olduğu yeni bir yaşam projesidir.
Bizler;
ezilen,
sömürülen
ve baskı altında tutulanların
Britanya’da yaşayan parçaları
olarak inanıyoruz ki sistemin
bütün kanalları halkların demokratik iradesine açık hale getirilerek, demokratik bir işleyişe
kavuşturulacaktır.
Biz inanıyoruz ki, Demirtaş’la
birlikte; Kürt sorununun çözümü
Türkiye’nin demokratikleşmesiyle
birlikte yürüyecek, sorun çözüldükçe Türkiye demokratikleşecek,
Türkiye demokratikleştikçe çözüm
hız kazanacaktır. Bunu sağlayacak
irade, yıllardır barış mücadelesini
yürütenlerle, Türkiye’nin demokrasi güçlerinde vardır.
Biz
inanıyoruz
ki,
farklılıklarımız bizi zayıflatmaz,
aksine
güçlendirir.
Türkler,
Kürtler, Aleviler, Ermeniler, Rumlar, Ezidiler, Süryaniler, Keldaniler, Araplar, Çerkezler, Lazlar,
Pomaklar, Romanlar, hep birlikte eşit ve demokratik biçimde
yaşayabiliriz.
Aleviler, Hıristiyanlar, Museviler, Ezidiler gibi ezilen ve
dışlanan tüm inanç ve kültürel
gruplar, herkesin dini inançlarını
ve dünya görüşü çerçevesinde sosyal hayatını özgürce yaşaması temelinde birlikte yaşayabilmelidir.
Bunun için Cemevleri ve farklı din
ve inançlara ait tüm mekanlar yasal
statüye kavuşturulmalı, bugüne kadar devletin resmi din anlayışına
hizmet eden Diyanet İşleri
Başkanlığı kaldırılmalıdır.
Ulusal kökeni, kültürel kökeni,
dini inanışı farklı olsa da Türkiye’de
yaşayan herkes, eşit yurttaşlık temelinde yaşayabilmelidir.
Bugün, kadına söz ve iktidar
alanı bırakmayan erkek egemen
toplumun kadın katliamı hızını
kesmeden sürüyor. Kadına yönelik her türlü şiddet ve ayrımcılık
kaldırılmalıdır.
Biliyoruz
ve
inanıyoruz ki, her toplum kadınların
özgürlüğü kadar özgürdür.
Aynı zamanda LGBTİ ler farklı
cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği
sebebiyle kimse dışlanmamalı ve
öldürülmemelidir.
Biz inanıyoruz ki, gençlik başa
çıkılacak değil, başa çıkarılacak
kesimdir.
Gençlerimiz
bizim
geleceğimizdir. Ve biz geleceğimiz
olan gençlerimizin; işsizlik, baskı
ve yoksulluk içinde büyümelerini
istemiyoruz. Sindirilmiş bir gençlik istemiyoruz. Parası olmadığı
için eğitim alamayan bir gençlik
istemiyoruz. Eğitim her yurttaş için
parasız olmalı, herkes dil, din, inanç, etnik kimlik, cinsiyet, cinsel
kimlik ve ırk ayrımcılığına maruz
kalmadan eğitim olanaklarına eşit
bir şekilde ulaşabilmelidir. Anadilde eğitim herkes için bir hak olarak
kabul edilmelidir.
Gezi’de ve Lice’de gördük, yeni
yaşamı bizlere gençler müjdeliyor!
Taşeronlaştırmanın sonucunu
daha dün Soma’da gördük. 301
canımız sermayenin daha fazla
kâr etmesi için neler göze aldığını
gördük. Biz artık işlerin sermayenin çıkarlarına göre düzenlendiği
bir sistem istemiyoruz. Onlar
daha fazla kâr elde etsinler diye
ağır ve uzun çalışma koşullarında
çalışmak istemiyoruz. Kriz anında
sokağa, yoksulluğa atılan biz olmak istemiyoruz. Başta güvencesiz
çalışanlar olmak üzere tüm emekçilerin sosyal haklarının takipçisi
bir Cumhurbaşkanı istiyoruz.
Karnımızı doyuran toprak,
kanımızı
temizleyen
hava,
yaşamın kaynağı su ve bu dünyayı
paylaştığımız diğer canlılar, aynı
yaşamın parçasıdır. Buna saygı
gösteren, AVM’ler için ağaçları
kesmeyen, enerji ve zenginlik için doğayı yok etmeyen bir
Cumhurbaşkanı istiyoruz.
Bu güne kadar bugünkü devlet, yukarıda saydığımız sorunlardan, ekonomik ve politik nedenlerden dolayı buralarda bulunan
biz göçmen işçi ve emekçilere,
döviz kaynağı ve siyasal çıkarları
için lobi gücü olarak baktı. Ama
biz resmi devlet politikasının
parçası olmayacağız. Ülkedeki
halkımıza ait gelecek bizim de
geleceğimizdir.
İşte bizim bu isteklerimiz; ne
Erdoğan’da ne de Ekmeleddin’de
ifadesini bulmaktadır. Bunun
tek güvencesi, eşit ve özgür bir
yaşam projesine sahip ilkelerle
yürüyen
adayımız
Selahattin
Demirtaş’tır!’’
Yayınlanan ortak bildirinin
altında imzası bulunan kurumlar:
Britanya Kürt Halk Meclisi,
Kürt Toplum Merkezi(KCC), Londra Halkevi, Göçmen İşçiler Kültür Derneği (GİK-DER), Türk ve
Kürt Toplum Merkezi (Day-Mer),
Dersimliler Derneği, Kırkısraklılar
Derneği, Alxazlılar Derneği, Tilkiler Derneği, El-Com, Paz-Der, Roj
Women kadın meclisi.
3
Çarşamba, 23 Temmuz 2014
CUMHURBAŞKANLIĞI
SEÇİMLERİYLE
İLGİLİ ÖNEMLİ HUSUSLAR
Cumhurbaşkanlığı seçimleri için İngiltere’de yaşayan vatandaşların mutlaka dikkat etmesi
gereken hususlar. gerekmektedir.
• Tespit ettiği randevu
saatinde gidemeyen
vatandaşlar aynı gün içerisinde oy kullanması
mümkün olacaktır.
• Seçimlerde oy kullanabilmek için 21-25
Temmuz 2014 tarihleri
arasında www.ysk.gov.
tr adresinden randevu
alınması gerekmektedir.
• Randevular 2 veya 3
Ağustos tarihlerinde
08.00-12.30 ile 12.3017.00 saat dilimleri arası
için alınabilecektir.
• Randevu almayan
vatandaşlar için YSK
tarafından belirli bir
gün tahsis edilecektir. www.ysk.gov.tr
adresinden oy kullanma
tarihinizi öğrenmeniz
• Randevu gününde gidemeyen veya belirlenmiş oy
kullanma gününü kaçıran
vatandaşların diğer gün oy
kullanmaları mümkün OLMAYACAKTIR. Ancak,
Türkiye’deki gümrük
kapılarında oy kullanma
hakkı devam edecektir.
• Yurtdışında adres beyanı
yaptırmış olan ancak
Türkiye’de bulunan
vatandaşlar Gümrük
kapılarında oy kullanabileceklerdir:
• Gümrüklerde birinci tur oy
verme işlemi: 26 Temmuz
2014 - 10 Ağustos 2014
Gümrüklerde ikinci tur oy
verme işlemi: 17 Ağustos
2014 - 24 Ağustos 2014
• Seçim günü oy kullanabilmek için T.C. Kimlik
numaranızın kayıtlı
olduğu fotoğraflı bir
nüfus cüzdanı veya
pasaportu ibraz etmeniz
gerekmektedir.
• Seçimler Olympia
Sergi ve Konferans
Merkezi’nde (Kensington, Londra, W14 8UX)
gerçekleştirilecektir.
4
Çarşamba, 23 Temmuz 2014
Tecavüz mağduru:
ruhsatsız taksilere
binmeyin
Shoreditch’de bindiği ruhsatsız taksinin
şoförü tarafından tecavüze uğrayan
kadın, lisanssız taksilerin kullanımına
karşı uyarıda bulundu.
Geçtiğimiz yıl 3 Ağustos’ta,
Shoreditch’de, sabahın erken saatlerinde eve dönmek için ulaşım aracı
arayan kadını taksisine alan Paul Michael Causer, mağduru ıssız bir yere
götürdükten sonra tecavüz etti.
Surrey’de, çıkmaz bir sokağa
arabasını sürdükten sonra, arabanın
bozulduğu bahanesiyle aracı durduran
Causer, kadına saldırısının ardından
yolun kenarına attı.
Causer, geçtiğimiz hafta Old Bailey Mahkemesinde, ağır cinsel taciz
suçundan, 11 sene hapis cezasına
çarptırıldı.
Mağdur, başka insanları sahte
ve ruhsatsız taksi kullanma riskleri
karşısında uyardı.
Mağdur şöyle konuştu: ‘‘O gecenin
korkusu beni tüm hayatım boyunca etkileyecek.
‘‘Bu son sene bir kabustu ve sona
erdiğine minnettarım ama insanlara vermek istediğim mesaj, ruhsatsız taksilere
binmemeleridir.
‘‘Ben de uyarıları bildiğim halde
Temmuz ayında emlak fiyatları düştü
böyle bir şeyin başıma gelebileceğini
hiç düşünmemiştim.’’
Cinsel suçlar araştırma bölümü, Detektifi Adele Robertson, şöyle konuştu:
‘‘Paul Causer, savunmasız bir kadını hedef aldı ve taciz etti ve olması gerektiği
gibi işlediği bu iğrenç suç için hapiste
yatacak.
‘‘Bu tür vakalar bize her zaman bildirilmiyor, ve bu yüzden biz buna benzer
koşullarda tacize uğrayan insanların
bize başvurmalarını istiyoruz.
‘‘Bu tür suçların mağdurlarının
yaşadıklarını anlatmaları büyük cesaret
gerektiriyor ve bize, bildirdiklerinde
kendilerine yardım edeceğimiz konusunda güvenebilirler.’’
Emlak web sayfası Rightmove’e göre, emlak fiyatlarında bu sene ilk defa bir gerileme yaşandı.
Web sayfanın Ev Fiyatları Endeksi,
Temmuz ayında satışa çıkartılan evlerin
fiyatlarında yüzde 0.8 düşüş buldu.
Fakat, bu bulguların yanında, sene
sonuna kadar fiyatların tekrar yükselmeye başlayabileceği uyarısı da geldi.
Rightmove’ın başkanı, Miles Shipside, bu düşüşün yaz tatili ve dünya
kupası dolayısıyla beklendik olduğunu
belirtti.
Son 10 sene içerisinde, altı senede,
Temmuz ayında, ev fiyatlarında düşüş
görünmüş.
Rightmove, aynı zamanda mort-
gage başvurularına uygulanan katı
kurallar ve İngiliz Merkez Bankasının
faiz oranlarının beklendiğinden önce
artabileceğinin uyarısının da fiyat
düşüşünde etken olabileceğini belirtti.
Evening Standard gazetesine göre,
Temmuz ayında görülen düşüşe rağmen,
Rightmove, 2014 senesi için emlak
fiyatlarına artış oran tahminini yüzde
6-8 den yüzde 8’e yükseltti.
Rightmove ayrıca, daha fazla emlakin satışa çıkarıldığını, fakat bazı bölgelerde talebin arzdan yüksek olduğunu
belirtti.
5
Çarşamba, 23 Temmuz 2014
Joan Ryan, kiracılar
için daha adil şartların
yaratılması çağrısı yaptı
2015 genel seçimlerinde, Enfield North bölgesinde
Milletvekili adayı olan Joan Ryan, yerel bölgesinde
kirada oturan insanlara daha iyi koşullar yaratacak
planlara destek verdi.
Ryan, emlak şirketlerinin
Enfield bölgesinde kiracılara
‘kazık’ ücretler uyguladıklarını
ve beklenmeyen kira artışlarını
yaptıklarından
dolayı
kira
uygulamalarında değişiklikler
gerektiğini savunuyor.
Koalisyon
Hükümetinin
sürecinde
yükselen
emlak
fiyatlarıyla, bir çok aile gelirlerinin yarısından fazlasını kiraya
ödüyorlar. Londra’da, sadece
son sene içerisinde kiralar yüzde
10’a kadar yükseldi.
İşçi Partisi bu konuda adım
atmaya kararlı olduğunu belirtiyor ve konut sistemini daha adil
yapmak için planları olduğunu
açıkladı.
Joan Ryan konuya ilişkin
şöyle konuştu: ‘‘Enfield’de
kirada oturan aileler bir seneden diğerine kiralarının artma
olasılığından korkuyorlar. Onlar
düzenlerini oturtup, geleceğe
dair plan yapıp ve kendilerini
güvende hissetmek istiyorlar.
Hükümet harekete geçmeyi reddediyor, İşçi Partisi ailelere daha
uzun süreli bir kira sözleşme
güvencesi ve dar aile bütçelerini idare edebilmeleri için
ve geleceğe yönelik plan yapabilmek için, aşırı artışları
durdurup öngörülebilir kira
uygulayacaktır.
‘‘Eğer evini satın alırsan, çoğu
emlakçı ücret talep etmiyor,
ama Enfield’de kirada oturan
insanların herhangi bir güvenceleri yok ve her taşındıklarında
ortalama 350 sterlin ödemek
zorunda kalıyorlar. Bu, bir çok
insan için çok büyük para ve bu
yüzden İşçi Partisi bu ‘kazık’
ücretlerin yasaklanmaları için
yasa getirecek.’’
1997- 2010 seneleri arasında,
yine Enfield North’da Milletvekili olan Ryan, 2010 genel
seçimlerinde yerini Muhafazakar
Nick de Boir’a kaptırmıştı.
Ryan, siyasete bakış açısını
ve tekrardan aday olmasını şöyle
anlattı: Enfield’de milletvekili
olarak görev yaptığım 13 senede,
işimle ilgili en çok sevdiğim şey
seçmen milletvekili olmaktır.
Yerel insanlarla tanışmak, onlarla bölgemizi geliştirmek
için çalışmak ve günün büyük
olaylarıyla ilgili, Parlamentoda
onların sesi olmak. Enfield’i hala
çok seviyorum. Hiç ayrılmadım.
Yaşadığım yer. Ailemin yaşadığı
yer. Evim.
‘‘Son
seçimlerden
sonra eski işime, öğretmenliğe,
geri döndüm. Hertford Regional College’de öğrencilere,
hemşirelik, ebelik, öğretmenlik
ve bakıcılık dallarında, üniversiteye giriş kursları veriyorum. Ben öğretmenliği ve genç
insanların yaşamlarında eğitimin
yapabileceği değişikliği görmeyi
her zaman çok sevdim. Bu son bir
kaç yıl bana, insanlara öğrenme
fırsatı verdiğin zaman, imkan
verdiğin zaman, potansiyellerinde sınır olmadığını, öğretti.
Ben bu sebepten siyasete girmek
istedim başta. Ve yine bundan
dolayı Enfield ve insanlarınısizi- tekrar parlamentoda temsil
etmek istedim.
‘‘Muhafazakar Parti ve Nick
de Bois, burada, son seçimlerde
kazandığından beri, buradaki
toplumun yaşadıklarına sinirlenmekten alamıyorum kendimi.
Chase Farm Hastanesinin derecesi düşürüldü ve bekleme süreleri
gittikçe artıyor. Başbakan David
Cameron’ın kapatılmayacakları
sözüne rağmen, Acil Servis ve
Doğum bölümü Chase Farm
hastanesinden kesildi.
‘‘Ve ben de
genç
işsizlerin
sizin gibi
sayılarının
artışından endişeliyim; ağır
şiddet suçlarının artışından
endişeliyim; kiralar yükseldi
ve bir nesil kendi evlerini satın
alamıyorlar. En kötüsü de bazı
aileler gıda bankalarına muhtaç
kalmışlar. Bu doğru değil.
Bunların hepsi Muhafazakar
Partisin başında olduğu hükümet
döneminde oldu. Bu yüzden ben
geri geldim, Enfield ve burada
yaşayan insanlar için mücadele
vermeye.’’
6
Çarşamba, 23 Temmuz 2014
Londra’da binler Demirtaş
Başkent Londra’da binlerce kişi, Selahattin Demirtaş’a destek vermek için bir
araya geldi. Çeşitli inanç ve ulustan 6 bin
kişinin bir araya geldiği coşkulu mitingde
konuşan cumhurbaşkanı adayı Selahattin
Demirtaş kediler trafoya girmez ve oylar
çalınmazsa herkesi şaşırtacak sonuçların
ortaya çıkacağını ifade etti.
HDP Cumhurbaşkanı adayı Selahattin Demirtaş, Avrupa’daki seçim
kampanyası kapsamında Basel, Paris,
Köln’ün ardından başkent Londra’da,
geniş katılımlı bir miting düzenledi. Anadolu ve Mezopotamya’nın farklı halklar ve inançlarını bir araya getiren mitingde, yeni bir yaşam için Demirtaş’a oy
verilmesi çağrısı yapıldı.
Onlarca örgütün desteklediği miting
Londra Lee Valley Athletic Centre’da
düzenlendi. Demirtaş sahne almadan
önce
meydanda Kürtçe
şarkılar
çalınmaya başladı. Demirtaş’ın seçim
kampanyası için hazırlanan şarkıların
da çalındığı büyük sahneye, “Halkların
ve değişimin adayı Selahattin Demirtaş”
yazılı büyük bir pankart asıldı. Miting
başlangıcında sahne alan Koma Sersi ve
Koma Çarnewa grubları ise katılımcılara
şarkıları ile coşkulu anlar yaşattı.
Halkın bütün kesimlerine eşit mesafede olacağız
‘Sizleri bu meydanda toplayan,
buraya getiren ve saatlerdir beklemenizi sağlayan duygu her neyse, o
duygunun önünde saygıyla eğiliyor ve
selamlıyorum’ diyerek konuşmasına
başlayan Cumhurbaşkanı adayı Selahattin Demirtaş Cumhurbaşkanı seçilmesi
halinde hiç bir ayrım yapmadan halkın
bütün kesimlere eşit mesafede olacağını
ve
Cumhurbaşkanının
ezilenlerin,
dışlananların safında duracağını dile getirdi.
Demirtaş, Türkiye’de Kenan Evren
zihniyetinin
yenilebileceğini
kimsenin aklına bile getirmediğini ifade
ederek “Ama yüreğinde özgürlük sevdası
olanlar, darbenin ruhuna teslim olmayanlar her yerde direndiler. Türkiye’de
yenilen faşizm oldu, darbe zihniyeti
oldu” diye konuştu.
«AKP tam 12 yıldır devrimcilerin, yoksulların, emekçilerin, işçilerin,
kadınların direnerek yarattığı değişim ve
dönüşüm rüzgarını kendi yelkenini doldurmak için kullandı» diyen Demirtaş,
sonuçta ortaya ileri demokrasi değil, ileri
diktatötürlüğün çıktığını iddia etti. AK
Parti’nin önünde diz çökmeyeceklerini, o nedenle halkların bir alternatifi ve
gerçek bir Cumhurbaşkanı adayı olması
gerektiğini dile getiren Demirtaş, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Öyle bir yaşam kuracağız ki Sünni,
Alevi birbirine baktığında kaygı duymayacak, birbirinden kardeş kokusu
alacaklar. Öyle bir yaşam kuracağız
ki, yoksullar, işsizler, işçiler, emekliler karın tokluğuna çalışmak zorunda
kalmayacak ve Türk Kürt’ten nefret
etmeyecek, korku duymayacak, kaygı
duymayacak ve bir Ermeni sözü küfür
olarak algılanmayacak. Yahudiler tehdit
olarak görülmeyecek. Kadınlar sokakta katledilmesi gereken yaratıklar gibi
muamele görmeyecek.”
Soma’daki maden faciasına da
konuşmasında
değinen
Demirtaş, şunları ifade etti:
“301 milyarder ölmüş olsaydı, 301 pa-
tron Soma’da ölmüş olsaydı, Başbakan
‘bu işin fıtratında var’ diyebilir miydi? Üç
günde unutulur muydu? Neden? Çünkü
devlet halkın devleti değil. Başbakan,
halkın başbakanı değil. Eğer dünyanın
en zengin adamının oğlu Berkin Elvan
gibi öldürülseydi, Başbakan anasını yuhalatabilir miydi? Demek ki, para kimdeyse devlet onun devleti olmuş.”
Çankaya’nın Kürt›ün, Türk›ün ya da
Alevi’nin Çankaya’sı olamayacağını,
herkesin Çankaya’sı olursa onun bir
anlamı olacağını belirten Demirtaş, «İlk
defa karşılarında gerçek bir halk gücünü
görüyorlar» dedi.
Demirtaş Cumhurbaşkanlığı seçiminin önemli bir fırsat olduğunu, ezilenlerin birliği güçlendirilirse kimsenin devleti kendi malı gibi kullanamayacağını
anlattı.
Herkese oy kullanma çağrısında bulunan Demirtaş, “Mutlaka oyunuzu
kullanın. Oy vermeniz, Türkiye’deki
cumhurbaşkanının belirlenmesinde çok
kritiktir. 54 ülkede oyların yüzde 5’ini siz
kullanacaksınız. Bu yüzde 5, kimin
cumhurbaşkanı olacağını belirleyebilir.
Bu çok kritiktir” diye konuştu.
Çarşamba, 23 Temmuz 2014
için buluştu
-”Kimyası bozuldu”Demirtaş, cumhurbaşkanlığı seçiminde oylar korunabilirse herkesi şaşırtan
sonuçların çıkacağını kaydederek şöyle
devam etti:
“Başbakan, Çankaya’yı kendisinin tapulu malı gibi görüyordu, garanti görüyordu. Karşısında rakip görmüyordu.
Çünkü halk onun için rakip değildi. Ama
şimdi dikkat edin halkın gücünü görmeye
başladı. Bu kadar korku imparatorluğu
yaratma çabasına rağmen karşısında
korkmayan, yılmayan bir halk gerçeğini
gördü. Kimyası bozuldu. İnşallah fiziği
de bozulacak. 10 Ağustos’ta onu da
yapacağız.”
AK
Parti’ye
gönül
verenlere
de seslenen Demirtaş, “Başbakan,
cumhurbaşkanlığı gibi bir pozisyonu
kolay kolay yürütemez. Tansiyonu buna
uymaz. Karşısında bizim gibi muhalefet
varken, Çankaya’yı kendi malı gibi kullanamaz. Yapacağı her hatada karşısında
bizi bulacak. AKP’liler Başbakanı seviyorlarsa ve gerçekten onun kıymetini
biliyorlarsa bana oy verecekler» dedi.
Başbakanın Türkiye’nin yarısını
sevmediğini savunan Demirtaş, “Biz
de sevmiyoruz. Karşılıklı sevmiyoruz
birbirimizi. Onun işi gücü kendisine oy
veren yüzde 50’dir. Oyu biraz düşsün
bakın onlara neler söylüyor” ifadesini
kullandı.
17 Aralık sonrası yaşananlara
da değinen Demirtaş, “Bunlar birbirine
uzun yıllar yıkama yağlama işleri
yapmadılar mı? Şimdi ne yapıyorlar?
Şimdi şanzımanı dağıttılar. Ona oy
verince garantide sanmayın kendinizi. Doğru kişiye oy verin, AKP’liler
olarak siz de rahat edin diyorum” diye
konuştu.
Kadınların cumhurbaşkanlığı seçiminde oy kullanmasının önemine de dikkati çeken Demirtaş kadınların yüzde 50
oya sahip olduğunu ifade etti:
“Bu seçim en çokta sizin seçiminizdir. Bir kadın aday yok biliyorum,
eksikliktir. İnşallah bir sonraki seçimde
kesinlikle Çankaya’ya bir kadın çıkacak
ama bu seçimde şu anda diğer iki adaya
kıyasla kadın özgürlük çizgisini temsil eden sadece biziz. Ve sizler kadınlar
olarak yüzde 50’i oya sahipsiniz. Yani
aslında Cumhurbaşkanı’nı kadınlar
olarak siz belirliyorsunuz. Yüzde 50’i
artı bir oy alan Cumhurbaşkanı oluyor ve
Türkiye’de kadın nüfus yaklaşık yüzde
50’lidir bir tane de erkek oy verse 50 artı
1 kazanıyoruz. Gerisi önemli değil”.
Selahattin Demirtaş
mitingdeki
sözlerine,
“Londra’dan
Rojova’ya
Kobaniye’de direnen kardeşlerimize,
Filistin’de Gazze’de direnen mazlum
halklara da selam göndermek istiyorum.
Bütün ezilen halklar, direnenler kazanacak. Yani bizler er geç kazanacağız” diyerek son verdi.
İngiltere’deki örgütlerden
ortak destek mesajı
İngiltere’de
çalışma
yürüten
demokratik kitle örgütleri, yöre ve kültürel dernekleri, Britan’ya Kürt Halk
Meclisi, Kurdish, London Halkevi, Roj
Kadın Meclisi, Göçmen İşçiler Kültür
Derneği (GİK-DER), Türk ve Kürt Toplum Merkezi (DAY-MER), Alxazlılar
Derneği, El-Com ve Paz–Der tarafından
okunan ortak deklarasyonda, Selahattin
Demirtaş’ın bütün ezilen ve sömürülenlerin, ötekileştirilmiş olanların, baskı
altında tutulan farklı inanç gruplarının
temsilcisi olduğu ve aynı zihniyetteki iki
burjuva adayın karşısında tek alternatif
aday olduğunu belirtildi.
PYD İngiltere temsilcisi Alan Şemo
da mitingde bir konuşma yaparak
Rojava’ya daha fazla sahip çıkılması
çağrısı yaptı. Alanda ayrıca Kobane’ye
yardım amaçlı standlar kurularak yardım
toplandı.
Haber: Meltem Ay
Foto: Mark Campbell & ESRA TÜRK
7
8
Çarşamba, 23 Temmuz 2014
Yardım kesintileri en mağdur
kesimleri vuruyor
Hükümetin araştırması, kendi sosyal yardım kesintilerinin en mağdur ve yardıma ihtiyacı olan
insanları vurduğunu ortaya çıkardı.
insanların bir taraftan bir
tarafa savrulduklarını ortaya
çıkardı.
Rapor, sosyal yardım uzmanı
olarak bilinen, orta sağcı,
Matthew Oakley tarafından
hazırlandı.
DWP
rapora
cevaben,
yardım alanlarla iletişimlerinin
gözden geçireceklerini, özel
bir birim kurarak mektup ve
yerel yönetimlerle daha yakın
çalışarak bütün iletişime bakıp
daha anlaşılır hale getireceklerini ifade ettiler.
Hükümet, yardımı kesilenlerin neden gerekli kurallara
uymadıklarını kanıtlamak için
‘katı’ kurallarını gevşeteceklerini
söyledi.
İş ve Emeklilik Bakanlığının
(Department for Work and
Pensions-DWP)
istemiyle
hazırlanan rapor, sosyal yardım
alan kişilerin, yardım alma
anlaşmalarına uymadıklarında
yardımların kesilmelerinde ciddi
sorunlar olduğunu belirtiyor.
sistematik olarak sorunlar görüldü.
Yardım kesimlerinin kararının
alımında ve uygulamalarında,
Jobcentre Plus’da işsizlerin
aldıkları yardımlar, çalışan
DWP’in yardım alanlarla iletişimlerinin belirsiz ve
şaşırtıcı olduğu ve bir çok yardım
alan kişinin yardımlarının neden
kesildiğini bilmedikleri kaydediliyor.
memurların belirledikleri şartlar
karşılanmadığında bir hafta,
iki hafta, dört hafta, ya da daha
uzun sure durdurulabiliyor. Bu
durumda geçinmek için ‘zorluk’
fonuna başvura biliniyor. Fakat,
rapor, bu destek seçeneğin çoğu
zaman sunulmadığının ve işsiz
olan bireylerin mağduriyet
yaşadıklarını belirtti.
‘Zorluk’
fonuna
başvurulduğunda bir çok zaman da ret ediliyor. Ayrıyeten
yardımın kesildiği her dönemde
kira ve belediye vergisi ödemelerinde de durdurulma tehlikesi
yaşanıyor.
Rapor, İş Programına yönlendirilen kişilerin yardımlarının
gereksizce
kesildiğini
ve
Raporda şöyle yazıyor: “Ne
tür sosyal güvence olursa olsun,
eğer yetersizce iletilmezse,
eğer başvuranlar sistemi ve
sorunluluklarını anlamıyorlarsa
ve kararla karşı kendilerini savunacak güçleri yoksa, maksadını
yerine getiremez. Ne adil olur,
ne de etkili.”
Rapor özellikle, yardımı kesilenlerin sistemi yeterli olarak
anlamayan bir kesim olduğunu
ve bu kesiminde en çok mağdur
olacak insanlar olduğunu vurguluyor.
9
Çarşamba, 23 Temmuz 2014
‘BRİTANYA ŞAİRLER ANTOLOJİSİ
- ŞAİRİN ŞİİRİ’ KİTABI ÇIKTI
Bir yıldır çalışmaları devam eden
Britanya şair antolojisi kitabı sokak
kitapları yayınevinden çıktı. Kadim
Laçin tarafından yayına hazırlanan
kitapta 34 şaire ait şiirler bulunuyor.
1954 - 2014 tarihleri arasında Britanya da yaşamış veya hâlâ yaşayan, Türkçe
şiir yazan yürek ustalarının edebiyat
işçiliği bu antolojide buluşuyor.
Kitabın kapağındaki yazıda: ‘‘Şairin,
sürgünde ki aşk, acı, umut, özlem,
sevda, kavga, barış, kardeşlik, dostluk imgeleriyle, eşitlik, adalet, hürriyet isteyen şiiriyle ada şenlendi...
Anadolu’dan, Mezopotamya’dan veya
Akdeniz havzasının kuzey doğusundan
gelmişlerdi, Manş Denizi’ni aşıp
Atlantik’in doğu kıyısındaki adaya.
Yıllarca yaşadılar ama ana dillerini ya da
eğitim dillerini unutmamışlardı. O dilden
rüya görür ve o dilden severlerdi. Aşkları
da öyleydi o dilden dizelere dökülürken.
Belki de bir başka dilden fakat Şairin
Şiiri bir ada yolculuğuydu! Gurbetteki
şiir, sürgünde ki aşkın, yaban ellerdeki
sevdanın tanıklığıydı. Britanya adasında
yüreklerin çığlığı okyanus dalgalarına
karşı kürek salladı, demirleyecek liman
aradı, dahası da başka yüreklere daldı.
Otuz dört şairin dizeleriyle Atlantik
okyanusu ve Manş denizinin ortasında
bir şiir adası oldu Britanya Şairler Antolojisi. Şairin Şiiri’yle şenlendi! Zevkle
sahipleneceğiniz bir Antoloji edebiyat ve
şiir arşivinize katılıyor.’’
Kitabı yayına hazırlayan Kadim
Laçin, Şairin Şiiri›ne katkı sunan, yer
alan, şiir veren, destek sunan bütün
Şairlere teşekkür etti.
34 Şairin şiirlerinden oluşan 288
sayfalık Antolojinin tanıtımı ve şairlerin
imza günü için Londra’da Eylül ayında
bir etkinlik düzenlenecek.
Kitapta şiirleri yer alan yazarlar:
Alev Adil, Aycan Saraçoğlu, Aydın
Adamoğlu, Bülent Ekinci, Canan
Aktaş, Can Yücel, Engin Sagun, Gülay Yurdal Michaels, Gülsüm Coşkun,
Hüseyin Erdoğan, Hüseyin Perioğlu,
Kadim Laçin, Leyla Aslan, Lütfü Balaban, Mecali, Mehmet Şahin, Mehmet
Yaşin, Metin Çelebi, Musa Pekin, Neşe
Yaşın, Niyazi Özkan, Nurcan Şen, Osman Türkay, Ozan Figani, Ömer Aksoy, Özgür Düzgünoğlu, Özgen Balcı,
Remzi Tanrıverdi, Roni Margulies,
Şavkar Altınel, Vedat Türkali, Volkan
Yıldız, Yaşar İsmailoğlu, Zeynel Can
10
Çarşamba, 23 Temmuz 2014
Londra’da yüzbin kişi
İsrail’i protesto etti
Savaş’a Hayır Koalisyonu’nun çağrısıyla Cumartesi günü İsrail’in
Gazze’ye saldırısı yüzbin kişilik dev bir gösteri ile protesto edildi.
Öğlen saatlerinde Başbakanlık önünde
başlayan yürüyüş, şehir içinden geçtikten
sonra İsrail Londra Büyükelçiliği önünde
geç saatlerde bitti.
Daha toplanma anından başlayarak
yürüyüş boyunca Gazze katliamına karşı
öfke, herkesin yüzlerinde okunuyordu. Bu
öfke İsrail Büyükelçiliği önünde en üst
noktasına çıktı. Yürüyüş boyunca ve İsrail
Elçiliği önündeki gösteride protestocuların
“Gazze’ye saldırılar dursun”, “Yaşasın
özgür Filistin”, Gazze’yi hiçbir zaman
unutmayacağız” sloganları hiç durmadı.
Gazze bilançosu: 502 Filistinli, 18 İsrail
askeri öldü
İsrail ordusunun Hamas’ın denetimindeki Gazze’ye yönelik 8 Temmuz’da
başlattığı saldırılar sırasında 140’ı Pazar
günü olmak üzere şu ana kadar en az 502
Filistinli hayatını kaybetti. İsrail›in kaybı
ise 18 asker.
İsrail ordusu 8 Temmuz’dan beri Gazze
Şeridi›ne yönelik saldırılar düzenliyor.
Operasyonun başından bu yana en ölümcül saldırılar Pazar günü gerçekleşti. Filistinli sağlık kaynaklarına göre Gazze’nin
doğusundaki
Şecaiyye›ye
yönelik
bombardımanda en az 72 Filistinli hayatını
kaybetti. Gün içinde toplam 140 Filistinli
saldırıların kurbanı oldu.
Pazar günkü saldırılarda Şecaiyye›de
250’den fazla kişi yaralanırken, 450 kişi de
Gazze Şeria›nın tümüne saldırıların hedefi
olarak yaralandı.
Bugün sabah saatlerinde Gazze
Şeridi›nin güneyindeki Refah’a düzenlenen hava saldırısında 7’si çocuk 9 Filistinli hayatını kaybetti. Bu kurbanların
hepsi aynı ailenin mensuplarıydı. Gazze
Şeridi›nin güneyindeki Han Yunus’ta daha
önce bombardımana maruz kalmış bir evin
yıkıntılarında bu sabah 16 Filistinlinin cesedi çıkarıldı.
İsrail cephesinde son 24 Saat içerisinde Gazze Şeridi›nde 13 asker öldü. 8
Temmuz’dan bu yana ölen İsrail askerlerinin sayısı 18’e yükseldi. Bu da 2006’dan
bu yana İsrail ordusu açısından en ağır
kayıplar oldu. Askerlerden 7’si zırhlı aracın
geçişi sırasında bir bombanın patlaması
sonucu, 3’ü de alev almış bir binada iki
ayrı noktadan açılan çapraz ateş sonucu
öldü. İsrail cephesinde ayrıca 2 sivil roket
atışları sonucu hayatını kaybetti.
Öte yandan İsrail saldırıları nedeniyle
BM tarafından yönetilen okullara 81 bin
Filistinlinin sığındığı açıklandı.
11
Çarşamba, 23 Temmuz 2014
Kadın düşmanı bir
dünyada yaşıyoruz!
Londra’da yapılan zirvede açıklanan rakamlar insanı dehşete düşüren boyutlarda. Her gün onlarca
kadının katledildiği dünyamızda şuan 130 Milyon Sünnet edilmiş kadın, 250 milyondan fazla 15 yaş
öncesi evlendirilmiş çocuk gelin ile yaşıyoruz.
İngiliz hükümeti ve Unicef vakfının ev sahipliği
yaptığı ‘Girl Summit 2014’ adlı zirvede kadın sünneti ve çocuk yaştaki evlilikler konusu tartışılıyor.
Başkent Londra’da yapılan zirveye uluslararası birçok politikacının yanında
kadın sünneti mağdurları ve
Pakistanlı Malala Yousafzasi
de katılıyor.
Zirvede bir konuşma yapan İngiltere başbakanı David
Cameron tüm dünya genelinde
çocuk kızların zorla evlendirilmesi ve kadın sünnetine
son verme çağrısı yaparak
İngiltere’de bununla daha aktif bir şekilde mücadele edeceklerini ifade etti.
Yapılan araştırmalara göre
İngiltere’de ortalama 137
bin kadın sünnetine maruz
kalmış. 1985 yılından beri
yasak olmasına rağmen sadece devam eden bir tane
yargılama mevcut. Son yıllarda kadın kurumlarının
hükümete yönelik baskılarından kaynaklı hükümet bu
yönlü bazı adımlar atmaya başladı. 1.4 milyon sterlinlik program çerçevesinde doktorlar, öğretmenler ve
sosyal hizmet çalışanları konu ile ilgili eğitimlerden
geçilecek.
UNICEF’in Londra’da açıkladığı rakamlara göre,
çocuk gelinlerin sayısı geçen otuz yıl içerisinde hiçbir
gerileme kaydetmedi. UNICEF’in verilerine göre,
çocuk gelinlerin çoğu Sahra Altı Afrika ile Güney
Asya’da yaşıyor. Rakamlar, bu bölgelerde her üç
kadından birinin 15 yaşına gelmeden evlendirildiğini
ortaya koyuyor. Üçüncü sırada yer alan
Hindistan’da ise özellikle
yoksul kızların ortalama
15 yaşında evlendirildiği
vurgulanıyor. Örgüt, erken yaşta evlendirilen kız
çocuklarının okula dönme
ihtimalinin azaldığına, aile içi
şiddet kurbanı olma ihtimalinin ise arttığına dikkat çekiyor.
UNİCEF yöneticisi Antonhy
Lake, “Kızlar kimsenin malı
değildir. Kendi kaderlerini
tayin etme hakları vardır”
diye konuştu.
Yeni verilere göre, dünya
genelinde 130 milyon sünnet edilmiş kadın bulunuyor.
Irak, Liberya ve Nijerya’da kadın sünneti vakaları
azalırken, Mısır, Sudan, Mali ve Somali gibi ülkelerde bunun hâlâ yaygın bir uygulama olduğunun altı
çiziliyor.
Dünya sağlık örgütü kaynaklarına göre 29 Afrika ülkesi başta olmak üzere Asya ve Ortadoğu’nun
bazı ülkelerinde halen kadın sünneti yoğun olarak
yaşanıyor. Yapılan araştırmalara göre her yıl ortalama 3 milyon kadın, kadın sünneti tehlikesi ile karşı
karşıya.
12
Çarşamba, 23 Temmuz 2014
13
Çarşamba, 23 Temmuz 2014
Fransa ve Britanya arasında
Rusya anlaşmazlığı
Malezya Havayolları’na ait MH17 tipi yolcu uçağının Ukrayna’da düşürülmesi ve
295 kişinin yaşamını yitirmesi ardından, karşılıklı suçlamalar devam ediyor. Ukrayna
ve Rusya birbirlerini suçlarken, Britanya ve Fransa arasında Rusya’ya uygulanacak
yaptırımlar konusunda ciddi anlaşmazlıklar bulunuyor.
Malezya uçağı, 17 Temmuz’da Ukrayna
birlikleri ve Rusya yanlısı gruplar arasında
çatışmaların devam ettiği sınır bölgesinde
düşmüştü. Aradan geçen 5 günde uçağın nasıl
ve kimler tarafından düşürüldüğü bilinmiyor.
ABD ve batılı ülkeler Rus gruplar ile bu gruplara füze verdiğini iddia ettikleri Rusya’yı
suçluyor.
Karşılıklı suçlamalar devam ederken, Britanya ve Fransa arasında Rusya’ya yönelik
yaptırımlar arasında kriz çıkmak üzere. Düşen
uçakta 10 İngiliz vatandaşının bulunması
Başbakan David Cameron’u zorda bırakırken,
Britanya Fransa’nın Rusya’yla imzalanan 2
askeri geminin satışının iptal etmesini istiyor.
David Cameron, dün yaptığı açıklamayla Mistral tipi iki geminin Rusya’ya verilmesinin
‘kabul edilemez’ olduğunu söyledi.
2011 yılında 1,2 milyar Euro’ya satışı imzalanan iki geminin satışının iptal edilmesi
halinde Fransa’nın ciddi miktarlarda tazminat
ödemesi de gerekecek.
Britanya’nın Fransa’yı zor durumda
bırakacak bu talebi Fransa’nın bizzat ön
ayak olduğu Ukrayna diplomasisinin sonucu
olarak ortaya çıktı. Fransa, Ukrayna krizinin
başından bu yana Britanya’nın Londra’daki
Rus çıkarlarına karşı yaptırım uygulamasını
istiyordu. Malezya uçağının düşmesi
sonrasında da Britanya, kendi çıkarlarına
zarar verecek yaptırımlar yerine Fransa’nın
askeri gemi satışına göz dikmiş durumda.
Ancak, ekonomik kriz ve işsizlikle boğuşan
Fransa’nın 1,2 milyar Euro değerindeki satış
ve olası tazminatlardan dolayı Britanya’nın
talebine olumlu yanıt vermesi beklenmiyor. Cameron Rusya’yı suçluyor
İngiltere Başbakanı David Cameron, 295 kişinin hayatını kaybettiği yolcu
uçağının Rusya yanlısı milisler tarafından
vurulduğunun ortaya çıkması halinde, olayın
sorumluluğunun Rusya’ya ait olacağını söyledi.
Cameron, Sunday Times gazetesine
yaptığı açıklamada, “Eğer uçağı milislerin
düşürdüğü ortaya çıkarsa, bu, Rusya’nın
bağımsız bir ülkede istikrarı bozduğunun
açık göstergesi olur” dedi.
Uçağı
milislerin
düşürdüğünün
kanıtlanmasının, 295 kişinin ölümünün sorumlusunun Rusya olduğu anlamına geleceğini savunan Cameron, “Avrupalı ülkelerin birçoğu
Rusya’ya karşı yeteri kadar sert politikalar
izlemiyor” ifadesinde bulundu.
Malezya uçağının kara kutuları teslim
edildi
Ukrayna’nın doğusunda etkin olan Rus
gruplar, 17 Temmuz’da düşen Malezya
Havayolları’na ait uçağın kara kutularını teslim ettiler. Kara kutular, Donetsk kentinde
Malezyalı yetkililere verildi.
295 kişinin bulunduğu Boeing 777-200
tipi uçak, 17 Temmuz günü Rusya sınırında
düşmüştü. Rusya ve Ukrayna uçağın
düşürülmesi konusunda karşılıklı olarak
birbirini suçlamaya devam ederken, ABD
ve diğer batılı ülkeler de Rusya’yı uçağı
düşürdüğü iddia edilen füzeleri Rus gruplara
vermekle itham ediyor.
Uçağın düştüğü bölgeyi kontrolünde tutan
bağımsızlık yanlısı Rus gruplar, yaptıkları aramalar sonunda uçağın her iki kara kutusunu
bulduklarını duyurmuşlardı. Rus gruplar,
kara kutuları dün gece itibariyle Malezyalı
yetkililere teslim ettiklerini açıkladılar.
Uçağa ait kara kutular, isyancı lider
Aleksandr Boroday’ın katıldığı ve basın
mensuplarının da izlediği bir toplantı ile
Malezyalı yetkililere teslim edildi. Teslim
esnasında kara kutuların alındığına dair bir
de protokol imzalandı.
Malezya Parlamentosu önünde konuşan
Albay Muhammed Şakri, Rus gruplardan teslim alınan kara kutuların zarar görmediğini
söyledi.
Kara kutulardan biri Malezya uçağının
mürettebatına ait konuşmaları içerirken, diğer
kutuda ise uçağın kalkış anından düşüşüne
kadarki teknik veriler yer alıyor. Ancak, kara
kutuların bulunması ile Malezya uçağının
nasıl düştüğüne ilişkin belirsizliklerin sona
ermesi beklenmiyor. Füzeyle düşürülmüş
olması nedeniyle uçağın parçaları üzerinde yapılacak analizlerin sonuçları önemli
ipuçları verecek.
Rus gruplar, uçağın düştüğü bölgenin 10
kilometre genişliğindeki bir alanda ateşkes
ilan ettiklerini de duyurdular. Özgürce
Boykot ve seçeneksiz
bırakan çağrılara dair
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ilk defa
bulundukları ülkelerde oy kullanabilecek
olan göçmen işçi ve emekçilere yönelik
çalışma yürüten kurum ve örgütlenmelerin
küçük bir kısmı “boykot” çağrısında bulundu. Bir kısmı ise Recep Tayyip Erdoğan ve
Ekmeleddin İhsanoğlu’nun kendilerini temsil
edemeyeceğini belirtti.
“Boykot” çağrıları yapanların bir kısmı,
seçimlere katılmayı “düzeni meşrulaştırma”
olarak tanımlarken, bir grup ise HDP adayını
diğer burjuva çizgi adayları ile aynı kefeye
koyarak boykot çağrısı yapıyor.
Genel olarak birleştikleri nokta ise; seçimlerden bir şey çıkmayacağı, Erdoğan’ın
seçimleri alacağı ve başta Kürt hareketi olmak üzere HDP adayı Selahattin Demirtaş’ın
2. tur seçimlerde Erdoğan lehine çekileceği
iddiası...
Tek tek bu iddiaları masaya yatıralım...
Cumhurbaşkanlığı seçimlerine işçi ve
emekçilerden yana alternatif seçenek sunmayı
“düzeni
meşrulaştırma”ya
indirgeyen
arkadaşlarımızla öncelikli olarak tartışılması
gereken kuşkusuz boykot taktiğinin hangi durumlarda kullanılabileceğidir.
Dostlarımızın da ret edemeyeceği ustalardan Lenin “Belli koşullara özgün bir
mücadele aracı” olarak tanımladığı boykot
taktiğini “eski rejimi doğrudan alaşağı etme
mücadelesinin ya da en azından, yani taarruz
onu alaşağı edecek kadar güçlü olmadığında,
söz konusu kurumu oluşturamayacak ya da
işletemeyecek kadar zayıflatmanın aracı”
olarak tanımlamaktadır. (Boykota Karşı VI
Lenin 1907)
Yani boykot, salt sandığa gitmeme
gibi pasif bir eylem olarak örgütlenemez,
algılanamaz. Seçim sandıklarını işlevsiz
bırakabilecek, kitlesel eylem ve mücadele
araçlarını devreye sokmayı gerektirir.
Keza, Lenin “Komünizmin Çocukluk
Hastalığı “Sol” Komünizm” kitabında ise burjuva parlamentolarını ve seçimlerini işçi ve
emekçi sınıfları uyandırmanın, aydınlatmanın
bir aracı olarak kullanmanın gereklerine vurgu yapar. Adı geçen kitabın 53. sayfasında
şöyle der; “... parlamenter seçimlere ve parlamenter savaşıma katılmanın, özellikle kendi
sınıfının geri kalmış katlarını eğitmek için,
özellikle ezilen ve bilinçsiz kırsal yığınları
uyandırmak ve aydınlatmak için zorunlu
olduğu kuşku götürmez. Burjuva parlamentosunu ve bütün öteki gerici kurumları
dağıtmaya gücünüz yetmediği sürece, bu kurumlarda çalışmak zorundasınız.”
Kuşkusuz bunlar birçoklarımız için yeni
bilgiler değil. Fakat her nedense dostlarımız,
kimi dönem bunu unutmayı seçer, bize de
hatırlatmak düşer.
Aynı dostlar, daha kısa bir süre önce
aynı burjuva devletin, sistemin ve yasaların
olduğu koşullarda seçimlerde yer almış,
aday göstermişlerdi. O tarihlerde bunu
“düzeni meşrulaştırma” olarak algılamayan
arkadaşlarımızın cumhurbaşkanlığı seçimlerini böyle algılamış olmaları da ilginçtir.
HDP adayı Selahattin Demirtaş’ı, Türkİslam sentezci, tekçi diğer burjuva iki aday ile
aynı kefeye koymak ise politikada sefaletin,
sosyal şoven duruşun katıksız bir örneğidir.
Ciddiye almıyor ve geçiyorum.
Boykotçuların genel olarak birleştikleri,
seçimlerden bir şey çıkmayacağı, Erdoğan’ın
Hatice Güden
[email protected]
seçimleri kazanacağı
iddiasızlıktır.
varsayımları
ise
Sormak gerekir; seçimlerden bir şey
çıkmayacağını,
Erdoğan’ın
seçimleri
kazanacağını daha çalışmalara başlamadan,
önsel olarak kabul eden arkadaşlar nasıl
bir boykot yapmayı planlıyorlar?.. Selahattin Demirtaş’ı aday gösteren, destekleyenler bir yana, kendilerine neden güvenmiyorlar?.. Daha baştan boykot taktiğinin
tutmayacağının kabulü değil midir bu?.. Daha
baştan “boykot”un, protestoculuktan öteye
gidemeyeceğinin kabulü değil midir?.. Fiilen tarafsızlığa denk düşen duruşları ile burjuva sistemin çarklarına su taşıyacaklarının
farkında değiller mi?..
Kürt
hareketinin
ve
Selahattin
Demirtaş’ın 2. turda Erdoğan lehine
çekileceği iddiası ise, bu dostların en azından
bir kısmından beklemediğim bir karalama
kampanyasıdır. Londra’da olduğu gibi
hemen her konuşmasında birinci veya ikinci turda hiçbir düzen partisi adayı lehine
seçimden çekilmeyeceğini belirten Selahattin Demirtaş’a ve HDP Eş Başkanı
Figen Yüksekdağ’ın HDP adına yaptığı
açıklamalara rağmen hala bu asılsız iddialara
sarılmaları acizlik değilse nedir?..
Emek ve özgürlük cephesi adayı üzerinden yanılsama yaratıcı tartışmalar yapmak,
dostlarımızın görevi olmasa gerek!..
Gerçek şu ki; “düzeni meşrulaştırma”
olarak tanımlanan cumhurbaşkanlığı seçimleri, oldukça önemli bir saflaşmanın eşiği
haline gelmiştir. İşçi ve emekçiler, ezilen ve
sömürülenler, düzen partilerinden, özellikle
de ırkçı, şoven, tekçi, burjuva düzen partisi
CHP’den kopmaya başlamıştır.
CHP’nin sahte “halkçı”lığının, sahte “laikçi” ve “demokrat”lığının ilk kez bu denli
açığa çıkabildiği ve CHP tabanında yer alan
ve kendisini solda gören, ilerici, demokrat
tabanın, Alevilerin, işçi ve emekçilerin ilk
kez alternatifsizlik nedeniyle “kötünün iyisine” teslim olmadıkları, yüzünü kendi politik
alternatifleri HDP’ye çevirmeye başladıkları,
umut büyüten bir atmosferle yüz yüzeyiz.
Dostlarımızın yapması gereken; bu denli
önemli bir sürecin seyircisi olmak yerine aktif bileşeni haline gelerek birleşik devrimci,
demokratik cephenin büyütülmesi görevine
sarılmak olmalıdır.
Ekmeleddin İhsanoğlu ve Erdoğan’ın
kendilerini temsil etmeyeceğini belirten
Alevi örgütlerimiz ise, bu açıklama ile her ne
kadar Selahattin Demirtaş seçeneğine dolaylı
olarak göz kırpmış olsalar da, duruşlarını
yeterince kendi tabanlarına taşıyamamış
olduklarını gözlemliyorum.
Geçtiğimiz yıllarda “eşit yurttaşlık” talebi
ile oldukça iyi bir tepki örgütleyen Londra Alevi örgütlerinin, Türk-İslam sentezci
sistemin devamını sağlayacak İhsanoğlu
ve Erdoğan ikilisine ve cumhurbaşkanlığı
seçimlerine ilişkin pasif denecek duruşları, ister istemez olası tehlikenin Alevi örgütlerince
yeterince anlaşılmadığı yargısını oluşturuyor.
Umut ediyorum, önümüzdeki zaman dilimi
beni yanıltır.
Sonuç olarak; emek ve özgürlük cephesinin, birleşik mücadele kültürünün ete
kemiğe büründürmeye başladığı, ayrılıkların
değil ortaklıkların öne çıktığı, geniş
yığınlarda yaşanan özgüven eksikliklerine
merhem olmaya başlayan bu seçim süreci
bence çoktan kazanılmıştır!..
Şimdi ikinci etabı kazanmaya!..
14
Çarşamba, 23 Temmuz 2014
15
Çarşamba, 23 Temmuz 2014
Öğrencilere verilen
öğrenim kredisi
tehlikede
Milletvekillerine göre öğrenci kredi sistemi mali olarak neredeyse
uygulanamaz bir hale gelmiş. Yeni yayınlanan bir rapora göre
öğrencilerin almış olduğu kredilerin yüzde 45’i asla geri ödenemeyecek, bunun için hükümetin acil tedbir alması isteniyor.
Üniversite harçlarının yükselmesi ile beraber öğrenim
kredisi de 9 bin sterline
çıkmıştı. Buna göre 30 yıl
içerisinde toplam borç miktari
330 milyar sterline çıkacak.
Mevcut yasalara göre mezun
olan öğrenci mezun olduktan
sonra yıllık 21 bin sterlin kazanmaya başlayınca ödeme
zorunluluğu başlıyor. 30 yıl
sonra da ödenmemişse bile
borç siliniyor.
Üniversite
politikasından
sorumlu milletvekillerine göre,
öğrenci kredi sistemi, mali
olarak işlenmez bir noktaya
yaklaşıyor. Komite başkanı
Adrian Baily, sorunun giderek
büyüdüğünü ve hesaplamada
da yetersizlikler olduğunu ifade
etti. Baily, Hükümetin biran
önce harekete geçip, öğrenci
borçlarının ne kadarının geri
ödeneceğini
hesaplaması
gerektiğini söyledi.
Komite,
öğrencilerin
borçlarının
toplanmasında
da çok fazla yetersizlikler
olduğunu ve yurt dışında
çalışan mezunlardan borçların
toplamadığını açıkladı.
Üniversite
ve
Kolej
Sendikasına (UCU) göre,
hükümet artık mevcut sistemi ciddi anlamda tekrardan
gözden geçirmeli. Komitenin
raporuna tepki gösteren sendika, mevcut sistemin şu anda
üniversiteler ve personelin üzerinde olumsuz bir etkiye sahip
olduğunu açıkladı.
UCU genel sekreteri Sally
Hunt, “Mevcut sistem sürdürülemez bir hale gelmiştir. Bu sistem öğrenciler için aşırı pahalı
olup, vergi mükelleflerine zarar
veriyor. Bu durumda üniversiteler rahat bir şekilde planlamalar yapamıyor, eğitimciler
garantide değil. Bu yüzden çok
acil olarak bu sistemin tekrar
ele alınması gerekir’’ dedi.
Üniversitelerden
sorumlu gölge bakan Liam Byrne konuyla ilgili yaptığı
açıklamada hükümete tepki
göstererek mevcut öğrenim
ücreti sisteminin başarısız
olduğunu belirtti.
Byrne, ‘‘Hükümet gençleri
ödeyemeyecekleri bir borcun altına koymuştur, bu durum vatandaşa 30 sene içerisinde 330 milyar dolara mal
olacaktır. Bu sürdürülemez ve
sürdürülebilir bir öğrenim kredisi sistemi için acil harekete
geçilmesi gerekir.’’ dedi.
Elif Gün
UYGULAMALI GAZETECİLİK KURSU
Şu anda Med Nuçe TV’de Dünyanın Gündemi adlı programı hazırlayıp sunan Armagan Kargılı,
stajyer olarak çalışıp gazeteci-televizyoncu olarak yetiştirilecek adaylar için kurs düzenliyor. Adaylarda aranacak şartlar: Stajyer muhabirler için: Türkçe, İngilizce ya da Kürtçe dillerinden en az birini çok iyi konuşup yazmak. Stajyer kameramanlar için: Tercihen amatör de olsa kendi kamerası olmak.
Stajyer montajcılar için: Bilgisayarda temel montaj bilgisine sahip olmak.
Kurs başlama tarihi: 21 Temmuz 2014 / Saat: 18:30 / Yer: Halkevi-Dalston
Daha Fazla bilgi için: 07971100126 [email protected]
16
Çarşamba, 23 Temmuz 2014
Hawking: Ben de intihar etmeyi denedim
Ünlü kozmolog Stephen Hawking, “Herkesin
hayatına son vermeyi seçme hakkı olduğuna
inanıyorum” diyerek, İngiltere gündemindeki
ötenazi tartışmasına katıldı.
Hawking engelli insanların kendilerini öldürme
özgürlüğünü kullanmasına engel olmanın onlara karşı bir ayrımcılık olduğunu çünkü engelsiz birinin bu tercihi istediği zaman yapabildiğini
söyledi.
Profesör Stephen Hawking, “Ben de bir süre
nefes almayarak intihar etmeyi denedim. Ama
nefes alma refleksi baskın çıktı.”
Buna karşılık 72 yaşındaki bilim adamı, bu
yola gitmeden önce bir kişinin gerçekten ölmek
istediğinden emin olmak için her türlü önlemi almak gerektiğini vurguladı.
‘Ben de intihar etmeyi denedim’
Kendisi de boyundan aşağı engelli olan ve
bilgisayar aracılığıyla konuşabilen Stephen Hawking, kendisinin de boğazına nefes alabilmesi için
boru yerleştirilen trakeostomi ameliyatı sonrasında
intiharı denediğini itiraf etti.
Kozmolog, “Bir süre nefes almamak suretiyle
intihar etmeyi denedim. Ama nefes alma refleksi
baskın çıktı” dedi.
Hawking, “Çok büyük acı içinde olmadıkça
umutsuzluğa düşüp intihar etmek yanlış ama
insanların bu tercihi yapmaya hakkı var. İnsanların
elinden ölümü seçme hakkını almamalıyız” diye
konuştu.
İngiltere parlamentosunda görüşülen bir yasa
teklifi, doktorların, altı aydan az ömrü kaldığı
düşünülen ölümcül hastaların talebi halinde,
hayatlarına ilaçla son verebilmesini içeriyor.
Yasa bu uygulama için iki ayrı doktorun
hastanın durumunun gerçekten ölümcül olduğu ve
en fazla 6 ay ömrü kaldığına dair rapor vermesi
gerekiyor.
Anne olma yaşı
ortalaması 30’a
çıktı
İngiltere Ulusal İstatistik Kurumu’nun (ONS)
açıkladığı verilere göre, İngiltere ve Galler’de
kadınların anne olma yaş ortalaması 30’a
yükseldi. Bu ülkeler, sayıca geç anne olan
kadınların en yoğun olduğu yerler olarak gösteriliyor.
Anne olma yaşında ortalamanın ilk defa 30’a
çıktığı belirtiliyor.
2013’de yaşanan küçük bir düşüşe rağmen,
1991’den bu yana 40 yaş ve üstü kadınlarda
doğurma oranının üç kat arttığı belirtiliyor.
35-39 yaş arasındaki kadınlarda ise bu oran
yüzde 84’e ulaştığı ifade ediliyor.
ONS raporuna göre, 2012’ye kıyasla 2013
yılında bebek doğum oranlarında yüzde 4.3’lük bir
düşüş meydana geldi.
Yine rapora göre, İngiltere’de 2013 yılında
doğan bebeklerin dörtte birinden fazlasını, İngiltere
dışında doğan kadınlar dünyaya getirdi.
Geç anneliğin nedenleri
Yükseköğretime katılımın artması
Kadınların iş gücü piyasasında geçmişe göre
daha fazla yer bulması
Kariyer yapma planları
Bebek bakım maliyetinin yüksek oluşu
İşsiz kalma riski
ONS, 1975’ten bu yana geç anne olma yaşında
sürekli bir artış görüldüğünü belirtti.
Verileri değerlendiren Britanya Gebelik
Danışma Servisi Başkanı Anne Furedi, “Kadınların
annelik yaş ortalaması ilk kez 30’a ulaştı çünkü
artık kadınlar daha geç aile kurmak istiyorlar. Bu
yaş ortalaması dünyadaki diğer ülkelere nazaran
çok daha yüksek” dedi.
Furedi, yaş ortalamasının yükselmesini, eğitim
hayatı ve profesyonel hayattaki gelişmenin zaman
almasına bağlıyor.
Furedi, ayrıca maddi güvenlik için de kadınların
beklediğini söylüyor.
17
Çarşamba, 23 Temmuz 2014
Penguin Müzik okulunda Yaz
okulu kayıtları devam ediyor
Kurulduğu ilk günden bu yana müzik alanında büyük başarı sağlayan Penguin müzik
okulu tarafından açılan yaz okulu 26 Temmuz -23 Ağustos tarihleri arasında yapılacak. Okul
tarafından yapılan açıklamada kayıtların halen devam ettiği belirtildi.
Müzik eğitmeni Emre
Kubilay tarafından 2010
yılında kurulan Penguin
Müzik okulu Piano, Keman, Viola, Flut, Şan,
Saz ve Gitar gibi enstrüman dersleri veriyor.
Penguin Müzik okulu direktörü ve müzik
eğitmeni Emre Kubilay gazetemize yaptığı
açıklamada
açıldıkları
günden bu yana aldıkları
başarılı
sonuçlardan
kaynaklı duyduğu memnuniyeti dile getirerek
başarılarının
sırrının
altında yoğun bir emek
ve disiplinli bir çalışma
yattığını belirtti.
Müziğin
insanda
ruh
ve
beden
gelişimindeki öneminin
bilincinde
olduklarını
vurgulayan
Kubilay:
“Öğrencilerimizin hayat
kalitesini bir adım ileriye götürebilmek için
profesyonel ve alanında
uzmanlaşmış eğitim kadromuzla eğitim vermekteyiz. Eğitimde kaliteyi hedef edinmiş,
çağdaş ve modern eğitim
teknikleri kullanılarak,
belirlenmiş olan müfredat
doğrultusunda, öğrenci
motivasyonunu
yüksek tutarak başarıya
u l a ş m a l a r ı n d a
öğrencilerimize rehberlik ediyoruz” şeklinde
konuştu.
“Amacımız; kursiyerlerimize,
branşlarında
uzman öğretmenlerden
oluşan eğitim kadromuz
ile doğru ilkeli bir müzik
eğitimi sunmaktır” diyen
Emre
Kubilay,
amaçlarına uygun olarak
eğitim kadrolarına sanat eğitiminde lisans ve
lisansüstü programlarını
t a m a m l a m ı ş
öğretmenlerden
oluşturduklarının altını
çizdi.
Merkezi Haringey’de
bulunan Penguin müzik
okulu hakkında daha fazla bilgi almak ve yaz
okuluna kayıt yaptırmak
için 584 Green lanes N8
0RP adresinde kendilerini ziyaret edebilir veya
020 8800 85 92, 078
2863 76 22 numaralı telefonlardan kendilerine
ulaşabilirsiniz.
18
Çarşamba, 23 Temmuz 2014
Köşe Yazısı
Ahmet Güven
[email protected]
AKP’İN ALEVİ DÜŞMANLIĞI NEDİR? II
AKP’nin içinden çıkıp geldiği RP İslamcı bir partiydi ve Alevilere iyi baktığı söylenemez. 2 Temmuz
1993 yılında devlet destekli dinci ve ırkçılar tarafından 33 Alevi, aydın yazar, sanatçı ve iki otel
çalışanı hunharca katledildiğinde Belediye Başkanı Refah Partili Temel Karamollaoğlu idi. Daha
sonra RP’den milletvekili seçilmiştir. 35 insanı yakanların avukatlığını yapan Şevket Kazan ise
RP’den Adalet Bakani olmuştur. AKP iktidara geldiğinde Sivas katliamını yapanların avukatlığını
yapanları il başkanlığı, Anayasa Mahkemesi üyeliği, milletvekilliği ve bakanlıkla ödüllendirmiştir. Bu
konuda aşağıdaki liste gerekli bilgiyi vermektedir;
Av. Celal Mümtaz Akıncı - Afyon
Barosu Başkanı ve AKP oylarıyla
Anayasa Mahkemesi üyesi;
Av. Hayati Yazıcı- AKP’nin Devlet
Bakanı;
Av. Haydar Kemal Kurt - AKP
Isparta Milletvekili;
Av. Zeyid Aslan - AKP Tokat Milletvekili, Başbakan Erdoğan’ın eski
avukatı;
Av. Hüsnü Tuna - AKP Konya Milletvekili;
Av. Burhanettin Çoban - Afyonkarahisar AKP’li Belediye Başkanı;
Av. Faik Işık - Başbakan Erdoğan’ın
ve Süleyman Mercümek’in avukatı;
Av. İbrahim Hakkı Aşkar - 22. Dönem AKP Afyon Milletvekili;
Av. M. Ali Bulut - AKP Maraş Milletvekili ve Anayasa Komisyonu
üyesi;
Av. Bülent Tüfekçi - AKP Malatya
İl Başkanı;
Av. Halil Ürün - RP kayıp trilyon
davası sanığı, AKP Afyon Belediye
Başkan adayı;
Av. Mevlüt Uysal - AKP İstanbul
Başakşehir Belediye Başkanı;
Av. Nevzat Er - Eski AKP Eminönü
Belediye Başkanı;
Av. Suat Altınsoy - AKP Konya İl
Başkanı Yardımcısı;
Av. Tayfun Karali - İstanbul
Büyükşehir Belediyesi Darülaceze
Müdürü;
Av. Ferruh Aslan - İstanbul
Büyükşehir Belediyesi Basın Yayın
Müdürü;
Av. İbrahim Kök - AKP Elazığ Milletvekili Aday Adayı;
Av. Ali Aşlık - Eski AKP İzmir İl
Başkanı;
Av. Bedrettin İskender - AKP Ümraniye Belediye Başkan adayı;
Av. Ekrem Bedir - Sakarya AKP
Hendek Belediye Meclis Üyesi;
Av. Eyüb Karagülle - Eski Saadet
Partisi İlçe Başkanı;
Av. Faruk Gökkuş - AKP Kâğıthane
Belediye Başkanlığı Aday Adayı;
Av. Hasan Hüseyin Pulan - AKP
İstanbul İl Disiplin Kurulu üyesi;
Av. Hurşit Bıyık - AKP Trabzon İl
Başkan Yardımcısı;
Av. Reşat Yazak - Anadolu
Ajansı Yönetim Kurulu Üyesi.
AKP, Avukatları ödüllendirmekle
kalmıyordu, katilleri de koruyordu.
Katliamın sanıklarından İhsan Çakmak 2007 yılında yakalandığında
İstanbul Belediyesinde 3 yıllık memur olarak çalışıyordu. (Toygun
Atilla, Hürriyet 4 Mayıs 2007).
Davanın 1 numaralı sanığı ve
İnterpol tarafından kırmızı bültenle
aranan firari sanığı dönemin Refah
Partili belediye meclis üyesi Cafer
Erçakmak’ın 10 Temmuz 2011’de
Sivas’ta ailesinin yanında öldüğü ve
gizlice gömüldüğü ortaya çıkmıştı.
19 yıl aradan sonra 13 Mart 2012
tarihinde Mahkeme, sanıklar Cafer
Erçakmak ve Yılmaz Bağ’ın ölmeleri; Şevket Erdoğan, Köksal Koçak,
İhsan Çakmak, Hakan Karaca ve
Necmi Karaömeroğlu hakkında
ise zaman aşımı nedeniyle Sivas
katliamı davasının düşürülmesine
karar verdi. İnsanlığa karşı işlenen
suçlarda zaman aşımı olmazdı ama
konu Aleviler olunca değişiyordu.
Öyleki Başbakan Erdoğan, ‘’ Milletimiz için, ülkemiz için hayırlı
olsun’’ diyerek onaylıyordu.
2007 genel seçiminde AKP,
Alevilere Alevilerin eliyle vurmak
için harekete geçiyordu ve 3 Alevi
milletvekili seçiyordu. Bunlardan
Reha Çamuroğlu ve İbrahim Yiğit
İstanbul’dan ve Hüseyin Tuğcu
Kütahya’dan seçilen vekillerdi.
(30 Temmuz 2007) tarihli Zaman
gazetesi’nde üç milletvekili AKP’yi
göklere çıkaran mesajlar veriyordu. Reha Çamuroğlu, Alevilerin
sorunlarını çözebilecek yegâne partinin AKP olduğunu söylüyor. İbrahim
Yiğit, Başbakanı cemevine götürmekle övünüyor. Hüseyin Tuğcu bir
Türk-İslam sentezi sözcüsü gibi
Alevilerin Ehli Sünnet’e Hanefi
İslam kültürüne yakın gördüğünü
söylüyordu.
Bu dönemin en çok öne çıkan
ismi Reha Çamuroğlu idi. Muharrem ayında Reha Çamuroğlu
öncülüğünde ilki 2008 yılında olmak
üzere Alevilikte olmayan ‘’Alevi
iftarı’’ organize edilmeye başlandı.
Başbakan Erdoğan’ın katıldığı iftarda devletin Alevisinden başka
Aleviler yoktu. CNN Türk’ün (2008)
haberine göre 279 Alevi derneğinden
sadece 6’ sı katılmıştı.
‘’Alevi iftarı’’ ile ‘’Alevi
açılımını’’ başlatan AKP hükümeti
devletin Alevi köylerine ve mahallelerine zorla cami yapma
politikasını devam ettiriyordu.
Çanakkale’nin
Denizgöründü
köyünde köylüler Cemevi istiyordu ama devlet cami yapıyordu.
Köylülere
sorulmadan
yapılan
cami 4 yılda tamamlanmış ve 19
Mart 2007 yılında Diyanet İşleri
Başkanı Ali Bardakoğlu tarafından
açılışı yapılmıştır. Bardakoğlu açılış
konuşmasında ‘’ “Yeni yapılan bu
cami de Denizgöründü halkı için
inanıyorum ki birlik ve beraberlik
mekanı olacaktır” demişti. Devlet
cami için 70 bin lira harcamıştı. Ancak Alevilerin ibadet yeri cami değil
cemevidir. Dolayısıyla camiye kimse
gitmiyor ve Müftülük tarafından
camiye atanan imam Baki Pesen, beş
vakit namazı tek başına kılıyordu.
(Radikal 17 Ekim 2010)
Alevi köylerine kaç cami
yapıldığı tam olarak bilinmemekle beraber Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı Başkanı Ercan Geçmez’in belirttiğine göre
Kayseri’ye bağlı Sarıoğlan, Çorum’a
bağlı Turgut, Çukurören, Büyükcamili, Adana ’ya bağlı Kuyumcular,
Karahan, Yozgat’a bağlı Elmaağacı,
Büyükmahal, Mersin’in Tarsus ilçesinde Tekeliköy’ü sayabiliriz. Hatta
Sarıoğlan’a ikinci caminin temeli de
atılmıştı.
DEVAM EDECEK...
19
Çarşamba, 23 Temmuz 2014
Boykotçular, Kafası karışıklar, gizli
Ekmeleddinciler ve Tırşıkçiler!
Cumhurbaşkanlığı seçimleri yaklaşıyor. Pazar günü Londra’da
cumhurbaşkanı adayı Selahattin Demirtaş için coşkulu bir miting
düzenlendi. Çok kısa bir zaman diliminde yapılan çalışma ile Altı
binden fazla insanın o alanda toplanması önemli bir gerçekliği
ifade ediyor. Selahattin Demirtaş’ı dinleyen kitleye baktığımda
gözlerindeki sevgiyi ve umudu görmemek mümkün değildi. Bu
umut, Demirtaş şahsında düşlerimizdeki ülkenin dışa vurumuydu.
Çünkü o alanı dolduran insanların hemen hemen hepsi yıllardır
karşısında mücadele ettiği sistemin bir şekilde mağduruydu ve
bu mağdur halk için Türkiye gibi bir ülkede Selahattin Demirtaş
gibi bir cumhurbaşkanı hayal etmenin bile anlatılmaz bir tadı ve
güzelliği vardı.
Göçmen olmak zor iştir. Bir yanda
yaşadığımız ülkede ayakta kalma mücadelesi verirken, bir yandan da gözlerimiz ve
yüreğimiz koptuğumuz, koparıldığımız
topraklardadır hep. Tarifi zor acılar yaşadık;
Yakıldık, öldürüldük, kıyımlardan geçirildik,
hapsedildik, yok sayıldık, hor görüldük...
Dilimiz, inancımız saklamak zorunda
kaldığımız bir günah gibi boynumuza
takılı kaldı hep!
Pazar günü o alanı dolduran biz göçmenlerin en büyük ortak noktası mevcut sisteme muhalif olmaktı. O alanda kendi gözlemlediğim
birkaç boykotçu, kafası karışıkçı ve tırşıkçi
vardı. Peki bunlar niye ordaydı denilebilir.
Birkaç sebebi olabilir; mahalle baskısı, merak, toplumsal kaygı, hakikat arayışı vb...
Biz bu üç kesime Londra eksenli
yaklaşacağız.
Dhf ve Partizan geleneğinden gelen Tohum kültür merkezi ve Yüzçiçek açsın
kültür merkezi cumhurbaşkanlığı seçimini boykot edenler arasında. Uzun uzadıya
yazdıkları bildirileri iki defa okuduğum halde, halen tam anlamadığım nedenler olsa da
tavırlarını net olarak koydukları için kabul
etmek dışında bir alternatifimiz yok.
Yeminli Kürt özgürlük hareketi düşmanı
olan Hak-Par da seçimleri boykot ettiğini
açıklasa da Erdoğana oy vereceklerini net olarak görebiliyoruz. Tek sorun,
Türkiye KDP’si gibi cesaretlice çıkıp
‘Erdoğan’ı destekleyeceğiz’ diyememesidir.
Bu geleneğin Londra’daki temsiliyeti
Komkar’dır. Tırşıkçi’den kastım da bi-
raz bu geleneğe yakın duran kesimdir. Bu
kesim genelde Tırşık neredeyse ordadırlar.
Hayatında tek gram emek vermeden
sürekli çene çalar bu kesim. Şimdilerde
bu kesim çene yormaktan çok facebook’ta
parmak yoruyor.
Kafası Karışıklar: Aslında benim en çok
önemsediğim ve anlamadığım kesim bu.
Bunun Londra’daki temsiliyeti ise Britanya
Alevi Federasyonudur. Türkiye’deki devletçi
ve tekçi zihniyetin en büyük mağdurlarından
birisi olan Alevileri temsil eden bu kurumun
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde rengini belli
etmemeye çalışması hepimizin kafasında
acaba diye inanmak istemediğimiz bir
soru işareti oluşturuyor. Peki neden böyle
düşünüyoruz; Cumhurbaşkanlığı seçimleri için seçmen kayıt işlemlerini en
çok yürüten, bunun için özel gündem
oluşturan, toplantılar alan, toplumumuzun yoğun yaşadığı bölgelerde sandık kurulsun diye T.C büyükelçisi ile görüşme
yapan, girdikleri her platformda bunu
gündemleştiren Cemevi nasıl oluyor da
bu süreçte sessiz-safsız kalıyor. Diğer sol
örgütler gibi Boykot gibi bir düşüncesinin
olmadığını da çok net biliyoruz, çünkü böyle
bir niyetleri olsaydı seçmenleri kaydetmek
için bu kadar olağanüstü bir çaba harcamazdı.
Kaldı ki diğerleri boykotun gerekçesi olarak
‘devleti tümden red ettiklerini’ dile getiriyorlar, Cemevi’nin böyle bir derdi olmadığını da
biliyoruz.
Bir inanç kurumu olduklarını, siyasi
bir misyonlarının olmadığını, üyelerinin
farklı siyasi görüşlerden geldiğini ve bu
nedenle de cumhurbaşkanlığı adayları
arasında bir tercih yapmayacaklarını
söylüyor Cemevi yönetimi. Ancak bunun
yeterli bir açıklama olmadığını kendileri de
biliyor. Britanya Demokratik Güç Birliği
Platformunun bir bileşeni olan CemeviBAF bugüne kadar ‘üyelerimiz farklı siyasi
görüşlerden geliyor kaygısına kapılmadan’
sayısız siyasi açıklamanın altına imza
atmıştır. Türkiye’de gelişen siyasi olaylara yönelik Cemevi’nin yaptığı siyasi
açıklamalarla doludur Telgraf gazetesi
sayfaları. Hatta birçok noktada Türkiye’de
bulunan muhalif kurumlardan daha hızlı
bir refleksle sürekli hareket etmişlerdir. Hal
böyleyken siyasi bir kurum değiliz, inanç
kurumuyuz demek yeterli bir gerekçe
değil.
BAF-Cemevi yönetiminden anladığımız
bir gerçek var. CHP, seçmen kaydı sürecinde Cemevinin yaşadığı heyecanı,
Ekmeleddin’in ekmeğiyle kursaklarında
bırakmıştır. Cemevi, Alevi katili MHP
ve BBP’nin desteklediği Ekmeleddin
İhsanoğlu’na destek vermenin ne anlama
geleceğini çok iyi biliyor. Maraş katliamında
başrol oynayanların, devletin içinde örgütlenen MHP’nin gençlik yapılanması olan Ülkü
ocakları olduğunu da biliyor. Madımak
otelindeki yürekler iktidardaki yobaz zihniyet tarafından yakılırken, yangından
kaçıp otelin yan tarafında bulunan BBP
parti binasına kaçmak isteyen birçok kişi
pencerelerden ve balkonlardan BBP’liler
tarafından demir kalaslarla saldırıya
uğramış ve BBP binasından ‘geberin pislikler’ diye naralar yükselmiştir. Hem Maraş
hem de Sivas katliamında planlayıcı gücü
olduğu bilinen derin devletin adamı Muhsin Yazıcıoğlu’nun mezarı C-MHP adayı
Ekmeleddin İhsanoğlu tarafından seçim
çalışmaları kapsamında ziyaret edilmiştir.
Bu yönlü söyleyeceğimiz sayısız örnek olsa
da, mezar ziyareti-vefa borcu, Ekmeleddin
İhsanoğlu’nun sahip olduğu zihniyeti çok
açık bir şekilde ifade ediyor.
Yerel bir radyoda dinlediğim BAF başkanı
İsrafil Erbil, Ekmeleddin İhsanoğlu’nun
adaylığı ile ilgili net bir tavır koysa da kurumsal düzeyde seçim sürecinde nasıl
hareket edecekleri ile ilgili net bir tavır ortaya
koyamadı. Bireysel olarak kime oy vereceksiniz sorusuna da ‘‘Büyük ihtimalle sandığa
gitmeyecem, ama gidersem oyumu en yakın
gördüğüm Demirtaş’a vereceğim. Ama
Öcalan’ın ‘İslam kardeşliği’ vurgusu….’’ gibi
belirsiz bir cevap verdi. İsrafil bey Alevi toplumu içerisinde beğenilen ve saygı duyulan
bir kişidir, ve kendisi zaten daha çok bir siyasetçi gibi ön plana çıkmaktadır, bulunduğu
pozisyon da ondan bunu istemektedir. Gerçek
bir siyasetçiden istenilen de öncülük misyonunu her zaman oynamaktır, bu noktada farklı
kaygılara kapılmadan olaylar karşısında net
tavır koyabilmektir.
Cemevi kurumsal olarak ta bu noktada bir karar vermek ile karşı karşıyadır.
Boykot ise boykot, Ekmeleddin ise Ekmeleddin, Demirtaş ise Demirtaş. Çünkü her
kurum hitap ettiği topluluğa öncülük yapma,
aydınlatma gibi bir misyona sahiptir. ‘‘Alevilik inancını ‘sapkınlık’ olarak gören bir
zihniyete Alevi oy veremez demek’’ siyasete
karışmak değil, aksine Alevilik inancına en
büyük hizmettir.
İngiltere CHP temsilciliği ‘Hayallerimin
Adayı kazansın diye değil, Kabuslarımın
adayı kazanmasın diye seçime gidiyorum’
diyor. Bu slogan onların nasıl içler acısı
bir durumda olduğunu da ortaya koyuyor.
Bu sloganı dillendirmek ve inanmak ilke
yoksunluğundan başka birşey ifade etmiyor.
Alevinin kabusu Tayip değildir, kişi değildir,
onun şahsında oluşan zihniyetin kendisidir, ve
Ekmeleddin İhsanoğlu da malesef aynı zihniyetin mayasındandır… Bu zihniyet mahkum edilmedikçe Ekmeleddin gelmiş, Tayyip
gelmiş hiç birşey fark etmeyecektir.
Bu yüzden HDP ve onun etrafındaki
örgütler bu halkı seçeneksiz bırakmamıştır.
Kimilerine göre gerçekçi olmayan bir hayal
olsa da bu hayal halkın yüreğinde cevabını
bulmuştur şimdiden. Selahattin Demirtaş’ın
temsil ettiği zihniyetin cumhurbaşkanı
seçilmesi kadar güzel bir duygu olamaz.
Ve seçimin sonucu her ne olursa olsun
Selahattin Demirtaş’ın aldığı her oy bu
yobaz zihniyete vurulan büyük bir darbe
olacaktır.
Son olarak, bunları yazmamdaki amacın
kesinlikle bir kuruma, hele hele Aleviliğin
Hak ve Hakikat yolu olduğu bilinci ile
çalışma yürüten Cemevine yol göstermek
olmadığını belirtmek isterim.
Aras Ararat
20
Çarşamba, 23 Temmuz 2014
21
Çarşamba, 23 Temmuz 2014
Seçme Yazılar
Kemal Bülbül
Aleviler ve yüzleşme – II
Aleviler kendi inancını ve tarihini yeterince bilmiyorlar, bilmek ve anlamak için verilen uğraşı da yeterli
sayılmaz! Kabaca, kulaktan dolma bilgileri Alevi inancı
sanıyorlar veya kendi siyasi düşüncelerini Aleviliğin
yerine ikame ediyorlar.
Geçen haftaki yazımızda
Alevilerin
devlet
ve
Kemalizm’le
yüzleşmesi
gerektiğini
anlatmaya
çalışmıştık. Bu arada siyasal
düşüncelerini Aleviliğin yerine koyanlar bilmeli ki; Solculuk, devrimcilik, sosyalistlik gibi siyasal düşünceler
Alevilik değildir. Toplumsal
sorunlara tanım getirmesi,
eşitlikçi olması, özgürlükleri
esas alması Alevilik ile sözü
geçen siyasal düşüncelerin
aynı olduğu anlamına gelmez!
Alevilik ateistlik de değildir.
Alevilik adına ateizmi savunanlar ateistliği de bilmiyorlar!
Bir de “İslam’ın özüyüz,
hakiki Müslüman biziz!” diyenler var. Bu bakış, İslam’ı
“Asrı Saadet” döneminden
ibaret sayar. İslam Peygamberi, Hz. Ali, Ehlibeyt dışında
Müslüman tanımaz! “Asıl
Müslüman biziz!” anlayışına
göre,
Sünniler,
Ümeyye
Oğlulları
(Ebu
Süfyan,
Muaviye, Yezit) Ömer, Osman...dır.
Alevi
inancının
ortak
yaşam alanını paylaştığı inançlarla farkı hak ve hakikat tanımlamasındadır. Bu
bağlamda Aleviliğin hak ve
hakikat anlayışına kısaca
değinmek isteriz. Tanrı;
doğal
(ilkel
komünal) toplumların, evreni,
doğayı, insanı, yaşamı, olay
ve olguları açıklamak için,
bir yaratana inanma, tapınma
ihtiyacından doğdu. O dönemde Tanrı, dokunulan, görülen,
nesnel, somut bir varlıktı.
Kimilerinin “İlkel dinler”
dediği, kimilerinin “Totemik
inanışlar” dediği dönemin
hikayesi öz olarak budur.
Allah,
devlet
kurmaya
başlayan, krallık, imparatorluk döneminin, “Kadri
mutlak, koruyan, gözeten,
esirgeyen, bağışlayan, ezeli ve ebedi olan, her türlü
tanımdan münezzeh, görülmeyen, bilinmeyen, akılla ve
duyularla
algılanamayacak
yaratıcıdır.” Onun peygamberler vasıtasıyla kullara
tebliğ ettiği kutsal kitaplar
“Tüm doğruları” içerir.
Hak ise kainatı bir bütün
tecelliden ibaret gören, kainatı
sureti hak bilen, insanı sureti
hakkın makamı bilen, hakkı
insanda, insanı hakta gören,
hakkı dışarıda değil kendinde
arayan, cümle varlığın bir
vücudu, bir dili, bir hakikati
olduğuna inanan, halkı haktan ayırmayan, cümle halklara bir nazarla bakan, insanın
varsıl olanına değil, hakka
ve hakikate vasıl olanına
değer veren, bütün bu tanım
ve yorumlarından dolayı
egemenlerce “Zındık, mülhit,
yoldan çıkmış, Rafızî, kâfir...”
diye katledilen hak ve hakikat
âşıklarının baktığı, gördüğü,
gittiği, durduğu makamdır!
Hak, Tanrı ve Allah’ın
kâinatta, hakikatte tekâmül
etmiş, oluşmuş, olmuş halidir. Tanrı ve Allah, hakkı
ve hakikati tarifte eksik
kalanların ya da bu kutsal
değerleri iktidarına, devletine,
krallığına, imparatorluğuna
malzeme yapmak isteyenlerin, insanları hakir gören,
yoksulları ezenlerin eksik ve
çıkarıcı tarifidir.
Alevi tarihi, hak ve hakikat âşıklarının destanıdır.
Şahı Merdan Ali, İmam Hüseyin, Hallacı Mansur, Fadl-
lalah Estrabâdi, Seyit Nesimi,
Sühreverdi, Pir Sultan Abdal,
Baba Tahirê Hemedani, Sultan Sahak, Hacıbektaş Veli,
Yunus Emre, Seyit Rıza...
Gibi hak ve hakikat aşıklarını
bilmeden, anlamadan Alevilik
anlaşılır mı?... Alevilikteki hak ve hakikat
ilişkisi anlayıp, tadına varanlarda yaşamsal, kültürel, inançsal bir eylem yaratır. Bu
eylem aynı zamanda siyasi
bir eylemdir. Çünkü hakikati
mahkum etmek isteyen zalime
karşı açık ve net bir tavırdır.
Aleviler olarak bu hakikatin
farkına vardığımızda neyi,
nerede, nasıl yapacağımızın
da farkına varacağız.
Hak, adalet, eşitlik, özgürlük, toplumsal barış... Gibi olgulara nasıl bakacağımızı ve
bir Alevi olarak nasıl bir tutum alacağımızı da belirlemiş
olacağız. Devam Edecek…
22
Çarşamba, 23 Temmuz 2014
23
Çarşamba, 23 Temmuz 2014
Bu savcıyla adalet olmaz!
Okmeydanı Cemevi’nin bahçesinde cenaze için
beklediği sırada polisin açtığı ateş sonucunda katledilen Uğur Kurt ile ilgili soruşturmayı yürüten savcı
Hasan Yılmaz’ın, 2012 yılında Gaziosmanpaşa ilçesinde silahlı çatışmaya girdiği iddia edilerek polisler
tarafından infaz edilen Selim Gönen’in dosyasını da
hukuksuz bir biçimde kapatan savcı olduğu ortaya
çıktı.
ANF’ye konuşan Halkın Hukuk Bürosu
avukatlarından Ebru Timtik, savcı Hasan Yılmaz’ı iyi
tanıdıklarını, 2012 yılında Gaziosmanpaşa’da silahlı
çatışmaya girdiği iddia edilerek infaz edilen müvekkilleri Selim Gönen hakkında yürütülen soruşturmayı
kendilerine ve aileye tebligat dahi yapmadan sonuçsuz
bırakan savcı olduğuna dikkat çekti. Uğur Kurt’un
öldürülmesine ilişkin ilk şikayet ihbarında bulunan
avukatlardan da biri olan Ebru Timtik, Uğur Kurt’un
dosyasının savcı Yılmaz’a verilmesinin katilleri aklamak anlamına geleceğini vurguladı.
MEMUR SUÇLARI SORUŞTURMA
BÜROSU NİYE DEVRE DIŞI?
Avukat Ebru Timtik “Uğur Kurt’un soruşturmasının
savcı Hasan Yılmaz ile yürütülmesi büyük bir handikap” diyor. Kurt’un vurulmasından tam 26 saat sonra
keşif yapmak üzere olay yerine gelmekle de tanınan
Yılmaz, ateş eden Polis S.K. hakkında soruşturma izni
verilmesi için İstanbul Valiliği’ne başvuru yazısında
polisin meşru müdafaa kapsamında ve saldırıyla
orantılı hareket ettiğini de savunmuştu. Uğur Kurt’un
soruşturmasının normalde Memur Suçları Soruşturma
Bürosuna bağlı savcılar tarafından yürütülmesi gerekirken, Terörle Mücadele ve Örgütlü Suçlar Bürosu
Savcısı Hasan Yılmaz’a verilmesinin düşündürücü
olduğuna dikkat çeken avukat Timtik, terörle mücadele
kolluğunun savcı Yılmaz’ın mesai arkadaşları olduğuna
dikkat çekti. Faili polis olan dosyaların tahkikatını
jandarmanın yürütmesinin daha doğru olacağının altını
çizen Timtik, Gezi protestoları sırasında polis şiddeti
sonucunda hayatını kaybeden Ali İsmail Korkmaz
dosyasından örnek vererek, “Polisin elindeyken ortaya
çıkmayan görüntü kayıtları soruşturma jandarmanın
eline geçince ortaya çıktı” diye hatırlattı.
SABIKALI SAVCI
Savcı Hasan Yılmaz’ı Selim Gönen dosyasından
iyi tanıdıklarını aktaran Timtik, “Halkın Hukuk Bürosu olarak biz savcı Yılmaz’ı çok iyi biliyoruz. 2012
yılında Gaziosmanpaşa’da silahlı çatışmaya girdiği iddia edilerek infaz edilen müvekkilimiz Selim Gönen
hakkında yürütülen soruşturma için verdiğimiz şikayet
dilekçesini belirsizliğe bırakan savcıdır. Bu sabıkalı
savcı ne avukatlara ne de ailelere tebligat dahi yapmadan dosyaya takipsizlik vermiştir” diye konuştu.
Bu savcının Uğur Kurt’un öldürülmesine ilişkin
doğru ve eksiksiz bir soruşturma yürüteceğine
inanmadığını ifade eden Timtik, bu dosyanın Yılmaz’a
verilmesinin en büyük nedeninin Kurt’un katillerinin
cezasız bırakılmak istenmesi olduğuna dikkat çekti.
Timtik, savcı Hasan Yılmaz’ın derhal bu soruşturmadan
geri çekilmesi gerektiğinin altını çizdi. ZEYNEP KURAY –ANF
24
Çarşamba, 23 Temmuz 2014
25
Çarşamba, 23 Temmuz 2014
Camel sigara üreticisine
23 milyar dolarlık ceza
Amerika Birleşik Devletleri
(ABD)’de bir mahkeme
Camel marka sigara üreticisi şirketi 23 milyar dolar
tazminat ödemeye mahkûm
etti. Florida mahkemesi, R.J.
Reynolds Tobacco Company adlı şirketinin sigaranın
sağlığa zararlarını gizlediği
gerekçesiyle mahkûm edilmesine karar verdi.
Cynthia Robinson adlı ABD’li
bir kadın 1996 yılında henüz 36
yaşında iken akciğer kanserinden ölen
kocasının ölümünden R.J. Reynolds
adlı şirketin sorumlu olduğu gerekçesiyle dava açmıştı. 2008 yılında açılan
dava dilekçesinde, 13 yaşında iken
sigara içmeye başlayan ve 20 yıl boyunca günde 3 pakete kadar içen Michael Johnson’un sigaranın zararları
hakkında yeterince bilgilendirilmediği
savunulmuştu. Dava dilekçesinde
ayrıca, şirketin sigaranın zararları
ve bağımlılık yaptığı gibi bilgileri
sakladığı da yer alıyordu.
Hastaneye 190
Milyon dolar ceza
Amerika birleşik devletleri’nin Maryland eyaletindeki Johns Hopkins Hastanesi, muayenelerinin bir
jinekolog tarafından gizlice videoya kaydedildiğini
öne süren yaklaşık 8000 kadına 190 milyon dolar
ödemeyi kabul etti.
Geçen yıl intihar eden
Doktor Nikita Levy’nin
kameralı anahtarlık ve
kalemlerle
hastalarının
muayenelerini kaydettiği
öne sürülüyor.
ESKİ BELGE VE
SÖYLEŞİLER ELE VERDİ
Florida mahkemesinin kararında
R.J. Reynolds yöneticilerinin 1994
yılında verdikleri ve ‘sigaranın zararlı
olmadığı’ yönündeki beyanlarını etkili olduğu belirtiliyor. Mahkeme ayrıca
60 yıl öncesine belgelerde şirketin
sigaranın sağlığa zararları hakkında
bilgi sahibi olduğunu gösterdiğini de
tespit etti.
New York Times gazetesine
konuşan davacı Cynthia Robinson
ise, avukatların kendilerine kararı
bildirdiklerinde, tazminatın 23 milyon dolar olduğunu zannettiğini
söyledi. Robinson, ancak daha sonra
23 milyar dolar tazminat kazandığını
duyunca ‘şok’ geçirdiğini de kaydetti.
Şirketin rekor tazminat cezasına
karşı temyize gideceği de duyuruldu.
2011 yılında da Philip Morris şirketi
benzer bir davada 28 milyar dolar
tazminat ödemeye mahkûm edilmiş,
ancak şirketin itiraz davası sonucunda
tazminat miktarı 28 milyon dolara
düşürülmüştü.
Avukat Jonathan Schochor
kadın
hastaların
“gaddarlığa”
maruz
kaldığını
ve
“ihanete
uğradığını” söyledi.
Hastaneden
yapılan
açıklamada, “bir bireyin,
John Hopkins hastanesini
temsil edemeyeceği” belirtildi, “Umarız bu anlaşma
ve polisin ele geçirdiği
kayıtların paylaşılmamış
olması, etkilenen kişiler için
meselenin
kapanmasına
yardımcı olur” denildi.
Levy’nin
hastalarını
kaydettiği, bir meslektaşının
boynundaki
kameralı
kalemden şüphelenmesi üzerine ortaya çıkmıştı.
Daha sonra Levy’nin
evindeki bilgisayar disklerinde hastalara ait 1200
fotoğraf ve video bulundu.
Kadınlar ayrıca Levy’nin
kendilerini gerektiğinden
çok daha fazla muayene
ettiğini ve uygunsuz fiziksel temasta bulunduğunu
öne sürdü.
Daha sonra yapılan
araştırmada, Levy’nin kendi
başına hareket ettiği ve reşit
olmayan hastaların muayanelerini kaydetmediği belirlendi.
İddialar üzerine 8 Şubat
2013’te işine son verilen
Levy 10 gün sonra ölü bulundu.
26
Çarşamba, 23 Temmuz 2014
Neden
Demirtaş?
Bir mezar var. Bir şehrin kasabasında.
Bir mezar var. O mezar taşında isimi
yazan yatmıyor içinde. Bir mezar
var. Bir başkası, yani tanınmayacak
kadar yakılmış bir ölü yatıyor içinde.
Vücudunda mermi delikleri ile yatıyor.
Kim bilir kimler arıyor yıllardır onu.
Kim bilir kimler bekliyor hala yolunu.
Bir gün çıkıp gelecek diye bekleyen o
yaşam umudu, kim bilir hangi annenin,
hangi yar ’in, hangi kardeşin yürek
sıcaklığında öylece duruyordur hala.
Bir anne var. O anne kendi oğlunun
ismi yazan o mezarlardan birini ziyaret
ediyor her yıl. İçindeki kendi oğlu değil,
kimdir, kimin nesidir bilmiyor. O anne
kim olduğunu bilmediği ama resmi ellerce
“senin çocuğun” diyerek teslim edilen
yakılıp kül edilmiş o bedene hala dua ediyor. İsimsiz dualar hepsi.
Kaç bin mezar var bu ülkede “oğlun,
kızın” diye teslim edilen? Ne kadar isimsiz, aranan mezar varsa, o kadar katil var
bilin. Ve aramızda geziyorlar. Kadrolu
işkenceciler emekli olup torun büyütüyorlar bir yerlerde. Arkalarında bıraktıkları ölü
bedenleri bulmak için karış karış toprak
kazıyor hala insanlar.
Sokaklarda,
meydanlarda
yıllardır
bağırıyor Cumartesi anneleri. Ellerinde resimler taşıyorlar. Mezarları olsa çocuklarının
gidip vedalaşacak, haklarını helal edecekler ama “kayıp” diyor devlet. Oysa çoğu
görüldü karakollarda, emniyet binalarında,
kışlalarda. Ama onlar “bizde yok” demeye
devam ediyorlar.
Ayhan Çarkın itiraf ediyor cinayetleri.
Sıradan bir olaymış gibi es geçiyor devlet, medya. Çünkü alkışlıyorlardı katilleri
daha dün. Önlerine atılan her ceset için
“terör örgütü mensubu” deyip parçalara
ayırıyorlardı keskin bıçak manşetlerle.
Yan yana dizilmiş cesetleri bir zafer, bir
kahramanlık destanı ile sokuyorlardı
gözümüze.
Kirlendik,
kirletildik
başkalarının ölü çocuklarına nefretle tükürerek. Berkin’in annesini yuhalatan o ses var
ya o ses yine “tükürün” diye bağırıyor hepimize. Kirlenmiş ve kirletilmiş vicdanlardan
güçlenerek böğürüyor. O yuhalatan dilin bir
geçmişi var elbet. Vatandaşı yerde tekmeleyen o adamın tekmesinin bir geçmişi var.
Hepsi devlet değirmeninde öğütülmüş.
Demirtaş’ın sesi bu yüzden rahatsız ediyor onları. Zulmün içinden sıyrılıp gelen
o güçlü sesin tınısı “bir hayalimiz var” diyor.
Onlar ise statükolarının mabadını korumak için atıyorlar önümüze kendilerini
ve sistem için seçtikleri başları sevdirip,
okşattırmak için didiniyorlar. (Bir aday
için ne kadar küçültücü zorla sevdirilmek)
“Ya seveceksiniz, ya seveceksiniz” imaları
ile zıbartıyorlar siyasetlerini. “Yanlış
anlaşılmasın anam Türk” ilanı ile bir koçbaşı
olup kafa tokuşturuyor ve alkışlattırıyorlar.
“O evinize ekmek getirecek, yeni sevecen devlet baba” imaj sürümü ise, sığ bir
tebessüm bırakıyor ortalığa.
Onların bir HAYALİ yok kardeşler. Bütün
mesele bu.
“Birlik, beraberlik” ezberi dışında kurabilecekleri hiçbir sözleri yok.
“Bir hayalim var” diyerek içini
dolduracakları bir şeyleri yok. Resmi
yaşam döngüsü içinde ne kokmuşlar, ne
bulaşmışlar. Milliyetçi, sağcı, muhafazakâr
bir hayat içinde verilen görevleri yerine getiren bir memurluk ile kurmuşlar düzenlerini.
Onlar bilmezler o mezarlarda yatanları,
ilgilenmezler.
Ne
kaybedilenlerin
yakınlarını anlayabilirler, nede işkence
tezgâhlarında yok edilen yaşamları. Onlar,
haklarını arayan insanları “birlik, beraberlik” içinde ezerler. Korkarlar her yükselen sesten. Önlerine konan kırmızıçizgiler
içinde devletçilik oynarlar.
Bize hayallerini anlatsınlar dinleyelim.
Demirtaş nasıl bir Türkiye istediklerini
ve hayallerini anlattı. Yok sayılan, ezilen,
sömürülen, yaşamaları çalınan, aşağılanan
herkesin kendisini içinde bulunduğu bir
hayal. Olabilecek ve çoğaltılacak bir hayal.
Kazanacak değil, kazandıracak bir hayal.
Acıları tanımayanlar, onu hissetmeyenler
bilemez bunun anlamını. Acıları yaşatanlar
ile o acıları yaşayıp direnenler arasında bir
seçimdir bu.
Onların “büyük düşünen” Türkiye’sinde
bize yer yok.
Demirtaş’ın hayal ettiği Türkiye’de ise
hepimize yer var. Kayıp, kimsesiz mezarlar
olmayacağız o Türkiye’de ve o anne mezarın
gerçek sahibine bırakacak emanetini.
AKIN OLGUN
27
Çarşamba, 23 Temmuz 2014
90’lık devrimci
Hatice Ana…
Geçtiğimiz hafta Almanya’nın Köln kentinde hayata gözlerini yuman
Hatice Altun’un anısına, Yeni Özgür Politika’nın PolitikArt ekinde 26
Ağustos 2012 tarihinde Salih Doğan imzasıyla yayınlanan “90’lık
devrimci Hatice Ana*” yazısını yayınlıyoruz:
Kökleri Dêrsim’e, oradan Kayseri
Sarız’a, Ankara-Tuzluçayır ve nihayet Almanya’nın Köln kentine uzanan
90 yıllık bir yaşam. Bir oğul, iki torunun uğruna yaşamlarını verdikleri
özgürlük kavgasına, çocukları ve
onların arkadaşlarını takip için gittiği
hapislere kendisi de giren bir ananın
yaşam öyküsü...
Hatice Altun veya herkesin
deyimi ile Hatice Ana, Dêrsim
sürgünü Kürt Alevi bir ailenin
çocuğu olarak Kayseri›nin Sarız
İlçesi›nde dünyaya gelir. Daha
küçük yaşlarda haksızlıklara karşı
çıkması, kişiliğinin en belirgin özelliklerinden biri olur. 1960›lı yılların
sonlarında ailesiyle Ankara›da Alevi
ve yoksulların yoğun olarak yaşadığı
Tuzluçayır semtine taşınır. Kültürleri ve kimlikleri nedeniyle burada
karşılaştıkları zorlukları belki de en
yoğun Hatice Ana yaşar. Yıllar sonra
oğlu Rıza, şöyle anlatır Ankara’da
yaşadıklarını:
“İlk geldiğimiz yıllarda epey
zorlandık. Pek Türkçe bilmiyorduk.
Zazaca öğrenmiştik. İnanç olarak
birbirine yakın olsa da bu çelişki öne
çıktı. Hatırlıyorum, ilk gittiğimizde
herkes bizi horluyordu. Hatta
aralarında bugün bizim arkadaş olanlar da var. ‹Kürtler, Türkçe bilmiyorlar› diye bir aşağılama durumu
vardı. Bu çok zorlayıcı oluyordu.
Çocuklar günlük ilişkilerde reddediliyor, aşağılanıyor ve kovuluyordu.
Annemin giyim tarzı çok aykırı geliyordu. Klasik Zaza kadınların giyimi kuşamıydı. İlk defa öyle bir şey
görüyorlardı; sokağa çıktığı zaman
çocuklar peşine takılıyordu. Bir süre
sonra anneme giyimini değiştirmesi
için baskı yapmaya başladık. Kofiyi
indirdik, yerine baş örtüsü. İki üç
katlı elbise yerine bir entari. O günkü
mahallenin standartlarına uydurduk.
Ama uzun yıllar annem buna tepkisini sürdürdü. Herkes bir başörtüsü
kullanırdı, annem 2 tane kullanırdı.
Sanıyorum halen öyledir. Onun gizli
tepkisi sanıyorum bugün de sürüyor.”
Hatice Ana, kendisine oldukça ters gelen bu yeni ortamda
da çocuklarını haksızlıklara boyun
eğmeyen bir tarzda yetiştirir. Bu
arada 1970’lerin devrimci uyanışı
Tuzluçayır’ı da sarsmıştır. Çok geçmeden başta oğlu Rıza olmak üzere
tüm çocukları sol düşüncelere sempati duymaya başlar. Oğlu Rıza şöyle
anlatır bu durumu: “Kendimizi sol
muhalefetin bir parçası olarak görme
durumu hakimdi. Özellikle Denizlerin idamında annem sürekli ağlıyordu.
Tepkisi yoğundu. Fakat herhangi bir
bilinçten ziyade kendiliğinden bir
durum ortaya çıktı. 68’den 73’lere
kadar bu biraz böyle yürüdü. Çok fazla örgütlü olmayan ama gelişen sol
eğilimlere sempati duyan bir durum
vardı.”
1974-75 yıllarında ise Kemal
Pir’in Tuzluçayır’a gelmesi ile Altun ailesi ve Tuzluçayır gençleri için
bu genel devrimcilikten Apoculuğa
geçiş süreci başlar. Altun ailesinin
evi bundan sonra Apocuların en temel uğrak yeri olur. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’dan Kemal
Pir’e, Hayri Durmuş’tan Mazlum
Doğan’a, Cemil Bayık’tan Duran Kalkan’a kadar PKK’nin öncü
kadrolarının uğradığı bir ev olur.
Tuzluçayır, Apocuların üniversite
öğrencileri dışında Ankara’da halkla
buluştukları ilk mahalle olurken,
yeni yeni örgütlenen Apocuların ilk
eğitim yerlerinden biri de Altunların
evidir artık. Öcalan’ın da aralarında
bulunduğu onlarca genç günlerce
eve kapanıp eğitim görürler. Hatice
Ana ise onlara yemek ve çay taşıma
görevini üstlenir. Hatice Ana, bir röportajda o günleri şöyle anlatır:
“Başkan gelip konuşuyordu.
Çocuklar, arkadaşlar hep salonda oluyordu. Seminer veriyordu.
Masaya çıkıp konuşuyordu. Bir
yanlış olursa Başkan düzeltiyordu.
Oturuyordu, onları dinliyordu. Biz de
ancak yemekle, çayla uğraşıyorduk.
Tuzluçayır’a kızlar geliyordu. Rıza
bırakmıyordu kızlar yemek yapsın.
‹Bana yardım etsinler›, ‹Yok›. Sonra
Muzaffer onlara kızdılar. Başkan
dedi ki ‹Ana tek başına gidiyor bu
kadar yemek yapıyor. Ekmek getiriyor. Siz niye yardım etmiyorsunuz?›
diye.»
“Başkanımız var. Biz çok seviyoruz” diyen Hatice Ana, şöyle devam
eder:
Yemeğini yedi. Çayını içti. Dedim ‘Sen git yat’. ‘Niye? Sen beni
kovuyorsun’ dedi. ‘Ben seni kovmam. Arkadaşlar hep ayakta durmuş.
Açtır. Bunlar da yesin’ dedim. ‘Peki’
dedi (gülerek) ‘Sen öyle söylemişsin
ben gidiyorum’ dedi. Gitti yatağa
girdi.”
Eve gelen giden gençlerin haddi hesabı yok. Odaya girip günlerce çıkmazlar. Hatice Ana ne
olduğunu çok merak eder. Bir
gün kapıdaki delikten odaya bakar. O gün yaşadıklarını ise şöyle
anlatır: „Kemal Pir geldi. Mazlum Doğan geldi. Çok geldiler.
Önce bize göstermiyorlardı. Odaya
koyuyorlardı, gizliyorlardı. Ben de
onun için delikten baktım. Kadınlara
güvenmiyorlardı. ‘Gidip bir yerde
söyler’ diye düşünüyorlardı herhalde.
Başka ne düşünsünler? Ben de dedim
‘Bunlar kimdir? Bir göreyim’. Ama
Rıza bırakmadı. Bu sefer Başkan delikte görünce yakalandım (gülerek).
‘Ana burada ne arıyorsun?’ dedi.
Dedim ‘ben hizmet yapıyorum. Her
şeyi yapıyorum. Niye bırakmıyor ki
ben bakayım’. Rıza geldi ‘Sen ne
konuştun’ dedi. Ben de ‘Ne bileyim
ne konuştum. Sen bu kadar deliği
bana fazla gördün’.”
Hatice Ana da herşeyi bir kenara
bırakıp çocuklarının arkasına takılır.
Önceleri yemek ve çay yapan Hatice Ana, sonraları artık işi büyütüp
Apocuların kitaplarını, silahlarını
saklar. Bir gün Ankara’nın meşhur
Derin Araştırma Laboratuvarı’nın
(DAL) polisleri eve baskın düzenler ve arama yaparlar. Hatice Ana,
silahı kömürlüğün altına gömmüştür.
Polislerin gözü hep Hatice Ananın
üzerindedir. O nereye baksa orayı
ararlar. Bunu farkeden Hatice Ana,
hep farklı yerlere bakarak polisleri
aldatır. Yıllarca tek bir kağıt bile
yakalatmaz. Artık ev baskınları, polis işkenceleri yaşamın bir parçası
olmuştur Altun ailesi için.
Yaşadıklarından
epey
şey
öğrenirler. Gizlilik temel ilkedir.
Gelen hiç kimseye isim, nereli
olduğu veya niye geldiği sorulmaz.
Bilinenler varsa da hiçbir yerde ve hiç kimseye söylenmez.
1979
yılında
oğlu
Rıza’nın
yakalanması ile cezaevleri artık
Hatice Ananın ikinci adresi olur. İki
haftada bir 17 saat araba yolculuğu
yaparak Ankara’dan Diyarbakır’a
görüşe gider. 12 Eylül darbesi ile
birlikte kızı Bezar da Diyarbakır
zindanına düşer. Zulmün ayyuka
çıktığı dönemlerde çocuklarıyla
5 dakika görüşmek için yollara
çıkar.
Bir gün Esad Oktay Yıldıran ile
karşılaşır. Oğlunu görmek istediğini
söylemesi üzerine Esat Oktay, „oğlun
öldü” der. Hatice Ana’nın „Olsun,
geride 6 çocuğum ve torunlarım var,
onları büyüteceğim bu mücadele için.
Onlar da yetmezse yeniden çocuk
doğuracağım” demesi üzerine Esat,
sesini kesmek zorunda kalır.
Okuma
yazma
bilmeyen
Hatice
Ana
Genelkurmay’dan
Cumhurbaşkanlığı’na kadar Amed
zindanındaki işkencenin son bulması
için dilekçe yazdırır. Gazetelere,
avukatlık bürolarına, insan hakları
kuruluşlarına giderek bu zulmün son
bulması için mücadele eder. Okuma
bilmezse de Sinop, Mersin, Adana,
Antep,
Eskişehir
cezaevlerine
sürgün edilen çocuklarının peşinden
yılmadan gider. Artık tüm Apocuları
kendi çocuğu görür Hatice Ana.
Yine tutsaklara tek tip elbise
giydirme ve işkencenin arttığı bir
dönemde Hatice Ana ve bir grup
tutsak yakını, Türk Meclisi’ni işgal
ederler. İşgal eyleminin ardından
Hatice Ana tutuklanarak Ulucanlar
Merkez Kapalı Cezaevi’ne konur.
Sorgu sürecini ve tutuklamayı şu
cümlelerle anlatır:
„3 ay cezaevinde kaldım.
Ankara’da. Biz meclisi işgal ettik. ‘Özal’ı görmeyinceye kadar
gitmeyeceğiz’ dedik. Bu sefer bizi
savcıya ihbar ettiler. Bizi aldılar,
sorguya çektiler. Savcı, ‘Siz meclisi
basmışsınız’ dedi. ‘Biz basmadık.
Soru sorduk. Rica ettik. Ne basması’
dedim. ‘Sizin önderiniz kimdir’
dedi. ‘Önderimiz biz kendimiziz’
dedim. ‘Yani ben ihbarcı olacağım.
Şimdi birisinin ismini vereceğim,
ben kurtulacağım. Ben vermiyorum
işte. Benim diyorum’ dedim. Zorladı
zorladı kızdı. Bağırdı bana. ‹Bunu
götürün. cezaevine› dedi.» Böylece
Hatice Ana, ilerleyen yaşına rağmen
cezaeviyle de tanışmış olur. 3 ay yatar ve çıkar.
O kadar hızlı ve keskin ki mücadele için yapmadığı iş kalmaz.
Cezaevleri arası not getirip götüren,
içeri ile dışarının bağını sağlayan bir
görevin içinde bulur kendini. Yakalanan birinin ifadesi üzerine 17 üniversite öğrenci ile birlikte gözaltına
alınır. Sorguda tüm baskılara rağmen
kuryelik yaptığını kabul etmez.
Ama 17 üniversite öğrencisi ile
basının karşısına çıkarılır. Ertesi
gün gazeteler 17 PKK’li ile yaşlı
bir kuryenin yakalandığı haberlerle
doludur.
Hatice Ana ta ilk günden itibaren
‘Kürdistan’ı göreceğim, Kürdistan’ı
görmeden ölmeyeceğim’ der ve bu
uğurda mücadelesini sürdürmeye devam eder. 1991 yılının Nisan ayına
gelindiğinde gerilla olan oğlu Haydar
Altun’un Haftanin’de bir operasyonda yaralı bir şekilde Türk ordusunun
eline düştüğü haberini alır. Bunun
üzerine tekrar yol görülmüştür Hatice Anaya. Yola düşerken de, „Oğlum
şehit düşsün ama inşallah düşmanın
işkenceleri karşısında bir kelime bile
söylemez” der. O dönem Diyarbakır
HEP İl Başkanı Vedat Aydın ve
bazı avukatlarla OHAL Valisi ile
görüşür. Tüm girişimleri sonuçsuz
kalır. Daha sonra oğlunun işkencede
öldürüldüğünü öğrenir. Ama bir türlü
cenazesine ulaşamaz.
Altunların Ankara’daki evine taziye ziyaretleri başlar. Hatice Ananın
gözünden tek bir damla yaş akmaz.
Soranlara ise „dost var, düşman var.
Ağlayarak düşmanlarımı sevindirmem” der. Tüm üzüntüsünü ve
gözyaşlarını içine akıtan Hatice Ana,
gece yatağında gizli gizli ağlar.
‘Sen ne biçim kadınsın, ne kadar
duygusuzsun çocukların, torunların
işkencede, ölüyor sen bir damla
gözyaşı bile dökmüyorsun’ diyenlere
de ‘Binlerce Kürt çocuğu var, benim
ki onlardan farklı mı?’ diye cevap
verir Hatice Ana.
Yine 1990’lı yılların başında
Bekaa’ya Kürt Halk Önderi Abdullah
Öcalan›ı görmeye gider. Geçmişten,
yaşananlardan uzun uzun konuşurlar.
Hatice Ana bazen duygulanır, bazen
de kızarak yadeder geçmişi.
Yıl 1997 olduğunda Hatice Ana
üzerindeki devlet baskısı artar.
Artık O da sürgüne mülteci yaşama
doğru yol alır. Almanya’da sürgünde
yaşayan kızının yanına gitmek zorunda kalır. Siyasi iltica talebinde
bulunur. Mahkemeye çıktığında
mahkeme başkanı,
„PKK Terörist” deyince Hatice
Ana onları azarlar. „Asıl terörist
sizsiniz, Türk devletine panzerler,
tanklar, silahlar vererek Kürtlerin katledilmesine ortak oluyorsunuz” der.
Yaşlı bu kadının ani çıkışı karşısında
ses çıkmaz mahkeme başkanından.
Bir süre sonra siyasi iltica talebi kabul edilir.
Hatice Ana’nın Kürt Özgürlük
Mücadelesi saflarına katılan iki torunundan Salih Doğan Yıldırım
(Cumali) 28 Ağustos 2005 tarihinde
Van’ın Başkale ilçesi kırsalında Türk
ordusu ile girdiği çatışmada yaşamını
yitirir. Sinan Altun (Doğan) ise 21 Nisan 2006 yılında Xinere’de İran devletinin topçu saldırısında yaşamını
yitirir. Çok yaşlı ve yatağa düşmüş
olan Hatice Ana’dan torunlarının
yaşamını yitirdiği saklanır. Ancak Hatice Ana, gelen gidenlerin çok olmasından kuşkulanır,
‘‘Torunlarıma kötü birşey oldu, bana
söylemiyorsunuz” der.
28
Çarşamba, 23 Temmuz 2014
29
Çarşamba, 23 Temmuz 2014
21 Mart 20 Nisan
Bu dönemde ev ve ailenize, yerleşime ait konular kadar sizi daha dışadönük kılan
uğraşlar da olabilir. Jüpiter’in konumu pozitif bir tutum ve yaratıcı uğraşlara, kendinizi ortaya koyabileceğiniz uğraşlara işaret ediyor. Daha tutkulu olabilirsiniz. Bu
arada sizi evde ve yakınlarla ilgili kılan olumlu gelişmeler de söz konusu olabilir.
Hangi konu üzerinde çalışıyorsanız, şimdi daha çok konsantre olmak isteyebilirsiniz. Bu arada ortaklı konular, finansal işlerinize ait sorumluluklar üzerinde de yeni
çözümler üretebilirsiniz. Çok daha kararlısınız.
21 Nisan 21 Mayıs
Bu dönemde daha çok yakın çevrenizi ve ailenizi ilgilendiren olaylar içinde
olabilirsiniz. Yakın çevreniz, ziyaretler, konuşmalar oldukça destekleyici olabilir.
Anlaşmalar, görüşmeler içerisindeyseniz, olumlu haberler, destekleyici sözler
alabilirsiniz. Düşüncelerinizi duygularınızı bir arada verimli şekilde kullanabilirsiniz.
Bu arada ev ve toprağa ilişkin koşullar, babanızdan ya da aileden gelen imkanlar
söz konusu olabilir. Kendi iç sesinizi daha iyi duyabileceksiniz. Yine bu dönemde
ilişkilerinizi ilgilendiren sorumluluklar da var.
22 Mayıs 21 Haziran
Bu hafta para ve iş alanını ilgilendiren konularda yenilikler yapabilirsiniz. Gerek
gelirleriniz, gerekse harcamalarınız açısından hareketli günlerdesiniz. Elinizdekileri
daha verimli alanlarda değerlendirmeye bakın. Güzel olan şeyler ve ev için harcamalar olabilir. Bu arada ailenizden ya da sevdiklerinizden gelebilecek destekler de
olabilir. Bu dönemde eğitim ve hareket içeren konularda son derece şanslısınız.
Ziyaretler, yolculuklar yeni bir enerji ve iyimserlik getirebilir. Böylelikle üzerinizdeki
yüklerden biraz olsun kurtulmuş olacaksınız.
22 Haziran 22 Temmuz
Bu hafta burcunuzdaki gezegen birikimi sizi oldukça hareketli ve meşgul edecek
konulara işaret ediyor. Duygu ve düşüncelerinizi daha başarılı ifade edebilirsiniz.
Kişisel konularda ve yeteneklerinizi ortaya koyma yönünde rahatsınız. Yeni projeler
üzerinde düşünmek de yararlı olabilir. Yine bu dönemde iş hayatınızı destekleyebilecek, kariyerinize ilerleme getirecek olanaklar ve güçlü kişilerden gelen destekler
söz konusu olabilir. Bu dönemde kendinize güveniniz artarken, parasal alanda çok
daha cömert ve abartılı davranabilirsiniz.
23 Temmuz 23 Ağustos
Bu dönemde Yengeç burcundaki gezegen birikimi sizi gelecek planlarınız,
düşünceleriniz yönünde daha aktif ve duyarlı kılmakta. Ailenizi, evinizi ilgilendiren
yeni beklentiler içerisinde olabilirsiniz. Bunun yanı sıra arkadaşlıklar, sosyal
paylaşımlar ve gelecek yönünde yeni ümitler, değerlendirmeler içerisinde olabilirsiniz. İşle ilgili konularda başkalarından, özellikle gruplardan destek alabilirsiniz.
Mesleki konularda verimlilik devam ediyor. Ayrıca bu dönemde kendi iç sesinizi
dinleyebileceğiniz, ruhsal konulara yönelebileceğiniz imkanlar olabilir.
24 Ağustos 22 Eylül
Bu hafta Yengeç burcuna ilerleyen Merkür gelecek yönündeki planlarınızda,
ümitlerinizde hareketliliğe ve gençlerle daha fazla gruplaşma içerisinde
olabileceğinizi anlatıyor. Aynı zamanda ev ve aile hayatınız açısından önemli
konular üzerinde de durabilirsiniz. Jüpiter’in Aslan burcuna ilerlemesi önümüzdeki
bir yıl boyunca kendi iç dünyanızda olgunlaştıracağınız pek çok şey olduğunu ve
ruhsal yönden gelişmeye açık olduğunuzu anlatmakta. Ayrıca bu hafta zihniniz
pek çok iş ve sorumlulukla daha yüklü olabilir. Gevşemelisiniz.
23 Eylül 23 Ekim
Bugünlerde Yengeç burcundaki gezegen birikimi ailevi konular, sorumluluklar
ve işe yönelik hedefleriniz açısından oldukça hareketli bir gündem yaratmakta.
Düşünceleriniz, işe yönelik projelerinizi hayata geçirmek için daha bilinçli bir
çaba içerisinde olabilirsiniz. Ancak bir yandan da farklı görüş ve tutumlarla test
edilebilirsiniz. Görüş ayrılıklarına hazır 0lun. İçinde bulunduğunuz gruplardan ve
sosyal alandan destekler var. Gelecek yönünde daha iyimser beklentiler içindesiniz. Bu dönemde parasal alanda daha gerçekçi bir bakış içerisindesiniz.
24 Ekim 22 Kasım
Bu hafta Yengeç burcunda oluşan birikim sizi oldukça olumlu desteklemekte. Bu
yeni dönemde kendinizi daha iyi anlatacağınız olanaklar bulabilirsiniz. Medyaya, yayıncılığa, eğitime ait olanaklar, akademik imkanlar ve aynı zamanda
yolculuklar daha kolay bir tanınırlığa işaret ediyor. Yine bu dönemde kendinizi
geliştirebileceğiniz yolculuklar yapabilirsiniz. Duygularınızla daha iyi temas ediyorsunuz. Kariyerde ve tanınma imkanları içinde şanslısınız. Güçlü kişilerden destek ve
iş hayatında dikkat çekmek zor olmayacak.
23 Kasım 21 Aralık
Bu hafta Yengeç burcundaki gezegen birikimi sizi duygusal açıdan biraz oyalayabilecek durumlara işaret etmekte. Bu koşullar eşinizin ya da ortağınızın maddi
konuları ile ilgili olabilir. Ortaklaşa kazançlar da söz konusu. Miras, finansal konular gündeme gelebilir. Aynı zamanda başkalarının duygusal durumları ile daha
yakından ilgilenebilirsiniz. Jüpiter ise olumlu açısıyla özellikle eğitsel konulara,
akademik çalışmalara, içerisinde basın ve tanınmanın olduğu imkanlara işaret
etmekte. Şansınızın daha açıldığı bir dönemdesiniz.
22 Aralık 20 Ocak
Bu dönemde karşıt burcunuz Yengeç’te oluşan kalabalık yeni bir tutum belirlemek
ve düşüncelerinizi gözden geçirmek açısından önemli koşullar getiriyor. Yaklaşık
altı aydır sizi meşgul eden durumların artık değişmekte olduğunu görebilirsiniz.
Şimdi olaylara daha objektif ve farklı yaklaşmanız mümkün. Doğal olarak bu
durum ikili ilişkiler, evlilik ve anlaşmalarınıza da yansıyabilir. Ayrıca bu dönemde
Jüpiter miras gibi ortaklı kazançlar ya da eşinizden, ortağınızdan kaynaklanabilecek finansal imkan ve kazançlara işaret etmekte.
21 Ocak 18 Şubat
HAFTALIK BURCUNUZ
Yılın bu döneminde sizi uğraştıran konular olduğu gibi, ilişkilerinizi yenileyen
ve daha fazla umut getiren koşullar da var. Yengeç burcundaki birikim özellikle tamamlanması gereken işler ve ödevler açısından hareketli bir gündem
getirmekte. Bu dönemde çalışma ortamınızda pek çok değişiklik bekleyebilirsiniz.
Yeni ödev ve işler de olabilir. Böyle zamanlarda kendinize, sağlığınıza da özen
göstermelisiniz. Jüpiter ise sizi özellikle kariyerinizde ve ilişkilerinizde daha pozitif
bir ortama sokmakta. İlişkilerden destek bulabilirsiniz.
19 Şubat 20 Mart
KARİKATÜRLER
Bugünlerde Yengeç burcundaki kalabalık özellikle aşk, keyifler ve eğlenceli
uğraşlar için güzel fırsatlar sağlamakta. Kendinizi özgür ve yaratıcı biçimde ortaya
koyabileceğiniz pek çok fırsat yakalayabilirsiniz. Ailevi alanda, çocuklarla ilgili konularda daha pozitif ve şanslısınız. Duygularınızı mutlulukla paylaşabilirsiniz. Böyle bir
dönemde üzerinizdeki stresi atacak bir tatil çok uygun olabilir. Ayrıca sezgilerinizden
de yararlanabilirsiniz. İş ve çalışma konularında da yeni oluşumlar ve sizi işe biraz
daha yakınlaştırabilecek yenilikler gündeme gelebilir.
30
Çarşamba, 23 Temmuz 2014
£10
SERi iLANLAR 0742 948 1490
Bu sayfada
1 kutu ilan
İlanlarınızı [email protected] adresine gönderebilirsiniz
İlanlarınızı Pazartesi günü saat 16.00’ya kadar gönderebilirsiniz.
Satılık Café &
Sandwich Bar
Kıbrıs’ta Satılık
Apartman
Covent Garden / Holborn bölgesinde
Rent: £24.500
Taking: £6.000 üstü
Haftada 5 gün açık
Saat 07:00-15:30 arası
Lease: 8 yıl ve önü açık
Fiyat: £195.000
GİRNE Bölgesinde - Türk Koçanlı - Güzel
Geniş Daire
All Taxes Paid/KDV ödenmiş
3 yatak odalı
Fiyat £80,000
Selin Hanım 07432065220
İrtibat: 07712 529 361
Sağlıklı ve zinde bir vücuda sahip
olmak için henüz gec değil, özel ve grup
dersleri ile kendinizi yeniden
kesfetme zamanı.
MEM Painting
and Decoration
Deniz Dogrusoz
Personal Trainer
Her türlü boya ve dekorasyon
işi itina ile yapılır.
Mahmut Söylemez
07455947693
07984 513 968
www.deniz-personal-tranining.com
Satılık Off License
Walthamstow pazarı
yakınlarında.
Buisness Rate: £2,140
Rent: £12,500
Fiyat telefonda verilecektir.
*Boş veya stock ile beraber
07429994404
07402722322
Satılık Kebap &
Pizza Shop
Margate-Kent bölgesinde
Rent: £16,000 yıllık / Rate: Yok
Taking: £4500-£5000 pw
(Üst katında 5 odası var)
0790 1558 434
(Ciddi alıcılar arasın lütfen)
YETER
CLEANİNG
İşyerleri ve Evler itina
ile temizlenir.
07803506942
07909539577
TOPCU MOBILE CAR MECHANIC
Her türlü araba tamiri işleriniz yapılır
REPAIRS
SERVICING
DIAGNOSTICS
PRE-MOT/FAILURES
AHMET TOPCU
07415106521
07405756462
BALINZA LAUNDRY &
CLEANING SERVICES
Her türlü çamaşır yıkama işi
yapılır. Evden alıp eve teslim
servisimiz mevcuttur.
One 2 One
English
for children and adults
07428336181
SANCAR TUTORING
SERVICES
Yıldız Adıgüzel
Her Seviyede Özel Matematik
Dersi Verilir
Not: Dersler Türkçe verilmektedir
SATS, GCSE, A LEVEL, ESOL,
IELTS & Business English
Mehmet SANCAR
07446867986
Qualified English Language Teacher
For more information and Free consultation:
t 0753 4491 623
e [email protected]
31
Çarşamba, 23 Temmuz 2014
£30
SERi iLANLAR 0742 948 1490
Bu sayfada
1 kutu ilan
İlanlarınızı [email protected] adresine gönderebilirsiniz
İlanlarınızı Pazartesi günü saat 16.00’ya kadar gönderebilirsiniz.
15 yıllık öğretmenlik tecrübesiyle
ehliyet yazılı sınavı (theory test)
için özel ders verilir. Sadece
haftada 5 saat, 1.5 ay da yazılı
sınavınızı geçebilirsiniz, üstelik
İngilizcenizin çok iyi olmasına gerek
olmadan(başarı yüzdesi %90”larda).
Arayın detayları konuşalım.
Mehmet bey
07446867986
ÖZLEM CARE
Yaşlı ve Çocuk Bakımı
&
Ev ve İşyerlerinin Temizliği
Yapılır
Ozlem Almaz
Tel: 07404034146
Çarşem, 23 Tîrmeh 2014
9
8
Çarşem, 23 Tîrmeh 2014
Onder û Zana diçin Hewlêr
Li 22 bajaran operasyon:
Bi dehan binçavkirî he ne
Bi operasyonên nelêrêtiyê yên 17 û 25’ê Kanûnê li dijî hikûmeta
AKP’ê pêk hat re, li dijî peywirdarên midûriyeta demê yên lêpirsîna ‘Rêxistina Tevhîd-î Selam’ dimeşand li dijî 22 navendan
operasyon hat destpêkirin. Hat gotin ku bi dehan binçavkirî hene.
Sirri Sureyya Onder û Leyla
Zana yên berî niha bi çend rojan Rêberê Gelê Kurd Abdullah
Ocalan re hevdîtin pêk anîn, ji
bo nêrîn û fikra Ocalan parve
bikin dê biçin Herêma Federal
a Kurdistanê.
Parlamenterê HDP’ê yê Stenbolê Sirri Sureyya Onder û Parlamentera Serbixwe ya Amedê Leyla Zana 10’ê Tîrmehê bi Rêberê
Gelê Kurd Abdullah Ocalan re
hevdîtin pêk anîbûn. Onder û Zana
ji bo hin hevdîtinan pêk bînin
wê îro derbasî Herêma Federal a
Kurdistanê bibin. Zana û Onder di
serî de bi Serokkomarê Iraqê Celal
Talabanî, Serokê Herêma Federal
a Kurdistanê Mesud Barzanî û Serokwezîrê Herêma Federal a Kurdistanê Neçîrvan Barzanî, bi rêveberên sazî û partiyên Kurd re di
serî de der Kongreya Neteweyî ya
Kurd û Rojava, pêşveçûnên dawî
yên li herêmê dê bigirin dest.
Li gel vê dê heyet nêrînên Ocalan ên der barê yekîtiya Kurd, kongreya neteweyî, êrîşên dawî yên
DAIŞ û nelihevkirinên di navbera
Kurdan de ji rêveberiya Herêma
Kurdistanê re ragihîne.
Di vê navberê de, hefteya borî
dema Barzanî ziyareteke krîtîk li
Enqere pêk anîbû, Zana xwestibû
bi Barzanî re hevdîtinekê pêk bîne,
lê ji ber karê zêde yê heyeta Barzanî hevdîtin pêk nehatibû.
Wê danûstendin û hevdîtinên
heyetê hefteyekê bidomin.
Bi vî dozgerî re edalet nayê!
Dozger Hasan Yilmaz ê lêpirsîna Ûgûr
Kûrtê li hewşa Cemxaneyê ya Okmeydani
dema li benda cenaze bû bi gule polîsan
hat kuştin dimeşîne, derket holê ku dosya
Selîm Gonen ê di sala 2012’an de li navçeya
Gazîsomanpaşayê ji aliyê polîsan ve hat
înfazkirin, bi awayekî bê hiqûqî girtiye.
Ji parêzerên Buroya Hiqûqê ya Gel Ebrû
Tîmtîk ji ANF’ê re axivî û da zanîn ku ew dozger
Hasan Yilmaz baş nas dikin. Tîmtîk diyar kir ku
Yilmaz ew dozger e ku lêpirsîna der heqê bûyera
qetilkirina muwekîlê wî Selîm Gonen ê di sala
2012’an de li Gazîosmanpaşayê bi îdîaya di pevçûneke çekdarî de hatiye înfazkirin meşandiye
û bêyî dozê ji wan û malbatê re ragihîne bê encam hiştiye. Ebrû Tîmtîk ku di mijara kuştina
Ûgûr Kûrt de yek ji parêzerên destpêkê gilî kiribû, destnîşan kir ku dayîna dosya Ûgûr Kûrt ji bo
dozger Yilmaz tê wateya parastin û nixumandina
kujeran.
de bi awayekî mutenasîp tevgeriyaye. Parêzer
Tîmtîk da xuyakirin ku lêpirsîna Ûgûr Kûrt ku
di rewşa asayî de diviyabû ji aliyê dozgerên ser
bi Buroya Lêprisîna Sûcên Karmendan ve bihata
meşandin, bi awayekî gumanbar radestî dozgerê
Buroya Sûcên Rêxistinî Hasan Yilmaz hatiye kirin. Tîmtîk destnîşan kir ku polîsên têkoşîna li dijî
terorê hevalên kar ên dozger Yilmaz in. Tîmtît
ragihand ku tehqîqata dosyayên polîsê kiryar divê
ji aliyê jendermeyan ve bê meşandin û ji bo vê jî
dosya Alî Îsmaîl Korkmaz ê di dema protestoyê
Gezî de ji ber dijwariya polîsan hat kuştin mînak
nîşan da. Tîmtîk got, «Dîmenên ku dema polîsan
lêpirsîn dimeşand derneketin holê, dema lêpirsîn
ket destê jendermeyan, derketin holê.»
DOZGERÊ BI SABIQE
BUROYA LÊPIRSÎNA SÛCÊN
KARMENDAN ÇIMA NAYÊ BIKARANÎN?
Tîmtîk da xuyakirni ku ew dozger Hasan
Yilmaz ji dosya Selîm Gonen baş nas dikin û
got, “Weke Buroya Hiqûqê ya Gel em dozger
Yilmaz baş nas dikin. Ew dozgerê ku daxwaznameya gilîkirinê ya der heqê lêpirsîna muwekîlê
me Selîm Gonen de xist rewşeke ne diyar. Vî
dozgerê bi sabiqe ne ji malbatê ne jî ji parêzeran
re ragihand û dosya ji ber xwe ve biryar da ku
neyê şopandin.»
Parêzer Ebrû Tîmtîk dibêje “Meşandina
lêpirsîna Ûgûr Kûrt ji aliyê dozger Hasan Yilmaz
ve, handîkapeke mezin e.” Yilmaz ê ku 26 saetan
piştî kuştina Kûrt ji bo keşfê hat cihê bûyerê
tê naskirin, di nivîsa xwe ya ji bo destûgirtina
lêpirsîna polîs S.K. a ji Walîtiya Stenbolê şandî de
îddîa kiribû ku polîs di çarçoveya xweparastinê
Tîmtîk diyar kir ku ew ne bawer e ev dozger
lêpirsîna der heqê kuştina Ûgûr Kûrt de jî bê kêmasî û rast bimeşîne û destnîşan kir ku sedema
herî mezin a dayîna vê dosyayê ji bo Yilmaz,
daxwaza bêcezahiştina kujerên Kûrt e. Tîmtîk
destnîşan kir ku divê dozger Hasan Yilmaz tavilê
ji lêpirsînê bê kişandin.
Operasyona vê sibehê hate
destpêkirin li Stenbolê didome.
Operasyona di bin rêveberiya
Şaxa Têkoşîna Terorê ya Stenbolê li 22 bajaran pêk hat li dijî
peywirdarên midûriyeta polîsan
ên demê ya ku lêpirsîna ‘Rêxistina Tevhîd-î Selam’ dimeşandin
pêk hat.
Hat gotin ku heta niha 35 kes
hatine binçavkirin. Di nava van
de Midûrê Şaxa Têkoşîna bi Terorê re yê demê Omer Kose, Cigirê Midûrê Emniyetê Kazim
Aksoy, Amîrê Emniyetê Ramazan
Candan û Amîrê Emniyetê Gafur
Ataç jî heye.
Yên hatine binçavkirin bi sixûrtî,
guhdarkirina bêusul, bi belgeyên
fermî de sextekarî, binpêkirina jiyana taybet, binpêkirina destnedana
xaniyan, binpêkirina veşartiya
lêpirsînê, tên sûcdarkirin.
HDP’ê çekên
MÎT’ê dane
DAIŞ’ê pirsîn
Parlamentera HDP’ê ya Êlihê
Ayla Akat Ata TIR’a ku di 19’ê
Çileya 2014’an li ser rêya EdeneDîlok bi sedema îxbara çek û cebilxaneyên qeçax hatibû rawestandin ji
Serokwezîrê Tirk Erdogan pirsî. Ata bi bîr xist ku di wê TIR’ê de
gelek cebilxaneyên leşkerî yên wek
fûze, roket, guleyên topan derketine
holê û wiha got: “Li gor daxuyaniya
ajokaran TIR’ên mijara gotinê li
Balafirgeha Esenboga tên dagirtin,
li wir derbasî sînorê Reyhanê tê
kirin û radestî endamên MÎT’ê tên
kirin. Ajokaran daye zanîn ku ev
kar berî niha bi çend caran jî kirine
û piştî sînor jî endamên MÎT’ê van
çekan radestî DAIŞ an jî El-Qaîdê
dikin.”
Kazim Aksoyê hat binçavkirin,
di 7’ê Sibatê de di krîza MÎT’ê de
ji peywirê hatibû girtin. Midûrê
TEM’ê yê demê Omer Kose jî
piştî îdiayên nelêrêtiyê hatibû
dûrxistin.
Tê gotin ku operasyona li
22 bajaran pêk hatiye nêzî 200
peywirdarên Şaxa Îstîxbaratê
digire navxwe. Di nav van kesan de Hanefî Avci, Emîn Aslan,
Sabrî Uzun û gelek rojnameger
hene.
Balkêş bû ku ev operasyon
beriya hilbijartinên Serokkomariyê pêk hatin. Ev operasyon di heman demê de piştî nirxandinên
Erdogan ên di 21’ê Tîrmehê de di
TGRT’ê de der barê ku di rewşa
bibe seroKkomar de çi biryaran
bigire, pêk hat. Erdogan ev tehdîd
kiribûn: “Ji ber ku ewlehiya me ya
neteweyî di bin tehdîdê ye. Dema
ez bibim Serokkomar ez her tiştî
wisa nahêlim. Ez bibim şopdarên
wan. “
Ata ev pir ji Serokwezîrê Tirk
Erdogan pirsîn: “Çekên giran ên şer wek, roket,
fûze, bombeavêj, bi çi armancê ji
aliyê endamên MÎT’ê ve di sînor re
tên derbas kirin?
Cebilxaneya di TIR’an de piştî
di sînor re tên derbaskirin, li ku derê
û radestî kê tên kirin?
Cebilxane û çekên tên veguhestin ji aliyê kê yan jî kîjan saziyan ve
tên organîzekirin?
Di salekê de bûyerên bi heman rengî li Edene û Hatayê çend
caran rû dane û di çapemeniyê de jî
hatine weşandin, tevî vê jî hikûmet
çima daxuyaniyeke ku raya giştî
agahdar bike nade?
Bi armanca piştgirîdayîna
pêkhateyên çete yên li Sûriyeyê
sewqiyata çekan a ji Tirkiyeyê tê
kirin, bi agahiya hikûmeta we pêk
tê? Eger bi agahiya hikûmeta we be,
mîktarê çekan û cebilxaneya leşkerî
çiqas e?”
7
Çarşem, 23 Tîrmeh 2014
Ka Werin Em
Firavînê VEXWIN!
Soylent dixwaze cihê xwarinê bigre..
Bifikre: Malekê tu vexwendiye danê firavînê, ji te re çendîn curên xwarinê çêkirine,
û zehmeteke mezin dane. Mazûmvanên te wê bibêjin “Kerem bike, nan hazir e,” û
tu, şûna bi kefçî û çetelan bikevî ser dolmayê, îskanekî reben bi tiştekî ron ê rengqehweyî tije dikî û bi yek carî vedixwî. Tu yê bêjî “Ê mala we ava.” Û mumkin dibe
ku deh carî mala wan biruxe û du re ava bibe jî ew êdî te mazûm nakin çayekê.
Soylent, ku navê xwe ji xwarineke di nav
filmê kevnar Soylent Green de wergirtiye,
şîrketeke nû ya danan e. Ez dibêjim dan û
ne xwarin ji ber ku berhemê wan nayê xwarin, forma wê toz e û li gel hinek avê dibe
vexwarinek. Yek îskanê vê vexwarinê cihê
danekî xwarinê digire. Wek ew dibêjin,
pêkhateyên Soylent hemû pêwîstiyên bedenê yên rojane bi cih tine, û tiştekî din
ne. Sê danên Soylent 2010 kaloriyan dide,
saziyên tendirustiyê jî nêzîkî vê hejmarê
dişêwirin.
Ev ne yekem vexwarina ´nutrîtyonî´ ye,
li Brîtanya markayên wek Nourishment û
Nestle vexwarinên bi vî navî difiroşin. Lê
berhemên wan tije-şekir û qelewî ne. Di yek
tenekeyê Nourishment de 60 gramên şekir
hene. Herwiha cihê danek xwarinê jî nagirin. Soylent kêmtir ji 5% qelewî ye, ew jî li
gor saziyên tendirustî hejmareke baş e: bedenên me pêdivî hinek qelewiyê jî ne. 100%
jî hewceyiya vitamin (27an) û mînêralan jî
dide, li gel qiyaseke saxlem a karbohîdrat,
nîşaste û şekiran.
Soylent Green filmekî sala 1973ê ye: Di
sala 2022ê de nifûsa dunyayê ew qas zêde
dibe ku êdî xwarin têre xelkê nake. Di filmî
de şîrketek peyda dibe ku xwarineke erzan
bi navê Soylent Green radestî feqîran dike.
Qehremanê filmî bi lêkolînekê aşkera dike
ku Soylent Green bi bedenên insanan tê
çêkirin.
Şîrketa îro ya di jiyana rastî de wê çendê
red dike ku berhemê wan bi goştê insanan
pêk tê. Malpera wan dinivîse “100% bêyî
insan.“
Rojnamegerekî The Verge, Chris Ziegler,
30 rojan dev ji xwarinê berda û bi tenê rojê
sê îskanên Soylent vexwarin. Wî diyar kir
ku pênc kilo jê hatin xwarê, enerjiya wî zêde
bû û ku pişkinînên wî yên xwînê û tendirustiyê bi giştî bi awayekî berfireh çêtir lê
hatin.
Hê Soylent ne amade ye ku bikeve
bazarê. Yekem kesên ku Soylent kirîbûn
hê li bendê ne, piştî pênc mehan. Berhem
´Open Source´ e, an ku her kes dikare
guhertinan tê de bike û belav ke. Hinek kes
dibêjin ku Soylent dê, wek di filmî de, xwarinê bigehînê feqîran û cihên ku xela lê heyî.
Lêçûnên wê niha $8.50 in, û hatiye ragihandin ku ev fiyat hêdî hêdî tê xwarê.
Versiyona 1.0 niha hazir e û versiyonên
pêş de jî wê hê pêşketinan bêxe Soylent,
heya ku bi cidî xelk karibin dev ji xwarinê
berdin.
Ziegler dibêje “Her roj herî kêm yek seet
ji dema min azad dibe, ji çêkirinê, ji xwarinê
û ji paqijkirinê.
Li welatên pêşketî ji gelek kesan nayê ku
sê danên saxlem bixon, ji ber sebebên aborî,
demnebûnê û xiretnebûnê. Krîza tendirustiyê,
bi taybet li Brîtanya û DYE, di warê qelewiyê
de mezin dibe. Soylent dibêje ku kes nikare
bi $8an rojê xwarina saxlem bixwe ku hemû
pêwîstiyên bedenî bên bi cih anîn. Û ji Londonê em dizanin ku yek danê Mcdonald´s ji
sê danên Soylent bihatir e.
Ev e xwetêrkirina paşerojê? Di salên bên
de rêja xwarinê ber bi nemanê ve diçe? Hê
zû ye bo wê çendê. Lê bi hatina Soylent bo
meydanê paşeroj jî pê re tê, û paşeroj îro li
gel me ye.
Amed Hirorî– Telgraf
Qanûna ´Awarte´ ya Çavdêriyê ji aliyê
Perlementeran ve diçe Dadgeha Bilind
Hefteya borî hikûmetê qanûna bihêzkirina çavdêriya dewletê ji perlementoyê
derbaz kir. Bi tenê 49 perlementeran li
dijî vê qanûnê deng dan lê du ji wan perlementeran wê hikûmetê bibin dadgehê.
David Davis yek ji wan e. Davis wezîrê
hindirê sîtavî yê berê yê Konservatîvan bû.
Tom Watson, hevkarê wî di vê çalakiyê de,
berê cîgirê serokê partiya Karker bû. Niha
herdu siyasetmedar, yek çepgir û yek jî rast,
li gel saziya azadiyên sîvîl Liberty, qanûnê
dibin pêşiya dadgeha mezin ya Brîtanya.
Davis di konferanseke çapemenî de gotiye ku “Derbazkirina vê qanûnê bi vê lezê bi
hinceta rewşeke awarte ya pêkenok û çêkirok bû û ti hewceyiyek bi wê lezê nebû.”
Berdewam kir û got ev qanûn “di praktîkê de mobîlên her welatiyekî Brîtanî dike
bin çavdêriyê.”
Watson di heman konferansê de got ku
qanûnê bersiva tirsên xelkê neda ku hemû
Brîtanî dikevin bin dewsa çavdêriyê.
James Welch, rêberê qanûnê yê Liberty
got “Hikûmetê got qanûna awarte bersiva
biryara dadgeha Yeketiya Ewrûpa bû, lê
ew biryar beriya sê mehan hat dan, çima
piştî çarêk-salekê ji nû vê ‘rewşa awarte’
çêdibe?”
Çalakvan vê dozê dimeşenin da wezîra
hindir Theresa May vexwînin ku qanûnê
biguhere û rê li nîqaşeke berfirehtir veke. Lê
eger guh negire wê hikûmet li pêş dadgehê
vê nîqaşê bike.
Di navbera Fransa
û Brîtanyayê de
nelihevkirina li ser
Rûsyayê
Balafira Malezyayê di 17’ê Tîrmehê de ji
aliyê Yekineyên Ukrayna û komên Rûs ve
li herêmeke ku pevçûn berdewam dikirin de
hatibû xistin. Di ser de 5 roj derbas bû lê kes
nizane kê xistiye. Welatên Rojava û DYA’yê
komên Rûs û Rûsyayê sûcdar dike.
Sûcdariyên li hemberî hev didomin. Kêm
maye ku di navbera Brîtanya û Fransayê de
di mijara pêkanînên li hemberî Rûsyayê de
krîz derkeve. Di balafira ku ket de 10 welatiyên Îngîlîz hebûn û vê jî Serokwezîr Davîd
Camero di zorê de hişt. Brîtanya daxwaz
dike ku Fransa firotina du keştiyên leşkerî
yên ku bi Rûsyayê re îmze kiriye betal bike.
Davîd Camerîn diyar kir ku ev nayê qebûlkirin.
Di rewşa ku firotina van keştiyan bê
betalkirin de dê Fransa bi awayekî ciddî
tazmînatê bide.
Balafira tipa MH17 ya Malezyayê piştî
li Ukraynayê ket û 295 kesî jiyana xwe
ji dest da, sûcdarkirinên li hemberî hev
didomin. Ukrayna û Rûsya hev û din
sûcdar dikin û di navbera Brîtanya û
Fransayê de di mijara pêkanînên li
hemberî Rûsyayê pêk bê de nelihevkirinên ciddî hene.
Qutiyên Reş ên
balafira Malezyayê
hatin radestkirin
Komên Rus ên li rojhilatê Ukraynayê
bi bandor in, qutiyên reş ên balafira
Rêyên Hewayî ya Malezyayê ya di 17’ê
Tîrmehê de ket, radest kirin. Qutiyên
Reş (qutiyên bîrê) li bajarê Donetsk’ê
radestî rayedarên Malezyayê hatin kirin.
Balafira bi tîpa Boeing 777-200 a ji
295 kesan, di 17’ê Tîrmehê de li ser sînorê
Rusyayê ketibû. Rusya û Ukraynayê di mijara ketina balafirê de hevdu sûcdar dikin.
DYA û welatên Rojavayî jî Rusyayê bi dayîna fuzeyên tê îddîakirin pê balafir hatiye xis-
tin, radestî komên Rus kiriye.
Komên Rus ên alîgirên serxwebûnê ku
herêma balafir lê ketiye kontrol dikin, dabûn
xuyakirin ku di encama lêgerînan de wan
her du qutiyên balafirê dîtine. Komên Rus
diyar kirin ku wan qutiyên reş duh bi şev
radestî rayedarên Malezyayî kirine.
Qutiyên reş ên balafirê, di civîneke bi
beşdariya lîderê serhildêran Aleksandr
Boroday de, ku endamên çapemeniyê jî lê
amade bûn, radestî rayedarên Malezyayî
hatin kirin. Di dema radestkirinê de protokolek li ser wergirtina qutiyên reş hat
morkirin.
Albay Mûhammed Şakrî yê li ber Parlamenta Malezyayê axivî da zanîn ku qutiyên
reş ên ji komên Rus hatine wergirtin, zerar
nedîtine.
Komên Rus ragihandin ku wan li qadeke
10 kîlometre berfireh a balafir lê ket xwarê,
agirbest îlan kirine.
6
Çarşem, 23 Tîrmeh 2014
SERLÊDANÊN
PÊŞBIRKA
HUSEYÎN ÇELEBÎ
Serlêdanên ji bo 22’yemîn Pêşbirka Çîrok û Helbestan a Huseyîn
Çelebî ku ji sala 1993’yan û vir ve ji aliyê Yekitiya Xxwendekarên
Kurdistanê (YXK) ve tê lidarxistin berdewam dike.
22’yemîn Pêşbirka Helbest
û Çîrokan a Huseyîn Çelebî di
15’ê gulanê de dest pê kiribû
berdewam dike. Serlêdanên ji bo
22’yemîn Pêşbirka Çîrok û Helbestan a Huseyîn Çelebî ku ji sala
1993’yan û vir ve ji aliyê Yekitiya
Xwendekarên Kurdistanê (YXK)
ve tê li dar xistin ji 15’ê gulanê
û vir e ye dewam dikin. Beşdar
dikarin heya 31’ê tebaxa 2014’an
berhemên xwe bi zimanê kurdî
(kurmancî, dimilkî û soranî),
tirkî, aramî an jî zimanê almanî
bişînin navenda YXK´ê. Merasîma xelatên pêşbirkê jî dê di 25’ê
cotmehê de li Frankfurta Almanyayê pêk were. BÎRANÎNA ÇELEBÎ YXK’Ê têkildarî çalakiya
îsal daxuyaniyeke nivîskî weşand
û tê de têkildarî pêşbirkê agahî
dan. Di daxuyaniyê de YXK’ê
van agahiyan da: Rêhevalê me
Huseyîn Çelebî di sala 1992’yan
de di nav refê Tevgera Azadiyê de
şehîd ket. Ji bo bîranîna wî her sal
pêşbirk tê lidarxistin.
Em Serokê rûmetê yê YXK’ê
Huseyîn Çelebî û di kesayetiya wî
de hemû şehîden ku di tekoşîna
azadiya gelan de canê xwe feda
kirine, bi bîr tinin. Bîranîna
wan pakrewanên ku pêvajoya
guhertinên li Kurdistan û Rojhilata Navîn, ji bo azadiya gelan
şer kirine û li ser vî esasî jiyana
xwe ji dest dane, rûmetek gelek
mezin e. Di mijara destkeftin û
pêşketinên îro de, em deyndarê
şehîdan in. Di kesayetiya wan
de em ê wek ciwanên kurd ên
sosyalîst û demokrat têkoşîna
ku hatiye destpêkirin, berdewam
bikin, xwedî li nirxên gerdûnî ên
ku şehîdên me jiyana xwe di ber
de dane derkevin û bibin şopdarê
rêya wan.”
RONESANSA ROJHILAT YXK
di dewama daxuyaniya xwe de
destnîşan dike ku armanca şerê
şoreşgerî a li Kurdistanê ne bi
tenê bidestxistina azadiya mafê
siyasî û çandên civakên bindest e û ev tişt li daxuyaniyê zêde
dike: “Ew avakirina demokrasiya
bingehîn û ronesansa Rojhilata
Navîn e û bi ruhê nû yê mirovperweriye nirxên kevn ê mirovahiyê
Mamografî çiqas
bi fêde ye?
Li Elmanyayê her sal bi mîlyonan
jin bi rêk û pêk fîlmên pêsîrê ya ku
tîrêjên X tê bikaranîn (mamografî)
bû mijara nîqaşê. Mamografiya ku
heta niha ji dud jinan yekê eleqe
nîşan daye, der barê rîsk û fêdeyên
wê de agahdariyeke rast û têr nayê
kirin.
Meclisa Federal a Almanyayê di
sala 2002’an de bi biryara ku girt re ji
bo hemû jinên temenê wan di navbera
50 û 69’an di guherî de mafê rontgena
pêsîrê dabû naskirin. Di çarçoveya vê
proeya ku navê Screening-Programm
hat naskirinde her sal 2,7 mîlyon jinî
ji vê fêde girt û gelek jin jî pêwistî bi
kişandina mamografî nabîne. Sîgorteyên
tenduristiyê ji bo mamografiyan salane
220 mîlyon Euro xerc kir û jinên ku ji
kişandina mamografiyê vexwendî girt ji
sedî 54’ê jinan bersiva erênî dide.
yê ku bi hilweşandinê re rû bi rû
maye, zindî dike. Ev zindîbûn
xwe bi taybetî di çand, huner
û gelek qadên civakî de nîşan
dide.
Civaka kurd bi îradeyek xurt,
civakek ehlaqî û polîtîka û xwe li
dijî bandora zihniyeta kapîtalîzma modern diparêze. Kurd bi civakên cuda re li her çar parçeyên
Kurdistanê bi azadî, dadyane û
biratî hevbeş dijîn, mînaka herî
baş jî şoreşa li Rojava ye. Rojava
mînak û bersivên hêviyên civakên Rojhilata Navîn e. Hêviya
jiyanek aram, azad û bi rûmet
e. Li ser vî esasî em 22’yemîn
Pêşbirka Helbest û Çîrokan a
Huseyîn Çelebî pêşkeşî şoreşa li
Rojava dikin.”
Ligel ku di ser de 12 sal derbas bû
jî nîşanên wekê rola mamografiyan ya
di têkoşîn ali hemberî pençeşêrê û jin
di mijara mamografiyê de çiqas xwedî
agahîne derket holê. Karl Lauterbach
ku di 2002’an de şêwirmendê hikûmetê
bû da zanîn ku ev tedbîra ku li dijî
pençeşêra memikan tê bikaranîn divê ji
nûve bê nirxandin. Lauterbach ji kovara
Der Spîegel de axivî û da zanîn ku nîşan
dide ku nêzîkatiyeke neyînî li dijî mamografiyê heye.
AGAHDARKIRINEKE TÊR TUNE
Der barê agahdarkirina mamografiyên ku tên kişandin de jî nîqaş tên
meşandin. Saziya Hevkariyê ya bo Mamografiyê û lijneya kontrola xizmetên
tenduristiyê ya bi navê G-BA’ê ji bo
jinên ku mamografiyê dikişînin de
broşurên agahdarkirinê belav dike. Di
van broşuran de tê gotin ku ji bo teşîsa
zû ya pençeşêrê mamografî pêwiste.
Rêveberê Enstîtuya Lêkolînên Perwerdehiyê ya Max-Planck, Gerd Gîgerenzer da zanîn ku di navbera jinên ku mamografî dikişîn û yên nakişînin de rêjeya
mirinê hemane û got: “Bi mamografiyê
RENGEKÎ DÎTIR; ARAMÎ
Pêşbirka Helbest û Çîrokan a Huseyîn Çelebî êdî xwe
veguherandiye platformeke ku
mirov hest, fikir û ramanên xwe
bi hunera hêjayî bi cîhanê re
parve dike. Ev pêşbirk şibakekê
ji bo hezaran girtiyên siyasî ên
li Kurdistan û Tirkiyeyê vedike.
Sala bihurî 485 berhem ên dîlên
azadiyê gihîştine pêşbirkê. Îsal
YXK bi rengek dîtir, bi berhemên
zimanê aramî pêşbirka xwe
dewlemendtir dike.
Şert û mercên tevlibûnê
ŞERT û mercên beşdariyê yên
22’yemîn Pêşbirka Çîrok û Helbestan a Huseyîn Çelebî ku ji
aliyê YXK’ê ve tê lidarxistin, ev
in; Zimanê tevlibûnê; kurdî (kur-
mancî, dimilkî, soranî), almanî,
aramî û tirkî ye. Divê berhem
berya pêşbirkê li tu cihî nehatibin weşandin. Beşdar dikarin di
beşa helbestan de herî zêde bi 2
helbestan û di beşa çîrokan de jî
bi çîrokekê beşdar bibin. Beşdar
divê berhemên xwe tevî kurtejiyana xwe herî dereng heta 31’ê
Tebax a 2014’an bi rêya poste an
jî bi rêya E-mailê bigihînin destê
me.
Navnîşan
Edebiyatetkinligi
Postfach 900450
60444 Frankfurt-Germany
Email: [email protected]
Ji bo pirs û agahîyên berfireh ji mera E-maîll bişînin:
[email protected]
Mîcrosoft 18 hezar
karkerî ji kar derdixe
Şîrketa Teknolojiyê ya Amerîkayê Mîcrosoftê
diyar kir ku di sala pêş de dê dawî li karê 18
hezar xebatkarên xwe bîne. Şîrketê îsal dawî li
karê 25 hezar karkerên Nokîa ku kirîbû, anî.
teqez jiyan nayê xilas kirin. Di têkoşîna
bi pençeşêrê re zêde tê mezinkirin.
Li gorî anketekeku di meha Sibatê
de ji aliyê Weqfa Bertelsmann û Barmer
GEK hat kirin, nîvê jinên Elmanyayê
jin ji naveroka mamografiyê ne agahdarin.
Di lêkolîneke ku li Danîmarkayê
hatiye kirin de da zanîn ku rola mamografiyê pir zêde hatiye mezin kirin. Di
lêkolîna ku ji aliyê Cochrane Collaboration ve hatiye kirin de ji 200 jinên ku
mamografî kişandine re encam hatin
analîzkirin. Di lêkolînê de hat gotin ku
piraniya wan nexweşan an hatine ameliyatkirin an jî tedawiya tîrêjê dîtiye.
Mîcrosoftê diyar kir ku bi xebatkarên Nokyayê
re 127 hezar xebatkarên wê heye û got dê 18 hezar
karkerî ji kar derbixe. Rêveberê Şîrktê Satya Nadella e-mailek ji xebatkaran re şand û got: “Ev
biryar bo me gelek zehmete lê pêwiste. Bi vê pêkanînê dê zêdetir biryaran bigirin û got piştî Nokîa
kirîne hejmara xebatkarên wan zêde bûne û ji ber
vê jÎ dixwazin kêm bikin.
Mîcrosofta ku 127 hezar xebatkarên wê hene, di serê vê salê de şîrketa telefonê Nokia kirîbû. Ji
kesên ku ji kar derdixe jî 12 hezar û 500 xebatkarên
Nokiayê ne. Nokiayayê jî ji serê sala 2007’an heta
niha beriya ku şîrket ji aliyê Mîcrosoftê bê kirîn
beşeke mezin a hilberînên xwe yên Fînlandiya û
Almanyayê bi hinceta ku erzantire, qelibandibû
Romanyayê.
Tê payîn ku maliyeta sererastkirina nû 1,6 mîlyar dolare. Lê şîrket bi saya ji karderxistinê hedef
diek ku 600 mîlyon dolar tasarruf bike.şîrketê di
daxuyaniya xwe de diyar kir ku ji bo karker ji xwe
re karekî nû bibînin dê bibe alîkar.
Çarşem, 23 Tîrmeh 2014
5
4
Çarşem, 23 Tîrmeh 2014
Gazzeyê pêk anî bû wek çalakiyeke ‘qirêj bi nav kir’ hat.
Qasidê NY’ê yê Ruandayê,
Eugene Gasana, da zanîn ku
welatên endamê Konseya Ewlehiyê ji belavbûna pevçûnan
û wendahiya can bi fikarin û
banga parastina sivîlan jî têde
divê li dijî hiqûqa mirovahî ya
navnetewî rêzdar bin.
Di êrîşên Israîlê ya roja
yekşemê de 13 leşkerên Filistînê mirin û 100 Filistiniyî jî
jiyana xwe ji dest da.
NETANYAHU: OPERASYON
DÊ BIDOME
Serokwezîrê Israîlê Benjamîn Netanyahu, da zanîn di
komkujiya Şucaiyye de hejmara
leşkerên wan yên mirine 18 e û
got dê operasyon bidoem. Netanyahu da zanîn ku operasyon
dê bidomin.
DYA: DU LEŞKERÊN
ISRAÎLÊ WELATIYÊN
DYA’YÊ BÛN
Li Londonê sedhezaran
Îsraîl şermezar kir
Êrîşên dewleta Îsraîlê yên lî hember Gazzeyê li paytext Londonê bi tevlîbûna
sedhezar kes hat şermezar kirin.
Bi banga ´koalisyona ji şer re
na´ roja Şemiyê li navenda Londonê bi piştgiriya gelek saziyên mafên mirovan çalakiyek
hat lidarxistin. Çalaki li pêşiya
serokwezareta Îngîlîstanê destpêkir û heta sefaretxaneya Îsraîlê berdewam kir.
Li pêşiya sefaretxaneya Îsraîlê axaftin hatin kirin û ji
dewleta Îsraîlê hat xwestin ku
dawî li êrîşên xwe bîne.
Bîlançoya Gazzeyê: 502 Filistînî, 18 leşkerên Îsraîlê mirin
Di êrîşên artêşa Îsraîlê yên li
hemberî Gazze ya di bin kontrola Hamasê de, 140 jê roja
Yekşemê heta niha herî kêm
502 Filistîniyan jiyana xwe ji
dest dane. Windahiya Îsraîlê jî
18 leşker e.
Artêşa Îsraîlê ji 8’ê Tîrmehê û
vir ve êrîşî Şerîda Gazzeyê dike.
Ji destpêka operasyonê û vir ve
êrîşên herî kujer roja Yekşemê
rû dan. Li gorî çavkaniyên tenduristiyê yên Filistînî li rojhilatê
Gazzeyê di bombebarana li
hemberî Şecaiyye de herî kêm
72 Filistîniyan jiyana xwe ji
dest dan. Di nava tevahiya rojê
de bi giştî 140 Filistînî bûn qurbanî.
Di êrîşên roja Yekşemê de
li Şecaiyye›yê zêdeyî 250 kes
birîndar bûn, 450 kes jî di teva-
hiya êrîşên li hemberî Şerîda
Gazzeyê de birîndar bûn.
Di êrîşa hewayî ya îro danê
sibê li hemberî Refah a li başûrê
Şerîda Gazzeyê de 7 jê zarok 9
Filistîniyan jiyana xwe ji dest
dan. Qurbaniyên vê sibê hemû ji
malbatekê bûn. Li başûrê Şerîda
Gazzeyê li Han Yûnûsê, ji binê
xirbeyê xaniyekî beriya niha
rastî bombebaranê hatibû îro
danê sibê cesedê 16 Filistîniyan
hatin derxistin.
Ji aliyê Îsraîlê jî di nava
24 saetên dawî de li Şerîda
Gazzeyê 13 leşker mirin. Ji
8’ê Tîrmehê û vir ve hejmara
leşkerên Îsraîlê yên hatin kuştin
derket 18’an. Ev yek ji sala
2006’an û vir ve ji bo artêşa
Îsraîlê windahiyên herî giran e.
7 ji van leşkeran di dema derbasbûna maşîneke zirxîn de di
bombebaranê de û 3 jê jî li du
nuqteyên cuda yên avahiyeke
şewitî di gulereşandinê de mirin. Ji aliyê Îsraîlê her wiha 2
sivîl ji ber avêtina rokêtan jiyana xwe ji dest dan.
Di vê navberê de hat diyarkirin ku ji ber êrîşên Îsraîlê, li dibistanên ji aliyê Neteweyên Yekbûyî ve tên birêvebirin 81 hezar
Filistîniyan xwe lê girtine.
Ji NY’ê bo Gazzeyê banga
agirbestê
Konseya Ewlehiya Neteweyên Yekbûyî, piştî hevdîtina
lezgîn banga agirbesta demildest kir. Israîl jî bi şev bombebarana xwe berdewam kir û bû
sedema mirina 38 Filistiniyî.
Konseya Ewlehiya Neteweyên Yekbûyî, piştî hevdîtinên
xwe yên lezgîn, ji bo Gazzeyê
banga agirbesta demildest
kir.
Hevdîtina lezgîn a Konseya
Ewlehiyê piştî daxuyaniya
sekreterê giştî yê NY’ê Ban Kîmoon ku komkujiya Israîlê li
Berdevkê wezareta Karê
Derve ya DYA’yê Jen Psakî, da
zanîn ku ji leşkerên ku mirine
yên Israîlê du heb welatiyên
DYA’yê bûne.
Wendahiyên roja yekşemê
yên Israîlê wendahiyên herî mezin yên salên dawî ne.
HAMAS: ME LEŞKEREKÎ
ISRAÎLÊ DÎL GIRT
Rêxistina Hamasê ya Filistinê
jî da zanîn ku wan leşkerekî Israîlê dîl girtiye û Israîlê jî got
emê bûyerê lêkolîn bikin.
NY: 83 HEZAR Û 600
KES JI WARÊ XWE BÛ
Neteweyê Yekbûyî anî ziman
ku ji roja êrîşên Israîlê destpêkirine het aniha li Gazzeyê
83 hezar û 695 kes ji cihên xwe
bûne û hejmar jî roj bi roj zêde
dibe.
KOMKUJÎ PARAST
Netenyahu
komkujiya
Şucaiyeyê prast û da zanîn ku
leşker neçare bikeve cihê ku
nifûs lê zêde ye û îdia kir ku ji
bo ku sivîl herêmê terk bikin
bang kir.
38 FILISTÎNIYÊ JIYANA
XWE JI DEST DA
Di êrîşên Gazzeyê de dawiya
hefteyê wendahiya can zêde bû
roja duşemê di saetên zû de 38
Filistiniyî jiyana xwe ji destda.
Li gorî rayedarên tenduristiyê hejmara miriyên Filistinê
gihiştiye 476’an, birîndar jî bûn
3 hezar.
Êrîşa Israîlê di 8’ê Tîrmehê
de bi bombebarana hewayî dest
pê kir û piştre jî roja pêncşemê
tevgera bejayî dest pê kir.
3
Çarşem, 23 Tîrmeh 2014
Demîrtaş:
Em ê jiyaneke
nû biafirînin
Namzetê HDP’ê yê Serokkomariyê Selahattîn Demîrtaş di axaftina
xwe ya li mîtînga li Londonê de diyar kir ku ew ê ji bo afirandina
jiyaneke nû bixebitin û bang li her kesî kir ku di hilbijartinê de dengê
xwe bikar bîne.
Li paytexta Îngilîstan Londonê,
bi beşdariya namzetê HDP’ê yê Serokkomariyê Selahattîn Demîrtaş
mîtînga piştgirîdayînê hat lidarxistin. Mîtînga li Navenda Lee Valley Atletikê ku li rojhilatê Londonê
pêk hat û nêzî 6 hezar kes beşdar
bûn.
Rêxistinên civakî yên sivîl
ên Kurd, Tirk û gelên din ên li
Îngilîstanê kar dikin, li mîtîngê daxuyaniyeke hevpar dan û ragihandin ku ew destekê didin namzetê
HDP’ê Demîrtaş.
Piştre namzetê HDP’ê yê Serokkomariyê Selahattîn Demîrtaş
beşdarên mîtîngê silav kir û bibîr
xist ku ji ber darbeya faşîst a 12’ê
Îlonê bi hezaran kesî ji neçarî koçî
derveyî welat kirine.
Demîrtaş ragihand ku ew ji bo
afirandina jiyaneke nû dixebitin û
got, “Jiyaneke ku Tirk ji Kurdan
natirse, gotina ‘Ermenî’ weke sixêf
nayê bikaranîn. Em ê bibêjin em
dixwazin dîrok û çanda xwe bi zimanê xwe bijîn.”
Demîrtaş diyar kir ku Parlamen-
ta Tirkiyeyê di nava 8 salên dawî
de bi tenê qanûnên ku kêfa patronan û kargehan tîne derxistiye.
Demîrtaş bal kişand ser karesata
kana komirê ya li Soma’yê ku 301
karkeran jiyana xwe ji dest dan û
got: “Gelo eger 301 mîlyar, 301 patron bimirina, wê Erdogan bigota
ev yek di xwezaya madenkariyê de
heye û di nava 3 rojan de ji bîr bikira? Çima? Ji ber ku Serokwezîr ne
serokwezîrê gel e, pereyê kê hebe
dewlet jî ya wan e.”
Demîrtaş rola jinan a di hilbijartinên Serokkomariyê de nirxand û got, “Li Tirkiyeyê jin ji sedî
50 ê civakê ye. Eger temamiya
jinên li Tirkiyeyê deng bidin min,
hingî pêwîstî bi dengekî mêran jî
namîne.”
Demîrtaş di dawiya axaftina xwe
de bal kişand ser girîngiya dengên
hilbijêrên li derveyî welat û bang li
hilbijêran kir ku biçin ser sindoqan
û dengê xwe bikar bînin.
Di mîtîngê de çend komelên ku
piştgiriyê didin Demirtaş daxûyaniyek hevpar dan û xwestin ku
hemû kesên azadîxwaz dengê xwe
bidin Demirtaş. Komeleyên ku
piştgiriya Demirtaş dikin: Meclîsa
Gelê Kurd ya Brîtanya, Navenda Civaka Kurd(KCC), London
2–3 TEBAX ROJA
DENGDANÊ YE
tr) kontrol bikin.
karibin dengên xwe bi kar bînin,
divê “Di Kutika Hilbijartinan
a Derveyî Welat de” qeydkirî
Hemwelatiyên di kutika hilbijartinê de qeyda wan heye ji bo
deng bidin divê randevû bigirin. Randevû ji malpera YSK di
navbera 21’ê Tîrmeha 2014’an û
25’ê Tîrmeha 2014 de ye.
JI BO DENGDANÊ
Hemwelatiyên Tirkiyeyî ji bo RANDEVÛ PÊWÎST E
Dengdan dê 2 û 3´yê Tebaxê
li Salona Olimpia Central; Hammersmith Road, Kensington,
London W14 8UX were kirin.
Hemwelatiyên li welatên lê
dijîn wê nikaribin deng bi kar
bînin, dikarin li deriyê gumrikan di rojên hatine diyarkirin de
dengên xwe bi kar bînin:
Halkevi, Roj Women, GİK-DER,
DAY-MER, Komeleya Alxaziyan,
El-Com, Komeleya Rûviyan û
Paz–Der.
bin. Hilbijêr ji bo zanibin ka qeydkirî ne yan na dikarin bi rêya
sîteya înternetê ya Desteya Bilind a
Hilbijartinê (https://www.ysk.gov.
* Li gumrikan tûra yekem a
dengdanê: 26’ê Tîrmeha 2014 –
10’ê Tebaxa 2014.
* Li gumrikan tûra duyem a
dengdanê: 17’ê Tebaxê 2014 –
24’ê Tebaxê 2014.
2
Çarşem, 23 Tîrmeh 2014
Fermo bi Kurdî!
Kurdish
Serî
Çav
Poz
Guh
Dev
Diran
Mil
Dest
Ling
Pê
Çok
English
the head
the eyes
the nose
the ear
the mouth
the tooth
the arm
the hand
the leg
the foot
the knee
Ew zilam dirêj e.
Ew keç kurt e.
Ew bejnzirav e.
Ew qelew e.
Porê wî reş e.
Çavên wê şîn in.
Çavên wê pir xweşik in.
Guhê min giran e. Çavên min dûr nabînin. Ka destê xwe bide min.
That man is tall.
That girl is short.
She/he is thin.
she/he is fat.
His hair is black.
Her eyes are blue.
She has very nice eyes.
I can hardly hear.
I cant see far away.
Give me your hand.
Ez nexweş im.
Serê min diêşe.
Mîdeya min diêşe.
Qirika min dişewite.
Min serma girtiye.
Ez bi şewbê ketime.
Bawerim min lingê xwe şikand.
Alerjiya min li hember penisilînê heye.
l am sick.
l have headache.
l have stomach ache.
l have sore troat.
l have a cold.
l have a flue.
l think l broke my leg.
I am allergic to penicillin.
Nexweşxaneya herî nêzîk li ku derê ye?
Dermanxaneya herî nêzîk li ku derê ye?
Pêdiviya min bi bijîşkekî heye.
Pêdiviya min bi bijîşkekê heye.
Ez randevûyeke bijîşk dixwazim.
Where is the nearest hospital?
Where is the nearest pharmacy?
I need a doctor(male)
I need a doctor(female)
I want to make doctor’s appointment
WERE!
Were te binivîsim ey dîrok…!
Were te bi destanan
Bilerizînim...!
Were pişta xwe nede mirinê,
Were da ku sînorên xwîna xwe
Di hişê pirtûka te de
Biderizînim..!
Ehmed Huseynî
DEMSALA HAVÎNÊ
Û ÇALAKGERÎ
Roj li pey rojan, hefte li pey
hefteyan û demsal li pey
demsalan bi lezgînî diborin û
me li pey xwe dihêlin. Ne tenê
me; plan û projeyên me hêvî
û bendewariyên me xweşî û
nexweşiyên me jî li pey xwe
dihêlin.
Bi derbaskirina bi sedan rojan em
temenê xwe bi pêkhatin û nepêkhatinên jiyanê kevin dikin û xwe dispêrin rojên li pêş. Ji bo daxwazên
pêknehatî, ji bo bidawîbûna xweşî û
nexweşiyan em dibêjin ‘dê çêbibe’ û
xwe li benda demên pêş dihêlin.
Niha vê demsala ku hesta ‘çalakbûnê’ diafirîne; wekî herikîna çemekî bêdawî xuya dike û bi awayekî
lezgînî temenê me bi xwe re dibe.
Hesta çalakbûnê ya ku di vê demsalê
de bi me re çêdibe, ji gelek aliyan ve,
bi gelek kesayetiyan ve digihîje lûtkeyê.
Çalakbûna ku bi gelek awayên
jiyanê berê me dide tevgerîna zîhnî
û fizîkî; dibe yekitiya me û vê demsala ku em behsa wê dikin. Ev demsal e ku aso heta dawiyê li pêşiya me
vekiriye û gazî me dike… Ev demsal e ku bi zindîbûna xwezayê hesta
‘tenêtiyê’ bar dike û diçe dûrahiyan.
Em bi rojên dirêj ên havînê dikarin
bi dehan daxwazên xwe pêk bînin û
bi gav û deqe di nava tevgerê de bin.
Lê dema ku em li rewşa welate xwe
û li şerê ku bi awayên cur be cur bi
dijwarî li dijî hemû hebûna me berdewam dike mêze dikin; têdigihîjin ku
em nikarin bi awayekî baş sûdê ji
vê demsala asoderbas bigirin. Ji bo
wê em dibêjin saleke din û havîneke
din dê wiha bibe em ê wiha bikin û
xwe dispêrin sal û demsalên li pêşiya
xwe.
Rastiya heyî wisa tehl e ku tu
gelek caran di navê de winda dibî
û nikarî rehet bêhnê bistînî. Şer û
pevçûnên li cîhanê, bi taybetî yê li
Kurdistanê bi dijwarî berdewam
dike, mixabin demsalan jî bi xwe re
birîndar dike.
Mînak: Niha li Kurdistanê
bi hezaran kes ne di ‘çalakbûna’
xweşiya demsalê de, di nava çalakiyên ji agir de ne! Jin û mêr, keç û
xort, kal û pîr û zarok bêyî ku çavên
xwe ji êrîşên dagirkeran bigirin, bêyî
ku li bin siya daran rûnên li çol û
deştan, li kolanên bajaran çalakiyan
pêk tînin. Ev çalakiyên ku ji bo parastinê pêk tên dibin sedema kuştin û
birîndarbûna bi dehan kesan.
Niha li Kobanê zilim û hovîtiya
ku tu sînoran nas nake, li ser kar ê.
Niha vê demsala xweş û baxçeyên
şîn bi dengê çekan, tank û bombeyan
ji aliyê gurên devbixwîn ve tê talankirin û li şûna ronahiya rojê, agir
û dûman xuya dike. Lê ev heye: Tevî
asta êrîş û hovîtiyê jî dema ku tu li
wê şoreşê mêze dikî, hêvî û bendewariya rojên xweş bi rastî jî xwe tîne
hişê te. Tu bawer dikî ku dê havîneke
din xweştir bibe. Lewre çalakgeriya
ku xwe ji hemû sînorên daxwazên
tekekesî rizgar kiriye serdest e. Tevî
hemû êrîşên ku ji aliyê gelek hêzan
vê pêk tên jî; asta bawerî, zanîn û
çalakgeriyê wisa bilind e ku tu ji hesta ‘xweşiyên xwezayî’ yên demsalan
derbas dibî.
Çawa ku jiyan bi tevger û çalakbûnê digihîje wateya xwe; neteweyên
ku neçarî têkoşînê hatine kirin jî tenê
dikarin bi çalakbûna zîhnî û fizîkî
xwe li ser piyan bihêlin.
Dema ku em bi hestên wijdanî û
zanînê xwe ji gelek nîmet û xweşiyên
heyî dûr bigirin û hewl bidin ji sînorên
tekekesî derbas bibin; dê tevgera me
ya xwezayî jî û çalakgeriya me ya civakî jî xweştir û watedartir bibe.
Bi hêviya ku vê demsala havînê
bibe, demsala dawî ya şer û bi xwe
re aştî û aramiyê pêk bîne. Tenê wê
demê em ê bikaribin tama demsala bigirin û berê xwe bidin asoyên
bêdawî.
Dîlan Aydin-A.Welat
MUHASEBECİNİZDEN MEMNUN MUSUNUZ?
MUHASEBE │ SİGORTA │ MORTGAGE │ EMEKLİLİK │ DÖVİZ ÖDEMELERİ
185 Angel Place, Edmonton, London N18 2UD - Tel: 020 3397 2575 - Fax: 084 5280 1901
[email protected] - www.ulus-group.co.uk
T: 020 7923 08 38 │ M: 0742 948 14 90 │ E: [email protected]
facebook.com/tegrafnewscom │ @telgrafnewscom
Rojnameya Nûçeyan a Hefteyî
Çarşem, 23 Tîrmeh 2014
426
Li Londonê sedhezaran Îsraîl
şermezar kir Rûpel 4
NAMZETÊ
GEL LI
LONDONÊ BÛ
Serlêdanên pêşbirka
Huseyîn Çelebî Rûpel 6
Ka Werin Em Firavînê VEXWIN!
Rûpel 7
Namzetê serokkomariyê Selahattin Demirtaş ji aliyê
hezaran kes ve bi awayekî coş hat pêşwazî kirin. Roja
Yekşemê li bakûrê Londra, qada Lee Valley jibo Demirtaş
mitîngek girseyî hat li dar xistin. Ji şeş hezar bêhtir kes tevlî
mitîngê bûn û piştgirî dan Demirtaş. Bi dehan sazî û rêxistin
jî derketin ser dikê û banga piştgiriya Demirtaş kirin.
Di mitîngê de namzetê serokkomariyê Selahattin Demirtaş
axaftinek kir û got ew jibo jiyaneke nu biafirînin derketine rê.
Demirtaş di axaftina xwe de bal kişand ser nasname, bawerî
û rengên cûda yên li Tirkiye jiyan dikin û anî ziman ku ew ê
bê cûdahî bibe serokkomarê her kesî. Demirtaş bang li gel kir
ku herkes biçe ser sindoqan û xwedî li dengên xwe derkeve.
“Ger ku pisîk nekeve trafoyan û deng newin dîzin, ew ên
encameke ku şaş bihêle derxin holê”
Di navbera Fransa û Brîtanyayê de
nelihevkirina li ser Rûsyayê Rûpel 7
Rûpel 3
Avukat Handan Özbek yönetiminde tecrübeli ekibimizle aşağıdaki alanlarda hizmetinideyiz:
İltica / Ankara Antlaşması / Göçmenlik
(Vize başvuruları - evlilik, ziyaretci, aile, oğrenci, vs.
yüksek mahkeme temyiz ve itiraz başvuruları)
İş yeri, lease ve ev alım satımı
Kaza Davaları / Trafik kazaları
Noter işlemleri / Noter tastik hizmetleri
Yasal beyanameler
İsim değiştirme belgesi
Vasiyetname
TEL: 02088092253 - FAX: 02088802252 - EMAIL: [email protected] - ACİL: 07772990112 - 72A Grand Parade, Green lanes, London N4 1DU

Benzer belgeler