Tematik Bölüm 100 MİLYAR DOLARLIK İHRACAT MARATONUNDA

Transkript

Tematik Bölüm 100 MİLYAR DOLARLIK İHRACAT MARATONUNDA
Tematik
Bölüm
100 MİLYAR
DOLARLIK
İHRACAT
MARATONUNDA
İZMİR
TEMATİK BÖLÜM
100 MİLYAR DOLARLIK İHRACAT
MARATONUNDA İZMİR
1. İzmir’in Ekonomik Panaroması
İzmir, 8.500 yıllık geçmişinde bir çok medeniyetin birlikte hoşgörüyle yaşadığı bir
kenttir.
Doğal limanı, jeopolitik konumu ve iklimi, İzmir’in ticaret potansiyelinin hep canlı
kalmasının en önemli nedenleri olmuş; deniz ticaretinin önemli bir merkezi olarak
yüzyıllar boyunca adından söz ettirmiştir.
Günümüzde de İzmir Körfezi deniz taşımacılığından ve sahip olduğu doğal plajları
sayesinde turizmden fayda sağlamaktadır.
Toplam 11.973 km2 yüzölçümüne sahip olan İzmir’in 11’i metropol ilçe olmak üzere
toplam 30 ilçesi bulunmaktadır.
Türkiye’nin en kalabalık üçüncü kenti olan İzmir’de 4.005.459 kişi barınmaktadır. Bu
nüfusun % 91,4’ü kent merkezinde yaşamaktadır. Bu durumda İzmir’in kentleşme
oranı, Türkiye’nin (% 77,3) üzerindedir.
İzmir nüfusunun yaklaşık % 15’ini genç nüfus oluşturmaktadır. Yıllık nüfus artış hızı
‰ 8,6’dır. İzmir’in nufüs projeksiyonuna göre 2023 yılında nüfusunun 4.405.279
olması beklenmektedir.
2010 yılı Türkiye Gayri Safi Katma Değer’den (GSKD) en fazla pay alan 3. bölge 63,3
milyar TL ile İzmir’dir. Kişi başına gayri safi katma değer ise 16.195 TL’dir. İzmir’in
ürettiği GSKD içerisinde hizmetlerin payı % 68,4, sanayinin payı % 25,8 ve tarımın
payı % 5,9’dur.
Ticaret, sanayi ve turizm kent merkezinde yoğunlaşırken merkez dışındaki ilçeler
daha çok tarım, hayvancılık ve turizm ile geçimlerini sağlamaktadır.
2012 yılında İzmir’de 1.424.000 kişi istihdam edilmiştir. Bu istihdamın % 58,4’ü
hizmetler, % 31,6’sı sanayi ve % 10,1’i tarım sektöründedir.
İzmir’in istihdam oranları, Türkiye geneli ile benzerlik göstermekle birlikte işsizlik
oranının İzmir’de daha yüksek değerlerde olduğu gözlemlenmektedir.
41
Tablo 3. İzmir’in Makroekonomik Verileri (2008-2013)
2008
2009
2010
2011
2012
2013
11,8
16,2
15,1
14,7
14,8
-
156
227
231
243
247
-
1.171
1.170
1.303
1.410
1.424
-
39,9
39,0
42,5
45,5
45,3
-
464,4
492,9
457
609
705
1.209
1.045
654
1.889
2.361
8.918
1.323*
İhracat
(Milyar $)
21,6
14,3
16,8
20,1
21,1
15,3*
İthalat
(Milyar $)
26,1
16,1
22,2
22,3
22,6
16,7*
-4,5
-1,9
-5,4
-2,2
-1,4
-1,4*
82,7
88,2
75,7
90,1
93,3
91,6*
4.813
4.432
5.103
5.532
4.985
4.086*
Kapanan Firma
Sayısı
2.941
3.002
1.773
2.371
2.027
1.560*
Yabancı Turist
Sayısı
1.040.217
1.060.273
1.155.820
1.388.271
1.368.924
1.158. 974*
17,7
17,6
22,7
27,6
32,8
26,4*
26,8
29,7
33,7
37,9
41,7
43,1**
19,9
21,5
29,4
38,8
45,9
51,8**
667
697
718
748
772
790
İşsizlik Oranı (%)
İşsiz Sayısı (Bin
Kişi)
İstihdam Düzeyi
(Bin Kişi)
İstihdam Oranı (%)
Kamu Yatırımları
(Milyon TL)
Teşvikli Sabit
Yatırım Tutarı
(Milyon TL)
Dış Ticaret
Dengesi
(Milyar $)
İhracatın İthalatı
Karşılama Oranı
(%)
Kurulan Firma
Sayısı
Genel Bütçe Vergi
Gelirlerinin
Tahsilatı
(Milyar TL)
Banka Mevduatları
(Milyar TL)
Banka Toplam
Nakdi Kredileri
(Milyar TL)
Banka Şube Sayısı
Uluslararası
Sermayeli Şirketlerin
Sayısı (1954-2013
Ağustos)
* Ocak-Eylül
1.897
Dönemi
Dönemi
** Ocak-Haziran
42
2013 yılı Ocak-Eylül döneminde gümrüklere göre İzmir’in ihracatı 15,3 milyar dolar,
ithalatı 16,7 milyar dolara ulaşmıştır.
Bu veriler ışığında İzmir, ülke ihracatının % 13,6’sını tek başına karşılamaktadır.
İhracatın ithalatı karşılama oranı bakımından İzmir (% 91,6), Türkiye geneline göre
(% 60) oldukça iyi durumdadır.
İzmir’in ihracatında “tekstil-konfeksiyon”, “kazanlar, makinalar, mekanik cihazlar ve
aletler, nükleer reaktörler, bunların aksam ve parçaları”, “demir-çelik”, “tütün ve
tütün yerine geçen işlenmiş maddeler” öne çıkmaktadır.
İthalatta ise; “mineral yakıtlar, mineral yağlar ve bunların damıtılmasından elde
edilen ürünler; bitümenli maddeler; mineral mumlar”, “motorlu kara taşıtları,
traktörler, bisikletler, motosikletler ve diğer kara taşıtları; bunların aksam, parça,
aksesuarı”, “kazanlar, makinalar, mekanik cihazlar ve aletler, nükleer reaktörler;
bunların aksam ve parçaları”, “demir-çelik” ve plastikler en fazla ithal edilen
fasıllardır.
İzmir’in dış ticaretinin büyük bir bölümü İzmir Alsancak Limanı’ndan
gerçekleşmekte; İzmir Alsancak Limanı, sadece İzmir’e değil tüm Türkiye’ye hizmet
vermektedir.
Kente 56 yıldır hizmet veren Alsancak Liman’ı günümüzde hem yük hem kruvaziyer
yolcu gemilerine evsahipliği yapmaktadır. Fakat her iki fonksiyon için de kapasitesi
yeterli gelmemektedir.
İzmir Alsancak Limanı’nın yenilenmesi ile birlikte, gemi bekleme maliyetleri ile
ulaşım maliyetlerinden tasarruf edilmesi, çalışan sayısı ve iş fırsatlarının artması
beklenmektedir.
İzmir Alsancak Limanı dışında, Aliağa Nemrut körfezinde ve Dikili’de limanlar
bulunmaktadır. Çeşme’de ise Ro-Ro ve Feribot Limanı mevcuttur.
Türkiye'nin transit limanı olacak Kuzey Ege Çandarlı Limanı'nın 2018 yılına kadar
devreye girmesi beklenmektedir.
İzmir’de ticaretin yoğun olduğu bölgeler kent merkezinde bulunan çarşılardır.
Kemeraltı, Karşıyaka, Mimar Kemalettin, Yenişehir, Çankaya, Alsancak ve
Karabağlar çarşıları kentin alışveriş mekanlarıdır. Bunun yanısıra Hatay, Balçova,
Buca, Güzelyalı, Bornova gibi semt çarşıları da bulunmaktadır. İhtisas ve karma
sanayi siteleri ise KOBİ ve esnafa iş olanakları yaratmaktadır.
İzmir ekonomisinde, sanayi de önemli bir yer tutmaktadır. Özellikle 1923 yılında
düzenlenen ilk İktisat Kongresi’nin ardından planlı sanayileşme dönemine geçilmesi
ile birlikte İzmir bu alanda öncü kent olduğunu göstermiştir.
43
İzmir’de şu anda mevcut 13 adet Organize Sanayi Bölgesi’nin 8’inde (Atatürk OSB,
İTOB OSB, Tire OSB, Kemalpaşa OSB, Aliağa OSB, Pancar OSB, Buca Giyim OSB ve
Bergama OSB) sanayi üretimi gerçekleşmektedir. Ayrıca Aliağa, Bornova ve Torbalı
ilçeleri sanayi yatırımların yoğunlaştığı ilçelerdir.
Genel olarak tekstil, konfeksiyon, gıda, içki, tütün yem sanayi önemli işkolları
arasındadır. Bunların dışında, demir-çelik, petro kimya, otomotiv, çimento, ayakkabı,
gübre, tarım makineleri ve seramik sanayi üretimi de yapılmaktadır. İzmir’de tarıma
dayalı sanayi kolları da gelişmiş düzeydedir.
İzmir ESBAŞ ve İZBAŞ olmak üzere 2 serbest bölgeye sahiptir. İhracata dayalı
kalkınma stratejisi çerçevesinde, ülke ihracatını arttırmada önemli bir araç olarak
görülen serbest bölgeler, İzmir dış ticaretinin gelişimine önemli katkı koymaktadır.
İzmir’de son dönemlerde teknoloji ve ar-ge alanında yatırımların da artmaya
başladığı gözlemlenmektedir. Odamızın kurucusu olduğu İzmir Bilimpark da dahil
olmak üzere 3 teknopark kentimizde yer almaktadır.
İzmir’de en son 2011 yılında Şifa Üniversitesi’nin kurulması ile birlikte vakıf
üniversitesi sayısı 5’e (İzmir Ekonomi, Yaşar, İzmir ve Gediz Üniversiteleri)
yükselmiştir. 4 devlet üniversitesi (Ege, Dokuz Eylül, İYTE ve Katip Çelebi
Üniversiteleri) ile birlikte toplam üniversite sayısı 9’a ulaşmıştır.
İzmir doğal plajları ve koyları ile bir turizm kenti olma özelliğine sahiptir. Denizkum-güneş turizminin yanısıra kültür, inanç, sağlık turizmi için de turistlerin tercih
ettiği kentlerden birisidir.
İzmir, sağlık turizmi açısından önemli fırsatlar barındırmaktadır. Zengin jeotermal
kaynakları ve kaplıcaları ile İzmir dünyada sağlık turizminin merkezi olabilecek
potansiyele sahiptir.
İzmir’in en başarılı olduğu alanlardan birisi kruvaziyer turizmdir. 2004 yılından bu
yana her yıl kente gelen gemilerin sayıları artmaktadır. Odamızın katkısı ile İzmir bu
alanda dünya çapında ödüle layık görülmüştür. Bundan sonraki süreçte de, tüm
İzmir’in kruvaziyer turizmi geliştirmesi yönünde katkı koyması beklenmektedir.
İzmir’in hedefi dünyanın en zengin kentleri olan New York, Paris, Londra, Shanghai,
Dubai gibi marka kentler arasında yer almaktır. İzmir-Ankara, İzmir-İstanbul, İzmirAntalya, İzmir-Konya gibi yüksek hızlı tren projeleri, otoyol projeleri, kruvaziyer
limanı, metro, tramvay, körfez vapurları gibi kent içi ulaşımı kolaylaştıracak alt yapı
sistemlerinin yapımının önümüzdeki yıllarda hız kazanacağı düşünülmektedir.
44
Bu sayede İzmir bir ‘Dünya Kenti’ne dönüşecek, tanınırlığı artacaktır. Yeni
konaklama yatırımları ile turistik yatak kapasitesi artırılarak, turist sayısı
katlanacaktır. İzmir’i tanıma fırsatı bulan uluslararası yatırımcılar, İzmir ve
Türkiye’deki yatırım fırsatlarını daha yakından tanıyacak ve yabancı yatırımların
sayısı artacaktır. İzmir’in cazibe merkezi olmasıyla kentsel dönüşüm projeleri de
hızlanacaktır.
2. İhracat Perspektifinden İzmir’de Sektör Analizleri
2.1. Tarım
Tarımsal ekonomiler sıralamasında 7. sırada yer alan ülkemiz tarımının milli gelire,
istihdama ve dış ticarete katkısı giderek artmaktadır.
Tarım sektörü; 2008 yılında % 4,3, 2009 yılında % 3,6, 2010 yılında % 2,4, 2011 yılında
% 6,1 ve 2012 yılında % 3,5 oranında büyüme göstermiş olup ülkemiz ekonomisine
ciddi katkılar sağlamıştır.
Türkiye’nin
tarıma
elverişli
alanlarının % 11’inin yer aldığı
bölgemiz; farklı iklim ve toprak
özellikleri, ürün deseni, bilinçli ve
bilgili üreticisiyle yüksek bir tarım
potansiyeline sahiptir.
Ege’nin, Türkiye bitkisel üretim
değerindeki payı yaklaşık % 19
düzeyindedir.
Özellikle
son
yıllarda, bitkisel üretimde, sebze
başta olmak üzere sebze-meyve
üretiminde önemli gelişmeler
kaydetmiştir.
Bölgemizin toplam ihracatının içinde tarımın payı ve önemi giderek artmaktadır.
2011 yılı TÜİK verilerine göre tarım, hayvancılık, balıkçılık, gıda ürünleri ve içecekte,
bölgemiz yıllık ihracat rakamı 2,73 milyar dolar düzeyinde gerçekleşirken bu rakam
2012 yılında 2,87 milyar dolara ulaşmıştır. 2013 yılı ilk 8 ay rakamlarına göre ise
bölgemizin söz konusu sektörlerdeki ihracatı 2,12 milyar dolar olarak
gerçekleşmiştir.
Elverişli coğrafi koşulları ve iklimiyle, zengin toprak yapısıyla, bilgi birikimi ve
tarımsal sanayi tecrübesiyle İzmir, ülkemiz tarımının lider kentidir. Türkiye toplam
tarım üretiminin % 5’i İzmir tarafından karşılanmaktadır. Yanı sıra tarım ve tarıma
dayalı sanayi ürünleri dış ticaretimizde önemli bir yere sahip bulunmaktadır.
45
TÜİK verilerine göre, tarım, hayvancılık, balıkçılık, gıda ürünleri ve içecekte
kentimiz ihracatı; 2011 yılında 1,58 milyar dolar iken 2012 yılında 1,69 milyar dolara
yükselmiştir. 2013 yılı ilk 8 ay rakamlarına göre ise 1,37 milyar dolar olarak
gerçekleşmiştir.
2011 ve 2012 yıllarında kentimizin toplam tarım, hayvancılık, balıkçılık, gıda ürünleri
ve içecek ihracatındaki payı % 11 düzeyinde gerçekleşmiş olup, 2013 yılı ilk 8 ayında
bu oran % 13,4’e yükselmiştir.
Tarım, hayvancılık, balıkçılık, gıda ürünleri
ve
içecek
sektörleri
ayrı
ayrı
değerlendirildiğinde; ülkemiz tarım ve
hayvancılık ihracatının % 14,8‘i; su ürünleri
ihracatının % 13,3’ü, gıda ve içecek
ihracatının
ise
%
9,5’i
ilimizce
gerçekleştirilmektedir.
Sektör ülke genelinde olduğu gibi ilimiz ve
bölgemizde de beslenmenin yanında
istihdama ve ekonomiye katkısı ve ihracat
potansiyeli bakımından büyük önem
taşımaktadır.
Dolayısıyla sektörün bu denli öneme sahip olması, tarım-sanayi entegrasyonunun
sağlanması, katma değeri yüksek tarımsal ürünlerin üretilmesi ve sektörün rekabet
edebilirliğinin sağlanmasını zorunlu kılmaktadır. Sektörün ekonomiye katkısını
arttırmak adına üretilen ürünlerin endüstriyel ürün haline getirilip katma değer
oluşturulması önem arz etmektedir.
Bu kapsamda;
Tarımsal üretim altyapısının geliştirilmesine,
Üretimde verimliliğin artırılması ve hasat kayıplarının azaltılmasına,
Ürünlerde pazar değerinin ve markalaşmanın artırılmasına,
Örtü altı tarımın yaygınlaştırılması ve modernizasyonuna,
Tarımsal örgütlenmelerin güçlendirilmesine
yönelik çok yönlü ve geniş bir uygulamayı gerektiren çalışmaların yapılması
gerekmektedir.
Türkiye’nin en önemli ihraç limanlarından birinin yer aldığı bölgemiz tarım alanında
teknolojik gelişmelerin en hızla yaygınlaştığı ve uluslararası arenada rekabet
edilebilirliği en yüksek olan bölgemizdir.
46
Bölgemiz tarımı, dünyanın çok az bölgesinde görülebilecek müthiş potansiyeli ile
incirden tütüne, narenciyeden süt hayvancılığına, zeytinyağından hububata, tıbbi ve
aromatik bitkilerden şarapçılığa, çiçekçilikten arı ürünlerine kadar inanılmaz bir
çeşitliliğe sahiptir.
İzmir, geniş tarım hinterlandı ile
ülkemizin en geniş ürün desenine
sahip kentidir.
Modernize bir yapıya sahip İzmir
tarımında; pamuk, tütün, zeytinzeytinyağı, üzüm, incir tarımı ağırlıklı
yer tutmakta ve bu ürünlerin ihracatı
kent ekonomisine büyük bir katkı
sağlamaktadır.
Geleneksel tarım ürünlerinin yanı sıra organik tarım, seracılık, jeotermal seracılık,
kesme çiçek, süs bitkileri, süt, narenciye, kuru meyve, yaş meyve ve sebze, şarapçılık,
fidancılık, küçükbaş hayvancılık ile su ürünleri olmak üzere son dönemlerde artan
yatırımlar tarımda yarattıkları katma değer ile öne çıkmaktadır.
Bu alanlar kent tarımının ve dolayısıyla ekonomisinin gelişmesi açısından önemli
fırsatlar olarak değerlendirilebilir.
İzmir organik tarım ihracatında öncüdür. Ege İhracatçı Birlikleri’nin verilerine göre,
15.530.000 TL’lik organik ürün ihracatının önemli bir kısmı organik tarımın başkenti
olan İzmir’den gerçekleştirilmektedir.
İzmir organik tarım ürünü ihracatına devam etmelidir. Bir başka deyişle, mevcut
pazarlara hizmet etmeyi sürdürmelidir. Bununla birlikte; yenilikçilik ve rekabet gücü
ölçütleri üzerinden organik tarımsal ürünlere katma değer eklenmesine
çalışılmalıdır. Organik tarımsal ürünlere ek olarak organik gıda ürünleri
geliştirilmelidir. İzmir’de organik tarım ürünleri ve organik gıdalar için bir piyasa
oluşturulmaya çalışılmalıdır. Bu kapsamda;
Organik gıdalar için etkin bir tedarik zinciri ile dağıtım kanalı tesis etmek,
İzmir organik sektörüne, İzmir menşeli organik tarımsal ürünler ile organik
gıda ürünlerine güven duyulmasını sağlamak,
Üretilen organik tarım ürünlerinin yeterli miktar ve çeşitte olmalarını
sağlamak,
İzmir’de organik gıdalara yönelik iç talep yaratmak
öncelikli hedefler olarak belirlenmelidir. Mevcut Avrupa pazarlarına organik ürün
sağlamaya devam ederken İzmir’in, iç pazarda da organik üretimden
(hammaddeler) organik gıda (ürünler) üretimine geçişe öncelik tanıması
gerekmektedir.
47
İzmir’in çok büyük tarımsal potansiyeli de göz önünde bulundurulduğunda 2023
için 40 milyar dolarlık ülkemiz tarımsal ihracat hedefi doğrultusunda koyacağı katkı
büyük önem taşımaktadır.
Bunun için İzmir'de mevcut tarımsal işletmeler ile tarımsal ürün ihracatçılarının gıda
güvenliği ve sürdürülebilir üretim uygulamalarına yönelik Ar-Ge altyapısının
geliştirilmesi, inovasyona önem verilmesi ve kalifiye çalışan istihdamının sağlanması
gerekmektedir.
Bununla birlikte sektörün ihracatını arttırabilmek için dış pazarın talep ettiği çeşit ve
kalitede, katma değeri yüksek üretim yapılmasına yönelik çalışmalar da
yapılmalıdır.
Ayrıca Bölgemiz ile özdeşleşen ürünlerin uluslararası pazarlardaki bilinirliğinin
arttırılmasına yönelik olarak çalışmalar sürdürülmelidir.
2.2. Sanayi
Sanayi sektörü, onlarca sektörle bağlantısı, ve yarattığı katma değer ve istihdam
bakımından ekonomik büyümenin kilit sektörü konumundadır.
GSYİH içerisindeki ortalama % 25 civarındaki payı ve büyüme oranlarına büyük
oranda etkisi nedeni ile sürdürülebilir kalkınma açısından vazgeçilmez bir kaynak
niteliği taşımaktadır.
Sanayi sektörünün yapısı itibariyle toplam kuruluş sayısının % 99’unun Küçük ve
Orta Ölçekli İşletmelerden (KOBİ) oluştuğu görülmektedir.
Sektördeki toplam istihdamın % 56’sı ve üretilen katma değerin % 25’i KOBİ’ler
tarafından gerçekleştirilmektedir.
Sektörde, 1980 yılına kadar uygulanan ithal ikameci politikalar ve 1980 sonrasında
geçiş yapılan ihracata dönük sanayileşmenin uygulamaya konulmasıyla, piyasa
ekonomisinin ilke ve esaslarının geliştirilmesi yönünde önemli gelişmeler
kaydedilmiştir.
Bu reformlar özel sektörün dinamizminin artırılmasına önemli katkılar sağlamış ve
Türk ekonomisinin iç ve dış etkilere karşı uyum yeteneğini artırmıştır.
Böylece, son yıllardaki endüstriyel büyümenin kaynağını özel sektörün yatırımları
ve dinamizmi oluşturmuştur.
Sonuçta, ekonomik krizlerin olduğu yıllar dışında, sanayi katma değerinde, ihracat
hacminde ve ihracat içerisinde imalat sanayiinin payında önemli artışlar olmuştur.
48
Sanayi katma değerinde ortalama yıllık büyüme oranı 1980-90’da % 6,6, 1990-2000’de
% 4,2, 2000-2010 arasında ise % 4,6 olmuş, 2011 yılında % 12,6 ve 2012’de % 7,2 olarak
gerçekleşmiştir. Bu oran 2013 yılının ilk ve ikinci çeyreklerinde gerileyen iç ve dış
talebin de etkisiyle % 2,1 ve % 3,1 gibi oldukça düşük düzeyde gerçekleşmiştir.
Sanayinin GSMH içindeki payı 1980’de % 18,3 iken, 2000 yılında % 23’e, 2011 yılında
% 27’ye çıkmış, 2012 yılında ise % 25,6’ya gerilemiştir.
2013’ün ilk sekiz ayında sanayi sektörü 2012 ikinci yarısında başlayan (10 aylık) dış
konjonktürün cılız, ancak kısmen olumlu etkilerini içerse de, yurt içinden dışarıya
sermaye çıkışının sıkıntılarını yaşamıştır.
12 ay öncesine göre, yabancı sermaye girişleri % 78, toplam sermaye hareketleri % 52,
net kaynak aktarımı % 84 oranlarında gerilemiştir.
Mayıs’ta yabancı sıcak parada net çıkış gerçekleşmiş; dış borçlanma (krediler)
durmuş; dış kaynak desteği, kayıt dışı sermaye ile (azalmaya başlayan) doğrudan
yatırımlar sınırlı kalmıştır.
İç tasarrufların yetersizliği, rekabet gücü zafiyeti, dış ülkelerde ekonominin ve
piyasaların bulanıklığı, sınai üretimin canlanmasındaki en önemli engelleri
oluşturmaktadır.
Buna ek olarak Eylül 2013’te tüketici güveninin son beş yılın en sert düşüşünü
göstererek % 6,6 gerileme ile % 72,1’e inmesi tüketicideki güven zafiyetinin sanayici
müteşebbislerin sanayi ciro endeks tahminlerinde de ihtiyatlı olmasına yansıdı.
Bu yılın ilk sekiz ayının toplamındaki sanayi ciro endeksi, geçen yıla göre % 6,6 artış
gösterdi.
2013’ün ilk çeyreğinde % 1,3 ve ikinci çeyreğinde % 3,1 artış gösteren sanayinin yılın
tamamındaki bu temponun üzerine çıkması zor görünüyor.
Bunda iç talebin yeterli ivmeyi verememesi yanısıra kamu harcamalarının daralması
ve dış talepteki yetersizlikler önemli rol oynuyor.
Sanayide gelişmiş ülkeler liginde yer alabilmemiz için birçok alanda köklü
tedbirlerin alınmasına ihtiyaç duyulmaktadır.
Onuncu Beş Yıllık Kalkınma Planı ile 2014-2016 yıllarını kapsayan Orta Vadeli
Program, bu tedbirleri ana hatlarıyla ortaya koymaktadır.
Öncelikli olarak, inovasyona dayalı ve verimlilik arttırıcı bir büyüme modeline
geçilebilmesi sanayinin olmazsa olmazıdır. Çünkü imalat sanayi için en önemli
ihtiyaç, üretimin katma değer yaratma kapasitesinin arttırılmasıdır.
49
Özellikle yüksek teknolojili ürün üreten sektörlerde ülkemiz, bir üretim merkezi
haline gelmelidir.
Sürdürülebilir kalkınmanın ekonomik unsurlarından biri de uygun iş ve yatırım
iklimidir. İşverenlerin istihdam yaratabilmeleri için iş ortamının, büyümeye ve
kalkınmaya uygun olması zorunluluk arz etmektedir.
İş ve yatırım ortamını iyileştirmek yönünde gerçekleştirilen düzenleme ve reformlar
önemli olmakla birlikte, KOBİ'lerin ve işgücü piyasasının rekabetçiliğinin artırılması
yönünde daha fazla çabaya gereksinim duyulmaktadır.
Daha geniş üretim, yatırım ve istihdam için reformlar konusundaki kararlılık devam
ettirilmelidir.
Küresel ekonomik koşullar, son dönemde üretim ve yatırım ortamını negatif
etkilemektedir.
Bu kırılgan zemin dikkate alınarak, doğrudan yabancı yatırım çekmek için çalışmalar
yoğunlaştırılmalıdır.
İşgücünün beceri düzeyi arttırılmalıdır. Bu gelişim, eğitim süresinin uzaması ve
eğitimli nüfusun payının arttırılması yanı sıra bir bütün olarak eğitimin kalitesinin
arttırılmasına da bağlıdır.
Beşeri sermaye donanımının geliştirilmesi için örgün eğitimin yanı sıra, gelecekteki
verimlilik, istihdam ve büyüme performansının geliştirilmesi için yaşam boyu eğitim
programlarının da yaygınlaşması ve derinleştirilmesi gerekmektedir.
Kadınların iş yaşamında çalışan ve girişimci olarak aktif bir şekilde yer almaları son
derece önemlidir. OECD ülkelerinde 2012 yılı rakamlarına göre, kadınlarda işgücüne
katılım oranı % 62 iken ülkemizde bu oran % 32'ler düzeyindedir.
Yapısal temellere sahip olan ithalat bağımlılığı problemi, ülkemizin rekabet gücü
açısından önemli bir kırılganlık kaynağıdır.
Son bir yıl içerisinde toplam ithalatımızın % 73,3'ünü ara malı ithalatının
oluşturması, bu konuda alınması gereken önemli bir yol olduğunu göstermektedir.
Bu nedenle Türkiye'de üretimin ithalata olan bağımlılığının azaltılması için ortauzun vadeli politikalar geliştirilmesi hayati önem taşımaktadır.
Ekonomide, üretimin, istihdamın ve dağılımın, birlikte ve koordineli olarak
yürümesi gerekir. Üretimde kullanılan ham madde ve ara malının yarıdan çoğu, bazı
sektörlerde % 60’ı ithal aramalı ve ham maddedir. Bu nedenle bugüne kadar bir
üretim planlaması yapılamamıştır.
50
Hükümetin 2014-2016 Orta Vadeli Program'ında öngörülen, ithalata bağımlı üretim
yapısını değiştirmeye yönelik yeni teşvik sistemi ile ihracata yönelik üretimde daha
düşük maliyetli girdi tedarikine katkı sağlamayı amaçlayan Girdi Tedarik Sistemi
uygulama sonuçlarının titizlikle değerlendirilmesi gerekmektedir.
Ayrıca, Türkiye'nin en önemli ithalat kalemini oluşturan enerji alanında yerli
üretimin güçlenmesi, enerji verimliliğini gözeten yatırımlarının artması, yenilenebilir
enerji kaynaklarının kullanımında ilerleme kaydedilmesi de üretimde ithalat
bağımlılığının azalmasına önemli bir katkıda bulunacaktır.
Yatırımların finansmanında iç tasarrufların değerlendirilmesi giderek daha önemli
hale gelmektedir.
Ülkemizde tasarruf oranı 1990'ların sonlarında % 20'nin üzerindeyken 2012'de % 12
seviyelerine kadar gerilemiş, hane halkı borçlarının GSYH'ye oranı ise % 18'e ulaşmış
durumdadır.
Orta Vadeli Program'da yurtiçi tasarrufun artırılması, aşırı borçlanmaya dayalı
tüketimin kontrol altına alınması, üretimin ve ihracatın güçlendirilmesi hedeflerine
titizlikle uygulanmalıdır.
İmalat sanayi, teknolojik açıdan, düşük teknolojili sanayilerin ağırlıklı olduğu bir
yapıya sahiptir.
Düşük teknoloji kullanan sektörlerin toplam imalat sanayindeki ağırlığı % 69, Orta
teknoloji sektörlerinin imalat sanayinden aldığı pay ise % 23’tür.
İleri teknoloji kullanan sektörlerimizin ise imalat sanayinin yapısında % 8 oranında
ağırlığa sahip olması bu alanda almamız gereken yolun daha çok olduğunu bize
göstermektedir.
Yıllardır düşük tutulan kur, bu ürünlerin üretiminde ithal girdi oranının
yükselmesiyle sonuçlanmış, ucuz kur ile yapılan ithalat ise bir kısım sanayi
işletmelerine rekabet gücü kazandırırken, aynı ürünü üreten pek çok yerli firmanın
bu üretimden çekilmesine ve istihdam kaybına yol açmıştır. Gerçekçi kur
uygulamasına geçilmelidir.
Türk sanayi içinde önemli bir paya sahip olan Ege Bölgesi ve İzmir’de sanayinin
gelişimi oluşturulan sınai bölgelerinde devam etmektedir.
İstanbul Sanayi Odası'nın açıkladığı Türkiye'nin en büyük 500 firması sıralamasında
ilginç sonuçlar göze çarpmaktadır. İlk 500'de İstanbul'dan 198 firma girerken,
İstanbul’u Ege Bölgesi'nden toplam 58 firma, İzmir’den ise 34 firma, Ankara’dan 27,
Gaziantep'ten 23, Kayseri'den 13, Adana'dan 12 firmayla takip etmiştir. Çanakkale bu
yıl ilk kez listede yer alırken, 17 ilden sadece 1'er firma ilk 500'e girmiştir.
51
İzmir’de 2012 yılında üretimden satışlara göre belirlenen 100 büyük firmasına ilişkin
üretim performansı ise İzmir sanayinin nabzını tutan bir tablo sergilemektedir.
İlk 10’da yer alan firmalar, 100 büyük firmanın üretimden satışlarının % 61,5’ini,
ihracatının % 67,6’sını, istihdamının ise % 37,5’ini karşılamıştır.
2011 yılına göre 2012 yılında ilk 500 şirketin biraz daha iyi bir performans gösterdiği
görülmektedir. Yaşanan iç ve dış durgunluğa karşılık yeni yöntemler geliştirerek
karlılık-yatırım alanlarında yeni çözümler ürettikleri saptanmaktadır.
Diğer yandan, yüksek miktarda borçlanmalarını her ne kadar döndürüyor olsalar da
özkaynaklarının çok üzerinde borçlandıkları görülmektedir.
Bu durum göz önüne alındığında dövizdeki ve faizlerdeki her hangi bir kalıcı
yükselmeye karşı çok hassas oldukları anlaşılmaktadır.
İzmir’de imalat sanayi ürünleri ihracatı toplam ihracatın yaklaşık % 90’ını
oluşturmaktadır. Sektörel bazda baktığımızda ilk 3 sırayı demir ve çelik, kazanmakine ve cihazlar, aletler, parçaları ile örme giyim eşyası ve aksesuarlarının
oluşturduğu görülmektedir.
“Türkiye’nin 2023 hedefi dünyanın en büyük 10 ekonomisinden biri olmak, kişi
başına geliri 25 bin dolara çıkarmak, 500 milyar dolar ihracat gerçekleştirmektir.
Bu hedefler dikkate alındığında İzmir’in yapması gerekenler de öne çıkmaktadır.
Lojistik ağını ve donanımını yenilemek ve geliştirmek için limanlar, demiryolu ve
karayolu bağlantılarının güçlendirilmesi gerekmektedir.
İzmir’in içerisinde barındırdığı potansiyelini 2023 yılına gelindiğinde aktif hale
getirmesi ve geliştirmiş olabilmesi için altyapı yatırımlarına kesintisiz devam
edilmesi gerekmektedir.
2.3. Ticaret
2.3.1. Dış Ticaret
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre Türkiye’nin Ocak-Eylül 2013
dönemindeki ihracatı, geçen yılın aynı dönemine göre % 0,4 azalarak, 112,4 milyar
dolar olurken, ithalatı geçen yılın aynı dönemine göre % 6,0 artarak 187,6 milyar
dolar olarak gerçekleşmiştir.
İhracatın ithalatı karşılama oranı Ocak-Eylül 2012 döneminde % 63,8 iken, 2013
yılının aynı döneminde % 60’a gerilemiştir. Ocak-Eylül 2013 döneminde Türkiye’nin
en fazla ihracat yaptığı ilk üç ülke 10 milyar dolar ile Almanya , 8,4 milyar dolar ile
Irak ve 6,3 milyar dolar ile İngiltere olarak sıralanmıştır.
52
Aynı dönemde Türkiye’nin en fazla ithalat gerçekleştirdiği ilk üç ülke sırasıyla 18,5
milyar dolar ile Çin, 18,4 milyar dolar ile Rusya ve 17,5 milyar dolar ile Almanya’dır.
TUİK’in firmaların ait olduğu vergi dairelerinin il merkezleri esas alınarak
oluşturulan verilere göre, İzmir’in Ocak-Eylül 2013 dönemi ihracatı, geçen yılın aynı
dönemine göre % 6,7 artarak , 6,8 milyar dolara ulaşmıştır. Bu rakamla İzmir, OcakEylül 2013 döneminde değer bazında en fazla ihracat yapılan iller sıralamasında
İstanbul, Kocaeli ve Bursa’dan sonra dördüncü sırada yer almıştır. İhracatçı firma
sayısı bakımından ise, 3.999 adet ihracatçı firma ile İstanbul’dan sonra ikinci sırada
yer almıştır.
Bununla birlikte TÜİK, üretimini ve ihracatını İzmir’de yapan ancak vergi daireleri
farklı şehirlerde olan şirketlerin yaptığı ihracatları İzmir kayıtlarına girmediğinden,
şehrimiz açısından aleyhimize bir durum ortaya çıkmaktadır.
Tablo 4: Ocak- Eylül 2013 döneminde İhracatçı Firmaların İllere Göre Dağılımında
İlk 10 Şehir
İl Adı
İhracatcı Firma Sayısı
2012
2013
İhracat Değeri
( Bin Dolar)
2012
2013
1
İstanbul
26.948
27.814
57.360.248
52.984.079
2
Bursa
3.195
3.302
8.108.577
9.224.463
3
Kocaeli
1.114
1.211
9.249.414
9.182.494
4
İzmir
3.888
3.999
6.431.944
6.864.807
5
Ankara
3.450
3.581
5.257.488
5.893.902
6
Gaziantep
1.147
1.387
4.059.426
4.498.701
7
Manisa
392
401
3.074.555
2.737.871
8
Denizli
755
826
1.930.781
2.122.712
9
Sakarya
257
285
1.406.419
1.717.684
10
Adana
833
889
1.358.447
1.562.753
*Sıralama Ocak-Eylül 2013 İhracat değerine göre yapılmıştır. Veriler; Maliye
Bakanlığı kayıtlarında, Firmaların ait olduğu vergi dairelerinin İl Merkezleri esas
alınarak oluşturulmaktadır.
Kaynak: Türkiye İstatistik Kurumu, 2013.
Ocak-Eylül 2013 döneminde, ülkeler bazında İzmir’in en fazla ihracat yaptığı ülke
772,2 milyon dolar ihracat rakamı ile Almanya olmuştur. Almanya’yı, 476,8 milyon
dolar ile ABD ve 375,6 milyon dolar ile İngiltere izlemiştir.
53
Tablo 5: İzmir’in İhracatında Başlıca Ülkeler
Ülke adı
Ocak-Eylül 2013 (Dolar)
1
Almanya
772.276.026
2
ABD
476.870.606
3
İngiltere
375.697.179
4
İspanya
352.022.119
5
Hollanda
295.982.992
6
Fransa
281.575.164
7
İtalya
276.435.552
8
Rusya Federasyonu
237.125.698
9
Irak
197.472.151
10 Suudi Arabistan
181.651.436
Kaynak: Türkiye İstatistik Kurumu, 2013.
Ocak- Eylül 2013 döneminde fasıllar düzeyinde İzmir’in en büyük ihracat kalemi
‘’Örme Giyim Eşyası ve Aksesuarı’’ olurken, bu fasılı sırası ile ‘’Kazanlar, makinalar,
mekanik cihazlar ve aletler; bunların aksam ve parçaları’’ ve ‘’Demir ve Çelik ‘’
izlemiştir.
Tablo 6: İzmir'in İhracatında Başlıca Ürünler
1
2
3
4
5
6
7
Fasıl adı
Ocak-Eylül 2013 (Dolar)
Örme giyim eşyası ve aksesuarı
625.692.002
Kazanlar, makinalar, mekanik cihazlar ve
aletler, nükleer reaktörler; bunların aksam ve
parçaları
584.200.541
Demir ve çelik
503.183.875
Tütün ve tütün yerine geçen işlenmiş
maddeler
440.132.631
Yenilen meyvalar ve yenilen sert kabuklu
meyvalar; turunçgillerin ve kavunların ve
karpuzların kabukları
403.555.684
Motorlu kara taşıtları, traktörler, bisikletler,
motosikletler ve diğer kara taşıtları; bunların
aksam, parça, aksesuarı
399.672.042
Plastikler ve mamulleri
386.894.163
Mineral yakıtlar, mineral yağlar ve bunların
damıtılmasından elde edilen ürünler;
8
bitümenli maddeler; mineral mumlar
9
Örülmemiş giyim eşyası ve aksesuarı
Hayvansal ve bitkisel katı ve sıvı yağlar;
yemeklik katı yağlar; hayvansal ve bitkisel
10 mumlar
Kaynak: Türkiye İstatistik Kurumu, 2013.
54
374.086.484
311.782.534
233.120.816
TÜİK’in firmaların ait olduğu vergi dairelerinin il merkezleri esas alınarak
oluşturulan verilere göre, İzmir’in Ocak-Eylül 2013 dönemi ithalatı, geçen yılın aynı
dönemine göre % 0,5 azalarak , 7,9 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir. Aynı
dönemde İzmir’de ithalatçı firma sayısı ise 4.274 olmuştur.
Tablo 7: İzmir'de İthalatçı Firma Sayısı ve İthalat Değeri
İl Adı
OCAK-EYLÜL
İthalatçı Firma Sayısı İthalat Değeri
2012
2013
2012
İzmir
4.268
4.274
7.957.392
Kaynak: Türkiye İstatistik Kurumu, 2013.
2013
%DEĞ.
7.920.331
-0,5
Ocak-Eylül 2013 döneminde ülkeler bazında, İzmir, en fazla ithalatı 894 milyon 494
bin dolar ile Rusya Federasyonu’ndan gerçekleştirmiştir. Rusya Federasyonu’nu 786
milyon 864 bin dolar ile Almanya, 773 milyon 130 bin dolar ile Çin izlemiştir.
Tablo 8: İzmir'in İthalat Gerçekleştirdiği Başlıca Ülkeler
Ülke adı
Ocak-Eylül 2013 (Dolar)
1
Rusya Federasyonu
894.494.426
2
Almanya
786.864.521
3
Çin
773.130.695
4
ABD
442.822.257
5
İtalya
419.403.943
6
İspanya
305.730.601
7
Polonya
237.202.793
8
Fransa
229.175.251
9
Bulgaristan
227.366.193
10 Hollanda
167.080.593
Kaynak: Türkiye İstatistik Kurumu, 2013.
Ocak-Eylül 2013 döneminde fasıllar düzeyinde İzmir’in en büyük ithalat kalemi
‘Mineral yakıtlar, mineral yağlar ve bunların damıtılmasından elde edilen ürünler;
bitümenli maddeler; mineral mumlar’’ olurken, bu fasılı sırası ile ‘‘Motorlu kara
taşıtları, traktörler, bisikletler, motosikletler ve diğer kara taşıtları; bunların aksam,
parça, aksesuarı’’ ve ‘Kazanlar, makinalar, mekanik cihazlar ve aletler, nükleer
reaktörler; bunların aksam ve parçaları ‘’ izlemiştir.
İzmir’in ve Ege Bölgesi’nin dış ticareti incelendiğinde, Ege Bölgesi ve İzmir’de
yapılan dış ticaretin Türkiye için oldukça önem taşıdığı görülmektedir.
Özellikle İzmir ihracatında gümrük verilerinde yüksek rakamlara ulaşılırken, firma
vergi kimlik numaraları baz alındığında ihracat rakamlarının daha düşük olduğu
görülmektedir.
55
İzmir’in dünya ekonomisinden ciddi bir pay alabilmesi ve Türkiye ekonomisine
daha fazla katkı koyabilmesi için, İzmir’de bugünküne göre daha fazla dış ticaret
hacmi yaratılması için çalışmalar yapılması gerekmektedir.
Ancak sadece rakamın artması yetmemekte, yapılacak ihracatın yapısının değişmesi
yani daha kaliteli ve katma değeri daha yüksek ürün ihraç edilmesi gerekmektedir.
İhracata dayalı büyümenin önemi kavranmalıdır. İhracatın sorunları hep
konuşulmaktadır ancak ihracatın ciddi anlamda büyümesi için ihracatın önündeki
engellerin kaldırılması ve ihracatın ciddi anlamda teşvik edilmesi gerekmektedir.
İhracatçıların büyümesi öngörülen gelişmekte olan piyasalara ve ihracatımızın az
olduğu yeni pazarlara dönük pazar çeşitlendirmesi çalışmaları, devlet tarafından
etkin bir şekilde desteklenmeye devam edilmelidir.
Eximbank kredilerinin daha hızlı ve kolay alınabilmesi ve kredi ödeme vadelerinin
uzatılması sağlanmalıdır.
Başta Çin ve Rusya olmak üzere bazı ülkelerle olan dış ticaret kompozisyonumuz
sürdürülemez seviyelere ulaşmıştır.
Büyük miktarlarda dış ticaret açığı verdiğimiz ülkelere yönelik daha fazla ihracat
yapılmasının sağlanması amacıyla ihracat desteklerinin daha da arttırılması, cari
açığın finansmanı ve sürdürülebilir ekonomik kalkınma açısından son derece
önemlidir.
2.3.2. İç Ticaret
Türkiye ekonomisinde dış piyasalardaki likiditenin olumlu etkisiyle 2009 küresel
krize rağmen 2003-2012 arasında yıllık ortalama % 5,1’lik büyüme hızına ulaşılmıştır.
Ancak 2012 yılı ikinci yarısından itibaren dış siyasi-ekonomik konjonktürde yaşanan
bulanıklık ve belirsizliklerin yurt içinde kamu ve özel kesim yanı sıra tüketici
tercihlerinde de kararsızlığı arttırdığı, bunun da ticari aktivitelerde dalgalanmaya yol
açtığı görülmektedir.
Bu kapsamda 2011 yılı ilk ve ikinci çeyreklerinde sırasıyla % 14,9 ve 9,1 artış gösteren
ticaret sektörü büyüme oranı, 2012 yılının ikinci yarısından itibaren hız kesme
sürecine girmiş, büyüme hızı geçen yılın ilk çeyreğinde % 0,7 ikinci çeyreğinde % 1,2
olmuştur. Daralma sürecinin kısmen aşıldığı 2013 yılında sektörde ilk çeyrek
büyüme oranı % 2,9 olurken ikinci çeyrekte bu oran % 5’e çıkmıştır.
2013 ilk çeyreğinde ekonomik aktivitelerdeki büyümeye % 2,1 ile özel tüketim
harcamaları, % 0,7 ile kamu tüketim harcamaları, % 2,2 ile kamu yatırım harcamaları
gaz verirken, özel yatırım harcamaları % 2,1’lik gerilemeyle frenleyici etki yapmıştır.
56
İkinci çeyrekte ise özel tüketim harcamaları % 5,3 artarak ekonomiye % 3,4’lük hatırı
sayılır bir katkı sağlamıştır.
İlk çeyrekte gerileyen özel yatırımlar ikinci dönemde stok değişimi ile birlikte % 8,7
artarak ekonomiye % 1,9’luk pozitif katkı yapmıştır.
Aynı dönemde esas artış % 36 ile kamu yatırımlarında olmuş, ekonomik-ticari
aktivitelere % 1,4’lük artı değer katmıştır. Kamu tüketimi ilk çeyreğe göre % 0,1
artışla % 0,8’lik pay almıştır.
Özel kesim yatırımlarının istikrarlı olamadığı, özel tüketim ve kamu yatırımlarının
büyüme hızında belirleyici olduğu bir dönemde sıcak para ve tüketime dayalı, reel
sektör odaklı olmayan gelişme stratejileri ticarette istikrarlı ve sürdürülebilir büyüme
sağlamaktan uzak olup dalgalanmaları tetikleyici gelişim göstermektedir. Bu nedenle
belirsizlikleri azaltıcı, güven artırıcı stratejilere ihtiyaç duyulmaktadır.
Bu kapsamda rakip konumdaki birçok ülkede ulusal paraların % 20'ler düzeyinde
değer kaybettiği bir ortamda dövizi geri çekmek yerine kuru gerçek değerine
bırakmak gerekmektedir.
Aksi takdirde kur artışlarının ihracatçılar için dış piyasalarda oluşturduğu kısmi
olumlu etki de ortadan kalkacaktır. Böylece hem iç hem de dış talepte yavaşlama
görülebilecek bu da büyümeyi daha da yavaşlatabilecektir.
Bunda kuşkusuz 2002-2012 yıllarını kapsayan dönemde yurtdışında yerleşik kişilerin
2002-2012 yılları arasında Türkiye’ye yönelik doğrudan yatırımlarının 101 milyar
dolara ulaşması en önemli faktör olmuştur. Söz konusu yabancı yatırımların yaklaşık
65,5 milyar doları hizmetler sektörüne yönelirken, toptan ve perakende ticaret
sektörü 4,9 milyar dolarlık yatırım çekebilmiştir.
Toptan ve perakende ticaret sektörüne yönelen yabancı sermayenin % 78’i olan 3,8
milyar doları son beş yılda gelmiştir. Bunda;
Türkiye’de çalışabilir nüfusun toplam nüfus içerisindeki payının, kadınların
işgücüne katılımının ve kentlerde yaşayan nüfusun artması,
Kentli nüfustaki artış ve orta gelir grubunun genişlemesi,
Yıllık geliri 25.000-50.000 dolar arasında olan hane halkı sayısının 2005
yılındaki 1,5 milyon düzeyinden 2015 sonuna kadar 4 milyona çıkacak olması,
Otomotiv satışları, elektrikli alet ve bilgisayar talebi, uçak yolculuğu gibi
tüketim göstergelerinin giderek iyileşmesi,
Tüm evlerin neredeyse yarısına bilgisayar bulunması, internet ve cep telefonu
kullanımının yaygınlığı
gibi etkenler gelecek dönemlerde ticari hayatın canlılık kazanabileceği ve ticarette
derinleşme anlamında önemli fırsatlar barındırdığı için yabancı yatırımcıların ilgisine
neden olmaktadır.
57
Bu kapsamda demografik dinamiklerle birlikte teknolojiyle paralel bir değişim
gösteren müşteri alışkanlık ve tercihlerinin, önümüzdeki dönemde ticaret
sektörünün rotasının şekillenmesinde yol gösterici olacağı tahmin edilmektedir.
Karşılıksız çek adedi 2013 yılı ilk altı ayında 305.571 olmuştur. 2012 ilk altı ayında bu
sayı 405.840 olmuştur. Bu ise geçen döneme göre karşılıksız çek sayısında % 32
azalma olduğu anlamına gelmektedir.
Protestolu senet sayısı 2013 yılının ilk 9 ayında geçen yılın aynı dönemine göre % 5,6
oranında artışla 814.034’e, protestolu senet tutarı % 16,3 oranında artışla
5.553.297.000 TL’ye ulaşmıştır.
Ödenmeyen çek ve senetlerde geçen seneye göre kısmen iyileşme gözlense de
ekonominin güven anketleri son dönemde tekrar negatif seyir tarafına geçmektedir.
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği verilerine göre, 2013 yılı Ocak-Eylül dönemini
kapsayan ilk dokuz ayında 37.344 şirket ve kooperatif kurulmuştur.
Bu dönemde; kurulan şirket sayısı, 2012 yılının aynı dönemine göre % 24,30, kurulan
kooperatif sayısı % 6,21 artarken, gerçek kişi ticari işletme sayısı % 14,81 azalmıştır.
Aynı dönem içinde kapanan şirket sayısı % 14,24, kapanan kooperatif sayısı % 0,65
ve kapanan gerçek kişi ticari işletme sayısı Haziran ayındaki re’sen iptal çokluğuna
bağlı olarak % 145,09 artmıştır.
Kapanan şirket sayısı % 14,24 artarak 11.210, kapanan kooperatif sayısı % 0,65
oranında artışla 1.386 ve kapanan gerçek kişi ticari işletme sayısı Haziran ayındaki
reysen iptal çokluğuna bağlı olarak % 145,09 artışla 58.738 olmuştur.
İlk ve ikinci çeyrekte makul ölçülerde gerçekleşen büyümeye rağmen ekonomideki
yavaşlamanın tüketim harcamaları üzerindeki sınırlayıcı etkisi Ocak ve Ağustos
aylarında kendisini iyiden iyiye hissettirmiştir.
Aylar itibariyle tüketim harcamalarında en yüksek gerilemenin yaşandığı aylar % 3,9
ile Ocak olurken onu % 3,2 ile Ağustos, % 1,6 ile Haziran ve % 0,5 ile Nisan ayları
izlemiştir. Tüketim harcamasının en yüksek orana ulaştığı ay ise % 5,3 ile Nisan
olmuş, % 1,7 ile Temmuz, % 2,1 ile Mart, % 0,5 ile Şubat ayları izlemiştir.
Tüm dünyada dengelerin değiştiği, TL’nin hızla değer yitirdiği ve toplumda
ekonomik karamsarlığın adeta zirve yaptığı ağustosta tüketimin azalması normal
sayılmalıdır.
Bu belirsizlik TÜİK tarafından hesaplanan hizmet, perakende ticaret gibi endeksleri
de etkilemektedir. Buna göre perakende ticaret sektöründe 2012’nin ilk ve ikinci
yarılarında % 5,1 ve % 3 gerileyen tüketici güven endeksi 2013 ilk yarısında % 2,3’lük
artışa dönmüştür.
58
Ancak Haziran ayında perakende ticaret sektörü güven endeksi % 0,9 olurken
hizmet sektörü güven endeksindeki azalma % 2,6, inşaattaki azalma ise % 4’ü
bulmuştur.
Perakende ticarette son üç aydaki iş hacmi ve satışlar Haziran ayında % 0,7
artmasına rağmen gelecek üç aydaki iş hacmi ve satışlara ilişkin endeks, % 2,7
oranında gerileme göstermiştir.
Bununla
birlikte
perakende
sektör
cirosunun 2013 yılı cirosunun ortalama 300
milyar dolara ulaşması beklenmektedir.
Sektörün ülkemizdeki temelleri çok eskilere
gitmekle birlikte, ticari faaliyetlerde ağırlığı
son 20-25 yılda artmıştır.
Türkiye’de perakende sektörünün tarihi,
1461 yılında inşa edilen ve dünyanın ilk
alışveriş merkezi olan Kapalıçarşı’ya kadar
dayanmaktadır.
Özellikle 1990’lı yıllardan itibaren ülkemizde küçük bakkal dükkânlarından organize
veya modern perakendeciliğe geçiş yaşandığı görülmektedir.
Kişi başına düşen harcanabilir gelirin hızla artması ve kredi kartı kullanımının
gittikçe yaygınlaşması ile birlikte perakende sektöründeki kuvvetli yükseliş devam
etmektedir.
Hâlihazırda Türkiye’de modern perakendeciliğin sektörden aldığı pay % 40 ile % 42
arasında değişirken bakkallar, büfe ve pazar yerlerinden oluşan geleneksel
perakendeciliğin aldığı pay ise % 58 ile 60 oranında değişmektedir.
Modern perakendeciliğe kıyasla geleneksel perakendeciliğin payı her ne kadar daha
yüksek olsa da geleneksel perakendeden modern perakendeye geçiş sürecinin son
yıllarda hızlandığı görülmektedir.
Türkiye perakende sektörü gerek nüfus gerekse tüketim harcamaları açısından
Avrupa genelinde önemli bir potansiyel arz etmektedir. Tüketim harcamaları
açısından Avrupa’da 7. sırada yer alan Türkiye perakende sektörü; gıda
harcamalarında 5. gıda dışı perakende harcamalarında ise 8. sırada bulunmaktadır.
Avrupa ülkeleri ile Türkiye milyon kişi başına düşen mağaza miktarı olarak
karşılaştırıldığında perakende sektörünün, bölge ülkeleri içerisinde en fazla gelişme
potansiyeline sahip pazar olduğu görülmektedir.
Türkiye’de perakende satışlar 1998 yılında 23 milyar TL’den, 2003 yılında 128 milyar
TL’ye, 2008 yılında 239 milyar TL’den 2009 yılında 317 milyar TL’ye ulaşmıştır.
59
2011 yılında 302 milyar dolar düzeyinde gerçekleşen Türk perakende sektörü
büyüklüğünün 2015 yılında 421 milyar dolara ulaşacağı ve sektörün 2016 yılına
kadar her yıl % 10 büyüyeceği tahmin edilmektedir.
Türkiye perakende sektörü 2023 yılında; 84.000 mağazaya ulaşmayı, 1.250.000 kişilik
istihdam yaratmayı, 150 milyar dolar organize perakende cirosu ile 190 milyar dolar
toplam perakende cirosuna ulaşmayı hedeflemektedir.
Diğer yandan birçok sektöre doğrudan
ve
dolaylı
etkisi
bulunan
perakendecilik sektörünü regüle etmek
için bugüne kadar çok sayıda tasarı
hazırlanmış olsa
da halihazırda
perakende sektörünü düzenleyecek bir
yasanın bulunmayışı sektörün en
büyük sıkıntısıdır.
Gümrük ve Ticaret Bakanlığı tarafından hazırlanan “Perakende Ticaretin
Düzenlenmesi Hakkındaki Kanun Tasarısı Taslağı” ilgili kamu kurum ve kuruluşları
ile sektörün görüşüne açılan son tasarıdır.
Perakende işletmelerin açılış ve faaliyete geçiş işlemlerinin kolaylaştırılması,
perakende ticaretin kaliteli ve standartlara uygun olarak serbest piyasa ortamında
etkin ve sürdürülebilir rekabet şartlarına göre yapılması, perakende işletmelerin
dengeli bir şekilde büyüme ve gelişmesinin sağlanması, üretici ve tüketicilerin hak
ve menfaatlerinin korunması ve perakende işletmelerin faaliyetleri ile bunların
üretici ve tedarikçilerle ilişkilerinin düzenlenmesi amaçlanmaktadır.
Taslak; organize perakendeciler olarak nitelendirilen alışveriş merkezi, büyük
mağaza ve zincir mağazaların yanı sıra geleneksel perakendeciler olarak tabir edilen
esnaf ve sanatkâr işletmeleri ile diğer ticari işletmeleri kapsamaktadır.
Söz konusu taslakta yer alan bazı önemli hususlar aşağıda yer almaktadır.
Perakende sektöründe kullanılan; alışveriş merkezi, büyük mağaza, zincir
mağaza, özel markalı ürün, franchise, bayi gibi kavramlar tanımlanmaktadır.
Ticaret bölgelerinin tespit edildiği, sokak, cadde, mahalle ve ilçe bazında
azami fayda sağlayacak perakende işletme sayısının ve konusunun
belirlendiği “İl bazında stratejik ticari planlar” hazırlanacaktır.
Esnaf ve sanatkar işletmeleri ile küçük ölçekli ticari işletmeler için stratejik
ticari planlar bağlayıcı nitelikte olmayacak fakat bu planlara uygun iş yeri
seçiminde bulunmayanların hiçbir teşvik ve destekten yararlanamayacağı
açıklanmıştır.
Gümrük ve Ticaret Bakanlığı bünyesinde “Perakende Bilgi Sistemi” (PERBİS)
kurulacak olup sistem ile iş yeri açılış sürecinin basitleştirilmesi ve tek elde
toplanması planlanmaktadır.
60
Gümrük ve Ticaret Bakanlığı’nın gözetim ve denetiminde, esnaf ve
sanatkarlar meslek kuruluşları eliyle tedarik ve dağıtım şirketleri
kurulabilecek ve malların tedarik ve dağıtımında organize hale gelebilecek ve
ölçek ekonomilerinden yararlanarak daha rekabetçi fiyatlarla mal ve hizmet
sunumu yapabileceklerdir.
Perakende işletmelerce talep edilen prim ve bedellerin kurala bağlanması,
alım satım işlemleri nedeniyle üretici ve tedarikçilere yapılacak ödemelerin
kural olarak 60 gün içinde gerçekleştirilmesi, bu sürenin üretim tarihinden
itibaren 30 gün içinde bozulabilen gıda, temizlik ve kişisel bakım ürünlerinde
20 günü geçemeyecek olması kaidesi getirilmektedir.
Perakende işletmelerin üretici ve tedarikçilerden temin ederek iş yerinde
kendi ad veya markasıyla sattığı ürünlerin ambalajında, üretici ve tedarikçinin
markasına tanınırlığını artıracak şekilde yer verilmesi hükmü getirilmiştir.
Alışveriş merkezlerinde esnaf ve sanatkâr işletmelerine belirli oranda yer
ayrılması, esnaf ve sanatkâr işletmelerinin alışveriş merkezlerinde faaliyet
gösterebilmelerine imkan sağlanması, ayrıca kaybolmaya yüz tutmuş
mesleklerin yaşatılmasını teminen bu meslek erbabının alışveriş
merkezlerinde faaliyet göstermeleri mümkün hale getirilecektir.
Kampanyalı satışlara ilişkin olarak indirimli ve promosyonlu satış
kampanyalarının özellikle süresine ilişkin esaslar belirlenerek disiplin altına
alınmasının sağlanması planlanmaktadır. Tüketicilerin, kampanyalı satışlarını
PERBİS veya işletmelerin internet sayfası üzerinden güncel olarak takip
edebilecektir.
Perakende sektörünün regüle edilmesi açısından son derece önemli olan ve
üyelerimizi çok yakından ilgilendiren düzenlemeler içeren Tasarı’nın yasalaşması
sürecinde Odamız geçmiş yıllarda olduğu gibi konunun takipçisi olmaya devam
edecektir.
Ülkemizde ticaretin bileşenleri hızlı bir evrim geçirirken sanayi, ihracat, fuar ve
turizm kenti olan İzmir ticareti de iç ve dış konjonktürdeki gelişmelerden
etkilenmektedir.
Cari açık kaynaklı olumsuzlukları düzeltmek adına ekonomide frene basılması
nedeniyle ticari faaliyetlerde ihtiyatlı bir gelişim izlenmektedir. Bu durum açılankapanan-tasfiye olan firma istatistiklerine de yansımaktadır.
2013 ilk 9 aylık (Ocak-Eylül) dönemde İzmir’de;
2.189 şirket, 37 kooperatif ve 1.860 gerçek kişi ticari işletme olmak üzere
toplam 4.086 firma kurulmuştur.
Aynı dönemde tasfiye olan şirket sayısı 786, kooperatif sayısı 111 olup toplamı
897 olmuştur.
Kapanan firma sayısı ise toplam 1.560 olup, bunun 801’i şirket, 81’i kooperatif
ve 678’i gerçek kişi ticari işletmeden oluşmaktadır.
61
Kapanan firmaların açılan firmalara oranı İzmir’de % 38,2’dir. Türkiye
genelinde bu oran % 60 olmuştur. Bu veri İzmir’li firmaların ekonomideki
daralmaya daha dayanıklı ve hazırlıklı olduklarını göstermektedir.
İzmir’de onlarca ticari merkez bulunmasına karşılık Kemeraltı Çarşısı ve Yenişehir
Ticaret Merkezi ticari faaliyetlerin çatısını oluşturmakta; Alsancak ve Karşıyaka
çarşılarıyla birlikte Kemeraltı Çarşısı, kruvaziyer turizmle gelen turistler ile sezonluk
turizm hareketlerinin ilgi odağı olmaktadır.
Ancak yurt içi satışlar her yıl artan oranlarda AVM’lere kaydığından yurt içindeki
müşteri portföyünde azalma yanı sıra tüketim harcamalarında da % 20’leri aşan
gerilemeler yaşanmaktadır.
Geçen seneye göre satışlarda bir değişme olmadığını hatta geçen seneki satış
oranlarının yakalanamadığını belirten esnaflar ucuz ve kaliteli ürün satmalarına
rağmen süpermarketlerin satışlarına ciddi anlamda etki ettiğini söylemektedir.
Nakit para konusunda sıkıntı yaşayan vatandaşın kredi kartı ile alışveriş avantajı
nedeniyle süpermarketleri daha fazla tercih etmesi geleneksel çarşılara durgunluk ve
gerileme olarak yansımaktadır.
Önce bakkal, kasap, manav gibi mahalli-mini işletmeleri kapanmasına, açık olanların
da marjinalleşmelerine yol açan AVM’ler İzmir çarşılarındaki ticari potansiyelin
azalmasına neden olmaktadır. Buna karşı geleneksel çarşılarda altyapı, tanıtım,
hizmet kalitesinin artırılması konusunda dönüşeme gidilmelidir.
Süpermarket ve AVM yasalarının çıkarılması yanı sıra, çarşı-AVM dengesinin
çarşılar lehine çevrimini, sadece küçük ticaret sahipleri ve firmaların ekonomisinin
iyileştirilmesi için değil, İzmir kimliği-markasının yaşatılması ve büyütülmesi
açısından da zorunluluk olarak görülmektedir.
2.4. Turizm
Dünya Seyahat ve Turizm Konseyi verilerine göre; seyahat ve turizm endüstrisinin
2012 yılı dünya gayri safi milli hasılasına doğrudan katkısının yaklaşık 2 trilyon
dolar olduğu öngörülmüştür.
Dolaylı ve uyarılmış etkileri de dahil edildiğinde seyahat ve turizm endüstrisinin
2012 yılı dünya gayri safi milli hasılasının % 9,2 sini (6,5 trilyon dolar) oluşturacağı
tahmin edilmektedir.
Dünya genelindeki birçok turizm destinasyonu böylesine büyük bir endüstriden pay
almaya çalışırken; Akdeniz çanağındaki 8 destinasyon (Türkiye, Yunanistan, İtalya,
Fransa, İspanya, Fas, Tunus, Mısır) arasında olan ülkemizin de turizm konusunda
sürekli uyanık kalması gerektiği düşünülmektedir. Çünkü günümüzde turizm
destinasyonları geçmişte olduğundan daha yoğun bir rekabet ile karşı karşıyadır.
62
Özellikle 20. yüzyıldan itibaren toplumsal hayatta meydana gelen ekonomik, sosyal,
kültürel, teknolojik vb. gelişmeler, küresel piyasalardaki rekabeti giderek
keskinleştirmektedir. Diğer tüm sektörler gibi turizm sektörü de bu yoğun
rekabetten nasibini almaktadır.
Dünya Turizm Örgütü (WTO) tahminlerine göre, 2020 yılında 1,6 milyar turist
uluslararası seyahate katılıp yıllık ortalama 2,2 trilyon dolardan daha fazla harcama
yapacaktır.
2013 yılının ilk 8 aylık raporunu açıklayan Dünya Turizm Örgütü’nün öngörüsüne
göre küresel ekonomideki yavaşlamaya rağmen, uluslararası turizm standartlarında
Türkiye; Tayland ve Hong Kong'un ardından dünyada turizm gelirini en fazla
artıran üçüncü ülke olarak gösterilmiştir.
Dünya ekonomisindeki büyüme yavaş olsa da uluslararası turizm sonuçları dünya
bölgelerinin büyük çoğunluğunda ortalamanın üzerinde olup, yerel ekonomiler ve
istihdam için hayati bir fırsat yaratmaktadır. Özellikle işsizliğin endişe konusu
olduğu Avrupa'da turizm sektörü, istihdam ve gelir yaratmakta önemli bir yer
tutmaktadır.
Ülkemiz; iklimi, sahip olduğu doğal, kültürel ve tarihi zenginlikleri, konuksever
insanları, 2023 yılı hedefleri, toplumsal özgüveni ile daha fazla yabancı turist
ağırlamaya uygun bir kapasiteye sahiptir.
Benzer durum güzel İzmir için de geçerlidir. Bu nedenle; 2023 yılında 50 milyar dolar
gelir, 50 milyon turist hedefine ulaşma noktasında şimdiden bir takım önlemlerin
alınması zorunludur.
İlk turizm hareketi İzmir’de başlamıştır. Ardından İzmir; uzun bir süre turizm
sektöründe adından söz ettirememiş, geriye gitmiştir. Ancak; özellikle son yıllarda
İzmir’in turizmde yeniden bir çıkış yakalamıştır.
İzmir’e;
2011 yılında 1.388.271,
2012 yılında 1.368.924,
2013 yılının ilk 9 ayında ise 1.158.974 turist gelmiştir.
Doğru hedef kitlelere doğru bir pazarlama ve tanıtım faaliyeti uygun turizm çeşidi
ile sunulduğunda İzmir’e gelecek turist sayısının birkaç milyon kişiye ulaşması zor
değildir.
İzmir uzun yıllar boyunca milyon ile ifade edilen miktarda bir turist kitlesini
görmemiştir. İzmir’in turist sayısının artması noktasında aslan payı Odamızın ve
kruvaziyer turizmindir.
63
Dünya kruvaziyer pazarında, şu anda Çin ve Asya Pazarı büyüme eğilimine
girmiştir. Ancak önümüzdeki dönemde Brezilya, Rusya ve Türk pazarının da
kruvaziyer sektörüne önemli katkılar yapacağı öngörülmektedir.
Türkiye, Akdeniz destinasyonlarında İspanya, İtalya, Yunanistan’dan sonra
destinasyon bakımından ilgi çekici olarak 4. sırada yer almaktadır. Akdeniz’in halen
önemli olduğu bir durumda özellikle ülkemize kış kruvaziyer turizmine detaylı bir
şekilde eğilmek gerekmektedir.
Türkiye, 2004 yılında dünyadaki 13 milyon kruvaziyer yolcusunun, sadece
818.000’ini ülke olarak ağırlayabiliyor ve % 6,2 oranında pay alıyordu. 2012 yılında
ise dünyada 20,9 milyon kruvaziyer yolcusu seyahate çıkmıştır. Türkiye’ye 2012
yılında gelen toplam yolcu sayısı 2 milyon olup, ülkemiz dünya kruvaziyer yolcu
pastasından % 10,02 oranında pay almaktadır. Türkiye içinde 3 marka destinasyon
İstanbul, İzmir, Kuşadası olarak dikkati çekmektedir.
İzmir, Ağustos 2013 rakamlarına göre Türkiye’nin kruvaziyer trafiğinin % 22,2’sini
yönetmektedir. 2004 yılından bu yana Odamızın yoğun çabaları ile gerçekleştirilen
kruvaziyer turizmi projesinde İzmir’de hızlı bir ilerleme sağlanmıştır.
2004 yılından 20 Ekim 2013 tarihine kadar kentimize 1.396 sefer ile 3.003.438 yolcu
gelmiştir. İzmir, 2012 yılsonuna göre Eylül ayı sonunda yayınlanan Avrupa’nın
önemli ilk 50 transit limanı arasında 42. sırada, büyüme hızı bakımından tüm
dünyada 12. sırada yer almaktadır.
Kentimiz 2011, 2012 ve 2013 yıllarında üst üste “Avrupa’nın Lider Kruvaziyer
Destinasyonu ödülünü almıştır. Ancak hem kentimiz İzmir’deki kruvaziyer
çalışmalarının daha da gelişerek devam etmesi hem de ülkemizde bulunan diğer
limanların da kruvaziyer turizminden daha fazla pay alması için;
İzmir Alsancak Limanı’nda bulunan genel kargo rıhtımının kruvaziyer amaçlı
terminale dönüştürülerek özel sektörün işletmesine bırakılması,
İzmir iniş-binişli kruvaziyer operasyonlarının artırılması için THY’nin
İzmir’den ABD, İtalya, Almanya ve İngiltere direk uçuşlarının arttırılması,
Akdeniz yükselirken ülkemizin kruvaziyer turizminden azami pay alması
amacı ile Türkiye’de ilk kez kruvaziyer turizmi fuarı düzenlenmesi amacıyla
İzmir’in pilot şehir seçilmesi ve İzmir’in 2014 ve 2016 yılında yapılabilecek
uluslararası deniz turizmi fuarlarına talip olması,
T.C Kültür ve Turizm Bakanlığı nezdinde yapılan yurtdışı ve yurtiçi tanıtımlar
için özel kruvaziyer tanıtım filmleri hazırlanması,
Kruvaziyer turizmi ile ilgili yurtdışında bulunan basın kuruluşlarının
ülkemize ilgisini çekmek amacıyla özel tanıtım toplantıları düzenlenmesi,
64
Türkiye Kruvaziyer Platformu koordinasyonunda kruvaziyer sektörü üzerine
yazan tüm dünyadan çeşitli ülkelerden basın temsilcileri, ülkemize davet
edilerek, limanlarımız ve kruvaziyer destinasyonlarındaki kara turlarını
tanıtma konusunda özel program düzenlenmesi ve programın Kültür ve
Turizm Bakanlığı tarafından desteklenmesi,
Kruvaziyer
gemilerin
uğradığı
limanlar
ve
iskelelerde,
özetle
destinasyonlarda kara turlarının yaratıcı bir şekilde organize edilmesi, inanç,
sağlık, spor, su sporları ve kültür turizmini teşvik edici özel konsept turların
oluşturulmasına yönelik Odamız çalışmaları 2014 yılında da sürecektir.
Tablo 9: 2003 ve 2012 Yılsonu İçin Liman Başkanlıkları Bazında Kruvaziyer Gemi
ve Yolcu İstatistikleri
LİMAN
2003
Aldığı
Pay
2012
Gemi
Gelen
Gemi Gelen
Sefer
Yolcu
%
Sefer
Yolcu
Sayısı
Sayısı
Sayısı Sayısı
Alanya
63
30.737
5,2
22
25.743
Antalya
92
48.012
8,2
55 159.430
Anamur
1
63
Bartın
9
882
Bodrum
63
15.416
2,7
131
52.832
Çanakkale
23
3.629
0,7
25
4.184
Datça
Didim (Güllük)
7
1.079
Fethiye
22
2.532
0,5
11
1.969
Göcek
6
1.038
İskenderun
İstanbul
199
200.079
34,3
382 596.027
İzmir (Çeşme ve Dikili Dahil)
30
19.932
3,4
337 562.416
Kaş
7
1018
Kemer
Kuşadası
337
225.330
38,8
464 564.317
Marmaris
51
32.997
5,7
88 110.279
Mersin
2
774
Mudanya
Samsun
7
1190
Sinop
10
3.708
Taşucu
4
709
Trabzon
7
3.204
0,5
18
8.015
Yalova
1
0
Toplam
887
581.868
100 1633 2.095.673
Kaynak: T.C Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı Deniz Ticareti
Müdürlüğü
65
Aldığı
Pay
%
1,23
7,6
0,004
0,042
2,53
0,2
0,051
0,093
0,049
28,44
26,84
0,048
26,9
5,27
0,036
0,056
0,18
0,04
0,39
0
99,999
Genel
Kruvaziyer turizmde ayakbastı ücretlerinin Odamız tarafından üstlenilmesi ile
birlikte İzmir’de kruvaziyer turizmi hiç yok iken ilimiz, dünyadaki önemli
kruvaziyer limanları arasında yıldızlaşmış, ülkemiz genelinde kruvaziyer
turizmindeki payımız, Dikili ve Çeşme limanları da dahil olmak üzere, 2003 yılında
% 3,4’ten 2012 yılsonunda ise % 26,84’e yükselmiştir.
İzmir Ticaret Odası kruvaziyer turizmi ile İzmir’e “Destinasyon Rekabetçiliği”
kavramını getirmiştir. Çünkü günümüzde turistler daha eğitimli, daha bilgili ve
seyahat konusunda daha tecrübeli oldukları için farklı destinasyonlar keşfetmek
istemektedirler. Aynı istek; yıllarca aynı kavramlarla turizm arenasında yer almaya
çalışan ülkeler, kentler için de geçerli olup kruvaziyer turizmi gibi örneklerin
arttırılması gerekmektedir.
Bu noktada; Yıl 12 Ay Turizm vizyonunu belirleyen Odamızın İzmir turizmi için
önerileri aşağıda sıralanmıştır.
İzmir’in dijital tanıtımına daha fazla ağırlık verilmelidir. Tur operatörleri ile
daha yoğun ilişkiler kurularak İzmir’de turizmin gelişimi ve yeni açılan
otellerde de konaklamaların artırılması için yurtdışında road show çalışmaları
yapılmalıdır.
Özelleştirme İdaresi Başkanlığı'nın yürütmekte olduğu İzmir Alsancak Limanı
genel kargo rıhtımı ve arda alanının kruvaziyer limana dönüştürme projesinin
imar planı ve ihale şartları revize edilerek tekrar ihaleye çıkılması
sağlanmalıdır.
İzmir’e daha fazla uluslararası etkinliğin, büyük fuar ve kongre
organizasyonlarının yönlendirilmesine yönelik çalışmalar hızlandırılmalıdır.
İzmir’e uluslararası nitelikte bir kongre merkezi ve Ege Medeniyetleri Müzesi
kazandırılmalıdır.
İzmir tarihi kent merkezi (Kemeraltı, Agora, Kadifekale ve çevresi) müze şehir
olarak şehir turizmine kazandırılmalıdır.
İzmir’de turizmin yeniden yapılandırılması için "İzmir Turizm Master Planı"
hazırlanmalı ve yürürlüğe konmalıdır.
1995 ve 2007 yıllarında termal turizm merkezi ilan edilen ve imar plan süreci
tamamlanana Balçova termal bölgesi yatırımcıya sunulur hale getirilmelidir.
Çeşme başta olmak üzere İzmir'de var olan turizm yatırım alanlarının
(Seferihisar, Menderes, Selçuk, Bergama, Dikili) tüm imar planı süreçleri
tamamlanarak yatırımcıya sunulabilir hale getirilmelidir.
İzmir'de Bakanlıkça yapılan turizm amaçlı tahsisler arttırılmalıdır.
Kültür, sanat, eğlence ve gösteri mekanları, akvaryum, su sporları, su ve ışık
oyunları, butik otel, kafeterya, rekreasyon ve seyir alanları, marina, yat fuarı
vb. fonksiyonlarını bünyesinde barındıracak ve Odamız tarafından hayata
geçirilecek Pasaport Dalgakıran Projesi çalışmaları desteklenmelidir.
İzmir’deki kamu ve özel hastanelerin veya diğer sağlık kuruluşlarının sağlık
turizminde potansiyelini ortaya çıkarmak amacıyla bir envanter çalışması
yapılmalıdır.
66
İzmir’in sahip olduğu termal turizm potansiyelinin ortaya çıkarılması için;
kentimizdeki üniversitelerde kısa sürede “Spa Management Bölümü” ile
“Kaplıca-Kür Otelciliği Bölümü” açılmalıdır.
Ören yerlerine döviz ile girişi mümkün kılacak düzenlemeler
gerçekleştirilmelidir.
Efes ören yerinin UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne kazandırılması
sağlanmalıdır.
Deniz-güneş-kum için gelen orta halli turistlerin yanında yüksek gelir
gruplarının da kentimize gelmesi sağlanmalıdır.
İzmir’de her şey dahil ile gelen kitlesel turistten çok butik turizme yönelen
turist hedeflenmeli ve yatırım-planlar buna göre şekillenmelidir.
2.5. Enerji
Ülkemizde enerji sektörü,
Hidrolik ve kömür kaynaklarının zenginliği,
Temiz ve yenilenebilir enerji potansiyeli,
Yeni enerji teknolojilerinde yararlanılabilecek bor, toryum gibi stratejik
kaynakların varlığı,
Dinamik nüfus,
Enerji piyasasının liberalleştirilmesi,
Enerji kaynaklarının çeşitliliği
gibi avantajlı birçok özelliğe sahiptir.
Ancak yerli ve yabancı sermaye girişinin yeterli miktarda olmaması, bürokratik
engeller, hukuki altyapı ve mevzuattan kaynaklanan eksiklikler, bilimsel ve
teknolojik altyapının zayıflığı, Ar-Ge çalışmalarıyla ilgili kaynakların ve teşviklerin
yetersizliği, kamuoyu bilincinin zayıf olması, ara eleman eksikliği gibi problemler
enerji sektörünün gelişme hızını yavaşlatmaktadır.
Nüfus, enerji tüketimi ve CO2 emisyon
artışları arasında paralel bir ilişki
bulunmaktadır. Nüfus arttıkça buna
bağlı olarak enerji tüketimi ve enerji
tüketimine bağlı sera gazı emisyonları da
artmaktadır. Sera gazı emisyonlarının
yaklasık % 85’i enerji sektöründen
kaynaklanmaktadır.
Artan
enerji
tüketimine
bağlı
olarak
emisyon
değerleri de artmaktadır. Artan enerji
talebi
fosil
kaynaklar
yoluyla
karşılanmaya devam ettiği sürece de
enerji tüketimi ile CO2 emisyonu
arasındaki bu ilişki devam edecektir.
67
Türkiye’nin yenilenebilir enerji kaynakları yerine fosil kaynaklara dayalı bir enerji
kullanımının sürdürülmesi, Türkiye’yi dışa bağımı hale getirmiş, bu durum aynı
zamanda enerji arz güvenliği açısından da risklere açık hale gelmesine yol açmıştır.
Tek bir kaynağın ithalatına yönelme enerji güvenliği açısından da Türkiye’yi duyarlı
bir duruma sokmakta, arz güvenliğini zedelemektedir.
Türkiye’nin gelişmekte olan ve sanayileşen bir
ülke olduğu, enerji talebinin giderek artacağı
dikkate alınırsa, birincil enerji tüketimindeki
ithalat oranını azaltabilmek için alternatif
enerji kaynaklarına ağırlık vermek, onların
kullanımını yaygınlaştırmak zorundadır.
Fosil yakıt kullanımına bağlı çevre sorunlarıyla
da karşı karşıya gelmesi sonucunu beraberinde
getirmiştir.
Bu doğrultuda yenilenebilir enerji kaynaklarına ağırlık verilmesinin önemi ortaya
çıkmaktadır. Yenilenebilir enerji kaynaklarının payının arttırılması durumunda artan
nüfusun ihtiyaç duyacağı enerji, sera etkisine yol açarak çevreye zarar veren karbon
emisyonları yayılmaksızın karşılanmış olacaktır.
Türkiye, 38,9 milyon ton kalan ispatlanmış üretilebilir petrol, 9,2 Mtep kalan
ispatlanmış doğalgaz açısından oldukça fakirdir.
8,4 milyar ton kömür kaynağı bakımından ise göreceli olarak biraz daha şanslıdır.
Günümüzde Türkiye’nin kalkınmasında karşılaşılan en önemli sorunlardan biri
ihtiyaç duyulan enerjinin büyük kısmının ithal edilmesi ve ihracat gelirlerinin büyük
kısmının ithal edilen enerji kaynaklarına ödenmesidir.
Yüksek cari açık oranına yol açan bu durum Türkiye’nin enerji politikalarına çok
daha fazla önem vererek etkin bir çözüm ortaya koyması zorunluluğunu beraberinde
getirmiştir.
Enerji politikalarının belirlenmesi sürecinde ülke gerçeklerinin yanında uluslararası,
ekonomik, sosyal, siyasal, teknik ve teknolojik ilişkiler de göz önünde tutulmalıdır.
Büyük önem taşıyan enerji güvenliğinin sağlanması için yerli kaynaklara ağırlık
verilmesi gerekmektedir.
Yerli kaynaklar çevre unsuru ile beraber düşünüldüğünde yenilenebilir enerji
kaynakları akla gelmektedir.
68
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı tarafından Türkiye’nin enerji politikası şu şekilde
özetlenmektedir:
Maliyet, zaman ve miktar yönünden enerjinin tüketiciler için erişilebilir
olması,
Serbest piyasa uygulamaları içinde kamu ve özel kesim imkanlarının harekete
geçirilmesi,
Dışa bağımlılığın azaltılması,
Enerji alanında ülkemizin bölgesel ve küresel etkinliğinin artırılması,
Kaynak, güzergah ve teknoloji çeşitliliğinin sağlanması,
Yenilenebilir kaynakların azami oranda kullanılmasının sağlanması,
Enerji verimliliğinin artırılması,
Enerji ve tabii kaynakların üretiminde ve kullanımında çevre üzerindeki
olumsuz etkilerin en aza indirilmesidir.
Onuncu Beş Yıllık Kalkınma Planı’nda yer alan önemli hususlar ise şu şekildedir:
Enerji ithalatının toplam ithalatımızın yaklaşık dörtte birini oluşturması nedeniyle,
önümüzdeki dönemde küresel enerji piyasalarındaki fiyat ve arz gelişmeleri, Türkiye
ekonomisini hem büyüme dinamikleri hem de cari açık açısından etkilemeye devam
edecektir. Enerjide dışa bağımlılığımızı azaltmaya yönelik alternatif politikalar
oluşturulması, büyüme ve cari açık üzerinde olumlu etkiler yaratacaktır.
Bu kapsamda, arz tarafında linyit başta olmak üzere yerli kaynakların daha fazla
değerlendirilmesi, nükleer enerjinin elektrik üretimi amacıyla kullanılması ve
yenilenebilir enerji kaynaklarının enerji üretimindeki payının yükseltilmesi önem
taşımaktadır. Talep tarafında ise, elektrikte pik yükün yataylaştırılması için enerji
verimliliği tedbirlerinin artırılması ve komşu ülkelerle elektrik ticaretinin
geliştirilmesi öncelikli konulardır. Ayrıca, Ortadoğu ve Hazar bölgesindeki petrol ve
doğalgaz kaynaklarının Avrupa’ya taşınmasına yönelik çeşitli projeler, Türkiye’nin
hem arz güvenliğini artırmaya hem de jeopolitik imkanlarını avantaja dönüştürmeye
katkı sağlayabilecektir.
Enerji verimliliği Türkiye’deki bu alandaki politikalarının önemli bir parçasıdır.
Türkiye, enerji verimliliğine ilişkin Avrupa mevzuatının büyük kısmını uygulamaya
geçirmiştir.
Yenilenebilir enerji, çevre teknolojilerinin önemli bir kısmını oluşturmaktadır.
Türkiye’nin temel enerji kaynaklarını su enerjisi, jeotermal enerji, odun, hayvansal ve
bitkisel atıklar, güneş ve rüzgar enerjisi oluşturmaktadır.
Türkiye’nin coğrafi konumu, söz konusu yenilenebilir enerji kaynaklarının büyük
kısmının geniş bir biçimde kullanılabilmesi açısından pek çok avantaj sunmaktadır.
Yenilenebilir enerji üretimini rekabetçi pazar koşullarında teşvik edebilmek için
mevzuatta önemli düzenlemelere gidilmiştir.
69
Türkiye’nin, Cumhuriyetin 100. yılının kutlanacağı 2023 yılına yönelik iddialı
vizyonu gereği yenilenebilir enerji sektörüne ilişkin yüksek hedefler
öngörülmektedir. Bu hedefler arasında aşağıdakiler yer almaktadır:
Enerji üretiminde yenilenebilir enerji payının % 30'a yükseltilmesi,
Su enerjisinden tam yararlanılarak mevcut kapasitenin iki kattan fazla
artırılması,
Rüzgar enerjisinin 20.000 MW düzeyine çıkarılması (2010 yılında 1.694 MW
idi)
600 MW jeotermal ve 3.000 MW güneş enerjisi kapasiteli elektrik santralleri,
Türkiye'nin dünya çapında güneş enerjisinden en fazla yararlanan 10 ülkeden
biri haline getirilmesi,
125.000 MW düzeyinde kurulu güç (2010 yılında 54.423 MW idi)
60.717 km taşıma hattı (2010 yılında 49.104 idi)
158.460 MVA düzeyinde enerji dağıtımı birim kapasitesi (2010 yılında 98.996
MVA idi)
Elektrik kaybının/kaçak elektrik kullanımının % 5'e düşürülmesi ve akıllı
şebeke kullanımının artırılması,
5 milyar m3 doğal gaz depolama kapasitesi (2010 yılında 2,6 milyar m3 idi)
Enerji borsası oluşturulması,
10.000 MW kapasiteli 8 nükleer reaktörün aktif hale gelmesi,
5.000 MW kapasiteli 4 nükleer reaktörün inşa edilmesi,
Kömür havzalarına 18.000 MW kapasiteli elektrik santrallerinin yapılmasıdır.
Tüm bu nedenlerden Türkiye’nin yenilenebilir enerji kaynaklarının gelecekte enerji
üretiminde büyük rol oynaması beklenmektedir. Bu kapsamda fosil yakıtlardan
yenilenebilir enerji kaynaklarına geçişin etkin bir şekilde planlanması gerekmektedir.
70
Türkiye, yenilenebilir enerji kaynakları açısından oldukça zengin bir ülkedir. Bu
potansiyelinin önemli bir bölümünü ise İzmir’den almaktadır.
Rüzgar enerjisi kurulu gücüne bakıldığında Türkiye’de kurulu gücün % 41’inin Ege
Bölgesinde ve Ege Bölgesindeki rüzgar enerjisi kurulu gücünün % 40’ının da
İzmir’deyoğunlaştığı göze çarpmaktadır.
İzmir’in rüzgar enerjisi potansiyeli 11.854,2
MW olup söz konusu potansiyel Ege
Bölgesi’nin toplam elektrik tüketiminden daha
yüksektir. Bununla birlikte rüzgar enerjisi
potansiyelinin
yalnızca
%
2,6’sı
kullanılabilmektedir.
2015 yılına kadar ise bu oran yeni
kurulumlarla birlikte % 4,5’e ulaşacaktır. 2023
hedefi gerçekleştirildiğinde, İzmir’in mevcut
rüzgâr enerjisi potansiyelinin ancak % 10’u
değerlendirilmiş olacaktır.
Güneş enerjisi açısından İzmir, en avantajlı şehirlerden birisidir. Türkiye’de güneş
kapasite oranı bakımından Antalya’dan sonra ikinci sırada İzmir gelmektedir.
Antalya’da% 20 civarında olan güneş kapasite oranı, İzmir’de % 15-18 civarındadır.
İzmir’in bu denli avantajlı olduğu bir alan olmasına rağmen, güneş enerjisi genelde
sıcak su elde etmek amacıyla kullanılmakta olup özellikle fotovoltaik açısından son
derece zayıf kalmaktadır.
Kullanıma elverişli tarım alanlarının bulunması, hayvansal ve bitkisel atık miktarı
sonucunda biyogazdan elektrik üretimi de önemli bir potansiyel olup İzmir’in
biyogaz potansiyeli 537 MW’dır.
İzmir’de biyokütle kaynağı olarak kullanılabilen, tarım ürünleri üretim miktarlarının
dağılımına bakıldığında; bitkisel üretimin % 56,5; hayvansal üretimin % 38,4 ve su
ürünleri üretiminin % 5,1 olduğu görülmektedir. Ancak ne yazıkki İzmir’de
biyokütle lisansı almış kurum kuruluş bulunmamaktadır.
İzmir’de jeotermal kaynaklar sıcaklıkları açısından çeşitlilik göstermektedir. Söz
konusu kaynaklar tarım, konut ısıtma, termal turizm gibi farklı alanlarda kullanım
imkanı sunmaktadır.
Mevcut jeotermal potansiyelin kullanılır hale gelmesi ile birlikte 5 kat fazla konutun
ısıtılabileceği öngörülmektedir.
İzmir ilinde kullanılan jeotermal enerjinin büyük bir kısmı, konut ısıtmaya yönelik
değerlendirilmektedir. Toplam kullanılan enerjinin % 59’u konut ısıtmada, % 36’sı
sera ısıtmada ve kalan % 5’lik kısım ise turizmde kullanılmaktadır.
71
Ancak jeotermal enerjiye yönelik mevcut kurulu kapasite dikkate alındığında, İzmir
ilinde jeotermal enerji kullanılarak elektrik üreten bir santral bulunmamaktadır.
İzmir ilinde yapılan yatırımlar ve jeotermal enerji potansiyeli baz alındığında,
yaklaşık olarak potansiyelinin % 60’ı kullanılmaktadır. Mevcut elektriksel üretim
potansiyeli ise henüz değerlendirilmemektedir.
Türkiye’de zengin bir yenilenebilir enerji kaynak potansiyeli mevcuttur. AB ülkeleri
ile kıyaslandığında, hemen her yenilenebilir enerji kaynağı açısından oldukça şanslı
durumda olduğu görülmektedir.
Türkiye, sahip olduğu potansiyel ile yenilenebilir enerji bakımından önemli
üstünlüklere sahiptir. Rüzgar, güneş, jeotermal, biyokütle, hidrolik ve deniz kökenli
enerji açısından geniş bir sektörel yelpazeye sahiptir. Ancak hidrolik enerji haricinde
diğer yenilenebilir enerji kaynaklarında henüz istenen ivme yakalanamamıştır.
Son olarak; İzmir’in önemli sorunlarından birinin de
hava kirliliği olduğu dikkate alındığında; İzmir’de
ısınma amaçlı alternatif temiz enerji kaynaklarının
kullanılması için tüm iknaların seferber edilmesi,
söz konusu yakıtların kullanımının teşvik edilmesi
amacıyla
ilgili
kurumların
etkin
işbirliği
gerekmektedir.
Bu kapsamda; öncelikle resmi kurum ve kuruluslar
ile ticari ve sanayi kuruluslarının katı yakıtlı yakma
sistemlerini terk ederek bir geçis dönemi
çerçevesinde sanayi ve ısınma amaçlı yakıt olarak
dogalgaz veya yenilenebilir enerji kaynakları
kullanımına geçmesi sağlanmalıdır.
2.6. Sağlık
Ülkemizde sağlık sektörü; erişebilirliğin artması ve artan satın alma gücü gibi
etkenlerden dolayı yükselme göstermektedir.
Ülkemiz yabancı hastalar için sağlık hizmetinin alınabileceği etkin pazarlardan
birisidir. Son yıllarda dünyanın önde gelen ve büyüyen ekonomileri arasında yerini
alan Türkiye’de, sağlık sektörü, sağlığa erişimin hükümet politikaları tarafından da
olumlu desteklenmesine paralel olarak önemli gelişim göstermiştir.
Ülkemizde; Sağlık Bakanlığı’na bağlı 843, üniversitelere bağlı 62, özel 489 ve diğer
kalemlerde 45 olmak üzere toplam 1.439 hastane vardır. Hasta yatağı sayısı ise
199.950’ye ulaşmıştır ve bu yataklardaki doluluk oranı % 64’ler civarındadır.
72
Avrupa’da sosyal güvencesi olan ve kaliteli sağlık hizmeti talep eden yaşlı nüfus
artmaktadır. Dolayısıyla Avrupa devletleri de; dışarıdan sağlık hizmeti alarak
maliyetlerini düşürme çabası içerisindedir.
İşte bu noktada sağlık turizmi kavramı ortaya çıkmaktadır. Sağlık turizmindeki
turistlerin hem tedavi hem de tatil amacı olduğu için beklentileri ve aynı zamanda
yarattığı katma değer de yüksektir.
Kitle turizmi amacıyla ülkemize gelen bir turist ortalama 700 $ harcama yaparken bir
sağlık turisti ortalama 2.500 $ harcama yapmaktadır.
Ülkemiz de sağlık turizminde bölgenin en önemli
ülkelerinden birisi haline gelmiştir. Ülkemizin 2023
yılında sağlık turizmi hedefi; yıllık 1 milyon yabancı
hasta, 20 milyar dolar sağlık turizmi geliridir.
2011 yılında 156.176 sağlık turisti ülkemiz kamu ve
özel sektör hastanelerinden sağlık hizmeti alırken,
bu rakam 2012 yılında 200.000 kişi olarak
gerçekleşmiştir.
Dünya Turizm Örgütü 2015 yılında, sağlık amaçlı seyahat edecek kişi sayısının 20
milyon kişiye ulaşacağını belirtmektedir. Günümüz itibariyle dünya sağlık turizmi
hacmi ise 100 milyar dolardır.
İzmir sahip olduğu turizm potansiyeli ve sağlık sektörü altyapısı ile sağlık turistine
hitap edebilecek özelliklere sahiptir.
Bu noktada belirli hastalıkların tedavisi ile ilgili hizmet verilmesi ve marka
yaratılması konusundaki çalışmalar hızlandırılmalı; pilot hedef kitleler seçilmeli ve
etkin tanıtım ve pazarlama çalışmalarına başlanılmalıdır.
İzmir’de; sağlık turizminde olduğu gibi tıbbi malzeme üretiminde de avantaj
kullanılmalıdır. Ülkemizde özel hastanelerin artması ve sağlıkta değişim programı
ile kamu hastaneleri de kaliteli ve yüksek teknolojiye sahip tıbbi cihazları talep eder
duruma gelmişlerdir. İç talep artmıştır ancak tıbbi cihaz, alet ve sarf malzemelerinin
dışa bağımlılığı hala devam etmektedir.
Bu noktada; Türkiye’de ve İzmir’de sektörün ihtiyaç duyduğu ar-ge, altyapı, kalifiye
personel vb. unsurlara ilişkin koşullar oluşturulmalı, uluslararası standartlarda tıbbi
malzeme üretimine yönelik çalışmalar yapılmalıdır.
73
2.7. Eğitim
Bilgi ve iletişim teknolojilerinde yaşanan hızlı
gelişmeler ışığında değişen ve gelişen dünyada,
ülkeleri
birbirinden
ayıran
sınırlar,
küreselleşmenin de etkisiyle birlikte her geçen
gün önemini yitirmektedir.
Küreselleşme kavramı aynı zamanda rekabet
edilebilirlik
kavramını
da
beraberinde
getirmiştir.
Artık firmalar sadece bulundukları ülke sınırları içerisinde değil; diğer ülkelerdeki
firmalar ile de rekabet etmek zorunda kalmaktadır.
Günümüzde artan küresel rekabet her sektörde ciddi boyutta yaşanmaktadır.
Geçmişte rekabet avantajını sadece fiyat belirlerken, günümüzde fiyatla beraber
kalite, ürün çeşitliliği ve geleceğe yatırım da rekabet açısından önemli unsurlar
haline gelmiştir.
Özellikle doymuş pazarlarda, satışları müşteri tercihleri belirlediğinden ürün
geliştirme, marka ve model yaratabilme gibi unsurlar önem kazanmıştır.
Müşteri tercihlerine göre ürün yelpazesinin gelişmesi; kullanılan teknolojilerin de
çeşitlenmesini sağlamaktadır.
Bu nedenle, teknolojiyi etkin bir şekilde kullanabilen, tüketici tercihleri
doğrultusunda değişen koşullara süratle uyum sağlayarak cevap verebilen nitelikli
insangücü son derece önemli hale gelmiştir.
Bir ülkenin sahip olduğu nitelikli işgücü aynı zamanda o ülkenin rekabet gücünün
de en önemli bileşenidir.
Sahip olunan insangücünün ihtiyaç duyulan niteliklere kavuşması ise ancak ve
ancak eğitim ile mümkündür.
Genel anlamda eğitim, bireyleri belli amaçlara göre yetiştirme sürecidir. Eğitim
süreci sonucunda, bireyde istenilen yönde davranış değişimi gözlemlenir. Eğitim ile
kazanılan davranışlar sonucunda da üretim artar, ekonomik büyüme hızlanır.
Türkiye İstatistik Kurumu (TUİK) verilerine göre İzmir nüfusunun mevcut eğitim
durumu incelendiğinde;
Okuma yazma bilmeyenlerin payının % 2,10,
Okuma yazma bilen fakat bir okul bitirmeyenlerin payının % 16,32,
İlkokul mezunlarının payının % 25,46,
74
İlköğretim mezunlarının payının % 17,30,
Ortaokul veya dengi okul mezunlarının payının % 5,21,
Lise veya dengi okul mezunlarının payının % 20,71,
Yüksekokul veya fakülte ve üstü mezunlarının payının % 12,90
olduğu görülmektedir.
İzmir’de ilkokulda net okullaşma oranının
Türkiye ortalaması olan % 98,86’nın altında,
% 98,53 olarak gerçekleştiği görülmektedir.
Ortaöğretimdeki (lise) okullaşma oranı ise
Türkiye ortalaması olan % 70,06’nın üzerine
çıkarak % 78,02 olarak gerçekleşmiştir.
Öğretmen başına düşen öğrenci sayısı
eğitimin
kalitesini
belirten
önemli
göstergelerden biridir:
Kentimizde ilkokulda, bir öğretmene 16 öğrenci düşerken bu sayı Türkiye için 20’dir.
Ortaokul eğitimi için ise ilimizde öğretmen başına 17 öğrenci düşerken, Türkiye
genelinde bu rakam 19’dur.
Yaygın ve kaliteli bir eğitim için okullaşma oranı arttırılmalı, öğretmen başına düşen
öğrenci sayıları ise azaltılmalıdır.
Okulların teknolojik altyapıları güçlendirilmeli ve sürekli yenilenmelidir. Her okulda
bilgisayar ve internet erişimi olmalıdır.
Ülke kalkınmasında “Bireye iş hayatında belirli bir meslekle ilgili bilgi, beceri ve iş
alışkanlıkları kazandıran ve bireyin yeteneklerini çeşitli yönleriyle geliştiren eğitim”
şeklinde tanımlanan mesleki ve teknik eğitim ise özellikle son derece önemlidir.
Çünkü, “iş için eğitim”, “üretim için eğitim”, gibi değişik tanımlamaları bulunan
mesleki ve teknik eğitim, genel olarak bireyi işe hazırlayan bir eğitim sürecidir.
Ülkemizde lise eğitimi alan öğrencilerin % 54,57’si genel liseleri, % 45,43’ü ise
mesleki ve teknik eğitim veren liseleri tercih etmişlerdir.
İzmir’de ise mesleki ve teknik eğitim alan öğrenci oranı % 47,93 iken; genel eğitim
gören öğrenci oranı ise 52,07’dir.
Oysa gelişmiş ülkelerde mesleki ve teknik eğitim genel eğitime nazaran daha çok
tercih edilmektedir. Mesleki eğitimin tercih edilme oranı % 60 - % 70 civarındadır.
75
Ülkemizin kalkınmışlık seviyesinin yükselmesi için, mesleki ve teknik eğitim alan
öğrenci oranlarının arttırılması gerekmektedir.
Piyasalardaki ara eleman ihtiyacına yönelik olarak öğrencilerin genel ortaöğretim
kurumlarından ziyade mesleki ve teknik ortaöğretim kurumlarına yönlendirilmeleri
gerekmektedir.
Doğru yönlendirme için evde öğrenci velileri, okulda ise rehber öğretmenler,
öğrencilerin isteklerinin belirlenmesi aşamasında etkin rol oynamalıdırlar.
Eğitim programları, sektörlerin işgücü ihtiyacının karşılanması amacıyla, piyasadaki
işgücü talebi doğrultusunda günümüz koşullarına uygun olarak sürekli
güncellenmelidir.
Üniversite-sanayi ilişkileri kuvvetlendirilmeli, bölgesel işgücü talebinin karşılanması
ve nitelikli, kaliteli iş gücü eksiğinin kapatılması için birlikte çalışarak ortak projeler
geliştirilmelidir.
Mesleki eğitim veren kurumların, uluslararası
normlara uygun kaliteli eğitim için, donanım ve
altyapılarının sürekli güncel tutulmalıdır.
Piyasanın işgücü talebi periyodik olarak
saptanmalı; belirlenen talebin karşılanması
amacıyla uygun eğitimin verileceği okulların
açılması veya mevcut okulların kapasitelerinin
arttırılması gerekmektedir.
Eğitimin piyasanın işgücü talebine uygun olarak belirlenmesi işsizlik oranının
azaltılmasını sağlayacak, eğitimli işgücünün ise işsiz kalmasını engelleyecektir.
Odamız, eğitime büyük önem vermektedir. Bugüne kadar Altındağ İzmir Ticaret
Odası İlkokulu, Gaziemir EVKA-7 İzmir Ticaret Odası İlkokulu, Van Gedikbulak
İzmir Ticaret Odası İlkokulu, Van Erciş Mehmet Akif Ersoy İzmir Ticaret Odası
İlkokulu Odamız tarafından yaptırılmıştır.
Odamızın eğitime verdiği desteğin en önemli göstergesi ise 2001 yılında Odamız
Eğitim ve Sağlık Vakfı tarafından kurulan Ege Bölgesi’nin ilk Vakıf Üniversitesi olan
İzmir Ekonomi Üniversitesi’dir. Sağladığı kaliteli eğitim için tercih edilen
Üniversitemiz pek çok başarılı çalışmanın altına imza atmakta, gerek öğrencilerinin
gerek mezunlarının gerçekleştirdiği başarılı projeler ile adından sıkça söz
edilmektedir.
İTO Eğitim ve Sağlık Vakfı tarafından 2001 yılında kurulan İzmir Ekonomi
Ünversitesi bugün 6.600 öğrenciye ulaşmış ve TOBB’un girişimcilik bayrağını
taşımaya hak kazanmıştır.
76
Onlarca okula Atatürk Köşesi yaptırılmış, pek çok okulun maddi yardım talepleri
Odamızca karşılanmıştır.
Ayrıca her yıl Odamızca yüzlerce öğrenciye burs verilmektedir.
Üyelerimizin eğitim
düzenlenmektedir.
taleplerinin
karşılanması
amacıyla
eğitim
programları
2014 yılında da Odamızın eğitime olan desteği sürecektir.
2.8. Bilişim
Bilişim Sektörünün temelini oluşturan bilgi toplumu olma hedefi, bir çok ülke için
öncelik olmuş durumdadır. Nitekim ülke politikası açısından da bilişim sektörünün,
500 milyar dolarlık ihracat hedefine ulaşmada lokomotif bir sektör olacağı
düşünülmektedir.
İlk başlarda internetin yalnızca bilgi paylaşımı olarak gündeme gelmesine karşın
ilerleyen zamanda ticari olarak kullanılmaya başlanmasıyla beraber internet
kullanımı ve kullanıcısı sayısı da dünya genelinde farklı boyutlara ulaşmıştır.
Ülkemizde 2013 yılı itibariyle internete erişim imkanı bulunan hane halkı % 50’lere
kadar yükselmiş olup bu rakam işyerlerinde daha da yükselmektedir.
Odamız; masaüstü bilgisayarlardan cep bilgisayarlarına geçtiğimiz ve neredeyse
beşikteki bebeklerin bile bir şekilde iletişim içerisinde olduğu Bilişim sektöründeki
gelişmeleri çok yakından takip etmektedir.
İş dünyası Yeni Türk Ticaret Kanunu, Borçlar Kanunu, e-fatura, e-defter vb. bir çok
yeni uygulama ile internet ve bilişim sektörü teknolojileri ile sürekli iletişim halinde
olmak zorunda kalmıştır.
Örneğin ülkemizde vergi alanında son yıllarda elektronik uygulamalar çok
yaygınlaşmıştır. Son 15 yıllık dönemde vergi alanında hayata geçen elektronik
uygulamaları;
VEDOP: Türkiye kamu alanındaki en büyük bilişim ve iletişim projesi olan
VEDOP (Vergi Daireleri Otomasyon Projesi) 1998 yılında uygulanmaya
başlanmıştır. Bu projenin vergi dairelerinde tam otomasyon, etkin ve hızlı bir
Gelir İdaresi, mükellef odaklı hizmet sunumu, bilgi ve iletişim teknolojileri ile
destekli iş süreçleri, mükelleflere ait gönüllü uyum derecelerinin
yükseltilmesi, kayıt dışı ekonomi ile mücadele ve diğer kurum ve kuruluşlar
ile etkin bir veri paylaşımı gibi yararları bulunmaktadır.
77
E-beyanname: 2004 yılı Ekim ayında ilk uygulamasına başlanılan ebeyanname uygulaması ile beyanname, bildirim ve taleplerin vergi dairesine
fiziki olarak verilmesi yerine işlemi internet üzerinde yapma imkanı
sağlanmış, zaman içerisinde kapsamı sürekli genişletilmiş, daha sonra KDV
iade taleplerinin de elektronik ortamda yapılması zorunluluğu getirilmiştir. Ebeyanname uygulaması ile kırtasiye ve bürokrasi içinde boğulmuş olan hem
vergi daireleri hem de mükellefleri rahatlamış, mükellefler artık uzun
kuyruklarda bekleme külfetinden kurtulmuş, beyanname verilerinin herhangi
bir işleme gerek duymaksızın işlenebilmesi mümkün olmuştur.
İnternet Vergi Dairesi: Bu uygulama ile mükellefler İnternet Vergi Dairesi
aracılığı ile tahakkuk, tahsilat, vadesi gelen ve gelmeyen borç bilgilerini ve
varsa gecikme zammı tutarlarını on-line olarak görebilme, bazı konular ile
ilgili bilgi alma imkanlara sahip olmuştur.
E-borç ödeme: Internet bankacılığının gelişmesi ile birlikte vergi borçlarının
da elektronik ortamda ödenmesi imkanı getirilmiştir. Yine Gelir İdaresi
Başkanlığı sitesinden kredi kartıyla motorlu taşıtlar vergisi ve trafik para
cezalarının ödenebilmesi artık mümkün bulunmaktadır.
E-haciz: Bu uygulamayla hem hatasız hem de daha hızlı bir şekilde haciz
işlemi yapılabilmektedir.
E-mükellef hizmetleri: Gelir İdaresi Başkanlığının Web Tabanlı Bilgilendirme
Sistemi ile vergi uygulamalarına yönelik her türlü güncel bilgi, Gelir İdaresi
Başkanlığı internet sitesindeki her yenilik, vergi kanunları, Bakanlar Kurulu
Kararları, yönetmelikler, genel tebliğler, genelgeler, sirkülerler, Gelir
İdaresi'nden haberler, vergi istatistikleri, hedef ve faaliyet sonuçları abone
olan herkese ücretsiz eşzamanlı olarak gönderilebilmektedir.
Yukarıda özel sektörün bilişim teknolojilerinden neden daha fazla yararlanması
gerektiğine dair birkaç güncel tespit yapılmıştır.
Burada dikkat edilmesi gereken asıl konu, bilişim sektörünün diğer sektörleri
etkilemesinden ziyade sektörün kendisinin gelişmelerden nasıl etkilendiğidir.
Bu kapsamda, bilişim sektörünün önümüzdeki dönemdeki en önemli gündemini
büyük veri (big data), bulut bilişim, siber güvenlik ve casusluk oluşturacaktır.
Büyük Veri (Big Data)
Big Data (Büyük Veri) kavramı insanların internette yaptıkları aktiviteler sonucu
oluşmaktadır. Bir internet kullanıcısı Twitter, Facebook Reddit, Linkedin vb. gibi
kullandığı sosyal ağlardan çeşitli paylaşımlarda bulunmaktadır.
İnsanlar paylaşımlarda bulundukça bilgiler artmakta ve buna bir de artan internet
kullanıcı sayısı eklenecek olursa veri büyüklüğü farklı boyutlara ulaşmaktadır.
78
İnternet ortamında oluşacak veri büyüklüğünün ise 2020 yılı için 40 ZB (Zettabayt)
olması beklentiler arasındadır. Bu noktada devreye Big Data (Büyük Veri) kavramı
girmektedir. Dünya genelinde internet üzerinden birçok servis sağlayan büyük ve
orta ölçekteki şirketler için Big Data(Büyük Veri) konusu bu süreçte önemli bir
durum teşkil etmekle birlikte ileride kişilerin sosyal paylaşım sitelerinde vb. de
paylaştıkları verilerin belli bir bedel karşılığı kendilerine yine geri verilebileceği
düşünülmektedir.
Bulut Bilişim (Cloud Computing)
Bulut Bilişim (Cloud Computing) insanlar bu kavramın ne olduğu konusunda pek
bilgi sahibi olmasalar da kullandıkları bazı uygulamalarla aslında Bulut'tan
yararlanmaktadırlar. Dropbox, SkyDrive, Hotmail vb. gibi uygulamalar bize bu
hizmeti sağlamaktadır. Bulut Bilişimde amaç tüm işlerin online ortamdan
yürütülüyor olmasıdır.
Bulut Bilişim kullanımı yaygınlaştığında her türlü bilgisayarın taşınmasına gerek
kalmayacaktır. Çünkü veriler, Bulut’ta olacak ve kişinin gittiği her yere onlarla
birlikte gideceklerdir. Bulut Bilişim’in birçok faydalı yönü olmasına rağmen bazı
handikapları da bulunmaktadır. Bu kapsamda; işlerin Bulut’tan yürütülüyor olması
için çok geniş bir veri depolama alanı olması, Bulut’taki verilerin Siber
Korsanlar’dan korunması, özel şirketlerin uygulamalarının ne kadarını Bulut’a
taşıyacağı gibi üzerinde uzun çalışmalar gerektiren konular da bulunmaktadır.
Siber Güvenlik ve Casusluk
Siber korsanlar tarafından yapılan saldırılar sonucunda Siber Güvenlik farklı bir
boyuta ulaşmıştır. Önceden küçük ve orta ölçekli işletmeler bu konuya önem
verirken yapılan geniş çaplı siber saldırıların ardından hükümetler ve istihbarat
birimleri de bu konuya daha fazla önem verir hale gelmişlerdir. İleride yaşanacak
savaşların siber savaşlar olacağına, siber yöntemler ile istendiğinde bir uçağın bile
düşürülebileceğine dair çok sayıda öngörü bulunmaktadır. Hatta; Çin’in siber
ordusu olduğu, ABD’nin de siber korsan sayısını 1000’den 5000’e çıkaracağı
belirtilmektedir.
Siber güvenliğin mobil uygulamalar konusunda da kullanılması gerektiği
düşünülmektedir.
Sonuç olarak; Türkiye Bilişim Sanayicileri Derneği verilerine göre bilgi ve iletişim
teknolojileri sektörü 2012 yılında 21 milyar TL’lik e-ticaret pazarı ile birlikte toplam
87.24 milyar TL’ye ulaşmış durumdadır. Sektörde istihdam edilen kişi sayısı ise;
153.849 kişiye ulaşmıştır.
Bilişim sektörü ihracatı 2012 yılında 1,08 milyar TL olarak gerçekleşmiştir. Bu
kapsamda; yazılım ve hizmet ihracatı: 665 milyon TL, savunma sanayi 261 milyon
TL, donanım 147,8 milyon TL olarak gerçekleşmiştir.
79
Yapılan yazılım ihracatının 2012 yılında 500 milyon dolar olduğu ve 2013 yılında bu
rakamın 1 milyar dolara yükseleceği öngörülmektedir.
Türkiye’nin 2023 yılı hedeflerini gerçekleştirmesi için yıllık ortalama % 8 büyümeyi
yakalaması gerekmektedir. Bu da ancak bilişim sektörünün gelişmesi ve sektörlerin
bilişim ile desteklenmesiyle olacaktır. Bu noktada ulusal yazılım geliştirilmesi,
donanımda marka yaratılması, dijital okuryazarlığın arttırılması, e-devlet
hizmetlerinin tamamlanması, yeni iş modellerinin gelişmesi ile gelişmiş ülkeler ile
aramızdaki özellikle yazılım ve donanım üretimi konusundaki dijital uçurumu
gidermeye yardımcı olacaktır.
2.9. Finans
2023 yılı için belirlenen “İlk 10 Ekonomi ve Küresel Güç Türkiye” sloganıyla ileri
teknoloji üreten ve ihraç eden yapısıyla Avrasya’nın üretim üssü olmak hedefi
bulunmaktadır. Bu kapsamda, daha fazla üretime, üretim için yatırıma, yatırım için
de kaynağa ihtiyaç bulunmaktadır. Kaynak yaratmanın en önemli yollarından birisi
de kuşkusuz finansal araçların kullanılmasıdır.
Ülkemizdeki işletmelerin büyük bir çoğunluğunu KOBİ’ler oluşmaktadır. KOBİ’lerin
öz sermayesi daha sınırlıdır, kurumsallaşma oranı daha azdır ve finansmana
ulaşmakta güçlük çekebilmektedirler.
Gelişmiş ülkelere bakıldığında, KOBİ’lerin finansman olanağı sadece bankalar
değildir. Sermaye piyasaları yani hisse senetleri ve tahvil yoluyla da şirketlerin
finansman ihtiyaçlarına çözüm bulunabilmektedir.
İzmir’de finans sektörünü incelediğimizde en fazla ağırlığın bankacılık sektöründe
olduğu görülmektedir.
Bankacılık sektörünün yanı sıra sigorta şirketleri, döviz büroları, tüketici finansman
şirketleri, varlığa dayalı menkul kıymet şirketleri, finansman şirketleri, factoring
şirketleri, finansal kiralama şirketleri, finansal holding şirketleri vb. finans
kurumlarının da şubeleri İzmir’de bulunmaktadır.
Geçmişte İzmir merkezli bankalar olmasına rağmen bugün itibariyle İzmir merkezli
bir bankanın olmaması, İzmir’in sermaye açısından İstanbul’a ve yurtdışına bağımlı
olması sonucunu doğurmuştur.
Vadeli İşlem ve Opsiyon Borsası da İzmir’deki faaliyetlerini tamamlamış ve Borsa
İstanbul çatısı altına girmiştir.
Türkiye’nin dünyanın 10 finans merkezinden biri olması yolunda önemli bir adım
atılacağı düşünüldüğünde, İzmir’e de İstanbul’u tamamlayıcı bir finans merkezi
rolünün verilmesi, İzmir’in tarihi ve kültürüyle özdeşleşecektir.
80
Ayrıca 30 Ekim-1 Kasım 2013 tarihleri arasında İzmir’de düzenlenen 5. İzmir İktisat
Kongresi’nin periyodik olarak uluslararası katılımla İzmir’de düzenlenmesinin,
İzmir’in ekonomik ve finansal hayatına büyük katkılar getireceği düşünülmektedir.
Yatırımcıların sözkonusu kongre ile İzmir’in ekonomik profilini ve yatırım
olanaklarını daha iyi tanıması sağlanacağından, İzmir’in finansal kesimden Türkiye
içerisinde daha fazla pay alması mümkün olabilecektir.
İzmir’de finans sektörünün ağırlığı genelde İzmir’de yer alan banka şubelerinin
yaptıkları işlemlerden oluşmaktadır.
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu verilerine göre; Haziran 2013 itibariyle
İzmir’de toplam banka mevduatları 43,1 milyar TL, kullandırılan toplam nakdi
krediler ise 53,6 milyar TL’ye ulaşmıştır.
İzmir, Haziran 2013 itibariyle 43,1 milyar TL ile ülkemizde toplanan tüm mevduatın
% 5,1’ini karşılamaktadır.
İzmir, ülke genelinde kullanılan toplam nakdi kredilerde 53,6 milyar TL ile % 5,6’lık
pay sahibidir.
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu verilerine göre Haziran 2012 itibariyle;
İzmir’de takipteki alacaklar 1,8 milyar TL’ye ulaşmış ve takipteki alacakların toplam
nakdi kredilere oranı % 3 olmuştur.
506 milyon TL taşıt kredisi ve 7,5 milyar TL konut kredisi kullandırılmıştır.
İzmir’de Haziran 2013 itibariyle;
3,7 milyar TL toptan ticaret ve komisyonculuk sektörüne,
2,5 milyar TL ziraat ve balıkçılık sektörüne,
2,2 milyar TL gıda, meşrubat ve tütün sektörüne,
2,0 milyar TL metal ve işlenmiş maden sektörüne,
1,7 milyar TL inşaat sektörüne,
1,0 milyar TL tekstil ve tekstil ürünlerine,
823,7 milyon TL denizcilik sektörüne,
453,7 milyon TL turizm sektörüne,
34,0 milyon TL finansal kuruluşlara
kredi kullandırılmıştır.
2013 Haziran itibariyle, İzmir’de şube başına düşen nüfus 5.070, şube sayısı ise
790’dır. 2012 Haziran ayından 2013 Haziran’a kadar 34 yeni şube açılmıştır. İzmir’de
toplam nakdi kredinin toplam mevduata oranı Haziran 2013 itibariyle % 124
olmuştur.
81
2.10. İnşaat
İnşaat sektörüne girdi sağlayan ve faaliyetlerini sektördeki gelişmelere bağlı olarak
devam ettiren sektörler de dikkate alındığında sektörün GSMH içindeki payı
yaklaşık % 30 seviyesindedir.
Yapılan bir araştırmanın sonuçlarına göre, ortalama yeni bir evde 150 farklı meslek
kolunu ilgilendiren 23.000 parça bulunmaktadır.
Hiçbir ekonomik faaliyetin bu kadar çok doğrudan ya da dolaylı etki yaratma gücü
olmadığı dikkate alındığında sektörün lokomotif gücünün gelişmekte olan ülkeler
için vazgeçilemez değeri ortaya çıkmaktadır.
Yılın ilk çeyreğinde ekonomimiz % 3 büyürken inşaat sektöründe bu oran % 5,9
olarak gerçekleşmiştir. Ancak, bu büyümenin tek kaynağı aynı dönemde % 79,7
genişleyen kamu yatırımları olmuştur ve % 13,4 gerileyen özel sektör yatırımlarının
inşaat sektöründeki büyümeye katkısı olmamıştır.
Tablo 10 : Sabit Fiyatlarla GSYİH ve İnşaat Sektörü Gelişme Hızları
Yıllar
GSYİH Gelişme Hızı (%)
İnşaat
Sektörünün
Gelişme Hızı (%)
2005
8,4
9,3
2006
6,9
18,5
2007
4,7
5,7
2008
0,7
-8,1
2009
-4,8
16,3
2010
9,2
18,3
2011
8,8
11,5
2012
2,2
0,6
2013 I. Çeyrek
2,9
5,9
2013 II. Çeyrek
4,7
7,6
2013 6 Aylık
3,7
6,8
Kaynak: Türkiye İstatistik Kurumu
Yılın ikinci çeyreğinde de büyük ölçekli altyapı projeleri odaklı olmak üzere kamu
inşaat harcamalarının hızlı büyümesini sürdürdüğü, sektörün alt dallarında da
üretim artışına yol açan talebin kamunun alt ve üst yapı inşaatlarından ve devam
etmekte olan inşaat işlerinden kaynaklandığı tespit edilmiştir.
Yapılan araştırmalar inşaat sektöründe maliyetlerin son 3 yılda % 35 oranında
arttığını ortaya koymaktadır.
Sektördeki daralma ve artan maliyetler, girdi sağlayan sektörleri de olumsuz
etkilemiş, 2011 yılında çok ciddi bir yükseliş yaşayan inşaat sektörü, 2012 yılı
hedeflerini, beklentilerini yakalayamamış, büyüme oranı % 0,6 olarak
gerçekleşmiştir.
82
2012 yılını % 1’in altında 0,6 büyüme ile kapatan inşaat sektörü, bu yılın ilk
çeyreğinde ise % 5,9, ikinci çeyreğinde ise % 7,6 büyümüştür.
Sektörde yıl sonunda çift haneli büyüme rakamlarına ulaşılması beklenmekte ve
uygulamaya giren KDV oranlarındaki değişikliğin yanısıra kentsel dönüşüm
projeleri, demiryolu, karayolu, havaalanı projeleri, barajlar, şehircilik projeleri, alt ve
üst yapı çalışmalarının bunda belirleyici olması beklenmektedir.
İnşaat sektörü bu yılın ilk yarısında ise % 6,8 büyüme kaydetmiştir. Yine bu
büyümede kamu yatırımlarının payı büyüktür.
Çimento ve hazır beton olmak üzere kamu altyapı yatırımlarına daha duyarlı olan
sektörler % 10 ve üzerinde büyürken, diğer birçok alt sektördeki büyüme ise % 5 ila
10 arasında gerçekleşmiştir.
Grafik 3: İnşaatın GSYİH İçindeki Payı (%)
6
5
4
4,4
4,7
4,9
4,5
4,7
3,8
4,2
4,7
4,4
4,8
4,8
3
2
1
0
Kaynak: Türkiye İstatistik Kurumu
2010 yılında ekonominin gelişme trendi içerisinde olması ve büyük inşaat projeleri
nedeniyle sektörün payı % 4,2 olurken, 2011 yılında % 4,5, 2012 yılında % 4,4
olmuştur. 2013 yılının ilk yarısında ise sektör milli gelirden % 4,8 oranında pay
alabilmiştir.
2013 yılının ilk altı ayında bir önceki yıla göre belediyeler tarafından Yapı Ruhsatı
verilen yapıların bina sayısı % 10,7, yüzölçümü % 4,2, değeri % 7,5, daire sayısı % 7,7
oranında artmıştır.
İnşaat sektöründe istihdamın toplam istihdam içerisindeki payı ise Haziran 2013
döneminde % 9,78 olarak gerçekleşmiştir.
Yurtdışı müteahhitlik hizmetlerinde ise Türk müteahhitlik sektörü son 30 yılda,
dünyada önemli bir yer edinmiştir.
83
Türk müteahhitleri, sektördeki yetişmiş insan gücünü ve teknik birikimi kullanarak,
girişimci yapıları ve risk alabilme kabiliyetleri ile dünyanın en büyük müteahhitlik
firmaları arasında önemli bir konum elde etmiştir.
Artık, Türk inşaat sektörü temsilcileri, uluslararası arenada aranan bir marka haline
dönüşmüştür.
Türk müteahhitlik sektörü hizmetleri 1972 yılında Libya’da başlamıştır. 1972’den
2013 Mayıs ayı sonu itibari ile 102 ülkede 256,6 milyar dolar değerinde 7.182 proje
üstlenmiştir.
2012 yılında üstlenilen 26,6 milyar dolarlık proje bedeli ise ulaşılan en yüksek rakam
olmuştur.
Müteahhitlik hizmetleri sektörünün
önde
gelen
yayınlarından
“Engineering News Record (ENR)
Dergisi”nin,
bir
yıl
içerisinde
üstlenilen projelerin toplam bedeli
üzerinden her yıl belirlediği dünyanın
en büyük 225 müteahhitlik firmasını
gösteren listede Türkiye 2003 yılında
sadece 8 müteahhitlik firması ile yer
alırken, 2012 yılında bu sayı 33
müteahhitlik firmasına yükselmiştir.
Söz konusu liste 2013 yılından itibaren
250 firma olarak güncellenmiştir.
Türkiye’de üretim, metropollerde ve nüfusu bir milyonun üzerindeki büyük
şehirlerde yoğunlaşmıştır. Bölgelerin üretim kompozisyonu sanayi ve hizmetler
sektörleri lehine gelişmektedir. İmalat sanayii, İstanbul başta olmak üzere ağırlıklı
olarak Marmara ve Ege Bölgesi’nde yer almıştır. Konut satışlarında İstanbul 62.119
konut satışı ile en yüksek paya (% 21,1) sahip olmuştur. İstanbul’u 36.217 konut satışı
ile (% 12,3) Ankara, 19.177 konut satışı ile (% 6,5) İzmir izlemiştir.
Tablo 11: Konut Satış Sayısı
Yıllar
2010
2011 IV.
Dönem
2012
2012 I.
Dönem
2012 2.
Dönem
2013 1.
Dönem
2013 2.
Dönem
96.092
106.035
273.826
295.010
Konut
Satış
607.098 708.275
701.621
Sayısı
Kaynak: Türkiye İstatistik Kurumu
84
Son dönemde, imalat sanayiinde Anadolu’daki yeni endüstriyel büyüme odağı
şehirlerin payı artmakla birlikte, Ar-Ge faaliyetleri, yeniliğin ticarileştirilmesi ve
markalaşma metropoller ile birkaç önemli merkezde yoğunlaşmıştır. Patent
tescillerinin üçte ikisi İstanbul, Ankara ve İzmir’de gerçekleştirilmektedir.
Karayolu ve havayolu ulaşımındaki gelişmeler yanında, hızlı tren hatlarının da
işletmeye açılmasıyla, şehirlerin ve bölgelerin erişilebilirliği artmaktadır.
Bugün üretim ve hizmet merkezleri ile limanlar arasındaki bağlantıların
güçlendirilmesi, daha etkin üretim örgütlenmesi ve yük taşımacılığı için demiryolu
altyapısının iyileştirilip yaygınlaştırılması, bölgeler arası etkileşimin artırılması için
çekim merkezleri ve gelişme odaklarını gözeterek özellikle kuzey-güney koridorları
boyunca erişilebilirliğin daha da geliştirilmesi önemini korumaktadır.
Türkiye’de konut arzının çok büyük bir bölümünü özel sektör gerçekleştirmektedir.
Bu nedenle özel sektörün kentsel dönüşüm projelerine katılımının arttırılması
önemlidir.
Kentsel dönüşüm projeleri ile birlikte Ege Bölgesi’nde inşaat sektörü önemli bir
dönemece girmiştir.
Standartları yüksek kentler oluşturmayı da hedefleyen Yasanın inşaat ve
gayrimenkul sektörüne hareket kazandırması kaçınılmazdır.
Kentsel dönüşüm süreci devam ederken, Binalarda Isı Yalıtımı Yönetmeliği’ne göre
de 2000 yılından bu yana yeni yapılar için ısı yalıtımı yaptırma zorunluluğu
bulunmaktadır. Bu yönetmelik dahilinde yeni yapılan tüm binalar ısı yalıtımlı olarak
inşa edilmektedir.
Kentsel Dönüşüm Projesi ile birlikte ülke genelindeki 18 milyon konut stoğunun
yaklaşık üçte birinin yeniden inşa edilmesi beklenmektedir. Bu durumda projenin
inşaat sektörüne ve dolayısıyla da bir alt sektör olan yapı kimyasalları sektörüne de
büyüme yönünde katkısı olacaktır.
Bu nedenle inşaat sektöründe işgücü niteliği yükseltilerek, iş sağlığı ve güvenliği
uygulamaları geliştirilmektedir.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Teftiş Kurulu tarafından yapı işyerlerine
yönelik olarak iş sağlığı ve güvenliği denetimleri gerçekleştirilmektedir. Teftişlerde
eksik uygulamaları nedeniyle kapatılan inşaat işyeri bulunmakla birlikte iyi
uygulama sahibinin desteklenmesi de dile getirilmektedir.
İş sağlığı ve güvenliğinin cezai yönü kadar özendirici yönüyle de ortaya konulması,
bu alandaki çalışmalarını güçlendirecek diğer firmalar açısından ise özendirici ve
teşvik edici bir altyapı oluşturacaktır.
85
Aşırı düşük teklifler 2886 sayılı Kanun döneminde olduğu gibi yaşanmaya devam
etmektedir. 4734 sayılı Kanun aşırı düşük teklifler konusunda ihale komisyonlarına
yetki vermiş, gerçekçi olmayan aşırı düşük tekliflerin reddedilmesini istemiştir.
Bu nedenle 4734 sayılı Kanun’un aşırı düşük teklifleri düzenleyen 38’inci
maddesinde de bir değişiklik yapılarak sınır değerin altındaki tekliflerin
değerlendirme dışı bırakılmasına yönelik bir sistemin oluşturulması sektörde faaliyet
gösteren üyelerimiz açısından dile getirilen öncelikli konular arasındadır.
Yapı denetim sistemine yönelik mevzuat, sistem ve uygulamalar gözden geçirilerek
iyileştirilmektedir.
Bununla birlikte Türkiye BM iklim değişikliği çerçeve sözleşmesine bir önceki dönem
taraf olurken ortaya koyduğu Ulusal Bildirimi ile 2020 yılına kadar karbon
salınımının sınırlanmasına yönelik uygulayacağı önlemleri ve hedeflerini ortaya
koymuştur.
Bu hedeflere ulaşılmasında en önemli iki sektör sanayi ve konut sektörleri olacaktır.
Her iki sektörde uygulamaya konulan önlemler gayrimenkul ve inşaat sektöründe
belirleyici olacaktır. Bunların başında Enerji Bakanlığı’nın uygulamaya koyduğu
ENVER Projesi kapsamındaki binaların enerji verimliliği düzenlemesi gelmektedir.
Bu hedeflere bağlı olarak yapıların projeleri ve kullanılan malzemeler de değişime
uğramaktadır.
Kullanılan yapı malzemeleri ise giderek çok dayanıklı, uzun ömürlü, tamamı
dönüştürülebilen, doğada çözülebilen, çevreye zarar vermeyen, hafif, kompozit,
akıllı ürünlerden oluşacak, bu malzemelerin çevre dostu koşullarda üretilmesi de
önemli olacaktır.
Bu nedenle sürdürebilir planlama anlayışıyla oluşturulacak kentsel dönüşüm
projelerinin mimari açıdan birbiri ile uyumlu ve kentin kültür dokusunu gözeten
nitelikte olması önemlidir.
Ayrıca, orman vasfını yitirmiş arazilerin değerlendirilmesine ilişkin çıkan düzenleme
de kentsel dönüşüm uygulamaları gibi gayrimenkul sektöründeki gelişmeleri ve
öngörüleri etkileyecektir.
Türk inşaat sektörü yurt dışında önemli projeler üstlenmektedir. Yurtdışı projelerde,
çalışanların sahip oldukları yeterlilikleri güvenilir bir ölçme ve değerlendirme
sistemi yoluyla belgelendirmeleri şartı aranmaktadır. Aranan bu koşullar nedeniyle,
yurt dışındaki işçiler için Türk işgücüne önemli istihdam olanağı
yaratılamamaktadır. AB sürecinde işçilerin eğitimi ve sertifikalandırılması zorunlu
hale gelecektir.
86
Yapımı süren Çandarlı Limanı, İzmir İstanbul Otobanı gibi birçok unsur, 5 yıl içinde
İzmir’in çehresini değiştirecek olup, kentsel dönüşüm ile birlikte kentimiz ve
ülkemiz ekonomisine önemli kazanımlara yol açacaktır.
İnşaat sektörü hammaddenin en fazla kullanıldığı alanlardan biridir. Ama
ayrıştırılarak ve yeniden işlenerek ekonomiye kazandırılması mümkün olan inşaat
atıkları çöp sahalarına atılmaya devam edilmektedir.
İzmir’de kentsel alanlarda yer alan konutların 277.993 adeti 2000 yılı bina sayımı
verilerine göre konut ruhsatına sahip olmayan veya izinsiz yapılan konutlardır. 12
yıl içinde bu konutların bir bölümünün yenilendiği ve bir bölümünün de yıkıldığı
varsayımı ile 2012 yılı itibari sayının 200.000’e gerilediği varsayılmaktadır.
2013-2020 döneminde bu konutların her yıl % 5’inin kentsel dönüşüm sürecinde
yenileneceği varsayımı ile her yıl 10.000 adet kentsel dönüşüm kaynaklı konut
ihtiyacı varsayılmaktadır.
Bina yapım yılları itibari ile değerlendirildiğinde 2012 yılında İzmir’de 50 yaş ve
üzerinde konut ve çoğunluğu konut olarak kullanılan yaklaşık 62.000 bina (yaklaşık
120.000 konut-daire) bulunmaktadır.
İzmir’de 2013-2020 döneminde toplam konut ihtiyacı 283.000 adet olarak
öngörülmektedir.
Bunun 163 bin adedi hane halkı sayısı artışı kaynaklı, 80.000 kentsel dönüşüm
kaynaklı ve 40.000 yenileme kaynaklı konut ihtiyacıdır.
İzmir Türkiye’nin üçüncü büyük kenti olarak konut sektörü açısından da önemli bir
gelişme potansiyeli taşımaktadır.
Ayrıca, kentsel dönüşüm projeleri, aynı zamanda geri dönüşüm ve atık yönetimi
uygulamalarının günlük yaşamda yerleşik hale gelmesi için de önemli bir fırsat
sunmaktadır.
Afet riski altındaki alanların dönüştürülmesiyle çok ciddi miktarda hafriyat atığı
ortaya çıkacaktır ve yıkımlardan çıkacak inşaat atıklarının geri kazanımını sağlamak
için geri dönüşüm tesisleri kurulacaktır.
Ayrıca, yeni yapılacak binalarda, yurt dışındaki örneklerde olduğu gibi binanın atık
suyunu arıtarak yeniden kullanıma sunan sistemler, ortak alanlarındaki enerji
ihtiyacını güneşten veya rüzgardan sağlayabilen sistemler vb. teknolojiler
kullanılarak geri dönüşüme uyumlu bir kentsel dönüşüm modeli de hayata
geçirilecektir.
87
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Çevre Yönetimi Genel Müdürlüğü Atık Yönetimi
Başkanlığı tarafından; Türkiye’de yıllık 45 Milyon Ton inşaat/yıkıntı atığı miktarının
Kentsel Dönüşüm Kanunu ile birlikte ilk 3 yıl boyunca yıllık 10 Milyon Ton, geri
kazanılacak malzeme miktarının da yıllık 6 Milyon Ton olacağı hesaplanmıştır.
Bu kapsamda, Hafriyat Toprağı ve İnşaat-Yıkıntı Atıklarının Kontrolü
Yönetmeliği’nde yapılacak değişikliklerle ilgili çalışmaların sürdüğü belirtilmiştir.
Hafriyat atıkları için ilk etapta büyükşehir belediyeleri ile nüfusu 100.000’in
üzerindeki belediyelerin geri kazanım tesisleri kurması öngörülmektedir.
Nüfusu 100.000 ile 50.000 arasındaki belediyelerin 2014, 50.000 ile 10.000 arasındaki
belediyelerin 2015, 10.000 ve altındaki belediyelerin de 2018 yılı sonuna kadar geri
kazanım tesisi kurmasının zorunlu hale getirilecektir. Ayrıca, tesisler özel sektör
tarafından da kurulabilecektir.
Türkiye’de ortaya çıkacak konut ihtiyacı ve konut talebinin önemli bir bölümünü
yine özel sektör karşılayacaktır.
Kentsel dönüşüm inşaat sektörü ve beslediği 200'e yakın alt sektöre de iş alanları
açacaktır.
Ancak, bölgemizde ve özellikle İzmir'de konut yapımına yönelik arazilerin
yetersizliği, altyapı eksiklikleri, İhale Kanunu ve İmar Yönetmeliği’nden
kaynaklanan sorunlar nedeniyle sektörün yeteri kadar büyüme gösteremediği
yatırımcılar açısından sık sık dile getirilmektedir.
Türkiye’de yaşanan arsa sıkıntısı ve yüksek arsa fiyatları yüksek maliyetler
yaratmaya devam etmektedir. Kentsel dönüşüm ile ortaya çıkacak arsaların arsa
bedelleri de yüksek kalacaktır. Bu amaçla Meslek Standartlarını geliştirme ve bu
çerçevede verilecek eğitimler konusunda yoğun çalışmalar gerçekleştirilmektedir.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca “Yapı Müteahhitlerinin Kayıtları ile Şantiye Şefleri
ve Yetki Belgeli Ustalar Hakkında Yönetmelik” kapsamında oluşturulan Yapı
Müteahhitlik Bilişim Sistemi ile Yapı Sistemine tabi inşaat yapan ve tesisat
müteahhitlerinin kayıt altına alınması ile faaliyette bulunan müteahhitler hakkında
bilgi edinilebilecektir.
Düşük kar marjları ile çalışılması firmaların cirolarının yetersiz kalmasına neden
olmakta, mali yapıların güçsüzlüğü, ağır vergi yükleri rekabet gücünü
zayıflatmaktadır.
Bununla birlikte, bürokratik engellerin fazla olması, işçilik maliyetlerinin yüksek
olması, sertifikalı işçi sayısının az olması, yurt dışı işlerde teminat mektubu
temininde güçlükler ile karşılaşılması, yurt dışı inşaat işlerinde gidilen ülkelerin
mevzuatları konusunda bilgi eksiklikleri, aşırı düşük fiyat teklifleri kar marjlarını
düşürmektedir.
88
Sonuç itibariyle, sektörel ve bölgesel önceliklerin yanı sıra devam eden projelerden;
Uygulamasında önemli fiziki gerçekleşme sağlanmış projelere,
Başlatılmış bulunan diğer projelerle bağlantılı veya eş zamanlı olarak
yürütülmesi ve tamamlanması gereken projelere,
Mevcut sermaye stokunun daha etkin kullanılmasına ve korunmasına yönelik
idame-yenileme, bakım-onarım, rehabilitasyon ve modernizasyon türü
yatırım projelerine,
Afet risklerinin azaltılması ve afetlerin önlenmesi ile afet hasarlarının
telafisine yönelik projelere,
e-Dönüşüm Türkiye Projesi ve Bilgi Toplumu Stratejisiyle uyumlu projelere
devam edilecektir.
Bu nedenle;
Yerel yönetimlerin 1/25.000 ölçekli Nazım Planları ile konut alanı ilan
edilecek bölgelerde düşük bedelli arsa üretimi,
İnşaat maliyetleri içinde yer alan vergi, harç, resim ve benzeri kamu
yüklerinin azaltılması,
Kentsel alanlardaki konut üretimlerinde talep edilen yol, kanal, katılım
bedellerinin ve ruhsat harçlarının daha makul seviyelere çekilmesi,
TOKİ’nin fiili konut ve yapı üretiminden çekilmesi,
Konut üretiminde yapı ruhsatları ve yapı izinlerinin verilmesinde azami
denetiminin sağlanması ile kayıt dışı haksız rekabetin önlenmesi,
Konut ve yapılar için getirilen zorunlu standartların uygulanması (enerji
verimliliği vb) konusunda vergi ve benzeri araçlar ile özendirici olunması
gerekmektedir.
Ülkemizde yurtiçi müteahhitlik hizmeti sunan çok sayıda yüklenici mevcuttur.
Yurtiçi müteahhitlerin çoğu küçük ölçekli, şahıs veya aile şirketi vasfında olup,
müteahhitlik alanında üretim kalitesinin artırılması, profesyonelleşme, teknik altyapı
ve birikimin geliştirilmesi ihtiyacı bulunmaktadır. Sektörün katma değerinin
artırılabilmesi için bilgi yoğun ve yüksek standartlarda projelere geçiş yapılması ve
kalite odaklı rekabet ortamının oluşturulması gerekmektedir.
İnşaat sektörünün üretim ve hizmet kalitesini uluslararası standartlara ulaştırarak,
yenilikçi bir anlayışla arz ve talebin yüksek katma değerli ve sürdürülebilir bir
yapıya kavuşturulması ve sektörde teknik müşavirlik hizmetlerinin de
etkinleştirilmesi önemlidir.
89
2.11. Lojistik
Küreselleşme süreci ile birlikte bilgi ve iletişim teknolojilerinde yaşanan gelişmeler
ve ticaretin önündeki sınırlama ve engellerin ortadan kaldırılmasıyla dış ticaretin alt
yapısını oluşturan lojistik sektörünün önemi her geçen gün daha da artmaktadır.
Türkiye’de özellikle 2000’li yıllardan sonra gelişen ekonomi ve küresel rekabetin
artması lojistik sektörünün potansiyelini ortaya koymasında önemli rol oynamıştır.
Sahip olduğu coğrafi konumu itibariyle yakın
çevresindeki ülkelere lojistik hizmet verebilecek ülkemiz,
barındırdığı nüfus ve güçlü ekonomisi ile lojistik
hizmetlerden yararlanacak olan ulusal üretici ve
ihracatçıya fayda sağlayacak, Türk ürünlerinin dış
pazarlara ulaşımı kolaylaşacak ve bu durumda taşıma
maliyetinin azalmasına katkı sağlayacaktır.
Lojistik sektörünün gelişmiş düzeye ulaşması ve dünya
standartlarına yaklaşması ülkemiz ekonomisi açısından
da son derece önemlidir. Türkiye’de 2008 yılında 60
milyar dolar değerinde bir pazarı olan sektörün, 2015
yılında ise 120-150 milyar dolar değerine ulaşacağı
tahmin edilmektedir.
Doğu Akdeniz coğrafyasında, deniz ticaret yolları üzerindeki en korunaklı körfeze
ve limana sahip olan İzmir önemli bir lojistik potansiyele sahiptir. 2012 yılı gümrük
verilerine göre yapılan ihracatta, İzmir’in ülke ihracatına katkısı 21,1 milyar dolar ile
% 14 seviyelerindedir.
İzmir gümrüklerinden 2012 yılında yapılan ithalat ise 22,6 milyar dolardır. Başka bir
ifadeyle, 40 milyar doları aşan dış ticareti ile İzmir’de lojistik sektörü önemli bir
mesafe katedecektir. İzmir Alsancak Limanı Türkiye’nin ana limanlarından bir
tanesidir.
İzmir Alsancak Limanı'nın kapasite ve verimliliğinin arttırılması, büyük konteynır
gemileri için limanın derinleştirilmesi ve limanın yükünün azalması için Çandarlı
Limanı'nın bir an evvel devreye girmesi son derece önemlidir. İzmir’in liman
kapasitesinin genişletilmesi ve bağlantı yollarının geliştirilmesi ile ticaret merkezi
olma özelliği güçlenecektir.
İzmir’in otoyol, karayolu ve demiryolunun kesiştiği noktada kurulacak lojistik
merkez; gümrüklü sahaları ve hizmetleri ile İzmir Alsancak Limanı’nı rahatlatacak,
İzmir’in güney ve diğer akslarından gelecek yüklerin bir merkezde toplanarak şehre
girmesini ve şehirde toplanması gereken yükün şehre olumsuz etki yaratmadan bir
noktada toplanarak tüm dünyaya gönderilmesi açısından son derece yararlı
olacaktır.
90
Özetle İzmir; konumu, Avrupa ve dünya pazarlarına yakınlığı, kentteki uygun
yatırım alanları ve organize sanayi bölgelerinin konumu, üniversiteler, kalifiye
işgücü ve Ege'deki diğer yabancı yatırımlar ile birlikte lojistik üs olmak için gerekli
potansiyele sahiptir. Kentimiz ulaştırma alanında gerekli altyapı ve üstyapı
yatırımlarının yapılmasının ardından sahip olduğu büyük lojistik potansiyelini
ortaya çıkaracaktır.
2.12. Çevre
Anadolu Yarımadası’nın batısında, Ege Denizi’nin kıyısında yer alan İzmir 11.973
km2 yüzölçümüne sahiptir. Kuzeyde Balıkesir, doğuda Manisa, güneyde Aydın illeri
ile komşudur.
İzmir yazları sıcak ve kurak, kışları ılık ve yağışlı olan Akdeniz ikliminin etkisi
altındadır. Ortalama hava sıcaklıkları aşağıdaki tabloda görülmektedir. Bununla
birlikte ortalama deniz suyu sıcaklıkları yılın sekiz ayı 20 °C’nin üzerindedir.
Nisan
Mayıs
Haziran
Temmuz
Ağustos
Eylül
Ekim
Kasım
Aralık
Ortalama
8.8
9.4
Sıcaklık (°C)
Ortalama En
12.4 13.4
Yüksek
Sıcaklık (°C)
Ortalama En
5.8
6.1
Düşük
Sıcaklık (°C)
Ortalama
5.0
Güneşlenme 4.2
Süresi (saat)
Ortalama
11.2 10.8
Yağışlı Gün
Sayısı
Aylık
Toplam
Yağış
118.6 103.8
Miktarı
Ortalaması
(kg/m2)
Mart
Şubat
Ocak
Tablo 12: 1960 – 2012 Yılları İçersinde Gerçekleşen Ortalama Değerler
11.7
15.9
20.9
25.7
28.0
27.6
23.6
18.9 14.1
10.6
16.4
20.9
26.1
30.9
33.2
32.8
29.1
24.1 18.5
14.1
7.9
11.4
15.6
20.1
22.7
22.5
18.8
14.9 10.7
7.7
6.3
7.4
9.5
11.4
12.1
11.5
10.0
7.3
5.3
4.0
8.9
8.4
5.1
1.9
0.5
0.5
2.1
5.4
8.5
12.9
75.3
48.3
26.9
8.5
1.9
2.0
17.3
44.5 95.5 147.5
Kaynak: Meteoroloji Genel Müdürlüğü
Yazların sıcak ve kurak geçmesi, alçak yamaçlarda maki adı verilen bitki örtüsünün
yayılmasını sağlamıştır. Dağlık kesimler ise ormanlarla kaplıdır.
91
İzmir’in 1.197.300 hektar olan toplam arazi varlığının % 42,9’unu orman, % 41,8’ini
tarım arazisi ve çayır-mera, % 15,3’ünü ise yerleşim alanları ile kayalık ve bataklıklar
oluşturmaktadır.
İzmir’de milli park bulunmamaktadır. Ancak doğal bitki örtüsünü korumak ve
halkın kullanımına sunmak amacıyla kentin çeşitli bölgelerinde tabiat parkları
mevcuttur. Örnekköy, Meryemana, Karagöl, Tanay, Çiçekli, Efeoğlu, Ekmeksiz Plajı,
Gümüldür, Gümüşsuyu ve Yamanlar Dağı olmak üzere toplam 10 adet tabiat parkı
bulunmaktadır.
İzmir, Ege Denizi’nin 60 km. kadar karanın içine sokularak oluşturulduğu doğal bir
körfezin etrafında konumlanmıştır. İzmir Körfezi, 40 km. uzunluğunda ve 20 km.
genişliğinde olup körfezin alt uç kısmı 24 km. uzunluğunda ve 5 km. genişliğindedir.
Oldukça girintili ve çıkıntılı bir sahil çizgisine sahip olan kentin kıyı sahili sayısız
güzellikte koy, sahil ve plajlara sahiptir. Özellikle Gümüldür, Özdere, Foça,
Karaburun, Çeşme sahil ve plajları kent turizmi için önemli yerlerdir. Öte yandan
aynı doğal yapı, birçok balıkçı barınağının veya yat yanaşma yerlerinin oluşmasına
neden olmuştur.
İzmir’in orta kesiminde Bozdağlar ile güneyinde Aydın Dağları bulunmaktadır.
Bunlar yeni tektonik hareketlerle parçalanmış yükseltilerdir. Kuzeydeki Madra
Dağları ile Yunt Dağları ise magmadan fışkıran lavların yığılmasından meydana
gelmiştir. Kentin güneyinde Gediz Nehri’nin bulunduğu çöküntü alanı içerisinde
Dumanlı Dağ ile Yamanlar Dağı bulunmaktadır.
İzmir Körfezi’nin doğu-batı yönünde, 110 km. uzunluğunda, kuzey-güney yönünde
20-30 km. genişliğinde Bozdağlar sıralanmaktadır. Bu dağların dışında İzmir
Körfezi’nin doğusunda Kemalpaşa Dağları, kentin batısında ise Çatalkaya (Kızıldağ)
bulunmaktadır.
İzmir’de büyük ölçüde bir göl bulunmamaktadır ancak dağ sıraları arasında yer yer
çöküntü alanlarında küçük göller vardır. Bunlar; Gölcük, Belevi Gölü, Çakalboğaz
Gölleri ve Karagöl’dür.
İzmir’de 3 önemli havza vardır. Bunlar Küçük Menderes, Gediz ve Bakırçay’dır.
Küçük Menderes Havzası, Kiraz-Ödemiş-Bayındır-Tire-Torbalı-Selçuk-Seferihisarİzmir Merkezi-Urla-Çeşme ve Karaburun yörelerini kaplamaktadır. Menemen, Foça,
Bergama, Kınık ve Dikili bölgelerini kapsayan Bakırçay Havzası çok sayıdaki küçük
akarsudan oluşmuştur. Bu havzanın en önemli akarsuyu da Bakırçay’dır.
İzmir’in Menemen ve Foça ilçeleri ile Kemalpaşa yöresini tümü ile kaplayan Gediz
Havzası Türkiye’nin en büyük havzaları arasındadır (toplam alanı 17.500 km2).
Manisa, İzmir, Kütahya ve Uşak olmak üzere 4 kentin ve toplamda 21 ilçenin
bölümlerini içine alan Gediz Havzası’nın en önemli akarsuyu Gediz Nehri’dir.
92
Gediz Havzası özellikle sanayi atıkları nedeniyle ciddi bir çevre kirliliği ile karşı
karşıyadır. Bu nedenle Türkiye’de koruma altına alınan 15 havzadan birisidir.
Orman ve Su İşleri Bakanlığı tarafından 2008 yılında Gediz Eylem Planı
oluşturulmuştur. Söz konusu eylem planına ilişkin çalışmalar devam etmektedir.
İzmir’in içme suyu ihtiyacının ortalama % 65,5’u yeraltı ve % 34,5’u yüzey
sularından karşılanmaktadır. 114 yıldır İzmir’e su sağlayan Halkapınar kaynakları,
kent içinde olması ve 45 milyon m3/yıl potansiyeli ile en önemli yeraltı kaynağıdır.
Potansiyeli yüksek olan diğer kaynaklar ise, Manisa il sınırları içerisinde yer alan
Göksu (63 milyon m3/yıl) ve Sarıkız’dır (45 milyon m3/yıl). Ayrıca Menemen,
Pınarbaşı ve Buca’daki yeraltı suyu kuyularından da içme suyu temin
edilebilmektedir.
İzmir’e su sağlayan yüzeysel su kaynakları; Tahtalı Barajı (ortalama potansiyeli 128
milyon m3/yıl) ve Balçova Barajı’dır (ortalama potansiyeli 12 milyon m3/yıl). Her iki
baraj da tamamen içme suyu amacıyla kullanılmaktadır. Seferihisar’da bulunan
Ürkmez Barajı, hem içme suyu hem de sulama suyu amacıyla değerlendirilmektedir.
Ürkmez barajındaki yıllık içme suyu tahsisi 780.000 m3 olarak belirlenmiştir. İzmir
kent merkezine zaman zaman su veren Aliağa’daki Güzelhisar Barajının içme suyu
tahsisi 2,2 milyon m3/yıl’dır.
2012 yılı sonu itibariyle İZSU tarafından işletilen 22 adet atıksu arıtma tesisinin
toplam kurulu kapasitesi 802.757 m³/gündür. Bunlar içerisinde en önemli olan Çiğli
Atıksu arıtma tesisinin kapasitesi 605.000 m3/gün’dür. Arıtma işlemleri sonucu,
tesiste ortalama olarak 600 ton/gün çamur oluşumu gerçekleşmekte olup, bu
çamurlar tesis sahasında inşa edilen stok sahalarında depolanmaktadır.
93
Çiğli Atıksu Arıtma Tesisi
İzmir geneli atıksu yönetiminde diğer illere göre oldukça ileri durumdadır. Ama bazı
ilçe ve sanayi bölgelerinde atıksu arıtımına ihtiyaç duyulduğu belirtilmektedir.
Maden Teknik Arama İzmir Bölge Müdürlüğü tarafından yapılan araştırmaya göre;
İzmir ve yakın çevresinde çok sayıda endüstriyel hammadde, metalik maden yatağı
ve jeotermal kaynaklar tespit edilmiştir. Bunlardan en önemlisi altın madenidir.
Halen işletilmekte olan Bergama-Ovacık altın yatağının yanı sıra Efemçukuru yatağı
da önemli miktarda altın rezervine sahiptir.
Kentteki diğer önemli metalik madenler antimuan, bakır, kurşun, çinkodur. Bayındır
ve Menderes ilçelerinde bakır, kurşun ve çinko oluşumlarına rastlanmıştır. Ayrıca
İzmir’de tespit edilen linyit yatakları Cumaovası sahası, Tire, Torbalı, Bergama-Çalan
ve Bergama-Ürkükler’dedir.
İzmir’de taşkömürü bulunmamaktadır. Bununla birlikte ısınmada kullanılan
yakıtlardan biri olan kömürün özellikleri İl Mahalli Çevre Kurul Kararları ve
Isınmadan Kaynaklanan Yönetmelik hükümlerince belirlenmektedir. İzmir’de de söz
konusu yönetmelik gereği her yıl yenilenen Mahalli Çevre Kurul Kararları
doğrultusunda belirlenen özelikleri sağlayan kömürlerin satılması ve kullanılması
yönünde denetimler yapılmaktadır. Isınmadan Kaynaklanan Hava Kirliliğinin
Kontrolü Yönetmeliği’nde belirtilen değerleri sağlayan ithal ve yerli kömürlerin
kullanılmasına dikkat edilmektedir.
Pek çok metropol kentte olduğu gibi İzmir’de de yoğun kentleşme ve hızlı göç
nedeniyle, atık miktarları her geçen gün artmaktadır. Kentte kişi başına düşen katı
atık miktarı yaklaşık 1,06 kg/kişi-gündür.
Metropol alan içerisindeki ilçe Belediyeleri tarafından toplanan katı atıkların büyük
bir çoğunluğu, İzmir’e 25 km. mesafede bulunan Harmandalı Düzenli Katı Atık
Depolama Tesisi’nde bertaraf edilmektedir. 900 Bin m2 alana sahip olan tesiste halen
170 Bin m2 evsel, 19 Bin m2 evsel nitelikli endüstriyel ve 24 Bin m2 arıtma çamuru
lotları olmak üzere toplam 3 ayrı lotta depolama yapılmaktadır.
94
Tıbbi atıkların toplanması ve taşınması çevre ve insan sağlığı ile güvenliği açısından
riskli olduğundan diğer atıklardan farklı değerlendirilmektedir. Tıbbi Atıkların
Kontrolü Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik gereği, günlük 10
tonun üzerinde tıbbi atık oluşması halinde, tıbbi atıkların yakılarak bertaraf edilmesi
gerekmektedir.
Manisa Belediyesi ile imzalanan protokol gereği; İzmir’de tıbbi atık yakma tesisi
kurulana kadar tıbbi atıkların toplanması, taşınması, sterilize edilmesi ve nihai
bertarafı ile ilgili işlemler Manisa Belediyesi tarafından yetkilendirilmiş olan firma
tarafından yürütülmektedir.
İzmir’de, 21 ilçe ve 32 ilk kademe belediyesinde
ambalaj atıklarının biriktirilmesi, toplanması,
taşınması, ayrıştırılması ve geri dönüştürülmesi
konusunda ise, 63 adet lisanslı ambalaj atığı
toplama ayırma tesisi ve yetkilendirilmiş kuruluş
ÇEVKO ve TÜKÇEV ile ambalaj atıklarının
kaynakta ayrı toplanması amacıyla çalışmalar
yapılmaktadır.
Hafriyat Toprağı ve İnşaat/Yıkıntı Atıklarının Kontrolü Yönetmeliği gereğince İzmir
metropol alan sınırları içerisinde hafriyat toprağı ve inşaat/yıkıntı atıklarından
kaynaklanan çevresel ve görsel kirliliğin önlenebilmesi için 5 adet hafriyat toprağı,
inşaat ve yıkıntı atığı depolama alanı bulunmaktadır.
Atık pillerin toplanmasına yönelik İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından 1998
yılından bu yana her yıl Çevre Haftası boyunca Atık Pillerin Toplanması
Kampanyası düzenlenmektedir.
Görüldüğü gibi, İzmir’de atıkların toplanması konusunda sistemli bir çalışma
yürütülmektedir. Ancak İzmir’in atık miktarında yaşanan artış dikkate alındığında,
özellikle katı atıkların bertaraf edileceği ikinci bir tesise ihtiyaç duyulduğu ortaya
çıkarmaktadır.
İzmir’in önemli çevre sorunlarından biri de;
kış aylarında yaşanan hava kirliliğidir. Bunun
nedenleri olarak; ulaşım, sanayi tesislerinde ve
evlerde tüketilen yakıtlar gösterilmektedir.
Alsancak,
Buca,
Bornova,
Karşıyaka,
Güzelyalı, Çiğli ve Bayraklı’da ayrıca Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı’na ait Gaziemir ölçüm
istasyonlarında
hava
ölçüm
değerleri
toplanmaktadır.
95
İzmir’in değerleri, Hava Kalitesi Değerlendirme ve Yönetimi Yönetmeliği ile Sanayi
Kaynaklı Hava Kirliliği Kontrolü Yönetmeliği'nde belirlenen sınır değerlerin
altındadır ancak Avrupa Birliği’nin öngördüğü değerin oldukça üzerinde
kalmaktadır. Bu durumda; İzmir’de yaşam kalitesi açısından hava kirliliği
değerlerinde iyileştirme yapılması yönünde gerekli çalışmalar yapılmalıdır.
Özellikle sanayinin yoğun olduğu Aliağa, Kemalpaşa ve Torbalı ilçelerinde hava
kirliliği kontrolü sağlanmalı, evlerde de yenilenebilir ve temiz enerji kullanımı
yaygınlaştırılmalıdır.
3. 100 Milyar Dolarlık Maratonu Nasıl Kazanacağız?
İzmir’in amacı, Türkiye’nin 2023 yılında yapmayı hedeflediği 500 milyar dolarlık
ihracattan minimum % 20 pay almaktır.
İzmir’in firma vergi kimlik numaralarına göre Türkiye sıralamasındaki yeri
üçüncülük ile dördüncülük arasında değişmektedir. İzmir, gümrük verilerine göre 20
milyar doların üzerinde ihracat yapmaktadır.
Eğer 2023 yılında İzmir 100 milyar dolar
yapacaksa, Türkiye’nin en fazla ihracat yapan
iki kentinden birisi olması ve bugünkü
gümrük
rakamlarını
beşle
çarpması
gerekmektedir.
Üstelik 100 milyar dolarlık ihracat rakamına
ulaşılmasına ek olarak, katma değeri yüksek
ve teknoloji yoğun ürün/hizmet ihracatının
artması da son derece önemlidir.
500 milyar dolar ihracata ulaşmak ve dünyanın 10 büyük ekonomisinden biri olmak
için şehrimizin üretim yapısında radikal değişiklikler yapılması gerekmektedir.
Üretimde yerel katma değerin yükseltilmesine, sürdürülebilir üretime imkân veren
daha yüksek teknolojili üretime geçilmesine ihtiyaç bulunmaktadır. Bu değişim ile
birlikte rekabet gücü daha yüksek, ithalat bağımlılığı daha düşük ve dünya
pazarlarında ihracat payını yükseltebilen bir üretim yapısına ulaşılması mümkün
olabilecektir.
İleri teknoloji ürünlerin, toplam ihracatımız içindeki payı bugün yaklaşık % 2
civarındadır.
Gelişmiş ekonomiler arasına girmek için bu rakamlar yeterli değildir.
96
2023’te 500 milyar dolar ihracat için,
rekabet gücümüzü Ar-Ge, inovasyon,
tasarım ve markalaşma yoluyla arttırma
zorunluluğumuz bulunmaktadır.
Türkiye'nin büyük hedeflerine ulaşması
için bilim, teknoloji ve inovasyon
konularında
atılım
yapması
gerekmektedir.
Bilim ve teknoloji alanında gerçekleşen her yatırım, ülkemiz refahının hızlandıran ve
çarpan etkisiyle büyümesine yol açacaktır.
İzmir ekonomisi büyümek ve zenginleşmek istiyorsa, bu büyüme ve zenginleşme,
teknolojinin daha fazla kullanımı ve ihracat kalitesinin artışıyla mümkün olacaktır.
İhracat kalitesinin arttırılması ile ifade edilmek istenen, ihracat içinde orta-yüksek ve
yüksek teknolojili imalat sanayii ürünlerinin payının yükseltilmesi, hizmet
ihracatının artırılması ve çeşitlendirilmesidir.
İzmir’in 2014 yılı başından itibaren 2023’e doğru koşacağı maraton öncesinde, ihracat
stratejisini belirlemesi ve sözkonusu hedeflerin bilinciyle maratona giriş yapması
büyük önem taşımaktadır.
Bu konuda İzmir iş dünyasına olduğu kadar Merkezi Hükümete de, illerin ihracat
hedeflerinin belirlenmesi noktasında önemli görevler düşmektedir.
Bu zorlu maratonda İzmir’in önemli avantajları bulunmaktadır.
13 OSB’si, 3 teknoparkı, 2 serbest bölgesinin yanısıra İzmir Adnan Menderes
Havalimanı ve Çandarlı Limanı inşaatlarının bitecek olması, İzmir Alsancak
Limanı’nın modernize edilecek olması, lojistik merkez projeleri, BALO Projesi, İzmir
ve çevresinde gerçekleşen dev altyapı projeleri inşası, İzmir’in ihracatı üzerinde
doping etkisi yaratacaktır.
Ayrıca İzmir’den yurtdışındaki merkezlere direkt uçuş sayısının artması, İzmir’de
ABD başta olmak üzere bazı ülkelerin konsolosluklarının açılması, İzmir’in
düzenlediği uluslararası organizasyonların sayısının artması, İzmir ihracatını da
dolaylı yoldan olumlu etkileyecektir.
Elbette ki İzmir’in ihracatını arttırması, sadece kendi elinde değildir. İzmir’in bu
hedeflerine ulaşabilmesi için merkezi idarenin yapacağı düzenlemeler büyük önem
taşımaktadır.
97
Ayrıca Türkiye genelinde ekonomik ve siyasi istikrarın devamı, en çok ihracat
gerçekleştirdiğimiz ticaret partnerimiz AB’nin ekonomik daralmadan çıkıp büyüme
sürecine geçmesi ve dünya ekonomisinin krizden kesin olarak çıkması da önem arz
etmektedir.
Türkiye'nin küresel ticarette artan bir
önemi bulunmakla birlikte özellikle cari
açık sorununu çözmesi, İzmir’in 2023 yılı
ihracat hedefine ulaşmasında büyük rol
oynayacaktır.
Türkiye bugünkü dış ticaret tablosunda,
ihracat yapabilmek için ciddi bir oranda
ithalat yapması gereken bir ekonomiye
sahiptir.
Faiz ve kur farkı ile gelir elde etmeye odaklı sıcak paraya yönelik politikalar hiçbir
fayda sağlamayacaktır. Türkiye ve dolayısıyla İzmir uzun vadeli yatırımları çekmeye
odaklanmalıdır.
İhracatın ithalatı karşılama oranının yükseltilmesi gerekmektedir. Bunun için insan
kaynağına yatırım yapılmalı ve İzmir’in altyapı problemleri çözülmelidir.
2023 yılı ihracat hedeflerine ulaşabilmek amacıyla ülkemizin yanı sıra kentimizin
yüksek katma değer yaratan lokomotif sektörlerinin belirlenmesi büyük önem
taşımaktadır.
2023 Türkiye ihracatından İzmir’in alacağı paya ilişkin hazırlık ve strateji
arayışlarının başlatılması gerekmektedir.
İzmir ihracatına ilişkin stratejik hedeflerin, İzmir ihracatı beklentilerinin ve İzmir’in
yapması gerekenlerin belirlenmesi, İzmir ihracat hedefine ve dolayısıyla Türkiye’nin
ihracat hedefine katkı sağlayacaktır.
İzmir’den direkt uçuş olanağı olmayan bazı Avrupa, Ortadoğu ve Afrika ülkelerine
direkt uçuş imkanı sağlanması ve vizesiz girilen ülke sayısının artması, ihracat
hedeflerine ulaşılmasında oldukça kolaylık sağlayacaktır.
2023 yılında, 100 milyarlık ihracat rakamının yakalanabilmesi için İzmir Alsancak
Limanı başta olmak üzere kentimizdeki limanların modernize edilmesi ve mevcut
limanların büyük tonajlı gemilere de hizmet verecek şekilde geliştirilmesi,
uluslararası alanda ve rotalarda adı sık sık geçen limanlar haline dönüşmelerine
yönelik çalışmalara hız verilmesinin, İzmir’in dış ticaretini katlayacağı
düşünülmektedir.
98
İzmir’in Ocak-Haziran 2013 itibariyle en fazla ihracatını gerçekleştirdiği fasıllar
sırasıyla;
Örme giyim eşyası ve aksesuarı
Kazanlar, makinalar, mekanik cihazlar ve aletler, nükleer reaktörler; bunların
aksam ve parçaları
Demir ve çelik,
Tütün ve tütün yerine geçen işlenmiş maddeler,
Motorlu kara taşıtları, traktörler, bisikletler, motosikletler ve diğer kara
taşıtları; bunların aksam, parça, aksesuarı,
Mineral yakıtlar, mineral yağlar ve bunların damıtılmasından elde edilen
ürünler; bitümenli maddeler; mineral mumlar,
Plastikler ve mamulleri,
Yenilen meyvalar ve yenilen sert kabuklu meyvalar; turunçgillerin ve
kavunların ve karpuzların kabukları,
Örülmemiş giyim eşyası ve aksesuarı,
Hayvansal ve bitkisel katı ve sıvı yağlar; yemeklik katı yağlar; hayvansal ve
bitkisel mumlardır.
Öncelikle İzmir’de ihracatı sırtlayan yukarıdaki fasılların ihracatlarını arttırmaya
odaklanmanın en doğru seçim olacağı düşünülmektedir.
Ayrıca yenilenebilir enerji, teknolojik ürünler, lojistik, sağlık turizmi, kruvaziyer
turizm, organik tarım, otomotiv gibi İzmir’in potansiyeli olan alanlara da yatırım
yapılması, İzmir’in ihracatının katlanmasını sağlayacaktır.
100 milyar dolar ihracat hedefine ulaşabilmemiz için, Ekonomi Bakanlığı’nın
Uluslararası Rekabetçiliğin Geliştirilmesi Projesi (Ur-Ge) de, oldukça önem
taşımaktadır.
Ekonomi Bakanlığı’nın destekleri sayesinde ihracat hedeflerine ulaşmak çok daha
kolay olacaktır.
4. İzmir Ticaret Odası Stratejik Plan Çalışmaları
Stratejik planlar Odamızın çalışma ve projelerinin hayata geçirilmesinde önemli bir
rehber görevi görmektedir.
Planlar hazırlanırken küresel ve yerel ölçekte beklenen ekonomik gelişmeler de
dikkate alınmaktadır.
İzmir Ticaret Odası Stratejik Planı ve İzmir (2014-2023) İş Hayatı Stratejik Planı
olmak üzere 2 tane plan hazırlığına başlanılmıştır.
Her iki planın çalışmaları İzmir Ekonomi Üniversitesi ile birlikte yürütülmektedir.
Bu çalışma sürecinde, Odamız üyelerinin de görüş ve önerileri alınacaktır.
99
4.1. İzmir Ticaret Odası 2014-2017 Stratejik Planı
TOBB Akreditasyon sistemi çerçevesinde Oda stratejik planının 4 yıllık olarak
hazırlanması gerekmekte olup, 2014-2017 dönemini kapsayan stratejik plan hazırlık
çalışmalarına başlanmıştır.
Odamızın vizyonu ve misyonu doğrultusunda hedeflerini gerçekleştirmesi amacıyla,
gelecekte bölgede beklenen ekonomik gelişmeler göz önünde bulundurularak
üyelerimizin beklentilerini karşılayacak, yeni hizmetler sunulması, imajını daha da
güçlendirerek markalaşmasını sağlamasına katkıda bulunacak bir stratejik plan
olması hedeflenmektedir.
Stratejik plan hazırlığında iç paydaşlarımızın (Odamız Meclis ve Meslek Komitesi
Üyeleri, Oda personeli) ve Odamız dış paydaşlarının (Bakanlıklar, TOBB, diğer Oda
ve Borsalar, STK’lar vb.) da görüşleri alınacaktır.
Oda Stratejik planında;
Odamızın tarihçesi, daha önce hazırlanmış olan stratejik planları ve sektör
raporları, yıllık faaliyet ve projeleri dikkate alınacaktır.
Odamızın güçlü yanlarını vurgulamak, fırsatlarını görmek ve geliştirilmesi
gereken yönleri ortaya çıkarmak amacıyla SWOT analiz yapılacaktır.
Odamız imajının geliştirilmesi ve markalaşma için önerilerde bulunulacaktır.
Oda üyelerimizin başarılarının arttırılabilmesi için sunulacak hizmetlere yer
verilecektir.
Üyelerle iletişimin etkinliğinin arttırılmasına yönelik olarak öneriler
sunulacaktır.
4.2. İzmir 2014-2023 İş Hayatı Stratejik Planı
Odamız 1992-2007, 1996-2002 ve 2003-2012 yıllarının kapsayan İzmir Stratejik
Planlarını hazırlamış ve İzmir ekonomisine yön veren projelere imza atmıştır.
2014-2023 yıllarını kapsayacak İzmir İş Hayatı Stratejik Planı, Türkiye’nin 500 milyar
dolarlık ihracat hedefi ile uyumlu olarak İzmir’in 100 milyar dolar hedefi ve ihracat
hedefine ulaşılmasında sektörel analiz çalışmalarını kapsayacaktır.
İzmir’in gelecek on yıl içinde bölgede oynayacağı rol, ekonomik açılımlar, yeni iş
sektörleri yaratılması, var olan iş sektörlerine destek sağlanması hakkında öngörüde
bulunularak bölgenin kalkınmasında ve ekonomik gücünün artmasında ivme
kazandırılması amaçlanmaktadır.
100
İzmir 2014-2023 Stratejik planı kapsamında;
Mevcut durum analizi – demografik ve ticari durum değerlendirilmesi,
İzmir ilinin profilinin çıkarılarak güçlü ve gelişmeye açık alanların saptanması
amacıyla SWOT analizi,
TÜİK ve Dünya Ekonomik verileri kullanılarak gelecekte ekonomik gelişmeye
temel olacak sektörlerin dünyadaki ve ülkemizdeki durumlarının çeşitli
senaryolarla değerlendirilmesi amacıyla NETWORK analizi,
URGE projesi ve NETWORK analizi sonuçlarına göre İzmir’de korunması
gereken sektörlerin ve yeni geliştirilmesi gereken sektörlerin tespiti,
İzmir’e yapılması planlanan kamu yatırımlarının senaryo analizi ile
incelenmesi, alternatif programların geliştirilmesi,
Bölgesel gelişmede önem arz eden projelerin İzmir’e etkilerinin analizi,
Ekonomik dinamizmin sağlanması amacıyla Bilimpark ile üniversite
işbirliğiyle özellikle kalifiye üretim gerektiren alanlarda yeni malzeme, yeni
ürün alanlarında global trendleri izleyen ve öncülük edebilecek ürünlerin
tespiti,
Değişik sektörlerde proje faaliyetlerini artırmak için yapılabileceklerin
önerilmesi ve hangi alanlarda proje avantajının olduğunun tespiti,
İzmir’e özellikle yeni işler ve yeni ürünler alanında uluslararası finansörlerden
yararlanmak için yöntemlerin tespiti
yapılacaktır.
5. EXPO 2020 Sürecinde İzmir’in Kazanımları
İzmir’in EXPO’ya aday olması fikri, ilk kez 1992 yılında Odamız tarafından
hazırlanan “İzmir Stratejik Planı”nda yer almıştır.
Bu çerçevede Odamızın talebi üzerine EXPO’ları düzenleyen kurum olan
Uluslararası Sergiler Bürosu – BIE’ye üye olduk. Odamız kent içinde çeşitli
çalışmalar yaparak, dünya expo örneklerini yerinde incelemiş, uzmanlar ile karşılıklı
görüş alışverişlerinde bulunmuş ve birçok rapor hazırlamıştır.
Odamızın ilk EXPO hedefini ortaya koymasından 14 yıl sonra Türkiye İzmir kentiyle
EXPO 2015’e aday olabilmiştir. EXPO 2015 İcra Kurulu Başkanlığı Odamız
tarafından yürütülmüş olup, harcamaların tamamı, oylamaya 6 ay kalıncaya kadar
Meclisimizin de onayı ile Odamız tarafından karşılanmıştır. Odamız EXPO 2015 İcra
Kurulu’nun ardından daha sonra kanun ile kurulan EXPO 2015 Yürütme ve
Yönlendirme Komitesi’ne çalışmalarını devrederek yoğun çalışmalarına devam
etmiştir. Bilindiği üzere, 2008 yılında yapılan oylamayı İzmir Milano’ya karşı küçük
bir fark ile kaybetmiştir.
Ancak Odamızın Expo persektifinde gerçekleştirdiği yoğun çalışmalarda edindiği
bilgi ve tecrübe ışığında; İzmir de EXPO adaylığı sayesinde çok şey öğrenmiş ve en
önemlisi büyük düşünmeyi ve büyük oynamayı öğrenmiştir.
101
İzmir’in Expo 2020’ye tekrar aday olmasından önce Odamız, İzmir’de çeşitli
uluslararası organizasyonlar ve kongreler düzenlemiş; İzmir’de Avrasya
Zirvesi’nden Kuzey Güney Forumu’na kadar çok önemli etkinlikler gerçekleştirerek
Cumhurbaşkanları ve Devlet Başkanlarını İzmir’de ağırlamıştır.
İzmir 2015 Expo adaylığı süresince elde edilen sinerji ve birikimin kullanılması
kapsamında Mayıs 2011 tarihinde tekrar EXPO 2020’ye “Daha İyi Bir Dünya İçin
Yeni Yollar ve Herkes İçin Sağlık / New Routes To A Better World And Health For
All” teması ile aday olmuştur.
İzmir’in dışında, EXPO 2020’ye toplam 3 kent daha resmi aday olmuş; İzmir toplam
3 rakip ile yarışmıştır. Bu kentler;
Rusya’nın Yekaterinburg kenti,
Birleşik Arap Emirlikleri’nin Dubai kenti ve
Brezilya’nın Sao Paolo kenti olmuştur.
Ancak İzmir’in EXPO 2020 adaylığı kapsamında Odamıza EXPO 2020 Yönlendirme
Kurulu Üyeliği ve de Afrika bölgesi çalışma alanında sınırlı görev verilmiştir.
Odamız sınırlı görev alanına rağmen Expo 2020 lobi çalışmaları kapsamında 7 defa
Paris’e ziyaret düzenlemiş, delegeleri İzmir ve Çeşme’de ağırlamış ve İzmir Ekonomi
Üniversitesi tarafından Afrika ülkelerinin tamamına EXPO bursu önerilmiştir. Hali
hazırda 32 ülkeden 41 farklı öğrenci EXPO bursu ile İzmir Ekonomi Üniversite’nde
okumaktadır.
Odamız 19-27 Kasım 2013 tarihleri arasında Paris’te tüm BIE üyesi ülkelerin
delegeleri ile yoğun temaslarını sürdürmüş ve Paris’te aldığımız oyların büyük kısmı
Afrika ülkelerinden gelmiştir.
İzmir 2020 oylamasında da maalesef elenmiş olsa da, kentimizin uluslararası tanıtımı
anlamında önemli bir yol kat edilmiş ve de İzmir bundan sonra da kendisine dünya
ölçeğinde büyük organizasyonları hedef koymayı sürdürecektir.
Odamız Cumhuriyetimizin 100 ‘ncü yılında, ilk iktisat kongresinin toplandığı ve ilk
yerli malı sergisi ile fuarının açıldığı şehrimizde 2023 yılında büyük bir uluslararası
etkinlik düzenlemeyi planlamaktadır. Bu çerçevede söz konusu etkinliğin içeriği,
teması, katılımcıları, bütçesi ve örgütlenmesi konusunda altyapı çalışmaları Odamız
tarafından hazırlanacaktır.
6. Yatırımcının Çekim Merkezi: İzmir
Türkiye coğrafi konumu, nitelikli iş gücü yapısı, altyapı hizmetleri, başarılı ekonomi
politikaları, yatırım teşvikleri gibi avantajlar nedeniyle yatırımlar için elverişli bir
ortam sunmaktadır.
102
Son yıllarda iş ve yatırım ortamının iyileştirilmesi yönünde atılan adımlar ile
ülkemiz, dünya liginde “yatırım yapılacaklar” listesinde üst sıralara çıkmayı
hedeflemektedir.
İzmir’de de, hem yerel hem ulusal ekonomiye katkı sağlamak ve yatırımlardan daha
fazla pay almak için çalışmalar yürütülmektedir.
Doğal çarşıları, kaliteli hizmet sunan sanayi bölgeleri, Ar-Ge’yi teşvik eden teknoloji
bölgeleri ile İzmir, yerli ve yabancı yatırımcılar için önemli fırsatlar sunmaktadır.
Bununla birlikte İzmir fuar, turizm, tarım, enerji, eğitim ve sağlık kenti olma
potansiyelini barındırmaktadır.
İzmir’in bu hedeflerine ulaşması yönünde, Odamız da gereken çalışmaları yaparak
katkı sağlayacaktır.
6.1. İzmir’in Yabancı Yatırım Potansiyeli
İzmir, doğrudan yabancı yatırımları çekme konusunda birçok avantaja sahiptir.
Kentimiz;
Yerli ve yabancı pazarlara 2-3 saatlik uçuş mesafesinde olması,
Eğitimli ve dinamik işgücüne erişim,
Düşük ücretler,
Gelişmiş altyapı,
Hammaddeye erişimin kolaylığı,
Çok sektörlü yapı,
Elverişli iklim,
Lojistik yapısının uygunluğu
gibi özellikleriyle ön plana çıkmaktadır.
Sahip olunan lojistik yapı doğrudan yabancı yatırımlar için önemli avantajlar
sunmaktadır.
İzmir Alsancak Limanı’nın modernize edilmesi, İzmir Kruvaziyer Limanı’nın
yapılması ve özellikle Kuzey Ege Çandarlı Limanı’nın da devreye girmesiyle birlikte
İzmir’in doğrudan yabancı yatırımlardan alacağı payın katlanarak artması
beklenmektedir.
Kruvaziyer gemilerinin İzmir limanına yanaşmaya başlamaları ile kentimiz, dış
dünyada daha fazla tanınmaya başlamıştır. Turizm ile başlayan gezi seyahatlerinin
kısa süre içerisinde doğrudan yabancı yatırımlara dönüşme ihtimali yüksektir.
103
Kimya, Endüstriyel Makine, Gıda ve İçecek Üretimi, Bilgi ve İletişim Teknolojileri,
Otomotiv Dışı Taşıma Teçhizatları Üretimi (genel olarak Hava ve Uzay, Savunma ve
Gemi İmalatı), Yenilenebilir Enerji ve Turizm sektörleri İzmir’in üstünlük durumu
bulunan güçlü pazar olanaklarına sahip sektörleridir.
2013 yılı Ağustos ayı sonu itibariyle ülkemizde toplam 35.534 adet uluslararası
sermayeli şirket bulunmaktadır. 35.534 adet uluslararası sermayeli şirketin illere göre
dağılımına bakıldığında, 21.014 adet şirket ile İstanbul birinci sırada yer almaktadır.
İzmir, 1.897 adet şirket ile dördüncü sırada yer almıştır. İzmir’de, uluslararası
sermayeli şirketlerin en yoğun olduğu alanlar sırasıyla, toptan ve perakende ticaret,
imalat sanayi ve gayrimenkul kiralama ve iş faaliyetleridir.
Tablo 13: Uluslararası Sermayeli Şirketlerin Sayılarının İllere Göre Dağılımı
İl
Şirket Sayısı
(1954-2013/Ağustos)
İstanbul
21.014
Antalya
3.944
Ankara
2.223
İzmir
1.897
Muğla
1.475
Mersin
610
Bursa
600
Aydın
538
Kocaeli
400
Hatay
269
Diğer İller
2.564
Toplam
35.534
Kaynak: Ekonomi Bakanlığı (Geçici Veriler), 2013.
104
Tablo 14: İzmir'deki Uluslararası Sermayeli Şirketlerin Sektörel Dağılımı
Sektör
Tarım, Avcılık, Ormancılık ve Balıkçılık
Madencilik ve Taşocakçılığı
İmalat Sanayii
Gıda Ürünleri, İçecek ve Tütün İmalatı
Tekstil Ürünleri İmalatı
Kimyasal Madde ve Ürünlerin İmalatı
B.Y.S. Makine ve Teçhizat İmalatı
Motorlu Kara Taşıtı, Römork, Yarı-Römork İm.
Diğer İmalat
Elektrik, Gaz ve Su
İnşaat
Toptan ve Perakende Ticaret,
Oteller ve Lokantalar
Ulaştırma, Haberleşme ve Depolama Hizmetleri
Mali Aracı Kuruluşların Faaliyetleri
Gayrimenkul Kiralama ve İş Faaliyetleri
Diğer Toplumsal, Sosyal ve Kişisel Hizmet Faaliyetleri
Toplam
Kaynak: Ekonomi Bakanlığı (Geçici Veriler), 2013.
Şirket Sayısı
66
58
412
59
25
38
40
18
232
52
144
647
80
129
9
221
79
1.897
Görüldüğü gibi, İzmir çok yönlü ekonomisi ile oldukça dinamik bir görünüm
sergilemektedir. Son dönemde altyapı yatırımlarının hız kazanması ile
potansiyelinden daha fazla yararlanabilecektir.
Bununla birlikte, İzmir’in en büyük hedefi, dünya kenti olmaktır. Brookings
Enstitüsü’nün 18 Ocak 2012 tarihinde yayınladığı “2011 Yılı Küresel Metropol İzleme
Raporu”nda dünyanın en büyük 200 metropol ekonomileri, 2010-2011 dönemi için
gelir ve istihdam büyüme oranlarındaki değişim baz alınarak sıralanmıştır.
Kişi başına düşen gelirin yıllık büyüme oranı ve istihdamdaki yıllık büyüme oranına
göre yapılan bu değerlendirmede, Türkiye’den üç metropol ilk 10 kent arasına
girmeyi başarmıştır. Dünyanın en hızlı büyüyen metropolleri listesinde ilk 10 kent
sıralamasında; İzmir listenin 4. sırasında yer almıştır. Rapora göre, İzmir’in
gelişiminde en fazla katkıyı ticaret ve turizm sektörü yapmıştır.
Potansiyelini tam olarak ortaya koyduğu zaman İzmir, dünyanın zengin ve en hızlı
gelişen kentleri arasındaki yerini daha da pekiştirecektir.
105
6.2. Organize Sanayi Bölgeleri ve Serbest Bölgeler
İzmir’de kent merkezi dışında sanayileşmenin yoğunlaştığı görülmektedir.
Geçmişten bugüne gelindiğinde, süreç içerisinde özellikle planlı sanayileşmenin
artmasıyla birlikte Çiğli, Torbalı, Bornova, Kemalpaşa ve Aliağa ilçelerinde sanayi
bölgeleri oluşturulmuştur. Türkiye’de toplam 153 adet OSB bulunmakta olup
bunlardan 22 tanesi Ege Bölgesi’ndedir. İzmir ise barındırdığı 13 OSB ile Ege
Bölgesi’nde en fazla OSB’ye sahip ildir. Bu OSB’ler arasında; Aliağa, Atatürk,
Bergama, Buca Ege Giyim, İTOB, Kınık, Pancar ve Tire OSB’leri faaliyette olup
diğerlerinde altyapı ve inşaat çalışmaları devam etmektedir.
Tablo 15: İzmir’de Mevcut Organize Sanayi Bölgeleri
Toplam
Büyüklük
(m2)
Sanayi
Parseli
Toplam
Büyüklük
(m2)
Tahsisli
Parsel
Sayısı
Tahsissiz
Parsel
Sayısı
Toplam
Parsel
Sayısı
Aliağa Kimya
İhtisas ve
Karma OSB
9.220.000
4.648.513
142
231
Atatürk OSB
6.239.756
4.139.454
609
Bergama OSB
1.793.962
1.094.838
533.041
240.891
OSB Adı
Buca Ege Giyim
OSB
Tahsis Edilen
Parsellerden
Üretimde
Olan
Parsel
Sayısı
İnşaat
Aşamasında
Olan Parsel
Sayısı
İstihdam
Sayısı
373
18
22
932
21
630
573
18
35.000
4
92
96
1
3
45
136
0
136
51
25
3.077
Kemalpaşa
OSB
13.000.000
OSB Yönetim Kurulu Başkanlığı tarafından kamulaştırma yapılmadığından ve
revizyon imar planı uygulamaları henüz sonuçlanmadığı için tahsislere
başlanamadığı beyan edilmiştir
Kemalpaşa
Bağyurdu OSB
1.470.000
OSB Yönetim Kurulu Başkanlığı tarafından tahsislere başlanmadığı beyan edilmiştir
Kınık OSB
850.000
478.049
40
1
41
7
33
172
İTOB OSB
2.510.000
1.353.523
319
41
360
82
78
2.660
Menemen
Plastik OSB
899.023
OSB Yönetim Kurulu Başkanlığı tarafından tahsislere başlanmadığı beyan edilmiştir
Ödemiş OSB
930.000
OSB Yönetim Kurulu Başkanlığı tarafından tahsislere başlanmadığı beyan edilmiştir
Pancar OSB
954.036
570.908
61
9
70
5
13
-
4.063.093
2.782.808
112
85
197
45
25
1.733
Tire OSB
Torbalı OSB
TOPLAM
665.880
43.128.791
OSB Yönetim Kurulu Başkanlığı tarafından tahsislere başlanmadığı beyan edilmiştir
15.308.984
1.423
480
1.903
782
Kaynak: İzmir Bilim Sanayi ve Teknoloji İl Müdürlüğü, 2013 Haziran.
106
217
43.619
İzmir’de altyapısı tamamlanmış, yatırıma hazır ve şehir merkezine en yakın iki
organize sanayi bölgesinden biri olan İTOB Organize Sanayi Bölgesi, İzmir Merkez’e
32 km, Adnan Menderes Havalimanına ise 18 km mesafede bulunmaktadır.
Menderes Tekeli beldesinde 2500 dönüm alana kurulmuş olan İTOB OSB,
Cumaovası – Aliağa demiryolu hattı Bölge girişinden geçmektedir. Demiryolu
hattının metro standardına yükseltilmesi çalışmaları devam etmektedir. Çalışmaların
tamamlanmasıyla ulaşım ve servis hizmeti çok daha hızlı ve ekonomik olacaktır.
Demir çelik sanayi, kimya, plastik, makine, elektrik eloktronik sektörlerinin ağırlıklı
olduğu ITOB OSB’de, büyüklüğü 1,000 m2 ile 30,000 m2 arasında değişen , toplam
372 adet sanayi parseli bulunmaktadır.
Sanayi bölgelerinin haricinde İzmir’de 2 adet serbest bölge mevcuttur.
Ege Serbest Bölgesi tamamen ihracat odaklı çalışan bir sanayi parkı olup, Türkiye’nin
başta gelen ihracat üslerinden biri konumundadır. İzmir’in Gaziemir ilçesinde 2,2
milyon m2’lik bir alan üzerinde kurulmuştur.
Bölge, Uluslararası Adnan Menderes Havalimanına 4, İzmir Limanına 12, otoyol
ağlarına ise 1 km. mesafededir.
107
Ege Serbest Bölgesi’nin 2012 yılı toplam ticaret hacmi 4,7 milyar dolar olarak
gerçekleşmiş olup 2013 yılı ilk 9 ayında bu rakam 3,5 milyar dolardır. 2012 yılı sonu
itibari ile 20.400 kişi olan istihdam, 2013 yılı 9. ay sonunda 20.500 kişiye ulaşmıştır.
Bölgede; Ekim 2013 sonu itibariyle 75’i yabancı sermayeli olmak üzere toplam 202
firma faaliyet göstermektedir.
İzmir Serbest Bölgesi ise, Türkiye’deki deri üreticilerinin biraraya gelerek 1998
yılında kurulan dünyanın ilk deri ağırlıklı serbest bölgesidir.
Günümüzde AB ülkeleri, Rusya, Orta Doğu ülkelerinin deri pazarlarına hakim,
Türkiye’nin tek “deri” arıtma sistemine sahip, ham deri alımı ve işlemesinde lider
endüstri ve sanayi merkezidir.
108
Deri işleme ve üretiminde en doğru yer, en doğru hizmeti veren İzmir Serbest
Bölgesi; özellikle deri üretimi yapan firmalar, deri yan sanayi ve tüm ağır sanayi için
alt yapısı hazır parselleri ve kullanıma hazır fabrika binaları hizmete sunmaktadır.
İzmir Serbest Bölgesi’nde bulunan firma sayısı 75 olup, yabancı sermayeli firmaların
sayısı 14’tür. İzmir Serbest Bölgesi’nin Ocak- Eylül 2013 dönemindeki toplam işlem
hacmi geçen yılın aynı dönemine göre % 15,87 oranında artarak 270.219.468 dolar
olarak gerçekleşmiştir.
Organize Sanayi Bölgeleri ve Serbest Bölgeler, ülkeye yabancı sermaye ile teknolojiyi
çekmek için önemli bir araçtır. Bu nedenle bu yatırım ortamlarının geliştirilmesi
önem taşımaktadır.
İzmir bu anlamda şanslı illerden birisidir. Taşıdığı potansiyel nedeniyle önümüzdeki
yıllarda da yerli-yabancı yatırımı çekmeye devam edecektir.
6.3. İzmir Teknoloji Geliştirme Bölgeleri
Ülkeler arasındaki rekabetin hız kazandığı günümüz koşullarında ülkelerin sosyal ve
ekonomik kalkınma hedeflerine ulaşmalarına yönelik olarak bilim ve teknoloji
politikalarının önemi oldukça artmaktadır.
Çünkü bir ülkenin refah düzeyinin artması, küresel
pazarda rekabet edebilmesi, Ar-Ge ve ileri
teknolojiye dayalı ürün ve üretim yöntemlerini
geliştirebilmesine, bilim ve teknoloji alanında
gösterdiği başarıya bağlıdır.
Dünyadaki gelişmelere paralel bir şekilde,
Türkiye’nin uluslararası rekabet açısından başarılı
olabilmesi için en önemli araçlar yenilik ve ArGe’dir. Ancak, dünyadaki örnekler incelendiğinde;
Türkiye’nin bu açıdan oldukça geride kaldığı
görülmektedir.
Teknoloji Geliştirme Bölgeleri; yeni veya ileri teknolojide mal ve hizmet üretmek
isteyen girişimcilerin, araştırmacı ve akademisyenlerin sınaî ve ticari faaliyetlerini
üniversitelerin yanında veya yakınında yürütebilmelerine ve bu üniversitelerden
yararlanabilmelerine imkan vermek için kurulmuş akademik, sosyal ve kültürel
siteler olarak tanımlanmaktadır.
Dünyada teknoloji geliştirme bölgelerinin temeli, Stanford Üniversitesi’nin ileri
teknoloji temelli bölgesel gelişim stratejilerine dayanmaktadır.
109
1940’lı ve 1950’li yıllarda Üniversite’nin Mühendislik Fakültesi Dekanı ve Müdürü
olan Frederick Terman, fakültesini ve mezunlarını kendi firmalarını kurmak için
cesaretlendirmiş; bugün Silikon Vadisi olarak anılan teknoloji geliştirme bölgesinin
Stanford Üniversitesi kampüsü çevresinde oluşmasını sağlamak için ileri teknoloji
üreten firmaları desteklemiştir.
Bu nedenle Silikon Vadisinin babası olarak anılmaktadır. 1955-1985 yılları arasında
yarı iletken silikon çip geliştiricilerinin ve üreticilerinin bu bölgede yoğunlaşması
nedeniyle bölge Silikon Vadisi olarak anılmaya başlanmıştır.
Silikon Vadisi; bilişim, yazılım ve internet teknolojilerinin en büyükleri olan bugün
tüm dünyada tanınan teknoloji devleri Adobe, Intel, AMD, Cisco, HP, Microsoft,
Apple, Facebook, Google, Yahoo, E-bay ve diğer firmalara ev sahipliği yapmaktadır.
Diğer yandan Amerika Birleşik Devletleri’ndeki tüm girişim sermayesi yatırımlarının
1/3’ünün yapıldığı Silikon Vadisi, ileri teknoloji yenilik ve gelişimin merkezi olmaya
devam etmektedir.
Avrupa’da 1960’larda Fransa’da Sophia Antipolis Bilimparkı, 1970’lerde Japonya’da
Tsukuba Bilim Şehri kurulmuştur. Bugün dünyada 900’den fazla teknoloji geliştirme
bölgesi faaliyet göstermektedir.
Ülkemizde, Teknoloji Geliştirme Bölgeleri ilk kez 1989 yılında Devlet Planlama
Teşkilatı tarafından gündeme getirilmiştir. 1990 yılında Birleşmiş Milletler örgütü ile
Türk Hükümeti arasında “Türkiye’de Teknoparklar Kurulması İçin Program”
başlatılmıştır.
Bu program kapsamında İTÜ, ODTÜ, Ege Üniversitesi, Anadolu Üniversitesi,
TÜBİTAK MAM Araştırma Merkezi tarafından teknopark kurulmasına karar
verilmiştir. Bunlar arasından TÜBİTAK MAM tek başına, diğer dört üniversite
KOSGEB ile ortakla giderek ilk aşama merkezlerini kurmuştur.
Türkiye’de Teknoloji Geliştirme Bölgeleri, 6 Temmuz 2001 tarih ve 24454 sayılı Resmi
Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu ile
birlikte yasal statüsüne kavuşmuş, 2013 yılı itibari ile Türkiye’deki teknoloji
geliştirme Bölgelerinin sayısı 50’ye ulaşmıştır.
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Bilim ve Teknoloji Genel Müdürlüğü’ne bağlı
olarak ileri teknolojik ürün ve yazılımların üretildiği teknoloji geliştirme bölgelerinin,
seri üretim hariç olmak üzere, üretmiş olduğu katma değer 900 milyon dolara
ulaşmış durumdadır. Türkiye’deki teknoloji geliştirme bölgelerinde 2 binin üzerinde
firmada 20 bine yakın Ar-Ge personeli 6 bine yakın projede görev yapmaktadır.
Dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasında yer almak isteyen ülkemizin 2023 yılında
500 milyar dolar ihracat hedefine ulaşmasının yolu ileri teknolojik ürün ve
yazılımların sanayi ve hizmetler sektörüne aktarılması ile bunların patentlerinin
ihraç edilmesinden geçmektedir.
110
Bu amaçla gerek 4691 Sayılı Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu gerekse 5746
Sayılı Araştırma ve Geliştirme Faaliyetlerinin Desteklenmesi Hakkında Kanunu
kapsamında girişimciler çeşitli vergi avantajları ve teşvikler ile desteklenmektedir.
31.12.2023 yılına kadar geçerli olacak vergi avantajları ve teşvikler;
Girişimcilerin TGB’deki yazılım ve Ar-Ge faaliyetlerinden elde edilen
kazançlar kurumlar vergisi ve gelir vergisinden istisnadır.
Sistem yönetimi, veri yönetimi, iş uygulamaları, sektörel, internet, mobil
ve askeri komuta kontrol uygulama yazılımı şeklindeki teslim ve hizmetler
katma değer vergisinden muaftır.
TGB’de çalışan araştırmacı, yazılımcı ve Ar-Ge personelinin bu görevleri
ile ilgili ücretleri gelir vergisinden muaftır. Ar-Ge personelinin % 10’ununu
geçmeyecek şekilde destek personelinin ücretleri de bu muafiyet
kapsamındadır.
Elde edilen teknolojik ürünün teknoloji geliştirme bölgesinde üretilmesi
için gerekli yatırıma yönetici şirketin uygun bulması ve Bakanlığın izin
vermesi halinde imkan sağlanmaktadır.
Öğretim elemanları yaptıkları araştırmaların sonuçlarını ticarileştirmek
üzere, üniversite yönetim kurulunun izni ile, TGB’lerde şirket kurabilir,
kurulu bir şirkete ortak olabilir ve/veya bu şirketlerin yönetiminde yer
alabilir.
Kamu kurum ve kuruluşları ile üniversite personeli, çalıştıkları kurumun
izni ile TGB’lerde yarı zamanlı ve tam zamanlı olarak çalıştırılabilirler.
Üniversite akademik personelinin TGB’lerdeki hizmetleri karşılığı elde
edecekleri gelirler, üniversitenin döner sermayesi kapsamı dışında tutulur.
Verilen destekler ile Türkiye’nin Avrasya’nın bir üretim
planlanmaktadır. Bu süreçte İzmir’e de önemli bir rol düşmektedir.
üssü
olması
İzmir’de üniversite ve sanayi işbirliğine yönelik proje üretimi ve Ar-Ge
faaliyetlerinin gerçekleştirilmesine imkan tanıyan aktif sadece bir teknoloji geliştirme
bölgesi bulunurken Ankara’da 6, İstanbul’da 5 ve Kocaeli’nde 3 tanedir.
İzmir’in sanayi ve ticari potansiyeli göz önüne alındığında; Türkiye’nin 3. büyük
kenti durumunda olan bir kentin altyapı ihtiyacı da göz önünde tutulduğunda Ar-Ge
ve yenilik açısından mevcut potansiyelin değerlendirilmesi gerekmektedir.
İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü’nün kampüsü içerisinde yer alan, kurucuları
içerisinde Odamız ve İzmir Ekonomi Üniversitesi’nin de yer aldığı İzmir Teknoloji
Geliştirme Bölgesi 2001 yılında kurulmuş, 2004 yılında 1.093 m2 ofis alanında 16
firmaya hizmet ile başlamıştır. Günümüzde ise 4 binada toplamda 3.550 m2 ofis
alanında yaklaşık 70 firma ve 282 Ar-Ge personeli ile faaliyet göstermektedir.
111
2012 yılında İZKA’nın güdümlü destek projesi kapsamında inovasyon merkezi
projesine başlanmıştır. inovasyon merkezi’nde kuluçka merkezi, tanıtım patentleme
ve teknoloji transfer ofisi, paydaşlar ofisi, nitelikli sosyal donatı alanları, teknik
eğitim salonları, toplantı salonları, teknik atölye, kiralanabilir ofisler ve kiralanabilir
ticari alanlar yer alacaktır. Sığınak dahil 7.500 m2 kapalı alana sahip inovasyon
merkezi binasının 2014 yılında tamamlanması planlanmaktadır.
İzmir’in Ar-Ge ve yenilik potansiyelinin farkında olan aktörler tarafından son
dönemde teknoloji geliştirme bölgelerinin kurulmasına yönelik çalışmalar
hızlandırılmıştır.
İlk olarak Odamız, İzmir Ekonomi Üniversitesi ve İTOB Organize Sanayi Bölgesi
öncülüğünde başta bilişim ve yazılım sektörleri olmak üzere sürdürülebilir tarım ve
sürdürülebilir enerji sektörlerinin Ar-Ge ve yenilik potansiyelini gerçeğe
dönüştürmek amacıyla İzmir’in ikinci teknoloji geliştirme bölgesi olan “İzmir Bilim
ve Teknoloji Parkı Teknoloji Geliştirme Bölgesi (İzmir Bilimpark)”ı kurmuştur. İzmir
Bilimpark, 2014 yılı bahar aylarında aktif olarak faaliyete geçecektir.
Dokuz Eylül Üniversitesi, Tınaztepe Kampüsünde yer alan 17 bin 400 m2’lik alan ile
İnciraltı yerleşkesinde üniversite hastanesinin yanında bulunan 10 bin 487 m2’lik alan
üzerinde biyomedikal ve tıbbi biyoteknoloji alanında nitelikli işgücünün
yetiştirilmesini sağlamak hedefleri doğrultusunda İzmir’in üçüncü teknoloji
geliştirme bölgesi olan Dokuz Eylül Teknoloji Geliştirme Bölgesi (DEPARK)’ı
kurmuştur.
Ege Üniversitesi Bornova’daki ana kampus alanında Ege Yaşambilimleri Teknoloji
Geliştirme Bölgesini kurmak üzere çalışmalarını hızlandırmış ve Bilim, Sanayi ve
Teknoloji Bakanlığı’na başvurusunu yapmıştır. Odamız Ege Yaşambilimleri
Teknoloji Geliştirme Bölgesi’nin ortakları arasında yer almaktadır.
Katip Çelebi Üniversitesi ve Atatürk Organize Sanayi Bölgesi de Atatürk OSB
içerisinde teknopark yapmak için ön protokol yapmıştır. İzmir Katip Çelebi
Üniversitesi Kampüsü içinde kalan 25 bin m2 ile İzmir Atatürk Organize Sanayi
Bölgesi içinde kalan 25 bin m2’lik alanı birleştirerek elde edilen toplam 50 bin m2’lik
alan ve 5 bin m2 kapalı alanda oluşturulacak teknopark için 5-7 milyon dolarlık bir
yatırım öngörülmektedir.
112
Söz konusu teknopark kapsamında, İzmir’in en büyük organize sanayi bölgelerinden
İzmir Atatürk Organize Sanayi Bölgesi’nin aynı zamanda Ar-Ge merkezine
dönüşmesi ve bu kapsamda üniversite ve sanayi işbirliğinin etkin bir şekilde
sağlanması hedeflenmektedir.
Son olarak Manisa’da bulunan Celal Bayar Üniversitesi Muradiye Yerleşkesi’nde
tahsis edilen 111 dönüm arazi üzerinde kurulacak olan Celal Bayar Üniversitesi
Teknoparkı da Resmi Gazete’de yayınlanarak onaylanmıştır. İlk etapta 4 bin m2’lik
bir bina inşa edilerek hizmete başlaması planlanmaktadır. Bölgenin İzmir’e yakınlığı
göz önünde bulundurulduğunda, İzmirli firmaların Ar-Ge faaliyetleri açısından
önemli bir çekim merkezi haline geleceği düşünülmektedir.
Görüleceği üzere İzmir’de teknoloji geliştirme bölgelerinin sayısı 5’e ulaşmış olup
Odamız teknoloji geliştirme bölgelerine maddi ve manevi destek olmak üzere
kurucu ortaklar arasında yer almaktadır.
Odamız; İzmir’in Ar-Ge, inovasyon, endüstriyel uygulama ve tasarım potansiyelinin
gerçeğe dönüşmesi, ülkemizin 2023 yılı ihracat hedefleri kapsamında İzmir
ihracatının gelişmesi için projelerine devam edecek ve diğer kurum ve kuruluşların
projelerine destek vermeye devam edecektir.
6.4. İzmir’in Çarşı ve Siteleri
6.4.1. İzmir Yenişehir Ticaret Merkezi Çalışmaları
İzmir Yenişehir Ticaret Merkezi’nin yapımına 1975 yılında başlanmış ve Çarşı, 1984
yılında faaliyete geçmiştir. İzmir Yenişehir Ticaret Merkezi, Ege Bölgesi’nin ve
İzmir’in en büyük ticaret merkezidir.
İzmir Yenişehir Ticaret Merkezi’nde İzmir ve bölge halkına alışveriş imkanı sunan
çarşılar bulunmaktadır. İzmir Yenişehir Ticaret Merkezi, İzmir’de ticari hayatın
önemli merkezlerinden biri haline gelmiştir.
İçerisinde pek çok çarşı, site, iş merkezi bulundurmakla birlikte, gıda, inşaat,
hırdavat, nalburiye, elektrik-elektronik, temizlik, tıbbi malzeme, matbaa, iş
makineleri vb. sektöre ev sahipliği de yapmaktadır.
İzmir Yenişehir Ticaret Merkezi’nde ürün çeşitliliği, müşterilere ürün kalitesi ve
kullanım alanları konusunda bilgiler sunulması hususları Çarşı’nın tercih nedenleri
arasında önemli bir yere sahiptir.
Ayrıca;
Ticaretin merkezinde olması,
Belirli ürünlerde ilk akla gelen çarşı olması,
Tanınan, bilinen bir yer olması,
113
Ürün ve dükkan çeşitliliği,
Fiyatların uygunluğu
Hizmet kalitesi
gibi nedenlerle İzmir Yenişehir Ticaret Merkezi oldukça büyük öneme sahiptir.
Yanı sıra, İzmir Yenişehir Ticaret Merkezi’nin kent merkezine uzaklığı yaklaşık 7
dakika olup oldukça kolay şekillerde ulaşım sağlanabilmektedir.
2500’ü aşkın üyemizin faaliyet gösterdiği bir çarşı olması nedeniyle Odamız, İzmir
Yenişehir Ticaret Merkezi’nde yaşanan sorunların çözümü ile yakından
ilgilenmektedir.
İzmir Yenişehir Ticaret Merkezinin altyapı, aydınlatma, ulaşım, trafik, yönlendirme,
otopark, temizlik, tuvalet güvenlik, tanıtım, pazarlama vb. sorunlarının çözümü için
Odamız bünyesinde oluşturulan “İş Merkezleri ve Çarşılar Komisyonu” ile
çalışmalar sürdürülecektir.
6.4.2. Buca Yaş Sebze ve Meyve Hali
Türkiye’nin üçüncü büyük ili olan İzmir’de, kente gelen yaş sebze ve meyvenin girişi
kapısı olan Buca Yaş Meyve Sebze Hali’nin mekansal temelli sorunları
bulunmaktadır.
114
Üyelerimizin yoğun olarak faaliyet gösterdiği Hal’de kasa depoları ile parseller
arasındaki mesafenin kısa olması yoğun dönemlerde, trafik sıkışıklığına yol açmakta
ve tırların depolara yanaşması mümkün olamamaktadır.
Odamız, İzmir Büyükşehir Belediyesi ile işbirliği yaparak Halin mekansal temelli
sorunlarının çözümüne yönelik olarak proje hazırlamış ve proje 2013 yılı Temmuz
ayında ihaleye çıkmıştır. İhale kapsamındaki çalışmalar, 2014 yılın Ocak ayı
içerisinde tamamlanacaktır.
Diğer yandan Buca Yaş Sebze Meyve Halinde Avrupa Birliğindeki örneklerde
olduğu gibi soğuk hava deposu, paketleme tesisi ve analiz laboratuvarlarının
yapılması da çağımızın bir gereği olarak karşımıza çıkmaktadır.
Yukarıda anılan nedenlerle Buca Yaş Sebze ve Meyve Hali’nin genişleyerek
büyümesi zorunluluk haline gelmiştir. Ancak Halin, Tahtalı Baraj Havzası Koruma
Sahasında kalması büyüme ve mekansal kullanımlar açısından bir takım sorunları
beraberinde getirmektedir. Bu sorunlar İzmir Büyükşehir Belediyesi ve İZSU Genel
Müdürlüğü’ne aktarılmıştır.
Halin bir diğer sorunu; Aydın Otoyolu’na direkt çıkış olmaması nedeniyle tesislere
ulaşmak için 5 km fazla yol katedilmek zorunda kalınmasıdır. Şehrimiz ve ülkemiz
ekonomisi açısından kayıplara sebebiyet veren bu durumun otoyol gişelerinin
çıkışından Kaynaklar Yoluna bağlantı yapılarak çözülebileceği düşünülmektedir.
115
Yaş Sebze ve Meyve Ticaretinin Düzenlenmesi ve Toptancı Halleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname kapsamında; yaş sebze ve meyvelerin her ne şekilde olursa
olsun alımı, satımı ve devri ile toptancı halleri ve pazar yerlerinin kuruluş, işleyiş,
yönetim ve denetimlerine ilişkin esasları ve Bakanlıklarla belediyelerin bu konularla
ilgili görev ve yetkileri belirlenmiş olmakla birlikte Kararname 05.05.2007 tarihli ve
5652 sayılı Kanunla yapılan değişiklikler ile Belediyelerin toptancı hallerini tahsis,
kiralama veya satış yoluyla işletmesine veya işlettirmesine imkan sağlamaktadır.
Bu kapsamda Isparta, Samsun, Denizli ve Kayseri’de belediyeler Yaş Sebze Meyve
Hali işletmesini özel sektöre devretmiş durumdadır. İzmir’de de Yaş Sebze ve Meyve
Hali’nin işletme hakkının Hal’de faaliyet gösteren komisyoncular tarafından
kurulacak bir şirkete devredilmesinin ve İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin denetim
fonksiyonuna odaklanmasının tüm taraflar açısından daha yararlı olacağı
öngörülmektedir.
Odamız Buca Yaş Sebze ve Meyve Hali’nin mekansal temelli sorunları ile özel sektör
tarafından işletilmesi konusunda girişimlerini 2014 yılında da sürdürecek,
çalışmaların takipçisi olacaktır.
6.4.3. Mimar Kemalettin Moda Merkezi
İzmir’in
sektörel
anlamda
uzmanlaşmış
çarşılarından birisi de Mimar Kemalettin Moda
Merkezi’dir.
Ünlü bir Türk mimarının adını alan Mimar
Kemalettin
Moda
Merkezi,
tekstil
ve
konfeksiyon
sektörlerinin
atardamarıdır.
2
Toplam 75.000 m ’lik bir alanda kurulu olan
merkezde, özellikle tekstil toptan ticareti yoğun
olarak faaliyet göstermektedir.
116
Bayan, erkek ve çocuk giyimin yanı sıra kumaş ve ev tekstili ürünlerinin de
bulunduğu moda merkezi geniş bir ticaret ağına sahiptir.
Yaya trafiği için geniş alanların bulunması nedeniyle; oturma, dinlenme alanları ve
çeşitli aktivitelerin düzenlenmesi için elverişli bir ortam sağlamaktadır.
Mimar Kemalettin Moda Merkezi’nin gece-gündüz canlı bir çarşı haline dönüşmesi
için, sosyal mekanların açılması ve çeşitli aktivitelerin düzenlenmesinde fayda
görülmektedir.
Odamız tarafından organize edilen İzmir Alışveriş Festivali kapsamında; 28 Şubat
2013 tarihinde Mimar Kemalettin Moda Merkezi’ndeki firmaların kıyafetlerinin
tanıtıldığı bir defile düzenlenmiştir. Önümüzdeki dönemde de çarşının tanıtımının
arttırılması yönünde çalışmalar yapılması planlanmaktadır.
Ayrıca Mimar Kemalettin Moda Merkezinde faaliyet gösteren üyelerimizden gelen
talep doğrultusunda çarşının güvenliğinin sağlanması amacıyla MOBESE veya
kapalı devre güvenlik kamerası kurulması yönünde destekte bulunulacaktır.
6.4.4. Karşıyaka Çarşısı
Karşıyaka çarşısı Karşıyakalıların dışında İzmir’in diğer bölgelerinden gelen
ziyaretçilerin alışveriş için uğrak yeridir.
Bir ucu vapur iskelesi diğer ucu metro istasyonuna kadar devam eden çarşının
uzunluğu yaklaşık 250 metredir.
Çarşı yolu üzerinde ve mahallelere dağılmış çok sayıda işyeri bulunmaktadır.
117
Çarşıda
tekstil,
konfeksiyon
ve
ayakkabı
sektörleri
ağırlıktadır.
Bununla birlikte, çarşıda gezenlerin
soluklanacağı kafeler, pastaneler ve
yemek yerleri de oldukça sık aralıklarla
bulunmaktadır. Çarşıya araç giriş-çıkışı
belirli saatlerde yapılabilmektedir. Bu
nedenle gün boyunca çarşıyı ortalama
80 – 90 bin kişinin ziyaret ettiği
belirtilmektedir.
Karşıyaka çarşısının canlandırılması yönünde Oda olarak İzmir Alışveriş Festivali
kapsamında, 16-17 Şubat 2013 tarihlerinde Gökhan Keser konseri ile Deniz Marşan
ve Başak Fransez ile Stil Danışmanlığı söyleşisi düzenlenmiştir. Odamızın bu
yöndeki çalışmaları 2014 yılında da devam ettirilecektir.
6.4.5. Kemeraltı Çarşısı
Tarihi Kemeraltı Çarşısı İzmir’de alışveriş deyince akla ilk gelen çarşıdır. Uzun bir
geçmişe dayanan çarşı günümüzde de halen önemini korumaktadır.
Kent merkezinde olması nedeniyle kolay ulaşılabilir olan çarşıya her gün binlerce
ziyaretçi uğramaktadır. Kruvaziyer gemilerle gelen turistler de öncelikle Tarihi
Kemeraltı Çarşısı’nı ziyaret etmektedir.
Tarihi Kemeraltı Çarşısı’nın kendine has bir mekansal karakteristiği bulunmaktadır.
Çarşı sokakları, meydanları, hanları, tarihi ve dini yapılarıyla kentin kültürel birikim
değeri yüksek bölgelerindendir.
Çarşıda Osmanlı dönemini yansıtan yapıların olduğu görülmektedir. Bu yapılardan
birisi de Kızlarağası Hanı’dır. Bu Han’ın yapımının 1745 yılında tamamlandığı
bilinmektedir. Osmanlı mimarisini yansıtan Han içerisinde hediyelik eşya, halı, el
sanatları gibi ürünler satılmaktadır.
Kemeraltı Çarşısı’nda mekanlar dağınık halde yerleşmiş durumdadır. Her
ziyaretçinin ilgisini çekebilecek çeşitlilikteki ürünleri, tarihi kapalı çarşıları, esnaf
lokantaları, pastaneleri, kahvehaneleri ile kentin en cazip alışveriş ve kültürel
merkezidir. Çarşıda bulunan işyerlerinin birçoğu nesilden nesile aktarılan
mekanlardır.
118
Yaklaşık üç bin üyemizin bulunduğu Tarihi Kemeraltı Çarşısı’na Odamız özel bir
önem vermektedir. Çarşının mekansal ve ticari hayatına yönelik birçok proje
hazırlanmıştır. Bunlardan birisi de, 2007-2008 döneminde hazırlanan Kemeraltı
Envanter Çalışması’dır. Bu çalışma ile Kemeraltı’nın profili ortaya çıkarılmış ve
çarşının temel sorunları irdelenmiştir.
Kemeraltı çarşısının önemli sorunları arasında işporta, çığırtkanlık, altyapı sorunları
başı çekmektedir.
Odamız, çarşının kronikleşen bu sorunlarının sona erdirilmesi amacıyla İzmir
Valiliği, İzmir Büyükşehir Belediyesi, Konak Belediyesi, İzmir Emniyet Müdürlüğü
nezdinde pek çok kez girişimlerde bulunmuş ve Oda olarak ilgili idarelerce
yürütülen çalışmalara maddi ve manevi kesintisiz olarak destek vermiştir.
Çarşının sorunlarının çözümü ve gelişmesini sağlamak adına Tarihi Kemeraltı Esnaf
Derneği ile bugüne kadar işbirliği yapılmış bundan sonra da yapılamaya devam
edilecektir.
2013 Eylül ayında İzmir Valiliğinde ilgili tüm tarafların katılımı ile Kemeraltı
Çarşısının sorunları masaya yatırılmış ve İzmir Valisi Sayın Mustafa Toprak’ın
talimatı ile çarşıya MOBESE kamera sistemi kurulması ve gece aydınlatmanın
sorunlu olduğu yerlerin tespiti için teknik çalışmalar yapılmıştır.
119
Odamız, Kemeraltı Çarşısı ile ilgili olarak idareler nezdinde yürütülen çalışmaların
2014 yılında da takipçisi olacak ve Kemeraltı Çarşısının nitelikli turistik bir çarşısı
olması yönünde gayretlerini sürdürecektir.
Diğer yandan Odamız Kemeraltı Çarşısının nitelikli turistik bir çarşı haline gelmesi
amacıyla çarşı içerisindeki tarihi yapılardan birini restore ederek “Turistik El
Sanatları ve El Halıları Çarşısı” haline dönüştürmek için bir proje yürütmektedir.
Bu kapsamda; Kemeraltı Hanlarından Kapalıçarşı, Çakaloğlu, Mirkelamoğlu,
Karaosmanoğlu, Küçük Karaosmanoğlu Hanları incelenmiş ancak mülk edinme,
restorasyon maliyetleri ve süresi bakımından Odamız için uygun olmadıkları
görülmüştür. Agora Ören Yeri’ne komşu olan Hürriyet Anadolu Lisesi’nin Odamız
tarafından yeni bir bina inşa edilmek üzere başka bir yere taşınması ve yerine
prefabrik olarak Turistik El Sanatları ve El Halıları Çarşısı yapılması talebimiz ise
Milli Eğitim Bakanlığı tarafından kabul görmemiştir.
Odamız, son olarak Başdurak Camisi altındaki dükkanların “Turistik El Sanatları ve
El Halıları Çarşısı Projesi” için kullanılmak üzere, caminin restorasyonu karşılığında,
Odamıza uzun süreli olarak kiralanması konusunda Vakıflar İzmir Bölge Müdürlüğü
nezdinde girişimde bulunmuştur.
120
Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından başvurumuzun olumlu değerlendirilmesi ve
dükkanların 2014 yılı başından itibaren Odamıza tahsis edilmesi beklenmektedir.
Tarihi Başdurak Camii altında bulunan 28 adet dükkanının Odamıza tahsis edilmesi
ile birlikte bir yandan caminin restorasyonu gerçekleştirilirken diğer yandan
dükkanlar cadde ve sokağa bakan cephelerindeki tente, örtü, branda vb kapatıcı
malzemelerden arındırılarak caminin görünürlüğünü sağlanacak; dükkanların açık
kalması ve caminin hava karardıktan sonra da algılanabilmesi için aydınlatması
yapılacak; Cami çevresi ve şadırvan restore edilecektir.
Odamız, “Turistik El Sanatları ve El Halıları Çarşısı Projesi” kapsamında Başdurak
Camii altındaki dükkanları turistik el sanatları ürünlerini yapan ve satışını
gerçekleştirilen üyelerimiz ile el halısı satışı yapan üyelerimize kiralayacaktır.
Turistik El Sanatları ve El Halıları Çarşısı Projemizin, Salepçioğlu Camii'ni restore
ettirmemizin ardından, Tarihi Kemeraltı Çarşısının korunması için kurumsal bir
kimlik altında örnek bir model yaratarak Kemeraltı'nın diğer kısımlarında bölge veya
nokta bazında benzer projelerin önünü açacağına inanılmaktadır.
6.4.6. Balık Hali
Geçmiş yıllarda Konak merkezde ve kıyıda yer alan Balık Hali, Konak Pier’in
yapılması ile birlikte iç bölgeye Buca Kaynaklar’a taşınmış ve denizle bağı
kopartılmıştır.
Güzelbahçe Balıkçı Barınağı’nın genişletme çalışmaları Ulaştırma, Haberleşme ve
Denizcilik Bakanlığı tarafından halihazırda sürdürülmektedir. 8.000 m2 tekne park
alanı, 200 m tali mendirek, 750 m rıhtım ve 25.000 m2 üstyapı tesis alanı bulunan
altyapı inşaatının 2013 yılı sonu itibariyle gerçekleşme % 30’lar seviyesindedir.
121
Dolgu ve mendirek çalışmalarının 2014 yılının sonuna doğru tamamlanması
beklenmektedir.
Dolgu alanın üzerinde Balık Halinin de yapılacağı ve Buca'daki Balık Hali'nin buraya
taşınacağı Ulaştırma, Haberleşme ve Denizcilik Bakanı Sayın Binali Yıldırım
tarafından dile getirilmektedir. Bir körfezin çevresinde gelişen ve bir liman kenti olan
İzmir’de büyük ölçekte bir balıkçı barınağı yapılması ve Balık Hali’nin tekrar deniz
kıyısına taşınacak olması önemli bir gelişme olarak değerlendirilmektedir.
Diğer yandan Ekim 2014'ten sonra altyapının tamamlanması ile birlikte Balık
Hali’nin nasıl bir proje ile hangi kurum tarafından yapılacağı ve işletmenin kimin
tarafından gerçekleştirileceği hususları netlik kazanmamıştır.
Günümüzde çağdaş ülkelerde yaş sebze ve meyve halleri ile balık halleri özel sektör
tarafından işletilmekte, merkezi ve yerel yönetimler ise daha çok denetleme görevini
icra etmektedir. Dünya ve Avrupa örneklerine bakıldığında balık hallerinin deniz
kıyısında olduğu, turizm ve deniz kültürünün gelişmesine yönelik amaçlara da
hizmet ettiği görülmektedir. İzmir Balık Hali için de benzer bir proje ve işletme
modelinin uygulanabileceği düşünülmektedir.
Güzelbahçe ilçemiz, İzmir’in batısında kentin genişleme aksı üzerinde yer
almaktadır. Metropol kente yakınlığı nedeniyle günübirlik turizmin hızlı bir gelişim
göstermesi mümkündür.
Odamız, yapılmakta olan Güzelbahçe Balıkçı Barınağı alanında yeterli alanın
bulunması durumunda hal binası, soğuk hava depoları, sosyal tesis ve otopark
alanlarının yanı sıra bu asli fonksiyonlarla bütünleşebilecek restoranlar, deniz
malzemeleri satış yeri, deniz müzesi ve rekreatif düzenlemeler yapılarak Güzelbahçe
Balıkçı Barınağı ve Balık Hali’nin tam anlamıyla bir çekim merkezi olmasını arzu
etmekte, bu yönde sektörle birlikte hareket etmek suretiyle girişimlerini
sürdürmektedir.
122
6.4.7. Diğer Çarşılar
Yukarıdaki başlıklarda sıralanan çarşıların yanı sıra Karabağlar, Bornova, Balçova,
Buca gibi alt merkezlerde de semt çarşıları ve sektörel çarşılar, özellikle Bornova
ilçesi Işıkkent, Doğanlar, Pınarbaşı Bölgesi'nde ihtisas siteleri, 6 adet sanayi sitesi,
depolama alanları vb. bulunmaktadır.
Odamız ticaretin ve üretimin bulunduğu her bölgede üyesinin imar, altyapı, üstyapı,
ulaşım, trafik, güvenlik, temizlik gibi ihtiyaç ve sorunlarının çözümüne yönelik
olarak çalışmalarını 2014 yılında da sürdürecektir.
Bunun dışında matbaa, inşaat, plastik, mermer, kimya, deri, halı ve diğer sektörlerde
alt ve üst yapısı hazır modern ticaret, üretim ve depolama alanları oluşturmak için
gerekli ön çalışmalar yapılacaktır.
6.5. Çok Yönlü ve Çok Sektörlü İzmir
6.5.1. Fuarlar Kenti
Türkiye’de düzenlenen ilk fuar, bugünkü İzmir Enternasyonal Fuarı’nın temelini
oluşturan 1. İktisat Kongresi Sergisi’dir.
İzmir’de 17 Şubat 1923 tarihinde düzenlenen 1. Türkiye İktisat Kongresi ile eş
zamanlı olarak bir sergi düzenlenmiştir. Atatürk’ün “bu şehirde sergiler açın,
kongreler düzenleyin” talimatı üzerine hayata geçirilen bu sergi, 1927 yılında “9
Eylül Yerli Malları Sergisi” adı altında tekrar düzenlenmiştir.
1927 yılındaki sergi, İzmir Ticaret Odası’nın teklifi ve Vali Kazım Dirik’in kararıyla
organize edilmiş, 340 esnaf ürünlerini sergilemiş, etkinliği 80 bin kişi ziyaret etmiştir.
Ertesi yıl, 1928’de “9 Eylül Yerli Malları Sergisi” bir kez daha düzenlenmiş, hem
katılımcı sayısı artmış hem de sergide yabancılar da ürünlerini sergilemeye
başlamışlardır. 1932’de sergi tekrarlanmış, 1933’te etkinliğin adı “9 Eylül Panayırı”
olarak revize edilmiş ve kapsamı genişletilmiştir.
İşadamlarımız, o yıllarda Avrupa’nın önemli fuar merkezlerine giderek incelemeler
yapmışlar ve İzmir’de uluslararası nitelikli bir fuar düzenlemek için yeni fikirlerle
dönmüşlerdir.
Bu fikirler, yeni fuar alanının yani bugünkü Kültürpark’ın yapılanmasında önemli
rol oynamış, “9 Eylül Panayırı”nın adı Avrupa’daki örneklerden yola çıkılarak
“İzmir Enternasyonal Fuarı” olarak değiştirilmiştir.
123
İzmir Enternasyonal Fuarı, 1946 yılında UFI’ye (Sergi Endüstrisi Küresel Kurumu)
üye olmuş, bu üyeliğin ardından fuarcılık alanındaki çalışmalar mesleki bir temele
oturmuştur.
İEF’nin UFI’ye üyeliği, Türkiye’de fuarcılık sektörünü başlatan gelişme olarak kabul
edilmektedir.
Başka bir ifadeyle, Türkiye’de fuarcılık İzmir’den doğmuştur.
İzmir, fuarcılığı başlatan kent olmasına karşın günümüzde fuarcılığın lokomotifi
İzmir’dir diyemeyiz çünkü Türkiye’de bir yılda düzenlenen yaklaşık 400 fuarın
sadece 28 – 30 tanesine kentimiz ev sahipliği yapmaktadır.
Bu da Türkiye fuar pastasından yaklaşık % 7’lik bir pay aldığımız anlamına
gelmektedir.
Fuar sayısı ve niteliği itibariyle İstanbul’dan sonra en önemli şehir İzmir’dir ancak
Köln, Düseldorf, Milano, Paris, Londra gibi gerçek bir fuar kenti olarak anılmak ve
ev sahipliği yapılan fuarlar sayesinde ülke ekonomisine her yıl milyarlarca dolar
girdi sağlayacak seviyeye gelebilmek için yapılacak çok iş, alınması gereken çok
tedbir vardır.
Kentimiz, sektöründe dünyanın ilk üç fuarı içinde yer alan Marble Mermer Fuarı gibi
orta vadede en az beş büyük fuara ev sahipliği yapacak potansiyele sahiptir.
124
Fuarcılığın geliştirilmesi, kent ve ülke politikalarında etkin bir şekilde yer aldığı
takdirde Doğu ile Batı’nın kesişme noktasında yer alan liman kenti İzmir, kısa
zamanda sadece Türkiye’de değil Dünya’da da gerçek bir fuar kenti olarak kabul
görebilir.
6.5.2. Turizm Kenti
Ülkemiz, dünya turizm arenasında önemli bir başarıyı sağlamış olmakla birlikte yine
de dünyadaki tek ve vazgeçilmez destinasyon değildir. Bu durum İzmir için de
geçerli olduğu için turizm konusunda sağladığımız başarıyı kalıcı kılmak için dünya
turizmindeki gelişmeleri doğru okumak zorunda olduğumuz bir gerçektir.
İzmir’de Odamızın büyük çabaları ve özverisi ile kruvaziyer turizmde önemli bir
başarıya imza atılmış olmakla birlikte turizmin çeşitlendirilip farklılaşmayı öne
çıkaracak başka adımların da atılması gerektiği düşünülmektedir. Bu nedenle ürün
çeşitliliğine gidip İzmir’i farklılaştıracak yeni yöntemler geliştirilmesi, dünya
turistlerinin bir kısmını düzenli olarak İzmir’e çekecek destinasyonları bulup yeni
tanıtım ve pazarlama stratejileri belirlenmesi gerekmektedir.
İzmir için yeni hedefler belirlenirken; kitle turizminden çok sürdürülebilir turizm
yapmamızı sağlayacak, çevreci ve yüksek gelirli turistlerin hedeflenmesi
gerekmektedir.
Ülkemize gelen bir turistin ortalama 700 dolar olan kişi başı turizm harcaması yeterli
değildir.
125
İzmir’e kaliteli, çok para harcayan ve uzun süre kalan turistleri yönlendirmek adına
yabancı tur operatörleri ile işbirliği yapılmalı, belirlenecek hedef kitlelerin ülkelerine
yönelik direkt uçuşların konulması gerekmektedir. Öte yandan; paket turlarla,
kalacağı otele gelen, orada “her şey dahil” sistemi sayesinde neredeyse otelden
çıkmadan tatilini bitirip, tekrar uçakla ülkesine geri dönen turistler hedeflenmemeli,
gelen turistin alışveriş yapmasına imkan sağlanmalıdır.
Bu noktada; kozmetikten, parfümeriye kadar her türlü hediyelik eşyanın
hipermarketlerde dahi bulunabildiği günümüzde, Çin büyüsü tutmamış, ülkemizde
ve özellikle İzmir’de üretilen, kaliteli ve özgün tasarımlı ürün sayısı arttırılmalıdır.
“Yıl 12 ay turizm” vizyonumuzdan hareket ederek;
Turistin İzmir’de gecelemesini sağlayacak önlemler alınması, Kemeraltı başta
olmak üzere alışveriş merkezlerinin tur güzergahları içerisine dahil edilmesi,
Hanutçuluk faaliyetlerinin önlenmesi,
Çin pazarı ağırlıklı kalitesiz, dünyanın her yerinde bulunan ürünlerin yerine
kaliteli, sipariş vermeye uygun, özgün, anı değeri olan ürünlerin satılması,
Tur operatörlerine, seyahat acentalarına turistleri şehir merkezinde tutmaları
için konaklama da dahil olmak üzere fiyat avantajları yaratılması, gerekirse
uçaklarda koltuk garantisi verilmesi,
Her şey dahil sisteminden vazgeçilerek, turistin otel dışında zaman
geçirmesini sağlayacak koşullar oluşturulması,
Gelir seviyesi yüksek, uzun süre kalan ve harcama yapan zengin turistlerin
ülkemize getirilmesi gerektiği düşünülmektedir.
126
Pratik, çabuk hayata geçirilebilen dinamik önlemler ile çağdaş, konuksever İzmir’de
kısa sürede şehir turizminde de yüksek oranlı başarı sağlamamamız mümkün
olacaktır
6.5.3. Tarım Kenti
Bereketli toprakları, uygun iklim koşulları, zengin su kaynakları ve biyoçeşitliliği ile
kentimiz Türkiye’nin en önemli tarım ve hayvancılık merkezlerindendir.
İzmir, birçok üründe verim ve kalite açısından Türkiye ortalamasının üzerinde
değerlere sahiptir.
TÜİK verilerine göre 2012 yılı itibariyle,
İzmir’de bitkisel üretim değeri 4,06
milyar TL, canlı hayvanlar değeri 2,42
milyar TL ve hayvansal ürünler değeri
0,66 milyar TL olarak gerçekleşmiştir.
Bununla birlikte kişi başına düşen
bitkisel üretim değeri 1.016 TL, canlı
hayvan değeri 604 TL ve hayvansal
ürün değeri 166 TL’dir.
İzmir ekonomisinde ağırlık sanayi ve hizmetler sektöründe olmasına rağmen tarım
alanında da faaliyetler yoğun olarak yapılmaktadır.
Kent nüfusunun % 15’i, aile olarak ifade edildiğinde ise 151.000 aile geçimini tarım
sektöründen sağlamaktadır.
Tarım sektörü daha çok kent merkezinden uzak olan ilçelerde yoğun iken, merkeze
yakın ilçelerde hem sanayi hem tarım sektörleri yaygındır.
Türkiye tarım ve hayvancılığına genel olarak bakıldığında ilimiz toplam tarımsal
üretim değerinde 2. sırada yer almaktadır.
İzmir’in topraklarının % 28,3’ünü tarım alanları oluşturmaktadır. Toplam 3.420.292
dekarlık tarım arazilerin % 39,66'sı tarla, % 28,35’i zeytin, % 12,44'ü sebze, % 8,51'i
meyve, % 3,30’u da bağ alanıdır. Tarım arazileri, İzmir’in yüzölçümünün 1/4’ünün
üzerinde paya sahiptir.
127
Grafik 4: İzmir İli Tarım Alanlarının Dağılımı (Dekar) (2012)
Kavaklık Alanı
11.590
%0,34
Nadas Alanı
71.388
%2,09
TEBA
126.372
%3,69
Zeytin Alanı
969.485
%28,35
Tarla Alanı
1.356.551
%39,66
Narenciye Alanı
45.794
%1,34
Meyve Alanı
290.989
%8,51
Bağ Alanı
112.799
Süs Bitkileri Alanı
%3,30
9.692
%0,28
Sebze Alanı
425.633
%12,44
Kaynak: İzmir Gıda, Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğü
İzmir'deki toplam tarım alanı büyüklükleri göz önüne alındığında; Bayındır,
Bergama, Kemalpaşa, Menderes, Menemen, Ödemiş, Tire ve Torbalı öne
çıkmaktadır. İzmir, bitkisel üretim değeri bakımından Türkiye 4.’südür.
Yıllık kullanılabilir su potansiyeli 1.000 m3’ün altında olan alanlar su fakiri olarak
değerlendirmekte olup İzmir’de kişi başına düşen yıllık kullanılabilir su potansiyeli
ortalama 483 m3’dür. Bu bakımdan İzmir’de özellikle tarımsal ve endüstriyel
alanlarda kullanılan yüksek su miktarı göz önünde bulundurulduğunda suyun iyi
yönetiminin çok büyük bir önem taşıdığı görülmektedir.
İzmir'de 1.801.623 dekarlık tarım alanı sulanmaktadır. Söz konusu alan, toplam tarım
alanının % 52,7’sine karşılık gelmektedir. Diğer bir ifadeyle İzmir, tarım alanlarının
yaklaşık yarısı sulanabilmektedir. İlde sulama imkanının bulunması ise bitkisel ürün
çeşitliliğini de beraberinde getirmektedir.
Bu bakımdan, 10. Kalkınma Planında su kaynaklarının sürdürülebilir kullanımı
sağlamak üzere “Tarımda Su Kullanımının Etkinleştirilmesi Programı”nın yer alması
son derece olumludur.
İzmir ilinin genelinde toplam 9.691,5 dekarda alanda süs bitkileri yetiştirilmektedir.
112.799 dekarlık alan ise bağ alanlarını oluşturmaktadır.
128
İzmir; organik tarımın beşiği konumunda olup özellikle son yıllarda organik tarım
konusunda gelişmeler kaydedilmiştir. İlk organik üretim çekirdeksiz kuru üzüm ile
1980'li yılların ortalarında İzmir'de başlamıştır.
İzmir’de organik tarımsal üretim yapan çiftçi sayısı, üretim alanı ve miktarına
tabloda yer verilmiştir.
Tablo 16: İzmir & Türkiye Organik Tarım Verileri (2009-2012)
2009
2010
İzmir
Çiftçi Sayısı
429
639
Üretim Alanı (hektar)
3.477
3.933
Üretim (Ton)
14.764
16.204
Türkiye
Çiftçi Sayısı
24.354
30.918
Üretim Alanı (hektar)
251.919
318.248
Üretim (Ton)
665.550
1.012.375
İzmir/Türkiye Pay (%)
Çiftçi Sayısı
1,76
2,07
Üretim Alanı (hektar)
1,38
1,24
Üretim (Ton)
2,22
1,60
Kaynak: Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, 2013
*Geçiş süreci verileri dahil edilmiştir.
2011
2012
718
5.076
21.070
776
6.323
20.220
26.818
289.173
1.019.732
30.229
304.012
873.755
2,68
1,76
2,07
2,57
2,08
2,31
İzmir organik tarım yapılan alan açısından Türkiye ortalamasının üzerindedir.
İzmir’de en fazla yetişen organik ürünler arasında zeytin, mısır, domates, üzüm ve
incir yer almaktadır.
İzmir’in organik tarım potansiyeli incelendiğinde; Tahtalı Baraj Havzası, Gediz
deltası, Foça, Karaburun, Seferihisar, Urla, Bozdağ, Kozak Yaylası, Bergama ve Kınık
öne çıkmaktadır. Organik ürün arayan firmalar öncelikle Tahtalı Baraj Havzası’na
yönlendirilmektedir.
Geleneksel ürünler, zeytin, bağcılık, bostan, sebze (domates) ön plandadır. Gediz
deltası, yüksek eko-turizm potansiyeline sahiptir. En çok pamuk ve tarla ürünleri
yetiştirilen bölgede sebze üretimi gelişmektedir.
Foça ilçesi, ova bölgesinde tarla bitkileri öne çıkmaktadır. Dağlık bölgede zeytin
ağaçları önemli organik tarımsal potansiyel vaat etmektedir. Tanınmış Foça
Yoğurdunu üreten kooperatif çiftçilerinin, organik hayvansal üretim yapma
potansiyeli olduğu düşünülmektedir.
129
Karaburun, Seferihisar ve Urla ilçelerinde son dönemde organik tarımsal üretim
açısından oldukça önemli adımlar atılmıştır. Bu bölgede zeytin, bağcılık ve sebze
üretiminin yaygınlaşma potansiyeli bulunmaktadır. Pazarlama sorunu çözüldükçe
bu bölge daha da gelişecektir.
Bozdağ, kendine özgü ekolojik yapısı olan bir bölgedir. Bölge çiftçisi organik tarıma
isteklidir. Kestane, ceviz gibi ürünler dağlık kesimde yaygındır.
Kozak yaylası, organik küner (çam fıstığı) yetiştiriciliği vardır bununla birlikte farklı
alternatif ürünler için de bölge umut vaat etmektedir.
Bergama, Beydağ, Kınık ilçelerinde, dağlık bölgelerde organik hayvancılık
potansiyeli bulunmaktadır.
Üretimin yanında tüketim açısından İzmir’in gelişmesi amacıyla başlatılan “Organik
Açık Pazarlar” projesi önem taşımakla birlikte Karşıyaka ve Bornova ilçelerinde
organik pazar kurulmuştur.
İzmir halkının, açık pazarlarda, organik ürünleri doğru olarak tercih edebilmesi için
organik logo, sertifika ve etiket-ambalaj konularında pazarda alışveriş eden
tüketicilerin bilgilendirilmesine yönelik semt pazarlarında etkinlikler düzenlemek
için çalışmalar sürdürülmektedir.
Ekolojik Fuarın bundan böyle İzmir’de gerçekleşecek olması İzmir’de organik
tarımın gelişiminde önemli bir adımdır. İlki 6-9 Mayıs 2010 tarihleri arasında İzmir
Fuarında gerçekleşen fuarda gıdadan tekstile, kozmetikten temizlik malzemelerine,
alternatif enerji sistemlerinden ekolojik konuta, kullandığımız ambalajlardan ekoturizme kadar çok çeşitli ürünler sergilenmiştir.
İzmir’de; 13 tür hayvan yetiştiriciliği yapılmakta olup canlı hayvan üretimi
bakımından da Türkiye 3.’südür.
İzmir’de; 2012 itibariyle 1.334.326,17 ton süt, 31.814 ton kırmızı et, 222.433 ton beyaz
et üretilmektedir.
Süt ve süt ürünleri sektörü kentimiz ekonomisinin önemli üretim dallarından biridir.
Türkiye süt üretiminin % 10’u İzmir’de gerçekleşmektedir. İlimiz hayvansal üretim
değerinin % 17,42’sini süt üretimini oluşturmaktadır.
2012 yılında İzmir’in tarımsal üretim değeri 7.751.171.520 TL olarak gerçekleşmiş ve
bu miktarın % 3,59’luk bölümü su ürünleri sektöründen sağlanmıştır. Ülkemizde su
ürünleri üretim miktarı 2012 yılında bir önceki yıla göre % 8,34 azalarak 644.852 ton
olarak gerçekleşmiştir. Üretimin avcılıkla yapılanı 432.442 ton, yetiştiricilik üretimi
ise 212.410 ton olarak gerçekleşmiştir. Avcılıkta 2012 yılında % 15,99 oranında bir
azalma görülürken yetiştiricilik üretimindeki % 12,51 artış ise dikkat çekmektedir.
130
2012 yılında, avcılık yoluyla elde edilen deniz ürünleri üretiminde ilk sırayı %
41,31’lik oran ile Doğu Karadeniz Bölgesi almıştır. Bunu % 30,02 ile Batı Karadeniz,
% 12,26 ile Marmara, % 9,41 ile Ege ve % 7 ile Akdeniz Bölgeleri izlemiştir.
Su ürünleri sektörü ve özellikle yetiştiricilik gerek ülkemiz gerekse ilimiz açısından
önemli bir gelir kaynağı durumundadır.
Su ürünleri sektöründen elde edilen değerin % 87,9’u yetiştiricilik yoluyla elde
edilmiştir.
Tablo 17: İzmir İli Su Ürünleri Üretim Değeri (bin TL)
2007
2008
2009
2010
Deniz balıkları
55.840
59.538
57.079
56.505
Diğer deniz balıkları
5.868
6.185
9.081
11.960
İçsu balıkları
210
207
205
199
Yetiştiricilik
186.895
264.449 255.913 232.459
248.813
330.378 322.278 301.123
Toplam
Kaynak: İzmir Gıda, Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğü
2011
32.926
10.302
82
188.987
232.297
2012
11.583
22.075
0
244.582
278.240
Verilerden de anlaşıldığı üzere İzmir, tarım potansiyeli açısından oldukça şanslıdır.
Ancak sahip olunan potansiyelin yeterince değerlendirilmesi için bu alanda
yapılacak yeniliklere ve yürütülecek yeni projelere ihtiyaç duyulmakla birlikte
sektörde yaşanan sorunların çözümüne yönelik çalışmalar ivedilikle yapılmalıdır. Bu
kapsamda; görüş ve önerilerimiz aşağıda yer almaktadır.
131
Tarımsal verimliliğin önündeki en büyük engellerden biri tarım arazilerinin
bölünmesi olup tarımın daha verimli hale getirilmesi için tarım yapılan toprakların
miras yoluyla bölünmesinin ve tarımsal işletmelerin çok parçalılığının önlenmesi
amacıyla Türk Medeni Kanunu ile 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı
Kanununda değişiklik yapılmasına ilişkin çalışmalar sonuçlandırılmalıdır.
Tarımda yaşanan temel sorunlardan bir diğeri gübre, tohum, ilaç ve damızlık gibi
önemli girdilerdeki fiyatların yüksekliğidir. Firmaların uluslararası pazardaki
rekabet gücünü arttırmak için gübre, mazot ve yem bitkileri destekleri artırılmalı ve
girdilerde uygulanan vergi (KDV, ÖTV) oranları düşürülmelidir.
Tarım sektörünün gelişimi açısından sektörün desteklenmesi son derece önem
taşımaktadır. Bu kapsamda ürün desteklerine özel önem verilmeli; özellikle pamuk,
süt vb. ürünlerin desteklenmesine devam edilmelidir. Desteklemelerde verimlilik
göz önünde bulundurulmalı ve kaliteli üretim teşvik edilmelidir.
Ülkemizde tarım yapılan toprakların korunması, gelecek kuşaklara zarar görmeden
aktarılabilmesi için üreticilerin bilinçlendirilmesi önem taşımaktadır. Ülkemizde
modern tarım teknikleri yerine geleneksel tarım teknikleri yaygındır. Bu durum, hem
ürün kalite ve verimini olumsuz etkilemekte hem de çevrenin kirlenmesine neden
olmaktadır. Bu nedenle; üreticilere yönelik olarak üretim yöntemleri, zirai mücadele,
teknoloji kullanımı ile ilaç ve gübrenin bilinçli kullanımı vb. konularda eğitim
çalışmaları yoğunlaştırılmalıdır.
Günümüzde su tasarrufu sağlayan sulama teknikleri gittikçe önem kazanmaktadır.
Suyun etkin ve akılcı kullanımına olanak sağlayan damlama ve yağmurlama
teknolojileri yaygınlaştırılmalı ve çiftçiler bu konuda bilgilendirilmelidir.
132
Son yıllarda sağlıklı yaşam kaygılarının ön plana çıkması ile organik ürünlere olan
talep artmaktadır. Sektörün gelişimi için üretim ve yurtiçi tüketimin arttırılmasına
yönelik çalışmalar yapılmalıdır.
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı bünyesinde Balıkçılık ve Su Ürünleri Genel
Müdürlüğünün kurulması, idari kapasiteyi, görev organizasyonunu ve uygulamayı
daha da geliştirmiştir. Su Ürünleri Kanunu’nun revize edilmesine yönelik hazırlıklar
devam etmekte olup mevzuat çalışmaları biran önce tamamlanmalıdır.
Türkiye’de 1995 yılında 26,8 milyon hektar toplam tarım alanı 2010’da 24,4 milyon
hektara gerilemiştir. 2,5 milyon hektarlık tarım arazisi konut, sanayi, turizm vb.
amaçlı kullanımlar neticesinde üretim dışı kalmıştır. Bu kapsamda; verimli tarım
arazilerinin amaç dışı kullanımı engellenmelidir.
Dünya’nın en kaliteli pamuklarının yetiştirildiği bölgemizde 2013 yılında pamuk
ekim alanları % 18 azalarak 76.241 hektara gerilemiştir. Bu nedenle, stratejik
ürünümüz pamukta üretim maliyetlerini düşürmek amacıyla girdiler üzerindeki
vergi yükü düşürülmeli, desteklemeler arttırılmalı, yerli pamuk kullanan sanayici
desteklenmeli, lisanslı depoculuk sistemi teşvik edilerek yaygınlaştırılmalıdır.
Bölgemizin bir diğer stratejik ürünü olan zeytinyağının uluslararası pazarlarda
bilinirliğinin arttırılmasına yönelik çalışmalar sürdürülmeli ayrıca, zeytinyağının
halkımız tarafından da tüketilmesi için etkin tanıtım kampanyaları yapılmalıdır.
6.5.4. Yenilenebilir Enerji Kenti
Enerji ihtiyacının giderek artması, küresel ısınma, çevre sorunları gibi nedenler
yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımını önemli ve öncelikli bir konu olarak
karşımıza çıkarmaktadır.
Türkiye'nin üçüncü büyük kenti olan İzmir’in de yenilenebilir enerji potansiyeli
açısından oldukça zengin olması, İzmir’in çok yönlü ve çok sektörlü yapısı içerisinde
bir yenilenebilir enerji kenti olarak da anılması sonucunu beraberinde getirmektedir.
İzmir, Türkiye’nin yenilenebilir enerji pastasında oldukça büyük bir paya sahiptir.
Başka bir ifadeyle yenilenebilir enerji açısından öncü ve üstün konumdadır.
Güneş enerjisi, rüzgar ve jeotermal enerji kaynakları bölgede yüksek kullanım
potansiyeline sahiptir.
Rüzgar enerjisi potansiyeline bakıldığında İzmir’in ülke genelinde 3. sırada olduğu
görülmektedir. Rüzgar enerjisi konusunda da İzmir, Türkiye’nin rüzgar akımının en
fazla olduğu ve kullanılmaya en elverişli bölgesidir. İzmir’de çok sayıda rüzgar
çiftliği kurulması mümkün görülmektedir.
133
Jeotermal enerji kaynaklı elektrik konut ısıtma ve sera ısıtmacılığı açısından bölgede
önemli kaynaklar yer almaktadır. Jeotermal kaynağın bulunduğu bu bölgelere
yapılacak olan turistik tesisler yoluyla bu kaynakların turizm yoluyla
değerlendirilmesi söz konusu olacaktır. Yine sağlık turizmi açısından önemli
potansiyeller bulunmaktadır.
Rüzgar enerjsi açısından başta Çeşme olmak üzere; Aliağa, Urla, Karaburun
ilçelerinde, jeotermal açısından; Seferihisar, Balçova, Dikili ilçelerinde, biyokütle
açısından Ödemiş ilçesi başta olmak üzere önemli oranda yatırım imkanları
bulunmaktadır.
Ayrıca Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na göre, İzmir için en öncelikli ilk üç çevre
sorunu atık, su ve hava kirliliği problemleridir. Çevre problemlerinden özellikle hava
kirliliği yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımını İzmir için önemli kılmaktadır.
Yenilenebilir enerji kaynakları dışa bağımlılığı azaltmanın bir yolu olmasının yanı
sıra İzmir'in önemli çevre sorunlarından olan hava kirliliğinin de azalmasını
sağlayacak olmasıyla ayrıca önem kazanmaktadır.
6.5.5. Üniversiteler Kenti
Üniversiteler, genelde ülkenin büyüyüp gelişmesine, özelde ise bulunduğu bölgenin
değişip kalkınmasına etki eden en önemli etkenlerden biridir.
Üniversitenin ana misyonu, kişisel gelişime ve insanların entelektüel yaşamlarına
katkıda bulunmak olsa da ekonomik etki potansiyelleri de göz ardı edilmeyecek
boyuttadır.
1960’lı yıllardan bu yana birçok Avrupa Ülkesinde bölgesel kalkınma aracı olarak
görülen yüksek öğretim kurumları, bulundukları bölgeleri çok yönlü etkileyecekleri
beklentisiyle yaygınlaştırılmıştır.
134
Çünkü üniversiteler,
Bölgesel gelir, bölge ekonomik yapısı ve işgücü hareketliliğinde iyileşme
sağlanması gibi ekonomik,
Konut, sağlık olanakları, iletişim ve taşımacılıkta iyileşme gibi fiziki ve
altyapısal,
Kültürel etkinliklerin artması, yaşam kalitesinin iyileşmesi gibi sosyal ve
kültürel,
Eğitime katılma oranında artış, doğum-ölüm oranında değişme, göçün
azalması gibi eğitimsel ve demografik faydalar sağlarlar.
Üniversiteler, yerelde olumlu kazanımlarla, içinde bulunduğu kente getirdiği yenilik
ve çağdaşlık ile toplumsal ilerlemeye destek verirler.
Üniversiteler ayrıca, kentin çekiciliğinin
artması, sosyo-kültürel atmosfere olan
etkisi, yetişmiş insan gücü çekme, nüfus
artışı, araştırma faaliyetleri, ticari sektörde
hareketlenme, üretim artışı, işsizliğin
azalması, verimliliğin artması, bireysel
gelirin artması, kamu hizmetlerinde
büyüme, ekonomik büyüme ve yatırımları
çekme gibi döngüsel pek çok canlılığı da
beraberinde getirir.
Üniversiteler, içinde bulundukları toplumla bütünleşirler ve çalışmalarında gerek
topluma kazandırdıkları, gerek toplumdan kazandıkları ile ulusala ve evrensele
ulaşmayı hedeflerler.
Özgür, çağdaş, evrensel değerlere sahip bir üniversitede öğrenim gören gençler de
bulundukları bölgeye dinamizm, beyin gücü, aydınlık fikirler kazandırır; kente
ekonomik ve kültürel canlılık getirir.
Bu nedenle üniversite, bulunduğu şehir için; insan kaynakları, bilgi, eğitim, iş ve
sosyal hizmetler konusunda önemli bir kaynaktır.
İzmir’de, Ege Üniversitesi, Dokuz Eylül Üniversitesi, İzmir Yüksek Teknoloji
Enstitüsü, Kâtip Çelebi Üniversitesi, İzmir Ekonomi Üniversitesi, Yaşar Üniversitesi,
İzmir Üniversitesi, Gediz Üniversitesi ve Şifa Üniversitesi olmak üzere toplam 9 adet
üniversite bulunmaktadır. Bu 9 üniversitenin 4’ü devlet ve 5’i vakıf üniversitesidir.
14 Nisan 2001 tarihinde 2 fakülte, 5 yüksekokul, 2 enstitü olarak İzmir Ticaret Odası
Eğitim ve Sağlık Vakfı tarafından kurulan İzmir Ekonomi Üniversitesi, kentimizin ve
Ege Bölgesi’nin ilk vakıf üniversitesidir.
135
İlk kurulduğu günden bu yana pek çok başarının altına imza atan İzmir Ekonomi
Üniversitesi, Bologna Süreci’ne uyumlu olarak oluşturduğu akademik programları
ve bununla ilgili yaptığı çalışmalarıyla Avrupa Komisyonu tarafından her yıl verilen
ve mükemmellik ödülü olan Avrupa Kredi Transfer Sistemi (AKTS) Etiketi almıştır.
Üniversitemiz AKTS etiketini alan Türkiye’deki ilk vakıf üniversitesidir. Türkiye’de
sadece 4 devlet üniversitesi ile İzmir Ekonomi Üniversitesi’nde bulunan bu ödül,
üniversitede verilen eğitimin kalitesini tescillemektedir.
İzmir Ekonomi Üniversitesi’nin yanı sıra ilimizde yer alan diğer üniversiteler de
verdikleri kaliteli eğitim ile tercih edilmektedir.
Bugün İzmir’deki üniversitelerde eğitim almak için pekçok genç, farklı kentlerden
hatta yurtdışından ilimize gelmektedir.
Eğitim için ilimizi tercihe eden gençlerin sayısının arttırılması ve İzmir ‘deki
üniversite eğitiminin kalitesinin yurt içi ve yurtdışındaki bilinirliğinin
yaygınlaştırılması için çalışmalarımız sürdürülecektir.
6.5.6. Sağlık Kenti
Ülkelerin sosyo-ekonomik açıdan kalkınmışlık düzeylerinin en önemli
göstergelerinden birisi de sağlık hizmetleridir. Sağlık sektöründeki gelişmeler,
modern teknoloji yatırımları, özel sağlık kuruluşlarındaki kalitenin artması ülkemizi
sağlık sektöründe ileriye götürmektedir.
Küreselleşme olgusunda sağlık sektöründe gerek yerel gerek küresel piyasalar
açısından ağırlıklı olarak özelleştirme kavramı ortaya çıkmaktadır.
Türkiye’de 2011 yılı verilerine
göre 840’ı Sağlık Bakanlığına
bağlı, 503’ü özel, 65’i üniversite
olmak üzere 1453 hastane
bulunuyor.
Ülkemiz yabancı hastalar için
sağlık hizmetinin alınabileceği
etkin pazarlardan birisi olmakla
beraber
Şubat
2012
tarihi
itibariyle JCI ile akredite edilmiş
37 hastane sayısı ile dünyada
ikinci sırada yer almaktadır.
Ayrıca 3 klinik laboratuar, 1 ayakta tedavi ve 1 nakil hizmet olmak üzere ülkemizde
toplam 42 adet sağlık kuruluşu JCI ile akredite edilmiştir.
136
Avrupa’da sosyal güvencesi olan ve kaliteli sağlık hizmeti talep eden yaşlı nüfus
artmaktadır. Dolayısıyla Avrupa devletleri de; dışarıdan sağlık hizmeti alarak
maliyetlerini düşürme çabası içerisindedirler.
Ayrıca, Türk Cumhuriyetleri, Afganistan, Irak, Suriye ve Orta Doğu gibi ülkelerde,
sağlık sisteminin ileri düzeyde olmaması ve ülkemize kültürel olarak yakın olmaları
da ülkemizin sektördeki avantajlarından sayılabilir.
2011 yılında sağlık turizmi amacıyla gelen hasta sayısı 156.000, 2012 yılında da
262.000 olmuştur.
2023 hedefi 2.000.000 sağlık turistidir. 2011 yılında 1 milyar dolar olarak elde edilen
sağlık turizm gelirinin 2023 yılında 20 milyar dolar olması hedeflenmektedir.
Kentimizde de son yıllarda sağlık sektöründeki gelişmeleri görebiliyoruz. 2011 yılı
verilerine göre 29’u Sağlık Bakanlığına bağlı, 4 Üniversite, 20 Özel ve 1’de diğer
Kamu Hastanesi olmak üzere İzmir toplam 54 hastane ve 10.866 yatağa sahiptir.
Ülkemizde JCI kalite belgesine sahip sağlık kuruluşlarından 3’ü İzmir’de yer
almaktadır.
Tarih boyunca sağlık konusunda önemli bir yere sahip olan İzmir, zamanının en
ünlü hekimlerinin yetiştiği Asklepion’a ev sahipliği yapmıştır.
İzmir, sağlıklı nüfusu, ortalama yaşam süresinin uzunluğu ve modern sağlık
kuruluşları, sıcak su, kaplıcalar, uzmanlaşmış hekim ve organik ürünler ile örnek bir
sağlık kentidir.
7. Küresel Rekabet Ortamında İzmir’de Ar-Ge ve İnovasyon
İnovasyon listesinde Apple, Google ve
Samsung gibi şirketler en ön sıralarda
yer almaktadır.
Bugün Apple’ın ürettiği bir Iphone’un
fiyatı, binlerce miktarda düşük teknoloji
içeren bir ürüne eşit olabilmektedir.
Google’ın ismini 7’den 70’e herkes bilmekte, dünya genelinde arama motorları
arasında ilk sırada yer almaktadır. Bugün inovasyona hayatımızın her alanında
rastlanmaktadır. Günümüzde inovasyonu ve teknolojiyi en üst düzeyde kullanan bir
adım önde yer almaktadır.
Çin Maliye Bakanı Lou Cive, Çin’in gayrisafi yurt içi hasılasından (GSYH) araştırmageliştirmeye ayrılan kısmın 1 trilyon yuana (yaklaşık 164,1 milyar dolar) ulaştığını
açıklamıştır.
137
Buna göre, Ar-Ge'ye ayrılan rakam, Çin GSYH'nin % 1,98'i düzeyindedir. Ar-Ge'ye
ayrılan pay, ülkenin yatırım ve inovasyona verdiği önemin bir göstergesidir. Çin’de
bu oran 2008 yılında % 1,54 iken, kısa bir zamanda 0,44 puan artış göstermiştir.
Ayrıca Dünya Ekonomi Forumu’nun hazırladığı Küresel Rekabet Raporuna göre,
Çin'in inovasyon kapasitesi 2006'da 48'inci sıradan, 2012'de 26'ncı sıraya
yükselmiştir. Türkiye’nin de tıpkı Çin’in yaptığı gibi, Ar-Ge’ye ayırdığı payı
yukarılara taşıması gerekmektedir.
Çünkü Ar-Ge harcamalarının GSYH
içerisindeki payı, Ar-Ge personeli sayısı,
Ar-Ge merkezi sayısı ve teknopark sayısı
gibi bilim ve teknolojiyle ilgili göstergeler,
bir ülkenin teknolojiyi ne kadar yakından
kullandığıyla yakından ilişkilidir.
Özellikle
Türkiye’nin
küresel
kriz
ortamında Ar-Ge harcamalarını kısmaması
önem taşımaktadır.
Zaten kısıntıya gidilmesi gereken en son alan da bilim ve teknoloji olmalıdır.
Türkiye’nin en büyük avantajı, teknolojiyi iyi kullanan genç nüfusa sahip olmasıdır.
Ayrıca
Türkiye
gibi
yükselen
ekonomiler, yarının şekillenmesinde ön
planda olacaktır. Gelişmiş ülkelerde,
altyapıdan teknolojiye bir çok alanda
eski sistemler mevcuttur. Yükselen
ülkelerde ise tüm sistem yeni ve
dijitaldir. Toplum yeniliğe ve değişime,
gelişen ülkelere göre daha isteklidir.
Türkiye’de Ar-Ge harcamalarının Gayrisafi Yurtiçi Hasıla'ya (GSYH) oranı, 2006'daki
% 0,6 seviyesinden 2011 yılında % 0,86'ya yükselmiştir.
2011 yılında Tam Zaman Eşdeğeri (TZE) cinsinden toplam 92.801 kişi Ar-Ge
personeli olarak çalışmıştır. Bir önceki yıla göre TZE cinsinden Ar-Ge personel
sayısındaki artış % 13,5’tir.
Türkiye merkezi yönetim bütçesinden Ar-Ge faaliyetleri için ayrılan ödenek 2012
yılında 4,5 milyar lirayı aşmıştır. 2013 yılı ödeneği ise 4,8 milyar lira olarak
planlanmıştır. Önceki yıla göre % 5,4 oranında artmış sözkonusudur. Ama alınması
gereken daha çok yol bulunmaktadır. Dünyanın en güçlü 10 ekonomisi arasına
girebilmemiz için, Ar-Ge harcamalarına ayrılan pay sürekli bir şekilde arttırılmalıdır.
İzmir de, Türkiye’nin Ar-Ge konusunda yapacağı ataktan en yüksek payı almalıdır.
138
2023’te milli gelirin % 3’ünün Araştırma Geliştirmeye (Ar-Ge) ayrılması, bunun %
2’sinin de özel sektörce gerçekleştirilmesi hedeflenmektedir. 2023 yılında 60 milyar
dolarlık Ar-Ge harcaması yapan bir Türkiye amaçlanmaktadır.
Bu hedefler, gelişmiş ülkeler seviyesini
yakalamak ve ilk on ekonomi arasında yer
alınması için yapılacak çalışmalarda önemli bir
itici güç olacaktır.
2011 yılında Gayri Safi Yurtiçi Ar-Ge
harcamalarının % 45,5’i yükseköğretim, % 43,2’si
özel sektör ve % 11,3’ü kamu kesimi tarafından
gerçekleştirilmiştir.
2011 yılı itibariyle Ar-Ge harcamalarının % 43,2'si özel sektör tarafından
gerçekleştirilmekte ve Ar-Ge personelinin % 48,9'u özel sektör tarafından istihdam
edilmektedir.
Düşük teknolojili üretim seviyesinden orta
teknolojili üretim seviyesine geçilmesi; 2023
yılına kadar üretim içerisinde yüksek teknolojili
ürünlerin payınının gelişmiş ülkelerde olduğu
gibi en az % 20'ler seviyesine çıkarılmasına
ihtiyaç bulunmaktadır.
Bunu başarmak için bütün firmaların,
sektörlerin, sivil toplum kuruluşlarının kendini
buna göre dönüştürmesi gerekmektedir.Birçok
yeni sektörde yenilikçi firmaların kurulmasına
uygun bir zemin hazırlanmalıdır.
Üniversite-sanayi işbirliğini geliştirmek, inovatif girişimciliği desteklemek, genç
nüfusumuzun bilime ve teknolojiye olan ilgisini arttırmak, bilgi teknolojileri
konusunda aşama kaydetmek, sanayicilerimizi Ar-Ge'ye teşvik etmek büyük önem
taşımaktadır.
Bu nedenle İzmir’de Ar-Ge ve inovasyon kültürünü yaymak bakımından özel
sektörümüze büyük görevler düşmektedir.
İzmir’de bugün 3 teknopark ve 14 Ar-Ge merkezi bulunmaktadır. Özellikle İzmir’de
yer alan firmaların daha yoğun sayıda Ar-Ge merkezine ve Ar-Ge personeline sahip
olması gerekmektedir.
139
Tablo 18: İzmir’deki Ar-Ge Merkezlerinin Sektörel Dağılımı
Sektörler
Otomotiv Yan Sanayi
Kimya
Tekstil
Demir ve Demir Dışı Metaller
Bilgi ve İletişim Teknolojileri
Elektrik-Elektronik
Otomotiv
Kaynak: Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, 04.09.2013
Adet
5
3
2
1
1
1
1
İzmir’deki Ar-Ge merkezlerinin sektörel dağılımına baktığımızda; büyük
çoğunluğunun otomotiv yan sanayinde yoğunlaştığını görüyoruz. Otomotiv
sektörünü, kimya ve tekstil sektörlerinin izlediği görülmektedir.
İzmir’de faaliyet gösteren firmaların üretimlerinin teknoloji sınıflarına göre
dağılımına baktığımızda; yüksek teknoloji içeren üretimin sadece % 0,8’de kaldığını,
orta-ileri teknoloji statüsünde üretimin % 19,7 olduğunu görüyoruz.
Üretimin ağırlıklı olarak düşük (% 40,2) ve orta-düşük (% 39,3) statülü mallarda
yoğunlaştığı ortaya çıkmaktadır.
İzmir’in Ar-Ge ve yenilik üreten bir merkez haline gelmesi için önünde uzun bir
süreç olduğu gözükmektedir.
Tablo 19: İzmir’de Firmaların Teknoloji Sınıflarına Göre Sektörel Dağılımı
YÜKSEK TEKNOLOJİ
Bilgisayarların, Elektronik ve Optik Ürünlerin İmalatı
Temel Eczacılık Ürünlerinin ve Eczacılığa İlişkin Malzemelerin İmalatı
ORTA-YÜKSEK TEKNOLOJİ
Kimyasalların ve Kimyasal Ürünlerin İmalatı
Motorlu Kara Taşıtı, Treyler (Römork) ve Yarı Treyler (Yarı Römork)
İmalatı
Başka Yerde Sınıflandırılmamış Makine ve Ekipman İmalatı
Elektrikli Teçhizat İmalatı
Diğer Ulaşım Araçlarının İmalatı
ORTA-DÜŞÜK TEKNOLOJİ
Kok Kömürü ve Rafine Edilmiş Petrol Ürünleri İmalatı
Ana Metal Sanayii
Diğer Metalik Olmayan Mineral Ürünlerin İmalatı
Kauçuk ve Plastik Ürünlerin İmalatı
Fabrikasyon Metal Ürünleri İmalatı (Makine ve Teçhizat Hariç)
140
(%)
0,8
0,45
0,35
19,7
9,5
4,33
3,48
2,13
0,26
39,3
17,8
10,14
3,97
3,91
3,48
DÜŞÜK TEKNOLOJİ
40,2
15,36
Gıda Ürünlerinin İmalatı
7,83
Tütün Ürünleri İmalatı
5,51
Giyim Eşyalarının İmalatı
3,97
Kağıt ve Kağıt Ürünlerinin İmalatı
1,83
İçeceklerin İmalatı
1,46
Mobilya İmalatı
1,34
Tekstil Ürünlerinin İmalatı
0,91
Diğer İmalatlar
0,84
Deri Ve İlgili Ürünlerin İmalatı
0,81
Kayıtlı Medyanın Basılması ve Çoğaltılması
0,33
Ağaç, Ağaç Ürünleri ve Mantar Ürünleri İmalatı (Mobilya Hariç)
Kaynak: Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, 09.03.2013. *Hesaplamalarda ciro
değerleri kullanılmıştır.
İzmir’in Ar-Ge ve yenilik kapasitesinin iyileştirilmesi açısından Ar-Ge Merkezlerinin
kurulmasına öncelik verilmesi, firmaların Ar-Ge konusunda teşvik edilmeleri için
yeni mekanizmalar oluşturulması da son derece önemlidir. Bu kapsamda, İzmir’de
Ar-Ge Merkezlerinin sayısının artması, hem firmaların üretme becerilerinin
geliştirilmesini hem de yüksek teknoloji üreten merkezlere haline gelmelerine katkı
sağlayacaktır.
8. Uluslararası Rekabetçiliğin Geliştirilmesi (Ur-Ge) Projeleri
Odamız İzmir’den gerçekleştirilen ihracat rakamlarının artması ve üyelerimizin
uluslararası alanda rekabet güçlerinin yükseltilmesi için çeşitli çalışmalar
yapmaktadır.
T.C. Ekonomi Bakanlığı tarafından yayınlanan Uluslararası Rekabetçiliğin
Geliştirilmesinin Desteklenmesi Hakkında Tebliğ kapsamında Odamızda çeşitli
sektörlere yönelik projeler başlatılmıştır.
Projelerimizin öncelikli amacı, şehrimizin rekabet avantajını elinde bulundurduğu
sektörlerde Odamız üyesi firmalara, ortak hareket etme bilinci ile global pazardan
daha fazla pay alarak rekabet gücü kazandırılması ve uluslararası marka olabilme
potansiyeli yüksek olan sektör firmalarının markalaşma yolunda faaliyetlerine
projemiz sayesinde ivme kazandırılmasıdır.
Proje çerçevesinde firmaların üretimlerinden pazarlamalarına, satışlarından satış
sonrası hizmetlere kadar bütün süreçleri kapsayacak şekilde mevcut durumlarına ve
küresel alanda rekabetçiliklerinin arttırılmasına yönelik ihtiyaç analizlerinin
yapılması ve bu ihtiyaçlar çerçevesinde sektör için rehber niteliğinde olacak ihracat
yol haritasının çıkarılması amaçlanmaktadır.
141
Bu çerçevede, firmaların mevcut durumu, beklenti ve ihtiyaçları doğrultusunda,
ihracat odaklı üretim gerçekleştirmeleri ve ihracat için gerekli altyapıyı kazanmaları
amaçlı eğitim ve danışmalık faaliyetleri gerçekleştirilecektir.
Projeye katılımcı firmaların ortak hareket etme bilinci ile belirlenen yüksek büyüme
potansiyeli olan hedef pazarlarda pazar paylarını arttırmaları, uluslararası pazarda
ürünlerini karşılaştırma imkanı bulmaları, rakiplerine göre durumlarını mukayese
edebilmeleri ve potansiyel müşterileriyle bir araya gelerek yüz yüze görüşme imkanı
bulmaları amacıyla yurtdışı pazarlama ve alım heyeti faaliyetleri gerçekleştirilecektir.
Projelerimizin nihai hedefi, ihracat yapmayan firmalarımızın ihracat yapar hale
gelmeleri, ihracat pazar çeşitliliği arttırılması ve ihracatlarına süreklilik
kazandırılmasıdır. Böylece ülke olarak 2023 yılında ihracat gelir hedefimiz olan 500
milyar dolara ulaşmak için sektörlerin ihracat rakamlarının en etkili şekilde
arttırılması sağlanacaktır.
T.C. Ekonomi Bakanlığı tebliği çerçevesinde gerçekleştirilecek her bir projenin
bütçesi 2 milyon doların üzerindedir. Bakanlığın destek oranı ise % 75 olarak
belirlenmiştir.
Söz konusu tebliğ kapsamında 2012 ve 2013 yıllarında Plastik, Kuyumculuk,
Ayakkabıcılık, Gelinlik ve Abiye sektörlerindeki projeler hayata geçirilmiştir.
Mobilya sektöründe ise Ege İhracatçı Birlikleri ortaklığı ile gerçekleştirilen projede
eğitim ve danışmanlıklar organize edilmiş, Dubai ve Rusya’ya yurt dışı ziyaretler
gerçekleştirilmiştir.
Plastik sektöründe 34, Kuyumculuk sektöründe 18, Ayakkabıcılık sektöründe 35 ve
Gelinlik ve Abiye sektöründe 23 firmamız projemize dahil olmuştur. 2013 yılının
Eylül ayında değişen tebliğ ile toplam 36 ay sürecek projelerin her birinde 10 adet
yurt dışı ziyaret organizasyonu ve 10 adet alım heyeti organizasyonu
gerçekleştirilmesi planlanmaktadır.
Aynı zamanda her işbirliği kuruluşunun gerçekleştirebileceği proje sayısının 5’ten
10’a çıkması ile Odamız da farklı sektörlerdeki proje çalışmalarına başlamıştır.
9. Odamız Tarafından Gerçekleştirilecek Projeler ve İşbirliği Projeleri
9.1. Kentsel Dönüşüm Projeleri
17 Mart 2012 Şehircilik ve Ulaştırma Bakanlarımıza helikopter ile İzmir turu
yaptırdığımız tarihten bu güne kadar aktif bir şekilde çalışan Odamız uğraşları
neticesinde 6306 Sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında
Kanun çerçevesinde 25.07.2013 tarih ve 28718 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan
Bakanlar Kurulu Kararıyla Karabağlar İlçesi, Osman Aksüner, Aşık Veysel ve Aydın
mahalleleri ile Buca İlçesi Seyhan Mahallesi sınırları içerisinde yer alan 192 hektar
alan riskli alan ilan edilmiştir.
142
Bu sürece gelene kadar Odamız içerisinde Bayraklı ilçesi Gümüşpala, Emek ve Nafiz
Gürman mahallelerinden oluşan toplam 5 adet kentsel dönüşüm alanı önermiş ve
üzerinde çalışmalar yapmış bulunmaktadır.
Odamızın amacı İzmir inşaat sektörünün de dahil olduğu bir oluşumla sağlıksız
alanlarda nitelikli, çağdaş, güvenilir, kent kimliğine sahip yaşam mekanları
yaratmaktır. Burada kentsel dönüşüm uygulanırken sadece konut alanları değil
sanayi, ticaret ve üretim alanlarının da dönüşümü önemsenmektedir. Alanlar
belirlenirken bunlar iyi etüd edilmiştir.
Bakanlar Kurulu kararı ile riskli alan ilan edilen bölge İzmir İli Karabağlar İlçesi
Osman Aksuner, Aşık Veysel, Seyhan, Aydın Mahalle sınırları içinde kalan,
kuzeyinde Hasan Hüseyinler Kavşağı, Nato Tesisleri ve Adalet Bakanlığı Çocuk
Islah Evi, Akdoğan Caddesi, doğusunda İzmir-Aydın-Denizli demiryolu, batısında
Yeşiilk Caddesi (İzmir-Aydın Karayolu) güneyinde ise demiryolu ile karayolunun
kesişme noktası yer almaktadır.
143
Proje alanımız İzmir’in metropoliten kent merkezi içerisinde yer alan; konut, imalat
sektörü, toptan ve perakende ticaretin iç içe olduğu ve Odamız üyelerinin yoğun
olarak bulunduğu bir çöküntü bölgesidir.
Yeşillik Caddesine bakan binalarda mobilya, aydınlatma, zemin kaplama mağazaları
ile banka şubeleri; iç kısımlarda mobilya, otomotiv, ev tekstili, makine, hırdavat,
hurda, mermer, döşeme, metal işleri sektörlerine ait imalathane, atölye, depo, toptan
ve perakende satış birimleri bulunmaktadır.
Odamızın amacı bu alanda yeniden yapılacak sağlam, nitelikli, çağdaş mekanlarda
mobilya-ev tekstili ve dekorasyonu üzerine ticaret merkezleri yaratıp, bölgeyi bir
cazibe merkezi haline getirmektir. Böylece hem İzmir'in önde gelen sektörlerinin önü
açılacak, hem vatandaşlarımız ve üyelerimiz modern ve sağlıklı yaşam koşullarına
kavuşacak hem de lokomotif olan inşaat sektörü büyük bir dinamizm kazanacaktır.
Şu an için projenin başlatılmasına yönelik Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile bağlı
bulunduğumuz Gümrük ve Ticaret Bakanlığı ile görüşmelerimiz devam etmektedir.
Odamız bu süreçte Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile protokol imzalamasının
ardından riskli alan ilan edilen bölgedeki tüm etüd-proje-araştırma-değerlemeharita-imar planı-kentsel tasarım vb. çalışmaları Karabağlar ve Buca Belediyeleri ile
işbirliğinde gerçekleştirecektir.
Odamız dışında İzmir Büyükşehir Belediyesi 5393 sayılı Belediye Kanunun 73.
maddesi ile 10'nun üzerinde, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nın 6306 Sayılı Afet Riski
Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun çerçevesinde 4 alanda
dönüşüm projesi yürütmektedir.
144
Tablo 20: İzmir Merkez Kentte Önerilen Kentsel Dönüşüm Alanlarının Dağılımı:
İlçeler
ÇİĞLİ
KARŞIYAKA
BAYRAKLI
BORNOVA
KONAK
KARABAĞLAR
BUCA
GAZİEMİR
NARLIDERE
TOPLAM
İlçeler Bazında
Toplam Yapılaşma
3.000 ha
1.815 ha
2.085 ha
5.725 ha
2.640 ha
2.440 ha
2.830 ha
500 ha
400 ha
Kentsel Dönüşüm
Yapılması Gereken Alanlar
430 ha
335 ha
828 ha
900 ha
875 ha
1.475 ha
865 ha
80 ha
115 ha
21.435 ha
5.903 ha
Odamızın yapmış olduğu bir çalışmaya göre İzmir merkezinde 21.435 hektar
alandaki yapılaşmanın en az 5.903 hektarının dönüşerek sağlklı, nitelikli ve kimlik
sahibi yaşam mekanlarına dönüşmesi gerekmektedir.
Odamız 2014 yılında kentsel dönüşüm çalışmalarını büyük önem vererek yürütmeye
devam edecektir.
145
9.2. Dünyanın Gözü
Hikayemiz
İzmir’de:
Kruvaziyer
Turizmdeki
Başarı
Türkiye’de kruvaziyer turizmi giderek yükselmektedir. 2004 yılında Türkiye
genelinde sadece 912 gemi seferi ile 818.000 kruvaziyer yolcu varken, 2011 yılı
sonunda 1633 gemi seferi ile 2,2 Milyon kruvaziyer yolcusuna ulaşılmış, ülkemizin
kruvaziyer turizmindeki yolcu sayısında yaklaşık 3 kat artış görülmüştür. İzmir
yükselen performansı ile her geçen gün yurtiçi ve yurtdışında kruvaziyer sektör
liderlerinin dikkatini çekmektedir.
Tablo 21: İzmir Kruvaziyer Turizm İstatistikleri
Yıl
2003
2004
2005
2006
2007
2008
2009
2010
2011
2012
2013 (20 Ekim 2013 itibari ile)
TOPLAM
İzmir Alsancak
Limanı’na Yapılan
Toplam Kruvaziyer Sefer
Sayısı
5
32
26
94
122
128
127
141
272
286
163
1.396
Kruvaziyer
Seferleriyle İzmir’e
Gelen Toplam Yolcu
Sayısı
3.271
77.000
58.042
183.198
288.017
321.279
309.603
355.899
504.921
510.042
392.166
3.003.438
Yukarıdaki tabloda da görüleceği üzere, İzmir kruvaziyer turizminde muazzam bir
artış kaydetmiştir. Son on yılda kruvaziyer turist sayısı toplamda 20 Ekim 2013 tarihi
itibariyle 3.003.438’e ulaşmıştır.
146
İzmir, 2011 yılında "Avrupa'nın En İyi Kruvaziyer Destinasyonu" kategorisinde,
Turizm Oscarları olarak nitelendirilen Dünya Seyahat Ödülü'nü kazanmıştır. İzmir
2012 yılında ikinci kez Amsterdam, Atina, Cannes, Kopenhag, Dubrovnik, Lizbon,
Oslo, Reykavik, St. Petersburg ve Venedik gibi güçlü rakiplerini geride bırakarak
"Avrupa'nın En İyi Kruvaziyer Destinasyonu" kategorisinde ödüle layık
görülmüştür.
İzmir 2013 yılında da aynı başarıyı göstererek ödülü bir kez daha kazanmıştır.
İzmir’in kruvaziyerdeki başarısının bir tesadüf değil, gerçek temellere dayanan bir
olgu olduğu üç yıl arka arkaya kazanılan bu ödülle iyice pekişmiştir.
İzmir sadece gemilerin uğradığı bir liman değil, İzmir'de başlayıp İzmir'de biten
turların gerçekleştirileceği bir liman olma yolunda ilerlemektedir.
İzmir’in bu başarısında elbette Odamızın yoğun çabaları önemli bir rol
oynamaktadır.
Odamızın yoğun çabaları sayesinde kurulan “Türkiye Kruvaziyer Platformu”,
İzmir’in öncülüğünde ülkemizdeki bütün kruvaziyer limanlarının tek çatı altında
birleşmesini sağlamıştır.
3 Temmuz 2012 tarihinde kurulan bu platform, Türkiye'nin kruvaziyer turizminin
gelişimine öncülük etmek ve kruvaziyer turizmine ilişkin ortak stratejileri
belirlemeyi amaçlamaktadır.
Platformun uzun ve orta vadede Türkiye ve İzmir kruvaziyer turizminin geleceğinde
önemli bir yer alacağı bilinmektedir.
2008-2012 yılları arasında 22 farklı uluslararası kruvaziyer fuar ve etkinliğine katılım
sağlanmış, her organizasyondan da İzmir’e yeni bağlantılarla dönülmüştür.
İzmir Ticaret Odası’nın 2013 yılında katıldığı etkinlikler ise aşağıdaki gibidir:
2-3 Mart 2013 Volos Doğu Akdeniz Kruvaziyer Turizmi Toplantısı
14- 17 Mart 2013 Kruvaziyer Taşımacılığı Kongresi-Miami
26-27 Mayıs 2013 II. Uluslararası Posidonia Deniz Turizmi Etkinliği
24-26 Haziran 2013 Avrupa Kruvaziyer Konseyi Toplantısı
31 Ağustos 2013: İzmir Dünya Turizm Oskarları olarak adlandırılan Dünya
Seyahat Ödüllerinde üçüncü kez “Avrupa’nın Lider Kruvaziyer
Destinasyonu” seçildi.
14 Kasım 2013 Medcruise Genel Kurulu
İzmir şu anda transit limanlar arasında Avrupa’da 26’ıncı sıradadır ve kruvaziyerde
doğru hedefe kilitlendiği takdirde, önemli başarılara imza atabileceğini yakın
zamanda ispat etmiştir.
147
2014 yılında, İzmir’deki limanın özelleştirme çalışmalarının tamamlanması
beklenmektedir. Özelleştirmenin tamamlanmasıyla, İzmir’in artık bir homeport
liman olarak hizmet vermesi hedefinin de gerçekleştirilmesi mümkün olabilecektir.
Bu sayede 1 milyon yolcu hedefine bir adım daha yaklaşılacaktır.
Ancak İzmir’de kruvaziyer turizminin gelişmesi ile birlikte altyapı fonksiyonlarının
da kısa vadede tamamlanması gerekecektir.
Odamız daha önceki yıllarda olduğu gibi 2014 yılında da sadece kruvaziyer turizmi
için olmamakla birlikte, tüm genel turizm konularını ele alacak şekilde;
İzmir başlangıç ve bitişli turların artırılması,
İzmir Adnan Menderes Havalimanı’nın kruvaziyer yolcu değişimleri için
uygun hale ve niteliğe kavuşturulması,
İzmir’den direk uçuşların frekans ve destinasyon çeşidi bakımından
artırılması,
Sadece İzmir için değil, tüm ülke kruvaziyer limanları ve destinasyonlar için
etkin tanıtım kampanyası yapılması konusunda seferber olunması,
İzmir’in tedarikçi firmaları ile kruvaziyerlere mal tedariği ve genç nüfusu ile
turizmi için nitelikli eleman yetiştirme potansiyeline sahip olduğundan
hareketle, ilgili konular hakkında girişim yapılması,
İzmir’in, daha sonraki yıllarda Türkiye’de yapılabilecek ilk kruvaziyer fuarını
gerçekleştirmesi için girişimlerine başlaması
gibi konularda da çalışacaktır.
148
9.3. İzmir Tarihini Yeniden Keşfediyor: Arkeolojik Alanlarımıza
Yönelik Projelerimiz
Türkiye’de turizmin başladığı il olarak kabul edilen İzmir’in özellikle 1980’li
yıllardan günümüze turizm pastasından aldığı pay oldukça düşmüş ve turizm
denildiğinde İzmir neredeyse hatırlanmaz hale gelmiştir.
Odamız, turizm sektörünü İzmir için stratejik bir sektör olarak kabul ederek katma
değerli turizm alanlarının geliştirilmesi amacıyla 2003 yılından itibaren kruvaziyer
turizmin İzmir’e kazandırılması için yoğun bir çaba sarf etmiş ve kruvaziyer turizm
sayesinde İzmir’e her yıl 600 bin turist deniz yoluyla gelmeye başlamıştır.
Kruvaziyer limanın yapılması ile birlikte bu sayı kısa sürede milyonlar seviyesine
ulaşacaktır.
Odamız, kruvaziyer turizmin geliştirilmesinin yanı sıra son yıllarda kongre
turizminin de gelişmesi ve 2014 yılında orta büyüklükte kongrelerin İzmir’e
kazandırılması için yoğun bir gayret içine girmiştir.
Ancak, Odamızın nihai hedefi turistlerin İzmir’e gelmesi değil, İzmir’de daha fazla
zaman geçirmesi ve konaklama süresinin artmasıdır. Bunun olabilmesi için turistlere
sunulabilir nitelikle arkeolojik ve tarihi mekanlar ile turistik ürünlere sahip olmamız
gerekmektedir.
Odamız, İzmir’de turizm değeri taşıyan arkeolojik ve tarihi mekanların turiste
sunabilir hale getirilerek kente ve kent turizmine kazandırılması için projeler
üretmekte, kruvaziyer turizmini İzmir’e kazandırmak için girişimlerde bulunmaya
başladığı 2003 yılından bu yana kazı ve restorasyon çalışmalarına sponsor
olmaktadır.
2013 yılı Odamızın İzmir’in merkezindeki kazı ve restorasyon çalışmalarına yapmış
olduğu sponsorlukların 10. yılıdır.
Bu kapsamda; 2003 yılından beri Agora Ören Yeri’nde, 2005-2009 yılları arasında
Bayraklı-Tepekule Smyrna Kentinde, 2009 yılı ortasından itibaren ise Kadifekale Sur
içinde yürütülen kazı ve restorasyon çalışmalarına düzenli olarak destek vermiş;
verilen destek toplamda 3 milyon TL’yi aşmıştır.
149
Agora Ören Yeri’nde meclis binası (bouleuterion), mozaikli yapı, Roma Hamamı gibi
antik kentin kamu binaları 2009 yılından bu yana sürdürülen kazılarla ortaya
çıkarılmış olup, sağlamlaştırma, konservasyon ve restorasyon çalışmaları
yürütülmektedir.
35x60 m. ölçülerindeki mozaik tabanın konservasyon ve restorasyonu yapılmakta,
yağmurdan korumak amacıyla üstü etap etap çatı ile kapatılmaktadır.
Roma hamam yapısı ve çevresinde temizlik çalışmaları yapılmış, hamam yapısının
cephelerindeki modern müdahaleler mekanik temizlikle kaldırılmış ve orijinal duvar
dokusu ortaya çıkarılarak aydınlatılmıştır.
İkiçeşmelik Caddesi boyunca ve otopark tarafında
zeminde çimlendirme yapılmış ve düzenli olarak
bakımı gerçekleştirilmiştir.
Kazı Alanı sınırında Sabetay Sevi Evi’nin
restorasyonu 2013 yılında İzmir Büyükşehir
Belediyesi tarafından başlatılmıştır.
2011 yılında gezi parkuru oluşturularak turistlerin
çok daha şık ve kapsamlı bir düzenleme ile Agora
Ören Yerinde daha fazla ve keyifli vakit geçirmesi
sağlanmış, parkur içinde iyileştirmeler yapılmaya
devam edilmiştir.
150
Bazilika bölümünde restorasyonu ve konservasyonu tamamlanan grafitoların yer
aldığı ilk 6 panelin olduğu kısım gezi parkuruna dahil edilerek ziyarete açılmıştır.
Bazilikadaki diğer panellerin restorasyon ve konservasyonuna devam edilmektedir.
Panel bazında çalışmalar tamamlandıkça gezi parkuruna dahil edilecektir.
İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından Agora Ören Yeri 1. derece arkeolojik sit
sınırlarından geçmek üzere hazırlanan çevre duvarı projesinin 2014 yılında yapılması
beklenmektedir.
Kadifekale’de ise Büyük İskender dönemine ait sur duvarları ortaya çıkarılmış;
sarnıç yapısının iç mekanı temizlenmiş; İzmir’in Türklerin eline geçmesinin ardından
yapılan ilk ibadet yapısı olması muhtemel Kale Mescidi kazısı yapılmıştır.
Diğer yandan Kadifekale’nin turistler açısında daha güvenli, daha konforlu ve
bilgilendirici olması açısından kale burçlarının üzerine korkuluk, sarnıcın içine iniş
merdivenleri ile yönlendirme ve bilgilendirme panoları yapılmıştır.
Ayrıca İzmir’in her yerinden görünen ve İzmir’in en büyük bayrağı olan Türk
Bayrağımızın düzenli olarak bakımı, değişimi ve aydınlatılması yapılmaktadır.
İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından yürütülen çalışmalarda Kadifekale sur
duvarlarının yıkılan ve yıkılma tehlikesi bulunan kısımları sağlamlaştırılmaktadır.
Bu çalışmalarla birlikte Kadifekale surlarının uzaktan algılanabilmesi için surları
çevreleyen ağaçların taşınarak surların ortaya çıkarılması, sur cephelerinin
aydınlatılması ve böylece Kadifekale’nin gece ve gündüz estetik bir görünüme
kavuşturulması için girişimlerimiz 2014 yılında da sürdürülecektir.
151
Odamız, Antik Smyrna Kenti (Kadifekale, Agora Ören Yeri, Antik Tiyatro) kazı ve
restorasyon çalışmaları sponsorluğu, bu alanlarda turistik potansiyelin artırılmasına
yönelik faliyetler ile Türk Bayrağının sürekli olarak dalgalanması için gerekli
tedbirleri almaya 2014 yılında da devam edecektir.
9.4. Pasaport Dalgakıran Projesi
1876 yılında Sultan Abdülaziz tarafından verilen imtiyaz ile bir ingiliz şirketi
tarafından yaptırılan
Pasaport Limanı ve Dalgakıran'ı 02.05.1995 tarihinde
Özelleştirme İdaresi Başkanlığı (ÖİB) Türkiye Denizcilik İşletmeleri A.Ş. (TDİ)’ye ait
289 ada 3 ve 5 parsellerin (Pasaport Limanı Dalgakıranı) özelleştirilmesi amacıyla
ihaleye çıkılmıştır.
18.10.2002 tarihinde projenin Konak Pier kısmı tamamlanarak hizmete girmiş,
dalgakıran kısmı ise atıl durumda bırakılmıştır.
Odamız 2005 yılında Pasaport Limanı Dalgakıranı’nın atıl durumdan kurtularak bir
cazibe merkezi haline gelmesi ve kente kazandırılması için proje geliştirmiş ve bunu
kamuoyu ile paylaşmıştır. 2008 yılında Pasaport Limanı Dalgakıran Projesi iki kısma
ayrılmış ve revize edilmiştir. Buna göre 1. etap kara tarafı kıyı kesimi + iç deniz ve
Pasaport İskelesinin bulunduğu kesim; 2. etap ise dalgakıran olarak proje
etaplanmıştır.
Projenin hedefi, İzmir’in en önemli mekânların başında gelen bu yerin tüm İzmir
halkının kullanımına sunulmasını sağlamaktır.
Konak Pier ve Dalgakıran'ın 2021 yılına kadar üst kullanım hakkına sahip olan
İZMER A.Ş.'nin birtakım kredi sorunları nedeniyle İzmir 13. İcra Müdürlüğü
Dalgakıran'ın 2021 yılına kadar olan üst kullanım hakkını Aralık 2012'de satışa
çıkartmıştır.
17.01.2012 gerçekleştirilen satışta Odamız 2.695.000 TL ile en yüksek teklifi vererek
taşınmazın üst kullanım tesis hakkını 15.08.2021 tarihine kadar almıştır.
Sonrasında önceki kullanım hakkına sahip olan İZMER A.Ş. tarafından İzmir 7. İcra
Hukuk Mahkemesi nezdinde 2012/55 esas no ile satışın iptali için açılan dava
18.10.2012 tarihli duruşmada reddedilmiştir.
Dalgakıran‘ın önceki kullanım hakkına sahip olan İzmer İnşaat Sanayi ve Turizm A.Ş
tarafından satışın iptaline ilişkin açılan dava, İzmir 7. İcra Hukuk Mahkemesi’nce,
yapılan ihalede herhangi bir usulsüz bulunmadığı kanaatine varılarak
reddedilmiştir.
Yerel Mahkeme kararı İzmer A.Ş ve feri müdahil olan Kıyı Emniyeti Genel
Müdürlüğü’nce temyiz edilmiştir. Yargıtayca 2012/33278 E. ve 2013/5590 K. sayılı
kararıyla yerel Mahkeme’nin kararı onanmıştır.
152
Sonrasında Odamız 24.04.2013 tarihinde dalgakıran üzerindeki platformda İzmir
protokolü ve Odamız meclis üyelerinin katıldığı kokteyl düzenlemiş, Odamız
bayrağını platform üzerinde dalgalandırarak İzmir kamuoyuna dalgakıranın üst
kullanım hakkını 2021 yılına kadar aldığını duyurmuştur.
Bu tarihten itibaren Odamız, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı,
Özelleştirme İdaresi Başkanlığı ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile görüşerek imar
planı ve proje çalışmalarına başlamıştır. İmar Planı çalışmalarının 2014 yılında
sonlanıp projenin etap etap devreye alınması hedeflenmektedir. Diğer taraftan
Özelleştirme İdaresi Başkanlığı da Pasaport Limanı'nın kıyı tarafında bir yat limanı
yapımı konusunda imar planı ve ihale çalışmalarını yürütmektedir. Odamız,
Özelleştirme İdaresi Başkanlığı ile proje bütünlüğü sağlama konusunda mutabakatla
çalışmalarını yürütmektedir.
Pasaport Dalgakıranı’nın uzunluğu 1.030 metre, toplam alanı 6.500 m2, üzerindeki
dikdörtgen formundaki alanın büyüklüğü 2.675 m2'dir.
Odamız Dalgakıran’da kültür, sanat, sergi ve gösteri mekanları, su sporları,
akvaryum, ses, su ve ışık oyunları, restoran, kafeterya, rekreasyon ve seyir alanları,
marina, ikinci el tekne satışı, yat fuarı, vb. aktiviteler gerçekleştirerek İzmir'in en
önemli kıyı alanında bir cazibe merkezi yaratmak istemektedir.
9.5. İzmir Bilim ve Teknoloji Parkı
23.12.2010 tarihinde İzmir Ekonomi Üniversitesi’nde düzenlenen "İzmir Ticaret
Odası 2009 Yılı Vergi Ödülleri Töreni"ne katılan dönemin Sanayi ve Ticaret Bakanı
Sayın Nihat Ergün yaptığı konuşmada İzmir'de tarım ve gıda ağırlıklı bir
teknoparkın kurulması gerektiğinin altını çizmiştir.
153
Odamız bu öneriyi bir talimat olarak algılamış ve İzmir Ekonomi Üniversitesi ile
birlikte bir tarım-gıda teknoparkı kurma çalışmalarına başlamıştır. Yer konusunda
alternatifler araştırıldıktan sonra İzmir Bilim ve Teknoloji Parkı’nın İzmir ili,
Menderes ilçesi, Tekeli Beldesi’nde kurulu İTOB Organize Sanayi Bölgesi (OSB)
içerisinde olması kararlaştırılmış ve 04.06.2012 tarihinde İzmir Ekonomi Üniversitesi,
İTOB OSB, İzmir Ticaret Odası, İzmir Ticaret Borsası ve Ege İhracatçı Birlikleri (EİB)
tarafından "İzmir Bilim ve Teknoloji Parkı" Teknoloji Geliştirme Bölgesi kurucu heyet
protokolü imzalanmıştır.
Akabinde Bakanlar Kurulu'nun 2012/3800 sayılı kararı 20.10.2012 tarihli Resmi
Gazete’de yayınlanmış ve İzmir Bilim ve Teknoloji Parkı Teknoloji Geliştirme Bölgesi
(İzmir Bilimpark) ilan edilmiştir. 30 Ocak 2013 tarihinde ise İzmir Bilimpark’ın
yönetici şirketi olan İzmir Bilimpark A.Ş. kurulmuştur.
22.897 m2 alana ve 150 dönüm genişleme sahasına sahip İzmir Bilimpark’ta 2013
yılında imar planı ve mimari proje çalışmaları tamamlanarak İdari Bina ve Kuluçka
Merkezi Binası’nın temeli atılma aşamasına gelinmiştir.
Bina inşaatının bahar aylarında bitmesinin ardından İzmir Bilimpark 2014 yılının ilk
yarısında faaliyete geçmiş olacaktır.
İzmir Bilimpark, başta yazılım ve bilişim sektörü olmak üzere genel olarak tüm
sektörlere hizmet vermekle birlikte Ege Bölgesi’nin ve İzmir’in yüksek potansiyeli
nedeniyle tarım ve enerji sektörlerine sürdürülebilir bir nitelik kazandırmayı
amaçlayan Ar-Ge ve inovasyon projelerini öncelikli olarak destekleyecektir.
154
Sürdürülebilir tarım ve sürdürülebilir enerji başlıklarında öncelik verilecek konular;
İleri Tarım Teknolojileri,
Tohum Islahı,
İleri Gıda Teknolojileri,
Sürdürülebilir Enerji Teknolojileri (Jeotermal Enerji, Rüzgâr Enerjisi, Güneş
Enerjisi, Dalga Enerjisi, Bioyakıt Teknolojileri)
olarak belirlenmiştir.
Yukarıdaki sektörlere ilave olarak yine sürdürülebilirlik çerçevesinde ülkemizde en
büyük ithalat kalemleri arasında yer alan medikal malzeme ve teçhizat sektörü ilave
edilebilecektir.
İzmir Ekonomi Üniversitesi’nin Güzelbahçe kampüsünde İzmir Bilimpark’ın ikinci
aşaması olarak sağlık sektörünün ağırlıkta olduğu bir teknoparkın kurulması
planlanmaktadır.
İTOB OSB içerisinde konumlanacak İzmir Bilim ve Teknoloji Parkı;
Projenin çok hızlı bir şekilde faaliyete geçebilme olanağı,
Teknoparkın kurulacağı alanda mülkiyet, imar, alt yapı problemlerinin
olmaması,
İçinde ve yakın çevresinde 2 adet OSB, OSB'ler dışında sanayi tesislerinin
olması dolayısıyla sanayi tesisleri ile iç içe olabilmesi,
Ege Serbest Bölgesi (ESBAŞ)'a yakınlığı,
İTOB OSB'de daha çok KOBİ'lerin yer alması, KOBİ'lerin esneklik kabiliyetleri
ve AR-GE faaliyetlerine olan ilgileri,
Yakın çevresinde ve hinterlandında çok verimli tarım toprakları, sera ve
organik tarım uygulamaları yer alması, böylelikle tarım-gıda Ar-Ge
çalışmalarının uygulama alanlarına sahip olabilmesi,
Kent merkezine, metropol kentteki ticaret-hizmet alanlarına, üniversitelere,
serbest bölge ve havaalanına kolay ulaşma olanağı,
Yetişmiş ve nitelikli iş gücüne kolay ulaşılabilir olması,
İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından Gaziemir'de Serbest Bölge yanında
kurulan ve inşaatı devam eden ülkemizin en büyük fuar ve kongre alanına
yakınlığı,
Kuşadası, Gümüldür ve çevre-otoyol sayesinde Çeşme gibi turizm alanlarına
kolay ulaşılabilirliği,
Metropol kentlerin stres ve gürültüsünden uzakta, baraj gölü ve tarım
toprakları içinde dingin bir ortamda çalışma olanağının olması,
Tekeli ve Pancar'da bakir ve uygun yerleşim alanlarının ve imar haklarının
var olması,
Gelecekte genişleme ve büyüme olanağı olması,
İTOB OSB gibi tamamen özel sektörün kurduğu başarılı bir OSB içerisinde yer
alması,
155
Teknopark için gerekli olan bazı sosyal tesis, spor, rekreasyon alanları ve diğer
hizmet alanları, konaklama ve ticari alan gereksinimleri İTOB OSB
bünyesinden temin etme kolaylığı,
İtfaiye, çevre temizliği, çevre güvenliği gibi hizmetleri ücretsiz olarak İTOB
OSB'den temin edebilme kolaylığı,
Çok yakınında Güney İzmir Lojistik Merkezi’nin kurulacak olması,
Hemen önündeki ovada SERA OSB kurulma ihtimali,
gibi özellikleri ile potansiyel bir çekim merkezi olarak İzmir'de ön plana çıkacak bir
teknopark olacaktır.
Odamız İzmir Bilimpark'ın başarılı bir şekilde faaliyet göstermesi için gereken katkı
ve çalışmaları yerine getirecektir.
9.6. İzmir Uluslararası Sağlık Kampüsü Projesi
Odamız İzmir'de sağlık sektörünün önünü açmak, sektör pazar payının büyümesini
sağlamak, sağlık turizminin altyapısını oluşturmak, sektörün aktörlerini bir arada
toplayarak sinerjiyi sağlamak ve modern yapılar içerisinde hizmet verilmesine
olanak tanımak amacıyla İzmir’de bir sağlık merkezi kurma projesini 2012 yılında
başlatmıştır.
Bu merkezde ayakta teşhis merkezleri, dal merkezleri, poliklinikler,
muayenehaneler, laboratuarlar, eczaneler, tıbbi malzemeciler gibi sektördeki bütün
aktörlerin yer alması düşünülmektedir. Ayrıca bu fonksiyonları tamamlayıcı nitelikte
otel, ofis, restoran, kafeterya, büfe, dükkan, otopark, rekreasyon alanları gibi
kullanışlar da proje içerisinde yer alacaktır. Proje kapsamında İzmir Ekonomi
Üniversitesi’nin de desteğinin alınması planlanmaktadır.
Projenin gerçekleşebileceği uygun yer ve koşullar bulunması halinde Odamız
çalışmalarını 2014 yılında da sürdürecektir.
9.7. Kongre Turizmi
Ülkemiz turizmi üzerine gerçekleştirilen çalışmalarda, turist başına turizm harcaması
miktarının 700 dolar civarında olduğu belirtilmektedir. Söz konusu turist başı
harcama miktarının dünya ölçeğiyle kıyaslandığında düşük kaldığı görülmektedir.
Bu çerçevede, ülkemizde turizmi çeşitlendirme çalışmaları büyük önem arz
etmektedir. Söz konusu çalışmalar içerisinde üzerinde durulması gereken
alternatiflerden bir tanesi de kongre turizmidir.
Yapılan çalışmalarda, kongre turizminde, turistlerin kişi başı harcamasının 2.500 ila
4.000 dolar civarında olduğu belirtilmiştir. Ülkemizde kongre turizminin
geliştirilmesi gerekliliği üzerinde durulmakta ancak konu ile ilgili çalışmaların
istenilen düzeye ulaşmadığı görülmektedir.
156
Türkiye’ye toplantı ya da konferans amacıyla gelen turistlerin oranı, toplam turistler
içerisinde ancak % 24 civarında kalmaktadır.
Kongre turizmi; klasik turizm anlayışından farklı bir getiri sağlamaktadır. Kongre
turizm çerçevesinde tartışılan konular ileri yıllara dair perspektif çizmekte ve gelecek
yıllarda önemli olabilecek konular üzerinde gerçekleşmektedir. Bu çerçevede, kongre
turizmine uluslararası alanda yüklenen rol son derece önem arz etmektedir.
Avrupa ve Asya’nın birleştiği bir noktada konumlanan ülkemiz, toplantı ve
kongreler için son derece uygun bir coğrafyada yer almaktadır. 2012 yılında, İstanbul
şehrinde 128 toplantı düzenlenmiş ve İstanbul dünya kongre turizminde 8. sıraya
yerleşmiştir.
Antalya, Kuşadası, Bodrum ve Marmaris gibi şehirlerimiz de kongre turizmine
ilişkin yatırımların yapıldığı turizm bölgelerimiz arasında yer almaktadır.
Ülkemizde ve dünyada hızla gelişen kongre turizminde artık İzmir’de yer
almaktadır. İzmir, 2012 yılı sonu Uluslararası Kongre Organizatörleri Birliği
istatistiklerine göre 2011 yılında düzenlenen 11 etkinlik ile Avrupa’da 107., dünya
kongre turizminde ise 207. sırada yer almaktadır.
Ancak İzmir’in kongre turizminde ileri boyutlara taşınabilmesi için;
Sadece otel yatırımlarını yaparak ve kongre merkezlerini inşa ederek etkinlik
planlayıcılarının gelmesine çalışmak yerine, kentimizde bulunan dokuz
üniversite işbirliği ile bilimsel kongre ve toplantıların ilimizde yapılmasına
olanak sağlayabilmesi,
İzmir’in kongre turizminde tanıtımını artırmak için çok kültürlü, kültürüyle
ilişkili olarak gastronomi ve ilginç mutfak yapısı ile ilgili çalışmaları tanıtması,
Kongre turizminin tanıtılması için İzmir’de yerel turizm örgütü olan İzmir
Kongre ve Ziyaretçi Bürosu’nun aktif halde çalışması için Bakanlık düzeyinde
girişimlerde bulunması gerekmektedir.
Söz konusu bu amaçlar çerçevesinde İzmir Kongre Ziyaretçi Turizm ve Tanıtma A.Ş
(CVB) kurulmuştur.
CVB, 2000 yılından İzmir Turizm Tanıtma Vakfı (İZTAV)bünyesinde kurulmuş kar
amaçlı olmayan, kar dağıtmayan bir anonim şirkettir.
Kamu ve özel sektör işbirliği ile oluşturulan büronun 60’tan fazla paydaşı (ortaklar
üyeler, toplantı gönüllüleri ve kongre elçileri) bulunmaktadır. Mevcut durumda
şirketin en büyük hissedarı T.C İzmir Valiliği’dir ancak Valilik şirkete kaynak
aktaramamaktadır.
Bu organizasyonun amacı İzmir’in özellikle kongre turizm potansiyelini tanıtmak ve
İzmir’in çeşitli kongre organizasyonlarına ev sahipliği yapmasını sağlamaktır.
157
İzmir'i kongreler, toplantılar, iş seyahatleri ve etkinlikler için Akdeniz'in en tercih
edilen butik destinasyonu haline getirmek" vizyonu rehberliğinde faaliyetlerini
sürdüren İzmir Kongre ve Ziyaretçi Bürosu A.Ş., katma değeri yüksek turist grupları
İzmir'e çekerek kentimizin yaşam standardını yükseltmeyi amaçlamaktadır.
Kongre ve ziyaretçi büroları tüm dünya şehirlerinde vardır. Bu büroları, merkezi ve
yerel yönetimler ile ticaret ve sanayi odaları desteklemekte ve kaynak aktarmaktadır.
Odamız yıllarca bu organizasyonun Yönetim Kurulu’nda yer almıştır. Ancak bir
atılım göstermemesi üzerine şirket yönetimi 11.11.2011 tarihinden itibaren Odamıza
bırakılmıştır.
İzmir’in kongre ve toplantı turizmini geliştirmek için yönetimini üstlendiğimiz İzmir
Kongre ve Ziyaretçi Bürosu A.Ş. ile ilgili çalışmalar 2014 yılında da devam
ettirilecektir.
9.8. Lojistik Projeleri
Odamız İzmir'in kent olarak bir lojistik merkez olduğu ancak alt ve üst yapı
çalışmalarının yapılarak ve bu durumu kuvvetlendirerek uluslararası rekabette öne
çıkmasının gerektiğini 1992 yılı İzmir Stratejik Planı'ndan bu yana dile getirmektedir.
2007 yılında Odamız İzmir'de lojistik merkez kurulması için düğmeye basmış ancak
çeşitli nedenlerle proje gerçekleşememiştir.
Yine de İzmir şu an dünyanın ilk on limanı arasına girecek olan Kuzey Ege
Limanı'nın dalgakıran altyapısını bitirip ilk etap terminalinin yapımı için YİD ihale
sürecine girmiş, yıllık kapasitesi 4.000.000 TEU'ye çıkarak Akdeniz'in ilk üç limanı
arasına girecek Alsancak Limanı revizyon projelerine başlamış, körfez derin su yolu
projesinin ÇED (Çevre Etki Değerlendirme) süreci son aşamasına gelmiş, Nemrut
Limanlar bölgesinde konteyner ve dökme yük limanlarıyla Alsancak Limanını
rahatlatıcı bir alternatif olmuş, Kemalpaşa'da lojistik köy kamulaştırma çalışmaları
bitmiş, altyapı çalışmaları sonlanma aşamasına gelmiş, İzmir lojistik sektöründe
önemli kazanımlar elde etmiştir.
İzmir bu denli yüksek lojistik merkez olma potansiyeli içermesine rağmen
Avrupa’da örnekleri görülen çoklu ve intermodal taşımacılık yapan ve tüm sektörü
içerisinde barındıran bir merkeze sahip değildir.
İzmir’de lojistik sahalar Alsancak Liman arkası, Çınarlı, Bornova Işıkkent, Pınarbaşı,
Torbalı, Kemalpaşa ve kısmen Sasalı’ya dağılmış durumdadır. Kentin yük-kamyon
ve tır trafiği, merkezdeki depolama alanları, konteynır sahaları nedeniyle fiziksel
olarak sıkışmaktadır. Üstelik bu durum kentin önünde mekansal bir engel teşkil
ettiği gibi sektörün gelişmesini ve rekabetçi haline gelmesini engellemektedir.
158
Diğer yandan Kemalpaşa’da lojistik köy kurulması ile ilgili Kemalpaşa Lojistik Köy
Projesi, merkezi hükümetin 35 İzmir projesi arasında yer almış ve Altyapı Yatırımları
Genel Müdürlüğü çalışmalara başlamıştır.
Toplam 3.000.000 m2 büyüklüğündeki Kemalpaşa Lojistik Köyü Projesinin 1.
Etabında 1.200.000 m2 alan kamulaştırılmış ve Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanlığı tarafından 28.04.2012 tarihinde yapılan temel atma töreni ile altyapı
inşaatına başlanmıştır. 2013 yılı Ekim ayı itibariyle gerçekleşme % 60’lar
seviyesindedir.
300 gün süre verilen altyapı inşaatının 2014 yılı Mart ayı sonu tamamlanması
beklenmektedir.Yaklaşık 2.000 dönüm üzerinde, toplam kapalı alanı 173.851 m2 olan
Kemalpaşa Lojistik Köyü’nün altyapı çalışmalarına paralel olarak üstyapı çalışmaları
YİD (Yap- İşlet- Devret) modeliyle ihale edilecektir.
Ancak sadece İzmir’in doğusunda Kemalpaşa’da yapılacak bir lojistik köy ihtiyacı
kısmen karşılayabilir. Odamıza göre, İzmir’in kuzeyinde (Aliağa veya Çandarlı) ve
güneyinde de lojistik merkezler kurulmalıdır.
500 milyar dolar ihracat hedefindeki Türkiye’nin 3. büyük şehri İzmir’in 100 milyar
dolar ihracat hedeflendiği ve Çandarlı Limanı’nın devreye girdiği düşünüldüğünde
İzmir’de en az 3 lojistik merkezin yer alması gerekmektedir.
Bu gelişmelerle birlikte, Türkiye’deki üretimin belli merkezlerde toplanarak
demiryolu üzerinden Avrupa’ya taşınması hedefi ile TOBB öncülüğünde çeşitli
şehirlerden Oda ve Borsaların da katılımı ile BALO projesi 2004 yılında başlatılmış,
yaşanan bazı gecikmeler sonrasında BALO (Büyük Anadolu Lojistik
Organizasyonlar Anonim Şirketi) 2012 yılında kurulmuştur. Odamız 2012 yılında
İzmir'in lojistik potansiyelini değerlendirmek ve ihracatçı üyelerine kolaylık
sağlamak adına bu şirkete ortak olmuştur.
Şirketin amacı demiryolu ulaşımının deniz ve karayolu taşımacılığından çok daha
uygun maliyetli olması nedeniyle karayolu ile tırla veya denizyolu gemi ile
gönderilen konteynır yüklerinin demiryolu ile Kıta Avrupası'na ulaştırmayı ve
lojistik maliyetlerini düşererek uluslararası pazarda rekabet avantajı yakalamayı
hedeflemektedir. Hedef şehirler ise Viyana, Nürnberg, Stuttgart, Köln, Lyon,
Paris'tir.
159
Projenin Türkiye ayağı başlangıç olarak Batı Anadolu'daki illerin yüklerini
kapsarken, gelinen aşamada tüm Anadolu'nun yüklerini kapsar şekilde
genişletilmiştir.
Anadolu’da, Gaziantep, Kayseri, Konya, Ankara, Eskişehir, Balıkesir, Denizli, İzmir,
Manisa ve Bandırma demiryolu hatları proje kapsamında kullanıma hazır
durumdadır.
Proje ile, Anadolu’dan demiryolu ile Bandırma’ya ulaşan yükler feribot ile
Tekirdağ’a geçecek, oradan yapımı yeni biten 35 km.’lik Muratlı hattı ile
Kapıkule’den çıkış yaparak 4 nolu hattan kara Avrupası’na ulaşacaktır.
BALO A.Ş.’nin ilk tren seferi 8 Eylül 2013 Pazar günü saat 11.00’de Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Sayın Binali Yıldırım’ın katılımı ile Manisa TCDD
İstasyonu Lojistik Sahada düzenlenen törenle Münih’e yola çıkmıştır.
Odamızın İzmir’in güneyinde, doğusunda ve kuzeyinde lojistik merkezler kurulması
için çalışmaları ve girişimleri 2014 yılında da devam edecektir.
9.9. Lisanslı Depoculuk
Özellikle pamuk başta olmak üzere bölgemiz ekonomisinde önemli yer tutan tarım
ürünlerinin değerlendirilmesi ve finans piyasalarına açılmasına yönelik Ege Tarım
Ürünleri Lisanslı Depoculuk A.Ş.’nin faaliyete geçmesiyle sektör aktörleri olan,
pamuk üreticisi, tüccar ve sanayici açısından yeni bir dönem başlamıştır.
160
Şirketin ortakları arasında Odamız, İzmir Ticaret Borsası, Vadeli İşlem ve Opsiyon
Borsası, Denizbank AŞ, İşyatırım AŞ., Türkiye Sınai Kalkınma Bankası AŞ., Balıkesir
Ticaret Borsası, Takasbank AŞ, Şanlıurfa Ticaret Borsası, Gaziantep Ticaret Borsası,
Söke Ticaret Borsası, Ödemiş Ticaret Borsası, Tariş Pamuk Birlik , Manisa Ticaret
Borsası, Tariş Üzüm Birlik, Alaşehir Ticaret Borsası, Salihli Ticaret Borsası, Turgutlu
Ticaret Borsası ve EDEKATAŞ yer almaktadır. Odamız şirkette % 8 paya sahiptir.
Şirket,
kuruluşunun
ardından
çalışmalarına hızlı bir şekilde
başlamıştır.
03.01.2013
tarihi
itibariyle
Yetkili
Sınıflandırıcı
Faaliyet İzin Belgesi, 26.02.2013
tarihi itibariyle ise 15.000 ton
kapasite için
Pamuk Lisanslı
Depoculuk
Faaliyet
Belgesi
alınmıştır. 22.03.2013 tarihinde
Gümrük ve Ticaret Bakanı Sayın
Hayati
YAZICI’nın
katılımıyla
yapılan tören ile hizmete açılmıştır.
Şirket merkezi Selçuk–Torbalı arasında, otoyol, karayolu ve demiryolu ağının
kesiştiği Belevi bölgesinde satın alınan 72.000 m2 lik arsa üzerine kurulmuştur. İdari
bina, laboratuvar ve numune koparma binası ile depolardan oluşan toplam kapalı
alan 18.500 m2 olup bunun 15.000 m2si depolardır. Bölgemizin diğer önemli tarımsal
ürünleri ile ilgili lisanslı depo yatırımları da aynı yerde planlamaktadır.
Pamuk elektronik ürün senedi (ELÜS) ile başlatılan uygulamanın diğer tarım
ürünleri ile devam etmesi hedeflenmektedir. Bu alt yapı ile yurt içi ve yurt dışındaki
tüm yatırımcıların elektronik ortamda tarımsal ürünleri alım satımı yapmalarının
önü açılmaktadır.
Tarım ürün ticaretinin ELÜS ile elektronik ortamda borsa ve finansal kurumlar
üzerinden ticareti hedeflenmektedir.
2013 yılı hasatının başlaması ile birlikte öncelikle başta sektör öncüleri olmak üzere
ELİDAŞ depolarına Mahlıç pamuk girişi ve 2013 yılı ELÜS leri ihracı başlamıştır.
Önümüzdeki dönemde pamuk ELÜS ihracı ile başlayan bu çalışmanın diğer tarım
ürünleri içinde devam etmesi, çiftçi, sanayici ve yatırımcı için yeni fıratlar yaratılması
hedeflenmektedir. Bu da, bölgemiz ve ülkemiz tarımının gelişmesinde önemli rol
oynayacaktır.
161
9.10. Sera Organize Sanayi Bölgesi Projesi
Odamız geçmiş yıllarda Bayındır, Bergama ve Dikili'de Sera Organize Sanayi
Bölgesi kurmak için ciddi uğraş vermiştir. Çeşitli nedenlerden dolayı bu proje
gerçekleşmemiş olsa dahi Odamızın yapmış olduğu çalışmaların da katkılarıyla
Bayındır ilçesi süs bitkileri üreticiliğinde ulusal bir merkez haline gelmiş, o dönem
çalıştığımız alan İzmir Büyükşehir Bütünü Çevre Düzeni Planı’nda Çiçekçilik OSB
olarak işaretlenmiş, Dikili'de çalıştığımız alanlarda Türkiye'nin en büyük ve en
modern seraları inşa edilmiş, projemizin gerçekleşmesi için önerdiğimiz yöntem
yasal mevzuat haline gelmiş bulunmaktadır. Bugün ülkemizde bu mevzuat ile
projesi yürümekte olan 12 adet Tarıma Dayalı İhtisas Sanayi Bölgesi bulunmaktadır.
Modern seracılıkta maliyetlerin düşürülerek, yılın tüm aylarında istikrarlı bir şekilde
uluslararası piyasalara ürün temin edebilmek çok önemlidir. Bu kapsamda seraların
uygun maliyetler çerçevesinde ısılarının sabit tutulması gerekmektedir. Jeotermal
enerjinin var olduğu bölgelerde modern seraların kurulmasının nedeni uygun
maliyetlerle uygun üretim koşullarının yakalanmasıdır.
Seferihisar jeotermal enerji açısından potansiyeli olmasına rağmen bu bölgede sera
yapılabilecek büyük tarım alanları bulunmamaktadır. Dikili ve Bergama'da zaten bu
sektör ilerlemiş durumdadır.
Ancak Menderes ilçesinde büyük bir örtü altı tarım potansiyeli ve üretimi olmasına
rağmen üretimde verimlilik, modernite ve üst düzey kaliteden söz etmek mümkün
değildir. Odamız İTOB OSB ve Pancar OSB'de var olan doğalgaz çevrim
santrallerinden çıkacak buhar ile ısıtılacak modern seralar ile buradaki üretimin
nitelik ve nicel anlamda artırmak hedefindedir.
Bu amaçla Menderes veya Torbalı ilçesinin uygun bir bölgesinde Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığı İl Müdürlüğü işbirliğinde Sera OSB projesinin hayata
geçirilmesi için 2014 yılında çalışmalar yapılacaktır.
162
10. İzmir Adına Takip Ettiğimiz Projeler
10.1. Liman Projeleri ve İzmir Körfezi
10.1.1. İzmir Kruvaziyer Limanı
Odamız, 2003 yılında İzmir’e kazandırdığı kruvaziyer turizmi geliştirmek amacıyla
İzmir Kruvaziyer Limanı Projesini başlatmış ve iç körfezde yer arayışları neticesinde
en uygun yerin Üçkuyular Vapur İskelesinin olduğunu tespit ederek çalışmalarını bu
noktada yoğunlaştırmıştır.
Ancak Üçkuyular'da sürecin uzaması ve İzmir Alsancak Limanı özelleştirilmesinin
iptali nedeniyle Alsancak Limanı genel kargo rıhtımının kruvaziyer liman haline
getirilmesi fikrinin ağırlık kazanması nedeniyle Alsancak Limanı için Odamızca
proje ve rapor hazırlanarak Ulaştırma, Haberleşme ve Denizcilik Bakanı Sayın Binali
Yıldırım’a sunulmuş ve kabul görmüştür.
Özelleştirme Yüksek Kurulu 25.10.2010 tarih ve 2010/89 sayılı kararı ile limanın
"Yolcu Limanı" ve "Yük Limanı" olarak faaliyet gösterecek şekilde yeniden
yapılandırılması için çalışmalara başlanmıştır.
Özelleştirme İdaresi Başkanlığı tarafından hazırlanan İzmir Kruvaziyer Liman Alanı
ve 1/25000 ve 1/5000 ölçekli nazım imar planı değişikliği ile ilgili 3194 sayılı İmar
Kanunu’nun 8/b maddesi gereğince 19.01.2012 tarihinde gazete ilanı yapılan onanlı
planlar, 19.01.2012 - 19.02.2012 tarihleri arasında 1 ay süre ile askıya çıkarılmıştır.
Odamız, 13 Şubat 2012 tarihinde meslek odalarının katılımı ile imar planları ile ilgili
ortak bir paydada bulaşarak imar planlarının itiraz gelmeyecek şekilde
sonuçlandırılması amacıyla bir değerlendirme toplantısı düzenlemiş;
Bu toplantı Özelleştirme İdaresi Başkanlığı Gayrimenkul Dairesi ve Gayrimenkul
İşlemleri Proje Grup Başkanı Adnan Gürdal’ın katılımı ile 16 Mart 2012 tarihinde
tekrarlanmıştır.
Ancak Özelleştirme İdaresi Başkanlığı’nın, ticari alan yoğunluğunda ısrar etmesi
sıkıntı yaratmış ve imar planı İzmir kamuoyunda çok yoğun tepkilere maruz
kalmıştır.
Özelleştirme İdaresi Başkanlığı YİD modeli ile kruvaziyer limanı özelleştirme
ihalesini gerçekleştirmiş olmakla birlikte, ihalede sadece bir grup tarafından teklif
sunulmuş olması nedeniyle ihale 21.09.2012 tarihinde iptal edilmiştir.
163
Gelinen noktada, T.C. Başbakanlık Özelleştirme İdaresi Başkanlığı’nın ihale
kapsamında limana getirilen fonksiyonları ve imar planlarını tekrar gözden
geçirmesi; çok sayıda yatırımcının katılmasını ve rekabeti sağlayacak bir ihale
dosyası hazırlamasının ardından tekrar ihaleye çıkması beklenmektedir.
Odamız, 2003 yılından bu yana kruvaziyer gemilerin İzmir’e gelmesi ve kruvaziyer
turizmin gelişmesi konusunda göstermiş olduğu gayreti İzmir Alsancak Kruvaziyer
Limanı imar planları ve ihale dosyasının yatırımcıların yoğun katılımını sağlayacak
şekilde yeniden düzenlenmesi ve en kısa zamanda tekrar ihaleye çıkılması için
gerekenleri eksiksiz olarak yerine getirecek, girişimlerini 2014 yılında da
sürdürecektir.
10.1.2. İzmir Alsancak Limanı Dönüşüm Projesi
Bilindiği üzere, Özelleştirme Yüksek Kurulu’nun 30.12.2004 tarih ve 2004/128 sayılı
kararı ile İzmir Alsancak Limanı’nın özelleştirilmesi 03.05.2007 tarihinde yapılmış
ancak uzayan süreç ve küresel ekonomik krizin etkisi ile taliplilerin limanı almaktan
vazgeçmesi nedeniyle ihale iptal edilmiştir.
Bunun üzerine Odamız, kısa-orta-uzun vadeli çözüm önerileri içeren “İzmir
Alsancak Limanı Konteyner Mollerinin Yeniden Yapılandırılması Projesi” ve “İzmir
Alsancak Limanı’nda Yük ve Gemi Hizmet Olanaklarının Geliştirilmesi Raporu”nu
hazırlatmış; Ulaştırma, Haberleşme ve Denizcilik Bakanı Sayın Binali Yıldırım’ın 20
Haziran 2010 tarihinde İzmir Alsancak Limanını ziyareti sırasında kendisine
sunulmuş, kabul görmüş ve sıkıntıların giderilmesi ve çözüme kavuşması için aynı
gün gerekli talimatlar verilmiştir.
164
Bu aşamadan itibaren TCDD 3. Bölge Müdürlüğü, liman için işletme planı
hazırlatarak yatırımlarına başlamıştır. Bu kapsamda Türkiye’de bir ilk olarak İzmir
Büyükşehir Belediyesi ile TCDD, yapmış oldukları işbirliği ve ortaklık kapsamında,
İzmir Körfezi ve Limanı Rehabilitasyonu Projesini başlatmış ve proje ÇED sürecinin
sonuna gelmiştir.
Proje kapsamında;
İzmir Körfezi’nin güney aksı boyunca “yaklaşım kanalı (navigasyon) ve
manevra dairesi açılacak,
Liman tabanı derinleştirilmesi ve elde edilen malzemeyle yeni bir konteynır
depolama alanı oluşturulacak. (II. kısım konteynır terminal alanı, 550 bin m2)
İzmir Körfezi’nin kuzey aksı boyunca Körfez’in kuzey aksında -8 metre
derinliğe ulaşacak kadar yaklaşık 13 kilometre uzunluğunda, 250 metre
genişliğinde (Atatürk Organize Sanayi Bölgesi Deresi açıklarından Tuzla kıyı
hattına kadar olan bölümde) bir sirkülasyon kanalı açacak.
Türkiye’nin en büyük kruvaziyer limanı yaratılacaktır.
İzmir Büyükşehir Belediyesi, İzmir Körfezi’ne akan dere ağızlarının temizlenmesi,
Körfez’in kuzeyinde bir sirkülasyon kanalı açılması ve Körfez tabanındaki
malzemelerin temizlenmesi için kazıcı-emici ve destek tipi olmak üzere 14 metre
derinliği tarayabilen ve saatte 800 ton çamuru 1-2 kilometre uzaklığa aktarabilen 2
yeni gemi almıştır.
İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin yine proje kapsamında Çiğli’deki Atıksu Arıtma
Tesisinde, Çamur Çürütme ve Kurutma Tesisi inşaatı devam etmektedir.
165
İzmir Körfezi ve Limanı Rehabilitasyon Projesi sayesinde, yüksek tonajlı gemilerin
limana gelmesi, Körfez’e temiz su girişinin sağlanması ve bu sayede ekolojik hayatın
canlanması mümkün olacaktır.
Projenin tamamlanmasının ardından, ana liman olarak hizmet vermeye başlayacak
olan İzmir Limanı’nın, gelirlerinin 100 milyon dolardan 300 milyon dolara çıkması
beklenmektedir.
Odamız, İzmir Alsancak Limanı’nın özelleştirilmesine kadar geçen sürede yapılması
gereken yatırımların takipçisi olacak ve ihtiyaç duyulduğu takdirde desteğini
sürdürecektir.
10.1.3. Kuzey Ege Çandarlı Limanı
Odamız, Çandarlı Limanı projesini 1999 yılından bu yana takip etmektedir.
Ulaştırma, Haberleşme ve Denizcilik Bakanlığı Altyapı Genel Müdürlüğü tarafından
yaptırılmakta olan ve 2011 yılı Mayıs ayında yer teslimi yapılan Çandarlı Limanı
mendirek inşaatı tamamlanma aşamasına yaklaşmıştır.
Mendirek inşaatının son evresi ile eş zamanlı olarak 5 Eylül 2013 tarihinde YİD
ihalesine çıkılmıştır. Yapım için 4 yıl olmak üzere 41 yıllığına kiralanacak olan Kuzey
Ege Limanı, 3 etap halinde yapılacaktır. İlk etabı 4 milyon TEU olan Çandarlı Kuzey
Ege Limanı, tüm fazları tamamlandığında 12 milyon TEU kapasiteye ulaşacak ve
Türkiye'nin en büyük, dünyanın da en büyük 10 limanından biri olacaktır. 5 Kasım
2013’te son teklif verme süresi dolan ihalede maalesef teklif veren olmamıştır.
Odamız dahil pek çok kurum
kuruluş Kuzey Ege Limanı'nın
devreye girmesi için büyük
uğraş vermiştir. Kuzey Ege
Limanı, Türkiye'nin ilk transit
liman olma niteliğini taşıyan
liman
olacaktır.
Ancak
ülkemizde
transit
yükleri
özendirecek
teşvik
mekanizması
ve
çoklu
taşımacılığa imkan verecek altüst yapı olanakları yeterince
bulunmamaktadır.
Şu an için İzmir Alsancak Limanı Türkiye'nin ana limanlarından bir tanesidir ancak
transit limanı değildir. Fiziki potansiyeli ve yaklaşım kanalı sorunu nedeniyle transit
liman olma şansı da bulunmamaktadır. Yine de Alsancak Limanı ve Nemrut
Limanlar bölgesindeki konteyner terminalleri mevcut ve kısa vadedeki yükleri
taşımaya yeterli konumdadır.
166
Ancak 500 milyar dolar Türkiye ihracatı ve Lojistik Merkezi:İzmir olma hedefleri için
Kuzey Ege Limanı projesinin devreye girmesi kaçınılmazdır.
Bu kapsamda transit yükler için
düzenleme
yapılması,
limana
ulaşacak demiryolu ve karayolu
yatırımların
devlet
tarafından
gerçekleştirilmesi, çoklu taşımacılık
altyapısının
oluşturulmaya
başlaması,
lojistik
köy
ve
merkezlerin devreye alınması, ihale
şartnamesinin yeniden ele alınarak
projenin doğru anlatımlarla ihale
edilmesi ile birlikte Kuzey Ege
Limanı teklif verilebilir bir yatırım
haline getirilmelidir.
Yapılacak en büyük hata ise Kuzey Ege Limanı'nı cazip hale getirmek için, İzmir
Alsancak Limanı'nın kapasitesinin artırılmasına yönelik yatırımların durdurulması
veya ağırlaştırılması olacaktır.
10.1.4. Nemrut Limanlar Bölgesi
İzmir’de İzmir Alsancak Limanı dışında Aliağa Nemrut körfezinde işleticileri farklı,
özel sektöre ait olan toplam 6 iskele bulunmakta, bu iskelelere yılda yaklaşık
5.000’den fazla gemi yanaşmakta ve yıllık yük kapasitesi 50 Milyon tonu aşmaktadır.
Bu iskelelerin iki tanesi konteyner terminali şeklinde hizmet verebilmektedir.
Bunların dışında bu bölgede imar planlarında onaylanmış iskele ve konteyner
terminalleri de mevcuttur.
167
Ancak bu limanlar bölgesinin alt ve üst yapısı ile sorunları çözülmüş bir liman
kompleksinde olduğu veya olabileceği söylenemez. Çünkü bu iskelelerin her birinin
işleticisi farklı kurum-kuruluşlara aittir. Yine de Nemrut Limanlar Bölgesi, İzmir ve
Türkiye Ekonomisi için çok önemli bir noktadır.
Bu bölgedeki önemli bir gelişme ise sektöründe büyük yaıtırımlar yapan Petkim'in
2013 yılı Ağustos ayında konteyner terminali inşaatına başlamış olmasıdır. Hafriyat
çalışmaları yürütülen limanın ilk fazı için 2015 yılı sonu, ikinci fazı için 2016 yılı sonu
işaret edilmektedir. Başlangıçta 1,5 milyon TEU kapasiteye sahip olacağı belirtilen
limanın 4 milyon TEU’ya kadar genişleyebileceği ifade edilmektedir. Liman için
İzmir-Çanakkale Karayolu’nun yanında geri hizmet sahası oluşturulacağı, mevcut
demiryoluna entegre edileceği, konteyner depolanması için liman sahasında 42
hektar, geri hizmet alanında ise 6 hektar olmak üzere toplam 48 hektar lojistik saha
yapılacağı açıklanmaktadır. Bu İzmir için önemli bir yatırımdır.
Ancak Nemrut Limanlar Bölgesinin konteyner ve dökme yük açısından potansiyeli
ne denli büyük olur ve gelecek vaad ederse etsin bu İzmir Alsancak Limanı'nın
önemini kaybedeceği, hüviyetini değiştirmesi gerektiği anlamına gelmemelidir.
İzmir bir lojistik merkez olacak ve ülkemiz 500 milyar dolar ihracat hedefliyor ise,
Ege Bölgesi'ndeki tüm limanlara ihtiyaç bulunmaktadır.
Kaldı ki İzmir 8.500 yıldır tarih sahnesinde yer alıyor ise bunu sahip olduğu
limanlara borçludur. İzmir merkezdeki limanın özelliğini kaybetmesi, hem kentin
kimliğini hem de ekonomisinin zedelenmesi anlamına gelecektir.
10.1.5. Yat Limanları
İzmir; Doğu Akdeniz coğrafyasının merkezinde, Akdeniz ve Karadeniz’e çıkan deniz
yollarının kavşak noktasında yer alan, korunaklı körfezi ve limanı ile her büyüklükte
deniz aracı için en iyi şartları sunan bir liman kentidir.
İzmir’in merkezinde bulunduğu Ege coğrafyası, girintili-çıkıntılı kıyı şeridi ve
adaları, 300 gün güneş gören iklimi ile doğanın en keyifli izlendiği yer olarak antik
dönemden bugüne ün yapmıştır.
Bu özellikleri ile İzmir ve Ege coğrafyası yat turizmi ve mavi turlar için eşsiz bir
potansiyele sahiptir. İzmir, yat turizmi konusunda uzun yıllardır ihmal edilmişken,
son dönemde yat limanları inşası büyük bir ivme kazanmıştır.
Merkeze uzak ilçelerden Çeşme, Alaçatı ve Seferihisar’da yat limanları işletmeye
açılmış ve kısa zamanda dolmuştur.
800 yat kapasiteli Çeşme Şifne Yat Limanı ihaleye çıkmış olup, beklenenin üstünde
talipli ihale dosyası almıştır. İhalesinin 2013 yılı Aralık ayında sonuçlandırılarak 2014
yılında yatırıma başlanması beklenmektedir.
168
Ancak İzmir iç körfezde henüz modern bir yat limanı inşa edilememiş ve
işlemetmeye açılamamıştır. Oldukça kısıtlı bir kapasiteye sahip olan Üçkuyular
Levent Marina, zorluklar içerisinde hizmet vermektedir.
Odamız iç körfeze modern bir yat limanı kazandırmak konusunda girişimlerde
bulunmaktadır. İç körfezde; İnciraltı Wyndham İzmir Özdilek (Crowne Plaza) önü,
İnciraltı Balıkçı Barınağı, Bostanlı Balıkçı Barınağı ve Mavişehir konutlarının bittiği
alanlarda yat limanı yapılabileceği hususu İzmir kamuoyu ile paylaşılmıştır.
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı Altyapı Yatırımları Genel Müdürlüğü
tarafından Bayraklı bölgesinde yat limanı yapımına ilişkin etüd-proje çalışmaları
yürütülmüş ancak Alsancak Limanı’na çok yakın olması nedeniyle ve İzmir
Büyükşehir Belediyesi’nin de olumsuz görüş vermesi sonucu Bayraklı Yat
Limanı’nın Turan bölgesine kaydırılması gündeme gelmiştir.
Karşıyaka Yat Limanı konusunda, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı
Altyapı Yatırımları Genel Müdürlüğü yer olarak Karşıyaka Spor Kulübünün olduğu
noktayı seçmesi, Karşıyaka Belediyesi tarafından tepki ile karşılanmış, itirazlar
yükselmiştir. Bu nedenle Karşıyaka Yat Limanı projesinin yeri konusunda mutabakat
sağlanamamıştır.
Tablo 22: Proje Aşamasındaki Yat Liman Kapasiteleri
Yat Limanları
Dikili Yat Limanı
Çandarlı Yat Barınağı
Aliağa Yat Limanı
Yeni Foça Yat Limanı
Karşıyaka (Bostanlı) Yat Barınağı
Pasaport Yat Limanı
İnciraltı Yat Limanı
Urla Çeşmealtı Yat Barınağı
Mordoğan Yat Limanı
Karaburun Yat Limanı
Dalyanköy Yat Yanaşma
Çeşme Dalyan Yat Barınağı
Ilıca Yat Limanı
Şifne Yat Limanı
Seferihisar Ürkmez Yat Limanı
Karşıyaka Yat Limanı
Bayraklı Yat Limanı
Şakran Yat Limanı
Toplam
169
Bağlama Kapasitesi
150
100
100
450
100
400
550
250
400
400
100
400
200
800
625
500
500
400
6.400
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı Altyapı Yatırımları Genel Müdürlüğü
tarafından İzmir iç körfez ve İzmir’in il genelinde 6.400 yat kapasiteli 18 yeni yat
limanı yapılması için çalışma başlatılmış olmakla birlikte bir çoğu henüz etüd proje
aşamasındadır.
Odamız üst kullanım hakkını almış olduğu Pasaport Dalgakıranı’nı bir cazibe
merkezine dönüştürmek ve yine proje kapsamında yat bağlama yeri yapmak üzere
plan ve proje çalışmalarına devam etmektedir. Pasaport Dalgakıranında odamızın
gerçekleştireceği proje ve Pasaport kıyı bölgesinde devlet eliyle yapılacak olan proje
ile birlikte yat fuarları kentin merkezinde organize edilebilir, yat ve fuar turizmi bir
arada gerçekleştirilebilir hale gelecektir.
10.2. Otoyol ve Karayolu Projeleri
30 viyadük, 4 tünel, 209 köprü, 18 gişe alanı, 5 otoyol bakım işletme merkezi, 7 servis
ve park alanından oluşan; 384 km. otoyol ve 49 km. bağlantı yolu olmak üzere
toplam 433 km. toplam uzunluğa sahip; kamulaştırma bedeli 1,5 milyar dolar, proje
bedeli ise 9 milyar dolar olup, 10,5 milyar dolar toplam maliyeti ile Cumhuriyet
tarihinin en büyük yatırımı olan İzmir-İstanbul Otoyolu Projesi’nin yapım süresi 7 yıl
olarak planlanmaktadır.
Karayolları Genel Müdürlüğü bu dev proje için Bursa merkezli olarak Özel Bölge
Müdürlüğü oluşturmuştur.
Otoyol inşaatı, Odamızla birlikte diğer oda, borsa ve sivil toplum örgütlerinin de
girişimi ile İzmir ve İstanbul’dan eş zamanlı olarak başlatılmıştır.
Bu dev projede 2.682 metrelik İzmit Körfez Geçişine ilişkin olarak konsorsiyum
içindeki yüklenici firmalar belirlenmiş olup, sözleşme 15 Mart 2013 tarihinde
yürürlüğe girmiştir.
Bursa sınırlarında, Orhangazi-Samanlı arasında yer alacak 3.414 metre
uzunluğundaki tünellerin açma çalışmaları ile İzmir Körfez Geçişi için inşa edilecek
köprünün ayaklarının yapımına başlanmıştır. Projenin İstanbul-Bursa arasındaki
bölümünün 2015 yılında tamamlanması planlanmaktadır.
Buna karşın proje İzmir tarafında oldukça ağır ilerlemektedir. Belkahve tarafında
projenin güzergahı değişmiş ve Naldöken Kavşağı ile otoyol kavşağı arasının 2.300
m viyadük ile geçilmesine karar verilmiştir.
170
Odamız, İzmir-İstanbul Otoyolu projesinin İzmir ayağındaki işlerin hızlandırılması
yönünde girişimlerini sürdürecektir.
İzmir-Ankara Otoyolu’nun güzergah ve 1/5.000 ölçekli plan çalışmaları devam
etmekte olup, YİD ihalesinin 2015 yılında yapılması beklenmektedir.
İzmir Kuzey Çevre Yolu
İzmir, Doğu Akdeniz coğrafyasının kalbinde yer almakta olup, Çanakkale üzerinden
Avrupa’ya bağlanmaktadır. İzmir-Avrupa Otoyol projesinin de önemli bir parçası
olan İzmir Çevre Yolu kuzey geçişinin kalan kısmının Sasalı’dan Aliağa’ya kadar
olan bölümünün etaplara ayrıldığı ve projelendirme çalışmalarına bu kapsamda
devam edildiği bilinmektedir.
Proje ve yapım çalışmaları devam eden Çiğli-Aliağa Otoyolunun HarmandalıMenemen arasındaki 8 km.lik bölümün 2014 yılın bahar aylarında açılması
beklenmektedir.
Bu aşamadan itibaren İzmir Kuzey Çevre Yolu’nun Eski Foça ve Yeni Foça Devlet
Yoluna bağlantıları ile otoyolun devamı olarak hedeflenen Aliağa-ÇandarlıSavaştepe arasında, Çandarlı Limanı bağlantısı yapılacaktır.
Demir-çelik fabrikalarının önünden geçerek Yenifoça’ya ulaşan ve araç trafiği ve can
güvenliği açısından çok tehlikeli olan tek gidiş-geliş yolun by-pass edilmesi amacıyla
yapılmakta olan 14 km.lik yeni yolun altyapı çalışmaları devam etmekte olup 2014
yılı içerisinde tamamlanması planlanmaktadır.
Odamız, İzmir Kuzey Çevre Yolu Aliağa-Çandarlı-Bergama bölümünün Çandarlı
Limanı’nın faaliyete geçmesi beklenen 2018 yılına kadar tamamlanması için girişim
ve takiplerini 2014 yılında da sürdürecektir.
Ayrıca İzmir Kuzey Çevre Yolu’ndan Aliağa şehir içine verilen çıkışın Nemrut Liman
Bölgesine ulaşacak yük trafiği açısından yetersiz olacağı ve D-550 karayolu ile
Güzelhisar Köy Yolunun kesiştiği kavşakta yığılmalara sebep olacağı
öngörüldüğünden Nemrut Limanlar Bölgesine doğrudan ulaşacak bir alternatif
güzergah oluşturulması konusunda 2012 yılında başlatmış olduğu girişimlerini 2014
yılında da sürdürecektir.
171
Konak Tüneli
Hükümetin 35 İzmir projesi kapsamında yer alan Konak Tüneli Projesi kapsamında
Karayolları Genel Müdürlüğü ve İzmir Büyükşehir Belediyesinin Konak-Yeşildere
Tüneli, Buca-Yeşildere Bağlantı Trompet Kavşağı, Yeşildere-Otogar Uçan yol
projeleri birleştirilmiştir.
Konak Tüneli Projesi’nin temeli, 23.09.2011 tarihinde atılmıştır. 1.674 metre
uzunluğunda ikişer şeritli iki tüp tünelden oluşan projede Yeşildere yönünden tünel
kazı çalışmaları devam ederken, Bahribaba Parkı yönünde çıkan arkeolojik eserler
nedeniyle projenin bitiş süresi 2015 yılına sarkmış durumdadır.
Proje kapsamında, Yeşildere Caddesi üzerinde 200 metre çapında 8 kollu köprülü
kavşağın yapım çalışmaları tamamlanarak Buca’ya bağlanan ve yan yollar ile
Menderes Caddesi’ne ulaşan 800 m.lik bölümü 13 Ekim 2013 tarihinde trafiğe
açılmıştır.
İzmir-Manisa Sabuncubeli Tüneli
İzmir’i İç Ege’ye bağlayan ve aynı zamanda İzmir-İstanbul güzergahı olarak yoğun
bir trafiği barındıran İzmir-Manisa yolunun Sabuncubeli kesimindeki keskin
virajların çok sayıda kazaya meydan vermesi nedeniyle Karayolları 2. Bölge
Müdürlüğü tarafından gerçekleştirilen proje ile Sabuncubeli kesiminin bir tünel ile
geçilmesi için çalışmalara başlanmış, Eylül 2011’de temeli atılmıştır.
172
İzmir ile Manisa arasındaki seyahat süresini 15 dakikaya indirecek tünelin en geç
2014 yılında bitirileceği öngörülse de kazı çalışmaları sadece İzmir yönünden
sürdürülebilmektedir. Ekim 2013 itibariyle İzmir tarafından bir tüpte 530 m.,
diğerinde 480 m.ye ulaşılmıştır. Ancak Manisa yönünde meydana gelen heyelan
nedeniyle çalışmalar durmuştur. Manisa yönünden çalışmalara 2014 başı itibariyle
tekrar başlanması beklenmektedir. Tek taraflı çalışma ve heyelanın yarattığı zaman
kaybı nedeniyle 2015 yılı sonunda bitirilmesi öngörülen Sabuncubeli tünelinin 2016
yılına sonunda tamamlanabileceği tahmin edilmektedir.
İzmir Körfez Geçişi (İZKARAY)
Odamızın, EXPO 2015 adaylığı sırasında hazırlamış olduğu önemli projelerden biri,
İnciraltı-Çiğli arasında, İzmir Çevre Yolunu bir halka şeklinde tamamlayacak şekilde,
bir kısmı tüp geçit bir kısmı asma köprü olmak üzere İzmir Körfez Geçişi’nin
yapılmasıydı. Proje kapsamında tünel açmak için yapılacak deniz dibi derinleştirme
çalışmasından çıkacak malzeme ile körfezin uygun yerinde bir ada oluşturularak,
adada plajlar yapılması öngörülmüştü.
Merkezi Hükümet, demiryolu ulaşımını da dahil etmek suretiyle projemizi
geliştirerek 35 İzmir projesi arasında yer vermiştir.
Güzergah belirleme ve proje çalışmaları için 30.12.2012 tarihinde sözleşme
imzalanmış olup güzergah belirlenmiştir. Proje çalışmalarının 2014 yılında
tamamlanmasının ardından yapım süresinin 70 ay olması beklenmektedir.
Körfezi 2 km. batırma tüp ve 4 km. asma köprü ile ile geçecek proje bağlantı yolları
ile birlikte 10 km.ye ulaşmaktadır. Proje kapsamında batırma tüpler ile viyadüklerin
kesiştiği noktaya bir yapay ada yapılacaktır. İnciraltı-Bostanlı arasına inşa edilecek
tüp geçidin İnciraltı yönünde çıkışı ESHOT garajı civarından, asma köprü ise Atatürk
OSB ile Mavişehir arasındaki bir noktadan çevre yoluna bağlanacak, böylece İzmir
Çevre Yolu bir halka şeklinde tamamlanacaktır.
İzmir Körfez Geçişine raylı sistem de ilave edilecek ve raylı sistem körfez geçişi
sonrası Mavişehir’den İzmir Çevre Yoluna bağlanarak sırasıyla Bornova, Otogar,
Buca, Balçova’yı takip edecek ve tekrar körfez geçiş hattına bağlanarak bir tam tur
yapacaktır.
Toplam geçiş süresi, raylı sistem ile 5 dakika, araç ile 8 dakika olacaktır.
Projenin gerçekleşmesi ile birlikte, İzmir’in iki yakası arasındaki ulaşım mesafesi
birkaç dakikaya düşecek; zamandan ve akaryakıttan önemli boyutlarda tasarruf
edilecektir. Projenin ekonomiye yıllık katkısının 500 milyon lira civarında olacağı
öngörülmektedir.
173
“Tüp Geçit, Yapay Ada ve Asma Köprüden oluşan Bostanlı-İnciraltı Körfez Geçiş
Projesi"ni Odamız 2007 yılında EXPO 2015 projelerimiz arasında kentin gündemine
getirmiştir. Odamız İzmir için önerdiği projelerin gerçekleşme yoluna giriyor ve
gerçekleşiyor olmasından gurur duymaktadır. Bu projenin de gerçekleşmesi yolunda
Odamız gerekli çalışmalarını yürütütecektir.
10.3. Demiryolu Projeleri
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı; İzmir-Ankara arasında seyahat
süresini 3,5 saate indirecek 624 km. uzunluğundaki İzmir-Ankara Yüksek Hızlı Tren
Hattı Projesinin ilk etabı olan Ankara Polatlı-Afyonkarahisar arasındaki bölümünün
altyapı sözleşmesini Haziran 2012’de imzalamış ve yapım çalışmalarına başlanmıştır.
Projenin Afyon-İzmir etabının, plan ve proje çalışmaları devam etmekle Ankara
Polatlı-Afyonkarahisar etabının tamamlanması ile birlikte yapımına başlanacağı
tahmin edilmektedir.
Odamız ve kentin diğer aktörleri yıllardır dile getirdiği Aliağa-Menderes arasındaki
banliyö hattının güneyde Selçuk ve kuzeyde Bergama’ya kadar uzatılması talebinin
gerçeğe dönüşmesinde ilk adım olan Cumaovası-Torbalı arasındaki 30 km.lik hat
2014 yılında işletmeye açılacaktır. Ayrıca gidiş-geliş iki hat olarak işletmeye açılacak
30 kilometrelik bölümün yanı sıra ileride doğacak ihtiyaca istinaden 3. hattın
altyapısı da hazırlanmıştır. Hattın Selçuk’a uzatılması ile ilgili ihale yapılmış olup
çalışmalar devam etmektedir.
174
Biçerova ile Bergama arasındaki 52 kilometrelik demiryolunun etüd proje çalışmaları
tamamlanmış olup, yapımına dair YPK kararının alınması amacıyla 2013 yılı Ekim
ayı itibariyle Bakanlar Kuruluna sunulmuştur.
Odamız, İzmir Banliyö Hattının Biçerova-Bergama arasındaki bölümünden Çandarlı
Limanına bağlantısının yapılması için girişimlerini sürdürecektir.
İzmir Banliyö Hattının devamı olarak Ödemiş-Kiraz yeni demiryolu hattı için proje
çalışmaları tamamlanmış olup, 2014 yılında ihale edilmesi beklenmektedir.
Kemalpaşa-Torbalı ve Kemalpaşa-Alsancak Limanı hattı için proje çalışmaları devam
etmektedir. Kemalpaşa-Alsancak Limanı bağlantısının Manisa-Menemen hattından
sağlanması görüşü ağırlık kazanmaktadır.
27 km.lik Kemalpaşa OSB-Turgutlu Demiryolu Hattı inşaatı tamamlanmıştır. Diğer
yandan hattın Kemalpaşa Lojistik Köyüne bağlantısını sağlayacak 1 km.lik bölümün
altyapısı 2014 yılı Mart ayında tamamlanacaktır.
Menemen-Bandırma arasındaki hattın hızlandırılabilmesi amacıyla sinyalizasyonelektrifikasyon ihalesi 2013 yılı sonunda gerçekleştirilmiş olup, çalışmaların 2 yıl
sürmesi beklenmektedir.
175
Tramvay Projeleri
İzmir Büyükşehir Belediyesi, şehir merkezinde trafik yükünün azaltılması için
Alsancak Limanından başlayarak Üçkuyulara kadar uzanan bir hat ve Karşıyaka’dan
Mavişehir’e kadar uzanan bir hat olmak üzere iki ayrı tramvay projesi hazırlamış;
güzergahlar Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı tarafından
onaylanmıştır.
Tramvay projelerinin hayata geçirilmesi için İller Bankası’ndan beklenen kredi onayı
2011 yılı Kasım ayında; dış kredi bulunabilmesi için Hazineden beklenen onay 2013
yılı Ekim ayında çıkmıştır. İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin proje için gerekli krediyi
bulmasının ardından tramvay hatları ihalelerinin 2014 yılında gerçekleştirilmesi
beklenmektedir.
10.4. Turizm Projeleri
10.4.1. Ege Medeniyetleri Müzesi
Odamız; İzmir’e Mega Müze kazandırılması önerisini ilk olarak 1992 yılında
hazırlatmış olduğu 1992-2007 İzmir Stratejik Planı’nda dile getirmiştir.
Bugün, İzmir’in ve Ege Bölgesi’nin tarihi, kültürel ve arkeolojik zenginliklerinin
sergileneceği, mimarisi ile dünya çapında ses getirecek bir mega müze yapılması,
İzmir’deki tüm kesimlerin en büyük istek ve beklentilerinin başında gelmektedir.
Odamızın Kemeraltı-Agora-Kadifekale aksını koruyacak şekilde Agora Ören Yeri’ne
komşu, Agora Ören Yeri ile bütünleşerek farklı bir konsept oluşturacak ve dünyada
örneği olmayan kampüs müze niteliğine haiz olabilecek bir alan önerisi olmuştur.
Ancak Odamızın da yer aldığı 2009 yılı Ekim ayında gerçekleştirilen toplantı ve saha
incelemesinde alternatif alanlar arasında İzmir Büyükşehir Belediyesi yetkililerinin
önermiş olduğu antik tiyatro ile heyelan bölgesi arasındaki alan ön plana çıkmıştır.
İlerleyen süreçte, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın antik tiyatro ile heyelan bölgesi
arasındaki alandan vazgeçtiği, bunun yerine Halkapınar Mahallesinde yer alan Eski
Sümerbank Basma Fabrikası kampüsü içinde uygun bir alanı müze alanı olarak
düşündüğü basına yansımıştır.
İl Özel İdaresi’nin 2014 yılı Yerel Seçimler ile birlikte kapatılacak olması nedeniyle
Eski Sümerbank Basma Fabrikası kampüsü arazisinin İzmir Büyükşehir
Belediyesi’ne mi devredileceği yoksa Kültür ve Turizm Bakanlığı’na mı devredileceği
tartışma konusu olmuştur.
176
Halbuki Eski Sümerbank Basma Fabrikası kampüsü, 1999 yılında Özelleştirme
Yüksek Kurulu kararı ile İzmir Ekonomi Üniversitesi’ne verilmek üzere İl Özel
İdaresi’ne devredilmiştir. Buna rağmen İl Özel İdaresi araziyi İzmir Ekonomi
Üniversitesi’ne tahsis etmemiştir.
Ancak Eski Sümerbank Basma Fabrikası kampüsü için ÖYK kararında “eğitim” şartı
bulunmaktadır. Bu nedenle mevcut durumunda turizm amaçlı bir proje yapılması
mümkün değildir.
Diğer yandan Odamızın 2003 yılından beri şehir turizmini geliştirmek için yaptığı
tüm çalışmalar İzmir’e gelen turist sayısını arttırmak kadar turistin kentte kalış
süresini uzatmayı amaçlamaktadır.
İzmir’de şehir turizminin kalbi, Kemeraltı-Agora-Kadifekale arasında atmaktadır. Bu
nedenle Ege Medeniyetleri Müzesi için en uygun yer Kadifekale ile Agora Ören Yeri
arasında olmalıdır. Bu gerçekleştiği takdirde turistin kent merkezinde geçirdiği süre
uzayacaktır.
Buna karşın Ege Medeniyetleri Müzesi, Eski Sümerbank Basma Fabrikası kampüsü
içinde yapılacak olursa, kruvaziyer gemi ile gelen turist limandan çıktıktan sonra
müzeye gelecek, müzede geçirdiği vakitten sonra artık Kemeraltı’na, Agora’ya,
Kadifekale’ye gitmeyecektir. Böyle bir tercihin gerçekleşmesi, şehir turizmini
geliştirmek için yapılan tüm çalışmaları baltalayacaktır.
177
Bununla birlikte yeri neresi olursa olsun Ege Medeniyetleri Müzesi, şehrimizin
vazgeçilmez projelerinden biridir. Odamız, Ege Medeniyetleri Müzesinin yer
tespitinin bir an önce yapılması ve Müzenin Agora-Kadifekale arasındaki bölgede
inşa edilmesi için girişimlerini 2014 yılında da sürdürecektir.
10.4.2. Kültür-Tarih-İnanç Turizminin Geliştirilmesi
Turizm arzı açısından son derece zengin olan İzmir; kültür-tarih-inanç turizmi
açısından da oldukça zengindir. Kültür, tarih ve inanç unsurları adına
gerçekleştirilen geziler aynı zamanda turistik kazanımlar sağladıkları ve turistik
amaçlı da oldukları için turizm olgusu içerisinde değerlendirilmektedir.
Kültür tarih ve inanç turizminin doğuşu dünya üzerinde turizm hareketinin
başlaması ile birlikte olmuştur.
İzmir; sayısız medeniyetlere ve kutsal dinlere sahne olmuş, farklı dinlere mensup
insanlar İzmir’in kendine özgü modernliği ve hoşgörüsü içerisinde yüzyıllar
boyunca birlikte yaşamışlar ve yaşamaya da devam etmektedirler.
“Kentler yaşayan organizmalardır” düşüncesinden hareketle, İzmir yaşadığı sürece
turizm ile ilgili hedeflerinin çıtasını sürekli yükseltmemiz, geliştirmemiz ve
değiştirmemiz gerekmektedir.
Nitekim İzmir; camileri, pırlanta üçgeni, kiliseleri, havraları ve hoşgörülü, çağdaş
bakış açısı ile inanç, kültür ve tarih turizminin yapılabileceği çok zengin bir kenttir.
İzmir için; “En güzel gök kubbenin altındaki en güzel şehir” nitelemesini yapan
Heredot, İzmir için çok önemli bir tarihi değer olup günümüzde şiirleri ile daha fazla
yaşatılmayı hak eden değerlerimiz arasındadır.
Smyrna, Agora, Kadifekale, Tarihi Kemeraltı Çarşısı vb. bir çok değerimiz, İzmir
şehir turizmi konusunda doğanın ve tarihin bize sunduğu hediyelerdir. İzmir inanç,
tarih ve kültür arzı tanıtıldığı ve doğru pazarlandığı takdirde İzmir’de tam anlamı ile
şehir turizmi yapılabilir.
İzmir’de; inanç, kültür, tarih turizminin gelişmesi için Agora, Kadifekale, Bayraklı
Eski Symrna’daki kazılar hızlandırılmalı, gerekli çevre düzenlemeleri bir an önce
yapılarak yerli ve yabancı turistlerin ziyaretlerine olanak sağlanmalıdır.
Bunlar yapılırken aynı zamanda kentin merkezindeki tarih değeri yüksek cami,
havra, kilise ve çok tanrılı tapınak yapıları da hızla restore edilmeli ve turizme
kazandırılmalıdır. Kemeraltı, Havra Sokağı, Agora ve Kadifekale teleferikle birbirine
bağlanmalı, bunlara katılacak anfi tiyatro ile muhteşem bir çekim merkezi yaratılıp
hayata geçirilmelidir.
178
Odamızın 2014 yılında da İzmir’de inanç, kültür ve tarihi varlıklarımızın tespiti,
araştırılması, bakım-onarım ve restorasyonu yönündeki çalışmalar artarak
sürdürülecektir.
10.4.3. Termal Turizmin Geliştirilmesi
Termal turizm; termomineral su banyosu, içme, çamur banyosu gibi çeşitli
yöntemlerin yanında iklim kürü, fizik tedavi, rehabilitasyon, egzersiz, psikoterapi,
diyet gibi destek tedavilerinin birleştirilmesi ile yapılan kür(tedavi) uygulamalarının
yanısıra termal suların eğlence ve rekreasyon amaçlı kullanımı ile meydana gelen
turizm türüdür.
Ülkemizde 1.300 civarında termal kaynak olup bölgemiz ve İzmir hinterlandı da
termal kaynak açısından oldukça zengindir. Ülkemizdeki termal kaynaklar genellikle
20-110 santigrad derece, debileri de 2.500 Lt./sn. arasında değişmektedir. Kaynak
zenginliği açısından dünyada ilk 7 ülke arasında yer alan Türkiye’nin termal suları,
hem debi ve sıcaklıkları hem de çeşitli fiziksel ve kimyasal özellikleri ile Avrupa’daki
termal sulardan daha üstün nitelikler taşımaktadır.
Türkiye’deki “doğal çıkışlı ve bol” olarak nitelendirilen termal sular, eriyik maden
değeri açısından yüksek, kükürt, radon ve tuz bakımından da zengin olup,
ülkemizde termal kür süresi iyi iklim şartlarının da etkisi ile 210 güne kadar
çıkmaktadır.
Bugün Avrupa ve ABD’de yaşlanan nüfusla birlikte sağlık harcamaları da artmıştır.
Son yıllara kadar İzmir’de sağlık turizminde hedef konulurken, dünyada bilinen
adıyla SPA veya termal turizmi geliştirmek amaçlanmakta idi. Tabi, İzmir; termal
kaynakların 23 tanesini sınırlarında barındırmasının yanında bu suların çok
derinlerde olmaması, çoğunun sıcaklığının 40 dereceden yüksek olması vb.
nedenlerle termal turizm alanında büyük rekabet avantajlarına sahip olduğu
bilinmektedir.
Kentimizde; kalp, göz, karaciğer vb. ameliyatları bir çok ülkeye göre hem çok daha
profesyonel hem de çok daha ucuza kaliteli bir şekilde yapılmaktadır. Ayrıca estetik
operasyonlar, diş tedavisi vb. bir çok sağlık dalında da İzmir yine yüksek kalitede
hizmet vermektedir. Bu noktada, İzmir’de sağlık hizmetlerinin termal ile birleştirilip
sağlık turizmi adı altında güçlü bir şekilde dünya turizm pazarına sunulması
gerekmektedir.
İzmir’in sürdürülebilir turizm hedefi çerçevesinde; amacımız İzmir’e çok fazla sayıda
turist gelmesinden ziyade gelir seviyesi yüksek ve kalış süresi uzun turistleri çekmek
olduğu da dikkate alındığında bir kürist gibi en az 1 ay konaklayan kaliteli, çok para
harcayan yaşam kalitesine önem veren turistlerin İzmir’e getirilmesi önem
kazanmaktadır.
179
Mevcut durumda, İzmir’de termal turizm denildiğinde akla sağlık, sağlık turizmi
denildiğinde ise termal turizm gelmekte olup medikal ve termal turizm olarak alt
dalları bulunan sağlık turizmini diğer turizm türlerine göre daha uygun maliyetlerle
gerçekleştirmek mümkündür.
Çünkü; turizm sektöründe yeni müşteriler bulmanın mevcut ve sadık müşterileri
elde tutmaktan daha maliyetli olduğu da dikkate alındığında ve termal turizm için
gelen turistlerin sadık turistler olduğu göz önüne alındığında termal turizm
sayesinde turizm sektöründe yaşanan rekabette İzmir olarak daha şanslı
olabileceğimiz ortaya çıkmaktadır.
İzmir’de termal turizm geliştirilirken öncelikle müşterilerin ihtiyaç, istek ve
beklentilerinin bilinmesi ve müşteri beklentilerini karşılayacak özel tesis, ürün ve
hizmet üretilmesi son derece önemlidir.
Bu noktada; termal turizmde
Doktordan hemşireye, aşçıdan temizlik hizmetlerinde çalışan kişiye kadar
termal turizm alanında yeterli sayıda tecrübeli kalifiye personel temini,
Termal turizm yatırımlarına özel kredi ve teşvik mekanizmalarının
getirilmesi,
Termal turizm tesislerin yapımı konusundaki mevzuatın basitleştirilmesi,
Yüksek yatırım maliyetlerinin makul seviyelere indirilerek girişimcinin teşvik
edilmesi,
Yerel ölçekte, ticaret ve pansiyon türü yapılanmaların plansız ve denetimsiz
olarak kaynak koruma alanları üzerinde gerçekleştirilmesinin önlenmesi,
Yatırımcıların arazi mülkiyeti, suyun tahsisi, kullanımı ve işletilmesi
sürecinde yaşadıkları yoğun bürokrasinin basitleştirilmesi
gerekmektedir.
Jeotermal kaynakların etrafında kıyılarda olduğu gibi ikinci konut yapılaşmalarının
önlenmesi konusunda yaşanmakta olan sorunlar bir an önce çözüme
kavuşturulmalıdır.
180

Benzer belgeler