savunma sanayii - Küme Proje Yönetimi v2.0

Transkript

savunma sanayii - Küme Proje Yönetimi v2.0
SAVUNMA SANAYİİ
ISSN 1307-8380
2011/2 SAYI 15
Savunma Sanayiinde Sürdürülebilirlik
ve Rekabetçilik
Söyleşi Ekber ONUK
"Ekonomik kalkınma, Türkiye'nin hür, müstakil,
daima daha kuvvetli, daima daha refahlı
Türkiye idealinin belkemiğidir."
YAYIN KURULUNDAN
Kıbrıs ambargosu tarafından tetiklenen ve uzun yıllar süren çabalar sonucunda
ülkemizde ulusal savunma sanayii altyapısına ve belirli bir teknolojik yetkinlik
seviyesine ulaşıldığı söylenebilir. Türk Savunma Sanayii hacim olarak hala küçük bir
sektör olmakla birlikte; son yıllarda yüksek teknoloji ürünü savunma sistemlerinin
yurtiçinde tasarım ve üretimine başlanılmıştır.
Yerli sanayi, çok sayıda geliştirme projesinin sorumluluğunu üstlenmiş olmakla
birlikte çıktılar yeni yeni görülmeye başlanmıştır. 10-13 Mayıs 2011 tarihleri arasında
gerçekleştirilen IDEF’11, 10uncu Uluslararası Savunma Sanayii Fuarı özgün ürünlerin
elle tutulur, gözle görülür hale gelmeye başladığın kanıtı olmuştur. Bu sürecin
başarıya ulaşması ve sanayimizde birikmiş olan güncel bilgi ve teknoloji, ürün
portföyü, insan kaynağı, motivasyon ve diğer her türlü yetkinliğin önümüzdeki on
yıllara taşınabilmesi başlı başına bir stratejik konu olarak karşımıza çıkmaktadır.
Dünyada savunma harcamaları –başta ABD harcamalarındaki yükselişin
tetiklemesiyle– 2000’li yıllarla birlikte sergilediği artış eğilimini sürdürürken;
ülkemizde 13-15 milyar $ bandında dalgalanmaktadır. Savunma harcamalarındaki
durağanlığın yanı sıra, uzun zamandır gündemde olanlar dâhil TSK ihtiyaçlarının
büyük çoğunluğu son dönemde sözleşmeye bağlanmış ve sektöre iş hacmi olarak
yansımıştır. Bu durum önümüzdeki dönemde proje hacminin aynı şekilde sürmesinin
beklenmediğine işaret etmektedir. Buradan hareketle 2015 yılından itibaren
yaşanabilecek sıkıntıların aşılabilmesi için aşağıdaki konularda faaliyetler
yürütülmesine ihtiyaç duyulmaktadır:
• Savunma sanayimizin etkinliğinin ve verimliliğinin artması,
• Yetkinliklerin tabana yayılması ve alt sistemler geliştirebilecek sağlıklı
bir yan sanayinin oluşması,
• Savunma sanayiinin ürün ömür devrinin tamamında etkin rol alması,
• Savunma ihracatının artması.
Bahse konu faaliyetler çerçevesinde önümüzdeki dönemin gündemini
sanayide ve teknolojide derinleşme çabaları oluşturacaktır.
Teknolojide derinleşme açısından önem taşıyan
“TEKNOLOJİK YETKİNLİK” konulu bir
sonraki sayımızda buluşmak
dileğiyle...
Bu
sayımızda
Bir Konuk Bir Söyleşi
06
Yayın Sahibi Savunma Sanayii
Geri Dönüşü Olmayan Yol...
Müsteşarlığı Adına
Murad BAYAR
Danışma Kurulu Prof. Dr. Canan ÇİLİNGİR
Prof. Dr. Aydın KÖKSAL
Dr. Veysel YAYAN
Dr. Faruk YARMAN
Mehmet AKÇAY
Necip BERKMAN
Turgut ŞENOL
13
Yayın Kurulu Demet YAKIŞIR (Başkan)
Murat AKSOY (Başkan Yardımcısı)
Ayşegül TOKATLI
Bülent Ecevit BEYOĞLU
Canan KOŞAR
Ersoy AKSOY
Füsun KAYAALP
Gökhan UÇAR
İbrahim Sami EREL
İrfan ŞAHİN
Jale KARAKAŞ
Kemal UYAR
Muhsin Tamer ÖZDEMİR
Murat ÇİZGEL
Murat ULAÇ
Necmi KOLDAŞ
Önder BARAN
Sinan DAL
Tutku ÖNEL
18
Yayın İdare Adresi T.C. M.S.B.
Savunma Sanayii Müsteşarlığı
Nasuh Akar Mah.
Ziyabey Caddesi 1407. Sokak
No: 4 (06520) Balgat / ANKARA
Tel: +90 312 411 90 00
Faks: +90 312 411 93 86
www.ssm.gov.tr
[email protected]
Savunma Sanayii
Neden Önemlidir?
Savunma Yan Sanayiinin Gelişiminde
Örnek Bir Sektörel Kalkınma Modeli:
OSTİM Savunma ve
Havacılık Sanayii Kümelenmesi
OSSA
Sürdürülebilirlikte ve Rekabetçilikte
22
Sorumlu Necmi KOLDAŞ
Yazı İşleri Müdürü
Fotoğraflar Veli YILDIRIM
Ekber ONUK
Yonca - Onuk Ortaklığı
27
Ömür Devri Yönetimi
Yaklaşımı
Dünya Havacılık Sanayiindeki
Gelişmeler Işığında
Sürdürülebilirlik Önerisi
Yayın Türü Ulusal Süreli Yayın
Yayın Şekli 3 Aylık - Türkçe
Yayın Tarihi Temmuz 2011
Tasarım ve Art Tanıtım
Baskı Kızılırmak Sokak No: 27/10
06640 Bakanlıklar / ANKARA
Tel: +90 312 425 59 96
Faks: +90 312 425 57 27
www.arttanitim.com.tr
[email protected]
"Tüm yayın hakkı Savunma Sanayii Müsteşarlığı'na ait olup, ücretsizdir.
Parayla satın alınmaz. Yazıların sorumluluğu yazarına aittir.
Kaynak gösterilmeden alıntı yapılamaz.
33
37
40
46
52
Savunma
Sanayiinde
Sürdürülebilirlik
Sürdürülebilir Bir
Savunma Sanayii Açısından
Teknoparklar
Sürdürülebilir
Savunma Sanayii ve
Yetenek Bazlı Alt
Yüklenici Kullanımı
HAVELSAN’DA
Sürdürülebilir ve
Rekabetçi Yaklaşımda
İnsan Kaynakları Verimliliği ve
Rasyonel Kullanımı
Yeniden Kullanım
Kavramı
Savunma
Sanayiinde
57
Sürdürülebilirlik
Kavramı
Türk
Savunma Sanayii
65
67
71
72
2010 Yılı
Performansı
IDEF 2011
10 uncu Uluslararası
Savunma Sanayii Fuarı
Havacılık Kümelenmesi
Kazan Savunma ve
Havacılık Sanayii
Kümelenmesi
Danışma Kurulu
Toplantısı
Gündem
İmza Törenleri
Konferans, Toplantı,
Fuar Ziyaretler
Haberler
76
Bir Konuk Bir Söyleşi
Ekber ONUK
Yonca - Onuk Ortaklığı
SSG: Ekber Bey, kendinizi Savunma Sanayii
Gündemi okurlarına tanıtır mısınız?
EKBER ONUK: Benim biraz ilginç bir kariyerim
var. Genelde böyle bir soru karşısında insanlar
tabii olarak eskiden bahsederek başlarlar, ben
çok çok eskilerden bahsedeceğim. Biraz garip
gelecek ama aşağı yukarı dört yaşında
otomobil mühendisi olmaya karar verdim.
Anneannemin üç kuzeni vardı. Bunlardan bir
tanesi oldukça meşhur bir filozof Sakallı Celal.
Onun kız kardeşi, Cemile Hanım da biraz
sıradışı: 1914 yılında Ingiliz High School lisesine
giren ilk kız öğrenci. Büyük ağabeyleri de Kemal
Bey veya namı-ı diğer “Mucit Kemal”. Kemal
Dede çok iyi bir mühendis. Kardeşiyle birlikte
Kurtuluş Savaşı esnasında akıcı bir şekilde
Fransızca, İngilizce konuştukları için Fransız
subayı üniformasıyla Anadolu’ya silah
kaçırmışlar, üniformayla yakalanırsa cezası
idam biliyorsunuz. Böyle biraz deli insanlar.
SSG: Ekber Bey, Yonca Onuk Ortaklığı’nın
başarılarından dolayı özellikle bu sayıda size
yer vermek istedik. Savunma Sanayii Gündemi
Dergisi’nin bu sayısının teması “Sürdürülebilirlik ve Rekabetçilik” Bu konuda bizlere bir
şeyler söylemek ister misiniz?
EKBER ONUK: Shell Royal Dutch’ın Stratejik
Planlama Başkanı Arie de Geus’in yazdığı çok
güzel bir kitap var “The Living Company”, bir
şekilde elinize geçerse mutlaka okuyun. Arie de
Gues kitabında şöyle diyor:
“………sürdürülebilir yegane rekabetçi avantaj,
rakiplerden daha hızlı öğrenebilmektir”.
Dolayısıyla işin sırrı bu ve bizce bunun
ötesinde hiçbir şey yok. Rakiplerden daha
büyük bir hızla öğrenebiliyorsak liderliğimizi
koruyabiliriz.
Kurtuluş Savaşı’ndan sonra Kemal Bey İsveç’e
gitmiş, orada bir İsveçli hanımla evlenmiş,
Scania Grubunda dört beş sene tasarım
mühendisi olarak çalışmış. Sonra ayrılmış,
patentler almış, o patentleri satmış ve orada
yirmi sekiz sene yaşamış.
Eşi vefat ettikten sonra Türkiye’ye döndü ve
yollarımız bu noktada kesişti. O zaman biz
Göztepe’de büyük eski bir köşkte oturuyoruz;
bilirsiniz eski geniş aileler... Kemal Dede de
yanımıza geldi, bütün gün oturur proje çizerdi.
Beni büyüleyen Caran d’Ache mühendis
kalemleri vardı, onları görmeliydiniz, çeşitli
renklerde. O tarihlerde yaklaşık üç yaşındayım,
her sabah kalkar kalkmaz hemen onun yanına
gider otururdum. O bir şeyler çizerdi, bana
SAVUNMA SANAYİİ GÜNDEMİ
kitaplar gösterirdi, anlatırdı, şu bu… Bir süre
sonra bir şeyler önüme koydu, işte “Balık çiz,
kamyon çiz, onu çiz, bunu çiz” filan derken, ben
dört yaşında artık mutlaka otomobil mühendisi
olmam gerektiğine karar verdim. Kemal
Dede’yi ben yedi yaşındayken kaybettik, garip
bir kaza. Şişli’de karşıdan karşıya geçerken
otobüs çarpmış. Müthiş bir şoktu...Çok acı...
Ustam’ı kaybetmiştim, ama bana öğrettiklerinin gücünü hala hissediyorum. Türkiye’deki
en büyük eksiklik de bu zaten, usta-çıraklıkla
başlayan oryantasyon. Yani insanların okul
öncesi veya yükseköğrenim öncesi okulda
kendilerinin hoşlarına giden bir alanı seçme ve
onu tanıma imkânları olmadığı için ciddi bir
sorun yaşıyoruz. Yani üniversitede mühendisliği kazanıp da mühendis olmaya karar
verince genelde çok geç oluyor…
Liseyi Saint Joseph’te okudum. Saint Joseph’in
verdiği yabancı dil sayesinde ortaokul
yıllarından beri otomobil kitapları okuyorum.
Benim her zaman için tek hedefim otomobil
mühendisi olmaktı. Okudukça gördüm ki iyi
otomobil tasarımcıları uçak mühendislerinden
çıkar, Rudolf Uhlenhaut, Arkus Duntov gibi. O
tarihlerde üniversiteye girmek için merkezî bir
sistem yoktu, her okulun imtihanı ayrıydı, ben
de İTÜ ye girdim, sadece Makina-Uçak yazdım:
puanım tutmasa açıktaydım..ve Uçak Yüksek
Mühendisi olarak mezun oldum.
Okulu bitirir bitirmez Otosan’a girdim. Anadol
Ralli Takımında yarıştığım için beni biraz
tanıyorlardı. Birkaç ay sonra Mamul Geliştirme
ekibinde STC 16 Projesi’nin başına verdiler
beni, o zaman yirmi üç yaşındaydım.
SSG: Anadol STC16 Projesi’nden bahsediyordunuz. Anadol STC16 Türkiye’de tasarlanan ilk
spor araba değil mi?
EKBER ONUK: Evet, Anadol STC16 Türkiye’de
tasarımı yapılmış ilk araba. Biz Anadol STC16
Projesi’ni başlattıktan sonra sekiz ay on gün
içinde arabanın marşına bastık. Oldukça iyi bir
projeydi, çok müthiş bir ekiple çalıştık. Hep
bizim yaşıtlarımız ve Günay Ağabey.
yapalım” dedi. Ben de “Nereden çıktı, ben
tekne yapmayı bilmiyorum.” deyince “Sen
kompozit eğitimi aldın, uçak standartlarını
biliyorsun ve otomobilcisin; bunu da öğreneceksin” dedi ve biz işe öyle başladık.
İlk olarak Amerikan Magnum Marine ile iş
birliğini düşündük. Ama Magnum Marine,
Türkiye’de ortak imalat projesini sürekli
erteliyordu.. Görüşmeler için Amerika’ya gidip
gelirken, Magnum’un teknolojisinin de çok
yüksek olmadığını anladık ve kendi teknemizi
dizayn edip yapmaya karar verdik. Bu ilk
çalışmalarda, DuPont’un bize yapısal tasarım
konusunda çok destek verdiğini belirtmeliyim.
“Denizler Altında 20 Bin Fersah” romanında,
Kaptan Nemo’nun yaptığı gibi, biz teknemizi
insanların anlayamayacağı parçalara bölerek
birçok danışmana verdik, “Şunu hesapla, onu
yap, bunu yap” derken, tekne ortaya çıktı. 1989
senesinde tekneyi denize indirdik.
İlk denemelerde, tekne bizim beklentilerimizin
üzerinde performans verdi. Bunun sonucunda,
mühendis olarak yine bir araştırma ve tabii ki
harcama programına girdik. Biliyorsunuz
meşhur milyarder Howard Hughes’un güzel bir
lafı var, diyor ki: “Para harcamanın üç yolu
vardır. Keyifli yolu, güzel bir hanımla parayı
harcamak… Nafile ve akıllı olmayan bir yolu da
kumar oynamaktır. Ama sınırsız para harcamak
istiyorsanız bir mühendis bulun o sizin adınıza
bu parayı harcar.” Biz de tüm imkanlarımızı
harcayıp bu işin mühendisliğini derinlemesine
öğrenmeyi istedik ve galiba başardık.
Uzun ve masraflı bir program sonucu testleri de
başarıyla tamamladık. Tabii, böyle bir tekne
saatte 400 - 500 litre mazot yakıyor. 200 saat
test yapınca harcadığımızı artık siz hesaplayın.
Bu arada tekneyi birine satma şansımız oldu.
Bu başarımız bizim 31 metrelik bir tekne
siparişi almamızı da sağladı. Sonra da bu iş
devam etti.
Daha sonra Türk Hava Yolları’na girdim, orada
Yatırım Planlama Başkanı oldum. Sonra bir özel
hava yolu şirketinin kurulmasında çalıştım,
ama aklımda hep otomobil, otomobil,
otomobil….., Bu benim tutkum. Biliyor
musunuz, bugünlerde Onuk Taşıt Sanayii
ONUK S56 otomobillerinin seri üretimine
başladı bile. Bunu yapamasam çok üzülürdüm.
Oğlum Kaan Onuk’la dünyadaki önemli
gördüğümüz tüm tasarım bürolarını dolaştık,
sonunda Kaan dedi ki: “Bu yat üretiminde çok iş
yok, biz askerî tekne üretmeliyiz.” Teknelerde,
üst binanın arkasına konan stabilize platform
fikri de oğlum Kaan Onuk’a aittir. Doç. Mehmet
Ali Baykal çok sevdiğim müthiş bir mühendis.
İlk askeri tekne tasarımını “Kıyı Merkezli
Harekât” adıyla Kaan ile birlikte ortaya
koydular. Bu tasarımı müteakip Kaan ve
arkadaşları şu anda bizim bildiğimiz Kaan Sınıfı,
MRTP tasarımına girdiler.
1985 yılında çok eski arkadaşım ve şimdiki
ortağım Şakir Yılmaztürk bana geldi “Tekne
SSG: MRTP Konseptini bize biraz açıklar
mısınız?
EKBER ONUK: MRTP İngilizce “Multi Role
Tactical Platform” teriminin kısaltması,
Türkçe’ye “Çok Amaçlı Taktik Platform” olarak
çevrilebilir.
Bildiğiniz gibi denizlerdeki yeni savaş ortamı
kıyısal sular. Kıyı bölgesindeki tehditler mevcut
sistem ve kuvvet yapısını güç durumda
bırakıyor. Açık deniz gücünün yeteneklerine
dayanarak kıyılarınızı kontrol edemezsiniz.
Kıyının kontrolü, o amaca yönelmiş özel beceri
ve kaynaklarımızı gerektiren bir hedef. 21.
Yüzyılda kıyısal suları ve aynı zamanda açık
denizlerin kontrolünü elde tutmak isteyen
güçlerin platformlarının tasarımı için şu üç ana
özellik üzerine odaklanması gerekiyor. Bu üç
özellik bizim MRTP Programı’mızın 3S’i:
! Speed (Hız)
! Sea keeping (Denizcilik)
! Stealth (Hayalet özelliği: düşük iz seviyesi)
Kısacası, Yonca Onuk olarak, MRTP modeli ile
hem kıyılarda hem açık denizlerde görev
yapabilecek, üzerinde gelişmiş silah sistemleri olan, denizciliği yüksek hızlı tekneleri
öngördük.
Bildiğiniz gibi denizlerdeki yeni
savaş ortamı kıyısal sular.
Kıyı bölgesindeki tehditler
mevcut sistem ve kuvvet
yapısını güç durumda bırakıyor.
Açık deniz gücünün yeteneklerine
dayanarak kıyılarınızı kontrol
edemezsiniz. Kıyının kontrolü,
o amaca yönelmiş özel beceri ve
kaynaklarımızı gerektiren
bir hedef.
07
Bir Konuk Bir Söyleşi
1986 yılında Şakir’le birlikte ”Yonca Teknik A.Ş.
yi kurmuştuk. 1993 yılında oğlum Kaan, bizim
adımıza da bir şirket olmasını istedi. Ben de
Yonca Teknik’teki hisselerimi Şakir’e devrettim
ve Kaan’la birlikte Onuk Taşıt’ı kurduk. Daha
sonra Onuk Taşıt ile Yonca Teknik aynı
hisselerle ortak oldu. İşte Yonca-Onuk buradan
doğdu.
1996’da Kaan’ı bir kazada kaybedince, herşeyin
bittiğini ve işe devam etmemeyi düşündüm.
Şakir bana çok kızdı, dedi ki: “Bu Kaan’ın
projesiydi, nasıl yarıda bırakabilirsin”. Böylece
devam ettik. Bildiğiniz gibi daha sonra “Ani
Müdahale Botu” işine girdik ve bu günlere
geldik.
SSG: Oğlunuz Kaan’ın ileri görüşlülüğü
sayesinde “Ani Müdahale Botu” işine girdiniz
ve bugün geldiğiniz noktaya bakılınca çok da
başarı olduğunuz görülüyor. Bu başarının sırrı
ne?
EKBER ONUK: Her işte belli ölçüde bir şans
faktörü var. Biz kendimize bir alan seçtik,
yüksek hızlı tekneler…. Bu arada belirtmeliyim
ki, Türkiye’de kendi alanında Dünya lideri
olduğunu iddia edecek başka hiçbir şirket yok,
bir tek biz varız. Yani bugün otomobilde
Maybach neyse, Bugatti neyse, hücumbotta da
Onuk MRTP aynı şey. Ama bu bir şanstan ileri
geldi. Sovyetler Birliği’nin çöküşünden önce
deniz güçleri NATO Donanması ile Sovyetler
Donanmasının Norveç Denizinde kapışacağı ve
nükleer denizaltıların devreye gireceği bir
senaryo etrafında tasarlanmıştı. Ancak, bu
küresel çatışma işi Sovyetler Birliği ile beraber
bitti, çünkü onların böyle bir beklentisi yok
artık. O zaman iş, döndü dolaştı kıyısal
sulardaki harekâta geldi. Biz bir anda kendimizi
çok ciddi bir talebin oluştuğu bir pazarda
teknolojimiz ve bilgi birikimimiz hazır olarak
bulduk. Bu da tabii işi katlayarak götürdü.
Tabii ilk başta Savunma Sanayii Müsteşarlığı
bizim projelerimizde ciddi bir inisiyatif aldı ve
“Ani Müdahale Botu Projesi”nde Türk tasarımı
bir tekneye şans verdi. Verdiği anda zaten iş
kartopu gibi büyüdü. O dönemin Savunma
Sanayii Müsteşar Yardımcısı Veysel YAYAN’ın o
günkü dirayeti, başarılı ama hücumbot olarak
kanıtlanmamış bir tasarıma imkân tanıması çok
önemliydi. Yani insanlar öyle veya böyle bir
şekilde bu işe omuz verdiler. Ama bir yerde bir
yerden başlamak lazımdı, SSM bize o gün o
şansı sağladı.
SSG: Yonca Onuk olarak kendinizi Türkiye
gemicilik sanayiinin neresinde görüyorsunuz,
Türkiye’nin askeri gemi sanayinde geldiği
noktayı nasıl değerlendiriyorsunuz?
EKBER ONUK: Şu anda biz kendimizi gemicilik
sanayiinin tam içinde kabul etmiyoruz, çünkü
biz daha küçük altta bir segmentiz.
Savunma ağırlıklı gemi üretimi 1994 senesinde
Deniz Kuvvetleri Komutanlığı tarafından ilk
defa Milgem (Milli Gemi) Konseptinin ortaya
atılmasıyla başladı. O tarihte Deniz Kuvvetleri
Komutanlığı bu işi bilen veya bildiği düşünülen
insanları çağırarak böyle bir başlangıç
toplantısı yaptı. O iş yavaş yavaş olgunlaştı.
Geçen gün yeni inşa ettiğimiz teknelerden biri
ile test seyiri yaparken Milgem’in yanından
geçtik, hakikaten çok güzel gemi olmuş, gurur
duyduk. Milgem’in sonar domunu Onuk – BG
olarak biz yaptık, özel bir imalatla. Çok da
başarılı oldu.
Türkiye gemicilik alanında şu anda ciddi bir güç
ve fikir sahibi. Kendi tasarımı askerî tekneleri
yapabiliyor. Yeni tip karakol botu bunlardan bir
tanesi. Dolayısıyla Türkiye’deki denizcilik
sektörü kendi tasarımını üretir noktaya geldi.
Şimdi burada önemli bir tespit yapmak lazım.
Türkiye dünyadaki büyük askerî güçlerden bir
tanesi ve bunun savunma sanayiine sağladığı
ciddi bir yerel talep var. Bu yerel talep
Türkiye’deki savunma sanayiinin ortaya
çıkmasına ve devam etmesine imkân vermiş.
Türkiye’nin aksine savunma teknolojisinde
güçlü ancak küçük ülkeler (Isveç, Israil vs., gibi)
iç pazarlarının darlığı nedeniyle ya yoğun
devlet desteğiyle ayakta duran ya da dışsatıma
fazlaca bağımlı ve dolayısıyla dünya
dengelerinden etkilenen kırılgan denilebilecek
sanayilere sahipler.
Önceleri Türkiye’deki savunma sanayiinden
Türk Silahlı Kuvvetleri’nin ortaya koyduğu
ihtiyaçlar çerçevesinde tasarım veya üretim
yapmaları istenmiş. Bu, büyük ölçüde teknoloji
transferiyle olmuş. Ancak bir teknoloji
aldığınızda bunu verenler birtakım “Non
Disclosure Agreement” (Gizlilik Anlaşması) ile
o alanda kendi teknolojinize, kendi tasarımınıza yönelme ve geliştirme şansınızın önünü
kesiyorlar. Gururla belirtmeliyim ki günümüzde
Türk savunma sanayii, bu çıkmaz noktadan
özgün tasarıma atlamayı becerebilmiş.
Türkiye’de şu anda kendi tasarımını yapan
birçok savunma şirketi var. TAİ Anka’yı
uçurduğunda biz de adeta havalara uçtuk..
Türkiye’nin bundan sonra yapması gereken şey,
Milgem gibi, Yeni Tip Karakol Botu gibi, bizim
botlarımız gibi botları yaptıklarında Türk Silahlı
Kuvvetleri’nin ihtiyaçlarını değil, dünyada
olabilecek en uç ihtiyaçları aşabilecek
tasarımları geliştirmek ve bunları yapmak.
Türkiye’nin yerel pazarı böyle bir sektörü dünya
liderliğine soyunduğunda ayakta tutmaya
müsaade edecek durumda. Dolayısıyla biz
hedeflerimizi yüksek tutmak zorundayız. “Bu
bize yeter” lafını bir kenara bırakmak
zorundayız. Bu bizim için de önemli: Günün
birinde elimizdeki güçlerin Akdeniz’in herhangi
bir noktasında veya göreve gittikleri bir yerde
yakınımızdaki bizim tehdit diye varsaydığımız
küçük ülkeler yerine çok ciddi bir düşmanla o
an için karşılaşabileceğini farz etmeliyiz. Bunu
anlamamız lazım. Benim bir arkadaşım var,
Amerikan 109 uncu piyade alayının başında,
Körfez savaşında Kuveyt City’ye Chenowth Fast
Attack Vehicle’larla ilk girenlerden Binbaşı Bill
Weber, aynı zamanda otomobil yarışçısı. Bill
beni 1993 senesinde bir toplantıya götürdü,
konu “Special Operations and Low Intensity
SAVUNMA SANAYİİ GÜNDEMİ
Conflict”. Top Gun filmini de gördüyseniz
oradan hatırlarsınız, bir yerde, günün birinde
sizin bir geminiz veya bir uçağınız hoşlanmadığınız bir ülkenin gemisi veya uçağıyla veya
onların hoşlanmadığı bir bölgede karşılaşabilir.
Bu o kadar sıcak bir noktaya gelebilir ki o anda
birisi tetiğe dokunabilir. Şimdi biz tasarımcı
olarak o tetiğe dokunulduğu anda nitel
üstünlüğe sahip aracın bizim askerimizin elinde
olmasını istiyoruz. Çünkü Mehmetçik bizce
dünyanın en kıymetli şeyi. Biz buna göre
tasarım yapıyoruz, Türkiye de savunma
sektörünü bu yönde şekillendirmek zorunda.
Larry Bird cevap vermiş: “Kesinlikle hayır,
biliyorum ki başka bir yerde, başka birisi Larry
Bird’ü geçmek için 500’den fazla atış deniyor
zaten”. Dolayısıyla bizim bu liderliğimizin bizi
aldatmasına imkân vermemek lazım. Biliyoruz
ki bir yerde, bir tasarım ofisinde birileri bizden
iyi bir şey yapmak için uğraşıyor. Bu çok
rekabetçi bir alan…
Şimdi, hep otomobile dönüyoruz ama,
savunma sektörü ilginç bir yer; Formula 1
seviyesinde teknolojiye sahip. Formula 1’de
birinci, ikinci, üçüncü çıkıyor kürsüye, hepsine
birer mükâfat veriyorlar. Ama savaş alanında
birinci kürsüye çıkıyor, ikinci ve üçüncüyü
öldürüyor. Dolayısıyla “ikinci iyi” olma şansı
yok, böyle bir ödül de yok. Dolayısıyla bir SAT
botunu veya benzer bir botu tasarladığımızda
veya bir MRTP 29 bir Europatrol 250 ile karşı
karşıya geldiklerinde benimkinin iyi olduğunu
bilmek zorundayım. Çünkü o botun içindeki
insanlar benim için çok daha kıymetli, ben
oraya gitsem o kadar önemli değil. Ben kendi
riskimi alabilirim ama, o çocukları riske atma
şansına sahip değilim.
SSG: İşin sırrı bu diyorsunuz?
Dolayısıyla Türkiye’nin artık bundan sonraki
teknolojik hedeflerini bu şekilde koyması
lazım: Savaş alanında nitel üstünlük.
Tabii bu, tasarımı/aracı sizin yetiştirdiğiniz
gençler yapmışsa bu herşeyden önemli. Ben
otomobil yarışçılığı yaptım, podyuma çıktım,
kupa aldım çok keyifli, çok güzel bir şey. Ama
sizin yetiştirdiğiniz bir yarışçı, sizin çocuklarınız
podyuma çıktığı zaman çok daha büyük bir
keyif alıyorsunuz, gurur duyuyorsunuz.
SSG: Bahsettiğiniz hususlar sürdürülebilirlik
içinde çok önemli, öyle değil mi?
EKBER ONUK: Kesinlikle. Biz şu anda bu sektörde dünya lideriyiz. Bazen ben sporculardan
çok güzel şeyler öğreniyorum. Boston Celtics’in
efsane basketçisi Larry Bird, herhalde NBA
tarihinde en fazla üçlük atan kişi. Larry Bird’e
bir röportajda bu başarısının sırrını sormuşlar.
Larry Bird de demiş ki: “Antrenman saati
bittikten sonra iki tane yardımcımla çeşitli
yerlerden üç sayı çizgisi gerisinden 500 tane
atış yapıyorum”. O zaman gazeteci tekrar
sormuş: “Bu çalışmadan sonra rahat bir şekilde
tatmin olmuş olarak eve gidiyorsunuz, öyle
değil mi?”
SSG: Anahtar kelime “Rekabetçilik”.
EKBER ONUK: Tabii. Dolayısıyla biz de
rakiplerden hızlı öğrenerek bu üstün seviyemizi
korumaya çalışmak zorundayız.
EKBER ONUK: Başka bir çaresi yok.
SSG: Hem sivil hem de askerî alanda tekne
üretiyorsunuz. Sürdürülebilirlik açısınından
çifte kullanım “dual use” faydalı mı?
EKBER ONUK: Sivil alanda pek bir şey üretmek
istemiyoruz. Askeri alanda çok ciddi bir talep
var. “Dual use” dediniz, biz bunu yapıyoruz,
örnek vermek gerekirse Hollandalı bir
işadamına MRTP 20’nin su altı formunu
kullanarak 60 Knot hızında gidebilen bir yat
yaptık adı “Hot Chocolate”.
Yat yaptığınız zaman, bir kere teknenin sahibi
genelde başarılı bir iş adamı ve çok parası var.
Her şeyi bildiğini zannediyor. Geliyor size teknik
olarak sizin aklınızın ermediği, yatmadığı bir
şeyler söylüyor. Onunla bir savaş veriyorsunuz.
Ondan sonra aradan bir süre geçiyor, hanımıyla
geliyor, hanımı “Oraya şunu isterim, buraya
bunu isterim, tabak, çanak böyle” deyince iki
şuttan birini gol yiyorsunuz. En büyük problem
bu… Şakir Hot Chocolate’ı bitirirken son iki ay
tersanede yattı. “Ben istemiyorum, sen ne
yapıyorsan yap” dedim. O çok seviyordu bu işi,
bana kızmadı tekneyi bitirdi. Sonunda Hot
Chocolate’ı yaptık, verdik, herkes çok mutlu
oldu, ama “Dual use” çok akıllı bir şey değil
esasında.
SSG: Demek ki sizin için öncelikli alan savunma
sektörü.
EKBER ONUK: Evet, biz Savunma Sanayi
Müsteşarlığıyla iyi bir çıraklık dönemi yaşadık,
iyi bir eğitim geçirdik. Bu eğitim çok önemli:
Hindistan’da şu anda “Oil and Natural Gas
Corporation” nın 23 teknelik bir ihalesi var,
MTRP 24 ile orada yüksek bir şansımız var. Bu
ihalelerde, dünyada tekne üretiminde önde
giden firmaların (Örneğin, Norveçliler’in),
SSM’nin bize öğrettiği disiplinde teklif vermeye
hazır olmadığını açık olarak gördük ve mutlu
olduk.
“Dual use” dediniz, biz bunu
yapıyoruz, örnek vermek
gerekirse Hollandalı
bir işadamına MRTP 20’nin
su altı formunu kullanarak
60 Knot hızında gidebilen bir
yat yaptık adı “Hot Chocolate”.
SSG: Gerçekten mi?..
EKBER ONUK: Teklife Çağrı Dosyaları konusunda Amerikalıların biraz fazla bürokratik ama
iyi bir standardı var “Fast Response Cutter B”
ihalesinde bunu gördük. Singapur da bu
konuda iyi, ancak diğer ülkeler sanki biraz
amatör. Çünkü çok yüksek cirosu olmayan bir
alan. Bu konuda SSM’nin bize ciddi katkısı oldu.
Çok önemli şeyler öğrendik ve bu sistem
içerisinde her ne kadar SSM büyük alıcı, biraz
da müşkülpesent de olsa başından neyin ne
olduğu iyi tarif edildiği için projenin arkasının
selametle gittiğini gördük, yaşadık.
Halihazırda, birtakım ticari hizmet tekneleri de
yapmaya başladık. Ama şu an askerî pazar bizi
ciddi bir şekilde doyurabilecek gibi. Teknelerin
boylarını yükseltiyoruz, yeni MRTP 42 bir cep
korveti: 57mm programlanabilir mühimmatlı
topu taşıyor, arkasında iki tane dörtlü Harpoon
Block 2 bataryası var. MRTP 42’de Aselsan’ın
AMICOS savaş yönetim sistemini kullanmayı
planlıyoruz, botun tasarımında epey ileri
noktadayız. Hedefimiz, 45 metrelik bir
tekneyle 550/600 tonluk bir hücum-bot/
korvetin performansını, aşağı yukarı üçte bir
platform fiyatına yakalayabilmek ve tabii
müthiş bir hız/manevra avantajı sağlamak.
Üstelik kompozit yapı olduğu için “stealth”
olma avantajı da olacak. Bu şekilde çıtayı
yükseltiyoruz. Hedefimiz, bu alanda da
önümüzdeki birkaç sene içerisinde yüksek
süratli hücumbot üreten Alman tersanelerinin
önüne geçmek.
SSG: Hedeflerinizden bahsettiniz, hedeflerinizi
nasıl belirlersiniz? Yonca-Onuk karar alma
süreci nasıldır? Biraz anlatır mısınız?
09
Bir Konuk Bir Söyleşi
Hedeflerimizi nasıl belirliyoruz. Yonca-Onuk
Ortaklığı hedeflerini seçerken aslında birbirine
ters düşen iki prensibi uyguluyor:
Bunlardan birincisi sanayi devi Dow’un
uyguladığı “SMART Goals” (Akıllı hedefler)
sistemi: SMART aslında beş kelimenin baş
harflerinden oluşuyor.
Hedeflerimizin:
Specific: Spesifik, açık ve seçik tarif edilmiş
Measurable: Ölçülebilir
Achievable: Başarılabilir, yapılabilir
Relevant: Şirket için anlamı olan
Trackable: İzlenebilir
olmaları gerekiyor.
Yonca Onuk Yönetimi hedef seçerken bu çok
temkinli ve akılcı yolu muhakkak uygular.
Ancak Yonca-Onuk Ortaklığı bir sanayi devi gibi
her şeyi mantıklı yapma lüksüne çoğu zaman
sahip değildir. Belli bir hızı, büyümeyi yakalayabilmek için bazen risk almak, ciddi risk almak
gerekebilir. İşte bu yüzden tüm SMART hedeflerimizi bir de ünlü yarışçı Mario Andretti’nin
“Herşey kontrol altındaysa yeterince hızlı
değilsindir” kabulüne göre tekrar gözden
geçirir ve risk alırız.
koyduğumuz bir prensip var: Dedik ki: Biz
ekibimizi çok çalıştıracağız. Bizde işten akşam
18.00’de ayrılmak yok, ben “Kalacağız arkadaş”
dediğim zaman, “Sinemaya kız arkadaşımla
gideceğim” filan yok, saat 21.00’e kadar,
22.00’ye kadar arkadaşlar orada kalırlar. Ama
biz de arabamıza atlayıp gitmeyiz, biz de aynı
şekilde onlarla o tempoda çalışırız. Bu arada da
tabii önemli olan şey, ekibin motivasyonunu
bozmamak için güler yüzü eksik etmemek.
Daima ekibin yanında olduğunuzu hissettirmek lazım.
verdik. MRTP 33’ler Harpoon Block 2 veya Çin
C705 güdümlü mermi taşıyabilecek patentlediğimiz ONUK katlanabilir lançer platformuyla
teçhiz edilmiş, güdümlü mermi taşıyan
tekneler.
Hindistan Savunma Bakanı “Bu botlar bölgedeki dengeyi değiştirdi” diye bir gazeteye
beyanatta bulunmuş, o kupür bende var. Biz
inanıyoruz ki “Bir grup sırtlan çok güçlü bir
aslandan daha etkilidir”.
Bir de önemli bir şey, hiç kimseye kin tutmayız,
herkese hatasını telafi etme, hatanın ne
olduğunu anlama ve bu hatanın tekrarlanmaması için şirkete bunu bir prosedür olarak
kazandırma hakkı veriyoruz. Bu, Japon ailesinin, Toyota’nın uyguladığı meşhur “Hansei
Prensibi”. Bunu her zaman uyguluyoruz. Başarı
için böyle bir çalışma temposu gerekli.
Gürcistan’a 1 tane MRTP 33 ve bir adet MRTP
20 sattık. Tabii üzerlerinde Aselsan stabilize
taretle. Bu arada Aselsan ekibini epeyce de
hırpaladık, çocuklar büyük bir nezaketle ne
istersek yaptılar, biz de elimizde stabilize
taretle ilgili ne varsa onlarla paylaştık. Sonunda
Aselsan STOP ve STAMP stabilize taretlerini
yaptı. Artık Yonca Onuk Ortaklığı olarak
Aselsan’ın silah ve sistemleri olmadan hiçbir
teklif vermiyoruz.
Biz Türkiye’nin bize müthiş bir kâr marjı getirmesinin doğru olmadığını düşünüyoruz, Ayrıca
Türkiye’ye bağlı kalmamamız gerektiğinin de
Bu arada; Gümrükler Muhafaza Genel
Müdürlüğü’nün talepleri doğrultusunda MRTP
16’yı geliştirdik. MRTP 16’da 2x 1.500 beygirlik
SSG: Ekber Bey, konuşmanızın bir bölümünde
Hindistan’daki ihaleden bahsettiniz, Dünyanın
hangi ülkelerinde ürettiğiniz hücumbotlar
görevde? İhracattaki başarınız altında hangi
unsurlar yatıyor ?
EKBER ONUK: Şuanda Dünyanın altı ülkesinde
hücumbotlarımız görevde.
Belirtmeliyim ki, Türkiye’deki projeler bizi
ayakta tuttu ve bize ciddi bir Ar-Ge imkânı
tanıdı. Biz önce eleman alma ve yetiştirme
konusunda değişik bir yöntem uyguladık.
İTÜ’nün ve Sakarya’nın öğrenci projelerini
destekledik ve destekliyoruz. Örneğin; İTÜ’lü
öğrencilerle Amerika’daki “Solar Splash”
(Güneş enerjili tekne yarışması) yarışmasında
bir Dünya ikinciliği ve bir Dünya üçüncülüğü
aldık. Bu projelerde çalışan çocukları, tasarım
yeteneklerini, el becerilerini, işe asılmalarını
gördükten sonra ekibimize dâhil ettik. Bu
arkadaşlar bizim için çok önemli bir yüzde oldu.
Yani elemanın sizi seçmesi lazım, sadece öz
geçmişe bakarak eleman alamazsınız.
Dolayısıyla hedeflerinizi paylaşan genç insanlar
olunca biz de onların sayesinde yüksek
tempoda çalışıyoruz. Sabancı Üniversitesi’nin
Rektörü Profesör Nihat Berker benim okul
arkadaşım. Nihat iki kere Nobel Fizik Ödülü’ne
aday oldu. Onunla birlikte seneler evvel
ONUK MRTP33® (Kaan33 Sınıfı)
farkına vardık. Bunun için de ihracata yöneldik.
Euronaval’a ilk katılan ve uzun süre tek katılan
Türk şirketi biz olduk. Euronaval’a altı kere
katıldık. Ihracat çalışmalarımız hep öncelikliydi. İlk ihracat projemiz, Pakistan Özel
Kuvvetleri’ne iki tane VBSS botu satmak oldu.
“VBSS” özel harekâtçıların kullandığı bir
harekat tarifi, İngilizce “Visit, Board, Search,
and Seize”nın kısaltması, yani özel harekât
botu, bir tekneye yanaşıyor, özel harekatçılar
tekneye çıkıyor, tekneyi arıyor ve sonunda
tekneye el konuluyor. Bu satıştan sonra,
Pakistan’la olan ilişkilerimiz daha iyi bir
noktaya geldi, onlara iki tane de MRTP 33
motor öngördük, hedefimiz 70 knota ulaşmaktı. Nitekim “Gümrük 413” 70 knota
ulaşabildi. Bu proje bize çok önemli bir ihracat
imkânı sağladı. Abu Dhabi denizdeki petrol
tesislerini korumak için özel bir güç oluşturmaya karar vermiş. Kuvvetin adı da “Critical
National Infrastructure Authority –CNIA”.
Petrol Abu Dabi’nin en büyük gelir kaynağı ve
üretimi korumak hayati önem taşıyor. Dünyanın bir çok ülkesini gezmişler, hedefleri 60-65
knot gidebilen, silah taşıyabilen, iyi denizciliği
olan bir platform. Türkiye’ye geldiler, Gümrük
413’ü test ettiler, “Tamam arkadaş, biz bu botu
alıyoruz” dediler, hiç ihalesiz. Abu Dhabi ile 34
SAVUNMA SANAYİİ GÜNDEMİ
SSG: Evet, doğru.
ONUK MRTP 16®
botluk bir kontrat imzaladık. Halihazırda 8 bot
orada görevde ve üretim devam ediyor. Bu
botların üzerinde Aselsan’ın stabilize taretleri
var. ASELSAN’ın ilk 7 bottaki tareti normal
12,7mm idi, diğerlerinde gelişmiş STAMP’lar.
Buradaki silah General Dynamics’in GAU 19’u.
Dakikada 1.200 mermi atıyor, GAU 19 3
namlulu bir 12,7. Korkunç bir tahrip gücü var,
dünyada birçok stabilize taret üreten şirket var,
hiçbirisi bu GAU 19’u zapt edememiş, ama
ASELSAN bunu becerdi. Ve bunun sonucu
olarak Aselsan, Birleşik Arap Emirlikleri ile 125
milyon euroluk bir kontrat imzaladı. Bizim
bütün botlarımıza bunları verecekler, ayrıca
CNIA’nın diğer botları da ASELSAN taretleri ile
teçhiz edilecek.
SSG: Aslında söylediklerinizden çok değerli ve
güzel bir şey çıkıyor. Sürdürülebilirlik tek başına
olmuyor, dayanışma da önemli… Başka bir
firmayı da yanınızda taşıyarak, onun da ayakta
durmasına fayda sağlamış oluyorsunuz.
EKBER ONUK: Bizim elimizde ASELSAN gibi
1.600 tane Ar-Ge mühendisi yok. ASELSAN’daki
bu potansiyeli kullanmak gerekiyor. Ben Ekber
Amca olarak bağırıp çağırınca bana “Evet”
diyorlar, saygı gösteriyorlar, ben de onlara bir
şeyler yaptırtabiliyorum. Sonunda ASELSAN
bana dünyadaki diğer üreticilerin elindekinden
daha iyi sistemler verebiliyor. Ben bu sistemleri
botumun üzerine koyup daha iyi bir çözüm,
yani diğerlerine nitel bir üstünlük sağlayacak
ekipmanı verebiliyorum. Bu, ASELSAN’la
yaptığımız sinerjinin bir parçası. Şimdi
ROKETSAN’ı da bu işbirliğine dahil etmek
istiyoruz, örneğin UMTAS (Uzun Menzilli
Tanksavar) neden MRTP 16’lerde kullanılmasın? Şöyle söyleyeyim: Ekber Amca olmak
bir yerde çok avantajlı. İnsanlar ben bağırıp
çağırınca bunun kişisel olmadığını biliyorlar,
hedefleri biliyorlar, benim tasarım yapabilen
Türk savunma şirketlerini ne kadar öne
çıkardığımı biliyorlar. Onun için, kızmadan
çalışıyorlar.
ASELSAN bana dünyadaki diğer
üreticilerin elindekinden daha
iyi sistemler verebiliyor.
Ben bu sistemleri botumun üzerine
koyup daha iyi bir çözüm, yani
diğerlerine nitel bir üstünlük
sağlayacak ekipmanı verebiliyorum.
Bu, ASELSAN’la yaptığımız
sinerjinin bir parçası.
SSG: Tabii, bu millî duygulara sahip olmanın bir
sonucu. Hani tabii ki ticari hesaplar, şunlar,
bunlar muhakkak olacak ama, teknelerinize
çok daha kabul görmüş, hiçbir risk taşımayan
başka bir silah sistemi de koyabilirdiniz. Burada
millî düşünce çok önemli.
EKBER ONUK: Bak, buradaki arkadaşlarımızın
belki bir kısmı, belki sizler ASELSAN’daki
tanıdığım çocukların önemli bir kısmı, batının
iddialı okullarında lisans, yüksek lisans,
doktora yaptı. Hiçbirimiz sınıfın sonuncusu
değildik. Genelde Türk öğrenciler, yurtdışında
çok başarılı.
EKBER ONUK: Dolayısıyla o sınıfta benim
altımda olan bir İtalyan mühendisin veya bir
Fransız, İngiliz mühendisin benden iyi tasarım
yapacağını niçin kabul edeyim ki, böyle bir şey
yok ortada. Bize sadece hedef göstermek
gerekiyor. Türk insanına bir hedef verildiğinde
yapamayacağı hiçbir şey yok. Aselsan benim
onlara verdiğim hedefleri benimsiyor çünkü
biz ASELSAN’ın bir ölçüde pazarlaması gibi
çalışıyoruz. Bu insanlar bize ciddi bir tolerans
gösteriyor, çizmeyi aşsak bile yaptığımız işlerde
arkamızda duruyorlar. Ama dediğim gibi
Aselsan’ın elinde 1.600 tane mühendis var,
neler yapabileceklerini anladılar, benim onlara
gösterdiğim hedeflerden sonuç çıktığını
gördüler.. Bizle beraber yaşadıkları en büyük
ihracat kontratını yakaladılar. Abu Dabi
kontratı... Bunun arkası da gelecek, çok daha
büyük işler bizi bekliyor.
SSG: Başarılarınızdan dolayı sizi kutluyoruz.
Buraya gelmek kolay bir şey değil biliyorsunuz.
Özellikle başarılarınıza diğer Türk Firmalarını
da eklemeniz bizi çok etkiledi.
EKBER ONUK: Bendeki ekip işin anahtarı:
Murahhas Azamız Mehmet Ali Güler Amiral ile
neredeyse on altı senedir birlikte çalışıyoruz.
Genel müdürümüz Tayfun Tansan amiral var, 2
yıldır bizimle. Dr Özbaykal, Orhan Albay, hepsi,
hâlâ kendilerini üniformalı zannediyorlar.
Dolayısıyla herhangi bir proje masaya
geldiğinde, biz de aynı şekilde düşünüyoruz
ama benim ekibimden hiç kimse Türkiye’nin
çıkarları aleyhine bir şey düşünebilecek
durumda değil, zaten öyle şartlanmışlar. Yani
bizim firkateynimize bir güdümlü mermi isabet
ettiğinde niçin biz de kilitlenip oraya bir tane
atamadık diye birlikte düşünüp hırslanıyoruz
hâlâ. Bunları düşünüp de bir insanın
sinirlenmemesine imkân yok. Yani benim
büyük dedem Mareşal Kurt İsmail Paşa Ruslara
karşı savaş kazanmış. Dedem İzmir’e ilk giren
Süvari Alayının Komutanı. Anneannemin
babası Ertuğrul Firkateyninden kurtulmuş tek
subay. Daha sonra Bahriye İmalat Reisi olmuş.
Hep onların hikayelerini dinledik çocukluğumuzda. Dolayısıyla başka bir yere bakmamız
mümkün değil ve işin iyi tarafı şu ki yetiştirdiğimiz çocuklar bizden daha hırslılar: Benim
ekibimde Kaan’ın 6 tane arkadaşı var. Bu
çocuklar on bir-on iki yaşından beri, ben
otomobil yarışçılığı yaptığım ve işim onlara
eğlenceli geldiğinden hep bizim evdeydiler.
Ben bunların hepsini eğite eğite bir noktaya
getirdim ve 1997 senesinde Kaan’dan sonra 6
11
Bir Konuk Bir Söyleşi
Gelelim Savunma Sanayii Sektörüne, sektöre
genel olarak bakarsak, başlangıçta Türkiye’nin
savunma ihtiyaçlarını gidermeye yönelik olan
planlar, artık dışsatıma ağırlık verme eğiliminde: Bunu yeni SSM TÇD’lerinde (Teklife
Çağrı Dosyalarında) dışsatım talebi olarak
görüyoruz.
Türk savunma sanayiinin başarısı büyük ölçüde
geleceği nasıl planlayacağına bağlı. Değişen
hedefleri özetlersek:
ONUK MRTP42® Fast Attack / Missile Craft
tane yirmi üç yaşında sıfır tecrübeli çocukla
başladık bu işe. İşte asıl başarı bu: Onları siz yetiştiriyorsunuz ve onlar müthiş şeyler yapıyor.
Yonca Onuk olarak şirketimize çok tecrübeli
eleman almıyoruz, bizdekiler hep okuldan yeni
çıkan gençler ve bizim gibi yoğurt yiyen adamlar. Başka türlüsünü zaten bünye kabul etmez.
Onun ötesinde, Malezya’da birtakım çalışmalarımız var. Orada Türkiyedeki MKE gibi devlete
ait, “Boustead Heavy Industries” ile birlikte
ortak bir şirket kurduk. Adı “BYO Marine”
(Boustead Yonca-Onuk Marine), bu şirket
Malaysian Maritime Enforcement Agency yani
Malezya Sahil Güvenlik Komutanlığı ile bir
sözleşme imzaladı. Malezya için 10 adet MRTP
16 üretiyoruz. Hedefimiz Malezya’da MRTP 20,
MRTP 24, MRTP 34 ve MRTP 42’yi de üretmek.
Maleyza’dan bütün Asya Pasifik piyasasını
beslemek istiyoruz. Ayrıca, Mısır Deniz Kuvvetleri bize 6 tane MRTP 20 sipariş verdi. Onların
üzerinde de Aselsan Advanced STAMP’lar
olacak. Mısır için üretilen ilk bot kalıptan çıktı,
ikinci bot da onun arkasından geliyor. Şu anda
Yonca Onuk olarak senede 3 tane MRTP 33/34,
senede 6 tane MRTP 24, senede 10/12 tane
MRTP 20 ve 16 tane MRTP 16 üretebilecek
kapasitedeyiz. Ümit ediyoruz ki, önümüzdeki
günlerde bu kapasiteyi dolduracağız.
SSG: Bitirirken Yonca Onuk olarak bundan
sonraki hedefleriniz ne? Ve sizce Savunma
Sanayiinin hedefleri ne olmalı?
EKBER ONUK: Yonca ONUK olarak uzmanlık
gerektiren kompozit alanlarında da ciddi
çalışmalar yapmak istiyoruz. Örneğin, ONUK –
BG olarak MILGEM Korvetleri ve Engin Sınıfı
Mayın Avlama Gemileri için sonar domu
tasarladık ve ürettik, ürettiğimiz sonar dom
Engin Sınıfı gemilerin, orijinal sonar domundan
çok daha ötede bir performansa sahip.
Diğer hedefimiz, kompozit teknolojisini MRTP
42 gibi, 45 metre veya daha ötesine taşımak.
Daha önce de bahsettiğim gibi bu konuda
çalışmalarımızı sürdürüyoruz.
Çevremizde olan biteni dikkate aldığımızda
kuvvetlerimizin eskiden hesaba kattığımız
sınırlı güçteki tehditlerle değil, olabilecek en
güçlü düşmanla karşı karşıya gelmesinin büyük
bir olasılık olduğunu görürüz. Bu da Türk
savunma sanayiinin çıtayı çok yükseltmeye ve
öne geçmek için kendi teknolojisini yaratmaya
mecbur olması demektir.
Dünyada üretildiği veya üretileceği bilinen
ürünlerden daha iyi olmayı hedefleyen (ve
bunu sağlayabilen) ürünlerle, fiyat olarak da
doğru konumlandıklarında, dış pazarlarda
rekabetçi olunacağı açıktır.
Ayrıca dünyada oluşan fırsat ve talepleri önceden algılayarak istenen ürünleri rakiplerden
önce hazır etmenin veya özgün çözümler
yaratabilmenin savunma sanayimizin esas
hedeflerinden biri olması gerekiyor.
Yine bir büyük basketbolcu Michael Jordan’ın
NBA Hall of Fame’e kabul edildiği gün söylediği
gibi “sınırlar da korkular gibi kendi yarattığımız
bir yanıltı” (“Limits like fears are just an
illusion”) olduğunu biliyoruz. Kendimize sınır
koymaktan kesinlikle vazgeçmeliyiz, biz
takımımızı bu inanç etrafında odaklıyoruz ve
başardıklarını da keyifle görüyoruz.
Bana bu içten düşüncelerimi ifade etme şansını
verdiğiniz için teşekkür ederim.
SAVUNMA SANAYİİ GÜNDEMİ
Geri Dönüşü
Olmayan Yol...
Savunma Sanayii Neden Önemlidir?
Berlin duvarının yıkılması, Doğu-Batı Bloku
arasındaki denge ile tehdit algılamaların
değişmesi ve hemen ardından 11 Eylül olayı
şunu gösterdi ki; dünyada savunma ve güvenlik
tarifleri ve referansları değişse de savunma ve
güvelik konularının önemi ve etkisi, uluslararası ilişkilerin şekillendirilmesi özellikle de
bölgesel ve küresel dengeler noktasında
artarak devam ettirecektir. Son dönemde
Kuzey Afrika’da başlayıp Ortadoğu’yu etkisi
altına almaya başlayan değişim rüzgarları da
değişmeyen tek şeyin değişim olduğunu bir kez
daha ortaya çıkardı.
Jeopolitik resme bakıldığında gerek soğuk
savaş döneminde, gerek 11 Eylül sürecinde
gerekse son dönemdeki gelişmelerde Türkiye,
bütün süreçlerin ve gelişmelerin merkez
ekseninde konumlanmak zorunda kalmıştır.
Son dönemde uygulanan bölgesel ve küresel
dış politika, Türkiye’nin sağlam bir savunma
yapılanması içinde olması gerekliliğini ortaya
koymaktadır. Bu savunma yapılanmasının
elbette en önemli unsuru güçlü bir Silahlı
Kuvvetler olmakla birlikte, bunun tamamlayıcı
unsuru da teknoloji üreten bir savunma
sanayiidir. Bu çerçeveden bakıldığında savunma sanayii her zaman stratejik bir unsur
olmuştur ve olmaya devam edecektir. Bundan
dolayı da savunma sanayiinin teknoloji üreten
ve bunu geliştirebilen bir tabanda yapılanmasına dair strateji ve politikaların uygulanması
ülkemizin bekası açısından vazgeçilmez bir
gerekliliktir. Bütün bunların yanında savunma
sanayiinin yarattığı ekonomik değer, kalifiye
istihdama katkısı, bilim ve eğitim dünyasındaki
pozitif etkileri de göz önüne alındığında önemi
iç kamuoyu açısından da anlaşılır olmaktadır.
Nasıl Başladık?
Elbette savunma sanayiindeki ilk yapılanmalar
olarak 1970’li yıllardaki girişimler akıllara
gelmektedir. Bunun devamında, 1985 yılında
Savunma Sanayii Müsteşarlığı’nın kurulması ve
ardından başlatılan büyük çaplı modernizasyon projeleri ile ortaya çıkan kurgu ilk
başlangıç olarak kabul edilse dahi, bu yapı 90’lı
yılların ikinci yarısından itibaren çeşitli iç ve dış
sebeplerden dolayı ivmesini kaybetmiştir.
Bugün içinde bulunduğumuz sürecin başlangıcını ise Mayıs 2004 Savunma Sanayii İcra
Komitesi Toplantısı olarak almak herhalde
doğru bir seçim olur. Bu toplantıda, uzun
yıllar boyunca farklı model denemeleriyle
sürdürülen ancak istenilen sonuçlar alınamamış olan İnsansız Hava Araçları, ATAK
Helikopteri ve Tank Projelerinde hazır alım/
lisans altında üretime dayalı modeller iptal
edilerek, yurtiçi çözümler üretmeye imkan
verecek kararlar alınmıştır. Alınan bu kritik
kararlar yeni stratejinin de ilk çerçeve ve
şablonunu hem yurtiçi hem de yurtdışı
paydaşlar için ortaya koymuş; devamındaki
birçok farklı projede aynı strateji uygulamaya
konulmuştur.
T-129 (ATAK)
13
Sürdürülebilirlik ve Rekabetçilik
Bu sürece rakamlar noktasından baktığımızda
resim daha net ortaya çıkmaktadır. 2004
yılında 1.3 Milyar $ olan savunma sanayii cirosu
2010 yılında 2.7 Milyar $’a; 196 Milyon $ olan
ihracat 853 Milyon $’a; %25 olan TSK
ihtiyaçlarının yurtiçinden kaşılanma oranı ise
%52’ye yükselmiştir. Bununla beraber
sektördeki istihdam ve Ar-Ge harcamaları gibi
diğer faktörlerde de benzeri bir artış eğilimi
gözlenmiştir. Bu rakamlara bakıldığında
sektörde topyekun bir gelişme olduğunu
söylemek mümkündür.
Nasıl Gelişti?
ATAK, İHA ve TANK Projelerinin devamında
gelen birçok projede benzer yaklaşım
uygulamaya konulurken, bu stratejiyi daha
kalıcı hale getirmek ve sektörün tüm
paydaşlarıyla yön birliğini temin etmek üzere
2005 yılında 2007-2011 yıllarını kapsayacak
“Stratejik Plan” hazırlık çalışmaları başlatılmış
ve sonucunda 4 Stratejik Amaç etrafında
şekillenen bir plan ortaya konmuştur:
1. Tedarik Sürecinin Etkinleştirilmesi
2. Özgün Çözüm Üreten Sanayi
3. Uluslar Arası İşbirliğinin Geliştirilmesi
4. Kurumsal Yapının Etkinleştirilmesi
Söz konusu bu plan çerçevesinde ortaya konan
Performans Programı, Yıllık Faaliyet Raporu,
Uygulama Stratejileri ve Gerçekleşmeleri,
Savunma Sanayii Sektörel Strateji Dokümanı,
İhracat Stratejisi, Teknoloji Yönetim Stratejisi
dokümanlarına ve yıl sonu gerçekleşmelerine
bakıldığında ortaya konan hedeflere büyük
oranda erişildiği görülmektedir.
2011 yılı sonunda tamamlanacak olan birinci
Stratejik Planın yerini alacak olan “2012-2016
Stratejik Planı” çalışmaları iki yıllık bir hazırlık
sürecinden sonra nihayetlenmiştir. Birinci
planlama döneminden elde edilen tecrübeler,
yurtiçi ve yurtdışı savunma sektöründeki
gelişmeler, çok geniş bir paydaş kitlesi ile
yapılan mülakatlar çerçevesinde olgunlaştırılan “2012-2016 Stratejik Planı” yine 4
Stratejik Amaç etrafında şekillenmiştir.
1. Sürdürülebilir & Rekabetçi Sanayi
2. Savunma & Güvenlik Teknolojilerinde
Yetkinlik
PARS 8x8
3. Program Yönetiminde Olgunluk
4. Değer Yaratan, Değer Gören Çalışanlar
Yakın bir zamanda kamuoyu ile paylaşılacak
olan yeni planda asıl kurgu “Sürdürülebilirlik”
ve bunun en önemli iki unsuru olan “Sanayi
Derinliği” ve “Teknolojik Yetkinlik” çerçevesinde yapılmıştır.
Diğer önemli konu olan Program Yönetimi
yaklaşımı da ayrıca ele alınmış olup, bugün
gelinen noktadan 2020’li yıllara daha sağlıklı ve
gelişerek gitmek için yapılması gerekenler ve
uygulanması gereken politikalar ortaya
konumuştur.
Bugün Neredeyiz?
2011 yılı sonunda tamamlanacak olan birinci
Stratejik Planda ortaya konan hedeflerin büyük
ölçüde karşılanmasının yanında, 2004 yılından
sonra projelendirilen birçok ihtiyaçta da
önemli kilometre taşları geçilmiştir. Savunma
sektörünün ciro, istihdam, ihracat, Ar-Ge
rakamlarındaki iyileşmeler ve Stratejik Plan
Seyyar Yüzücü Hücum Köprüsü
hedefleri temelinde elde edilen başarıların
görsel hale geldiği; diğer bir deyişle ete kemiğe
büründüğü yer 10-13 Mayıs 2011 tarihlerinde
İstanbul’da yapılan İDEF Fuarı olmuştur.
Bugüne kadar kağıt üzerinde anlatılan ya da
laboratuvar ortamlarında ortaya konabilen
birçok projede, önemli süreçlerden geçildiği
hatta yerli yabancı kullanıcılara teslimatlar
yapıldığı görülmüştür:
! Kara Sistemlerinde; Mayına Karşı Korumalı
Araç (Kirpi), Seyyar Yüzücü Hücum Köprüsü,
6x6 ve 8x8 araçlar, ALTAY Tankı,
! Deniz Sistemlerinde; MİLGEM, Süratli
Çıkarma Gemisi, Yeni Tip Karakol Botu, Sahil
Güvenlik Arama Kurtarma Gemisi, Sahil
Güvenlik Botları,
! Hava Sistemlerinde; ANKA İnsansız Hava
Aracı, Taktik İnsanız Hava Araçları, ATAK
Helikopteri, C-130 Nakliye Uçağı Modernizasyonu, T-38 Uçakları Modernizasyonu,
İnsansız Helikopterler, Hürkuş Eğitim Uçağı,
! Roket-Füze Sistemlerinde; UMTAS, OMTAS,
CİRİT, HGK ve diğerleri,
! Elektronik ve Haberleşmede; Hedefleme
Podları, Simülatörler, Tank ve Gemi Komuta
Kontrol Sistemleri, Elektronik Harp Sistemleri, Radar Sistemleri ve diğer birçok alt
sistemler,
ANKA (İnsansız Hava Aracı)
Türk Savunma Sanayinin ulaştığı noktayı
göstermesi açısından son derece önemlidir.
Diğer önemli nokta ise sadece bilinen büyük
SAVUNMA SANAYİİ GÜNDEMİ
oyuncuların değil, yan sanayi ya da KOBİ olarak
sınıflandırabileceğimiz birçok irili ufaklı
firmanın da ortaya ana sistemleri destekleyen
veya bütünleyen ürünler ortaya koyması
olmuştur.
2004-2010 yılları arasında savunma sanayimizdeki büyüme rakamları dünya ile karşılaştırıldığında, daha iyi bir performans sergilenmiştir. Bununla birlikte, bu büyüme kendi
içinde analiz edildiğinde; TAI ve ASELSAN başta
olmak üzere, Ana Yüklenici olarak nitelendirdiğimiz firmalardaki büyümenin ön plana
çıktığını görmekteyiz. Birikmiş proje stokunun
eritilmesi ve bunların yerli sanayiye aktarılması
sürecinde, büyük firmalarımız üzerindeki proje
yükünün ve dolayısıyla ciroların artması doğal
bir sonuç olmuştur. Yukarıda bahsedilen
projelere ve bu projelerde gelinen aşamalara
bakıldığında, sanayimizin başarısından bahsetmek doğru olacaktır. Devlet tarafı olarak,
projelerin planlanması ve bunların yurtiçinde
yapılabilirliğine bakarak bazen de riskler
alarak- irade ortaya koyulması elbette önemli
olmakla birlikte, bu projelerin teknolojinin en
uç noktalarında gereksinimler çerçevesinde
sanayimiz tarafından hayata geçirilmiş olması
yadsınamaz bir başarıdır. Yaşanılan bu süreçte,
özellikle ana yüklenici firmalarımız bazen ilk
defa tecrübe ettikleri projeleri, genç ve
dinamik kadrolarla hayata geçirmeye çalışmışlar ve kendi içlerinde mühendislik süreçlerini olgunlaştırmışlardır. Kısaca bu dönemi,
tedarik süreçlerinde yaşanan olgunlaşmanın
yanı sıra sanayinin kendi içindeki süreçlerini,
özellikle tasarım ve test süreçlerini, olgunlaştırması olarak nitelemek doğru bir tanımlama olabilir.
Nasıl bir savunma sanayi istiyoruz?
Bugün gelinen nokta itibarıyla, objektif
veriler ve net çıktılar üzerinden bakıldığında
sanayimizin doğru yolda olduğunu söylemek
mümkündür. Tedarik süreç ve kurumlarında
ihtiyaç duyulan yeniden yapılanmaya paralel
olarak sanayide de bazı düzenlemeler yapılma
ihtiyacı olduğu görülmektedir. Bununla birlikte
sanayimizin teknoloji üretebilme ve çok eksenli
proje uygulama ve yönetme kapasitesi gün
geçtikçe gelişmektedir. 2004 yılından bugüne
kadar geçen dönemde firmalarımız kendi
içlerindeki mühendislik, tasarım ile test
süreçlerinin olgunlaştırılma çalışmaları ve
teknolojik zorluklarla uğraşmak zorunda
kalmışlardır. Bununla birlikte sanayileşmenin
en önemli unsuru olan sanayi derinliği
noktasında istenilen seviyeye gelinememiştir.
Yukarıda izah edildiği gibi teknolojik zorluklar
ve süreçlerin olgunlaştırılması için ortaya
konan gayretler ve projelerin zorlayıcı takvimleri nedeniyle sanayi derinliği noktasında
istenilen seviyeye gelinememesini belki de
normal karşılamak gereklidir. Açıkca ifade
etmek gerekirse bu dönemde, 2009 yılında
uygulanmaya başlanan %20 KOBİ iş payı zorunluluğu düzenlemesi dışında ortaya bu kadar net
politika konmamıştı. TSK ihtiyaçlarının yurtiçinden karşılanma oranının 2010 yılında
ulaşılması hedeflenen %50’nin de üzerine
çıkması elbette çok önemli bir başarı. Bugünkü
savunma sanayii sektör resmine bakıldığında,
dünyanın en büyük 100 savunma şirketi içinde
2 firması olan, dünyaya sistem ihracatı yapan
ve yapılanması devam eden ancak 2. ve 3.
katmanlarda firmaları istenilen düzeyde henüz
oluşmamış bir tablo görmekteyiz.
Bundan sonrasında görmek istediğimiz sanayi
resmi, ölçek olarak en az 5-6 firması ilk 100
şirket içinde olan ve en önemlisi sanayi derinliği
noktasında ana yüklenicilere entegre olmuş 2.
3. seviye firmaları ve KOBİ’leri olan bir sanayi.
Bundan sonrası…
Hedeflenen çıktıların gözle görülür bir hal aldığı
geride bıraktığımız 2004-2010 döneminin
devamına, yani bu sürecin ikinci aşamasına
2011-2015 yılları olarak bakabiliriz. Bu yeni
dönemin gündemini halihazırda teslimatları
yapılmış sistemlerin desteklenme çalışmaları,
paralelinde diğer ana projelerin testlerinin
tamamlanması ve teslimatları işgal edecektir.
Diğer taraftan sanayimize büyük ölçüde
istihdam ve ciro getirecek olan Genel Maksat
Helikopteri, ATAK Helikopteri, Müşterek
Taarruz Uçağı, Milgem ve İHA Projelerinde
üretim faaliyetlerinin yoğunlaşmaya başlaması
beklenmektedir.
TURNA G004
ANKA (İnsansız Hava Aracı)
Müsteşarlık olarak bundan sonraki dönemin
en önemli unsuru elbette projelerin başarıyla
hayata geçmesi olacaktır; ancak sanayi
derinliği ve teknolojik derinlik yaratılmasını da
bunun kadar önemli belki de daha önemli
görmekteyiz. Mevcut duruma baktığımızda
bazı projelerde sonuçların alındığı ve bundan
sonrasında da hala ciddi zorluklar olmasına
rağmen diğer projelerde de başarıya ulaşılacağı ve bu sistemlerin TSK ile dost ve müttefik
ülke envanterlerinde hizmet vereceği görülmektedir.
Bundan sonraki süreçte başarının ölçütü tesis
edilen altyapının sürdürülebilmesi olacaktır.
Sürdürülebilirlik savunma sanayiinde bundan
sonraki süreçte en önemli konu başlığı olacak
ve bu alanda yapılması gerekenler etraflıca
tartışılarak politikalar üretilmeye ve uygulanmaya çalışılacaktır. Burada sürdürülebilirlik
konusunu açmadan önce gelinen durumu “geri
dönüşü olmayan yol…” olarak tarif etmek
doğru olur diye değerlendiriyorum.
Bundan sonra görmek
istediğimiz sanayi resmi, ölçek
olarak en az 5-6 firması ilk
100 şirket içinde olan ve en
önemlisi sanayi derinliği
noktasında ana yüklenicilere
entegre olmuş 2. 3. seviye
firmaları ve KOBİ’leri olan
bir sanayi.
Şu anda Müsteşarlığımızın yaklaşık 270 proje
ve 25 Milyar dolarlık bir proje portföyü var ve
halen çalışmaları devam eden projelere
baktığımızda bu rakamın kısa sürede 50 Milyar
Dolara yükseleceği ve bunların içinde yurtiçi
çözümlerin ağırlığının artacağı öngörülmektedir. Şu anda çalışmaları devam eden Muharip
Uçak, Hafif Sınıf Helikopter, TF- 2000 Fırkateyn,
Uydu ve diğer birçok projeyle bakıldığında
2020 yılına giden yolda artık geri dönülemez bir
noktada olduğumuz değerlendirilmektedir.
Bundan sonraki süreci planlarken her detayın
derinlemesine çalışılması ve sürdürülebilirlik
unsurunun gereklerinin yapısal unsurlarla
birlikte, bütün yönleriyle, hayata geçirilmesi
gerekmektedir.
15
Sürdürülebilirlik ve Rekabetçilik
Sürdürülebilirlik…
2. Teknolojik Yetkinlik
1. Sanayide Derinlik
Sürdürülebilirliğin diğer önemli unsurlarından
birisi de “Teknolojik Yetkinlik” yani teknolojiye
sahip olmak ve elbette teknoloji süreçlerini
yönetebilmektir. Bugün gelinen noktada
ortaya konan ana sistemleri destekleyen alt
sistemler ve hatta komponent tasarımlarında
malzeme ve fizik seviyesinde araştırma ve
geliştirmeler, sanayimiz, araştırma kurumları
ve üniversitelerimiz tarafından uygulanmaktadır. Burada elbette en önemli husus savunma
sanayi özelinde başlatılan ve yürütülen
projelerde ihtiyaç duyulan insan ve teçhizat
altyapısının ülke genelinde hazır olması ve
planlanmasıdır. Bu itibarla sadece savunma
odaklı kaynaklar ile bu süreçleri planlamak ve
uygulamak son derece zordur. İhtiyaç duyulan
bu unsurlar göz önüne alındığında ülke
dinamiklerinin bütün unsurlarıyla harekete
geçirilmesi gerekmektedir. İhracat ve sanayi
derinliğinin en önemli unsuru olan derinlemesine teknolojik yetkinlik noktasında son dönemde ortak anlayışların oluşmaya başlaması
önemlidir. Buradaki en önemli konu özellikle
TÜBİTAK Enstitüleri, üniversitelerimiz ve
sanayimiz arasındaki rol paylaşımının sağlıklı
bir zemine oturtulması ve ürün-teknoloji
eksenindeki sorumlulukların ve işlerin sağlıklı
paylaşılması olacaktır. Bugüne kadarki süreçte
bu ilişkiler açısından başarılı ve başarısız
örneklerin varlığı sayesinde, bundan sonrasında nasıl bir yol izlenmesi gerektiği noktasında bir düzlem ortaya çıkmış gibi görünmektedir. Bununla birlikte bu oyuncuların kendi iç
kültürel dönüşümlerini sağlıklı bir şekilde
tamamlaması ve bundan sonraki sürece daha
sağlıklı katkı yapmaları gerekmektedir.
Sanayi derinliği sürdürülebilirlik açısından en
önemli unsurlardan belki de birincisidir.
Bugünkü savunma sanayinin yapısına bakıldığında genel anlamda bir gelişme olduğu yan
sanayi ve KOBİ’lerin savunma sanayiine olan
ilgisinin gün geçtikçe arttığı görülmektedir. Bu
kapsamda kümelenme çalışmalarının hızlandığı Ankara’da başlayan bu faaliyetlerin İzmir
ve Eskişehir başta olmak üzere yapısallaşarak
devam ettiği görülmektedir. 2004 yılından
bugüne kadar gelen dönemde sanayi derinliği
noktasında samimi gayretler olmasına rağmen
istenilen düzeye gelinemediğini; Müsteşarlığımızın bu husustaki en önemli uygulamayı
2009 yılında hayata geçirdiğini ifade etmiştik.
Devamındaki en önemli gelişme 2011 Nisan ayı
içinde güncellenerek yayımlanan “Sanayi
Katılımı ve Offset (SK/O) Yönergesi”nde yapılan
önemli değişiklikler olmuştur.
SK/O tabanı %50’den %70’e, yan sanayi ve KOBİ
payı da asgari %30’a yükseltilmiş ve ciddi cezai
müeyyideler getirilmiştir. Elbette buradaki
beklenti sanayileşmede derinliğin sağlanabilmesidir. Bu sürecin çok zorlu olacağı ve
özellikle ana yüklenici firmalarımızda her
seviyede bir kültürel değişimin olması gerektiği
bir gerçektir. Burada önemli nokta, ana
yüklenicilerde tasarım ve üretim süreçlerinin
yönetimindeki etkinliğin artırılması ve bunun
diğer alt yüklenicileri yönetecek yetkinliğe
getirilmesi ve en önemlisi de bunun ana
firmalarımız için sağlıklı büyümenin bir gereği
olduğunun anlaşılmasıdır. Yan sanayi ve
KOBİ’lerimiz için de en öncelikle bilinmesi
gereken; savunma sanayiinin çok özel bir alan
olduğu ve burada kalıcı olmanın kaliteli ve
rekabetçi olmaktan geçtiğidir.
Ana yüklenici firmalarımız ve yan sanayinin
birbirlerine karşı yaşadıkları güncel sorunları
çözecek sihirli formül ise “Stratejik İşbirlikleri”dir. Neyi, ne zaman, nasıl, kaça istediğini
bilen bir ana yüklenici ve bütün bunlara
yerinde çözümler üreten, önündeki en az 2-3
yılını görebilen bir yan sanayi bu sanayileşme
sürecinin en önemli anahtarı olacaktır. Ayrıca
sanayileşme noktasında, kalifikasyonun finansal unsurlar ile desteklenmesi de önümüzdeki
dönemin önemli bir konusu olacaktır. Bununla
birlikte Mülkiyet Hakları, yan sanayi ile
yapılacak sözleşmelerde orantısal yansımalar
olması, ödemeler gibi esası ve devamlılığı
doğrudan etkileyen konularda da yeni
uygulamaların ortaya konması gerekecektir.
3 .Tedarikte Yeniden Yapılanma
Savunma sanayii tek müşterisi olan bir sektör
olması nedeniyle kendine özgü kuralları olan ve
olması gereken bir sistemdir. Bu kurallar doğru
bir şekilde planlandığı ve uygulandığı takdirde
tek müşterili olmak avantajlı bir durum olarak
da ortaya çıkabilir ve çıkmaktadır. Bu noktadan
bakıldığında uygulamada bunun vücut
bulduğu yer tedarik süreçleridir. Tedarik
süreçleri en geniş anlamıyla; ihtiyacın
belirlenmesi, bütçelenmesi, ihale, projenin
yürütülmesi, envantere alınması ve lojistik
destek olarak sınıflandırılabilir. Bu itibarla,
süreçlerin sağlıklı ve tek elden yönetilmesi son
derece önem arz etmektedir. Mevcut
sistemimizde hala iyileştirilmesi ve yapısal
olarak düzeltilmesi gereken hususların olduğu
bir gerçektir. Savunma sanayimizin her
anlamda lig atlamaya çalıştığı günümüzde bu
yapısal dönüşümlerin hayata geçirilmesindeki
UMTAS
????????
OMTAS
gecikmelerin, bugün ya da yarın sistem
üzerinde ciddi etkiler yaratacağı; mevcut
risklerin ileride vücut bulmasına neden
olabileceği aşikardır.
Bu noktadan bakıldığında teknoloji yönetimi ve
Ar-Ge planlamaları da dahil, ihtiyaç belirleme
ve proje yönetiminde ortak bir anlayışın, daha
iç içe geçmiş süreçler zincirinde uygulanabileceği yapısal dönüşümlere ihtiyaç vardır. Bu
ihtiyacın şekli ve tarifi aynı ligde oynamayı
planladığımız ülkelerin uygulamalarının analizi
ve bizim kültürümüze adaptasyonu ile ortaya
çıkarılabilir.
4. İhracat
“Savunma sanayii neden önemlidir?” sorusuna
cevap ararken ortaya koyduğumuz gibi etkin ve
güçlü bir savunma sanayii önemli bir dış
politika unsurudur. Dost ve müttefik ülkeler ile
ilişkilerin sürdürülmesi, şekillenmesi ve
karşılıklı bağımlılık yaratılmasında savunma
sanayii her dönemde önemini korumuştur.
Savunma ihracatında elbette en önemli unsur
aktif dış politika uygulanması, ülke adının
SAVUNMA SANAYİİ GÜNDEMİ
marka olması ve işin özünde satacak bir
ürününüz olmasıdır. Son döneme bakıldığında,
bahse konu tüm unsurların gelişmeye
başlamasına paralel olarak sistem ihracatında
da artış görülmeye başlanmış; hatta test
aşamasında olan sistemlere dahi ciddi talepler
gelmeye başlamıştır.
Savunma ihracatının ekonomik olarak pazarı
büyütmesi ve firmalar açısından bir yaşam
döngüsü yaratması kritik olmakla birlikte, ihraç
edilen sistemlerin desteklenebilmesi ve
sürdürülebilmesi açısından da teknolojik
yetkinliğin belirli bir noktaya gelmesi son
derece önemlidir. Sanayi derinliği ve teknolojik
yetkinlik sayesinde ihraç edilen sistemlerde
yaşanabilecek sorunlar minimize edilebilecek
ve böylece daha sonra yapılacak ihracatların da
önü kesilmemiş olacaktır.
Bu açılardan değerlendirildiğinde ülke dış
politikası ile uyumlu bir ihracat stratejisi
izlenmesi ve teknolojik yetkinlik çerçevesinde
derinleşmiş bir sanayi ile desteklenmesi de
başarı için olmazsa olmaz bir unsurdur. İhracat
stratejisi içinde en önemli nokta diğer
konularda da olduğu gibi bunların tek elden
planlanması ve yönetilmesidir.
5. Lojistik Destek
2004 yılından beri uygulanmakta olan
sanayileşme stratejisi kapsamında tedarik
sisteminde ağırlığı ve miktarı artmakta olan
yurtiçi geliştirme projelerinde en önemli
unsurlardan birisi sistemlerin desteklenebilir
olmasıdır. Talep edilen maliyet, takvim ve
teknik isterler çerçevesinde hayata geçirilen
projelerde en hayati konulardan birisi de
“Tedarik Lojistiği” yaklaşımını esas alarak
tasarımdan başlayan ömür döngüsü içinde
maliyet etkin bir desteklenebilirlik yaratmaktır.
Buradaki amaç, hem sistemlerin TSK tarafından maliyet etkin şekilde kullanılmasının
sağlanması, hem de lojistik destek noktasında
sanayimiz için bir ekonomik hacim yaratılmasıdır. Etkin bir lojistik destek altyapısının temeli
yine teknolojik yetkinliğe sahip, derinlikli bir
savunma sanayiidir. Ana sistemler bazında ne
kadar derinlemesine bir ürün gamı oluşturulur
ise o kadar lojistik destek hacmi yaratılacağı ve
lojistik destek sürecinde dışa bağımlılığın o
derecede azaltılacağı da bir gerçektir.
Son söz...
Türk Savunma Sanayiinin ulaştığı noktaya
baktığımızda gerçek bir başarıdan söz etmenin
mümkün olduğunu söylemiştik. Bu başarı
denkleminin en önemli unsurları, sanayisine
güvenen bir Silahlı Kuvvetlerin, gerekli iradeyi
gösteren bir tedarik kurumunun ve bu güveni
boşa çıkarmayan ve sonuçlar üretmeye
başlayan, hatta bazı konularda üretmiş olan bir
savunma sanayimizin varlığıdır. Bu gelişmeler
hepimizi gururlandırmakta ve geleceğe
güvenle bakmamıza neden olmaktadır. Bugün
itibarıyla gerçekten geri dönülemez bir
noktadayız ve köprüden önceki son çıkış
arkada kaldı. 2020’li yıllara ve ötesine etkileri
gidecek ve Türk Silahlı Kuvvetleri’nin ana
omurgasını oluşturacak birçok projede
süreçler çok yoğun bir şekilde işliyor. Bundan
sonra yapılması gereken sanayi ve tedarik
süreçlerinde yapısal dönüşümlerin ortak akıl
ve mutabakatla hızlı bir şekilde hayata
geçirilmesi ve böylece önümüzdeki döneme
daha da güvenle bakabilmemizdir.
Sedat İ. GÜLDOĞAN
Sanayileşme Daire Başkanı
Savunma Sanayii Müsteşarlığı
Sedat GÜLDOĞAN 1970 yılında İstanbul’da doğdu. 1993 yılında yılında İstanbul Teknik
Üniversitesi Uçak Mühendisliği bölümünden mezun oldu, aynı yıl Savunma Sanayii
Müsteşarlığında göreve başladı ve burada askerlik görevini de tamamladı. Bugüne kadar,
“Müşterek Taarruz Uçağı (JSF)”, “CASA Hafif Nakliye Uçağı”, “AWACS” gibi silahlı kuvvetlerin
ağırlıklı havacılık projelerinde görev aldı. Ayrıca 1995-96 yılları arasında CASA Hafif Nakliye
Uçağı Projesi kapsamında Proje Kontrol Ofisi Müdürü olarak İspanya’da görev yaptı.
8. Beş yıllık Kalkınma Planı çalışmalarında ‘Havacılık Sanayii’ ile ilgili alt komisyon başkanı ve
TÜBİTAK Vizyon 2023 çalışmasında ‘Havacılık, Savunma ve Uzay Panelinde’ panel üyesi olarak
görev aldı. Harvard Üniversitesi Kennedy School of Government “Senior Executive Fellows”
Üst Yöneticiler Programını Mart 2007 yılında tamamladı. 2009 yılında Mili Güvenlik
Akademisini tamamlandı.
2005-2011 yılları arasında Savunma Sanayii Müsteşarlığı Hava Araçları Daire Başkanlığı
görevinde bulundu, halen Sanayileşme Daire Başkanı olarak görevini sürdürmektedir. Aynı
zamanda TUSAŞ (Türk Havacılık ve Uzay Sanayii AŞ) Yönetim Kurulu üyesidir.
Evli ve bir çocuğu vardır. İngilizce bilmektedir.
17
Savunma Yan Sanayiinin Gelişiminde
Örnek Bir Sektörel Kalkınma Modeli:
OSTİM Savunma ve
Havacılık Sanayii Kümelenmesi
OSSA
Küçük Sanayi Sitesinden Bir KOBİ Kentine;
Küçük Girişimlerden Uluslararası Örnek Bir
Modele Doğru: OSTİM
Ortadoğu Sanayi ve Ticaret Merkezi (OSTİM),
ülkemizin başkenti Ankara’da çoğunluğu
imalâtçı olan işletmelerin bulunduğu bir
Organize Sanayi Bölgesi’dir.
nakliye, lojistik, banka, finans, gıda gibi destek
hizmetlerden oluşmaktadır.
OSTİM’de yer alan, bölgenin uzmanlaştığı
başlıca reel sektörler ;
! Makine ve Makine Ekipmanları
! Metal ve Metal İşleme
1967 yılında Ankara’nın gelişmekte olan
sanayileşmesi içinde yeni bir açılım sağlamak
üzere, sanayicilik ve kooperatifçilik üzerine
deneyimi olan Cevat Dündar ve bir grup idealist
işadamı tarafından, şehir dışında beş milyon
metrekarelik bir alanda kurularak, OSTİM
Küçük Sanayi Sitesi adıyla faaliyete geçmiştir.
! Plastik ve Kauçuk
OSTİM, Türkiye’nin diğer sanayi bölgelerinden
farklı olarak tamamen ortaklarının gayretleri ve
birikimi ile kurulmuştur. Kooperatifin üretken
katkıları ile gelişen ve büyüyen OSTİM, 1997’de
Sanayi ve Ticaret Bakanlığı’nca “Organize
Sanayi Bölgesi” olarak tescil edilmiştir.
! Laboratuvar, Test, Analiz Cihazları
Organize Sanayi Bölgesi kimliği ile OSTİM, alt ve
üst yapıya yönelik çalışmalarını büyük ölçüde
tamamlamış olup, “KOBİ’ler için cazibe merkezi
olma ve ideal üretim iklimi oluşturma”
yönünde çok sayıda birim ve organizasyona
kavuşmuştur.
Bölge, kamunun sanayi sektörlerine ve
KOBİ’lere yönelik destekleyici birçok projesinde ‘pilot uygulama’ alanı olarak tercih
edilirken, gelişmekte olan ülkelere de bölgesel
kalkınma modeli olarak önerilmektedir.
5.000 İşletme 50.000 Çalışanı, Üretim
Tecrübesi ve Geniş Makine Parkıyla Dev Bir
Fabrİka
OSTİM’de OSB üyesi olarak faaliyet gösteren
5.000 firmanın yaklaşık olarak 2000’i imalatcı,
2000’i ticaret, montaj, pazarlama ve 1000’i ise
! Elektrik ve Elektronik
! İş ve İnşaat Makinaları
! İnşaat Makina ve Ekipmanları
! Medikal Teknolojiler
! Gıda ve Endüstriyel Mutfak
! Ambalaj, Kağıt, Baskı ve Kırtasiye
! Kent Mobilyaları ve Peyzaj
! Kimyasallar
! Teknik Malzeme Tezgâh ve Ekipman
! Tasarım, Mühendislik ve Taahhüt
Hizmetleri
olarak sayılabilir.
OSTİM’li üreticiler, Ana sanayilere yönelik İş ve
İnşaat Makineleri ve Malzemeleri, Makine ve
Makine Parçaları, Plastik ve Kauçuk, ElektrikElektronik, Tıbbi Cihaz ve Sağlık Araç
Gereçleri ve Savunma Sanayii gibi imalat
eksenli sektörlerde ise yan sanayi olarak
oldukça iddialı bir yere sahiptir.
Küçük ve orta ölçekli işletmelerin en büyük
özelliklerinden olan “üretimde esnekliği” geniş
makine parkının avantajlarıyla birleştiren
OSTİM’de, binlerce ürün üretilmektedir.
SAVUNMA SANAYİİ GÜNDEMİ
Kamu ve özel sektörde yer alan ana sanayilerle
yaklaşık 40 yıldan bu yana süren tedarikçi
ilişkisi OSTİM’li işletmelerin mühendislik ve
üretim yeteneğinin gelişiminde önemli bir rol
oynamış, Ar-Ge, kalite standardı, tasarım
alanlarında algı ve kabiliyetlerinde ilerleme
kaydetmelerini sağlamıştır.
Kaliteli üretim ve kurumsallaşmaya yönelik
tüm destek birimlerine sahip olan OSTİM,
çağdaş üretim teknolojisini yakalamış dev bir
fabrikadır. Bu fabrika küçük ve orta ölçekli
işletmelerin evrensel bir laboratuvarı niteliğini
taşırken, Türkiye’nin en önemli istihdam
alanlarından biri olmayı da başarmıştır.
Elektrik Elektronik
Sektörü
Plastik
Sektörü
Makine Teçhizat
Sektörü
Talaşlı İmalat
(Metal ve
Metal İşleme)
Sektörü
SAVUNMA SANAYİİ
OSTİM sahip olduğu zengin üretim yeteneği
ile çevresindeki diğer sanayicilerin üretim
süreçlerini de desteklemektedir.
İş Makinaları
Sektörü
Tablo 1- Ostim Rekabet Analizi Sonuçları
OSTİM, üyelerinin rekabetçi yapılarını güçlendirerek destek birimlerinin avantajını da sunmaktadır. Bu bölgesel avantajlar işletmelerin
üretim, tanıtım, ihracat, teknolojik yenilik, bilgi
ve bilişim ile kurumsallaşma, finansman gibi
alanlardaki niteliklerini yükseltmektedir.
Bu modelin başarısı için sanayici ve işadamları
ile sivil toplum örgütlerinin de iştirak ettiği ArGe, yatırım ve inşaat, tanıtım, dış ticaret, danışmanlık ve yayıncılık alanlarında oluşturulmuş
kurumlar ve sistemler KOBİ’lere hem güncel,
hem de kalıcı çözümler üretmektedir.
Savunma Sanayisinde KOBİ’lerin Payı ve
Gücü Artıyor:
OSTİM Savunma ve Havacılık Kümelenmesi
Kurulduğu günden bu yana bölgede faaliyet
gösteren önemli sayıdaki işletmenin savunma yan sanayi alanında ürün ve hizmet verdiği
her ne kadar biliniyorsa da OSTİM Savunma ve
Havacılık Kümelenmesi’nin kavramsal ve
hacimsel olarak görünür ve bilinir hale getirilmesi OSTİM yönetimi tarafından başlatılan
bölgesel ve sektörel kalkınma planlaması
çalışmalarıyla gerçekleştirilmiştir. Bölgenin
rekabetçiliğinin ve gelecekte var olabileceği
sektörlerin belirlenmesi amacıyla ve Ulusal
Rekabet Araştırmaları Kurumu işbirliği ile
yapılan “OSTİM’de Faaliyet Gösteren Sektörlerin Uluslararası Rekabet Düzeylerinin
Araştırılması” (Tablo 1) ve “OSTİM Savunma
Sanayii Kümelenmesi Analizi” (Tablo 2)
çalışmaları OSTİM’de var olan savunma
sanayisinin hacmini, ana oyuncularını ve
ilişki ağlarını ve OSTİM'in bu sektörde yer
aldığı değer zincirini, rekabetçiliğini ortaya
koymuştur.
Tablo 2-Ostim Savunma Yan Sanayi Kümelenmesi Analizi
OSSA
Müşteriler
Milli
Tedarik
Otoritesi
Tablo 3- Ostim Savunma Yan Sanayi Üretiminin
Sektör Genelinde Konumu
Kümelenme analiziyle ortaya çıkan işbirliği ve
etkileşim ağı haritası bölgemizde savunma
sektöründe rol oynayan ana oyuncu ve firmalar
hakkında oldukça önemli bilgi ve fikir sunmuştur. Özellikle Savunma Sanayii Müsteşarlığımızın stratejik planında “Savunma Sanayisinde yerli üretimin ve KOBİ’lerin payının
arttırılması, yerli üretimin yeteneklerinin
arttırılması ve işbirliğine yönelik politikaların
geliştirilmesine” yönelik politika ve hedeflerin
yer alması OSTİM’li savunma yan sanayi
işletmelerinin geleceğine ve rekabetçiliğine
yönelik önemli bir vizyon oluşturmuştur.
Tüm çalışmaların dayanağı ve ışığında stratejik
olarak OSTİM’in geleceğinin şekillenmesinde
önemli bir rolü olduğuna karar verilen
savunma yan sanayi sektörünün geliştirilmesi
için kümelenme modeli esas alınmış ve
çalışmalara başlanmıştır.
2007 Temmuz ayından itibaren başlatılan saha
ve bilgilendirme çalışmalarının ardından
farkındalık ve arama toplantıları gerçekleştirilmiş, tespit edilen noktalar işletmelerle
paylaşılarak farkındalık ve ortak dil oluşturul-
19
Sürdürülebilirlik ve Rekabetçilik
muştur. Fikir paylaşımlarında savunma sanayi
sektöründe ortaklaşa rekabetle yakalanabilecek iş potansiyelleri ve biraraya gelindiğinde
gerçekleştirilebilecek yeni işalanlarının varlığı
işletmelerce de teyit edilmiş ve özellikle
Savunma Sanayii Müsteşarlığımızın stratejik
plan ve hedefleri kendileriyle paylaşıldığında iş
ve güç birliği yapılması gerekliliğine olan inanç
artarak çalışmaları hızlandırmıştır. 2008 yılı
itibarıyla yapılanmasını büyük ölçüde tamamlayarak çerçeve, hedef ve iş planını oluşturan
OSSA hedefini;“Savunma ve Havacılık Sektörlerinin ihtiyaçlarının karşılanmasında yerli
üretimin payını artırmak ve küme üyesi
KOBİ’leri uluslararası pazarda rekabet edebilir
hale getirmek.” şeklinde tanımlamıştır.
Savunma Sanayii Müsteşarlığı’nın gerek oluşturduğu vizyon gerekse düşünsel ve fiili
destekleriyle kısa zamanda yapılanan OSSA
çalışma ve gelişimini SASAD, KOSGEB, Ostim
Organize Sanayi Bölgesi, Ankara Sanayi Odası,
ODTÜ Teknokent, ODAGEM ve TTGV ,ODEM’in
yoğun katılım ve destekleriyle sürdürmektedir.
! 1435 çalışandan 409 tanesi üniversite
mezunu ve 136 tanesi de iyi derecede
yabancı dil bilmektedir. Kaliteli üretimin yanı
sıra, çalışanların ortalama %30’u üniversite
mezunu ve %10’unun iyi derecede İngilizce
bilmesi, inovasyon ve uluslararası işbirliğindeki potansiyelin önemli bir belirtisidir.
! Küme üyesi olan firmalar, talaşlı imalat;
plastik, kauçuk; boyama, kaplama; kompozit
malzeme metal işleme, ısıl işlem; elektrik ve
elektronik alanlarında uzmanlaşmışlardır.
Diğer şirketler, sistem entegrasyonu, nihai
ürün ve Ar-Ge alanlarında faaliyet göstermektedirler. Küme üyesi olan KOBİ’lerin, 26’sı
ROKETSAN, 25’i TAI, 21’i MKE, 21’i FNSS ve
32’si de ASELSAN onaylı alt üreticilerdir.
Geride bırakmış olduğumuz yaklaşık 4 yılın
sonunda kümelenme faaliyetleri öncelikle;
OSTİM’li işletmeler arasında iletişim, fikir
alışverişi, işbirliği ve iş hacmini artırmanın
yanıra ürün geliştirme ve araştırma geliştirme
KÜME KONSEYİ
YÜRÜTME KURULU
İZLEME VE
RAPORLAMA
Ç.G.
Ç.G.
Ç.G.
KÜME KOORDİNATÖRÜ
Ç.G.
İŞ PLANI
KÜME GELİŞTİRME EKİBİ
savunma sanayiinde daha önemli rol
oynayabileceklerine dair umut ve özgüvenimizi
arttırmıştır.
Ülkemiz ve dünyada savunma sektörünün
kendine özgü kuralları ve değer zinciri
konusunda oluşan farkındalık ve özellikle milli
projeler konusunda edinilen bilgiler OSSA üyesi
işletmelerin vizyonunu güçlendirmiş ve Ar-Ge
tabanlı üretim ve entegrasyon konusundaki
çalışmalarını hızlandırmıştır. Bu çerçevede
Offset fırsatlarının değerlendirilmesi, Milli
Motor, Mayın Temizleme, Zeplin (Hava
Gemisi), Tasarım Merkezi gibi somut projeler
üzerinde çalışmalar başlatılmıştır.
Şüphesiz Savunma Sanayii Müsteşarlığı ve ana
sanayi temsilcileri ile bir araya gelerek fikir
alışverişinde bulunmak getirdiği kolaylıklar ve
fırsatların yanı sıra “savunma sanayii sektöründe yerli üretimin payını arttırmak” hedefimiz için katetmemiz gereken mesafe ve ev
ödevlerimizi de ortaya çıkarmaktadır.
Bölgemizde gerçekleştirdiğimiz kümelenme
projeleriyle sektörün tarafları arasında iş ve
güç birliğinin artması için önemli bir zemin
hazırladığımızı ve kısa sürede olumlu sonuçlarını aldığımızı düşünmekle birlikte hedeflerimize giden yolda yüklü bir iş planı bizi
beklemektedir. Şimdiye kadar gerçekleştirdiğimiz faaliyet ve görüşmeler sonucunda
öncelikle “OSSA üyesi ve potansiyel savunma
yan sanayi işletmelerimizin savunma ana
sanayisi tarafından uzun vadeli tedarikçilik
ilişkilerinde tercih edilen işletmeler haline
gelebilmesi için kalite bilinç ve algılarının
yükseltilerek yenilikçilik, tasarım, Ür-Ge, ArGe ve entegre çalışma kabiliyetlerinin
arttırılması” gerçekleştirmemiz gereken en
temel çalışma olarak planlarımızın başında yer
almaktadır. Bu ihtiyacı karşılamak için
oluşturduğumuz yol haritası ise;
Küme Organizasyon Şeması
! Bölgemiz imkanlarıyla gerçekleştirdiğimiz
faaliyetlerinde ortak projeler için de zemin
oluşturmuştur.
OSSA Destekleyici Kurum ve Kuruluşlar
OSTİM Savunma ve Havacılık Kümelenmesini
oluşturan şirketlerin profilleri hakkında özet bir
bilgi verecek olursak, şunları söyleyebiliriz:
! 70 Küme üyesi KOBİ’de, toplam 1.435 çalışan
istihdam ediliyor. Diğer bir deyişle, her bir
firmada ortalama 20 kişi çalışıyor.
Belli bir hedef ve iş planı çerçevesinde bir arada
temsil edilmenin verdiği güç, önemli ulusal
ve uluslararası muhatapların ilgisini çekmiş;
OSSA üyesi firmalar kümelenme faaliyetleri
süresince -özellikle son iki yıldan bu yanaASELSAN,TAI, FNSS, ROKETSAN, MKEK,
FOKKER/REKKOR, ZEISS, BOMBARDIER,
LOCKHEED MARTİN, BRONTO SKYLİFE gibi
önemli ulusal ve uluslararası ana sanayi
temsilcilerine ev sahipliği yaparak üretim
yeteneklerini anlatmak ve muhtemel işbirliği
potansiyellerini istişare etmek fırsatı yakalamışlardır. Bir araya geldiğimiz ana sanayi
temsilcilerinin OSTİM'li işletmelerin üretim
kabiliyetleri konusundaki olumlu görüş ve uzun
vadeli işbirliklerine dair talepleri ise KOBİ’lerin
danışmanlık, eğitim ve projelendirme
çalışmalarına hız verilmesi;
! Üniversite sanayi işbirliğinin arttırılması;
! Yenilikçilik transferleriyle ilgili her türlü
yöntem ve arayüzün değerlendirilmesi;
! Ortak Ar-Ge, Ür-Ge, test-analiz, belgelen-
dirme gibi ihtiyaçların karşılanması için
çözümler ve projeler üretilmesi
gibi başlıklardan oluşmaktadır.
Savunma Sanayii Müsteşarlığı ve ana sanayi
temsilcileri ile yüzyüze gerçekleştirdiğimiz
istişarelerden ortaya çıkan bir başka önemli
konu ise gerek bölge yönetimi olarak bizlerin
gerekse ana sanayi kurumlarının savunma yan
sanayi ve potansiyel işletmeler hakkında
özellikle uzun vadeli tedarikçilik ilişkileri ve milli
projeler söz konusu olduğunda yeterinde veri
SAVUNMA SANAYİİ GÜNDEMİ
Müsteşarlığı ve ana sanayilerle paylaşarak ana
sanayi-yan sanayi ilişkilerinin sürdürülebilirliğine önemli katkılar sağlayacağımızı düşünmekteyiz. Ayrıca küme dışında yer alan
işletmelerimize de uyguladığımız bu analiz
çalışması sayesinde savunma sanayiine yeni
savunma sanayii KOBİ’leri sağlamayı da
hedeflemekteyiz.
OSTİM Savunma ve Havacılık Kümelenmesinin
kısa sürede büyük mesafeler katederek
savunma sanayimizde bir başarı hikayesine
dönüştüğü sadece bizlerin değil tüm kamuoyunun dile getirdiği bir gerçek. Bizlere önemli
roller ve görevler üstendiğimiz bu yolda daha
çok çalışmak ve bununla işletmelerimiz ve
ülkemiz adına gurur duymak kalıyor.
Küme Firmaları
ve bilgiye sahip olamadığı yönündedir.
İşletmenin mevcut durumunun ötesinde
özellikle geleceğine dair plan ve gelişim
eğrisinin okunamaması ana sanayileri uzun
vadeli kararlar için seçim yapmakta zorlamaktadır. Bu nedenle özellikle OSSA üyesi
işletmeerimizin rekabetçilik endeksine göre
değerlen-diren, işletmenin iyileştirmeye açık
alanlarını tespit ederek yol haritası oluşturan
bir Derinlemesine Analiz Uygulaması bizzat
danışmanlar tarafından birebir görüşmelerle
gerçekleştirilmiştir. Ankara Kalkınma Ajansı
Desteğiyle OSTİM Vakfı ve ODEM işbirliği ile
gerçekleştirdiğimiz bu çalışma sonuçlarını
işbirliklerimiz çerçevesinde –İşletmelerimizin izin verdiği ölçüde- Savunma Sanayii
Dile getirmenin bir borç olduğu bir başka
gerçek ise; yan sanayi olarak ne kadar elimizden geleni yapıyor olsak da son derece stratejik
öneme ve kendine has işleyiş kuralları olan bu
sektörde Savunma Sanayii Müsteşarlığı gibi
son derece uz görülü, kararlı ve destekleyici bir
karar verici/politika belirleyicinin varlığı
olmadan bu kadar hızlı ve nitelikli bir mesafe
kat edilemeyeceğidir. Bu vesileyle OSSA Kümelenmesi çalışmalarına gösterdiği sahiplenme
ve küme üyesi işletmelerimize verdiği destekten ötürü Savunma Sanayii Müsteşarlığımıza
bir kere daha teşekkürlerimizi sunuyoruz.
Orhan AYDIN
OSTİM Yönetim Kurulu Başkanı
1952 , Kızılcahamam, Makine Mühendisi
Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş. ve Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Sanayi Dairesindeki
görevlerinden sonra çalışma hayatına girişimci olarak özel sektörde devam etmiştir.
1992 yılında Ostim Küçük Sanayi Sitesi Yapı Kooperatifi Yönetim Kurulu Başkanlığına seçilerek
halen Yönetim Kurulu Başkanlığını yaptığı Ostim Organize Sanayi Bölgesinin kuruluşuna
öncülük etmiştir. Ostim OSB’nin misyonu ve üreticilerin ihtiyaçlarına bağlı olarak KOBİ’lere
çeşitli hizmetler veren; Ostim Vakfı, Ostim Endüstriyel Yatırımlar ve İşletme A.Ş., Ostim
Sektörel Dış Ticaret A.Ş., Ostim Radyo Televizyon, Ostimspor, Omedya, ODAGEM,ODEM,
ODTÜ-OSTİM Teknokent gibi -bir sanayi bölgesi için ilkleri oluşturan- kurum ve kuruluşların
oluşturulmasında liderlik ve yöneticilik yapan Aydın, özellikle, son yıllarda OSTİM’de 4 sektörde
geliştirilen örnek kümelenme çalışmalarıyla ülkemiz sanayisine iyi uygulama örneği olarak
önemli katkılar sağlamıştır.
21
Sürdürülebilirlikte ve Rekabetçilikte
Ömür Devri Yönetimi
Yaklaşımı
Sürdürülebilirlik ve rekabetçilik günümüz
ekonomik sistemi içindeki en büyük sorun
alanlarından birisini teşkil etmektedir. Özellikle
teknolojik yeniliklere sahip veya öncekine göre
farklılaştırılmış ürünlerin hızla tüketicilerle
buluşması sonucu yaşanan yoğun rekabet
ortamı şirketlerin orta ve uzun vadede varlığını
tehdit eder duruma gelmiştir. Bu durumdan en
çok etkilenenler ise hiç kuşkusuz gelişmekte
olan ülkelerde milli kaynaklarla faaliyet
gösteren ve ürünlerini ulusal ya da bölgesel bir
pazara satmakta olan sanayi kuruluşlarıdır.
Aslında küresel ekonomik sistemin sonuçlarından biri olan sürdürülebilirlik ve rekabetçilik
sorunu, firmalar açısından yine bu ekonomik
sistem içinde çözülmesi gereken bir sorundur.
Ancak sadece firmaların mikro ekonomik
düzeydeki gayretleri ile küresel yapının
getirdiği bir sorunun çözülmesi de beklenemez. Dolayısıyla, çözüm devletin makro
ekonomik politikaları ile firmaların orta ve
uzun vadedeki stratejilerinin ve hedeflerinin
uyumuna bağlıdır. Bu uyum, ancak devlet ve
özel sektörün açık şekilde belirlenmiş milli
politikalar ve hedefler doğrultusunda birlikte
ve işbirliği içinde çalışması ile mümkün olabilir.
Sürdürülebilirlik ve rekabetçilik konusuna
genel olarak bakıldığında firmalar açısından
geliştirilmesi gereken alanlar; teknoloji
üretimi, yenilikçilik, ürün çeşitlendirme,
verimlilik, pazar araştırması ve ihtiyaç tespiti,
hızlı dağıtım kanalları, işbirlikleri, iş ortaklıkları
ve birleşmeler, yan sanayi kullanımı, yeni yurt
içi ve yurt dışı pazarlara yönelme, tanınma ve
ilişkiler tesis etme, yüksek kalite standartları,
markalaşma, satış sonrası hizmetler, etkin bir
tedarik zinciri kurulması ve yönetimi şeklinde
sıralanabilir.
Sürdürülebilirlik ve rekabetçilik konusuna
savunma sanayii özelinde baktığımız zaman,
sürdürülebilirlik konusunda asıl öne çıkan sorunun “savunmada sürdürülebilirlik” olduğunu
görmekteyiz. Savunma sanayii, özel ya da kamuya ait tüm işletmeleri ile savunmada sürdürülebilirliğin temel unsurlarından biridir.
Ülkemiz bu gerçeği bizzat kendi tarihi içinde
yaşayarak görmüştür.
Türkiye, savunmada dışa bağımlılığın yol açtığı
sıkıntıları, I. Dünya savaşı ve müteakiben
kurtuluş savaşı yıllarında yakından tanımıştır.
Bu sebeple, cumhuriyetin ilk yıllarından
itibaren savunma sanayii, milli sanayileşme
politikası içinde önemli ve özel bir yere sahip
olmuştur. Askeri fabrikaların kurulması, özel
bir kaç firmanın savunma sanayii alanında
faaliyete geçmesi, tersanelere özel bir önem
verilmesi ve gerek özel sektör gerekse de
devlet eliyle uçak fabrikalarının kurulması bu
dönemin en önemli girişimleridir. Ancak, zor
şartlar altında yapılan yatırımlar ve kazanılan
kabiliyetler II. Dünya Savaşı sonrasında
yaşanan gelişmeler sonucunda büyük ölçüde
kaybedilmiştir. Kısa bir süre sonra, dışa
bağımlığın getirdiği sıkıntılar bu kez de 1963 ve
1967 Kıbrıs bunalımları ve 1974 Kıbrıs Barış
Harekatı sırasında kendini göstermiştir(1).
Yaşanan bu sıkıntılardan sonra, dışa bağımlılığın en az seviyeye indirilebilmesi ve
yatırımlar için ihtiyaç duyulan milli kaynağın
yaratılabilmesi amacıyla 1965 yılında Türk
Donanma Cemiyeti (daha sonra 1972’de Türk
Donanma Vakfı ve 1981 yılında da Türk Deniz
Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfı haline gelmiştir), 1970 yılında Türk Hava Kuvvetlerini
Güçlendirme Vakfı ve 1974 yılında da Türk Kara
Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfı kurulmuştur.
SAVUNMA SANAYİİ GÜNDEMİ
ve kabiliyetler ile karşılanması yönünde uzun
vadeli ve sistematik bir adım atılmış ve yine
3238 sayılı kanun ile ihdas edilen Savunma
Sanayii Destekleme Fonu sayesinde ihtiyaç
duyulan mali kaynak sağlanabilmiştir.
Son olarak, Kara, Deniz ve Hava Kuvvetlerini
Güçlendirme Vakıflarının birleştirilmesiyle,
1987 yılında Türk Silahlı Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfı (TSKGV) kurulmuştur(2). Vakıf
kuruluş kanununda da yer aldığı üzere, ülkemiz
açısından öncelik “milli harp sanayimizin
geliştirilmesi ve yeni harp sanayi dallarının
kurulması” olarak belirlenmiştir(3).
Ülkemizin savunma sistemleri ihtiyacı, 2000’li
yılların başına kadar büyük ölçüde, yurt dışı
hazır alım projeleri ve müteakiben ortak
üretim projeleri ile karşılanmaya çalışılmıştır.
Milli tasarımların ön plana çıkarıldığı yurt içi
geliştirme projelerini gerçekleştirecek savunma sanayii alt yapısının tesis edilmesine paralel
olarak, 2000’li yılların başından itibaren
ihtiyaçların yurt içinden karşılanma oranında
büyük bir artış sağlanmıştır. Türk Silahlı
Kuvvetleri (TSK) savunma sistemi ihtiyaçlarının
yurt içinden karşılanma oranı 2003 yılında %25
iken bu oran 2010 yılı sonu itibarıyla %52,1’e
ulaşmıştır. Aynı şekilde, Türk savunma sanayii
firmalarının toplam dolaysız cirosu 2003
yılındaki 1.301 milyon A.B.D. Dolarından % 110
artışla 2010 yılı sonu itibarıyla 2.733 milyon
A.B.D. Dolarına ulaşmıştır(6). Savunma
sanayiinin yarattığı brüt katma değerin 20052009 dönemindeki seyri incelendiğinde,
savunma sektörü olarak Gayri Safi Yurt İçi
Hasıladan (GSYİH) alınan payın %1,8’den
%2,6’ya çıktığı görülmektedir. Savunma sanayii
bu dönemde GSYİH’den daha büyük bir hızla
büyümüştür(7).
Söz konusu Güçlendirme Vakıfları tarafından
ASELSAN A.Ş. (1975), ASPİLSAN A.Ş. (1981),
HAVELSAN A.Ş. (1982), TAI A.Ş. (1984) ve
ROKETSAN A.Ş. (1988) kurularak, savunma
ihtiyaçlarımızın yurt dışı hazır alım yerine, yurt
içi üretim modeline dönük olarak milli şirketler
tarafından karşılanması yönünde önemli
adımlar atılmıştır(4).
1980’lerin başından itibaren, milli bir savunma
sanayii alt yapısının tesisine ilişkin politikaların
tespiti ve bu politikaları uygulama yetki ve
sorumluluğuna sahip mekanizmaların oluşturulmasına ağırlık verilmiştir. Bu amaca uygun
olarak 1985 yılında 3238 sayılı kanun ile
Savunma Sanayii Müsteşarlığı (o günkü adı ile
Savunma Sanayii Geliştirme ve Destekleme
İdaresi Başkanlığı) kurulmuştur. Kanunun
amacı, “modern bir savunma sanayiinin
geliştirilmesi ve Türk Silahlı Kuvvetleri’nin
modernizasyonunun sağlanması”dır(5).
Savunma Sanayii Müsteşarlığının kuruluşu ile,
modern silah, araç ve gereçlerin yurt içi imkan
KAMU KURULUŞLARI
Milli tasarımların ön plana
çıkarıldığı yurt içi geliştirme
projelerini gerçekleştirecek
savunma sanayii alt yapısının
tesis edilmesine paralel olarak,
2000’li yılların başından itibaren
ihtiyaçların yurt içinden
karşılanma oranında büyük bir
artış sağlanmıştır.
Bugün itibarıyla, savunma sanayii sektörünün
sermaye yapısına baktığımız zaman askeri
fabrikalar, askeri tersaneler, ana bakım merkezleri, hava ikmal bakım merkezleri, TSKGV’ne
bağlı şirketler ve özel sermayeli şirketler olmak
üzere karma bir yapının mevcut olduğunu ve
yurt içi geliştirme modeline dayalı büyük
platform projelerinin ve platformlarla ilişkili
yazılımların ve simülatörlerin yükleniciliğini
gerçekleştiren özel sermayeli şirketlerlerin
ülkemizin savunma sanayii alt yapısı içinde
önemli bir yere sahip olduğunu görmekteyiz
(Tablo-1) (8).
ÖZEL KURULUŞLAR
YABANCI ORTAKLI
KURULUŞLAR
TAI
BAYKAR MAKİNA
BÜYÜK MIHÇI
KALE KALIP
TEI
ALP HAVACILIK
MKEK, ASELSAN
OTOKAR, BMC
HEMA, NUROL
FNSS,
MTU-TR
ASKERİ FABRİKALAR
KİT / SSM / TSKGV
HAVA ARAÇLARI
ESKİŞEHİR ve KAYSERİ
HAVA İKMAL
BAKIM MERKEZLERİ
KARA ARAÇLARI
ARİFİYE, TUZLA VE
KAYSERİ ANA BAKIM
MERKEZLERİ
DENİZ ARAÇLARI
GÖLCÜK,
İSTANBUL TERSANELERİ
RMK, DEARSAN, SEDEF
YONCA-ONUK
İSTANBUL DENİZCİLİK
A.D.İ.K - ANADOLU TERSANESİ
GATE, MİLSOFT, SAVRONİK
SDT, VESTEL SAVUNMA
KOÇ SİSTEM, KALETRON
METEKSAN SAVUNMA
YÜKSEK TEKNOLOJİ
C2TECH, ALTAY, BTT LTD.
AYESAŞ
SELEX
NETAŞ
SIEMENS
ESDAŞ
YALTES
STOEGER
ELEKTRONİK / YAZILIM
ANKARA 3. HİBM
KKK 4. ANA BAKIM MERKEZİ
ASELSAN
HAVELSAN
STM, MİKES
EHSİM, HTR
TÜBİTAK UEKAE
TÜBİTAK MAM
ROKET- FÜZE-MÜHİMMAT
KKK 3. ANA BAKIM MERKEZİ
KAYSERİ 2. HİBM
ANKARA 3. HİBM
MKEK
ROKETSAN
TAPASAN
TÜBİTAK SAGE
BARIŞ, KALEKALIP
TİSAŞ, GİRSAN, SARSILMAZ
SAMSUN YURT SAVUNMA
SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
LOJİSTİK
ASKERİ GİYİM FABRİKALARI
ASPILSAN
YAKUPOĞLU, ÖZTİRYAKİLER
TARGET, ÖZTEK, TEKSAV
ANEL, MEGETEKNİK
Tablo-1: Savunma Sanayii Kuruluşları ve Şirketleri (Özet Tablo)
23
Sürdürülebilirlik ve Rekabetçilik
Yurt dışı hazır alım modelinde savunma sistemlerinin tasarımına doğrudan müdahalede
bulunulamaması sebebiyle, sistemlerin ömür
devri maliyetlerini etkileyen kararlar üzerinde
söz sahibi olunamamaktadır. Planlı bakım
sistemlerinin hazırlanması ve bakım sistemi
içinde belirli sürelerde değiştirilecek yedek
parça ihtiyacının tespiti konusu da üretici
konumundaki yurt dışı firmaların inisiyatifinde
kalmaktadır. Savunma sistemlerinin, tedariğini
müteakip 30-40 yıllık bir kullanım dönemi içine
girdiği düşünüldüğünde yurt dışından tedarik
edilen sistemlerin idamesi için kabiliyet
kazanılması gerekmekte ve bu alana da ayrıca
yatırım yapılması zorunluluğu doğmaktadır.
Savunma sistemlerinin ömür devri içinde
maliyetler açısından iki önemli husus bulunmaktadır. Birincisi, Savunma sistemlerinin
ömür devri maliyetinin yaklaşık %95’ini belirleyen kararlar, savunma ihtiyaçlarını karşılayacak sistemlerin ortaya çıkarıldığı Konsept,
Fizibilite, Proje Tanımlama, Mühendislik ve
Geliştirme ile Üretim ve Kullanıma Alma
aşamalarından oluşan tedarik safhasında
alınmaktadır (Şekil-1). İkinci önemli husus ise,
sistemlerin ömür devri maliyetinin %60 ila
%72’sinin sistemlerin idame-işletme döneminde gerçekleşmesidir (Şekil-2). Buna göre,
idame-işletme maliyetleri, kullanım şartları ve
sistemlerin özelliklerine bağlı olmak üzere
tedarik maliyetinin 2 ila 3 katına kadar
çıkabilmektedir.
Ülkemizde yurt içi geliştirme projelerinin
ön plana çıkması ile birlikte, savunma
sistemlerinin ömür devri yönetiminde büyük
ÖDM'yi Belirleyen Kararlar
%95
%100
İdame ve İşletme
%90
Üretim ve Kullanıma Alma Sonu
Geliştirme Sonu
ÖDM Kümülatif (%)
%85
Sistem Tasarımı Sonu
%70
Konsept
Fizibilite
Proje
Tanımlama
Gerçekleşen ÖDM
%28
Üretim ve Kullanıma Alma Sonu
%6
Sistem Tasarımı Sonu
Savunma Sisteminin Ömür Devri
Yıllar
Şekil-1: Ömür Devri Maliyetini Belirleyen Karar Noktaları
ölçüde söz sahibi olabileceğimiz yeni bir
dönem başlamıştır. Bu dönemin en önemli
özelliği, savunma sistemlerinin TSK’nin
ihtiyaçlarına uygun kullanım senaryolarına ve
bu senaryolara bağlı taktik, teknik ve lojistik
isterlere göre milli firmalarımız tarafından
tasarlanması ve üretilmesidir. Bu ise ihtiyaç
sahibi makamlar dahil olmak üzere tedarik
makamlarının üretici firmalar ile yakın işbirliği
içinde çalışması ve ihtiyaçların tasarıma doğru
şekilde yansıtılabilmesi anlamına gelmektedir.
Özellikle, savunma sistemlerinin operasyonel
olarak kendisinden beklenen performansı icra
edeceği kullanım dönemi dikkate alındığında,
sistemler henüz tedarik safhasındayken
yapılacak olan Entegre Lojistik Destek (ELD)
uygulamaları ve idame-işletme dönemine
ilişkin planlamalar ile sistemlerin performansından taviz vermemek kaydı ile ömür devri
maliyetlerinin düşürülebileceği bir imkan elde
edilmiştir.
Ancak, sağlanan fayda bunlarla sınırlı değildir.
Savunmanın sürdürülebilirliği ve milli ekonomi
açısından olaya bakıldığında savunma sanayiinin geliştirilmesi suretiyle alt sistemlerin,
Maliyet
Türk savunma sanayii sektörü, gerek TSKGV’na
bağlı şirketleri gerekse özel sermayeli şirketleri
ile geçen 20 yıl içinde ihtiyaçların yurt içinden
karşılanması ve bölgesel bir pazara sahip olma
yolunda önemli mesafeler kat etmişler ve
küresel rekabetteki yerlerini almaya başlamışlardır. Özellikle, savunma sistemlerinin yurt
içi tasarım ve üretim yolu ile TSK envanterine
kazandırılması yönündeki çalışmaların başarılı
sonuçlar vermesiyle birlikte uzun yıllardır
ülkemizde uygulanmakta olan yurt dışı hazır
alım modelinden zaruri haller dışında uzaklaşılmakta olduğu görülmektedir. Yine bu
kapsamda, savunma sanayiinde kümelenme
çalışmalarına da ağırlık verilerek, OSTİM
Savunma ve Havacılık Kümelenmesi, İzmir
Havacılık ve Uzay Kümelenmesi, Eskişehir
Havacılık Kümelenmesi kurulmuş ve dernekleşme faaliyetlerini tamamlamışlardır. Kazan
Savunma ve Havacılık Kümelenmesi kuruluşu
ile ilgili çalışmalara da başlanmıştır.
tedarik kaynaklarının ve malzemenin seçimdeki inisiyatif, ulusal işgücü kalitesindeki artış
ve savunma harcamalarının iç pazara yönlendirilmesi gibi temel bazı hususlarda da
önemli mesafeler alınmıştır.
Yukarıda açıklanan hususları bir bütün olarak
ele aldığımız zaman, savunmada sürdürülebilirlik için üç önemli hususun ön plana çıktığını
görmekteyiz. Bunlar, savunma sistemlerinin
istenilen performans seviyesinde ömür devri
boyunca işlevini yerine getirmesi, savunma
harcamalarının milli ekonomi üzerinde olumlu
etki yaratacak şekilde planlanması ve savunma
sanayiinin sürdürülebilirliğidir.
Bu çerçevede; savunma sistemlerinin tedariği
ve lojistik desteğinin sağlanması hususunda
ulusal bir tedarik lojistiği yaklaşımı geliştirilmesine ve savunma programlarının planlanmasında bu yaklaşıma göre hareket edilmesi
ihtiyacı vardır. Öncelikle, savunma sistemlerinin bütçelenebilir operasyonel etkinliğinin
artırılabilmesi için savunma sistemi etkinliğinin
en üst düzeye çıkarılması amacı ile ömür devri
maliyetinin en az seviyeye indirilmesi amacı
Sistem Tedariki
Sistem Kullanımı
Ar-Ge ve Üretim
İşletim ve Lojistik Destek
%28 - %40
%60 - %72
Yıllar
Şekil-2: ABD Savunma Bakanlığı Programlarındaki Ortalama Maliyet Dağılımı
SAVUNMA SANAYİİ GÜNDEMİ
arasında optimizasyon sağlayacak bir bilimsel
çalışma ortamının oluşturulması gerekmektedir. Buna paralel olarak, savunma sanayiinde
sürdürülebilirliği ve rekabetçiliği sağlayacak
olan yurt içi firmalarımızın tasarım, üretim ve
lojistik destek kabiliyetinin geliştirilmesi,
araştırma kurumları ve yerli sanayi alt yapısının
güçlendirilmesi, savunma sistemi etkinliğinin
teknolojik üstünlük ve lojistik destek unsurlarına dayandırılması, yurt içi teknolojik imkan
ve kabiliyetlerin arttırılması ve yeni teknolojilerin üretilmesi hususlarının da tedarik
safhasının ilk aşamalarından itibaren savunma
programlarına/projelerine dahil edilmesi
gerekmektedir (Şekil-3).
Savunma sistemi etkinliğinin
en üst düzeye çıkarılması
savunma projelerinde ihtiyaç sahibi makamlar
dahil tedarik makamları ile üretici firmaların
daha etkin şekilde birlikte çalışabileceği ELD
uygulamalarının yaygınlaştırılması ve geliştirilmesi gerekmektedir.
Savunma sistemlerinin ömür devrini ana
aşamalar itibarıyla ihtiyaç belirleme; sistem
geliştirme; üretim; kullanım ve destek;
envanterden çıkarma olarak beş aşamaya
ayırdığımızda, ihtiyaç belirleme aşamasında
yapılacak harekat ihtiyacına yönelik çalışmaların kapsamı ve bu çalışmalarda kimlerin
görev alacağı hususu TSK’nin uhdesinde olmak
üzere ihtiyaç belirleme aşamasında yapılacak
diğer çalışmalara ve takip eden ömür devri
Savunma
Ömürsistemi
devri maliyetinin
etkinliğinin
en üsten
düzeye
aza indirilmesi
çıkarılması
Savunma sistemlerinin bütçelenebilir operasyonel etkinliğinin arttırılması
Yurt içi tasarım, üretim ve lojistik
destek kabiliyetinin geliştirilmesi
Araştırma kurumları ve yerli sanayi
altyapısının güçlendirilmesi
Savunma sistemi etkinliğinin teknolojik
üstünlük ve lojistik destek unsurlarına
dayandırılması
Yurtiçi teknolojik imkan ve kabiliyetlerin
arttırılması ve yeni teknolojilerin
üretilmesi
aşamalarına ilgili tüm tarafların katkı vermesini
sağlayacak, ömür devri yönetimi alanında bilgi
paylaşımını artıracak ve bu alanda yeni yaklaşımların geliştirilmesini sağlayacak Savunma
Sanayii Entegre Lojistik Destek Platformu’nun
oluşturulması gerekmektedir (Şekil-4).
Bu platformun teşkili ile, ELD alanındaki
mevcut yaklaşımların daha sistematik bir
temele oturtulabilmesi; savunma programlarında/projelerinde ömür devrinin bütünü
dikkate alınarak TSK ihtiyaçlarının maliyet
etkin şekilde karşılanabilmesi; ülkemizdeki
ELD altyapısının geliştirilmesi ve bunun küresel rekabette bir üstünlük unsuru olarak
kullanılabilmesi ve ömür devri yönetimi içinde
yer alan tüm tarafların güncel ve doğru bilgiyi
paylaşacak şekilde iletişim içinde bulunması
amaçlanmaktadır.
Günümüzün rekabet ortamında, milli firmalarımızın kazanmış oldukları tasarım ve üretim
kabiliyeti sürdürülebilirlik ve rekabetçilik
açısından yeterli olmayacaktır. Firmalarımızın
üretmiş oldukları sistemlerle ilgili lojistik
desteği de sağlamak suretiyle kendilerini bu
alanda geliştirmeleri ve sürekliliği olan işlere
yönelmeleri ihtiyacı vardır. Ancak bu hususlar
sadece firmaların yapacakları çalışmalara bağlı
değildir. Firmalarımızın bu alanda faaliyet
gösterebilmesi için tedarik projelerinin baştan
itibaren gerek mali boyutları gerekse de
yapılacak işler kapsamında lojistik desteği ile
birlikte planlanması ve kullanım safhasında
yüklenicilerin üstleneceği görevlerin açık
şekilde belirlenmesi gerekmektedir.
Şekil-3: Ulusal Tedarik Lojistiği Yaklaşımı
Ulusal çerçevede benimsenmesi öngörülen
yukarıdaki tedarik lojistiği yaklaşımının uygulama hedefleri ile desteklenmesi gerekmektedir. Öncelikle savunma programları
tedarik safhası ile kullanım safhasını birlikte ele
alan ömür devri yönetimi ilkeleri çerçevesinde
ele alınmalı ve planlamalar buna göre
yapılmalıdır. Tedarik ve kullanım safhalarının,
sadece yapılan işlerin teknik ve idari olarak
birbirinden farklı olması sebebiyle bir ayrıma
tabi tutulduğu, aslında ömür devri yönetimi
açısından bakıldığında kullanım safhasının
tedarik safhasının devamı olduğu hatırda
tutulmalıdır. Kullanım safhasındaki başarı,
büyük ölçüde tedarik safhasında yapılan
analizlere ve kullanım dönemine ilişkin
planlamalara bağlıdır. Bu analizlerin ve
planmaların doğru yapılabilmesi ise büyük
ölçüde tedarik makamlarının üretici firmalara
sağlayacağı girdilere bağlıdır. Bu sebeple,
Savunma Sistemlerinin Tedariğinde Ömür Devri Yönetimi İlkelerini Uygulamak
Savunma Projelerinde ELD Uygulamalarını Yaygınlaştırmak ve Geliştirmek
TSK
SSM
Sanayi
İhtiyaç
Belirleme
Geliştirme
Üretim
Kullanım ve
Destek
Envanterden
Çıkarma
TSK
SSM
Sanayi
Savunma Sanayii Entegre Lojistik Destek Grubunu Oluşturmak
Şekil-4: Tedarik Lojistiğinde Uygulama Hedefleri
25
Sürdürülebilirlik ve Rekabetçilik
Bu kapsamda,
! Yurt içi geliştirme projeleri ile TSK envan-
terine giren savunma sistemlerinin depo/
fabrika seviyesi bakım ve onarımlarının
yüklenici firmalar tarafından yapılması,
! Seviye ve kapsamı belirlenmek üzere,
uygulanabilir olması halinde lojistik desteğin
yükleniciler veya bir kamu otoritesi tarafından bu alandaki kabiliyeti ve yeterliliği
belgelenmiş firmalar tarafından sağlanması,
! Kamuya ait bakım - onarım tesislerindeki
imkan ve kabiliyetlerin özel firmalar tarafından etkin olarak kullanılabileceği modeller geliştirilmesi,
! Yüklenicilerin savunma sistemlerinin kulla-
nım dönemindeki performansından ve
lojistik desteğinin sağlanmasından sorumlu
olacağı “Performansa Dayalı Lojistik” modelleri veya bu yaklaşıma uygun özgün modeller
geliştirilmesi ve bu modellerin sistemlerin
idame - işletme - bakım konseptine bağlı
olarak uygulanabilirliğinin ortaya konulması
gibi hususlar üzerinde öncelikle çalışma
başlatılmalıdır.
Yukarıdaki hususların uygulanması suretiyle
milli ekonomi açısından yatırım maliyetlerinin
azaltılması, savunma sistemlerinin performans
etkinliğinin arttırılması, savunma sektörüne
lojistik destek sağlama kabiliyeti kazandırılması ve sektörün kendisini idame ettirebileceği
ve geliştirebileceği bir alan açılması sağlanabilecektir.
KAYNAKLAR:
(1) SSM web sayfası, Tarihçe, 12.05.2011
(2) http://tr.wikipedia.org, 12.05.2011
(3) 3388 sayılı kanun, 1987.
(4) Firmaların web siteleri, 12.05.2011
(5) 3238 sayılı kanun, 1985.
(6) Savunma Sanayii Müsteşarlığı 2010 Yılı Faaliyet Raporu
(7) KÜFLÜ Arzu G., Türk Savunma Sanayiinin Ekonomik ve Mali Analizi, Savunma Sanayii Gündemi Dergisi, s:27, sayı:13, yıl:2010
(8) BEYOĞLU Bülent Ecevit, Türk Savunma Sanayiinin Yapısal Analizi ve SSM web sayfası, Şirketler, 13.06.2011
YAZARIN YAYINLANMIŞ ÇALIŞMALARI:
1. Entegre Lojistik Destek (ELD), SSM Gündem Dergisi, sayfa 29, yıl:1993
2. CALS Konsepti ve Gelişimi, Savunma ve Havacılık Dergisi, sayfa 76, Cilt:10, No:3, yıl:1996
3. CALS Sistemi, Savunma ve Havacılık Dergisi, sayfa 59, Cilt:10, No:6, yıl:1996
4. CALS Mimarisi, Savunma ve Havacılık Dergisi, sayfa 69, Cilt:11, No:6, yıl:1997 (devamı Cilt:12, No:1, Yıl:1998)
5. NATO Silahlanma Programlarında Entegre Lojistik Destek, Ulusal Proje Meslek Konferansı Bildiriler Kitabı, sayfa 79, yıl:2010
İbrahim Sami EREL
Uzman
Savunma Sanayii Müsteşarlığı
1963 yılında Kayseri’de doğdu. 1986 yılında, Erciyes Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler
Fakültesi İşletme Bölümü’nden mezun oldu. Beş yıl süreyle özel sektörde çalıştı. 1991 yılında
Savunma Sanayii Müsteşarlığı’na intisab etti. 1994 yılında “Bilgisayar Yardımlı Tedarik ve
Lojistik Destek (CALS)” konulu tez çalışmasını müteakip uzman oldu. Savunma Sanayi
Müsteşarlığı tarafından yürütülen deniz ve hava araçları projelerinde çalıştı. Genelkurmay
Başkanlığı tarafından 1997 yılında başlatılan CALS projesinin Proje Yönetim ve Koordinasyon
Grubu'nda görev yaptı. Halen Tedarik Yönetimi Daire Başkanlığı’nda tedarik lojistiği alanında
çalışmakta olup, NATO AC/327 Ömür Devri Yönetimi Grubu Türk Temsil Heyetinde ve
AC/327’ye bağlı WG/1 NATO Program Süreçleri Çalışma Grubu’nda görev yapmaktadır. Evli ve
bir çocuk sahibidir.
SAVUNMA SANAYİİ GÜNDEMİ
Dünya Havacılık Sanayiindeki
Gelişmeler Işığında
Sürdürülebilirlik Önerisi
Giriş
Havacılık nitel ve nicel boyut olarak gerek
savunma sanayi gerekse sivil sanayi içerisinde
önemli yer kaplayan öncü bir sektördür.
Havacılık sanayiinin kendine has özellikleri göz
önüne alındığında, bu sanayide söz sahibi
olmak; ekonomik anlamda gelişime katkıda
bulunmak kadar, eğitimli işgücüne istihdam
sağlamak, teknolojik gelişmelere ayak uydurabilmek, kritik teknoloji ve sistemlerde
bağımlılığı azaltarak güvenilir ve yüksek oranda
göreve hazır ürün elde etmek ve uluslararası
ticareti geliştirmek gibi amaçlara da hizmet
etmektedir.
Savunma ve havacılık alanında hatırı sayılır bir
tedarikçi olan ülkemizde, özellikle 90`lı
yıllardan bu yana tedarik modellerinde
gerçekleştirilen kademeli geçiş ile birlikte,
sanayimizin önce kendi üretim yeteneklerinin
kullanımını artırdığı, ardından ise tasarım
kabiliyetleriyle sürece ortak olduğu bir dönem
geçirilmiştir. Sanayiimiz mevcut faaliyetlerinin
önemli bir kısmını, TSK (Türk Silahlı Kuvvetleri)’ne ait olan yurt içi ihtiyaçların karşılanmasında yerine getirmektedir. Söz konusu
sürecin günümüz itibariyle geldiği nokta
incelendiğinde, sanayiinin kendini ispatlayarak
belirli bir olgunluk seviyesine ulaştığı ve artık
yeni hedeflere ihtiyaç duyduğu görülmektedir.
Bir başka tabirle, havacılık sanayiine alışılagelmiş boyutlarıyla bakıldığında sektörün
doğal limitlerine yaklaşılmaktadır. Bu gerçek,
sektörün ayakta kalabilmesi ve büyümesinin
sürekli kılınması için önemli planlı çalışmalar
yapılmasını gerektirmektedir.
Sürdürülebilirlik Kavramı
Sürdürülebilirlik, desteklemek anlamına gelen
Latince “sus tenere” (sürdürülebilir) sözcü-
ğünden gelmekte olup, genel anlamıyla belirsiz
bir süre boyunca bir durum veya sürecin
devam edebilme kapasitesini ifade eder.
Özellikle çevre konusuyla sıkı ilişkisi bulunan
kavram hakkında en yaygın ve dikkate alınan
tanımlama 1989 yılında şöyle yapılmıştır:
“Sürdürülebilirlik, bugünün ihtiyaçlarını,
gelecek kuşakların da kendi ihtiyaçlarını
karşılayabilme imkânından ödün vermeksizin
karşılamaktır.”
Kamuoyunda, su ve enerji kaynakları, iklim
değişimi gibi beşeri konuların incelenmesinde
öne çıkan kavram, iş yaşamı için de dikkate
alınması gereken bir olgudur. İktisadi olarak
literatürde sürdürülebilir olmanın temel
koşulu olarak rekabetçilik gösterilmektedir.
Aslında, asıl sürdürülebilir olması gerekenin de
bir ülkenin, sektörün ya da firmanın rekabet
gücü olduğu öne sürülmektedir.
Sürdürülebilirlik, desteklemek
anlamına gelen Latince
“sus tenere” (sürdürülebilir)
sözcüğünden gelmekte olup,
genel anlamıyla belirsiz bir süre
boyunca bir durum veya sürecin
devam edebilme kapasitesini
ifade eder.
27
Sürdürülebilirlik ve Rekabetçilik
Havacılık Sanayiinin Yapısı
Havacılık sanayiinde tamamen kendi ürünlerini
geliştirmek isteyen ülkeler, Şekil-1’de yer alan
üretim piramidinin en üstüne kadar çıkmak
zorundadır. Krause, bu amaç doğrultusunda
hareket eden ülkelerin Tablo-1’dekine benzer
bir yol haritasını takip ettiklerini ortaya
koymuştur. Türkiye’nin Tablo-1’de yer alan
aşamaların büyük bir kısmını geride bırakarak
yol haritasının son aşamalarına geçtiğini
söylemek mümkündür.
Havacılık sanayii, uçabilen araçların çalışılması,
tasarlanması ve üretilmesi veya uçabilen
araçlara dair teknolojiler üretilmesi olarak
tanımlanabilir. Uçak, helikopter, insansız hava
aracı, planör vb. ana platformlar ve bunların
itki sistemleri başta olmak üzere, aviyonik,
mekanik, yapısal ve silah sistemleri gibi alt
bileşenleri ve yedek parça, yer destek cihazı ve
test sistemleriyle ilgili olan sektör, bu sayılan
ana ve alt sistemlerin her türlü parçalarının
tasarımı, üretimi, montajı, tedariki, bakım ve
onarımı, idame ve işletmesiyle bunlara yönelik
teknik danışmanlık ve eğitim gibi destekleyici
unsurları içerir.
1. Temel bakım kabiliyeti.
2. Bakım, onarım ve temel modifikasyon
yeteneği.
3. İthal edilmiş alt parçaların montajı,
lisans altında mekanik üretim.
4. Alt parçaların yerli üretimi.
Havacılık sanayiinde tedarikçiler organizasyonun sağladığı ürüne dayalı hiyerarşik
sınıflandırmayla yapılanmışlardır. Havacılık
sanayiinde geliştirilen nihai ürünlerin tasarım
ve üretim aşamalarının birbiriyle etkileşimi ve
tedarikçi yapısı Şekil 1’de verilmektedir.
Ürünler nihai platformlar olacağı gibi, bu
platformlarda yer alacak alt sistemler ve ara
ürünler de olabilir. Nadir de olsa nihai ürüne
kadar diğer alt ürün ve sistemleri kendisi
geliştiren üreten organizasyonlar mevcuttur.
Ancak bu yöntem mali ve teknik boyut
açısından sürdürülebilir olmaktan çok uzaktır.
Aşağıda havacılık sanayiindeki üretici ve
tedarikçilerin faaliyet alanları ve seviyeleri yer
almaktadır:
5. Az gelişmiş silah sistemlerinin yerli
nihai montajı.
6. Bazı alt sistemlerin yerli üretimi.
Seviye 2
Sistem tedarikçisi
Seviye 3
Alt sistem tedarikçisi ya da
parça üreticisi
ayrılmak,
! Ürün çeşitlendirme,
! Çift kullanım teknolojilerini savunma
sanayine aktarmak,
! Savunma ihracatını artırmak,
! Küresel ortaklıklar kurmak
8. Lisans altında yerli imkânlarla üretilmiş
olan silah sistemlerine yapılacak
Ar-Ge çalışmaları ve iyileştirmeler.
Soğuk savaş yıllarından sonra talepte yaşanan
ciddi daralma, çoğu 2. seviye üretici konumundaki ülkenin politikalarını gözden geçirmelerini gerektirmiştir. Politikalarını revize
eden ve sürdürülebilirliği sağlayan ülkelerin
çoğunun belirli bir ürüne odaklanarak, ihracat
yeteneklerini artırdığı görülmektedir. Bir
kısmının ise, bağımsızlık ve millilik hedeflerinden vazgeçerek sanayiilerini küresel sistemin bir parçası yaparak, daha güçlü firma ve
ülkelerin pazarlama avantajlarından faydalandıkları görülmektedir. Diğer bir grup ülkenin
ise, 1. seviye ürün üreticisi olma hedefi doğrultusunda gitmenin kendileri için neredeyse
imkânsız olacağını görmeleri ve bu sebeple
savunma ithalatını benimseyerek, offset ve
yerli katkı sayesinde yerli sanayilerini kısıtlı
ölçüde işler halde tuttukları görülmektedir.
9. Kısıtlı Ar-Ge ile az gelişmiş silah
sistemlerinin yerli imkânlarla üretimi.
10. Bağımsız Ar-Ge faaliyetiyle, gelişmiş
platformların yabancı alt sistemler
ile üretimi.
11. Tamamen yerli ve bağımsız Ar-Ge ve
üretim.
Tablo 1- Sanayilerini Geliştirmek İçin Ülkelerin İzlediği
Yol Haritası.
Platform ve Motor
Üreticisi
! Savunma sanayinden tamamen veya kısmen
7. Az gelişmiş silah sistemlerinin ortak
üretimi ya da lisans altında üretimi.
Seviye 0/1 Sistem entegratörü
Seviye 1
masını ana hedef alan savunma sanayii yapıları
oluşturmuşlardır. Ancak oluşturdukları altyapının öncelikli hedeflerine hizmet ettikten
sonra atıl konuma düşmemesi için ülkelerin
bazı radikal kararlar alarak hedeflerini
güncellemeleri gerekmektedir. Yakın geçmişte
havacılık sanayiine yönelik farklı stratejiler
güden Brezilya, İsrail, Güney Kore, İsveç gibi
ülkeler incelendiğinde, ülkelerin aşağıdaki
yöntemlerden birini ya da birkaçını seçerek
yollarına devam ettikleri görülmektedir.
Bitzinger’in dile getirdiği gibi, dünya savunma
üretiminde 2.seviyede yer alan ülkeler, kendi
bağımsızlık gereksinimleri doğrultusunda
hareket ederek milli ihtiyaçlarının karşılan-
Dünyada Havacılık Sanayiinde Gelişmeler
Yapısal
Montaj ve Satış
1. Seviye
Aviyonik
Sistemi
2. Seviye
3. Seviye
Aviyonik
Cihazları
İtki
Sistemi
Motor ve
Komponentleri
Motor
Aksamı
Elektrik Sistem
ve Alt Sistemler
Şekil-1: Havacılık Sanayiinde Üretim Piramidi.
Elektrik Sistemi
ve Starter
Konsolidasyon
Uçak
Yapısı
Kontrol Yüzeyleri
Kabin İçi ve Kokpit
İklimlendirme
Yakıt TakımSistemi
İniş TakımSistemi
Hidrolik Sistemi
1990’lı yılların sonunda hem ABD hem de
AB’de havacılık sektöründe birleşmeler
yaşanmış ve dağınık yapı, finansal olarak
güçlü, ana sistem entegratörleri ve alt sistem
sağlayıcıları şeklinde yeniden şekillenmiştir.
Sivil havacılıkta büyük gövdeli uçak üretiminde iki kutuplu dünya (Boeing ve Airbus)
ortaya çıkarken, askeri havacılıkta ise ABD
hâlâ üstünlüğünü korumaktadır. Avrupa’da
EADS (European Aeronautic Defense and
Space Company) ve BAE öne çıkarken,
FINMECCANICA ve THALES ise diğer iki önemli
büyük savunma kuruluşudur. Avrupa’daki
sanayii yapılanması farklı işbirliği yöntem-
SAVUNMA SANAYİİ GÜNDEMİ
Savunma sistemlerinin teknolojik gelişmesiyle,
havacılık sistemleri de toplam sistemin bir
parçası olarak değerlendirilmektedir. Harekâtın desteği kapsamında keşif ve gözetleme
amaçlı uydular, İHA (İnsansız Hava Aracı)
Sistemleri ve bunlar üzerindeki sensörler,
havadan erken ihbar ve ikaz uçakları ile siber
uzay kapsamında mevcut yeteneklerden gelen
verilerin değerlendirildiği karar vermeye
yardımcı bilgi sistemlerinin kullanımında artış
yaşanmaktadır. Karar alma sürecine yardımcı
olacak bilgilerin toplanıp kullanılabilmesi ve
sürekli iletişimde bulunmayı öngören ağ
tabanlı yetenek kavramı, sistemlerin daha
karmaşık hale gelmesine neden olmaktadır.
Tehdit algılamasında yaşanan bu değişiklik,
beraberinde soğuk savaş sonrası askeri hava
gücünün değişimini de getirmektedir. Soğuk
savaş sonrası dönemde avcı ve bombardıman
uçakları ön plana çıkarken, artık asimetrik
savaş ve terörizme karşı verilen mücadele, ağ
tabanlı savaş kavramını güçlendirmiş, hava
araçlarının da sistemin entegre bir parçası
olarak kullanılması gereğini doğurmuştur.
Tahminler, taarruzi ve genel maksat helikopterler, askeri kargo uçakları ve keşif,
gözetleme ve taarruzi İHA’ların öne çıkacağını
göstermektedir. Ağ tabanlı yeteneğin doğal bir
getirisi olarak gelişme ve rekabetin daha çok
platformların üzerinde bulunacak sensör ve
sistemler üzerinden olması beklenmektedir.
Pazar analizi konusunda önemli çalışmaları
bulunan Aerostrategy firmasının yaptığı
çalışmaya göre, Şekil-2’de görüldüğü üzere
25
5
Eğitim Uçağı
10
Özel Görev
15
Savaş Uçağı
20
Diğer
Uzun süre soğuk savaş yıllarının getirdiği askeri
tehdit anlayışına göre yapılanan savunma
güçleri, artık kendini yeni tehdit algılamasına
göre küresel terörizm, siber tehdit ve istihbarat
konularında güçlendirmektedir. Harekât ortamının uzay, siber uzay ve meskûn mahallere
doğru genişlemesi sonucu kullanılacak kuvvetler de klasik kuvvetler dışına çıkmaktadır.
Harekât ortamının meskûn mahallere doğru
kayması, beraberinde silah sistemlerinin daha
hassas hale gelmesini gerektirmektedir. Hassas
güdümlü silahlarla bu ihtiyaç karşılanmaya
çalışılmaktadır.
0
-5
-10
-15
Nakliye
Hava Aracı Talebi
gelecekte sabit kanatlı hava aracı ihtiyacında
azalma; ancak özellikle destek görevlerinde
de kullanılan döner kanatlı platformlar ve
nakliye uçaklarında ise artış olacağını görmek
mümkündür. Şekil-2’de insansız ve otonom
sistemlerle ilgili veri bulunmamakla beraber,
sabit kanatlı muharip platform ihtiyacının
azalmasının nedeni olarak insansız sistemlerin
kullanımındaki artış gösterilmektedir. Savaş
uçaklarının keşif gözetleme alanındaki görevini
keşif gözetleme İHA sistemlerine, taarruz
alanındaki görevlerini ise muharip İHA sistemlerine ve hassas güdümlü mühimmatlara
bırakması beklenmektedir.
Döner Kanat
leriyle bu firmalar ekseninde toplanmış
durumdadır. Benzer bir durum ABD havacılık
firmaları için de geçerlidir. Her iki bölgede
yaşanan birleşmeler sonucunda, finansal
olarak çok güçlü, tasarım kabiliyetleri ön plana
çıkan, uluslararası pazarları hedefleyen dev
firmalar oluşmuştur.
-20
-25
Şekil - 2: 2010 – 2020 Yılları Arasında
Tahmini Askeri Hava Taşıtı Değişim Oranı.
keşif gözetleme ve istihbarat alanında İHA
sistemleri alanında yetenek eksikliği olduğu ve
gelişmeye açık bir alan olacağı belirtilmektedir.
Ayrıca Şekil-3’te gelecek 10 yılda İHA ihtiyaç
dağılımı yer almaktadır:
Savunma Harcamalarının Kısılması
Askeri savunma projelerinde beklenmeyen
maliyet artışları çoğu ülke için ciddi sorun
oluşturmaktadır. Örneğin RAND’ın yaptığı bir
çalışmaya göre mevcut maliyet artış trendi ve
ihtiyaç miktarı şimdiki trendiyle uyumlu olarak
gelecekte de devam ederse, 2054 yılında ABD
savunma bütçesi ancak ve ancak bir hava
platformu geliştirme projesini destekleyebilecektir. Dünya genelinde, özellikle batılı
ülkelerce ekonomik krizle mücadele tedbirleri
arasında ilk sıralarda savunma harcamalarının
kısılması yer almaktadır. Örneğin, İngiliz hükümeti, 2011-2015 yılları arasındaki dönemde,
bütçe açıklarını gidermek üzere savunma harcamalarında %8’lik bir kısıntıya gitmeyi planlamıştır. Muharebe sahasındaki ihtiyacın haricinde kalan harcamalardan en az 4 Milyar Pound
tasarruf edilmesi ve İngiliz Savunma Bakanlığının sevk ve idaresi için ayrılan bütçenin de %33
civarında küçültülmesi planlanmaktadır.
Maliyet Azaltımı
Dünyadaki İHA pazarına yönelik bir çalışmada,
gelecek 10 yılda İHA sistemlerinin şimdikinin iki
katına ulaşacağı, şu anda İHA’ların geliştirilmesine harcanan paranın 4,9 Milyar ABD Doları mertebesinden 11,5 Milyar ABD Doları’na
çıkacağı belirtilmektedir. Bu harcamanın
%76’lık kısmını ABD’nin tek başına gerçekleştirmesi beklenirken, gelecekte pazarın
%58’inin de ABD ihtiyaçlarına yönelik olacağı
tahmin edilmektedir. AB içerisinde de özellikle
Taktik %15
Sivil %8
Mini %4
UCAV %14
Deniz %8
HALE %24
MALE %27
Şekil - 3: 2010-2019 Yılları Arası Dünya İHA Pazar Öngörüsü
Dünya genelinde havacılık alanındaki önemli
gelişmelerden biri de sürekli maliyet azaltımını
esas alan politikalardır. AB (Avrupa Birliği) 7.
Çerçeve Programı kapsamında havacılık alanında sağlanan desteklerin %43’ünün maliyet
etkinliği sağlama amacıyla gerçekleştirilen
çalışmalara ayrıldığı görülmektedir.
AIRBUS ise gelecek 10 yıl içerisinde tasarım ve
üretim alanındaki maliyetleri %30 oranında
azaltmayı planlayan “Power8” programını
yürürlüğe koymuştur. Bu programa göre, özellikle Boeing karşısında fiyat üzerinden rekabetçiliği korumak amacıyla, AIRBUS firması,
mevcut alt sözleşmecilerini tekrar gözden geçirerek maliyet etkinlik çerçevesinde yeniden
yapılandırmaya gitmektedir. Çin’in Tianjin
kentinde kurulan A320 uçağı nihai montaj hattı
bunun önemli bir örneğidir. AB firmalarının bu
yatırımlarda kor kabiliyetlerini ülke içinde
tutmayı gözetmeye devam edip, emek yoğun
işleri dışa aktarmaya devam edecekleri
düşünülmektedir.
Organizasyonlar büyüdükçe birim işçilik maliyetlerinin arttığı gözlemlenmektedir. Özellikle üretim ağırlıklı faaliyetlerin dış kaynak
kullanımına sunulması, ucuz işgücüyle üretim
fonksiyonunun en üst seviyede kullanılması
anlamına da gelmektedir.
29
Sürdürülebilirlik ve Rekabetçilik
Üretim maliyetleri ve teknolojik gelişmişlik
Ürun
Ürun
arasında doğru orantılı bir ilişki olduğu
Ürun
söylenebilir. Teknolojik gelişmişliği ve üretim
maliyeti yüksek olan ülkeler, sahip oldukları
ürünlerin üretiminde daha düşük üretim
Sistem
Ent.
Sistem
Ent.
Sistem
Ent.
Sistem
Ent.
Sistem
Ent.
Sistem
Ent.
Sistem
Ent.
maliyetine sahip ülkelerle işbirliğine giderek
toplam maliyetlerini düşürmeye çalışmaktadır.
Alt
Sistem
Bu gibi örneklerden yola çıkarak, yakın bir
Alt Sistem
Ent.
Alt
Sistem
Alt Sistem
Ent.
zamanda özellikle sivil havacılık endüstrisinde
düşük maliyetli üretim faktörlerine sahip
ülkelerin etkisinin artacağı değerlendirilmektedir.
Parça
Parça
Parça
Parça
GEÇMİŞ
Parça
Parça
BUGÜN
Parça
GELECEK
Sanayii Yapısının Değişimi
Sivil Havacılıkta önemini artıran maliyet düşür-
Şekil - 4: Havacılık Sanayiinde Ana - Alt Yüklenici İlişkisinin Değişimi
me politikaları ve alt yüklenicilik yaklaşımı, 2.
seviye ülkelerin de savunma sanayiilerini
yeniden gözden geçirerek keskin kararlar almalarını sağlamaktadır. Bu da 2. Seviye ülkelerin
merkezinde olduğu yeni bir tedarik sistemi
ağının temellerini oluşturmaktadır. Bu küresel
savunma sanayii yapısı, Bitzinger tarafından
aşağıdaki gibi özetlenmektedir:
! Daralmış: Dünya çapındaki savunma ürünleri
üretimi ve üretim kapasitesi azalacağından
dolayı, çoğu 2. seviye üretici konumundaki
ülkeler ve hatta bazı 1. seviye üretici ülkeler
bazı alanlardan çekileceklerdir.
! Konsantre: Savunma ürünleri üretimi, konso-
lidasyon ve daralmanın etkisiyle kısıtlı sayıda
büyük ölçekli firmanın elinde olacaktır.
! Bütünleşik: Küreselleşmenin hız kazanması
ve 1. seviye ülkelerin tasarım ve üretimde
ülkelerarası işbirliğine daha fazla ağırlık
vermesiyle bütünleşik bir sanayii ortaya
çıkacaktır.
Ayrıca bu konsantre ve ağ yapılı tedarik sistemi
beraberinde büyük merkezler etrafında kümelenmeyi de getirmiştir. Örneğin, Montreal,
Seattle, Toronto ve Toulouse’da ana yüklenicileri destekleyen alt yüklenicilerden oluşan
önemli sanayii öbekleri oluşmuştur.
Kaynak tabanlı sürdürülebilir rekabet avantajı
anlayışına göre, kritik olmayan yeteneklerin
firma bünyesinde tutulmasına gerek yoktur.
Örneğin Avrupa’nın önde gelen konsorsiyumu
EADS’ nin tedarikçileri arasında KOBİ’lerin payı
Fransa’da %65’lerdeyken Almanya’da bu oran
%90’lara çıkabilmektedir. Ortalama rakam ise
%76 civarındadır. Özellikle ABD ve AB ülkeleri
tarafından, yan sanayii gelişimi sadece maliyet
yönünde değerlendirilmemekte, uluslararası
ilişkileri geliştirmenin, daha doğrusu ihracat
pazarı kurmanın da bir aracı olarak görülmektedir. Firmalar, girmek istedikleri pazarlarda faaliyet gösteren yerel firmalarla kurdukları ortak girişimlerle (joint venture) hem
kendi pazarlarını genişletmekte hem de riski
paylaşan ortak bulmaktadırlar. Offset yükümlülüğüne sahip firmalar, yan sanayii kurumları
ile eşleştirilebildiklerinde gelecekte süreklilik
sağlayacak ana-alt yüklenici ilişkileri sağlamak
mümkündür.
Sistem entegratörlüğü görevi üstlenen bir
firmanın, bir alt sistemin üretilmesi için
gerçekleştireceği yatırım, ileride kâr sürekliliğini sağlamak için o alt sistem üzerine
çalışmalarını yoğunlaştırmasına neden olur. Bu
da, firmayı ana amacından uzaklaştırabilir. Alt
tedarikçi kullanımıyla, yatırım gerektiren
konularda firmalar ilave yatırım ihtiyacı
yapmayacak olup aynı zamanda alt yüklenicinin kapasite kullanımı da artmış olacaktır.
Havacılık ve savunma firmalarının geleceğinde
tüm kabiliyetleri elinde bulunduran modelden,
kendisi için getirisi en yüksek ve en kritik
olanı elinde tutan, diğer faaliyetlerini de
kazancını en üst seviyeye çıkaracak şekilde
dış kaynak kullanan firma modeline geçiş
öngörülmektedir.
Tüm bunlara göre, firma elinde bulunan
yetenekleri, kaynaklarını ve hedeflerini dikkate
alarak değerlendirmeli ve hangilerinin
getirisinin daha uygun olduğuna karar
verdikten sonra, elde tutma ya da alt yüklenici
kullanma kararını almalıdır.
Sonuç ve Değerlendirme
Havacılık sanayiinde gerek sanayiinin yapısı,
gerek talep cephesi, gerekse içinde bulunulan
ekonomik durum klasik anlayıştan farklılık
göstermektedir. Yeni sanayii yapısında, bağımsızlık isterleri doğrultusunda alınan kararlar ve
gerçekleştirilen yatırımlar iyi planlanmadığı
takdirde, zamanla ülkelerin sırtında yük
olabilmektedir. Nitekim kendi ürünlerini ortaya
koyan ancak daha sonra pazarlama sıkıntısı
çeken ya da maddi anlamda destekleyemeyen
ülke örnekleri bulunmaktadır. Havacılık sanayiinin yapısı ve dünya genelindeki konjonktür
dikkate alındığında, Türkiye’nin havacılık
sektöründe yapmakta olduğu ve yapacağı
yatırımları daha dikkatli ve planlı biçimde
yapılandırması önem arz etmektedir.
Türkiye de, son yıllarda uzun süredir ihtiyacını
duyduğu ana platformları envantere kazandırarak bağımsızlık hedefi doğrultusunda
önemli yol kat etmektedir. Son yıllardaki milli
ürünlerle bu ihtiyaca cevap vermeye başlayan
ve temelleri atılan çalışmalarla gelecekte de bu
stratejinin ürünlerini verecek olan sanayii için
yeni hedef, bağımsızlık ihtiyaçlarının dışına
çıkmalı, ticari kaygılara yönelik olmalıdır.
Geleceğin hava harekât konseptinin otonom
sistemleri öne çıkarması ve mevcut konvansiyonel platformların da bilgi paylaşımı ve
durumsal farkındalığı daha üst seviyeye
çıkararak daha korumacı bir hal alması sanayiinin yönelimini de etkilemesi beklenmektedir. Bu gelişme de, yukarıda üzerinde
durulduğu üzere İHA Sistemlerinin havacılıkta
öneminin her geçen gün artacağını ortaya
koymaktadır. Hâlihazırda SSM tarafından
hazırlanmış olan İHA Yol Haritası çerçevesinde
gelecekte İHA Sistemleri alanında kısa, orta ve
SAVUNMA SANAYİİ GÜNDEMİ
uzun vadede belirlenen hedeflerin yurtdışı
talepler de dikkate alınarak hayata geçirilmesi
ve ürün anlamında bu alana odaklanma
stratejisi güdülmesi önem arz etmektedir.
Günümüzde, teknoloji geliştirmenin yüksek
maliyeti ve yurtiçi taleplerin azalması, firmaların birleşmeye gitmesine, sanayilerini yeni-
izleyebilecek olan yerli alt yüklenicilere
Üretim fonksiyonlarının alt
yüklenicilik yöntemiyle sektörde
yönlendirilmeli,
! Tasarım içeriği daha kısıtlı olan üretim
yer alan ve faaliyet alanlarını
ağırlıklı faaliyetlerin dış kaynak kullanımı
maliyet liderliği stratejisi
güdecek alt yüklenicilere yönlendirilmesi
gerçekleştirilerek maliyet liderliği stratejisi
sağlanmalıdır.
den yapılandırmalarına, sınır ötesi işbirliklerini
güdecek şekilde yeniden
yoğunlaştırmalarına ve kendilerine tedarik
yapılandırabilen firmalara
Bunun sonucu olarak, odaklanma stratejisi
çevrilmesi gerekmektedir.
maliyet liderliği sağlanacak olanlarda ise 2.
zinciri kurmalarına neden olmuştur. Ayrıca
özellikle sivil havacılık ürünlerinin üretiminde
seviye’de kalınmış olacaktır.
olmak üzere, dünyadaki durumun “hub and
spoke” adı verilen gelişmiş ağ yapılı tedarik
üretim ve montaj personelinin ve altyapısının
sistemine doğru gideceği belirtilmektedir. Bu
daha çok olduğunu göstermektedir. Bu
sebeple, üretim fonksiyonlarının alt yükleni-
noktadan hareketle sanayii iki grupta ele alarak
cilik yöntemiyle sektörde yer alan ve faaliyet
her bir grup için ayrı stratejiler ortaya koymak
alanlarını maliyet liderliği stratejisi güdecek
uygun olacaktır. Dolayısıyla, rekabetin gerek-
şekilde yeniden yapılandırabilen firmalara
tirdiği yapılanma gereği;
çevrilmesi gerekmektedir.
güdülecek platformlarda 1. seviye üreticilikte,
Sonuç olarak, Türk havacılık sanayiinde
sürdürülebilirliğin sağlanması için havacılık
sanayiinde yaşanan küresel gelişmelere
adapte olmak gerekmektedir. Bunu başarabilmek için de küresel sanayiiyle bütünleşmiş,
öncelikleri ve hedefleri belirli, kendi içerisinde
! Ana sistem entegratörü pozisyonundaki
yapılanmasını tamamlamış ve sadece nihai
Türkiye’deki sanayi yapısı, sistem entegratörü
kurum /kurumlar mühendislik ve Ar-Ge
ürün olarak değil, alt sistemler ve hizmetlerle
seviyesindeki firmada tasarım vasıflı perso-
yoğun işlere yönelmeli, firmanın üretim ve
de çözüm sunabilen bir yapı oluşturmak
nelin yoğun olarak bulunduğu, diğer firmalarda
montaj yoğun işleri kademeli olarak
gerektiği görülmektedir.
ise nispeten bu sayının daha az olduğu ancak
azaltılmalı ve maliyet liderliği stratejisi
KAYNAKLAR:
! V. Alpagut YAVUZ, Sürdürülebilirlik Kavramı ve İşletmeler Açısından Sürdürülebilir Üretim
Stratejileri, Mustafa Kemal Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2010, Cilt 7, Sayı 14, s.
63-86.
! Türkiye Çevre Sorunları Vakfı, Birleşmiş Milletler Dünya Çevre ve Kalkınma Komisyonu Raporu:
Ortak Geleceğimiz, TÇSV Yayınları, Ankara, 1989, s.71-97.
! Keith Krause, Arms and the State: Patterns of Military Production and Trade, Cambridge
University Press, 1992, s.170.
! Richard A Bitzinger, Towards A Brave New Arms Industry, Adelphi Paper 356, Oxford 2003, s.69.
! AeroStrategy Management Consultation, From Tooth to Tail and Back Again: Military Aircraft
Sustainment’s Difficult but Possible New Mission, AeroStrategy Commentary, September 2010,
http://www.aerostrategy.com/downloads/commentaries/commentary_sept10.pdf.
! Obaid Younossi, Mark V. Arena, Robert S. Leonard, Charles Robert Roll, Jr., Arvind Jain, Jerry M.
Sollinger, Is weapon system cost growth increasing?, RAND 2007, www.rand.org/pubs/
monographs/MG588.
! Hakan ATALAN, Avrupa Havacılık Endüstrisi ve Türkiye’nin Konumu, Aviation Türk, Sayı 1,
http://www.aviationturk.com/yeni/havacilik-sanayi/avrupa-havacilik-endustrisi-veturkiye%e2%80%99nin-konumu/#more-43, 16.02.2011.
31
Sürdürülebilirlik ve Rekabetçilik
! European Commission, Directorate-General Enterprise & Industry, “FWC Sector
Competitiveness Studies, Competitiveness of the EU Aerospace Industry with focus on:
Aeronautics Industry”, Münih 2009, 13.07.2010, http://ec.europa.eu/enterprise/
sectors/aerospace/files/aerospace_studies/aerospace_study_en.pdf, s.42.
! Teal Group, World Unmanned Aerial Vehicle Systems 2011, 23.11.2010, http://www.tealgroup.
com/index.php?page=shop.product_details&category_id=2&flypage=flypage.tpl&product_id
=98&option=com_virtuemart&Itemid=5.
! GATES, Eric, “The defence firm of the Future”, Defence and Peace Economics, 2004, 15: 6, s.509
— 517.
! ÖNCÜ, A. Aykut, ÖNER, M. Atilla ve BAŞOĞLU, Nuri, "Make or Buy” Analysis for Local
Manufacture or Import Decisions in Defense System Procurements Using AHP: The Case of
Turkey”.
! Jorge Niosi ve Majlinda Zhegu, “Aerospace Clusters: Local or Global Knowledge Spillovers?”,
Industry and Innovation, Vol. 12, No. 1, s. 1–25, Mart 2005, 14.03.2011,
http://www.er.uqam.ca/nobel/r21010/document/niosizhegu.pdf.
Halil İbrahim ÖZTÜRK
Uzman
Savunma Sanayii Müsteşarlığı
1984 yılı Ankara doğumludur. 2007 yılında ODTÜ Makine Mühendisliği bölümünden mezun
olmuştur. Bir süre TUSAŞ’ta yapısal tasarım mühendisi olarak görev almıştır. 2008 yılında
Savunma Sanayii Müsteşarlığı Hava Araçları Daire Başkanlığı’nda Uzman Yardımcısı olarak
göreve başlamış olup, “Türk Havacılık Sanayiinde Sürdürülebilirlik Stratejileri” konulu
çalışmasıyla uzman olmuştur. Halen Uçak Dairesi Başkanlığı’nda görev yapmakta olup,
Müşterek Taarruz Uçağı (JSF), Temel Eğitim Uçağı Tedarik (TEU), Türk Başlangıç ve Temel Eğitim
Uçağı Geliştirme (HÜRKUŞ), Komuta Kontrol Uçağı (KKU) ve Kara Kuvvetleri Temel Eğitim Uçağı
(KKTEU) projelerinin yürütülmesinde görev almaktadır. İngilizce bilmektedir.
SAVUNMA SANAYİİ GÜNDEMİ
Savunma Sanayiinde
Sürdürülebilirlik
Soğuk Savaş'ın sona ermesiyle birlikte
savunma sanayiinde dünya çapında büyük
değişiklikler görülmüştür. Askeri tehdidin
azalmış olarak değerlendirilmesi ile birçok
devlet savunma bütçelerini düşürmüş, büyük
savunma projelerini yavaşlatmıştır. Az gelişmiş
ülkelerde, askeri sanayi üretimi büyük ölçüde
kesilmiş, bazı üretim hatları tamamen kapatılmıştır. 1990'ların ortalarından itibaren ise,
dünya savunma sanayii sektörüne (özellikle
Amerika’da) daha çok önem verildiği görülmektedir.
Ülkeler yabancı teknolojilerden faydalanmak
istemekle birlikte yabancı tedarikçilere bağımlı
olmaktan kendilerini korumak istemektedirler.
Savunma sanayii programları incelendiğinde
bütçe/program açısından ülke ve proje bazında
2 önemli faktör dikkati çekmektedir:
1. Ülkelerin Bütçe/Program Değişimleri
2008 yılı sonunda başlayan ekonomik kriz,
savunma sanayiindeki dengelerin değişmesini
de beraberinde getirmiş, askeri tedarik
projelerinin ve bütçelerinin azalması ve yeni
projelerin askıya alınması sektörün idame
ettirilebilirliğine gölge düşürmüştür.
! Askeri deniz projeleri içindeki en büyük
tedarik programı olarak addedilen Fransa ve
İtalya’nın ortaklaşa başlatmış olduğu 27
gemilik FREMM firkateyn programı, 17
gemiye indirgenmiştir.
! İngiltere Type 45 destroyer projesi kapsamını
12 gemiden 6’ya düşürerek yarıya indirmiştir.
Proje kapsamının kısıtlanmasının yanı sıra,
proje süreleri kasıtlı olarak uzatılması da başka
bir strateji olarak uygulanmaktadır. Kısa dönem
maliyetlerinin azalması amacı güdülen bu
uygulamaya İngiliz Queen Elizabeth sınıfı uçak
gemisi projesinin 2 yıl uzatılması örnek olarak
gösterilebilir.
2. Programların Bütçe/Süre Aşımları
Dünya Askeri Gemi İnşa Sektörü incelendiğinde
düşük seviyedeki marjlar, proje takvimi ve
bütçe üzerinde baskı oluşturmakta, risklerin
büyümesine neden olmaktadır. Bazı örnekler:
! LCS tipi bir projede başlangıç bütçesinin üç
katına çıkılması
! LPD tipi projede yaklaşık 1 Milyar Dolar
(%100) bütçe aşımı ve 3 yıllık gecikme
! Sahil güvenlik tipi bir projede yaklaşık 300
Milyon Dolar (%100) bütçe aşımı
Bu durum teknoloji/know how geliştirme ve
bunu idame ettirme, yatırım gibi hususlarda
sorunlar oluşturmaktadır. Ülkelerin savunma
sanayi teknoloji ve ürün sahiplik durumları, üç
ana grup altında ele alınabilmektedir.
1.Teknoloji/Ürün Sahibi Ülkeler
2.Teknoloji/Ürün Geliştirmekte Olan Ülkeler
3.Teknoloji/Ürün Satın Alan Ülkeler
1. Teknoloji/Ürün Sahibi Ülkeler:
Bu ülkeler altyapı çalışmalarını savunma
sanayinin gereklerine göre tamamlamış, kalite
gereksinimlerini yerine getirmiş ve sürdürülebilirlik prensiplerine uygun satınalma ve
üretim yapabilen birkaç ana altyüklenici
belirlemiş ve böylece maliyet etkin savunma
gereçleri üretiminde lider konuma gelmişlerdir.
33
Sürdürülebilirlik ve Rekabetçilik
Teknolojik yeterlilik konusunda üst düzeyde
olan bu ülkeler, dışa bağımlılıkları en az olacak
şekilde platform ve elektronik sistemleri kendi
bünyelerinde tasarlayıp üretebilmektedirler.
Ancak kendi teknolojileri/ürünleri olmasına
rağmen birçok projede diğer teknoloji sahibi
ülkelerle birlikte program geliştirip maliyetleri
düşürme stratejisi izlemektedirler.
2. Teknoloji/Ürün Geliştirmekte Olan
Ülkeler:
Bu ülkelerde ise savunma sanayi üretimi farklı
platform/sistemlerde farklı seviyede tasarım/
üretim faaliyetleri gerçekleşmektedir:
Tasarım:
- Lisans altında üretim (Ana Tasarımın
kullanım haklarını satın alma)
teknik çalışmalara büyük önem verilmektedir.
! Teknolojik açıdan en iyi/optimum projelerin
geliştirilmesi,
! İhracat pazarında rekabetçi ürünlerin oluşturulması
amacıyla geniş kadrolu, birbirleri ile rekabet
eden, tasarım ekipleri kurulmuş ve tasarım
kabiliyetleri geliştirilmiştir. Bu ekipler yüklenici
bünyesinde ya da alt yüklenici tasarım firmaları
bünyesinde faaliyet göstermektedirler. Avrupa
ve Amerika’nın önde gelen askeri tersanelerinde 500-1000 kişilik tasarım ekiplerinin
olduğu görülmektedir. Bu firmalar tasarım
kabiliyetlerinden aldıkları güçle tasarım/knowhow transferi sayesinde ekipman paketleri de
sağlayarak diğer ülkelerde üretim yapmasa bile
diğer ülke projelerinden pay almaktadırlar.
Sürdürülebilirliğin Sağlanması
için Uygulanan Stratejiler:
1. Tasarım/Ar-Ge ile
Sürdürülebilirlik
2. Teknoloji Transferi ile
Sürdürülebilirlik
3. Proje Tasarım Geliştirme
Modelleri ile Sürdürülebilirlik
4. Ekonomik Ölçeklerin Korunması
ile Sürdürülebilirlik
5. İhracat ile Sürdürebilirlik
- Kısmi tasarım Geliştirme,
Üretim:
Ürünün;
- Kısmi olarak üretimini / montajını
gerçekleştirme,
- Tamamının üretimini / montajını
gerçekleştirme
2. Teknoloji Transferi ile Sürdürülebilirlik
Savunma sanayinde gelişmekte olan ülkeler,
teknoloji/know how kazanarak yerli üretim
imkan ve kabiliyetlerinin geliştirilmesi
gerektiğini bilincine varmışlardır.
3. Teknoloji/Ürün Satın Alan Ülkeler:
Bu bilinçle yabancı yüklenicilere projenin
tamamen ve/veya kısmen, dahili olarak
kurulacak bir tesiste üretiminin yapılmasının
sağlanmasına ve know-how’ın ülkeye kazandırılmasına yönelik bir model çerçevesinde
sözleşme yapmaya yönlendirmektedirler.
Brezilya, Kuveyt, BAE, vb. ülkelerin güncel
projeleri bu kapsamdadır.
Herhangi bir teknolojik kazanım elde etmeden
sadece ürün/proje satın alınması yolu ile
tedarikler gerçekleştirilmektedir. Bu tip ülkeler,
ayrılan kısıtlı savunma bütçeleri nedeniyle
tedarik edilecek ürünlerin çok amaçlı olması
tercih etmektedirler. Birçok Asya/Afrika/Güney
Amerika ülkesinin projeleri buna örnek teşkil
etmektedir.
Teknoloji transferine diğer bir örnek olan
Rusya, önceleri Avrupa ile aynı teknolojik
seviyede olup, fiyat avantajı ile daha rekabetçi
bir konumda olmasına rağmen son 20 yılda
rekabette geride kalmış, tekrar eski seviyesine
ulaşabilmek için Russian Technology adlı
kurum kurularak Avrupalı firmalardan teknoloji transferi yapmaktadır:
Bunun yanı sıra, daha önce başka ülkelerde
görev yapan platformların direk alımı veya
modernizasyonu sonucu yenilenen platformlarını satın alarak kullanmaktadır.
! İtalyan Finmeccanica ile Rus jet üreticisi
Irkut,
Sürdürülebilirliğin Sağlanması için
Uygulanan Stratejiler
! Fransız DCNS ile Rusya Rosoboronexport
Yukarıda belirtilen aşamalar da platform ve
silah/elektronik sistemler bazında değişebilmektedir. Bazı ülkelerin platform üretimi
yapabildikleri, buna karşın silah/elektronik
sistemleri ithal ettikleri görülmektedir.
Ülkelerin sürdürülebilirliği sağlamak için uyguladıkları stratejiler 5 başlık altında incelenmiştir:
1. Tasarım/Ar-Ge ile Sürdürülebilirlik
Tasarım ve Ar-Ge ile askeri sanayide bağımsızlığını sürdürebilen olan ülkelerde tasarım /
! İngiliz Rolls-Royce ile Rus helikopter firması,
çeşitli Ar-Ge projeleri için mutabakat anlaşmaları imzalanmıştır.
Türkiye de bu stratejileri uygulamış ve
uygulamaya devam etmekte, kazanılan knowhow’ın özgün tasarımlar geliştirmeye olanak
sağladığı ve dışa bağımlılığın gün geçtikçe
azalmaya başladığı görülmektedir.
3. Proje Tasarım Geliştirme Modelleri ile
Sürdürülebilirlik
Gelişmiş ülkelerde projeler yürürlüğe girmeden tasarım teklifleri hazırlanmakta ve söz
konusu tasarım/gereksinimlerin gerçeklenmesi (validation) sonucunda üretim teklifleri
devreye girmektedir. Bu çalışma prensibi
büyük projelerde önemli bir strateji haline
gelmiştir:
! İngiltere fırkateyn ön tasarımı için yüklenici
firmaları ile anlaşma yapmış ve ön tasarım ve
gereksinim analizi için yaklaşık 125 Milyon
Pound’luk sözleşme imzalanmıştır
! ABD daha da ileri giderek, LCS projesine ait 2
adet tasarımın geliştirilmesini ve buna ek
olarak ilk gemi prototipini 2 yüklenici
üzerinden finanse etmektedir.
Bu modelle, deniz kuvvetlerinin ihtiyacını
karşılayacak tasarımlar geliştirilmekte, gereksinim analizleri gerçekleştirilmekte ve daha
yüksek teknolojili ve gereksinimleri tam
karşılayan çözümler elde edilmektedir.
4. Ekonomik Ölçeklerin Korunması ile
Sürdürülebilirlik
Savunma Sanayinin geliştiği ülkelerde programların belli bir/birkaç firmaya yüklenerek
kurumsal yapıların ve ekonomik ölçeklerin
devamlılığı sağlanmaktadır. Askeri gemi
sanayinden örnekler:
! ABD’de tüm projeler 2 yükleniciye paylaştırılmakta ve bu 2 yüklenicinin rekabeti
sonucu gerçekleştirilmektedir.
SAVUNMA SANAYİİ GÜNDEMİ
! İngiltere, Fransa, İspanya, İtalya, vb. birçok
gelişmiş Avrupa ülkesinde büyük askeri
projeleri üstlenen sadece 1 büyük askeri
firma mevcuttur (BAE Systems, DCNS,
Navantia, Fincantieri, vb.). Bu firmalara bağlı
birden fazla tersane yer almaktadır. Küçük
askeri projeler içinse (askeri botlar, vb) ufak
tersaneler mevcuttur, ancak bu tersaneler
büyük projelerde yer almamaktadır.
! Kanada, 35 Milyar Kanada Doları mertebesindeki 30 yıla yayılacak askeri gemi projeleri
için sadece iki adet yerel tersaneyi seçme
aşamasındadır.
! Bu tersanelerde proje kalmaması durumunda, sürdürülebilirliğin sağlanması adına söz
konusu ülkelerin milli tersanelerine ihtiyaç
olmamasına rağmen ek siparişler verildiği
görülmektedir. Bu kapsamda:
- Hollanda, Damen tersanesine 1 adet
korvet siparişi vermiştir.
- Fransa, DCNS tersanesine 1 adet LPD
siparişi vermiştir.
Ülkemizde ise Savunma Sanayii Sektörel
Strateji Dokümanı’nda yer alan Deniz Araçları
Sektör Stratejisi’nde belirtildiği üzere botlar
sınıfında 2 adet tersane, yardımcı sınıf gemiler
ve korvet-fırkateynler klasmanlarında 4 adet
tersane belirlenmiştir. SSM tarafından açılmış
olan ihalelere katılmış olan 3 tersane de bu
kapsamda SSM tarafından değerlendirilmektedir.
5. İhracat ile Sürdürebilirlik
Sürdürülebilirlikte en önemli faktörlerden
birinin üretim/tasarım kabiliyetlerinin ihraç
edilmesi olduğu görülmektedir.
Savunma Sanayiinde en büyük ihracatı gerçekleştiren ülkeler şu şekildedir (2001-2004,
Milyon USD):
Askeri gemi yapımında önde gelen ülkeler
ihracat pazarlarında büyük rekabet içindedirler. Örnek olarak Brezilya’nın 5 Milyar Dolar
bütçeli askeri gemi tedarik projesi (devriye
gemisi, firkateyn ve lojistik destek gemisi)
kapsamında İspanya, Almanya, Fransa,
İngiltere, İtalya, Kore rekabet etmektedir.
Ülke
İhracat
(Milyon USD)
Dünya İhracat
Payı %
ABD
53,967
%41,1
Rusya
17,625
%13,4
İngiltere
17,149
%13,1
Fransa
11,626
%8,9
Almanya
4,914
%3,7
İtalya
1,387
%1,1
Çin
3,053
%2,3
Diğer Avrupa
11,096
%8,5
Diğer Ülkeler
10,400
%7,9
Son yıllarda Türkiye, savunma sanayii alanında
yerli şirketlerin gelişmesine ve teknoloji
kazanıma önem vermeye başlamıştır. Bölgesel
güç olma yolunda ilerleyebilmek için bağımsız
bir savunma sanayisine kavuşması gerekmektedir. SSM’nin, açtığı ihalelerde yerli üretim
olma modelini neredeyse tüm ihalelerde
uygulanması ile birlikte Türkiye’nin savunma
sanayisinde dışa bağımlılığı en aza indirgenmektedir. Türk Savunma Sanayii Silahlı
Kuvvetlerin ihtiyaçlarını şu anda %50 oranında
karşılamakta, yerli projelerin bitirilmesi ile
birlikte bu oranın %70 - %80’lere ulaşacağı ön
görülmektedir.
Türk Savunma Sanayii, dünyanın ''en hızlı
gelişen ve dış pazarlara açılan'' savunma
sanayileri arasında yer almaktadır. Ülkemizde
devam eden yüksek teknolojili savunma
sanayii projelerine örnekler:
! İnsansız hava araçları
Ayrıca bu firmaların ilgili ülkede üretim
faaliyetleri yapılması ile ilgili teknoloji transfer
anlaşmaları, altyapı geliştirme faaliyetleri vb.
için de teklif verdikleri görülmektedir.
Sonuç
Ülkemizde silah ambargosunun sonucu olarak
Türk Savunma Sanayiinin önemli temelleri
atılmış, bu durum, kendi kendine yeterli bir
savunma sanayi alt yapısının kurulmasına
yönelik politikaların temelini oluşturmuştur.
Öncelikle kendi ihtiyacının bir kısmını üretmeyi
amaçlayan Türk Savunma Sanayii, 1990'lı
yıllardan itibaren de ihracatçı ülke konumuna
ulaşmayı başarmıştır.
İzlenen politikalar çerçevesinde savunma
sanayindeki yerli firma sayısı 200'ü geçmiştir ve
bu firmaların yıllık cirosu yaklaşık 3-4 Milyar
Doları bulmaktadır.
! Anti-tank projeleri
! Hava savunma ürünleri
! Uçak/helikopter ürünleri
! Uydu ürünleri
! Radar
! Kara araçları
! Deniz platformları.
! Roket platformları
! Sonar ürünleri
! Uçak mühimmatları
! Silah ürünleri
! Lazer ürünler
Teknolojiyi satın alan ülke konumundan çıkan
ülkemiz, savunma sanayii ve askeri gemi
projeleri alımlarında yüklenicilere üretimin bir
kısmının Türkiye’de yapılmasını ve böylece
hem geminin ömrü boyunca idamesinde,
bakım ve onarım faaliyetlerinde içerde
yetişmiş kalifiye işgücü oluşmasını hem de bilgi
birikiminin ülkeye kazandırılmasını sağlamıştır.
Günümüzde ise teknoloji üretemeyen ve hazır
alan statüde olan ülkelere savunma sanayii
ürünlerini ihraç eder durumdadır.
Bu başarıların sürekliliğinin sağlanması ve
uluslar arası pazarda rekabetçi olunabilmesi
için:
35
Sürdürülebilirlik ve Rekabetçilik
-Mali/sermaye yapılarının güçlendirilmesi,
! Finansal destek ve teşvikler sağlanması
(örnek: ticari projelerin offset kabul edilmesi)
! Projelerin devamlılığının sağlanması ile
oluşturulan kadronun askeri proje ile elde
ettiği bilgi birikimi ve deneyimin korunması
! Savunma Sanayii şirketlerinin:
-Organizasyon yapılarının geliştirilmesi
! İhracat pazarlarında rekabetçi firma yapılarının ve ileri teknoloji ürünlerin geliştirilmesi
-Özgün tasarımları geliştirebilecek teknik
kabiliyetlerin bu firmalarda oluşturulması
! Fiyatın ön planda olduğu bir ihale değerlendirme yaklaşımı yerine dünyadaki muadil
programların bedelleri de dikkate alınarak
yüksek fiyat rekabetinden kaçınılacak proje
değerlendirme yapısının oluşturulması
! Projelerin dünyadaki gelişmiş savunma
sanayii ülkelerindeki örneklere benzer şekilde bir/birkaç firma üzerinden ihale edilmesi
gerektiği değerlendirilmektedir.
Ufuk GÜÇLÜ
RMK Marine Genel Müdürü
İş yaşamına 1975 yılında Ortadoğu Teknik Üniversitesi Makina Mühendisliği bölümünü
bitirdikten sonra Uygulama Mühendisi olarak Otosan‘da başladı. Askerlik dönüşü 1977–1986
yılları arasında sırasıyla Mamul Geliştirme Dizayn Mühendisi, Mamul Geliştirme Şefliği, Ürün
Geliştirme Şube Müdürlüğü, Mühendislik Daire Müdürlüğü görevlerinde bulundu. 1991
yılında Genel Müdür Yardımcısı (Teknik) olarak atandı, 1994 – 1996 yılları arasında Pazarlama
ve İhracat’tan sorumlu Genel Müdür Yardımcısı olarak görev yaptı. 1996 yılında Ürün
Geliştirme Genel Müdür Yardımcısı olarak atandı. 2007 yılında Genel Müdür Baş Yardımcısı
(Teknik) olarak atandı. Otosan’daki bu görevinden sonra 1 Şubat 2009’da RMK Marine Genel
Müdürlüğü görevini üstlendi. Ayrıca Türk Teknoloji Geliştirme Vakfı ve Tübitak Marmara
Araştırma Merkez’nde de Yönetim Kurulu Üyeliği yapmakta olup, denizlere olan ilgisine ayrıca
amatör bir denizci olarak da devam etmektedir.
SAVUNMA SANAYİİ GÜNDEMİ
Sürdürülebilir Bir
Savunma Sanayii Açısından
Teknoparklar
Bilginin, inovasyonun ve yaratıcılığın rekabet
üstünlüğü sağlamak açısından küresel önemi,
bilginin üretime dönüştürülerek ticarileştirilmesi ve dolayısıyla sanayinin ihtiyacı olan
teknik bilginin en üst seviyede karşılanması,
teknoparkların kurumsallaşması ve teknoparklardan beklentiler açısından son 25 yıl
içerisinde belirleyici rol oynamışlardır. Yüksek
teknoloji hedeflerinin bir noktada zorunlu
kıldığı üniversite-sanayi, sanayi-sanayi işbirliği,
üniversitelerdeki teknoloji ve bilim altyapısını
sanayi ile buluşturan yapılar olarak teknoparkları giderek daha çok ve farklı sahada
karşımıza çıkarmaktadır. Teknoparklar, Ar-Ge
çalışmalarının ve teknolojinin yayılımını
sağlayan ve girişimciliği teşvik eden yapılarıyla;
inovasyon sürecinde yer alan aktörlerin
davranışları ve performanslarını inceleyen
ulusal inovasyon sisteminin önemli bir bileşeni
olarak da yer almaktadır.
Bu noktada teknoparkları ansiklopedik anlamıyla tarif etmekte de yarar bulunmaktadır.
Teknoparklar, profesyonel yönetimlere sahip,
temel amacı bünyesinde yer alan iş dünyası ve
başta üniversiteler olmak üzere bilgi bazlı
kuruluşların rekabetçi kültürlerini inovatif bir
ortamda en üst seviyeye taşıyarak elde edilen
katma değerlerle toplumun refahını arttıran
organizasyonlardır. Bu amaç istikametinde
teknoparklar üniversiteler, Ar-Ge kuruluşları,
şirketler ve pazar arasında bilgi ve teknoloji
akışını tetiklemekte ve yönetmekte, kuluçka ve
spin-off uygulamalarıyla inovatif şirketlerin
kurulmasını ve büyümesini sağlamakta, kaliteli
çalışma ortamı ve tesislerle birlikte yüksek
nitelikli hizmetler sağlamaktadır.
Teknoparklar 2000’li yıllarla birlikte şehirlerin, bölgelerin ve ülkelerin ekonomik
kalkınmaları açısından çok kilit rol oynamaya
başlamışlardır. Bilgi ekonomisinin gerekleriyle
uyumlu çalışma ortamında teknoparklar;
! Üniversiteler ile şirketler arasında bilgi ve
teknoloji akışını tetiklemekte ve yönetmekte,
! Şirketler, girişimciler ve teknik kadrolar
arasında iletişimi oluşturmakta, yönlendirmekte,
! İnovasyon, yaratıcılık ve toplam kaliteyi
arttıracak ortamları geliştirmekte,
! Şirketler ve araştırma kuruluşlarının yanısıra,
girişimcilere ve bilginin asıl sahiplerine de
odaklanmakta,
! Yeni iş alanlarının ortaya çıkartılmasında
kuluçka ve spin-off uygulamalarının yanısıra,
küçük ve orta ölçekli şirketlerin büyümesini
hızlandırmakta,
! Global networklerde yer alarak binlerce inovatif şirket ve araştırma enstitüsüyle iletişim
kurarak kiracılarını uluslararası arenaya
taşımaktadır.
Esasında teknoparkların bilgi ekonomisi olarak
tanımladığımız yeni ekonominin ihtiyaçlarından ortaya çıktığını ve halen de şekillenmekte
olduğunu ifade etmek yanlış olmayacaktır.
37
Sürdürülebilirlik ve Rekabetçilik
Yeni ekonomi yoğun olarak bilgiye dayanmakta, inovasyonla büyümekte, global erişime
konu olarak dünyayı şekillendirmektedir.
Teknoparklardaki faaliyetlerin endüstriyel
ağırlığını dikkate aldığımızda ise, teknoparkların bilgi ekonomisinin endüstriyel yanı
olduğunu ifade etmek mümkündür. Bilgi
bugün üretim açısından gerçek ifadesini
şirketlerin elinde bulmaktadır. Üniversite ise
bilginin en büyük kaynağı olarak ayrıcalıklı
yerini muhafaza etmektedir. Bilgiyi en üst
seviyede kullanabilen şirketlere baktığımızda,
toplumsal refahın bu yeteneğe bağlı olarak
yükseldiğini görmek şaşırtıcı olmamaktadır.
Çünkü hiçbir toplum bireyi bulunduğu ülkenin
ekonomik gelişimi için üniversitelerdeki
bilgiden yararlanmama lüksüne sahip değildir.
Bu fırsatı mükemmel kullanan ülkeler ile farklı
nedenlerle istenilen seviyede kullanamayan
ülkeler, kişi başına milli gelir seviyeleriyle bu
becerilerini göstermektedirler.
Dikkat edilecek olursa teknoparkların global
önem kazanması ve yaygınlaşması, bugün artık
hikayesi bile unutulmaya başlayan Doğu
Bloku’nun çökmesiyle ve klasik ekonominin
kalıp değiştirmesiyle başlamıştır. Klasik
ekonominin kullanıldıkça azalan kaynaklarına
karşı bilgi ekonomisinin kullanıldıkça artan
kaynakları ekonominin ve endüstrinin tüm
alanlarında yeni paradigmalar yaratmıştır.
Savunma sanayii, global dengeleri böylesine
etkileyen bir değişimden doğal olarak derinden
etkilenmiş, savunma harcamaları ulusal bütçeler içerisinde bir zamanlar arslan payını alan
ve fakat coğrafi konumlarından dolayı şanslı
addedilebilecek birçok ülke bütçelerini
küçültülen silahlı kuvvetlerinin neredeyse
maaş ödemeleriyle sınırlı noktaya çekmiştir. Bu
bakımdan şanslı olmayan ve azaltmakla birlikte
savunma harcamalarını sürdürmek zorunda
kalan ülkeler ise çareyi bilgi ekonomisinin
yarattığı en önemli fırsatlardan birisi olan
sürdürülebilirlikte bulmuşlardır.
Yazımızın takip edecek paragraflarına geçmeden önce, ne gibi parasal büyüklüklerden
bahsettiğimizi rakamlarla ifade etmekte yarar
olacaktır. Günümüzde dünya genelindeki
savunma harcamaları 1,47 Trilyon Dolara
ulaşmıştır. Bu dünya devletlerinin toplam
gayri safi milli hasılalarının %2,4'üne denk
gelmektedir.
Bu harcamaların yaklaşık %42’sini ABD tek
başına yapmakta, ABD'yi izleyen ve aralarında
Türkiye’nin de bulunduğu İngiltere, Fransa,
Japonya, Almanya, İtalya, Rusya, Çin, Hindistan
ve Suudi Arabistan gibi 15 ülke, geri kalan
harcamanın %85’ini gerçekleştirmektedir.
ülkeler takip etmektedir. Kişi başına düşen
savunma harcaması 200 Doların üzerine
çıkmıştır. Türkiye'nin 10 Milyar Dolar civarında
seyreden savunma bütçesi çerçevesinde kişi
başı savunma harcamalarının milli gelire oranı
ise % 1,8 civarındadır.
Türkiye’yi bu grupta Hindistan gibi birkaç ülke
hariç farklılaştıran kişi başına düşen milli gelir
ve endüstrileşme seviyeleridir. Dünyanın en
yüksek savunma harcaması yapan ülkeleri olan
ABD, İngiltere, Fransa, Almanya gibi ülkeler
savunma ihtiyaçlarının tamamına yakınını yerli
ülke içinden karşılarken Türkiye bu yola yeni
girmeye başlamıştır. Ortadoğu ülkeleri ile az
gelişmiş ülkelerin tamamı ise ihtiyaçlarını
büyük ölçüde ithalat ile karşılamaktadırlar.
Klasik ekonominin kullanıldıkça
azalan kaynaklarına karşı bilgi
ekonomisinin kullanıldıkça artan
kaynakları ekonominin ve
endüstrinin tüm alanlarında yeni
paradigmalar yaratmıştır.
Diğer ithalatçı ülkelerden farklı olarak savunma
sanayii hızla gelişen bir ülke olarak Türkiye son
yıllarda 1 Milyar Dolara ulaşan savunma ihracatıyla da ön sıralara tırmanmaya başlamıştır.
İnovasyonun lokomotif rol üstlendiği savunma
sanayinde, önceki yıllarda ağırlıklı olarak
Türkiye’nin klasik savunma sanayii kuruluşları
ihracat gerçekleştirirken, son yıllarda, savunma
sanayiindeki Ar-Ge’ye dayalı ulusal katkı payı
hedeflerinin yükseltilmesi ve şirketlerin bu
yönde teşvik edilmesiyle özel şirketler de, yurt
dışına özgün savunma sanayi ürünleri ihraç
etmeye başlamışlardır. İhracatı bu ölçüde
mümkün kılan husus ise, savunma sanayiinin
sürdürülebilir bir sanayi oluşturma yaklaşımını
benimseyerek ihtiyaçları yurtiçinden karşılama
oranında %50’lerin üzerine çıkabilmesi
olmuştur.
Teknoparklar bu yaklaşımda, başlangıçta çok
planlı bir şekilde olmasa da kritik sorumluluklar
üstlenmişlerdir. Bunlardan en önemlisi, dikey
uzmanlaşmaya yönelen ve ikinci ve hatta
üçüncü kademe altyüklenicilik rolünü
benimseyen çok sayıda küçük ve orta ölçekte
firmanın, çoğu zaman mühendisliğin tıkandığı
noktada üniversitelerden aldıkları bilimsel
destekle teknoparklarda çift amaçlı üretime
yönelmeleri ve kısa sürede klasik ana
yüklenicileri destekleyecek kalite ve kapasiteye
ulaşmalarıdır. Tedarik makamı olarak Savunma
Sanayii Müsteşarlığı bu fırsatı çok iyi değerlendirmiş ve hatta kalıcı bir yapıya dönüşmesinde
kilit rol oynamış, sürdürülebilir bir savunma
sanayii yaratabilmek için yerli sanayinin desteklenmesi açısından teknoparklarda faaliyet
gösteren şirketlere çok sayıda Ar-Ge projesi
yönlendirmiştir. Bu projeler özellikle ulusal ana
yüklenicilik/alt yüklenicilik sisteminin daha da
genişletilerek ülkenin teknolojik bağımsızlığını
sağlayacak olan özgün teknolojilerin üretilebileceği sektörel bir yapılanmaya ciddi şekilde
imkan vermiştir.
Teknoparklarda faaliyet gösteren firmalara
sağlanan teşviklerle alt sistem bazında yerli
üretimi mümkün kılan uygulamalar, sürdürülebilir bir savunma sanayiinin olmazsa olmazı
niteliğinde 200’ün üzerinde firmanın savunma
sanayiine yönelmesini sağlamış, bu firmalarla
birlikte sektörün yıllık cirosu 3 Milyar Dolar
seviyesine ulaşmıştır.
Geldiğimiz noktada savunma sanayiinde
sürdürülebilirlik açısından teknoparkların
önemi, bu çerçevede Ar-Ge yatırımlarının ve
teşviklerin giderek artan ölçülerde uygulamaya
devam olunması önceliğini korumaktadır.
Fransa’nın DeGaulle döneminden bu yana
bağımsız bir savunma sanayii için attığı adımlar
ve bu ülkede teknoparkların 1980’lerde
şekillenmeye başlaması bir rastlantı değildir.
Keza ABD’nin 1950’lerden bu yana teknopark
olarak tanımlanabilecek yapılara teknoloji
geliştirme amaçlı önemli kaynaklar aktarması
ve bugün bile sadece savunma sanayiini
hedefleyen teknoparkların oluşturulmasını
teşvik etmesi, sürdürülebilir bir sanayi yapılanması hedefi ile açıklanmaktadır.
Ülkelerin global konumlanma planları ve buna
bağlı ya da bağımsız tehdit algılamaları
teknoloji hedeflerini belirlemede önemli rol
oynamaktadır. Binlerce yıldır medeniyetlere
olduğu kadar çatışmalara da ev sahipliği
yapmış bir coğrafyanın merkezinde bulunan
Türkiye, yeni ekonominin her alanında olduğu
gibi savunma sanayiinde de kısıtlı kaynaklarını
en etkin şekilde değerlendirebileceği, duplikasyonlardan arındırılmış, sürdürülebilir bir
SAVUNMA SANAYİİ GÜNDEMİ
yapı oluşturmak amacındadır. Bu amacın
gerçekleştirilmesi açısından ihtiyaç duyulan
çok yönlü koordinasyon rolünü, gelişmiş batılı
ülkelerde olduğu gibi Türkiye’de de teknoparklar belli ölçülerde üstlenebilecektir.
Önümüzdeki yıllardaki savunma sanayii
ihtiyaçlarının karşılanabilmesi için bugünden,
rekabet edebilir ve sürdürülebilir teknoloji
tabanını hedefleyen ürün odaklı Ar-Ge
projelerinin de planlanması gerekmektedir.
Savunma Sanayii Müsteşarlığı 2007-2011
Stratejik Planı’nda, stratejik amaçlarından
birisi olarak savunma sanayiini özgün yurt içi
çözümler sunabilecek ve uluslararası alanda
rekabet edebilecek şekilde yapılandırmayı
ifade etmiştir. Özgün yurt içi çözümler ve
uluslararası rekabet edebilirliğin sağlanması da
ancak sürdürülebilir bir teknolojik yetkinlik ile
mümkündür. Bu amaçla uluslararası işbirliğini
gözeten, teknolojik yeterliliği yüksek bir sanayi
altyapısı yine teknoparklar üzerinden sağlanabilecektir. Keza sektöre bilimsel anlamda yön
verebilecek üniversitelerin bir koordinasyon
içerisinde ihtiyaçlara göre yeniden örgütlendirilerek bu alanda yapılacak çalışmalara
teknoparklar üzerinden daha fazla ve nitelikli
katkı sağlaması mümkün olabilecektir. Teknoparklar ayrıca mühendislik alanında yapılan
çalışmaların çift kullanımı esas alan bir yapıya
kavuşturulmasına da imkan tanıyacaktır.
Bugün global seviyede birçok örneğinde
görüldüğü üzere en verimli çıktıyı üretebilen
model üniversite-enstitü ve araştırma kurumları ile sanayi arasında kurulabilen
birlikteliklerdir. Diğer bir ifadeyle, teknoloji
tabanlı üretimlerin gerçekleştirildiği, yeni
girişimlerin oluşmasının sağlandığı ve üniversite sanayi işbirliğinin yaşandığı yerler olarak
karşımıza yine teknoparklar çıkmaktadır.
Halen dünyada etkinliği süren Kuzey Avrupa
ülkelerinin GSM şirketleri, ABD’de bilişim
sektöründeki gelişmeler, Almanya’da otomotiv
sektöründe gerçekleştirilen son derece
yenilikçi ürünler, Hollanda, İsrail gibi ziraat
mühendisliği ve gıda mühendisliği alanında
gelişmeleriyle dünyada yetkinlik elde etmiş
ülkelerin temelinde maliyet etkin ve tabana
yayılmış üretkenliği başarmış birçok teknopark
yatmaktadır. ABD sanayii açısından vurgulanması gereken nokta, başarılı olan teknoloji
geliştirme programlarının tümünün uzun vadeli projelere dayanıyor olmasıdır. Japonya’da
ise, büyüyen Asya endüstrilerine karşı kendi
endüstrilerini uzun vadede koruma yolunun
araştırılması ile ilk teknopark kavramının
biçimlendiği görülmektedir. Japonya da ileri
teknolojiyi kullanarak daha yüksek katma
değerli ürünleri, yaratıcı araştırmalar vasıtasıyla desteklemeyi hedeflemiştir. Ülke genelinde, şehirleri bir bütün olarak sanayii ve
üniversiteleriyle birarada ileri teknolojik
araştırmaya entegre etme ve teknopoller
oluşturma programı, sürdürülebilirliği temel
alan Japon endüstriyel stratejisinin merkezini
oluşturmuştur. Bu ülke kuluçka merkez-
lerinden başlayarak, sonraki aşamalarda bilim
parkları ve teknoparkları geliştirmiş, giderek
ülke kentlerinin büyük çoğunluğunun
teknokent olarak geliştirilmesi yönünde
stratejiler uygulanmış ve nihayet ülke bir
tekno-devlet niteliği kazanmıştır.
Dünyadaki sözkonusu başarılı modeller
incelendiğinde, Ar-Ge faaliyetleri ile kazanılan
teknolojik gücün ekonomik güce dönüştüğü ve
ihracatla bir adım daha ileriye götürüldüğü,
bunun sonucunda ise daha kolay kaynak
ayrılabilecek savunma harcamaları ile daha
büyük ve daha caydırıcı bir askeri güce
kavuşulabildiği görülmektedir. Sonuçta ancak
Ar-Ge faaliyetlerine önem ve öncelik veren bir
ülke, önemli ve güçlü bir ülke sıfatı taşıyabilmektedir.
Bu kapsamda, Türk Savunma Sanayii Stratejisi’nin temelini oluşturan ülke güvenliğinin
sağlanması için, Silahlı Kuvvetlerimiz ihtiyaçlarının güvenli ve istikrarlı biçimde, sürdürülebilirlik yaklaşımı esas alınarak yurt içinden
karşılanması, bunun için gerekli teknoloji
tabanının yaygınlaştırılarak mümkün olan her
alanda rekabetçi ve ihracatı da hedefleyen
üretim kabiliyetlerinin kazanılması ve kurulmuş bulunan ulusal savunma sanayii tesislerinin yurtiçi ve yurtdışı pazarlar açısından teşviki
ve desteklenmesi amacına en çok hizmet eden
yöntemi; bir koordinasyon, inovasyon,
etkileşim ve sinerji merkezi olarak teknopark
uygulamalarında aramak yanlış olmayacaktır.
Turgut Şenol
Teknopark İstanbul
Genel Müdürü
1959 Malatya doğumlu Turgut Şenol İlkokulu Ankara Kavaklıdere İlkokulunda, Ortaokul ve
Lise’yi TED Ankara Koleji’nde, lisans eğitimini 1982 yılında Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası
İlişkiler Bölümü’nde, tezsiz lisans üstü çalışmasını ise aynı üniversitenin Kamu Yönetimi ve
Siyaset Bilimi Bölümü’nde tamamlamıştır. Çalışma hayatına 1982 yılında Hollanda
Büyükelçiliği’nde yerel danışman olarak başlayan Turgut Şenol 1986-1990 yılları arasında Milli
Savunma Bakanlığı’nda Siyasi Müşavir Yardımcısı ve Siyasi Müşavir olarak görev yapmış, 1990
yılında Dış İlişkiler Müşaviri olarak katıldığı Savunma Sanayii Müsteşarlığı’nda Dış İlişkiler
bölümünü kurarak 1998 yılına kadar yönetmiştir. Aynı yıl İş Geliştirme Direktörü olarak
Havelsan’a geçen Turgut Şenol 2002 yılında AYESAŞ Genel Müdürlüğüne getirilmiş, 2005
yılında Bilkent Grubu’na katılarak kurduğu Meteksan Savunma, Meteksan Uzay ve Meteksan
Sualtı Akustik şirketlerinin Genel Müdürlüklerini ve Yönetim Kurulu Başkan Vekilliklerini 2010
yılına kadar yürütmüştür. Turgut Şenol 2010 yılı sonu itibariyle, Savunma Sanayii Müsteşarlığı
ile İstanbul Ticaret Odası ana ortaklığında kurulmuş bulunan Teknopark İstanbul A.Ş. Genel
Müdürlüğü’ne getirilmiş olup halen bu görevini sürdürmektedir.
39
Sürdürülebilir Savunma Sanayii ve
Yetenek Bazlı Alt Yüklenici Kullanımı
Milli Savunma Sanayiinin Geldiği Aşama
Bilindiği üzere ülkemizde, milli savunma
gücünü artırmak ve caydırıcı kılmak için ihtiyaç
duyulan modern sistem ve platformlara
ülkenin ekonomik gücüyle orantılı olarak sahip
olunmaya devam edilmektedir. 1974 yılında
gerçekleştirilen Kıbrıs Barış Harekatı’na kadar,
gerek ülkenin sanayi yetkinliği gerekse bu alt
yapıyı oluşturabilecek ekonomik gücün
yetersizliği nedeniyle milli savunma sanayiinin
teşkiline yönelik ciddi adımlar atılmamıştır.
Ancak; o tarihlerde kullandığı silah, sistem ve
platformlarda dışa bağımlı olan ülkemiz, Kıbrıs
Barış Harekâtı sırasında ve sonrasında
ambargo ile karşılaşmıştır.
Kıbrıs Barış Harekâtı sırasında yaşanılan
ambargo sonucunda, günümüz milli savunma
sanayiinin temelleri atılmaya başlanmış, bu
çerçevede ilk olarak vakıf şirketleri kurulmuş,
Türk Silahlı Kuvvetlerine bağlı fabrika, bakım
onarım merkezleri ve tersanelerin kabiliyetleri
artırılmaya başlanmıştır. 1985 yılına gelindiğinde, çıkarılan 3238 sayılı Kanunla, modern
savunma sanayiinin geliştirilmesi ve Türk Silahlı
Kuvvetlerinin modernizasyonunun sağlanması
amacıyla Savunma Sanayii Müsteşarlığı kurulmuş ve ihtiyaç duyulan kaynağın, genel bütçe
dışında devamlı ve istikrarlı bir şekilde temini
amacıyla Savunma Sanayii Destekleme Fonu
oluşturulmuştur.
Dönem itibariyle yurt içi savunma sanayii
yeteneklerinin yok denecek kadar az olması
nedeniyle, ilk etapta TSK ihtiyaçlarını karşılayacak yurt dışı tedarik projelerinde offset
taahhütleri ile sanayi firmalarımızın uluslararası sektörle tanışması ve uzman personel
istihdamı sağlanmıştır. Bunu izleyen dönem
içerisinde az sayıda savunma firması ile yurt
içinde ortak üretim ve lisans altında üretim
yoluyla yerli savunma sanayiinin oluşturulması
hedeflenmiştir. 2000’li yıllara gelindiğinde
savunma sanayiinde elde edilen bilgi birikimi
sonucunda yurt içi özgün geliştirme yolu ile
tedarik sürecine adım atılmıştır. Gelinen
aşamada, TSK ihtiyaçlarının karşılanmasında,
yerlilik oranı %50’nin üzerine çıkmış olup,
hâlihazırda yürütülmekte olan tedarik programları ile bu oran gün geçtikçe artmaya
devam etmektedir.
Platform düzeyinde TSK ihtiyaçlarının yurt içi
savunma sanayii firmalarından karşılanması
noktasında, hava platformları için TUSAŞ,
deniz platformları için sivil gemi inşasında
tecrübe kazanmış özel sektör tersaneleri, kara
platformlarında ise otomotiv sektöründe
önemli başarılar sağlamış Otokar ve BMC
firmalarının yanında yıllardır savunma sektöründe hizmet veren Nurol Makine ve FNSS
firmaları, roket ve füze konusunda ROKETSAN,
mühimmat için MKEK, tüm hava, kara, deniz
platformlarının ihtiyacı olan elektronik sistem
entegrasyonu ile birlikte TSK ihtiyacı elektronik
ve yazılım temelli sistemler için HAVELSAN ve
ASELSAN yurt içi ana platform ve sistem
entegratörü görevlerini üstlenmişlerdir.
Günümüzde platform ve sistem düzeyinde
sistem entegrasyonu odağında yurt içi
geliştirme kabiliyeti oluşmuş ve bu sayede
TSK’nın platform/sistem ihtiyaçları doğrultusunda planlanan projelerin oldukça büyük
bir bölümü yerli savunma sanayii firmalarının
ana yükleniciliğinde yürütülür hale gelmiştir.
Bu çalışmalara paralel olarak, platform ve
sistemlerin gereksinim duyduğu alt sistem,
bileşen ve teknolojilerden öncelikli olanların
geliştirilmesine yönelik projeler yürütülmeye
SAVUNMA SANAYİİ GÜNDEMİ
başlanılmıştır. Bu süre zarfında ihracat izni
alınamaması gibi nedenlerle yurt dışından
tedarikinde zorluklar yaşanan ya da platform
ve ana sistemlerin özgün olarak tasarımının
yapılabilmesine doğrudan etkisi olan alt
sistemler ve bileşenlerin geliştirilmesi öncelikli
olmuştur.
İhtiyaç duyulan platform ve sistemlerin
tedarikinin yurt içinden karşılanma oranın
artırılarak, aynı zamanda sürdürülebilirliğinin
sağlanmasının, sektörün önünü görmesinde ve
kalıcılığının sağlanmasında önem arz ettiği
izahtan varestedir. 2010 yılı itibariyle TSK
modernizasyon projelerinde yerli katkı oranı
%52,1’e (Grafik-1), ihracat dâhil olmak üzere
2010 yılı sektör cirosu ise 2.733 Milyar Dolara
ulaşmıştır (Grafik-2). Bu başarıda, ana
yükleniciler ile birlikte, alt yüklenici ve yan
sanayinin payı büyüktür.
60
52,1
50
41,6
40
44,2
45,7
36,7
25
30
20
10
geliştirme ya da Ar-Ge yoluyla sağlanması ve
yerli katkıyı artırmak için yan sanayiinin katılımının artırılması önemli ölçüde rol oynamıştır.
Savunma Sanayiinde Sürdürülebilirliğin
Önemi
Savunma sanayiinin geldiği aşama itibariyle,
TSK’yı modernize etme amacıyla planlanan
platform ve sistemlerin tedarikinin, yerli ana
yüklenicilerin sorumluluğunda yürütülmesi ile
birlikte, platform ve sistemlerin ihtiyacı olan alt
birimlerin yerli olarak karşılanma oranı da
artmaya devam edecektir. Kısa dönem
içerisinde savunma sanayiimiz mevcuttan
daha yüksek yerlilik oranıyla tedarik projelerinde yer alacak, oluşacak iş hacmi doğrultusunda sektör daha da fazla büyüyecektir.
Ülkemizin kısa ve orta vade savunma ihtiyaçlarının ve buna bağlı olarak platform ve
sistem tedarikini kapsayan projelerin sayısı ve
boyutu büyümeye devam eden sektör için
yetersiz hale gelecektir. Bununla birlikte
sektörün, gelişecek teknoloji ile ileride
şekillenecek yeni sistem ve platform ihtiyaçlarını da karşılayabilmesi için mevcut yeteneklerini koruyarak, Ar-Ge için ilave insan ve finans
kaynağı ayırmaya devam etmesi gerekecektir.
Büyümesi hedeflenen sektörün ileride
karşılaşması muhtemel durumların şimdiden
önüne geçilebilmesi için savunma sanayiinin
sürdürülebilir kılınması gerekmektedir.
0
2003
2006 2007
2008 2009 2010
Grafik - 1: Yıllara Sari Yurt İçi Karşılanma Oranı
(Kaynak SASAD-SSM)
3.000
Milyon $
2.500
2.733
2.317 2.319
1.720
1.591
1.301 1.337
0
500
1.000
1.500
2.000
2.010
2003 2004 2005 2006 2007 2008 2009 2010
Grafik - 2: Yıllara Sari Savunma Sanayii Sektör Cirosu
(Kaynak SASAD-SSM)
Sektörün bu noktaya gelmesinde, ana yüklenicilik görevini ekseriyetle yerli firmaların
üstlenmesi, kritik alt sistem, bileşen ve
teknolojilerin belli bir bölümünün yurt içi
2010 yılı verileri incelendiğinde, ülkemiz
savunma sektörünün, yıllık üretiminin %70’e
yakın kısmının yurt içi ihtiyaçları karşılamak
üzere yapıldığı görülmektedir. Kendine yetmeye başlayan bir savunma sanayii için,
üretiminin %30’unu ihraç edebilmek önemli
bir başarı olsa da, sektörün gerek ilerideki
potansiyel büyüklüğüne göre sınırlı yurt içi
ihtiyaçların varlığı gerekse teknolojik açıdan
sürekli yetkin olma zorunluluğu nedenleriyle
ileride üretimlerin büyük çoğunluğunun
ihracat amacıyla gerçekleştirmesi gerekliliği
ortaya çıkmaktadır.
İhracat bacağını ele aldığımızda, savunma
sanayii gelişmiş ve uluslararası pazarı büyük
ölçüde elinde tutan ülkeler ile rekabet
edebilmek için maliyet etkin, hızlı ve esnek
tasarım çözümleri sunmak gerekmektedir.
İleri teknoloji ürünlerle uluslararası arenanın
rekabetçi ortamında fark yaratabilmek için
gereken finansal kaynak, savunma sanayimizin
şu ana kadar yapmış olduğu Ar-Ge ve
geliştirme harcamalarına kıyasla çok daha fazla
olmalıdır.
Yukarıda da değinildiği gibi, hâlihazırda yurt içi
özgün geliştirme modeli ile yürütülen projeler
ile genelde sistem entegrasyonu kabiliyeti
kazanılmış, bunun yanı sıra alt sistem, bileşen
ve teknoloji tabanında geliştirme faaliyetlerinde, ihracat izni gibi çeşitli nedenlerle yurt
dışından temin zorluğu ve üst seviye sistem
tasarımına doğrudan etkisi açısından kritik
olanlara öncelik verilmiştir. Gelecekte dış
pazarda daha yüksek oranda söz sahibi
olabilmek için, rekabetçi çözümler sunabilmek
gerekmekte, bunu teminen düşük maliyette ve
teknik özellikleri açısından rakiplerinden
ayrıcalıklı olacak tasarımlarla müşterilere ürün
sunulması ihtiyacı ortaya çıkmaktadır.
Hâlihazırda temin zorluğu ve üst seviye sistem
tasarımına etkisi nedenleriyle kritik bulunarak
öncelikli geliştirilmesi hedeflenen alt
sistemlerin yanı sıra, ileride rekabet ortamında
yüksek performans sağlanması, farklı
işlevselliklerin kazandırılması ve maliyet etkin
çözümler üretilebilmesi açısından başka alt
sistemler de kritik kabul edilerek öncelikli hale
gelecektir.
Bu durumda, sektör için araştırma geliştirme
maliyetleri şimdikine kıyasla daha yüksek
oranlara çıkabilecektir. Bu maliyet artışı,
geliştirilmesi öncelikli alt sistem/ürün
yelpazesinin genişlemesinin yanı sıra, bunların
zaman içerisinde sürekli bir teknolojik
yenileme sürecine girmesi ile katlanarak daha
da yükselecektir. Böylelikle büyüyen sektörün
yurt içi ve yurt dışı için projeler yürütmesi,
kendisini idame etmesi ve artan Ar-Ge
faaliyetleri için gerekli olacak kaynağın o
aşamada elde edeceği gelirlerle karşılanabilmesinde yetersiz kalabileceği hususu sektör
için önemli bir risk olarak değerlendirilmelidir.
Bu riskin gerçekleşmesi durumunda, sektör
öncelikle rekabetçi ürün geliştirmede yetersiz
kalarak dışarıdaki pazara cevap veremez hale
Savunma sanayii gelişmiş ve
uluslararası pazarı büyük ölçüde
elinde tutan ülkeler ile rekabet
edebilmek için maliyet etkin,
hızlı ve esnek tasarım çözümleri
sunmak gerekmektedir.
41
Sürdürülebilirlik ve Rekabetçilik
gelecek ve iç pazarla yetinmeye çalışacak,
küçülmek zorunda kalacak, finansman kaybı ile
orantılı olarak özellikle Ar-Ge ve yeni teknoloji
geliştirme kabiliyetine sahip yetişmiş istihdamın kaybı önlenemeyecek ve bu nedenlerle harekat konseptini değişen çağa göre
yenileyecek olan TSK’nın ihtiyaçlarının da
karşılanmasında zorluklar yaşanabilecektir.
Sürdürülebilirlik için Çift Kullanım ve
Yetenek Bazlı Üretim
Sürdürülebilirlik açısından, ihracat hacmini
artırarak yüksek gelir elde edilmesinin yanı
sıra, esnek tasarım yeteneğiyle maliyet etkin
çözümler sunabilen rekabetçi bir sektörün
uluslararası arenada kalıcılığını sağlamak
amacıyla, alt sistem, bileşen, malzeme
geliştirme ve üretimi için gerekli olacak kaynak
yönetiminin sektörel bazda yürütülebilmesini
sürekli kılacak yöntemlere başvurmak diğer
kritik unsur olarak öne çıkmaktadır.
Sektörün devamlılığı amacıyla söz konusu
finansman açığı oluşma riskinin azaltılması;
milli savunma ihtiyaçlarının yüksek yerli katkı
oranıyla karşılanması ve savunma ihracatı ile
birlikte savunma alanı haricinde başka alanlarda da kullanılabilecek ürünlerle sağlanabilecektir. Bu yaklaşım bir ürünün çift kullanımı
(dual use) anlamına gelmektedir.
Çift kullanım kavramı irdelendiğinde bu
kavramın, belirli bir amaç için geliştirilen bir
ürün, sistem ya da malzemenin fazla değişime
ihtiyaç duymadan başka amaçlar için kullanılabilmesi üzerine olduğu görülmektedir. Bu
çerçevede, çift kullanımın, ihtiyaç bazlı
üretimden yetenek bazlı üretime geçmek ile
mümkün olduğu görülmektedir. İhtiyaç bazlı
üretimde, başka parametreler düşünülmeden
ihtiyaç tanımı üzerinde tasarım yapılır.
İhtiyaç bazlı üretimde ürünün
başka alanlarda kullanımı için
önemli ölçüde yeni tasarım ve
geliştirme süreçleri
gerekmektedir.
Bunun aksine, yetenek bazlı
ürünler söz konusu olduğunda,
ürünün doğrudan ya da çok az
bir değişiklikle bir çok alanda
hizmet etmesi sağlanabilir.
Savunma ihtiyacı platform ve sistemler
karmaşık yapılarıyla son kullanıcının teslim
alacağı, genelde ihtiyaç tabanlı üretim ile elde
edilebilecek ürünlerdir. Bu nedenledir ki, aynı
ürünün başka alanlarda kullanımı için önemli
ölçüde yeni tasarım ve geliştirme süreçleri
gerekmektedir. Bunun aksine, yetenek bazlı
ürünler söz konusu olduğunda, ürünün
doğrudan ya da çok az bir değişiklikle bir çok
alanda hizmet etmesi sağlanabilir. Aslında,
ihtiyaç bazlı üretim sadece savunma sektörü ile
ilgili bir durum değildir. Sistem ihtiyaçları
karmaşıklaştıkça, ilgi alanlarında kullanılacak
sistemler ihtiyaç bazlı ürün kavramına daha
yakın hale gelirler.
Yetenek Bazlı Üretim İçin Alt Yüklenici
Kullanımı
Yetenek bazlı üretimi, savunma sektöründe
rol alan sanayiinin durumuna göre değerlendirmekte fayda vardır. Savunma sanayiimizde,
ana entegratör görevini üstlenen firmalarımız
ele alındığında, deniz ve kara platformları için
savunma alanı haricindeki alanlarda önemli
seviyede üretim yetkinliği kazanmış firmalarımız mevcuttur. Diğer platformlarda görev
alan ana yükleniciler için aynı şeyi söylemek
mümkün değildir. Bu iki grubun değerlendirilmesi ayrı ayrı ele alınmalıdır.
İlk gruptaki firmalarımız, savunma haricindeki
alanlarda üretim yetenekleri sayesinde
endüstriyel açıdan sürekliliklerinin sağlanmasında avantajlı durumdadırlar. Tabi ki bu
avantajlı durum, girdikleri diğer alanlar ile ilgili
sektörel bazda krizler ya da durağanlıklar
yaşanmaması ile mümkündür. Bunun yanı sıra,
firmaların savunma alanı dışındaki diğer
alanlarda üretim kapasitelerini artırma ihtimali
ile savunma alanındaki yatırım ve bilgi birikimi
sürekliliğinde zafiyetlerin oluşması muhtemeldir. Bunun nedeni ise, ilgi alanının çok daha
fazla gelir getirecek alanlara kayması olacaktır.
Söz konusu firmalarımızın, böyle bir durumda
dahi savunma alanında yeteneklerini ve
altyapısını koruyabilmesi için, hâlihazırda
savunma alanında kazanmaya devam ettikleri
yeteneği üst seviyede platform entegratörü
olarak sürdürmeleri, alt sistem bazında üretim
yeteneğinin ise alt yüklenici ya da yan sanayii
firmalarınca sürdürülmesi uygun olacaktır.
İkinci grupta, yetkinliklerini savunma alanında
geliştirmiş ve elde ettikleri ürün / sistemlerin
farklı alanlarda varlık gösterebilmesi ihtimali
düşük olan ana entegratör firmalarımız yer
almaktadır. Bu firmalarımızın, bilgi birikimleri
ve iş süreçleri diğer alanlara yeterli düzeyde
kaymalarına imkân vermeyecektir. Söz konusu
firmalarımızın savunma sanayiimizin lokomotifi ve bu alanın büyük aktörleri olarak
yollarına devam etmeleri daha doğru olacaktır.
Platform / sistemden, alt sistem ve malzemeye
doğru yönlendikçe, kullanım alanları artmaktadır. Bir başka deyiş ile interdisipliner alana
doğru bir yönelimdir bu. Birçok alana hizmet
edebilecek bu seviyedeki ürünlerin geliştirilmesi için gereken uzmanlık genelde aynı
teknolojik seviyedeki başka ürünlerin geliştirilmesi için gereken uzmanlıktan çok farklı
olabilmektedir. Örnek vermek gerekirse, bir
kızılötesi kameranın optik kısmı ile yine aynı
kameranın dedektör kısmının aynı ürün kırılım
seviyesinde olmalarına karşın her ikisi için de
teknoloji gereksinimi ve üretim süreçleri
birbirinden bütünüyle farklıdır. İlk aşamada,
tüm bu farklı uzmanlık alanlarının birçoğuna
tek bir organizasyon bünyesinde sahip olmaya
çalışmak için gereken zaman, insan ve finans
kaynağı yine bu yeteneklerin ayrı ayrı yerlerde
oluşması için gereken zaman, insan ve finans
kaynağından, sektörün tümü düşünüldüğünde, çok farklı olmayabilir. Söz konusu
üründen elde edilecek gelirlerde ise üreticilerin pazar genişliğine bağlı olarak farklılıklar
oluşacaktır.
Bu konuyu biraz açmak gerekirse, üst seviyede ürün geliştiren bir üreticinin müşterileri,
asıl odak noktası olan ürün seviyesindeki
platform/sistemin kullanıcılarıdır. Bu nedenle,
üst seviye üreticiler geliştirmiş oldukları
herhangi bir alt sistem seviyesindeki ürünü,
entegre olduğu üst seviyedeki ürün ile birlikte
sadece bu kullanıcılara ulaştırabilecektir.
Bunun yanı sıra, alt seviye bir üreticinin asıl
müşterilerini sadece platform ve sistemlerin
son kullanıcıları değil, bunlarla birlikte son
kullanıcılara tedarikçi olarak ulaşabilecek tüm
yerli ve yabancı ana yükleniciler oluşturmaktadır.
Buradan hareketle alt seviye üreticilerin alt
sistem seviyesindeki bir ürünü, çeşitliliğini de
artırarak, çok daha fazla müşteriye ulaştırabileceği değerlendirilmektedir. Buna bağlı
olarak geliştirilen üründen daha fazla gelir elde
edilebilecektir. Sağlanan gelir artışı, alt sistem
bazındaki geliştirme faaliyetinin sürekliliğinin
sağlanmasına imkân verecektir. Bu sayede,
teknolojik gelişmelere paralel ürün geliştirme
sağlanmaya devam edilebilecek, bununla
birlikte, çift kullanıma esas değişiklikler için
gerekli finans ve zaman fırsatı yaratılmış
olacaktır.
SAVUNMA SANAYİİ GÜNDEMİ
Buraya kadar sürdürülebilirlik için önerilen
yöntemi tekrarlarsak, sürdürülebilir bir
savunma sanayii için çift kullanım, çift kullanım
için yetenek bazlı ürün geliştirme, yetenek
bazlı ürünler için karmaşık büyük sistemler
yerine alt seviye sistem ve malzemelere
odaklanma ve ana entegratörler yerine onları
destekleyecek alt yüklenicilerin adreslenmesi
daha etkin bir yaklaşım olacaktır.
Alt Yüklenici Kullanımına Yönelik Mevcut
Durum Değerlendirmesi
Özgün üretim yapan ana entegratör firmaların,
projeler kapsamındaki taahhütlerini, sektöre
ve süreçlere yabancı olan alt yüklenicileri
kullanarak gerçekleştirmeye çalışması oldukça
zor ve risklidir.
Ancak, milli savunma sanayiimizin hedeflenen
aşamaya ulaşarak sürdürülebilir kılınması için
teknolojik ilerlemeyi takip eden yetenek bazlı
ürün geliştirebilecek alt yüklenici ve yan sanayii
kullanımının ana entegratör rolünü üstlenen
firmalar dahil, tüm seviyelerde üretim yapacak
firmalar için alışılması ve yönetilmesi gereken
bir süreç olarak sektörde yerleşmesi önem arz
etmektedir.
Burada öncelikle, mevcut durum itibarıyla alt
yüklenici kullanımının teşvik edilmesi ve
gerekli altyapının oluşturulması için yürütülen
politika ve süreçler ile birlikte bunların
sonuçlarına değinmek gerekir. Bugüne kadar,
yetenek bazlı alt yüklenici ve yan sanayii alt
yapısının oluşturulması için yürütülen
politikalar kapsamında, offset uygulamaları,
SSM ve MSB tarafından yürütülen TÜBİTAK ve
modernizasyon kaynaklı Ar-Ge projeleri, Ar-Ge
Yol Haritası projeleri, Mükemmeliyet Ağları
yapılanması, TÜBİTAK’ın diğer programları,
SSM tarafından tedarik projelerinde yeni
uygulamaya geçirilen teknoloji kazanım
yükümlülüğü kapsamındaki projeler ve AB
çerçeve programlarına katılım ile teknoloji ve
ürün geliştirme kabiliyetine sahip sanayi ve
teknoloji firmalarının sayısı ve ürün çeşidinin
artırılması hedeflenmiş, bunun sonucunda
firmaların araştırma kuruluşları ve üniversiteler ile birlikte çalışması belirli bir oranda
başarıya ulaşmıştır. Bunun yanı sıra, ana
yükleniciler TSK’nın platform ve sistem
gereksinimlerini özgün ürünler ile karşılamak
üzere yaptıkları tasarımlarda ihtiyaç duyulan
bazı kritik alt sistemlerin geliştirme çalışmalarını kendileri üstlenmiştir. Tüm bu yaklaşımlarla sektörde Ar-Ge harcamaları 2010
yılı itibariyle 666 Milyon Dolara ulaşmıştır
(Grafik-3).
800
666
Toplam Ar-Ge Harcaması
600
510
Özkaynaktan Ar-Ge
345
400
200
58
64
79
90
2003
2004
2005
2006
228
505
206
143
120
0
2007
2008
2009
2010
Grafik - 3: Yıllara Sâri Savunma Sanayi Ar-Ge Harcamaları (Kaynak SASAD)
Tedarik projelerinde yerli katkı oranının
yükseltilmesi ve KOBİ kullanımı yükümlülükleri
ana yüklenicileri alt yüklenici yetiştirmeye
yöneltmiştir. Bilindiği üzere, Ankara’da yerleşik
savunma sanayii ana entegratör firmalarımıza
ürün ve hizmet sağlayan OSTİM Savunma ve
Havacılık Kümelenmesinde 61 yan sanayii
firmamız (Grafik-4) mevcut olup, böyle bir
kümelenmenin oluşması ileriye yönelik olarak
belirlenen hedeflere ulaşmamız için umut
verici bir gelişme olarak değerlendirilmektedir.
Küme Firmalarının Ağırlıklı Olarak Çalıştığı Yurtiçi
Ana Tedarikçiler
32
26
ASELSAN
ROKETSAN
25
TAI
21
21
MKE
FNSS
ulaşılmasını teminen, iyileştirilerek daha da
artırılması gerekmektedir.
Mevcut süreç ve yaklaşımları iyileştirmek için
öncelikle, ana yükleniciler, alt yükleniciler ve
yan sanayiinin birlikte iş yapma sürecinde
yaşadıkları sorunları kendi açılarından ele
almakta fayda vardır. Savunma Sanayicileri
Derneği (SASAD)’nin her yıl bu konuda ilgili
tarafları toparlayarak oluşturduğu raporlar
dikkate alındığında sektörün beklentileri
aşağıdaki gibi özetlenebilir.
Ana yükleniciler;
! Alt yüklenicilerin mevzuata uygun sertifi-
kasyonlara sahip olmaları, uygun mali yapıya
sahip olmaları, nitelikli personel istihdamı ve
sürekliliğin sağlanması ile kalite sistemi, proje
yönetimi ve dokümantasyon gibi konularda
sektörün sürdürdüğü yöntemlere ayak
uydurmaları,
! Alt yüklenicilerin maliyet etkin çözümler
üretebilmeleri,
Grafik - 4: 2010 Yılı OSTİM Savuma Sanayi Kümelenmesi
(Kaynak OSSA)
Savunma sanayiine destek veren girişimcilere
ve firmalara gerekli alt yapı ve kolaylıkları
sağlayan teknoparkların varlığı ve giderek
yaygınlaşması ile, üniversite işbirliğiyle ileri
teknoloji ürün geliştirebilecek bir sanayi alt
yapısının giderek güçleneceği kesindir. Büyük
bölümü Ankara’da bulunan teknoparkların
yanı sıra, geneli İstanbul ve yakın bölgesinde
faaliyet gösteren ve farklı sektörlerde görev
yapan firmalarla daha yakın çalışma olanağı
sunacağı değerlendirilen İstanbul Teknopark’ın
yakında hizmete girecek olması ile bu alt
yapının daha da yaygınlaşacağı beklenmektedir.
! Alt yüklenicilerin sözleşme isterlerine ve
takvimine tam uyum sağlamaları, kullanıcının ana isterlerinin karşılanmasında
problem yaşamamaları,
! Alt yüklenicilerin kendi tedarik zincirlerini
oluşturarak anahtar teslim üretim yapabilmeleri,
hususlarını beklemektedirler.
Alt yüklenici ve yan sanayi firmalarnın ise;
! Ana Yükleniciler tarafından iş sürekliliğinin
sağlanması, bu suretle zamanla alt
yüklenicilerin kurumsallaşmasının sağlanması ve gerekli altyapı yatırımlarının
yapılabilmesi,
! Ana yüklenicilerin kurumsallaşmış ve
Sonuç ve Öneriler
Halihazırda sektörde alt yüklenici kullanımına
yönelik elde edilen yetenek, birlikte çalışma
kültürü, sanayi ve teknoloji alt yapısının, sektör
sürdürülebilirliğinin sağlanması amacına
yetenek elde etmiş alt yüklenicileri diğerleri
ile fiyat rekabetine sokmamaları,
! Ana yüklenicilerin dar zaman dilimlerinde
sipariş verip alt yüklenicileri sıkıştırmamaları,
43
Sürdürülebilirlik ve Rekabetçilik
! Ana sözleşmedeki değişiklikler nedeniyle
! Ar-Ge projelerinde görev alacak alt yükle-
teknik gereksinimlerin değişmesi veya
iyileştirme amaçlı ilave talepler için tedarik
makamlarından ya da ana yüklenicilerden ek
ödenek sağlanabilmesi,
nicilerin üniversite ve araştırma kuruluşları
ile birlikte çalışmalarının zorunlu tutulması,
! Ana yüklenicilerin yetersiz alt yapıyı sebep
göstererek geliştirme faaliyetlerini kendi
bünyelerinde yapmaması ya da yurt dışına
başvurmamaları,
! SSM ’den izin alınmak kaydıyla, belirli oranda
Royalty bedeli ödeyerek ürünleri başka
müşterilere satma imkânının sunulması,
hususlarında beklentilerinin olduğu anlaşılmaktadır.
Sektördeki tüm paydaşların beklentileri
dikkate alındığında sorunların devam
etmesinin sebepleri olarak;
! Yeterli sayıda yetkin alt yüklenici bulun-
maması,
! Alt yüklenici adaylarının sektörü besleye-
bilecek yeterlikte teknolojik bilgi birikimine
ve standart süreçlere sahip olmaması,
! İhtiyaç ve tedarik makamının sözleşmelere
yerliliği artırıcı unsurları dahil etmesine
rağmen özellikle ihtiyaç tanımlama ve teknik
isterlerin belirlenmesinde sektörün
kabiliyetlerini yeterince dikkate almaması,
! Ana yüklenici ve alt yüklenicilerin ürün
odaklarının belirgin şekilde ayrılamaması,
! Alt yüklenicilerin ilk geliştirme maliyetle-
rinin karşılanmasındaki eksiklikler
gösterilebilir.
Bu sorunların giderilmesi için, savunma
sektöründe alt yüklenici ve yan sanayi
kullanımını destekleyici mevcut strateji ve
yöntemler de dikkate alınarak oluşturulacak
gerekli önlem ve yöntemlere aşağıda belirtilen
üç ana konu altında yer verilebilir;
! Sektöre kazandırılan alt yüklenicilerin altyapı
ve kabiliyetlerinin artırılması,
! Sektöre yeni alt yüklenici ve yan sanayi
firmalarının katılımının sağlanması,
! Alt yüklenici kullanımının yaygınlaşması için
yürütülen programlara destek verilmesi.
Sektöre kazandırılan alt yüklenicilerin altyapı
ve kabiliyetlerinin artırılması kapsamında;
! SSM ve MSB tarafından yürütülen ve
yürütülecek araştırma geliştirme programları kapsamındaki projelerde önceliğin
kendini benzer yeteneklerde ispat etmiş alt
yüklenicilere verilerek geliştirme maliyetlerinin karşılanmasındaki eksiklerin
giderilmesi,
! Alt yüklenicilerin geliştirici olarak görev
alacağı projelerde ilgili ana yüklenicilerin rol
gösterici olarak yer alması,
! Başarıyla tamamlanmış geliştirme projele-
rinden çıkan ürünlerin ilgili ana sistemlerde
kullanılmasını teminen, savunma ürün
kataloğunun çıkartılması, belirli dönemlerde yenilenmesi ve söz konusu kataloğun
tedarik projelerinde bağlayıcılığının sağlanması,
! Tedarik projeleri kapsamında geliştirilen alt
sistem ve bileşenlerin de bu kataloğa
yansıtılması,
Başarıyla tamamlanmış
geliştirme projelerinden çıkan
ürünlerin ilgili ana sistemlerde
kullanılmasını teminen,
savunma ürün kataloğunun
çıkartılması, belirli dönemlerde
yenilenmesi ve söz konusu
kataloğun tedarik projelerinde
bağlayıcılığının sağlanması,
önem arz etmektedir.
! Tedarik projelerindeki sanayi katılımı ve
offset uygulamalarında kullanılmak üzere,
SSM Ar-Ge Yol Haritasında tanımlanan ve
ana yüklenici firmaların öncelikli olarak
gördüğü Ar-Ge konularında projelerin gerçekleştirilebilmesi için eksik olan altyapının
ve yüksek maliyetli teçhizat listesinin sanayi
ile birlikte belirlenmesi,
! Altyapı gereksinimi için oluşturulan söz
konusu listenin önceliklendirilerek altyapı
desteklerinden yararlanmak üzere Kalkınma
Bakanlığı ile paylaşılması ve altyapı destekleme programlarında yerini almasının
sağlanması,
! Ana yüklenicilerin odaklandıkları asıl ürün
seviyesinin altında yer aldığı halde geliştirmek zorunda kaldıkları alt sistemlerin üretim ve geliştirme kabiliyetlerini gerekirse
uygun alt yüklenicilere aktarması,
! Sürdürülebilirlik için alt sistem bazında
yetenek geliştirecek alt yüklenicilerin
kullanılmasında en önemli nedenin geliştirdikleri ürünün çift kullanımını sağlama
olanaklarının daha fazla olmasından hareketle, alt yüklenicilerin ürün geliştirme
aşamasında geliştirecekleri ürünün çift
kullanım konseptine uygun olmasına gayret
etmelerine, bunun için tasarım süreçlerinde
varsa gereken ilave isterlerin tasarımını
tedarik makamları ve ilgili ana yüklenicilerin
bilgisi dahilinde gerçekleştirebilmelerine
imkan verilmesi,
önemle üzerinde durulması gereken hususlar
olarak görülmektedir.
Sektöre yeni alt yüklenici ve yan sanayi firmalarının katılımının sağlanması kapsamında;
! Yurt içi tedarik projelerinin teklif değerlen-
dirmelerinde, yerli katkı oranının ağırlığının
sanayinin geldiği durum bağlamında yükseltilmesi,
! Daha önce prototipi yapılmış olan platform
ya da sistemlerin devamı niteliğindeki
projelerde; tek yüklenici ile devam edilecekse, teklifindeki yerli katkı oranındaki
artışa oranla sanayi katılımı ve offset
taahhüdünün karşılanmasında farklı çarpanların belirlenmesi; ihale yapılacaksa
teklif değerlendirmede mevcut yerli katkı
yerine bu orandaki artış için ayrı bir ağırlık
belirlenmesi gibi teşvik edici yöntemlerin
oluşturulması,
! Özellikle kara ve deniz platformlarında ana
yüklenici olarak görev yapan firmalarımızın
sivil gemi inşa ve otomotiv gibi sektörlerde
birlikte çalıştıkları yerli alt yüklenici ve yan
sanayi firmalarını savunma sektöründe de
kullanarak, savunma sanayiimizin süreç ve
proje yönetimi yaklaşımlarını benimsemelerinin sağlanması,
! Sektöre girmek isteyen ve teknoloji geliş-
tirmeyi hedefleyen yeni firmaların kendi
önerdikleri Ar-Ge projelerinin tedarik
makamlarınca değerlendirmeye alınması,
firmalar tarafından önerilen Ar-Ge projeleri
ile sektörün ihtiyaç duyduğu öncelikli alt
sistemler arasında ilişki kurulması durumunda ise söz konusu firmaların konuyla
ilgili bir ana yüklenici veya bir alt yüklenici ile
birlikte çalışmasının sağlanması,
! OSTİM Savunma ve Havacılık Kümelenmesi
ve bunun gibi teşkil edilecek kümelenmelerin gelişmelerinin tedarik makamlarınca takip edilmesi,
hususlarının faydalı olacağı değerlendirilen
önerilerdir.
SAVUNMA SANAYİİ GÜNDEMİ
Alt yüklenici kullanımının yaygınlaşması için
yürütülen programlara destek verilmesi
kapsamında;
! Tasarım esnekliğinin sağlanması amacıyla,
ihtiyaç ve tedarik makamlarının teknik
isterleri kullanıcının harekât ve işlevsel
ihtiyaçlarını tanımlayacak şekilde belirlemesi, bu isterleri karşılayacak sistem ve alt
sistem isterlerinin ise, projelerde yürütülen
sistem gereksinimi ve tasarım safhalarında,
yüklenici ve alt yükleniciler ile birlikte
belirlenmesi,
! Tedarik projelerinde SSM tarafından uygu-
lanan Teknoloji Kazanım Yükümlülüğünün
(ana yüklenici kontrolünde bir alt yüklenicinin geliştirme faaliyeti gerçekleştirmesi)
tüm taraflarca benimsenmesi ve çıktılarının
takip edilmesi,
! Tedarik makamlarınca, yürütülecek Ar-Ge
projelerinin belirlenmesi ve tanımlanmasında doğrudan kullanıcı ihtiyacı yerine,
kullanıcının ihtiyaçlarını karşılamak için
yürütülen tedarik projelerinin daha yüksek
oranda yerli katkı ile gerçekleştirilebilmesi
için sektörün ihtiyaç duyduğu alt sistem ve
bileşenlere odaklanılması, böylelikle ana
yüklenici ve alt yüklenicilerin gireceği işlerin
kapsamının da ayrıştırılması,
! Bu amaç ile hazırlanılan SSM Ar-Ge Yol
Haritası ve bu çerçevede tanımlanan ar-ge
projelerinin gerek kaynak tahsisi, gerekse
sürekli olarak takibi açısından ilgili tüm
taraflarca daha fazla desteklenmesi,
! Ar-Ge Projelerinin, tedarik projelerinin
planlamaları dikkate alınarak bu projelerde
sıkıntı yaşanmaması için, önceden başlatılması
hususları ilgili süreçlerin yürütülmesinde
yararlı olacaktır.
Bu üç ana konuyu da ilgilendiren ve her birinde
tanımlı önerilerin etkin şekilde uygulanabilmesi için gerekli en önemli unsur ana
yükleniciler ile alt yüklenicilerin odaklandıkları
konu ve ürün seviyesindeki ayrımın net olarak
ortaya konulmasıdır. Bu konuda, her iki tarafa
da önemli görevler düşmekle birlikte, yönlendiricilik rolü ana yüklenicilerde olacaktır.
Büyüyen sektörün, bir taraftan yükselerek
devam eden yerlilik oranlarıyla ülkemizin
savunma ihtiyacı olan platform ve sistemleri
üretmeye devam etmesi, diğer taraftan yurt
dışı savunma pazarlarında önemli bir yer elde
etmesi hedeflenmektedir. Bu nedenle ana
yüklenicilerimizin platform ve sistem
entegratörü olarak kabiliyetlerini artırmaya
devam etmesinin yanında yukarıda önerilen
tedbirler ile birlikte alt yüklenici kullanımında
daha az problemler yaşanacağından alt
sistemlerin geliştirilmesi ve üretimi için alt
yüklenicilere yönelmesi önem arz etmektedir.
Sonuç olarak, milli silah ve savunma sistem
ihtiyaçlarını önemli ölçüde yurt içi imkânlarla
sağlayan savunma sektörümüzün sürdürülebilirliğinin sağlanması için;
! Sektörün yurt dışı savunma pazarında yer
bulması,
!
Uluslararası pazarda rekabet edebilmek
amacıyla özgün alt sistem ve bileşen
tasarım kabiliyetinin oluşturulması,
! Maliyet etkin çözümler üretebilmek hedefi
doğrultusunda alt sistemlerin sürekli olarak
geliştirilmesi için gerekli kaynağın alt sistem
/ ürünlerin çift kullanımı ve buna bağlı
olarak yetenek bazlı üretim ile desteklenmesi,
gerekmektedir.
Bu kapsamda, gerek çalışma esnekliği gerekse
daha fazla müşteriye ulaşılabilmesi amacıyla
alt sistemler için en uygun adresin alt
yükleniciler olması ve bu amacın istenilen
seviyede sağlanabilmesi için bu makalede
sunulan önerilerin uygulanmasının yararlı
olacağı değerlendirilmektedir.
Murat ÇİZGEL
Uzman
Savunma Sanayii Müsteşarlığı
1977 Yılında Kütahya’da doğdu. İlk, orta ve lise tahsilini Kütahya’da tamamladı. 1999 Yılında
Selçuk Üniversitesi Elektrik-Elektronik Mühendisliği Bölümünden mezun oldu. Yüksek lisans
eğitimini aynı dalda Hacettepe Üniversitesinde sürdürmektedir. Savunma sektörü ile tanışması
2001 yılında Savunma Sanayii Müsteşarlığında göreve başlaması ile oldu. İleri Teknoloji
Endüstri Parkı Projesi gibi sanayi alt yapısının oluşmasına yönelik faaliyetlerde de görev aldığı
Savunma Sanayii Müsteşarlığında uzun süre Ar-Ge ve Teknoloji Yönetimi Daire Başkanlığında
çalıştı. Halen Savunma Sanayii Müsteşarlığı Deniz Araçları Daire Başkanlığında uzman olarak
görevini sürdürmektedir.
45
HAVELSAN’DA
Sürdürülebilir ve Rekabetçi Yaklaşımda
İnsan Kaynakları Verimliliği ve
Rasyonel Kullanımı
Kurum boyutunu aşarak ülke düzeyinde ele
alınan en önemli konuların başında verimlilik
ve insan kaynaklarının rasyonel kullanılması
gelmektedir. Ülkelerin refah yarışına girdikleri
günümüzde öne çıkan artı değerde en
belirleyici olan, şüphesiz ki kaynakların verimli
kullanılıp kullanılmamasıdır.
Şirketler verimliliğe, üretim sürecinde
kullanılan madde ve malzeme, insan kaynağı,
arazi, bina, makine, donanım ve enerji gibi
kaynakların ne ölçüde etkin kullanıldığını
belirleyen bir gösterge olarak bakmaktadırlar.
Bu girdilerin tek tek ya da topluca üretim
düzeyi ile yakın ilişkisi bulunmaktadır. Ancak
verimlilik söz konusu olduğunda HAVELSAN
gibi entelektüel sermayesi yoğun olan kurumlarda insan kaynağı en önemli ve değerli olan
girdidir. Bu nedenle üretimle ilişkilerini
belirleyen verimlilik oranlarının bilinmesi ve
bunların eğilimlerinin izlenmesi, gerektiğinde
niceliklerinin değiştirilmesi ve dolayısıyla en iyi
girdi bileşiminin sağlanmasına sonuçta da
verimliliğin artmasına imkân sağlayacaktır.
Globalleşen dünyada verimlilik artışlarının
temelinde; insan kaynaklarının yetkinlikleri,
rasyonel kullanımı ve eğitimle donatılarak
geleceğin stratejilerine odaklı insan kaynağının
şirkette sürekliliğinin sağlanması yer aldığından insan kaynakları ve ilgili yönetim süreçleri
de şirketlerde bugüne kadar olduğundan daha
stratejik bir rol oynamaya başlamıştır.
Şirketimiz de en değerli varlığının insan
sermayesi olduğu bilinciyle,
HAVELSAN’da İnsan Kaynakları Vizyonumuz ;
“Şirketin rekabet düzeyini en yüksek düzeye
çıkarabilecek bilgi odaklı, nitelikli ve değişime
ayak uydurabilen kalifiye personel gücünü
Ülkelerin refah yarışına girdikleri
yaratmak yetenek havuzunu yönetmek ve
sürekliliğini sağlamak”
günümüzde öne çıkan artı
değerde en belirleyici olan,
şüphesiz ki kaynakların verimli
olarak belirlenmiştir.
Şirketimizin 2010 yılı sonu itibariyle personel
sayısı 1163’tür.
kullanılıp kullanılmamasıdır.
Personel Profilimiz
%3
İlköğretim
%10
%9
Lise
Eğitim Durumuna Göre
%51
Ön Lisans
Yüksek Lisans
%27
Y. Lisans ve Üstü
SAVUNMA SANAYİİ GÜNDEMİ
Endüstri
%6
Havacılık
%2
! Kurumsal Yönetim Otomasyonu çerçeve-
Makina
%2
Bilgisayar
%39
Elektrik /
Elektronik
%34
"Bir örgüt 3 yılda bir bütün
ürünlerini, bütün hizmetlerini,
bütün politikalarını, bütün dağıtım
kanallarını sorgulamalıdır.
Şu soru yöneltilmelidir:
Baştan beri bunu böyle yapıyor
olmasaydık, bugün yine böyle
mi yapardık?"
Diğer
%17
sinde, İnsan Kaynakları uygulamalarının
Portal yapılanması altında güçlendirilmesi
çalışmalarıdır.
Etik Değerleri Merkeze Alan Daha Güçlü Bir
Kurum Kültürü
Daha Güçlü bir HAVELSAN Kurumsal Kültürü
hedefimiz için hep birlikte uzun bir yola çıktık
çünkü; Kurum Kültürü ancak zamanla güçlendirilebilir,
Mühendis Profilinin İhtisaslara Göre Dağılımı
Peter Drucker
Hedeflenen
Kurum Kültürü
Yönetim Gurusu
Diğer %10
Mühendis / Diğer Teknik Personel
%76
Bu reformları hayata geçirmek için planlanan
girişim projelerimizin tasarımında Dr. Beverly
Kaye’ in yaptığı bir araştırma sonucu da bizlere
yol gösterdi. Yapılan araştırmada çalışanlara bir
şirkette kalmaya devam etmek için en önemli
nedenlerin neler olabileceğini sorulmuş.
Anket sonuçlarına göre çıkan ilk dört neden,
1. Kariyer gelişimi, öğrenme ve kişisel
gelişim
Kadro Ünvanlarına Göre Personel Dağılımı
2. Yapılan işten duyulan heyecan ve zevk
ŞİM
Yönetici %5
DE
Ğİ
Uzman %9
Mevcut Kurum
Kültürü
Zaman
Bu amaçla;
! Kurum Kültürünü Güçlendirme Amaçlı
Eğitimler düzenlendi.
3. Yapılan işte fark oluşturma, takıma
katkıda bulunma ve işin anlamlı oluşu
4. İyi yöneticiler ve diğer çalışanlarla iyi
ilişkiler olarak belirlenmiştir.
Cinsiyete Göre Personel Dağılımı
Dönüşümü destekleyen stratejilerimiz ve
hedeflerimiz paralelinde HAVELSAN’ı geleceğe
taşıyacak insan kaynaklarımızın sinerjisini
arttırmaya yönelik reformlar 2009 -2011 yılları
arasında sisteme hızla dahil edildi. Bunlar
sırasıyla,
! Sosyal etkinlikler yapıldı, Kulüpler yapılan-
dırıldı ve faaliyetleri desteklendi. etkinliklerimizden bazı örnekler;
! Genç bir nüfusa sahip olan şirketimizde
HAVELSAN’da 2009 - 2011 Yılı İnsan
Kaynakları Yönetim Süreçlerimizdeki Değişim
ve Dönüşüm Dönemi Oldu……
HAVELSAN; iç ve dış çevrenin dinamiklerine
bağlı olarak yer aldığı sektörde, rekabet üstünlüğünü korumasını dinamizmine odaklamıştır.
Bu nedenle de büyüme trendimiz sürerken;
strateji odağımızı kaybetmeden, süreç bazlı
gelişimimizi, değişimimizi de sürdürmekteyiz.
Bu gelişim ve değişim sürecinde verimliliğe etki
eden faktörlerin en başında gelen insan
kaynağının verimliliğin artırılması, işe ve
işletmeye motive edilebilmesi ve sürekliliğinin
sağlanması için neler yapılması gerektiği
konusunda çalışmalar yapılmıştır.
kurum kültürünün daha da güçlendirilmesi,
! Etik Kodların belirlenmesi ve Etik Yapılanma
! Kariyer yönetim sistemimizin yetkinlik
odaklı tasarımı ve yaygınlaştırılması kısaca
“Yetenek Yönetimi”
! Şirket hedef ve stratejilerini bireysel per-
Kuruluş Yıldönümü Kutlamalarımız
formansla bütünleştirmek, şirket hedefleri
konusunda ortak anlayış oluşturmak, yetkinliklerle kişisel gelişimi desteklemek ve
objektif ölçümleme metotlarını ortaya koymak için “Yetkinlik ve Hedef Bazlı Performans Yönetimi Sistemi”
! Eğitim politikamızdaki yeni bir boyut ve
HAVELSAN Akademi
Voleybol Takımımız
47
Sürdürülebilirlik ve Rekabetçilik
! İnsan Kaynaklarımızın Gelişiminde
HAVELSAN’daki etik yapılanma organizasyonu
aşağıda belirtilen iki düzeyde oluşturuldu..
Üniversite- HAVELSAN İşbirlikleri
HAVELSAN Tiyatro Kulübümüz
Şirketimiz Üniversitelerle yakın bir işbirliği
içindedir. Üniversitelerimizin bir çoğunun
düzenlediği kariyer günlerinde genç adaylara kariyerleri ile ilgili HAVELSAN fırsatları
anlatılmaktadır. Çalışan personelimizin
yüksek lisans doktora ve Exe-MBA programlarına katılmaları desteklenmektedir.
! Etik yapılanmanın çatısı için ETİK KURUL
oluşturuldu. Etik Kurul HAVELSAN’da etikle
ilgili konu ve sorunların nihai çözüm
makamıdır.
! Departmanlarda DEPARTMAN ETİK
SORUMLULARI belirlendi.
HAVELSAN Avrupa İş Ahlakı Örgütünün (EBEN
-TR) Kurumsal Üyesi olmuştur.
Tüm çalışmalar neticesinde de etik konularında
kılavuz niteliği taşıyan HAVELSAN Etik El Kitabı
da yayınlanmıştır.
HAVELSAN Tiyatro Kulübümüz
Etkinlik Yapılanmamız
! Sosyal sorumluluk kapsamında yapılan
Kurumsal Değerlerimizde Etik boyutu zaten yer
almakla birlikte HAVELSAN’da Etik Kodlar
oluşturuldu ve Etik Yapılanma tasarlanarak
uygulamaya başlandı.
faaliyetlerimiz
Etik Yapılanma Modelimiz
1
Üst Yönetimin Etik
Yapılanmayı
Planlaması ve Strateji
Oluşturması
2
3
6
4
Etik Kod Belirlenmesi
ve Bilinçlendirme
Programın ve
Kurumsal
Kazanımların
Değerlendirilmesi
İK Uygulamaları
Etik Kurul Eğitimi
5
7
Etik El Kitabımız
HAVELSAN Tiyatro Kulübümüz
Etik Yol Haritamız
HAVELSAN’da Yetenek Yönetimimiz
HAVELSAN değerleri ve öncelikleri genel iş etiği
başlıklarına göre gözden geçirildi ve tasarlandı.
SODAG (Sosyal Dayanışma Grubu)’ın organize ettiği Karaali
Yatılı İlköğretim Okulu’na Kitap Bağışı ve Tiyatro Temponun
sergilediği tiyatro gösterisi
! İnovasyon Çalıştayları
HAVELSAN bu süreçte içinde yer aldığı
sektörde karlılığını ve verimliliğini arttırmak
için yenilikçilik kültürünü geliştirmeye de
odaklandı. Yenilikçilik sadece bir süreç değil,
değişime olan istek, yeniliğe açıklık ve
girişimcilik ruhuyla özdeşleşen bir kültürün
ürünüdür. Bu amaçla, HAVELSAN çalışanlarının yeni fikirleri bulmalarını teşvik etmek
ve şirket içi yenilikçi kültürü oluş-turmak ve
yaygınlaştırmak için “Bir fikrim var” uygulaması başlatılmıştır.
Dünyada İnsan Yönetimindeki hızla değişen
gerçekler "Yetenek Yönetimi, Eğitim ve
Bu süreçte uzman desteği de alınmak suretiyle
firma içinde çalışma grupları oluşturularak,
katkı ve görüşler alındı. İlgili olabilecek kodlar
değerlendirilerek HAVELSAN’a en uygun
kodlar tanımlandı ve Şirketimiz faaliyet alanı
kapsamında özelikle vurgulanması gerekli
hassas konulara odaklanıldı.
Gelişim süreçleri" HAVELSAN olarak sahip
Tüm personeli kapsayacak şekilde tüm
çalışanlara etik yönetiminin önemi, gerekliliği
ve yararı hakkında bilinçlendirme ve farkındalık yaratma maksatlı eğitimler düzenlendi.
Ayrıca işe yeni başlayan personele de aynı
eğitim, eğitim portalı üzerinden verilmektedir.
Kodun tüm metni, önemi, gerekliliği ve yararı
hakkında açıklamalar ile tüm çalışanlara
intranet aracılığıyla ulaştırıldığı gibi aynı
zamanda elden doküman olarak dağıtılmış ve
çalışanlardan kabul beyanı alınmıştır.
İnsan Kaynakları Yönetimi kavramı günümüzde
olduğumuz entelektüel sermayemizin nasıl
daha fazla katma değer yaratabileceği konusunda bizlere yol gösterici oldu. Çıktığımız bu
değişim yolculuğunda mevcut gerçeklerimizi
sorgulayarak sistemlerimizi yeni yaklaşımlar
çerçevesinde yeniden ele aldık.
artık "Yetenek Yönetimi" kırılımını yaşıyor.
Yetenek Yönetimi’nden algımız;
! Şirketimizin hedef ve stratejilerini hayata
geçirebilecek,
! Artı değer yaratma potansiyeli yüksek,
! İnovatif,
SAVUNMA SANAYİİ GÜNDEMİ
! Gelecek vadeden bireylerin şirket bün-
yesine alınması ve bu potansiyelde
olanların da bünyede tutulabilmesi için
Yönetimin eline kariyer
yönetimi için bir sistem
vermek
Kariyer planlaması
yapabilmek
Yedekleme havuzundaki
kişileri izlemek, eğitim ve
rotasyonlar ile geliştirmek
Yöneticilerin zamanlarını
daha çok koçluk
yapabilecekleri şekilde
kullanmalarını sağlamak
Gelişime odaklanarak
organizasyonel esnekliği
artırmak
Süreçler bazında "Yönetici
ve Uzman Yedekleme
Havuzlarını" oluşturarark
proaktif olmak
İnsan Kaynaklarının bu
süreci yönetebilmesini ve
daha etkin desteklemesini
sağlamak
Yetkinlik modeline odaklanarak yüksek potansiyellere sahip yöneticiler
ve uzmanlar yetiştirmek
Bireylerin kendi gelişimlerine
yönelik daha aktif
olmalarını desteklemek
Farklılıkları daha iyi
algılayabilmek
Kariyer hareketleri
(terfi, atama, rotasyon)
kararlarını doğru
verebilmek
Bireysel gelişim planları
oluşturmak
tasarlanan süreçtir.
İnsan Kaynaklarımızın rekabet avantajımızı
yaratan en büyük güç olduğu bilinci ile
Kariyer Yönetimimiz
Stratejik hedeflerimiz doğrultusunda, Teknik
uzmanlık alanları ile ilintili olan teknik yetkinliklerin yeniden belirlenmesi amacıyla anket
uygulaması yapıldı.
Teknik uzmanlıklar, teknolojideki gelişmelere
ve buna bağlı müşteri ihtiyaçlarına cevap
verecek teknolojik ve alan uzmanlığını birleştirecek şekilde organize edildi. Fonksiyonel uzmanlıklar, yeni kurumsal yönetim metodo-
mesi amacıyla hizmet eden kurumsal oluşum-
için tasarım çalışmaları hızla devam etmek-
lojilerinin uygulanmasını sağlayacak bazda
dur. HAVELSAN Akademi Nisan 2011 tarihinde
tedir.
yeniden düzenlendi.
kurulmuştur.
360 derece yetkinlik değerlendirme, stratejik
Amacımız;
Başarılı bir değişimin gerçekleştirilebilmesi için
değişim liderinin sahip olması gereken
hedeflerle uyumlu yetkinlik ve iş performansı
! Organizasyonel ve bireysel başarı için insan
yetkinlikler, HAVELSAN Liderleri‘nin gelişi-
yönetimini sağlayacak kariyer yönetim sistemi
kaynakları hazır bulunuşluğunu sağlamak,
minin ayrılmaz parçası olarak ele alınmıştır.
projeleri hayata geçirildi. HAVELSAN Yetenek
bu amaçla gelişim planlarını yönetmek,
HAVELSAN Lideri’nin ana hedefi;
havuzu tasarlandı ve sistem kapsamındaki tüm
! Kurumun ana faaliyet alanlarındaki uzman-
personel kişilik testi +360 derece verileri ve
geri bildirim görüşmesi sonuçlarına göre bu
havuzlara yerleştirildi ve bu paralelde bireysel
lıkları korumak ve geliştirmek,
! Kurumun tüm çalışanlarına temel ve işe
özel yetkinlikleri kazandırarak ortak çalışma
gelişim planları yapılarak uygulamaya başlandı.
iklimini yaratmaktır.
- HAVELSAN vizyonundan somut hedefler
türetebilmek,
- hedefi doğrultusunda ortak kültür ile hareket edebilmek,
- bu konuda liderlik yaptığı personeli de
donatarak yaygınlaştırmak
HAVELSAN Değerleri paralelinde bize özel
Bu kurumsal oluşum aracılığıyla stratejik
olarak yapılandırılmış olan bu sistem aracı-
hedeflerimiz çerçevesinde değişimi devamlı
olacaktır.
lığıyla personelimiz kendisi, yöneticileri, varsa
kılmak misyonumuz olarak belirlenmiştir.
Bu amaçla edinilen deneyimler ve ilişkilerden
Bu misyon çerçevesinde HAVELSAN Akademi 4
yola çıkılarak öğrenilecek derslerin geliştiril-
(dört) fakülte altında yapılandırılmıştır. Bunlar
mesi aşağıda yer alan HAVELSAN Liderlik
çalışanları, yandaşları tarafından değerlendirilmekte HAVELSAN’lıların mevcut pozisyonu,
deneyimi, öğrenimi, departmanı ile sınırlı
kalmaksızın gelecekteki kariyerlerinde hangi
!
Liderlik Fakültesi
!
Süreçlerle Yönetim Fakültesi
!
Mühendislik ve Ürün Geliştirme Fakültesi
!
HAVELSAN Kültürü Fakültesi
yönde ilerleyecekleri bugünden belirlenebilmektedir.
Kariyer Yönetiminde Hedeflenen Neydi?
Şirketin stratejik hedefleri, faaliyet alanları ve
projeler, ürün ve teknoloji yol haritası ile
ilişkilendirilmiş olarak tasarlanan HAVELSAN
Hedefimiz Değişim ve Gelişim Odaklı
HAVELSAN Liderleri
Gelişim Modelimizin ayrılmaz parçasını modeli
oluşturmaktadır.
Süreçlerle Yönetim Fakültesi
Değişimi geçerli hale getirmek için tanımlanan
süreçlerimiz, kurumsal süreçlerimizin yönetimi
aracılığıyla sağlanmaktadır. Bu fonksiyonun
gelişimi ve yaygınlaştırılması HAVELSAN
Akademi’de “Süreçlerle Yönetim Fakültesi”
Kariyer Yönetim Sistemimiz alınan geribildirim-
HAVELSAN yönetim modelinde, koşullara göre
altında yapılandırılmıştır. Bu misyon altında
ler doğrultusunda sürekli geliştirilmeye devam
gerçekleştirilecek bir olgu olan değişimde en
organizasyonda sürekli gelişimin sağlanabil-
edilmektedir.
önemli aracın, etkin ve ileri görüşlü liderler
mesi ve yaygınlaştırılabilmesi için tüm perso-
olduğu benimsenmiştir. Bu amaçla HAVELSAN
nelin katılımını sağlayacak çalıştaylar planlan-
Akademi’de HAVELSAN Liderleri’nin gelişimi
mış ve web tabanlı paylaşım platformları
için Liderlik Fakültesi yapılandırılmıştır.
oluşturulmuştur. Tespit edilen değişikliklerin
Eğitim Politikamızdaki Yeni Boyut
“HAVELSAN AKADEMI”
Bu yapıda “HAVELSAN Lideri Markasını”
analiz edilip değerlendirme işlemi sonrası
HAVELSAN Akademi, kurumsal değerlerimizin
oluşturmak ve oluşturulan liderlik markasının
geçerli hale getirmesi için süreç bilgisinin
ve bilgi birikimimizin korunması ve geliştiril-
değerini yükseltmek ve devamlılığını sağlamak
yaygınlaştırılması, bu fakültenin ana
49
Sürdürülebilirlik ve Rekabetçilik
misyonunu oluşturmuştur. Bu şekilde yeniden
artırmak, hızlı ve doğru kararların alınması ve
Biz inaniyoruz ki; HAVELSAN’ da başarılara
yapılandırılan iş süreçlerimiz ve organizasyon
yönetim desteği için bilgi teknolojilerine
imza atmak ancak, yaratıcılıkları ve yetenek-
yapılarımız değişimi sürekli kılmaktadır.
yatırım yapıldı. Kurumsal Yönetim Otomas-
leri açığa çıkarılan, etkin ve ileri görüşlü
yonu çerçevesinde, otomasyona alınan üretim
değişimi tetikleyen yöneticilerce yönetilen,
Mühendislik ve Ürün Geliştirme Fakültesi
ve yönetim süreçlerimizin sayısı arttı. Dokü-
doğru yönlendirilerek yeteneklerine en
HAVELSAN’da yüksek performansın devamı
man Yönetim Sistemi uygulaması başlatıldı ve
uygun rolde istihdam edilen, motive olmuş
için başarıyı etkileyen faktörlerin sürekli olarak
sistem e-imza uygulamasının devreye alınması
HAVELSAN’lılarla mümkündür.
iyileştirilmesi hedef alınmıştır. Bu kapsamda
ile güçlendirildi. İnsan Kaynakları uygulama-
HAVELSAN ‘ın faaliyet alanlarında kaydedilecek
larımız kapsamında İnsan Kaynakları Portal
gelişmeler Mühendislik ve Ürün Geliştirme
yapısının kurulması çalışmalarına hız verilerek
Fakültesi altında planlanmaktadır. HAVEL-
personelin izin, harcırah, e-eğitim v.b konu-
SAN’da var olan yetkinliklerimiz iç eğitmen-
larda sistem üzerinden işlemlerini yapabilme-
lerimiz ile yaygınlaştırılmakta olup, var
lerine olanak sağlanmış oldu.
olmayan yetkinlikler için ise dış kaynaklar ve
üniversitelerle işbirlikleri yapılmaktadır.
Çalışanlarımızın Öneri ve Proje
Geliştirmelerini Teşvik Etmek-Desteklemek
HAVELSAN Kültürü Fakültesi
Tüm fakültelerimizde eğitimlerimiz ortak
kültürümüzün sentezi ile yapılandırılmaktadır.
Aramıza yeni katılan personelimize kurum
HAVELSAN personelinin;
! faaliyetler,
!
süreçler,
!
müşteri beklentileri ve memnuniyetine
kültürümüzü ve Şirket değerlerimizi aktarabilmek için HAVELSAN Kültürü Fakültesi
yönelik olarak
kurulmuştur. Bu fakültede aynı zamanda personelimize Kariyer Yönetim Sistemi kapsa-
öneri ve proje geliştirmelerini teşvik etmek, bu
mında ortaya çıkan gelişim planlamalarına
paralelde;
bağlı olarak kişisel eğitimler verilmektedir.
Yapılandırmamızın her aşamasında e-eğitim
portalımız eğitimlerin verilmesinde araç
! çalışanlarımızı motive etmek,
!
değişimi tetiklemek,
!
bu çalışmalarda izlenecek yöntemleri
olarak kullanılmaktadır.
belirlemek ve
Yetkinlik ve Hedef Bazlı Performans Yönetimi
Sistemimiz
Başarıyı sadece finansal verilerle ölçmenin
olanaksız olduğu günümüzde, Şirketimizde
Balanced Scorecard (Kurumsal Karne) uygulamasına geçilmiştir.
!
değişimi destekleyici çalışmalarının yapılmasını, sürdürülebilirliğini
sağlamak amacıyla da Personel Ödüllendirme
Esasları netleştirildi ve başarı-ödül eşleştirmeleri yapılarak sistem uygulamaya dahil edildi.
Bu uygulamamızla müşteriler, iç süreçler ve
Özetle HAVELSAN’ da tüm Süreçlerimiz sürdü-
çalışan boyutlarını da yönetim yaklaşımına
rülebilir ve rekabetçi bir yaklaşımla aşağıdaki 5
dahil ederek Şirket performansı en iyi şekilde
(beş) ana hedefe yönelik tasarlandı ve sürekli
ölçümlenmeye çalışılmaktadır.
olarak geliştiriliyor.
Bütün kademelerdeki yönetici ve çalışanları
belirlenen strateji ve hedefler doğrultusunda
Müşterilerimiz için
Stratejik Yol Arkadaşı
performans göstermeye yönlendiren bir
yönetim sistemi olan Yetkinlik ve Hedef bazlı
Performans Yönetimi Sistemi Şirketimizde en
üst kademelerden aşağıya doğru yapılandırıl-
Sermayedarlarımız
İçin Değerli Mal
Varlığı
Çalışanlarımız
İçin İdeal
İş Yeri
Tedarikçilerimiz /
İş Ortaklarımız
İçin Faydalı
Yol Arkadaşı
Toplum İçin
Öncü / Örnek
Kuruluş
maya başlanmıştır.
Kurumsal Otomasyon Kapsamındaki İnsan
Kaynakları Portal Uygulamalarımız
Şirket çapında bilgi yönetimini sağlamak,
kurumsal hafızayı güçlendirmek,verimliliği
SAVUNMA SANAYİİ GÜNDEMİ
Neşe TÜRKÖN
HAVELSAN
İnsan Kaynakları Direktörü
1962 Eskişehir doğumludur. 1984 yılında Marmara Üniversitesi Kamu Yönetimi Bölümü’nden
mezun oldu.
1984 yılında ilk profesyonel deneyimini büyük ölçekli özel bir banka da gerçekleştirdikten
sonra 1988 yılında Roketsan A.Ş’ de Uzman olarak göreve başlamış ve Personel Departmanın
ilk yapılanma ve süreç oluşturma faaliyetlerinde görev yapmıştır. 1998 yılında bu görevden
ayrılarak aynı yıl HAVELSAN A.Ş.’ de İnsan Kaynakları Şefi olarak göreve başlayan Neşe
TÜRKÖN, 2007 yılında da İnsan Kaynakları Direktörü olarak atanmıştır.
Neşe TÜRKÖN İnsan Kaynakları Yönetimi alanında; Eleman Seçme Yerleştirme, Personel
Performans Değerlendirme, Ücret Yönetimi- Ücret Araştırma- Kıyaslama, Kurumsal Kültürü
Güçlendirme- Etik Yapılanma Süreçleri, 360 Derece Yetkinlik Değerlendirme, Eğitim Planlama
ve Yetkinlik Geliştirme ve Kariyer Yönetim Sistemleri gibi İnsan Kaynakları Yönetim
Fonksiyonlarının kurulmasında ve stratejik gereksinimlere göre tüm bu sistemlerin yeniden
yapılandırılmasında aktif rol almıştır.
51
Yeniden Kullanım
Kavramı
Giriş
Benzer harekat ihtiyaçlarını karşılayan savunma ürünlerinin, tedarikçilerin farklı isterlerine
göre ve askeri standartlara uygun olarak
tasarlanması, tedarik makamlarının yüksek
geliştirme maliyetlerine katlanmalarına sebep
olmuştur. Kaynaklarda kısıntıya gidilmesi ile bir
tedarik kapsamında geliştirilen bir temel
yeteneğin bir başka tedarik kapsamında
geliştirilerek kullanılması sonucunda öncelikle
Yeniden Kullanım (re-use) Kavramı doğmuştur.
Amerika Birleşik Devletleri Savunma Bakanı
William J.Perry tarafından 29 Haziran 1994
tarihinde “İsterler ve Standartlar-İş Yapmanın
Yeni Yolu” isimli muhtıra belgesinin yayınlanmasıyla, yazılım ve donanım alanında askeri
standartların ve isterlerin gözle görülür bir
şekilde değişim süreci başlamıştır.
1- Yeniden Kullanım Kavramı
Geleneksel tedarik yaklaşımları, savunma
ürünlerinde tedarikçilerin yüksek miktarda
geliştirme maliyetlerine katlanmalarına sebep
olmuştur. Özellikle kaynak kısıtlamalarının ortaya çıkması ile birlikte, bir proje ile elde edilen
Temel Çekirdek Yeteneğin, bir başka tedarik
kapsamında kullanılabilmesi ister olarak
ortaya çıkmış, yeniden kullanılabilir bileşenler üretilmesi ihtiyaç olarak belirlenmeye
başlanmıştır. “Yeniden Kullanım” kavramı;
yeniden kullanılabilir bir bileşenin birden fazla
sisteme uygulanması olarak tanımlanmaktadır.
Satıcı veya Yüklenici tarafında ise, özellikle
ekonomik kısıtlamalar nedeniyle ve temel
çekirdek yeteneklerin yitirilmemesi amacıyla
Yeniden Kullanım yaklaşımı desteklenmiştir.
Yeniden kullanılabilir bileşen donanım, gerek-
sinim, ister, tasarım, yazılım, dokümantasyon,
kaynak kodu, test, veri, insan makine ara yüzü
veya bunların bileşenlerinden oluşabilir.
Yeniden kullanılabilir bileşenler, Tablo1.1’de
gösterildiği gibi projenin farklı fazlarında
kullanılabilir.
Fazlar
Yeniden Kullanılabilir
Bileşen
İster Belirleme
İsterler/Gereksinimler,
maliyet analizleri
Analiz
Proje modelleri,
sistem simülasyonları
Tasarım
Tasarım, standartlar,
müşteri raporları,
Tasarım simülasyonları
Geliştirme
Kod, yazılım el kitapları,
işletim el kitapları,
Operatör eğitim programları
Entegrasyon
ve Test
Sistem/alt sistem test
planları, prosedürler,
ara yüz simülasyonları
Bakım Tutum
Problem takip sistemleri,
prosedürler
Tablo 1 - 1: Yeniden Kullanılabilir Bileşenler
Yeniden kullanılabilir bu bileşenler incelendiğinde, en çok kullanılabilir bileşenlerin
yazılım kodları, kullanıcı dokümanları, tasarım
dokümanları ve test planları olduğu, Tablo
1.2’de gösterilmektedir.
Hazır Ticari Ürün ve Ürün Hattı Yaklaşımı,
Temel Çekirdek Yeteneğin değiştirilebilme,
satın alma-tedarik etme, uygulandıkları
seviye gibi farklılıklarıyla, yeniden kullanım
kavramının farklı tedarik yaklaşımları olarak
değerlendirilmektedir.
SAVUNMA SANAYİİ GÜNDEMİ
bütünü veya bir ürün ailesi ifade edilmektedir.
Yeniden Kullanılabilir
Bileşen
Yazılım Kodu
Kullanım Yüzdesi
(%)
33
Ürün ailesi/ürün hattındaki ürünlerin geliştirilmesi ve inşa edilmesinde, daha önce
teknoloji geliştiren tarafından özgün olarak
Kullanıcı dokümanları
30,4
Tasarım
26,1
geliştirilmiş teknolojiler kullanılır. Örneğin cep
Test planları
26,1
telefonları, ortak bir sistem mimarisi üzerine
Test ortamı
24,8
kurulu ve benzer bileşenlerden oluşuyor ise
İster
20,8
bu cep telefonlarının aynı ürün hattı içinde
olduğu söylenebilir.
Tablo 1 - 2: Yeniden Kullanılabilir Bileşenlerin
Kullanım Yüzdeleri
Ürün hattı yaklaşımının bu yaklaşımı kullanan
1-1 Yeniden Kullanım Yaklaşımının Avantajları
pazar içinde tutunabilme, sahip oldukları
Yeniden kullanım, temel olarak tedarik
maliyetlerinin düşmesi, geliştirme sürecinin
kısalması gibi avantajlar sağlamaktadır.
Bileşenin yeniden kullanımı;
teknolojileri ellerinde tutabilme ve bu tekno-
! Kalitede İlerleme: Bir bileşende tespit
edilen hatalar, bu bileşenin tekrar kullanımı
sırasında düzeltilebilir, bileşenin kalitesi
takip eden kullanımlarda yükseltilebilir.
! Takvimin Kısaltılması: Ürünün ilk ortaya
şirketlere sağlıklı bir şekilde büyüyebilme,
kazandırdığı aynı zamanda bu teknolojiyi
geliştirme fırsatı sağlamakta olduğu görülmektedir.
Amerika Birleşik Devletlerinde yerleşik
Carnegie Mellon Üniversitesi Software
Engineering Institue (SEI) tarafından yürütülen
Ürün Hattı inisiyatifi kapsamında, ABD
Savunma Bakanlığı ve üretici firma tarafından
! Verimliliğin Artması: Yeniden kullanılabilir
! Temel yazılım yeteneklerinin ortaya çıka-
bileşenlerin, nihai ürün içinde kullanımıyla,
nihai ürünün pek çok parçasının yeniden
geliştirilmesi önlenmiş olacaktır. Böylece
nihai ürünün bileşenlerine yönelik yeniden
geliştirme maliyetleri düşürülecek, kaynak
işgücü, finansman - aktarımına gerek
duyulmayacaktır.
rılabilmesi için gerekli yeniden mühendislik
2-1 Ürün Hattı
Savunma Sanayii Müsteşarlığı tarafından yürütülen projeler kapsamında, Ürün Hattı Uygulaması’nın sürekli politikalar olmaksızın uygulandığı, uygulanmadığı durumlarda ise yatırım
tekrarlarının ortaya çıktığı görülmektedir.
3-1 Gemi Savaş Yönetim Sistemlerinde
Yeniden Kullanım Kavramının
Uygulanması
Sistem olarak farklı büyüklüklerdeki deniz platformlarında yer alan Savaş Yönetim Sistemlerinde Ürün Hattı Uygulaması ele alınmıştır.
lojiyi üreten işgücünü elinde tutabilme fırsatı
çıkışı sırasında geliştirme süreçleri tamamlanmış olacağından, takip eden yeniden
kullanım amaçlı üretimlerde, geliştirme
süreçlerinin pek çoğunun tekrarlanmasına
ihtiyaç duyulmadığından, takvimin kısalması yüksek bir olasılıktır. Ayrıca, geliştirme
sırasında takvim gecikmelerinden dolayı
ortaya çıkan risk düşürülmüş olacaktır.
Nihai ürünün müşterisi devlet değil de
pazar ise, ürünü piyasaya çıkarma süresi
kısalacaktır.
2 - Yeniden Kullanımda bir yaklaşım: Ürün
Hattı
3- Savunma Sanayii Müsteşarlığı Projeleri
Kapsamında Ürün Hattı Uygulaması
Ürün Hattı Uygulamalarının ortak bir paydada
buluşturulması amacıyla çalışmalara başlanmıştır.
SEI tarafından yürütülen çalışmalar kapsamında üç temel ilgi alanına odaklanılmıştır.
Bunlar;
! Mimari tabanlı geliştirme,
! Ürün hattı uygulamasını mümkün kılan
ticari ve tedarik stratejileri oluşturma ve
aktiviteleridir.
2-2 Ürün Hattı Uygulaması
3-1-1 Gemi savaş yönetim sistemlerine
ilişkin genel bilgi
Platformların büyüklükleri ve görevlerine göre
değişmek koşuluyla, modern bir Savaş Yönetim
Sisteminin aşağıda listesi verilen Sistemlerden
gelen bilgiyi yönetmesi beklenir.
Deniz platformlarında Entegre Savaş Sistemi
olarak tanımlanan Entegre Savaş Sistemi
kapsamında; Sensör Sistemi, Silah Sistemi,
Muhabere Sistemi, Seyir Sistemi yer alır.
Gemi komuta kontrol sistemlerinin yeni ürün
geliştirme ve geliştirilen ürünlerin mevcut
sistemlere adaptasyonu, ömür devri boyunca
bakım ve modernizasyon maliyetlerinin yüksek
olması, Amerikan Deniz Kuvvetlerini çeşitli
arayışlara itmiştir. Çözüm olarak, yeniden
kullanımı destekleyen, Ürün Hattı kavramına
uygun ve Hazır Ticari Ürün kullanımına açık
komuta kontrol sistemleri için 21. yüzyıl
muharebe sistemleri tasarımında temel teşkil
etmek üzere geliştirilmiş bir teknik sistem
mimarisi olan Open Architecture Computing
Environment (OACE) mimarisi ve ilgili
standartlar oluşturulmuştur.
Ürün Hattı Uygulaması, bir Ürün Hattını
oluşturan birden fazla ürünü değiştirmek
monte etmek ya da bir araya getirmek
Ürün Hattı Uygulaması,
amacıyla yeteneklerin sistematik kullanımı
olarak tanımlanabilir.
bir Ürün Hattını oluşturan birden
Hewlett Packard firması ürün hattı uygulama-
Ürün Hattı yaklaşımı kısa sürede, kaliteli
ürünlerin ortaya konması için geliştirilmiş bir
kavram olup, temelinde yeniden kullanım
kavramı yatmaktadır. Seçilmiş bir hedef pazar
veya özel bir göreve yönelik, ortak ve yönetilebilir özellikleri olan ürün grubu (ürün ailesi),
Ürün Hattı olarak adlandırılmaktadır.
larından ikiye yedi oranında zaman kazanımı
Ürün hattından bahsedildiği durumlarda aslın-
Komuta Kontrol Sistemlerinde Boeing olarak
da, bir ürün etrafında geliştirilen teknolojiler
sayılabilir.
fazla ürünü değiştirmek, monte
elde etmiş, Motorola, Flexworks Pager’ında
%80’lik yeniden kullanım oranına ulaşmıştır.
etmek ya da bir araya getirmek
Ürün hattı uygulamasında avantaj sağlayan
diğer firmalar, Hava Trafik Kontrol Sistemlerinde Thomson-CSF, telekomünikasyon
sistemlerinde Erricsson, Nokia ve AT&T, Uçuş
amacıyla yeteneklerin sistematik
kullanımı olarak tanımlanabilir.
53
Sürdürülebilirlik ve Rekabetçilik
OACE temel olarak açık standartlara dayalı,
katmanlı bir mimariyi esas almaktadır. OACE
standardı Ağustos 2004’te iki cilt şeklinde
yayınlanmıştır. Birinci cilt olan “OACE Standards and Technologies” dokümanında en alt
katmandan itibaren yukarıya doğru kullanılabilecek standartlara dayalı ürünler tanımlanmaktadır (Şekil-3.1). Önerilen mimarinin en
temel öğesi olan dağıtım ara katmanı için
Nesne Yönetim Grubu (Object Management
Group) tarafından standartları belirlenen Veri
Dağıtım Servisi (Data Distribution Service)
önerilmektedir.
Taşınabilirlik, Dağıtılmış mimari (Distributed
Processing) yapısı, Hataya dayanıklı mimari,
Paylaşılmış kaynak yönetimi, Uygulamaların
Kendinden Enstrümantasyonu.
Ara katmanlı açık bir mimari, işletim sistemi ve
bilgisayarların değişmesi durumunda uygulama yazılımlarının en az seviyede etkilenmesini
sağlayacaktır. Yalnız, burada dikkat edilecek
husus, kullanılacak ara katmanın da standartlara uygun olması ve birden fazla üretici
tarafından desteklenebilmesi ihtiyacıdır.
Standartlara dayalı ara katman ürünü kullanımı
farklı firmalar tarafından geliştirilen ürünlerin
Su üstü platformlarında Savaş Yönetim Sistemi
geliştirmesinin milli imkânlarla yapılması
durumunda, bu Hazır Ticari Ürün ve Ürün Hattı
Uygulaması kavramının uygulama alanı
bulacağı düşünülmektedir bu husus detaylı
olarak ilerleyen maddelerde irdelenecektir.
3-1-2 Milli imkanlarla savaş yönetim sistemi
geliştirilmesi kapsamında yeniden
kullanılabilecek yetenekler
Türk Savunma Sanayii tarafından Savaş
Yönetim Sistemi çalışmalarına yönelik altyapı
oluşturulması çalışmaları, Savunma Sanayii
Müsteşarlığı tarafından Gemi Entegre Savaş
İdare Sistemi (GENESİS) Modernizasyonu
Projesi Kapsamında başlatılmıştır.
Proje kapsamında Savaş Yönetim Sistemi
operatör konsolları, Taktik Konsollar, Altsistem
entegrasyon birimleri (SIU), ara katman
yazılımı, uygulama yazılımları ve konsol
yazılımlarının Türk Savunma Sanayiine açılması konusundaki sözleşme, Savunma Sanayii
Müsteşarlığı ile HAVELSAN A.Ş. arasında Aralık
2004’te imzalanmıştır.
GENESİS Sözleşmesi kapsamında Savaş
Yönetim Sistemi donanım öğelerinin tasarımdan üretime kadar geçen sürecinin yerli
firmalar tarafından yapılması öngörülmüştür.
Şekil - 3 - 1: OACE Mimarisi
OACE standardına göre farklı açık sistem
tanımlarından elde edilen açık sistem
nitelikleri aşağıda sıralanmıştır:
! Uluslararası kabul görmüş, açık standart-
lara dayanılması.
Alt sistem/firma özel standartlarından kaçınılarak uluslararası kabul görmüş açık standartlara uyulması, sistemin daha rahat
genişleyebilmesine ve bakım masraflarının
azalmasına olanak verecek ve tek kaynak
bağımlılığını ortadan kaldıracaktır.
Referans alınan temel sistem mimarisi olarak,
Amerikan Deniz Kuvvetlerinin Naval Surface
Warfare Center, Dahlgren birimince geliştirilen
OACE kullanılacaktır.
“OACE Technologies and Standards” cildinde
gemi savaş yönetim sistemleri için kullanılabilecek standartlar açıklanmaktadır: Standart
ara yüzlerin benimsenmesi, Birden fazla
kaynaktan (Yüklenici, Satıcı) temin edilebilecek, Hazır Ticari Ürünler’in kullanılması,
Minimum entegrasyon ile ortak çalışabilirlik,
Katmanlı yapı, Kolayca ölçeklendirilebilme
(scalability) ve yükseltilebilme (upgradability),
kolaylıkla entegre edilebilmesini sağlamaktadır. Bu anlayış ayrıca bir proje için geliştirilen
yazılım modüllerinin başka projelerde de
yeniden kullanılabilir (reuse) olmasını sağlayacaktır.
Bu tür mimarilerin diğer önemli parçalarından
biri olan Kaynak Yöneticisi (Resource
Management) (ya da sistem yönetimi) dağıtık
ortamdaki bilgisayarların, veri ağının ve
uygulama yazılımlarının yönetimini ve
izlenebilmesini sağlamaktadır.
Konsol yazılımlarının mimarisini şekillendirmek üzere geliştirilecek altyapı komuta kontrol
konsol yazılımları için ortak bir kullanıcı ara
yüzü mimarisi ve servisleri sunmaktadır.
Bu özellikler değerlendirildiğinde, Hazır Ticari
Ürün kullanımı, Donanım teknolojilerinin
değişimlerinden etkilenmeyen (platform free)
veya kolayca adapte edilebilen mimari, basit
insan makine ara yüzü, ölçeklenebilir yapı ve
ticari/askeri standartlara uygunluk gibi öne
çıkan özelliklerin Hazır Ticari Ürün kullanımı ve
Yeniden Kullanım kavramı ile Ürün Hattı
Uygulaması kavramını destekler kavramlar
olduğunu görmekteyiz.
Aynı zamanda, Savaş Yönetim Sisteminin
platformdan bağımsız hale getirilmesi, ara
katmanın bakım idamesi ve ilave yetenek
kazandırılması konusunda yerli firmalara
yetenek kazandırılması planlanmıştır. Ayrıca,
hâlihazırda yerli savunma sanayimiz bünyesinde çeşitli firmaların, platform bağımsızlığını
sağlamak amacıyla tasarlanmış Veri Dağıtım
Servisi uyumlu ara katman çalışmalarını
sürdürdükleri bilinmektedir.
Veri Dağıtım Servisi alanında da en başarılı
uygulamayı HAVELSAN gerçekleştirmiş ve
Gemi Veri Dağıtım Sistemi (GVDS) adı verilen
özgün ürünü ile MİLGEM sınıfı gemilerin bu
ihtiyacını tamamen yerli olarak karşılamayı
başarmıştır. Ayrıca mükemmel bir yeniden
kullanım (re-use) ve ürün hattı uygulaması
örneği olarak, aynı sistemin daha basit bir
versiyonunu, Gemi Bilgi Dağıtım Sistemi
(GBDS) adı altında Yeni Tip Karakol Botu (YTKB)
projesine de uygulamıştır. Bu ürün hattının
yakın gelecekteki üyeleri, 2 adet LST ve 1 adet
LPD tipi gemiler için sağlanacak bilgi dağıtım
sistemleri ile Yeni Tip Denizaltı Projesi (YTDP)
için geliştirilecek Seyir Bilgi Yönetim Merkezi
(NDMC) olacaktır.
Sonuç ve Değerlendirme
Benzer harekat ihtiyaçlarını karşılayan savunma ürünlerinin, tedarikçilerin farklı isterlerine
göre ve askeri standartlara uygun olarak
SAVUNMA SANAYİİ GÜNDEMİ
tasarlanması, tedarik makamlarının ödediği
yüksek geliştirme maliyetlerini ortaya çıkarmıştır. Kaynaklarda kısıntıya gidilmesi, bir
tedarik kapsamında geliştirilen bir temel
yeteneğin bir başka tedarik kapsamında
kullanılması sebebiyle öncelikle Yeniden
Kullanım (re-use) Kavramının doğduğu bu
makale kapsamında anlatılmıştır.
Savunma Sanayii Müsteşarlığı tarafından, 1985
yılından bugüne teknoloji transferi, teknolojik
işbirliği ve Ar-Ge projeleri ile savunma
sanayiine yönelik pek çok alanda altyapı
oluşturma çalışmaları sonuç vermeye başlamış, bu altyapı çalışmaları, yeniden kullanılabilir bileşenler ve ürünler olarak özgün
savunma sistem çözümlerinin içinde yer
almaya başlamışlardır.
Dünyada izlenen gelişmelerden Türk Savunma
Sanayii de etkilenmiş, askeri standartların
maliyet yükselten etkenler olması, modern
sistem çözümlerinin Hazır Ticari Ürünleri
desteklemesi sebebiyle, Savunma Sanayii
Müsteşarlığı tarafından yürütülen projeler
kapsamında, sistem bileşeni olarak Yükleniciler
tarafından Hazır Ticari Ürün satın alımları
artmıştır.
Bu Ürünler, yerli katkı oranını düşüren
bileşenler olmakla birlikte maliyet etkinlik,
teknolojilerinin güncel olması ve yukarıda
anılan çeşitli diğer avantajları sebebiyle sistem
bileşenleri olarak kullanılmaları kaçınılmazdır.
Hali hazırda projeler kapsamında tedarik
edilen sistemlerin içinde Hazır Ticari Ürünlerin
yüzdelerinin %40’lar seviyesine kadar
yükseldiği görülmektedir. Hazır Ticari Ürün-
lerin yerli katkı oranını düşüren bir etken
olduğu düşünüldüğünde, yerli savunma
sanayinin ticari uygulama alanı olan ürünlerde
üretimlerini desteklemesi gerektiği değerlendirilmektedir. Bu noktada değerlendirilmesi
gereken bir diğer husus ikili kullanım (dual use)
hususudur. Eğer bir ürün, son kullanıcısı
sadece Türk Silahlı Kuvvetleri olmayacaksa,
milli imkânlarla üretim için mutlaka desteklenmelidir.
Hazır Ticari Ürünlerin yüksek miktarda Türk
Silahlı Kuvvetleri envanterine girmesine
rağmen hala, Hazır Ticari Ürünlerin seçim
kriterlerine yönelik herhangi bir uygulama
dokümanı veya bu ürünlerin yerini alacak milli
ürünlerin hangi koşullarla geliştirileceğine dair
bir politika belgesi henüz uygulamaya
konulmamıştır. Ticari alanda da uygulaması
olan ve özellikle yazılım alanında geliştirilebilecek Hazır Ticari Ürünler için bu gibi
uygulama dokümanlarının destekleyici ve
yönlendirici olabileceği görülmektedir.
Bir diğer husus da, Hazır Ticari Ürünlerin tabi
olduğu standartlar ve bu standartların
belirlenme yöntemleridir. Askeri standartlar
(MILSTD, STANAG) sadece tedarikçi ve son
kullanıcıların katılımları ile belirlenirken, ticari
standartlar, sanayinin oluşturduğu gruplarda,
son kullanıcının da katılımıyla belirlenmektedir. Bu noktada Milli Savunma Bakanlığı’na bağlı tedarik makamları, yerli savunma
sanayini standartların oluşturulduğu platformlara katılmaya teşvik etmelidir.
Bir başka yeniden kullanım yöntemi olan Ürün
Hattı Uygulaması ile yeni bir tedarik yaklaşımı
önerilmektedir. Ortak ve yönetilebilir,
gereksinimleri belirlenmiş ve aynı Ürün
Hattı’na ait farklı ürünlerin, günümüz açık
sistem mimarileri, platformdan tam bağımsızlık gibi sistem çözümlerinden yararlanılarak
ortak olarak tek elden tedarik edilmesi, uygun
bir çözüm olarak görülmektedir.
Yeniden kullanım, hazır ticari ürün kullanımı ve
ürün hattı konseptinin HAVELSAN’da özellikle
GENESİS tabanlı Savaş Yönetim Sistemleri
alanında ve Gemi Veri Dağıtım Sistemi geliştirilmesinde etkinlikle kullanılması, gelişmekte
olan savunma sanayimiz için örnek alınacak ve
ümit verici uygulamalardır.
YARASA projesinde geliştirilen Görev Destek
Sisteminde kazanılan ve Ürün Hattı’na esas
olan sistemin, takip eden sistemlerde Savunma
Sanayii Müsteşarlığı’na zaman ve maliyet
olarak kazanımlarda bulunduğu görülmüştür.
Benzer uygulamaların, Savaş Yönetim Sistemleri, komuta kontrol sistemleri ve Ani Müdahele Botu gibi deniz platformları ve insansız
hava araçlarında uygulanabileceği düşünülmektedir.
Ürün Hattı Uygulamasına ilişkin uzun vadeli
planların yapılamaması, son kullanıcının
isteksizliği ve sanayi ile yürütülecek olan
çalışmalarda sorumluluklar ve iş paylaşımına
ilişkin çeşitli aksaklıkların ortaya çıkması
karşılaşılabilecek temel sorunlar olarak
değerlendirilmektedir.
Ancak maliyet etkinlik, proje süreçlerinin
kısalması, teknoloji yönetiminde getireceği
kontrol, yatırım tekrarlarının önlenmesi
dikkate alındığında, Ürün Hattı Uygulamasının
öncelikle pilot projelerde uygulanması, zaman
içerisinde de yaygınlaştırılması gerektiği
değerlendirilmektedir.
KAYNAKLAR
! ALBERT, Cecilia, BROWNSWORD, Lisa “Evoloutionary Process for Integrating COTS-Based Systems (EPIC)”, Kasım 2002
! BERGEY, John, CLEMENTS, Paul, COHEN, Sholom, DONOHOE, Pat, JONES Larry, KRUT, Bob, NORTHROP, Linda, TILLEY, Scott, SMITH, Dennis, WITHEY, Jim, “DoD
Product Line Practice Workshop Report”, Mayıs 1998.
! BERGEY,John, “Basic Concepts of Product Line Practice for the DoD”Pittsburgh, PA:Software Engineering Institute, Carnegie Mellon University, Şubat 2000
! BERGEY K., John, COHEN, Sholom, DONOHOE Patrick, JONES, Lawrence G., “Software Product Line: Experinces from the Seventh DoD Software Product Line
Workshop”, Mart 2005.
! BERGEY, John,CLEMENTS, Paul, COHEN, Sholom, DONOHOE, Pat, JONES, Larry, KRUT, Bob, NORTHTROP, TILLEY, Scott, SMITH, Dennis, WITHEY, Jim. “DoD Product Line
Practice Workshop Report”, Mayıs 1998.
! BLM Architecture Summary Report, s.33 ulaşım tarihi 17 Ağustos 2006
! BRIGGS,John, “Reuse As A Strategy For System Acquisition”
! CARNEY, David J, MORRİS, Edwin J, PLACE0, Patrick R.H., “Identifying Commercial Off-the- Shelf (COTS) Product Risks: The COTS Usage Risk Evaluation”, Eylül 2003
! CLEMENTS, Paul “A Framework For Software Product Line Practice” Version 2.0. Pittsburgh, PA:Software Engineering Institute, Carnegie Mellon University
! Department of Defense Joint Technical Architecture, Sürüm 1.0. Ağustos, 1996.
! Department of the Navy, Department of the Navy Software Reuse Guide, Naval Information Systems Management Center, NAVSO P-5234-2, Haziran 1995
! Devlet Planlama Teşkilatı, e-Dönüşüm Türkiye Projesi 2003-2004 KDEP Uygulama Sonuçları ve 2005 Eylem Planı, 2005
55
Sürdürülebilirlik ve Rekabetçilik
! DoD Directive 5000.1, “Defense Acquisition,” March 15, 1996.
! DoD Regulation 6000.2 “Mandatory Procedures for Major Defense Acquisition Programs (MDAPS) and Major Automated Information System (MAIS) Acquisition
Programs.” Mart 1996.
! Federal Acquisition Regulations System. Chapter 1, Federal Acquisition Regulation 1997.
! FOX, G., Marcom, S., LANTNER, K., “A Software Development Process for COTS-based Information System Infrastructure”. Part II: Lessons Learned, CrossTalk, Nisan
1998, http://www.stsc.hill.af.mil/CrossTalk/1998/apr/process.asp
! SAUNDERS, Gregory DSPO, “ COTS in Military Systems-A Ten Year Perspective” isimli sunumu.
! Information Technology Management Reform Act, 1996
! Joint Interoperablity and Engineering Organization, Defense Information Systems Agency, Defense Information Infrastructure (DII) Common Operating Environment
(COE) Version 3.1 Baseline Specifications. Nisan, 1997
! JONES, Lawrance G.,Product Line Acquisition in the DoD: The Promise,The Challenges, PA:Software Engineering Institute, Carnegie Mellon University, Aralık 1999
s.10.
! JONES, Lawrence G. “Product Line Acqusition in the DoD: The Promise, The Challenges”,December 1999.
! LANG,Bob, “A Process for Evaluating COTS Software Products” http://interactive.sei.cmu.edu erişim tarihi 17 Ağustos 2006
! PERRY, William J., Memorandum For Secretaries Of The Military Departments, 29 Haziran,1994
! Raines Rules, OMB Memorandum of October 25, 1996, Subject: Funding Information Systems Investments
! STURM,A.Thomas: The USAF Scintific Advisory Board: Its First Twenty Years, 1944-1964, s.22.
! Venture Development Corporation, Embedded Hardware and Systems Practice: A White Paper On Embedded COTS Systems in Military, Aerospace and Defense,
2006.
! VIDGER, M.R., Dean, J., An Architectural Approach to Building Systems from COTS Software Components, The 22nd Software Engineering Workshop, NASA/Goddard
Space Flight Center Software Engineering Laboratory (SEL), Greenbelt, MD, December 1997, pp. 99-131
! www.corba.org erişim tarihi 17 Ağustos 2006
! www.omg.org erişim tarihi 17 Ağustos 2006
Umur ÇAĞLAYAN
HAVELSAN
Pazarlama Müdürü
Umur ÇAĞLAYAN Ankara’da 1975 yılında doğdu ve yüksek öğrenimini Gazi Üniversitesi İktisadi
ve İdari Bilimler Fakültesi İşletme Bölümünde tamamladı. 1999 yılında Savunma Sanayii
Müsteşarlığında çalışmaya başladı.
1999-2008 yılları arasında, Mobil Radar Kompleksleri, Ağ Destekli Yetenek Projesi, Çok Amaçlı
Veri Link Sistemi, Link-16 ve Birlikte Çalışabilirlik Projeleri gibi Türk Silahlı Kuvvetleri ve NATO
kapsamında yürütülen Komuta Kontrol ve Haberleşme Projelerinde, Uzman Yardımcısı ve
Uzman olarak görev adı. Bu süre içerisinde yüksek lisansını Orta Doğu Teknik Üniversitesi
Avrasya Çalışmaları Bölümünde tamamladı.
IDLS, NCOIC gibi kuruluşlarda Türkiye’yi temsil etti ve Savunma Sanayii Müsteşarlığı adına
çeşitli sunumlar yaptı.
2008-2011 yılları arasında, Savunma Sanayii Müsteşarlığında Uluslararası İşbirliği Dairesinde,
Doğu ve Güneydoğu Asya ile Güney Amerika Bölgelerine yönelik uluslararası işbirliği ve ihracat
faaliyetlerinde görev aldı.
Mayıs 2011 tarihinden itibaren, HAVELSAN firmasında Orta Doğu, Körfez ve Afrika Bölgesine
yönelik Pazarlama Müdürü olarak görev yapmaktadır.
SAVUNMA SANAYİİ GÜNDEMİ
Savunma Sanayiinde
Sürdürülebilirlik Kavramı
Aşağıdaki makale, 29 Ekim 2023 tarihine
kurguladığımız bir senaryo üzerine yazılmıştır.
Senaryo gereği, çevre ülkelerden birisinin
Başbakanı, Genelkurmay Başkanını yanına
çağırır. Türk Savunma Sanayiinin 40 yılda
geldiği noktanın kıskandırıcı olduğunu belirterek; Türk Savunma Sanayiinin bu süre içinde
nasıl olup da bu konuma geldiğine dair bir
Rapor hazırlanmasını ister. Makalemiz, bu
sanal rapordan alıntılardan oluşmaktadır. Daha
fazla bilgi arzu edildiğinde, raporun diğer kısımlarından da alıntılar yapılabilecektir.
Rapor
Tarih
: 29 Ekim 2023
Kime
: Arwanda Başbakanı
Raporu Hazırlayan : Arwanda Genelkurmay
Başkanlığı
Konu
: Türk Savunma Sanayii
Sayın Başbakan,
Raporumuz, askeri ataşelerimiz, istihbarat elemanlarımız, Ankara Büyükelçiliğimiz, Dışişleri
Bakanlığımızdan uzmanlar ile yerel ajanlarımızdan elde edilen istihbarata dayandırılarak
hazırlanmıştır.
I.Giriş
Ülkemiz savunma sanayisinin geliştirilmesi
çabalarına ve milli bütçeden ayrılan rakamların
büyüklüğüne rağmen; sanayinin gelişmesi
konusunda yeterli adımlar atılamaması; gerek
askeri, gerek politik, gerekse ekonomi
çevrelerinden eleştiri almaktadır.
Bu raporda, bu konuda başarılı uygulamaları ile
dikkati çeken Türk Savunma Sanayii’nin
bugüne nasıl geldiği; sanayide yer alan
firmaların sürdürülebilirliklerini nasıl sağladıkları, bunun sağlanmasında Devletin rolü gibi
konular işlenecektir.
II. Türk Savunmasının Kuşbakışı Görüntüsü
Dünya genelinde savunma harcamalarının
GSMH’ye oranı %2,4 olup, Türkiye için bu oran
1999’da %4 iken 2008’de %2,3’e inmiştir. 2007
itibariyle bu oran Yunanistan’da %3,3;
Bulgaristan’da %2,6; Rusya’da %3,5; İran’da
ise %2,9 olmuştur.
Türkler 2000’li yıllarda savunma harcamalarını
düşürürken, sağlık ve eğitim harcamalarını
artırmışlardır. Burada gözetilen gerekçe, sosyal
refahın artırılması olmuştur. Ancak, 2012’den
başlayarak bu mantık değiştirilmiş, “Güçlü
Ordu, Güçlü Dış Siyaset, Güçlü Ekonomi”
doktrini benimsenmiş ve harcamalar %2,3
seviyesinden, tedrici olarak 2022'ye kadar
%4,5 mertebesine çıkarılmıştır.
Aralık 2009 itibariyle savunma sanayiinde
faaliyette bulunan şirketlerin sayısı, 116 iken,
2023 yılı itibariyle bu sayı 427’dir.
Savunma Sanayiinde İstihdam
2009 yılı sonu itibariyle savunma sanayiinde
takriben 42 000 personel görev yapmakta iken,
bugün bu sayı 96 000 civarındadır. Bu sayıda en
önemli faktör, çalışanların çok büyük bölümünün ürün geliştirme mühendisleri, test
mühendisleri ve uzmanları oluşudur.
Savunma Sanayii Sektörünün Cirosu
2009 yılı SaSaD anketi sonuçlarına göre Türk
Savunma Sanayii sektörü cirosu 2,319 Milyar
Dolar olarak gerçekleşmiştir. 2022 yılı sektör
cirosu 8 Milyar Dolardır.
Türkiye’nin Savunma Harcamalarında GelirGider Durumu
SSM tarafından sağlanan verilere göre,
2010’larda SSM’nin temel para kaynağı olan
57
Sürdürülebilirlik ve Rekabetçilik
Savunma Sanayii Destekleme Fonu yönetiminde önemli bir değişiklik olmuş ve Hazine
Müsteşarlığı tarafından Fon’da birikmiş
kaynakların öncelikle kullanılması uygun
bulunmuş; bu doğrultuda tahakkuk etmiş
alacakların Fon’a transferi işlemleri yavaşlatılmıştır. Bunun neticesinde JSF gibi projelerin
olağanüstü yüksek kredi ödemelerinin baskısı,
savunma sanayiinin diğer projelerinin sözleşmeye bağlanmasını geciktirmeye veya diğer
projelerin, ödeme güçlükleri nedeniyle,
yavaşlamalarına yol açmıştır. Bu durum,
SSM’nin kuruluşundan o günlere kadar
yaşanmamış bir “gecikmeli ödeme” sonucunu,
kısa süreyle yaratmış; bunun üzerine
2015’lerde projelerde ilave bir gecikme riski
ortaya çıkmıştır. SSM ve Türk Hükümeti bu
darboğazı, Hazine Müsteşarlığı ile SSM’nin
yakın ilişkileri, Başbakanın konuya doğrudan
ve olumlu müdahelesi ile çözmüştür.
Halihazırda, Türk Savunma Sanayiinde ödemeler, zamanında ve sağlıklı olarak yapılmaktadır.
Türk Savunma Sanayiinde İhracat
2011 yılında “sadece savunma ürün ve
hizmetleri ihracatından” elde edilen ihracat
rakamı 1 Milyar Dolardır. Bu rakam, 2022
verilerine göre 4 Milyar Doları bulmuştur.
Türkler, genel olarak savunma sektörü hakkında yaptıkları sunuşlarda, savunma ürün ve
hizmetleri ihracat rakamlarına, ağırlıklı olarak,
savunma offsetinden faydalanılarak elde
edilen sivil havacılık ürünleri ihracat rakamlarını da eklemekte; buradan çıkan rakamı
“toplam savunma ürün ve hizmet ihracatı”
rakamı olarak kullanmaktadırlar. Bu yapıldığında ise yanıltıcı ve aşırı iyimser sonuçlar
ortaya çıkabilmektedir. “Offsetler sonucu
Türk dış siyaseti, komşuları ile
“sıfır sorunlu” bir ilişkiler ağını
aramakta; bunu da Polyanna’cılık
ortaya çıkan sivil ihracat” arzu edilen bir
olaydır, ancak bu tür satış imkanları sadece
yabancılardan ithalat olduğu sürece var
olduğundan, bir paradoksa da işaret
etmektedir: Yerli katkı oranı %100 olursa, bu
tür ihracat rakamları sıfıra düşecek; yerli
hiçbir şey alınmadığında ise sivil havacılık
ürünlerine ait ihracat rakamları da maksimum
olabilecektir. Bu yaklaşımın bir başka önemli
etkisinin de, offset sonucu elde edilen ihracat
rakamlarının, savunma sanayiinin “pazarlama
yeteneğini” ölçmek anlamında da yanıltıcı
sonuçlara sebep olacağı değerlendirilmektedir.
Türk Savunma Sanayii, daha 2010’lu yıllarda
ihracat atılımı içine girmiş ve değişik coğrafyalarda ürün pazarlama faaliyetlerine başlamıştır. Ancak bazı sektörlerde, birden fazla Türk
Şirketi aynı ürün grubuna yönelik İş Geliştirme
faaliyetinde bulunabilmekte; bu da müşterinin
kafasında soru işaretlerine yol açabilmektedir.
Bu gibi durumlara Almanya, İtalya, İngiltere,
İsveç, Finlandiya, Fransa, ABD, Rusya, Kore ve
Çin gibi rakip oyuncularda raslamak olası
değildir. İstihbarat Teşkilatımız, bu gibi durumların Türkiye’nin ihracatına vuracağı darbeyi,
ülkemizin avantajı olarak değerlendirmektedir.
Satış Sonrası Destekler
Türkler, geçmişte yaptıkları hatalardan ders
çıkarmışlar ve yurt içinden temin ettikleri tüm
sistemlerin satış sonrası destek hizmetlerini,
ana sistemi sağlayan şirketlere bırakmışlar;
böylece TSK’nın lojistik harcamalarında ciddi
anlamda tasarruf sağlamışlardır.
III. Türkiye’nin Savunma Vizyonu ve Siyaseti
Türkiye, basit ve sağlam bir dış politika siyaseti
izlemektedir. Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu
Mustafa Kemal Atatürk’ün bundan yüz yıl önce
yürürlüğe koyduğu dış siyaset politikası “Yurtta
Sulh, Cihanda Sulh” dur. Bu politikaya sıkı sıkıya
bağlı olan Türk dış siyaseti, komşuları ile “sıfır
sorunlu” bir ilişkiler ağını aramakta; bunu da
Polyanna’cılık oynamadan, aşağıdaki sırayla
gerçekçi üç stratejik temele oturtmaktadır:
oynamadan, aşağıdaki sırayla
1. Güçlü Ordu
gerçekçi üç stratejik temele
2. Güçlü Dış Siyaset
oturtmaktadır:
1. Güçlü Ordu
2. Güçlü Dış Siyaset
3. Güçlü Dış Ticaret
3. Güçlü Dış Ticaret
Aşağıdaki satırlarda bu başlıklar teker, teker
incelenecektir:
1. Güçlü Ordu
! “Güçlü, Şimşek Gibi Hızlı” bir Türk
Ordusunun mevcudiyeti, Türk Hükümetlerine bölgesinde ve dünyada güçlü siyaset
yapma imkanı vermektedir.
! TSK Komuta Heyeti, subay, astsubay ve
eratı, üstün bir eğitime sahip olup; ülke
vatandaşları Türk Silahlı Kuvvetlerini en
güvenilir kurum olarak algılamakta,
güvenmektedir. Komuta heyeti, vizyon
olarak diğer büyük ülkelerden bağımsız bir
silahlı kuvvete sahip olmayı öncelikli amaç
edinmiştir.
! Türk Donanması 2020’li yıllardan itibaren
Akdeniz dışındaki geniş bir coğrafyada
Türk ticaret filolarının deniz yollarını açık
tutmaya başlamış; Türk dizel-elektrik
d e n i za l t ı l a r ı n ı n G ü n e y Ku t b u n d a
Kerguelen takımadaları yakınına kadar
indikleri ve istihbarat faaliyetlerinde
bulundukları raporları alınmıştır. Türk
Denizaltılarının Kızıldeniz, Güneydoğu
Asya kıyılarında gizli ve sürekli gözetleme /
devriye görevi yaptıklarını değerlendirmekteyiz. Türk Deniz Kuvvetlerinin, filolarındaki denizaltılarının özgün tasarımlı
olması konusundaki kararlılığı nedeniyle,
2025 yılından itibaren ana sistem bazında
dışa bağımlılık sona erecektir. İlk Türk
nükleer denizaltısının 2028 yılında Türk
Tersanelerinde kızaktan indirilmesi planlanmaktadır.
! Türk Hava Kuvvetlerine ait tüm uçucu
birliklerde yazılımlar 2015’lerden itibaren
tamamen özgün yapılmış; bu konuda dış
güçlerin baskısı ve herhangi bir operasyonda arzu edilmeyen müdahaleleri
önlenmiştir. Türk Hükümeti 2011 yılında
aldığı bir kararla özgün savaş uçağına kapıyı
açmış olup, ilk Türk savaş uçağının 2024
yılında uçması planlanmaktadır. Türklerin
global ihtirasları olmadığı bilinmekle
beraber, Türk Genekurmayının, özgün Türk
Ağır Bombardıman Uçağı hedefi vardır ve
bu konuda sessizce çalışıldığı değerlendirilmektedir. Türkler, Uzay Komutanlıklarını uzun yıllar önce kurmuş olup; bu
konuda her an sürpriz yapacak gizli
çalışmalar yürüttüklerini endişeyle değerlendirmekteyiz. Müttefiklerinin, bu tür
hamlelerin yapılabilir olmayacağı tavsiyelerine boyun eğmeyen Türkiye, bu tür
stratejik konularda “fizibilite” kavramını
çöpe atmış, kendi stratejik amaçları söz
konusu olduğunda projenin maliyetini
ikinci plana atmakta sakınca görmemiştir.
Ülkemiz savunma harcamalarının gün
geçtikçe azaltılması, ülkemiz savunmasını
Türklere karşı büyük zafiyet içine sokmaktadır.
! Türk Kara Kuvvetleri, 2009’dan itibaren
dışarıdan herhangi kara sistemini almayı
SAVUNMA SANAYİİ GÜNDEMİ
yasaklamış; tüm sistemlerin Türkiye’den
teminini öngörmüştür. Bu vizyon doğrultusunda ülkenin bir dönem Almanya’dan
doğrudan almayı planladığı Yüzücü Hücum
Köprüleri ülke sanayii tarafından geliştirilmiş; 1990’larda lisans altında üretilmesi planlanan 6x6 ve 8x8 zırhlı araçlar
ülke sanayii tarafından geliştirilmiş; bir
zamanlar ABD, Fransa, İtalya, Rusya,
İsviçre, Finlandiya egemenliğinde olan bu
alanda Türkler söz sahibi olmuşlardır.
1990’larda Ana Muharebe Tankını lisans
altında almayı planlayan Türkiye, 2004’de,
Savunma Sanayii Müsteşarlığı’nın vizyonu
ile özgün tasarıma yönelmiş; Altay AMT
Kore teknik desteği ile ortaya çıkarılmıştır.
2. Güçlü Dış Siyaset
! Güçlü Ordusu sayesinde, Bölgesinde ve
Dünyada çekinilen güç haline gelen Türkiye,
dış siyasetinin sesini ve tonunu ayarlamakta
özgürleşmektedir.
! Güçlü dış siyaset, Türkiye’nin “sıfır sorunlu
komşu” politikasına yardımcı olmaktadır.
Kimseden toprak talebi olmamasına karşılık
Türkiye’nin güçlü ordusu ile verdiği mesaj
“benden çekinin, benimle dost olun, kafa
tutmaya kalkmayın”dır. İlave olarak da
“aranızda da didişmeyin; bölgede istikrar
olmazsa ekonomi de olmaz; sakin olun”dur.
! Bu mesajlar dengeli, istikrarlı bir sükunet
ortamını sağlamaktadır.
! Göreceli zayıf komşular ve diğer zayıf bölge
ülkeleri, Türk Ordusunun koruyucu kalkanı
altına alınırsa, Türkiye lehine daha da güçlü
dış siyasi sonuçların çıkacağı her türlü
izahtan varestedir.
3. Güçlü Dış Ticaret
! Güçlü Ordu ve Güçlü Dış Siyaset, netice-
sinde, Türk dış ticareti sağlam ve gelişmeye
açık bir nitelik kazanmaktadır.
! Ticaret yolları açıktır; komşular ve bölge
ülkeleri hasmane davranışlar yerine işbirliğini seçmişler; ekonomik ilişkiler en üst
düzeye çıkarılmıştır.
! Türkiye, bizim dışımızdaki komşuları ve
bölge Ülkeleri ile ortak bir pazar kurmuş,
sınırları açmış; tüccarlar ellerini, kollarını
sallayarak alışverişe başlamışlardır. Bunun
günlük hayata yansıyan etkisi, anılan
ülkelerin Türkiye ile ekonomik entegrasyona neredeyse girmiş olmalarıdır.
IV. Türkler Savunma Tedariğini Nasıl Yapıyor?
IV.2 OYTEP
Diğer kamu alımları içinde savunma tedariki,
Türklerin en başarıyla uyguladıkları alanlardan
birisidir. Henüz bazı lokal sıkıntılar devam etse
de, özellikle son yirmi yılda, bu konuda uzun
mesafeler alınmıştır.
SHP’nin içinden seçilmiş, bütçe ayrılmış ve
gelecek 10 yılda TSK’nın almayı planladığı
projelerin yer aldığı belgedir. Üç yılda bir
yayımlanır.
Savunma tedariki, Stratejik Hedef Planı (SHP)
ve On Yıllık Tedarik Planı (OYTEP) denilen
planlama safhaları ile başlamaktadır.
Türk Deniz Kuvvetlerinin,
filolarındaki denizaltılarının
özgün tasarımlı olması
konusundaki kararlılığı nedeniyle,
2025 yılından itibaren ana
sistem bazında dışa bağımlılık
sona erecektir. İlk Türk nükleer
denizaltısının 2028 yılında Türk
Tersanelerinde kızaktan
indirilmesi planlanmaktadır.
IV.1 SHP
Bu safha tüm kuvvetlerin, bütçe kaygısı
olmadan, hazırladıkları tüm projeleri bir
havuza attıkları ilk aşamadır. Bu plan 2012’lere
kadar Gizli olup, sanayiye kapalıydı. O
dönemlerde içe kapanık bir süreç izlemekte;
bu safhada ne olup bittiği bilinememekteydi.
“İhtiyacın tespiti, bu konuda mevcut olan
teknolojilerin taranması, konsept oluşturulması, ihtiyaca en uygun sistemlerin tarifi
işlemlerinin savunma sanayiinden seçilmiş
güvenilir ekip elemanları ile birlikte, el ele ve
gizlilik içinde yapılması” gibi kavramlar
nedense o dönemlerde benimsenmemişti.
TSK’nın, uzun vadeli hayal ve hedeflerini yansıttığı SHP’yi, sanayi ile paylaşmaması, uzun
vadeli planlama konusunda çok becerikli olan
savunma sanayii şirketlerinin bir strateji ve
yatırım planı hazırlamasını önlemekte; zaten
çok atılgan olan Türk Savunma Şirketlerinin,
daha da gelişmesini önlemekteydi.
Ancak 2013’den sonra TSK büyük bir düşünce
değişikliğine gitmiş, savunma sanayiini de
stratejik gücü olarak kabul etmiş; doktrin
oluşturma, konsept çıkarımı, Proje Tanımlama
Dokümanı (PTD) yazımı gibi konularda
savunma sanayiinin tüm kesimleri ile yakın
işbirliği içine girmiştir. Türkler, bu nedenle,
büyük bir atılım içine girdiklerinden, bundan da
zarar gören yine ülkemiz olmuştur.
2011 yılına kadar bir müddet, kısıtlı bir
çerçevede, “OYTEP’in sadece Şirketleri
ilgilendiren kısımları” kamuya açılmış ve bu
konuda yapılan birçok sempozyum, konferans,
makale ve şifahi beyanlarda OYTEP’in sanayiye
açılmış olduğu beyan edilmişti. Sonra bu işlem
de sessizce durdurulmuştu. Sanayici ise
çekingen ifadelerle bu kısıtlı sürecin sanayi
yatırımlarının planlanması ve gerçekleştirilmesi için yeterli olmadığını anlatmaya çalışmış,
ama derdini yeterince ifade edememişti.
Sanayiciler için OYTEP’in tamamına hakim
olamamak; gelecek 10 yılda başka hangi
alanlara ve hangi ölçüde yatırım yapmalarının
mümkün ve gerekli olduğu analizini yapamamak sonucunu doğurduğundan, savunma
sanayii 2011 yılına kadar sıkıntı çekmişti. TSK,
2012 yılından itibaren daha şeffaf bir modele
geçmiş ve OYTEP’i sanayiye tamamen açmıştır.
Böylece son on yıldır Türk Sanayii, TSK’nın
gelecek on yılda ne yapacağını bilmekte; görüş
verebilmekte ve gelecek hazırlıkları yapabilmektedir. Bu şeffaf politika TSK’nın da kendi
ihtiyaçlarını daha rasyonel hale getirmesine,
sanayi ile ortak çalışmalar yapabilmesine
olanak sağlamaktadır. Bu da, dolayısıyla, bizim
işimize gelmemektedir.
IV.3 Tedarik Eylemi
TSK adına tedarik yapan iki temel kanal vardır:
SSM ve MSB.
SSM, 2015’lere kadar daha çok sistem
geliştirme projelerini yaptırmakta, doğrudan
alımlar ise genelde MSB’ye aktarılmaktaydı.
2015’den sonra savunma tedariki daha sağlıklı
bir yapıya kavuşturulmuş; tüm tedarik işleri
MSB’ye bağlı SSM tarafından yürütülmeye
başlanmıştır.
SSM proje grubu:
! Özgün Geliştirme Projeleri
! Modernizasyon Projeleri
! Hazır alım projeleri
olarak tedarik ihtisas gruplarına ayrılmıştır. Bu
yapılanma daha önceleri var olan MSB Dış
Tedarik, MSB İç Tedarik Daireleri ile SSM
arasındaki iş örtüşmelerini, yanlış anlamaları
önlemiş; kamuda verimli bir tedarik yolunu
açmıştır.
59
Sürdürülebilirlik ve Rekabetçilik
Bir proje TSK tarafından SSM’ye aktarıldığında,
SSM’nin eyleme geçebilmesi için üst düzey bir
karar gerekmektedir. SSİK denilen, içinde
Başbakan, Savunma Bakanı ve Genelkurmay
Başkanı olan Savunma Sanayii İcra Komitesi
yılda iki kere toplanıp, hangi projelerin
gerçekleştirileceğine dair karar verir veya
projeyi iptal eder. Bu kararı cebine koyan SSM,
tam yetkiyle yola çıkmaktadır.
2010’lu yılların başlarına kadar, Projeleri ifa
edecek Şirketlerin belirlenmesi şu şekilde
oluyordu:
! Kara ve Su Üstü Araçları sektöründe, Vakıf
Şirketleri de olmadığı için, özel sektör şirketlerini birbiri ile yarıştıran ihale yöntemi;
! Daha çok Silahlı Kuvvetleri Güçlendirme
Vakfı Şirketlerinin yer aldığı sektörler olan
Havacılık, Elektronik, Elektronik Harp,
Roket ve Mühimmat gibi alanlarda ise
ihalesiz olarak, tayin olunan Şirkete o işin
aktarılması yöntemi
2012’li yıllardan sonra projelerdeki azalmaya
da paralel olarak Vakıf şirketleri daha esnek,
hızlı, rasyonel kararları anında verebilen,
personel ve harcamalarında performansa
önem veren bir yapıya geçmişler; geniş ihracat
kadroları kurmuşlar ve günümüzdeki daha küçük, hızlı, esnek ve çok becerikli global oyuncu
olan Vakıf şirketlerini ortaya çıkarmışlardır.
2011’de SSİK, kararı ile SSM tarafından Proje
olarak sanayiye dağıtılmış projelerin, geriye
kalan kısımları (“Bekleyen Siparişler” veya
Backlog) miktarı 21,4 Milyar Dolardı. “Bekleyen siparişler” genel olarak sanayinin önünde
hiçbir iş almadan daha kaç sene ayakta
kalabileceğini gösteren faktördür. 2011’de tüm
Türk Savunma Sanayiinin elinde 21,4 Milyar
Dolarlık bekleyen sipariş vardı. Bu rakamın
sektörlere göre dağılımı o yıllarda aşağıdaki
gibiydi:
Havacılık
10,3 Milyar Dolar
Elektronik
7,3 Milyar Dolar
Roket, Mühimmat
2,0 Milyar Dolar
Kara
1,3 Milyar Dolar
Denizcilik
0,5 Milyar Dolar
O yıllarda, “bekleyen siparişlerle” sektörel
cirolar karşılaştırıldığında, havacılık sektöründe 2009 toplam cirosunun 9,5 katı bekleyen
sipariş vardı. Savunma Sanayiinin iç piyasada
yılda ortalama 1,5 Milyar Dolarlık iş yaptığı
düşünülürse, o hızla “bekleyen siparişlerin”
bitirilme süresi takriben 10-15 yıl olacaktı! Bu
neticenin ciddiyetini gören SSM, ellerinde
büyük miktarda iş bulunan Kurumların,
özellikle Vakıf Şirketlerinin, yıllık iş yapma
kapasitelerini artırmalarını sağlamıştır. 2022
yılı sonu itibariyle Türk Savunma Sanayii
Şirketlerinin yıllık iş yapma kapasiteleri 8 milyar
doları aşmıştır.
IV.4 Türkiye Cumhuriyeti Savunmasında
Oyuncular
Türkiye’nin milli savunmasında rol alan
oyuncular şunlardır:
1. Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK)
2. Milli Savunma Bakanlığı (MSB)
a. Savunma Sanayii Müsteşarlığı (SSM)
3. Savunma Sanayii
IV.4.1 TSK
Dünyanın sayılı askeri güçlerindendir. 1950
’lerde müttefik ülkeler tarafından gönderilen
hibe araç, gereçlerle 1974 Kıbrıs çıkarmasını
yapan; daha sonra ambargolarla hareketi
kısıtlanan TSK, son 40 yılda yapılan hamlelerle
sayılı ordular arasında yerini en başlarda
almıştır.
Başlarda daha muhafazakar olan TSK Komuta
heyeti, önceleri sadece askeri fabrikalar ve
göreceli olarak kendi kontrolleri altında olan
Türk Silahlı Kuvvetleri Güçlendirme Vakfına ait
şirketlerden alım yapmakta idi. Komuta Heyeti,
2000’li yıllardan itibaren özel sektörün
sürdürülebilirlik anlamında kalıcılığını, iş
becerilerini, kalite ve ürün güvenirliğini
ispatlaması üzerine; silah sistem alımlarında
özel sektörden de alımı tercih etmeye
başlamıştır. Bu arada özel sektör şirketlerinin
rekabetçi yapıları, ihracat becerileri ve kriz
anında gösterdikleri esneklik becerileri TSK’yı
olumlu anlamda etkilemiş; Vakıf Şirketlerinin
yapısının yabancı şirketlerle rekabet edebilir
hale getirilmesi çalışmaları, 2010’lu yıllardan
itibaren başarıyla gerçekleştirilmiştir.
SSM, projelerin yönetimine
verdiği önem kadar, sanayiye yön
verme ve geliştirme konularında
da birincil aktif rol almakta;
sanayide rol almak isteyen yeni
grupların sertifikasyonunu
sağlamakta, sanayide görev
yapacak personelin eğitimi
konusunda lider rolünü
oynamakta; işbirliklerinde yön
gösterici olmakta; savunma
sanayiinin diğer sektörlerde rol
almasını sağlamaktadır.
TSK, 2015’lerde Test, Ölçme ve Değerlendirme
Tugaylarını kurmuş; kara, hava ve deniz
harekatlarında kullanılacak tüm ekipman, silah
ve teçhizatın, ilgili konseptlerin denenmesi bu
Tugaylar marifetiyle sağlanmaya başlanmıştır.
Türk askeri, çok iyi eğitimli olması; daima en iyi
silah ve teçhizatı seçmesi ile ünlüdür. Türk
Ordusu, kendi vatandaşları tarafından geliştirilen silah, mühimmat ve teçhizatı tatbikatlarında gerçek senaryolarda denemekte; satın
almakta; iyileştirme önerilerini vermekte;
ürünü geliştiren tasarımcıların da tatbikatlarda
yer almasını şart koşmakta, böylece masa
başında tasarlanmış ürünler yerine, gerçek
koşullara uygun, güvenilir Türk Savunma
Sanayii ürünlerinin ortaya çıkmasına önderlik
etmektedir.
TSK tarafından gerçekleştirilen bir diğer devrim
ise, Askeri Ağır Bakım Fabrikalarının asli
görevleri olan bakım onarım görevlerine geri
dönmeleri olmuştur. Bu konudaki bulgular,
Raporun Askeri Fabrikalar başlığı altında
incelenmektedir.
IV.4.2 MSB
Milli Savunma Bakanlığı, ülkenin en önemli
Bakanlıklarından birisi olup, daima tecrübeli
bir siyasi bu Bakanlığın başına getirilmektedir.
Savunma Bakanının, askerler tarafından da
sevilen ve sayılan siyasilerden olması, askersivil ilişkilerinin sağlam bir zemine oturmasına
yardımcı olmaktadır. SSM, MSB’ye bağlıdır.
IV.4.2.1 Savunma Sanayii Müsteşarlığı (SSM)
7 Kasım 1985 tarihli bir kanun ile kurulan
SSM’nin kuruluş amacı, “modern savunma
sanayinin geliştirilmesi ve Türk Silahlı
Kuvvetlerinin modernizasyonunun sağlanmasıdır”. Bu Kanun, SSM’den beklenen iki görevin
de eşit ve birbirine önceliği olmayan şekilde
yerine getirilmesi olduğunu vurgulamaktadır.
SSM, bu görevlerden “TSK modernizasyonunu”, 1985 ile 2011 arasında, asli görevi
olarak almış; proje havuzunda birikmiş projelerin başarıyla gerçekleştirilmesini sağlamak
üzere mobilize olmuştur. Bu öncelik, 2010’
larda Müsteşar olan ve sanayiye büyük
hizmetler vermiş olan Sn. Murad Bayar’ın
ifadelerinden anlaşılmaktadır. Sanayinin geliştirilmesi de o tarihlerde SSM’nin öncelikleri
arasında yer aldığından bünyesi içinde bir
Sanayileşme Dairesi bulunmaktaydı. Bugün ise
SSM, projelerin yönetimine verdiği önem
kadar, sanayiye yön verme ve geliştirme
konularında da birincil aktif rol almakta;
sanayide rol almak isteyen yeni grupların
sertifikasyonunu sağlamakta, sanayide görev
yapacak personelin eğitimi konusunda lider
rolünü oynamakta; işbirliklerinde yön gösterici
SAVUNMA SANAYİİ GÜNDEMİ
olmakta; savunma sanayiinin diğer sektörlerde
rol almasını sağlamaktadır.
SSM’de Stratejik Planlama
SSM, savunma sanayinin geleceğini nasıl
şekillendireceği yönünde etkin bir stratejik
planlama süreci yönetmektedir. Bu süreç
öncesinde, sanayinin önde gelen görüş
sahiplerinin düşüncelerini almakta; ardından
stratejik planlamayı yaparak, paylaşmakta ve
uygulamaya koymaktadır.
Etkin dinleme ve görüş paylaşma araçlarından
birisi de, hem sanayi hem de askerlerle yapılan
Savunma Sanayii Vizyon Paylaşım Toplantılarıdır. Önceleri, taraflarla birebir buluşan SSM,
2012 yılından itibaren SSM koordinatörlüğünde askerler ve savunma sanayiini Vizyon
Toplantılarında bir araya getirmeye başlamıştır.
Stratejik Plan temelinde hazırlanan Sektörel
Stratejiler dokümanı ise, planın değişik
sektörlerde nasıl uygulanacağı yönündeki
“SSM’nin bir iç rehberi” niteliğindedir.
SSM Personel Politikaları
Müsteşarlığın içe dönük hedefi “uzman tedarik
kuruluşu olmak”tır. Personel alım ve eğitim
politikalarını bu amaca uygun olarak uygulayan
SSM, “rotasyon” ile de personelinin değişik
alanlarda tecrübe kazanmasını hedeflemektedir.
Kurumun, 2022 verilerine göre 1245 kişilik
kadrosu bulunmaktadır. Bu kadro ile proje
başına 3.5 kişilik bir uzman kadro imkanı
SSM’ye sağlanmıştır. Bu rakam 2010’larda 1.5
kişi civarında idi. Proje başına düşen uzman
kadroda artış sağlanması, Türk Hükümetinin
savunma projelerinin zamanında ve istenen
kalite ve sürede bitirilmesi kararlılığını
göstermektedir.
SSM’nin bugünkü güncel sorunu, 2012’de
hizmete giren ve 900 personel alabilen modern
binasının ihtiyaca yetmemesi, bu nedenle
değişik semtlerde kiralanan ek hizmet binalarından yararlanmak zorunda kalınmasıdır.
SSM İş Vereceği Şirketi Nasıl Seçer?
2010’lu yıllara kadar, SSM’nin iş vereceği
şirketleri seçiş şeklinde, kolay anlaşılamayan
bir sistem mevcuttu. Kara ve deniz sistemlerinde ihale yönetimini uygulayan SSM,
kıyasıya rekabet ortamında, en ucuz sistemi
özel şirketlerden alma yolunu seçerken; hava
savunma sistemlerinde, uçar sistemlerde,
roket sistemlerinde ve elektronik ana sistem
alımlarında Vakıf şirketlerine doğrudan iş
verme yöntemini uygulamaktaydı. İstihbaratçı-
larımız, o yıllarda bu konuların neden bu
şekilde çözüldüğüne dair yazılı bir strateji
dokümanını veya talimatı ele geçirememişlerdir.
altında, 2009 yılında gerçekleştirilen/katılınan
faaliyetler sıralanmıştır. Bu listede çok sayıda
aktivite vardır ve SSM’ye sanayinin bu anlamda
müteşekkir olduğunu ifade etmek gerekir.
2023 yılı itibariyle SSM, tüm sektörel alanlarda
kilit şirketlerin iş hacim koordinasyonunu
elinde tutmakta; bu Şirketleri verdiği işlerle
ayakta tutmakta; bunu yaparken ihale
yöntemini de kullanarak rekabet maşasını
elinden bırakmamaktadır.
Savunma Sanayii Müsteşarlığı öncülüğünde
başlayan, Vakıf Şirketlerinin bir Holding altında
toplanmaları projesi üzerinde halen çalışılmaktadır. Bu çalışma dahi, başlı başına bir
vizyoner bakışın yansımasıdır.
Satış Sonrası Hizmetlerin Temini Hakkında
Bu konu önceleri fazla dikkat çekmemiş ise de
“ana sistemlerin bakım ve idamesinin, onları
geliştiren şirketler tarafından yapılması
ihtiyacı”, bu konuya olan ilgiyi artırmıştır.
2012’den sonra, ana sistemleri temin eden
yerli şirketlerin, bu sistemlerin bakım ve
tamirini de üstlerine almaları; modernizasyon
gerektiğinde ise bu işlemi de o sistemi geliştiren şirketlerin yapması, Türk Savunma
Sanayiine büyük ivme kazandırmıştır.
Bu sayede SSM Savunma Sanayii Şirketlerini,
zor zamanlarda, bakım onarım işleri ile ayakta
tutma manivelasına sahip olmuştur.
SSM’nin Proje Yönetim Performansı
TSK’nın, SSM nezdinde, 2023 yılı başı itibariyle
yürütülmekte olan proje sayısı 350’ye ulaşmış
bulunmaktadır.
Sözleşmesi imzalanmış projelerin 2009 sonu
itibariyle toplam tutarı 23 Milyar Dolar iken,
2022 yılında sözleşmesi imzalanmış projelerin
tutarı 73 Milyar Dolardır. Bu tutar, 2004 yılında
sadece 8 milyar dolar civarında idi.
Buna karşılık 2004 yılında Kurumun personel
sayısı 262 iken, 2009’da bu rakam 368 olmuş;
2023 yılı itibariyle bu rakam 1200’leri geçmiştir.
Proje başına personel sayısı 2006 yılında 1,80
iken, bu rakam 2009’da 1,53’e düşmüş; bugün
ise bu rakam 3,5’a çıkmıştır.
Resmen beyan edilmemekle birlikte, o yıllarda
önemli projelerin takvimlerinde sarkmalar
olduğu da değerlendirilmektedir. SSM beyanlarına dayanılarak, son kullanıcı olan TSK’nın, o
yıllarda proje takvimlerinde bu nedenle
esneklik tanıdığı anlaşılmaktadır (Ref: SSM
2009 Faaliyet Raporu; Sn. Murad Bayar’ın
Önsözü). Bunun, sanayi ve SSM kaynaklı
sebeplerinin SSM tarafından detaylı olarak
analizinin yapıldığına inanılmakta; önlemler
alındığı değerlendirilmektedir.
Sanayinin Geliştirilmesi ve Yönlendirilmesi
Performansı
SSM 2009 Faaliyet raporunda, 2009 yılında
Savunma Sanayiinin Yönlendirilmesi başlığı
SSM savunma sanayiini yönlendirirken,
2010’lu yıllardaki sanayi beklentileri, kısaca
şu şekilde özetlenebilir:
1) “Gelişmiş ülkelerde dahi sektörlerde yer
alan şirket sayısı ikiyi geçmemektedir.
Türkiye’de ise Kara ve Deniz sektörlerinde
özel sektör şirketleri ve askeri fabrikalar
yer almakta; bu alanda rekabet, 5-6 kurum
arasında yapılabilmektedir. Gerek bütçe,
gerek proje, gerekse SSM’nin elindeki
kaynakların verimli kullanılabilmesi açısından bu sayılar çok fazladır. Bazı
sektörlerde ise sadece Vakıf Şirketlerinin
Ana Yüklenici olarak seçilmelerinin (Bu
uygulama, SSM’nin Sektör Stratejileri
dokümanında yer alıyor!) sebepleri, özel
sektör tarafından anlayışla (biraz da ses
çıkaramayarak) karşılanır olmakla birlikte;
resmi bir dayanağının olmamasının kaygı
uyandırdığını; bunun düzeltilmesinin SSM
açısından da sayısız yararları bulunduğu
düşünülmekteydi. Özetle 2010’lu yıllarda,
tüm sektörlerde, ana yüklenici olmanın
kriterlerinin aynı ve adil olması konusunda
sanayinin bir beklentisi vardı”.
2) “Sektörlerde yer alacak ana yüklenici
şirketlerin kısa listesinin oluşturulması;
bunun belirlenmiş ve deklare edilmiş
prensiplere göre yapılması; bu kıstasların
dışındaki şirketlerin bu alanlara katılmalarının önlenmesi de” sanayi beklentileri
arasındaydı”.
Ürün Geliştirme Kredisi
SSM, Türk Savunma Sanayiinin sahip olduğu
özgün ürünlerin sayısının artmasının, Türk
Savunma ihracatını artıracağını değerlendirmektedir. SSM, ürün sayısının kısa sürede
artmasını sağlamak için, Ürün Geliştirme
Kredisi (ÜGK) mekanizmasını 2013’de kurmuş
veya başarıyla işletmiştir.
Bu kredi miktarının, yıllık Savunma Sanayii
cirosunun %10’u mertebesinde olması, bizler
için örnek alınması gereken bir husustur. İlk
yıllarda, yüksek görünen bu meblağı kullanacak bedelde proje bulmakta zorlanılmış; ancak,
2015’den itibaren Türk Savunma Sanayii daha
61
Sürdürülebilirlik ve Rekabetçilik
SSM, yan sanayinin gelişmesi
üzerinde de büyük çaba
harcamaktadır.
Bu çerçevede savunma sanayii
alanında ana müteahhitlere
ürün ve hizmet sağlayan yan
sanayi şirketleri, yapılan yatırım
ve destekler sonucu, belirli bir
üretim kültürüne kavuşmuştur.
büyük düşünmeye başlamış ve yeni ürün
projeleri birbirini takip etmeye başlamıştır. Çok
düşük faizli olan bu kredinin, ilk beş yılının
ödemesiz olması; alınan kredinin geri ödenmesinin ise en az on yılda yapılması tüm
yaratıcı şirketleri yeni ürünler geliştirmeye
teşvik etmektedir.
Bu kredinin adil ve dengeli olarak talep sahiplerine dağıtımı, SSM’nin tespit ettiği ilkeler
doğrultusunda, SSM tarafından yapılmaktadır.
2023 itibariyle SSM ve TSK, sanayi tarafından
geliştirilecek ürünlerin TSK tarafından öncelikli
olarak denenmesi ve satın alınması mekanizmalarını kurmuş; faaliyete geçirmiştir.
Offset Destekleri
Türk Savunma Sanayi şirketlerinden bazıları
sürekli olarak ihracat yaptıkları için, satılabilecek offset stokları bulunmaktadır. SSM, bu
şirketlerin Offsetlerinin satışına izin vermekte;
satıştan elde edilen gelirin Ürün Geliştirme
projelerinde ve ürün geliştirme merkezlerine
yapılacak yatırım harcamalarında kullanılmasına izin vermektedir.
SSM, yan sanayinin gelişmesi üzerinde de
büyük çaba harcamaktadır. Bu çerçevede
savunma sanayii alanında ana müteahhitlere
ürün ve hizmet sağlayan yan sanayi şirketleri,
yapılan yatırım ve destekler sonucu, belirli bir
üretim kültürüne kavuşmuştur.
IV.4.3 Türk Savunma Sanayii
Türk Savunma Sanayiinde kurumlar TSKGV
Şirketleri, “Milli Savunma Bakanlığı Bağlısı “bir
şirket” olan MKEK, Özel Şirketler, Askeri
Fabrikalardan oluşmaktadır. Bu kurumların
özellikleri aşağıda sıralanmıştır:
Türk Silahlı Kuvvetleri Güçlendirme Vakfı
(TSKGV)
Türkler Silahlı Kuvvetlerini güçlendirmek üzere
Türk Silahlı Kuvvetleri Güçlendirme Vakfını
(TSKGV) kurmuşlardır. Vakfın amacı “Türk Milli
Harp Sanayisinin geliştirilmesi, yeni harp
sanayi dallarının kurulması, harp silah araç ve
gereçlerinin satın alınması suretiyle; Türk
Silahlı Kuvvetlerinin savaş gücünün artırılmasına katkıda bulunmak üzere; Türk vatandaşlarının maddi ve manevi desteğini sağlamaktır”.
Vakfın bir kuruluş kanunu olup, kurucuları
arasında Milli Savunma Bakanı, Genelkurmay
II. Başkanı, MSB ve SSM Müsteşarı vardır.
Dolayısıyla çok güçlüdür.
Vakfın yönetim organları Vakıf Başkanı,
Mütevelli Heyeti ve Genel Müdürlükten
oluşur. Vakfın ve Mütevelli Heyetinin Başkanı
Milli Savunma Bakanıdır. Vakıf, Başkan
tarafından temsil olunur. Mütevelli Heyeti ise
Milli Savunma Bakanı, Genelkurmay 2. Bşk,
MSB Müsteşarı ile SSM Müsteşarından
oluşmaktadır.
Bu açıklamalardan da anlaşılacağı üzere TSKGV,
dolayısıyla Bağlı Ortaklığı olan Şirketler, aslında
kamudur, devlettir. Bu çerçevede, ihtiyaç
makamı olan TSK ile TSK adına tedarik yapan
SSM’nin, TSKGV içinde yer almaları, savunma
sanayi yapılanması üçgeninde ilginç ve çok
güçlü bir ilişki ağı oluşturmaktadır.
Vakıf Şirketleri:
Türk Silahlı Kuvvetleri Güçlendirme Vakfının
(TSKGV), hisselerin çoğunluğuna sahip olduğu
Şirketlerdir. Türk Ticaret kanununa göre, Özel
Şirketler olarak da anılan bu Şirketlerin gerçek
sahibi ise yukarıdaki açıklamalardan anlaşılacağı üzere Türk Devletidir. Bu Şirketler Aselsan,
TAI, Havelsan, Roketsan, İşbir ve Aspilsan’dır.
2010’larda Türk savunma sanayiinde, kara
araçları dışındaki, tüm sektörlerde ana yüklenici rolü SSM tarafından Vakıf Şirketlerine
verilmekteydi. Vakıf şirketlerine sürekli ve
kararlı olarak bu rolün verilmesini gerekli kılan
herhangi resmi bir karar, politika veya
stratejiye rastlanılamamıştır.
Bir başka deyişle o yıllarda Türk Vakıf Şirketleri, iç piyasada rekabetsiz, doğrudan
görevlendirme ile iş almakta idi. Bu durumun,
bu Şirketlere kısa ve orta vadede elverişli bir iş
ortamı sağladığı açıktır. Ancak bu steril
ortamın, anılan Şirketlerin rekabetçiliğini ne
kadar teşvik ettiği; rekabet ortamının
bulunmaması nedeniyle, şirket refleks ve
yeteneklerinin ne ölçüde test edilebildiği
sorusu açık bulunmaktaydı. Bu boşluğu gören
Vakıf ve Vakıf Şirketlerinin üst düzey
yöneticileri 2010’lu yılların ortalarında Vakıf ve
Şirket yapılarında reform yapmışlar; maliyetleri sorgulamışlar ve sonuçta bugün var olan
rekabetçi, esnek, çok güçlü Vakıf şirketleri
yapılanmasını ortaya çıkarmışlardır.
Özel Şirketler:
Hisselerinin tamamı özel sermaye gruplarına
ait olan şirketlerdir. Sektör içinde en dinamik ve
rekabetçi grup bu Şirketlerden oluşmaktadır.
2009 yılında yapılan ihracatın %50’sini sağlayan
Özel Şirketlerin, o yıl içinde iç pazardan aldıkları
pay sadece %12 idi. Bu pay yıllar içinde artmış
ve bugün %50 mertebelerine ulaşmışlardır.
Askeri Fabrikalar:
Türkiye’de askeri fabrikaların ana kuruluş
amacı, 1950’lerde Türkiye’ye gönderilen ve
yedek parçası olmayan askeri sistemleri ayakta
tutabilmekti. Zamanla bu ihtiyaç azaldıkça, TSK
içinde önemli bir de teşkilat yapısına kavuşmuş
olan askeri fabrikaların, mevcudiyetlerini
devam ettirebilme refleksleri ortaya çıkmıştır.
Bunun neticesinde, TSK’nın ihtiyaçlarının
önemli bir bölümünü fabrikalara yönlendirme
baskısı, doğal olarak, ortaya çıkmıştır.
1998 yılında yayınlanan Bakanlar Kurulu imzalı
Savunma Sanayii Stratejisinde yer alan bir
maddeye göre, askeri fabrikaların asli görevleri
olan bakım ve onarıma yöneltilmeleri temennisi vardır. Bu çerçevede TSK, 2000’li yılların
başında bu talimatı planlarına almış ve
uygulama emirleri çıkmıştır. Ancak 2000’li
yıllarda, teknolojik kabiliyet kazanma arzusuyla, fabrikalara sistem imalatı görevi
verilmeye devam edilmiştir. Örneklerden
bazıları aşağıda sıralanmıştır:
a) Almanya ile denizaltı inşaatı
b) Su üstü gemileri inşaatı
c) İsrail ile M60 Tankları modernizasyonu
d) Kore ile Fırtına obüsleri imalatı
e) M113 Modernizasyon projesi.
f) Aselsan ile Leo1 Modernizasyonu
2010’lu yıllardan itibaren askeri fabrikaların
asli görevlerine dönmesi çalışmaları hızla
başlatılmış ve bu dönüşüm başarıyla gerçekleştirilmiştir.
Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu
Türklerin gurur kaynağı olan bu devlet şirketi,
yapısı itibariyle ortaya çıkan zorlukları
aşabilmek için önce MSB Bağlı Şirketi statüsüne
getirilmiş; 2015’li yıllarda yapısı tamamen
SAVUNMA SANAYİİ GÜNDEMİ
değiştirilerek rekabetçi bir yapıya kavuşturulmuştur.
Türk Savunma Sanayiinin Belirgin Özellikleri
Türk Savunma Sanayii ve KOBİ’ler
Sayın Başbakan,
Sayın Başbakan,
Türk Savunma Sanayiinde Ar-Ge, Ürün
Geliştirme ve TÜBİTAK
TC’nin Cumhurbaşkanlarından Turgut Özal’ın
ileri görüşlülüğü ile 1980’lerde kurulmuş olan
Türk Savunma Sanayii, dünya pazarında
aşağıdaki ayırıcı özellikleri ile diğer ülke
savunma sanayiilerinden ayrılır:
Türkler, savunma sanayiini geliştirirken önce
ana müteahhitlerin filizlenmesini sağlamış;
daha sonra bu müteahhitlerin hızını artırmak,
riski paylaştırmak ve yerel sanayii de geliştirmek için verdikleri ihalelerden belirli
payların yan sanayiye aktarılmasını sağlamışlardır.
SSM, yeni ve özgün savunma sanayii ürünlerinin ülke ihracatında oynayacağı rolü 20092016 stratejik planında tespit etmiştir. Bu
konularda destek vermeyi de öngören ilk
adımlarında, teknoloji geliştirilmesine destek
vermiştir. Fakat, 2012 yılında hazırlanan yeni
stratejilerde bu adımdan vazgeçen SSM,
doğrudan “yeni ürün geliştirme” projelerine
destek vermeye başlamıştır. Bu konudaki
formül şudur: SSM, TSK’nın öngördüğü veya dış
pazarda da iş yapacak ürünleri geliştirme
görevini kabiliyetli şirketlere dağıtmakta,
ortaya çıkan ürünleri TSK, Test, Ölçme ve
Değerlendirme Tugaylarında denemekte,
başarılı bulduklarını tedarik yolunu seçmekte,
diğerleri için ise geliştirme önerilerini
sıralamaktaydı. Böylece Türklerin savunma
ürünü geliştirme süreci, sürekli yeni ürünlerin
ortaya çıkarılmasını sağlamakta; TSK’nın ise
“şimşek gibi bir ordu” imajını pekiştirmekte idi.
SSM’nin yanı sıra TÜBİTAK ise, araştırma ve
geliştirme alanında Türkiye’nin son yıllarda
yaptığı atılımlarda öncülük etmiştir. Teknoloji
ve ürün geliştir-mede sağladığı teşviklerle
TÜBİTAK, savunma sanayiinin en büyük
destekçi kurumlarından olmuştur. 2011’den
itibaren SSM ve TÜBİTAK yeni bir işbölümü
yapmış; SSM, Ar-Ge desteği sağladığı
“teknoloji geliştirme” görevini TÜBİTAK’a
devretmiştir. Buna karşılık TÜBİTAK ’ta bir
zamanlar el attığı seri üretim işlerine
girmemeye; ancak geliştirdiği teknolojilerin
ticari olarak üretilmesini sanayiye bırakmaya
başlamıştır.
! Türk Savunma Sanayii Şirketleri güvenilir-
dirler. Türkler verdikleri sözü tutan işadamlarıdır. Yazılı kontrat önemli olmakla birlikte,
verilen söz ülke sanayicisinin namusudur.
Garanti süresinden çok sonra, uzun yıllar
sonra, eskiyen sistemleri sorun çıkardığında
müşterinin yanında olur ve soruna çözüm
bulmaya çalışırlar. Bunu, Müşterinin
aleyhine ve kısa zamanda para kazanıcı bir
eyleme çevirmek yerine, “önce yardımcı ol,
sana güvensin; iş sonra zaten gelir!” anlayışı
ile yaparlar.
! Türk sanayicileri yüksek ahlaklıdır! Bu
şirketlerin girdiği pazarlarda vergi verenler,
Türk Şirketlerinin çevrelerinde yarattıkları
ahlak kültüründen olumlu anlamda
etkilenir.
! Türk savunma sanayicileri inatçıdır; hiçbir
koşulda vazgeçmezler! Cesurdurlar. Risk
almayı severler.
! Türk savunma sanayicileri girdikleri pazara
yerleşir; yerlileşirler… Bu raporun yazarları
olarak bizleri en çok etkileyen hususlardan
birisi de bu olmuştur. Yüksek milliyetçi
duygulara sahip olan Türkler, bir pazara
yerleşirken bencil davranmaz; mutlaka
güçlü yerel ortaklar bulur; kendileri de o
ülkenin vatandaşı imiş gibi bir ruha
bürünürler.
! Türkler daha fazla kazanmanın yolunu,
2005-2010 aralığında yan
sanayiye en az %20 pay
verilmesini zorlayan sistem,
2011’den başlayarak daha fazla
iş payının aktarımını
öngörmüştür. 2023 itibariyle
ana müteahhitler aldıkları işin
takriben %50’sini Türk şirketleri
ile paylaşmak zorundadır.
ortağına da kazandırmaktan geçtiğini
bilirler. Bu nedenle, Türk şirketleri ile iş
yapmanın cazibesi giderek yayılmaktadır.
! Türklerin yüksek özgüveni, iş becerisi ile bir-
leşmiştir. 1980’li yıllardan itibaren Üniversitelerin en parlak öğrencilerini daha
öğrenci iken kendilerine bağlayan savunma
sanayicileri, bunun semeresini Şirketlerine
sadık, genç, yaratıcı çalışanlara sahip
olmakla almaktadırlar.
! Türk sanayicileri mütevazıdır! Tevazu, Türk
kültürünün bir parçası olmakla birlikte Türk
sanayicileri Türkiyenin son yirmi yılda
parlayan yıldızının şımartıcı etkisine
kapılmamış; muhatapları karşısında daima
saygılı ve mütevazı olmuşlardır.
2005-2010 aralığında yan sanayiye en az %20
pay verilmesini zorlayan sistem, 2011’den
başlayarak daha fazla iş payının aktarımını
öngörmüştür. 2023 itibariyle ana müteahhitler
aldıkları işin takriben %50’sini Türk şirketleri
ile paylaşmak zorundadır.
Bu konudaki ilk çabalar, ana müteahitlik
görevini üstlenen şirketlerin, üretim ağırlıklı iç
yapılarında dirençle karşılaşmış; temel
yetenekleri bünyede tutup, detay üretim
işlerini yan sanayiye aktarmak yerine pahalı
makine yatırımlarını bünyelerine yapmışlardır.
Buna kalite ve üretim kültüründen yoksun olan
bazı yan sanayi firmalarının varlığı da sebep
olmuştur. Ancak, SSM’nin teşvik ve zorlamaları
ile yan sanayide son on yılda olağanüstü
gelişmeler sağlanmıştır.
Devletin sanayi ile işbirliğine en iyi örneklerden
birisi de 2013’lerde kurulan Türk Savunma
Sanayii Akademisidir (TÜSSAK). SSM, Savunma
İmalatçıları Derneği (SaSaD), OSTİM, KOSGEB
işbirliği ile kurulan Akademi, savunma
sanayiinin ihtiyaç duyduğu yetenek dallarında
şirketlerin personeline eğitim vermekte ve
sertifikalandırmaktadır. Çok geniş olan müfredat konuları arasında kaynakçılık, CNC operatörlüğü, ağır iş makineleri operatörlüğü, kalite
kontrol uzmanlığı, test uzmanlığı, kalibrasyon,
ERP vs. gibi olağanüstü sayıda konu bulunmaktadır. SSM, şirketlerin personelinin bu
akademiden sertifika almasını şart koşmuştur.
Böylece geçen on yılda, gerek ana müteahitler
ve gerekse yan sanayide ortak bir savunma
sanayii üretim kültürü oluşmuştur. Bu kültüre
sahip olan OSTİM firmalarının artması,
özellikle bu şirketlerin gerek Türkiye’de gerekse
yurtdışında bu şirketlere ilave iş olanakları
sağlamıştır.
V. Tekrarlamakta Yarar Olan Hususlar; Ya Da
“sonuçlar”
1. Türk Devleti, Hükümeti ve Ordusu ile Türk
Savunma Sanayiinin arkasındadır.
2. Güçlü bir Ordu, beraberinde birçok siyasi
ve ekonomik avantaj getirmektedir.
3. TSK, Türk Savunma Sanayiini kendi stratejik gücü olarak kabul etmekte, her
türlü çalışmayı birlikte yapmaktadır.
63
Sürdürülebilirlik ve Rekabetçilik
Türk Savunma Sanayii ile TSK mensupları, karşılıklı ve çok sıkı diyalog bağları
içindedir.
6. Türkler, özgün ve her türlü fikir ve sınai
hakları kendilerine ait olan ürünleri
geliştirme konusunda son derece cesur
ve ataktırlar. Türk Başbakanının özellikle
destekçisi olduğu bu politika ile son on
yılda yüzlerce özgün ürün, devlet desteği
ve teşviği ile Türk Savunma Sanayii
tarafından TSK emrine ve dünya pazarına
sunulmuştur.
4. Savunma satışları, diğer ülkeleri satışı
yapan ülkeye bağımlı yapmaktadır.
5. Yapılacak her stratejik adımdan önce
verilecek kararlar için “fizibilite” çalışması
yapılması kavramı; Türkler tarafında çöpe
atılmıştır... Konu ülke çıkarları olduğunda
Türkler, para harcamaktan kaçınmamaktadır. Bu şekilde birçok yetenek Türk
savunmasına kazandırılmış, bu arada
çöpe giden birçok ürün olmuş; ancak
bunun çok doğal olduğu, tüm taraflar
tarafından kabul görmüştür.
7. Dünya piyasasında söz sahibi olmak için
önce, Türkler gibi, ortak değer ve prensipler benimsemek ve gerekli yeteneklere
sahip olmak gerekmektedir. Türkler bu
ortak değer ve prensipleri ortak platformlarda geliştirmiş ve sahip çıkmışlardır.
8. Türkler, ürünün başarısının ve müşteri
nezdinde sağlanan güvenin yeni satışlar
getirdiğini keşfetmişlerdir.
9. Türkler, savunma projelerini, bilim adamlarını Türkiye’ye geri getirmek için başarılı
bir platform olarak kullanmışlardır.
10. Türkleri savunma sanayiini diğer sanayileri geliştirme yolunda bir model olarak
kullanmışlar; otomotivde özgün Türk
markalarının neden gerekli olduğunu bu
sanayideki başarılar sayesinde keşfetmişlerdir.
Saygılarımızla
KAYNAK
!
Arwanda Cumhuriyeti Silahlı Kuvvetleri Genel Kurmay Başkanlığı
S. Haluk BULUCU
FNSS
Pazarlama ve Strateji Direktörü
S. Haluk Bulucu, Mak. Yük. Müh. olup; FNSS Savunma Sistemleri A.Ş.’de 20 yıla yakın süredir
görev yapmaktadır. Şirket içinde İş Geliştirme, Strateji ve İş Mükemmelliği konularından
sorumlu Direktör olan Bulucu’nun, TOBB Savunma Sanayi Meclisi Bşk. Yardımcılığı ve SaSaD
Strateji Kurulu Başkanlığı gibi değişik görevleri de bulunmaktadır.
SAVUNMA SANAYİİ GÜNDEMİ
Türk
Savunma Sanayii
2010 Yılı Performansı
Savunma sanayimizin 2010 yılında sergilemiş
olduğu performansa ilişkin göstergeler aşağıda
özetlenmektedir:
TSK İhtiyaçlarının Yurtiçinden Karşılanma Oranı
(%)
60
52,1
50
2.732.933.353 $
Savunma Sanayii Toplam
3.487.427.831 $
(Dolaysız+Dolaylı) Cirosu
Savunma Ürün ve
634.189.588 $
Hizmetleri İhracatı
853.502.327 $
0
Milyon $
2.733
2.010
2.317 2.319
1.720
1.591
1.301 1.337
0
Türk Silahlı Kuvvetleri’nin modernizasyon
harcamaları 2010 yılı itibariyle 3,96 Milyar
Dolar olarak gerçekleşmiş; söz konusu
miktarın %52,1’i yerli savunma sanayimiz
eliyle karşılanmıştır. Bu gösterge hem
teknolojik açıdan dışa bağımlılığı, hem de
ekonomik açıdan kaybımızı göstermesi
açısından önem taşımaktadır. SSM 2007-2011
Stratejik Planı’nda 2010 yılı için %50 YİKO (TSK
İhtiyaçlarının Yurtiçinden Karşılanma Oranı)
hedefi konulmuş olup, bu rakama ulaşılmış
olması memnuniyetle karşılanmaktadır.
Türk Savunma Sanayii Firmalarının Toplam
Dolaysız Cirosu
3.000
52,1%
2008 2009 2010
ölçen dolaylı sektör cirosu da bir önceki yılın
%27 üzerinde bir performans göstererek 755
Milyon Dolar’a ulaşmıştır.
2.500
TSK İhtiyaçlarının
Yurtiçinden Karşılanma
Oranı (YİKO)
2006 2007
(Kaynak SSM)
2.000
666.019.607 $
2003
1.500
Toplam Ar-Ge Harcaması
25
20
10
143.427.656 $
36,7
30
219.312.739 $
Özkaynaklardan Ar-Ge
Harcaması
45,7
1.000
Savunma Dışı Havacılık
Sanayii İhracatı
Toplam Savunma ve
Havacılık İhracatı
40
44,2
500
Savunma Sanayii
Dolaysız Cirosu
41,6
Dolaysız sektör cirosu ise bir önceki yıla göre
%17,8 artışla 2,7 Milyar Dolar olarak gerçekleşmiştir. Keza firmalarımız arasındaki işbirliğini
2003 2004 2005 2006 2007 2008 2009 2010
(Kaynak SASAD)
65
Sürdürülebilirlik ve Rekabetçilik
Sektörün sürdürülebilirliği açısından kritik
önem taşıyan savunma ürünleri ihracatı bir
miktar düşüş ile 634 Milyon Dolar olarak gerçekleşmiştir. Bu rakama, savunma sektörünün
bir yan ürünü olarak ortaya çıkan savunma dışı
havacılık sanayiinin 209 Milyon Dolar’lık ihracat performansı da dahil edildiğinde toplam
“savunma ve havacılık ihracatı” 853,5 Milyon
Dolar ile bir önceki yılın üzerine çıkabilmiştir.
her ne kadar gelecek yıl arzu edilen seviyeye
SSM Stratejik Planı’nda 2011 yılı savunma
mümkündür. Bu verilerin projeksiyonunda
ihracatı hedefi olarak 1 Milyar Dolar beyan
sözkonusu makasın 2014 yılında kapanacağı
edilmiştir. Mevcut verilerin projeksiyonuyla
öngörülmektedir.
ulaşılması düşük bir olasılık gibi görünmekteyse de, firmalarımızdan alınan öngörülerde
hedef rakama erişmek olası görülmektedir.
Stockholm International Peace Research
Institute (SIPRI) verileri ile ülkemizin savunma
ihracat ve ithalatına ilişkin dünya sıralaması
ve aradaki makası tarafsız bir gözle takip etmek
Türk Savunma Sanyaiinin İhracat Performansı
2005
2006
2007
2008
219
634
670
2004
576
352
196
337
331
2003
420
135
195
208
Savunma Ürünleri İhracatı
162
Savunma Dışı Havacılık Sanayii İhracatı
2009
2010
Kaynak: SASAD (savunma ihracatı) ve SSM (savunma dışı havacılık ihracatı)
5 Yıllık Birikimli Verilerle Türkiye'nin Savunma İhracat-İthalat Sıralaması
2000 - 2004
0
5
2001 - 2005
6.
2002 - 2006
2003 - 2007
2004 - 2008
9.
9.
8.
9.
2005 - 2009
11.
10
15
20
27.
21.
22.
24.
2006 - 2010
14.
21.
29.
25
30
35
2005
İhracat Sıralaması
İthalat Sıralaması
Kaynak: Stockholm International Peace Research Institute (SIP)
Türk Savunma Firmalarının Gerçekleştirdikleri Ar-Ge Harcamaları
800
666
Toplam Ar-Ge Harcaması
600
510
Özkaynaktan Ar-Ge
345
400
200
58
64
79
90
2003
2004
2005
2006
228
505
206
143
120
0
Kaynak SASAD
2007
2008
2009
2010
SAVUNMA SANAYİİ GÜNDEMİ
IDEF 2011
10 uncu Uluslararası
Savunma Sanayii Fuarı
Açılışı Sayın Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül
tarafından yapılan “IDEF’11, 10'uncu Uluslararası Savunma Sanayii Fuarı”, 10-13 Mayıs
2011 tarihleri arasında Milli Savunma Bakanlığı'nın himaye ve desteğinde, Türk Silahlı
Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfı'nın yönetim ve
sorumluluğunda, İstanbul'da Tüyap Fuar ve
Kongre Merkezi’nde icra edilmiştir.
Bölgesindeki en büyük dünyada ise ilk beş fuar
arasında yer alan IDEF Fuarı, ülkemiz için olduğu kadar, diğer katılımcı ülkeler için de önemli
bir tanıtım merkezi ve pazar konumundadır.
Genel olarak çok başarılı bulunduğu ve geçen
yıllara göre daha tatmin edici sonuçlar alındığı
değerlendirilen IDEF 2011 Fuarı’nda yerli
katılımcı firma sayısının, bir önceki Fuara göre
%18 artarak 212 firmaya, yabancı katılımcı
firma sayısı ise %49 artarak 421 firmaya
yükselmiştir.
Fuara yurtdışından 24 Bakan, 10 Bakan
Yardımcısı, 5 Genelkurmay Başkanı, 9
Genelkurmay Başkan Yardımcısı, 2 Kuvvet
Komutanı, 12 Müsteşar ve 90 heyetten oluşan,
70 ülke ve NC3A'dan toplam 426 kişilik resmi
delegasyon üyesi katılım sağlamıştır.
MSB.lığı, Genelkurmay Başkanlığı, Kuvvet
Komutanlıkları ve Emniyet Genel Müdürlüğünden 21 makama görüşme ofisleri açılmış,
Fuar öncesi ve esnasında yapılan planlamalar
neticesinde, fuar esnasında Görüşme Ofisi
Makamları - katılımcı firmalar - heyetler
arasında toplam 2.000’in üzerinde görüşme
gerçekleştirilmiştir.
IDEF 2011 Fuarında milli olarak özgün
tasarımla Türk tersanelerinde inşa edilen deniz
sistemleri Büyükçekmece Koyu’nda sergilenmiş ve Müsteşarlığımız tarafından düzenlenen deniz etkinliği programında, misafir
67
Sürdürülebilirlik ve Rekabetçilik
Bakanlar ve Genelkurmay Başkanları ile Kuvvet
Komutanlarına tanıtım yapılmıştır. Bu
kapsamda, GENESİS Sistemine sahip TCG
GÖKÇEADA Fırkateyni, MİLGEM (HEYBELİADA),
SAT Botu-1 ve Yeni Tip Karakol Botu (TCG
TUZLA) Büyükçekmece Koyu’na demirleyerek
fuara iştirak etmiştir.
Savunma Sanayii Müsteşarı Murad BAYAR;
İsveç, Sırbistan, İtalya, Brunei, Çin Halk
Cumhuriyeti, İngiltere, Güney Afrika, Pakistan,
Belarus, Kore Cumhuriyeti, Endonezya, Fransa,
Ürdün, Almanya, Azerbaycan, Zambia, Sudan,
Şili, ABD, Kamerun, Brezilya, Suudi Arabistan,
BAE ve NATO’yu temsilen gelen resmi heyetleri
kabul etmiştir.
Ayrıca Fuar süresince Fuar esnasında 24 adet
sözleşme imzalanmış, 7 adet seminer/ toplantı
gibi etkinlikler düzenlenmiştir, bunlardan
bazıları:
! HAVELSAN TOPLU İMZA TÖRENİ,
! SSM-ASELSAN ISF SSM SÖZLEŞME,
! SSM-KATAR MUTABAKAT MUHTIRASI,
! TUSAŞ-EADS CASSADIAN TALARION
İŞBİRLİĞİ MUTABAKAT MUHTIRASI,
! TEKNOPARK TANITIM SUNUMU,
! TÜRKİYE-AZERBAYCAN PROJE ORTAKLIĞI
NİYET PROTOKOLÜ,
! TUSAŞ-SNC ULUSLARARASI UZAY UYDU
P ROJ E L E R İ İ Ş B İ R L İ Ğ İ M U TA BA K AT
MUHTIRASI,
! TUSAŞ-P&W F135 İŞBİRLİĞİ MUTABAKAT
MUHTIRASI,
! ADİK LST İMZA TÖRENİ,
! ROKETSAN EUROCOPTER ANLAŞMASI,
! TUSAŞ-SIKORSKY TUHP ORTAK BASIN
TOPLANTISI,
! TUSAŞ-ROKETSAN CAPS SÖZLEŞME İMZA
TÖRENİ,
! FNSS - ASELSAN 25mm UKK (Uzaktan
Kumandalı Kule) AKINCI Zırhlı Muharebe
aracına monteli olarak gösterilmesi ile ilgili
tören.
Türk Hava Kuvvetleri’nin, 100. Kuruluş
Yıldönümü etkinlikleri çerçevesinde IDEF 2011
Fuarına özel bir stand ile katılımı, Fuara büyük
bir renk ve ayrı bir heyecan katmıştır.
Fuarı yurt içinden ve yurt dışından 52.500’den
fazla kişi ziyaret etmiştir.
IDEF 2011 Açılış Konuşmaları
Sayın Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün açılış
konuşması
Onuncu IDEF Uluslararası Savunma Sanayii
Fuarı’na katılan tüm yerli ve yabancı misafirlerimize ve sektör temsilcilerine hoş geldiniz
diyor, hepinizi muhabbetle selamlıyorum.
Bu yıl onuncusu İstanbul’da düzenlenen IDEF
Uluslararası Savunma Sanayii Fuarı’nın, artık
bir gelenek haline dönüşmesinden ve dünya
savunma sanayinin önde gelen fuarları
içerisinde yerini almasından duyduğum
memnuniyeti ifade etmek isterim.
Organizasyonun gerçekleştirilmesinde emeği
geçen tüm kurum ve kuruluşlarımız ile her yıl
artan bir ilgiyle katılım sağlayan yerli ve yabancı
savunma sanayii temsilcilerine içtenlikle
teşekkür ediyorum.
Hâlihazırda Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da
yaşadığımız sancılı değişimler hiç şüphesiz,
bütün uluslararası camiayı etkilemektedir.
Bu gelişmeler uluslararası ve bölgesel dengelerin, ne denli kırılgan bir yapıya sahip
olduğunu bir kez daha gözler önüne sermektedir.
Başta tehdit algılaması ve güvenlik konusu
olmak üzere, pek çok kavramı yeniden
yorumlamamızı gerektiren bu gelişmelerin,
kuşkusuz savunma sanayii konseptleri üzerinde de etkisi olacaktır.
Bu itibarla, Savunma Sanayii konsepti ve
anlayışının bundan böyle daha da fazla
‘işbirliği’ ve ‘karşılıklı bağımlılık’ ilkeleri
çerçevesinde şekillenmesi gerektiğini düşünüyorum.
Bu seneki IDEF Fuarı’nın bahsettiğimiz
uluslararası konjonktür ışığında ülkelerin ve
savunma sanayii şirketlerinin görüş alışverişinde bulunmalarına ve daha aktif bir şekilde
işbirliği yapmalarına fırsat tanıyacağına
inanıyorum.
Malumunuz, Türk Milli Savunma Politikası esas
itibariyle Cumhuriyetimizin kurucusu Büyük
Atatürk’ün ‘Yurtta Barış, Dünyada Barış’
prensibini temel almaktadır.
Bölgemizin hassas bir süreçten geçtiği bir
dönemde barış ve güvenliği tesis etmek için
savunma sanayii politikalarımızı da günün
şartlarına uyarlamak durumundayız.
Bölgemizde barışın, güvenliğin ve istikrarın
sağlanmasında hayati sorumluluklar üstlenmiş
bulunan ülkemiz, mevcut imkânlarını sadece
ülke savunmasına değil, Birleşmiş Milletler
misyonlarına ve barışı koruma operasyonlarına
yönelik olarak da değerlendirmektedir.
SAVUNMA SANAYİİ GÜNDEMİ
69
Sürdürülebilirlik ve Rekabetçilik
Ülkemizin savunma ve güvenlik ihtiyaçları
değerlendirildiğinde, savunma sanayiimizin
stratejik önemi ve önceliği ortaya çıkmaktadır.
Ülkemizin hızla devam eden sanayileşme
hamleleri ile artan yenilik ve teknoloji
altyapısından yararlanan Savunma Sanayii
sektörü, sizlerin de yakından şahit olacağı
üzere, özgün teknoloji ve ürünlerini geniş bir
yelpazede geliştirebilen bir aşamaya gelmiştir.
Ulusal tedarik kurumumuz olan Savunma
Sanayii Müsteşarlığı, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin
öncelikli ihtiyaçlarını yurtiçinden karşılamaya
büyük önem vermekte ve bu yönde önemli
yatırımlara imza atmaktadır.
Hâlihazırda gelinen noktada, uluslararası kalite
standartlarında üretim yapmakta olan savunma sanayi firmalarımız, zırhlı muharebe ve
deniz araçlarından, uçak ve havacılık sistemlerine kadar geniş bir yelpazede ürünleriyle
dünya çapında kabul gören bir düzeye ulaşmış
bulunmaktadır.
Amacımız, savunma sanayii alanında sahip
olduğumuz kabiliyetlerimizi, daha önce
belirttiğim üzere, ‘işbirliği’ temelinde
paylaşmak suretiyle ülkelerimiz ve firmalarımız
arasındaki ‘karşılıklı bağımlılığı’ pekiştirmektir.
İlk IDEF Fuarı’ndan bu yana, yarattığımız bu
ortak sinerjiden faydalanarak, sizlerle birlikte
potansiyel fırsatları da en iyi şekilde değerlendirmek istiyoruz.
Ülkelerimiz ve şirketlerimiz arasındaki
savunma sanayii işbirliğini güçlendirmemiz,
uluslararası barış ve istikrarın korunmasına
müşterek katkılarda bulunmamızı sağlayacaktır.
IDEF 2011 Fuarı’nın bütün katılımcılar için
başarılı geçmesini diler, Fuar vesilesiyle siz
değerli konuklarımızla biraraya gelmekten
memnuniyet duyduğumu bir kez daha ifade
ederim.
Fuar’da yeralan yerli ve yabancı tüm Savunma
Sanayii kuruluşlarına, çalışmalarında başarılar
dilerim.
Sayın Milli Savunma Baknı Vecdi Gönül'ün
Açılış Konuşması
Bu yıl onuncusu düzenlenen IDEF ‘11 Uluslararası Savunma Sanayi Fuarı’na hoşgeldiniz.
Dost ve müttefik ülkelerin resmi temsilcilerini
ve savunma sanayine yön veren dünyanın önde
gelen savunma firmalarının yöneticilerini
bugün IDEF ‘11 vesilesiyle ülkemizde
görmekten büyük mutlululuk duyuyorum.
IDEF Fuarı’nı bu yıl da İstanbul’da, amaca uygun
tasarlanmış bir alanda profesyonel fuarcılık
anlayışıyla icra etmekteyiz. İki kıtanın ve
kültürlerin kucaklaştığı İstanbul’da gerçekleştirdiğimiz IDEF ‘11’in bu yıl deniz boyutunu
daha da geliştirip, Hava Kuvvetleri Komutanlığı’mızın 100 üncü Yıl kutlamasına ilişkin bazı
etkinlikleri de programa alarak kapsamını
zenginleştirmiş bulunuyoruz.
Uluslararası savunma sanayi fuarları, savunma
sanayi alanında teknolojik gelişmelerin takibi
ve tedarik programlarında uluslararası işbirliği
imkânlarının geliştirilmesi açısından büyük
önem taşımaktadır. Bu bağlamda bölgesinde
en büyük, dünyada ise sayılı fuarlar arasında
yer alan IDEF Fuarı’nı, dünya savunma sanayi
firmalarını buluşturan ve ülkeler arası savunma
sanayi iş birliği faaliyetlerine zemin yaratan
önemli bir platform olarak görmekteyiz.
Türkiye’nin savunma politikası Cumhuriyetimizin kurucusu ulu önder Atatürk’ün
‘yurtta sulh, dünyada sulh’ prensibini temel
almaktadır. Türk Silahlı Kuvvetleri de bu amaç
doğrultusunda yüksek harekât kabiliyeti ile
dünyanın en iyi teçhiz edilmiş ve yüksek
seviyede eğitime sahip ordularından birisidir.
Türk Silahlı Kuvvetleri’nin ihtiyaçları çerçevesinde önemli modernizasyon faaliyetleri
yürütmekteyiz. Bu çalışmalarda geçmişte
doğrudan alım veya ortak üretim modelleri
ağırlıklı olarak kullanılmıştır. Ancak, 2000’li
yıllardan itibaren savunma sanayinde temel
hedefimiz, öncelik verdiğimiz alanlarda kendi
ürünlerimizi geliştirmek ve savunma sanayimizi uluslararası alanda rekabet edebilecek
şekilde yapılandırmak olmuştur. Bu politikanın
somut sonuçları her geçen yıl artan bir başarı
ile alınmakta olup, 2010 yılı itibari ile silahlı
kuvvetlerimizin modernizasyon ihtiyaçlarını
yurt içinden karşılama oranımız %52 mertebesine ulaşmıştır.
Hâlihazırda tasarım, geliştirme ve test çalışmaları devam etmekte olan Altay ana muharebe
tankı, Atak taarruz helikopteri, Anka insansız
hava aracı ve GökTürk uydusu gibi projeler
sözkonusu çalışmalarımızın başta gelen
örneklerini oluşturmaktadır.
Kendi tasarımımızı yapmadığımız alanlarda ise
uluslararası ortaklık ve işbirliği projelerine
yöneliyoruz. A400M ulaştırma uçağı projesi ve
müşterek taaruz uçağı (MTU/JSF) projesi gibi
konsorsiyum projelerine nitelikli iş payları ile
ortak olarak katılmaktayız. A400M projesinde
orta gövde tasarımı Türkiye’de gerçekleştirilmekte olup, MTU/JSF projesinde ise 2007
yılından itibaren üçüncü safha olan üretim ve
lojistik destek evresine katılım sağlanmaktadır.
Türk Silahlı Kuvvetleri ihtiyaçları çerçevesinde
teknolojilerini geliştirdiğimiz ve kullanıma
aldığımız teçhizatın tamamı dost ülkelere
ihracat başarısını da yakalamaktadır. Bu
çerçevede savunma ve havacılık sektörümüzün
toplam ihracatı 2010 yılı itibari ile 853 Milyon
ABD Dolarına ulaşmıştır. Dünyada talep gören
önde gelen savunma sanayii ürünlerimiz
arasında zırhlı araçlar, sahil güvenlik botları ve
karakol gemileri, gece görüş ve hedef
sistemleri, elektronik harp sistemleri, yazılım
tabanlı telsizler, atış kontrol sistemleri, uçak
simülatörleri, hava savunma sistemleri, topçu
roketleri ve obüsleri sayabiliriz.
Türk özel sektör kuruluşlarının yanısıra,
savunma sanayine yatırım yapmak isteyen
yabancı girişimcilerin varlığı, ülkemizde
bulunmayan teknolojilerin Türk sanayiine
kazandırılması bakımından önem taşımaktadır.
Dengeli bir işbirliğini hayata geçirmek isteyen
ülke ve kuruluşların ülkemize yapacakları
yatırımlara desteğimizi sürdüreceğiz. Amacımız savunma sanayi alanında dost ülkelerle
maliyet etkin projeler geliştirerek işbirliği
çalışmalarımızı en üst noktalara taşımaktır.
Kaynakların etkin kullanılması halinde dünya
toplumlarının refahına, gelişmesine ve
uluslararası barışın korunmasına en büyük
katkıyı sağlayacağımıza inanıyoruz.
Her geçen yıl daha fazla ülke ve firmanın iştirak
ettiği IDEF Uluslararası Savunma Sanayi Fuarı
süresince, birçok işbirliği anlaşması ve protokolu imzalanacaktır. Tüm konuk heyetleri
sözkonusu imza törenlerine katılmaya davet
ediyor ve fuar süresince belirleyeceğimiz
muhtemel işbirliği fırsatlarını değerlendirmekten memnuniyet duyacağımızı ifade
etmek istiyorum.
Davetimizi kabul ederek ülkemizi ziyaretiniz ve
IDEF ‘11 fuarına iştirakiniz için tekrar teşekkürlerimi sunarken, fuarın tüm katılımcılar için
başarılı geçmesini temenni ediyor, ülkeler arası
ilişkilerimize önemli katkılar sağlamasını
diliyorum.
SAVUNMA SANAYİİ GÜNDEMİ
Havacılık Kümelenmesi
Kazan Savunma ve Havacılık Sanayii
Kümelenmesi Danışma Kurulu Toplantısı
takiben katılımcılar Kazan Kümelenme Modeline ilişkin görüş ve önerilerini paylaşmışlardır.
Milli Savunma Bakanı Sn. Vecdi GÖNÜL yaptığı
toplantı açılış konuşmasında;
Başlangıçta küçük firmalar olarak ortaya çıkan
Amerikan menşeili Sikorsky firması ve İngiliz
menşeili Loyd sertifikasyon kuruluşunu örnek
vererek, gerekli yatırımların yapılması duruSavunma Sanayii Müsteşarlığı’nca yürütülmekte olan sanayileşme faaliyetleri kapsamında,
ana yüklenici konumundaki büyük ölçekli
savunma sanayii kuruluşlarının yanı sıra,
ülkemizde savunma sanayii ve alt sektörlerinde
faaliyet gösteren yan sanayi ve KOBİ boyutundaki firmaların da fiziksel, yönetimsel ve
teknolojik yeteneklerinin geliştirilmesi, ve
böylece ulusal düzeyde yürütülen projelerde
daha yaygın ve etkin olarak yer almaları
amacıyla, Ankara ili Kazan ilçesi sınırları içinde,
TUSAŞ Havacılık ve Uzay Sanayii A.Ş. tesisleri
yakınında “Savunma ve Havacılık Sanayii
Kümelenmesi” kurulmasına yönelik çalışmalar
sürdürlmektedir.
munda Kazan kümelenmesinin de zaman
Bu kapsamda; 24 Mayıs 2011 tarihinde Milli
düzenlenerek yayımlanan SSM Offset Yöner-
Savunma Bakanı Sn. M. Vecdi GÖNÜL’ün
gesi ile yan sanayii KOBİ payı %20’den %30’a
başkanlığında, Savunma Sanayii Müsteşarlığı
çıkarıldığını belirten Sn. Bakan Savunma
koordinatörlüğü ve ev sahipliğinde “Kazan
alanındaki Offset uygulamalarının sivil sektöre
Savunma ve Havacılık Kümelenmesi Hazırlık
de adaptasyonunun hedeflerden biri olduğunu
Toplantısı” gerçekleştirilmiştir. Sn. Bakan’ın
söylemiştir. Kümelenmenin gerçekleştirileceği
açılış konuşmalarının ardından Müsteşar-
Kazan’daki arsanın tahsisinin Sn. Başbakanın
lığımız Sanayileşme Daire Başkanı Sedat
talebi ile olduğunu söyleyen Sn. Bakan bu
Güldoğan öncelikle savunma sanayii ve
kümelenmenin Türkiye’nin Havacılık ve Uzay
Müsteşarlık tarafından yürütülen projeleri
alanında gelişiminde önemli bir fırsat
kısaca tanıtmış, Kazan Kümelenme faaliyet-
olduğunu söyleyerek toplantıların devamını
lerine ilişkin bilgiler aktarmıştır. Sunumu
ümit ettiğini ifade etmiştir.
içerisinde gelişerek bölgenin Havacılık-Uzay
alanında dünyada söz sahibi bir konuma
gelebileceğini belirtmiştir. Temel felsefe olarak,
TSK ihtiyaçlarının tamamının yurt içinden karşılanmasının hedeflendiği, sekiz yıl öncesine
kadar % 25 olan, TSK ihtiyaçlarının, yurt içinden
karşılanma oranının 2010 yılı itibariyle % 52’ye,
savunma ürünleri ihracatının 2 Milyar ABD
Dolarına, Ar-Ge yatırımlarının 660 Milyon ABD
Dolarına ulaştığına değinerek bugünden
itibaren sektörde derinleşmenin sağlanarak
yan sanayi ve KOBİ’lerin teknolojik ve fiziksel
yeteneklerinin geliştirilmesinin temel amaç
olduğunu vurgulamıştır. 2011 yılında yeniden
71
GÜNDEM
Tören ve Etkinlikler
2 inci YENİ TİP KARAKOL BOTU TCG
KARABURUN'UN (P 1201) GEÇİCİ TESLİM
TÖRENİ
(19 NİSAN 2011)
TCG Karaburun Karakol Botu'nun 19 Nisan 2011
günü DEARSAN’ın Tuzladaki Tersanesinde
yapılan Geçici Teslim Törenine, Milli Savunma
Bakanı Sn. Vecdi Gönül, Savunma Sanayii
Müsteşarı Sn. Murad Bayar, Deniz Eğitim ve
Öğretim Komutanı Koramiral Recep Bülent Bostanoğlu ve DEARSAN Gemi İnşat Sanayi Yönetim
Kurulu Başkanı Sn. Baki Gökbayrak katılmışlardır.
TGC Karaburun Gemisinin Komutanlık Flandrası ve Gemi Hizmet Giriş Belgesi, Deniz Eğitim ve
Öğretim Komutanı Koramiral Recep Bülent Bostanoğlu tarafından Gemi Komutanı Yüzbaşı
Gültekin Selçuk Yıldıran'a verilmiş ve daha sonra, önce gemi personeli, ardından da Milli Savunma
Bakanı Sn. Vecdi Gönül, Savunma Sanayii Müsteşarı Sn. Murad Bayar, Deniz Eğitim ve Öğretim
Komutanı Koramiral Recep Bülent Bostanoğlu gemiye binerek seyir haline geçen gemide
incelemelerde bulunmuşlardır.
23 NİSAN ÇOCUK BAYRAMI ETKİNLİKLERİ
Sosyal sorumluluk projesi kapsamında, 30 Nisan 2010 tarihinde düzenlenen kermes geliri,
sizlerin destekleri ve savunma sanayii firmalarının katkılarıyla, ilimiz Akyurt ilçesi Cücük Köyü
İlkokulu’nun bakım ve onarımı gerçekleştirilmişti.
Bu kez, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı nedeniyle, 22 Nisan sabahı söz konusu okul
ziyaret edilmiş ve çocuklara çeşitli hediyeler dağıtılmıştır.
Ayrıca, Müsteşarlığımız personeli katkılarıyla destek hizmetleri personelinin çocuklarına (çay
ocağı, temizlik işleri ve güvenlik görevlileri) spor ayakkabı ve çeşitli hediyeler alınmıştır.
SAVUNMA SANAYİİ GÜNDEMİ
11 inci SAVUNMA SANAYİİ KUPASI KOŞUSU
(14 MAYIS 2011)
Savunma Sanayii Müsteşarlığı Kupası
Koşusu’nun 11 incisi 14 Mayıs 2011 tarihinde
Ankara Hipodromu'nda yapılmıştır. Birinci
gelen at sahibine Müsteşarımız Sayın Murad
BAYAR tarafından 1 incilik kupası verilmiştir.
SAHİL GÜVENLİK ARAMA KURTARMA GEMİSİ
TEDARİK PROJESİ ÜÇÜNCÜ GEMİ “TCSG
UMUT”UN DENİZE İNİŞ TÖRENİ (31 MAYIS
2011)
Sahil Güvenlik Komutanlığı’nın ihtiyacına
binaen, Savunma Sanayii Müsteşarlığı’nca
yürütülen Sahil Güvenlik Arama Kurtarma
Gemisi Tedarik Projesi kapsamında inşa
faaliyetleri RMK Marine Tersanesi’nde devam
etmekte olan 4 (dört) adet Arama Kurtarma
Gemisi’nden üçüncüsü “TCSG UMUT” 31
Mayıs 2011 tarihinde düzenlenen tören ile
denize indirildi.
plaketleri takdim edildi. Daha sonra Tümamiral
İzzet ARTUNÇ'un eşi Sn. Esra ARTUNÇ
tarafından TCSG UMUT gemisinin ismi hatıra
kütüğüne çakılarak, gemi Kuzey Deniz Saha
Komutanlığı bandosunun çaldığı marşlar
eşliğinde suya indirildi.
Sırasıyla Koç Holding Savunma Sanayi ve Diğer
Otomotiv Grubu Başkanı Sn. Kudret ÖNEN, Koç
Holding A.Ş. Yönetim Kurulu Şeref Başkanı Sn.
Rahmi KOÇ, Sahil Güvenlik Komutanı
Tümamiral İzzet ARTUNÇ, Savunma Sanayii
Müsteşarı Sn. Murad BAYAR ve Milli Savunma
Bakanı Sn. M. Vecdi GÖNÜL’ün konuşmaları ile
başlayan törene çok sayıda komutan, üst düzey
bürokrat ve yönetici katıldı.
Sn. Rahmi KOÇ tarafından, Sn. Vecdi GÖNÜL,
Sn. Murad BAYAR ve Tümamiral İzzet ARTUNÇ’a
SAVUNMA SANAYİİ
MÜSTEŞAR YARDIMCIMIZ SN. ÖMER İNAK
VEDA YEMEĞİ (24 HAZİRAN 2011)
Savunma Sanayii Müsteşar Yardımcımız Sn.
Ömer İNAK, 20 Haziran 2011 tarihinde emekli
olmuştur. Onuruna 24 Haziran 2011 tarihinde
Bakanımız Sn. Vecdi GÖNÜL ve Müsteşarımız
Sn. Murad BAYAR’ın da katılımları ile bir veda
yemeği verilmiştir. Kendilerine bugüne kadar
Müsteşarlığımıza verdiği hizmetlerden dolayı
teşekkür eder, bundan sonraki hayatlarında
sağlık ve mutluluklar dileriz.
Konferans, Toplantı, Fuar
23. AVRUPA SİLAHLANMA SORUMLULARI OTURUMU (SERA) TÜRKİYE HAFTASI (04-08 NİSAN 2011)
Müsteşarlığımız Uluslararası İşbirliği Daire
Başkanlığı tarafından uluslararası savunma
sanayii işbirliğini güçlendirmek amacıyla,
muhatap ülke ve uluslararası kuruluşlar
nezdinde gerçekleştirilen koordinasyon
çalışmalarımız kapsamında Fransız Savunma
Bakanlığı'na bağlı IHEDN (Savunma Yüksek
Eğitim Akademisi) tarafından her yıl düzenlenen ve bu yıl 19 Avrupa ülkesinden 65
katılımcının dahil olduğu 23. Dönem SERA
(Avrupa Silahlanma Sorumluları Oturumu)
Semineri'nin bir haftası Müsteşarlığımızın giri-
şimleri neticesinde, 04-08 Nisan 2011 tarihleri
arasında Türkiye’de gerçekleştirilmiştir.
Program, Savunma Sanayi Müsteşarlığı’nda
Savunma Sanayii Müsteşar Yardımcısı Sn.
İsmail TOHUMCU’nun açılış konuşmasını
takiben başlamıştır. TAI, ASELSAN, FNSS,
HAVELSAN, TEİ, SAVRONİK, OTOKAR, RMK
MARINE firmalarına ve ODTÜ Teknokent’e
ziyaretleri de içeren beş günlük Program
kapsamında, havacılık, kara ve deniz araçları,
C4ISR alanlarında sahip olduğumuz özgün
kabiliyetler sergilenmiş; Türkiye’nin Avrupa
savunmasında yeri, Avrupa ülkeleri ile işbirliği
ve Türk savunma sanayi altyapısı ile ilgili görüş
alışverişi yapılmıştır.
73
Konferans, Toplantı, Fuar
LAAD 2011 HAVACILIK VE SAVUNMA FUARI (12 – 15 NİSAN 2011)
Savunma Sanayii Firması Savunma Sanayii
Komutanları, Brezilya Uzay Ajansı Başkanı,
Müsteşarlığı organizasyonu çerçevesinde
Uruguay Savunma Bakanı, Kolombiya Savunma
katılım sağlamıştır.
Bakan Yardımcısı, Şili ve Peru temsilcileri ile
Fuara ayrıca Genelkurmay Başkanlığı, Milli
Savunma Bakanlığı ve Savunma Sanayii
Müsteşarlığı temsilcilerinden oluşan resmi bir
Türk Savunma Sanayini tanıtan ve işbirliği
olanaklarının görüşüldüğü toplantılar gerçekleştirilmiştir.
heyet ile de iştirak edilmiş olup, başta Latin
Amerika ülkeleri olmak üzere savunma sanayii
Brezilya’nın Rio de Janeiro kentinde 12-15
alanında işbirliğimizin yoğun olduğu çeşitli ülke
SAVUNMA SANAYİİ İCRA KOMİTESİ
delegasyonları ile ikili görüşmeler gerçekleş-
TOPLANTISI (21 NİSAN 2011)
tirilmiştir.
Savunma Sanayii İcra Komitesi Toplantısı 21
Nisan 2011 tarihleri arasında gerçekleştirilen
Bu çerçevede Brezilya Savunma Bakan
Nisan 2011 tarihinde Müsteşarlığımızda
LAAD Havacılık ve Savunma Fuarına 10 Türk
Yardımcısı, Kara, Hava ve Deniz Kuvvetleri
gerçekleştirilmiştir.
İDEF 2011 ( 09 – 13 MAYIS 2011)
IDEF 2011 10. UluslararasI Savunma Sanayii
Fuarı, Milli Savunma Bakanlığı ev sahipliğinde
Türk Silahlı Kuvvetleri Güçlendirme Vakfı
tarafından 10-13 Mayıs 2011 tarihleri arasında
TÜYAP İstanbul/Beylikdüzü Fuar ve Kongre
Merkezi'nde, 44 ülkeden 621 firma katılımı ile
gerçekleştirilmiştir.
Katılım sağlayan firmalar, 410'u yabancı 211'i
2
yerli firma olmak üzere, 23.500 m 'lik stand
alanı kiralamıştır.
Fuara 70 farklı ülke ve NC3A'dan; 24 bakan, 10
bakan yardımcısı, 5 genelkurmay başkanı, 9
genelkurmay başkan yardımcısı, 2 kuvvet
komutanı, 12 müsteşar ve 90 heyetten oluşan
toplam 426 kişilik resmi delegasyon üye
katılımı sağlanmıştır.
Sayın müsteşarımız Murad Bayar, IDEF 2011’de
70’e yakın ikili görüşme gerçekleştirmiş ve
20’ye yakın etkinlikte yer almıştır. Azerbaycan
ve Katar ülkeleriyle proje ortaklığı niyet
protokolleri gerçekleştirilirken, müsteşarımız
katılımıyla çok önemli işbirliği mutabakat
muhtıraları imzalanmıştır.
SAVUNMA SANAYİİ GÜNDEMİ
Ziyaretler
CUMHURBAŞKANI SN. ABDULLAH GÜL’ÜN
ASELSAN TESİSLERİNİ ZİYARETİ
(12 NİSAN 2011)
Cumhurbaşkanımız Sayın Abdullah Gül ve
beraberindeki heyet 12 Nisan 2011 tarihinde
ASELSAN tesislerini ziyaret etmişler, ziyaret
esnasında kendilerine ASELSAN Yönetim
Kurulu Başkanı Sn. Hasan Memişoğlu
tarafından yürütülmekte olan projeler ile ilgili
bilgi verilmiştir.
Sayın Cumhurbaşkanımıza yaptıkları ziyarette
Milli Savunma Bakanı Sn. M. Vecdi Gönül,
T.S.K.G.V. Genel Müdürü Sn. Hayrettin Uzun ve
Savunma Sanayii Müsteşarı Sn. Murad Bayar
eşlik etmiştir.
GÜRCİSTAN SAVUNMA BAKANLIĞI
MİLSOFT ZİYARETİ (18 MAYIS 2011)
FOTONİKS VE ATILIM ÜNİVERSİTESİ
MÜSTEŞARI NODAR KHARSHILADZE’NİN
Müsteşarımız Sn. Murad Bayar, 18.05.2011
tarihinde Milsoft tesislerinde gerçekleştirilen
SGRS Projesi yetenek gösterimine katılmıştır.
ZİYARETLERİ (02 HAZİRAN 2011)
Gösterim esnasında Milsoft firmasının Sahil
Güvenlik Radar Sistemi Projesi için geliştirdiği
ürünler tetkik edilmiş ve Sn. Müsteşarımıza
projeye sağlayabileceği katkılar hususunda
bilgi verilmiştir.
daire başkanları ve uzmanlardan oluşan bir
ZİYARETİ (26 NİSAN 2011)
Gürcistan Savunma Bakanlığı Müsteşarı Nodar
KHARSHILADZE ve beraberindeki heyet Sayın
Müsteşarımıza bir nezaket ziyaretinde
bulunmuşlar ve kendilerine Savunma Sanayii
Müsteşarlığı hakkında bir brifing verilmiştir.
Müsteşarımız Sn. Murad Bayar, beraberinde
Müsteşar Yardımcımız Sn. İsmail Tohumcu ilgili
heyetle, önce Fotoniks Askeri Elektronik ve
Elektro Optik firmasını, ardındanda Atılım
Üniversitesi Metal Şekillendirme Mükemmelliyet Merkezini ziyaret etmişlerdir.
Fotoniks firmasında, firmanın imkan ve
kabiliyetleri hakkında bilgi alan, incelemelerde
bulunan Sn. Müsteşarımız ve beraberindeki
heyet, daha sonra Atılım Üniversitesi Metal
Şekillendirme Mükemmelliyet Merkezine
geçmiştir.
Burada, Sn. Rektör, öğretim üyelerininde
katıldığı bir brifing alan müsteşarlığımız
heyetine, Metal Şekillendirme Mükemmelliyet
Merkezi gezdirilmiş, merkezin yetenekleri ve
hedefleri konusunda bilgi verilmiştir.
75
HABERLER
05 Şubat 2011
SAVUNMA SANAYİNDE PASİFİK SEFERBERLİĞİ
1 milyar dolar ihracat hedefi için kolları sıvayan
SSM, Endonezya, Malezya ve Tayland'a
giderek, görüşmelerde bulundu.
Savunma Sanayii Müsteşarlığı (SSM) 2011 yılı
için koyduğu 1 Milyar Dolarlık ihracat hedefi
için seferber oldu. MKEK, ROKETSAN ve
OTOKAR firmalarının Azerbaycan'a 2011
yılında yaklaşık 500 Milyon Dolarlık savunma
sanayii ürünü ihraç etme sözleşmesi imzalamalarının ardından, SSM gözünü Pasifik
ülkelerine dikti. Savunma Sanayii Müsteşarlığı
Uluslararası İşbirliği Daire Başkanı Lütfü
Varoğlu başkanlığında bir heyet, 13-20 Ocak
günleri arasında Pasifik ülkelerinden Tayland,
Malezya ve Endonezya'ya giderek, görüşmelerde bulundu. Türkiye, Tayland'ın sahip
olduğu 30 civarındaki F-16 savaş uçağını
modernize etmek için görüşmelerde bulundu.
Malezya'ya 8x8 Zırhlı Muharebe Aracı (ZMA)
Endonezya'ya bombaları etkisizleştiren
jammer cihazları ve ZMA satmak istiyor.
Türkiye, ayrıca Endonezya'nın savaş gemilerini
modernize etmek için de teklif sundu.
Malezya'nın satın almak istediği paletli ve
tekerlekli ZMA'ların toplam bedelinin 500
Milyon Dolar civarında olduğu kaydedildi.
4 Nisan 2011
FATİH'İN TOPUNDAN 558 YIL SONRA
Geçmişi 15. yüzyıl Osmanlı imparatorluğu
dönemine kadar uzanan MKEK, 558'inci
kuruluş yıldönümünü kutluyor. Temelleri Fatih
Sultan Mehmet'in 1453 yılında kurdurduğu top
döküm tesisleriyle atılan Makina Kimya
Endüstrisi Kurumu (MKEK), bugün 62 ülkeye
Türk yapımı, silah, mühimmat ve çeşitli
savunma sanayi ürünü satıyor. 558 yıl önce
Bizans surlarını yıkan şahi toplarını döken Türk
silah sanayi bugün Fırtına obüslerini üretiyor.
İhracat bağlantısı 2010 yılı sonu itibariyle 284,2
Milyon Dolara ulaşan kurumun, 62 ülkeye
gerçekleşen toplam ihracatı ise 38 Milyon
Dolar oldu. MKEK'de, özellikle Türk mühendisler tarafından tasarlanan ve dünyadaki en
uzun menzilli (40 kilometre) top olan panter ve
fırtına obüsleri ile jandarma için geliştirilen
7.62 mm çapındaki Bora 12 keskin nişancı
tüfeği, daha çok hareketli hedefleri vurmak için
tasarlanan 5,56 mm çapındaki yarı otomatik
keskin nişancı tüfeği T-12, son dönemde yurt içi
ve yurt dışında büyük ilgi gören projeler oldu.
MKEK, aralarında Altay Milli Tank Projesi,
Modern Piyade Tüfeği Projesi ve Modern
Makineli Tüfek Projesi'nin de yer aldığı 111 ArGe projesi ile ilgili faaliyetlerini sürdürüyor.
Bugün itibarıyla kurumun yatırımları ile Ar-Ge
projelerinin toplam tutarı 2 Milyar 70 Milyon
Liraya ulaştı.
22 Nisan 2011
3,5 MİLYAR DOLARLIK İHALE, AMERİKAN
SİKORSKY'NİN
Türk Savunma Sanayii'nin en büyük hazır alım
projelerinden biri sayılan helikopter ihalesi
sonuçlandı. Başbakan Tayyip Erdoğan
başkanlığındaki Savunma Sanayii İcra Komitesi
SAVUNMA SANAYİİ GÜNDEMİ
toplantısında, ihalenin Sikorsky'ye verilmesi
yönünde karar çıktı. Milli Savunma Bakanı
Vecdi Gönül, helikopterlerin önemli parçalarının Türk Havacılık ve Uzay Sanayii'nde
(TUSAŞ) üretileceğini söyledi. İlk aşamada 109
helikopter üretilecek, bu sayı 600'e çıkabilecek. İlk teslimat 4 yıl sonra yapılacak.
Toplam maliyet ise 3,5 Milyar Doları bulacak.
Helikopterler 10 ton sınıfında olacak ve 18
personel taşıyabilecek.
Ankara'nın istediği rakama yaklaştı. Sikorsky,
Türk ürünlerine önemli bir ilgi olduğu belirtildi.
Türkiye'ye T-70 Blackhawk (Kara Şahin)
Latin Amerika'nın, ekonomi ve savunma sanayi
modelini, Agusta ise TUHP 149'u önerdi. İki
açısından en önemli ülkesi Brezilya'da 12-15
helikopter de istenilen asgari özellikleri
Nisan 2011 tarihlerinde düzenlenen Savunma
karşıladı. Fakat yapılan değerlendirmelerde,
Fuarı Laad 2011 'e, Savunma Sanayii
Sikorsky'nin önerdiği modelin daha güçlü
Müsteşarlığı koordinasyonunda katılan 13 Türk
olduğu ve fiyat konusunda da daha makul
firması, Türk savunma sanayi ürünlerini, başta
olduğu sonucuna varıldı. Ayrıca Amerikan
Brezilya olmak üzere Kolombiya, Peru ve
şirketi, helikopterin transmisyon-dişlilerini de
Uruguay gibi ülkelerin savunma bakanlığı ve
Türkiye'de üretmeyi vaat etti. Edinilen bilgiye
askeri yetkililerine tanıtma imkanı buldular.
3,5 Milyar Dolarlık ihalenin galibi Sikorsky
göre, ihaleyi alan Sikorsky, üretim sürecinde
Latin Amerika'da yaptıkları çalışmalar
Türk şirketlerinin yüzde 67 oranında katkı
hakkında bilgi veren SSM Daire Başkanı Lütfi
sağlayacağı sözünü verdi. Helikopterin pervane
Varoğlu, Latin Amerika savunma pazarının
ve motor gibi kritik parçalarının önemli bir
büyüklük açısından, dünyada önemli bir yeri
Uzun süredir Türkiye'nin gündeminde olan
genel maksat helikopter ihalesi dün sonuçlandı. Alım için Amerikan Sikorsky şirketinin
'Kara Şahini tercih edildi. İhalede Sikorsky'nin
rakibi ise İtalyan Agusta modeli idi. Agusta'nın,
Sikorsky lisansıyla bu helikopteri ürettiğine
dikkat çeken savunma uzmanları, "Türkiye,
orijinalini tercih etti." dedi.
bölümünün üretimi de TUSAŞ ana yükleniciliğinde Türkiye'de gerçekleşecek. Helikopterin
en kritik bölümlerinden biri olan aviyonik
sistemleri ve yazılımlarda da Aselsan etkin rol
oynayacak. Türkiye ilk etapta 109 helikopter
alacak fakat bu rakam 300'e kadar çıkabilecek.
olduğunu, Uruguay'a 4 yıl önce telsiz şatışıyla
başlayan sürecin, bugün Şili ve Brezilya'nın
önemli projelerine Türk firmalarının katılımını
sağlayacak noktalara gelindiğini ve bölgesel
tanıtım çalışmalarına ağırlık verildiğini ifade
etti. Türk Savunma Sanayiinin ihracat
Türk Savunma Sanayii'nin en büyük hazır alım
Türkiye'nin aldığı her bir helikopter için,
projelerinden genel maksat helikopter ihalesi
Sikorsky de Türkiye'de bir helikopter üretip
sonuçlandı. Dev ihalede Amerikan Sikorsky ve
başka pazarlara satacak. Genel Maksat
İtalyan AgustaWestland firmaları çekişiyordu.
Helikopter Projesi kapsamında, öncelikle 109
Başbakan Tayyip Erdoğan başkanlığında dün
helikopter tedarik edilecek. Jandarma Genel
yapılan Savunma Sanayii İcra Komitesi
Komutanlığına 30, Kara Kuvvetleri Komutan-
toplantısında, 109 helikopteri kapsayan
lığına 20, Hava Kuvvetleri Komutanlığına 6,
ihalenin Amerikan şirketi Sikorsky'ye verilmesi
Genelkurmay Elektronik Sistemler Komutan-
yönünde karar çıktı. Toplantının ardından
lığına 2, Özel Kuvvetler Komutanlığına 11,
açıklama yapan Milli Savunma Bakanı Vecdi
Emniyet Genel Müdürlügü'ne 20, Çevre ve
Sektör başlı başına bir İhracatçı Birliği kuracak
Gönül, helikopterin gövde, motor, aviyonik
Orman Bakanlığına 20 adet helikopter
aşamaya geldi. İDEF fuarı sırasında bu konuda
sistemleri, görev yazılımları gibi önemli
verilecek.
bir açıklamamız olabilir."
potansiyeli ile İhracatçı Birliği kurabilecek bir
aşamaya geldiğini vurgulayan Lütfi Varoğlu,
şöyle devam etti: 'Yakın bir dönemde bu
ülkelere (Latin Amerika) önemli satışlarımızın
olabileceğini değerlendiriyoruz, çünkü Batılı
kaynaklardan aldıkları sistemlerde ciddi güven
kaybı yaşıyorlar. Türkiye, teknolojik çözümleri
ve fiyatlarıyla önemli bir alternatif haline geldi.
parçalarının Türk Havacılık ve Uzay Sanayiinde
(TUSAŞ) üretileceğini söyledi. Gönül, ilk
aşamada 109 helikopter üretileceğini, bu
sayının 600'e kadar çıkabileceğini kaydetti. İlk
teslimat 4 yıl sonra. Toplam maliyet ise 3,5
Milyar Dolar. Helikopterler 10 ton sınıfında
22 Nisan 2011
SAVUNMA SANAYİİNDE HEDEF LATİN
AMERİKA
olacak ve 18 personel taşıyabilecek. İcra
Savunma sanayii alanında Türk firmalarının
komitesi dün Savunma Sanayii Müsteşarlığında
dünyanın çeşitli coğrafyalarında sürdürdükleri
Başbakan Tayyip Erdoğan, Genelkurmay
tanıtım ve pazarlama çalışmaları ara ver-
Başkanı Orgeneral Işık Koşaner ve Milli
meksizin sürüyor. Türk Savunma Sanayii ürün-
Savunma Bakanı Vecdi Gönül’ün katılımıyla
lerinin yeni hedef pazarı Latin Amerika oldu.
gerçekleşti. Toplantıda Sikorsky'nin teklifi daha
avantajlı bulundu. Türkiye'nin alacağı 109
Savunma Sanayii Müsteşarlığı (SSM) tarafın-
helikopter için İtalyan Agusta Westland ve
dan Endonezya'da, Cumhurbaşkanı Abdullah
Amerikan Sikorsky yanşıyordu. İki dev firma
Gül'ün ziyaretinde sağlanan yaklaşık 400
önce 5 Milyar Dolar bandında direndi. Türk
Milyon Dolarlık Tek Kaynak Protokolü'nün
tarafı ise 3,5 Milyar Dolarının üzerine çıkmaya
ardından, SSM önderliğindeki Türk Savunma
yanaşmadı. Daha önceki komite toplantısında
Sanayii Şirketleri, Latin Amerika ülkelerine
Başbakan Erdoğan ve Genelkurmay Başkanı
yönelik tanıtım ve pazarlama tanıtımına
Koşaner 5 Milyar Doların ödenmesinin
başladı. Türk Savunma Sanayii ürünlerinin,
mümkün olmadığını ilgili taraflara net bir
uluslararası alanda kazandığı kalite ve güven
şekilde ifade etti. Sonunda her iki firma da
nedeniyle, Brezilya'nın başını çektiği pazarda,
01 Mayıs 2011
TÜRKİYE-ENDONEZYA SAVUNMA SANAYİ
İŞBİRLİĞİ PROTOKOLÜ
Cumhurbaşkanı Abdullah GÜL, Endonezya
Cumhurbaşkanı Susilo Bambang
YUDHOYONO'nun daveti üzerine 3-6 Nisan
2011 tarihleri arasında Endonezya'ya resmi bir
ziyaret gerçekleştirdi. 16 yıl aradan sonra
Türkiye'den Endonezya'ya Cumhurbaşkanı
düzeyinde yapılan bu ilk ziyaret, aynı zamanda
iki ülke arasındaki savunma sanayi işbirliğini
daha sağlam temellere oturtup gelişmesine ve
derinlik kazanmasına katkıda bulunması
beklenen işbirliği protokolünün imzalanmasına
da sahne oldu. İki ülke Savunma Bakanlıklarından üst düzey yetkililerce gerçekleştirilen
görüşmeler neticesinde Türkiye-Endonezya
Savunma Sanayii İşbirliği Protokolü imza
aşamasına getirilmiş ve Protokol 5 Nisan günü
Savunma Sanayii Müsteşarı Murad BAYAR'ın
77
Haberler
Endonezya'lı muhatabı Savunma Bakanı
Yardımcısı Sjafrie SJAMSOEDİN'e yaptığı
nezaket ziyareti sırasında imzalanmıştır.
Cumhurbaşkanı GÜL, söz konusu protokolün
imzalandığı bilgisini Türkiye ve Endonezya
arasında ekonomik işbirliği imkanlarının
değerlendirildiği Jakarta'daki iş Forumu
toplantısı sırasında yaptığı konuşmada özel bir
yer ayırarak tüm katılımcılara duyurmuştur.
Yazılı ve görsel basına yansıdığı kadarı ile
işbirliği Protokolü kapsamında öncelikle
Endonezya Silahlı Kuvvetlerinin ihtiyacına
yönelik olarak yerel ortaklarla birlikte Aselsan
ürünü yazılım tabanlı telsiz sistemleri,
Roketsan ürünü topçu roket sistemleri ve
mühimmatları ve FNSS Savunma Sistemleri
ürünü Zırhlı Muharebe Araçlarının ortak
üretimi konuları gündeme alınacak, iki ülke
arasındaki savunma sanayi işbirliğinin yakın
dönemde GENESİS SYS, MilGem Sınıfı korvet,
F-16 modernizasyonu ve İHA satışı gibi
konuları da kapsayacak şekilde genişletilmesi
bekleniyor.
Müsteşar BAYAR ile Endonezya Savunma
Bakanı Yardımcısı SJAMSOEDIN tarafından
imzalanan protokolün altyapısı, Endonezya ile
savunma sanayii işbirliği kurulmasına yönelik
önceki yıllarda başlatılan temas ve çalışmaların
bir sonucudur. Bu çerçevede, Endonezya
Cumhurbaşkanı YUDHOYONO'nun geçtiğimiz
yıl Haziran ayı içinde Türkiye'ye gerçekleştirdiği
ziyarete katılan Endonezya Savunma Bakanı Dr.
Purnomo YUSGİANTORO'ya Türkiye'deki
savunma tesisleri gezdirilmiş ve Türk Savunma
Sanayiinin kabiliyetlerine ilişkin ayrıntılı bilgi
sunumları yapılmıştır. Türk Savunma Sanayii
firmaları da SSM yetkilileri ile birlikte
geçtiğimiz yıl Kasım ayı içinde Jakarta'da
düzenlenen Indo Defense "10 Fuarı'na katılarak, Türk Savunma Sanayii'nin yüksek teknoloji
ürünü çözümlerini tanıtmıştı. SSM Uluslararası
İşbirliği Dairesi Başkanı Lütfi VAROGLU
Başkanlığında ve 8 Türk Savunma Sanayii
firmasından temsilcilerin yer aldığı Türk Heyeti,
Ocak ayı içinde Endonezya'ya resmi bir ziyaret
gerçekleştirmiş ve söz konusu ziyaret sırasında
protokol kapsamında hangi alanlarda işbirliği
yapılabileceği konusu masaya yatırılarak
öncelikli alanlar belirlenmiştir. Bu çerçevede,
iki ülke arasındaki savunma sanayii alanındaki
son etkinlik Endonezya Savunma Bakanlığı ile
MSB koordinasyonunda, Endonezya ile Türkiye
arasında savunma sanayii alanındaki işbirliği
olanaklarının araştırılması ve mevcut potansiyelin geliştirilmesi amacı ile MSB, SSM ve 8
Türk firma temsilcisinin katılımı ile, 16-17 Mart
'11 tarihleri arasında Endonezya'da gerçekleştirilen Savunma Sanayii İşbirliği Karma
Komisyon Toplantısı olmuştur.
Görüşlerine başvurduğumuz VAROGLU, IDEF
'11 Fuarı kapsamında üst düzey yetkililerden
oluşacak bir Endonezya Heyetinin ağırlanacağını ve Temmuz ayı içinde işbirliği Protokolü
çerçevesinde yürütülen çalışmalarda gelinen
son durumun takibi için Endonezya'ya resmi bir
ziyaretin gerçekleştirileceğini açıkladı.
01 Mayıs 2011
TÜRKİYE 23NCÜ SERA SEMİNERİNE
EVSAHİPLİĞİ YAPTI
Savunma Sanayii Müsteşarlığı (SSM), Uluslararası İşbirliği Daire Başkanlığı tarafından
uluslararası savunma sanayii işbirliğini güçlendirmek amacıyla, muhatap ülke ve uluslararası
kuruluşlar nezdinde gerçekleştirilen koordinasyon çalışmaları kapsamında Fransız
Savunma Bakanlığına bağlı Savunma Yüksek
Eğitim Akademisi (IHEDN) tarafından her yıl
düzenlenen ve bu yıl 19 Avrupa ülkesinden 65
katılımcının dahil olduğu 23ncü Dönem Avrupa
Silahlanma Sorumluları Oturumu (SERA)
Semineri'nin bir haftası SSM'nın girişimleri
neticesinde, 4-8 Nisan 2011 tarihleri arasında
Türkiye'de gerçekleştirildi.
Avrupa ülkelerinin savunma bakanlıkları,
savunma tedarik kuruluşları ve sanayi çevrelerinden orta ve üst düzey temsilcilerinin dört
hafta süreyle bir araya geldiği ve her yıl
belirlenen bir ana tema üzerinde çalışma kağıtları hazırlayıp sundukları SERA'nın bu yılkı
teması: "Küresel Kriz Ortamında işbirliği"
olarak belirlenmiştir. SERA, Avrupa ülkelerinin
savunma çevrelerinden devlet ve firma katılımcılarının görüşlerinin paylaşılmasına imkan
veren bir 'think tank' ortamı niteliğindedir.
Programın Türkiye ayağı SSM'nda Savunma
Sanayii Müsteşar Yardımcısı İsmail TOHUMCU'nun açılış konuşmasını takiben başlamış ve
TAI, Aselsan, FNSS, Havelsan, TEI, Savronik,
Otokar, RMK Marine firmaları ile ODTÜ
Teknokent'e ziyaretleri de içeren beş günlük
program kapsamında; Türkiye'nin havacılık,
kara araçları, deniz araçları ve C4ISR
alanlarında sahip olduğu özgün kabiliyetler
sergilenmiştir, Program kapsamında ayrıca,
Türkiye'nin Avrupa savunmasındaki yeri.
Avrupa ülkeleri ile işbirliği ve Türk Savunma
Sanayii altyapısı ile ilgili olarak taraflar arasında
görüş alışverişi de yapılmıştır.
SERA Türkiye Haftası, Türkiye'nin sanayi
yeteneklerinin uluslararası platformlarda
tanınırlığının artması, Türk Savunma Sanayiinin
Avrupa'ya entegrasyonu sürecine olumlu
katkıda bulunulması ve Avrupa savunma
çevreleriyle diyalogun kurulması ve güçlendirilmesine imkan tanınması gibi yönlerinden
ötürü başarılı ve faydalı bir etkinlik olarak
değerlendirilmiştir.
01 Mayıs 2011
DENİZ PROJELERİNDE HAKLI GURUR
STM, Türkiye'nin en önemli savunma
projelerinden birisi olan, korvet sınıfı savaş
gemisi MilGem (Milli Gemi) Projesinin ilk
gemisi TCG Heybeliada ve ikinci gemi TCG
Büyükada için, tasarım hizmetleri ve platform
inşa ve donatım malzeme ve hizmetlerinin
tedarik sorumluluğunu üstlenmişir. Projenin
tasarım, inşa ve sistem entegrasyonu,
performans ve takvim sorumluluğu Deniz
Kuvvetleri Komutanlığı, tasarım ve inşa
faaliyetleri için gerekli sistem, malzeme ve
hizmetlerin tedarik sorumluluğu ise Savunma
Sanayii Müsteşarlığı (SSM)'ndadır.
MilGem Projesi kapsamında üstlendiği
sorumlulukları zamanında, bütçesi içerisinde,
hedeflenen kalitede, yüksek son kullanıcı
memnuniyetiyle ve beklenenin üzerinde yerli
katkı oranı ile yerine getirmeyi hedefleyen
STM; 2008 yılında denize indirilen ve donatım
faaliyetleri sonrasında seyir tecrübeleri
aşamasına gelen MilGem'in ilk gemisi
Heybeliada için, yaklaşık 5 yıldır birlikte
sözleşmeli çalışılan 75 alt-yüklenici ve onların
da iş paylaştığı şirketler dikkate alındığında
200'ün üstünde firma ile güç birliği yapmıştır.
STM tarafından MilGem Projesi için tedarik
edilmekte olan birçok kalem malzeme, cihaz ve
sistem rafta hazır piyasa ürünü değildir.
MilGem Projesi öncesinde askeri ve bahriye
standartlarında kullanılacak platform sistem
/cihazların üretiminde yaygın bir aşinalığa
sahip olmayan Türk Savunma Sanayii'nin ilgili
kuruluşlarının bu çerçevede arzu edilen
seviyeye getirilmesinde yoğun çaba harcanmış
ve gemide bulunacak birçok önemli alt-sistem,
cihaz ve malzeme, MilGem Projesi için proje ile
birlikte geliştirilmiştir. Projenin, halen tekne
inşaası devam etmekte olan ikinci gemisi
Büyükada için de benzer kapsamda çalışmalar
devam ettirilmektedir.
STM, Türk Deniz Kuvvetleri için Gölcük
Tersanesi Komutanlığı'nda inşa edilecek olan 6
SAVUNMA SANAYİİ GÜNDEMİ
adet Havadan Bağımsız Tahrik [AIP] Sistemi'ne
sahip Yeni Tip Denizaltı Projesi'nde de,
sanayileşme ve yurtiçi katkının artırılması,
inşaacı tersanenin ihtiyaç duyabileceği
malzeme/hizmetlerin tedariği, denizaltı
mukavim olmayan tekne bloklarının ve
kompozit ünitelerinin yurtiçinde imali, AnaYüklenici HDVV/MFI iş Ortaklığı'nın tasarım
faaliyetlerine katılım ve resim değişikliklerinin
yapılması, Entegre Lojistik Destek (ELD/ILS)
faaliyetlerinin icrasında görev almaktadır. Yeni
Tip Denizaltı Projesi kapsamında, HDVV/MFI ile
14 Aralık 2009 tarihinde imzalanan altyüklenicilik sözleşmesi kapsamında; STM,
denizaltı platformuna yönelik dizayn,
modernizasyon, sanayileşme ve yerlileştirme
faaliyetlerini yürütebilecek deneyimli kadrosu
ile projede yer alan tüm paydaşların yüklerini
hafifletirken, söz konusu denizaltıların
inşasının, azami yerli katkıyla ve istenilen
performansta, zamanında ve bütçesi içinde
tamamlanmasına yardımcı olmayı amaçlamaktadır.
Bunun yanısıra Savunma Sanayii İcra Komitesi
(SSİK), 15 Aralık 2010 tarihinde almış olduğu
karar ile Deniz Kuvvetleri Komutanlığının Ay
Sınıfı Denizaltı Cihaz ve Sistem Yenileme
ihtiyacını karşılamak üzere başlatılan projenin
sorumluluğunu STM'ye vermiş ve 30 Mart '11
tarihinde sözleşme imzalanmıştır. Proje
kapsamında DzKK envanterinde bulunan en
genç Ay Sınıfı denizaltılar olan TCG Doğanay (S351) ve TCG Dolunay (S-352) denizatlarının
yenilenecek olan Ataletsel Seyrüsefer Sistemi
(INSj'nin Raytheon, Elektronik Destek Sistemi
(EDT/ESM)'nin Aselsan ve Periskopların Cari
Zeiss firmalarından tedariği ve yeni sistemlerin
denizaltılara entegrasyonu STM sorumluluğunda yapılacaktır.
Proje, 35 yılı aşkın süredir denizaltı inşa eden ve
bu konuda üstün tecrübesi olan DzKK'nın
Gölcük Tersanesi Komutanlığı'nda, DzKK ve
Tersanenin iş-gücü, bilgi ve tecrübe desteği ile
gerçekleştirilecektir. Yaklaşık olarak 4 yıl içinde
tamamlanması öngörülen proje kapsamında,
STM tarafından sistemlerin platforma
entegrasyon faaliyetlerinin yanısıra; ELD,
yedek parçalar, destek teçhizatı, teknik
dokümantasyon, eğitim ve teknik yardım /
destek hizmetlerinin de sağlanması planlanmaktadır.
Özet olarak ifade edilirse STM görev aldığı
MilGem, Yeni Tip Denizaltı (AIP) ve Ay Sınıfı
Denizaltı Sistem/Cihaz Yenileme Projeleri ile;
Türkiye'nin ilgili sanayi potansiyelinin en yoğun
ve gerçekçi oranda kullanılması, teknolojiyi
askeri uygulamalara uyumlama anlamında
sanayinin gelişmesinin desteklemesi ve Türk
Deniz Kuvvetleri'nin sahip olduğu bilgi ve
tecrübenin özel sektör sanayicisine aktarılması
kapsamında üstlendiği rolü başarı ile
sürdürmekte, muharip suüstü gemileri ve
denizaltılar konusunda deneyimli personeli ve
yetenekli genç mühendis kadrosu ile birlikte,
platform bazında Türk Deniz Kuvvetleri'ne
hizmet etmekten büyük gurur ve onur
duymaktadır.
08 Mayıs 2011
TÜRKİYE UÇAK GEMİSİ YAPABİLİR SEVİYEDE
Türkiye'nin uçak gemisi yapabilecek kabiliyete
sahip olduğunu kaydeden Bayar, "Bölgesel güç
olmak için buna ihtiyaç var mı sorusunu
cevaplamak lazım" dedi.
Savunma Sanayii Müstaşarı Murad Bayar,
Türkiye'nin milli savunma sanayiinde çok
ilerleme kaydettiğini vurgulayarak, gelişen
denizcilik sektörüyle elde edinilen kazanımlar
sonucu, ihtiyaç olması halinde, kendi uçak
gemisini yerli imkan ve kabiliyetleri ile
yapabilecek güçte olduğunu söyledi.
Bayar, Türkiye'nin bölgesel bir güç olabilme
yolunda uçak gemisi yapabilme kapasitesine
ilişkin olarak, Savunma Sanayii Müsteşarlığı
tarafından hazırlanan 2009-2016 Savunma
Sanayii Sektörel Strateji Dokümanı ile daha
önce başlatılan askeri gemi sektörü
atılımlarının en üst noktalara ulaştığını dile
getirdi.
Uçak gemisine ihtiyaç var mı?
Tamamı yerli tersanelerde üretilen, dünya
standartlarında birçok gemi projesi tamamlanmış veya tamamlanmaktadır" diye konuşan
Bayar, Türkiye'nin uçak gemisi kapasitesi
konusunda şunları söyledi: "2016 yerli katkı
hedefleri doğrultusunda askeri gemilerde,
sistemlerden alt sistemlere inildikçe artan
yerlilik oranı hem sektörü geliştirmiş, hem de
yerli kaynakların yurt içinde kalmasına imkan
ve olanak sağlamıştır. Gelişen sektörle tasarım
kabiliyetleri, ileri mühendislik ve teknoloji
birleşerek geçmişte imkansız gibi görülen
birçok proje hayata geçirilmiştir. Sonuç
itibariyle, gelişen denizcilik sektörü ile elde
edinilen kazanımlar sonucu ihtiyaç olması
halinde Türkiye kendi uçak gemisini yerli imkan
ve kabiliyetleriyle yapabilecek güçte. Burada
önemli olan Türkiye'nin bölgesel bir güç
olabilme yolunda uçak gemisi yapabilme
kapasitesi var mıdır? değil Türkiye'nin bölgesel
güç olması için uçak gemisine ihtiyacı var
mıdır? sorusuna cevap aramak daha doğru."
Bayar, "Maliyeti çok yüksek olan, yalnızca bir
karakol görevi için bile denize açılması 100
milyon dolar bulan bu dev gemiye sahip olmak
için aynı zamanda gemi ile birlikte sefere
çıkacak en az iki tane yeni destroyer, bir adet
denizaltı, bir ASW, bir ASuW, bir konvansiyonel
destek helikopteri, en az dört tane füze botu,
gemiye iniş-kalkış yapabilecek ekipmana sahip
en az 40 kadar savaş uçağı, ayrıca yakıt tankeri
ve yakıt değişim tesisi (eğer nükleer değilse),
askeri tersanede özel bakım havuzuna ihtiyaç
duyulmaktadır. Bunlarla birlikte gemilerin
büyüklüğüne göre 1000 ila 5000 kişi arasın
personel bulundurulması gerekliliği de göz
önünde bulundurulmalıdır."
Yüzde 90'ı yerli kaynaklı
Son dönemde Türk Silahlı Kuvvetleri'nin
ihtiyaçları çerçevesinde toplam bedeli 20
Milyar Doları bulan modernizasyon projesi
yürürlüğe konulmuş olup, bu projelerin yüzde
90'ının Türk Savunma Sanayiinin katılımıyla
hayata geçirilmekte olduğunu belirten Bayar,
şu değerlendirmelerde bulundu: "Yurtdışından
hazır alıma gittiğimiz projelerin oranı maliyet
bazında yüzde 10'un altına düşmüş bulunmaktadır. Bunlarda dahi, sözleşmelere konulan
offset ve sanayi katılımı yükümlülükleri ile
sanayimize önemli oranda iş imkanı yaratılmaktadır. Geldiğimiz nokta itibarı ile, TSK
ihtiyaçlarının yerli sanayi eliyle karşılanma
oranı iki katına çıkarak yüzde 52.1'e, cirosu 2.7
Milyar Dolara, ihracatı 853 Milyon Dolara, yıllık
Ar-Ge harcamaları ise 600 Milyon Dolar
seviyelerine ulaşmıştır. Dünyada ilk 100 büyük
savunma sanayii şirketi arasında artık bir Türk
şirketi de bulunuyor."
09 Mayıs 2011
GÜL: SAVUNMA SANAYİİNİN OLMASI ÇOK
ÖNEMLİ
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, İzmir'de Kale
Grubu ile Pratt&Whitney ortaklığıyla kurulan
uçak motor parçalarının üretileceği fabrikanın
temel atma törenine katıldı. Gül, savunma
sanayiinin önem verdiği bir alan olduğunu
belirterek, "Büyük bir ülke olarak, büyük bir
coğrafya ve ordusu olan Türkiye'nin güçlü bir
savunma sanayiinin olması çok önemlidir."
dedi.
79
Haberler
11 Mayıs 2011
SAVUNMAYA YERLİ FİRMA DAMGASI
IDEF 2011 Savunma Sanayi Fuarı, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün katılımıyla dün
İstanbul'da başladı. Türkiye'nin savunma
sanayiine son yıllarda özellikle çok büyük
önem verdiğini belirten Gül, "Özellikle
savunma sanayiindeki üretimin tasarlanması,
yerli imkanların kullanılması açısından çok
büyük gelişmeler olmuştur" dedi. 211 yerli,
410 yabancı şirketin katıldığı fuar şimdiye
kadar yapılan fuarlar arasında en yüksek
katılımlı fuar unvanını da aldı. Fuara, 71
ülkeden 24 bakan ve 425 üst düzey yönetici
katıldı
Fuarda standları gezen Cumhurbaşkanı Gül
"Savunma sanayiinde yerli imkanların
kullanılması açısından çok büyük gelişmeler
olmuştur" dedi. Bölgesinin en büyük, dünyanın
ise beşinci büyük savunma sanayii fuarı IDEF
2011, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Genelkurmay Başkanı Işık Koşaner, Savunma Bakanı
Vecdi Gönül ve Savunma Sanayii Müsteşarı
Murad Bayar’ın katıldığı tören ile başladı. Açılış
töreninde konuşan Cumhurbaşkanı Abdullah
Gül, Türkiye'nin son dönemde savunma sanayii
alanında üretim ve tasarım hamlesi gerçekleştirdiğini belirterek, müttefik ülkelerle
kazanından paylaşmak istediklerinin altını
çizdi. Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül ise
büyük şirketlerin yanında, orta ölçekli ve
gelişme aşamasındaki şirketlere de imkân
sağlanması nedeniyle IDEF'in ilgi çekici hale
geldiğini belirterek, araştırmaya yönelik
şirketleri desteklemekte ve Türkiye’de üretim
yapmak isteyen yabancı şirketlere imkan
tanımakta kararlı olduklarını vurguladı. Fuarı
düzenleyen Türk Silahlı Kuvvetleri Güçlendirme Vakfı (TSKGV) Genel Müdürü Hayrettin
Uzun da, fuarda satılan alanın bir önceki 2009
fuarına göre yüzde 7 arttığını belirterek, ilk kez
Türk tasarımı korvet MİLGEM ve sahil güvenlik
gemilerinin Büyükçekmece koyunda sergilenmesiyle fuarın farklı bir anlam kazandığının
altını çizdi. Yeni tasarım Türk silahları
gündemde, ALTAY tankı ilk kez gösterildi.
IDEF 2011'de, OTOKAR tarafından geliştirilen
ana muharebe tankı ALTAY’ın genel tasarımıyla
maketinin ilk kez görüldüğü fuar da oldu.
ALTAY’ın temel tasarım aşamasının tamamlanmasıyla oluşturulan maket Cumhurbaşkanı
Abdullah Gül tarafından açıldı. ALTAY, yaklaşım
500 Milyon Dolarlık geliştirme projesi
yöntemiyle OTOKAR tarafından üstlenilmişti.
Projede, temel tasarımın yapılması, prototipin
üretilmesi olarak 78 aylık olarak planlanmıştı.
Böylece milli tank projesinin ilk fazı da
tasarımın tamamlanmasıyla bitirildi. ALTAY
hakkında bilgi veren Koç Holding Savunma
Grubu Başkanı Kudret Önen, kullanımda olan
üçüncü nesil ana muharebe tanklarından daha
üst sınıfın bir tasarımı gerçekleştirdiklerini
belirterek, dört mürettebatlı ve 1500 beygir
gücünde 120 mm top ana silahıyla tasarlandığını kaydetti. ALTAY için özel bir atış kontrol
sistemi de tasarlanıyor.
OTOKAR, ARMA 8x8 araçları için geliştirilen
kule sistemi MIZRAK -30 ile 6x6 zırhlı EOD aracı
ve iç güvenlik zırhlı personel taşıyıcı araç da ilk
kez IDEF'te gösterildi.
Dost-düşman tanıma sistemi ASELSAN'dan
ASELSAN ile SSM arasında ALTAY tanklarında
kullanılmak üzere IFF (Identificiation Friend or
Foe Dost Düşmen Kimlik Tanıma) sistemi
alınması konusunda anlaşma imzalandı.
ASELSAN, fuarda, mevcut ürün yelpazesi ve
görev bilgisayarı yazılımını yaptığı ATAK
helikopteri kokpiti yanında, ilk kez yeni
geliştirilen ASELPOD hedefleme podunu da
sergiliyor. Bu arada, ALP havacılık fuarda
yaptığı açıklamada, F35 JSF projesi kapsamında
Pratt and Whitney tarafından bu uçak için
üretilen F135 motorlarına yaptığı titanyum
bütünleşik kanadı fan rotorunu teslim ettiğini
açıkladı.
Türk mini insansız hava aracı ilk kez ihraç edildi
KALE-BAYKAR tarafından üretilen ve TSK
envanterinde bulunan mini insansız hava
aracının Katar’a satışına ilişkin anlaşma fuar
kapsamında imzalandı. Katar Genelkurmay
Başkanlığı ile KALE-BAYKAR arasında imzalanan
sözleşmeyle küçük çaplı bir satış gerçekleştirileceği, Katar Silahlı Kuvvetleri’nin bu tür
uçaklarla tecrübesini artırmak amacını taşıdığı
vurgulandı.
11 Mayıs 2011
MİLLİ TANK ALTAY İLK KEZ GÖRÜCÜYE ÇIKTI
Koç grubuna bağlı Otokar tarafından üretilen
Türk muharebe tankı ALTAY, gerçek boyutlu
maketiyle ilk kez 10. Uluslararası IDEF Fuarı'nda
görücüye çıktı.
Savunma Sanayi Fuarı'nda son teknoloji ürünü
silah sistemleri görücüye çıktı. Yüzde yüz yerli
üretim savunma araçları ve silahların da
sergilendiği fuara yabancıların ilgisi yoğundu.
Koç Bilgi ve Savunma Teknolojileri tarafından
geliştirilen Türk ana muharebe tankı ALTAY'ın
açılışını Cumhurbaşkanı Abdullah Gül yaptı.
Konsept aşamasından detay tasarım aşamasına geçen ALTAY'ın 1.500 beygir gücünde bir
motora sahip olması hedefleniyor.
Ana silah olarak 120 milimetrelik top bulunan
ALTAY'ın yüksek hareket kabiliyeti ve üstün ateş
gücüyle fark yaratacağı belirtiliyor.
Beylikdüzü'ndaki TÜYAP Sergi Sarayı'nda dün
başlayan fuarın açılışına katılan Milli Savunma
Bakanı Vecdi Gönül, "2000'li yıllardan itibaren
savunma sanayisinde temel hedefimiz, öncelik
verdiğimiz alanlarda kendi tasarımımızı
yapmak ve savunma sanayiini özgün yurt içi
çözümler sunabilecek ve uluslararası alanda
rekabet edebilecek şekilde yapılandırmak
olmuştur" dedi. 2010 itibariyle Türk Silahlı
Kuvvetleri'nin ihtiyaçlarını karşılamada hazır
alımın oranının yüzde 10'un altına düştüğü
bilgisini veren Gönül, "Kendi tasarımımızı
yapamadığımız alanlarda ise uluslararası
ortaklık ve iş birliğine yöneliyoruz. A400M
Ulaştırma Uçağı projesi, Müşterek Taaruz
Uçağı Projesi gibi konsorsiyum projelerinde
nitelikli iş payları alıyoruz" diye konuştu. Fuara
44 ülkeden 575 yerli ve yabancı firma katıldı.
Aselsan standındaki ürünlerin yüzde 70'i yeni
teknoloji ürünü teçhizatlardan oluştu. "Gözcü"
isimli termal dürbün, 10 kilometre ötedeki bir
tankı tespit edebiliyor. 1.200 metre etkili
tabanca MKE'nin ürettiği yerli keskin nişancı
tüfeği Bora-12 ile susturuculu MP5 otomatik
tabanca da fuarda ilgi gören silahlar arasında
yer aldı. Jandarma özel Kuvvetler Komutanlığının kullandığı Bora12, 1.200 metre etkili
menzile sahip. Yüzde yüz yerli keskin nişancı
tüfeği Bora-12'nin, Azerbaycan ve Suudi
Arabistan'a da ihraç edildiği öğrenildi.
İnsansız helikopter
TAI'nin standındaki Türk insansız hava aracı
Anka'nın yanı sıra, Ar-Ge çalışmaları süren
insansız helikopter R-İHA da görücüye çıktı.
Termal kameraları bulunan helikoptere hafif
silah yerleştirilebiliyor. Havada 4 saat kalabilen
helikopter, istenen noktaya iniş kalkış yapıyor,
piste ihtiyaç duymuyor.
Zırhlı düşmanı 'cirit'
Roketsan'ın ürettiği "Cirit" adlı lazer güdümlü
füzeler, görüntüsüyle gerçekten bir ciriti
andırıyor. Füze, zırhlı personel taşıyıcıların
imha edilmesine yönelik tasarlandı. İsviçreli Sig
Sauer'in standında da ABD Başkanı'nı koruyan
SAVUNMA SANAYİİ GÜNDEMİ
gizli servis elemanlarının kullandığı yarı otomatik tabancalar sergileniyor. Uzun ömürlü ve
etkili olmasıyla ön plana çıkan silahın en önemli
özelliği, hiç tutukluk yapmaması.
Korumalardan Glock siparişi
Edinilen bilgiye göre, Cumhurbaşkanlığı korumaları 360 adet Glock tabanca siparişi verdi.
Glock 19 Gen 4 modelini tercih eden
korumalar, tabancaları bir ay içerisinde teslim
alacak.
Hedefi şaşmıyor
bilgi aldı. IDEF'11 Fuarı'nda, Savunma Sanayi
sektöründe söz sahibi olan, Türkiye dâhil 48
ülkeden 621 yerli ve yabancı firma ve firma
temsilciliği bir araya gelecek, ayrıca 70 ülkeden
90 Yabancı delegasyon fuarı ziyaret edecek ve
söz konusu yabancı delegasyonda 28 Bakan, 10
Bakan Yardımcısı, 4 Genelkurmay Başkanı, 7
Genelkurmay Başkan Yardımcısı, 2 Kuvvet
Komutanı ve 11 müsteşar yer alacak.
İhale şartları belli değil
12 Mayıs 2011
IDEF’DE SERGİLENDİ
Türk Hava Kuvvetleri'nin standında yer alan
F16 savaş uçağının üzerinde yerli üretim,
Hassas Güdümlü Kit adlı havadan karaya
füzeler de ilk kez sergilendi. Pakistanlı silah
üreticisi POF'un fuarda sergilediği POF EYE adlı
silah, ilginç tasarımıyla dikkat çekti. Piyade
tüfeği görünümündeki silahın ucunda yer alan
9 milimetrelik tabanca, silah sağa sola 90
derece katlanabildiği için mevziden çıkmadan
atış yapabilme kabiliyetine sahip.
12 Mayıs 2011
SAVUNMA SANAYİ FUARINA YERLİ ÜRÜNLER
DAMGASINI VURDU
Cumhurbaşkanı Abdullah Gürün açılısını
yaptığı IDEF'11 Uluslararası Savunma Sanayii
Fuarı'na yerli üretim 'Altay' isimli tank ve
İnsansız Hava Aracı (ANKA) damgasını vurdu.
Cumhurbaşkanı Gül ve beraberindekiler
savunma sanayi ürünlerinin bulunduğu
stantları gezdi. IDEF'11 Savunma Sanayii
Fuarı'nda, Türkiye dahil 48 ülkeden 621 yerli ve
yabancı savunma sanayii sektöründe söz sahibi
olan firma ve firma temsilciliği bulunuyor.
IDEF'11 10. Uluslararası Savunma Sanayii Fuarı,
Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül'ün
himayesinde, Türk Silahlı Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfı'nın sorumluluğunda, TÜYAP Tüm
Fuarcılık Yapım A.Ş.'nin organizasyonunda 1013 Mayıs 2011 tarihleri arasında Tüyap Fuar ve
Kongre Merkezi'nde ziyaret edilebilecek. İki
yılda bir düzenlenen fuarın bu yılkı açılışını
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Genelkurmay
Başkanı Orgeneral Işık Koşaner, Milli Savunma
Bakanı Vecdi Gönül ve yabancı genelkurmay
başkanları birlikte yaptı. Açılışın ardından Gül
ve beraberindeki heyet ilk olarak yerli üretilen
'Altay' isimli muharebe tankının bulunduğu
standın açılışını yaptı. Daha sonra Gül ve
beraberindekiler yerli üretilen İnsansız Hava
Aracı'nın (ANKA) bulunduğu standı ziyaret etti.
Gül yetkililerden yerli ürünler hakkında detaylı
Marine bu kapsamda açılacak ihaleye
çağrılacak. MİLGEM projesi çerçevesinde 8
gemi inşasına karar veren Deniz Kuvvetleri
bugüne kadar iki gemi inşa etti. İlk gemi
Heybeliada, uluslararası savunma fuarı IDEF
kapsamında görücüye çıkarken ikinci gemi
üzerinde çalışmalar devam ediyor. Özel sektör
ise üçüncü gemiden itibaren görevi devralacak
ve 8 gemilik seriyi tamamlayacak.
Türkiye'nin ilk akıllı uçak bombası
Türkiye'nin ilk akıllı uçak bombası F16'lar
üzerinde tanıtıldı. MKE'nın ürettiği 1 tonluk
bomba 25 kilometre koordinat takip edebiliyor.
İlk akıllı bombamız F16'da görücüye çıktı. 1 ton
ağırlığında. 4 metre uzunluğundaki bomba, çok
yüksek tahribat gücü içerdiği için koca bir
mahalleyi bile yok edebilecek güçte.
MAKİNA Kimya Endüstrisi'nin (MKE) ürettiği ve
TÜBİTAK'ın geliştirdiği Türkiye'nin ilk akıllı
güdümlü uçak bombası, IDEF'11 Savunma
Sanayii Fuarı'nda Türk Hava Kuvvetleri'ne ait
F16 savaş uçağının üzerinde tanıtıldı. Verilen
koordinat sonrası sıfır hata ile hedefi 12'den
vuran 'akıllı hassas güdüm bombası' terör
kamplarını ve belirlenen noktaları yok etme
gücüne sahip. MKE'nin ürettiği bombayı,
TÜBİTAK'a bağlı Savunma Sanayii Araştırma ve
Geliştirme Enstitüsü akıllı hale getirdi ve
TSK'nın kullanması için Türkiye'nin kendi
geliştirdiği ilk güdümlü uçak bombası oldu. F4
ve F16 savaş uçaklarına uyarlı olan bu bomba,
yüklü olduğu savaş uçağının üzerinde, yerde ve
havada koordinat verilerek hazırlanıyor ve GPS
sistemi ile destekleniyor. Bomba 25 km
boyunca havada verilen koordinatları takip
ediyor ve belirlenen noktayı sıfır hata ile 12'den
vuruyor.
16 Mayıs 2011
ÖZEL SEKTÖR 'HAYALET GEMİ' ÜRETMEYE
GİRİYOR
Milli imkanlarla savaş gemisi projesinde
(MİLGEM) önemli bir değişikliğe gidildi. Deniz
Kuvvetleri Komutanlığı bünyesinde İstanbul
Tersanesi Komutanlığında inşa edilen savaş
gemilerini artık özel sektör üretecek. Bugüne
kadar askere karakol botu ve sahil güvenlik
gemisi üreten özel sektörün iki firmasına bu
kapı açıldı. Yalnızca Dearsan ve Koç RMK
İki firmadan beklentiler henüz belirlenmedi.
Firmalardan biri ihalenin tamamını da alabilir,
gemiler firmalar arasında paylaşılabilir ya da
gemilerin iş payları iki firmaya dağıtılabilir. Bu
konudaki çalışmalar ihaleye çıkılmadan önce
tespit edilecek ancak bugünkü karara göre bu
iki özel tersane dışında hiçbir firma ihaleye
kabul edilmeyecek.
Radarda görülmesi zor
MİLGEM projesinin Korvet inşası olduğu
söylense de boyutları itibariyle inşa edilen
gemiler bir boy büyük firkateyn sınıfında yer
alıyor. Düşman gemilerin radarlarında olduğundan daha küçük görünmesini sağlayan bir
yapıya sahip olduğu için görünmez kabul edilen
gemiler helikopter taşıyabiliyor. Gemiler
birbirine benzer özelliklerle inşa ediliyor.
Heybeliada’nın özellikleri
Uzunluk : 99,00 m
Azami Genişlik : 14,4 m
Deplasman: 2000+ ton
Tahrik Sistemi : 2 Dizel + 1 G/T (CoDAG) 30.000
kWs
Ekonomik Hızda Azami Menzil : 3.500 Deniz
Mili
Azami Hız : 29+ kts
Silah Sistemleri: 76 mm Baş Topu, 2 Adet 12,7
mm STAMP, 8 x Harpoon Gemisavar Füzesi, 2 x
324 mm Mk32 Çiftli Torpido Lançeri, PDMS
(RAM) 21'li Lançer
Helikopter : 10 tonluk helikopter
16 Mayıs 2011
TÜRKİYE, ABD'YE SİLAH SATIYOR
Türkiye'nin savunma sanayii için silah ve
mühimmat ihracatı Ocak-Nisan döneminde
91.2 Milyon Dolara ulaştı. Orta Anadolu
İhracatçı Birlikleri Genel Sekreterliği'nin
kayıtlarına göre, geçen yılın Ocak-Nisan
döneminde 81 Milyon 515 Bin Dolar olan
81
Haberler
ihracat, bu yıl yüzde 11,9 arttı. Verilere göre,
Ocak-Nisan döneminde, 91.2 Milyon Dolar
olan silah ve mühimmat ihracat kayıtlarının büyük bölümü Azerbaycan ve Suudi Arabistan'a
yönelik oldu. ABD'ye ise 10 Milyon Dolarlık silah satışı gerçekleşti. Rusya'da ilk onda yer aldı.
20 Mayıs 2011
SAVUNMA SANAYİİNİN CİROSU 8 MİLYAR
DOLAR OLACAK
Türkiye'de hızla büyüyen savunma sanayi 5 yıl
sonra 8 Milyar Dolarlık ciroya ulaşacak.
Ankara'nın savunma sanayindeki önemine
değinen Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "Bu
alan hızla büyürken Ankara'da pay alacak.
2016'da savunma sanayiinde ciro hedefimiz 8
Milyar Dolar. Bunun 6 Milyar Doları Ankara'dan
sağlanacak" dedi. Ankara Ticaret Odası'nın
(ATO), 2009-2010 yılında en çok vergi ödeyen
ve ihracat yapan üyelerine plaket verdiği
törende konuşan Erdoğan, şunları söyledi:
"Türkiye'nin savunma sanayiinin yüzde 80'nini
barındırmak suretiyle, savunma sanayiinin
başkenti Ankara'dır. TAI tesisleri içinde 100
Milyon Dolarlık bir yatırımla Uzay ve Uydu
Merkezi kuruyoruz. Gölbaşı yakınlarında, 100
Milyon Dolarlık bir yatırımla Radar ve
Elektronik Harp Tasarım Merkezi kuruyoruz, 2
yılda bunlar faaliyete geçecek."
Spekülasyon yapanlar var
Bankaların genel müdürlüklerinin Ankara'dan
İstanbul'a taşınması konusunu da değerlendiren Erdoğan, şunları kaydetti: "Bunun da
spekülasyonunu yapanlar var. Dünya finans
sektörleri siyasi merkezler olarak gelişmiş
ülkelerde böyle bir değerlendirmeyi yapar.
Türkiye, bu değerlendirmeyi yıllardır yapıyor,
kendi dönemimizi kast ediyorum ama adımını
atmamıştı. Şimdi biz bu adımı atıyoruz. Fakat
bu adımı atarken Ankara'nın üzerinde siyasi
misyonu da var.
Serbest ticaret merkezi
Ankara'ya yapılacak yeni yatırımları anlatan
Erdoğan, "Kazan'da bir lojistik üs kuruldu ve şu
anda 1200 kişiye istihdam sağladık, 2 bin 800
kişi daha iş imkanı bulacak. Şirket sayısını 400'e
ulaştırmayı hedefledik. Ankara'da uluslararası
serbest ticaret merkezi kuracağız. Sadece bu
bölgeden ihracat hedefimiz 3 Milyar Dolar.
Akyurt ilçesine de 1 milyon 800 bin
metrekarelik alana fuar merkezi kurularak
Ankara-Konya hızlı tren hattı ay sonunda
açılacak
ANKARA'nın 1923 yılında adeta bir kasaba
görünümünde olduğunu, şu anda ise her
alanda bir Avrupa kentine dönüştüğünü
kaydeden Erdoğan, şöyle konuştu: "Ankara'yı
hızlı trenin de bir merkezi haline getiriyoruz.
Ankara-Eskişehir hattını tamamlayarak 2009
yılında hizmete açmıştık. Eskişehir-İstanbul ve
Eskişehir-Bursa hatlarının inşası devam ediyor.
Ankara Konya hızlı tren hattımız tamamlandı,
deneme sürüşleri yapılıyor, birkaç hafta içinde,
belki de bu ay sonuna kadar o hattı da artık
hizmete açıyoruz."
24 Mayıs 2011
YENİ F-16 HAVA KUVVETLERİ'NİN 100'ÜNCÜ
YILINA YETİŞTİ, 30 UÇAK 2012 SONUNDA
HAZIR OLACAK
TAI'nin 10 yıllık bir aradan sonra montajını
tamamladığı yeni nesil F-16 savaş uçağı dün
düzenlenen törenle Hava Kuvvetleri Komutanlığı'na teslim edildi. TAI, 100'üncü yılını
kutlayan Türk Hava Kuvvetleri için programını
sıkıştırdı. İlk uçağın temmuzda teslim edilmesi
planlanırken sözleşmede öngörülenden 2 ay
erken bitirildi. 30 uçaklık paket 2012 sonuna
kadar hazır olacak. Envanterde bulunan F-4
savaş uçakları, 2020'ye kadar görevden çıkacak
ve 2015'ten itibaren F-35 savaş uçakları
envantere girecek. Türk Hava Kuvvetleri'nin
savaş gücünü devam ettirmek, kırıma uğrayan
uçakların yerine yenilerini koymak ve etki
alanını genişletmek üzere başlatılan Peace
Onyx IV (Öncel IV) programı çerçevesinde
2007'de 30 adet F-16 blok 50+ savaş uçağı
alımına karar verildi. 1 Milyar 650 Milyon
Dolara mal olması hedeflenen proje çerçevesinde uçakların parçalarının çeşitli ülkelerde
üretilmesi, Türkiye'de son montajının ilk uçuş
testlerinin yapılması planlandı. Yeni nesil F16'lar eskisinden çok daha uzak mesafeleri
bombalayabilecek. Uçakta hem çok gelişmiş
görev bilgisayarı ve aviyonik sistemler hem de
çok daha güçlü radar ve elektronik harp
sistemleri yer alıyor. Uzmanlar yakıt tanklarına
ekler ve yeni elektronik sistemlerle uçağın
kapasitesinin yüzde 30 arttığını düşünüyor.
25 Mayıs 2011
ihalesinde alt yüklenici olmak isteyen şirket,
Türkiye'de savunma alanında çalışmalar
yapacak. Türkiye ile İngiltere arasında savunma
alanında işbirliği yapılması kararının ardından
şirket Türkiye'de ayrı bir ofis açma hazırlığına
girdi.
Uzun zamandır buradayız
Savunma faaliyetlerini ve Türk firmalara
tekliflerini anlatan Rolls-Royce Donanma ve
Denizcilik Satışlarından Sorumlu Başkan
Yardımcısı Paul Thomas, şöyle konuştu:
"Türkiye'de uzun zamandır varız ama askeri
gemi endüstrisinde Türkiye'de yeniyiz.
Türkiye'de bu konuda bir ofis açmayı da
planlıyoruz Türk firmalarını özel olarak
değerlendirmeye aldık. Askeri ve sahil güvenlik
maksatlı gemiler konusunda Türk firması ile
çalışmak istiyoruz. Bu firmadan bizim
ürünlerimizin alt yüklenicisi olmasını isteyeceğiz. Aynı şekilde bu firma, Rolls-Royce
ürünlerinin dünya çapında satış zincirine de
katılmış olacak.
Deniz projeleri var
Bir alt yüklenici ararken Türkiye'yi seçtiklerini
dile getiren Paul Thomas, "Çünkü deniz
konusunda stratejik önemi en hızlı artan ülke
şu anda Türkiye'dir. Dünyanın pek çok yerinde
bu şekilde stratejik önemi artan bir ülke yok.
Gelecek 10 yıl içinde pek çok deniz projesi
olacak. Şu sırada bazı firmalarla görüşmeler
devam ediyor. Ortaklık kuracağımız firma ile
teknoloji alışverişi yapacağız ve LPD firkateyn
ihalelerinde onlarla beraber yan yana tasarım
yapacağız" dedi.
Şimdiye kadar üç teklif verildi
Savunma Sanayii Müsteşarlığı'nın açtığı
ihalede, Ege, Akdeniz ve Karadeniz'de en az bir
tabur büyüklüğündeki bir deniz kuvvetinin
harekâtlara kendi başına katılabilmesi
hedeflendi. Yoğunluklu olarak kara ve deniz
aracı taşımak üzere açılan ihalenin ismi aynı
kaldı. Ancak kriterlerin 2010 yılında değişmesi
sonucu gemi çok sayıda helikopter de taşıyan
bir yapıya sahip oldu. 2017 yılına kadar
sonuçlanarak hayata geçirilmesi hedeflenen
projeye Sedef Gemi İnşaatı, RMK Marine ve
Desan teklif verdi.
ROLLS-ROYCE SAVUNMA İŞİ İÇİN TÜRKİYE'DE
ORTAK ARAYIŞINA GİRDİ
26 Mayıs 2011
İNGİLTERE'nin motorlarıyla daha çok tanınan
savunma firmalarından Rolls-Royce, Türkiye'de
ortak arayışına girdi. Deniz Kuvvetleri
Komutanlığı'nın Havuzlu Çıkarma Gemisi (LPD)
BAŞKENT İÇİN ÇILGIN PROJELER
Ankara uzay ve uydu merkezi oluyor Yeni ınsa
edilecek kentte 500 bin kışı yasayacak. Gölbaşı
radar tasarım ve üretim merkezi olacak. TAl'de
SAVUNMA SANAYİİ GÜNDEMİ
uzay ve uydu merkezi faaliyete geçirilecek.
Uluslararası sağlık başkenti haline getirilecek
UEFA kriterlerine uygun bir stadyum yapılacak.
Ortadoğu'nun en büyük hayvanat bahçesi
kurulacak Hıdırlıktepe'de, bir inanç ve tarih
müzesi inşa edilecek. Eskişehir yolu üzerinde
botanik park yapılacak.
Başbakan dev projelerle Ankara'yı marka
yapacak
Başbakan Erdoğan, İstanbul'dan sonra Ankara
için de dev projelerini açıkladı. Projeler
arasında 500 bin kişilik yeni bir şehir, otoyollar,
40 bin kişilik stadyum ve iki şehir hastanesi yer
alıyor.
UYDU KENT
500 bin kişilik yeni şehir kurulacak
ANKARA için en büyük projelerinin tıpkı
İstanbul gibi, Ankara'da da yeni bir şehrin inşa
ve imarına 12 Haziran seçimlerinden sonra
başlanması olduğunu belirten Başbakan
Erdoğan, projeyle ilgili su bilgileri verdi:
"Güneykent adını verdiğimiz bu projeyle
Ankara'ya 500 bin kişilik yeni bir şehir
kazandırmış olacağız. Sadece konut, uydu kent
olarak değil, Ankara'nın önemli bir merkezi, bir
yaşam alanı olarak bu şehri tasarlıyoruz.
İstanbul'da olduğu gibi, bu gecekondu
bölgelerinden 'ben oraya yerleşmek isterim'
diyen kardeşlerimizi hemen oralara taşıyabileceğiz. Yani yer sıkıntısı olmasın. Şehrin
kurulacağı alan hakkında şimdilik bilgi
vermiyoruz. Ancak çalışmalarımız büyük
oranda tamam.
12 Haziran'ın hemen ardından bu çalışmaları
somutlaştırmaya başlayacak ve bununla
birlikte uygulama projesine hemen bir yılı
müteakiben başlamış olacağız." Başbakan
Erdoğan, Güneykent'in nereye yapılacağı
konusunda ise açıklamada bulunmadı.
Ankaralı emlakçılar 500 bin kişilik yeni şehir
için en uygun bölgenin Elmadağ'ın Ankara'ya
bakan yüzü ve Gölbaşı olduğunu söylediler.
Elmadağ'ın Ankara'ya bakan yüzünde Karataş,
Yakupabdal, Bursal, Cerber, Ahiboz,
Gökçehöyük, Hacılar, Balıkpınar köyleri yer
alıyor.
BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan, Ankara'yı
marka şehri yapacak 'Yeni Vizyonuyla Ankara'
programıyla başkente yönelik 17 ana başlıkta
dev projelerini açıkladı. Başbakan Erdoğan'ın
açıkladığı projelerin basında Ankara'yı uydu ve
uzay merkezi yapmak ve 500 bin kişilik
Güneykent isimli yeni bir şehir kurmak geliyor.
Erdoğan, Ankara Ticaret Odası'nda katıldığı
Ankara Proje Tanıtım toplantısında açıkladığı
projelerin hem Ankara'ya yeni bir çehre, vizyon
ve marka getireceğini hem de istihdam
yaratacağını söyledi. Erdoğan, projelerin bir
kısmının yapımına başlandığını, bir kısmının da
orta ve uzun vadede tamamlanacağını söyledi.
Ankara'yı güzelleştirmek, Ankara'nın çehresini
değiştirmekle kalmadıklarını, aynı zamanda
Ankara'yı uluslararası bir kent, uluslararası bir
başkent haline dönüştürdüklerini belirten
Erdoğan, projelerle Ankara'nın başkent vasfını,
modem görünümünü, itibarını daha da ileri
standartlara kavuşturduklarını söyledi.
Erdoğan "Ankara'daki bu projelerle,
Türkiye'nin kalbi Ankara'yı, dünyaya örnek bir
şehir, vizyon bir şehir, marka bir şehir haline
getiriyoruz" dedi.
SAVUNMA SANAYİİ VE UZAY MERKEZİ
ANKARA'nın savunma sanayiinin başkenti
olduğunu kaydeden Erdoğan, şunları söyledi:
"2013 sonunda artık üretime ATAK helikopterlerinde, örneğin başlıyoruz. Ama jetlerimiz
2020-2022 gibi inşallah üretime geçecek. Yeni
projelerle Ankara'nın bu vasfı daha da
güçlendiriyor, dünyanın en önemli savunma
sanayi merkezlerinden biri haline getiriyoruz.
Savunma sanayiinin yüzde 80'i Ankara'da
bulunuyor." Erdoğan "ASELSAN tarafından 100
milyon doların üzerinde bir yatırımla Radar ve
Elektronik Harp Tasarım ve Üretim Merkezi
kurulacak. Bu tesisin 2 yıl içinde faaliyete
geçmesini planladık. İkinci projemiz; Uzay ve
Uydu Merkezi de TAI tesisleri içinde faaliyete
geçecek. Yatırım 100 milyon dolar civarında.
Bu tesiste askeri uydular ile TURKSAT'a ait
haberleşme uydularının üretimi gerçekleştirilecek. Ankara böylece savunma sanayiinde
uydu ve uzay merkezi konumuna yükselecek"
dedi.
27 Mayıs 2011
TEKNOPARK İSTANBUL PROJESİNE REKOR
BAŞVURU
Anadolu yakasında toplam 2 milyon 500 bin
metre karelik alanda kurulan Teknopark
İstanbul projesinin ilk etabında sona yaklaşılıyor. Proje ile üniversite-sanayi işbirliğinde
teknoloji devlerinin üretimi hedefleniyor.
2023'e kadar yapılması planlanan ve 900
firmanın yer alacağı proje için 1 senede 300
firma başvuruda bulundu. Savunma Sanayii
Müsteşarlığı (SSM), İstanbul Ticaret Odası
(İTO), İstanbul Ticaret Üniversitesi (İTİCÜ),
Havaalanı İşletme ve Havacılık Endüstrileri AŞ
(HEAŞ) ile Savunma Teknolojileri Mühendislik
ve Ticaret AŞ'nin (STM) ortaklığında kurulan
Teknopark İstanbul'da gelinen aşama
kamuoyuyla paylaşıldı. İTO Yönetim Kurulu
Üyesi ve İTİCÜ Mütevelli Heyeti Başkan Vekili
Hasan Büyükdede'nin de katıldığı tanıtım
toplantısında ilk sözü Teknopark İstanbul
Genel Müdürü Turgut Şenol aldı. Şenol,
projenin Savunma Sanayii Müsteşarlığı
tarafından başlatılıp yürütülen, teknoloji ve
Endüstri Parkı ile Havaalanı İTEP Projelerinin
son adımı olduğunu ifade etti. Projede yer
alması öngörülen firmalar için yakın bölgedeki
7 kalifiye üniversite ile İstanbul ili sınırları
içindeki 44 üniversite arasındaki ortaklık
alanlarının enine boyuna incelendiğini anlatan
Şenol, bununla hakiki manada üniversitesanayi işbirliği zemininin oluşturulacağını
belirtti. Milli Savunma Bakanlığı Savunma
Sanayii Müsteşarı ve Teknopark İstanbul'un
Yönetim Kurulu Başkanı Murad Bayar, proje
sahası olarak oldukça geniş bir imkânın söz
konusu olduğunu dile getirdi. Bu çerçevede
bölgede yer alan 200 bin metre karelik özel
yatırım bölgesi, kalifiye teknoloji barındıran
üretimler için büyük ölçekli teknoloji devlerine
ayrıldı. Bayar, projede İTO yanında küçük ortak
olarak İTİCÜ'nün bulunmasının da önemini
vurgularken, "İTO, özel sektörün ilgisinin
çekilmesinde lokomotif rol oynuyor. Üniversite
ise araştırma merkezlerinin kurulmasında rol
oynayacak." dedi. İTİCÜ ortaklığı yanında
araştırma merkezleri boyutuyla Sabancı,
Özyeğin, Okan Üniversitelerinin de yer
alacağını kaydeden Murad Bayar, "Böylece
teknoloji odaklı tüm projelerin geliştirilmesi ve
paylaşılması için çok büyük bir imkân sunulmuş
olacak. Türkiye'nin en iyi teknopark projesi bu
proje olacak." ifadelerini kullandı. İTİCÜ
Mütevelli Heyeti Başkan Vekili Hasan
Büyükdede ise üniversitenin proje ortağı
olmasının, gelecekteki yatırımlar konusunda
kendilerine önemli ipuçları verdiğini kaydetti.
Büyükdede, "Bu devasa proje sadece
İTİCÜ'nün değil, İstanbul'da araştırma ve Ar-Ge
yatırımlarına öncelik veren her üniversitenin
yer alabileceği bir proje. Ayrıca İTO üyesi olan
65 bine yakın sanayicimizin de teknopark
projesine katılmasını arzu ediyoruz." dedi.
Teknopark İstanbul' a başvuruların devam
ettiğini aktaran Dedeoğlu,"Proje ilk açıklandığında müracaat eden firma sayısı 70 idi.
Şimdi 300'ü geçti. Detaylı incelemelerin
ardından projede yeni yeni firmalar yer alacak.
Sanayicilerimiz, özel teşvik imkânlarının
83
Haberler
sunulduğu, her bakımdan büyük avantajları
barındıran bu projeyi dikkate almalı."
önerisinde bulundu.
taşıyacak fırlatma kabiliyetine yönelik
planlamalar da yapılıyor" dedi.
İSTANBUL TEKNOPARK
Savunma sanayiinde en gelişmiş teknolojileri
tasarlayarak Türk Silahlı Kuvvetleri'nin (TSK)
elektronik cihaz ve sistem ihtiyaçlarını
karşılayan Aselsan da Ankara Gölbaşı'nda 200
milyon dolar yatırımla Radar ve Elektronik
Harp Sistemleri Tesisi kurma çalışmalarını
sürdürüyor. Aselsan, tesiste TSK'nın ihtiyacı
olan hava savunma radarları, kara radarları,
sinyal kesici jammer cihazları, mikrodalga
modül ve çeşitli elektronik harp teçhizatlarının
Ar-Ge, tasarım ve üretimini gerçekleştirecek.
İstanbul'da bir Türkiye projesi olarak başlatılan
ve 2023'e kadar 2 Milyar Dolarlık yatırım
yapılacak Teknopark İstanbul projesi kapsamında, bine yakın firmanın 30 bin kalifiye
elemanıyla, cirosu en az 7 Milyar Dolar olan
teknolojik altyapıyı oluşturması bekleniyor.
Projeyle birlikte, Anadolu yakasının en büyük
kongre merkezi hayata geçirilecek. Ayrıca ArGe, akademi ve iş dünyasının buluştuğu
yaratıcılığın ürüne çevrildiği bir mekân haline
gelecek.
Aselsan'da çalışmalar sürüyor
02 Haziran 2011
29 Mayıs 2011
TÜRKİYE UYDU ÜRETİMİNE GEÇTİ SIRA
'FIRLATMA KABİLİYETİ'NE GELDİ
ANKARA'yı uzay ve uydu merkezi konumuna
getirecek projelerden olan Türk Havacılık ve
Uzay Sanayii A.Ş'nin (Tusaş) 100 Milyon Doların
üzerindeki Uydu Montaj Entegrasyon ve Test
Merkezi gelecek yıl, Aselsan'ın Gölbaşı'ndaki
Radar ve Elektronik Harp Sistemleri Tesisi de
2013 yılında faaliyete geçecek. Başbakan
Recep Tayyip Erdoğan'ın, Ankara'nın savunma
sanayiinde uydu ve uzay merkezi konumuna
yükseleceğini söylemesi üzerine gözler Tusaş
ile Aselsan'ın Başkent'teki yatırımlarına
çevrildi.
SERİ TESTLER YAPILACAK
Uydu Montaj Entegrasyon ve Test Merkezi
(UMET) hakkında bilgi veren Tusaş Genel
Müdürü Muharrem Dörtkaşlı, bu tesiste
uluslararası standartta uyduların fırlatılmadan
önce montajının yapılarak entegrasyonunun
gerçekleştirileceğini belirtti. Dörtkaşlı, şunları
söyledi: 'Burası uzay koşullarının simüle
edilerek daha yerde iken uydunun uzay
koşullarında çalışacağından yüzde 100 emin
olunmasını sağlayan bir seri testin gerçekleştirileceği, çok özel donanımlara sahip bir
teknoloji merkezi olacak. Aynı anda iki ayrı
uydunun üretimi ve testi yapılabilecek. 120
mühendis istihdam edilecek.
İHRACAT DA OLABİLİR
Bu imkana sayılı ülkenin sahip olduğunu
söyleyen Dörtkaşlı, "Öncelik milli ihtiyaçlar
olmakla beraber, ihracat da söz konusu olabilir.
Ayrıca ürettiğimiz uyduyu yörüngesine
RMK 'UMUT'U DENİZE İNDİRDİ
Koç Topluluğu'nun gemi inşa sektöründe
faaliyet gösteren tersanesi RMK Marine'in
Sahil Güvenlik Komutanlığı için inşa ettiği 4
adet Sahil Güvenlik Arama Kurtarma
Gemisi'nin üçüncüsü olan TCSG Umut törenle
denize indirildi. Koç Holding Şeref Başkanı
Rahmi M. Koç törende yaptığı konuşmada
savunma sanayiinin geliştirilmesi için özel
sektör ile yapılan işbirliğinin ekonomiye büyük
katkı sağlayacağını belirterek, "Bu yıl sonuna
doğru bu serinin dördüncü gemisi Yaşam'ı da
inşallah denize indirmiş olacağız. Gene aynı
zaman dilimi içinde sonbaharda ilk gemi
teslimatımız yapılacak. Böylece özel sektörün
üstlendiği en büyük muharip gemi inşasının ilk
etaplarını başarılı bir şekilde tamamlamış
olacağız" dedi.
02 Haziran 2011
AB VE ORTADOĞU'YA İHRACAT ARTIŞI
YENİDEN İVME KAZANDI
Mersin'de TİM tarafından açıklanan rakamlar
İhracatçıları sevindirirken cari açığı körükleyen
İthalata karşı alınacak önlemler de tartışıldı.
Mayıs ayı ihracatı yüzde 21.73'lük artışla 11
milyar 82 Milyon Dolar oldu. Bu artışta AB ve
Ortadoğu ülkeleri etkili oldu. Türkiye'nin en
büyük pazarı olan Almanya'ya ihracat yüzde 40
artarken Fransa'ya yüzde 31, İtalya'ya yüzde 30
artış sağlandı. Irak ve Mısır'a ihracat yüzde 39
artarken, artış oranı İsrail'de yüzde 26, İran'da
yüzde 20 oldu. Libya'ya ihracat ise yüzde 77
geriledi. Mayıs ayında en fazla ihracatı 1 Milyar
677 Milyon Dolar ile otomotiv endüstrisi
gerçekleştirirken kimyevi maddeler sektörü 1
Milyar 462 Milyon Dolar ile ikinci, demir çelik
sektörü de 1 Milyar 337 Milyon Dolar ile
üçüncü oldu.
Toplantıya katılan Devlet Bakanı Zafer Çağlayan
yıl sonunda 135 Milyar Doların yakalanacağını
belirterek Türkiye'nin cari açık sorunun
çözülmesi için planlı bir teşvik sistemi ile
ithalata bağlı ürünlerin yurtiçinde üretilmesinin şart olduğunu vurguladı. TİM Başkanı
Mehmet Büyükekşi ise ara malının Türkiye'de
üretilmesini mümkün kılınması gerektiğini
kaydetti, ihracat odaklı üretim stratejisi
çalışmalarının başlatıldığını belirten Büyükekşi,
"Sanayiinin katma değer ve teknolojik
transformasyonunu sağlayacak finansal ve
çevresel iyileştirmelerin yapılması şart" dedi.
Mayıs ayı 2011 İhracat rakamları açıklandı.
Buna göre Mayıs ayında Türkiye'nin ihracatı
geçen yılın aynı ayına göre yüzde 21.73 artışla
11 Milyar 82 Milyon Dolar olurken ilk beş
ayında yüzde 20.38 artışla 54 Milyar 419
Milyon Dolar seviyesinde gerçekleşti.
İhracatta başta Almanya olmak üzere AB ve
Ortadoğu ülkeleri etkili oldu. Mersin'de
gerçekleşen basın toplantısına TİM Başkanı
Mehmet Büyükekşi'nin yanı sıra Devlet Bakanı
Zafer Çağlayan da katıldı. TİM Başkam
Büyükekşi ihracat rakamlarım açıklarken
Devlet Bakanı Zafer Çağlayan, yeni hükümet
döneminde yapılacak teşvikler hakkında
açıklama yaparak ihracat birlikleri arasında 25.
sektör olan Savunma Sanayii İhracatçı Birliği
kurulduğu bilgisini verdi.
Savunma sanayii 25. birlik oldu
Yeni bir ihracatçı Birliği kurulduğunu da
açıklayan Zafer Çağlayan, 24 sektörde birlik
olduğunu, 25. Sektörün ise Savunma Sanayii
İhracatçı Birliği olduğunu açıkladı. Bu sektörde
gecen yıl 1 Milyar Dolar ihracat gerçekleştirildiğini kaydeden Çağlayan, ihracat pazarlarının
Endonezya, Malezya, Azerbaycan, Katar, Suudi
Arabistan, Bahreyn, Pakistan olduğunu söyledi.
Savunma sanayiinin de ihracatçı birlikleri çatısı
altında örgütleneceği bilgisini veren Çağlayan,
"Bu talep 30 Mayıs'ta TIM'e iletildi ve
onaylandı. 25'ıncı sektör olacak olan Savunma
Sanayii İhracata Birlikleri'ne şimdiden 100'u
askın katılım başvurusu yapıldı" diye konuştu.
İlk 5 aylık ihracat artışlarının ardından son 12
aylık dönemde ise yüzde 14.1 artışla 123 Milyar
194 Milyon Dolarlık ihracat yapıldığını bildiren
Mehmet Büyükekşi, şunları söyledi: "Mayıs
ayında en fazla ihracatı 1 Milyar 677 Milyon
Dolar ile otomotiv endüstrisi sektörü gerçek-
SAVUNMA SANAYİİ GÜNDEMİ
leştirirken Kimyevi Maddeler ve Mamulleri
sektörü ise 1 Milyar 462 Milyon Dolar ile ikinci,
1 Milyar 337 Milyon Dolar ile çelik sektörü
üçüncü sırada yer aldı. Tarım sektörü Mayıs
ayında 1 Milyar 384 Milyon Dolar ile toplam
ihracat içinde yüzde 12.49'luk pay alırken
sanayinin payı 9 Milyar 375 Milyon Dolar
ihracat ile yüzde 84.59, madencilik ürünlerinin
payı ise 323 Milyon Dolar ile yüzde 2.92 oldu.
Mayıs ayında sektörler içinde en fazla ihracat
artışını yüzde 72.43 ile su ürünleri ve hayvansal
mamuller sektörü, yüzde 70.98 ile süs bitkileri
sektörü ve yüzde 41.23 ile halı sektörü
yakaladı."
"Almanya'ya ihracat %40 arttı"
İhracat pazarındaki gelişmeler hakkında da
bilgi veren Mehmet Büyükekşi, mayıs ayında
AB ülkelerine başarılı ihracatın devam ettiğini
ifade etti. Mayıs ayında Türkiye'nin en büyük
pazarı olan Almanya'ya ihracatın yüzde 40
arttığını kaydeden Büyükekşi, İtalya'ya yüzde
30, İngiltere'ye yüzde 13, Fransa'ya yüzde 31,
İspanya'ya yüzde 17, Hollanda'ya ise yüzde 26
arttığını açıkladı. Komşu ve çevre ülkelerle
gerçekleşen ihracatın da olumlu seyrini
koruduğunu vurgulayan Büyükekşi, Irak ve
Mısır'a Mayıs ayında ihracatın yüzde 39, Rusya
ve İsrail'e yüzde 26, İran'a yüzde 20 arttığını
söyledi. Mehmet Büyükekşi en fazla ihracat
yapılan ilk 20 ülkenin 18'ine ihracatın Mayıs
ayında artmasına karşın Libya'ya ihracatın bu
dönemde yüzde 77, Suriye'ye ise yüzde 10
gerilediğini açıkladı. En fazla ihracat artışı
Gaziantep'te En fazla ihracat yapan ilk 10 il
arasında en çok ihracat artışını yüzde 67 ile
Gaziantep'in gerçekleştirdiğini dile getiren
Mehmet Büyükekşi, ihracatı yüzde 50 artan
Denizli'nin 2. Sırada, yüzde 47 artışla
Kocaeli'nin 3. Sırada yer aldığını ifade etti.
Büyükekşi diğer illeri ise şöyle sıraladı:
"Hatay'ın ihracatı Mayıs ayında yüzde 46,
Adana'nın yüzde 41, İzmir'in yüzde 25,
Bursa'nın yüzde 22, Manisa'nın yüzde 19,
İstanbul'un yüzde 15 ve Ankara'nın ihracatı
yüzde 1 arttı. Mersin'in ihracatı ise bu
dönemde yüzde 12 artarak ilk 5 ayda Mersin'in
ihracatı yüzde 26 artış gösterdi." "Cari açık
Türkiye'nin temel yapısal sorunudur" Cari açığı
da değerlendiren Mehmet Büyükekşi, "Cari
açık Türkiye ekonomisinin en temel yapısal
sorunudur. Bu sorun yeni başlamadı. Bu sorun
bugünlerde sadece bütün haşmeti ile ortaya
çıktı. Cari açıkta panik yapmaya değil, yapısal
tedbirlere ihtiyacımız var" diye konuştu. Bu
tedbirlerin başında zihnin yeniden yapılan-
dırılmasının geldiğini kaydeden Büyükekşi,
"İşimize geldi diye düşük kurdan yana olmak,
Türkiye'nin rekabet gücünden vazgeçmek,
Türkiye'yi ithalata kışkırtmak orta ve uzun
vadede kimsenin işine yaramaz. Bugün için
geleceğimizden vazgeçemeyiz" değerlendirmesini yaptı. Ara malının Türkiye'de
üretilmesini mümkün kılınması gerektiğini
vurgulayan Büyükekşi ihracat odaklı üretim
stratejisi çalışmalarının başlatıldığını, seçim
sonrası hayata geçirilmesi gerektiğini söyledi.
Ardından sanayiinin katma değer ve teknolojik
transformasyonunu sağlayacak finansal ve
çevresel iyileştirmelerin yapılması gerektiğini
kaydeden Mehmet Büyükekşi, parasal tedbirlerle uzun vadede cari açıkla mücadele etme
imkânı olmadığını anlattı. Cari açık konusunun
ekonomide giderek spekülasyona yol açtığını
bildiren Mehmet Büyükekşi, bunun sonucunda
fiyatların, faizlerin ve döviz kurlarının dalgalanmasının arttığını dile getirdi. Cari açığın
ciddi bir sorun olmasına karşın cari açık söylemi
ile spekülatif olarak kurların aşırı oynamalarını
istemediklerini bildiren Büyükekşi, "Kurun
aşağı yönlü hareketini nasıl istemiyorsak ani
yükselişini de istemiyoruz" dedi. Kurun şu anda
ideal seviyede olduğunu dile getiren
Büyükekşi, bu hali ile ara malı üretimini içeride
üretmeyi mümkün kılmasının hedeflenmesi
gerektiğini anlattı. Türkiye'nin büyüme
modelini ihracata ve üretime dayalı hale
dönüştürmesi gerektiğini vurgulayan Mehmet
Büyükekşi, "Döviz kazandırıcı ekonomik
faaliyetleri desteklemek zorundayız. Bu amaçla
yurt genelinde cari açığı doğuran ürünlerde ve
sektörlerde özel uygulamalara gitmek
zorundayız. Bu ürünlerin içeride üretilmesi ve
ihracatı için özel teşvikler uygulamak
zorundayız" ifadelerini kullandı. "Cari açığın
ilacı teşvik sisteminin geliştirilmesi" Toplantıda
cari açık konusunda yapılan çalışmalar
hakkında bilgi veren Zafer Çağlayan cari
açığının tek ilacının üretim ve yatırım teşvik
sisteminin yeniden geliştirilip ithalata bağlı
olunan ürünlerin Türkiye'de ikamesinin
sağlanmasından geçtiğini ifade etti. Enerji
dışındaki ithal edilen ürünler üzerinde çalışma
gerçekleştirildiğini ve enerjinin yüksek olması
nedeniyle ithal edilen ürünler için teşvik
verilmesi halinde Türkiye'de üretiminin
sağlanabileceğini kaydeden Çağlayan şunları
söyledi: "Türk sanayicisi nitelikli insana,
ekipmana sahiptir. Tüm mesele bu politika
aracını koyup ithalatı cazip halden çıkaracak,
yerli üretimi teşvik edecek yapının kurulmasıdır. Başka türlü cari açığı konuşmaktan öte
gidemeyiz. Bugün itibariyle cari açık
konusunda nasıl bir teşvik sistemi olması
gerektiği konusundaki çalışmaları tamamlamış
durumdayız."
02 Haziran 2011
2 YILA SAVUNMA SANAYİ HAVZASI
Başbakan Erdoğan'ın "Ankara'yı savunma
sanayiinin merkezi yapacağız" sözlerinin
ardından gözler sektöre döndü. Savunma ve
Havacılık Sanayii Kümelenmesi'nin Başkanlığını
üstlenen Mithat Ertuğ, savunma sanayii
havzasının iki yıl içinde faaliyete geçeceğini dile
getirdi.
İş hayatına 40 yıl önce İçcebeci'deki evlerinin
çatı katına kurduğu elektrik atölyesi ile
başlayan Mithat Ertuğ, bugün Ostim'deki 80
firmayı temsil eden Savunma ve Havacılık
Kümelenmesi'nin Yönetim Kurulu Başkanlığını
yapıyor. EMGE adlı firmanın da patronu olan
Ertuğ, savunma ve havacılık sanayiinde
Başkent'in yerini ve geleceğini HT Ankara'ya
anlattı. Hammadde sıkıntısının ortadan
kaldırılması gerektiğini vurgulayan Ertuğ, "Şu
anda Ankara'daki organize sanayi bölgeleri
dünya ile rekabet ediyor" dedi.
KENT BİLİNCİ GELİŞMELİ
Ertuğ, kentin sosyal yapısına da değinerek,
"Ankaralılarda kent bilinci gelişmeli. Fuar alanı
konusunda ise çok geç kalındı" diye konuştu.
İş hayatına nasıl başladınız?
İçcebeci'de doğdum ve büyüdüm. İş hayatıma
ağabeyim Münip Ertuğ ile birlikte evin çatı
katında başladım. O, evin çatı katında bir
elektrik atölyesi oluşturmuştu. Daha sonra
birlikte endüstri meslek lisesine ve kız meslek
lisesine dağlama makineleri, ölçü aletleri ve
akım trafoları adaptasyonu yaptık. Bunlar o
yıllarda Türkiye'de yapılmıyordu. Şirketimiz
1975 yılında Ertuğlar adıyla kuruldu. 1979'da
Ostim'e geldim. 1981'de elektromekanik
sanayide pamuk ipi ölçü aletleri, akım trafoları
ve ledli aydınlatma işleri yapan EMGE'yi
kurduk. Aselsan'ın stratejik ortaklığının yanı
sıra Roketsan gibi ana yüklenici firmalarla da
çalışıyoruz. Yaklaşık 6 senedir de TAl'ye Boeing
ve Skorsky'nin parçalarını yapıyoruz. Yurt
dışında ise Zodiac'la ortak çalışmamız var.
2014'E KADAR İŞİMİZ HAZIR
Ankara savunma sanayicilere ne gibi avantajlar
sunuyor?
85
Haberler
Birincisi savunma sanayii sektöründeki
tedarikçilerin çoğu Ankara'da toplanmış
durumda. İkincisi ise örneğin biz savunma
sanayici üreticisi olarak 2014'e kadar ne iş
yapacağımızı biliyoruz. Savunma Sanayii
Müsteşarlığının ana yüklenici firmalara yapmış
olduğu yüzde 30 alt yükleniciye işin verilmesi
faktörüyle iş olanaklarımız daha da arttı. Ayrıca
yakında bölgesel uçaklar devreye girecek.
Uçaklar 50 kişiden az olmamak kaydıyla iç
hatlarda hizmet verecek ve Türkiye'de
yapılacak uçaklar da Ankara'da bu sektörü
olumlu etkileyecek.
YÜZDE 10'DAN FAZLA KAR EDEN YOK
Devletten beklentileriniz neler?
Biz sanayiciler çok kar ediyoruz diyorlar. Burada
yüzde 10'dan tazla kareden bulamazsınız.
Çünkü elektrik ve suyumuza çok para
ödüyoruz. Örneğin Çin'de bu böyle değil.
Çin'deki elektriğin 20 katı elektrik parası
ödüyoruz. Ankara'da hem harcadığımız hem de
attığımız suyun parasını ödüyoruz. Bizimle
Çin'deki sanayici arasında çok büyük haksız
rekabet var.
Hangi atılımlar Ankara'nın önemli sanayi
sektörlerini zirveye taşır?
Offset uygulama sektöre büyük katkı sağlar. Bu
uygulamada, diyelim ki yurt dışından yüz
milyar dolara uçak alıyorsunuz, bunun elli
milyar dolarlık parçası ya Türkiye'de yapılacak
ya da elli milyar dolarlık Türkiye'den mal
alınacak. Bu durum çoğu Ankara'da olan
savunma sanayii firmaları için büyük avantaj.
Burada Savunma Sanayii Müsteşarlığı en iyi
hamleyi yaptı. Biz de bu uygulamayı medikal,
ulaştırma ve yenilenebilir enerji gibi diğer
sektörlere de uygulatmak istiyoruz. Bunların
da çoğunun merkezi Ankara'da ve bu
uygulanırsa 10 yılda alınacak rakam 600 Milyar
Dolar, bunun yüzde 50'sinin offset olduğunu
düşünün, 300 Milyar Dolar. Bu, Ankara'nın ve
memleketin her sene 30 Milyar Dolar
kazanması demek. Üretim de artacak.
SANAYİ HAVZASI
TAİ'nin bitişiğindeki savunma sanayi havzası ne
zaman gerçekleşecek?
O bölgede 3 milyon metrekarelik bir alan var.
Ancak orası imardan geçtiği takdirde bir milyon
800 bin civarına düşer. Orası Milli Emlak'tan
Savunma Sanayi Müsteşarlığına tahsis edildi.
Müsteşarlık da havza oluşturacak. Yürütme
kurulunda biz, TAI, Kazan Belediyesi ve
Müsteşarlık da olacak. Bölge, savunma ve
havacılığa yönelik bir havza olarak düzenlenecek ama organize sanayi bölgesi mi yoksa
endüstri bölgesi mi olacak henüz belli değil.
Bizim kümemizde 80 firma var. Talepleri
soracağız, Müsteşarlığa talepleri vereceğiz ve
değerlendirilecek. Çok hızlı kurulması
düşünülüyor. Tahmin ediyorum iki yıl içinde
faaliyete geçer.
Sektörel organize sanayi bölgelerinin katkıları
neler olur?
Sektörel organize sanayi bölgelerinin kurulması gerekiyor. Samsun'dan medikalciler
bağırıyor, "Sektörel organize sanayi bölgesi
kurun da gelelim" diye. Kümelenmenin amacı
da bu. Ortaklaşa rekabet çok önemli.
Kümelenme demek yığılma demek değil. O
sektördeki alanda virtüöz oluyorsunuz. Bir
parça yapıyorsunuz, arkadaşınıza veriyorsunuz. Parçada rekabet artıyor, ürün gelişiyor
ve üretim artıyor. Maliyet de ucuzluyor. Kent ve
ülke kazanıyor.
LOJİSTİĞİN MERKEZİ
Ankara lojistik anlamda avantajlı mı? Lojistik
anlamda Ankara'nın sahip olduğu avantaj
tartışılamaz. Sadece Anadolu değil çevre
bölgelerdeki ülkelere yakınlığıyla da Ankara
birçok avantajlara sahip. Bir de yapılan ve
yapılacak hızlı trenlerle Anadolu'yu birbirine
bağlayan Ankara'yı düşünürsek; Ankara'nın
lojistikteki önemi daha da artacaktır.
02 Haziran 2011
TÜRKİYE'NİN İLK MİLLİ SONAR'I
ASELSAN'DAN
ASKERİ elektronik ve haberleşme konusunda
Türkiye'nin gereksinimlerini özgün olarak imal
eden Aselsan, Türkiye'nin ilk milli sonarını
üretti. Aselsan'ın, 'kulaç' ismi verilen sonarı,
denizaltıların korkulu rüyası torpidoları
uzaklaştırmak için kullanılan karıştırıcı teknolojisine de sahip olacak. Tüm askeri ve sivil
gemilerde kullanılan sonar ile gemilerin deniz
dibine mesafesi ölçülebiliyor. Gerektiğinde bu
bilgi daha gelişmiş bir bilgisayar ile desteklenerek deniz dibinin haritası da çıkarılıyor.
Farklı derinlikler için iki ayrı frekansta yayın
yapabilen sistem, 1000 m uzaklıktaki cisimlerden gelen ses yansımalarını algılayarak ölçü
yapıyor ve derinlik bilgisini operatöre sunuyor.
Türkiye, Aselsan'ın da katkılarıyla, elektronik
harp cihazları alanında kendi öz tasarımını
yapan ilk 10 ülke arasında bulunuyor.
03 Haziran 2011
ÇİN İLE TARİHİ ORTAKLIK
400'e yakın firmanın karşılıklı yatırım yaptığı
Çin-Türkiye ilişkileri enerjiden madene,
inşaattan gıdaya kadar farklı sektörlerde
büyüyor. TÜSİAD'ın dün düzenlediği forumda
50 Çinli firma alım ve ortaklık için çıkarma
yaptı.
Siyasi alanda işbirliğinin arttığı Çin ile ekonomik
ilişkilerde de gelişme yaşanıyor. Dün Türk Çin
Sanayici İşadamları Derneği'nin (TÜSIAD)
düzenlediği. Türk-Çin İş Forumu'na bir çok
sektörden firma katıldı. Derneğin Yönetim
Kurulu Başkanı Murat Sungurlu, etkinliğin
hedefini İpek Yolu'nu yeni bir anlayışla
canlandırmak, modern ticaretin dinamik bir
hattı haline getirmek, dünyanın en büyük iki
ekonomisinden biri olan Çin ile Türkiye
arasında verimli bir işbirliği köprüsü oluşturma
olarak açıkladı.
TEKEL özelleştirmesinden British American
Tobacco'ya (BAT) geçen Tokat Tütün Fabrikası
Çin ile Ortak Sanayi Bölgesi oluyor. Fezalar Grup
tarafından satın alınan bölgede Çinli ve Türk
firmaların ortak yatırım yapması için kollar
sıvandı. 700 dönümlük arazi üzerine kurulacak
olan Organize Sanayi Bölgesi'nin toplam 130
dönümlük kapalı alanı bulunuyor. Türk Çin
İşadamları Derneği Başkanı Murat Sungurlu, iki
ülke firmalarının kurulacak olan Sanayi
Bölgesi'nde yatırımlara başladığını söyledi.
Savunma sanayii alanında da görüşmeler
yapıldığım söyleyen Sungurlu, Türkiye'de 367
Çinli firmanın faaliyet gösterdiğini belirtti.
Ticaret hacminin 2000 yılında 1 Milyar Dolar
iken, 2010 yılında 20 Milyar Dolara yükseldiğini
kaydeden Sungurlu, 2015 yılındaki 50 Milyar
Dolarlık hedefe değinerek, ülkelerin performansının bu hedeflerin ulaşılamaz olmadığım
gösterdiğini söyledi. Türkiye'nin, başta tütün
olmak üzere şekerli ve çikolatalı mamuller,
bakliyat, salça gibi gıda ürünlerinde Çin için
tedarik deposu olabileceğini, bu ülke ile
teknolojik işbirliğine gidilebileceğini dile
getiren Sungurlu, iki ülkenin inşaat alanında
üçüncü ülkelerde işbirliği yapabileceğini
belirtti. Sungurlu, Türkiye'deki Çin bankalarının
ve Çin'deki Türk bankalarının sayısının artması
gerektiğine inandıklarını da bildirdi. Çin'in
Ankara Büyükelçisi Gong Xiaosheng da ortak
çabalan sayesinde geçen bir yılda ekonomik ve
ticari ilişkilerin daha da geliştiğini ifade ederek,
hızlı tren konusunda en önemli teknolojiye
SAVUNMA SANAYİİ GÜNDEMİ
sahip olduklarını, Türkiye'deki hızlı tren
projesinin her zaman iki ülke arasındaki
dostluğun simgesi olacağım söyledi. Gong
ayrıca Maraş Dondurması, Bursa İskender
Kebabı'nın artık Çin'de çok meşhur markalar
haline geldiğini söyledi. Çin'in batısını Orta
Asya üzerinden modern bir demir yolu hattı ile
Türkiye'ye bağlama projesi de gündemde olan
konulardan. 'Demir İpekyolu' olarak da
adlandırılan proje kapsamında iki taraf
yetkilileri bir araya geldi.
2012 Türkiye'de Çin, 2013 Çin'de Türkiye yılı
İki ülke işadamlarını heyecanlandıran
alanlardan biri de 2012'nin Türkiye'de Çin,
2013'ün Çin'de Türkiye yılı olması. İki ülke
arasında gerçekleştirilecek organizasyonlarla
sağlanan yakınlaşmanın turizm gelirine
çevrilmesi amaçlanıyor. Dünya Turizm
Örgütü'nün raporuna göre, 2020 yılında 180
milyon turist çekeceği ve 100 milyon turist
göndereceği tahmin edilen Çin'den Türkiye'ye
ilginin büyük olacağı öngörülüyor. Tahmini
turist beklentisi ise 8 milyon. Yani her 100
Çinli'den birinin Türkiye'yi seçmesi amaçlanıyor.
BANK of China Türkiye Temsilcisi Zihang Lianli
bankanın Türkiye'de temsilcilik olarak faaliyete
başladığını, önümüzdeki günlerde bir ofis ile
çalışmalara resmen başlayacaklarını kaydetti.
Önümüzdeki süreçte de uygun şartları
oluşması halinde bir bankayı satın almayı
planladıklarını söyleyen Li, "Amacımız Türk ve
Çinli işadamlarına yatırımlarında finansman
desteği sağlamak. Bu sayede ticari ilişkilerin
artacağını düşünüyoruz. Kısmet olursa da bir
banka gündemimizde olabilir" dedi.
Türkiye'nin Çin'de karşılık olarak bir devlet
bankası açacağı belirtilirken, kulislerde bu
bankanın Ziraat olacağı konuşuluyor.
04 Haziran 2011
3 TURKISH GROUPS VIE FOR LANDING DOCK
CONTRACT
Ümit Enginsoy ANKARA - Hürriyet Daily
News
The Turkish Navy is planning to buy the design
for its first landing platform dock, or LPD, so
that it can participate in NATO and
peacekeeping-related overseas amphibious
force deployments, defense procurement
officials have said. Three Turkish-led groups
are currently vying for the lucrative contract to
design the LPD, a ship resembling a helicopter
earner that will be worth between $500 million
and $1 billion. Although the prime contractor
will be a local company, because of the high
degree of technology transfer required, there
will also be heavy foreign industry
involvement, according to procurement
officials. Three Turkish shipyards have
responded to a request for a proposal released
by the Undersecretariat for Defense Industries,
or SSM, namely Sedef, RMK and a partnership
between Desan and Deniz Taşımacılığı. Sedef is
expected to offer a joint proposal with Spain's
Navantia S.A., which sent a LPD to Istanbul this
week; Desan and Deniz Taşımacılığı are
partnering with China's Shipbuilding
Corporation; and RMK is expected to use a
local design to be built in cooperation with a
British group, industry sources said. "The fact
this ship has the word 'landing' in it has
unnerved some Greek officials, but Turkey has
been explaining that this platform has nothing
to do with the former Aegean rivalry with
Greece. It's totally a peaceful effort," said one
industry source. Spain showcased its LPD, the
Juan Carlos I, on Thursday in Istanbul. The
vessel is similar to the design Navantia and
Sedef are seeking to produce and sell to the
Turkish Navy.
NATO Rapid Deployment
The Turkish LPD will be required to possess the
ability to deploy a battalion sized force of
roughly 1,000 troops and personnel, eight
utility helicopters, three unmanned aerial
vehicles, 13 tanks and 81 armored vehicles.
The expected price tag of over $500 million for
the landing dock does not include the
helicopters to be deployed on the ship. The
Defense Industry Executive Committee,
Turkey's top decision-making body on defense
procurement, is expected to select a winner
next year, a senior procurement official said.
The committee's members include the prime
minister, the defense minister, the chief of the
Turkish General Staff and the SSM chief. An LPD
is an amphibious warship which embarks,
transports, and lands elements of a landing
force for expeditionary warfare missions. "We
have long needed this capability for NATO
rapid deployment and peacekeeping missions
in overseas lands ranging from Bosnia and
Lebanon to Somalia, Libya and Afghanistan,"
said the procurement official. Presently, the
navies of around 10 countries, including
Britain, China, France, India, Italy, the
Netherlands, Spain and the United States, have
LPD capability.
05 Haziran 2011
JETLERİN DANSI
THK'nın 100. yıl etkinlikleri kapsamında
düzenlenen Türkiye Hava Gösterisi 2011.
gökyüzünde adeta bir şölen havası yarattı.
Türkiye'nin yanı sıra 20 ülkeden 146 uçağın
katıldığı gösterilen 160 bin kişinin izlemesi
bekleniliyor.
Türk Hava Kuvvetlerinin 100. yıl etkinlikleri
kapsamında düzenlenen Türkiye Hava
Gösterisi 2011 devam ediyor.
2. Ana Jet Üs Komutanlığı'ndaki gösteri
öncesinde basın brifingi düzenlendi. Brifingde
konuşan Gösteri Direktör Yardımcısı Albay
Aydemir Taşçı, hava gösterisi kültürünün
Türkiye'de fazla yaygın olmadığını belirtti.
Avrupa'da yılda 20-30 hava gösterisi yapılırken,
Türkiye'de bunun sadece Türk Yıldızlarının
gösterileri ile sınırlı kaldığını dile getiren Albay
Taşçı, Türk Hava Kuvvetleri'nin 100. yılının onur
ve sevincini halkla paylaşmak için Türkiye Hava
Gösterisi 2011'in gerçekleştirildiğini söyledi.
Gösterinin, dünyadaki en iddialı hava
gösterilerinden biri olduğunu vurgulayan Albay
Taşçı. "2011'de yapılan en büyük hava
gösterilerinden birine ev sahipliği yapıyoruz"
dedi. Gösteride 8 akrotim, 12 solo uçuş
gösterisi yapılacağını ifade eden Albay Taşçı, 59
uçağın da yerde sergileneceğini bildirdi.
Gösteriye Türkiye'nin yanı sıra ABD, İngiltere,
Fransa, Almanya, Avusturya, Romanya,
Polonya, Pakistan, Cezayir, Hırvatistan, Ürdün,
Slovakya, Sırbistan ve Belçika başta olmak
üzere 20 ülkeden 146 uçağın katıldığını anlatan
Albay Taşçı, gösterileri 55 ülkenin Hava
Kuvvetleri Komutanı'nın da izleyeceğini
söyledi.
Gösterilerde 3 bin 753 personelin aktif rol
aldığını dile getiren Albay Taşçı. 2 gün sürecek
gösterileri 160 binin üzerinde kişinin
izlemesini beklediklerini anlattı.
Hafta sonu SBS'nin yapıldığını anımsatan Taşçı,
"Sınav bitimine kadar düşük ses çıkaran uçaklar
ile paraşüt gösterileri sergilenecek" diye
konuştu. Brifingin ardından gösteriler
paraşütçülerin atlayışıyla başladı.
Bu arada gösteriyi izlemeye gelen vatandaşlar
2. Ana Jet Üs Komutanlığı'nda uçakların
87
Haberler
bulunduğu alanı gezerek, çeşitli ülkelere ait
bilgi alma şansı buldu.
2. Ana Jet Üs Komutanlığındaki gösteri, paraşüt
atlayışlarıyla başladı.
Daha sonra, Türk Hava Kuvvetleri Komutanlığına ait uçak ve helikopterler selamlama
uçuşu yaptı. Ardından Hırvatistan'a ait "Krila
Oluje" timi gösteri uçuşu gerçekleştirdi.
Romanya'ya ait solo gösteri uçağının
uçuşundan sonra Türkiye adına pilot Ali İsmet
Öztürk uçağıyla solo gösteri sundu.
Uçuşu sırasında yer çekimi kuvvetine karşı 9 kat
daha fazla bir güçle uçan Öztürk'ün, 28 ülkede
170 hava gösterisine katılıp 650 gösteri uçuşu
yaptığı bildirildi. Öztürk'ün ardından
Polonya'ya ait "Bialo Czerwone Iskry" akrobasi
timi gösteri sundu. Avusturya'ya ait solo
gösteri uçaklarının yanı sıra ABD'nin
"Thunderbirds" ile İtalya ve Fransız akrobasi
timleri gösteri yaptı. Türk Hava Kuvvetlerinin
solo gösteri timi Solo Türk'ün pilotu binbaşı
Murat Keleş, gazetecilere yaptığı açıklamada.
Solo Türk'ün Türk Hava Kuvvetlerinin 100.
kuruluş yıl dönümü kapsamında oluşturulduğunu belirtti. Gösteri timinin Türk Hava
Kuvvetlerinin gücü ile Türk pilotlarının F-16
uçakları ile yapabileceklerini göstermek
amacıyla kurulduğunu ifade eden Binbaşı
Keleş, Solo Türk'ün gösteri sırasında bir F16'nın havada tutunabileceği en düşük hız ile
ses hızına en yakın süratte uçtuğunu söyledi.
Gösteriyi Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral
Hasan Aksay'ın yanı sıra 55 ülkenin hava
kuvvetleri komutanları izledi. Gösteriyi izleyen
İran Genelkurmay Başkanı Başdanışmanı
Orgeneral Ahmad Mighani, 32 yıl aradan sonra
İran'dan ilk defa üst rütbeli bir havacı olarak
izleyiciler arasında yer aldı. Eski genelkurmay
başkanlarından emekli Orgeneral Hilmi Özkök
de etkinlikleri izledi. Türkiye Hava Gösterisi
kapsamında TÜBİTAK Savunma Sanayii
Araştırma ve Geliştirme Enstitisünce (SAGE)
geliştirilen Türkiye'nin ilk seyir füzesi de
tanıtıldı.
Hassas güdümlü Stand-Off Mühimmat (SOM)
Projesi kapsamında üretilen füze, Türk Hava
Kuvvetlerine ait bir F-16 uçağına monte edilmiş
halde vatandaşlara gösterildi. SAGE Özel
Projeler Yöneticisi Önder Okyay, gazetecilere
yaptığı açıklamada, yapımına 2006'da
başlanan ancak şimdiye kadar kamuoyuna
tanıtılmayan füzenin Türk Hava Kuvvetlerinin
100. yılı etkinleri kapsamında tanıtıldığını
belirtti. 180 kilometrenin üzerinde menzile
sahip olan füzenin Türk mühendislerce yapılan
Türkiye'nin ilk seyir füzesi olduğunu ifade eden
Okyay, uçağın kanadından bırakılan füzenin
GPS aracılığıyla hedefini bulduğunu söyledi.
Füzenin özel yapısından dolayı düşman hava
savunma radarları tarafından tespit edilmesinin zor olduğunu kaydeden Okyay, füzenin
düşük irtifada seyir yeteneği ve tanımlanan yol
noktalarını izleyebilme özelliğinden dolayı da
hava savunma unsurlarına yakalanmadan
hedefine ulaşabildiğini belirtti. Füzenin
deneme atışlarının sürdürüldüğünü söyleyen
Okyay, yıl sonunda tamamlanması hedeflenen
proje kapsamında F-4 ve F-16 üretimi
yapılmasının planlandığını kaydetti. Öte
yandan, SAGE tarafından üretilen nüfuz edici
bomba ile hassas güdüm füzesi kiti de
vatandaşlara tanıtıldı. Türkiye Hava Gösterisi
2011 kapsamında 2. Ana Jet Üs Komutanlığında uçakların sergilendiği alan da oluşturuldu. Uçakları yakından inceleme fırsatı
bulan vatandaşlar, pilotlarla fotoğraf çektirdi.
Çocuklar, oyun parkında eğlendi.
Savunma Sanayii Müsteşarlığı adına Müsteşar
Murad Bayar, ASELSAN adına Yönetim Kurulu
Başkanı Hasan Memişoğlu ve Genel Müdür
Cengiz Ergeneman, alç ak irtifa hava savunma
füze sistemi için 278 Milyon 371 Bin 118 Lira ve
193 Milyon 59 Bin 102 Avro; orta irtifa hava
savunma füze sistemi için de 250 Milyon 720
Bin 295 Lira ve 132 Milyon 113 Bin 714 Avro
tutarındaki sözleşmelere imza koydular.
Alçak ve orta irtifa hava savunma füze
sistemlerinin radarlar, atış kontrol sistemleri,
komuta kontrol sistemleri ve haberleşme
sistemleri gibi yer sistemlerinin tümü, ana
yüklenici ASELSAN tarafından geliştirilecek.
Projelerde ROKETSAN füzeden sorumlu alt
yüklenici olarak görev alacak. Füzelerde
kullanılacak arayıcı başlıklar ve veri linkleri de
ASELSAN tarafından geliştirilecek.
ASELSAN tarafından geliştirilecek alçak ve orta
irtifa hava savunma füze sistemleri ile Türk
Silahlı Kuvvetleri güncel teknolojiye ve yüksek
etkinliğe sahip hava savunma sistemlerine
sahip olacak, aynı zamanda sistemlerin yurt
içinde geliştirilmesi ve üretilmesi sayesinde
hem maliyetlerde tasarruf sağlanacak hem de
kaynakların yurt içinde kalması sağlanacak.
Böylece Türk Savunma Sanayiinin ulaştığı
teknolojik düzey daha ileriye taşınacak ve
TSK;nın ihtiyaçlarının yurtiçi olanaklarla
karşılanma düzeyi artacak.
Alçak ve orta irtifa hava savunma füze
sistemleri ASELSAN ana yükleniciliğinde yurt
içinde geliştirilecek.
ASELSAN, 20 yıl önce Stinger füzesinin ortak
üretim programı ile başladığı, daha sonra
Kaideye Monteli Stinger (KMS) Sistemi projesi
ile devam ettiği hava savunma alanındaki
faaliyetlerini, geçtiğimiz yıllarda Hava Savunma
Erken İkaz ve Komuta Kontrol Sistemini
(HERİKKS) ve KALKAN Hava Savunma Radarını
geliştirerek sürdürdü.
ASELSAN'dan yapılan açıklamaya göre, Türk
Silahlı Kuvvetlerinin ihtiyacı olan alçak ve orta
irtifa hava savunma füze sistemlerinin milli
olarak geliştirilmesini sağlayacak sözleşmeler,
Savunma Sanayii Müsteşarlığı (SSM) ile
ASELSAN arasında imzalandı.
ASELSAN halen SSM ile imzalamış olduğu
sözleşmeler kapsamında TSK için 35 mm;lik
Kundağı Motorlu Hava Savunma Topu ve Ateş
İdare Cihazını geliştiriyor; ayrıca, TSK
envanterinde mevcut 35 mm'lik Çekili Hava
Savunma Toplarını modernize ediyor.
23 Haziran 2011
HAVA SAVUNMA ASELSAN'A EMANET
www.ssm.gov.tr